You are on page 1of 9

Şahsa sıkı sıkıya bağlı haklar (Prof. Dr. Şeref ERTAŞ D.E.Ü.

Hukuk Fakültesi Medeni


Hukuk E. Öğretim Üyesi)

ANLATIM PLANI
Tanım ve özellikleri
Çeşitleri

İlişkin olduğu hukuk alanına göre


Nisbi ve mutlaklığıma göre
3. Şahsa sıkı sıkıya bağlı hakların kullanılması
aa) Hukuki işlemle kullanma
bb) Şahsa sıkı sıkıya bağlı hakların dava yoluyla kullanımı
cc) Şahsa sıkı sıkıya bağlı hakların korunması
4. Şahsa sıkı sıkıya bağlı hakların iradi temsilci vasıtasıyla kullanılması
İradi temsil yoluyla kullanım imkanı
İradi temsil yetkisinin verilmesi işleminin şekli

İradi temsil yetkisinin verilmesi işleminin şekli


Kanuni temsil yoluyla kullanılması
a) Sınırlı ehliyetsizlerde şahsa sıkı sıkıya bağlı hakların kullanılmasında kanuni
temsilin rolü
b) Tam ehliyetsizlerin şahsa sıkı sıkıya bağlı hakları kullanımı ve kanuni temsilaa)
Genel olarak
bb) Şahsa sıkı sıkıya bağlı hakların mutlal ve nisbiliğinden hareket eden görüş
cc) Sezgin olmayan kişilerin çıkarını esas alan görüş
dd) MK 16.m.2.c.den hareket eden görüş
Türk Hukuk Uygulamasında durum
İsviçre Hukuk Uygulamasında durum
1. TANIM VE ÖZELLİKLERİ
Şahsa sıkı sıkıya bağlı haklar (höchstper-sönlicheRechte) ancak hak sahibi tarafından
kullanılabilen, kural olarak temsil yoluyla kullanılamayan mutlak haklardır1.
Bu hakların temel özellikleri, başkalarına devir edilememesi, mirasçılara intikal
edememesi ve şahıs varlığı haklarından olmasıdır2.
Bu haklar malvarlığı haklarından değildir. Yani bunların değerleri para ile ölçülemez.
Bu özellikleri dolayısıyla başkalarına devir ve intikali, rehini ve haczi söz konusu
değildir3.
Bu haklar mutlak haklardan sayıldıkları için herkese karşı ileri sürülebilir. Ancak bazı
şahsa sıkı sıkıya bağlı haklar sadece tek taraflı irade beyanı ile kullanılabilen yenilik
doğrucu hak teşkil ederler. Örneğin nişanlanmanın feshi, evlilik dışı çocuğun
tanınması bu kabildendir.
Bu haklar temsil kabul etmeyen haklardandır (vertrettungfeindich). Fakat bu hakların
bazılarının hukuki işlem yoluyla kullanmasında ve dava yoluyla korunmasında
aşağıda belirteceğimiz gibi temsil mümkündür. Bu bakımdan bu hakların bazı
hallerde temsil yoluyla kullanılabilmesi sebebiyle temsil yasağı bu hakların kesin
ayırıcı özellikleri değildir. Yargıtay'ın bazı şahsa sıkı sıkıya bağlı haklara ilişkin
davaların C.Savcılığının da açabileceği gerekçesi ile bunları şahsa sıkı sıkıya bağlı
haklardan saymamış olmasını aşağıda ayıca belirteceğimiz üzere doğru bulmuyoruz.
2. ÇEŞİTLERİ
Medeni Kanunumuzda şahsa sıkı sıkıya bağlı hakların, tanımı yapılmış, nelerin bu
nitelikte haklardan olduğu sayılmış değildir. Dolayısıyla bir hakkın sahsa sıkı sıkıya
bağlı haklardan olup olmadığı, bu hakkın özelliklerine bakılarak tespit edilebilir. Bir
hakkın şahsa sıkı sıkıya bağlı hak sayılabilmesi yukarda belirtilen özellikleri taşımasına
bağlıdır.
Bu hakların iki önemli ortak özelliği sahibinin şahsından ayrılmazlığı ve malvarlığı
haklarından olmaması yani şahıs varlığı haklarından olmasıdır. Bu bakımdan bir hak
sahibinin şahsına bağlı olsa bile, eğer malvarlığı haklarından ise şahsa sıkı sıkıya bağlı
haklar listesi dışındadır. Örneğin ayni haklardan intifa ve sükna hakları malvarlığı
hakları içinde olduklarından sahibinin şahsına sıkı sıkıya bağlılığına rağmen şahsa sıkı
sıkıya bağlı haklardan sayılmazlar.
Kişiler ancak kanun koyucu tarafından bir kanunla tanınıp, düzenlenmiş şahsa sıkı
sıkıya bağlı hakların sahibi olabilirler. Başka bir deyişle kişiler sözleşme özgürlüğü
çerçevesinde hukuki işlemlerle kanunda öngörülmeyen bir şahsa sıkı sıkıya bağlı
hakkı yaratamazlar. Bu özellik şahsa sıkı sıkıya bağlı hakların mutlak haklar içinde yer
almasından kaynaklanmaktadır. Kişiler hukuki işlemler ile ancak nispi haklar
yaratabilirler mutlak haklar yaratamazlar. Çünkü sınırsız etkisi nedeniyle bunu
yaratma kanunun koyuların tekelinde sayılmaktadır.
MK 16.m.2.c.de sınırlı ehliyetsiz kişiler için sadece bu kişilerin "münhasıran şahsa
merbut" hakları tek başlarına kullanabilecekleri yolunda bir hüküm yer almaktadır.
Kanunlarda düzenlenip öğretide şahsa sıkı sıkıya bağlı haklardan sayılan hakları
incelediğimizde .bunların değişik bakımlardan alt türleri ayrıldığını görmekteyiz.
a) İlişkin olduğu hukuk alanına göre
İlişkin olduğu hukuk alanına göre şahsa sıkı sıkıya bağlı hakları dört gruba ayırabilir..
* Şahsın Hukuku alanında şu haklar, şahsa sıkı sıkıya bağlı haklar olarak kabul
edilmektedir. Hak ehliyeti (MK , Kazai rüşt talep hakkı (MK 12),Kişilik hakları ve
bunların ihlalinden doğan davalar (MK23,24,24.a ,BK 47,49), ad üzerindeki haklar
(MK 26) ve adın değiştirilmesini talep hakkı (MK 27), cinsiyet değişikliği nedeniyle
nüfus sicilinde değişiklik isteme hakkı (MK 29.m.2.f), dernek kurma (MK 53,
derneğe üye olma, üyelikten çıkma hakkı (mk 63), Vakıf kurma (MK 74,392,473),
organ bağışında bulunmak (MK 23 m.S.f ve 2238 sayılı ODASNHK).

*Aile Hukukunda ise şu haklar bu nitelikte sayılmaktadır: .Nişanlanma ve nişanı


bozma (MK 82, 84), nişanın bozulması nedeniyle manevi tazminat talebi (MK85),
evlenme (MK 88,97), evliliğin iptali (MK114 m.2.f, 115-119) ve boşanma (MK 129-
135) davaları, boşanma nedeni zina ve pek fena muamele ise eşin affı (MK
129.m.3.f, 130.m.3.f), boşanmada manevi tazminat talebi (MK 143), ayrılık talebi
(MK 135), boşanma halinde anne-babanın çocuklarla şahsi ilişki hakkı (MK
148 ,313), koca ve karının evlilik birliğini temsil hakkı (MK 154,155), eşlerin evlilik
birliğini koruyucu tedbir isteme hakkı (MK 161), karının ayrı ikametgah isteme
hakkı (MK 162), evlenme mal mukavelesi yapma hakkı (MK 171, 172,) soy bağının
reddi hakkı (MK 242) ve soy bağının düzeltilmesini talep hakkı (MK 249), evlat
edinme hakkı (MK253), anne-babanın velayet hakkı (MK 262), evlilik dışı çocuğu
tanıma hakkı (MK 291), babalık davası açma hakkı (MK 295,310), annenin manevi
tazminat hakkı (MK 305), kısıtlının vasinin işlemlerine itiraz hakkı ve vesayetin
kaldırılmasını isteme hakkı (MK 404,416).

* Miras Hukukuna ilişkin sahsa sıkı sıkıya bağlı haklar.


Miras Hukukunda ise şahsa sıkı sıkıya bağlı hak olarak, ölüme bağlı tasaruf yapma
hakkı (MK 449, 450, 457, 473, 478, 480, 486, 492), tenkis davası açma hakkı (MK
502), mirastan mahrumiyete af hakkı (520).

* Fikir ve Sanat Eserleri hukukunda da eser sahibinin FSEK.14-16.m.lerdeki manevi


hakları.
Buna mukabil uygulamada, ikametgah seçimi (MK 19), kişilik haklarının ihlalinden
doğan maddi tazminat hakkı (MK24,24.a)5, akrabalar arasında nafaka talebi (MK
315), eşin mülkiyet veya intifa hakkı konusunda seçim hakkı (MK 444, 3678
S.K.ilekaldırıldı), mirası red hakkı (MK 545) şahsa sıkı sikaya bağlı haklardan
sayılmamaktadır6.
b) Nispi ve mutlaklığına göre
Şahsa sıkı sıkıya bağlı haklar, nisbilik ve mutlaklıklarına göre de ikiye ayrılmaktadır.
Yanlış anlamaya meydan vermemek için belirtelim ki bu ayrım mutlak nispi hak
ayrımı ile ilgili değildir.
Çünkü esasen nispi şahsa sıkı sıkıya bağlı haklar da mutlak haklar içinde yer alır.
Grossen7 tarafından yapılan bu ayrıma göre mutlak şahsa sıkı sıkıya bağlı haklar
(absolutehöchstpersönlicheRechte) temsilci vasıtasıyla kullanılması mümkün
olmayan şahsa sıkı sıkıya bağlı haklar olarak tanımlanmaktadır. Evlat edinme, ölüme
bağlı tasarrufta bulunma, vakıf kurma bunlara örnek olarak gösterilmektedir. Buna
karşılık kanuni ve iradi temsilin mümkün olduğu kabul edilen şahsa sıkı sıkıya bağlı
haklar ise nispi şahsa sıkı sıkıya bağlı haklar sayılmaktadır.
Bunlar da ehliyetsizler8 bakımından kendi içinde üçe ayrılmaktadır. Bunların birinci
türü nişanlanma ve evlenme gibi ancak kanuni temsilcilerin rızasıyla kullanılabilir,
ikinci türü ise, kişiliğin korunmasında olduğu gibi temyiz kudreti varsa hak sahibi
tarafından tek başına, yoksa kanuni temsilci tarafından kullanılabilirler, üçüncü
türleri ise kazai rüşt talebi ve evlat edinmede olduğu gibi ancak hak sahibi ve kanuni
temsilci birlikte kullanabilirler.
Bu konuda yapılan benzer başka bir ayrımda9 bu hakların kullanılması için kanunun
hak sahibinin temyiz kudretine sahip olup olmadığını arayıp aramamasıdır. Örneğin
evlenme (MK 89), ölüme bağlı tasarruf yapmada(MK 449) kanun bu hakların
kullanılmasında hak sahibinin temyiz kudretine sahip olmasını açık bir şekilde
aramakta, buna mukabil kişilik haklarının (MK 24) ve adın korunmasında (MK 25)
bunu aramamaktadır.
Bu ayrım özellikle bu hakların kanuni temsil yoluyla kullanılmasında önem
kazanmaktadır. Bunun tartışmaları aşağıda izah olunacaktır.
3. ŞAHSA SIKI SIKIYA BAĞLI HAKLARIN KULLANILMASI
MK 16.m.2.c.de bu hakların sınırlı ehliyetsizler tarafından "kullanılmasından" söz
edilmektedir. Şahsa sıkı sıkıya bağlı hakların başkalarına devri, yani bu haklar
üzerinde tasarruf mümkün olmadığına göre bu hakların kullanılmasından ne
anlaşılacaktır ?
Bu hakların kullanılmasından kasıt hak sahibinin bu hakları hukuki işlemlere konu
edebilmesi ve bu haklar ihlal edildiğinde koruyucu davalar açabilmesidir.
aa) Hukuki işlemle kullanma
Şahsa sıkı sıkıya bağlı haklar iki taraflı veya tek taraflı hukuki işlemlerle kullanılabilir.
Kişilik haklarının hukuki işlemlerle kullanımı ve bunun sınırları (MK 23 ve BK 19)
düzenlenmektedir. Bunun tipik uygulaması hak sahibinin kişilik haklarının
sınırlanmasına veya başkaları tarafından kullanılmasına (örneğin resim, görüntü,
hayat hikayesi gibi) veya bu hakların ihlaline rıza gösterilmesi (örneğin tıbbi
müdahaleye) şeklinde olabilir. Evlenme hakkı, resmi memur huzurunda evlenme
hususunda irade beyanının açıklanması ile kullanılmaktadır.
Nişanlanma, evlat edinme iki taraflı hukuki işlemle kullanılabilen şahsa sıkı sıkıya
bağlı haklardandır. Buna mukabil nişanın bozulması, boşanma hakkı, ölüme bağlı
tasarruf hakkı, evlilik dışı çocuğun tanınması ancak tek taraflı işlemle kullanılabilen
haklardır.
Şahsa sıkı sıkıya bağlı hakların hukuki işlemler yoluyla kullanımı emredici kurallara
özellikle MK 23 ve MK 19.m. uygun olmalıdır.
Bu hakların kullanım şekli konusun da da BK 11.m.geçerlidir. Evlenme(MK 97), evlilik
dışı çocuğun tanınması (MK 291), ölüme bağlı tasarruflar (MK 478-492) gibi bazı
şahsa sıkı sıkıya bağlı haklar dışında bu hakların kullanımı bir şekle tabi
tutulmamıştır.
bb) Şahsa sıkı sıkıya bağlı hakların dava yoluyla kullanımı
Bazı şahsa sıkı sıkıya bağlı haklar ancak dava yoluyla kullanılabilir. Örneğin Erken rüşt
talebi (MK
NK 12), ismin korunması ve değiştirilmesi davası (MK 25,26) evlenme izin (MK
88.m.2.f), evlenmenin feshi davası (MK 115-119), boşanma (MK 129 vd), nesebin
reddi (MK 242), evlilik dışı çocuğun babayla soy bağı kurulması hakkı (Mk 295,310).
Bu şahsa sıkı sıkıya bağlı haklarda hak, sahibine ancak dava yoluyla kullanılabilen
haklar tanınmıştır.
Bu davalar ancak hak sahiplen tarafından açılabilir. Bu dava haklarını hak sahipleri
temyiz kudretine sahip iseler bizzat kullanabilirler10. Temyiz kudretine sahip
değilseler kanuni temsilin mümkün olup olmadığı aşağıda ayrıca incelenmiştir.
Şahsa sıkı sıkıya bağlı hakların dava yoluyla kullanılması ya yenilik doğurucu dava
şeklinde ya da ifa davası şeklinde olabilir. Boşanma, evliliğin feshi, nesebin reddi gibi
davalar yenilik doğurucu davalar olduğu halde kişiliğin ve ismin korunmasına ilişkin
davalar ifa davası niteliğindedir.
cc) Şahsa sıkı sıkıya bağlı hakların korunması
Şahsa sıkı sıkıya bağlı haklar mutlak haklardan sayıldığı için ihlal eden herkese karşı
hak sahibi bunun önlenmesi ve zarar söz konusu ise bunun tazmini için davalar
açabilir. Bu hakların dava yoluyla kullanımı ile ihlali halinde açılabilecek davaları biri
birinden ayırmak gerekir.
Kanun bazı şahsa sıkı sıkıya bağlı haklar için bu hakların ihlalinden doğan davaları çok
açık bir şekilde tanıdığı halde (MK 24,Bk 49,MK 25), bir çok şahsa sıkı sıkıya bağlı
haklar için böyle bir düzenleme yoktur. Böyle bir durumda kişilik haklarının
korunması için kanunda öngörülen dava haklarını (MK 24,24.a, BK 47,49) bu hakların
ihlali halinde de kıyasen uygulamak gerekir. Aynı durum sınırlı ayni haklar için söz
konusudur ve MK 618.m.sinde mülkiyet hakkı için yer alan dava hakları, diğer sınırlı
haklar için kıyasen uygulanmaktadır. Nasıl mülkiyet hakkı ayni hakların anası ise,
kişilik hakkı da şahsa sıkı sıkıya bağlı hakların anası durumundadır.
Yalnız belirtelim ki bazı şahsa sıkı sıkıya bağlı hakların niteliği itibarı ile üçüncü
şahıslarca ihlali mümkün değildir. Örneğin erken rüşt talebi, nişanlanma, evlenme,
evlilik dışı çocuğun tanınması gibi.
Bu hakların ihlali halinde açılabilecek davalar ,bu hakların bir fer'i olarak yine şahsa
sıkı sıkıya bağlı hakların özelliklerini taşır. Ancak buradaki bağlılık asıl hakların şahsa
bağımlılığı ölçüsünde mutlak değildir11. Çünkü bu dava haklarının içeriği maddi-
manevi tazminat davası şeklinde, çoğunlukla mali niteliktedir. Bu sebeple kanun
koyucular bu dava haklarının devrinin ve mirasçılara intikalinin yasaklanması
konusunda açık bir hüküm koymamış bilakis aksine düzenlemeler yapmıştır.
Örneğin kişilik haklarının ihlalinden doğan manevi tazminat hakkı mirasçılara
geçebileceği ve borçlu tarafından tanınmış ise devir dahi edilebileceği MK 24.a m.4.f.
tarafından açıkça öngörülmektedir. Mirasçılara intikal bakımından benzer bir
düzenleme nişanın bozulmasından kaynaklanan manevi tazminat davası için MK
85.m.2.f.da yer almaktadır. Kişilik haklarının ihlali dolayısıyla açılacak maddi tazminat
haklarının devir ve intikali için ise engelleyici bir yasal düzenlemenin olmaması da
dikkat çekicidir.
Bu hakların ihlalinden doğan talep hakların devri ancak dava hakkı doğduktan sonra
mümkündür. Hak sahibinin daha hakkı ihlal olunmadan "kişilik haklarımın ihlalinden
doğacak tüm dava haklarımı bay ....ya devrettim" şeklinde temlik işlemi MK 23 ve BK
19.m.ye aykırı olduğundan hükümsüzdür.
Bir kişi öldürüldüğü takdirde, ölünün yakınlarına BK 45 maddi tazminat ve 47.rn.de
manevi tazminat hakkı tanımaktadır. Manevi nitelikte fikri hakların hak sahibinin
ölümünden sonra belli bir tertip içinde mirasçılar tarafından kullanılması konusunda
FSEK..19.m.de haklar tanımaktadır.
Kanunun şahsa sıkı sıkıya bağlı hakların korunmasından doğan talep haklarında şahsa
bağlılık ilkesinden vazgeçmesi bu hakların temlikini, mirasçılara intikalini kabul
etmesinin sebebi, bu haklar doğduktan sonra mutlak hak olmaktan çıkması ve
çoğunlukla mali içerikli bir alacak hakkına dönüşmesidir. Ayrıca bu hakların önemi
dolayısıyla, hak sahibinin ölümünden sonra korumasız kalmaması düşüncesi de yine
bunda etken olmuştur.
4. ŞAHSA SIKI SIKIYA BAĞLI HAKLARIN TEMSİLCİ VASITASIYLA KULLANILMASI
Bu hakların hak sahibi dışındaki kişilerce kullanılması bu hakların nitelikleri ile
bağdaştırılma-maktadır. Bu hakların temsilci vasıtasıyla kullanılması da bu bakımdan
doğru görülmemekte ve bu haklar temsil kabul etmez haklar olarak
nitelendirilmektedir. Ancak bu temsil yasağı bütün şahsa sıkı sıkıya bağlı haklar için
mutlak bir şekilde kabulü söz konusu değildir. Bu durumu iradi ve kanuni temsilde
ayrı ayrı değerlendirmek istiyoruz.
a) İradi temsil yoluyla kullanım imkânı
Bazı şahsa sıkı sıkıya bağlı hakların niteliği gereği gerçekten ne iradi ne de kanuni
temsil yoluyla kullanımı mümkün değildir, bunların bizzat hak sahibi tarafından
kullanılması zorunludur. Bu tür şahsa sıkı sıkıya bağlı haklara yukarda belirtildiği gibi
mutlak şahsa bağlı haklar denilmektedir. Nişanlanma, evlenme, boşanma, ölüme
bağlı tasarruf yapma bunlara örnek olarak verilmektedir Sınırlı ehliyetsizlerde
bunlardan bazılarına kanuni temsilcilerin onay verme veya katılması zorunluluğu bu
hakların bu niteliklerini etkilememektedir. Çünkü bu hakların kullanılması konusunda
irade açıklamasında ancak hak sahipleri bulunabilir. Kanuni temsilcilerin onlar
yerine irade beyanında bulunmaları mümkün değildir. Kanuni temsilcilerin onayı
veya katılımı, açıklanmış olan bu irade beyanını tamamlayıcı bir işlevi vardır. Hak
sahiplerinin bu haklan kullanma konusunda iradesi olmadıkça kanuni temsilcilerin
onlar adına bu işlemleri yapabilmesi mümkün değildir.
Buna mukabil nispi nitelikte sayılan bazı şahsa sıkı sıkıya bağlı haklarda ise iradi
temsil mümkün sayılmaktadır. Bunlara örnek olarak kişiliğin korunması için dava
hakkı (MK24.BK 47,49), adın korunması ve değiştirilmesi (MK25,26) için dava hakkı,
kazai rüşt talebi, tanımaya itiraz (MK 293) bu nitelikte şahsa sıkı sıkıya bağlı haklara
örnek verilmektedir12. Yalnız bu hakları kullanma kararı, her halükarda hak sahibi
tarafından verilmekte daha sonra bunun icarası, özellikle dava yoluyla kullanımı için
bir temsilci atanmaktadır. Bu hakları kullanmaya karar verme yetkisinin temsilciye
bırakılması mümkün değildir.
Kanımızca şahsa sıkı sıkıya bağlı haklar konusunda nisbilik ve mutlak kriterine göre
yapılan ayrım her zaman doğru sonuçlar verememektedir. Hangi şahsa sıkı sıkıya
bağlı haklar mutlak hangilerinin nispi sayılacağı hususunda bir görüş birliği yoktur.
Ayrıca mutlak şahsa sıkı sıkıya bağlı haklardan sayılan boşanma hakkında da, bu
hususta hak sahibi karar verdikten sonra boşanma davası için bir avukatı temsilci
ataması mümkündür.
Bu sebeple biz, iradi temsil bakımından şahsa sıkı sıkıya bağlı hakların, yasanın açıkça
bu hakların kullanılması için irade beyanının bizzat hak sahibi tarafından
açıklanmasını şart koştuğu şahsa sıkı sıkıya bağlı haklar hariç, diğerlerinde iradi
temsilin mümkün olduğu kanaatindeyiz. Örneğin
-Evlenme hususunda evlendirme memuru önünde beyan (MK 97,109) ,
Evlilik dışı çocuğun tanınması beyanı (MK291),
Ölüme bağlı tasarrufta bulunma beyanı (MK 480, 485,486)
Yasaya göre bizzat hak sahibi tarafından yapılmış olması zorunludur. Bu beyanların
temsilci vasıtasıyla açıklanması mümkün değildir.
Kanımızca evlat edinme (MK 255 ve evlat edinilmeye rıza beyanı (MK 254) da, bizzat
ilgili şahıs tarafından kullanılması gereken şahsa sıkı sıkıya bağlı haklardan
olmalıdır13. Fakat bu konuda kanunda açık bir ifade yoktur. MK 406.m.1 .bendi bu
konularda Asliye Hukuk Mahkemesinin izni ile vasiye temsil yetkisi vermektedir. Bu
durumda tam ehliyetsiz biri adına vasisi bu mahkemenin izni ile evlat edinme
işlemini yapabilmektedir14. Yargıtay 2.HD.Sİ de eski bir içtihadında evlat edinmenin
iradi temsilci vasıtasıyla yapılabileceğini kabul etmiştir15.
Evlatlık ilişkisinin kaldırılmasını dava etme hakkı (MK 258) da mutlak şahsa sıkı sıkıya
bağlı haklardan sayılmaz. Hak sahibi sağlığında bu dava hakkını kullanmış ve dava
devam derken ölmüş ise mirasçıları davaya devam edebilir. Fakat hak sahibi
sağlığında dava açmamış ise ölümünde sonra mirasçıları onun halefi olarak bu
davaları açamazlar16.
Yasada açıkça hakkın kullanılması için gerekli irade beyanının bizzat hak sahibi
tarafından açıklanacağı belirtilmemişse, hak sahibi bu hakların kullanılması
hususunda karar verdikten sonra icrası için, örneğin dava açılması için kendisine iradi
temsilci atayabilir. Örneğin nişanın bozulması hususunda irade açıklamasında sadece
nişanlılar bulunabilir ancak bu irade açıklandıktan sonra ortaya çıkan hakların
kullanılması için temsilci atanmasına mani bir durum yoktur. Nişanın bozulmasından
doğan manevi tazminat hakkının şahsa sıkı sıkıya bağlığı hususunda bir tereddüt
yoktur. Nişan bozulduktan sonra bu hakkın vekil yoluyla kullanılması imkanı da aynı
şekilde tereddütsüz kabul edilmektedir.
5. İRADİ TEMSİL YETKİSİNİN VERİLMESİİŞLEMİNİN ŞEKLİ
Temsil yetkisinin verilmesi işlemi hukukumuzda bir şekle tabi tutulmamıştır(BK
32,386). Ayrıca şahsa sıkı sıkıya bağlı hakların temsilci vasıtasıyla kullanılmasında,
özel bir temsil yetkisinin aranması zorunluluğu da yine hukukumuzda aranmamıştır.
Uygulama Noterlik Kanunu Uygulama Yönetmeliğinin 93. m.sinden hareketle vakıf
senedi, evlenme mal mukavelesi, evlat edinme mukavelesi düzenlenmesinde, evlilik
dışı çocuğun tanınmasında ve boşanma davası için verilecek vekaletnamelerde,
vekaletnamenin resimli ve özel yetkili olması gerektiği sonucuna varılmaktadır.
Bunun anlamı ya hak sahibi bu şahsa sıkı sıkıya bağlı haklarını bizzat kullanacak veya
resimli ve özel yetki içeren vekaletnameler ile temsilci vasıtasıyla
kullanabileceklerdir.
Kanımızca bu hakların hak sahibi tarafından verilmiş özel bir yetki olmadıkça temsilci
vasıtasıyla genel temsil yetkisiyle kullanılması bu hakların mahiyetiyle bağdaşmaz. Bu
sebeple özel yetki zorunluluğunu düzenleyen BK 388 m.3.f.ya "şahsa sıkı sıkıya bağlı
hakların iradi vekil yoluyla kullanımı da eklenmesi isabetli olacaktır.

You might also like