You are on page 1of 6

1 90 Türk J\ııayasa Tarihi

Kişilerin yaşam düzeylerini yükseltme, onlara sosyal haklar


ve güvenlik sağlama açısından önemli gelişmeler göstermiştir.
Sosyal devlet açısından, sanayileşmesini tamamlamış ülkelerdeki
durum ile, gelişmekte olan, ulusal gelir düzeyini yükseltememiş
ülkelerdeki durum arasında olan, ulusal gelir düzeyini yüksel­
tememiş ülkelerdeki durum arasında fark vardır. Ulusal gelir dü­
zeyini yüksek ülkelerde, devletin sosyal devlet niteliğini ka­
zanması az gelişmiş ülkelere göre daha kolay olmaktadır. Çoğulcu
demokrasinin egemen olduğu sanayileşmiş ülkelerde, sosyal dev­
let uygulaması başarılı bir gelişme göstermektedir. Gelişmekte
olan ülkelerde, ulusal gelir düzeyinin düşük olması, sosyal dev­
let anlayışının uygulamasını güçleştirmektedir. Bu ülkelerde bir
yandan ulusal geliri artırmak, diğer yandan da bireylerin yaşam
düzeyini yükseltmek onların da ulusal gelirden anlamlı bir pay
almalarını sağlamak, birbiri ile bağdaştırılması güç olan işler­
dendir. Devlet bir yandan kalkınmak, bir yandan da bireylerin
yaşam düzeyini yükseltmek için özel önlemler almak, bu iki ana
görevi dengeli bir biçimde yürütmek zorundadır.
1 96 1 Anayasası gibi, 1 982 Anayasası da, bu dengeyi sağla­
yıcı düzenlemeler getirmiştir. Anayasa aynca, devletin ekonomik
ve sosyal hakları, ancak mali kaynaklarının yeterliği ölçüsün­
de yerine getireceğini belirtmiştir (m.65). Sosyal devlet anla­
yışının yerleştirilmesinde asıl önemli olan, iktidarca izlenecek
ekonomik ve sosyal politikadır.8

5-Hu k u k Devleti
Hukuk Devleti kavramı ilk kez, Anayasamıza 1961 Anaya­
sası ile girmiştir. Bu, 1 924 Anayasası döneminde hukuk devleti
olmadığı anlamına gelmez. Ülkemizde hukuk devletini geliş­
tirme çabaları, Tanzimattan bu yana süre gelmiştir. 1 961 Ana­
yasası ile, hukuk devletinin gerçekleşmesi için gereken hukuksal
koşullar ayrıntılı bir biçimde düzenlenmiş ve hukuk devleti, ana­
yasal bir yapıya kavuşturulmuştur. Hukuk Devleti, 1 982 Ana-

8 Tuna ya, T. Zafer: Siyasal Kıırırnı/ıır ve Anayasa Hııkııkıı., s.: 6 vd; Hamitoğulla­
rı. Beşir: Çağdaş iktisadi Sistemler Striiktiirel ve Doktriııal Bir Yaklaşım, s. : 187 vd.,
D. Ü .S.B.F.Y. Ank., 1 975; Gözübüyük, A .s.e., s. : 142-144.
1 982 /\ı ıayasası

yasası ile bazı kısıtlamalara uğramakla birlikte, Anayasanın te­


mel ilkelerinden biri olma niteliğini korumuştur.
Anayasa Mahkemesi, hukuk devletini, "insan haklarına say­
gılı ve bu hakları koruyucu adil bir hukuk düzeni kuran ve bunu
devam ettirmekle kendisini yükümlü sayan, devlet" biçimin­
de tanımlamıştır (Anayasa Mahkemesinin 25.5. 1 976 gün ve E.
76 / 1, 76 /28 sayılı kararı; AMDK, sayı 14, s. 189 sayılı kararı).
Genel olarak hukuk devleti denildiğinde, yönetilenlere hukuk
güvenliği sağlayan devlet düzeni anlaşılır. Hukuk devletinin kar­
şıtı olarak, polis devletinden söz edilir. Polis devleti kavramı, 1 7
ve 18. yüzyıllardaki, mutlak hükümdarlık döneminde toplumun
refahı için her türlü önlemi almak ve vatandaşların tüm hakla­
rına karışmak yetkisine sahip olan rejimler için kullanılmıştır. Bi­
lindiği gibi burada polis sözü, devlet düzeni ve bu düzenin için­
deki kamu gücü anlamında kullanılmıştır. Zamanla, sınırsız
yetkilerle donatılmış devlet gücünün keyfiliğe kayması, polis dev­
leti deyiminin, yönetilenlere hukuk güvenliği vermeyen ve zor­
balığa kaçan rejimleri anlatmak için kullanılmaya başlanmıştır.
Hukuk Devleti anlayışı, bir ülkede yerleşmiş hukuk düze­
nine yalnız bireylerin değil, yönetimin de uymasını gerektiren
bir ilkedir. Bu nedenle hukuk devleti ile hukuk d üzeni arasın­
daki ilişkiyi gözden uzak tutmamak gerekir. Hukuk devleti il­
kesinin bir anlam kazanabilmesi için ülkede egemen olan hu­
kukun yönetilenlere, devlete karşı da, hukuk güvenliği sağla­
ması gerekir. Bu için de yasama ve yürütme güçlerine bazı sı­
nırlamalar getirilmesi, hukukun herhangi bir sınıf egemenliğin
nracı olmaması, demokratik toplumun gereklerine cevap ver­
mesi gerekir. Bunda da en büyük sorumluluk, hukukun ne ol­
duğunu söyleme yetkisine sahip olan yargıçlara düşer.
Hukuk devleti ilkesinin gerekleri konusunda bir görüş bir­
l iği yoktur. Bu gereklerden bazıları, ülkelerin içinde bulundu­
�u duruma göre önem kazanmakta veya savsaklanabilmekte­
dir. Hukuk devletinin gerekleri olarak kabul edilenler aşağıdaki
gibi sıralanabilir:
Temel hakların güvenceye bağlanması, Hukuk devletinin ilk
gereği, temel hakların güvence altına alınmasıdır. Bu amaçla te-
Türk Anayasa Tarihi

mel haklar anayasada gösterilir. Bunların düzenlenmesi ve sı­


nırlanması da anayasaların koyduğu ilkeleri doğrultusunda, an­
cak yasa ile yapılır ve yöneticilerin takdirine bırakılmaz.
Yasaların anayasa uygunluğu. Yasaların anayasaya aykın ol­
mayacaklarını belirtmek yeterli değildir. Bunun yanında ya­
saların anayasaya uygunluğunu sağlayacak bir denetim me­
kanizmasının da kurulması gerekir. 1 961 ve 1982 Anayasala­
rında, bu görev Anayasa Mahkemesine verilmiştir. Anayasa
Mahkemesinin bu alandaki yetkisine, 1 961 Anayasasına göre,
Anayasa ile, hem başvuranlar açısından, hem de içerik açısın­
dan bazı kısıtlamalar getirilmiştir (m. 1 48, 1 52).
Yasaların genel olması: Yasaların genel olması, benzer du­
rumların aynı çözümlere bağlanması demektir. 1961 Anayasası
bunu dolaylı olarak yasa önünde eşitlik ilkesi olarak belirtmiştir.
1982 Anayasası bununla da yetinmeyerek, "Devlet organları ve
idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik il­
kesine uygun olarak hareket etmek" zorunda olduğu kuralını
getirmiştir(m. 1 0 /3).
Yönetimin hukuka bağlılığı: Hukuk devleti ilkesinin en önem­
li gereklerinden biri kuşkusuz, kuralları uygulayacak, devlet iş­
lerini yürütecek olan yönetimin, hukuk düzenine bağlı olma­
sının sağlanmasıdır.
Anayasa, 1961 Anayasası gibi, yönetimin hukuka uygun­
luğunu sağlamak için çeşitli önlemler almışbr. Anayasa, yürütme
görev ve yetkisinin Anayasaya ve yasalara uygun olarak yeri­
ne getirileceğini(m.8); Anayasa kurallarının yalnız yasama ve
yargı organları değil, yürütme idare makamlarını da bağlaya­
cağını öngörmüştür (m.1 1 ) . Anayasa bundan başka yönetimin
hukuka uygunluğun yargısal denetimi için özel düzenlemele­
re gitmiş, yönetimin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yar­
gı yolunun açık olduğunu belirtmiştir (m. 125). 9

9 Gözübüyük, A. Şeref: Yiiııetim Hııkııkıı, s.: 21 vd. Turhan K., Ank., 1 994; Onar,
Sıddık Sami: idare Hııkııkım ıırı Umıımi Esıısları c.: I, s.: 1 24 Hak K., lst., 1 966; Bal­
ta, Tahsin B.: idare Hııkııkımıı Giriş , s.: 59 vd.,
.
1 982 Aııayasası 1 93

6. İns a n H a k l a rın a S aygılı Dev let


İnsan hakları deyimi, geniş kapsamlıdır; bütün insanlara ta­
nıtılması gereken ideal hak ve özgürlükleri de içine alır. Ana­
yasa, 1 961 Anayasasında olduğu gibi, insan haklarını" Temel
h<1klar ve ödevler" başlığı altında düzenlenmiştir. Anayasa, Ba­
tıdaki gelişmelere uygun olarak, bir yandan "herkesin, kişili­
�in bağlı, dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve
hürriyetlere" sahip olduğunu belirterek "özgürlük" anlayışını
(m. 1 2), diğer yandan da " kişinin temel hak ve hürriyetlerini,
sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleri ile bağdaşmayacak su­
rette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engeller kaldırmayı,
insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi i çin gerekli
�artları hazırlamayı" devletin görevlerinden sayarak " özgür­
leştirme" anlayışını benimsemiştir. (m. 5).
Ö zgürlüklerin düzenlenmesi açısından, 1961 Anayasası ile
1 982 A nayasası arasında benzerlik olmakla birlikte, özde
liııemli bir fark vardır; her iki Anayasa, devletin varlığını ön­
koşul olarak görmekle birlikte, 1 961 Anayasası, temel hak ve
özgürlükler açısından önceliği kişiye vermiş, kişinin özgür­
le�tirilmesi için devleti görevli saymıştır. Buna karşılık, 1982 Ana­
yasası ise, önceliği kişi değil devlete ve devletin ülkesi ve mil­
ll•tiyle bölünmez bütünlüğü" ne vermiştir.
Anayasa özgürlük anlayışını yansıtma bakımından, 1 961
Anayasasında olduğu gibi, herkesin kişiliğine bağlı, doku�mlmaz,
devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere" sahip ol­
duğunu belirtmiştir (m. 1 2 / 1 ) . Anayasa bununla da yetinmeye­
rek, 1 961 Anayasasında yer almayan, " temel hak ve hürriyetler,
kişinin topluma, ailesin ve diğff kişilere karşı ödev ve sorumlu­
luklar da yüklediğini vurgulamıştır. Temel, hak ve özgürlüklerin
yalnız kişi devlet ilişkilerinde değil, kişiler ar� s·ı ilişkilerde duy­
hulanabileceğini öngörmüş ve uygulama alanını genişletmiştir. 10

1O Bkz. Mumcu, Ahmet: /ıısııtı Hakları Ka11111 ôzgiirliikleri s.: 1 1 9 vd. Savaş Y., Ank.,
1992; Akın F. llhan: Kııııııı Hııkııkıı, Devlet Ovktriııleri Temel Hak ve Özgiirlükler,
s.: 259. vd. l.Ü.H. Fak. Y. lst., 1980; Göze Ayferi: Siyasal Oiişüııce Tarilıi, s.: 285
vd; l.U.H. Fak. Y., lst., 1 982; Akıllıoğlu Tekin: /ıısa11 Haklarm Korwıması Alıııııııda
Uluslararası Temel Belgeler, Bilgi Y., Ank., 1 995; Gözübüyük, A.g.e. s.: 147-157;
K;ıpani, Münci: Ka111ıı Hiirrivetleri, A. Ü . Hukuk Fak. Y., Ank., J 98l; S;ıbuncu,
Y.: "1982 An;ıy;ıs;ısı ve Tem� ! H;ıkl;ır ve Özgürlükler" Mı'ilkiyclila Birligi Derg.,
c.X., s;ıyı: 76, s.: 15 Vd., Ank., 1 984.
1 94 Türk A 1111yasa Tarihi

B - DEVLET ORGANLARI
1 - Yas a m a
a- Yasama Organı:
Anayasaya göre, Yasama yetkisi, Türk ulusu adına Türki­
ye Büyük Millet Meclisi'nindir. Yasama organına yalnız yasa
koyma görevi verilmemiştir. Bunun yanında yasama organının,
yürütmeyi denetleme, bazı görevler için seçim yapma, savaş ila­
nına karar verme gibi önemli ve çeşitli görevleri de vardır.
Anayasa, geleneğe uygun olarak yasama organının adında
bir değişiklik yapmamış, 1 920 den beri süregelen Türkiye Bü­
yük Millet Meclisi adını korumuştur. Bizde ilk yasama mecli­
si, başka bir deyişle parlamento 1 876 Anayasasına göre kurul­
muştur. Başlangıçta yürütmenin üstünlüğüne dayanan bu
sistem, .İkinci Meşrutiyet döneminde yapılan anayasa deği­
şiklikleri ile Meclis lehine değişikliğe uğramıştır. 1 920 de açı­
lan Türkiye Büyük Millet Meclisi, Meclisin üstünlüğüne dayanan
bir meclis olmuştur. 1 921 Anayasası ile de Meclis hükümeti sis­
temi benimsenerek, meclisin üstünlüğü anlayışına anayasal bir
temel kazandırılmışhr. 1 924 Anayasası, bu anlayışı büyük ölçüde
korumuştur. 1 961 Anayasası ile, Meclisin üstünlüğü anlayışında
biraz uzaklaştığı görülür. 1 961 Anayasası Türkiye Büyük Mil­
let Meclisi egemenliği kullanan tek organ olmaktan çıkarmış,
ulusal egemenliği kullanan organlardan biri durumuna getir­
miştir. 1 961 Anayasası, yürütmeyi yasalar çerçevesinde yeri­
ne getirilen bir görev olarak görmüş ve yürütmeye göre, ya­
samanın üstünlüğü ilkesini yine de korumuştur. 1 982 Anaya­
sası aynı geleneği sürdürmüş, fakat 1961 Anayasasından fark­
lı olarak, yürütmeyi biraz daha güçlendirmiştir. Anayasaya göre
yürütme yalnız bir görev değil, aynı zamanda uygun olarak kul­
lanılacak ve yerine getirilecektir. Böylece, yasamanın üstünlü­
ğü 1 982 Anayasası ile de korunmuştur.
Bu durumu siyasal partiler mekanizması içinde değerlen­
dirmek, tüm parlamenter rejimlerde görülür, yasama orga­
nındaki çoğunluk ile yürütme arasındaki ayrılığı gözden, uzak
tutmamak gerekir. Anayasaya göre, yasama ile yürütme, Tür­
kiye Büyük Millet Meclisi çoğunluğuna dayanmaktadır.
1 982 llııayasası 1 95

Ü lkemizde, ilk parlamento, 1 876 Anayasası ile çift Meclis­


l i olarak kurulmuştur. Ulusal Kurtuluş savaşının ilk anayasa­
sı olan 1 921 Anayasası ile 1 924 Anayasası, tek meclis sistemi­
ni henimsemiştir. Çok partili döneme geçtikten sonra, özellikle
1 950-1 960 yılları arasında Meclis çoğunluğunun katı davra­
nışlarına karşı düşünülen yollardan biri de çift meclis sistemini
olmuştur. İkinci Meclis, o zamanki muhalefetin ısrarla üzerinde
d urduğu kurumlardan biridir. 1 961 Anayasası hazırlanırken,
bu yaygın d üşüncenin etkisi ile iki meclis sistemi kabul edil­
miştir. Buna göre, Türkiye Büyük Millet Meclisinin bir kana­
d ını genel oyla seçilen ve 450 milletvekilinden oluşan " M illet
Meclisi", diğer kanadını da " Cumhuriyet Senatosu " oluş­
turmuştur. Cumhuriyet Senatosunda genel oyla seçilen 150 üye,
Cumhurbaşkanınca seçilen 1 5 üye ile tabii üye olarak katılan
l'Ski Cumhurbaşkanları ile Milli Birlik Komitesi üyeleri yer a l­
mıştır. Yirmi yıllık uygulamada, Cumhuriyet Senatosunun ken­
disinde bekleneni verdiği söylenemez. Cumhuriyet Senatosu,
ne hükümetin kuruluşunda, ne yasama görevlerinin yerine ge­
t irilmesinde, ne siyasal uyuşmazlıkların çözümünde yeterin­
ce etkili olmamıştır.

1 982 Anayasası 1 961-1980 arası uygulamaları da dikkate ala­


rak ikinci meclis yoluna gitmemiş, tek meclisli yasama organı
geleneğine dönmüştür.
Türkiye Büyük Millet Meclisi genel oyla seçilmiş beş yüz elli
milletvekilinden konuşmakta oluşmaktadır. Anayasa komisyonu
milletvekili sayısını dört yüz olarak saptamıştır. anayasanın da­
nışma meclisinde görüşülmesi sırasında Milletvekili sayısı
1 961 Anayasasında olduğu gibi dört yüz elliye çıkartılmış ise
de, Milli Güvenlik Konseyi Anayasa Komisyonuna önerisi doğ­
rultusunda milletvekili sayısını dört yüz olarak saplamıştır. 1 987
yılında Anayasada değişiklik yapılarak Milletvekili sayısı beş
yüz elliye çıkarılmıştır (m. 75). Böylece, Ülkenin nüfusu ne ka­
dar artarsa artsın Milletvekili sayısı değişmeyecektir. Buna kar­
-;; ı lık, nüfus değişiklikleri ile seçim çevreleri itibariyle bazı i lle­
rin çıkaracağı milletvekili sayısında azalma, bazılarında artma

You might also like