You are on page 1of 40

pe

cya
OKUYUCU MEKTUPLARI

halde bizim hakkımızda iki sa- M


Kocaman iktidara sahip olduğunuz ecmuamızın bir çok mensubu biz­
lerle aynı havayı hayli müddet te­
tır yazınıza rastlamadık. Çıkan af neffüs etti. Yüksek vicdanınızın biz­
hakka mı, kuvvete mi ? Kaç kişi çık- lerin kalplerimizle müttefik olduğun­
mıştır ve memlekete huzur mu geti- dan zerrece şüphemiz yoktur. Siyasi
recek? Yoksa, hırs mı? 1960 dan bu aftan bizlerin de aynı haklara sahip
yana altıncı af kanunu oldu. Bir gün olabilmemiz tabiiliğini bilvesiyle des­
istifade edemeyen kız, kadın kaçı­ tekleyeceğinizi ve hürriyete kavuş­
ranlar var. Kız kaçırmak sucundan mak mutluluğundan mahrum bırakıl­
22 seneye mahkûm oldum. Evlenmek mamızın ilgililere duyurulmasını en
maksadıyla kaçırdığım kızın iki ta­ derin kardeşlik hisleriyle arz ve is­
ne çocuğu oldu. Ben dokuz senedir tirham eyleriz.
yatıyorum. İnsaf lâzım. Abdullah Gökbay - Malatya Cezaevi
Mehmet Kışla - Çorum Cezaevi

A fhoşuma
konusundaki itidalli yazınız çok
gitti. Zaten bu davada siz
Bütün sadık okuyucularınızın bir
arzusuna kendiliğinizden tercü­
man oluşunuzu sevinçle karşıladım.
hep itidalli davrandınız. Yassıada du-
Çok ardakaşım AKİS'i artık oku­
ruşmaları sırasındaki ve sonraki ya­
maz haldedir. Bunun sebebi fikirleri­
zılarınızla doğru yolu göstermiştiniz nizi paylaşmamaları değil, o konu­
ama, anlayan olmadı. Tabut anladı­ larla alakalarını kaybetmiş olmala­
lar da, gene kendi bildiğimizi okuya­ rıdır. Sadece bizim ildeki bu düşüşü
biliriz sandılar. Sanırım son sayınız- bayi hesaplarınız size göstermiş ol­
daki "Ötekiler" yazısı bir yeni işa­ malıdır. Gerçekten Türkiye artık me­
rettir. Bari, onu anlayabilseler. seleleri, dertleri, zevkleri ve renkleri
Neriman Şavlu - Kadıköy ayrı bir memleket. Politika dışı say­
a
falarınız sizi, azuladığınız gibi "Her
• ailenin mecmuası" yapabilir.

Sonnızıkapağınızı hazırlayan ressamı


tebrik ederim. Af bu kadar
Kamil Ertün - Kocaeli
cy
güzel sembolize edilebilirdi. O siluet­ •
ler çok tesirliydi. Kapağınızı basana
gelince.. O yerin dibine batsın. Nasıl Yeni mecmua hakkında
baskı, o?
Ayla Gencer - Şisli A KİS'in yeni
ilk sayısını
şekliyle elime geçen
doğrusu istenirse
pek beğendim. Gerçi bazı tertip ve
• teknik hataları vardı ama mecmua­
ya yeni bir ruh geldiği muhakkak.
Eski AKİS hakkında
pe

İlk bakışta anlaşılmaz gibi görünen


KİS'i ilk çıktığı günden beri bir
Anüsha kaçırmadan okumuşumdur. ve yadırganan bazı yeniliklerin A-
KİS'e yeni okuyucular kazandıraca­
Böylesine bir kader birliği içinde A- ğına eminim. Size başarılar dilerim.
KİS'e dair fikirlerimi belirtmeyi bir Siyami Karagülle - Kilimli
borç bilirim. Siz de kabul edersiniz
ki 27 Mayıstan sonra AKİS, misyo­ •
nunu bitirmiş gibi okuyucularında a-
lâkasızlık yarattı. Yani galibiyetin Politika hakkında
mağlûbiyeti gibi bir şey. Bunun A-
KİS'in en can alıcı sayfaları olan iç
politika bakımından izahı zor olma­
Y eni AKİS elime geçtiğinde ilk
dikkatimi çeken iç politika hadi­
selerine ayırdığınız yer oldu. Açık
sa gerek. Bunun üzerinde duracak
söyleyeyim ki beni pek tatmin etme­
değilim. Fakat ben AKİS'in her say­
di. Ben kahve köşelerinde politika
fasını okuyan biri olarak geri kalan
sayfaların kalitece düşük olduğunu, konuşulan bir memlekette AKİS gibi
mühimsenmiyen bu sayfaların da bir mecmuanın politikaya az yer a-
düzeltildiğinde AKİS'in yaşamasına yırmasını doğru bulmam. Gerçi siz
yardım edeceğine inanıyorum. İnşal­ mecmuayı bir aile mecmuası haline
lah AKİS'in yapacağı hamle arefe- getirmişsiniz ama ben AKİS'i eski
sinde AKİS bu kısımları da düzeltir. hüviyetiyle daha çok seviyordum.
Hayati Kutluay - Ankara Ülkü Gönültaş - İstanbul

• •
OKUYUCU
MEKTUPLARI
ecmuada değişiklik yapmaya ka­
Mrar verişinizi üzüntüyle karşıladım.
AKİS gibi mecmualara önem kazan­
dıran ne tirajları, ne satışlarıdır. Siz,
hadiselerle orantılı çıkıp inen bir der-
gisiniz. Eski şeklinizi muhafaza et-
seydiniz daha iyi olurdu. Zira hâdise­
ler üzerindeki rolünüzün azalmadığı-
nı, bilâkis çoğaldığını biraz dikkatli
herkes görmektedir. Zaten memleket­
te ne kadar şer kuvveti varsa, hepsi­
nin hücum hedefinin Başyazarınız ol­
ması bunu ortaya koymuyor mu? İn­
şallah, AKİS'e yazık etmezsiniz.
Memduh Ergin - Beyazıt

Yeni AKİS hakkında


a
Çokniz.değişik bir mecmua verebildiği­
İlk intibaım çok müsbet. Yeni
bir hava sayfalarda esiyor. Ama, ya­
zık ki resimler ve baskı aynı!
cy
Kamuran Selçuk - Kavaklıdere

İIkitinalı
defa olarak son kısmı dolgun ve
bir dergi okuduk. Eğer bu
baş tarafların hakkını çalmazsa A-
KİS süratle bütün Türk ailelerinin
sevgilisi olacaktır. Buna rağmen bir
pe

şikâyet konusu yeni dergide de, eski-


sindeki azametiyle devam ediyor: (Basın A - 2548) — 584
Resimler! Bir de, benim aldığım der­
ginin kapağı o kadar pisti ki..
Selim Başak . Kızılay Almakta acele ediniz
Tükeniyor
• R ü z g â r l ı M a t b a a

Bubeğendim.
hafta AKİS'i eskisine nisbetle
Her halde tiyatro ve si-
S E S S İ Z L E R
nema bahislerine de yer vereceksiniz.
KİTAP
En çok hoşuma giden "1 konser S O K A Ğ I
dinledim" ve "1 kitap okudum" yazı­
larınız. Orijinal bir buluş.
Yazan: MECMUA
CELAL HAFİFBİLEK
Sevgi Tarlan - Kızılay (Roman)
Tevzi yeri: Rüzgârlı Sokak GAZETE
• No: 15
AKİS - 5 8 5 VE HER TÜRLÜ
B u memleket sizlerin, Türkiyenin ye­
tiştirdiği en büyük adama yap­ BASKI VE DİZGİ İŞLEMİ İÇİN
tığınız fenalığı hiç unutmayacak. O- KİTAPLAR ALEMİ
nun başına geleni biz de sizin başı­ Aylık Bibliyografya Dergisi EMRİNİZE AMADEDİR.
nıza getireceğiz. AKİS denilen pa­ Yıllık abonesi 6 liradır.
çavra evlerimize asla girmeyecek- T e l : 1 0 6 1 9 6 ANKARA
6. Sayısı çıktı.
tir.
(Okunmayan bir imza) P. K. 193 — Ankara
AKİS - 587
AKİS - 586

S a y ı : 435 Cilt: XXVI Yıl: 9 A K İ S
HAFTALIK AKTÜALİTE M E C M U A S I
Sahibi
Mübin Toker Kendi Aramızda
Yazı İşleri Müdürü Sevgili AKİS Okuyucuları,
Kurtul Altuğ
Bu sayıda Yazı Kurulu
B u hafta AKİS, 40 sayfa, Geçen hafta 44 sayfaydı. Tembellik zamanı­
mızda 36 sayfayı nasıl dolduracağımızı kara kara düşünürdük. Şim­
di, yazıları nereye koyacağımız bir mesele oldu. Her sayfa ve muhte­
İç Haberler Kısmı: Metin Toker, vası üzerinde mecmuada uzun uzun düşünülüyor, sizlerin en ziyade ala-
Atilla Bartınlıoğlu, Güneri Cıva- kanızı çekecek, hoşunuza gidecek konular seçiliyor, bunların ''sıkmayan
oğlu, Egemen Bostancı ve Kenan ciddi yazılar" halinde ve kısa olarak kâğıt üzerine dökülmesine çalışı­
Taşçıoğlu (İstanbul), Seyfi Öz- lıyor.
genel (İzmir) - Dış Haberler Kıs­ Yeni şekliyle AKİS hakkında bize akseden ilk intiba, umumiyetle
mı: Deniz Baykal - İktisadi Ha­ müsbettir. Mecmua beğenildi. Gerçekten değişik, açık havalı ve rahat
berler Kısmı: Fasih İnal, Sab- bulundu. Ancak bir yandan baskının kötülüğü, diğer taraftan tertipte
ri Öz - Magazin Kısmı : Jale bazı teknik hataların yapılmış olması kimsenin -tabii bizim- dikkat na­
Candan, Tüli Sezgin, Hüseyin zarından kaçmadı. Bu hafta ortadaki renkli dört sayfayı onun için
Korkmazgil - Tiyatro: Lûtfi Ay, veremiyoruz. Geçen sayıda her şeyi birden yapmaya çalıştığımız için
Naciye Sibel - Musiki : Faruk hiç bir şeyi mükemmel yapamadık. Yazı işlerinde, mürettiphanede ve
Güvenç - Kitaplar : İlhami Soy­ baskı dairesinde herkesin iki ayağı bir pabuca girdi. O şaşırdı, bu şaşırdı.
sal - Spor: Vildan Aşir Savaşır. Bir aksilik ve tertipsizlik yüzünden yazıların dizilmesine de bir gün gün
başlanınca hesaplar altüst oldu. Bunları düzelteceğiz. Her hafta AKİS
Resim size bir yenilik, bir alâka çekici ilâve, başka yerde bulamayacağınız ve­
Ali Parmakerli - Hakkı Tümgan sikalar getirecektir.
Bunların birini, iç sayfalarımızda göreceksiniz. Cumhuriyetin 89.
Fotoğraf yıldönümü dolayısıyla İsmet İnönüden bir yazı istemiştik. Salı günü ge­
Hüseyin Ezer - Sungar Taylaner len yazıyı gördüğümüzde sevinçten hepimiz yerimizden fırladık. Cum­
huriyetin bu Yaşayan Tarihi bir yazı yazmamış, yakın mazinin en önem­
a
Teknik Sekreter li bir köşesi üzerine perdeyi aralamış ve Cumhuriyetin nasıl düşünüldü­
Vural Bayraktar ğünü, nasıl ilan edildiğini Çankayada geçen o tarihi 28 Ekim 1923 akşa­
mın, da hikâye ederdi anlatmıştı. Arşivimizde Atatürkün, Cumhuriyeti­
Klişe mizin "Kahramanlık Günleri"ne ait hiç bir yerde yayınlanmamış bazı fo-
Doğan Klişe Atelyesi
cy
toğrafları vardı. Onları da bu tarihi vesikanın içine koymakta fayda sor­
duk. Böylece bu haftaki AKİS inanılmaz bir zenginliğe kavuştu.
Yazı işleri
AKİS bir kaç haftaya kadar bir yeni harekete girişiyor. Bir roman
Rüzgârlı Sokak No. 15/2 ilavesini on, oniki hafta sizlere mecmuayla birlikte vereceğiz. Ama bu,
Tel: 11 89 92 bildiğiniz tarzda bir roman değildir. Bizim için çok aktüel ve önemli bîr
İdare konuyu, kendi memleketini ele alarak bir yabancı yazar nefis tarzda iş-
Rüzgârlı Sokak No: 15/1 lemiştir.
Tel: 10 61 96 Merak mı ettiniz?
Merak etmekte hakkınız bulunduğunu gelecek hafta bu konuda siz­
Abone Şartları
pe

leri aydınlattığımızda göreceksiniz.


3 aylık (12 nüsha) 10.00 lira
Saygılarımızla
6 aylık (25 nüsha) 20.00 lira
1 senelik (53 nüsha) 40.00 lira
İlân Şartları
Santimi 20 lira
3 renkli arka kapak: 1500 lira
AKİS Basın Ahlak Yasasına
uymayı taahhüt etmiştir. İ ç i n d e k i l e r
Dizildiği yer Günlerin Getirdiği 4 Hayat Defteri 26
Rüzgârlı Matbaa Yurtta Olup Bitenler 6 Kitaplar 27
Basıldığı yer Dünyada Olup Bitenler 16 Akisçiler bizin için.. 27
Milli Eğitim Basımevi Bir Adam, tanıtıyoruz 17 Tiyatro 28
Basıldığı tarih Yabancı Gözüyle Türkiye 19 Musiki 30
25.10.1962 Bir Vesikamız Var 20 "Onlar ki verir laf ile..." 31
• İş Alemi 23 Jale Candan 32
F i y a t ı 1 lira Tüliden Haberler 25 Spor 34
AKİS/3
Günlerin getirdiği

Y u r t t a n A k i s l e r

Cumhurbaşkanı Gürsel tarafından ağırlanacak, resmi


ziyaret bittiğinde kendisine Dışişleri Bakanı refakat
edecektir. Bu, eski tarz hükümdar ağırlama usullerin­
de değişikliktir ve misafiri seven, misafire sırnaşılma-
sından hiç hoşlanmayan halkı çok memnun edecektir.
İran Hükümdarı ile devlet adamlarımız arasındaki
görüşme programında belirli bir konu yoktur. Daha
ziyade bir "ufuk taraması" yapılacak ve dünya mese-
leleri üzerinde fikir teatisi yapılacaktır. Tabii, iki mem­
leket için hayatî "Rusya ile münasebetler" konusu en
ziyade ilgiyi çekecekti.

Af — Af tüccarı olarak bilinen gazetelerde yayınlanan


ve haberden ziyade telkin mahiyeti taşıyan "Cumhurbaş­
kanı Cumhuriyet Bayramında Kayseri mahkûmların-
dan hasta ve yaşlıları affedecek - Affedilecekler ara-
a
sında Celâl Bayar da var" manşetlerinin gerçekle hiç
bir ilgisi yoktur. Ne Cemal Gürselin bu hususta bir ka­
rar, hatta niyeti mevcuttur, ne de tabii en ufak bir ha­
zırlık yapılmaktadır.
cy
Anayasanın 97. maddesi şudur: "Cumhurbaşkanı..
sürekli hastalık, sakatlık ve kocama sebebiyle belirli
kişilerin cezalarını hafifletebilir veya kaldırabilir". 98.
Madde ise şudur: "..Cumhurbaşkanının bütün karar­
ları Başbakan ve ilgili Bakanlarca imzalanır. Bu ka­
rarlardan Başbakan ile ilgili Bakan sorumludur".
Sürekli hastalık, sakatlık ve kocama ile malûl
mahkûm sadece Kayseri Cezaevinde değil, bütün hapis-
pe

hanelerde vardır. Bunlar sıhhi rapor alıp Adli Tıp


Meclisine başvurduklarında, gerekli kanuni muamele
kendiliğinden yapılmaktadır.

Dışişleri— Dışişleri Genel Sekreterliğinde bu sıralar­


da bir değişiklik oluyor. Terfi sırası gelmiş bulundu­
ğundan Genel Sekreter dürüst ve prensip sahibi Na­
mık Yolga - Birinci dereceyi alacak- ile dirayetli Bern
Büyük Elçisi Zeki Kuneralp yer değiştirecekler. Dışiş­
leri içinde, daha doğrusu Dışişlerinin kenarında Namık
Yolgadan kurtulunursa bir takım eski Fatinistlerin
yeniden itibarlı yerlere gönderilip icra-i faaliyete de­
vam edebilecekleri ümidi var ama, bunlar Feridun Ce­
mal Erkini pek tanımayanlar her halde..
Beklenen misafir: İran Şahı Pehlevi
Yazık! Faransız geliyor. İçişleri — Valiler arasında yapılan son değişikliklerde
İstanbulda kalan Niyazi Akının daha faal ve bilhassa
asayiş konusunda daha dinamik olamaması halinde
Ziyaretler — Bu haftanın sonunda, İran Şahı Mu- başka bir yere nakli bahis konusu edilecektir. Zira İs­
hammed Rıza Pehlevi Türkiyede olacak. Şah, Cumhu- tanbulluların tamamı asayişsizliğe bir çare bulunma­
riyet Bayramında, devletimizin resmi misafiridir. Res­ sını hararetle arzulamaktadırlar. Bunun yanında, ken­
mî ziyaret üç gün sürecek, ondan sonra İran Hüküm­ disinden çok şeyler beklenilen Akının hareketsizliği
darı İstanbula gidecektir. Şah resmî ziyareti süresince ciddi bir tenkit konusudur.

AKİS/4
Hükümet — Y. T. P nin Genel Başkan Vekili Raif recek ve temsilciler başkente 1 Kasımda, yeni dönem
Aybarın, Devlet Bakanlığı ile bu görevinin beraber yü­ için döneceklerdi.
rütülmesine zaman bakımından imkan görmemesi ne­
ticesi Genel Başkan Vekilliğinden istifası Hükümet için­ Fakat evdeki hesaplar, iki sebepten dolayı çarşıya
de de bir değişiklik ihtimalini doğurdu. Ulaştırma Ba­ uymadı. Önce Hükümet, Planın bir an önce görüşülüp
kanı Rıfat Öçten Genel İdare Kuruluna girdi. Genel kanunlaşmasını istedi. Bu istek sadece Hükümetin de­
Başkan Vekilliğine o getirilirse, Ulaştırma Bakanlı- ğildi. Türkiyeye Yardım Konsorsiyumunun idarecileri
ğında iş Devlet Bakanlığındaki işten de çok fazla ol­ Hükümeti sıkıştırıyorlardı. Meclis üyeleri ikinci darbe­
duğundan Y. T. P. Başbakana Ulaştırma Bakanlığı yi Küba olaylarından yediler. Plân bitse bile, bugünkü
için bir isim verecektir. şartlar içinde temsilcilerin başkentten ayrılmaları ko­
lay kolay bahis konusu olmayacaktır.
Meclis — Bu ayın ortasında milletvekilleri ve sena­ Bir senatör şöyle dedi:
törler, şöyle bir on, onbeş gün dinlenebileceklerini hayal "— Birader, Kennedy Kübayı derken asıl bizi
ediyorlardı. Hesaplara göre 19 Ekimde Meclis tatile gi- abluka altına aldı!"

D ü n y a d a n A k i s l e r
a
Norveç — Adını bütün dünyadaki Kukla Hükümet­ ler adına casusluk yapmak suçundan 18 yıl hapse
cy
lerin sıfatı haline getiren Vidkun Quisling'in-nazi işga­ mahkûm olmuştur. Old Bailey mahkemesinde Başsav­
lindeki Norveçin Başbakanı- cesedinin külleri ailesine cı Sir John Robson sanığın son altı yıldır bu işe devam
ölümünden 17 yıl sonra verildi. Quisling Norveç kur­ ettiğini ve rusların kendisine yüksek ücret ö d e d i k l e -
tulduğunda muhakeme edilmiş ve asılmıştır. Norveç rini söylemiştir.
hükümeti, sabık başbakanın mezarının bir takım neo- Vassall savunmasında, vaktiyle Moskovadaki İn­
naziler tarafından türbe haline getirilmemesi için kül­ giliz Büyük Elçiliği nezdindeki Deniz ataşeliğinde ça­
leri bilinmeyen bir yerde muhafaza etmiş bulunuyordu. lışırken bir homoseksüel cümbüşte fotoğraflarının rus-
lar tarafından çekildiğini, sonradan rusların kendisine
şantaj yaptıklarını, bu yüzden onların hizmetine girdi­
pe

Yemen — Yemen ihtilalcileri ilk aleni hezimetlerine, ğini bildirmiştir. Ama mahkeme bunu kabul etmemiştir.
ölümünü ilan ettikleri İmam Muhammed el-Bedr'in ya­ Zira senede 700 ingiliz lirası alan Vassall'ın Londrada
şamakta olduğunu kabul suretiyle uğradılar. İhtilalin oturduğu apartman dairesine 500 ingiliz lirası ödediği
başında Abdullah Sallal'ın yeni idaresi, İmamın bom­ tesbit edilmiştir.
balanan sarayında enkaz altında kalarak öldüğünü
bildirmişlerdi. Halbuki bu hafta San'adaki ihtilalci bir­
likler İmama kaçması için yardım eden bütün aşiret
şeyhlerini tevkif ettiler. Sana'dan şimdi bildirildiğine Fransa — Danıştay, Askeri Mahkemenin Salan.
göre İmam, sarayı ihtilalci kuvvetler tarafından bom­ hakkında ölüm cezası vermemesine kızan General de
balandıktan sonra Vaşa bölgesine kaçmıştır. Vaşa Gaulle'ün bunu lağvedip, yerine bir yenisini kurmasını
şeyhleri kendisini önce saklamışlar, sonra da hudut Anayasaya aykırı bulmuştur. Yeni mahkeme, baş­
haricine çıkarmışlardır. kanının intiharından sonra altı hüküm vermiştir. Bu
arada Degueldre adında bir tedhişçi ölüme mahkum
Yemende, iki tarafın kuvvetleri arasında savaş
edilmiş ve hüküm az sonra infaz edilmiştir. Danıştayın
henüz kati neticeye ulaşmamıştır.
kararı bütün Fransada heyecan yaratmıştır. Daha da
heyecan yaratan bir olay Hükümetin bu kararı "anor­
İngiltere — İngiliz deniz kuvvetleri Başkomutanlı- mal" ilan edişi ve Danıştayı tedhişçiliğe prim ver-
ğında katip olan 38 yaşındaki William Vassall Sovyet- mekle suçlamasıdır.

AKİS/5
Sayı : 435 Cilt : XXVI 27 Ekim 1962
A K İ S
HAFTALIK A K T Ü A L İ T E M E C M U A S I

YURTTA O L U P BİTENLER

faydası büyük olacaktır. Vatanı teh­ bakımdan bizim politikamızın 1939-


Millet dit eden müşterek tehlike önünde 45 arasının politikasını kopyadan i-
alman bu vaziyet, vatandaşın yüre­ baret kalmasına imkan ve ihtimal
Birlik saati yoktur. Milletçe üzerinde tetik dur­
ğine serpilen ilk su oldu. Geçirilen
mamız gereken bir tehlike, bizi bu
T ürkiye bu hafta, son yılların
en tehlikeli krizi içinde bulu­
imtihan, Demokrasinin da imtihanı­
dır. Zira gerçek Demokrasilerde mil­ görüş hatasına itmeye teşvik ede­
cek zehirli propagandadır.
nuyor. Dünyanın bir yeni harp letin elele vererek sağladığı kuvvet
eşiğinde göründüğü sırada, memleke­ ve kudretin derecesi hakkında ingi­
lizler İkinci Dünya Harbinde tecrü­
timiz ateş hattının en önündedir ve
istemeksizin, buhran konularından beli, dirayetli Churchill'in idaresi al­
Dış Politika
birisidir. Dar geçiti bu defa da aşa- tında misallerin en parlağını vermiş­ Sakallının ettikleri
cağımız muhakkaktır. Ama bunun yo-
lu bütün iç meselelerde mütareke i-
lerdir.
Kriz haberiyle birlikte gözler
OCumhurbaşkanı
sabah Başbakan İsmet İnönü
Gürseli ziyarete
lanı ve bilhassa tahrikçi unsurlara isteristemez, memleketin kaderini e- giderken yarım saat sonra dönece­
fırsat vermemektir. Askerî güven­ linde tutan İsmet İnönüye bir defa ğini hesaplıyordu. Devlet Başkanıyla
lik tedbirlerinin hudutlarımızda ve daha çevrildi. Milletlerarası mesele­ günlük meseleleri görüşecek, bilgi
yurt içinde tam olarak alındığı şu lerin ve dış politikanın bu büyük üsta verecekti. Amerikanın Kübayı ablu-
sırada savunma azmimizi zedeleme dına İkinci Dünya Harbi sırasındaki ka altına alma kararı hakkındaki
gayretindeki hiç bir teşebbüse müsa­ şartlardan bambaşka şartlar içindeki ilk resmi bilgi, iki adam Çankayada
a
a d e edilmeyeceği muhakkaktır. Türk halkının sağlayacağı destek, ne- tatlı tatlı konuşurlarken geldi. O
Krizin daha başında önce Hükü­ ticeyi asıl tayin edecek unsur olacak. dakikadan itibaren Başkentin siya­
metin gösterdiği azimli tavır, arka­ si çevreleri bütün meseleleri bir tara-
dan topyekün Meclisin ve oradaki si­ Bambaşka olan şartlar, sadece fa bıraktılar ve tek bir konunun ü-
cy
yasi partilerin davranışları kendileri­ Türkiyenin kendi şartları değildir. İ- zerine eğildiler: Küba!
ne çok itibar sağladı. Bu itibarın par- çinde yaşadığımız dünya 1939 dünya­ Buna mukabil hadisenin halk ü-
lamenter rejim bakımından yarın sından tamamiyle değişiktir ve bu zerindeki tepkisi daha yavaş oldu.
pe

Hudutlar da ve içerde güvenlik tedbirlerini alan Türk Ordusu


"Çıktık açık alınla 40 yılda her savaştan.."

AKİS/6
Bir defa haber, çok kimse tarafın-
dan bir gün sonra duyuldu. Bir bü-
yük ekseriyet bu çeşit dış politika
krizlerine alışık bulunduğundan o-
HAFTANIN İÇİNDEN
muz silkti. Bir başka kısım "Aldır­
ma, İsmet Paşa çaresini bulur" de-
di. Ancak ufak bir kütledir ki duru-
mun pek de öyle göründüğü kadar
basit olmadığını ve uzak Kübanın
bizim çok daha yakınımızda büyük
Soğukkanlıyız
ihtilat yapması ihtimali üzerinde du­
rarak endişe hissetti. Metin TOKER
Haber karşısında Hükümetin
davranışı, bu son grubun hadiseyi üba bir yeni durumdur. Bu durumun, İkinci Dünya Harbini takip eden
değerlendirme tarzına uygun oldu.
İlk resmi bilgiler Çankayada alın-
Kkarışıklık bittikten sonra kurulmuş olan düzenle bir ilgisi yoktur. Kü-
bada değişiklik bir kaç yıl öncü vuku bulmuştur. Amerika, için ba­
dığında Başbakan en ilgili iki şah- şından beri bu değişiklikten dolayı tedirgindir. Bunu ifade etmiştir. Hat-
siyeti, Dışişleri Bakanı Feridun Ce­ ta huzursuzluk kaynağını ortadan kaldırmak için, Kennedy daha önce
mal Erkin ile Genel Kurmay Baş­ harekete geçmiştir. Fakat nihayete kadar gidememiş, çeşitli sebepler­
kanı Cevdet Sunayı Köşke çağırt­ den dolayı teşebbüsünü yarıda bırakmıştır. Şimdi. Amerika, güvenliği­
tı. Daha sonra iki istihbarat Alba- nin tam tehdit edildiği inancıyla yeniden vaziyet almıştır.
Eğer Küba Meselesi mutlaka bir başka meseleyle mukayese edil­
mek isteniliyorsa, bütün nisbetler mahfuz tutulmak şartıyla, Macaristan
Meselesini hatırlamak gerekir. Orada da Nagy bir yeni durumdu. O du­
rumun da İkinci Dünya Harbini takip eden karışıklık bittikten sonra
kurulmuş olan düzenle bir ilgisi yoktu. Macaristan'da idarenin renginin
değişmesi ihtimali karşısında Rusya kendi güvenliğinin tehlikeye düştü-
ğünü ileri sürdü ve müdahale etti. Kaldı ki Moskova bunu yaparken
Budapeşte Hükümeti memleketini bir amerikan üssü ve nükleer silah
deposu haline getirmemişti. Hadise bir halk hareketinden ibaretti ve
halk sadece hürriyetini istiyordu.
Bu yüzdendir ki Türkiye, kendisi ile Küba arasında zoraki bir para-
a
lel kurulması temayülü karşısında tamamiyle kararlı ve soğukkanlıdır.
Türkiyenin ve Kübanın, milletlerarası diplomasi bakımından, birbirine
benzeyen tek tarafı yoktur, Türkiyenin durumu, İkinci Dünya Harbi
sonu düzeninin bir parçasıdır. Türkiyenin safını hangi şartların ve icap­
cy
ların neticesi olarak aldığı herkesten iyi Moskovanın malumudur. Tür­
kiyenin durumunda bir revizyon, ancak bütün düzenin tekrar masa ba­
şına getirilmesi halinde düşünülebilir. Böyle bir vaziyette de Türkiye-
nin nasıl davranmak âdetinde olduğu Tarih kitaplarında yazılıdır.
Bu bakımdan, Türkiye olduğu yerde durmaktadır ve güçlü Türk Si-
lahlı Kuvvetlerinin derhal aldıkları güvenlik tertipleri içinde, olduğu
yerde duracaktır. Bütün ittifaklarımıza sadık halde, NATO'nun her ve-
cibesini yerine getirmek ve statümüzde en ufak değişikliğe rıza gös­
termemek azmimiz tamdır.
pe

İnönü Mecliste konuşuyor Amerikayı, giriştiği teşebbüste tam manasıyla desteklediğimizi de


Ord. Prof. herkesin bilmesinde fayda vardır. Rubanın Amerikanın güvenliğini teh­
dit edip etmediğinin tayini hakki Washington Hükümetine aittir. Ama
bizim de gördüğümüz Castro'nun, kendi topraklarına bütün Amerika
yı da dosyalarıyla geldiler. Orada, kıtasını tehdit eden nükleer silahların yerleştirilmesine müsaade etmek
Cumhurbaşkanıyla birlikte durum suretiyle Rusyanın dünya politikasında Amerikaya şantaj yapabilmesi
görüşüldü. Memleketin güvenliği ko­ imkânını kolaylaştırdığıdır. Amerikanın müttefikleri Washington'un
nusunda gerekli tedbiri almak birin­ kendisini böyle bir tehditten kurtarma gayretlerini desteklemezlerse,
ci plânda geliyordu. Başbakan bun­ yarın, bu tehdit altındaki aynı Washington Hükümetinin dünyanın dürt
ların ne olacağını Genel Kurmay köşesinde barışın savunuculuğu görevine eli kolu serbest devamını han-
Başkanına bildirdi. Emir öğleden gi hakla talep edebilirler ve bunu nasıl ümit edebilirler? Kübanın sâdece
sonra her tarafa ulaştırıldı. Emirde Amerikanın değil bizim de, Berlinin de, İran ve Pakistanın da, Güney
bir harp hazırlığı yapılması veya se­ Doğu Asyanın da. Güney Amerikanın da, nihayet Batı Avrupanın da gü­
ferberlik hazırlıklarına girişilmesi venliğimi tehdit eden bir yeni ve tehlikeli durum olması bu yüzdendir.
derpiş edilmiyordu. Emir bir sürp­ Rusya, dünyayı Amerikayla paylaşmaya dünden razıdır. Bunun, ken­
rizle karşı karşıya kalınmamasının di hegemonyasının başlangıcı olacağını ve Amerikayı Dünya Devleti
teminine matuftu. Türk Silâhlı Kuv­ olmaktan bir kere çıkardı mı herşeyin pek kolaylaşacağını mükemmelen
vetleri bütün tedbirleri derhal aldı. bilmektedir. Bütün rus politikası Washington'u o istikamete itmeye ma­
Nitekim o akşam, gazeteciler tara­ tuftur. Kübadaki rus silahları Amerikanın işgalinden ziyade güvenliğini
fından fikri sorulan Genel Kurmay Amerikayla ittifakı esasına bağlamış hür memleketlerin muallakta kal­
İkinci Başkanı Memduh Tağmaç maları için oraya yerleştirilmiştir. Amerikanın kendi sırası, bundan son­
şöyle dedi: ra gelecektir.
"— Bir NATO devletiyiz. NATO Bugün Başkan Kennedy, işte asıl buna hayır diyor. Buna hayır dedi­
komutanlığından bir emir almadık. ği için Türkiye, sapasağlam, Başkan Kennedy'nin yanındadır.
AKİS/7
YURTTA OLUP BİTENLER

Fakat bir emrivakiyle karşılaşmamak mesi oldu. Bakanlar bir ara Meclisi konusu ettiler ama, jeopolitik duru­
için her türlü hazırlığımızı tamam- gizli bir toplantıya çağırarak izahat mun müsait olmadığı hemen görül-
vermeyi düşündüler, sonra buna şimdi dü.
ladık."
lik lüzum görmediler. Kennedy'nin Ankaranın tahmini, yeni bir soğuk
Haberler bütün sabah Çankaya-
ya gelmekte devam etti. Başbakan mesajına verilecek cevap hazırlanacak harp devrine girildiğidir. Tabii bu-
saat 12'de şehre indi, toplantıya ça­ ve müzakerelere akşam devam edile- nun en büyük tehlikesi, hiç kimse is-
ğırdığı Bakanlar Kuruluna başkan cekti. temediği halde, "kazara" bir harbin
lık etmek üzere çevik ve azimli Kabinede hadisenin dış âlemdeki patlayıvermesidir. Bundan başka,
adımlarla Başbakanlığa girdi. muhtemel gelişmesinin görüşülmesiy­ karşılıklı kuvvet gösterisinin de neti-
Amerikadan gelen bilgi le yetişilmedi. Memleket içinde de cesini tahmin etmek kolay değildir.
ankayadaki görüşmeler devam gerekli bütün güvenlik tedbirlerinin Ancak bir taraftan Rusyanın bekle­
Ç ederken, şehirde Köşke giden geniş
asfaltın sağına rastlayan beyaz bir
alınması görevi İçişleri Bakanına ve-
rildi. Bakan, Genel Kurmay Başkan­
nildiği kadar sert tepki göstermeme-
si, diğer taraftan iki cephenin de der­
binada bir başka telâş göze çarpı­ lığıyla irtibatlı çalışacaktı. Hükümet hal Birleşmiş Milletlere başvurması
yordu. Amerika Büyük Elçiliğine, bir takım tahrik ve sabotaj hareket- yüreklere biraz su serptti. Hâdiseler
erken saatlerde, Başkan Kennedy'- lerine karşı uyanık bulunma lüzu­ sırasında büyük merak konusu, Kü-
nin Türkiye Başbakanı İsmet İnönü- munu hissetti. baya müteveccihen yolda bulunduğu
ye hitaben Küba olaylarıyla ilgili bir Durum muhakemesi bildirilen rus gemileri yasak bölge­
mesajı gelmişti. Mesaj bir bilgi ver­ oğrusu istenilirse kriz, Başkentin ye girdiklerinde ne olacağı meselesi
me mahiyetindeydi, Amerikanın gö­
rüşünü anlatıyordu ve Amerikanın
Diyi haber alan çevrelerinde bir oldu. Gemiler, başkentte adım adım
takip edildi.
sürpriz tesiri yaratmadı. Böyle bir ge-
Hükümet, dış politikamızın te­
mel taşının Amerika ittifakı olduğu
gerçeğini kararlarında ön plânda tut­
tu. Nitekim Kennedy'ye sağlam bir
müttefik olduğumuz hatırlatıldı, ihti­
lâfların barış yoluyla halli için her
gayretin sarfı tavsiye olundu, NATO'
nun kararlarına Türkiyenin uyacağın
a
dan şüphe edilmemesi bildirildi. Za­
ten umumi efkarın temayülü de bu
istikamette oldu.
cy
Yeni toplantılar
akanlar Kurulu saat 18 de yeni-
B den toplandı. Başbakan İnönünün
imzasıyla Amerika Cumhurbaşkanına
verilecek mesaj Dışişleri Bakanlığı
tarafından hazırlanmış ve Kurula su­
nulmuştu. Feridun Cemal Erkin Ba­
kanlara son gelişmeler üzerinde yeni
bilgi verdi. Washington'dan alınan
pe

şifrelere göre hâdiseleri izah etti.


F e r i d u n Cemal E r k i n otomobiline b i n e r k e n Bakan bir parça acele ediyordu. Zi­
ra diplomat o akşam bir başka
Yolcu yolunda gerek
diplomata veda yemeği veriyordu. Ni­
tekim Erkin, toplantının sonuna ka­
taahhütlerini tekrarlıyordu. Amerika lişme bekleniyordu ve Türk devlet dar kalamadı ve Türkiyeden ayrıla-
nın Türkiye Büyük Elçisi Raymond adamlarının kanaati buhranın Ameri­ cak olan Alman Büyük Elçisini ağır­
A. Hare Ankarada bulunmadığın- ka tarafından Kübada yaratılacağı lamağa gitti.
dan-Büyük Elçi 30. Evlenme Yıldö­ merkezindeydi (Bk. AKİS — Sayı: Kabine, Başkan Kennedy'ye veri-
nümünü kutlamak üzere eşiyle Güne­ 434, DÜNYADA OLUP BİTENLER). lecek cevabı saat 20 sularına doğru
ye, tatile gitmişti- Müsteşar Robert Son samanlarda gelen Amerikalı zi­ tamamladı. Hazırlanan metin üzerin-
Barnes, Dışişleri Bakanlığından bir yaretçilerin Ankarada bıraktıkları in­ de ufak rötuşlarla yetinildi. Başba­
mülakat talep etti. Amerikan Müs­ tiba bu olmuştu. kan cevabı imzaladıktan sonra Dış-
teşarı, Başkan Kennedy'nin mesajını Bilinen bir başka nokta daha işleri Bakanlığı ilgililerine sundu.
Türk hariciyesine en seri şekilde vardı. Rusyanın, o takdirde haklı gö­ Saat 20.30 da Amerika Büyük
iletti. rünmek için, Küba ile Türkiye arasın­ Elçilik Müsteşarı Robert Barnes
Bakanlar Kurulu toplantıda me­ da bir benzetme yapması muhtemel­ Başbakanlığın merdivenlerinden He­
seleyi müzakere etti. Kennedy'nin di. Bu, krizi derhal bizim hudutla­ yecanlı adımlarla çıkarak çok iyi bil­
Başbakan İnönüye gönderdiği mesajı rımız civarına getirecekti. Küba'daki diği Genel Sekreterin odasına yönel­
inceledi. Dışişleri Bakanının izaha­ amerikan tedbirlerine karşı rus mu­ di. Bekletilmeden içeri alındı. Dışiş­
tını dinledi. Toplantının en alâka çe­ kabele- i bilmisilinin Türkiye üzerinde leri Bakanlığı Genel Sekreteri Namık
kici kısmı, Başbakanın hâdiseyi nasıl tatbiki de pek âlâ beklenilebilirdi. Yolga Mr. Barnes'e İnönünün imzala­
gördüğünü, değerlendirdiğini ve is­ Gerçi bazı fazla vesveseliler Türkiye- dığı cevabi mesajı verdi. İki diplomat
tikbal için ne tahmin ettiğini söyle- ye karşı bir Sovyet ablukasını bahis fazla konuşmadılar. Müsteşar sürat-
AKİS/8
YURTTA OLUP BİTENLER

Millet Meclisi Başbakan İnönünün izahatını dinliyor


Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için
le Büyük Elçiliğin yolunu tuttu. Me­ alındı. başladı ve denilebilir ki tek sıra boş
sajdan memnun kalmıştı. Üçbuçuk saat devam eden müzake­ kalmadı.
reler sonunda toplantıdan çıkan Ba­ İnönünün kısa, meseleyi derleyip
Dışişlerinde çalışmalar kanların hemen hepsi aynı cümleyi toparlayan ve can alıcı noktalarına
u arada Dışişleri Bakanlığı Siyasi
B söylediler: temas eden konuşmasının iki yeri bü-
a
Plânlama Dairesi Büyük bir güçle "— İnönünün öğleden sonra Mec­ tün siyasi partilere mensup milletve-
-o gün öğle yemeğini bu daire men­ liste yapacağı konuşmayı bekleyin" killeri tarafından pek şiddetle alkış­
supları 15.30 da yemişlerdir.- hazır Sunayın da, basın mensupların- landı.
ladığı geniş raporu Dışişleri Bakanı dan kaçarcasına, Bekata ile birlikte Başbakan meseleyi ortaya koy­
vasıtasıyla Hükümete sunulmak üze­ Başbakanlıktan ayrılması, gazetecile­ duktan sonra, Türkiyenin durumuna
cy
re ilgililere teslim etmişti. Rapor ol­ ri saat 15 i beklemeğe mecbur etti. şu cümlelerle izah etti:
dukça genişti. Küba meselesi üzerin­ "— Biz tehlike karşısında bulun-
de muhtelif Cephelerin ve önemli dev­ O gün Mecliste, milletvekili sayı-
sı her zamankinden fazla değildi. Baş duğumuz vakit müttefiklerimizden
letlerin fikirlerinin ne yönde olduğu­ tesanüt vazifelerini yapmalarını isti-
nu belirtiyordu. bakan İnönünün Küba olayları hak­
kında yapacağı konuşma ancak saat yeceğimiz gibi, müttefiklerimizden bi­
Dışişleri Bakanlığının yorulan dai­ ri vazifemizi ifa etmemizi talep ettiği
14 e doğru duyulduğundan Başkan
resi, sâdece Siyasi Plânlama Daire­ vakit, biz de mükellefiyetimizi elbet
yoklamaya başladığında, salonda yer
si olmadı. Küba olayı ortaya çıkar yerine getireceğiz".
yer boş koltuklar göze çarpıyordu.
çıkmaz Bakanlığın bütün teleksleri
pe

Hele C.H.P. sıralarında milletvekili İnönü'nün çok ve müttefiken al-


Amerikaya çevrildi. Madrit ve Paris kışlanan öteki cümlesi şu oldu :
bulmak bir hayli güçtü. Ama yokla-
üzerinden yapılan konuşmaları teinin "— Memleket içinde sabotaj ha
manın ortasında birden salona akın
eden teleksler bir dakika bile boş kal­ reketleriyle vaziyetimizi karıştırmak
madı. Dört tanesi Paris üzerinden ve zayıflatmak teşebbüsleri olacağı
New-York'la devamlı temas sağladı. sezilmektedir. Kaynağı itibariyle dı-
Böylece Güvenlik Konseyinin çalışma-
ları dakikası dakikasına izlendi. Di­
Kulağa Küpe... şarda olacak bu gibi teşebbüsleri
kuvvetle ve metanetle karşılıyaca-
ğer teleksler Washington Büyük El- ğız..."
çiliğimizle temas halindeydi. Ameri­
kanın başkentinde cereyan eden dip­
İdealizm! Başbakan İnönünün konuşması
Muhalefet Partisinde öylesine tesir
lomatik olaylar hemen merkeze ileti-
liyordu. Y akup Kadri Karaosmanağlu
partisinden ayrıldı. Ayrılır.
gösterdi ki, meşhur afçı Reşat Özan
da koridorda bir gazeteciye :
Gene toplantı.. Çünkü, Toptan Af istediği­ "— Paşayı takdir ettim. O cüm-
ni ağzından kaçırdı. Kaçırır. leyi söylemeseydi, vallahi kalkıp so-
G ece gelişen olaylar, Bakanlar Ku-
rulunun devamlı çalışmasını icap et­ Ama sebep diye meşhur
"Atatürk ilkelerinden taviz ve-
racaktım. Ne tarafta olduğumuz bi-
tirdi. Ertesi sabah saat 10 da Bakan­ linsin canım.." demekten kendini
lar Kurulu Başbakan İnönünün baş­ riyor"u gösterdi. Gösterir. alamadı.
kanlığında yeniden toplandı. Bu sıra­ Peki, toptanı bir kenara, Başbakan İnönünün konuşması-
da Kuvvet Kumandaları ve Sunay, affın kısmisini dahi istemeyip na paralel olarak. Cumhurbaşkanı
Muhafız Alayında beraberdiler ye ay Atatürk ilkelerini çamurlara Gürselin Harp Okulunda Öğle yeme-
m meseleyi görüşüyorlardı. Toplantı­ bulayacak yolun yolcuları ara- ğinde verdiği kısa demeç bilhassa
ya bir ara Genel Kurmay Başkanı sında işi ne? yabancı basın mensuplarının duru
da çağırılarak Ordunun durumu ve Haa! O da "Kılavuzu karga hakkında kesin bir görüşe varmala-
tedbirler hakkında kendisinden bilgi olan.." fehvasının gereği olacak. rını sağladı.
AKİS/9
YURTTA OLUP BİTENLER

İdare
Ne biçim Başbakan bu!"
İdoğrusu
stanbuldan bir haber, daha
bir emir Ankarada a-
radığında önce tereddüt uyandırdı.
Amir, şifahi talimatta olduğu gibi
miydi, yoksa 180 derece tersi mi?
Sevgililer bir süre düşündüler. Emir
şuydu: Başbakan İsmet İnönünün C.
H.P. İstanbul İl kongresindeki ko-
nuşması Radyoda verilmeyecek! E-
mir, Başbakanın Özel Kalem Müdü-
rü Necdet Calp vasıtasıyla duyrul-
muştu.
Anadolu Ajansında da, Radyoda
"Eskiler"i tanıyan, onların Özel
Kalem Müdürlerine muhatap olmuş
yüksek seviyede ilgililer pek boldur.
Bunlar hafızalarını yokladılar, "U-
sul"ü hatırladılar. Böyle konularda
aldıkları bütün talimatlar "Başba- Necdet Calp çalışma masasında
kanın nutku bir değil, onbir kere ya- Alışılmamış talimat

İ h t i l a l A n a t o m i s i
a
Türk toplumunda zaman zaman beliren bazı kuvvet­
ler ile bunların birbirine nisbeti ve meydana ge-
mık Gedikin çatık kaşlarına ve Rüştü Erdelhunun
omuzundaki yıldızlara bakıp ''Türkiyede ihtilâl ol-
tirdikleri denge gözden kaçırıldığı için iyi niyetle maz" diyenler bugünkü Türkiyeyi bir yeni ihtilâlin
cy
veya maksatlı, yanlış hükümlere varanlar çok olur. arefesinde sanıyorlar.
D. P. iktidardayken, hele onun son günlerinde, Hayal!
gidişte bir iyilik bekleyenler hep hayal etmişlerdir. Menderes Türkiyesi, düzen manzarasında bir dü­
D. P. iktidarının üç kuvveti vardı: Bayar, Mende- zensizlikti. Bugünkü Türkiye, düzensizlik manzara-
res ve D. P. Grupu Bunlardan hiç biri, öteki ikisini ye- sında bir düzendir. Hazırlanış saatinde bir gazeteye
necek güçte değildi. İkisi birleştiğinde üçüncüye baş gidiniz. Bu gazete ertesi sabah nasıl çıkacaktır diye
eğdiriyorlardı. "İspatçılar Hareketi", "Yaylacılar Ha­ şaşarsınız. Temsil arefesinde bir tiyatroya gidiniz,
reketi", "Mutediller Hareketi" diye bir çok tertibin ba­ perdelerini nasıl açabileceklerini anlayamazsınız. Ama
şarı kazanamaması, böyle hallerde Bayar - Menderes gazete çıkar, perde açılır ve Türkiyede hiç bir şey ol­
pe

ikilisinin birlik olması neticesidir. mayacaktır.


Türkiyede İhtilal de, bir sosyal matematiğe bağlı Bu, bir kehanet değildir. 27 Mayıstan önce Tür­
kalmıştır, bağlıdır. Türkiyede, soyut bir Parti İhtilâli kiyede bir ihtilal olacağını söylemek de kehanet de­
olmaz. Türkiyede, soyut bir Ordu İhtilâli de olmaz. ğildi. Bunlar, eşyanın tabiatıdır.
Ne bir Parti, ne Ordu tek başına Türkiyeye hakim Bugün Türkiyede ancak "Ordu + C. H. P . " ihtilâl
olabilir. Hatta, kısa bir zaman için bile.. Bu çeşit bir yapabilir. Bu gerçeği, ihtilal düşünen maceracılar
deneme, deneyicilerin başına dünyayı yıkarak, üç gün şimdi herkesten iyi bildiklerinden iki tarafın üzerinde
içinde perişan hale gelir. Menderesin, meşhur Tah- çalışmaktadırlar. Ama bunların unuttukları, memle­
kikat Komisyona İdaresiyle denediği bir Parti İhti- keti idare eden kuvvetin, ister beğenilsin ister beğe­
laliydi. 22 Şubatçılar bir Ordu İhtilâline başladılar. İki- nilmesin, "Ordu + C. H. P" kuvveti olduğudur. Tür­
sinin de akibeti aynı oldu. kiyeyi, intikal devrinde "Ordu + C. H. P." kaostan
Türkiyede Ordusuz ihtilâl yapılamaz. Her ihti- masun tutmaktadır ve köprü bitinceye kadar birlik
lalin, mutlaka Silâhlı Kuvvetler tarafından desteklen- devam edecektir.
mesi lazımdır. Ancak ihtilâl memleket çapında bir Peki bu kuvvet, ihtilâli kendisine karşı ma yapa­
siyasi teşekkülü yanında bulmazsa muallakta kalır. caktır?
1 Mayıs böyle gerçekleşmiştir. Eş ideallerle Ordu ve Yerli, yabancı müşahitlerin bir hükme varırken
C. H. P. birleşip millî duygulara tercüman oldukların­ gürültülü ve gösterişli zevahir altındaki basit gerçek­
dan dolayıdır ki Menderesin Parti İhtilâli denemesi leri göz önünde bulundurmalarında fayda vardır. He­
kendisi ve ideal arkadaşları için felaketle bitmiştir. le bu zevahirin her zaman masum kimseler tarafından
İhtilâl Menderes Türkiyesinin kapısındayken cilalanıp ortaya çıkarılmadığı ve "Türkiyede ihtilal
Türkiye için bir ihtilâli hayal sananlar, bilhassa ya- olacaktır" havasının yayılmasının ihtilali kolaylaştı­
bancı çevreler, galiba sütten ağızları yandığı için racağını hesaplayan kimselerin varlığı hatırlanırsa,
şimdi her gün telaşlanıyorlar. 27 Mayıstan önce Na- görüşlerdeki hata payı daha kolay azaltılır.

AKİS/10
YURTTA OLUP BİTENLER

rildiğini bildirdi. Bekata bu defa


yınlanacak", "Başbakanın nutku en
mukni sesli spiker tarafından günde Posta-Telgraf Baş Müdürünü aradı Yürüyüşler
üç posta okunacak", "Başbakanın ve gecikmenin sebebini sordu. Baş "İmtihanın şiddetinden.."
nutku, yayın kesilerek verilecek" şek­ Müdür, tahkikat yapacağını söyledi.
linde olmuştu. Tahkikat beklenen neticeyi, yani
bürokrasinin bir muhteşem örneğini
Butatürk
haftanın başında Ankarada, A
Bulvarından geçenler gös-
Acaba, Necdet Calp veya emri teri yürüyüşü yapan bir kaç yüz
verdi. Odacının getirdiği telgrafları genci ilgisiz bakışlarla süzdüler. Ba
ondan alan A.A. nin İstanbuldaki bü- memur almıştı. Telgraflardan 47 ta­
rosu mu yanılmıştı? kışlarda sadece ilgisizdik değil, kır
nesinin metni aynıydı ve her biri 216 gınlık da vardı. İşiyle gücüyle meş
Yanılan bir kimsenin bulunmadı­ kelimelikti. Memur bunları teker te- gul çok vatandaş "Oturaydın da
ğı anlaşıldı. İsmet İnönü, C.H.P. ker ve hepsini kelime kelime saymış­ dersini çalışaydın, imtihanı kaza
kongresinde verdiği ve sadece parti- tı. Sonra, geri kalan on tanesine de naydın!" diye söylenip yürüdü.
içi meselelerin bahis konusu edildiği aynı muameleyi tatbik etmişti. Arka­ Yürüyüş, Üniversiteye giriş sı-
konuşmasının Başbakanlık sıfatını, dan her birine bir taneden 57 mak­ navlarını kazanamıyan öğrenciler
dolayısıyla Devlet Radyosunu hiç il­ buz kesmişti; Bunları damgalayıp im­ tarafından, imtihan sonuçlarını pro-
gilendirmediğini düşünmüş, bir yan­ zalamıştı. Makbuzları odacıya ver­ testo amacıyla tertiplenmiş ve açı
lışlık olur diye de bunun yayınlatıl- miş, telgrafları yanına koymuş, tel­ ta kalan 9 bin öğrencinin iştir
mamasını hususi surette bildirmişti. grafların çekileceği Merkez Posta- geniş çapta ve tesirli bir nümayiş
hanesinden bunları aldırmalarını is­ yapılabileceği sanılmıştı. Evdeki he-
Nutuk radyoda yayınlanmadı.
temişti. Telgraflar bir süre sonra, gön sap çarşıya uymadı. Zira bu 9 bin öğ-
derilen bir motosikletli postacıyla aldı renciden asgari 2 bini Fakülte değiş
Bürokrasi rılmıştı. Metinler telgrafçıya gitmiş tirmek üzere giriş sınavlarına kal
ve telgrafçı 57 telgrafı çekmeye baş­ mış ve 4 bini de Türkiyedeki diğer
Atom çağında lamıştı. üniversiteleri kazanmışlardı. Bu se-
beple nümayişler pek cılız, oldu ve
A f yınlandığı
kanununun Resmî Gazetede ya­ İçişleri Bakanı tekrar Adalet nümayişlere katılan öğrencilerin sa-
a
günün sabahı, karanlık- Bakanlığı Müsteşarını aradı. Sorum­
ta, Yassıada mahkûmlarının Türkiye- yısı da bir kaç yüzü geçmedi.
luluğu kendisine ait olmak üzere, A-
de dağılmış bulunduğu 57 ilin cezaevin dalet Bakanlığının bütün telefonları­ Öğrencilerin önderliğini bu se-
de kanundan faydalanacaklar, elle- nı seferber etti. 57 savcılığa, yıldırım fer de, geçen yıldan tecrübeli olan
rinde bavulları kapının önüne geldi­ Ülkü Aral yaptı. Karadeniz illerin
cy
telgraflarını beklemeden, aftan fay­
ler. Kapının dışında da, yakınları dalananların derhal salıverilmeleri i- den birine mensup olduğu şivesini
bekleşiyordu. Bunların bir kısmı iki çin emir yollattı. anlaşılan Aral ve arkadaşları Pazar-
gecedir oradaydı. Tahliyeler için sa­ tesi sabahı Dil ve Tarih-Coğrafya
bırsızlanılıyordu. Mahpusluğun ne de­ Çok mahkûm evine ve ailesine Fakültesinde toplandılar. 11.30 da
mek olduğunu bilmeyenler hapishane­ kavuştuğu sırada Ankara Merkez Kızılay istikametinde yürüyüşe git-
den bir gün önce ile bir gün sonra Postahanesinin memuru tahliye em­ tiler. Bu sırada sayılan ikiyüzü bu-
çıkmak arasındaki farkı kavramaz­ rini götüren yıldırım telgraflarım cak buluyordu. Küçük grup bağıra
lar. çekmekteydi de, çekmekteydi.. çağıra Zafer Anıtına geldi. Bunlar
pe

Aynı sabah, Ankarada Adalet


Bakanlığında ve Bakanlıklar Posta-
hanesinde birbirinden habersiz çalı­
şan iki memur da bu farkı kavrama­
yan sınıfa dahildi. Adalet Bakanlı­
ğındaki memur 57 savcılığa 57 yıldı­
rım telgrafı hazırladı. Bunlarla, aftan
faydalanan mahkûmların tahliyesi
emri veriliyordu.
Günün, başı sıkışık bir başka fe­
damı vardı: İçişleri Bakanı. Hıfzı
Oğuz Bekata da erken saatte işine
geldi. Tahliyelerin yapılacağı illere,
durumun nasıl olduğunu sordu. Ger­
çi ameliyenin hadisesiz cereyanı için
gerekli tedbirleri almıştı ama, kim bi­
lebilir? Telefonda karsısına çıkan
valiler ve savcılar tahliyelerin baş­
lamadığını, zira hiç bir emir alma­
mış bulunduklarını ifade ettiler. Hay­
retler içinde kalan Bekata, Adalet
Bakanı başkentte bulunmadığından
Adalet Bakanlığı Müsteşarını aradı.
Müsteşar Nafiz Yamanoğlu yıldırım
telgraflarının saat 8.30'da bir odacıy­ Açıkta kalan öğrencilerin yürüyüşü
la Bakanlıklar Postahanesine gönde- "...her imtihanda tam numara isteriz!"
AKİS/11
YURTTA OLUP BİTENLER

bir iki kısa konuşmayı müteakip is­ cak küçük bir azınlık laf dinleme­ için çarenin ne olduğunu arar ve
tiklâl marşı söylendikten sonra, elle­ mekte inat etti ve başlarında önder­ kendine göre formüller bulur duru­
rindeki derme çatma dövizleri halka leri Ülkü Aral -Dil ve Tarih-Coğraf- ma gelmiştir. Meseleyi ele alanla­
göstererek Güven Parkına geldiler. ya Fakültesinde talebedir!- olduğu rın belirttikleri tek nokta vardır:
Orada konakladılar. Öğrenciler park- halde Güven Parkında protestoya Türkiyede asayiş hali hazırda mev­
taki toplantılarında hayli uzun tü­ devam etmeğe karar verdi. cut değildir..
ren tartışmalardan sonra B.M.M ne İmtihan protestocuları halkın a- Nitekim, C.H.P. İstanbul İl
başvurmağa karar verdiler. Fakat laylı bakışları altında bir süre de o kongresi dolayısıyla Boğaziçi sahil­
hep birlikte Meclise girmeleri müm- isi denediler, sonra dağıldılar. lerine giden Başbakan İnönüye, pek
kün olamadı. Parlamento binasına Tabii gösteri mefhumuna, bir ye­ çok kimse:
giden yolu, Meclis Muhafız Bölüğü ni zarar ve itibarsızlık vererek.. "— Paşam, bu asayiş meselesi
askerleri kapatmıştı. Bunun üzerine ne olacak? Geceleri bir saatten son­
aralarında 12 temsilci seçerek Sena- İçişleri ra, İstanbul gibi şehirde sokağa çı­
to Başkanına gönderdiler. Başkan Hırsıza, uğursuza karşı kamaz olduk" dediler.
Suat Hayri Ürgüplü gençleri sükû­ (Kapaktaki Bakan) Yeni İçişleri Bakanı vazifesine
netle dinledi ve sonra, dünyanın bü­ başladığında teşkilâtı laçka, etrafın-
eçenlerde, biri asker -üç yıldız-
tün memleketlerinde İmtihan ve
Kontenjan usulünün tatbik edilmek­
G lı bir general-, diğeri sivil -o
dakileri görevlerini benimsememiş
kimseler olarak buldu. İşlerin üze­
te olduğunu söyleyerek bu sebeple da bir askerdir, ama emeklidir- iki rinde fazlaca durulmamış, satıhtaki
nümayişlerin bir fayda sağlıyamaya- kişi İçişleri Bakanı Hıfzı Oğuz Be- cilaya daha çok önem verilerek gün­
tağını, itibar da vermeyeceğini be- katanın daveti üzerine İçişleri Ba­ lerin geçiştirilmesine çalışılmıştı.
lirtti. Fakat imtihanzedeler tatmin kanlığına geldiler. Henüz yeni Baka­ Bekata bu konuda:
olmadı. Küçük grup Millî Eğitim Ba­ nın koltuğu, altında ısınmamıştı. "— Türkiyede devlet otoritesi­
kanına gitmeğe karar verdi. Şevket Bakan, Jandarma Genel Komutanı nin sarsılmış olduğundan şüphe et­
Raşit Hatipoğlu gençlerin arasına Korgeneral Fikret Esen ve Em­ memek lâzım. Pek çok misallerle bu
karışarak onları dinledi, bu hare­ niyet Genel Müdürü İhsan A- doğrulanabilir. Maalesef gerçek bu­
ketlerinin doğru olmadığını, Üniver- ras Türkiyenin asayişi meselesini dur ve bunun üzerinde ciddi olarak
site statülerine göre ancak giriş sı- görüştüler. Bu hafta dava Ankarada, durmak gerekmektedir" dedi.
navlarında başarı gösterenlerin ka- süratle bir hal çaresi bulunmak ü- Yeni Bakan devlet otoritesinden
bul edilebileceğini izah etti. Üstelik, zere, ele alındı. Hem de, geçici ola­ ne anladığım da bir misalle anlattı:
rak değil..
a
kontenjanı genişletmek üzere Üni- "— Bundan birkaç ay önce,
versite rektörleriyle temaslarda bu- Kararın önemi büyüktür. Zira Başkentin göbeği sayılabilecek bir
lunacağına dair onlara söz verdi. Bu bugün Türkiyede bütün gözler Asa­ yerde, on kişi bir genç kızı nişanlısı­
sözlerden sonra tatmin alan gençler- yiş Meselesi üzerine çevrilmiş, bütün nın yanından alarak tasallut etmiş­
den bir çoğu gruptan ayrıldılar. An- zihinler bu meselenin çözümlenmesi lerdir. Gerçi suçlular yakalanmışlar-
cy
V e r g i s i z C e n n e t
Geçen hafta bu mecmua, Hüküme­
tin 5 Yıllık Plânın iç finansmanı
mayacağını belirtti, vergileri değil,
bunların aksak buldukları tarafları-
ikidir: Az vergi konmuştur, bu yüz­
den yıl sonunda enflâsyona gitmek
için tasarladığı vergilerin bulundu- nı tenkit etti. Tenkitlerin konusu
pe

tehlikesi vardır — Yeni vergilerle


ğunu bildirmiş, bunları söyleme- sosyal adalet konusunda esaslı adım
mekteki garabete işaret etmiş, ilk lar atmak kabildi, tarım gelirleri­
haberleri vermişti. Bu hafta hadise, nin vergilendirilmesinde ürkek dav-
memleketin 1 numaralı konusu ola­ ranıldığından bu yapılmamıştır. Sol
rak gelişti. 800 Milyon ek liranın cephe, budur.
kaynakları ilgili Bakanlar, Alican
ile Feyzioğlu ve Melen tarafından Ama, yelkenlerini kuzey rüzgarla-
rıyla şişiren teknelerin mensupları,
açıklandı.
kaptanından miçosuna feryada baş­
Ancak bu vesileyle, iki teknenin lamazlar mı ? "Bu fakir millet na­
yolcuları arasındaki fark milletin sıl vergi verecek? Hükümette hiç
gözü önüne serildi. Plâncılar istifa insaf yok mu? 800 milyon yeni ver­
ettiklerinde, bunların 1 milyar 200 gi olur m u ? " Bunun altında da,
milyon liralık yeni vergi isteklerini hal çaresi; Hükümet zenginin malı­
övenler ve Hükümeti buna yanaş­ nı alıp vergi diye kullansaydı, ey
madığı için yerenler vardı. 800 mil- vatandaş, sen hiç vergi ödemeyecek­
yon liralık vergilerin üzerinden ör­ tin! Bu da, komünist cephe.
tü kalktığında bunların bir kısmı, Bilinmez bu tecrübe, 800 milyon
bu hafta, her iyi niyet sahibinden etmez mi? Türkiyenin sol cepheye
beklenileceği gibi vergilerin lüzu- ihtiyacı söylendikçe komünist cep­
munu savundu, biz vergi ödemezsek henin hop oturup hop kalkması se­
bize kimsenin el uzatmayacağını, Bir vergi dairesi bebi nasıl da mükemmel anlaşılı­
böylece Plânın tatbikine imkan kal- Ağlama Duvarı yor!
AKİS/12
YURTTA OLUP BİTENLER
dır. Ama devlet otoritesi odur ki Cezaevindeki arkadaşlarım düşüne­ ce bir sebebi de, yakın bir geçmişte
genç kıza tasallutu değil on kişi, rek sorumluluktan korkar hale gel­ yapılan genel aftır. Bugün, 27 Mayıs
yüz kişi kafasından geçirecek, ama miştir. Devriminden sonra açılan hapishane
bir tanesi bunu yapma cesaretini Bu sebepler, büyük şehirlerde kapılarından çıkanların % 85 i yeni­
gösteremiyecektir." her zaman rastlanan olayları ke­ den, aşağı yukarı aynı suçlardan ötü­
Boynu bükük adamlar... miyet olarak fazlaca farkettir- rü demir parmaklıkların ardına gir­
memiştir. Ancak olayların mey- mişlerdir. Geçen zaman zarfında po­
Bekata önce polis bölgelerinin, ya­
ni büyük şehirlerin içindeki asa­ dana gelişi, bilhassa gasp ve soy- lis, bırakılanların işledikleri suçları
gun hadiselerinin hazırlanışı dikkat­
yişi zedeleyici olaylar üzerinde dur- kovalamaktan bizar olmuştur. Suçlu­
du. leri çekmiştir. Son yıllardaki s o y ların çok az bir kısmının dürüst bir
Bu konuda yapılan tetkikler, gunların şekli, daha evvelkilerine hayata dönmesiyle sonuçlanan genel
son üç yıl içinde büyük şehirlerde nazaran çok cüretkarane, becerikli affın yeniden sözünün edilmesi, Em­
göze çarpan düzensizliği birkaç se­ ve çap itibariyle büyüktür. İşin bu­ niyet mensuplarına soğuk terler dök-
bebe dayamaktadır. rasında "sarsılan devlet otoritesi türmektedir. Emniyet Genel Müdürü
1 — 27 Mayıstan önce bir polis problemi" idarecilerin önüne çık­ İhsan Aras bu konuda:
rejimine doğru gidiş bu teşkilât i- maktadır. Soygun olaylarının -tipik "— Emin olun, uykularım kaçı­
çinde büyük çapta tahribat yapmış misali Necdet Elmastır- görülmedik yor. Yeniden genel af sözü ortaya çık­
ve halkla polisin arasını açmıştır. şekilde cereyanı, tabiatıyla halk ü- tı. Bu kadar kısa zamanda yeni bir
2 — 27 Mayıstan sonra polis, zerinde büyük tesir yapmaktadır. genel affa gidilirse hiç, ama hiç bir
sevilmiyen bir teşkilât olarak halk Gazetelerin günlük olaylar meyanın- şey elde edilmez. Bizim iki yıldır, çı­
da haklı olarak büyüttükleri sansas­ kanları yeniden toplamakla vaktimiz
tarafından ezilmeğe başlanmış, bu e-
yonel hadiseler, böylece psikolojik geçti,, demektedir.
zilme büyük çapta içe çekilmeye se-
bir baskıyla günden güne daha ciddi
bep teşkil etmiştir. İtimatsızlık, po­ Aslına bakılırsa, son günlerdeki
ve endişe verici veche kazanmakta-
lis kuvvetlerinin vazifelerini gereği fevkalâde olayların dışında, Türkiye-
dır.
gibi yapmalarına büyük engel teşkil de asayişi sarsıcı fiillerin faillerinin
etmiştir. İdarecilerin endişesi yakalanıp cezalandırılması oranı bir
3 — Emniyet kuvvetleri kendi­
lerine güveni kaybetmiş ve Adana P olis bölgelerinde asayişi tehdid hayli yüksektir. Bu oran % 70 ilâ 75
eden olayların artmasının ilgililer- arasındadır. Emniyet Genel Müdürlü-
a
cy
pe

Doğudaki eşkiyanın faaliyet halinde bulunduğu bölgeler


Delikli demir çıktı, mertlik öldü
AKİS/13
YURTTA OLUP BİTENLER

Emniyet Genel Müdürlüğü binası


a
Düşükler yurdu değil
günde faili meçhul vakalar yok değil­ gücüne ve altında bulundukları ma­ 2 — Fakir halkın hırsı, zengin
dir. Ancak bunların nisbeti birçok nevi baskıya dayamaktadır. Bakan, soyulduğunda memnuniyete inkılap
memleketlere nazaran -Amerikada ehliyetli idare âmirlerinin işi yarı ya­ etmektedir. Bol paralı eşkiya, fakir
halkı parayla memnun etmekte, böy­
cy
% 45-55 civarındadır- bir hayli dü­ rıya halledeceği kanısındadır. Bu
şüktür. yüzden problemin birinci merhalesi­ lece bir "kötüye karşı gelen insan"
Emniyet Genel Müdürlüğünün bir nin çözümünü bu hafta şöyle formüle durumuna yükselmektedir. Bu, eşki-
büyük derdi, polis kadroları ve bu etti: yanın yatak bulmasını kolaylaştır­
Genel Müdürün bütçesinin darlığıdır. "— 67 ilimize, 67 liyakatli vali maktadır.
Amerikalı bir mütehassısın hazırladı­ bulabilmek!" 3 — Doğu illerinde hudud olay­
ğı rapora göre Ankara için gerekli Bekatanın bu düşüncesini derhal ları, bilhassa Irak ve Suriye hududu
trafik polisinin adedi 1400 olmalıdır. gerçekleştirme imkanı yoktur. Bu, civarında meydana gelen hadiseler
Bu, İstanbul için dört mislidir. Ancak zaman meselesidir. Bakan şimdi, bu yeni eşkiya türleri meydana çıkar-
pe

her iki şehirde, aşağı yukarı bütün zamanı mümkün mertebe kısaltma makta ve bu devletlerle koordine bir
zabıta kuvvetlerinin mecmuu ameri­ yoluna sapmak niyetindedir. çalışma yapılamadığından şakiler ko­
kan uzmanın trafik polisine ayırdığı laylıkla karşı tarafa geçmekte, bazı
miktardadır! Siyasi rakipler! belirli maksatlardan dolayı da ora­
andarma mıntıkasına dahil Doğu lardan yardım görmektedirler.
Yapılan tetkikler, sanıldığının
aksine, Türkiyede ırza geçme olayla- Jziyadesiyle
dağlarına gelince.. Son günlerde
popüler olan Uç şahıs İç­
4 — Şakiler zaman saman -kor­
rının son yıl içinde birden bire çok a- kutarak da olsa- zengin ağalardan
zaldığını ortaya çıkarmıştır. Bunun işleri Bakanının adeta siyasi rakiple- yardım görmektedirler. Hele bunla­
sebebi bir yıl önce Cumhurbaşkanı ridir. Koçero, Agit ve Tilki Selim ad­ rın politik hüviyeti de varsa, bu mü­
Gürselin bir demecinde "Irza geçme lı şakiler, uzun müddetten beri ele samahanın kanun kaçağı üzerindeki
suçunun cezası, ölüm olmalıdır" yo­ geçmemişler, üstelik namları artık tesiri sonsuz olmaktadır.
lundaki beyanıdır. Elde edilen rakam bütün yurtta dillere destan olmuştur. Doğu illerinde böylesine bir dü­
lara göre 1960 yılında 74, 1961 yılın­ Bakan durumu inceledi. İlgililer­ zen, daha doğrusu düzensizlik devam
da 90, 1962 yılında ise 26 cebren ırza den gerekli bilgiyi aldı. Doğu illerin- ederken asayişin korunmasıyla görev­
geçme olayına raslanmıştır. Yeni İç­ deki şakilerin son günlerde işi azıt- li jandarma kuvvetlerinin durumu
işleri Bakanının bu konudaki düşün­ masının gerçek sebepleri şöylece sı­ dikkatle incelenecek b i r şekil-
cesi, cezanın artırılması gerektiğidir. ralandı: dedir. Bölgenin coğrafi durumu, eş
Ancak Bekata şimdilik bu konuyu 1 — Doğu illerinde kaçakçılık kiyanın lehinedir. Türkiyede 29 kilo­
bir kanun mevzuu haline getirmek bir sanat, bir geçim vasıtasıdır. Bol metre kareye 1 jandarma düşmekte­
çabasında değildir. Kanuni tedbirler­ paralı kaçakçılar sanatlarını icra ey­ dir. Gene istatistiklere göre 747 va-
den evvel idari tedbirleri derleyip to­ lerlerken silâhlı çatışmalar yapmak- tandası 1 jandarma korumaktadır.
parlamayı düşünmektedir. tadırlar ve müsademeler sonunda Türkiyede jandarma teşkilâtı
bir ölüm vakası, ister istemez bir ka­ karakol sistemi ile vazife görmekte,
Bekata asayiş meselesinin -bilhas- nun kaçağını dağa çıkarmaktadır. yani dağınık bulunmaktadır. Bütün
sa büyük şehirlerde - halledilmesini Şakilik böylece kaçakçılığa paralel o- bunların yanında sınır kontrolü he-
sadece zabıta kuvvetlerinin maddi larak gelişmektedir. men hemen imkânsızdır.
AKİS/14
YURTTA OLUP BİTENLER

Jandarmanın teknik imkânı az­ rında dolaşmaktadır. Sığındığı yer


dır. Yol bulunmaması motorize hale Iraktır. Sınırı ekseriya İran-Irak sı­
getirilmesine manidir. nırına yakın noktalardan aşmaktadır.
Ancak, bu açıkların giderilmesi Agit, Irak sınırı boyunca dolaş­
şimdilik imkânsız gibidir. Hal böyle maktadır. Bu şakinin iki memleket
olunca Doğu illerindeki asayişin te­ arasında gidip gelmesi diğerlerine
mini alelacele alınacak tedbirlere ve nazaran fazladır. Hakiki işi kaçak-
Devlet otoritesinin oralara uzanma­ çılıktır.
sına bağlıdır.
Tilki Selim, Şırnak ve Mardin
İçişleri Bakanı, olayların önüne dolaylarında icrai sanat eylemekte­
bir kaç şekilde geçilmesini düşündü. dir.
Evvelâ bütün sorumluluğu kendi ü-
zerine alarak Doğu illeri valilerine Jandarma kuvvetleri bir konu
asayiş konusunda titiz davranma­ üzerinde daha dikkatle durmakta ve
larını ve herhangi politik bir baskı- eşkiyaya yataklık yapanların ele ge­
dan çekinmemelerini bildirdi. çirilmesine çalışılmaktadır. Bu konu­
da civara resmi, gayri haberler uçu­
Daha sonra, komşu devletlerle rulmuştur. Yataklık yapanların şaki­
koordine hareket etme yollarının a- ler kadar cezaya çarptırılacağı belir­
ranması istendi. Bunun dışında jan­ tilmiştir.
darma kuvvetlerine Doğu illerinde
Ancak bütün bunların tatbikatı,
geniş bir tarama yapılmasıyla ilgili
Devletin elinin Doğuya kadar uzana-
hazırlıklara girişilmesi emredildi.
bilmesine bağlıdır.
Jandarma Doğudaki üç ünlü şa­
a
kinin sahalarını tesbit etmiştir. Üs- Tabii, yeni İçişleri Bakanı, 52 ya­ Korgeneral Fikret Esen
telik bunların, elde resimleri de mev­ şındaki Hıfzı Oğuz Bekatanın siyasi
cuttur. Koçero Siirt ile Bitlis dağla- istikbali de.. Jandarmanın başı
cy
1960 - 1961 ve 1962 yılları içinde Yurdumuzda Polis bölgesinde işlenen asayişe müessir suç-
ların mukayeseli cetveli.
İşlenen suç miktarı
Sıra No.

SUÇLARIN ÇEŞİDİ
1960 1961 1962
pe

1 Gasp ve soygun 62 122 152


2 Öldürme olayları 154 257 250
3 Zabıta kuvvetlerile müsademe (Polis, Jan). 3 6
4 Zabıta kuvvetlerine toplu tecavüz 1
5 Cezaevlerinden toplu firar
Devlete ait bina, tesis ve vasıtalarda 11 13
Ormanlarda
6
Eşhasa ait bina, tesis ve vasıtalarda 55 60 45
Zirai mahsül ve ot yığınlarında 12 5
7 Silahlı hudut tecavüzü
8 Silâhlı olarak kıs ve kadın kaçırmak 2 4 1
9 Cebren ırza geçmek 74 90 26
10 Meskene silâhla tecavüz 3 9 5
11 Köyler ve aşiretler arasında silâhlı olay
12 Büyük baş hayvan hırsızlığı 64 44 66

Genel Yekun 414 612 571

Not : 1962 yılı Tokat, Adana, Erzurum ve Diyarbakır Vilayetleri Eylül ayı hariç (9) aylıktır.
AKİS/15
DÜNYADA O L U P BİTENLER
tecavüzü olarak karşılanacağını ve
Küba satranç maçında birçok piyon kay­
betmiş olan Amerika, artık bu defa Kübaya değil Sovyetler Birliğine mu-
Barut fiçısına kıvılcım satranç önündeki piyonu vermek niye­ kabele edileceğini açıkladı. Ayrıca,
Amerikan Devletleri Teşkilâtına ve
Pazar günü Washington'da, Ame­
rikanın, Küba krizi dolayısiyle son
tinde görünmüyordu. Başkan, Ameri­
kanın elinde, Sovyetler Birliğinin Kü- Güvenlik Konseyine de, gerekli ted­
yılların en sansasyonel teşebbüsünü birlerin alınmasını sağlamak üzere,
bada gizlice nükleer füze rampaları
yapacağına dair bütün işaretler var­ müracaat edileceğini belirtti.
dı. Hava, Deniz ve Denizaltı birlik­ kurduğuna dair "kati deliller" bulun­
lerinin Karaip bölgesinde toplandı- duğunu açıkladı ve Amerika kıtası­ Başkan, konuşmasını yapmadan
ğı biliniyordu. Bu durumun res­ nın emniyetiyle dünya barışını sağ­ önce Milli Güvenlik Kurulu, Kabine
mi izahı ise, Birleşik Devletlerin yıl­ lamak üzere "Kübaya gemiyle gön­ üyeleri ve kongre liderleriyle temas­
lık deniz manevralarını yapmak ü- derilen her türlü askeri malzeme hak­ lar yapmıştı. Amerikanın kendileriy­
zere bulunması idi. Zaten Kennedy'- kında tam bir abluka tesis ettiğini" le savunma anlaşmaları yaptığı 46
nin Cumartesi günü, ülkenin Büyük Elçileri,
yaklaşan seçimler dola­ Dışişleri Bakanlığına ça-
yısıyla yapmakta olduğu ğırılarak Kennedy'nin
geziyi bırakarak aniden konuşması hakkında fi­
başkente dönüşü birta­ kirleri alındı. Bunların
kım tahminler yapılma­ arasında Türk Büyük
sına, ortalığa bazı ha­ Elçisi de vardı.
berlerin yayılmasına yol Başkan, kendisinden
açmıştı. Fakat Kennedy önce aynı mevkii işgal
fevkalâde sakin görü­ eden üç eski başkanla,
nüyordu. Pazar günü elçilerle konuşmasını
Başkan ve eşi St. Step­ yapmadan önce, fikir
nen katolik kilisesine birliğine varmıştı. Bun-
a
gittiler. Orada Allaha lar Herbert Hoover,
dua ettiler. Kennedy ki­ Harry Truman ve
liseden çıkarken kendisi­ Dwight Eisenhower'di.
ni alkışlayan 75 kişilik Her iki partinin de kong­
cy
bir grubu neşeyle selam­ re liderlerinden gayri-
ladı. muayyen bir müddetle
Dışişleri Bakanı De­ Washington'da kalmaları
an Rusk da Pazar günü istendi. Mühim bir kıs-
Bakanlıkta idi. Basın mı 6 Kasımda yapılacak
sözcüsü Pierre Salinger seçimler için kampanya­
de mutadın dışında ola­ ya katılmak üzere eya­
rak o Pazar Beyaz Sa­ letlerine dönmüş olan
rayda gözüktü. Pen­ milletvekillerinden, Baş­
pe

tagonda bütün ku­ kan, Küba meselesi hak­


mandanlar işbaşında i- kındaki plânım dinlemek
diler. Karaip bölgesinde ve tartışmak için Baş­
ise 40 geminin ve 20 bin kente gelmelerini talep
askerin iştirak ettiği etti.
"Büyük Manevra" de- Amerikanın tepkisi
vam ediyordu. umhuriyetçi ve De­
Bir müddet sonra mu Cmokrat liderler Baş­
ayyen mevkilerde yer al- kan Kennedy'yi kara­
mak üzere yeni ba- Amerikan gözüyle rında tamamen destekle-
zı birlikler de hare­ (Christian Science Monitör) mekte olduklarını açıkla­
kete geçirildi. Küba- dılar. Cumhuriyetçilerin
nın 90 mil uzağındaki Key West'e ilân etti. "Kübaya giden gemiler han- 1960'daki Başkan adayı Richard Ni-
doğru saatte 1.400 mil hızla hareket gi memleketten veya limandan olur­ xon bu konuda şunları söyledi :
eden bir jet filosu, Key West üssün­ sa olsun -eğer silah yüklü ise- geri "— Barış ve hürriyet tehdit edildi­
den kalkan 9 denizaltı ile 5 muhrip, gönderilecektir" dedi.. Kennedy ablu­ ği zaman, Demokratlar ve Cumhuri­
gene Key West'ten hareket eden 5 bin kanın sadece askeri malzeme ile ilgi­ yetçiler aynı şekilde, önce partiyi de­
kişilik bir deniz piyade birliği bun- li olduğunu, Sovyetlerin 1948 Berlin ­il, vatanı düşünürler. Kararsızlığın
lar arasında idi. ablukasında yaptıkları gibi sivil hal­ tehlikesi çok daha büyüktür".
Kennedy konuşuyor kın ihtiyaçlarının ablukaya dahil
edilmediğini belirtti. Eski Başkan Harry S.Truman :
Ertesi akşam televizyonda bir ko-
nuşma yapan Mr. Kennedy, İkinci
"— Fevkalâde bir konuşma idi" de­
Nutkun diğer bir yerinde, Küba- di ve milleti Başkanı desteklemeye ça
Dünya Harbinden bu yana en ciddi dan Amerika kıtasındaki herhangi ğırdı.
siyasi krizin ortaya çıkmasına yol aç­ bir ülkeye atılacak bir nükleer füze­ Cumhuriyetçi Kongre üyeleri bir
tı. Milletlerarası plânda cereyan eden nin Sovyetler Birliğinin A.B D. re bildiri yayınlayarak Başkanın hare-
AKİS/16
DÜNYADA OLUP BİTENLER

ketini "alkışladıklarını" açıkladılar. açabilir. Buna mukabil Rusya dr


New York'un Cumhuriyetçi valisi 1947 - 48 statüsü içinde herhangi bir
Nelson Rockefeller de Kennedy'yi değişikliğe meydan vermemekte hai­
destekleyenler arasında idi. O da, ka­ li görülecektir.
naatini: Dünya her bakımdan sıkıntılı
"— Başkan kuvvetli konuşmuş­ günlerin içindedir.
tur.. Bütün amerikalılar, hürriyeti
savunmak için ne yapmak gerekiyor­
sa onu yapmak üzere Başkanın arka­ Hindistan
sında birleşmelidirler" sözleriyle be­ Dünyanın damında
lirtti.
Böylece Kennedy'nin memleket U zun müddettenberi süregelen
Hind-Çin sınır ihtilafı nihayet si­
içinde tam bir ittifakla desteklendi­ lâhlı bir çatışmanın başlamasına sebep
ği ortaya çıkmış oldu. Aslında başka oldu. Hindistan Savunma Bakanı
türlü olması da beklenemezdi. Uzun Menonun basın toplantısında itiraf
bir müddetten beri Kübaya karşı sert ettiği gibi, Çinden gelecek herhangi
bir tavır takınan Amerikan halkoyu, bir taarruza hazırlıksız olan Hindis­
hükümeti bu konuda müdahaleci çö­ tan, tecavüze karşı koyamamış ve
züm yollarına doğru itmekteydi. çinliler 1914'te çizilen Mc-Mahon sı­
Batılılar ne diyor? nırının güneydoğusundaki toprakları
B. D. nde ve Amerikanın diğer
A memleketlerinde genel bir tasvip
kazanan abluka kararı, diğer Batılı ül
işgal etmişlerdir. Bu işgal karşısın­
da Başbakan Nehru Hind toprakla­
rından Çinlilerin çıkartılacağını söy­
kelerde de sistemli bir muhalefette lerken, Menon da kuzey-doğudaki
karşılaşmadı. İngilterenin her türlü Çin tecavüzünün devam etmesine mü-
askeri teşebbüs karşısında protesto
a
saade edilmeyeceğini, fakat bunun çin
mitingleri tertipleyen kronik barış­ lilerin Hind topraklarından hemen çı­
severleri dışında Batıda hiçbir şiddet­ kartılacağı mânasına alınmaması ge-
li muhalefete rastlanılmadı. Yalnız in­ rektiğini bildiriyordu.
giliz Liberal Guardian gazetesi "A-
Hindistanın tecavüzleri durdura­
cy
merika, Kübayı kendi emniyeti için
mamasının önemli bir sebebi de, çar­
abluka altına almakta haklı olduğu
pışmaların cereyan ettiği bölgenin
gibi, Sovyet Rusya da, gemileri ve
coğrafi şartlar bakımından çok elve­
uçakları ile, Batılıların üssü olan
rişsiz olmasıdır. Coğrafi şartlar bil­
Türkiyeyi aynı şekilde abluka altına
hassa Hindistan bölgesinde güçlük
almakta haklı görülebilir" diyerek Başkan Kennedy konuşuyor yaratmaktadır. Denizden 2 mil yük­
AKİS'in geçen sayısında ele alınan
Rest! seklikteki bu bölgeye çinliler kamyon
meseleye temas etti. Bununla beraber
lafla ulaşabildikleri halde, hindliler
İngiltere hükümeti, NATO müttefiki
ancak uçak ve hamallarla ikmal mal­
pe

Amerikanın yanında yer almakta ge­ ledi. Beyanatta, Amerikan hükümeti­ zemesi sevkedebilmektedirler.
cikmedi. Zira, İngilterede "Ay Sakini ne artık eskisi kadar kuvvetli olma­ Başbakan Nehru son olarak, İn­
Liberaller" değil, realist Muhafaza­ dığı hatırlatılıyor, savaşa yol açtığı giltere ve Amerikadan yardım iste­
kârlar iktidardadır. Ayrıca İngiltere takdirde şiddetle mukabele göreceği mek niyetinde olmadığını bildirmiş­
hükümeti, ingiliz gemilerinin ame­ bildiriliyordu. tir. Fakat buna, müdafaa maksadıy­
rikalılar tarafından aranmasına da Bu bildiri tansiyonun biraz la lüzumlu şeyleri satın alabileceğini
itiraz etmeyeceğini bildirdi. düşmesine sebep oldu. de eklemiştir. Bu arada Hindistanın
Batı Alman hükümetinin bir Hâdiselerin bu ana kadarki geliş­ Amerika ve İngiltereden otomatik
sözcüsü, "Kennedy, Sovyetlerin Kü­ mesine bakarak harp konusunda bir- silahlar satın almak üzere temasa
bayı nükleer silah üssü haline getir- şey söylemek çok güçtür. Ortada geçmiş olduğu da bilinmektedir.
mesinin Hür Dünyayı tehdit ettiğine Sovyet Rusya ile Kübanın, Amerika­ Silahlı çarpışmaların devam et-
dair görüşünde haklıdır" dedi. nın müdahalesiyle ortaya çıkan fiili mesine rağmen, Nehru halâ, Çin ile
İtalya Başbakanı Amintore Fan- durumu yeni bir müdahale ile değiş­ Hindistanın harp halinde olmadığını
fani, Ayan Meclisinde yaptığı konuş­ tirmek niyetinde olduğunu gösterecek iddia etmektedir.
mada, İtalyanın Güvenlik Konseyin­ bir işaret yoktur. Yalnız, Okyanusta Bu kadarına da, ne idealistik ve
de Amerikayı destekleyeceğini bildir­ seyreden Sovyet gemileri henüz ame- ne de devlet adamlığı denir. Buna ar­
di. rikalılarla karşılaşmamıştır. Bununla go lisanında numaracılık, daha edep­
Rusyanın görüşü beraber, genel konjonktür Sovyetle­ li lisanda ise safdillik denir. İki ta­
rin silahlı bir mücadeleyi yaratmala­ bir birbiriyle tezat teşkil ediyor
Butarafı,
krizin en çok merakla beklenen
Rusyanın nasıl bir tavır rına elverişli gözükmemektedir. görünür ama, çok zaman aynı mana­
takınacağı idi. Bütün gözler Rusyaya Ne var ki, Amerikan Ablukası ya gelir.
çevrilmişti. Nükleer bir harp hemen dünya politikasına yeni bir. unsur
başlayabilirdi. Fakat Rusyanın tep­ olarak girmiştir. Bunun soğuk har­
kisi beklenildiği kadar şiddetli ol­ bi fevkalâde şiddetlendireceği mu­ Fransa
madı. Sovyet hükümeti, Amerikanın hakkaktır. Ayrıca bu, Amerikanın Bonapartizme karşı
hareketini takbih ettikten sonra, Gü­ bundan sonraki buhranlarda da zecri
venlik Konseyine başvuracağını söy- çözüm yollarını tercih etmesine yol Önümüzdeki Pazar günü fransız
halkı bir defa daha referandum
AKİS/17
için sandık başına çağrılıyor. Hal­
ledilecek mesele, Cumhurbaşkanına
halk tarafından seçilip seçilmeyece-
ğidir. Bu referandumda da müspet
tezin kazanması ihtimali - bütün re­ BİR ADAM TANITIYORUZ
ferandumlarda olduğu gilbi- yüksek-
tir. Fakat De Gaulle'ün her ihtilafı
halkın karşısına götürmeni aydın
çevrelerde
dır.
iyi karşılanmamakta­
Krıshna M e n o n
Her şey, Gaston Monnerville Se­
natonun kürsüsüne çıktığında açık- Birsıkgrup devlet adamı vardır ki, sık
onlardan bahsedilmesi işlerin
ca belli oldu. Senatonun Başkanı bu- iyi gitmediğinin ifadesi sayılabilir.
lunan ve General de Gaulle' e muha­ Bunlar savunma bakanlarıdır. Hin
lif olduğu bilinen politikacının Dev­ distan Savunma Bakanı Krıshna Me-
let Başkanına karşı şiddetle vaziyet nonun önce Keşmir ve Goa anlaşmaz-
alacağı herkesin tahminiydi. Senato­ lığı dolayısıyla, şimdi de Hind-Çin sı-
nun açılış konuşmasını yapan Başkan nır olaylarıyla ilgili olarak yeniden
-Anayasaya göre Cumhurbaşkanlığı söz konusu edilmesi insanın aklına
geçici olarak boşaldığında görevi Se- ister istemez bu kuralı getiriyor.
nato Başkanı yüklenmektedir, bu Vengalil Krıshnan Krıshna Me­
bakımdan protokol önünde memleke­ non ilk önemli siyasi imtihanını ver­
tin 2 numaralı adamıdır- hücumla ye- diği Birleşmiş Milletlerde çok hare­
tinmedi. Bütün bir kampanya boyun­ ketli bir siyasi devrede hizmet gör­
ca kullanılacak sloganları da mem­ dü. Tarafsız ülkelerin yeni bir kuvvet
lekete verdi. Bunların içinde "Refe­ olarak dünya politikasında belirme-
randumların ışığında bir Bonapartiz- ğe başladığı sırada üçüncü blokun en güçlü, en etkili sözcüsü Krıshna
me gidiyoruz" sözü çok tuttu. Menondu. Bununla beraber Batılılar, Batı kültürü ile yetişen bu hintlinin
De Gaulle'ün tasavvuruna, Na- komünist bloka yakınlık göstermesinden şikâyetçidirler. Süveyş hâdisesi
polyon İII'ün davranışı gibi bir şah­ dolayısıyla İngiltere ile Fransayı takbih eden Menon, Rüyanın Macaris-
si damga vurmak güçtür. Başkan, tanda yaptıklarını "muhtemelen, bir mübalâğa" diyerek geçiştirmişti. Kı­
kendisinin değil, kendisinden sonraki zıl Çinin Birleşmiş Milletlere alınmasını istemiş, Krutçefin, denemelerin
a
Cumhurbaşkanlarının halik tarafın- kontrolsüz olarak durdurulması teklifini desteklemişti. Bunlar ve daha
dan tek dereceli olarak seçilmesini is­ sonra sınır olayları dolayısıyla Kızıl Çine karşı takip ettiği yumuşak po­
temektedir. litika, bir seçim kampanyasında siyasi rakiplerinin "Menon Hindistanı
Hemen bütün Fransanın politik değil Kızıl Çini temsil ediyor" demesine dahi yol açtı. Siyasi hayatının
cy
ve aydın çevrelerinden müştereken her iki safhasında da, hem Birleşmiş Milletlerde, hem de Hindistanda
yükselen itiraz referandumla mem- bu şekilde ithamlarla çok sık karşılaştı. Siyasi felsefesini Gandiden faz­
leket idare etme usulünün demokra­ la Marx'a borçlu olan Menon, aslında, az gelişmiş ülkelerin realist poli­
tik bir tarz olmadığıdır. Millet, ek­ tikacı tipini temsil etmektedir.
seriya "Evet" demek temayülü için- Bir hukukçunun oğlu olan Krishna, 15 yaşında iken dini eğitim gör­
de, fikrin lehinde ve aleyhindeki de­ mek üzere bir okula verilmişti. Dini konular ilgisini çekmedi. "Bu dün­
lilleri fazla ölçüp biçmeden sandık yanın, öbür dünyanınkilerle uğraşmaya imkân vermeyecek kadar çok
başına gitmekte, kudreti isteyen ete meselesi var" diyordu.
1924 te altı ay kalmak üzere İngiltereye gitti, 28 yıl kaldı. İngilte-
pe

tevdi etmektedir. General, bu Refe­


randumu yapmaya hakkı olduğunu, rede Londra İktisat Okulunda, sosyalist Harold Laski'nin idaresi altın-
millet teklifini kabul etmezse çekile­ da çalıştı. Baha sonra da Baroya kabul olundu.
ceğini söyledi, "Bundan daha demok­ İlk siyasi faaliyeti Hindistan Cemiyetine girişiyle başlar. Bu, ingiliz­
ratik ne var?" diye sordu. Buna, lere Hindistanın muhtariyeti fikrini yaymak için kurulmuş gayrıresmi
Monnerville şöyle cevap verdi: bir propaganda teşkilâtıdır. Menon bu devrede teşkilâtın sekreteri olarak
Laski, Bertrand Russel, Stafford Cripps gibi sol kanat aydınları ile te
"— Hayır. M. le President, hak­ maslar kurdu ve Hindistanın bağımsızlığı fikrini tartıştı.
kınız yoktur. Bu hakkı aldınız!
Londranın bir işçi mahallesinde oturuyor ve arada sırada yazdığı
Ama De Gaulle'ü tutan fransız-
dava dilekçeleriyle geçimini sağlıyordu. Ekseriya, doğru-dürüst bir ye­
lar, halk tabakaları, bu hazırcevap-
mek yiyecek parası bulunmuyordu. Bu arada İşçi Partisine girdi, faka
lığı Generale atfettikleri bir başka
1941'de İşçilerin harp sonuna kadar hükümete Hindistanın bağımsızlığı
hazırcevaplıkla karşıladılar. De -
konusunda baskı yapmamayı kararlaştırmaları üzerine partiden istifa
Gaulle'e demişler ki: "Anayasanın
etti.
ırzına geçtiniz!" Generalin cevabı :
Hindistan Cemiyetindeki faaliyetleri, 1930'larda Nehru Londraya
"İnsan karısının ırzına geçmez."
gelince, onunla tanışmasına yol açtı. Hindistandaki fikir yoksulu, şahsi­
Gerçek şudur ki, bir zor ve dar
yetsiz politikacılardan usanan Nehru, Menonun şahsında, temel konular­
geciti aşmak için De Gaulle'ün yarı
da kendisi gibi düşünen bir entellektüel bulmuştu. Uzun müddet beraber
diktatörlüğünü kabul eden Fransa bu
kaldılar.
geçit şimdi geçildiğine göre -Cezayir
Fakat son yıllarda Menonun sevilmeye başladığı bir gerçektir. Goa'-
Meselesi, klasik demokrasiye dönme­
nın ilhakından sonra sağladığı prestij fevkalâde büyük olmuştur.
yi tercih etmekte, kudreti bir adamın
Şimdi karşısında büyük bir memleket ve ciddi bir mesele var. Hin­
elinde daha fazla bırakmakta mahzur
distanın bu siyasi üslûp sahibi politikacısı, dünya barışından ve barışçı
görmektedir.
yollardan bahseden prensiplerini denemek fırsatını bugünlerde bulacaktır.
General de Gaulle'ün derdi, mis­
yonu biten adamın derdidir. Deniz BAYKAL
AKİS/18
YABANCI GÖZÜYLE TÜRKİYE

lunan talebe, evvelden de beklenebi­ kaçmıyor.


Almanyanın Sesi leceği gibi ilk cevap veren memleket Türk Dışişleri Bakanlığı Genel
Türkiye oldu. Türkiyenin, hür Batı Sekreteri, böyle bir gelişme imkânı­
Dünyasının bir parçası olarak gös­ na dair sorulan suale şüphesiz gülüm-
Siyasi müşahitlerin kanaatince, An­
kara Hükümetince alınan son ik­ terdiği hakiki ve kesif iştiyak, Ame­
rikanın bu memlekete akıttığı 3 mil­
süyor:
"— Batılı dostlarımız bazan ba­
tisadi kararlardan sonra Türkiye-
nin Ortak Pazara girme şansı art- yar dolarlık yardımdan ileri gelme­ na, karısına hergün, onun da kendi­
mektedir. Zira diğer memleketler, sine sadık olup olmadığını soran kıs­
mıştır.
Türkiyenin Amerika ve Batıya göster­ kanç kocayı hatırlatıyorlar. 700 yıl-
İtalya ve Fransa, Türkiyenin ü-
diği şevk ve tehalükü göstermeden danberi Türkiye, Rusların memleketi
yeliğine karşı ileri sürdükleri itiraz­
milyarlarını almışlardır. fethetme teşebbüslerine karşı koyu­
lardan vazgeçmişlerdir.
Türk Hükümeti tarafından Bü­ Bu iştiyak, bir taraftan, Birinci yor. Türkiye yaşadıkça biz de müca­
yük Millet Meclisine sunulan Beş Yıl­ Dünya Savaşından sonra Ata türkün deleye devam edeceğiz. Çünkü müca­
lık Kalkınma Plânı tarım, eğitim, etrafında toplanan ve Avrupanın i- deleye devam etmezsek, mahvoluruz,
sağlık ve sosyal yardım işleri, ulaş­ lerleyişiyle Osmanlı İmparatorluğu­ bizde her köylü, okuma yazma bilme­
tırma, turizm ve madenciliğin geliş­ nun çöküşünü mukayese edebilen bir se bile, bunu bilir. Herkes, Rusyadan
tirilmesi yolunda geniş yatırımlar neslin arzusu olarak, öte yandan da gelen şeyin Türkiye için iyi olmadığı­
yapılmasını derpiş etmektedir. Ayrı­ II. Dünya Savaşı sonunda Türklerin na vakıftır." (Alman)
ca bir toprak reformuna gidilmesi de Sovyetlerin nasıl durdurulabileceğine
düşünülmektedir. dair bizzat konusu oldukları bir ders Budapeşde Radyosu
görmelerinden ileri gelmektedir.

Ottocesko Front
Türkler bütün Sovyet taleplerine
kat'î olarak "Hayır" cevabı vermiş­ Türkiye İşçi Partisi Başkanı Meh­
met Ali Aybar, İstanbulda yap­
a
lerdir. Rusların iktisadî yardım tek­ tığı basın konferansında ileri kuv-
vetlerin gelişmesine karşı olan gerici
C umhuriyet Halk Partisi idare­
cileri, seçim önü toplantıların­
liflerine rağmen Türkler daha fazla
Amerikan radarı, orta menzilli füze denemelerin maskesini indirmiştir.
da bol bol vaadettiklerinden en azını üsleri ve U-2'lerin de inip kalktığı Mehmet Ali Aybar, kendisi hakkın­
cy
bile yerine getirmeğe karar veremiyor keşif üsleri istemişlerdir. Geçen sene da tahkikat açıldığını, resmi ma-
lar. Türkiyede ırgatlar toprak isti­ Türkiye, Karadeniz sahilinde yer a- kamların kendisini hapsetmek istedi-
yor. İleri aydınlar öğretim sistemin­ lan NATO manevralarında ev sahip­ ğini ve bu şekilde İşçi Partisi safla­
de radikal reformlar yapılmasını is­ liği yapmıştır. (Amerikan) rında korku yaratmak istendiğini
tiyorlar. Fakat bu istekler muhale­ söylemiştir. Yeniden İşçi Partisine
fet mebusları ile aynı sınıftan olan karşı sahte bir Sosyalist Parti ku­
Halk Partisi mebuslarının işine gel­ D i e W e l t rulmak istenmektedir. Türkiye İşçi
miyor. . Bundan dolayı da halk hare- Partisi Başkanı Mehmet Ali Aybar,
ileri harekete karşı suikastin iflasa
ketlerini, düşük Menderes taraftar­
Türkiye yıllardanberi Batının sadık
pe

larına karşı yapılan hareketleri des­ bir müttefikidir. Buna rağmen uğrayacağı hakkında kesin inancını
tekleyecekleri yerde gerici Menderes­ memleketin dış siyasetinde yapıla­ belirterek şöyle demiştir: "Anayasa­
cilerle birleştiler. Askeri darbenin i- cak yenilikler hakkında sık sık riva­ ya aykırı ve antidemokratik olan
ki yıldan fazla önderliğini yapmış es­ yetler dolaşmaktadır. Bu bilhassa, kanunların yürürlükten kaldırılması
ki Millî Birlik Komitesi üyeleri de General Gürsel Sovyetler Birliğine için bütün ülkede bir kampanya a-
siyasi partilerin bu manevralarına karşı dostane bir komşuluktan bah- çılmaldır. Çünkü Türkiyedeki Ana-
karşı özel bir tutum takındılar. Bir settiği zaman, 27 Mayıs 1960 ihtila­ yasaya aykırı ve antidemokratik ka­
bildiri yayınlayarak siyasi partileri linden sonra hissediliyordu. Bu riva­ nunlar, ülkenin demokratik gelişme­
desteklemekten ziyade, olayların gi­ yetler bugün de kaybolmuş değildir. sine engel olmakta ve aynı zamanda
dişatından bir dereceye kadar endişe İlk planda, yeni bir askeri tesir ve gericilerin hücumlarını kolaylaştır­
ettiklerini belirttiler. Eski Milli bir­ askerin politikaya yeniden karışması maktadır."
lik Komitesi üyelerinden şimdi Meclis rivayet ediliyor. Türk Ordusunun Gelen haberlerin gösterdiğine gö­
te Senatör olanlar halkın dikkatini genç subaylarının bir kısmı fazla ra­ re, Türkiye İşçi Partisine ve onun
çekerek bu partilerin samimiyeti ko- dikal, siyasi ve sosyal olan görüşle- başkanına karşı yapılan kanunsuz
nusunda fazla ümit beslememek ge­ re sahiptirler. Gerçi, önderleri iki yıl hücumlar Türkiye İşçi Sınıfında bü­
rektiğini söylediler. Bu Senatörler, önce diplomat olarak yabancı mem­ yük bir nefret uyandırmıştır. Resmi
bir defa daha hatırlatıyorlar ki. Ata- leketlere gönderildiler, fakat yalnız makamların gericileri desteklemesi,
türk prensiplerini ve 27 Mayıs Hükü­ Moskova Radyosu değil, aynı zaman­ Millet Meclisinde gericilerle elele ve-
met darbesini sözde değil fiiliyatla da Ankaradaki Rus diplomatları da rerek bütün ülkeyi bir faşizme doğ­
desteklemek gerekir. (Bulgar) açıkça, Türkiyede yakında yeni bir ru sürükleme gayretleri emekçi yı­
askeri ayaklanma olacağı ve yeni ğınları arasında kızgınlığı bir kat
bir hükümetin kurulacağı ümidini daha arttırmaktadır. Özellikle işçi­
New Leader belirtiyorlar, bu hükümet nihayet ler, genç subaylar, ileri aydınlar, ge­
"Her iki komşu memleketin tabii o- ricilere karşı koymakta kararlıdır.
lan münasebetlerine uygun olan, Sov­
NATO memleketlerinin, gemilerini
Kübaya seferden men etmeleri yet Rusya ile siyasi dostluk yolunu
bulacaktır" diyorlar. Bu da dikkatten
Orduda ileri görüşlü gerçek yurtsever
subayların hoşnutsuzlukları ve kız­
konusunda Rusk tarafından izhar o- gınlıkları açıkça görülmektedir.
B İ R V E S İ K A M I Z V A R

İnönü Cumhuriyetin Kuruluşunu Anlatıyor

O gece benimle beraber olan larak görmek lazımdır. Ben burada liye Başkanı olarak Atatürk Ziraat
arkadaşlar erken saatte ayrıl­ yalnız hadiselerin, olduğu gibi hi­ Mektebindeyken, karargahla bulu­
dılar. Sâdece İsmet Paşa Çan- kâyesini yapacağım. Zaten bu müna­ nan rahmetli Dr. Refik Saydam
kayada misafirimdi. Başbaşa kaşalar içinde, o zamanki yeni nesil­ Cumhuriyeti tebrik etmiş ve Atatürk
kalıp bir kanun tasarısı hazır- lerde de her iki tarafı tutanlar vardı. onu susturmuştu. Atatürk hâdisele­
ladık. Söylemek istediğim, Cumhuriyet fik­ rin neticesi ne olacağını hepimiz gibi
rinin başlangıçtan itibaren zihinler­ ve hepimizden daha ileri, mükemme-
Atatürk - "Büyük Nutuk" de de yer tutmuş olduğudur. len tahmin ediyordu. Ama hem bü­
yük bir milli mücadeleye tâli sayı­
Daha Garp Cephesinde başarılı lacak mesele karıştırmak istemiyor,
devre başlamadan rejim meselesi hu­ hem de millet içinde bir zayıflık ko­
I susî sohbetlerde tartışılır olmuştu. nusu bahanesi vermek istemiyordu.
Ben rahmetli Nureddin Paşanın İs-
Cumhuriyetin kurulması Kurtuluş
Savaşının, öteki deyimle Milli
tanbuldan ilk geldiği zamanda Mus­
tafa Kemal Paşayla bir konuşma­
II

Mücadelenin ilk günlerinden başla­


yan bir uzun gelişmenin tarihi, za­
sında hazır bulundum. Nureddin Pa­
şa mücadeleden sonra devletin şekli B Saltanat
M. M. nin toplanmasından sonra
ve Cumhuriyet ihtimal­
ruri ve mukadder neticesidir. Daha ne olacağını sormuş ve Mustafa Ke­ leri zihinlerde daha ön plâna geçti.
a
Erzurum ve Sivas Kongreleri zama­ mal Paşa soruya şu cevabı vermiş­ Bu sebepten B. M. M. Hükümetinin
nında Saltanat rejiminin taraftarları tir : açıktan Saltanat düşmanı ve Milli
her ihtimal içinde Cumhuriyetin ge­ Mücadelenin başında bulunanların
leceğinden asık veya gizli olarak en- "— Kurtuluş mücadelesi bittik­ hırslı insanlar oldukları fikrini ver-
cy
dişe ediyorlardı. Damat Ferit Pa­ ten sonra durumun ne olacağını hiç mekten dikkatle takınılmıştır. Hila­
lanın ilk hükümetinden sonra gelen düşünmüyoruz. Rejim hususunda hiç fet ve Saltanatın İstanbulda işgal
Sadrazamlardan biri, Ali Rıza Pa- bir kararımız, hatta fikrimiz yok- altında, aciz bulunduğu esasından
şa, Heyeti Temsiliyenin bir Cumhu­ tur." başlanarak Anadoluda tesis olunan
riyet işareti ve mukaddemesi olma­ idarenin tam bir millet idaresi oldu-
sı ihtimalini açıkca ifade etmiştir. Konuşma böyle bitmişti. ğu belirtilmiştir. Bunun, hiç bir şah­
Eski devlet ricali arasında Saltanat Şimdi, bir pey söyliyeyim. İstan- sa idare selahiyeti tanımayan bir şe­
veya Cumhuriyet gibi münakaşaları bulla irtibat kesildiğinden sonra de­ kil olduğunun söylenmesine büyük
iyi niyetli fikirlerin tartışılması o- ğil, ondan çok evvel, Heyeti Temsi- önem verilmiştir. Bu yüzden öyle bir
pe

mekanizma kurulması mecburiyeti


hasıl olmuştur ki, başında Atatürk
gibi müstesna bir idare kabiliyeti bu-
lunmasaydı işlemesi hakikaten im­
kânsız olurdu.
Hakimiyet kayıtsız, şartsız mil-
letindir. Bu hakimiyeti B. M. M. bü­
tün kuvvetleri nefsinde toplayarak
tatbik eder. Devlet Başkanı yoktur.
B. M. M. Başkanı aynı zamanda Dev­
let Başkanıdır. Hükümet Başkanı
yoktur. Basbakanı ve Bakanları ay-
rı ayrı B. M. M. seçer. Müşterek,
mesuliyet yoktur. Bakanlardan biri-
si bir karara muhalif kalır ve mu­
halefet olarak imza eder. Meclis, Ba­
kanlar arasında ihtilaf olursa hakem
olarak bir karar verir. Kararı kabul
eden milletvekili Bakan olur. Düşü­
nülmek lâzımdır ki bu sistem, içinde
bir muhalefet grubu bulunan B. M.
M.'nde yürütülebilmiştir. Bir kaç de­
Atatürk ve İnönü birlikleri teftiş ediyorlar fa Meclisin artık yürüyemez hale gel­
Cumhuriyeti üçü yarattı diği kanaati hakim olmuş, ondan
AKİS/20
Atatürk meşhur Claude Farrere ile yemekte
Dünya gözünde itibar
sonra grene Meclise beraber çalış- ki orduya mütemadi haberler geli-
mak ve neticeye varmak fikri galebe yordu. Hayri Efendi bana hak verdi.
a
çalmıştır. Bu kadar muğlak bir me­ Bununla beraber Cumhuriyet ilanına
kanizmayla idare edilen hükümetin kadar, tabii Boncuklu İbrahim veya
adı B. M. M. Hükümeti idi. Vahdettinlerden hiç bahis açmaksı­
zın, Saltanat taraftarları Fatih, Ya­
III vuz Selim ve Kanuni Süleyman gi­
cy
bi büyük hükümdarların adlarını i-
Buneidarenin ergeç Saltanat rejimi­
son vereceğini İstanbuldaki
leri sürerek rejimi savunmak iste­
mişlerdir. Bunların arasında, ger­
Saltanat ailesi hissetmiştir. Anado- çekten samimi insanlar da vardı.
luda Saltanat rejiminin taraflısı o-
lanlar ise, Hakimiyeti Milliye pren­ Tabii Şehzadelerin teşebbüsü A-
sibinin tatbik usullerine ümit bağ­ nadolu mücadelesini Saltanatın iki
lamış bulunuyorlardı. Önce, Saltanat hizbi arasında her milletin tarihinde
Hanedanının teşebbüslerini anlataca­ görülen bir aile mücadelesi haline ge­
pe

ğım. tirmeyi ve her halde Saltanat mües­


sesesini kurtarmayı hedef tutuyor­
Saltanat ailesinden şehzadeler, du.
benim bildiğim iki defa, ciddi olarak
Anadolu mücadelesine katılmak is­ Bu tarihçe iki şey gösterir. İs-
temişlerdir. Bir defasında Ömer Fa­ tanbulla irtibat kesilip Anadolu yal­
ruk Efendi yaveri ve mürebbisiyle nız başına kaldığından itibaren ve
beraber İneboluya gelerek iltihak hususiyle iç savaşlar esnasında Sal­
arzusu göstermiştir. Yaveri Anado- tanat, düşmana yardımcı olan İnzi­ Gazi Mustafa Kemal Paşa
luda kıymetli hizmetler görmek ü- bat Teşikilatıyla kökünden sarsıl­
mıştır. İstila eden düşmanlara kar­ Düşünen baş
zere alıkonarak Şehzade İstanbula
iade olunmuştur. İkinci defasında ge­ şı kesin zafer kazanıldıktan sonra i-
ne Ömer Faruk Efendi Anadoluya se, Saltanat İdaresi tamamiyle mil­ rım. Nihayet Halifenin Unvanının Sa
gelerek Vahdettine karşı vaziyet al­ let gözünde mahkum olmuştur. Majeste yerine Sa Kalifat olacağını
maya hazır olduğunu rahmetli ve bir gün söylemiş ve kurtulmuştum.
pek muhterem Şeyhülislam Hayri IV Lozan müzakeresi esnasında Ata­
Efendi vasıtasıyla Mustafa Kemal türk memlekette mütemadi bir gezi
Paşaya bildirmiştir. Paşa rahmetli ve temas yaparak Hakimiyeti Milli-
Şeyhülislamı bir de, zaten ziyaret et­ Bununla beraber Cumhuriyet
gene kolay olmamıştır. Bir
ilânı
defa ye telkininde bulunuyordu, Atatürk
bu gezilerinde milletin kazandığı ka-
mek istediği Garp Cephesi kumanda­ Saltanat ailesi Hilafet Müessesesi
lıyla görüşmek üzere Eskişehire halinde memlekette hüküm sürü­ yıtsız şartsız hakimiyeti hiç bir se­
göndermiştir. Muhterem Hayri Efen­ beple hiç bir kimseye ve hiç bir ün-
yordu. Yabancı devletler, öyle görü­
diyle görüştüğümüzde ben, mesele­ vana kaptırmayacağını ilan etmiş­
nüyordu ki, Hilafeti sempatiyle des­
nin artık bir Vahdettin meselesi de­ tir.
tekliyorlardı. Bu müessesenin ye­
ğil,, Hanedan meselesi haline geldiği­ ni kurulan milli devlet için önemli Bundan sonra Cumhuriyet ilânın­
ni delillerle anlatmaya çalıştım. İç bir engel olacağını ümit ediyorlardı. da en tesirli ve en kuvvetli engel A-
ve dış mücadeleler esnasında Hane­ Lozandaki temaslarımda gazete mu­ nayasanın idare mekanizması olmuş-
dan azasının düşman kuvvetleriyle habirlerinin Halifenin resmi ünvanı­ tur. İkinci seçimin mühim azalan,
Pek yakın ve samimi münasebetler nın ne olacağı hususunda beni mü­ Kurtuluştan sonraki İstanbul gaze­
halinde yaşadıklarına dair cephede- temadiyen sıkıştırdıklarını hatırla- teleri ehemmiyetli sayıda ve ölçüde
huzur bırakmıyordu. Bu durumun rilmiştir. Son gecesi, yani 1923'ün
Hakimiyeti Milliye düsturunu savu-
halli için, Hükümet bir istifadan 28 Ekim akşamı Atatürk bizi Çan-
nuyorlardı. Bütün tartışmalardaki
sonra yeniden kurulamaz hale gel­ kayada toplamıştı. Yemek hep bera­
söylenmeyen çatışma konusu Cum- ber yendi. Misafirleri uğurladıktan
huriyetin ilânı ihtimaliydi. Atatürk miş, daha doğrusu Cumhuriyet ta­
raftarları Atatürkün önderliğinde sonra Atatürk bana kalmamı söyle­
ve onunla beraber yakın arkadaşları, di. Masanın başına yanyana oturduk.
Hükümet kurulmasını imkânsız kı­
Lozan barışının imzalanmasından Evvelâ kanun metnini görüştük. Her
larak Anayasa değişmesine ve re­
sonra rejimin adını açıktan koyma­ jimin adı konmasına doğru vaziyeti madde üzerinde, tabiatıyla eski vs
nın mutlaka lâzım okluğu kanaati i- tekamül ettirmişlerdir. yeni arasında bir mukayese yapı­
çinde sabırsız hale gelmiştik. Ata­ yorduk. Atatürk neticeyi dikte edi­
türk bu intikali hükümet buhranla­ yor, ben yazıyordum. Bu suretle çer-
rından temin etmiştir. Hükümet buh­ V çeve tamamlandıktan sonra, tekrar
ranları, esas itibariyle Cumhuriyet okudum. Atatürk dikkatle dinledi,
ilân olunup olunmaması dâvasından düşündü. "Hazırlık tamam!" dedi ve
ileri geliyordu. Adı gizli tutulan Bundan sonrası B. M. M. de Hükü­
met Buhranına ait tafsilattır ve ayrılmak üzere izin verdi. Zaten
Köşkte misafiriydim. Odama çekil­
mücadele, sert haliyle, memlekette Atatürkün nutkunda etrafıyla göste-
dim. Ertesi sabah metni tekrar bir
gözden geçirdik ve beraberce Mec­
lise gittik.

Proje 28 Ekim 1923 günü B. M.


M. de müzakere edilmiş ve kabul o-
lunmuştur. Cumhuriyet ilânı, Kurtu­
luş Mücadelesinin düşmana karşı
zaferi gibi, onun neticesi olarak re­
jim hususunda da milletin büyük bir
zaferidir. Cumhurbaşkanı seçildik­
ten sonra söylediği ilk nutukta Ata­
türk Cumhuriyetin muzaffer olaca­
ğını ilân etmiştir.
a
Cumhuriyet o zafer yolunda vazi­
fesine devam etmektedir.
cy
İsmet İ N Ö N Ü

(Bu yazının her hakkı mahfuzdur.


Milli Mücadelede Türk askeri İzin alınmaksızın kısmen dahi ikti­
Zaferin perçini bas edilemez).
pe

Mustafa Kemal Franklin Bouillon ile birlikte


Savaştan sonra gelen barış
İŞ ALEMİ

Şikayet konuları dedir.


Dış Ticaret us büyük Elçisi bilhassa İş Rijof bunları ifade ettikten son-
Yoldaş Rijofun gayretleri R Bankası Genel Müdürü Bülent ra muhataplarından hemen cevap
Yazıcıya, kendi görüşüne gö­ istemediğini söyledi, onlara düşün­
kim ayı, Ankaradaki Rus Bü­
E yük Elçisi Nikita Rijof için
re ticari münasebetlerin gelişmesi
çarelerini söyledi. Ruslar kendi mal-
mek için zaman bıraktı. Ayrıca mem­
leketinin Türkiyeye ticari krediler
faal bir ay oldu. Ankaradaki larının türk piyasasında rağbet gör­ açarak yardım etme arzusunu da i-
Rus Büyük Elçileri için bütün aylar mediğinden, hatta allerji yarattığın- lave etti.
faaldir. Ama Rijof bu sefer faaliye­ dan şikâyetçidirler. Bunun bir sebe­ Yazıcının cevapları
tini, "kapitalist alem"e teksif etti. bi Hükümetin teşvikçi olmaması, i-
Israrla talep ettiği mülakatlar so­ kinci sebebi iş adamlarının Rusyay- Rusdinleyenlerden
Büyük Elçisini alâka ile
Bülent Yazıcı,
nunda sırayla T.C. Merkez Bankası la ticarete çeşitli sebeplerden dolayı Rijofa rus mallarının türk piyasa­
Genel Müdürü Münir Mostarı, İş- alâka göstermemeleridir. Rijof eğer sında niçin rağbet görmediğini ve

a
Bülent Yazıcı Münir Mostar Kazım Taşkent Vehbi Koç
cy
''Alçak kapitalistler, pis burjuvalar!.."

Bankası Genel Müdürü Bülent Ya- sadece Rusyayla iş yapacak bir şir­ türk iş adamlarının Rusyayla mü­
zıcıyı, Yapı ve Kredi Bankası İdare ket kurulursa bu mahzurların önle- nasebet kurmakta neden çekingen
Meclisi Başkanı Kâzım Taşkenti ve nebileceğini belirtti. Büyük Elçi bu davrandıklarını dört maddede anlat­
büyük iş adamı Vehbi Koçu gördü. şirkete İş Bankası, Yapı ve Kredi tı. Bu dört madde şunlardır :
Uzun uzun görüştü. Bilhassa Kâzını Bankası, Vehbi Koçun geniş ölçü­ 1 — Türkiye genel olarak, iki
de hissedar olabilecekleri kanaatin- taraflıdan ziyade çok taraflı ticari
Taşkent ve Vehbi Koç için Rus Bü­
münasebetleri tercih etmektedir.
pe

yük Elçisinin ziyareti sürpriz oldu.


2 — Yapılacak herhangi bir ti­
Büyük Elçi iki iş adamıyla İstanbu- cari anlaşmanın, tamamen bir-iki
la kadar giderek konuştu. rus kodamanının iki dudağı ucu­
Nikita Rijofun muhataplarına na bağlı olması sebebiyle devamlılı­
anlattıkları, ufak variasyonlarla, ğı garantili değildir.
aynıdır, -Mesela İş Bankası Genel 3 — Demir perde malları, batı­
Müdüründen mülakat talebi, yeni da imal edilen emsallerine nispetle
kalite bakımından çok düşüktür..
Rus Ticaret Ataşesi Kurmazzimko-
4 — Türkiyede kullanılmakta o-
yu tanıttırmak maksadıyla yapılmış­
lan makineler ekseriya batıdan ithal
tır.- Büyük Elçi önce memleketinin edilmiş olup bunların yedek parça­
ne kadar ileri, parlak ve kuvvetli larının da aynı kaynaktan temin edil­
bir durumda bulunduğunu belirtti. mesi gerekmektedir.
Sonra, Rusya ile Batı Blokuna dahil Rijofun diğer muhataplarına ve
bazı memleketler arasındaki ticaret bilhassa rus radyolarıyla Bizim
hacminin ne kadar geniş olduğunu Radyonun Türkiyeyi sömüren kapi­
söyledi. Bilhassa Japonya ve İtalya talistlerin bası, vurguncu burjuva o-
misallerini verdi. Rakamlar saydı larak tanıttığı Kazım Taşkent ile
döktü. Memleketlerin dış politikala­ Vehbi Koça gelince, onlar Ekselan­
rının ticari münasebetlere sekte ver- sı sükûnetle ve sükûtla dinlediler.
memesi gerektiği tezini savundu.
Bunu takiben, Türkiye ile Rusya a-
rasındaki ticarete geçti. Bu ticare­ Tekel
tin hacmi 9 milyon dolardır. Rijof, Bakanlığın bedeli
Nikita Rijof
Rusyanın bunu çok daha yüksek bir
seviyeye çıkarma arzusunu bildirdi. Balık peşinde... Bugünlerde gazetecilerle başı en
ziyade dertte olan Bakan, Orhan
İŞ ALEMİ

Öztraktır. Gümrük ve Tekel Baka­ kün olmaz. O bakımdan, Tekel Baka-


nının başının dertte olması sebebi nına veya Hükümetin sorumlu üye-
kendisinin gazetecilere veya gazete­ lerinin karşısına geçip "Niçin zam
cilerin kendisine karşı bir hususi yoktur deyip zam düşünüyorsunuz?"
düşmanlık beslemesi değildir. Hatta diye sormak biraz insaf dışı hare­
tamamen aksine, iki taraf mükem­ ket olmaktadır.
mel geçinmektedir. Ama gazeteciler Hükümet, Tekel maddelerine
toplu, kırmızı yanaklı, sevimli ve zammı karar altına almıştır. Zam­
mütevazi Bakanı nerede görseler mın esası yüksek fiyatlı sigara ve
"Tekel maddelerine zam" meselesini içkilerin fiyatlarım biraz daha yük-
sormaktadırlar. Orhan Öztrak bu seltmek, buna mukabil dar gelirli
soru üzerine saçılmakta, ezilmekte, vatandaşların kullandıkları madde-
büzülmektedir. Tekel maddelerine lerle oynamamaktır. Bu bakım­
zam yapılacaktır. Ama Tekel Baka­ dan Yeni Harman, Sipahi Ocağı, Ye­
nı, zammın ilanından yarım dakika nice gibi sigaralar, cin, vermut, vot­
önce kendisine bu sorulsa "Hayır, ka, rakı, konyak gibi içkiler zam yi­
bir zam yok!" cevabını vermek mec- yecek maddeler arasına girecektir.
buriyetindeki adamdır. Gazete muha­
birleri bunu anlamadıkları gibi, üs­ Hafta içinde, çok sıkıştırılan Or­
telik gazetelerin pazarları da "Hani han Öztrak bir "herkesin bildiği ger­
zam yapılmayacaktı? Ne biçim Ba­ çek" söyledi. Ama gazeteler buna
kan bu. Bir dediği bir dediğine uy­ hayli itibar ettiler. Gümrük ve Tekel
muyor" diye çatmaktadırlar. Bakanı :
Orhan Öztrak "— Tekel maddelerine bu yıl zam
Tekel maddelerine zam gibi hal­
a
lerde bunun zamanından evvel açık-
Kilitli ağız yok!" dedi.
lanmasına ne imkân ne de cevaz bu­ Plân önümüzdeki yıldan itibaren
lunduğu herkes tararından bilinir ve istendiğinde beyannamelerin boş gel­ tatbike başlanacağına göre bu gayet
bu, dünyanın her tarafında böyledir. mesi bir yana, stok meraklılarının a- tabiidir. Üstelik 1962'nin sonuna da
cy
Aksi halde, zam günü beyanname lışverişinin önüne geçilmesi müm­ iki ay bir şey kalmıştır.

Birkaç
çizgide B İ Z İ M K İ L E R
pe

Türkiyede otomobil endüstrisi ile ilgili olarak geçen­


lerde önemli bir adım dana atılmıştı. Chrysler Fab­
kınma Bankası, Mümtaz Fazlı Tavlan, Bülent
Demiren, Haluk Emiroğlu ve Hans J. Zimmer
rikalarının teşebbüsü ile otomobil, kamyon deniz mo- teşkil etmektedir. Bu sanayiin henüz el atılma­
törleri ve her çeşit motörü imal etmek üzere kurulmuş mış bir saha olması sebebiyle çabuk gelişeceği
olan "Chrysler İndustries of Turkey Anonim Ortaklığı" zannedilmektedir.
ilk faaliyetine başladı. Sermayesi 20 milyonu bulan şir­
ketin diğer ortakları Çiftçiler Ticaret Sanayi A. Ş.,
Tatko A.Ş., Rasim Cenani ve Rıza Sadıkoğludur. Bütün kromcuları bir dert hayli süredir meşgul et-
mekteydi. Bir zamanlar Türkiyenin başlıca ihraç ma­
lı ve döviz kaynağı olan bu maden satılmamaktadır. Bu-
nun bir sebebi, Güney Rodezyada ucuz ve iyi kalitede
Çabuk buruşmayışı ve dayanıklı oluşu sebebiyle
suni elyaftan dokunmuş olan kumaşlar batıda
mal çıkmakta oluşudur. Ama şimdi buna, rusların dün-
ya krom piyasasında yaptıkları damping katılmıştır.
ve memleketimizde büyük rağbet görmektedir. Güdümlü bir devlet ekonomisine sahip olduklarından
Bu durumu göz önüne alarak bazı iş adamla dolayı fiyat mefhumuna sahip bulunmayan ruslar o
rı ve teşekküller tarafından Türkiyede de sente­ kadar iyi malı o kadar ucuza satmaktadırlar ki Türk
tik kumaş imal etmek üzere kurulmuş olan "Si- Krom sanayiinin batmaması kabil değildir. Bu yüzden­
faş A. Ş." faaliyetine başladı. Merkezi Bursa olan dir ki Hükümet bilhassa Amerikaya müracaat etti ve
şirketin sermayesi 18 milyon liradır. Şirketin ku­ bir formül bulunmasını istedi. Amerika başlıca krom
rucularını Suni Elyaf A.Ş., Türkiye Sanayi Kal- alıcısıdır.
T Ü L İ ' d e n H a b e r l e r

Koalisyonun kurulmasından bir kaç


İsmet İnönüye, "Politikadan sonra
hayatta en çok ne yaptınız?" di­
şit Çevanşır ve eşi yolda giderken,
Bayan Çevanşır düşüyor, tramvay gün sonra Meclisten çıkarken Baş
rayı çenesini kesiyor, eczane, dok­ bakan İnönüye rastlıyor. Oran göm-
ye sorulacak olsa mutlaka şu cevabı
tor, pansuman derken zorla trene leğine altın kaplamalı kilid biçimin-
verir :
yetişiyorlar. de yeni kol düğmeleri yaptırmış İ-
"— Nişan yüzüğü taktım, nikâh- nönüye hitaben :
Bir de ne görsünler? Son dakika­
ta şahitlik ettim, çocuklara isim ver­ da çıkan bir arıza yüzünden tren, "— Paşam, bakın bizler kendi
dim!" çocuklarının bindiği vagonu bırakıp kendimizi kilitledik" diyor.
Başbakan bu üç "önemli göre­ Paşa da şakacı :
gitmiş!
v i n d e n birini İstanbulda yaptı. Ni- Herkes bütün bu olaylardan son­ "— Peki ama, anahtar kimde?"
şanlananlar, iki sevdiği arkadaşının, ra, evlere dönüyor tabii. deyince, Oran, kravatını gömleğine
harp arkadaşı Ali F u a t Eldem ile po­ tutturan, gene altın kaplamalı a n a h -
litika arkadaşı Mümtaz Ökmenin ço­ • tarı gösteriyor :
cuklarıydı. Şadırvandaki nişan sade, " Biz ihtiyatlıyız. O da bizde
ama güzel oldu. Gazeteler İnönünün
Hiltona ilk defa bu vesileyle gittiği­
A ffın çıkmasıyla, söz ve yazı ala­
nında, bir çok hikâye de çıktı. Bu-
Paşam!".

günlerde anlatılanlardan biri şu : A.
ni yazdılar. İkinci gidişidir. Daha
a
önce de Vehbi Koçun oğlu Rahmi P. li Bilecik Senatörü Talat Oran
-Hani, Demokrat Parti devrinde D.
Y eni gelen İsviçre Büyük Elçisi
M. Rene Keller'i tanıtmak için
Koç ile şimdi iki çocuk anası olduğu
P. li olduğu halde verdiği bir kırmı­ maslahatgüzar M. Pictet François'nın
halde inceliğinden bir şey kaybet­
memiş Çiğdem Koçun Hiltondaki zı oy yüzünden Osman Kavrakoğlun- evinde verdiği davette geçen olay An­
cy
düğününde bulunmuştu. dan burnuna yumruk yemişti- İkinci karalıların pek hoşuna gitti : Dava-

Nişanda, güzel gözleri ve hava­


sıyla herkesten çok Ferhunde Verdi
göze çarpıyordu.


pe

Türk tenisinin ezeli "İkinci"si Dr.


Behbut Çevanşır ve eşinin İstanbul
dan Almanyaya gitmelerinin, daha
doğrusu tasarladıkları gün gideme-
melerinin hikâyesi Dany Kaye'nin
bir filmine mevzu olacak gibi: Ev­
den, babasının Jaguar otomobiliyle
Sirkeciye gidip trene binmek üzere
eşiyle yola çıkan Dr. Çevan-
şır, biraz sonra otomobilde bir arıza
olduğunu farkediyor. Duruyorlar,
şoför motorun kapağını açıp bak-
mak istiyor. Hava kararmış. Gör-
mek için, tesadüfen otomobilde bu­
lunan bir mumu yakıyor. Kapağı
açıp motöre edilmesiyle, dökülmüş
olan benzin elindeki mumdan alev
alıyor. söndürmek için Dr. Beh-
but ve eşi, ateşin üstüne tefaşla yağ-
murluklarını atıyorlar. Naylon olan
yağmurluklar derhal yandığından a-
lev çoğalıyor ve otomobil tamamla-
nıyor. Yolcular, bir taksi ile Sirke­
l i y e gidiyorlar.

Bu sırada, çocuklarını uğurlamak İnönü Ayla Eldem ve Laçin Ökmenin yüzüklerini takıyor
için Sirkeciye gitmek üzene evlerin-
den çıkan Dr. Behbutun babası Cem- Bir yastıkta!
tin olduğu bina iki katlı. Yukarda Mühendis Öznur Aral ve Ankara-
misafirlerin bir kısmı ağırlanadur- nın en güzel bir kaç kadınından biri
sun, gitmek için kapıya gelen di­ oltan eşi Selva Aral gibi, Akşam ga­ Hayat defterinden
ğerleri maslahatgüzarın küçük oğlu­ zetesi sahibi Malik Yolaç da gece ya­
nu para istermişçesine avuçlarını aç­ rısından sonra geldi. Ticaret ataşele­ YAPRAKLAR
mış bekler bulunca şaşırdılar. Ço­ rinden Fahri Savranın damının ne­
t u k izah etti: den bütün gece siyah gözlüklerini
Nişanlandılar. Birinci Cihan Harbi-
hiç çıkarmadığı ve Tumpane şirketi
"— Bir tüfek almak için para nin ve Milli Mücadelenin kahraman­
sahibi Mr. Tumpanenin kalabalık
topluyorum." Anne ve babasının a- larından Orgeneral Ali Fuat Ekle­
masasına gelen doğum günü pasta­
şağıda olanlardan haberi yoktu. Duy­ min kızı Ayla Eldem ile Peker Ka-
sının ve çalınan doğum günü şarkı­
duklarında tüfek mi alındı, yoksa binesinin Başbakan Yardımcısı
sının masadakilerden kimin için ol­
dayak mı atıldı pek öğrenilemedi. Mümtaz Ökmenin oğlu Laçin Ök-
duğu, anlaşılamadı.
Bilinen, küçüğün hayli para topladığı men nişanlandılar. Ayla Eldem 26,
Gecenin, çok alâka çeken bir baş­ Laçin Ökmen 36 yaşındadırlar. Ni­
• ka düğümünü de Süreyya kendi çöz­ şanlıların yüzüklerini İsmet İnönü
dü. Erkekler kadar kadınların da taktı.
A nkaranın ve dolayısıyla Türkiyenin
meşhur "Süreyya"sı, kış mev- müttefiken pek güzel buldukları ve
simini açtı. Süreyya, bu yaz Moda kolunda, omuzuna çok yakın olarak Nişanlandılar. İş Bankası Umum
Kulübünde dinlediğimiz orkestrayı ge- taktığı son moda "Kleopatra Bile- Müdür Muavini Bülent Osmanın kızı
ziği"yle pek şık olan sarışının Anka- Leyla Osma ile Tekstil Mühendisi İl-
ranın gece klüplerinden birinde strip han Akgüneş nişanlandılar. Nişanlı­
-tease yaptığı öğrenildi. İsmi Kadife lardan genç kız 20, genç adam 25
Veronique idi. yaşındadır.


Evlendiler. Türk sinemasının yum­
ruğuna kuvvetli jönü Orhan Günşi-
İ stanbulun ve Ankaranın eğlence
yerlerinin güllerinden biri, Fethi ray ile İstanbulun zengin ve tanın­
Doğançay- C.K.M.P. den müstakil- mış ailelerinden birinin kızı Zeynep
a
leşen milletvekili ve Atatürkün ev- Baykan evlendiler. Düğünde film a-
latlığı Ülkünün eski kocası - baş­ leminden kimse yoktu. Bu, 35 yaşın-
kentte bir gece klübünde twist yap­ daki Orhan Günşinayın dördüncü, 19
maya çalışıyordu. Ama o kadar ala- yaşındaki Zeynep Baykanın ilk evli-
cy
turka bir hali vardı ki, twist'ten zi­ liğidir.
yade "Çalkala yavrum, çalkala"yı •
oynuyora benziyordu. Masaların bi- Evlendiler. Ankaralı gazeteci Le-
rinden bir h a n ı m : vent Esmer ile ressam Ercüment
Kalmukun kız kardeşi Oya Kalmuk
"— Hiç yakışmıyor!" dedi.
evlendiler. 32 yaşında Levent Esmerin
Yanındaki cevap verdi : dördüncü, 24 yaşındaki Oya Kalmuk
ise ilk defa evlenmektedirler.
pe

"— Yakışan bir şeyi vardı. Onu



da elinden kaçırdı."
Evlendiler. M.B.K. Hükümetinin ilk
Sanayi Bakanı Muhtar Uluerin kızı
Fethi Doğançay 23 yaşındaki Aytül Uluer ile Ha-
Alaturka twist tayın, şöhretli ailesinden Dr. Mehmet
Kuseyri evlendiler. Damat 32 yaşın-
dadır. Her ikisinin de bu, ilk evlili
tirmiş. İlk yemekte Ankaralı kadar ğidir.
İstanbullu bolluğu vardı. İstanbulun •
bilhassa kalburüstü milyonerleri ek­ Öldü. Türk politika hayatının 1946
seriyetteydi. Son senelerde saçlarına dan beri bilinen isimlerinden Fuat
fazlaca ak düşen Ferruh Verdinin Arna damar tıkanıklığından Anka-
masasındaki yabancı çiftten Loli- rada öldü. 61 yaşındaki Arna, bir ar-
ta'ya benzeyen -filmde Lolita rolünü kadaşının evinde oturmaktaydı. İs-
yapan artiste tabii - çok genç, çok tanbul milletvekili Arna, Bölükbaşı-
sarışın, çok spor kıyafetli bir ha­ nın ayrılmasından sonra da C.K.M.B.
nım epey dikkat çekti. Başka bir mil­ de kalmıştı.
yoner masası Natuk ve Haşim -eski
Galatasaraylı "Şiir Futbolcu"- Bir- •
kan kardeşlere aitti. Yanlarında eş­ Öldü. İstanbul İktisat Fakültesinde
leri ve Natuk Birkanın yeni evli kızı Umumi İktisat ve İktisadi Doktrini
Zeynep ile damadı Erhan Erhad var­ Tarihi kürsüsü Ord. Prof.'ü Refii Şük-
dı. Haşim Birkanın eşi Melahat Bir­ rü Suvla öldü. Suvla, annesini, yatmak-
kanın Türkiyede sadece üç, dört ki­ ta olduğu, hastahanede ziyaret ederken
şide bulunduğu söylenen 5 0 - 6 0 bin kalp krizi geçirdi ve hemen orada ve-
lira değerindeki chincilla etoluna bü­ fat etti. Ord. Prof. Suvla 54 yaşın
tün hanımlar merakla bakıyordu. daydı.
1 Kitap okudum AKİSÇİLER SİZiN İÇİN
Adı : "Türk Karikatüristleri 1962"
Kitap : Türkiye Gazeteciler Sendi­
kaları Federasyonu yayınları, Re­ GÖRDÜLER, DİNLEDİLER, SEÇTİLER
fah Basımevi İstanbul 1962, 48 say­
fa, 500 kuruş.
Konu : "Türk Karikatüristleri
1962" albümü, son yıllarda birden­
bire, dünya çapında tanınmaya baş­ merak edenler bu kitabı zevkle oku­
layan Türk mizahının karikatür bö­ yabilirler. (Yeditepe yayınları 1962,
lümünün hemen en başarılı çizerleri­ Radyo İstanbul)
ni -Ali Ulvi, Burhan, Eflâtun Nuri, Elinle: Sabahattin Kudret Aksalın
Ferruh Doğan, Filiz Osman, Metin son şiirlerini toplu halde okumak is­
Gökçe, Mistik, Mim Uykusuz, Nec­ 29 Ekim, Pazartesi, Ankara : 10.00:
"Anıt Kabirden", 11.00 : "Meclisten teyenler bir adet "Elinle" alabilirler.
mi Rıza, Nehar Tüblek, Oğuz Aral, (Yeditepe yayınları 1962, İstanbul)
Orhan Ural, Öktemer Köksal, Sado naklen yayın", 13.15 : "Türk beste­
cilerinin eserleri" (İlhan Baran, Ad­ Aşk Üçgeni: Bir zamanların iyi hika­
Yalçın, Semih Balcıoğlu, Sinan Bı­ yecisi Umran Nazifin son hikâyeleri
çakçı, Togo, Tonguç Yaşar, Yurda- nan Saygun, Muammer Sun. İyi kay­
dedilmiş eserler), 21.45 : "Cumhuriye­ bu kitapta bir araya getirilmiştir.
gün, Zeki Beyner- bir araya getiren (Yeditepe yayınları 1962, İstanbul)
bir eserdir. Türkiye Gazeteciler Sen­ tin kuruluşunda doğanlarla açık o-
turum". Yalan: Ünlü piyes yazarı Orhan Ase-
dikaları Federasyonunun İstanbulda nanın unutulmayan bu oyunu" kitap
tertiplediği bir karikatür sergisin­ 30 Ekim, Salı, Ankara : 10.30 : "Stüd­ halinde çıkmıştır. (Dernek yayınları
den sonra düzenlenen kitapta, daha yo programlarından seçmeler" (eğ­ 1962, Ankara).
doğrusu albümde, Türk Basınının lence programı). Ankara İl : 20.00 :
yirmiüç şöhretli karükatüristinin "Müzikseverlerle Başbaşa" (şaşıran
karikatürleri yer alıyor. Albümün solocular, uyuyan şefler, bozulan
icralardan örnekler).
Ön kapağına, Cemal Nadir Gülerin, Musiki
a
arka kapağına da Ramizin birer ka­ 31 Ekim, Çarşamba, Ankara : 21.30 :
rikatürü konulmuş. Kitabın içinde "Arı Dile Doğru" (neden öz türkçe
de, Türk karikatür sanatının ilk us­ konuşmalı?), 23.00 : "Konser Salo­ İstanbul : İyi musiki seven İstanbullu­
talarından üçünün -Sedat Nuri, Cem, nundan" (CSOnun 24 Ekim konse- lar için bu hafta yapılacak şey, rad-
rinin bandı).
cy
Rıfkı- karikatürleri yer alıyor. Ay­ yolarını açıp yabancı istasyonlar a-
rıca, yirmi karikatüristin fotoğraf ramaktadır. Zira, Türkiyenin 1 numa­
veya resimleriyle birlikte kısa birer ralı şehri geçen yıl olduğu gibi bu yıl
de biyografileri eklenmiş. da musiki bakımından inanılmaz de­
Beğendiğim : Albümde en çok Tiyatro recede fakirdir. Tavsiye edilecek, kon­
beğendiğim çizgiler, Ali Ulvi ile Si- serler, B.B.C. nin "Üçüncü Program"
nanınkiler oldu. Konuları işleyiş ba­ ında yayınlanmaktadır.
kımından da Burhan Solukçunun Tütün Yolu: E. Caldwell'in Amerika
sahnelerinde yıllarca oynanan bu ese­ 29 Ekim, Pazartesi : Ankaralılar için
"Bizde feza çalışmaları", Ferruh Do­
pe

ğanın "Birikmiş paranız için Bizim ri, bu mevzsim İstanbulda, Küçük Sah­ Operada geçirilecek müstesna bir ge­
Banka", Mıstıkın "Taş devri karika­ nededir. Tütün Yolunu roman olarak ce. O gece Devlet Operası ve balesi
türleri", Semih Balcıoğlunun "Bü­ sevenler, oyun halinde daha çok beğe­ bütün marifetlerini göstereceklerdir.
neceklerdir. Ancak geceye katılmak herkese nasip
yük yalan", Zeki Beynerin de "Cena­ olmayacaktır. Zira temsil, misafir İ-
zeye bi kişi!..." lejandlı karikatür­ Çalı Kuşu: Reşat Nuri Güntekin de­ ran Şahı şerefine hususi surette ve­
leri en çok dikkatimi çeken karika­ yince hiç şüphesiz, Çalı Kuşu gelir rilmektedir. O bakımdan hem kulak­
türler olarak sayılabilir. akla. Onun bu çok sevilen romanı lara, hem gözlere bir ziyafet teşkil e-
Beğenmediğim : Türk Karika- şimdi İstanbulda, Yeni Tiyatrodadır. decektir.
tüstleri 1962 albümünün en zayıf Rose Bern : Ankarada Üçüncü Tiyat­
tarafı, sebep ne olursa olsun, Türk roda temeli edilmekte olan bu eser,
karikatüristlerinin tamamını içine 1912'de Nobel Edebiyat armağanını
almamasıdır. Böyle bir albümde in-
san ister istemez, meselâ bir Turhan
kazanan Gerhard Hauptman'ındır. O- Sinema
yuncular oldukça başarılıdırlar.
Selçuk, bir Bedri Koraman, Suat Ya­
laz. Tekin Süruri, Cafer Zorlu, Bü­ Aşk Mevsimi: Ankarada, İnci Sine­
lent Seren, Mehmet Polat, Sadi Dinç- masında Başrollere Orson Welles,
çağ gibi imzaları arıyor. Kitaplar Paul Newman, Anthony François, Jo-
Albümün düzenleniş tarzı iyi değil anne Woodward. Konu, ünlü ameri­
ve baskısı da bir hayli dikkatsiz ya- kan romancısı William Faulkner'in
pılmış. Günü Gününe: Burhan Arpadın çe­ "The Long and Hot Summer - Uzun
Sonuç : Alınmaya ve görülmeye şitli gazetelerde yayımlanan yazıla- ve Sıcak Yaz" adlı hikâyesinden alın­
değer bir albüm. rı. 1956-1982 yılları arasındaki önem­ mıştır. Başarılı oyuncular ve nefis
li konuları ele almış olan Arpadın ge­ bir fon müziği. Renkli. Tek kusuru,
İlhami S O Y S A L niş bir kültüre dayanan yazılarını türkçe sözlü oluşu.

AKİS/27
Buna üzülenler olmadı değil.. Zira,
T İ Y A T R O basta Başkan, yıllarca sonra İcra Ko­
mitesinin faaliyetini incelemek iste­
yeceklerin dosyalarda ve zabıtlarda
İstanbul Gündemde toplantı Başkanının
seçimi, İcra Komitesinin raporu, ya-
"Bedrettin Tuncel, İcra Komitesinin
geçen faaliyet devresine ait çalışma­
Toplantıdan toplantıya yımlar, Milli Merkez çalışmalarıyla ları üzerinde şifahi izahat verdi"
Milletlerarası
nün -I.T.I.-
Tiyatro Enstitüsü­
Türkiye Milli Merkez
ilgili konular ve teklifler vardı. Gün­
deme konulması unutulan bir madde
cümlesinin tekrarından başka birşey
bulamayacaklarını farkedenler eksik
Heyeti 14 Temmuzda olağanüstü bir ise, uzunca bir zaman kalmak üzere, değildi.
toplantıya çağırılmış ve bu toplantı­ Parise gitmiş olan yeni İcra Komite-
da, yeni İcra Komitesini seçmekten si üyelerinden Adalet Ağaoğlunun, Sıra "Yayımlar" bahsine gelince
yani eskisini, çoğunluğuyla, yerinde hareketinden önce, yerine bir başka- konuşmalar bir hayli hararetlendi.
bırakmaktan- başka bir iş yapma­ sının seçilmesi için, bırakmış olduğu Milli Merkez Heyeti, altı aydır ha­
mıştı. Bu sefer, 13 Ekimde, İstanbul- mektuptu... zırlıkları bir türlü bitirilemeyen bir
da yeniden toplantıya çağırılan Mil- Toplantı Başkanlığına, her za­ formalık bültenin, nihayet baskıya
li Merkez Heyeti, yönetmeliğinde ya­ manki gibi, umumi havayı ve tema­ verildiği haberini alacağım umuyor­
zılı yıllık toplantılarından birini -bel- yülü sezmekte ve en pürüzlü mesele­ du. Ne çare ki henüz bazı yazılar
ki ilk defa-zamanında yapmış oldu. leri ona göre "oya koymakla" tatlı­ tercüme ettirilebilmiş, bazı resimler
Ama 24 üyesinden ancak 14'ünün işti- ya bağlamakta güçlük çekmeyen Re- seçilebilmişti. Bu durumda İcra Ko­
rakiyle., İşin garip tarafı, toplantıya fik Ahmet Sevengil seçildi. İcra Ko- mitesinin bülten hazırlığının kolay
katılan 14 üyeden 10'unun Ankara- mitesinin raporunu da, gene her za­ kolay sonu gelmiyeceğini anlıyan
dan gelmiş olmasına karşılık, toplan- manki gibi, Bedrettin Tuncel, kurmuş Merkez Heyeti, bültene verilecek şek­
tıya katılmayan 10 üyeden 7'sinin İs- olduğu geleneği bozmıyarak, gene şi­ li, bültende yer alması gerekli yazı-
tanbulda oturanlar olmasıdır. fahi izahat şeklinde Heyete sundu. ları ve resimleri, kendi arasından

P i y e s gördüm
a
cy
O y u n : "Ayı Masalı" -Komedi, 2 bölüm- Kostüm : Güler Erenyol
Y a z a n : Refik Erduran E f e k t ve I ş ı k : Yılmaz Aslancan
T i y a t r o : Dormen Tiyatrosu - Eski Ses- K o n u : İstanbul yakınında "ayı"ların tabu haline ge­
tirildiği bir kasabada, kızına koca arayan jandarma
S a h n e y e k o y a n : Haldun Dormen
komutanının karısından -Şevkiye May- Parti Başka­
Dekor : Duygu Sağıroğlu nına -Turgut Boralı-, Profesörüne -Erol Keskin-, Be­
yefendisine -Tuncel Kurtiz- varıncıya kadar, "köprü-
pe

başı"nı tutan "ayı"lara "dayı" demekte tereddüt et­


meyen, "köprüyü" tehlikesizce geçebilmek için türlü
dalkavukluklar eden çeşitli tipler arasında -hayatı
pahasına da olsa - kaba kuvvete boyun eğmek is-
temiyen bir halk çocuğunun, Rüstem'in -Altan Erbu-
lak- tek başına direnişi. Orta oyunu tekniği içinde,
komik unsurların ve sosyal hicvin ağır bastığı modern
bir allegori.

Oynayanlar : Erol Günaydın (Çeyrekçi Arif Efen-


di -modern komisyoncu tipinin ilkel örneği- Pişekar),
İzzet Günbay (Taktik Necati), Ayfer Feray (Polaris
Tomris), Nisa Serezli (Hanımefendi), Mehmet Özekit
(Koca Hasan Pehlivan) vs.. (9 erkek, 4 kadın rolü).

B e ğ e n d i ğ i m : Refik Erduranın, Batıda yeni yeni ör-


neklerini gördüğümüz -"Gergedan", "A Man for all
Season's", "Les Maxibuies"- bir tarz içinde, orta oyu-
nu tekniğinden rahatça faydalanmış olması. Dormen
topluluğunun "ensemble" halindeki doyurucu oyunu.
Çeyrekçi Arif Efendi'de Erol Günaydının renkli ve
inandırıcı kompozisyonu. Rüstem'de Altan Erbulakın
sürükleyici, güldürürken düşündürmeği başaran, çok
diri ve tatlı oyunu. Haldun Dormenin, oyunun bütününe
kazandırdığı hızlı akıcılık, karambol sahnelerinin öl-
"Ayı Masalı" Dormen Tiyatrosunda çülü realizmi. Rüstemin önünü kapattığı sahnedeki gü-
Modern bir allegori zel buluşu.

AKİS/28
TİYATRO

seçtiği bir küçük Komisyona tesbit memleketlerin I.T.I. merkezlerine ve rosundan -bir prömiyere çıkmıyarak-
ettirmeyi uygun gördü. tiyatro çevrelerine, 1961-62 mevsi­ sözleşmesi bozulmuş olan Saim Alpa-
minde Türkiyede Tiyatro, Opera, Ba­ gonun kurduğu topluluktur. Bu top­
Nitekim aynı gün, öğleden sonra le alanında gerçekleştirilmiş çalış­ luluğa, sonradan, gene Devlet Tiyat­
toplanan ve Refik Ahmet Sevengil i- maları aksettiren bir broşürü, yılba­ rosu sanatçılarından, Semih Sergen
le Lûtfi Ay, Haldun Taner, Nüvit şı hediyesi olarak, gönderebilecek­ de katılmıştı. Ama, birkaç gün önce,
Özdoğru ve Aydın Günden teşekkül tir. Semih Sergeni Ankaraya dönmüş,
eden bu Komisyon, bültenin bir "yıl­ Devlet Tiyatrosundaki eski yerini al-
lık" halinde yayımlanmasına, her Açılırken kapanan.. mıya çalışır görenler, İstanbulda bu
yılın en geç son ayı içinde çıkarılma­ topluluk hakkında söylenenlerin ger­
sına, bir önceki mevsim faaliyetini
topluca aksettirmesine, yazıdan çok
Daha doğrusu, açılmasıyla dağılması
bir olacağa benzeyen bir topluluk,
çeğe dayandığını, en iyi şekilde, an­
lamışlardır.
resme yer verilmesine, yazıların ve İstanbulun tiyatro çevrelerinde, son
resim altlarının da fransızca ve in­ günlerin en çok sözü edilen konusu Şimdi Küçük Opera Tiyatrosu­
gilizce olarak iki dilde hazırlanması- halindedir. Bu topluluk "Alpago Ti­ nun sahibi, büyük masraflarla onar-
na karar verdi. yatro" adını taşımakta ve Aksaray- dığı ve güzel bir salon haline getir­
da, Küçük Opera Tiyatrosunda "Ha­ diği, tiyatrosunu yeni bir topluluk­
Bu karar İcra Komitesince tasvi- yat Tatlıdır" adlı bir İtalyan oyunuy­ la çalıştırmıya hazırlanmaktadır. Bu
bedilir de yazılar ve resimler önü­ la perdesini açmış bulunmaktadır. topluluğun başına kimin geçeceğini
müzdeki ay içinde baskıya verilebilir- Bilindiği gibi Alpago Tiyatro -di­ merak edenler ise, son günlerde Mü­
se, 1963 yılı başında, Türkiye Millî limize ne uygun, no de güzel ad!- nir Özkulun oraya sık sık uğrar ol­
Merkezi, ilk defa olarak, yabancı bir süre önce Ankara Devlet Tiyat- duğunu farketmemiş olanlardır.

a
Beğenmediğim: Yazarın, birçok yerlerde, hele Parti maları. Bu yüzden oyunun en önemli özelliklerinden
Başkanının ağzıyla, duyurmak istediği sosyal ve poli­ birinin, inandırıcı olamıyan bir realizm içinde, kay­
tik hicivde, çok işlenmiş bir tema etrafında, çok duyul­ bolması.
muş şeyleri tekrarlaması. Sahneye koyucunun ve de­
cy
koratörün, oyunun özündeki fantastik ve allegorik ha­ Sonuç : Hoş bir akşam geçirmek istiyorsanız Altan
vayı daha iyi yansıtacak bir üslûp araştırmasına git­ Erbulakla Erol Günaydını "Ayı Masalı"nda mutlaka
memiş, meselâ, "ayı"ları, yer yer, sahneye çıkarma­ görmelisiniz.
yı düşünmemiş, böğürtülerini duyurmakla yetinmiş ol­ Lûtfi AY
pe

E. Günaydın - A Erbulak - M. Serezli - A. Feray "Ayı Masallı"ndan bir sahne


Başarılı dörtlü İnandırıcı olmayan bir realizm
AKİS/29
Konser dinledim M U S İ K İ

Debussy, müzik tarihinde, çığır


açmış bestecilerin arasında yer alı- Mızıkalar
yor. İzlenimci müziğe son şeklini ve-
Armoni Mızıkası
ren, olağanüstü kabiliyetiyle, daha
doğrusu dehasıyla bu üslûbu bir o-
kul, yaygın bir akım haline getiren G eride bıraktığımız hafta içinde
Ankaranın sanat çevrelerinde bir
odur. İstanbul Şehir Orkestrasının haber bomba gibi patladı: Genel Kur-
konserinde "Prelude â l'apres midi may Harekat Başkanlığı Cumhurbaş-
d'un Faune'', Noktürnlerin iki tane- kanlığı Armoni Mızıkasını lâğvetmi-
si -Bulutlar ve Şenlikler-, keman pi­ ye karar vermiş ve bu konuda teşeb­
yano sonatı, harp ve yaylı çalgılar büse geçilmiştir!.. Dolaşan söylenti-
orkestrası için iki dans ve "Deniz"
lere göre, evraklar Genel Kurmay
çalındı.
Harekat Başkanı Tuğgeneral Muam­
• mer Özkanın masasına kadar gelmiş
ve Generalin imzasını beklemiye baş-
Beğendiğim: Herşeyden evvel, lamıştır. Herhalde böyle bir kararın
programdı. Türk sanatçılarının De- altına eli titremeden kimse imza ata-
bussy'yi anmak amacıyla bu kadar mıyacaktır.
güzel bir program yapması ve beylik
konserlerin arasına Debussy'nin mü­ Cumhurbaşkanlığı Armoni Mızı­
ziğini bir İntermezzo gibi sıkıştırıp kası, Türkiyenin, geçmişi 140 yıl ön­
vermeleri, sakızlardan bıkmış olan ceye uzanan sayılı kurumlarından bi­
dinleyicileri sevindirmiştir herhalde.
a
ridir ve senfonik çehresiyle bütün
Cemal Reşid Rey ne bir piya­ dünyaya ün salmıştır. Kökleri İkinci
Cemal Reşid Rey nist, ne de bir orkestra şefidir. Ce­ Mahmut zamanının Mızıkai Hüma­
Sihirli değnek mal Reşid Rey sadece müzikçidir. yununa kadar uzanan Armoni Mızıka-
cy
Duygulu, heyecanlı bir müzikçi. sı, yöneticisi İhsan Künçerin emekli-
Şef : Cemal Reşid Rey Duygulu, heyecanlı ve kültürlü. De­ ye ayrılmasıyla ilk büyük darbeyi
bussy konserine baştan sona kadar
DP'nin son günlerinde yemiştir. 27
kişiliğiyle şekil verdi. Sonatı, Suna
Mayıstan sonra da rütbesi yüzbaşı­
Kan ve Cemal Reşid Rey, olağanüs­
O r k e s t r a : İstanbul Belediyesi Şe- tü bir beraberlikle çaldılar. Aynı nın üstünde olan bütün subaylar e-
hir Orkestrası. kültür temeli üzerine oturan a y n ı mekliye ayrıldı ve geride kalanlar i-
Solocular: Uğurtan Aksel (harp), kafadaki, aynı duygudaki iki insan çinden en kıdemli subay şeflikle gö­
pe

beraber nefes alıp veriyordu. revlendirildi. Bu, Cumhurbaşkanlığı


• Armoni Mızıkasına vurulan ikinci
Ayrıca "Prelude"de flütçü Na-
Suna Kan (keman), Cemal Reşid Rey mi Şenelin soloları ile Dans'la da darbe olmuştur. Şeflik eğitimi gör­
(piyano). harp solocusu dikkati çekecek ka­ memiş bir kişinin kıt'a bandolarına
dar iyi idi. marş çaldırması belki mümkündür a-
• ma, senfonik bir topluluğun başında
• değnek sallaması aklın alacağı şey
S a l o n : İstanbul, Şan Sineması.
B e ğ e n m e d i ğ i m : Genel olarak, or­ değildir.
• kestranın tekniği ve entonasyonu.
Güç bir pasaj gelince kemanlar dö­ Peşpeşe yediği darbelerden iyine
Konserin özelliği: Bir Debussy külüyor, viyolonseller karışıyor. Ce­ zayıf düşmüş olan Cumhurbaşkanlığı
konseri olmasında. 22.8.1862'de doğ- mal Reşid Reyin bütün gayretine Armoni Mızıkasını lâğvetmekle, iki
muş olan Debussy, eğer yaşa­
rağmen, teknik güçlükler yüzünden, yıldan beri sistemli bir şekilde yürü­
saydı, 1962 yılında yüz yaşında ola­
deniz bir parça bulanık ve kirliydi. tülen "geri gidiş", amacına ulaşmış
caktı. Onun için bu yıl bütün dünya,
konserlerle, festivallerle ünlü fran- • olacaktır. Ama sanatseverliği ile ta­
sız bestecisinin doğumunu kutluyor. nınan Türk Ordusunun, Atatürkün
Türkiyede bu çeşit bir konser dü­ Sonuç: Besteci Debussy ile yorum­
zenlemeyi herkesten önce Şehir Or­ üstüne titrediği bir müesseseyi imha
cu Cemal Reşid Rey yanyana dur-
kestrasının yöneticileri akıl etmiştir. duğu vakit sonuç elbet de iyi ola­ edeceğine, bir başka deyişle, kendi
Tabii bunda, orkestranın başında caktır. yavrusunu yiyeceğine inanmak için
Cemal Reşid Rey gibi, Fransız mü- aşırı derecede karamsar olmak gerek.
ziğini iyi tanıyan, Debussy'yi seven
bir müzikçinin bulunmasının da rolü Cumhurbaşkanlığı Armoni Mızıkası
büyük. Faruk Güvenç desteklenmelidir, ıslah edilmelidir.

AKİS/30
«Onlar ki verir laf ile D ü n y a y a nizamat...»

İki meşrep - İki başlık Malûmu ilam İktidar - Muhalefet

Özelcakteşebbüs başıboş bırakılmaya-


(Vatan - 24 Ekim 1962. "Ült- H
atipoglu : "Bu yıl giriş imtiha-
T ekel maddelerine bu yıl
(Ulus . 24 Ekim 1962)
zam yok
nını kazanamayan kimse kati-
ra sosyalist") Tekele yapılacak olan zam hoş­
yen Üniversiteye alınmayacaktır"
Özel sektöre hiç bir müdahalede demiştir. (Tercüman - 23 Ekim 1962). nutsuzluk yarattı (Öncü - 24 Ekim
bulunulmayacak (Hür Vatan - 24 E 1962)
kim 1962 "Ültra liberal")

Tevazu!
Türkçeye kitaksi!
Kaynana bolluğu

A detimdir, Hasbi beyi berberden B ir takım, delikanlılar bizi kenara


itip Cumhuriyete sahip çıkıyor­
Dört maddelik bir soru önergesi veril­
henüz çıkmış görürsem "Sıhhat­ lar. Yüksek sesle ''Atatürk, Cum­ di (Zafer - 24 Ekim 1962)
ler olsun" derim. Hamamdan geldi­ huriyeti bize emanet etti" diyorlar. Kuvayi Milliye Ordusu Türkün
ğini sezinlersem "Güle güle kirlen" Bize saygı göstermeleri gerekir. Bi­ tek ordusu bulunduğunu ve M.D.O.
derim. Kaynanasının öldüğünü du­ ze saygı Atatürke saygı demektir. nun kızıl tahriklerce harekete geçtiği
yarsam "Başın sağ olsun" derim... (Kadircan Kaflı - Tercüman - 23 E- bildiriliyor (Tasvir - 24 Ekim 1962)
(Sabri Esat Siyavuşgil - Yeni Sa­ kim 1962). 27 Mayıstan sonra ve Parlamen­
bah - 21 Ekim 1962). to açıldıktan bu yana meydana gelen
bazı hadiseler şöylece hatırlanacak
a
olursa, Türkiyemizin kaderini bir
dikta idaresini şu veya bu formül al­
Vay köftehor "Kabakça" tında hakim kılmak isteyen bir faa­
liyetin mevcudiyeti inkâr kabul et­
A zizAsya arkadaşlarımız Arif Nihat
cy
mez (Başyazı - Tasvir - 24 Ekim
ile Hasan Tuncay'ın basın
suçundan beraat etmeleri, yüreğimizi
A lmanlar türke çok benziyor.
yır, çehrece değil. Huyca ve
Ha­
ruh­ 1962)
ca benziyor. (...) Hile, yalan, ka­ Çin - Hind savaşı bütün şiddetiyle
sevinçle doldurup taşırırken, Türk şıkçılık nedir, bilmiyor almanlar devam ediyor (Manşet - Kudret - 24
Adliyesi adına da göğsümüzü ifti­ Ekim 1962)
(Ahmet Kabaklı - Tercüman - 23 E-
harla kabarttı. Bir zamanlar dillere Bu yapılmaz ise, bir yandan par­
kim 1962).
destan olmuş bir Türk Adaleti vardı tiler kendi iç bünyelerinde ayırıcı ve
ya, işte o güneş'ten ışınlar görmek binnetice diktaya alet kılıcı faaliyet­
insanı saadetten sarhoş ediyor! (Ha­ ler sinsi sinsi gelişir ve önlenemez
pe

lide Nusret Zorlutuna - Yeni İstan­ bir hal alır (Başyazı - Tasvir - 24
bul - 21 Ekim 1962). Doğru lâf Ekim 1962)

Üniversite giriş sınavını kazanama­


yanlar yürüdü (Öncü - 23 Ekim
Çıkanda inen 1962). Dondurma!
Uçak fiyatları indirildi (Öncü - 21
Ekim 1962).
A ftan sonra ilk kanun Ağalarda
donuyor (Manşet - Öncü - 19 E­
Efendim nerede... kim 1962)

Eee, Türkiyedeler!
Bütün dünyanın
meşgul olduğu
Küba hadiseleriyle
dün, Ulus gazete- Bilgi paralama
T renden inen iki deve kadınlara
saldırdı (Yeni Sabah - 21 Ekim sinin dış politika icmali :
1962). "Adenauer'in Amerikayı ziyare­
ti" (25 Ekim 1962). "Dinle neyden çün şikâyet etme-
de"
"Ayrılıklardan hikayet etmede"
Eskinin yenisi Mevlananın hayat hikâyesi böyle
Elele başlar (Yeni Sabah - 24 Ekim 1962).
Not: Aslı şöyledir:
Y eni
Bekatayı bir hayli eski tanırım G Reformunu savundu. (Vatan - 22
İçişleri Bakanı Hıfzı Oğuz ülek zarar göreceği halde Tarım "Dinle neyden kim hikayet
etmede"
(Fatin Fuat - Zafer - 21 Ekim 1962). Ekim 1962). "Ayrılıklardan şikâyet etmede"
AKİS/31
J A L E C A N D A N

OKUYUCULARIYLA KONUŞUYOR

Kim demiş ki çocuk, karı - kocayı


birbirine yaklaştırır? Çocukları­
te bozmaktadır. Medeni Kanunun
159. maddesi kadını, kocasının açık­
ile şık olmak, temiz giyinmek ger­
çekten mümkün müdür? Birçok ga­
mız olalı eşimle aramız çok açıldı. ça veya zımnen müsaadesi olmadık- zetelerde buna benzer şeyler, oku­
Onlar büyüdükçe de, biz birbirimiz­ ça, herhangi bir işle, sanatla iştigal yorum. Bana, "lâftır" gibi geliyor.
den, iki kutup gibi ayrıldık. Kocam etmekten meneder. Mallarının idare­ Ne dersiniz? Bana, her yere giyine­
çocuklara karşı fazla sert ve anla­ si için hangi usûlü kabul etmiş o- bileceğim bir sihirli kıyafet tavsiye
yışsız davranıyor, modern terbiye lurlarsa olsunlar, bu böyledir. Ge­ edebilir misiniz?
sisteminden habersiz hareket edi- ne Medeni Kanun, erkeği aile birli­ Süheyla Engin - Ankara
yor. Herkesin çocukları sabahtan ak­ ğinin reisi olarak kabul eder ve ev
şama kadar sokaklarda oynarken
bizimkiler, tatil günlerinde bile, an-
intihabında, çocuklar üzerinde ona,
kadının aleyhine bir takım haklar Sihirli kıyafeti şimdi size, Ankara-
nın tanınmış terzilerinden Bade
cak saatle girip çıkıyorlar. Çocuk­ tanır. Ceza Kanununda kadın - er­ Tintürk takdim edecek. Bade Tin-
lar büyüdükçe idare de güçleşi­ kek eşitliğini bozan maddeler daha türkün sizin için düşündüğü kıyafet,
yor. da manalıdır. Almanya ve Avustur- üç parçalı bir tayyör takımıdır. Ta-
Dertli Anne - Ankara yada ev kadınlarının Anayasa mah­ k ı m ı n bir eteği, aynı kumaştan blu­
kemelerine müracaat ederek, bu tip zu, ceketi vardır. Kumaş için, zevki­
a
kanunları iptal ettirdiklerini gazete­
Dertli Anne acaba doğru düşünüyor
m a ? Yeni eğitim sistemi hakkın­ de okudum. Biz ne yapabiliriz?
nize göre, koyu renkli bir ince tweed
veya düz renkli bir tok yünlü düşü­
da çoğu zaman, pek çoğumuz yanılı- Nermin - Karşıyaka, İzmir nebilirsiniz —lacivert ve kırmızı bu
yoruz. Siz de bu sistemi bir başıbo­ mevsim çok modadır— Eteğin düz
cy
zukluk olarak kabul etmiş olmaya- numaralı Anayasa Mahkemesi hatlı bir etek olmasına dikkat edin.
sınız? Mütehassıslar bugün, eğitim­
de fazla otoriteyi de, disiplinsiz hür­
44 kanunu, yürürlükte olan kanunla
rın Anayasaya aykırılıkları iddiasiyle,
Plili etekler, takım kıyafetler için
elverişli değildir. Önde bolluğu bulu-
riyeti de aynı şekilde zararlı bulu- bunlar hakkında iptal davası açma nan yeni tip etek üzerinde de dura­
yorlar. Çocukların saatle sokağa çık- hakkını yalnızca bazı şahıs ve mües­ bilirsiniz. Aynı kumaştan bluz, yaka-
maları pek korkunç birşey değil a- seselere tanımıştır. Bunlar Cumhur- sız, küçük veya t a m kolsuzdur ve
ma, acaba babaları, bu disiplini çok başkanı, son milletvekili genel seçim- bolca eteğin üstüne düşer, etekle be­
mu ileriye götürüyor? Çocukların lerinde muteber oy sayısının en az raber giyildiği zaman elbise hissi ve­
pe

kişiliklerinin gelişmesine engel ola­ yüzde onunu alan siyasi partiler, rir. Takımın eteğini spor bluzlar ve
cak davranışları var m ı ? Beraber Türkiye Büyük Millet Meclisinde bu- çeşitli sveterlerle her zaman, her ye-
bir pedagoga başvurup, gerçeklerini­ lunan siyasi partiler, siyasi partile­ re giyebilirsiniz. Elbise kendi kuma­
zi anlatın, size bir hareket planı çiz­ rin Türkiye Büyük Millet Meclisi şından bluzla ve bir iğne, bir kolye
sin, Bundan faydalanacağınızı umu- grupları, Millet Meclisinin veya Cum- ile, dışarda yemeğe, misafirliğe, sık
yorum. Eşinizle beraber ciddi eğitim huriyet Senatosunun üye tam sayısı­ bir toplantıya gider. Bade Tintürk si­
neşriyatını izlemeye de çalışın. Eşi­ nın en az altıda biri tutarındaki üye­ ze bir de saten düşesten yapılmış şık
nizle aranızdaki anlaşmazlık nihayet, leri ve kendileriyle ilgili konularla bir fantezi, bluz tavsiye etmektedir.
bir görüşe dayanıyor. Bilgi bu konu­ Yüksek Hakimler Kurulu, Yargıtay, Tayyör içine giyeceğiniz bu bluz, kok
da her ikinize de yardımcı olacak­ Danıştay, Askeri Yargıtay ve Üni­ teyller için biçilmiş kaftandır. Yal­
tır. Yalnız, hangi terbiye sistemini versitelerdir. Sevgili okuyucum, ben­ nız, tayyör ceketiniz spora kaçma­
kabul ederseniz edin, en önemli ce tek çare, kadınların Türkiye Bü­ sın, daha çok Chanel tipi fantezi bir
nokta, bu konuda eşinizle anlaşmak­ yük Meclisine en az altıda bir nispe- ceket olsun.
tır. Karı - koca arasında bu gibi tinde girmelerini sağlamaktır. Bu­
Az para ile iyi giyinmenin bir şar­
çekişmeler en iyi sistemin etkisini nun için de daha önce kanunların
tı da, az kıyafet dikinip, mümkün
sıfıra düşürür, bunu unutmayın. bugün bize tanıdığı hakları memleke­
mertebe iyisini yapmaktır. Hele di­
tin her köşesinde tanıtmak için ça­
kiş bilmeyenler için bu, şarttır.
• ba göstermemiz gerekir.

Mçok
emleketimizde halledilmemiş pek •
kadın dâvası bulunduğuna
Zora dayanan ırza geçme olaylarını
inanıyorum. Mesela yeni Anayasa­
mızın 12. maddesi, kadın - erkek e- Ç alışan bir ev kadınıyım. Bütçem
oldukça dar. Giyimi sevdiğim
telin eden kadınlarımıza hak ve­
rıiorum. Yalnız, beri gericilikle it-
şitliğini de dil, ırk vs. gibi kabul et- halde, hemen hemen hiçbir şey diki- h a m edeceğinizi bile bile size bir
tiği halde, Medeni Kanunumuzun ba- nemiyorum. Bu hal, her mevsimbaşı soru sormak cesaretini gösterece­
zı maddeleri bu eşitliği açık suret- benim için üzüntü oluyor. Az p a r a ğim. Bu meselelerde kadınlar tama-
AKİS/32
miyle suçsuz mudur sanıyorsunuz?
Bu davaların tahkikat dosyalarını
biraz tetkik etme imkanını bulsanız,
belki başka türlü düşüneceksiniz.
Kadını yalnızca bir dişi gibi gören
erkek suçludur, kabul. Ama, büyük
şehirlerimizde bile yalnız dişiliklerini
geliştirmekle meşgul kızlarımızın, di-
şilikten başka birşey düşünmiyen ba­
zı kadınlarımızın bu meselelerde hiç
mi suçları yok ?
Mesleğe yeni atılmış bir avuka­
tım. Bu tip davaları alma cesaretini
gösterdim, çünkü ağabeylerimiz bun­
ların davalarını almaktan bile çekinir-
ler. Bu sayede pek çok şey öğrendim.
Bu suça idam cezası gerçekten gü­
lünç olur.
E. E. - İstanbul

Cesaretinizi tebrik
zin gibi düşünen,
ederim. Si­
fakat düşün­
düğünü söyleyemiyen pek çok insan
vardır. Hele, şu davaları reddeden
tanınmış avukat ağabeylerinizin biz-
lerle işbirliği yaptıklarından da emi­
nim. Kişiyi tek başına ele alıp, me­
selelerini tahlil ettiğiniz zaman o-
nun için daima hafifletici sebepler
bulabilirsiniz. Adam öldürme vaka­
a
ları ile ilgili tahkikat dosyaları san­
ki daha mı başka türlüdür? Katil de -Şimdi yapacağın şey çamurdan pastayı yemekten ibaretti.
çoğu zaman toplumun kurbanı değil Ona öyle emek verdi ki...
midir? Dava kişinin değil, toplumun
cy
davasıdır. Çünkü hürriyetlerimizi
tehdit etmektedir. Çünkü yarattığı
psikolojik etki yalnız kurbanlarını
Duygu Duvarı
değil, bir kitleyi yakından ilgilen
dirmektedir. Dava bu yönden ele
alınmalıdır.
Oraz
kuyucularımdan mektup almaya başladıktan sonra, "keşke insanlar bi-
daha az duygulu olabilselerdi" diye düşünür oldum. Anlaşılıyor
ki çoğumuz, hayatımızın direksiyonunu "duygu" dediğimiz büyük kudre­
te kaptırmışız. O, bizi dilediği yöne sürükleyip duruyor. Gerçekten de
pe

duygu, sağduyuyu, mantık ve muhakemeyi, zekâyı, aldı, olumlu çabaları


bir solukta yok edebilir. Fazla duygu bazen insanı duygusuzluğa da ite­
Rüzgar gibi geçmese" dediniz, geçti
gitti bile.. Irza tecavüz o- bilir. İnsanlar kör duygu duvarlarını biraz aşabilseler, çok yakınlarında,
laylarına gösterilen tepkiye ne oldu kimbilir ne güzel şeyler görecekler, neler yapabileceklerdir. Bu sözlerim sa-
acaba? Acaba, tesadüfen suçlar hep kın duygusuzluğa övgü sayılmasın. Eğer insanoğlu duygusuz yaratılmış
o günlerde mi işleniyordu, yoksa me­ olsaydı yeryüzündeki fonksiyonlarını yerine getirebilir miydi? Ama
sele bir gazete mizanpajından mı i- fazla duygu ile duygusuzluk arasında bir de ölçülü duygululuk vardır.
baretti? Duygu hayatımızı akıl ve mantıkla, muhakeme ve sağduyu ile beraber
yürütmek zorundayız. Hele toplumla ilgili konularda memleket mesele­
Bir meraklı - Ankara lerinde bu ölçüyü bulmak, bizim için bugün en önemli bir dava halini
almıştır. Sıhhatsiz bir duygu, çok yakın bir tarihimizde, toplumumuzda
hırsızlığı, nüfuz ticaretini, ödevi kötüye kullanmayı, çeşitli dalavere
Kim ne derse desin, dünyada en bü­
yük kuvvet modadır ve en az za­ cambazlıklarını birçok vatandaşlara hoş gösterecek kadar tahribat yap­
rarlısı da Paristen çıkanıdır. Sosyal mıştır. Bu, değer ölçülerinin duygunun etkisi altında, kaybolması de­
konuların zaman zaman moda hali­ mektir. Gene duygu, son günlerde, ölçülü bir siyasi affın mânasını ve
ne gelmesini anlamak pek de çetin değerini lüzumsuz yere büyütmüş, memleketin havasım bozma istidadı­
bir iş değildir. İlgi çekici yeni bir nı göstermiştir. Gazetelerimizin, hatta affa karşı görünen bazı büyük
olay bazen müzmin hastalıkları ateş­ gazetelerimizin, tahliye günü ve tahliyeden evvel, sayfalarının en baş
ler, ama tıbba ne dersiniz? Zaman köşelerini kaplıyan "göz yaşartıcı" rejim ve röportajlar, bence haber
gelir, herkes kanserden mustariptir; verme ödevini çok aşmış ve duygu satışı halini almıştır.
zaman gelir, herkes apandisitten Roket devrindeyiz. Eloğlu fezada tur atıyor. Biz de artık dünyamı-
ameliyat olur. Yalnız mustarip olsa­ zı örten şu kör duygu duvarını aşsak, ölçüyü bulsak..
lar, yalnız ameliyat masasına yatsa-
lar yine neyse, modaya uydular de­
riz, ama bol bol da ölürler. Galiba
fazla reklama gelmiyor!
AKİS/33
KÖŞEDEN S P O R

İlâç olsa kâr etmez


latımız da tez kalkınmanın yolunu,
Atletizm tıpkı güreşte olduğu gibi, ceza he­
Bu ilkokulların
kadarcığına liselerin Sultani,
iptidai diye anıldık­
Yeni Federasyon yeti kararlarında arar olmuştu. At­
ları günlerde bile rastlardınız. Faik
bey, Selim Sırrı bey, Mazhar bey gi-
Atletizm Federasyonunun yeni Baş-
kanı, vazifesini tebrik edenleri,
letizm, dünyamız öylesine daralmış­
tı ki, Türkiye haritasında kasaba de­
bi inanmış terbiyecilerle yetiştir­ o kendisine pek yaraşan nezaketiyle ğil, büyük şehirleri bile sayamaz ha-
meleri, kendilerine emanet edilen ço­ uğurladıktan sonra, tasaları ile baş- le gelmiştik. Tablo bu idi.
cukların ruh ve beden yapılarını i- başa kalıp da taşıyacağı yükü bir Şimdi Jerfi Fıratlı işe neresin­
yinin, güzelin potasında cimnastik hesaba vurunca, biraz irkildi. Gençti, den ve nasıl bağlıyacaktı? Açıkladı­
yolu ile yoğurabilmek için haftada tecrübeli ve bilgiliydi. Ayrıca, atle- ğı Federasyon heyetinde kendisi gi­
bir saatten fazla zaman bulabilirler, tizm çevrelerinde sevilen bir insan- bi genç, inanmış ve bilgili kişiler
bir şeyler öğretmek için değil, bir dı. Bu işin elbette kolayca altından var. Biz bu kadroyu ilerisi için
şeylere alıştırmanın çaresi için çalı­ kalkabilecek ve hakkından gelebile­ ümit verici bulmaktayız. Ancak,
şabilirlerdi. cekti. Ne var ki işler onun bıraktığı mesele şuradadır: Jerfi Fıratlı
yerde kalmamıştı. -Fıratlı ikinci de­ Federasyonu, gösterişsiz, uzun va­
Beden eğitimi dâvasının gönül­
fa Atletizm Federasyonuna Başkan deli temel tetbirleri, yıpranmış
lüleri dünyanın inandığına, toplum
oluyordu ve o tarihten bu yana köp­ bir elit kadronun toplu antre-
şöyle dursun, Maarifi inandırmak i-
rülerin altından deryalar akmıştı-. nörü kesilip ucuz başarı aramağa
çin otuz yıla varan savaştan sonra
bugün hâlâ ilk tuğlaya harç koyan-
ların katındadırlar. Programlar
yaptılar, yepyeni bir anlayışa göre
talimatnameler, talimatlar yayınlan­
masını sağladılar. Onların emeğiyle
"Marifet dersi"nin insanlık yolu ol­
duğu kanun değerinde vesikalara geç­
ti, meslek okulları açıldı ve gide gi­
a
de, bir arpa boyu yol gidildi.
Ders programlarında beden eği­
timinin tarifi bir "anıt" değerindedir,
ama ayrılan zaman, haftada sadece
cy
bir saattir! Okulspor yurtları ve iz­
cilik, kâğıt üstünde çok ileri birer
müessesedirler, ama bunlara ayrıl­
mış zaman yoktur! Şöyle bir ölçerse­
niz, okullarımızda kaç yüz çocuğa,
hava alacak bir metre kare yer, kaç
bin çocuğa cimnastik ve spor için
bir metre kare çatı altı düşer, ürker­
pe

siniz. Davanın değeri lafta, hatta raf-


tadır.
Beden eğitiminin uzmanları ek­
leme bir şubeden yetişiyor; mektebi
bile yok, zamanı yok, yeri yok. Üs­ Atletler yarışıyor
telik, emek verenlere Maarifte iti­
bar yok, iltifat yok. Şartlar bu olun­ Kavgasız mücadele
ca, spor kalkınması, söyleyen için
hayal, dinleyen için masaldır. Ankarada tertiplenen son Balkan tercih edilebilecek midir?
Vildan A ş i r S A V A Ş I R Oyunlarında aldığı vazife ona bu Sınır komşularımızın bile her
konuda çok şey öğretmiş ve gerçek­ branş için ayrı antrenör kullandık­
leri bir kilim gibi, bütün renkleriyle ları bir devirde biz hâlâ öğretmen
HERKES gözlerinin önüne sermişti. Bu işin ne yoksuluyuz. Hakiki fidanlık olan o-
idarecisi, ne tertipcisi, ne ağırlayı- kullarımızın kapıları itibarsız. Feda-
cısı ve ne de yarışcısı ile övünecek rasyonlara kapalı değil, örülüdür.
halimiz vardı. Teknik idarecilerimiz Sayı koybolmuş. Aslında az olan il-
öylesine bilgisizdiler ki, çocuklar bi- gi, temelli yitirilmiş. Pistlerimiz
rine koşup "vananın rekoru kırıldı" -siz Ankaraya bakmayın-, rahmetli
diye müjde verseler, adamcağız za­ bir atletin deyimiyle, ebegümeci tar­
fer hayalleriyle bahtiyar oluyor, ya lası halına gelmiştir. Asıl müşkülü
da "neden suya basmadın?" diye ve beteri ise, son sözün başkasının
3000 metre engelli koşucusunu azar- ağzında, kesenin ağzının da o başka-
lıyordu. sının elinde oluşudur.
OKUYOR
Demek biz bu sporda sadece geri Yeni Federasyonun yükü gerçek­
AKİS - 588 kalmamış, gerilemiştik de... Teşki- ten ağırdır.
AKİS/34
pe
cy
a
pe
cy
a
pe
cy
a
pe
cy
a

You might also like