You are on page 1of 36

pe

cy
a
Kendi A r a m ı z d a
AKİS Sevgili AKİS okuyucuları
Haftalık Aktüalite Mecmuası
P.K. 582 — Ankara
A kacaktı.
KİS, bundan iki ay evvel çı-
Olmadı. Hazırlıkları-
mali kısımlar da, tıp da, askerlik de,
kadın sayfası da, spor da, sanat da,
mızı tamamladığımızı zannettik, i- sinema da, kitaplar da...
fiyatı: 60 kuruş lânlarımızı yaptık, hattâ baskı safha­ KİS bu, mevzularda en ciddi
sına geçtik. Bir de baktık ki neşrede­
ceğimiz mecmua, tam mânasiyle neş­
A meseleleri en cazip tarzda ka­
leme alacak, hadiseleri gazetelerde o-
retmek istediğimiz mecmua değildir. kuduğunuz kuru şekillerinden kur-
AKİS Ortaklığı adına imtiyaz sahibi Tehir ettik. Teknik imkânlarımızı tarmaya çalışacak, iç yüzleriyle orta­
ve yazı işlerini fiilen idare eden: kuvvetlendirdik, yazı kadromuzu ve ya koyacak, onları kendine has bir
onun "erkânı harbiyesi" ni genişlet­ tarzda işleyecektir. Her bir sayfamız,
Metin TOKER tik, daha cazip, daha temiz, daha is- o mevzuda en ziyade selahiyet sahibi
tifadeli bir tarzda karşınıza çıkabil­ bir arkadaş tarafından hazırlanmak-
mek, seveceğiniz, arayacağınız bir tadır.
mecmua olabilmek, bizim gözümüzün
A
KİS size, haftanın en alâka çe-
Bu nüshaya yazı yazanlar: önünde bulundurduğumuz tipe daha kici meselelerinde fikirleri
fazla yaklaşabilmek için başka ve memlekette bir kıymet ifade eden
Hikmet BAYUR — Mücahit yeni fedakârlıkları elzem saydık. şahsiyetlerin kısa ve özlü makalele­
TOPALAK — Dr. Muhlis ETE İşte neticesi: rini de verecektir. Bizim, tuttuğumuz
— Doç. Cumhur FERMAN — Hemen ifade edelim: Bu bir baş­ bir taraf yoktur. Onun için siyasî ba-
Avni BAŞMAN — Türkân langıçtır. Daha çok çalışacağız, da- kımdan karşı karşıya bulunan kim-
BAYDAR — Dr. Esad EĞİL­ ha iyi çıkacağız. seleri, sütunlarımızda yan yana gö­
Gayemiz nedir? receksiniz. Fikirler onlarındır. Biz
MEZ — Seyfi KURTBEK — Bir aktüalite mecmuası meydana aksettiriyoruz. Makale sahiplerinin
Tülya MEMLÛK — Bilge KA­ getirmek. Bir aktüalite mecmuası ki vasıfları mutlaka şu veya bu partiye
RASU — İbrahim CÜCEOĞ- onu okuyan münevver, kendisini alâ­ mensubiyet olmayacaktır. Fikirleri-
LU — Ferhan ONAT — Fikret kadar eden her mevzuu bulabilsin. nin memleket çapında bir değer taşı­
Bir hafta içinde yurtta olup bitenleri ması olacaktır.
ÂDİL — Orhan Remzi YÜRE-
ĞİR — Turhan DİLLİGİL —
toplu halde gözden geçirebilsin. Bi­
zim "münevver" den anladığımız, Ş imdi, sizden unutmamanızı is­
tediğimiz bir şey var: AKİS,
Melih BAŞAR — Tevfik ÜN- kuyusunun dibinde yaşayan âlim de- farzediniz ki sizindir. Onu nasıl çı­
SÎ — Eşfak AYKAÇ — Nermin ğildir. Çeşitli mevzularda derinliğin-
a
karır, içine neler koyar, tarzımız
HOLAT den ziyade genişliğine bir fikir sahibi hakkında neler düşünür, ne yenilik-
bulunan, politikaya da meraklı, maça ler tavsiye edersiniz?. Sizin fikriniz
Karikatür: da giden, iktisadî meseleleri de takip nedir? Bunları siz bize yazarsanız,
eden, sinemayı da seven, kitap oku­ biz de "Okuyucu mektupları" sütu­
cy
TURHAN yan, hâdiseleri bilen bir insan... Siz, numuzda onları herkese duyurur,
biz İşte!. Öğretmen, doktor, avukat, münakaşasını açarız.
Ressam: subay, üniversiteli, memur, asistan, Ama o kadar değil. Aynı zaman-
profesör, ev kadını.. da biz de istifade ederiz.
İzzet ÇETİN — AYHAN Sayfaları açınız, iç politika da bu- Saygı ve sevgiler,
lacaksınız, dış politika da, iktisadî ve A K İ S
Fotoğraf:
Mehmet SÜRENKÖK — Naci
YILDIRIM Halk B a n k a s ı T.A..Ş.
pe

Klişe: Sermaye ve İhtiyatları


Kemal ONGAN 10.778.806,-
Ş u b e l e r i
*** Adana İzmir
Abone Şartları:
Aydın Kastamonu
Balıkesir Kırşehir
3 aylık (12 nüsha) : 6 lira Burdur Malatya
6 aylık (25 nüsha) : 12 lira
1 senelik (52 nüsha) : 24 lira Bursa Maraş
Çorum Merzifon
••• Denizli Nevşehir
Dizildiği ve basıldığı yer: Erzurum Niğde
Eskişehir Sivas
Güzel Sanatlar Matbaası Gaziantep
SANDIKLAR
A n k a r a
Sermaye ve ihtiyatları
Kapak Resmimiz 1.689.856,—
Ajansı : Beypazarı
CELAL BAYAR İ s t a n b u l
Sermaye ve İhtiyatları
Türkiyenin yeni 4 3.151.671,—
senelik Reisicumhuru Ajansı : Çarşıiçi

AKİS, 15 MAYIS 1954 3


pe
cy
a
YURTTA OLUP BİTENLER
Kabine 1954 Genel Seçimleri
Tahminler - Temenniler
ayısın ikinci gecesi, seçim neti­
Üzerinde Düşünceler
M celerine dair ilk haberleri alınıp
ta Demokrat Partinin dört yıllık yeni
HİKMET BAYUR
bir devre için daha iktidarı muhafaza
ettiği anlaşıldığında Çankayadan ge­
len numarasız bir otomobil Başvekâle­
D emokrat Partinin dört yıl ön-
çekinden daha çok oy alarak
ve daha büyük bir kalabalıkla Ka-
tıkları yerden ele alacaklarım söyle­
meleri Ancak alayla ve hayretle kar-
şılanmışlır.
tin önünde durdu. Celâl Bayar indi. mutaya girmesini sağlayan. 1954 se- — Halk Partisinin ve öbür
Biraz sonra, kendisini karşılamaya çı­
kan Adnan Menderesi kalbinin bütün
çimleri şu yönleri belirtmiştir: 2 muhaliflerin almış oldukları üç
buçuk milyonu aşan yüksek oy sa­
köylüler iktidardan memnun-
hararetiyle tebrik ediyordu. Daha o
anda Celâl Bayar Türkiyenin bir yeni
1 durlar, çünkü: yısını anlamak için şu yönleri göz-
den kaçırmamak gerekir;
a) Hükümet dairelerinde köylü ve
dört senelik reisicumhuru. Menderes genel olarak yurtdaşlar iyi karşılan- a) Beyler, Ağalar, Eşraf gibi ad­
Başvekiliydi. Bu iki mevkiin sahiple­ makta ve işleri çabuk görülmektedir. larla anılan sınıf, büyük çoğunluk
ri için hiç kimsede, hiç bir tereddüt b) Muhtar seçimleri serbest ya­ bakımından Halk Partisine bağlı kal­
bahis mevzuu olamazdı. pılmaktadır. mıştır. Türlü yönlerden ve ölçüler­
c) Karakollarda dayak atmak u. de olnarla ilgili olan köylülerin ö-
Nitekim, Türkiye Büyük Millet nemli bir kısmı da ister istemez bu
Meclisi dünkü toplantısında ( 14 sulü kalkmış gibidir ve arasıra böy-
le bir şey olursa kovuşturmayı ge­ partiye oy vermiştir. Fertlerin oyla-
Mayıs 1954 ) Celâl Bayarı Demok- rı gizlidir, ancak köy sandığından
rat mebusların ittifakiyle yeniden rektiren bir suç sayılmaktadır.
d) Toprak Ofise buğday satmak, çıkan oylar ora halkının çoğunluk
Reisicumhurluğa seçmiş ve yeni Reisi­ bakımından hangi partiye oy verdi­
cumhur eski Başvekil Adnan Men­ günlerce "ricacı" gibi Ofis kapıların-
da beklemeği gerektirmiyor; buğ­ ğini belli eder. Bey ve ağa ile başla­
deresi kabineyi tekrar kurmaya me­ rının derde girmesini istemeyen köy-
mur etmiş bulunuyor, day pek çok kere köyde satın alnı­
yor. ler çok kere ona göre oy vermişler-
2 Mayıstan bu yana geçen günler dir.
zarfında gazetelerde çıkan tahminler­ e) Köylerin bir çoğuna yol yapıl-
mış, var olan yollar daha iyi bir du- b) Dini bir inanç, ibadet ve vic­
de Reisicumhur ve Başvekâlet makam­ dan konusu olarak ele almaya razı
larına "sansasyonel" adaylar gösteril- ruma sokulmuş, içme suyu getirilmiş
Vesaire. olmayan ve onu eskiden olduğu gibi
a
mediği halde Büyük Millet Meclisi Siyasaya alet etmeğe çalışan hizip,
Riyasetine ve başta Hariciye Vekâleti f) Başlanılmış bulunan ve başla­
nılması beklenilen büyük sulama iş­ D. P. nin son devirde takındığı du­
olmak üzere Kabinenin diğer sandal- ruma kızdığı için yerine ve bulduğu
yalarına çeşitli isimler yakıştırılmıştır. leri, ham maddelerini tarım ürünle-
rlnden alacak olan fabrikalar, büyük imkânlara göre kâh Halk, kâh da C.
Bu gayretlerin bir kısmı tahmin ise, Millet Partisine oy vermiştir.
cy
diğer bir kısmı da temenniden başka yollar, limanlar vesaire de köylüde
gelecek için bir çok ümitler uyandır­ c) Tarım borçlarının on yıl fayiz-
şey degildir. siz tecil edileceği gibi, yerine getirl-
maktadır.
emennilere bir misal, Başveki-
T lin yakını Dr. Mükerrem Sa-
rol'un sahip olduğu Türk Sesi ga­
Bütün bunlardan köylüler de-
mokrasinin, hürriyetin ve onlardan
mesi imkânsız ve ciddiyetten uzak
vaadler, sayıları az da olsa, bazı saf
doğan nimetlerin artık yurdumuz­ ve düşüncesiz kimseleri kandırmış
zetesinin Mayıs nüshasında bir yerli ve bunların oylarını Halk Partisine
ajansa atfen çıkan ve Başvekil Men- da var olduğu sonucunu çıkarıyorlar.
Kanunlarda antidemokratik hüküm­ sağlamış olmalıdır.
deresin İstanbulda Sarol ile beraber — Halkımız genel olarak se­
yeni Kabinenin azalarını tesbit ettiği­ lerin yaşamakta olup olmaması gibi
yönler, dünyanın öbür yerlerindeki 3 çimlerde büyük bir olgunluk
pe

ne. Sarolun da kabineye mutlaka gire­ göstermiştir:


ceğine dair olan havadistir. köylüleri gibi, Türk köylüsünü de
pek ilgilendirmiyor. Tarih boyunca a) Pahalılıktan çok sıkıntı çeken
Bu neviden havadisler daha evvel- İstanbul gibi büyük bir kentte bile
ce de çıkmıştı ve Sarolun vekillik ar- devrimciler ancak toprak ve onunla
ilgili hakları elde etmek isteyen köy- muhalefet çoğunluk elde edememiş­
zusu bilinmeyen şey değildi. O zaman tir. Halk bu' yüzden çektiği sıkıntı-
Menderes Meclis Grupunda hücumla­ lülerin menfaatlerini kendi amaçla­
rı ile birleştirebildikleri ölçüde köy­ larla ekonomik alanda başlamış olan
ra maruz kalmış, nihayet "kendi ar­ büyük hamlelerin yakın bir gelecek­
kadaşlarını bizzat seçme hakkı" nı lülerin desteğini elde edebilmişler-
dir. te sağlıyacakları faydaları karşılaş-
ileri sürerek şahsî dostluklara karışıl- tırmış, gelecekteki gelişmeyi feda
mamasını, Sarolu vekil yapmak niye- Esasen bu yön her ülkede, her
sınıf halk için de doğrudur. etmeyip bu günkü sıkıntıları hoş
tinde bulunmadığını bildirmişti. Sa­ Demokrat Parti yukarda sayılan görmeği daha doğru bulmuştur.
rol, yerli veya yersiz, üzerine fazla faydaları köylüye sağladığı için bu b) Köylüler, büyük çoğunluk ba­
şimşek çeken bir paratonerdir. durum sürdükçe köylünün ondan ay­ lonundan, tutulamıyacağı besbelli o-
Tahminlere gelince: Refik Koralta­ rılması beklenemez. lan bir takım acaip vaadlere inan-
nın Büyük Millet Meclisi Riyasetine, 1946 - 1950 yılları boyunca köy- mamışlardır. Az önce bunlardan bir
Fuad Köprülünün de Hariciye Vekâ- lerde jandarma baskısının pek yayık örnek vermiştik.
letine getirilmiyeceklerini bildiren bulunduğunu, Aslanköy ve Senirkent c) Muhalefet, yurdumuzun ya­
yazılar kulislerde cereyan edenlere olayalrının da bunun ancak aşırı bancılara satılmış olduğunu ve ka-
vâkıf olanların bizzat inanmadıkları birer örneği olduğunu köylüler pek pitülâsyonların geri gelebileceğini
veya imkânsızlığını müdrik bulunduk- güzel hatırlıyor ve biliyorlar. Hükü- hiç sıkılmadan söyliyedurmuştur.
lan ihtimallerdir. met dairelerinde ve Toprak Ofiste Köylülere tarlalarının yabancıların
Bunlardan bir kısmı şimdiden boş •akiden karşılaştıkları güçlükleri de eline geçip kendilerinin oralarda isçi
çıkmıştır, diğer bir kısmı da boş çı­ unutmamışlardır. Bu böyle iken olarak çalıştırılacakları, esnafa dük­
kacaktır. Halk Partili «öcülerin biteviye hür­ kânlarının yabancı rekabeti karşısın­
Mesele nedir? riyet ve demokrasiden bahsetmeleri, da kapanacağı vesaire söylenip du-
keza iktidara gelirlerse işleri bırak- (Devamı 34 üncü sayfada)
ugün için mesele şudur: Adnan
BMenderes seçimlerin neticesi

AKİS, 15 MAYIS 1954


YURTTA OLUP BİTENLER
hakkında ne düşünüyor? Bu sualin restir.
cevabı kabine kurulduktan sonra belli
olacaktır.
Buna rağmen, "iç siyaset'' mesele­
leri yüzünden "dış siyaset'' i yeni
Meclis
Hiç şüphe edilmemektedir ki D.P. Menderes Kabinesinde gene Köprülü
2 Mayıs günü bütün Türkiyede eşi az "ismen" üzerine alacaktır. İktidar sıralarında izdiham
eylerin yüzde ellisinden biraz
görülen bir zafer kazanmıştır, Türk
milleti, iktidarın işleri idare tarzını
Bambaşka bir sebepten olmakla
beraber Nafia Vekili Kemal Zeytinoğ- R fazlasını D. Parti, mebusla-
tasvip ettiğini seçim sistemimizin çer- lunun vaziyeti de garantilidir ve yeni rın yüzde yüzünden biraz azını çıkar-
çevesi dahilinde - açıkça bildirmiştir. kabinede yer alacaktır. Bu sebep, mış bulunuyor. Buna mukabil umum
Fakat "iktidar" denilince akla gelen Zeytinoğlunun son dört sene içinde reylerin üçte birinden çoğunu topla-
nedir? Adnan Menderes mî? . yani li­ vazifesinde gösterdiği hakikî başarı­ yan Cumhuriyet Halk Partisi - Ana
der mi? -, yoksa müşterek mesai mi - dır. Muhalefet Partisi - Meclisteki sıralar-
yani kadro mu? .. dan yirmide birini işgal edecektir. A-
Bir başka Vekil, Fatin Rüştü Zor- na Muhalefet Partisinin, İktidar Parti-
Eğer Adnan Menderes, bunlardan ludur. Fatin Rüştü Zorlu, Kabineye
birincisini hakikate uygun görüyorsa, si olduğu devirden kalan bir seçim
alınmak için mebus namzedi gösteril- sisteminin - artık dünyada daha ipti­
işlerin selâmetle ve rahatça yürütülme mistir ve muhtemelen Devlet Vekili
si, emirlerinin harfiyen tatbiki için ro­ daisi az bir sistemin - garip cilvesi!
olacaktır. Bu Devlet Vekili, belki Baş­ Buna rağmen yeni Meclis, gelip geç-
botlardan müteşekkil bir kabineyi vekil yardımcılığını da üzerine ala­
matlûba daha uygun görecektir. Bu miş bütün Meclislerin, mensuplarının
caktır ve mutlaka dış politikayla dış şahsiyetleri bakımından en kuvvetli
takdirde, işin doğrusu da budur. Li­ yardımları koordine edecektir. Eski
der düşünecek, robotlar tatbik edecek- olanıdır ve Adnan Menderes iyi bir
tir. intihap yapmıştır.
Bir demokraside tek muhalefet el­
Yok, Başvekil plebisitin, sadece ken­ bette Meclisteki muhalefet değildir ve
disini değil, heyeti umumiyesiyle D. C H P . Genel Sekreteri Kasım Gülek
P. iktidarını tasvip ettiği kanaatindey- Partisinin hattı hareketinde milletçe
se, o takdirde kabine politik kavramı kendisine verilmiş 3 milyon küsur re­
olan, fakat şahsiyet sahibi bulunan ve- yin kuvvetine güveneceğini açıkça be­
killeri ihtiva edecektir. lirtmiştir. Buna rağmen hükümet ü-
Gelip geçmiş Adnan Menderes ka- zerinde bir Meclis kontrolü mutlaka
binelerinde, son bir kaç istisnasiyle, lâzımdır ve görünüşe nazaran bu kon­
daha ziyade ya ikinci derecede şahıs- trol D P . Grupunda yapılacaktır.
lar ya da politik incelikten mahrum Gerçi Halim Alyot vak'ası Men­
katı şahsiyetler yer almıştır. Bunlar­
a
deresin manevî kuvvetini arttırmıştır.
dan ikisi de zarar ika etmiştir. Birin- Liderin Partiye hâkim bulunduğunu
çiler lideri "mutlak ş e f saymakla, göstermiştir. "Asî"lerin hayat hakkına
ikinciler bir Partiye mensup oldukla- saip olmadıklarını ispat etmiştir.
rını unutmakla...
H a l i m Alyot v a k a s ı
cy
Yerleri garanti olanlar alim Alyon Basın ve Yayın
Y eni kabineye mutlaka girecek
bazı şahsiyetler vardır. Bunların
H U. Müdürü idi. Kardeşi Çanak-
kale D. P. teşkilâtı ileri gelenlerinden-
başında Fuat Köprülü gelir. Ne yap­ dir. Alyot'lar Giritlidirler ve Çanak-
sınlar ki Celâl Bayar ve Adnan Men­ kalede hısımları çoktur. Halim Alvo-
deres Demokrat Partiyi Refik Koral- ta hemşehrileri ve kardeşi mebus­
tan ve Fuat Köprülü ile beraber kur- luk teklif ederler.
muşlardır. Şimdi bu iki kurucu, Par- Basın Yayın Umum Müdürü
tinin prestijine - Koraltanın nutukları, Başvekâlete bağlıdır. Mebusluğu tek­
pe

hareketleri; Köprülünün Dış politikası lif edilen parti ise D. P. dir. Halim
ortadadır . zarar da verseler mutlaka Alyot, Başvekil o sıralarda ziyadesiyle
kollanmak durumundadırlar. meşgul bulunduğundan hem Köprülü­
Meclis Riyaseti için D.P. nin genç den (D.P.), hem de Ahmet Salih Ko­
ve ileri fikirli unsurları tarafından Dr. rurdan (Başvekâlet Müsteşarı) müsa­
Ekrem Hayri Üstündağ lehinde - vak­ ade alır ve yoklama kampanyasına ka­
tiyle Refik İnce için olduğu gibi -, ke- Adnan Menderes tılmak üzere Çanakkaleye gider. Yok­
sif bir propaganda hareketine girişildi- Seçimleri Kazanan Adam lamayı da kazanır...
ği kimsenin meçhulü,değildir. Hat- Fakat Ankaraya gelince, kendisin­
Hariciye Vekili Tevfik Rüştü Arasın
ta bu unsurlar sırf bir taşla iki kuş den, adaylıktan feragati istenilir. Ha­
vurmak için Köprülüyü bu makama damadı ve dolayısiyle Menderesin ak-
rabası Zorlu, «kariyer» inde daima lim Alyot razı olmaz. Başvekil çağırır,
lâyık görür tavır da takınmışlardır.
fırsatları iyi kullanan bir hariciyeci o- fakat kabul etmeden önce bir feragat-
Hariciye Vekâleti için de durum larak tanınmış, değerli bir politika- name. imzalaması talep olunur. Alyot
aynıdır. Menderesin, müşaviri Fatin cımızdır. reddeder, Başvekil de kabul etmez.
Rüştü Zorlu ile beraber haricî politi- Bu üç ismin haricinde yukarıda Mesele bir haysiyet meselesi olmuş-
kamızı bizzat idare ettiği bilinmekte­ tur. Bu bakımdan da "Parti disiplini"
dir Bu yüzden zaman zaman Köprülü bahsedilen "kuvvetli kabine" şıkkı ta­
hakkuk ettiği takdirde Hazım Türe- icabı istenileni yapmakla mükellef
ile ihtflaflara düşüldüğü de hakikattir. Halim Alyot - madem ki D.P. safla-
Bunun bir misali Titonun ziyareti ve­ gün, Mümtaz Tarhan, Ekrem Hayri
rındadır, partisinin taktiğine uyacak-
silesiyle ortaya çıkmış, resmî tebliğin Üstündağ, Fethi Çelikbaş, Muammer tır; zira Parti demek hakikaten Gece
Tito Ankaradan ayrıldıktan çok Cavuşoğlu'lu hükümet, aksi halde di­ Kondu Mahallesi demek değildir. İş
sonra neşredilmiş olması, garda Men- ğer "temenni" lerin gerçekleşmesi bu safhaya getirildiğinden ve azara
deresle Köprülünün bir arada bulun- beklenebilir. Her halde neticenin he- başkaları yerine kendisi muhatap bı­
mayısları gözden kaçmamıştır. men bugünlerde anlaşılacağı muhak- rakıldığından meydan okur ve müsta-
Herkes zanneder ki Köprülünün kaktır. Menderes, Gruptan sonra ka­ kilen adaylığını koyarak Çanakkaleye
Dış Politikayı idare ediş tarzından en binesini kafasında kurmuştur. Şimdi gider.
ziyade memnun olmıyan Hürriyet ga- kalan, bunun ilânından başka bir şey Yoklamada kazanmış olduğu hal-
zetesidir. Hayır! Bu, bizzat Mende- değildir. de, seçimde aldığı rey bir kaç binden

6 AKİS, 15 MAYIS 1954


YURTTA OLUP BİTENLER

a
cy
pe

Bugünkü Sistemle Nisbî Temsil Olsaydı


D.P: Reylerin % 53,14'ü C.H.P : Reylerin % 39,5'i D. P: 281 C. H. P : 211 C. M. P : 32 K. P: 18
Mebusların % 94,82'sı Mebusların % 5,5'i
ibarettir. Bu zümreyi kimler idare edecektir? Mecliste büyük kıymet ifade edecek-
Buna mukabil Amerikadan gelip Sualin cevabım vermek için, Kabine- tir.
gene Çanakkaleden yoklamalara giren nin teşekkülünü beklemek zarureti Müstakillerden pek çoğu ilk defa
ve kazanan, fakat söz dinleyerek aday- vardır. Meclise girmiyorlar. Ama bunlardan
lıktan feragat eden Muammer Baykan, Fakat Menderesin yaramaz çocuk­ meselâ Ali Fuad Cebesoy hemen hiç
masallarda iyi çocuğun mükâfatlandı- ları yola getirmekteki mehareti ve konuşmaz, meselâ Hamdullah Suphi
rılması gibi bir mükâfata namzet hal­ kendi tabiriyle "bir kediyi odaya ka­ Tanrıöver hemen hiç bir hayatî mese­
dedir. patıp üzerine sopayla giderseniz, el- lede söze karışmaz.
«Muhalif - Muvafık» 1ar kim o- bette tırmalar" prensibi hâdiselerin Şimdi C. H. P. iktidarına karşı
müstakbel cereyanı üzerinde müessir ilk bayrak açan Hikmet Bayur, Mec-
lacak? olacaktır.
akat D.P. Grupunda buna rağ- liste- yerini almış bulunuyor. Bu, müs­
F men Menderesin her arzusuna bo
yun eğmiyecek muhalif - muvafıkların
Müstakillerin durumu
eni Mecliste on müstakil mebus
takiller - için bir araya gelmek imkâ-
mm sağlarda, memleket hayrına ola-
çıkacağına şüphe yoktur. Bazısı fikir­
leri, bazısı ideali, bazısı kanaatleri,
Y vardır Bunlar demokrat Parti lis-
telerinden gelmiş olmakla beraber
çaktır. Yoksa müstakillerin de tek baş-
larına politika güttüklerinde seslerini
bazısı vicdanı, bir kısmı da menfaatle- şahsiyetleri itibariyle memleket çapın­ duyurmak, milletin kendilerinden bek­
ri dolayısiyle lider'e karşı birleşecek da kimselerdir. Sözleri - eğer söz söy lediği fren vazifesini yerine getirmek
mebuslar, adeta bir müstakil grup lerlerse ., müdahaleleri - eğer müda- ihtimalleri hemen hemen ortadan kal-
teşkil edebileceklerdir. hale ederlerse bu fiilen tek partili kar.

AKİS, 15 MAYIS 1954 7


YURTTA OLUP BİTENLER

D.P.
A k o r d s u z sesler
A dnan Menderes, seçimler arefesin-
deki bütün nutuklarında arkada
bıraktığımız dört yılı bir intikal dev.
resi olarak göstermiştir. Şimdi, hem
de bu derece geniş bir ekseriyetle mil-
let tarafından iş başına getirileni daha
doğrusu orada bırakılan Demokrat
Parti, memlekette müstakar bir de­
mokrasiyi kurmak mükellefiyeti altın-
dadır. Bunun kolay olmayacağı aşi­
kârdır. Zira fiilî tek parti, totaliterli-
ğe giden yoldur ve milletçe kalkınma­
lar mutlaka şef sistemini lüzumlu kıl-
maz.
Demokrat Parti içinde şimdiden
"muhalifleri cezalandırınız!" politikası
taraftarlarının seslerini duyurmakta
olmaları hüzün vericidir. Bunun en ti-
pik misali, Osman Şevki Çiçekdağın
geçen devre mebusu seçildiği ve fakat
bu sefer reylerini C.M.P.'ye veren
Kırşehir halkına:
"— Sizden hayır kalmadığı anlaşı­
lıyor. Hakkınızda bir şeyler düşün-
meli!" tarzında sarfettiği sözlerdir.
Çiçekdağ, düşünülecek şeyi düşün­
müştür bile: Kırşehir vilâyetini kaza-
lar halinde başka vilâyetlere bağla­
mak, böylece massetmek! Bu teklif or.
a
taya atılmış, fakat hiç olmazsa şimdi-
lik - Allahtan! - iltifat görmemiştir.
Zihniyeti aynı, meali başka
sözleri bu sırada Naci Berkman da
cy
kaybettiği Malatya'da söylüyordu. Faik Ahmet Barutçu
Başka bir misal, seçimlerde C.H.P. Mecliste yokluğu hissedilecektir
den namzetliğini koyup ta kazanamı-
yan küçüklü büyüklü memurların va- lüzumunu - hiç olmazsa Reisicumhur"
ların seçim kampanyaları boyunca du-
zifelerinden alınmalarıdır. Bu husus­
ta alâkalıların emir aldıkları, hem de rumlan bahsinde - açıkça belirtmiş- C. H. P.
bu emrin pek yüksekten geldiği haki- hatta peşin peşin o şekilde davranmış­
kattir. tır. Bir Kelle aranıyor ,
İktidar çevreleri başka partiye bağ-
lılıklarını fiilen bildirmiş olan bir ta­
Bu bakımdan Anayasanın,
Parti devrinden kalma Meclis Nizam­
Tek H erhezimeti
hezimette, bir kellenin bu
ödemesi Osmanlı tari­
pe

kım memurların devlet mekanizması namesinin tadili D.P. 'de zaruretine i- hinde anane haline gelmişti. Tarih te-
içinde dişlileri kırmak tehlikesi yarat­ nanılan tadillerdir. kerrürden ibaret olmalı. Şimdi de
tıklarını, alınan tedbirleri müdafaa Buna mukabil radyoya sıkı sıkıya Cumhuriyet Halk Partisinde bir kelle
sadedinde beyan etmektedirler. Hattâ sarılınmakta devam olunacağı, sızan aranmaktadır ve hemen de bulunmuş­
bilhassa Amerikâda bu mekanizmanın haberlerden anlaşılmaktadır. tur: Nihad Erim!
iktidarla beraber değiştiği de hatırla Hikâye şöyle başlar:
tılmsktadır. Doğrudur da... Buna mu­ Büyük Kongre C. H. P. 1950 seçimlerini kaybet-
kabil su ofisteki bir memuru, şu ve­
kâletteki bir şefi böyle bir sebeple te­ A dnan Menderesin Meclisin son"
bahar döneminden evvel D.P. Bü­
yük Kongresini de toplayacağı ve Bü-
tikten sonra Kurultay toplanır. Genel
Başkanlık mevkiini hiç kimse müna­
dirgin etmek, kanunları bir muayyen kaşa etmemektedir. Fakat fiilen Parti
tarzda telâkki manasına gelir ki, bu yük Zafer'in sağladığı prestij soğuma- teşkilâtına hâkim vaziyette bulunan
telâkki tarzının demokrasilerde mak- dan Partisinin delegelerinden de müs- Genel Sekreterlik için mücadele kapısı
bul görülmediği aşikârdır. takbel icraatı için "açık kart" isteye- açıktır, İki de namzet vardır: Şem-
Meclisteki mebusların yüzde dok. ceği belli olmuştur. Unutmamalıdır settin Günaltay ve Nihad Erim.
sanını sinesinde toplayan bir Parti bu ki Partinin Genel İdare Kurulu Baş­ Halbuki bir "Outsider", Kasım Gü-
şekilde hareket etmeden evvel - pren­ vekilin, bilhassa son Menderes kabine- lek kazanır.
sibinin münakaşası hariç - secim ka- sinin teşekkülüne kadar açıkça tenkid Buna rağmen, İsmet İnönünün ya-
nununu namzetliğini koyacak me­ edildiği tek yer, Menderesin de kaale kını bulunmanın verdiği kuvvetle Ni­
murları evvelemirde istifaya mecbur aldığı tek kurul olduğu unutulmama- had Erim, partinin politikasını şahsen
edecek tarzda tadil etmelidir, ildir. çizmeye kalkar. Ulus gazetesinde de
Herhalde Büyük Kongrenin kulis­ tek ses olmamakla beraber gazetenin
Akordlu sesler leri hararetli mücadelelere sahne ola- idaresini elinde tuttuğundan umumî
F akat gene D.P. içinde demokra-
tik nizamların teamül olarak de-
çaktır ve bunun hazırlıklarına taraflar
şimdiden başlamışlardır. Tabiî hazır-
havayı o çizer.
Gazete, hele muhalefet ileri gelen-
ğil, beyaz üzerine siyah harflerle, ka- lıklar henüz temas safhasındadır ama leri için en büyük kuvvettir. Gazete­
nunlar halinde memlekete getirilmesi Meclisin ilk günlerinde daha da geli­ ye hâkim olan, hiç olmazsa umumi
taraftarı bulunanlar çoktur. Bizzat şecektir, zira asıl tanışma o zaman efkâr önünde Partinin hâkimi gibi
Celâl Bayar, Anayasanın değiştirilmesi olacaktır. görünür; üstelik Parti, yüksek kade-

8 AKİS, 15 MAYIS 1954


YURTTA OLUP BİTENLER
meleri itibarile <<meclis dış>> da bir hü­ rini telkin etmeli. maktadır ve buna herkes şahittir. O
viyet taşıyorsa başka sesler hiç duyul- İşte bütün seçim kampanyası bu kadar ki, il merkezindeki toplantılar­
maz. Nihad Erim bu iki kuvvetten temelin üzerine bina e d i l m i ş , İ s m e t da görüşülenler karşı partinin gazete-
(İnönü ve Ulus) faydalanarak C.H.P. İönüden Kasım Güleğe kadar her sine bizzat merkez mensupları tarafın­
nin birinci derecede mesulü olur. sözcü sanki C.H.P. yarın, öbür gün dan muntazaman verilmekte ve Za­
Ulus bir muayyen siyaset takip et- mutlaka millet mukadderatına hâkim fer bu havadislerin kaynağım açıkça
mektedir: Demokratlar memleketi ba- olacakmış gibi konuşmuş, hattâ - istik­ yazmaktadır. Gazete, 9 Mayıs tarihli
tarıyorlar, milleti kurtarmak lâzım! bale ait tehditlerde bile bulunmaktan nüshasında şöyle demiştir: "Gazeteci-
Bütün yanlar siyah renktedir. İktida­ kaçınmamıştır. ler, toplantıdan casuslar! diye ka­
rın hiçbir hareketi beğenilmemekte, Yalnışlık buradadır. Millet, haklı vuşmuşlardı, fakat ne kadar gariptir
her adımı, daha neticeleri dahi alın- veya haksız, başında aynı isimler bu- ki toplantının bundan sonraki safaha-
madan, sadece tenkid olunmamakta, lunan ve 1950 de büyük ıstıraplar, ezi­ tını, C.H.P.nin Ankara listesinden me-
üstelik baltalamaktadır. Şahıslara hü­ yetler, fedakârlıklar neticesi devirme- bus adayı gösterilen ve a y n ı toplantı­
cum ihmal edilmemekte, her ne paha- ye muvaffak olduğu kadronun yeniden da bulunan bir zattan alarak yazıyo­
sına olursa olsun C H P . nin iktidarı ürkmüştür ki karma liste yapmaya ha- ruz."
alması gerektiği telkin olunmaktadır. zırlanan şehirliden, tarladaki köylüye "Düşmanımın düşmanı, benim
Vakta ki Ulus, bilhassa Nihad Eri­ kadar pek çok kişi reylerini büyük bir dostumdur" prensibi Nihat Erimin
min ısrarı ile kapanır - zira C, H P, tehalükle Demokrat Partiye vermiş- aleyhinde bulunanları birleştirmiştir...
mallarının alınması sırasında Maliye lerdir. ve bu, Nihad Erimi Yeni Ulus ismin­
Vekâleti '"Ulus" ismini Partinin mu­ Halbuki 1950 seçiminden ders alı- den etmiştir. Fakat Yeni Ulus ismi kâ-
hafazasına kanunun mâni bulunmadı- nabilirdi. Hiç kimse şüphe etmemek­ fi değildir. Seçimler bilinen hezimetle
ğını bildirmiş, fakat Muhalefet "illâ tedir: D.P'ye muhalefet kuvvetli bu- sona erdiğinden beri İsmet İnönü'den
da almam" diye ayak direnmiştir - Yeni istenilen, gözdenin kellesidir. Yeni U-
Ulus kaşla göz arasında fiilen partinin lus, çarşamba günü, mayısın sonundan
neşir organı olarak ortaya çıkıverir. itibaren Halkçı adıyla çıkacağım bil-
Ulus Partinin malı olduğu halde, dirmişse de — Ulus'u tekrar Parti çı­
Yeni Ulus bir "şahsî teşebbüs" tür. karacaktır —, Erimin bu kadarla kur-
Şahsi müteşebbis de Nihad Erim'dir. tulması güçtür. Dün etrafında dört
6u iptidaî gazete, hele ilk başlarda, dönenler, bugün kendisini adeta ka­
imkânları nisbetinde o kadar çok satar rantina altında tutmaktadılar. Çok ya-
ki sahibi az zamanda bol para kaza- kın arkadaşları müstesna, Partide hiç
nır. Zira doğrusu istenilirse Yeni Ulu­ kimse kendisiyle lâf dahi etmek is­
sun ele alınmasındaki tek hikmet ne tememektedir. Genel Başkanı ziyaret
Yalçının makaleleri, ne Erimin yazı- eden Veteriner fakültesi talebesinden
a
larıdır Sadece, tepesindeki Ulus ke­ bir gurup, Parti teşkilâtının "gençleş­
limesidir. tirilmesini" talep etmişleri hezimetin
Nihad Erimin bu hem manevî, hem sebebi hakkındaki görüşlerini yaşlı li­
maddî avantajları kendisine Parti için- dere anlatmışlardır.
de bir yığın düşman celbeder. Hizip- Kurultay
cy
ler ortaya çıkar. Bunların belli baş-
lıları Nihad Erimin ve Kasım Güle-
ğin guruplarıdır. Şemseddin Günal-
B ilhassa istenilen Kurultayın iç-
timaa çağırılmasıdır. Halbuki
tay da, yanda olmaktan ziyade biraz Kurultay hemen bugünlerde, bu hava
yukarda ayrı bir klik teşkil eder. içinde toplandığı takdirde sadece Ni­
Erimin muhalefetine rağmen Gülek had Erimin değil, bir çok kimsenin
Kurultayın fevkalâde içtimaa çağırıl- kellesi düşecek ve muhtemelen galip,
masını sağlar ve Genel Merkezin bir seçimler boyunca dikkatle ikinci plân-
takım yetkiler ele geçirmesini önler. da kalmış Kasım Gülek olacaktır. Bu­
Zira kim ne derse desin. Genel Kuru- nu idrâk eden Nihad Erim, toplantı ta-
pe

lun eline gecen her yetki Nihad Eri­ rihini mümkün olduğu kadar geçe at­
min eline gitmektedir. Zira İsmet I- maya çabalamakta, "hezimetin mesu-
nönü hemen her meselede onun tara­ lü" nün düşmanları ise yalın kılıçla
fını, açıkça olmamakla beraber, ilti- onun üzerine yürümektedirler.
zam eder bir durum takınmaktadır. İsmet İnönü, mücadele azminden
Cezmi Türk bir şey kaybetmişe benzememekte­
Nitekim. Serim Kampanyasının e-
dir. Şimdilik Nihad Erimi himayede
sasını da Nihad Erim tesbit eder. Gelemiyen biri daha hiç olmazsa manevî bakımdan - devam
Yanlış bir politika etmektedir. Kurultayda onu kollaya­
c
lunsun diye verilen reylerdir ki onu
H P bu sırada iki yo! tutabi- bu kadar büyük ekseriyetle iktidara cağı da anlaşılıyor. Buna rağmen Ku­
lirdi: Milletten, kuvvetli bir mu­ getirmiştir, rultay, Erimin kellesini mutlaka is­
halefet teşkil etmek için rey isteyebi- terse, bundan evvelki misaller Inönü-
lir: milleti, iktidara mutlaka gelece­ «Yeni Ulus» «Halkçı» oluyor nün arzuya uyması ihtimalini daha
ğini söyleyerek reyini kendisine ver- Nihad Erim bu kadarla da iktifa kuvvetli bit ihtimal haline getirmek-
meye zorlayabilirdi. Nihad Erim, ikin- etmeyerek kendini Kocaelide tedir.
ci yolu tercih etti. sağlam görmediğinden ve "Ankara Her halde C. H. P. içindeki umumî
Düşüncesi şuydu: Totaliter iktidar Bizimdir" zannettiğinden, tepeden in­ arzu, işlerin yepyeni bir zihniyetle
millet üzerinde baskı yapmaktadır. me olarak İsmet Inönü'lü listede yeniden gözden geçirilmesi, bünyenin
Türkiye de muhaliflere hayat hakkı yer almıştır. Bu, Nihad Erim ismini hastalığının iyice teşhisi ile tedavi
yoktur. (Kendisinin ne kadar rahat listeleri için zaaf telâkki eden Ankara yoluna gidilmesidir.
yaşadığını unutuyordu). Halk, iktida- teşkilâtını da bir anda "Liderin göz- Şimdiden Cemil Said Barlas gibi
ra geleceğinden emin olmadığı bir desi" aleyhine çevirmiş, ihtilâf gazete- Parti ileri gelenleri bu arzuyu gazete
partiye rev vermekten korkacaktır. lere dahi aksetmiştir. Zaten teşkilâttan sütunlarında açığa vurmuşlardır. Teş­
Ancak reylerinin "ekseriyet partisi" meselâ Fuad Börekçi, meselâ Hıfzı O- kilâttan yağan telgrafların bir kısmın­
ne gideceği kanaatinde bulunursa, ğuz Bekata, Yeni Ulus ve onun sahibi da, eski zihniyete uyularak "bağlılık"
böyle bir hareketi yanar. O halde o- hakkında alenen en ağır şekilde " t e n - hisleri arzedilmekteyse de, diğerleri
na, C. H. P. nin iktidarı alacağı fik­ k i d ' ' l e r d e bulunmaktan geri kalma- sert tenkitleri ihtiva etmektedirler.

AKİS, 15 MAYIS 1954 9


YURTTA OLUP BİTENLER
ğunu ve dünyanın diğer memleketle-
Şehircilik rinde bu gibi işlerin nasıl başarılmış Gamsız Teyzenin Maceraları
bulunduğunu gözden geçirildiğini be-
İstanbulun Köprüsü yanatında açıklamıştır. Bu suretle
anlaşılmıştır ki, fiilen çalışma başla­
eisicumhur ve İstanbul Millet-
R vekili Celâl Bayar, bir yaz gü-
mıştır.
nü İstanbul Valisi Fahreddin Kerim Bir zamanlar Millî Kalkınma Parti.
Gökaya, Yalovada: sinin Lideri olan — hâlâ öyle — ve
halen Demokrat Partinin Sivas liste-
"— İstanbul köprüsünü mutlaka sinden müstakil olarak mebus çıkan
yapacağız" demişti. meşhur Nuri Demirağ Reisicumhurun
Bayındırlık Vekili Kemal Zeytin- refakatinde hususi vagonla Samsuna
oğlu, seçimlerden sonra — 9 mayıs yaptığı, seyahatte bu köprünün "Haya­
1954 — hükümet adına resmen Ana tının gayesi" bulunduğunu Celâl Ba-
dolu Ajansına bir beyanatta buluna- yara anlatmış, vaktiyle o mevzuda
rak köprünün "Önümüzdeki çalışma yaptırdığı tetkikleri alâkalılara ver­
devresi içinde" tahakkuk ettirileceğini meye hazır olduğunu bildirmiştir.
bildirmiştir. Hükümet bu suretle, Ce­ Bu seyahate iştirak etmekte olan
lâl Bayarın ve İstanbulluların arzusu­ Bayındırlık Vekili Kemal Zeytinoğlu,
nun is'afını üzerine almıştır. hafifçe gülümseyerek, bunun büyük
Kemal Zeytinoğlu — Vekiller ara- faydalar sağlayacağı cevabım vermiş-
sında "önümüzdeki çalışma devresi" i- tir.
çin vaadlerde bulunmak serbesti ve Meşhur Nuri Demirâğın bu tetkik­
cesaretine sahip tek adam —, halen leri, yirmi sene kadar evvel yaptırıl-
köprünün etüdlerinin yapılmakta oldu­ mıştı. a
cy
pe

A K İ S
Hoşunuza Gittiyse
Hemen
ABONE OLUNUZ

10 A K İ S , 5 MAYIS 1954
DÜNYADA OLUP BİTENLER
Fransa Karar Arefesinde Uzak Doğu
Mücahit Topalak Cenevre Konferansı
H indiçinide, Vietmin kuvvetleri- yette siyasî bir hal tarzına varılması-
nin muhasarasına iki aya ya- na intizaren bir «ateş kes» anlaşması­ Gecen 18 Şubatta Berlinde A-
merika, İngiltere, Fransa ve
km bir zaman kahramanca mukave­ nın yapılması; Sovyet Rusya Dışişleri Vekilleri, kon-
met ettikten sonra, nihayet 7 mayısta 2 . Bu ateş kes emrinden sonra feransın nihaî tebliğini hazırladıkları
sukut eden Dien-Bien-Fu müstah- Vietnam topraklarının taksimine te- sırada Foster Dulles şu mühim nokta-
kem mevkiinin yarattığı hayal suku- vessül edilmesi; nın tebliğe ilâvesi için ısrar etmiş ve
tu hiç şüphesiz ki Cenevre konferan­ muvaffak da olmuştu:
3 " Cenevre konferansından son­
sında cereyan eden müzakerelere ge­ ra kurulması tasarlanan Güney "26 Nisanda Cenevrede toplanacak
niş ölçüde tesir icra etmiştir. Bu Doğu Asya savunma sistemi ile han- olan konferansa Komünist Çinin de iş­
tam bir askeri felâket olmasa bile, gi memleketler ilgileneceklerse, o tirak edecek olması, Çinin Amerika
psikolojik bakımdan batık müzakere- memleketlerin, Vietnam'da yeni te­ tarafından tanınması mânasına gelmi-
çilerin durumunu sarsacak ve karar­ essüs edecek olan hududu teminat yecektir."
ları tacil edebilecek mahiyette bir altına almaları. Komünist Çin, Amerika tarafından
hâdise sayılmak lâzım gelir. Bu a- tanınmıyacaktır. Komünist Çine hiç
rada, uzun zamandan beri münakaşa Taksim plânına muvazi olarak, bir tavizde bulunulmayacaktır. Ko-
mevzuu olan taksim plânının, bek­ Hayfung'u ve bu limanı Hanoi'ye münist Çin meşru bir rejim değildir,
lendiğinden daha çabuk açıklanma- bağlayan yolun beynelmilel statüye Evleviyetle beş büyük devletten biri
sı ve bir teklif şeklini alması ihtimali tâbi kılınması da bahis mevzuudur. de değildir. Binaenaleyh Cenevre kon-
vardır. Bu takdirde Hanoi de serbest şehir feransı şu veya bu şekilde beş büyük
Cenevre konferansını takip eden olacaktır. Esasen, daha evvel Fransa devletin buluştukları bir toplantı da
gazetecilerin hemen hepsi, konferans ile Milliyetçi Çin arasında aktedil- sayılamaz. Bu konferansa diğer ilgili
müzakerelerine muvazi olarak, böy­ miş olan bir anlaşma gereğince, eski- memleketlerle birlikte Çin de ancak
le bir taksim plânı üzerinde çalışıl- denberi güney batı Çinin çıkış li­ davet edilecektir.
makta olduğunda müttefiktirler, manı sayılan Hayfung serbest limanı Çin Büyük Devlet midir?
hattâ bu gazetecilerden bazıları, batı statüsüne bağlı idi. Bilâhare, Çinde
Ular tarafından böyle bir teklif ileri vaziyete komünistlerin hâkim olma-
sürülecek olursa, komünist blokun, ları üzerine bu anlaşma feshedilmiş-
T ebliği pek az kimse okudu ve
yine okuyanlardan pek azı A-
a
merikanın ısrar ettiği bu noktayı de­
bunu pek muhtemel olarak müsait tir. Şimdi, Vietnam'ın taksimi plânı ğerlendirebildi. Buna mukabil, çın çın
karşılıyacağı fikrini izhar ediyorlar. ile beraber, Hanoi - Hayfung hattı- öten komünist propagandasını herkes
Onların kanaatince, Sovyet Rusya na yine eski statünün iadesi de duydu:
kadar komünist Çinin de, Vietmin'in mümkün görülmektedir.
Rusya, nihayet Amerikaya Komü-
cy
İ
de, Hindicini ihtilâfının beynelmilel
bir mâhiyet kazanmasında menfaat- ngilizlere atfolunan plânda, nist Çini büyük devlet olarak kabul
leri yoktur. Binaenaleyh, batılılar taksim hattının nereden geç­ ettirmiştir. Delili mi? İşte Cenevre
mesi lâzım geldiğine dair bir sara- Konferansı...
tarafından taksim esasına müstenit hat yoktur. Şüphesiz ki bu husus,
bir tetkike tâbi olması ve müsait kar- müzakerelere halel vermemek mak- Batılılar da bu propagandaya karşı
bir tetkike tâbi olması ve mksait kar­ sadiyle müphem bırakılmıştır ve ko­ gelmek istediler. Pek muvaffak oluna-
şılanması ihtimali çok kuvvetlidir. madı.
nu üzerinde - müzakere açılırsa .
indiçini savaşına müzakere yo- Çinle tartışmaların cereyan edeceği Rusya, konferans hazırlıkları için
H luyla bulunacak bir hal tarzı şüphesizdir. Zira Fransızların, bu Komünist Çinin de fikrini almak iste-
çerçevesi içinde taksim cihetine nasıl hattın mümkün olduğu kadar şimal- diğini söylüyor, bu yüzden cevaplarını
pe

gidilebilir? Bunun için elde bazı de, komünistlerin ise cenuba daha geciktiriyor, velhasıl, her fırsattan is­
plân taslakları vardır. Bunlardan yakın bir yerde tesbit edilmesini is- tifade ederek Çinin, konferansa bü-
biri uzun zamandan beri Ingiltereye teyecekleri, aşikârdır. Bununla be- yük devletlerden biri olarak gittiğine
affolunan plândır ki, üzerinde en raber, ciddî sayılabilecek Fransız umumî efkârı inandırmaya çalışıyor-
çok durulan da budur. kaynaklarında izhar olunan bir ka­ du. Muvaffak da oluyordu.
İngiltere, Cenevre konferansın- naate göre, böyle bir taksim plânı İşin aslı aranırsa, bu muvaffakiyet-
dan evvel komünist Çine bir ihtarda tahakkuk ettirilirse, hududun 20 nci te, batılıların reaksiyonları arasındaki
bulunulması ve Güney . Doğu Asya- arz dairesinden geçmesi en muvafık farkın da rolü yok değildir. İngiltere
da müttehit bir hareket tarzı tayin şekil olacaktır. Zira, aynı kaynaklara zaten 950 den beri Komünist Çini ta­
edilmesi hakkında Amerikalılar tara- göre, 20 nci arz dairesi, yarımadanın nımıştır. Çin nedir İngiltere için? Kı-
fmdan ileri sürülen teklifi ve Hindi- en dar yerine rastlamaktadır. Bu su­ ta üzerindeki 400 milyon sterling men-
çiniye siyasî ve asker! müdahalede retle nisbeten kısa bir hudut hattnı faat. Komünist Çin bu İngiliz menfaat-
bulunmak için vaki telkini reddettik­ muhafaza etmek lâzım gelecektir Bu lerini tanırsa, Komünist Çin, İngilte­
ten sonra, bu meselede ehemmiyeti ise Vietnam kadar, bu yeni hududu reye Asyada ticaret yapmak imkânla-
gün günden artan bir rol oynamak- teminat altına alacak olan devletle- rını verirse, mesele yok. İster büyük-
ta ve halen Cenevre konferansında rin de işini kolaylaştıracaktır. ister küçük devlet olsun,
batılıların komünist blok ve bilhas­ Komünist Çin, Fransa içîn nedir?
sa komünist Çinle irtibatlarını te­ Lâkin, Fransa yı bulaşmış olduğu Hindicini... Komünist Çin, Hindicini-
min etmektedir. Zira Intriltere, bü- Hindicini belâsından kurtaracak ye- deki âsi kuvvetleri desteklemekten
yük batılılar arasında, komünist Çi- gâne care olan bu plânın tahakkuku- vazgeçsin, bu suretle Fransa nefes al-
ni tanımış ölen yegâne devlettir. Bu na başlıca iki mâni vardır. Bunlardan sın da, ne olursa olsun. Komünist
itibarla, Hindiçinin taksimi ile il- birincisi, Hindiçni savaşına devam Çin büyük de olsa küçük de olsa
gili plânlardan birincisinin de İngilte- edilmesini isteyen Amerikanın tav­ Fransa için ancak Hindiçinide, Hin-
reden sâdır olması normal görünmek- rıdır. Son hâdiselerden sonra bu tav- diçnideki müdahalesi kadar mevcut-
tedir. Bu plânın, tamamen İngiliz rın ne dereceye kadar değişmiş oldu- tur. Pekin, elini Ho Şi Min'den çeke-
eseri olmasa bile, esas itibariyle şu ğu iyice anlaşılamamıştır. cek olsa, Fransa Avrupada da derin
noktaları ihtiva ettiği biliniyor. Diğer mania da bizzat Vietnam bir nefes alabilecek ve ... şu mahut
1 . Komünistlerle umumi mahi- hükümetinin itirazıdır. Avrupa Savunma Camiasını tasdik
bahsinde Amerika ile daha serbest

AKİS, 15 MAYIS 1954 11


DÜNYADA OLUP BİTENLER
ve siyasî taahhüde girmiyordu.
Amiral Radford keyfiyeti Başkan
Eisenhower'e bildirmek üzere memle­
kete dönerken, İngiltere Başvekili Sır
Winston Churchill, 27 nisan tarihli
nutkiyle Ingilterenin bu kararını açık­
ladı:
"Cenevre konferansından evvel...
Hayır."
Bu nutuk Avam Kamarasında uzun
uzun alkışlandı.
Baslangicta Kelam var idi.
B u Cenevre konferansına batılıla-
rın büyük bir blöfle gittikleri in-
tibanı uyandıran şey hep söz söylen­
miş, fakat ciddî karar alınmamış ol­
masıdır. Dulles müdahale fikrini attı.
Nixon doğrudan doğruya müdahale­
den bahsetti. Sir Winston Churchill
müdahale etmiyeceğim dedi; fakat Ce-
nevre konferansından sonra ne olaca-
ğını söylememek suretiyle müphem
bir hava yarattı.
Nihayet, Başkan Eisenhower, bir
nutuk söylemek suretiyle Dulles'in
konferansta bir şey yapacakmış da
Düşman Kardeşler hazırlanıyormuş intibaını uyandırma­
Güney ve Kuzey delegeleri konferanstan ayrılıyorlar ğa çalışan durumunu büsbütün mu­
allâkta bıraktı ve Amerika Hariciye
konuşabilecektir. İngiltere Hayır dedi. Vekili Vaşingtona dönüşünü tacil et-
Halbuki, Amerika için Komünist
Çin bütün Asyanın ve oradan hareket- A tlantik Konseyi toplantısı mü-
nasebetiyle Pariste buluşan üç
mek lüzumunu hissetti.
Filhakika, Başkan, nutkunda, Ce­
a
le bütün batı âleminin ölüm kalım batılı devlet Dışişleri Vekili Cenevre nevre konferansının neticeleri alınma­
davasında en büyük unsurlarından konferansında takip edilecek hareket dan evvel Güney - Doğu Asyada her-
biridir. Komünist Çin tanınır ve bü­ tarzını inceledikleri sırada, bu müda­ hangi bir harekete teşebbüs edilemi-
yük devletlerden biri sıfatiyle milletler hale fikri ortaya çıktı ve Ingiltereden yeceğini söyliyerek İngiliz tezini be­
camiasına katılırsa, burada Sovyet de işbirliği istendi. Bunun üzerine İn-
cy
nimsiyordu. Yine başkan bir Modüs
Rusya kuvvetli bir ortak kazanmış o- giliz Hariciye Vekili Anthony Eden'in Vivendi aranması lâzım geldiğini be-
lacaktır. 24 nisan cumartesi günü süratle Lon- lirtmek suretiyle İngilizlere affolunan
Komünist Çin bir kere Asya millet- draya döndüğü görüldü. Eden, teklif­ Hindiçininin taksimi plânına da açık
leri lideri olarak ortaya çıkar ve bir ten İngiliz Kabinesini haberdar ede­ kapı bırakmış oluyordu.
nüfuz sistemi tesisine muvaffak olur­ cekti. Nitekim o gece Hariciye Vekili Fakat, konferansta, Hindicini mese­
sa, bütün Asyanın kaybı ile terazi­ ile Başvekil uzun bir görüşme yaptılar lesinin müzakerelerine hangi memle-
nin kefesi komünist bloka doğru eği- ve ertesi sabah, bir pazar sabahı, İn- ketlerin iştirak edeceği meselesi he-
lecektir ve bu bir bakıma üçüncü bir gilizlerde âdeta mukaddes sayılan nüz halledilmemiş bulunduğundan
dünya harbi demektir. Zira, üstünlü­ hafta tatili hiçe sayılarak kalbine top­ evvelâ Kore ele alındı ve karşılıklı
pe

ğüne kanaat getirdiği dakikada komü­ landı. Toplantıya kara, hava ve deniz tezler ileri sürüldü.
nist blok harbi göze alabilecektir. kurmay subayları da iştirak ediyor­ Almanya plânının Çince Nüshası
Harp Çıkar!. Sesleri.. lardı. örenin sulh içinde birleştirilmesi
K omünist propagandasına karşı Bu sırada Vaşingtonda Başkan
Eisenhower millî güvenlik konseyini
K ile ilgili komünist plânını Ku-
başlangıçta bu görüş ve davranış zey - Kore murahhas heyeti izah etti.
farkı yardı. Konferanstan az evvel Pa- perşembe günü için Beyaz Sarayda Bu plâna göre: 1) Altı ay içinde bü-
riste Atlantik Paktı Konseyi toplandı- toplantıya davet etmişti. Başkan: tün yabancı kuvvetler Koreyi terkede-
ğı zaman bu fark bir ihtilâf derecesin- «Mühim kararlar günündeyiz» diyor- cekler; 2) İki Kore parlâmentosundan
de gelişti. du. ayrılacak heyetlerin teşkil edecekleri
Dulles 5 nisanda söylediği bir nu­
tukta batılı memleketlerin Komünist
Çine müştereken bir ihtarda bulun­
i ngiliz Kabinesi pazar günü öğ-
leden sonra da bir toplantı yap­
tı ve oturum geç vakitlere kadar sür-
muhtelit bir komisyon seçim yapacak;
3) Birleşmiş Milletler hiçbir işe karış-
mıyacaklar.
malarını ve Güney . Doğu Asyada dü. Hindiçiniye müdahale teklifi gö­ Sovyetlerin Berlin konferansında
müttehit bir hareket tayin etmelerini rüşülüyordu. Almanyanın birleştirilmesi için ileri
istemişti. Komünist Çinin bir seri mü- sürdükleri tezin aynı.
Vaşington, İngiliz hükümetinin ka- Buna karşılık, batılıların tezi de yi­
tecavizleri desteklemesine müsaade e- rarmı tacil etmek ve bu kararı biran
dilmiyecekti. ne Berlin konferansında ileri sürdük-
evvel öğrenmek için, Nato manevrala­ leri plâna müşabih.
Fakat Avrupalı memleketler: Bu rını takip etmek üzere Parise gitmiş
harptir... diye bağrıştılar. Ortada bir ortalama tez var ki, keş-
olan Amerikan Kurmay Başkanları ke olmasaydı, zira batılılar arasında
Amerika, Hindiçiniye doğrudan Heyeti Reisi Amiral Radford'a Lon­ İhtilâf çıkardı:
doğruya müdahaleye meylediyordu. dra yoluyla Vaşingtona dönüş emri Avustralyanın tezi. Bunu müttefik-
Fakat bunu tek başına yapamazdı. verdi. Radford Londrada, İngiliz kara, lerin çoğu kabul ettiği halde Güney
Bu zarureti ne Amerikan umumî ef­ hava ve deniz kurmay başkanları ile Kore Başkanı Singman Ri reddediyor.
kârına, ne de Amerikan Kongresine görüştü. Bunlar, bir gün evvel kabine Kendi zaviyesinden haklı da. Çünkü
kabul ettirmek mümkündü. Bu mü- toplantısına iştirak eden kumandanlar- Avustralyaya ait olan bu plân gereğin­
dahale ancak milletlerarası bir muza- dı. ce, yalnız Kuzey . Korede değil, ayni
haretin çerçevesi dahilinde, buna müs­ Hayır. İngiltere Cenevre konferan- zamanda Güney Korede de - hem de
teniden olabilirdi. sından evvel Hindiçinide hiçbir askerî Birleşmiş Milletlerin nezareti altında

12 AKİS, 15 MAYIS 1954


DÜNYADA OLUP BİTENLER
seçim yapılacak. Bu düpedüz ve mut­ arada Hindicini meselesinin ilk plânda
Kolombo Konferansı

c
lak surette Ri idaresinin çökmesi de- tetkik mevzuu olacağında şüphe yok-
mektir. Halbuki, ihtiyar başkan için enevre konferansından iki gün
tu. Bu bakımdan Kolomboyu, Cenev-
kendi idaresini bütün Koreye teşmil sonra 28 nisanda Seylânın mer­
renin yardımcısı saymak bile müm­
etmek, Korenin birlestirilmesinden kezinde toplanan Kolombo konferansı-
k ü n d ü . Zira Cenevrede Hindicini me-
çok d a h a m ü h i m görünüyor: Koyun na bidayette Cenevre konferansına ra­
selesinin müzakeresine bir türlü baş­
can derdinde, kasap... kip konferans nazariyle bakıldı. Bu
lanamamış olmasına mukabil, Asyalı
İşte bu İhtilâfa çare bulmak için konferansa Cenevreye gitmemiş olan
Başvekiller, d a h a evvel Nehru, tara-
şimdi dokuzlu b i r komite kurulmuş Asya memleketlerinin Başvekilleri iş-
fından ileri sürülmüş olan plân üze­
bulunuyor. Bir de komünistlerle gö­ tirak ediyordu: Hindistan, Pakistan,
rinde bu işi d e r h a l ele alabilecekler-
rüşmek üzere yedili bir komite var. Birmanya, Endonezya ve Seylân, gün­
di. Cenevrede, Ingilterenin komünist
Kore meselesi konferansta u y k u - demsiz bir toplantıda bütün Asya me-
Çini tanımış olması hasebiyle, Cinle
dadır. selelerini müzakere edeceklerdi. Bu
en kolay irtibat tesis edebilen ve bu
suretle - bilhassa Amerikan siyaseti-
nin yukarıda belirtilen sebepler yüzün­
den bocalar h a l e gelmesi üzerine
b ü t ü n insiyatifi eline alınış görünen
Eden, Kolombo ile Cenevre arasında
bir irtibat kurmayı düşünmüş ve Ko-
lombodaki Başvekillere birer mesaj
göndermek suretiyle buna teşebbüs
etmiştir.
Kolombo, m ü ş a h h a s neticelere ya­
ramadan dağılmış ve Hindicini mese­
lesini de yine Cenevreye havale etmiş
bulunuyor. Lâkin Eden'in tesis ettiği
irtibatın değeri bakidir. Zira şimdi,
Hindicini meselesinde ne kadar giz-
lenilmeğe çalışılırsa çalışılsın bir
taksim plânı üzerinde durulduğu bili­
niyor. Taksim haddizatinde bir şeyi i-
fade etmez. Bunu teminat altına ala-
cak siyasî garantiler lâzımdır. İşte bu
garantilerle ilgilendirilmek suretiyle
a
beş Asyalı devlet Hindicini işine bu-
laştırılabilir ve oradan hareketle Gü­
ney - Doğu Asya için tasarlanan teda-
füi paktla da alâkadar kılnabilirler.
cy
Taksim: tampon devletlerin yeni esası

B aşkan Eisenhower Cenevre kon-


feransı devam ettiği sırada, bu
konferansın Asyada bir Modüs Viven-
di araması lâzım geldiğini söylediği za-
man Hindiçininin taksim esası üzerin-
de d a h a çok durulmağa başlandı. Av-
rupadaki gibi bir Modüs Vivendi h a ­
tıra Almanyayı getirdi.
İki sistemin tam manasiyle barış-
pe

madan, fakat döğüşmeden bir arada


yaşayabilmeleri için çok kere tampon
devletlere ihtiyaç hissedilmiştir. Tam
manasiyle barışmadan ve fakat döğüş-
meden yaşanılan yerlere bakılsın: Av-
rupada Almanya, Asyada Kore görü­
lür.
Son günlerde memleketimizi ziya.
retle konferanslar veren bir Fransız
yazarı bu durumdan açık ve sarih bir
kaide çıkarmış bulunuyor: Artık t a m -
pon devletlerin yeni esası taksimdir.
Almanya gibi, Kore gibi ve ileride
muhtemelen Hindicini gibi.
Ortada bu derece açık bir vakıa
dururken bu zamana kadar bu h u s u ­
sa yanaşılmamış olmasının sebebine
gelince, yine aynı Fransız yazarına gö­
re, bu, ilgililerin görüşleri arasındaki
farktan, bilhassa Fransa ile Amerika-
nın Hindicini meselesinde ehemmiyet
verdikleri hususların sırasındaki tefa-
vuktan ileri geliyor:
Hindicini meselesinde Fransa için
m ü h i m olan şeyler, ehemmiyet dere­
iki ahbaplar celerine göre şöyle sıralanıyor:
Molotof ve Çu-En.Lay 1) Biran evvel h a r b i durdurmak;

AKİS, 15 MAYIS 1954 13


DÜNYADA OLUP BİTENLER
Yalnız Amerika'da değil, yabancı rupaya yaptıkları tetkik seyahatinde
memleketlerde de bilhassa Amerika­ mahallî Amerikan teşkilâtlarında çalı­
nın dostu ve müttefiki olan memle­ şan mesul personelden çoğunun başı­
ketlerde, komünist aleyhtarı faaliyeti na çorap örmüşlerdi. O zamanlar bir
alâka ile takip edilen, fakat aşırı hır­ çok Amerikan kütüphanelerinden, ko­
çınlığı, hataları, bazan temiz ve dü­ münist şaibeli diye nice edebî ve si­
rüst insanlara da yöneltmekten çekin­ yasî değeri olan kitapların kaldırıldığı
mediği çirkin ittihamları ile infial ve ve nice memurun uzaklaştırıldığı ha­
endişeye de yol açan Mc Carthy ve iki tırlardadır. David Shine ve Roy Cohn,
genç yakışıklı müşavirinin ordu ile o- cepleri para dolu, sırtlarını patronları­
lan ihtilâflarının kısa bir tarihçesini na dayamış, cüretkâr, hattâ küstah ta­
veriyoruz. vırlarla Avrupadaki mahallî teşkilât­
Hadise Başlıyor. ları kasıp kavurmuşlardı.
5 Ekim 1952 tarihinde New York- İşte bu David Shine askere alının­
1 lu bir dişçi olan Irving Peress
normal terfi müddetini doldurmuş ve
ca, arkadaşı Roy Cohn paçaları sıva­
dı. Bidayette Shine'in askerliğini New
Amerikan ordusunda ihtiyat yüzbaşı- York'ta yapmasına ve her gece izinli
lığa yükselmişti. Fakat, Peress, dol­ çıkmasına müsaade edildi. Fakat son­
durması lâzım gelen bir beyannamede radan işler sarpa sardı. David'e ordu­
siyasî kanaatlerinin ne olduğu hakkın- da hususî bir durum temin etmek İçin
daki bir suali cevaplandırmadı. Ame­ Cohn'un baş vurduğu bütün teşebbüs,
rikan Anayasası vatandaşlara bu gibi ihtar ve hattâ tehditler boşa gidiyor­
suallere cevap vermemek hakkım ta­ du. Boşa gitmekle kalmıyor, fakat ay­
nır. nı zamanda, Mc Carthy aleyhine bü­
yük bir dosyanın da hazırlanmasını
İhtiyat yüzbaşının bu hareketi der­ sağlıyordu. Filhakika Ordu. David
hal netice doğurmadı. Ancak, 3 Şubat Shine hakkında yapılan bütün tazyik
1953 de bir tahkikat açıldı ve Peress'in ve tesir teşebbüslerini tesbit ediyor,
ordudan çıkarılması kararlaştırıldı. telefon muhaverelerini ses makinesi ile
Fakat karar derhal mevkii tatbika kon­ zaptediyordu.
madı. Aradan aylar geçti ve Peress
kendi sınıfından diğer 7000 dişçi ve Bu arada Mc Carthy "Fort Mam-
doktorla birlikte bir üst dereceye ter­ mouth" muhabere merkezine el atmış-
Fotoğrafçının çaresi
a
fi etti. Bu sefer Peress'e doldurması tı. Orduya ait olan bu merkezin bir
Cenevrede Rusların ikamet ettiği için yeni bir beyanname gönderdiler. komünist yuvası haline geldiğini iddia
köşkten resim almak için tek çare Fakat Peress yine, siyasî kanaatleri ediyordu. Ordu ise elinde bulunan
bu olmalı hakkındaki sualin karşısını boş bı­ meselede tarafsız kalması, Mc Cart-
raktı. Bunun üzerine yedek dişçi su­ hy'ye bir ihtarda bulundu. Orduya
cy
2) Fransanın Hindiçiniyi muhafaza e- bayın ordudan çıkarılmasına katî ola­ karsı bu sert ittihamlardan vaz geç­
debilmesi; 3) ve nihayet Hindiçininin rak karar verildi. Fakat nasıl? mesini istedi. Fakat, bu muslihane te­
komünist olmaması. şebbüs kâr etmedi Mc Carthy muavi­
Amerika için ise ehemmiyet sırası Birkaç ay evvel, başka bir subay ni Cohn'un ısrariyle, yukarıda bah­
şudur: Peress'inkine benzeyen bir meseleden sedilen dişci Peress davssına tekrar
1) Hindiçininin komünist olmaması; ötürü harp divanına verilmiş ve... be- el attı. Fakat bu sefer Peress'i degil-
2) Harbi durdurmak... O kadar. raet etmişti. Ordu, yeni bir baş ağrısı de onun âmiri olan General Ralf
Cenevre konferansında Hindicini istemiyordu. Peress'e emir verildi: Zwiker'i sigaya çekti.
meselesinin müzakeresine başlanacağı "İstifa et... Ya derhal, yahut en geç
üç ay zarfında " Ordu Vekili Müdahale Ediyor
pe

sırada, 6 mayısta Fransız Hükümeti- c Carthy, bizzat Başkan Eisen­


nin Hindicini meselesinde meclisten i-
timat istemek zorunda kalmasının se­
İlk Çatışma M hower'in en sevdiği ve güvendi­
O sırada - 30 Ocak 1954 - Mc ği generallerden biri olan Zwiker'e
bebini de meclisin, Cenevrede Hindi- Carthy, Peress'i meşhur tahkikat ko­ Öylesine ağır muamele yaptı ki, Ordu
çini meselesinde Amerikan listesinin misyonuna celbederek sigaya çekti. Vekili Stevens müdâhaleye mecbur
kabul edilmesi ihtimali karşısında gös- Peress, yine Anayasa maddesine daya­ kaldı. Müsaadesi olmadan hiçbir ordu
terdiği endişedir. narak siyasî kanaatleri hakkında so­ mensubunun Mc Carthy komisyonu
rulan sualleri cevaplandırmadı. Fakat, huzuruna çıkmıyacağını ve ifade ver-
AMERİKA Mc Carthy tarafından öylesine haşlan­ miyeceğini tebliğ etti. Gerekirse bütün
dı ki nihayet, derhal istifa etmeyi tek­ memur ve maiyeti adına Stevens ce­
Mc Carthy Rezaleti lif etti. Ordu, bu istifayı memnuniyet­ vap verecekti.
le ve derhal kabul etti. Fakat Mc Ordu bayrakları açmıştı.
G eçen 22 Nisandan beri, Amerika
aleyhtarı faaliyetleri tetkike me­
mur Kongre tâli tahkikat komisyonu,
Carthy yedek subayın harp divanına
verilmesini istiyordu. Ordu ise istifayı
Matbuatın büyük bir kısım Ste-
vens'i destekliyordu. Fakat, bizzat
yani herkesin bildiği meşhur "Komü­ ileri sürdü. Başkan Eisenhower'in, seçimlere çok
nist avcısı" Senator Mc Carthy'nin Mc Carthy'nin fena halde canı sı­ yakın bir tarihte, Cumhuriyetçi Parti­
başkanlık ettiği komisyon, bizzat baş­ kılmıştı. de ikilik çıkarmamak mülâhazası ile
kanı ile Ordu arasında zuhur eden bü­ Yakışıklı Shine da askere alınıyor heselede tarafsız kalması, Mc Cart­
yük bir ihtilâfı incelemektedir. akat "Komünist avcısı" genatö- hy'nin Başkan tarafından korunduğu
Senelerden beri Amerika'da sivil ve
asker, hükümet memuru veya serbest
F rün canını sıkan, hem çok sıkan
bir mesele daha vardı: 26 yaşında çok
intibaını uvandırmıştı. Stevens mağ­
lûp oluyordu.
meslek erbabı, kim olursa olsun, her­ güzel bir delikanlı olan muavini David Ordu, bu sefer bütün bataryaları i-
kesin tirtir titrediği, hattâ Başkan Shine'nin askere alınmış olması... le ateş açtı: David Shine dosyası neş­
Eisenhower'in dahi uzun zaman ''ida­ David Shine, tahkikat komisyonun­ redildi.
r e " etmek lüzumunu hissettiği Wis- da Mc Carthy'ye muavinlik eden iki Eisenhower Stevens'i destekliyor
consin'li ayan üyesi Mc Carthy şimdi delikanlıdan biridir. Roy Cohn ve c Carthy'nin başkanlığındaki
ordu ile olan ihtilâfında yemin etmek
suretiyle ifade vermeye davet edilmek-
David Senine... ikisinin yaşları ceman
elli. Fakat, bu çocuklar McCarthy adı-
M komisyonun üyeleri Ordu tara­
fından neşredilen David Shine dosya­
tedir. na etrafı tirtir titretirler. 1953 de Av- (Devamı 34 üncü sayfada)

14 AKİS, 15 MAYIS 1954


İKTİSADİ v e MALİ S A H A D A
Yabancı sermaye Seçimde Bahis Mevzuu
Seçimlerdeki Rolü
s on seçim mücadelesinde, üze- Edilen Meseleler
rinde en çok durulan mevzular­
dan birini de, muhakkak ki, Türki- Dr. Muhlis Ete
yede yabancı sermaye yatırımı me-
selesi teşkil etmiştir.
C. H. P. çevrelerinde şiddetle ten-
s eçimlerde münakaşa mevzuu
olan belli başlı iktisadî me­
seleler arasında şunlar vardır:
yonların hortlamasına imkân verme-
leri, iddiasıdır.
Demokrat iktidar, yurdun süratle
kid konusu edilen Yabancı sermayeyi 1 . Köylünün borçlandırılması, kalkınmasını sağlamak için istihsal
teşvik kanunu, tersine, D. P. sözcüle­ 2 . Yabancı sermaye kanunu me­ vasıtaları arasında memlekette en kıt
ri tarafından hararetle övülmüştür. selesi, olan sermayeyi biran evvel artıra-
Hakikat nerededir? Elbette bunun, ol- 3 - Petrol kanunu meselesi, bilmek için yabancı sermayenin iş­
duğu gibi bilinmesi, bugün dahi, her 4 - Hayat pahalılığı meselesi. tirakini düşünmüş ve bunu sağla-
yönden faydalıdır. Hususiyle, umumi Bunun dışında ortaya atılan me- yabilmek için 1951 yılı baharında
efkârın devamlı murakabesine tâbi selelerin münakaşası tâli derecede muhalefetin de tamamen tasvibi ile
demokratik idaremizde. kaldığı için, biz bilhassa 4 mesele Yabancı sermayeyi teşvik kanunu-
Türkiye Büyük Millet Meclisinin üzerinde duralım: nu çıkarmıştı. Son aylarda çıkarılan
18/1/1954 tarihinde kabul
23/1/1954 de neşrolunan 6224 sayılı
Yabancı sermayeyi teşvik kanununa
edip,
c umhuriyet Halk Partisi, De-
mokrat Parti iktidarının Ziraat
Bankası vasıtasiyle köylüye çok faz-
kanun bu ilk kanunun tevsi edilmiş
şeklidir.
Yeni kanun yabancı sermayeyi
göre, hükümet, ancak: memlekete celbederken, buna hiçbir
1 . Memleketin iktisadî inkişafına la miktarda kredi açtığını, fakat bu surette imtiyaz ve inhisar tanıma­
yararlı olmak, ? krediden daha ziyade büyük işletme mış, buna mukabil memlekette çe­
sahiplerinin faydalandığını, bir kı­ şitli faydalar temin edecek olan bu
2 - Türk husus! teşebbüs erbabının sım köylülerin ise, krediyi istihsal­
çalışabileceği bir faaliyet sahasında sermayenin kazancını kendi memle-
den ziyade istihlâke sarfettiğini ve ketlerine çıkartmayı kabul etmişti.
çalışmak, binaenaleyh mahsul satışından çı-
3 - Ve nihayet inhisar veya hususî karamadığı için güç duruma düştü­ Yabancı sermayenin memlekete
bir imtiyaz karakterini taşımamak girebilmesi için hükümetin bu ser­
ğünü iddia etmekte ve iktidara gel- mayenin memleket ekonomisine fay­
kaydiyle, yabancı sermayenin memle- dikleri takdirde Ziraat Bankası
kette çalışmasına izin verebilir. Kanu- dalı mevzulara tahsis edildiğine dair
borçlarını ödeyebilmeleri İçin uzun kanaat getirmesi şarttır. Bu iş türlü
nun bu hükümleri âmir ve mutlak
a
vadeli taksitlere raptedeceklerini mercilerde tetkik edildikten sonra
hükümlerdir ve bittabi riayeti mec­ beyan etmiş bulunuyorlar.
buridir. bir karara raptedilir.
Gerçekten Demokrat Parti ikti­ Yabancı sermaye şüphesiz ken-
Ş imdi akla gelebilir ki şartlar dara geçtiği vakit Ziraat Bankası­
nın ziraî ikrazı ancak 337 milyon li-
dine en kârlı sahalar arar. Ziraate
gelirse, daha ziyade ziraî mahsulle­
cy
içinde gelecek her yabancı ser­
mayeye müsaade olunmak lâzım mı- ra civarında idi. Bunun yanında rin kıymetlendirilmesi için ziraî sa-
dır? Veya başka bir tâbirle, hükümet, daha evvelki devrelerde ikraz edil­ nayi ile uğraşmağa gelir. Muhalefe-
bu üç şartı haiz olarak bir yabancı miş kredilerden takriben 65 milyon tin zannetiği gibi, buğday, pa-
firmanın Türkiyede sermaye yatır- liralık bir donmuş kredi de devral- muk veya tütünle ziraate gelmez.
mak için yapacağı her teklifi kabul mış bulunuyordu. Çünkü dünyada bu mahsuller hem
etmek zorunda mıdır? Elbetteki hayır. Ziraî kalkınmaya birinci derecede mebzul miktarda, hem de bizden
Hükümet, kanunun aradığı bütün ehemmiyet veren demokrat iktidar, daha ucuz olarak istihsal edilmekte­
şartları nefsinde toplayan bir yatırım toprak, traktör, gübre gibi ziraî is­ dir. Ecnebi sermayedar, kendi
teklifini katî ve nihaî olarak redde- tihsal vasıta ve malzemesini artırır. memleketinden daha fazla randıman
pe

debilir. Çünkü bu bir hâkimiyet ta­ ken tabiatiyle ziraî kalkınmada ma- almalı ki, başka sahalara gitsin;
sarrufudur Yukarıda belirtilen şart­ nivelâ rolünü oynayacak ziraî kre­ biran için sırf bizim müstahsillerimi-
ların kâffesini haiz ve binnetice diyi artırmağa karar verdi ve 1953 ze rekabet için gelmek istendiğini
memleket için son derece müsait gö- senesinin son aylarında 1 milyar farzedelim, bu takdirde dahi her
rünen bir yatırım teklifi de reddolu- 172 milyona çıkardı. Acaba Ziraat müracaatı memleket menfaatlerine
nabilir. Kanunda, hiçbir veçhile, ya­ Bankası, ikraz ettiği paraları geriye uygunluğu bakımından tetkik eden
bancı sermaye yatırımı için bir açık alamadı mı? Bunun cevabını ver­ çeşitli mercilerle karşılaşacaktır.
kapı politikası yer almış değildir. Esa­ mek için bankanın tahsilat nisbetini Nitekim bu şekilde gelen ilk
sen kanun, hükümete verilen bir selâ- ele almak lâzımdır. Ziraat Banka- yabancı sermaye, İstanbul Bakırköy-
hiyyet kanunudur. Başka türlü olma- sının son tesbit ettiği ikraz ve tah­ de nebatî yağ imal için gelen Hol­
sı da doğru olmazdı; çünkü, memleke­ silat rakamlarına göre tahsilat nis- landa sermayesidir. Bu suretle pa-
tin iktisadiyatı her zaman birbirinden beti yüzde 90 dır. Demek oluyor ki, muk veya tütünle ziraate gelmez.
çok farklı şartlar içerisinde bulunur. köylünün aldığı borçları iade ede. rulan fabrika ile Türk ayçiçeği müs­
İktisadî inkişaf, farklı şartlar içinde memesi, umumî olarak, varit değil­ tahsilinin mahsulü değerlendirilmiş,
cereyan eder. O kadar ki, bugün ka­ dir. bugün bir çoklarımızın kullandığı
bul edilen bir teklifin mümasili, bir (Sana) ve (Vita) yağlariyle müsteh­
sene sonra reddedilmek veya bugün like sıhhî ve ucuz bir yağ temin et-
reddedilen bir teklif, bir sene sonra miş ve kış mevsimlerinde mütema­
umhuriyet Halk Partisinin
kabul edilmek, memleket iktisadiyatı
İçin daha isabetli görülebilir. Bütün C üzerinde durduğu ikinci bir
mevzu Demokrat iktidarın acele bir
diyen artan şark yağlarının spekü-
lâsyon maddesi olmaktan kurtar­
bunlar, önceden tayini caiz ve müm- mıştır.
kün olmayan türlü çetin şartlara tâbi kanun çıkararak yabancı sermayeyi Binaenaleyh yabancı sermayenin
olarak tetkik edilmek lâzım gelen mev- memlekete celbederken, zirai sahayı gelişinden korkmamak, onu önle-
zulardır. Yabancı sermaye yatırımı bundan hariç tutmamaları netice- mek, frenlemek değil, bilâkis ona
teklifleri, her defasında, ayrı ayrı, sinde yabancı sermayenin ziraate memleketin ihtiyaçlarına en uygun
iktisadî hayatımızın şartları, icapları bilhassa toprak işletmelerine girme-
ve imkânlarına göre mütalea edilerek sine ve dolayısiyle eski kapitülâs- (Devamı 34 üncü sayfada)

AKİS, 15 MAYIS 1954 15


İKTİSADİ VE MALİ SAHADA
yede petrol arama müsaadeleri de ve­
rilmeye başlanılmıştır. İlk müsaadeyi
Soconi almış, onu Shell'in bir organı
olan N. V. de Batafsche Maatschappij
şirketi takip etmiştir. Şirketler, T ü r -
kiyenin dokuz petrol bölgesinden ken-
dilerine açık b u l u n d u r u l a n yedi t a ­
nesinde arama yapabileceklerdir. Ka­
palı iki bölge, hudutlarımıza yakın o-
lan "Erzurumun ş a r k ı " ve "Sivasın
şimali" dir.
Petrol k a n u n u n u n seçim kampan-
yasında taraflarca pek sık ele, d a h a
doğrusu dile alındığı hatırlardadır.
Muhalefet "yabancılara petrol imtiya­
zı" vermenin memleketi satmak mâ­
nasına geldiğini iddia edecek k a d a r
sert ittihamlarda bulunmuş, iktidar
ise b u n u n yarınki müreffeh. Türkiye
nin kurulması yolunda bir adım oldu­
ğunu bildirmiştir. Normal bir seçim­
den ziyade bir plebisit m a h i y e t i taşı­
yan rey verme ameliyesinden sonra
katiyetle anlaşılmıştır ki millet, De­
mokrat Partinin görüşünü tasvip et-
mektedir.
Zaten unutulmamalıdır ki muhale­
fet sözcülerinin seçim kampanyası bo­
yunca söyledikleri ile k a n u n u n Mec-
listeki müzakereleri esnasında söyle-
Fethi Çelikbaş dikleri sözler arasında b ü y ü k mübaye-
net vardır. Seçim kampanyasında İs­
Rey verdiği kanun: Yabancı Sermaye met İnönü, k a n u n u n prensibine itiraz
ile b u n u n kapitülâsyon manasına gel­
kabul veya reddedilecek müracaatlar­ dar hükümetimize yapılan yük k ü s u r diğini ifade etmiş, iktidara geldikleri
a
dan başka bir şey değildir. müracaatın 72 tanesi komisyonda tet­ takdirde k a n u n u değiştireceklerini bil-
K anunun 9 ncu maddesine göre,
teklifler İktisat ve Ticaret Vekâ­
kik edilmiş, bunların 30 tanesi kabul
olunmuştur. Bu 30 teşebbüs memleke­
dirmiştir. Halbuki Meclisteki müzake­
relerde aynı partinin, gene İsmet İnö­
letine yapılır, ve yabancı sermayeyi timize cem'an 26.958.480 liralık ser- nü tarafından tavsif edilmiş sözcüleri
teşvik komitesinin u m u m î kâtibi olan maye getirmektedir. 12 m ü r a c a a t ise, Halk Partisinin Devletçilik umdesi yü-
cy
İktisat ve Ticaret Vekâleti iç Ticaret h a l e n Bakanlar Kurulundadır. zükıden k a n u n aleyhinde r e y kullana-
Umum Müdürü, teklifi, komiteye ra- B u n a mukabil, 30 müracaat, mat­ cağını, yoksa böyle bir k a n u n u n zaru­
porte etmek üzere, i h z a r i tetkiklere lûba muvafık gölürlmiyerek reddedil­ r e t i n e inandıklarını ifade etmişlerdi.
tâbi tutar. Türkiye C u m h u r i y e t Mer­ miştir. Bunlardan 15 i itiraz etmiş, iti- Görülüyor ki petrol aleyhindeki vazi­
kez Bankası U m u m M ü d ü r ü n ü n Baş­ raz edenlerden 13 ü yeniden reddedil­ yet Halk Partisi ileri gelenlerinden
kanlığında, Maliye Vekâleti Hazine miştir. Diğer ikisi ise üç Vekilden bazıları tarafından iktisadi b i r mese-
Umum Müdürü, iktisat ve Ticaret Ve- müteşekkil Komitede tetkik edilmek­ le olmaktan ziyade siyasî tema olarak
kâleti İç Ticaret U m u m M ü d ü r ü ile tedir. Görülüyor ki, h e r müracaatın ele alınmış, seçim kampanyasının bel-
Sanayi İşleri Umum Müdürü, işletme- kabulü bahis mevzuu değildir. li başlı u n s u r u haline getirilmiş, h a t t â
pe

ler Vekâleti Etüd ve Plân Dairesi R e ­ e ş h u r sözdür, k ö t ü bir k a n u n bu uğurda h a k i k a t e n inanıldığından


isi, Türkiye Ticaret ve Sanayi Odala­
rı ve Ticaret Borsaları Birliği U m u m i
M iyi tatbik edilmek suretiyle ga- d a h a ilerlere k a d a r gidilmekte m a h ­
zur görülmemiştir.
yet güzel, buna mukabil, iyi b i r k a n u n

B umgaühni yverilen
Kâtibinden teşekkül eden Yabancı Ser- da kötü tatbik edilmek suretiyle çok imtiyazların h a k i k î
mayeyi Teşvik Komitesi, lüzum gör- fena neticeler verebilir. Yabancı ser. e t i nedir?
d ü ğ ü tekdirde, diğer vekâlet ve m ü ­
mayeyi teşvik k a n u n u da, mücerred K a n u n iyi tetkik edildiği takdirde
esseseler mümessillerinin de mütalea-
bir k a n u n olmayıp, h a k i k i m â n a ve görülür ki, T ü r k i y e Hükümeti müna­
sını alarak, talepleri tetkik eder ve
değerini ancak tatbikatta bulabilecek­ sip göreceği ve lüzumlu vasıfları h a i z
b i r k a r a r a bağlar. Komitenin k a r a r ı
tir. Ancak şurası kati olarak söylene­ yabancı şirketlere d ö r t nevi müsaade
müsbet ise, keyfiyet, İktisat ve Ticaret
bilir ki, k a n u n , memleketimiz için verebilir:
Vekâletince, kararnamesi alınmak ü-
zere Başvekâlete yazılır ve böylece ya- fevkalâde müsbet ve feyizli neticeler 1 . Jeolojik ve jeofizik araştırma
bancı sermaye yatırımı teklifi ancak verecek bir tatbik tarzı için müsait müsaadesi,
İcra Vekilleri Heyetinin karariyle tas­ h ü k ü m l e r i ihtiva etmektedir. Elverir 2 . Petrol istikşafı müsaadesi,
vip olunur ve tekemmül e d e r . ki, h ü k ü m e t l e r , b u n u iyi tatbik ede- 3 - Petrol işletme müsaadesi,
bilsinler; ç ü n k ü k a n u n , geniş imkân- 4 - Rafineri ve Pipe-Line kurma
Komitenin kararı menfi ise, yani lara s a h i p ve fakat çok geri kalmış o- müsaadesi.
talep reddedilmişse, ilgililer, Maliye lan memleketimizin b u g ü n k ü süratli B u g ü n için verilen ve verilebilecek
ve İktisat ve Ticaret ve İşletmeler Ve­ kalkınma davasında şiddetle m u h t a ç olan müsaadeler 1 ve 4 üncü m a d d e ­
killerinden m ü r e k k e p üç kişilik he- olduğumuz sermaye ihtiyacını karşı­ lerde gösterilen müsaadelerdir. Soconi
y e t nezdinde itirazda bulunabilirler. lamağa imkân vermektedir. ve Shell b u n l a r d a n birincisini almış­
Bu üç Vekilden mürekkep heyetin lardır. İkinci ve ü ç ü n c ü müsaadele­
kararına göre, teklif ya komitenin ka-
rarı veçhile reddedilir, veya, komite Petrol rin verilebilmesi için h u s u s î b i r ni­
zamname lâzımdır ve bu, h a l e n Ame-
kararı bozularak, İcra Vekilleri Heyeti rikada bizim mütehassıslarımız tara­
İlk İmtiyazların Mâhiyeti fından h a z ı r l a n m a k t a d ı r . Temmuzdan

s
k a r a n alınmak üzere, Başvekâlete bil­
dirilir. eçimlerin ilk neticeleriyle be- evvel de bitmesi b a h i s mevzuu değil-
Nitekim nisan ayının sonuna ka­ raber, yabancı firmalara T ü r k i - dir.

16 AKİS, 15 MAYIS 1954


İKTİSADİ VE MALİ SAHADA
Diğer taraftan, h ü k ü m e t i n her mü­ miz için kıymetli mütalâaların bilhas­ ki ticarî temasları a r t t ı r m a k üzere ya­
racaat sahibine, h a t t â aranılan vasıf- sa y e r alacağım ü m i t eylemekteyiz. kında bu memlekete Arjantin devlet
ları h a i z bulunsa bile mutlaka müsaa- ve iş adamlarından ibaret bir heyet
de vermek mecburiyeti yoktur. Hâki- Pamuk Piyasaları Durgun
göndermeye k a r a r vermiştir. Aynı ar­
miyet ve takdir h a k k ı tamamiyle dev- Geçiyor zuda olan Kızıl Çin de Buenos Aires'e
letimizindir. F a k a t bir anlaşmaya va-
rıldıktan sonra b u n a karşılıklı olarak B ellibaşlı pamuk piyasalarımızda
bu arada bilhassa İzmir P a m u k
bir Çin heyeti gönderecektir. Arjantin
Kızıl Çine et, hububat satıp karşılı­
riayet etmek de en basit dürüstlük Borsasında b ü y ü k bir durgunluk göze ğında Cinden maden cevheri, petrol
kaidesidir ve böyle olmasaydı zaten çarpmaktadır. Geçen hafta, p a m u k fi­ ve sınaî mamuller almak istemektedir.
yabancı firmaların memleketimize gel­ yatları gene istikrarım muhafaza eyle.
mesi de beklenilmezdi. miştir. Hazır birinci p a m u k 270 - 275 Batı Almanyanın
Halen sırada üç yabancı firma d a . kuruştan; d ü ş ü k birinciler ise 267-270 Otomobil İhracatı
kuruştan muamele görmüşlerdir. Ma­ ederal Almanya İstatistik Büro-
ha vardır. Bunlara da, gerekli müsa­
adelerin yarın, Öbür gün verilmesi
beklenebilir. Bundan sonra, toprak-
yıs vadeli birinciler 275 kuruştan sa­
tılmış; yeni p a m u k mahsulü üzerinden
F şunca yayınlanan rakamlara na-
zaran, Batı Almanya'nın 1953 yılında­
larımızda h u m m a l ı b i r faaliyet başla- yapılan alivre satışlar ise 250 kuruş ki otomobil ihracatı 1962 senesine na­
yacaktır. üzerinden muamele görmüştür. zaran % 29,7 nisbetinde bir artış gös­
Tek temennimiz, bol miktarda pet- İkinci kalite pamukların İzmir Bor­ termiştir. Filhakika, Batı Almanya
rolün bulunmasından başka bir şey sasındaki fiyatları 248-250; şampanya­ 1953 yılında ceman 177-493 adet oto­
değildir. larınla 167 - 170 kuruştan satışa çık­ mobil, kamyon ve sair motorlu taşıt
mıştır. satmıştır. Bu satışların en b ü y ü k kıs­
mı Avrupa memleketlerine yapıl­
İç haberler Şeker Fiyatlarında mıştır. İ t h a l memleketleri arasında
Artma Olmayacak Afrika, Amerika, Avustralya ile As-
Çimento İhtiyacı Artıyor
irişilmiş olan büyük kalkınma
Şubirsontakım
haftalar zarfında dolaşan
rivayetler, şeker fiat-
yada bulunanlar da yer almaktadır.
Hergün gelişen Alman otomobil sa­
G hamlesinin tabii neticesi kendisi­ larının arttırılacağı noktasında ısrar
eylemekte i d i . Umumî efkârı üzen bu
nayii, ingiltere ve Fransa için ciddî
bir mesele teşkil eylemekte; bu so­
ni geniş b i r çimento darlığı şeklinde
hissettirmeye başlamıştır. Gerçekten, rivayetlerin doğruluk derecesini tahkik nuncu memleketlerin ellerindeki piya­
b i r y a n d a n devlet, diğer yandan da hu­ için malûmatına müracaat ettiğimiz salar teker teker Almanya'nın eline
susi şahıslar eliyle yapılmakta olan in­ Türkiye Şeker Fabrikaları Anonim geçmektedir.
şaat dolayısiyle piyasada bir darlık Şirketi Müdürlüğü, bu haberleri kati­ Dünya Nüfusu Artıyor
mevcuttur. Dahilî istihsal yetmediği i- yetle tekzip eylemiş; böyle bir fiyat
B fus İstatistikleri Bürosunca ya­
artışının katiyen varit olmadığı yolun­ irleşmiş Milletler Teşkilâtı Nü-
çin İsrail ve Mısır'a b ü y ü k siparişler
a
verilmiştir. Çimento ithali hususunda da bize teminat vermiştir.
yınlanan rakamlara nazaran, 1952 yılı
Yugoslavya ile de anlaşmaya varılmış­ Fındık Rekoltemiz ortalarında 2.469.000.000 olan dünya
tır. Bu siparişlerle ilgili partiler gel­
dikçe, mevcut çimento meselesi de Bu Sene Çok Yüksek nüfusu, bu g ü n k ü artış temposunu mu­
iresun ve havalisinden gelen se- hafaza eylediği takdirde, yetmiş sene
kendiliğinden halledilmiş olacaktır.
G vindirici
cy
haberlere göre, bu yıl sonra t a m iki misline baliğ olacaktır.
Hele temelleri atılmış olan yeni çimen­
fındık rekoltemiz çok iyi olacaktır. 1951 ile 1952 yılı arasındaki artış 30
to fabrikalarımızın inşaatı sona erince
Tahminlere nazaran elde edilecek mü­ milyon idi. B ü r o n u n verdiği diğer en-
memleketimizin yıllık çimento ihtiya­
sait mahsul sayesinde geçen yılın is­ teresan haberlere göre, dünyadaki
cının tamamını dahilden sağlamak
tihsal noksana da kapatılabilecektir. genç kadınlarda doğum mabetleri art­
k a b i l olacak; bu sayede de h e r
Halen müstahsilin elinde 250 vagon makta; b u n a karşılık yaşlı kadınlarda
yıl harice bu madde için ödediğimiz
kadar cüz'î bir stok vardır. Bu küçük ise hızla azalmaktadır. Fennin son te­
külliyetli döviz masrafından kendimizi
stokun önümüzdeki günlerde süratle rakkisi sayesinde medenî memleket­
kurtarmış olacağız.
erimesi de beklenilmektedir. lerdeki ölüm nisbeti çok azalmışsa da
Milânodaki Kongreye kalb ve kanser hastalıklarından ölen­
pe

İstanbul piyasasında yükselmeye


Müşahit Olarak Katıldık lerin nisbetieri pek çoğalmıştır.
başlıyan findik fiyatları, müstahsillerin
ayış ayının ikisi ile onu arasın- cesaretini arttırmış, yüzlerini güldür- Avrupa Tediyeler
M da Milano şehrinde toplanmış
olan Beynelmilel Hububat ihracatçıla­
müştür. Fındık piyasasındaki bu can­ Birliğinde
lılık karşısında ilgililer, bu yıl. İstan­
vrupa Tediyeler Birliğinin son
rı Kongresine Türkiye, müşahit devlet
olarak katılmıştır. Memleketimizi Tür­
bul'da bir de Fındık Kongresi akdede­
r e k fındık ziraat, satış ve ticareti ile
A raporu yayınlanmıştır. Bu rapora
nazaran geçen ay zarfında Birliğe âza
kiye H u b u b a t İhracatçılar Birliği U- ilgili kararlar alınmasını temine gayret olan 15 memleketten dokuzunun ' acık
mumî Kâtibinin temsil eylediği bu etmektedirler. miktarlarında mühim artışlar olmuş­
kongrede, dünya buğday, arpa, yulaf tur. Ezcümle, Danimarka'nın açığı
ve çavdar fiatları; satıcı ve alıcı mem­
leketlerin vaziyeti ve h u b u b a t müsteh­
Dış haberler 4.300.000 dolar, Fransanınki 11.000000
dolar, İslandanınki 500000 dolar, Yu-
liki olan memleketlerin yıllık ihtiyaç
miktarları bahis mevzuu edilmiştir.
Kalay Fiyatları Düşüyor nanistanınki 3.900.000 dolar, Hollanda
nınki 800.000 dolar, Italyanınki
Okuyucularımızın da malûmu ol­
duğu üzere, halen dünyada geniş bir
L ondra kalay piyasasında iki haf-
tadanberi başlamış olan düşüş
devam etmektedir. Geçen hafta pazar­
24.000.000 dolar, İsveçinki 22.400.000
dolar, Norvecinki 1.200.000 dolar ve ni­
hububat istihsal fazlası ve b u n a mu­ hayet Türkiyenin açığı da geçen ay
tesi günü bir aralık yükselmiş olan zarfında 5.600.000 dolarlık bir artış gös­
vazi olarak da müstahsil memleketler fiyat, salı günü yeniden 8 sterlin 15
elinde b ü y ü k h u b u b a t stokları vardır. termiştir.
şilinlik bir düşüş göstermiştir. Böylece
Meselâ, A. B. D., geçen mahsul yılın­ peşin muamelelerde kalayın tonu 752 Geri kalan altı devlet alacaklı du-
dan tam 21 milyon ton buğday stoku sterlin, 10 şilin; üç ay vadeliler içinse rumdadır. Bunlardan Batı Almanya en
devretmiştir. Amerikanın yıllık istih­ 746 sterlin üzerinden muamele gör­ çok alacağı olan devlettir. Batı Al-
lâk y e k û n u ise, sadece, 19 milyon ton­ müştür. manyanın geçen ay, Birlik nezdindeki
dur. Aynı hal Kanadada da mevcuttur. alacağı t a m 53.600.000 dolarlık bir ar­
Bu bakımdan Milano Kongresi büyük Kızıl Çin İle Ticaret tış daha göstermiş; böylece bu mem­
bir önem taşımaktadır. Müşahit dele­
gemizin vereceği raporda, hükümeti- c enubî Amerika devletlerinden
Arjantin, Kızıl Çin ile arasında­
leketin alacağı yekûnu 898.400.000 do­
ları bulmuştur.

AKİS, 15 MAYIS 1954 17


KÜLTÜR SAHASINDA
EĞİTİM Bir S a m u r Kürk Hikâyesi
Bir Tecrübe Avni Başman

E ğer maarif sistemlerinin esası


«Çocuğa göre mektep» ise, pek
— Liselerden zayıf geliyorlar!
— Orta okullar yetiştirmiyor!
şıyoruz: Memleketin türlü türlü or­
ta ve yüksek ihtisas kadrolarında
yakında memleketimizde bu vadide
— İlk okullar sağlam bir temel yer alacak taze unsurları bu istika­
büyük ve ehemmiyetli bir adım atı- metlere götürecek ilkten sonraki tab-
kuramıyor!
lacaktır. Ankaranın Yeni Turan, Na­ — Aileler çocuklarının çalışma- sil kademelerine yeni öğrencileri tur
mık Kemal ve Hıdırlıktepe ilk okulla- lariyla ilgilenmiyorlar, her şeyi okul­ reden bulup almalı? Başka memle­
nnda anormal zekâlı talebelere mah­ dan bekliyorlar! ketlerde bu meselenin türlü hal şe­
sus sınıfların açılması için hazırlıklar Ortada bir, - kabahat diyemem - killeri bulunmuştur. İlkokulları bi­
bitmek üzeredir. kusur var ki kimse üstüne almak tirip te daha yüksek tahsile gidecek
Bugün başlıca eğitim davamız, okul­ istemiyor; "Samur Kürk" yukar­ kabiliyette olan çocukları seçmek
larımızdan kâfi derecede randıman dan, Üniversiteden aşağıya atıla atı­ için tedbirler alınmıştır, İlkokul
alamayışımızdır. Sebepler değişik ve la nihayet ailelerin sırtına konduru­ tahsilini kâfi görmeyen, fakat daha
fazladır. Anglo - Sakson memleketle­ luyor. yüksek tahsile de gidemiyecekler
rinde bu mevzu inceden inceye tet­ Hükümler pek umumidir; böyle için bulundukları yerlerin iktisadî
kik edilmiş, çareler bulunmuş, tatbiki- oldukları için doğrulukları hayli su ve içtimaî ihtiyaçlarına göre bir, iki
ne geçilmiştir. götürür. Fakat toptan yanlış veya yıllık hususî sınıflar ve kurslar
Harbin büyük tesirini görmüş olan isabetsiz sayılmalarına, da gözle gö­ açılmıştır. Bizde öyle şeyler yoktur.
İngiltere'de anormal çocuklari için de- rülen vakıalar imkân bırakmıyor. İlkokulu bitirenler, - ne keyfiyette
ğişik tedrisat yapan bir çok okul mev­ Bizde, yedi yaşına kadar çocuk­ ve kabiliyette olurlarsa olsunlar -,
cuttur. Anormal çocuk nedir? Anor­ ları ilk mektebe hazırlayacak ana orta okula başvururlar. Bizde orta
mal çocuk ya fazla zeki, ya fazla geri mektebi, çocuk bahçesi gibi tesisler okul hem lisenin ilk kısmı, hem de
çocuk demektir. Bunlardan geri zekâ- yoktur. Gerçi Ankara'da bunların ilkokulun yüksek kısmı vazifesini
lılar için mükemmel bir mektep, Dart- pek güzel bir örneği varsa da tek yaptığı için sınıfları dolduran çocuk
ford şehrindedir. Burada yaşları 9 - 1 4 çiçekle ne bahar olur, ne de bir kalabalığı silkine döküle nihayet ne
arasında olup ta zekâ seviyeleri 7-12 bahçe yapılabilir. birinci, ne de ikinci maksada tama-
yaş arasında bulunan çocuklara fev­ Çocuklar mektep çağına erişince- miyle elverişli bir hale gelmeden ya­
kalâde bir tahsil sağlanmakta ve iyi ye kadar evde, - umumiyetle -, ih­ rıdan fazlasını geride bırakarak or­
a
neticeler elde edilmektedir. Dartford' mal edilirler. Aileler çocuğun yedin­ tayı bitirir. Liseler için de durum
daki bu okul, sadece kız talebe almak- ci yaşım dört gözle beklerler. Bü­ aynıdır. Hattâ üniversiteler için de
tadır. Çocuklara el işleri, dikiş, yemek, yüdükçe afacanlaşan çocuk evde öyleydi... Şimdi onlar, üç seneden
müzik ve az miktarda da matematik, adeta bir huzursuzluk unsuru olur. beri imtihan ve test usulleriyle mü­
dil bilgisi dersleri okutulmaktadır. Me- Bir defa mektebe başladı mı, ar­ racaatları elekten geçirmek yolunu
cy
zunlara muhtelif sahalarda iş temin tık aile rahattır. Ondan sonra çocu­ tutarak fakültelerini fazla kalabalık­
edilmekte ve cemiyete o yolda birer ğun hoşa gitmeyen, - ve kökleri tan kurtardılar.
faydalı unsur yetiştirilmektedir. mektepten evvelki yıllara kadar u- Erkek ve hususiyle Kız Enstitü­
Yeni Turan ve Hıdırlıktepe ilk o- zayanlar da dahil -, her halinden, lerinin gelişmesi sayesinde liselerde
kullarında- açılacak sınıflar geri zekâ- her hareketinden mektep mesul tu­ kalabalık biraz seyrekleşmeye baş­
lılara, Namık Kemal ilkokulundaki tulur. ladı. Fakat ortadan liseye, ilkten or­
ise ileri zekâlılara mahsus olacaktır. — Efendim, iyi yetiştirmiyorlar; taya kayıtsız şartsız serbest geçme
Ya bu sınıfların öğretmenleri? On çocuğun ahlâkı bozuldu! yolu, -büyük mahzurlariyle -, hâlâ
genç öğretmen, bu çeşit tesisleri tet­ Bu da bazı ailelerin mektepler açıktır. İşte Maarifimizin mühim me­
pe

kik etmek üzere Amerika'ya gönde­ hakkında ulu orta hükümlerinden selelerinden biri şimdi budur. Öyle
rilmiştir. biridir ve çok defa haksızdır. bir mesele ki, halli hiç te zor değil­
İlk »kul eldeki programlara ve dir, sadece hareket beklemektedir..
Üniversite talimatnamelere göre vazifesini aza­ Son, yıllarda İngiltere ve Alman-
mî gayretle yapıyor. Fakat yedi yaşı­ ya'da tatbik edilen bir usulü kolay­
na kadar "eğitim" bakımından pek ca, biz de kendi şartlarımıza uydurup
C o l u m b i a 200 Y a ş ı n d a az ihtimam görmüş veya hiç gör­ alabiliriz. Meselâ şöyle yapılabilir:
p ek çok New.Yorklu için 1754 se-
nesinde «Gazette» de çıkan i-
memiş yüzlerce çocuğun her birinin İlk okulun son sınıfındaki çocuk-
en yüksek ayarda bir vatandaş nam­ lardan daha baştan itibaren zekâ,
lân, görünüşte fazla bir şey ifade et­ zedi haline getirilmesi imkânsız­ kabiliyet ve devamlı çalışkanlık ba­
miyordu. Gazete, temmuz ayı içinde dır. Bu, dünyanın başka memleket­ kımlarından orta okul ve lise tah­
yeni bir kolejin açılacağını haber veri* lerinde de derece derece böyledir. siline istidatlı görünenleri sınıf mu­
yordu. Kayıt günü gelince, sadece Zaten ilkokulun vazifesi çocuğu, allimleri seçebilir. Seçilen çocukların
sekiz genç müracaat etti. O zamanlar ortalama vatandaş için millet ferdi listesi etraflı bir raporla ilk okulun
tek bir binası dahi bulunmayan bu olarak bilinmedi gereken temel bulunduğu yerdeki okullara gönde­
müessese, şimdi Amerikanın hem ta- bilgiler ve cemiyet içinde insanca rilir. Kayıt zamanında bu listelerde­
lebe adedi (25 bin), hem de zengin- yaşamak için zaruri olan medeni iti- ki çocuklar, bir test yoklamasından
lik bakımından (113,589 —957.37 do­ yatlarla cihazlamaktan ibarettir. geçirilerek orta okula kabul edilirler.
lar) dördüncü vaziyette olan Colum­ Çocuğu daha yüksek tahsil kademe­ Orta'lardan liseye gidecekler için
bia Üniversitesidir. Başlangıçta, orta- lerine hazırlamak ta bu vazifenin de orta okul Öğretmen kurulları yi­
da ancak iman vardı. Bir de Yeni İn- şümulü içine girer. ne zekâ, kabiliyet ve devamlı çalışma
giltere bölgesinin merkezi New-York Fakat ilkokulu bitiren her çocu­ esaslarına göre bir seçme yaparlar
böyle bir üniversite için en münasip ğun daha yüksek tahsile gitmesi ve namzet listesini etraflı bir raporla
mevki idi. mümkün olmuyor. Esaslı ve türlü orta okulun bulunduğu yerdeki li­
Colombia Üniversitesi bu sene iki sebeplerden ileri gelen bu hal, bize selere tevdi ederler. Listedeki nam­
yüzüncü kuruluş yılını kutlamaktadır. mahsus değildir. Bu her yerde böy­ zetler, - yine testleri yoklanarak -,
Üniversite, hâlâ bütün kuvvetini ve ledir. Burada bir mesele ile karşıla- lise sınıflarına kabul edilirler.
hususiyetini içinde büyüyüp geliştiği

18 AKİS, 15 MAYIS 1954


KÜLTÜR SAHASINDA
mahalden aldığını unutmamış, mahal­ hemen olduğu gibi kaldı. Bu hal mü- de imkân yoktu. Bu suretle fikirlerini
lî vasfını kaybetmemiştir. Elbette ki yoner Cumhurreisi Low ve onun faal tatbik imkânlarını elde etti. Colum­
uzun senelerin mahsulü olan konfe- selefi Nicholas Murray Butler'in rek­ bia, gittikçe parladı ve elli seneden az
rans ve toplantılarına dünyanın dört törlüklerine kadar sürdü. Ancak on­ bir zaman içinde bugünkü mevki ve
bir köşesinden ilim adamları davet lardır ki, Columbia'nın «altın devri» haşmetine erişti.
edebilirdi. Bunu asla yapmamış, asıl ni sağlayabildiler. Bugünkü Durum:
hüviyetinin işgal ettiği mevkiden gel-
diğini hatırdan çıkarmamıştır. Colum­
bia Üniversitesi, talebelerinin üçte iki-
B utler devri (1902-1945) kırk se-
neden fazla sürdü ve üniversite Ş imdi Columbia, işinizi tam ehli
rektör Grayson Kirk (Eisenho­
için muazzam bir gelişme devri oldu. wer'in selefi) nin idaresinde, karınca
sini 100 milden az mesafeden topla- Bir defa Butler, kendisinin ifade ettiği yuvası gibi kalabalık bir sahada dai­
yan tuğla ye taştan mamul bir Babil gibi Gladstone, Bismarck, Kardinal ma ileriye doğru gitmektedir. İçinde
Kulesidir. Newman, Papa Leo XIII. çapında ge- bulunduğu gürültülü şehir, üniversite
Fakat ismi el'an «New.York Co- çen yarım asrın en mümtaz şahsiyet- için mâni değil, teşvik oluyor. Meselâ
lumbia Üniversitesi» dir. talebeler New-York şehrinin Sanat
Üniversitenin tarihi: Müzesini, Columbia'nın bir parçası ad­
niversitenin bu bağlılığı, şehir­ dederler. Üniversiteyle Jewish Theo-
Ü den her zaman aynı sıcak alâka-
yi görmemiştir. Gerçi George Washing
lojical Seminaris arasında daimî talebe
mübadelesi vardır. Broadway'ın artist­
ton'un üvey oğlunu oraya yolladığı, leri, mühim avukatlar, Manhattan'ın
Alexander Hamilton'un da aynı yerin muharrirleri hep, Columbia'da kon­
mezunu olduğu hakikattir. Fakat me- feranslar verirler. Buna mukabil üni-
selâ 1814 de idare meclisi azaları versitenin profesörleri de, müessesenin
«Columbia, şehrin yüzünü kızartan olduğu kadar şehrin de malı sayılır­
bir müessesedir» diyorlardı. 1850 se- lar.
nesinde de. George III'ün kurduğu Columbia koleji ise üniversitenin
Göttingen Üniversitesinin 89 profesö­ tam ortasındadır. 2225 talebesi bulun-
rü ve 1545 talebesi- varken, Columbia masına rağmen, tesir itibariyle müesse­
6 profesör ve 140 talebeyle iktifa edi­ selerin en mühimlerinden biridir. İlk
yordu. Gelişme, kolay olmamıştır. defa olarak Columbia'dadır ki liselere
Üniversitenin bugünkü mevkiine u- «Umumi Tahsil» denilen tedrisat , so-
Iaşabilmesi, bir bakıma, 1865 de iş ba- kulmuştur. Üniversite, uzun mazisinde
ş ı n a gecen sakallı rektör Frederick başka ileri hamlelerin de önderi ol-
A. P. Barnard'ın eseridir. Barnard muştur. Meselâ Amerikada ilk Ma­
a
hakikaten çok çalışmıştır. Fakat baş­ den Okulu, ilk kütüphanecilik kursu,
lıca iki güçlükle karşı karşıyaydı: Fi­ tarım kürsüsü, sosyoloji kursu bura-
kirleri bol, parası azdı. da açılmıştır.
İhtisası «terbiye» olan Barnard, ü- Columbia'nın talebeleri arasında da
niversiteye kız talebenin (hal ve ha- büyük şöhretler mevcuttur. Başkan
cy
reketleri düzgün kız talebenin) kabu­ Roosevelt hukuk tahsilini burada yap­
lünü, son sınıflarda, yaşayan yabancı mış, hattâ Rektör Butler kendisine
dillerin tedris edilmesini, diğer Ame­ Rektör Butler «Eğer hukuk imtihanlarınızı vermek
rikan kolejlerinden yapılacak toplu Columbia'yı canlandıran adam üzere Columbia'ya gelmezseniz, ken-
müracaatların kabulünü ve eğitim dinizi akıllı bir adam saymayınız» di-
kursları açılmasını temin etti. İstik. leriyle tanışmak imkânını buldu. Son- ye nasihatte de bulunmuştur.
bale ümitle bakıyor, Columbia'yı mo- ra, dostlukları sadece ilim adamlarîle Amerikanın en kuvvetli öğretmen
dern teknik üniversitesi, mimarî ve değildi. Bankerlerle de ahbap oldu. O okulu da, gene Columbia'dadır.
iktisat fakülteleriyle tamamlanmış bir kadar kolaylıkla dostluk kuruyor, Her Milletten Talebe
pe

müessese olarak görüyordu. Bu deği­ lesine ustalıkla ülçjp.Bod


şikliklere rağmen üniversite pek geliş-
medi ve 49 uncu caddedeki yerinde,
dostlarından üniversiteye yardımı öy-
lesine ustalıkla talep ediyordu ki red-
Ş imdi, New-York'ta 120 ncı cad-
denin tam karşısında bulunan
Columbia, tıpkı içinde bulunduğu şe­
hir gibi kozmopolit bir muhittir. Ya-
Garbi Almanya'nın bazı yerlerin­ lâzımdır ve buna biran önce karar bancıların sayısı heyeti umumiyenin
de tatbik edilen usul sıkıdır. Orada vermeliyiz. ancak üçte biridir ama, fesleri, sarıkla-
ilk okulu bitirenler irin ilk okul n, türbanları, sarileri, bereleri ile asıl
öğretmenleri çocukların velileriyle İşin aile tarafına gelince: Nüfusu onlar göze çarparlar. Amerikalılar ise
temas ederek orta okula girecek ço­ 70.000 den fazla olan veya az bile daha ziyade yün pantalon ve çizgili
cukları ayırır. Bunlar orta okulun ilk olsa sanayileşme yoluna girmiş mer­ bluzlar giyerler. Her milletten talebe
sınıfına namzet olarak bir ay devam kezlerde ana mektepleri ve çocuk vardır Hattâ bizim Ahmet Emin Yal-
ederler. Bu müddet zarfında çocuğun bahçeleri açmak lâzımdır. Dört ya­ man bile, orada gazetecilik tahsili yap­
geldiği ilk okuldaki öğretmeni ile şından yedi yaşına kadar çocuklar mıştır Mezunları arasında NewYork-
orta okul öğretmenleri onun bir ay­ avarelikten kurtulmalıdır. Her aile un 300 avukatı, 1500 doktoru, 1000 diş­
lık sınıf hayatını yakından takip çocuklarının terbiyeleriyle meşgul çisi bulunmaktadır. Şehrin 10 mebusu
ederler; ay sonunda orta tahsili mu­ olmaz, buna bugünün hayat şartları ve 14 valisi de aynı kaynaktan f e y i z
vaffakiyetle başaracağına kanaat ge­ imkân vermiyor. Bu mühim işi ce­ almışlardır.
tirdikleri çocuklar nihaî olarak kay­ miyet kendi üstüne almalıdır. Aksi Hepsi bu kadar değil. Şehrin şoför-
dedilirler, geri kalanları reddolunur. takdirde onları en kötü, en zararlı lerinden bile, Columbialılar mevcut-
İngiltere'de ilk okul öğretmen­ tesirlere maruz bırakmak tehlikesi tur. Üniversitenin hususî kısımların­
lerinin seçmesi ve test tatbiki kâfi vardır. da, sanat tahsili yapmışlardır.
görülmektedir. İşte ancak bu suretle, makalenin Mezunları bu kadar şöhretli olan
Orta okul tahsilini daha verimli başında bahsedilen yukarıdan aşağı­ üniversitenin tedris kadrosu da aynı
kılmak ve lisede bu tahsile asıl lâ­ ya mesuliyetler cevaplandırılmış o- derecede zengindir. İki fizikçi (I.I.
yık olan kabiliyetli gençlere bol yer lur. Aksi takdirde, korkarım ki, Rabi ve Hideki Yukawa) Nobel mü -
temin etmek için bizim de bunlara "Samur Kürk" döner dolaşır alâ­ kâfatını almıştır, üç kişi de Pulitzer
benzer bir usul tutmamız mutlaka kalı Vekâletin sırtına yerleşir. mükâfatını kazanmıştır.

AKİS, 15 MAYIS 1954 19


Hipertansiyon TIP DÜNYASINDA
yenilecektir
Dr. Esat E ğ i l m e z
Tıp Tarihi Kanserin mahiyeti
s on zamanlarda artık tıbbî
bir k o n u olmaktan çıkan ve
İlk İnsan, Kalbi Biliyordu
30.000 yıl önce, Avrupa'nın batı
Bir Virüs Hastalığı mı?
anserin mahiyeti
K pılmış üzerinde ya-
her muhitte sık sık kendisinden kesimlerinde yaşamış olan Cro - mag- bir çok araştırmalar
bahsedilen tansiyon hastalığı veya n o n ırkı zeki ve dikkatli insanlardı. vardır. Bir Fransız âlimi olan Borrel,
hipertansiyon, özel bir aletle ölçü­ Bunların artistik kudretlerini ve mü­ 1906 da kanserin bir virüs hastalığı o-
lebilen aldamar basıncı yükseklik- şahede kabiliyetlerini, yaşadıkları ma­ labileceğine dikkati çekmiş, fakat o
lerine verilen genel bir isimdir. ğaraların duvarlarındaki resimlerden zaman kendisi bir fantazist olarak ala-
Medeni memleketlerde insanların anlıyoruz. İspanya'da, Pindal mağara­ ya alınmıştı. Halbuki 1953 de Prof.
üçte b i l i hipertansiyon veya hiper- sında b u l u n a n bir resimde insan Oğlu­ Oberling b ü y ü k b i r tez halinde hadi-
tansiyonun sebep olduğu kalb, n u n ilk artisti; kırmızı kil ile Ma­ şeyi yeniden ele almış bulunuyor.
böbrek, beyin veya d a m a r hastalık­ ­ut'un a n a hatlarını çizmiş ve bu res­ 1910 da Rous, t a v u k sarkomunu
larından ölmektedir. Bu miktar min ortasına koyu bir leke koymuştur. canlı höcreye aşılamakla değü, canlı
seneden seneye de artmaktadır. Bununla kalbi göstermek istemiştir. höcre bulunmıyan bir süzüntüyü şı­
Tansiyon yükselmesi çeşitli se- Sigerist tıb tarihi kitabında, bu resme rınga etmekle h a y v a n d a n hayvana
heplerle olabilir. Bazan da hiç bir bakarak şunları yazıyor: geçirmeğe muvaffak olmuştu. Murphys
sebep olmadan ortaya çıkar. Hiper­ "Bir organ, b î r kalb... En eski in­ ve S t u r m 25 sene çalıştıktan sonra bü­
tansiyon şimdiye k a d a r birçok yön­ sanın dikkatini çekmiş olmalı.. Ç ü n k ü t ü n t a v u k sarkomlarının v i r u s hasta­
lerden tetkik edilmiş ve h e r naza- bu kalb, o insan hayatta olduğu müd­ lığı olduğu neticesine vardilar. K u ş lö­
riyeye u y g u n b i r takını tedavi ça­ detçe çarpmaktadır, insan, bir hayvanı semisinin de virüstan ileri geldiği bili­
releri ileriye sürülmüştür. Bun­ kolayca öldürmek için kalbinden vur­ niyor. Bu lösemi virüsünün sarkom
lar tıbbî veya cerrahî olabilir. m a k gerektiğini de öğrenmiştir. Belki teşkil ettiği de muhakkaktır. Bu sar­
Tıbbî tedbirler arasında başta de, korktuğu zaman göğsünü döven komlarla aşılanınca hayvanlarda yeni­
rejimi gelir. Hipertansiyona yaka­ kendi kalbini hissetmektedir. Eğer den lösemi m e y d a n a çıkabiliyor. B u n ­
lanmış olan kimseler tuzsuz ye­ Pindal mağarasında b u l u n a n Mamut d a n anlaşılan bazı virusların mütas-
mek yiyeceklerdir. F o r m ü l şudur: resminin koynundaki siyah leke yona m ü s a i t olduğudur. Mütasyona
Mutfaktan ve sofradan tuz kalka­ bir kalbi göstermek için çizilmişse bu­ uğrayan lösemi virusları sarkom, k a n ­
cak.. Eczahanelerde t u z yerine nu biz ilk anatomi b u l u ş u olarak ele ser gibi çeşitli neoplazmalar teşkil
alabiliriz." edebiliyorlar.
a
kullanılacak diyet maddeleri var­
dır. Bir de kitaplarda pirinç-mey- İlk insan, kalbi siyah çizmekle neyi Yine Rous, Shope ve arkadaşları,
va-şeker diyetinden bahsetmekte- kastetmişti? Acaba, ihtiraslarımız, aşk- tavşanlarda, s ü r a t l e b ü y ü y e n gerile­
tedir. Hastalara bol sebze, bol mey- larımız, elemlerimiz, üzüntülerimiz ve meğe de istidatlı, fibrom yapan, bir
va, az yağ, az protein verilecektir. kinlerimiz y ü z ü n d e n bu et parçasının virüs buldular. K a t r a n sürmekle ha­
cy
Hipertansiyon ilâçları o k a d a r başına gelecekler d a h a o zaman sezil- zırlanmış hayvanlarda ise aynı virus
ç o k t u r ki yazmakla ve saymakla miş miydi dersiniz? (Devamı 34 ü n c ü sayfada)
bitmez. Sinirleri dinlendirici mad­
deler, damarları genişletenler, sen-
patik sinir sistemini uyuşturanlar,
vitaminler, hormonlar ilâç depola-
rını doldurmaktadır. Biz zaman
zaman şöhret kazanan fakat süratle
tedavi alanından silinen ve kaybo­
pe

l a n b ü t ü n spesyaliteleri b i r tarafa
bırakarak son zamanlarda büyük
önem kazanan bir kaç ilâcın ismini
hatırlatmakla yetineceğiz:
Veratrin, veriloid, vertavis, po-
tasyom sülfosiyanat, potasyom ti-
yosiyanat, hiderjin, tetraetilam-
monyom, dibenamin, pentakin.
Bu ilâçlardan en çok hexame-
tonyom, v e r a t r u m deriveleri, apre-
solin veya nepresol ve serpasil
(raudixin) üzerinde durulmakta­
dır. B u n l a r ayrı ayrı değil de bir­
likte kullanılmakta, bu suretle h e m
zehirli tesirleri azalmakta, h e m de
ilâçların özel ve hayırlı etkileri
birbirine eklenmektedir.
Hipertansiyonu yenmek ve h e r
yıl b i r çok insanın h a y a t ı n a k ı y a n
bu önemli hastalığa b i r çare bular
bilmek için insan zekâsı ilâç fir-
malarına önderlik etmektedir. H e ­
kimlik sanatının yorulmaz araştırı­
cıları b ü t ü n dikkatlerini b u konu­
ya yöneltmişlerdir. Tansiyonu yük­
s e k hastalara şimdiden şifalar di­ Pindal Mamutu
leriz. Hastalıklarının devası birkaç Not: Bu resmin orijinalinde kalb yerinde bir siyah sekil vardı. Fakat
yıl içinde m u h a k k a k bulunacaktır. bizim klişeciler bile ilk insanın kalbi bileceğine İhtimal vermediklerinden
onu leke zannedip silmişler. Artık anlayınız!.

20 AKİS, 15 MAYIS 1954


ASKERLİK SAHASINDA
Millî müdafaa davamız
Seyfi Kurtbek
B
irinci dünya harbi sonunda
başlıca milletlerin birlikte ça­ de nadir tesadüf edilen yüksek bir
lışmaları ile devamlı bir dünya ba- seviyeyi muhafaza etmektedir.
rışı kurulmasına teşebbüs edilmişti. Bir milletin müdafaa gayreti sa­
Bazı milletlerin umumî menfaatler dece bütçesinin büyük bir kısmını
üstünlüğü prensibinin örtüsü- altında asker işlere ayırması ve silâhlan­
egoist düşünce ve emellerinde İsrar­ ması ile kâfi bir, emniyet derecesi
ları, m e m n u n olmayan ve haksızlığa temin etmez. Bütün devlet maka-
uğrayanların çokluğu h a r p sonu ni­ nizmasının, politik, ekonomik, kül-
zamının ç ü r ü k temellere dayan­ türel h e r t ü r l ü resmî ve hususî te­
mış olması gibi sebeplerle çok geç­ şekküllerin faaliyetlerinde millî m ü ­
m e d e n bu umumî barış düzeninin dafaa icaplarını gözönünde bulun­
maksadı temin edemiyeceği anlaşıl­ d u r m a k ve bu kadar çeşitli çalışma­
dı. Milletler, umumiyetle müşterek ların çok sıkı ve kuvvetli surette
barış fikir ve müessesesine zahiren koordine edilmesi güvenilir bir m ü ­
sadık kalmakla beraber klâsik mev­ dafaanın esas şartıdır. Ancak bu
Karmakarışık Harita ziî ittifaklar sistemine rücu ettiler mahiyette bir millî müdafaa sistemi­
ve barışı milletler arasında umumî dir ki milletin kendini koruma ve
Amerika'nın Hava hatları
bir anlaşmadan ziyade menfaat dayanma kudretini azamî haddine çı­
karır. Bu gayeye erişmek için de ilk
Havacılık gruplarının ittifaklarına ve muvaze­
nesine dayayarak koruma yoluna şart millî müdafaa fikrinin bu şekil­
gittiler. de idrakinin umumileşmesi, millî
Amerikada Bu vetire hemen hemen aynile müdafaa davasının askerî bir mese­
le değil, millî davaların başında ge­
A
merikada askerî h a v a nakliyatı ikinci d ü n y a harbinden sonra da
son senelerde o kadar geniş bir tekerrür etti. Önce birleşmiş mil­ len büyük ve müşterek bir millet
ilerleme kaydetmiştir ki, resmî ma­ letler müessesesi içinde bir cihan meselesi olduğunun herkesçe iyice
kamlar bir takım yeni tedbirler almak barışı düzenine teşebbüs edildi, anlaşılması ve kabul edilmesidir.
lüzumunu duymuşlardır. Şimdiye ka- sonra süratle menfaat grupları ve it- Bizde Cumhuriyet devri, millî
dar ordunun, bahriyenin ve h a v a kuv­ tifaklar meydana geldi. Bugün u- müdafaa mevzuu üzerinde menfi ve
vetlerinin h a v a nakliyat teşkilâtları mumiyetle birleşmiş milletler fikir zararlı bir gelenek meydana g e t i r -
ayrı bulunmaktaydı. Bu durumun, ve müessesesine bağlılık ve sadakat mistir. Ne B ü y ü k Millet Meclisleri,
a
zengin Amerikan bütçesi için bile bü­ izhar edilmesine rağmen gerçekte ne de basın bu 1 numaralı millî
yük israfa yol açtığı müşahede edil- dünya barışı ittifaklar muvazenesi­ dava üzerinde lüzumu ve yeteri ka~
diğinden üç teşkilâtın birleştirilmesi ne dayanmaktadır. Bu çeşit barış­ dar konuşmayı â d e t edinmişlerdir.
ve tek elden idaresi kararlaştırılmıştır. lar, tarihteki birçok örneklerinde Millî müdafaa literatürümüz pek
Halen, h a v a nakliyatı tevhit edilmiş- görüldüğü gibi b i r tarafın hareket
cy
çok fakirdir ve mevcut olan da yal­
ve teşebbüsü ile bozularak harbin nız askerî mevzulara inhisar eden,
Bu nakliyat, sadece Amerikaya çıkmasiyle sona erer. teknik ve meslekî yazılardan iba­
m ü n h a s ı r değildir. Dünyanın h e r kö­ Dünyanın bugünkü politik du­ rettir. Bu konuda konuşmak ve
şesi h a v a hatlariyle Birleşik Devletle­ rumu, umumî hatları itibariyle iki yazmak hususunda umumî bir çe­
re bağlanmış vaziyettedir. Amerikanın d ü n y a harbi arasındaki durumun kingenlik ve korkunun bu memle­
h e m e n h e r tarafta askerî üsleri veya karakteristiklerinden mühim bir kette yerleşmiş olması milletimizin
askerî personeli b u l u n d u ğ u n d a n bura- kısmimi haiz bulunmaktadır. Men- umumî menfaatlerine zararlı olmuş­
larla irtibat, böylelikle temin edil- faat grupları, h a t t â bunlar içindeki tur. B ü t ü n demokrasilerde olduğu
mektedir tâli topluluklar arasında çeştili şe­ gibi bizde de milletin varlığı mese­
pe

kil ve vasıtalarla mücadele devam lesi demek olan müdafaa problemini,


Bahriye etmektedir. Yaşadığımız barış dev­ şüphesiz makul emniyet ve ihtiyat
resi sağlam ve güvenilir b i r temel hudutları içinde olarak, milletin ö-
üzerinde olmaktan çok uzaktır. İti­ nünde lüzumu kadar açıklamak, teş­
matsızlık, rekabet, açık ve kapalı rih ve tahlil etmek millî vazifelerin
türlü çarpışmaların h ü k ü m sürdüğü başında gelir. Milletin sosyal, eko­
b i r devrede bulunuyoruz. H e r ta­ nomik, politik ve kültür davaları
rafta kuvvetler, üstünlük hem de yalnız kendi hususiyetleri içinde de­
karşılanamaz b i r üstünlük teminine ğil, aynı zamanda millî müdafaa ba­
doğru çabalamaktadır. Umumi bir kımından da ele alınmak ve bu gö­
h a r p tehlikesinin b ü t ü n şart ve im­ rüşle üzerlerinde işlenmek lâzım­
dır. Çünkü millî faaliyetlerin hepsi
kânları mevcuttur. Bu tehlike za­
de bu milletin korunması, kuv­
man zaman iyice g ö r ü n ü r veya uzak­
vetlenmesi, inkişaf ve refahını he­
laşmış gibi olur; fakat gerçekte var­
def tutar. Bugün, bu yazımızla bu
dır ve devam ediyor. Böyle olduğu
sütunlarda açtığımız çığırın mâna ve
içindir ki bütün milletlerde millî gayesi işte budur.
müdafaa gayretleri, barış devirlerin-

Gemide Helikopter den d a h a ileri durumda bulunan İn­ mistir.


Eagle Uçak Gemisi giltere, tayyare gemilerinde helikop­ Bu usulün pek kısa bir zaman­
ter kullanmaya başlamıştır. Helikop­ da diğer memleket donanmalarında
İngilterede terlerin istimalinin büyük faydalar da tatbik edileceğinden ş ü p h e yok.
t u r . Zira h e r terakki derhal taklit
H avacılık sahasında, bilhassa tep-
kili uçak bahsinde dünyanın
sağlayacağından şüphe yoktur. Kulla­
nılan helikopterlerden piri 173 Mark olunmaktadır.
Yirminci asır bu!
Amerika d a h i l - b ü t ü n memleketlerin- I'dir. Bu, Eagle üzerine yerleştiril-

AKİS, 15 MAYIS 1954 21


KADINLAR ARASINDA
Kadın Hayatı Türk kadını ve siyaset
Çabuk ve İyi Yaşayalım Tülya Nemluk
ünya dünya olalı insanların en
D büyük gayesi ömürlerini uzat-
mak, ecel denilen heyülâ ile mümkün
o nuncu Büyük Millet Meclisi-
miz dün ilk toplantısını yap­
menfaatlerine karşı bigâne kalmalı
mi? Türk kadınının, Türk çocuğu­
mertebe geç karşılaşmak olmamış mı­ mış bulunuyor. 541 mebusumuzun nun, Türk ailesinin ancak bir kadın
dır? O kadar ki son dürt asır içinde, and içmesiyle dört senelik yeni ve tarafından kavranması mümkün o-
gayret ede ede vasati hayat süresini ümit dolu bir devreye girdik. Me­ lan davalarının, müdafii bulunmadığı
25 ten 57 seneye çıkardık. Çıkarmasına buslarımızın büyük kısmı yeni, yıp- için halledilmemeye mahkûm kar-
çıkardık, bu hayat süresi 9000 günden ranmamış kuvvetleriyle vazifeye ması doğru olur mu?
20.000 güne yükseldi ama gene her başlıyor; eskileri ise milletin sine­ Çocuklarının tahsilini, sıhhatle-
gün 60 saniyelik, 60 dakikadan mürek­ sinde yaşadıkları altı hafta zarfında rini düşünen bir anne, Türk maarifi­
kep tam 24 tane saatten ibaret kaldı. şahsiyetlerini âdeta tezelemiştir. Mu­ nin, sıhhat teşkilâtımızın meseleleri­
Buna karşı ne yapmalı? vafık, muhalif, muhakkak ki hepsi, ne karşı alâkasız olamaz. Evinin ge­
İşte insanlar, hiç olmazsa hayalle­ hüsnüniyetle dolu ve memleket çimini düşünen ev kadını, piyasa ve
rinde saatleri arttırabilmek içindir ki menfaatine hizmet yolunda hiçbir hayat pahalılığı, dolayısiyle iktisadi
sürat denilen şeyi icad etmişlerdir. gayret esirgememeye azimli. Ar­ işlerimize karşı alâkasız olamaz; iş
Her zaman bizim, kadınların, vakti tık Millet, büyük vazifesini yap­ sahibi olup vergi ödeyen kadının
ziyan ettiğimizden bahsederler. Doğru­ mış, vekilleri ise ağır mesuliyetlerini bu paranın ne olduğunu merak et­
sunu isterseniz, yalan da değildir. Hal­ yüklenmişlerdir. mesinden, evlâtlarına harpsiz ve
buki zamandan zaman çalmak, zamanı Millet vazifesini hakkiyle ifa et- istikrarlı bir ömür dileyen Türk ka­
"atlatmak", anne ve babalarımızın 240 miş, halkımız seçimlere yüzde dok­ dınının, yurtta olduğu gibi dünya-
saatte yaptıklarını 24 saatte yapmak sana yakın bir nisbetle iştirak et­ da da sulhun idamesinin nasıl temin
hangimizin istemediğimiz şeylerdir? miştir; iftihar ile, gurur ile söylü- edileceği hususunda fikir beyan et-
Fakat sürat öyle bir şeydir ki, ancak yoruz, zira bu öyle bir nisbettir ki mek istemesinden tabii ne olabilir?
kullanmasını bildiğimiz takdirde bize ancak en medenî memleketlere na­ Peçesini atmış, mektebe gitmiş,
hizmet eder. Yoksa ona hâkim olacak sip olur. Bununla da iktifa etmedik. hayat mücadelesine girmiş münev­
yerde, tâbi olursak mahvolduğumuzun Kadınlarımız seçimlere karşı cok ver Türk kadını, mektep sıralarında
resmidir. büyük bir alâka göstermişlerdir. okuyan, yarına ümit dolu gözlerle
Bütün bunları gözönünde tutarak Gazetelerde hep okuduk, resimlerini bakan Türk kızı, düşün ki irfan nu­
a
kendimize bir sürat düsturu tâyin et­ gördük, şartları ne olursa olsun, yaş­ runa hâlâ hasret, her doğan çocu­
mek, bu düsturun kullanılış tarzına ları ve sıhhatleri müsait olsun ol­ ğunun yaşamasından fazla ölmesi­
dair bîr takım kaideler koymak, süra­ masın, hiçbir Zahmet Türk kadınını ne alışmış, insanlık haklarından bi­
tin faide ve tehlikelerini aynı zaman­ haklarını kullanmaktan menedeme- haber milyonlarca kardeşimiz bu
cy
da gözönünde tutmak herhalde hepi­ di; 90 lık bir nine, emzikli bir ka­ topraklarda yaşıyor. Medeniyeti yal­
miz için istifadeli olur. dın, ayakta duramıyacak kadar has­ nız şehirden köye götürmek değil,
Buyurun Avrupalıların kaidele­ ta bir kadın sandık başında saat­ fakat bütün bu milletin ferdlerine
rini: lerce bekleşmekten çekinmemişler­ aşılamak büyük davamızdır.
Kaide 1: Çabuk olunuz, fakat ace­ dir. Bu heyecan, bu şevk önünde Hiçbir dava mücadelesiz kazanıl­
le etmeyiniz! hangi kadının haz ile ürpermemesi maz. Türk kadınının davasını da
Çabuk olmak bir yerden bir yere mümkün olur? Yalnız kadını değil, ancak Türk kadını halledebilir.
giderken, bir hareketi, bir işi yapar­ hangi Türk bunun derin manasını Erkeğiyle yanyana yürümesini
ken lâzım olan zamanın asgarisini kavrar ve sevinç duymaz? bilen Türk kadını, bu memleketin
Bir insanın seçimlere karşı gös­ mesuliyetlerini onunla beraber el­
pe

sarfetmiştir. Asgarî had ferdlere göre


değişir. Herkesin bir temposu vardır. terdiği alâka, o insanın, cümlenin is­ bette ki taşımasını bilir.
Bu temponun esası, gayri şuurî ayarı lerine karşı olan alâkasının ölçüsü­
dür ki bu da içtimai davalar mu­ Siyasi hayat meşakkatlidir, yo­
o insanın yürüyüşüdür. Benim on da­
kikada okuduğumu siz belki yedi da­ vacehesinde uyanıklığının delilidir. rucudur. Safha, safha, mücadele çe­
kikada okuyorsanız, muhakkak ki ben­ İçtimaî davalara karşı uyanık bir in­ tindir, birçok üzüntüler ve feda­
den daha çabuk yürüyor, daha çabuk san ise medeni bir cemiyetin faal kârlıkları icap ettirir. Evinin huzu­
bir uzvudur. runa alışmış bir insan için ürkütücü
yiyor, daha çabuk dişlerinizi fırçalı-
yorsunuzdur. Sizin temponuz benim­ Peki, biz kadınlar seçimlere kar­ bir manzara arzedebilir. Ancak,
kinden hızlıdır. şı bu derece alâkalıyız da, Büyük Türk kadını sevdikleri için, İnandı­
Acele etmek ise, mutad tempoyu Millet Meclisine neden bu kadar az ğı davalar için her türlü meşakkate
hızlandırmak demektir. Bu hızlandır­ kadın mebus gönderiyoruz; bunu katlanmasını bildiğini tekrar tekrar
manın neticesi yorgunluktur, asabiyet­ gayet ciddî olarak düşünmemiz icap göstermiştir.
tir, bitkinliğe kadar götürür. Sakın! etmez mi? Bu milletin yansını teş­ Aynı muhabbete, aynı sevgiye
Ama mutad temponuz içinde her işe, kil eden bir zümre Meclis içinde muhtaç milyonlarca can, münevver
asgari zamanı ayırmasını biliniz. yüzde birden aşağı nisbette temsil- Türk kadınından bu gayreti bekli­
edilmeye razı olacak kadar kendi yor.
Kaide 2: Aleyhinize tecelli etme­
diği müddetçe, süratten bol bol istifa­
de ediniz! sizliğimiz yüzünden bütün çırpınma­
işte ona vakit kazanmak derler. Tabii
Kahvaltınızı yirmi dakika yerine maddi imkânınız varsa... mıza rağmen bir iş yapamadan geçir­
beş dakikada yaparsanız, hem gırt­ diğimiz dakikalardır
lağınız acır, hem hazım cihazınız ra­ Kaide 3: Vaktinizi kaybetmemeyi
hatsız olur, zaman kazanacağım der­ öğreniniz- Kaide 4: Süratin size kazandırdığı
ken, zaman kaybedersiniz. Fakat bir Kaybedilmiş vakit, iyi kullanmadı­ zaman sermayesini israf etmeyiniz!
mayonezi kabartmak için yarım saat ğımız zamandır, içimizi karmakarışık Bu sermayeyi sıhhat, güzellik, ne­
uğraşacak yerde bu işi karıştırma ma- eden mânâsız saat veya gecelerdir, şe, bilgi veren müemmen işlere yatın-
kinesile yarım dakikada hallederseniz, mütemadiyen gecikmemize sebep olan nız. Evinizdeki çamaşır makinesi sa-
hem mayoneze halel gelmez, hem de on dakikalık sallanmalardır, intizam- yesinde bir saatte yapacağınız işi on

22 AKİS, 15 MAYIS 1954


KADINLAR ARASINDA

s
dakikada yaptınız mı, hayat dolu elli Rusyadaki Sergi şının Moskova Kızıl Roza Mensucat
tane dakika kazandınız demektir. Elli on zamanlarda Rusyada istihlâk Fabrikasının mamulâtından olduğu da
dakikayı meselâ beş bin liralık bir maddelerinin sürümünde bir ar- tasrih edilmişti. Beden, metresi 131
sermaye ile mukayese ederseniz, bu tış da müşahede edilmemekte değil­ rubleye mal olan bir satenden yapıl-
vaktinizi saatin akreple yelkovanını dir. Ama, ellerinde işçi bonoları ol­ mıştı; eteğin krep dö şin'inin metresi
seyretmekle geçirmeniz o beş bin lira- mayanlar için bu maddelerin fiyatları ise aşağı yukarı 115 ruble ediyordu.
yi bir kibritle tutuşturmanız kadar öylesine yüksektir ki, yanlarına yak- Halkın nazarı dikkatini çeken bir
münasebetsiz bir hareket olur. Sene­ laşmaya imkân yoktur. elbise daha da, mor ipekten mamul,
ler boyunca vâki icadların, makinele­ New.York Times'in Moskovadaki V şeklinde çok derin dekolteli, geniş
rin, elektriğin ve diğer keşiflerin sırf hususî muhabiri Harrison E. Salis- etekli bir gece tuvaleti olmuştur; elbi­
size bu israf imkânını sağlamak için bury'nin bildirdiğine göre geçenlerde senin belie de lila ve yeşil renkli yap
gerçekleştirildiğini zannediyorsanız, Rus başkentinin bütün sokaklarını do­ ma bir çiçek oturtulmuştu. Kumaşlar
pek yanılıyorsunuz. natan afişler ve tekmil gazetelerde çı­ Kuzak ipek kombinasının malı idi; bu
Erkekleri kızdıran da, galiba bu­ kan kocaman ilânlar sayesinde Kızıl müessese, boya vermez krep dö Şine-
dur. Meydandaki büyük devlet mağazaları- rinin metresini 110 rubleye satmakta,
na mahşerî bir kalabalık celbedilmiş- dır.
tir. O kadar ki, intizamı temin için si­
Moda lâhlı muhafızlar her an müdahaleye Teşhir edilmiş eşyaların arasında
hazır Vaziyette tetikte bulunmuşlar­ görülmeye değer bir de ev kıyafeti
Bir de Rus Modası Varmış dır. Bir hadise olmadıysa, bu, pırıl vardı. Üstü eflâtun, astarı beyaz ipek,
er memleketin modası az çok yakası kalkık bir fırfırdan ibaret, be­
H bilinir. Her memleket kadınının
nasıl giyindiği, nasıl süslendiği ve
linde muazzam bir beyaz kamelya!
Sırtına deri bir ceket giymiş, ayağı ça-
bu işler için ne gibi imkânlara malik rıklı ihtiyar bir köylücağızın gözleri,
bulunduğu az çok bilinir. Demir perde bu ev kıyafetine baktıkça nerede ise
gerisi memleketleri müstesna! Şimdi yerinden fırlayacaktı.
bu perde aralanmış vaziyettedir ve Ağır ve kalın kadifeler 140 ilâ 210
Ruslar, Moda sahasında ne vaziyette ruble arasındaydı.
bulunduklarını nihayet faşetmişlerdir. Birinci katta, hususî bir surette
Bu vaziyetin pek parlak olmadığını lavanta ve allıklar satılıyordu; hattâ
hemen söylemek lâzım. Ama, hiç ol- ve hattâ, isteyen müşterilere burada,
mazsa anlaşılmıştır ki, Rus kadını da bedava olarak bu malların kullanış
giyinme merakım muhafaza etmekte­ tarzına dair mütehassıslar tarafından
dir. Tabiî "standardize" bir merak! bazı izah ve tavsiyelerde de bulunu-
Demir Perde gerisinde her şey gibi luyordu-
a
zevkler ve moda da "marksizme" e Tezgâhların üstünde düzinelerle
uymak zorundadır. lavanta, tuvalet suyu, podra, allık, du­
dak boyası, çeşitleri, duşta kullanılacak
Bundan bir müddet evvel New mavi lâstikten başlıklar bile mevcut­
York'un en büyük mağazalarından tu.
cy
biri olan "Bonwit Teller", sekiz came-
Malların bir çoğu çok süslü kutu-
kânının her birinde fiyatlariyle birlik- larda ve şişelerde takdim edilmişti.
te birer Amerikan ve birer Rus malı Meselâ "Kızıl Ordu Jübilesi" isimli
elbiseyi yanyana teşhir etmiştir. Mü- lavantanın şişesi kırmızı ve yaldızlı
esseseye bu mukayese fikrini veren idi. Leningrad Itriyat Müstahsilleri
Moskovadaki Amerika Büyük Elçisi- Birliği mamulâtından "Bekle beni" he-
nin refikası Mrs. Kirk olmuştur. diyelik allık takımının fiyatı 6 ruble
Mrs. Kirk Moskova'da hazır elbise 50 kopek! "Altın Yıldız" ismindeki içi
satan büyük mağazalardan birinden kırmızı kadife, üstü altın yaldızlı he-
pe

bir tayyör, bir manto, bir yün kazak diyelik kutunun fiyatı 173 ruble. Di­
ve çocuk elbiseleri almış. Bir Ameri­ ğer çeşitler de "Kızıl Moskova'nın
kalı sekreter haftada 47 dolar, Rus ruhu", "Balıkçının Peri Masalı" ve
sekreteri ise bunun yarısı kadar para "Uç Git'' idi.
kazandığından, Rus sekreterinin Ame­ Hepsi iyyidi de, halk için bunları
rikalı meslekdaşı ayarında giyinmesi- satın almak imkânı yoktu ve işte, bu
nin imkânsız olduğuna hükmetmiş, iş- fena idi.
te bu elbiselerdir ki Bonwit Teller'in
camekânları önüne yüzlerce meraklıyı
toplamıştır. Ecnebi Âlem
Bonwit müessesesinin hesapladığı -
Rus Modası
na göre, Amerikalı bir sekreter, bir Moskovada da defile yapılıyor Amerikan Sefiresinin kabulü
tayyör almak için bir bucuk hafta, skiden, sefir, sefire denildi mi
bir manto almak için de iki haftalığı­
pırıl satenlerin ve ipeklilerin gözleri
kamaştırmış bulunmasındandır. Ka­ E insanın gözünün önüne debdebe­
nı harcar, Rus sekreteri ise tayyör i- maşma, Ruslara bir de ürkeklik ver- li, tantanalı, adeta başka bir âlemin
çin beş haftalığından fazla, manto için mistir. malı olan yanına varılmaz birer mah­
de altı haftalığından fazlasını sarfet- İşte, New.York Times muhabirinin lûk, sefaret binası deyince de koca
mektedir. anlattıkları: duvarlar arkasından esrarengiz bir
Bonwit mağazalarının önü bu müd- Büyük salonun şeref mevkiini Rus- saray gelirdi.
det zarfında o kadar kalabalık olmuş­ yanın medarı iftiharı olan ipeklerle O zamanlardan beri, dünyada bir
tur ki 2 polis daimî surette intizamı sarılmış mumdan mankenler işgal edi­ hayli değişiklikler oldu, telâkkilerimi­
muhafaza etmekle vazifelendirilmiştir. yordu. Bunların birine, bedeni beyaz, zin büyük bir kısmı değişti; meselâ,
Dükkânın birçok müstahdemi de mü­ yere kadar uzun eteği herbiri ayrı sürat telâkkimiz, doğru - yanlış te­
temadiyen halka, Moskovalı sekrete- ayrı renkte plilerle süslenmiş bir ge- lâkkimiz, kadın - erkek müsavatı,
rin bütçesini nasıl tanzim ettiğini — ce elbisesi geçirilmişti, öyle,bir elbise cumhuriyetlerin krallıklara tercihi v.s.
daha doğrusu edemediğini — izah e- ki önünden geçen halkın üzerine bir v.s.. Saysak sonu gelmez, iyi, kötü
den muhtelif matbua dağıtmışlardır. huşu çöküveriyordu. Elbisenin kuma- (Devamı 33 ncü sayfada)

AKİS, 15 MAYIS 1954 23


KİTAPLAR ÂLEMİNDE
lerini yazmağa, Shakespeare'i çevir­ yıl, Albert Schweitzer'in, Thomas
meğe yeğlemiş. Kitabın özenliği, doğu Mann'ın p e k beğendikleri yeni fair ro­
memleketlerinde düşüncenin nasıl bas­ manı yayınlandı. Yunanistanın Lycov-
kı altında kaldığım, nasıl köleleştiğini, rissi (Kurt Çeşmesi) adlı bir dağ kö-
b u n u çok yakından yaşamış olan biri­ yünde, yıllarca önce geçen olaya T ü r k
sinin anlatmış olmasında. Önemle üze­ olan köy ağasının, Türklerin bozduğu
rinde durulan, bir yandan ortadan b i r Yunan ordusunun, yenen Türk­
kalkma tehlikesi, bir yandan da "ta­ lerin, yenilen Yunanlıların tesviri ka-
rihin zorluğuna inancın" d u r m a d a n rışıyor. Köyde, yedi y ı l d a bir kilise-
telkin edilmesi karşısında insanların, nin kapısı önünde oynanan "Passion''
Özel olarak da aydınların değişmesidir. (İsa'nın hayatı ile ölümü) o y u n u ha-
Wilkiewicz'in eski ama bu olayları ön- zırlıklarının karşısında, Yunanlı'nın
ceden bilmişcesine anlatan romanından Yunanlıya, köylülerin bozgundan dö­
söz açıyor, birçok kimselerin içlerinde n e n e karşı duruşu; öte yanda, Isa o-
hem yeni çağı h e m de eskisini sür- y u n u n u n ana çizgilerini a n d ı r a n bir
dügünü, bununsa insanları maskeler inanç, din duygularının da karıştığı bir
takınmaya götürdüğünü anlatıyor. İn­ ölüm kalım kavgası, var bu kitapta.
sanlar - Gobineau'nun Orta Asyanın Dinin, özgürlüğün, başlıca temaları
dinleri İle Felsefeleri adlı kitabından olduğu bu eserin kişileri büyük bir
aldığı kelimeyi kullanarak - Ketman- güçle yaşatılmıştır.
larla, kendilerim gizliyen çeşitli mas­
kelerle topluluğun içinde yaşamıya ça­
balar. Milosz'a göre Batı ülkelerinde EUGENE LABİCHE
yaşayanlar, görünüşte kendilerine az (Hayatı ve eserleri) Philivve SOU-
buçuk benziyen bu doğulu insanların, PAVLT — Türkçeye çeviren: Safiye
Merih kadar dünyalarının yabancısı SARP (Millî Eğitim Vekâleti — Klâ­
bir acaip dünyada yaşadıklarını izah sikler için yardımcı eserler serisi. 92
ediyor. S. 110 kuruş).
Falih Rtfkı Atay
urdumuzda tanınan şair Philip-
Bir «Siyasetçi» Muharrir
YUNAN TUTKUSU Y pe Soupault, Eugene Labiche'i in-
celiyor. XIX. yüzyıl Fransasını oyunla-
BAŞVEREN BİR (The Greek Passion) Nikos KAZANT-
a
ZAKİS (Simon and Schuster, 432 s. 4 riyle kırıp geçiren, bir türlü ciddiye
İNKILÂPÇI Dolar). alınmayan bu yazarın n e d e n XX. yüz­
Falih Rıfkı ATAY (Devrim Gençliği ir ara Nobel armağanını alaca- yılın ortasına k a d a r hâlâ arandığı,
Yayınları — 1 Lira) B ğı söylenen Nikos Kazantzakis oynandığı, sevildiğini araştırıyor. La-
foiche'in kötü eserleri pek çoktur. G e ­
A
tay'ın bir kaç yıl önce Yeni Is-
cy
tanınmış bir Yunanlı romancıdır. Geçen
tanbul gazetesinde tefrika edilen yıl "Zorba t h e G r e e k " adili romanıyla ne de beğeniliyor. Soupault, kitabının
bu eseri, kitap halinde basıldı. Başve- Amerikada da tanınıp beğenildi. Bu
ren inkılâpçı, Ali Suavi'dir. Osmanlı (Devamı 34 ünci, sayfada)
İmparatorluğunda karışıklığın, çökü­
şün artık çaresi bulunmaz bir hale
geldiği X I X yüzyılın son 2 5 - 3 0 se­
nesi içinde durumu, yalnız kalmaktan
korkmıyarak düzeltmek için yırtınan­
lardan biri de Ali Suavi'dir. XIX. yüz­
pe

yılın ilk yıllarında (bir karışıklıkta da­


nana kıyılan bu demircinin maceralı
hayatını Atay k u r u yalın b i r dille an­
latıyor. Okuyucunun kafasına vurul­
madan, hiç bir şey büyütülmeden Ali
Süavi'nin yaptıkları, düşündükleri
altalta sıralanıyor. Dil devrimi, Türk-
çenin din dili de olabileceği, harf dev­
rimi, lâiklik... B ü t ü n bu düşünceler,
Ali Süavi'nin aklım dalla bir sürü
başka d ü ş ü n c e n i n yanıbaşında yormuş
d u r m u ş . A t a t ü r k ' ü n b ü y ü k l ü ğ ü bir
daha gözönüne seriliyor. H e m bir kaç
bakımdan. Kitabı bitirdikten sonra
şaşıyorsunuz; b u n c a şey, böylesine ya-
lın dil.. Atay bu biyografide gösterişi,
özentiyi değil, düşüncede duruluğu
arıyor.

TUTSAK DÜŞÜNCE
(La Pense Captive.Czeslaw MILOZS
(Gallimard, 335 S.. 650 frs.)

K itabı yazan Polonyalı b i r şair,


bir yazar. Polonya H ü k ü m e t i n i n
kültürel ataşeliğini yapmış yıllarca.
K e n d i isteğiyle y u r d u n u bırakıp kaç­
mış. Özgür b i r s ü r g ü n hayatını yaşa­
mayı, b i r yarı - özgürlük içinde şiir- Memleketimizde gazete okuyucusu artıyor

24 AKİS, 15 MAYIS 1954


BASINDAN AKİSLER
N isanın 24 ü n c ü günü, Fransanın
76 yaşındaki Başvekil muavini
fini kulüpten istemeden edememiştir.
İşte, Başkan Eisenhower'in beğen­
Hâdise şöyle cereyan etmiştir: Miss
Flagstad operayı söylemiş, söylemiş,
P a u l Reynaud karısının bir gocuk diği pudingin tarifi: fakat tam o iki tiz do sesine gelince
dünyaya getirdiğini haber vererek ri­ Bir kalıbın içine, beyaz sosla ısla­ susmuş, o n u n yerine Miss Schivarzkopf
yaset ettiği kabine toplantısına ara tılmış b i r sıra ufalanmış gevrek ko­ devam etmiştir. Bu "bayrak yarışı"
vermiştir. Vekiller, bu 76 yaşındaki yunuz. Üzerine bir sıra, rendelenmiş n ı n muvaffakiyetle cereyanı için iki
babayı hararetle tebrik etmişler ve Amerikan peyniri, iki sıra toz biber ve prova yapılmıştı.
küçüğe mesut bir ö m ü r temennisinde
b i r sıra rendelenmiş yumurta ilâve e- Plâğı alan Sahibinin Sesi firmasının
bulunmuşlardır.
diniz. Sıraları tekrarlayın ve hepsini temsilcisi David Bicknell, daha sonra
Bağımsızların lideri bulunan P a u l gene b i r sıra yağlanmış gevrek ile şu beyanatı vermiştir:
Reynaud'nun karısı henüz 40 yaşında­ kapatın. Pudingi fırına koyun ve iyi­ "— Ses değişikliğinin farkedilmeye-
dır. Kendisi vaktiyle kocasının kâti- ce pişirin. (A.P) ceğini sanıyorduk. Fakat aldığımız ba­
besiydi. İkinci dünya harbinden he­ zı mektuplardan, dikkatli dinleyicilerin
m e n sonra evlenmişlerdir. İki çocuk- b u n u keşfettiklerini anlamış bulunu­
yoruz". (A.P.)
ları daha vardır. (Reuters)
F lan
ransız kadınlarının en yaşlısı o-
Mme. F a n n y Courtial Saint-
gözlerini yummuştur. Mme. Fanny,
5 milyon frank kıymetinde 54 ton 110 yaşında bulunuyordu. İkisi hâlâ
8 rokfor peyniri, Liberte transatlan­ hayatta bulunan dört çocuğu olmuştu. apon Parlâmentosu kuduzla
J vaşmak sa-
tiğinin ambarında, dördüncü defa o- Geçen şubatta vaftis anası sıfatiyle to­ üzere hayvanların so­
larak Atlantiği geçmektedir. r u n u n u n torununu kiliseye kadar gö­ kakta zehirlenmesini kabul etmiştir.
Transatlantik kumpanyasının bir türmüştür. 1953 mayısında cereyan e- Fakat alınan kararda, "bu zehirleme
sözcüsü, New-York limanı amelesinin den belediye seçimlerine iştirakte de işinin gayri insanî şekilde yapılmama-
grevi yüzünden peynirlerin bir t ü r l ü ısrar etmiş ve gidîp reyini kullanmış­ s ı " bildirilmektedir. Üstelik, insanî
t ı r . Dönüşte 72 yaşındaki ortanca kı­ davranılması da bilhassa tembih olun­
b o ş a l t ı l a m a d ı ğ ı n ı açıklamıştır. Bu
zının evlenmesinin 50 inci yıldönü­ maktadır.
yüzden geminin soğuk hava tertibatlı
ambarlarında bulunan rokforlar, şim­ m ü n d e bulunmuştur. Buna rağmen karar, Japonyada bü-
di yeniden Fransaya dönmektedirler. Mme F a n n y 1844 senesi hazira­ yük bir heyecan uyandırmıştır. Basın­
F a k a t beşinci bir seyahat yapmaya­ nının 28 inde doğmuştu. da şiddetli bir kampanya açılmıştır.
cakları, kat'î değildir. (U.P) Fransada şimdi, en yaşlı kadının kim Hayvanların alenî zehirlenmesinin
olduğu araştırılmaktadır. (Le Monde) "hiçbir medenî millet tarafından hoş
görülmiyeceği" yazılmaktadır.
a
ünyanın en tanınmış amatör ah- Hayvanları himaye cemiyeti, neş­
D çılarından b i r i olan Amerika rettiği bir tebliğde "Japon Meclisi âza-
Reisicumhuru Eisenhower, 23 nisanda L ondrada meşhur Soprano Kirs-
ten Flagstad Wagner'in bir ope­ ları bu kararları ile saati bir asır ge­
ziyaret ettiği Hodgenville Kadınlar rasını plâğa verirken iki tiz do sesini riye çevirmiş bulunuyorlar" demiş­
Kulübünden, cebinde yeni bir Puding ödünç almıştır. Opera "Tristan ve tir. Zaten cemiyet b ü t ü n Japonyaya
cy
tarifi ile ayrılmıştır. Eisenhower ora­ Isolde", iki tiz do sesini ödünç veren şamil b i r de propaganda hareketine gi­
da kendisine ikram edilen pudingi o de başka bir soprano Miss Schivarz- rişmiş ve kararın iptali için imza top-
k a d a r çok beğenmiştir ki, b u n u n tari­ kopf'tur. lamaya başlamıştır. (Newyork Times)
pe

Halı hırsızları bıyık buruyor


Bu adamlar halı dükkânlarına dalıp halıları «Uç Baba Torik» diyerek, kaşla göz arasında kaçırmaktadırlar.
Resim, Ankara Adliyesinde alınmıştır.

AKİS, 15 MAYIS 1954 25


BİR HİKÂYE
" G e l i y o r . . .„
İbrahim Cüceoğlu
Güneş batmak üstü. Dereler göl- hiç durmadan orada oturanlara karı, şu sığırları çıkar, ağızlarına
gedikler içinde; kurbağa seslerine "geliyor" dedi, geçti, mahalle yoluna torba bağla, çırçırın altına getir.
boğulmuş. Kuşlar lop indirler gibi saptı. Çıplak ayakları toz toprağa Dikkat et bağırmasınlar, âleme rezil
oldukları yerden kalkamıyor, terli boğulmuştu... Ayaklarının derisinde oluruz. Hadi Çabuk.."
kanatları yaygın, ağızları açık, dal- iğne ucu kadar ter taneleri. Bu bir Ana evden fırladı, ahırdan dört
larda pinekliyor... Yapraklar kıv­ çift ayak, ayaktan ziyade paslı demir. sığır çıkardı, ağızlarına torba bağ­
rım kıvrım, sıcaklıktan büzülmüş. Evlerin önünden geçerken ayak ses­ ladı, sopalıyarak ırmağa doğru sü­
Sabahtan akşama kadar derelerde lerini duyanlar kapılara çıktı, çocuk rükledi. Can Ali kendi dediklerini
dolaşan, sulara girip çıkan, balık tu­ gene hiç durmadan "geliyor" dedi, kendisi yapmaya başladı, emirlerini
tan çocuklar güneşle birlikte gölgeyi geçti. Ağzından başka bir şey çıkmı­ kendi yerine getiriyordu. Çocukla
önlerine katmış, evlerine dönüyorlar. yor, önüne ;ıkana "geliyor" diyordu hiç ilgilenmedi. Baygın çocuk evin
Paskal fındıklık, çocukların oyun sadece. Güneş yarıya kadar gömüldü ortasında gözlerini yarı açmış baba­
yeridir. Evlerine ayrılmadan son bir dağlara. Gölgelikler kuşak kayalarını sının yaptıklarını takip ediyordu.
defa burada oynarlar. Fındıklığın yakaladı. Göz kapakları bir parça Ortanca oğlanın kaçak tütününü, ta­
hemen yanından köy yolu geçer. Yo- açılır gibi oldu. Kuşlar dallardan bancayı, kamayı, kopuk telefon teli-
lun başı düzlüktür. Çocuklar fındık havalandı. Denizden köye doğru dere ni aldı kapıdan çıktı, tarladaki mısır­
ocaklarının etrafını dönüyor, biribir- boyu kesif bir sis gibi uzandı. Ha. ların arasından hışırtı ile yürüdü,
lerini yakalamak için çırpınıyorlar. va yumuşadı. kayboldu. Az sonra döndü, oğluna
İçlerinden biri, bir ara, yolun sırt baktı, yüzünü okşadı. "Ne oldu sa­
tarlasının başında tepenin ardına na?" dedi, çıkıp gitti.
dönen aşağı kısmına baktı; dikkatli­ Artık güneş batmıştı. Gece kuş­
ce, uzun uzun baktı. Sonra arkadaş­ ları damlardan çıkmış, ırmaklara
larına hiçbir şey söylemeden yoldan Can Alilerin evi cami mahallesi­
a
nin uç tarafındadır. Can Ali köyün doğru uçuyordu. Her taraf karanlığa
indi, koşmaya başladı. Arkadaşları yöneliyor. Güneşin battığı yerde bir
hareketinden hiç bir şey anlamadı, en çok sevilen, en hoş sohbet in­
kırmızılık. Vadi boyu uzanan sis,
oyuna devam ettiler. Yol dik, ve sanıdır. Onun için kendisine Can
biraz daha yukarılara dayanmış.
taşlı. Çocuk nefes nefese hiç durma­ derler. Üç oğlu, üç kızı vardır. Bü­ Kurbağa sesleri duyulmuyordu ar­
yük oğlu askerliğini yapalı iki yıl
cy
dan koşuyor. Koşan çocuk gözden tık.
kayboldu. olmuş. Ortanca da o günlerde ha
gitti ha gidecek, künyeleri çıkmış-
Kuşların terli kanatları gene açık; mış... Ortanca oğlu Canın en hay­
yaprakların gölgesine sığınarak dal­ laz çocuğu idi. Ne işe güce el atar,
larda uyuyorlar. Güneş bir parça da­ ne kimseye yardım eder. Üstelik Camiin önünde on, on beş kişi
ha dağa alçalmış. Gölgeler biraz da­ anası, babası en çok da onu sever. toplanmıştı. Köy imamı toplananla-
ha dağlara uzanmış. Kurbağa sesle­ Küçük oğlu mahalleyi bir uçtan bil verek aralarına katıldı. İmam saati-
ri gene alabildiğine. Arı vızıltıları, uca koşa koşa "geliyor" diye diye rın arasında idi. Can Ali selâm ve-
rüzgârdaki pencere camı gibi zır zır.. arşınlayıp kendi evlerine geldi. Bu­ ne baktı, sonra havayı uzun uzun
pe

rada da sadece bir "geliyor" dedi, gözledi. Minarenin kapısına yollan­


gözleri döndü, bayılır gibi oldu, ye­ dı. Ayaklarındaki kalın takunyalar
re yıkıldı evin ortasında. Can Ali iri iri ses çıkarıyordu. İmam tam
Köy imamı ikindi ezanını vaktin­ yerinden fırladı, uzamış sakalını ka­ minarenin şerefesine çıkmadan iki
den geç okur. İkindi namazı ile ak­ rıştırdı, karısı ardından ayaklandı. jandarma camiin önüne geldi. Köy­
şamlı kısa bîr ara ile yerine getir­ Dağdan henüz yükle inmişlerdi. lüler ayağa kalktılar, selâm verildi,
mek, bir abdestle işi halletmek, köy­ Sırtlarının teri soğumamıştı. Tek selâm alındı. Jandarmaların biri
lüler itin hem zaman hem abdest katlı evin ortasında sağa sola koşa­ sordu:
alma bakımından kârlı sayılır. İmam rak dolapları karıştırıyor, sandıkları "— Mesahor köyüne ne kadar
bunu çok iyi bilir. Akşama bir, bir alt üst ediyorlardı. Can Ali bir yan­ çeker."
buçuk saat kala ezan okur. On, on dan da emirler veriyordu:
Can Ali cevap verdi:
beş dakikada birkaç kişi toplanır, "— Bir buçuk saat".
"— Şu sandıktaki tabanca ile ka­
abdest alınır, namaza dönülür.. Son­
mayı çıkar, bahçenin dibindeki ka­ "— Desene yatsıya ancak çıka­
ra camiin önünde bir kaç lâf edi­
yaların arasına sakla. Şu çamaşır rız. Bir fener verseniz bize."
lir, derken akşam olur, gene ezan
telini topla, tarlaya savur. Ben size Jandarmalar oturdu. Can Ali
okunur. İkindiden kalası bir kaç ki­
kesip getirmeyin dedim, dinlemedi­ mahalleye koştu. Fener buldu geldi.
şiye bir kaç kişi daha eklenir, ikindi
niz. Yasaktır, hükümet malıdır tele­ Jandarmalar kalkıp gitti, köylüler
namazının abdesti ile akşam da orta­
fon teli. Hapsederler adamı. Şu pis camiye girdiler. Hava iyice kararma­
dan çıkarılır.
oğlanın tütününü bir tarafa atsan. ya başlamıştı... Artık ne güneş, ne
Paskal fındıklıkta arkadaşlarını Kırk kere söyledim, ne anlar tütün
bırakarak kaçan çocuk, cami ma­ kurbağa sesi, ne kuş cıvıltısı, ne arı
içmekten. Kelepir olsaydı ben bırak­
hallesine geldiği zaman köy imamı vızıldaması. Şimdi sadece evlerin ba­
mazdım. Hem ciğerine zarar, hem
altı yıl önce yapılan, şimdi tahtaları calarından dumanlar tütüyor, gece
kesene. Kaldır at pisi zibillikten a-
güve işlemesinden delik deşik olan şağı. Allah cezasını versin; geçen kuşları kanatlarını pırlatarak uçuyor.
minarede ikindi ezanı okuyordu. Ca­ muhtar söylüyordu, bizim borca ha­ Vadiyi baştan başa sis kaplamış. Köy
miin önünde iki kişi vardı. Çocuk ciz gelmiş. Ne yapsak, bana bak yeni bir gecenin uykusuna hazırlanı­
yordu.

26 AKİS, 15 MAYIS 1954


SANAT DÜNYASINDA
Resim
LUCIA v e B E N
İstanbul Şehir Galerisi
Y masını
irmi yıldanberi Istanbulda açıl­ Ferhan Onat
beklediğimiz sanat
lerisi artık b u g ü n mevcuttur.
ga-
Ş rişmek
imdiye kadar böyle bir işe gi­
hiç aklımdan geçme-
lağımda bülbül arayanlar" belki biz­
de de bulunabilirler, fakat fala ba­
Mevcut m u ? misti, ö y l e ya, bir opera artistinin, kıp, ondan medet; umanlar kadar
Henüz hayır. Vakıa, Beyoğlunda, hem de kendi hakkında yazı yazdığı hayale kapılırlar. Hançeremdeki ses
istiklâl Caddesinde Şehir Galerisi adı­ görülmüş şey midir? Ne yapayım ki, tellerini bülbülleştiren kudret,
nı taşıyan cidden güzel, zevkli bir istediler bunu benden. AKİS'in ilk "Müzik sanatının büyük başarısiyle,
sergi yeri vardır amma, yine de resim sayısı için duyulan bu isteği kırmak çalışmanın sihirli tesiri" nden doğ­
sergileri, Taksim Fransız Başkonso- elimden gelmedi. Onun için, gü­ muştur.
loshanesi binasında, Amerikan Haber­ cümün yettiği kadar Lucia'lığımı an­ "— Hakiki hayatta da böyle çıl­
ler Bürosunun salonlarında açılmakta latmağa çalışacağım. dırtan bir sevgiye inanıyor musu­
devam ediyor. İşte, A. Arad ile Fethi Bütün Batı sahnelerindeki Ope­ nuz?"
Karakaşın ve Onlar grupunun sergile­ ralarda âdet olan bir şeyi bu sene Bunun karşılığını hemen "hayır"
ri. Devlet Operamız tatbik etti. Lucia diye verebilirim. Bugünkü dünya­
Evvelâ, neden İstanbul Belediyesi­ Operasını, sırf benim için sahneye da, bu kadar çeşitli yaşama güzellik­
n i n yirmi yıl bir galeri açmakta ge­ koydu. Bu seferki aryaları, kompo­ leri arasında, hele bir kadının, "aşk
ciktiğini bir gözden geçirelim. Şah­ zitör Gaetano Donizetti, ses akroba­ uğrunda şehit düşmesine" ben de­
san temas ettiğim belediye reisleri, bir sisi yapabilen gırtlaklar için yazmış­ ğil, kimsecikler inanamaz. Sevgi mu-
kaç kere, bana: tır. Koloratur sopranoların ideali o- hakkak, ki, büyük bir his. Ve ben
— Siz bir yer bulunuz, kirasını biz lan bu aryaları söylemeğe elverişli bunun en tatlısını tadarak . evlen­
verelim, hançeremden faydalanmak hakkım­ dim. Bir de çok sevdiğim kızım
Demişlerdi. Sonra da anlatmışlar­ dı. Sanat varlığımı her bakımdan var. Lucia Operasında sevgilim ola­
dı: Belediye bizzat bir galeri açacak göstermeme yarayan böyle bir Ope­ rak beni delirten kocam Doğan O-
olsa, Mevzuat hazretlerine göre bir rayı düşünenlere, başta rejisör Ay­ nat'ı, hakiki hayatımda da çok se­
kadro yapmak mecburiyetindedir. Bu­ dın Gün olmak üzere teşekkür borç­ verim. Fakat, o ilk sevişme çağımı­
raya, usulen bir m ü d ü r veya âmir, luyum. Ben de onları yaptıklarına zın çılgınlıkları yarıda kalsaydı, yine
bir memur, bir muhasebeci, birkaç pişman etmemiş olmakla seviniyo­ de ne o delirirdi, ne de ben... Bu
h a d e m e alınacaktır. İşte, esasen yük­ rum. Bunun şahidi de, kendini için kadar aşırı sansasyonel dramlar, sa­
a
lü bütçesine bîr yeni masraf kapısı. bile bilet alamıyacak kadar gişe ön­ dece Şahnede hoşa gider. Ha­
Sonra da, sergilerin nasıl açılacağına lerinin ve salonun dolup taşması kikî hayatta bu delilikleri yapanlara
dair bir talimatname yapılacaktır ve olmuştur. bu gün, herkes ya acıyor, yahut da
işte, yeniden bir gaile. Herhangi bir Evvelki yaz Milânodaki Nuova «budala» diyor. Kısacası, ne aşkla,
kâğıt veya bez parçasını boyamakla tiyatrosunda bu operayı bir kaç ke­ ne de hastalıkla delirmek isterim
cy
kendini ressam zanneden ve geniş bir re seyretmiştim. Lucia rolünü, on doğrusu. Aklım basımda olarak, öm­
tanıdık muhitine sahip olan, tavsiye sekiz yaşlarında çok genç bir sop­ rüm boyunca, şimdiki gibi tatlı tat-
mektuplarile gelip baş ağrıtacak, sergi ranoya vermişlerdi. Bu eserde ilk lı; tasasız bir sevişmeyi tercih ede­
yapmak istiyecek, kabul edilmezse ta­ rolüne çıkıyormuş. Onu dinledikten rim.
biatiyle menfi neşriyat yapılacak. sonra, bu gibi zor aryalı operaları Bakın, bir noktayı daha açıkla­
Bunlar da, işin manevi rahatsızlıkları. başarabileceğime daha çok güvenim yayım da meraklı seyircilerimin i-
Bir idare âmiri için yukarıdaki se­ arttı. Öğünmek gibi olmasın, sesim cine dert olmasın. Çünkü bunu da
beplerden, bilhassa «efendim şehri­ ondan daha güzel galiba.. öğrenmek isteyenler çoğaldı.
mizde sokaklar bu halde iken, has- Ses diyince, aklıma geldi. Bir çok Lucia'nın delilik sahnesini tabiî
tahane yokken resim galerisi de ne kimseler gibi, kapımı çalan gaze­
pe

şekilde başarabilmek için, bu konu­


imiş?» diyenlerden korunmak elbet teciler de, bu işin sadece Tanrı ver­ da bazı kitap ve dergiler okumaklâ
mantıkî görünür. Amma, bir idare gisi olduğunu sanıyorlar. Hiç şüp­ kalmadım. Bu ruh hacetini, filimler-
âmirinin işi de bütün bunlara rağ­ hesiz benim sesimde, yaradılıştan den, hastalardan, Ofelva gibi, tıpkı
men elzem b î r müesseseyi meydana fevkalâde bir renk var. Fakat onu, buna benzer opera rollerinden etüd
getirmek değil midir? olduğu gibi bırakmış olsaydım, bel­ ettim. Zaten reiisörümüz Aydın Gün
Bugün bir galerimiz var. Buna, ki şimdi kimsede dinlemek isteği bi­ de, hiç birine ihtiyaç duyurmayacâk
sanat adına sevinirken onun işletilme­ le uyandıramazdım. Yıllarca süren kadar canlı tariflerle, deliliğimi ba-
si, lüzumunu ispat etmesini de iste­ çok sistemli ve sürekli bir çalışma na benimsetti. Benimle kadar ça­
mek hakkımızdır Bina var, henüz nasıl sonunda bu duruma gelebildim. O- lıştı ki, eğer ben Lucia olarak çıl-
kullanılacağına dair ortada bir sistem nun için, bugünkü kazancımın bir dırmasını beceremeseydim, muhak-
yok Bundan dolayıdır ki henüz, res­ kısmini da, - öğretmenim Elvira Hi- kak o aklını kaçırırdı. Sunu bir ke-
samlarımızın sergileri orada yapılamı­ dalpo'ya borçluyum. Beni ilkin o re daha tekrarlayayım ki sahnede
yor. keşfetti ve yetiştirdi. aşksızlıktan çıldırdıgım kadar, yu­
Şehir galerisi, nasıl istifade edilebi­ İtalyada kendi yerine Gildayı vamda sevgi ve saadet içinde yaşıyo­
lir hele konulmalıdır? Her şeyden ev­ oynadığım bir soprano gibi "Gırt- rum.
vel, burası daimî galeri ve sergiler kıs­
an halinde başlıca ikiye ayrılmalıdır
ve sanat adamlarından mürekkep bir kimsedir. Aksi takdirde bu sıfata lâ­ cak, onların satışı bu suretle temin
jüriye sahip olmalıdır. Sanat adları yık değildir. Böyle olunca da, kendi edilecektir. Böylece, sanat propagan­
diye tasrih ediyorum. Yani şahsen ekolundan gayrisini tabiatiyle beğen- dası yapılmış olacaktır ki asıl üze­
bir sanatla mesgul olmayan demek İs- miyecektir, bertaraf edecektir. Fakat rinde durmak istediğimiz cihet bu­
tiyorum. Çünkü bizdeki jürilerin en sadede dönelim. Şehir galerisinin bir dur. Filhakika memleketimize dışar­
b ü y ü k kusuru, ekseriyetle bizzat sa­ jürisi olacaktır, sergi açmak için m ü ­ dan gelenlerle, şehre memleket için­
n a t k â r l a r d a n ve geriye kalanların res­ racaatlar onun tasvibi ile kabul edile­ den g e l e l e r , sanat eserlerini tanı­
mi dairelerin mevki itibariyle ileri cektir. Aynı jüri memleketin tanınmış mak imkânına sahip değillerdir,
gelenlerinden mürekkep olmasındadır. ve bir kıymet ifade eden sanatkârlar­ Mahmutpaşadan tutunuz Beyoğlunun
Sanatkâr mecburen bitaraf olmayan dan daimî - kısmına eserler alıp koya- en lüks mağazalarına kadar her şeyi,

AKİS, 15 MAYIS 1954 27


SANAT DÜNYASINDA
her malı görmek kabildir. Fakat sa­ fikre sahip. Ama o tez hâlâ kafasında: Bacon un ruhu tarafından yeni fair
natkârlarımızın eserleri evlerinin bi­ "Nasıl olsa yuttururum". muziplik olsun diye çekildiği anlaşıl­
rer köşelerinde, atölyelerde kalmağa Bunları söylediğimiz zaman diğer dı, fakat Shakespaere festivalinin
mahkûmdur. Şehir galerisi bu eksikli­ taraftan şöyle bir mütalâa ileri sürülü­programı aksamadı.
ği tamamlayacaktır ve bizim de, mil­ yor: "Efendim, bizim operamızın ma­ Hakikaten, büyük adamlara sit pi­
letlerarası bir sanat varlığımız olduğu­ zisi ne kadar ki.. On, on üç sene evvel toresk fairer hayat hikâyesi anlatmağa
nu gösterecektir. Böyle demekle mü- kurulmuş bulunan, daha doğrusu ilk meraklı insanlar, Shakespaere için bir
balağa ediyorum sanmayınız. Her iş­ temsillerine başlıyan operamızdan Av- hal tercümesi uydurmakta güçlük çek-
tirak edebildiğimiz - ne yazık ki res­ rupadaki benzerleri gibi mükemmel mektedirler. 36 büyük edebiyat âbide­
mî muhatapsızlık ve alâkasızlık yü­ temsiller beklemeğe elbette hakkımız sinin sahibi ve bir çok sone, methiye
zünden bu pek az oluyor - Milletler­ olamaz. Daha başlangıçtayız. Böyle ek­ ve ithafın yaratıcısı olan dâhi'nin ha­
arası sergilerde Türk ressamlarının, siklikleri mazur görmemiz lazımdır.yat hikâyesi hakkında ileri sürülen
heykeltraşlarının işgal ettiği mevkii Aksi halde gençlerimizin hevesi kırı­ iddiaların müşterek taraflarım alırsak
imrenen milletlerin sayısı, bizden ile­ lır, operamıza da günah olur" şöyle bir netice çıkar:
ri olanların on, on beş mislidir ve William Shakespaere 1564 yılında
Hatırlanırsa, Devlet Konservatuva-
bununla iftihar edebiliriz. doğmuş, 1616 yılında ölmüştür. Do­
rı talebelerinin tatbikat sahnesinde
İstanbul Şehir Galerisinin bu va­ temsil eylemiş oldukları operalar za­ ğum ve ölüm günleri 23 nisana rast­
dide göreceği büyük, pek büyük hiz­ manında hemen herkes bu genç sanat- lar. Doğum yeri: Warwickshire eyale-
metleri vardır. kârları teşvik ve teşci etmek için el­ tinde. Avon nehri kenarında küçücük
birliği ile çalışmış, gerek yazı ile veStrafford kasabasıdır.
Musiki gerekse söz ile onları daima alkışla­
mıştır. O zamanlar bu şekilde hareket
Orta halli bir esnafın oğludur. 18
yaşında iken Anne Hathaway isimli
etmek, genç operamızın gelişmesi için bir kızla evlenmiş, 22 yaşında ilk defa
«La T r a v i a t a » kasabasından ayrılarak Londraya gel­
bir vazife idi. Vakta ki, Tatbikat Sah­
V erdi bir defasında "eğer dillet-
tant olsaydım "La Traviata" yi
nesi mensupları "Devlet Operası"nın
elemanları haline geldiler, yani tam
miştir, Londra'da işsiz dolaşmış, han
ve tiyatro kapılarında hayvan bekçili­
severdim" demiş. Üstad böylelikle bu mânasiyle ği yapmıştır. Daha sonra fair tiyatro
mesuliyet altına girdiler,
eserini kendi sanat anlayışına göre - sahnede "Opera" sanatının mümessil­ kumpanyasına girmiş, figüranlık, ak­
diğer operaları kadar değerlendirme- törlük ve rejisörlükten piyes muhar­
leri oldular, bundan sonra pek titiz bir
mek istemiş. Eğer Verdi, bizim Devlet rirliğine yükselmiştir. Büyük şöhret
Operasındaki "La Travita" nın temsi­ şekilde çalışmaları, kabiliyetlerini gös­
termeleri ve en mühimi kabiliyetsizle- yapmış, Kraliçe Elizabeth ve 1 nci
lini görmüş olsaydı belki de bu ope­ James'in himayesine mazhar olmuş-
rin ve zayıf olanların ayıklanmaları
a
rayı yazdığına bin kere pişman olur, tur. 1610 da tekrar memleketi olan
utancından yerin dibine geçerdi. Dil- lâzım geliyordu. Devlet Opera­
sında böyle bir tasfiyenin yapılmadığı Siratford'a dönmüş ve 54 yaşında öl-
lettant olmak şöyle dursun. "La dame müstür.
aux camelias" romanını okuyan ve bir hakikattir ve şimdiye kadar oldu­
ğu gibi Devlet Operası mensuplarının Schlevel bu hikâyeye: "Efsanevi
müzikle zerre kadar alâkası olmayan bir masal, körce, delice bir hata.." di­
hemen hepsinin sesini "bir harika
cy
herhangi bir kimse dahi bizdeki "La yor.
Traviata" operasının perişan temsilinin ses", 'bir "eşsiz nağmeler hazinesi",
bir "Avrupa da faile benzeri bulunma­ Gerçekten Shakespeare, köyünden
derhal farkına varır.
yan mucizevi hançere" olarak tavsife ayrıldıktan iki sene sonra isimsiz ola­
Evvelemirde şurasını belirtmek la­ devam edersek, Devlet Operası bu­ rak ki bunu takibeden diğer 6 isim­
a m d ı r ki, faizim Devlet Operası, "bun­ günkü perişanlığından asla kurtula­ siz eser de kendisine maledilmekte-
lar bir şey anlamazlar, bu seyirciye maz. Bunu böyle bilmelidir. Sanat e- dir . «Love's Labours Lost» eserini
yutturabiliriz" teziyle sahneye koydu­ serinin ya iyisi vardır veyahut da kö­ neşretti. Bu eserde akademik bir dille
ğu eserlerde halk ile alay etmek yorul- tüsü, bir opera ya iyi temsil edilir Navar sarayının aristokrat hayatı an­
nu tutmuşa benziyor. Avrupa da dikiş veyahut da kötü. Bunların ortası ola­ latılmakta ve Fransa tarihinin teferru­
pe

tutturamayan ikinci, üçüncü sınıf or­ maz, ortası olmaması lâzımdır. Bir atı, saray muaşereti zikredilmektedir.
kestra şeflerini, rejisörlerini topla, "Beckmesser" hüviyetine bürünerek, Bütün bunları, 22 yaşında köyden şeh­
bunları bol paralar vererek memleke­ hiçbir şey beğenmemek gayreti güt­ re gelen fair delikanlının iki senede
timize getir ve bundan sonra da ne bir mek aklımızdan bile geçmez, fakat bu öğrenmiş olması süphe ile karşılan­
doğru dürüst konser dinle, ne de bir mevsimde temsil edilen operaların - maktadır Tenkitçi John Bright: "Strat
opera seyret. Tez hep aynıdır: Halk bir fordlu William Shakespeare'in Ham­
bir bakıma "Lucia" baric - ve bu ope-
şey anlamaz, istediğimizi yaparız. "La let veya Leare'i yazdığına kim inanır­
ralarda oynıyan sanatkârların - yine sa delidir" demektedir. Hayat hikâye­
Traviata" da bu düşünce ile sahneye Ferhan Onat hariç - umumiyetle kötü
konulmuştur. Bundan dolayı tenkid sini anlattığımız Shakespeare ile
oldukları, zayıf oldukları fairer vakıa­Shakespeare imzasını taşıyan eserler
bakımından üzerinde durulmaya bile dır ve "La Traviata" da kötülükte ve
değmez. Sözde modern dekorlar - Ver- kıyaslanınca : Schlegel ve John
zayıflıkta bunların hepsine tüy diktir- Bright ile aynı fikirde olan Charles
di'nin modernlikle ne alâkası var­ miştir. "Harika ses", "essiz hançere",
dır? -, sözde bale - sahnede bir erkek, Dickens. W. E. Gladstone, Mark
"dâhi sanatkâr"... Bu lâfları bırakalım Twain, Emerson ve taraftarlarına hak
dört kısın ileri geri adım atması, kol­ da Devlet Operasını bugünkü zavallı
larım havada titretmesi bale midir? -, vermek icabeder.
durumdan kurtarmaya bakalım.
sözde bir libretto tercümesi - prozodi Shakespeare, Straffordlu köylü de-
namına hiç bir şey bulunmayan bu ğilse, kimdir?
tercüme, muvafık bir tercüme mi­ Tiyatro Bir çokları Sir Frances Bacon'u
dir? , sözde Violetta'nın ahü-eninleri bu makama lâyık görmektedirler. Fil­
- öyle bir Violetta ki (Belkis Aran), Shakespeare Yıldönümü hakika üç sene arayla Bacon da aynı
1850 Parisinin asîl bir kurtizanı oldu­ devirde yaşamıştır. Hallam; Bacon i-
ğuna bin şahit ister , sözde bir Alfre­ ecen sene Stratford'da Shakes-
do - gene, ateşli ve heyecanlı Armand G eare'in 389 ncu doğum günü kut- çin, «insanlığın en büyüğü, en akıl-
lısı..». Pope de, «Lord Bacon İngilte­
Duval (Doğan Onat) bu mudur? Ses lanırken festival komitesine şu telgraf
geldi: re'nin ve belki de herhangi bîr mem-
yok, oyun yok - yalnız Germont (Rız­ leketin yetiştirdiği en büyük dâhidir»
kı Ar) iyi bir Bariton. Hangisini saya­ «Nice nice mes'ut seneler, ihtiyar diyor.
lım, başrejisörün saçmaları bir tane sahtekâr!..» imza: «Frances.» Bütün bu iddialara rağmen ölümü­
değil ki.. Ne kahramanlarım bulabil­ Bu telgrafın Shakespaere biyografya nün 338 nci yıldönümünün kutlandığı
miş, ne de "mis.en.scene" diye bir sını bir türlü yazdırmayan «Frances şu günlerde bile Shakespeare'in ilmî

28 AKİS, 15 MAYIS 1954


SANAT DÜNYASINDA
bir biyografyası yapılmış değildir. Bir
yandan Shakespeare'in doğduğu evi,
odasını, gittiği kiliseyi, oturduğu kol­
tuğu, kullandığı kalemi meydana çı­
karan Stratfordcular, öbür yandan
Stratford kasabasının üç büyük yan­
gınla yeniden kurulduğunu, köylü
Shakespeare'in, okuma yazma bilme-
diği gibi kelime hamulesinin de 3.4
yüzü aşmasının mümkün olamıyacağı-
nı ve daha bir yığın delili ortaya ko­
yan Bacon'cular kendi sahalarındaki
iddialara devam etmektedirler. Bu­
nunla beraber, okuyucu olarak bizi
Shakespeare'in hal tercümesinden zi-
yade, kütüphanedeki külliyatı ilgilen­
dirmektedir.
Goethe diyor ki: «Shakespeare'den
okuduğum ilk sayfa beni bütün öm-
ilimce kendisine bağlamıştır. Hele bir
eserini bitirdiğim zaman gözleri sihirli
bir el tarafından açılan kör gibiydim."
Şairane tiyatro eserlerinin şaheser-
lerini veren Shakespeare; insanoğlu­
nun bu güne kadar dünyaya getirdiği
en büyük iki edebî dehâdan biridir.
İlâhi kıymetlerde, dilde, şiirde ve be­
şerî ululukta 13 ncü asrın Dante'si
ne ise 16 ncı asrın Shakespeare'i de
odur Hattâ Shakespeare bir cok üs­
tünlükler de taşır. Dante: Cehennem,
Araf ve cennette insanlığın mistik ka-
a
rakterini çizmiş. Shakespeare ise Eli- Üsküdara Gider iken..,
zabeth devri dekoru içinde insan de-
nilen muammayı çözmüştür. Shakes­ Amerikan usulü bir afiş
peare bu güne kadar hiçbir şaire nasip düğü zaman gümrükten en kolay ge­ buutlu filmin yeni bir zaferi olmuş­
olmayan bir kelime çağlayanı akıtarak
cy
çirdiği şey, dudaklarından düşürme­ tur. Yeni ses tekniği bu esere çok şey
Tevratın 5600 kelimesine mukabil diği "Üsküdar'a Gider iken" adlı tür­
20.000 kelime kullanmak suretiyle İn­ kazandırmıştır.
kümüz olmuştu. Bakalım bizler "Üsküdar'a Gider
giliz dilini ihya etmiştir. Vakaları sa­
Bu eski İstanbul türküsü kısa bir İken" i ne zaman seyredeceğiz?'
raylarda, üstün tabaka arasında ge-
zaman içinde New Yorkluları teshir
çer. Fakat her tip ve yaradılıştaki in­
etmekle kalmadı, dudaktan dudağa
san o vakada ustalıkla yer alır. Fazilet
bütün Amerikaya yayıldı ve bizim Radyo
ve vicdan mesuliyeti başlıca problem-
meşhur kolalı gömlekli Kâtibimiz Hol-
dir. Eserlerinde iyilikler, mert davra- İssssteyin Ç a l a l ı m !
lywood sosyetesinin bile en beğendiği
nışlar ve fazilet; kötülüklere, desisele­ nkara Radyosunun yayınları a-
A
pe

tiplerden biri oldu.


re ve alçakça aldatışlara galebe çalar. Yaşındaki "issssteyin Çalalım"
Yalnız Macbeth dir ki tersine işlenmiş O zamana kadar Eartha Kitt, Ame­ programı, söz ve müzik bakımından
bir kader cilvesi manzarası arzeder. rikanın yakından tanımadığı, meçhul dinleyicilere ne duyurur, bilemeyiz
Macbeth'de kahramanlar dessas hain bir şöhretti.. Kâtiple birlikte o da meş­
Bildiğimiz tek şey "İstemeden çalındı­
ve zalimdirler. Kanaatımızca Shakes- hur olup ortaya çıkıverdi.
Kâtibin bu süksesinden istifade et­ ğı" yahut "İstendiği gibi çalınıp söy­
peare'in Macbeth'i sadece kumandan lendiği" dir.
Macbeth'in cesaretini, merhametini, mek ilk olarak prodüktör Berman
hırsını, ihanetini, diktatörlüğünü veSwartts'ın aklına geldi ve ne zaman­ Hele anonslanndaki o çiğ espriler...
engin muhayyele kudretini meydana dır Cinemascope usulüyle filme alma­ İşte birisi:
koymak için yazılmış olamaz. Shakes- yı kararlaştırdığı müzikal eserde Eart- "— Neredesin Hamiyet Yüceses?.,
peare. Macbeth'de mukadderatın in- ha Kitt ile birlikte Kâtibe de yer ver- Ayol çabuk gelsene!!. Bakındı hele!..
sanoglunu hain ve nankör yapışını di. Kendisi geleceğine, plâğını gönder­
ve beser kudretinin tabiata kar­ '' Stereophonic seslendirme usulüyle miş."
şı giriştiği mücadeleyi gösterdikten seslendirilen "New Faces . Yeni Si. Bir başkası:
başka, kahramanların ihanetini maha­ malar" adlı eserde Eartha Kitt'den "— Patagonya, çatagonya adaların-
retle neticeye kadar devam ettirmek başka Ronny Graham, Robert Clary, dayız, sayın dinleyiciler. Aaaa! işte bi­
Âlice Ghostley gibi beyaz perdenin zim Erdoğan Çaplı.. Yerli kıyafet ne
gibi dram sanatının en zor imtihanın­ de yakışmış haspaya.. Şimdi size kâti­
da da muvaffak olduğunu ispat etmiş. yeni kazanmış olduğu şöhretlere de
bimi çalacak."
tir. yer verilmiştir,
Eartha Kitt renkli olarak çevrilen Ve daha neler...
Ey Ankaranın programşorları!. in­
Sinema bu müzikal eserde, muazzam bir revü­
nün iştirakiyle "Üsküdar'a Gider I- saf edin! Biraz da bizi, hani şu sizden
ken" den başka, son zamanlarda pek "Tatlılığı, güzelliği, hoşluluğu ve ince­
< < Ü s k ü d a r a Gider İken>> tutulan "C'est si Bon", "Santa Baby", liğiyle müzik, hakiki müzik istiyen
Üç Buudlu F i l m e Alındı "Monotonious", "Bal Petit Bal", dinleyicilerinizi" düşünün.
Bundan bir müddet evvel Istanbu- "Love ıs a Simple Thing" adlı şarkı- Yakışıksızlığı kendiliğinden anlaşı­
la gelen ve gece kulüplerinden bi­ lan da söylemektedir. larak kaldırılan bir soyadının gölgesi-
rinde bir ay kadar çalışan Zenci Şan- Sinema münekkitlerinin ifadesine ne sığınarak, alabildiğine zevkimizle,
töz Eartha Kitt'in, Amerika'ya dön- ğore: "New Faces . Yeni Simalar" üç isteğimize, ve hattâ bilgimizle alay

AKİS, 15 MAYIS 1954 29


SANAT DÜNYASINDA
eden delikanlıyı susturun. nakşetmiştir. Sir Thomas Beecham bright, bu senenin Birleşik Devletler
Hem, bir türlü anlıyamıyoruz: Dün­ Oxford'da tahsil ederken de müzikle Sanat ve Edebiyat Enstitüsünün sanat
ya radyolarının hiç birisinde bulun­ uğraşmayı bırakmamış, nihayet 1905 mükafatım ilân etmiştir. Buna göre
mayan bu kadar garip Ve ürpertici bir tarihinden İtibaren orkestra şefi ola- enstitüsü, 3500 Amerikalı talebeyi tah-
anonsla, zavallı musikinin kanına gir- rak operalarda çalışmaya başlamıştır. sil için yabancı memleketlere göndere-
mek neye!. Sözde eğlendirici bir prog­ Beecham ilk büyük orkestra konserini cek, buna mukabil beş binden fazla
ramla, aralarında sevdiğimiz parçalar Queens - Hail orkestrası ile vermiş yabancı talebe de Amerikaya gelerek,
da bulunan bir musiki serisini bize a- ve birinci dünya harbinden önce ayni Fulbright hesabına burada tahsil ede­
zapla yarıda bıraktırıp, radyolarımızın orkestra ile Berlinde verdiği konser­ cektir.
düğmelerini çevirtmekte ne mâna lerde değerini herkese kabul ettirmiş-
var? Spikerlerin kusurları nedir ki, tir. Thomas Beecham bundan sonra Berlin Philharmonie
haklarına bu kadar açıkça tecavüz o- dünyanın bütün büyük şehirlerinde Orkestrasının seyahati
lunuyor? Bizim suçumuz nedir ki, orkestralar ve operalar idare, etmiş ve Berlin — Berlin Philharmonie or-
isssstemediğimiz bir ağızdan, istediği­ gerek orkestrayı idare ediş tarzı ve ge­ kestrası, Wilhelm Furtwaengler'in
miz şeyleri bile, isssstemeye issssteme- rekse tefsir mevzuunda daima büyük İdaresinde geçen ayın 28 inde büyük
ye dinliyelim? muvaffakiyetler kazanmıştır. Beec bir seyahate çıkmıştır. Orkestra
Güzel bir süz var: "Müzik dinle­ 'ham modern eserlerin tanınmasında Fransa, İsviçre'de yirmi bir konser
mesini bilmek, iyi söz söylemek kadar da büyük gayretler sarfetmiştir. Igor verecek ve bu konserlerde Haendel'in
değerlidir." Strawinski ile Richard Strauss'un, Si- Mozart'ın, Schubert'in, Weber'in,
Ne spikerlik, ne müzisyenlik bakı­ beliüs'ün, Ravel'in eserlerini Ingiltere­ Brahma'm, Strauss'un, Wagner'in ve
mından değer taşıyan bir kimse, de çaldırmış, ayni zamanda Haendel Boris Blacher'in eserleriyle Beetho­
bu kadar geniş yetki ile avaz avaz ba- ve Mozart'ın eserlerini inceden inceye ven'in dokuzuncu senfonisi çalınacak-
ğırtılacağına, her şeyden önce, mik­ tetkik ederek, bunlarla yeni buluşlar tır.
rofon başından çekilerek, kendisine elde etmiştir. Sir Thomas Beecham
müzik dinlemesi ve iyi söz söylemesi yirmi sene müddetle Londra Philhar- Sven Hedin Sergisi
öğretilsin. Hiç değilse, "Söylemek monie orkestrasının idaresini eline Stockholm — Büyük kâşif ve sey­
gümüşse, susmak altındır" sözü ez­ almıştır. Onun Cowent Garden'de Rus yah Sven Hedin'in hâtırası için tertip
berletilsin. opera sanatkârlarının ve bilhassa bü­ edilen sergi, geçen çarşamba günü
yük muganni Şaliapi'nin iştiraki ile Stockholm'da İsveç Kralı tarafından
verdiği konser hâlâ hatırlardadır. açılmıştır. Sergide, Sven Hedin'in,
Dünyadan Haberler Doğu Asyadan getirmiş olduğu ve se­
Balkan Müzik Festival! yahati esnasında taşıdığı eşyalar yer
Sir Thomas Beecham 75 Yaşında Atina — Balkan müzik festivalinin almıştır. Fakat onun bilhassa Gobi
hazırlıkları tamamlanmak üzeredir. çölüne, Tibete ait yapmış olduğu ka-
Londra — Tanınmış İngiliz orkestra
a
Festival eylül ayında Atinada yapıla­ rakalem tablolar ve portreler büyük
şefi Sir Thomas Beecham 29 nisanda cak ve festivale Türkiye, Yugoslavya,
75 yaşma basmıştır. Müzikal bir ka­ alâka toplamış ve bu eserler, Sven
Yunanistan iştirak edeceklerdir. Festi­ Hedin'nin ayni zamanda kudretli bir
biliyete sahip bulunan Beecham, da­ valin programında üç tane senfoni
lla küçük yaşında iken orkestra şefi ressam olduğunu da meydana koy­
konseri, üç opera temsili ve bir çok muştur. Sergide Sven Hedin'in yazmış
cy
olmayı kafasına koymuş ve henüz ye-
di yaşında iken bir çok operaların oda müziği konserleri yer almış bu- olduğu kitaplar ve seyahatnameler de
partisyonlarını ezberlemiş, daha son­ lunmaktadır. yer almıştır. Bunlar da kakikaten
raları da hemen hemen bütün meş­ Yeni Fulbright Tesisi çok büyük bir alâka uyandırmış, zevk-
hur operaların melodilerini hafızasına New-York — Senatör William Ful­ le seyredilmiştir.
pe

— Ne kızıyorsun kocacığım, «Bu küçücük mayoyu giysen de, giymesen de bir»


diyen sen değil misin?

30 AKİS, 15 MAYIS 1954


SPOR ALEMİNDE
Futbol Gençler şampiyonasından
Sahada Ölüm
alınacak dersler var !
Futbol
larak
sahalarında hep nâdir o-
vukua gelmekle, beraber
tahaddüsü daima mümkün bulunan Tevfik Ünsi
bir facia, geçenlerde, bütün memleket ünya genç takımlar şampiyona- 1151 tane büyüklerden, 934 tane de
spor efkârım cidden çok üzdü. Duy-
duk ki, sahada, üzerine gelen bir fe- D sında gazeteci olarak en bü­
yük kazancım Alman Gençlik Teş­
1 0 - 1 8 yaş arasındaki çocuklardan
müteşekkil takımları var. Bu kadar
nalığı müteakip, Emniyet Kulübü fut- kilâtını yakından tanımak oldu.
bolcularından ALDO, vefat etmiş- kalabalık takımlar arasında yapıla­
Milli takımımızın maçlarını ta- cak şampiyonaların organizasyonu­
Tanrıdan rahmet dileyemediğimiz gen­ kip için hangi stada gitti isek, bu­
cin, dinince dinlenmesine dua e- nu artık siz tasavvur buyurun.
rada büyük maçtan evvel 10 - 13 Almanların futbolde büyük bir
derken, hâdise üzerinde bir nebze dur- yaşlar arasında çocuklardan müte­
mayı lüzumlu gördük... Zira, bir iki iddiaları var. Futbol vasıtasiyle Al­
şekkil takımların lik maçı ile karşı­ man gençliğini maddeten ve manen
gün evvel, aynı konunun bahis mev­ laştık. Tertemiz futbol kıyafetleri ile
zuu edildiği bir toplantıda, bir doktor canlı tutmak istedikleri gibi, bey­
bu minik futbolcular, büyükleri nelmilel sahada futbollerini de şe­
arkadaşımız, tababetin spor şoklariyle kıskandıracak bir sportmenlik ve
ilgili kısmının hususi bir ihtisası icap refli bir mevkie ulaştırmak istiyor­
teknik ile kulüplerinin renklerini lar. Futbolde kalkınmak için de ilk
ettirdiğini, bu yolda vukufu bulunma- müdafaa ettiler. Bu çocukların fut­
yan tabiblerin, vaka karsısında, lâalet- iş olarak gençleri, hattâ çocukları
bolcu olarak yetiştirilişlerini ve ça­ ele almış bulunuyorlar.
tayin bir kimseden farklı bir müda- lışmalarını gördükten sonra bir nes­
halede bulunamayacaklarını beyan ve Biz de 1948 denberi futbolde tam
lini tamamiyle harpte kaybeden Al­ bir reform içindeyiz. Futbolumuz
izhar etti. manya'nın nasıl kısa bir zamanda artık Avrupada isim yapmağa baş­
İfadelerim, sadece duyduğum en­ Avrupa futbolünde bir varlık oldu­ lamıştır. Ancak bu şöhretin gelip ge­
dişelerden mülhem olup, memleket ğunu anladım. çici olmaması, isimlere, şahıslara
sahalarında hizmet gören doktor ve Alman gençlik teşkilâtı liderleri bağlı kalıp istikrarsızlık içine düş­
siihhîye memurlarının hiçbirine müte­ ile konuşmalarımız sırasında not memesi için gençliği ihmal etmemek
veccih değildir; fakat, acaba, bu dok- edebildiğim birkaç rakamdan, Alman- zorundayız Futbol Federasyonu
tor ve sıhhiye memurlarının kâffesi, ların yeni nesillerini futbolde kal- gençliğe son zamanlarda lâyık oldu-
yirmi iki gencin, uhdelerine mevdu kındırdıkları neticesine vardım. Bu ğu ehemmiyeti vermektedir. Yalnız
selâmetini deruhte edecek bir yeterlik- gün Almanya'da resmen futbol oy­
a
te midirler? bu alâkanın müsmir neticelere va-
nayanların adedi dört milyonu bul­ rabilmesi için iki şartın tahakkuku
Zannetmiyorum, çünkü, kaburga maktadır. 130 bin kulüp Alman fut­ lâzımdır: Bir taraftan futbolde
kemiğimin kırıldığı bir müsabakada, bolunun kuvvetini teşkil etmekte­ genç futbolcuların faaliyet ve ge­
imdadıma koşan saha doktoru, klâsik dir. Bunlar içinde ise yalnız 84 ku­ lişmesi için Almanyada olduğu gibi
cy
tedavi, yâni sunî teneffüs hareketi lüp profesyoneldir Hemen hemen bir teşkilât kurulmalı; resmî ligler
yaptırmak suretiyle, beni, ıstıraptan her kulübün birden fazla genç ta. tertip edilmeli, diğer taraftan kulüp­
bayıltmıştı. kımı mevcut. Gençler yaşlara göre ler de samimiyetle genç takım işini
Gene zannetmiyorum, zira İzmir dört grupa ayrılmışlar: 10 - 12, 12 - ele almalıdır. Bugün mali şartların
şehrinde, baldırımda patlayan bir tek. 14, 14 - 16, 16 - 18 yaşlan arasında­ ağırlığı yüzünden genç takım dava­
menin meydana getirdiği elma cesa- ki futbolcular ayrı ayrı ligler için­ sına alâka gösteremiyen kulüplere
metindeki bir şişliğe, mahallî doktor, de maçlar yapmaktadırlar. Bu maç­ Beden Terbiyesi Teşkilâtı yardım
sıcak kompres tavsiye ederek, bunu, ların hepsi, futbolcuların yaşlan etmeli, onları teşvik, himaye, hattâ
portakal büyüklüğüne iblâğ etti. Ba­ yüzünden, mahallî ligler halinde oy­ biraz da bu işe mecbur etmelidir.
cağımın kesilmesi zaruretinin ken- nanmaktadır. Bir misal olmak üze­ Türk futbolunun istikbali genç fut­
pe

dişine müracaatta pek gec kalmadığım re, Rheinland bölgesindeki" futbol bolculardır,, bütün dünya artık bu
için önlediğini, beni bilâhare tedavi ve kulüplerini zikredeyim. Bu bölgede yolu tutmuştur ve biz de aynı yol-
iyi eden. İstanbul Amerikan Hasta- 703 kulüp mevcut. Bu kulüplerin da yürümeğe mecburuz.
hanesi Mütehassıslarından Dr. Şepert
söylemişti.
Şahsen benim başıma gelmiş, bir hâ­ boş hazne ile yangın söndürmeğe gi­ kurdunuz. Hattâ yine bir dünya şam­
diselerden gayrı, her sporcunun hafı- den itfaiye arabası gibi lüzumsuz bir piyonasında 40 gramım atamadığı için
zasında, emsali birçok vaka yer etmiş- şey olmasın. bir güreşçimizin şampiyona dışı bıra-
kıldığını da unutmamışsınızdır.
tir. Sayısı hayli kabarık futbolcunun Eşfak Aykaç
da, bilgisizlik yüzünden sakat ve alil Anlaşılıyor ki bizde kamp ekseriya
"besiye çekilme" mânasına gelmekte­
kaldıkları gerçeğini cerhedecek kimse
bilmem bulunur mu?
Güreş dir. Müsabaka gününden evvel ve mü­
Demek oluyor ki, müsabakaya çı­ u sene Japonyada yapılacak dün- sabaka günü, kilo atma endişesi için-
kan her futbolcu için, alâkalı sıhhî ef-
radın kifayetsizliği dolayisiyle, boşu
B ya serbest güreş şampiyonası i-
çin güreşçilerimizin kampa alındığım
de katlanılan sıkı perhiz, susuzluk ve
Fin hamamı sporcuyu âdeta pelte ha-
boşuna ıstırap çekmekten başlayıp, duyduğumuz zaman, gayri ihtiyarî line getirmektedir. Bu vaziyette min­
Allah cümle gençlerimizi muhafaza bundan önceki dünya şampiyonalarım dere çıkan güreşçi, ekseriya normal
buyursun, sakat kalmağa ve hattâ öl- hatırladık. zamanlarındaki kudretinin yarısını
meğe kadar giden, pek çok kötü ih- Siz de hatırlıyacaksınız; musaba- kaybetmiş olarak rakibinin karşısında
timal mevcuttur. ka tarihinden bir iki gün önce gelen yer almaktadır. Güç ve kuvvetimizin
bütün resimlerde, güreşçilerimizin ki- 100 grama feda edilmesi bizi çok
Binaenaleyh, alâkadarlardan, bü- müşkül vaziyetlere sokmuştur. Güreş
tün memleket futbolcuları adına, ha- lo düşme gayreti içinde bin bîr me­
şakkatli çareye baş vururken görür, tarihimiz bunun birçok acı misalle­
lisane bir ricada bulunacağım: Saha­ riyle doludur.
larımızda, bir oyuncu yere düşer düş­ muhabir mektuplarında filânca güreş-
mez, elindeki kırmızı aylı beyaz çan- çinin yüz gram fazlasını düşebilmek Bu seneki kampta güreşçilerimizin
tasiyle vaka mahalline koşan «imdat», i ç i n büyük gayretlere katlandığım o- kilo durumlarım bilmiyoruz. Fakat

AKİS. 15 MAYIS 1954 31


SPOR ALEMİNDE

a
cy
pe

Hasta bir 52 kilo


Antrenör Yaşar Yalovada kamp hastalarını tedavi ediyor
geçen senelerin acı tecrübeleri acaba rail seyahatini deftere not ediyo­ maçından sonra oyuncular dörder
bir ibret dersi olmuş mudur? Musa- ruz. kilo kaybettiklerini görmüşlerdir.
bakaya zinde kuvvetle katılmanın Millî takım kalecilerinden Şükrü
varlığımızı arttıracağı muhakkaktır. Ersoy'u yakında şehrimiz manifa­ * Gelecek mevsim için, İstanbul'da
Müsabakaların heyecanı dışında bir tura ve tuhafiyecileri arasında gö­ genç millî takım çalışmalarına okul­
de "kilo düşmek" heyecanını yaşamaz- lar tatil edilir edilmez başlanacak­
receğiz, çünkü Şükrünün tekrar
sak, emin olun, Tokyo şampiyonasın- tır. Hedef gelecek seneki genç milli
eski kulübü vefaya döndüğü haber
da merhalenin en büyük kısmını aş- takımlar dünya şampiyonasıdır.
verilmektedir. Güzel ama, gelecek seneye kadar
mış sayılabileceğiz. Galatasarayın futbolde Fenerbahçe- bu gençler kartlaşmaz mı? Biraz
ye mağlûbiyetinden ve şampiyon­ erken başladık galiba...
Duyulmamış Haberler luğu Modaspora hediyesinden son­
ra bazı Galatasaraylı taraftarlar * Gündüzü tekrar yuvasına uçurtan
* Fenerbahçenin bu defa da, başta Almanyada tahsilde bulunan Ga­ Vefalılar artık yerli antrenöre töv-
Arjantin olmak üzere bütün Gü­ latasaraylı millî basketbolcu Erdo­ be etmişlerdir. Yeşil-Beyazlılar
ney Amerika memleketlerinden ğan Partener'e mektup yazarak İtalyadan bir antrenör getirtmeğe
davet aldığı haber verilmektedir. tahsilini İstanbul'da tamamlamasını karar vermişlerdir.
Her sene böyle Fenerbahçenin beş rica etmişlerdir. * Japonyada dünya serbest güreş
kıtaya davet edildiği haberi yayı- İstanbul bölgesi tabibi futbol mü­ şampiyonasına iştirak edecek Türk
lır ve en sonunda Sarı-lâcivertliler sabakalarının saat 11 ile 15 arasında Millî Takımının yurda dönmeden
İsraile bir seyahat yaparlar. Bu yapılmamasını tavsiye etmiştir. evvel Koreye geçerek Türk Şehiili-
sene Fenerin bütün davetlerinin Geçen hafta saat 13 de başlayan liğini ziyaret etmeleri düşünülmek­
tahakkukunu temenni ederken, İs­ Galatasaray - Fenerbahçe amatörler tedir.

32 AKİS, 15 MAYIS 1954


OKUYUCULARDAN MEKTUPLAR
... AKİS mecmuasının ilânlarını zuların yan yana bulunabilmesi oku- ... Bize güzel bir mecmua vadetti­
geçende Ankaraya yapmış olduğum yuculara büyük kolaylıklar sağlaya- niz. "Türkiyede yepyeni bir tarz" diye
bir seyahat esnasında gördüm. Yep- çaktır Bunu düşünüp gerçeklestirdi- kür, içinde çıplak kadın resimle-
yeni bir tarzda çıkacağını ilân ettiği- ğiniz için tebrik eder,... ilânlar yaptınız. Biz de, çok şü-
niz mecmuanız için bir tavsiyede bu­ Hadi Erkman - İstanbul rinden başka bir şey bulacağımız mec-
lunmak istiyorum: Mademki şimdiye mua çıkıyor diye sevindik. Sonra, ne
kadar alışılmamış tarzda bir dergi çı­ bir ses, ne bir nefes! Yoksa, "Türkiye­
karıyorsunuz, getirmeyi tasarladığınız ... Her yeniliği, bize iyi şeyler müj­ de yepyeni bir tarz" dediğiniz, ilân
yenilikler arasında ilmî yazı maskesi deleyeceği için, daima merakla, heye- yapıp da çıkmamak mıdır?
altında okuyucuya sunulan, hakikatte canla karşılarız, İnsan, beceremiyeceği işe hiç giriş-
ise ilimle hiçbir alâkası bulunmayan AKİS mecmuasının çıkacağını öğ- memeli. Bir şey değil, o kadar mem­
saçma makalelere mecmuanızda yer rendiğim zaman da, aynı merak ve nun olmuştuk, memnuniyetimiz kur­
vermeyiniz. Hâdiseyi popularize edil- heyecan içindeyim. Hiç şüphesiz, sağımızda kaldı.
miş ilmî esaslar ışığında inceleyip oku- «AKİS» ten iyi şeyler bekliyoruz. Her
yucuya sunduğunuz takdirde karşınız- mevzudan, her sahadan, yeni ve ente­
Abdullah Bender - Ankara
da böyle bir mecmuaya hasret duyan resan haberler, yazılar ümid ediyoruz.
münevver okuyucu kitlesi bulacağınız- Öyle ki, her meslek sahibi AKİS'-
dan emin olabilirsiniz... te kendi için birazcık bir şeyler ... AKİS mecmuasının nihayet nes­
Cemil Karaosman • Eğridir bulabilmeli ve «AKİS» te de biraz ol- re başlayacağını öğrendim. Gayenizi
sun, onlardan, - yani biz insanlardan - beğenmekle beraber büyük, küçük bü-
bir şeyler olmalı. tün meseleleri tam objektif bir tarzda
... AKÎS'in ilânlarını gördüğüm za­ Makbule Gücüğüz • Ankara tahlil etmek ve aynı zamanda her mü-
man, sıkmayan ciddi bir mecmua o- nevverin alâkasını celbetmek isteyen
kuyabilmek hevesiyle ne derece sevin- mecmuanızın bu hedefine ne suretle
diğimi tahmin edemezsiniz. Zira mem- ... İlânlarınızdan anlaşıldığına göre, vasıl olacağını herhalde beklemekte-
leketimizde çıkan aktüalite mecmuala­ Türk münevverine, hem memleket yim. Bu mühim davanın tahakkukumu
rının ekserisi gayri ciddî ve bu yüz­ meselelerini, hem dünya hâdiselerini temenni eder...
den tatmin edici olmaktan uzaktır Uy­ toplu ve muhtasar şekilde' aksettir­ Nuri Filibeli - İstanbul
durma sinema haberlerinden, ehliyet. mekle matbuat hayatımızın bu boş-
siz kalemlerden çıkmış spor yazıların- luğunu doldurmak arzusundasınız. **
a
dan gelişi güzel seçilmiş resimlerin al- Ancak bunu yaparken sağlam bir mu­ Yoksa eminim ki ciddî ve doğru
tına konmuş itinasız baslıklardan oku­ hakeme ile hareket etmek ve mentfe- haber veren bir mecmua olacağınız i-
yucuya gına gelmiştir. Reklâmları­ ketin muhtelif meselelerinin her biri­ cin isi sıkı tutuyor, uzatıyorsunuz.
nızdan anlaşıldığına göre böyle taraf­ ne atfedilecek ehemmiyetin ölçüsünü Ama gene de unutmayınız ki fazla
ları bulunmayan bir mecmua çıkarmak daima göz önünde bulundurmak za­ naz âşık usandırır. İste bu, lâtife de­
cy
niyetiendesiniz. Bu bakımdan, tarzını ruretini hatırlatır saygı ve... ğildir...
tasvip ettiğimiz AKİS'e eski bir fut- Necla Seyhun - İstanbul
bolcu olmak hasebiyle...
Hakkı Sayar • Samsun
Osman Kırat • istanbul
Amerikan Sefiresinin kabulü
... Karım ve ben kendi dilimizde (Bas tarafı 23 üncüde) "— Hoş geldiniz, ben filânım, Sis
bize hitap edecek ve, ancak sathi ola­ kalmış olanlar vardı ki işte "Sıfatı kimsiniz?" dedi.
rak temas edebildiğimiz ecnebi nesri- Temsiliye", nin şatafatı da bunlardan "— Hoş bulduk, ben de filânım"
dedim.
pe

yatın seviyesine yaklaşan bir mecmu­ biri idi. Bu "Demokrasi" denilen nesne
ayı yakında eserinizde bulacağımızdan yok mu? Onu da bırakmamış. "— İyi öyleyse, gelin sizi Mrs.
seviniyoruz Bu mecmuanın bize hem İzah edeyim: Warren'le tanıştırayım" dedi.
malûmat vereceğini, hem de bos za­ Geçenlerde gazetede okumuştum. Bir kadın uzakta ayağa kalkmıştı;
Amerikan Sefiresi, Türk hanımlarını ona doğru gittik; eller sıkıldı. "Esra­
manlarımızda hos saatler geçirmemizi rengiz Saray" in perisi, orta boylu,
temin edeceğini ümit ediyoruz... sah günleri kabul ediyormuş, teşrif
ederlerse memnun olacakmış. zayıfça, ağarmış saçlı, hem güler yüz­
Muvaffak Sağan - İstanbul Merak değil mi bu; bakalım na­ lü, hem ağır tavırlı.
sıl oluyormuş dedim, gittim. Vakıa "— İyi ettiniz geldiğinize, bakın
''esrarengiz saray'ın" duvarları koca­ burada sizin gibi Türk hanımları var,
... Bu işe baslarken, şunu biliniz tanıyor musunuz? dedi
ki, gençlik verdiğinizden daima daha man amma, kapısı ardına kadar açık,
bekleyen süngülü asker filân da yok; "— Hayır".
fazla isteyecek, tecrübeliler ise sizi "— Ben de tanımıyordum, fakat
tenkid edip verdiğinizin hepsini almak insan kendi çiftliğinin bahçesine girer
gibi giriveriyor. şimdi ahbap olduk, çok memnunum''
istemeyeceklerdir, dedi.
Şimdilik hiç fena değil amma içeri­
Osman Ortaç - İstanbul ye giriş ne olacak acaba? diye düşün-
Oturduk, konuştuk, herkes konuşu­
yordu Mrs. Warren gene sordu:
meye vakit kalmadan, kendimi büyük ''— Siz ne yaparsınız?"
... Unutmayınız ki yalnız münev- bir camlı kapı ile burun buruna bul­ "— Yazı yazarım, siz?"
ver degil, aynı zamanda tenvir edil- dum: "Açıl Susam...." ve Susam açıl­ "— Benim çocuklarım var, toru­
mekmek isteven insanlar da var. dı; yalnız fark şu kadar ki kendi ken­ num da var amma burada değil. Bu­
dine açılmadı, lâcivert üniformalı bir rada köpeğim, var."
Onları düşününüz... cin tavassut etti. Sonra kalktı, tanımadığı birileri da-
Naci Hüsrev • İstanbul O esrarengiz sarayın içini bir görse­ ha gelmişti, gülerek karşıladı. Ben de
niz! Hanımlar cıvıl cıvıl! Kimse de Türk hanımlarının arasında kaldım;
zahmete katlanıp fısıltıyla konuşma­ merak ettim, sordum, onlar da gazete­
..: Programınız çok güzel aynı dığı için, esrarengizliğe bir hayli halel
mecmuada siyaset, sanat, fen, spor, de okumuşlar ve gelmişler.
gelmiş tabii. Etrafıma baktım, burası bana hiç
iktisat, kadın gibi birbirinden farklı, Bir hanım yanıma geldi, siyah g i y
fakat hevsi de bilinmesi gereken mev- yabancı değildi. Burası bugün kadınlar
misti, Amerikalıydı. diyarı idi.

AKİS. 15 MAYIS 1954 33


Seçimde bahis mevzuu Kanserin Mahiyeti
edilen meseleler (Baş tarafı 20 incide)
sarkom veya kanser, teşekkülüne se­
arada kanserler, sarkomlar, lösemiler
sayılabilir. Bu tümörleri ortaya çıka­
(Baş tarafı 15 incide) bep oluyor. Hayvanların kanında bu ran virusların öbür bildiğimiz virus-
gelecek imkânları hazırlamak ge- virusa karşı antikorlar da bulunmuş­ lardan hiçbir farkı yoktur.
rektir. tur. Bu nazariye aleyhine gösterilen
Bittner de 1086 da farelerde meme delillerin başında kanserin sari olma­
kanseri yapan bir virüs buldu. Ana ması gelir. Fakat bir intanın sirayeti
ayat pahalılığı mevzuu, he- sütiyle geçen bu virüs follikül hor­
H men her memlekette seçim
mücadelelerinde ele alınan bir mese-
monu ile beraber ve verasetle ilgili o-
larak ödev yapmaktadır. Bu virus me­
yalnız hastalık âmilinin sirayet kabili-
yetine değil, onun bulaştıracağı orga­
nizmanın virüsü kabul şartlarına ve
ledir. Çünkü fiyatlar hemen her me höcrelerine giriyor. Orada çok dış muhitin özel durumuna bağlı bir
memlekette düşmemekte bilâkis, uzun müddet sessiz kalıyor. Fakat gü­ iştir. Başka mikroplar için de hâdise
az veya çok farklarla, yükselmek- nün birinde veraset, hormonlar ve böyledir. Bunlar da vücudun misafiri
tedir. Fiyat hareketleriyle bütün besi şartları bu virüsün faaliyete geç- oldukları halde hastalık yapmıyabilir-
vatandaşlar, alâkalanmak ta, fiyatla­ meşine müsait durum alınca ortaya çı­ ler. Ancak özel bazı şartlar altında
rın yükselmesinden her sınıf haklı kıyor. intan tevlid ederler. Kanser virüsü
şikâyet etmektedir. Bu şikâyetler ne- Bu buluşlardan önemli sonuçlar çı­ için de belki aynı durum vardır. Bu­
dense hep hükümete tevcih edil­ karmak mümkündür: nun da vücudda sadece bulunması
mektedir. Öyle sanılıyor ki fiyat Kanser virusu sütle geçmektedir. kanser teşekkülü için kâfi olmıyabilir.
mekanizması hükümetlerin elinde, Uzun müddet latans halinde ka­ Fate meme kanserinde bu clay tesbit
hükümetler isterlerse fiyatların labilir. edilmiştir. Bu meme kanserinin ortaya
yükselmesine mâni olabilir, fakat Birçok nesilleri atlayabilir. çıkabilmesi için veraset, follikül hor­
beceriksiz olurlarsa, fiyatlar alabil- Elektron mikroskobu ile farelerdeki monu ve virüsün müşterek çalışması
diğine yükselir!! O halde iktidarı meme kanserlerinde virüsa benzeyen lâzımdır.
alaşağı etmeli ve enerjik bir hükü- korpüsküller tesbit edilmiştir.
met getirmeli ki, fiyatların yüksel­ Özet olarak şunları söyleyebiliriz: Kanser höcresini karakterize eden
mesine, hayat şartlarının güçleşme­ Bugün virusdan ileri geldikleri bili­ gelişme istiklâli ve hudutsuzluğunda
sine mâni olabilsin! nen bir çok neoplazmalar vardır. Bun­ belki de henüz belli olmayan bir meç­
- Siyasî partilerin bu parolaları bir lar iyi, kötü tümörler olabilirler. Bu hul faktörün rolü vardır.
çok vatandaşlar taralından da tas-
vip bulmaktadır, çünkü hayatın u-
cuzlamasını kim arzu etmez! Müte- Kitaplar 1954 Genel Seçimleri
a
addit parti sistemine girdikten soru
ra bu meşhur mevzu, bizim parti­ üzerinde düşünceler
ler tarafından da ele alınmış ve siya-
si mücadelede kullanılmağa başlan-
Aleminde
(Bas tarafı 5 incide )
mistir.
cy
rulmuştur. Bu da para etmemiş ve
Hakikat halde, mesele iktisat il­ EUGENE LABİCHE halkımızın sağduyusu bu saçmalara
mînin en güç, en çetin bir mevzuu, kulak asmamıştır.
dur. Bunun izahı ise iktisat ilminin (Bas tarafı 24 üncüde)
d) Seçimde en ağır basan düşün­
kanunlarını, kaidelerini anlamakla, ilk bölümünde Labiche'in bir güldür-
celerden biri D.P. nin giriştiği bü­
öğrenmekle mümkün olabilir! me ustası olduğunu, çağının insanları- yük ekonomik hamlelerin sonucuna
nın bütün çirkinliklerini, gülünçlükle
Dr. Muhlis Ete rini gösterdiğini, oyunlarının başından
beklemek gerektiği düşüncesidir.
Bir çok toplantılarda dolaştırılan ve
sonuna kadar bütün e k s i k l i k -
Mc Carthy Rezaleti lerini, kötülüklerini yüzlerine vurduğu
üzerinde: "Biz palavra atmayız, tel-
mel atarız" gibi yazılar taşıyan lev-
pe

(Baş -tarafı 14 üncüde) halde seyircilerinin biç alınmadan, halar, halkın adlan bu temellere bü­
sını görünce, Roy Cohn'un komisyon­ içten güldüklerini anlatıyor. Bu acı, yük ümitler bağladığım gösteriyor-
daki müvaşirlik vazifesinden derhal kaba oyunların yazarı bir gün Fransız du.
istifa etmesini istediler. Fakat Mc Akademisine üye oldu; fakat eserlerini
Carthy, Cohn'un da bildiği bazı şey­
ler bulunduğunu, ordunun ittihamları-
bastırması istendiği zaman dil i l ­
gisiyle söz diziminin kendisinden şikâ­ V let
ardığımiz sonuç sudun Dev-
islerinin öbür kısımlarında
na cevap vereceğini söyledi. Şimdi yetle dava açacaklarından korktuğunu aşırı bozukluklar ve aksaklıklar ol­
komisyonda bu iş incelenmektedir. söylemişti. Kişileri hep birbirinin eşi, madıkça yakın gelecekte yurdumu-
Fakat nasıl?. durumları aşağı yukarı hep aynı olan zun siyasal durumu ve türlü parti­
Bu iş tetkik edilirken Mc Cartny bu oyunların gücünü, çağını bütün lere, halkın itibarı, girişilen büyük
komisyon başkanı değildir. Başkanlığı güçlüğüyle göstermesinde, böylece ekonomik işlerde görülecek basarıla-
muvakkaten Karl Mundt almıştır. «Klâsikleşmesinde» bulan Soupault, ra bağlı olacaktır.
kitabına Labiche'in, külliyatına alma­
Roy Cohn da baş müşavir olarak
yı kabul ettiği elli yedi oyunun per­
Hikmet Bayur
değil, ancak şahit sıfatiyle dinlenecek-
delerine, başlıklarının alfabe sırasına
tir. göre sınıflandırılmış listelerini ekle-
Pek çok kimse, senatörün ve sev­ mis, Labiche'in yardımcılarım, ortak­ İsraile iktisadi
gili müsavisinin bu sefer de işin için­ larını, kişilerini, "nükte ile gaddarlık,
den sıyrılmasının çaresini bulacak­
ları kanaatindedir. Gerçekten, Mc
sanatı, metodu ve niyetleri", "Labiche yardım
ve ikinci imparatorluk devri cemiye­
Carthy ve muavini daha şimdiden baş­
ka yollardan Ordu aleyhin e bir takım
İddialar ileri sürüyorlar. Fakat artık
t i " gibi çeşitli yönlerini ayrı bölüm­
lerde incelemiş. Eseri çeviren Safiye
Sarp da gerek Soupault'nun gerekse
A merikanın F.OA. idaresi, Isra­
ile, içerisinde bulunduğumuz
mali yılın son üç aylık devresinde ye­
hava hissedilir derecede Mc Carthy ve Labiche'in kıvrak dilini Türkçeye ak­ niden 13.125.000 dolarlık iktisadî yar­
Sayfası aleyhine dönmüş bulunuyor. tarmış. dımda bulunmuştur. Böylece 1953-54
Hele Başkan Eisenhower'in Ordu.Mc malî yılında israil, 52.500.089 dolarlık
Halbuki bu dilin nakli hakîkaten
Carthy ihtilâfında Stevens'i açıkça iktisadi bir yardım görmüş bulunmak­
güçtür ve çok emek, çok zahmet
desteklediğini söylemesi bu değişik­ tadır.
ister.
liğin en bariz arazı sayılabilir

34 AKİS, 15 MAYİS 1954


pe
cy
a
pe
cy
a

You might also like