You are on page 1of 22

Banka Kredi Kartı Kullanımı ve Uygulama Sorunları

I. Kredi Kartı ve Banka Kartı

A. Kredi Kartı

a) Kredi kartının kredi niteliği

Tüm dünyada ve ülkemizde kullanılan ve kredi kartı olarak adlandırılan plastik kartlarda
bir kredi ilişkisinin bulunup bulunmadığı tartışılmış ve kredi ilişkisini belirlemek için bir dönem
“kredili kredi kartı” ibaresi dahi kullanılmıştır.

Özellikle kredi kartını kullananın vadesinde tüm borcunu ödemesi halinde hiç faiz
tahakkuk ettirilmemesi nedeniyle, banka ile kart hamili arasında bir kredi ilişkisinin doğmadığı,
ancak harcamanın taksitlendirilmesi halinde krediden söz edilebileceği ileri sürülmüştür.

Oysa bankanın müşterisine belli bir limit içinde kredi kartı vermesi ile birlikte banka ile
müşteri arasında Bankalar Kanunu açısından gayrinakdi kredi ilişkisi doğmakta; banka limite
kadar yapılan harcamaları ödemeyi garanti etmekte; kredi kartı hamilinin yaptığı harcamayı
bankaya ödememe ihtimali bankanın riskini oluşturmaktadır. Müşteri kredi kartını kullanıp
harcama yaptığı takdirde, bankanın harcama tutarını kart hamili adına işyerine ödediği anda da
gayrinakdi kredi, nakdi krediye dönüşmektedir.

Bugün de geçerliliğini koruyan Hazine Müsteşarlığının görüşüne göre de (01.04.1993


tarih ve 38681 sayılı Türkiye Bankalar Birliğine gönderilen yazı, Seza Reisoğlu, Bankalar
Kanunu Şerhi, Ankara 2002, sh.441) “Bu kartların bankalar tarafından çıkarılıp
kullandırılmasında, kartın hamiline teslim tarihinde ilgili banka açısından müşteri lehine
verilmiş bir garanti, kartın kullanımını takiben harcama belgesinin bankaya ibrazı ile kart
hamilinin bu tutarı ödemesine kadar geçen süre zarfında ise nakdi kredi niteliği açıktır”.

b) Kredi kartının kıymetli evrak oluşturmaması

Kredi kartı olarak adlandırılan plastik kartın mülkiyeti çıkaran bankaya ait olduğundan,
kredi kartı hamilinden söz edilmektedir. Ancak kredi kartı bir kıymetli evrak değildir. Türk
Ticaret Kanunu (TTK) 557. maddeye göre “Kıymetli evrak öyle senetlerdir ki, bunlardan
mündemiç olan hak senetten ayrı olarak dermeyan edilmediği gibi, başkalarına da
devredilemez”. Kıymetli evrakta alacaklılık hakkı doğuran bir borç senedi veya bir ortaklık
hakkı yahut aynî bir hak söz konusudur. Kredi kartında ise ne bir alacak veya ortaklık
hakkından, ne de bir aynî haktan söz edilemez. Kıymetli evrakta senet borçluya ibraz edildikten
sonra iade edilmez. Aksi takdirde borçlu ikinci defa ödeme zorunda kalır. Oysa kredi kartı,
harcama sonunda imzası alınarak kredi kartı hamiline geri verilir.

Yargıtay bir kararında (11.HD., 02.02.2001, 8055/721) “kredi kartlarının Mektup


Postası Genel Yönetmeliğine göre değerli kağıt niteliğinde bir belge sayılamayacağı; her kartı
elinde bulunduranın ondan yararlanamayacağı gerekçesi ile, Posta Kanununun 2/A maddesi
gereğince tekel hakkı kapsamında kaldığı sonucuna” varmıştır.

Ancak Yargıtay kredi kartlarının mutlaka PTT aracılığı ile gönderilmesini gerekli
görürken, verdiği diğer bir kararda (HGK, 02.03.1995, E. 95/11-12, K.192) PTT dağıtıcısının
banka tarafından iadeli taahhütlü gönderilen kredi kartını ilgisiz bir kişiye teslim etmesinden
bankanın uğradığı zarardan PTT’yi sorumlu tutarken, davacı bankanın da basiretli bir tacir
gibi hareket edip kredi kartını bizzat ilgilisine ulaştırmak için daha sağlıklı önlem almasının
gerektiği gerekçesiyle bankanın Bankalar Kanunu (BK) 44’e göre ortak kusuru bulunduğu
sonucuna varmıştır.

B. Banka Kartı

Bankalar genellikle şubelerine koydukları ATM makinelerinden para çekilmesi için


müşterilerine banka kartı olarak adlandırılan plastik kartlar da vermekte; müşteriler kendileri
tarafından belirlenen şifreyi kullanarak mevduat hesaplarından para çekmekte ve diğer çeşitli
bankacılık işlemlerini yapmaktadır.

Müşterilere sadece mevduatlarından para çekme imkânı veren kartlar, banka ile müşteri
arasında bir kredi ilişkisine neden olmadıkları gibi kredi kartı niteliğinde de değildirler.

Buna karşılık, bankanın müşterisine kredi limiti vermesi ve müşterinin bu limiti


kullanması halinde, ATM’den kredi kartı ile para çekilmesinden farklı bir durum olmayacaktır.

II. Kredi Kartında Tarihi Gelişim ve Uygulama

A. Yurtdışında

Kredi kartları ile ilgili olarak ilk uygulamalar ABD’de başlamıştır.

1950 yılında Diners Club üçlü ilişkiyi gerektiren, para yerine ödeme aracı olan ilk
milletlerarası kredi kartını çıkarmıştır.

Bunu 1958 yılında American Express Card ve 1959 yılında Bank of America tarafından
çıkarılan ve 1977 yılında “Visa Card” adını alan kredi kartı izlemiştir.Amerika’nın tüm
eyaletlerinde kredi kartları çıkaran çeşitli bankalar daha sonra bir araya gelerek MasterCard’ı
çıkarmışlardır.

Bugün tüm dünyada en yaygın olan milletleraeası kredi kartları Visa, MasterCard,
American Express ve Diners Club kartlarıdır.

B. Türkiye’de

a) Genel olarak

Türkiye’de ilk kredi kartını 1968’de Koç grubuna bağlı Setur A.Ş. Diners Club’tan yetki
alarak çıkarmıştır. Daha sonraki yıllarda Türkiye’de kredi kartı kullanımı her yıl devamlı artış
göstermiştir.

BKM tarafından derlenen bilgilere göre sisteme dahil banka sayısı 21’dir. Kredi kartı
sayısı 2002 yılında toplam 15 milyon 705 bin 370 adet iken 2003 yılı sonunda 19 milyon 863
bin 167 olmuştur. POS sayısı 2003 sonunda 662.429’a ulaşmıştır.

Alışveriş ve nakit avans harcamaları toplam cirosu 2002 yılı sonunda 25 katrilyon 661
trilyon iken 2003 yılı sonunda yüzde elli yedi oranında artarak 40 katrilyon 316 trilyon
olmuştur.

Yabancı bankalara ait Visa/MasterCard’larda Türkiye’de yapılan alışveriş harcamaları


2002 yılı sonunda 978 milyon dolar iken 2003 yılı sonunda 1 milyar 38 milyon dolara
yükselmiştir.
b) Kredi kartlarının işyerlerinde kullanımı

Türkiye’de banka kredi kartlarının uygulanmaya başladığı 90’lı yılların başlarında


genelde işyerlerinde sadece imprinter olarak adlandırılan mekanik cihazlar bulunmakta; her
işyeri için belli bir limit verilmekte; bu limit dahilindeki harcamalarda kredi kartı çıkaran
kuruluştan izin -otorizasyon- talep edilmemekte; kredi kartı imprinterdan geçirilerek harcama
belgesi oluşturulmakta; iki nüsha olarak düzenlenen harcama belgesi kredi kartı hamiline
imzalatılmaktaydı. Ancak limiti aşan harcamalar için kartı çıkaran kuruluştan telefonla
otorizasyon istenmekteydi.

Kredi kartının kaybedilmesi veya çalınması halinde BKM, bunları bir liste halinde
hazırlayarak (BUL) 15 günde bir üye işyerlerine göndermekteydi. Ancak bu durum özellikle
kaybedilen ve çalınan kredi kartları yönünden önemli sorun yaratmakta; kart hamili kartını
kaybettiğini veya çaldırdığını bildirmesine rağmen, kayıp listeleri ellerine geçinceye kadar üye
işyerlerinde hırsızın limit altı alışverişlerini önlemek mümkün olmamaktaydı.

Geçen dönemde kredi kartının kaybolduğunun veya çalındığının bildirilmesinden sonra


kredi kartı sahibinin ne kadar süre sorumlu tutulacağına dair çeşitli ihtilâflar yargıya intikal
etmiş, Yüksek Mahkeme bir kararında (19.HD., 02.06.1994, 93/5800, 94/5618, YDK, Kasım
1995, sh.1797) “Bu süre, bankanın kartı sistem dışı bırakabilmesi için Bankalararası Kart
Merkezine bildirim yükümlülüklerini yerine getirebilmesi için öngörülecek makul, objektif bir
süreyle sınırlı tutulmalıdır” demiştir.

Ancak imprinter ile uygulama artık tümüyle yürürlükten kalkmış bulunmaktadır. Tüm
işyerlerinde bir veya birden fazla bankanın POS terminalleri bulunmaktadır.

POS (Point of Sales Terminal – Satış Noktası Terminali) özel bir bilgisayar terminali
olup, satışla ilgili tüm bilgileri kredi kartını çıkaran banka bilgisayarına aktarmakta, kaybedilen,
çalınan, sahte olarak düzenlenen ve çeşitli nedenlerle iptal edilen geçersiz kredi kartlarının
otokontrolünü yapmakta, işlemle ilgili olarak bankadan provizyon almaktadır.
Bu uygulamada; kredi kaydının kaybolduğu veya çalındığı bankaya bildirildiği anda bu
durum derhal ilgili bankanın bilgisayarına yüklendiğinden, POS’tan kredi kartı geçirilince
otorizasyon verilmemekte ve çalıntı kartla harcama önlenmektedir.

Imprinterin istisnai bazı işyerlerinde POS terminali çalışmadığı takdirde kullanılmak


üzere bulundurulmasına müsaade edilmekte ise de, o takdirde her alışverişte telefonla mutlaka
otorizasyon alınmaktadır.

Bu nedenle artık BKM tarafından kayıp listelerinin (BUL) üye işyerlerine gönderilmesi
uygulamasına son verilmiş olup, kayıp veya çalıntı kredi kartında sorun geç haber verme
nedeniyle bu gecikilen süre içinde yapılan harcamalarda ortaya çıkmaktadır.

Bu gelişmeler göz önünde tutularak kredi kartı çıkaran bankaların çoğunluğu


bildirimden önceki 24 saat içindeki alışverişleri sigortalama yoluna gitmektedir.

POS kullanımı sonucu tüm bilgiler ve harcama meblağları sözleşme imzalayan bankaya
gittiğinden, harcama belgeleri üye işyerinde saklanmakta, işyerine ödeme belge ibraz
edilmeden yapılmaktadır. Üye işyerleri sözleşmede bu belgeleri belli süre saklama
yükümlülüğü altında bulunmaktadır.
Kredi kartı ile ilgili ihtilâf çıkması, kart sahibinin harcamaya itiraz etmesi halinde imzalı
harcama belgesi önce sözleşme tarafı bankaya, oradan kredi kartını çıkaran bankaya
gönderilmektedir.

III. Kredi Kartı İlgilileri Arasındaki Hukuki İlişkiler

A. Genel Olarak

Kredi kartı genel olarak en az üçlü hukuki ilişkiyi gerektirmektedir. Bunlar kredi kartı
çıkaran kuruluş, kredi kartı hamili ve üye işyeridir. Buna karşılık, üye işyerinde POS terminalini
koyan bankadan başka bir bankanın kredi kartının kullanılması halinde 4’lü ilişki, Visa,
MasterCard gibi milletlerarası kartlı sistem kuruluşlarının sorumluluğu açısından 5’li ilişki söz
konusu olacaktır. Kredi kartı ile kartı çıkaran bankanın ATM’sinde işlem görülmesi, para
çekilmesi ve diğer bankacılık işlemlerinin yapılması ise sadece iki kişiyi -kart hamili ve banka-
ilgilendirmektedir.

B. Kredi Kartı Çıkaran Banka ile Kredi Kartı Hamili Arasındaki Hukuki İlişki

a) Genel olarak

Kredi kartı çıkaran banka ile kredi kartı hamili arasında genelde bir bankacılık
hizmetleri sözleşmesi imzalanmaktadır. Bu sözleşmede kart hamili;

- Kredi kartını ve şifresini özenle muhafaza edeceğini,


- Üçüncü kişilere vermeyeceğini,
- Kredi kartı kullanılması suretiyle gerçekleştirilen işlemlerin kendisi tarafından yapılmış
sayılacağını,
- Kartın çalınmasından veya kaybından sonra üçüncü kişilerin şifreyi kullanarak yaptıkları
tüm işlemlerden bankanın sorumlu olmayacağını,
- İşyeri yetkilisinin gerekli gördüğü durumlarda kimliğini kanıtlamak için resmi nitelikli bir
kimlik belgesini yanında bulundurmak ve istendiğinde göstermek zorunda olduğunu,
- Kredi kartı numarasını kullanarak telefon veya internet aracılığı ile ya da sipariş formuyla
mal veya hizmet alımında ayrıca bir satış belgesi düzenlenmesine gerek olmadığını,
- Üye işyerinden satın aldığı mal veya hizmetlerin cinsi, niteliği, içeriği, ayıbı, teslimi, iadesi
ve benzeri konularda yaşanabilecek uyuşmazlıklarda bankanın taraf olmadığını, bu nedenle
ödemelerini aksatmayacağını,
- Kredi kartı ile ilgili doğacak tüm anlaşmazlıklarda bankanın defterleri ve bilgisayar dahil
tüm kayıtlarının kesin delil olacağını
- Kartın mülkiyetinin bankaya ait olduğunu, bankanın istediğinde bu kartlara el
koyabileceğini,
- Sözleşme hükümlerine uymaması, temerrüde düşmesi, bankanın hizmetlerini kötüye
kullanması veya diğer haklı nedenlerin bulunması halinde bildirim yapmak suretiyle
bankanın hesapları kapatma ve sözleşmeyi feshe yetkili olduğunu,

kabul etmektedir.

Kredi kartı sözleşmelerinde genelde bankalar kendi lehlerine hükümlere yer vermekte
iseler de, bu hükümlerde gerek Borçlar Kanununun 99. maddesi, gerekse Tüketiciyi Koruma
Yasasının 6. maddesi göz önünde tutulacaktır. Yargıtay bir kararında (19.HD., 12.07.1994,
6656/6631, İlmi ve Kazai İçt. Der., Kasım 1994, sh.10663) “Sigorta kapsamını aşan
harcamalardan üyenin tek başına sorumlu olacağı hükmü BK 99/2 fıkra uyarınca bankayı
sorumluluktan kurtarmaz” demektedir. Tüketici Yasasının 6. maddesine göre de sözleşmede
tek taraflı banka lehine konulan hükümler “haksız şart” sayılıp geçersiz sayılabilecektir. Ayrıca
kredi kartı sözleşmesinin 4822 Sayılı Yasa ile eklenen 10/A maddesi nedeniyle öncelikle 4077
Sayılı Tüketiciyi Koruma Yasasının emredici hükümlerine tabi olduğunu belirtmek gerekir.

İki tarafa borç yükleyen -bankanın kart hamilinin yaptığı harcamaları üye işyerine
ödeme, kart hamilinin de bu harcamaları bankaya ödeme yükümlülüğü- kredi kartı
sözleşmesinin hukuki niteliği öğretide tartışmalıdır. Bu sözleşmenin, istisna akdinin özelliğini
taşıyan bir iş görme sözleşmesi, bir hizmet sözleşmesi, vekâlet sözleşmesi, alacak temliki ve
garanti sözleşmesi olduğu şeklinde çok farklı görüşler ileri sürülmüşse de, bu sözleşmeyi
bilinen tek bir sözleşme türü olarak belirlemek mümkün değildir.

Banka ile kart hamili arasındaki sözleşmenin, birden fazla edimin bir arada bulunduğu
kendine özgü, sui generis bir sözleşme olduğu ve niteliğine uygun düştüğü ölçüde belli
sözleşme türleri ile ilgili hükümlerin uygulanacağı söylenebilir.

Banka ile kredi kartı hamili arasındaki sözleşmenin belirgin bir niteliği, verdiği kredi
kartı nedeni ile bankanın üye işyerine karşı bir ödeme yükümlülüğü altına girmesidir. Kredi
kartını çıkaran banka üçüncü kişinin fiilini taahhütten (BK 110) daha da ileri giderek harcama
belgesini imzalayan kart hamilinin ödemeyi yapacağını değil; fakat bizzat kendisinin
ödeyeceğini üye işyerine garanti etmektedir. Banka, kredi kartının kullanılıp
kullanılmayacağını bilmediğinden, riskini karşılamak için kart hamiline karttaki limite kadar
bir gayrinakdi kredi açmakta; kredi kartının kullanılması halinde, harcamayı üye işyerine
ödeyen banka, ödediği nispette kart hamiline bir kontrgaranti niteliğindeki kredi kartı
sözleşmesine dayanarak rücu hakkı elde etmektedir.

b) Ek kredi kartı hamili ile kredi kartını çıkaran banka arasındaki ilişki

Kredi kartı hamilinin talimatıyla banka ek kart vermektedir. Ek kart sahibi, kredi kartı
hamilinin hesabından harcama yapmakta, kart hamili bu harcamalardan müşterek ve
müteselsilen sorumlu olduğunu kabul etmektedir. Kredi kartı sözleşmesini kart hamili ile
birlikte imzalayan ek kart hamili, kendi harcamalarından ötürü müteselsilen sorumluluğu da
kabul etmektedir. Bankaya harcamaları ödeyen kart hamili ise, ek kart hamiline tüm ödemesini
rücu etmek hakkına sahiptir.

Yargıtay bir kararında (13.HD., 11.12.1995, 10155/11050, YKD, Mayıs 1996, sh.744)
“hesap sahibi ile ek kart sahibi arasındaki sözleşme kendine özgü isimsiz bir akittir ve 10 yıllık
zamanaşımına tabidir” sonucuna varmıştır.

c) Kredi kartı çıkaran bankanın kendi personeline kredi kartı vermesi

Bankalar Kanununa göre, bir banka mensuplarına yönetmelikte belirlenecek esas ve


şartlar çerçevesinde kredi kartı verebilir (md.11/9-c). Bankaların Kuruluş ve Faaliyetleri
Hakkında Yönetmeliğe göre (değişik md.34) “Bankaların yönetim kurulu başkan ve üyelerine
kredi kartı ile kullandırabileceği kredi kartı miktarı altmış milyar lirayı geçemez. Diğer
mensuplara kredi kartları ile kullandırılabilecek kredi miktarı bunlara kanunen verilebilecek
nakdi kredi tutarının yarısı ile sınırlıdır. Banka mensuplarının eş ve çocuklarına verilecek ek
kredi kartının limitleri yukarıda belirtilen sınırlara dahildir”. Bankalar Kanununa göre
(md.11/9-c) bankanın personeline verebileceği nakdi kredi tutarı, aylık net ücretleri toplamının
beş katı ile sınırlıdır.

11. maddenin 9-c bendinden bankanın mensubuna aylık net ücretleri toplamının 5 katına
kadar nakdi kredi ve ayrıca bunun yarısına kadar -2,5 kat- kredi kartı kredisi verebileceği
sonucu çıkmaktadır.
Buna karşılık, banka personelinin aylık net ücretleri toplamının beş katını -ayrıca kredi
vermese dahi- kredi kartı limitine ilave etmek mümkün değildir. Kredi kartı limitinin bir
gayrinakdi kredi olması, oysa personele beş aylık ücrete kadar nakdi kredi verilmesi de buna
engeldir. Yönetmeliğin uygulanması ile ilgili BDDK Genelgesinde bu hususa açıkça
değinilmektedir.

Bankalar Kanununda, mensupların eşlerine ve velayet altındaki çocuklarına kredi verme


yasağı bulunduğundan (md.11/9-c) mensubun eş ve velayet altındaki çocuklarına ek kredi kartı
dışında kredi kartı verilmeyecektir.

Bankalar Kanununun 9. maddesindeki kredi verme yasaklarına uyulmaması -


mensuplara azami yasal limit üzerinde kredi kartı limit verilmesi veya mensupların eş ve
velayet altındaki çocuklarına kredi kartı verilmesi- halinde, bankaya, Bankalar Kanununun
21/1-e bendine göre, verilen kredinin yüzde 5’i tutarında idari para cezası verilecektir.

d) Kredi kartı sözleşmesine aykırı olarak limitin sıfır gösterilmesi nedeniyle kart
hamilinin bankadan manevi tazminat talep etmesi

Yargıtaya intikal eden bir olayda, davacı tatil için gittiği yörede, para çekmek
istediğinde sözleşmeye aykırı olarak kredi limiti sıfır olarak gösterildiğinden kartı veren
bankaya karşı manevi tazminat davası açmıştır. Yargıtay (11.HD., 19.01.1998, 97/9470,
98/132, Ankara Baro Der., 1998/3, sh.148) BK 98/2. maddenin yaptığı atıfla sözleşme
ihlâllerinde de manevi tazminat istenebileceğini kabul etmiş, ancak kararında “Davalı bankanın
sözleşmeye aykırı hareketi dikkate alındığında, davacının duygu yaşantısı, düşünce dünyası,
kendi onur ve kişiliğine saldırıda bulunulduğundan söz etme imkânı bulunmamaktadır. Davacı
eşinin bileziğini bozdurmak zorunda kaldığını ileri sürmüş ise de, bozdurulan bileziğin davacı
için taşıdığı anlam iddia ve ispat olunamamıştır” gerekçesi ile davayı reddetmiştir.

e) Bankanın kredi kartı borcuna akdi faiz uygulaması

Kredi kartı uygulamasında, kredi kartı sahibinin yaptığı alışverişle ilgili harcamanın
banka tarafından işyerine ödenmesi ile birlikte, bankanın kart hamiline açtığı gayrinakdi kredi,
nakdi krediye dönüşmekte; bu nakdi kredinin taraflar arasında kararlaştırılan tarihte tamamının
ödenmesi halinde, banka sıfır faizli bir nakdi kredi vermekte; buna karşılık uğradığı kaybı üye
işyerinden aldığı komisyonla telafi etmektedir.

Keza uygulamada; nakdi kredinin bir bölümünün -örneğin yüzde on- ödenmesi halinde,
bakiye borç taksitlendirilmekte ve bu taksit veya taksitlere akdi faiz uygulanmaktadır.

Yargıtay bir kararında (HGK, 10.04.1996, 19-56/248, İlmi ve Kaz. İçt. Der., Ekim 1997,
sh.12905) “kredi kartı sözleşmesinde asgari ödenmesi gereken tutarın üzerindeki kısma
uygulanması gereken faizin yüzde 7,77 olduğu belirtilmiştir. Bu hükümde yer alan faiz, akdi
faiz niteliğindedir o nedenle de borçluya ihtarname keşide edilerek temerrüde düşürülmesi
dolayısıyla ana paraya ilave edilerek temerrüd faizi yürütülmesinde yasaya aykırı bir yön
bulunmamaktadır. Zira B.K.`nun 104/son ve 3095 sayılı Yasanın 3. maddesinde sadece geçmiş
günler faizinin ( temerrüt faizinin ) tediyesinde temerrüt sebebiyle faiz yürütülemeyeceği
öngörülmüştür”denilmiştir. Kararda açıkça belirtilmemesine karşılık BK 104/1. maddeye göre
ödemesinde temerrüde düşülen akdi faize temerrüt faizinin derhal işletilebilmesi için
sözleşmede bu konuda hüküm bulunması gerekir. Aksi takdirde anaparaya derhal temerrüt faizi
işletilirken, akdi faiz için temerrüt faizi ancak icraya veya mahkemeye başvuru tarihinden
itibaren istenebilecektir.
Kredi kartı ile doğrudan nakit çekilmesi halinde ise, nakdin çekildiği günden itibaren
akdi faiz hesaplanmaktadır. Yargıtaya intikal eden bir olayda (11.HD., 12.06.1995, 3904/4869,
YKD, Ağustos1995, sh.1241) kumarhanede kartla fiş alındığı, daha sonra bu fişlerin
bozdurularak nakde çevrildiği, bankanın bu işlemi nakit çekme olarak değerlendirip faiz
uyguladığı anlaşılmıştır. Yüksek Mahkeme sözleşmede casinolardan alınan fiş karşılığı kredi
kartı kullanılması halinde nakit çekme faizinin uygulanacağı yolunda bir hüküm bulunmadığı
gerekçesi ile bu işlemi alışverişe dayanan bir harcama olarak değerlendirmiştir.

f) Bankanın akdi faiz oranını artırması

Kredi kartı harcamalarının tüketici kredisi sayılması sonucu; bankanın sözleşmeyle bu


yetkiyi almış olsa bile; faiz artırması özel hükümlere tabi tutulmuş -4077 Sayılı Yasa 10/A-
bankanın faiz artırımını 30 gün önce kart hamiline bildirme zorunluluğu getirilmiş, faiz
artırımının geriye yürümeyeceği, kart hamilinin bildirim tarihinden itibaren 60 gün içinde tüm
borcu ödeyip krediyi kullanmaya son vermesi halinde, faiz artışından etkilenmeyeceği kabul
edilmiştir.

Yargıtayın geçen dönemde verdiği kredi kartı faizlerinin artırılması ile ilgili kararı, kredi
kartlarının tüketici kredisi sayılmasından sonra da geçerliliğini korumaktadır. Yüksek
Mahkeme (19.HD., 07.03.2002, 628/1555) “Davacı banka faiz oranlarında bir artış yapmış ise
bu artışın davalı borçluya bildirilip bildirilmediği ve artışın makul kabul edilebilecek bir ölçüde
yapılmış olup olmadığının saptanması, asıl alacak yönünden talebin aşılmaması ve BK.nun
104/son maddesi de gözetilerek bir hüküm kurulması gerekir” sonucuna varmıştır.

g) Kredi kartı borcuna temerrüt faizi uygulanması

Kredi kartı borcunun vadesinde ödenmemesi halinde temerrüt faizi işletilecektir.


Temerrüt BK 101. maddeye göre belirlenecektir. Bu maddeye göre, “Muaccel bir borcun
borçlusu alacaklının ihtiyariyle mütemerrit olur. Borcun ifa edileceği gün müttefiken tayin
edilmiş veya muhafaza edilen bir hakka istinaden iki taraftan birisi bunu usulen bir ihbarda
bulunmak suretiyle tespit etmiş ise, mücerret bu günün hitamı ile borçlu mütemerrit olur”.

Banka ile kredi kartı hamili arasında, kredi kartı ödemelerinin yapılacağı tarih veya
tarihler önceden birlikte tayin edilmiş olduğundan, belirtilen tarihte ödemenin yapılmaması
halinde BK 101. maddeye göre, kart hamili mütemerrit duruma düşmekte ve temerrüt faizi
işlemeye başlamaktadır. Bazı mahkemelerin, BK 101. maddenin açık hükmüne rağmen,
bankanın kart hamiline noterden bir ihtar çekerek ödeme için belli bir süre vermesi ve ancak
süre sonunda temerrüdün gerçekleşeceği şeklinde aldıkları kararlar yasaya aykırıdır. Buna
karşılık banka; aralarındaki anlaşmaya rağmen kart hamiline bir ihtarname çekerek süre tanımış
ise; buna uymak zorundadır. Yargıtay bir kararında (19.HD., 16.05.2002, 6718/3728) “davacı
bankanın hesabın katına ilişkin ihtarnamede ödeme için verdiği süre ve ihtarnamenin tebliğ
tarihi dikkate alınmadan kat tarihinden itibaren temerrüt faizi uygulaması doğru değildir”
sonucuna varmıştır.

Tüketicinin Korunması Hakkında Kanuna göre (Md. 10) kredi kartlarında temerrüt faizi
akdi faizin yüzde otuzunu geçemeyecektir.

4822 Sayılı Yasada kredi kartlarına uygulanacak temerrüt faizleri açısından Geçici
Madde 1 ile bir sınırlama getirilmiştir. 14.03.2003 tarihinden önce gerçekleşen temerrüt faizleri
için, kart sahiplerinin bir ay içinde bankaya başvurmaları halinde temerrüt faizi azami yüzde 50
ile sınırlandırılmıştır.
Keza 4822 Sayılı Yasa; taksitlendirilmiş kredi kartı ödemelerinde; kredi kartı borcunun
tamamının muaccel olması için, iki taksit ödemede temerrüde düşülmesi ve bankanın borçluya
en az bir haftalık ödeme süresi vermesi gerektiğini kabul etmiştir.

h) Bankanın kredi kartı borçlusunu takip etmesi

Banka ödenmesinde temerrüde düşülen kredi kartından doğan taksitleri, alacağın


tamamını ve faizlerini Borçlar Kanunu, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun ve İcra ve
İflas Kanunu hükümleri çerçevesinde takip etmektedir.

Bu konudaki Yargıtay kararlarına göre;

- Kredi kartı verilmesi aşamasında, bankaların müşterilerinden taşınır-taşınmaz malları


ve gelir durumları hakkında yazılı beyan almaları, çoğu zamanda güvence istemelerinin
yerleşmiş bir uygulama olduğu gözönünde alınarak; Sanığın, kredi kartı alınırken alacaklı
bankaya borcu karşılar değerde mal gösterip göstermediği ve güvence verip vermediği
araştırılarak, sonuca göre hakkında IIK.nun 337/1. madde ve fıkrası son cümlesinin uygulanma
olasılığı bulunup-bulunmadığının tartışılması gerektiğinin gözetilmemesini bozma sebebi
sayılmıştır (8.HD., 11.03.1998, 2056/340). İİK 337/1. maddesinde öngörülen bir aya kadar
hapis cezası tecil edilmediğinden, para cezasına da çevrilemediğinden, ancak ödeme ile infazı
önlenebildiğinden; kredi kartı borçlusu ve alacaklı banka açısından büyük önem taşımaktadır.

- Kredi kartı borcu için gönderilen ödeme emrine kredi kartı hamilinin itirazı üzerine,
banka tarafından açılan itirazın iptali davasında alacağın hesaplanabilir, başka bir deyişle
likit olduğu gerekçesi ile yüzde 40 inkâr tazminatına hükmedilmesi gerekir (19.HD.,
03.04.1996, 95/5040, 96/3302, Yasa Hukuk Der., C 15 Sa:174, sh.919).

- Takip kredi kartı sözleşmesine dayalıdır. IIK.'nun 68/b maddesi gereğince kredi
sözleşmeleri ve bunlarla ilgili süresinde itiraz edilmemiş hesap özetleri ile krediyi kullandıran
tarafından usulüne uygun düzenlenmiş diğer belge ve makbuzlar bu kanunun 68. maddesinin
1. fıkrasında belirtilen belgelerden sayılırlar. Hesap kat ihtarının tebliğ tarihinden itibaren
68/b maddesi 2. fıkrasında belirtilen 1 aylık süre geçmeden takibe geçildiğinden takip dayanağı
belgeler takip tarihi itibariyle aynı yasanın 68. maddesinde sayılan belge niteliğini
kazanamamıştır (12.HD., 18.02.2003, 446/2759).

C. POS Terminali Bulunan Banka İle Üye İşyeri Arasındaki Hukuki İlişki

Bankalar tarafından verilen kredi kartları, banka ile üye işyeri anlaşması yapılan
işyerlerinde kullanılmakta, üye işyerleri müşteriler tarafından kolaylıkla görülecek bir yere -ön
kapı veya vitrin gibi- “Visa”, “MasterCard” şeklinde etiketler yapıştırarak, nakit yerine kredi
kartı ile ödemeyi kabul ettiklerini duyurmaktadırlar.

Üye işyeri sözleşmesi, bu işyerinde POS terminali bulunan bankalarla yapılmakta, üye
işyerinde ister sözleşme tarafı bankanın, ister sözleşme tarafı olmayan diğer herhangi bir
bankanın -Türk veya yabancı- çıkardığı kredi kartları ile alışveriş yapılsın, üye işyeri alacağını
işyerinde POS terminali kurmuş olan sözleşme tarafı bankadan tahsil etmektedir.

Sözleşme tarafı bankanın borcunu ödemeden acze düşmesi halinde, işyerinin kartı
çıkaran bankaya veya milletlerarası kart kuruluşuna başvurusu da kabul edilecek, kart
üzerindeki banka adı ve milletlerarası kart kuruluşunun logosu, kartla yapılan alışverişlerde
işyerlerine karşı hukuken bir garanti oluşturacaktır. Üye işyerinin satış sözleşmesi tarafı kart
hamiline karşı da alacağını talep hakkı devam edecektir.
POS terminali koyan banka ile “üye işyeri sözleşmesi” yapan işyeri, genelde;

- Kart hamillerinin yapmış oldukları mal ve hizmet harcamalarını, kartla ödemek istemeleri
halinde bunu kabul etmek zorunda olduğunu, nakit para ile ödeme yapan bir müşteri için
geçerli fiyat ve diğer koşulları aynen uygulamakla yükümlü olduğunu, aksi takdirde
bankanın sözleşmeyi tek taraflı fesih yetkisi bulunduğunu,
- Kart hamilinden ayrıca komisyon talep etmeyeceğini,
- Tenzilat dönemi olduğunu ileri sürerek kart kabulünden imtina edemeyeceğini,
- Müşterinin imzasını taşıyan harcama belgelerini, işlem tarihinden itibaren 3 yıl süre ile
saklayacağını,
- Satış işlemine başlamadan önce kartı kullanan kişinin geçerli kimlik belgesi ibraz etmesini
ve kart üzerindeki isimle karşılaştırma ve kart hamilinin harcama belgesi üzerindeki imzası
ile kartın arkasındaki imzayı kontrol yükümlülüğü bulunduğunu,
- İstihdam ettiği personelin gerçekleştireceği mükerrer, sahte, taklit sonucu ortaya çıkacak
zararlardan sorumlu olduğunu,
- Kart hamili ile alışveriş konusu mal veya hizmetin kalitesi, miktarı, teslimi, cinsi, fiyatı vd.
anlaşmazlıklarda bankanın taraf olmadığını,
- Kredi kartının sadece alışveriş amacıyla kullanılacağını; kart hamiline nakit ödeyerek
karşılığında satış belgesi imzalatmamayı,

kabul ve taahhüt etmektedir. Üye işyerlerinin yükümlülüklerini yerine getirmemeleri halinde


banka, sözleşmeyi fesih yetkisini saklı tutmaktadır.

Sözleşme hükümlerine göre banka;

- Kredi kartının geçerlilik süresinin dolmuş olması,


- Satış belgesinde gerçek kart hamilinin imzasının bulunmaması,
- Kart hamilinin bankaya yazılı olarak başvurması ve böyle bir alışveriş yapmadığını iddia
etmesi ve üye işyerinin aksini belgelerle kanıtlayamaması,
- Satış belgesi tutarının işyeri limitini aşmasını engellemek amacıyla, tek alışveriş için
düzenlenecek birden fala belgeyle tahsil edilmesi,
- Satış belgesinde kazıntı, tahrifat olması veya imprinterden geçirilmemiş bulunması,
- Üye işyerinin hile ve kusurundan doğan diğer hallerde

daha önce yapmış olduğu ödemeleri geri isteyebileceği gibi, henüz ödemesini yapmamış olduğu
işlemleri de kabul etmeyebilir.

Bankalar, üye işyerleri ile yapmış oldukları sözleşmelerde de kendilerini koruyucu


hükümlere öncelik vermektedirler. Bu sözleşmenin öğretide vekâlet, kefalet, üçüncü kişinin
fiilini taahhüt, borç yüklenilmesi, borca katılma, üçüncü kişi yararına sözleşme, ifa uğruna
edim, havale, akreditif olarak değerlendirildiği görülmektedir. Üye işyeri sözleşmesi de kendine
özgü bir isimsiz sözleşme türüdür. Üye işyerlerinin sözleşme tarafı bankaya karşı
yükümlülükleri kredi kartı hamili ve diğer kredi kartı çıkaran bankalar lehine şart (BK md.111)
oluşturmaktadır.

Üye işyeri kredi kartını POS terminalinden geçirmekte, işyeri ve kart hamili hakkındaki
tüm bilgiler ve harcama meblağları işyeri ile sözleşme tarafın bankanın bilgisayarına işlenmekte
ve belli bir süre sonra işyerine ödeme yapılmaktadır. Harcama belgeleri iş yerinde muhafaza
edilmekte, sadece ihtilâf halinde bankaya ibraz edilmektedir.

Üye işyeri, sözleşme tarafı bankaya belli oranda komisyon -faiz değil- ödemektedir.
Komisyon, kart hamilinin ödememe rizikosunun ve kredi kartı çıkaran kuruluşun gördüğü
hizmetin karşılığı olarak ödenmektedir. Komisyon miktarı üye işyerine ödenen meblağdan
düşülerek tahsil edilmektedir. POS terminali kullanılan banka komisyonun küçük bölümünü
kendisi almakta, bakiyesi kart çıkaran bankaya ait olmaktadır. İşyerinden alacaklı olanların,
bankaca ödenecek harcama meblağları üzerine haciz koydurma riskine karşılık bankanın,
komisyon alacağını teminen sözleşmede de lehine rehin ve mahsup yetkisi koydurması
gerekmektedir.

D. İşyerinde POS Terminali Bulunan Banka ile Kredi Kartı Çıkaran Diğer
Bankalar Arasında Milletlerarası Kartlı Sistem Kuruluşları ve BKM A.Ş.
Aracılığı ile Gerçekleştirilen Hukuki İlişki

Üye işyerinde POS terminali bulunan banka ile, POS terminalinde kredi kartları işlem
gören diğer bankalar arasında uygulamada sözleşme yapılmamakta; aralarındaki hukuki ilişki
kredi kartı çıkarmak isteyen bankaların milletlerarası kartlı sistem kuruluşları ile imzaladıkları
lisans sözleşmelerinde düzenlenmektedir. Ayrıca Bankalararası Kart Merkezi A.Ş. ile yapılan
hizmet sözleşmelerinde de bankalar ile ilgili hükümler yer almaktadır.

POS terminalinin sahibi banka yükümlülüğü çerçevesinde üye işyerine yaptığı ödemeyi,
kartı çıkaran bankadan talep etmektedir. Bunun için Bankalararası Kart Merkezinde oluşturulan
bir takas sisteminden yararlanılmaktadır.

Bankalararası Kart Merkezi A.Ş. 1990 yılında 13 bankanın katılımı ile kurulmuştur.
Helen 11 ortağı bulunmaktadır. BKM, kredi kartı çıkaran diğer tüm bankalarla -halen 21 banka-
da hizmet sözleşmesi akdetmiş bulunmaktadır. BKM A.Ş.’nin başlıca uğraşı alanları,

- Kredi kartları ile ilgili yurtiçi ve yurtdışı takas hesaplaşma işlemlerini yürütmek,
- Takas komisyon oranlarını belirlemek,
- Üye işyerine POS terminali kuran banka dışındaki bir bankanın kartının kullanılması
halinde bu bankadan otorizasyon sağlamaya aracılık etmek,
- Yurtiçinde uygulanacak yöntemleri geliştirmek,
- Kredi kartlarında sahtekarlığı önleyici tedbirler almak,
- Kredi kartı sigortası

olarak belirlenmiştir.

Böylece BKM aracılığı ile kredi kartı çıkaran bankaların karşılıklı alacakları takas
edildiği gibi; POS terminalinden geçirilen kredi kartı başka bir bankaya ait ise, önce üye işyeri
ile sözleşmesi bulunan bankanın bilgisayarına, buradan BKM aracılığı ile kart çıkaran bankanın
bilgisayarına iletilmekte ve birkaç saniye içinde otorizasyon POS terminaline ulaşmaktadır.

Kredi kartları ile yurtdışındaki işyerlerinde işlem yapılması veya yabancı bankaların
çıkardıkları kredi kartları ile Türkiye’deki işyerlerinde işlem yapılması halinde, hesaplaşmalar
ise -outcoming report- milletlerarası kartlı sistem kuruluşu bünyesinde kurulu takas sistemi
aracılığı ile gerçekleştirilmektedir.

E. Üye İşyeri İle Kredi Kartı Hamili Arasındaki Hukuki İlişki

Kredi kartı hamili, üye işyerinden mal veya hizmet satın aldığında, ikisi arasında satış,
istisna, kira veya hizmet sözleşmesi gibi hukuki ilişkiler oluşacaktır.

Üye işyeri ile kart hamili arasındaki bu ilişki satılan, imal edilen malın veya hizmetin
kalitesi, sözleşme şartlarına uygunluğu, teslimi vd. konularda aralarındaki sözleşmeye göre
belirlenecek, diğer bir deyişle kart hamili aralarındaki akdi ilişkiye dayanarak işyerine başvuru
hakkına sahip olacaktır.
Buna karşılık, kart hamilinin sözleşmeden doğan ödeme yükümlülüğünün yerini kart ile
ödeme almakta ve üye işyeri ile POS terminali kuran banka arasındaki üye işyeri sözleşmesinde
kart hamilini ilgilendiren hükümler, BK 111. maddesine göre üçüncü kişi lehine şart
oluşturmaktadır.

Bu nedenle, örneğin üye iş yerinin,

- Kart hamilinin ödemeleri kartla kabul yükümlülüğü,


- Nakit para ile ödeme şartlarının aynen kart hamili için de geçerli olduğu,
- Kart hamilinden ayrıca komisyon talep edememesi,
- Tenzilat döneminde de kartla ödemeleri kabul etmesi,
- Satış işlemine başlamadan önce geçerli kimlik belgesi talep etmesi,
- Harcama belgesindeki imzayı kontrol etmesi,

şeklindeki üye işyeri sözleşmesinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmesini, kart çıkaran
bankalar yanı sıra kart hamili de BK 111. maddeye göre işyerine karşı ileri sürebilecektir.

Üye işyeri, kart hamilinin yaptığı harcamayı öncelikle sözleşme tarafı bankadan bu
bankanın faaliyetini tatil etmesi halinde kartı çıkaran bankadan talep edecek, ayrıca
milletlerarası kartlı sistem kuruluşuna -Visa veya MasterCard- başvuru hakkı saklı kalacaktır.
Ancak teorik de olsa üye işyeri alacağını bu kuruluşlardan alamazsa, aralarındaki akdi ilişkiye
dayanarak kart hamilinden de isteyebilecektir. Diğer bir deyişle, kartla alışverişte bankanın
ödeme yükümlülüğü, borcun nakli anlamına gelmemekte; kart hamili ancak banka tarafından
ödemenin yapılması ile işyerine karşı borcundan kurtulmakta, o takdirde işyerine ödeme
yükümlülüğünün yerini bankaya karşı ödeme yükümlülüğü almaktadır.

F. Üye İşyeri İle Diğer Kuruluşlar Arasındaki Hukuki İlişki

Kredi kartı üzerinde kendi adına kart çıkarılmasını kabul eden milletlerarası kartlı sistem
kuruluşunun -Visa veya MaterCard- ve kartı çıkaran bankanın ismi yer almaktadır. Adı kart
üzerinde bulunan milletlerarası kartlı sistem kuruluşu ve işyerinde POS terminali bulunmayan
kartı çıkaran banka ile işyeri arasında imzalanmış bir sözleşme bulunmamaktadır.

Ancak, gerek milletlerarası kartlı sistem kuruluşu ve gerekse kart çıkaran bankanın kredi
kartı üzerinde logosunun ve adının bulunması; işyerinde alışveriş yapılması halinde kartla limit
dahilinde yapılan harcamanın ödeneceği konusunda garanti anlamına gelmektedir. Örneğin
Almanya’daki bir işyerinde bir Türk bankasının çıkardığı kredi kartı ile alışveriş yapılması
halinde, işyeri kart üzerindeki Visa/MasterCard logosuna -amblemine- ve POS terminali
bulunan banka ile arasındaki sözleşmeye güvenerek kartla ödemeyi kabul etmektedir. İşyeri
öncelikle aralarında üye işyeri sözleşmesi bulunan bankaya başvuracak; ancak bu bankanın
ödememesi halinde işyerinin, aralarında sözleşme bulunmayan kredi kartı çıkaran bankaya ve
milletlerarası kartlı sistem kuruluşuna başvurma hakkı saklı bulunacaktır.

G. Kredi Kartı Çıkaran Bankalar İle Milletlerarası Kartlı Sistem Kuruluşları


Arasındaki Hukuki İlişki

Kredi kartı çıkaran banka; hangi milletlerarası kartlı sistem kuruluşunun-


Visa/MaterCard- logosu ile kredi kartını çıkaracak ise, o kuruluşla bir lisans sözleşmesi
yapmakta; garanti nedeni ile kart çıkaracak bankadan son mali yıl belgeleri talep edilmekte ve
bazı durumlarda teminat istenmektedir. Bu kuruluşların bankalar dışındaki finansal ve ticari
kuruluşlara kart ihraç izni vermedikleri de gözlenmektedir. Kart çıkaran banka milletlerarası
kartlı sistem kuruluşuna her yıl belli oranda telif (royalty) ödemektedir.
Geçen dönemde POS sözleşmesi nedeniyle üye işyerine ödeme yapıp da, bu meblağları
TYT Bank, Impex Bank gibi izni kaldırılan bankalardan alamayan bankalara Visa ve
MasterCard, garantileri nedeniyle ödemede bulunmuştur.

IV. Kaybedilmiş, Çalınmış Veya Sahte Kredi Kartı İle Yapılan Harcamalardan
Ötürü Sorumluluk

A. Kredi Kartı ile Harcama Yapanın Haksız Fiil Sorumluluğu

Kayıp, çalınmış veya sahte bir kredi kartı ile alışveriş yapanın sorumluluğu haksız fiil
sorumluluğudur. Yargıtay bir kararında (3.Hd., 17.06.1999, 5578/6331) “kayıp ve çalıntı kredi
kartını ele geçiren kişinin bu kartla imza atarak alışveriş yapması halinde uğranılan zarardan
sorumluluk BK 41 vd. maddelerine tabidir” demiştir.

Kayıp veya çalıntı kartın kullanılmasından ötürü nihai olarak zarara uğrayan için tek
olanak haksız fiil failine başvurmaktan ibarettir. Ancak çok defa çalıntı kartı kullanana
ulaşılamamakta veya bu kişinin ödeme gücü bulunmadığından uğranılan zarara, kart hamili,
üye işyeri veya kartı çıkaran bankadan hangisinin nihai olarak katlanacağı dava konusu
olmaktadır.

B. Kredi Kartı Hamilinin Hakları ve Yükümlülükleri

a) Kartını kaybeden veya çaldıran kart hamilinin kartı çıkaran bankaya karşı
yükümlülüğü

Üye işyerlerinde POS terminali kullanıldığından beri, kredi kartı hamillerinin kartın
kaybedilmesinden veya çalınmasından doğan riskleri büyük ölçüde sınırlandırmış olup, kredi
kartının kaybedildiğinin veya çalındığının kartı çıkaran bankaya bildirilmesi ile birlikte, kredi
kartı hamilinin sorumluluğu sona ermekte, esasen bu bilgiler derhal kart çıkaran bankanın
bilgisayarına intikal ettiğinden, çalınmış kartın POS’tan geçirilmesinde otorizasyon
verilmediğinden kartın kullanılması imkânı kalmamaktır.

Buna karşılık, kredi kartı hamilinin kartı kaybettiğini veya çaldırdığını kredi kartı
çıkaran kuruluşa bildirmesine rağmen, gerekli işlemlerin yapılmasının ihmâl edilmesi halinde;
kart hamili için çok riskli bir durum söz konusu olacaktır. Burada risk telefonla sözlü bildirimde
ortaya çıkmaktadır. Uygulamada teknolojinin gelişmesinden yararlanılmakta, telefon
görüşmeleri sesli olarak kaydedilmekte ve bu kayıtlar üç ay süre ile korunmaktadır. Telefon
kaydının da bulunmaması halinde sözlü ihbarlar göz önünde tutulmamakta; kredi kartı sahibi
ihbarda bulunduğunu ispat edememektedir. Bu nedenle, sözlü ihbar mutlaka yazılı olarak da
teyit edilmelidir.

Kredi kartının kaybedildiğinden veya çalındığından geç haberdar olunması veya kartı
çıkaran bankaya geç haber verilmesi halinde de, bu süre içinde yapılan harcamaların riskini
büyük ölçüde kredi kartı hamili taşımaktadır.

Çalıntı veya kayıp kartla yapılan ödemelerde, üye işyeri harcama meblağını kredi kartı
çıkaran bankadan almakta, banka da kart hamiline rücu etmektedir. Uygulamada; kart hamili
kartını kaybettiğini veya çaldırdığını, harcamanın kendisi tarafından yapılmadığını, harcama
belgesindeki imzanın kendisine ait olmadığını ileri sürerek, kart çıkaran bankaya ödemek
istememektedir. Ancak kredi kartını çıkaran banka açısından harcama belgesindeki imzanın
sahte olması; üye işyerinin gerekli imza ve/veya kimlik kontrolünü gereği gibi veya hiç
yapmamış bulunması önem taşımayacak; kart hamilinin bu iddialarını üye işyerine yöneltmesi
gerekecektir. Zira kart çıkaran banka işyerine ödemelerini, kendisine imzalı harcama belgesinin
ibrazı ve imza kontrolü karşılığı yapmamakta; kredi kartının POS terminalinden geçirilmesi
suretiyle belirlenen harcama tutarı banka, bilgisayar bilgilerine dayanarak işyerine ödemekte;
harcama belgeleri işyerinde saklanmaktadır.

Kredi kartı çıkaran bankanın, POS terminalini o işyerine koyan bankadan başka bir
banka olması halinde ise, üye işyerine ödeme, üye işyeri sözleşmesi tarafı banka tarafından
yerine getirilmekte; bu banka yaptığı ödemeyi kredi kartı çıkaran bankadan BKM aracılığı ile
tahsil etmektedir.

Tüm dünyada teknik açıdan bu şekilde gerçekleşen kredi kartı uygulamasında kredi kartı
veren bankayı ödemeden önce harcama belgelerindeki imzaları ve kimlik belgelerini inceleme
ile yükümlü kılma, imzaların sahte olduğunun sonradan anlaşılması halinde yaptığı ödemeyi
üye işyerinden talep etme, buna karşılık bankanın kart hamiline başvuru hakkı olmadığını kabul
etme fiilen mümkün görülmemektedir. Kaldı ki, kredi kartı sözleşmelerinde kart hamili “kartın
çalınmasından veya kaybından sonra üçüncü kişilerin şifreyi kullanarak yaptıkları tüm
işlemlerden bankanın sorumlu olmayacağını” kabul etmekte; bu hüküm kredi kartlarının
işleyişi göz önüne alındığında geçerli bulunmaktadır.

Yargıtay bir kararında (3.HD., 17.06.1999, 5578/6331) “kayıp bildiriminin kartı çıkaran
bankaya hiç yapılmaması veya gecikerek yapılması halinde kart hamili kendi kusurlu bir
davranışı ile hukuka aykırı kullanıma yol açmış olduğundan, söz konusu kartla yapılan alışveriş
bedellerini kredi kartı çıkaran kuruma ödemekle yükümlüdür” şeklinde bir gerekçeye
dayanmıştır. Bu gerekçede de bankanın imza kontrolü yükümlülüğünün bulunmadığı zımnen
kabul edilmektedir.

b) Kartını kaybeden veya çaldıran kart hamilinin kartı çıkaran üye işyerine karşı
hakları ve yükümlülüğü

Kredi kartı ile yapılan, kendisine ait olmayan harcamayı bankaya ödeme zorunda kalan
kart hamili, bu tutarı bankadan tahsil eden işyerine rücu etmek isteyecektir.

Kart hamilinin itirazı üzerine, harcama belgesini banka, üye işyerinden talep etmekte ve
işyeri de bu belgenin aslını bankaya tevdi yükümlülüğü altında bulunmaktadır. Belgenin ibraz
edilememesi veya imzasız olması halinde tüm sorumluluğun işyerine ait olacağı kuşkusuzdur.
İmzalı harcama belgesinin ibrazı halinde ise üye işyerinin gerekli özeni gösterip göstermediği,
üzerine düşen edimleri gereği gibi yerine getirmesinde kusur ve sorumluluğunun bulunup
bulunmadığı her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilecektir.

Kredi kartının arkası, kredi kartı hamili tarafından imzalandığından; üye işyeri harcama
belgesini imzalatırken; imzaları kontrol zorundadır. Ancak kredi kartını ele geçiren kişinin
kartın arkasındaki imzayı taklitte büyük güçlükle karşılaşmayacağı söylenebilir. İşyerinin
yapacağı kontrol de çıplak gözle iki imzayı karşılaştırmaktan ibaret olacaktır.
Yargıtay da bir kararında (3.HD., 17.06.1999, 5578/6331) “çıplak gözle yapılan
incelemeye rağmen müşterinin yetkili hamil olmadığının saptanamaması halinde üye işyerini
sorumlu tutmak mümkün değildir” demektedir. Yargıtayın daha yeni bir kararında ise (HGK,
11.04.2001, 13-346/344, İlmi ve Kazai İçt. Der., Haziran 2001, sh.353) “imza ile müşterinin
harcama belgesi üzerindeki imza karşılaştırılmalı, benzerlik bulunmaması halinde müşterinin
kartla ödeme talebi reddedilmelidir. İşyerinin özen borcu BK 390. madde anlamında yerine
getirilmesi gerekli bir borçtur” demiştir.
Yargıtayın diğer bir kararında (19.HD., 27.11.2000, 5291/8085, Yasa Hukuk Der.,
Ağustos 2001, sh.1050) “davalıların itirazları -imzaların kendilerine ait olmadığı- dikkate
alınarak bankaya harcama belgelerini (slipler) ibraz ettirip üzerindeki imzaların davalılara ait
olmadıklarının anlaşılması halinde, harcamaların yapıldığı üye işyerinin sorumlu olacağı
kabul edilmelidir” denilmektedir. Ancak belirtmek gerekir ki, harcama belgesindeki imzanın
kart hamiline ait olmaması işyerinin sorumluluğu açısından tek başına bir kıstas
oluşturmayacaktır. Zira önemli olan, harcama belgesindeki imza ile kredi kartındaki imzanın
karşılaştırılması ve çıplak gözle ikisi arasındaki farkın tespit edilmesidir. Kaldı ki kredi kartına
kasten kart sahibine ait olmayan bir imzanın atılması veya imzalanmadan kartın çalınması
halinde, bizzat kullanan tarafından imzalanmış olması dahi mümkündür.

İşyerlerinin imza kontrolü ile birlikte kimlik kontrolü de yapıp yapmayacakları


tartışmalıdır. Yargıtay bir kararında (HGK, 11.04.2001, 19-346/344, Ank. Bar. Der., 2001/4,
sh.290. Aynı şekilde 3.HD., 17.06.1999, 5578/6331)” üye işyeri imza kontrolü yapmalı, kuşku
halinde müşteriden kimlik belgesi istemelidir” demektedir. Buna karşılık, aynı tarihlerdeki bir
diğer kararda (19.HD., 19.06.2001, 896/4798) “kredi kartı ile harcamaya izin veren
müessesenin, kredi kartı hamili olup olmadığının … gerekli hüviyet kontrolü yapmak suretiyle
denetlemesi gerekmektedir” denilmiştir. Yargıtay çok yeni bir kararında da (4.HD., 28.05.2003,
3077/7073) “üye işyerlerinin, kart kullanan kişinin resimli ve geçerli kimlik belgesini inceleme
yükümlülüğü bulunduğu ve doğacak zarardan sorumlu olduğu” sonucuna varmakta, ancak
davacının kredi kartını kaybetmesini de özensiz bir davranış olarak nitelendirerek ortak kusur
ile ilgili BK 44. maddenin uygulanacağını kabul etmektedir.

Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanun Taslağının son şeklinde de(md.9/6) “üye
işyerleri, imza kontrolü yapmak ve üye işyerleri anlaşması yapan kuruluşlarca kendilerine
ulaşan bilgiler çerçevesinde kartın geçerliliğini tespit etmekle yükümlüdür. Mal ve hizmet
bedeli karşılığında … kredi kartı ile ödemek isteyen kişilerden, kart üzerinde yer alan bilgilerle
kimlik belgesi üzerinde yer alan bilgileri karşılaştırmak üzere geçerli bir kimlik belgesi ibraz
etmeleri istenir. Bu kontrollerin yapılmamasından yararlanılarak gerçekleştirilen haksız kartı
kullanımından doğan zarardan üye işyeri sorumludur” denilmektedir.

Bankalar ile üye işyerleri arasında yapılan sözleşmelerde genellikle üye işyerleri imza
ve kimlik kontrolü yapma yükümlülüğü altına girmektedirler. Bu yükümlülüklerin üçüncü şahıs
-kart hamili- lehine şart oluşturduğu sonucuna varılacaktır.

Ancak zararın kaybedilen veya çalınan kartın, bankaya geç bildirilmesinden doğduğu
göz önüne alındığında, kart hamilinin de BK 44. maddesine göre müterafik kusurunun
bulunduğu kabul edilecektir.

Kart hamillerinin, harcama belgesi üzerindeki imzanın, kredi kartı üzerindeki imzaya
benzemediği, işyerinin imza ve kimlik kontrolü yapmadığı iddialarını kanıtlamaları
uygulamada çok büyük çoğunlukla mümkün olmamaktadır. Zira kaybedilen veya çalınan kredi
kartı genelde ele geçirilemediğinden, harcama belgesindeki imza ile kart üzerindeki imza
karşılaştırılamamakta, üye işyerini sorumlu tutmak mümkün olmamaktadır. Keza kimlik
kontrolünde de aynı sorun yaşanmakta; işyeri kimlik kontrolü yaptığını, kartı imzalayan kişinin
kimlikte resmi bulunan kişi olduğunu iddia ettiğinde genelde aksi ispat edilememektedir.
Burada olsa olsa kart hamili, harcamaların kartın kaybedilmesinden veya çalınmasından kısa
bir süre önce yapıldığını ispat ederse, mahkeme harcamayı yapanın sahte bir kimlik teminine
imkanı olamayacağı; iş yerinin savunmasının geçerli sayılamayacağı sonucuna varabilecektir.
c) Kredi kartı harcamalarından ötürü kart hamilinin sorumlu tutulamayacağı
haller

Kredi kartı hamili aşağıdaki kart harcamalarından ötürü sorumlu tutulamayacaktır.

Kart hamili;

- Harcama belgesinin imzasız olması


- Kart hamiline teslim edilmeyen kartla harcama yapılması
- Kart hamilinin adı ve kimliği kullanılarak bankadan alınan kartla harcama yapılması
- Kart sahibinin kartındaki manyetik şeridin kusuru dışında kodlanması ve sair şekillerde
sahte olarak düzenlenen kartlarla harcama yapılmasından

ne bankaya; ne de üye işyerine karşı herhangi bir şekilde sorumlu tutulamayacaktır.

Yargıtay bir kararında (19.HD., 23.02.2000, 99/7576, 2000/1824) “banka kayıtlarının


kesin delil oluşturacağı şeklindeki bir hükmü, tek başına yeterli saymamakta, bu kayıtların
diğer belgelerle -sliplerle- desteklenmesi gerektiğini, davacının bazı harcamalara itiraz etmesi
üzerine bankanın ilgili slipleri ibraz edemediğini” belirterek bankanın kredi kartı borçlusuna
başvuramayacağı sonucuna varmıştır.

Bu tür harcamalardan ötürü kural olarak kartı çıkaran banka sorumlu olacak, işyerinin
gerekli özeni göstermediğinin, imza ve kimlik kontrolünde ihmali bulunduğunun ispatı halinde,
banka zarara üye işyerinin katlanması gerektiğini ileri sürebilecektir.

Üye işyeri sözleşmelerinde, üye işyerinin personelinin kredi kartlarında


gerçekleştirecekleri mükerrer, sahte, taklit sonucu ortaya çıkacak zararlardan sorumluluğu
yüklendikleri görülmektedir.

V. Internet Üzerinden veya Telefonla Kredi Kartı ile Mal ve Hizmet Siparişi

Internet üzerinden veya telefonla mal ve hizmet siparişinde kart numarası ve süresi
belirtilmekte, ancak zorunlu olarak harcama belgesi düzenlenmemektedir. Banka kartından
farklı olarak burada şifre kullanılmadığından ve kart numarası da kolaylıkla bilinebileceğinden,
kart hamilinin siparişi vermediğini bildirmesi halinde siparişten sorumlu tutulamayacak,
sorumluluk nihai olarak üye işyeri üzerinde kalacaktır.

Uygulamada kredi kartı çıkaran banka ile kredi kartı hamili arasındaki sözleşmede, kart
hamilinin kredi kartı numarasını kullanarak internet veya telefonla yaptığı mal ve hizmet
alımında veya talebinde “ayrıca bir satış belgesi” düzenlenmesine gerek bulunmadığına dair
düzenlemelere rastlanmakta ise de, kredi kartı sahibi siparişi kendisinin vermediğini bildirmesi
halinde sorumlu tutulamayacak; banka üye işyerine yaptığı ödemeyi, kart hamilinden değil, üye
işyerinden talep edecektir.

Buna karşılık internet aracılığı ile yapılan siparişlerde kredi kartının şifresi de
kullanılmış ise, kredi kartından banka kartı gibi kart hamili sorumlu olacaktır.

Tüketicinin Korunması Hakkında Yasanın değişik 9/A maddesine göre, yazılı, görsel,
telefon ve elektronik ortamda veya diğer iletişim araçları kullanılarak ve tüketicilerle karşı
karşıya gelinmeksizin yapılan ve malın veya hizmetin tüketiciye anında veya sonradan teslimi
veya ifası kararlaştırılan sözleşmeler “mesafeli sözleşme” olarak adlandırılmaktadır. 9/A
maddesinde tüketiciye önceden bilgi verilmesi, teyit edilmesi, siparişin 30 gün içinde yerine
getirilmesi ve siparişten cayma ile ilgili hükümlere yer verilmektedir. Harcama belgesi
imzalanmadan; kredi kartı hamilinin verilen siparişlerle ilgili olarak borç altına girip girmediği
hususları ise yukarıda değinilen genel hükümlere tabidir.

VI. Kredi Kartlarında Hırsızlık, Dolandırıcılık ve Bilişim Alanında Suç

Kredi kartları kullanımında başlıca cezai sorumluluk halleri aşağıdadır:

- Kayıp/çalıntı kartların kötü niyetli kişiler tarafından kullanılması

Yargıtaya göre (11.CD., 05.07.2001, 7052/7722) “çalıntı kredi kartı ile alışveriş
sonucunun TCK 504/3. maddeye göre -f.3 ... banka veya kredi kurumlarını ... vasıta olarak
kullanmak suretiyle yapılan nitelikli dolandırıcılık- değerlendirilmesi gerekir. Hırsızlık
suçundan hüküm kurulması yasaya aykırıdır”.

Yargıtayın (11.CD., 11.06.2002, 5633/5659) daha sonraki bir kararında da “Bir


bankanın ATM makinesinin kredi kartı giriş bölümüne, kartın geri alınışını engellemek
amacıyla yapışkan kağıt koyan sanıkların, bu makinede işlem yapmak isteyen şikayetçinin
kartını geri alamaması üzerine yardım etmek amacıyla yanına gelip şifresini sordukları,
şikayetçinin söylemeyip kartı makinenin içine iteklediği, bankanın kapalı olması nedeniyle
açılmasını beklemek amacıyla kendi işyerine gittiği, bir süre sonra kredi kartını çıkaran
sanıkların kart üzerindeki bilgileri öğrenerek, şikayetçiye telefon edip kendilerini banka
görevlisi gibi tanıtıp, hesap ile ilgili bazı bilgileri söylemek suretiyle güveni sağladıktan sonra
iptal edeceklerinden bahisle şifresini sorup öğrendikleri, bu suretle elde ettikleri kart ve şifreyi
kullanarak para çekip havale yaptıkları olayda; sanığın, şikayetçiye ait şifreyi hile ve desise
yaparak öğrenmesi, telefon ve bankayı vasıta kılarak şikayetçinin zararına, kendi yararına
haksız menfaat sağlaması nedeniyle eylemin dolandırıcılık suçunu oluşturduğu ve TCY.nın
504/3. maddesine uygun bulunduğu gözetilmeden karar verilmesi hatalıdır” denilmektedir.

- Kredi kartlarından üretilen sahte sliplerle bankadan para alınması

Yargıtaya göre (CGK, 29.05.2001, 6-106/111) “kredi kartlarından üretilmiş olan sahte
slipleri kullanarak bankadan para alan sanıkların eylemi TCY’nu 504/3. madde ve bendinde
tanımlanan banka veya kredi kurumu vasıta kılınmak suretiyle dolandırıcılık suçunu
oluşturur”.

TCK 504/3. maddeye göre “... banka veya kredi kurumlarını ... vasıta olarak kullanmak
suretiyle” yapılan dolandırıcılığa iki yıldan beş yıla kadar ağır hapis ve sağladığı haksız
menfaatin iki misli kadar ağır para cezasına hükmolunur.

- Kredi kartı hamiline ulaşmayan kartların banka personeli, posta, özel kargo şirketleri
personeli tarafından arkası imzalanarak kullanılması

Yargıtaya göre (6.CD., 26.04.1999, 2418/2370) “Özel tüzel kişi banka tarafından
düzenlenen kredi kartlarının, adlarına düzenlenen kişilere teslim edilmeden, dağıtımını
üstlenen kişi tarafından kullanılması eyleminin doğrudan bankaya yönelik olması nedeniyle
TCK 503/1 maddesindeki dolandırıcılık suçunu oluşturur”.

TCK 503/1. maddeye göre, bir yıldan üç yıla kadar hapis ve sağladığı haksız menfaatin
bir misline kadar ağır para cezasına hükmedilir.

- Sahte belgelerle bankaya başvurup kredi kartı alınması


- Çeşitli şekillerde -örneğin gerçek kartın arkasında bulunan manyetik şeridin “encoder”
denilen cihaz ile kodlanarak veya gerçek kartın manyetik şerit bilgileri silinerek, banka kart
hamillerine ait bilgilerin tekrar kodlanarak- üretilen sahte kredi kartların kullanımı

Yargıtaya göre (6.CD., 31.01.2002, 2001/15823, 2002/883) “sanığın sahte olarak


oluşturulan banka kredi kartlarına yabancı ülke banka kredi kartı sahibi kişilere ait bilgileri,
bileşim sisteminde yer alan program ve verilerden yararlanarak zarar vermek ve haksız çıkar
sağlamak için nakletme eylemini bir bütün olarak TCK 525/a-2 ve 80. maddelerine uygun
zincirleme suç oluşturduğu gözetilmelidir”.

Aynı şekilde Yargıtay bir diğer kararında (6.CD., 29.11.2000, 4851/8874) “Sanığın,
komşuları adına bankadan gelen hesap bildirim cetvellerini ele geçirerek, bu belgelerdeki
bilgilerden yararlanıp, evinde bulunan encodem cihazı ile kendisine ait kredi kartının manyetik
şeridini yeniden kotlamak suretiyle ve internet yoluyla yurt dışındaki şirketlerden mal
siparişinde bulunduğu ileri sürüldüğüne göre, öncelikle bu işlerde bilgi ve uzmanlığı bulunan
üç kişilik bilirkişi kurulu oluşturularak, TCK.nun 525/a-b maddesinde gösterilen durumlardan
bir veya birkaçına bulunup bulunmadığı, kesin olarak belirlenmeli ve sonucuna göre sanığın
hukuki durumunun takdiri gerektiği gözetilmelidir” demektedir.

- Başkasına ait kredi kartını ve şifresini ele geçiren kişinin ATM’den para çekmesi
Yargıtaya göre (CGK, 10.04.2001, 6-30/57, CGK, 11.04.2000, 6-62/72) “sanığın haksız olarak
ele geçirdiği bir başkasına ait kart ve şifreyi kullanarak ATM makinasından para çekerek
hukuka aykırı yarar sağlama eylemi TCY’nın 493/2 madde ve fıkrasındaki suçu değil, aynı
yasanın 525/b-2 madde ve fıkrasında düzenlenen bilgileri otomatik işleme tabi tutmuş bir sistem
kullanarak hukuka aykırı yarar sağlamak suçunu oluşturur”.

TCK 525/a-2 maddesine göre “Bilgileri otomatik işleme tabi tutmuş bir sistemde yer
alan bir programı, verileri veya herhangi bir unsuru başkasına zarar vermek üzere kullanan,
nakleden veya çoğaltan kimseye” bir yıldan üç yıla kadar hapis ve ağır para cezası verilir.

VII. Kredi Kartlarının Tüketiciyi Koruma Yasasına Tabi Olması ve Hukuki


Sonuçları

A. Genel Olarak

Kredi kartları 4077 Sayılı Tüketiciyi Koruma Yasasına 4822 Sayılı Yasa ile (RG,
14.03.2003, Sa:25048) eklenen 10/A maddesi ile bu Yasa kapsamına alınmıştır.

Tasarının Madde Gerekçesinde “Madde ile tüketiciler ile bankalar arasında


uyuşmazlıklara neden olan kredi kartı işlemleri Kanun kapsamına alınmaktadır. Kredi kartı ile
yapılan alışverişlerin 10. maddede belirtilen bağlı kredi olarak değerlendirilmesi mümkün
olmadığından, bu durum hariç, kredi kartı işlemlerinden 10. maddenin hangi hükümlerinin
uygulanmayacağı düzenlenmiştir. Diğer taraftan, kredi kartıyla yapılan alışverişlerde satıcının
tüketicilerden ayrıca komisyon almasına yönelik uygulama engellenmiştir” denilmiştir.

10/A maddesinde kredi kartı ile mal veya hizmet alımı kadar ATM’lerden nakit çekimi
de tüketici kredisi sayılmıştır. Oysa kredi kartı ile ATM’lerden çekilen paranın tüketimde
kullanılıp kullanılmayacağı bilinmediğinden, tüketici parayı örneğin başkasına borç verme
veya borcunu ödemede kullanılabileceğinden, kapsamın bu şekilde genişletilmesi yanlış
olmuştur. Zira 10. maddeye göre tüketici kredisi tüketicilerin bir mal veya hizmet edinmek
amacıyla kredi verenden nakit olarak aldıkları kredidir. Ayrıca kredi kartı sözleşmesi, banka ile
kart hamili arasında imzalandığı ve kartın müşterinin kullanımına verildiği tarihte bir gayri
nakdi kredi ilişkisi bulunduğundan henüz bir “tüketici kredisi sözleşmesi” mevcut değildir.
Buna karşılık, kartın üye işyerinde kullanılması ve bankanın harcamayı işverene ödemesi ile
birlikte verilen nakdi kredi bir tüketici kredisi oluşturduğundan, kredi kartı sözleşmesinin 4077
Sayılı Yasada aranan nitelikleri taşıması gerekeceği kuşkusuzdur.

Kredi kartı ile mal veya hizmet alımı sonucu nakdi krediye dönüşen veya kredi kartı ile
nakit çekim suretiyle kullanılan krediler 10. madde hükmüne tabidir. Ancak bu tür krediler
hakkında 10/A maddesinin yaptığı atıfta, 10. maddenin ikinci fıkrasının (a), (b), (h) ve (ı)
bentleri ile dördüncü fıkra hükümleri -ve kredi kartlarının niteliği gereği beşinci fıkra
hükümleri- uygulanmaz. Buna göre kredi kartı sözleşmeleri aşağıdaki koşullarla tüketici
kredisi (md.10) hükümlerine tabi olacaktır.

- Kredi kartı sözleşmesinin yazılı olarak yapılması ve bir nüshasının tüketiciye verilmesi
zorunludur. Buna karşılık, kredi kartı sözleşmesinin müşteri ile imzalanacak genel nitelikte bir
sözleşme içinde -örneğin bankacılık hizmetleri sözleşmesi- yer alması mümkün ve geçerlidir.

Kredi kartı sözleşmesinin yazılı şekilde yapılması bir geçerlilik şartıdır. Kredi kartı
sözleşmesi ile her iki taraf borç altına girdiğinden banka ile birlikte kart hamili de sözleşmeyi
imzalayacaktır. Uygulamada sözleşme imzalanmadan -hatta bir talep söz konusu olmadan-
bankaların tüketicinin adresine kredi kartı gönderdiği görülmektedir. Yazılı bir kredi kartı
sözleşmesi bulunmadığından tüketici herhangi bir yükümlülük altına girmeyecek; kendisinden
herhangi bir ücret istenemeyecek, hatta tüketicinin kartı iade yükümlülüğü dahi
bulunmayacaktır. Buna karşılık, tüketicinin kredi kartını kullanması halinde; banka yapılan
harcamaları işyerine ödeme yükümlülüğü altına girecek, kart hamiline karşı ise sebepsiz
zenginleşme hükümlerine göre rücu edebilecektir.

Banka ayrıca yazılı bir kredi kartı sözleşmesi düzenlemeden kart verdiği için 4077 Sayılı
Yasanın değişik 25. maddesine göre para cezasına çarptırılacaktır.

- Kredi kartı sözleşmesinde öngörülen kredi şartları -faiz oranları hariç- tüketici aleyhine
değiştirilemez (md.10/f.1).

- Sözleşmede, faizin hesaplandığı yıllık oran, ödeme tarihleri, anapara, faiz, fon ve diğer
masrafların ayrı ayrı belirtildiği ödeme planı, istenecek teminatlar, akdi faiz oranının yüzde
otuzunu geçmemek üzere gecikme faizi oranı, borçlunun temerrüde düşmesinin hukuki
sonuçları yer alacaktır (md.10/f.2). Kredi veren tarafından tüketiciye gönderilen hesap özetleri
ödeme planı olarak kabul edilmektedir. Dönemsel hesap özetinde yer alan asgari ödeme
tutarının vadesinde ödenmemesi halinde, banka sadece gecikme faizi talep edebilecek,
tüketiciye herhangi başka bir yükümlülük getiremeyecektir (md.10/A.f.2).

- Banka; kredi kartı sözleşmesinde öngörülen faiz oranları-sözleşmede hüküm olması


kaydıyla- tek taraflı artırılabilecektir. Ancak faiz artırımı otuz gün önceden tüketiciye
bildirilecek, geriye dönük uygulanamayacak, diğer bir deyişle en erken bildirimden itibaren 30
gün sonra uygulamaya sokabilecektir. Tüketici bildirim tarihinden itibaren en geç 60 gün içinde
tüm borcu öderse o takdirde faiz artışından etkilenmeyecektir (md.10/A.f.3).

- Kredi kartı sözleşmesinde, taksitlerden birinin ödenmemesi halinde kalan borcun


tamamının muaccel olacağı şeklinde bir hüküm geçersiz olacak, buna karşılık tüketicinin
birbirini izleyen iki taksidi ödemede temerrüde düşmesi halinde bankanın tüm borcu talep
edebileceği sözleşmeye konulabilecektir (md.10/f.2). Ancak birbirini takip eden iki taksidin
ödenmesinde temerrüde düşülmesi halinde tüketicinin bakiye borcunun tümünün ifasının
istenebileceğini kabul eden yasa koyucu, bankanın kredi kartı hamiline bakiye borcunun
ödenmesi için en az bir hafta süre vermesini gerekli görmektedir. Kredi kartı hamili kendisine
yapılacak ödeme ihtarının tebliğinden itibaren bir hafta içinde borcun tamamını ödemez ise,
banka takibe geçebilecektir. Kuşkusuz bankanın daha önce temerrüde düşmüş olan taksitlerin
ödenmesi için takibe geçme hakkı gönderilecek ihtardan bağımsızdır. Keza birbirini takip eden
iki taksitte temerrüde düşülmesi yeterli olup; bu taksitlerin sonradan ödenmesi bankanın
hakkını etkilemeyecektir.

- Tüketici kredisinden farklı olarak kredi kartı kredisi yabancı para cinsi üzerinden
kullandırıldığı takdirde, genel hükümler uygulanacak, kredi kartı borcunu geri ödemeye ilişkin
taksitlerin ve toplam kredi tutarının hesaplanmasında hangi tarihteki kurun dikkate alınacağına
ilişkin şartların -md.10./f.2 bendi-, sözleşmede yer alması gerekmeyecektir.

- Tüketici kredilerinden farklı olarak 10. maddenin 4. fıkrası uygulanmadığından, kredi


kartı sözleşmesinde bu konuda açık bir düzenleme bulunmadığı takdirde, kredi kartı sahibi
borçlandığı toplam miktarı veya vadesi gelmemiş taksitleri bankanın muvafakatı olmadıkça
vadelerinden önce ödeyemeyecektir. Kredi kartına da uygulanacak olan Borçlar Kanununun 80.
maddesine göre borçlunun borcunu vadesinden önce ödeme hakkı akdin hükmünden veya
mahiyetinden anlaşılmalıdır. Kredi kartı faizlerinin düşmesi halinde, banka vaktinden önce
ödeme aleyhine olacağından buna muvafakat etmeme hakkına sahiptir.

- Kredi kartı sözleşmesinin, bir tüketici kredisi sözleşmesi sayılması halinde; bu kredinin
4077 Sayılı Yasanın 10. maddesinin 5. fıkrasına tabi olmaması doğaldır. Zira 5. fıkrada bağlı
kredi olarak adlandırılan “kredi verenin tüketici kredisini, belirli bir marka mal veya hizmet
satın alınması ya da belirli bir satıcı veya sağlayıcı ile yapılacak satış sözleşmesi şartı ile
vermesi” öngörülmektedir. Ancak o takdirdedir ki, kredi veren tüketiciye karşı -satılan malın
veya hizmetin hiç ya da zamanında teslim veya ifa edilmemesi halinde- satıcı veya sağlayıcı ile
birlikte müteselsilen sorumlu olacaktır. Oysa kendisine kredi kartı verilen tüketicinin, bu kredi
kartını binlerce üye işyerinde -Türkiye’de veya yurtdışında- mal veya hizmet alımında
kullanması mümkün olup; bankanın 10. maddenin 5. fıkrasına tabi tutulması mümkün değildir.

Durum böyle olmakla beraber 10/A maddesinde, kredi kartlarının tüketici kredisi ile
ilgili 10. maddenin tabi olmayacağı bentler ve fıkralar -örneğin 10. maddenin 4. fıkrası- tek tek
sayılırken 5. fıkraya değinilmemiş, buna karşılık 10/A maddesinin gerekçesinde “kredi kartıyla
yapılan alışverişlerin 10. maddede belirtilen bağlı kredi olarak değerlendirilmesi mümkün
olmadığından bu durum hariç” denilmekle yetinilmiştir. Gerekçede bu hususa değinilmeseydi
dahi, kredi kartlarının niteliği gereği bir bağlı kredi oluşturmayacağı, 10. maddenin 5. fıkrasının
uygulanamayacağı tartışmasızdır.

- Kredi kartı sözleşmesinde banka teminat olarak veya kart borcunu teyiden bono
alamayacak, almış ise bunu iade edecek, bu bono nedeniyle tüketiciyi takip edemeyecek, aldığı
bonoyu ciro etmiş ise bonoyu üçüncü şahsa ödemek zorunda kalan tüketiciye bu tutarı
ödemekle yükümlü olacaktır (md.10/f.6).

- Kredi kartı sözleşmesinde, kişisel teminat alındığı takdirde, banka kredi kartı hamiline
başvurmadan kefilden borcun ifasını isteyemeyecektir.

Bu yasal düzenlemenin (md.10/f.3) müteselsil kefaleti adi kefalete dönüştürüp


dönüştürmediği tartışılacaktır. BK 486. maddeye göre adi kefile ancak borçlunun iflas etmesi,
takibin semeresiz kalması veya borçlu aleyhine Türkiye’de takip yapılamaması halinde
başvurulabilecektir. Müteselsil kefalette ise asıl borçluya müracaat etmeden kefil aleyhine
takibe geçilebilmektedir.

Tüketiciyi Koruma Yasasında; kredi kartı sözleşmesine müteselsil kefilin imzası alınsa
bile “asıl borçluya başvurmadan” kefili takip imkânı kaldırılmış, buna karşılık asıl borçluya -
kart hamiline- başvurduktan sonra, kart hamili iflas etmedikçe veya acz haline düşmedikçe
kefilin takip edilemeyeceği şeklinde bir hükme yer verilmemiş veya sadece adi kefalet
alınabileceği şeklinde bir düzenleme yapılmamıştır. Bu durumda, bankanın kredi kartı hamiline
ödeme ihtarında bulunduktan sonra, ödememe halinde müteselsil kefili takip edebileceği ileri
sürülebilecektir. Burada 4077 Sayılı Yasanın kişisel teminat vereni değil, tüketiciyi korumaya
yönelik olması da göz önünde tutulacaktır.

Kredi kartlarına kefalet ile ilgili Yargıtayın aşağıdaki görüşleri ise geçerliliğini
korumaktadır.

 Borçlunun aylık 3.0000.000 TL. ile limitli sorumluluğunu düzenleyen sözleşmeye davalı
kefilin imza koymuş olması, aynı limitle kefalette bulunduğunu gösterir (HGK, 22.03.1995,
294/19-829, 95/214).

 Kredi kartı sözleşmesinde aylık limit 2.000.000 liradır. Kefilin de aynı limitle sorumlu
olduğumum kabulü gerekir. Kefilin sorumluluğu kredi kartının geçerlilik süresi içinde her ay
için 2.000.000 olup; kefilin azami 2.000.000 lira sorumlu olduğuna karar verilmesi doğru
değildir (19.HD., 06.03.1996, 708/1994).
 Limit miktarını gösteren kısmın sonradan doldurulduğu yolundaki davalı kefilin
iddiasının yazılı delil ile kanıtlanması gerekir. Sözleşmenin doldurulmasından farklı renkte ve
tonda kalemlerin kullanılması söz konusu limit miktarının sonradan yazıldığının kanıtı olamaz
(19.HD., 29.01.2001, 2000/6924, 2001/665, YKD, Aralık 2001, sh.1857).

Kişisel teminatlar kefaletten ibaret değildir. Garanti sözleşmesi de bir kişisel teminattır
ve uygulamada kredi kartı sözleşmesine garanti verildiğine sık olarak rastlanmaktadır. 10.
maddenin 3. fıkrasının kişisel teminatları kefalet ile sınırlandırdığı kabul edildiği takdirde,
garanti sözleşmesinin geçersiz sayılacağı kuşkusuzdur. Kaldı ki, kart hamiline -borçluya-
başvurmadan kişisel teminata başvurulamaması da asli bir yükümlülük öngören garanti
sözleşmelerinin niteliği ile bağdaşmamaktadır. Geçen dönemde de Yargıtay (HGK, 04.07.2001,
19-534/583) İçtihadı Birleştirme Kararlarında öngördüğü şekilde bir garanti sözleşmesinin tüm
özelliklerini taşıyan kredi kartı sözleşmesindeki bir garanti taahhüdünü, katılmamız mümkün
olmayan gerekçelerle kefalet saymış, böylece kredi kartı sözleşmelerinde gerçek kişilerin
kefalet dışında asli bir yükümlülük olarak garanti vermelerini olanaksız hale getirmişti.

- Kredi kartı sözleşmeleri ayrıca 4077 Sayılı Yasanın değişik 6. maddesine de tabidirler. Bu
maddeye göre “Sağlayıcının (banka) tüketici ile (kredi kartı hamili) müzakere etmeden, tek
taraflı olarak sözleşmeye koyduğu, tarafların sözleşmeden doğan hak ve yükümlülüklerinde iyi
niyet kuralına aykırı düşecek biçimde tüketici aleyhine dengesizliğe neden olan sözleşme
koşulları haksız sayılır ve haksız şartlar tüketici için bağlayıcı değildir”.

B. 14.06.2003 Tarihinden Önce İmzalanmış Kredi Kartı Sözleşmelerine


Tüketiciyi Koruma Kanununun Uygulanıp Uygulanmayacağı

Tüketiciyi Koruma Kanununa eklenen 10/A maddesi 4822 Sayılı Yasanın yayımı tarihi
olan 14.03.2003 tarihinden 3 ay sonra -14.06.2003 tarihinde- yürürlüğe girmiştir (4822 Sayılı
Yasa md.38).

a) 14.06.2003 tarihinden önce kullanılan kredi kartları harcamaları açısından

14.06.2003 tarihinde yürürlüğe giren Yasanın 10/A maddesi ile kredi kartları ile yapılan
harcamalar -verilen nakdi krediler- tüketici kredisi sayılmıştır. Tüketici kredileri ile ilgili 10.
madde, verilecek nakdi tüketici kredilerinin tabi olacağı hükümleri içermektedir. Medeni
Kanunun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanunun 1. maddesindeki “Yasanın
yürürlüğe girdiği tarihten önceki olayların hukuki sonuçlarına, bu olaylar hangi Kanun
yürürlükte iken gerçekleşmişse kural olarak o Kanun hükümleri uygulanır” hükmü genel
nitelikte bir kural oluşturmaktadır. Daha önce yapılmış kredi kartı harcamalarının 10. maddeye
tabi olacağına dair b ir düzenleme de yoktur. Bu durumda 14.06.2003 tarihinden önce
kullanılmış olan kredi kartları ile yapılan harcamalar 4077 Sayılı Yasaya tabi değildir.

Buna karşılık 10/A maddesinin yürürlüğe girdiği 14.06.2003 tarihinden sonra kredi kartı
ile mal veya hizmet alımı sonucu nakdi krediye dönüşen veya kredi kartı ile nakit çekimi
suretiyle kullanılan kredilerin 10. madde hükümlerine tabi olacağı belirtildiğinden, bu tarihten
sonra kullanılan kartların tabi olacağı kredi kartı sözleşmelerinde gerekli değişikliklerin 4077
Sayılı Yasanın yayınlandığı tarihten itibaren verilen üç ay içinde yapılması ve bu değişikliklerin
14.06.2003 tarihinde yürürlüğe sokulması uygun olurdu.

Ancak mevcut sözleşmeleri değiştirme gerek bankanın, gerekse kredi kartı sahibinin
karşılıklı mutabakatını gerektireceğinden, böyle bir mutabakatın sağlanamaması halinde; kredi
kartı sözleşmesinin sona erdirilmesi, kredi kartının iptali veya iadesi gündeme gelecektir. Kredi
kartı sözleşmelerinde değişiklik yapılmadan kredi kartlarının 14.06.2003 tarihinden sonra da
kullanılmaya devam edilmesi halinde ise, 4077 Sayılı Kanuna aykırı sözleşme maddelerinin
yerini Yasanın emredici hükümleri alacaktır.

b) Kredi kartları ile ilgili açılacak davalar açısından

14.06.2003 tarihinden önce kredi kartı kullanılması nedeniyle banka tarafından kredi
kartı hamiline verilmiş olan nakdi krediler, 4077 Sayılı Yasaya tabi olmayacağından; bu nakdi
kredilerle ilgili açılmış ve açılacak olan davalar hakkında genel hükümler uygulanacaktır.

Bu nedenle, tüketici kredisi sayılmayan, kredi kartı borçları nedeniyle açılmış ve


açılacak davalar 4077 Sayılı Yasanın 23. maddesinde düzenlenen Tüketici Mahkemelerinde
görülmeyecektir.

Yargıtay bir kararında (19.HD., 24.06.2003, 4484/6817) “davanın temyiz aşamasında


4822 Sayılı Yasanın 10/A maddesinin yürürlüğe girdiğini, dava konusu kredi kartı
harcamasının tüketici kredisi sayılacağını, görev konusunda müktesep hak oluşmayacağını,
sonraki kanunla kabul edilen görev kuralının geçmişe etkili biçimde uygulanacağını, davanın
açıldığı andaki kurallara göre görevli yetkili mahkeme yetkisiz hale gelmişse, görevsizlik kararı
verilmesinin gerektiği gerekçesi ile 4822 Sayılı Yasa ile değişik 23. maddesi gereğince davaya
tüketici mahkemelerinde bakılacağını” kararlaştırmıştır. Bu karara katılma olanağı yoktur.
Yüksek Mahkeme konuyu görevli mahkemenin değişmesi açısından incelemiş, dava konusu
kredi kartı harcamalarının bir tüketici kredisi oluşturup oluşturmadığı üzerinden hiç
durmamıştır. 4822 Sayılı Yasanın 10/A maddesinin 16.06.2003 tarihinde yürürlüğe gireceği
kabul edildiğinden, ancak bu tarihten sonra kredi kartı ile yapılan harcamalar nedeniyle verilen
nakdi krediler tüketici kredisi sayılmıştır. Daha önceki tarihteki kredi kartı harcamaları 4077
sayılı Yasaya tabi değildir. Bu Yasaya tabi olmayan temyiz aşamasındaki dava konusu kredi
kartı harcaması tüketici kredisi sayılmadığından, açılan dava tüketici mahkemelerinin görev
alanına girmemektedir. Yargıtayın gözden kaçırdığı husus tüketici mahkemelerinin sadece
tüketici kredileri konusunda görevli olduğudur.

c) 14.03.2003 tarihinden önce temerrüde düşülen kredi borçlarına ilişkin Geçici


Madde 1

- 4822 Sayılı Yasanın yayınlandığı 14.03.2003 tarihine kadar kart hamilinin temerrüde
düşmesi halinde uygulanmak üzere Geçici Madde 1 kabul edilmiştir. Bu maddeye göre;
“Bu Kanunun yayımından önce borçlunun temerrüdü nedeniyle ödenmeyerek icra takibi
aşamasına gelen veya icra takibine konu edilen kredi kartı borçları, temerrüt tarihindeki ana
paraya, yıllık yüzde elliyi geçmemek üzere gecikme faizi uygulanmak suretiyle oniki eşit
taksitte ödenir”.

Kredi kartı borçları nedeniyle gerçekleştirilen her türlü takip, yukarıda yer alan hükme
göre ilk taksidin ödenmesiyle durur ve son taksidin ödenmesiyle birlikte tüm sonuçlarıyla
ortadan kalkar.

Bu madde hükümleri, tüketicinin kredi verene, Kanunun yayımı tarihinden itibaren otuz
gün içinde yazılı müracaat etmesi halinde uygulanır”.

Geçici maddeden ancak kredi kartı vermiş olan bankaya 14.04.2003 tarihine kadar
başvuran mütemerrit kredi kartı borçluları yararlanabilmektedir.

Henüz icra takibine başlanmamış; ödeme emrine itiraz edilmemiş veya itirazın iptali
davası açılmış, iptal davası kabul edilmiş veya kesinleşmiş olan tüm kredi kartı borçları Geçici
Maddeden yararlanacaktır.

Geçici Madde,

- 14.03.2003 tarihinden veya bankaya başvurudan önce ödenmiş kredi kartı borçlarına
uygulanamaz. Diğer bir deyişle, örneğin yüzde elliden fazla temerrüt faizi ödemiş olan kredi
kartı borçlusu, aradaki farkın iadesini bankadan isteyemez.

Buna karşılık, Yargıtay “4822 Sayılı Yasanın yürürlüğe girdiği tarihte temyiz
aşamasında olan davalarda; tüketicinin kredi verene 30 gün içinde başvuruda bulunma hakkını”
kabul etmiştir. (19.HD., 03.04.2003, 2002/4713, 2003/3257, YKD, Kasım 2003, sh.1740).

- Kredi kartı sahibinin başvurusundan itibaren anapara ve temerrüt faizi toplamı12


takside bölünerek ödenir. Taksitlerden birinin ödenmemesi halinde, Geçici Maddeden
yararlanma imkânı kalmaz. Banka alacağının tamamını aralarındaki sözleşmeye göre
belirlenmiş temerrüt faizi ile birlikte takip hakkını yeniden elde eder.

- Ödeme emrine itiraz etmiş, hakkında itirazın iptali davası açılmış olan kart hamili,
ödeme için bankaya başvurmakla borcu kabul etmiş olmaktadır.

- Bankanın itirazın iptali davasını kazanmış ve hatta hükmün kesinleşmiş olması halinde
de borçlunun ilk taksidi ödemesi ile takipler duracak ve son taksidin ödenmesi ile her türlü takip
tüm sonuçlarıyla ortadan kalkacaktır.

Bu durumda gönderilen ödeme emri, itirazın iptali davaları ve alacak davalarının da tüm
sonuçları ile sona ermiş olduğu kabul edilecektir. Yargıtay bir kararında (12.HD., 17.06.2003,
11579/14471) “taksitlerin muntazam ödenmesi halinde sadece takibin duracağını, son taksidin
ödenmesi halinde takibin tüm sonuçları ile birlikte ortadan kalkacağını, son taksit ödenmeden
hacizlerin kaldırılamayacağını” hükme bağlamıştır.

You might also like