Professional Documents
Culture Documents
(2. Hafta)
Dr. Öğretim Üyesi Kübra DEMİR
İnsan Hakları Hukuku (2. Hafta)
İnsan Hakları Hukukunun Bilgi Kaynakları
- Mevzuat
Ulusal Mevzuat başkasına muzır olmayacak her türlü tasarrufta bulunmaktır. Hukuku
tabiyeden olan hürriyetin herkes için hududu, başkalarının hududu
hürriyetidir” şeklinde tarif edilmektedir.
O halde, 1924 Anayasası’na göre hürriyetin sınırı bir başkasının
(1924 özgürlüğüdür; bu sınırı kanun çizer. 1924 Anayasasında kişi hak ve
hürriyetleri klasik anlamda kabul edilmekte olup bunlar; düşünce, vicdan, söz,
Anayasası) basın, haberleşme, dernek kurma, çalışma, eğitim hürriyetleri ile mülkiyet
hakkı, kişi güvenliği, konut dokunulmazlığı, eşitlik ilkeleri olarak
sıralanmıştır.
Fakat bu hak ve hürriyetler için gerekli güvence mekanizması kurulamamıştır.
Ayrıca bu Anayasa’da o zamanın anayasalarına girmeye başlamış olan sosyal
ve ekonomik haklardan da bahsedilmemiştir.
1961 Anayasası’nda temel hak ve hürriyetler düzenlenirken İHEB
ve İHAS’tan oldukça yararlanılmış bu belgelerde yer alan
hükümlerin hemen hepsine yer verilerek, 1924 Anayasası’na göre
daha geniş ve daha güvenceli hazırlanmıştır. Türkiye
Cumhuriyeti’nin nitelikleri arasında “İnsan haklarına dayanan
devlet” anlayışına yer veren 1961 Anayasası ile hürriyetler çok
Ulusal Mevzuat ayrıntılı bir şekilde düzenlenmiş ve yasama organının hürriyetleri
belirlerken neleri yapamayacağı da belirtilerek kanun koyucunun
(1961 hürriyetlerin düzenlenmesindeki takdir yetkisi daraltılmış ve onun
Uluslararası İnsan hakları insana sırf insan olduğu için tanınan haklar
olduğundan, tüm insanlar bu haklara sahiptirler. Ama
Mevzuat evrensellik sadece hak sahipliğini kapsamaz, aynı zamanda
muhataplık ve sorumluluk anlamında da, insan haklarının
evrensel olduğunu belirtmek gerekir.
Uluslararası toplumda bütün devletler ve diğer tüm toplumsal
kişilikler, insan haklarına uymak, bu hakların gereğini yapmak
zorundadırlar
İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi (1948)
BM Şartı (m.10) uyarınca sadece tavsiye niteliğinde karar almakla
yetkili olan BM Genel Kurulu’nun kararıyla kabul edilen İnsan
Hakları Evrensel Bildirgesi, Uluslararası sözleşmelerin henüz pek çok
devlet tarafından imzalanmadığı veya onaylanmadığı dönemlerde,
uluslararası alanda geçerli tek uluslararası insan hakları aracı olarak
kabul edilmiş, yeni ortaya çıkan, bağımsızlığına yeni kavuşan
devletlerde anayasal bir belge olarak kullanılmıştır.
İHEB İHEB, birey ve toplumun isteklerini, kişi haklarıyla sosyal ve
ekonomik hakları dengeleyen ve bütünlük içinde ele alan bir belge
niteliğindedir.
Çağdaş belgelerin çoğunda yer alan korunması gereken toplum
kesimlerinin hakları ile üçüncü kuşak haklar İHEB’de yer
almamıştır. Bu ve benzeri gerekçelerle İHEB’in günümüz hak ve
hürriyet ihtiyaçları açısından yetersiz kaldığını söylemek
mümkündür.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi
AİHS, 1949 yılında hazırlanmış, 4 Kasım 1950’de aralarında
Türkiye’nin de bulunduğu oniki devlet tarafından imzalanmış ve
3 Eylül 1953 yılında yürürlüğe girmiştir. İHAS
AİHS, yalnız insan haklarının korunmasını sağlayan bir belge
değil, aynı zamanda Batı demokrasisini somuta indirgeyen bir
belgedir. Sözleşmenin önemi, güvence altına aldığı temel hak ve
AİHS özgürlüklerden ya da AK’nin temelini oluşturmasından değil,
ortak güvence sistemine dayanan uluslararası yargısal denetim
mekanizması kurmasından ve bireye sağlanan güvenceyi bir
yaptırıma bağlamasından gelir.
Sözleşme böylece insan haklarının korunmasının ulusal düzeyden,
uluslararası düzeye geçmesini sağlamış ve bireyi özgürlüklerinin
korunması açısından uluslararası hukukta hak sahibi yapmıştır.
İHAS, Avrupa’da insan haklarının korunması açısından en
temel Sözleşmedir.
Sözleşme bireye, bireysel başvuru hakkı yoluyla haklarını
çiğneyen devlete karşı AİHM’e başvurabilme imkânı
tanınmıştır. Sözleşme ile güvence altına alınan hak ve