You are on page 1of 15

ULUSLARARASI DİPLOMA

PROGRAMI

TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN
KURULUŞ YILLARINDA (1923-1929)
EKONOMİK GELİŞİMİ

SÖZCÜK SAYISI: 1792

Kasım 2022
İçindekiler
Kaynakların Değerlendirilmesi………………………………………………………………
2
Giriş……………………………………………………………………………………………3
Gelişme………………………………………………………………………………………...5
Sonuç…………………………………………………………………………………………10
Yansıtma……………………………………………………………………………………..12
Kaynakça…………………………………………………………………………………….14

1
Kaynakların Değerlendirilmesi

Birincil kaynak olarak T.C’nin kuruluşundan itibaren ekonomik gelişimlerini anlatan,


Hüseyin Yücel tarafından yazılan, Cumhuriyet Ekonomisinin Kuruluşu ve Gelişimi adlı, 2017
yılında Türkiye Barolar Birliği tarafından Ankara’da basılan kitabı ele aldım. Kaynak olarak
araştırma konusuna doğrudan değinen ve güncel olan bu kitabın içeriğinden yardım aldım.

Bu kaynağı kullanma amaçlarımın başlıca sebeplerinden birisi Türkiye Baro Birliği Yayınları
tarafından basılmış ve resmi oluşudur. Cumhuriyet Ekonomisinin Kuruluşu ve Gelişimi
kitabı, adından da anlaşılabileceği üzerine Türkiye’nin 2013’e kadar ekonomik gelişimini
analiz edip anlatmaktadır.

İkincil kaynak olarak ise Gülay Çoban’ın yazdığı, Atatürk Döneminde Türkiye Ekonomisi
isimli, 2020 yılında Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi tarafından
Konya’da basılan ve araştırma konuma benzerlik gösteren bu dergi makalesinden
yararlandım.

Bu dergi makalesini kaynak olarak kullanma sebebim ise makalenin tarafsız bir dille yazılmış
oluşudur. Çünkü kendi makalemi yazarken olabildiğince tarafsız olmaya özen gösterdim.
Eğer kullandığım kaynaklar taraflı olsaydı benim tarafsız olmamın pek mümkün olabileceğini
düşünmüyordum. Bu yüzden bu makaleyi seçtim.

2
Giriş
Türkiye Cumhuriyeti, Gazi Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde amansız ve uzun süren bir
savaşın ardından kurulan demokratik bir ülkedir. 1920’de temelleri Türkiye Büyük Millet
Meclisinde atılmış, resmi olarak 1923’te Lozan Barış Anlaşmasının ardından kurulmuştur.
Dokuz yıl süren upuzun savaşın ardından ülkenin ekonomisi de savaş süreciyle oldukça
zayıflamıştır.

Bu makale; uzun soluklu peş peşe iki savaştan yeni çıkmış, fazlasıyla dış borcu olan Türkiye
Cumhuriyeti’nin ekonomik olarak nasıl ayakları üzerinde durduğunu göstermeyi
hedeflemektedir. Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının ekonominin gelişmesi
üzerine verdiği kararlar ve bu yolda izledikleri rota incelenecektir. Bu makalede ülkenin
kuruluş yılları boyunca ekonomi üzerine yapılan kongreler araştırılacak ve alınan kararlar
gözden geçirilecektir.

3
Giriş bölümü sözcük sayısı: 104

4
Avrupa’nın Hasta Adamı

Osmanlı İmparatorluğu’nun sona yaklaşmasıyla birlikte Avrupa tarafından Osmanlı’ya “Hasta


adam” lakabı takılmıştır. Bu tabir Osmanlı İmparatorluğu’nun yaşadığı ekonomik zayıflığı
belirtmektedir. İktisadi olarak oldukça fazla dış borcu olan ve bunları kapatamayan Osmanlı
İmparatorluğu için son kaçınılmazdır ancak bu bitik haldeki ülke Gazi Mustafa Kemal
Atatürk önderliğinde küllerinden yeniden doğmuştur.

Türkiye Cumhuriyeti henüz kurulmadan ekonominin ilk temelleri cephedeki savaşın bitiminin
hemen ardından yapılan İzmir İktisat Kongresi’dir. Kongre, ekonominin kemik yapısını
güçlendirecek olan halk kesiminin de temsilcilerinin olduğu bir topluluğa ev sahipliği
yapmaktadır.

Kongrenin temel amaçlarından biri, ilk Lozan görüşmelerinin anlaşmazlıkla ertelenmesi


sebebi olan kapitülasyonlardır. Manda ve himayeyi tamamen reddederek bağımsız iktisada
sahip bir ülke kurmaya çalışan Mustafa Kemal Atatürk, ülkenin en büyük sorunlarından
birinin bu kapitülasyonlar olduğunu söyleyerek, ülke ekonomisine girecek yabancı
sermayenin çok önem arz ettiğini, ancak bu sermayeyi getirecek olan yatırımcının ülkenin
iktisadi bağımsızlığına müdahale etme amacının bulunmaması gerektiğini vurgulamaktadır.

Kongrenin temel amaçlarından bir diğeri ise savaştan yeni çıkmış Türkiye Cumhuriyeti’nin
iktisadi zayıflarını tespit etmek, bu zayıflıklara çözüm bulmak ve ekonomiyi bir an önce güçlü
bir hale getirmektir. Bunun için “Misak-ı İktisadi” adında ülkenin ekonomik politikasını
belirleyecek bir politika izlenmiştir. Misak-ı İktisadi, ülkede özel sektörün önünü açmak
isteyen, yurt içi sanayi dalları oluşturup ithalatı azaltarak ihracatı arttırmayı hedefleyen
kararlardır.

Misak-ı İktisadi dışında alınan kararlardan bir diğeri ise Çiftçi, Tüccar, Sanayici ve İşçi
Gruplarına İlişkin Esaslardır. Bu esaslarla birlikte ülkenin sanayileşmesi ve ekonominin
ithalattan çok ihracata yönelme politikasının izleneceği doğrulanmıştır. Bu politikaya
yardımcı olmak adına sanayinin gelişmesi için devlet bir banka kurma kararı almıştır. 1 Sonuç
olarak bu esaslarla ekonomi liberal yaklaşımlara göre şekillendirilmiştir

1
Kurulan ilk banka 9 Eylül 1924’te kurulan İş Bankası olmuştur. Ardından 19 Nisan 1925’te Türkiye Sanayi ve
Maadin Bankası da aynı amaca yönelik kurulmuştur.

5
Savaşın resmi olarak bitişi olan Lozan Barış Anlaşması, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
cephede kazandığı zaferin yanı sıra diplomatik olarak kazandığı da bir zaferdir. İzmir İktisat
Kongresi’nde bahsi geçen kapitülasyonların tamamı kaldırılmıştır ve hedefi sömürge elde
etmek olan Serbest Ticaret Anlaşması’nın hükümleri geçersiz kılınmıştır. Ancak beş yıl
boyunca Batı’dan bazı diplomatlar Türk adliyesinde düzenleme amacıyla görev almışlardır.

Osmanlı Devleti’nin tüm dış borçları, Osmanlı Devleti’nin dağılmasıyla birlikte


bağımsızlaşan ülkeler arasında dağıtılmıştır. Osmanlı’nın aldığı dış borcun tamamı
82.456.377 altın lira olup bu borca %30,4 faiz eklenerek toplam borç tutarı 107.528.461 altın
lira olmuştur. Bu Anlaşmaya göre; 1912 yılından önceki borçların %62’sini, 1912’den sonraki
borçların ise %73’ü yeni Türk Devleti ödeyecektir 2 (Yücel, 69). Anlaşmada alacaklı ülkelerin
borçlu ülkelerden borcu tahsil etmek adına ayrıca bir anlaşma imzalamalarını uygun
bulmuştur.

Osmanlı Devleti’nin en çok borcunun olduğu ülkenin Fransa olması nedeniyle Lozan
Anlaşması sürecinde gerginlikler ortaya çıkmıştır. Lozan Anlaşması’ndan 3 yıl sonra 1926’da
Fransa ile bu konuda görüşmeler başlamıştır ve 1928’de bitmiştir. Ancak 1929’da Büyük
Buhranın başlaması nedeniyle borç ödemeleri durmuştur ve 1933’te tekrardan bir anlaşma
imzalanmıştır. Yeni imzalanan anlaşmada Büyük Buhran sürecinde borçlar nakit olarak değil
kliring yani bir nevi takas sistemiyle ödenmiştir.

Yunanistan’dan istenilen savaş tazminat bedelini, Yunanlılar Karaağaç köyünü Edirne


sınırları içerisine katarak ödemiştir.

Küllerinden Doğan Bir Millet

Aşar vergisi, Osmanlı’da üretilen herhangi bir tarımsal ürünün %10’una denk olacak şekilde
bazen nakit bazen ise mal olarak alınan ve Osmanlı Devleti’nin en kapsamlı vergisi ve gelir
kaynağıdır. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasının ardından özel sektöre olan önemin

2
Osmanlı borçlarının yaklaşık %67’sini oluşturan bu miktar, Lozan Antlaşmasının 46. Maddesine göre borçların
ödeme planını ve tahsilini, borç sahipleriyle Türkiye Cumhuriyeti arasında yapılacak müzakereler sonunda
belirlenecektir.

6
artmasıyla birlikte aşar vergisi kaldırılmıştır. Aşar vergisinin kaldırılmasıyla birlikte 1924 ile
1926 arasında vergilerin toplam gelire olan katkısını %30’dan %22’ye kadar düşürmüştür.
Buna karşın devlet yeni vergiler getirerek ya da zaten var olan vergilerin alınma oranını
arttırarak bu yüzdeyi geri kazanmaya çalışmıştır. Aşar vergisinin kaldırılması çiftçiden
alınacak olan payın pazarlanarak ülkeye döviz olarak geri dönüş yapılabilmesini sağlamıştır.

İzmir İktisat Kongresinde alınan kararlar ve bu kararların gerçekleştirilmesi ülkenin ekonomik


geleceği için büyük önem arz ediyordu. Bu politikanın en önemli unsuru girişimcilere destek
olup özel sektörü geliştirmekti. Ancak özel sektörün yatırım yapabileceği yeterli sermayesi
yoktu. Bu sorunu çözmek adına Türkiye Cumhuriyeti’nde özel sektöre destek olacak bankalar
açıldı. Buna rağmen ülkenin bütün hedefi özel sektöre sermaye sağlamak değil özel sektöre
yatırımcı yetiştirmek için de çalışmalara başlandı. Çünkü ülkeden ayrılan gayrimüslimler
kadar tecrübeli, nitelikli ve mal varlığı bulunan Türk yatırımcılar bulunmuyordu. Bu nedenle
özel sektör devlet desteğiyle ve çoğunlukla devletin yetiştirdiği kişiler tarafından idare
ediliyordu.

Tarımı desteklemek nedeniyle kurulan Ziraat Bankası hala faaliyetteydi ancak amacından
sapmaması adına “İş Bankası” ismiyle yeni bir banka kurulmuştu. Bu banka, İzmir İktisat
Kongresi’nde de bahsedilen özel sektörü desteklemek adına kurulan bankaydı. İş Bankası,
1924 yılında 1 milyon lira sermaye ile başvurusu yapılan ve 9 Eylül 1924 tarihinde resmi
olarak açılan bankadır. Rezervindeki paranın bir bölümü Kurtuluş Savaşı’na destek için
Hindistan Müslümanları tarafından Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e şahsen yollanan paranın
ordunun yenilenmesinden artan kısmıdır.

İş Bankası’nın ardından Türkiye Sınai ve Maadin Bankası kurulmuştur. Bu bankanın amacı


tıpkı İş Bankası gibi özel sektöre kredi sağlamak ve ayrıca Osmanlı Devleti’nden kalan
fabrikalar şirketlere devredilene kadar onların sahipliğini yaparak faaliyetlerini sürdürmesini
sağlamıştır. Ancak geçici olarak yönettiği fabrikaların mali sıkıntıları nedeniyle yönetmekte
başarısız olunca Büyük Buhrandan sonraki yeni ekonomi politikasında kapatılmıştır.

1923’te yayınlanan Teşvik-i Sanayi Kanunu’nun geliştirilmesi ile birlikte 435 kuruluş bu
kanundan yararlanmıştır. Bu yasa ile birlikte özel sektörde olan sermaye sıkıntısı başka
yatırımcıların da bu kanundan yararlanmak adına yatırım yapması ile birlikte belli bir oranda

7
giderilmiştir. Teşvik-i Sanayi Kanunu ile birlikte yatırımın ve üretimin maliyeti düşürülmüş,
girişimcilerin gelirini arttıracak ayrıcalıklar tanınmış ve bölgesel tekel hakları verilerek özel
sektörün yatırım yapmasının önü daha da açılmıştır. 1927 yılında değişikliğe uğrayan Teşvik-i
Sanayi Kanunu 1863’den bu yana sanayi teşviklerinden en önemli farkı ithalatı minimuma
indirerek yerli malının teşviki olmasıdır.

Teşvik-i Sanayi Kanunu’n büyük ölçüde kamu fonunu özel sektöre aktarılması amaçlanmıştır.
Kanunların temel amacı özel sektör yoluyla sanayileşme hızını en yüksek seviyeye
çıkarmaktır. Bu kanun özel sektör tarafından oldukça olumlu karşılanmıştır.

1942’ye kadar süren ve değişime uğrayan Teşvik-i Sanayi Kanun’undan yararlanan işletme
sayısı 1927 de 342 iken, 1932’de 1473’e kadar yükselmiştir. Ancak 1932 yılından sonra
devletin özel sektöre verdiği imkanların ağırlığını kamuya vermesinden dolayı bir düşüş
yaşanmıştır. (DPT, 1973)

Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş döneminin sonunda “Kara Cuma” olarak adlandırılan New
York borsasındaki ünlü çöküş, Büyük Buhran olarak da bilinir, öncelikle sanayileşmiş
ülkelerde ardından diğer ülkelerde kısa zamanda ekonomik bir krize neden oldu. Yaşanan
buhran; üretimin düşüşüne, arz-talep ilişkisini bozarak talebin azalmasına ve tarım ürünlerinin
alıcısı çıkmayınca fiyatlarının büyük ölçüde azalmasına neden olmuştur. Bu krizden kötü
etkilenmeyen tek ülke Sovyet Sosyalist Cumhuriyet Birliği olmuştur.

Türkiye Cumhuriyeti de bu buhrandan oldukça zarar görmüştür. Karşılaşılan sorunlar


karşısında ülkedeki panik havası sonrasında buhrandan kurtulma çabaları başlamıştır. Dış
ticaret açığının kapatılması adına ithalat kısılarak ihracat en yüksek düzeye çıkartılmaya
çalışılmıştır. Ancak yurtdışında da durumun iç açıcı olmaması sebebiyle ihraç gelirlerinin
artışı pek mümkün olmamıştır. Buhrana karşı ilk tedbirler 1929’un Aralık ayında alınmıştır. 3
Yaşanan bu krize karşı halkı tasarrufa teşvik etmiş ve ithal ürünlere olan aşırı talebin ülkeye
ne gibi sıkıntılar çıkarttığını göz önüne almıştır. Konuşmanın ardından “Milli İktisat ve
Tasarruf Cemiyeti” kurularak konuşmada bahsi geçen tasarruf konusunu tekrar gündeme
getirmiştir.

Nakit paraya olan ihtiyacın artışı ile batan girişimler, işsizlik oranlarını bir hayli arttırmıştır.
Bu büyük buhranın ülkenin kuruluşundan itibaren geliştirdiği ekonomik politikayı büyük
zarara uğratmıştır.

3
İlhan Tekeli ve Selim İlkin, 1929 Buhranında Türkiye’nin İktisadi Politika Arayışları, Bilge Kültür Sanat
Yayınları, Ankara, 1983, s. 81.

8
Gelişme bölümü sözcük sayısı: 1247

9
Sonuç

Osmanlı İmparatorluğu’ndan alınan sanayi gücünün çok düşük olması ve dış borçların bir
hayli yüksek olması Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunu bir hayli zorlaştırmıştır. Nitekim
Lozan Barış Anlaşmasında borçlardan dolayı çıkan gerginlikler buna örnek olarak
gösterilebilir. Avrupa tarafından hasta adam olarak adlandırılan Osmanlı’nın küllerinden
yeniden doğup modern bir ülke yolunda hızla ilerlediğini görebiliriz. Hatta İzmir İktisat
Kongresi’nin cumhuriyetin ilanından önce yapılması bu konunun ne kadar önem arz ettiğini
bizlere göstermektedir. Ekonominin hızla reform çabasına girilmesiyle birlikte özel sektöre
olan değerin artması, ülkenin bağımsız bir ekonomi modeline yönlendiğini bizlere net bir
şekilde göstermektedir. Ülke ekonomisinin geliştirilmesi için gereken reformlar yapılmış,
yetersiz görülen noktalar geliştirilmiştir. Bu yatırımlardan sonra ise meyveleri almaya tam
başlamışken Büyük Buhran’ın patlak vermesiyle birlikte politikayı o döneme uygun
ayarlamaları ise politikaların güncel tutulduğunun ve başarıya ulaşıldığının bir göstergesidir.

10
Sonuç bölümü sözcük sayısı: 128

11
Yansıtma

Bu konuyu araştırmayı seçtim çünkü günümüzdeki Türkiye Cumhuriyeti’nin ekonomik


sıkıntıları olduğunu net bir şekilde söyleyebiliriz. Bu sorunlara duyarsız kalmamak adına bu
konuyu araştırmak istedim. Araştırma konumda görmüş olduğum üzere bir ülkenin ekonomik
bağımsızlığı onun en önemli özgürlüklerinden biridir.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi’nde bahsetmiş olduğu üzere “Türk
istiklalini ilelebet muhafaza ve müdafaa etmek” adına bu soruna çözüm ışığı tutan bir makale
yazmayı kendime borç bildim. Ülkemin şu anki ekonomik sıkıntılarını daha net anlamamı
sağlayan bu makale beni daha duyarlı bir hale getirdi.

Bu makaleyi yazarken kullandığım kaynaklara ulaşmak fazla zor olmadı çünkü bu konuyu ve
türevlerini araştıran birçok makale ve kitap bulmak mümkün. Ancak istatistikler gibi bazı
kaynaklara ulaşmam biraz zor oldu çünkü resmi İnternet sitelerinin bazıları güncel değildi.
Güvenilir kaynak bulma konusunda biraz zorlanmış olmama rağmen araştırma sürecinde
başka bir zorlukla karşılaşmadım. Güvenilir kaynak bulmak adına önemli dergilerde çıkmış
makaleleri ve Türkiye Barolar Birliği tarafından basılmış bir kitap kullandım. Kullandığım
kaynakların resmi sitelerden alıntı yapmış olmalarına önem gösterdim.

12
Toplam sözcük sayısı: 1792

13
Kaynakça

Yücel, Hüseyin. Cumhuriyet Ekonomisinin Kuruluşu ve Gelişimi. Türkiye Barolar Birliği


Yayınları, Ankara, 2017.

Sarıçoban, Gülay. “Atatürk Döneminde (1923-1929) Türkiye Ekonomisi”. Selçuk


Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı 44 (2020).

DPT, Toplumsal ve Ekonomik Gelişmenin 50 Yılı, Ankara (1973).

Hafızoğulları, Zeki. “İzmir İktisat Kongresi Görüşler ve Değerlendirmeler”. Atatürk


Araştırma Merkezi Dergisi, Sayı 46. Cilt: XVI (2000).

Ezer, Feyzullah. “1929 Dünya Ekonomik Krizinin Türkiye’ye Etkileri”. Fırat Üniversitesi
Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı 1. Cilt: XX (2010).

“The Real Sick Man of Europe”. The Economist. Web.27.01.2022.

Gölalan, Meryem, Murat Koçtürk. “1923-1950 Türkiye Ekonomisinin Yapısal Analizi”.


Üçüncü Sektör Kooperatifçilik, Sayı 45 (2010).

Tekeli, İlhan, Selim İlkin. 1929 Buhranında Türkiye’nin İktisadi Politika Arayışları. Bilge
Kültür Sanat Yayınları, Ankara, 1983.

14

You might also like