You are on page 1of 7

3.

Ünite: Şiir Tanzimat Edebiyatı İkinci Dönem Şiiri


 Birinci dönem şairleri sanatı toplum için görürken ikinci dönem
Tanzimat Edebiyatı Birinci Dönem Şiiri şairleri sanatı sanat için görmüşlerdir.
 Birinci dönem şairleri akla dayanan toplumsal içerikli şiiri
 Şiirde biçim açısından divan şiiri geleneği devam ettirilmiş, içerik benimserken ikinci dönem şairleri bireysel konuları ön plana
bakımından ise yenilikler getirilmiştir. çıkarmışlardır.
 Biçimdeki tek yenilik kasidenin klasik bölümlerinin kaldırılıp,  Yaşamda güzel olan her şeyin şiir konusu olabileceği düşüncesi
doğrudan konuya geçilmesidir. benimsenmiştir.
 Tanzimat’ın ilk döneminde eski nazım biçimleriyle (gazel, kaside  Ölüm, sevinç, aşk, doğa gibi bireysel; hiçlik, yokluk gibi metafizik
terkib-i bend…) şiir yazma devam etmiştir. ve mistik arayışları yani soyut konuları işlemişlerdir.
 Divan şiirindeki parça güzelliği yerine konu bütünlüğü ve bütün  İkinci dönem şairleri divan şiiri nazım biçimlerinden
güzelliği esas alınmıştır. yararlanmakla birlikte kimi karma nazım biçimleri kullanarak
 Hece ölçüsüyle ilgili birkaç deneme dışında aruz ölçüsü biçimsel yeniliğe de gitmişlerdir.
kullanılmıştır.  Kelime seçiminde ve üslupta titiz davranan ikinci dönem şairleri,
 Nazım birimi genellikle beyit kullanılmıştır. ilk dönemdeki dilin sadeleşmesi düşüncesini devam
 Şiire konu ile ilgili isimler (başlık) verilmiştir. ettirmemişlerdir. Sanatlı, süslü bir şiir dili benimsenmiştir.
 Toplumun ve topluma ait sorunların edebiyatta ön plana  Bu dönemde de aruz ölçüsü kullanılmış bütün güzelliğine önem
çıkması, düşüncenin duygunun önüne geçmesi Tanzimat şiiriyle verilmiştir.
gerçekleşmiştir.  Romantizm akımının etkisi vardır.
 Hak, adalet, hürriyet, kanun, vatan gibi kavramlar şiirde ilk defa  Tanzimat’ın ilk dönem şairleri şiiri bir araç, ikinci dönem şairleri
bu dönemde kullanılmıştır. ise amaç olarak görmüşlerdir.
 Fransız edebiyatının etkisiyle yeni mecazlar kullanılmıştır.  Tanzimat şiiri ikinci dönem şairleri: Recaizade Mahmut Ekrem,
(medeniyet cihanının peygamberi, adaletin fanusu, zulüm kılıcının Abdulhak Hamit Tarhan ve Muallim Naci’dir.
hamiyet ateşinde erimesi)
 Montesquieu, Rousseau, Voltaire gibi Fransız yazar ve
düşünürlerden etkilenmişlerdir. Abdülhak Hamit Tarhan (1852-1937):
 Kendisinden sonrakiler onu üstat kabul etmişler ve ona “Şair-i Azam”
 Ağırlıklı olarak romantizm akımının etkileri vardır.
demişlerdir.
 Tanzimat’ın ilk dönem şairleri dilin değişmesi, sadeleşmesi
 Tanzimat şiirinde Batılılaşma hareketinin ve yeniliklerin asıl
gerektiğini savunmuşlardır ancak – Şinasi ve Ahmet Mithat
öncüsüdür. Yani R. M. Ekrem’in teorisini ürettiği yenileşmeyi
dışında- bu amacı gerçekleştirmeye yönelik çaba
yazdıklarıyla uygulayandır.
göstermemişlerdir.  Sadece şiir ve tiyatro türlerinde eser vermiştir.
 Tanzimat şiiri birinci dönem şairleri: Şinasi, Namık Kemal, Ziya  Divan edebiyatının tüm kurallarını yıkmış, Tanzimat şiirinin biçim ve
Paşa ve Sadullah Paşa’dır. içeriğinde önemli yenilikler yapmıştır.
 Kullandığı biçimleri arasında hem Doğuya hem Fransız şiirine ait
Namık Kemal:
olanlar olduğu gibi hiçbir kurala bağlı olmayanlar da vardır.
 Şinasi’yle tanışıncaya kadar tümüyle divan şiiri tarzında yazmıştır.
 Belli bir dil anlayışı yoktur. Şiirlerinin bir kısmında sade bir Türkçe
 Tanzimat edebiyatının en coşkulu şairi olan Namık Kemal Türk
kullanırken bazılarında ise ağır bir dil kullanmıştır.
edebiyatında “vatan şairi” olarak bilinir.
 Tam bir “tezatlar şairi”dir. Şiirlerinde ince duygu ve düşüncelerinin
 “Hürriyet” kavramını şiirde ilk kez kullanan şairdir.
yanında basit duygu ve düşüncelere de yer vermiştir.
 Vatan, hürriyet, milliyet, kanun, hak, adalet gibi o dönemde yeni
 “Tabiat” ve “aşk” şiirlerindeki ana temadır. Umut, hiçlik, yokluk,
sayılan kavramlar kullanmakla birlikte dil ve biçim yönünden eski
ölüm, insanlık, yurt sevgisi, metafizik şiirlerindeki diğer konulardır.
şiirin etkisinden kurtulamamıştır.
 Türk edebiyatında “şiire metafizik ürpertiyi getiren şair” olarak da
 Şiirlerinde aruz ölçüsünü kullanır. Tiyatrolarındaki bazı şiirlerinde ise
bilinir. İlk eşi Fatma Hanım’ın ölümü üzerine yazdığı “Makber” adlı
hece ölçüsü kullanmıştır.
şiiri Türk şiirinde metafizik düşünmenin başlangıcı sayılır.
 Sanatın halkı eğitmek için bir araç olduğunu, toplumsal yarar
sağlaması gerektiğini savunmuştur. Eserleri
 Verdiği yapıtlarla halkın çıkarlarını koruyacak bir meşrutiyet Şiir: Makber, Sahra, Divaneliklerim yahut Belde, Validem, Garam, Tayflar
yönetiminin kurulmasını amaçlamıştır. Geçidi, Ölü, Bunlar O’dur, Hacle, İlham-ı Vatan, Baladan
 Eserlerini romantizm akımının etkisinde kalarak vermiştir. Tiyatro: Macera-yı Aşk, Sabr ü Sebat, İçli Kız, Nesteren, Finten(nazım-
 Dilde sadeleşmeyi savunmuş fakat tiyatroları dışında ağır, süslü bir dil nesir), Eşber, Duhteri Hindu(mensur), Tarık (mensur), Tezer, Sardanapal,
kullanmıştır. Liberte, İbn-i Musa, Zeynep, Cünun-ı aşk.
Eserleri
Roman:
İntibah: İlk edebi roman
Cezmi: İlk tarihi roman
Eleştiri: Tahrib-i Harabat, Takip, Renan Müdafaanemesi, İrfan Paşa
Mektubu, Bahar-ı Daniş, Mukaddime-i Celal
Tiyatro: Kara Bela, Vatan yahut Silistre, Gülnihal, Zavallı Çocuk, Akif Bey,
Celaleddin Harzemşah

1
Eserleri: Rubabı Şikeste, Rubab’ın Cevabı, Haluk’un Defteri, Tarih-i Kadim,
Şermin
Servet-i Fünun (Edebiyatıcedide) Şiiri (1896-1901)

 Bu dönemde şiirin hem biçimsel özelliklerinde hem de konusunda Cenap Şahabettin (1870-1934)
büyük yenilikler yapılmıştır.  Servet-i Fünun şiirinin Tevfik Fikret’ten sonraki en önemli ismidir.
 Şiirin konusu genişletilmiş en basit günlük olay, gözlem ve  Servet-i Fünun içinde Batı’yı yakından tanıyan bir şairdir. 1889’da
duygular dahi şiir malzemesi olarak kullanılmıştır. gittiği Paris’ten yeni bir şiir anlayışıyla dönmüştür.
 Toplum ve toplumcu şiir anlayışından uzak durulmuş bireysel  Şiirlerinde kullandığı alışılmamış tamlama ve imgelerle tartışmalara
konular ele alınmıştır. neden olmuştur.
 Aşk, karamsarlık, hayal kırıklıkları, doğa şiirin başlıca temaları  Şiirlerinde dilin imkanlarını zorlayarak yeni bir şiir dili oluşturmaya
olmuştur. çalışmıştır.
 Kafiye kulak için değil göz içindir anlayışı benimsenmiştir.  Arapça, Farsça ve Fransızcadan kimsenin bilmediği sözcükleri
 Aruz ölçüsü başarıyla kullanılmıştır. kullanmıştır. Şiirleri dil bilgisi kurallarını hiçe sayan tamlama ve
 Konu ile ölçü arasında bir ahenk ilgisi aranmıştır. Şiirde musikiye sıfatlarla doludur.
önem verilmiştir.  Sanat için sanat anlayışıyla hareket etmiş sosyal konulara hiç
 Divan şiirinde cümlenin ve anlamın bir dize veya beyit içinde değinmemiştir.
tamamlanmasına karşılık, Servet-i Fünun şiirinde cümle ve  Aşk ve tabiat şiirlerindeki başlıca temalardır.
 Resim ve musiki şiirlerinin dikkat çeken yanlarındandır.
anlamın bir dizenin ortasında başlamış veya bitmiştir hatta yedi
 Ona göre şiir sözcüklerle yapılmış bir resimdir. “Tablo şiir” yazmıştır.
sekiz dizeye kadar yayılan dizeler kullanılmıştır. Böylece şiir
Özellikle tabiat şiirlerinde bu tablo anlayışı dikkat çeker.
düzyazıya yaklaşmıştır. Bu kullanıma anjambman denir.
 Şiirlerinde musikiye önem vermiştir. Müzikalite açısından aruz
 Konuşma dilinden tamamen uzaklaşılmış sanatlı süslü anlaşılması ölçüsünü zengin bulduğundan bütün şiirlerini aruz ölçüsüyle
güç bir dil kullanılmıştır. Yazı dilinde o zamana kadar yazmıştır. Hece ölçüsünü küçümsemiş “parmak hesabı” diye
kullanılmayan Arapça ve Farsça sözcükler kullanılmıştır. nitelendirmiştir.
Fransızcada görülen bazı yeni deyim ve söyleyişler de Türkçeye  Şiirlerinde en çok kullandığı nazım biçimi “serbest müstezat”tır.
aktarılmıştır.  Hem sembolizm hem de parnasizm akımından etkilenmiştir.
 Divan edebiyatında görülen nazım biçimleri tamamen bırakılıp  Servet-i Fünunda tabiatı en geniş işleyen Cenap Şahabettin olmuştur.
sone ve terzarima gibi Batı edebiyatına özgü nazım biçimleri  Tabiat şiirleri içinde kış mevsimini ele aldığı Elhan-ı Şita en tanınmış
kullanılmıştır. Divan edebiyatındaki müstezat nazım biçimini olanıdır. Şairin bu şiiri Servet-i Fünun şiirinde sıkça işlenen hayal
geliştirip zenginleştirerek serbest tarzda müstezatlar kaleme hakikat çatışması, hakikatin hayale üstün gelmesi, hüzün gibi temalar
almışlardır. eşliğinde karın yağışını tasvir eder.
 Resim sanatından büyük ölçüde etkilenmişlerdir. “Resim altına şiir  Cenap Şahabettin aynı zamanda bir düzyazı ustasıdır. Düzyazılarında
yazma” anlayışı vardır. dil şiirlerine göre daha sadedir.
 Meleğim, güzelim gibi hitapları sıkça kullanmışlardır.
 Şiirde daha çok sembolizm ve parnasizm akımları etkili olmuştur. Eserleri:
 Servet-i Fünun Dönemi’nin şiir alanındaki en önemli temsilcileri Şiir: Tamat (gençlik şiirleri), Cenap Şahabettin’in Bütün Şiirleri (Ölümünden
Tevfik Fikret ve Cenap Şahabettin; roman ve hikaye alanındaki en sonra yayımlandı)
önemli temsilcileri ise Halit Ziya Uşaklıgil ve Mehmet Rauf’tur. Tiyatro: Yalan, Körebe, Küçükbeyler
Gezi: Hac Yolunda, Afak-ı Irak, Avrupa Mektupları, Suriye Mektupları
Özdeyiş: Tiryaki Sözler
İnceleme: Shakspeare, Kadı Burhanettin
Sone: İlk iki bendi dörtlük son iki bendi üçlük olan on dört mısradan oluşan
Makale-Deneme-Sohbet: Evrak-ı Eyyam, Nesr-i Harp, Nesr-i Sulh
nazım şeklidir. Önce İtalyan sonra Fransız edebiyatında kullanılmıştır. Kafiye
şeması abba/abba/ccd/ede şeklindedir.
Terzarima: İtalyan edebiyatında ilk kez kullanılmıştır. Üç tane üçlük ile tek bir Fecr-i Ati Topluluğu (1909-1912)
mısradan oluşur. Kafiye şeması: aba/bcb/cdc/e şeklindedir.

 Fecr-i Ati (Geleceğin Şafağı) adını topluluğa Faik Ali verir.


Tevfik Fikret (1867-1915)
 24 Şubat 1910 yılında Servet-i Fünun dergisinde Fecr-i Ati
 Servet-i Fünun hareketinin öncüsüdür. Servet-i Fünun dergisinin
başına hocası Recaizade Mahmut Ekrem tarafından getirilmiştir. Beyannamesi yayımlanır. Fecr-i Ati Türk edebiyatında
 Batılılaşmayı savunan düşünceleriyle biçim ve özde Türk şiirine beyanname (bildiri) yayımlayan ilk edebi topluluktur.
getirdiği yeniliklerle dönemin en büyük şairlerinden sayılmıştır.
 Biçimdeki titizliği yönüyle parnasistlere bağlıdır. Fecr-i Ati Beyannamesinde şu görüşler dile getirilmiştir:
 Batılı parnasyen ve romantiklerin etkisini taşıyan ilk şiirlerinde  Edebiyatı çok ciddiye almak, onu boş vakit geçirmek için bir araç
karamsar bir dünya görüşüyle bireysel duyguları işlemiştir. olarak görmemek gerekir.
 Bu dönemde sanat sanat içindir anlayışıyla hareket etmiştir.  Batı edebiyatı örnek alınacaktır.
 Şiirlerinde aruzla Türkçeyi bağdaştıran iki şairden biridir. (Diğeri  Fecr-i Ati Avrupa edebiyatında benzeri toplulukların küçük bir
Mehmet Akif) örneğidir.
 “Serberst müstezat” ve “sone”yi kullanmıştır.  Batı’nın önemli edebiyat ve düşünce eserleri çevrilecektir.
 Anjambman ve diyaloglarla şiiri düzyazıya yaklaştırmıştır.  Edebiyat ve düşünce ile ilgili konferanslar düzenlenecektir.
 II. Abdulhamit’in son yıllarında ve Meşrutiyet dönemi içinde ise
 Fecr-i Ati sanatçılarının eserleri “Fecr-i Ati Kütüphanesi” adı
toplumsal sorunlara eğilmiştir. Bu nedenle sanat yaşamı iki döneme
altında yayımlanacaktır.
ayrılır.
 “Haluk’un Defteri” adlı kitaptaki şiirlerin çoğunda oğlu Haluk’un
 Servet-i Fünun dergisi topluluğun yayın organıdır.
şahsında Türk gençliğine seslenmiştir. Onlara ilerleme, çalışma, yurt  Dilin, edebiyatın, sosyal ve edebi bilimlerin ilerlemesine önem
sevgisi ve hürriyet düşüncelerini aşılamaya çalışmıştır. verilecektir.
 “Tarih-i Kadim” şiirinde din kurumunu ve tarihi eleştirir. Bundan
dolayı Mehmet Akif’le tartışır.
 Şair hayatının sonlarına doğru hece vezni ile çocuklar için şiirler Genel özellikleri
kaleme almıştır. Çocuk eğitimini konu edinen bu şiirler “Şermin” adlı  “Sanat şahsi ve muhteremdir.” görüşünü benimsemişleridir.
kitapta toplanmıştır.

2
 “Edebiyat ciddi ve önemli bir iştir, bunun halka anlatılması  Fecr-i Ati’de geçen günlerinden itibaren saf şiir anlayışının
lazımdır.” anlayışına sahip olmuşlardır. peşindedir.
 Servet-i Fünun’a tepki olarak ortaya çıkmışlar, onları yeteri  Dili ağırdır. Arapça, Farsça sözcük ve tamlamalarla yüklü bir dil
kadar Batı yanlısı olmamakla suçlamışlardır. Ancak eleştirdikleri kullanmıştır
Servet-i Fünun’dan öteye gidememişlerdir.  Güçlü şiirleri yanında değişik konuları yoğun bir dille anlatan fıkraları
 Sanat anlayışları, dil ve üslup yönünden Servet-i Fünun da vardır.
sanatçılarından farklı değildir.
Eserleri
Şiir: Göl Saatleri, Piyale
Gezi: Frankfurt Seyahatnamesi
 Türk edebiyatına herhangi bir yenilik getirememişleridir. Deneme-Fıkra: Gurubahane-i Laklakan, Bize Göre
 Topluluk dağıldıktan sonra bazı sanatçılar Milli edebiyat
hareketine katılmış, bazıları ise edebiyat yaşamını bağımsız olarak
sürdürmüştür.
 Fecr-i Ati’nin en önemli temsilcisi Ahmet Haşim’dir. Topluluk
dağıldıktan sonra da sanat anlayışı değişmemiştir. Saf (Öz) Şiir
 Temsilcileri: Ahmet Haşim, Aka Gündüz, Mehmet Behçet, Ali
Canip, Tahsin Nahit, Yakup Kadri, M. Fuat Köprülü, Refik Halit,  Fransız şairi Paul Valery’nin şiirde dili her şeyin üstünde tutan
Celal Sahir, Faik Ali, Hamdullah Suphi, Şahabettin Süleyman, Emin görüşünden etkilenen ve divan şiirinin biçimci yapısından
Bülent Serdaroğlu… yararlanmaya çalışan bir şiir anlayışıdır.
 Saf şiir; bir düşünceyi iletme de araç olarak kullanılmayan, sadece
sanat amacıyla oluşturulmuş şiirdir.
Fecr-i Ati Şiiri  Saf şiir; biçime, sözcük seçimine, sözcüklerin dizilişine özel bir
 Şiirlerinde kullandıkları dil ağır süslü ve sanatlıdır. Arapça ve itina gösteren şiirdir. Bu şiirlerdeki herhangi bir kelime bulunduğu
Farsça sözcükler kullanmışlardır. yerden başka bir yerde olamaz.
 Şiirlerinde aruz ölçüsünü kullanmışlardır.  Saf şiir anlayışının öncüleri Ahmet Haşim, Ahmet Hamid Tanpınar
 Serbest müstezat nazım biçimini geliştirerek kullanmışlardır. ve Yahya Kemal Beyatlı’dır.
 “Sanat, sanat içindir.” Görüşüne bağlı kalmışlardır.  Ahmet Haşim ve Yahya Kemal'in Fransız sembolistlerden
 Fecr-i Ati şairleri her zaman bireysel konuları işlemişlerdir. yararlanarak oluşturdukları saf şiir anlayışı Milli Edebiyatçılar
 Daha çok “tabiat ve aşk” temaları işlenmiştir. tarafından benimsenmemiştir.
 Tabiat tasvirleri gerçeklerden uzak ve sübjektiftir.  Hece vezninin yaygın olarak kullanıldığı bu dönemde onlar aruzla
 Fecr-i Ati şairlerine göre, şiirde her şey apaçık söylenmemeli, yarı şiir yazmayı sürdürür.
kapalı bir atmosfer bulunmalıdır. Yani şiirde anlam kapalılığı esas  Bu anlayışa bağlı şiir yazan şairler “sanat için sanat” anlayışını
alınmıştır. benimsemişlerdi.
 Fecr-i Aticiler şiiri kelimelerle meydana getirilmiş bir musiki  “Şiir rahat yazılabilmeli ve dil daima üstün tutulmalı” ilkesini
parçası olarak görmüşlerdir. Kelimelerin ses gücüne çok değer benimsemişlerdir.
vermeleri de bu musikiyi yakalayabilmek içindir.  Bu anlayışa göre önemli olan güzel şiir yazmaktır.
 Duygusal ve romantik aşkları dile getirmişleridir. Bu şiirlerdeki aşk  Düşsel ve bireysel yanı ağır basan duygulara seslenen şiirler
beşerî aşktır. yazılır.
 Sembolizm, parnasizm ve empresyonizm akımlarından  Şiirde ses ve musikiye, ahenge, söyleyiş güzelliğine önem verilir.
etkilenmişlerdir. Daha çok Fransız sembolistleri örnek almışlardır.  Şiirin kendine özgü bir dille yazılması gerektiği savunulur.
 Sanatlı söyleyişlere, çağrışımsal ifadelere, imgelere yer verilir.
 Divan şiiri anlayışıyla modern şiirin söyleyiş özellikleri
birleştirilerek bir sentez oluşturulmuştur.
Ahmet Haşim (1884-1933)
Yahya Kemal Beyatlı
 Fecr-i Ati dağıldıktan sonra da başka hiçbir akım içinde yer almadı
 Malumat ve İrtika dergilerinde Mehmet Agah adıyla yayımladığı ilk
kendine has şiir ve nesir anlayışını devam ettirdi. şiirlerinde Serveti Fünunun etkisinde kalmıştır.
 Bağdat’ta doğan Ahmet Haşim, küçük yaşta annesini kaybedince  Milli Edebiyat Dönemi bağımsız şairlerindendir.
babasıyla değişik şehirlerde yaşadı.  Paris'te okuduğu yıllarda, derslerini dikkatle takip ettiği Albert Sorel’in
 İstanbul’a geldiğinde Türkçe bilmiyordu. Bu durum onun içine etkisiyle kendini Türk tarihini incelemeye verir ve tarihe yaslanan bir
kapanık ve melenkolik bir kişiliğe sahip olmasına sebep olmuştur. milliyetçilik anlayışını benimser.
 Ahmet Haşim’in şiirlerinin teması aşk, tabiat ve Bağdat’ta geçen  Şiirlerinde; musikiyi önemsediği için sembolizm, biçim mükemmelliğine
çocukluğuna ait hatıralarıdır. önem verdiği için parnasizm, tarihi ve milli değerlere önem vermesi ile
 Derin bir anne sevgisi, güneşten kaçıp çöle hayat veren geceye romantizm akımlarından etkilenmiştir. Ancak dil ve söyleyişteki titizliğiyle
sığınma, hastalık ve ölüm gibi motifler çocukluğundan getirdiği parnasizm akımı onun şiirlerinde daha belirgindir.
hatıraların izlerini taşır.  Yahya Kemal, çağdaş Batı şiiriyle eski Türk şiirinin birleşimini
 Haşim’in şiirlerinde tabiat, yaşanılan alemden çok farklı, şairane gerçekleştirerek, geçmiş değerlere bağlı kendine özgü bir şiiri
tabiat tabloları olarak karşımıza çıkar. geliştirmiştir.
 “Ok” şiiri dışındaki tüm şiirlerinde aruz ölçüsünü kullanmıştır.
 Şiirlerindeki doğa manzaraları “akşam, şafak, gurup, gece, mehtap,
 Tevfik Fikret ve Mehmet Akif'in şiir anlayışlarının tersine şiirin düz yazıya
güller, yıldızlar…” gibi hayal kurmaya uygun yerler ve durumlardır.
yaklaştırılmasına karşı çıkmıştır.
 Şiirde musikiyi ön plana alan anlam açıklığını ikinci plana atan şiirin
 Biçim güzelliğine önem vermiştir. En uygun sözcükleri bulana kadar şiirini
kaynağını bilinçaltında bulan bir anlayışa sahiptir. bitmiş kabul etmez.
 O şiirde musikiyi öne çıkardığı için şekle pek önem vermemiştir.  Şiirlerinde bireysel konuların yanında kahramanlık, Türk uygarlığına
 Şiirlerinde derin bir melankoli, anlaşılmazlık ve bilinmez diyarlara hayranlık, İstanbul semtlerine karşı duyduğu sevgi gibi temaları işlemiştir.
özlem vardır.  “Tarih ve medeniyetimizin özetidir.” diyerek İstanbul'a olan hayranlığını
 Karamsarlık onu şiirlerinin en belirgin özelliğidir. şiirlerinde dile getirmiştir.
 Onun şiirlerinde ölçü ve kafiye kusurlarına rastlanır.  Tarihi temaları işlediği şiirlerinde dili ağırdır onların dışındaki şiirlerinde
 Sanatçı, şiirlerinde sadece aruz ölçüsünü kullanmıştır. sade bir dil kullanmıştır.
 Sembolizm ve empresyonizm akımlarından etkilenmiştir. Eserleri:

3
Şiir: Kendi Gök Kubbemiz, Eski Şiirin Rüzgarıyla, Rubailer ve Hayyam rubailerini  Şiiri yalnızca toplumsal faydaya dayandırır, şiiri şiir yapan özellikleri
Türkçe Söyleyiş, Bitmemiş Şiirler dikkate almaz. Bu yönüyle şiirleri sanat yönünden zayıftır
Makale-Deneme-Anı: Aziz İstanbul, Eğil Dağlar, Siyasi ve Edebi Portreler,  “Milli şair” adı ile ünlenmiştir.
Edebiyata Dair, Çocukluğum Gençliğim Siyasi ve Edebi Hatıralarım Eserleri:
Şiir: Türkçe Şiirler, Tan Sesleri, Turan'a Doğru, Ey Türk Uyan, Türk Sazı,
Ordunun Destanı, Zafer Yolunda Aydın Kızları, İsyan ve Dua, Dicle Önünde,
Hastabakıcı Hanımlar
Düz yazı: Türk’ün Hukuku, Fazilet ve Asalet

Milli Edebiyat Dönemi Şiiri (1911-1923) Halkın Yaşayış Tarzı ve Değerlerini Anlatan
Manzumeler
 1911’yılında Genç Kalemler dergisinde Ömer Seyfettin’in yazdığı  Ölçülü, kafiyeli dizelerden oluşan ve genellikle şiire özgü nitelikler
Yeni Lisan makalesinin yayımlanması Milli Edebiyatın başlangıcı aranmayan kısa nazım parçalarına manzume denir.
kabul edilmiştir. 1923’te Cumhuriyetin ilan edilmesiyle  Manzumelerde şiirde olduğu gibi hece veya aruz ölçüsü kullanılır.
sonlanmıştır.  Manzume bilgi vermek veya öğüt vermek amacı güder yani
 Milli Edebiyat Dönemi’nde, Milli Edebiyat anlayışını benimsemiş öğretici niteliği vardır.
şairler tarafından “sade dil ve hece ölçüsüyle yazılmış şiirler”  Şiir olmadığı halde ölçülü, kafiyeli dizeler halinde yazılan
dışında Yahya Kemal'in temsil ettiği “Öz (saf) şiirler” ve Mehmet manzumeler akılda kolayca kalması istendiği için bu biçimde
Akif'in temsil ettiği “halkın yaşayış tarzını ve değerlerini anlatan yazılır.
manzumeler” de yazılmıştır. Bu sebeple Milli Edebiyat Dönemi  Estetik kaygıyla yazılmaz; okura bir şeyler anlatan manzumeler
şiiri denildiğinde sadece hece vezniyle sade dille Türkçülük düz yazıya dönüştürülebilir.
konusunun işlendiği şiirler düşünülmemelidir.  Manzumelerde kullanılan sözcüklerin çağrışım ve imgeleme yönü
 Dilde sadeleşme anlayışı yerleşmiştir; başlangıçta süslü, sanatlı şiire göre çok sınırlıdır.
bir dille şiir yazanlar da bu anlayıştan etkilenmiştir.  Manzume biçiminde yazılmış hikayelere manzum hikaye denir.
 Genel olarak toplum için sanat düşüncesi hakimdir; ancak bireysel  Manzum hikayeler bir olayın veya durumun şiir biçiminde ölçülü
sanat anlayışına bağlı kalınarak yazılmış şiirler de vardır. ve kafiyeli olarak anlatıldığı metinlerdir.
 “Halka doğru” ilkesi benimsenmiştir.  Manzum hikayeler de yaşanmış ya da yaşanabilir olaylar anlatılır.
 Memleket hayatı ilk kez bu dönemde bu kadar geniş ve kapsamlı  Hikaye ve romanda olduğu gibi manzum hikayede olay ve olay
biçimde şiire girmiştir. örgüsü vardır. Bu olay örgüsünü oluşturan yer, zaman, kişiler
 Şiir bir fikrin, ideolojinin taşıyıcısı olarak görülmüştür. vardır; bu yüzden şiirden çok düz yazıya, hikâyeye yaklaşır.
 Türkçülük İslamcılık gibi düşünceler, yurtseverlik, kahramanlık ve  Olaylar halkalar halinde birbirini izler. Karşılıklı konuşmalara yer
milli duyarlılığı yansıtan konuların yanında doğa ve yurt verilir. Dizeler eşit uzunluklarda olmayabilir.
güzellikleri de işlenmiştir.  Edebiyatımızda manzum hikaye geleneği Serveti Fünun
 Fars ve Yunan mitolojisi yerine Türk mitolojisinin önemli figürleri döneminde başlamıştır.
ve olayları şiire girmiştir.  Tevfik Fikret ve Mehmet Akif Ersoy bu türün önemli temsilcileri
 Aruz ölçüsünü kullananlar olsa da genel olarak şiirler hece arasındadır.
ölçüsüyle yazılmıştır.  Mehmet Akif Ersoy’un Küfe, Mahalle Kahvesi, Hasta, Köse İmam;
 Ulusal değerlere yönelme eğilimi olduğundan Halk Edebiyatı Tevfik Fikret’in Balıkçılar, Hasta Çocuk adlı eserleri manzum
nazım biçimleri özellikle de koşma nazım şekli kullanmıştır. Bunun hikayenin edebiyatımızdaki önemli örnekleridir.
yanında “sone” gibi Batılı nazım biçimleri de kullanılmıştır.  Divan edebiyatındaki mesneviler manzum hikayeler ile benzerlik
 Milli edebiyat şiirinde sanatlı söyleyiş ikinci plana atılmış biçime gösteren ürünlerdir.
değil içeriğe önem verilmiştir.  La Fontaine'in fablları da birer manzum hikayedir.
 Öğretici didaktik nitelikteki şiirlerin yanında sadece sanat  Manzum hikayeler; okura mesaj ulaştırmak, okuru bir konu
düşüncesiyle lirik şiirler de yazılmıştır. üzerinde düşünmeye yöneltmek, toplum hayatındaki
 Türk tarihi bir bütün olarak düşünülmüş Ergenekon'dan aksaklıklara dikkat çekmek için yazılabilir.
Çanakkale'ye, Kurtuluş Savaşı'na kadar bütün tarih sahneleri şiire
aktarılmıştır. Mehmet Akif Ersoy
 Çok sayıda epik şiir örneği vardır.  Herhangi bir edebi topluluğa katılmamıştır. Milli edebiyat dil ve anlayışını
 Ziya Gökalp, Mehmet Emin Yurdakul, Rıza Tevfik Bölükbaşı benimsememiş sadece o dönemde ürünler verdiğinden dolayı dönemin
dönemin önemli şairleridir. içerisinde değerlendirilmiştir.
 İslamcılık düşüncesinin edebiyattaki temsilcisidir.
 Mehmet Akif'e göre sanat dava içindir. Şiirle düşünmeyi edebiyatımızda
Mehmet Emin Yurdakul (1869-1944) en ileri noktaya vardırmıştır.
 “Cenge Giderken” adlı şiirinin ilk dizesi olan “Ben bir Türk’üm; dinim,  Toplum için sanat anlayışını benimsemiştir, şiirlerinde toplum yaşantısını
cinsim uludur.” onun şiir anlayışını yansıtır. tüm yönleriyle anlatmıştır.
 Şiiri halkçılık ve milliyetçilik ideolojisinin üzerine kuruludur.  İstanbul, cehalet, ahlaksızlık, taklitçilik, taassup, fakirlik, inançsızlık,
 Didaktik bir söyleyişi benimsemiştir. köksüzlük, yoksullara acıma… şiirlerindeki başlıca konulardır.
 Bütün şiirlerinde hece ölçüsünü kullanmıştır. Hecenin uzun  Türk şiirine gerçek realizmi getirmiştir. Bir insanın ömrü boyunca
kalıplarını kullanmıştır. Dörtlük geleneğinin dışına çıkarak üçer, başından geçenleri şiirle anlatmak onun tutkusu gibidir, iyi bir gözlemcidir.
altışar, sekizer dizeden kurulu şiirler yazmıştır  Tevfik Fikret ile din ve medeniyet konusunda tartışmaya girmiştir. Fikret'in
 Halk Edebiyatı nazım biçimlerini ve batıdan alınan nazım biçimlerini “Haluk” karakterine karşı özlediği gençliği “Asım” da simgelemiştir.
kullanmıştır.  Akif, şiirlerini “Safahat” (safhalar, dönemler) başlığı altında yedi kitapta
 Anadolu halkının acılarını, milli duygu ve düşünceleri, düşman toplamıştır.
güçlerine karşı ulusumuzun başkaldırını sade bir dille işlemiştir.

4
 Savaş döneminde Akif'in şiiri destanlaşır. Bu destanın kahramanı yeni  Şiirlerindeki başlıca temalar aşk, tabiat, kahramanlık, milli tarih, ölüm,
neslin temsilcisi "Asım"ın şahsında bütün Müslüman gençlik ve Müslüman Atatürk ve Anadolu'dur.
halktır.  Anadolu gerçeğini yer yer romantik bir tutumla yansıtmış, memleketçi
 “Çanakkale Şehitlerine”, “İstiklal Marşı”, “Bülbül” lirik-epik şiirlerine şiirin başarılı örneklerini vermiştir. “Sanat” adlı şiiri memleketçi şiirin
örnektir. bildirisi niteliğindedir.
 Mehmet Akif'in şiiri anlatıya ve öğüde dayanır ama dil yönünden ulaştığı  Cumhuriyetin ilan edildiği yıl yazdığı “Han Duvarları” adlı şiirde Anadolu
başarı, öğüt ve anlatıyı donukluktan kurtarır. doğası ile karşı karşıya gelenlerin içerisine düştüğü ruhsal ortamı yansıtır.
 Manzum hikaye türünde önemli eserleri vardır. “Seyfi Baba”, “Küfe”,  Şiirlerinde abartıdan uzak, anlaşılır bir dil kullanmıştır. Söz sanatlarını
“Mahalle Kahvesi”, “Meyhane”, “Hasta” önemli manzum hikayeleridir. başarılı bir biçimde kullanan akıcı, güçlü bir üslubu vardır.
 Nazmı nesre yaklaştırmak da oldukça başarılıdır. Eserleri:
 Şiirlerinde coşkulu bir dini lirizm vardır. Bunun kaynağı İslam dinidir. Şiir: Şarkın Sultanları, Gönülden Gönüle, Dinle Neyden, Çoban Çeşmesi, Suda
 Aruzu Türkçeye oldukça başarılı bir şekilde uygulamış, bütün şiirlerini Halkalar, Bir Ömür Böyle Geçti, Tatlı Sert (mizahi şiirler), Akıncı Türküleri,
aruzla yazmıştır. Zindan Duvarları, Han Duvarları, Elimle Seçtiklerim, Akarsu, Heyecan ve Sukun
 Divan Edebiyatı nazım biçimlerini özellikle de mesnevi nazım biçimini Tiyatro: Canavar, Akın, Özyurt, Kahraman, Yayla Kartalı
kullanmıştır. Roman: Yıldız Yağmuru

Cumhuriyet’in İlk Yıllarında Türk Şiiri Türk Dünyası Edebiyatı


 Cumhuriyet’in ilk yıllarında Türk şiiri birçok yönden Milli
 Türk dili geniş bir coğrafyada asırlardır kullanılan oldukça nitelikli
Edebiyatın devamıdır.
edebi eserlerle taçlandırılan bir dildir.
 Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki birçok şair ve yazar ilk eserlerini
 Türkiye dışında farklı coğrafyalarda yaşayan pek çok Türk şair ana
ya Milli Edebiyat Döneminde ya da Kurtuluş savaşı yıllarında
dil bilinci ile Türkçe şiirler yazmıştır.
vermiştir.
 Türkçe konuşulan ülkelerde yaşayan şairler; toplum sorunlarını,
 Halk şiiri geleneğinden yararlanılmış, Anadolu insanı ve onun
halkın düşüncelerini ve isteklerini şiirleriyle anlatmıştır. Bu şairler,
yaşamı lirik bir söyleyişle dile getirilmiş, didaktik tarzda şiirler
Türk dilinin çeşitli lehçe ve şiveleriyle şiir yazmıştır.
yazılmıştır.
 Bahtiyar Vahapzade (Azerbaycan), Mağcan Cumabayulı
 Hece ölçüsüyle ve halk Türkçesiyle şiirler söylenmiştir.
(Kazakistan), Abdülhamit Süleyman Çolpan (Özbekistan), Ata
 Rıza Tevfik Bölükbaşı, Mehmet Emin Yurdakul, Ziya Gökalp,
Atacanoğlu (Türkmenistan), Şehriyar (İran), Ata Terzibaşı (Irak),
Beş Hececiler bu dönemde eser vermişlerdir.
Recep Küpçü (Bulgaristan), Osman Türkay ve Özker Yaşın (KKTC)
Türkiye dışındaki Türk şiirinin başlıca temsilcileridir.
Beş Hececiler (Hecenin Beş Şairi)
 Beş hececileri oluşturan şairler: Halit Fahri Ozansoy, Enis Behiç
Bahtiyar Vahapzade (1925-2009)
Koryürek, Yusuf Ziya Ortaç, Orhan Seyfi Orhon, Faruk Nafiz  Azerbaycan edebiyatının büyük şairlerinden ve fikir adamlarındandır.
Çamlıbel’dir.  1960’larda başlayan özgürlük hareketinin Azerbaycan’daki
 “Memleket Edebiyatı” adı verilen ve Anadolu insanının hayatını öncülerindendir.
yansıtmaya amaçlayan bu şiir hareketinin en önemli temsilcisi  Şiirleri ile tanınmış şiirlerinde dil ve vatan sevgisini, toplumun aksayan
Faruk Nafiz Çamlıbel’dir. yönlerini ele almıştır.
 Beş hececiler şiire 1. Dünya Savaşı ve milli mücadele yıllarında  Şiirlerinde ikiye bölünen (İran ve Rusya) Azeri halkının yaşadığı felaketleri
başlamışlardır. anlatmıştır.
 Sanatçının Menim Dostlarım, Bahar, Dostluk Namesi, Açılan Seberlere
 İlk şiirlerini aruzla yazmışlardır daha sonra milli edebiyattan
Selam, Şehitler adında şiir kitapları vardır.
etkilenerek arzu bırakmış ve heceyi kullanmışlardır.
 Halk şiirinin dış yapısını, özellikle ölçü ve uyak düzenini Şehriyar (1906-1988)
benimsemişler; böylelikle halk şiirinin dünyasına  Asıl adı Muhammed Hüseyin Behçet’tir.
ulaşabileceklerini sanmışlardır. Ancak taklit ve öykünme ile yola  Şiirlerinde ses ve anlam mükemmeliyeti ile dikkat çekmiştir.
çıktıkları için şiirleri derinlikten yoksundur.  İçinde bulunduğu coğrafya ve zihniyetin kültürel değerlerini eserlerine
 Şiirlerinin tekdüze bir yapısı vardır, basmakalıp sözler yansıtmıştır.
 Şiirlerinde Türk örf, adet ve inanma biçimleri ile mecazlar, söz kalıpları,
kullanmışlardır.
atasözleri ve deyimlerden oluşan bir kültürel yapı bulunmaktadır.
 Hitabete yakın bir üslup vardır. Şiirler lirizmden uzak, didaktik  Heyder Baba’ya Selam, Türkün Dili adında kitapları vardır.
özellikler taşır.
 Anadolu'yu ve Anadolu insanını anlatma özlemi içinde
olmuşlardır. Bu özlemi duymalarına rağmen bunu tam olarak
uygulayamamışlardır.
 Şiirlerinde memleket sevgisi, kahramanlık, yurdun güzellikleri gibi
konuları işlemişlerdir.
 Şiirde yalınlığı, süsten, özentiden uzak kalmayı tercih etmişler;
açık ve yalın bir söyleyişe yönelmişlerdir.
 Düz yazıdaki söz dizimini şiire aktarmışlardır.

Faruk Nafiz Çamlıbel


 Şiire aruzla başlayıp sonradan hece ölçüsüne geçmiştir. İlk eserleri olan
“Şarkın Sultanları” ve “Gönülden Gönüle”deki şiirler aruzla yazılmıştır
hemen ardından çıkan “Dinle Neyden” ve “Çoban Çeşmesi”ndeki şiirler
heceyledir.
 Faruk Nafiz daha sonraki dönemde yazdığı şiirlerinde yine aruzu da
kullanmıştır.
 Başta Kayseri Lisesi olmak üzere çeşitli illerde edebiyat öğretmenliği
yapan sanatçı, Anadolu’nun folklorik dokusunu yakından tanıdı ve
eserlerine yansıttı.

5
Dolaylı alıntıda ise bir eserde yer alan düşünce,
açıklama gibi unsurların tamamı veya bir kısmı, özüne bağlı
kalmak koşuluyla farklı kavram ve üslupta yazar tarafından
oluşturulur.
Bilimsel Metinlerde Kaynak Gösterme:
Bilimsel metinlerde yazarlar görüşlerini geçerli kılmak
için başvurdukları kaynakları kesinlikle belirtirler. Bir kitaptan
alıntı yapılmışsa kaynakçada “Yazarın soyadı, adı, kitabın adı,
kitabın basıldığı yer: kitabın yayınevi, kitabın basıldığı yıl.”
biçiminde kaynak gösterilir. “Kısakürek, Necip Fazıl. Çile. İstanbul:
Büyük Doğu Yayınları, 1976.” Kaynakça metin içinde verilirse
“(Yazarın soyadı, kitabın basıldığı yıl: sayfa numarası) biçiminde
bir sıralama ile gösterilir. “(Ergülen, 2002:11)”

4. Ünite: Makale Makale


Bilimsel Metinler  Herhangi bir konuda bilgi vermek, görüş ve düşünce öne
1. Bilimsel Metinler 2. Edebi Metinler sürmek ya da bir tezi savunmak için yazılan gazete ve dergi
 Bilgi vermek, bir şeyleri  Okuyucuya estetik zevk yazılarıdır.
öğretmek için yazılır. vermek için yazılır.  Her konuda (bilim, spor edebiyat, siyaset, din, sağlık vs.)
 Sözcükler genellikle gerçek  Sözcükler genellikle yazılabilir.
anlamda kullanılır. mecaz anlamda
 Öne sürülen düşünceyi bilgi ve belgelerle kanıtlama amacı
 Kurgu değildir gerçekler dile kullanılır.
getirilir.  Kurmaca bir gerçeklik vardır.
 Açıklama, tartışma, özetleme, söz konusudur.  Alanında uzman kişiler tarafından kaleme alınır.
alıntılama, kaynak gösterme  Öyküleyici ve betimleyici  Bilimsel nitelikli yazılardır.
gibi anlatım teknikleri sıklıkla anlatım teknikleri sıklıkla
 Sanatlı bir üslup yerine açık ve anlaşılır bir dil kullanılır.
kullanılır. kullanılır.
 Dil, göndergesel işlevde  Dil heyecan bildirme ve Terimlerle yüklü bir dili vardır.
kullanılır. şiirsel işlevde kullanılır.  Eleştirel ve nesnel bir tutum vardır. Ağırbaşlı ve ciddidir.
 Giriş, gelişme ve sonuç bölümünden oluşur.
Bilimsel Metinlerde Literatür Tarama:  Gazetelerin ön sayfasında yer alan makalelere başmakale,
Araştırma bilginin geliştirildiği bir süreçtir. Bu yüzden
yazarına da başyazar denir.
araştırmaya dayalı bir metin hazırlanırken önceki çalışmaları
taramak ve veri toplamak çok önemlidir. Var olan kaynak ve  Tanımlama, örnekleme, tanık gösterme, nesnel verilerden
belgeleri inceleyerek veri toplamaya da literatür tarama denir. yararlanma gibi düşünceyi geliştirme yollarına başvurulur.
Kaynak taraması yapılırken uyulması gereken aşamalar şu  Türk Edebiyatındaki ilk makale, Şinasi tarafından yazılan ve
şekildedir: 1860’ta Tercüman-ı Ahval gazetesinde yayımlanan
 Araştırmanın amacının ve konusunun saptanması Tercümanı-ı Ahval Mukaddimesi’dir.
 Kaynak taraması  Edebi ve bilimsel makale olmak üzere iki tür makale vardır.
 Kaynakların okunması
 Kaynakların değerlendirilmesi
 Araştırmanın ödev, tez, seminer, makale gibi Münazara
biçimlerde toplanması
Bilimsel Metinlerde Özetleme:  Karşıt görüşlü iki grubun önceden belirlenen bir tez ya da
Özetlemede amaç, bilimsel metinlerdeki içeriği okura konu hakkında düşüncelerini jüri ve dinleyici önünde
kısa sürede sunmak, metnin geneli hakkında okuru savunmasına denir.
bilgilendirmek olduğundan başlığın hemen arkasından özet  Genellikle okullarda öğrenciler arasında yapılan bir tür
bölümü yer alır. Özetleme geniş zaman kipiyle yapılır. Özetleme tartışmadır.
de ayrıntılara girilmez.  Bir grup tezi diğer grup ise antitezi alır.
Bilimsel Metinlerde Alıntılama:  Tez öne sürülen herhangi bir yargıdır. Antitez ise öne
Alıntılama, bir yazarın başka bir yazardan aldığı bir sürülen herhangi bir teze karşı ortaya konan başka bir
metni, cümleyi, veriyi, diziyi kendi yazısında kullanmasıdır. yargıdır. Argüman da öne sürülen tezin doğruluğunun,
Alıntılama doğrudan ve dolaylı olmak üzere iki şekilde yapılır. inandırıcılığının dayandığı nedenlerdir.
Doğrudan alıntılar, kaynak eserden olduğu gibi alınır.  Münazara için en az üç kişilik iki grup oluşturulur. Aynı
Alıntı yapılan kaynak, yazının bitiminde veya içinde dipnot konunun farklı yönlerini savunacak gruplarda bir başkan
olarak ya da yazının, kitabın sonunda kaynakça bölümünde bulunur.
gösterilir. Dipnot, metin içinde geçen herhangi bir bilgi ile ilgili  Başkan önce grup arkadaşlarını dinleyicilere tanıtır. Konusu
olarak sayfanın altına, çalışmanın sonuna konan açıklama veya hakkında genel bilgi verir. Grubun üyeleri belirlenen süre
kaynak bilgisine denir. içinde ve dönüşümlü olarak konuşmalarını yaparlar. Son

6
konuşmayı başkan yaparak konuyu derleyip toplar karşı
grubun iddialarını cevaplandırıp sonuçlandırır.
 Münazarada jüri üç-beş kişiden oluşur. Jüri bir başkan
belirler. Konuşmaların değerlendirilmesindeki kriterleri ve
her konuşmacıya verilen süreyi belirler.
 Münazarada jüriyi etkilemek amaçlandığı için karşı tarafın
görüşleri iyice dinlenmeli, not alınarak açık ve zayıf
noktalar tespit edilerek cevaplar hazırlanmalıdır.
 Münazarada yalın bir dil kullanılmalıdır.
 Hoşgörü temel ilke olarak benimsenmelidir

You might also like