You are on page 1of 4

KADIN (FATIMA FATIMADIR) 1 ALI ŞERIATI 29

Bir toplumda, devrimci bir ekolde ya da fikri bir harekette, bi­


linç ve sorumluluk sahibi ilim adanılan ve aydınların görevi yol
göstermektir. Dini veya ekolü tanıtmak ve halka şuur aşılamak­
tır. Halkın da sorumluluğu harekete ruh katmak, güç ve hare­
ket bahşetmektir. Hareket canlı bir organizmadıı;:_; aydının bey­
niyle düşünür ve halkın lsalQ!yle ��kgclir. E�r bir toplum
iman, ihlas, aşk ve fedakarlık yönünden eksikse bunun s9rum-
---�-------���--- ______.....-.-

lus11 Jrn.lktır. Ama eğer öğreti, mektebin hedefi ve manası, doğ-


ru ve derinlikli bir biçimde tanınmıyorsa mantıklı bir bilgi, uya­
nıklık, bakış açısı mevcut değilse ve doğru bir bilinç yoksa bu­
nun sorumlusu aydınlardır. Özellikle dinde bu iki unsur birbi­
rinden (;fldk)dilemez. Zira dinJ;ıi_�-���i aşıka�_J_ıj_ı;:_bili!K...�a.
çla bilinÇII5I; aşktır. Din iman �e coşk11-Ü�-ta�amlanmış öyJe
-·· - , . ........__
bir bilgi ve şuur gerektirir ki 1kıl_y_e,.his_;cy:ı:.Ü1.ğm1.k.abul etm�z.
- ----------__, ....,..._,_.�,,,.-

�---- ·-------��-��
�·-�- ,,,____.,---"�����----·' .,.,-�......-

lslam da böyledir. Ve lslam diğer dinlerden daha çok kitap, ci­


had, aşk ve fikir dinidir. Öyle ki Kur'an'da akıl ile imanın sınır­
ları ayrılamaz derecede iç içedir. lslam şehadeti sonsuz bir ya­
şam olarak tanımlar. Kur'an'da da kaleme ve yazıya yemin edi­
lir. Peygamber ashabı içerisinde de abid, mücahid ve mübelliğ
birbirinden ayırt edilemez durumdadır.
Şia, özellikle kültür ve tarihiyle; aşkın, coşkunun, kanın ve şe­
hadetin sembolüdür. Şia, taşan ve coşan duyguların olduğu ka­
dar akla ve imana dayalı güçlü ve belirgin bir düşünce akımının
da tefekkür, marifet ve kültür merkezidir. Şia, insanlık tarihin­
de Ali adına ve Ali adıyla "ilim" ve "aşk" olarak ortaya çıkan bir
hadisedir.
"Hakikatperestlik" öyle bir dindir ki hakikat; kulluk olmaksızın
salt felsefe ve bilimdir. Tapınma ise hakikat olmaksızın putpe­
restlik ve şehvettir!
Gözyaşı: Aşlan Şahitliği
Şia tarihte böyle doğmuş ve böyle yaşamıştır. Şü mütefekkirler
ve alimler içtihadın, tefekkürün, derinleşmenin ve mantığın
sembolüdür. Manaların derinliğine nüfuz ederler. lslamı itikad
30 ALI ŞERIATI 1 KADIN {FATIMA FATIMADIR)

ve hakikatlerin anlamlarına ve tekamül sürecine vakıftırlar. ls­


lam'ın ilk ve saf hakikatini, ruhunu, yönünü ve sahih İslam
inancını korumak için; o baş döndürücü ve yoldan çıkarıcı or­
tamda felsefe, tasavvuf, ilim, edebiyat, züht, Yunancılık ve Do­
ğuculuk adıyla ortaya çıkan akımlara karşı mücadele etmişler­
dir.
Şii halk ise hakikat uğruna fedakarlığın, ihlasın, aşkın, şuurun
ve vefakarlığın sembolüdür. Ali'nin yürüdüğü yol için ve bu yo­
lu devam ettirebilmek için canlarından geçerler. Zulmün, işken­
celerin ve katliamların halkın yaşamı üzerinde hüküm sürdüğü
dönemlerde Ali'nin adını anan dudaklar kesilir, Ali'nin sevgisiy­
le kaynayan kanlar dökülürdü. Peygamberin halifeleri döne­
minde, peygamberin ailesinden bahsetmenin cezası derinin yü­
zülmesi_ veya yakılmaktı.
Ama bugün de halkımız büyük bi.r aşk beslemektedir, sevgi
beslemektedir. Ehlibeyt'e karş� vefa göstermektedir. Asırlar geç­
_
mesine rağmen? insanliğın uğradığı onca değişime rağmen, aşk­
ların, düşüncelerin, imanların geçirmiş olduğu onca merhaleye
rağmen; o evin kapısından başka bir saraya, başka bir mabede,
başka bir kıbleye yönelmemiştir. Görüyoruz ki hala Fatıma'nın
ev"inin duvarına baŞ koymakta ve acıyla feryat etmektedirler. Bu
gözyaşlar.ınin her biri birer sözdür ve bu sözler, bizim samimi
ye vefakar Q.�lkımızın bu e,v halkına duyduğu kadim aşkı beyan
etmektedir. Bu, halkın dilidir. Bu dil kelimele�le ifade edilen li­
sandan daha sadık, daha berrak, daha samimi ve riyasızdır. Zi­
ra bu dilde ne lafız vardır ne de yazı. Bu lisan gözyaşıdır! Her
bir ibaresi ağıttır ... Acıyı ifade eden bir çığlıktır. .. Şevke gelmiş,
aşıkane bir feryattır ...
Nitekim gözün sözü, dilin sözünden daha samimi ve sadık de-
..
-
----------------·- -- - - ·- ·--- ·-- --- -·

.&;H midir? Ve gözyaşı, en güzel şiir, en takatsiz aşkıpjf.9..desi, en


_):a_ nık i��n, �sıcalS.illiyak, en ateşTCcluy�,--;� halis sö�ye en
latif_s_ey_g! c:l�@_miciir?_ Bunların hepsi bir yüreğin potasında har-
-. --- ·-···-· -· - · ----- .,__ _ - -···· ·· - . - - .... . .. -

__

_
manlanarak erir ve sımsıcak bir damlaya dönüşür... Gözyaşına...
KADIN (FATIMA FATIMADIR) 1 ALI ŞERiAT! 3 1

Görüyoruz ki bizim halkımız hala söz söylemektedir. Üstelik


sözünü en güzel bir biçimde ifade etmektedir. Defalarca ağıt
meclislerine ve yas törenlerine getirdiğim eleştirileri duyduğu­
nuz için, benim "ağlama" eylemini savunmama şaşırmayınız!
Evet, bu ikisi arasında bir tezat yok. "Ağlama törenlerinin" bir
"eylem", bir "vazife", hedefe ulaşmak için bir "vesile", bir "ilke",
bir "hüküm" olarak icra edilmesi ayrı bir şeydir. Buna karşın
duyguların doğal bir tecellisi olması bakımından, bir aşkın, bir
acının, bir şevkin zorunlu ve fıtıi bir dışa vurumu olması bakı-
mından :�-----
"ağlamak" başka bir şeydir./_-----...\
-'----\ � i'

Bugün Latin Amerika'da bulunan,' Che Guaver_?1nm mücadele


---- ---�---_.,,,
arkadaşı meşhu � F "[��s.:z ��is De_� ş�yle -� "Bir
_ .
kimse hiç ağlamıyor ve ağlamayı bilmiyorsa onun insani duygu­
larında bir problem, bir eksiklik var demektir.7 O bir taştan ib:f­
rettir ... O ,vahşi bir ruha ve ·kaskatı bir kalbe sahiptir ...
--y
"Benim Hu mıalıklanm" adlı eserin sahibi kendi kendisine şöy­
le sitem eder: "Ey kalbim, inlemenin, ağlamanın insanı"nasıl kuş
_
gibi hafiflettiğini, içini nasıl aydınlattığım bilemezsiı:_ı. Ey mağ­
rur ve mahrum kişi, tanrılar bile ağlar. .. Hatta çöl aslam bile in­
ler ve 'ağlar . .. "8
9özyaşı yağar! Çığlık yükselir! Ağf.?.mLy.a.Y�L;@,Y2-Ş: yürekten
aşar gider ..� Ansızın boğazda düğümlenir, nefesi tıkar ve çare­
-·-·
p
�İ�-. ;.�lay1-y_erir. Bu, insanın aşkını, acısını,
. -·. ..... . . ......
�e-ıi;-(gö
. .... .
ste.�;:;:�;;
... -
'·"·-·-·· --·-·�·--'-"-'••····-"-- ··--···-·�----.--��--- - ---�..---. -� - ,. - �--·--·· . ,._...,..,_._,,. ..._�� --,.._

tabii ve en sadı]z_şc;ı�d:QL.
Ancak ağlamak için tören düzenlemek, ağlamayı hedef olarak

Mende-France ve PSU'ya (Birleşik Sosyalist Partisi) bağlı L,Expresse dergisi­


nin geçen mart ayı sayısında kendisiyle bir röportaj yapılmıştır. Aynı şekilde,
Firdevsi dergisinde onun zindan günleri hakkında yazılmış bir makale ya­
yımlanmıştır.

Rosas: "Yalnız Bir Meleğin Terenn ümleri"adlı şiirin yazan ve "Benim Hurma­
lıklanm " adlı şiir kitabının müellifi. Din: llme ulaşmak için takatsiz, yalnızlık
içinde ve intizarda olan bir ruh hali... Tunisie, 1966, il, T,P.G.
32 ALI ŞERIATI 1 KADIN (FATIMA FATIMADIR)

görmek, bunu dini bir vazife, bir prosedür, bir gelenek saymak,
temel bir eylem kabul etmek; bir menfaat elde etme, bir zaran
def etme, bir kusuru ya da günahı telafi etme aracı saymak,
amaca ulaşmak, sevap kazanmak ya da neticeye varmak için bir
yol görmek olayı amacından saptırmak olur. Hadiseyi böyle al­
gılamak dertsiz tasasız olmak anlamına gelir.
Bir kişi aşıksa ve maşukundan uzak düşmüşse ya da bir sevdi­
ğini yitirmişse ve bu acı yüreğini dağlamaktaysa, onun için yas­
taysa; tabi ki gamlanır, ağlar. Onu her andığında, ondan her
bahsettiğinde içine bir ateş düşer, yüzüne hüzün çöker. Gözle­
ri de ona eşlik eder ve gözyaşı döker. Tüm bunlar onun gerçek
aşkının ve derin imanının latif ve aşikar birer nişanesidir.
,------ ----·-----
-----··-··-·-- - · - · - --

Ama birini düşünün ki; sabahtan öğlene kadar iş yerinde lak lak
yapar, riya, faiz peşine düşer, amirine yalakalık ve memuruna
zorbalık yapar, milleti kandırma ve aldatma peşinde koşar, ak­
şam da rahat, huzurlu, mutlu eve döner yer, içer, güler, yatar,
eğlenir. Mdından hiçbir şey olmamış gibi her ayın ilk salı günü
saat 1 7.00-1 8.00'den 2 1 .00'a kadar arkadaşlarıyla yas toplantı­
sına gider, yalandan ağlamaya, feryat etmeye çalışırsa; bu aldat­
macadan başka bir şey değildir. Sonra, çayını kahvesini yudum­
lar, nargilesini içer. Ağlama ve kederlenme töreninin ardından
kuş gibi hafiflemiş bir kalple, büyük bir iş başarmış olmanın
verdiği muvaffakiyet duygusuyla, din, iman, hicret, aşk yolun­
da fedakarlık yapmış olmanın verdiği vicdan huzuruyla tekrar­
dan işlerinin başına döner. Bir sonraki ağlama törenine kadar . ..
Diğer bir yas merasimine kadar .. . Siz böyle dertli, gamlı ve hic­
ranlı aşığa(!) nasıl bakarsınız? Ben de öyle!!! ...
Sorumluluk duygusu taşımayan, bilinçten yoksun, uğrunda dö­
küldüğü mahbubu tanıma ve anlamaya yöneltmeyen ya da
iman hissini ve ruhunu taşımayan bir ağlama eylemi; gözde bi­
rikmiş sokak tozlarını temizlemekten öte bir anlam ifade etmez.
Unutmayalım ki; Hüseyin'in ölümüne ağlayan ilk kişi Ömer bin
Sad bin Ebi Vakkas idi ve Hüseyin'in ardından ağlanmaması ge-

You might also like