Professional Documents
Culture Documents
Kitabın Türkçe yayın hakları Brockman ine. aracılığıyla Alfa Basım Yayım Dağıtım Ltd. Şti.'ne
aittir. Tanıtım amacıyla, kaynak göstermek şartıyla yapılacak kısa alıntılar dışında, yayıncının
yazılı izni olmaksızın hiçbir elektronik veya mekanik araçla çoğaltılamaz. Eser sahiplerinin
manevi ve mali hakları saklıdır.
ISBN 978-605-171-021-1
1. Basım: Şubat 2015
Baskı ve Cilt
Melisa Matbaacılık
Çiftehavuzlar Yolu Acar Sanayi Sitesi No: 8 Bayrampaşa-İstanbul
Tel: 0(212) 674 97 23 Faks: 0(212) 674 97 29
Sertifika no: 12088
ICILTIR
Editör
JOHN BROCKMAN
W Daniel Hillis
Çeviri
Yelda Türedi
ALFA'ıeiLiM
İÇİNDEKİLER
Teşekkür, 13
GİRİŞ
Beliren Üçüncü Kültür, 15
Üçüncü kültür deneysel dünyadaki çalışmaları ve açıklayıcı ya
zılarıyla hayatlarımızın daha derin anlamlarını görünür kılmada,
kim ve ne olduğumuzu yeniden tanımlamada geleneksel aydınların
yerini alan bilim insanlarını ve düşünürleri içerir.
l. Bölüm, 36
GEORGE C. WILLIAMS
"Bilgi P aketi"
Gen bir nesne değil, bilgi paketidir. Bir DNA molekülündeki baz
çiftlerinin örüntüsü geni belirler. Ama DNA molekülü mesaj değil,
ortamdır. Ortam ve mesaj arasındaki ayrımı korumak evrime dair
düşüncelerin netliği için kesinlikle vazgeçilmezdir.
2. Bölüm, 49
STEPHEN JAY GOULD
"Canlılığın Tarihinin Örüntüsü"
Evrimde ilerleme yoktur. Zaman içerisindeki evrimsel değişim ol
gusu bildiğimiz anlamıyla ilerlemeyi temsil etmez. İlerleme kaçınıl
maz değildir. Morfolojik karmaşıklık terimleriyle evrimin çoğu yukarı
değil, aşağı doğrudur. Daha muhteşem bir şeye doğru ilerliyor değiliz.
3. Bölüm, 73
RICHARD DAWKINS
"Yaşarnkalım Makinesi"
Kısa zamanda evrime bakmanın en imgesel yolunun ve evrimi
öğretmenin en esin veren halinin "hepsinin genlere dair" olduğunu
söylemekten geçtiğini gördüm. Etrafta gezindikleri bedenleri kendi
iyilikleri için kullanan genlerdir. Bir organizma genlerinin yaşam
kalım makinesidir.
4. Bölüm, 95
BRIAN GOODWIN
"Biyoloji Sadece Bir Dans"
"Yeni" biyoloji, dinamikler ve ortaya çıkış düzeniyle ilgilenen
karmaşık sistemlerin kesin bilimi formundaki biyolojidir. Bu biyo
lojideki her şeyi değiştirir. Çatışma, rekabet, bencil genler, uyar
lanımda zirveye tırmanma metaforları yerine evrim bir dansa dö
nüşür. Hedefi yoktur. Stephen Jay Gould'un söylediği gibi amaç,
ilerleme, yön hissi yoktur. Biçim-uzayında, organizma formlarının
uzanımda bir danstır.
5. Bölüm, 110
STEVE JONES
"Neden Bu Kadar Çok Genetik Çeşitlilik Var?"
Bazı yerlerde bir sümüklüböcek türünün neden bu kadar değiş
ken olduğunu yeni cevaplamaya başladık, ama herhangi bir türde
herhangi bir yerde ve herhangi bir zamanda iki bireyin neden özdeş
olmadığına dair hiçbir fikrimiz yok. Bu evrimin asli sorularından
biridir. Diğerleri bu sorudan çıkar.
6. Bölüm, 118
NILES ELDREDGE
"Söz Savaşı"
Türler uzay-zamanla sınırlı gerçek varlıklardır ve de bilgi var
lıklarıdır. Diğer varlık çeşitleri bir şeyler yapar. Örneğin ekolojik
popülasyonların nişleri vardır; işlevini yerine getirir. Türler bu şe
kilde işlemez. Bir şeyler yapmazlar; daha ziyade bilgi depolarıdır.
Bir tür hiçbir suretle organizma değildir; ama yine de evrim süre
cinde önemli rol oynayan bir çeşit varlıktır.
7. Bölüm, 128
LYNN MARGULIS
"Gaia Çetin Ceviz"
ôkaryotik hücreler nasıl belirdi? Muhtemelen başlangıçta yırtı
cıların işgaliydi. Bir çeşit baskı altındaki bakteri diğerini istila etti;
elbette yiyecek ararken. Ama bazı istilalar barış anlaşmalarına dö
nüştü; bir zamanların acımasız ilişkileri olumluya çevrildi. Gelece
ğin istilacıları, yüzen bakteriyeller durgun konaklarının içine yerleş
tiğinde kuvvetlerin bu bileşimi gerçekten de parçaların toplamından
çok daha büyük yeni bir bütün yarattı: büyük miktarda gen hareket
ettirebilen daha hızlı yüzücüler evrimleşti. Bu yeni gelenlerin bazı
ları evrimsel mücadelede eşsiz derecede ustaydı. Daha ileri aşama
bakteri birliktelikleri, modern hücre evrimleştikçe buna eklendi.
8. Bölüm, 151
MARVIN MINSKY
"Akıllı Makineler"
Beyin . . . farklı şeyler yapan pek çok farklı aygıtın, bunlara ek ola
rak onların hatalarını düzelten aygıtların ve üstüne çeşitli bozukluk
ları/ayarsızlıkları ve istenmeyen etkileşimleri engelleyen eklentilerin
yamalı bohça çözümler üretmiş harika bir bileşimidir; kısaca, işi zar
zor yerine getirebilen çeşitli düzeneklerin harika bir karmaşasıdır.
9. Bölüm, 166
ROGER SCHANK
"Bilgi sürprizlerdir"
Bilgi sürprizlerdir. Hepimiz dünyanın belli bir şekilde işleme
sini bekleriz, ama öyle işlediğinde sıkılırız. Bir şeyi bilmeye değer
kılan şey, beklenti yanılgısı kavramı etrafında örgütlenir. Eylem şe
maları işlediğinde değil işlemediğinde ilginçtir.
1 O. Bölüm, 180
DANIEL C. DENNETT
"Sezgi Pompaları"
Sanal bir makine olarak bilinç fikri güzel bir sezgisel pompa
dır. Bu fikre uyarlanım zaman alır, çünkü yapay zeka ve bilgisa
yar biliminin jargonunun çoğu felsefeciler ya da diğer insanlara
yabancıdır. Ama bu fikirlerin bir kısmına uyum sağlamak için sabır
gösterirseniz, o zaman "Hey! Kafalarımızın içindekinin yazılım ol
duğu fikrini düşünmeye çalışın. S anal bir makinedir, aynı kelime
işlemcisinin sanal bir makine olması gibi," diyebilirsiniz. Aniden
ziller çalar ve insanlar farklı bir açıyla görmeye başlar.
1 1. Bölüm, 197
NICHOLAS HUMPHREY
"YO GUN AN"
Kendimiz olmak nasıl bir şeydir? İnsan denilen bir madde par
çası her birimizin kendimiz diye tanımladığı deneyim için nasıl te
mel olabilir? İnsan bedeni ve insan beyni aynı zamanda nasıl ola
bilir de insan zihni olur?
2 l. Bölüm, 343
CHRISTOPHER G. LANGTON
"Dinamik Örüntü"
Fizik doğanın temel yasalarını ve bu yasalara göre nelerin doğ
ru olması gerektiğini ortaya çıkararak büyük oranda gerekliliğin
bilimi olmuştur. Öte yandan biyoloji bu temel yasalarla, ama ille de
onlara gereksinmeden olanaklı süreçleri araştıran olanaklılığın bi
limidir. Bunun sonucunda biyoloji fizikten çok daha zor bir bilimdir
ama aynı zamanda sadece yaşamı ve onun tarihini anlamada değil,
evreni ve geleceğini anlama potansiyelinde sonsuz derecede daha
zengindir. Geçmiş fiziğindir, ama gelecek biyolojinindir.
15
Ü Ç Ü N C Ü KÜLTÜR
16
BELiREN ÜÇÜNCÜ KÜLTÜR
***
Adaptationist -yn.
17
Ü Ç Ü N C Ü K Ü LTÜR
18
BELi R E N ÜÇÜNCÜ KÜLTÜR
***
STEPHEN JAY GOULD: Üçüncü kültür çok güçlü bir fikir. Yazın
s al aydınlar arasında entelektüel durumun ve kaynakların bi
limsel değerlendirmesinin sahibi olduklarını düşünmek üzerine
bir tür gizli anlaşma vardır, aslında insanların okumak istediği
çok ilgi çekici fikirlere sahip büyük oranda bilim insanlarından
meydana gelen kurgu- dışı yazarlar topluluğu var. Bazılarımız
gerçekten saygın yazarlarız ve kendimizi iyi ifade ediyoruz.
Son derece hümanist ve klasik eğitime s ahip bilim insanı İn
giliz Nobel ö dülü sahibi Peter Medawar sosyal bilim ve edebi
yat insanları eğitimli sayılmak için bilim bilmeleri gerektiğini
düşünmezken, eğitimli birinin bilmesi gerekenler sadece s anat,
müzik ve edebiyat, ama hiç bilim içermezken, sanat ve müziği
iyi bilmeyen bir bilim insanının edebiyat çevrelerinde ahmak ve
kültürsüz s ayılmasının, haksızlık olduğunu s öylemiştir.
Bu sadece yanlış değil, aynı zamanda gerçeği de yansıtmıyor.
Amerika'daki iki yüz seksen milyon kişinin bilimden anlayan
kısmı yüksek bir oran olmayabilir, ama -Amerikan nüfusunun
19
Ü Ç Ü N C Ü KÜLT Ü R
20
BELiREN ÜÇÜNCÜ KÜLTÜR
21
Ü Ç Ü N C Ü KÜLTÜR
22
BELiREN Ü Ç Ü N C Ü KÜLTÜR
23
Ü Ç Ü N C Ü K Ü LTÜR
24
BELiREN ÜÇÜNCÜ KÜLTÜR
25
ÜÇÜNCÜ K Ü LTÜR
26
BELiREN ÜÇÜNCÜ KÜLTÜR
27
Ü Ç Ü N C Ü K ÜLTÜ R
28
BELiREN ÜÇÜNCÜ KÜLTÜR
29
Birinci Kısım
EVRİM FİKRİ
31
Ü Ç Ü N C Ü K Ü LTÜR
32
EVRiM FiKRi
33
Ü Ç Ü N C Ü K Ü LTÜR
34
EVRiM FiKRi
Sembiyotik -yn.
35
1. Bölüm
GEORGE C. WILLIAMS
" Bilgi Paketi"
37
Ü Ç Ü N C Ü K Ü LT Ü R
38
B i LGi PAKETi
39
Ü Ç Ü N C Ü K Ü LTÜR
40
BiLGi PAKETi
41
Ü Ç Ü N C Ü K Ü LTÜR
42
BiLGi PAKETi
43
Ü Ç Ü N C Ü K Ü LTÜR
44
BiLGi PAKETi
45
Ü Ç Ü N C Ü K ÜLTÜ R
46
BiLGi PAKETi
47
Ü Ç Ü N C Ü KÜLTÜR
48
2. Bölüm
50
CANLI LIGIN TAR i H i N i N ÖRÜNTÜSÜ
51
Ü Ç Ü N C Ü K Ü LT Ü R
52
CANLILIGIN TAR i H i N i N ÖRÜNTÜSÜ
53
Ü Ç Ü N C Ü K Ü LTÜR
54
CANLILIGIN TAR iHiNiN ÖRÜNTÜSÜ
55
Ü Ç Ü N C Ü KÜLT Ü R
56
CANLILIGIN TARiH i NiN ÖRÜNTÜSÜ
57
Ü Ç Ü N C Ü K ÜLTÜ R
58
CANLILIGIN TARiH iN i N ÖRÜNTÜSÜ
59
ÜÇÜNCÜ K Ü LT Ü R
60
CANLI LIGIN TARi H i N i N ÖRÜNTÜSÜ
61
ÜÇÜNCÜ K Ü LTÜR
62
CANLILIGIN TAR i H i N i N ÖRÜNTÜSÜ
63
Ü Ç Ü N C Ü K Ü LTÜR
64
CANLILIGIN TARi H iNiN ÖRÜNTÜSÜ
65
Ü Ç Ü N C Ü K Ü LTÜR
66
CANL/L/GIN TARiHiNiN ÖRÜNTÜSÜ
67
Ü Ç Ü N C Ü KÜ LTÜR
BRIAN GOODWIN: Stephen Jay Gould etkili bir isim, değil mi?
Stephen'ın bana paradoksal gelen bir oryantasyonu var, çünkü
son kertede Darwinci. Doğal seçilimin evrimdeki son belirleyici,
son neden olduğuna inanıyor. Ama b ana göre doğal seçilim çok
az şey açıklıyor. Stephen bunun gayet farkında. Biçim-uzayın
dan bahsediyor, biçim-uzayını anlamamız gerektiğine katılıyor.
Bana göre form ve taksonomi açıklamaları orada bulunuyor, do
ğal seçilim çok az açıklıyor.
Stephan'a, fikirlerinin çapına ve niteliğine saygım büyük, ay
rıldığımız nokta vurgu meselesi. Stephen biyolojiyi tarihi bir bi
lim, doğal seçilimi hayatta kalan ve kalmayanın son belirleyicisi
görüyor. Ama ilginç husus bu değil, neyin ortaya çıktığı. Bunun
gayet farkında. Ortaya çıkma, morfoloji ve morfogenez problem
lerini çok zorladığımı düşünüyor.
68
CANLILIGIN TAR i H i N i N ÖRÜNTÜSÜ
69
Ü Ç Ü N C Ü K Ü LT Ü R
çok sayıda okur için yazmada onun kadar iyi olanların sayısı
çok daha azdır.
O, ya da b aşka biri, açıkça hareket yeteneği eklemeleri olan
kuş kanatlarını örnek veriyor. Yemek aradığı sulara gölge yap
mak için bizim ellerimizle yapabileceğimiz gibi, kanatlarıyla
gölge yapan bir balıkçıl var. Bu, bir tür uyarlanımın tesadüfen
başka bir şey için faydalı olmak üzere mükemmelleşmesine iyi
bir örnek. Bunun, görüşe yardımcı olmak üzere, daha iyi hale
getirmek için değişkelere uğrayıp uğramayacağı başka bir mev
zu. Bazı kemikler kökeninde çene kemiği iken şimdi duymakta
kullandığımız kulak kemikçikleri işlevi görüyor. Bu durumda,
özgün işlevlerini tamamen kaybetmişler ve bütünüyle ikincil
işlevlerine adanmışlar.
Kuş-kanadı örneği Gould'un "eksaptasyon" dediği şeydir ve
her zaman olur. Ama balıkçılın kanadına kanat derken bile an
lamla ilgili bir sorun vardır. Bu yapı yüzgeç olarak başlamış, te
sadüfen karada yürümeye faydalı hale gelmiş ve daha sonra bu
tür hareket eklentilerinin uçmada faydalı olduğu ortaya çıkmış
tır. Yalnızca işlevsel bakış açınızı belirlemelisiniz. Kanada uçma
uyarlanımı diyebilirsiniz, ama eğer yürümede kullanıldığını göz
önüne alıyorsanız, aynı zamanda uçma eksaptasyonudur.
70
CANLILIGIN TARi H i N i N ÖRÜNTÜSÜ
Bkz. Darwin'in Tehlikeli Fikri, Daniel Dennett, Alfa Bilim Dizisi -yn.
71
Ü Ç Ü N C Ü K Ü LTÜR
72
3 . Bölüm
RICHARD DAWKINS
" Yaşamkalım Makine s i "
74
YAŞAMKALIM MAKiNESi
75
Ü Ç Ü N C Ü K Ü LT Ü R
76
YAŞAMKALIM MAKiNESi
77
Ü Ç Ü N C Ü K Ü LT Ü R
78
YAŞAMKALIM MAKiNESi
anlayış belli bir tür açıklamayı çok ciddi şekilde sınırlandırır. Bir
şeyin sadece fayda sağlayacağı için evrimleşeceğini söylemek ye
terli değildir. Bunu yapan genler için faydalı olduğunu söylemeli
siniz. Bu olası kolay açıklamalar yığınını kendiliğinden silip atar.
Bilgisayarlar pek çok şey için en iyi metaforlar, çünkü son
derece karmaşıklar. Pek çok açıdan canlı varlıkları hatırlatıyor
lar. Bir düzeneğin davranışını baştan programlama fikri canlı
organizmaları anlamak için hayatidir. Bencil gen b akış açısıy
la bizler robot yaşamkalım makineleriyiz, genler kendileri bir
şeyleri toplayamayacağı, yakalayamayacağı, yiyemeyeceği, ko
şamayacağı, seçemeyeceği için bunu bir vekille yaparlar; bunu
yapacak makineler inşa etmeleri gerekir. Bu biziz. Bu makineler
işin başından programlanmıştır.
Uzak bir gökadaya gitmek isteyen, ama o kadar hızlı yolculuk
yapamadıklarından bunu yapamayan ve ışık hızında talimatları
ışınlayıp o uzak gezegendeki insanların bu talimatları çalıştı
racak bir bilgisayar yapması fikri gibi metaforlar da kullandım.
C anlı formlarını yeniden yaratmak için ihtiyacınız sadece tali
matlardır. Bu şeyin günbegün çalışmasını programlayamadığı
na göre programlanmasını baştan denetlemektedir. Uzak gökada
çok uzaktadır: emirler gönderemezsiniz, "Şimdi şöyle yap, böyle
yap" diyemezsiniz, çünkü her talimatın gidip gelmesi milyonlarca
yıl alır. Tüm olanaklı olaylan öngören ve böylece talimat gönde
rilmesi gerekmeyen bir program gönderirsiniz; tüm talimatlar
oradadır. Genler bunlardır. Evrimdeki haşan çökmeyen program
lar yapmaktır. Çöken programlar kendilerini devam ettiremezler.
Bir birey hayvanı en iyi ele alma yolu kendi inşa programını taşı
yan robot yaşamkalım makinesi olarak bakmaktır.
Darwinci dünyada her şeyin genler olmadığı olgusunu dra
matize etmek için "kültürel mem" fikrini geliştirdim. Ç eşitli
alanlardan bilim insanlarının bu metaforu kullanması bu fikrin
kendisinin iyi bir mem olduğunu gösterir. Kültürel kalıtım bi
rimi mem Darwinciliğin temel birimi olan eşleyici fikrine bağ
lanır. Eşleyici kendini çoğaltan ve dünyaya çoğaltma olasılığını
azaltan ya da arttıran güç uygulayan herhangi bir şey olabilir.
DNA bunu göze batar şekilde iyi yapmaktadır, ama ilkede bunu
yapabilecek tek şey gen değildir. Diğer gezegenlerdeki hayat
79
Ü Ç Ü N C Ü K ÜLTÜ R
80
YAŞAMKALIM MAKiNESi
81
Ü Ç Ü N C Ü K Ü LT Ü R
82
YAŞAMKALIM MAKiNESi
83
Ü Ç Ü N C Ü KÜLTÜR
bir sınır çizmek zor. Ben kendimin bu alandaki yaratıcı bir güç
olduğunu düşünmeyi tercih ederim. Bu bildirmekten, insan
ların anlaması için mevcut görüşü açıklamak amacıyla kitap
yazmaktan farklı. Bunu yapmıyoruz. Yaratıcı bir şey yapıyoruz:
insanların zihinlerini değiştiriyoruz.
Öte yandan bizim önde gelen evrim düşünürleri olduğumuzu
söylediğinizde bu doğru değildir. Bugün evrimdeki büyük isim
ler W. D. Hamilton, John Maynard Smith ve George Williams.
Hamilton akraba seçiliminin mucididir. Şimdi eşey üzerine yo
ğunlaşıyor, çünkü evrim kuramında eşey bir sorundur. Ne için
dir; neden oradadır? Eşeyin ne olduğuna dair en son ve muhte
melen en umut vadeden kuramı sunmuştur. Eşeyin nedeninin
asalaklara karşı bir uyarlanım olduğunu düşünmektedir. Bu
evrime b akmanın çok heyecan verici, devrimsel bir şekli: evrim
dinamik, sürekli aynı yerde kalmak için koşabildiğin kadar koş
ma vizyonu. Tüm kariyerinde Hamilton özgün ve uyarıcı oldu,
araştırmacı nesillere yeni çabalar için esin verdi.
Bazılarına göre ben bağnazım. Bu biraz, kötülüğe yönlen
dirdiklerini düşündüğüm saçma dini önyargılara karşı tutkuy
la tepki vermekten kaynaklanıyor. Bir bilim insanı kimliğimle,
benim bağnazlığım gerçeğe dair derin kaygıma dayanıyor. Her
tür gericiliğe, bilinemezciliğe, sahteciliğe son derece karşıyım.
Eğer birinin s ahte olduğunu düşünürsem, eğer birisi gerçeğin
ne olduğuyla aslında ilgilenmiyorsa, ama başka gerekçelerle
yapıyorsa, eğer biri entelektüel gibi ya da olduğundan daha bil
gili, mistik görünmeye çalışıyorsa buna karşıyım. Bundan dinde
bir miktar var. Aslında orada bulunmayan mistik gizemleri ek
lemeden de evren anlaması çok zor bir yer. Diğer bir husus ise
estetik: evren özünde gizemli, büyük, güzel ve ş aşkınlık verici.
Dindar kişilerin gelenekte benimsediği evren görüşü türü evre
nin gerçekteki haline göre cılız, acınası ve cimri. Örgütlenmiş
dinlerin sunduğu evren avuç içi kadar küçük ortaçağ evrenidir
ve son derece sınırlıdır.
Ben bir Darwinciyim çünkü diğer seçenekler Lamarkçılık ya
da Tanrıdır, hiçbiri açıklayıcı ilke olma görevini yerine getirmez.
Evrendeki yaşam ya Darwincidir ya da henüz düşünülmemiş
b aşka bir şeydir.
84
YAŞAMKALIM MAKiNESi
85
Ü Ç Ü N C Ü K Ü LTÜR
86
YAŞAMKALIM MAKiNESi
87
Ü Ç Ü N C Ü K Ü LTÜR
88
YAŞAMKALIM MAKiNESi
89
Ü Ç Ü N C Ü K Ü LT Ü R
90
YAŞAMKALIM MAKiNESi
Self-organized -yn.
91
Ü Ç Ü N C Ü K Ü LT Ü R
92
YAŞAMKALIM MAKiNESi
93
Ü Ç Ü N C Ü K Ü LTÜR
94
4. Bölüm
B RIAN G O O DWIN
" B iyoloj i S adece Bir Dans "
96
BiYOLOJi SADECE BiR DANS
97
Ü Ç Ü N C Ü K Ü LTÜR
98
BiYOLOJi SADECE BiR DANS
99
Ü Ç Ü N C Ü K Ü LT Ü R
100
BiYOLOJi SADECE B i R DANS
101
Ü Ç Ü N C Ü KÜLTÜR
1 02
BiYOLOJi SADECE B i R DANS
1 03
Ü Ç Ü N C Ü K Ü LT Ü R
1 04
BiYOLOJi SADECE BiR DANS
105
Ü Ç Ü N C Ü K Ü LTÜR
106
BiYOLOJi SADECE B i R DANS
Attractor -yn.
107
Ü Ç Ü N C Ü KÜLT Ü R
1 08
BiYOLOJi SADECE BiR DANS
1 09
5. Bölüm
S TEVE JONE S
" Neden B u Kadar Ç o k Genetik
Ç e şitlilik Var ? "
111
Ü Ç Ü N C Ü K ÜLTÜ R
1 12
NEDEN BU KADAR ÇOK GENETiK Ç EŞiTLiLiK VAR
1 13
Ü Ç Ü N C Ü K Ü LT Ü R
1 14
NEDEN BU KADAR ÇOK G E N ETiK ÇEŞiTLiLiK VAR
1 15
Ü Ç Ü N C Ü K Ü LTÜR
1 16
NEDEN BU KADAR ÇOK GENETiK ÇE ŞiTLiLiK VAR
ı17
6. Böliim
NILE S E L DR E DGE
" S özcüklerin S avaş ı "
1 19
Ü Ç Ü N CÜ K Ü LT Ü R
1 20
SÖZCÜKLERiN SAVAŞ!
121
Ü Ç Ü N C Ü K Ü LTÜR
1 22
SÖZCÜ KLERiN SAVAŞ!
123
Ü Ç Ü N C Ü K Ü LTÜR
1 24
SÖZCÜKLERiN SAVAŞI
1 25
Ü Ç Ü N C Ü K Ü LT Ü R
1 26
SÖZCÜKLERiN SAVAŞ!
1 27
7. Bölüm
129
Ü Ç Ü N C Ü KÜLT Ü R
1 30
SÖZCÜ KLERiN SAVAŞI
131
Ü Ç Ü N C Ü K Ü LTÜR
1 32
SÖZCÜKLERiN SAVAŞI
Ortakyaşam-oluşumu -yn.
Ortakyaşamcılık --yn.
133
Ü Ç Ü N C Ü K Ü LT Ü R
1 34
SÖZCÜKLERiN SAVAŞ!
1 35
ÜÇÜNCÜ K Ü LTÜR
136
SÖZCÜKLERiN SAVAŞ/
1 37
Ü Ç Ü N C Ü K Ü LTÜR
138
SÖZC Ü KLERiN SAVAŞ!
1 39
Ü Ç Ü N C Ü K Ü LTÜR
140
SÖZCÜKLERiN SAVAŞI
141
ÜÇÜNCÜ K Ü LTÜR
1 42
SÖZCÜKLERiN SAVAŞI
143
Ü Ç Ü N C Ü K Ü LTÜR
144
SÖZCÜKLERiN SAVAŞI
1 45
ÜÇÜNCÜ K Ü LTÜR
146
İkinci Kısım
YAMALI B O H ÇA Ç Ö ZÜMLER
D ERLEMESİ
147
Ü Ç Ü N C Ü K ÜLTÜ R
148
YAMALI BOHÇA ÇÖZÜMLER DER LEMESi
1 49
ÜÇÜNCÜ K Ü LTÜR
1 50
8. Bölüm
MARVIN MINSKY
"Akıllı Makineler"
1 52
AKiLLi MAKiNELER
1 53
Ü Ç Ü N C Ü KÜLTÜR
1 54
AKiLLi MAKiNELER
yanlış yönelimli bir fikirdir. Bir kere bir ş eyin hatasız işlemesi
nedir? Bu fikrin kendisi katı, değişmeyen, kuramcıların kendi
leri için ürettiklerine benzer tamamen kapalı bir dünyada an
lamlıdır. Aslında bir kez belirledikten sonra asla değişmeyeceği
varsayımına dayanan soyut matematiksel modellerde kusursuz
işleyecek p rogramlar yapabiliriz. Sorun gerçek dünyaya dair
böyle varsayımlarda bulunamamamızdır, çünkü insanlar sürek
li bir şeyleri değiştiriyorlar.
Sonunda çeşitli yöntemleri yerleştirerek bu ilk robotu daha
sağlıklı hale getirdik, ama ne onlar ne de daha modern nesilleri
gerçekten güvenilirdi. B öyle sistemleri her işin altından kalka
bilir ve daha güvenilir -diğer bir deyişle daha hayata yakın
yapmak için insan zihninin nadiren takılma başarısını anlama
yı denemenin daha iyi olacağı sonucuna vardık. İnsan düşünme
eylemiyle bugün makinelerin yaptığı şey arasındaki fark nedir?
Bana göre en çarpıcı farklılık tipik bir bilgisayar programını
nerdeyse herhangi bir hata tamamen felç ederken beyin herhan
gi bir girişimde başarısızsa insanların ilerlemek için başka bir
yol denemesidir. Tek bir yönteme bel bağlamamız enderdir. Ge
nellikle bir şeyi yapmanın çeşitli farklı yollarını biliriz, böylece
birisi işe yaramazsa, daima başka bir yol vardır. Örneğin arka
daşlarınızı s adece yüz ifadeleriyle tanımazsınız; sesleri, duruş
ları, yürüyüşleri, saçlarıyla da tanırsınız. Tüm bu çeşitliliği göz
önüne aldığımızda tek bir yöntemi tamamen kusursuz hale ge
tirmemiz gerekmiyor. Aslında her birinin genellikle işe yaradığı
durumları fark etmeyi öğreniyoruz, hem de bir yöntemin işe ya
ramayacağı koşulları öğreniyoruz. Eğer hepsi başarısız olursa,
her zaman tamamen yeni bir yaklaşım icat edebiliyoruz.
Yüzyıl önce Sigmund Freud "olumsuz uzmanlığın" -ne yap
mamak gerektiği bilgisi- önemini belirtmişti, bu konu bilgi
sayarcılar ve programcılar tarafından tamamen görmezden
gelindi. Freud yapmamamız gerektiğini öğrendiğimiz şeyler
den kendimizi alıkoymak için s ansür ve diğer düzeneklerden
b ahsetti. Bu tür sistemlerin beynimizde evrimleştiğini, tipik
bir beyin merkezinin doğuştan kimisi olumsuz bilgiyi içeren
çeşitli farklı öğrenme düzeneğiyle donandığını tahmin ediyo
rum. Böylece biri belli bir yöntemi ne zaman etkinleştireceğimi-
1 55
ÜÇÜNCÜ K Ü LTÜR
Self-yn.
1 56
AKi LLi MAKi N E LE R
1 57
ÜÇÜNCÜ KÜLTÜR
1 58
AKiLLi MAKiNELER
1 59
Ü Ç Ü N C Ü K Ü LT Ü R
1 60
AKiLLi MAKiNELER
161
Ü Ç Ü N C Ü K Ü LTÜR
1 62
AKiLLi MAKiNELER
1 63
ÜÇÜNCÜ K Ü LTÜR
1 64
AKiLLi MAKiNELER
165
9. Böliim
RO GER S C HANK
" B ilgi S ürprizlerdir"
167
ÜÇÜNCÜ KÜLTÜR
1 68
BiLGi SÜRPR iZLERDiR
1 69
ÜÇÜNCÜ K Ü LTÜR
170
BiLGi SÜRPRiZLERDiR
171
ÜÇÜNCÜ K Ü LTÜR
1 72
B i LGi SÜRPRiZLERDiR
1 73
ÜÇÜNCÜ K Ü LT Ü R
diği anlamına gelir. Ama Chomsky "Oh, yo" diyebilir, "John'un ki
taplarla bir sevgi ilişkisi var, ama okumaktan hoşlanmayabilir."
Dilbilim anlayışının ilgilendiği şeyin bir parçası anlamı an
lamaktır: mutlak doğru olduğunu varsayabileceğiniz şey, b azen
doğru olabileceğini varsaydığınız şey, muhtemelen doğru şey.
Buna çıkarım diyorum. Ama Chomsky şöyle diyecektir: "Hayır
çıkarımın dille hiçbir ilgisi yok, hafızayla ilgili, hafızanın da
dille hiç ilgisi yok."
Bu yorum tamamıyla saçma. Burada dilin p sikolojisi söz ko
nusudur. Anlam, çıkarım ve hafıza dilin çok derin bir kısmıdır.
Chomsky en önemli kitabı Aspects of the Theory of Syntax'da
[Sözdizim Ku ra m ının Hususları] açık açık hafızanın dilin bir
parçası olmadığını, dilin soyutta çalışılması gerektiğini ifade
etmektedir. Chomsky için dil şekilsel bir çalışmadır, dilin ma
tematiğinin araştırılması. Matematiksel kuram açısından dil
hakkında savlar ileri süren birileri olabilir, ama eğer Cognitive
Psychology [Bilişsel Psikoloji] yayın kurulunun kurucu üyesiyse
niz ve bölük b ölük psikologlar sizin çalışmalarınıza dayanarak
makaleler yazıyor, araştırmalar yapıyorsa olmaz. Chomsky her
ikisini de yapmak istedi.
Chomsky'nin görüşüne göre zihin örgütlenmiş b elli ilkelere
göre hareket etmelidir, yoksa Chomsky üzerinde çalışmak iste
meyecektir. Bu görüşü p aylaşmıyorum. Zihin üzerinde çalışıyo
rum ve karşıma ne çıkarsa kabulüm. Hepsi çamur olsun. Tamam,
eğer buysa sorun yok. Zihnin bilimsel olmasını isteyen pek çok
bilim insanı var. Eğer bilimsel -düzgün ve matematiksel- değil
se zihinle uğraşmak istemiyorlar. Chomsky hep fizikçinin bilim
felsefesini benimsedi, yani kontrol edebileceğiniz hipotezleriniz
olur ve yanlış olabilirsiniz. Bu kesinlikle bir biyoloğun dünyaya
bakışına daha çok benzeyen, bilimin yapay zeka felsefesine ay
kırıdır. Biyoloğun bilim fels efesi insanların ne ise o olduklarını,
ne bulduysanız onu bulduğunuzu söyler, bulduğunuzu anlama
ya, kategorize etmeye, isimlendirmeye ve düzenlemeye çalışır
sınız. Eğer bir model kurarsanız ve pek iyi çalışmazsa, düzelt
meniz gerekir. Daha ziyade dünyanın "keşifse!" bakış açısıdır,
bu nedenle yapay zekacılar ve dilbilimciler pek iyi anlaşamaz.
Yap ay zeka fizik değildir.
174
BiLGi SÜRPRiZLERDiR
175
ÜÇÜNCÜ KÜLT Ü R
1 76
BiLGi SÜRPRiZLERDiR
1 77
ÜÇÜNCÜ KÜLTÜR
1 78
BiLGi SÜRPRiZLERDiR
1 79
1 0. Bölüm
DANIEL C . D E NNETT
" S e zgi Pompaları"
181
ÜÇÜNCÜ K Ü LTÜR
rinde Pandemonium isimli hoş bir program yazdı, ismi çok uy
gundu, çünkü bir sürü şeytandan oluşuyordu. Pan-demonium
[Tüm-şeytanlar]. Sisteminde yarı b ağımsız bir sürü şeytan vardı
ve bir sorun çıktığında hepsi atlayıp "Ben! Ben! Ben! Ben yapa
yım! Yapabilirim ! " diyorlardı. Kısa bir mücadeleden sonra biri
kazanıp sorunu ele alıyordu. Eğer işe yaramazsa, bu sefer diğer
şeytanlar devreye giriyordu.
Bir açıdan bu ilk b ağlantıcı programdı. O zamandan beri ya
p ay zekada son kertede evrimsel modeller olan şeyler için coşku
dalgaları oldu. B ağlantıcı programlar son kertede evrimseldir.
Bağlantı güçlerinin zaman içerisinde evrimini içerir. B irbirine
paralel pek çok şeyin gerçekleşmesini elde edersiniz ve C alvin
ci b akış açısından, bunlar hakkında önemli olan b eyhude gö
zükmeleridir. Bir şeyi kurmak için çılgınca bir yol gibi gözükür,
çünkü hepsi kendi küçük tasarıları üzerinde çalışan tüm bu
farklı şeytanlar vardır; bir şeyler inşa etmeye b aşlarlar ve sonra
bunları p arçalarlar. Çok b eyhude gözükür. Ama aynı zamanda
gerçekten iyi bir şey inşa etmek için harika bir yoldur; yarı-de
netimli bir şekilde süregiden bir sürü inşa olması ve sonra bun
ların hangisinin sonuca varacağını görmek için yarış.
Yap ay zeka araştırmacısı Douglas Hoftstader'ın Jumbo
mimarisi bu özellikleri sergileyen çok iyi bir modeldir. Fizik
çi Stephen Wolfram'ın yapay zeka görülmeseler de çok iyi mo
delleri vardır. Bu yapılar komut zinciri ve p atron, alt-patron ve
bir grup alt-alt-patron, sorumluluk atanması ve ziyansızlık ile
bürokratik diyebileceğiniz eski-model iyi yapay zeka modelle
rinden çok farklıdır. Hoftstader bir keresinde bu modellerin so
rununun, görev tanımının zaman harcamaya imkan vermemesi
olduğunu söylemişti. Etrafta fazladan çalışan yok. Bir kenarda
oturan ya da sorun çıkartan birileri yok. Doğa Ana işleri bu şe
kilde tasarlamaz. Doğa Ana bir sistem tasarladığında, "ne kadar
çok, o kadar keyifli, hep b eraber büyük bir p arti yapalım ve bir
şekilde bunu inşa ederiz" tarzındadır. Bu çok farklı bir örgütsel
yapıdır. Bir açıdan benim görevim eğer pek çok beyhude hare
ketle s adece kısmen örgütlenmiş şekilde davranan yarı-bağım
sız etkenlerin b olluğunun bu fikirlerini beyne empoze ederseniz
her ş eyin nasıl yerine oturacağını ve nasıl farklı bir bilinç b akı
şı elde edeceğinizi göstermektir.
1 82
SEZGi POMPALAR!
183
Ü Ç Ü N C Ü K Ü LTÜR
1 84
S EZGi POMPALAR/
185
ÜÇÜNCÜ K Ü LTÜR
1 86
SEZGi POMPALAR!
187
ÜÇÜNCÜ K Ü LTÜR
1 88
SEZGi POMPALAR!
189
Ü Ç Ü N C Ü K Ü LT Ü R
1 90
SEZGi POMPALAR!
191
Ü Ç Ü N C Ü K Ü LTÜR
1 92
SEZGi POMPALAR!
1 93
ÜÇÜNCÜ K Ü LTÜR
194
SEZGi POMPALAR!
195
Ü Ç Ü N C Ü K Ü LT Ü R
1 96
1 1 . Bölüm
NICHOLAS HUMPHREY
" Yoğun An"
DAN IEL C. DENN ETT: Nicholas Humphrey romantik büyük bir bilim
insanı, sanki terimlerde bir çelişki varmış gibi geliyor, ama yok. Canlı hayvan
larda, kedilerde bireysel nöronların ateşlemesini kaydettiği öncü çalışması,
sinirbilimci David Hubel ve Torsten Wiesel'in çalışmaları için yolu açtı. 1 98 1
yılında kedilerde bu tür tek-hücre kayıtları üzerine çalışmalarıyla ffzyoloji veya
tıp dalında Nobel kazandılar, ama aslında bu Nick'in geliştirilmesine yardım
ettiği bir teknikti. Tipik bir şekilde, tekniği geliştirdikten sonra, "hayatımın
geri kalanını bunu yaparak geçirebilirim ya da başka bir şey yapabilirim.
Artakalan sorunlar görmüyorum" diye düşündü. Elbette, çok sorun vardı,
ama yine de, Nick'e özgü şekilde, bunu yapar yapmaz başka bir şeylerle
ilgilenmek istedi.
***
1 98
YOGUN AN
1 99
Ü Ç Ü N C Ü K Ü LT Ü R
200
YOGUN AN
20 1
Ü Ç Ü N C Ü K ÜLTÜ R
202
YOGUN AN
203
ÜÇÜNCÜ K Ü LTÜR
204
YOGUN AN
205
Ü Ç Ü N C Ü KÜLTÜR
206
YOGUN AN
207
1 2. Bölüm
FRAN C I S C O VARELA
"B eliren B enlik K avramı "
209
Ü Ç Ü N C Ü K Ü LT Ü R
210
BELiREN BENLiK KAVRAMI
21 1
Ü Ç Ü N C Ü K Ü LTÜR
212
BELiREN B E N L i K KAVRAMI
213
Ü Ç Ü N C Ü KÜLT Ü R
214
BELiREN BENLiK KAVRAM!
215
ÜÇÜNCÜ K Ü LTÜR
216
BELiREN BENLiK KAVRAM!
217
Ü Ç Ü N C Ü K ÜLTÜ R
218
BELiREN BENLiK KAVRAMI
219
Ü Ç Ü N C Ü K Ü LTÜR
220
B E LiREN BENLiK KAVRAM!
221
1 3. Bölüm
S TEVEN PINKER
" Dil İnsan İçgüdüsüdür "
223
ÜÇÜNCÜ K Ü LTÜR
224
DiL i NSAN iÇGÜDÜSÜDÜR
225
Ü Ç Ü N C Ü K ÜLTÜ R
226
DiL i NSAN iÇGÜDÜSÜDÜR
Yazar burada İngilizcede geçmiş zaman eki -ed almayan düzensiz fiillerden
bahsetmektedir. Çocukların Türkçe öğreniminde bu türden ortak hatalar
mevcut değildir. "(Havighurst İngilizce konuşan) çocukların oldukça iyi man
tık yürütme yeteneğine sahip oldukları çağda bile kaçınamadıkları bu hata
ların İngilizcenin yapısının çok az mantıksal olmasından kaynaklandığını
iddia ediyor. Türkçenin oldukça sağlam mantıksal yapısının çocukların çoğu
tarafından ortaklaşılan yaygın cümle hatalarını büyük ölçüde önlediğine biz
de inanıyoruz." Füsun Altıok, dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/40/488/5728.
pdf, 20. 1 0.2014 -çn.
227
Ü Ç Ü N C Ü K Ü LT Ü R
228
DiL iNSAN iÇGÜDÜSÜDÜR
229
ÜÇÜNCÜ K Ü LT Ü R
230
D i l iNSAN iÇGÜDÜSÜDÜR
23 1
ÜÇÜNCÜ KÜLTÜR
232
Dil iNSAN iÇGÜDÜSÜDÜR
233
ÜÇÜNCÜ K ÜLTÜ R
234
D i L i NSAN iÇGÜDÜSÜDÜR
235
Ü Ç Ü N C Ü K ÜLTÜ R
236
DiL iNSAN iÇGÜDÜSÜDÜR
237
1 4. Bölüm
ROGER PENRO S E
" B ilinç He saplanamaz Malzemeler İçerir "
239
ÜÇÜNCÜ K Ü LT Ü R
240
BiLiNÇ H ESAPLANAMAZ MALZEMELER iÇERiR
241
Ü Ç Ü N C Ü K Ü LTÜR
242
B i LiNÇ H E SAPLANAMAZ MALZEMELER iÇERiR
Determinist -yn.
243
Ü Ç Ü N C Ü K Ü LTÜR
244
BiLiNÇ H ESAPLANAMAZ MALZEMELER iÇERiR
245
ÜÇÜNCÜ KÜLTÜR
246
BiLiNÇ HESAPLANAMAZ MALZEMELER iÇERiR
247
ÜÇÜNCÜ K Ü LTÜR
248
BiLiNÇ H ESAPLANAMAZ MALZEMELER iÇERiR
249
ÜÇÜNCÜ KÜLTÜR
250
BiLiNÇ H ESAPLANAMAZ MALZEMELER iÇERiR
251
ÜÇÜNCÜ KÜLT Ü R
252
BiLiNÇ HESAPLANAMAZ MALZEMELER iÇERiR
253
Ü Ç Ü N C Ü K ÜLTÜ R
254
BiLiNÇ H E SAPLANAMAZ MALZEMELER iÇERiR
255
ÜÇÜNCÜ K Ü LTÜR
256
BiLiNÇ H ESAPLANAMAZ MALZEMELER iÇERiR
257
Üçüncü Kısım
KÖKEN S O RULARI
259
Ü Ç Ü N C Ü K Ü LTÜR
260
KÖKEN SORULAR!
261
1 5. Bölüm
MARTIN RE E S
" E vrenlerin O rke strası"
263
Ü Ç Ü N C Ü K Ü LTÜR
264
EVRENLERiN ORKESTRASI
265
ÜÇÜNCÜ K Ü LT Ü R
266
EVRENLERiN ORKESTRASI
267
Ü Ç Ü N C Ü K Ü LTÜR
268
EVRENLERiN ORKESTRASI
269
ÜÇÜNCÜ KÜLTÜR
270
EVRENLERiN ORKESTRASI
271
ÜÇÜNCÜ K Ü LT Ü R
272
EVREN LER i N ORKESTRASI
273
ÜÇÜNCÜ K Ü LTÜR
274
EVRENLERiN ORKESTRASI
275
1 6. Böliim
ALAN GUTH
"Arka Bahçenizde B ir Evren "
LEE SMOLIN: Şişen evren fikri muhtemelen evrenbilimde son elli yıldaki
en etkili fikirdi ve bu Alan'ın fıkridir. Beni tamamıyla ikna eden bir fikir değil
ama herkesin düşüncesinde büyük etki yaptı.
ALAN GUTH: Evrenbilim çok fazla gözlemsel bir bilim oldu. Ar
tık insanlar koltuklarında oturup evrenin neye benzeyebileceği
ne dair yeni kuramlar icat etmiyor. Gözlem her zaman yapılıyor:
evrende gökadaların dağılımı gözlemi, mikrodalga ardalan ışı
nımı ve ışınımdaki tekbiçimlilik gözlemi; evrenin kütlesel yo
ğunluğunun tahmini hesabı; farklı çeşitli tekniklere dayanarak
evrenin yaşının tahmini hesabı.
Bunların hepsi yaşayabilen evren kuramları üzerinde etkili
oldu. l 980'de şişen evren fikrini geliştirdim. Büyük Patlamanın
nasıl b aşlamış olabileceğine dair yeni bir kuramdı. Standart
Büyük Patlama resmiyle tutarlı bir kuram; bu kadar kabul edil
mesinin sebeplerinden biri de bu. İnsanların evrenbilim hak
kında önceden bilinenleri fırlatıp atmasını gerektirmiyor. Ama
çok şey ekliyor. Evrenin ilk s aniyesinin ilk kesitinde, daha önce
araştırılmamış zaman diliminde neler olduğunu anlatan tüm
bir hikaye. Standart Büyük Patlama modelinin açık bıraktığı
b azı soruları cevaplıyor. Şişen evren gerçeklere dair bir kuram.
Ben ve muhtemelen çoğu fizikçi gerçeği özgün fiziksel gerçeklik,
ulaşabildiğimiz ve geliştirmeye devam ettirebildiğimiz kadar
insanlarca etkilenen gerçeklik anlamında alıyoruz. Gerçeklik
insanlardan b ağımsız şekilde mevcut. Fizikçinin amacı bu ger
çekliği anlamak.
Şişen evren modelinin en şaşırtıcı özelliklerinden biri b aş
langıçta inanılmaz derecede küçük bir şeyden evrenin ortaya
çıkmasına olanak vermesidir. On kiloluk madde tarzında bir şey
b ir evreni b aşlatmaya yeterli gözükmektedir. Bu standart evren
bilimsel modelden çok farklıdır. Genişlemeden önce, standart
model şimdi mevcut bütün maddenin b aşlangıçta zaten orada
olduğunu varsaymanızı gerektiriyordu, model evrenin nasıl ge
nişlediğini ve maddenin nasıl soğuduğunu ve evrimleştiğini ta
nımladı. İlkesel bazda, insan yapımı süreçlerle laboratuvarda
-ya d a arka b ahçemizde- bir evren yaratılabilir mi, diye sormak
çok cazip gelmektedir.
Bakmak gereken ilk soru evrenimizin ortasında nereden gel
diğini önemsemeden, bir parçacık şişen evren olsa neler olacağı.
Şimdi mevcut gibi davranalım ve nasıl evrimleştiğini soralım.
Ortaya çıkıyor ki eğer bu parça yeterli büyüklükteyse yeni bir
277
ÜÇÜNCÜ KÜLTÜR
evrene doğru b üyüyecektir, ama bunu çok tuhaf bir ş ekilde ya
par. Bizim evrenimizin yerini almaz; bu çevresel nedenlerle çok
önemlidir. Bunun yerine bu parçacık kendine bir solucan deliği
oluşturur ve oradan kayıp gider. Bizim evrenimizden her zaman
çok küçük ve az ya da çok sıradan bir karadelik gibi gözükür.
Ama içeride yeni evren genişlemekte ve büyüdükçe yeni uzay
yaratmaktadır. Kolayca bizim gördüğümüz evren gibi bir evreni
kucaklayacak kadar büyük olabilir. Ç ok kısa bir zaman uzun
luğunda, saniyenin çok ufak bir kesitinde, bizim evrenimizden
tamamen kopar ve tamamıyla yalıtılmış yeni bir evren olur.
Şişen evrenbilim Büyük Patlama kuramında yeni bir döne
meçtir. Hiçbir şekilde Büyük Patlamasız değil. Büyük patlama
modeli terimleriyle konuşulan her şeyle tutarlı. Yaptığı şey
Büyük Patlamanın bir s aniyesinin küçük bir kesitinin tarihini
kavrayışımızı değiştirmek. Yeni kurama göre bu minicik zaman
kesitinde evrenimiz bir genişleme dönemine, kısa süreli devasa
genişleme çağına giriyor.
Şişen evrenbilimde standart Büyük Patlamadan farklı iki te
mel özellik var. Biri şişen modelin kıs a şişme döneminde evren
deki bütün maddenin yaratılabileceği bir düzenek içerir. Tam
tersine, standart Büyük Patlama modelinde bütün maddenin
başlangıçtan itibaren orada olduğunu varsaymak her zaman
gereklidir ve nasıl yaratılmış olabileceğini tanımlamanın yolu
yoktur. Bu arada, neredeyse hiçbir şeyden kelimenin gerçek an
lamıyla bir evren üretse de, maddenin şişme üretimi enerji koru
numu ilkesiyle tutarlıdır. Enerji halen korunmaktadır; bunların
hepsi standart klasik genel görelilik b ağlamında hesaplanmış
tır. Alışılmadık özellik enerji dengelenmesinde kütleçekimin
ana rol oynamasıdır. Herhangi bir kütleçekim alanının enerjisi
nin negatif olduğu ortaya çıkıyor. Şişme esnasında, evren büyük
ve daha büyük hale geldikçe ve daha fazla giderek daha fazla
madde yaratıldıkça, maddenin toplam enerjisi devasa miktarda
yükseldi. Ancak bu esnada kütleçekimdeki enerji giderek daha
fazla negatif oldu. Negatif kütleçekim enerjisi maddedeki ener
jiyi sıfırladı, yani sistemin toplam enerjisi şişme başladığında
neyse -muhtemelen çok küçük bir değer- orada kaldı. Aslında
evren negatif kütleçekim enerjisinin pozitif madde enerjisini ta-
278
ARKA BAHÇENiZDE BiR EVREN
279
Ü Ç Ü N C Ü K ÜLTÜ R
280
ARKA BAHÇENiZDE BiR EVREN
28 1
Ü Ç Ü N C Ü K Ü LT Ü R
282
ARKA BAHÇENiZDE BiR EVREN
283
ÜÇÜNCÜ KÜLTÜR
284
ARKA BAHÇENiZDE BiR EVREN
285
1 7. Bölüm
LEE S M O LIN
"Tüm Evrenin Kuramı"
287
Ü Ç Ü N C Ü K Ü LTÜR
Pertürbatif -yn.
288
TÜM EVRENiN KURAMI
289
ÜÇÜNCÜ KÜLTÜR
290
TÜM EVRENiN KURAM!
291
Ü Ç Ü N C Ü K Ü LTÜR
292
TÜM EVRENiN KURAM\
293
ÜÇÜNCÜ K Ü LT Ü R
294
TÜM EVRENiN KURAMI
295
ÜÇÜNCÜ K ÜLTÜ R
296
TÜM EVRE N i N KURAM\
297
Ü Ç Ü N C Ü K Ü LT Ü R
298
TÜM EVRE N i N KU RAMI
299
Ü Ç Ü N C Ü K Ü LTÜR
300
TÜM EVRENiN KURAM!
301
Ü Ç Ü N C Ü KÜLT Ü R
302
1 8. Bölüm
PAUL DAVIE S
" S entetik Yol "
ALAN GUTH: Paul Davies iyi bir popülerleştirici. Hem de iyi bir fizikçi.
Lee Smolin ya da süper-sicimcilerle tam anlamıyla aynı probleme yaklaşma
sa da genellikle kuantum kütleçekimdeki girişimler alanındaki çalışmalarıyla
tanınıyor. Daha pragmatik yaklaşımı seçen kişilerden.
304
S ENTETiK YOL
305
Ü Ç Ü N C Ü K Ü LT Ü R
306
SENTETiK YOL
307
Ü Ç Ü N C Ü K Ü LTÜR
308
SENTETiK YOL
309
ÜÇÜNCÜ K Ü LT Ü R
ALAN GUTH: Faul Davies iyi bir popülerleştirici. Hem de iyi bir
fizikçi. Lee Smolin ya da süper-sicimcilerle tam anlamıyla aynı
probleme yaklaşmasa da genellikle kuantum kütleçekimdeki
girişimler alanındaki çalışmalarıyla tanınıyor. Daha pragmatik
yaklaşımı seçen kişilerden. Bununla kastettiğim tali problemler
var; problemin bütününü çözmek yerine yarısını çözme yaklaşı
mı ve bu Davies'in yaklaşımı, Smolin'in yaklaşımı ise, doğruysa,
tümünü çözmek, bu süper-sicimciler için de geçerli.
Davies eğik-uzay arka planında kuantum alan kuramı üzeri
ne çalışmalar yapmasıyla tanınıyor. Bununla kast edilen elekt
ron, proton, nötron ve fotonları (bu b ağlamda fotonlar madde
sayılıyor) tanımlayan madde alanlarını tamamen görelilik ve
kuantum mekaniği ile, ama kütleçekimi klasik yaklaşımla ele
alarak problemin yarısını çözmesi. Bu iyi tanımlanmış ama zor
bir problem. Temel güçlükleri yok, ama uygulamada pek çok
zorlukları var ve önemli hesapların çoğu Faul Davies tarafın
dan yapıldı.
310
Dörd ü n cü Kısım
311
ÜÇÜNCÜ K Ü LTÜR
312
DARWIN'IN ALGORITMASI N EYDi?
313
1 9. Bölüm
MURRAY GELL-MANN
" Plektik "
J. DOYN E FARMER: Murray'e saygı duymama yol açan ilk şey Feynman,
Weinberg, Hawking ve diğer tüm parçacık fizikçiler dahil, çağdaşlarının ak
sine karmaşıklığın bir sonraki problem olduğunu görmüş olması. 1 960'1arın
başında yaptığı büyük ilerlemeler bilim dünyasına etkisi anlamında o alanda
değil, bu alanda yapılacak. Murray bunu fark etti ve olan bitene ve problem
lere aşina olmaktan fazlasını yaptı.
315
ÜÇÜNCÜ KÜLTÜR
316
PLEKTIK
317
Ü Ç Ü N C Ü K Ü LT Ü R
318
PLEKTİK
319
Ü Ç Ü N C Ü K Ü LTÜR
bir şey var, ama daha heyecan verici kısmı canlılık bilimlerine,
sosyal ve davranışsa! b ilimlere ve hatta toplum politikalarına
faydalı katkıların olanaklılığıdır.
S anta Fe'deki b azı meslektaşlarımın, ö zellikle daha genç
meslektaşlarımın ve dünyadaki arkadaşlarının gözde etkinliği
çok çok yalın kurallarla -dikkatle seçilmiş, karmaşık davranışın
belirmesine izin veren sadeleştirilmiş kurallar kümesiyle- bil
gisayar modelleri kurmaktır. Bu belirmeyi izlemek dikkate değer
ve bir şekilde b ağımlılık yapıcı bir deneyimdir. Bilgisayar mo
delleri için kuralları sadeleştirmekte çok iyi ins anlarımız var;
örneğin siyaset bilimcisi Bob Axelrod. Siyasal bilimlerindeki
meslektaşlarını bu derece sadeleştirilmiş modellerin gerçekle
bir şekilde ilişkili olduğuna ikna etme yeteneği de var. Eğer bu
tür bir modelle ortaya çıksam ve siyaset bilimcilerine bir konfe
ransta sunsam, kahkahalarla beni kürsüden indirirler. Ama Bob
öyle bir şekilde sunuyor ki siyaset bilimcileri kabul edebiliyor.
Örneğin ortasında büyük bir volkan bulunan Polinezya adala
rından birinin kıyılarını işgal etmiş küçük toplumlar düşünün.
Bu toplumlar b irbirleriyle ya müttefiklik kurarak ya savaşarak
ilişki kuracaktır. Her b iri sadece hemen yanındaki bir komşusu
na ya da müttefik zincirlerinden geçerek ulaşabildiği b ir gruba
saldırabilir. Axelrod bir şekilde böylesine küçük, tek boyutlu bir
modelden ilginç dersler çıkarmayı baş arıyor.
Bir gün örneğin yeni kuralların beliren örüntülere önemli
bir şey eklemeden sadece resmi karıştırdığını netleştirecek, te
oremleri ve ispatlarıyla dört başı mamur matematiksel b ilimi
miz olacak. Bu b ilimin kurulması karmaşık sistemler hakkında
düşünmemize yardım etmesi için bilgisayarların kullanılması
çabaları spektrumunun bir ucunda yatmaktadır. Spektrumun
diğer ucunda toplumlar, biyosferin geri kalanı ve ikisinin iliş
kisiyle b ağlantılı gerçek dünyada ins anlığın karşı karşıya kal
dığı siyasi problemler hakkında girişimler bulunur. Ortada
canlılık bilimlerinde, davranış ve sosyal bilimlerde karmaşık
uyarlanımsal sistemlerin işlemesini daha iyi anlama çabaları
var. Spektrumu matematiksel ucundan uzaklaştığımızda tarihi
rastlantıların birikimi çok önemli b ir şekilde dahil olur. Sade
leştirilmiş bilgisayar modelleri evrendeki herhangi b ir gezegen-
320
PLEKTIK
32 1
Ü Ç Ü N C Ü K Ü LTÜR
322
PLEKTIK
323
Ü Ç Ü N C Ü K Ü LT Ü R
324
PLEKTIK
325
Ü Ç Ü N C Ü K Ü LT Ü R
326
PLE KTIK
327
Ü Ç Ü N C Ü K Ü LT Ü R
328
PLEKTIK
329
Ü Ç Ü N C Ü K Ü LTÜR
330
PLEKTIK
33 1
20. Böliim
S TUART KAUFFMAN
" B e davaya Düzen "
Homeostaz -yn.
333
Ü Ç Ü N C Ü K Ü LT Ü R
334
BE DAVAYA DÜZEN
335
ÜÇÜNCÜ K Ü LT Ü R
336
BE DAVAYA DÜZEN
337
ÜÇÜNCÜ KÜLTÜ R
338
BE DAVAYA DÜZEN
339
Ü Ç Ü N C Ü K Ü LTÜR
340
BEDAVAYA DÜZEN
341
Ü Ç Ü N C Ü K Ü LTÜR
342
2 1 , Bölii m
344
D i NAMiK Ö R Ü NTÜ
345
Ü Ç Ü N C Ü K Ü LTÜR
346
DiNAMiK ÖRÜ NTÜ
347
Ü Ç Ü N C Ü K Ü LT Ü R
348
Di NAMiK ÖRÜ NTÜ
349
Ü Ç Ü N C Ü K Ü LT Ü R
350
D İ NAMiK ÖRÜ NTÜ
351
Ü Ç Ü N C Ü K Ü LTÜR
352
DiNAMiK ÖRÜ NTÜ
353
Ü Ç Ü N C Ü K Ü LT Ü R
354
DiNAMİK Ö R Ü NTÜ
355
Ü Ç Ü N C Ü K Ü LT Ü R
356
DİNAMiK ÖRÜNTÜ
357
22. Bölüm
J. DOYNE FARMER
" Örgütlenmenin İkinci Ya sası"
359
Ü Ç Ü N C Ü K Ü LT Ü R
Ortaçağdaki bir toplu iğnenin başında kaç melek vardır sorusuyla uğraşan
lar gibi -çn.
360
ÖRGÜTLENMENiN iKiNCi YASASI
361
Ü Ç Ü N C Ü K Ü LT Ü R
362
ÖRGÜTLENMENiN iKiNCi YASASI
363
Ü Ç Ü N C Ü K Ü LTÜR
364
ÖRGÜTLENMENiN İKiNCİ YASASI
İlk benzeşimimizde pek fazla bir şey olmadı. Amino asit çor
bası hemen hemen olduğu gibi kaldı. Ama yıllarca süren çalış
malardan sonra Rik benzeşimi 1 00 kat hızlandırmayı b a şardı ve
kimyanın dikkate değer derecede daha gerçekçi olabileceği bir
hale genişletti. Biz özellikler ekleyip sistemi daha iyi anladıkça,
bir şeylerin olmaya b aşladığını gördük. Sistemin p arametreleri
ni koyarak -toprak, ateş ve suyun birbirlerine göre miktarlarını
belirleyerek diye düşünebilirsiniz- benzeşim sırasında çorba
nın kendini karmaşık ve büyük moleküllerin yüksek derece öz
gül ağlarına kendiliğinden dönüştürebileceği ayarı bulduk. Tüm
moleküller değil. Farklı milyarlarca tür olanaklıysa da, on ile
yüz arasında üretildi. Bu gerçek bir metabolizma gibi. Dahası,
Walter Fontana'yla yaptığımız b azı çalışmalarda, sistemin ev
rimleşeceğini gösterebildik: yeni "proteinler" halihazırdakilerle
rekabet ederek ve metabolizmayı değiştirerek kendiliğinden b e
lirdi.
Evrimleşen oto-katalitik metabolizmaların kendiliğinden
belirmesini benzeştirerek yaptığımız şey bu günlerde Chris
Langton, D anny Hillis ve diğerlerinin karmaşık sistem lerim ev
rimleşmesini araştırmak için b enimsedikleri yaklaşımın sadece
bir örneği. Fizik çığır açan buluşlarının çoğunu tüm karışıklık
ları olmaksızın bir şeyin özünü yakaladığı b asit sistemler bul
duğu zaman yaptı. Kuantum mekaniği anlayışının anahtarla
rından biri kuantum mekaniğinin matematiğinin ç özülebileceği
ve sonuçlarının anlaşılabileceği hidrojen atomuydu; en b asit
atomdu.
Amaç genelde evrimleşen karmaşık sistemlerin esas özellik
lerini içerirken, gerçek dünyanın karışıklıklarını içernıeyen ev
rimleşen b asit sistemi bulmaktır. Diğer amaç çok s ayıda farklı
evrimleşen karmaşık sistem bulmak ve hepsindeki ortak nokta
ları b elirlemeye çalışmaktır. Onları karnıaşık kılan esas nitelik
ler nedir? Ama şu noktada hala çok az şey anladık. Herkes hala
"karmaşık sistemin" ne olduğu, "örgütlenmenin" ne anlama gel
diği, evrimin gerçekten daha büyük örgütlenme haline meyledip
meyletmediği üzerinde tartışıyor.
Pek çoğumuz için amaç "öz-örgütlenmenin ikinci yas ası" di
yebileceğimiz şeyi bulmak. Bu "ikinci yasa" kısmı bir tür ş aka;
365
Ü Ç Ü N C Ü K Ü LTÜR
366
ÖRGÜTLENMENiN i K iNCi YASASI
367
Ü Ç Ü N C Ü K Ü LT Ü R
368
ÖRGÜTLENMENİN \KiNCi YASASI
369
Ü Ç Ü N C Ü K Ü LT Ü R
370
ÖRGÜTLENMENiN iKiNCi YASASI
arasında bir dakika geçiyor. B uraya kadar gayet iyi. Swiss B ank
C ooperation'la iyi bir anlaşmamız var: bize alım-s atım yapacak
p ara s ağlıyorlar ve faturalarımızı ö demek için ihtiyacımız ol
dukça avans veriyorlar ve kardan bir p ay alıyoruz. Kayda değer
bir kar elde edecek kadar alım-satım yapmaya doğru büyüyoruz.
B öylece önümüzdeki bir iki senede ya b atacağız ya yüzeceğiz.
Eğer başarırsak, ekonomideki ana-akım kuramların tersi
ne, p iyasayı yenmenin olanaklılığını göstereceğiz. Bulduğumuz
örüntülerin ana sebeplerinden birinin kitle p sikolojisi olduğu
hissiyatındayız; alım-satımcılar bilgiye öngörülebilir bir şe
kilde tepki veriyor. Yani piya s ayı öngörebilirsek ve hislerimiz
doğruysa insan gruplarının davranışlarının öngörülebilirliğini
gösterecek. Öngörülerimizi insan doğasına dair temel kuramla
ra dayandırmıyoruz, ama örüntülere ve verilere dayandırıyoruz.
Zaman haklı olup olmadığımızı gösterecek.
B ugünlerde bilim insanlarına çoğunlukla dilencilermiş gibi
davranılıyor, teneke kutuları sonunda kamu fonları temsilcilik
l erine kadar uzandı. Eğer başarırsak dilenmeden bilim ins anı
olabilme lüksüne erişeceğim. Ç ok yaşlanmadan ve net düşüne
meyecek kadar bunamadan karmaşık sistemlerde s alt araştır
ma mücadelesine geri dönmeyi ümit ediyorum. C evap verilmesi
gereken büyük sorular var ve bunlar bize hayatın anlamına dair
belirgin ipuçları verebilir. Bu soruları cevaplama mücadelesi
nin ön s aflarına geri dönmek istiyorum.
371
Ü Ç Ü N C Ü K Ü LT Ü R
372
ÖRGÜTLENMENiN iKiNCi YASASI
373
Ü Ç Ü N C Ü K ÜLTÜ R
374
BİZDEN ÖTEYE UZANAN BİR Ş EY
375
Ü Ç Ü N C Ü K Ü LTÜR
376
23. Böhinı
W. DANIE L HILLIS
" Tekilliğe Yakın "
378
TEKILLIGE YAKIN
379
ÜÇÜNCÜ K Ü LTÜR
380
TEKILLIGE YAKIN
381
Ü Ç Ü N C Ü KÜLT Ü R
382
TEKILLIGE YAKIN
383
ÜÇÜNCÜ K Ü LTÜR
384
TE KILLIGE YAKIN
385
Ü Ç Ü N C Ü K Ü LT Ü R
386
OKUMA SE Ç K İSİ
1 . KISIM
Cronin, Helena. The A n t and the Peacock. New York: C arnbridge
University Press ( 1992).
Darwin, Charles R. On the Origin of Species. C ambridge: Harvard
University Press ( 1859/ 1964). [Türlerin Kökeni, çev. Öner
Ünalan, Evrensel Basım Yayın, 2009]
Dawkins, Richard. The Blind Watchmaker. New York: W.W. Norton
( 1986) . [Kör Saatçi, TUBITAK Yay. , çev: Feryal Halatçı, 2 0 1O]
__ . The Extended Phenotype. New York: Oxford University Press
( 1982).
__ . River aut of Eden. New York: Basic Books ( 1995). [C ennetten
Akan Irmak, çev: Sinem Gül, Varlık Yayınları, 20 10]
__ . The Selfish Gene. 2. basım, New York: Oxford University Press
( 1989). [Gen Bencildir, çev. Asuman Müftüoğlu, TUBITAK Ya
yınları, 2007]
Dobzhansky, Theodosius. Genetics and the Origin of Species. New
York: Columbia University Press ( 195 1 ) .
__ . Mankind Evolving: The Evolution of the Human Species.
New Haven: Yale University Press ( 1 962).
Eigen, Manfred. Steps Towards Life. New York: Oxford University
Press ( 1992).
Eldredge, Niles. Fossils. New York: Harry N. Abrams ( 19 9 1 ) .
__ . The Miner's Canary. New York: Prentice Hall ( 199 1).
__ . The Monkey Business. New York: Washington Square Press
( 1982).
__ . Reinventing Darwin. New York: John Wiley ( 1995) .
__ . Time Frames: The Rethinking of Darwinian Evolution and
the Theory of Punctuated Equilibria.
N ew York: Sim on & Schuster ( 1985).
__ . Unfinished Synthesis. New York: Oxford University Press
( 1 985).
__ ve Stephen J. Gould. "Punctuated Equilibria: An Alternative to
Phyletic Gradualism," T.J.M.
Schopf, ed., Models in Paleobiology. San Francisco: Freeman Cooper
( 1972).
387
Ü Ç Ü N C Ü K Ü LT Ü R
3 88
OKUMA SEÇKiSi
389
Ü Ç Ü N C Ü K Ü LT Ü R
390
OKUMA SEÇKiSi
2. KISIM
C homsky, Noam. Knowledge of Language. New York: Praeger ( 1 986).
[Bilgi Sorunları ve Dil, çev: Veysi Kılıç BGST Yayınları, 2009]
Dennett, Daniel C. Brainstorms. Montgomery VT: Bradford Books
( 1 978).
__ . Consciousness Explained. Baston: Little, Brown ( 1 99 1 ) . [Açık
lanan Bilinç, Alfa Bilim dizisinden basıma hazırlanıyor]
__ . Content and Consciousness. Landon: Routledge & Kegan
Paul ( 1 969).
__ . Elbow Room: The Varieties of Free Will Worth Wanting.
C ambridge: MIT Press/Bradford ( 1 984).
__ . The Intentional Sta nce . C ambridge: MIT Press/Bradford
( 1 987).
Dreyfus, Hubert. What Computers Can't Do. 2 . basım, New York:
Harper & Row ( 1 979).
__ ve S.E. Dreyfus. Minds Over Matter. New York: The Free Press
( 1 986) .
Hofstadter, Douglas R. ve D aniel C. Dennett. The Min d 's I. New York:
B antam ( 1 982). [Aklın G 'özü, çev. Füsun Doruker, Boğaziçi
Üniversitesi Yayınevi, 2009]
Humphrey, Nicholas. Consciousness Regained. Oxford: Oxford Uni-
versity Press ( 1 983 ) .
__ . A History of the Mind. New York: Siman & Schuster ( 1 992) .
__ . The Inner Eye. Landon: Faber & Faber ( 1 986).
__ . "'Interest' and ' Pleasure': Two Determinants of a Monkey's
Visual Preferences." Perception 1 ( 1 972) 395-4 1 6 .
Jacob, François. The Possible and the Actual. Seattle: University of
Washington Press ( 1 982) .
39 1
Ü Ç Ü N C Ü K ÜLTÜ R
392
OKUMA SEÇKiSi
3. KISIM
B arrow, John D. ve Frank J. Tipler. The Anthropic Cosmological
Principle. New York: Oxford University Press ( 1 986).
Davies, Paul. The Cosmic Blueprint. New York: Siman & Schuster
( 1 989).
__ . The Edge of Infinity. New York: Siman & Schuster ( 1 98 1 ) .
__ . God and the New Physics. New York: Siman & Schuster
( 1 98 3 ) . [ Tanrı ve Yeni Fizik, çev: B arış Gönülşen, Alfa Bilim
Dizisi, 2 0 1 4]
__ . The Last Three Minutes: Conjectures about the Ultimate Fate
of the Universe. New York: B asic Books ( 1 994). [Son Üç Daki
ka, çev: Sinem Gül, Varlık Yay, 1 999]
__ , editör The New Physics. C ambridge: C ambridge University
Press ( 1 989).
__ . "A New Science of C omplexity. " New Scientist 26 Kasım 1 988.
__ . Other Worlds. Landon: Dent ( 1 980).
__ . The Physics of Time Asymmetry. Berkeley: University of Ca
lifornia Press ( 1 974).
__ . Space and Time in the Modern Universe. C ambridge Univer
sity Press, Cambridge, 1 977.
__ . Superforce. New York: Siman & Schuster ( 1 984).
__ ve John Gribbin. The Matter Myth. New York: Siman & Schus
ter ( 1 99 2 ) .
Gribbin, John v e Martin Rees. Cosmic Coincidences: Dark Matter,
Mankind, and A nthropic Cosmology. New York: B antam
( 1 989).
Guth, Alan. The Inflationary Universe. Reading: Addison-Wesley
( 1 997).
Hawking, Stephen W. A Brief History of Time: From the Big Bang to
Black Holes. New York: Bantam ( 1 988) .
Pagels, Heinz R. The Cosmic Code: Q uantum Physics As the Langu-
age of Nature. New York: Siman &
Schuster ( 1 982). [Kozmik Kod, çev: Nehize Bahar, Doruk Yay, 2003]
__ . Perfect Symmetry. New York: Siman & Schuster ( 1 98 5 ) .
R e e s , Martin. Our Home Universe. New York: Oxford ( 1 99 7 ) .
Smolin, L e e . The Life ofThe Cosmos. New York: Oxford ( 1 997). [Evre-
nin Yaşamı, Alfa Bilim Dizsinden basıma hazırlanıyor]
Smoot, George ve Keay Davidson. Wrinkles in Time. New York: Wil
liam Morrow ( 1 994).
Weinberg, Steven. Dreams of a Final Theory. New York: Pantheon
393
Ü Ç Ü N C Ü K Ü LTÜR
4. KISIM
Farmer, J. Doyne, Tomaso Toffoli ve Stephen Wolfram, ed. "C ellular
automata." Physica l OD Amsterdam ( 1 984).
__ , ed. "Evolution, Games, and Learning: Models for Adaptation
in Machines and N ature." Physica 22D Amsterdam ( 1 986) .
Gell-Mann, Murray. The Q uark and the Jaguar. New York: W.H. Fre
eman (1994) .
Holland, John H. A daptation in Natural and Artificial Systems.
Ann Arbor: University of Michigan Press ( 1 975).
Kauffman, Stuart A. Origins of Order: Self-Organization and Selec
tion in Evolution. New York:
Oxford University Press ( 1 993) .
__ ve George Johnson. At Home in the Universe. New York: Ox
ford University Press ( 1 995).
Langton, Christopher G., ed. Artificial Life. Reading MA: Addison
Wesley ( 1 989).
__ , Charles Tay lor, J. Doyne Farmer ve Steen Rasmussen, ed. A rti
ficial Life 11. Reading MA: Addison-Wesley ( 1 992).
Pagels, Heinz R . Dreams of Reason: The Computer and the R ise
of the Sciences of Complexity. New York: Simon & Schuster
( 1 988).
Toffoli, Tomaso ve Narman Margolus . Cellular Automata Machines.
C ambridge: MIT Press ( 1 987) .
5. KISIM
Hillis, W. Daniel. The C onnection Machine. Cambridge: MIT Press
( 1 985) .
__ . "Intelligence as an Emergent Behavior," Artificial lntelligen
ce, Stephen Graubard, ed.
Cambridge: MIT Press ( 1 988).
394
D İ ZİN
Adaptation and Natura] Selection: Büyük patlama 23, 252, 270, 277,
A Critique of Some 32, 36, 39, 278, 3 6 6
45, 46
Adler, Mortimer 26 Cain, Arthur 34, 55
AIDS 44, 2 1 3 Calvincilik 1 03
Animal Dispersion in Relation to Cambridge Encyclopedia of Human
Social Behavior 3 9 Evolution, The 1 1 0
Ant and t h e Peacock, The (Cronin) Carr, Bernard 273, 292
60 Chesterton, G.K. 206
395
Ü Ç Ü N C Ü K Ü LT Ü R
396
DiZiN
397
Ü Ç Ü N C Ü K Ü LTÜR
398
DiZiN
Whitehead, Alfred North 1 02, 1 6 1 yapay zeka 148, 149, 1 52, 1 53, 1 6 1 ,
Whittaker, Robert H . 1 36 1 64, 1 65, 1 66, 1 69, 1 80, 1 8 1 , 1 82,
Why We Get Sick (Nesse ve Wil- 1 89, 257, 330, 346
liams) 3 6
Wiener, Norbert 1 5, 1 60, 2 1 1 zihin toplumu kuramı 1 62, 1 80, 1 87
Wiesel, Torsten 1 97, 204
Winfree, Arthur 97, 340
399
27 1 5 I ALFA I BİLİM I 88
ÜÇÜNCÜ KÜLTÜR
Bilimsel Devrimin Ötesi
YE LDA TÜREDi
Boğaziçi Üniversitesi Kimya Mühendisliği mezunudur. Türkçeye
kazandırdığı başlıca eserler şunlardır: İstanbııl'ıı Dolaşırken, Büyiik
Satraııç Talıtası, Einstein : Bili111 Dii11yaS111da11 Bir Hayat, Daıwin: Bi