You are on page 1of 34

9

‹NSAN HAKLARININ
KAVRAMSAL ÇERÇEVES‹
[
Dr. Recep Ardo¤an

At›f©: Ardo¤an, Recep. (2006). ‹nsan haklar›n›n kavram-


sal çerçevesi. ‹nsan Haklar› Araflt›rmalar›, 3 (5), s. 9-42.
Özet: ‹nsan haklar›, en önemli ahlak kurallar›n› ve
hukukun temelini oluflturur. Onun anlafl›labilmesi için
hak, özgürlük ve eflitlik kavramlar›n›n iyi tahlil edilmesi
gerekir. Do¤ru, sabit, yerinde ve yetki gibi anlamlar
içeren hak, asl›nda metafizik bir kavramd›r. Nitekim
Kuran’da Allah’›n s›fat› ve ismi olmufltur. Hürriyet ve
eflitlik, insan haklar›n›n kavramsal iki temelidir. Eflitsizlik
hürriyeti kald›r›r. Hürriyet olmadan da eflitlik anlams›zd›r.
‹slam, tevhit ilkesiyle eflitli¤i, ilahî imtihan anlay›fl›yla da
özgürlü¤ü temellendirir.
10 ‹ N S A N H A K L A R I A R A fi T I R M A L A R I

‹nsan haklar›, kiflinin tabiiyetine, dinine, etnik kökenine, sosyal ve iktisadî konu-
mu ve kazan›mlar›na bakmaks›z›n, salt insan oldu¤u için sahip oldu¤u ve hem
–baflka bireylerden gelen ihlaller yan›nda ve özellikle- siyasal iktidara karfl› korun-
mas› hem de onun taraf›ndan güvenceye al›nmas› gereken haklard›r. ‹nsan hakla-
r›, bireyin bizatihi de¤erine karfl›l›k gelen ve insanî var oluflu anlaml› k›lan temel
de¤erlere dayal› olup, baflka bütün hak iddialar› karfl›s›nda öncelikli ahlâkî taleple-
ri ifade ederler.1 ‹nsan haklar›, art›k, insan olman›n temel unsurlar› olarak kabul
edilmektedirler. Bu haklara sahip olmayan bir kifli, insana yarafl›r bir hayat sürme
ve dolay›s›yla insanî var olufl niteli¤i bak›m›ndan eksiktir. Yine bu haklar›n yaln›z-
ca bir k›sm›na sahip olmak da insan›n farkl› yetenekler, medenî, maddî, manevî,
fikrî, estetik ve etik boyutlar›ndan bir bölümünü yok saymak veya birini di¤erine
irca etmek anlam›na gelir.
‹nsan haklar›, inanç, zihniyet, kültür ve gelene¤i ne olursa olsun kimsenin kay›ts›z
kalamayaca¤› bir aland›r. Çünkü bu haklar, bireyin bilinçli bir flekilde kullanmas›
gereken, onun insana yarafl›r biçimde muamele görmesini sa¤layan ve onun onu-
runu koruyan haklard›r.2
‹nsan haklar›, dünyada, her zaman pratik bir güç de¤ilse de teorik bir güç olmufl-
tur. Nitekim en bask›c› rejimler bile insan haklar› fikrinin gücünü tan›makta ve fai-
li oldu¤u insan haklar› ihlallerini mazur gösterme veya inkâr etme çabalar› sergile-
mektedir. Bu noktada, tüm etkili fikirler gibi, insan haklar› fikri de bir slogana dö-
nüflüp yozlaflma riski içindedir.3 Bir kavram, anlam ve içeri¤inde bir mu¤lâkl›k ve
bulan›kl›k kalmayacak flekilde belirlenmedi¤i veya içerdi¤i manaya uygun biçimde
kullan›lmad›¤› sürece tehlikeli olur. ‹nsan haklar› kavram›, bizzat insan haklar›na
ayk›r› tav›r ve politikalar› meflrulaflt›rma amac›yla kullan›labilmesine bak›l›rsa, bu
tehlikeyi bar›nd›rmaya bafllam›flt›r bile.4 Bu sebeple insan haklar› kavram›n›n an-
lam ve içeri¤inin belirlenmesi; kavramsal tahlilinin yap›lmas› son derece önemlidir.
Belirtelim ki, insan›n temel haklar› konusu, asl›nda insan›n kâinattaki konumu, var
olufl amac›, anlam› ve siyasal toplumla iliflkilerinin niteli¤ini kavrama sorunudur. An-
cak, insan haklar›n›n kavramsal temellerini konu alan bu makalede, çeflitli alt bafll›k-
lar› ayr› incelemelere konu olacak kadar genifl bir mefhum oldu¤u için insan kavra-
m› d›flar›da tutulmak suretiyle, hak, özgürlük ve eflitlik kavramlar› tahlil edilecektir.

1 Erdo¤an, Mustafa, Anayasal Demokrasi, Ank. 1999, s. 37; 165, 169.


2 Tibi, Bassam, The Challenge of Fundamentalism –Political Islâm And The New World Disorder-, London
1998, s. 206.
3 Milne, A. J. M., “The ‹dea of Human Rights: A Civil ‹nquiry”, Human Rights, Problems, Perspectives And
Texts, ed. F. E. Dowrick, Durham 1979, s. 24.
4 Kuçuradi, ‹oanna, “Felsefe ve ‹nsan Haklar›”, ‹nsan Haklar›n›n Felsefî Temelleri (nflr. ‹. Kuçuradi),
Ank. 1996, 49; Davuto¤lu, Ahmet, “‹nsan Haklar› Kavram›n›n Zihniyet Boyutu ve Siyasî Kullan›m›”,
Yeni Türkiye, sy. 18, Ank. 1997, s. 150.
ARDO⁄AN / ‹nsan Haklar›n›n Kavramsal Çerçevesi 11

Hak
‘Hak (hakk)’ Arapçadan Türkçeye geçmifl bir kavramd›r. Arapçada mastar, s›fat
ve isim olan ve Kuran’da da 247 kez (türevleriyle 264 kez) geçen5 kavram›n
kök anlam› mutabakat ve muvafakattir.6 Ancak ‘Allah’›n indinde söz, onlar›n
ço¤unun aleyhinde flüphesiz sabit oldu/gerçekleflti (Hakka’l-kavlu‘alâ ekseri-
him).’7 ayetinde oldu¤u gibi, hak kelimesi, en genel manada, mastar anlam›yla,
“sübut ve varl›¤›n tahakkuku” diye de ifade olunur. Ancak ‘söz’ün sabit oluflu,
içerdi¤i hükmün yeri ve zaman›n›n geldi¤i veya gerçekleflmesinin yerinde ve
gerekli oldu¤u fleklinde de anlafl›labilir. Nitekim ‹bn Manzur, “Hakka’l-emru”
ve “Hakka aleyhimü’l-kavl” ifadelerine hak oldu, sabit oldu anlam›n› verirken,
birinci ifadeye el-Ezherî, ikincisine de Züccâc, ‘vacip oldu, gerekli oldu’ mana-
s›n› vermifltir.8 Buna göre kavram, vakaya uygunluk, yerindelik anlam›yla ilifl-
kisini sürdürmektedir.
‹sfahânî, hakk’›n, Kuran’da, hikmet gere¤i bir fleyi vareden (Allah); hikmet ge-
re¤i varedilen (Allah’›n fiilleri gibi); bir fleye özünde oldu¤u gibi itikad; gerekti-
¤i flekilde, ölçü ve zamanda vuku bulan söz ve fiil anlamlar›na geldi¤ini belirtir.9
Taftazânî’nin aç›klamas›na göre hak, gerçe¤e uygun (mutab›k) hükümdür, söz-
ler, inançlar ve mezhepler için kullan›l›r, z›dd› bat›ld›r. Do¤ruluk (s›dk) ise ge-
nellikle sözler için kullan›l›r, karfl›t› yaland›r. Uygunluk, hak kavram›nda vak›a
aç›s›ndan, do¤ruluk kavram›nda ise hüküm aç›s›ndand›r. Hükmün do¤rulu¤u,
vak›aya uygunlu¤u iken hükmün hakikat oluflu, vak›an›n ona uygunlu¤udur.10
Ayn› flekilde, kavram›n, esas›nda, bir mutabakat, zihinde olanla hariçte olan›n
uygunlu¤u mânâs› tafl›d›¤›n› söyleyen Yaz›r’a göre, hakk, düflüncenin gözleme
uygunlu¤u bak›m›ndan kullan›ld›¤› zaman isabet ve do¤ruluk; söz, fikir, icra,
karar, ahkam ve iradenin maksada uygunlu¤u bak›m›ndan da adalet ve hikmet
anlam›na gelir ve o iflin s›fat› olur.11 Hak, d›fl olaylar ve maddi konular için kul-
lan›ld›¤› zaman da tahakkuk (gerçekleflme) ve vuku (realite) demek olur. Tam
karfl›t›, ‘imkâns›z, yokluk, yok olmak, hata, zulüm, abes ve bofl’ anlamlar›na ge-
len “bat›l” olan12 hakk, varl›¤› ve ulûhiyeti gerçek olma anlam›nda, Allah’›n is-

5 Ünalan, Abdülkerim, Hak ve Hakk›n Kötüye Kullan›lmas›, ‹zmir 1997, s.. 15.
6 ‹sfahânî, R⤛b, el-Müfradât fî ⁄arîbi’l-Kur’ân, ‹st. 1986, s. 179; Taftazânî, fierhu’l-Akâid (Hafliyetü Kes-
telî Alâ fierhi’l-Akâid içinde), ‹st. ts. (Dersaadet Yay.), s. 19; Yaz›r, E. M. Hamdi, Hak Dini Kuran Dili
(nflr. ‹. Karaçam ve d¤r.), ‹st. ts. (Azim Da¤.), IV/448.
7 Yâsin, 36/7
8 ‹bn Manzur, Ebu’l-Fadl Cemalüddin Muhammed el-‘Ifrikî, Lisanü’l-Arab, Beyrut ts., II/940.
9 ‹sfahânî, a.g.e., 179.
10 Taftazânî, a.g.y..
11 ‹sfahânî, a.g.y.; Yaz›r, a.g.y.
12 Yaz›r, a.g.e., IV/448-449; ‹bn Manzur, a.g.y.; Eskicio¤lu, Osman, ‹slâm Hukuku Aç›s›ndan Hukuk ve
‹nsan Haklar›, ‹zmir 1996, s. 159. Örne¤in bk. Bakara 2/42.
12 ‹ N S A N H A K L A R I A R A fi T I R M A L A R I

mi ve s›fat› olmufltur.13 Bu aç›klamalara göre hak kavram›n›n iki temel manas›


vard›r: Uygunluk-yerindelik ve buna ba¤l› gerçeklik. Hak kavram›, kökündeki
uygunluk ve yerindelik anlam›yla ahlâkî bir güce sahip olmaktad›r.
Hak kavram›n›n Frans›zca karfl›l›¤› Latince Directus’tan gelen ve direkt, müstakim,
do¤ru ve adalet anlamlar›n› içeren droit; ‹ngilizce karfl›l›¤› ise right’t›r. Dolay›s›yla,
kavram›n Arapça, ‹ngilizce, Türkçe, Frans›zca gibi dillerde, iki temel ahlâkî ve si-
yasî anlam› oldu¤u söylenebilir: Do¤ruluk ve yetki (entitlement). Birincisinde, bir
hüküm veya eylemin do¤ru/hakl› (right) oldu¤undan; ikincisinde ise, bir kimsenin
bir hakka sahip, salahiyetli oluflundan bahsederiz.14 Asl›nda kavram›n böyle ikili
bir anlama sahip olmas›, haklar›n ahlâkî yönüne de iflaret etmekte; insan iliflkileri,
ahlâk ve hukuk alan›nda mihver bir kavram olmaktad›r.
Hak ve hukuk aras›ndaki iliflki de hukukun hakk› belirledi¤i manada tek tarafl› bir
iliflki de¤ildir. Türkçede topluluk hayat›nda uyulmas› zorunlu kurallar› ifade eden
hukuk ve bu kurallardan kifliler lehine do¤an yetkiyi belirten hak kavramlar›n›n15
birbirinden ayr›ld›¤› görülse de Almancadaki ‘recht’, Frans›zcada ‘droit’, ‹talyanca-
da ‘dritto’ kelimeleri, yal›n anlamda hak demektir ve objektif nitelemesiyle (objec-
tives recht, droit subjective, diritto suggettivo) Hukuk sistemi ve yasalar› (law);
sübjektif nitelemesiyle (subjectives richt, droit suvjective, diritto suggettivo) de
haklar› (rights) ifade etmektedir.16
Hak kavram›, tabiî-ideal olmas› veya bir sosyal düzen içinde yürürlükte olmas› aç›-
s›ndan iki temel kategoride ele al›nabilir.
Birincisi, ideal olma anlam›n› da içeren ‘ahlâkî hak (moral rights)’, iyiye ve do¤ru-
ya da iflaret eder ve yasal haklar›n belirlenmesinde yönlendirici normlar oluflturma-
s› bak›m›ndan onlardan önce gelir. En basitiyle sorumluluk bilincine iflaret eden
ahlâk›n zaten yerleflmifl oldu¤u bir yerde, yani üyelerinin ahlâkî yükümlülükleri ol-
du¤unu kabul etti¤i toplumda hukuk varl›k kazanabilir.17 Bu noktada alt› çizilme-
lidir ki, ahlâken vazife olan bir fiil, ayn› zamanda bir hakt›r, fakat hak olan fley dai-
ma bir vazife de¤ildir.

13 ‹bn Manzur, a.g.y.; el-Merzûkî, ‹brahim Abdullah, Hukûku’l-‹nsân fi’l-‹slâm (‹ngilizce’den trc. M. Hu-
seyn Mürsî), Abudabi, 1997, s. 144. Cenab-› Hakk da, Yüce Gerçek demektir. Do¤ru, gerçek ve ha-
kikat (34/43; 10/4; 22/62) anlam›yla iliflkili olarak Kuran’a, ‹slâm’a ve tevhide de hak denilmifltir
(33/30; 17/81; 37/37). Yine Kuran’da uygun, muvaf›k anlamlar›yla iliflkili olarak caiz, vacip, gereken
anlam›nda;1 münasip, müstahak ve gerekli (46/18); aidiyet ve pay, hisse (51/19; 70/24-5); do¤ru
ilim, do¤ruluk ve adalet (38/22) ve hikmet anlamlar›nda da kullan›l›r. bk. et-Tabliyye, el-Kutb Mu-
hammed, el-‹slâm ve Hukûku’l-‹nsân -Dirâsetun Mukâranetun-, Dâru’l-Fikri’lArabî, 1404/1984, s. 29.
14 Donnelly, Jack, Universal Human Rights ‹n Theory And Practice, London 1989, s. 9; Milne, a.g.m., 26.
15 Bilge, Necip, Hukuk Bafllang›c› Dersleri, Ank. 1975, s. 36.
16 Zevkliler, Ayd›n, Medeni Hukuk –Girifl ve Bafllang›ç Hükümleri-, Ank. 1989, s. 4.
17 Milne, a.g.m., 24.
ARDO⁄AN / ‹nsan Haklar›n›n Kavramsal Çerçevesi 13

‹kincisi ise, mevcut sosyal düzende geçerli bulunan ‘yasal hak’t›r. Bir sözleflmeyle,
kanun metniyle veya yaz›l› olmayan bir hukukla belirlenen veya bunlardan içtihat
ve mahkeme kararlar› yoluyla ç›kart›lan haklar› içerir. Bu ikincisi, sosyal yaflamda,
somutlaflan, yerleflen ve müeyyidelere ba¤lanan kod’lara ihtiyaç duyulmas›n›n ne-
ticesidir. Bunun gibi ‹slâm aç›s›ndan da dinî hak ve hukukî hak fleklinde iki kate-
goriden söz edilebilir. Birincisi fler’an geçerli olufluna ra¤men mahkemeye intikal
etmez.18 Ahlâkî haklar da her ikisini kapsar; ahlâkîlik onlara temel oluflturur.
Hukukta hak kavram›n› aç›klamada, bat›da çeflitli görüfller ileri sürülmüfltür: Bun-
lardan, Alman hukukçu Windscheid’in öncülü¤ünü yapt›¤› irade teorisine göre
hak, hukuk düzenince kiflilere tan›nan irade kudreti, irade hâkimiyetidir. Yani hak,
sahibinin karfl› taraftan belli bir davran›fl, ifa ve kaç›nma talep edebilmesi; haklar›
üzerinde tasarrufta bulunabilmesidir. Bu görüfl, hakk›n d›fl görünüflünü aç›klad›¤›
halde, içeri¤ini göstermemesi bak›m›ndan elefltirilmifltir. Ayr›ca irade gücünden
yoksun küçük çocuklar ve özürlüler de hak sahibi olabilir. Hakk›n aç›klanmas›nda
menfaati esas alan Jhering’in öncüllük etti¤i görüfle göre ise hak, hukuk düzenince
korunan menfaattir. Bu görüfl, irade unsurunu göz ard› etti¤i için elefltirilmifltir.
Hukuk düzenice korunan menfaatin hak olmas› için ondan yararlanma iradî olma-
l› ve talep edilebilmelidir. Yine hukuk düzeni taraf›ndan korunan her menfaat hak
de¤ildir. Örne¤in devletin baz› ithal mallara gümrük uygulamas› ve bunun yerli
üreticilere sa¤lad›¤› menfaatin onlar›n hakk› oldu¤u söylenemez. Ayr›ca mezkûr ta-
n›m, hakk›, gayesi ve neticesi ile tarif etmektedir. Hâlbuki hak, bir menfaati sa¤la-
mak için tan›nan yetkidir, menfaatin kendisi de¤ildir. Bu iki görüflü birlefltiren Jel-
linek ve Michoud’un temsil etti¤i karma görüflte de hak, hukuken korunan ve fay-
dalan›lmas› hak sahibinin veya temsilcilerinin iradesine ba¤l› k›l›nan menfaatler
olarak tan›mlanm›flt›r.19
Hak kavram›n›n üç unsuru vard›r. Takdir yetkisi, talep ve tan›nmadan ibaret, bu üç
unsurun üzerinde k›saca durmak yararl› olacakt›r.
Takdir Yetkisi
Hak kavram›, hakk›n konusunu oluflturan ve hukukça korunan bir menfaatten ya-
rarlan›p yararlanmamayla ilgili bir irade serbestîsi, bir takdir yetkisini içerir. Ancak,
bir haktan yararlanma fikrinin do¤ru olmas› için bireyin fiilî bir güce sahip olmas›

18 Kamali, Mohammad H., “An Analysis Of Right (Haqq) ‹n ‹slâmic Law” The American Journal Of ‹s-
lâmic Social Sciences, X/3, Washington D.C. 1993, s. 351.
19 Zevkliler, a.g.e., 105-6; Birsen, Kemaleddin, Medenî Hukuk Dersleri, ‹st. 1958, s. 7; Baz› Müslüman
araflt›rmac›lar da hakk›, menfaati esas alan tan›mlara benzer flekilde haktaki irade ve yetki unsurla-
r›na de¤inmeden ‘fleriat›n yasaklamad›¤› yarar’ (et-Tabliyye, a.g.e., 18.) veya ‘fler’an belirlenmifl ya-
rar’ fleklinde tan›mlar. Zuhaylî, Muhammed, Hukûku’l-‹nsân fi’l-‹slâm –D›râsetun Mukâranetun
me’a’l-‹’lâni’l-‘Âlemî ve’l-‹’lâni’l-‹slâmî li-Hukûki’l-‹nsân-, Beyrut 1418/1997, s. 9.
14 ‹ N S A N H A K L A R I A R A fi T I R M A L A R I

flart de¤ildir. Önemli olan bu bireye istedi¤i zaman bu gücü kullanma serbestîsi ve-
ren kanuni veya ahlâkî bir temelin bulunmas›d›r.20 Ayr›ca haklar kullan›lmak zo-
runda de¤ildir, kullan›mdan vazgeçilebilir. Di¤er bir ifadeyle, baflka durumlarda
yapma ve kabul etme hakk› korunmakla birlikte kifli, herhangi bir durumda yapma
ve kabul etme hakk›ndan kaç›nabilir.21 Anlafl›laca¤› üzere, temel bir hakk›n kendi-
sinden vazgeçilemez, ancak, yukar›da aç›kland›¤› üzere, somut bir durumda kulla-
n›m›ndan vazgeçilebilmesi hak kavram›n›n bir unsurudur.
Talep
Tehdit veya engellenme durumlar›nda bir konudan yararlanma bir ‘hak (yetki)’ ola-
rak ileri sürülemedi¤i müddetçe, yani, iddial› biçimde kullanma durumlar› niha-
î olarak var olmad›kça, hak sahipli¤i söz konusu olamaz. Bu nedenle, bir konudan
yararlanma (veya yararland›r›lma) ile bu yararlanmay› bir hak olarak ileri sürebil-
meyi birbirinden ay›rmak gerekir.22 Bu ayr›m, baflkalar›na karfl› ileri sürülebilen
yetkinin hakk›n temel bir unsuru oldu¤unu gösterir. Yoksa hak, yetkiye indirgene-
mez. Di¤er yandan ahlâkî bir hak, hukukî bir yetki içermeyebilece¤i gibi, karfl› ta-
raf›n vicdan›nda da yans›mas›n› bulmayabilir.
Hak esas›nda, belli bir kanunî veya ahlâkî temelden hareketle, bireyin ileri sürdü-
¤ü bir güç veya olanakt›r.23 Hak, hakl› bir talebin; insanlara belirtilen flekilde dav-
ranmalar› gerekti¤ini ileri sürebilmenin aklî temelini oluflturur. Bu özelli¤iyle hak,
baflkalar›na ya s›rf kaç›nma yükümlülü¤ü yükler (özgürlük hakk›) ya da kaç›nma-
ya ek olarak bir ifa yükümlülü¤ü yükler (talep hakk›).24 Nitekim bir tan›ma göre
hak, ‘bir fleyi yapmak veya baflkalar›ndan belirli bir flekilde davranmay› veya bir fle-
yi yapmay› isteme yetkisini’ ifade eder.25
Tan›nma, Sayg› Gösterilme
Haklar›n bafll›ca ifllevi, yararlanman›n ötesinde, ihlal yani engellenme ve tehdit durum-
lar›nda buna meflru olarak karfl› konabilmesine dayanak olmalar› ve baflkalar›n›n bun-
lara sayg› göstermesinin ahlâkî veya hukukî olarak dayana¤›n› sa¤layabilmeleridir.26
S›rf ahlâkî haklarda bu unsur, sadece talebin ahlâken meflru oldu¤una iliflkin inanç
fleklinde ortaya ç›karken, hukukî haklar söz konusu oldu¤unda, arka plandaki mefl-

20 S›bâh, Suâd Muhammed, Hukûku’l-‹nsân fi’l-‘Asri’l-Muâs›r, Lübnan 1997, s. 44.


21 Milne, a.g.m., 27.
22 Donnelly, a.g.e., 11, 13, 19; Erdo¤an, a.g.e., 164.
23 S›bâh, a.g.y.; Shue, Henry, “Temel Haklar›n Evrenselli¤i” (trc. Ülker ‹nce), ‹nsan Haklar›n›n Felsefi
Temelleri (nflr. ‹. Kuçuradi), Ankara 1996, s. 26, 28.
24 Erdo¤an, Mustafa, “‹nsan Haklar› Ö¤retisine Girifl”, H.Ü.‹.‹.B.F. Dergisi, C. XI., Ank. 1993, s. 25Er-
do¤an, Mustafa. Anayasal Demokrasi, 163.
25 Güriz, Adnan, Hukuk Bafllang›c›, Ank. 1994, s. 40.
26 Donnelly, a.g.e., 11.
ARDO⁄AN / ‹nsan Haklar›n›n Kavramsal Çerçevesi 15

ruluk inanc› yan›nda, ‘zorla yerine getirme’yi gerektirir, yani birey, hakk›n tan›nma-
s›n› ve hakk›n konusundan yararlanmas›n› ‘hukukî yapt›r›m’ yoluyla sa¤latabilir.27
“Hak, bireyin ahlâki kurallar› ile toplumun yasal kurallar› aras›nda, yani ahlâkla
siyaset aras›nda ba¤ kurar. Birey haklar›, toplumu ahlâki kurallara tabi tutmak
için kullan›lacak araçlard›r.”28 Bireyin haklar›, yönetsel yetkileri s›n›rlar. Ancak,
bunun yan›nda hakk›n sosyal yaflamla ilgili oluflu, onun için bir belirlilik ve s›-
n›rl›l›k gerektirir ve baflkalar›n›n haklar›na yer açabilmek için haklar da s›n›rla-
n›r. Temelde hak anlay›fl›, insanlar›n ihtiyaç ve taleplerinin çat›flmas› sonucu or-
taya ç›kacak anlaflmazl›klar› önleyebilmek için her bireyin belli bir hareket, yet-
ki ve yararlanma alan›n›n belirlenme ve s›n›rlanma zorunlulu¤una iflaret eder.29
Bunun sonucunda oluflan mukabil hukukî duruma, ödev denir. Bu nedenle hak,
z›tl›k ve karfl›l›kl›l›k iliflkisi içinde oldu¤u ödevle anlam kazan›r. Yani hakk›n var-
l›¤› karfl› taraf üzerinde mukabil (kaç›nma veya yerine getirme türünden) bir öde-
ve ba¤l›d›r. Burada hak kavram›ndaki irade unsuru göz önünde bulundurunca,
hak ve yükümlülük, hukuk sisteminin tan›d›¤› iki ayr› hukuk süjesi üzerinde bu-
lunmal›d›r. ‹nsan haklar› da umumî olarak yönetsel yükümlülüklerdir.30 Bunun-
la birlikte, haklarla ödevler aras›ndaki simetrik iliflkiyi, hak sahiplerinin baflka
durum ve iliflkilerde bir tak›m ödevleri de bulunabilece¤i gerçe¤i ile kar›flt›rma-
mak gerekir. ‹nsan haklar›n›n ayn› zamanda ödevleri de içerdi¤i fleklindeki yay-
g›n anlay›fl yanl›fl ve tehlikelidir. Yoksa devlete yönelik iddialar olarak, insan hak-
lar›na sahip olman›n hiçbir anlam› kalmazd›. Yine, bir ödevin yerine getirilmesin-
den yararlanmak, bir hakka sahip olman›n ne zorunlu ne de yeterli bir flart›d›r.
Örne¤in, bir sözleflmeden do¤an ödevin yerine getirilmesinden üçüncü bir kifli
yararland›¤› halde, kendisine karfl› ödevli olunan -yani hak sahibi- o de¤il de bi-
zatihi sözleflmeyi yapan taraflardan biri olabilir.31
‹slâm aç›s›ndan da haklar, sorumluluklar, insanlar aras› ba¤lar ve roller birbiriyle
sarmallan›r ve mümin, örne¤in bir anne-baba olarak kendi rolüne de¤er veriyorsa,
çocu¤unun üzerinde belli haklara sahip oldu¤u gibi, ayn› zamanda ona karfl› belli
yükümlülükleri de yerine getirmesi gerekti¤inin fark›nda olur. Ancak, ‹slâm aç›s›n-
dan haklar ödevlerden ayr› düflünülmemekle birlikte, haklar›n ödevlerden sonra
ç›kt›¤›, hakk›n varl›¤›n›n ödevden sonra geldi¤i söylenemez. Elbette, bireyin top-
lumsal yaflam›n gerektirdi¤i belli sorumluluklar› yerine getirmesi, belli haklara fii-
len sahip olman›n, onlardan yararlanman›n kofluludur. Adaletin gerçekleflmesi de

27 Erdo¤an, Mustafa. a.g.m., 25; Anayasal Demokrasi, 163. bk. el-Merzûkî, a.g.e., 146.
28 Enüstün, Engin, Birey Haklar›, http://www.ntvmsnbc.com/news/145343.asp
29 Ünalan, a.g.e., 21.
30 el-Merzûkî, a.g.e., 144; Gökmeno¤lu, H. Tekin, ‹slâm’da fiahsiyet Haklar›, Ank. 1997, s. 14.
31 Erdo¤an, a.g.e., 163-164.
16 ‹ N S A N H A K L A R I A R A fi T I R M A L A R I

sorumluluklar ile belli imkân ve haklar›n karfl›l›kl› varl›¤›n› gerektirir. Ancak, bu


durum, haklar›n varl›¤›, önceden sorumluluklar›n yerine getirilmesi flart›na ba¤l›
oldu¤undan de¤il, sorumluluklar yerine getirilmedi¤i durumlarda insanlar›n hak-
lar›n›n fiilen var olamayaca¤›, özgürlüklerin ihlal edilece¤indendir.
Kuran’a göre, dünya insan›n çeflitli ihtiyaç, ilgi ve yeteneklerine karfl›l›k gelecek flekil-
de düzenlenmifl ve insana bu düzenden yararlanma olanak ve potansiyelleri verilmifl
olup, bu beflerî potansiyellerin fiiliyata geçmesi için bireyin Allah taraf›ndan yarat›l›fl›n
bafllang›c›nda takdir edilmifl, yani kazan›ma ba¤l› olmayan aslî haklar› vard›r. Bu ba-
k›mdan, ‹slâm’da bireylerin Allah’a, insanlara ve tabiata karfl› fleriatça belirlenen yü-
kümlülükleri yerine getirdiklerinde yine fleriatça tan›mlanan belli haklar ve özgürlük-
lere ulaflt›¤› görüflü gerçe¤i yans›tmamaktad›r. Do¤rusu ‹slâm’da haklarla ödevlerin
birbirinin korelat› oluflu, sosyal alanda her hakk›n bir ödevi gerektiriyor olmas›ndan-
d›r. Di¤er taraftan anne karn›ndaki çocuk örne¤inde oldu¤u gibi, her zaman için böy-
le bir karfl›l›kl›l›k esas› da yoktur.32 Asl›nda f›trî-tabiî haklar tabirinin anlam› da bu-
dur. Bunlar bafllang›çta bir vazife karfl›l›¤› de¤ildir, fakat bunlar› sonuna kadar muha-
faza edebilmek için kendisi gibi olan di¤er insanlar›n ayn› haklar›na tecavüz etmeme-
si ve sosyal düzene ayk›r› harekette bulunmamas› flartt›r.33 Üstelik f›trî haklar›n dinen
ve ahlâken varl›¤› insan olmakla ilgiliyken, bugün realitede bunlar›n d›fl dünyada hu-
kuken tan›nmas›, güvenceye kavuflmas› da soyut insan olman›n ötesinde fiili bir du-
rumu, vatandafll›¤› gerektirir.34 Bu çeliflkiyi, Rousseau, “Toplum düzeni bütün öbür
haklar›n temeli olan kutsal bir hakt›r: bununla birlikte, hiç de do¤adan gelme de¤ildir,
sözleflmelere dayanmaktad›r.”35 ifadeleriyle ortaya koymaktad›r. Hak(lar)›n mutlaka
bir ödeve tekabül etmesi ile haklar›n ödevleri öncelemesi ve aslî, bafllang›çtan oluflu
ayr› hususlard›r. Ödevlerden ba¤›ms›z haklar›n bulunmamas› ve yükümlülüklerin
mukabil haklar›n yerine getirilmedi¤i zaman sona ermesi birinci hususla ilgilidir.
Yarat›l›fl gerçe¤inde beliren insan›n özellikleri, anlam ve de¤eri onun f›trî haklar›n›
belirler ve gerektirir. Çünkü bu yeteneklerin ve özelliklerin Yarat›c› taraf›ndan in-
san için takdir edilmifl oluflu, bireyin bunlar› kullan›p kullanamayaca¤›n› tart›flma-
ya kapatmaktad›r. O halde ‹slâmiyet’e göre haklar, insan›n yeryüzünde halifelik ko-
numunun, özünün gere¤idir ve aslîdir. ‹nsan›n halife oluflunun sonucu, onun yer-
yüzünün efendisi olmas› ve onun yeryüzünde hiçbir fleyin önünde bir araç olma-
mas› ve arac›n insan›n önüne geçmemesini gerektirir. ‹nsan›n yarar›n› gerçeklefltir-
meyen hiçbir ilke veya düzen beflerî-medenî ve ulvî olamaz. ‹nsan öncelikli ve ga-
yedir; mülk, güç, bilgi, düzen ve otorite gerçekte insan›n maslahat›n›n vesileleridir.
‹nsan araçlaflt›r›lmamal›d›r.

32 ‹zmirli, ‹smail Hakk›, Anglikan Kilisesine Cevap (el-Cevâbu’s-Sedîd fî Beyâni Dîni’t-Tevhîd) (nflr. F.
Unan), Ank. 1995, s. 102; Düzgün, fi. Ali, Din, Birey ve Toplum, Ank. 1997, s. 130.
33 Akseki, A. Hamdi, ‹slâm F›trî, Tabiî ve Umumî Bir Dindir, ‹st. 1943, I, 555.
34 Arendt, Hannah, Totaliterizmin Kaynaklar›: 2 -Emperyalizm- (trc. B. Sina fiener), ‹st. 1998, s. 311.
35 Rousseau, J. Jack, Toplum Sözleflmesi (trc. Vedat Günyol), ‹st. 1994, s. 14.
ARDO⁄AN / ‹nsan Haklar›n›n Kavramsal Çerçevesi 17

Özgürlük
‹nsan haklar›n› düflünmek mutlaka özgürlük (liberty, freedom, hurriya) kavram›n›
düflünmeyi gerektirir. Özgürlük, insan haklar›n›n bir anlamda özüdür, di¤er an-
lamda ise düflünsel boyutlar›ndan birini oluflturur. Bütün haklar›n iki temel hakka,
kifli hürriyetine ve medenî ve siyasî alanda bireylerin eflitli¤ine dayand›¤› söylene-
bilir. Hatta ahlâkî bak›mdan en ‘do¤al hakk’›n bütün insanlar›n özgür olmay› iste-
mede eflit hakk› oldu¤u gerçe¤inden; ço¤u insan hakk›n›n, insan›n en temel onto-
lojik gerçekli¤i, hem ahlâkîli¤in hem de kiflisel özerkli¤in temeli olan özgürlükten
türedi¤i söylenir.36 Çünkü insan haklar›n›n temel ald›¤› ve(ya) temel oluflturdu¤u
insan onuru, özgürlü¤e ba¤l›d›r; onun içinde geliflir ve ikisi birlikte tabi olunmas›
gereken politik ahlâk› esinlerler.37
Özgürlük, sevme ve onanmay› ima eder. Hofllan›lmayan bir yaflam durumundan
hofllan›lan bir yaflam durumuna geçifl özgür olmakla ifade edilir. Okuldan mezun
olma özgürlük iken, iyi bir iflten ayr›lma özgürlük say›lmaz.38
Özgürlük, baflkas›n›n özel alan›na istenen etkiyi yaratmaya yeterli kas›tl› bir müda-
halenin yoklu¤u,39 baflka bir deyiflle, kiflinin yapmak veya olmak istedi¤i bir fley ko-
nusunda herhangi bir insan yap›s› maddî, manevî ve toplumsal bir bask› ve tahdit
veya k›s›tlama alt›nda olmamas› durumudur. Bu duruma göre, özgürlük hakk›nda-
ki her gerçekçi önerme daima aç›k veya z›mni olarak flu unsurlar› içerir:
Özne/fail: ‹rade özgürlü¤üne sahip her gerçek (fiilî) kifli.
Amaç: Bir fleyi yapmak veya bir fley olmak istemek.
Konu: Özgür olunan fiil ya da terk ve buna iliflkin insan yap›s› k›s›tlama, s›n›rlama,
zorlama ve engellemeler. Baflka kiflilerce yap›p yapmamalar›nda müdahaleden ko-
runduklar› zaman ve belli bask› ve zorlamalardan kurtulmufl olduklar›nda bireyler
özgürlük içinde olur.40
Do¤al hukuk orijininde hakk›n özünü, insan kiflili¤inin özerkli¤i teflkil eder.41 “Öz-
gürlükle özerklik, flüphesiz iki ayr› kavram olmakla beraber, bu ikisi aras›nda çok s›-
k› bir iliflki vard›r. Özerklik k›saca kendini belirleme (self determination), kendi kura-
l›n› kendisi koyma, kendi varl›k tarz›n› oluflturma demektir. Bu da her fleyden önce,
otonom kararlar alabilmek için irade özgürlü¤üne sahip olmay› gerektirir. Bu anlam-

36 Erdo¤an, Mustafa “Sivil Özgürlükler ve Kamu Alan›”, Mazlum Der Bülteni, sy. 7, Ank. 1999, s. 4.
37 Mourgeon, Jacques, ‹nsan Haklar› (trc. Ayflen Ekmekçi; Alev Türker), yer yok ts. (‹letiflim Yay.), s.
39.
38 Cranston, Maurice, “Freedom”, Freedom A New Analysis, London 1967, s. 39.
39 Bouillon, “Marcet Economy, Freedom And Human Rights”, 22.
40 Rawls, A Theory of Justice, London 1985, s. 202; Erdo¤an, M., Özgürlük: Kavram ve De¤er, www.libe-
ral-dt.org.tr/at/merdogan/at-me7.htm
41 Baflgil, Ali Fuat, “Devlet Nizam› ve Hukuk”, ‹.Ü.H.F.M., XIX, ‹st. 1953, 582-583.
18 ‹ N S A N H A K L A R I A R A fi T I R M A L A R I

da özerklik (irade özgürlü¤ü), genel olarak özgürlü¤ün de ön flart›d›r. Öte yandan,


özerklik de ancak özgürlükle gerçekleflebilir. Özgürlük bizim kendimizi kendimizce
gerçeklefltirebilmemize arac›l›k eder. Bu anlamda da özgürlük özerkli¤in özüdür.”42
Özgürlük, ‘negatif özgürlük’ ve ‘pozitif özgürlük’ fleklinde ikiye ayr›l›r. Hobbes’un
“hareketin önündeki d›flsal engellerin yoklu¤u” tan›m›, yaln›zca negatif özgürlü¤ü
ifade eder.43 Ona göre hareket önündeki engel fleyin kendi yap›s›nda ise, özgürlük-
ten yoksunluk de¤il, hareket yetene¤inden yoksunluk söz konusu olur; hareketsiz
duran bir kaya veya yatalak bir hasta gibi. Oysa gerçek özgürlük, yaln›zca d›flsal en-
gellerin yoklu¤u de¤il, insan›n iradesini belli yönlere flartlayan ba¤lar›n da olmama-
s›d›r. Yaln›zca irade etti¤i fleyi yaparken bir engelle karfl›laflmamas›n› de¤il, gerçek-
lefltirdi¤i fley için ceza görmemesini de gerektirir. O halde, Hobbes’un iddias›n›n44
aksine, özgürlük, ne korkuyla ne de zorunlulukla ba¤dafl›r.
Negatif özgürlük, Anglo-Sakson gelenekte devlete karfl› savunulacak siyasî bir kav-
ram olarak anlafl›l›r; özgür olmak, yönetici ya da devlet taraf›ndan rahats›z edilme-
mek, müdahalede bulunulmamak veya keyfî emir almamak demektir.
Özgürlü¤ün pozitif tasar›m›na göre ise özgür olmak, kendi iradesiyle davranabil-
mek, kendini yönetmektir, bu yüzden [pozitif özgürlü¤ün di¤er bir anlam› olan] si-
yasal özgürlük de devletin halk›n kendi devleti oldu¤u yerde bulunur.45 Bununla
birlikte, halk›n özgürlü¤ü haklar›n temel bir kofluludur, ancak güvencesi de¤ildir.
Belirtelim ki, özgürlük, özgür iradeyle seçmenin yan›nda bunu fiile dönüfltürebil-
meyi de gerektirir ve konusundan iradî biçimde yararlanma durumunda birey için
somut bir anlam tafl›r. Asl›nda, “‹nsan, hürriyetin bilincine seçmede de¤il, yapma-
da erer. ‹nsan›n kavgas›n› yapt›¤› hürriyetler hep eylemle ilgilidir.”46 Pozitif özgür-
lük anlay›fl›ndan yana olanlar da özgürlü¤ün yaln›zca bir k›s›tlanmam›fll›k, engel-
lenmemifllik veya müdahale yoklu¤u demek olmad›¤›n›, onun as›l anlam›n›n bir fle-
yi yapabilme gücü (iktidar›) oldu¤unu ileri sürmektedirler.47 Bu bak›mdan, özgür-

42 Erdo¤an, a.g.y.
43 Bouillon, “Marcet Economy, Freedom And Human Rights”, 17.
44 Hobbes, Thomas, Leviathan (trc. Semih Lim), ‹st. 1993, 96, 154, 155.
45 Cranston, a.g.m., 41.
46 Öner, Necati, ‹nsan Hürriyeti, Ank. 1990, s. 6.
47 Örne¤in, klasik haklar anlay›fl›na karfl› ç›kan Green’e göre özgürlük olumlu bir güç ve yeterliliktir.
Dolay›s›yla, insan›n gerçekten özgür olabilmesi için, yaln›zca ona bu imkân› sa¤layan hukuksal bir
çerçevenin bulunmas› yeterli de¤ildir. Ayn› zamanda fiilî olanaklardan, toplumun üretti¤i mal ve
hizmetlerden pay almal› ve bireyin gücü ortak refaha katk›da bulunacak ölçüde artmal›d›r. Örne¤in
‹rlandal› kirac›n›n toprak sahibiyle sözleflme özgürlü¤ü, e¤er anlaflamay›p topra¤› b›rakmak zorun-
da kalmas› onun aç kalmas› demek oluyorsa, biçimden öteye gitmeyen bir özgürlüktür. Green, T.
Hill, “Siyasal Boyun E¤me Yükümünün ‹lkeleri Üstüne Dersler” (trc. O¤uz Onaran), Bat›da Siyasal
Düflünceler Tarihi (ed. M. Tuncay), Ank. 1986, III/163; Sabine, George, Yak›n Ça¤ Siyasal Düflünce-
ler Tarihi (trc. Özer Ozankaya), ‹st. 1997, s. 146–147.
ARDO⁄AN / ‹nsan Haklar›n›n Kavramsal Çerçevesi 19

lük de bireysel oldu¤u kadar toplumsal bir kavramd›r ayn› zamanda. Bununla bir-
likte, sosyal haklar› öne ç›kartan bu anlay›fl, devlete pozitif roller yükleyen, müda-
haleci bir siyasal görüfle yol açaca¤› için elefltiriye aç›kt›r.48
Pozitif özgürlü¤ün di¤er bir anlam› daha vard›r ki, onu afla¤›da ayr›ca ele alaca¤›z.
Özgürlükte ⁄âîlik: Makul ve Moral Özgürlük
Pozitif özgürlük, kiflinin makul biçimde iradesiyle davran›fllar›n› belirlemesi fleklin-
de de anlafl›lm›flt›r. Bu anlay›fl, benli¤in gelip-geçicili¤e aç›k, irrasyonel tutkular›n
kayna¤› olan bir alt k›sm› ve o k›sm›n üzerinde yer alan, makul ve moral gayelerin
kayna¤› olan ve hakiki benli¤i temsil eden bir üst k›sm› olmak üzere ikiye ayr›lma-
s›na neden oldu¤u için elefltirilmektedir. Çünkü gerçek anlamda özgürlük için,
benli¤in üst bölümünün irrasyonel, gelip geçici tutkular›n kayna¤› olan bölümü
tam anlam›yla kontrolünde tutmas› gerekir. Bu anlamda pozitif özgürlük, özgürlü-
¤ün rasyonel kiflisel iradeyle kendi davran›fllar›n› belirleyenler için tan›naca¤›n›
ima edecek, özgürlü¤ü k›s›tlayan eylemelere kap› aralayacakt›r.49 “Özgürlü¤ün öz-
nesinin ancak ‘hakikî’, ‘ahlâkî’, ‘ayd›nlanm›fl’ veya ‘makul’ ben olabilece¤ini ileri
sürmek, onu keyfî olarak belirli kiflilere tahsis etmek sonucunu do¤urur ki bu an-
lay›fl›n sosyo-politik alanda var›p dayanaca¤› yer, kiflilerin ‘özgür olmaya zorlanabi-
lecekleri’ni kabul eden otoriter veya totaliter bir sistemdir.” “Pozitif özgürlük” ta-
raftar› kimi düflünürler içsel veya psikolojik engelleri, örne¤in ‘yanl›fl bilinçli ol-
ma’y› da fail üzerindeki tahditler olarak görmektedirler. Yanl›fl bilinçlili¤in ise ge-
nellikle ideolojik veya dini olarak tan›mlan›fl›, özgürlük kavram›n› bulan›klaflt›r-
makta; böylece özgürlük kavram› paternalist otoriteryenizmi hakl›laflt›rmak için
kullan›labilmektedir.50 Bununla birlikte, pozitif özgürlük anlay›fl›n›n önemi, ahlâk
ve e¤itim aç›s›ndand›r ve belli bir flekliyle iktidar taraf›ndan bireye dikte edilmedi-
¤i sürece bu tenkitlere konu olmaz.51
Bu yönüyle, hürriyetin her ferdin fizikî, fikrî ve moral faaliyetini icra etmek, inkiflaf
ettirmek iktidar›52 veya insan›n kendi geliflimine hükmedebilmesi olarak tan›mland›-
¤› da görülür. Buna göre, özgürlük, içerden ve d›flardan tabiî saiklerin insan› oradan
oraya sürüklemesi yerine, ak›l ve fluurun hayat› yeniden determine edecek flekilde
yükselmesidir. Hür bir eylemi ilk önce belirleyen ak›l ve di¤er sebeplerin de birbirin-
den farkl› derece ve seviyeleri vard›r. Örne¤in, en üst seviyede ak›l, duyulur bir haz

48 Erdo¤an, Anayasal Demokrasi, 167.


49 Yürüflen, Melih, Ahlâkî ve Siyasî Hoflgörü, Ank. 1994, s. 222–223.
50 Erdo¤an, Mustafa, Özgürlük: Kavram ve De¤er, www.liberal-dt.org.tr/at/merdogan/at-me7.htm
51 bk. Ardo¤an, Recep, “‹nsan Haklar›na Sayg›n›n Yükseltilmesinde ‹slâmî Teolojinin Rolü”, A.Ü.I.F.D.,
XLV/2, Ank. 2004, s. 96.
52 Savc›, Bahri, ‹nsan Haklar› (Kanunilik Yolu ile korunmas›), Ank. 1953, s. 26.
20 ‹ N S A N H A K L A R I A R A fi T I R M A L A R I

karfl›s›nda makul olan hazz› ye¤leyen ak›ld›r. Bu durumda hürriyet, aklîli¤in en üst
düzeyine yükselebilme veya en alt seviyesine düflebilme gücünü tafl›maktad›r. Ak›l
niceli¤in de¤il, niteli¤in belirleyicisi oldu¤undan, hürriyet nicelik alan›yla de¤il, nite-
lik alan›yla ilgilidir. Duyulur bir yarar› makul ve manevî bir faydayla ayn› kefeye koy-
mak, tenle can› tartmak gibidir. Eylemi belirleyen ve kendilerine uyulunca eyleme
iradîlik vasf›n› kazand›ran bu üstün sebeplerin seviyesine ç›k›ld›¤›nda, birey onlar›n
de¤erinin bilincine var›r ve bilinç gelifltikçe de hürriyeti inkiflaf eder. Dolay›s›yla, ma-
kul sebeplerin eylemi belirlemifl olmas› hürriyeti y›kmaz, infla eder.53
‹slâm’da insan›n özgürlü¤ü, kiflili¤ini en iyi yönde gerçeklefltirmesi amac›na yöne-
liktir. Buna karfl›n, belli bir ‘iyi’ ve ‘de¤er’ anlay›fl›na sahip olmayan teoriler, insan
özgürlü¤ünün amaçsall›¤›na karfl› ç›karlar. Bu teorilerin ileri sürdükleri itiraz, in-
san özgürlü¤ünün bir ‘de¤er’e yönelik oluflunun bizzat bir k›s›tlama anlam›na gel-
di¤idir. Bir yaklafl›ma göre de, “özgürlü¤ü de¤erli k›lan, genellikle zannedildi¤i gi-
bi, onun “iyi”nin arac› olmas› de¤ildir. Bir olanakl›l›k durumu, bir kapasite, bir po-
tansiyel olmak itibariyle kendi bafl›na bir de¤erdir özgürlük... Özgürlü¤ün de¤eri-
ni insano¤lunun baflar›lar›yla iliflkilendirmek “baflar›lar”› hayal k›r›kl›klar›yla bir
arada düflünmeyi gerektirir. Baflar›lar›n anlam› bu türden kötü tecrübelerin de in-
sani birer durum oldu¤unun bilinmesiyle ortaya ç›kar... Özgür toplum behemehal
“iyi insanlar”›n toplumu demek de¤ildir, ama “iyi toplum” her halükarda özgür in-
sanlar›n varl›¤›n› ön flart koflar.”54 Ancak, siyasî-hukukî ba¤lam›ndan farkl› olarak
dinî ve ahlakî ba¤lam›yla özgürlü¤ün hiç bir amaç ve de¤ere yönelik olmamas›, in-
san›n anlam aray›fl›na yön verecek de¤erler olmamas› ve z›mnen insan›n fizyoloji-
sinden ibaret say›lmas› demektir.55 Di¤er yandan, gerek hukukî gerekse ahlakî ka-
y›tlar olmaks›z›n hürriyet, duvars›z oda gibi muhayyel ve yok demektir. Ancak, bu
durum, özgürlü¤ün kendi bafl›na hiç de de¤erli olmad›¤› anlam›na gelmez.
‹nsan iliflkileri, bir yandan ‘ben’in kendi çevresine aç›k ve kendi çevresinin de ‘ben’e
aç›k oldu¤u karfl›l›kl› ve iletiflime dayal› özgürlükle karakterize edilirken, di¤er
yandan özgürlük, bir problem olarak, insan›n toplumla ve çevreyle iliflkilerinde or-
taya ç›kar. ‹nsan iliflkileri söz konusu olmadan kiflinin özgürlü¤ünden söz etmek
anlams›zd›r. ‹nsan›n özgünlük ve aidiyet duygular› aras›ndaki çeliflki ise, insan öz-
gürlü¤ünde de söz konusudur. Çünkü özgürlük, ayn› zamanda bir ölçüde özgür-
lükten yoksunluk demektir. S›n›rlar› belirlenmemifl bir özgürlük, insanlara pek çok
özgürlük ve hakk› kullanma olana¤› verecek, ancak bu durum, bir ihlal durumun-
da özgürlü¤ünün tan›nmas› ve sayg› gösterilmesini talep edebilme anlam›na gelme-
yecektir. Hukukun özgürlükle ba¤daflabilirli¤i ise, onun ancak farkl› insanlar›n öz-

53 fiahin, Hasan, Maturîdî’ye Göre Din, Kayseri 1987, s. 38.


54 Erdo¤an, Mustafa, a.g.y.
55 Ardo¤an, Recep, “Kuran Aç›s›ndan Din Özgürlü¤ünün Teolojik Temelleri”, Tabula Rasa, sy. 12, Is-
parta 2004, 135–136.
ARDO⁄AN / ‹nsan Haklar›n›n Kavramsal Çerçevesi 21

gürlüklerini ba¤daflt›r›c› bir anlay›fla dayanmas› durumunda söz konusu olur. “Hu-
kuk çerçevesinde özgürlük”ten söz etmemizi anlaml› k›lan da budur.”56
Belirtelim ki, bireylerin mutlak manada özgür olamay›fl›, asl›nda, toplumun bire-
yin hak ve özgürlüklerini koruma ifllevinin neticesidir (ya da böyle olmal›d›r). Bu
bak›mdan özgürlük, bireyin özgünlü¤ü ve toplumsall›¤› aras›ndaki dengeyi gözet-
mek suretiyle anlaml› bir varl›k kazanabilir. Toplumsall›k ise, en baflta, özgürlü¤ü,
baflkalar›n›n haklar›na dokunmamakla s›n›rlar. Dolay›s›yla özgürlük, hukukî ve
sosyal ba¤lamda, özgürün kontrolden büsbütün uzak oluflu de¤ildir; aksine, özgür-
lükten bahsetmek için özgürün kontrol alt›na al›nabilmesi, bir bak›ma onun im-
kânlar›n› tüketme imkân›n›n var olmas› gerekir. Ancak bu durumda, özgürlü¤ü ta-
n›man›n anlam› olabilir. Mill’in belirtti¤i üzere, insan için hayat› k›ymetli k›lan her
fley, di¤er insanlar›n fiilleri üzerine bir tak›m tahditler konmas›na ba¤l›d›r.57 Çün-
kü özgürlükler aras›ndaki çat›flman›n önlenmesi ve güvenceye al›nmas› ancak öz-
gürlü¤ün s›n›rland›r›lmas›yla mümkün olur. Dolay›s›yla, bu s›n›rland›rma, k›s›tla-
ma de¤il belirleme anlam›nda; asgarî düzeyde, özgürlü¤ün özüne dokunmaks›z›n
ve bireyin onu kullanabilmesini garanti etmek için olmal›d›r.
“Genel geçer bir kaide olarak, belli bir hürriyetin kötüye kullan›lmas›na müsaade
edilemez ve hürriyeti kötüye kullanmak, ondan mahrumiyeti do¤urur.”58 ‹slâm’da
da kiflinin di¤erleriyle iliflkilerindeki hürriyet, baflkalar›na karfl› tahakküm ve istib-
datta bulunmamay› ve zalimlere karfl› boyun e¤memeyi içerir. ‹slâm, hem kölelefl-
tirilen kimsedeki ‘ben’in inkâr›na ve hem de despottaki ‘öteki’nin inkâr›na karfl›d›r.
Vurgulanmas› gereken önemli bir husus da insan haklar›n›n nihaî amac› olan öz-
gürlü¤ün tüm çok yönlülü¤üne karfl›n, bir bütün oluflturdu¤udur. Bu bütünü par-
çalara ay›rmak, onu de¤iflik görünüfllerinden birine indirgemek mümkün de¤il-
dir.59 Bu flu iki duruma karfl›l›k gelen bir gerçekliktir:
‹lk önce insan varl›¤›, çok yönlü bir bütündür. Baz› özgürlüklerin tan›nmamas›, in-
sanda içkin bulunan farkl› de¤erleri göz ard› etmek, onu yaln›zca belli yetenekle-
riyle öne ç›karmak suretiyle tek boyutlu yapmak demektir.
‹kincisi de Rawls’›n iflaret etti¤i gibi, bir özgürlü¤ün de¤erinin baflka özgürlüklerin
aç›mlamas›na ba¤l› olufludur. Örne¤in inceleme ve tart›flman›n makul prosedürleri ka-
bul edilmedi¤i takdirde ifade özgürlü¤ü de¤erini kaybeder. Bu nedenle belli özgürlük-
lerin bütün bir sistem olarak de¤erlendirilmesi gerekti¤ini kabul etmek önemlidir.60

56 Erdo¤an, Mustafa, a.g.y.


57 Mill, Hürriyet, 9.
58 Arma¤an, Servet, ‹slam Hukukunda Temel Hak ve Hürriyetler, Ank. 1992, 59-61, 62.
59 Kapani, Kamu Hürriyetleri, Ank. 1976, 7; Özdek, E. Yasemin, ‹nsan Hakk› Olarak Çevre Hakk›, Ank.
1993, 51.
60 Rawls, a.g.e., 203.
22 ‹ N S A N H A K L A R I A R A fi T I R M A L A R I

Hak - Özgürlük ‹liflkisi


Hak ve özgürlük kavramlar›n› kesin çizgilerle birbirinden ay›rmada güçlük vard›r.
Pek çok hukukçu özgürlü¤ü bir hak olarak kabul etmifl, ayr› bir tan›mlama yoluna
gitmemifltir.61 Baz›lar›na göre hak, belli bir yarar› gerçeklefltirmek veya özel bir insa-
nî ihtiyac› karfl›lamakta tasarruf veya davran›fl hürriyeti’ denen fleyle eflanlaml›d›r.62
Hak, hürriyetin temeli ve güvencesi iken, hürriyet di¤er haklar› kullanabilmenin ko-
flulu, hakk›n gerçekleflme vas›tas›d›r. Özgürlü¤ün bu özelli¤i, irade (takdir) yetkisi-
nin hakk›n var edici bir unsuru olmas›nda ortaya ç›kar. Di¤er yandan hak, özgürlük-
leri koruyan, onu kurumsallaflt›ran yetkinin, bask›n›n yoklu¤u biçiminde somutlaflan
bir özgürlü¤ün hukukî flekil almas›d›r.63 K›saca hak, hürriyetin garantisidir. Kullan›-
labilmek ve talep edilebilmek için özgürlük, ayn› zamanda bir hak olmal›d›r. Aksi du-
rumda özgürlükten de¤il, boflluktan söz edilebilir. Boflluk, bir hareket serbestîsi için
olanak sunabilir, ama hareket serbestîsinin gerekçesi ve güvencesi olamaz.
Hak ve özgürlük iliflkisi, özgürlü¤ün güvenceye al›nmas› ve bu nedenle tan›mlan-
ma ve kay›t alt›na al›nmas› ile ilgilidir. Sosyal ve siyasal düzen ba¤lam›nda insan
haklar›n›n temel amac›, hem özgürlü¤ün hem güvenli¤in hem de adaletin en yük-
sek seviyede sa¤lanmas›d›r.
Burada fluna da de¤inmek gerekmektedir: Din kurallar›n›n kifliye tan›d›¤› en önem-
li hakk›n kiflisel güvenlik hakk› oldu¤u do¤rudur. Ancak, günümüzde küresel dü-
zeyde tehdit oluflturan terör olgusu ya da siyasî gerekçeler nedeniyle güvenli¤in öz-
gürlü¤e karfl›t biçimde kullan›ld›¤›na, kiflisel güvenlik hakk›n›n özgürlük ve eflitlik
kavramlar›n›n önüne geçti¤ine flahit olmaktay›z ki kiflisel güvenlik hakk› ile kaste-
dilen fley bu de¤ildir. Güvenlik, esas›nda bireyin özgürlü¤ünün ötekilerin özgür-
lükleriyle ba¤dafl›r flekilde hakka dönüfltü¤ü yerde gerçekleflir.
Di¤er yandan özgürlük, ‘pozitif’ tamlamas›yla kullan›lmad›¤› sürece, muhataba ‘ka-
ç›nma/terk’ yükümü getiren negatif anlaml› bir kavram iken, hak kavram›, hem ne-
gatif, hem de muhataba ‘sa¤lama/ifa’ yükümlülü¤ü belirten pozitif bir anlam tafl›r.64
Bizzat devlet taraf›ndan vatandafllara sa¤lanan haklar› ifade eden pozitif haklar
(ekonomik ve sosyal haklar), devlete yaln›zca kaç›nma (terk) türünden de¤il, on-
lar› bireyler için gerçeklefltirmeye yönelik somut önlemler alma ve yerine getirme
(ifa/fiil) türünden görev ve fonksiyonlar yükler ki, bu, insan›n özgürlükleri üzerin-
de tehlike oluflturabilir.

61 Gölcüklü, Feyyaz - Gözübüyük, fieref, Avrupa ‹nsan Haklar› Sözleflmesi ve Uygulamas›, Ank. 1994, 1.
62 S›bâh, a.g.y.
63 Gemalmaz, M. Semih, “‹nsan Haklar› Temellendirilmesinden Tan›mlanmas›na”, Bahri Savc›’ya Ar-
ma¤an, Ank. 1988, 247.
64 Aktan, Coflkun Can, “‘Yeni’ Sivil Toplum Sözleflmesi”, 131.
ARDO⁄AN / ‹nsan Haklar›n›n Kavramsal Çerçevesi 23

Kuran Aç›s›ndan Özgürlü¤ün Temelleri: ‹mtihan Ö¤retisi


Kuran’da hurriyya kelimesine rastlanmay›fl› ve geleneksel ‹slâm düflüncesinde de
hürriyetin, ça¤dafl insan haklar› ö¤retisindeki anlam› tafl›mad›¤›ndan hareketle, ki-
mi yazarlar, Kuran’›n bireye siyasal topluma karfl› ileri sürece¤i hak ve özgürlükler
tan›mad›¤›n› ileri sürmüfltür. Do¤rusu, geleneksel ‹slâm düflüncesinde hürriyetin
bafll›ca üç anlamda kullan›ld›¤› görülür: Birincisi, ‘köle’ olmamay›; tam hukukî eh-
liyete sahip bulunmay›,65 ikincisi ise, determinizm ve fatalizmin d›fl›na ç›kan irade
hürriyetini, üçüncüsü ise, insan›n Allah’tan baflkas›na kulluktan ve içgüdülerinin
sürükleyicili¤inden kurtulmas›n› ifade eder.66 Tasavvufun amac›n›n da esas›nda,
her türlü s›n›rlamadan uzak ve mutlak olarak özgür olan Bir’le birleflmek oldu¤u
ifade edilir. “Bu yüzden sufîler, özgürlü¤ü hemen hemen tasavvufun amac›yla bir
sayarlar. Ancak onlar için özgürlük bireysellik demek de¤ildir, çünkü onlar›n ama-
c›, bireyi evrenselle bütünlefltirmektir.”67
Müslüman kültüründe bugünkü anlam›yla özgürlük kavram›n›n bulunmay›fl›, eski
zamanlar›n sosyal, kültürel yap›s›yla ilgilidir. Bugün de do¤u kültürlerinde bir öl-
çüde görüldü¤ü üzere, geleneksel toplumlarda insan, inanç, kültür ve gelene¤iyle
topluma uymay› erdem kabul ederdi. Bu zihniyet, farkl›l›klar› azaltm›fl ve birey,
mevcut kültürün s›n›rl› kavramlar› ve dar kal›plar›yla düflündü¤ü ve hareket etti¤i
için özgürlük fikri geliflmemifltir. Buna karfl›n bugün Bat›’da birey, ayk›r›l›klar›yla
gündeme gelmekte ve de¤er kazanmaktad›r. Ay›ca, ilk ‹slâm toplumunda bugünkü
gibi toplumsal hayat›n her alan›na kar›flan ve bireysel alana da dolayl› biçimde hükme-
den bir devlet otoritesi söz konusu de¤ildi. Bu nedenle siyasal manada özgürlük de¤il,
dinî-ahlâkî manada meflruluk ve serbestlik fikri öne ç›km›flt›r.
Kuran’›n yarat›l›fl ö¤retisi, Allah’›n insandan bir söz (mîsak) ald›¤›n›, di¤er varl›klar›n
aksine, insan›n büyük bir risk olan emaneti yüklendi¤ini ve yeryüzüne bir imtihan
süreci yaflamak için geldi¤ini vurgular.68 ‹nsan›n Allah huzurunda sorumlu oldu¤u
imtihan süreci, tabiî olarak özgür iradeyi ve hukukî-siyasî özgürlü¤ü zorunlu k›lar.

65 Bakara 2/178’de geçen ‘hüre hür...’ bu anlamdad›r.


66 Isfahânî, a.g.e., 160; Lewis, Bernard, ‹slâm’›n Siyasal Dili (trc. Fatih Taflar), Kayseri 1992, s. 145. Ge-
nifl bilgi bk. Ardo¤an, Recep, “‹slâm Aç›s›ndan Siyasal Özgürlük”, Düflünen Siyaset, sy. 19, Ank.
2004, s. 194–196.
67 Nasr, Seyyid Hüseyin, ‹slâm’da Düflünce ve Hayat (trc. Fatih Tatl›l›o¤lu), ‹st. 1981, 34. Burada belir-
telim ki, Kuran, ahirette de insanlar›n fert fert sorgulanaca¤›n› vurgular (Meryem, 19/95 Ayr›ca bk.
19/80; En’am, 6/94; ‹sra, 17/13–14) ki, akl›n tek, evrensel ve sonsuz oldu¤u düflüncesiyle ferdî
ölümsüzlü¤ün yads›nmas› da Kuran’a ayk›r›d›r. Bk. Iqbal, Muhammad, The Reconstruction of Reli-
gious Thought in Islam, Lahore 1989, 93.
68 ‘Arâf, 7/172–173; Ahzâb 33/72; Mülk, 67/2.
24 ‹ N S A N H A K L A R I A R A fi T I R M A L A R I

Beflerî ‹mkânlar›n Tan›nmas›


‹slâm’da hürriyet, ›st›lah olarak de¤ilse de mana olarak kendini gösterir. Kuran’da
“O size yeryüzünü boyun e¤er k›ld›. Onun omuzlar›nda yürüyün ve Allah’›n r›zk›n-
dan yiyin.”69 ayeti, insanlar için mutluluk arama, hareket ve yerleflme özgürlü¤ü,
çal›flma, mülk edinme ve tasarruf hakk›na iflaret etmektedir. Çünkü dünyadaki her
fleyin insan›n yararlanmas› için yarat›lm›fl (teshir) olmas›,70 bu aslî halin de¤iflti¤i-
ni gösteren bir delil bulunmad›kça, bu yarat›lan fleylerde asl’olan›n ibâha oldu¤una
delildir.71 Allah, servet kaynaklar›n› belirli bir düzen içinde yaratm›fl ve onlar› in-
san akl›na sunmufltur ki, insan fizyolojik gücünün üstünde bir güce ulaflabilsin. ‹n-
san ak›l ve bilgiyle, tabiat kanunlar›n› çözdü¤ü, onu çaresiz k›lan tabiat kanunlar›-
na karfl› yine tabiat kanunlar›ndan yard›m alabilmeyi keflfetti¤i sürece teshir de aç›-
lacakt›r. ‹nsanlar›n ne iç dünyas›na nüfuz edip arad›klar› mutlulu¤u keflfetmeye ne
de buna ulaflmak için sahip olduklar› yetenekleri ölçmeye imkân olmad›¤›ndan, si-
yasal toplumun da bireye kendi kaderini belirleme hakk›n› tan›mas› gerekir.72
Yine, bir ahlâk toplumu oluflturmak üzere insan›n yeryüzüne halife ve varis k›l›n-
mas›, adaleti hâkim ve kaim k›labilme olanaklar›n›n bahfledilmesi, bu imkân ve yet-
kilerin yarat›l›fl ilkesinde mündemiç olmas›73 da onun özgürlü¤ünü gösterir.
Belirtelim ki, davran›fllardaki iradîli¤i ve özgür olma gere¤ini do¤rudan kavrama
noktas›ndaki ve en dar, en soyut flekliyle apriori olan özgürlü¤ün kavramlaflmas› ve
tan›mlanmas› s›n›rlar›n ve sorumluluklar›n bilincine varmakla olur. Dinin rolü in-
sana, sorumluluk bilinci içinde bu s›n›rlar› ve imkânlar› göstermek, bireyin ak›l ve
vicdan›yla belli davran›fl ilkeleri koyabilmesini sa¤lamakt›r. E¤er haklar ve özgür-
lükler, üzerine hatlar›n çekildi¤i (s›n›rland›rma) ve yükümlülüklerin yaz›ld›¤› sü-
recin kendisi kadar genifl bir alan, bir ardalan olmasayd›, ayr›ca haklar ve özgürlük-
lerin tek tek ifade edilmesi gerekirdi. Oysa özgürlük, as›ld›r ve hayatiyete efllik
eder; bitkilerden insana do¤ru varl›kta hayat seviyesi yükseldikçe, özgürlük de
yükselir. Dolay›s›yla, ‹slâm, özgürlü¤ün bir hak oldu¤una de¤inmeden onu f›trî bir
vak›a olarak kabul eder. Müslüman araflt›rmac›lar›n ‹slâm’da seyahat özgürlü¤ünü
göstermek için kulland›klar› “Yeryüzünde dolafl›n da bak›n...”74 anlam›ndaki ayet-
ler de seyahat ve yerleflim özgürlü¤ünü belirtmek için gelmedi¤i gibi, Kuran da
olan ve zaten olmas› gereken bu gibi durumlar üzerinde ayr›ca durmaz. ‹slâm hu-
kukunda “Aslolan serbestliktir (ibaha)” prensibinin alt›nda yatan anlay›fl da budur.

69 Mülk 67/15.
70 Bakara 2/29. Ayr›ca bk. Lokman 31/20;‹brahim, 14/32–33; Nahl, 16/14; Hacc, 22/65; Zuhruf, 43/13;
Casiye, 45/12.
71 Zuhaylî, a.g.e., 42.
72 Baflgil, Demokrasi Yolunda, ‹st. 1961, 259.
73 Bk. al-Sayyid, R›dwân, “Contemporary Muslim Thougtand Human Rights”, Islamochristiana, XXI,
Roma 1995, 32.
74 Ankebut, 29/20; Al-i ‹mran, 3/137; En’am, 6/11; Nahl, 16/36.
ARDO⁄AN / ‹nsan Haklar›n›n Kavramsal Çerçevesi 25

fiatibî’nin aç›klad›¤› üzere ‹slâm’da helal ile haram aras›nda bir de ‘afv’ (meskûtun
anh/kanun bofllu¤u) söz konusudur. Hz. Peygamber, hakk›nda hüküm inmeyen ko-
nularda çok soru sorulmas›n› “Eflyada asl’olan ibâhad›r.” fleklinde ifadesini bulan
‘aslî hürriyet (el-berâetu’l-asliyye)’ prensibine binaen iyi karfl›lamazd›.75 Hz. Pey-
gamber, “Helâl, Allah’›n kitab›nda helal k›ld›¤› fley, haram da Allah’›n kitab›nda ha-
ram k›ld›¤› fleydir. Hakk›nda sükût etti¤i fley ise affedilmifltir. Onun hakk›nda sual
külfetine girmeyiniz.”76 ve “Allah farzlar belirlemifltir, onlar› kaybetmeyiniz; baz›
fleylerden de nehyetmifltir, onlar› da çi¤nemeyiniz, s›n›rlar çizmifltir aflmay›n›z;
unutma olmadan baz› fleylerden de muaf k›lm›flt›r, onlar› araflt›rmay›n›z.”77 demifl-
tir. ‹bn Abbas da Kuran’da sükût geçilen fleylerin, Allah’›n ba¤›fllad›¤› fleylerden ol-
du¤unu söylemifltir.78 Bu flekilde, emredilenler ve yasaklanan d›fl›nda her fleyin in-
san›n özgür seçimine kalm›fl oluflu, hürriyetin temel oldu¤una aç›k delildir. Asl›nda,
nasslar›n fonksiyonu da insan özgürlü¤ünü daraltmak de¤il, gelene¤in karfl›s›na bil-
gi ve hakikati koymak suretiyle insan özgürlü¤ünü yükseltmek ve bireye kendi ira-
desiyle yön vermektir. ‹slâm’›n nazar›nda özgürlük, asl’olan; tabiî durum demektir
ve bu asl’›n s›n›rland›r›lmas›, baflka bir çözüm mümkün olmad›¤›nda istisnaî bir du-
rum olarak en dar flekilde, yani zaruret halinde ve zaruret ölçüsündedir. Toplumun
ve hukukun dayand›¤› di¤er bir esas› oluflturan ve özgürlü¤e karfl› da kullan›labilen
güvenlik de esas›nda özgürlü¤ün tam ve etkili biçimde kullan›labilmesi içindir.
Bireyin Varoluflu
Kuran aç›s›ndan dünya hayat›, özgürlü¤ü bilinçli bir flekilde kullanmay› gerektiren
bir varolufl alan›d›r. ‹slâm, insana bu alan üzerindeki siyasal iktidar, toplum, gele-
nek ve al›flkanl›klar, içgüdüler, tutkular ve önyarg›lar›n çekti¤i örgüleri gösterir,
ayn› zamanda toplumsal düzenin gere¤i olan belli s›n›rlar› (hudûd) belirtir ki, böy-
lelikle serbesti, hürriyet ve hakka dönüflür.
‹nsan›n kötülü¤e yatk›nl›¤› nedeniyle bir risk oluflturmakla birlikte, özgürlük, bi-
reyin varoluflunun, ahlâkî de¤er ve iyiyi gerçeklefltirmenin kofluludur. Kuran aç›-
s›ndan vahyin ve dinin rolü de, insan› zaaflar›na karfl› desteklemek ve niha-
î mutlulu¤a dünyada erece¤i yan›lg›s›n› içeren arzular› mutlaklaflt›rmaya karfl›79 so-
rumluluk bilinciyle kiflinin kendini aflmas›na, varolufl düzeyini/potansiyelini yük-
seltmesine yard›m etmektir.80

75 fiat›bî, el-Muvâfakât fî Usûli’fl-fierî’a (trc. Mehmet Erdo¤an), ‹st. 1990, I, 152; et-Tabliyye, el-a.g.e.,
279.
76 Tirmizi, Libas 6; ‹bn Mace, Et’›me 60.
77 Dârekutnî, Radâ, 4, 184.
78 fiat›bî, a.g.e., I, 151.
79 Bk. Casiye, 45/23. Hayati Hökelekli, Din Psikolojisi, Ank. 1993, s. 174.
80 Varolufl kavram› için bk. Ardo¤an, Recep “‹nsan Haklar›na Sayg›n›n Yükseltilmesinde ‹slâmî Teolo-
jinin Rolü”, 86–89.
26 ‹ N S A N H A K L A R I A R A fi T I R M A L A R I

‹slâm, insan tabiat›na uygun bir din oldu¤undan, esas olarak özgür iradeye daya-
n›r, bireyin otonomisini ve dini sistemle do¤rudan kendi bafl›na iliflki kurmas›n›
kabul eder.81 Kuran aç›s›ndan kiflinin bilinci, H›ristiyanl›kta oldu¤u gibi, baflka bir
insan bilincinin arac›l›¤›ndan geçmedi¤i için82 iman ve inkâr, ancak sahibini ilgi-
lendiren flahsî-bireysel bir mesele olarak de¤erlendirilir.83 Baflka bir ifadeyle, ‹slâm,
Tanr›’yla arac›s›z bir diyalog öngördü¤ü gibi, inanç ve davran›fla iliflkin de¤er yar-
g›lar›n›n do¤rudan bireyin vasf› oldu¤unu kabul eder. Ayr›ca Kuran’da, bireyin
kendi inanç ve davran›fllar›ndan bizzat sorgulanaca¤› ve baflkas›n›n günah›n› yük-
lenmeyece¤i gibi sonuçlar›yla bireysel sorumlulukla ilgili pek çok ifade vard›r.84 Bu
anlay›fl›n sosyal alana yans›mas› ise, bireyin vesayet alt›na al›nmad›¤›, eylemlerinin
hukukî sonuçlar›n› bireysel olarak üstlendi¤i ve özgürlü¤ünün bütün flartlar›yla
güvenceye al›nd›¤› bir yap›lanma olmal›d›r.85
Vesayet Kald›r›lmas›
Kuran’›n yarat›l›fl ve imtihan ö¤retisinde sorumluluk, zorlamaya de¤il seçime da-
yand›¤›ndan,86 bir peygamber dahi, insanlar› vesayet alt›na alamaz, onlar›n vekili
ve koruyucusu gibi davranamaz.87
Yine, Kuran’da “Allah bilir, siz bilmezsiniz”88 ifadesi, flu sonuca götürmektedir: ‹n-
san›n bilgisi, mutlak de¤ildir; mutlak bir bilgi ve kesin bir hakikat olarak takdim
edilemez. Çünkü “Her ilim sahibinin üstünde de daha iyi bilen biri vard›r.”89 Bu
ayet, di¤er bir esasa iflaret etmektedir: ‹nsan hakikatin ölçüsü olamaz; hakikat kifli-
lerle bilinmez, kifliler hakikatlerle bilinir. Çünkü insan muazzam bir bilme kapasi-
tesine sahip olmakla birlikte, mutlak bilginin s›n›rlar›n› hesaplayabilme imkân›na
bile ulaflamaz. Bir defa onun evreni mutlak de¤ildir, fizik alan›nda bile rölativizm
söz konusu olup, her fley de¤iflkendir. Dolay›s›yla, kimse akla s›n›rlar koyamaz,
kendi s›n›rl›-göreli bilgisiyle baflka ak›llar› ve fikrî zenginlikleri ilzâm edemez.

81 Hanefi, Hasan, “Dinî De¤iflme ve Kültürel Tahakküm”, ‹slâmî Araflt›rmalar (trc. ‹lhami Güler), VI/3,
Ank. 1992, 158.
82 Arkoun, Mohammed, ‹slâm Üzerine Düflünceler (trc. Hakan Yücel), ‹st. 1999, 75.
83 ‹sra, 17/15; Rûm, 30/44; Fat›r 35/39; Zümer, 39/41.
84 Bakara, 2/286; Necm, 53/38–39; Müddessir, 74/38; En’am, 6/164; Fât›r, 35/18; Zümer, 39/7; Necm,
53/38; Fuss›let, 41/46.
85 Ardo¤an, “‹slâm Aç›s›ndan Siyasal Özgürlük”, 198–201.
86 Zümer 39/41. ayr›ca bk. En’am 6/107; ‹sra 17/54; Furkan 25/43; En’am 6/66.
87 ‹sfahânî, a.g.e., 834; Zemahflerî, el-Keflflâf fî Hakâiki’t-Tenzîl ve ‘Uyûni’l-Ekâvîl, I-IV, yer yok, ts. (Dâ-
ru’l-Fikr), III, 400.
88 Bakara, 2/216, 232; Al-i ‹mran, 3/66; Nahl, 16/74; Nur, 24/19.
89 Yusuf, 12/76.
ARDO⁄AN / ‹nsan Haklar›n›n Kavramsal Çerçevesi 27

En yüce hakikat, insanlara irade vermifl, din ve ahlâk konusunda en güzel davra-
n›fllar›n› sergilemeleri için onlar› özgür b›rakm›flt›r:
“E¤er Rabbin dileseydi, yeryüzündekilerin hepsi elbette iman ederlerdi. O halde
sen, inanmalar› için insanlar› zorlayacak m›s›n?”90
Ayet, Allah’›n ‘zor ve ikrah mefliyeti’nde bulunmay›p,91 ilahî iradenin beflerî irade-
ye yer açt›¤›n› vurgulamaktad›r. Allah, günaha karfl› insanlar› hacz alt›na almay›
irade etmemifltir.92 Dolay›s›yla, beflerî bir otorite de befleri hacz alt›na almamal›d›r;
çünkü insan›n özgürlü¤üne sayg›, Tanr›’n›n plân›na sayg›d›r.93
‹slâm’›n özünü teflkil eden tevhit ilkesi, yaln›zca Tanr›’n›n yegâneli¤ini ikrar etmek-
le kalmaz, ayn› zamanda onunla arac›s›z iletiflimi öngörür.94 Bir defa, insan, potan-
siyellerini kendisi kullanmayacaksa,95 onun ‘ben’ olmas›n›n anlam› nedir ve o po-
tansiyeller insana niçin verilmifltir? O halde, insan›n sorumlulu¤unu bizzat kendi-
sinin üstlenmesi gerekir.
Burada, önemli bir hususa daha iflaret edilmelidir. Bugün ‹slâm’da insan haklar› di-
ye s›ralanan fleylere yönelik ve bu haklar›n, hak sahibinin kendisi dâhil insanlar›n
yaln›zca birer yükümlülü¤ü oldu¤una dair elefltirilerin dayand›¤› yaklafl›m, temel
belgeye, ismen belli araçlar›n varl›¤›na dair kanun metni konulmas›n› öngörmekte-
dir. Buna karfl›n, ‹slâmî yaklafl›m›n getirdi¤i, hürriyetin gerçekli¤ini göstermede ne-
gatif/olumsuzlama yöntemi, yani özgürlü¤ün bir hak olarak tan›mlanmas›nda, ka-
nun metninde onu tespit etmek yerine, özgürlü¤ü k›s›tlayan veya kald›ran bir ka-
nun metninin yoklu¤unu esas alan yöntemin daha ifllevsel oldu¤u da söylenebilir.
Çünkü birinci yaklafl›mdan hareket edildi¤inde, bir kanun metnine ilave edilen ‘ka-
nun dâhilinde’ veya ‘kamu yarar› dâhilinde’ fleklindeki ilave, hürriyetin aleyhine yo-
rumlara ve uygulamalara yol açabilir.96 Farkl› ülkelerde insan haklar› konusunda
çok farkl› uygulamalar›n görülmesi, din özgürlü¤ünün kapsam›na iliflkin bir y›¤›n
kazuistik s›ralamalara ra¤men onca k›s›tlamalar›n bulunmas› bunun bariz bir örne-
¤idir. Buna iflaretle, birçok Müslüman ilim adam›, flu hususun alt›n› çizmektedirler:
‹lahî vahye dayanan yaklafl›m›n temel bir karakteri, insanlara ba¤›fllanan özgürlü¤ün
hem iyi tan›mlan›p belirlenmifl hem de düzenlemifl olmas›d›r. Hiçbir flekilde bu öz-
gürlük, dinin mukaddesat›n› ve toplumun ahlâkî de¤erlerini ihlal edemez. Ça¤dafl

90 Yunus 10/99.
91 Zemahflerî, a.g.e., I, 254.
92 Taberî, a.g.e., II, 4.
93 Talbi, Mohammed, “Religious Liberty: A Muslim Perspective”, Islamochristiana, vol. XI, Roma 1985,
113.
94 Mâide, 5/35; Tevbe, 9/99; En’am, 6/162–3.
95 Bk. ‹sra, 17/36.
96 el-Bennâ, a.g.e., 65.
28 ‹ N S A N H A K L A R I A R A fi T I R M A L A R I

insan haklar› ö¤retisinin kanun dâhilinde ve haklar›n özüne dokunmaks›z›n kamu


düzenin gerektirdi¤i s›n›rlamalara iliflkin kriterler de içerdi¤i bilinmekle birlikte, bu
aç›klaman›n önemi, bireye dokunulmaz haklar ve özgürlükler tan›yan din dilinde
sorumluluk üzerinde durulmas›n› gerekçelendirmesidir. Çünkü s›n›rlar belirlendi¤i
zaman özgürlükler, gasp ve tecavüz edilemez bir alan olarak netleflecektir.
“‹nsan hakk›” kavram›, fiiliyata ç›kt›¤› her türlü ortam, koflul ve tatbik biçimle-
rinden k›sacas› her türlü s›n›rl› çerçeveden ba¤›ms›z, dolays›yla da mutlak soyut-
luk düzeyinde ve s›n›rs›z bir kullan›m alan›na sahip zihinsel bir ölçüt fleklinde in-
fla edildi¤inde,97 karfl›m›za son derece mu¤lâk, esnek ve her türlü kullan›ma ha-
z›r bir kavram ç›kacakt›r. Bu nedenle, Milne’nin savundu¤unun aksine, insan
haklar›n›n evrenselli¤i, bunlar›n BM Beyannamesi’nde oldu¤undan daha soyut
düzeyde al›nmas›ndan çok tek bir kültürden ç›kmayan ve tek bir kültürün mal›
olmayan bir listenin inflas›yla olabilir.

Eflitlik
Özgürlük konusunda belirtildi¤i gibi insan haklar›n›n en baflta gelen iki temel dü-
flünsel boyutundan biri medenî özgürlükse di¤eri de hukukî eflitliktir. Eflitlik ve
adalet, pratik aç›dan hak ve hürriyetlerin hem temelini kurar, hem onlar›n korun-
mas›n›n araçlar›ndan birini oluflturur hem de bafll› bafl›na bir de¤er ifade eder. Hür-
riyet, herkese eflit olarak tan›nmad›kça, herkes taraf›ndan eflit olarak yararlan›lma-
d›kça ayr›cal›¤a dönüflür. Asl›nda hürriyetin bir anlam› da insanlar aras›ndaki ay-
r›cal›klar ve adaletsizliklerin kald›r›lmak suretiyle, bireyin güç sahiplerinin bask› ve
boyunduru¤undan kurtulmas›n›n sa¤lanmas›d›r. Bu bak›mdan ‘eflitlik hürriyetin
ön flart› ve onun tamamlay›c›s›d›r’ diyebiliriz. Öte yandan az çok bir hürriyet orta-
m›n›n bulundu¤u yerde insanlar toplumdaki eflitsizliklerin bilincine varmak ve
bunlar›n giderilmesini istemekte çok gecikmeyeceklerdir.98 Çünkü ‘her insan için
hürriyet’, ‘eflit hürriyet’ demektir. Özgürlü¤ün bir noktada k›s›tlanmas› da herkesin
var olabilmesi içindir. Nitekim K. Kadri, Frans›z Beyannamesi’nin ‘Hürriyet, baflka-
s›na zarar vermeyecek her fleyi yapabilmekten ibarettir’ maddesinin daha çok ‘hak-
larda eflitlik’le ilgili oldu¤unu söyler.99 Tarihsel geliflimi aç›s›ndan da ‘eflitlik, aris-
tokrasi ve ayr›cal›klar›n sonu demektir’.100 Çünkü do¤a boflluk kabul etmedi¤ine
göre, ayr›cal›kl› s›n›f›n varl›¤›, di¤er insanlar›n haklar›n›n daha k›s›tl› ve özgürlük-
lerinin daha s›n›rl› olmas›n› gerektirir.

97 Cang›zbay, Kadir, Çok-Hukululuk, Laiklik ve Laikrasi, Ank. 2002, 16.


98 Kapani, Kamu Hürriyetleri, 8, 12.
99 Kadri, H. Kâz›m, ‹nsan Haklar› Beyannamesinin ‹slâm Hukukuna Göre ‹zah› (Teflrî-i ‹nsânî ve ‹slâmî),
‹st. 1949, 67.
100 Özdek, a.g.e., 30.
ARDO⁄AN / ‹nsan Haklar›n›n Kavramsal Çerçevesi 29

‹nsan haklar› düflüncesinin öncüllerinden olan eflitlik, her fleyin herkes için ayn› ol-
du¤u do¤a durumu kurgusundaki tabiî (fizikî veya entelektüel) eflitlik de¤il, ahlâ-
kî eflitliktir. Nitekim toplum sözleflmesi düflünürlerinden Hobbes’un “‹nsanlar do-
¤ufltan eflittir. Do¤a insanlar›, bedensel ve zihinsel yetenekleri –birbirini dengele-
mesi- bak›m›ndan eflit yaratm›flt›r.”101 ifadelerindeki do¤al eflitlik, yine onun ken-
di ifadelerine göre, insan haklar› için temel oluflturmamaktad›r: “Eflitlikten güven-
sizlik, güvensizlikten savafl do¤ar.”102 Amac›: Bireysel güvenlik olan tek tarafl› bir
sözleflmeyle tüm bireylerin hak ve özgürlüklerini devretti¤i103 devletin do¤ufluyla
da bireyler eflitlik durumunu kaybeder. Di¤er yandan, J. J. Rousseau’ya göre ise,
toplum sözleflmesi, “do¤al eflitli¤i ortadan kald›rmak flöyle dursun, tam tersine, do-
¤an›n insanlar aras›na koydu¤u maddesel eflitsizlik yerine manevî ve hakl› bir eflit-
lik getirir, insanlar güç ve zekâ bak›m›ndan olmasalar da, sözleflme ve hak-hukuk
yoluyla eflit olurlar.”104 Locke’›n düflüncesinde de insan›n baflkas›n›n iradesine
ba¤l› olmadan, do¤a hukukunun s›n›rlar› içinde hareketlerini düzenleyece¤i, mal-
lar› ve kiflilikleri üzerinde uygun bulduklar› gibi tasarrufta bulunaca¤› do¤a duru-
mu, her bireyin ayn› özgürlü¤e ve sald›rgan› cezaland›rma ve do¤a yasas›n› uygu-
lay›c›s› olma hakk›na sahip olmas› bak›m›ndan bir eflitlik durumudur da. Amac›:
Anlaflmazl›klar›n çözümünde ba¤›ms›z ve tüm bireyler için ba¤lay›c› bir otorite
oluflturmak olan medenî topluma geçiflte, bireyler sald›rgan› cezaland›rma hakk›n›
devlete devrederken eflit özgürlük hakk›n› güvenceye al›r.105 Kant’a göre de do¤al
hukuk, eflitlik, hak gibi kavramlar için aranan temeller insan do¤as›nda de¤il, saf
akl›n prensiplerinde bulunacakt›r.106
Belirtelim ki, do¤ada sadece eflitliksiz söz konusu oldu¤undan, ahlâkî, manevî ve
hukukî eflitlikten söz etmek yerine insan›n ruhî taraf›n› tan›mamak, insanlar›n eflit-
li¤inin dayand›¤› yegâne esas› kaybetmeye ve sosyal alanda yanl›fl sonuçlara yol
açacakt›r.107 Dolay›s›yla, eflitlik fikrini tart›flmal› bir do¤all›k kavram› ile de¤il, ah-
lâkî ve hukukî olarak temellendirme daha yerinde bir yaklafl›md›r.
‹nsan haklar› ba¤lam›nda eflitlik, iki temel boyuta sahiptir. Birincisi, bireylerin huku-
kî kapasitesi üzerinde vurgu yapan hukukî/medenî eflitliktir. Hukukî eflitlik, tarihsel
aç›dan da eflitlik ilkesinin çekirde¤ini oluflturan -ilk kez XVIII. yy.da ayr›cal›kl› s›n›f-
lara karfl› ileri sürülen- belirli birey ya da s›n›flara verilen imtiyazlar› reddeden kanun
önünde eflitlik, tarihsel olarak bundan sonra gelen ve ‘tek adam, tek oy’ sözüyle özetle-

101 Hobbes, Leviathan, 92.


102 Hobbes, Leviathan, 93.
103 Hobbes, Leviathan, 127, 129-130.
104 Rousseau, a.g.e., 34.
105 Locke, “(Readings from) The Two Treatises of Civil Goverment”, 530, 532, 549–550.
106 Akçam, Taner, ‹flkenceyi Durdurun! ‹nsan Haklar› ve Marksizm, ‹st. 1991, 36.
107 Bk. ‹zzetbegoviç, Ali, Do¤u ile Bat› Aras›nda ‹slâm (trc. Salih fiaban), ‹st 1987, 84; Akçam, a.g.e., 24.
30 ‹ N S A N H A K L A R I A R A fi T I R M A L A R I

nen siyasal eflitlik, ayn› yarg›ya tabi olmay›, cezalar›n farkl› olmamas›n› içeren yarg›
önünde eflitlik ve kamu hizmetlerine girmede eflitlik (liyakattan baflka bir kriterin olma-
mas›) kavramlar›n› kapsar. ‹kincisi ise tüm bireylerin mülkiyet bak›m›ndan eflitlendi-
¤i ‘fiilî maddî eflitlik’ten oldukça farkl› olan ‘sosyal ve ekonomik eflitlik’tir. Bugün da-
ha çok ‘f›rsat ve imkân eflitli¤i’ kavram›na yer verilir.108 F›rsat eflitli¤i, toplum kaynak-
lar› ve mülkiyetin devlet eliyle eflit olarak taksimini de¤il, baz› kimselere veya grupla-
ra tan›nan imtiyazlar›n kalkmas›n› ve herkese sosyal ve ekonomik imkânlara kavufla-
bilmeleri için bafllang›çta eflit f›rsat ve olanaklar›n haz›rlanmas›n› ifade eder.109
Bat›da kapitalizmin güçlenmesi ve buna karfl› da sosyalizmin ç›k›fl›yla, hürriyet ile
eflitlik birinin varl›¤› di¤erinin yoklu¤unu gerektirecek flekilde karfl›t tezler haline
getirilmifl; kapitalistler, insanlara en genifl anlamda hürriyetin sa¤lanmas›yla tüm
di¤er hürriyetlerin kazan›laca¤›n›, sosyalistler ise eflitli¤in sa¤lanmas› ile hürriyet-
lerin gerçekleflece¤ini savunmufllard›r.110 E¤er hürriyet, yaflama savafl›nda herkesin
kendi gücünü ve yetene¤ini s›n›rs›z olarak kullanabilmesi –ve bu arada kuvvetlinin
de zay›f› ezebilmesi- fleklinde anlafl›lacak olursa, özgürlük ile eflitlik aras›nda bir
ba¤daflmazl›k ortaya ç›kar. Çünkü eflitlik ad›na kuvvetlinin iktidar›na konulacak s›-
n›rlama, bir bak›ma onun hürriyetine bir müdahale say›labilir. Ancak burada öz-
gürlü¤ün karfl›s›na konan eflitlik, ‘hukukî eflitlik’ de¤il, ‘sosyal eflitlik’ ‘sosyal adale-
tin sa¤lanmas› anlam›nda’ eflitliktir.
Eflitlik ve özgürlük, ahlak ve hukukun en temel ilkelerindendir. Hayek’in BM
‹HEB’nin bat› Liberal gelene¤inden olan haklar› Marksist Rus Devriminden kay-
naklanan tamamen farkl› bir anlay›flla meczetme giriflimi oldu¤unu söylemesi111
dikkat çekicidir. Burada tarihi geliflmelerin bu bildirilerin haz›rlanmas›n› gerektir-
di¤ini belirtmeliyiz. Ça¤dafl sosyalistler, hukukî ve siyasal eflitli¤i ekonomik libera-
lizmin tehdit etti¤ini ve biçimsel eflitli¤in gerçekteki eflitsizli¤i gizledi¤ini savundu-
lar. ‹HEB’nin haz›rland›¤› s›rada, beyannamenin ana zeminini klasik temel hürri-
yetlerin mi yoksa devlete yükümlülük getiren sosyal ve ekonomik haklar ve talep-
lerin mi oluflturaca¤› konusunda BM’deki müzakerelerde, Sovyetler Birli¤i temsil-
cisi “Hür insanlar açl›ktan ölebilir” derken, ‹ngilizlerin temsilcisi, “Biz hür insan-
lar istiyoruz, iyi beslenmifl köleler de¤il” diyorlard›.112 Ancak, açl›k ve hürriyetsiz-

108 Kapani, a.g.e., 11-12.


109 Belirtelim ki, -hürriyetin hakka dönüflmesinin koflulu olarak belirlilik ve tahdit gerektirdi¤i gibi- her
eflitlik kavram› da aç›l›m› yap›ld›¤›nda belli eflitsizlikleri mündemiçtir. Bunu Montesquieu’nun flu ifa-
desiyle örneklendirebiliriz: “Demokraside her çeflit eflitsizlik, demokrasinin özelli¤inden ve bizzat eflit-
lik ilkesinden do¤ar.”1 Montesquieu, Kanunlar›n Ruhu Üzerine (trc. Fehmi Baldafl), ‹st. 1998, II, 103.
110 Karatepe, fiükrü, “‹nsan Haklar›n›n ‹lahi Temelleri”, Do¤u’da ve Bat›’da ‹nsan Haklar›, Ank. 1996,
113; Kapani, a.g.e., 9; bk. Zuhaylî, a.g.e., 127-128.
111 Hayek, Kanun, Yasama Faaliyeti ve Özgürlük, ‹st. 1995, II/144
112 Ça¤›l, Orhan Münir, “‹nsan Haklar› ve Tabiî Hukuk”, ‹.Ü.H.F.M., L/1-4, ‹st. 1984, s. 113.
ARDO⁄AN / ‹nsan Haklar›n›n Kavramsal Çerçevesi 31

lik gibi iki ac› alternatiften birini hakl› ç›karmaya çal›flmak yerine insanlar›n hem
mahrumiyetten kurtuldu¤u hem de özgür oldu¤u adil bir toplum kurgulamak; öz-
gürlük ve eflitli¤in birbirine karfl›t bir konumda görüldü¤ü perspektifler yerine,
eflitlik ve özgürlük kavramlar›n›n birbirini tamamlad›¤›; ‘özgürlük içinde eflitlik’in
ya da bireylerin ‘özgür eflitler’ oldu¤u bir sosyal düzenin amaçlanmas›, yerinde ve
do¤ru olan alternatiftir.
Tevhid: ‹nsanl›k De¤erinde Eflitlik
‹slâm’›n en temel inanc› ve ilahî vahyin de¤iflmez özü olan tevhit, en baflta yarat›-
c›n›n birli¤i, dolay›s›yla tüm insanlar›n temelinin bir oluflu ve aralar›nda hiçbir ay-
r›m olmaks›z›n hepsinin de insanl›k de¤eri aç›s›ndan eflitli¤i demektir.
‹nsanl›k tarihine bak›ld›¤›nda, eflitlik anlay›fl›n›n ilk önce tevhid prensibiyle aklî,
dinî ve ahlâkî temeline sahip oldu¤u görülür.113 fiirk ise, tarih boyunca insanlar
aras›ndaki yarat›l›fltan varsay›lan bir ayr›m›n felsefî düzeyde, akide alan›nda daya-
na¤› olmufltur. Oysa ‹slâm’da Allah’›n zat ve s›fatlarda birli¤i esas›, insanlar›n hep-
sinin yarat›l›fltan eflit insanl›k onuruna, insanlar›n ak›l, vicdan, iyilik ve adalet duy-
gusuna dayal› ahlâkî ve manevî eflitli¤e, dolay›s›yla da eflit hak ve imkânlara sahip
olmas›n› kaç›n›lmaz k›lar.
‹slâm ümmetinin seçilmifl olmas› da o toplumda dünyaya gelenlerin insanl›k de¤e-
ri aç›s›ndan ötekilere karfl› do¤ufltan gelen bir üstünlü¤e sahip oluflu demek de¤il-
dir. ‹brahim(a.s.)’in duas›na karfl›, Allah, ahdine zalimlerin eriflemeyece¤ini bildir-
mifltir.114 Bu, Allah kat›nda insanlar›n de¤erinin kendi inanç ve çabalar›na ba¤l›
oluflu demektir. Kuran bunu, “E¤er siz Hak’tan yüz çevirirseniz Allah yerinize bafl-
ka bir kavim getirir. Sonra onlar sizin gibi olmazlar.”115 ayetiyle ifade eder.
Her insanda yarat›l›fltan gelen dinî temayül veya f›trî din116 mefhumu da flüphesiz, so-
nuçlar› itibariyle bütün insanlar› insan olarak de¤erli olmak bak›m›ndan eflitleyen; bo-
yunduruktan, günahtan, düflüklükten ve de¤ersiz veya nispeten az de¤erli say›lmak-
tan uzaklaflt›ran ve onlar›n do¤al kurtulufluna imkân veren bir mesaja sahiptir.117

113 Paine, Tevrat’›n yarat›l›fl›la ilgili temas›n›n insan›n birli¤i ve eflitli¤ine yöneldi¤ini, bütün dinlerin
de insan›n birli¤ini temel ald›¤›n› ifade eder. Paine, Thomas, ‹nsan Haklar› (trc. M. O. Dostel), ‹st.
1988, 53. Baz› dinlerde insanlar›n birli¤ine ayk›r› yaklafl›mlar› bir dejenerasyonun sonucudur.
114 Bakara 2/124.
115 Muhammed 47/38. Ayr›ca bk. Hud, 11/57; Fat›r, 35/16; Tevbe, 9/39; Bakara, 2/124.
116 Rum; 30/30; Buhari, “Cenaiz”; 8, “Kader” 3; Müslim, “Kader” 22–4; Ebu Davud, “Sünnet” 17; Tir-
mizî, “Kader” 5.
117 Arslan, Ahmet, ‹slâm, Demokrasi ve Türkiye, Ank. 1999, 184–185.
32 ‹ N S A N H A K L A R I A R A fi T I R M A L A R I

Irk Ayr›mc›l›¤›n›n Reddi


Kuran, “‹nsanlar tek bir ümmetti, ayr›l›¤a düfltüler.”118 derken insanlar›n aslî eflit-
li¤i ve birli¤i yan›nda ihtilaflar›n ar›zî oldu¤unu ortaya koyar.
Yine “Ey insanlar! Do¤rusu biz sizi bir erkekle bir difliden yaratt›k ve birbirinizle
tan›flman›z için sizi kavimlere ve kabilelere ay›rd›k. Muhakkak ki Allah yan›nda en
de¤erli olan›n›z, O’ndan en çok korkan›n›zd›r.”119 ayetine göre, insanl›¤›n soylar
ve boylar halinde yarat›lmas›ndaki hikmet, bireyin do¤ufltan itibaren kaynaflabile-
ce¤i haz›r bir sosyal çevreye sahip olmas› ve ayr›mc›l›k için de¤il, toplumsal aidiyet
duygusu için yer bulmas›d›r.
Hz. Ömer, M›s›r valisi Amr b. As’›n o¤lunun bir M›s›rl›ya “Ben asil bir anne-baban›n o¤-
luyum.” diye böbürlenmesini fliddetle k›nam›fl ve Amr b. As’a dönerek “Ey Amr, Anne-
leri, onlar› hür olarak do¤urmuflken insanlar› ne zamandan beri kölelefltirdiniz?” de-
mifltir.120 Bu ifadeler, mevcut ar›zî flartlara karfl›n, insanlar›n hür ve eflit do¤duklar›;
asl’olan›n bu özgürlük ve eflitli¤in korunmas› oldu¤u anlay›fl›n› ortaya koymaktad›r.
Sosyal Ayr›cal›klar›n Kalkmas›
‹slâm aç›s›ndan eflitlik ilkesinin di¤er bir temeli de, hak dinin ikinci temel ilkesi
olan adalettir.121 Zulm’ün122 karfl›t› oluflu bak›m›ndan varl›¤›n tabiat›na uygun
davranmay› ifade eden adalet, toplumsal alanda da karfl›l›kl› ahlâkî haklar›n, bir ay-
r›cal›k olmaks›z›n korunmas›n›; haklarla vecibeler ve salahiyetlerle sorumluluklar
aras›ndaki dengeyi ifade etmektedir.123 Hak talebi ço¤u zaman, insanlardaki adalet
duygusuna, karfl›l›k beklentisine dayanmaktad›r. Baflka bir ifadeyle, adalet, insan-
lar›n hukukî eflitli¤ini; hiçbir birey veya toplulu¤un hukukun üstünde veya d›fl›n-
da olamamas›n› da kapsar. Buna göre hiç kimse, her insan›n üstlenmesi gereken yü-
kümlerden muaf olmad›¤› gibi, yapt›klar›n›n olumsuz sonuçlar›ndan onu koruya-
cak bir dokunulmazl›¤a da sahip de¤ildir.124

118 Yunus; 10/19, bk. Bakara 2/213.


119 Hucurat, 49/13.
120 Ebu Yusuf, Kitâbu’l-Harac, 6. Bsk., Kahire 1397, 116; ‹bn Teymiyye, Ebu’l-Abbas Tak›yyü’d-Dîn Ah-
med, Mecmû’u’l-Fetevâ (nflr. Abdurrahman b. Muhammed), Mekke 1381–1386, XXVIII, 379–380.
Burada insanlar üzerinde soy ve asalet ile tahakküm oluflturmak, ayr›m ve tahkirde bulunmak da
onlar› kölelefltirmenin bir ad›m› olarak de¤erlendirilmektedir.
121 Tevhid, imanla ilgili evrensel ilkeyken, adalet ilkesi, imanla birlikte davran›fl ve ahlâka iliflkin bir
prensip, özellikle sosyal alanla ilgili düzenlemeler getiren, hükümlere dinamizm veren en yüce ga-
yedir. Çünkü adalet, ‹slâm’›n ça¤›rd›¤› sabit de¤erlerin tümünden önce gelir; fleriat›n ilk maksad›-
d›r ve onun gerçekleflmesini sa¤layan yollar›n hepsi ‹slâmîdir. Ammâra, Muhammed, el-‹slâm ve Hu-
kûku’l-‹nsân –Darûrât... Lâ Hukûk-, Kuveyt 1405/1985, 55; Kadri, ‹nsan Haklar› Beyannamesi..., 57.
122 Zulm, ‘nûrun yoklu¤u(zulmet)’ (Bakara, 2/257; Ra’d, 13/16) veya bir eksiltme (bk. Kehf, 18/33) ya
da bir ilave yahut vaktini ve yerini sapt›rmak suretiyle bir fleyi ona özel yerinden baflka bir yere koy-
makt›r. ‹sfahânî, a.g.e., 470-1.
123 Bk. ‹sfahânî, a.g.e., 487-8.
124 el-Mubarek, Nizâmu’l-‹slâm, 24.
ARDO⁄AN / ‹nsan Haklar›n›n Kavramsal Çerçevesi 33

Kuran’›n mele’-mütref (egemen güçler), müstekbirûn (büyüksünen güçlü s›n›f)


ve müstez’âfûn (zaafa u¤rat›lm›fl, ezilmifller) kavramlar› da insanl›k tarihinin ilk
zamanlar›ndan itibaren ilahî risaletin, toplumlardaki s›n›fsal ayr›ma, insanlar› za-
y›flatan, temel hak ve hürriyetlerini kald›ran güçlere karfl› verdi¤i mücadeleyi
vurgulamaktad›r.125
Sosyal ayr›mlar›n kalmas›n›n önemli bir temeli de siyasî yetkilerde emanet anlay›fl›-
d›r. Tevhid inanc›, mutlak egemenli¤i [hükm], Allah’a ait k›lmakla siyasal iktidar›,126
mutlak mülkiyeti de, Allah’a ait k›larak sermaye ve zenginli¤i127 izafîlefltirmektedir
ki, buna göre, insan güç ve zenginli¤in bir emanet oldu¤u bilinciyle hareket etmeli ve
sahip oldu¤u siyasal, ekonomik ve entelektüel güç sayesinde kendinde di¤er insanlar
üzerinde mutlak ve s›n›rs›z bir tasarrufta bulunma hakk› görmemelidir.
Tevhit ilkesi, Tanr› ile insan aras›nda arac›l›k rolü üstelenen herhangi bir varl›k ka-
tegorisi ya da dinî statü ve hiyerarfli tan›mad›¤› için ‹slâm’da kilise ve ruhban s›n›-
f› da bulunmaz. Baflta halife olmak üzere ne yöneticiler ne de âlimler hatadan ma-
sun, içtihatlar›nda yan›lmaz ve ba¤lay›c› kabul edilmedi¤i gibi, Peygamber’in de gü-
nahtan korunmufl olup olmad›¤› Kelâmc›lar aras›nda tart›flma konusudur. Yine, ‹s-
lâm’da peygamberli¤in sona erdi¤i fikrinin ulaflt›rd›¤› sonuçlardan biri, insanl›k ta-
rihinde do¤aüstü bir kaynak iddia eden kiflisel egemenliklerin son buldu¤u ve in-
sanl›¤›n vesayete muhtaç oldu¤u evreyi aflarak, tam ergenlik dönemine yükseldi¤i-
dir.128 Ancak, bu teorik çerçeve yan›nda ‹slâm’›n köleli¤e ve gayr-i müslimlere yak-
lafl›m›, önemli bir elefltiri konusu oldu¤u düflünülünce, eflitlik ve özgürlük ba¤la-
m›nda ayr›ca ele al›nmal›d›r.
Kölelik Problemi
Kuran’›n indi¤i dönemde yayg›n bir vak›a olan köleli¤e yaklafl›m›, öncelikle s›n›r-
lama ve ›slah fleklinde olmufltur. ‹slam’›n köleli¤i bir vak›a olarak tan›mas›, bu an-
lamdad›r. Çünkü ‹slâm’›n geldi¤i ortamda Müslüman esirleri kölelefltirirken, Müs-
lümanlara karfl› savaflm›fl kimseleri kay›ts›z serbest b›rakmak dinî bir norm olsay-
d›, diplomatik alanda Müslümanlar eli-kolu ba¤l› bir duruma düflerdi. Nitekim Be-
dir savafl›nda esir al›nan Süheyl b. Amr, Hudeybiye’de çekinmeksizin Müslümanla-
ra karfl› a¤›r flartlar ileri sürmüfltü.129

125 Kasas, 28/4-5.


126 En’am, 6/57; Yusuf, 12/40, 67; Kasas, 28/70, 88.
127 Maide, 5/120, 17; Bakara, 2/107, 116, 255; Al-i ‹mran, 3/109, 129; Nisa, 4/126, 131–132, 171; Tev-
be, 9/116; Yunus, 10/55.
128 Iqbal, M., a.g.e., 101; Ebu Zeyd, Nasr Hâmid, “fieriat›n Tümel (Küllî) Maksatlar› (Yeni Bir Okuma)”
(trc. Mustafa Ünver), ‹slâmî Araflt›rmalar, VIII/2, Ank. 1995, 142.
129 Hamidullah, Muhammed, ‹slâm Peygamberi (trc. Salih Tu¤), ‹st. 2003, I/255 vd.
34 ‹ N S A N H A K L A R I A R A fi T I R M A L A R I

Cahiliyye döneminde, insanlar harpler, özellikle ‘kabile savafllar›’ ve ‘gece bask›nlar›’


sonucunda veya yüksek faizle ald›¤› git gide artan borcunu ödeyemez duruma gelen
kimseler borcuna karfl›l›k kölelefltirilirdi. ‹slâmiyet, tefecili¤i kald›rm›fl, insanlar›n
ödeyemedi¤i borçlar›na karfl› alacakl›s› taraf›ndan kölelefltirilmesini yasaklam›fl ve
kabile savafllar›na son vererek köleli¤in en büyük kayna¤›n› kurutmufltur.130
Yine, ‹slâm’a göre, esirleri kölelefltirmenin mubah olmas› için, söz konusu savafl›n da
ya ‹slâm’› savunmak için ya da Müslümanlara yap›lan bask› ve zulmü kald›rmaya yö-
nelik, ‹slâm’›n hükümlerine uygun, yani meflru’ olmas› flartt›r ki, bu flartlar ancak do-
¤ufl y›llar›nda ‹slâm’›n mecbur kald›¤› savafllarda gerçekleflmifltir. Hatta baz›lar›na gö-
re, düflman taraf›n›n da Müslüman esirleri köle yapmalar› gerekir, yoksa tek tarafl› ve
antlaflmalar› çi¤neyerek düflman esirleri kölelefltirilemez.131 Kendi normal yaflant›s›-
n› süren milyonlarca hürün ele geçirip kölelefltirildi¤i yak›n ça¤daki örneklere karfl›,
‹slâm dünyas›n›n ‘köle avc›l›¤›’132 gibi bir ay›b› olmam›flt›r. Müslümanlar›n harp esir-
lerinin kölelefltirmesi, bir misilleme tarz›nda olmufltur. Savafl›n asl›nda bir misilleme
oldu¤unu belirten133 Kuran’›n savafl esirleriyle ilgili ifadesi de flöyledir:
“...Nihayet onlara iyice vurup sindirince ba¤› s›k›ca ba¤lay›n (esir al›n). Savafl sona
erince de art›k ya karfl›l›ks›z veya fidye karfl›l›¤› sal›verin.”134

130 Burada, Bat›da hukukî metinler ve sözleflmelerle köleli¤in yasaklanmas›n›n arkas›ndaki tek moti-
vasyonun insanî duyarl›l›k olmad›¤›na iflaret edilmelidir. Kölelerin h›zla artmas›, sakat kalm›fl ve
hasta olanlar›n çok fazla çal›flamad›klar›ndan, kölenin yapt›¤› iflin serbest çal›flan bir iflçinin iflinden
çok daha pahal›ya gelmesi de köleli¤in kald›r›lmas› iste¤ine yol açan etkenlerdendir. Bu durum, en-
düstrî devriminin modern kölelili¤i getirece¤inin de iflaretidir. Sanayi devrimiyle oluflan ücretli ifl-
çiler düzeninde, yap›lan iflin karfl›l›¤›, çal›flan›n ve ailesinin ihtiyaçlar›n› karfl›lamaya yetmeyecekti.
1834 Fransa’s›nda yap›lan bir anketin sonucunda, iflçilerin günde 20 saat çal›flmalar›na karfl›n, aile-
lerinin geçimini sa¤layabilecek ücretlere ulaflamad›klar› ortaya ç›km›flt›r. Ayn› tarihlerde Alman-
ya’da iflçi ücreti ile temin edilebilecek yeme¤in kalorisinin, o s›rada cezaevlerinde verilen yeme¤in-
kinden düflük oldu¤u tespit edilmifltir. Talas, Cahit, Toplumsal Politika, Ank. ts., 67; Güven, Sami,
Sosyal Politikan›n Temelleri, Bursa 1997, 38. ‹nsanl›k d›fl› koflullarda eme¤i sömürülen sadece yetifl-
kinler de¤ildi. Owen, 1818’de flöyle yaz›yordu: “Tek ilkesi parasal kazanç olan ak›ll› bir köle sahi-
bi, genç kölelerini bu kadar erken bir yaflta günde on saat bile çal›flt›rmazd› herhalde... Oysa yedi-
sekiz yafl›ndaki çocuklar›, insanda, her yafltan erkek ve kad›nlarla birlikte günde ondört-onbefl saat
çal›flt›r›l›yorlar...” 1833 Fabrika Yasalar›’na göre sabit ifl günü, 13-18 yafllar› aras›ndakiler için 12 sa-
at; 10-13 yafl aras›ndakiler için 8 saatti. Gemalmaz, M., Ulusalüstü ‹nsan Haklar› Hukukunun Genel
Teorisine Girifl, ‹st. 1997, 71-72. Ancak, bugün köleli¤e karfl› dünya çap›nda oluflan kamuoyu ve du-
yarl›l›k, fikrî, ahlakî ve hukukî bak›mdan büyük bir ilerlemedir.
131 Mütevelli, Abdülhamit, Mebâdiu Nizâmi’l-Hukm fi’l-‹slâm, ‹skenderiyye, 1978, 416.; Arma¤an, a.g.e., 40.
132 Genifl bilgi için bkz. Fendo¤lu, Hasan Tahsin, ‹slâm ve Osmanl› Hukukunda Kölelik ve Cariyelik -Ka-
mu Hukuku Aç›s›ndan Mukayeseli Bir ‹nceleme-, ‹st. 1996, 64 vd.; Zenâtî, Mahmud Selâm, Hukûku’l-
‹nsân (Medhalun Tarihî), yer yok 1992, 203 vd.
133 Bakara 2/194; Nahl 16/126.
134 Muhammed; 47/40.
ARDO⁄AN / ‹nsan Haklar›n›n Kavramsal Çerçevesi 35

Düflmanlar, Müslüman harp esirlerini köle olarak kullan›yor ve sat›yorlard›. Hz.


Peygamber’den sonra, sahabîler, müflriklerin bu düflmanca tutumu karfl›s›nda ayn›
metoda baflvurmufllard›r.
Ayr›ca, Kuran’da kölelik kurumunu sürdürmeyi ifade eden bir ayet bulunmaz; Ku-
ran’da köle (abd) kelimesi yerine ‘rakabe (boyun)’135 terimi geçer ve bu terim de dai-
ma hürriyete kavuflturma ifadesiyle kullan›l›r.136 Di¤er yandan, ‘köle’, ‹slâm’da di¤er
medeniyetlerde ifade etti¤i ayn› manay› ifade etmez. ‹slâm Peygamberi’nin ifadeleri-
ne göre, evinde köle bulunduranlar, kölelerine aile fertleri gibi davranmal›, kendi ye-
di¤inden yedirmeli, giydi¤inden giyindirmeli, ona a¤›r ifller yüklememeli, eziyet et-
memeli ve aile ferdi gibi insanca davranmal›d›r.137 Bundan hareketle, ‹slâm’da köle-
li¤in yerini, savafl esirlerinin toplum içinde bak›m ve gözetimlerini ve toplum ile bü-
tünleflmelerini sa¤layan bir “koruyucu aile” kurumunun ald›¤› ileri sürülür.138
‹slâm’›n üzerinde durdu¤u bir konu da onlara karfl› fliddet kullanmamak, dövmemek,
eza ve iflkence etmemektir. Bu yasa¤› ihlal etmenin hükmü ya da kefâreti de eziyet gö-
ren kölenin azat olmas›d›r.139 Hadislerde zarar verilen köleye yard›m etmek, azat ol-
mas›n› sa¤lamak, Müslüman toplumun bir yükümlülü¤ü olarak takdim edilmifltir.
‹slâm’›n di¤er bir düzenlemesi de sahibine çocuk do¤uran veya sahibinin ölümün-
den sonra hür olmas›n› istedi¤i (müdebber) kölenin sahibinden baflkas›na art›k kö-
le olmamas›, sahibi vefat etti¤inde de hürriyetine kavuflmas›d›r.140
‹slâm, köleleri özgürlefltirmeyi amaçlam›flt›r. Kuran, yemini bozma,141 hata yoluy-
la birinin ölümüne sebebiyet verme,142 ramazanda orucu yeme ve eflini cezaland›r-
mak için onunla iliflkisini kesti¤inin ifadesi olarak onu mahremine benzetme (z›-
hâr)143 günahlar›na kefaret olarak köle azat etmeye teflvik etti¤i gibi yaz›flma (mü-
kâtebe)144 yaparak azat olmak isteyen kölelere bu imkân›n verilmesini beyan et-
mifltir. Bu hususta Kuran’›n direktifi fludur:

135 Nisa, 4/92; Maide, 5/89; Mücadele, 58/3; Beled, 90/13.


136 Ammâra, a.g.e., 20.
137 Buhari, ‹man 22, Itk 15, Edeb 44; Müslim, Eyman 40; Ebu Davud, Edeb 133; Tirmizi, Birr 29.
138 Hatemi, Hüseyin, “‹slâm’da ‹nsan Hakk› ve Adalet Kavramlar›” Do¤u’da ve Bat›’da ‹nsan Haklar›,
Ank. 1996, 12. Savafl esirleri, mübadele edilmedikleri için, onlara belli haklar› sa¤layacak bir güven-
ce kurumuna ihtiyaç vard›. Toplum ile bütünleflip esirlik durumlar›na son verilse dahi, toplumsal
dayan›flma güvenceleri yine o ailenin bir yükümü olarak devam ediyordu. Hatemi, ‹nsan Haklar› Ö¤-
retisi, ‹st. 1988, 276.
139 Müslim, Eyman 31; Tirmizi, Nüzur 14; Ebu Davud, Edeb 133. Benzer bir rivayet için bkz. Ebu Da-
vud, Diyat 7; ‹bn Mace, Diyat 29.
140 Muvatta, Itk 6, (2, 776).
141 Maide 5/89.
142 Nisa 2/92.
143 Mücadele 58/3.
144 Mukatebe, kölenin sahibiyle yapt›¤› ve belli bir miktar paray› ödemekle ya da belli bir hizmette bu-
lunmakla hür olmas›n› öngören anlaflmad›r. Yaz›r, a.g.e., VI/19.
36 ‹ N S A N H A K L A R I A R A fi T I R M A L A R I

“Ellerinizin alt›nda bulunanlardan (köleler ve cariyelerden) mükâtebe yapmak is-


teyenlerle, e¤er kendilerinde bir hay›r görüyorsan›z, hemen mükâtebe yap›n. Al-
lah’›n size vermifl oldu¤u mal›ndan siz de onlara verin...”145
Bunun yaln›zca ahlâkî bir öneri olarak de¤il, ayn› zamanda hukukî bir kural olarak
anlafl›laca¤›na dair Hz. Ömer’in uygulamas› da söz konusudur. Sirin adl› köle, efen-
disi Hz. Enes’e mükatebe yapma talebinde bulunmufl, çok zengin olan Hz. Enes
mükatebe yapmay› reddetmiflti. Sirin, Halife Ömer’e baflvurdu¤unda o, Hz. Enes’e
Sîrîn’le mükatebe yapmas›n› emretmifl ve bu gereklili¤i yukarda geçen ayete dayan-
d›rm›flt›r.146 Ayr›ca, sözleflme imzaland›ktan sonra sahibi köleye engeller ç›karta-
maz. Bu konudaki di¤er bir ilahî direktif de mukateb kölelerin zekât ve sadaka ile
desteklenmesidir.147 Dolay›s›yla, Kuran’›n as›l temas›, kölelefltirme de¤il köle aza-
d› idi. Kölenin azat edilmesi, belli günahlar için kefaret olman›n yan› s›ra bir takva
davran›fl›d›r. Kölenin istemesi halinde ücret karfl›l›¤› azat sözleflmesi yapmay› ve
ücretini ödeyebilmesi için de ona finans sa¤lanmas›n›n emredilmesi, arka plandaki
köleli¤in son bulmas› amac›n› göstermektir.
Anlafl›laca¤› üzere, ‹slâm’da savafl esirli¤ine ba¤l› durum, temel bir hukukî statü de-
¤il, tarihsel sosyal-siyasal koflullar›n zorunlu k›ld›¤› ar›zî bir durumdu. Harp esirle-
rinin bedelli veya bedelsiz geri verilmemeleri halinde misilleme yoluyla bir k›sm›n›n
köle haline getirilmeleri yolu aç›k kalm›fl, bu yolun kapat›lmas› için baflka milletle-
rin ayn› noktaya gelmeleri beklenmifltir.148 Bugün gelinen noktada, Müslüman bir
toplumda köleli¤in olabilece¤i yolundaki bir düflünce, Kuran mesaj›n›n alt›nda ya-
tan manevî ilkenin anlafl›lamamas›na neden olan donuk bir zihniyete ba¤lanabilir.
Zimmet Ehli
‹slâm, çeflitli cemaatlerin kendilerini bütün farkl›l›klar›yla ifade edebilmelerini ‘hu-
kukî koruma (zimmet)’ alt›na alm›flt›r. Bununla birlikte, Gayr-i müslim vatandafl-
lar için kullan›lan ‘z›mmî’ tabirinin, baz› araflt›rmac›larca, hukuki olarak devlet ta-
raf›ndan korunmas› gereken belli haklar› kazanm›fl, ama tam vatandafll›k hakk›na

145 Nur; 24/33. Ayetteki “hayr”, Mevdûdî’nin bildirdiklerine göre, üç anlam› ifade etmektedir. Birinci-
si, kölenin eme¤iyle özgürlü¤ünü kazanabilmesidir. Peygamberimiz(s), “Kölenin gerekli paray› ka-
zanabilece¤inden emin oldu¤unuzda anlaflmay› yap›n, onu paray› halktan dilenmesi için b›rakmay›n.”
demifltir. ‹kincisi, anlaflman›n amaçlar› bak›m›ndan köle namuslu, do¤ru sözlü ve güvenilir olmal›-
d›r. Üçüncüsü ise, kölenin ‹slâm ve Müslümanlara karfl› düflmanl›k hisleri beslememesi ve hürriye-
tine kavuflturulmas›n›n ‹slâm toplumunun menfaatine ayk›r› olmamas›d›r. Mevdûdî, Tefhimu’l-Ku-
ran (trc. M. H. Kayanî ve d¤r.), ‹st. 1991, III, 539-540.
146 Buhari, Mükateb 1.
147 Tevbe; 9/60; Bakara; 2/177. Kölelere verilen sadaka, azat olmak için sözleflme yapm›fl köleye, yü-
kümlü oldu¤u mebla¤› ödemek içindir. Yoksa, köleyi efendisi yedi¤inden yedirmek, giydi¤inden
giydirmek zorundad›r.
148 Karaman, Hayrettin“‹slâm Hukukunda Devlet, Fert ve ‹nsan Haklar›”, Türklerde ‹nsanî De¤erler ve
‹nsan Haklar›, I-III, ‹st. 1992, I/309.
ARDO⁄AN / ‹nsan Haklar›n›n Kavramsal Çerçevesi 37

sahip olmayan kiflilerin konumuna; farkl›l›klar nedeniyle haklar›n k›s›tland›¤› bir


duruma iflaret etti¤i ileri sürülür. Ancak, bu kavram›n geliflti¤i zamanda Müslü-
manlar için vatandafl terimi veya bu anlama iflaret edebilecek baflka bir terim kulla-
n›lm›yordu. Dini toplumun do¤al üyesi olarak Müslüman birey, Müslümanlar›n
devletinin de do¤al uyru¤u idi. Sözleflme yoluyla uyruk olan gayri müslimler için
ise, zimmî kavram›, farkl› kimli¤iyle kabul gören, inanç ve kültürel özelliklerini
muhafaza etme imkân› tan›nan birer ‘vatandafl’ olduklar›n› belirtmek için kullan›l-
m›flt›r. Asl›nda zimmî terimini kullanmay› farz k›lan bir nass da yoktur.149
Müslüman idaresi alt›nda yaflayan Müslüman ve gayr-i müslim birey aras›nda vatan-
dafllar›n temel haklar›yla ilgili konularda, kanunî ehliyet ve hukukî eflitlikle ilgili bir
ayr›m söz konusu de¤ildir.150 Tarihsel uygulamadaki pek çok aksakl›klara ve bazen
de âlimlerin yaklafl›mlar›ndaki handikaplara ra¤men farkl› dinî gruplar›n hak ve öz-
gürlükleri Müslümanlara nazaran daha s›n›rl› olmay›p, Müslümanlar›n dini yüküm-
lülüklerinin ayn› zamanda hukuki ve siyasî zemine aktar›lm›fl olmas› dolay›s›yla,
bunlardan muaf tutulan gayri müslimler, ayr›cal›kl› konumda olmufllard›r.
‹slâm toplumunda teorik olarak farkl› dinî gruplar için fiilî veya z›mnî bir ‘ahd ve
güven sözü (emân)’nün geçerli oluflu, baflta kifli dokunulmazl›¤› (›smetu’n-nefs) ol-
mak üzere, temel haklar›n tan›nmas› ve güvenceye ba¤lanmas›n› gerektirir. Hz.
Ali(r) “Onlar, mallar› bizim mallar›m›z, kanlar› da bizim kanlar›m›z gibi olsun di-
ye zimmet akdini kabul etmifllerdir.” demifltir.151 Dolay›s›yla, onlar›n meflru ç›kar-
lar›n› korumak yönetimin görevidir.’152 Rasulüllah’›n “Kim antlaflma yap›lan bir
kimseye zulmeder veya hakk›n› eksiltir veya gücünü aflan yükümler koyar veya
onun r›zas› d›fl›nda bir fleyini al›rsa, k›yamet günü aleyhine ben delil olaca¤›m.”153
fleklindeki direktifleri bunu sa¤lamaktad›r.
Gayri müslim vatandafllardan al›nan ve eflitli¤e ayk›r› oldu¤u için elefltiri konusu
yap›lan cizye ise, Müslüman olmaman›n karfl›l›¤› bir vergi ya da ceza de¤ildir. Baz›
alimler, cizyenin iki gurubun eflit olmas› için Müslümanlar›n zekat yükümlülü¤ü-
nün mukabili bir yükümlülük oldu¤unu,154 baz›lar› da yerleflme, oturma bedeli ol-
du¤unu söyler.155 A¤›rl›kl› görüfle göre ise Müslümanlar›n yönetimine girenlerin,

149 el-⁄annûflî, Raflid, el-Hurriyyetü’l-Âmme fi’d-Devleti’l-‹slâmiyye, Beyrut 1993, 46; Hukûku’l-Muvâta-


nah: Hukuku ⁄ayri’l-Müslimîn fî’l-Mücteme’›’l-‹slâmî, Virginia, 1992; 57.
150 S›bâh, a.g.e., 21, 23; el-Merzûkî, a.g.e., 117; ed-Dehebî, ‹dvâr ⁄âlî, Muâmeletu ⁄ayri’l-Müslimîn fi’l-
Mücteme’›’l-‹slâmî, Kahire 1993, 97.
151 Kasanî, Ebu Bekr b. Mes’ud, Bedâi’u’s-Sanâî fî Tertîbi’fl-fierâî, M›s›r 1328, VII, 111.
152 Hamidullah, Introduction to Islâm, yer yok ts. (Dersaadet Yay.), 209.
153 Ebu Dâvud, Harâc 33. Ayr›ca bk. Ebu Dâvud, Cihâd 165; Nesâî, Kasâme 14.
154 Cizye ödemek, ayr›ca sosyal güvenlik hakk›n› gerekçelendirmektedir. Bkz. Ebu Yusuf, a.g.e., 136;
Ebu Ubeyd, Kâs›m ‹bn Sellam, Kitabu’l-Emvâl, Kahire 1981, 48.
155 ed-Dehebî, a.g.e., 129; Sâb›k, es-Seyyid, F›khu’s-Sünne, Beyrut 1397/1977, II, 624.
38 ‹ N S A N H A K L A R I A R A fi T I R M A L A R I

savunmaya ve askerlikten muaf olmaya karfl›l›k malî yükümlülü¤üdür.156 Müslü-


manlar›n onlar› koruyamad›klar›nda gayri müslimlerden ald›klar› cizyeyi iade et-
meleri, askerlik yapmayacak olan çocuklar, kad›nlar, müzmin hastalardan al›nma-
mas› veya bir savaflta askerlik hizmetine kat›lan gayri müslimlerin o sene cizyeden
muaf tutulmas›157 da cizyenin askerlik muafiyeti karfl›l›¤› oldu¤unu gösterir. Bu
durumda cizye, onlar›n can ve mal güvenliklerinin sa¤lanmas› karfl›l›¤›nda ve sava-
fla kat›lmaktan muaf olmak üzere ödedikleri vergi olmaktad›r. Cizye, baz› ça¤dafl
düflünürlere göre, ‹slâm’da dogmatik bir vecibe de¤il, bir çare konusudur. fier’i hü-
küm, illetinin varl›¤›na ve yoklu¤una ba¤l› oldu¤una göre, tüm vatandafllar›n vatan
savunmas›nda birlikte yer ald›¤› günümüzde, cizye, uygulama alan›ndan tarihe ve
dürülü sayfalara intikal etmifltir.158 Ça¤›m›zda Mevdudi dâhil ço¤u Müslüman dü-
flünür, modern devlette bütün vatandafllar›n hem vatandafll›k aç›s›ndan hem de ka-
nun önünde eflit kabul edilmesi gerekti¤ini, dolay›s›yla da herkese ayn› vergi siste-
minin tatbik edilmesini savunmufllard›r.159

Sonuç
‹nsan haklar›, bireyin özünde sahip oldu¤u de¤er ve onura karfl›l›k gelen, insana
yarafl›r biçimde muamele görmesini sa¤layan ve insanî varoluflu anlaml› k›lan flart-
lar› belirtir. Onun kavramsal aç›dan tahlili, hak, özgürlük ve eflitlik kavramlar›n›
ele almay› gerektirir. Hak kavram›n›n ‹slam âlimlerine göre, iki temel manas› var-
d›r: Uygunluk-yerindelik ve buna ba¤l› gerçeklik. Hak kavram›, kökündeki uygun-
luk ve yerindelik anlam›yla ahlâkî bir güce sahip olmaktad›r.
Hürriyet, hakk›n varedici bir kofluludur. Hak ise, negatif anlam›yla, hürriyetin ta-
n›nma ve sayg› gösterilmesi durumunu belirtir. Bu çerçevede hak ve hürriyet, bir-
birinin yerine kullan›labilir. Pozitif anlam›yla ise hak, hürriyette oldu¤u gibi yaln›z-
ca negatif (kaç›nma, terk türünden) bir yüküm de¤il, ama ayn› zamanda pozitif
(ifa, sa¤lama türünden) bir yükümü de gerekli k›lar.
Özgürlük, ayn› zamanda bir ölçüde s›n›rl›l›k demektir. S›n›rlar› belirlenmemifl bir
özgürlük, insanlara pek çok özgürlük ve hakk› kullanma olana¤› verecek, ancak bu
durum, bir ihlal durumunda özgürlü¤ünün tan›nmas› ve sayg› gösterilmesini talep

156 Mütevellî, a.g.e., 298; ed-Dehebî, a.g.y.; el-Bennâ, Cemâl, Kad›yyetu’l-Hurriyye fi’l-‹slâm, Kahire,
1405/1985, 59.
157 Kasanî, a.g.e., VII, 111; Mütevellî, a.g.e., 300; Hamidullah, a.g.e., 204-205. Askerlikten muafiyet,
onlarla ilgili kuflkulardan kaynaklanm›fl olsa da müslüman hakimiyetini tan›yan ve ona karfl› yaban-
c›larla gizli anlaflmalar yapmayan gayr-i müslimler bu muafiyeti iyi karfl›l›yordu. Hamidullah, a.g.e.,
204.
158 ed-Dehebî, a.g.e., 129-130. bkz. Hamidullah, a.g.e., 205. Bununla birlikte yine “...küçülmüfl halde,
elden cizye verinceye...” (Tevbe, 9/29) ayeti gere¤ince sald›rgan taraftan savafl tazminat› al›nacakt›r.
159 Fazlur Rahman, ‹slâmî Yenilenme -Makaleler II- (trc. Adil Çiftçi), Ank. 2000, 110.
ARDO⁄AN / ‹nsan Haklar›n›n Kavramsal Çerçevesi 39

edebilme anlam›na gelmeyecektir. Bu s›n›rland›rma ise, k›s›tlama de¤il belirleme


anlam›nda; asgarî düzeyde, özgürlü¤ün özüne dokunmaks›z›n ve bireyin onu kul-
lanabilmesini garanti etmek için olmal›d›r.
Allah’›n insan› di¤er varl›klara tercih etti¤i ifade edilen onurun, iki ay›r›c› özelli¤e,
ak›l ve özgürlü¤e dayal› oldu¤unu söylenebilir. Esas itibariyle dünyay› imar ve in-
fla anlam›na gelen halifelik niteli¤i, ancak ak›l ve hareket özgürlü¤ü bahfledilmifl,
gerekli güçler ve yeteneklerle donat›lm›fl ve gerçek özgürlü¤ün zorunlu sonucu ola-
rak da hareketlerinden sorumlu olacaklar taraf›ndan ifa edilebilir. Kiflili¤in varolu-
flunun koflulu olarak özgürlük, ilahî imtihan›n aslî bir temelidir.
‹slâm, insan› bir yandan gerek toplum, siyasal iktidar ve gelene¤in gerekse içgüdü-
ler, tutkular ve önyarg›lar›n ördü¤ü duvarlara karfl› bilinçlendirir, di¤er yandan da
toplumsal düzenin gere¤i olan belli s›n›rlar› (hudûd) belirtir ki, böylelikle serbes-
ti, hürriyet ve hakka dönüflür. Gerçek anlamda hürriyet, tabiat› gere¤i, s›n›rlar› bel-
li bir konuda ve belli de¤erleri koruma amac›na dönük olmal›d›r.
‹slâm’da tevhid ilkesi, insanlar›n ayn› yarat›c› irade ile eflit olarak var olduklar›, do-
lay›s›yla da eflit hak ve imkânlara sahip olmalar› gerekti¤i inanc›n› içerir. Bunun an-
lam›, hiç kimsenin öteki insanlar üzerinde, özünden gelen vesayet yetkisi ve zorla
iradesini dikte etme hakk› olamayaca¤›d›r. Dolay›s›yla insan haklar›n›n iki kavram-
sal temeli olan eflitlik ve özgürlük, en baflta tevhid ilkesiyle temellenmektedir. Tev-
hid inanc›yla insanlar›n eflitli¤ini dinî bir prensip olarak ortaya koyan ‹slâm, bunu
›rk ve s›n›f ayr›m›n›; ruhbanl›¤› yasaklayarak sosyal alanda da pratize eder. Ku-
ran’›n büyük bir k›sm› insan› Kuran’›n insan sayg›nl›¤› vizyonunu gerçeklefltirmek-
ten insan› al›koyan gelenekçili¤in, her türlü (dinî, siyasî, iktisadî vs.) otoriteryeniz-
min, kabilecili¤in, köleli¤in vs. esaretinden kurtarmaya yöneliktir. Peygamberin bi-
le, insanlar›n vekili ve koruyucusu gibi davranamayaca¤›n›, onlar üzerinde vesaye-
ti olamayaca¤›n› vurgulamaktad›r.
Özgürlük ve eflitlik birbirini tamamlayan kavramlar olarak fiiliyat kazanmad›¤›nda,
ya zay›flar, özgürlük ve haklar›n› kullanamaz ya da bireyler otonom, benzersiz ve
sorumlu varl›klar olarak görülmek yerine her birinin bireysel yetenek, nitelikler,
çal›flma ve bunlara ba¤l› kazan›mlar› yok say›l›r; birbiriyle özdefl yap›l›r, özdefl ol-
mak ise kendini gerçeklefltirememek ve var olamamak demektir.
40 ‹ N S A N H A K L A R I A R A fi T I R M A L A R I

Kaynakça
Ahmad, Zubair, (1414). Islamic vs. Western Approach Towards Human Rights: A Comparative Study. Mekke.
Akçam, Taner. (1991). ‹flkenceyi Durdurun! ‹nsan Haklar› ve Marksizm, ‹stanbul: Ayr›nt› Yay›nlar›.
Akseki, A. Hamdi. (1943). ‹slâm F›trî, Tabiî ve Umumî Bir Dindir. ‹stanbul.
Al-Sayyid, R›dwân. (1995). Contemporary Muslim Thougtand Human Rights. Islamochristiana. XXI. Roma.
Ardo¤an, Recep. (2004). ‹slâm Aç›s›ndan Siyasal Özgürlük. Düflünen Siyaset. 19. Ankara.
Ardo¤an, Recep. (2004). Kuran Aç›s›ndan Din Özgürlü¤ünün Teolojik Temelleri. Tabula Rasa. 12. Isparta.
Ardo¤an, Recep. (2004). “‹nsan Haklar›na Sayg›n›n Yükseltilmesinde ‹slâmî Teolojinin Rolü. A.Ü.I.F.D.
XLV/2. Ankara.
Arendt, Hannah. (1998). Totaliterizmin Kaynaklar›: 2 -Emperyalizm (çev. B. Sina fiener). ‹stanbul: ‹letiflim Yay›nlar›.
Arkoun, Mohammed. (1999). ‹slâm Üzerine Düflünceler (çev. Hakan Yücel). ‹stanbul: Metis Yay›nlar›.
Arma¤an, Servet. (1992). ‹slam Hukukunda Temel Hak ve Hürriyetler, Ankara: Diyanet ‹flleri Baflkanl›¤›.
Arslan, Ahmet. (1999). ‹slâm, Demokrasi ve Türkiye. Ankara: Vadi Yay›nlar›.
Baflgil, Ali Fuat. (1953). Devlet Nizam› ve Hukuk. ‹.Ü.H.F.M. XIX. ‹stanbul.
Bilge, Necip. (1975). Hukuk Bafllang›ç Dersleri. Ankara: AÜHF Yay›nlar›.
Cang›zbay, Kadir. (2002). Çok-Hukululuk, Laiklik ve Laikrasi. Ankara: Liberte Yay›nlar›.
Cranston, Maurice. (1967). “Freedom”, Freedom A New Analysis. London.
Ça¤›l, Orhan Münir. (1984). ‹nsan Haklar› ve Tabiî Hukuk. ‹.Ü.H.F.M. L/1–4. ‹stanbul.
Da¤c›, fiamil. (2000). Temel Hak ve Hürriyetlerin Korunmas›. Uluslararas› Avrupa Birli¤i fiûras› Tebli¤ ve Mü-
zakereleri (3–7 May›s 2000). Ankara.
Davuto¤lu, Ahmet. (1997). ‹nsan Haklar› Kavram›n›n Zihniyet Boyutu ve Siyasî Kullan›m›. Yeni Türkiye.
18. Ankara.
Donnelly, Jack, (1989). Universal Human Rights ‹n Theory And Practice. Ithaca and London.
Düzgün, fi. Ali. (1997). Din, Birey ve Toplum. Ankara: Akça¤ Yay›nlar›.
Ebu Ubeyd, kâs›m ‹bn Selam. (1981). Kitabu’l-Emvâl. Kahire.
Ebu Yusuf. (1397). Kitâbu’l-Harac. Kahire.
Ebu Zeyd, Nasr Hâmid. (1995). fieriat›n Tümel (Küllî) Maksatlar› (Yeni Bir Okuma) (trc. Mustafa Ünver). ‹s-
lâmî Araflt›rmalar. VIII/2. Ankara.
El-Bennâ, Cemâl. (1405/1985). Kad›yyetu’l-Hurriyye fi’l-‹slâm. Kahire.
El-Hallâf, Abdulvahhab. (1350). es-Siyâsetü’fl-fier’iyye ev Nizâmu’d-Devleti’l-‹slâmiyye fi’fl-fiu’ûni’d-Dustûriyye
ve’l-Hâriciyye. Kahire.
El-Merzûkî, ‹brahim Abdullah. (1997). Hukûku’l-‹nsân fi’l-‹slâm (çev. M. Huseyn Mürsî). Abudabi.
Enüstün, Engin. Birey Haklar›. http://www.ntvmsnbc.com/news/145343.asp
Erdo¤an, Mustafa. (1993). ‹nsan Haklar› Ö¤retisine Girifl. H.Ü.‹.‹.B.F. Dergisi. XI. Ankara.
Erdo¤an, Mustafa. (1999). Anayasal Demokrasi. Ankara: Siyasal Kitapevi
Erdo¤an, Mustafa. (1999). Sivil Özgürlükler ve Kamu Alan›. Mazlum Der Bülteni. 7. Ankara.
Erdo¤an, M. Özgürlük: Kavram ve De¤er. www.liberal-dt.org.tr/at/merdogan/at-me7.htm
Eskicio¤lu, Osman. (1996). ‹slâm Hukuku Aç›s›ndan Hukuk ve ‹nsan Haklar›. ‹zmir.
Fazlur Rahman, (2000). ‹slâmî Yenilenme -Makaleler II- (çev. Adil Çiftçi). Ankara: Ankara Okulu Yay›nlar›.
Fendo¤lu, Hasan Tahsin. (1996). ‹slâm ve Osmanl› Hukukunda Kölelik ve Cariyelik -Kamu Hukuku Aç›s›n-
dan Mukayeseli Bir ‹nceleme-. ‹stanbul: Beyan Yay›nlar›.
Gemalmaz, M. Semih. (1988). ‹nsan Haklar› Temellendirilmesinden Tan›mlanmas›na. Bahri Savc›’ya Arma¤an.
Ankara.
Gemalmaz, Mehmet. (1997). Ulusalüstü ‹nsan Haklar› Hukukunun Genel Teorisine Girifl. ‹stanbul: Beta Yay›nlar›.
Gölcüklü, Feyyaz. & Gözübüyük, fieref. (1994). Avrupa ‹nsan Haklar› Sözleflmesi ve Uygulamas›. Ankara:Tur-
han Kitabevi
Green, T. Hill. (1986). Siyasal Boyun E¤me Yükümünün ‹lkeleri Üstüne Dersler (çev. O¤uz Onaran).
ARDO⁄AN / ‹nsan Haklar›n›n Kavramsal Çerçevesi 41

Bat›da Siyasal Düflünceler Tarihi (ed. M. Tuncay) içinde. Ankara: Teori Yay›nlar›.
Gökmeno¤lu, H. Tekin. (1997). ‹slâm’da fiahsiyet Haklar›. Ankara: Türkiye Diyanet Vakf› Yay.
Güriz, Adnan. (1992). Hukuk Bafllang›c›. Ankara: A.Ü.Bas›mevi.
Güven, Sami. (1997).Sosyal Politikan›n Temelleri. Bursa: Ezgi Kitapevi.
⁄annûflî, Raflid. (1992). Hukûku’l-Muvâtanah: Hukuku ⁄ayri’l-Müslimîn fî’l-Mücteme’›’l-‹slâmî. Virginia.
⁄annûflî, Raflid. (1993). el-Hurriyyetü’l-Âmme fi’d-Devleti’l-‹slâmiyye, Beyrut.
Hamidullah, Muhammed. (2003). ‹slâm Peygamberi (çev. Salih Tu¤). ‹stanbul: Beyan Yay›nlar›.
Hanefi, Hasan. (1992). Dinî De¤iflme ve Kültürel Tahakküm (çev. ‹lhami Güler). ‹slâmî Araflt›rmalar VI/3. Ankara.
Hayati, Hökelekli. (1993). Din Psikolojisi, Ankara: Türkiye Diyanet Vakf› Yay›nlar›.
Hayek, Kanun. (1995). Yasama Faaliyeti ve Özgürlük. ‹stanbul: Çev. Mustafa Erdo¤an, Türkiye ‹fl Bankas› Kül-
tür Yay›nlar›.
Hobbes, Thomas. (1993). Leviathan (çev. Semih Lim). ‹stanbul: Yap› Kredi Yay›nlar› Ltd. fiti.
Iqbal, Javid. (1971). Ideology of Pakistan. Lahore.
‹bn Manzur, Ebu’l-Fadl Cemalüddin Muhammed el-‘Ifrikî. (tsz.). Lisanü’l-Arab. Beyrut.
‹bn Teymiyye, Ebu’l-Abbas Tak›yyü’d-Dîn Ahmed. (1381–1386). Mecmû’u’l-Fetevâ (haz. Abdurrahman b.
Muhammed) XXVIII. Mekke.
‹sfahânî, R⤛b. (1986). el-Müfradât fî ⁄arîbi’l-Kur’ân. ‹stanbul.
‹zmirli, ‹smail Hakk›. (1995). Anglikan Kilisesine Cevap (el-Cevâbu’s-Sedîd fî Beyâni Dîni’t-Tevhîd) (haz. F.
Unan). Ankara.
‹zzetbegoviç, Ali. (1987). Do¤u ile Bat› Aras›nda ‹slâm (çev. Salih fiaban). ‹stanbul: Nehir Yay›nlar›.
Kadri, H. Kâz›m. (1949). ‹nsan Haklar› Beyannamesinin ‹slâm Hukukuna Göre ‹zah› (Teflrî-i ‹nsânî ve ‹slâmî).
‹stanbul.
Kamali, Mohammad H. (1993). An Analysis Of Right (Haqq) ‹n ‹slâmic Law. The American Journal Of ‹slâ-
mic Social Sciences. X/3. Washington D.C.
Kapani, M. (1976). Kamu Hürriyetleri. Ankara: A.Ü. Hukuk Fakültesi Yay›nlar›. Kapani, M. (1996). ‹nsan Hak-
lar›n›n Uluslararas› Boyutu, Ankara: Bilgi Yay›nlar›.
Karaman, Hayrettin. (1992). ‹slâm Hukukunda Devlet, Fert ve ‹nsan Haklar›. Türklerde ‹nsanî De¤erler ve
‹nsan Haklar› I-III. ‹stanbul.
Karatepe, fiükrü. (1996). ‹nsan Haklar›n›n ‹lahi Temelleri. Do¤u’da ve Bat›’da ‹nsan Haklar›.
Kasanî, Ebu Bekr b. Mes’ud. (1328). Bedâi’u’s-Sanâî fî Tertîbi’fl-fierâî. M›s›r:
Kubal›, Hüseyin Nail. (1965). Anayasa Hukuku Genel Esaslar ve Siyasî Rejimler. ‹stanbul:
Kuçuradi, ‹oanna. (1996). Felsefe ve ‹nsan Haklar›. ‹nsan Haklar›n›n Felsefî Temelleri (haz. ‹. Kuçuradi). An-
kara: Türkiye Felsefe Kurumu Yay›nlar›.
Lewis, Bernard. (1992). ‹slâm’›n Siyasal Dili (çev. Fatih Taflar). ‹stanbul: Rey Yay›nlar›.
Mevdûdî. (1991). Tefhimu’l-Kuran (çev. M. H. Kayanî ve d¤r.). ‹stanbul: ‹nsan Yay›nlar›.
Milne, A. J. M. (1979). The ‹dea of Human Rights: A Civil ‹nquiry. Human Rights, Problems, Perspectives And
Texts (ed. F. E. Dowrick). Durham.
Montesquieu. (1998). Kanunlar›n Ruhu Üzerine (çev. Fehmi Baldafl). ‹stanbul: Toplumsal Dönüflüm Yay›nlar›.
Mourgeon, Jacques. (tsz.). ‹nsan Haklar› (çev. Ayflen Ekmekçi; Alev Türker). yer yok: ‹letiflim Yay›nlar›.
Mütevelli, Abdülhamit. (1978). Mebâdiu Nizâmi’l-Hukm fi’l-‹slâm. ‹skenderiye.
Nasr, Seyyid Hüseyin. (1981). ‹slâm’da Düflünce ve Hayat (çev. Fatih Tatl›l›o¤lu). ‹stanbul: ‹nsan Yay›nlar›.
Öner, Necati. (1990). ‹nsan Hürriyeti. Ankara: Vadi Yay›nlar›.
Özdek, E. Yasemin. (1993). ‹nsan Hakk› Olarak Çevre Hakk›. Ankara: TODA‹E.
Paine, Thomas. (1988). ‹nsan Haklar› (çev. M. O. Dostel). ‹stanbul: Milli E¤itim Gençlik ve Spor Bakanl›¤›.
Rawls, John (1985). Theory of Justice. London.
Rousseau, J. Jack. (1994). Toplum Sözleflmesi (çev. Vedat Günyol). ‹stanbul.
Sâb›k, es-Seyyid. (1397/1977). F›khu’s-Sünne. Beyrut.
42 ‹ N S A N H A K L A R I A R A fi T I R M A L A R I

Sabine, George. (1997). Yak›n Ça¤ Siyasal Düflünceler Tarihi (çev. Özer Ozankaya), ‹stanbul: Cem Yay›nevi.
Savc›, Bahri. (1953). ‹nsan Haklar› (Kanunilik Yolu ile korunmas›).
Ankara: AÜSBF(Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi)Yay›nlar›.
Shue, Henry. (1996). Temel Haklar›n Evrenselli¤i (çev. Ülker ‹nce). ‹nsan Haklar›n›n Felsefi Temelleri (haz. ‹.
Kuçuradi) içinde, Ankara: Türkiye Felsefe Kurumu Yay›nlar›.
S›bâh, Suâd Muhammed. (1997). Hukûku’l-‹nsân fi’l-‘Asri’l-Muâs›r. Lübnan.
Spickard, Ph. D. James V. (1999). Human Rights, Religious Conflict, and Globalization. Ultimate Values in a
New World Order. Most Journal on Multicultural Societies. I/1. http://www.unesco.org./most/vl1n1spi.htm
fiahin, Hasan. (1987). Maturîdî’ye Göre Din. Kayseri.
fiat›bî. (1990). el-Muvâfakât fî Usûli’fl-fierî’a (çev. Mehmet Erdo¤an). ‹stanbul.
Talas, Cahit. (Tsz.). Toplumsal Politika. Ankara.
Talbi, Mohammed. (1985). Religious Liberty: A Muslim Perspective. Islamochristiana. XI. Roma.
Taftazânî. (tsz.). fierhu’l-Akâid. Hafliyetü Kestelî Alâ fierhi’l-Akâid, içinde. ‹stanbul: Dersaadet Yay.
Tibi, Bassam. (1998). The Challenge of Fundamentalism –Political Islâm And The New World Disorder-. London.
Ünalan, Abdülkerim. (1995). Hak ve Hakk›n Kötüye Kullan›lmas›. ‹zmir: Dokuz Eylül Üniversitesi, Sosyal Bi-
limler Enstitüsü.
Yaz›r, E. M. Hamdi. (tsz.). Hak Dini Kuran Dili (haz. ‹. Karaçam ve d¤r.). ‹stanbul: Azim Da¤›t›m. IV
Yörük, Abdülhak Kemal. (1958). Hukuk Felsefesi Dersleri I-II. ‹stanbul:
Yürüflen, Melih. (1994). Ahlâkî ve Siyasî Hoflgörü. Ankara:
Zemahflerî. (tsz.). el-Keflflâf fî Hakâiki’t-Tenzîl ve ‘Uyûni’l-Ekâvîl. Darü’l-Fikir.
Zenâtî, Mahmud Selâm, (1992). Hukûku’l-‹nsân (Medhalun Tarihî).
Zevkliler, Ayd›n. (1989). Medeni Hukuk –Girifl ve Bafllang›ç Hükümleri-. Ankara:
Zuhaylî, Muhammed, (1418/1997). Hukûku’l-‹nsân fi’l-‹slâm –D›râsetun Mukâranetun me’a’l-‹’lâni’l-‘Âlemî
ve’l-‹’lâni’l-‹slâmî li-Hukûki’l-‹nsân-. Beyrut.

You might also like