Eğitimin tarihsel gelişimine baktığımızda, ilk çağlarda eğitimin çok basit ve doğrudan yaşamla ilgili olduğunu görürüz. İnsanlar, hayatta kalmak için gerekli olan yetenek ve sanatları aile bireyleri tarafından öğrenirlerdi. Bu dönemde eğitim kurumu yoktu, eğitim evde ve aile içinde gerçekleşirdi. Eğitmenler ise anne, baba, kardeş gibi aile fertleriydi. Eğitimin amacı, bireyin topluma uyum sağlaması ve yaşamını sürdürebilmesi için gerekli olan bilgi ve becerileri kazandırmasıydı. Eğitimin yöntemi ise gözlem, taklit, deneme-yanılma gibi doğal yollardı. Eğitimin sonucu ise bireyin yaşam kalitesini artırması ve toplumun devamlılığını sağlamasıydı. 1900-1960 yılları arasında ise eğitimde çok büyük değişimler yaşandı. Bu dönemde sanayi devrimi, petrolün işlenmesi, dünya savaşları gibi olaylar hem toplumun hem de bireyin ihtiyaçlarını ve beklentilerini değiştirdi. Artık eğitim sadece yaşamak için değil, aynı zamanda gelişmek, ilerlemek, rekabet etmek için de gerekiyordu. Bu nedenle eğitim kurumları, kitle eğitimi, okullaşma ve mesleki eğitim gibi kavramlar ön plana çıktı. Eğitim kurumları, bireyleri standart bir şekilde eğitmek ve topluma uygun nitelikli insanlar yetiştirmek için kuruldu. Kitle eğitimi, toplumun her kesiminden insanların eğitim hakkına sahip olması ve eğitim fırsatlarından yararlanması için yapılan çalışmaları ifade etti. Okullaşma, eğitimin evden çıkıp okul gibi belirli bir mekâna taşınması ve belli bir program dahilinde yürütülmesi anlamına geldi. Mesleki eğitim ise bireylerin sanayi toplumunun gerektirdiği meslekleri öğrenmesi ve bu mesleklerde çalışabilmesi için verilen eğitim türüydü. Eğitimin amacı, bireyin hem kendini hem de toplumu geliştirmesi hem de toplumun ihtiyaç duyduğu iş gücüne katkıda bulunmasıydı. Eğitimin yöntemi ise daha çok öğretmen merkezli, ezberci ve sınav odaklıydı. Eğitimin sonucu ise bireyin meslek sahibi olması, toplumun ise sanayileşmesi ve kalkınmasıydı. Bu yıllarda davranışçı kuramın etkisi çok olmuştur. 1960-1990 yılları arasında eğitimde önemli gelişmeler yaşanmıştır. Bu dönemde eğitimde şu noktalar öne çıkmaktadır. Eğitimde bilişsel kuramın etkisi artmış ve öğrenmenin zihinsel süreçlerine odaklanılmıştır. Bilişsel kuram, öğrenmenin bireyin bilgiyi işleme, anlama, depolama ve hatırlama şekline bağlı olduğunu savunur. Bu kurama göre eğitimde şu noktalar önemlidir: Eğitimde öğrenci merkezli yaklaşımlar benimsenir ve öğrencilerin öğrenme stilleri, ön bilgileri, motivasyonları ve ilgileri dikkate alınır. Eğitimde öğretmen rehberlik edici bir rol üstlenir ve öğrencilere bilgiyi keşfetme, problem çözme, eleştirel düşünme ve yaratıcı düşünme gibi beceriler kazandırır. Eğitimde bireyin zihinsel yapılarını, bilişsel stratejilerini, bellek sistemlerini ve bilişsel gelişimini etkileyen faktörler incelenir. Bireyin bilgiyi nasıl örgütlediği, anlamlandırdığı, ilişkilendirdiği ve transfer ettiği önemlidir. Eğitimde bilişsel kuramın farklı dönemleri ve temsilcileri vardır. Bunlar bilişsel psikoloji, bilişsel bilim, bilişsel gelişim, bilişsel öğrenme ve bilişsel öğretim olarak sıralanabilir. Eğitimde teknolojinin kullanımı yaygınlaşmış ve eğitim ortamları çeşitlenmiştir. Teknoloji, eğitimde hem öğretim aracı hem de öğrenme ortamı olarak kullanılmıştır. Teknoloji sayesinde eğitimde şu noktalar sağlanmıştır: Eğitimde bireyselleştirme, esneklik, erişilebilirlik, etkileşim, iş birliği, geri bildirim, görselleştirme, simülasyon, oyunlaştırma gibi özellikler artmıştır. Eğitimde farklı öğrenme ortamları oluşturulmuştur. Bunlar yüz yüze, çevrimiçi, karma, mobil, açık, uzaktan, sanal, artırılmış, karma gerçeklik gibi ortamlardır. TEKNOLOJİ UYGULAMALARI VE POLİTİKALARI Eğitimde farklı öğrenme yaklaşımları geliştirilmiştir. Bunlar öğrenme nesneleri, öğrenme yönetim sistemleri, öğrenme analitiği, yapay zekâ, adaptif öğrenme, ters yüz öğrenme, öğrenme toplulukları, öğrenme ağları, öğrenme ekosistemleri gibi yaklaşımlardır. 2000 sonrasında eğitimde dijital çağın etkileri daha da belirginleşmiştir. Bu dönemde eğitimde şu noktalar dikkat çekmektedir: Eğitimde yapısalcı kuramın etkisi artmış ve öğrenmenin bireyin bilgiyi kendi yapısına uygun olarak inşa etmesi olduğu kabul edilmiştir. Yapısalcı kuram, öğrenmenin bireyin önceki bilgileri, deneyimleri ve anlamları ile yeni bilgileri arasında bağlantılar kurması ve yeni anlamlar üretmesi olduğunu savunur. Bu kurama göre eğitimde şu noktalar önemlidir: Eğitimde öğrenci merkezli, aktif, katılımcı, işbirlikçi, araştırmacı, keşifçi, problem çözücü, yansıtıcı, eleştirel ve yaratıcı öğrenme yaklaşımları benimsenir. Eğitimde öğretmen kolaylaştırıcı, rehber, danışman, model, ortak, araştırmacı, tasarımcı, değerlendirici, yansıtıcı, eleştirel ve yaratıcı bir rol üstlenir. Eğitimde bireyin öğrenme sürecini yönetmesi, kendi öğrenme hedeflerini belirlemesi, öğrenme stratejilerini seçmesi, öğrenme kaynaklarını kullanması, öğrenme performansını izlemesi ve değerlendirmesi beklenir. Eğitimde bireyin öğrenme ürünlerini, öğrenme sürecini ve öğrenme ortamını paylaşması, geri bildirim alması ve vermesi, öğrenme topluluğuna katkıda bulunması teşvik edilir. Eğitimde yapısalcı kuramın farklı dönemleri ve temsilcileri vardır. Bunlar bilişsel yapısalcılık, sosyal yapısalcılık, radikal yapısalcılık ve yapısalcı öğretim olarak sıralanabilir. Eğitimde teknolojinin entegrasyonu derinleşmiş ve eğitim ortamları dönüşmüştür. Teknoloji, eğitimde hem öğrenme aracı hem de öğrenme ortamı olarak kullanılmıştır. Teknoloji sayesinde eğitimde şu noktalar sağlanmıştır: Eğitimde özelleştirme, kişiselleştirme, farklılaştırma, bütünleştirme, zenginleştirme, dönüştürme, yeniden tanımlama gibi özellikler artmıştır. Eğitimde farklı öğrenme ortamları oluşturulmuştur. Bunlar çevrimiçi, karma, mobil, açık, uzaktan, sanal, artırılmış, karma gerçeklik, yapay zekâ destekli, nesnelerin interneti, bulut bilişim, büyük veri, blok zinciri gibi ortamlardır.