You are on page 1of 30

Bölüm 5

Kişi ve Kişilik Kavramları

Tüzel Kişiler
öğrenme çıktıları

2 Gerçek kişileri ve tüzel kişileri


Gerçek Kişiler

1
tanımlayabilme, farklı ayrımlara göre

2
1 Kişilik kavramını tanımlayabilme, kişiliğin tüzel kişileri sınıflandırabilme, vakıf
hukuki mahiyetini, başlangıcını ve sona ve derneklerin yapısını, amacını ve
ermesini ortaya koyabilme sorumluluklarını ifade edebilme

Hısımlık, Ad ve Yerleşim Yeri


3 Hısımlık kavramını ve türlerini tanımlayıp

3
tespit edebilme, adın korunmasına yönelik
kanuni hükümleri ortaya koyabilme,
yerleşim yerinin mahiyetini ve önemini ifade
edebilme

Anahtar Sözcükler: • Kişilik • Kişiliğin Türleri • Ehliyet • Dernek • Vakıf • Hısımlık • Ad • Yerleşim Yeri

146
Temel Hukuk Bilgisi

GİRİŞ sahip olan varlıklar da vardır. Bunlar da tüzel kişi


Kişilik kavramı birbirinden farklı iki anlamda dediğimiz topluluklardır. O halde tabii bir varlık
kullanılmaktadır. Dar anlamda kişilik, haklara ve olan insanlar yanında, onlar gibi haklar edinebilen
borçlara sahip olmayı ifade etmektedir. Bu anlam- ve borç altına girebilen tüzel kişiler de hukukta kişi
da kişilik, kişi kavramıyla aynı anlama gelmekte, bir sayılmaktadırlar. Buna göre hukukta iki kişi vardır.
başka ifadeyle hak ehliyetini karşılamaktadır. Geniş Bunlar gerçek kişiler (hakiki şahıslar) ve tüzel kişi-
anlamda kişilik ise sadece hak ehliyetini değil, fiil ler (hükmi şahıslar) dir.
ehliyeti (medeni hakları kullanma ehliyeti) ile bir-
likte kişinin kişisel hallerini ve kişilik haklarını da GERÇEK KİŞİLER
içine almaktadır. Bu anlamda kişilik kavramı, kişi Gerçek kişiler, insanlardır. Bugün modern hu-
kavramından oldukça geniş bir kapsama sahiptir ve kuk düzenleri, cinsiyet, ırk, din, dil vs. gibi farklar
kişinin ehliyetleri, kişisel halleri ve kişilik hakların- gözetmeksizin bütün insanları birer “kişi” olarak
dan oluşmaktadır. kabul etmektedirler.
Kişisel haller, bir kişiyi diğer kişilerden ayıran Oysa eski devirlerde bütün insanlar kişi kabul
ve hukuk düzeninin kendilerine birtakım sonuçlar edilmiyordu. Örneğin, Roma hukuku sadece hür
bağladığı niteliklerdir. Örnek olarak; kişinin yaşı, olanları kişi sayıyor, buna karşılık köleleri bunun
cinsiyeti, nesep durumu ve evli-bekâr-dul olması dışında tutuyordu. Roma hukukunda köleler bir
sayılabilir. eşya sayılıyor ve hukuki muamelelere konu oluyor-
Kişilik hakları ise kişilerin maddi, manevi ve eko- lar, yani satılabiliyorlar ve kiraya verilebiliyorlardı.
nomik bütünlüğü ve varlıkları üzerinde sahip bulun- Kölelik sadece Roma’da değil, fakat İbraniler’de,
dukları mutlak haklardır. Örnek olarak; bir kimse- Barbarlar’da, Hind’de ve Eski Yunan’da da mev-
nin vücut bütünlüğü, sağlığı, ismi, şeref ve haysiyeti, cuttu. Bu müessese ortadan kalktıktan sonradır ki,
resmi, hürriyetleri ve sır çevresi sayılabilir. bütün insanlar hür ve köle şeklinde bir ayrıma tabi
Kişilik hakları, modern hukuk sistemlerinde her olmaksızın haklara ve borçlara ehil varlıklar, yani
türlü saldırılara, yani gerek dıştan diğer kişilerden birer “kişi” olarak kabul edilmeye başlandılar. Bu-
ve devletten gerek içten yani bizzat kendisinden ge- gün artık bütün insanlar hukukta gerçek kişidir.
lecek saldırılara karşı korunmaktadır. Hukuk siste-
mince sağlanan bu koruma ise gerek kamu hukuku
Kişiliğin Başlangıcı
karakterli kanunlar gerek özel hukuk karakterli ka-
nunlar ve bunlar içerisinde özellikle Medeni Kanun Medeni Kanunumuz madde 28’e göre kişi-
aracılığı ile gerçekleşmektedir. Gerçekten TMK. lik “çocuğun sağ olarak tamamıyla doğduğu anda
m.23, kişilik haklarının hukuki işlemlerle insani başlar”. Kişi bu andan itibaren haklara ve borçlara
duygulara, hukuk ve ahlak kurallarına aykırı derece- sahip bir varlık niteliği kazanır. Bu andan itibaren
de kısıtlanamayacağı ilkesini koyar. Böylece kişileri kişi bir başkasına mirasçı, bir ayni hakkın sahibi,
kişilik haklarını hukuki işlemlere konu yapmaktan, bir borç ilişkisinin tarafı olabilir. Kanun, kişiliğin
bu haklardan vazgeçmekten veya onları aşırı derece- başlaması için iki şartın bir arada gerçekleşmesini
de kısıtlayan işlemlere girişmekten alıkoymak ister. öngörmektedir. Bunlar, çocuğun ana rahminden
Bu maddeyi tamamlar mahiyette olmak üzere TBK. canlı olarak ayrılmasını ifade eden sağ doğum ve
m.26’ ya bakmak gerekir. TMK. m.23 ve TBK. çocuğun anadan ayrılmasını, ana rahmi dışında
m.26 hükümlerinin çiğnenmesi suretiyle yapılan bağımsız bir varlık kazanmasını ifade eden tam
sözleşmelerin yaptırımını genel biçimde TBK. m.27 doğumdur. Çocuğun yaşama süresi ya da yaşama
hükmü belirler. Bu yaptırım, hükümsüzlüğün en şansını devam ettirmesi önemli değildir.
ağır derecesi olan “kesin hükümsüzlük”dür.
Kişiler hukukunun temel kavramı kişidir. Hu- Kişiliğin Sona Ermesi
kukta kişi hak ve borçlara sahip olan varlıklardır. Kişiliği sona erdiren en tabii sebep ölümdür.
Bu anlamda olmak üzere hukukta kişi kavramı Ölümün hukukta doğurduğu en önemli sonuç
günlük dildeki kişiden farklı bir anlam ifade et- da kişiliğin son bulmasıdır. Bu andan itibaren kişi
mektedir. Günlük dilde kişi denince insan akla ge- hak ve borç sahibi olmayacaktır. Kendisine ait, ha-
lir. Hâlbuki hukukta insan dışında hak ve borçlara yattayken edindiği haklar ve borçlar mirasçılarına

147
Kişi ve Kişilik Kavramları

intikal edecektir. Bir kimsenin doğduğu anda, sağ • Belli bir sürenin geçmiş olması: Gaipliğe karar
mı ölü mü doğduğunun tespitinde de aynı verilere verebilmek için gaipliği gerektiren olayların
başvurulacaktır. Bu konuda en önemli nokta kişi- varlığı yeterli değildir. Bu olayların üzerinden
nin ölüm anının tespitidir. Zira kişiye ait hak ve belli bir sürenin de geçmiş olması gerekir.
borçların mirasçı olarak kimlere intikal edebileceği • Kişinin ölüm tehlikesi içinde kaybolmasının
konusu ölüm anının tespitine bağlı bir konudur. söz konusu olduğu hallerde, bu olayın ger-
çekleştiği tarihten itibaren bir yıl geçmesi ge-
Ölüm Karinesi rekir. Uzun zamandan beri haber alınamama
haline dayanan gaiplikte ise son haber alma
Bir hakkın kullanılması için bir kimsenin ha-
tarihinden itibaren beş yıl geçmesi gerekir.
yatta veya ölü olduğunu ya da bir kimsenin öldüğü
anda hayatta olduğunu iddia eden kişi bunu ispat- • Mahkemenin gaiplik kararı vermesi: Ölüm
lamakla yükümlüdür. Bazı hallerde birden fazla ki- karinesinden farklı olarak gaiplikte kişilik
şiden hangisinin önce hangisinin sonra öldüğünün kendiliğinden son bulmaz. Yukarıdaki şart-
tespiti oldukça büyük önem taşımaktadır. TMK. lar mevcut ise başvuru üzerine mahkeme-
kişilerden hangisinin önce, hangisinin sonra öldü- nin gaiplik kararı vermesi gerekir. Gaiplik
ğünün tespit edilememesi durumuna göre bir dü- için başvuru halinde mahkemece gaip hak-
zenleme getirmiştir. Buna göre, birden fazla kişiden kında bilgisi olanların bu bilgileri vermesini
hangisinin önce, hangisinin sonra öldüğünü tespit sağlamak amacıyla bir ilan verilecektir. İlan
mümkün değilse bunların hepsi aynı anda ölmüş süresi ilk ilan tarihinden itibaren altı aydır.
sayılacaktır (TMK. m. 29/II). Buna “birlikte ölüm İlan sonuçsuz kalır ise mahkemece gaiplik
karinesi” adı verilmektedir. kararı verilecektir. Karar kesinleşince kişilik
gaiplik nedeniyle son bulacaktır.
Bir ölüm olayında genellikle ortada bir ceset
vardır. Fakat öyle bazı olaylar vardır ki kişinin ya- Gaiplik kararı ölüm tehlikesinin gerçekleştiği
şadığı olayda ölümüne muhakkak nazarıyla bakıl- veya son haberin alındığı günden başlayarak hü-
masına rağmen cesedine rastlanmamaktadır. İşte küm doğurur (TMK. m.35/II).
ölümüne kesin gözle (muhakkak) bakılacak bir
halde kaybolan ve cesedi bulunmayan kişinin öl- Kişilerin Ehliyetleri
müş sayılmasına “ölüm karinesi” adı verilmektedir.
Ehliyet kavramı mahiyetine göre iki çeşide ayrı-
lır. Bunlar “hak ehliyeti” ve “fiil ehliyeti”dir.
Gaiplik
Yine bazı yaşam olayları vardır ki kişinin ölü Hak Ehliyeti
mü sağ mı olduğu belirsizdir. Örneğin; bir uçak
Hak ehliyeti, kişinin haklara ve borçlara sahip
kazası ya da deniz kazasında çok sayıda kurtulan ol-
olabilme ehliyetidir (TMK. m.8). Buna göre hak
muştur, fakat ilgili kişinin de bu kurtulanlar arasın-
ehliyeti kişi kavramı ile eş anlamlıdır. Kişinin hak
da olup olmadığı belli değildir ya da kişi evini terk
ehliyetine sahip olmasının tek şartı, kişinin kişi ola-
etmiş ve kendisinden bir daha haber alınmamış
rak varlık kazanmış olmasıdır. Kişilik sağ ve tam
olabilir. Bu gibi kişinin ölü mü sağ mı olduğunun
olarak doğumla başladığına göre herkes sağ olarak
bilinmesinde birçok açıdan yarar vardır. Bunu dü-
doğduğu anda hak ehliyetine sahip olur. Bunun so-
şünen kanun koyucu TMK.’da kişiliği sona erdiren
nucu olarak kişi doğduğu andan itibaren haklara
bir sebep olarak gaiplik kurumunu düzenlemiştir
ve borçlara sahip olabilecek yani hak ehliyetini elde
(TMK. m. 32-35, ayrıca 1587 sayılı Nüfus Kanu-
etmiş olacaktır. Ancak Medeni Kanunumuz çocu-
nu m. 40). Kişiliğin gaiplik yoluyla son bulması
ğun sağ ve tam doğmak şartıyla ana rahmine düş-
için şu şartlar gereklidir;
tüğü tarihten itibaren hak ehliyetini elde edeceğini
• Gaipliği gerektiren bir olayın varlığı: TMK. mirasçı olabilme açısından açıkça düzenlemektedir.
gaipliğin iki halini öngörmüştür. Bunlar Kişi bu haklara ve borçlara sahip olabilmek için biz-
“ölüme tehlikesi içinde kaybolma” ile “uzun zat hareket edebilme ehliyetine (yani fiil ehliyetine)
zamandan beri haber alınamamadır. sahip değilse bunları yetkili temsilcileri aracılığıyla
kullanabilecektir.

148
Temel Hukuk Bilgisi

Medeni haklardan farklı olarak kamu hakları- Görüldüğü gibi M.K. ayırt etme gücünü olum-
nın kullanımında başka şartlarda gerekmektedir. suz bir şekilde tanımlamıştır. Maddenin incelen-
Mesela seçme ve seçilme hakkına sahip olabilmek mesinden ayırt etme gücüne sahip olabilmek için
için Türk vatandaşı olmak ve 18 yaşını doldurmuş akla uygun biçimde davranma yeteneğine sahip
olmak şarttır. olmak (makul surette hareket edebilme iktidarına
sahip olmak) gerektiği ve bazı sebeplerin bu ikti-
darı ortadan kaldırdığı, dolayısıyla kişiyi ayırt etme
Fiil Ehliyeti gücünden mahrum ettiği sonucu çıkmaktadır. Ma-
Fiil ehliyeti, kişinin bizzat kendi davranışlarıy- kul surette hareket etme iktidarı kişinin aklı ba-
la haklar ve borçlar yaratabilme ehliyetidir (TMK. şında hareket etmesini ifade eder. Davranışlarının
m.9). Bu yönüyle hak ehliyetiyle fiil ehliyeti ara- sonuçlarını aynı şartlar altında, orta zekâlı bir kişi
sındaki en önemli fark fiil ehliyetinin kişinin bizzat gibi bilerek hareket eden kişi makul surette hareket
kendi davranışları sonucu haklara ve borçlara yol ediyor demektir. Ancak bu durum her somut olay-
açan ehliyet olmasıdır. Haklara ve borçlara sahip da ayrı ayrı değerlendirilmelidir.
olabilme ehliyeti olan hak ehliyetine doğumla bir-
Ergin olmak: Yaşam tecrübeleri, kişilerin belli
likte herkes sahip olduğu halde, fiil ehliyetinde bu
bir yaşa eriştiği zaman belli bir zekâ düzeyine ya da
haklara ve borçlara sahip olma, kişinin bizzat kendi
fikri olgunluğa eriştiğini göstermektedir. Fiil ehli-
davranışı olmaktadır. O halde kişi kendisine haklar
yeti de kişinin kendi davranışlarıyla kendisini hak
temin eden, kendisini borç altına sokan fiil ve iş-
ve borç sahibi yapması olduğuna göre bu ehliyet
lemleri bizzat yaratabiliyorsa fiil ehliyetine sahiptir.
için hak ve borç sahibi olmanın sonuçlarını düşü-
Şartları: Herkes hak ehliyetine sahip olduğu nebilmesini gerektiren bir yaşa erişmek zorunludur.
halde, fiil ehliyetine sahip değildir. Fiil ehliyetine Kişinin fiil ehliyetine sahip olması için belli bir yaş
sahip olabilmek için bazı şartlara ihtiyaç vardır. Bu olgunluğuna ulaşmasına ergin olmak, ulaşılan bu
şartların neler olduğu, Medeni Kanunumuzun 10. yaş sınırına ise erginlik yaşı denir. Bu tanım nor-
ve 14. maddelerinin birlikte incelenmesinden çı- mal yolla elde edilen erginlik için geçerlidir. Bunun
kartılabilir. Bunlar; kişinin ayırt etme gücüne sahip dışında M.K. yine belli bir yaş sınırına dayanan er-
olması (mümeyyiz olmak), ergin olması (reşit) ve ginliği kabul etmiş, fakat bu yaş sınırını mahkeme
kısıtlı olmaması (mahcur olmamak) dır. kararıyla daha küçük bir yaş olarak kabul ettiği gibi,
evlenmenin de kişiyi ergin kıldığını öngörmüştür.
Fiil Ehliyetinin Şartları Buna göre, normal olarak her kişinin ergin olması
için ulaşması gereken yaş sınırını M.K. 11. madde-
Fiil ehliyetinin şartları bu şartlarla ilgili açıkla-
si “erginlik onsekiz yaşın doldurulmasıyla başlar”
malar aşağıda verilmektedir:
şeklinde belirtmiştir. Ancak M.K. istisnai bazı hu-
Ayırt Etme Gücüne Sahip Olmak: Fiil ehli- kuksal işlemler bakımından örneğin; M.K. m. 502
yetinin en önemli şartı kişinin ayırt etme gücüne (Vasiyetname yapabilmek için ayırt etme gücüne
sahip olmasıdır.Zira kişi ayırt etme gücüne sahip sahip olmak ve 15 yaşın ikmali yeterlidir), normal
değilse tam ehliyetsizdir. Diğer iki şart mevcut olsa erginlik yaşının altında bir yaş öngörmüştür.
bile bizzat kendi davranışlarıyla hiç bir hak ve borç
Erken erginlik, iki halde söz konusu olur. Bun-
sahibi olamaz. Hâlbuki kişi ayırt etme gücüne sa-
lardan biri, “evlenme ile ergin olma”; diğeri ise,
hip (mümeyyiz) ise diğer şartlardan birinin eksik-
“kazai erginlik”tir. M.K. m. 11’e göre “evlenme ki-
liğine rağmen kendisini hak ve borç sahibi yapan
şiyi ergin kılar”. Medeni Kanunumuz bir kimsenin
bazı fiil ve işlemlerde bulunabilir.
evlenebilmesi için de bir yaş sınırı tespit etmiştir
M.K. madde 13, ayırt etme gücüyle ilgili şöyle ki buna evlenme erginliği denilmektedir. Evlenme
bir tanım vermiştir: Yaşının küçüklüğü sebebiyle erginliği M.K. m. 124’e göre, erkek ve kadın için
yahut akıl hastalığı veya akıl zayıflığı veya sarhoşluk 17 yaşın bitirilmesidir. Bununla beraber hâkim,
ve bunlara benzer sebeplerden biriyle akla uygun olağanüstü hallerde ve pek önemli bir sebepten do-
biçimde hareket etme iktidarından mahrum olma- layı 16 yaşını bitirmiş bir erkeğin veya bir kadının
yan her şahıs bu Kanun’a göre ayırt etme gücüne evlenmesine izin verebilir ki buna da fevkalade ev-
sahiptir. lenme erginliği denilmektedir (TMK. m. 124/II).
Evlenmeyle kazanılmış olan erginlik kesindir.

149
Kişi ve Kişilik Kavramları

Kazai erginlik de bir erken erginlik halidir. Me- İleride görüleceği üzere fiil ehliyeti bakımından
deni Kanunumuzun 12. maddesi “On beş yaşını gerçek kişiler dörde ayrılır. Bu ayrım anlamında
dolduran küçük, kendi isteği ve velisinin rızasıyla tam ehliyetliler ve tam ehliyetsizler bakımından fiil
mahkemece ergin kılınabilir” diyerek kazai ergin- ehliyetinin kapsamını yukarıda sayıldığı üzere üçe
liğin şartlarını belirtmektedir. Bu şartlara bir de ayırarak ele almanın pratik bir yararı olmayacaktır.
“küçüğün menfaatinin bulunması” şartını ekle- Zira tam ehliyetlilerin ehliyeti tam olduğuna göre
yebiliriz. Gerçekten hâkim, kazai erginliğe karar serbest iradeleri ile hukukî işlem kurabilir, haksız
vermeden önce, bunda küçüğün korunmaya değer fiillerinden sorumlu olur ve bir davaya taraf olabi-
bir menfaatinin bulunup bulunmadığı da araştırıl- lirler. Tam ehliyetsizler ise bunların hiçbirine ehil
malıdır. Erginliğin bu şekilde kazanılması, kanun olmayacaktır. Ancak özellikle sınırlı ehliyetsizler
koyucunun yaş şartı aradığı bazı hakların elde edil- bakımından fiil ehliyetinin kapsamını bu şekilde
mesini sağlamaz. Örneğin, sürücü belgesi için 18 üçe ayırarak incelemek pratik sonuçları bakımın-
yaş aranmaktadır. Kazai erginliğine karar verilen 16 dan anlamlıdır. Mesela hukuki işlemler bakımın-
yaşındaki bir kimse sürücü belgesi almak için 18 dan sınırlı ehliyetsizler bazı hukuki işlemleri tek
yaş şartını beklemek zorundadır. başlarına ve bazılarını yasal temsilcilerinin onayı ile
Kısıtlı olmamak: Burada fiil ehliyetinin olum- yapabilirken bazı hukuki işlemleri ise hiçbir şekilde
suz bir şartı söz konusudur. Ayırt etme gücüne sahip yapamazlar. Ancak bununla birlikte onlar, haksız
ve ergin olan kişinin fiil ehliyetine sahip olabilmesi fiillerinden tam sorumlu olur. Konunun detayları
için ayrıca kanunda öngörülen sebeplerden biriyle ilgili başlıkta etraflıca ele alındığından burada bu
kısıtlanmamış (hacir altına alınmamış) olması da kadar bilgi vermekle yetinilecektir.
gerekir. Kısıtlılık sebepleri TMK. m. 405-408’de
sınırlı bir şekilde sayılmıştır. Bunlar “akıl hastalığı Fiil Ehliyetine Göre Gerçek Kişiler
veya akıl zayıflığı”, “savurganlık, alkol veya uyuş-
Kişilerin fiil ehliyetinin bütün şartlarına aynı
turucu madde bağımlılığı, kötü yaşama tarzı, kötü
anda sahip olmaması mümkündür. Bazı kişiler
yönetim”, “özgürlüğü bağlayıcı ceza” (bir sene ve
mümeyyizdir fakat ergin değildir; bazı kişiler ayırt
daha fazla müddetle hürriyeti ortadan kaldıran bir
etme gücüne sahip ve ergindir, fakat kısıtlıdır; bazı
cezaya mahkûm olma) ve “istek üzerine” kısıtlan-
kişiler ayırt etme gücüne sahip değildir. Birçok
madır.
hallerde de kişi fiil ehliyetinin üç şartına da sahip-
Bu sebeplerden biri mevcut ise kişi mahkeme tir. Bu itibarladır ki fiil ehliyetinin şartlarına sahip
kararıyla kısıtlanır ve kendisine vasi tayin edilir. olup olmamaları veya bunlardan bazılarına sahip
Kişi ayırt etme gücüne sahip ve ergin ise kısıtlan- olup bazılarına sahip olmamalarına göre gerçek ki-
mak suretiyle tam ehliyetli bir kişi olmaktan çıkar. şileri dört gruba ayırmak mümkündür. Bunlar tam
Kişinin ayırt etme gücüne sahip olmamasında tam ehliyetliler, sınırlı ehliyetliler, sınırlı ehliyetsizler ve
ehliyetsizlik söz konusu olduğu hâlde, kısıtlı olma- tam ehliyetsizlerdir.
sında ayırt etme gücünü kaldıran sebepler dışında
Tam Ehliyetliler : Bu gruba giren gerçek kişiler,
tam ehliyetsizlik söz konusu olmayacaktır.
fiil ehliyetinin bütün şartlarına sahip olan kimse-
lerdir. O halde mümeyyiz, ergin olan ve kısıtlı ol-
Fiil Ehliyetinin Kapsamı mayan kişiler tam ehliyetli kişilerdir. Bunlar tam
Yukarıda ifade edildiği üzere hak ehliyeti kişinin ehliyetli olmaları nedeniyle her türlü hukuki işlemi
tam ve sağ olarak doğması ile başlar ve böylece kişi- hiç kimsenin iznine muhtaç olmaksızın bizzat ya-
nin haklara ehil olmasını kapsar. Ancak fiil ehliyeti- pabilirler ve bu suretle de kendi lehlerine haklar ve
ne sahip olmak için yalnızca haklara sahip olabilmek aleyhlerine borçlar yaratabilirler. Bu fiil ve işlemler
yani hak ehliyetine sahip olmak yeterli değildir. temsilci aracılığıyla yapılabilecek fiil ve işlemlerden
ise tam ehliyetli kişi dilerse bunları bizzat yapma
Fiil ehliyeti, kişinin kendi fiil ve iradesi ile borç
yerine kendi tayin ettiği yetkili temsilcisi aracılığıy-
altına girebilmesini ve hak elde edebilmesini ifade
la da kullanabilir. Tam ehliyetliler, haksız fiilleriyle
eder. Bu anlamda fiil ehliyetinin kapsamından hu-
başkalarına vermiş oldukları zararlardan da bizzat
kuki işlem yapmaya ehil olmak, haksız fiillerden
sorumludurlar. Bu kişilerin aynı zamanda dava
sorumlu olmak ve nihayet bir davanın tarafı olmak
ehliyetleri de mevcut olduğundan, mahkemelerde
anlaşılır.

150
Temel Hukuk Bilgisi

davacı ve davalı sıfatıyla bulunup her türlü usul hu- Sınırlı Ehliyetsizler: Bu gruba fiil ehliyetinin
kuku işlemlerini de bizzat yapmaları mümkündür. şartlarından ayırt etme gücüne sahip olup da diğer
Sınırlı Ehliyetliler: Aslında tam ehliyetli ol- iki şarttan sadece birine sahip olan kişiler girerler.
dukları halde bazı sebeplerden dolayı ehliyetleri O halde bunlar ayırt etme gücüne sahip kişilerdir.
belli konularda sınırlandırılmış bulunan kişilerdir. Fakat ya ergin değillerdir ya da ergin olmakla bir-
Gerçekten bu gruba giren kişiler, ergin ve ayırt likte kısıtlıdırlar. Bu itibarla da bunların ehliyetleri
etme gücüne sahip oldukları gibi, kısıtlı da değil- yoktur. Ancak kanun koyucu bu kişileri tam anla-
lerdir. Fakat kanun koyucu bu kişilerin ehliyetlerini mıyla ehliyetsiz saymamış, bazı bakımlardan onları
bazı alanlarda sınırlamıştır. Buna göre bu kişilerde kısmen ehliyetli addetmiştir.
ehliyetlilik kural, ehliyetsizlik ise istisnadır. Bu eh- Sınırlı ehliyetsiz kişi grubuna, iki kişi grubu gir-
liyetsizlik de çok dar bir alanla sınırlıdır. Ehliyetle- mektedir. Bunlar ayırt etme gücüne sahip küçükler
rinin sınırlanması ya evli olmalarından ya da kendi ve ayırt etme gücüne sahip kısıtlılardır. Ayırt etme
yararlarının düşünülmesinden kaynaklanmaktadır. gücüne sahip olan bir kişi normal ya da erken yolla
Sınırlı ehliyetliler grubuna kendilerine yasal da- ergin olmamış ise ayırt etme gücüne sahip küçükler
nışmanlık tayin edilmiş kişiler ve evliler girmektedir. grubuna girer. Ayırt etme gücüne sahip olan bir kişi
ergin olmasına rağmen kanunda öngörülen neden-
Kendilerine yasal danışmanlık tayin edilmiş
lerden birisiyle (TMK. m. 405-408) kısıtlanmış ise
olanlar; kısıtlanmaları için yeterli sebep bulunma-
ayırt etme gücüne sahip kısıtlılar grubuna girer.
makla birlikte, fiil ehliyetlerinin kısmen sınırlandı-
rılması kendi menfaatleri gereği olan kişilerdir. O Sınırlı ehliyetsizlerin hukuki durumu TMK.
halde bu kişiler de tam ehliyetli kişiler gibi ayırt m. 16’da düzenlenmiştir. Bu maddeye göre “Ayırt
etme gücüne sahip ve ergin olup kısıtlı olmayan etme gücüne sahip küçükler ve kısıtlılar, yasal tem-
kişilerdir. Bunun sonucu olarak tam ehliyetliler silcilerinin rızası olmadıkça, kendi işlemleriyle borç
gibi hukuksal işlem, haksız fiil ve dava ehliyetleri altına giremezler. Karşılıksız kazanmada ve kişiye
tamdır. Ancak kendilerine TMK.’da sınırlı bir şe- sıkı sıkıya bağlı hakları kullanmada bu rıza gerekli
kilde sayılmış olan işlerde oyları alınmak üzere bir değildir. Ayırt etme gücüne sahip küçükler ve kısıt-
danışman tayin edilmiştir. Bu işlerin neler olduğu lılar haksız fiillerinden sorumludurlar”.
TMK.’da 9 bent halinde sayılmıştır (TMK. m. Görüldüğü üzere, sınırlı ehliyetsizler kanunda
429): Dava açma ve sulh olma, taşınmazların alımı, belirtilen istisnai durumlar dışında fiil ehliyetine
satımı, rehnedilmesi ve bunlar üzerinde başka bir sahip olmayan kişilerdir. Bu itibarladır ki bunlarda
ayni hak kurulması, kıymetli evrakın alımı, satımı ehliyetsizlik kural, ehliyetlilik ise istisnadır.
ve rehnedilmesi, olağan yönetim sınırları dışında Fiil ehliyetinin kapsamı bakımından sınırlı eh-
kalan yapı işleri, ödünç verme ve alma, ana parayı liyetsizlerin durumunu aşağıdaki ayrımlara uygun
alma, bağışlama, kambiyo taahhüdü altına girme, olarak ele almak gerekir:
kefil olma.
• Hukuksal işlem ehliyeti bakımından
Kendilerine yasal danışman tayin edilen kişiler
• Haksız fiil ehliyeti bakımından
bu sayılan işleri kendi başlarına yapamazlar. Aksi
halde bu işlemler kendileri için bağlayıcı olmaz. • Dava ehliyeti bakımından
Yasal danışman bu işlemi onaylamadığı takdirde Sınırlı ehliyetsiz kişilerin hukuksal işlem ehli-
taraflar için hak ve borç doğurmaz. yetlerini üç gruba ayırarak ele almak gerekir.
Evli kişilerin belli işlemler yönünden sınırlı Bizzat yapamayacakları işlemler:Sınırlı ehli-
ehliyetliler grubuna girip girmediği tartışmalı ol- yetsizler satım, kira istisna sözleşmeleri gibi kendi-
makla beraber hâkim fikir girdikleri yönündedir. lerini borç altına sokan işlemleri bizzat yapamazlar.
Gerçekten yeni Medeni Kanunumuzda karı koca- Kural olarak bu gibi hukuki işlemler sınırlı ehliyet-
dan birinin diğerinin izni olmadan aile konutunu sizler adına kanuni temsilcileri tarafından yapılır.
satamaması veya aile konutu kiralanmış ise kira Bu kişilerin kanuni temsilcileri, kişinin küçük veya
sözleşmesini feshedememesi durumlarında olduğu kısıtlı olmasına göre değişir. Kişi küçük ise kural
gibi bazı hallerde evli kişilerin ehliyetleri sınırlan- olarak kanuni temsilcisi velisidir. Ancak küçüğün
dırılmıştır. velayet altında bulunmadığı bazı hallerde kendisine

151
Kişi ve Kişilik Kavramları

bir vasi tayin edilir; bu durumda kanuni temsilcisi haklardır. Bunlara örnek olarak evlendirme memu-
vasisidir. Kişi kısıtlı ise kanuni temsilcisi daima va- ru önünde evlenme isteğinin açıklanması, boşan-
sisidir. Yasal temsilcinin izni bulunmadan yapılan ma, kişilik haklarının kullanılması ve korunması-
hukuki işlem “tek taraflı bağlamazlık” yaptırımına na ilişkin davaların açılması, kazai erginlik istemi,
tabidir. Yasal temsilci sonradan onay verirse her iki boşanma davası açma gibi haklar gösterilebilir.
taraf için de bağlayıcı olur. Onay vermezse taraflar Nişanlanma ve evlenme gibi bazı haklar ise kişiye
hukuki işlem ile bağlı olmaktan kurtulur. sıkı sıkıya bağlı haklardan olmalarına rağmen ka-
Sınırlı ehliyetsiz kişinin hukuksal işlemlerinin nun koyucumuz bu hakların çok önemli sonuçlar
kanuni temsilci aracılığıyla yapılması iki şekilde doğurma ihtimalini göz önünde bulundurarak bu
olabilir. Ya bu işlem sınırlı ehliyetsiz kişinin nam hukuki işlemler için yasal temsilcinin de onayını
ve hesabına kanuni temsilcisi tarafından yapılır ya gerekli kılmıştır.
da kanuni temsilcisinin izin veya icazet şeklinde- Hiç yapamayacakları işlemler: TMK. bazı
ki rızasıyla bizzat sınırlı ehliyetsiz kişi tarafından hukuksal işlemleri hem sınırlı ehliyetsiz kişi için
yapılır. İzin, kanuni temsilcinin önceden sınırlı hem de onun nam ve hesabına hareket eden ka-
ehliyetsiz kişiye hukuksal işlemler yapma yetkisini nuni temsilci için yasaklanmıştır. Bunları ne bizzat
vermesidir. İcazet ise önceden böyle bir yetkinin ve- sınırlı ehliyetsiz kişiler ne de onların nam ve hesabı-
rilmemiş olmasına rağmen, sınırlı ehliyetsiz kişinin na kanuni temsilciler yapabilir. Bu nedenle bunlara
yaptığı hukuksal işlemin sonradan benimsenmesi yasak işlemler de denir.
ya da onaylanmasıdır. Sınırlı ehliyetsizlerin yasal Bu işlemler vakıf kurma ve önemli bağışlarda
temsilcilerinin izin veya icazetine ihtiyaç duyduk- bulunmaktır (TMK. m. 449). O halde sınırlı eh-
ları bu hukuki işlemlere örnek olarak nişanlanma, liyetsiz kişi ne bizzat ne de kanuni temsilcileri ara-
evlenme, kira sözleşmesi yapma verilebilir. cılığıyla mallarını başkalarına bağışlayabilir, vakıf
Bizzat yapabilecekleri işlemler: Sınırlı ehliyet- kurabilir ve başkalarının borçlarına kefil olabilir.
sizler, kendilerine sadece menfaat sağlayan işlem- Ayrıca yine kendini borç altına sokacağı için reka-
leri, kanuni temsilcilerinin rızasına muhtaç olma- bet yasağı yükleniminde bulunamaz.
dan, bizzat yapabilirler. “İvazsız iktisaplar”, hiçbir Sınırlı ehliyetsizlerin haksız fiillerden sorumlu
mükellefiyet yüklemeyen, bir karşılığı olmaksızın olma ehliyetleri vardır (TMK. m. 16), zira bunlar
sadece hak ve menfaatler sağlayan iktisaplardır. mümeyyizdirler. Bunlar, haksız fiilleriyle başkaları-
Bunlar arasında bağışlama ile borçtan kurtarma na verdikleri zararlardan dolayı bizzat kendi mal-
(ibra) işlemleri önemli yer tutar. Buna göre sınır- varlıklarıyla sorumlu olurlar.
lı ehliyetsiz kişiler ivazsız iktisap sağlayan hukuk-
Sınırlı ehliyetsizlerin dava ehliyeti hukuksal
sal işlemleri kural olarak kanuni temsilcinin rızası
işlem ehliyetine göre tayin edilmelidir. Bizzat yapa-
aranmaksızın bizzat yapabilirler. Ancak bunlar ara-
bilecekleri hukuksal işlemler ile kullanabilecekleri
sında yer alan bağışlamanın bir türü olan mükelle-
haklar bakımından sınırlı ehliyetsizler dava ehliye-
fiyetli bağışlama (TBK. m. 240) bağışlanan kişiyi
tine sahiptirler. Bunlar dışındaki alanlarda sınırlı
mükellefiyet altına soktuğundan sınırlı ehliyetsiz
ehliyetsiz kişilerin dava ehliyeti yoktur. Sınırlı eh-
kişi tarafından bizzat yapılamazlar, kanuni temsil-
liyetsiz kişi davada taraf olarak gösterilmesine, icra
cinin rızası gereklidir.
takibinin tarafı olmasına rağmen, davada ve icra
Sınırlı ehliyetsizler, idaresi kendilerine bırakıl- takibinde kanuni temsilcileri tarafından temsil olu-
mış olan mallar (serbest mallar) ile ilgili hukuki iş- nacaklardır.
lemleri de kendi başlarına yapabilirler. Örneğin, bir
Tam Ehliyetsizler: Fiil ehliyetine sahip olabil-
meslek ve sanatla uğraşmak üzere ehliyetsiz kişiye
menin ayırt etme gücüne ilişkin şartını taşımayan
verilen malların yönetimi ve o mallardan yararlan-
kişilerdir. Kişi ayırt etme gücüne sahip değilse ergin
ma hakkı sınırlı ehliyetsiz kişiye aittir (TMK. m.
olma ve kısıtlı olmama şartları bulunsa bile tam eh-
359, 453).
liyetsiz kişidir.
Sınırlı ehliyetsizler, kişiye sıkı sıkıya bağlı hak-
Tam ehliyetsizlerin hukuki durumu TMK. m.
ların kullanılmasında da kural olarak kanuni tem-
15’te düzenlenmiştir. Sözü geçen maddeye göre,
silcilerin rızasına bağlı değildirler. Bu haklar, hak
“Kanun’da gösterilen ayrık durumlar saklı kalmak
sahibi dışındaki kişiler tarafından kullanılamayan
üzere, ayırt etme gücü bulunmayan kimsenin fi-

152
Temel Hukuk Bilgisi

illeri hukuki sonuç doğurmaz”. Görüldüğü gibi sundurlar ve dolayısıyla haksız fiillerinden dolayı
kanun tam ehliyetsiz kişilerle ilgili kuralı koymuş, sorumlu tutulamazlar. Sadece ayrık durumlarda,
bu kuralla bu kişilerin fiil ve işlemlerinin hukuken hakkaniyetin gerektirdiği hallerde ayırt etme gücü
bağlayıcı olmadığı, ancak maddede bu kuralın is- olmasa da kişiyi hukuka aykırı eylemle başkasına
tisnalarının bulunduğu belirtilmiştir. verdiği zarardan dolayı sorumlu tutmak mümkün
O halde tam ehliyetsiz kişiler kural olarak fiil olabilir. Ayrıca ayırt etme gücünden daimi olarak
ehliyetinden mahrumdurlar. Bu mahrumiyet fiil değil de geçici olarak yoksun bulunan kimseler eğer
ehliyetinin kapsamına giren her üç ehliyeti de kap- kendi kusurları ile bu yoksunluğa sebep olmuşlarsa
sar. Buna göre tam ehliyetsiz kişiler her şeyden önce haksız fiillerinden dolayı sorumludurlar. Tam ehli-
hukuksal işlem ehliyetine sahip değillerdir. Hukuk- yetsizlerin dava ehliyeti de yoktur. Bundan dolayı
sal işlemlerin geçerli bir şekilde doğması için bunu ayırt etme gücüne sahip bulunmayan şahıslar mah-
yapan kişinin fiil ehliyetine sahip olması gerekir. kemelerde davacı veya davalı sıfatıyla bulunup usul
Tam ehliyetsiz kişiler bu ehliyetten mahrum olduk- hukuku işlemlerini bizzat yapamazlar.
larından ne bizzat kendileri ne de kanuni temsil- Haksız fiil ehliyeti kişinin hukuka aykırı dav-
cileri aracılığıyla hukuksal işlem yapamazlar. Buna ranışlarıyla başkalarına vermiş olduğu zararlardan
rağmen bir hukuksal işlem yapılmışsa ehliyetsizlik sorumlu tutulabilme ehliyetidir. Burada kişinin
nedeniyle hükümsüzdür. Burada hükümsüzlüğün bizzat kendi davranışlarıyla kendisini borç altına
en ağır şekli olan kesin hükümsüzlük hali mevcut- sokması söz konusudur. Kişinin haksız fiillerinden
tur. Bunun sonucu olarak ehliyetsiz kişinin yaptığı sorumlu tutulabilmesi ehliyeti, hukuki işlem ehli-
hukuksal işlemler hiçbir süreye tabi olmaksızın sağ- yetinden farklıdır. Hukuki işlem ehliyeti için kural
lık kazanamazlar. Bunların hükümsüzlüğü her za- olarak ayırt etme gücü ana şartı dışında, kişinin
man ileri sürülebilir. Bundan başka hükümsüzlük ergin olması ve kısıtlı olmaması gerektiği halde,
kendiliğinden hüküm ve sonuçlar doğurur. Bunun haksız fiil ehliyeti için ayırt etme gücüne sahip ol-
için herhangi bir dava açmaya gerek yoktur. Hü- ması yeterlidir. Buradaki ayırt etme gücü, kişinin
kümsüzlüğü taraflar ileri sürebilecekleri gibi hâkim kusurlu hareket edebilme şuuruna sahip olmasıdır.
de re’sen dikkate alır. Ehliyetsizlik nedeniyle hu- Kusursuz sorumluluğun söz konusu olduğu haller-
kuksal işlemin hükümsüz olmasında hukuksal işle- de ayırt etme gücü dahi şart değildir.
min karşı tarafının iyiniyetli olup olmaması önem Dava ehliyetinde kişinin kendisine haklar te-
taşımaz. min eden ve kendisini borç altına sokan bir fiil ve
Tam ehliyetsizler, kişiye sıkı sıkıya bağlı olan işlemi söz konusu değilmiş gibi görünmektedir.
haklarını da bizzat kullanamazlar. Kanuni temsil- Burada kişi yargı yoluna başvurma konusunda bazı
cileri de bu hakları onlar adına kullanamazlar. O fiil ve işlemler yapmaktadır. İşte bu fiil ve işlemler
halde bir ayırt etme gücü bulunmayan kişi, evlilik de kişiyi sonuçta hak sahibi yaptığından ya da borç
dışı çocuğu bizzat tanıyamayacağı gibi, velisi veya yüklediğinden fiil ehliyetine dahildirler.
vasisi de onun adına tanıma yapamaz. Dava ehliyeti, bir kişinin mahkemelerde dava-
Fakat ayırt etme güçleri olmasa da tam ehliyet- cı veya davalı sıfatıyla yemin, ikrar, sulh, feragat,
sizlerinde toplumsal yaşama katılma hakları olduğu kabul vs. gibi usul hukukuna ait işlemleri bizzat
için diğer kişilerle hukuki işlemlere girişmeleri ge- yapabilme iktidarıdır.
rekecektir. Bu zorunluluk nedeniyle yasak işlemler Görüldüğü gibi dava ehliyeti kişinin kendisiyle
dışında (TMK m.449) onlar adına üçüncü kişilerle ilgili dava ve icrayla ilgili işlemleri bizzat yapabilme
hukuki işlemleri yasal temsilcileri yaparlar. ehliyetidir. Bu nedenle dava ehliyetini, hak ehliye-
Tam ehliyetsiz kişiler hukuksal işlem ehliyetine tinin içeriğine dahil olan taraf ehliyeti ile karıştır-
sahip olmadıkları gibi haksız fiil ehliyetine de sahip mamak gerekir. Taraf ehliyeti kişinin bir dava yada
değillerdir. Haksız fiillerden sorumluluk kusurlu icra takibinin tarafı olabilme ehliyetidir. Taraf ehli-
hareket edebilme iktidarını gerektirir. Bir başka yeti, hak ehliyetinin içeriğine dahil olduğu için, her
ifadeyle haksız fiil ehliyeti için kişinin ayırt etme kişinin taraf ehliyeti vardır. Oysa dava ehliyeti, fiil
gücüne sahip olması zorunludur. Tam ehliyetsiz ehliyetine dâhildir. O halde, ancak fiil ehliyetinin
kişiler ise ayırt etme gücüne sahip olmadıkların- şartlarına sahip bulunan kimselerin dava ehliyeti
dan kusurlu hareket edebilme iktidarından yok- vardır.

153
Kişi ve Kişilik Kavramları

Öğrenme Çıktısı
1 Kişilik kavramını tanımlayabilme, kişiliğin hukuki mahiyetini, başlangıcını ve sona ermesini
ortaya koyabilme

Araştır 1 İlişkilendir Anlat/Paylaş

Tam ehliyetsizlerin hukuki


Ayırt etme gücü ne anlama Sınırlı ehliyetsizlerin huku-
işlemleri ile iyiniyet kuralı
gelir ve hangi yaşta kazanılır? ki işlemlerini açıklayınız.
arasındaki ilişki nedir?

TÜZEL KİŞİLER Tüzel Kişilikle İlgili Teoriler


Hukukta kişi, haklara ve borçlara sahip olabilen Günümüzde hemen hemen bütün hukuk sis-
varlıkları ifade eder. Bu varlıklar ise sadece insanlar- temleri tarafından kabul edilen tüzel kişilerin hu-
dan ibaret değildir. Hukuk düzenleri, insanlardan kuksal niteliğini açıklayan değişik teoriler mevcut-
ibaret bulunan gerçek kişilerin yanında, belli bir tur. Bu teorilerden varsayım (fiksiyon: farazilik)
gayeyi gerçekleştirme amacına yönelmiş olan kişi teorisi hak ve borçlara sahip olabilen tek varlığın
ve mal topluluklarına da haklara ve borçlara sahip insanlar olduğunu, toplumsal yaşamın zorunluluk-
olabilme iktidarını tanımışlardır ki bunlara tüzel ları nedeniyle tüzel kişiliklere kişiliğin tanınması-
kişiler ya da hükmi şahıslar denmektedir. nın tamamen bir varsayımdan ibaret bulunduğunu
Bir tanım vermek gerekirse tüzel kişilik, belli bir kabul eder. Bu teoriye göre tüzel kişiler bir kişiliğe
gayeyi gerçekleştirmek üzere bağımsız bir varlık ha- sahip değildir. Bunlara hukuk düzeni bir varsayım
linde teşkilatlanmış olup, haklara ve borçlara sahip olarak kişilik tanımaktadır.
olma iktidarı hukuk düzenince tanınmış bulunan Bu görüşün karşısında yer alan ve hâkim olan
kişi ve mal topluluklarıdır. teori gerçeklik teorisidir. Bu teoriye göre tüzel ki-
Gerçek kişilerin yanında tüzel kişi denilen var- şiler toplumsal yaşamın zorunluluklarından doğan
lıkların da hak sahibi olarak tanınmasında büyük gerçek varlıklardır. Bunları yaratan hukuk düzeni
bir zorunluluk vardır. Sosyal hayatta öyle işler ve değildir. Hukuk düzeni zaten mevcut olan bu kişi-
hizmetler ortaya çıkmıştır ki bunların devamlı şe- likleri kabul etmek zorunda kalmıştır. Bu nedenle
kilde yürütülmelerinde toplumun büyük fayda bunlar da gerçek kişiler gibi hak ve fiil ehliyetine
ve menfaati vardır. Devamlılık arz eden iş ve hiz- sahiptirler. Gerçek kişilerden farklı olarak bunlar
metlerin yürütülebilmesi, ancak yeteri kadar mali fiil ehliyetlerini organları aracılığıyla kullanırlar.
imkânlara sahip olabilen ve ömrü de sınırlı olma- Organlar tüzel kişilerin parçası olup, onların yap-
yan ölümsüz varlıkların hukuk düzenince birer hak tıkları tüm işlemler tüzel kişiyi bağlar. Bir varlığa
sujesi, birer kişi olarak tanınmasıyla mümkündür. kişilik tanınması için onun mutlaka irade sahibi
İşte bu varlıklar da tüzel kişilerden başkası değildir. olması gerekmez. Bir başkası aracılığıyla iradelerini
açıklayan kişiler de vardır. Küçükler ve ayırt etme
Tüzel kişiler başlı başına bir varlığa sahip bulun-
gücüne sahip olmayanlar bunlara örnek gösterile-
duklarından dolayı ömürleri de gerçek kişilerinki
bilir. O halde tüzel kişiler de irade sahibi olmama-
gibi sınırlı değildir; kendilerini kurmuş olan gerçek
larına rağmen, buna sahip olan organları aracılığıy-
kişiler ölmüş olsalar ya da sonradan ondan ayrılsa-
la iradelerini kullanabilirler.
lar bile yine de onlar yaşamlarına devam ederler.

154
Temel Hukuk Bilgisi

Tüzel Kişiliğin Unsurları sağlamaya yetiyor ise kısmi hükümsüzlük yaptırımı


Bir kişi ya da mal topluluğunun tüzel kişi nite- uygulamak gerekir. Yani TMK. m. 47 (ve kıyasen
liğini kazanabilmesi için birtakım unsurları bünye- TBK. m. 27)’ye aykırı olan kısımlar hükümsüz
sinde barındırması gerekir. Aksi takdirde sırf kişi kalırken diğer amaç(lar) bakımından tüzel kişilik
ya da mal topluluğu olduğu için tüzel kişi olarak kazanılmış olur.
kabul edilemez. Bu unsurlar “tüzel kişiliğin zorun- Tüzel kişinin amacı bakımından bir diğer
lu unsurları” olarak da ifade edilmektedir. önemli unsur ise belirliliktir. Tüzel kişinin amacı
şayet tüzel kişi bir şirket ise esas sözleşmede, bir
dernek ise dernek tüzüğünde ya da bir vakıf ise va-
Sürekli Amaç kıf senedinde gösterilmelidir.
Daha önce ifade edildiği üzere tüzel kişiler be- Tüzel kişinin amacı bakımından son olarak
lirli bir amaç doğrultusunda kurulur. İşte bu amaç şunu da ifade etmek gerekir. Tüzel kişinin ama-
tüzel kişinin amacını oluşturur. cının sürekli olması gerekir. Burada süreklilikten
Bir tüzel kişinin amacı pek çok şey olabilir. Me- anlaşılması gereken sonsuza dek süren bir amacın
sela ‘Bolvadin ilçesini ağaçlandırmak’, ‘Mustafa varlığı değildir. Bilakis bazı amaçlar son bulması
Kafalı’nın tarih yazınlarını neşretmek’, ‘Türk halk zor, hatta imkânsız olsa da (yoksul çocuklara eğitim
oyunlarını sevdirmek ve sergilemek’, ‘yoksul aile yardımı yapılması gibi) bazı amaçlar ise bir nokta-
çocuklarının eğitimlerine destek olmak’ gibi sosyal da tükenirler. Mesela yukarıda verdiğimiz ‘Mustafa
ya da kültürel amaçlar olabileceği gibi kazanç elde Kafalı’nın tarih yazınlarının neşredilmesi’ amacı
etmek de bir tüzel kişinin amacı olabilir. Nitekim ti- böyledir. Yazar tarafından kaleme alınmış tüm ta-
caret hukuku alanında incelenen ortaklıklar kâr elde rih metinlerinin basımı tamamlandığında amaç da
etme amacıyla kurulan tüzel kişilerdir. Bu noktada sona ermiş olacaktır. Ancak burada kastedilen tü-
sınır, tüzel kişiliğin özgülendiği amacın hukuka ve zel kişinin özgülendiği amaç doğrultusunda sürekli
ahlaka uygun olmasıdır (TMK. m. 47/II). çalışmasıdır. Böylece süreklilik unsuru sağlanmış
Amacın hukuka ve ahlaka aykırı olmaması çer- olacaktır.
çevesinde borçlar hukuku ilkelerinin kıyasen uy-
gulanması mümkündür (TMK. m 5). Bu anlamda
Örgütlenme
hukuka aykırılığın tespitini yapmak kolaydır zira
tüzel kişinin amacı emredici hukuk kurallarına ay- Tüzel kişi, hukuk nazarında ayrı bir kişilik ol-
kırılık teşkil etmemeli, kişilik haklarını ihlal etme- duğuna göre doğal olarak kendisi birtakım hukuki
meli ve kamu düzenine aykırı olmamalıdır. Ahlaka işlem ve eylemlerde bulunacak ve dolayısıyla hak
aykırılık bakımından ise genel amacın genel ah- elde edecek ya da borç altına girecektir. Dolayısıyla
lak kurallarına aykırı olup olmadığının tespitinin tüzel kişinin haklarının kullanılması ya da borç-
yapılması gerekir. Ayrıca TMK. m. 47’de düzen- larının ifa edilmesi gibi zorunluluklar doğacaktır.
lenmemiş olsa bile amacın baştan objektif olarak Tüzel kişilerin bu hak ve borçların doğabilmesi,
imkânsız olması halinde de tüzel kişiliğin kazanıla- kullanılabilmesi, ifa edilebilmesi için irade göster-
mayacağını belirtmek gerekir. Zira bu anlamda da meleri ve bu iradeyi eyleme dökmeleri gerekir. İşte
TBK. m. 27 kıyasen uygulanır. Mesela çakıl taşla- tüzel kişiler organizasyonları ile ilgili bu tür iş ve
rını elmasa çevirmeyi amaçlayan bir tüzel kişiliğin işlemleri yürütebilmek için kendi içerisinde bir ör-
kurulması mümkün olmamalıdır. Zira bu amaç ne gütlenmeye ihtiyaç duyar. Hukuk sistemimizde bu
hukuka ne de genel ahlaka aykırıdır. örgütlenme, tüzel kişinin organlarının kurulması
ve işletilmesi ile sağlanır.
Türk Medeni Kanunu m. 47 (ve kıyasen TBK.
m. 27) anlamında bir aykırılığın varlığı halinde tü- Türk Medeni Kanunu ve Türk Ticaret Kanunu
zel kişilik kazanılamayacaktır. Ancak bunu mutlak başta olmak üzere tüzel kişilere ilişkin düzenleme-
bir sonuç olarak anlamak yerinde değildir. Şöyle ki; ler ihtiva eden kanunlar, tüzel kişilerin organlarına
tüzel kişi birden fazla amaç çerçevesinde kurulmuş yönelik de birtakım düzenlemeler yaparlar. Hemen
ve bu amaçlardan biri ya da bir kısmı hukuka ya belirtmek gerekir ki bu kurallar genellikle mutlak
da ahlaka aykırılık teşkil ediyor veya baştan itiba- emredici nitelikte değildir. Yani kanun koyucu,
ren objektif olarak imkânsız olabilir. Bu durumda tüzel kişinin zorunlu organlarını tespit eder. Tüzel
aykırılık teşkil etmeyen kısım kanuni gereklilikleri kişilerin kanun tarafından belirlenmiş bu zorunlu

155
Kişi ve Kişilik Kavramları

organları, yine kanunun asgari olarak öngördüğü Tüzel Kişiliğin Başlangıcı


şekilde kurmaları zorunludur. Ancak tüzel kişiler, Tüzel kişiliğin hangi anda kişilik kazandığını
ihtiyaçlarına göre, bu organlarla birlikte başka or- belirlemek amacıyla üç sistem geliştirilmiştir. Bun-
ganlar kurabilecekleri gibi zorunlu organların asga- lar; serbest kuruluş sistemi, izin sistemi ve tescil
ri niteliklerinin üzerine de çıkabilirler. Mesela der- sistemidir.
neklerin genel kurul, yönetim kurulu ve denetim
kurulunu zorunlu olarak kurmaları gerekir. Ancak
dernek bunların yanına ek olarak halkla ilişkiler Serbest Kuruluş Sistemi
kurulu, tanıtım kurulu, disiplin kurulu gibi başka- Serbest kuruluş sistemine göre, tüzel kişilik
ca kurullar da kurabilirler. Benzer şekilde bir der- hukuk düzeni tarafından belirtilen şartlara uygun
nek en az yedi kişi tarafından kurulabilir (TMK. olarak tüzel kişiliği kuranların kuruluşla ilgili irade-
m. 56) ancak bu sayı asgari olarak belirlenmiştir ve lerini açıkladıkları anda kişilik kazanılır. O halde,
mesela yüz ya da daha fazla kişi bir araya gelerek de kişilik kazanmak için başkaca resmi bir işleme ve
dernek kurabilir. Devletten izin almaya lüzum yoktur.
Kanun koyucu tarafından öngörülmüş zorunlu Türk hukukunda serbest kuruluş sistemi, der-
organların bulunmaması halinde ise tüzel kişiliğin nekler hakkında geçerli bulunmaktadır. Dernekler
varlığından bahsedilemez. Eğer bu organlar başta Kanunu’nun ve Medeni Kanun’un ilgili hükümle-
hiç oluşturulmamış ise tüzel kişilik kazanılamaz. rine göre dernekler, tüzüklerinde dernek olarak ku-
Ancak bu organlar başta oluşturulmuş olmakla bir- rulmak iradesini açığa vurmakla ve tüzüklerini ku-
likte sonradan biri ya da bir kaçı bir şekilde ortadan ruldukları yerin en büyük mülki amirine vermekle
kalkmış ise bu durumda kazanılmış olan tüzel kişi- tüzel kişilik kazanırlar.
lik kaybedilecektir.
İzin (Müsaade) Sistemi
Kanunî Şekle Tabi Olma İzin sistemi, tüzel kişiliğin kişilik kazanabilmesi
Tüzel kişilik kurumunun kabulü sosyal anlam- için devletin izninin gerek olduğu esasından hare-
da pek çok fayda sağlasa da tüzel kişilik yapısı gere- ket eder. O halde bu sistemde kişiliğin başlangıç
ği kötüye kullanmaya müsaittir. Dolayısıyla kanun anı, iznin verildiği andır. Eğer devletçe izin veril-
koyucu tüzel kişilere ilişkin rejimleri genellikle sıkı memişse tüzel kişiliğin kişilik kazanmasından söz
bir takım kurallarla düzenlemiştir. İşte bu anlayı- edilemez.
şın bir sonucu olarak kurulacak bir tüzel kişinin Türk hukukunda izin sistemi ise mesela millet-
mutlaka kanunda öngörülmüş şekillerden birisine lerarasında işbirliği ve dostluğu arttıracağı umulan
uygun olması gerekir. Zira tüzel kişiler bakımından derneklerin kurulmasında veya bu tür derneklerin
sınırlı sayı (numerus clausus) ilkesi benimsenmiş- Türkiye’de şube açmasında söz konusu olur. Bu hu-
tir. Bu durumda kanunda öngörülmemiş bir tüzel susta izin verecek olan makam, Dışişleri Bakanlığının
kişiliğin kurulması mümkün değildir. görüşü alınarak İçişleri Bakanlığıdır. Yine bir başka
Bununla birlikte kanun koyucu her bir tüzel örnek olarak esnaf ve küçük sanatkâr derneklerinin
kişiyi nevi şahsına münhasır (sui generis) olarak kurulması gösterilebilir. Esnaf ve küçük sanatkâr der-
düzenlemiştir. O halde kanunda öngörülmüş farklı neklerinin kurulabilmesi için Ticaret Bakanlığının
tüzel kişilerin farklı unsurları bir araya getirilerek izin vermesini Türk hukuk sistemi öngörmektedir.
yeni bir tüzel kişilik ortaya çıkarılması da mümkün
değildir. Şunu da belirtmek gerekir ki kanun ko-
yucu bazı işleri kolaylaştırmak adına tüzel kişiliği Tescil Sistemi
haiz olmaksızın bazı birlikteliklerin kurulmasına Tescil sistemine göre ise bir tüzel kişiliğin doğa-
da imkân tanımıştır. Örneğin TBK. m. 620 vd.nda bilmesi ancak onun resmi bir sicile tescil edilmesiy-
düzenlenen adi ortaklık böyledir. Ancak önemle le mümkün olabilir. Tescil için hangi resmi sicilin
belirtmek gerekir ki adi ortaklık, kanunda düzen- gerekli olduğunu ülkenin kanunları belirtir. Eğer
lenmiş olmakla birlikte bir tüzel kişilik değildir. yürürlükteki kanunlara göre tescil yapılmamışsa
tüzel kişilik, kişilik kazanamaz. O halde tüzel kişili-
ğin başlangıç anı, resmi sicile tescil anıdır.

156
Temel Hukuk Bilgisi

Türk hukukunda tescil sistemi de vakıflar ile Görüldüğü üzere bir kişi topluluğunun kuru-
kişi şirketleri, yani kollektif ve komandit şirketler labilmesi için mutlaka gerçek kişilere ihtiyaç yok-
bakımından söz konusu olur. Gerçekten vakıflar, tur. Yalnızca tüzel kişiler bir araya gelerek de bir
vakfedenin yerleşim yeri asliye mahkemesinde tu- kişi topluluğu oluşturabilir. Bunun için bir araya
tulan sicile, kollektif ve komandit şirketler ise tica- gelen tüzel kişilerin ilgili organlarının gerekli karar-
ret siciline tescil edilmekle tüzel kişilik kazanırlar. ları alıp irade beyanlarında bulunmaları ve böylece
yeni bir karar alarak ortaya yeni bir tüzel kişi çıkar-
maları mümkündür.
Tüzel Kişilerin Türleri
Hukukumuzda dernekler dışında kooperatifler
Tüzel kişiler, çeşitli kıstaslara göre ayrıma tabi
ve ticari şirketler de kişi toplulukları olarak karşımı-
tutulabilirler. Her şeyden önce bünyelerine, yani
za çıkmaktadır. Ticari şirket ortaklarının sermaye
içyapılarına göre ikiye ayrılırlar: Kişi toplulukları
koyma borcu, bu şirketleri kişi topluluğu olmaktan
ve mal toplulukları. Bir tüzel kişi, belli bir gayenin
çıkarmaz. Zira sermaye koyma borcu tüzel kişinin
gerçekleştirilmesi maksadıyla ve bağımsız bir varlı-
kazanç elde etme amacı çerçevesinde kurucularına
ğa sahip olmak üzere kişilerin bir araya gelmelerin-
(ortaklarına) yüklenen bir borçtur ve ticaret şirketi-
den doğmakta ise bu tüzel kişi bir kişi topluluğu
ni bir mal topluluğu ya da karma bir topluluk hali-
arz eder. Eğer bir tüzel kişi, belli bir gayeyi gerçek-
ne getirmez. Benzer şekilde derneklerin tüzel kişilik
leştirmek maksadıyla ve bağımsız bir varlığa sahip
adına mal edinmesine bir engel yoktur (Dernekler
olmak üzere kişilerin belli bir malı veya malları bu
Kanunu m. 22). Hatta belirli koşulların varlığı ha-
gayeye tahsis etmelerinden meydana gelmekte ise
linde bazı derneklerin ticari işletme işletmesi dahi
bu tüzel kişi mal topluluğu niteliği arz eder.
mümkündür.
Tüzel kişiler bir de tabi oldukları hukuk kural-
larına göre bir ayrıma tabi tutulurlar: Kamu huku-
ku tüzel kişileri ve özel hukuk tüzel kişileri. Mal Toplulukları
Ticaret şirketlerinin çeşitleri Ticaret Kanunu’nda Bir tüzel kişiliğin meydana gelmesi için mutla-
sayılı olanlardır. Bu şirketleri, kişi şirketleri, ve ser- ka gerçek ya da tüzel kişilere ihtiyaç yoktur. Bazı
maye şirketleri, yahut sorumluluğun tahdit edildiği tüzel kişiler, belirli bir amaca özgülenmiş malvar-
veya edilmediği şirketler olarak gruplara ayırmak lıklarından ibarettir. Bu tür tüzel kişilere vakıf de-
mümkündür. nir. Burada önemli olan, özgülenen malvarlığının
yalnızca özgülendiği amaç uğruna kullanılabilmesi-
dir. Mesela belirli bir miktar para, bir bina, gelirle-
Yapılarına Göre riyle birlikte bir fabrika ya da bunların tümü ‘çeşitli
Türk Hukukuna göre tüzel kişiler iki farklı yapı- yerlerde kütüphaneler kurmak, kurulan kütüpha-
da kurulabilirler. Burada “yapı”dan anlaşılması gere- nelerin geliştirilmesini ve büyütülmesini sağlamak’
ken tüzel kişiyi oluşturan temel unsurun ne olduğu- amacıyla vakfedilebilir. Böylece bir mal topluluğu
dur. Bazı tüzel kişiler gerçek ya da (kendisi dışında) kurulmuş olur.
tüzel kişilerin bir araya gelmesiyle oluşurlar. Bunlar- Burada önemli olan husus, vakfedilen malların
da önemli olan unsur tüzel kişinin bir kişi topluluğu ve bu malların gelirlerinin yalnızca vakfın amacı
olmasıdır. Dernekler bunun en önemli örneğidir. doğrultusunda kullanılabileceğidir.
Diğer tüzel kişiler ise mal topluluklarıdır. Bizim hu-
kukumuzda en önemli mal toplulukları vakıflardır.
Tâbi Oldukları Hukuka Göre
Tâbi oldukları hukuka göre tüzel kişiler kamu
Kişi Toplulukları
hukuku tüzel kişileri ve özel hukuk tüzel kişileri
Kişi toplulukları, tüzel kişinin amacının gerçek- olarak ikiye ayrılır.
leştirilebilmesi için bir araya gelmiş gerçek ya da
tüzel kişileri ifade eder. Mesela dernekler böyledir.
Bu anlamda, örneğin, “Türk hukukunun araştı- Kamu Hukuku Tüzel Kişileri
rılması, geliştirilmesi ve öğretilmesi” amacıyla bir Bunlar kamu hukuku kurallarına bağlı olan
araya gelen en az yedi gerçek veya tüzel kişi böylece tüzel kişilerdir (TMK. m. 52/I). Kuruluşları, işle-
bir dernek kurabilir. yişleri, görev ve yetkileri, sona ermeleri tamamen

157
Kişi ve Kişilik Kavramları

kamu hukuku kurallarına göre belirlenir. Bu tür kişilerdir. Hemen belirtmek gerekir ki derneğin
tüzel kişiler kamu kudretini temsil ederler; böylece amacı kazanç elde etmek olamayacağı gibi hukuka
özel hukuk kişileriyle olan ilişkilerinde eşit değil, ya da ahlaka aykırı da olamaz.
üstün bir durumda bulunurlar. Diğer taraftan, bu Şu halde derneklerin şu üç unsuru ihtiva ettiği-
tür tüzel kişiler kuruluş, işleyiş ve sona eriş bakım- ni tespit etmek gerekir; dernekler kişi toplulukları-
larından da özel hukuk tüzel kişilerinden ayrılırlar. dır, dernekler belirli bir amaç çerçevesinde örgüt-
Bu tüzel kişilerin iki türü vardır. Bunlar kamu ida- lenmiştir ve dernekler tüzel kişiliği haizdir.
releri ve kamu kurumlarıdır.
Vakıflar: Vakıf kelimesi dilimize Arapçadan
Kamu idareleri; Devlet, Belediyeler, Köyler, İl yerleşmiş bir kelimedir. Arapçada vakıf kelimesinin
Özel İdareleri gibi kişi topluluğu şeklindeki tüzel anlamlarından biri, bir şeyi tamamıyla bir şeye bağ-
kişilerdir. lı kılma, ona tahsis etme anlamına gelmektedir.
Kamu kurumları ise yerinden yönetim esasına Medeni hukuk anlamında ise vakıf, bir malvar-
göre kurulan tüzel kişilikleridir. Bunlar da üniver- lığı değerinin belirli bir amaca özgülenerek tüzel ki-
siteler, TRT ve yasayla kurulan kamu kurumu nite- şilik kazandırılması olarak tanımlanabilir. Nitekim
liğindeki öteki tüzel kişilerdir. TMK. m. 101 vakıfları, gerçek veya tüzel kişilerin
yeterli miktarda mal ve hakları belirli ve sürekli bir
Özel Hukuk Tüzel Kişileri amaca özgülemeleri ile oluşan tüzel kişilikler olarak
tanımlamaktadır.
Bunlar kuruluşları, işleyişleri, görev ve yetkileri,
sona ermeleri tamamen özel hukuk hükümlerine O halde bir vakıfların bir malvarlığı değeri, bir
tabi olan tüzel kişilerdir. Kamu hukuku tüzel kişile- malvarlığının mevcut ve müstakbel gelirleri ya da
rinden farklı olarak özel hukuk tüzel kişileri kamu iktisadi değeri olan hakların vakfedilmesi ile kurul-
otoritesini temsil etmezler. Bu tür tüzel kişiler di- ması mümkündür.
ğer kişilerle olan ilişkilerinde eşit durumdadırlar. Bununla birlikte vakıflar Cumhuriyetin Anaya-
Diğer taraftan, bu tür tüzel kişiler kamu hukuku sa ile belirlenen niteliklerine ve Anayasa’nın temel
tüzel kişileri gibi kanunla değil kişilerin iradeleriyle ilkelerine, hukuka, ahlâka, millî birliğe ve millî
kurulur ve yine kendi iradeleriyle kendilerini fes- menfaatlere aykırı veya belli bir ırk ya da cemaat
hedebilirler. mensuplarını desteklemek amacıyla kurulamaz
Özel hukuk tüzel kişileri takip ettikleri amaç- (TMK. m. 101/III).
lar bakımından iki gruba ayrılırlar. Bunlar kazanç O halde vakıfların unsurları şu şekilde karşımı-
paylaşma amacı güden (iktisadi gayeli) özel hukuk za çıkar; vakıflar birer malvarlığı topluluklarıdır,
tüzel kişileri ile kazanç paylaşma gütmeyen (iktisa- bu malvarlıkları belirli bir amaca özgülenmiştir ve
di gayesi olmayan) tüzel kişilerdir. nihayet vakıflar tüzel kişiliği haizdir.
Dernekler ve vakıflar kazanç paylaşma amacı Şirketler: Ortaklık da diyebileceğimiz şirket
gütmeyen özel hukuk tüzel kişileri olmasına karşın, kelimesi dilimizde sözcükteki anlamı geniş olan
şirketler kazanç paylaşma amacı güden özel hukuk bir kavramdır. Genel olarak birden fazla kişinin bir
tüzel kişilerdir. araya gelmesini ifade eder.
Dernekler: Etimolojik olarak dernek kelime- Dar anlamda şirket, iki veya daha fazla kişinin
sinin Eski Türk Dilinden günümüze miras kaldığı ortak bir ekonomik amaca erişmek için emek ve
düşünülmektedir. Eski Türkler, halkın işlerinin ko- mallarını bir akitle birleştirmek suretiyle meydana
nuşulması amacıyla topladıkları meclise “tirnek” ya getirdikleri topluluk şeklinde tanımlanabilir. Bu
da “tirinek” derlerdi. Bu ismin zamanla ses değişti- topluluk ya kendilerini meydana getiren fertlerden
rerek günümüz Türkçesinde “dernek” olarak yerini ayrı bir hukuki varlığa sahiptir ki buna ticaret şir-
aldığını söylemek yanlış olmayacaktır. keti denir yahut da ayrı bir mevcudiyeti yoktur; bu
Dernekler, TMK. m. 56 vd. hükümlerinde dü- takdirde adi şirket adını alır. Hukukumuzca “şir-
zenlenmiş özel hukuk tüzel kişileridir. Yukarıda da ket” dendiği zaman, dar anlamda şirket ifade edil-
değindiğimiz üzere dernekler en az yedi gerçek ya mektedir. Bu anlamda şirket, iki veya daha fazla
da tüzel kişinin, kazanç paylaşma dışında, bir amaç kişinin müşterek bir gayeye erişmek için emek ve
doğrultusunda bir araya gelmesi ile kurulan tüzel mallarını bir akitle birleştirmek suretiyle meydana
getirdikleri bir topluluktur.

158
Temel Hukuk Bilgisi

Tariften de anlaşılacağı üzere şirketin mevcudi- cı çerçevesinde bir araya geldikleri tüzel kişilerdir.
yetinden bahsedebilmek için gerekli olan unsurlar Siyasi partiler ise Anayasa ve kanunlara uygun ola-
şunlardır: rak; Cumhurbaşkanı, milletvekili ve mahalli ida-
• Şirketi meydana getiren kişiler birden fazla reler seçimleri yoluyla, tüzük ve programlarında
olmalı ve şirketin devamı esnasında kural belirlenen görüşleri doğrultusunda çalışmaları ve
olarak azalmamalıdır. Bu kişiler gerçek ve açık propagandaları ile milli iradenin oluşmasını
tüzel kişi olabilirler ve kendilerine şerik, or- sağlayarak demokratik bir Devlet ve toplum dü-
tak, hissedar veya pay sahibi denir. zeni içinde ülkenin çağdaş medeniyet seviyesine
ulaşması amacını güden ve ülke çapında faaliyet
• Ortada müşterek bir gaye olmalıdır.
göstermek üzere teşkilatlanan tüzel kişiliğe sahip
• Müşterek gayeye erişmek için kişilerin bir kuruluşlardır (Siyasi Partiler Kanunu m. 3).
sözleşmeyle birleşmeleri lazımdır. Buna
İktisadi bir amaç çevresinde kurulmuş özel hu-
birleşme mukavelesi denir. Birçok hallerde
kuk tüzel kişileri ise TTK.’da düzenlenen limited
taraflar bir şirket sözleşmesi yaptıklarını bil-
şirketler, anonim şirketler, komandit şirketler ve
mezler bile.
kollektif şirketler; Kooperatif Kanunu ile düzen-
• Şirket gayesinin elde edilmesini temin için lenen kooperatifler ile Avukatlık Kanunu m. 44’e
emek veya mal, sermaye olarak konulmalıdır. göre oluşturulmuş avukatlık ortaklıklarıdır. Her
Bu unsurları kendilerinde toplayan şirketler, ne kadar TTK. kooperatiflere de şirketler arasında
Borçlar Kanunumuzda adi şirketler adı altında ge- yer verse de Kooperatif Kanunu ilk maddesine göre
nel olarak incelenmişlerdir. Fakat bunların dışında kooperatifleri ticari şirketlerde olduğu anlamda ka-
Ticaret Kanunumuz da bazı şirket türlerini ayrıca zanç paylaşmaktan ziyade ekonomik amaç güden
düzenlemiş bulunmaktadır. Bu şirketlere ticaret tüzel kişiler olarak anlamak isabetli olur.
şirketleri adı verilmektedir. Adi şirketlerin tüzel ki- Kamu hukuku tüzel kişileri bakımından ise özel
şiliği bulunmadığı halde ticaret şirketlerinin tüzel hukuk tüzel kişilerinde olduğu gibi basit ve dar bir
kişiliği vardır. Ticaret şirketleri hakkında uygula- sıralama yapmak zordur. Zira kamu hukuku tüzel
nacak özel bir hükmün bulunmaması halinde adi kişileri kanunla veya Cumhurbaşkanlığı kararna-
şirketlere ilişkin hükümlere tamamlayıcı olarak mesi ile kurulduğu gibi kamu ihtiyaçları çerçeve-
başvurulur. Ticaret şirketlerine, bilhassa kuruluş sinde çok sayıda kamu tüzel kişiliği kurulmuştur.
işlemleri tamamlanıncaya kadar geçen safhada adi Mesela her bir üniversite ayrı bir kamu hukuku
şirketlere ilişkin hükümler uygulanır. Aynı safhada tüzel kişisidir. Bununla birlikte büyükşehir, il ve
Medeni Kanun’un tüzel kişiler hakkındaki bazı ge- ilçe belediyeleri, Türk Dil Kurumu (TDK), Ata-
nel hükümleri ile Ticaret Kanunu’ndaki şirketlere türk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, Radyo
ait genel hükümler de gerektiğinde tamamlayıcı ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) gibi pek çok
olarak yardım edeceklerdir. kamu tüzel kişisi bulunmaktadır. Bunların da bir
kısmı ekonomik amaçlar güden tüzel kişiler arasın-
Gayeleri (Amaçları) Bakımından da sayılabilir. Örneğin kamu iktisadi teşebbüsleri
ya da TRT böyledir. Ancak belediyeler, TDK ya da
Yukarıda da ifade edildiği üzere tüzel kişiler çe-
RTÜK ekonomik bir amaç gütmez.
şitli amaçlar çerçevesinde kurulabilir. Bu amaçlar
arasındaki belirgin ayrım kazanç paylaşma amacı
güdüp gütmemesidir. Kuruluş Tarzları ve Faaliyet Konuları
Özel hukuk tüzel kişileri bakımından iktisadi Bakımından
bir amacı olmayan, yani kazanç paylaşma amacı Tüzel kişiler kuruluş tarzı ve faaliyet konuları
gütmeyen özel hukuk tüzel kişileri dernekler, va- bakımından kazanç elde etme amacı güden tüzel
kıflar, sendikalar ve siyasi partilerdir. Gerçekten kişiler ve kazanç elde etme amacı gütmeyen tüzel
tıpkı dernek ve vakıflarda olduğu gibi sendikalar kişiler olarak ikiye ayrılır. Kazanç elde etme amacı
ve siyasi partiler de tüzel kişiliği haiz topluluklar güden özel hukuk tüzel kişileri ticaret şirketleri ile
olmakla birlikte bunların da kazanç paylaşma ama- kooperatiflerdir. Ticaret şirketleri kendi içinde kol-
cı yoktur. Sendikalar belirli bir iş kolunda çalışan lektif, komandit, limited ve anonim şirketler ola-
işçilerin ya da işverenlerin haklarını korumak ama- rak dörde ayrılır. Bunlar öncelikle özel kanun ni-

159
Kişi ve Kişilik Kavramları

teliğinde olan Türk Ticaret Kanunu hükümlerine neklere ek olarak mesela tüzel kişiler reşit olamaz,
tâbidir. Ancak gerek TTK. m. 1 ve gerekse TMK. yasal temsilci ya da vasi olarak atanamaz, kayyım
m. 5 gereği TTK.’da hüküm bulunmayan haller- olamaz. Bunlarla birlikte yalnızca gerçek kişiler
de TMK. ve TBK.’nun genel nitelikli hükümleri tarafından yapılabilen hukuki işlemleri de tüzel
şirketler hakkında da uygulanacaktır. Kooperatifler kişilerin yapma imkânı bulunmamaktadır. Mesela
ise Kooperatifler Kanunu’na tâbidir. tüzel kişiler ölüme bağlı tasarruflarda bulunamaz-
Kazanç elde etme amacı gütmeyen özel hukuk lar. Bu anlamda vasiyetname düzenleyemez ya da
tüzel kişileri ise dernekler, vakıflar ve sendikalardır. miras sözleşmesi ile mal bırakamazlar. Ancak ha-
Bunlardan dernekler kazanç elde etme amacı güt- tırlatmak gerekir ki tüzel kişiler, vasiyetname ala-
mese bile derneğin amacını gerçekleştirmek doğ- caklısı ya da atanmış mirasçı olabileceği gibi miras
rultusunda ticari işletme işletebilirler. Eğer ticari iş- sözleşmelerine kendisine tasarrufta bulunulan ola-
letme işleten dernek kamu yararına çalışan dernek rak katılabilirler. Yine tüzel kişiler gerçek kişilere
statüsüne sahipse tacir sıfatı almaz (TTK. m. 16). özgü bazı borçlandırıcı işlemlerde bulunamazlar.
Örneğin ömür boyu gelir sözleşmesi yapamazlar.
Benzer şekilde yalnızca gerçek kişilere verilebilen
Tüzel Kişiliğin Ehliyetleri sükna (oturma) hakkı gibi bir takım hakları da elde
Tüzel kişiler de tıpkı gerçek kişiler gibi hak ve edemezler. Önceden tüzel kişilerin bir elem ya da
fiil ehliyetlerine sahip olurlar. Ancak onların bu eh- ızdırap duymadığından hareket edilerek manevi
liyetlerini kazanmaları, kullanmaları ve kaybetme- tazminat da talep edemeyecekleri ifade edilirdi fa-
leri gerçek kişilerden oldukça farklıdır. kat bu görüş zamanla terk edilmiştir.
Birtakım haklardan faydalanılması anlamında
Hak Ehliyeti ise tüzel kişiler özellik gösterir. Mesela intifa hakkı
devredilemeyen ve mirasçılara geçmeyen bir hak-
Tüzel kişilerin hak ehliyetini elde etmesi aslında
tır ve bu yüzden gerçek bir kişiye verildiğinde her
bir anlamda gerçek kişilerin hak ehliyetini kazan-
halde onun ömrü ile sınırlanmış olur. Oysa tüzel
masına benzerlik gösterir. Nasıl ki gerçek kişiler
kişilerin yüzlerce yıl varlığını sürdürmesi ve hatta
tam ve sağ doğumla hak ehliyetini kazanıyor ise
hiç ortadan kalkmaması ihtimali vardır. Bu yüz-
tüzel kişiler de kuruldukları anda hak ehliyetlerini
den kanun koyucu intifa hakkının tüzel kişilere en
kazanır.
fazla yüz yıl süreyle tanınabileceğini düzenlemiştir
Hak ehliyetinin kazanılması tüzel kişiyi, tüzel (TMK. m. 797/II).
kişilikle bağdaşmayan haklar dışında (TMK. m.
Bununla beraber bazı haklardan ise yalnızca tü-
48), tüm haklara ehil yapar. Yalnızca gerçek kişilere
zel kişiler yararlanabilir. Mesela dernek tüzüğüne
özgü olan evlenme, boşanma, evlat edinme, çocuğu
aykırı hareket eden üyenin üyelikten çıkarılması
tanıma, eğitim alma gibi haklar bakımından tüzel
hakkı böyledir.
kişinin hak ehliyeti bir anlam ifade etmez. Miras-
çılık bakımından ise kural olarak tüzel kişiler yasal
mirasçı olamaz. Bu kuralın tek istisnası, yasal mi- Fiil Ehliyeti
rasçısı olmayan miras bırakanın mirasının devlete Fiil ehliyeti, tüzel kişiler bakımından da, kişinin
geçmesidir (TMK. m. 501). Ancak tüzel kişilerin kendi fiilleri ile hak kazanabilmesi ve borç altına
iradi mirasçı olmasına bir engel yoktur. girebilmesini ifade eder.
Tüzel kişilerin hak ehliyeti de kural olarak tam
hak ehliyetidir. Yukarıda belirttiğimiz farklılık tüzel
Tüzel Kişilerde Fiil Ehliyetinin
kişilerin hak ehliyetini sınırlayan bir farklılık değil-
Kazanılması
dir. Tüzel kişilerin hak ehliyeti, gerçek kişilerin hak
ehliyetine nazaran nitelik olarak değil fakat içerik Tüzel kişinin fiil ehliyetini kazanması kanuna ve
olarak farklıdır. kuruluş belgelerine göre zorunlu olan organlarının
oluşturulması ile gerçekleşir (TMK. m. 49). Dikkat
Tüzel kişilerin hangi haklardan yararlanıp yarar-
etmek gerekirse kanun koyucu yalnızca kendisinin
lanamayacağını üç farklı kategoride inceleyebiliriz.
zorunlu olarak aradığı organların oluşturulmuş ol-
Daha önce ifade ettiğimiz gibi tüzel kişiler bazı masını değil, aynı zamanda tüzel kişinin kuruluş
haklardan yararlanamazlar. Yukarıda saydığımız ör-

160
Temel Hukuk Bilgisi

evrakında ayrıca gerekli organlar öngörülmüşse Organı oluşturan kişi ya da kişilerle tüzel kişi
onların da oluşturulmuş olması şartını aramıştır. O arasındaki ilişkiye uygulanacak hükümler ise or-
halde hak ehliyetinin kazanılması ile fiil ehliyetinin ganı oluşturan kişi ya da kişilerin durumuna göre
kazanılması anı birbirinden kural olarak farklıdır. farklılık gösterir. Eğer organ, tüzel kişinin emir ve
Fakat özellikle tescil sistemine bağlı olarak ku- talimatları ile bağlı olarak belirli veya belirli olma-
rulan tüzel kişiler bakımından durum biraz farklı- yan bir süre boyunca süreklilik arz edecek şekilde
lık arz eder. Zira incelemeyi yapan tescil makamı, tüzel kişinin işlerini görüyor ise hizmet sözleşmesi
zorunlu organların oluşturulup oluşturulmadığını hükümleri uygulanır. Eğer organ tüzel kişinin emir
da denetleyecek ve bu organlardan biri ya da bir ve talimatları ile bağlı olmaksızın ve bir zaman kay-
kaçı oluşturulmamışsa tescil etmeyecektir. Dolayı- dı bulunmaksızın iş gücünü tahsis ediyor ise vekâlet
sıyla hak ehliyeti de kazanamayacaktır. Ancak tüm sözleşmesi hükümlerini uygulamak gerekecektir.
zorunlu organların oluşturulduğunu tespit ederse Tüzel kişinin organları çeşitli ayrımlar altında
tescili gerçekleştirecektir. Böylece tescil anında hem incelenebilir. Kanun tarafından zorunlu olarak ön-
hak ehliyeti hem de fiil ehliyeti kazanılacaktır. görülmüş olup olmamasına göre zorunlu organlar
Kanun koyucu tarafından aranılan zorunlu or- ve ihtiyari organlar; fonksiyonları bakımından ka-
ganlar tüzel kişinin niteliğine göre farklıdır. Der- rar organı ve yürütme organı; faaliyet gösterdiği
neklerde genel kurul, yönetim kurulu ve denetleme alan bakımından iç organ ve dış organ olarak ni-
kurulu zorunlu organ olarak aranırken vakıflarda telendirilebilir. Mesela tüzel kişinin iradesini oluş-
yönetim organı zorunlu organ olarak aranmıştır. turan ve bu iradenin yerine getirilmesi için diğer
organları yönlendiren organa karar organı, tüzel
Tüzel kişilerin zorunlu organlarının sonradan
kişinin iradesini uygulayan organa yürütme organı,
kaybedilmesi halinde fiil ehliyeti de ortadan kalkar.
tüzel kişinin iç işleriyle ilgili faaliyet gösteren orga-
Böyle bir durumda zorunlu organlar oluşturulun-
na iç organ, tüzel kişinin üçüncü kişilerle hukuki
caya kadar vesayet makamı (sulh hukuk mahke-
ilişkilerini kuran organa dış organ denilebilir. An-
mesi) tarafından bir kayyım atanarak tüzel kişinin
cak bunlar çoğunlukla belirli bazı organlarda top-
malvarlığının idaresi sağlanır. Ancak zorunlu or-
lanır. Mesela derneklerde genel kurul hem zorunlu
ganların bulunmaması süreklilik arz ediyor ise bu
organ, hem karar organı ve hem de iç organdır.
durumda tüzel kişilik sona erer.
Yönetim kurulu ise zorunlu organ olmakla beraber
yürütme organı ve dış organdır.
Organ Kavramı
Organ kavramından anlaşılması gereken, tüzel Tüzel Kişinin Fiil Ehliyetinin Kapsamı
kişinin organizasyonu (örgütü) içerisinde yer al-
Yukarıda açıklandığı üzere tüzel kişilerin fiil eh-
makla birlikte tüzel kişinin iradesini oluşturmayı
liyeti, onların organları tarafından kullanılır. Nite-
ve bu iradeyi açıklayarak tüzel kişinin fiil ehliyetini
kim TMK. m. 50/II bunu “Organlar, hukukî işlem-
kullanmasını sağlayan kişi ya da kişi toplulukları-
leri ve diğer bütün fiilleriyle tüzel kişiyi borç altına
dır. Görüldüğü üzere organı oluşturan kişi ya da
sokarlar.” düzenlemesi ile açıkça ifade etmiştir. O
kişiler tarafından oluşturulan irade tüzel kişinin
halde tüzel kişilerin fiil ehliyetinin kapsamı incele-
iradesi yerine geçmekte ve tüzel kişi bu iradenin
nirken, organların fiillerinin tüzel kişiyi ne ölçüde
hukuki sonuçları ile bağlanmaktadır.
bağlayacağını ele almak gerekir.
Organı oluşturacak kişi(ler) atama ya da seçim
Hukuki işlemler bakımından organın yaptığı
yoluyla belirlenir. Ancak doktrinde ve yargı karar-
işlemler tüzel kişiyi bağlar. Zira tüzel kişinin orga-
larında organ sıfatını taşımadığı halde tüzel kişinin
nı tüzel kişiyi temsilen hareket etmektedir. Her ne
fiili organı gibi davranan bazı kişi ya da kişilerin de
kadar burada temsil kelimesini kullansak da tek-
tüzel kişinin organı kabul edilebileceği belirtilmek-
nik anlamda bir temsilden söz etmediğimizi ekle-
tedir. Zira tüzel kişinin organı olmadığı halde ken-
mek isteriz. Zira teknik anlamda temsil ilişkisinde
dilerinde böyle bir intiba uyandırıldığı için onlarla
temsilci kendi iradesini açıklar fakat işlemle temsil
hukuki ilişkiye giren üçüncü kişileri bu şekilde ko-
olunan bağlanır. Organın açıkladığı irade beyanı
ruma altına almak mümkün hale gelmektedir. An-
ise bizzat tüzel kişinin irade beyanıdır. Ayrıca tem-
cak organlar kusurları sebebiyle verdikleri zarardan
silcinin yetkisi temsil olunan tarafından verilirken
şahsen sorumlu olacaklardır (TMK. m. 50/III).

161
Kişi ve Kişilik Kavramları

organ yetkisini kanundan alır. Bu sebeple organın edebilir. Bununla beraber tüzel kişileri ebedi var-
yetkisi tüzel kişi tarafından geri alınamaz. lıklar olarak düşünmek de doğru değildir; zira öyle
Tüzel kişinin fiil ehliyeti dava ehliyetini de kap- haller vardır ki bunlar ortaya çıktığı takdirde bir
sar. Bu sebeple organ, tüzel kişiyi temsilen dava tüzel kişinin hayatı, aynen gerçek kişilerinki gibi
açabilir ya da tüzel kişiye yöneltilen davayı yürü- sona erebilir. Türk pozitif hukuk sistemine göre
tebilir. tüzel kişilik aşağıdaki durumlarda kendi kişiliğini
kaybeder:
Ancak hukuki işlemler bakımından tüzel kişi-
nin fiil ehliyeti, tüzel kişinin hak ehliyeti ile sınırlı- • Tüzel kişiliğin öngördüğü amacın gerçek-
dır. Zira tüzel kişinin hak ehliyetinde bulunmayan leşmesi durumunda,
bir hakkın kullanılmasına yönelik fiil ehliyeti de • Tüzel kişiliğin öngördüğü amacın gerçek-
yoktur. leşmesinin fiilen veya hukuken imkânsız
Ayrıca tüzel kişinin organlarının yetkilerini sı- hale gelmesi durumunda,
nırlaması mümkündür. Medeni hukuk tüzel kişileri • Eğer tüzel kişilik, belirli bir süre faaliyette
(dernekler ve vakıflar) bakımından dernek tüzüğü bulunmak için kurulmuşsa bu sürenin ta-
ya da vakıf senedi ile organların yetkisi sınırlana- mamlanması durumunda,
bilir ancak bu sınırlamaların iyi niyetli üçüncü ki- • Tüzel kişiliğin yetkili organı tarafından fes-
şilere karşı ileri sürülememesi gerekir. Oysa ticari hine karar verildiği takdirde,
şirketler bakımından şirket sözleşmesinde getirilen
• Mahkeme tarafından tüzel kişiliğin feshine
sınırlamalar üçüncü kişileri de bağlar. Çünkü bu
karar verilmesi durumunda,
sözleşmeler ticaret sicilinde ilan edilerek aleniyet
kazanmakta ve üçüncü kişilerin iyi niyet iddialarını • Eğer idari makama kanun tarafından yetki
bertaraf etmektedir. verilmişse, bu makamın tüzel kişiliği sona
erdirme kararı vermesiyle.
Hukuka aykırı fiiller bakımından ise TMK. m.
50/II gereği organlar tüzel kişileri “hukuki işlemleri Yukarıda bahsedilen durumlar özel hukuk tüzel
ve diğer bütün fiilleri” ile borç altına sokacağından kişileri ile ilgilidir. Kamu hukuku tüzel kişileri ise
borca aykırı davranışlar ve haksız fiiller bakımın- ne kendilerini yetkili organ kararı ile feshedebilirler
dan da organların eylemleri tüzel kişiyi borç altına ne de hâkim kararı ile bunların faaliyetine son ve-
sokacaktır. O halde tüzel kişinin fiil ehliyetinin so- rilebilir. Kamu hukuku tüzelkişileri kanunla kuru-
rumluluk ehliyetini de ihtiva ettiğini ifade etmek lurlar ve ancak kanunla sona erdirilirler.
gerekir. Organın haksız fiilleri bakımından TMK.
m. 50/III gereği, kusurlu davranan organ da ayrıca Sona Erme Şekilleri
sorumlu olacaktır. Dolayısıyla organın haksız fii-
Türk Medeni Kanunu tüm özel hukuk tüzel ki-
linden zarar gören üçüncü kişiler tüzel kişiyle bir-
şilerini kapsayacak sona erme sebepleri düzenleme-
likte organa da başvurabileceklerdir.
miş, yalnızca medeni hukuk tüzel kişileri (dernek-
Son olarak tüzel kişinin organı olmamakla bir- ler ve vakıflar) için ayrı düzenlemeler getirmiştir.
likte tüzel kişi adına iş gören kimselerin üçüncü ki- Ancak bununla beraber tüzel kişilerin sona erme
şilere verdiği zararlar söz konusu olabilir. Örneğin şekli bakımından aslında yalnızca iki farklı şekil
tüzel kişi işini gördürmek için birilerini istihdam öngörülmüştür. Bunlar infisah ve fesihtir.
ediyor ya da mesela bir vekâlet akdi ile iş gördü-
rüyor olabilir. Böyle durumlarda iş görenin fiilleri
sebebiyle üçüncü kişi bir zarara uğrarsa adam çalış- İnfisah (Dağılma)
tıranın sorumluluğu ya da ifa yardımcılarının fiil- İnfisah yani dağılma, tüzel kişinin kendi kendi-
lerinden sorumluluğa ilişkin hükümlerden uygun ne sona ermesidir. Sona erme sebeplerinden birinin
olanı uygulanır. gerçekleşmesi durumunda tüzel kişi kanun gereği
kendiliğinden sona erer. Ancak burada bahsedilen
sona erme sebepleri tüzel kişinin kendini feshetme-
Tüzel Kişiliğin Sona Ermesi si veya mahkeme ya da yetkili makamın vereceği
Tüzel kişiler, insanlar gibi hayatları sınırlı olan bir karar ile tüzel kişiliğin sona erdirilmesi sebepleri
varlıklar değildir; varlıkları uzun zaman devam dışındaki sebeplerdir.

162
Temel Hukuk Bilgisi

Tüzel kişinin kendiliğinden sona ereceği haller Derneğin feshi ayrıca bir mahkeme kararıyla
şunlardır: da olabilir. Ancak bilindiği üzere dernek kurma ve
• Tüzel kişi, süreklilik arz edecek şekilde borç derneklere üye olma hakkı Anayasamızın 33’üncü
ödemekten aciz hale gelebilir. Bu anlamda maddesi ile güvence altına alınmış bir haktır. Bu se-
süreklilikten kasıt tüzel kişiye yapılan icra ta- beple mahkemenin derneklerin feshine karar vere-
kibi ve satış işlemleri neticesinde tüzel kişinin bilmesi için birtakım kanuni sebeplerin varlığı ge-
malvarlığının borçlarını ödemeye yetmemesi rekir. Mahkeme kararı ile derneğin feshedilebilmesi
ve yakın zamanda bu miktarda bir gelir de için kanun koyucu üç farklı sebep öngörmüştür.
elde etmeyecek olmasıdır. Ayrıca ticari işlet- Bu sebeplerden birinin gerçekleşmesi ile dernek,
me işleten dernekler bakımından iflas kararı mahkeme kararı ile feshedilecektir. Bu sebepler;
verilmesi halinde de aciz hali anlaşılır. Bu ih- • Derneğin amacının kanunun emredici hü-
timallerde dernek kendiliğinden sona erer. kümlerine ya da ahlâka aykırı hale gelmesi,
• Gerekli yeter sayının bulunamaması se- • Derneğin kuruluş aşamasındaki kanuna ay-
bebiyle dernek genel kurul toplantısının kırılık ve eksikliklerin giderilmesinin yazılı
ikinci çağrıya rağmen yapılamaması da bir olarak istenmesine rağmen 30 gün içinde
kendiliğinden sona erme sebebidir. giderilememesi,
• Yine dernekler bakımından ilk genel kurul • Olağan genel kurul toplantısının tüzükte
toplantısının yapılamaması ve zorunlu or- belirtilen süre içinde veya en az üç yılda bir
ganların oluşturulamaması halinde de der- kez yapılmaması veya zorunlu organların
nek kendiliğinden sona erer. oluşturulmaması halinde dernek merkezi-
• Dernek, belirli bir süre faaliyette bulunmak nin bulunduğu yerin en büyük mülki amiri
üzere kurulmuşsa dernek tüzüğünde öngö- yazılı olarak bu gerekliliklerin yerine getiril-
rülen sürenin dolması ile de kendiliğinden mesini istemiş ancak 30 gün içinde yerine
sona erer. getirilmemişse.
• Hem dernekler hem de vakıflar bakımından Vakıflar bakımından ise yasak amaç güttüğü ya
amacın gerçekleşmesi veya imkânsızlaşması da yasak faaliyetlerde bulunduğu sonradan anlaşı-
da kendiliğinden sona erme sebeplerin- lan ya da amacı sonradan yasaklanan vakıf, amacın
dendir. Ancak vakıflar bakımından amacın değiştirilmesine imkân bulunmaması halinde de-
imkânsızlaşması her zaman mutlak bir sona netim makamı veya Cumhuriyet savcısının başvu-
erme sebebi değildir. Vakfın amacının de- rusu üzerine mahkeme kararı ile sona erdirilir. Vak-
ğiştirilmesi mümkünse vakfın sona ermedi- fın sona erme kararı mahkeme tarafından tutulan
ğini kabul etmek ve vakfın amacını değişti- vakıflar siciline de işlenir.
rerek varlığını sürdürmek gerekir.
Sona Eren Tüzel Kişiliğin Mallarının
Fesih (Dağıtılma) Durumu
Fesih, tüzel kişilerin sona erme şekillerinden bir Türk Medeni Kanunu dernek ve vakıflar tüzel
diğeridir. Tüzel kişilerin feshini dernekler ve vakıflar kişiliklerinin sona erme sebeplerini ayrı maddelerde
bakımından ayrı ayrı incelemek isabetli olacaktır. düzenlemiş olsa da 53 ve 54. maddelerinde tüzel ki-
Dernekler bakımından fesih iki farklı şekilde şiliğin sona ermesi halinde malvarlığının tasfiyesini
olabilir. Birincisi dernek kendi kendini feshedebilir. ve tashihini genel hüküm niteliğinde düzenlemiştir.
Nitekim dernek genel kurulu her zaman derneğin
feshedilmesine karar verme yetkisini haizdir. Ancak Tasfiye
bu yetki hiçbir işlem ya da kararla başka bir organa
Tüzel kişiliğin sona ermesi ile o tüzel kişinin hu-
devredilemez. Derneğin kendi kendini feshedilmesi
kuki ilişkilerinin de sona erdirilmesi gerekliliği doğar.
için genel kurula katılma hakkı olan üyelerin en az
İşte tasfiye, kişiliği sona eren tüzel kişinin hukukî iliş-
2/3’ünün toplantıya katılması (TMK. m. 78/II) ve
kilerini de sona erdirme anlamına gelir. Tasfiye esna-
kararın toplantıya katılan üyelerin en az 2/3’ünün
sında tüzel kişinin alacakları tahsil edilip malvarlığı da
oyuyla alınmış olması (TMK. m. 81) gerekir.
paraya çevrilir ve ayrıca borçları da ödenir.

163
Kişi ve Kişilik Kavramları

Tasfiye aşamasında aslında tüzel kişilik mutlak ola- yoksa tüzel kişinin yetkili organının vereceği kara-
rak sona ermiş değildir. Bu aşamada tüzel kişinin ama- ra göre tahsis yapılacaktır. Yetkili organ kararı da
cı, tasfiye amacı olarak değişir ve yalnızca bu amaçla bulunmazsa tahsis, sona eren tüzel kişinin amacına
sınırlı olmak üzere tüzel kişiliğini devam ettirir. uygun kamu hukuku tüzel kişilerine yapılacaktır.
Kural olarak tüzel kişiliğin tasfiyesi terekenin Vakıflar bakımından ise eğer vakıf senedinde
resmi tasfiyesine ilişkin hükümlere göre yapılır. bir düzenleme yoksa Vakıflar Genel Müdürlüğü-
Ancak Türk Medeni Kanunu’nda tasfiyenin ne za- nün görüşü alınarak ve mahkeme kararıyla benzer
man başlayacağına ilişkin genel bir hüküm bulun- amaç taşıyan bir vakfa tahsis edilecektir.
mamaktadır. Ancak Dernekler Kanunu, dernekle- Tüzel kişilik, amacının kanuna ya da ahlaka ay-
rin tasfiyesine ilişkin olmak üzere derneğin feshi ya kırı hale gelmesi sebebiyle ve mahkeme kararıyla
da infisahının kesinleştiği tarih itibarıyla tasfiyenin sona erdirilse dernek tüzüğünde ya da vakıf sene-
başlayacağı düzenlemesine yer vermiştir (Dernekler dindeki yer alan tahsise ilişkin kayıtlar uygulan-
Kanunu m. 55/II). Bu hüküm, uygun düştüğü öl- mayacağı gibi tüzel kişinin yetkili organının karar
çüde ve özel bir düzenleme olmadığı hallerde diğer alması da mümkün değildir. Bu durumda tahsis
tüzel kişiler hakkında da uygulanacaktır. kamu hukuku tüzel kişilerine yapılacaktır.
Tasfiye, sulh hukuk mahkemesi tarafından yü- Ticari şirketlerin tasfiyesi neticesinde arta kalan
rütülür ya da mahkeme bu işin yürütülmesi için malvarlığı ise tasfiye payları oranında şirket ortak-
tasfiye memuru atayabilir. Tasfiye memuru bir kişi- larına tahsis edilir.
den ibaret olabileceği gibi birden fazla kişinin atan-
ması da mümkündür. Tasfiye memurlarının tasfiye
ile ilgili iş ve işlemleri, sulh hukuk mahkemesinin Dernekler ve Vakıflar
denetimi altında yürütülür. Bu iş ve işlemler hak- Kazanç paylaşma dışında kalan belli ve ortak bir
kında ilgililer (tüzel kişinin borçluları ve alacaklıla- ideal amacı gerçekleştirmek üzere, en az yedi gerçek
rı) sulh hukuk mahkemesine şikâyette bulunabilir. kişinin bir araya gelmek suretiyle oluşturdukları tü-
Tasfiye aşamasında yapılacak ilk iş tüzel kişinin zel kişiye dernek denir. Dernekler, kişi topluluğu
malvarlığının defterinin tutulmasıdır. Daha sonra türündeki tüzel kişilerdendir. Burada ideal bir amaç
bir ilan yapılarak tüzel kişinin alacaklıları ve borç- için kanunun öngördüğü sayıda kişiler bir araya gel-
lularının durumlarını, ilanda gösterilen süre içinde, mek suretiyle bağımsız bir kişilik oluşturmaktadırlar.
tasfiye memuruna bildirmesi için çağrı yapılır. Tü- Dernek şeklinde bir tüzel kişilik oluşturmak üzere
zel kişinin malvarlıkları toplamı borçlarını ödemeye bir araya gelen kişilerin gerçekleşmesini arzu ettik-
yeter miktarda ise TMK. m. 635’e göre olağan tas- leri ideal amaçlar değişiktir. Bu amaçlara göre der-
fiye hükümleri uygulanır. Ancak malvarlığı borçla- nek yerine kulüp, parti, sendika gibi başka isimler
rını ödemeye yetmeyen tüzel kişiler bakımından ise kullanılmaktadır. Dernek şeklinde tüzel kişiliği ifade
TMK. m. 636 gereği iflas hükümlerine göre tasfiye etmek üzere eski MK dernek yerine cemiyet sözcü-
uygulanır. Dernekler bakımından, eğer dernek tü- ğünü kullanmaktaydı (eski MK m. 53 vd.). Eski
züğünde tasfiyeye ilişkin hüküm bulunuyorsa bu MK’ya nazaran daha yeni ve özel bir kanun olması
hükümler öncelikli olarak uygulanır. Bu hükümler nedeniyle Dernekler Kanunu’nun kullandığı der-
bakımından boşluk bulunan hallerde ise terekenin nek sözcüğü genel kabul görmekteydi. Yeni TMK.
resmi tasfiyesine ilişkin hükümler uygulanacaktır. hükümlerimiz de dernek kelimesini kullanmış ve
ayrıntılı düzenleme getirmiştir (TMK. m.56-100).
Dernekler Kanunu bir derneğin kurulabilmesi için
Tahsis en az yedi kişinin bir araya gelmesi gerektiğini ön-
Tasfiye sonucunda tüzel kişinin tüm borçları görmüştür (DK. m. 1). Bir derneğin kurulabilmesi
ödenmiş ve geriye belirli bir miktar para kalmış için asgari kişi sayısı belirlenmiş olduğu halde, azami
olabilir. İşte bu paranın kime tahsis edileceği mese- kurucu ya da üye sayısına ilişkin kanunlarımızda bir
lesi tüzel kişinin sona erme şekline ve türüne göre sınırlama mevcut değildir.
farklı şekillerde düzenlenmiştir. Dernekler birden fazla türde olabilir. Bu anlam-
Tüzel kişinin infisahı ya da kendini feshetmesi da en önemli ayrım alelade dernekler ve kamu ya-
halinde tahsis, dernek tüzüğünde ya da vakıf sene- rarına çalışan dernekler ayrımıdır. Dernek en az bir
dindeki hükümlere göre yapılacaktır. Eğer hüküm yıldan beri faaliyette bulunmak ve derneğin amacı

164
Temel Hukuk Bilgisi

ile bu amaç doğrultusunda giriştiği faaliyetlerin Bir diğer dernek türü ise çocuk dernekleridir.
topluma yararlı sonuçlar verecek nitelik ve ölçüde Dernekler Kanunu m. 3/III’e göre on beş yaşını
olması şartlarını birlikte karşılıyorsa kamu yararına doldurmuş ve ayırt etme gücüne sahip küçükler
çalışan dernek statüsünü kazanır. yasal temsilcilerinin de izni ile çocuk dernekleri ku-
Kamu yararına çalışan derneklerin belirli bir ta- rabilirler. Ayrıca on iki yaşını dolduran küçükler de
kım ayrıcalıkları mevcuttur. Kural olarak dernekler, yasal temsilcilerinin izinlerinin bulunması kaydıyla
amaçlarını gerçekleştirebilmek maksadıyla izne bağlı çocuk derneklerine üye olabilirler ancak bunlar yö-
olmak kaydıyla yardım ve bağış toplayabilirler. An- netim ve denetim kurulunda görev alamazlar.
cak kamu yararına çalışan dernek statüsüne sahip Kişiler bazen gerçekleşmesini arzu ettikleri bazı
dernekler Cumhurbaşkanınca ilan edilmiş olması amaçlar için ayrı bir kişiliğe sahip olmak üzere
şartıyla izin almaksızın yardım ve bağış toplayabilir mallarını tahsis edebilirler. Bu durumda malını
(2860 Sayılı Yardım Toplama Kanunu m. 6). bu amaca tahsis eden kişinin dışında gerektiğinde
Bunun yanı sıra kamu yararına çalışan dernek- hiçbir süreyle sınırlı olmayan bir tüzel kişilik oluş-
lere birtakım vergi muafiyetleri tanınmıştır. Mesela turulmuş olur. Vakfı, dernekten ayıran en önemli
Kurumlar Vergisi Kanunu’na tâbi işletmelere ait nitelik kişi değil mal topluluğu olmasıdır. Medeni
olmamak kaydıyla kamu yararına çalışan dernek- Kanunumuzda önceleri kullanılan “tesis” sözcüğü,
ler emlak vergisinden muaftır. Benzer muafiyetler yerini “vakıf ” sözcüğüne bırakmıştır. TMK.’nun
veraset ve intikal vergisi, damga vergisi ve katma 101.maddesi vakfı, “Vakıflar, gerçek veya tüzel ki-
değer vergisi bakımından da tanınmıştır. şilerin yeterli mal ve hakları belirli ve sürekli bir
amaca özgülemeleriyle oluşan tüzel kişiliğe sahip
Son olarak kamu yararına çalışan derneklerin ti-
mal topluluklarıdır” şeklinde tanımlamıştır.
cari işletme işletmeleri halinde tacir sayılmayacak-
larını (TTK. m. 16/II) da belirtmek gerekir.

Öğrenme Çıktısı
2 Gerçek kişileri ve tüzel kişileri tanımlayabilme, farklı ayrımlara göre tüzel kişileri
sınıflandırabilme, vakıf ve derneklerin yapısını, amacını ve sorumluluklarını ifade edebilme

Araştır 2 İlişkilendir Anlat/Paylaş

Tasfiye edilen tüzel kişinin


malvarlığının tashihine iliş-
Tüzel kişinin fiil ehliyeti-
Aile vakfı nedir, ne gibi kin kurallarla hukuk siste-
ni kazanma anını tüzel kişi
amaçlarla kurulur? minin tüzel kişiliği tanıma-
türlerine göre açıklayınız.
sının gerekçeleri arasında
bir bağ var mıdır?

HISIMLIK, AD VE YERLEŞİM YERİ


Kişiler hukuku yalnızca kişiyi değil onun yaşamsal çevresini de düzenler. Aşağıda bu konulara yer verilmiştir.

Kişilerin Hısımları
Hısımlık, gerçek kişiler ile diğer bazı gerçek kişiler arasında doğal ya da belirli hukuki ilişkiler sonucu
kurulan ve belirli hukuki sonuçları bulunan bağdır. Doğal olarak bulunan hısımlığa kan hısımlığı, hukuki
ilişki neticesinde kurulan hısımlığa ise kayın hısımlığı denir. Bunun dışında bir de evlatlık ilişkisi ile ku-
rulan hısımlık vardır.

165
Kişi ve Kişilik Kavramları

Kan Hısımlığı lığının derecesi, kayın hısımı ile eş arasındaki kan


Medeni Kanun’un tanımına göre kan hısımlığı, bağını kuran doğum sayısına göre hesaplanır. Ka-
“biri diğerinden gelen ya da ortak bir kökten gelen- yın hısımlığı evlenme yasağı, vesayet, tanıklıktan
ler arasındaki” hısımlıktır. Kan hısımlığı, evlenme kaçınma gibi bazı hususlarda önem arz eder.
yasağı, yasal mirasçılık ve saklı paylı mirasçılığın
tespiti, vesayet gibi konular bakımından önemlidir. Evlatlık İlişkisinden Doğan Hısımlık
Kan hısımlığı aşağıdaki türlerde olur: Hukuki işlem ile kurulan bir diğer hısımlık ise
evlat edinme ile gerçekleşir. Evlat edinme sonucun-
Altsoy - Üstsoy Hısımlığı da evlat edinen ile evlatlık ve evlatlığın altsoyu ara-
Biri diğerinden gelenler arasındaki kan hısımlığı- sında bir kayın hısımlığı kurulmuş olur.
dır. Ana, baba, büyükanne ve büyükbabalar ve onla-
rın üst soyları ile çocuk, torun ve onların alt soyları Hısımlık İlişkisinin Hukuki Sonuçları
kişinin altsoy-üstsoy hısımlarıdır. Altsoy ve üstsoyun
Yukarıda kısaca ifade edildiği üzere hısımlık
tespitinde bir sayı ya da zaman sınırı yoktur. Başka
kurumunun birtakım hukuki sonuçları vardır. Bu
bir deyişle altsoy-üstsoy hısımlığı sonsuzdur.
sonuçlar şunlardır:
Hukukumuzda birtakım evlenme engelleri dü-
Yansoy Hısımlığı zenlenmiştir. Bunlardan biri de belirli derecedeki
Ortak kökten gelenler arasındaki kan hısımlığı- hısımlar arasındaki evliliğin yasaklanmış olmasıdır.
dır. Kişinin kardeşleri, kardeş çocukları, kardeş to- Bu anlamda TMK. m. 129, derecesi ne olursa ol-
runları vb. ile amca, dayı, hala, teyze, büyük amca, sun altsoy ve üstsoy kan hısımları arasında evlen-
büyük dayı, büyük hala, büyük teyze kişinin yan- meyi yasaklamıştır. Yine aynı hükme göre üçüncü
soy hısımlarıdır. dereceye kadar yansoy kan hısımları (yeğen ile dayı,
hala vb.) ile evlenmek de yasaktır. Aynı maddenin
ikinci bendi kayın hısımları bakımından da bir ev-
Kan Hısımlığının Derecesi
lenme yasağı getirmiştir. Buna göre kayın hısımlı-
Kan hısımlarının derecesi, hısımları birbirine ğını kuran evlilik sona ermiş olsa bile eşler birbir-
bağlayan doğum sayısı ile tespit edilir. Mesela ço- lerinin altsoy-üstsoy kan hısımları ile evlenemezler.
cuk ile ana babayı birbirine bağlayan bir tek do-
Mirasçılık bakımından kan hısımlığının özellik
ğum vardır. Dolayısıyla ana-baba, çocuğun birinci
arz ettiğini yukarıda ifade etmiştik. Buna göre dev-
derece üst soy hısımıdır. Oysa kardeşleri birbirine
let ve sağ kalan eş hariç olmak üzere yasal miras-
bağlayan iki doğum vardır. Dolayısıyla kardeşler
çılar, mirasbırakanın hısımlarıdır. Bunun yanı sıra
birbirinin ikinci derece yansoy hısımlarıdır.
saklı paylı mirasçıları ise yalnızca kan hısımlarıdır.
Vesayet bakımından ise vasi atamada kan ve ka-
Sözleşmeye Dayanan Hısımlık yın hısımlığı tercih sebebidir (TMK. m. 414).
Sözleşmeye dayanan hısımlık; kayın hısımlığı Hukuku Muhakemeleri Kanunumuz kan ve
ve evlatlık ilişkisinden doğan hısımlık olmak üzere kayın hısımları bakımından tanıklıktan kaçınma
iki şekildedir. hakkı tanımakla birlikte aynı zamanda hâkimin ya-
saklılığı halleri arasında da kan ve kayın hısımlığı
Kayın Hısımlığı sebeplerini saymıştır.
Kayın hısımlığı (sıhrî hısımlık) evlenme muka-
velesinden doğan hısımlıktır. Eşlerden birinin kan Kişilerin Adları (İsimleri) ve
hısımları, nikah akdi ile birlikte, diğer eşin kayın Korunması
hısımları olur. O halde kayın hısımlığı evlenme ile
Her gerçek kişinin kendisini diğerlerinden ayır-
kendiliğinden kurulur.
mak için ona verilen bir adı ve soyadı bulunmak-
Kayın hısımlığı da tıpkı kan hısımlığı gibi alt- tadır. Bizim hukukumuzda soyadı aileden gelirken
soy-üstsoy ve yan soy kayın hısımlığı olmak üzere adın konulması hakkı ise ana ve babaya tanınmıştır
iki türden ibarettir. Bununla birlikte kayın hısım- (TMK. m. 339/IV).

166
Temel Hukuk Bilgisi

Kişinin adı kişilik hakları kapsamında değerlen- caret Kanunumuz her taciri bir ticaret unvanı almaya,
dirilmekle birlikte kişilik haklarını koruyan TMK. onu ticaret siciline tescil ettirmeye ve ticari işletmesini
m. 23 vd. hükümlerinin yanı sıra birtakım özel hü- bu unvan altında işletmeye mecbur tutmaktadır.
kümlerle de hukuki koruma altına alınmıştır. Bu Ticari işletmenin sahibini hedef tutmaksı-
bölümde adın çeşitleri ve korunması anlatılmıştır. zın doğrudan doğruya işletmeyi tanıtmak ve onu
benzeri işletmelerden ayırmak için kullanılan ad
Ad Çeşitleri ise işletme adıdır. İşletme adı ticaret unvanından
farklıdır. Her tacir, bir ticaret unvanı kullanmaya
Ad veya Medeni Kanun’un ifadesiyle isim, bir
mecbur olduğu halde, bir işletme adı kullanmak
kimseyi diğerlerinden ayırmaya yarayan, onu belir-
zorunda değildir. Yine, ticaret unvanı sadece tacir-
leyen bir kelimedir. Ad, bir kimsenin kişiliğini dışa
ler hakkında söz konusu olduğu halde, yani esnaf-
karşı tanıtan sembolik bir kelime olduğundan ad
ların bir ticaret unvanı olmadığı halde, işletme adı
üzerindeki hak da kişilik haklarındandır.
esnaflar tarafından da kullanılabilir.
Ad kavramı oldukça geniş bir içeriğe sahiptir. Ad
Bir kimsenin zorunlu adları olan öz ve soyadı-
kavramına öncelikle bir kişinin öz ve soyadı girdiği
nın bazı şartlar altında değiştirilmesi mümkündür.
gibi müstear ad (mahlas), lakap, ticaret unvanı ve iş-
Kişi bu adlarıyla tanındığından bu adlarıyla birçok
letme adı da geniş anlamda ad olarak nitelendirilebilir.
ilişkilere girdiğinden, hukuken önemli olan kayıtlara
Aynı aileye mensup olan kişileri birbirlerinden geçtiğinden herkes istediği zaman adını istediği gibi
ayırmaya yarayan isim, öz ad veya ön addır. Öz ad değiştirilmesini isteyemez. Bunu yapabilmesi bazı
çocuk doğduğu zaman ona ana ve babası tarafın- şartlara bağlıdır. Bu şartlar, adın değiştirilmesi için
dan verilir. Evlilik dışında doğumda ise çocuğun öz haklı bir nedenin bulunması ile buna mahkeme-
adı anası tarafından tespit edilir. nin karar vermesidir (5410 Sayılı Nüfus Hizmetleri
Bir kişinin belli bir aileye mensubiyetini belir- Kanunu’na 11.10.2017 tarihli 7031 sayılı kanunla
ten isim, soyadıdır. Her gerçek kişinin öz adından eklenen geçici 8. maddeye göre,Soyadı Kanunu’na aykı-
başka bir de soyadı vardır. Yeni doğan çocuklar rı olan soyadları ile yazım ve imla hatalarının düzeltil-
soyadını doğumla birlikte kanundan ötürü kaza- mesi için 2 yıl içerisinde Nüfus Müdürlüğüne başvuru
nırlar. Eğer çocuk evlilik içinde doğmuşsa ailenin yapılarak bir kereye mahsus olmak üzere ad ve soyad
soyadını alır. Evlenen kadınlar evlenme akdinin idari bir işlemle değiştirilebilecektir.). Adın değiştiril-
tamamlanmasıyla birlikte isterlerse önceki soya- mesi için gösterilen sebebin haklı olup olmadığını
dını devam ettirebilirler isterlerse de kocalarının tayin ve takdir yetkisi hâkime aittir.
soyadını alırlar. Evlatlıkta ise evlatlık sözleşmesinin Ad kişinin kişilik hakkına dahil kişisel varlık-
tamamlanmasıyla birlikte kendisini evlat edinmiş larındandır. Bunun sonucu olarak ada yönelik bir
olanın soyadını alır. saldırı halinde kişilik haklarının korunmasıyla ilgili
Müstear ad veya namı müstear (mahlas), bir hükümlere başvurulabilir. Ancak kanun koyucu ki-
kişinin gerçek ismini gizlemek amacıyla faaliyette şilik haklarının korunmasıyla ilgili genel hüküm-
bulunurken kendi kendisine takmış olduğu addır. lerle yetinmeyerek adın korunmasıyla ilgili özel bir
Müstear adlara özellikle sanat, edebiyat ve basın hüküm getirmiş bulunmaktadır (TMK m. 26). Bu
hayatında rastlanır. nedenle olaya öncelikle adı koruyan özel hükümle-
Belli bir özelliğinden dolayı bir kimseye başka- rin uygulanması gerekir. Tespit Davası, Saldırının
ları tarafından takılmış olan ad’a lakap denir. Ancak Önlenmesi Davası, Saldırının Durdurulması Da-
her lakap ad üzerindeki hakkı koruyan hükümler- vası ve Tazminat Davası, ada bir saldırı olduğunda
den yararlanamaz. Böyle bir yararlanmanın sözko- başvurulabilecek hukuksal koruma yollarıdır.
nusu olabilmesi için, o kişinin belli bir çevrede o
lakapla tanınmış ve isim yapmış olması gerekir. Öz Ad
Ticaret ünvanı ya da firma, bir tacirin ticari işlet- Öz ad, kişinin kullanması zorunlu olan adlar-
mesini işletirken kullandığı addır. Gerçek kişi tacirle- dandır. Öz ad, özellikle aynı soyadı taşıyan kişileri
rin ticaret unvanları kısaltılmadan yazılacak öz ad ve birbirinden ayırmaya ve belirlemeye yarayan addır.
soyadından oluşur, tacir dilerse buna bir ek de koyabi- Ad, ahlaka aykırı olmaması ve bir anlam ifade et-
lir. Tüzel kişi tacirlerin de ticaret unvanları vardır. Ti- mesi kaydıyla her türlü kelime olabilir.

167
Kişi ve Kişilik Kavramları

Soy Adı Adın Korunması


Aynı soydan (aileden) gelen kişileri diğer soylar- Ad, kişilik hakkı kapsamında değerlendirilir. Bu
dan gelen kişilerden ayırmaya yarayan ada soyadı de- sebeple tıpkı diğer kişilik haklarının olduğu gibi adın
nir. Soyadı, kullanılması zorunlu olan adlardandır. da korunması gerekmektedir. Adın kullanılması çe-
kişmeli ya da haksız ise adın korunmasına ilişkin da-
Zorunlu Olmayan Diğer Adlar valar devreye girer. Adın kullanılmasının çekişmeli ol-
masından, bir kimsenin taşıdığı adı kullanmaya hakkı
Yukarıda yer verilen adların kullanılması zorunlu olduğuna başkalarının ya da resmi makamların itiraz
olmakla birlikte kullanılması zorunlu olmayan adlar etmesi halidir. Adın kullanılmasının haksız olması ise
da mevcuttur. Aşağıda bu adlara yer verilmiştir. kişinin başkasına ait bir adı kendi adı olarak veya bir
a. Ticaret Unvanı: Ticaret unvanı, tacirlerin eşyayı, hayvanı belirtmek amacıyla kullanılmasıdır.
ticari işletmeleri ile ilgili işlemleri yaparken Adın kullanılması çekişmeli ise bir tespit davası
kullandığı, devri mümkün ve ekonomik bir açılır. Adın kullanılması haksız ise durdurma davası
değeri olan addır. Ticaret unvanı bir taciri ya da önleme davası ile birlikte maddi ve manevi
diğer bir tacirden ayırt etmeye yarar. tazminat davası açılabilir.
b. İşletme Adı: İşletme adı, yine ticari hayatta
kullanılan ancak taciri değil işletmeyi hedef
alan addır. İşletme adı, bir ticari işletmeyi Adın Düzeltilmesi
diğerinden ayırmaya yarar. Adın düzeltilmesi ile değiştirilmesi birbirinden
c. Tüzel Kişilerin Adları: Tüzel kişilik kurulur- farklıdır. Adın değiştirilmesinde kişi haklı bir se-
ken tüzel kişiye özgü bir ad verilir. Bu adın bebe dayanarak taşıdığı adı terk edip başka bir ad
da kullanılması zorunlu değildir. Ancak almaktadır. Adın düzeltilmesinde ise sicilde yapılan
uygulamada hemen her tüzel kişinin bir ad maddi bir hatanın düzeltilmesidir. Mesela fazladan
benimsediği ve bunu kullandığı görülmek- ya da yanlış yazılan bir harfin düzeltilmesi böyledir.
tedir. Tüzel kişilerin adları, o tüzel kişiyi di-
ğerlerinden ayırmaya yarar. Kişilerin Yerleşim Yeri
Yerleşim yeri bir kimsenin sürekli kalma niye-
Adın Değiştirilmesi tiyle oturduğu yerdir (TMK. m. 19). O halde yer-
Kural olarak adın değiştirilmesi mümkün olma- leşim yeri sürekli oturma niyeti (subjektif unsur) ve
makla birlikte haklı sebeplerin varlığı halinde böyle oturma fiili (objektif unsur) olmak üzere iki unsu-
bir imkân tanınmıştır (TMK. m. 27). Bu kural hem ru bir arada bulundurmalıdır.
öz ad hem de soy ad için geçerlidir. Adın değiştiril-
mesi için çeşitli haklı sebepler olabilir. Burada haklı Yerleşim Yerinin Tabi Olduğu İlkeler
sebep kavramı geniş yorumlanmalıdır. Bu anlamda
kişisel sebepler, ailevi sebepler, ticari sebepler başta
olmak üzere başkaca sebepler de haklı sebep teşkil Yerleşim Yerinin Gerekliliği İlkesi
edebilir. Örneğin adın komik olması böyledir. TMK. m. 20 gereği herkesin bir yerleşim yeri
Adın değiştirilmesi için kişinin yerleşim yeri olmak zorundadır. Buna yerleşim yerinin gereklili-
asliye hukuk mahkemesinde bir dava açması gere- ği (zorunluluğu) ilkesi denir. Bu ilkenin bir sonucu
kir. Ad ve adın değiştirilmesi kişiye sıkı sıkıya bağlı olarak eski yerleşim yerinin değiştirilmesi için kişi-
haklardandır ve bu sebeple hak sahibi tarafından nin yeni bir yerleşim yeri edinmesi şartı aranmıştır.
ileri sürülmesi gerekir.
Bir kimsenin adının değiştirilmesinden zarar Yerleşim Yerinin Tekliği İlkesi
gören kişiler varsa bunlar değişikliği öğrenmelerin- Medeni Kanunumuz m. 19/II gereği bir kişinin
den itibaren bir yıl içerisinde karara itiraz edebilir. aynı anda ancak tek bir yerleşim yeri olabilir. Fakat bu
İtiraz, kararı veren mahkemeye yöneltilir. ilke ticari ve sınai kuruluşlar bakımından uygulanmaz.
Onların bu ilkeden muaf tutulma sebebi, şubelerinin
bulunduğu yerlerin de yerleşim yeri kabul edilerek şu-
belere karşı dava açılabilmesinin sağlanmasıdır.

168
Temel Hukuk Bilgisi

Gerçek Kişilerin Yerleşim Yeri herkesin mutlaka bir yerleşim yerine sahip olması
Kişilerin başka kişilerle (hısımlarıyla) olduğu ka- gerektiği ilkesinden ileri gelmektedir.
dar bir yer ile de bağlantıları vardır. Gerçekten bir
kimse ülkenin belli bir yerinde oturmakta, iş ve aile Yasal Yerleşim Yeri
ilişkilerini orada toplamış bulunmaktadır. İşte, kişile- Kanuni yerleşim yeri, bazı kişiler hakkında bizzat
rin bu şekilde bağlı bulundukları yere yerleşim yeri kanunun tayin ettiği yerleşim yeridir. M.K. m. 21
denir. İkametgâhın gerek özel hukuk gerekse kamu bu tür yerleşim yerini düzenlemektedir. Söz konusu
hukuku yönünden büyük bir önemi vardır. Herkesin maddeye göre, ana-babanın yerleşim yeri velayetleri
mutlaka bir yerleşim yeri bulunacağı yerleşim yerinin altındaki çocuğun ve vesayet makamının bulunduğu
gerekliliği ilkesini, tek bir yerleşim yerinin bulunacağı yer vesayet altındaki kimsenin yerleşim yeri olarak
da yerleşim yerinin tekliği ilkesini ifade eder. kabul edilmiştir. Buna göre kanuni yerleşim yeri
Yerleşim yeri, Medeni Kanunumuzun 19- olan kişiler; küçükler ve vesayet altındakilerdir.
22’nci maddelerinde düzenlenmektedir. Sözü edi- Bir öğretim kurumuna devam etmek için bir
len maddelere göre yerleşim yerinin üç türü vardır: yerde bulunma ya da eğitim, sağlık, bakım veya
ceza kurumuna konulma, yeni yerleşim yeri edin-
İsteğe Bağlı Yerleşim Yeri me sonucunu doğurmaz (TMK. m.22).
Bir kimsenin kendi isteğiyle seçebileceği yerle-
şim yeri, iradi yerleşim yeridir. M.K. madde 19/I’de Tüzel Kişilerin Yerleşim Yeri
“Yerleşim yeri bir kimsenin sürekli kalma niyetiyle
Tıpkı gerçek kişiler gibi tüzel kişilerin de bir
oturduğu yerdir” demek suretiyle iradi yerleşim yeri-
yerleşim yerinin olması zorunludur. Tüzel kişilerin
nin şartlarını belirtmektedir. Buna göre, her şeyden
yerleşim yeri kuruluş belgesinde gösterilmiş ise bu
önce kişinin o yerde bilfiil oturması lazımdır. Aynı
durumda yerleşim yeri olarak burası kabul edilir.
zamanda ise bu oturmanın sürekli kalma niyetiyle
Ancak kuruluş belgesinde böyle bir kayda yer ve-
olması, yani devamlı bir mahiyet arz etmesi gerekir.
rilmemişse bu durumda TMK. m. 51 gereği tüzel
Sürekli kalma niyeti olmaksızın bilfiil oturulan yer,
kişinin işlerinin yönetildiği yer onun yerleşim yeri
yerleşim yeri olmayıp mesken olarak isimlendirilir.
olarak kabul edilir.
Ancak bu hükmün uygulama alanı oldukça dar
İtibarî Yerleşim Yeri ve hatta belki hiç yoktur zira özel hukukumuzda tü-
M.K. madde 20/II’de düzenlenen itibari yerle- zel kişilerin ana statülerinde tüzel kişinin merkezinin
şim yeri, iradi bir yerleşim yeri bulunmayan kişiler bulunması zorunlu unsur olarak aranmaktadır.
hakkında söz konusu olur. Buna göre, iradi bir yer- Ayrıca belirtmek gerekir ki ticari ve sınai kuru-
leşim yeri bulunmayan kimselerin halen oturmak- luşlar dışında tüzel kişiler de yerleşim yerinin tekli-
ta oldukları yer, yani meskenlerinin bulunduğu ği ilkesine tâbidir.
mahal onların yerleşim yeri addedilmektedir. Bu,

Öğrenme Çıktısı
3 Hısımlık kavramını ve türlerini tanımlayıp tespit edebilme, adın korunmasına yönelik
kanuni hükümleri ortaya koyabilme, yerleşim yerinin mahiyetini ve önemini ifade edebilme

Araştır 3 İlişkilendir Anlat/Paylaş

Kadının soyadı ile ilgili Kendi hısımlarınızla hı-


olarak AİHM kararlarında sımlık derecelerinizi tespit Yerleşim yerinin tâbi oldu-
AİHM’in ortaya koyduğu ediniz ve bunu gösteren bir ğu ilkeleri açıklayınız.
prensip nedir? şema çiziniz.

169
Kişi ve Kişilik Kavramları

Kişilik kavramını tanımlayabilme, kişiliğin


1 hukuki mahiyetini, başlangıcını ve sona
ermesini ortaya koyabilme
öğrenme çıktıları ve bölüm özeti

Gerçek kişileri ve tüzel kişileri tanımlayabilme,

2 farklı ayrımlara göre tüzel kişileri


sınıflandırabilme, vakıf ve derneklerin yapısını,
amacını ve sorumluluklarını ifade edebilme

Hısımlık kavramını ve türlerini tanımlayıp

3 tespit edebilme, adın korunmasına yönelik


kanuni hükümleri ortaya koyabilme, yerleşim
yerinin mahiyetini ve önemini ifade edebilme

Gerçek Kişiler
Tüzel Kişiler
Hısımlık, Ad ve Yerleşim Yeri

Yukarıda detaylıca anlatıldığı üzere kişilik dediğimiz kavram hukuken tanınmış haklara sahip olabilme
kaabiliyetini ifade ederken kişi kavramı ise kişiliğin sujesini oluşturmaktadır. O halde kişilik kavramı, kişi
kavramından ayrı ve daha geniş bir anlamı ihtiva etmektedir.
Hukuk düzenimiz iki farklı kişilik türü tanımlamıştır. Bunlar gerçek kişiler ve tüzel kişilerdir. Gerçek
kişilerden kastedilen insanlardır. Tüzel kişiler ise bir gerçek kişinin tek başına başaramayacağı bir takım
amaçlar çevresinde örgütlenmiş kişi ya da mal topluluklarını ifade eder.
Kişiliğin kazanılması hak ehliyetinin kazanılması ile gerçekleşirken kişilerin kendi fiilleri ile hak elde ede-
bilmesi ya da borç altına girebilme yeteneği fiil ehliyeti ile kazanılır. Hak ehliyetinin kazanılması aynı
zamanda kişiliğin başlaması anlamına da gelmektedir. Hukukumuzda iki farklı kişilik türü olduğuna göre
her ikisi bakımından bu ehliyetlerin kazanılması farklı şekillerde gerçekleşir.
Gerçek kişiler hak ehliyetini tam ve sağ doğmakla kazanırken tüzel kişiler hak ehliyetini kurulması ile elde
ederler. Fiil ehliyeti bakımından ise gerçek kişiler ayırt etme gücüne sahip olmak, ergin olmak ve kısıtlı ol-
mamak şartlarının üçünü de haiz olmaları gerekmektedir. Oysa tüzel kişilerin fiil ehliyeti, onların zorunlu
organlarının kurulması ile kazanılmaktadır.
Kişiliğin sona ermesi ise yine kişi türlerine göre değişiklik göstermektedir. Gerçek kişilerde kişiliğin sona
ermesi ölüm başta olmak üzere gaiplik kararı ve ölüm karinesi sebeplerinden biri ile gerçekleşir. Tüzel ki-
şilerin kişiliğinin sona ermesiyse tüzel kişinin infisâhı ya da feshi ile gerçekleşir. Gerçek kişinin kişiliğinin
sona ermesi ile miras hukuku kuralları işlemeye başlarken tüzel kişiliğin sona ermesi neticesinde tüzel
kişiliğin tasfiyesi kuralları uygulanır.
Yerleşim yeri bakımından da iki kişilik türü arasında fark bulunmaktadır. Gerçek kişilerin yerleşim yeri
onun sürekli oturma niyetiyle ikâmet ettiği yer iken tüzel kişilerin yerleşim yeri kuruluş evraklarında gös-
terilen yer, bu yok ise tüzel kişinin yönetildiği yer onun yerleşim yeri olarak kabul edilmektedir.

170
Temel Hukuk Bilgisi

1 Gerçek kişilerde hak ehliyeti ile ilgili aşağıda- 4 Fiil ehliyeti ile ilgili aşağıdaki ifadelerden
ki ifadeerden hangisi yanlıştır? hangisi yanlıştır?

neler öğrendik?
A. Hak ehliyetinin kazanılması ile kişiliğin kaza- A. Tüzel kişiler, zorunlu organlarını oluşturmak
nılması anı aynıdır. suretiyle fiil ehliyetini kazanır.
B. Hak ehliyetine sahip olmanın şartlarından biri B. Tam ehliyetsizlerin hukukî işlemlerinin geçersizli-
sağ doğmaktır. ği iyiniyetli üçüncü kişilere karşı ileri sürülemez.
C. Hak ehliyeti, kişinin kendi fiilleri ile hak elde C. Fiil ehliyetine göre gerçek kişiler dört farklı
edebilmesi ve borç altına girebilmesidir. grupta toplanır.
D. Bazı kamu haklarının kullanılması için hak eh- D. Tescil sistemine bağlı olarak kurulan tüzel kişi-
liyeti dışında başkaca bir takım şartlar aranır. lerde hak ehliyetinin ve fiil ehliyetinin kazanıl-
E. Çocuk ana rahmine düştüğü andan itibaren ması anı aynı andır.
mirasçılığa hak kazanır. E. Tam fiil ehliyeti ayırt etme gücü, erginlik ve kısıtlı
olmamak unsurlarının tamamını haiz olma halidir.
2 I. Sınırlı ehliyetsizlerde ehliyet kural, ehli-
yetsizlik istisnadır. 5 Dernekler bakımından geçerli olan kuruluş
II. Ayırt etme gücüne sahip, ergin ve kısıtlı sistemi ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğ-
olmayan kimseler tam ehliyetlidir. rudur?
III. Fiil ehliyeti hukukî işlem ehliyeti, hukuka A. Derneğin tüzel kişilik kazanabilmesi için ku-
aykırı davranışlardan sorumluluk ve dava rucuların derneği kurmaya yönelik iradelerini
ehliyetini kapsar. açıklamaları yeterlidir.
IV. Kişi evlenme ile ergin olsa bile bazı haklardan B. Derneğin tüzel kişilik kazanabilmesi için sulh
yararlanamayacağı için tam ehliyetli olmaz. hukuk mahkemesinin izni gerekir.
Fiil ehliyeti ile ilgili yukarıdaki ifadelerden hangi- C. Derneğin tüzel kişilik kazanabilmesi için sulh
leri doğrudur? hukuk mahkemesi tarafından tutulan sicile tes-
A. I ve III B. II ve III cil edilmesi gerekir.
C. I, II ve III D. I, III ve IV D. Derneğin tüzel kişilik kazanabilmesi için ilgili
E. II, III ve IV bakanlıktan izin alınması gerekir.
E. Derneğin tüzel kişilik kazanabilmesi için or-
3 14 yaşındaki Ahmet, devlet parasız yatılı sı- ganlarının oluşturulması gerekir.
navlarını kazanarak başka bir şehre okumaya git-
miştir. Okuldaki başarısından ötürü kendisini tak- 6 Aşağıdakilerin hangisinde özel hukuk tüzel
dir eden öğretmeni Ahmet’e pahalı bir bir kol saati kişisi olan kişi toplulukları birlikte ve doğru olarak
hediye etmiştir. Sıra arkadaşının bu duruma içer- verilmiştir?
lemesine üzülen Ahmet, saati ona hediye etmiştir.
Ancak ertesi gün arkadaşı, saati yere düşürmüş ve A. Vakıf, dernek, sendika
Ahmet yanlışlıkla saate basarak kırmıştır. B. Ticari şirket, kooperatif, dernek
C. Dernek, siyasi parti, üniversite
Buna göre, aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur?
D. Sendika, RTÜK, dernek
A. Ahmet’in kol saatini kabul etmesi ile bağışlama E. RTÜK, ticari şirket, kooperatif
sözleşmesi kurulur ve bu sözleşme Ahmet’in
yasal temsilcisinin sonradan vereceği onayla ge-
çerli hale gelir.
B. Öğretmenin Ahmet’e kol saati hediye etmesi,
Ahmet’in velisinin önceden izni bulunmadığı
için geçersizdir.
C. Ahmet’in kol saatini arkadaşına hediye etmesi
ile kurulan hukuki işlem geçerlidir.
D. Ahmet, kol saatinin kırılmasından kendi mal-
varlığı ile sorumludur.
E. Ahmet kol saatini arkadaşına hediye edemez.

171
Kişi ve Kişilik Kavramları

7 Mehmet, arkadaşları ile birlikte kendi ma- 9 Ahmet ve Mehmet iki kardeştir. Mehmet,
hallelerini ağaçlandırmak amacı çerçevesinde top- Meral’le evlidir ve bu evlilikten Didem isimli bir
lanarak bir dernek kurmuştur. Mehmet, derneğin kızları doğmuştur.
neler öğrendik?

yönetim kurulu üyesidir. Mehmet, mahalleye di-


kilmek üzere Adnan’dan tanesi 5 TL karşılığında Buna göre, aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur?
toplam 500 adet fidan satın almıştır. Dernek tü- A. Ahmet, Mehmet’in birinci derece yan soy kan
züğünde “yönetim kurulu tek seferde 1.000 TL’nin hısımıdır.
üzerinde harcama yapamaz” kaydı yer almaktadır.
B. Ahmet, Meral’in üçüncü derece yan soy kayın
Buna göre, aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır? hısımıdır.
A. Mehmet yol kenarına ağaç dikerken Ahmet’in C. Mehmet, Meral’in birinci derece yan soy kayın
bahçe duvarına zarar verirse bundan dernek de hısımıdır.
sorumlu olur. D. Ahmet, Didem’in dördüncü derece yan soy kan
B. Adnan’ın parasını almak için derneğe karşı açtı- hısımıdır.
ğı davayı Mehmet yürütebilir. E. Ahmet, Mehmet’in üçüncü derece yan soy kan
C. Mehmet’in o sayıda fidan satın alması dernek hısımıdır.
tüzüğüne aykırı olduğu için dernek genel kuru-
lu sözleşmeyi iptal edebilir. 10 Yerleşim yeri ile ilgili aşağıdaki ifadelerden
D. Dernek, 100 fidanın dikimi için işçi İbrahim ile hangisi doğrudur?
anlaşmıştır. İbrahim’in fidanları dikerken bele-
diyeye ait kaldırıma verdiği zarardan dernek so- A. Bir kimsenin oturmakta bulunduğu mahal
rumlu olur. onun iradi yerleşim yeridir.
E. Mehmet’in satış işlemi için Adnan’a açıkladığı B. Yerleşim yerinin tekliği ilkesi gerçek ve tüzel
irade beyanı, derneğin irade beyanıdır. kişilerin tamamı için mutlaktır.
C. Bir yerde sürekli oturma niyeti, yerleşim yeri-
nin subjektif unsurunu karşılar.
8 Tüzel kişiliğin sona ermesi ile ilgili aşağıdaki D. Velayet altındaki çocuğun ana-babasının yerle-
ifadelerden hangisi doğrudur? şim yeri, çocuğun itibari yerleşim yeridir.
A. Dernek genel kurulu, yeter sayının bulunama- E. Tüzel kişinin yerleşim yeri kuruluş evrakında
ması sebebiyle yapılan ihtara rağmen 3 ay içeri- gösterilmemişse sulh hukuk mahkemesi tüzel
sinde toplanamazsa dernek kendiliğinden sona kişinin yerleşim yerini tespit eder.
erer.
B. Belirli bir süre faaliyette bulunması için kuru-
lan dernekler, sürenin sona ermesiyle amacın
değiştirilmesi imkânı varsa amaç değiştirilerek
varlığını sürdürür.
C. Derneği fesih yetkisinin dernek tüzüğüyle de-
netim organına bırakılması mümkündür.
D. Malvarlığı borcunu ödemeye yetmeyen derne-
ğin tasfiyesi iflas hükümlerine göre yapılır.
E. Tüzel kişiliği sona eren derneğin tüzüğü de
sona ermiş olacağı için tüzükte tashihe ilişkin
yer alan kayıtlar uygulanmaz.

172
Temel Hukuk Bilgisi

1. C Yanıtınız yanlış ise “Gerçek Kişilerde Ehli- 6. B Yanıtınız yanlış ise “Tüzel Kişi Çeşitleri” ko-
yet” konusunu yeniden gözden geçiriniz. nusunu yeniden gözden geçiriniz.

neler öğrendik yanıt anahtarı


2. B Yanıtınız yanlış ise “Gerçek Kişilerde Fiil Eh- 7. C Yanıtınız yanlış ise “Tüzel Kişinin Fiil Ehli-
liyeti” konusunu yeniden gözden geçiriniz. yeti” konusunu yeniden gözden geçiriniz.

Yanıtınız yanlış ise “Sınırlı Ehliyetsizlerin


3. E 8. D Yanıtınız yanlış ise “Tüzel Kişiliğin Sona Er-
Hukukî İşlemleri” konusunu yeniden göz-
mesi” konusunu yeniden gözden geçiriniz.
den geçiriniz.

Yanıtınız yanlış ise “Gerçek Kişilerde ve Tü-


4. B 9. D Yanıtınız yanlış ise “Kişilerin Hısımları” ko-
zel Kişilerde Fiil Ehliyeti” konusunu yeniden
nusunu yeniden gözden geçiriniz.
gözden geçiriniz.

5. A Yanıtınız yanlış ise “Tüzel Kişiliğin Başlangı- 10. C Yanıtınız yanlış ise “Yerleşim Yeri” konusunu
cı” konusunu yeniden gözden geçiriniz. yeniden gözden geçiriniz.

Araştır Yanıt
5 Anahtarı

Ayırt etme gücü, kişinin iyiyle kötüyü, doğruyla yanlışı birbirinden ayırt etme
yeteneğini ifade eder. Ayırt etme gücünün hangi yaşta kazanılacağına ilişkin
kesin bir ifade ortaya koymak imkânsızdır. Böyle bir soruya doğru cevap
verebilmek için her şeyden önce sorunun hangi fiil veya işlem bakımından
sorulduğunu tespit etmek gerekir. Çünkü insan, doğası gereği, büyüdükçe
farklı şeylere karşı ayırt etme gücü de gelişir. Örneğin, birkaç aylık bir bebeği
kucağınızda severken üzerinize çişini yapması ya da tükürmesi kınanacak bir
davranış biçimi olarak değerlendirilmez. Çünkü o yaşı gereği yaptığı şeyin
kötü bir davranış olduğunu ayırt edecek yaşta ve olgunlukta değildir. Ancak
aynı davranışı 15 yaşındaki bir küçük sergilerse bu durumda bu fiil kınana-
cak bir davranış haline dönüşür. Zira o artık yaptığı fiilin kötü bir davranış
olduğunu, karşı tarafın kıyafetleri bakımından bir maddi zarara ve kişinin
yaşayacağı sıkıntıdan ötürü de manevi zarara sebep olabileceğini ayırt edecek
yaştadır. Benzer bir şekilde 10 yaşındaki bir çocuğun bakkala gidip cebindeki
Araştır 1 parayı uzatarak bir kilogram yoğurt alması bakımından o çocuğun ayırt etme
gücünün bulunduğunu kabul etmek gerekir. Elbette örnek verilen bu hukukî
işlem o çocuğu bakkala gönderen kişi ile bakkal arasında kurulur. Fakat bu
hukuki ilişkide 10 yaşındaki bir çocuğun temsilci olması mümkündür. Çünkü
o belirli bir miktar para karşılığında bir şeyler satın alındığını, dolayısıyla yo-
ğurt için para vermesi gerektiğini ve ne kadar para üstü alacağını hesaplayabi-
lecek olgunluğa sahiptir. Bir başka örnek olarak mesela 5 yaşındaki bir çocuk
misafirliğe götürüldüğü evde kibritle oynarken perdeleri tutuşturursa burada
çocuğun haksız fiilinden sorumlu olduğunu ileri sürmek güçtür. Çünkü o
kibritle oynamanın sebep olabileceği zararları ve hatta perdelerin yanabilece-
ğini dahi ayırt edebilecek kabiliyette değildir. Fakat 17 yaşındaki bir küçük
bu sonucu öngörebilecek olgunluğa ve yeterliliğe sahiptir. Dolayısıyla aynı
fiil bakımından 5 yaşındaki çocuk sorumlu tutulmazken 17 yaşındaki küçük
sorumlu tutulacaktır.

173
Kişi ve Kişilik Kavramları

Araştır Yanıt
5 Anahtarı

Aile vakıfları amaçları bakımından diğer vakıflardan ayrılır. Olağan vakıflarda


vakfın amacı, vakfı kuran tarafından belirlenir. Oysa aile vakıflarının amacı
bizzat kanun tarafından belirlenmiştir. TMK. m. 372’ye göre aile vakıflarının
amacı ancak aile üyelerinin eğitim ve öğrenimini sağlamak, aile bireylerinin
Araştır 2 iş yaşamında ihtiyacı olan araçların teminini sağlamak veya yardıma muhtaç
aile bireylerine yardımcı olmak gibi amaçlarla kurulabilir. Aile vakıflarından
tüm aile fertleri yararlanır. Aile fertlerinden anlaşılması gereken vakfı kuran,
onun kan ve kayın hısımları, eşi ve evlatlığıdır. Bunlar dışında kalan hükümler
bakımından aile vakıflarına da olağan vakıflara uygulanan kurallar uygulanır.

Bilindiği üzere Türk Hukukunda kadın evlenmekle kocasının soyadını almakta-


dır. Fakat dilerse kocasının soyadının önünde olmak kaydıyla evlenmeden önce-
ki soyadını da kullanmaya devam edebilir. Yani mesela Özlem DEMİR, Yakup
ÖZTÜRK ile evlenirse kural olarak Özlem ÖZTÜRK ismini kullanır fakat
isterse yapacağı başvuru üzerine Özlem DEMİR ÖZTÜRK ismini de kullanma
hakkına sahiptir. Kanun koyucunun bu anlayışı, aile kavramının öneminden
ve ailenin tek bir soyadının olmasının özellikle çocuklar hususundaki olumlu
etkilerinden kaynaklanmaktadır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ise bu ko-
nuda Türk Hukuku ile aynı görüşte değildir. Onlar kadının evlendikten sonra
Araştır 3 kadının soyadını seçme hakkı olduğunu ifade etmekte ve dilerse sadece evlen-
meden önceki soyadını kullanmaya devam edebileceğini ifade etmektedir. Hatta
Leventoğlu-Türkiye davasında, kocasının soyadını kullanmak istemeyen Bahar
LEVENTOĞLU, iç hukukta yaptığı başvuruların reddi üzerine AİHM’e baş-
vurmuş ve AİHM kararında başvurucuyu haklı bulmuştur. Karara göre kadının
evlenmeden önceki soyadını kullanmasının engellenmesi İnsan Hakları Avrupa
Sözleşmesinin ayrımcılık yasağını düzenleyen 14’üncü maddesine aykırılık teş-
kil etmektedir. Buna benzer başkaca kararlar da bulunmakla birlikte Türkiye
tazminata mahkum edilmeye etmektedir.

174
Temel Hukuk Bilgisi

Kaynakça
Akıncı, Ş. (2017). Roma Hukuku Dersleri. Konya: Hatemi, H. (2018). Kişiler Hukuku. İstanbul: On İki
Sayram Yayıncılık Levha Yayıncılık.
Akipek, J. G./Akıntürk, T./Ateş, D. (2019). Kişiler Hatemi, H. (2018). Medeni Hukuka Giriş.İstanbul:
Hukuku Cilt I, Türk Medeni Hukuku Başlangıç On İki Levha Yayıncılık.
Hükümleri. İstanbul: Beta Basım Yayın.
Helvacı, S. (2017). Gerçek Kişiler. İstanbul: Legal
Antalya, O. G. (2019). Marmara Yorumu Cilt V/1,1, Yayıncılık.
Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Temel Kavramlar
Helvacı, S./Erlüle, F. (2018). Medeni Hukuk, Medeni
Sözleşmeden Doğan Borç İlişkileri. Ankara: Seçkin
Hukuka Giriş, Kişiler Hukuku, Aile Hukuku,
Yayıncılık.
İstanbul: Legal Yayıncılık.
Antalya, O. G. (2019). Marmara Yorumu Cilt
İlhan, C. (2014). Mecelle, Mecelle-i Ahkam-ı Adliyye.
V/1,2, Borçlar Hukuku Genel Hükümler,
Ankara: Yetkin Yayınları.
Haksız Fiillerden Doğan Borç İlişkileri Sebepsiz
Zenginleşmeden Doğan Borç İlişkileri. Ankara: Kayıhan, Ş./Ünlütepe, M. (2019), Medeni Hukuka
Seçkin Yayıncılık. Giriş ve Türk Medeni Kanunu’nun Başlangıç
Hükümleri Ankara: Seçkin Yayıncılık.
Antalya, O. G./Topuz, M. (2019). Marmara Yorumu
Cilt I, Medeni Hukuk Giriş Temel Kavramlar Oğuzman, M. K./Barlas, N. (2019). Medeni Hukuk.
Başlangıç Hükümleri. Ankara: Seçkin Yayıncılık. İstanbul: Vedat Kitapçılık.
Ayan, M./Ayan, N. (2016). Kişiler Hukuku. Ankara: Oğuzman, M. K./Seliçi, Ö., Özdemir, S.O. (2019).
Seçkin Yayıncılık. Kişiler Hukuku, Gerçek ve Tüzel Kişiler. İstanbul:
Filiz Kitabevi Basım.
Bozkurt, E. (2018). Hukukun Temel Kavramları
Ankara: Legem Yayıncılık. Öztan, B. (2019). Medeni Hukukun Temel Kavramları.
Ankara: Yetkin Yayınları.
Bozkurt, E. (2018). Genel Hukuk Bilgisi. Ankara:
Legem Yayıncılık. Serozan, R. (2018). Medeni Hukuk, Genel Bölüm
Kişiler Hukuku. İstanbul: Vedat Kitapçılık.
Dural, M./Öğüz, T. (2019). Türk Özel Hukuku Cilt:2
(Kişiler Hukuku). İstanbul: Filiz Kitabevi Basım Yarayan, A. (2013). Türk Medeni Hukuku, Temel
Bilgiler. Ankara: Yetkin Yayınları.
Eren, F. (2019). Borçlar Hukuku Genel Hükümler.
Ankara: Yetkin Yayınları.

175

You might also like