Professional Documents
Culture Documents
EEM5711
Yüksek Gerilim Tekniğinde Gaz
Deşarjları
KAYNAKÇA ........................................................................................................................................................ 89
Güç sistem iletim ve dağıtımında kullanılan gerilim seviyeleri ülkelere göre değişmekle birlikte, gerilim seviyeleri
genellikle aşağıda tanımlanan üç aralıkta sınıflandırılmaktadır,
1. Alçak Gerilim Seviyesi : 0 – 1 kV Arası
2. Orta Gerilim Seviyesi : 1 – 30 kV Arası
3. Yüksek Gerilim Seviyesi : 30 kV ve Üzeri
Güç sistem iletiminde yüksek gerilimin kullanılmasının ana nedeni I 2 R kayıplarının azaltılmasıdır. Gerilim
seviyesinin arttırılması ile akım doğru orantılı olarak azalmakta ve kayıplar azaltılabilmektedir.
Gerilim seviyesinin 34.5 kV’tan 380 kV’a çıkarılması durumunda P 34.5 kV I1 380 kV I 2 eşitliği gereği
Ulusal şebekemizde enerji iletim sistemi için 154 kV ve 380 kV gerilim seviyeleri kullanılmaktadır. Bu gerilim
seviyeleri ülkelerin politikalarına göre artıp azalabilmektedir. Avrupa kıtası özelinde iletim hatlarında kullanılan
gerilim seviyeleriyle ilgili harita Şekil 1’dedir. Söz konusu gerilim seviyeleri 500 kV, 765 kV ve 1100 kV gerilim
seviyelerine çıkabilmektedir.
İletim sistemlerinde AC yerine DC kullanılması durumunda hem güç iletim seviyesi arttırabilmekte hem de iletim
hattı direncinden kaynaklanan kayıplar azaltılabilmektedir. Bu sistemlerinin yaygın bir şekilde kullanılamamasının
temel nedeni trafo merkezleri başta olmak üzere tüm iletim sisteminin DC gerilime uygun ekipmanlarla yeniden
kurgulanması gerekmektedir ve bu durum maliyet açısından karlı değildir. Sistemin iletiminde DC gerilimin
kullanılması durumunda üretim tesisinin jeneratör çıkışa AC-DC dönüştürücü tasarlanmalı, iletim DC yapıldıktan
sonra dağıtım şebekesine geçişte DC-AC dönüştürücülerin tasarlanması ve uygulanması gerekmektedir, bkz. Şekil
2.
Bu sistemlerde söz konusu dönüştürücü tesislerinin maliyetinin karşılanabilmesi için iletim hattının uzunluğunun
600-800 km gibi mesafelerde olması gerekmektedir. Bu nedenle DC iletim hatları iletim mesafelerinin aşırı uzun
olduğu İskandinav Yarımadası ülkeleri gibi coğrafyalarda kullanılmaktadır.
Elektrik iletim ve dağıtım sistemin modellenebilmesi aşamasında kullanılan yaklaşımlarda birimler normalize
edilmekte ve per-unit (p.u.) olarak tanımlanmaktadır. Bu birimin kullanılması ile trafoların dönüşüm oranlarından
bağımsız bir şekilde enerji iletim ve dağıtım sistemi tek hat modeli kullanılarak modellenebilmektedir. Sistemin
modellenmesi konusu güç sistem analizi derslerinde ayrıntılı bir şekilde incelenmektedir.
Yüksek gerilim direklerinde elektrik enerjisi taşınırken yalıtımın sağlanması için izolatörler kullanılmaktadır.
Silikon, cam veya porselen gibi malzemelerden üretilen bu izolatörlerin elektriksel, termal ve çevresel kuvvetlere
ve/veya etkilere dayanabilmesi gerekmektedir. Bu koşulları test edebilmek amacıyla sis odası benzeri test hücreleri
kullanılabilmektedir, bkz. Şekil 4.
Bu testler dışında izolatörler başta olmak üzere yüksek gerilim ekipmanları yıldırım darbe, şebeke frekansı ve
mekanik dayanım testleri gibi standart testlerden de geçmektedir.
Mevcut ulusal enterkonnekte sistemde 154 kV ve 380 kV gerilim seviyeleri kullanılmaktadır, bkz. Şekil 5.
1.1.2. HVDC
HVAC şebekeler yerine HVDC şebekelerinin kullanımı durumunda alternatif akımın frekansı DC gerilimde
sıfırdır. Bu durumda iletim hattının kapasitansından kaynaklanan bileşen sıfır olmaktadır.
1
XC
2 fC
f 0 ’a gidiyorsa, kapasitans sıfıra gitmektedir. Yani kapasitanstan kaynaklanan bileşen açık devre gibi
davranmakta ve C gözlemlenmemektedir. Bunun sonucu olarak iletim hattı kayıpları azalmaktadır. İletim
hatlarının kayıplarını azaltmanın bir diğer yolu ise iletim hattının gerilim seviyesini azaltmaktır.
Darbe gerilim jeneratörü ile elde edilen gerilim yıldırımın modellenmesinde kullanılmaktadır, bkz. Şekil 6(a). Bu
gerilim, 1.2±%50 μs yükselme zamanına ve 50±%20 μs kuyruk zamanına sahip karakteristik bir gerilim dalgası
bileşenedir. Darbe geriliminin temel karakteristikleri,
t f (front time) : Dalga cephe zamanı, darbe geriliminin maksimum değerinin 0.3 ile 0.9’u arasında
geçen zamanın 1.67 ile çarpılması sonucu elde edilen değerdir, bkz. Şekil 6(b).
tt (tail time) : Dalga kuyruk zamanı veya dalga sırtı, darbe geriliminin maksimum değerinin
%50’sine inene kadar geçen zamandır, bkz. Şekil 6.
(b)
Şekil 6. Darbe gerilimi jeneratörü (a) genel görünüm, (b) darbe gerilim dalga şekli
Elektronegatiflik, kimyada bağ yapımında kullanılan elektronların bağı oluşturan atomlar tarafından çekilme
gücüdür. Klor gibi dış enerji seviyeleri hemen hemen tamamen doldurulmuş atomlar güçlü elektronegatiftirler ve
kolaylıkla elektron alırlar. Buna karşın sodyum gibi dış seviyeleri hemen hemen boş olan atomlar kolaylıkla
elektronlarını verirler ve güçlü elektropozitiftirler. Elektronegatifler ile elektron ilgileri karıştırılmamalıdır.
Yüksek atom numaralı elementler de düşük bir elektronegatifliğe sahiptir. Çünkü dış elektronlar pozitif
çekirdeklerden oldukça uzaktadır, elektronlar atomlara kuvvetlice çekilmezler. Ayrıca elektronegatiflik periyodik
tabloda soldan sağa doğru gidildikçe artar, yukarıdan aşağıya gidildikçe ise azalır. Pauling ve Allen skalalarına
göre atomların elektronegatifliklerine ait karşılaştırma grafikleri sırasıyla Şekil 2.1 ve Şekil 2.2’de görülmektedir.
"Elektronegatiflik, bir bağı oluşturan atomların her birinin; Bağ elektronlarını çekebilme gücünü ifade eder. Tek
başına atomun elektron alma eğilimi elektronegatiflik değil, elektron ilgisidir. Elektron ilgisi, nötr 1 mol atomun,
1 mol elektron aldığında açığa çıkan enerjidir ve ölçülebilir bir enerji formudur. Elektronegatiflik ise, elektronları
çekme gücü en fazla olan Flor atomu baz alınarak, atomların birbirlerine göre güçlerini ifade eder.
Güç sistem ekipmanlarının tasarımı esnasında hacim, taşınabilirlik, ağırlık, kullanılabilirlik, maliyet ve çevresel
etki gibi birçok parametre dikkate alınmaktadır.
Dielektrik gazların kullanıldığı ekipmanlarda elektrik boşalma olayları temelde iki formda gözlemlenmektedir,
Delinme (breakdown): Malzemenin kontaklar başta olmak üzere enerji akışının yoğunlaştığı noktalarında
gözlenmektedir. Delinme mekanizmasının gerçekleşmesi aşamasında ortaya çıkan yüksek enerji
nedeniyle çoğu durumda ekipmanlar kullanılamaz hale gelmektedir.
Yüzeysel boşalma (surface discharge): Malzemelerin yüzeyinde meydana gelen uzun süreli ve düşük
enerjili boşalmalardır. Yüzeysel boşalmalar zamanla delinme mekanizmasını tetikleyebilmektedir.
Bu tanımlar çerçevesinde, elektronegatif gazlar son yörüngesinde elektron eksiği olan ve ortamdaki serbest
elektronları yakalayıp negatif iyona dönüşebilen ve dolayısıyla ortamdaki serbest elektron sayısını azaltarak
kullanıldığı ekipmanın dielektrik dayanımını arttıran gazlardır.
SF6, kükürt hekzaflorür, , kokusuz, toksik ve yanıcı olmayan, kimyasal, termal ve elektriksel olarak kararlı bir
gazdır. Kimyasal kararlılığının yanı sıra ısı ve ışık kaynaklı enerji emisyonlarında da etkili bir tutucudur
[Christophorou ve Olthoff, 2000; Christophorou ve van Brunt, 1995a; Tezcan vd., 2010]. Yüksek elektrik
alanlarında bile elektron yapışma kesiti toplam iyonlaşma kesitinden daha büyük olduğu için yüksek dielektrik
sabitli elektronegatif bir gaz olan SF6, 1950'lerden beri güç sistemi iletim ve dağıtım ekipmanlarında yaygın olarak
kullanılmaktadır [Christophorou ve Olthoff, 2000]. Bu özelliklerden dolayı, basınç ve elektrot aralığının
çarpımının yaklaşık 89 kV/cm sabit kalması koşuluyla, birim mesafede havaya kıyasla delinme gerilimi yaklaşık
üç kat daha yüksektir [Kuczek vd., 2013]. SF6 gazı, devre kesiciler, ayırıcılar, baralar ve transformatörler gibi
iletim ve dağıtım sistemlerinde gaz yalıtımlı uygulamaların neredeyse %80'inde kullanılmaktadır [Lu vd., 2016].
Güç sistemlerindeki bu yaygın kullanımının yanı sıra lazer ve yarı iletken teknolojisi, plazma fiziği, magnezyum
ve alüminyum dökümü gibi geniş bir endüstriyel kullanım yelpazesine de sahiptir [Nam vd., 2009; Okabe vd.,
2009]. Güç sistemi endüstrisinde kullanılmasıyla birlikte devre kesiciler ve ayırıcılar gibi anahtarlama
elemanlarının boyutları küçültülmekte, trafo merkezleri için gerekli alanlar azaltılabilmekte ve nakliye, kurulum
gibi tedarik süreçleri basitleştirilmektedir [Zhao vd., 2013].
Sera gazı göstergelerinden biri olan Küresel Isınma Potansiyeli (Global Warming Potential, GWP) değeri 100
yıllık dönem için CO2'nin 23.500 katıdır [IPCC, 2014]. Endüstriyel amaçlarla kullanılan sentetik gazlar arasında
en yüksek GWP'ye sahip olan SF6'nın kullanımının 1997 Kyoto Protokolü ile Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği
Çerçeve Sözleşmesi'ne (UNFCCC) taraf olan ülkelerin ortak kararıyla sınırlandırılması önerilmektedir. Kyoto
Protokolü anlaşmalarına yapılan 2012 Doha Değişikliği ile bu öneri tekrarlanmıştır [United Nations (UN), 1997;
UN, 2012]. SF6'nın atmosferik ömrü yaklaşık 3200 yıldır ve bu çevresel etkilerini daha yıkıcı hale getirmektedir
[Beroual ve Haddad, 2017; Xiao vd., 2018]. SF6 kullanımının sınırlandırılmasını öneren bu anlaşmalara rağmen
atmosferdeki oranı artmaya devam etmektedir. Kyoto Protokolü'nün imzalandığı 1997 yılında atmosferdeki oran
3.94 ppt (trilyonda parça) iken 2015 yılında bu oran 8.61 ppt'ye yükselmiştir [Bullister, 2015]. Atmosferdeki SF6
konsantrasyonu 20 yılda iki katından fazla artmıştır.
Bu dezavantajlar göz önüne alındığında, güç sistemi endüstrisinde SF6'ya alternatif gazlı anahtarlama ve trafo
merkezi ekipmanlarının üretilmesi ekonomik ve çevresel bir gereklilik haline gelmektedir [Li vd., 2018]. SF6'ya
alternatif gazlar yaklaşık kırk yıldır literatürde önemli bir tartışma konusu olduğundan alternatif gazların sayısı
oldukça fazladır. Bu alternatif gazlar sentetik olmayan, hidrokarbonlar (HC'ler), florokarbonlar (FC'ler),
hidroflorokarbonlar (HFC'ler), floronitriller (FN'ler), floroketonlar (FK'ler) ve diğer sentetiklere olarak
sınıflandırılabilmektedir [Beroual ve Haddad, 2017; Rabie ve Franck, 2015; Wang vd., 2019].
SF6 ve diğer gaz yalıtkanlar, güç sistem endüstrisinde ekonomik, güvenlik ve boyut kısıtlamalarını karşılamak ve
elektrik arızaları, kısmi deşarjlar, koronalar vb. kaynaklı arızaları en aza indirmek için kullanılmaktadır. Bu
kapsamda, güç sistem iletiminde kullanılan SF6 gazına alternatif yalıtkanlar gazların çevresel ve fizikokimyasal
özellikleri açısından bir sonraki bölümde detaylı olarak incelenmektedir. Bu alternatiflerin değerlendirilmesi
sırasında incelenen özellikler çevresel etkiler açısından GWP ve ömür, fizikokimyasal özellikleri açısından ise
dielektrik dayanım, kaynama noktası ve toksisitedir.
Atmosferdeki kararlı moleküller ve soy gazlar, sera etkisi hemen hemen hiç olmaması, sıvılaşma riski olmadan
soğuk iklimlerde basınçtan bağımsız çalışabilmesi ve düşük maliyetlerinden dolayı SF6'ya alternatif olarak sıklıkla
Tablo 2.1. Sentetik olmayan alternatif yalıtkan gazların temel özellikleri [Duzkaya vd., 2020]
Atmosferik
SF6’ya göre Kaynama noktası
Gaz GWP yaşam ömrü Toksiklik
dielektrik sabiti (ͦ⁰C)
(Yıl)
Karbon ve hidrojen atomlarının farklı geometrik dizilimler ve bağ sayısı ile birleştiği hidrokarbonlar, zengin bir
organik bileşik çeşididir. Yalıtkan gazlar ile ilgili literatür incelendiğinde yaygın olarak kullanılan hidrokarbonlar
arasında CH4 ve C2H2 olduğu görülmektedir [Song vd., 2015; Nakanishi, 1985]. CH4'ün SF6'ya göre bağıl
dielektrik katsayısı 0.43'tür, GWP'si 100 yıllık bir dönemde CO2 eşdeğerinin 23 katıdır, atmosferik ömrü yaklaşık
10 yıldır ve kaynama noktası -163.0 ⁰C'dir, bkz. Tablo 2.2. Bu özellikler sayesinde, soğuk iklimlerde yüksek basınç
uygulamaları için tercih edilebilmekte ve elektron ışını kontrollü açma/kapama anahtarlarında tasarımları için N2
ve Ar'dan daha uygun olduğu bilinmektedir [Kline, 1982]. C2H2'nin nispi dielektrik dayanımı CH4 ile hemen
hemen aynı seviyede olmasına rağmen, CH4'e kıyasla yüksek kaynama noktası bir dezavantajdır, bakınız Tablo
Tablo 2.2. HC, FC ve HFC alternatif yalıtkan gazların temel özellikleri [Duzkaya vd., 2020]
Atmosferik
SF6’ya göre Kaynama noktası
Gaz GWP yaşam ömrü Toksiklik
dielektrik sabiti (ͦ⁰C)
(Yıl)
Hidrokarbonlar
Florokarbonlar, organik kimyadaki en güçlü bağlardan biri olarak kabul edilen karbon-flor bağı nedeniyle oldukça
kararlıdır. Florların kısmi iyonik karakteri nedeniyle, bu bağların üzerinde oluştuğu moleküller de elektronegatif
bir özelliğe sahiptir. Florokarbonlarda molekülün gövdesini oluşturan karbon sayısı arttıkça flor atomlarının da
etkisiyle molekülün kararlılığı artmaktadır. Başka bir deyişle, florokarbonlar, hidrokarbonlar gibi diğer organik
bileşiklerden daha kararlıdır [Beroual and Haddad, 2017]. Bu özelliklerinden dolayı florokarbonlar, güç sistemi
endüstrisindeki gaz yalıtım uygulamalarında önemli bir alternatiftir.
Literatürdeki FC bileşikleri arasında öne çıkan alternatifler CF4, C2F4, C2F6, C3F6, C4F6, C4F8, C4F10, C5F12, C6F14,
n-C4F10 ve c-C4F8'dir, bkz. Tablo 2.2. Bu gazların SF6’ya göre dielektrik sabiti bileşiğindeki karbon ve flor
sayısındaki artışla birlikte artmaktadır. Bu durum, molekülün büyümesi nedeniyle artan kararlılığın sonuçlarından
biridir. Bu bağıl dielektrik katsayısı CF4 [Yu vd., 2018] için 0.42 iken, C6F14 [Devins, 1980] için 2.26'ya
Bir toksiklik birimi olan LC50, belirli bir konsantrasyon ve zaman aralığında bir gaza maruz kalan tüm canlıların
yarısının öldüğünü gösteren bir parametredir. FC'ler toksisite açısından incelendiğinde, C3F6, C3F8, C4F6 ve C4F8
toksiktir ve endüstriyel uygulamalarda yüksek miktarlarda kullanılmasından kaçınılmalıdır [Beroual and Haddad,
2017; Xiao vd., 2018]. FC'ler GIS'de ve anahtarlama ekipmanında ikili veya üçlü gaz karışımlarında
kullanılmaktadır [Park vd., 2007]. Bu karışımlarda SF6, N2 ve Ar gibi gazlar farklı konsantrasyonlarda
kullanılmakta ve farklı elektrik deşarjlarında delinme özellikleri literatürde incelenmektedir [Okubo vd., 2013].
Bu gaz karışımlarındaki FC'lerin oranı %20 ile %80 arasında değişmektedir [Tezcan vd., 2016; Duzkaya ve
Tezcan, 2017]. Bu oranlar, güç sistemi ekipmanı uygulamasının çevresel ve elektriksel sınırlamaları tarafından
belirlenmektedir.
Bileşiklerinde karbon, hidrojen ve flor atomları içeren hidroflorokarbonların, tıpkı SF6 ve FC'ler gibi sera gazı
etkilerinden dolayı endüstriyel amaçlı kullanımlarının sınırlandırılması önerilmektedir [UN, 1997; UN, 2012].
CHF3, CH2F2, CH3F, C2H2F3, C2H2F4 ve C4H2F6 gibi farklı moleküler yapılar özelinde çalışmalar olmasına
rağmen, SF6'ya alternatif olarak sıklıkla önerilen HFC'ler CHF3, CH2F2 ve CH3F'dir, bakınız Tablo 2.2 [Rabie ve
Franck, 2015; Yu vd., 2018].
HFC'lerin kararlılığı ve dielektrik sabitleri, FC'lere benzer şekilde moleküler yapıdaki karbon ve flor sayısındaki
artışa bağlı olarak artmaktadır [Yu vd., 2018, Zhang vd., 2017a]. Literatürde CHF3, toksik olmaması, düşük
kaynama noktası, nispeten düşük maliyeti ve flor atomlarından kaynaklanan yüksek elektronegatifliği nedeniyle
literatürde sıklıkla kullanılmaktadır [Wang vd., 1999]. Ancak bu gaz, yüksek GWP'si nedeniyle çevresel
gereksinimleri karşılayamamaktadır [Deng ve Xiao, 2014].
Sentetik olmayan gazların SF6'ya göre düşük dielektrik katsayısı ve yüksek GWP değerleri nedeniyle
florokarbonların ve hidroflorokarbonların kullanımının sınırlandırılması, alternatif dielektrik gaz arayışında
floronitrilleri ve floroketonları öne çıkarmaktadır. Yüksek dielektrik dayanımları ve düşük GWP'leri nedeniyle bu
gazlar son zamanlarda yüksek güç iletim ve dağıtım sistemi ekipmanlarında önemli bir alternatif haline gelmiştir.
Table 2.3. Main properties of FNs and FKs [Duzkaya vd., 2020]
Dielectric constant Atmospheric
Gaseous GWP Boiling point (ͦ⁰C) Toxicity
relative to SF6 Lifetime (Years)
360 ppm for LC50
CF3CN 1.46 -62.0
Floronitriller (FNs)
4h
Alternatif dielektrik gaz çalışmaları, nitriller arasında toksik olmayan ve göreli dielektrik dayanımı 2.20-2.70
aralığında olan C3F7CN molekülü üzerinde yoğunlaşmaktadır [Li vd., 2018; Zhang vd., 2017b]. Ancak C3F7CN'nin
-4.7 ⁰C gibi yüksek kaynama noktası nedeniyle dış mekan uygulamalarında sıvılaşma riski bulunmaktadır. Bu
sorunun üstesinden gelmek için alternatif sentetik olmayan kuru hava, N2 ve CO2 gazlar ile ikili karışımları tavsiye
edilmektedir [Li vd., 2018; General Electric, 2019]. Güç sistemi ekipmanlarında doğal olarak meydana gelen kısmi
deşarj, ark ve arızalar nedeniyle yalıtkan gazın moleküler yapısına bağlı olarak ayrışma ürünleri ortaya
çıkmaktadır. C3F7CN'nin farklı gazlarla ikili karışımlarının oluşturduğu ayrışma ürünleri ve ortamda kaçınılmaz
olarak bulunan H2O ve O2 gibi safsızlıkların etkileri son zamanlarda detaylı olarak incelenmektedir [Zhang vd.,
2017a; Zhang vd., 2017b]. Bu temel kararlı ayrışma ürünleri, C2F5CN, CF3CN ve CH2FCN gibi floronitrilleri,
CF4, C2F6, C3F8 ve C4F10 gibi florokarbonları ve CHF3 gibi hidroflorokarbonları içermektedir [Zhang vd., 2017a;
Zhang vd., 2017b]. Bu ayrışma ürünlerinin elektronegatifliği C3F7CN'ye yakındır ve bu nedenle yalıtkanlık
performansı azalmamaktadır. Ancak COF2, C3F7H ve HF gibi ayrışma ürünleri toksik ve/veya aşındırıcıdır [Zhang
vd., 2017a]. Bu ayrışma ürünleri, ekipmanın iç yapısını ve bakım personelinin güvenliğini tehdit etmektedir, bu
nedenle servis periyotları dikkatli bir şekilde ayarlanmaıdır.
Diğer sentetik alternatifler, flor yerine 7A elementlerinden klor, brom ve iyot kullanan klorokarbon, bromokarbon
ve iyodür-karbon moleküllerini içermektedir.
Literatürde yaygın olarak kullanılan klorokarbonlar CF3Cl, C2H5Cl, CH2FCl, CHF2Cl, C2F3Cl, C2F5Cl, CF2Cl2,
CHFC12, C2HF3Cl2, C2F4Cl2, C2F3Cl3, CHCl3, CFCl3 ve CCl4'tür. Bu moleküllerin bağıl dielektrik katsayısı 0.30-
1.80 arasında değişmektedir [Yu vd., 2017; Devins, 1980; Juliandhy vd., 2017]. Bu moleküller genellikle yüksek
GWP'ler ve toksisite gibi çevre ve insan sağlığı açısından istenmeyen özelliklere sahiptir [Wang vd., 2006].
Bununla birlikte, CF3CHCl2 gibi bazı moleküler yapılar, anahtarlama tasarımlarında bir alternatif olarak
önerilmektedir [Juliandhy vd., 2017].
Gaz dielektrik literatüründe incelenen bromokarbonlar CH3Br ve CF3Br'dir. Bu gazların bağıl dielektrik katsayısı
sırasıyla sadece 0.45 ve 0.76'dır [Yu vd., 2017; Wu vd., 2017]. CH3Br'nin 2,7 ⁰C'de kaynama noktası ve CF3Br'nin
100 yıllık periyotta 5600 eşdeğer CO2'de GWP değeri, dielektrik endüstrisinde kullanımlarını kısıtlamaktadır
[Brand, 1982; Christophorou and van Brunt, 1995b].
c-CIF3, CF3I ve CH3I önemli iyodür-karbonlardır. Bu moleküllerin bağıl dielektrik katsayıları sırasıyla 0.47-0.58,
1.27 ve 1.15'tir [Beroual and Haddad, 2017; Brand, 1982]. CF3I, bu gazlar arasında literatürde en yaygın kullanılan
gaz olmasına rağmen, akut toksik özelliği endüstriyel amaçlarla kullanımını engellemektedir. CF3I'nin bu toksik
etkisini azaltmak için farklı çalışmalarda N2, CO2, CF4 ve Ar gibi gazlarla ikili ve üçlü gaz karışımları önerilmiştir
[Lin vd., 2019; Tezcan vd., 2019]. Bu çalışmalarda karışımlardaki CF3I oranı %10'u geçmeyecek miktarlarda
tutulmaktadır. Bu düşük orana rağmen, karışımın dielektrik dayanımının önemli ölçüde arttığı gözlemlenmektedir.
Alternatif dielektrik gazların farklı parametrelerde incelendiği bu bölüm, güç sistemi endüstrisinde SF6 yerine
kullanılabilecek gaz veya gaz karışımlarının çevresel ve fizikokimyasal özellikleri açısından karşılaştırılmasına
odaklanmaktadır.
Şekil 2.3. SF6'ya alternatiflerin GWP ve atmosferik ömürleri [Duzkaya vd., 2020]
Bu alternatiflerin dielektrik özellikleri, SF6'ya göre dielektrik katsayıları ve kaynama noktaları açısından
incelenmektedir, bkz. Şekil 2.4. Ekipman boyutlarının küçültülmesi, güvenlik ve maliyet gibi nedenlerle gaz
dielektrik malzemenin dielektrik katsayısının mümkün olduğunca büyük olması istenmektedir. Öte yandan, bu
ekipmanlar soğuk iklim koşullarında açık havada çalıştığı için sıvılaşmayı önlemek için kaynama noktası mümkün
olduğunca düşük olmalıdır. Şekil 2.4'e göre HFC'ler, FN'ler ve FK'ler dielektrik dayanım açısından öne
çıkmaktadır. Ancak bu gazların kaynama noktaları oldukça yüksektir ve soğuk iklim çalışma koşullarında sıvı
halde bulunmaktadır. Bu dezavantajı ortadan kaldırmak için bu gazlar, kaynama noktalarının oldukça düşük
olduğu hava, N2 ve CO2 gibi sentetik olmayan gazlarla karıştırılmaktadır.
Hem çevresel hem de elektriksel özellikler açısından gereksinimleri karşılayan gazlar arasında sentetik olmayan,
C3F7CN ve FK'ler öne çıkmaktadır. Bu gazlar son zamanlarda güç sistemleri sanayi sektörünün önde gelen
firmaları tarafından GIS ve Devre Kesici (CB) uygulamalarında kullanılmaktadır [Li vd., 2018; ABB, 2018;
General Electric, 2019]. Orta gerilim ekipmanlarında sentetik olmayan gazlar, sistemin yalıtım seviyesini artırmak
için yüksek basınç uygulamalarında tercih edilmektedir [Li vd., 2018]. C3F7CN ve floroketonların kullanıldığı
uygulamalarda, ortam sıcaklığına bağlı olarak gaz dielektrik ortamında sıvılaşmayı önlemek için hava, N2, CO2 ve
O2 gibi sentetik olmayan gazların ikili veya üçlü gaz karışımları kullanılmaktadır [GE, 2019; Hyrenbach vd.,
2015]. Son zamanlarda yaygınlaşan bu uygulama örnekleri ve bilimsel çalışmalar, SF6 alternatif gaz sektöründe
yeni bir dönemin başladığını ve uygulamaların artarak devam edeceğini göstermektedir.
Yüksek gerilimlerde hava ve diğer gazların delinme dayanımlarının bilinmesi çok önemlidir. Ancak bu sayede
yüksek gerilim aygıtlarının boyutlandırılması mümkün olmaktadır. Genel olarak dış etkilerden korunmuş nötr bir
gaz elektriği iletmemektedir. Ancak gazın içine iki elektrot konur ve bunlara bir gerilim uygulanırsa, gerilimin
belirli bir değerinde gaz yalıtkanlık özelliğini kaybetmektedir. Hava veya gazın yalıtkan durumdan iletken duruma
geçmesine boşalma olayı meydana gelmektedir. Boşalmanın değişik türleri bulunmaktadır. Gazın basıncına ve
boşalmayı besleyen akım kaynağının gücüne göre boşalma ışıltılı, kıvılcım ve ark boşalması şeklinde olmaktadır.
Eğer gazın basıncı düşük ve elektrotları besleyen akım kaynağının gücü küçük ise, o zaman meydana gelen
boşalmaya ışıltılı boşalma (geissler tübünde olduğu gibi), gazın basıncı yüksek ve kaynağın gücü düşük ise
meydana gelen boşalmaya kıvılcım boşalması ve son olarak gazın basıncı yüksek ve kaynağın gücü de büyükse,
o zaman meydana gelen boşalmaya da ark boşalması denir.
Eğer elektrotlardan birinin veya her ikisinin eğrilik yarıçapları elektrotlar arası açıklık yanında çok küçük ise, bu
durumda elektrotların çevresinde çok ince bir tabakayı kaplayan bir boşalma türü meydana gelir ki, buna da korona
boşalması adı verilmektedir. Korona boşalması başladıktan sonra gerilimin yükseltilmesine devam edilirse,
gerilimin belirli bir değerinde tam boşalma meydana gelmektedir.
Bir diğer boşalma türü de yüzeysel boşalmadır. Yüzeysel boşalma iki farklı yalıtkan maddenin sınır yüzeyinde
meydana gelen boşalmadır (örneğin, bir gaz ile bir katı yalıtkanın sınır yüzeyinde).
Bütün boşalma türlerinde ortak olan özellik boşalma sırasında gazın yüksek bir iletkenliğe erişmesi, yani gaz içinde
çok sayıda elektrikli parçacığın meydana gelmesidir.
Bohr modeline göre atom, pozitif elektrik yüklü bir çekirdek ile (çapı yaklaşık olarak 10-13 ile10-12 cm) bunun
etrafında bulunan elektronlardan meydana gelmektedir. Bir atomun elektron sayısı Z ile bir elektronun elektrik
yükü de –q ile tanımlanmaktadır. q'nun değeri 1.6 10-19 C olup, elektriğin en küçük parçasını ifade etmektedir. Bir
atomun Z elektronuna karşılık gelen toplam elektrik yükü Q = -Z.q formülü ile tanımlanmaktadır. Nötr bir atomda
bu yük çekirdeğin pozitif elektrik yüküne eşittir (Qçek = Z.q). Z’nin değişmesi, atomun değişmesine karşı
düşmektedir. Buna karşı elektronlardan birinin veya birkaçının atomdan ayrılması veya atoma yapışması,
çekirdeğin yükünü değiştirmemektedir. Fakat bu durumda atom, iyonize olmuştur. Bir atomdan bir elektronun
ayrılması durumunda pozitif iyon (katyon) ve atoma elektron yapışması durumunda negatif iyon (anyon) meydana
gelmektedir.
Bir atomun kütlesi, yoğunlukla çekirdeğindeki parçacıkların ağırlığından kaynaklanmaktadır. Çekirdek de proton
ve nötronlardan oluşmaktadır. Bir protonun kütlesi 1.672 10-24 g olup, elektronun durgun durumdaki kütlesinden
1840 defa daha büyüktür. Nötronun kütlesi de aşağı yukarı protonun kütlesine eşittir (1.675 10-24 g).
Çekirdek yükü sayısı en küçük olan hidrojen atomunda Z=1 olduğundan, 1 adet elektronu vardır ve bu elektron K
yörüngesinde bulunmaktadır. Z=2 olan helyum atomunda ise 2 adet elektron bulunmakta ve her ikisi de K
yörüngesinde bulunmaktadır. Böylece bu yörünge elektron sayısı açısından dolmuştur. Z=3 olan lityum atomunda
se 2 elektron K yörüngesinde ve 1 elektron da L yörüngesinde bulunmaktadır, bkz. Şekil 3.2. Orbitallerin doldurma
sırası şöyledir: 1s, 2s, 2p, 3s, 3p, 4s, 3d, 4p, 5s, 4d, 5p, 6s, 4f, 5d, 6p, 7s, 5f, 6d, 7p, 8s. Her orbitali tamamen dolu
olan bir atomun elektron dizilimi şöyle yazılacaktır: 1s2 2s2 2p6 3s2 3p6 4s2 3d10 4p6 5s2 4d10 5p6 6s2 4f14 5d10 6p6
7s2 5f14 6d10 7p6.
Bunu çekirdek yükü sayısı 4 ile 10 arasında olan atomlar izlemektedir. Böyle L yörüngesi de dolmaktadır. Neon
atomunda Z=10 değerindedir. Z=11 olan sodyum atomunda on birinci elektron M (3) yörüngesinde
bulunmaktadır. Sodyumu, M yörüngesinde 8 elektron doluncaya kadar birbiri ardından gelen elemanlar
izlemektedir. M yörüngesinde 8 elektronu olan Argon atomunda Z=2+8+8=18 değerindedir. Yörüngelerin
elektronlarla dolma ritmi, atomların periyodik cetveldeki konumuna bağlı olarak değişmektedir.
Kütlesi en az olan H atomunu göz önüne aldığımızda, bkz. Şekil 3.3, bu atomun elektronu uyarılmamış durumunda
K (1) yörüngesindedir. Bu atoma enerji verildiğinde, elektron K yörüngesinden L yörüngesine geçmektedir.
Elektronun bu hareketi için ihtiyaç duyulan enerji,
Wu q VK VL qU
. u (3.1)
denklemiyle belirlenmektedir. Burada Uu uyartım gerilimi, Wu da uyartım enerjisi olarak tanımlanmaktadır. Buna
göre uyartım gerilimi, elektronu K yörüngesinden L yörüngesine çıkaran/hareket ettiren gerilimdir ve volt birimine
sahiptir. q=1 için uyartım enerjisi elektronvolt (eV) birimdedir. Gerçekte q=1.6 10-19 C olduğundan, 1 eV=1.6 10-
19
W.s(J) olarak tanımlanmaktadır.
enerjisine gereksinim duyulmaktadır. Burada Ui iyonizasyon gerilimi, Wi ise iyonizasyon enerjisidir. Uyartım ve
iyonizasyon olayları tersinirdir. Uyarılmış veya iyonize olmuş bir atom nötr durumuna geri dönerken aldığı enerji
ışıma (radyasyon) enerjisi şeklinde geri verilmektedir. Işımanın frekansı,
q.U u
h. fu q.U u f u (3.3)
h
veya
q.U i
h. fi q.U i f i (3.4)
h
bağlantılarıyla elde edilmektedir. Burada h=6.625 10-34 Js, Planck’ın kuantum ölçeğinde tanımlanan Planck
sabitidir. Kuantum yörüngeleri, sonlu sayıda olduğundan, ışıma enerjisinin spektrumu da sonlu frekanslarda
oluşmaktadır (çizgisel spektrum). Örnek olarak, Şekil 3.4’te H atomunun enerji düzeyleri görülmektedir.
Bu bölümde bir gaz içindeki parçacıkların serbest hareket ettikleri, ağırlıklarının ihmal edilecek kadar küçük
oldukları, gaz sıcaklığının sıvılaşma noktasından büyük, termik iyonizasyon sınırından küçük olduğu ve
parçacıkların hareket doğrultularını ve enerjilerini ancak çarpışmalar sonucu değiştirdikleri kabul edilmektedir.
3.2.1. Basınç
Kapalı bir kap içindeki gaz moleküllerinin birimi kap yüzeyine yaptıkları çarpma etkisi basınç olarak
tanımlanmaktadır ve p ile sembolleştirilmektedir. MKS (metre-kilogram-saniye) birim sisteminde basıncı birimi
paskal’dır.
1 paskal = 1 N/m2
eşitliği ile tanımlanmaktadır. Diğer basınç birimleri ve dönüşüm katsayıları,
1 bari = 1 dyn/cm2
1 bar = 106 bari
1 mbar = 103 bari
1 mmHg = 1 torr = 1334.16 bari = 133.416 paskal
1 N = 105 dyn ve 1 m2 = 104 cm2 olduğundan
1 paskal = 1 N/m2 = 105 dyn/104 cm2 = 10 bari
olur. Ayrıca,
760 mmHg = 760 (1.33416 mbar) = 1013 bar
760 mmHg = 760 (133.416 N/m2) = 101300 N/m2 = 101300 kg / 9.81 104 cm2 ≈ 1 atm
Sabit sıcaklıkta (T=sabit), bir gazın basıncı ile hacminin çarpımı sabittir. Yani,
pV C sabit (3.4)
bağlantısı bulunmaktadır. Burada V0 ve T0 gazın başlangıç değerlerini göstermektedir. T0=-273 ⁰K mutlak sıfır
olarak tanımlanmaktadır. Eşitlik 3.4 denklemindeki C sabit sıcaklığa bağlı değişmektedir. Dolayısıyla T0 sıcaklığı
için Boyle Yasası,
pV0 C0
T 1 C0
V V0 T
T0 p T0
ve temel gaz sabitidir. Bu sabitin değeri, R=8.3144 Ws/⁰K.Mol olarak tanımlanmaktadır. Buna göre bir gaz basıncı,
sıcaklığı ve hacmi arasında,
pV
R
T
C. Avagadro Hipotezi
Aynı koşullarda bulunan farklı gazların eşit hacimlerinde eşit sayıda molekül bulunmaktadır.
NA=6.023 1023 (Molekül/Mol-Hacim)
Bu katsayı Avagadro sayısı veya Loschmid sayısı denir. Burada 1 Mol-hacim, T0=273 ⁰K ve p0=760 mmHg
koşullarında 22.414 103 cm3 değerindedir. Buna göre 0 ℃ ve 760 mmHg basınçta 1 cm3 hacimde,
6.023 1023
N0 2.711019 (Molekül/cm3 )
22.414 103
R R
p T N T
V NA
olarak tanımlarsak bu eşitlik Boltzmann sabiti olarak ifade edilir, k=1.3804 10-23 J/⁰K değerindedir. Böylece basınç
için,
p k .N .T (3.8)
denklemi elde edilmektedir. Bu bağlantı üniversal gaz denklemi olarak adlandırılmaktadır. p=p0=760 mmHg ve
T=T0=273 ⁰K koşullarında N0=2.71 1019 Mol/cm3 olduğundan, p basıncı ve T sıcaklığında 1 cm3 gazdaki molekül
sayısı,
p 273
N N0 (3.9)
760 T
olmaktadır.
3.2.2. Hız
Hız, vektörel ve istatistiksel bir büyüklüktür. Ani ve mutlak değeri v ile gösterilmektedir. Maxwell-Boltzmann
eşitliklerine göre hız bağıntısı,
2
2 v
dN 4 v vm dv
e (3.10)
N vm vm
denklemiyle verilmektedir. Burada vm parçacıkların muhtemel hızını, dN/N ise hızları (v/vm) ile (v+dv)/vm arasında
bulunan parçacıkların bağıl sayısını göstermektedir. Buna göre hız dağılımı,
v dN N 4 2 vr2
f f vr vr e (3.11)
vm dv vm
formunda olup, bu fonksiyonun tanımlandığı eğrinin altında kalan alan 1’e eşittir.
f v dv
vr 0
r r 1 (3.12)
4 2
vr vr f vr dvr vr3 e vr dvr
2
vr 0 vr 0
Aynı şekilde,
4 3
vr ef vr2 f vr dvr vr4 e vr dvr
2 2
vr 0 vr 0
2
olduğundan,
3
vef vm 1.224vm
2
eşitliği ile tanımlanabilir. Bilindiği gibi, parçacıkların kinetik enerjileri, efilaks (etkin) hız türünden
belirlenmektedir. Kütlesi m ve etkin hızı vef olan bir parçacığın kinetik enerjisi (1/2)mvef2’dir. Kinetik gaz teorisine
göre, parçacıkların kinetik enerjileriyle mutlak sıcaklık arasında,
1 2 3
mvef kT (3.13)
2 2
olmaktadır. Tablo 3.1’de bazı hazların 20 ℃ ve 760 mmHg basınçta v hızları görülmektedir.
Kütleleri m1, m2, m3, … olan parçacıklardan oluşan bir gaz karışımında v1ef, v2ef, v3ef, … hızları kinetik enerjileri
eşit olacak şekilde dağılmaktadır. Yani,
m1v12ef m2 v22ef m3v32ef (3.15)
olmaktadır. Buna göre, bir gaz içinde bulunan elektronların hızları, moleküllerin hızlarından çok daha büyüktür.
Örneğin, me elektron kütlesi mp proton kütlesi yanında 1840 kat daha küçük olduğundan (mp≈1840me) 20 ℃ ve
760 mmHg basınçta elektronun ortalama hızı,
2m p
v e vH2 2 1840.1760 106767 m/s 110 km/s
me
olmaktadır.
Bir az içerisinde bulunan parçacıklar, gelişigüzel ve her doğrultuda hareket ederler ve belirli yolları kat ettikten
sonra, diğer parçacıklarla çarpışırlar. Bir parçacığın birbirini izleyen iki çarpışma arasında kat ettiği yola serbest
yol denir ve λ ile gösterilir. Bir parçacığın serbest yolu, istatistiksel yasalara göre değişir.
Herhangi bir t anında çok sayıdaki parçacıklara ait serbest yolların veya uzun bir süre içinde bir parçacığa ait
serbest yolların aritmetik ortalama değerine, ortalama serbest yol denir ve ile gösterilir,
1
1 2 3 n (3.16)
n
Ortalama serbest yolu olan bir parçacığın serbest yolunun λ veya daha büyük olması olasılığı,
f e (3.17)
Bu yasaya göre, ortalama serbest yolu olan bir parçacığın serbest yolunun sıfır veya daha büyük olması olasılığı,
e0=1, yani %100, ortalama serbest yola eşit veya daha büyük olması olasılığı, e-1=1/e=0.37, yani %37 ve örneğin
3 ’ya eşit veya daha büyük olma olasılığı da e-3=1/e3=0.05 (%5)’dir.
Bu yasa şöyle çıkarılabilir, x=0 konumundan çıkan n0 adet parçacık x doğrultusunda hareket etsin. x=λ konumunda
çarpışmayan parçacıkların sayısı nλ ile gösterilirse, dx=dλ aralığındaki çarpışma sayısı, bu aralıkta çarpışmayan
parçacıklardaki -dnλ azalmasına eşittir. Bir parçacığın 1 cm’lik yoldaki ortalama çarpışma sayısı z ile gösterilirse,
n .z .d dn
Şekil 3.7
Ortalama serbest yol olduğuna göre birim uzunluktaki ortalama çarpışma sayısı,
1
z
Şimdi, ortalama serbest yolun birim hacimdeki molekül sayısı ve molekül yarıçapı cinsinden ifadesini bulalım.
Bunun için gaz içinde yarıçapları r1 ve r2 ve ortalama hızları sırasıyla v1 ve v2 olan iki tür parçacık olduğunu
varsayalım. İkinci tür parçacık üzerindeki bir eksen takımına göre, birinci tür parçacığın ortalama hızı,
olur. 1 cm3 gazda N adet ikinci tür parçacık varsa, 1 adet birinci tür parçacığın 1 saniyede ikinci tür parçacıklarla
çarpışma sayısı,
z r1 r2 vN
2
(3.19)
olur, Şekil 3.8. Burada N, 1 cm3 hacimdeki ikinci tür parçacık sayısını, r1 r2 v ’de 1 saniyede birinci tür
2
Şekil 3.8.
Birinci tür parçacık 1 saniyede v1 yolunu kat ettiğinden, 1 cm’lik yola düşen ortalama çarpışma sayısı.
z v
z r1 r2 N
2
(3.20)
v1 v1
olmaktadır. Birim uzunluktaki ortalama çarpışma sayısının tersi, ortalama serbest yola eşit olduğundan, ortalama
serbest yol için,
1 1
m (3.22)
4 2 r N 2
olur.
2. Birinci tür parçacık kuvvetli bir elektrik alanının etkisi altında bulunan iyon ve ikinci tür parçacık molekül
olsun. Bu durumda, v1 v2 ve r1 r2 r ’dir. Dolayısıyla,
1 1
i (3.23)
4 r 2 N
olur.
3. Birinci tür parçacık elektron ve ikinci tür parçacık molekül olsun. Bu durumda v1 v2 ve r1 r2 r
’dir. Dolayısıyla,
1 1
c (3.24)
r2 N
olur. Görülüyor ki, bir gaz içinde elektronun ortalama serbest yolu, molekülün ortalama serbest yolundan
olur. Yani bir gaz içinde parçacıkların ortalama serbest yolları, sıcaklıkla doğru, basınçla ters orantılıdır. Sabit
sıcaklıkta,
r2
A
kT
formundadır.
Bir gaz içinde elektrikli parçacıklar çeşitli şekillerde meydana gelebilir. Bunların başlıcaları çarpma suretiyle
iyonizasyon, foto iyonizasyon, termik iyonizasyon ve yüzeysel iyonizasyondur.
Kütlesi m ve etkin hızı vef olan bir parçacığın kinetik enerjisi 1 2 mvef2 olduğundan, bu parçacık bir atom veya
moleküle çarptığı zaman, atom veya molekülü iyonize edebilir. Eğer parçacığın kinetik enerjisi söz konusu gazın
iyonizasyon enerjisine eşit veya ondan büyükse çarpma iyonizasyonla sonuçlanır, yani bir gaz atom veya
molekülünden bir pozitif iyonla bir elektron meydana gelebilir. Bunun için,
1 2
mvef Wi (3.26)
2
olmalıdır. Buna göre, örneğin iyonizasyon enerjisi 10.4 eV olan cıva buharının, ancak kinetik enerjisi 10.4 eV olan
bir parçacıkla çarpışması durumunda iyonize olabileceği anlaşılmaktadır. Oysa sıva buharı, birinci metastabil
enerji düzeyine karşı düşen 4.67 eV’luk bir kinetik enerjiye sahip parçacıkların çarpışması durumunda da iyonize
olabilir. Bu durum şu nedenlerden ileri gelebilir:
1. Kinetik enerjisi Wi ’den küçük olan parçacık, atomu uyarılmış duruma sokabilir. Uyarılmış atoma çarpan
ikinci, üçüncü ve diğer parçacıklar atomu kademeli olarak iyonize edebilirler (kademeli iyonizasyon)
2. Bir elektron uyarılmış bir atoma çarptığı zaman, uyarılmış atom temel duruma geçebilir ve bu sırada açığa
çıkan enerji elektron tarafından alınabilir. Böylece elektronun kinetik enerjisi söz konusu gazın
iyonizasyon enerjisi düzeyine yükselmiş olur.
3. Uyarılmış iki atom birbiriyle çarpıştığı zaman, atomlardan birinin potansiyel enerjisi diğerine geçebilir
ve enerjisi artan atom iyonize olabilir.
Frekansı f olan bir ışıma ile bir gazın iyonize olabilmesi için,
hf Wi (3.27)
.
formundadır. Burada ışık hızı c=3.108 m/s. Planck sabiti h=6.625 10-14 Js ve iyonizasyon enerjisi Wi’de Joule
biriminden yerlerine konulursa, λ dalga uzunluğu m cinsinden çıkar. 1 eV=1.6 10-19 J olduğundan, Wi yerine 1.6
10-19 Wi (eV) değeri konursa,
olur. Buna göre iyonizasyon enerjisi Wi=4.88 eV olan sezyum buharının ışıma ile iyonize olabilmesi için ışımanın
dalga uzunluğu,
12.3 7
10 m 3.184 107 m 318.4 nm
4.88
olmalıdır. Bu dalga uzunluğu mor ötesi ışınlar bölgesinde bulunmaktadır. Dolayısıyla görülebilir ışıkla bir
iyonizasyon mümkün olmadığı anlaşılır. Oysa gazın iyonizasyon enerjisinden daha küçük foton enerjileri
durumunda da iyonizasyon mümkündür. Bu durum şu nedenlerden ileri gelebilir.
a) Kademeli iyonizasyon,
b) Uyarılmış bir atomla uyarılmamış bir atom, iyonizasyon enerjisi atomunkinden daha küçük olan bir
molekül oluşturabilir,
c) Gaz içinde toz parçacıkları varsa, bunlardan elektronlar daha kolay kopmaktadır. Çünkü toz
parçacıklarının çıkış işi iyonizasyon enerjisinden daha küçüktür.
Bir gazın sıcaklığı yükseltilirse, gene o gazın atom veya moleküllerini iyonize etmek mümkündür. Çünkü
sıcaklıkla hızı, dolayısıyla kinetik enerjisi artan parçacıklar çarpma suretiyle iyonizasyon sebebiyet verebilecekleri
gibi, kızgın duruma gelen gazın ışıması dolayısıyla da foto iyonizasyonla elektrikli parçacıklar meydana gelebilir.
Bir malzeme yüzeyinden elektron koparılmasına yüzeysel iyonizasyon denir. Bunun için malzeme yüzeyine çıkış
işi veya çıkış enerjisi adı verilen bir enerjinin verilmesi gerekir. Bu enerji malzeme yüzeyine,
a) Malzemeyi ısıtmak suretiyle (termik elektron emisyonu),
b) Malzeme yüzeyini elektrikli parçacıklarla bombardıman etmek suretiyle (çarpma yoluyla iyonizasyon),
c) Malzeme yüzeyini kısa dalga boylu ışınlarla (fotonlarla) bombardıman etmek suretiyle,
d) Kuvvetli bir dış elektrik alanın etkisiyle (soğuk elektron emisyonu) verebilir.
Genel olarak bir malzemenin çıkış işi, bu malzeme buharına ait iyonizasyon enerjisinden daha küçüktür (Wa<Wi).
Bir gaz içinde çeşitli şekillerde meydana gelen elektrikli parçacıklar hareket yetenekleri (devingenlikleri), yayılma
(difüzyon) ve tekrar birleşme (rekombinasyon) özelliklerinden dolayı, bulundukları bölgeden uzaklaşmak ve yok
olmak eğilimindedirler. Bundan dolayı, parçacıkların bu özelliklerine iyonizasyon zıt olaylar denir.
Bir gaz içinde çeşitli şekillerde meydana gelen elektrikli parçacıklar, hareket yetenekleri (devingenlikleri), yayılma
(difüzyon) ve tekrar birleşme (rekombinasyon) özelliklerinden dolayı, bulundukları bölgeden uzaklaşmak ve yok
olmak eğilimindedir.
Bir gaz içinde bulunan elektrikli parçacıklar, bir elektrik alanının etkisi altında ise, bu durumda parçacıklar zikzak
hareketlerinden başka, bir de elektrik alanı doğrultusunda sürüklenme hareketi yaparlar. Zikzak harekete karşılık
olan hıza termik hız ve sürüklenme hızı denir. Genel olarak termik hız ile sürüklenme hızının süperpozisyonundan
oluşan hareket çok karışıktır. Fakat uygulamada önemli olan iki sınır durum için ortalama sürüklenme hızı ile
elektrik alanı arasındaki bağıntı kolayca bulunabilir. Bunun için elektrik alanının düzgün olduğu ve elektrikli
parçacığın bir çarpışmada moleküle verdiği enerjinin, bu parçacık tarafından iki çarpışma sırasında elektrik
alanından aldığı enerjiye eşit olduğu kabul edilecektir.
Şekil 3.9’da bir pozitif iyonun iki çarpışma arasındaki hareketi gösterilmiştir. Burada s gerçek yolu, st termik yolu
ve ss de elektrik alanından dolayı sürüklenme yolunu göstermektedir. Yukarıdaki varsayımlara göre, ss yolu için,
1
ss b 2
2
denklemi yazılabilir. Burada b=q.E/m ivmeyi ve τ ise ss yolu için geçen süreyi göstermektedir. Bu süre aynı
zamanda iki çarpışma arasında geçen zamandır. Bu ise istatistiksel bir büyüklük olduğundan, τ yerine almak
daha doğrudur. Böylece yukarıdaki denklem,
1
ss b 2 (3.29)
2
şekline girer. ss yolu süresine bölünürse, vs ortalama sürüklenme hızı elde edilir,
ss 1 1 q s
vs b E (3.30)
2 2m v
olur. Burada,
vs 1 q i
di (3.32)
E 2 mi vt
ms cm s
Devingenliğin birimi veya ’dir. Sabit sıcaklık ve basınçta i ve vr değerleri sabit olduğundan,
V m V cm
di de sabittir.
İstenirse i yerine,
1 1 kT
4 r N 4 r 2 p
2
olur. Burada,
1 q kT
Kt (3.35)
2 mi 4 r 2 vt
olur. Eğer vt 0 vs ise bu durumda elektron hali söz konusudur ve s yerine e , v yerine v s ve m yerine me
alınabilir ve denklem
veya
1 q
vs e E K 2 E (3.38)
2 me
1 q
K2 e (3.39)
2 me
konmuştur.
vs K
de 2 (3.40)
E E
parametresine elektronun hareket yeteneği veya devingenliği denilmektedir. Buna göre, sabit sıcaklık ve basınçta
elektronun devingenliği, elektrik alanının karekökü ile ters orantılıdır. İyonlarda yapıldığı gibi,
1 q
vs e E (3.41)
2 me
kT 1
denkleminde e yerine veya sabit sıcaklıkta değeri yerine konursa,
r2 p Ap
1 q 1 E E
vs K3 (3.42)
2 me A p p
konmuştur. Bir elektronun devingenliği, elektrik alanın karekökü ile ters orantılı değişmesine rağmen, yaklaşık
olarak bir iyonun devingenliğinden 5.103 kat büyüktür.
Herhangi bir nedenle bir gaz içinde belirli bir bölgede aynı işaretli elektrikli parçacık yığılması meydana gelmişse,
bu yığılma zamanla kaybolmakta, yani yoğunluğu küçük olan bölgelere doğru bir parçacık akımı olmaktadır. Bu
akımı belirtmek için bir i akım yoğunluğu vektörü tanımlanmaktadır. Akım yoğunluğu vektörü, gaz içinde alınan
bir dS yüzey elemanından birim zamanda geçen parçacık sayısını hesaba katmaktadır. Buna göre, dS yüzey
elemanından birim zamanda geçen parçacık sayısı,
i dS (3.44)
olur. Gaz içinde birim hacimde bulunan aynı işaretli elektrikli parçacık sayısı N olsun. Gaz içinde kapalı bir S
yüzeyi göz önüne alabiliriz. Bu yüzeyin sınırlandığı hacim V ise, bu hacimdeki elektrikli parçacık sayısı,
V
N dV (3.45)
Q dV
V
(3.46)
olduğundan
t V
N dV Q dV i dS (3.47)
V S
denklemi yazılabilir. Burada Q, birim hacimde herhangi bir nedenle birim zamanda oluşan parçacık sayısını
göstermektedir. Kısmi türev işareti integral içine alınır ve Gauss teoremi uygulanırsa, yukarıdaki denklem,
N
t
V
div i Q dV 0
(3.48)
olmalıdır. Bu denklem yardımıyla parçacık yoğunluğunu hesaplayabilmek için, N ve i arasında bir bağıntı
kurulması gerekmektedir. Bu bağıntı ya deneyle bulunmakta veya parçacıkların birbirleri ve ortamla ilişkisi göz
önüne alınarak saptanmaktadır. En çok uygulanan model Fick yasası ile verilmektedir. Yani,
yazılabilmektedir. Burada D’ye difüzyon katsayısı denilmektedir. Bu denklem yukarıdaki denklemde yerine
konursa,
N
Q+D div grad N Q D 2 N (3.51)
t
genel difüzyon denklemi elde edilir. Eğer elektrikli parçacık kaynağı, inceleme anından itibaren sıfır ise bu
durumda denklem,
N
D 2 N (3.52)
t
olabilir. Şimdi, N’nin yalnız x ekseni boyunca lineer olarak değişmesi durumunda D difüzyon katsayısını
hesaplamaya çalışırsak, x=0 konumunda birim hacimdeki elektrikli parçacık sayısı No ile ve x mevkiindeki
elektrikli parçacık sayısı da N ile gösterilirse,
dN N N
tg o
dx x
Denkleminden,
dN
N No x (3.55)
dx
Söz konusu gaz içinde, birim hacimdeki aynı işaretli elektrikli parçacık sayısı, molekül sayısı yanında çok küçük
olduğundan, elektrikli parçacıkların ortalama serbest yollarının ve hızlarının her yerde aynı olduğu ve elektrikli
parçacıklarla moleküllerin termik denge durumunda bulundukları kabul edilebilir. Termik denge durumunda
elektrikli parçacıklar her yönde ve gelişigüzel hareket ettiklerinden, belli bir doğrultu ve yönde hareket eden
elektrikli parçacık sayısı, buna ters yönde hareket eden elektrikli parçacık sayısına eşit kabul edilebilir. Ayrıca,
bütün elektrikli parçacıkların kartezyen koordinat sistemi yönlerinde ve buna ters yönlerde olmak üzere 6 eşit
gruba ayrıldığı düşünülürse, x’in pozitif yönünde toplam elektrikli parçacıkların 1/6’sı geçmektedir. Buna göre,
v zamanında v=0 mevkiinde bir AB düzleminin 1 cm2’lik yüzeyinden soldan sağa doğru geçen elektrikli
parçacık sayısı,
1 1 dN 2
0 0
1 dN
6
m N dx N o x dx No (3.56)
6 dx 6 dx 2
m 1 dN .v
No v (3.57)
6 dx 2
olur. Aynı şekilde, AB düzleminin 1 cm2’lik yüzeyinden sağdan sola doğru zamanında geçen elektrikli parçacık
sayısı
1 dN 2
0
1 1
6
m N dx N dx No (3.58)
60 6 dx 2
m 1 dN .v
No v (3.59)
6 dx 2
m m .v dN
i 6 dx (3.60)
olur. Bu denklem daha önce tanımladığımı Fick yasası bağlantısından başka bir şey değildir. Dolayısıyla elektrikli
parçacıklara ait difüzyon katsayısı
.v
D (3.60)
6
İyonların devingenliği di 1 2 q mi i vi ve difüzyon katsayısı da Di i .vi 6 formülü ile verildiğinden,
di q
(3.63)
Di kT
di
42.7 V 1
Di
olur. Demek ki di bilinirse Di kolayca hesaplanabilir. Örneğin 0 ºC ve 760 mmHg’de havanın negatif iyonlarının
devingenliği 1.9 (cm/s)/(V/cm) olduğundan negatif iyonların difüzyon katsayısı,
di 1.9
Di 0.0445 cm 2 /s
42.7 42.7
olur. Elektronların devingenliği iyonlarınkine göre en az 5.103 kat daha büyük olduğundan elektronların difüzyon
katsayısı da
de 1.9 5103
De 222.5 cm2 /s
42.7 42.7
Dış etkilerden uzak kendi haline bırakılmış iyonize bir gaz, elektrik yükünü yavaş yavaş kaybetmektedir. Buna
sebep, farklı işaretli elektrikli parçacıkların tekrar birleşmeleridir.
Bir pozitif iyonun bir negatif iyon veya elektronla birleşmesi için, bunların belirli bir süre yan yana bulunmaları
gerekmektedir. Genel olarak elektronlar hızlı hareket ettiklerinden bir pozitif iyonla bir elektronun birleşme
olasılığı, bir pozitif iyonla bir negatif iyonun birleşme olasılığından daha küçüktür. Ayrıca, gaz içinde iyon
yoğunluğu ne kadar büyükse bunların birleşme olasılığı da o kadar büyük olmaktadır. 1 cm3 gazda N adet pozitif
iyon ve N adet negatif iyon varsa, bunların birleşme ile kaybolma hızı N ve N ile orantılı olmaktadır. Yani,
dN dN
NN (3.64)
dt dt
yazılabilmektedir. Burada , birleşme katsayısıdır. Eğer gaz içinde N N N ise, yukarıdaki denklem,
dN
N2 (3.65)
dt
şekline girmektedir. Bunun değişkenleri ayrılıp, zaman bakımından 0’dan t’ye ve iyon yoğunluğu bakımından da
No’dan N’ye kadar integrali alınırsa,
N
dN
N0 N2
.t (3.66)
denkleminden,
N0
N (3.67)
1 N0t
denklemi elde edilmektedir. Buna göre, bir gazdaki iyon yoğunluğunun birleşme ile azalması hiperboliktir.
Gerçekte birleşme katsayısı, zamanın bir fonksiyonudur. İyonların oluştuğu ilk anlardaki , daha sonraki
’lardan büyüktür. Bu bakımdan yukarıda bulunan denklem, ancak küçük zaman aralıkları için doğru kabul
edilmektedir.
Townsend boşalma teorisi Şekil 3.12’de tanımlanan akım gerilim ilişkisi görselindeki bölgelerin
karakteristikleriyle açıklanabilmektedir.
I. Bölgede: Katot yüzeyine gönderilen fotonlar fotoelektrik emisyona göre katot yüzeyinden elektron koparır.
Katot yüzeyinden koparılan elektronlar anoda doğru hareket ederken akım artmaktadır. Bütün serbest elektronlar
anoda varıncaya kadar gerilimin arttırılması ile akım artmaktadır.
II. Bölgede: Akım i0 fotoelektrik akım değerindedir. Bu bölgede gerilim artsa bile akım değişmez, yani katottan
koparılan bütün elektronlar anoda varmıştır.
III. Bölgede: V2 geriliminden sonra gerilimin arttırılması ile katottan koparılan elektronlar gaz moleküllerine
çarparak iyonize edecek kadar enerji kazanmaktadır. Elektron ve moleküllerin çarpışmasında yeni elektron
üretilmekte ve gaz molekülleri çarpışma sonrası pozitif iyona dönüşmektedir.
IV. Bölgede: V3 geriliminden sonra gerilimin arttırılması ile akım daha hızlı artmaya başlar. Bu bölgede ikincil
mekanizmalarda etkili olmaya başlamaktadır. Deşarj kendi kendini beslemeye başlamıştır. V4 geriliminde delinme
meydana gelmektedir.
Bir elektronun alan doğrultusunda 1 cm hareket etmesi durumunda meydana getirdiği elektron sayısına
Townsend’in birinci iyonlaşma katsayısı denmektedir. Elektrik yükü q olan bir elektron E elektrik alanında λei
Ui
ei (3.70)
E
Eş. 3.70’e göre çarpışmanın iyonizasyon ile sonuçlanması için elektronun en az Ui/E kadar yolu çarpışmadan
gitmesi gerekmektedir. Elektron ortalama serbest yolu e olan bir elektron serbest yolunun λei’ye eşit veya daha
büyük olma olasılığı e ei / e , aynı zamanda bir çarpışmanın iyonizasyonla sonuçlanma olasılığıdır. Elektronun 1
cm’lik yolda ortalama çarpışma sayısı ne 1 e olduğuna göre birinci iyonlaşma katsayısı,
1
e ei e
(3.71)
e
olarak tanımlanmaktadır. λei yerine Ui/E, sabit sıcaklıkta 1 e yerine Ap ve AUi yerine B konulursa,
Ape Bp E (3.72)
Ae B E p
(3.74)
p
Eş. 3.74’ten görüldüğü gibi Townsend’in birinci iyonlaşma katsayısının basınca bölümü, elektrik alanın basınca
bölümünün fonksiyonudur.
E
f (3.75)
p p
Bir elektronun alan doğrultusunda 1 cm yol gitmesi ile α kadar elektron meydana getirdiğine göre, dx aralığında
α.dx kadar elektron açığa çıkmaktadır, bkz. Şekil 3.13.
Katottan x kadar uzunluktaki elektron sayısı n ile gösterildiğinde n adet elektronun dx aralığında meydana
getirildiği elektron sayısı dn ile gösterilirse,
dn ndx (3.76)
elde edilir. Katottan çıkan elektron sayısı n0 ile gösterilirse, Eş. 3.76’te eşitliğin her iki tarafının integrali alınırsa
katottan x kadar uzaklıktaki elektron sayısı bulunabilmektedir.
n x
dn
n n 0 dx (3.77)
0
ln n ln n0 x (3.78)
n
ln dx (3.79)
n0
n n0 e x (3.80)
d : elektro aralığı
n n0 e d (3.81)
I0 katottan çıkan akımdır. Anotta meydana gelen akım Eş. 3.81’de x d için bulunur.
I I 0 e d (3.82)
Bir elektronun katottan anoda varıncaya kadar meydana getirdiği elektron sayısına elektron çığı denilmektedir. Eş.
3.81’den görüldüğü gibi bir elektron katottan anoda varıncaya kadar e d elektron meydana getirdiğinden e d ’ye
elektron çığı denilmektedir. Eş. 3.81’in her iki tarafının e tabanında logaritması alınırsa,
ln I ln I 0 d (3.83)
elde edilir.
Şekil 3.15. Gerçekte uniform alanda akımın elektrot aralığına göre değişimi
Gerçekte akım, gerilimin belirli bir değerinden sonra daha hızlı artmaktadır. Şekil3.15’de gerçekte akımın elektrot
aralığına göre değişimi aynı basınçta farklı E/p’lerde çizilmiştir. Yüksek gerilimlerde akım Eş. 3.83 ile bulunandan
daha hızlı artmaktadır.
Örnek. E/p ve I0 deney sırasında sabit tutulduğuna göre, d1 1 cm için iyonlaşma akımı I1 5 10 12 A ve
a. ?
b. I 0 ?
Cevap.
a.
ln I ln I 0 d
ln I1 ln I 0 d1
d1 d 2 1 2.5
4.6 cm-1
ln I1 ln I 2 5 10
12
ln 9
5 10
Not: tek haneli bir katsayıdır ve genellikle 5’in üzerine çıkmamaktadır. Elde edilen sonucun bu çerçevede
değerlendirilmesi tavsiye edilmektedir.
b.
ln I1 ln I 0 d1
ln 5 1012 ln I0 4.61.0
I 0 5 10 4 A
Şekil 3.13’te akım gerilim grafiğinde V3 geriliminden sonra akım daha hızlı artmaktadır. Çeşitli mekanizmalar
kullanılarak bu ilave iyonizasyon olayı açıklanabilmektedir.
1. İlk çığda oluşan pozitif iyonlar molekülleri iyonize edecek kadar enerji kazanmamış ama katoda çarparak
elektron koparabilecek kadar potansiyel enerji kazanmış olabilir.
2. Uyarılmış moleküller normal durumlarına geçerken hf enerjili fotonlar yaymakta ve bu fotonlar kattan
elektronların yayılmasına neden olmaktadır.
3. Bu fotonların ve kararsız yapıların katoda çarpması ile katottan elektron koparabilmektedir.
Bir pozitif iyon katottan bir elektron serbest bırakabilmesi için katottan iki elektron koparması gereklidir. Bu
elektronlardan biri pozitif iyonu nötr hale getirmek için kullanılır. Bir pozitif iyonun bir elektronu serbest
bırakabilmesi için kritik ve potansiyel enerjisinin toplam gazın iyonlaşma enerjisinin iki katına eşit veya büyük
olmalıdır. WK WP 2Wi ikincil mekanizmalar içerisinde en önemlisi pozitif iyonlar ile elektron koparılmasıdır.
Bu olayların hepsi Townsend’in ikinci iyonlaşma katsayısı ile tanımlanmıştır. Katoda gelen pozitif iyon başına
koparılırken elektron sayısına Townsend’in ikinci iyonlaşma katsayısı denir.
katotta üretilen ikincil elektronların sayısı elde edilir. Katodu terk eden toplam elektron sayısı, dışarıdan ışımalar
ile yayılan elektron sayısı ile katotta üretilen ikincil elektron sayısının toplamıdır.
n0 n0 n0 (3.88)
n0
n0
1 e d 1
(3.90)
anottaki elektron sayısı elde edilmektedir. Eş. 3.92 akımlar özelinde yazılırsa,
I0
I e d
1 e d 1
(3.93)
gitmektedir. e d 1 1 , Townsend’in delinme kriteridir. Townsend delinme kriterinin anlamı elektron
çığlarının başka bir çığı başlatmak için katotta ikincil elektron meydana getirdiği anlamına gelmektedir. Bu
koşulda delinme kendi kendini beslemektedir. I0 akımı sıfır olsa bile akım akmaya devam etmektedir.
e d 1 1 (3.94)
Deneylerde elde edilmiş verilere göre sabit sıcaklıkta delinme gerilimi basınç ile elektrot aralığının çarpımının
fonksiyonudur. Buna Paschen Yasası denilmektedir. Bu yasa, Townsend delinme kriterinden de aşağıdaki şekilde
bulunabilir.
1
Apde Bp E ln 1 (3.98)
elde edilmektedir. Elektrik alan delinme gerilimi ve elektrot aralığı formunda yazılabilmektedir.
Vs
E (3.99)
d
Vs : delinme gerilimi
elde edilmektedir.
Apd
e Bpd Vs
1 (3.102)
ln 1
Bpd Apd
ln (3.103)
Vs 1
ln 1
Bpd
Vs
Apd
ln
(3.104)
1
ln 1
Townsend ikinci iyonlaşma katsayısı 1’den çok küçük olduğundan 1/γ, 1’den çok büyüktür, yani 1 1 . Bu
Bpd
Vs
1 (3.105)
ln Apd ln ln
Delinme gerilimi bu eşitliğe göre bulunabilmektedir. Eş. 3.105’den de görüldüğü gibi delinme gerilimi Vs, basınç
ve elektrot aralığının bir fonksiyonudur.
Vs f pd (3.106)
Basınç p ve elektrot aralığı d olan düzlemsel elektrot sisteminin delinme gerilimi ile basıncı p/n, elektrot aralığı
nd, basıncı np ve elektrot aralığı d/n olan elektrot sistemlerinin delinme gerilimleri aynıdır.
gerilimi elde edilmektedir. Delinme geriliminin basınç ile elektrot aralığının çarpımına göre türevi sıfıra
eşitlenerek pd min bulunabilmektedir.
dVs
0 (3.107)
d pd
1 A
B ln Apd ln ln 1 Bpd
dVs Apd
(3.108)
d pd 1
2
ln Apd ln ln 1
1 A
B ln A pd min ln ln 1 B pd min 0
A min
pd
1
B ln A pd min ln ln 1 1 0
1
ln A pd min ln ln 1 1
1
A pd min e.ln 1
e 1 2.718 1
pd min .ln 1 .ln 1
A A
Bpd
Basınç ve elektrot aralığının bu minimum değeri Eş. 3.105’te ( Vs ) yerine konulursa
1
ln Apd ln ln
e 1
A
B ln
Vs min
1
e ln (3.109)
ln A ln ln 1
A
e 1
A
B ln
Vs min (3.110)
1 1
1 ln ln ln ln
B 1
Vs min 2.718 ln 1 (3.111)
A
E
formunda yazılabilir. Eş. 3.75, f , Eş. 3.112’de yerine konulursa,
p p
E 1
f pd ln 1 K (3.113)
p
K E
(3.115)
p V p
p K
tan (3.116)
E p V
eğrisini kesmemektedir. Diğer bir değişe, delinme mekanizması gelişmemektedir. p f E p eğrisine teğet
olan S noktası delinme için gerekli minimum gerilime yani minimum delinme gerilimine karşılık gelmektedir. S
noktasındaki açı s olarak tanımlanırsa, s ’den küçük açılarda ( s ) aynı basınçta farklı elektrot aralıklarında
Cevap.
İkinci iyonlaşma mekanizmasına sahip bir gazın Paschen eğrisi ile tanımlanan minimum delinme gerilimi Eş.
3.111 kullanılarak elde edilebilir,
B 1
Vs min 2.718 ln 1
A
365 1
Vs min 2.718 ln 1 305.23 V
15 102
Bu delinme gerilimine karşılık gelen basınç ve elektrot aralığı çarpımının minimum değeri,
2.718 1
pd min ln 1
A
2.718 1
pd min ln 2 1 0.8366 cm.torr
15 10
Dış kabuğunda bir veya iki elektron eksiği olan ve kolaylıkla elektron alıp negatif iyon oluşturan gazlara
elektronegatif gazlar denir. Periyodik cetvelde 7. grupta bulunan flor, klor (F, Cl, Br, I ve At) gibi gazlar
elektronegatif gazlardır ve dış kabuklarında 1 elektron eksiktir. Periyodik cetvelde 6. grupta bulunan O, S, Se
elektronegatif gazlardır ve dış kabuklarında 2 elektron eksiktir.
Bir elektronun alan doğrultusunda 1 cm hareketi esnasında gerçekleştirdiği yapışma sayısıdır. Katottan x kadar
uzaklıktaki elektron sayısını ne x ile ve dx aralığında meydana gelen elektron sayısı dni x ile
gösterilmektedir.
n : yapışma katsayısı
dni x ne x dx (3.116)
eşitliğine göre bulunmaktadır. Eş. 3.116 ve Eş. 3.117, Eş. 3.118’de yerine konulduğunda,
dne x ne x dx (3.119)
eşitliği ile dx aralığında toplam elektron sayısı bulunmaktadır. n0 , katottan çıkan elektron sayısı ise,
x
dne x x
n x dx (3.120)
0 e 0
ln ne x ln ne 0 x (3.121)
ne 0 n0 (3.122)
n x
ln e x (3.123)
n0
ne x n0 e x (3.124)
Katottan x kadar uzaklıktaki elektron sayısı Eş. 3.124 ile bulunabilir. Anottaki elektron sayısı Eş. 3.124’de x yerine
d konularak elde edilebilir.
ne d n0 e d (3.125)
Elektron ve negatif iyon akışından dolayı elektriksel iletim ve akım meydana gelmektedir. Toplam akımın
bulunabilmesi için negatif iyonların artışının da bulunması gereklidir.
dnn d ne x dx (3.126)
dx aralığındaki negatif iyon sayısındaki artma Eş. 3.126’ya göre elde edilmektedir. Eş. 3.124, Eş. 3.126’da uerine
konulduğunda,
dnn d n0 e x dx (3.127)
dnn x n0 e
x
dx (3.128)
0 0
nn x nn 0 n0 e
x
1 (3.129)
katottan x uzaklıktaki negatif iyon sayısı elde edilir. Eş. 3.131’de x yerine d konursa,
nn d n0 e 1
d
(3.132)
anottaki negatif iyon sayısı elde edilir. Anottaki toplam negatif yüklü partikül sayısı elektron sayısı ile negatif iyon
sayısının toplamıdır.
n d ne d nn d (3.133)
d
I I0 e (3.136)
olarak bulunur.
Townsend birinci iyonlaşma katsayısından yapışma katsayısını çıkararak efektif iyonlaşma katsayısı bulunur.
(3.137)
d
n0 ne dx (3.138)
0
ne x n0e x (3.139)
d
n0 n0e
x
dx (3.140)
0
d
n0 n0 e 1 (3.141)
Katodu terk eden toplam elektron sayısı, dışardan ışımalar ile yayılan elektron sayısı ile katotta üretilen ikincil
elektron sayısının toplamıdır.
n0 n0 n0 (3.142)
d
n0 n0 n0 e 1 (3.139)
n0
n0
d (3.140)
1 e 1
d
Eş. 3.135’de ( n d n0 e ) n yerine n0 konursa, ikincil iyonlaşmanın etkisi dâhil
0
edildiğindeki anottaki toplam negatif yüklü partikül sayısı elde edilir.
d
n0
e
n d (3.141)
d
1 e 1
olarak bulunur.
I 0 5 10 13 A karakteristiklerine sahip ikincil iyonlaşma mekanizmasına sahip bir elektronegatif gaz için,
a. d 2 cm ise ,
Cevap.
a. İkincil iyonlaşma mekanizmasının etkin olduğu elektronegatif bir gazda akım büyüme ifadesi,
d
I0
e
I
d
1 e 1
eşitliği ile tanımlanmaktadır.
p 1.52 10 15.2 cm 1
p
p 1.04 10 10.4 cm 1
p
olduğundan,
5 10 15.215.2
13
10.4
e 15.2 10.4 2
10.4
15.2 10.4
I 4.38 108 A
15.2 15.2 10.42
5
1 10 e 1
15.2 10.4
b. Delinme mekanizmasının gelişebilmesi için akım büyüme ifadesinin paydasının sıfıra eşit olması
gerekmektedir. Bu koşulda akım büyüme ifadesi teorik olarak sonsuz akımın geçtiği delinme koşulunu
sağlamaktadır,
d
1 e 1 0
15.2 15.2 10.4ds
1 105 e 1 0
15.2 10.4
15.2 10.4
ln 5 1
10 15.2
ds 2.158 cm
15.2 10.4
Cevap.
Ape B V s pd
31.7103
365
7601
15 760e
1.8 cm1
Kritik E p , E p lim şeklinde gösterilir. Kritik E p değerinde Townsend birinci iyonlaşma katsayısı ile yapışma
katsayısı eşittir ( ). İkincil iyonlaşmayı ihmal edersek, E p lim değerindeki akım ifadesi aşağıdaki şekilde
bulunur. Eş. 3.124’de ( ne x n0 e x ), yerine konularak kritik E p ’deki katottan x uzaklığındaki
elektron sayısı
ne x n0 (3.143)
elde edilir. Kritik E p ’de anottaki elektron sayısı Eş. 3.143’de x yerine d konularak elde edilir.
ne d n0 (3.144)
dnn x n0 dx (3.145)
Bu ifade kullanılarak, kritik E p ’deki dx aralığındaki negatif iyon sayısındaki artma elde edilir. Eş. 3.145’in 0
nn x n0 dx
0 0
(3.146)
nn d nn 0 n0 d (3.147)
nn d n0 d (3.148)
Kritik E p ’deki anottaki negatif iyon sayısı elde edilir. Eş. 3.144 ve Eş. 3.148, Eş. 3.133’te (
n d ne d nn d ) yerine konursa
n d n0 n0 d (3.149)
Kritik E p ’deki anottaki toplam negatif yüklü partikül sayısı elde edilir. Kritik E p ’deki akım
I I 0 1 d (3.151)
olarak bulunur. Kritik E p ’deki akım I 0 değerinden başlayarak lineer olarak artmaktadır.
E p 1 eğrisinde olduğu gibi, E p lim değerinin üstündeki E p değerlerinde akım daha hızlı artmaktadır.
E p 2 eğrisinde olduğu gibi, E p lim değerinin altındaki E p değerlerinde akım daha yavaş artmaktadır.
E p lim değeri elektronegatif gazlarda önemli bir parametredir. E p lim değerinin altındaki E p ’lerde delinme
meydana gelmez. Elektronegatif gazlarda boşalmanın kendi kendini beslemesi için Eş. 3.142’nin (
d
I0
e
I ) paydası sıfıra eşit olmalıdır.
d
1 e 1
d
e 1 1 (3.152)
SF6 için geniş bir E p aralığında ve ölçülmüştür ve efektif iyonlaşma sayısını veren lineer bir ifade
bulunmuştur.
E E
C (3.153)
p p p p lim
Ortalama elektrik alanın maksimum elektrik alana yakın olduğu ve kutup etkisinin ihmal edilebildiği elektrik
alanlara az düzgün elektrik alan denir. Bu alanlarda düzgün alan için bulunan boşalmanın kendi kendini besleme
koşulu aynen kalabilmektedir. Yalnız Townsend’in birinci iyonlaşma katsayısı, elektrik alana bağlı olduğundan
ve elektrik alanı da elektrotlar arası yoldaki toplam iyonlaşma katsayısı, ile değil de
x2
.dx
x1
(3.154)
Bu elektrik alanlarda gerçekleşen delinme mekanizmaları hakkında bir fikir vermek üzere eş eksenli silindirik
sistemde delinme gerilimini hesaplayalım. Elektrotların yarıçapları r1 , r2 ve boşalmanın kendi kendini beslediği
1
r2
.dx ln 1
r1
(3.155)
Ape .dr ln 1
Vk
r1
A Vk Bpr1 ln r2 r1
B r2 r1 pr1 ln r2 r1
1
e Vk
e Vk
ln 1
B r (3.156)
ln 2
r1
Vk f pr1 , r2 r1 (3.157)
olup, benzerlik yasasına uymaktadır. Benzerlik yasası, “geometrik bakımdan benzer düzenlerde, basınçlar
benzerlik oranı ile ters orantılı ise, korona gerilimleri birbirine eşittir.” ifadesiyle tanımlanmaktadır. Buna göre,
basıncı p ve yarıçapları r1 ve r2 olan eş eksenli silindirik sistemin korona gerilimiyle, basıncı p n ve
yarıçapları nr1 ve nr2 olan benzer, eş eksenli silindirik sistemin korona gerilimi birbirine eşittir.
Yarıçapların nispeten küçük oranlarında, örneğin r1 r2 0.3 ’ten 1.0’a kadar, ki bu durum az düzgün elektrik alana
karşılık gelmektedir ve Vk Vd ’dir. Vd f pd eğrisi düzgün elektrik alanlar için tanımlanan eğriye
benzemektedir. Burada az düzgün elektrik alandaki delinme gerilimleri, pratik olarak bütün pd bölgesinde
düzgün alandaki değerlerden biraz düşüktür. Bu durum, elektrik alanı ortalama alandan daha büyük olan iç silindir
bölgesindeki iyonizasyon koşullarının daha uygun olmasıyla açıklanabilmektedir. Eğer dış silindirin yarıçapı sabit
tutulur ve iç silindirin yarıçapı değiştirilirse, Vk f r1 r2 değişimi Eş. 3.157 denklemi yardımıyla incelenebilir.
Şekil 3.20’de A 14.6 1/cm.mmHg , B 365 V/cm.mmHg , 1 500 , p 760 mmHg ve r2 10 cm için
Vk f r1 r2 eğrisi gösterilmiştir. Burada elektrik alanı, r1 r2 ’nin sıfırdan 0.3 değerine kadar düzgün elektrik
alan değildir. Dolayısıyla bu bölgede boşalmanın kendi kendini beslediği gerilim korona gerilimine karşılık
gelmektedir. Ancak, r1 r2 ’nin 0.3’ten 1.0’e kadar olan değerlerinde elektrik alanı az düzgün sayılabilir ve bu
bölgede korona gerilimi ile delinme gerilimi aynı olur.
Şekil 3.20. Farklı eğrilik yarıçaplarında delinme gerilimi ve elektrik alan karakteristiklerinin değişimi
Vd
Ed max
r2
r1 ln (3.158)
r1
Vd
Ed ort (3.159)
r2 r1
denklemiyle hesaplanabilir. Şekil 3.20’de Ed max ve Ed ort eğrileri de görülmektedir. Şüphesiz r1 r2 ’nin 0 ile
0.3 değerleri arasında bu eğriler Ek max ve Ek ort eğrileri ile aynı karakteristiğe sahiptir.
Burada, boşalmanın kendi kendini beslediği Vk gerilimine korona gerilimi dendiğini bir kaz daha hatırlatmak
istiyoruz. Düzgün ve az düzgün alanlarda korona gerilimi ile delinme gerilimi aynı olduğu halde, düzgün olmayan
alanlarda aynı değildir.
Eş eksenli silindirik sistemin elektrik alanından daha karışık elektrik alanları durumunda da korona gerilimi için
benzer daha karışık alanları durumunda da korona gerilimi için benzer şekilde analitik ifadeler bulunabilir.
Sonuçlar oldukça karışık ve pratik olmadığından, bunlar yerine daha çok deney sonuçlarına dayanan ampirik
formüller kullanılır. Bu şekilde küresel, paralel ve eş eksenli silindirik elektrot sistemleri için korona gerilimine
karşı düşen maksimum elektrik alanları,
k
Ek max k1 1 2 kV/cm (3.160)
r.
denklemiyle bulunabilir. Burada r (cm) cinsinden elektrot yarıçapını, 0.386 p/T bağıl hava yoğunluğunu,
k1 ve k 2 de elektrot şekillerine bağlı olarak birer sabittir. Korona gerilimini bulmak için ayrıca sistemin
faydalanma faktörünü de bilmek gerekir. Böylece korona gerilimi ifadesi,
Vk Ek ort .d Ek max . Ek max .d . (3.161)
Elektrot sistemi k1 k2
2 2
Eşit yarıçaplı karşılıklı
27.2 0.54 d r r 1
küre-küre elektrot sistemi p
r d r p
Bundan önce açıklanan Townsend boşalma teorisi boşalma olayı ile ilgili birçok yasanın anlaşılmasına ve bazı
pratik sonuçların elde edilmesine yardımcı olduğu halde, bazı durumlarda, delinme mekanizmalarını açıklamaya
yetmemektedir. Eksiklik, kendini özellikle büyük elektrot açıklıklarında gösterir. Büyük elektrot açıklıklarında
deneyle bunulan boşalma süresi, Townsend boşalma teorisiyle açıklanamaz. Bu nedenle, 1940’da L. B. Loeb ve
J. J. Meek ve 1942’de de H. Raether tarafından yeni bir teori ortaya atılmış ve olayların daha iyi bir şekilde
açıklanması mümkün olmuştur. Bu teoriye göre, boşalma olayında pozitif iyonların meydana getirdiği elektrik
alanının büyük etkisi vardır.
Şimdi burada, düzgün ve düzgün olmayan alan durumlarında, kanal boşalma teorisi ana hatlarıyla açıklanacaktır.
Yüksek basınçta ve büyük elektrot açıklıklarında ( pd 500 mmHg.cm ) katot yakınında meydana gelen her
serbest elektron, anot doğrultusundaki hareketi sırasında bir elektron çığı meydana getirir. Prensip olarak, çığın
baş tarafında bir elektron bulutu ve bunun arkasında da pozitif iyonlar bulunur. Pozitif iyonlar, çığın gövde ve
kuyruğunu oluştururlar. Bunlar, küçük bir hacim içerisinde toplandıklarından, meydana getirdikleri E1 elektrik
alanı oldukça büyük değerler alabilir. İyon yoğunluğu arttıkça, bunların dış elektrik alanına etkisi de büyük olur.
Şekil 4.1’de bir elektron çığı ve elektronlar arası potansiyel dağılımı göstermiştir. Çığın baş tarafındaki elektron
bulutu bu bölgede önemli bir potansiyel düşümüne sebebiyet verirken, pozitif iyonlar da çığın gövde ve kuyruk
kısmında önemli bir potansiyel yükselmesine sebep olurlar.
içinde toplandıkları kabul edilirse, bu yüklerin küre yüzeyinde meydana getirdikleri E1 elektrik alanı,
Q
E1 (4.1)
4 r 2
olur. Burada Q , küre içindeki pozitif iyonların toplam elektrik yükü olup,
4
Q r 3 Ni q (4.2)
3
ifadesiyle verilir. Ni birim hacimdeki iyon sayısı, çığ başında birim uzunluğa düşen iyon veya elektron artmasının
çığ kesitine bölünmesi suretiyle bulunur, yani
dnx
e x (4.3)
Ni dx2
r r2
denklemi elde edilir. Buradan görülüyor ki p basıncı arttıkça, yani r yarıçapı küçüldükçe, E1 elektrik alanı büyür.
Çığın r yarıçapı, sis odasında yapılan deneylerle saptanabilir. Örneğin r 0.013 cm , x 1 cm ve 17 1/cm
için E1 ’in değeri,
17e17
E1 1.6 1019 6000 V/cm
3 3.14 8.86 1012 0.013
20e20
E1 1.6 1019 140000 V/cm
3 3.14 8.86 1012 0.013
değerine çıkabilir.
Demek ki, pozitif yüklerin meydana getirdiği E1 elektrik alanı, kolayca dış alan mertebesine erişebilir. Dolayısıyla
çığ başında toplam alan sıfır hatta ters yönde olabilir. Bu durumda çığ başındaki elektronlar, artık anoda
varamazlar, aksine frenlenirler ve pozitif yüklere doğru çekilirler. Böylece pozitif ve negatif yükler birbiri içine
girerek, boşalma olayının ikinci evresi olan plazma veya kanalı meydana getirirler. Bu safhaya geçişte .xkr 18
ile 20 arasında kabul edilebilir. Plazmanın iletkenliği, çığın iletkenliği yanında çok büyüktür. Plazmada bulunan
pozitif ve negatif elektrikli parçacıklar birbirleriyle birleşmeye ve foto iyonizasyonla yeni birçok serbest
. xkr
1dr
(4.5)
qe qe r
olur, bkz. Şekil 4.2. Burada , elektronun Edış elektrik alanındaki iyonlaştırma katsayısını, 1 de ( Edış E1 )
elektrik alanındaki iyonlaşma katsayısını göstermektedir. Böylece birinci çığın uzay yükleri, anot doğrultusunda
r r uzaklığına darbe şeklinde kaymış olur. Birinci ve ikinci çığların ön cepheleri arasındaki bölge, birinci çığın
elektronları ve ikinci çığın pozitif iyonlarıyla dolarak plazma, katottan anoda doğru hızla büyür. Bu sırada plazma
katot ile aşağı yukarı aynı potansiyelde olduğundan, plazmada eşit sayıda pozitif ve negatif yüklerden başka, ek
olarak negatif, yükler bulunur. Bu şekilde gelişen kanala katot kanalı adı verilir.
Eğer çığ safhasından plazma safhasına geçiş, elektrotlar arası açıklıktan daha küçük olan herhangi bir xkr (kritik)
yolunda değil de d elektrotlar arası açıklıkta, yani anot önünde meydana gelirse, bu durumda anot kanalı söz
konusu olur.
Genel olarak bir başlangıç çığının katot veya anot kanalına dönüşmesi, elektrot cinsine, uygulanan gerilimin
büyüklüğüne ve elektrotlar arası yolda serbest elektronların dağılımına bağlıdır. Bir elektrot sisteminde uygulanan
gerilim boşalmayı ancak başlatabilecek büyüklükte ise, o zaman bu gerilime statik delinme gerilimi denir. Statik
delinme geriliminde bir başlangıç çığı ancak elektrotlar arası yolu kat ettiği zaman, bir kanala dönüşür. Demek ki,
düzgün alan durumunda elektrotlara uygulanan gerilim, statik delinme gerilimi mertebesinde ise anot kanalları,
daha büyükse katot kanalları meydana gelir.
Bütün yüklerin nötralizasyonu ile sonuçlanan son safhaya da ana boşalma safhası denir. Bu safha çok hızlı gelişir
ve tahminen şöyle olur. Katot kanalının başı anoda değmeden önce, küçülen elektrot açıklığında elektrik alan çok
büyük değerler alır. Dolayısıyla bu bölgede kuvvetli bir iyonizasyon başlar, bkz. Şekil 4.3.(a). Serbest
elektronlarını nötralize ederler ve böylece kanal bu mevkide anot potansiyelini alır. Kanalın, elektrik yükleri
nötralize olmuş ve olmamış bölgeleri arasında, elektrik alan tekrar çok büyük değerlere erişir. Bunun sonucu bu
Şekil 4.3. a. Katot kanalından ana boşalma safhasına geçiş, b. Kanal boyunca alanın değişimi
Statik delinme gerilimi, x d yolunda çığ safhasından kanal safhasına geçişteki E1 elektrik alanının Ed delinme
dayanımına eşit olması ile tayin edilir, yani,
Vd e x
Ed E1 q (4.6)
d 3 r
olur. Burada r , çığın yarıçapı olup, ilk aşamada difüzyon katsayısı ve elektron devingenliği ifadelerinden
yazılabilir. Bu Eş. (4.6)’da yerine konur ve q 1.6 10 19 C ve 8.86 1012 F/m olduğu göz önünde tutulursa,
e d
Ed 5.27 107 (4.8)
d p
veya
elde edilir. Burada d (cm) , (1/cm) ve p (mmHg) birimlerinden alınırsa, U d (V) biriminden elde
edilmektedir.
Düzgün alanda boşalma, daima katotta veya elektrotlar arası ortamda meydana gelen etkili bir elektron yardımıyla
başlar. Düzgün olmayan alanlarda ise boşalma daima eğrilik yarıçapı küçük olan elektrotta başlar ve elektrot
kutbuna bağlı olarak gelişir.
Negatif çubuk-pozitif düzlem elektrot durumunda (Şekil 4.4), ilk elektron çığı doğrudan doğruya katotta başlar ve
anot doğrultusunda büyür, bkz. Şekil 4.4.a. Bu sırada çığ gövdesindeki pozitif iyonlar, elektrik alanını katot
yönünde kuvvetlendirirken, anot yönünde de zayıflatırlar. Bunun sonucu, iyonizasyon bölgesi katoda doğru kayar,
dolayısıyla kanalın anot yönünde gelişmesi güçleşir. Fakat buna rağmen boşalmanın başlaması isteniyorsa,
gerilimin yükseltilmesi gerekir. Gerilimin yükseltilmesi durumunda, pozitif yükler, artık alanı anot yönünde pek
o kadar kuvvetli zayıflatamazlar ve kanal oluşumu mümkün olur, bkz. Şekil 4.4.b.
Şekil 4.4. Negatif çubuk-pozitif düzlem elektrot durumunda kanal boşalmasının gelişimi
Kanal tamamen geliştikten sonra, ilk çığ iletken plazma ile dolar ve bu katodun anoda doğru yaklaşması formunda
etkileşmektedir. Sonuçta plazmanın ucunda elektrik alanı tekrar büyür ve dolayısıyla bu bölgeden anoda doğru
yayılan yeni bir elektron çığı oluşur, bkz. Şekil 4.4.c. İkinci çığ, belirli bir yolu kat ettikten sonra, ikinci bir kanalcık
meydana gelir ve bu birinci kanalcığın anot ucuna kadar uzanır. Böylece plazma ile dolan iletken kanal anoda
varıncaya kadar devam eder. Görülüyor ki, bu durumda negatif sivri uçtan itibaren hareket eden kanal, toplam
kanalın yayılma doğrultusuna ters yönde gelişen bir sıra kanalcıktan oluşur.
Şekil 4.5. Pozitif çubuk-negatif düzlem elektrot durumunda kanal boşalmasının gelişimi
Eğer pozitif çubuk-negatif düzlem elektrot durumunda, pozitif çubuk önüne yalıtkan ince bir paravan konursa,
sistemin delinme gerilimi büyük ölçüde yükseltilebilir (Şekil 4.6).
Şekil 4.6. Pozitif çubuk elektrot önüne yalıtkan bir paravan konması (1: paravan)
Son olarak, çubuk-çubuk elektrot sistemini inceleyelim (Şekil 4.7). Bu sistem, bundan öncekilerle kolayca
açıklanabilir.
1 bölgesinde elektronlar pozitif çubuk tarafından çekilip nötralize olduklarından, bu bölgede pozitif yük fazlalığı
vardır. Dolayısıyla pozitif çubuk negatif çubuğa doğru, uzanmış gibi etkimektedir. 2 bölgesinde ise elektronlar,
iyonizasyon bölgesinden hızla uzaklaşırlar ve bu bölgede gene pozitif yük fazlalığı kalır. Fakat, bu yük fazlalığı
negatif çubuk elektrot önünde boşalmanın büyümesine engel olur. Sonuç olarak gelinme gerilimi, pozitif çubuk-
negatif düzlem elektrot sistemindekinden büyük, fakat negatif çubuk-pozitif düzlem elektrot sisteminden küçük
olur. Şekil 4.8’de doğru gerilim durumunda Vd f d eğrileri, çubuk-düzlem ve çubuk-çubuk elektrot sistemleri
için gösterilmiştir.
Bir gerilim bir elektrot sistemine çok kısa süre uygulanırsa, bu gerilim statik delinme geriliminden daha büyük
olsa dahi bir boşalma meydana gelmeyebilir. Demek ki, bir boşalma için yalnız yeter derecede yüksek bir gerilime
değil, yeter derecede uzun bir uygulama süresine gereksinim duyulmaktadır. Eğer elektrotlara gerilim uygulandığı
anda ortamda serbest elektron yoksa çarpışma ile iyonizasyon olmamakta ve elektrotlar arası ortam yalıtkan
karakteristiğini korumaktadır.
Elektrotlara statik delinme geriliminden büyük bir gerilim uygulandığı andan etkili bir elektronun meydana geldiği
ana kadar geçen süreye dağılma süresi (separation time) ve etkili bir serbest elektronun meydana geldiği andan
boşalmanın meydana geldiği ana kadar geçen süreye de boşalmanın gelişme süresi veya inşa süresi (propagation
time) denir. Buna göre boşalma süresi, dağılma ve gelişme süresinin toplamına eşittir.
td t t g (4.10)
Dağılma süresi: İstatistiksel bir büyüklük olup, ortalama değeri t ile gösterilir. Bir elektrot sisteminde birim
zamanda meydana gelen ortalama etkili elektron sayısı k ise, ortalama dağılma süresi,
1
t (4.11)
k
olur. Bu aşamada, no adet ( no çok büyük) elektrot sistemine aynı anda aynı gerilimi uygulayalım (Şekil 4.9).
Elektrot sistemlerinin hepsi aynı şekilde, eşit açıklıkta ve eşit dış etkiler altında bulunsun.
Bu durumda uygulandığı andan itibaren herhangi bir t anına kadar boşalmanın henüz meydana gelmediği elektrot
sistemi sayısı nt ile gösterilirse bunu izleyen dt zaman aralığında boşalmanın meydana geldiği elektrot sistemi
sayısı nt elektrot sistemi sayısındaki dnt azalmasına eşittir. Bir elektrot sisteminde birim zamanda ortalama k
adet etkili elektron meydana geldiğine göre, dt zamanında k .dt adet etkili elektron meydana gelir. t anında,
boşalmanın henüz meydana gelmediği elektrot sistemi sayısı nt olduğundan, t ’yi izleyen dt zaman aralığında
boşalmanın meydana geldiği elektrot sistemi sayısı k .dt nt olur. Demek ki,
denklemi yazılabilir. Buradan, denklemin her iki yanındaki türev işlemleri için sınır koşullarına göre integral
alınırsa,
nt t
dnt dt
no
nt
t
0
veya
nt
e t t (4.13)
no
denklemi elde edilir. Bu denklem herhangi bir t anında ortalama dağılma süresi t olan no adet elektrot
sisteminin ne kadarında boşalmanın henüz meydana gelmediğini veya ortalama dağılma süresi t olan bir elektrot
sisteminde dağılma süresinin t veya daha büyük olması olasılığını göstermektedir (Şekil 4.10).
Buna göre ortalama dağılma süresi t olan bir elektrot sisteminin dağılma süresinin sıfır veya daha büyük olma
olasılığı %100, t veya daha büyük olma olasılığı %37 ve 3t veya daha büyük olma olasılığı %5 olur. Yani, Eş.
4.13, bir elektrot sistemiyle aynı koşullarda no adet deney yapılarak da elde edilebilmektedir. Ancak, bu durumda
birbirini izleyen boşalmalar arasında yeteri kadar süre beklenmeli ve elektrot yüzeyleri her test öncesi standart bir
şekilde temizlenerek parlatılmalıdır. Toplam boşalma süresinin aşağı yukarı dağılma süresine eşit olması için,
Ortalama dağılma süresi, gerçekte birçok faktöre bağlıdır. Bu süreyi etkileyen temel faktörler: uygulanan gerilim
değeri, elektrot malzemesi, elektrotların yüzey durumu, elektrotların mor ötesi ışınların etkisi altında bırakılmaları
ve elektrot açıklığı sıralanabilmektedir.
Uygulanan gerilim büyüdükçe, ortalama dağılma süresi küçülmektedir. Deneyler düzgün alanda ve küçük
açıklıklarda gerçekleştirildiğinde, statik delinme geriliminin 1.8 katı gerilimlerde t ’nın bir to limit zamanına
yaklaştığı gözlemlenmektedir. Yani statik delinme geriliminin 1.8 katı veya daha büyük gerilimlerde serbest
elektronlar iyonlaşma mekanizmaları ile etkili olmakta ve boşalma meydana gelmektedir.
Elektrotların yüzeyi uzun süre hava ile temas etmesi durumunda yüzeysel elektrotlar azaldığından dağılma süresi
büyümektedir. Buna karşılık elektrot yüzeyindeki nem ve diğer yabancı malzeme tabakasının bulunması
elektronların elektrottan iletken bir yüzey ve/veya parçacık etkisiyle elektrik alanın yükselmesi sonucu dağılma
süresi azalmaktadır.
Elektrotlar mor ötesi ışınların etkisi altında bırakılırsa, dağılma süresi küçülmektedir. Son olarak, elektrotlar arası
açıklık büyüdükçe, dağılma süresi gene küçülmektedir.
Gelişme veya inşa süresi (propagation time): Kanal teorisine göre bir boşalmanın gelişme veya inşa süresi üç
aşamadan oluşmaktadır: çığ süresi, kanal süresi ve ana boşalma süresi,
t g tç t k t a (4.14)
Bu eşitlikte çığ süresi, etkili bir elektronun meydana geldiği andan çığ safhasının son bulduğu ana kadar geçen
süre olup, bu sürenin değeri,
xkr
tç (4.15)
d e .Ed
eşitliği ile bulunabilir. Burada, xkr çığ safhası son buluncaya kadar elektronun kat ettiği yolu, d e elektronun
Kanal süresi, çığ süresinin onda biri, ana boşalma süresi de kanal süresinin onda biri mertebesinde olduğundan,
genellikle bu süreler çığ süresi yanında ihmal edilebilmektedir. Böylece, gelişme süresi,
xkr
t g tç (4.16)
d e .Ed
olmaktadır. Bu etlikten, boşalmanın gelişim süresinin uygulanan gerilimle doğrudan bağlı olduğu görülmektedir.
Çünkü gerilim büyürse büyür ve büyüdükçe xkr ve dolayısıyla t g küçülür.
xkr
td (4.18)
de .Ed
Örnek. Elektrot açıklığı 100 cm olan bir elektrot sisteminde boşalma sırasında Ed 27.2 kV/cm 1 , 10 cm1
, di 1.4 cm 2 /V.s ve d e 2000 cm 2 /V.s olduğuna göre Townsend ve kanal teorilerine göre boşalma sürelerini
hesaplayınız.
Cevap.
Townsend boşalma teorisine göre, boşalma süresi,
d
td
di .Ed
d 100
td 2.64 103 2.64 ms
di .Ed 1.4 27.2 103
formülü ile hesaplanabilir. Burada, xkr yerine delinme koşulu olarak tanımlanan .xkr 18 ile 20 arasındaki bir
değere eşit olması gerektiğinden, xkr 20 /10 2 cm olarak alınabilir. Buna göre, boşalma süresi,
2
td 0.0358 s
2000 27.2 103
olmaktadır.
Küçük yarıçaplı elektrotlarda görülen, tam olmayan fakat kendi kendini besleyen boşalmalara korona boşalması
denmektedir. Hava hatlarında gerilim yavaş yavaş yükseltilirse, gerilimin belirli bir değerinde çarpma suretiyle
iyonizasyon başlar ve hattı kuşatan ince bir tabakada boşalma için gerekli koşullar sağlanmış olur. Başlangıçta ışık
görülmez. Çarpma suretiyle iyonizasyonun başladığı gerilim Vo ile gösterilir. Peek’e göre normal koşullarda (
1 ) Vo gerilimine karşı gelen Eo elektrik alan şiddeti tepe değeri olarak 30 kV/cm veya etkin değeri olarak
21.2 kVef /cm ’dir. Gerilim biraz daha yükseltilirse, hat parça parça daha sonrasında da baştanbaşa korona ışığı
saçmaktadır. Boşalmanın kendi kendini beslediği veya hattın ışıklı duruma geldiği bu gerilime koruma gerilimi
denir ve Vk ile gösterilir. Şekil 5.1’de i f v eğrisi, dolayısıyla Vo , Vk ve Vd gerilimleri gösterilmiştir. Vd
Şekil 5.1. i f v eğrisi, Vo : çarpma suretiyle iyonizasyon gerilimi, Vk : korona gerilimi ve Vd : delinme
gerilimleri
Korona gerilimine etki eden birçok faktör vardır: hatların yarıçapı, iletkenler arası açıklık, hava koşulları, hatların
pürüzlülüğü gibi. Genel olarak pozitif ve negatif koronanın oluşması birbirinden çok farklı olmakla birlikte, korona
gerilimi aşağı yukarı aynıdır. Vk ile Vo veya Ek ile Eo arasında
0.301
Vk Vo m 1 (5.1)
r.
ampirik bağlantıları bulunmaktadır. Burada Eo tepe değer olarak 30 kV/cm veya etkin değeri olarak
21.2 kVef /cm ’dir. m , hattın pürüzlülük derecesini hesaba katan bir katsayı olup, değer parlatılmış tellerde 1, düz
ve yeni tellerde 0.98 ile 0.93, uzun süre hava etkisinde kalmış düz tellerde 0.93 ile 0.88, örgülü eski tellerde 0.88
ile 0.87, örgülü yeni bakır tellerde 0.83 ile 0.81, örgülü eski alüminyum tellerde 0.9, örgülü alüminyum tellerde
0.87 ve içi boş üstü düz olan bakır tellerde 0.9 olur.
bağıl hava yoğunluğunu gösterir ve değeri 25 C sıcaklık ve 760 mmHg basınçta 1’dir. Diğer sıcaklık ve
basınçlarda,
p
0.392 (5.3)
T
eşitliği kullanılmaktadır. Bu eşitlikte basınç birimi olarak mmHg, sıcaklık birimi olarak da Kelvin
kullanılmaktadır.
Eş. 5.1 ve Eş. 5.2’de tanımlanan r katsayısı ise cm biriminden iletken yarıçapını ifade etmektedir.
Burada ayrıca nem, yağmur ve kar gibi faktörlerin etkilerini de hesaba katmak gerekir. Nermin korona gerilimine
etkisi uygun bir m1 katsayısı ile hesaba katılabilmektedir. Ancak, mevcut koşullarda nemin etkisini yaklaşık olarak
hesaba katan uygun bir katsayı veya eşitlik bulunmamaktadır. Korona kayıplarının hesabı yapıldığında, yağmurlu
havalarda m1 0.8 olarak alınabilir.
Şekil 5.2. Yarıçapı r olan bir iletkende ışıklı zar kalınlığının hesabı
Işıklı zarın kalınlığı, iyonizasyon bölgesi dışında elektrik alanının Eo 30 kV/cm ’ye indiği kabul edilerek
hesaplanabilir. Şekil 5.2 yardımıyla
Q Q
Ek ve Eo (5.4)
2 r 2 ro
r E 0.301
ro r r o 1 r k 1 1 1 0.301 r (5.6)
r Eo r
olur. Örneğin, iletken yarıçapı r 1 cm ise ışıklı zarın kalınlığı 0.301 1 0.301 cm ’dir.
Yüksek gerilim hatlarında r d olduğundan bir fazlı hava hattında (Şekil 5.3) E ile V arasındaki bağıntı,
V
Emax
d
2r ln
r
veya
d
V Emax 2r ln (5.7)
r
şeklinde yazılabilir.
yazılabilir. Burada V fk korona gerilimi, Eo yerine tepe değer olarak 30 kV/cm konulursa tepe gerilimi cinsinden
veya etkin değeri olarak 21.2 kVef /cm konulursa etkin gerilim cinsinden bulunabilir.
Hat gerilimi ile faz gerilimi arasında, bir fazlı havai hatta V 2V f ve üç fazlı havai hatta V 3V f bağıntısı
bulunduğundan, Vk korona gerilimi etkin değer olarak bir fazlı havai hatta,
0.301 d
V fk 1 2 21.2 mr 1 ln (kVef ) (5.10)
r. r
olur. Bu eşitliklerden, aynı koşullarda üç fazlı hattın korona geriliminin tek fazlı hattın korona geriliminden 3 2
kadar daha küçüktür.
Yine Eş. 5.10 ve Eş. 5.11 denklemlerinden bir ve üç fazlı hattın korona gerilimini yükseltmek için iletken yarıçapı
ve iletkenler arası açıklığı büyütmek gerektiği görülmektedir. İletkenler arası açıklığın büyümesi, korona
gerilimini logaritmik olarak etkilediğinden sıklıkla iletkenin yarıçapının büyütülmesi tercih edilmektedir. Bu da
ya içi boş iletkenler veya demet iletkenler kullanılmak suretiyle sağlanmaktadır.
Alternatif gerilimde korona kayıplarının hesabı için birçok ampirik formül bulunmaktadır. Bu aşamada, bu ampirik
yaklaşımlardan ikisi üzerinde durulacaktır.
Alternatif gerilimde korona kayıplarının hesabı için ilk ampirik formül Peek tarafından verilmiştir. Peek’e göre
korona kayıpları V f faz-nötr geriliminin V fo çarpma suretiyle iyonizasyonun başladığı faz-nötr geriliminden
büyük olması durumunda başlar ve bu iki gerilim farkının karesiyle orantılı olarak büyümektedir. Buna göre faz
ve km başına düşen korona kaybı,
V V fo
2
Gk V f V fo kW/km.faz
2
f
Pfk (5.12)
Rk
1 d 5
Rk 10 k /km.faz (5.13)
241 f 25 r
241 r 2
Gk f 25 10 S /km.faz (5.14)
d
eşitlikleriyle bulunabilmektedir. Bu eşitlikler, Eş. (5.12)’de yerine konursa faz ve km başına düşen korona
kayıpları,
241
f 25
r
V f V fo 105 kW/km.faz
2
Pfk (5.15)
d
olur. Burada,
Pfk : Bir veya üç fazlı sistemde faz ve km başına korona kayıplarını (kW/km.faz)
p
: Bağıl hava yoğunluğunu ( 0.392 )
T
f : Şebeke frekansını (Hz)
E fo : Faz başına efektif elektrik alana karşı düşen çarpışma ile iyonizasyonun başladığı faz-nötr gerilimini
(kVef)
m : İletkenin pürüzlülük faktörünü (değeri iletkenin cinsi ve durumuna göre 0.98 ile 0.83 arasında değişir)
m1 : Havanın nemini hesaba katan bir katsayı (yağmurda m1 0.8 alınabilir)
d d
V fo Eo r ln 21.2 m m1 r ln (5.16)
r r
bağıntısı vardır.
Kayıp formülü, tamamen deney sonuçlarına dayanır ve teorik bir hesaba dayanmamaktadır. Formülde f frekansı
yanında 25 sayısı, iyonların nötr bölgeden çıkışlarını ve diğer iletkenlerden gelen zıt işaretli iyonlarla
birleşmelerini hesaba katmaktadır. Formül, ancak 25 Hz ve yukarı frekanslar için geçerlidir.
Şekil 5.4. 11.8 mm çapında bir iletkene ilişkin Pfk f V f eğrisi, V fo : Eo 21.2 m m1 alanına karşılık
Görülüyor ki, kayıp formülü kayıpları ancak V fo geriliminden daha büyük V f gerilimlerinde doğru olarak
vermektedir. Ölçülen ve hesaplanan kayıplar arasında doğrusal bir ilişki ancak V fk geriliminden daha büyük
gerilimlerde gözlemlenmektedir.
ve
Pk
Pfk (5.18)
3
formülü verilebilir. Bu formül simetrik olmayan (iletkenleri yatay yerleştirilmiş) üç fazlı sistem için de
kullanılabilir. Yalnız bu durumda ortadaki iletkenin korona kaybı, dıştakilerden daha büyüktür. Bu nedenle
ortadaki iletken için ortalama iletken açıklığı olarak d ve dıştaki iletkenler için de d 2 alınması uygun olur.
Peek, kayıp formülünü bazı durumlarda gerilime göre değil de elektrik alanına göre yazmanın daha uygun
olacağını söylemektedir. Pfk ifadesinde V f yerine E r ln d r ve V fo yerine de Eo r ln d r değerleri
yerlerine konursa,
2
241 r d
Pfk f 25 r 2 ln E Eo 10 kW/km
5
2
(5.20)
d r
formülü elde edilir. Buna göre km, faz başına düşen korona kayıpları, aşağı yukarı r 2 ve E Eo ile orantılı
2
r d ln d r
2
olup, iletkenler arası açıklığa pratik olarak bağlı değildir. Çünkü, terimi, d’nin değişmesi
durumunda pek az değişir. Ayrıca pratikte d r değerleri yaklaşık olarak sabittir. Çünkü iletken çapları ile
iletkenler arası açıklıklar işletme gerilimiyle orantılı olarak değişirler. Örneğin 110, 220 ve 440 kVef işletme
gerilimlerinde iletken çapları, yaklaşık 1.1, 2.4 ve 4.8 cm ve iletkenler arası açıklıklar da 3.5, 6-7 ve 12 m kadardır.
Dolayısıyla d r değerleri sırasıyla 640, 540 ve 500’dür.
Peterson formülü de teorik bir elde edilmemiştir. Bu formül, daha çok deney sonuçlarının grafik-analitik
değerlendirilmesi şeklinde olup, fiziksel bulgulara dayanılarak çıkarılmıştır. Peterson’a göre tek veya üç fazlı
sistemlerde korona kayıpları,
2.1105 f V f2
Pfk 2
F kW/km.faz
d (5.21)
ln
r
formülü ile hesaplanabilir. Burada f frekansı, Vf faz-nötr gerilimini (kVef) ve F de ( V f V fo ) veya ( V Vo ) oranına
bağlı bir faktörü gösterir. F faktörünün ( V Vo ) oranına bağlı olarak değişimi Şekil 5.5’te görülmektedir.
V fo gerilimi,
d
V fo 21.2 m r 2 3 ln (5.22)
r
Eş. 5.22’te tanımlanan m hattın pürüzlülüğünü hesaba katan bir faktör olup, bunun için deneye dayanan güvenilir
bir değer yoksa 0.85 ile 0.9 arasında bir değer alınabilir.
Peterson bağıl hava yoğunluğu düzeltmesi için 2 3 faktörünü vermekte ve ayrıca bunun hesabında çevre
sıcaklığını değil de iletken sıcaklığını esas almaktadır. Eğer yukarıdaki denklemde V yerine 3Er ln d r değeri
Örnek. 120 km uzunluğunda 220 kVef geriliminde üç fazlı havai hat çekilecektir. İletkenler içi boş ve bakırdan
olup, m 0.7 , 210 mm2 kesitinde ve 28 mm çapındadır. İletkenlerin pürüzlülük faktörü 0.7 ve iletkenler arası
açıklık 6 m’dir. Hat boyunca p=650 mmHg ve t=12 °C olduğuna göre,
a. Korona gerilimini,
b. Şebeke geriliminde ve şebeke gerilimine göre %20 aşırı gerilimde Peek ve Peterson formüllerine göre toplam
korona kayıplarını hesaplayınız.
Cevap.
a. Üç fazlı havai hattın korona gerilimi,
0.301 d
V fk 3 3 21.2 mr 1 ln (kVef )
r. r
formülü ile hesaplanır. Burada,
650 mmHg
m 0.7 , r 1.4 cm , 0.392 0.89 ve d 600 cm
285 K
olduğundan,
0.301 600
V fk 3 3 21.2 0.7 1.4 0.89 1 ln =246 kVef
1.4 0.89 1.4
olur.
241 r
Pk f 25 V Vo 105 kW/km
2
d
formülü ile hesaplanır. Bu nedenle öncelikle Vo gerilimini hesaplamak gerekmektedir,
d
Vo 3Eo r ln ve Eo 21.2 m m1
r
olduğundan, m1 değeri özelinde soruda herhangi bir nem koşulu tanımlanmadığından 1 alınmıştır,
d 600
Vo 3Eo r ln 3 13.2 1.4 ln 193.7 194 kVef
r 1.4
olur. Buna göre km başına düşen korona kaybı,
d
241 1.4
50 25 220 194 10 5 kW/km
2
=
0.89 600
6.58970 kW/km
ve şebeke gerilimine göre %20 aşırı gerilimde ( 220 1.2 264 kVef ) km başına düşen korona kaybı,
241 r
Pk f 25 V Vo 105 kW/km
2
d
241 1.4
50 25 264 194 10 5 kW/km
2
=
0.89 600
47.76559 kW/km
olur.
Pk 2
0.042 0.309 kW/km
600
ln
1.4
olur. Şebeke gerilimine göre %20 aşırı gerilimde ( 220 1.2 264 kVef ) ise, V Vo 264 200.4 =1.32 olmakta ve
Şekil 5.5’ten F 0.21 olarak elde edilmektedir, buna göre km başına korona kayıpları,
Pk 2
0.21 2.227 kW/km
600
ln
1.4
olur.
Bu hesaplamalara göre 120 km uzunluğundaki üç fazlı hattın Peek’e göre toplam korona kayıpları,
220 kVef için 120 6.58970 790 kW
olmaktadır.
Yıldırımın büyük bir elektrik boşalması olduğu, uzun yıllardan beri bilinmektedir. Mevcut literatürde yıldırım,
yüksek gerilim tekniği ile uğraşan araştırmacılar tarafından iyice incelenmiştir. Çünkü yüksek gerilim
şebekelerinin hızla gelişmesi, enerji iletim hatlarının, santral ve trafo merkezlerinin yıldırım boşalmalarına karşı
korunması gerekmekte ve bu boşalmalar şebeke arızlarının temel nedenlerinden biri olarak kabul edilmektedir.
Yıldırımın araştırılması, gazlarda boşalma olaylarının incelemesiyle eşgüdümlü bir ilerlemeye sahiptir. Bu
araştırmaların bir kısmı, kanal boşalma teorisinin kurulmasına yardımcı olmuştur. Bu iki konunun eşgüdümlü bir
şekilde incelenmesiyle, doğa yıldırımla araştırmacılara büyük bir elektrik boşalması olayını sunmakta, olayın
ayrıntılı bir şekilde incelenebilmesini sağlamakta, laboratuvar deneyleri de boşalmanın parametrelerini
değiştirmeye, olayın fotoğraf ve osilogramlarını çekmeye olanak vermektedir. Yıldırımla laboratuvarda elde edilen
darbe gerilimi arasındaki benzerlik yıldırım teorisinin kurulmasına yardımcı olmuştur.
Bir yıldırım, laboratuvar ortamında üretilen bir boşalmadan yalnız boyutları bakımından değil, aynı zamanda
gerilim kaynağı, yani yıldırım bulutu bakımından da farklılıklar gçstermektedir. Yıldırım bulutu ile toprak
arasındaki kuvvetli elektrik alanların kaynağı olarak yıldırım bulutundaki elektrik yükleri kabul edilmektedir. Bu
yüklerin oluşumu hakkında birçok teori bulunmasına rağmen olay henüz yeterli düzeyde açıklanamamıştır.
Yıldırım bulutunda elektrik yüklerinin oluşumu hakkında birçok teori kurulmuştur. Buradan bunlardan üçü
hakkında kısaca bilgi verilecektir.
Simpson ve Lomonossow’a göre, bir yıldırım bulutundaki elektrik yükleri, düşey hava akımlarıyla, yani sıcak ve
soğuk havanın yer değiştirmesiyle meydana gelmektedir. Hava akımları buluttaki su damlacıklarını hareket ettirir
ve bunların sürtünmesi sonucu elektrik yükleri oluşur.
Gerçekten yıldırım bulutunun oluşumu, nemli havanın devamlı ve kuvvetli bir şekilde yukarıya doğru çekilmesine
bağlıdır. Bu sırada belirli bir yükseklikten sonra, havanın nemi ince su damlacıklarına veya buz kristallerine
dönüşür. Buluttaki kuvvetli hava akımları, büyük hızlarla su damlacıklarının devamlı olarak dağılmasına ve tekrar
birleşmesine neden olurlar. Laboratuvar deneylerinde de su damlacıklarının dağılmasında elektrik yüklerinin
meydana geldiği küçük damlacıkların negatif, büyük damlacıkların da pozitif elektrik yüklerini taşıdıkları
görülmüştür. Buna göre, ağır su damlacıklarında bulunan pozitif yükler bulutun aşağı kısmında olmalı ve daha çok
rüzgar hızının büyük olduğu bölgelerde toplanmalıdır. Buna karşılık küçük su damlacıklarında bulunan negatif
yükler ise, rüzgar tarafından itilmeli ve az veya çok dengeli olmak üzere, bulutun üst kısmına dağılmaktadır. Şekil
6.1’de Simpson’a göre bir yıldırım bulutundaki elektrik yüklerinin dağılımı görülmektedir.
Elektrik yüklerinin bu teoriye göre üretimi halinde yıldırım boşalmalarının pozitif yüklü parçacıklardan oluşması
gerekir. Oysa yıldırım boşalmalarının çoğu negatif kutupludur.
Yıldırım bulutunda elektrik yüklerinin oluşumu hakkında ikinci teori, Elster ve Gertel tarafından ortaya atılmıştır.
Bu araştırmacılara göre, yıldırım bulutundaki yükler, etkiyle elektriklenme sonucu meydana gelmektedir. Dünya
yüzeyindeki elektrik yükü, 5.4 105 C kabul edilirse, bu yükün meydana getirdiği elektrik alanı içinde bulunan
su damlacıkları, alt uçları pozitif ve üst uçları negatif olmak üzere polarize olurlar, bkz. Şekil 6.2. Yerçekimi
etkisiyle aşağıya doğru düşen büyük su damlacıkları, havanın nispeten yavaş hareket eden iyonlarına yaklaşırlar
ve bu sırada su damlacığının pozitif alt ucu havanın negatif iyonunu absorbe ederken, pozitif iyonları da itmektedir.
Bu suretle ağır su damlacıkları negatif elektrikli parçacıklar haline dönüşür. Aynı şekilde polarize olan küçük su
damlacıkları yukarıya doğru hareket ederlerken, havanın pozitif iyonlarını absorbe ederler ve negatif iyonları
iterler. Böylece hafif su damlacıkları da pozitif elektrikli parçacıklar haline dönüşürler.
Bu teoriye göre, bulutun alt tarafı negatif elektrik yüklerini ihtiva etmek zorundadır. Şüphesiz bu teori ile yıldırım
boşalmalarının daha çok negatif kutuplu olmaları açıklanmış olmaktadır. Fakat bu teori de birçok açıdan yıldırım
olayını açıklayamamaktadır. Bir yıldırım bulutunun çoğu, su damlacıklarından değil de buz kristallerinden ve kar
parçacıklarından oluşur ve bunların dünyanın elektrik alanı ile polarize olma olasılığı çok düşüktür.
Yıldırım bulutundan elektrik yüklerinin oluşumu hakkında üçüncü teori J. I. Frenkel tarafından önerilmiştir.
Frenkel’e göre havada her iki işaretli iyonlar mevcut olduğundan dünyanın negatif elektrik yükleri kaçmaya ve
iyonosferdeki pozitif elektrik yükleriyle birleşmeğe yatkındır. Dolayısıyla dünyanın azalan elektrik yükünü
devamlı olarak besleyecek bir olayın meydana gelmesi gereklidir. Dünyanın elektrik yükünün sabit kalmasında
ana rolü, negatif yıldırım boşalmalarının oynadığı kabul edilebilir. Bu teoride her iki işaretli iyonları içeren hava
ile çok küçük su damlacıkları veya buz kristallerinden oluşan bir ortam göz önüne alınır ve havanın negatif
iyonlarının daha çok küçük su damlacıklarına bu kristallerine tutunduğu kabul edilir. Buna göre bulut, negatif
negatif elektrikli su damlacıkları ve pozitif iyonlu havadan (pozitif iyonlara karşılık olan negatif iyonlar su
damlacıkları tarafından yutulmuştur) oluşur. Yerçekimi, iyonlara hemen hemen hiç etki etmediği halde, su
damlacıklarına etki eder. Su damlacıkları etraftaki havaya göre daha ağır olduğundan hızı birkaç mm/s’yi bulan
bir v hızı ile aşağıya doğru düşerler.
Başlangıçta su damlacıklarının ve havanın iyonlarının üst üste iki küresel bulut üzerinde oldukları kabul edilirse,
t zaman sonra su damlacıklarını içeren küre v.t kadar aşağıya inmektedir, bkz. Şekil 6.3. Bu durumda bulutun üst
tarafında havanın pozitif yükleri ve alt tarafında da su damlacıklarının negatif yükleri bulunur. Bu şekilde
Frenkel’e göre, bulutun polarizasyonu yer çekimi etkisiyle olur. Frenkel bazı hesaplar yapmış ve bu hesaplarla
kabul ettiği mekanizmanın bulutta deneylerle ölçülen alan şiddetleri mertebesinde alan şiddetlerinin uyumlu
olduğunu göstermiştir. Frenkel boşalmanın başlamasını su damlacıklarının büyümesine ve elektrik alanının yer
yer kuvvetlenmesine bağlamaktadır. Gerçekten de su damlacıklarının büyümesi bulutun durağan ve kararlı
yapısını bozmaktadır.
Yıldırım genel olarak çok kademeli boşalmalar şeklindedir. Bu fenomenin temel nedeni, bulutta mevcut girdap
hava akımlarının neden olduğu elektrik yüklerinin birbirinden farklı merkezi bölgelerde toplanmasıdır, bkz. Şekil
6.4.
Yıldırım boşalması, elektrik alanı tesadüfen en büyük olan yük birikmesi durumunda başlar. Birinci merkezin ön
boşalması toprağa erişmediği sürece, bu merkezin potansiyeli pratik olarak değişmez ve buluttaki yük merkezleri
arasında karşılıklı bir etki söz konusu değildir. Ana boşalmadan sonra bulutun birinci yük merkezi pratik olarak
toprak potansiyelinde olur. Boşalan birinci merkezle komşu merkez arasında potansiyel farkı büyür, dolayısıyla
bu iki merkez arasında boşalma meydana gelmektedir. Her ne kadar bu boşalma sırasında birinci boşalmanın kanalı
deiyonize olur ise de gene de belirli bir iletkenliği mevcut kalır. Boşalma komşu merkezden birinci boşalmanın
kanalına eriştikten sonra, bu yol boyunca ok şeklinde bir ön boşalma oluşur. Ok şeklindeki ön boşalma, pilot ön
boşalmadan daha yüksek bir hızla büyür. Bu durum, ok şeklindeki ön boşalmanın daha önce iyonize olmuş yol
üzerinde yayılmasıyla açıklanır. Ön boşalmanın kademe şeklinde oluşumunu açıklamak için birçok teori ortaya
atılmıştır, fakat konu hala tam olarak açıklanabilmiş değildir.
Ana boşalmanın en önemli karakteri, akım şiddetidir. Yıldırım kanalından ve objeden geçen akım, kanalda biriken
yüklerin nöytalizasyonu hızı ile tayin edilir. Eğer ana boşalma hızı v ile ve birim uzunluğu düşen yük yoğunluğu
da ile gösterilirse, boşalma akımı,
I v (6.1)
olur. Ana boşalmadan sonra, bulutun artık yükleri kanal üzerinden toprağa akarlar ve toprağa girdiği yerlerde de
belirli bir akım meydana getirirler,
Yıldırım akımlarının osilogramları, bunların zamana göre sabit olmadığını tersine yüksek değerli bir maksimum
ile nispeten küçük değerli bir sürekli akım bileşenini ihtiva ettiğini gösterir. Şekil 6.5’te i t f t eğrisi
gösterilmiştir. i t akımı,
i t I o e t e t (6.2)
denklemiyle verilebilir. Yıldırım akımı, ana boşalma safhasını bulunmadan önce, maksimum değerine ulaşır ve
bundan sonra yavaş yavaş tekrar sıfıra iner. Yıldırım akımlarının yarı değer süreleri 30 ile 100 μs arasında değişir.
Bu nedenle standart bir yıldırım akımı için t 50 s alınabilir. Yıldırım akımı ile elektrik yükü arasında,
bağıntısı yazılabilir. Buna göre, 20 kA ’lik bir yıldırım elektrik yükü Q 50 106 20 103 1 C olur.
Bir yıldırımın karakteristik büyüklükleri olarak kutbu, dalga şekli ve yıldırım akımının tepe değeri sayılabilir.
a. Yıldırım boşalmalarının kutbu, pozitif veya negatif olabilmektedir. Fakat negatif kutuplu yıldırımların
sayısı daha yüksektir. Toplam yıldırımların %70-90’ı negatif kutupludur.
b. Tek bir yıldırım tarafından toprağa akan elektrik yükü, iki parçadan oluşmaktadır. Yükün birinci kısmı,
ana boşalma sırasında toprağa geçer. Bu, kanalda depolanan yükü gösterir. Değeri, ortalama olarak 0.5-
1.0 C’dur. Bundan sonra bulutta kalan artık yükler, ana boşalmanın iletken kanalı üzerinden toprağa
geçerler. Bulutun direncinin büyük olmasından dolayı, bu olay nispeten daha yavaş seyreder. Yükün
ikinci kısmının değeri birkaç Coulomb mertebesindedir. Böylece, basit bir yıldırım tarafından toprağa
geçen elektrik yükü 5-6 C’dur. Çok kademeli yıldırımlarda bu değer 100 C’a kadar çıkabilir.
c. İyi topraklanmış bir objeye düşen yıldırım akımının tepe değeri, birçok araştırıcı tarafından farklı bölgeler
özelinde ölçülen bu değer bölgeye düşen yıldırım akımlarının ve yüklerinin tepe değerlerinin birikmeli
olasılık eğrileri Şekil 6.6 ve Şekil 6.7’de görülmektedir.
Şekil 6.7. Negatif yıldırım akımlarının birikmeli olasılık eğrileri [Vargas vd., 2016]
Bir yıldırım iletken bir yüzeye ve/veya yapıya düşerse, bu yapılardan büyük bir akım geçer ve birçok durumda
yıldırımın düştüğü noktada metalik bölümler eriyebilir ve/veya patlayabilir. Ayrıca, elektromekanik zorlanmalar
nedeniyle, akım ileten paralel kısımların geometrileri bozulmaktadır.
Yıldırımın elektrik tesisleri için ana tehlikesini akımın termik ve mekanik etkilerinden çok (aşırı yüksek) gerilimler
oluşturur. Bu gerilimler ve atlamalar tesisatın yalıtımında arızalar meydana getirebilir.
[1] ABB, Live Tank Circuit Breaker-LTA 72.5 kV, Available: http://new.abb.com/high-
voltage/AIS/selector/lta, 2018.
[2] Bengi E., “Elektrik Piyasalarında Şebeke Yönetimi 1: Türkiye’deki Elektrik Piyasasının İşleyişi,”
Elektrik Akademi, 2018.
[3] Beroual, A. and Haddad, A., “Recent Advances in the Quest for a New Insulation Gas with a Low Impact
on the Environment to Replace Sulfur hexafluoride (SF6) Gas in High-Voltage Power Network
Applications,” Energies, 10, 1216,. 2017
[4] Brand, K.P., “Dielectric Strength, Boiling Point and Toxicity of Gases-different Aspects of the same
Basic Molecular Properties,” IEEE Transactions on Electrical Insulation, EI-17(5), 451-456, 1982.
[5] Bullister, J.L., “Atmospheric Histories (1765–2015) for CFC-11, CFC-12, CFC-113, CCl4, SF6 and N2O,”
NOAA National Centers for Environmental Information (NCEI), 2015.
[6] Christophorou, L.G. and Olthoff, J.K., “Electron Interactions with SF6,” Journal of Physical and
Chemical Reference Data, 29(3), 267-330, 2000.
[7] Christophorou, L.G. and van Brunt, R.J., “SF6/N2 Mixtures Basic and HV Insulation Properties,” IEEE
Transactions on Dielectrics and Electrical Insulation, 2(5), 952-1003, 1995a.
[8] Christophorou, L. G. and van Brunt, R. J., “SF6 Insulation: Possible Greenhouse Problems and Solutions,”
NISTIR, MD, USA, no. 5685, 1995b.
[9] Deng, Y. and Xiao, D., “Analysis of the Insulation Characteristics of CF3I Gas Mixtures with Ar, Xe, He,
N2, and CO2 using Boltzmann Equation Method,” Japanese Journal of Applied Physics, 53, 096201,
2014.
[10] Dervos, C. T. and Vassiliou, P., “Sulfur hexafluoride (SF6): Global Environmental Effects and Toxic
Byproduct Formation,” Journal of the Air & Waste Management Association, 2000, 50, 137-141.
[11] Devins, J. C., “Replacement Gases for SF6,” IEEE Transactions on Electrical Insulation, EI-15(2), 81-
86, 1980.
[12] Dincer, M. S., Tezcan, S. S. and Duzkaya, H., “Suppression of Electron Avalanches in Ultra-dilute SF6-
N2 Mixtures Subjected to Time-invariant Crossed Fields,” Energies, 11, 3247, 2018.
[13] Duzkaya H., Tezcan S. S., Acarturk A. and Yilmaz M., “Environmental and Physiochemical Properties
of Gaseous Dielectrics Alternatives to SF6,” El-Cezerî Journal of Science and Engineering, 7(3), 1460-
1470, 2020, doi: 10.31202/ecjse.742492.
[14] Duzkaya, H. and Tezcan, S.S., “Measurement and Calculation of Breakdown Voltages in CF4 Gas
Mixtures,” Gazi University Journal of Science Part C: Design and Technology, 5(3), 185-195, 2017.
[15] Electronegativities of the elements (data page), erişim tarihi: 01 Ekim 2022, web:
https://en.wikipedia.org/wiki/Electronegativities_of_the_elements_(data_page)
[16] Gencoglu M. T., Cebeci M. and Alis H., “İzolatör Kaçak Akımlarının ve Yüzeysel Atlama Gerilimlerinin
Çevresel Faktörlere Bağımlılığı,” Erciyes Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Dergisi, 22(1-2), 37-49,
2006, ISSN 1012-2354.
[17] General Electric (GE), “g³ Technology - the Alternative to SF6 for High Voltage Applications,” United
Kingdom, 2019.