You are on page 1of 92

..

EM RAH SAFA GURKAN



.. .-

. ·· . .

.•
. . . . .
. .. .


••
. -· . •
.

. ! ••• •
. �· .. · •
Tüm dünyada halklarm kaderini belirleyen tarihin bu en istisnai beş yılına kuş uçuşu
bir bakış atmaya hazır mısınız?

Elinizdeki kitapta sadece Robespierre'leri, Danton'ları, kafasını giyotine uzatmış mağrur bir
kralı ya da genç ve muhteris bir Napolyon Bonapart'ı bulmayacaksınız. Karşınıza, kapitalist
ekonominin yarattığı taleplere cevap vererneyen müflis bir krallık, her yerde hain aranan bir
cinnet ortamı, doğrudan yönetimin tüm kusurlarını sergileyen bir anarşi, vahyin yerini
alırken dinleşmekten geri durmayan laik bir ideoloji, bu ideolojinin elinde inim inim inleyen
bir ruhban kesimi, dünün veziri bugünün rezili politikacılar ve kendisini sürekli yeniden
tanımlayan bir devrimci ruh çıkacak.

Bazen ihtilalin hunharlığından rahatsız. olacaksınız, bazen de kronik problemleri aşmak


adına yapılan kimi aşırıilkiara tahamınüJ. etmek zorunda kalacaksınız. Devrimin beş altı
· ·

ayda bir spin atması karşısında ·


başı dönerken, bazılarımza ise 230 yıl önceki
mevzuların nasıl hata şaşırmak ve insanlığın aynı hatalara tekrar
tekrar düştüğünü tebessüm etmek düşecek.

x (!}teras
Prof. Dr. EMRAH SEFA GÜRKAN

Bilkent Üniversitesi Uluslararası


ilişkiler Bölümü'nde lisans
çalışmalarını tamamladıktan (2003)
sonra, aynı üniversitede Halil inatcık'ın
danışmanlığında Batı Akdeniz'deki
Osmanlı korsanlarını incelediği tez ile
yüksek lisans diplomasını aldı (2006).
Ardından Georgetown Üniversitesi
Yeniçağ Avrupa Tarihi kürsüsünde
Gabor Agoston ile yazdığı "Espionage ..

in the 16th century Mediterranean:


Seeret Diplomacy, Mediterranean
Go-Betweens and the
Ottoman-Habsburg Rivalry" başlıklı
tez ile doktor oldu (2012).

Halen istanbul 29 Mayıs üniversitesi


Siyaset Bilimi ve Uluslararası Ilişkiler
.. aoıümü'nde öğretim üyesi olan
Gürkan, TOBA Genç Akademi üyesidir.
Yeniçağ Avrupa ve Akdeniz tarihi
··�:�t�r� uzmanlaşan müverrih;
korsanltk, kölelik, ihtida,
ilişkilefi ve serhad
��tt�:ı;tan üzerine · eserler · .
EMRAH SAFA GÜRKAN
FRANSIZ DEVRiMi
Emrah Safa Gürkan

Yayın Yönetmeni: Cumhur Mısırlıoğlu


Editör: Cengiz Yolcu
Kapak Tasarımı: D'art Duvar- Gökhan Yeter
Iç Sayfa Tasarım: Ercan Portakal -Ahmet Kılıç .

Baskı Tarihi: Mayıs 2022


ISBN: 978-605 -73589-3-6
YaJinevi Sertiflka No: 35302

Matbaa: Coşkun Teknoloji ve Yayıncılık Hizmetleri San. Tic. Ltd. Şti.


ikitelli OSB. Mah. Hürriyet Bulvarı SS Deparka San. Sit.
No.ı /38/3003 Kat.7 Başakşehir/istanbul
Sertifika No: 44589

�x(!)teras
Teras Kitap
Mareşal Çakmak Mahallesi, Ortaç Caddesi
No:7 34ı60 Güngören/istanbul
Tel: 02ı2 507 ı o ı5

Mabbels
ı 9 Mayıs Mahallesi, Sümer Sokak No:3A, cı Blok
iç Kapı No:2 , 34360 Kadıköy/istanbul
Dağıtım ve Pazarlama: www.mabbels.com
info@mabbels.com

Bu kitabın Türkçe yayın hakları Pay Digital Yayıncılık Hizmetleri San. ve Tic. Ltd. Şti.'ye aittir.
Yayınevinden izin alınmaksızın, kısmen ya da tamamen alıntı yapılamaz,
hiçbir şekilde kopya edilemez, çogaltılamaz ve yayınlanamaz.
ll ll

ONSOZ
Sanayi Devrimi ile birlikte modern dünyaya şekil veren ve tarihin en önemli
" '

kırılma anlarından biri olan Fransız ihtilali, taşıdığı tüm politik anlamlara rağ­

men oldukça yüzeysel bilinen bir olay. Çoğumuzun, Fransız halkının krala karşı

ayaklanıp demokrasiyi getirmesinden ibaret sandığı bu kanlı devrimin aslında

birden fazla yönü var. Elinizdeki kitap popüler zihinlerde Bastille'in düşüşüyle

yer etmiş bu tarihsel olguyu siyasi, sosyal, ekonomik ve kültürel faktörleri ön

plana çıkararak ve zikzaklar ve çelişkilerle dolu sayısız değişik aşama halinde

özetlerneyi hedefliyor.
Önümüzdeki sayfalarda sadece Robespierre'leri, Danton'ları, kafasını giyo­

tine uzatmış mağrur bir kralı ya da genç ve muhteris bir Napolyon Bonapart'ı

bulmayacaksınız. Karşınıza, kapitalist bir ekonominin yarattığı yeni taleplere

cevap vererneyen müflis bir krallık, kriz anlarında her yerde hain aranan bir

cinnet ortamı, doğrudan yönetimin tüm kusurlarını sergileyen bir anarşi ve taş­

kınlık hali, vahyin yerini alırken dinleşmekten geri durmayan laik bir ideoloji,

bu ideolojinin elinde inim inim inleyen bir ruhban kesimi, dünün veziri bugü-
nün rezili pol itikacılar, kralı na sahip çıkmaya sandığımızdan daha meraklı bir
halk, Pa ris ayaktakı m ı n ı n radika l l iğinden bezmiş bir taşra ve hepsinden daha
önemlisi, kendisini sürekli yeniden tan ı mlaya n bir devrimci ruh çıkacak. Bazen
ihti lalin hunharlığ ı ndan ra hatsız olacaksınız, bazen de kadim düzenin bir tü rlü
çözemediği problemleri aşmak adı na yapılan kimi aşırı lıklara tahammül etmek
zorunda kalacaksınız. Tek ve tuta rlı b i r olgu s a ndığınız devrimin beş a ltı ayda
bir spin atması karşısı nda bazı larınızı n başı dönerken, diğerierinize ise 230 yıl
önce konuşulan mevzu ların nasıl hala güncell iğini koruduğuna şaşırmak ve
belki de insanlığın aynı hataları tekrar tekra r yaptığ ını hatıriayıp üzgün bir alay­
cılıkla tebessüm etmek düşecek.
Kitabın mercek altına aldığı bu ça l kantılı beş yıl, birçok yen i şahsiyet, kav­
ram, olay ve mekan ı tarih sahnesine çıkardı. Bunların hepsinden bahsetmek
o kumayı zorlaştıracağ ı nda n, metinde özel isimlerden çok cins isimlere yer ver­
meye çal ıştım ve kan l ı toplumsal değ işimieri n mekanizması n ı i ncelememize
yardımcı olacak bilgilerden fazlasını vermedim. Metinle sıkı bir diya log içinde
olmasına di kkat ettiğim görsellerle okuyucu n u n devrim dönemleri n i n genel ha­
let-i ruhiyesini daha rahat kavramasını sağ lamaya çalıştım. Görsel iletişi min
algı üzerindeki hakim iyeti n i n her geçen gün a rttığı bir çağda, bugüne kadar
sık kullanı lmayanlar a rasında n seçmeye özen gösterdiğim resi mlerin açıklama
g ücünden sonuna kada r yararlanmayı hedefiedim . Sonucun analitik ve estetik
bir bütün oluşturduğuna kaniyim. Metnin provokasyonuna gelip konu üzeri ne
da ha fazla bilg i edinmek isteyen olursa, bir yazar olarak bunun beni ne kada r
memnun edeceğ ini söylememe gerek yok sanırım. Bu hevesli okuyucu lar için
kitabı n sonuna bir okuma listesi eklerneyi de ihmal etmedim.
Elin izdeki kitap topl umsal hafızada yer etm iş, a ncak seyri ve dinami kleri
oldukça yüzeysel ola ra k bil inen tarihi olay, kavra m ve olguları zen g i n bir gör­
sel içeriğ i n de yardı mıyla geniş kitlelere izah etmeyi amaçlayan uzun soluklu
bir projenin ilk ürünü. Dünya tarihinin birincil dereceden önemi haiz olay ve
kavramlarını inceleyeceğim bir dizi kitapta n o l uşacak bu projedeki amacım,
detayla genel arasında ki çekişmeyi ve tari h i n du rdurulamaz akışıyla bazen şa-
şırtıcı bir şekilde ona yön veren bireysel kaprisler arasındaki hassas dengeyi
anlaşılır bir dille mercek altına almak. Tarihlerle, savaş ve yer isimleriyle ve

ilginç anekdotlarla dövmektense, okuyucuya etrafında yeni tahliller yapabile-


'
'

ceği, hem dünü hem de bugünü daha iyi anlamasına yardımcı olacak analitik

bir çerçeve sunmak.

Projenin diğer kitaplarıyla bir arada okunduğu zaman, Fransız Devrimi'nin

tarihe yön veren belirleyici güçler ile toplum, ekonomi ve kültürleri şekillendiren
mekanizmaları daha rahat anlamanıza yardımcı olacağı kanaatindeyim. Sürek­

li hap bilgi ve ilginç anekdot peşinde koşan bir okuyucu kitlesini dönüştürme

yolunda yeni bir cephe daha açarken, sosyal bilimlerin soğuk metodolajik deh­

lizlerinde kimsenin gözünün yaşına bakmayacağımın altını çizmek isterim. Ve

herkese keyifli okumalar dilerim.

Emrah Safa Gürkan


1 O Şubat 2022
Moda
En Ça L K a n GILI BBŞ YIL

M
odern dünyayı, aynı zamanlarda bel iren i ki önemli kırılma şeki l lendirdi. Ekonomik
a ltya pıyı kökünden değiştiren buharlı makineleriyle Sanayi Devrimi idiyse; siyasi
s istem i geri dönülemeyecek şekilde modifiye eden de eşitl i k, doğa l haklar, katılım­
cı demokrasi, m i lliyetçi lik ve güçler ayrıl ığı gibi kavram larıyla Fransız i hti l a l i oldu.

Tüm meşruiyetini yitirm iş, zam a n ı n ı n çok gerisi nde kalmış, ön ündeki ekonomik ve sosya l
problemlerle m ücadele etmesi i mkansız bi r rejimi tasfiye eden ve dü nya s iyasetini kal ıcı bir
şeki lde değiştiren bu ka n l ı devrim üzeri ne çok şey yazı ldı. Geleneksel bir s iyasi yap ı n ı n hızla
çöküşüne ve adetleri n i tersyüz eden bir halkın çel işki l i tepkilerine mercek tutmaya çalışan araş­
tırmacılar, modern toplumun nasıl olması gerektiği ile ilg i l i kafalarındaki şemayı açık etmekten
çekinmedi ler. Sonuçta ortaya biri pozitif, biri negatif i ki yaklaşım çıktı. Ta rihçile r ve siyaset bi­
li mciler meşreplerine göre kah devri m i n ilericiliği, akılcılığı ve reformeuluğunu övdü, kah devrim­
cilerin ka na susamışlığını, radika l l iğini ve din karşıtlığını yerdi.

Her iki versiyonun da üzerinde a n la ştığı şey ise Fransız i htilal i'nden sonra Fransızcada An­
cien Regime, ya n i "Eski Düzen" olarak adlandırı lan siyasi yap ı n ı n artık bir a na kronizma olara k
ka ldığ ıydı . Rea ksiyoner g üçler ne kadar denerse denesin, akı ntı tersine çevrilemezdi artık; mo­
dern ekon o m i n i n gerekleri yöneten ve yönetilenler arasında başka bir uzlaşmayı zorunlu kıl­
mıştı. Bu uzlaşmanın detayları ka n l ı ve çalka ntılı bir süreçte i leri geri birçok adım ı n atı l masıyla
belirlenecekti.

Bu karma ş ı k olayı özetlemeye girişmeden önce bir-iki noktayı bel i rtmeden geçemeyece­
ği m. Birincisi, her ne kadar 14 Temmuz'da Parisiiierin Bastille'i ele geçirmesine tari h i ense de,
Fransız i htil a l i tek bir olaydan ibaret değ il. Onu kampiike yapan da bu zate n . Tek bir kırılma
anından söz edemeyeceğimiz gibi, ihtilali tek bir döneme ayırmak da i mkansız. Feoda l s istemi
tasfiye etmek için s iyas i mekan izma lar içinde bir çözüm bul maya çalışarak başlanan devrim
kısa sürede radikal leşti . i lk başta, kişisel hakları güvence altına almak, hukuki eşitl iği sağlamak,
ada letli bir verg i sistemi inşa etmek g ibi ı l ı m l ı hedefierle yola çıkı lmıştı belki ama, birkaç sene
içerisinde, kil i seleri kapatan, kendi ne yeni bi r di n ve ta kvi m icat eden, pogromlarla masum i n-

7
sanları katleden ve araları nda b irkaç sene öncesinin ka hrama nlarının da bulu nduğu binlerce
kişiyi hukuksuzca giyotine gönderen bir devri m çıkacaktı karşım ıza. 1789 ile 1794 arasında beş
değ il, yüz yıl vardı sanki.

Bu beş istisnai yıl, okuyuculara birçok açıdan en açıklayıcı örnekleri sergi leme potansiyeli­
ne sa hip. i l k olarak otoriteyi yıkman ı n, bu otoritenin yerine ne kanacağı na karar vermekten çok
daha kolay olduğ unu başarılı bir şeki lde ortaya koyuyor. i kinci olarak, kendi çocuklarını yiyen
devrimierin bu paster çocuğu, bir ihtilalin nasıl hiç beklenmedik bir şekilde s pin atıp en marjinal
noktalara büyük bir hızla savru labileceğ ini gözler önüne serme potansiyel ine de sahip. Savaş,
ekonomik sorunlar ve iç huzursuzl uklar gibi konjonktürel faktörlerin bir korku ve şüphe atmos­
feri ya ratıp nasıl en akl ıselim i n sa n ları bile del i saçması komplo teorilerine ina ndırabildiğinin,
kendi leri ni tehdit altı nda hisseden toplu lukların nasıl en aşırı eylemiere sürüklenebildiğinin mü­
kemmel bir emsal i.

Paris meydanlarında kurulan


giyotinler ihtilalin radikalliğinin
sembollerinden biri olacak.

8
Devrimi yöneten kişilerin yıllar değil, aylar içinde ardı ardına tasfiye
edilmesi, ihti lale yön veren siyasi g rupların programlarının s ü rekli değ iş­
mesi ve içinden çı kıl ması zor bir krize karşı yapılan çelişkili yasaların dev­
rimi bir o tara fa bir bu tarafa çekiştirmesi, kısa bir metinde özetlenmesi
zor bir süreç ya rattı. i lerleyen sayfa l a rda, Fransız i htilal i'nin temel taşları­
nın yerine oturduğu devrimin en hara retl i beş yılının olabildiğince anlaş ı l ı r
biçimde açık l a n ı ş ı n ı bulaca ksınız. Okuyucunun isimler, o layim, knvrumlc:ır
a rasında kaybolmasını engel lemek için sebep-sonuç ilişkileri n i ön plana
çıkarmayı ve gereksiz detayla rdan arındı rmayı amaçladığımız metnimizi,
birçoğu daha önce bu tip yayın larda kul lanılmamış görseller ve bunların
altı ndaki açıklamalarla zenginleştirmeye ça lıştık. Sadece Fransa'da değil,
tüm dünyada h a l kların kaderi n i belirleyecek, tarihin bu istisnai dönemine
ihtilal ülkedeki tüm
kuş uçuşu bir bakış atmaya hazırsan ız, kemerierinizi bağ layı n, ba şlıyoruz'
sınınarı etkilemekte
gecikmeyecek

9
Figure allegorique de ta Repubtique,
Antoine-Jean Gros (1794)
11" 'oa neoen sir iHGiLaL
OLDU?

ransız i htilali basit bir finansal krizin çözülememesiyle başladı . i çinden çıkıla mayan

F mali sorun lar, kendini yenilemekten aciz bir sistemin tüm defoları n ı o rtaya koydu ve
Ancien Reg ime'i n h ızl ı çöküşüne yol açtı. Aslı nda bu tip krizler ya pısal olarak güçlü
idarelerin üstesi nden gelemeyeceği şeyler değ ildir. Daha az bel i rgin ama da ha önemli diğer
etmenler devreye g i rmeseydi, bu da önceki lere benzer şekilde, mal iye baka n ı n ı n değişti rilmesi
veya hükümet i n borçlarını ertelemesi g i b i çözü mlerle atiatı iabii irdi kuşkusuz. Ancak, za manının
geris inde ka lan sistemler, tıpkı bağ ışıklık sistemi çökmüş bedenler gibi, ufak m a razla r karşısın­
da tarumar olabili rler.

On sekizinci yüzyı l ı n sonuna gelindiğinde, Fransa'da a ltta n alta ilerleyen s iyasi, ekonomik,
sosyal ve kültürel bir dönüşüm artık tamamlanmış durumdaydı. Bu dönüşüm siyasiydi çünkü
monarşi mode rn iten i n bizzat taş ıyıcısı o lmuştu. Kralın hane halkına dayan a n patrimonyal on
altıncı yüzyıl hükümetlerin i n yerine modern b i r bürokrasi inşa edi lmişti. Bu bürokrasi aracılığıyla
monarşi, şeh i r p l a n laması nda n eğiti me, sağlıktan ulusa l bir ekonomi ve tarım politikasına kada r
birçok alana müdahil olmaya başlamıştı. Monarşi, i ngiltere'de olduğu gibi parlamenter bir siste­
m i n içinde ya da Prusya'da olduğu gi bi, krala doğal bir müttefik olarak örg ütleyemediğ i için aris­
tokrasisi nin desteğ i n i kaybetm işti. Ancak, arkasına alamadı ğ ı g rupların imtiyaziarına dokunma­
sı mümkün değ i ldi; bu da yüzyıl boyunca etkileyici bir büyüme sağ layan pazar ekonomisinin
ortaya çıkardığ ı bir burjuvazi n i n taleplerini karşılamasını imkEınsız kılmaktaydı. Kısacası, esnek
ol mayan bir sistemi reforme edemediği için bir o ta rafa bir bu tarafa taviz vermeye çalışan, bu
yüzden ikisinin de desteğinden mahrum kalan bir monarşi vardı karşımızda .

77
Ancien Regime Fransası'nı n egemen­
lik anlayışı mutlakiyetçilikti. Çoğu za­
man ya n l ı ş yorumlanan bu kavra m,
kralın her istediğini yapabi leceği an­
lamına gelmiyordu. Kelimen i n köke­
n i nden de (Fr. absolutisme) a n layabi­
leceğ iıııiz gibi, urıurı ycıscılcırda n ıtla k
(Lat. absolvere), yan i aza de olması

O n sekizinci yüzyılda oluşmaya başlayan "kamusal Yönetenlerin yetkisinin toplu mlarla yaptığı bir sözleşmeye dayalı olduğunu iddia eden
alan· yeni fıkirlerin kitleselleşmesini kolaylaştır ır. Rousseau'nun görüşleri, Fransız monarşisinin meşruiyeti nı kökünden sarsmıştır.

demekti. Yaptıkların ın hesabını sadece Tan rı'ya verd i ğ i doğruydu, ancak bu ona tam bir ha­
reket serbestisi sağlamıyordu. Üzerinde uzlaşılmış, onun dahi değiştireıııeyeceği bir doktri n i n
varlığından söz etmek mümkü n d ü. Tahta en büyük evlad ı n geçmesi, devletin din inin Kataliklik
olması, ü lken i n toprak bütü n l ü ğ ü n ü n kutsa l l ığı, bireylerin ya rgılanmadan cezalandırılaıııaması
gibi kavra mlar tartışmaya açı lamazd ı . Yasaları yapan kral değil, Tanrı'ydı; kra l ı n görevi onu ''keş­
fetmek" ve yorum la maktı .

Bu sistemin altını oyan ve monarşinin meşru(yetini derinden zedeleyen on sekizinci yüzyıl


boyunca, yavaş yavaş kendini gösteren zi h insel bir transformasyon olacaktı. Fra nsız toplumu­
nun ortak h iyerarşi a lgıs1, ana neleri ve sosyal m itleri, sessizce ama kararlı bir şekilde, peyderpey
aşı nmıştı. Bir kere a rtık daha çok okuya n bir toplum vard ı . On yedinci yüzyı l ı n sonunda erkekler-

74
de%27, kadınlarda% 14 olan okuma oranları, bir sonraki asrın sonunda%47 ve %27'ye çıkmıştı.

Fransa'nın kuzeyinde erkeklerin yarısı, kadınların da üçte biri isimlerini yazabiliyorlardı. Ve bu

toplum sadece okuyab iliyor değildi, okuyor du da aynı zamanda. Miras terekelerinde kitaplar

daha sık arz-ı endam eder olmuştu. Batı Fransa'nın şehir ve kasabalarında 500 liranın altındaki

miraslarda% 10-25 oranında kitaba rastlanmaktaydı. Zenginlik arttıkça yüzdelerimiz de artıyor­

du: 500-1000 lira arası için %30-40, 1500-2000 lira arası için %30-55, 2000 lirayı geçenler için

%50-75. Bununla birlikte kıtapiarın sayısı da yükseliyordu; burjuvazi, din adamları ve aristokrat­

ların ellerinde bir yüzyıl öncesine göre beş-on kat fazla kitap vardı.

Kısacası, Jacques-Louis Menetra gibi sıradan

bir cam ustasının bile kendi hayat hikayesini kale­

me alabildiği on sekizinci yüzyılın ikinci yarısında

Fransız toplumu belirli bir bilinç düzeyine erişmişti.

Daha çok insanın okuması; Aydınlanmanın ortaya

koyduğu bireycilik, akılcılık, eşitlik gibi kavramların

yaygınlaşması ve otoritenin sorgulanmaya başla­

ması demekti. Kralın yetkilerinin göklerden değil, ilk

toplurnlara dayanan bir "Sosyal Sözleşme"den (Fr.

contrat social) geldiği fikri, egemenliğin bir tek kişiye


değil, millete ait olduğu inancını pekiştirdi. Kuvvetler

ayrılığı kavramı iktidarın denetimi kavramını ortaya

atarken; akılcılık, meşruiyetini kadim olmasına da­


Figaro'nun Düğünü oyunundan bir sahne
yandıran kilise ve monarşi gibi geleneksel kurumla-

rın eleştirilebilmesine imkan sağladı.

Gene aynı yüzyılda oluşmaya başlayan bir "kamusal alan" (Aim. Öffentlichkeit), bu yeni fi­
kirlerin tartışılmasının ve şehirliler arasında yayılmasının önünü açtı. Burjuva elitlerinin müda­

vimi olduğu kafeler, okuma salonları ve Mason localarında otoritenin meşruiyeti her geçen gün

daha sık sorgulanmaya başladı. Bu yeni kamusal alan sadece devletin kontrolü dışında kalmadı,

aynı zamanda ona sızmayı da bildi. Reform yapsın diye bizzat kralın göreve getirdiği maliye

bakanları mutlakiyetin meşruiyetine inanmayan insanlardı; gene 1789'da Genel Meclis'teki (Fr.
Etats-Generaux) asilzadelerin tavırları monarşinin tartışılmaz egemenliğinin aristokraside bile

15
karşılığını yitirdiğini gösteriyordu. Belki de en ironiği, hükümetin baş sansürcüsünün, bizzat ba­

sın özgürlüğünü savunan Memoire sur la liberte de la presse adlı bir risale yazmasıydı; dönemin
meşhur Encyclopedie'sinin ikinci cildine el koyulması emredildiğinde Diderot'ya el altından ha­

ber yollayarak biraz fazla ileri gitmemiş miydi? Sanırız hayır, zira işi, güvenilir birini bulamayan

filozofumuzun notlarını bizzat evinde saklamaya kadar götürecekti.

Aydınlanmanın bu teorik metinleri kadar etkili olan bir başka kültürel meta da elden ele

dolaşan ucuz kitaplardı. Fransızlar bu "yasak bestseller"lara adeta müptela olmuşlardı; çoğu

yurtdışında basılan ve ülkeye sokulmasr bir türlü engellenemeyen bu eser l er, kilise ve manar­

şinin sorgulanmasına yol açıyordu. Hiciv, pornografi ve hatta bilim kurgu tarzındaki bu kitaplar,

Marie-Antoinette'in hafifiiğinden, kralın iktidarsızlığından ve papazların paragözlüğünden dem

vurarak büyük bir meşruiyet problemi yaratıyordu. Rossini'nin Sevil Berberi operasının da esin

kaynağı olan şaheserinden tanıdığımız Beaumarchais'nin Figaro'su aristokrat efendisine "Bu

avantajları hak etmek için ne yaptınız?" diye sorduğunda, artık imtiyazlar üzerine kurulmuş tarih

dışı bir toplumun tüm rasyonalitesini alaya almış oluyordu. Sansürden kaçmak için Sevilla'da ge­

çiyor olması, Beaumarchais'nin mesajının yerine gitmediği anlamına gelmemekteydi. Prömiye­

rinde çıkan izdihamda üç kişinin ezildiği oyun, Danton'un ifadesiyle, "aristokrasiyi imha etmişti".

ismini XV. Louis'nin metresi Barry Kontesi'nden alan bir başka eserde, bu kez tüm kraliyet

ailesi sert bir şekilde eleştiriliyordu. Bilim kurgu türünün ilk örneklerinden biri olan Tan 2440"ta

Aristokratlar ve ruhban güç kaybediyor.

.. . ..... . ..

'

\
ise Louis-Sebastien Mercier, içinde yaşadığı Fransa'yı, kahramanını yedi asır sonrasının Paris'i­

ne götürerek iğnelerneyi tercih ediyordu. Dilencilerin, keşişlerin, fahişelerin, köleliğin, keyfi tu­

tuklamaların, vergilerin, lancaların ve hatta çay ve kahvenin bile olmadığı yirmi beşinci yüzyıl

Fransası, filozof bir kral tarafından barışçıl bır devrimle meşruti bir monarşiye geçirilmiş ve or­

taya resmi dini ya da ordusu olmayan, eşitlikçi ve müreffeh bir ülke çıkmıştı. Mercier'nin,başka

bir zaman yazılsa naif bir hayal olarak kalacak bu ütopyasının zihinlerde çarpıcı bir etki bıraktığı,

18 sene sonra devrim kapıyı çaldığında geç de olsa anlaşılacaktı.

Aynı dönemde toplumun

sekülerleştiği de doğruydu.

Bunu en güzel, ölüme ve cin­

selliğe karşı tavırlarda görmek

mümkün. On sekizinci yüzyıl

Fransızları ruhlarına dua okun­

ması için miraslarından artık

daha az para ayırır olmuşlardı

mesela. Üstüne üstlük, kilise

topraklarına gömülmek gibi bir

istekleri de pek kalmamıştı. ilk


Zengi nliği n el değiştirmesini konu alan bir karikatür 1 hamileliklerin evlilik dışı olma

oranı % 15, hatta %20'ye kadar çıkmıştı; demek ki çiftler evlenmeden önce gerdeğe girmekte

pek bir sorun görmüyorlardı. Bazıları imzayı atma zahmetine bile girmeyecekti; gayrimeşru ço­

cukların sayısı da büyük şehirlerde%6- 12 arasında seyrediyordu. Bir meslek olarak din adamlığı

da eski prestijini kaybetmişti. Yüzyılın son çeyreğinde Fransa Kilisesi papaz bulmakta zorlanı­

yordu; buldukları da eskisi gibi burjuva değil, ağırlıklı olarak köylü çocuklarından oluşuyordu.

Toplumun bu hızlı sekülerleşmesi, adeta devlet içinde bir devlet olan, eğitimi tekelinde bu­

lunduran ve birçok mali imtiyazdan faydalanan kilisenin hedef tahtasına kanmasına yol açtı.

Dinden güç alan sadece papazlar değildi hiç kuşkusuz; sekülerleşme süreci monarşiyi de zora

sokmuştu. Hükümdarın tek bir dokunuşla sıraca hastalığını iyileştirebildiğine artık daha az kişi

inanıyordu; "Çok Hıristiyan Kral"ın (Lat. Rex Christianissimus 1 Fr. roi tres chretien) "kutsallığını

yitirme" ( Fr. desacralisation) süreci hızlı ve kesin olmuştu.

77
A&»�.aı...t �':i"f,•.n;......._,
�NJ.r..t. � .�.�,.�"·�
.ı,ô'Wt ,.�I'U'.n. ,.;;i rı:ıa..•t.r..JJ .� .... i""r.:...'T,
.N'

Burjuvazi Eski Düzen'in hakim sınınarını a l aşağı ediyor.

----·
- ··----

Ancien Regime bir yandan ekonomik ge­ ların sorgulanmasının gerekliğini algılarken,

lişmelere ayak uydurmakta da zorlanmaktaydı. büyüyen şehirlerdeki ayaktakımı parasallaşan

1720-1750 yılları arasında sürekli genişleyen bir ekonominin yarattığı kırılganlığa tepkilerini

bir kapitalist pazar ekonomisi, zenginliğini kriz anlarında radikalleşerek göstereceklerdi.

ticaretten ve üretimden alan yeni bir sınıf ya­ Bir kez kralı ve büyük aristokratları tepeleyin­

ratmıştı. Fakat eski sistemin feodal zamanlara ce Fransız Devrimi bu iki grup arasındaki bir

göre şekillenmiş hukuki düzenlemeleri, bu sı­ mücadeleye de sahne olacaktı. Ayaktakımının

nıfın ihtiyaçlarını karşılaşmaktan uzaktı. Kişisel radikalliğinden ürken burjuva, anarşizmi ba­

mülkiyetin, nakit borçlanmanın, borsaların ve şından savıp istikrarlı bir düzen yaratabilmek

merkez bankalarının çağında loncaların, feodal için Ancien Regime'in bazı kurumlarını geri

yükümlülüklerin, angarya ve ser fiik gibi kavram­ getirmek zorunda kalacak, en sonunda bir "im­

ların yeri yoktu. Borçlar artmaktaydı ve vergiler parator"un varlığını kabul etmeye dahi cüret

tarihsel imtiyazların da devreye girmesiyle den­ edecekti.

gesiz bir şekilde dağıtılıyordu. Bazı eyaletlerin


Modernite öncesi Fransası bir korporas­
payı fazlayken, diğerleri daha az vergi vermek­
yonlar (taşra meclisleri, loncalar, kilise, aris­
teydi. Hatırı sayılır oranda toprağa sahip kilise
tokrasi ve belediyeler gibi imtiyazlı tüzel kişi­
ve aristokratlar ise vergilerin çoğundan muaftı.
likler) birliğiydi. Bu örgütlü kurumların kendi

Tarihçilerin burjuva dedikleri bir orta sınıf çıkarları milli çıkarların önüne geçiyordu. Hü­

iktidarda hak iddia etmek için kadim kurum- kümetin, sürekli borç aldığı bu kurumları ola-

78
sı bir mali reform için ikna etmesi şart olduğu

kadar zordu da. Maliye Bakanı Turgot 1776'da,

modası geçmiş angaryayı nakit bir vergi ile de­

ğiştirmek ve ticaret lancalarını kaldırmak istedi­

ğinde karşısında rahiplerden yargıçlara, tüccar­

lardan zanaatkarlara, geniş bir ittifak bulacaktı.

Halefierinden Necker'in, memuriyetlerin sayısını

kısıtlama ve serfiikle iltizamı kaldırma projeleri

de benzer bir tepkiye yol açmakta gecikmedi.


�� .
de ..�'
Co"
Kısacası, on sekizinci yüzyılın ikinci yarısına ·:· .-.... -'/

gelindiğinde artık ekonomik, sosyal ve kültürel 1789'da pariement'lar


----· ··----
gelişmelerin oldukça gerisinde kalmış olan bir

monarşi, kendine elitler arasında dahi müttefik

bulamamanın sancılarını çekiyordu. ihtilalden

yirmi yıl önce bayrağı açan pariement'lar oldu.


ingiltere'deki Parlamento'yla karıştınlmaması

gereken bu kurumlar seçilmiş vekilierden değil,

yargıçlardan oluşuyordu. Bir meclis işlevi gör­

müyorlardı; görevleri şehirlerde kralın fermanla­

rını hukuken kayıt altına almaktı. Ayak direme­

leri durumunda kral şahsen oturumiara katılıp

( Fr. /it de justice) bunları yasaları onaylamaya

zorlayabilir veya bu da işe yararnazsa sürgüne

yollayabilirdi Ancak, hepsi geçici çözümlerdi ve

kralın otoritesini sağlamlaştırmaktan çok za­

yıfiatmaya yarıyordu. 177 1 'deki krizde sürgün

kartını oynadığında XV. Louis herkesin tepkisini


çekecekti; üç yıl sonra öldüğünde Paris halkının

yasını tutmaması boşuna değildi.

19
• • • •

A rısG o K rası o e v rı m ı
1 780'1erin sonuna doğru, duru m g ittikçe kötüleşmeye başlamıştı. 600 m i lyon l u k gidere
karş ı l ı k sadece 475 milyon l u k gel ir vard ı ve on yılda 1 .2 milyar l ira borçlanan hükümetin
gelirleri n i n yarısı borçların fa izine gidiyordu. Verg ileri daha fazla arttırmak mümkün olma­
dığına göre, gerekli reformların yapılması için korporasyonların yönetime ortak ed il mesi şarttı.
Dönemin mal iye bakanı Calanne bu a maçla önce 1 787 yılı nda prensler, başpiskoposlar, önde
gelen aristokratlar ve pariement başka n larından oluşan bir Ayan Mecl isi (Fr. Assemblee des
Notables) topladı ve bun ları n önüne pazar ekonomisini d ikkate alan bir reform progra m ı koydu.
Tüm ülkede geçerli olacak bir arazi verg isi konara k muaf kesi m ler vergilendirilebi lecek, a ngarya
nakde çevri lecek, iç gümrükler kald ı rı l ı p ülke pazarı yekvücut hale getirilecek ve seçmenlerden
oluşan taşra mecl isleri kurularak verg i lerin adil dağılımı sağ lanaca ktı. En son 1 626'da toplanan
bu mecl isin yasama yetkisi yoktu; fakat b u kez katı lanları n prestiji pariement'lar üzerinde bir
baskı kurulmasını mümkün kılabilird i .

Ancak, h e r n e kada r yukarıdaki reform­


lara sıcak ba ksa lar da, ayanlar yen i bir ver­
ginin yükü nü om uzlarında taşımak i steme­
di ler. Buna yetkileri olmadığını ilan ettiler;
kendileri gibi ata n m ı ş üyelerden değil, halk
tarafından seç i l m i ş vekilierden oluşan bir
Genel Mecl is'in toplanması şarttı. Kısacası,
sadece fikirleri n i n soru lmasından ziyade,
hü kümete temelli ortak olmalıydı l a r. Oysa,
XVI. Louis'n i n, kontrol ederneyeceği bir Ekonomik reformlar ile birlikte toplumsal
güç ilişkileri de değişmekteyd i.

21
sü reci baş latmak için hiç acelesi yoktu; Calon ne'u aziedip yeri ne Brien ne'i atamakla yetindi.
Ancak, ertesi sene kriz daha da derin leşecekti . Paris Parlement'ı kral ı n fermanını kaydetmeyi
reddetmiş ve Genel Meclis'i n toplanmasında diretmişti. Artık sürgün de fayda etmeyecekti. ü s­
tüne üstlük, kıtlık nedenıyle birçok şeh irde isyan çıkmış, alacaklılar kap ıya dayanmış, kral köşe­
ye sıkışmıştı. B rien ne'i kovup yerine Necker'i getirdi ve 1 Mayıs 1789'da Paris'te toplanacak bir
meclis ıçin seçimler yapılmas ı n ı kararlaştı rd ı.

Seçimlerin nasıl yap ılacağ ı ya da mecl iste karar alma sürecin i n nasıl işletileceğı bilinmiyor­
du; zira en son 1 63 sene önce top lanan Genel Meclis'i n prosed ürleri belli değildi. Karşımızdakı,
eşitlik esasına dayanan modern bir parlamento değildi; üç ayrı "zümre"den (Fr. etat) oluşuyordu:
Birinci zümre din adamları, i ki ncisi aristokrasi, üçüncüsü geri kalanlar aras ından seçilecekti;
üstüne üstlük bu üç grup ayrı ayrı oy verecekti. Kı sacası ülkedeki nüfusun çoğ u n l uğu gene im­
tiyazlı bir azı n l ı k karş ısında dezavantajlı durumdayd ı ve bu, söz konusu imtiyazları yok edecek
reformları yürürlüğe koyması beklenen bir meclis için pek iç açıcı bir du rum değildi. Yeni mali­
ye bakan ı Necker'i n çabalarıyla Ü çüncü Zümre'n in (Fr. tiers-etat) üye sayısı iki katına çıkartı l ı p
diğer i k i zümrenin toplamına erişti r i Ise de, Louıs ü ç ü n ü n de beraber o y verd iği ortak bir mecl i s
fikrine sıcak bakmadı.

Üç zümre: Ruhban - Arıstokrat - Tiers-Etat

.. ... ..... ... ..

22
enel Meclis'in 5 Mayıs'taki i l k toplantısı bile top l u m un değişim i stey� n kes im leriyle

G müesses nizamın arasındaki mantal ite farkını göstermeye yeterdi. Ulkenin %95'ini
temsil eden Üçüncü Zümre yan kapıdan gi rmek zorunda bı ra kı l m ış, seremonilerle
ikinci sınıf oldukl arının a ltı çizilmek i stenmişti. Sieyes'in " Ü çüncü Zümre Nedir? Her şey. Şu ana
kadar siyasi düzende ne olagelmiştir? Hiçbir şey? Ne istiyor? Bir şey o l mak" demekte haksız
ol madığı bir kez daha ortaya çıkm ıştı. Ancak veki l ler hevesli o ldukları kadar bil inçl iydi ler de;
içlerinden, kendilerine di kte edilen sade kıyafetleri giymeyerek ya da kra l gel ince çı kardıkları
şapkalarını diğer zümreler gibi tekra r ta karak tepkilerini gösterenler çıkaca ktı.

Bu sembo l i k direniş kısa sü rede stratejik bir ham leye dönüştü. Üçüncü Zümre diğer ikisin­
den ayrı bir şeki lde yemin etmeyi reddederek tam bir ay boyunca sistemi k i l itledi. Kra l ın araya
gi rmesi bile fayda etmedi ve iki taraf da geri adı m atma dı. Sonunda 1 O Hazi ran'da Üçüncü Züm­
re diğer zümreleri kendisiyle toplanmaya davet etti. B irinci Zümre'deki halktan gelen papazlar
daveti kabul ederken, asilzade o lan p i s koposlar ilk başta ayak di redi. Oysaki Ü çüncü Zümre'ye
a ristokratlar a rasından bile katılanlar olmuştu. Kafalarının dikine giden veki l ler, 1 Ts inde ken­
di lerini M i l l i Meclis (Fr. Assemblee Nationale) adıyla tek karnaralı bir mecl i s ilan edeceklerdi.
Temm uz'un 9'unda bu isme "Kurucu" (Fr. constituante) unvanını da eklediklerinde niyetlerini
daha da bel l i etm iş ol uyorlardı.
i şin kontrolden çıktığını anlayan kral bu o ldubittiyi kabu l etmeye pek niyet l i değ i ldi. i lk ola­
rak, Üçüncü Züm re'nin toplandığı binanın kapısına kilit vurmayı denedi; ancak bu işe yarama­
yacaktı. Ö fkel i veki l ler soluğu yakınlardaki bir tenis kortunda a ldı ve bir anayasa il an edilene
kadar dağ ılma maya yemin etti. Üç g ün sonra ya pılan oturuma katılan Louis, hala ayrı toplan-
t

5 Mayıs 1789'da Genel Meclis'in Açılışı,


Auguste Couder.
malarında ısrarcıydı. Ancak vekillerin onu
pek taktığı yoktu; dışarıda bekleyen askeri
birlikler bile inatlarını kıramayacaktı. B i ri
"Mil let emir almak zorunda değil" derken,
M irabeau Kontu "Git efendine söyle, biz
h a l kın i rades iyiz" diyerek kra l ı meclisin dı­
şında gördüğünü itiraf etmekten çekinme
yecekti. Tehditlerinin hiçbir zaman sonunu
getirmeyen Louis sonunda geri adım attı
ve Temmuz'un 27'sinde d i ğer zümreleri de

Bastille'in Zaptı ı mecl ise katıl maya davet etti.

Ancak bir kez araya güvensizl ik g i r­


mişti ve kral karşısında aldıkları galibiyet, veki lieri cesa retlend irmişti. Mecl isi vergileri onayla-
makla yükümlü bir kurumdan öte g örmeyen kra l 1 3 Tem muz'da Maliye Bakanı Necker'i kovun­
ca, ihtilal dinamiğine yeni bir a ktör daha katı lacaktı: Paris halkı. Versail les'daki mecl isi kontrol
etmek için getirilen birliklerin şehre saldıracağ ından şüphelenen başkentliler depolardan yağ­
maladıkları silah larla Bastil le'e saldırdı. Kra l l ığın sembolü olan bu mekEının halkın el ine geçtiği
14 Temmuz tarihi ileride ihtilalin başlang ıç günü ola­
ra k kabul görecekti. Başkentin kontrolü a rtık Louis'nin
değil, hal kın el indeyd i . Paris li ler h ızla yeni b i r beled iye
başkanı seçmeyi ve başına Amerikan Bağımsızlık Sa­
vaşı'nın kah ramanlarından La Fayette'i getirdikleri bir
U lusal Muhafız Alayı (Fr. Garde Nationale) kurmayı da
ihmal etmemişlerdi.

Versailles'daki kralın önünde iki seçenek vard ı : Kaç­


mak ya da pes etmek. i kincisini tercih etti ve birl iklerini
dağıtıp Necker'i tekrar göreve getirdi. Mecl ise gidip üç
renkl i ihtila l koka rtını (Paris'in mavi ve kırm ızısına ha­
nedanın beyazı eklenm işti) taktı. Artık veki l lerin önünde
engel kal mamıştı. Kral ve aristokrasi taşrada da kont- Marquis de La Fayette (1757-1834) ı

26
rolü yitirmişti; şehirler Pa ris örneğini takip edip
kendilerini örgütlediler. Köylüler isyan edip
aristokratların şatolarına saldırd ı l a r. B i rçok
yazarın iddia ettiğinin a ksine şatoları yak­
Les honınıes
mayıp buradaki vergi ile a lakalı belgeleri n:1i�scnt tt dcmı:urcnt
librc< l't cg.ıux ART. X.
yok etmeleri, basit bir köylü isyanından en droit\ ...
�ul ne doit eır,
çok daha bilinçli ve örgütlü bir hareketle Anı. I\'.
inquii:ıi:

karşı ka rşıya o l d uğumuzu gösteriyord u . La Iibcrıl:


consi,tc .i p<lu,·oir
fairc toııt cc
Meclisin ilk işi "millet"e yönetirnde söz
verecek bir a nayasa için çalışma lara başla­
mak oldu. Vilayetlerden seçim öncesi gelen
şikayet defterleri (Fr. cahiers de doleance)
halkın taleplerini açık bir şekilde özetliyo rd u as­
lı nda. Hu kuk ön ü n de eşitlik, bas ı n özg ürlüğü, can
ve mal güvenliği, bireysel özgürlüklerin koru nması,
bağı msız yargı, memuriyetlerin parayla satılmasının
du rdurulması gibi kararlar alan, vergi koyma ve yasa
yapmada tek yetkili olan ve kra l ı n baka n larını denetle­
yen kal ıcı bir m eclis.

Bu talepler doğrultusunda, meclis Ağustos'ta h ızla


Ancien Regime'i tasfiyeye girişti. Artık herkesin eşit verg i vermesi kararlaştırı ldı; hiçbir grup im­
tiyazl ı ol mayacaktı. Vata ndaşlar hukuk önünde de eşitti bundan sonra. Mem urlukların parayla
satın alınması uygulamasına son verildi. Hepsinden önemlisi, feodal düzenin temel ini ol uşturan
serflik, angarya ve kilisenin topladığı öşür de içinde olmak üzere birçok vergi kaldırıldı.

Bu pratik çözüm lerin teorik a ltyapısının ol uşturulması da şarttı . Henüz bir a nayasa yapı la­
mamıştı belki ama ayın 26'sında La Fayette'in hazı rladığı " i nsan ve Yurttaş Hakları Bildirgesi"
(Fr. Oeclaration des droits de l'homme et du citoyen) yayımlandı. 17 maddelik bu bildirgeyle
özg ürlük, mül kiyet, güvenlik ve baskıya karşı koyma gibi doğal ve devred i lemez haklar garanti
altına alınmakta, herkesin hukuk ve kan u n önünde eşit olduğu vurgulanmaktaydı . Egemenliğin

27
mi llete a it olduğu, tüm vatandaşların eşit sayıldığı, başkasının özgürlüğüne müdahil olmamak
kaydıyla herkesin özg ür olduğu, kanunsuz tutuklama yapılamayacağı, aksi del i l lerle ispatlanana
kadar şüpheiiierin suçsuz ka bul edi leceğ i ve görüşlerinden dolayı kimsen i n sorumlu tutu lama­
yacağı ilan ed ildi. Birkaç sene içinde b u prensipierin hemen hepsini devri m i n bizzat kendisi
çiğneyecekti ama a rtık cin şişeden çıkmıştı bir kere. Ancien Reg ime'i n ayrıca l ı klar üzerine kurul­
muş tüm mantığına ters olan bu metin za manın ruhuna uygundu ve hiçbir geçici aksakl ık onun
önünü kesemcyccckti.

Şimdi sıra mecl isin nasıl çalışacağ ı n ı bel irlemeye gelmişti. Eyl ül ayında iki karnaralı b i r
meclis fikri reddedi ldi. Krala layı k g örülen, kısıtlı bir veto hakkından başka bir şey değildi; yasa­
ları erteleyebil irdi, ancak ipta l edemezd i . Yetki leri n i n h ı zla kısıtlanması ndan rahatsız olan Louis
bu yasala rı onaylamakta ayak d ired i. B u esnada Paris'te dedikodu kaza nları kayna maya başla­
mıştı; herkes bir aristokratlar komplosundan söz ediyordu. Ağustos sonunda halkın Versail les'a
yürümesi son anda engellendi. Ancak l Eki m'de saraydaki subayların verdiği ziyafetlerden birin­
de krala abartılı saygı gösterileri nde b u l u n u l ması ve devrim kokartının ayaklar a ltına alınması
bardağı taşıracaktı. Paris bas ı n ı olayı abartt ıkça abarttı. 5 Eki m'de ekmek fiyatlarının yüksel­
mesinden ş i kayetçi Pa ris kad ı n ları başkentin 20 km. batısındaki sarayın yol u n u tuttu. O nları
durdurmak için yollanan Ulusal M uhafız askerleri de kad ı n larla aynı h isleri paylaşıyordu; Paris

28
Komünü, komuta n l a rı La Fayette'e, kra l ı Paris'e getirmesıni söyleyecekti. Louis, Parisli kadı nla­
rı yumuşak vaatlerle geçişti rmeyi ve el leri boş geri yo l lamayı başarmıştı; a ncak, La Fayette'ın
askerleri nin gelmesi işleri karıştırmıştı. Geri dönen protestocular sarayı işgal edip birkaç askeri
öldürecek ve kra l ile kraliçeyi de önüne katara k Paris'e götürecekti. Tui leries Sarayı'na yerleşen
hanedan artık öngörülemez Paris ha l k ı n ı n esiriydi. Monarşi ya nlısı veki l lerin büyük çoğunluğu
krala eşlik etmeyip yurtdışına kaçmı ş olsa bile, mecl isin ka lanı da 1 9 Ekim'de başkente taşın­
mıştı.

Meclisin Tours'a taşın ması ya da kra l ta rafı nda n


dağıtı l ması riski kalmamıştı. Louis inis iyatifi iyiden iyiye
yitirmişe benziyordu; a ncak, yaratılan boşluk cumhuri­
yetin ilanına kada r doldurulamayaca ktı . Yürütmeden
sorumlu baka nlar yasama organı meclisin onayına
muhtaçtı; ama vekil lerin gözünde bizzat kendileri ni ata­
yan kra l kadar itibarsız olduklarına göre, bunu nasıl elde
edeceklerdi? Üstüne üstlük, i ngi ltere'dekinin aksine
Fransa'da ki mecl is, komiteler atayara k yürütmenin işine
karışmaya da başlamıştı. Hızlı ve radi kal kararların alın­
masının şart olduğu bir ortamda bu kaotik uyumsuzluk,
krizi derinleştirecek ve ilerleyen yıllarda devrimin daha
Parisli kadın ların versailles'a yürüyüşü 1 da radi ka l leşmesine yol açacaktı.

Taşrada da durum pek parlak değ ildi. Başkent kontrolü kaybetmiş gibiydi. Ka ldı rı lan ver­
gi lerin gel irinden olduğu gibi, yeni ko nan verg ileri topl ayaca k bir meka nizmayı kurma ktan da
acizdi. Ha lk birçok yerde silaha sarı lmış, yerel mecl isler devrim karşıtla rının eline geçm işti. Ama
zaten mantı klı bir vergi dağıl ımı için gereken kadastro çalışması henüz yap ı lamamı ştı. Peki,
ha l ihazırda gelirleri giderlerin i karşıla mayan hükümet verg i de toplayamazsa kadrosuna aldığı
din adamları n ı n maaşlarını, el koyduğu toprakların ve iptal ettiği memurıyetleri n tazminatları nı
nasıl ödeyecekt i? Borç alma g i rişimi başa rısız o lunca, gözler kilisenin ma l ia rına diki ldi. Bun lar 2
Kası m'da "mi l let i n ma l ı" (Fr. biens nationaux) ilan edi lip satışa konacaktı; fakat zaman olmadığı
için 1 7 Aralık'ta bu satışlardan toplanacak gel i ri baz alan assignat adl ı bi r kağ ıt para basılması
yoluna gidildı . Kısa sürede enfiasyona kurban gidecek olsa da, devrimin a rtık kendine ait bir
parası va rdı.

29
Üyelerinin güç peşinde koşma­
sından şüphelenen meclis Kasım
ayında vekil lerin bakan olmasının
önüne geçti. Ard ından hızla insan
ve Yurttaş Hakları Bildirgesi'ndeki
prensi pler doğrultusunda yasamaya
girişti. Kata likliğin resmi din statü­
sünü iptal etti ve maaşa bağ ladığ ı
d in adam larını Temmuz 1 790'da
çıkard ığı Rahipler Medeni Kanunu
Assignat 14 Aralık 1789 tarihinde tedavüle soku lan, kilise mülklerinin garanti olarak
gösteri ldiği kağıt para (Fr. Constitution elvile du clerge)
.. ... ..... ... .. ile tamamen devlete bağlad ı . Ara-
lık 1789'da Protestanlara, Ocak
1 790'da Yahudilere medeni haklar tanıdı, Şubat'ta tari katları kapadı. Kimin oy kullanabileceğ ine
de karar verd i; bu temel siyas i hakkı kullanmak isteyenlerin üç yevmiye kadar vergi ödemeleri
şarttı. Ocak ayında Fransa 83 vilayete (Fr. departement) bölündü, Hazi ran'da babadan oğula
geçen aristokratik unvanlar kaldırıldı, Ağustos'ta hukuk sistemi baştan aşağı yeniden organi­
ze edildi. Korporasyonlar lağved ildi ve iç gümrükler kaldırılarak ekonomik liberal izm yönünde
önemli bir adım atıldı.

Devrimin ana prensiplerini hayata geçiren bu yasama faal iyetleri h ızla devam ederken, Bas­
til le'in ele geçiril mesinin birinci yıl dönümü Champs de Mars'da tüm vilayetl erden gelen tem­
silcilerin de hazır bulunduğu coşkulu kutlarnalara sahne oldu. Hazırlıklarda görev alan gönüllü
işçi lerin meşhur "Ah' Her şey güzel olacak" (Fr. Ah' ça ira) marşını bestelemesine de ves ile
olan şenl iklerde izleyici ler için çayırlığın her iki tarafına oturma yerleri, kral için büyük bir çad ı r,
Fransa'nın olmazsa olmazı zafer takı ve tam ortaya da bir sunak inşa ed ildi. Yoğun yağmur
altında yapılan kutlamalar kral la meclis ve halkın arasını bulmak isteyen La Fayette'in fi kriydi.
Ayini yöneten, daha sonra adını s ı kça duyacağ ımız Tal leyrand olacaktı. Şüpheci piskoposumuz
devrim ruhunun böyle absürt töreniere ind irgenmesine karşı g ibiydi; La Fayette'e "Al lah aşkına,
[ayini yöneti rken] beni güldürmeyiniz" demeden duramamıştı. 1 OO.OOO'i vilayetlerden 600.000
kişinin gözü önünde, önce toplu şekilde veki l ler, ard ından da bizzat XVI. Louis, ilan edi lmes ine

32
Devrimin sembollerinden
"Her Şey Güzel Olacak"
marşını söyleyen bir kadın
1
ı

ramak kalan anayasa üzerine yem in etti.


Kendisine "Fransa Kralı" değil, "Fransızların
K ralı" unvanının layık görülmesinin nedeni
egemen liğin kayıtsız şartsız kime ait oldu­
ğ u n u n altın ı n çizilmek istenmesiydi.

Ancak kutlamalardaki kral, meclis ve


halk arasındaki birl i k vurgusu okuyucuyu al­
datmasın; ortada hala çözülmemiş bir sürü
sorun vardı. Yeni sistemdeki yeri tan ım lan­
mamış bir kral ve kraliçe; i çeride aralarında
M i rabeau ve La Fayette gibi devrim kah ra­
manlarının da bu lunduğu veki lieri rüşvete
Jakoben Kulübü 1 bağ layarak, dışarıda ise diğer hükümdarlar-
la yazışarak devri min altını oymaya çalışıyordu. Birçoğ u yurtdışına kaçan büyük asilzadeler ise
yabancı saraylarda Ancien Regime'i geri getirecek müttefi kler aramaya başlamışlardı bile. Eko­
nomik du rum da pek parlak sayılmazdı. Hasadın iyi ol ması ekmek fiyatları n ı n düşük kalmas ına
yardımcı olduysa da, hemen her yerde işsizlik yaygı nlaşıyordu; 1 791 'deki bir komite raporu nun
inceled iği 1 6 m i lyonun 2 milyonu d i lenci­
l ik yapmaktaydı.

Bu ortamda radi kal gruplar gücünü


arttırmıştı. 1 790 Ocak'ında Breton Kulu­
bü'nde toplanmaya başlayan "Anayasa
Dostları Derneğ i" (bunlara toplandıkları
manastırdan dolayı Jakobenler denecek­
ti) Fransa'nın her yerinde dört yüzü aşan
şube kurmayı başaracaktı. Paris halkını
ajite etmekte mah ir Danton ve M arat ise
kendi leri ne Cordeliers Kulübü'nü üs edin­
mişlerdi. Devri mi La Fayette'in ortayolcu­
luğu ndan kurtarıp sistemin daha hızlı bir
Saray rüşvet dağıtarak varlığını sürdürmeye çalışıyor.

34
tasfiyesini savunan ve bir cumhuriyet i l anını talep eden bu
demagog ların arkasında ekonomik sıkıntılardan etkilenen
Paris halkı vardı.

Devrimin i l k aşaması, varlıklı burjuvalar tarafından ger­


çekleştirilmişti ve bunların birçoğu lümpen baldı rıçıplakla­
rın (Fr. sans-culottes) radikal l iğ inden ürkmüştü. Saraydan
aldıkları rüşvetlerin de etkisiyle, bu burjuva veki ller devrim
defterini kapatmak için bazı geri ad ı m lar atmaya girişmiş­
lerdi. Kontro l l erindeki meclis, öncelikle medeni kanuniarına
yemin etmeyen rah iplerin görevlerini yapabi leceklerine hük­
metti, ardından oy kul lanmayan vatandaşların, yani faki rie­
rin U lusal Muhafız Alayı'na girmesinin önüne geçti. Rad i kal
vekil lerin müdavi mi olduğu bir başka m ekan olan Cordeliers
Kulübü, toplandığ ı manastırdan çıkarıl dı, grevler yasak­
landı. La Fayette ve müttefikleri krala geniş yetkiler verip
iki karnaralı bir meclis oluşturarak sistemi stabil ize etmek
derdindeyd iler. Ayaktakım ının iktidarını önlemek için de oy Maximilien Robespierre (1 758·1 794)

kul lanma hakkı ancak vergi veren varlıklı vatandaşlarla kısıt­ .. ... ..... ... ..

lanmaya devam edecekti. Plan uygulanabilseyd i, Fransa An­


cien Reg ime'i yumuşak bir geçişle tasfiye edebi l ird i. Ancak
iki sorun çıktı: Birincisi, Robespierre ad ında genç bir avukat
hali hazırdaki vekil lerin bir sonraki seçim lerde aday olmama­
sı gerektiğine meclisi i kna etti . Bu da devrim in ilk aşama­
sını yönlend i ren vekil lerin tamamen tasfiyesi ve bir sonraki
yasama dönem inde meclisin daha rad i kal olmas ı demekti.
i kincisi ve daha önem lisi ise, kral ve kraliçenin 20 Haziran'da
saraydan kaçmasıyd ı. Monarşi kend is ine bel bağ layan ılım lı
vekilieri yüzüstü bırakmı ş, uzlaşma i hti mal ini tümüyle orta­
dan kaldırmıştı.

35
Champs de Mars d evrim kutlamaları ıçin inşa edilirken
kapladı. Korktuğu başına gelen meclisin ceva­
---- ···----

bı kralın yetkileri n i elinden almak oldu; ancak


hala bir cumhuriyet ilanına ya naşmıyordu . revden a lınması yönünde bir d i l ekçe hazırla­
Bazı vekil ler herkese oy hakkı vermeden i l a n mak ve halkı bunu i mzalamak için Champs
edi lecek bir cumhuriyetin, yön etimi L a Fayet­ de M a rs'a çağırmak oldu. Sonraki yıllarda
te ve a rkadaşlarına gümüş tepside hed iye et­ karş ımıza sıklıkla çıkacak bir örüntünün ilk
mek demek olduğunun farkındaydı. Burj uva örneğini oluştu ruyordu bu davet. Ne za man
vekiller ise demokrasinin köylü isyan ları ve devrimci ruh meclisin ortayolculuğuna kur­
greviere yo l açacağından korkuyord u. i şte b u ban gitme ve legalist dehlizlerinde kaybolma
şartlarda meclis kimsenin inanm ayacağı b i r teh l i kesi geçirse, radika l veki l ler Paris halkı­
hikaye uyd u rdu v e kralın kaçırıldığını iddia etti. nın gücüne başvuracaklardı. Bu ilk deneme
Jakobenlerin ve Cordeliers Kulübü mü­ başarısız oldu; La Fayette'in a skerleri bugün
davimlerinin bu saçma lığa tepkisi, kra l ı n gö- Eyfel Kulesi'nin bul unduğu çayırlığa gelerek

38
Kaçarken yakalanan Kral başkente g eri g etiriliyor.

----- ···-----

sılahsız halka ateş açacak ve bazı ların ı öldu­ Bu şart lar altında Eyl u l 1 79 1 'de guçler
recekti. Devri m i n kahraman ı hal k nezdi ndeki ayrıl ığına dayanan bir anayasa i lan edildi.
tum itibarını yitirmek pahasına tam bir baskı Bakan ları seçmek yurutmenin başı krala du­
politikası uygu lamaya başladı. Bırçok kişı tu­ şuyordu; kendisine yasaları iptal etme değil,
tuklanacak, rad ı kallerin gazeteleri kapanacak­ sadece erteleme yetkisi tan ı n m ıştı. Kanun
tı. Cordel iers Kul ubu geçici olarak toplantıla­ yapmak, vergi toplamak, savaş ve barış gibi
rına ara verd i . Jakoben lerin içindeki ı lımlılar, önemli konu larda karar almak yasama organ ı
Feuillant'lar (bunların da isi mleri toplandıkları olan meclisin göreviydi. Yargının bağ ı msızlığ ı
manastırdan geliyordu) ad l ı iki nci bir grup kur­ ise yargıçların seçilmesiyle sağ lanmaya çal ı­
du, kalan rad i kal leri bir arada tutan ise Robes­ şıl mıştı. Ayın 1 4'unde anayasayı kabul eden
pierre'in iradesi oldu. Louis böylece tahtını da geri al mış oluyordu.

39
L A CONSTITUTION
F P'- A N Ç 1\ I S E ,
P' R oJ E T pn(fente iz L'Affi'JJılılie Nationale par les
COlll :ı/s de Conjlituti.on & de Rl.vifion.

A I) A R I S ,

DE L I lvl P R I b'l E H. I E
' N A T I O N A L :&
1 791 tarihli ilk Fransız Anayasası ®
•• ... ..... '!' ••
1 1 1 1

M I L LI va s a m a M 8 C LI S I
( 1 7 8 1 - 1 7 8 2]
örevini tamamlayan M illi M eclis ay sonunda dağılmış

G ve seçimlere gidilmişti. Es ki mecl isten kimse seçime

g ir emediği için yeni vekillerin tecrübesi yoktu; 1789'da

ortalama yaşları 45 i ken şimdi yarısı 30'unun altındaydı. Anc ien

Regime ile bağları daha zayıf olan 7 45 genç vekilden oluşan bu

yen i M ill i Yasama Meclisi'nde (Fr. Assemblee nationale legislative)


krallı k yanlı ları 2 60 vekile sahipken; ara larında Ja ko benler, Corde­

liers'c iler ve J irondenlerin de bulunduğu radi kaller 13 6 vekile sa h ip­

lerdi. Devrimin kaderini belirleyecek olan bu iki gruptan bir i değ i l,

bunlardan h i ç b ir i yle tam bir itt ifa k içinde olmayan s iyas i spektru­

mun merkez indeki 350 vekilin tavr ı olaca ktı. ilk başta Feuillantlar

duruma ha kim gi b i gözüküyordu ve kimsenin ağzına cum hur iyet

kel imes in i aldığı yo ktu. Anca k, bu durum hızla değişecekti.

Ra hiplere, m edeni kanuniarına yemin şartı koşulması, Protes­

tanlara ha klar tanınması, köylülerin şatolara saldırması gi b i olaylar

taşrada karışı klı k yaratmıştı . 27 Ağustos'ta krala b ir zarar gelmesi

durumunda savaş açaca klarını ilan eden imparator ve Prusya kralı­


Toussaint LÜuverture:
nın ( P illnitz B ildir is i) yarattığı işgal kor kusu, Eylül ve Aralık arasında 1 79l 'de başlayıp 1 804'te
bağımsızlığın ilanıyla sonuçlanan
2000 ar isto krat subayın ülke dışına çı kmasıyla ve Alsace bölges inin Haiti devriminin önderi

imparatordan yardım istemes iyle daha da artmıştı. Ürett iğ i şekerle

47
ekonomi için büyük öneme sahi p olan Saint-Dom ingue'de (bugünkü Haiti) ayaklanan melezler
adanın kontrolünü ele geçirmişlerdi; bun ları Tobago, Martinique ve Guadaloupe'daki isyanlar
takip etti. Vergi toplanamadığı i çin sürekli yeni para basılıyor, bu da enfiasyonu azdırıyord u.
Gene bu dönemde çıkan ve lancaları kaldırıp grevi yasaklayan Le Chapel ier Yasası zanaatkarları
radikal leştirmişti.

Yeni mecliste Jacques Pierre Brissot v e .Jean Marie Roland önderl iğindeki bir grup ön p la­
na çıkmaya başlamıştı. O dönem Brissotin ya da Rolan d i n denen, ancak bugün Gironde böl­
gesinden katıldıkları için büyük şair Lamart ine'in ken d i lerine taktığı Jimndenler ismiyle anılan
bu grup, Jakoben Kulübü'nün içi ndeki daha demokrati k kanadı temsil ed iyord u ve Robespierre
l iderliğindeki Dağlıların (Fr. Montagnard) radi kal l iğine karşıydılar. Bunlar, kralı kendi üyelerin i
bakan olarak atamaya zorlayıp hakim pozisyona geçmeyi başarm ışlardı. i l k iş o larak, ülkeden
kaçan aristokratları (Fr. emigres) ve medeni kanuniarına yemin etmeyi reddeden rahipleri hedef
almaya başladılar. Bu aristokratlara karşı çıkardıkları yasaların kral tarafından veto edilmesi
Jirondenler'i vazgeçirmedi; b u hain soylu lara kapılarını açan Treves Elektörü yeni hedefieriy­
di. Meclisi i kna ederek Louis'yi elektörü sıkıştırmaya zorladılar. Amaçları elektörün imparatora
başvurmasını sağ layarak kamu oyunda Avustu rya'ya karşı bir antipati ol uşturmak ve ardından
da savaş i lan etmekti. Ü lkeyi harbe sokmanın kendilerini güçlendireceğini hesaplayan tek siyasi
grup bunlar da değildi. Brissot ve arkadaşları olası bir savaşın kralı tahtından edeceğ ini u ma r­
ken, La Fayette ve müttefi kleri i se tam aksine, harbin kralı güçlendireceğ ini düşünüyorlardı.
Kral da on larla aynı fikirdeydi, ancak onun h esabı biraz daha art n iyetl iyd i . Düşman ordu larının
devrim ordularını mağlup ederek kendisini meclisin su ltasından ku rtaracağını u muyordu.

Savaşın getireceği olumsuzlu klara işaret eden ise bir tek Robespierre oldu. Danton ve Des­
moulins gibi d iğer rad ikal demagog lar ilk başta kendısine destek verdi lerse de sonradan sessiz
kalmayı tercih ettiler. Jakobenlerin bu uzlaşmaz hatibi devrimin tehd it altı nda olduğunu yadsı­
mıyordu; ancak, harp demek d i ktatörlük demekti. Muzaffer generallerden biri n i n, hırsına yeni l i p
devrimin kazanım larını yok etmeyeceğin i kim garanti edebilirdi? Kurt politikacı, Napolyon'u n
gelişini önceden görmüş gibiyd i. Fakat i ş i n bir de ironik kısmı vardı. Savaş, yarattığı korku ve
paranoya ortamıyla kendisine taraftar olan üç grubun da başını yiyecekken, o çok korktuğu
diktatörlüğün kontrolünü bizzat Robespierre'in kendisine verecekti.

42
"Yaşasm Dağı
Yaşasm Tek {� . -- --
ve Bölünmez
Cumhuriyet"
sloganının yazılı
VJVE l.A. MON T.A G N F.
' . .. . .

REPUBLIQU.E
olduğu, Montagnard
taraftarı bir afiş ViVE lA UN[ ET 1NDJ VJSIR1E

Ancak J i ronden propagandası devrimci zihin leri tah rik etmeyi başarm ış ve vekil ieri ikna
etm işe benzemekteyd i . Aslında im parator ve Prusya kralı blöf yapıyord u; bir savaşa girme ko­
nusunda ikisi de isteksizd i. Polanya'nın Rusya, Prusya ve Avusturya arasında paylaşıl ması için
çetrefilli diplomatik görüşmeler yapılırken Batı'ya birlik kaydırmanın manası yoktu. Ayrıca impa­
ratorun, ülkelerini terk edip savaş tel lallığı yapan Fransız aristokratlarından pek hoşlandığı da
söylenemezdi. Treves Elektörü kendis inden yardım isteyince bu sığ ınmacı soyluları ancak Aralık
sonunda bölgeyi terk etmeleri koşuluyla koruyacaktı mesela. Ancak, Yasama Meclisi inis iyatifi
alıp N isan ayında Avustu rya'ya savaş i lan etti. Bu beklenmedik kararla blöfieri görülen iki mo­
nark da köşeye sıkışmıştı . Tüm Avrupa'yı yıl larca pençesine alacak uzu n bir savaş baş lıyordu.

43

1 1 1 1

ı Kı n c ı o e v rı m : • 1

AV a K� a K 1 m 1 n 1 n I K�ı o a r 1
istokrat subaylarından mah rum kalan ve tam bir organ izasyon suzluk içinde olan
Fransız ordusunun saldırıları i l k aylarda hezimetle sonuçlanınca ü l keyi pan i k ve ş üp­
e havası sardı. Devrimin orduları muharebe meydanlarından mağlup ayrılıyorsa,
bunun nedeni i çerideki hain lerden başka kim olabilirdi? Kral ile kraliçenin d üşmanı destekledi­
ği açıktı; Marie-Antoinette i mparatorun özbeöz teyzesi değil m iyd i? Sürgü n deki aristokratların
başında bizzat kralın kardeşi yok muydu? Louis'nin 1 2 Haziran'da Jironden bakanlarını aziedip
yerine monarşist Feuillantları getirmesi ve ertesi gün, yemin etmeyen papazlarla i l g i l i ve Paris'i
korumakla görevli yeni bir birliğin kurulması yönündeki yasaları veto etmesi kaşların daha da
fazla kalkmas ı na n eden ol du. Ancak tepki, sürekli oyalanan meclisten değil, bizzat Paris hal­
kından geldi. Ayın 20'sinde Tui leries Sarayı'nı basıp "Mösyö Veto''nun kafasına zorla d evrimin
kırm ızı bones ini taktılar ve vetosunu geri aldırdılar.

Aşağı la nmış ve itibarı zedelenmiş çaresiz kral için "Daha kötüsü ne olab i l i r?" sorusunu sor­
manın zamanı değild i. Temmuz başlarında savaşa Prusya'nın da dah il ol ması ve 1 Ağustos'ta
Brunswick Manifestosu'nda, kralın kılına zarar gel i rse Paris'ten "ibret-i alem olacak ve hatıralar­
dan hiç çıkmayacak bir intikam" alı nacağı tehd idinin savrul ması, Louis'yi bir n efret objesi hal i­
ne geti rmişti. Halk sokaklarda kralın kuklasını yakarak, gelecek ayları n nelere gebe olduğunun
ipuçları nı veriyordu. i nisiyatifin baldırıçıplaklardan destek alan radi kal unsurlara geçtiğini gö­
ren La Fayette, cepheden dönüp mecliste Jakoben Kulübü'nün kapatıl masını istediğinde artık
çok geç olduğunu anlayacaktı. i stedi ğ i n i alamadığı gibi, savaştan kaçmakla da suçlanacaktı.
Sokaklarda ken d i kuklasını da alevler içinde gördüğünde krala kaçmayı önermekten, o nu i kna
edemeyince de kendisi firar edip düşmana tesl im olmaktan başka bir çıkar yol bulamamıştı.
Amerikan Bağımsızlık Savaşı'n ı n bu kah raman askeri, devrimin ilk yılının bu sembol ismi artık
bir vatan hai n i olarak anılmayı göze almıştı.

45
Meclis 5 Temm uz'da vatanın tehl i kede olduğunu i lan etmiş ve eyalet askerlerini 14 Tem­
muz kutlamaları için başkente d avet etm işti. Bunla r başkenti terk etmeyecek ve Paris halkıyla
birl i kte bir baş kaldırının planlarını yapmaya başlayacaklardı. Beklenen ha reketlenme 9 Ağustos
gecesi başladı. Şehrin 48 mahal lesi (Fr. section) bir Ayaklanma Komünü kurup saraya saldırma­
ya kara r verdi. 5000 profesyonel askere sahip Louis'nin sarayını savunması mümkündü; ancak
1
' '
o gene pes etmeyi ve meclise sığınmayı tercih edecekti. Zor zamanların hükümda rı olmadığını
bir kez daha göstermişti.

Kra l için her şey bitmişse meclis için de durum pek farklı değildi. Vekillerin yarısından faz­
lası kaçmıştı. Üç sene önce Bastille'in ele geçi rilmesi Kurucu Meclis'i kurtarmıştı; şimdi i se
tam tersi şekilde "1 O Ağustos Ayaklanması" Yasama Meclisi'nin ölüm fermanını imzalıyordu.
Temsili demokrasinin yerini d oğrudan demokrasi almış, kendisi de bir parlamento gibi örgütle­
nen Paris Komünü duruma tama men hakim olmuştu. M eclisten aldığı yetkiyle insanları tutuk­
layabi l iyor, kend i Genel Meclisi'nde (Fr. Assemblee Generale) halk mahkemeleri kurabiliyordu .
Baldırıçıplakları silahlandırıp kendisine a i t birlikler oluşturmuş, meclisi adeta e s i r almıştı. B i r a ra
Yasama Meclisi'nin ka patıl ması bile düşünüldü; ancak taşrada isyana sebep olacağı hesaplana­
rak bundan vazgeçildi. "Konvansiyon" adını a lacak yeni bir mecli s için seçim tarihi belirlendi. Bu
seçimde verg i verip vermemesine bakmadan herkes oy kullanabilecekti. Bu, yeni meclisin tuzu
kuru burjuvalarla değil, her yeni fikri n üstüne atiayan h eyecanlı rad ikal lerle dolu olacağı anlamı­
na gel iyordu. i htilalin ikinci evresi ya da baş ka bir deyişle " i kinci Devrim" başlamıştı.

Paris Komünü binası 1


Ku ru n u n v� n ı n o a .va n a n v a ş La r:
E V L U L K 8 � Li a m L a r l

B
u sırada düşman orduları Verd un'ı kuşatmış, Paris'in kapısına dayanmıştı. Panik ve
öfken i n şüpheyle ittifakı şaşılacak bir şey değildi; suçlu suçsuz birçok i nsan içeri atıldı.
28 Ağustos'ta Paris'teki tüm ev ler didik didik arandı. 29'unda düşen Verdun'ın haberi 1
Eylül'de başkente ulaşınca endişe daha da arttı. Mecl isin çağ rısına uyan 20.000 baldırıçıplağın
cepheye gitmesi, kötü d urumdaki hapi shanelerde çıkabi lecek bir ayaklanmadan korku d uyulma­
sına sebep oldu. Marat hapishaneleri ateşe vermeyi önerdi; her ne kadar teklifi kabul görmese
de şehi r kapıları kapatıldı. 2 Eylül'de Danton'un hararetli konuşması saldırıların fitil i n i ateşledi .
Taşradan gelen askerlerin başını çektiğ i b u dört gün süren saldırı larda, mahpus damlarındakile­
rin yarıdan fazlası hunharca katled ildi. Söz konusu o lan sanıldığı gibi halkın öfkesinin spantane
bir boşalmasından çok, radikal vekil lerin ve Komün'ün başını çektiği planlı bir o rgan izasyondu.
Medeni kanu n iarına sadakat yemi n i etm eyen rahipler, Tuileries'yi savunan i sviçreli askerlerden
geri kalanlar, kralın hane hal kı ve sarayın diğer hükümdarlarla irti bat kurmasına yardım ettiğin­
den şüphelenilen aristokratlar başta tüm siyaseten şüpheli figürler hedefteydi. Ancak, bütün
cinnet anlarında olduğu gibi kurunun yanında yaş da yanacaktı. Ö ldürülenlerin dörtte üçü siya­
setle hiçbir alakası ol mayan, aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu sıradan suçlulardan
oluşuyordu. Benzer katl iamların taşrada başlaması sadece bir gün aldı.

49
Devrim orduları Avrupa'da ilerliyor. 1
i nisiyatifi rad i kal vekil lerin kontrolündeki Komün'e ka ptırmış gözüken J i mndenler i l k başta
büyük itibar kaybına uğramışlardı. Ancak 20 Eylül'de Fransız ordularının Va l my'de kazandıkları
zafer başkentteki telaş ortamını bir nebze de olsa aza ltınca, radikalizmden korkan burjuvaların
da desteğ iyle, yeni toplanan Konvansiyon'da saldırıya geçmeleri gecikmed i . 9 Eki m'de Danton'u
ba kanlıktan istifaya zorlamayı başardı l a r. Robespierre bir "kişi kültü" ku rma kla, M arat ise dikta­
törlük peşind e koşmakla suçlandı; verdikleri cevap katliamların p lansız ve h a l kın öfkesinin bir
patlamasının sonucu olduğ undan öteye gidemed i.

Bu sırada askeri başarılar art arda gelmeye başladı. Prusyalılar 8 Ekim'de Verdun'ı boşa lt­
mak zorunda kaldılar, 6 Kasım'da Jema ppes'da kazand ıkları zafer Fransızlara Belçika yolunu
açtı. Kuzey i ta lya'da Nice ve Savoy ele geçirildi, devri m orduları Ren Nehri'ni geçip Frankfurt
eteklerine ulaştı. Herkesin aklında aynı soru va rdı: Fransa'nın öyle kolay lokma ol madığı anlaşıl­
dığına göre, bir barış mümkün müydü? Ne yazık ki hayır; zira böyle bir barış Lou i s'nin affedil me­
s ini zorunlu kılıyordu . Kaldı ki, son başarılarla kanı kaynayan Paris'te herkes gözlerini Belçika
ve Hollanda'ya d ikmişti bile. Bitmeyi bırakın, savaş genişleyecekti kısacası. 1 793'ün ikinci ayına
gel indiğ inde devrim karşıtı koa l isyonda a rtık i ngi ltere, i spanya, Portekiz ve Hollanda da vardı.

51
Cumhuriyet'in Birliği ve
Bölünmezliği! Ya Özgürlük, Eşitlik,
Kardeşlik ya da Ölüm'

l'� I T E .
1 1 1

c u m H u rı v e G ı n I La n i
2 O Eylül'de toplanan Konvansiyon'un ilk işlerinden biri monarşiyi kaldırıp cumhuriyet i lan
etmek oldu. Artık kral yoktu ve yönetim halka aitti; ancak, onu kim temsi l edecekti?
Seçimle gelen vekiller mi, yoksa halkın bizzat kend isi mi? Devrimin bundan sonraki iki
yılı bu sorunun cevabını aramakla geçti. 1792 seçi mlerinde tüm erkekler (oy hakkı için kadın­
ların 1 944'ü beklernesi gerekecekti) oy kul lanmıştı kul lanmasına ama katılım oldukça düşüktü;
Paris'te on kişiden dokuzu zahmet edip sandığa gitmemişti. Meşruiyeti saliantıda bir meclisin
yerine halkın yönetime doğrudan katılımı da mümkün olabilirdi; ancak, burada da problem şuy­
du ki başkent hal kının radi kal l iği taşrada karşılık bulmuyordu.

Denge i l k başta doğ rudan demokras i lehine bozuldu. Parisli baldırıçıplaklar Konvansiyon'u
yeterince radi kal bulmuyorlardı. Farklı eğilimleri temsil eden iki grup oturum lar başlar başla­
maz birbirleriyle d i dişmeye koyulmuştu bile. Robespierre, Danton ve Marat'nın başını çektiği
radikal Jakobenler ya da meclisin yüksekteki koltuklarında oturdukları için kendi lerine verilen
d iğer adla Dağlı lar, radi kal Paris hal kının temsi lciliği rolüne soyunmakta geci kmed i ler. Devrimin
daha da rad i kalleşmesinden korkan büyük toprak sah ipleri ve şehirli hukukçuların desteklediği
Ji mndenler ise, Konvansiyon'un üstünlüğünü sağlamak için yerel idare organları ile işbirliğine
gitmeye çalışacaklardı. Bir siyasi parti d i sipl inine sah ip ol mayıp daha çok ortak bir gündem et­
rafında toplanmış vekillerin gevşek bir ittifakı olarak tanımlayabi leceğimiz bu g rupların ikisinin
taraftarlarının sayısı da Konvansiyon'u tek başına kontrol etmeye yeterli deği l d i. Bu, ortayolcu
veki llerin tavrının önemli olması demekti ve bunlar, zafer haberlerinin de etkisiyle şimdilik ikin­
ci grubu destek lerneyi tercih ed iyorlardı. Ancak, her ne kadar başıbozuk Parisli lerden çekinen
burjuva element lerden oluşsalar da, savaş devam ederken 1 O Ağustos'un kahramanı rad i kal ve­
kil lerle tam bir kopmaya razı gelmiyorlard ı . Kısacası, J irondenlerin hakim iyeti hem kırılgan hem
de geçiciyd i . Konjonktürel gelişmelerin her şeyi tersine çevirmesi sadece bi rkaç ay alacaktı.

53
Devrik Kral XVI. Louis, devrimcilerin kırmızı
bonesini takmış halde tasvir edilmiş'
D
evr i m in rotasını belirlemeden önce önemli bir soruya cevap verilmesi gerekiyordu.
Krala ne olacaktı? i dam edil mesi d urumunda dış güçlerle barış yapma imkanı kal­
mazdı; aralarında Danton g i b i radi kalleri n de bulunduğu birçok vekili düşündüren bir
durumdu bu. J irondenlerin, 1 O Ağustos'un tertipçilerini ve "Eylülcüler"i (Fr. Septembriseurs) dik­
tatörlük peşinde koşmakla suçlayarak hem Jakobenlere hem de Paris Komünü'ne ısrarla saldır­
ması, iki grup arasında orta bir nokta b u l unmasını i mkansız hale getirmişti. Konvansiyon'un bu
tip aşırılıklardan rahatsız olduğu doğruydu; ancak, kral lığı
ortadan kaldıran Paris halkını ve bunları kışkırtan veki lie­
ri Jirondenlerin istediği gibi "yasadışı" i lan etmeleri gene
JUGEMENT
de söz konus u olamazdı. Böylece, meclisin yukarısındaki D F.

Dağ lıların aksine, ortada oturd ukları için kendi lerine Ova L O U I S C A P E T,
(Fr. La Plaine) ya da Bataklık (Fr. Le Marais) denen üçün­ CONDAM NE A M O R T,

cü bir grup ortaya çıktı. Bunlara göre, i syanın ve katl iam­ S .A N S S V R S I S,

ların yargıya taşınması cumhuriyetin meşruiyetini orta­


dan kaldırırdı; ayrıca, baldırıçıplakları ezip geçmek kral Vo s Rcprtrcntans 1 aprt.s u n mlır n:amen tur toufcıt tes
piCces juftiticativcs des d�lits de Louis C:ıpet , ci-devant
Roi
yanl ılarının insafına kal mak demekti. Yargılanmaktan de.� J"ransn�� ; i1)3Rt rteonnu qn'il etoit cou)»ble de Haute
TraAijon, il a ttı! fait ua ;1ppel nominal pour Ic juger fins
c!«amparcr.
kurtu lan Robespierre'in yıldızı daha da parlarken, Paris'in Chacun cfeux a prononcC: fon opiniorı (u r fon ame & col1·
fcience : aprCs quoi l'on a fair le dCpoui\lcnıent d
u fcrurin.
kontrolü Jakobenlerin eline geçmişti. doot le rc':fult;at ..1toit de fcpt cent "·iııgı-unc \'oi.t.

.nc..'C
Vingt-trois mcnıbrH onl ''otJ pour l;ı rnort
dem:ındc
1
d'une difcuffioo fiır l'ipoquc de: l'cntutioo.
Un a Yott poor Ja peine de mort , a't·cc
Jimndenle r kralın idamından yana değildiler. Ancak, commutıdon ou de la 6ntioa du dCI.ıt
la rCfc:n·e de la

onu suçsuz b u l mak da i mkansızdı; beraat etmesi, suçlu


olanın Konvansiyon olduğu anlamına gel i rdi. Bir kez suç-
Kral XVI. Louis'nin idam ka rarı. Tüm yetkileri elinden
alinan ve id ama mahkum eeli len kral son günlerini Louis
Capet adıyla geçirmiştir.
lu i lan edildiği zaman da, dış güçleri ül kes ini işgal etm eye davet eden biri n i n idamdan başka
bir cezayla kurtul ması pek olası gözükmüyordu. Jironden lerin yapabileceği tek şey, kralı yar­
gılamaktan kaçın maktı. Fakat mecl iste Dağ l ı ları suçlama hatasını işleyince, b u n ların veki llerin
önünde konuşmasın ın ön ü nü de açmış oldu lar. ü stüne üstlük, saraydaki aramalarda, içinde
kralın dış güçlerle yaptığı yazışmaların bulu nduğu dem i r b i r sandık ortaya çıkmı ştı; ihaneti kağıt
üzerine dökül müş birini yargılamayı p da ne yapacaklardı?

Yarg ı lama 1 1 Aralık'ta, bizzat Konvans iyon'da başl adı. i haneti reddetmekle beraber, avu ka­
tın ın ası l stratej isi kralın dokunulmaz olduğuydu; fakat veki l ler bu dokunulmazlığın ancak ana­
yasal sı nırlar içindeki faal iyetlerini kapsadı ğına karar verd i ler. Zaten kanıtlar da sağlam oldu­
ğu ndan, 1 5 Ocak'ta Louis oy birliğiyle (693'e O) suçlu bu lundu. Jirondenlerin son taktiği idam ı n
halk tarafından onayianmasını istemek oldu; taşranı n, baş kenti n radikal liğini paylaşmayacağını
hesaplıyorlardı. Ancak bu oylamada da isted iklerini elde edemedi ler. 424'e karşı sadece 283 oy
alabi l m işlerdi. Oylamanın son ayağı, krala veri lecek cezayı beli rleyeceği için daha kritikti; 721
veki l i n 361 'i idam dedi. Yapılan ikinci oylamada fark daha da açıldı ve 380'e 31 O oyla bileti ke­
silen vatandaş 'louis Capet"nin artık "şah"ane ol mayan kafası 21 Ocak 1 793'te giyotin sepetine
düştü. 'Töhmet altındaki bir kral kurtarılabi l i r mi? Yargıçların huzuruna çıktığı anda ölü sayılır."
diyen Danton yanıl mam ıştı. Kral i çe'n i n, ken d isini takip etmesi için birkaç ay daha geçmesi (1 6
Ekim) ve o rtamın daha da geri l mesi gerekecekti. Bu ayların sayısı belki fazla değildi, ancak her
biri büyük değişi m lere gebeydi.

Louis C apet idam edil meden önce 1


58
1 1 ll ll l l

J ı ro n o e n Le rı n o u ş u ş u

H
er ne kadar hala Konva nsiyon'a hakim gözükseler de, Jirondenlerin gücü gitgide
aza l ma ktaydı. Sefer mevsi minin açı lmasıyla birlikte devrim orduları ka rşıla rında Av­
_
rupa'da ki tüm büyük ülkelerden oluşa n geniş bir koa lisyon bulmuştu. Ustüne üstlük,
kralın idam ı ülkede tam bir ka rışı klık ya ratmıştı. Vendee bölgesinde çıkan isya n Paris'i uzun bir
süre uğ raştıracaktı. Tam bu sıralarda d evrim bir de en yetenekli komutanını kaybetmişti. Baş­
kente dönüp kralın ida mın ı engellemeye çalışı nca, bir sene öncesinin kahra m a n ı Dumouriez'n in
Konvansiyon'la a rası açıld ı . Elleri boş bir şekilde cepheye dönünce birliklerini Hollanda ve Bel­
çika'dan çekmekle yetinmeyerek, bizzat başkente yürümeye kalkıştı. Askerleri kend isini takip
etmeyince düşmana sığın maktan başka çaresi ka lmayaca ktı. Diğer cephelerde de durum daha
parlak değildi; dört bir ta raftan saldırıya uğrayan devrim sürekli yenilgi ve geri çekilme ha berle­
riyle çalkala nıyordu. Müttefik ordula rına tekrar Pa ris yolu açıl mıştı; ancak onlar bir kez daha bu
altın tepsideki fırsatı cömertçe harcamayı tercih edeceklerdi.

Zor za manlar siyaset podyumunda fanati kleri öne çıkardı. Cepheden gelen kötü haberler,
kral lığı geri getirecek bir "aristokratlar komplosu" korkusunu azdırmıştı. Dönemin parlayan yıl­
dızları; ateşli h ita betiyle Danton, tahrik edici
gazetesiyle M a rat ve soğuk rasyonalitesi
ve ödün vermez havasıyla Robespierre ola­
caktı. Hiçbiri çoğun luğu elde edebilecek
sayıda vekile sahip olmad ığı için iki g ru­
bun Konvansiyon'da yenişmesi müm kün
değildi. Müdahale bir kez daha dışarıdan,
Paris'in ba l d ı rı çıplaklarından gelecekti. Sa­
vaşı sürdürmek için 300.000 kişin in zorunlu
askerlik görevine çağrılması, i ngiltere'yle
Vendee isyanı'nın bastırııışı 1
59
i spanya'nın deniz ablukası sonrası kağıt paranın yarıdan fazla değer kaybetmesi, buğday tica­
retinin serbest bırakılmasının ü stüne bir de iç savaş çıkınca fiyatı iki katına fırlayan ekmeği n
karaborsaya d üşmesi v e son olarak m üttefi kleri Dumouriez'nin i haneti, Jironden lerin kredi s i n i
iyiden iyiye tüketmişti . Ayrıca, başkentin "öfkeli" (Fr. Enrages) baldırıçıplakları kralın yargılanma­
sı sırasında halka gidilmesini savunan vekil ieri (Fr. Appellants) un utmamışlardı. Dağlılar da kanı
kaynayan Parisli leri kışkırtmaktan geri durmuyordu. J ean-Paul Marat işi, taşradaki kulüplere,
kralın idamını referand uma götü rmek i steyen vekillerin geri çağrılmasını salık veren bir mektup
yol lamaya kadar vardırmıştı. J i rondenlerin cevabı ise daimi ajitörümüzü yen i kurulan devrim
mahkemelerine sevk etmek oldu. Ancak, bu radan beraat kararı çıkınca, bu manevra g üçsüzlük­
lerini daha da bel i rgin hale getirmekten başka bir işe yaramadı.

Taşrada ise d urum tam tersiyd i . Marsi lya ve Lyon'da halk ayaklan ıp Jakoben leri kovmuştu.
Radi kal unsurlar, eğer başkentteki üstünlüklerini kullanmazlarsa, J i rondenlerin eninde sonunda
Konvansiyon'a hakim olacaklarını an ladılar. Bu, aristokratlar komplosunun başarıya ulaşması
demekti ve d üşman orduları kapıdayken baldırı­
çıplakların buna tahammül etmesi imkansızdı .

Mayıs ayında Paris'in 48 seksiyonundan


35'i, Konvansiyon'a 22 Jironden vekili suçlayan
bir arzuhal sundu. J imndenler buna Komün'ü

DE C RE T teftiş etmek için 12 kişiden oluşan bir kom is­


yon kurmakla karşı lık verdiler. Bu komisyonun,
D E L A

önde gelen Jakobenlerden Jacq ues Hebert'i 24


C ON V E NT I ON N A T I ON ALE ,

.OU 1.3 JuiUet *'791 , ran t.,• de l:ı R6pııbhque fıauçoüc.


Mayıs'ta yazdığı bir makaleden d olayı tutukiat­

L,.. Coır.rıımoıt ıo.ı:ıoıı <��ı.a , dCcdtc cp.te. touı fes Citoyens :on dom.ieiliCa � Lyon ,
ması bardağı taşıran son damla o lmuştu. Erte­
Mırfeille & Cai!n , feronı ıenus d'co fortir daııs vingt�quatro hcııre! apcCs fa si gün Komün, Hebert'in serbest bırakılmasın ı
pııhlicacion du dieret ' & de re rcndre iôus huit jours , tl leur doıniı:.il.e ordi� talep etti. Meclis'in cevabı, düşman orduları
ıı*e , fous peinc d'ikre d6d:ı..rtş Cınigdl, & lcurs bicr.s con6fquis au profit c�
komutanı Brunswick Dükü'nün on ay önceki
1• Ripublique.
açıklamasının aynısı olacaktı. Eğer vekil iere bir
4 A.VJONON , ı:bt& Jd.AltC AUl\E.L , Jnıpriıııtur de Pt\!JMc ..
\ı Ctnha.l C'\KTEAU.X.
zarar g e l i rse bun un cezasını Paris çekerdi.

Konvansiyon'un çıkardığı bir emir

60
Ancak, ihtilal dönem lerin i n tarihçilere öğrettiği bir şey varsa, o da cesu r sözlerin çoğu za­
man kudretin değil zayıfiığın göstergesi olduğuydu. Robespierre Mayısın 28'inde Jakobenle­
ri isyana çağ ırdı, 29'unda şehrin seks iyonları bir isyan komitesi atadı, bir sonraki gün vi layet
temsilci leri d e i syana katıldıklarını açıkladılar. Ul usal Mu hafız Alayı'nın başına yeni bir komutan
getirildi ve ayın 3 1 'inde şehrin kapıları kapatıldı. Parisliler ekmek fiyatlarının 3 sous'dan yüksek
ol mamasını, fakiriere ve asker ailelerine ekmek ve para yard ımı yapılmasını, baldırıçıplakların
si lahlandırılıp aristokratların ordudan atı lmasını, bir devrim ordusu kurulmasını, zengi nlerin ver­
gilendirilmesi ni, 1 2 kişi l i k komisyonun i lgasını ve 22 vekil i n devrim mahkemelerine sevk edi lme­
sini talep ediyorlardı. Dışarıda 48 topla kendilerini saran silahlı Parisli lerden, içeride ise Robes­
pierre'in hitabet gücünden etkilenen ortayolcu veki ller direnemeyip 2 Haziran'da arkadaşlarını
feda etti ler.
i lk başta ev hapsine konan veki l ierden birçoğ u Paris'ten taşraya kaçmayı başarmıştı . J imn­
denler vilayetlerd e son bir d i reniş göstermeyi denediler. Lyon, Marsi lya, M ontpellier ve Tou lon
gibi önem li şehirleri ele geçi rip ülkenin batısında, Breton bölgesi nde, Bordeaux civarlarında ve
Rhone Vadisi'nde hakimiyeti ele geçird i l er. Ancak, kısa sürede bastırılacak o lan bu kıs m i ayak­
lanma, zayıfiatacağına krizi daha da derinleşti rerek Dağ lıları güçlendirmekten başka bir işe ya­
ramadı. Artık güç radikal Jakobenlerin eli ndeydi.

Jakobenler toplantı halinde


..
. . küm surmey
Tero.. r h u e başlıyor.
1 1 11 1

Te ro r o o n e m ı
2 Hazi ran'da gerçekleşen basit bir iktidar değişimi değ ildi. Ü lkeyi krizden bir türlü çıkarama­
yan bir yasama organının yetkiyi hal kla paylaşmak zorunda kaldığı bir rej i m değişikliyd i
aynı zamanda. Parisiiierin desteğ ini arkalarına alan Dağlılar zor durumdan ç ı kılması için
güçlü bir yürütme organına ihtiyaç duyulduğunu savunuyorlardı. Tüm dikta hevesli leri gibi sert
bir ahlakçı olan Robespierre'e göre, devri min dört tarafı düşmanlarla çevriliydi. Buğday karabor­
sacıları, monarşiyi geri geti rmeye çalışanlar, ayaklanan köylülerle iş tutanlar, dış güçleri i şgale
çağıranlar, özel m ülkü i lga etmek isteyenler... Bunların hepsi h ızla yargılanıp ortadan kaldırıl malı,
devrime karş ı gelen herkesin kafas ı ezi lmeliydi. Hazırlanmasına önayak olduğu 22 Prai rial (1 O
Hazi ran 1 794) Yasas ı'nın içeriği, bu menfur devrimcinin içinde bulunduğu ruh hal ini gösterme­
ye yetiyordu. En temel hukuk prensiplerini
çiğneyen bu yasada, milliyetçi l iğe kara çal­
mak, halkın moralini bozmak, yanlış bilgiler
yaymak, kamu vicdanını yaralamak ve dev­
rim mahkemesinin safiığını bozmak gibi
bir sürü muğ lak suç tanımlanm ıştı. Devri m
Mahkemesi'nin yargı lama prosedürleri ise
tam anlamıyla b i r komed iyd i. Yargılamalar
üç günden fazla sürmeyecekti, mahkeme
heyeti tanık çağı ramazdı, sanıkların avukat
hakkı yoktu. Heps inden önemlisi, veri lecek
karar ya ölüm ya beraat olmal ıydı. Tüm
vatandaşları birb irini ispiyonlamaya davet
eden bu yasa etkisini hemen gösterecek­
ti; yürürlükte kaldığı bir buçuk ayda idam
oranları katbekat arttı.
"Anayasa Dostları· devrimci tiranlığı ezerken

63
Yürütmeyi güçlendirmek için, J i rondenlerin düşüşünden önce 6 Mayıs 1 793'te kurulan bir
"Kamu Güvenliği Kom itesi" ve bunun taşradaki şube/eri, tüm ülkede yüz bin lerce kişiyi tutu kla­
yacak ve on bin lerce kişiyi öldürecek bir 'Terör Dönemi"i n i n fiti lini ateşiernekte tereddüt etmed i .
Tam bir h ukuksuzluk dönemine girilm işti. Haziran'da hazırlanan v e halkın oyuyla kabul edilen
anayasa hiçbir zaman uygulamaya kon m adı. Fakir halkın sevgi lisi Jean-Paul M arat'nın Temmuz
ayında bir suikasta kurban qitmesi, Robespierre ve arkadaşlarına iktidarlarını sağlamlaştıracak
bir şehit vermiş oldu.

Eylül yen i rejimin genel karakteristiklerinin bel i rlendiği ay oldu. Ayın S'inde "terör" resmen
ilan ed i l d i, dört gün sonra da ayaktakımından ol uşan d evrim orduları kuruldu. En başından beri
planlamacıl ıkla li beral izm arasında ya i palayan mecl i s, buğday başta olmak üzere, yiyecek fiyat­
larına üst l im it koyarak ve maaşları sabit/eyerek yoks u l ların gönlünü kazanmaya çal ıştı. 1 7'sin­
de çıkan "Şüphel i ler Yasası" (Fr. Loi des suspects) devri me i hanet ettiğinden kuşku lanılan her­
kesin sorgusuz sualsiz tutuklan masını n önünü açtı. Dört gün son ra, devrimin üç renkli kokartını
takmak mecburi kı lındı. 1 O Ekim'de Konvans iyon, geçici hükümetin barış gelene kadar devrimci
kalacağı nı açık açık i lan ediyord u. 1 6 Ekim'de Marie-Antoinette majestik başını giyotine uzata-

Devrim mahkemelerinin yargılamalarından bir sahne 1


66
Tenis Kortu Yemini (Le Serment
du Jeu de paume), Jacques­
ı
rak kocasına kavuştu. Kend isini, 3 1 Mayıs'ta Paris'ten kaçamayan 21 Louis David
J ironden ve kil taki p edecekti. i lerleyen aylarda idamlar d iğer muhal ifie­
ri de içerecek şekilde genişletildi. Arada Jacques Roux gibi rad i kal bir
baldırıçıplak lideri de kaynamıştı.

Birkaç sene önce devrimin liderliğini yapan figürlerin de cellatla


tanışması reji m in ne kadar hızla rayından çıktığını göstermekteyd i.
Kralın kuzeni olduğu halde soyadını "eş itl i k" (Fr. Egalite) olarak değ iş­
tirecek kadar devrimi sahiplenen Orleans Dükü Ph ilippe, oğlu, General
Dumouriez'ye katıl mak gibi bir ahmaklık yapınca, 6 Kasım'da yaratıcısı­
na kavuştu. Teni s Kortu Yem ini'nin l ideri, Paris'in eski belediye başkanı
Bailly ayın 1 2'sinde ve Kurucu Mecl is'i kontrol eden üç kişiden biri olan
Barnave ayın 29'unda kend isini takip edecekti.

67
ihtilalin dini: "Akıl Kültü" .

.. ... ..... ... ..


1 1 1

O i n S IZ LB Ş Gi rm e

A
dını koyalım: Devrim içinde b i r devrim yaşanmaktaydı. Geçmişle kopuşu vurgulamak
çin her şeye sıfırdan başlanmış izlenimi verilmek i stendi. Yeni b i r devrim takvimi
lan edildi ve 22 Eylül "Cum h u riyetin 1 . Yılı"nın ilk günü olarak kabul edildi. Germ inal,
Thermidor ve Brumaire gibi yeni isimler verilen aylar 1 O günlük 3 haftaya bölündü, günlere bi­
rinci gün, ikinci gün şekl inde nümerik isimler verildi ve sonuncu gün (Fr. decadi) Pazar yerine
tatil i lan edildi.

En büyük kırılma, "terör rejimi" ile din arasındaki çatışmada kendini gösterdi. Korporasyon­
lara daha en başından savaş açan devrim önceden de organize dinin etkisini kırmaya yönelik
bazı hamleler yapmıştı. Kil isenin maliarına el konmuş ve vergi toplanamayan bir ortamda gelir
elde etmek için satışa konmuştu. Papazlar devlet memuru haline getirilmiş, kend i leri için ha­
zırlanan medeni kanuna bağlılık yem ini etmeyi reddedenler önce görevlerini yapmaktan men
edilm iş, ard ından da sürgüne yol lanmıştı. Kısa çöpü çekip yanlış zamanda yanlış yerde olanlar
i se, Paris'teki Eylü l katliamlarında hunharca katledi l m işti.

Ancak, bu saldırı ların hiçbiri 1 793 ve 1 794'tekiler kadar sert değ i ldi. Terör adeta dine savaş
açacak, devrim le kil isenin arasını onarılmaz şekilde bozacaktı. Darbeler ardı ardına geldi. 1 O
Eylül'de kiliseleri n d ışında ayin yapmak yasaklandı, cenaze törenleri ve mezarlıklar laikleştirildi.
Tatil gününün onuncu güne denk getiri lm esi, ibadet günü olan pazarları d ükkaniarın açık olma­
sı, yani hayatın d evam etmesi demekti. Paris'te kiliselerdeki süslemelere el konup Darphane'de

69
' Y. :" 'I'<I.'\1
............. .,... .... ,__ .

��---;:·���;;�·.-:

Devrim Takvimi'nin ayları 1


eriti ldi, kitapların kaderi ise her zamanki gibi yakıl mak oldu. Aralarında Paris başpiskoposunun
da bulunduğu din adamları, Katol i kl ikten yüz çevirdiklerini ve "Akıl Kültü" (Fr. Cu/te de la raison)
adı verilen bu yen i dine mensup olduklarını ilan etmek zorunda bırakıldı.

6 Kasım'da komün lere dinden çıkma hakkı tanındı; isminde "aziz" gibi d i n i i bareler olan
sayısız şehi r adını değiştirmekten çeki n m eyecekti. Birçok kişi dini referans la ra sah i p isimlerinin
yerine Brütüs gibi antik adlar kul lanmaya başladı; aralarında D ışişleri Bakanı Lebrun gibi aşırıya
kaçıp kızına Civilisation-Jemappes-Republ ique (Fr. civilisation: medeniyet; J emappes: devrim
orduları nın zaferle ayrıldığı muharebe n i n adı; n!publique: cumhuriyet) gibi garip isimler koyan lar
da vardı.

Hemen her yerde yeni moda törenler düzenlenmekteydi. 1 O Ağustos kutlamalarında Kata­
liklikten eser yoktu. Dini okul larda çalışmış bir öğretmenken azılı bir ateiste dönüşen J oseph
Fouche, N ievre'de Brütüs adına bir festival düzenleyecekti. 1 O Kasım'daki " Ö zgürlük Festivali"
bizzat Notre Da me Kated rali'nde yapıldı. Kato liklikle özdeşleşmiş bu yapının içine mavi bir dağ
inşa edildi ve kutlamalarda özgürlüğü sembolize eden bir aktris başrolü oynadı. Adı da "Akıl
Mabedi" olarak değiştirildi. 6 gün sonra Paris başpiskoposu makamını bırakmaya zorlandı. Bu
radikal "dinsizleşti rme" 23 Kasım'da en büyük zaferini kazanacaktı. Katalikleri mu halefetin ku­
cağına iten aptalca bir hamleyle tüm k i l i seler kapatı ldı.

Bu din karşıtı politikalardan sadece Konvansiyon değil, Jakoben l iderleri de rahatsız olmuş­
lardı. Radikaldiler, şuursuz ahmaklar değil. Camille Desmoulins'e göre, bu aşırılıklar devrimin
düşmanlarını arttırmaktan başka bir işe yaramıyordu. Robespierre tüm bunların arkasında ah­
laksız bir ateizm görmen i n yanı sıra, Hebert ve arkadaşlarının, baldırıçıplakların rad i kalizmini
kışkırtarak kend i otoritesini sarsmaya çalıştıklarından şüpheleniyordu. Haksız da değildi. Dan­
ton ile işbirliği yaparak, 6 Aralık'ta Konvansiyon'u dini özgürlük i lanına ikna etmeyi başardı . Fa­
kat bu yarım bir zaferdi. Papazlar ayinleri n i özel mekEınlarda yapabi leceklerd i belki ama kili seler
kapalı kalmıştı.

Devrimin sürekli evlatlarını yediğini d oğrularcasına, rad ikal vekili er arasında ayrılık çıkmak­
ta gecikmeyecekti. "Dinsizleşti rme" pol itikalarının mimarı Hebert l iderliğindeki grup "terör"den
taviz verilmemesi gerektiğinde ısrarcıydı. Suikastından sonra Marat'dan baş ajitör koltuğunu

71
-t.Jm'!,tr la
qui v�nl)ıt
ch r fs et
( 8 )
p!mion dd b. g c- nd• rmerie naıionıle , (ı)
h&ı denonccr lt>� or Jres crahreııx de_ l e url
.
5ollıci.er l co u r dt .lti' tworı. Voyn-h · eteereter
.
.1 11 coıı :s tılet le depHt• m �> n t de �H ıs , qui k Ai
_

{..J,� +� '
.
3/�.
,
w

\ ) p p F.

IJ/I�
IIf � �.t�ParO U
de poner
dev � oir e " tr oin: sur un �ch•IT1ud , o u lı. u d'hre R.-t;:.;i �l'�;rJ/a-,- ;.;_. L • M I J U E� U L ' 1


nmu e n .art v te. \'oy�ı-le n � prtnirc aucune me-
ııure p�ur fıırt.• tr:ı'l.Sf-:H�r. l ı fımdl.� C1p�c J . t -) uj � u r l �
11_ ? ._.:.
PtiJ'. ? RN AL PO L I T l Q U E AL:
J,;/y/.c; � "
:F. T 1 M P .!. U 'fl
a\U cuutth:ı.ııı c·ınt r � -(,C vol u t u' n •laı r eı
�A�
ı tiıııe:�e o ı'J. l e s
6
ses-� - J ·· p · tı1 A R ·!.T ' ;-.t u teu r d e l'Offr3n d-e ..-
"
:utht:ııt d guı.Cs e n g.1rdeı; nacionnx , pour J ' r rı.. a ,.,;-..
� '
1tıttt. M ıis !ı! q•ıi ne ı .. iıse lt: n.ıoi ıd re <1�ute sur
p_-rfit�, pıoı u ; c� -.oııc ses etl�(ıs. cnnıın��ls pour ,_, ft:J:H.
, 1 patrie, du Moniteur, du Plan de Con Jİtuılon ,
clı•• n.ıtl e l'3s.�mblee <l�s eı.>m;-ııs�:ıı.reı p r ou�s d u H ı . , .
'5eeııa?' , .. r rı u.h.lır l.ı ınu?ıc ı p A i ı ı conu� - r e ' oha..ı.-,Ml#;/ ����
AJtç' ./..c,.. 1:( tle p1usıeurs aurr�s ouvrages p:ıtr!iouqı\e�.
?JJ,"'-�
t onıııırc, Ell(l ' oJ i f a, .. c ol.ı.!tespoır q ı e ıant q u e c�s #JA - bi l 1

\'lin 'lP.t
...
Puııft1 iırrtrıdtrt 't'4rtr.
dıg:'lt'• CJınn'it.s 11re- . ::ıt;roııt en activııC , c t- S t en
���- � ,;,_Ji,
• ..
n/lllt ,...� t"llt- �---- -----�--- · 1
q u elle se fl\twron d.e c o uro n ner ses aırenu u ; q u e , � ,,_...
H
p ı r ı .. , p•ursı.ıivre ıı;:�nf obst.acles , i l hı l:ıut u n T" •4-cı- � � D U Al ard ı' ı l ı\ � OU( " J 19.1.
depuı::::ı"nr ı u n e mun .cipılıtt! ec 41 � � pıg .. s de p.uır. , #t>f"
10ı.ıs sıı.>pou du d�spu·ıııne , qı.ıı . loın d e permetın� Jt. ,llu'kP-

:�:�e Ptuplt ab11si Par .se.s Ri1 ırluntani ru !re
.le.- /�/114- '.)
1114*1 --,.,
. peu p lo! le dı!';tloyc<tnent de ses (QTCt!� t' t l'exercıce
••
nOUV�I/fS trtrfllsOr.S dts rtrn t O 'J !('(!IS, Jtpı:!f �
'
l,.,; 111'4� .
d� s ı ı ustıc� contre le. ın.t· res conj ur t!s _ a u p t:rte , -" ./ 1 La prıu du chlıta:.u dt.c Tuılhr ies.
le r� prıntı; a t ct l'rnch•to�ll' pöur le la i r � eg'lrg_t"r. /714id '*
.
.
O \'ou s , �ıp:nıo$ comnauıaırr:' dt'� 'iecuons de P � rı!l . J • .
'\'llıS rcprCıtnr.ıos dil peı.ıplf" , gsrdu.- vous des pıt' t e s Le 9 ;ıout 179� , lu deu :r mn de ı ,.H sttmhltSe n� io-
que vou• tendent '" 'ın6deleı dep••_•• . , &"d":'"""' m l c •• � ·""""" , non "uıe�""' .•rchı�>r.g ocneı

6'&-
..:-:=-:))
, maı>
dt leurs seductio�· � c en l veıre cıvrsme eclaıre t't / � e:�ıontE:menr corure - r t
holutıe �llllrcs :
c. ı. l o! 10 ' ı l � se
(:OUr.ıgeux qcc ı.. C'.lpi .,hı don en parde lu ıu�o�s de d senc�non seul�men � bons p.11rıoıt- s m ilis- brUI�n' dıt
.!Jtıt hlbic .. ns , e r que l ı pa ttı e devra soıı uıomı:lıe. In!
/" ... ,
L
� / .
ıcle _ p o u r h de 1 ��alıtC quı lct d�it'�pijre 1 m a s.
Jle•ıe� en place po u r n )tl e rt>pos , po ur vorre gloıre ,
_ 1n ..
tr�pı�Cmen t &c vou�s :ı u sı�.l u t. de l1 ptı r!t , cJ,11 t
ro ur le 51ıut de
.
I'c , p i tt : . Ne q u i.rtez le nm�n d e clıı�oıt-n . i ls mı-
r l a r ı.ı ı n ı: . Q.ue dı,·ıe , .ı� ıoa nt' u ( hıurı s d m
pub11que , re:nis e rı vos mıı s , qu .a prcs 1ue mı tın , ı. ls !e moorroıt'r H
.
ıuuoritio � effrootes o pprcssturt ( ı ) d rı
)a con vt:nt ') n nıtıon:de ncıus aur.ı d�b3nasse du des-
_

et d·· s� rlC .. ıııdıgn., ; aprCl .-qı.ı.' elle 1un r efo.r mı: ( ı ) Qu:ınd Ic lic!ıt- Lo u s \' 1 rherciler un
·
morısuu .ıı u x de la con� tuııon , .aource eter� Jes Ji<;t:o ını milıt'U de- ses com�lıces · e 9 f (': u r
t t a e tıf.sa,trl!\,., a p r f s q u ' e l l e ura 'iu.'Ltrw,pour f.paq.. ner M l pe \·plt q ı.ı ' ı l " ' "" '; . ,,, , . ..
pı.ıb'iq�.:e c u r d� ba• cs inCbranhblrs.
ı ,. . fıi e • civuqHr l e func.>Sle d lıcr �t
dı�pu ,;, &flp�ııe .. d .ı c o m po .. � r. E � l ı­
l _ �
ger,� f.. G R.. A N D C K I M E.JH L E PU N I R DE
t.!t en le c unn r qu ıl te c r o ı t t·n sUre1C
Rt;.l'ideo ui rep.fı{ld 6�remc.nr,uı nom d t<
c.-, ın Cf'lll'" ıo•tes let St'ccıons a. ce ._ \ c>ıre J j \ t l p t'U ttomp � r sı.ır lı
e s , p ui , r..·qu'ı
l fı�se d<'� ... ��� � nH� P:d(1Ş4 JII embres Ol'lr
quı osem ma�hıncc pot o e, ı C S'Hit('lll".t lc .... utı ritfol Cl
l:ırıı i r d•ı can rı, lous s�s

���1 ����r��:;31��: �����o:�:��-,!� d�


1-tf> un; 1!""" -''-�•DC!!"!�_••_f<Mı:l@

1 Marat'nın kanına bulanmış LAmi du Peuple sayısı

devral an Hebert. Le Pere Ouchesne ad lı gazetesiyle, zaten sürekli isyan halinde olan Paris halkı­
nı kışkırttıkça kışkırtıyordu _ Ancak, el inin sanıldığı kadar güçlü olmadığının ortaya çıkması uzun
sürmeyecekti_ 3 1 Mayıs i syanı'na benzer bir ayaklanma çıkarıp Robespierre ve Dağlıları elimine
etme girişimi, Paris halkının ve Komün'ün kendisini yalnız bırakmasıyla başarısız ol unca 24
Mart 1794'te arkadaşlarıyla bi rlikte idam edildi_

72
ll .. ..

o a n �O n ' U n D U Ş U Ş U

K
amu Glivenl iği Kom itesi'ni tek eleştirenler Hebertistler değildi. Bi rkaç ay önce itti­
fak hal inde olduğu Danton ve Desmoulins, Robespierre'in radikal izmi n i aşırı buluyor
ve Ara l ık'tan beri mümkünse barış yapıl ması ve "terör"ün sona erd i rilmesi yönünde
Konvansiyon'u ikna etmeye çalış ıyorlardı. Tehlike atiatıi mıştı ve artık baskıyı azaltmanı n vakti
gelmişti. l lımlı mesajları ve kendi lerine layık görülen "lndulgents", yani "Affedenler" lakabı oku­
yucuyu yanıltmas ı n . Hiç de öyle ılım l ı b i r grup yoktu ortada. 1 O Ağustos Ayaklan ması'nın ve
Eylül 1 793'teki hapishane katliamlarının mimarı Danton, Konvansiyon kürsüsünden en ateşl i
sloganlarla Kamu Güven liği Kom itesi'ne saldırıyordu. Desmoulins'in gazetesi L e Vieux Cordelier
de bir o kadar sertti; sah ibinin Robespierre'in sınıf arkadaşı olması
pek bir şey değ i ştirmemişe benziyordu. Kendi n i sürekl i bir eleş- �--�!!!�
tiri yağmuru altında bulan kom itenin savunmasına koşan lar
ise Robespierre ve Sai nt-Just olmuştu.

Ancak, devrimi yumuşatma çabası Danton ve ahbapla­


rının sonunu getirdi. i şin enteresan ı, düşüşlerine rakipleri
Hebertistler'in ortadan kaldırılmasının sebep olmasıyd ı.
Düşman casusu suçlamalarına Danton, Delacroix, Phi­
lippeaux ve Desmoulins'in eklenmesi sadece beş gün
sürdü. Geçmişte de birçok kez yolsuzlukla suçlanmış
olan Danton, Doğu Hindistan Kumpanyası'nın tasfiyesi
sırasında zimmetine para geçirmekle de itham ediliyordu.
i lk saldıranın kazanacağı inancına sahip kafalardaki hesap
basitti: Meclis'in solu temizlendiğine göre, sağını da ortadan
kaldırmak gerekti. Andrzej Wajda'nın Gerard Depard ieu'lü
Kamu Güvenliği
Komitesi'nin amblemi
Danton fil m inde (1 983) başarıyla gösterildiği gibi,
ilk başta bunların davası Robespierre ve arkadaşları
için tam bir fiyaskoya dönüşecekti. Bu yaşamı çel iş­
kilerle ve skanda llarla dolu veki l, son savunmasını
komiteyi yerden yere vurmak için kullanıyordu; kimin
kimi ya rgı ladığı belli değildi. Ancak, prosedürlerle
zaman kaybetmeye kimsenin niyeti olmadığından,
bu büyük hatibin sesi çabucak kısıldı ve arkadaşla­
rıyla beraber giyotine yaiiandı.

Georges Danton (1 759-1 794) 1

1 1 1 1

s T H e rm ı o o r: T e ro r s o n a E rı v o r

O
ana kada r idamlar genelde baldırıçıplakla rın meclise dayatmasıyla gerçekleşmi şti;
şimdi ise ilk kez meclis kendi inisiyatifiyle hareket ediyor ve Paris halkının l iderlerini
teker teker ortadan kaldırıyordu. Bu, Dağ lıla rın ayaktakımı ile bağlarının zayıfiaması
anlamına geliyordu. Komite tüm gücü el inde toplamak i çin, birkaç ay önce ittifak yaptığı herkesi
yok etmeye gi rişti . 27 Ma rt'ta devri m ordusu ka ldırıldı; bunu Komün Konseyi'nin ve Paris Bele­
diyesi'nin i lgası izledi .
i l k başta seçilmiş veki l ieri d ize getiren baldırıçıplakların bel inin kırılması v e doğrudan de­
mokrasinin sona erd i rılmesi, kom itenin gücünü arttırmışa benziyordu; ancak, böyle düşünmek
kısa görüşlülükten başka bir şey değildi. Konvansiyon'da ki vekil lerin çoğu "terör"ün acımasızlı­
ğından rahatsızdı. i çlerinden onca insanı giyotine yollayan Robespierre ve ekibini affetmemiş­
lerdi . Ü stüne üstlük, kendisini i ktidara taşıyan Parislileri pasifize edince, Dağ l ı lar va rlık nedenini

74
kaybetmiş oldu. Onları değerli kılan, öfkeli kalabalıklarla Konvansiyon arasında üstlendikleri
arabuluculuk rolüydü. Bald ı rıçı p laklar artık bir tehdit oluşturmuyorsa bunların kah rını çekmeye
ne gerek vardı?

Tüm günah larına rağmen "terör" ül kenin derin bir krizi atiatmasına önayak oldu. i l k o larak,
ekonomik sıkıntı ları çözdü. Burjuva kökenli Dağ l ı lar, baldırıçıplakların sosyali z m kokan radikal
isteklerini yerine getirmedilerse de, ekonomik krizi hafifietecek ve fakirleri rahatlatacak önlem­
ler almakta gecikmedi ler. Ard ı ardına çı kan yasalarla aristokratların mal larının fakir köylülere
dağıtılması, feodal haklardan geri kalanların ilgas ı ve kamu mal larının sadece mal sah iplerine
değil herkese eşit şekilde dağıtılması kararlaştırıldı. Konvansiyon bu önlemler sayesinde ayak­
takımına iş ve ekmek sağ lamakla kal madı, ll Mayıs'ta çıkardığı bir yasa ile bedava sağlık hiz­
meti, annelere yardım, yaş l ı lara emekli maaşı gibi sosyal devlet politikalarını yürürlüğe koydu.
Kitlelere temel eğitim sağ layan il kokullar kurdu. Köleliği kaldırd ı. Pek itinayla uygulayacak fırsat
bu lamasa da h erkese oy hakkı veren ve eğitimi ve halkı beslerneyi devletin görevleri arasında ta­
nımlayan bir anayasa ilan etti. i çeride muhalefeti bastırıp grevleri yasaklayara k, düşmanın kapı­
da bel irdiği ve taşrada birçok eyaletin i syan bayrağını açtığı bir anda güçlü b i r merkezi yönetim
kurmayı bildi. 300.000 insanı zorla s i lahaltına alarak güçlend i rdiği ordu hem taşradaki isyanları
bastırd ı, hem de 26 Haziran l 794'te Fleurus Muharebesi'nde müttefik ordularını mağlup ederek
Paris'in işgal teh l i kesini ortadan kaldırdı.

Ancak, bu başarılar Kamu Güvenliği Kom itesi'nin öm rünü uzatacağına kı salttı. Oluşan kıs­
mi rahatlama "terör"e artık gerek ol madığı yönünde bir hava yarattı . Hebert'in o rtadan kaldırıl­
masıyla Paris hal kını, Danton'un idamıylaysa Konvansiyon'u pasifize etmiş bir Robespierre'in
sertliği azaltması mantıklıydı. Ancak, gerekl i l iğin dikte ettiği anormal koşulları eşyanın tabiatı
sayan her heyecanlı ve mütekebbir rad i kal gibi rüzgarın ne yöne estiğini göremedi. Baskı aza­
lacağ ına artıyordu; ayda 1 55 o lan idam sayısı, bir ay sonra 3 54'e, iki ay sonra 509'a çıktı. Kralın
avukatlarından Malesherbes (daha önce adını andığımız, Diderot'ya yardım eden başsansürcü­
nün ta kend isi!) ve Kurucu Meclis'in başkanlarından Thouret'nin kafaları Nisan ayında bedenle­
rinden ayrıldı . 1 6 N isan'da taşradaki davalarda yargılanan devrim karşıtlarının başkente transfer
edi lmesi emred i l d i; komitenin kimseye güveni kal mam ıştı. Mayı s'ın 23'ünde Cal lot d'Herbois'yı
ve 25'inde Robespierre'i hedef alan sui kast girişi mleri, ortamı iyiden iyiye sertleştirecekti. Bir­
kaç sayfa önce andığımız l O Hazi ran Yasası, yetkilerini arttırdığ ı Devrim Mahkemes i'ni yeniden

75
"Fransız Halkı Yüce Varlık' ı ve ı
Ruhun Ölümsüzlüğünü Kabul Eder"
organize ederek idam cezasını d a ha da hızla ndırdı; M es sidor ayında 796 kişi ya ratıcısına ka­
vuşacaktı. Komite üyelerine m a h kemeler üzerinde tam kontrol veren bu yasa, aynı zama nda
veki l lerin dokunul mazlığını da kaldırıyordu ve Konvansiyon'dan ancak örtülü tehd itlerle geçiri­
lebil mişti .
Vekili er sürekli i hanetle suçlanma v e idamla cezalandırılma tehd idiyle yaşamaktan bıkmış­
lardı. Komitenin artan gücünden, Robespierre'in taviz vermez ahlakçılığı ndan ve dokunu lmazlık­
ları nın kaldırı lmasından aşırı ra hatsızdılar. Tutukianma korkusuyla birçoğu geceyi evlerinde d e­
ğil, başka yerlerde geçiriyord u. Ya rının yen i idamlar getireceğini anlamak için medyum olmaya
gerek yoktu; en ateşl i devrimciler dahi Robespierre'in standartlarının altında kalıyordu.
Bu esnada Robespierre'in yen i bir seküler din icat etmesi diktatörlük suçla maları nı adeta
kabu llenmek anlamına geliyord u. O rtadan ka ldırı lan Hebert ve arkadaşlarının Akıl Kültü'nün ate­
izmin in yerine 7 Mayıs'ta Tan rı'nın varlığını ve ruhun ölümsüzlüğünü yadsımayan "Yüce Varlık
Kültü" (Fr. Cu/te de I'Etre supreme) Fra nsa'n ın resmi d i n i ilan ed ildi. 8 Hazi ran'da yapılan ve
devrimin meşhur ressamı David'in düzenlediği Tui leries'deki kutlama larda, açık mavi elbisesiyle
elinde bir bu ket çiçek ve başak taş ıya n Robespierre yeni dönem in tanrısı gibi lanse ediliyordu .
B i r rejim böyle kısa sürede ancak bu kadar karikatürleşebi lirdi.
Baskı a rtık can sıkıcı bir hal aldıysa da, vekiller hala korkudan susuyorla rdı. Her türlü çıkar
grubunun iha net olarak algılandığı b i r ortamda, kurumsal siyasi partiler de olmadığı için, insan­
ların tek başına harekete geçmesi zordu. Cesaretlerini toplayıp saldırıya geçmelerini sağ laya n,
Robespierre'in 26 Temmuz'da yaptığı iki saatlik konuşma olmuştu. Di ktatörlük suçlamalarını
redded iyordu; Londra'da dil lere pelesenk olan iftiraları Paris'te tekrarlayanları n yaptığı düşma­
nın işini kolaylaştırmaktı. Hemen h erkes kendisine karşıydı ve artık ki mseye güvenemiyordu.
Komite a rkadaşları bile onu devirmenin peşindeyd iler. Ha inierin hepsi ceza landırılmalıydı ı Her­
kesi suçlayan bir diktatörün bu son sözleri mecliste soğu k bir hava estird i . Ara la rından birileri n i
sürekli eellada teslim etmek zoru nda kalan vekiliere a rtık gına gelmişti; suçladığı hai nler kim­
lerdi? Bu soruya cevap vermesi için Robespierre'i kürsüye çağırdılar; ancak o, hayatın ın hatasını
yapıp bunu reddetti. Kendinden fazla emin her a hmak g ib i koroya vaaz vermeyi tercih etti ve
aynı akşam Jakoben Kulübü'nde taraftarla rı önünde, başına gelecekleri görüreesine ba ldıran
zehiri içmekten ba hsettiği ateşli bir konuşma ya pmakla yeti ndi.

78
Bu sırada kom iten in içi ndeki bölünme de derinleşm işti. Kendisine atfedilen tüm d iktatörlük
iddialarına rağ men, Robespierre'in d i ğer üyeler üzeri nde herhangi bir gücü yoktu. Kom iteye en
son seçilen oydu; oturumiara başkanlık bile yapmıyordu. Etkisi diğer arkadaşlarının onayına
bağ lıydı ve bunu da kaybetmeye baş lamıştı. 26 Temmuz'daki konuşma, zaten uzun süred ir hu­
zursuz olan oturumdaş iarını daha da rahatsız etti. Ayn ı akşam Callot d'Herboi s ve Billaud-Va­
renne'in Jakoben Kulübü'ndeki top lantıdan ya ka paça kovulması, Robespierre ve yakın çevresiy­
le d iğer komite üyelerinin arasının ne kadar açıldığını gösteriyo rdu.
Kamu Güvenliği Komitesi'ndeki ayrılığ ı sezen Konvansiyon son hamlesini 9 Therm idor'daki
(27 Temmuz) oturumunda yaptı. On larca vekil kürsüye çıkıp açık açık Robespierre'i suçlad ı .
Çıkan arbedede Robespierre'in konuşması engellendi; ardından d a kardeşi Augustin v e yakın
arkadaşları Sai nt-Just, Couthon ve Le Bas ile birlikte tutuklanmasına karar veri ldi. Kimse ne
o lduğunu anlamamı ş, her şey bi rkaç saat içinde gerçekleşmişti.
Gerçekleşmişti belki ama bitme m i şti. Meclis, bel i rleyici güçlerden sadece bir tanesiydi ve
Paris hal kın ın tavrı kesin leşmeden mücadele sona ermiş sayıl mazdı. Tutuklular götürüldükleri
hapishanelerden kaç m ayı başarıp beled iye binasında buluştular ve Paris halkını ayaklanıp ken­
di lerine destek vermeye çağ ırd ı lar. Ancak elleri boş kald ı. Kararsızlıkla harcadıkları saatierin
bedeli, yanlarındaki bi rkaç bin kişil i k gücün de kısa sürede erimesi oldu; vakit gece yarısını
geçtiğinde, destekçi lerin i n sayısı yüzlerle ifade ediliyordu. Konvansiyon'un yol ladığı kuvvetler
Robespierre ve arkadaş ların ı kolayca tutuklad ı. Ertesi gün 22 "Robespierreci" Devrim Meyda­
nı'nda giyotine başlarını uzattı ğ ı nda h erkes rahat bir nefes aldı. Terör artık sona erm işti.

79
- '

Robespıerre'ın ıdamı
Fransız Anayasası [Zafer Anayasa'nıni
ve Pe ro e . . .

K
onva n siyon, görev süresi n i ta mam lamadan önce radika l lerin bel i n i kırmayı i h mal et­
med i . Jakoben Kulübü'nü kapatıp firardaki Jironden vekil lerin s iyasete dönmesine
zin verd i ve sürmed iği ya da idam etmediği Dağl ı l a rı, 9 Therm idor'da Robespierre'e
karşı gelen ler d e dahil, seçimlerden men etti. Mayıs 1 795'te 1 O Ağustos' u bir kez daha sahneye
koymaya ça lışan baldırıçıplakların ve Paris Komünü'nün liderleri ni eellada yol ladı. Katalik Kili­
sesi'n in üzerindeki baskıları ka ldırı p d i ni serbestiyet ilan etti. Ancak, militanlarının bir süre liğine
Jakoben avın a çıkmasına göz yummuş olmasına rağ men, sağ ı n güçlenmesine de izin vermed i.
Zira 9 Thermidor'un amacı, monarşiyi g eri getirmek değil, meclisi soldan merkeze, yan i i l k baş­
ladığı yere çekmekti.

1 795'te ilan edilen yen i anayasa hızlı savru lmaları önlerneyi amaçlamaktayd ı . Oy hakkı için
tekrar belirli bir m i ktar verg i verme şartı getirilerek ı l ı m l ı mil letveki l lerin i n seçi lmesi gara nti len­
meye, iki karnara l ı bir mecl isle de fevri kararlar verilmesinin önüne geçilmeye çalışıldı. Kon­
vansiyon'daki vekil lerin üçte ikisinin görevine deva m etmesi, bundan sonra her yıl ya pı lacak
seçimlerde de vekillerin üçte biri n i n yenilenecek olması, aynı günümüz ABD's i nd e olduğu gibi,
sert iktidar değ işiklikleri n i önlemeye ya rayacaktı. Güçlü bir yü rütme sağlamak için d e h üküme­
tin beş kişilik b i r "Direktuva r"a (Fr. Directoire) teslim edilmesi öngörülmüştü. Ayn ı vekiller gibi
bunlar da kademeli olarak (her yıl kura i le belirlenen bir tanesi) değiştirilecekt i . Ya rg ı reforme
ed ildi, meclis i le D i rektuva r birbirinden bağımsız kon umlandırıldı ve böylece M o ntesqu ieu'nün
haya l indeki kuvvetler ayrılığı tesis edilmeye ça lışıldı. Son olara k, özerkliği ka ld ırılan Paris, mer­
kezi hükümetin s ı kı bir kontrolü altına alındı.

83
Robespierre'in 27 Temmuz 1 794'te
Konvansiyon'd an Tard Edilmesi
(Der Sturz Robespierres im Konvent am
27. Juli 1 794), Max Ada mo (1 870) .

., ... ..... ... ,.


9 Thermidor ' u n ardından i n şa edilmeye çalışıla n daha aklıseli m bir sisterndi kısaca sı. Ro­

bespierre ve arkadaşları nın düşüşü, devrimin olmasa da, a nar şinin ve demagoji nin s o n u n u ge­

tirdi . Artık kimse sınırsız özgürlük ve doğr uda n de mokrasinin arkas ı na sakladığı bir radikalizmin

av ukatlığını yap maya girişmeyecekti . Za ma nı n r uh u na kapılıp sür üklenilen a ş ırılıkları n ülkeyi

getirdiği yeri herkes gör müştü.

1795 yılı nda tesis edi le n "Direktuvar" reji mi nin, yılları n biriktirdiği sor u nları çözmekte çok

başarılı olduğ u söyle ne mezdi; a ncak, gene de devrim i n emekleri ni n heba olmasını ve halkı n

devrimde n yüz Çevirmeye ba şladığı yıllarda monar şinin geri dö nüşünü ö nle rneyi başaracaktı .

1797 seçi mlerinde mecliste çoğ u nluğu e le geçire n monarşi yanlılarını n bir darbe hazırlığında

oldukları ortaya çıktığında ise hızla harekete geçip komployu e ngellerneyi ve devri mi n ö mr ü n ü

uzatmayı bildi . B u n u, 29 yaşı nda, i talya'daki başarılı sefer leriyle kendini ispatlamış Kor sikalı bir

ge nerale borçl u yd u . Napolyon adlı bu ge nç ve hırslı genera l i n alacakları nda n feragat edecek biri

ol madığı kısa s ürede a nlaşıldı; yükselişi şaşır tıcı bir serilikte cereya n etti . Kaotik bir h ük ümet­

sizlikten "imparator"l u bir merkezi h ük ümete geçiş sadece on yı l sürecekti. Ancak, bu başka bir

kita bı n hikaye si ydi . ..

8 7·
Frans1z Devrimi Okuma Önerileri
Bouloiseau, Marc. L a Republique jacobine: 1 O aoıJt Lefebvre, Georges. La Grande Peur de 1 78 9 .

1 792 - 9 thermidor an ll. Lefebvre, Georges. La Revolution Française, 2 c i lt.

Brown, Howard G. Ending the French Revolution: Lefebvre, Georges. Quatre-Vingt-Neuf: /'annee de
Violence, Justice, and Repression from the Terror to la Revolution .
Napoleon.
Lewis, Gwynne. The French Revolution: Rethinking
Brown, Howard G. War, Revolution, and the the Debate.
Bureaucratic State Politics and Army Administration in
McManners, John. The French Revolution and the
France, 1 79 1 - 1 799.
Church.
Carlyle, Thomas. The French Revolution: A History.
Neely, Sylvia. A Concise History of the French
Censer, Jack & Lynn Hunt. Liberty, Equality, Revolution.
Fraternity: Exploring the French Revolution.
Rude, George. The French Revo/ution: /ts Causes,
Chartier, Roger. Les origines culturel/es de la !ts History and /ts Legacy A fter 200 Years.
Revolution française
Schama, Simon. Citizens, A Chronicle of the
Collins, James B. The Ancien Regime and the French Revo/ution.
French Revolution.
Soboul, Albert. Les Sans-Cu/ottes parisiens
Darnton, Robert. The Business of Enlightenment: en /'An 11. Mouvement populaire et gouvernement
A Pub/ishing History of the Encyc l o pedie, 1 775- 1800. revolutionnaire: 2 juin 7 793 - 9 thermidor an 11.

Darnton, Robert. The Forbidden Best-Seliers of Soboul, Albert. La Revolution française.


Pre-Revolutionary France.
Soboul, Albert. Le Proces de Louis XVI.
Davidson, lan. The French Revolution: From
Soboul, Albert. Portraits de revo/utionnaires.
Enlightenment to Tyranny
Soboul, Albert. Problemes paysans de la
Doyle, William. The Origins of the French
Revolution (7 789-1 848) .
Revolution.
Soboul, Albert. Dictionnaire historique de la
Furet, François ve M. Ozouf. Dictionnaire critique
Revolution française
de la Revolution Française.
Sorel, Albert. L'Europe et la Revolutilon française
Furet, François. Penser la Revolution.
Sutherland, D. M. G. France 1 789- 1 9 1 5: Revolution
Hobsbawm, Eric. Echoes of the Marseillaise: Two
and Counter-Revolution.
Centuries Look Back on the French Revolution.
Thompson, J. M . Robespierre and the French
Hunt, Lynn. Politics, Culture, and Class in the
Revolution.
French Revolution
Thompson, J. M. The French Revolution.
James, c. L. R. The Black Jacobins: Toussaint
Vovelle, Michel. La chute de la monarchie, 1 78 7-
L'Ouverture and the San Domingo Revolution.
1 792.
Lefebvre, Georges. Etudes sur la Revolution
Wilde, Robert H. The French Revolution
française

You might also like