Professional Documents
Culture Documents
‹NSAN HAKLARININ
KAVRAMSAL ÇERÇEVES‹
[
Dr. Recep Ardo¤an
‹nsan haklar›, kiflinin tabiiyetine, dinine, etnik kökenine, sosyal ve iktisadî konu-
mu ve kazan›mlar›na bakmaks›z›n, salt insan oldu¤u için sahip oldu¤u ve hem
–baflka bireylerden gelen ihlaller yan›nda ve özellikle- siyasal iktidara karfl› korun-
mas› hem de onun taraf›ndan güvenceye al›nmas› gereken haklard›r. ‹nsan hakla-
r›, bireyin bizatihi de¤erine karfl›l›k gelen ve insanî var oluflu anlaml› k›lan temel
de¤erlere dayal› olup, baflka bütün hak iddialar› karfl›s›nda öncelikli ahlâkî taleple-
ri ifade ederler.1 ‹nsan haklar›, art›k, insan olman›n temel unsurlar› olarak kabul
edilmektedirler. Bu haklara sahip olmayan bir kifli, insana yarafl›r bir hayat sürme
ve dolay›s›yla insanî var olufl niteli¤i bak›m›ndan eksiktir. Yine bu haklar›n yaln›z-
ca bir k›sm›na sahip olmak da insan›n farkl› yetenekler, medenî, maddî, manevî,
fikrî, estetik ve etik boyutlar›ndan bir bölümünü yok saymak veya birini di¤erine
irca etmek anlam›na gelir.
‹nsan haklar›, inanç, zihniyet, kültür ve gelene¤i ne olursa olsun kimsenin kay›ts›z
kalamayaca¤› bir aland›r. Çünkü bu haklar, bireyin bilinçli bir flekilde kullanmas›
gereken, onun insana yarafl›r biçimde muamele görmesini sa¤layan ve onun onu-
runu koruyan haklard›r.2
‹nsan haklar›, dünyada, her zaman pratik bir güç de¤ilse de teorik bir güç olmufl-
tur. Nitekim en bask›c› rejimler bile insan haklar› fikrinin gücünü tan›makta ve fai-
li oldu¤u insan haklar› ihlallerini mazur gösterme veya inkâr etme çabalar› sergile-
mektedir. Bu noktada, tüm etkili fikirler gibi, insan haklar› fikri de bir slogana dö-
nüflüp yozlaflma riski içindedir.3 Bir kavram, anlam ve içeri¤inde bir mu¤lâkl›k ve
bulan›kl›k kalmayacak flekilde belirlenmedi¤i veya içerdi¤i manaya uygun biçimde
kullan›lmad›¤› sürece tehlikeli olur. ‹nsan haklar› kavram›, bizzat insan haklar›na
ayk›r› tav›r ve politikalar› meflrulaflt›rma amac›yla kullan›labilmesine bak›l›rsa, bu
tehlikeyi bar›nd›rmaya bafllam›flt›r bile.4 Bu sebeple insan haklar› kavram›n›n an-
lam ve içeri¤inin belirlenmesi; kavramsal tahlilinin yap›lmas› son derece önemlidir.
Belirtelim ki, insan›n temel haklar› konusu, asl›nda insan›n kâinattaki konumu, var
olufl amac›, anlam› ve siyasal toplumla iliflkilerinin niteli¤ini kavrama sorunudur. An-
cak, insan haklar›n›n kavramsal temellerini konu alan bu makalede, çeflitli alt bafll›k-
lar› ayr› incelemelere konu olacak kadar genifl bir mefhum oldu¤u için insan kavra-
m› d›flar›da tutulmak suretiyle, hak, özgürlük ve eflitlik kavramlar› tahlil edilecektir.
Hak
‘Hak (hakk)’ Arapçadan Türkçeye geçmifl bir kavramd›r. Arapçada mastar, s›fat
ve isim olan ve Kuran’da da 247 kez (türevleriyle 264 kez) geçen5 kavram›n
kök anlam› mutabakat ve muvafakattir.6 Ancak ‘Allah’›n indinde söz, onlar›n
ço¤unun aleyhinde flüphesiz sabit oldu/gerçekleflti (Hakka’l-kavlu‘alâ ekseri-
him).’7 ayetinde oldu¤u gibi, hak kelimesi, en genel manada, mastar anlam›yla,
“sübut ve varl›¤›n tahakkuku” diye de ifade olunur. Ancak ‘söz’ün sabit oluflu,
içerdi¤i hükmün yeri ve zaman›n›n geldi¤i veya gerçekleflmesinin yerinde ve
gerekli oldu¤u fleklinde de anlafl›labilir. Nitekim ‹bn Manzur, “Hakka’l-emru”
ve “Hakka aleyhimü’l-kavl” ifadelerine hak oldu, sabit oldu anlam›n› verirken,
birinci ifadeye el-Ezherî, ikincisine de Züccâc, ‘vacip oldu, gerekli oldu’ mana-
s›n› vermifltir.8 Buna göre kavram, vakaya uygunluk, yerindelik anlam›yla ilifl-
kisini sürdürmektedir.
‹sfahânî, hakk’›n, Kuran’da, hikmet gere¤i bir fleyi vareden (Allah); hikmet ge-
re¤i varedilen (Allah’›n fiilleri gibi); bir fleye özünde oldu¤u gibi itikad; gerekti-
¤i flekilde, ölçü ve zamanda vuku bulan söz ve fiil anlamlar›na geldi¤ini belirtir.9
Taftazânî’nin aç›klamas›na göre hak, gerçe¤e uygun (mutab›k) hükümdür, söz-
ler, inançlar ve mezhepler için kullan›l›r, z›dd› bat›ld›r. Do¤ruluk (s›dk) ise ge-
nellikle sözler için kullan›l›r, karfl›t› yaland›r. Uygunluk, hak kavram›nda vak›a
aç›s›ndan, do¤ruluk kavram›nda ise hüküm aç›s›ndand›r. Hükmün do¤rulu¤u,
vak›aya uygunlu¤u iken hükmün hakikat oluflu, vak›an›n ona uygunlu¤udur.10
Ayn› flekilde, kavram›n, esas›nda, bir mutabakat, zihinde olanla hariçte olan›n
uygunlu¤u mânâs› tafl›d›¤›n› söyleyen Yaz›r’a göre, hakk, düflüncenin gözleme
uygunlu¤u bak›m›ndan kullan›ld›¤› zaman isabet ve do¤ruluk; söz, fikir, icra,
karar, ahkam ve iradenin maksada uygunlu¤u bak›m›ndan da adalet ve hikmet
anlam›na gelir ve o iflin s›fat› olur.11 Hak, d›fl olaylar ve maddi konular için kul-
lan›ld›¤› zaman da tahakkuk (gerçekleflme) ve vuku (realite) demek olur. Tam
karfl›t›, ‘imkâns›z, yokluk, yok olmak, hata, zulüm, abes ve bofl’ anlamlar›na ge-
len “bat›l” olan12 hakk, varl›¤› ve ulûhiyeti gerçek olma anlam›nda, Allah’›n is-
5 Ünalan, Abdülkerim, Hak ve Hakk›n Kötüye Kullan›lmas›, ‹zmir 1997, s.. 15.
6 ‹sfahânî, R⤛b, el-Müfradât fî ⁄arîbi’l-Kur’ân, ‹st. 1986, s. 179; Taftazânî, fierhu’l-Akâid (Hafliyetü Kes-
telî Alâ fierhi’l-Akâid içinde), ‹st. ts. (Dersaadet Yay.), s. 19; Yaz›r, E. M. Hamdi, Hak Dini Kuran Dili
(nflr. ‹. Karaçam ve d¤r.), ‹st. ts. (Azim Da¤.), IV/448.
7 Yâsin, 36/7
8 ‹bn Manzur, Ebu’l-Fadl Cemalüddin Muhammed el-‘Ifrikî, Lisanü’l-Arab, Beyrut ts., II/940.
9 ‹sfahânî, a.g.e., 179.
10 Taftazânî, a.g.y..
11 ‹sfahânî, a.g.y.; Yaz›r, a.g.y.
12 Yaz›r, a.g.e., IV/448-449; ‹bn Manzur, a.g.y.; Eskicio¤lu, Osman, ‹slâm Hukuku Aç›s›ndan Hukuk ve
‹nsan Haklar›, ‹zmir 1996, s. 159. Örne¤in bk. Bakara 2/42.
12 ‹ N S A N H A K L A R I A R A fi T I R M A L A R I
13 ‹bn Manzur, a.g.y.; el-Merzûkî, ‹brahim Abdullah, Hukûku’l-‹nsân fi’l-‹slâm (‹ngilizce’den trc. M. Hu-
seyn Mürsî), Abudabi, 1997, s. 144. Cenab-› Hakk da, Yüce Gerçek demektir. Do¤ru, gerçek ve ha-
kikat (34/43; 10/4; 22/62) anlam›yla iliflkili olarak Kuran’a, ‹slâm’a ve tevhide de hak denilmifltir
(33/30; 17/81; 37/37). Yine Kuran’da uygun, muvaf›k anlamlar›yla iliflkili olarak caiz, vacip, gereken
anlam›nda;1 münasip, müstahak ve gerekli (46/18); aidiyet ve pay, hisse (51/19; 70/24-5); do¤ru
ilim, do¤ruluk ve adalet (38/22) ve hikmet anlamlar›nda da kullan›l›r. bk. et-Tabliyye, el-Kutb Mu-
hammed, el-‹slâm ve Hukûku’l-‹nsân -Dirâsetun Mukâranetun-, Dâru’l-Fikri’lArabî, 1404/1984, s. 29.
14 Donnelly, Jack, Universal Human Rights ‹n Theory And Practice, London 1989, s. 9; Milne, a.g.m., 26.
15 Bilge, Necip, Hukuk Bafllang›c› Dersleri, Ank. 1975, s. 36.
16 Zevkliler, Ayd›n, Medeni Hukuk –Girifl ve Bafllang›ç Hükümleri-, Ank. 1989, s. 4.
17 Milne, a.g.m., 24.
ARDO⁄AN / ‹nsan Haklar›n›n Kavramsal Çerçevesi 13
‹kincisi ise, mevcut sosyal düzende geçerli bulunan ‘yasal hak’t›r. Bir sözleflmeyle,
kanun metniyle veya yaz›l› olmayan bir hukukla belirlenen veya bunlardan içtihat
ve mahkeme kararlar› yoluyla ç›kart›lan haklar› içerir. Bu ikincisi, sosyal yaflamda,
somutlaflan, yerleflen ve müeyyidelere ba¤lanan kod’lara ihtiyaç duyulmas›n›n ne-
ticesidir. Bunun gibi ‹slâm aç›s›ndan da dinî hak ve hukukî hak fleklinde iki kate-
goriden söz edilebilir. Birincisi fler’an geçerli olufluna ra¤men mahkemeye intikal
etmez.18 Ahlâkî haklar da her ikisini kapsar; ahlâkîlik onlara temel oluflturur.
Hukukta hak kavram›n› aç›klamada, bat›da çeflitli görüfller ileri sürülmüfltür: Bun-
lardan, Alman hukukçu Windscheid’in öncülü¤ünü yapt›¤› irade teorisine göre
hak, hukuk düzenince kiflilere tan›nan irade kudreti, irade hâkimiyetidir. Yani hak,
sahibinin karfl› taraftan belli bir davran›fl, ifa ve kaç›nma talep edebilmesi; haklar›
üzerinde tasarrufta bulunabilmesidir. Bu görüfl, hakk›n d›fl görünüflünü aç›klad›¤›
halde, içeri¤ini göstermemesi bak›m›ndan elefltirilmifltir. Ayr›ca irade gücünden
yoksun küçük çocuklar ve özürlüler de hak sahibi olabilir. Hakk›n aç›klanmas›nda
menfaati esas alan Jhering’in öncüllük etti¤i görüfle göre ise hak, hukuk düzenince
korunan menfaattir. Bu görüfl, irade unsurunu göz ard› etti¤i için elefltirilmifltir.
Hukuk düzenice korunan menfaatin hak olmas› için ondan yararlanma iradî olma-
l› ve talep edilebilmelidir. Yine hukuk düzeni taraf›ndan korunan her menfaat hak
de¤ildir. Örne¤in devletin baz› ithal mallara gümrük uygulamas› ve bunun yerli
üreticilere sa¤lad›¤› menfaatin onlar›n hakk› oldu¤u söylenemez. Ayr›ca mezkûr ta-
n›m, hakk›, gayesi ve neticesi ile tarif etmektedir. Hâlbuki hak, bir menfaati sa¤la-
mak için tan›nan yetkidir, menfaatin kendisi de¤ildir. Bu iki görüflü birlefltiren Jel-
linek ve Michoud’un temsil etti¤i karma görüflte de hak, hukuken korunan ve fay-
dalan›lmas› hak sahibinin veya temsilcilerinin iradesine ba¤l› k›l›nan menfaatler
olarak tan›mlanm›flt›r.19
Hak kavram›n›n üç unsuru vard›r. Takdir yetkisi, talep ve tan›nmadan ibaret, bu üç
unsurun üzerinde k›saca durmak yararl› olacakt›r.
Takdir Yetkisi
Hak kavram›, hakk›n konusunu oluflturan ve hukukça korunan bir menfaatten ya-
rarlan›p yararlanmamayla ilgili bir irade serbestîsi, bir takdir yetkisini içerir. Ancak,
bir haktan yararlanma fikrinin do¤ru olmas› için bireyin fiilî bir güce sahip olmas›
18 Kamali, Mohammad H., “An Analysis Of Right (Haqq) ‹n ‹slâmic Law” The American Journal Of ‹s-
lâmic Social Sciences, X/3, Washington D.C. 1993, s. 351.
19 Zevkliler, a.g.e., 105-6; Birsen, Kemaleddin, Medenî Hukuk Dersleri, ‹st. 1958, s. 7; Baz› Müslüman
araflt›rmac›lar da hakk›, menfaati esas alan tan›mlara benzer flekilde haktaki irade ve yetki unsurla-
r›na de¤inmeden ‘fleriat›n yasaklamad›¤› yarar’ (et-Tabliyye, a.g.e., 18.) veya ‘fler’an belirlenmifl ya-
rar’ fleklinde tan›mlar. Zuhaylî, Muhammed, Hukûku’l-‹nsân fi’l-‹slâm –D›râsetun Mukâranetun
me’a’l-‹’lâni’l-‘Âlemî ve’l-‹’lâni’l-‹slâmî li-Hukûki’l-‹nsân-, Beyrut 1418/1997, s. 9.
14 ‹ N S A N H A K L A R I A R A fi T I R M A L A R I
flart de¤ildir. Önemli olan bu bireye istedi¤i zaman bu gücü kullanma serbestîsi ve-
ren kanuni veya ahlâkî bir temelin bulunmas›d›r.20 Ayr›ca haklar kullan›lmak zo-
runda de¤ildir, kullan›mdan vazgeçilebilir. Di¤er bir ifadeyle, baflka durumlarda
yapma ve kabul etme hakk› korunmakla birlikte kifli, herhangi bir durumda yapma
ve kabul etme hakk›ndan kaç›nabilir.21 Anlafl›laca¤› üzere, temel bir hakk›n kendi-
sinden vazgeçilemez, ancak, yukar›da aç›kland›¤› üzere, somut bir durumda kulla-
n›m›ndan vazgeçilebilmesi hak kavram›n›n bir unsurudur.
Talep
Tehdit veya engellenme durumlar›nda bir konudan yararlanma bir ‘hak (yetki)’ ola-
rak ileri sürülemedi¤i müddetçe, yani, iddial› biçimde kullanma durumlar› niha-
î olarak var olmad›kça, hak sahipli¤i söz konusu olamaz. Bu nedenle, bir konudan
yararlanma (veya yararland›r›lma) ile bu yararlanmay› bir hak olarak ileri sürebil-
meyi birbirinden ay›rmak gerekir.22 Bu ayr›m, baflkalar›na karfl› ileri sürülebilen
yetkinin hakk›n temel bir unsuru oldu¤unu gösterir. Yoksa hak, yetkiye indirgene-
mez. Di¤er yandan ahlâkî bir hak, hukukî bir yetki içermeyebilece¤i gibi, karfl› ta-
raf›n vicdan›nda da yans›mas›n› bulmayabilir.
Hak esas›nda, belli bir kanunî veya ahlâkî temelden hareketle, bireyin ileri sürdü-
¤ü bir güç veya olanakt›r.23 Hak, hakl› bir talebin; insanlara belirtilen flekilde dav-
ranmalar› gerekti¤ini ileri sürebilmenin aklî temelini oluflturur. Bu özelli¤iyle hak,
baflkalar›na ya s›rf kaç›nma yükümlülü¤ü yükler (özgürlük hakk›) ya da kaç›nma-
ya ek olarak bir ifa yükümlülü¤ü yükler (talep hakk›).24 Nitekim bir tan›ma göre
hak, ‘bir fleyi yapmak veya baflkalar›ndan belirli bir flekilde davranmay› veya bir fle-
yi yapmay› isteme yetkisini’ ifade eder.25
Tan›nma, Sayg› Gösterilme
Haklar›n bafll›ca ifllevi, yararlanman›n ötesinde, ihlal yani engellenme ve tehdit durum-
lar›nda buna meflru olarak karfl› konabilmesine dayanak olmalar› ve baflkalar›n›n bun-
lara sayg› göstermesinin ahlâkî veya hukukî olarak dayana¤›n› sa¤layabilmeleridir.26
S›rf ahlâkî haklarda bu unsur, sadece talebin ahlâken meflru oldu¤una iliflkin inanç
fleklinde ortaya ç›karken, hukukî haklar söz konusu oldu¤unda, arka plandaki mefl-
ruluk inanc› yan›nda, ‘zorla yerine getirme’yi gerektirir, yani birey, hakk›n tan›nma-
s›n› ve hakk›n konusundan yararlanmas›n› ‘hukukî yapt›r›m’ yoluyla sa¤latabilir.27
“Hak, bireyin ahlâki kurallar› ile toplumun yasal kurallar› aras›nda, yani ahlâkla
siyaset aras›nda ba¤ kurar. Birey haklar›, toplumu ahlâki kurallara tabi tutmak
için kullan›lacak araçlard›r.”28 Bireyin haklar›, yönetsel yetkileri s›n›rlar. Ancak,
bunun yan›nda hakk›n sosyal yaflamla ilgili oluflu, onun için bir belirlilik ve s›-
n›rl›l›k gerektirir ve baflkalar›n›n haklar›na yer açabilmek için haklar da s›n›rla-
n›r. Temelde hak anlay›fl›, insanlar›n ihtiyaç ve taleplerinin çat›flmas› sonucu or-
taya ç›kacak anlaflmazl›klar› önleyebilmek için her bireyin belli bir hareket, yet-
ki ve yararlanma alan›n›n belirlenme ve s›n›rlanma zorunlulu¤una iflaret eder.29
Bunun sonucunda oluflan mukabil hukukî duruma, ödev denir. Bu nedenle hak,
z›tl›k ve karfl›l›kl›l›k iliflkisi içinde oldu¤u ödevle anlam kazan›r. Yani hakk›n var-
l›¤› karfl› taraf üzerinde mukabil (kaç›nma veya yerine getirme türünden) bir öde-
ve ba¤l›d›r. Burada hak kavram›ndaki irade unsuru göz önünde bulundurunca,
hak ve yükümlülük, hukuk sisteminin tan›d›¤› iki ayr› hukuk süjesi üzerinde bu-
lunmal›d›r. ‹nsan haklar› da umumî olarak yönetsel yükümlülüklerdir.30 Bunun-
la birlikte, haklarla ödevler aras›ndaki simetrik iliflkiyi, hak sahiplerinin baflka
durum ve iliflkilerde bir tak›m ödevleri de bulunabilece¤i gerçe¤i ile kar›flt›rma-
mak gerekir. ‹nsan haklar›n›n ayn› zamanda ödevleri de içerdi¤i fleklindeki yay-
g›n anlay›fl yanl›fl ve tehlikelidir. Yoksa devlete yönelik iddialar olarak, insan hak-
lar›na sahip olman›n hiçbir anlam› kalmazd›. Yine, bir ödevin yerine getirilmesin-
den yararlanmak, bir hakka sahip olman›n ne zorunlu ne de yeterli bir flart›d›r.
Örne¤in, bir sözleflmeden do¤an ödevin yerine getirilmesinden üçüncü bir kifli
yararland›¤› halde, kendisine karfl› ödevli olunan -yani hak sahibi- o de¤il de bi-
zatihi sözleflmeyi yapan taraflardan biri olabilir.31
‹slâm aç›s›ndan da haklar, sorumluluklar, insanlar aras› ba¤lar ve roller birbiriyle
sarmallan›r ve mümin, örne¤in bir anne-baba olarak kendi rolüne de¤er veriyorsa,
çocu¤unun üzerinde belli haklara sahip oldu¤u gibi, ayn› zamanda ona karfl› belli
yükümlülükleri de yerine getirmesi gerekti¤inin fark›nda olur. Ancak, ‹slâm aç›s›n-
dan haklar ödevlerden ayr› düflünülmemekle birlikte, haklar›n ödevlerden sonra
ç›kt›¤›, hakk›n varl›¤›n›n ödevden sonra geldi¤i söylenemez. Elbette, bireyin top-
lumsal yaflam›n gerektirdi¤i belli sorumluluklar› yerine getirmesi, belli haklara fii-
len sahip olman›n, onlardan yararlanman›n kofluludur. Adaletin gerçekleflmesi de
27 Erdo¤an, Mustafa. a.g.m., 25; Anayasal Demokrasi, 163. bk. el-Merzûkî, a.g.e., 146.
28 Enüstün, Engin, Birey Haklar›, http://www.ntvmsnbc.com/news/145343.asp
29 Ünalan, a.g.e., 21.
30 el-Merzûkî, a.g.e., 144; Gökmeno¤lu, H. Tekin, ‹slâm’da fiahsiyet Haklar›, Ank. 1997, s. 14.
31 Erdo¤an, a.g.e., 163-164.
16 ‹ N S A N H A K L A R I A R A fi T I R M A L A R I
32 ‹zmirli, ‹smail Hakk›, Anglikan Kilisesine Cevap (el-Cevâbu’s-Sedîd fî Beyâni Dîni’t-Tevhîd) (nflr. F.
Unan), Ank. 1995, s. 102; Düzgün, fi. Ali, Din, Birey ve Toplum, Ank. 1997, s. 130.
33 Akseki, A. Hamdi, ‹slâm F›trî, Tabiî ve Umumî Bir Dindir, ‹st. 1943, I, 555.
34 Arendt, Hannah, Totaliterizmin Kaynaklar›: 2 -Emperyalizm- (trc. B. Sina fiener), ‹st. 1998, s. 311.
35 Rousseau, J. Jack, Toplum Sözleflmesi (trc. Vedat Günyol), ‹st. 1994, s. 14.
ARDO⁄AN / ‹nsan Haklar›n›n Kavramsal Çerçevesi 17
Özgürlük
‹nsan haklar›n› düflünmek mutlaka özgürlük (liberty, freedom, hurriya) kavram›n›
düflünmeyi gerektirir. Özgürlük, insan haklar›n›n bir anlamda özüdür, di¤er an-
lamda ise düflünsel boyutlar›ndan birini oluflturur. Bütün haklar›n iki temel hakka,
kifli hürriyetine ve medenî ve siyasî alanda bireylerin eflitli¤ine dayand›¤› söylene-
bilir. Hatta ahlâkî bak›mdan en ‘do¤al hakk’›n bütün insanlar›n özgür olmay› iste-
mede eflit hakk› oldu¤u gerçe¤inden; ço¤u insan hakk›n›n, insan›n en temel onto-
lojik gerçekli¤i, hem ahlâkîli¤in hem de kiflisel özerkli¤in temeli olan özgürlükten
türedi¤i söylenir.36 Çünkü insan haklar›n›n temel ald›¤› ve(ya) temel oluflturdu¤u
insan onuru, özgürlü¤e ba¤l›d›r; onun içinde geliflir ve ikisi birlikte tabi olunmas›
gereken politik ahlâk› esinlerler.37
Özgürlük, sevme ve onanmay› ima eder. Hofllan›lmayan bir yaflam durumundan
hofllan›lan bir yaflam durumuna geçifl özgür olmakla ifade edilir. Okuldan mezun
olma özgürlük iken, iyi bir iflten ayr›lma özgürlük say›lmaz.38
Özgürlük, baflkas›n›n özel alan›na istenen etkiyi yaratmaya yeterli kas›tl› bir müda-
halenin yoklu¤u,39 baflka bir deyiflle, kiflinin yapmak veya olmak istedi¤i bir fley ko-
nusunda herhangi bir insan yap›s› maddî, manevî ve toplumsal bir bask› ve tahdit
veya k›s›tlama alt›nda olmamas› durumudur. Bu duruma göre, özgürlük hakk›nda-
ki her gerçekçi önerme daima aç›k veya z›mni olarak flu unsurlar› içerir:
Özne/fail: ‹rade özgürlü¤üne sahip her gerçek (fiilî) kifli.
Amaç: Bir fleyi yapmak veya bir fley olmak istemek.
Konu: Özgür olunan fiil ya da terk ve buna iliflkin insan yap›s› k›s›tlama, s›n›rlama,
zorlama ve engellemeler. Baflka kiflilerce yap›p yapmamalar›nda müdahaleden ko-
runduklar› zaman ve belli bask› ve zorlamalardan kurtulmufl olduklar›nda bireyler
özgürlük içinde olur.40
Do¤al hukuk orijininde hakk›n özünü, insan kiflili¤inin özerkli¤i teflkil eder.41 “Öz-
gürlükle özerklik, flüphesiz iki ayr› kavram olmakla beraber, bu ikisi aras›nda çok s›-
k› bir iliflki vard›r. Özerklik k›saca kendini belirleme (self determination), kendi kura-
l›n› kendisi koyma, kendi varl›k tarz›n› oluflturma demektir. Bu da her fleyden önce,
otonom kararlar alabilmek için irade özgürlü¤üne sahip olmay› gerektirir. Bu anlam-
36 Erdo¤an, Mustafa “Sivil Özgürlükler ve Kamu Alan›”, Mazlum Der Bülteni, sy. 7, Ank. 1999, s. 4.
37 Mourgeon, Jacques, ‹nsan Haklar› (trc. Ayflen Ekmekçi; Alev Türker), yer yok ts. (‹letiflim Yay.), s.
39.
38 Cranston, Maurice, “Freedom”, Freedom A New Analysis, London 1967, s. 39.
39 Bouillon, “Marcet Economy, Freedom And Human Rights”, 22.
40 Rawls, A Theory of Justice, London 1985, s. 202; Erdo¤an, M., Özgürlük: Kavram ve De¤er, www.libe-
ral-dt.org.tr/at/merdogan/at-me7.htm
41 Baflgil, Ali Fuat, “Devlet Nizam› ve Hukuk”, ‹.Ü.H.F.M., XIX, ‹st. 1953, 582-583.
18 ‹ N S A N H A K L A R I A R A fi T I R M A L A R I
42 Erdo¤an, a.g.y.
43 Bouillon, “Marcet Economy, Freedom And Human Rights”, 17.
44 Hobbes, Thomas, Leviathan (trc. Semih Lim), ‹st. 1993, 96, 154, 155.
45 Cranston, a.g.m., 41.
46 Öner, Necati, ‹nsan Hürriyeti, Ank. 1990, s. 6.
47 Örne¤in, klasik haklar anlay›fl›na karfl› ç›kan Green’e göre özgürlük olumlu bir güç ve yeterliliktir.
Dolay›s›yla, insan›n gerçekten özgür olabilmesi için, yaln›zca ona bu imkân› sa¤layan hukuksal bir
çerçevenin bulunmas› yeterli de¤ildir. Ayn› zamanda fiilî olanaklardan, toplumun üretti¤i mal ve
hizmetlerden pay almal› ve bireyin gücü ortak refaha katk›da bulunacak ölçüde artmal›d›r. Örne¤in
‹rlandal› kirac›n›n toprak sahibiyle sözleflme özgürlü¤ü, e¤er anlaflamay›p topra¤› b›rakmak zorun-
da kalmas› onun aç kalmas› demek oluyorsa, biçimden öteye gitmeyen bir özgürlüktür. Green, T.
Hill, “Siyasal Boyun E¤me Yükümünün ‹lkeleri Üstüne Dersler” (trc. O¤uz Onaran), Bat›da Siyasal
Düflünceler Tarihi (ed. M. Tuncay), Ank. 1986, III/163; Sabine, George, Yak›n Ça¤ Siyasal Düflünce-
ler Tarihi (trc. Özer Ozankaya), ‹st. 1997, s. 146–147.
ARDO⁄AN / ‹nsan Haklar›n›n Kavramsal Çerçevesi 19
lük de bireysel oldu¤u kadar toplumsal bir kavramd›r ayn› zamanda. Bununla bir-
likte, sosyal haklar› öne ç›kartan bu anlay›fl, devlete pozitif roller yükleyen, müda-
haleci bir siyasal görüfle yol açaca¤› için elefltiriye aç›kt›r.48
Pozitif özgürlü¤ün di¤er bir anlam› daha vard›r ki, onu afla¤›da ayr›ca ele alaca¤›z.
Özgürlükte ⁄âîlik: Makul ve Moral Özgürlük
Pozitif özgürlük, kiflinin makul biçimde iradesiyle davran›fllar›n› belirlemesi fleklin-
de de anlafl›lm›flt›r. Bu anlay›fl, benli¤in gelip-geçicili¤e aç›k, irrasyonel tutkular›n
kayna¤› olan bir alt k›sm› ve o k›sm›n üzerinde yer alan, makul ve moral gayelerin
kayna¤› olan ve hakiki benli¤i temsil eden bir üst k›sm› olmak üzere ikiye ayr›lma-
s›na neden oldu¤u için elefltirilmektedir. Çünkü gerçek anlamda özgürlük için,
benli¤in üst bölümünün irrasyonel, gelip geçici tutkular›n kayna¤› olan bölümü
tam anlam›yla kontrolünde tutmas› gerekir. Bu anlamda pozitif özgürlük, özgürlü-
¤ün rasyonel kiflisel iradeyle kendi davran›fllar›n› belirleyenler için tan›naca¤›n›
ima edecek, özgürlü¤ü k›s›tlayan eylemelere kap› aralayacakt›r.49 “Özgürlü¤ün öz-
nesinin ancak ‘hakikî’, ‘ahlâkî’, ‘ayd›nlanm›fl’ veya ‘makul’ ben olabilece¤ini ileri
sürmek, onu keyfî olarak belirli kiflilere tahsis etmek sonucunu do¤urur ki bu an-
lay›fl›n sosyo-politik alanda var›p dayanaca¤› yer, kiflilerin ‘özgür olmaya zorlanabi-
lecekleri’ni kabul eden otoriter veya totaliter bir sistemdir.” “Pozitif özgürlük” ta-
raftar› kimi düflünürler içsel veya psikolojik engelleri, örne¤in ‘yanl›fl bilinçli ol-
ma’y› da fail üzerindeki tahditler olarak görmektedirler. Yanl›fl bilinçlili¤in ise ge-
nellikle ideolojik veya dini olarak tan›mlan›fl›, özgürlük kavram›n› bulan›klaflt›r-
makta; böylece özgürlük kavram› paternalist otoriteryenizmi hakl›laflt›rmak için
kullan›labilmektedir.50 Bununla birlikte, pozitif özgürlük anlay›fl›n›n önemi, ahlâk
ve e¤itim aç›s›ndand›r ve belli bir flekliyle iktidar taraf›ndan bireye dikte edilmedi-
¤i sürece bu tenkitlere konu olmaz.51
Bu yönüyle, hürriyetin her ferdin fizikî, fikrî ve moral faaliyetini icra etmek, inkiflaf
ettirmek iktidar›52 veya insan›n kendi geliflimine hükmedebilmesi olarak tan›mland›-
¤› da görülür. Buna göre, özgürlük, içerden ve d›flardan tabiî saiklerin insan› oradan
oraya sürüklemesi yerine, ak›l ve fluurun hayat› yeniden determine edecek flekilde
yükselmesidir. Hür bir eylemi ilk önce belirleyen ak›l ve di¤er sebeplerin de birbirin-
den farkl› derece ve seviyeleri vard›r. Örne¤in, en üst seviyede ak›l, duyulur bir haz
karfl›s›nda makul olan hazz› ye¤leyen ak›ld›r. Bu durumda hürriyet, aklîli¤in en üst
düzeyine yükselebilme veya en alt seviyesine düflebilme gücünü tafl›maktad›r. Ak›l
niceli¤in de¤il, niteli¤in belirleyicisi oldu¤undan, hürriyet nicelik alan›yla de¤il, nite-
lik alan›yla ilgilidir. Duyulur bir yarar› makul ve manevî bir faydayla ayn› kefeye koy-
mak, tenle can› tartmak gibidir. Eylemi belirleyen ve kendilerine uyulunca eyleme
iradîlik vasf›n› kazand›ran bu üstün sebeplerin seviyesine ç›k›ld›¤›nda, birey onlar›n
de¤erinin bilincine var›r ve bilinç gelifltikçe de hürriyeti inkiflaf eder. Dolay›s›yla, ma-
kul sebeplerin eylemi belirlemifl olmas› hürriyeti y›kmaz, infla eder.53
‹slâm’da insan›n özgürlü¤ü, kiflili¤ini en iyi yönde gerçeklefltirmesi amac›na yöne-
liktir. Buna karfl›n, belli bir ‘iyi’ ve ‘de¤er’ anlay›fl›na sahip olmayan teoriler, insan
özgürlü¤ünün amaçsall›¤›na karfl› ç›karlar. Bu teorilerin ileri sürdükleri itiraz, in-
san özgürlü¤ünün bir ‘de¤er’e yönelik oluflunun bizzat bir k›s›tlama anlam›na gel-
di¤idir. Bir yaklafl›ma göre de, “özgürlü¤ü de¤erli k›lan, genellikle zannedildi¤i gi-
bi, onun “iyi”nin arac› olmas› de¤ildir. Bir olanakl›l›k durumu, bir kapasite, bir po-
tansiyel olmak itibariyle kendi bafl›na bir de¤erdir özgürlük... Özgürlü¤ün de¤eri-
ni insano¤lunun baflar›lar›yla iliflkilendirmek “baflar›lar”› hayal k›r›kl›klar›yla bir
arada düflünmeyi gerektirir. Baflar›lar›n anlam› bu türden kötü tecrübelerin de in-
sani birer durum oldu¤unun bilinmesiyle ortaya ç›kar... Özgür toplum behemehal
“iyi insanlar”›n toplumu demek de¤ildir, ama “iyi toplum” her halükarda özgür in-
sanlar›n varl›¤›n› ön flart koflar.”54 Ancak, siyasî-hukukî ba¤lam›ndan farkl› olarak
dinî ve ahlakî ba¤lam›yla özgürlü¤ün hiç bir amaç ve de¤ere yönelik olmamas›, in-
san›n anlam aray›fl›na yön verecek de¤erler olmamas› ve z›mnen insan›n fizyoloji-
sinden ibaret say›lmas› demektir.55 Di¤er yandan, gerek hukukî gerekse ahlakî ka-
y›tlar olmaks›z›n hürriyet, duvars›z oda gibi muhayyel ve yok demektir. Ancak, bu
durum, özgürlü¤ün kendi bafl›na hiç de de¤erli olmad›¤› anlam›na gelmez.
‹nsan iliflkileri, bir yandan ‘ben’in kendi çevresine aç›k ve kendi çevresinin de ‘ben’e
aç›k oldu¤u karfl›l›kl› ve iletiflime dayal› özgürlükle karakterize edilirken, di¤er
yandan özgürlük, bir problem olarak, insan›n toplumla ve çevreyle iliflkilerinde or-
taya ç›kar. ‹nsan iliflkileri söz konusu olmadan kiflinin özgürlü¤ünden söz etmek
anlams›zd›r. ‹nsan›n özgünlük ve aidiyet duygular› aras›ndaki çeliflki ise, insan öz-
gürlü¤ünde de söz konusudur. Çünkü özgürlük, ayn› zamanda bir ölçüde özgür-
lükten yoksunluk demektir. S›n›rlar› belirlenmemifl bir özgürlük, insanlara pek çok
özgürlük ve hakk› kullanma olana¤› verecek, ancak bu durum, bir ihlal durumun-
da özgürlü¤ünün tan›nmas› ve sayg› gösterilmesini talep edebilme anlam›na gelme-
yecektir. Hukukun özgürlükle ba¤daflabilirli¤i ise, onun ancak farkl› insanlar›n öz-
gürlüklerini ba¤daflt›r›c› bir anlay›fla dayanmas› durumunda söz konusu olur. “Hu-
kuk çerçevesinde özgürlük”ten söz etmemizi anlaml› k›lan da budur.”56
Belirtelim ki, bireylerin mutlak manada özgür olamay›fl›, asl›nda, toplumun bire-
yin hak ve özgürlüklerini koruma ifllevinin neticesidir (ya da böyle olmal›d›r). Bu
bak›mdan özgürlük, bireyin özgünlü¤ü ve toplumsall›¤› aras›ndaki dengeyi gözet-
mek suretiyle anlaml› bir varl›k kazanabilir. Toplumsall›k ise, en baflta, özgürlü¤ü,
baflkalar›n›n haklar›na dokunmamakla s›n›rlar. Dolay›s›yla özgürlük, hukukî ve
sosyal ba¤lamda, özgürün kontrolden büsbütün uzak oluflu de¤ildir; aksine, özgür-
lükten bahsetmek için özgürün kontrol alt›na al›nabilmesi, bir bak›ma onun im-
kânlar›n› tüketme imkân›n›n var olmas› gerekir. Ancak bu durumda, özgürlü¤ü ta-
n›man›n anlam› olabilir. Mill’in belirtti¤i üzere, insan için hayat› k›ymetli k›lan her
fley, di¤er insanlar›n fiilleri üzerine bir tak›m tahditler konmas›na ba¤l›d›r.57 Çün-
kü özgürlükler aras›ndaki çat›flman›n önlenmesi ve güvenceye al›nmas› ancak öz-
gürlü¤ün s›n›rland›r›lmas›yla mümkün olur. Dolay›s›yla, bu s›n›rland›rma, k›s›tla-
ma de¤il belirleme anlam›nda; asgarî düzeyde, özgürlü¤ün özüne dokunmaks›z›n
ve bireyin onu kullanabilmesini garanti etmek için olmal›d›r.
“Genel geçer bir kaide olarak, belli bir hürriyetin kötüye kullan›lmas›na müsaade
edilemez ve hürriyeti kötüye kullanmak, ondan mahrumiyeti do¤urur.”58 ‹slâm’da
da kiflinin di¤erleriyle iliflkilerindeki hürriyet, baflkalar›na karfl› tahakküm ve istib-
datta bulunmamay› ve zalimlere karfl› boyun e¤memeyi içerir. ‹slâm, hem kölelefl-
tirilen kimsedeki ‘ben’in inkâr›na ve hem de despottaki ‘öteki’nin inkâr›na karfl›d›r.
Vurgulanmas› gereken önemli bir husus da insan haklar›n›n nihaî amac› olan öz-
gürlü¤ün tüm çok yönlülü¤üne karfl›n, bir bütün oluflturdu¤udur. Bu bütünü par-
çalara ay›rmak, onu de¤iflik görünüfllerinden birine indirgemek mümkün de¤il-
dir.59 Bu flu iki duruma karfl›l›k gelen bir gerçekliktir:
‹lk önce insan varl›¤›, çok yönlü bir bütündür. Baz› özgürlüklerin tan›nmamas›, in-
sanda içkin bulunan farkl› de¤erleri göz ard› etmek, onu yaln›zca belli yetenekle-
riyle öne ç›karmak suretiyle tek boyutlu yapmak demektir.
‹kincisi de Rawls’›n iflaret etti¤i gibi, bir özgürlü¤ün de¤erinin baflka özgürlüklerin
aç›mlamas›na ba¤l› olufludur. Örne¤in inceleme ve tart›flman›n makul prosedürleri ka-
bul edilmedi¤i takdirde ifade özgürlü¤ü de¤erini kaybeder. Bu nedenle belli özgürlük-
lerin bütün bir sistem olarak de¤erlendirilmesi gerekti¤ini kabul etmek önemlidir.60
61 Gölcüklü, Feyyaz - Gözübüyük, fieref, Avrupa ‹nsan Haklar› Sözleflmesi ve Uygulamas›, Ank. 1994, 1.
62 S›bâh, a.g.y.
63 Gemalmaz, M. Semih, “‹nsan Haklar› Temellendirilmesinden Tan›mlanmas›na”, Bahri Savc›’ya Ar-
ma¤an, Ank. 1988, 247.
64 Aktan, Coflkun Can, “‘Yeni’ Sivil Toplum Sözleflmesi”, 131.
ARDO⁄AN / ‹nsan Haklar›n›n Kavramsal Çerçevesi 23
69 Mülk 67/15.
70 Bakara 2/29. Ayr›ca bk. Lokman 31/20;‹brahim, 14/32–33; Nahl, 16/14; Hacc, 22/65; Zuhruf, 43/13;
Casiye, 45/12.
71 Zuhaylî, a.g.e., 42.
72 Baflgil, Demokrasi Yolunda, ‹st. 1961, 259.
73 Bk. al-Sayyid, R›dwân, “Contemporary Muslim Thougtand Human Rights”, Islamochristiana, XXI,
Roma 1995, 32.
74 Ankebut, 29/20; Al-i ‹mran, 3/137; En’am, 6/11; Nahl, 16/36.
ARDO⁄AN / ‹nsan Haklar›n›n Kavramsal Çerçevesi 25
fiatibî’nin aç›klad›¤› üzere ‹slâm’da helal ile haram aras›nda bir de ‘afv’ (meskûtun
anh/kanun bofllu¤u) söz konusudur. Hz. Peygamber, hakk›nda hüküm inmeyen ko-
nularda çok soru sorulmas›n› “Eflyada asl’olan ibâhad›r.” fleklinde ifadesini bulan
‘aslî hürriyet (el-berâetu’l-asliyye)’ prensibine binaen iyi karfl›lamazd›.75 Hz. Pey-
gamber, “Helâl, Allah’›n kitab›nda helal k›ld›¤› fley, haram da Allah’›n kitab›nda ha-
ram k›ld›¤› fleydir. Hakk›nda sükût etti¤i fley ise affedilmifltir. Onun hakk›nda sual
külfetine girmeyiniz.”76 ve “Allah farzlar belirlemifltir, onlar› kaybetmeyiniz; baz›
fleylerden de nehyetmifltir, onlar› da çi¤nemeyiniz, s›n›rlar çizmifltir aflmay›n›z;
unutma olmadan baz› fleylerden de muaf k›lm›flt›r, onlar› araflt›rmay›n›z.”77 demifl-
tir. ‹bn Abbas da Kuran’da sükût geçilen fleylerin, Allah’›n ba¤›fllad›¤› fleylerden ol-
du¤unu söylemifltir.78 Bu flekilde, emredilenler ve yasaklanan d›fl›nda her fleyin in-
san›n özgür seçimine kalm›fl oluflu, hürriyetin temel oldu¤una aç›k delildir. Asl›nda,
nasslar›n fonksiyonu da insan özgürlü¤ünü daraltmak de¤il, gelene¤in karfl›s›na bil-
gi ve hakikati koymak suretiyle insan özgürlü¤ünü yükseltmek ve bireye kendi ira-
desiyle yön vermektir. ‹slâm’›n nazar›nda özgürlük, asl’olan; tabiî durum demektir
ve bu asl’›n s›n›rland›r›lmas›, baflka bir çözüm mümkün olmad›¤›nda istisnaî bir du-
rum olarak en dar flekilde, yani zaruret halinde ve zaruret ölçüsündedir. Toplumun
ve hukukun dayand›¤› di¤er bir esas› oluflturan ve özgürlü¤e karfl› da kullan›labilen
güvenlik de esas›nda özgürlü¤ün tam ve etkili biçimde kullan›labilmesi içindir.
Bireyin Varoluflu
Kuran aç›s›ndan dünya hayat›, özgürlü¤ü bilinçli bir flekilde kullanmay› gerektiren
bir varolufl alan›d›r. ‹slâm, insana bu alan üzerindeki siyasal iktidar, toplum, gele-
nek ve al›flkanl›klar, içgüdüler, tutkular ve önyarg›lar›n çekti¤i örgüleri gösterir,
ayn› zamanda toplumsal düzenin gere¤i olan belli s›n›rlar› (hudûd) belirtir ki, böy-
lelikle serbesti, hürriyet ve hakka dönüflür.
‹nsan›n kötülü¤e yatk›nl›¤› nedeniyle bir risk oluflturmakla birlikte, özgürlük, bi-
reyin varoluflunun, ahlâkî de¤er ve iyiyi gerçeklefltirmenin kofluludur. Kuran aç›-
s›ndan vahyin ve dinin rolü de, insan› zaaflar›na karfl› desteklemek ve niha-
î mutlulu¤a dünyada erece¤i yan›lg›s›n› içeren arzular› mutlaklaflt›rmaya karfl›79 so-
rumluluk bilinciyle kiflinin kendini aflmas›na, varolufl düzeyini/potansiyelini yük-
seltmesine yard›m etmektir.80
75 fiat›bî, el-Muvâfakât fî Usûli’fl-fierî’a (trc. Mehmet Erdo¤an), ‹st. 1990, I, 152; et-Tabliyye, el-a.g.e.,
279.
76 Tirmizi, Libas 6; ‹bn Mace, Et’›me 60.
77 Dârekutnî, Radâ, 4, 184.
78 fiat›bî, a.g.e., I, 151.
79 Bk. Casiye, 45/23. Hayati Hökelekli, Din Psikolojisi, Ank. 1993, s. 174.
80 Varolufl kavram› için bk. Ardo¤an, Recep “‹nsan Haklar›na Sayg›n›n Yükseltilmesinde ‹slâmî Teolo-
jinin Rolü”, 86–89.
26 ‹ N S A N H A K L A R I A R A fi T I R M A L A R I
‹slâm, insan tabiat›na uygun bir din oldu¤undan, esas olarak özgür iradeye daya-
n›r, bireyin otonomisini ve dini sistemle do¤rudan kendi bafl›na iliflki kurmas›n›
kabul eder.81 Kuran aç›s›ndan kiflinin bilinci, H›ristiyanl›kta oldu¤u gibi, baflka bir
insan bilincinin arac›l›¤›ndan geçmedi¤i için82 iman ve inkâr, ancak sahibini ilgi-
lendiren flahsî-bireysel bir mesele olarak de¤erlendirilir.83 Baflka bir ifadeyle, ‹slâm,
Tanr›’yla arac›s›z bir diyalog öngördü¤ü gibi, inanç ve davran›fla iliflkin de¤er yar-
g›lar›n›n do¤rudan bireyin vasf› oldu¤unu kabul eder. Ayr›ca Kuran’da, bireyin
kendi inanç ve davran›fllar›ndan bizzat sorgulanaca¤› ve baflkas›n›n günah›n› yük-
lenmeyece¤i gibi sonuçlar›yla bireysel sorumlulukla ilgili pek çok ifade vard›r.84 Bu
anlay›fl›n sosyal alana yans›mas› ise, bireyin vesayet alt›na al›nmad›¤›, eylemlerinin
hukukî sonuçlar›n› bireysel olarak üstlendi¤i ve özgürlü¤ünün bütün flartlar›yla
güvenceye al›nd›¤› bir yap›lanma olmal›d›r.85
Vesayet Kald›r›lmas›
Kuran’›n yarat›l›fl ve imtihan ö¤retisinde sorumluluk, zorlamaya de¤il seçime da-
yand›¤›ndan,86 bir peygamber dahi, insanlar› vesayet alt›na alamaz, onlar›n vekili
ve koruyucusu gibi davranamaz.87
Yine, Kuran’da “Allah bilir, siz bilmezsiniz”88 ifadesi, flu sonuca götürmektedir: ‹n-
san›n bilgisi, mutlak de¤ildir; mutlak bir bilgi ve kesin bir hakikat olarak takdim
edilemez. Çünkü “Her ilim sahibinin üstünde de daha iyi bilen biri vard›r.”89 Bu
ayet, di¤er bir esasa iflaret etmektedir: ‹nsan hakikatin ölçüsü olamaz; hakikat kifli-
lerle bilinmez, kifliler hakikatlerle bilinir. Çünkü insan muazzam bir bilme kapasi-
tesine sahip olmakla birlikte, mutlak bilginin s›n›rlar›n› hesaplayabilme imkân›na
bile ulaflamaz. Bir defa onun evreni mutlak de¤ildir, fizik alan›nda bile rölativizm
söz konusu olup, her fley de¤iflkendir. Dolay›s›yla, kimse akla s›n›rlar koyamaz,
kendi s›n›rl›-göreli bilgisiyle baflka ak›llar› ve fikrî zenginlikleri ilzâm edemez.
81 Hanefi, Hasan, “Dinî De¤iflme ve Kültürel Tahakküm”, ‹slâmî Araflt›rmalar (trc. ‹lhami Güler), VI/3,
Ank. 1992, 158.
82 Arkoun, Mohammed, ‹slâm Üzerine Düflünceler (trc. Hakan Yücel), ‹st. 1999, 75.
83 ‹sra, 17/15; Rûm, 30/44; Fat›r 35/39; Zümer, 39/41.
84 Bakara, 2/286; Necm, 53/38–39; Müddessir, 74/38; En’am, 6/164; Fât›r, 35/18; Zümer, 39/7; Necm,
53/38; Fuss›let, 41/46.
85 Ardo¤an, “‹slâm Aç›s›ndan Siyasal Özgürlük”, 198–201.
86 Zümer 39/41. ayr›ca bk. En’am 6/107; ‹sra 17/54; Furkan 25/43; En’am 6/66.
87 ‹sfahânî, a.g.e., 834; Zemahflerî, el-Keflflâf fî Hakâiki’t-Tenzîl ve ‘Uyûni’l-Ekâvîl, I-IV, yer yok, ts. (Dâ-
ru’l-Fikr), III, 400.
88 Bakara, 2/216, 232; Al-i ‹mran, 3/66; Nahl, 16/74; Nur, 24/19.
89 Yusuf, 12/76.
ARDO⁄AN / ‹nsan Haklar›n›n Kavramsal Çerçevesi 27
En yüce hakikat, insanlara irade vermifl, din ve ahlâk konusunda en güzel davra-
n›fllar›n› sergilemeleri için onlar› özgür b›rakm›flt›r:
“E¤er Rabbin dileseydi, yeryüzündekilerin hepsi elbette iman ederlerdi. O halde
sen, inanmalar› için insanlar› zorlayacak m›s›n?”90
Ayet, Allah’›n ‘zor ve ikrah mefliyeti’nde bulunmay›p,91 ilahî iradenin beflerî irade-
ye yer açt›¤›n› vurgulamaktad›r. Allah, günaha karfl› insanlar› hacz alt›na almay›
irade etmemifltir.92 Dolay›s›yla, beflerî bir otorite de befleri hacz alt›na almamal›d›r;
çünkü insan›n özgürlü¤üne sayg›, Tanr›’n›n plân›na sayg›d›r.93
‹slâm’›n özünü teflkil eden tevhit ilkesi, yaln›zca Tanr›’n›n yegâneli¤ini ikrar etmek-
le kalmaz, ayn› zamanda onunla arac›s›z iletiflimi öngörür.94 Bir defa, insan, potan-
siyellerini kendisi kullanmayacaksa,95 onun ‘ben’ olmas›n›n anlam› nedir ve o po-
tansiyeller insana niçin verilmifltir? O halde, insan›n sorumlulu¤unu bizzat kendi-
sinin üstlenmesi gerekir.
Burada, önemli bir hususa daha iflaret edilmelidir. Bugün ‹slâm’da insan haklar› di-
ye s›ralanan fleylere yönelik ve bu haklar›n, hak sahibinin kendisi dâhil insanlar›n
yaln›zca birer yükümlülü¤ü oldu¤una dair elefltirilerin dayand›¤› yaklafl›m, temel
belgeye, ismen belli araçlar›n varl›¤›na dair kanun metni konulmas›n› öngörmekte-
dir. Buna karfl›n, ‹slâmî yaklafl›m›n getirdi¤i, hürriyetin gerçekli¤ini göstermede ne-
gatif/olumsuzlama yöntemi, yani özgürlü¤ün bir hak olarak tan›mlanmas›nda, ka-
nun metninde onu tespit etmek yerine, özgürlü¤ü k›s›tlayan veya kald›ran bir ka-
nun metninin yoklu¤unu esas alan yöntemin daha ifllevsel oldu¤u da söylenebilir.
Çünkü birinci yaklafl›mdan hareket edildi¤inde, bir kanun metnine ilave edilen ‘ka-
nun dâhilinde’ veya ‘kamu yarar› dâhilinde’ fleklindeki ilave, hürriyetin aleyhine yo-
rumlara ve uygulamalara yol açabilir.96 Farkl› ülkelerde insan haklar› konusunda
çok farkl› uygulamalar›n görülmesi, din özgürlü¤ünün kapsam›na iliflkin bir y›¤›n
kazuistik s›ralamalara ra¤men onca k›s›tlamalar›n bulunmas› bunun bariz bir örne-
¤idir. Buna iflaretle, birçok Müslüman ilim adam›, flu hususun alt›n› çizmektedirler:
‹lahî vahye dayanan yaklafl›m›n temel bir karakteri, insanlara ba¤›fllanan özgürlü¤ün
hem iyi tan›mlan›p belirlenmifl hem de düzenlemifl olmas›d›r. Hiçbir flekilde bu öz-
gürlük, dinin mukaddesat›n› ve toplumun ahlâkî de¤erlerini ihlal edemez. Ça¤dafl
90 Yunus 10/99.
91 Zemahflerî, a.g.e., I, 254.
92 Taberî, a.g.e., II, 4.
93 Talbi, Mohammed, “Religious Liberty: A Muslim Perspective”, Islamochristiana, vol. XI, Roma 1985,
113.
94 Mâide, 5/35; Tevbe, 9/99; En’am, 6/162–3.
95 Bk. ‹sra, 17/36.
96 el-Bennâ, a.g.e., 65.
28 ‹ N S A N H A K L A R I A R A fi T I R M A L A R I
Eflitlik
Özgürlük konusunda belirtildi¤i gibi insan haklar›n›n en baflta gelen iki temel dü-
flünsel boyutundan biri medenî özgürlükse di¤eri de hukukî eflitliktir. Eflitlik ve
adalet, pratik aç›dan hak ve hürriyetlerin hem temelini kurar, hem onlar›n korun-
mas›n›n araçlar›ndan birini oluflturur hem de bafll› bafl›na bir de¤er ifade eder. Hür-
riyet, herkese eflit olarak tan›nmad›kça, herkes taraf›ndan eflit olarak yararlan›lma-
d›kça ayr›cal›¤a dönüflür. Asl›nda hürriyetin bir anlam› da insanlar aras›ndaki ay-
r›cal›klar ve adaletsizliklerin kald›r›lmak suretiyle, bireyin güç sahiplerinin bask› ve
boyunduru¤undan kurtulmas›n›n sa¤lanmas›d›r. Bu bak›mdan ‘eflitlik hürriyetin
ön flart› ve onun tamamlay›c›s›d›r’ diyebiliriz. Öte yandan az çok bir hürriyet orta-
m›n›n bulundu¤u yerde insanlar toplumdaki eflitsizliklerin bilincine varmak ve
bunlar›n giderilmesini istemekte çok gecikmeyeceklerdir.98 Çünkü ‘her insan için
hürriyet’, ‘eflit hürriyet’ demektir. Özgürlü¤ün bir noktada k›s›tlanmas› da herkesin
var olabilmesi içindir. Nitekim K. Kadri, Frans›z Beyannamesi’nin ‘Hürriyet, baflka-
s›na zarar vermeyecek her fleyi yapabilmekten ibarettir’ maddesinin daha çok ‘hak-
larda eflitlik’le ilgili oldu¤unu söyler.99 Tarihsel geliflimi aç›s›ndan da ‘eflitlik, aris-
tokrasi ve ayr›cal›klar›n sonu demektir’.100 Çünkü do¤a boflluk kabul etmedi¤ine
göre, ayr›cal›kl› s›n›f›n varl›¤›, di¤er insanlar›n haklar›n›n daha k›s›tl› ve özgürlük-
lerinin daha s›n›rl› olmas›n› gerektirir.
‹nsan haklar› düflüncesinin öncüllerinden olan eflitlik, her fleyin herkes için ayn› ol-
du¤u do¤a durumu kurgusundaki tabiî (fizikî veya entelektüel) eflitlik de¤il, ahlâ-
kî eflitliktir. Nitekim toplum sözleflmesi düflünürlerinden Hobbes’un “‹nsanlar do-
¤ufltan eflittir. Do¤a insanlar›, bedensel ve zihinsel yetenekleri –birbirini dengele-
mesi- bak›m›ndan eflit yaratm›flt›r.”101 ifadelerindeki do¤al eflitlik, yine onun ken-
di ifadelerine göre, insan haklar› için temel oluflturmamaktad›r: “Eflitlikten güven-
sizlik, güvensizlikten savafl do¤ar.”102 Amac›: Bireysel güvenlik olan tek tarafl› bir
sözleflmeyle tüm bireylerin hak ve özgürlüklerini devretti¤i103 devletin do¤ufluyla
da bireyler eflitlik durumunu kaybeder. Di¤er yandan, J. J. Rousseau’ya göre ise,
toplum sözleflmesi, “do¤al eflitli¤i ortadan kald›rmak flöyle dursun, tam tersine, do-
¤an›n insanlar aras›na koydu¤u maddesel eflitsizlik yerine manevî ve hakl› bir eflit-
lik getirir, insanlar güç ve zekâ bak›m›ndan olmasalar da, sözleflme ve hak-hukuk
yoluyla eflit olurlar.”104 Locke’›n düflüncesinde de insan›n baflkas›n›n iradesine
ba¤l› olmadan, do¤a hukukunun s›n›rlar› içinde hareketlerini düzenleyece¤i, mal-
lar› ve kiflilikleri üzerinde uygun bulduklar› gibi tasarrufta bulunaca¤› do¤a duru-
mu, her bireyin ayn› özgürlü¤e ve sald›rgan› cezaland›rma ve do¤a yasas›n› uygu-
lay›c›s› olma hakk›na sahip olmas› bak›m›ndan bir eflitlik durumudur da. Amac›:
Anlaflmazl›klar›n çözümünde ba¤›ms›z ve tüm bireyler için ba¤lay›c› bir otorite
oluflturmak olan medenî topluma geçiflte, bireyler sald›rgan› cezaland›rma hakk›n›
devlete devrederken eflit özgürlük hakk›n› güvenceye al›r.105 Kant’a göre de do¤al
hukuk, eflitlik, hak gibi kavramlar için aranan temeller insan do¤as›nda de¤il, saf
akl›n prensiplerinde bulunacakt›r.106
Belirtelim ki, do¤ada sadece eflitliksiz söz konusu oldu¤undan, ahlâkî, manevî ve
hukukî eflitlikten söz etmek yerine insan›n ruhî taraf›n› tan›mamak, insanlar›n eflit-
li¤inin dayand›¤› yegâne esas› kaybetmeye ve sosyal alanda yanl›fl sonuçlara yol
açacakt›r.107 Dolay›s›yla, eflitlik fikrini tart›flmal› bir do¤all›k kavram› ile de¤il, ah-
lâkî ve hukukî olarak temellendirme daha yerinde bir yaklafl›md›r.
‹nsan haklar› ba¤lam›nda eflitlik, iki temel boyuta sahiptir. Birincisi, bireylerin huku-
kî kapasitesi üzerinde vurgu yapan hukukî/medenî eflitliktir. Hukukî eflitlik, tarihsel
aç›dan da eflitlik ilkesinin çekirde¤ini oluflturan -ilk kez XVIII. yy.da ayr›cal›kl› s›n›f-
lara karfl› ileri sürülen- belirli birey ya da s›n›flara verilen imtiyazlar› reddeden kanun
önünde eflitlik, tarihsel olarak bundan sonra gelen ve ‘tek adam, tek oy’ sözüyle özetle-
nen siyasal eflitlik, ayn› yarg›ya tabi olmay›, cezalar›n farkl› olmamas›n› içeren yarg›
önünde eflitlik ve kamu hizmetlerine girmede eflitlik (liyakattan baflka bir kriterin olma-
mas›) kavramlar›n› kapsar. ‹kincisi ise tüm bireylerin mülkiyet bak›m›ndan eflitlendi-
¤i ‘fiilî maddî eflitlik’ten oldukça farkl› olan ‘sosyal ve ekonomik eflitlik’tir. Bugün da-
ha çok ‘f›rsat ve imkân eflitli¤i’ kavram›na yer verilir.108 F›rsat eflitli¤i, toplum kaynak-
lar› ve mülkiyetin devlet eliyle eflit olarak taksimini de¤il, baz› kimselere veya grupla-
ra tan›nan imtiyazlar›n kalkmas›n› ve herkese sosyal ve ekonomik imkânlara kavufla-
bilmeleri için bafllang›çta eflit f›rsat ve olanaklar›n haz›rlanmas›n› ifade eder.109
Bat›da kapitalizmin güçlenmesi ve buna karfl› da sosyalizmin ç›k›fl›yla, hürriyet ile
eflitlik birinin varl›¤› di¤erinin yoklu¤unu gerektirecek flekilde karfl›t tezler haline
getirilmifl; kapitalistler, insanlara en genifl anlamda hürriyetin sa¤lanmas›yla tüm
di¤er hürriyetlerin kazan›laca¤›n›, sosyalistler ise eflitli¤in sa¤lanmas› ile hürriyet-
lerin gerçekleflece¤ini savunmufllard›r.110 E¤er hürriyet, yaflama savafl›nda herkesin
kendi gücünü ve yetene¤ini s›n›rs›z olarak kullanabilmesi –ve bu arada kuvvetlinin
de zay›f› ezebilmesi- fleklinde anlafl›lacak olursa, özgürlük ile eflitlik aras›nda bir
ba¤daflmazl›k ortaya ç›kar. Çünkü eflitlik ad›na kuvvetlinin iktidar›na konulacak s›-
n›rlama, bir bak›ma onun hürriyetine bir müdahale say›labilir. Ancak burada öz-
gürlü¤ün karfl›s›na konan eflitlik, ‘hukukî eflitlik’ de¤il, ‘sosyal eflitlik’ ‘sosyal adale-
tin sa¤lanmas› anlam›nda’ eflitliktir.
Eflitlik ve özgürlük, ahlak ve hukukun en temel ilkelerindendir. Hayek’in BM
‹HEB’nin bat› Liberal gelene¤inden olan haklar› Marksist Rus Devriminden kay-
naklanan tamamen farkl› bir anlay›flla meczetme giriflimi oldu¤unu söylemesi111
dikkat çekicidir. Burada tarihi geliflmelerin bu bildirilerin haz›rlanmas›n› gerektir-
di¤ini belirtmeliyiz. Ça¤dafl sosyalistler, hukukî ve siyasal eflitli¤i ekonomik libera-
lizmin tehdit etti¤ini ve biçimsel eflitli¤in gerçekteki eflitsizli¤i gizledi¤ini savundu-
lar. ‹HEB’nin haz›rland›¤› s›rada, beyannamenin ana zeminini klasik temel hürri-
yetlerin mi yoksa devlete yükümlülük getiren sosyal ve ekonomik haklar ve talep-
lerin mi oluflturaca¤› konusunda BM’deki müzakerelerde, Sovyetler Birli¤i temsil-
cisi “Hür insanlar açl›ktan ölebilir” derken, ‹ngilizlerin temsilcisi, “Biz hür insan-
lar istiyoruz, iyi beslenmifl köleler de¤il” diyorlard›.112 Ancak, açl›k ve hürriyetsiz-
lik gibi iki ac› alternatiften birini hakl› ç›karmaya çal›flmak yerine insanlar›n hem
mahrumiyetten kurtuldu¤u hem de özgür oldu¤u adil bir toplum kurgulamak; öz-
gürlük ve eflitli¤in birbirine karfl›t bir konumda görüldü¤ü perspektifler yerine,
eflitlik ve özgürlük kavramlar›n›n birbirini tamamlad›¤›; ‘özgürlük içinde eflitlik’in
ya da bireylerin ‘özgür eflitler’ oldu¤u bir sosyal düzenin amaçlanmas›, yerinde ve
do¤ru olan alternatiftir.
Tevhid: ‹nsanl›k De¤erinde Eflitlik
‹slâm’›n en temel inanc› ve ilahî vahyin de¤iflmez özü olan tevhit, en baflta yarat›-
c›n›n birli¤i, dolay›s›yla tüm insanlar›n temelinin bir oluflu ve aralar›nda hiçbir ay-
r›m olmaks›z›n hepsinin de insanl›k de¤eri aç›s›ndan eflitli¤i demektir.
‹nsanl›k tarihine bak›ld›¤›nda, eflitlik anlay›fl›n›n ilk önce tevhid prensibiyle aklî,
dinî ve ahlâkî temeline sahip oldu¤u görülür.113 fiirk ise, tarih boyunca insanlar
aras›ndaki yarat›l›fltan varsay›lan bir ayr›m›n felsefî düzeyde, akide alan›nda daya-
na¤› olmufltur. Oysa ‹slâm’da Allah’›n zat ve s›fatlarda birli¤i esas›, insanlar›n hep-
sinin yarat›l›fltan eflit insanl›k onuruna, insanlar›n ak›l, vicdan, iyilik ve adalet duy-
gusuna dayal› ahlâkî ve manevî eflitli¤e, dolay›s›yla da eflit hak ve imkânlara sahip
olmas›n› kaç›n›lmaz k›lar.
‹slâm ümmetinin seçilmifl olmas› da o toplumda dünyaya gelenlerin insanl›k de¤e-
ri aç›s›ndan ötekilere karfl› do¤ufltan gelen bir üstünlü¤e sahip oluflu demek de¤il-
dir. ‹brahim(a.s.)’in duas›na karfl›, Allah, ahdine zalimlerin eriflemeyece¤ini bildir-
mifltir.114 Bu, Allah kat›nda insanlar›n de¤erinin kendi inanç ve çabalar›na ba¤l›
oluflu demektir. Kuran bunu, “E¤er siz Hak’tan yüz çevirirseniz Allah yerinize bafl-
ka bir kavim getirir. Sonra onlar sizin gibi olmazlar.”115 ayetiyle ifade eder.
Her insanda yarat›l›fltan gelen dinî temayül veya f›trî din116 mefhumu da flüphesiz, so-
nuçlar› itibariyle bütün insanlar› insan olarak de¤erli olmak bak›m›ndan eflitleyen; bo-
yunduruktan, günahtan, düflüklükten ve de¤ersiz veya nispeten az de¤erli say›lmak-
tan uzaklaflt›ran ve onlar›n do¤al kurtulufluna imkân veren bir mesaja sahiptir.117
113 Paine, Tevrat’›n yarat›l›fl›la ilgili temas›n›n insan›n birli¤i ve eflitli¤ine yöneldi¤ini, bütün dinlerin
de insan›n birli¤ini temel ald›¤›n› ifade eder. Paine, Thomas, ‹nsan Haklar› (trc. M. O. Dostel), ‹st.
1988, 53. Baz› dinlerde insanlar›n birli¤ine ayk›r› yaklafl›mlar› bir dejenerasyonun sonucudur.
114 Bakara 2/124.
115 Muhammed 47/38. Ayr›ca bk. Hud, 11/57; Fat›r, 35/16; Tevbe, 9/39; Bakara, 2/124.
116 Rum; 30/30; Buhari, “Cenaiz”; 8, “Kader” 3; Müslim, “Kader” 22–4; Ebu Davud, “Sünnet” 17; Tir-
mizî, “Kader” 5.
117 Arslan, Ahmet, ‹slâm, Demokrasi ve Türkiye, Ank. 1999, 184–185.
32 ‹ N S A N H A K L A R I A R A fi T I R M A L A R I
130 Burada, Bat›da hukukî metinler ve sözleflmelerle köleli¤in yasaklanmas›n›n arkas›ndaki tek moti-
vasyonun insanî duyarl›l›k olmad›¤›na iflaret edilmelidir. Kölelerin h›zla artmas›, sakat kalm›fl ve
hasta olanlar›n çok fazla çal›flamad›klar›ndan, kölenin yapt›¤› iflin serbest çal›flan bir iflçinin iflinden
çok daha pahal›ya gelmesi de köleli¤in kald›r›lmas› iste¤ine yol açan etkenlerdendir. Bu durum, en-
düstrî devriminin modern kölelili¤i getirece¤inin de iflaretidir. Sanayi devrimiyle oluflan ücretli ifl-
çiler düzeninde, yap›lan iflin karfl›l›¤›, çal›flan›n ve ailesinin ihtiyaçlar›n› karfl›lamaya yetmeyecekti.
1834 Fransa’s›nda yap›lan bir anketin sonucunda, iflçilerin günde 20 saat çal›flmalar›na karfl›n, aile-
lerinin geçimini sa¤layabilecek ücretlere ulaflamad›klar› ortaya ç›km›flt›r. Ayn› tarihlerde Alman-
ya’da iflçi ücreti ile temin edilebilecek yeme¤in kalorisinin, o s›rada cezaevlerinde verilen yeme¤in-
kinden düflük oldu¤u tespit edilmifltir. Talas, Cahit, Toplumsal Politika, Ank. ts., 67; Güven, Sami,
Sosyal Politikan›n Temelleri, Bursa 1997, 38. ‹nsanl›k d›fl› koflullarda eme¤i sömürülen sadece yetifl-
kinler de¤ildi. Owen, 1818’de flöyle yaz›yordu: “Tek ilkesi parasal kazanç olan ak›ll› bir köle sahi-
bi, genç kölelerini bu kadar erken bir yaflta günde on saat bile çal›flt›rmazd› herhalde... Oysa yedi-
sekiz yafl›ndaki çocuklar›, insanda, her yafltan erkek ve kad›nlarla birlikte günde ondört-onbefl saat
çal›flt›r›l›yorlar...” 1833 Fabrika Yasalar›’na göre sabit ifl günü, 13-18 yafllar› aras›ndakiler için 12 sa-
at; 10-13 yafl aras›ndakiler için 8 saatti. Gemalmaz, M., Ulusalüstü ‹nsan Haklar› Hukukunun Genel
Teorisine Girifl, ‹st. 1997, 71-72. Ancak, bugün köleli¤e karfl› dünya çap›nda oluflan kamuoyu ve du-
yarl›l›k, fikrî, ahlakî ve hukukî bak›mdan büyük bir ilerlemedir.
131 Mütevelli, Abdülhamit, Mebâdiu Nizâmi’l-Hukm fi’l-‹slâm, ‹skenderiyye, 1978, 416.; Arma¤an, a.g.e., 40.
132 Genifl bilgi için bkz. Fendo¤lu, Hasan Tahsin, ‹slâm ve Osmanl› Hukukunda Kölelik ve Cariyelik -Ka-
mu Hukuku Aç›s›ndan Mukayeseli Bir ‹nceleme-, ‹st. 1996, 64 vd.; Zenâtî, Mahmud Selâm, Hukûku’l-
‹nsân (Medhalun Tarihî), yer yok 1992, 203 vd.
133 Bakara 2/194; Nahl 16/126.
134 Muhammed; 47/40.
ARDO⁄AN / ‹nsan Haklar›n›n Kavramsal Çerçevesi 35
145 Nur; 24/33. Ayetteki “hayr”, Mevdûdî’nin bildirdiklerine göre, üç anlam› ifade etmektedir. Birinci-
si, kölenin eme¤iyle özgürlü¤ünü kazanabilmesidir. Peygamberimiz(s), “Kölenin gerekli paray› ka-
zanabilece¤inden emin oldu¤unuzda anlaflmay› yap›n, onu paray› halktan dilenmesi için b›rakmay›n.”
demifltir. ‹kincisi, anlaflman›n amaçlar› bak›m›ndan köle namuslu, do¤ru sözlü ve güvenilir olmal›-
d›r. Üçüncüsü ise, kölenin ‹slâm ve Müslümanlara karfl› düflmanl›k hisleri beslememesi ve hürriye-
tine kavuflturulmas›n›n ‹slâm toplumunun menfaatine ayk›r› olmamas›d›r. Mevdûdî, Tefhimu’l-Ku-
ran (trc. M. H. Kayanî ve d¤r.), ‹st. 1991, III, 539-540.
146 Buhari, Mükateb 1.
147 Tevbe; 9/60; Bakara; 2/177. Kölelere verilen sadaka, azat olmak için sözleflme yapm›fl köleye, yü-
kümlü oldu¤u mebla¤› ödemek içindir. Yoksa, köleyi efendisi yedi¤inden yedirmek, giydi¤inden
giydirmek zorundad›r.
148 Karaman, Hayrettin“‹slâm Hukukunda Devlet, Fert ve ‹nsan Haklar›”, Türklerde ‹nsanî De¤erler ve
‹nsan Haklar›, I-III, ‹st. 1992, I/309.
ARDO⁄AN / ‹nsan Haklar›n›n Kavramsal Çerçevesi 37
Sonuç
‹nsan haklar›, bireyin özünde sahip oldu¤u de¤er ve onura karfl›l›k gelen, insana
yarafl›r biçimde muamele görmesini sa¤layan ve insanî varoluflu anlaml› k›lan flart-
lar› belirtir. Onun kavramsal aç›dan tahlili, hak, özgürlük ve eflitlik kavramlar›n›
ele almay› gerektirir. Hak kavram›n›n ‹slam âlimlerine göre, iki temel manas› var-
d›r: Uygunluk-yerindelik ve buna ba¤l› gerçeklik. Hak kavram›, kökündeki uygun-
luk ve yerindelik anlam›yla ahlâkî bir güce sahip olmaktad›r.
Hürriyet, hakk›n varedici bir kofluludur. Hak ise, negatif anlam›yla, hürriyetin ta-
n›nma ve sayg› gösterilmesi durumunu belirtir. Bu çerçevede hak ve hürriyet, bir-
birinin yerine kullan›labilir. Pozitif anlam›yla ise hak, hürriyette oldu¤u gibi yaln›z-
ca negatif (kaç›nma, terk türünden) bir yüküm de¤il, ama ayn› zamanda pozitif
(ifa, sa¤lama türünden) bir yükümü de gerekli k›lar.
Özgürlük, ayn› zamanda bir ölçüde s›n›rl›l›k demektir. S›n›rlar› belirlenmemifl bir
özgürlük, insanlara pek çok özgürlük ve hakk› kullanma olana¤› verecek, ancak bu
durum, bir ihlal durumunda özgürlü¤ünün tan›nmas› ve sayg› gösterilmesini talep
156 Mütevellî, a.g.e., 298; ed-Dehebî, a.g.y.; el-Bennâ, Cemâl, Kad›yyetu’l-Hurriyye fi’l-‹slâm, Kahire,
1405/1985, 59.
157 Kasanî, a.g.e., VII, 111; Mütevellî, a.g.e., 300; Hamidullah, a.g.e., 204-205. Askerlikten muafiyet,
onlarla ilgili kuflkulardan kaynaklanm›fl olsa da müslüman hakimiyetini tan›yan ve ona karfl› yaban-
c›larla gizli anlaflmalar yapmayan gayr-i müslimler bu muafiyeti iyi karfl›l›yordu. Hamidullah, a.g.e.,
204.
158 ed-Dehebî, a.g.e., 129-130. bkz. Hamidullah, a.g.e., 205. Bununla birlikte yine “...küçülmüfl halde,
elden cizye verinceye...” (Tevbe, 9/29) ayeti gere¤ince sald›rgan taraftan savafl tazminat› al›nacakt›r.
159 Fazlur Rahman, ‹slâmî Yenilenme -Makaleler II- (trc. Adil Çiftçi), Ank. 2000, 110.
ARDO⁄AN / ‹nsan Haklar›n›n Kavramsal Çerçevesi 39
Kaynakça
Ahmad, Zubair, (1414). Islamic vs. Western Approach Towards Human Rights: A Comparative Study. Mekke.
Akçam, Taner. (1991). ‹flkenceyi Durdurun! ‹nsan Haklar› ve Marksizm, ‹stanbul: Ayr›nt› Yay›nlar›.
Akseki, A. Hamdi. (1943). ‹slâm F›trî, Tabiî ve Umumî Bir Dindir. ‹stanbul.
Al-Sayyid, R›dwân. (1995). Contemporary Muslim Thougtand Human Rights. Islamochristiana. XXI. Roma.
Ardo¤an, Recep. (2004). ‹slâm Aç›s›ndan Siyasal Özgürlük. Düflünen Siyaset. 19. Ankara.
Ardo¤an, Recep. (2004). Kuran Aç›s›ndan Din Özgürlü¤ünün Teolojik Temelleri. Tabula Rasa. 12. Isparta.
Ardo¤an, Recep. (2004). “‹nsan Haklar›na Sayg›n›n Yükseltilmesinde ‹slâmî Teolojinin Rolü. A.Ü.I.F.D.
XLV/2. Ankara.
Arendt, Hannah. (1998). Totaliterizmin Kaynaklar›: 2 -Emperyalizm (çev. B. Sina fiener). ‹stanbul: ‹letiflim Yay›nlar›.
Arkoun, Mohammed. (1999). ‹slâm Üzerine Düflünceler (çev. Hakan Yücel). ‹stanbul: Metis Yay›nlar›.
Arma¤an, Servet. (1992). ‹slam Hukukunda Temel Hak ve Hürriyetler, Ankara: Diyanet ‹flleri Baflkanl›¤›.
Arslan, Ahmet. (1999). ‹slâm, Demokrasi ve Türkiye. Ankara: Vadi Yay›nlar›.
Baflgil, Ali Fuat. (1953). Devlet Nizam› ve Hukuk. ‹.Ü.H.F.M. XIX. ‹stanbul.
Bilge, Necip. (1975). Hukuk Bafllang›ç Dersleri. Ankara: AÜHF Yay›nlar›.
Cang›zbay, Kadir. (2002). Çok-Hukululuk, Laiklik ve Laikrasi. Ankara: Liberte Yay›nlar›.
Cranston, Maurice. (1967). “Freedom”, Freedom A New Analysis. London.
Ça¤›l, Orhan Münir. (1984). ‹nsan Haklar› ve Tabiî Hukuk. ‹.Ü.H.F.M. L/1–4. ‹stanbul.
Da¤c›, fiamil. (2000). Temel Hak ve Hürriyetlerin Korunmas›. Uluslararas› Avrupa Birli¤i fiûras› Tebli¤ ve Mü-
zakereleri (3–7 May›s 2000). Ankara.
Davuto¤lu, Ahmet. (1997). ‹nsan Haklar› Kavram›n›n Zihniyet Boyutu ve Siyasî Kullan›m›. Yeni Türkiye.
18. Ankara.
Donnelly, Jack, (1989). Universal Human Rights ‹n Theory And Practice. Ithaca and London.
Düzgün, fi. Ali. (1997). Din, Birey ve Toplum. Ankara: Akça¤ Yay›nlar›.
Ebu Ubeyd, kâs›m ‹bn Selam. (1981). Kitabu’l-Emvâl. Kahire.
Ebu Yusuf. (1397). Kitâbu’l-Harac. Kahire.
Ebu Zeyd, Nasr Hâmid. (1995). fieriat›n Tümel (Küllî) Maksatlar› (Yeni Bir Okuma) (trc. Mustafa Ünver). ‹s-
lâmî Araflt›rmalar. VIII/2. Ankara.
El-Bennâ, Cemâl. (1405/1985). Kad›yyetu’l-Hurriyye fi’l-‹slâm. Kahire.
El-Hallâf, Abdulvahhab. (1350). es-Siyâsetü’fl-fier’iyye ev Nizâmu’d-Devleti’l-‹slâmiyye fi’fl-fiu’ûni’d-Dustûriyye
ve’l-Hâriciyye. Kahire.
El-Merzûkî, ‹brahim Abdullah. (1997). Hukûku’l-‹nsân fi’l-‹slâm (çev. M. Huseyn Mürsî). Abudabi.
Enüstün, Engin. Birey Haklar›. http://www.ntvmsnbc.com/news/145343.asp
Erdo¤an, Mustafa. (1993). ‹nsan Haklar› Ö¤retisine Girifl. H.Ü.‹.‹.B.F. Dergisi. XI. Ankara.
Erdo¤an, Mustafa. (1999). Anayasal Demokrasi. Ankara: Siyasal Kitapevi
Erdo¤an, Mustafa. (1999). Sivil Özgürlükler ve Kamu Alan›. Mazlum Der Bülteni. 7. Ankara.
Erdo¤an, M. Özgürlük: Kavram ve De¤er. www.liberal-dt.org.tr/at/merdogan/at-me7.htm
Eskicio¤lu, Osman. (1996). ‹slâm Hukuku Aç›s›ndan Hukuk ve ‹nsan Haklar›. ‹zmir.
Fazlur Rahman, (2000). ‹slâmî Yenilenme -Makaleler II- (çev. Adil Çiftçi). Ankara: Ankara Okulu Yay›nlar›.
Fendo¤lu, Hasan Tahsin. (1996). ‹slâm ve Osmanl› Hukukunda Kölelik ve Cariyelik -Kamu Hukuku Aç›s›n-
dan Mukayeseli Bir ‹nceleme-. ‹stanbul: Beyan Yay›nlar›.
Gemalmaz, M. Semih. (1988). ‹nsan Haklar› Temellendirilmesinden Tan›mlanmas›na. Bahri Savc›’ya Arma¤an.
Ankara.
Gemalmaz, Mehmet. (1997). Ulusalüstü ‹nsan Haklar› Hukukunun Genel Teorisine Girifl. ‹stanbul: Beta Yay›nlar›.
Gölcüklü, Feyyaz. & Gözübüyük, fieref. (1994). Avrupa ‹nsan Haklar› Sözleflmesi ve Uygulamas›. Ankara:Tur-
han Kitabevi
Green, T. Hill. (1986). Siyasal Boyun E¤me Yükümünün ‹lkeleri Üstüne Dersler (çev. O¤uz Onaran).
ARDO⁄AN / ‹nsan Haklar›n›n Kavramsal Çerçevesi 41
Bat›da Siyasal Düflünceler Tarihi (ed. M. Tuncay) içinde. Ankara: Teori Yay›nlar›.
Gökmeno¤lu, H. Tekin. (1997). ‹slâm’da fiahsiyet Haklar›. Ankara: Türkiye Diyanet Vakf› Yay.
Güriz, Adnan. (1992). Hukuk Bafllang›c›. Ankara: A.Ü.Bas›mevi.
Güven, Sami. (1997).Sosyal Politikan›n Temelleri. Bursa: Ezgi Kitapevi.
⁄annûflî, Raflid. (1992). Hukûku’l-Muvâtanah: Hukuku ⁄ayri’l-Müslimîn fî’l-Mücteme’›’l-‹slâmî. Virginia.
⁄annûflî, Raflid. (1993). el-Hurriyyetü’l-Âmme fi’d-Devleti’l-‹slâmiyye, Beyrut.
Hamidullah, Muhammed. (2003). ‹slâm Peygamberi (çev. Salih Tu¤). ‹stanbul: Beyan Yay›nlar›.
Hanefi, Hasan. (1992). Dinî De¤iflme ve Kültürel Tahakküm (çev. ‹lhami Güler). ‹slâmî Araflt›rmalar VI/3. Ankara.
Hayati, Hökelekli. (1993). Din Psikolojisi, Ankara: Türkiye Diyanet Vakf› Yay›nlar›.
Hayek, Kanun. (1995). Yasama Faaliyeti ve Özgürlük. ‹stanbul: Çev. Mustafa Erdo¤an, Türkiye ‹fl Bankas› Kül-
tür Yay›nlar›.
Hobbes, Thomas. (1993). Leviathan (çev. Semih Lim). ‹stanbul: Yap› Kredi Yay›nlar› Ltd. fiti.
Iqbal, Javid. (1971). Ideology of Pakistan. Lahore.
‹bn Manzur, Ebu’l-Fadl Cemalüddin Muhammed el-‘Ifrikî. (tsz.). Lisanü’l-Arab. Beyrut.
‹bn Teymiyye, Ebu’l-Abbas Tak›yyü’d-Dîn Ahmed. (1381–1386). Mecmû’u’l-Fetevâ (haz. Abdurrahman b.
Muhammed) XXVIII. Mekke.
‹sfahânî, R⤛b. (1986). el-Müfradât fî ⁄arîbi’l-Kur’ân. ‹stanbul.
‹zmirli, ‹smail Hakk›. (1995). Anglikan Kilisesine Cevap (el-Cevâbu’s-Sedîd fî Beyâni Dîni’t-Tevhîd) (haz. F.
Unan). Ankara.
‹zzetbegoviç, Ali. (1987). Do¤u ile Bat› Aras›nda ‹slâm (çev. Salih fiaban). ‹stanbul: Nehir Yay›nlar›.
Kadri, H. Kâz›m. (1949). ‹nsan Haklar› Beyannamesinin ‹slâm Hukukuna Göre ‹zah› (Teflrî-i ‹nsânî ve ‹slâmî).
‹stanbul.
Kamali, Mohammad H. (1993). An Analysis Of Right (Haqq) ‹n ‹slâmic Law. The American Journal Of ‹slâ-
mic Social Sciences. X/3. Washington D.C.
Kapani, M. (1976). Kamu Hürriyetleri. Ankara: A.Ü. Hukuk Fakültesi Yay›nlar›. Kapani, M. (1996). ‹nsan Hak-
lar›n›n Uluslararas› Boyutu, Ankara: Bilgi Yay›nlar›.
Karaman, Hayrettin. (1992). ‹slâm Hukukunda Devlet, Fert ve ‹nsan Haklar›. Türklerde ‹nsanî De¤erler ve
‹nsan Haklar› I-III. ‹stanbul.
Karatepe, fiükrü. (1996). ‹nsan Haklar›n›n ‹lahi Temelleri. Do¤u’da ve Bat›’da ‹nsan Haklar›.
Kasanî, Ebu Bekr b. Mes’ud. (1328). Bedâi’u’s-Sanâî fî Tertîbi’fl-fierâî. M›s›r:
Kubal›, Hüseyin Nail. (1965). Anayasa Hukuku Genel Esaslar ve Siyasî Rejimler. ‹stanbul:
Kuçuradi, ‹oanna. (1996). Felsefe ve ‹nsan Haklar›. ‹nsan Haklar›n›n Felsefî Temelleri (haz. ‹. Kuçuradi). An-
kara: Türkiye Felsefe Kurumu Yay›nlar›.
Lewis, Bernard. (1992). ‹slâm’›n Siyasal Dili (çev. Fatih Taflar). ‹stanbul: Rey Yay›nlar›.
Mevdûdî. (1991). Tefhimu’l-Kuran (çev. M. H. Kayanî ve d¤r.). ‹stanbul: ‹nsan Yay›nlar›.
Milne, A. J. M. (1979). The ‹dea of Human Rights: A Civil ‹nquiry. Human Rights, Problems, Perspectives And
Texts (ed. F. E. Dowrick). Durham.
Montesquieu. (1998). Kanunlar›n Ruhu Üzerine (çev. Fehmi Baldafl). ‹stanbul: Toplumsal Dönüflüm Yay›nlar›.
Mourgeon, Jacques. (tsz.). ‹nsan Haklar› (çev. Ayflen Ekmekçi; Alev Türker). yer yok: ‹letiflim Yay›nlar›.
Mütevelli, Abdülhamit. (1978). Mebâdiu Nizâmi’l-Hukm fi’l-‹slâm. ‹skenderiye.
Nasr, Seyyid Hüseyin. (1981). ‹slâm’da Düflünce ve Hayat (çev. Fatih Tatl›l›o¤lu). ‹stanbul: ‹nsan Yay›nlar›.
Öner, Necati. (1990). ‹nsan Hürriyeti. Ankara: Vadi Yay›nlar›.
Özdek, E. Yasemin. (1993). ‹nsan Hakk› Olarak Çevre Hakk›. Ankara: TODA‹E.
Paine, Thomas. (1988). ‹nsan Haklar› (çev. M. O. Dostel). ‹stanbul: Milli E¤itim Gençlik ve Spor Bakanl›¤›.
Rawls, John (1985). Theory of Justice. London.
Rousseau, J. Jack. (1994). Toplum Sözleflmesi (çev. Vedat Günyol). ‹stanbul.
Sâb›k, es-Seyyid. (1397/1977). F›khu’s-Sünne. Beyrut.
42 ‹ N S A N H A K L A R I A R A fi T I R M A L A R I
Sabine, George. (1997). Yak›n Ça¤ Siyasal Düflünceler Tarihi (çev. Özer Ozankaya), ‹stanbul: Cem Yay›nevi.
Savc›, Bahri. (1953). ‹nsan Haklar› (Kanunilik Yolu ile korunmas›).
Ankara: AÜSBF(Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi)Yay›nlar›.
Shue, Henry. (1996). Temel Haklar›n Evrenselli¤i (çev. Ülker ‹nce). ‹nsan Haklar›n›n Felsefi Temelleri (haz. ‹.
Kuçuradi) içinde, Ankara: Türkiye Felsefe Kurumu Yay›nlar›.
S›bâh, Suâd Muhammed. (1997). Hukûku’l-‹nsân fi’l-‘Asri’l-Muâs›r. Lübnan.
Spickard, Ph. D. James V. (1999). Human Rights, Religious Conflict, and Globalization. Ultimate Values in a
New World Order. Most Journal on Multicultural Societies. I/1. http://www.unesco.org./most/vl1n1spi.htm
fiahin, Hasan. (1987). Maturîdî’ye Göre Din. Kayseri.
fiat›bî. (1990). el-Muvâfakât fî Usûli’fl-fierî’a (çev. Mehmet Erdo¤an). ‹stanbul.
Talas, Cahit. (Tsz.). Toplumsal Politika. Ankara.
Talbi, Mohammed. (1985). Religious Liberty: A Muslim Perspective. Islamochristiana. XI. Roma.
Taftazânî. (tsz.). fierhu’l-Akâid. Hafliyetü Kestelî Alâ fierhi’l-Akâid, içinde. ‹stanbul: Dersaadet Yay.
Tibi, Bassam. (1998). The Challenge of Fundamentalism –Political Islâm And The New World Disorder-. London.
Ünalan, Abdülkerim. (1995). Hak ve Hakk›n Kötüye Kullan›lmas›. ‹zmir: Dokuz Eylül Üniversitesi, Sosyal Bi-
limler Enstitüsü.
Yaz›r, E. M. Hamdi. (tsz.). Hak Dini Kuran Dili (haz. ‹. Karaçam ve d¤r.). ‹stanbul: Azim Da¤›t›m. IV
Yörük, Abdülhak Kemal. (1958). Hukuk Felsefesi Dersleri I-II. ‹stanbul:
Yürüflen, Melih. (1994). Ahlâkî ve Siyasî Hoflgörü. Ankara:
Zemahflerî. (tsz.). el-Keflflâf fî Hakâiki’t-Tenzîl ve ‘Uyûni’l-Ekâvîl. Darü’l-Fikir.
Zenâtî, Mahmud Selâm, (1992). Hukûku’l-‹nsân (Medhalun Tarihî).
Zevkliler, Ayd›n. (1989). Medeni Hukuk –Girifl ve Bafllang›ç Hükümleri-. Ankara:
Zuhaylî, Muhammed, (1418/1997). Hukûku’l-‹nsân fi’l-‹slâm –D›râsetun Mukâranetun me’a’l-‹’lâni’l-‘Âlemî
ve’l-‹’lâni’l-‹slâmî li-Hukûki’l-‹nsân-. Beyrut.