Professional Documents
Culture Documents
1
Eserleri: Rubabı Şikeste, Rubab’ın Cevabı, Haluk’un Defteri, Tarih-i Kadim,
Şermin
Servet-i Fünun (Edebiyatıcedide) Şiiri (1896-1901)
Bu dönemde şiirin hem biçimsel özelliklerinde hem de konusunda Cenap Şahabettin (1870-1934)
büyük yenilikler yapılmıştır. Servet-i Fünun şiirinin Tevfik Fikret’ten sonraki en önemli ismidir.
Şiirin konusu genişletilmiş en basit günlük olay, gözlem ve Servet-i Fünun içinde Batı’yı yakından tanıyan bir şairdir. 1889’da
duygular dahi şiir malzemesi olarak kullanılmıştır. gittiği Paris’ten yeni bir şiir anlayışıyla dönmüştür.
Toplum ve toplumcu şiir anlayışından uzak durulmuş bireysel Şiirlerinde kullandığı alışılmamış tamlama ve imgelerle tartışmalara
konular ele alınmıştır. neden olmuştur.
Aşk, karamsarlık, hayal kırıklıkları, doğa şiirin başlıca temaları Şiirlerinde dilin imkanlarını zorlayarak yeni bir şiir dili oluşturmaya
olmuştur. çalışmıştır.
Kafiye kulak için değil göz içindir anlayışı benimsenmiştir. Arapça, Farsça ve Fransızcadan kimsenin bilmediği sözcükleri
Aruz ölçüsü başarıyla kullanılmıştır. kullanmıştır. Şiirleri dil bilgisi kurallarını hiçe sayan tamlama ve
Konu ile ölçü arasında bir ahenk ilgisi aranmıştır. Şiirde musikiye sıfatlarla doludur.
önem verilmiştir. Sanat için sanat anlayışıyla hareket etmiş sosyal konulara hiç
Divan şiirinde cümlenin ve anlamın bir dize veya beyit içinde değinmemiştir.
tamamlanmasına karşılık, Servet-i Fünun şiirinde cümle ve Aşk ve tabiat şiirlerindeki başlıca temalardır.
Resim ve musiki şiirlerinin dikkat çeken yanlarındandır.
anlamın bir dizenin ortasında başlamış veya bitmiştir hatta yedi
Ona göre şiir sözcüklerle yapılmış bir resimdir. “Tablo şiir” yazmıştır.
sekiz dizeye kadar yayılan dizeler kullanılmıştır. Böylece şiir
Özellikle tabiat şiirlerinde bu tablo anlayışı dikkat çeker.
düzyazıya yaklaşmıştır. Bu kullanıma anjambman denir.
Şiirlerinde musikiye önem vermiştir. Müzikalite açısından aruz
Konuşma dilinden tamamen uzaklaşılmış sanatlı süslü anlaşılması ölçüsünü zengin bulduğundan bütün şiirlerini aruz ölçüsüyle
güç bir dil kullanılmıştır. Yazı dilinde o zamana kadar yazmıştır. Hece ölçüsünü küçümsemiş “parmak hesabı” diye
kullanılmayan Arapça ve Farsça sözcükler kullanılmıştır. nitelendirmiştir.
Fransızcada görülen bazı yeni deyim ve söyleyişler de Türkçeye Şiirlerinde en çok kullandığı nazım biçimi “serbest müstezat”tır.
aktarılmıştır. Hem sembolizm hem de parnasizm akımından etkilenmiştir.
Divan edebiyatında görülen nazım biçimleri tamamen bırakılıp Servet-i Fünunda tabiatı en geniş işleyen Cenap Şahabettin olmuştur.
sone ve terzarima gibi Batı edebiyatına özgü nazım biçimleri Tabiat şiirleri içinde kış mevsimini ele aldığı Elhan-ı Şita en tanınmış
kullanılmıştır. Divan edebiyatındaki müstezat nazım biçimini olanıdır. Şairin bu şiiri Servet-i Fünun şiirinde sıkça işlenen hayal
geliştirip zenginleştirerek serbest tarzda müstezatlar kaleme hakikat çatışması, hakikatin hayale üstün gelmesi, hüzün gibi temalar
almışlardır. eşliğinde karın yağışını tasvir eder.
Resim sanatından büyük ölçüde etkilenmişlerdir. “Resim altına şiir Cenap Şahabettin aynı zamanda bir düzyazı ustasıdır. Düzyazılarında
yazma” anlayışı vardır. dil şiirlerine göre daha sadedir.
Meleğim, güzelim gibi hitapları sıkça kullanmışlardır.
Şiirde daha çok sembolizm ve parnasizm akımları etkili olmuştur. Eserleri:
Servet-i Fünun Dönemi’nin şiir alanındaki en önemli temsilcileri Şiir: Tamat (gençlik şiirleri), Cenap Şahabettin’in Bütün Şiirleri (Ölümünden
Tevfik Fikret ve Cenap Şahabettin; roman ve hikaye alanındaki en sonra yayımlandı)
önemli temsilcileri ise Halit Ziya Uşaklıgil ve Mehmet Rauf’tur. Tiyatro: Yalan, Körebe, Küçükbeyler
Gezi: Hac Yolunda, Afak-ı Irak, Avrupa Mektupları, Suriye Mektupları
Özdeyiş: Tiryaki Sözler
İnceleme: Shakspeare, Kadı Burhanettin
Sone: İlk iki bendi dörtlük son iki bendi üçlük olan on dört mısradan oluşan
Makale-Deneme-Sohbet: Evrak-ı Eyyam, Nesr-i Harp, Nesr-i Sulh
nazım şeklidir. Önce İtalyan sonra Fransız edebiyatında kullanılmıştır. Kafiye
şeması abba/abba/ccd/ede şeklindedir.
Terzarima: İtalyan edebiyatında ilk kez kullanılmıştır. Üç tane üçlük ile tek bir Fecr-i Ati Topluluğu (1909-1912)
mısradan oluşur. Kafiye şeması: aba/bcb/cdc/e şeklindedir.
2
“Edebiyat ciddi ve önemli bir iştir, bunun halka anlatılması Fecr-i Ati’de geçen günlerinden itibaren saf şiir anlayışının
lazımdır.” anlayışına sahip olmuşlardır. peşindedir.
Servet-i Fünun’a tepki olarak ortaya çıkmışlar, onları yeteri Dili ağırdır. Arapça, Farsça sözcük ve tamlamalarla yüklü bir dil
kadar Batı yanlısı olmamakla suçlamışlardır. Ancak eleştirdikleri kullanmıştır
Servet-i Fünun’dan öteye gidememişlerdir. Güçlü şiirleri yanında değişik konuları yoğun bir dille anlatan fıkraları
Sanat anlayışları, dil ve üslup yönünden Servet-i Fünun da vardır.
sanatçılarından farklı değildir.
Eserleri
Şiir: Göl Saatleri, Piyale
Gezi: Frankfurt Seyahatnamesi
Türk edebiyatına herhangi bir yenilik getirememişleridir. Deneme-Fıkra: Gurubahane-i Laklakan, Bize Göre
Topluluk dağıldıktan sonra bazı sanatçılar Milli edebiyat
hareketine katılmış, bazıları ise edebiyat yaşamını bağımsız olarak
sürdürmüştür.
Fecr-i Ati’nin en önemli temsilcisi Ahmet Haşim’dir. Topluluk
dağıldıktan sonra da sanat anlayışı değişmemiştir. Saf (Öz) Şiir
Temsilcileri: Ahmet Haşim, Aka Gündüz, Mehmet Behçet, Ali
Canip, Tahsin Nahit, Yakup Kadri, M. Fuat Köprülü, Refik Halit, Fransız şairi Paul Valery’nin şiirde dili her şeyin üstünde tutan
Celal Sahir, Faik Ali, Hamdullah Suphi, Şahabettin Süleyman, Emin görüşünden etkilenen ve divan şiirinin biçimci yapısından
Bülent Serdaroğlu… yararlanmaya çalışan bir şiir anlayışıdır.
Saf şiir; bir düşünceyi iletme de araç olarak kullanılmayan, sadece
sanat amacıyla oluşturulmuş şiirdir.
Fecr-i Ati Şiiri Saf şiir; biçime, sözcük seçimine, sözcüklerin dizilişine özel bir
Şiirlerinde kullandıkları dil ağır süslü ve sanatlıdır. Arapça ve itina gösteren şiirdir. Bu şiirlerdeki herhangi bir kelime bulunduğu
Farsça sözcükler kullanmışlardır. yerden başka bir yerde olamaz.
Şiirlerinde aruz ölçüsünü kullanmışlardır. Saf şiir anlayışının öncüleri Ahmet Haşim, Ahmet Hamid Tanpınar
Serbest müstezat nazım biçimini geliştirerek kullanmışlardır. ve Yahya Kemal Beyatlı’dır.
“Sanat, sanat içindir.” Görüşüne bağlı kalmışlardır. Ahmet Haşim ve Yahya Kemal'in Fransız sembolistlerden
Fecr-i Ati şairleri her zaman bireysel konuları işlemişlerdir. yararlanarak oluşturdukları saf şiir anlayışı Milli Edebiyatçılar
Daha çok “tabiat ve aşk” temaları işlenmiştir. tarafından benimsenmemiştir.
Tabiat tasvirleri gerçeklerden uzak ve sübjektiftir. Hece vezninin yaygın olarak kullanıldığı bu dönemde onlar aruzla
Fecr-i Ati şairlerine göre, şiirde her şey apaçık söylenmemeli, yarı şiir yazmayı sürdürür.
kapalı bir atmosfer bulunmalıdır. Yani şiirde anlam kapalılığı esas Bu anlayışa bağlı şiir yazan şairler “sanat için sanat” anlayışını
alınmıştır. benimsemişlerdi.
Fecr-i Aticiler şiiri kelimelerle meydana getirilmiş bir musiki “Şiir rahat yazılabilmeli ve dil daima üstün tutulmalı” ilkesini
parçası olarak görmüşlerdir. Kelimelerin ses gücüne çok değer benimsemişlerdir.
vermeleri de bu musikiyi yakalayabilmek içindir. Bu anlayışa göre önemli olan güzel şiir yazmaktır.
Duygusal ve romantik aşkları dile getirmişleridir. Bu şiirlerdeki aşk Düşsel ve bireysel yanı ağır basan duygulara seslenen şiirler
beşerî aşktır. yazılır.
Sembolizm, parnasizm ve empresyonizm akımlarından Şiirde ses ve musikiye, ahenge, söyleyiş güzelliğine önem verilir.
etkilenmişlerdir. Daha çok Fransız sembolistleri örnek almışlardır. Şiirin kendine özgü bir dille yazılması gerektiği savunulur.
Sanatlı söyleyişlere, çağrışımsal ifadelere, imgelere yer verilir.
Divan şiiri anlayışıyla modern şiirin söyleyiş özellikleri
birleştirilerek bir sentez oluşturulmuştur.
Ahmet Haşim (1884-1933)
Yahya Kemal Beyatlı
Fecr-i Ati dağıldıktan sonra da başka hiçbir akım içinde yer almadı
Malumat ve İrtika dergilerinde Mehmet Agah adıyla yayımladığı ilk
kendine has şiir ve nesir anlayışını devam ettirdi. şiirlerinde Serveti Fünunun etkisinde kalmıştır.
Bağdat’ta doğan Ahmet Haşim, küçük yaşta annesini kaybedince Milli Edebiyat Dönemi bağımsız şairlerindendir.
babasıyla değişik şehirlerde yaşadı. Paris'te okuduğu yıllarda, derslerini dikkatle takip ettiği Albert Sorel’in
İstanbul’a geldiğinde Türkçe bilmiyordu. Bu durum onun içine etkisiyle kendini Türk tarihini incelemeye verir ve tarihe yaslanan bir
kapanık ve melenkolik bir kişiliğe sahip olmasına sebep olmuştur. milliyetçilik anlayışını benimser.
Ahmet Haşim’in şiirlerinin teması aşk, tabiat ve Bağdat’ta geçen Şiirlerinde; musikiyi önemsediği için sembolizm, biçim mükemmelliğine
çocukluğuna ait hatıralarıdır. önem verdiği için parnasizm, tarihi ve milli değerlere önem vermesi ile
Derin bir anne sevgisi, güneşten kaçıp çöle hayat veren geceye romantizm akımlarından etkilenmiştir. Ancak dil ve söyleyişteki titizliğiyle
sığınma, hastalık ve ölüm gibi motifler çocukluğundan getirdiği parnasizm akımı onun şiirlerinde daha belirgindir.
hatıraların izlerini taşır. Yahya Kemal, çağdaş Batı şiiriyle eski Türk şiirinin birleşimini
Haşim’in şiirlerinde tabiat, yaşanılan alemden çok farklı, şairane gerçekleştirerek, geçmiş değerlere bağlı kendine özgü bir şiiri
tabiat tabloları olarak karşımıza çıkar. geliştirmiştir.
“Ok” şiiri dışındaki tüm şiirlerinde aruz ölçüsünü kullanmıştır.
Şiirlerindeki doğa manzaraları “akşam, şafak, gurup, gece, mehtap,
Tevfik Fikret ve Mehmet Akif'in şiir anlayışlarının tersine şiirin düz yazıya
güller, yıldızlar…” gibi hayal kurmaya uygun yerler ve durumlardır.
yaklaştırılmasına karşı çıkmıştır.
Şiirde musikiyi ön plana alan anlam açıklığını ikinci plana atan şiirin
Biçim güzelliğine önem vermiştir. En uygun sözcükleri bulana kadar şiirini
kaynağını bilinçaltında bulan bir anlayışa sahiptir. bitmiş kabul etmez.
O şiirde musikiyi öne çıkardığı için şekle pek önem vermemiştir. Şiirlerinde bireysel konuların yanında kahramanlık, Türk uygarlığına
Şiirlerinde derin bir melankoli, anlaşılmazlık ve bilinmez diyarlara hayranlık, İstanbul semtlerine karşı duyduğu sevgi gibi temaları işlemiştir.
özlem vardır. “Tarih ve medeniyetimizin özetidir.” diyerek İstanbul'a olan hayranlığını
Karamsarlık onu şiirlerinin en belirgin özelliğidir. şiirlerinde dile getirmiştir.
Onun şiirlerinde ölçü ve kafiye kusurlarına rastlanır. Tarihi temaları işlediği şiirlerinde dili ağırdır onların dışındaki şiirlerinde
Sanatçı, şiirlerinde sadece aruz ölçüsünü kullanmıştır. sade bir dil kullanmıştır.
Sembolizm ve empresyonizm akımlarından etkilenmiştir. Eserleri:
3
Şiir: Kendi Gök Kubbemiz, Eski Şiirin Rüzgarıyla, Rubailer ve Hayyam rubailerini Şiiri yalnızca toplumsal faydaya dayandırır, şiiri şiir yapan özellikleri
Türkçe Söyleyiş, Bitmemiş Şiirler dikkate almaz. Bu yönüyle şiirleri sanat yönünden zayıftır
Makale-Deneme-Anı: Aziz İstanbul, Eğil Dağlar, Siyasi ve Edebi Portreler, “Milli şair” adı ile ünlenmiştir.
Edebiyata Dair, Çocukluğum Gençliğim Siyasi ve Edebi Hatıralarım Eserleri:
Şiir: Türkçe Şiirler, Tan Sesleri, Turan'a Doğru, Ey Türk Uyan, Türk Sazı,
Ordunun Destanı, Zafer Yolunda Aydın Kızları, İsyan ve Dua, Dicle Önünde,
Hastabakıcı Hanımlar
Düz yazı: Türk’ün Hukuku, Fazilet ve Asalet
Milli Edebiyat Dönemi Şiiri (1911-1923) Halkın Yaşayış Tarzı ve Değerlerini Anlatan
Manzumeler
1911’yılında Genç Kalemler dergisinde Ömer Seyfettin’in yazdığı Ölçülü, kafiyeli dizelerden oluşan ve genellikle şiire özgü nitelikler
Yeni Lisan makalesinin yayımlanması Milli Edebiyatın başlangıcı aranmayan kısa nazım parçalarına manzume denir.
kabul edilmiştir. 1923’te Cumhuriyetin ilan edilmesiyle Manzumelerde şiirde olduğu gibi hece veya aruz ölçüsü kullanılır.
sonlanmıştır. Manzume bilgi vermek veya öğüt vermek amacı güder yani
Milli Edebiyat Dönemi’nde, Milli Edebiyat anlayışını benimsemiş öğretici niteliği vardır.
şairler tarafından “sade dil ve hece ölçüsüyle yazılmış şiirler” Şiir olmadığı halde ölçülü, kafiyeli dizeler halinde yazılan
dışında Yahya Kemal'in temsil ettiği “Öz (saf) şiirler” ve Mehmet manzumeler akılda kolayca kalması istendiği için bu biçimde
Akif'in temsil ettiği “halkın yaşayış tarzını ve değerlerini anlatan yazılır.
manzumeler” de yazılmıştır. Bu sebeple Milli Edebiyat Dönemi Estetik kaygıyla yazılmaz; okura bir şeyler anlatan manzumeler
şiiri denildiğinde sadece hece vezniyle sade dille Türkçülük düz yazıya dönüştürülebilir.
konusunun işlendiği şiirler düşünülmemelidir. Manzumelerde kullanılan sözcüklerin çağrışım ve imgeleme yönü
Dilde sadeleşme anlayışı yerleşmiştir; başlangıçta süslü, sanatlı şiire göre çok sınırlıdır.
bir dille şiir yazanlar da bu anlayıştan etkilenmiştir. Manzume biçiminde yazılmış hikayelere manzum hikaye denir.
Genel olarak toplum için sanat düşüncesi hakimdir; ancak bireysel Manzum hikayeler bir olayın veya durumun şiir biçiminde ölçülü
sanat anlayışına bağlı kalınarak yazılmış şiirler de vardır. ve kafiyeli olarak anlatıldığı metinlerdir.
“Halka doğru” ilkesi benimsenmiştir. Manzum hikayeler de yaşanmış ya da yaşanabilir olaylar anlatılır.
Memleket hayatı ilk kez bu dönemde bu kadar geniş ve kapsamlı Hikaye ve romanda olduğu gibi manzum hikayede olay ve olay
biçimde şiire girmiştir. örgüsü vardır. Bu olay örgüsünü oluşturan yer, zaman, kişiler
Şiir bir fikrin, ideolojinin taşıyıcısı olarak görülmüştür. vardır; bu yüzden şiirden çok düz yazıya, hikâyeye yaklaşır.
Türkçülük İslamcılık gibi düşünceler, yurtseverlik, kahramanlık ve Olaylar halkalar halinde birbirini izler. Karşılıklı konuşmalara yer
milli duyarlılığı yansıtan konuların yanında doğa ve yurt verilir. Dizeler eşit uzunluklarda olmayabilir.
güzellikleri de işlenmiştir. Edebiyatımızda manzum hikaye geleneği Serveti Fünun
Fars ve Yunan mitolojisi yerine Türk mitolojisinin önemli figürleri döneminde başlamıştır.
ve olayları şiire girmiştir. Tevfik Fikret ve Mehmet Akif Ersoy bu türün önemli temsilcileri
Aruz ölçüsünü kullananlar olsa da genel olarak şiirler hece arasındadır.
ölçüsüyle yazılmıştır. Mehmet Akif Ersoy’un Küfe, Mahalle Kahvesi, Hasta, Köse İmam;
Ulusal değerlere yönelme eğilimi olduğundan Halk Edebiyatı Tevfik Fikret’in Balıkçılar, Hasta Çocuk adlı eserleri manzum
nazım biçimleri özellikle de koşma nazım şekli kullanmıştır. Bunun hikayenin edebiyatımızdaki önemli örnekleridir.
yanında “sone” gibi Batılı nazım biçimleri de kullanılmıştır. Divan edebiyatındaki mesneviler manzum hikayeler ile benzerlik
Milli edebiyat şiirinde sanatlı söyleyiş ikinci plana atılmış biçime gösteren ürünlerdir.
değil içeriğe önem verilmiştir. La Fontaine'in fablları da birer manzum hikayedir.
Öğretici didaktik nitelikteki şiirlerin yanında sadece sanat Manzum hikayeler; okura mesaj ulaştırmak, okuru bir konu
düşüncesiyle lirik şiirler de yazılmıştır. üzerinde düşünmeye yöneltmek, toplum hayatındaki
Türk tarihi bir bütün olarak düşünülmüş Ergenekon'dan aksaklıklara dikkat çekmek için yazılabilir.
Çanakkale'ye, Kurtuluş Savaşı'na kadar bütün tarih sahneleri şiire
aktarılmıştır. Mehmet Akif Ersoy
Çok sayıda epik şiir örneği vardır. Herhangi bir edebi topluluğa katılmamıştır. Milli edebiyat dil ve anlayışını
Ziya Gökalp, Mehmet Emin Yurdakul, Rıza Tevfik Bölükbaşı benimsememiş sadece o dönemde ürünler verdiğinden dolayı dönemin
dönemin önemli şairleridir. içerisinde değerlendirilmiştir.
İslamcılık düşüncesinin edebiyattaki temsilcisidir.
Mehmet Akif'e göre sanat dava içindir. Şiirle düşünmeyi edebiyatımızda
Mehmet Emin Yurdakul (1869-1944) en ileri noktaya vardırmıştır.
“Cenge Giderken” adlı şiirinin ilk dizesi olan “Ben bir Türk’üm; dinim, Toplum için sanat anlayışını benimsemiştir, şiirlerinde toplum yaşantısını
cinsim uludur.” onun şiir anlayışını yansıtır. tüm yönleriyle anlatmıştır.
Şiiri halkçılık ve milliyetçilik ideolojisinin üzerine kuruludur. İstanbul, cehalet, ahlaksızlık, taklitçilik, taassup, fakirlik, inançsızlık,
Didaktik bir söyleyişi benimsemiştir. köksüzlük, yoksullara acıma… şiirlerindeki başlıca konulardır.
Bütün şiirlerinde hece ölçüsünü kullanmıştır. Hecenin uzun Türk şiirine gerçek realizmi getirmiştir. Bir insanın ömrü boyunca
kalıplarını kullanmıştır. Dörtlük geleneğinin dışına çıkarak üçer, başından geçenleri şiirle anlatmak onun tutkusu gibidir, iyi bir gözlemcidir.
altışar, sekizer dizeden kurulu şiirler yazmıştır Tevfik Fikret ile din ve medeniyet konusunda tartışmaya girmiştir. Fikret'in
Halk Edebiyatı nazım biçimlerini ve batıdan alınan nazım biçimlerini “Haluk” karakterine karşı özlediği gençliği “Asım” da simgelemiştir.
kullanmıştır. Akif, şiirlerini “Safahat” (safhalar, dönemler) başlığı altında yedi kitapta
Anadolu halkının acılarını, milli duygu ve düşünceleri, düşman toplamıştır.
güçlerine karşı ulusumuzun başkaldırını sade bir dille işlemiştir.
4
Savaş döneminde Akif'in şiiri destanlaşır. Bu destanın kahramanı yeni Şiirlerindeki başlıca temalar aşk, tabiat, kahramanlık, milli tarih, ölüm,
neslin temsilcisi "Asım"ın şahsında bütün Müslüman gençlik ve Müslüman Atatürk ve Anadolu'dur.
halktır. Anadolu gerçeğini yer yer romantik bir tutumla yansıtmış, memleketçi
“Çanakkale Şehitlerine”, “İstiklal Marşı”, “Bülbül” lirik-epik şiirlerine şiirin başarılı örneklerini vermiştir. “Sanat” adlı şiiri memleketçi şiirin
örnektir. bildirisi niteliğindedir.
Mehmet Akif'in şiiri anlatıya ve öğüde dayanır ama dil yönünden ulaştığı Cumhuriyetin ilan edildiği yıl yazdığı “Han Duvarları” adlı şiirde Anadolu
başarı, öğüt ve anlatıyı donukluktan kurtarır. doğası ile karşı karşıya gelenlerin içerisine düştüğü ruhsal ortamı yansıtır.
Manzum hikaye türünde önemli eserleri vardır. “Seyfi Baba”, “Küfe”, Şiirlerinde abartıdan uzak, anlaşılır bir dil kullanmıştır. Söz sanatlarını
“Mahalle Kahvesi”, “Meyhane”, “Hasta” önemli manzum hikayeleridir. başarılı bir biçimde kullanan akıcı, güçlü bir üslubu vardır.
Nazmı nesre yaklaştırmak da oldukça başarılıdır. Eserleri:
Şiirlerinde coşkulu bir dini lirizm vardır. Bunun kaynağı İslam dinidir. Şiir: Şarkın Sultanları, Gönülden Gönüle, Dinle Neyden, Çoban Çeşmesi, Suda
Aruzu Türkçeye oldukça başarılı bir şekilde uygulamış, bütün şiirlerini Halkalar, Bir Ömür Böyle Geçti, Tatlı Sert (mizahi şiirler), Akıncı Türküleri,
aruzla yazmıştır. Zindan Duvarları, Han Duvarları, Elimle Seçtiklerim, Akarsu, Heyecan ve Sukun
Divan Edebiyatı nazım biçimlerini özellikle de mesnevi nazım biçimini Tiyatro: Canavar, Akın, Özyurt, Kahraman, Yayla Kartalı
kullanmıştır. Roman: Yıldız Yağmuru
5
Dolaylı alıntıda ise bir eserde yer alan düşünce,
açıklama gibi unsurların tamamı veya bir kısmı, özüne bağlı
kalmak koşuluyla farklı kavram ve üslupta yazar tarafından
oluşturulur.
Bilimsel Metinlerde Kaynak Gösterme:
Bilimsel metinlerde yazarlar görüşlerini geçerli kılmak
için başvurdukları kaynakları kesinlikle belirtirler. Bir kitaptan
alıntı yapılmışsa kaynakçada “Yazarın soyadı, adı, kitabın adı,
kitabın basıldığı yer: kitabın yayınevi, kitabın basıldığı yıl.”
biçiminde kaynak gösterilir. “Kısakürek, Necip Fazıl. Çile. İstanbul:
Büyük Doğu Yayınları, 1976.” Kaynakça metin içinde verilirse
“(Yazarın soyadı, kitabın basıldığı yıl: sayfa numarası) biçiminde
bir sıralama ile gösterilir. “(Ergülen, 2002:11)”
6
konuşmayı başkan yaparak konuyu derleyip toplar karşı
grubun iddialarını cevaplandırıp sonuçlandırır.
Münazarada jüri üç-beş kişiden oluşur. Jüri bir başkan
belirler. Konuşmaların değerlendirilmesindeki kriterleri ve
her konuşmacıya verilen süreyi belirler.
Münazarada jüriyi etkilemek amaçlandığı için karşı tarafın
görüşleri iyice dinlenmeli, not alınarak açık ve zayıf
noktalar tespit edilerek cevaplar hazırlanmalıdır.
Münazarada yalın bir dil kullanılmalıdır.
Hoşgörü temel ilke olarak benimsenmelidir