You are on page 1of 36

pe

cy
a
Kendi Aramızda
A K İ S Sevgili AKİS Okuyucuları,
Haftalık Aktualite Mecmuası A nkara, son zamanlarda pek sıklaşan "Heyecanlı Haftalarından birini
Yıl : 9. Cilt : XXIV, Sayı : 418 daha geçirdi. Ama bu, daha ziyade, bir tatlı heyecan oldu. Krizler,
darbeler, ayaklanmalar, müdahaleler çeşitli sohbetlere tuz biber ol­
Yazı İşleri : duktan sonra barometrenin ibresi iyinin istikametine yöneldi ve bu­
Rüzgârlı Sokak No. :11 lutlar dağıldı.
Tel: 11 89 92 Türkiyenin kalbinin Ankara olduğu gerçeği, bu vesileyle bir defa
P. K. 582 Ankara daha doğrulandı. Başkent, o "Heyecanlı Haftalarını yaşarken bütün
• memleket aynı sancıları duydu, aynı ümitleri yaşadı, aynı hayal kı­
İdare: rıklıklarından geçti, aynı tebessümü dudaklarında hissetti. Derece de-
Rüzgarlı Sokak No. : 15 rece his ve fikir dalgaları her tarafa yayıldı. Ankarada cereyan eden
Rüzgarlı Matbaa hadiseler, her çevrede tesirini gösterdi. Bu satırların yazıldığı sırada,
Tel : 10 61 96 herkes olanların içyüzünü öğrenmenin ve ileriye alt tahminlerin me­
• rakı içindedir. AKİS'in bu sayısı, o merakı tatmin etmek birinci plânı-
Başyazar; da göz önünde tutulmak suretiyle hazırlanmıştır.

Metin Toker Sayfalar çevrilince görüleceği gibi, mecmuanın büyük kısmı YURT­
TA OLUP BİTENLER'e ayrılmıştır. Hükümetin »on şeklini nasıl al­
• dığı, perdenin arkasında nelerin cereyan ettiği, partilerde beliren dal­
AKİS Neşriyat Ltd. Şirketi adına galanmalar, ismi bilinen şahsiyetlerin davranışları en alıcı noktaları
imtiyaz sahibi ve Müessese Müdürü belirtilmek suretiyle anlatılmaktadır. Hâdiselerin esasından zaten ha­
Mübin TOKER berdar AKİS okuyucuları, bildiklerine bu yeni tafsilâtı eklediklerinde
• hemen her şeyi öğrenmiş olacaklardır. Cereyan edenlerin yanında,
Yazı İşlerini fiilen idare eden ileriye alt hükümet hazırlıkları ve girişilecek teşebbüsler, nihayet me­
Mesul Yazı İşleri Müdürü rak edilen programın esasları da mümkün plan açıklıkla anlatılmak-
tadır. Başkentteki AKİS muhabirleri, ekip halinde bazen 24 saatlik
Kurtul ALTUĞ çalışmalar yapmak sureliyle bütün bunları derlemişlerdir.
• Ya AKİS, olup bitenler karşısında ne düşünüyor? Bu sualin ceva­
a
Karikatür :
bını okuyucularımız, bilhassa YURTTA OLUP BİTENLER kısmımız-
TURHAN daki çerçeveli yazılarda bulacaklardır. Parlemanter rejimin yaşatıl-
• ması yolunda hiç bir şansın ihmal edilmeksizin bütün gayretlerin sar-
Fotoğraf : fedilmesi gerektiği kanısında olan bu mecmuanın en iyi dileklerle do-
cy
lu bulunduğu tabiidir. Bunun nedeni, profesyonel politikacıların nede-
Hüseyin EZER ninden farklıdır. Bir takım politikacılar için kendilerinin kırmızı plakalı
Associated Press arabalarda bulunmamaları "milli felâkettir. Bu şahsi endişe son hafta­
Türk Haberler Ajansı da çok tasarrufa hakim olmuştur. İşin kötüsü şudur ki, bu endişelerden
bir kısmı parlemanter rejimin gene isteyememesi endişelerini kuvvetlen­
• dirme pahasına bertaraf edilmiştir.
Klişe :
Doğan Klişe Kabine ilân edildiğinde yılların Burhan Feleğinin yazdığı şu satır­
Bu mecmua Basın Ahlak Yasa­ lar ibretle okunmalıdır: "... Bütün bunlar oladursun, hiç kimsenin ko­
pe

lına uymayı taahhüt etmiştir. nuşmadığı bir mesele var: Koalisyondaki Bakanların şahısları.. Ben şaşı­
yorum: İsmet Paşa bu işe hiç ehemmiyet vermiyor. Ve bunda yanılıyor.
Abone şartları: Çünkü, şahsen her işi kendi görmek kanaatinde bir zat değildir. Olsa
3 aylık (12 nüsha) : 10.00 lira da takati buna müsait olamaz. Biliyoruz ki Bakanlara :
6 aylık (25 nüsha) : 20.00 lira "— Hükümeti ilgilendiren umumi meseleleri bana sorun. Kendi ve-
1 senelik (92 nüsha) : 40.00 lira kâletlerinizin işini kendiniz görün! demiştir ve demektedir."
İlan şartları : Burhan Felek sadece tecrübeli değil, aynı zamanda bir akıllı ve sağ­
duyu sahibi kimsedir.
Santimi: 20 lira
3 renkli arka kapak : 1.500 TL. Bu, AKİS'in iç sayfalarında 'i'lerin üzerine noktaları da konulmak
suretiyle belirtilen görüşünü açıklar sanıyoruz.
İlan işleri :
Telefon : 10 61 96 Bizim içerde, kendi işlerimizle haşır neşir olduğumuz şu sırada,
Dizildiği yer: dünya bir mühim çıbanını tedavi etmektedir. 1 Temmuzda yapılacak re­
Rüzgarlı Matbaa ferandumla Cezayir kendi kaderini tâyin edecektir. Dünyanın gözleri,
referandumun bilinen neticesine değil de, ondan alınacak sonucun nasıl
Basıldığı yer :
tatbik edileceği hususuna dikilmiştir. Bu merakta, bir adamın şahsiyeti
Milli Eğitim Basımevi
ön plândadır: General de Gaulle. AKİS okuyucuları Fransa Devlet
FİYATI : 1 LİRA Balkanına ait bir yazıyı iç sayfalarda Metin Tokerin kaleminden oku-
Basıldığı tarih: 1.7.1962 yacaklardır. Yazıda, Generale alt şahsi intihalardan başka Fransanın
meseleleri de ele alınmakta ve bilhassa bu dost NATO müttefikimizin
liderinin fikir ve temayülleri incelenmektedir.
Kapak Resmimiz
Saygılarımızla
General de Gaulle AKİS
Bir fransız

3
Cilt: XXIV; Sayı: 418
AKİS HAFTALIK AKTÜALİTE MECMUASI
2 Temmuz 1962

YURTTA OLUP BİTENLER

a
cy

İnönü Kabinesi yeni kadrosuyla toplantı halinde


Amasyanın bardağı, bir olmazsa bir daha!
pe

Millet Bunlar hep, uzun süredir tahakkuku


beklenen hususlar, daha doğrusu ih-.
sağlanmak istenmesi mantık ve sağ­
duyu icabıdır.' Bundan dolayıdır ki
Koyun can derdinde tiyaçlardır. Ekonomi politikasında memleket hayatı, böyle bir kabi­
-yeni tâbirle- soyut liberallerin de, nenin bir kaç aydan fazla sür­
Bitirdigimiz haftanın içinde, yeni meyeceği çeşidinden karamsar ke­
Hükümetin tasavvurlarının esa­ soyut sosyalistlerin de "çekingenlik"'
bulması, 'karşı tarafa fazla tâviz ve-' hanetlere rağmen iyilik istika­
sıyla bunları yürütecek kadro belli metinde bir kıpırdanma kaydetmiş,
olduğunda çok kimse "yumurta mı rildiğini ileri sürmesi bir iyi belirtidir.
bilhassa krizin geçiştirilmiş olması
tavuktan çıkar, tavuk mu yumurta­ Zira, kalkman batının kapısından şöy­
ziyadesiyle soluk benizlere biraz pem­
dan" tarzında bir soruyla karşıkar- lece bir bakmak o Ülkeleri devletle
belik getirmiştir.
şıya kaldı. Memleketin gerçeklerine özel teşebbüsün elele çalıştığı mutedil
uygun bir proğram ve proğramın bir sistemin refaha kavuşturduğunu Bu hafta biterken bir iyimserliğin
gerçeklerine uymayan bir ekip.. Me­ görmeye yetecektir. İki sektörün nis- etrafa hâkim olduğunu söylemek, mü­
rak konusu şudur: Program mı eki­ beti memleketin durumuna göre a- balağanın dik âlâsıdır. Ama Hükü­
bi yiyecek, ekip mi programı ? Prog­ yârlandığına göre bizim eksiklerimiz metin göstereceği her başarının, duru­
ram tatlı ümitle; uyandırırken, eki­ ve imkânlarımız karşısında, bilhassa mu aritmetik de değil, geometrik
bin kötülüğü bütün aleyhteki kuvvet­ ilk yıllarda devletin ön plânda tutul­ nisbetlerle düzelteceğinde hiç bir şüp­
lerin rübaplarına gür sesli bir tel masında yadırganacak bir şey yok­ he yoktur.
ilâve etti. tur. Aynı şekilde, plânlı kalkınmamı­ Zira bu millet, işbaşına geçmiş o-
zın iç finansmanının da kaynakları lanlardan, Allah rızası için kendi gün­
Buna rağmen, milletin gene bir
bekleyiş devresine girdiğinin gözden sömürüp •kurutmayan, ama Nasred- delik hayatına nihayet devamlı selah
kaçmasına imkân yoktur. Hükümetin, din Hocanın dikenli tellerine tüylerini getirmesinden fazla bir şey isteme­
ilân ettiği tasavurlarından her han­ bırakmak suretiyle adamcağızı sı­ mektedir ve bunu yapanı gördü mü,
gi birinin karşısında ciddi olarak va­ kıntıdan kurtaracak koyunlarını da ona dört elle de değil, ondört elle sa-
ziyet almak bahis konusu değildir. hatırlatmayan bir vergi reformuyla rılmaya can atmaktadır.

4 AKİS, 2 TEMMUZ 1962


Haftanın İçinden

Türkiye, 1962
Metin TOKER
Milletlerin hayatında öyle anlar olur ki, her şey bir ması geliyor. Bu belki bir tabiatın, bir formasyonun,
yeni ruhun estirilmesinde düğümlenir. Milletler, ha- bir kuruluğun veya eskiliğin neticesi. Sebep ne olur­
yatlarının o noktasında, donmuş haldedirler. Nasıl, bir sa olsun, hâdise ortada. Birinci Koalisyona son ver-
buz parçasına şekil vermek için önce onu ısıtıp mayi ha­ mesinden ikinci Koalisyon çalışmalarındaki ilk inkı­
line getirmek lazımsa milletleri de katılıklarından sı­ taa, umumi efkâr tarafından ciddiyetle, hararetle des­
yırmak yapılacak ilk iştir. Bu başarılamadıkça girişile- teklenen Başbakan inkıtadan sonra, sahip göründüğü
cek her teşebbüs mukavemetle karşılanmaya ve hüs­ iradede zaafa düşmüş hissini uyandırmıştır. Eğer sıkı
ranla neticelenmeye mahkûmdur. Ateşli, canlı, iman ve durabilseydi, eğer azimli tavrını devam ettirebilsey-
şevk dolu bir hava memlekete hakim kılındığı takdirde di, eğer etrafına yıpranmamış isimlerden müteşekkil
her şey kendiliğinden, inanılmaz derecede kolaylaşır. bir ekip toplayabilseydi daha baştan partinin güç ta­
Türkiye şu anda, öyle bir noktada bulunuyor. rafını kazanabilirdi. Garip, anlaşılmaz bir bezginlikle
Memleketin idaresini eline alan İkinci Koalisyon müzakerelerde işi oluruna bırakmış, garip, anlaşılmaz
ve onun ekibi hakkında düşünceler belirtilirken, bu bir inatla memleketin hararetle istediği, muhtaç bu­
ana gaye göz önünde bulundurulmalıdır. Birinci Koa­ lunduğu genç, dinamik kabineyi kurmayı reddetmiştir.
lisyon, bütün politika çekişmelerinin üstünde, böyle Eğer bu bir kuvvet gösterisiyse, pek talihsiz ve şarklı
bir ruha estiremediği için iflâs etmiştir. O Koalisyon, bir kuvvet gösterme tarzıdır. Memleket Kabinede öyle
kısa ömründe bu fırsatı bir kaç kere eline geçirdiği isimlerle karşılaşmıştır ki, bırakınız damarlardaki ka-
halde her seferinde nefessiz kalmış, önünde açılan yeni na hareket gelmesini, damarlarındaki kan donmuştur.
yolda yürüyecek yerde Bizans usulü çekişmelerin labi­
a
D. P. iktidarının Demokrasi yolundan kati olarak
rentlerinde dolaşıp durmuştur. Şimdi, bunun sorumlu­ sapmasından itibaren İnönünün giriştiği çetin müca­
luğunun kimde olduğunu aramak boş tar­ deledeki başarı sebebi, bir ateşi milletin yüreğinde alev
tışmalarla vakit geçirmek olur. Mesele İkinci Koalisyo­ alev yakabilmesidir. Memleketin bütün sağlam kuv­
nun ve onun ekibinin bu havayı memlekete hakim kıl­ vetleri İnönünün şahsında, dalgalanan bir bayrak bul­
cy
mak için hangi şansa sahip olduğunu incelemek ve bu muşlardır. O, her biri bir tarihi beyanname olan de-
şansı arttırmanın çârelerini bulmaktır. meçleri, nutukları, ayağına çizmelerini çekmiş halde
Bugün, hiç kimse zerrece şüphe etmemektedir ki dolaşmaları, Uşaklar, Topkapılar, Kayserilerdir ki
Türkiyede demokratik rejim son imtihanını vermekte- ona unutulmaz "Yetmişlik Delikanlı" sıfatını kazan­
dir. İsmet Paşa, tarihi şahsiyetinin ağırlığını ortaya dırmış ve onun harareti milletin ruhunu ısıtmıştır. Ay­
koymuş bulunmaktadır. Bu şahsiyetin, son yılların dal­ nı havaya belki daha da fazla muhtaç bulunduğumuz
galanmaları arasında pusulayı Demokrasi istikametin­ bir anda o volkanın sönmüş olduğu intibaının uyanma­
de tutan başlıca kuvvet olduğunu görmezlikten gelme­ sı bir büyük talihsizliktir.
pe

nin imkânı yoktur. D. P. nin otoriter idareye yönelme Kabinesini kurarken kaçırdığı fırsat, şimdi İnö-
gayretleri, o kayaya çarparak heba olmuştur. 27 Ma- nüyü iki misli ağır yükle karşıkarşıya bırakıyor. Gene,
yıstan itibaren başka bir tarz idare hevesleri, onun var­ bizzat çizmelerini çekmesi ve parlemanter rejimi çok
lığı neticesi hüsrana uğramıştır. 22 Şubat akşamı akın­ zaman Parlamentoya rağmen kurtaracak, devamlı kı­
tıyı terse çevirme teşebbüsü, karşısında onu buldu­ lacak mücadeleye girişmesi, donmuş, bezgin, bıkkın
ğundan dolayı bertaraf edilmiştir. Şimdi aynı şahsi­ Türkiyeyi uyandırması gerekiyor. Onu bu tek çıkar yo­
yet, hu pasif başarılardan sonra aktif olarak kolları la itmek, onu bu yolda desteklemek rejime inanmışların
sıvamıştır. İnönü, Birinci Koalisyondan sonra, görevi­ İsteristemez görevi haline geliyor. İsmet Paşa, başkent­
ni bir ara Devlet Başkanına iade ederken dediği gibi ten bu ekiple Türkiyeyi uyandırabileceğini sanıyorsa,
kati tarzda çekilseydi yeni bir tehlike anında dununa sâdece kanunların, sâdece hükümet tasarruflarının,
hakim olacak otoritesini ve prestijini muhafaza ede­ sâdece ekonomik ve sosyal tedbirlerin buna yeteceğine
bilirdi. Ama bunu yapmamış -veya yapamamış-, oto­ inanıyorsa hayal ediyor demektir. Bütün bunların hep­
ritesi ve prestijiyle birlikte artık oyuna girmiştir. Ya si yapılsa da ruh aleviyle desteklenmeğe, hiç bir şey
oyunu kazanacaktır, ya da şahsiyetini tarih sayfaları­ yapılmamış olacaktır.
nın dışında, bugünkü hayatımızda hiç bir tesir icra et­ Kaldı ki bir başka tehlike kendini kuvvetle his­
meyecek tarzda yitirecektir. Zira, asıl gücünü teşkil settirmektedir. Bir ırkçı ekalliyetin eline geçmiş bu­
eden memleketin sağlam kuvvetlerini, sorumlusu bu lunan Muhalefet yurdun her tarafında memnunsuzluk-
defa doğrudan doğruya kendisi olan bir başarısızlık ları alev alev yakacaktır. Bu, satranç meraklısı İsmet
halinde elinden kaçıracaktır. Paşanın önüne kendiline, her şeyden cazip gelecek yeni
Böyle bir durumda, kayıp sâdece İsmet Paşanın politika labirentleri açacaktır. Rakiplerini bir defa da­
değil, memleketin tamının olacağından dolayıdır şu an­ ha mat etmek hevesiyle o labirentlere dalmaktan ken­
da bütün iyi niyet erbabı, karşı tarafın pusuda bulun­ dini alamadı mı, şahsını ve temsil ettiği rejimi İflastan
duğunu mükemmelen bilerek ikinci Koalisyonu destek­ hiç bir şey kurtaramayacak ve her şeye pek çok yazık
leme kararını ilân etmiştir. Bu Koalisyonun, bir çok olacaktır.
ve pek vahim kuruluş hatalarıyla zedeli okluğunu gör­ İsmet Paşa, rejime inananların işini kolaylaştır-
düğü halde... mamıştır. Şimdi her şey, rejime inananların İsmet Pa-
Hataların başında, İsmet Paşanın ta kendisinin şanın işini kolaylaştırmadaki meharetlerine bağlı ka­
bir ateşin, bir alevin, bir ruhun lüzumunu kavrayama- lıyor.

AKİS, 2 TEMMUZ 1962 6


YURTTA OLUP BİTENLER
larda bile bir eş tonun bulunması
Hükümet lâmentoya, gerekse Hükümete olan
güvenini sarsmıştır. Haftanın sonun­ hususunda mutabık kaldılar.
Gayret dayıya.. daki cuma günü saat 17 de başlayan Meselenin önemi, haftanın içinde
toplantıda bu mesele ele alındı ve önemsiz bir konuda C. H. P. - Y. T.
Başkent, bitirdiğimiz haftanın he­ üç partinin yetkili temsilcileri Hükü­ P. ve C. K. M. P. kuvvetleri bir isti­
men bütün günleri canlı, hareket­ mette temin edilecek ahengin Meclis kamette oy kullandığında umumi ef­
li sahneler yaşadı. Bakanlar seçildi, içinde de temin edilmesi hususunu ko­ kârda beliren müsbet tepkiyle daha
programlar hazırlandı, Hükümet ve nuştular, Gruplarının hareket tarzını iyi ortaya çıktı. Bir temsilci, bu hava
Grup toplantıları yapıldı. F a k a t haf­ kararlaştırdılar. Alman karara göre karşısında şöyle dedi:
tanın, h a t t a haftanın da değil içinde bundan böyle Hükümetin getirdiği her
yaşadığımız devrenin asıl önemli hâ­ "— Mecliste oylar bir ay, bu so­
hangi bir teklif için rey izharı gerek­ rumluluk duygusu içinde ve mantıkî
disesi çok kimsenin gözünden uzak, tiğinde Koalisyonu teşkil eden parti­
gösterişli Meclisin gösterişsiz bir cü­ istikamette verilse memlekete de,
lerin Grupları ayni kanaati izhar e- halka da, piyasaya da derhal güven
dasında cereyan etti. deceklerdir. Parti içinde aykırı hare­
O gün Meclis binasında üç parti­ gelir ve Hükümetin yaşayabileceği,
ket edenler ise cezalandırılacaktır. çalışabileceği intibaı uyanır".
nin - koalisyona giren Y. T. P. ile
C. H. P. ve C. K. M. P. nin - Meclis Bu husus, daha Koalisyon için Gerçekten de Birinci Koalisyonu
Grupları Başkan veya vekilleri bir çalışmaların başında önemle dikkat böyle bir anlaşmadan mahrum olma

a
cy
pe

Siyasi Parti liderleri Koalisyon için yaptıkları son toplantıda


Her yol Romaya çıkar...

araya geldiler re eski tecrübelerin ı- nazarına alındı, h a t t a kurulacak or­ yıkmıştır.


şığında bir takım kararlar aldılar. taklığın tek başarı şartı olarak ka­ Çok elin sesi
Millet Meclisi 'gruplarından C. H. P. bul edildi. Bundan önceki Koalisyo­ Hükümet için ikinci ve gene ciddi Ur
adına İbrahim Öktemin, C. K. M. P, nun çatırdıları, gözleri açmıştı. Bun­ ümit ışığı, Kabinenin aynı gece,
adına. Cevat Odyakmazın ve Y. T. P. dan böyle, Hükümetin üç Başbakan gece yarısından sonraya kadar devam
adına Şekip İnalın katıldığı toplantı Yardımcısı kendi Gruplarıyla müte­ eden toplantısında ortaya çıktı. Ba­
mühim bir gayeyi hedef tutuyordu. madi temas halinde olacaklar, onları kanlar, aralarında, Birinci Koalisyo­
Bundan evvelki Koalisyon tecrübe­ derleyip kanalize edecekler, fikir a- nun Bakanlarını aratmayan bir zih­
sinde, Meclise gelen her konuda bir lıp fikir vereceklerdir. Bu suretle niyet gösterdiler. Bu anlayışa, Koalis­
garip hava bulunmuş ve ekseriyetle, emrivaki tehlikesinden ve bahanesin­ yon partilerinden hepsinin Genel Baş­
C. H. P. -A. P. Koalisyonu Mecliste den kurtarılmış Grupların işbirliği i- kanının kabinede bulunması durumu
de kendisini göstermesi gerekirken se kurulan "K.K.K. = Koalisyonu Ko- katılınca dışardan gazel okuma im-
aksi olmuş ve A. P. - Y. T. P. - C. K, ordone Komitesi" tarafından sağla­ kanının bu defa kimseye verilmeyece­
M, P, liler C. H. P. ye karşı müştere­ nacaktır. Cuma günü yapılan toplan­ ği anlaşıldı. Zira geçen defa karışık-
ken hareket etmişlerdir. Bu, umumî tıda üç temsilci, Gruplarda Hükümet lığın en büyük sebebi, Hükümete
efkârda hayretle karışık tereddüd güven oyu alıp ta Meclise geldiğinde girmeyen Gümüşpalanın bir süre ak-
uyandırmış ve vatandaşın gerek Par- kendileri adına yapılacak konuşma- l-ı başında davrandıktan sonra, et-
AKİS, 2 TEMMUZ 1962
YURTTA OLUP BİTENLER
rafını saranların tesiri altında kendisi diğinde müsbet karşılandı. Sâdece iki
Muhalefet lideri sanması olmuştur. meşhur üç, birbirini ifna eden tenkit­
te bulundu: Müfrit solculara göre,
Toplantı öğleden sonra başladığın­
her şey bitmiş, rejim mahvolmuş, A-
da Bakanlar Kurulu tam kadro halin-
tatürk devrimi ölmüş, devletçilik ye­
de hazır ve nazırdı. Bir evvelki top-
rini liberalizme kaptırmıştı. Bütün
lantıda tespit edilen, Başbakan Yar-
program, C. H. P. nin fikirlerinden
dımcılarından müteşekkil redaksi-
yon komitesi programı kaleme almış
Üzüm üzüm' .. verilmiş tâvizden ibaretti. Buna mu­
kabil müfrit solcular, programa aynı
ve Bakanlar Kurulunun tasvibine sun­ Gümiişpala, fena halde şikâyet- şiddetle saldırıdılar: Her şey bitmiş,
mak üzere toplantıya getirmişti. Da­ çiymiş. Fethi Tevetoğlu kong- rejim mahvolmuş, hürriyet elden git­
ha evvel muhtelif bakanlıklardan ge­ relerde bir akın tertiplerle ken- miş, kapkara - daha doğrusu kıpkızıl-
len tekliflerin derlemesi mahiyetini dini alkışlatıyormuş, gösteriler bir devletçilik memleketin başına mu­
taşıyan redaksiyon komitesi raporu, yaptırtıyormuş, gürültü patırdı sallat edilmişti.
Mecliste Başbakan tarafından oku­ içinde girip çıkıyormuş. Pala
nacak olan program haline getirile- Paşa Adanada bir kızmış, bir Aslında, bütün batı memleketleri
cekti. kızmış ki kongre salonunu ter- gibi, Türkiyenin de Devlet ile Özel
kedip gitmiş. Başa güreştiği Sektörün elele ve birbirini tamam­
Başbakan Yardımcıları hazırladık- layıcı çalışmalarıyla kalkınması pren­
ları taslağı Bakanlar Kuruluna sun­ herkesçe bilinen Tevetoğlu el
sıkmada da rekor üstüne rekor sibi esas kabul edilmiştir. Bu, doğru­
dular ve hemen program üzerinde ge­ dan doğruya Devlet Plânlama Teşki­
n e l görüşme açıldı. Bazı Bakanlar kırıyormuş.
lâtının resmi görüşüdür ve progra­
söz aldılar ve bazı noktalara temas Eh yakındır, yarin üstadı mın o kısmındaki bir çok fikir, cümle
ettiler. Ancak bunların ileri sürdük­ ayağında çarık, elinde asâ, sır- cümle Devlet Planlama Teşkilâtının-
leri, teferruata müeallik noktalar ol­ tında torba ile gazete fotoğraf- dır. Solcuların arzuladıkları Devlet­
duğu için programa derci değil ama, larına poz verirken de görü­ çiliğin Demir Perdenin, sağcıların ar­
kafalara nakşı uygun görüldü. rüz. zuladıkları Liberalizmin ise bu asrın
Sahi, Tevetoğlunun eli sıkı ötesinde kaldığı Devlet Plânlama
Dertli ilk Bakan yeni Sağlık ve mıdır? Britannica'ya merakı Teşkilâtı tarafından kabul edilmekte-
Sosyal Yardım Bakanı Yusuf Azizoğ- var mıdır ? Hosteslerle arası na­ dir. Fakat meramları rejimi sarsmak
a
lu oldu. Azizoğlu, kendinden evvel sıldır ?.. olan solcu müfritler, kraldan fazla
başlanmış bazı iyi işlerin devamının kral taraftarlığıyla fikirleri hatalı is­
bir teferruat olarak kaale alınmasını tikametlere yöneltmeye çalışmakta­
istiyordu. Bu arada Sağlık Bakanlı­ dırlar.
ğının hazırladığı ve tatbikine giriştiği İki ucun ortasında
cy
bir pilot projeden de bahsetti ve bu program, haftanın sonundaki gün, Programın bir başka noktası da­
pilot projenin ileriki yıllara da teşmi­ sabahın oldukça erken saatinde ha dikkati çekti. Programda açıkça,
lini istedi. Bakanlar Kurulu bu ko­ başkentin siyasî çevrelerince öğrenil- 27 Mayıs ihtilalinin amacına ulaşmış
nuda makul bir karar vererek mese­ olduğu bildirilmektedir. Bu amaç, ba­
leyi, bir program meselesi olarak de- zı macera heveslilerinin zannettirmek
ğil ama Hükümetin yapacağı işlev istedikleri gibi Türkiyenin şu veya
bu meselelerini demokratik rejimin
meyanında kabul etmeyi uygun gör-
elinden alıp başka rejim içinde hallet­
dü. Daha sonra Çalışma Bakanı Bü-
pe

mek değildir. Bu, sonradan, başken-


lent Ecevit söz istedi ve programın
tin bilhassa 14'lere açılan cümbüşlü
bazı noktalarında vuzuh bulunmadı­ salonlarında iki viski kadehiyle bir
ğından yakınarak, meselâ işçi mese­ kaç parça İpekli kumaş arasında ya­
lelerinin daha vazıh bir şekilde ifade pılan deformasyondur. Nitekim daha
edilebileceğini söyledi. Ecevit, bu iddi- sonraları, başka maceracılar da ser­
asına mesnet olarak da memlekette­ güzeşt emellerini aynı paravana ar­
ki işçi hareketlerini ve işçi problem- kasına gizlemeye yeltenmişlerdir. Hü­
lerini ileri sürüyordu. Ecevitten son­ kümet Programında 27 Mayıs İhtilâ­
ra söz alan Devlet Bakanı Raif Ay- li, tıpkı Referandumdan geçmiş Ana­
bar da kendi sahasına giren önemli yasada olduğu gibi "Meşruluğunu
tapu ve kadastro işleriyle ilgili bazı Kaybetmiş bir idareye karşı Türk
taleplerde bulundu. Başbakan Yar­ milletinin direnme hakkını kullanma­
dımcıları bütün bu istek ve dilekleri sı" şeklinde ifade edilmektedir. Mem­
tespit ettikten sonra bu konuların bi­ lekette demokratik cumhuriyet niza­
lâhare ele alınabileceğini, bunların mı yeniden kurulduğuna göre bu ha­
Hükümet programında ifade edilme- reket hedefine ulaşmıştır. Bundan
sinde pek fayda olmadığını savundu- sonra yapılacak iş, o meseleleri elbir­
lar. Sonra da programın her satın ü- liğiyle, demokratik cumhuriyet ni­
zerinde titiz bir inceleme yapıldı. zamı içinde halletmenin yolunu bul­
maktır. Program, böyle bir yolu tek­
Çalışmalar, kısa bir yemek aralı­ lif etmektedir.
ğından sonra tamamlandığında saat-
ler sabahın birini gösteriyordu. Baş­ Cumhuriyet nizamının esası şu­
bakan İnönü, yorgun ama memnun, dur: Bu yol beğenilmezse, bir başka
Opel'ine binerek evine yatmaya git­ hükümet başka teklifle gelir. Ama
ti. Ertesi gün kendisini bir çetin im­ İhtilâl, gelmez!
İnönü Başbakanlıkta
tihan bekliyordu. Programı, C. H. P. Kaldı ki, Programı daha etraflı
Grubunda savunacaktı. Senatörün temellisi olur da... tetkik edenler, tatbik edildiği takdir-

AKİS, 2 TEMMUZ 1962


leyhinde söylenen tek kelime, söz sa­
hibini, eski İstanbul valisinin "hain-i
vatan" ilân etmesi için kâfi geliyor-
du.
Y.T.P. li müfritler, koalisyon şart­
larında beş aşağı beş yukarı bir an­
laşmaya varıldığını hissedince bu de­
fa Y.T.P. kontenjanından kabineye
girecek olanların üzerinde maraza çı­
kardılar, İlk hücuma uğrayan tabia­

Çekilmenin
tıyla, kendilerince C.H.P. ne pek ya­
kın' Raif Aybar oldu. Alicana bu ko­
nuda baskı yapmağa başladılar ve
Aybarın Devlet Bakanlıklarından bi­
risine tâyin edilmesi halinde Kabine­

fazileti
ye kırmızı oy vereceklerini kati bir
lisanla söylediler.
O gün, Y.T.P. Genel Başkam için
son derece sıkıntılı bir gün oldu. Bir
tarafta Başbakan İnönü Y.T.P. den
gelecek listeyi bekliyor, yeni Kabine­
sini Cumhurbaşkanına sunmak üzere
sabırsızlanıyordu. Diğer tarafta Y.T.
P. li müfritler -sayıları 10 -15 ara­
sındadır- Aybarın Kabineye girmesi
Emin Paksüt halinde büyük gürültü çıkaracakları­
nı alenen söylüyorlardı.
Emin Paksüt, iyi bir Bakan olmadı. Olamadı. Bayındırlık Bakanlığında Bütün bunlar yetmiyormuş gibi,
bir müfettiş zihniyetiyle değil de açık ve geniş bir dinamizmle kolla­ Y.T.P. içinde bir de şark - garp mü­
rı sıvayacak adam, mensup bulunduğu hükümete büyük avantaj sağla­ cadelesi başladı. Y.T.P. li Halit Zar­
yabilecek ilken Paksüt her şeyi sadece frenledi. Yatırımların önemini bun, Mehmet Ali Demir Bakanlık kol­
anlamadı, bunların başladığına milleti inandırmanın lüzumunu kavra­ tuğunun ılık havasına kendilerini
madı. O kadar çok konuştu M, herkes illahlah dedi., Konuşmadığı sa­ kaptırdığından, Yusuf Azizoğlunun
man da, en basit, teferruatın teferruatı işlerle uğraştı. Tabiatı buydu, liderliğini yaptığı Şark Grupunun
a
yetişme tarzı buydu, ufku buydu.. Kısa zaman içinde, onun Bakanlıktan karşısına dikildiler. Kabinede yer a-
ayrılmasının, bir ferahlık sebebi olacağında ittifak edildi. lan Y.T.P. li politikacıların birçoğu
Paksüt de ayrıldı, Israr etmedi, cilve yapmadı, işi pişkinliğe vurma­ şarklıydı ve Azizoğlu Grubunun a-
dı. Kof bir kendini beğenmenin cılız tesellisiyle kendini gülünç edterek damlarıydı. Mahmut Vuralın sandal­
cy
iskemleye sarılıp kalmadı. "Bakanlık kabul etmeyeceğim''dedi ve et­ yelerden birisine atanmasını, karşı
medi.. Fayda vermediğini anladı, gerçekten faydalı olduğu ve olacağı hizip imkânı yok kabul etmiyordu.
sahaya gönül rahatlığıyla, huzurla döndü. Sivas ilinden altı kişilik kontenjana
Ne oldu? Bir anda itibarı arttı. Simdi hiç kimse, Paksüte bakıp bı­ iki milletvekili dahil ediliyordu. A-
yık altından gülmüyor. Mercedes 300'e kurulup dolaşmak güzeldir atma, zizoğlunun ve Aybarın katılmasıyla
caddelerden geçerken istihfaf dolu bakışlara hedef olmamak şartıyla.. Y.T.P. nin kabinedeki temsilcileri â-
Eski Bayındırlık Bakanı, Bakanlık sandalyasında veremediği imtihanı deta C.H.P. yakını oluyordu!
oradan ayrılırken verdi. Gözü tok politikacıların, Türkiyede sahip oldu­ Çekişme müfritlerin galebesiyle
pe

ğu sevgiyi ve takdir hissini kazandı. Kısa denemenin, bu avantaj da ek­ sona erdi. Zaman yoktu. Mahmut Vu­
lenince, genç Emin Paksüte küçük heveslerin ve basit çalım satma im­ ral müfritlerin zoruyla listeden çıka­
kanlarının çok üstünde fayda sağlayacağı muhakkaktır. rıldı.
İstenmeden kalmanın acılığını, hangi şekerli cila örtebilir ki? Bu.sıralarda Alican evine çekil­
Tabii, insanda biraz yüz olması şartiyle... miş, mutadı hilâfına bir hayli sinir­
lenmişti.
Nihayet Y.T.P. kabine üyelikleri
de müsbet neticelerin alınacağında Grupu, gene de meseleyi sükûnetle melesini bir hal çaresine bağladı.
aşağı yukarı ittifak ettiler. halledemedi. Sezgine yardımcı, Ata. Devlet Bakanlıklarından birine Raif
Haftanın sonunda mesele, kuru­ Bodur ve Ethem Kılıçoğluydu. İki Aybar getirilecekti. Bu hale göre A-
lan ekibin başarı şansı noktasına ge­ genç milletvekili C.H.P. ile yapılacak zizoğlunun Tarım veya Sağlık ba-
lip dayandı. koalisyonun partilerine zararlı olaca­ kanlığına getirilmesi gerekiyordu. A-
ğını, teşkilâtta çöküntülerin meyda­ zizoğlu ihtisası olan Sağlık işlerini
Şark ve garp
na Deleceğini Grupta Alicanın yüzü- yüklendi. Ancak bu defa Gökay açık­
K oalisyona katılan siyasi partiler­ ta kaldı. Gökaya yer bulunmakta ge­
den ekip konusunda en fazla çat­ ne haykırdılar. Y.T.P. Genel İdare
cikilmedi. İstanbulun eski valisi İ m a r
l a k ses veren Y.T.P. oldu. Liderlerin Kurulunda ve Meclis Grupunda koa­
ve İskân işlerinde kâfi ehliyette sa­
ve kurucuların koalisyon şartlarında lisyonla ilgili müzakerelerde, Hükü­ yıldı!
vardıkları anlaşmaya rağmen, Y.T.P. mete iştirak fikrinin ziyadesiyle sa­ Saat 18.30 sıralarında Alicana son
Meclis Grupunda bazı milletvekilleri vunucusu bu defa Fahrettin Kerim durum bildirildi. Genel Başkan bir
tiz perdeden haykırmağa başladılar. Gökay oldu. Gökay, çok az bir zaman parça rahatladı, evinden çıkarak Baş­
Bu defa itirazcıların başını Çanakka­ evvel Genel Başkanlarıyla araların­ bakanlığın yolunu tuttu.
le Milletvekili Refet Sezgin çekiyor­ da mevcut gerginliği unutmuş, Alica­ Böylece, o gece saat 19 a gelirken
du. Bilgin ve Önderin partiden ayrıl­ nın yanında yaman bir silâhşör kesil- İkinci İnönü kabinesi resmen teşek­
masıyla bir parça rahatlıyan Y.T.P. mişti. Gekayın yarımda koalisyon a- kül etmiş oluyordu.
8 AKİS, 2 TEMMUZ 1962
YURTTA OLUP BİTENLER
Bir sürpriz de şahıslar üzerine yüklenecekler ve lisçilerin başında Lebit Yurtoğlu ve
K abinenin teşkilinde C.K.M.P. fas­ bu şahıslarla bu kabinenin yürüme­ iki arkadaşı Necip Mirkelamoğlu ila
la sıkıntı sekmedi. Bir avuç mil­ yeceğini savunacaklardı. İkinciler ya­ Arif Ertunga bulunuyordu. Canı sı­
letvekili aralarında çabuk anlaştılar. ni gençler ise ayni fikirde değillerdi. kılan ilk milletvekili ise Naci Yıldı-
Ticaret Bakanlığı için Ete rakipsizdi. Onlar program üzerinde imali-fikr rım oldu.
Adalet Bakanlığına gelince, Yörüke etmişlerdi. Her birisinin elinde bir Feyzioğlundan sonra Baykam söz
rakip kimse çıkmadı. Sadece Basın - birinci Koalisyon hükümetinin bir de aldı ve konuşmasında gençlerin ileri
Tayın Bakanlığında C.K.M.P. de bi­ ikinci Koalisyon hükümetinin progra­ sürdükleri temi işledi. Hükümetin
raz çekişme oldu. Evvelâ ortada iki mı vardı. İkisi arasındaki benzerlik­ gruba getirdiği program kifayetsizdi.
isim mevcuttu. Nurettin Ok ve Nuret­ leri işaret ediyorlar notlar alıyorlar­ Muğlak tarafları pek çoktu. Baykama
tin Ardıçoğlu. Ardıçoğlu daha teşeb­ dı. Gençlere göre program hiç bir ye­ göre hükümet bir oyalama siyaseti
büsün başında sandalyeden vazgeçin­ nilik getirmemekteydi. O kadar ki ba­ takip etmekteydi. Aksi olsaydı bazı
ce Ok rakipsiz kalmış oldu. Oldu a- zı kısımları aynen bir evvelki hükü­ noktalar açık ve seçik gözler önüne
ma. Grup toplantısında karşısına bir­ metin programından alınmıştı. Rüştü serilir bir takım kelimeler arkasına
den Celâl Karasapan çıktı ve Oku Özal, İsmail Ertan ve Sabri Vardarlı gizlenilmezdi.
bir oyla mağlûp ediverdi. Genç mil­ bu tezin sahipleriydiler. Onlar şahıs­ Baykamdan sonra Yahya Der-
letvekili neye uğradığını şaşırdı. Top­ lardan ziyade program üzerinde ten- mancı söz aldı. İçelin ateşli milletve­
lantıya Oğuz katılmamış. Okun şansı kidler yapmağa kararlıydılar. kili de aynı konulara temas etti ve
bu bakımdan azalmıştı. Ama bu saye­ C.H.P. grubunun toplanma saati ilave olarak yeni kabinenin Bakan­
de, Y.T.P. den de, C.K.M.P. dan de olan 15'e kadar hava bu şekilde geliş- larına çattı. Dermancıya göre seçi-
"geçimli adamlar" Bakan tâyin edil­
miş oldular.
Çeşitli rüzgârlar
C.H.P. nin Hükümet programıyla il­
gili grup toplantısı haftanın so­
nunda cumartesi günü saat 15 de baş­
ladı. Grupta konuşan hatipler daha
Ziyade hükümet programı üzerinde
a
değil do hükümeti teşkil eden şahıslar
üzerinde durdular. Saat 19.40 da grup
bir takrir ile ertesi güne bırakıldığın­
da bütün hatipler bir tek nokta üze­
cy
rinde ittifak halindeydiler: Hükümet
programı muğlaktı.
Fakat asıl eğlenceli hikâyeler,
grup toplantısının yapıldığı salonda
değil de kuliste cereyan etti.
Haftanın sonundaki o cumartesi
günü milletvekilleri erken saatlerde
kulise daldılar. C.H.P. nin kendi iç
pe

kulisi hayli hareketli ve bereketli ol­


du. Milletvekilleri ve senatörler grup­
lar halinde Meclis salonlarında top­
landılar ve içerdeki hareket tarzını
kararlaştırdılar. Xn kalabalık grup Yeni Bakanlar Kurulu Çankayada
bir yandan Erimin, bir yandan genç­ Artık, dinamit koymak yok!
lerin teşkil ettiği gruptu. Genç millet­
vekilleri de nabız yokluyorlardı. Bir a- ti. İşte tam bu sırada bir başka grup len Bakanlar grubun temayülüne uy­
ra mesele hayli kızıştı. Erim bazı sual daha alâyişle sökün etti. Bu Gülek gun şahıslar değillerdi.
lere muhatap oldu. Erimin etrafında ve arkadaşlarıydı. Onlardan hemen Toplantı bütün hararetiyle devam
toplananlar, Sabri Vardarlı, Turhan sonra hükümet üyeleri gruplar ha­ ediyordu. 28 hatip söz almış durum­
Şahin, Sadrettin Çanga, Dr. Ruhi So- linde gelmeğe başladılar. İlk gelenler daydı. Fakat sâdece 18 hatip konuş­
yer ve Rüştü Özaldı. Sualler, Erimin Turhan Feyzioğlu, Bülent Ecevit ve mak İmkânına sahip oldu.
Hükümet programı ve Kabine hak­ Ferit Melendi daha sonra diğerleri de
kındaki fikirlerini dökmesine sebep
oldu. Böylece hâdiseleri kendi istika­
geldiler. İnönü Kabine arkadaşların­
dan daha önce gelmiş ve ön sırada ye­
C.H.P.
metine şevke gayret sarfeden Erimin rini almıştı. En son gelen Fethi Çelik- Meyvalı ağacın hikâyesi
de ayakları suya erdi. Zira Erim her baş oldu. Grubun bütün yıldırımları­ Bitirdiğimiz hafta içinde, başkentin
suale lastikli cevaplar vererek genç­ nı üzerine çekecek olan Çelikbaşı gö- siyasi çevrelerinde birden bire C.H.
leri kendi tarafına kaydırmağa ça­ renler onun pek keyifsiz olduğunu P. bütün aktüalitenin ön plânında be­
lışıyordu. Fakat gençler bu oyunlara farkettiler. lirdi.
gelmediler. İlk hatipler İlk sözler Aslında, bunda fazla şaşılacak bir
Konuşmalar daha sonra karşılıklı Grup toplantısı başlar başlamaz ilk taraf yoktur. İçindekilerin ve dışında­
kanaat beyanı şekline inkılap etti. İ- sözü Başbakan Yardımcısı Feyzi- kilerin kopardıkları bütün "öldü, bit­
ki ayrı tez ortaya çıkıyordu. C.H.P. oğlu aldı ve Hükümet programını o- ti, mahvoldu" teranesine rağmen es­
nin iki kanadı Erimciler ve gençler kumağa başladı. Okuma faslı başla­ ki partinin Türkiyede 1 numaralı si­
iki ayrı yönden kulis yapmaktaydı­ yınca evvela kulisçiler sonra da canı yasî kuvvet olduğu yeniden gözler ö-
lar. Birinciler, yani fırsatçılar, içeri- sıkılanlar soluğu dışarda aldılar, ku­ nüne serilmiştir. C. H. P. nin hezi-

AKİS, 2 TEMMUZ 1962 9


YURTTA OLUP BİTENLER
meti olarak vasıflandırılımaktan hoş- "— Vazife herşeyden mukaddes­
lanılan son seçimler öyle bir Meclis ti?. Ama biliyor musunuz, ben bir
doğurmuştur ki, eski parti olmaksı­ müddet mesul yerlerde bulunmak is­
zın değil hükümet kurmak, adeta ne­ temiyorum" dedi. Sonra yorgun ba­
fes almak imkânı yoktur. Zira C. H. kışlarla gene kendisini dinleyen mil­
P. hem Mecliste, hem Senatoda sahip letvekillerini süzerek:
bulunduğu kendi birliklerine katılan "— Siz ne dersiniz? Ben partinin
tabii müttefikleriyle bütün hareket Meclis içinde çalışmasını yönetmeli
kabiliyetini elinde tutmaktadır. iniyim?" diye ilâve etti.
Genç milletvekilleri pek ses çı­
Ama bitirdiğimiz hafta gözlerin,
karmadılar. Kalın kaşlı, ak saçlı Av-
alâkayla C. H. P. ye çevrilmesine bu
ni Doğan kulisine devam etmek için
durum yol açmadı. Birinci Koalisyo­
koridorlarda yeni çemberler aramak
nun bozulmasından İkinci Koalisyo­
lüzumunu duydu.
nun kurulmasına kadar geçen devre­
de C. H. P. Grubunda cereyan eden Avni Doğan, en gösterişlilerinden
hâdiseler ve beliren temayüller "Eski bin olsa dahi, böyle çalışanların tek
partide neler oluyor?" sorusunu du­ örneği olmadı.
dakların ucuna getirdi. Bir takım kı- Bekleyen blok
pırdanışların su yüzüne çıkması ve "Eski partinin Grubu içinde bir genç
çeşitli vaziyetlerin alınması kimi yü­ b'okun, seçimlerin sonunda tem­
reklerde ümit, kimi yüreklerde tees­ silci olarak yer alması C. H. P. nin
sür, kimi yüreklerde sevinç, kimi yü­ kuvvetler dengesinde bir ağırlık ya­
reklerde de şaşkınlığın yer almasına rattı. C. H. P. li milletvekili ve sena­
sebebiyet verdi. Ancak kargı kuvvet- törlerden yüzde 60'ı Meclise ilk defa
lerin organları, en soldakinden en sağ­ 25 Ekim günü bütün gençlikleri, di­
dakine, o şaşılacak "psikoloji patavat­ namizmleri, ama tecrübesizlikleri ve
sızlığı"yla karışıklığın üzerine yürü­ Rüştü Özal bekledikleri gibi partilerinin kati ek­
yünce ayılan C. H. P. kuvvetleri der­ seriyet sağlayamamış olmasının yü-
Akıl yaşta mı, başta mı?
lenip toparlanmaktan geri kalmadı­ reklerindeki hüsranıyla girdiler. İlk
lar. günlerin karışıklıkları, bunları daha
a
F a k a t bu, C. H. P. içinde bir şey­ ziyade C. H. P. liler tarafından dol­ fazla şaşırttı. Ne yapacaklarını, han­
ler geçmekte olduğu gerçeğini kumun durulan koridorlarında eğlenceli sah­ gi dala tutunacaklarını, kimlerin ve
altına sokmadı. Nitekim bu yüzdendir neler cereyan etti. nelerin peşinde gideceklerini bileme­
ki bütün hafta boyunca, bilhassa Ka­ Kır saçlı, kalın kaşlı adam etrafı­ diler. O tarihlerde akl-ı evvel C. H. P.
cy
binenin kurulması arefesinde ve he­ nı çepçevre almış bulunan milletvekil­ kodamanlarından biri şöyle dedi:
men sonrasında Parlamentonun daha lerine hitaben : "— Bu ürkek tavukları hangi ho-

Emisyon Meselesi!
Yeni Hükümetin bir emisyona gi­ nan sâdece bu mecmua olmamıştır. viz vermiş. Hani, para imkânları
pe

dip gitmeyeceği bilinmiyordu. Akıllı bir solculuktan şimdi hanı genişletilmeyecek miymiş ? İnsa­
F a k a t kredi politikasının değişece­ bir diktatorial idare hevesine ta- nın, bu kadar kısa zamanda böyle­
ği, kredilerin ilk elde ucuzlatılmasa lihsizcesine yuvarlanmış görünen sine bir dönüş karşısında gözlerini
bile mutlaka kolaylaştırılacağı mu­ pek çok kimse aynı tezi benimse­ uğuşturup "Yahu, bugün bunu söy­
hakkak. Bundan sonra ve iktisadi miştir. Bunlar, ekspansiyonist poli­ leyenlerle dün bunu söyleyenler ay­
hayatın nabzı dikkatle yoklanmak tikanın enflasyonist politikadan nı kimseler m i ? " diye soracağı ge­
suretiyle, gerekirse emisyona da başka şey olduğunu defalarca be­ liyor.
gidilmesini beklenmek lâzımdır. Bu lirtmişlerdir. Bunlardan, pek çoğu
mecmua her emisyonun mutlaka Bu, gerçek fikrin ne şu, ne bu,
" P a r a basmalı, para.." diye haykır­ sâdece demokratik sistemi her ne
enflâsyon mânasına gelmeyeceğini, mıştır ve akıl hocası oldukları kim­
enflâsyon umacısının maliyecilerin pahasına olursa olsun yıkmak fikri
selere, memleketin idaresine el koy­ olduğunun yeni ve şaşmaz bir deli­
karşısına heyula gibi çıkmaması duklarında o yolu tavsiye etmiş­
gerektiğini, Hükümetin hakim ola­ lidir. Aynı politikanın karşısına ö-
lerdir. teki ucun da "Bak, Menderesi ten­
cağı enflâsyonun saadet, Hükümete
hakim olacak enflasyonun felâket Şimdi ne görüyoruz? Aaa! De- kit ederlerdi.. Şimdi, kendileri bank
getireceğini çok yazmış, çok söyle­ mokratik Hükümet bu ilim, mantık not matbaasını çalıştıracaklar!"
miştir. Fazla katı bir para politi­ ve basiret yolunu tutunca onun ge­ demagojisiyle ve armutlarla elma­
kasından sonra şimdi, Hükümetin ne karşısına geçmişlerdir. Emisyo­ ları toplama gayreti içinde çıktığı
daha c e s u r davranacağı anlaşılı­ nun da, kredi kolaylıklarının da, pi­ göz önünde tutulursa bugün en bü­
yor. Piyasadan çekilmiş bir takım yasada daha fazla paranın bulun- yük talihsizlik olan "Meşum İtti­
meblağlar, yol üzerinde başarıyla masının da hemen aleyhinde vaziyet fak" bir defa daha gözler önüne se­
yürünebildiği takdirde, isteristemez almışlardır. Ekspansiyonist politika rilmektedir.
ve ergeç -geçten çok, er- ortaya çı­ yi kötüleyen, çürütmeye çalışan, iti­ Her şey, Tiirkiyenin bütün iyi
kacaktır. barsız yapma gayretinde olanlar ar­ niyetli insanlarım bugün tekrar ve
Ama, modern iktisadın ve mali­ tık tâ kendileridir. Efendim, böyle "Meşum tttifak"a karşı birleşmeye
yenin bu pek basit görüşünü savu- şey olur muydu? Hükümet gene ta- itiyor.

10 AKİS, 2 TEMMUZ 1962


Hadiselere Bakış

Genç C.H.P. liler, silkininiz!


İsmet Paşanın yaptığı "C. H. P. li Bakan Seçimi", de­ başarısızlık, fikr-i takip başarı vasıtasıdır. Gruplaşma
rin bir hayal kırıklığına yol açmış bulunuyor. Bu ifade eden çeşitli rakamlar, belirli meseleler karşısında
çapta bir insanın, bunca tecrübeden sonra, hatta Birin­ geçici vaziyet almaların ötesinde bir mana ifade etme­
ci Koalisyonun rodaj devresinin hemen akabinde böy­ miştir. Toplu halde verilen tek iyi imtihan yeni ruh
lesine isabetsiz bir ekip kurmasının şaşkınlık verme­ sahiplerinin Gülek ve Erim tipi siyasi mevtaların eline
mesi imkânsızdır. Ama hiç kimse kusursuz olmuyor ve düşmemiş olmasından ibarettir. Ama, görülüyor ki bu
İnönünün bir meşhur kusuru, yanma aldığı politikacı­ kâfi gelmiyor.
ları seçmedeki başarısızlığıdır. Buna, beceriksizliği ay­
yuka çıkmış olanlara dahi "Arkadaş, sen bu işi bece­ Elbette gönül arzular ki İsmet Paşa, buna rağmen
kabiliyetleri kendi bulup çıkarsın, onlara şans versin,
remedin! Bırak, başkası denesin.." diyecek kadar yüzü­
yanında yetiştirsin. İsmet Paşa o adam olmadığına gö­
nün tutmaması, C. H. P. Genel Başkanım yıllar yılı faz­
re şahıs ve grup olarak kabiliyetleri bizzat ispat etmek,
la pişkin bir takım politikacıların yükünü sırtlamaya
kabul ettirtmek, temkin ve basiretle politika merdiven­
mecbur etmiştir. Nihayet, alaturka bir kendine güve­
lerinin basamaklarına bizzat ayak basmak lâzımdır.
nin neticesi olan "Ben herkesle geçinirim." hoşgörürlü­
ğü ve şahısların çapına ehemmiyet vermeme zaafı Ka­ Bakan seçiminden önceki Grup toplantısında İs­
a
bineye en olmayacak kimselerin alınmasının belli başlı met Paşaya karşı hatalı taktik kullanılmasının bir ta­
sebebidir. kım kayıplarda mutlaka rolü olmuştur. İsmet Paşayla
"kontra gitme"nin hiç kimseye, hiç bir zaman faydası
İsmet Paşalar, oldukları gibi kabul edilmelidirler. görülmemiştir. İsmet Paşaya hiç kimse, hiç bir zaman
cy
Hele yetmişsekiz yaşından sonra değişmezler ve değiş­ zorla bir şey yaptıramamıştır. Ama İsmet Paşa mantık
tirilmeye kalkışılmaları bir boş hayaldir. İsmet Paşalar, yoluyla ikna edilmeyen, gerçekleri ergeç dahi görme­
üstünlükleri ve eksikleriyle bir "fiili durum'dur. Me- yen, güven verici davranışlara güven duymayan, karşı­
sele, etraflarında, üstünlüklerinin tatbikat sahası bula­ lıklı oturulup konuşulmayan, iyiyi ve kötüyü kendi
cağı, eksiklerinin kendini hissettirmeyeceği bir ortam ya­ kafasında ayırdetmeyen, insanları hiç tartamayan, fay­
ratmaktır. Talihli Büyük Adamlar bu ortamı bulanlar, dalı yardımcıyı inat yüzünden kullanmayan biri olsay­
talihsizler bulamayanlardır. dı İsmet Paşa olmazdı. Onun "tuttuğu" addedilenler,
çemberi böyle aşıp yanında yer almışlardır.
pe

Kabinedeki bir tekim C. H. P. Bakanları karşısın­


da, C.H.P. Grubunun bilhassa genç ve dinamik, atıl­ C. H. P. gençlerinin, Paşalarının davranışı kar­
gan mensuplarının hislerini anlamamak imkânsızdır. şısındaki içten acıları onları buruk insanlar haline geti­
Ama onların ta kendilerinin, Meclis çalışmalarının baş­ rirse hüsran hep sürer ve bunun iki tarafa zararı olur.
lamasından bu yana, platoniğin ötesinde bir varlık gös­ Gençler bilmelidirler ki İsmet Paşasız bir şey olmaz.
terdiklerini söylemek daha az imkânsız değildir. C. H. İsmet Paşa öğenmelidir ki gençlere ihtiyacı vardır.
P. seçim mekanizmasının işlediği ve idarecilerin o yol­ Genç grup inanmış insanlar halinde, ihtiraslarının kısa
dan belirdiği bir teşekküldür. İsmet Paşa Çelikbaşı da, vadeli olanlarım bırakmış olarak, fikirlerin ve bulacak­
Hatiboğluyu da aynı Grup tarafından seçilmiş Başkan ları simaların etrafında, itibarlarını kıracak, kendileri-
Vekilleri bulup Bakan yapmamış mıdır? Bütçeden önce, ne fena not verdirecek bütün manevraları boşa çıkara­
Bütçe sırasında. Bütçeden sonra, dokuz aylık teşrii ha­ rak silkinmeli, derlenmeli ve toparlanmalıdır. Çok tuza­
yat boyunca Grupta bir maliyeci sivrilmiş midir? Umu­ ğın etraflarında kurulduğunu, daha pek çoğunun kuru­
mi efkârın gözüne "ağzı lâf yapar"ın dışında hangi lacağım bilirlerse taktiklerini seçmede hataya düşmez­
vasıfla bir genç politikacı çarpmıştır? Bütün gazete ler. Politikada tek devamlı başarıyı, anglo - saksonla­
koleksiyonlarını açıp bakınız, böyle bir şahsiyet bula­ rın "Fair play = Açık oyun" veya "Honesty is the best
mayacaksınız. Hatta, politika merdivenlerinin basa- policy = Dürüstlük en iyi politikadır" prensibinin sağ­
maklarını çıkmakta olan, Feyzioğludan başka biri daha ladığı bir defa bellenirse çok kapıyı açacak anahtar el­
var mıdır? de edilmiş olur.

"Özel Teşebbüs"ü bırakınız, toplu halde genç C.H.P. Türkiyenin mutluluğu belirli fikirlerin ve davranış­
milletvekilleri, zaman zaman beliren temayüllerine rağ­ ların, hangi teşekkülde o l u n a olsun yeşermesine bağlı
men derlenip toparlanamamışlar, seslerine kuvvet ve- bulunduğu için genç temsilciler sempatiyle takip edile-
rememişler, tesirsiz kalmışlar, sadece haklı hırçınlık­ ceklerdir. Hele bu teşekkül, kuvvetli ve köklü C. H. P.
lar seklinde çıkışlar yapmışlardır. Siyasette hırçınlık olursa..

AKİS, 2 TEMMUZ 1962 11


YURTTA OLUP BİTENLER
roz kanadı altına alırsa, o galip ge­ Gençleri avucuna alamadı. 22 Şubat- bine de bu katılığın gösterileri oldu.
lecektir." çılann C. H. P. içindeki adamlarına O hava devam etseydi. Mecliste güven
Birinci Koalisyon Kabinesi, Ba­ gelince, onların "Bu rejim yürümez.. oyu verilmesine sıra geldiğinde belki
kanlıkların taksimi, 22 Şubata kadar İsmet P a ş a hepimizi satıyor" edebi­ 35-40 genç C. H. P. li celsede bulun­
kulaklara üfrülen havalar, 22 Şubat yatı bir fasıl taraftar bulmadı değil. mayacak ve C. H. P. Genel Başkanı-
sonrası ve yeni ufuklar Grup içinde­ Avni Doğan, meşhut istifasından ön­ nın kabinesi C. H. P. tarafından çok
ki taze ve yeni kuvveti kararsızlıktan ce ve sonra o taraklarda biraz bez müşkül mevkiye düşürülecekti.
kararsızlığa itti. •'. dokudu. F a k a t saman alevi gibi gelip
F a k a t oynanan oyunlar, çabuk
Bu sırada memlekette, aynı karar­ geçen ve gerçeğin anlaşılmasıyla kay­
açığa çıktı. İnönünün, memleketin bu
sız, karışık, bezgin ve sıkıntılı hava bolan bu tehlikeli heves sâdece, Tur­
durumunda görev kabul etmemesine
hüküm sürmekteydi. Üzerinde ittifak gut Göle gibi şampiyonlarını son i-
imkân bulunmadığı yavaş yavaş anla»
edilen bir tek nokta vardı: İşler iyi tibar kırıntılarından da etti.
şildi. Pusuda bekleyip sırıtan kuv­
gitmiyordu.C. H. P. nin teşkilâtı, bu­ Buna mukabil, kendilerini "genç vetler maskelerini attıkça, aslında
na eklenen sebeplerden ötürü ayrıca ministrabllar" gözüyle gören bazı sâdece parti içi mürakabe peşinde ko­
rahatsızdı, İsmet Paşanın Başbakan tecrübeliler Gençlerde kendileri için şan gençler ayrıldılar. Talat Ayde­
olmasını, herkes gibi onlar da C. H. bir destek 'sezdiler ve bunda da çok mirin cüret ettiği çıkış bir alarm zili
P. nin iktidarda olması gibi görüyor­ yanılmadılar. yerine geçti. Anarşi ve otorite buh­
du. Eee, on yıl D, P. yi yıkıp onun ranı Türkiyeyi tehdit ediyordu. Genç
İkinci 'Koalisyon çalışmalarıyla
yerine geçmek ve o tarz bir idarede grup, İnönüye genç Bakan seçmesi
Bakanlıklar açılınca horozların faali­
aslan payına sahip olmak ta ön plân­ için yaptığı müracaatın neticesiz kal­
yeti birden canlandı ve ciddi, haklı
da tutulmuştu. Halbuki işte, bırakınız masının hüsranını unuttu. Onun ya­
memnunsuzluğun sesi olan genç ten­
Başbakanı ve Bakanları, bucak baş­ nında olduğunu, onu desteklediğini,
kitler son haftaların spekülasyonları­
kanından banka şube müdürüne he­ kendisini ona yanlış tanıtanların asıl
na müsait havayı yarattı.
men hiç kimse işlerini yapmıyordu. düşman olduklarını belli eder tarzda
Neler hayal etmişlerdi, neler bulmuş­ İnönü ve Gençler derlenip toparlandı. Rüştü Özallar,
lardı. Buna "Partizan idarenin son Grup içinde oyun oynayan bütün Suphi Baykamlar, Kemal Demirler,
bulmuş olması" deniliyordu. Bu, par­ kuvvetler, kendileri siperde kal- Turan Şahinler ve onların kafasında
tizan idare de, tam son bulacak zama­ mak şartıyla Gençler ile İnönüyü kar- çok arkadaşları taktik değiştirmenin
nı bulmuştu! şıkarşıya getirme yoluna saptılar. O lüzumunu anladılar. Grup, bir başı
Bir yandan milletin tamamının hu­ ciddi ve haklı memnunsuzluğun do­ bulunmamasına rağmen, Program Gö-
a
zursuzluğu, diğer taraftan teşkilâttan ğurduğu vaziyet alma sanki, İnönü­ rüşmelerinde bu tutumunun belirtile-
gelen seslerin tesiri altında kalan C. ye karşıymış gribi hava yarattılar. Bu rini ortaya koyma kararını aldı. Bu­
H. P. Grubunun "ortadaki" kuvvetle­ oyuna, bir nisbet dahilinde, İnönü da na, Hükümeti kurulmadan yıpratma
ri sâdece menfi tavırlarda bir varlık geldi, gençler de.. İki taraf da, kar­ gayretine daha müptela görünen La­
cy
gösterdiler. Böylece gayrımemnun, şılıklı münasebetlerinde hislerden do­ hit Yurdoğlu ve iki yâr-i vefakârı A-
tenkitçi, üzerinde yürünülen yolu doğ­ ğan bir katılık gösterdiler. Haftanın rif Ertunga ile Necip Mirkelamoğlu
ru bulmayan, sızlanmada birleşen bir başındaki talihsiz Grup toplantısında fazla sevinçle katılmadılar ama, onla­
zümre horozların istinasını büsbütün yapılan çıkışlar da, İnönünün, etra­ rın kulis faaliyeti fazla verimli ol­
çekti. Nureddin Özdemir gibi sağ­ fındaki dar politikacı çemberinin madı.
lardan Şükrü Koç gibi sollara uzanan Gençlerin davranışım kendisine ak­
"Gençler" böyle teşekkül etti. settirme şekli karşısında kurduğu Ka- Nitekim, son Grup toplantısında
cereyan eden bir hâdise meseleyi da­
Çöplükte horozlar ha vazıh olarak ortaya koydu. O
pe

Başta, h i ç bir şahsi ihtirasın ve Ba­ gün C. H. P. içindeki cereyanları dik»


kanlık hevesinin sızmadığı bu katle izleyen eski politikacı Avni Do­
grup kendi oyununu oynayan bir kaç ğan kürsüden İsmet İnönüye ve üç­
sınıfın kuruna maruz kalmakta gecik­ lü koalisyona çatarak gayri mem­
medi. Bütün bu horozlar, "cereyanı nun zümre ile mütereddid grubun
kanalize etmek" sloganıyla ortaya gönlünü çelmek istedi. Fakat, Doğan
çıktılar. Daha Birinci Koalisyon Ba­ kürsüden inerken Genel Başkan elini
kanlıklarının dağılmasından memnun sıraya vurarak söz istiyordu. İnönü
olmayan simalar vardı. Bunlardan o gün yaptığı konuşmasında bir nok­
"Eski kodamanlar", inkisarlarını za­ tayı tebarüz ettirdi ve bazı gözlerin
man zaman belirtmekle beraber kuli­ açılmasını sağladı. İsmet Paşa bunca
se fazla girmediler. Kasım Gülek, C. senelik siyasi hayatında kendisini
H. P. dışı kudret sahibi simalarla oy­ tenkid edenlerden misaller vermekle
nadığı oyunlar sonunda C. H. P. için­ söze başladı ve sonra bu zevatın sık
de son sermayesini de yedi ve cıbıl sık kendisine gelip "biz h a t a ettik,
kaldı. Ondan çok daha akıllı olan Ni­ senin yanında çalışmak istiyoruz. Bi­
h a t Erim, handikapını bilerek görü­ ze vazife ver" dediklerini, kendisinin,
nüşte bilfiil harekete geçmedi, ama de onların bu arzularım müteaddid
hep "sıradaki adam" havasını devam
defalar yerine getirdiğini ifade etti.
ettirmeye gayret etti. Onu, daha zi­
Gerçi İnönü karşısında olanların ne
yade, C. H. P. nin ve rejimin düşmanı
derece mesnetsiz, ne derece sudan
olduğu bilinen dostlarının destekleri.
sebeplerle kendisini tenkid ettiklerini
Yeni İstanbulların, Son Havadislerin,
eski Kudretlerin, Yeni Sabahların şi- açıkça ifade etmedi ama, mütecessis
girmeleri mahvetti, foyasını meydana Lebit Yurdoğlu bakışlarla İnönüyü dinleyen C. H. P.
çıkardı. Bu sivri uçların hiç biri, Grubu muradın ne olduğunu anladı.
Perdenin arkasında Nitekim İsmet Paşanın o sözleri genç
YURTTA OLUP BİTENLER
grup tarafından çılgınca alkışlandı.
Haftanın sonunda, C. H. P. Grubu
Program Görüşmeleri için toplantıya
girerken C. H. P. de bölünme, çat­
lak, ikilik umanlar avuçlarını yalama
mevkiindeydiler. Tıpkı, şahsi mesele-
l e r i n i prensip meselesi maskesi altın-
da aynı Gruba sürme sevdasında olan­
lar gibi... Genç milletvekilleri "Grup-
ta murakabe, Mecliste destek" for­
mülü altında birleşmiş ve Bakanlık
talebinde bulunmadan kuvvetlerini
Grup veya Merkez seçimlerinde gös­
terme lüzumuna inanmış haldeydi­
ler.

Muhalefet
Yeni münasebetler
Günlerden perşembeydi. Saatler 16-
yı göstermekteydi. A. P. Genel
Başkam Ragıp Gümüşpala yanında
Senato ve Meclis Grupları Başkanla­
rı Ferit Alpiskender ile Saadettin Bil- C.H.P. Gruba toplantı halinde
giç olduğu halde Başbakanlığa geldi.
Rüzgârların ortasında
Yeni Koalisyon Hükümeti teşkil edil­
a
miş, Bakanlar Kurulu Meclise suna­
cağı programının hazırlıkları, ile meş­ li karşıladı ve İsmet Paşanın- bekle­ bu defa muhalefetin bir kanadının li-
guldü. diğini bildirdi. Gümüşpala bir müddet deri olarak girmekteydi.
Gümüşpalayı ve beraberindekileri evvel iktidarın, bir kanadının başkanı İsmet İnönü, misafirlerini son de­
cy
Başbakanın Özel Kalem Müdür Veki- olarak girdiği Başbakanlık odasına, rece neşeli bir şekilde' karşıladı. Kı-

«Medeni Münasebet»
İktidar ile Muhalefet arasında me­ saade etmediğini duyurmak suretiy­ diyse, İktidar ile Muhalefet arasında
deni münasebet, İktidarın tutu­ le D. P. nin ruh haletini de ortaya batılı manasıyla medeni münasebet
mundan başlar. Menderesin, ihti­ koymuştur. Çok daha sonraları da, İmkânını getirmiştir. Birinci Koa­
pe

d a n sırasında, C. H. P. muhalefe- D. P. lideri hep bu "Grup müsaade lisyonun Başbakanı İnönü, Muha­
tinden menfaat sağlayarak veya etmiyor" paravana sı arkasında, mu­ lefet liderleri Alican ve Bölükba-
sopa göstererek adam kandırmaya halefet yapan bir Muhalefet lideriy­ şıyla her fırsatta temas etmiş, on­
başlamasıyla birlikte bir de sapık le açık, samimi görüşmede bulun­ lara kendisini ne zaman görmek is­
"Medeni Münasebet" türküsü beste- mayı- reddetmiştir. Hep, böyle bir terlerse buna hazır olduğunu bildir­
lenmiştir. Muhalefetin başları İkti­ temasın şartı olarak Muhalefetin miş, her konuda şikâyetlerini dinle­
darın başına karşı uysal, itaatli, önce ellerini havaya kaldırmasını yeceğini söylemiş, bunların hepsini
munis davranacaklar, İktidarın başı beklemiştir. de yapmıştır. Bu, Alicanla Bölük-
da onlara karşı şahsen alicenaplık başını muhalefet görevlerinin ifa­
gösterilerinde bulunacaktır. Bu ede­ Aslına bakılırsa bu hal, D. P. ye sında hiç de bağlamamıştır.
biyatın şampiyonları, en sertini yap­ iktidarda gelmemiştir. Bayar ve İkinci - Koalisyonun Başbakanı,
maktan çekinmeyen bir Muhalefet Menderesin, kendileri Muhalefet li­ Muhalefet liderleri Gümüşpala ve
liderini iktidarın başının nasıl olup deriyken de İsmet Paşayla görüşü­ Bölükbaşıya aynı hususları hatır­
ta karşısına alarak memleket me­ yor görünmekten hep ödleri patla­ latmaktan geri kalmamıştır. İktidar
selelerini görüşebileceğin] asla an­ mış. Bayar, Cumhurbaşkanı, İnönü- bir yol tutabilir, Muhalefet bir yol..
layamamışlardır. "Evvela Medeni nün Muhalefet liderine kırmızı plâ­ İktidarın Muhalefetten. Muha­
Münasebet" parolası fettanda hep kalı bir otomobil tahsis etme, yani lefetin İktidardan şikâyetleri
Muhalefete, ömre yelkenleri suya in­ Muhalefet liderine devlet hiyerarşi­ olabilir. Bunlar karşıkarşıya
dirme tavsiyesinde bulunmuşlardır. sinde resmi yer verme teklifini deh­ gelindiğinde halledilir veya halle­
Aslında, D. P. nin başları Muha­ şetle reddetmiştir. D. P. başları so­ dilmez. Ama netice, münasebetleri
lefet ile -medenisini bırakınız- bir nuna kadar düşmanlık silâhını kul­ değiştirmedi, İktidar Muhalefete kı­
ciddi temas kurmaktan, dalma ka- lanmak suretiyle partilerinde tesa­ zınca onu tanımazlık, Muhalefet ik­
çınmışlardır. Hep hatırlardadır. İs­ nüt, disiplin sağlamışlar, hep müşte­ tidara kızınca onu umursamazlık
met Paşa Menderes Başbakan oldu­ rek bir "öcü karşısında bulunma" etmediler mi gerçek medeniyetin i-
ğunda, yanına Şemseddin Günalta- havasını yaymışlardır. capları gerçekleşmiş olur.
yı da alarak kendisini tebrike git­ Bu yolda da ilk adımları kep. Mu­
miştir. Menderes bu ziyareti iade et­ Teni iktidarında İnönü, Türk si­ halefetten değil İktidardan bekle­
memiş, İade ermesine Grubunun mü- yasi hayatına hiç bir şey getirme- mek gerekir.

AKİS, 2 TEMMUZ 1962


13
YURTTA OLUP BİTENLER
sa bir hasbıhalden sonra hemen ko­
nuya girdi. Başbakan muhalefeti tem-
sil eden A. P. nin üç selahiyetli tem­
silcisine hitaben söze şöyle başla­
dı:
"— Benim prensibim, iktidarla mu­
halefetlerin samimi bir işbirliği hava­
lı içinde bulunmalarıdır." Sonra de­
vam etti.
"— Lütfettiniz, sizinle 6-7 ay ka­
dar birlikte çalıştık. Bu bize en azın­
dan 50 - 60 yıllık bir tecrübe kazan­
dırdı. Bundan sonra da gene ayni ça­
tı altında işbirliği yaparak çalışaca­
ğız." İnönü bundan sonra Gümüşpa-
lanın gözlerinin içine baka baka, bun.
don sonra kendilerinin muhalefet va­
zifesini yapacaklarını, bu vazifenin ik­
tidar vazifesinden daha zor olacağını
ifade etti. Başbakan, bu sohbetinde
bir noktayı daha tebarüz ettirdi: İç
ve dış meseleler hakkında hangi nokta
aydınlanmağa muhtaç görülürse, Baş­
bakan muhalefetin emrinde olacak­
tır. İstenilen ve sorulan her suale ce­
vap alınabilecektir. Bütün bu izahat
Başbakanın zarif tefriş edilmiş oda­
sındaki havanın samimiyet baromet­
resini bir hayli yükseltti. Nitekim Gü-
müşpala da kendini pek rahat hisset­
a
tiğinden hemen söze başladı. A. P. nin
Pala Paşası ilk olarak bir tereddüdün
izale edilmesine çalıştı ve şöyle de­
di:
cy
"— Paşam, bizim partimizin mu­
halefeti mücerret bir muhalefet olma­
yacaktır. Bir murakabe partisi ol- Gümüşpala Başbakanlığa geliyor
makta ısrar edeceğiz. Tam bir anlaş­
Attan inip eşeğe
ma havası içinde çalışacağımıza ina­
nıyorum" Pala Paşa bundan sonra bir
dileğini dile getirdi. Başbakandan bir dan yakaladı ve bu defa Pala Paşaya tuktan ve eski Millet Partisini ihya
isteği vardı. Partizanlığın, eskiden ol­
pe

değil, Alpiskender ile Bilgiçe hita­ ettikten sonra Bölükbaşının İsmet Pa-
duğu gibi alt kademeye ve idarî me­ ben : şayla yaptığı bu son mülakat her iki
kanizmaya sızmasından endişe edi­ taraf için de verimli oldu. Ne var ki
"— Sizden de isteklerim var. Bi­
yordu. F a k a t İnönünün bu konuda ne bu defa daha ziyade iri yapılı lider
riniz Millet Meclisi Grubunda, biri­
derece titiz olduğunu bildiğinden : konuştu. Milletvekili ile İsmet Paşa-
niz de Senato Grubunda, muhalefe­
"— F a k a t Paşam, bu hususta si­ tin aklı selim içinde yapılmasını ve şanın hükümetini destekleyeceğini ve
zin elinizden geleni yapacağınıza ima­ iktidarla çalışamaz hale getirilmeme­ muhalefet vazifesini alışık olduğu sis­
nım vardır" demek lüzumunu hisset­ sini temin edin ve tam bir tesanüt tem içinde, fakat dikkatle yapacağını
ti. havası kurun. Bu meselede Gruplara belirtti. Bu arada bilhassa İktisadi
Başbakan İsmet İnönü Gümüşpala- ve onların Başkanlarına düşen görev konularda İsmet İnönü kabinesiyle
yı dikkatle dinledikten sonra samimi büyüktür" dedi. Her iki Başkan Ge­ hemfikir olacağını söyledi. Osman Bö-
bir ifade ile cevap verdi: nel Başkanlarının da tasvip ettiği kı­ lükbaşı halli gereken en mühim da­
"— Paşam, bu bir zamanlar sizin sa birer konuşma yaparak İsmet Pa­ vanın ekmek davası olduğunu da Baş­
dediğiniz gibiydi. F a k a t ben bundan şanın isteklerinin yerine getirilece­ bakana bildirdi. Bölükbaşının meş­
sonra durumun eski devirlerdeki gibi ğim ifade ettiler. Saat 16.30 da müla­ hur "müsaade buyrun"larmdan son­
olmamam için elimden geleni yapaca­ kat sona ermişti. A. P. nin Genel ra bu mülakatta en fazla kullandığı
ğım." Kurmayı mütebessim ve memnun bir tâbir "Benim yetiştirmelerim" oldu.
İnönünün konuşmasının tonu A. ifade ile Başbakanlığı terketti. Doğ­ Lider, C. K. M. P. de kalan eski arka­
P. lileri memnun etti. Davet edildikle- rusu istenirse İsmet İnönünün mede­ daşlarına ateş püskürüyor, onların
ri zaman, ne istendiğini pek bilmiyor- ni münasebetleri âyârlamasındaki me- yaptıklarını anlata anlata bitiremi-
lardı. A. P. Senato Grup Başkam Fe­ haretini takdir etmişlerdi. yordu. Kendisi için "İsmet Paşanın u-
rit Alpiskender konuşmak istedi ve İ- şağı oldu" demişler, sonra Koalisyo­
nönüye hitaben : Bir başka cephe na kendileri girmişlerdi.
"— Paşam biz, A. P. olarak yapı- Aynı gün İsmet İnönü bir başka mu­ İnönü, eski muhalefet arkadaşın­
cı ve müspet bir murakabe kuvveti o- halefet liderini daha kabul etti. dan beklediklerini izahta güçlük çek­
lacağız" dedi. İnönü de bu sözleri bek­ Bu, ezeli muhalefet lideri Osman Bö- medi. İki lider birbirlerini iyi tanı­
liyor olmalı ki meseleyi hemen o ucun­ lükbaşıydı. C. K. M. P. içinden kop­ maktaydılar. İnönü genel olarak, Bö-

14 AKİS, 2 TEMMUZ 1962


lükbaşının her konuda kendisinden is­
tediği suali sorabileceğini bildirdi ve
Millet Partisinden beklediğinin anla­
yışlı ve hükümet çalışmasını akame­ A.P. nin Anatomisi
te uğratmayacak bir muhalefet oldu­
ğunu beyan etti.. Bölükbaşı da ayni Bu Halk Partisinin bir övünmesi rımlarını ona göre yapan "Son Yıl­
fikirde olduğunu ve teminat vereceği­ değildir. Bu, tarafsız bir çevre­ ların D. P. si" ile bugünün A. P.
ni' bildirdi. Nitekim haftanın sonunda nin iddiası da değildir. Bu doğru­ sinden başka bir parti XX. Asrın
cuma akşamı M. P. Genel Başkanı Os­ dan doğruya A. P. nin bir sözcüsü­ ikinci yarısında mumla aransa bu­
man Bölükbaşı kendisiyle görüşen bir nün ziyadesiyle açık hatta saçık- lunmaz. Bu, XIX. Asır sömürgecili­
AKİS muhabirine şunları söyledi : bildirisidir: ğinin milli politika sahasında hortla-
"— Millet Partisi olarak yapıcı, "Artık iyiden iyiye görülmek­ tılmış bir tezahürüdür.
huzur getirici ve fakat enerjik bir mu­ tedir ki, Halk Partisi aydın bir Aydın zümreler, her topluluğun
rakıp kuvvet olarak mecliste vazife zümreye yönelmiştir. Adalet Par­ motoru durumundadır., Topluluklar
görecek ve bu günkü Anayasa niza­ tisi de halka! Halkçıların yardım­ o kuvvetten hız alarak kalkınırlar,
mının gerçek mânada hakim olması­ cıları aydın bir zümre ile o zümre- gelişirler. Bir milletin içinde aydının
na çalışacağız. Sonra da, dikte, et- nin elinde bulundurduğu teşkilât­ menfaatiyle geri kalan kısmın men­
tirdiklerini AKİS'çiye okumasını söy­ tır. Adalet Partisininki doğrudan faatinin çatışması diye bir durum
ledi ve dinledikten sonra : doğruya halktır. Dâvası, en kısa yoktur. İkisi arasındaki hudut mad­
"— Tamam olmuş" dedi. ifade ile halkın hakkını korumak­ di değil fikridir ve bütün topluluk­
tır. Halkçılar aydınların istedikle- lar aydınlarının nisbetini arttırıp, ö-
Bulanık su avcıları rini yaptıklarını söylerken Adalet­ tekileri onun seviyesine çıkarmanın
çiler de halka ait olanı halka ver­ çabasındadırlar. Türk toplumunda­
Fakât, medeni münasebet havası bil-
mek iddiasındadırlar. Bunun için ki gayret de, bilhassa yüzyıldır bu
hassa A. P. içinde çöreklenmiş ırk­
bir zümrenin yardımına, elinde istikamettedir.
çı ekalliyet ve onların elindeki yayın
bir takım teşkilât tutmağa, kuv­ Ama son yüzyılda bu gayretin
organları tarafından torpillenmekte
vete ihtiyaçları yok." karşısına daima, türlü isimler altı­
gecikmedi. Mülakatın ertesi günü bu
organlar İnönünün Gümüşpala ve Bö- Son Havadis gazetesi böyle na gizlenen hep bir aynı takım çık­
lükbaşıdan Hükümetine güven oyunu söyledikten sonra, A. P. nin neye mıştır. Bu takıma bazen softa, ba­
istediği haberini, fütursuz veriyorlar- ihtiyacı olduğunu bildiriyor: Bir zen yobaz, bazen padişahcı, bazen
a
dı. Bu uydurma talep tabii çeşitli tef- marsa! Evet, bir "Adalet Partisi halifeci, bazen gerici denmiştir. İ-
marşı" olmalıymış ve bu topluluk o simleri ne olursa olsun, bunları bir
siyasi istikamette yürürken hep be- tek müşterek karakter birleştirmiş­
raber söyleyeceği bîr türküye sahip tir: Halkı geri tutup, onun geriliğin­
cy
bulunmalıymış. den faydalanma hırsı. Bu, istismar-
Teklif ne kadar güldürücüyse, A. cılığın tipik davranışıdır ve bütün
P. nin karakterini çizen satırlar ay­ ilericiler, mücadelelerinde onlarla
nı nisbette düşündürücüdür. Çizgi­ çarpışma zorunda kalmışlardır. Şim­
lerde sadece A. P. nin değil, onun di, resmi organının ifadesiyle A, P.
vâris olduğu "Son Yılların D. P. si" bu rolü üzerine almaktadır.
nin bütün siyaset felsefesi ve hare­ A. P. bu rolü üzerine almakta ol­
ket hattı izahını bulmaktadır. Ay­ duğu içindir ki onun aydınları, tıp-
dınlara karşı Halkın partisi! Bura­ kı D. P. nin aydınlarının 1954 , 55'-
pe

da "Halk"ın, Türk toplumundaki ten itibaren yaptıkları gibi partile-


gerici, iptidai, gelişmemiş, devrim­ rini boşaltma yolunu tutmuşlardır.
lerin düşmanı temayüllerden kur­ Tıpkı D. P. nin son liderleri gibi A.
tulamamış, kurtarılamamış kısmı P. nin liderleri de kendilerinle müşte­
isimlendirmek için bir kelime olarak ri diye seçtikleri o zümrelerin en ip-
kullanıldığını sezmek için öyle faz­ tidai, en basit hislerini, uzun vadeli
la bir zekâya lüzum yoktur. Zira a- bütün iyilikleri ipotek altına sokan
sıl manasıyla halk, aydını ve aydın günlük endişelerini istismar etmekle
olmayanıyla bir topluluktur. Ondan meşguldürler. Tıpkı Son Yılların D.
"Aydın"ı çıkardın mı, geriye cahil P. si gibi A. P. de Türk toplumunun
tabaka kalır. A. P. nin, kendisine muhtaç bulunduğu bütün sosyal ve
müşteri olarak bu sınıfı seçtiği an­ ekonomik reformların parti olarak
laşılıyor. karşısındadır.
Bir siyasi parti çalıştırana karşı Karanlıktan fayda umanların,
çalışanı tutabilir. Bir siyasi parti karanlığı devam ettirme çabasında
köylüye karşı eşrafı tutabilir. Bir şaşılacak ne vardır ki? Mesele on­
siyasi parti varlıklı zümrelere kar- ların açtıkları yolda yarışı kabul et­
şı varlıksızları veya varlıksız züm- memek, onların tavizciliğine, telifçi­
relere karşı varlıklıları da tutabi­ likle tatbikat sahası yaratmamak,
lir. Sınıf partilerinden milli partile- aydın olmanın bütün şerefi ve so­
re, çeşitli siyasi teşekküller çeşitli rumluluğuyla uzak hedeflere doğru
kütleleri kendilerine daha yakın bul­ cesaretle yürümektir.
muşlar ve bunu böyle ilan etmiş­ O zaman, pek şiddetli ihtiyacını
lerdir. Ama aydınları hasım sayıp hissettikleri marşları, çölde söylen­
geri zümrelerin geriliklerini kendi- miş türküden daha az tesirli olacak,
Bölükbaşı Başbakanlıkta sine platform olarak seçen ve yatı­ tır.
Ezeli muhalif

AKİS, 2 TEMMUZ 1962 15


YURTTA OLUP BİTENLER
sirlere temel oluyordu. Yazılanlara, kikinden sonra vuzuha kavuşacaktır.
en ziyade İnönü güldü. İhtimal ki si- A. P. içinde şimdilik hakim kanaat
nirlerini, Menderesin sinirleri gibi sa­ şudur: Hiç bir zaman sevimsiz bir mu.
nıyorlardı. A. P. organları, uydurma- halefet olmayalım, bu şansı iyi kul­
larına Bölükbaşıyı da karıştırmakta lanarak eski hatalarımızı tashih ede­
gecikmediler. Ama Bölükbaşı komp­ lim.
lekse kapılmadı ve gerçekleri açıkla- Ancak bu niyeti, iki tehlikenin
dı. İnönüyle Muhalefet liderleri ara­ tehdit ettiği gözden kaçmamaktadır.
sında güven oyu meselesi bahis ko­ Önce, kaliteli bir muhalefeti yürüte­
nusu dahi edilmemişti. İnönü, Muha­ cek kaliteli bir A. P. Grubu Meclisle
lefetin kendi görevini güven ve hu­ pek kalmamıştır. Hükümet kanadı
­ur içinde yapacağını bildirmiş, mü­ sözcüleri, hele Kabine de verimli ic­
nasebetlerin asla kesilmeyeceğini söy­ raat yapabilirse her tenkidi hemen a-
lemişti. ğıza tıkabilecek güçte olacaklardır.
Ama, A. P. ye hakim ırkçı ekalliye­ Üstelik, rejim meseleleri halledilmiş
tin oyununun muhalefet yapıp yapma­ bulunduğundan eskisi gibi "vatan -
mak değil düşmanlık hislerini yeni­ millet - hürriyet" edebiyatı kolay ya­
den ateşleyerek rejimi yaşatmamak- pılamayacak, gülünç olacaktır.
tan ibaret bulunduğu, haftanın sonun­ İkincisi, A. P. de kalmış mutedil­
da yapılan bir toplantıda ortaya çık­ leri ırkçı ekalliyet rahat bırakmaya­
tı. caktır. Gruba hakim olmasalar da
O gün A. P. nin Genel İdare Kuru- bunlar, yer yer kongrelerde kendi ha-
lu Necatibey Caddesindeki A. P. Ge­ tipleriyle havayı bulandıracaklar, ö-
nel Merkezinde toplandı ve 15 den 19 teki ucun ağzına sakızlar verecekler,
a kadar durumu müzakere etti. Sahir Kurııtluoğlu af konusunu hortlatacaklar, Mende-
İlk ortaya atılan konu, Hükü­ Geldi gülsüm... rescilik edeceklerdir.
metin itimat oyu alıp almayacağı Buna karşı en basiretli yol, şüphe­
meselesi oldu. Bunda gaye, bir an ev­ siz ki, anarşiye müsamaha ile her saç­
a
vel ortalığı karıştırmak ve mutlaka den seçilmiş milletvekili ve senatör­ mayı umursamama arasındaki hudu­
kırmızı oy verilmesini temin etmekti. lerden müteşekkil olacaktır. Kurulun du iyi çizip Hükümetin dikkatli, sinir­
Böylece A. P. nin gerici kanadı iç ya- görevi ilk olarak Hükümet programı siz, sakin, ölçülü davranmasıdır ki
rışında bir kademe daha atlamış ola­ üzerinde çatışmak ve sonra bu çalış­ bunda asıl yük İçişleri Bakanının, o-
cy
cak zaferini Meclis içinde yapacağı mayı bir rapor haline getirerek A.P. muzlarına yığılacaktır.
ataklarla perçinleştirip A. P. ne sahip Grubuna taktım etmektir. A. P. Gru­
çıkacaktı. F a k a t iktidar elden gidin­ buna sunulacak rapor Hükümet prog­
ce, hele endişe içindeki Teşkilâtın tep­ ramı konusunda A.P. nin aydınlanma­ İçişleri
kisi altında daha basiretli davranma­ sını temin edecektir. A. P. nin Meclis
yı öğrenen Genel İdare Kurulundaki içindeki tutumu da bu raporların tet- Asayiş meselesi
genç elemanlar bu teklifin altında ya- Bitirdiğimiz haftanın sonunda yeni
tan sebebi sezdiklerinden bir başka hükümet teşekkül etmiş, yeni Ba­
pe

gerekçe ile ortaya çıktılar. Gümüşpa- kanlar eskileriyle devri teslim mua­
la ve Vedat Ali Özkan tarafından melesine girişmişlerdi. O günlerde İ-
desteklenen tez şu idi: Bir defa, he­ çişleri Bakanlığının makam odasında
nüz Hükümet programım bile ilan et­ da iki Bakan vedalaştılar. Eski İçiş­
miş değildir. O halde, bu konuda ko- leri Bakanı Ahmet Topaloğlu ile yeni
nuşmak için çok erkendir. Üstelik, A. İçişleri Bakanı Sahir Kurutluoğlu son
P. grubuna hâkim olan hava hiç de bir defa daha birbirlerine başarı di­
öyle değildir. A. P. hiç değilse müsten­ leklerinde bulunurlarken Topaloğlu
kif kalarak, muhalefetin antipatik birden ciddi bir konuya temas etti
yüzüne bir Örtü örtmek istemektedir. ve:
Tez galip gelince, Genel İdare Kuru­ "— Sahir, Doğudaki eşkiyalarla il­
lundaki Irkçılar yeniden pusuya yat­ gili bir gezi yapman gerekiyor. Ora­
tılar. Sonra genel meselelere geçildi. daki asayişin temini için durumu ya­
A.P. haftanın sonundaki o Genel İda­ kından tetkik etmek lâzım. Kısmet
re Kurulu toplantısında bir takım e- olsaydı ben bu geziyi yapacaktım.
saslar tespit etti. Başbakan İnönü de bu konuda son
Bir defa, bazı ihtisas komisyonla­ derece hassas" dedi. Yeni İçişleri Ba­
rı kurulması fikri cazip geldi. Hükü­ kanı hakikaten Bakanlığının meşgul
met murakabesini bu yoldan yapma­ olduğu meselelerle ilgili dosyalara bir
ğı faydalı buluyorlardı. Her bakan­ göz atınca en ziyade kabarık olanının
lığın meşgul olduğu konulardan an­ bu mesele ile ilgili dosya olduğuna
layan elemanlara meseleler tetkik et­ gördü.
tirilecek ve sonra meseleler Meclise Hakikaten bitirdiğimiz haftanın
getirilecekti. Fakat Yeni İstanbulun u- sonunda Doğudaki eşkiyalarla ilgili
çurduğu Gölge Kabine balonunun aslı haberler ortalığa dehşet salan bir
ve esası yoktu. hava içinde gazete sütunlarında ar­
Ahmet Topaloğlu
Bunun dışında, bir de İstişari Ku­ zı endam eyledi.
...Gitti gülsüm Kurutluoğlu Doğu gezisini böylece
rul teşkil edildi. Bu Kurul Grup için»

16 AKİS, 2 TEMMUZ 1962


YURTTA OLUP BİTENLER
tacil etmek kararına vardı. İçişleri İçişleri Bakanını ve Başbakanı gör­ çişleri Bakanının gezisiyle son hazır­
Bakanı önümüzdeki hafta Doğuya dü; Kendileriyle bu konuda uzun uzun lıklar yapılacak ve kısa zamanda ha­
gidecek ve bu mesele ile yakından il­ konuştu. İsteklerini bildirdi. rekât başlayacaktır.
gilenecektin İsteklerinin başında takibin alâ­
Doğudaki asayiş meselesi yeni yişle değil gizli kapaklı yapılması yer
bir mesele değildir. Beş yıldan beri aldı. Poyraz İçişleri Bakanına o ci­ Sosyal Hayat
Siirt ve civarında muhtelif dağlarda varı gayet iyi tanıyan bazı subayla­
kanun dışı yaşıyan eşkıyalar çoğal­ "Dert çok, hemdert yok.."
rın isimlerini verdi ve bunların eşkı­
mış bulunmaktadır. Ancak bunların yalarla ilgili takipte görev almak ü- Bitirdiğimiz haftanın ortalarında bir-
faaliyetlerini bu derece arttırdıkları, zere bir müddet Doğu illerine gönde­ gün İstanbulda, kızgın bir yaz gü­
şimdiye kadar görülmemiştir. Ufak rilmesini talep etti. Bakanlık isteği neşinin kasıp kavurduğu büyük asfalt
tefek soygunlar, yol kesmeler ve kü­ makûl gördü. Poyraza talebinin yeri­ caddelerden birinde bir Belediye oto-
çük çapta kaçakçılık olayları Doğu ne getirileceğini bildirdi. Ayrıca ken­ büsü şoförü, biletçinin "Buraya kadar.
illerinin "tabiatı icabı" sık sık rast­ disine bu meseleyle ilgili malî yardım­ Son durak, beyler!." dediği sırada
lanan olaylardır. Mahalli jandarma da bulunulacağı ve ihtiyacı kadar gömleğine kadar işlemiş terini kurula­
teşkilâtının devamlı kovuşturması so­ tahsisat çıkarılacağı da müjdelen­ dı ve sıkıntılı bir tavırla, muhatabına:
nucunda bunlardan pek çoğu ele geç­ di. "— Bu bizimki hayat değil birader.
miş, bir. çoğu da sının aşarak Suriye- On lira kırksekiz kuruş asgari ücret­
ye iltica etmişlerdir. Şu sıralarda Doğu illerinde, orala­
rı dağlılar kadar iyi tanıyan birçok le beş nüfusa bakıyorum" dedi.
Son iki yıl içinde, Doğu illerinde subay görevli bulunmakta ve eşkiya- Sonra cebinden çıkardığı bir İkinci
birdenbire ortaya çıkan bu tip kanun ların takibiyle ilgili harekâtın plân­ sigarasını hırsla yaktı ve öfkeli bir
dışı insanların cüretleri artmıştır. lamasını yapmaktadırlar. nefes çekerek dumanını savurmaya
Basın âleminin olaylara ziyadesiyle Şırnak - Silopi bölgelerinde yapı­ başladı. Muhatabı ise sessizdi ve hak
yer vermesi, dağ adamlarının guru­ lacak sarma harekâtı neticesinde bir verdiğini belli eder şekilde kafasını
runu okşamış, basılı resimlerini gör­ sonuca varılacağı ümit edilmektedir. sallamakla yetindi.
meleri, maceralarını okumaları tesirli Dağlılara yataklık eden köylerle, bu İstanbuldaki 11 bin Elektrik Tran-
olmuş ve faaliyetleri biraz daha hız­ köylerdeki adamlar tesbit edilmiş ve vay Tünel İşçisinin bugün içinde bu­
lanmıştır. birçoğu nezaret altına alınmıştır. İ- lunduğu durum, sadece yürekler acı-
Bunun dışında Doğu illerinde sını­
a
ra, yakın bölgelerde, münhasıran ka­
çakçılık yapan silahlı eşkiyalar, bu­
ralarda alınan tedbirlerin kendilerini
itmesiyle başka yerlerde kısmet ara­
cy
mağa çıkmışlardır. Evvelâ sınırdan
canlı hayvan ve uyuşturu madde ka­
çıran profesyonel kaçakçıların yolunu
kesmeğe başlayan eski kaçakçı- yeni
eşkiyalar, daha sonra işi adamakıllı
ilerletmişler ve civar köylere sark­
maktan çekinmemişlerdir.
Son olaylara adı karışan eşkiya-
pe

lardan hemen hemen hepsi, başlan­


gıçta küçük kaçakçılık şebekeleri ha­
linde çalışan kanun dışı adamlardır.
Hapishaneden kaçarak dağa sığınan
ve hikâyelere konu teşkil eden şaki­
lerle, bunların ilgisi bulunmamakta­
dır.
Güç takip
Mahallin insanları olan eski kaçak-
cı-yeni eşkıyaları yakalamak ha­
kikaten güçtür. Bulundukları mıntı­
kayı son derece iyi bilen, dağı taşı
adım adım tanıyan dağlıları yakala­
mak için takibe çıkan müfrezeler ço­
ğu zaman aradıkları adamların, sınırı
bir kuş hafifliğiyle geçip Suriyeye sı­
ğındıklarını öğrenmektedirler.
İsin garip tarafı, müfrezenin ta­
kibe çıktığı haberi, en seri haberleş­
me vasıtalarından daha seri, eşkiya-
ların bulunduğu mıntıkaya ulaşmak­
tadır. Çaresiz kalan Siirt valisi Vefa
Poyraz bir buçuk ay evvel başkente
çağırıldı.
Eski bir asker olan Poyrazın bu Türk - İş Genel Merkezi
konuda bilgisi oldukça fazladır. An-
karaya gelen Siirt Valisi, zamanın Şikâyet kutusu
YURTTA OLUP BİTENLER
sı kelimeleriyle tavsif edilebilmekte­ kışan vekar ve ciddiyetle dile getirmiş
dir. Günde 10 lira 48 kuruş karşılığı olacaklardır. Türkiyedeki bütün işçile­
çalışmakta olan İ E T T isçilerinin, di­ ri temsil eden Türk - İş Konfederas­
ğer devlet sektörlerindeki isçilere kı­ yonunun, organizasyon işlerindeki eh­
yasla durumları pek parlak değildir. liyetleri müsellem idarecileri, bu mi­
Kronik hale gelmiş asgari ücret me­ tinge nezaret edeceklerini açıkladılar.
selesinden başka, İç Yönetmelik me­ Hafta içinde Türk - İş Konfederasyo­
selesi, işçileri, işveren durumunda o- nu Yönetim Kurulu bir tebliğ yayın­
lan İstanbul Elektrik Tranvay ve Tü­ ladı ve Yapı İşçilerinin Zonguldak E-
nel İdaresi Genel Müdürlüğü önünde reğlisinde yapacakları mitingi destek­
tam manasıyla bir "kapıkulu" haline lediklerini bildirdi. Türk, - İşin tebli­
getirmektedir. İdare tarafından sebep ğinde mitingin gayesinin, "Türkiyede­
gösterilmeksizin, sadece mahut "gö­ ki işsizliğe çare bulunması yolunda a-
rülen lüzum üzerine" kaydı ile işle­ lâkalıları ikaz" olduğu belirtilmekte­
rine son verilmesini sağlıyan bu " İ ç dir. Türk - İş bu arada son derece e-
Yönetmelik", İ E T T nin cefakâr işçi­ hemmiyetli bir noktaya hassasiyetle
leri aleyhine bir "Damoklesin Kılıcı" parmak basmakta ve "Türkiyedeki
olarak kullanılmaktadır. Aslında iş bazı yabancı şirketlerin işçilere karşı
yerlerindeki düzeni temin amacı olan davranışlarını protesto etmekte-
ile hazırlanmış olan İç Yönetmeliğin dir. Türkiyedeki bazı yabancı inşaat
tatbik şeklinin en hafif tâbirle hakka­ şirketlerinin işsizliği arttırıcı davra­
niyet esaslarına aykırı olduğunda, in­ nışlarda bulundukları, bunların önüne
saf sahibi herkes ittifak etmektedir. geçilmediği takdirde, "Türkiye çapın­
İ E T T idaresinin bir yabancı şirket ta- d a " bir miting düzenleneceği belirtil­
rafından idare edildiği Cumhuriyet mektedir.
Devri öncesi yıllarında dahi, hata ya­
pan işçilere üç ihtar cezası verildik­ Kennedy'ye şikâyet
ten sonra iş akidlerinin tek taraflı o- Y a b a n c ı şirketlerin Türk işçilerine
larak feshi cihetine gidildiğini, emek­ John Kennedy karşı olan davranışları sadece "iş­
t a r İETT mensupları şimdi tatlı bir Dert babası sizliği arttırmak"la kalmamaktadır.
hatıra olarak anmakta ve iç çekmek­ Bilinen gerçek, yabancı şirketlerin, is­
a
tedirler. çileri istismar konusunda Mısır Fira­
azından - 3 ila 4 bin lira civarında taz- vunlarına taş çıkarttıklarıdır. Nite­
Geçmiş zaman olur ki.. minat ödemek mecburiyetinde bırakı­ kim, İstanbuldaki Lâstik . İş Sendika­
Nitekim bitirdiğimiz haftanın orta­ lıyorlardı. Ayçetin bu arada İETT Ge­ sı idarecileri, istismarcılığı son haddi­
cy
larında bir basın toplantısı yapan nel Müdürünün tutumundan da dert ne vardıran Good Year lâstik fabrika-
Elektrik Gaz ve Motorlu Taşıt İşçile­ yandı. Genel Müdür Orhan İlteri, Ana­ sı idarecilerini, Amerika Cumhurbaş­
ri Sendikası Başkanı Celâl Ayçetin, yasaya aykırı hareketlerde bulunmak­ kanı John F. Kennedy'ye şikâyet et­
İETT idaresindeki durumu gözler ö- la itham etti ve hakkında Anayasa mekten başka çare bulamamışlardır.
nüne serdi. Sempatik Ayçetin sözleri­ Mahkemesinde dâva açacaklarını bil­ Lâstik - İş Sendikası Başkanı Rıza
ne: dirdi. Ayçetine göre, İETT Genel Mü- Kuas, Kennedy'e çektiği telgrafta, Go­
"— Nüfusu ikibuçuk milyona yak­ dürünün haksız hareketleri sadece bu od Year idarecilerinin T ü r k işçilerini
laşan bir şehirde sabahın erken saat­ kadarla kalmıyordu. İETT Genel Mü­ "esir gibi" çalıştırdıklarını. Hükümet
dürü, ayrıca bazı işçileri kışkırtarak
pe

lerinden gecenin sabaha eriştiği anla­ müfettişini evet Türkiye Cumhuriye­


ra kadar bilfiil çalışan İETT işçileri sendika aleyhine konferanslar verdi­ ti Hükümetini temsil eden müfettişle­
olarak uygar dünyada, kişilere göste­ riyordu. ri ve sendikacıları kabul etmemekte
rilen iyiniyetli anlayışın hasreti için­ Ayçetin : olduklarını yana yakıla ifade etmiş­
deyiz" diye başladı ve şikâyetlerini sı­ "— İşçileri bölme gayretleri se­ tir. Kuas, Kennedy'ye, seçimler sıra­
raladı. mere vermiyecektir" diye sözlerini sında sendikacıların itimadını kazan­
Asgari ücret ve İç Yönetmelik ar­ tamamladı. mış bir politikacı olduğunu hatırlat­
tık behemahal ele alınması lâzım ge­ Yüzünde haklı insanların samimi­ makta ve "İki Amerikalı müdürün zu­
len hususlardı. Köhne hale gelmiş İç liği seziliyordu. lümlerine karşı koymanızı istemek
Yönetmelik mutlaka yürürlükten kal­ Ereğli mitingi zorunda kaldık" demektedir.
dırılmalı ve işten çıkarılan işçiler ye­ Celâl Ayçetinin basın toplantısı yap­ Başkan Kennedy'nin bu samimi şi­
niden "yuvaya dönmeli"ydiler. Ayçe­ tığı sırada Türk işçilerinin gözleri, kâyetnameyi kaale alıp almıyacağı o
tin : Karadeniz kıyılarında küçük bir kasa­ kadar önemli değildir ve buna lüzum
"— Şirket devrini aratmak isteyen baya çevrilmiş bulunuyordu. Yapı İş­ da yoktur. Aslında tamamiyle sembo­
zihniyet, sahiplerinin bu davranışları­ çileri Federasyonu tarafından 1 Tem­ lik bir mahiyet taşıyan bu telgrafın al.
nı protesto etmeyi milli bir görev ad­ muz günü yapılmasına karar verilen tında yatan gerçek, Türkiyedeki ya­
detmekteyiz" dedi. büyük mitingle ilgili hazırlıklara bi­ bancı şirketlerin yabancı idarecileri­
Ayçetine göre, ayrıca, hasara uğ­ tirdiğimiz haftanın ortasında humma­ nin Türk işçisinin bir "köle" olmadı­
rayan bir İETT vasıtasındaki zarar lı bir şekilde devam edilmekteydi. Ya­ ğım anlamalarıdır. Yabancı iş adam­
ve ziyanın tesbiti için İdarenin "tek pı işçilerinin bundan bir müddet önce larının kulaklarına küpe olması ikti­
taraflı olarak" seçtiği bir komisyon, Ankarada yaptıkları spektaküler za eden bir husus da, Türkiye Cum­
daima işçilerin aleyhine kararlar ver­ yalınayak yürüyüşten sonra bütün ü- huriyetinde Kapitülâsyon devri imti­
mektedir. Ayçetin bu komisyonda bir mitler bu ikinci büyük toplantıya bağ­ yazları modasının çoktan geçmiş ol­
de sendika temsilcisinin bulunmasını lanmıştı. Bu satırların okunduğu sıra­ duğudur. Ne yazık ki, yabancı dost­
istediklerini bildirdi. Zira, her hasar da yapı işçileri, Türkiyede hüküm sür­ larımız bunu anlamakta 30 küsur yıl
dolayısiyle işçiler en azından evet en mekte olan işsizliği Türk işçisine ya­ geç kalmışlardır.

18 AKİS, 2 TEMMUZ 1962


D I Ş A L E M
Fransa
Yorgan gitti...
(Kapaktaki Başkan)
Cezayirin, kendi mukadde­
ratım tayin etmek üzere refe­
randum sandıklarının başına
gittiği bu hafta yayınlanan a-
şağıdaki yazı Metin Toker ta­
rafından hazırlanmıştır. Başya­
zarımız hususi surette Parise
gitmiş ve orada, Fransız Devlet
Başkanını Elysees sarayında
görmüş, başta Dışişleri Bakanı
Couve de Murville ile Cezayir
İşleri Bakanı Joxe olmak üzere
resmi, gayrıresmi çeşitli şahsi­
yetlerle görüşmüş, fikirlerini
tesbit etmiştir, Fransanın, ye­
ni bir dönemeci döndüğü şu sı­
radaki meseleleri ve bilhassa,
üyesi bulunduğumuz Atlantik
Paktı içindeki durumu AKİS
okuyucularım ziyadesiyle ala­
kadar edecektir. Aşağıda oku­
yacağınız yası, General de Ga-
ulle'ün şahsiyeti bir çekirdek General de Gaulle Cezayir sokaklarında
telakki edilerek kaleme alın- Terleten dert
a
mıştır. Şu anda Fransada her
şey -tıpkı bizde olduğu gibi-
bir tek şahsiyetin etrafında dü­ geonisation de la France = Fransa- Halkın "Chansonnier"lerde, Gene­
ğümlenmektedir. nın güvercinlerden kurtarılması" di­ ral de Gaulle ile eğlenildiğinde, bol
ye bilinen nutkunu piyasaya sürmüş­ bol ve yürekten gülse de fazla mem­
cy
Pariste, Avenue de 1' Opera'nın ü- tür. "Depigeonisation", Fransanın nun olmamasının bir başka ve daha
zerindeki "Tâteg de l'Art" adını müstemlekelerini terketmesi demek derin sebebi vardır. Fransızlar, bil­
taşıyan ve eski Parislilerin olan Generalin "Decolonisation"una hassa Paris "Chansonnier"lerinin
"Chez Gilles" diye bildikleri kabare­ kinayedir. "Auto - circulation"dan ise müşterilerinin büyük ekseriyetini teş­
de Henri Tisot programını bitirdik­ herkes, Cezayire tanınan "Auto - de- kil eden taşralılar Generali 'Ötekiler
ten sonra bir sessizlik oldu, arkadan termination"u anlamaktadır. Gibi Bir Cumhurbaşkanı" saymamak,
çekingen alkışlar işitildi. Alkışlar, ta ve ona karşı değişik hislerle dolu
ancak bir kaç saniye geçince nisbeten Fransada, Cumhurbaşkanının böy­ bulunmaktadırlar. Ona saygı da ku­
pe

kuvvet kazandı, ama sanatkârın ba­ lesine mükemmel şekilde alaya alın­ sur edilmesi, çok fransızı rahatsız et­
şarısıyla eş bir seviyeye gene de yük- dığı bir "Chansonnier"de -bu çeşit ka­ mektedir.
selmedi. Halbuki kabareyi dolduran bare veya tiyatrolara, verilen isim bu­ Bu, Fransada ilk defa vuku bul­
ve Parisin başka pek çok eğlence ye­ dur- alkışların çekingen yükselmesi şa- maktadır. Napoleon bile, sonuna ka­
rinin aksine hemen ekseriyeti fran- şılacak bir hâdisedir. İlk nazarda bu, dar, en büyük ıstırabı mağlubiyetle-
sız olan müşteriler bütün numarayı Parisin ananelerinde değişiklik oldu­ rinden değil, bir türlü ciddiye alınma,
kahkahalarla seyretmişler, bol bol ğu ve artık halkın korktuğu, ürktüğü masından çekmiştir.
gülmüşlerdi. Zaten Henri Tisot şimdi, şeklinde yorumlanabilir. Doğrusu is­
bütün Fransanın en şöhretli taklitci- tenilirse çeşitli yerlerde çeşitli tak­ Tarihin adamı
sidir. Taklidini yaptığı da, General litçiler de bu zehabı dinleyicilerine General de Gaulle Fransanın başına,
da Gaulle'dür. vermek için hapisten, mahkemeden son defa, Cezayirdeki paraşütçü­
Tisot o akşam, "Les Problemes bahsetmektedirler. Ama bu, daha zi­ lerin her an Parise inmelerinin ve
de l'auto - circulation = Otomobil yade bir reklamdır. Zira, taklitçiler, parlemanter rejime son verip bir as­
trafiğinin meseleleri" nutkunu söyle­ bunu söyledikten sonra, General de keri idare kurmalarının beklendiği o
di. Genç sanatçı Cumhurbaşkanının Gaulle'ü ve bilhassa onun yeni, "meç­ dramatik 1958 Mayısında getirildi.
sesini, tonunu, mimiklerini ve sevdiği hul şöhret" Başbakanı Pompidou'- Cezayir meselesinin, herkes tarafın­
kelimeleri, tâbirleri öyle mükemmel yu adamcağızın sâdece adı, "Chan- dan ve bilhassa Silâhlı Kuvvetlerce
taklit etmektedir ki Generalin Ely- sonnier" sanatkârlarını zevkten deli kabul edilen bir otoritenin müdahale­
sees sarayında tertip ettiği son basın etmiştir - insafsızcasına alaya almak­ si olmaksızın halledilemeyeceğine ka­
toplantısını televizyondan seyreden tadırlar. Böyle yaptığından dolayı, naat getirildikten sonra bütün gözler
sayısız fransızın kanaati, o toplantı­ kulağı çekilen bir kimse de yoktur. Paris yakınında bulunan Colonıbey-
da General de Gaulle'ün Henri Ti- Parisin âdetlerinin, her kanun ve deki evinde bu anı beklemekte olan
sot'yu taklit ettiğidir! Nitekim "Auto nizamdan üstün, kuvvetli olduğunu Milli Kahramana çevrildi. General de
-circulation" adını taşıyan plak he­ iktidarda bulunan veya bulunmayan Gaulle, Fransanın kurtuluşu hareke-
men satış rekorunu kırmış ve genç bütün fransızlar mükemmelen 'bil­ tini tamamladıktan sonra, 22 Ocak
sanatkâr bunun arkasından "Depi- mektedirler. 1946'da iktidardan uzaklaşmıştır a-

AKİS, 2 TEMMUZ 1962 19


DIŞ ALEM
ma, bu hiç bir zaman memleketi, hat­ Başarılı bir askerlik hayatı miş bulunan Petain Yüksek Harp Şû­
ta politikayı terkettiği manasına gel­ General de Gaulle, 22 Kasım 1890'da rasının Başkan Muavini olmuştu.
memiştir. Komünistler ve siyasi par­ Lille şehrinde doğdu. Bütün "de" Yüzbaşı de Gaulle, onun kabinesine
tilerle ihtilafa düşmesi üzerine Ely- taşıyan fransızlar gibi, kalabalık bir verildi. Bu görevinde bir kaç sene ka-
sees sarayından çıkıp giden General ismi vardır: Charles, Andre Joseph, lan genç asker arada binbaşı oldu,
1946'yı 1958'den ayıran oniki sene bo­ Marie de Gaulle, Babası Henri de Ga­ yakın Doğuya gitti, 1931'de tekrar
yunca bir nevi siyâsi papa olarak fi­ ulle, bir cezvit kolejinin hocasıdır. Mareşal Petain'in kurmayına bağlan­
kir söylemiş, Fransız Dışişleri Ba­ Charles de Gaulle daha baştan, gön­ dı. Bu görevinde 1933'e kadar kaldı.
kanlığının hemen yanındaki Palais lünü askerliğe kaptırdığını hissetti. Harp kendisini Albay rütbesiyle Aşa­
d'Orsay otelinde zaman zaman tertip­ Onsekiz yaşındayken Fransanın Har- ğı Alsasdaki IV. Ordunun Zırhlı Tu-
lediği gösterişli basın toplantılarında biyesi olan Saint - Cyr okuluna gir­ gayına kumanda ederken buldu. Ara­
aktüalitenin çeşitli meselelerinde vazi­ di, orada, zamanın usulüne uygun da mesleğiyle alakalı Ur kaç kitap
yet almış, ismini unutturmamış, teka­ olarak bir yıl, erlerle birlikte asker­ yazmış ve dikkati çekmişti. Bilhassa,
üt olduğu zehabını vermemiş, aksine, lik yaptı. 1912'de, sınıf birincisi Alp­ Fransanın motorize ve ihtisas sahi
Fransanın bir gün gelip kendisini iş­ ­onse Juin olan -sonradan Mareşal olmuş zırhlı birlikler teşkil etmesi
başına çağıracağı h a v a s ı n ı başarıyla payesine yükselmiştir- bir devrenin yolundaki tavsiyeleri üzerinde durul­
beslemiştir. Gerçekten de, politika a- en iyi on talebesinden biri olarak su­ muş, fakat bunları Fransız P a r l a -
bay çıkdı. mentosu kabul etmemiş, buna muka-
damlarının bencillikleri, küçük ve
bil karşı taraf, Alman Generali Gu-
şahsi hesapları, parti dalavereleri kı­ General de Gaulle'ün kaderi, en derian fikri benimsemişti. Bu anla­
sa vadeli tasavvur ve tasarrufları, sonda karşısında vaziyet aldığı talih­ yışsızlık, genç askerin Parlamentoya
kuvvetli, ciddi hükümet kurmaktaki siz Mareşal Petain'in kaderiyle he­ karşı olan inancını çok sarstı.
başarısızlıkları Orduyu çileden çıka- men hep irtibat halinde olmuştur. As­
rınca askeri sivili herkes Colombey'- teğmen de Gaulle piyade sınıfını seç­ 1940 Mayısında General rütbesini
deki, ağaçlıklı nefis bir park içinde ti ve Albay Petain'in komutasında alan Charles de Gaulle, kısa güren
bulunan evin kapışma koşmuştur. İ- Arras'ta bulunan 33. piyade alayında savaşlar esnasında elinden geleni yap­
tiraf etmek lâzımdır ki daha kriz, mesleğe atıldı. İki adamın münase­ tı. Ama, Fransanın çöküntüden kur­
1958 Mayısındaki alevli haline gelme­ betleri öyle başladı. Harp patlak ver­ tarılmasına imkân kalmamıştı. Ta­
den Pariste çok siyaset ve fikir ada­ diğinde, arada yüzbaşılığa terfi etmiş rihi 1940 Haziranının 6'sında kurulan
nı kendi aralarında yaptıkları top- olan de Gaulle 1916'nın Verdun sa­ Paul Reynaud kabinesine Milli Sa­
a
tantılarda Fransayı sâdece Generalin vaşına General Petain'in maiyetinde vunma ve Harp işleri Bakan Yardım­
saygı uyandıran şahsiyetinin çık­ iştirak ettiği, ağır şekilde yaralanıp cısı olarak katıldı.
mazdan kurtarabileceği noktasında savaş meydanında kaldı, almanlar Alman orduları fransız toprağın­
ittifak etmiştir. Cezayirde Ordu a- kendisini kaldırıp esir ettiler, Gene­ da ilerlerken Fransa iki cepheye ay­
cy
yaklanıp ta General Massu'nün pa­ rali de ona, Legion d'Honneur'ün Haç rılmıştı: Teslim ya da Mukavemet!
raşütçüleri müdafaasız Parisi tehdit nişanını verdi. General de Gaulle, Mukavemet taraf­
edince, inceden inceye düşünülmüş ve tarlarının en imanlısı oldu. Karşısın­
Genç subay harp bittikten bir kaç da, eski komutanı Mareşal Petain
hazırlıkları yapılmış plân kazasız be­ yıl sonra kendini yeniden Petain'in
lasız tatbik mevkiine konmuştur. vardı. Petain'e göre mütareke yap­
yanında buldu. Mareşalliğe yüksel- mak şarttı. Fransız ordusu, kıta üze­
rinde hezimete uğramıştı. Ne kurta­
r ı l m a , o kâr kalacaktı. Buna muka­
bil de Gaulle Hükümetin İngiltereye
pe

geçmesi, savaşa oradan devam etmesi


tezini savundu. F a k a t bunda, adeta
tek başına kaldı. Londra ve Tours-
da Winston Churchill ile yapılan mü­
zâkerelerde etrafına bir ekseriyet top-
layamadı. Reynaud, inisyatifi mütare­
ke taraftarlarına terkederek istifa
etti. Ertesi sabah, 17 Haziran'ın saat
9'unda General De Gaulle Londraya
uçuyordu. Orada, ayağının tozuyla,
B. B. C. nin mikrofonundan meşhur
18 Haziran çağırısını yaptı: Fransa
bir muharebeyi kaybetmişti, harp de­
vam ediyordu !

Mukavemet lideri
Harp yılları, genç General için kolay
olmadı. Bir defa, gençliği ve kı­
demsizliği handikaptı. Ondan sonra
inatçılığı ve dikbaşlılığı, Fransa hak­
kındaki biraz günü geçmiş fikirler!,
telakkileri kendisiyle iş görmeyi güç­
leştiriyordu. Bilhassa Roosevelt bu
huysuz mukavemetçiden çok yaka
De Gaulle halk arasında silkti ve onun yerine bir başkasını ge­
çirmek için elinden gelen gayreti gös-­
Modern d'Artagnan terdi. Savaş talihinin müttefiklere

20 AKİS, 2 TEMMUZ 1962


DIŞ ALEM
dönmesinden sonra. Cezayir anavatan­ yeni referandumda ucuca da olsa ka­ nin İtibarı kendiliğinden yükseliyor­
dan ayrılıp Hür Fransaya katıldığın­ bul edildi. Böylece, IV. Cumhuriyet du.
da şöhretli rakipler genç Generale gene bir Partiler Cumhuriyeti olarak Formaliteye riayet
hayli başağrısı verdi. Ama bazen ka­ kuruldu. Mayıs 1958'de, Cezayirde ve Korsi-
der, bazen rakiplerinin ehliyetsizliği, General, partilerden nefret etmekle kada Ordu sivil idareyi işbaşın­
çok zaman da kendi mehareti General beraber siyaset hayatının partisiz ola­ dan uzaklaştırıp duruma hakim o-
de Gaulle'ü Amiral Darlan veya Ge­ mayacağını anlamakta gecikmedi. lunca, üstelik Parisin de düşmesi an
neral Giraud gibi isimlerin şerrinden 1947'de Fransız Halk Topluluğunu meselesi haline gelince bütün gözler
korudu. Bu suretle 5/6 Haziran ge­ kurdu. Gerçi teşekkülün adında par­ Generale çevrildi. Ayaklanmış Ordu­
cesi Ei'senhower'in kuvvetleri fransız ti kelimesi yoktu ama, Topluluk mis yu ancak onun otoritesinin yerine o-
toprağına ayak bastıklarında, Hür gibi bir partiydi. General, ilk elde tartabileceği, halka sâdece onun pres-
Fransanın başında General de Gaulle büyük hamle yaptı. 1947 Ekimindeki tijinin otoriter bir hükümeti kabul
vardı. Onlardan bir hafta sonra, 14 Belediye Seçimlerinde Topluluk oyla­ ettirtebileceği herkes tarafından gö-
Haziranda o da Couseulles'ün küçük rın yüzde kırkını tek başına alıverin- rüldü. Ancak, Milli Kahramanın ik­
kumluğuna çıktı ve memleketinin kur­ ce herkesin gözü döndü. General, bu tidarı alması nasıl gerçekleşecekti?
tuluşu hareketine bilfiil katıldı. 25 sefer seçim yoluyla iktidara geliyor­ General de Gaulle daha baştan, bir
Ağustosta, Mukavemet teşekkülleriy­ du. Fakat 1951 Meclis seçimleri aynı Cumhuriyet Hükümeti kurmayı ka­
le General Leclerc'in ordusunun Pa- neticeyi vermedi. Adaylığını koyma- bul edebileceğini, ancak Parlamento-
risi ele geçirdikleri gün, almanlar ha­
lâ damlardan ateş ederlerken açık
bir jipin içinde Parise girdi ve orada,
Fransanın Kurtarıcısı ünvanını hak­
kıyla kazandı.

Komutanlıktan devlet adamlığına


General de Gaulle 1944 sonundan
1946 başına kadar, memleket kur­
tarıcılığından memleket idareciliğine
geçti ve orada ilk denemelerini yap­
a
tı. Fakat bu devrenin, General için
başarılı olduğunu söylemek zordur.
Fransanın kudret ve kuvvetiyle mü­
tenasip olmayan bir role milletlerara­
sı politikada talip olması müttefikle­
cy
rin işini güçleştirdiği gibi Fransaya
da sempati toplamadı. Pek çok me-
selenin, adeta Fransaya rağmen ve
Fransanın arzuları kaale alınmaksızın
halledilmesi Generalin millî ihtirası­
nın neticesidir. O yıllarda Fransanın
lideri büsbütün huysuz, dediğim de­
dik, imkânlarıyla kudreti arasında
pe

münasebet kuramayan bir şahsiyet


olarak belirdi.
İç politikada karşılaştığı güçlük­
ler bunlardan aşağı kalmadı. Ge­
neral,. Fransaya yeni bir rejim, kuv­ Elysees'e girmek için numaralı kart
vetli hükümetler sağlayacak bir sis­ Sinek uçurmuyorlar
tem vermek tasavvurundaydı. Bunun
için de, yanına halkı alarak siyasi
partilerin karşısına çıktı. Bilhassa mış bulunan Generalin Topluluğu az. nun davetiyle ve desteğiyle memleke­
1945 yılı, çeşitli müşkiller ve tadsız- sayıda milletvekili çıkarabildi. Zafer, tin dizginlerini ele alabileceğini bil­
lıklarla doldu. Halk, bir kaç referan­ bir hayal olmuştu. Generalin Toplu­ dirdi. Yoksa, öyle bir durum mevcut­
dumda Generalden yana vaziyet aldı. luğundan Meclise girenlerden bir kıs- tu ki, General isteseydi fiilî bir hü-
Bir Kurucu Meclisin yeni Anayasa mı kurulan Hükümete de Gaulle'- kümetin başına geçmesi işten değildi.
hazırlamasını kabul etti, komünistle­ ün rızası hilâfına girince Gene­ Bugün pek çok yerde, hatalı tefsir­
rin arzuladığı Meclis Hükümetini red­ ral politikayı terketti ve Colombey'- lerle, millî iradeyi hiçe sayarak kuv­
detti. General de Gaulle Geçici Hükü­ deki evinde hatıralarını yazmaya ko- vetli hükümet kurulabileceğinin misa-
metlere başkanlık etti. Fakat , siyasi yuldu. li diye gösterilen "de Gaulle vak'a-
partiler bu tarz bir idare istemiyor­ sı" aslında' nizama, mevcut Anaya­
lardı. General, bir defa daha halka Bu sırada, umum! efkârın çeşitli saya ve bütün demokratik usullere
döndü. Halk, Haziran 1946'daki re­ çevrelerini temsil eden şahsiyetlerle riayetin bir ifadesidir. Cumhurbaşka­
ferandumda komünist - sosyalist ek- temasını devam ettiriyor, durumu ya­ nı Coty bu şartı kabul etti ve Gene­
seriyetin Kurucu Mecliste hazırladığı kından izliyor, kuvvetli müttefikler rali XV*. Cumhuriyetin son kabinesini
yeni Anayasayı reddetti. General bir buluyordu. Kanâati, Fransanın bir kurmaya memur etti. 31 Mayısta gö­
zafer kazandı. Fakat bir kaç ay son- çıkmaza gittiğiydi, 1953 ile 1957 ara- revi alan Generale 1 Haziranda Mec­
ra, kâfi derecede tâdil edilmemiş A- sında Fransanın denizaşırı ülkelerini lis 224'e karşı 329 oyla itimadını bil­
nayasa Generalin aksi vaziyet alma- gezdi. Parisli politikacıların itibar­ dirdi. General o kabinede Milli Sa-
sına rağmen ayni halk tarafından bir sızlıkları arttıkça, Colombey sakini­ vunma Bakanlığını da üzerine aldı.
AKİS, 2 TEMMUZ 1962 21
DıŞ ALEM
öldürüldüğü, Fransada bombaların
saat çanı vurur gibi patlatıldığı bir
devrede buna heveslilerin çok olduğu
şüphesizdir. Ama General, tıpkı al­
ınanların damlardan ateş ettikleri şı­
rada açık jip içinde Champs E'yse-
es'den indiği gibi sık sık yaptığı yurt
gezilerinde bütün emniyet tedbirlerini
hiçe sayarak halkın içine dalıyor.
Herkesin elini sıkıyor ve muhafaza­
sına memur edilenlerin yüreğinin ya­
ğının erimesine sebep oluyor. Bu, şah­
sının F r a n s a için bu kadar önemli ol­
duğu sırada, cesaretten fazla mistik
bir davranış. Nitekim, bir ingiliz ga­
zetesi şöyle yazmaktan kendini ala­
madı: "General de Gaulle, Üç Silah-
şörlerdena biri olmadığını hatırlama­
lıdır."
Gerçekten, bugün kalkınmasının,
refahın ve ciddi ilerlemenin en üst
noktasında bulunmasına rağmen
Fransada pek çok şey Generalin şah­
sıyla kaim bulunuyor. Cumhurbaşka­
nı seçiminde değişiklik yaptırtmak ve
onun Meclis değil, halk tarafından se­
Cezayirde karışıklık çilmesini sağlamak istediği hatırlatıl­
dığında General güldü ve:
Müstemleke kim vurduya gitti
"— Benden sonra boşluktan değil,
fazla doludan korkmalı" dedi.
a
Böylece Meclis de-sorumluluk, duygu­ Bir kuvvetli şahsiyet Cumhurbaşkanının nazarında Fran­
suna sahip bulunduğunu belli etti. sanın kuvveti artık, dünyanın orasın­
General bu neticeyi, EIysees sarayın,
Memleketin başına eski komutan­ da, hadiseden önce açıklamakta da burasında üç renkli bayrağın dal­
larının gelmesiyle, Orduda başgöste- sakınca görmedi. Fransa Devlet Baş­ galanması değil. Bunu, anakronik bu­
cy
ren ayaklanma temayülleri sükûnet kanı, kendisini yedi, sekiz yıldır gör­ luyor. Kuvvetli Fransa, Caravelle'le-
buldu. Silahlı Kuvvetler, yeni hükü­ memiş olanların üstünde oldukça yas­ rl yapıp Amerikan uçak şirketlerine
metin emrinde olduklarım bildirdiler. lanmış ve yorulmuş olduğu hissini satan Fransadır. Kuvvetli Fransa,
Sivil idare yeniden normal ve meşru uyandırıyor. Herkesin tanıdığı uzun frangını dolardan daha sağlam hale
yerini aldı, Ordu onun hizmetine gir­ boyu ve iri burnu, hala başlıca husu­ getirmiş olan Fransadır. Kuvvetli
di. F a k a t Generali çok güçlükler bek­ siyetleri. Az kalmış saçlarında şim­ Fransa, yabancılara pahalı, fransız-
liyordu. Cezayir işini temizlemek la­ di beyazlar daha çok. Ellerini iki ya­ lara normal gelen Fransadır. General,
zımdı, diğer Fransız müstemlekeleri­ nına açarak konuşuyor. Sesi, inandı­ böyle bir Fransaya dayanarak dünya
pe

nin memleketin başına aynı çeşitten rıcı bir ses. Kuru mantık itibariyle, politikasında ve Atlantik Camiası i-
yeni dertler açmasına mani olmak la­ söyledikleri hep kuvvetli. Geniş halk çinde daha önemli rol istiyor. Ama,
zımdı, İşte, meşhur "Auto - deter- tabakaları üzerindeki tesiri, biraz da bunlar arzusunun gerçekleşmesine ye­
mination" ve "Decolonisation" politi­ bundan geliyor. Sonra, Fransaya kar­ tecek faktörler midir?
kası böyle başladı. Hükümet Başkanı şı, biraz Hitlerin Almanyaya karşı Her şey gösteriyor ki Avrupanın
denizaşırı fransız topraklanın gezdi, olan hislerini hatırlatan adeta pato- birleştirilmesi ve Atlantik Camiasının
İngiliz Commonwealth'ini hatırlatan lojik bir sevgisi var. Bu kendisini sık savunması meselelerinde General,
bir " C o m m u n a u t e = Camla" proje­ sık, realitelerden uzaklaştırıyor. An­ planlarında realiteye hayalden daha
siyle Fransanın ve müstemlekelerinin cak, Hitlerin meleği Wagner olduğu az yer veriyor. Bu politikanın tatbik-
karşısına çıktı. Bu topraklar istiklâl­ halde de Gaulle'ün Descartes'a sahip çisi olarak Couve de Murvllle'in şim­
lerini kazanacaklar ve aralarından bulunması, bir de fransız milletiyle al­ diye kadar karşılaştığı güçlükler, bu­
hangisi isterse Camianın içinde, ya­ man milleti arasındaki fark iki şahsi­ nun delilidir. Fransanın idaresiyle
ni Fransanın yanında kalacaktı. Gine yete iki ayrı kader çizmiş vaziyette. dünya politikası arasında bir fark
müstesna, bütün topraklar bu hal tar­ General her konuşmasında Fransanın var. General Fransada sıkışınca re­
zını kabul etti. büyüklüğünden, haşmetinden, kuvvet feranduma başvuruyor ve fransızlar
ve kudretinden bahsediyor. Hatta, me­ nezdinde, hele Paris dışındaki Fran­
Cezayire gelince.. Orada Genera­ galomani kelimesini kullanmaya insa­ sanın fransızları nezdinde itibarı -bi­
lin 1958'den itibaren adım adım tat­ nı bazen mecbur bırakacak nisbette. raz da kusurlu hususiyetlerinin sa­
bik ettiği politika, bu satırların okun­ General kendisini bu muhteşem Fran­ yesinde- şu anda tam olduğundan po-
duğu sırada, 1 Temmuzda yapılacak sanın bir bakıma sembolü saydığı i- litikacıları altetmeye muvaffak olu­
referandumla nihai hedefine varacak­ çindir ki harekelerine bir misyoner yor. Ama dünya politikasında böyle
tır. Cezayirlilerin, referandumda is­ ruhu hakim oluyor. bir silahı yoktur.
tiklalleri lehinde ittifaka yakın ekse­ Gün geçmez ki dünya basınında Sonra, referandumlara da pek u-
riyetle vaziyet alacaklarından, şu an­ General de Gaulle'e karşı bir suikast zun süre güvenilemeyeceğini Genera­
da hiç kimse zerrece şüphe etmemek­ teşebbüsünden bahsedilmesin, Ceza- lin kendisi 1946'nın başlarında bizzat
tedir. yirde insanların sinekten daha kolay görüp anlamıştır.
22 AKİS, 2 TEMMUZ 1962
Ç A L I Ş M A
Kongreler rında yapılan Çalışma Meclisi toplan­
tısından bu yana, İçlerini dökebilmek
Hak yerde kalmaz fırsatını elde edememiş olan İşçi tem­
Geride bıraktığımız haftama basın­ silcileri dertlerini dinletebilmek za­
da pazartesi günü, İsçi Sigorta­ manının geldiğini, Çalışma Bakanının
bu konuşması ile bir kere daha anla­
ları Kurumu Genel Müdürlüğünün,
mış oldular. Ne var ki, daha önceden
Çalışma Bakanlığı ile müştereken kul­
tam bir fikir birliğine yarılamadığı da
landığı gösterişli binasında hummalı
ilk nazarda gözler önüne seriliyordu.
bir faaliyet başladı. Saatlerin 9,a Nitekim, konuşmaktan çok dinlemeyi
yaklaştığı sırada binanın üst katın­ tercih eden işveren temsilcilerinin
daki geniş konferans salonuna, hal­ karşısında münferit bazı ataklarla
lerinden bir hayli telaşlı oldukları an­ kendi haklarını elde edebilmek için
laşılan bir kalabalığın dolmağa çırpınıp durdular.
başladığı görülüyordu. Bir çokları, İstenmeyen Teşkilât
daha salona girmeden, koridorlarda Kongrenin ilk günü, komisyonların
ve kapı aralıklarında fiskoslu müna­ teşkili ile geçen birkaç saat so­
kaşalar yapıyorlar ve bazı meseleler­ nunda, Anıtkabri ziyaretle sona erdi.
de birbirlerini iknaa çalışıyorlardı. Asıl çabalar ertesi güne saklanmış­
Vakit ilerledikçe, salon da yavaş ya­ tı.
vaş dolmağa başladı.
Salı günü, ilk vaveyla, Basın tem­ Bülent Ecevit
O gün, İşçi Sigortaları Kurumu silcisi Sedat Ağralı tarafından kopa­ İkinci depar
Genel Müdürlüğünün üst katındaki rıldı. Ağralı, konuşmasına esas ola­
geniş Konferans salonunda başlayan rak işsizlik konusunu almıştı.. Türk
toplantı, İşçi Sigortaları Kurumunun İşçisinin İşçi Sigortaları Kurumun­ ride bıraktığımla haftanın ortasında
a
17. Büyük Kongresiydi. Kongreye, dan hiç bir fayda elde edemediğini, çarşamba günü, çalışmalar sona e-
muhtelif işyerlerinden 84 işçi, 84 iş­ geçimini sağlamak için de kendisini rerken, bir tkım gerçekler de gözö-
veren temsilcisi ve Bakanlık temsilci­ dışarı atmaktan başka çâresi olmadı­ nüne serilmiş bulunuyordu.
leri ile misafir delegeler katılmıştı. ğını söyledi. Bir ara: Kongrenin ilk toplandığı gün teş­
Kongrenin devam edeceği üç gün 1-
cy
"— Almanyaya iş bulmak, çalış­ kil edilen, "Mevzuat", "Teşkilât",
çinde İşçi Sigortaları Kurumunun du­ mak maişetini temin etmek için giden "Ziraat" ve "Dilek ve Temenniler"
rumu ile, çeşitli işyerlerini temsilen Türk işçisi, hükümetin imzaladığı a- Komisyonları Kongre süresince yapı­
gelmiş bulunan delegelerin- Kurum kitle bir meteliğe satılmaktadır !" di­ lan tenkitleri de nazarı dikkate ala-
hakkındaki şikayet ve dilekleri görü­ yince salonda bir taraftan alkış, bir rak, işçileri memnun edecek ve Si­
şülecek, bir rapor halinde Hükümete taraftan da mırıltılar yükseldi. gorta bünyesinde değişiklikleri ge­
sunulacatı.
Hükümet temsilcisi olarak katılan­ rektirecek pek çok hususu hazırladık­
Saatlerin 10'u gösterdiği sırada, lar, önce birbirlerine bakıştılar. Son­ ları raporlara dercettiler.
kısa boylu, tıknaz, gözlüklü ve son ra ellerindeki bloknotlarına -birçok- Sigortaya yapılan hücumlar ve so-
pe

derece sevimli bir adam, oturmakta ları eski yazıyla- kısa notlar düştü­ nucunda elde edilmesi istenen husus­
olduğu sandalyeden kalktı, küçük a- ler. lar, "Mevzuat" ve "Teşkilât" Komis­
dımlarla kürsüye çıktı. Adamın adı Ağralının konuşması, sık sık alkış­ yonları raporlarında en iyi şekilde
Cahit Talastı ve Kongrenin Başkanı larla kesiliyordu. İşçi Sigortaları Ku­ belirtildi.
mevkiindeydi. İlk sözleri: rumunun idarecilerine yönelttiği bir İşçi Sigortaları Kurumu Kanunun­
"— Çalışma Bakanı Sayın Bülent cümlesi de, içinde bulundukları bina­ da, kısa zamanda yapılacak bir deği­
Eceviti, kongreyi açması için kürsü­ nın sakinlerini bir hayli tedirgin et­ şikliğin ve Teşkilâtın, çok geniş işçi
ye davet ediyorum!" oldu. meye yetti. Ağralı: kitlesini bünyesinde barındıran bir
Ecevit, alkışlar arasında kürsüye "— İşçi Sigortaları Kurumu, Hü­ kuruma uygun şekilde ıslahının, işçi­
gıktı. Flaşlar patlarken konuşmasına kümet iktidarlarının elinde sağmal lerin de işverenlerin de müşterek is-
başladı: ineklere dönmüştür!" diyince yer yer tekleri olduğu anlaşıldı. Bir taraftan
"— Sayın Genel Kurul Üyeleri ve yükselen "bravo!" sesleri, Kurumun elde olmayan imkânsızlıklar yüzünden
değerli misafirler. İşçi Sigortaları geniş salonunda akisler yaptı. işçiler mağdur duruma sokulurken
Kurumunun 17. Genel Kurul toplan­ Ağralı, İşçi Sigortaları Kurumu­ bir taraftan da elde bulunan imkan­
tısını açıyorum." nun bu vaziyetine bir son verilmesi lar, -mahdut ta olsa- değerlendirilmek
Ecevit, daha sonra sık sık alkışlar­ temennisinde bulunduktan sonra al­ ten uzaktır. İşveren ve İşçi temsilci­
la kesilen konuşmasında, İsçi Sigor­ kışlar arasında yerine geçti. lerinin müştereken üzerinde durduk­
taları Kurumunun yeni hamlelerin eşi- Günün ikinci önemli konuşmasını ları bir nokta, İşçi Sigortalarının iş­
ğinde olduğunu, Anayasanın bütün Türkiye Petrol - İ ş Sendikası Başka­ çilerden kesilen sigorta primleri ile
vatandaşlara tanıdığı sosyal güvenlik nı Ziya Hepbir yaptı. Ziya Hepbir de elde ettiği büyük geliri İşçilerin iste­
hakkını gerçekleştirmek için hizmet­ kendisinden önce konuşan hatibin ten­ ğine ve menfaatına uygun şekilde kul-
lerini arttıracağını söyledi ve sözle- kitlerini bir başka yönden tamamladı. lanmayıp, pek çok zaman gereksiz
lini: Uzun uzun alkışlanan konuşmasında, şekilde harcamış olması ve bunun da
"— Genel Kurulun tenkit ve tavsi­ İşçi Sigortaları Kurumunun "a" dan Sigortadan beklenen tam bir tezat
yeleri ile bu değişiklikler için en müs- "z" ye kadar reforma tabi tutulması teşkil etmesidir. İşçi Sigortaları, bir
bet yolu göstereceğine inanıyorum" gerektiğini söyledi. taraftan işçiler için son derece ağır
diyerek bitirdi. Salonda yeni bir alkış Kongre, İşçilerin, sigortadan ve şartlar altında çok küçük ve kullanış-
tufanı daha koptu. dolayısıyla işverenden şikayetleri ile sız meskenler inşa ederken, diğer ta­
İçinde bulunduğumuz yılın başla- başlayıp, şikayetleri ile sona erdi. Ge- raftan, kuruluşu ile biç ilgisi bulun-

AKİS, 2 TEMMUZ 1962


madığını halde oteller ve lüks binalar
yaptırmaktadır. İşçi evleri konusunda
Sigortanın dikkatini çeken konuşma­
KİTAPLAR
sında İzmir Bölgesi Türk - İş temsil­
cisi Burhanettin Asutayın : Aşka Çağrı likte ortaya koymuştur. Büyük bir
"— İsçi Sigortaları bir taraftan titizlikle hazırlanan bu sözlüğe şöyle
(Rabindranatlı Tagore'nin şiirleri, bir göz atmak dahi, dil bakımından
İzmir Bölgesindekiler gibi iki oda bi­
türkçeye çeviren Tarık Dursun K., Ü- kuşa çevrilmiş olan 1924 Anayasası
rer hollü ev yaptırır. Bu evlere de
mit Yayınları, Çeltüt Matbaacılık İs- ile yeni Anayasamız arasındaki ay­
tabut bile sığmaz" demesi, Sigorta
tanbul 1962, 63 sayfa 3 lira): rıntıları bütün açıklığı ile ortaya ko­
temsilcilerini sinirlendirirken, işçileri
Tagore, Hind edebiyatının en büyük yacaktır. Dil mürtecilerine de ders
memnun ediyordu.
İşçilerin Sigortadan, daha doğrusu şairidir. Ünü Hindistandan çok, olur diye, bu sözlükte osmanlıca v#
Çalışma Bakanından istedikleri önem­ dünyaya yayılmıştır.. Bizde bile pek türkçe karşılıkları gösterilen birkaç
li bir husus ta en yakın zamanda bir çok Tagore çevirisi vardır. Hem- örneği sıralamakta fayda vardır. Ye­
İşçi Sigortaları Bankasının kurulma­ bunların tarihleri de oldukça eskidir. ni Anayasamızda, "sarahaten" yeri­
sı oldu. İşçi Sigortalarına ait bir Bir ölçüde Hayyamı, bir ölçüde Mev- ne "açıkça", "aleni" yerine "açık",
Bankanın kurulması halinde işçi öde­ lânayı andıran Tagore, dünyanın en "namzet" yerine "aday", "saha" ye­
neklerinden kesilen primler daha iyi yaygın dili ingilizceyle yazdığı için rine "alan',', "muahede" yerine "and-
şekilde değerlendirilecek ve sigorta- de, tanınma ölçüsü çok geniş olmuş­ laşma", taharri etmek" yerine "ara­
nın yardım gücü arttırılacaktır. Bu tur. Aşk üzerine; yaşama üzerine mak", "tenkis etmek" yerine "azalt­
yolla, en çok şikâyet konusu olan iş gerçekten güzel şiirler yazmış olan mak", "tezyid etmek" yerine "artır­
kazaları da işçiyi tehdit eden bir afet Tagore'nin şiirlerinden bir demeti di­ mak" "müstakil" yerine "bağım­
halinden kurtarılacaktır. Nitekim son limize' çeviren Tarık Dursun K., şa­ sız", "rüyet etmek" yerine "bak­
yıllar içinde iş kazaları bir hayli art­ ir olmadığı halde, özlü ve köklü bir mak", "vekil" yerine "bakan", "müri­
mıştır. Sâdece geçen yıl içinde 600 sanatçı: olduğu için şiirleri gerçek­ de!" yerine."davacı", "zürra" yerine
bin işçiden 78 bini iş kazası geçirmiş­ ten asıllarına yakışır bir başarıyla "çiftçi", "nizamname-i dahili" yerine
tir. Sigortanın da halihazırda içinde türkçeye kazandırmıştır. İşte Tago- "içtüzük", "vilâyet" yerine "il", "te­
bulunduğu imkânlarla bu konuda hiç­ re'den dilimize çevrilen boylu şiirle­ diye etmek" yerine, "ödemek", "cel­
bir işe yaramadığı bir gerçektir. rin yanında yer alan üçlüklerden se" yerine "oturum", "vüsul" yerine
dörtlüklerden bir iki örnek: "Gayrı "ulaşma", "mutabakat" yerine "uy­
Kongrenin son günü konuşan işçi
bu yolu sevmiyorum - Kalabalıkken gunluk", "hukuki hükmi" yerine "tü­
a
temsilcisi Sabri Tığlı, sosyal refor­
bile . Ipıssız geliyor." "Şana evime zel", "nizamname" yerine "tüzük",
mun işçiyi refaha kavuştaracak tek
gel demiyorum - Benim uçsuz bu­ "adem-i itimat" yerine "güvensizlik",
yol olduğunu söylerken, Sigorta bün­
caksız yalnızlığıma gel" "Biz • nasıl­ "dahiliye" yerine "içişleri", . "dâva
yesinde istenen değişikliğin yapılma­
dık da yabancıydık düşlerimizde - U- ikame etmek" yerine "dâva açmak",
ması halinde muztar duruma düşen
cy
yandık - Tanış olduk." "Testimden "kesb-i kanuniyet etmek" yerine
binlerce işçinin ilerde karşılarına bu
suları döküyorum - Bir içimliği ba­ "kanunlaşmak", "kifayet" yerine
şekilde çıkmıyacağını hatırlattı. Bil-
na yeter - Yol boyu." "yeterlik", "vabeste" yerine "bağ­
hassa, işçinin tam güvenini elde et­
miş bulunan Çalışma Bakanı Ecevitin Bunlar, rastgele seçilmiş . şiirler­ lı", "tezahürat" yerine "gösteri",
işçi haklarının korunması hususunda dir. Boylu şiirlerin çevirisi ve aslı "vazetmek" yerine de "koymak" ke­
uyanık olmasını istedi. daha da güzeldir. Sanat sanat, için­ limeleri kullanılmıştır.
Kongre, çarşamba günü sona e- dir anlayışının büyük şairlerinden bi­
rerken, pek çok delege, sâdece kur­ ri olan Tagore'nin "Aşka Çağrı" ad­ Günümüz Türkiyesinde bu keli­
pe

dunu dökmüş olmanın rahatlığı için­ lı kitabı, şiir meraklılarının zevkle o- meleri yadırgayacak, kullanmaya­
de geldiği yere dönerken, pek çoğu kuyacakları bir kitaptır. Kitabın ba­ cak insan var mı, diye düşünmek
' da "Ümit şu dağın ardında" demekten şında, Tagore hakkında Hindi. tan mümkündür. Ama rahatça söylenebi­
kendini alamıyordu. Cumhurbaşkanı Yardımcısının da bir lir, rahatça isbat edilebilir ki, Ana­
tanıtma yazısı yer almaktadır. yasamızdaki bu köklü değişiklik,
Türkiye Büyük Millet Meclisinde dik­
Anayasa Sözlüğü kate bile alınmamaktadır.' Meclisle­
(Hazırlayan: Ömer Asım Aksoy, Türk rimizde hâlâ, Başkanlık Kürsüsün­
Dil Kurumu, Yayınları 187, İkinci bas­ den başkanlar, konuşma kürsüsünden
de hatipler rahatça osmanlıcanın en
kı, Türk Tarih Kurumu Basımevi,
ağdalı terkiplerini bülbül gibi şakı­
Ankara 1962, 101 sayfa, 250 ku­
makta, Meclis Tutanaklarında hâlâ,
ruş).
"zabıt ceridesi", "celse", "takrir",
9 Temmuz 1961 günü Halkoyuna "tenki etmek" gibi kelimeler rahat­
sunulan ve halk oyunca da kabul ça kullanılmaktadır. Bunları önleme­
edilen İkinci Cumhuriyetin Anaya­ nin çâresi yok mudur? Elbette ki
sası, dil bakımından oldukça ileri bir vardır. Biraz izan, biraz akıl, Ana­
anayasadır. Dilenir ki, bu Anayasa yasaya ve milli iradeye azıcık saygı,
da ilerde, 1924 Anayasasının akıbe­ bunu önler. Önler ama, sayın millet-
tine, uğrayıp, politik bir takım oyun­ vekillerimiz, sayın bakanlarımız ve
lar sonunda işbaşına gelen ve çoğun­ sayın Meclis yetkilileri bunu akılla­
luğu sağlayan bir gerici iktidar ta­ rının köşesinden bile geçirmemekte­
rafından kuşa çevrilmesin. dirler. İşte bunun için olacak, Türk
Türk Dil Kurumunun Çilekeş 11- Dil Kurumu ve Ömer Asım Aksoy,
yelerinden biri, Ömer Asım Aksoy, bir kolaylık olsun diye Anayasa Söz­
yeni Anayasanızın dilimize getirdiği lüğünü, hazırlamışlardır. Ne var ki,
yeni anlamları, hazırladığı bir söz­ "kim okur, kim dinler varak-ı mihr-ü
lükte, Osmanlıca karşılıkları ile bir­ vefayı?".

24 AKİS, 2 TEMMUZ 1962


DÜNYADA OLUP BİTENLER
Cezayir la, bağımsız Cezayirin "Tehlikeli A-
dam"ı olma yolundadır. Evian anlaş­
Bu husus, Abdurrahman Farisin baş­
kanlığındaki Cezayir Geçici İcra Ko­
Ben Bella Meselesi malarını müteakip tahliye edilişinden mitesinde Milliyetçileri temsil eden
Bu satırların okunduğu sırada, Evi- sonra Arap ülkelerine yaptığı spekta- Dr. Şevki Mustafai ile Jean Jacques
an anlaşmaları gereğince Cezayi- küler gezi sırasında, "Filistin için 100 Susini arasında yapılan gizli görüş­
re bağımsızlık verilmesini sağlıyan bin Cezayirli askeri göndermeye ha­ melerde pazarlık konusu edilmiş, an­
referandumun sonuçları, gayrıresmi zır" bulunduğunu açıklamış olan Ben cak buna Tunustaki Milli Kurtuluş
bir şekilde de olsa, belli olmuş bulu­ Bollanın Millî Kurtuluş Cephesi için­ Cephesi temsilcilerinin cevabı sert ve
nacaktır. Esasen, 1 Temmuzda yapı­ de itibarının büyük olduğu su götür­ kesin olmuştur. Nitekim geçenlerde
lan bu referandumun sonucu hakkın- mez bir gerçektir. Bağımsız Cezayi­ Cezayir Geçici Hükümetinin organı
da aklıbaşında hiç kimsenin bir şüp­ rin yakın geleceğinde mutedil ve İhti­ Cezayir Basın Servisi, yaptığı açıkla­
hesi mevcut değildir ve Cezayir se­ yatlı Ben Yusuf Ben Hedda ile aşırı mada, "Cezayirde Irkçı bir parti yaşa­
kiz yıllık bir bağımsızlık mücadele­ ve ateşli Ben Bella arasında kendini yamaz. Irk ayrımı üzerine kurulmuş
sinden, kelimenin tam mânasiyle, al­ belli edecek olan kaçınılmaz çekişme, her parti, insafsızca süpürülüp te-
nının akıyla çıkmış olacaktır. Bunda daha şimdiden belirtilerini ortaya mizlenecektir. Böyle bir parti Evian
şüphesiz, bağımsızlık adına bu savaşı koymaktadır. Nitekim, Tunustaki Ge­ anlaşmalarına aykırı olduğu gibi, ye­
yürüten binlerce adsız milliyetçi mü- çici Cezayir Hükümeti üyelerinin en ni Cezayir zihniyeti ile de bağdaştın-
lamaz" demiştir.

Muhakkak olan, bağımsızlıktan


sonra Cezayirde, büyük savaşlardan
sonraki gerginliğin devam edeceğidir.

Brezilya
a
Barut fıçısı
Geçtiğimiz haftanın başında, salı gü­
nü Brezilya Başbakanı Tancredo
Neves, Cumhurbaşkanı Joao Goulart'-
cy
a istifasını vermiştir. Goulart, Tane-
redo'nun yerine Dışişleri Bakam San.
tiago Dantas'a Başbakanlık görevini
tevdi etmiştir. Bitirdiğimiz hafta per­
şembe günü toplanan Brezilya Parlâ­
mentosu, solcu İşçi Partisine mensup
olan Dantas'ı Başbakan olarak tasvip
etmemiştir. Büyük toprak sahiplerinin
pe

çoğunluğu teşkil ettiği Parlâmento­


nun verdiği bu kararın, Brezilyada bü­
yük kargaşalıklara sebep olması muh­
temeldir. Zira Dantas'ın güven oya
için Parlâmentoya başvurmasından
Ben Bella ve arkadaştan önce sendikalar ve öğrenci teşekkülle-
Korkulan grup

cahidin yanı sıra, Milli Kurtuluş Cep­ yaşlısı sayılan Devlet Bakam Muham-
hesi Hükümetinin büyük şeref payı med Hıdır, bu "görüş ayrılıkları" nı
mevcuttur. Fakat, Cezayir bağımsızlı­ ileri sürerek istifasını vermiştir. Ce­
ğa kavuştuktan sonra ne olacaktır? zayir Geçici Hükümeti içindeki fikir
Cezayirin haklı zaferinden sevinçleri­ ihtilâfları Cezayirin gelecekteki siya­
ni belli edenler, bu alanda endişelerini sî ve sosyal karakterini tâyin edecek­
ifadeden kendilerini alamamaktadır­ tir.
lar. Zira bağımsızlığa kavuştuktan
Bugün için mühim olan, Cezayirde-
sonra ortaya çıkacak iktisadî ve sos­
ki Avrupalılarla Müslümanların nasıl
yal problemlerden başka, siyasî alan­
birlikte yaşayacaklarıdır. Faşist Giz­
da bazı çatışmaların da meydana gel­
li Ordu, Orandaki son mukavemet ha­
mesi, ziyadesiyle muhtemel görülmek­
reketinin de kırılması ve Paul Gardy'-
tedir.
nin İspanyaya kaçması ile görünüşe
Siyasi meselelerin başında, Ceza­ göre. sahneden çekilmiştir. Bununla
yir Geçici Hükümeti içinde farklı gö­ birlikte, Gizli Ordu Teşkilâtının Ce-
rüşlü kimselerin bulunması gelmekte­ zayirdeki Avrupalılardan teşekkül e-
dir. Aşırı bir Arap milliyetçisi olarak den ırkçı karakterde bir siyasî parti
tanınan Başbakan Yardımcısı Ben Bel kurma hayalleri devam etmektedir.
AKİS, 2 TEMMUZ 1962
DÜNYADA OLUP BİTENLER
ri, başkent Brasilia üzerine yürümek teşekküllerinin, bu k a r a r a karşı gös­ sıntılar meydana getirmiştir. Geçen
tehdidinde bulunmuşlardır. Bunun ü- termeleri muhtemel reaksiyonlarının, yıl serbest borsada 200 krüzieros 1
zerine hükümet, başkentte geniş çap­ Brezilyayı sonu belli olmayan bir kâ­ dolar ederken, bugün 360 krüzieros
ta emniyet tedbirleri almış ve 200'e busa sürükleyebileceği, müşahitleri • bir dolar etmektedir. Geçen yıl 6 krü­
yakın paraşütçü, mahalli polis bir­ endişeye sevketmektedir. Aslında u- zieros olan bir ekmek, bugün 22 kril-
liklerini takviye için Brasilia'ya gön­ fukta görünen de budur. zierostur. Prinç 22 den 90 krüzierosa
derilmişlerdir. Bir bakıma, aşırı sol çıkmıştır. Gıda ve lüzumlu malların
eğilimli Dantas'ın büyük toprak sa­ Brezilyada âdi tipten bir kabine genel fiyatında geçen yıla nisbetle
hipleri karşısındaki yenilgisi olağan buhranının suyun yüzüne çıkardığı kaydedilen % 43 artış, asgari ücret­
karşılanmıştır. Ancak, İşçi Partisini daha başka gerçekler de vardır. Bü­ lerin yükseltilmesi için girişilmiş olan
destekliyen sendikaların ve öğrenci yük toprak sahiplerinin istismarcı gayretleri sıfıra müncer kılmaktadır.
bencilliğinde gelişme vasatı bulan mu­
hafazakâr bir sağcılık, Brezilyada Kıyameti bekleyen ürkmüş dev
büyük halk kitlelerini isteristemez re- Vergi reformu ise, şimdiki durumda
aksiyoner olmaya sevketmiş ve Küba bir "büyük hayâl" dir. Zenginler
İhtilâlinden sonra, Lâtin Amerika ül­ vergi ödememekte ve bunu onlara zor­
keleri halkları için âdeta bir "efsa­ la yaptıracak bir kanun da Parlâmen­
ne kahramanı" haline gelen Fidel todan çıkarılamamaktadır. Toprak
Castro, Brezilyada da kendisine bin­ reformu da sihirli bir ibare olmak­
lerce taraftar bulmakta güçlük çek­ tan öteye gidememektedir. 70 milyon
memiştir. Sağcılarla solcular arasın­ Brezilyalının en az 45 milyonu doğru­
daki ilk mütecaviz çatışma, Kübaya dan doğruya veya dolayısiyle ziraat-
karşı ziyadesiyle allerjik Amerikaya le geçinmektedir. F a k a t işlenmeye
rağmen, Punta Del Esta Konferansın­ müsait arazinin % 75'i, nüfusun %
da, Brezilya hükümetinin tutumu yü­ 8'ine aittir. Yani, nüfusun geri kalan
zünden çıkmıştır. Punta Del Esta Kon % 92'si, işlenecek arazinin % 25'i ile
feransı sırasında, Kübanın Amerika yetinmeye mecbur durumdadır. Bü­
Devletlerinden ihracı aleyhine oy kul­ yük toprak sahibi % 8'ler, toprak re­
lanan Brezilya hükümeti, Castro'dan formuna muhaliftirler. Komünistler
a
yılan görmüş gibi Urken muhafazakâr de fısıltı yoluyla toprak reformunu
toprak sahiplerini sinsice teşkilâtlan­ baltalamaktadırlar. Zira refomların
maya sevketmiştir. Punta Del Esle gerçekleşmesi, Marx'ın sönmesine se­
Konferansı öncesinden itibaren Gou- bep olacaktır. Topraksız köylülerin i-
cy
lart Hükümetini tazyik altında bulun­ se artık sabırları tükenmiştir. Geçen
duran sağcılar, hükümetin Kübanm ay içinde aç köylülerin, Rio de Janei-
ihracı aleyhine oy kullanması karşı­ ro'ya yaptıkları trajik yürüyüş, du­
sında beklenilmeyen bir tedhiş hare­ rumun vehametini gözler önüne ser­
ketine girişmişlerdir. Müstehcen sa­ mektedir. Brezilyanın gitgide daha
yılabilecek komünist aleyhdarı slo­ da kötüleşmeye doğru giden ekono-
ganlar, Rio de Janeiro sokaklarının mik durumunun düzeltilmesi yolunda
duvarlarını kaplamaya başlamıştır. "Alliance For Progresa - Kalkınma
pe

Yine Rio de Janeiro'da sağcılar, solcu İçin İttifak" andlaşması cümlesin­


milliyetçi öğrencileri, makinalı tü- den olarak Amerika Birleşik Devlet­
fek ateşine tutmuşlar, kahve ihraç li­ leri tarafından yapılan 144 milyon do­
manı olan Sao Paolo'da da bir komü­ larlık yardım dahi pek büyük bir fay­
nist gazete idarehanesini dinamitle- da sağlanamamıştır.
mişlerdir. Recife ve öteki fakir ve hu­
zursuz Kuzey - Doğu şehirlerinde ya­ Bugün için muhakkak olan, bu
pılan Castro taraftarı mitingler, sağ­ sonbahar yapılacak seçimlerde Bre-
cılar tarafından gaz bombaları ile da­ zilya üzerine çöken kâbusun bütün
ğıtılmıştır. bütüne içinden çıkılmaz bir hâl alaca­
ğıdır. Amerikalı röportajcı . William
Muhafazakâr sağcıların, mutedil Ryan'ın kelimeleri ile, "Brezilya bu
bir devrimci olan sabık Cumhurbaş­ haliyle, düşe kalka kıyamet gününü
kanı Janio Quadros'un istifasıyla ka­ bekliyen ürkmüş bir deve benzemek­
zandıkları zaferden sonra, Quadros'- tedir.
un yerini alan Goulart'a da diş geçi­
rebilecekleri hayali kısmen gerçekleş­
mişse de, Punta Del Este Konferan­
sındaki cesur tutumu Goulart'a, mute­
dil sosyalist entellektüeller nezdinde
çok şey kazandırmıştır. Ancak, Quad-
ros'un deyimi ile "gerici" ler, bu gün
mağrur bencilliklerinden vazgeçmiş
değillerdir. Büyük toprak sahiplerinin
muhafazakâr öfkesi karşısında ateşli
ve devrimci solcuların şiddetli reak­
siyonu devam etmektedir. Enflâsyon,
satın alma gücü üzerinde büyük sar­

AKİS, 2 TEMMUZ 1962


C E M İ Y E T
Adam kalın kaşlarını çatarak: Dedikodu yazarı bir hanımcağızın
"— Benim, ihtilalden haberim -Moliere'in M. Jourdain'inin "ne­
olsaydı, zor olurdu bu ihtilâl bi­ sir yaptığı"nı keşfetmesi gibi, bi­
raz" dedi. zimki de İhtilâlden itibaren "fikrî
Karşısındaki merakla sordu: yazı" yazdığım yüzünde güller aça­
"— Sahi mi? Peki nasıl aldınız rak keşfedivermiştir! bir fıkrasına
İhtilal haberini ?" koyduğu başlık bütün başkenti pek
Kalın kaşlı adam gene kaslarını güldürdü: "Yeni Hükümet bana ne
çattı: verecek?"
"— Nasıl mi? 87 Mayıs sabahı. Bir zamanlar hamına gazetesin­
Geldiler pijamayla iken evimden a le dedikodu sütunu yazdırmış olan
lıp götürdüler..." Malik Yolaç, izah etti:
Kalın kaşlı adamın adı Yusuf "— Şaşılacak bir şey yok, ca­
Demirdağdı 27 Mayıs sabahı Ar- vın.. Yazdıklarına baksanıza: ah­
kara Zırhlı Birlikler Kumandan baplarıyla birlikte kendisini ağır-
bulunuyordu. layan lokantaların, otellerin methi­
• yesi, kendisine ucuz kundura yapan
Hikaye bu sıralarda A. P. siyasi kunduracıların methiyesi, piyesini
kulisinde birinci derecede tesir oynattıran tiyatro idarecilerinin
icra ettiği söylenen bir hikayedir. methiyesi, piyesini oynayan artist-
A. P. li mutedil grupa dahil genç bir lerin methiyesi! Sütun değil, reklâm
milletvekilinin başından geçmiştir. programı mübarek.. Anlaşılan, Hü­
Hikayenin kahramanı A. P. Zon­ kümeti methedecek ama, yaş tahta-
guldak milletvekili Sadık Tekin ya basmak istemiyor."
Müftuoğlu, Türkiye — İsrail Milli
maçı sırasında İstanbula gitmişti.
a
Beyoğlu caddesinde o sırada A. P. Allah, Allah! Bir tahminin bu ka­ M a l i k Yolaç
Genel İdare Kurulu üyesi bulunan dar çabuk çıkması da görülmüş Eski tanış
bir zatla karşılaştı. Bu zat- Müftü- şey değildir. Daha geçen hafta, 25
oğlu ismini vermemekte ısrar et­ Haziran günü bu sütunlarda şu ya-
cy
mektedir - genç milletvekiline ya­ zı çıktı: P kanadında damat yakınları ekse-
naştı ve: Bir adama bugünlerde bir şeyler riyetteydi. Ayni hâli ikinci karma­
"— Merhaba İsmet Bey.. Nasıl­ olmazsa, bir daha olmaz. Bahis ko­ da da müşahede mümkündür. Kıla­
sınız, Geçen gün -İsmet bey dediği nusu olan zat, Safa Kılıçlıoğlu. Ki­ vuzu karga olanların sonunu keş-
o sıralarda A. P. Genel İdare Kuru­ min önünde diz çökse, elin tersiyle fetmek için kâhin olmaya hiç de
lu üyesi İsmet Sezgindir- Genel Ku­ reddediliveriyor. İhtilâlden sonra Ko­ lüzum yoktur.
rulda yaptığınız konuşmaya doğru­ mitecilere yanaşmak istedi. "Haydi, "Kont Ciano kayınpederi Mus-
su bayıldım. Zevkle dinledim" de­ ordan!. Başka kapıya.." cevabını" aldı solini'ye ne kadar uğur getirdiyse,
pe

di. Daha sonra askerlere kur yaptı bizim damat Kof Toker'in de kayın­
Müftuoğlu evvelâ anlamadı. Son­ Kimse metelik vermedi. Geçenlerde. pederi nâmına 27 Mayıs'tan evvel
ra meseleyi kavradı ve bozmadı. Ge- İsmet Paşanın nezdinde bir daim. ve sonra olduğu gibi şimdiden sonra
nel İdare Kurulu üyesiyle vedalaşa- dansını denedi, "Tek çare, onun iş­ da çevireceği dolaplarla, değil yalnız
rak ayrıldı. başına geçmesidir. Meclis, ona yetki kayınpederinin, memleketin başına
Hikâye burada bitmedi. Birkaç vermelidir. Rejim böyle kurtulur..." da meş'um felaketler getirebilir. Da-
gün sonra aynı Genel İdare Kurulu diye şatafatlı teklifler yaptı, başya­ matların memleketlerin felâket â-
üyesi, Meclis koridorlarında Müf- zılar döktürdü. Değil, 0003 numaralı mili oldukları nâdir haller delil­
tüoğluyu bazı A.P. li milletvekilleri arabanın kapısının açılması, yazdık- dir,
arasında gördü. Koluna yapışarak: larının bir ufak alâka çektiğini dahi ''Allah bu milleti bütün Türkle-
"— İsmet bey bu işler nereye gi­ görmedi. Şimdi, Komitecilerden ve rin menfuru olan bu damadın şer-
diyor.. Nasıl halledilecek bunlar?" askerlerden sonra, aynı İsmet Paşa­ rinden korusun!"
dedi. Bu defa şaşıran diğer A. P. nın da aleyhine veryansın ediyor Ama, dedikoducu da, doğrusu
liler oldu. Müftuoğlu bozmadı ve Zavallıcık, nasıl aramasın İdeal patronuna iyi oyun etmiş. Hop otu­
Genel İdare Kurulu arkadaşına cid­ Arkadaşım ? rup hop kalkanın Kılıçzadenin ta
diyetle izahat verdi! ...ve adama, Uç gün sonra bir şey- kendisi olduğunu daha açık imâ e-
Verdi ama arkasını döner dön­ lerin olduğu 29 Haziran tarihli Yeni demezdi.. Bir defa, yazının başlığı
mez İsmet Sezginle karşılaşınca Sabahtan anlaşılmasın mı? "Dikte". Patron dikte etmiş, onca-
durumun kötüye gittiğini sanarak O günkü gazetenin dedikodu sü­ ğız yazmış. Daha iyisi, ya söylenen
Genel İdare Kurulu üyesi arkadaşı­ tunlarında şöyle bir yazı : lafın türkçesi? İlkokul öğrencisi
na korkuyla baktı. Müftüoğlunun Bunları bana dün, yeni kabine öyle türkçe yazsa, sınıfta döne döne
yanındaki Genel İdare Kurulu üyesi hakkında ne düşündüğünü sorduğum başı döner.
İsmet Sezgini gülerek selamladı ve biri söyledi. "Aynen yazabilir, hat­ Canım, adamın elifi görse mer­
yoluna devam etti, tâ ismini de verebilirsin" dedi, a- tek sandığını herkes biliyor. Biliyor
Bir iki dakika sonra, Müftüoğhı ma ben şimdilik buna lüzum görme­ ama, insanlık, şöyle bir küçük rö­
ve Sezgini kahkahayla gülerken gö­ dim. Birinin kanaati olarak okuyun tuş yapmayı da mı gerektirmez?
renler, neden böyle güldüklerini an­ bakalım: Buna, "Kör kör, parmağım gö­
lamadılar. "Birinci karma hükümetin C. H. züne" derler.
AKİS, 2 TEMMUZ 1962 27
Tecrübeye
hergün
ihtiyaç var Sıhhatinizi, çocuklarınızın tahsilini, paranızın
muhafazasını, kanuni işlerinizi emanet ettiğiniz kimselerin daima tecrübeli olmasını
istersiniz. Önemli bir tercih yapmama gerektiği zaman tecrübeye bakarsınız.
Çünkü tecrübe aradığınız zaman, iyi ve isabetli bir tercihin sağladığı kusuru da
birlikte arıyorsunuz demektir.
İşte bundan dolayı pek çok kimsenin denizaşırı uçarken Pan American'a
güvenmelerine şaşmamak lanındır. Zira Pan American, "Dünyanın
En Tecrübeli Havayolları" olduğunu seneler boyunca ispat etmiştir.

Birdahaki seyahatinizde
a
Tecrübenin kattığı pahabiçilmez
Avantajdan istifade ediniz
cy
Pan American'ı tercih ettiğiniz andan itibaren bu tecrübenin nimetlerini paylaşmış
olacaksınız. Bütün yol boyunca kendinizi emniyet ve huzur içinde hissedeceksiniz.
Pan American'ın yaptığı her şey tecrübeye istinat etmektedir. Bunu, Pan An
mensuplarının telefonda ve bilet satış yerlerindeki maharetlerinden ve nazik
pe

muamelelerinden anlıyabilirsiniz. Bunu, son derece titiz Amerikan uçuş standartlarına


göre yetiştirilmiş Pan Am pilotlarının ve mürettebatının yüzlerinde okuyabilirsiniz.
Uçağın mükemmeliyeti, uçak personelinin nezaketi, içtiğiniz nadir şaraplar,
Paris'in meşhur Maxım's Lokantası tarafından hazırlanan nefis yemekler, hepsi.
bu emsalsiz tecrübenin neticeleridir.
Bugün Pan American, dünyanın en büyük denizaşırı Jet filosuna sahiptir. Başka
hiçbir Havayolu Şirketi, onun dünya çapındaki uçak serviliyle rekabet edemez...
ve başka hiçbir Havayolu, 11 Amerikan şehrine direkt servis yapmamaktadır.
Önümüzdeki aylarda binlerce yolcu, Amerikaya ve dünyanın muhtelif yerlerine,
gitmek üzere Pan American Jet uçaklarına bineceklerdir. Bilet paralarına,
Pan american'ın eşsiz tecrübesi ve bu tecrübenin sağladığı huzur dahildir.

Dünyanın En Tecrübeli Havayolları .

AKİS — 370

28 AKİS, 2 TEMMUZ 1962


S A N A T matörlerin yüzdeyüz iyiniyetle, ala­
bildiğine bir çabayla oynadıkları,
Nasreddin Hocanın fıkralarından ya­
pılmış oyun ise, sâdece onların yor­
Haberler Nasreddin Hocayla İlgili tören
Saray sinemasında yapıldı. Köprülü,
gunluğuna sebep oldu. Ne Hocaya,
ne şenliğe 4 şey katabildi. Akşehirin
Nasreddin Hoca Hocayı bırakıp, Wilson'a nasıl akıl öğretmen okulu, lisesi, kız ve erkek
Evvelki hafta Akşehirde yapılan öğrettiğini, eli cebinde anlattı, Ulu- sanat enstitüleri, ortaokulu, ilkokulla­
"Nasreddin Hoca Festivali", yal naylar, Dördüncüler de hazırlıksız rı vardı. Yani bir eksiği üniverpite-
nız "iyiniyet"in tek başına işe yara­ geldiklerini söyleyip, Akşehirin ye­ siydi, ama şenlikte ne okullar, ne öğ­
madığını göstermesi bakımından ilgi şilinden, konukseverliğinden, her ki­ retmenler göründü.
çekici oldu. şi' için rahatça söylenebilecek olan Akşehirin geleneklerini gösteren,
Nasreddin Hocayı anmak, Hoca Hocanın ulu kişiliğinden söz ettiler. folklorunu düzenli olarak belirten
adına senlik düzenlemek elbette ye Üzerinde düşünülüp tartışılabilecek ciddi bir gösteri de yapılmadı. O yüz­
afinde, yararlı, gerekli bir harekettir. olan, ne söyliyeceğini önceden tasar­ den Silifkenin yürek kaldırıcı folklor
Ne var ki, bu yerinde, yararlı, gerekli lamış, hazırlamış sâdece iki kişi var­ ekibi her yerde olduğu gibi burada
işin üstesinden gelebilmek de, Hoca dı: Aziz Nesinle Mehmet Önder... On­ da geniş ve haklı bir ilgi topladı. Doç
adına şenlik düzenlemeyi düşünmek­ lar da olmasaydı, ne olurdu Tanrı bi­ Mübin Bekenin Karamandan sonra
ten daha önemlidir. Nasreddin Ho­ lir!.. Akşehirde de açtığı sergi, şenliğin
ca falan yerde doğmuş, Akşehirde Şenlik süresi içinde, festivalden değerli ama gereken ilgiyi toplama-
yaşadıktan sonra orada ölmüş her­ çok ilgi çeken Cumhuriyetin muhata yan bir köşesiydi. Bunda, duyurunun
hangi bir kişi değildir. Hattâ, bilinen ri Mücahit Beşer oldu. Özellikle Be- yeterince yapılmamasının payı vardı
manada bir büyük adam, bir yüce
adam da değildir. Nasreddin Hoca,
kişioğlu olmaktan çıkmış, bütün bir
ulusun birleşik zekâsı, yergi gücü
olmuştur. Bu nokta üzerinde önemle
durulması gerekir.
Akşehirdeki Nasreddin Hoca Der­
neği, şenliği bu açıdan ele almamış­
tır. Ele almadığı için de, gerçek an­
a
lamda bir "şenlik" değil, işte o biçim
bir "festival"olmuştur. Nasreddin Ho­
ca gibi fantezisi alabildiğine geniş
bir konuda, ilk ağızda akla gelebile­
cy
cek' ne varsa, onların bile hiç biri ya­
pılmamıştır. Bunda, Dernek yöneti­
cilerinin adı "büyük"e, "ünlü" ye çık­
mış, ama artık hiç bir konuda, hiç
bir şekilde ciddi tek söz söyliyemiye-
cek olan bir takım "eski"lere gerek­
tiğinden çok önem vermelerinin, on­
ların "keramet" sahibi olduklarını
sanmalarının da büyük payı vardır,
pe

Şenliğin hikayesi
Nasreddin Hoca Şenliğine, Akşe­
hir dışından, tanınmış bir hayli Nasreddin Hoca töreninde göle maya çalmıyor
kimse gelmişti. Ünlü Fuat Köprülü, Ya bir de tutarsa...
bir o kadar ünlü Ulunay, İbrahim
Hakkı Konyalı, Halil Lütfi Dördün­ şerin sakalı çok ilgi topladı. Şenliği, Nasreddin Hoca Kitap Sergisi ise, a
cü, başta gelen şeref konuklan ara­ olmayanları da yazmak suretiyle en dına "sergi" denmeyecek kadar za
sındaydılar! Aziz Nesin, hikayeci Me­ iyi değerlendiren de Beşerdi. Dernek, yıftı.
ral Çelen, Kemal Tahir, Konya Müze­ şenlik düzenlerken Hocanın göle ma­ Akşehire gidenler üzerinde en o
ler Müdürü Mehmet Önder, Çağrı ya çalmasını bile düşünememişti. İm­ lumlu etkiyi "Küçük Otel" yaptı. Ak
dergisi sahibi şair Feyzi Halıcı, Kon­ dada Beşer yetişti de, 8-10 kişilik bir şehirdeki "Küçük Otel", kişiye kü
ya Gazeteciler Derneği Başkanı Adil misafir grubu gölün kıyısına gidip, çük dilini yutturacak ölçüde temi:
Gücüyener, Cumhuriyet gazetesinden Hocanın gazetelerde, dergilerde ya­ düzenli, rahat, ferahtı. Kimse, ora
Mücahit Beşer, Akşamdan karikatü­ yınlansın diye resmini çektiler! Be­ da böyle bir otelin bulunabileceğin
rist Neharn Tüblek, Türk Dil Kurumu şerin Akşehire gelirken yolda yaptı­ düşünemezdi. Küçük Oteli kuran ve
adına M. Sunullah Arısoy, Doç, Mü- ğı, ' maya tutarsa gölden ne kadar işleten de, Akşehirliler de göğüsleri
bin Beken, Hayat dergisinden Ozan yoğurt alınabileceğine dair hesapla­ ni gere gere bu otelle övünebilirler.
Sağdıç şenliğe gelenler arasındaydı. rıyla, bu yoğurtla dış borçları öde­ Akşehirdeki Nasreddin Hoca Şen
Şenliğin ilk günü, Akşehirin genç me esprisi de, gene Beşerin iyi yüre­ ligi, biraz tecrübesizliğin, biraz ha
kaymakamı Ali Hasan Özerin çaba­ ğiyle Akşehirlilere mal edildi. şöhretlere yaslanmanın kurbanı ol-
sıyla yaptırılan Atatürk heykeli de Sinema salonunda yapılan tören­ muştur. Yöneticiler, bu yıldan gere-
törenle açıldı. Törende Konya Va­ de, ağlayan, koşuşan çocuklar, fin­ ken dersi alırlarsa, gelecek yıl daha
lisi Rebii Karatekin, 2. Ordu Komu­ dik, fıstık satanlar, bağıranlar, pat­ başarılı, daha az kusurlu bir şenlik
tanı Korgeneral Refik Tulga ve Kon- layan gazoz kapakları arasında yapı­ düzenliyebilirler. Bilinmesi gereken
yanın önde gelen kişileri de bulundu­ lan konuşmalar, şenliği gerçekten en önemli nokta, Nasreddin Hocanı
lar. "festival" çevirmişti. Akşehirli a- yalnız Akşehirin malı olmadığıdır.

AKİS, 2 TEMMUZ 1962 29


MUSİKİ
Kabahat Yine mi Müsteşarda ?
Opera
Bir tâyin Faruk GÜVENÇ
Geride bıraktığımız haftanın başında Geçen hafta elline Ankara Radyosunun haftalık programı geçti. Ciddi
Devlet Tiyatrosu Genel Müdür müzik saatlerine göz atınca, dört yıl geriye gittim, 1958 yılının Ekim
Muavinliğine "opera işlerini tedvir ayına... O zamanın Basın - Yayın Müsteşarı, Detrich Fiecher - Dieıkau-
etmesi" için besteci Nevit Kodallı un bir plâğı yayınlanırken telefonu açmış ve "ne anırtıyorsunuz bu he­
tayin edildi. Böylelikle Devlet Tiyat­ rifi ?" diye Müdüre çıkışmıştı. Ertesi gün radyo müdürünün başkanlığın­
rosu ile Devlet Operasının ayrılması da toplanan bir komisyon iki önemli karara varmıştı: programlarda klâ­
konusunda önemli bir adım atılmış sik batı müziğine ancak saat yirmiikiden sonra yer verilecekti ve bir se-
oldu. Yalnız, Devlet Operasının başına ans, yarım saatten daha uzun olmayacaktı. O zaman müsteşara nekadar
bir müzisyenin getirilmesi, iki mües­ kızdığımı, adamcağızın aleyhine yazı üstüne yazı yayımladığımı hatır­
sesenin teşkilât olarak da ayrılması­ lıyorum da pişmanlık duyuyorum şimdi. Meğer suçlu değilmiş müsteşar,
nı geciktirmemelidir. Bilindiği gibi, ya da asıl suçlu o değilmiş. Bugün aradan dört uzun yıl geçti, bir koca
kağıt üzerinde bu çeşit bir operasyon devrim geçti. Ne o müsteşar va r, ne radyo müdürüne, çıkışan.... Ama. rad­
Demokrat Parti devrinde de denen­ yo yine o radyo. Yaz programlarında eldeli müzik saatleri otuz dakikayı
miş, hattâ "Devlet Operası Genel aşamıyor yine. Kırkbeşer dakikalık iki program var, uma onları da göz­
Müdürlüğü"ne tâyinler bile yapılmış, den - kulaktan uzağı, sabahın onuna atmışlar. Ancak ev Kadınlarına ve
fakat teşkilât kanunu Meclise bir işsizlerin dinleyebileceği bir inat. Evci, bugün devlet R a d o s u n d a otuz
türlü getirilenıediği için bu ayrılık dakikayı aşan eserlerin yayınlanmasına imkân kalmamıştır. Radyo ver­
hukuki olarak gerçekleşememişti. O- gilerini muntazaman ödeyen bir Türk vatandaşı, meselâ Bach'ın "Füg
pera ile tiyatronun ayrılması, bu iki Sanatı"nı, Goldberg Varyasyonlarını Uaendel'in Su Müziği Süit ini. Beet-
kurumun başına meslekten kişilerin taoven'in üçüncü ve dokuzuncu senfonilerini, Schubert'in yedinci senfoni-
geçmesi, prensip olarak Milli Eğitim sini. Berlioz'un Haneld İtalyada adlı eseriyle Kâbus-lar Senfoni ini.
Bakanlığınca da kabul edilmiştir. Bü­ Brahms'ın 2. piyana konçertosunu, Çaykoyskinin beşinci ve altıncı senfo-
tün müzikseverler ve müzisyenler bu nilerini hiçbir zaman dinleyemeyecektir. Bruckner- ve Mahler ise Türk
a
konuyu aylardan beri tartışıyorlar ve müziksever'leri için mevcut bile olmayacak. Sesi Ankaranın sınırlarını
ayrılmayı ağız birliğiyle destekliyor­ aşamıyan İl Radyonun hesaba katmıyorum elbet de.. Türkiyeyi sadece
lardı. Geride bıraktığımız haftanın uzun dalga Ankara Radyosu beslemek zorundadır. Doğum tarihi Cumhu­
başında Nevit Kodallının opera işle­ riyetin içine düşen bir radyo müdürlüğünün çoksesli müziğe programların­
cy
rini tedvire memur edilmesiyle bu a- da daha geniş yer vermesi. Batılı Türkiyenin savunmasında baş çekmesi
ğız birliği, bu dayanışma derhal bo­ beklenirdi. Radyo sadece eğlendirici bir soytarı mı olacaktır, yoksa hem
zuldu ve Nevit Kodallının bu işin eh­ eğlendirecek, hem eğitecek midir? Ömrü boyunca Bruckner dinlemek ih­
li olup olmadığı münakaşa edilmeye tiyacını duymamış kişileri stratejik mevkilere getirdiğimiz müddetçe
başlandı. Bazı çevrelerde, opera yö­ Devlet Radyosunun İlkel çehresi değişmiyecektir.
netebilmek için müzisyenliğin yetmi-
yeceği, işlerin başına lirik sahneden
iyice anlıyan bir kişi getirilmediği Türkiyede tencereler kapaklarını bulmakta güçlük çekmiyor. Baka­
lım yarı cahiller, nüfuz tüccarları, korkaklar ve dalkavuklar şu hamura
pe

daha ne şekliler verecek!

takdirde operanın düzelmiyeceği ıs­ rekir. Herhalde Nevit Kodallıdan ö-


rarla öne sürülmektedir. Hattâ opera nümüzdekl aylar içinde kimse bir mu-
ile tiyatronun ayrılmasına taraftar cize beklemiyecektir. Zaten iyice ba­
olmayan Cüneyt Gökçerin, operayı tağa saplanmış olan Devlet Operası­
tedvire bilhassa zayıf birini memur nın ilâcını yine kendi bünyesi içinde
ettiği bile söylenmektedir. Genel Mü­ aramak yanlış olur. Devlet Konserva­
dür, böylelikle operayı müzisyenlerin tuarının yeni kuvvetlerle besliyeme-
de yönetemiyeceğini ispat etmiş ola­ diği bir opera, karanlıkların içinde
caktır ve iki müessesenin ayrılmasını erimeye mahkûmdur. Nevit Kodallı-
önleyecektir. nın, imza yetkisi bile olmayan bir mü-
dür muavinliği kadrosunda büyük
Madalyonun öbür yüzü plânlamalara girişmesine, operanın
Doğrusu, geride bıraktığımız hafta istikbalini tâyin edecek önemli adım­
içinde Devlet Operasının kulisle­ lar atmasına imkân yoktur. Herhalde
rinde imal edilen söylentilere inanma­ genç besteci daha ziyade disiplin iş­
ya pek imkân yoktur. Nevit KodaIlı, lerini hale yola koymağa çalışacak ve
son derece ağır bir yükün altına gir­ müessesenin bünyesini büyük operas­
miştir ve şu sıralarda bütün meslek- yona hazırlayacaktır. Vakıa Devlet
daşlarının yardımına muhtaçtır. Cü­ Operasının her zamandan çok şu
neyt Gökçerin, intikal devrinde, be­ günlerde "yerini dolduran" bir ada­
raber çalışacağı adamı yakından ta­ ma ihtiyacı vardır ama, bu adamın
Nevit Kodallı nıdığı ve anlaşabildiği kişiler arasın- Nevit Kodallı olmadığını söyliyebil-
Bekle ve gör! dan seçmesini de tabii karşılamak ge­ mek için de vakit çok erkendir.

30 AKİS, 2 TEMMUZ 1962


Viyana ve T i y a t r o
Lûtfi AY
Viyana, Mayıs 1962 ğu kadar ruhları da doyuran başka yenlere geniş imkânlar sağlamakta­
anıtları var. Bunların başında tiyat­ dır. Dramaturg, tiyatro yazarı, eleş­
Son yıllarda hava yoluyla Viyanu- roları geliyor, Şehrin göbeğindeki tirmeci, tiyatro tarihçisi olmak iste­
ya uğramış olanlar, bir hangar­ ünlü Viyana Operası birkaç yıl son­ yen gençler bu Enstitüden feyzalı-
dan farksız olan eski meydan bina­ ra -1969 da- yüz yaşına basacak. Bi­ yorlar. Nihayet Avusturya Milli Kü­
lı yerine şimdi, cam, aliminyum ve raz ötesinde, eski Avusturya - Ma­ tüphanesi ile Viyana Şehir Kütüpha­
ışıktan yaratılmış bir sarayla kar- caristan İmparatorluğunun medeni nesinin tiyatro kolleksiyonları, bü­
şılaşmışlardır. Modern mimarinin en ihtişamını hâlâ ayakta tutan Hof- tün bu ilmi çalışma ve araştırmalar
yeni ve zarif örneklerinden biri olan burg sarayının karşısında, 175 yıl- için zengin bir kaynak olmaktadır.
bu meydan binası, İkinci Dünya Sa­ danberi Alman diliyle konuşan ülke­ Milli Kütüphanenin dünyada bir eşi
vasından sonra, büyük hamleler lerin en köklü sanat ocaklarından daha bulunmıyan tiyatro kolleksiyo-
yapmış olan küçük Avusturya Cum­ biri, Burgtheater var. Bir zamanlar nu -1888'e kadar Burgtheater'i ba-
huriyetinin hızlı kalkınmasını izle­ Max Reinhardt'ın yönettiği tarihi rındırmış olan- Michaelerplatz'daki
memiş, Viyanada yıldan yıla çoğa­ Josefstadt Tiyatrosu var. Müzik A- eski Hcfburg'un bir kanadında, 23
lan modern binaları, otelleri, hele kademisinin altında, Burgtheater'in salonu doldurmaktadır. Prof. Fahir
Stadthalle ile Şehir Müzesini görme­ bir şubesi olarak çalışan Akademit- İz, Türk diliyle yazılmış İlk tiyatro
miş olanları belki şaşırtabilir. Ama, heater var. Volkstheater var. Daha metni olarak "Papuççu Ahmet" pi­
1918 — 38 yıllarında kerliferli in- çok operakomiklerle operet oynayan yesini bu kolleksiyonun Türkçe yaz­
nanların utanarak sadaka istedikleri Volksoper var. Baştanbaşa tamir ve maları arasında bulmuştur.
Viyana sokaklarında şimdi işsiz a- restore edilerek yeniden açılmak ü- İnsan bunları gördükten sonra A-
damdan değil, hususi otomobil ve zere olan, Viyanalıların gözbebeği vusturya hükümetinin yalnız Viya-
An der Wien Tiyatrosu var.. Bu ti­ nadaki Devlet sahnelerine yılda ne­
turist akınından geçilmediğini bilen­
a
yatrolardan, geçen yüzyılda, Ferdi- den 89 küsur milyon lira ödenek ver-
ler için bunda şaşılacak bir şey yok­
nand Raimund ve Johann Nestroy diğini daha iyi anlıyor.
tur.
gibi ünlü aktör - yazarlar yetiş­
Çalışan bütün Avrupa şehirleri miştir.
cy
gibi Viyana da iktisadi bir gelişme
Viyananın tiyatro bakımından bir Avrupa Kültür Vakfının Brüksel
içindedir. Bunu yalnız hava yoluy­
üstünlüğü de, tiyatro sanatı öğretim Kongresi dönüşü iki a k ş a m kala­
la değil trenle, otomobille seyahat bildiğim Viyanada, üstün seviyede
edenler de hemen fark edebilirler. ve araştırmalarına Devletçe verilen
ehemmiyettedir. Herkesçe bilinmi- sanat adamları, sanatçı kuşakları
Hava bombardımanlarından harabo- yetiştirmek isteyen bir milletin işe
lan güney ve batı istasyonları, şim­ yen ve karıncalar gibi sessizce yürü-
tülen bu ilmi çalışmalar bugün dört nerelerden başlaması gerektiğini
di, elektrikli merdivenlerle, geniş anlatan bu ilim ve sana ocaklarını
hallerle, salonlarla donatılmış, yep­ merkezde toplanmış gibidir. Başta
Viyana Müzik Akademisine bağlı o- gezebildim. Bir akşam da Burgthe-
yeni binalara kavuşmuştur. Yalnız
pe

lan, Schönbruan sarayındaki "Reiu- ater'de Shakespeare'in "III. Ric-


Opera Meydanı değil, Ring üzerinde hard"ını seyrettim. Leopold Lindt-
hardt - Seminar" geliyor. Sarayın
trafiğin en yüklü kavşaklarında, bi- berg'in sahneye koyduğu eser, Teo
eski Tiyatrosundan Tatbikat Sahne­
ribirinden güzel yeraltı geçitleri ya­ Otto'nun, son yıllarda Viyanada mo­
si olarak faydalanan ve geçenlerde
pılmıştır. Bu geçitlerdeki mağazalar, da balina gelen, muazzam yağlı bo­
100. yıldönümü kutlanan bu ünlü ti­
kafetaryalar yabancıların en çok uğ­ ya panolar önünde oynanıyor, geri
yatro mektebi bütün Avusturya sah­
radıkları -ve inşaat masraflarını en plâna yerleştirilen dövme demir par­
nelerini beslemektedir. Dünyaca ta­
kısa zamanda çıkaran- yerler... İn- maklıklar da devrin havasını verme­
nınmış birçok sanatçılar, sinema re-
san, savaştan yanmış, yıkılmış bir şisörü G. W. Pabst, komedyen Pau'a ye yetiyor. Bütün oyun, sayısı 22 yi
hakla çıkan Viyananın bugünkü pı­ Vessely, Kathe Gold, Albin Skoda bulan bütün tablolar, kurulmuş Ur
rıl pırıl haline baktıkça, bu ateşe gir­ bu okuldan yetişmişlerdir. saatin şaşmaz düzeni içinde, akıp
memiş olan güzel İstanbulun şehir­ gidiyor. Her oyuncu, rejinin genel
cilik bakımından hâlâ kurtulamadığı yorumu, üslûbu içinde ne yapacağını
İkincisi "Sahne Dekorları ve Süs­
perişanlığı, nakil vasıtalarının ak­ çok iyi biliyor ve genç bir komedyen,
leri Yüksek Okulu"dur. Ünlü deko­
ş a m saatlerinde hâlâ uzun kuyruk­ Heinrich Schweiger, Shakespeare J in
ratör Emil Pirchan'ın üstün bir se­
lar yaptıkları dar meydanları ve so­ esere adını veren topal kahramanını,
viyeye ulaştırmış olduğu bu okul
kak başlarını acı acı düşünüyor. İngiliz meslekdaşlarının gıpta ede­
yalnız sahne ressamı, dekoratör de­
cekleri "Sobre" bir kompozisyon 1-
ğil, modern sahne tekniğinin her
çir.de, sürükleyici bir oyunla yaşatı­
branşında yetkili uzmanlar yetiştir­
yor. O kadar ki insan, üç saat süren
V i y a n a n ı n bütün güzelliği İmpara­ mektedir. Üçüncüsü, Viyana Üni­ temsilden çıkarken, Burgtheaterden
torluk devrinin anıtlarından, ka­ versitesi Edebiyat Fakültesine bağlı değil İngiliz tarihinin karanlık deh­
zandığı yeni binalardan, yeraltı ge­ olan Tiyatro Tarihi Enstitüsüdür. lizlerinden çıkmış gibi oluyor ve Vi­
çitlerinden, yanıbaşındaki ormanla­ Prof. Heinz Kindermann'ın yönetti­ yana gecelerinin serinliğinde rahat
ra giden tertemiz asfalt yollardan i- ği bu Enstitü, daha çok tiyatronun bir nefes alıyor.
baret değil. Viyananın gözleri oldu­ nazariyatı üzerinde çalışmak iste­

AKİS, 2 TEMMUZ 1962


31
T İ Y A T R O Devlet Operası
Son Maarif Şûrasında alınan pren­
sip kararına - uygun olarak Devlet
Operasını Devlet Tiyatrosundan ayır­
Ankara da bu üç önemli rol arasında kurulan
bu güzel ahenk, Racine'in trajedi an­ ma yolunda ilk deneme, son günlerde
Kırmızı "Berenice" layışına hakim olan beşeri duyguların yapılan bir tâyinle, tatbik sahasına
yüksek bir üslûb içinde, derinliğine konulmuştur.
Marie Bell topluluğunun ikinci ve
son oyunu, gene Racine'in "Bere- yaşanmasındaki berraklık olmuş­ Yeni bir teşkilât kanunu, yeni bi­
nice"i oldu. "Phedre"in ateşli, hırs­ tur. na, yeni atelyeler ve teknik personel
lı, h a t t a kanlı vakası yetine, gürül­ "Büyük Sebastianlar" meseleleri halledilinceye kadar Ope­
tüsüz, patırtısız, hançersiz, zehirsiz Bir aydanberi Küçük Tiyatroda An­ ra şeklen Devlet Tiyatrosu Umum
-ve ölümsüz-, için için gelişen bir va­ kara seyircisine, kolay unutamı- Müdürlüğüne bağlı kalacak, yâlnız
ka... Biribirini derinden seven, ama yacakları, bir sanat ziyafeti çekmek­ Opera bölümünün sanat işleri ayrı bir
"hikmeti hüküm et"in ayrılmak zorun­ te olan Kent Oyuncuları topluluğu, Umum Müdür Yardımcısı tarafından
da bıraktığı bir kraliçeyle bir impa­ turne repertuvarlarının son oyunları yönetilecektir.
ratoru kemiren aşk acısı.... olan "Büyük Sebastianlar"ı da oyna­ Bu vazife ile, tanınmış besteciler
Diane Esmond'un dekor ve kos­ dı. rimizden, "Atatürk Oratoryosu" ve
tümleri içinde, Andre Barsacq'ın sah­ "Van Gogh" operasıyla müzik alanın-
Hovard Lindsay ile Russel Crou- da büyük başarılar göstermiş olan,
neye koyduğu "Berenice", kırmızı se'un yazdıkları eser üzerinde, İstan-
rengin hakim olduğu kadife bir at­ Nevit Kod allı görevlendirilmiştir.
bulda ilk oynandığı zaman, bu sayfa­
mosfer içinde oynandı. Pariste, Gym- larda daha geniş ölçüde durulmuş I. T. I. Merkez Heyeti
nase tiyatrosunda sahneye konuldu­ olduğu için -Bk. AKİS, sayı : 403-
ğu zaman da geniş ilgi gören ve öv­ bu kadarla yetiniyoruz. Milletlerarası Tiyatro Enstitüsü -I.
gü toplıyan yeni rejisiyle Andre Bar- Oyuna gelince: komediye adını ve­ T. I., nün Türkiye Milli Merkez
sacq, Racine'in kişilerini içten kavu­ ren başrollerde "insanların zihinlerin­ Heyeti 28 Haziranda Ankarada top­
r a n ateşi, o aşk alevini, bu kızıl kadi­ den geçenleri okuyan" yaşlı varyete lanmış, gündemindeki meseleleri, ça­
felerde yansıtmak istemiş.. artistlerini Yıldız ve Müşfik Kenter, lışma programını ve yeni yıl bütçe­
Marie Bell'in Berenice'i, seven. şimdi eseri yüz defadan fazla oynamış sini incelemiş, yenilenmesi gereken
sevgisine ve sevildiğine güvenen bir olmanın verdiği rahatlıkla, "su gibi", Merkez Heyeti üyeliklerine de yenile­
a
kraliçenin tatlı gururunu, gerçekle oynuyorlar. rini seçmiştir.
karşı karşıya gelince uğradığı hayal Onların yanısıra General Zandek'- Çalışma programı çerçevesi için­
kırıklığını, düştüğü derin acıyı ve de Bülent. Koral, devamlı bir kuşku de, Türk tiyatrosunu, çeşitli cepheleri
nihayet kadere boyun eğişini, Raci­ ve korku içinde yaşıyan bir kapalı ve çalışmalarıyla, yabancı sanat çev­
cy
ne'in şiirine lâyık bir ifade güzelliği rejim komutanının başarılı bir kari­ relerine tanıtacak, yabancı dilde bir
içinde, asaletle vermektedir. Devle­ katürünü çiziyor. Javorsky'de Şükran derginin çıkarılması' için girişilmiş o-
tin yüksek menfaatleri uğruna gönül Güngör, Bajilek'te Kâmran Yüce da­ lan teşebbüslere hız verilmesi, bu
bağlarını koparmasını bilen sevgilisi ha inandırıcı tipler canlandırıyorlar. derginin bol resimli bir yıllık halini
genç imparator Titus'da Jacques Hele Kâmran Yücenin 1. perdede alması, her yıl en başarılı telif eser­
Dacqmine, Berenice'i umutsuz bir aşk. yaşlı tiyatro müdürü Josef'teki kom­ lerden birinin yabancı dillerden bi­
la seven Antiochus'ta Marcel Trista- pozisyonu gerçek bir başarıdır. Bu­ rine çevriltilerek yayınlanması, Pa-
ni, aynı ölçü içinde, Marie Bell'in kur­ nunla beraber, öbür rollerle saydıkla­ risteki I. T. I. Merkez yayımlarına
pe

duğu dengeyi tamamladılar. rımız arasında, üslûb ve ifade bakı­ tiyatro hareketlerimizin daha sık, da-
"Berehice"in Ankara seyircisi ü- mından; beliren dengesizlik, oyunun ha geniş ölçüde aksettirilmeği, yıllık
zerinde "Phedre"den daha kuvvetli, canlı temposu içinde erimiş olmakla bir tiyatro kronolojisinin meydana
daha olumlu bir tesir bırakan tarafı beraber, gözden kaçmıyor. getirilip bastırılması teklif ve te­
menni edilmiştir.
Statü gereğince kura usulüyle ya-
pılan yenilemede Merkez Heyeti üye­
liklerine, Prof. Bedrettin Tuncel, Ah­
met Kutsi Tecer, Ahmet Muhip Dra -
nas, Cevat Fehmi Başkut ve Tarık
Levendoğlu yeniden seçilmişlerdir.
Açık bulunan diğer üyeliklere de, gös-
terilen adaylar arasında en çok rey
alan, Cüneyt Gökçer, Yıldız Kenter,
Adalet Ağaoğlu, Ulvi Cemal Erkin,
Refik Erduran ve Nüvit Özdoğru se­
çilmişlerdir.

Açıkhava temsilleri
Devlet Tiyatrosunun her yıl izmir
Milletlerarası Fuar zamanı, Fuar
Açıkhava tiyatrosunda verdiği tem­
siller, bu yıl 20 Ağustos-20 Eylül ara­
sında bir ay sürecek ve onar günlük
sürelerle su eserler oynanacaktır:
Orhan Asenanın "Kocaoğlan"ı, E-
Kenterler "Büyük Sebastiyanlor"da O'Neil'in "Ay Herkese Gülümser"i ve
Zincirleme başarı Cevat Fehmi Başkutun "Göç"ü.

AKİS, 2 TEMMUZ 1962


K A D I N
Demokrasi Amerikada 128 bin üyesi ve 1000 şu­
besi vardır. Teşkilât "mahalli", "eya­
Amerikada kadının rolü letler seviyesi" ve ''milli" olmak üze­
Türke çok benziyen kara sağlı, ka­ re üç seviyede kurulmuştur. Amaç,
ra gözdü, genç Amerikalı kadın faal ve memleket meselelerinden ha­
yere çömeldi ve ambalaj kutularını berdar Vatandaşların memleket ida­
karıştırdıktan sonra ayağa kalktı, e- resine katılmalarını sağlamaktır. Bir­
ündeki kalın dosyayı, kendisini seyre­ lik tam mânasile tarafsızdır. Bütün
den AKİS muhabirine uzattı ve: siyasi partilere, bütün adaylara aynı
"— Birliğimiz siyasetle uğraşmaz. saygıyı göstermektedir. Ancak mese­
Fakat bu, memleket meselelerine kar­ leleri etüd edip, birlik olarak bu ko­
cı ilgisizlik demek değildir. Bu, fi­ nularda fikir sahibi olduktan sonra
politikacılara, halka, yazarlara tesir
kirsizlik te demek değildir. Aksine,
ederek meseleleri doğru bildiği şe­
amacımız, vatandaşları meseleler ü-
kilde sonuçlandırmaya çalışmakta,
zerinde aydınlatmak ve onları mem­
tarafsızlığını bozmadan memleket me­
leket idaresinde söz ve kuvvet sahibi selelerinde taraf tutmaktadır, Birlik,
kılacak şekilde seçimlere hazırlamak, siyasi bakımdan kadını yetiştirmek
kanunlarla yakından ilgilenmelerini için kurulmuştur. Kuruluşundan bu­
ve bunlar üzerinde tesirli olmalarını güne kadar milyonlarca saat mem­
Bağlamaktır" diye söze başladı. leket meselelerini etüd etmiş ve so­
Olay, Bahçelievlerde, oldukça se­ ruların cevabını vermiştir. Yalnız, bu
rin Ur evin az eşyalı geniş galonunda cevaplar, araştırma ve etüde daya­
geçiyordu. Siyah saçlı, siyah gözlü, nan cevaplardır. Birlik bugüne kadar
Amerikalı genç kadın, Mrs. John birçok kanunların parlâmentodan
W. Porter, eşinin işi dolayısile Tür- geçmesini sağlamış, bazen kanun ta­
kiyeye gelmişti ve henüz evini yerleş­ sarılarını desteklemiş, bazen bunları,
tirmekle meşguldü. Fakat bu kalaba­ ilgilileri ikna ederek, kendisi or­ Dudak güzelliği
lığın içinde gene de Amerikadaki taya atmıştır. Yiyecek maddeleri ve
a
Gözlere şenlik
derneğinin tüzüğünü ve gazetecinin ilâçlar hakkındaki kanun, idare me­
istediği dokümanları bulup çıkarmış­ kanizmasında ehliyete önem verilme­
tı. sini sağlıyan kanun, Kongrenin yeni­ birlik programının yürütülmesi...
Mrs. Porter, Amerikanın şöhretli den teşkilâtlanmasını sağlıyan müca­ Seçmenler Servisi, birliğin ilk plan­
cy
bir kadın derneğinin, "Seçmen Ka­ deleler, atom enerjisinin sivil kont­ daki sorumluluğunu karşılamakta­
dınlar Birliği"nin faal bir üyesidir. rolü, dış yardımlar, karşılıklı emni­ dır. Amaç, seçmenlerin muhakkak oy­
Demokrasilerin yürütülmesi, daima yet anlaşması, birlik tarafından şid­ larım kullanmalarını ve oylarını iyi
daha iyi yürütülebilmesi için vatan­ detle desteklenmiş ve başarıya götü­ kullanmalarını sağlamaktır. Bunun
daşların çaba göstermesi prensibine rülmüştür. Bunlar, birliğin ele aldığı için namzetleri tarafsız şekilde halka
inanmaktadır. Üyesi bulunduğu "Lea- kanunlardan ancak, birkaç tanesidir. takdim etmekte, halkın oy kullanma­
gue of Women Woters" -Kadın Seç­ sını sağlıyacak propagandaları yap­
menler Birliği- bu konuda memleke­ Amerikan Çocuk Bürosu Şefi, bu makta, seçmenleri bu göreve alıştır­
pe

tinde gerçekten büyük işler başar büronun yaptıklarının ancak Seçmen makta, oy kullanma hakkında halkı
mistir. Kadınlar Birliği sayesinde mümkün aydınlatmaktadır. Namzetlerin prog­
olduğunu belirtti. Birlik memleket ramım halka anlatmak, siyasi parti­
Gülü seven...
meselelerini etüd ederken, diğer der- lerin toplantılar yapıp halkla temas
Amerikan kadınlar, siyasi haklarım neklerle de işbirliği yapmaktadır. etmelerini kolaylaştırmak, annelerin
kazanabilmek için XIX. yüzyılın oy kullanmalarını sağlamak üzere
ikinci yarısından itibaren büyük bir Çalışma sistemi seçim günlerinde evlere çocukları bek-
mücadeleye girişmişlerdir, Bu güzel Birlik, amacına iki yoldan gitmekte 'eyecek üyeler göndermek, sandık baş­
mücadele 1920 yılında nihayet buldu ve çalışmalarını başlıca iki kola larına bedava otomobil seferleri ter-
ve bu tarihte, Amerikalı kadınlar, seç­ ayırmaktadır: Seçmenler Servisi ve tiplemek te Seçmen Servisine ait-
me ve seçilme hakkını kazandılar.
Fakat büyük mücadeleci ihtiyar Car-
rie Chapman Catt, birgün mücadele Birlik programı denilen çalışma
arkadaşlarını topladı ve onlara iş­ programının amacı ise, hükümet me­
lerinin bitmediğini, ancak yeni başla selelerini önce birlik üyelerine, sonra
dığını bildirdi. Gülü seven dikenine halka indirmek ve bunların önemlile­
katlanırdı. Kadınlar madem ki seçim
rini etüd ederek birliğin bunlar üze­
haklarını kazanmışlardı, bunun so­
rinde harekete geçip geçmiyeceğini
rumluluğunu olanca ağırlığı ile taşı­
tespit etmektir. Bu çalışmalar seçim
yacak, oylarını isabetli şekilde kul­
zamanlarına mahsus değildir. ' Ke­
lanabilmek için çaba sarfedecek,
memlekete gerçekten faydalı olmaya sintisiz devam ettirilmektedir' Müte­
bakacaklardı. İşte bu tarihten itiba­ hassıslar tarafından ciddi şekilde e-
ren de geniş milli siyasi oy komitesi tüd edilmekte programa alınmakta,
"Kadın Seçmenler Birliği" ismini ala­ ondan sonra kampanya geçilmek-
rak derhal faaliyete geçti. tedir. Meselâ, dış memleketlere yapı­
1920 yılında kurulan birliğin, bugün lan gıda yardımları Amerikan efkan

AKİS, 2 TEMMUZ 1962 33


umumiyesinde bir zamanlar tepki
yapmıştı. Birlik konuyu inceledi. Bu­

Demokrasiyi Yürütmeliyiz
nun aynı zamanda ekonomik bir za­
ruret olduğu sonucuna vardı, halkı
uyardı. F a k a t birlik daima hüküme­
tin yanında değildir. Birçok mesele­
lerde de onun karşısına geçmiş, yıl­
Jale CANDAN larca ona karşı fikrini, inancım koru»
Son yıllarda geçirdiğimiz politik, ekonomik ve sosyal krizler ve bun­ muştur.
ların doyurduğu hayal kırıklıkları ve umutsuzluk, bizi nihayet,
''acaba demokrasi mi, yoksa başka bir rejim mi bizim için daha elve- Güzellik
rişlidir ?" sorusunu sormaya götürmüş bulunuyor. Bu soruyu alabildiği­ Değişen moda
ne işliyor, bu arada memleket için tehlikeli aşırı cereyanların kuvvet­ Güzellik modası, en aşağı elbise mo­
lenmesine de yol açmış oluyoruz. dası kadar önemlidir. Soluk kadın
Soru, bugün gündelik hayatımıza tesir edecek, bizi evlerimizde hu­ modası bugün artık tarihe karışmış
zursuz bırakacak kadar önem kazanmıştır. İnsanlar zorlukları dalma bulunmaktadır. Soluk modada dudak­
kolay yollardan yenme temayül ve arzusunu gösterirler. Bence, işte lar ya hiç boyanmıyor, ya belirsiz
sorurun ortaya atılmasının psikolojik sebebi budur. Bugün memleketli­ şekilde boyanıyor, ya da boyandık­
miz çok ciddi ekonomik ve sosyal problemler karşısındadır. Böyle kriz­ tan sonra pudra ile maskeleniyordu.
leri atlatmak için milletlerin çok çalışmaları, sabırlı, fedakâr olmaları Dudak boyalarının rengi soluk renk­
şarttır. İşte buna katlanmak istemiyenlerdir ki, hal çâresini ancak re- lerdi. Bugün ise dudak boyalarının
jim değişikliğinde a r a r ve kendi kendilerini aldatarak oyalanırlar. parlak, görünen, canlı renklerden se­
çilmesi şarttır. Bunu kelimelerle ta­
Bugün memleketimizde bir rejim değişikliği olsa, Türkiyenin mese­ rif ederken söylenebilecek en yerinde
leleri bir anda hallolunacak mıdır? Hiç şüphe yok ki meselelerimize tâbir "gerçek kırmızı" tâbiri olacak­
ansak yeni meseleler katılacaktır. Gerici yok olmıyacak, sinecek ve ka­ tır. Kadınlar ciltlerinin rengine göre
palı ortamda daha çok artacak, aşırı solcu gizli silâhları ile toplumda ya alev kırmızısını, ya da pem­
daha çok tahribat yapacaktır. Beceriksiz, liyakatsiz veya kötü niyetli be - kırmızıyı seçeceklerdir. Teni tek­
idareci - belki çok daha fazla miktarda-, başımıza geçecek, üstelik ne nik, dudak rujlarında artık mavi kul­
tenkit edilebilecek, ne de kolay kolay yerinden atılabilecektir. lanmamaktadır. Portakal rengi, mor
veya soluk pembe ruj modası tama-
Bugün memleketimizde her türlü tecrübeden alnının akı ile çıkmış
a
miyle kalkmıştır.
bir tecrübeli, köklü siyasi parti mevcuttur ve yeni partilerde de şimdi­
den güvenebileceğimiz birçok politikacılar yetişmektedir. Bunların dü- Dudakların yeniden önem kaza­
zeltemiyeceklerini düşündüğümüz büyük meseleleri başka bir rejimin nıp ortaya çıkması, göz makyajını
idaresi altında, hiç tanımadığımız ve bir daha da başımızdan alanlıya- bir hayli hafifletmiştir. Kömürlük
cy
cağımız tecrübesiz, belki de maceraperest kişilerin düzeltebileceğini ta- penceresi gözler de soluk dudaklarla
savvur etmek bence affedilmez bir hafifliktir. Demokrasi, bütün güçlük­ beraber, tabii şimdilik, tarihe "gömül­
lerine rağmen, tecrübe ile sabittir ki, en iyi idare tarzıdır. Ama de­ müştür. Bu yıl, gözlerin kenarındaki
mokrasiye inanmak ve onu yürütmeye azmetmiş olmak, güçlüklerden çizgiler ince çekilecek ve göz kapak­
kaçmamak ta şarttır. Bütün sorumluluğu tek bir kişinin, bir diktatörün ları jad rengi göz kremi ile b e l i r s i z
omuzlarına yükleyen milletlerin, meselelerini yendiklerini ancak onların şekilde renklendirilecektir.
sansürlü gazetelerinde okursunuz. Halkın inancı ve gerçek, t a m aksi Dudakları boyarken onların şekli­
yoldadır. Meseleleri kapamak, onları yok etmek demek değildir ki!.. ni değiştirmek tehlikelidir, çirkin ka­
pe

çabilir. Üstüste bütün gün ruj sür­


Bundan iki yıl önce, Amerikada, bir küçük şehirde, kocaman afiş­ mek doğru değildir. Ruju temizleyip
ler taşıyan iki kadına rastlamıştım. Sıcak bir gündü. Kadınlar, omuz­ sürmek lâzımdır. Ruj dudakları de­
larından aşağıya doğru sallandırdıkları muazzam afişlerde "Demokra­ nizde, rüzgârda muhafaza eder, çat­
siyi Yürütünüz'', "Demokrasinin iyi yürümesi sizin iyi ey kullanmanıza lamaları önler. Spor yaparken ruf
bağlıdır" gibi sözlerin reklâmını yapıyorlardı. Bunlar, Amerikada 128 sürmek iyidir. Rujun fazlasını emici
bin üyesi bulunan "Kadın Seçmenler Birliğinin" faal üyeleriydiler. Bu kâğıtla çıkarmak, dudak kenarlarını
birlik hiç durmadan çalışıyor, kitap, broşür basıyor, konferanslar, tar­ fırça veya kalemle iyice huduttandır-
tışmalar tertipliyor, kanun teklifleri ortaya atıyor, parlâmentoda tar­ mak şarttır.
tışılan kanunları etüd edip halka anlatıyor, destekliyor ve baltalıyor, Tırnakların rengi, dudaklara uy-
senatörlere, yazarlara, mebuslara özel mektuplar yazıyor, akla gelmez durulmalıdır. Dudak rujunu sürme­
faaliyette bulunuyordu. Demokrasinin, bütün ilkeleriyle yerleşmiş oldu­ den, dudakları hafifçe pudralamak,
ğu bir memlekette bu kadar çabaya neden lüzum gördüklerini bir Ame­ ruju sürdükten sonra da bir damla
rikalı kadına sordum. Bana şöyle cevap verdi: gliserinle canlandırmak lâzımdır.
"— Demokrasi sistemi yalnızca anayasaya girmekle yürürlüğe gir­
mez. Onu yürütmek için dalma çalışmak lâzımdır. Çünkü, o da hata­
lardan muaf değildir. Bu rejimin diğerlerine en büyük üstünlüğü, hata­
LOSYON
ların daima tamir edilmesini sağlamasıdır." MELODİ
Beğenmediğimiz bir koalisyon çabuk bozulur ama, beğenmediğimiz
bir şef sistemini bozmak elimizde değildir. Kadının demokrasilerde rolü GENÇTÜRK
büyüktür. Öyle zannediyorum ki bugünkü şartlar içinde, t ü r k kadını
olarak memleketimize yapabileceğimiz en büyük hizmet, insan şe- Ulus İşhanı C/5 Ankara
ref ve haysiyetine yakışan tek sistemin, demokrasi sisteminin yerleşme­ Tel : 11 15 29
sine yardımcı olmaktır. AKİS — 374

AKİS, 2 TEMMUZ 1962


34
pe
cy
a
pe
cy
a

You might also like