Professional Documents
Culture Documents
A. Kredi Kartı
Tüm dünyada ve ülkemizde kullanılan ve kredi kartı olarak adlandırılan plastik kartlarda
bir kredi ilişkisinin bulunup bulunmadığı tartışılmış ve kredi ilişkisini belirlemek için bir dönem
“kredili kredi kartı” ibaresi dahi kullanılmıştır.
Özellikle kredi kartını kullananın vadesinde tüm borcunu ödemesi halinde hiç faiz
tahakkuk ettirilmemesi nedeniyle, banka ile kart hamili arasında bir kredi ilişkisinin doğmadığı,
ancak harcamanın taksitlendirilmesi halinde krediden söz edilebileceği ileri sürülmüştür.
Oysa bankanın müşterisine belli bir limit içinde kredi kartı vermesi ile birlikte banka ile
müşteri arasında Bankalar Kanunu açısından gayrinakdi kredi ilişkisi doğmakta; banka limite
kadar yapılan harcamaları ödemeyi garanti etmekte; kredi kartı hamilinin yaptığı harcamayı
bankaya ödememe ihtimali bankanın riskini oluşturmaktadır. Müşteri kredi kartını kullanıp
harcama yaptığı takdirde, bankanın harcama tutarını kart hamili adına işyerine ödediği anda da
gayrinakdi kredi, nakdi krediye dönüşmektedir.
Kredi kartı olarak adlandırılan plastik kartın mülkiyeti çıkaran bankaya ait olduğundan,
kredi kartı hamilinden söz edilmektedir. Ancak kredi kartı bir kıymetli evrak değildir. Türk
Ticaret Kanunu (TTK) 557. maddeye göre “Kıymetli evrak öyle senetlerdir ki, bunlardan
mündemiç olan hak senetten ayrı olarak dermeyan edilmediği gibi, başkalarına da
devredilemez”. Kıymetli evrakta alacaklılık hakkı doğuran bir borç senedi veya bir ortaklık
hakkı yahut aynî bir hak söz konusudur. Kredi kartında ise ne bir alacak veya ortaklık
hakkından, ne de bir aynî haktan söz edilemez. Kıymetli evrakta senet borçluya ibraz edildikten
sonra iade edilmez. Aksi takdirde borçlu ikinci defa ödeme zorunda kalır. Oysa kredi kartı,
harcama sonunda imzası alınarak kredi kartı hamiline geri verilir.
Ancak Yargıtay kredi kartlarının mutlaka PTT aracılığı ile gönderilmesini gerekli
görürken, verdiği diğer bir kararda (HGK, 02.03.1995, E. 95/11-12, K.192) PTT dağıtıcısının
banka tarafından iadeli taahhütlü gönderilen kredi kartını ilgisiz bir kişiye teslim etmesinden
bankanın uğradığı zarardan PTT’yi sorumlu tutarken, davacı bankanın da basiretli bir tacir
gibi hareket edip kredi kartını bizzat ilgilisine ulaştırmak için daha sağlıklı önlem almasının
gerektiği gerekçesiyle bankanın Bankalar Kanunu (BK) 44’e göre ortak kusuru bulunduğu
sonucuna varmıştır.
B. Banka Kartı
Müşterilere sadece mevduatlarından para çekme imkânı veren kartlar, banka ile müşteri
arasında bir kredi ilişkisine neden olmadıkları gibi kredi kartı niteliğinde de değildirler.
A. Yurtdışında
1950 yılında Diners Club üçlü ilişkiyi gerektiren, para yerine ödeme aracı olan ilk
milletlerarası kredi kartını çıkarmıştır.
Bunu 1958 yılında American Express Card ve 1959 yılında Bank of America tarafından
çıkarılan ve 1977 yılında “Visa Card” adını alan kredi kartı izlemiştir.Amerika’nın tüm
eyaletlerinde kredi kartları çıkaran çeşitli bankalar daha sonra bir araya gelerek MasterCard’ı
çıkarmışlardır.
Bugün tüm dünyada en yaygın olan milletleraeası kredi kartları Visa, MasterCard,
American Express ve Diners Club kartlarıdır.
B. Türkiye’de
a) Genel olarak
Türkiye’de ilk kredi kartını 1968’de Koç grubuna bağlı Setur A.Ş. Diners Club’tan yetki
alarak çıkarmıştır. Daha sonraki yıllarda Türkiye’de kredi kartı kullanımı her yıl devamlı artış
göstermiştir.
BKM tarafından derlenen bilgilere göre sisteme dahil banka sayısı 21’dir. Kredi kartı
sayısı 2002 yılında toplam 15 milyon 705 bin 370 adet iken 2003 yılı sonunda 19 milyon 863
bin 167 olmuştur. POS sayısı 2003 sonunda 662.429’a ulaşmıştır.
Alışveriş ve nakit avans harcamaları toplam cirosu 2002 yılı sonunda 25 katrilyon 661
trilyon iken 2003 yılı sonunda yüzde elli yedi oranında artarak 40 katrilyon 316 trilyon
olmuştur.
Kredi kartının kaybedilmesi veya çalınması halinde BKM, bunları bir liste halinde
hazırlayarak (BUL) 15 günde bir üye işyerlerine göndermekteydi. Ancak bu durum özellikle
kaybedilen ve çalınan kredi kartları yönünden önemli sorun yaratmakta; kart hamili kartını
kaybettiğini veya çaldırdığını bildirmesine rağmen, kayıp listeleri ellerine geçinceye kadar üye
işyerlerinde hırsızın limit altı alışverişlerini önlemek mümkün olmamaktaydı.
Ancak imprinter ile uygulama artık tümüyle yürürlükten kalkmış bulunmaktadır. Tüm
işyerlerinde bir veya birden fazla bankanın POS terminalleri bulunmaktadır.
POS (Point of Sales Terminal – Satış Noktası Terminali) özel bir bilgisayar terminali
olup, satışla ilgili tüm bilgileri kredi kartını çıkaran banka bilgisayarına aktarmakta, kaybedilen,
çalınan, sahte olarak düzenlenen ve çeşitli nedenlerle iptal edilen geçersiz kredi kartlarının
otokontrolünü yapmakta, işlemle ilgili olarak bankadan provizyon almaktadır.
Bu uygulamada; kredi kaydının kaybolduğu veya çalındığı bankaya bildirildiği anda bu
durum derhal ilgili bankanın bilgisayarına yüklendiğinden, POS’tan kredi kartı geçirilince
otorizasyon verilmemekte ve çalıntı kartla harcama önlenmektedir.
Bu nedenle artık BKM tarafından kayıp listelerinin (BUL) üye işyerlerine gönderilmesi
uygulamasına son verilmiş olup, kayıp veya çalıntı kredi kartında sorun geç haber verme
nedeniyle bu gecikilen süre içinde yapılan harcamalarda ortaya çıkmaktadır.
POS kullanımı sonucu tüm bilgiler ve harcama meblağları sözleşme imzalayan bankaya
gittiğinden, harcama belgeleri üye işyerinde saklanmakta, işyerine ödeme belge ibraz
edilmeden yapılmaktadır. Üye işyerleri sözleşmede bu belgeleri belli süre saklama
yükümlülüğü altında bulunmaktadır.
Kredi kartı ile ilgili ihtilâf çıkması, kart sahibinin harcamaya itiraz etmesi halinde imzalı
harcama belgesi önce sözleşme tarafı bankaya, oradan kredi kartını çıkaran bankaya
gönderilmektedir.
A. Genel Olarak
Kredi kartı genel olarak en az üçlü hukuki ilişkiyi gerektirmektedir. Bunlar kredi kartı
çıkaran kuruluş, kredi kartı hamili ve üye işyeridir. Buna karşılık, üye işyerinde POS terminalini
koyan bankadan başka bir bankanın kredi kartının kullanılması halinde 4’lü ilişki, Visa,
MasterCard gibi milletlerarası kartlı sistem kuruluşlarının sorumluluğu açısından 5’li ilişki söz
konusu olacaktır. Kredi kartı ile kartı çıkaran bankanın ATM’sinde işlem görülmesi, para
çekilmesi ve diğer bankacılık işlemlerinin yapılması ise sadece iki kişiyi -kart hamili ve banka-
ilgilendirmektedir.
B. Kredi Kartı Çıkaran Banka ile Kredi Kartı Hamili Arasındaki Hukuki İlişki
a) Genel olarak
Kredi kartı çıkaran banka ile kredi kartı hamili arasında genelde bir bankacılık
hizmetleri sözleşmesi imzalanmaktadır. Bu sözleşmede kart hamili;
kabul etmektedir.
Kredi kartı sözleşmelerinde genelde bankalar kendi lehlerine hükümlere yer vermekte
iseler de, bu hükümlerde gerek Borçlar Kanununun 99. maddesi, gerekse Tüketiciyi Koruma
Yasasının 6. maddesi göz önünde tutulacaktır. Yargıtay bir kararında (19.HD., 12.07.1994,
6656/6631, İlmi ve Kazai İçt. Der., Kasım 1994, sh.10663) “Sigorta kapsamını aşan
harcamalardan üyenin tek başına sorumlu olacağı hükmü BK 99/2 fıkra uyarınca bankayı
sorumluluktan kurtarmaz” demektedir. Tüketici Yasasının 6. maddesine göre de sözleşmede
tek taraflı banka lehine konulan hükümler “haksız şart” sayılıp geçersiz sayılabilecektir. Ayrıca
kredi kartı sözleşmesinin 4822 Sayılı Yasa ile eklenen 10/A maddesi nedeniyle öncelikle 4077
Sayılı Tüketiciyi Koruma Yasasının emredici hükümlerine tabi olduğunu belirtmek gerekir.
İki tarafa borç yükleyen -bankanın kart hamilinin yaptığı harcamaları üye işyerine
ödeme, kart hamilinin de bu harcamaları bankaya ödeme yükümlülüğü- kredi kartı
sözleşmesinin hukuki niteliği öğretide tartışmalıdır. Bu sözleşmenin, istisna akdinin özelliğini
taşıyan bir iş görme sözleşmesi, bir hizmet sözleşmesi, vekâlet sözleşmesi, alacak temliki ve
garanti sözleşmesi olduğu şeklinde çok farklı görüşler ileri sürülmüşse de, bu sözleşmeyi
bilinen tek bir sözleşme türü olarak belirlemek mümkün değildir.
Banka ile kart hamili arasındaki sözleşmenin, birden fazla edimin bir arada bulunduğu
kendine özgü, sui generis bir sözleşme olduğu ve niteliğine uygun düştüğü ölçüde belli
sözleşme türleri ile ilgili hükümlerin uygulanacağı söylenebilir.
Banka ile kredi kartı hamili arasındaki sözleşmenin belirgin bir niteliği, verdiği kredi
kartı nedeni ile bankanın üye işyerine karşı bir ödeme yükümlülüğü altına girmesidir. Kredi
kartını çıkaran banka üçüncü kişinin fiilini taahhütten (BK 110) daha da ileri giderek harcama
belgesini imzalayan kart hamilinin ödemeyi yapacağını değil; fakat bizzat kendisinin
ödeyeceğini üye işyerine garanti etmektedir. Banka, kredi kartının kullanılıp
kullanılmayacağını bilmediğinden, riskini karşılamak için kart hamiline karttaki limite kadar
bir gayrinakdi kredi açmakta; kredi kartının kullanılması halinde, harcamayı üye işyerine
ödeyen banka, ödediği nispette kart hamiline bir kontrgaranti niteliğindeki kredi kartı
sözleşmesine dayanarak rücu hakkı elde etmektedir.
b) Ek kredi kartı hamili ile kredi kartını çıkaran banka arasındaki ilişki
Kredi kartı hamilinin talimatıyla banka ek kart vermektedir. Ek kart sahibi, kredi kartı
hamilinin hesabından harcama yapmakta, kart hamili bu harcamalardan müşterek ve
müteselsilen sorumlu olduğunu kabul etmektedir. Kredi kartı sözleşmesini kart hamili ile
birlikte imzalayan ek kart hamili, kendi harcamalarından ötürü müteselsilen sorumluluğu da
kabul etmektedir. Bankaya harcamaları ödeyen kart hamili ise, ek kart hamiline tüm ödemesini
rücu etmek hakkına sahiptir.
Yargıtay bir kararında (13.HD., 11.12.1995, 10155/11050, YKD, Mayıs 1996, sh.744)
“hesap sahibi ile ek kart sahibi arasındaki sözleşme kendine özgü isimsiz bir akittir ve 10 yıllık
zamanaşımına tabidir” sonucuna varmıştır.
11. maddenin 9-c bendinden bankanın mensubuna aylık net ücretleri toplamının 5 katına
kadar nakdi kredi ve ayrıca bunun yarısına kadar -2,5 kat- kredi kartı kredisi verebileceği
sonucu çıkmaktadır.
Buna karşılık, banka personelinin aylık net ücretleri toplamının beş katını -ayrıca kredi
vermese dahi- kredi kartı limitine ilave etmek mümkün değildir. Kredi kartı limitinin bir
gayrinakdi kredi olması, oysa personele beş aylık ücrete kadar nakdi kredi verilmesi de buna
engeldir. Yönetmeliğin uygulanması ile ilgili BDDK Genelgesinde bu hususa açıkça
değinilmektedir.
d) Kredi kartı sözleşmesine aykırı olarak limitin sıfır gösterilmesi nedeniyle kart
hamilinin bankadan manevi tazminat talep etmesi
Yargıtaya intikal eden bir olayda, davacı tatil için gittiği yörede, para çekmek
istediğinde sözleşmeye aykırı olarak kredi limiti sıfır olarak gösterildiğinden kartı veren
bankaya karşı manevi tazminat davası açmıştır. Yargıtay (11.HD., 19.01.1998, 97/9470,
98/132, Ankara Baro Der., 1998/3, sh.148) BK 98/2. maddenin yaptığı atıfla sözleşme
ihlâllerinde de manevi tazminat istenebileceğini kabul etmiş, ancak kararında “Davalı bankanın
sözleşmeye aykırı hareketi dikkate alındığında, davacının duygu yaşantısı, düşünce dünyası,
kendi onur ve kişiliğine saldırıda bulunulduğundan söz etme imkânı bulunmamaktadır. Davacı
eşinin bileziğini bozdurmak zorunda kaldığını ileri sürmüş ise de, bozdurulan bileziğin davacı
için taşıdığı anlam iddia ve ispat olunamamıştır” gerekçesi ile davayı reddetmiştir.
Kredi kartı uygulamasında, kredi kartı sahibinin yaptığı alışverişle ilgili harcamanın
banka tarafından işyerine ödenmesi ile birlikte, bankanın kart hamiline açtığı gayrinakdi kredi,
nakdi krediye dönüşmekte; bu nakdi kredinin taraflar arasında kararlaştırılan tarihte tamamının
ödenmesi halinde, banka sıfır faizli bir nakdi kredi vermekte; buna karşılık uğradığı kaybı üye
işyerinden aldığı komisyonla telafi etmektedir.
Keza uygulamada; nakdi kredinin bir bölümünün -örneğin yüzde on- ödenmesi halinde,
bakiye borç taksitlendirilmekte ve bu taksit veya taksitlere akdi faiz uygulanmaktadır.
Yargıtay bir kararında (HGK, 10.04.1996, 19-56/248, İlmi ve Kaz. İçt. Der., Ekim 1997,
sh.12905) “kredi kartı sözleşmesinde asgari ödenmesi gereken tutarın üzerindeki kısma
uygulanması gereken faizin yüzde 7,77 olduğu belirtilmiştir. Bu hükümde yer alan faiz, akdi
faiz niteliğindedir o nedenle de borçluya ihtarname keşide edilerek temerrüde düşürülmesi
dolayısıyla ana paraya ilave edilerek temerrüd faizi yürütülmesinde yasaya aykırı bir yön
bulunmamaktadır. Zira B.K.`nun 104/son ve 3095 sayılı Yasanın 3. maddesinde sadece geçmiş
günler faizinin ( temerrüt faizinin ) tediyesinde temerrüt sebebiyle faiz yürütülemeyeceği
öngörülmüştür”denilmiştir. Kararda açıkça belirtilmemesine karşılık BK 104/1. maddeye göre
ödemesinde temerrüde düşülen akdi faize temerrüt faizinin derhal işletilebilmesi için
sözleşmede bu konuda hüküm bulunması gerekir. Aksi takdirde anaparaya derhal temerrüt faizi
işletilirken, akdi faiz için temerrüt faizi ancak icraya veya mahkemeye başvuru tarihinden
itibaren istenebilecektir.
Kredi kartı ile doğrudan nakit çekilmesi halinde ise, nakdin çekildiği günden itibaren
akdi faiz hesaplanmaktadır. Yargıtaya intikal eden bir olayda (11.HD., 12.06.1995, 3904/4869,
YKD, Ağustos1995, sh.1241) kumarhanede kartla fiş alındığı, daha sonra bu fişlerin
bozdurularak nakde çevrildiği, bankanın bu işlemi nakit çekme olarak değerlendirip faiz
uyguladığı anlaşılmıştır. Yüksek Mahkeme sözleşmede casinolardan alınan fiş karşılığı kredi
kartı kullanılması halinde nakit çekme faizinin uygulanacağı yolunda bir hüküm bulunmadığı
gerekçesi ile bu işlemi alışverişe dayanan bir harcama olarak değerlendirmiştir.
Yargıtayın geçen dönemde verdiği kredi kartı faizlerinin artırılması ile ilgili kararı, kredi
kartlarının tüketici kredisi sayılmasından sonra da geçerliliğini korumaktadır. Yüksek
Mahkeme (19.HD., 07.03.2002, 628/1555) “Davacı banka faiz oranlarında bir artış yapmış ise
bu artışın davalı borçluya bildirilip bildirilmediği ve artışın makul kabul edilebilecek bir ölçüde
yapılmış olup olmadığının saptanması, asıl alacak yönünden talebin aşılmaması ve BK.nun
104/son maddesi de gözetilerek bir hüküm kurulması gerekir” sonucuna varmıştır.
Banka ile kredi kartı hamili arasında, kredi kartı ödemelerinin yapılacağı tarih veya
tarihler önceden birlikte tayin edilmiş olduğundan, belirtilen tarihte ödemenin yapılmaması
halinde BK 101. maddeye göre, kart hamili mütemerrit duruma düşmekte ve temerrüt faizi
işlemeye başlamaktadır. Bazı mahkemelerin, BK 101. maddenin açık hükmüne rağmen,
bankanın kart hamiline noterden bir ihtar çekerek ödeme için belli bir süre vermesi ve ancak
süre sonunda temerrüdün gerçekleşeceği şeklinde aldıkları kararlar yasaya aykırıdır. Buna
karşılık banka; aralarındaki anlaşmaya rağmen kart hamiline bir ihtarname çekerek süre tanımış
ise; buna uymak zorundadır. Yargıtay bir kararında (19.HD., 16.05.2002, 6718/3728) “davacı
bankanın hesabın katına ilişkin ihtarnamede ödeme için verdiği süre ve ihtarnamenin tebliğ
tarihi dikkate alınmadan kat tarihinden itibaren temerrüt faizi uygulaması doğru değildir”
sonucuna varmıştır.
Tüketicinin Korunması Hakkında Kanuna göre (Md. 10) kredi kartlarında temerrüt faizi
akdi faizin yüzde otuzunu geçemeyecektir.
4822 Sayılı Yasada kredi kartlarına uygulanacak temerrüt faizleri açısından Geçici
Madde 1 ile bir sınırlama getirilmiştir. 14.03.2003 tarihinden önce gerçekleşen temerrüt faizleri
için, kart sahiplerinin bir ay içinde bankaya başvurmaları halinde temerrüt faizi azami yüzde 50
ile sınırlandırılmıştır.
Keza 4822 Sayılı Yasa; taksitlendirilmiş kredi kartı ödemelerinde; kredi kartı borcunun
tamamının muaccel olması için, iki taksit ödemede temerrüde düşülmesi ve bankanın borçluya
en az bir haftalık ödeme süresi vermesi gerektiğini kabul etmiştir.
- Kredi kartı borcu için gönderilen ödeme emrine kredi kartı hamilinin itirazı üzerine,
banka tarafından açılan itirazın iptali davasında alacağın hesaplanabilir, başka bir deyişle
likit olduğu gerekçesi ile yüzde 40 inkâr tazminatına hükmedilmesi gerekir (19.HD.,
03.04.1996, 95/5040, 96/3302, Yasa Hukuk Der., C 15 Sa:174, sh.919).
- Takip kredi kartı sözleşmesine dayalıdır. IIK.'nun 68/b maddesi gereğince kredi
sözleşmeleri ve bunlarla ilgili süresinde itiraz edilmemiş hesap özetleri ile krediyi kullandıran
tarafından usulüne uygun düzenlenmiş diğer belge ve makbuzlar bu kanunun 68. maddesinin
1. fıkrasında belirtilen belgelerden sayılırlar. Hesap kat ihtarının tebliğ tarihinden itibaren
68/b maddesi 2. fıkrasında belirtilen 1 aylık süre geçmeden takibe geçildiğinden takip dayanağı
belgeler takip tarihi itibariyle aynı yasanın 68. maddesinde sayılan belge niteliğini
kazanamamıştır (12.HD., 18.02.2003, 446/2759).
C. POS Terminali Bulunan Banka İle Üye İşyeri Arasındaki Hukuki İlişki
Bankalar tarafından verilen kredi kartları, banka ile üye işyeri anlaşması yapılan
işyerlerinde kullanılmakta, üye işyerleri müşteriler tarafından kolaylıkla görülecek bir yere -ön
kapı veya vitrin gibi- “Visa”, “MasterCard” şeklinde etiketler yapıştırarak, nakit yerine kredi
kartı ile ödemeyi kabul ettiklerini duyurmaktadırlar.
Üye işyeri sözleşmesi, bu işyerinde POS terminali bulunan bankalarla yapılmakta, üye
işyerinde ister sözleşme tarafı bankanın, ister sözleşme tarafı olmayan diğer herhangi bir
bankanın -Türk veya yabancı- çıkardığı kredi kartları ile alışveriş yapılsın, üye işyeri alacağını
işyerinde POS terminali kurmuş olan sözleşme tarafı bankadan tahsil etmektedir.
Sözleşme tarafı bankanın borcunu ödemeden acze düşmesi halinde, işyerinin kartı
çıkaran bankaya veya milletlerarası kart kuruluşuna başvurusu da kabul edilecek, kart
üzerindeki banka adı ve milletlerarası kart kuruluşunun logosu, kartla yapılan alışverişlerde
işyerlerine karşı hukuken bir garanti oluşturacaktır. Üye işyerinin satış sözleşmesi tarafı kart
hamiline karşı da alacağını talep hakkı devam edecektir.
POS terminali koyan banka ile “üye işyeri sözleşmesi” yapan işyeri, genelde;
- Kart hamillerinin yapmış oldukları mal ve hizmet harcamalarını, kartla ödemek istemeleri
halinde bunu kabul etmek zorunda olduğunu, nakit para ile ödeme yapan bir müşteri için
geçerli fiyat ve diğer koşulları aynen uygulamakla yükümlü olduğunu, aksi takdirde
bankanın sözleşmeyi tek taraflı fesih yetkisi bulunduğunu,
- Kart hamilinden ayrıca komisyon talep etmeyeceğini,
- Tenzilat dönemi olduğunu ileri sürerek kart kabulünden imtina edemeyeceğini,
- Müşterinin imzasını taşıyan harcama belgelerini, işlem tarihinden itibaren 3 yıl süre ile
saklayacağını,
- Satış işlemine başlamadan önce kartı kullanan kişinin geçerli kimlik belgesi ibraz etmesini
ve kart üzerindeki isimle karşılaştırma ve kart hamilinin harcama belgesi üzerindeki imzası
ile kartın arkasındaki imzayı kontrol yükümlülüğü bulunduğunu,
- İstihdam ettiği personelin gerçekleştireceği mükerrer, sahte, taklit sonucu ortaya çıkacak
zararlardan sorumlu olduğunu,
- Kart hamili ile alışveriş konusu mal veya hizmetin kalitesi, miktarı, teslimi, cinsi, fiyatı vd.
anlaşmazlıklarda bankanın taraf olmadığını,
- Kredi kartının sadece alışveriş amacıyla kullanılacağını; kart hamiline nakit ödeyerek
karşılığında satış belgesi imzalatmamayı,
daha önce yapmış olduğu ödemeleri geri isteyebileceği gibi, henüz ödemesini yapmamış olduğu
işlemleri de kabul etmeyebilir.
Üye işyeri kredi kartını POS terminalinden geçirmekte, işyeri ve kart hamili hakkındaki
tüm bilgiler ve harcama meblağları işyeri ile sözleşme tarafın bankanın bilgisayarına işlenmekte
ve belli bir süre sonra işyerine ödeme yapılmaktadır. Harcama belgeleri iş yerinde muhafaza
edilmekte, sadece ihtilâf halinde bankaya ibraz edilmektedir.
Üye işyeri, sözleşme tarafı bankaya belli oranda komisyon -faiz değil- ödemektedir.
Komisyon, kart hamilinin ödememe rizikosunun ve kredi kartı çıkaran kuruluşun gördüğü
hizmetin karşılığı olarak ödenmektedir. Komisyon miktarı üye işyerine ödenen meblağdan
düşülerek tahsil edilmektedir. POS terminali kullanılan banka komisyonun küçük bölümünü
kendisi almakta, bakiyesi kart çıkaran bankaya ait olmaktadır. İşyerinden alacaklı olanların,
bankaca ödenecek harcama meblağları üzerine haciz koydurma riskine karşılık bankanın,
komisyon alacağını teminen sözleşmede de lehine rehin ve mahsup yetkisi koydurması
gerekmektedir.
D. İşyerinde POS Terminali Bulunan Banka ile Kredi Kartı Çıkaran Diğer
Bankalar Arasında Milletlerarası Kartlı Sistem Kuruluşları ve BKM A.Ş.
Aracılığı ile Gerçekleştirilen Hukuki İlişki
Üye işyerinde POS terminali bulunan banka ile, POS terminalinde kredi kartları işlem
gören diğer bankalar arasında uygulamada sözleşme yapılmamakta; aralarındaki hukuki ilişki
kredi kartı çıkarmak isteyen bankaların milletlerarası kartlı sistem kuruluşları ile imzaladıkları
lisans sözleşmelerinde düzenlenmektedir. Ayrıca Bankalararası Kart Merkezi A.Ş. ile yapılan
hizmet sözleşmelerinde de bankalar ile ilgili hükümler yer almaktadır.
POS terminalinin sahibi banka yükümlülüğü çerçevesinde üye işyerine yaptığı ödemeyi,
kartı çıkaran bankadan talep etmektedir. Bunun için Bankalararası Kart Merkezinde oluşturulan
bir takas sisteminden yararlanılmaktadır.
Bankalararası Kart Merkezi A.Ş. 1990 yılında 13 bankanın katılımı ile kurulmuştur.
Helen 11 ortağı bulunmaktadır. BKM, kredi kartı çıkaran diğer tüm bankalarla -halen 21 banka-
da hizmet sözleşmesi akdetmiş bulunmaktadır. BKM A.Ş.’nin başlıca uğraşı alanları,
- Kredi kartları ile ilgili yurtiçi ve yurtdışı takas hesaplaşma işlemlerini yürütmek,
- Takas komisyon oranlarını belirlemek,
- Üye işyerine POS terminali kuran banka dışındaki bir bankanın kartının kullanılması
halinde bu bankadan otorizasyon sağlamaya aracılık etmek,
- Yurtiçinde uygulanacak yöntemleri geliştirmek,
- Kredi kartlarında sahtekarlığı önleyici tedbirler almak,
- Kredi kartı sigortası
olarak belirlenmiştir.
Böylece BKM aracılığı ile kredi kartı çıkaran bankaların karşılıklı alacakları takas
edildiği gibi; POS terminalinden geçirilen kredi kartı başka bir bankaya ait ise, önce üye işyeri
ile sözleşmesi bulunan bankanın bilgisayarına, buradan BKM aracılığı ile kart çıkaran bankanın
bilgisayarına iletilmekte ve birkaç saniye içinde otorizasyon POS terminaline ulaşmaktadır.
Kredi kartları ile yurtdışındaki işyerlerinde işlem yapılması veya yabancı bankaların
çıkardıkları kredi kartları ile Türkiye’deki işyerlerinde işlem yapılması halinde, hesaplaşmalar
ise -outcoming report- milletlerarası kartlı sistem kuruluşu bünyesinde kurulu takas sistemi
aracılığı ile gerçekleştirilmektedir.
Kredi kartı hamili, üye işyerinden mal veya hizmet satın aldığında, ikisi arasında satış,
istisna, kira veya hizmet sözleşmesi gibi hukuki ilişkiler oluşacaktır.
Üye işyeri ile kart hamili arasındaki bu ilişki satılan, imal edilen malın veya hizmetin
kalitesi, sözleşme şartlarına uygunluğu, teslimi vd. konularda aralarındaki sözleşmeye göre
belirlenecek, diğer bir deyişle kart hamili aralarındaki akdi ilişkiye dayanarak işyerine başvuru
hakkına sahip olacaktır.
Buna karşılık, kart hamilinin sözleşmeden doğan ödeme yükümlülüğünün yerini kart ile
ödeme almakta ve üye işyeri ile POS terminali kuran banka arasındaki üye işyeri sözleşmesinde
kart hamilini ilgilendiren hükümler, BK 111. maddesine göre üçüncü kişi lehine şart
oluşturmaktadır.
şeklindeki üye işyeri sözleşmesinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmesini, kart çıkaran
bankalar yanı sıra kart hamili de BK 111. maddeye göre işyerine karşı ileri sürebilecektir.
Üye işyeri, kart hamilinin yaptığı harcamayı öncelikle sözleşme tarafı bankadan bu
bankanın faaliyetini tatil etmesi halinde kartı çıkaran bankadan talep edecek, ayrıca
milletlerarası kartlı sistem kuruluşuna -Visa veya MasterCard- başvuru hakkı saklı kalacaktır.
Ancak teorik de olsa üye işyeri alacağını bu kuruluşlardan alamazsa, aralarındaki akdi ilişkiye
dayanarak kart hamilinden de isteyebilecektir. Diğer bir deyişle, kartla alışverişte bankanın
ödeme yükümlülüğü, borcun nakli anlamına gelmemekte; kart hamili ancak banka tarafından
ödemenin yapılması ile işyerine karşı borcundan kurtulmakta, o takdirde işyerine ödeme
yükümlülüğünün yerini bankaya karşı ödeme yükümlülüğü almaktadır.
Kredi kartı üzerinde kendi adına kart çıkarılmasını kabul eden milletlerarası kartlı sistem
kuruluşunun -Visa veya MaterCard- ve kartı çıkaran bankanın ismi yer almaktadır. Adı kart
üzerinde bulunan milletlerarası kartlı sistem kuruluşu ve işyerinde POS terminali bulunmayan
kartı çıkaran banka ile işyeri arasında imzalanmış bir sözleşme bulunmamaktadır.
Ancak, gerek milletlerarası kartlı sistem kuruluşu ve gerekse kart çıkaran bankanın kredi
kartı üzerinde logosunun ve adının bulunması; işyerinde alışveriş yapılması halinde kartla limit
dahilinde yapılan harcamanın ödeneceği konusunda garanti anlamına gelmektedir. Örneğin
Almanya’daki bir işyerinde bir Türk bankasının çıkardığı kredi kartı ile alışveriş yapılması
halinde, işyeri kart üzerindeki Visa/MasterCard logosuna -amblemine- ve POS terminali
bulunan banka ile arasındaki sözleşmeye güvenerek kartla ödemeyi kabul etmektedir. İşyeri
öncelikle aralarında üye işyeri sözleşmesi bulunan bankaya başvuracak; ancak bu bankanın
ödememesi halinde işyerinin, aralarında sözleşme bulunmayan kredi kartı çıkaran bankaya ve
milletlerarası kartlı sistem kuruluşuna başvurma hakkı saklı bulunacaktır.
IV. Kaybedilmiş, Çalınmış Veya Sahte Kredi Kartı İle Yapılan Harcamalardan
Ötürü Sorumluluk
Kayıp, çalınmış veya sahte bir kredi kartı ile alışveriş yapanın sorumluluğu haksız fiil
sorumluluğudur. Yargıtay bir kararında (3.Hd., 17.06.1999, 5578/6331) “kayıp ve çalıntı kredi
kartını ele geçiren kişinin bu kartla imza atarak alışveriş yapması halinde uğranılan zarardan
sorumluluk BK 41 vd. maddelerine tabidir” demiştir.
Kayıp veya çalıntı kartın kullanılmasından ötürü nihai olarak zarara uğrayan için tek
olanak haksız fiil failine başvurmaktan ibarettir. Ancak çok defa çalıntı kartı kullanana
ulaşılamamakta veya bu kişinin ödeme gücü bulunmadığından uğranılan zarara, kart hamili,
üye işyeri veya kartı çıkaran bankadan hangisinin nihai olarak katlanacağı dava konusu
olmaktadır.
a) Kartını kaybeden veya çaldıran kart hamilinin kartı çıkaran bankaya karşı
yükümlülüğü
Üye işyerlerinde POS terminali kullanıldığından beri, kredi kartı hamillerinin kartın
kaybedilmesinden veya çalınmasından doğan riskleri büyük ölçüde sınırlandırmış olup, kredi
kartının kaybedildiğinin veya çalındığının kartı çıkaran bankaya bildirilmesi ile birlikte, kredi
kartı hamilinin sorumluluğu sona ermekte, esasen bu bilgiler derhal kart çıkaran bankanın
bilgisayarına intikal ettiğinden, çalınmış kartın POS’tan geçirilmesinde otorizasyon
verilmediğinden kartın kullanılması imkânı kalmamaktır.
Buna karşılık, kredi kartı hamilinin kartı kaybettiğini veya çaldırdığını kredi kartı
çıkaran kuruluşa bildirmesine rağmen, gerekli işlemlerin yapılmasının ihmâl edilmesi halinde;
kart hamili için çok riskli bir durum söz konusu olacaktır. Burada risk telefonla sözlü bildirimde
ortaya çıkmaktadır. Uygulamada teknolojinin gelişmesinden yararlanılmakta, telefon
görüşmeleri sesli olarak kaydedilmekte ve bu kayıtlar üç ay süre ile korunmaktadır. Telefon
kaydının da bulunmaması halinde sözlü ihbarlar göz önünde tutulmamakta; kredi kartı sahibi
ihbarda bulunduğunu ispat edememektedir. Bu nedenle, sözlü ihbar mutlaka yazılı olarak da
teyit edilmelidir.
Kredi kartının kaybedildiğinden veya çalındığından geç haberdar olunması veya kartı
çıkaran bankaya geç haber verilmesi halinde de, bu süre içinde yapılan harcamaların riskini
büyük ölçüde kredi kartı hamili taşımaktadır.
Çalıntı veya kayıp kartla yapılan ödemelerde, üye işyeri harcama meblağını kredi kartı
çıkaran bankadan almakta, banka da kart hamiline rücu etmektedir. Uygulamada; kart hamili
kartını kaybettiğini veya çaldırdığını, harcamanın kendisi tarafından yapılmadığını, harcama
belgesindeki imzanın kendisine ait olmadığını ileri sürerek, kart çıkaran bankaya ödemek
istememektedir. Ancak kredi kartını çıkaran banka açısından harcama belgesindeki imzanın
sahte olması; üye işyerinin gerekli imza ve/veya kimlik kontrolünü gereği gibi veya hiç
yapmamış bulunması önem taşımayacak; kart hamilinin bu iddialarını üye işyerine yöneltmesi
gerekecektir. Zira kart çıkaran banka işyerine ödemelerini, kendisine imzalı harcama belgesinin
ibrazı ve imza kontrolü karşılığı yapmamakta; kredi kartının POS terminalinden geçirilmesi
suretiyle belirlenen harcama tutarı banka, bilgisayar bilgilerine dayanarak işyerine ödemekte;
harcama belgeleri işyerinde saklanmaktadır.
Kredi kartı çıkaran bankanın, POS terminalini o işyerine koyan bankadan başka bir
banka olması halinde ise, üye işyerine ödeme, üye işyeri sözleşmesi tarafı banka tarafından
yerine getirilmekte; bu banka yaptığı ödemeyi kredi kartı çıkaran bankadan BKM aracılığı ile
tahsil etmektedir.
Tüm dünyada teknik açıdan bu şekilde gerçekleşen kredi kartı uygulamasında kredi kartı
veren bankayı ödemeden önce harcama belgelerindeki imzaları ve kimlik belgelerini inceleme
ile yükümlü kılma, imzaların sahte olduğunun sonradan anlaşılması halinde yaptığı ödemeyi
üye işyerinden talep etme, buna karşılık bankanın kart hamiline başvuru hakkı olmadığını kabul
etme fiilen mümkün görülmemektedir. Kaldı ki, kredi kartı sözleşmelerinde kart hamili “kartın
çalınmasından veya kaybından sonra üçüncü kişilerin şifreyi kullanarak yaptıkları tüm
işlemlerden bankanın sorumlu olmayacağını” kabul etmekte; bu hüküm kredi kartlarının
işleyişi göz önüne alındığında geçerli bulunmaktadır.
Yargıtay bir kararında (3.HD., 17.06.1999, 5578/6331) “kayıp bildiriminin kartı çıkaran
bankaya hiç yapılmaması veya gecikerek yapılması halinde kart hamili kendi kusurlu bir
davranışı ile hukuka aykırı kullanıma yol açmış olduğundan, söz konusu kartla yapılan alışveriş
bedellerini kredi kartı çıkaran kuruma ödemekle yükümlüdür” şeklinde bir gerekçeye
dayanmıştır. Bu gerekçede de bankanın imza kontrolü yükümlülüğünün bulunmadığı zımnen
kabul edilmektedir.
b) Kartını kaybeden veya çaldıran kart hamilinin kartı çıkaran üye işyerine karşı
hakları ve yükümlülüğü
Kredi kartı ile yapılan, kendisine ait olmayan harcamayı bankaya ödeme zorunda kalan
kart hamili, bu tutarı bankadan tahsil eden işyerine rücu etmek isteyecektir.
Kart hamilinin itirazı üzerine, harcama belgesini banka, üye işyerinden talep etmekte ve
işyeri de bu belgenin aslını bankaya tevdi yükümlülüğü altında bulunmaktadır. Belgenin ibraz
edilememesi veya imzasız olması halinde tüm sorumluluğun işyerine ait olacağı kuşkusuzdur.
İmzalı harcama belgesinin ibrazı halinde ise üye işyerinin gerekli özeni gösterip göstermediği,
üzerine düşen edimleri gereği gibi yerine getirmesinde kusur ve sorumluluğunun bulunup
bulunmadığı her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilecektir.
Kredi kartının arkası, kredi kartı hamili tarafından imzalandığından; üye işyeri harcama
belgesini imzalatırken; imzaları kontrol zorundadır. Ancak kredi kartını ele geçiren kişinin
kartın arkasındaki imzayı taklitte büyük güçlükle karşılaşmayacağı söylenebilir. İşyerinin
yapacağı kontrol de çıplak gözle iki imzayı karşılaştırmaktan ibaret olacaktır.
Yargıtay da bir kararında (3.HD., 17.06.1999, 5578/6331) “çıplak gözle yapılan
incelemeye rağmen müşterinin yetkili hamil olmadığının saptanamaması halinde üye işyerini
sorumlu tutmak mümkün değildir” demektedir. Yargıtayın daha yeni bir kararında ise (HGK,
11.04.2001, 13-346/344, İlmi ve Kazai İçt. Der., Haziran 2001, sh.353) “imza ile müşterinin
harcama belgesi üzerindeki imza karşılaştırılmalı, benzerlik bulunmaması halinde müşterinin
kartla ödeme talebi reddedilmelidir. İşyerinin özen borcu BK 390. madde anlamında yerine
getirilmesi gerekli bir borçtur” demiştir.
Yargıtayın diğer bir kararında (19.HD., 27.11.2000, 5291/8085, Yasa Hukuk Der.,
Ağustos 2001, sh.1050) “davalıların itirazları -imzaların kendilerine ait olmadığı- dikkate
alınarak bankaya harcama belgelerini (slipler) ibraz ettirip üzerindeki imzaların davalılara ait
olmadıklarının anlaşılması halinde, harcamaların yapıldığı üye işyerinin sorumlu olacağı
kabul edilmelidir” denilmektedir. Ancak belirtmek gerekir ki, harcama belgesindeki imzanın
kart hamiline ait olmaması işyerinin sorumluluğu açısından tek başına bir kıstas
oluşturmayacaktır. Zira önemli olan, harcama belgesindeki imza ile kredi kartındaki imzanın
karşılaştırılması ve çıplak gözle ikisi arasındaki farkın tespit edilmesidir. Kaldı ki kredi kartına
kasten kart sahibine ait olmayan bir imzanın atılması veya imzalanmadan kartın çalınması
halinde, bizzat kullanan tarafından imzalanmış olması dahi mümkündür.
Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanun Taslağının son şeklinde de(md.9/6) “üye
işyerleri, imza kontrolü yapmak ve üye işyerleri anlaşması yapan kuruluşlarca kendilerine
ulaşan bilgiler çerçevesinde kartın geçerliliğini tespit etmekle yükümlüdür. Mal ve hizmet
bedeli karşılığında … kredi kartı ile ödemek isteyen kişilerden, kart üzerinde yer alan bilgilerle
kimlik belgesi üzerinde yer alan bilgileri karşılaştırmak üzere geçerli bir kimlik belgesi ibraz
etmeleri istenir. Bu kontrollerin yapılmamasından yararlanılarak gerçekleştirilen haksız kartı
kullanımından doğan zarardan üye işyeri sorumludur” denilmektedir.
Bankalar ile üye işyerleri arasında yapılan sözleşmelerde genellikle üye işyerleri imza
ve kimlik kontrolü yapma yükümlülüğü altına girmektedirler. Bu yükümlülüklerin üçüncü şahıs
-kart hamili- lehine şart oluşturduğu sonucuna varılacaktır.
Ancak zararın kaybedilen veya çalınan kartın, bankaya geç bildirilmesinden doğduğu
göz önüne alındığında, kart hamilinin de BK 44. maddesine göre müterafik kusurunun
bulunduğu kabul edilecektir.
Kart hamillerinin, harcama belgesi üzerindeki imzanın, kredi kartı üzerindeki imzaya
benzemediği, işyerinin imza ve kimlik kontrolü yapmadığı iddialarını kanıtlamaları
uygulamada çok büyük çoğunlukla mümkün olmamaktadır. Zira kaybedilen veya çalınan kredi
kartı genelde ele geçirilemediğinden, harcama belgesindeki imza ile kart üzerindeki imza
karşılaştırılamamakta, üye işyerini sorumlu tutmak mümkün olmamaktadır. Keza kimlik
kontrolünde de aynı sorun yaşanmakta; işyeri kimlik kontrolü yaptığını, kartı imzalayan kişinin
kimlikte resmi bulunan kişi olduğunu iddia ettiğinde genelde aksi ispat edilememektedir.
Burada olsa olsa kart hamili, harcamaların kartın kaybedilmesinden veya çalınmasından kısa
bir süre önce yapıldığını ispat ederse, mahkeme harcamayı yapanın sahte bir kimlik teminine
imkanı olamayacağı; iş yerinin savunmasının geçerli sayılamayacağı sonucuna varabilecektir.
c) Kredi kartı harcamalarından ötürü kart hamilinin sorumlu tutulamayacağı
haller
Kart hamili;
Bu tür harcamalardan ötürü kural olarak kartı çıkaran banka sorumlu olacak, işyerinin
gerekli özeni göstermediğinin, imza ve kimlik kontrolünde ihmali bulunduğunun ispatı halinde,
banka zarara üye işyerinin katlanması gerektiğini ileri sürebilecektir.
V. Internet Üzerinden veya Telefonla Kredi Kartı ile Mal ve Hizmet Siparişi
Internet üzerinden veya telefonla mal ve hizmet siparişinde kart numarası ve süresi
belirtilmekte, ancak zorunlu olarak harcama belgesi düzenlenmemektedir. Banka kartından
farklı olarak burada şifre kullanılmadığından ve kart numarası da kolaylıkla bilinebileceğinden,
kart hamilinin siparişi vermediğini bildirmesi halinde siparişten sorumlu tutulamayacak,
sorumluluk nihai olarak üye işyeri üzerinde kalacaktır.
Uygulamada kredi kartı çıkaran banka ile kredi kartı hamili arasındaki sözleşmede, kart
hamilinin kredi kartı numarasını kullanarak internet veya telefonla yaptığı mal ve hizmet
alımında veya talebinde “ayrıca bir satış belgesi” düzenlenmesine gerek bulunmadığına dair
düzenlemelere rastlanmakta ise de, kredi kartı sahibi siparişi kendisinin vermediğini bildirmesi
halinde sorumlu tutulamayacak; banka üye işyerine yaptığı ödemeyi, kart hamilinden değil, üye
işyerinden talep edecektir.
Buna karşılık internet aracılığı ile yapılan siparişlerde kredi kartının şifresi de
kullanılmış ise, kredi kartından banka kartı gibi kart hamili sorumlu olacaktır.
Tüketicinin Korunması Hakkında Yasanın değişik 9/A maddesine göre, yazılı, görsel,
telefon ve elektronik ortamda veya diğer iletişim araçları kullanılarak ve tüketicilerle karşı
karşıya gelinmeksizin yapılan ve malın veya hizmetin tüketiciye anında veya sonradan teslimi
veya ifası kararlaştırılan sözleşmeler “mesafeli sözleşme” olarak adlandırılmaktadır. 9/A
maddesinde tüketiciye önceden bilgi verilmesi, teyit edilmesi, siparişin 30 gün içinde yerine
getirilmesi ve siparişten cayma ile ilgili hükümlere yer verilmektedir. Harcama belgesi
imzalanmadan; kredi kartı hamilinin verilen siparişlerle ilgili olarak borç altına girip girmediği
hususları ise yukarıda değinilen genel hükümlere tabidir.
Yargıtaya göre (11.CD., 05.07.2001, 7052/7722) “çalıntı kredi kartı ile alışveriş
sonucunun TCK 504/3. maddeye göre -f.3 ... banka veya kredi kurumlarını ... vasıta olarak
kullanmak suretiyle yapılan nitelikli dolandırıcılık- değerlendirilmesi gerekir. Hırsızlık
suçundan hüküm kurulması yasaya aykırıdır”.
Yargıtaya göre (CGK, 29.05.2001, 6-106/111) “kredi kartlarından üretilmiş olan sahte
slipleri kullanarak bankadan para alan sanıkların eylemi TCY’nu 504/3. madde ve bendinde
tanımlanan banka veya kredi kurumu vasıta kılınmak suretiyle dolandırıcılık suçunu
oluşturur”.
TCK 504/3. maddeye göre “... banka veya kredi kurumlarını ... vasıta olarak kullanmak
suretiyle” yapılan dolandırıcılığa iki yıldan beş yıla kadar ağır hapis ve sağladığı haksız
menfaatin iki misli kadar ağır para cezasına hükmolunur.
- Kredi kartı hamiline ulaşmayan kartların banka personeli, posta, özel kargo şirketleri
personeli tarafından arkası imzalanarak kullanılması
Yargıtaya göre (6.CD., 26.04.1999, 2418/2370) “Özel tüzel kişi banka tarafından
düzenlenen kredi kartlarının, adlarına düzenlenen kişilere teslim edilmeden, dağıtımını
üstlenen kişi tarafından kullanılması eyleminin doğrudan bankaya yönelik olması nedeniyle
TCK 503/1 maddesindeki dolandırıcılık suçunu oluşturur”.
TCK 503/1. maddeye göre, bir yıldan üç yıla kadar hapis ve sağladığı haksız menfaatin
bir misline kadar ağır para cezasına hükmedilir.
Aynı şekilde Yargıtay bir diğer kararında (6.CD., 29.11.2000, 4851/8874) “Sanığın,
komşuları adına bankadan gelen hesap bildirim cetvellerini ele geçirerek, bu belgelerdeki
bilgilerden yararlanıp, evinde bulunan encodem cihazı ile kendisine ait kredi kartının manyetik
şeridini yeniden kotlamak suretiyle ve internet yoluyla yurt dışındaki şirketlerden mal
siparişinde bulunduğu ileri sürüldüğüne göre, öncelikle bu işlerde bilgi ve uzmanlığı bulunan
üç kişilik bilirkişi kurulu oluşturularak, TCK.nun 525/a-b maddesinde gösterilen durumlardan
bir veya birkaçına bulunup bulunmadığı, kesin olarak belirlenmeli ve sonucuna göre sanığın
hukuki durumunun takdiri gerektiği gözetilmelidir” demektedir.
- Başkasına ait kredi kartını ve şifresini ele geçiren kişinin ATM’den para çekmesi
Yargıtaya göre (CGK, 10.04.2001, 6-30/57, CGK, 11.04.2000, 6-62/72) “sanığın haksız olarak
ele geçirdiği bir başkasına ait kart ve şifreyi kullanarak ATM makinasından para çekerek
hukuka aykırı yarar sağlama eylemi TCY’nın 493/2 madde ve fıkrasındaki suçu değil, aynı
yasanın 525/b-2 madde ve fıkrasında düzenlenen bilgileri otomatik işleme tabi tutmuş bir sistem
kullanarak hukuka aykırı yarar sağlamak suçunu oluşturur”.
TCK 525/a-2 maddesine göre “Bilgileri otomatik işleme tabi tutmuş bir sistemde yer
alan bir programı, verileri veya herhangi bir unsuru başkasına zarar vermek üzere kullanan,
nakleden veya çoğaltan kimseye” bir yıldan üç yıla kadar hapis ve ağır para cezası verilir.
A. Genel Olarak
Kredi kartları 4077 Sayılı Tüketiciyi Koruma Yasasına 4822 Sayılı Yasa ile (RG,
14.03.2003, Sa:25048) eklenen 10/A maddesi ile bu Yasa kapsamına alınmıştır.
10/A maddesinde kredi kartı ile mal veya hizmet alımı kadar ATM’lerden nakit çekimi
de tüketici kredisi sayılmıştır. Oysa kredi kartı ile ATM’lerden çekilen paranın tüketimde
kullanılıp kullanılmayacağı bilinmediğinden, tüketici parayı örneğin başkasına borç verme
veya borcunu ödemede kullanılabileceğinden, kapsamın bu şekilde genişletilmesi yanlış
olmuştur. Zira 10. maddeye göre tüketici kredisi tüketicilerin bir mal veya hizmet edinmek
amacıyla kredi verenden nakit olarak aldıkları kredidir. Ayrıca kredi kartı sözleşmesi, banka ile
kart hamili arasında imzalandığı ve kartın müşterinin kullanımına verildiği tarihte bir gayri
nakdi kredi ilişkisi bulunduğundan henüz bir “tüketici kredisi sözleşmesi” mevcut değildir.
Buna karşılık, kartın üye işyerinde kullanılması ve bankanın harcamayı işverene ödemesi ile
birlikte verilen nakdi kredi bir tüketici kredisi oluşturduğundan, kredi kartı sözleşmesinin 4077
Sayılı Yasada aranan nitelikleri taşıması gerekeceği kuşkusuzdur.
Kredi kartı ile mal veya hizmet alımı sonucu nakdi krediye dönüşen veya kredi kartı ile
nakit çekim suretiyle kullanılan krediler 10. madde hükmüne tabidir. Ancak bu tür krediler
hakkında 10/A maddesinin yaptığı atıfta, 10. maddenin ikinci fıkrasının (a), (b), (h) ve (ı)
bentleri ile dördüncü fıkra hükümleri -ve kredi kartlarının niteliği gereği beşinci fıkra
hükümleri- uygulanmaz. Buna göre kredi kartı sözleşmeleri aşağıdaki koşullarla tüketici
kredisi (md.10) hükümlerine tabi olacaktır.
- Kredi kartı sözleşmesinin yazılı olarak yapılması ve bir nüshasının tüketiciye verilmesi
zorunludur. Buna karşılık, kredi kartı sözleşmesinin müşteri ile imzalanacak genel nitelikte bir
sözleşme içinde -örneğin bankacılık hizmetleri sözleşmesi- yer alması mümkün ve geçerlidir.
Kredi kartı sözleşmesinin yazılı şekilde yapılması bir geçerlilik şartıdır. Kredi kartı
sözleşmesi ile her iki taraf borç altına girdiğinden banka ile birlikte kart hamili de sözleşmeyi
imzalayacaktır. Uygulamada sözleşme imzalanmadan -hatta bir talep söz konusu olmadan-
bankaların tüketicinin adresine kredi kartı gönderdiği görülmektedir. Yazılı bir kredi kartı
sözleşmesi bulunmadığından tüketici herhangi bir yükümlülük altına girmeyecek; kendisinden
herhangi bir ücret istenemeyecek, hatta tüketicinin kartı iade yükümlülüğü dahi
bulunmayacaktır. Buna karşılık, tüketicinin kredi kartını kullanması halinde; banka yapılan
harcamaları işyerine ödeme yükümlülüğü altına girecek, kart hamiline karşı ise sebepsiz
zenginleşme hükümlerine göre rücu edebilecektir.
Banka ayrıca yazılı bir kredi kartı sözleşmesi düzenlemeden kart verdiği için 4077 Sayılı
Yasanın değişik 25. maddesine göre para cezasına çarptırılacaktır.
- Kredi kartı sözleşmesinde öngörülen kredi şartları -faiz oranları hariç- tüketici aleyhine
değiştirilemez (md.10/f.1).
- Sözleşmede, faizin hesaplandığı yıllık oran, ödeme tarihleri, anapara, faiz, fon ve diğer
masrafların ayrı ayrı belirtildiği ödeme planı, istenecek teminatlar, akdi faiz oranının yüzde
otuzunu geçmemek üzere gecikme faizi oranı, borçlunun temerrüde düşmesinin hukuki
sonuçları yer alacaktır (md.10/f.2). Kredi veren tarafından tüketiciye gönderilen hesap özetleri
ödeme planı olarak kabul edilmektedir. Dönemsel hesap özetinde yer alan asgari ödeme
tutarının vadesinde ödenmemesi halinde, banka sadece gecikme faizi talep edebilecek,
tüketiciye herhangi başka bir yükümlülük getiremeyecektir (md.10/A.f.2).
- Tüketici kredisinden farklı olarak kredi kartı kredisi yabancı para cinsi üzerinden
kullandırıldığı takdirde, genel hükümler uygulanacak, kredi kartı borcunu geri ödemeye ilişkin
taksitlerin ve toplam kredi tutarının hesaplanmasında hangi tarihteki kurun dikkate alınacağına
ilişkin şartların -md.10./f.2 bendi-, sözleşmede yer alması gerekmeyecektir.
- Kredi kartı sözleşmesinin, bir tüketici kredisi sözleşmesi sayılması halinde; bu kredinin
4077 Sayılı Yasanın 10. maddesinin 5. fıkrasına tabi olmaması doğaldır. Zira 5. fıkrada bağlı
kredi olarak adlandırılan “kredi verenin tüketici kredisini, belirli bir marka mal veya hizmet
satın alınması ya da belirli bir satıcı veya sağlayıcı ile yapılacak satış sözleşmesi şartı ile
vermesi” öngörülmektedir. Ancak o takdirdedir ki, kredi veren tüketiciye karşı -satılan malın
veya hizmetin hiç ya da zamanında teslim veya ifa edilmemesi halinde- satıcı veya sağlayıcı ile
birlikte müteselsilen sorumlu olacaktır. Oysa kendisine kredi kartı verilen tüketicinin, bu kredi
kartını binlerce üye işyerinde -Türkiye’de veya yurtdışında- mal veya hizmet alımında
kullanması mümkün olup; bankanın 10. maddenin 5. fıkrasına tabi tutulması mümkün değildir.
Durum böyle olmakla beraber 10/A maddesinde, kredi kartlarının tüketici kredisi ile
ilgili 10. maddenin tabi olmayacağı bentler ve fıkralar -örneğin 10. maddenin 4. fıkrası- tek tek
sayılırken 5. fıkraya değinilmemiş, buna karşılık 10/A maddesinin gerekçesinde “kredi kartıyla
yapılan alışverişlerin 10. maddede belirtilen bağlı kredi olarak değerlendirilmesi mümkün
olmadığından bu durum hariç” denilmekle yetinilmiştir. Gerekçede bu hususa değinilmeseydi
dahi, kredi kartlarının niteliği gereği bir bağlı kredi oluşturmayacağı, 10. maddenin 5. fıkrasının
uygulanamayacağı tartışmasızdır.
- Kredi kartı sözleşmesinde banka teminat olarak veya kart borcunu teyiden bono
alamayacak, almış ise bunu iade edecek, bu bono nedeniyle tüketiciyi takip edemeyecek, aldığı
bonoyu ciro etmiş ise bonoyu üçüncü şahsa ödemek zorunda kalan tüketiciye bu tutarı
ödemekle yükümlü olacaktır (md.10/f.6).
- Kredi kartı sözleşmesinde, kişisel teminat alındığı takdirde, banka kredi kartı hamiline
başvurmadan kefilden borcun ifasını isteyemeyecektir.
Tüketiciyi Koruma Yasasında; kredi kartı sözleşmesine müteselsil kefilin imzası alınsa
bile “asıl borçluya başvurmadan” kefili takip imkânı kaldırılmış, buna karşılık asıl borçluya -
kart hamiline- başvurduktan sonra, kart hamili iflas etmedikçe veya acz haline düşmedikçe
kefilin takip edilemeyeceği şeklinde bir hükme yer verilmemiş veya sadece adi kefalet
alınabileceği şeklinde bir düzenleme yapılmamıştır. Bu durumda, bankanın kredi kartı hamiline
ödeme ihtarında bulunduktan sonra, ödememe halinde müteselsil kefili takip edebileceği ileri
sürülebilecektir. Burada 4077 Sayılı Yasanın kişisel teminat vereni değil, tüketiciyi korumaya
yönelik olması da göz önünde tutulacaktır.
Kredi kartlarına kefalet ile ilgili Yargıtayın aşağıdaki görüşleri ise geçerliliğini
korumaktadır.
Borçlunun aylık 3.0000.000 TL. ile limitli sorumluluğunu düzenleyen sözleşmeye davalı
kefilin imza koymuş olması, aynı limitle kefalette bulunduğunu gösterir (HGK, 22.03.1995,
294/19-829, 95/214).
Kredi kartı sözleşmesinde aylık limit 2.000.000 liradır. Kefilin de aynı limitle sorumlu
olduğumum kabulü gerekir. Kefilin sorumluluğu kredi kartının geçerlilik süresi içinde her ay
için 2.000.000 olup; kefilin azami 2.000.000 lira sorumlu olduğuna karar verilmesi doğru
değildir (19.HD., 06.03.1996, 708/1994).
Limit miktarını gösteren kısmın sonradan doldurulduğu yolundaki davalı kefilin
iddiasının yazılı delil ile kanıtlanması gerekir. Sözleşmenin doldurulmasından farklı renkte ve
tonda kalemlerin kullanılması söz konusu limit miktarının sonradan yazıldığının kanıtı olamaz
(19.HD., 29.01.2001, 2000/6924, 2001/665, YKD, Aralık 2001, sh.1857).
Kişisel teminatlar kefaletten ibaret değildir. Garanti sözleşmesi de bir kişisel teminattır
ve uygulamada kredi kartı sözleşmesine garanti verildiğine sık olarak rastlanmaktadır. 10.
maddenin 3. fıkrasının kişisel teminatları kefalet ile sınırlandırdığı kabul edildiği takdirde,
garanti sözleşmesinin geçersiz sayılacağı kuşkusuzdur. Kaldı ki, kart hamiline -borçluya-
başvurmadan kişisel teminata başvurulamaması da asli bir yükümlülük öngören garanti
sözleşmelerinin niteliği ile bağdaşmamaktadır. Geçen dönemde de Yargıtay (HGK, 04.07.2001,
19-534/583) İçtihadı Birleştirme Kararlarında öngördüğü şekilde bir garanti sözleşmesinin tüm
özelliklerini taşıyan kredi kartı sözleşmesindeki bir garanti taahhüdünü, katılmamız mümkün
olmayan gerekçelerle kefalet saymış, böylece kredi kartı sözleşmelerinde gerçek kişilerin
kefalet dışında asli bir yükümlülük olarak garanti vermelerini olanaksız hale getirmişti.
- Kredi kartı sözleşmeleri ayrıca 4077 Sayılı Yasanın değişik 6. maddesine de tabidirler. Bu
maddeye göre “Sağlayıcının (banka) tüketici ile (kredi kartı hamili) müzakere etmeden, tek
taraflı olarak sözleşmeye koyduğu, tarafların sözleşmeden doğan hak ve yükümlülüklerinde iyi
niyet kuralına aykırı düşecek biçimde tüketici aleyhine dengesizliğe neden olan sözleşme
koşulları haksız sayılır ve haksız şartlar tüketici için bağlayıcı değildir”.
Tüketiciyi Koruma Kanununa eklenen 10/A maddesi 4822 Sayılı Yasanın yayımı tarihi
olan 14.03.2003 tarihinden 3 ay sonra -14.06.2003 tarihinde- yürürlüğe girmiştir (4822 Sayılı
Yasa md.38).
14.06.2003 tarihinde yürürlüğe giren Yasanın 10/A maddesi ile kredi kartları ile yapılan
harcamalar -verilen nakdi krediler- tüketici kredisi sayılmıştır. Tüketici kredileri ile ilgili 10.
madde, verilecek nakdi tüketici kredilerinin tabi olacağı hükümleri içermektedir. Medeni
Kanunun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanunun 1. maddesindeki “Yasanın
yürürlüğe girdiği tarihten önceki olayların hukuki sonuçlarına, bu olaylar hangi Kanun
yürürlükte iken gerçekleşmişse kural olarak o Kanun hükümleri uygulanır” hükmü genel
nitelikte bir kural oluşturmaktadır. Daha önce yapılmış kredi kartı harcamalarının 10. maddeye
tabi olacağına dair b ir düzenleme de yoktur. Bu durumda 14.06.2003 tarihinden önce
kullanılmış olan kredi kartları ile yapılan harcamalar 4077 Sayılı Yasaya tabi değildir.
Buna karşılık 10/A maddesinin yürürlüğe girdiği 14.06.2003 tarihinden sonra kredi kartı
ile mal veya hizmet alımı sonucu nakdi krediye dönüşen veya kredi kartı ile nakit çekimi
suretiyle kullanılan kredilerin 10. madde hükümlerine tabi olacağı belirtildiğinden, bu tarihten
sonra kullanılan kartların tabi olacağı kredi kartı sözleşmelerinde gerekli değişikliklerin 4077
Sayılı Yasanın yayınlandığı tarihten itibaren verilen üç ay içinde yapılması ve bu değişikliklerin
14.06.2003 tarihinde yürürlüğe sokulması uygun olurdu.
Ancak mevcut sözleşmeleri değiştirme gerek bankanın, gerekse kredi kartı sahibinin
karşılıklı mutabakatını gerektireceğinden, böyle bir mutabakatın sağlanamaması halinde; kredi
kartı sözleşmesinin sona erdirilmesi, kredi kartının iptali veya iadesi gündeme gelecektir. Kredi
kartı sözleşmelerinde değişiklik yapılmadan kredi kartlarının 14.06.2003 tarihinden sonra da
kullanılmaya devam edilmesi halinde ise, 4077 Sayılı Kanuna aykırı sözleşme maddelerinin
yerini Yasanın emredici hükümleri alacaktır.
14.06.2003 tarihinden önce kredi kartı kullanılması nedeniyle banka tarafından kredi
kartı hamiline verilmiş olan nakdi krediler, 4077 Sayılı Yasaya tabi olmayacağından; bu nakdi
kredilerle ilgili açılmış ve açılacak olan davalar hakkında genel hükümler uygulanacaktır.
- 4822 Sayılı Yasanın yayınlandığı 14.03.2003 tarihine kadar kart hamilinin temerrüde
düşmesi halinde uygulanmak üzere Geçici Madde 1 kabul edilmiştir. Bu maddeye göre;
“Bu Kanunun yayımından önce borçlunun temerrüdü nedeniyle ödenmeyerek icra takibi
aşamasına gelen veya icra takibine konu edilen kredi kartı borçları, temerrüt tarihindeki ana
paraya, yıllık yüzde elliyi geçmemek üzere gecikme faizi uygulanmak suretiyle oniki eşit
taksitte ödenir”.
Kredi kartı borçları nedeniyle gerçekleştirilen her türlü takip, yukarıda yer alan hükme
göre ilk taksidin ödenmesiyle durur ve son taksidin ödenmesiyle birlikte tüm sonuçlarıyla
ortadan kalkar.
Bu madde hükümleri, tüketicinin kredi verene, Kanunun yayımı tarihinden itibaren otuz
gün içinde yazılı müracaat etmesi halinde uygulanır”.
Geçici maddeden ancak kredi kartı vermiş olan bankaya 14.04.2003 tarihine kadar
başvuran mütemerrit kredi kartı borçluları yararlanabilmektedir.
Henüz icra takibine başlanmamış; ödeme emrine itiraz edilmemiş veya itirazın iptali
davası açılmış, iptal davası kabul edilmiş veya kesinleşmiş olan tüm kredi kartı borçları Geçici
Maddeden yararlanacaktır.
Geçici Madde,
- 14.03.2003 tarihinden veya bankaya başvurudan önce ödenmiş kredi kartı borçlarına
uygulanamaz. Diğer bir deyişle, örneğin yüzde elliden fazla temerrüt faizi ödemiş olan kredi
kartı borçlusu, aradaki farkın iadesini bankadan isteyemez.
Buna karşılık, Yargıtay “4822 Sayılı Yasanın yürürlüğe girdiği tarihte temyiz
aşamasında olan davalarda; tüketicinin kredi verene 30 gün içinde başvuruda bulunma hakkını”
kabul etmiştir. (19.HD., 03.04.2003, 2002/4713, 2003/3257, YKD, Kasım 2003, sh.1740).
- Ödeme emrine itiraz etmiş, hakkında itirazın iptali davası açılmış olan kart hamili,
ödeme için bankaya başvurmakla borcu kabul etmiş olmaktadır.
- Bankanın itirazın iptali davasını kazanmış ve hatta hükmün kesinleşmiş olması halinde
de borçlunun ilk taksidi ödemesi ile takipler duracak ve son taksidin ödenmesi ile her türlü takip
tüm sonuçlarıyla ortadan kalkacaktır.
Bu durumda gönderilen ödeme emri, itirazın iptali davaları ve alacak davalarının da tüm
sonuçları ile sona ermiş olduğu kabul edilecektir. Yargıtay bir kararında (12.HD., 17.06.2003,
11579/14471) “taksitlerin muntazam ödenmesi halinde sadece takibin duracağını, son taksidin
ödenmesi halinde takibin tüm sonuçları ile birlikte ortadan kalkacağını, son taksit ödenmeden
hacizlerin kaldırılamayacağını” hükme bağlamıştır.