You are on page 1of 444

ANGLO-AMERİKA

Pro/. Dr. EROL TÜMERTEKlN


İstanbul ttnıversitesı
DOI: 10.26650/AB/PS12.2023.207
E-ISBN: 978-605-07-1399-2
ANGLO-AMERİKA
Dizgi, Tertip, Baskı ve Cilt
Edebiyat Fakültesi
Matbaası

İSTANBUL
ı 97o
ANGLO-AMERİKA

Prof. Dr. EROL TÜMERTEKlN


İstanbul Üniversitesi

İSTANBUL "ÜNİVERSİTESİ YAYINLARI NO. 1585

C00-RAFYA ENSTİTÜSÜ YAYINLARI NO . 61

11. '/ ~ı 7f)


(
İKİNCİ BASKI'NIN ÖNSÖZÜ

Birinci Baskı'nın Önsöz'ünde açıklandığı gibi Coğrafya Enstitüsü'nce


hazırlanması kararlaştırılan bir grup eser arasında yer alan «A.B.D. Coğraf­
yası» bu kitabın bir kısmıdır. Anglo-Amerika'nzn bölgeleri ise geri kalanı
teşkil etmektedir. Böylece Birinci Baskı' da belirtilen eksiklik tamamlanmış­
tır. Öteyandan bütünü ile Kuzey Ameril}a hakkında oldukca geniş bilgi de
eklenmesine rağmen, esas itibarı ile Anglo-Amerika üzerinde durulduğu
için kitabın adı değiştirilmiştir. Kuzey Amerika'nın geri kalan kısmının ise
Güney Amerika ile birlikte «Latin Amerika» olarak ele alınması gerektiği
fikrindeyiz.
Yükselmiş olan baskı masrafZarı karşısında kitabın maliyetinin artma-
ması için, şekil ve özellikle resimlere mümkün olduğu kadar az yer veril-
miştir. Bu eksiklik derslerde projeksionlarla giderilmektedir. Aynı düşünce
hemen hemen tamamlanmış olan bir forma tutarındaki «lndekn i de ekle-
memize amil olmuştur. Bunun yerine «İçindekiler» geniş tutularak öğren­
cilere kolaylık sağlanmıştır.
Bibliografya'ya sadece ana kitaplar alınmış, faydalanılan makaleler ise
sayfa altı notları halinde verilmiştir.
Baskı esnasında gözümden kaçan yalnışlardan manayı değiştirenler ki-
tabın sonunda gösterilmiştir.
Kitabın gerek baskıya hazırlanması, gerek baskısı esnasında kürsümüz
elemanlarından N. Özgüç'ün büyük yardımı olmuştur. Kitabın bir an evvel
öğrencilerimizin, faydalanmasına arz edilebilmesi Özgüç'ün baskı işini sis-
temli bir şekilde yürütmesi ile mümkün olmuştur. Kendisine teşekkür ede-
rim.
Edebiyat Fakültesi Matbaası mensuplarından B. O. Ergül ile B. A. At-
sız da aynı şekilde bize yardımcı olmuşlardır. Kendilerine teşekkür ederim.

Ocak 1971 Erol Tümertekin


BİRİNCİ BASKININ

ÖNSÖZ'Ü

«Amerika Birleşik Devletleri Coğrafyası» nın meydana gelmesinde,


bir yandan Milli Eğitim Bakanlığı'nın Öğretmen Kitapları Serisinden bu
konuda bir kitap hazırlanmasını arzu etmiş olınası, diğer yandan öğrencile­
rimize dersleri ile ilgili bir kaynak temini başlıca rolü oynamıştır.
Gerçekten 1964 yılı başlarında Milll Eğitim Bakanlığınca Enstitümüz
mensupları tarafından yazılması arzu edilen konular arasında Amerika Bir-
leşik Devletleri de vardı. İş taksiminde Amerika Birleşik Devletlerinin ba-
r.a verilmesi, derslerle ilgili notlarımı kitap halinde yayınlamak arzumu da-
ha da teşvik etti. Ancak, kitabı muayyen bir hacim içinde sınırlamak, buna
karşılık hemen bir kıtaya tekabül eden bu memlekete ait gerekli umumi bil-
gileri de vermek gerekiyordu. Kitabın hacmi baskı imkanları ile sınırlan­
mıştı. Tertibinde ise, bilhassa dilimizde bu konudaki yayın durumu göz-
önüne alındı. Kanaatimizce, evvela Amerika Birleşik Devletleri coğrafyası
hakkında derli toplu bilgi veren bir kitaba ihtiyaç vardı. Bu durumda ise
münhasıran "Coğrafi Bölgeler"i esas alan bir çalışma söz konusu olınaya­
caktı. Nitekim, kitabımızda takip edilen yol; «Amerika Birleşik Devletle-
ri'nin Coğrafi' bir bütün kabul edilerek, her konunun daima bu bütünlük
içinde incelenmesi" şeklinde olmuştur. Böylece bir sistematik bölgesel me-
tod uygulamaya çalışılmıştır. Şüphesiz kitabın sonuna ayrıca bir «Coğrafı
Bölgeler" kısmı da eklenebilirdi. Fakat kitabın hacminin sınırlı olınası bu-
nun gerçekleşmesini engellemiştir.

"Amerika Birleşik Devletleri Coğrafyası" nı hazırlarken en çok baş­


vurulan eserler liste halinde gösterilmiştir. Amerika Birleşik Devletleri çe-
şitli yönlerden incelenmiş bir memlekettir. Dolayısile bu memleket hakkın­
da araştırma yapan bir araştırıcı her şeyden evvel zengin bibliografya ile
VIII

karşılaşmaktadır. Sözü edilen liste bilhassa umumi mahiyetteki eserlerden


ibarettir. Muayyen konular ve bölgelere ait etraflı bilgiler için Association
of 'American Geographers'in 1966 yılında yayınlamış olduğu A Basic
Geographical Library adlı yayın listesi tavsiye edilir. İstatistik bilgiler için
de U.S. Bureau of the Census'un Statistical Abstract'ı verilmekle yetinilmiş­
tir. 9ünkü bu eser, aynı zamanda Amerika Birleşik Devletleri'ne ait her
türlü ·istatistik bilgilerin hangi yayınlarda bulunabileceğini de göstermekte-
dir.
"Amerika Birleşik Devletleri Coğrafyası"nın öğrencilerimize ve mes-
lekdaşlarımıza faydalı olmasını temenni ederken morfoloji kısmını inceleye-
rek •değerli tavsiyelerde bulunan Prof. Dr. S. Erinç'e, kitaba eklenen İn­
deks'in hazırlanmasındaki yardımlarından ötürü As. Dr. A. Kurter'e ve öğ­
rencilerimizden S. Kutlar'a, kitaptaki şekillerden bir kısmını ve bazı ista-
tistik kaynaklarını temin ettiğim Amerika Birleşik Devletleri Haberler Bü-
rosuna ve baskı hususundaki ilgileri dolayısile Baha Matbaası mensuplarına
teşekkür ederim.

EROL TÜMERTEKİN
İÇİNDEKİLER

ÖN SÖZ
ŞEKİLLER
RESİMLER

I - GİRİŞ 1- 13
Kuzey Amerika Kıt'ası ve Amerika Birleşik Devletleri'ne
Genel Bakış I; Kuzey Amerika, Anglo-Amerika ve Latin
Amerika 10; Kıt'adaki gelişme ile coğrafi şartlar arasın­
daki ilişkiler II.

II - KUZEY AMERİKA KITASINDA FİZİKİ ÇEVRE 14- 57


YAP! ve YERŞEKİLLERİ 14
Merkezi Kalkan 17; örtülü Platform 20; Appalachlar 23 ;
Kordilleralar 26.

İKLİM 29
İklime etki yapan faktörler 29; Sıcaklık 32; Yağış 34; İk­
lim tipleri 36.

TOPRAKLAR 47
Tundra toprakları 47; Podsoller 48; Lateritik topraklar
49; Preri toprakları 50; Çernozyomlar 50; Serozyomlar 51.

BİTKİ ÖRTÜSÜ 52
Ormanlık sahalar 52; Ormansız sahalar 55; Tundralar 56 ;
Preriler 56.

III - ANGLO-AMERİKANIN BÖLGELERİ 58-167


GİRİŞ
58
TUNDRA
62- 76
Fiziki çevre 64; Beşeri çevre 66; Kızılderililer 66; Beyazla
67; Greenlandliler 67; İktisadi faaliyetler 68.
x
YUKON ve KUSKOKWİM HAVZALARI 77- 85
Fiziki çevre 77; Beşeri çevre 79; İktisadi faaliyetler 81.

'KUZEY PASİFİK KIYI BÖLGESİ 86- 97


Fiziki çevre 86; Beşeri çevre 88; Kaliforniya' da altın bu-
lunmasının yerleşme üzerine etkileri 89; İktisadi faaliyet-
.. ler 91; İngiliz Kolumbiyası'nda ziraat 93; Matanuska va-
disi 93; Ormanlardan faydalanma 94; Madencilik 95; Sa-
nayi 96.

SUBTROPİKAL PASİFİK KIYI BÖLGESİ 98-106


.- Güney Kaliforniya Tali Bölgesi 99; Central Valley 101;
Sierra Nevada 103; Merkezi Kıyı Ovası 104.

KAYALIK DAGLAR BÖLGESİ 107-113


Fiziki çevre 107; Beşeri çevre 108; Maden sahaları 109.

DAGLARARASI HAVZALAR ve PLATOLAR 114-123


Fiziki çevre 114; Beşeri çevre 117; İktisadi faaliyetler 118;
Kuru ziraat 117; Sulu ziraat 119; Imperial Valley 119;
Salt River Vadisi 119; Ko1orado'nun batı yamacı 120; Rio
Grande sulama sahası 120; Salt Lake vahası 120; Reno va-
hası 121; Snake River ovası 121; Okanogan vadisi 122;
Madencilik 123.

BÜYÜK OVALAR 124-131


Fiziki çevre 125; Beşeri çevre 127; Yaz buğdayı sahası
127; Kış buğdayı sahası 128.

MERKEZİ ZİRAAT BÖLGESİ 132-133


OZARK BÖLGESİ 134-135
APP ALACHLAR 136-139
Blue Ridge-Great Smoky Mountains 136; Ridge and Valley
137; Appalach yaylası 137.

KONİFER ORMANLAR BÖLGESİ 140-148


New Foundland ve Labrador kıyıları 140; Tayga 142; Yu-
karı Göller 146.

KUZEYDOGU BÖLGESİ 149-156


Fiziki çevre 149; New England 150; Kuzeydoğu'nun Ka-
nada'daki kısmı 153; Adirondacklar 155.

ATLANTİK KIYI OVASI ve PİEDMONT 157-161


Fizikı çevre 157; Beşeri çevre 158; İktisadi faaliyetler 159.
XI

GÜNEY
Pamuk kuşağı 162; Nemli subtropikal kıyı 163. 162-167

IV - AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ 171-422


A.B.D'NİN MEYDANA GELİŞİ 171-187
Kıt' ada yerleşmenin gelişmesi: İlkkoloniler 171; İstiklal
Harbi 182; İç harb ve sonuçları 185.

NÜFUS 188-218
Nüfus artışının başlıca özellikleri 188; Göçmenler ve kota-
lar 193; Nüfus dağılışı 197; 1950-1960 arasında nüfus artı­
şı 202; Amerindler 209; Negrolar 211.

YERLEŞME 214-243
Kır ve şehir nüfusu oranı 2H; Şehirlerin gelişmesi 219;
Şehirsel yerleşmeler 221; Şehirlerin fonksiyonel sınıflandı­
rılması 234; Kır ve şehir yerleşme şekillerinin menşei 242.

AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİNİN DüNYA


SİYASETİNDEKİ YERİ 244-248
ENERJİ KAYNAKLARI ve BAŞLICA MADENLER 249-293
Maden kömürü: Dış ticaretteki yeri 252; Maden kömürü
yataklarının dağılışı 256; Appalachlar 258; İç havzalar
260; Kayalık dağlar ve büyük ovalar 261.
Petrol : Dağılış 265; Appalachlar 266; Kuzeydoğu Indiana
ve Ohio 268; Michigan 268; Illinois-Güneybatı Indiana 268;
Mid-Continent 268; Gulf Coast 269; Merkezi ovalar 269;
Kaliforniya 271.
Tabii gaz : 271-273.
Su kuvveti: Dağılış 274; TVA 275.
Nükleer enerji kaynakları 280-281.
Başlıca madenler : Demir cevheri 282; Demir cevheri ya-
taklarının dağılışı 283; Superior Gölü bölgesi 284; Ala-
bama yatakları 286; Bakır 287; Aliminyum 288; Kurşun
291; Altın ve gümüş 292.
SANAYİ 294-329
Başlıca özellikleri 294; Dağılış 296; Yeni İngiltere 298;
Merkezi New York 306; Orta Atıantik 308; New York şeh­
ri ve çevresi 309; Philadelphia 312; Pittsburgh-Cleveland
313; Mahoning-Shenango vadisi 315; Güneydoğu Michigan
316; Michigan Gölü 318; Güneydoğu Ohio-Doğu Indiana
320; St. Louis 321; Minneapolis- St. Paul 322; Kansas City
XII

322; Güneydeki sanayi bölgeleri 323; İç batı bölgesi 326;


Pasifik kıyısı 327.

ZİRAAT 330-372
Başlıca özellikleri: Topraktan faydalanma kesafetinin dü-
şüklüğü 333; İstihsalin ihtiyaçtan fazla olması 334; Geliş­
me için mücadele 341; Bugünkü durum 343.
Ziraat bölgeleri: Kurak Batı'da ziraat 346; Ranch sahaları
349; Palouse bölgesi 356; Willamette vadisi 356; Nemli
Doğu 356; Mısır kuşağı 359; Mandracılık kuşağı 364; Pa-
muk kuşağı 371.

MÜNAKALE 373-397
özellikleri 373; Suyolları 377; Demiryolları 384; Kara-
yolları 391; Havayolları 394; Boru hattı 395.

DIŞ TİCARET 398-422


Özellikleri 398; Çeşitli memleketlerle dış ticaret 409; Ka-
nada ile ticaret 409; Meksika ile ticaret 410; Merkezi Ame-
rika 411; Batı Hint adaları 412; Güney Amerika 413; Ba-
tı Avrupa 414; Japonya 416; Diğer bölgelerle ticaret: Gü-
neydoğu Asya 418; Afrika 420; Avustralya ve Yeni Zelan-
da 421.

FAYDALANILAN YAYINLAR 423


RES!MLER

Foto 1 Tundra'da Amerind tuzakçılar 63.


» 1 Kutup petrolünün nakli 73.
;) 3 Alaska kıyılarında petrol araştırması 74.
» 4 Matanuska Vadisi'nde ziraat 92.
» 5 Mandracılık sahalarında bir çiftlik 218.
» 6 Amerika Birleşik Devletleri'nde bir Hamlet 223 .
» 7 A.B.D'nde bir köy 224.
» 8 New York 225.
» 9 Chicago' da yeni binalar 229 .
» 10 Detroit'in merkezi iş sahası 233.
» 11 Louisiana kıyılarında bir petrol kuyusu 270.
» 12 Maden cevheri çıkarılması, Mesabi Range 285.
» 13 Çeşitli tesislere sahip bir sanayi sahası 311 .
» 14 Wisconsin'de bir çiftlik 366.
» 15 TVA'e bağlı kanallarda nakliyat 382.
» 16 TV A çevresinde bir pl8.j 381.
» 17 Newport News limanında ihraç edilecek maden kömürü 400.

ŞEKİLLER

Şekil 1 Kuzey Amerika'da yapı ve yerşekilleri 16.


» 2 Buzulların dolaylı ve doğrudan doğruya tesirleri 18.
» 3 Kuzey Amerika'da hava kütleleri ve menşe sahaları 31.
» 4 Kuzey Amerika'da yağışların dağılışı 35.
» 5 Kuzey Amerika'da iklim tipleri 39.
)) 6 Kuzey Amerika'da toprak tipleri 48.
» 7 Kuzey Amerika'da bitki bölgeleri 53.
» 8 Amerika Birleşik Devletleri'nde başlıca akarsular 57 .
» 9 Kutup petrolünün nakli için düşünülen yollar 69.
XIV

» 10 Koloniler ı 78.
~ 11 Başlıca memleketlerde nüfus artışı 191.
» ~12 Amerika Birleşik Devletleri'nde 1700-1860 yılları arasında nüfusun
batıya ilerlemesi 197.
» 13 Amerika Birleşik Devletleri'nde rıüfus merkezinin batıya ilerleme-
si 200.
)> ·14 Amerika Birleşik Devletleri'nde 1960'da nüfus dağılışı 201.
,,> • 15 Amerika Birleşik Devletleri'nde şehirsel sahalar 214.
» 16 A.B.D'nde Hamletlerin dağılışı 215.
» 17 1901-1938 yılları arasında maden kömürü kullanılışı 251.
» 18 A.B.D'nde maden kömürü ve linyitin kullanıldığ1 sahalardaki deği­
şim 1950-1960, 253.
» 19 A.B.D'nde maden kömürü ve linyit yataklarının dağtlışı 257 .
» 20 A.B.D'nde petrol yataklarının dağılışı 267.
21 A.B.D'nde Pipeline'ların dağılışı 272.
» 22 A.B.D'nde hidroelektrik kapasite 274 .
23 Tennessee vadisinde baraj ve santraller 276.
)> 24 A.B.D'nde atom santralleri 281.
» 25 A.B.D'nde maden işletmelerinin dağılışı 293.
» 26 A.B.D'nde sanayide çalışan işçilerin toplam işçi miktarındaki pa-
yı 297.

» 27 Çeşitli iktisadi faaliyetlerde çalışan işçi miktarları 331.


» 28 Çeşitli faaliyetlerde çalışan işçi miktarlarının zamanla değişmesi 334 .
» 29 A.B.D. ziraat sahalarında 1935-1959 yılları arasında meydana gelen
değişme 336.
» 30 Ticari çiftliklerin dağılışı 337.
,,, 31 Yarı devamlı çiftliklerin dağılışı 339.

» 32 İkametgah çiftliklerinin dağılışı 339.


>> 33 Kiracılar tarafın'dan işletilen çiftliklerin dağılışı 342.
» 34 A.B.D'nde topraktan faydalanma 344.
» 35 A.B.D'nde ziraat sahalarının dağılışı 345.
» 36 Kurak Batı - Nemli Doğu sınırları 348.
» 37 Ekili topraklarda buğdaya tahsis edilen sahalar 350.
,> 38 Koyunların dağılışı 352.

» 39 Palouse bölgesi 355.


» 40 Ziraat sahalarında ekili sahaların payı 361.
» 41 Sığırların dağılışı 363.
» 42 Akarsu ve kanallarda nakliyat 379.
» 43 1890 yılında demiryolları 385.
,,> 44 1960 yılında demiryolları 386.
)/ 45 A.B.D'nin çeşitli bölgelerinde demiryolu kesafetleri 390.
5> 46 Demiryollarında trafik 391.
,> 4 7 A.B.D'nde çeşitli karayolları şebekeleri 392.
» 48 Eyaletlerarası karayolu şebekesi 393.
DÜZELTMELER

Baskı esnasında bazı noktalar gözden kaçmıştır. Bunlardan harf dü-


şüklükleriveya sözün gelişinden anlaşılabilecek olanlar dışında kalanları bu-
rada düzeltmeyi uygun bulduk.

Sahife Satır Yanlış Doğru

69 13 Brudhoe Bay Prudhoe Bay


95 28 Vancouver'in kuzeyin- V ancouver'in kuzeyinde
97 7 Klimat Kitimat
131 12 Wyoming .... ile başlıyan satır virgüllerin yeri değişe-
rek şu şekilde olacaktır: Wyoming ve Colorado'da, Ar-
kansas Nehrinin Kansas'da, Missouri tabileri-

147 15 Mesabe Mesabi


283 24 » »

285 Foto. 12 » »
173 24 Pilgram Pil grim
191 Şekil 11 'in alt yazısı eksiktir. Şu şekilde tamamlanacaktır :
A.B.D. nüfus artışı diğer memleketler arasında dikkat çekici bir
durumdadır. 1 - Japonya 2 - İngiltere 3 - Meksika 4 - A.
B. D. 5 - Cava 6 - Mısır. (Frayer'den).
234 21 niş bir şekilde geniş bir şekilde

244 dipnotu İlhan lütfen İlhan Lüten

333 15 şunlar- şunlardır :


381 Foto 6 Foto 16.
G i R İŞ

Kuzey Amerika Kıtası ve Amerika Birleşik Devletlerine Genel Bakış:

Bütünü ile Kuzey yarıküre'de yer almakta olan Kuzey Amerika'nın


en güney noktası Panama Cumhuriyetindeki M aria t o Burnu (7 ° 12
kuzey enlemi) kıta toprağı üzerindeki en kuzey noktası da Boothia Yarım­
adası'ndaki Murchison Burnu'dur. Kıtanın Doğu ve Batı uçları Labrador'-
daki Charles Burnu (Greenwich'den 55°37 batı boylamında) ile Alaska'-
daki Prince of W ales Burnu (168 ° 4 batı boylamında) dur. Belli başlı ada-
ları; (adaların yüzölçümleri toplamı 11 milyon kilometre kareyi aşar) dün-
yanın en büyük adası olan Greenland, Kanada kıyılarının kuzeyinde uza-
nan kutup adaları grubundaki adalar ve Antiller'dir. Ayrıca Büyük Ok-
yanusdaki Clipperton ve Revilla Gigedo adaları, Alaska ile Asya arasında
uzanan Aleut adaları, Atlas Okyanusundaki Bermuda Adaları Kuzey Ame-
rika'dan sayılır.
Kuzey Amerika kıtası gerek yüzey şekilleri, gerek ikliın bakımından
büyük farklılık arz eder. Gerçekten kıta, yukarıda temas edildiği gibi, Tro-
piklerden Arktik bölge içine kadar uzanmaktadır. Bu durum kıtada görü-
len yer yer farklı fiziki şartların meydana gelmesinde rol oynamıştır.
Beşeri bakımdan aksine, büyük yeknesaklıklar müşahede edilmekte-
dir. Mesela Fransız Kanada'sı hariç, İngilizce en çok konuşulan Jisandu.
yine aynı şekilde sakinlerin çoğu Avrupalıdır. Beyaz olmayan nüfus sadece
Amerika Birleşik Devletlerinde toplam nüfusun yüzde on'unu teşkil eder.
Kıtanın beşeri bakımdan ilgi çeken bir özelliği de son 150 yıl içinde
kaydetmiş olduğu iktisadi gelişmelerdir.
Kuzey Amerika diğer kıta ve memleketlerden, Latin Amerika hariç,
denizlerle ayrılmıştır. Kuzeyde Kutup Denizi'nin ötesinde Sovyet Rusya,
Anglo-Ameı·ika - Forma : ı
ANGLO~AMERİKA

batıda binlerce kilometre ötede Japonya ve Çin, doğu'da da Avrupa var-


'dır.
- Amerika Birleşik Devletleri 200 milyon, Kanada 20.4 milyon, Green-
land 44 bin. Amerika Birleşik Devletleri kıta yüz ölçümünün sade-
~e yüzde 45'ine sahip olduğu halde, kıta nüfusunun yüzde 90'ına malik-
tir. Bu memlekette nüfusun beşte dördü doğu yarıda yaşamaktadır. Kana-
da'daki nüfusun da üçde ikisi Ontario ve Kebek'de bulunmaktadır. Böy-
lece Anglo-Amerika nüfusunun, kabaca, kıtanın doğu ve kuzeydoğusunda
yaşamakta olduğu açıkca görülmektedir.

Kıtadaki
nüfusun büyük kısmı şehirsel yerleşmelerde yaşamaktadır.
Şehirsel nüfus bakımından Amerika Birleşik Devletleri (yüzde 70'den faz-
la) ve Kanada (yüzde 60 ile) dünyada başta gelen memleketlerdir. Ameri-
ka Birleşik Devletleri dünyanın başlıca büyük şehirlerine sahiptir. (Büyük
Newyork 15, Los Angeles 7 milyon).
Bütünü ile Kuzey Amerika'da nüfus artmaktadır. Bu artış eskiden
göçlerle ilgili idi. Şimdi ise tabii artış esas sebeptir. Nüfus artışı bakımından
Amerika Birleşik Devletleri ile Kanada arasında fark vardır. Kanada hala
göçmen celbetınek için gayret sarfetmektedir. Amerika Birleşik Devletle-
rinde ise göçler kotalarla tahdid edilmiştir.
Baştarafta kıta
ekonomisinin son 150 yıl içinde büyük gelişme göster-
miş olduğunu belirtmiştik. Bu gelişme aynı zamanda bir değişme ile de il-
gilidir. Gerçekten, kıta ekonomisini temsil eden Amerika Birleşik Devletle-
ri ve Kanada'da ekonominin ağırlık merkezi süratle sanayiye kaymıştır.
Kuzey Amerika'da ziraat geçen asırda olduğu gibi, çoğunluğun çalıştığı bir
iş kolu değildir. Kanada'da yüz ölçümünün ancak yüzde dördünde ziraat
yapılmaktadır. Gerçi bu oran daha bir miktar arttırılabilirse de, genel ola-
rak memlekette ziraate uygun şartların mevcut olduğu sahalar azdır. Kuzey
Kanada ve Alaska'nın büyük bir kısmı tundra zonu (veya soğuk çöl) hu-
dudları içindedir. Geri kalan sahaların çoğu da konifer ormanlar ile kaplı­
dır.

Yüzölçümünün yüzde 20'sinin ekili sahalar halinde olduğu Amerika


Birleşik Devletleri'ne gelince, bu memleketin de batısında fizik coğrafya
şartlan, özellikle su yetersizliği, zıraat faaliyetlerini engellemektedir.

Amerika Birleşik Devletleri'nde zıraat faaliyetleri ile meşgul olan nü-


fus şaşılacak derecede azdır. Bu memlekette 1920 yılındaki çiftçi nüfus
genel nüfusun yüzde 25'ine tekabül edecek şekilde 32 milyon idi. 1954 de
G!Rtş 3

22 milyon oldu. Bu miktar genel nüfusun yüzde 13.5'i, 1963 de ise 6.5
milyon zıraat nüfusu vardı. Bu mıktarın 4.738.000'i çiftçi ailesi,
1.780.000'i ise ücretle tutulan işçi idi.
Amerika Birleşik
Devletleri'nde zıraat işçileri hatta, zıraat yapılan sa-
halar azalırken, zıraat işçisi başına
verim artmıştır. Bu arada «verim artı­
şının» hemen bütün ekonomik faaliyetlerde müşahede edildiğini belirtmek
gerekir.
Zırai verimin artması çok taraflı bir gelişmenin sonucudur. Bir defa,
Amerika Birleşik Devletleri'ndeki çiftlikler çeşitten ziyade, muayyen ürün
veya hayvan üretmeye yönelmişlerdir. Kuvvetli bir ihtisaslaşma sözkonu-
sudur. Başka kelimelerle çiftliklerin çoğu plantasyon halindedirler. Çiftçi-
lik faaliyetleri son derece makinalaşmıştır. Çok miktarda gübre kullanıl­
maktadır. Tarlaların genellikle düz veya hafif dalgalı arazilerinde büyük
üniteler halinde olması istihsalin geniş çapta ticari karakterde oluşu ile il-
gilidir. Gerçekten Amerikan çiftliğinde gerek makina gerek yatırım bakı­
mından kuvvetli bir entansite mevcuttur. Ayrıca zıraat arazisinin dünyanın
eskiden beri yerleşme ve zıraat faaliyetlerine sahne olmuş olan birçok yer-
lerinde olduğu gibi, çeşitli sebeplerle (özellikle veraset) parçalanıp, bölün-
memiş olması makinaların uygulanmasını kolaylaştırmıştır. Bununla bera-
ber Amerika Birleşik Devletleri ve Kanada'da zıraat arazisi birimi başına
düşen verim mesela Danimarka, Hollanda veya İngiltere'deki derecede de-
ğildir. Bunda Amerika Birleşik Devletleri ve Kanada'da geniş arazilerin
mevcudiyeti, dolayısile, uygulanan yatırımın muayyen yerlerden azami ve-
rim yerine, daha geniş araziden daha düşük verim düşüncesine yol açmış
olmasııun büyük rolü vardır.

Kuzey Amerika kendi zırai ürünler ihtiyacının büyük bir kısmım kar-
şıladıktan başka, birçok ürünlerde de ihtiyaç fazlası istihsale erişmektedir.
Kuzey Amerika önemli mısır, buğday, mandra ürünleri, tütün, pamuk is-
tihsalcisidir. Bu ürünlerin çoğunun istihsali kıta sakinlerinin ihtiyacından
fazladır. Dolayisile, Kuzey Amerika'nın dünya buğday ihracatında yüzde
38, tütün ihracatında yüzde 45'lik payı vardır. Kıta bunlara karşılık kah-
ve ve kakao gibi tropikal ürünler ve yün ithal eder.
Bütünü ile Kuzey Amerika'da zengin ve çeşitli maden yatakları mev-
cuttur. Bu kıta kabaca dünya petrol ve tabii gazının yüzde 60'ını, demir
cevherinin yüzde 55'ini, maden kömürünün yüzde 45'ini, bakır'ın yüzde
42'sini, kurşun ve çinko'nun da yüzde 34'ünü vermektedir.
Amerika Birleşik Devletleri maden kömürü istihsali İkinci Cihan Har-
4 ANGLO-AMERİKA

binde 600 milyon tonu aşmıştı. Halen 400 milyon ton civarındadır. Bu-
gün gerek Amerika Birleşik Devletleri, gerek Kanada maden kömürü istih-
salinde azalma müşahede edilmektedir. Bunun başlıca sebebi petrol tabii
gaz ve hidroelektrik'in maden kömürünün yerini almakta oluşudur. Petrol
istihsali ise 1956 yılından beri 380 milyon ton civarındadır. Kanada'nınki
~5. milyon ton. Amerika Birleşik Devletleri'nde petrol istihsalinin artma-
masının daha doğrusu, arttırılmamasının sebepleri arasında memleket pet-
rol rezervlerinin korunması politikası ve ithalatıri artması vardır. İthalatın
artmasında da başka memleketlerdeki, Amerika Birleşik Devletleri'ne nis-
betle çok ucuz olan istihsal maliyetinin büyük rolü vardır.
Amerika Birleşik Devletleri'nde çeşitli madenler mevcut ise de, ihtiyaç
çok fazla ve çeşitli olduğu için önemli miktarlarda ithatat- yapılmaktadır.
Bir defa, en önemli madenlerden biri olan demir cevheri istihsalinde 1958
yılından beri ikinci (birinci Rusya) duruma düşürülmüştür. Bakır, çinko,
boksit, kalay, manganez, krom, tungsten, nikel ve sair madenler ithal edil-
mektedir.
Kanada, Amerika Birleşik Devletleri'nde mevcut olmayan birçok ma-
denleri bu memlekete ihraç eder. Bu memleket dünyanın önemli nikel, pla-
tin, aspestos, bakır, kurşun ve çinko çıkarıcısıdır. Yakın zamanlarda de-
mir cevheri (Labrador'da) çıkarımı gelişmiştir. Bu memleket aynı zaman-
da nükleer yakıt kaynaklarına da sahiptir. Kıtadaki tabii zenginliklerden
söz edilirken, Kuzey Amerika'nın dünya konifer ormanlarının yüzde 40'ına,
Orta Kuşak Ormanlarının da (genellikle yayvan yapraklı ormanlar) yüzde
24'üne sahip olduğunu belirtelim.
Sanayiye gelince; kıtada çeşitlisanayi faaliyetleri mevcuttur. Bu kıta­
da özellikle Amerika Birleşik Devletleri'nde sanayi faaliyetlerinin süratle
gelişmiş olmasında çeşitli faktörlerin rolü vardır. Bunlar arasında şüphesiz
çeşitli ve zengin maden yataklarına sahip olmak başta gelir. Nitekim Ame-
rika Birleşik Devletleri'nde sanayi faaliyetlerinin ilk defa Kuzeydoğuda
başlamış olması tesadüfi değildir. Bu sahada zengin maden kömürü yatak-
ları mevcut olduğu gibi, Süperiör Gölünün batı kıyılarında bulunan demir
cevheri yatakları ile de irtibat kolay oluyordu. Kıtadaki sanayi faaliyetleri
üzerine etki yapan bir diğer faktör de Avrupa'dan gelen göçmenler arasın­
da sanayi işçilerinin ilk olarak kıtanın bu kesiminde yerleşmiş olmalarıdır.
Sanayi faaliyetlerinde de zıraatte olduğu gibi, kuvvetli bir ihtisaslaşma
söz konusudur. Bu özelliğin teessüsünde daha geçen asrın sonunda Ameri-
ka Birleşik Devletleri'nin yoğun bir demiryolu şebekesi ile kaplanmış ol-
GİRİŞ 5

masının büyük rolü vardır. Sonraları diğer münakale sektörleri ile de tak-
viye edilmiş olan bu ortam, daha başlangıçdan itibaren bölgeler arasında
bağlantıların kolaylaşmasına, dolayısile her bölgenin şartlarına en uygun
imalata yönelmelerine imkan sağlamıştır. Bütünü ile Amerika Birleşik
Devletleri'nin ekonomik gelişmesinde yeterli ve ucuz münakale imkanları­
nın büyük rolü olmuştur.

Amerika Birleşik Devletleri sanayiinin bir diğer özelliği de, sanayi


faaliyetlerinin çoğunun sayıları mahdud olan büyük müesseselerde toplan-
mış olmasıdır. Bu durumun başlıca neticeleri; imalatın standart olması,
mass (kütle) istihsalinin mümkün oluşu ve nihayet işçi başına verimin yük-
sekliğidir.

Bugün Amerika Birleşik


Devletleri'nde sanayi faaliyetleri memleketin
kuzeydoğusunda toplanmıştır. Kanada'd~ da başlıca sanayi merkezleri bu
sahanın hemen bitişiğindedir. Yakın yıllarda Amerika Birleşik Devletleri
sanayiinde desantralizasyon müşahede edilmektedir. Pamuk ham maddesi-
nin bulunduğu (pamuk kuşağı) sahalarda, güneydeki petrol istihsal saha-
larında ve batıda Pasifik eyaletlerinde önemli sanayi faaliyetleri gelişmiş­
tir.
Amerika Birleşik Devletleri'nin kuzeydoğusu ve Ontario'nun (Kana-
da) güneyindeki sanayi faaliyetleri ile ilgili önemli yeni bir olay da St.
Lawrence su yolu'dur. Bu yol sayesinde gemiler Atlantikten Büyük Göl-
lere kadar gelebilmektedir. Böylece çeşitli ham maddeler arasında Labra-
dor demir cevherleri de büyük göller limanlarına getirilmektedir. Tabiatı
ile mamul maddenin sevki için de aynı kolaylık mevcuttur.
Gerek Kanada, gerek Amerika Birleşik Devletleri ekonomisinde dış
ticaret daha koloniyal devreden beri mevcut idi ise de, her iki memleketin
dünya ticaretinde önemli yer almaya başlamaları yenidir. Dolayısile dış ti-
caretin memleket ekonomilerindeki payının da, başka memleketlerle kar-
şılaştırıl~ığı takdirde, henüz pek önemli olmadığı görülür. Mesela dış ti-
caretin Ingiltere ekonomisindeki yeri ile karşılaştırılamaz.
~ "Amerika Birl~şik Devletleri dış ticareti son yüz yılda esaslı değişik.li­
ge ugramıştır. Eskıden esas itibarı ile ham madde ihraç eden bu memleket
sonraları mamfü maddeler ihraç etmeye başlamıştır. Gerçekten 1850 yılın­
da Amerika Birleşik Devletleri ihracatının değer olarak sadece yüzde 16
sını mamfil ve yarı mamfıl madde teşkil ediyordu. Sözü edilen değer 1890'-
da yüzde 26, 1915-1920 arasında yüzde 50, 1931-1935'de yüzde 57, 1941-
1945 de yüzde 61, 1954 de yüzde 77, 1959 da da yüzde 75 olmuştur. Ta-
ANGLO-AMERİKA

biatı ile bu devreler zarfında ham madde ve gıda maddeleri ithalatı da


s~atle artmıştır.
_ Amerika Birleşik Devletleri'nin önemli miktarlarda zırai ürünler ih-
racatı da vardır. Hububat, pamuk ve tütün başlıcalarıdır. Kuzey Amerika
:kıtasının (Amerika Birleşik Devletleri ve Kanada) dünya buğday ihraca-
tın~a yüzde 38, tütün ihracatında yüzde 45 ve pamuk ihracatında da yüzde
4·5 lik payı vardır.

Esas itibarı ile ham madde ve gıda maddelerinden ibaret olan itha-
lattaki başlıca gruplar; tropikal gıda ürünleri, (kakao, kahve, çay, şeker,
rrieyvalar), tropikal bitkisel ham maddeler (kauçuk), hayvani ham madde-
ler (yün ve deri), orman ürünleri, petrol, bakır, kurşun, demir cevheri
manganez ve nükleer yakıtlardır.
Amerika Birleşik Devletleri'nin çeşitli memleketlerle (bugünlerde ko-
münist Çin ile ticari temaslar kurmuştur) ticari bağlantıları varsa da asıl
münasebet Kanada ve Latin Amerika iledir.
Amerika Birleşik Devletleri'nde dış ticaretin pek önemli olmadığını
söylemiştik. Kanada'nın fert başına düşen dış ticaret değeri Amerika Bir-
leşik Devletlerindekinin üç mislidir. Diğer taraftan Kanada'nın ihracatını
Amerika Birleşik Devletleri'nin aksine esas itibarı ile ham maddeler teşkil
eder. Bu ihracatın üçde biri orman ürünlerinden ibarettir. Alüminyum, ni-
kel, bakır, aspestos, buğday ve un diğer önemli ihraç maddelerindendir.
Kanada'dan ihraç edilen malların yüzde 60'ını Amerika Birleşik Devletleri
alır. Bu olay geniş çapta Amerika Birleşik Devletleri sermayesinin yüzde
35'inin Kanada'ya yatmış olması ile ilgilidir.
Görülüyor ki, konumuz olan sahanın en önemli özelliği, baş tarafta
belirtildiğigibi, kısa bir süre içinde kaydedilen muazzam gelişmedir. Ger-
çekten tabiat tarafından adeta mükafatlandırılmış olan kıta sakinleri, bu
tabii zenginliklerden düzenli bir şekilde faydalanma yoluna süratle girmiş­
lerdir. Bugün kıtada gayet yüksek bir hayat standardı meydana gelmiş­
tir. Woytinsky'nin yaptığı hesaplara göre kıtada yer alan A.B.D.rinde nü-
fus başına gelir İngiltere'den iki misli, Fransa' dan üç misli, Japonya'dan ise
oniki misli fazladır. Japonya'nın Asya'daki durumunun hatırlanması A.B.D.
ile yeryüzünün diğer memleketlerinden, bilhassa geri kalmış memleketler-
den ne derece ileri durumda olduğunu açık bir şekilde ortaya koyar. Dün-
ya nüfusunun % 6 sına sahip olan A.B.D. bir çok maddede dünya istihsa-
linin % 50 sini istihlak eder. Dr. Watson'a göre bir Amerikalının günlük
aldığı kalori 3.100 dür. Yine aynı kaynağa göre dünya nüfusunun % 10
GİRİŞ 7

undan daha az bir kısmı vasat bir Amerikalının beslendiği miktarda ~da
almaktadır. Aınerikada her 3 kişiye bir otomobil ve telefon düşmekte, rad-
yo, televizyon, buzdolabı ve çeşitli elektrik malzemesi hemen hemen her
evde kullanılmaktadır. Bu durum Kanada'da da aşağı yukarı aynıdır.
Barach'a göre, A. B. D. 1960 dan beri iktisadi durumunun şimdiye
kadarki en yüksek seviyesi içinde bulunmaktadır.

Başlıca memleketlerde ferd


başına yıllıkgelir
(Amerikan doları olarak)
A. B. D. 2800
Kanada 2000
İsviçre 1800
İsveç 1800
B. Almanya 1500
İngiltere 1500
Danimarka 1500
Fransa 1450
Rusya 900
İtalya 800
İrlanda 700
Arjantin 500
Polonya 450
Japonya 450
Meksika 300
Çin 75
Hindistan 75
Togo 75
(Samuelson'dan)

Halen bu memlekette 70 milyon kişi çalışmaktadır. Aile başına yıl­


lık ortalama gelir 7.100 dolar civarındadır. Yılda 1,5 milyon kadar yeni
ev inşa edilmekte, 7 milyon motorlu vasıta imal edilmektedir. Nüfus sü-
ratle çoğalmakta, fakat öte yandan gelir de aynı sür'atle artmaktadır.
1930 yılında bir fabrika işçisi saat başına ı ,02 dolar alırken, bugün 2,5
doları aşmıştır. 1953 yılında 365 milyar dolar olan gayri safi milli hasıla
509.8 milyar dolar oldu. Amerika Birleşik Devletleri dünya petrol istihsali-
ANGLO-AMERİKA

nin üçte birini, çelik istihsalinin dörtte birini, motorlu vasıtalar imalatının
.pa yarıısnı temsil eder.

Başlıca memleketlerde nüfus başına alınan


günlük kalori miktarları
1960 - 1961

Et ve hayvan ürün-
ferinden temin
edilen protein
payı

Memleket Kalori Miktarı %


Yeni Zelanda 3490 75
İngiltere 3270 52
Avustralya (1959-60) 3260 61
A. B. D. «120 65
Kanada 3100 62
Batı Almanya 2950 48
Arjantin (1959) 2950 48
İtalya 2740 28
Japonya 2240 18
Peru 2060 13
Hindistan 1990 6
Filipinler 1950 15

A.B.D. ekonomisindeki bu sür'atli gelişmede baş rolün prodüktivite-


nin artmış olmasında aramak gerektiği ileri sürülmektedir (Barach). Bu
memlekette bir asır evvel fabrikalarda işçiler haftada 60 saat çalışıyorlar­
dı. Bugün ise ortalama 40 saat çalışmaktadır. Fakat bugünkü işçi 1850
deki işçiden 6 misli daha fazla iş çıkarmaktadır. Her ne kadar iktisadi ge-
lişmede iklim şartları, tabii kaynaklar, verimli topraklar v.s. gibi tabii ele-
manların rolleri varsa da, gelişmenin büyük payı istihsaI ve imalatta tek-
nolojik imkaruarın geniş çapta kullanılmakta olmasına düşmektedir.
Yapılan hesaplara göre A.B.D. de 1975 de işçi başına verim 1850 de-
kinin 12 misline yükselecektir.
Bütün bunlara rağmen Amerika Birleşik Devletleri ekonomisi bütün
bu problemlerini halletmiş değildir. Bir defa işsizlik vardır; 1960 civarın-
GİRİŞ 9

da memleket iş gücünün % 5,5'i işsizdi. Bu oran 1920 dekine hemen he-


men eşittir (% 5).
Memlekette mevcut ailelerin % 30'u, ki, 14 milyon kadardır, yılda
4000 dolardan az bir gelire sahiptir. Bunların dışında cemiyetin halli gere-
ken bir çok problemi vardır. Mesela; sür'atle çoğalan nüfusun eğitimi baş­
lıbaşına bir meseledir. Her stwiyede okul ve hoca sıkıntısı çekilmektedir.
Her yıl okulları bitiren 700.000 gence iş bulmak ise diğer önemli bir konu-
dur.
Kanada'nın da bir çok meseleleri vardır. Evvela bu memleket halen,
dünyada bir kaç memlekete has olan, (meseıa Avustralya) «az nüfuslu> ol-
manın güçlükleri ile karşı karşıyadır. Diğer taraftan, Kanada'da zengin or-
manlar, balıkçılık ve maden kaynakları varsa da, ziraate uygun olan arazi,
memleket yüzölçümü % 5'i civarındadır. Bu bakımdan Kanada Sibirya'-
ya çok benzer. ·
Halen Kanada'da yatırımların esas itibarı ile maden, orman ve su
kaynaklarına yatırılmış olması şüphesiz bu olayla ilgilidir.
Kanada'nın sosyal meselelerinin başında memleket halkının esas iti-
barı ile ilci Avrupalı
orijine sahip olmasından ileri gelmektedir. Halkın ya-
rısı İngiliz, üçde birinin de Fransız orijinli olması başta lisan ve din ol-
mak üzere birçok hususlarda güçlükler yaratmaktadır.
Kanada gerek ekonomik, gerek stratejik bakımdan A.B.D. nin yanın­
dadır. Gerçekten Kanada'nın İngiltere ile de ekonomik bağları varsa da
komşu memleket olanı daha sıkı ve önemlidir. Sovyet Rusya ile A.B.D.
arasında yer almış olması da harp sonrasındaki birçok meselelerde A.B.D.
den ayrı davranışlarda bulunmasına yol açmıştır.
Diğer taraftan hernekadar Alaska ve Greenland az nüfuslu ve iktisa-
di bakımdan az önemli sahalar ise de, özellikle İkinci Cihan Harbinden
sonra A.B.D. için hayati savunma sahaları halini almışlardır. Alaska, bi-
lindiği gibi A. B. D. nin bir eyaleti halini almıştır.
Askeri üsler ve saire dolayısile Alaska nüfusu sür'atle artmaktadır .
KUZEY AMERİKA, ANGLO - AMERİKA ve LATİN AMERİKA

Yeni Dünya adı verilen kara kütlesinin kuzey yarını kürede kalan
kısmını teşkil eden Kuzey Amerika, gerek fiziki gerek beşeri ve iktisadi
coğrafya bakımından bir bütün değildir. Fiziki coğrafya yönünden bir kıs­
taklar ve adalar mıntakası olan Orta Amerika, Meksika hariç, ayrı bir üni-
te addedilebilirse de beşeri ve iktisadi coğrafya bakımından Kuzey Ame-
rika "Anglo-Amerika ve Latin Amerika" veya "Orta Amerika" olmak üze-
re açık olarak ikiye ayrılır. Bu durumda Kanada ve A.B.D. nin ayrı, Mek-
sika ve kıstaklar bölgesinin 7 küçük memleketinin de ayrı ayrı birer ünite
addedilmesi gerekir. Orta veya Latin Amerika, kıs taklar, adasallık, relief,
iklim ve bitki örtüsü gibi ayırıcı fizik elemanlar yanında dil, kültür ve din
(katolik dini hakim) gibi beşeri amiller ve iktisadi yapı bakımından da Ku-
zey Amerikanın kuzey kısmından, Anglo - Amerika'dan tamamen ayrıdır.
Hatta bu bakımlardan Orta Amerika'yı veya diğer bir deyişle Kuzey Ame-
rika'nın bu Latin Amerika kısmını, "Latin Amerika" adı verilen Güney
Anıerika'ya bağlamak icap eder. Böylece Anglo-Amerika'nın güneyi bü-
tün orta ve güney Amerika'yı kaplayan Latin Amerika ile sınırlanmıştır.
Meksika'dan itibaren başlayan Latin Amerika kuzeyde uzanan Anglo-
Amerika'dan apayrı bir alemdir. Bir defa burada nüfusun büyük kısmını
kıtanın yerlileri ile göçmenlerin karışmasından meydana gelen melezler
teşkil eder. Latin kültürü ve katolik dini hakimdir. Diğer taraftan esas iti-
bariyle ziraate dayanan az gelişmiş bir iktisadi durum mevcuttur. Sanayi-
leşme henüz ancak muayyen yerlerde önemli başlangıçlar halindedir. Mü-
nakale şartları ise mahduttur. Buna karşılık Anglo-Amerika geli:?miş bir
iktisadi durumun bütün şartlarına sahiptir. Beşeri yapı da tamamen fark-
lıdır. Latin Amerika'da birçok beşeri şartlarda Güneybatı Avrupa mem-
leketleri tesirlerinin müşahede edilmesine karşılık, Anglo-Amerika'da Ku-
zeybatı A vrupanın tesirleri açıkça görülür.
KUZEY AMERİKA, ANGLO-AMERİKA 11

Kuzey Amerika'da Anglo-Amerika ve Latin Amerika veya Orta Ame-


rika gibi birbirlerinden belirli bir şekilde ayrı ünitelerin mevcudiyeti bir-
çok yazarların Kuzey Amerika başlığı altında çok defa sadece Anglo-
Amerika'yı ele almalarına sebep olmuştur. Bazı eserlerde Meksika'ya da
yer verilmesine karşılık Orta Amerika alınmamıştır. Buna karşılık Orta
Amerika, Meksika da dahil hemen daima Latin Amerika başlığı altında
mütalaa edilmiştir. Böylece bilhassa Amerikalı coğrafyacılar arasında Ku-
zey Amerika adının hemen hemen Anglo-Amerika adına karşılık kullanıl­
dığı zehabı uyanıyor. Biz, esas konumuz olan «Anglo-Anıerika» ya girme-
den evvel kıtanın fizik coğrafya şartlarını ana hatları ile belirtmeyi uygun
bulduk. Bunda başlıca amil, yukarıda da temas ettiğimiz gibi; kıt'anın be-
şeri bakımdan kolaylıkla "Anglo-Amerika" ve "Latin Amerika" olarak
ikiye ayrılmasına rağmen fizik coğrafya şartlarında bir bütünlük, hiç değil­
se, devamlılığın mevcut olmasıdır. Meseıa Kayalık Dağlar veya kurak iklim
şartları A. B. D. den Meksika sınırlarının ötesine geçmektedir.

KIT'ADAKİ GELİSME İLE COGRAFİ SARTLAR


' '
ARASINDAKİ BASLICA İLİSKİLER
' '

Kuzey Amerika hakkında yeni, geniş bir eser yazmış olan Dr. Watson,
Kuzey Amerika'nın bugünkü duruma gelişinde coğrafya ve tarihin birlikte
rol oynadığı kanısındadır. Kuzey Amerika'nın mevkii onun, bir yandan es-
ki dünyanın tahripkar türlü meselelerinden ayrı kalmasını temin etmiş, di-
ğer taraftan Batı Avrupa ve Doğu Asya ile temasları da geliştirecek im-
karuar vermiştir. Ayni yazara göre Kuzey Amerika, MacKinder'in yakın
zamanlara kadar İngiltere'nin en önemli servetleri arasında olduğunu ileri
sürdüğü adasallık ve evrensellik coğrafi elemanlarına sahiptir. Adasallık,
gelişmesinin kendi başına ve kendine mahsus bir şekilde cereyan etmesini
temin etmiş, evrensellik ise yeryüzünün diğer bölgelerinden fayda sağlama­
sını mümkün kılmıştır.

Gerçekten bir yanda Atlas Okyanusu, diğer yanda Pasifik Okvanu. u


özellikle uçaklar ve nükleer silahlar ortaya çıkıncaya kadar müke~el bi-
rer engel halinde idi. Tabiatı ile bu tabii engeller zamanımızda eski önem-
lerini kaybetmişlerdir. Buna karşılık münakalenin son derece mükemmel-
leşmiş olduğu jet devrinde "evrensellik" elemanı çok daha önem kazan-
mıştır. Böylelikle gelişme çağında ihtiyacı olan emniyet faktörünü "adasal-
lık" özelliği ile mükemmelen sağlayan A.B.D., dünya siyaset ve ticaretin-
1:2 ANGLO-AMERİKA

de önemli roller oynamaya başladığı devrede de coğrafi mevkiinin "evren-


sellik" durumunun meyvalarını toplamak yoluna girmiştir. Atlantik kıyı­
lar:u:ıdan, dünyanın gelişmiş memleketlerinin yer aldığı Avrupa kıtasına
kolaylıkla ulaşılabilindiği gibi, Pasifik kıyılarından da Uzak Doğu ile irti-
bat temin edilmektedir. Diğer taraftan, her iki kıyı bölgesinden de Güney
Amerika'ya, Avrupa memleketlerinden çok daha kolay olarak erişilebil­
mektedir.
Kuzey Amerika'nın yapısı ve yüzey şekillerinde de ekonomik geliş­
meyi teşvik edici hususlar vardır. Her şeyden evvel kıtanın çekirdeğini teş­
~ eden merkezi kalkan (Kanada kalkanı), içerideki alçak sahalar, ve ke-
nat dağlar arasında açık bir denge mevcuttur. Kuzey Amerika'da mesela
Afrika'daki gibi kütlevi durum, Asya'daki gibi dağların ovaları bölmesi,
veya Avrupa'daki gibi yine dağların birbirlerinden ayrı üniteler meydana
getirmesi hali mevcut değildir. Kuzey Amerika'da kütleler, ovalar ve dağ­
lar birbirleri ile adeta elele vererek faydalanma için çok uygun bir ortam
meydana getirmişlerdir.
Ortadaki geniş kütle (Kanada Kalkanı) kıtanın çekirdeğini teşkil eder.
Bu kütle kuzeydoğuda Ellesmere adası, güneybatıda Minnesota arasında,
esas itibariyle geniş Hudson körfezi etrafında bulunur. Kanada kalkanı;
doğu ve güneyde bir hat halinde yükseltiler arzeder. Merkezde ise kırıklı
yüksek bir yüzey şekline sahip, her tarafında ayni görünüm ve yükseltiyi
muhafaza etmeyen bir yayla halindedir.
Kanada kalkanının kenarlarından Meksika körfezine kadar uzanan
saha apayrı bir morfolojik karakterdedir. Kanada kalkanının güney kenar-
larını örten bu kısım iç alçak sahalar adını taşıyan güneydoğu alçak ovalar
serisi, batı ve kuzeyde ise yüksek ovalardan müteşekkildir.
Kıtada esas itibarı ile üç büyük dağ sistemi mevcuttur: Doğuda Ap-
palach'lar. En eski kıvrımlı sistem olan bu dağlar Newfoundland'den Ok-
lahoma'ya kadar uzanır. 2) Kuzeyde Arktik kıvrımlar. Bunlar kuzey deni-
zinin kenarında bir yay çevirirler. 3) Batı kenarda ise Rocky Mountains,
(Kayalı Dağlar) Nevada ve Coast Range dağlarını ihtiva eden Kordilleralar
mevcuttur. Bu kısım kabaca kıyıya paralel uzanan silsileler ve aralarında
yer alan havzalarla, dar, uzun depresyonlardan ibarettir. Kıtanın güney-
doğu ve güneyinde ise dağlardan Atlantik'e kadar uzanan geniş ve hafif
engebeli kıyı ova.sı uzanır.
Kuzey Amerika k.ıtasından faydalanmada kolaylık yaratan bir diğer
olay da yer şekilleri - iklim münasebetidir. Bir defa kıtanın kuzey - güney
KIT'ADAK! GELİŞME İLE COGRAFİ ŞARTLAR 13

doğrultusunda uzun bir şekilde yayılmış olması kutup ikliminden tropikal


iklime kadar çeşitli
iklimlerin hüküm sürdüğü sahaları ihtiva etmesine amil
olur.
Diğer taraftan önemli olan bir husus da ılıman iklim şartlarının
hüküm sürdüğü yerlerin çoğunlukla düz sahalara tekabül etmesidir. Kuzey
Amerika, Avrupa ve Asya'dan çok daha fazla nemli ve yarı nemli iklim
şartları hüküm süren düz sahalara sahiptir. Bu kıtada hakiki çöller de As-
ya ve Afrika'ya nisbetle çok az yer kaplarlar.
Kuzey Amerika'da hava kütlelerinin durumu ve hareketleri de ayrı
bir özelliğe
sahiptir. Gerçekten bu kıtada çok değişik olan ve şiddetli bir
şekilde karşılaşan hava kütlelerinin mevcudiyeti belirli bir karakterdir.
KUZEY AMERİKA KITASINDA
FİZİKİ ÇEVRE

YAPI ve YER ŞEKİLLERİ

Kuzey Amerika coğrafyasında yapı ve yer şekillerinin önemli bir yeri


vardır. Gerçekten Dr. Watson'un yerinde olarak belirttiği gibi bu kıtada
yapı ve yer şekilleri tabii olsun veya beşer! olsun coğrafi manzaranın bütü-
nünü geniş ölçüde etkileyen bir çerçeve teşkil etmiştir. Diğer büyük kara
kütlelerinde de olduğu gibi Kuzey Amerika'da da bir seri orejenik hareket-
ler merkezi bir çekirdek etrafında oluşmuştur.
Kıta bu merkezi çekirdeğı kuşatan kenar jeosenklinaller içinde sıra
ile Kaledonya, Hersinya ve Alp devrelerinde teşekkül eden kıvrım sistem-
lerinin birbirine eklenmesi ve bu suretle karanın merkezden çevreye doğru
büyümesi ile meydana gelmiştir. Kıtanın yer şekilleri bakımından başlıca
birimlerini ve bunların özelliklerini şu şekilde sualıyabiliriz: (Şek. 1).

Merkezi Kalkan (Kanada Kalkanı)

Kanada Kalkanı kıtanın çekirdeğini teşkil eder. Yer kabuğunun · en


eski kısımlarındanbiri olan Kanada kalkanı Great Bear (Büyük Ayı) gölü,
Atlıabasca gölü ve kuzey merkezi Ontario olmak üzere üç asli nüve etra-
fında gelişmiştir. Burada ilk önce kristal en sahreler katılaşmıştır. Bunların
arasında rüsubi sahreler toplanmış, kıvrılmış ve değişmelere uğramış, vol-
kanik sahreler satha çıkmış, sayısız kristalen domlar, dayklar hasıl olmuş­
tur. Bu gelişme, üç çekirdek merkezi bir kalkan şeklinde birleşinceye ka-
dar devam etmiştir.
YAPI ve YER ŞEKİLLER! 15

Örtülü Platform
Kanada kalkanı örtülü bir platform olarak, kuzey ve güneye doğru
devam eder. Platform kısmen Arktik adalar grubunun ve kıta içindeki al-
çak sahaların büyük bir kısmının altında yer almaktadu. Kalkanın bu ör-
tülü kısmında zaman zaman vuku bulan yukarı doğru bükülmeler üstte
bulunan ovaları etkilemiştir. Güneybatıda ise platformun bir kısmı oroje-
nik hareketlerle kopup ayrılarak Kolorado platosunda ayn bir parça ha-
linde yer almıştır.

Kenar Dağlar

Gömük platformun dış kenarlarının etrafında uzun dağ suaları yük-


selir. Bunların ilki Paleozoik'te Atlantik kıyılarında yükselen Appalach'-
lardır. İkincisi Paleozoik sonları ile Tersiyer arasında Arktik kenar boyun-
ca teşekkül eden Arktik kzvrzmlardır. Üçüncüsü ise Pasifik kenarında ikin-
ci ve üçüncü zamanda meydana gelen Kordilleralardır. Kıta esas itibariyle
orojenik kuşakların zamanla katılaşması ile denizlerin aleyhine olarak ge-
lişmiştir.

Kıyı Ovaları

Kıtanın gelişmesinde son safhayı özellikle Atlantik: ve Arktik yamaç-


lar boyunca meydana gelmiş kıyı ovaları teşkil eder. Bunlar azami genişli­
ğe Meksika körfezinde erişirler. Kıtanın kuzey ve güney kenarları arasın­
da yakın bir benzerlik mevcuttur. Kanada kalkanının merkezinden iki zıt
istikamette gidilecek olunursa önce hafif meyilli Paleozoik depolara rast-
lanır. Bunlar dışa doğru kalınlaşırlar ve meyilli antiklinal ve senklinaller
tarafından karakterize edilerek güneye doğru Appalach ve kuzeye doğru
Innuitian kıvrımları arasına karışırlar. Nihayet daha ötede, yer yer sivri
domlar tarafından inkitaa uğrayan daha genç yaştaki sahrelerden müteşek­
kil kıyı ovaları yer alır.

Yapı ve Yer Şekilleri

Kıtanın bu yeknesak yapı düzeni, kuzeyin oldukça büyük bir glasyas-


yona maruz kaldığı halde güneyin kalmamış olması sebebile kuzey ve gü-
ney arasındaki jeomorfik kontrasttan dolayı bir bakıma kaybolur. Muhak-
kak ki hemen her yerde yapı mühim değişikliklere maruz kalmış, dolayısiy­
le kıtanın ana hatlarını tayin etmesine rağmen detaylı hususlarda kat'i te-
18 ANGLO·AMERİKA

~I ~5 ~t!
~ t:::::J L:;.:J\ıl

Şekil : ı

Kuzey Amerikada yapı ve yer şekilleri


(Watson'dan)

1. Kanada kalkanı 4. Yaylalar ve yüksek sahalar


2. Kıvrımlı dağlar 5. Havza ve dağ (Basin and Range)
3. Yaylalar 6. İç alçak sahalar
7. K1yı ovaları
l: API ve YER ŞEKİLLERİ 17

sir icra etmemiştir. Bu detaylar esas itibariyle akarsular, glasyeler ve ICıs­


men rüzgarların eseridir. Akarsular özellikle Kalkanda ve Appalachlar'da
bariz peneplenler meydana getirmişlerdir. Yine aynı erozyon vetiresi po t
glasiyal gençleşmeyi takiben kıtanın büyük bir kısmında röliefin ana çiz-
gilerini belirtmiştir.
Glasiyasyon takriben 1 milyon sene önce başlamış ve kıtanın bü,., tik
bir kısmının görünümünü güneyde Missouri - Mississippi - Ohio hattına
kadar değiştirmiştir. Glasiye devri, bir kısım ufak oynamalarla başlıca
dört ilerleme ve gerileme safhasından ibarettir. Buzulların ilerlemeleri eb-
raskan, Kansan, lllinoian ve Wisconsin glasiyasyonları adı ile anılır ve bun-
lar birbirlerinden Aftonian, Y armouth ve Sangamon enterglasiyal devrele-
ri ile ayrılır (Şekil: 2).
Nebraskan glasiyasyonu doğu Nebraska ve kuzey Missouri'ye ka-
dar glasiyal depoları yaymıştır. Kansan depoları ise merkezi Missouri hariç
birçok yerlerde, bunların üzerinde yer alır. Illinoian depoları diğerleri ka-
dar yaygın değildir. Fakat yine de Iowa'ya kadar eski depoları örter. Wis-
consin depoları ise Orta Batıda çok yayılmamış olmakla beraber doğudaki
eski depoların çoğunu örtmektedir. Böylece rölieflerin eski intizamsızlığı
birçok yerde düzeltilmiş, buna karşılık buzullaşma ile ilgili yeni yer şekil­
leri meydana gelmiştir ...
Nebraska'da glasiyasyona maruz kalmış kısmın kenarında. yer alan
lösler, rüzgar erozyonu ve biriktirme sahasıdır. A. B. D. nin kurak iklim
şartlarının hüküm sürdüğü güneyindeki yüksek platolarda ve Meksika da
kurak sahalarda rüzgarın işlemiş olduğu bütler rüzgarlarla taşınan madde-
lerle dolmuş havzalar pek çoktur.

Kanada Kalkant

Kanada Kalkanı evvelce de belirtildiği gibi Kuzey Amerika kıtasının


esasını teşkil eder. Şeklini, Superior gölünün güneybatısından başlayarak
Hudson körfezi çanağının batı ve doğusuna doğru uzanmak üzere !kiye ay-
rılan "Y" şekilli asll bir yapıdan alır. Bu yapı sonradan doğu kısmında
epirojenik olarak yükselerek Torngat ucunu meydana getirmiş, güney ve
batı kısımlarda faylarla St. Lawrence körfezi, Büyük Göller (Great Lakes)
ve Batı Göllerinin (Western Lakes) altına dalmıştır. Kütle esas itibariyle
Prekambrien ve Arkeen'e ait sahrelerden meydana gelmiştir. Arkeen'in ilk
zamanlarında New Quebec'den yukarı Büyük Göller mıntıkasını takiben
Keewatin'in kuzeyine kadar uzanan hilal şeklinde bir yapı halindeydi. Son-
Anglo-Amerika - Forma : 2
is ANGLO-AMERİKA

.J
r~m ı

"""'"
-111
t.--., ------~ıııı..::ı.ıı.ı:;.;;.-;;..-

Sekil : 2
Buzulların dolaylı ve doğrudan doğruya tesirleri
(Mead ve Brown'dan).
A. Pleistosen buzullaşmasının alanı.
1. Buzullaşmış alan
2. Kanada ve Kordilleralar buz örtüsü sınırı
3. Wisconsin buzullaşmasının sınırı
B. İlgili hidrografik olaylar.
Postglasiyal deniz transgresyonunun alanı.
2. Proglasiyal göller
3. Bonneville ve diğer fltivial göller.
4. Başlıca taşma çığırları
5. Arzkabuğu depresyonunun sınırı
C. !lgili rtizgAr depoları
1. Lös
2. Kum
D. Bugünkü permafrost durum
1. Sürekli
2. Kesintili
3. Adalar halinde.
YAPI ve YER ŞEKİLLERİ 19

radan bu kısım Laurentian orojenezine maruz kalmıştır. Kalkana, çok kı­


sımları metamorfize olarak kristalen kalkerler ve kuvartizlere inkılap et-
miş kalkerler ve grelerden müteşekkil Grenville bölgesi de güneyden ve ba-
tıdan iltihak etmistir. Daha sonları dağlar ve kubbe şekilli formasyonlar
erozyona maruz kalarak peneplen halini almışlar ve Üzerlerine Proterozoik
(üst Pre-Kambrien) tortuları yerleşmiştir.
Proterozoik devirde kalkan, bilhassa güneyde Huron gölü - Superior
gölü, kuzeybatıda Athabasca gölü - Darkley körfezi ve doğuda Labrador
yarımadası - Baffin adası bölgelerinde olmak üzere genişlemiştir.

Kanada Kalkanı halihazır şeklini alıncaya kadar çeşitli değişikliklere


uğramıştır. Proterozoik devir nihayetinden Ordovician'a kadar hemen he-
men bir ova haline gelecek derecede aşınmış, Üst Ordovician'da vuku bu-
lan aşağı doğru bükülme ile bugün Hudson körfezinin bulunduğu merkezi
depresyon derinleşmiş ve genişlemiştir. Böyle olmakla beraber Orta Silür-
de Kalkan o kadar yükselmiştir ki Hudson körfezinin suları boşalıp kuru-
muştur. Bunu çökme takip etmiş, fakat Devon'un sonlarında kalkanın gü-
ney kenarı yakınında vuku bulan Appalach kıvrılmalarının tesiriyle yu-
karıya doğru yükselmiştir. Bunu da uzun bir erozyon devresi takip et-
miş ve Kretase penepleni meydana gelmiştir. Kayalık dağların teşekkülü
ile Kalkanın batı kenarı yükselmiş, fakat Eosenin sonlarınd n Pliosene ka-
dar bölge tekrar bir peneplen haline gelmiştir. Pliosenin ortalarında geniş
bir kıvrılma ile tekrar önemli bir yükselme olmuş, fakat Pleistosende glas-
yelerin ağırlığı altında kalkan tekrar torbalanmıştır. Post-glasiyal devrede
bilhassa güney ve doğuda tekrar gelişmeler olmuş ve kalkan bugünkü hali-
ni almıştır.
Bu uzun tekamülün neticesinde bütünü ile saha, yükselmiş bir peneple-
nin yeknesak düzgünlüğüne sahip fakat ayrı ayrı parçaları büyük farklılık
arzeden kompozit bir bölge hüviyetini almıştır.
Kalkan ana görünümü ile eski ve aşınmış olmakla beraber hala pü-
rüzlü bir platodur. Bu yüksek sahanın genellikle 400-5000 metre arasında
olan yükseklik doğuda 1600-1700, güneydoğuda ise 1300 metreyi bul-
makta, buna karşılık güneyde 700, batı ve kuzeyde 300 ve daha düşmek­
tedir. 500, 400 ve 300 metre civarında bulunan eski aşınım seviyeleri ise
genel olarak manzaraya bir çeşitlilik katmaktadırlar. Saha geniş bir glas-
yasyona sahne olmuş, kısmen gençleşmiş ve böylece buzulların oyması,
taban ve uç morenlerinin birikmesi, drumlinlerin meydana gelmesi ve tür-
bülant hareketli akarsularla birbirlerine bağlı sayısız göl çanaklarının mev-
20 ANGLO~AMERİKA

eqdiyeti ile daha da fazla pürüzlenmiştir. Esas glasyasyon merkezi Orta


Lab_rador'un batısında bulunmaktaydı. Daha sonra Keewatin ve Patricia
bölgelerinde tali birer merkez yer almıştır. Bazıları büyük Ojibway gölü gi-
bi geriye geniş laküstür düzlükler bırakmış olan bir çok pro-glasyal göller
meydana gelmişti. Glasyasyonu takiben kıyı bölgeleri yükselmiş v~ sahil-
ler halihazır deniz seviyesinden 200 metre daha fazla bir irtifaa ç1karak
geniş kıyı taraçaları meydana getirmişlerdir. Son olarak da dik yamaçlar-
da kütle halinde aşınmalar olmuş, bir yandan da yamaçlarda ve alçak düz-
lüJderde soliflüksiyon taraçaları, şeritli ve poligona! topraklar gibi çeşitli
periglasiyal şekiller meydana gelmiştir.

Örtülü Platform

Kanada Kalkanı örtülü platform halinde Hudson körfezi etrafında ve


iç kısmında alçak sahaların altından Mackenzie'den Mississippi deltasına
kadar uzanır.
Hudson körfezi alçak sahasında kalkan çok derinde bulunmadığı hal-
de landscape üzerinde pek tesir icra etmemiştir. Burada manzaranın mo-
notonluğunu değişen drenaj şebekesi biraz renklendirmiştir. Coombs dört
drenaj zonu ayırmıştır. Bunlar, kalkanın hemen yakınında, moren tepe-
lerinin görüldüğü sathi moren tepeleri bulunan hafif dalgalı kuru zon; için-
de ufak bataklıklar bulunan ve bölgenin büyük bir kısmını kaplayan Mus-
keg (bataklık) zonu; üzerinde yeni bahri depoların mevcut olduğu drenaj
bakımından .fakir bahri killer zonu ve geniş met-cezir düzlüklerinin yer al-
dığı kıyı zonu'dur.
Bu kuzey ovaları, güneydekilerden Kalkanın geniş kütlesi ile ayrıl­
mıştır. Kalkan önce güneye doğru, Adirondack ve Superior platformların­
da devam etmek üzere ikiye ayrılır ve daha sonra iç alçak sahaların rusu-
bi tabakaları al tında kalır.
Daha güneyde kalkan bir takım havzalar ve kubbeler teşkil ederek,
kıtanın Appalach'lara, Ozark:lara, Kayalık Dağlara ve Mckenzie dağlarına
kadar uzanan iç düzlükleri altında kalır. Büyük Göller havzaların en bü-
yüğünü kaplar ve bu göller geniş ve uzun dolambaçlı bir kavis meydana
getirecek şekilde uzanırlar. Büyük Göllerin güney ve batı kesimlerinde Ap-
palachlar, daha sonra da Kayalık Dağlardan gelen akarsuların meydana
getirdiği büyük birikinti şekilleri mevcuttur. Burada satıh daha ziyade akar-
su depolaması, erozyonu ile, sonradan, kısmen glasyasyon ile işlenerek
bugünkü görünümünü almış ise de bunda strüktürün de tesiri vardır. Ör-
YAPI ve YER ŞEKİLLERİ 21

tülü temel üzerindeki geniş kubbeleşmeler ve çanaklaşmalar kıtanın orta-


sında yüksek veya alçak sahalar meydana getirmiştir. Bunlar arazide bir
takım orografik kavislere sebep olmuşlardır. Doğuya doğru bu kavisler da-
ha barizleşir. Burada önce Merkezi Güney Ontario'da Niagara dikliğini
meydana getiren «Findlay» kabartması yer alır; bunu takiben Ohio'yu ge-
niş bir S şekli ile kat eden «Cincinnati» kavisi gelir. Bu kavis kısmen eroz-
yonla yamaçları iç kısımlara doğru dikleşen daha genç sahrelerden ibaret
Tennessee'deki Nashville domunun altında devam ederek 300 metre yük-
seklikteki plato şekilli «Ozark» domu ile son bulur. Ozark domu SSE -
NNW eksenli "Merkezi Kansas Kavisi" olarak devam eder ve Black Hills'e
kadar uzanır. Bunun büyük bir kısmı derindedir.
İç havzalar ise çeşitli ve birbirlerine zıt topografik manzaralar mey-
dana getirmiştir. Ohio-Mississippi havzası doğu ve güneyde iç platoyu teş­
kil ettikten sonra Büyük Göller bölgesinde genişliyerek Merkezi Ovalara
dahil olur; batıda ve kuzeyde yükselerek CJreat Plains'e ulaşır.
"İç Platolar" biri Mississippi'nin doğusunda diğeri batısında olmak
üzere iki kısma ayrılır. Doğuda Cincinnati kabartmasına ve Nashville do-
muna ait strüktürler bulunmaktadır. Bunlar uzun zaman erozyona maruz
kalarak aşınmışlardır. Batıya doğru Ozark domu yükselir. Bunun merkezi
kısmını sert kristalen sahrelerden ibaret bir çekirdeğe sahip takriben 600
m. yükseklikteki St. Francis dağlarının toparlak şekilli tepeleri teşkil eder.
"Merkezi Ovalar" Mississippi havzasının ortasından geçerek Winni-
peg gölünün düzlüklerinden Froııtenau eksenine kadar uzanır. Burada şu
farklı kısımlar ayırd edilir :

1 - Kalkanın kenarı boyunca kuzeye doğru uzanan bir göl kuşağı;


Burada halen mevcut Manitoba, Winnipagasis, Winnipeg, Michigan, Erie,
Huron ve Ontario gölleri eski daha büyük glasyal göllerin reliktleri oldu-
ğundan etraflarında verimli lak üstür taraçalar ve düzlükler vardır.

2 - Eski terminal morenlerin meydana getirdiği ve üzerinde buzul-


larla ilgili depoların alçak sırtlar teşkil ettiği hafif dalgalı bir ova karakte-
rindeki moren kuşağı; glasiyasyona maruz kalmış ovalar içinde tabakalaş­
mamış glasyal depolardan yoksun cepler; akarsu erozyonunun hakim ol-
duğu Osage ovalarındaki yine tabakalaşmamış glasyal depoların bulunma-
dığı bir zon yer almaktadır. Bu zon birkaç erozyon devresine maruz kal-
mış olup üzerinde eski peneplenler, alçak kuestalar ve eski morenler görü-
lür. Son yükselmeler akarsuların gömülmesine sebep olmuştur. Büyük ova-
22 ANGLO-AMERİKA

lar (Great Plains) Mackenzie deltasından Rio Grande'ye kadar uzanan bü-
yuk bir morfolojik ünite teşkil etmektedir. Bölge düz veya hafifçe kıvrımlı
nisbeten yeni rüsubl sahrelerden meydana gelmiştir. Kayalık Dağların ke-
na_rında bu sahreler hogback'ler halini alırlar. Doğuya doğru eski epikon-
tinental denizlerde çökelmiş geniş bahri depolar mevcuttur. Bunların üze-
riD:d.e batıdaki dağlardan gelen çakıl ve kumlardan müteşekkil büyük bi-
rikinti konileri yayılmıştır. Bütün bu saha batıda 1800 metrelik bir irtifa-
dan doğuda 500 metrelik bir irtifaa kadar inen bir meyile sahlptir. Diğer
taraftan, Büyük Ovalarda kuzeyde glasiyasyona uğramış kısım ile güneyde
buiıa uğramamış kısım arasında önemli farklar vardır.
Mackenzie havzasından başlayan "Kuzey Büyük Ovalar" glasiyal de-
polardan müteşekkil ince bir örtü ile kaplıdır. İnce delta kumları ve post-
glasyal safhaya ait kıyı depoları ihtiva eden göl tortuları Great Bear, Great
Slave, Lesser Slave, Athabasca göllerinin çevresini karakterize etmektedir.
Yer yer Franklin dağları gibi ana kayaya ait son derece kıvrılmış şekiller
veya Horn ve Caribou dağlarında olduğu gibi dik kenarlı platolar halinde
görülür. Gençleşmiş akarsular gömük ve yamaçları dik vadiler içinde ak-
maktadır. Caribou dağlarının güneyinde arazi doğuya doğru eğimlmerek
Kanada prerilerini meydana getirir. Burada Alberta'nın 1500 metre irti-
fadaki yüksek ovalarından Saskatchewan ovalarına kadar inilir. Yamaçla-
rın eteklerinde birbirlerine paralel moren setleri mevcuttur. Glasiyal göl-
lere ait depolar bilhassa Saskatoon ve Regina civarında büyük ve verimli
düzlükler meydana getirmiştir. Güney Saskatchewan havzasının kurak kı­
sımlarında delta depolarından ve etrafları kumulla çevrili örgülü mecralı
akarsuların bulunduğu yerlerden gelen malzemeden meydana gelmiş olan
kum tepeleri ile kaplı sahalar da vardır.
Montana ve Dakota'larla başlayan "Güney Büyük Ovalar" batıda
hogback'ler ve doğuda Missouri tepeleri ile sınırlanır. Wyoming ve Güney
Dakota'da tabak al aşmamış rüsubi serilere derin bir şekilde gömülmüş olan
akarsular "badlands" meydana getirmiştir. Badland'lerin güneyinde, geri-
sinde Nebraska'nın kum tepelerinin yer aldığı Pine Ridge diklikleri mev-
cuttur. Söz konusu kum tepeleri kısmen tipik örgülü bir mecra içinde akan
akarsulardan gelen kumlarla oluşmuşlardır. Güney Nebraska'da geniş lös
depoları sathı örtmüş ve bu satıh yer yer akarsular tarafından yarılmıştır.
Dağlara yakın kısımJarda ise sonradan üzerindeki nisbeten yumuşak sah-
relerin kısmen erozyona uğramış bulunduğu Colorado Piedmont depres-
yonu Büyük Ovaların alçak kısımlarına tekabül etmektedir. Bunun doğu­
sunda mukavim formasyonların zirveler teşkil ettiği bir yüksek saha olan
YAP1 ve YER ŞEKİLLERİ 23

High Plains yer alır. Güneyde lavlar üzerinde teşekkül etmiş mesalarla te-
barüz eden Raton havzası vardır.

Appalach'lar

Kambriyum başlarında kıtanın doğu kesiminde vuku bulan hareket-


lerin safhalar halinde devamı Appalach sistemi ile neticelenmiştir. Esas iti-
barı ile Newfoundland'den Teksas'a kadar uzanan büyük jeoseklinallerin
sıkışmaları ile meydana gelmiş olan Appalach'lerde yapı büyük öneme
haizdir. Zira bölge birkaç defa peneplenleşmiş olmasına rağmen yüksel-
meler akarsuların yeniden derine kazmalarına sebep olarak mukavim ve
mukavemetsiz kısımları belirtmiş ve böylece yapının ana çizgilerini tekrar
ortaya çıkarmıştır. İlk jeosenklinallere ait strüktürler, Appalach'ların ba-
tısı ve doğusu arasındaki belirli farklara sebep olmuşlardır. Batıdaki kısım
az derin, doğudaki kısım ise daha derin bir zondan yükselmiştir. Halen ba-
tı kısımlarda daha ziyade konform bir şekilde kıvrılmış tabakalar mevcut-
tur. Halbuki doğu kısımlar çok kıvrılmış, kırılmış ve intrüzyonlara uğra­
mıştır. Appalach'ların reliefi bu strüktürlerin peneplasyonu ve sonradan
yükselme, aşınmalarla tekrar gençleşmeleri neticesinde meydana gelmiştir.
Bu duruma göre burada yüksek kısımları aşınma ile düzleşmiş eski satıh­
lar, bunların içinde daha yakın zamanlarda açılmış çukur sahalar ve bun-
lar arasında yer alan nisbeten dar, fakat uzun sırtlardan müteşekkil bir to-
poğrafya yaygındır.

Bölge üçe ayrılabilir : a) Newfoundland'dan Hudson nehrine kadar


uzanan kuzey Appalach'lar, b) Alabama'ya kadar inen güney Appalach' -
lar ve c) Mississippi'nin güneybatısındaki Ouachita-Wichita sistemi. Faz-
la kıvrılmış geniş glasiyasyona uğramış ve böylece parçalanarak oyulmuş
ve deniz tarafından istila edilmiş kuzey Appalach'lar bölümü eski orojene-
zi temsil etmektedir. Bu kısımda üç belirli kuşak yer alır: 1) Teconic oro-
jenezinin hakim olduğu kuzey ve batıda yer alan kıvrımlı zon ki bu zon
kuzeybatı Newfoundland'den Gaspe yarımadasından ve batı New England
dağlarından geçer. 2) Merkezde plato görünümündeki yüksek sahaların
bulunduğu kompleks bir zon ki burada kuzeye doğru Kaledoniyen yüksel-
meleri ve her tarafa tesir etmiş olan Acadian orojenezi neticesinde tabaka-
lar karışmışlar ve bu sırada geniş mikyasta metamorfizm olaylan da mey-
dana gelmiştir. Bu kuşak da Newfoundland'in merkezi yüksek kısımların­
dan New Brunswick ve New England platolarına kadar uzanır. 3) Kısa
sırtların, daha az karışıklıklara uğramış rüsubi ve volkanik formasyonların
24 . ANGLO-AMERİKA

ve aralarına granitlerin enjekte olduğu blokların yer aldığı bir güney ve


doğlı· zonu. Bu kuşak da güneydoğu Newfoundland'den Nova Scotia'ya ve
orada bir inkıtadan sonra Massachusetts'in doğusundan Rhode Island'a ka-
dar JIZanır.
Üstlerinde hafif yuvarlak ve oldukça düz tepelerin bulunduğu uzun
ve dÜz satıhların hakimiyeti ile bütün bölge peneplenasyon izleri taşımak­
tadır. Goldthwait buradaki yüksek sahalara "Atlantic Uplands" adını ver-
miştir. En yüksek seviye, muhtemelen ayrı bir peneplen olarak tasavvur
edilebilecek Shicksock sathıdır. Takriben 600 metre yükseklikte olan bu
satıh .. Watson'a göre Fenneman'ın New England'de yüksek dağların çevre-
lerinde 650-700 m. de belirli bir şekilde görüldüğünü söylediği satıhlara
uymaktadır. Kuzey Appalachlar'da glasiyeler belirli izler meydana getir-
mişlerdir. Nitekim, Wisconsin buzulları Long Island'a kadar uzanmış ve
orada birbirlerine paralel iki terminal moren sırası bıraknıışlardır. Yüksek
kısımlar buzullar tarafından çizilmiş ve aşındırılmışlar, alçak kısımlar ise
gayri mütecanis bir örtü ile kaplanmış ve üzerinde sayısız göller ve batak-
lıklar meydana gelmiştir.

Kuzey Appalach sisteminde bahri taraçalara da sık sık rastlanır 1 •

Güney AppalacWar'da yapının tesiri açık bir şekilde görülmekte ise


de burada da peneplenasyon ve gençleşmeler tesir icra etmişlerdir. Ap-
palach'lerin bu kısmı dörde ayrılabilir: 1) Alleghany platosu; 2) Ridge and
Valley kesimi; 3) Blue Ridge'ler, ve 4) Piedmont zonu. Güneydoğu Cum-
berland platosunda devam eden Allegbany platosu 600 ila 1000 m. arasın­
daki yükseltide geniş bir sahadır. Burası doğu nihayetinde kısmen tepelik,
diğer kısımlarda derin bir şekilde yarılmış yayla görünümündedir. Tepeler
de keskin yamaçlardan ziyade . uzun ve oldukça düz durumdadır. Bu plato-
nun doğu kenarını bir fay tarafından takip edilen önemli bir diklik tayin
etmektedir.
Bu diklikten başlayarak doğuya doğru uzanan Ridge and Valley ke-
simi isminden de anlaşılacağı üzere aralarında uzun ve dar depresyonla,rın
bulunduğu paralel sıralardır. Bunlar kuzeyde St. Lawrence depresyonun-

1) Twenhoffel, Newfoundland'de 15 metre irtifada görülen taraçalardan


bahsetmektedir. Goldthwait de bunların 50 m. irtifada frekans gösteren diğer
bir seri taraça ile Nova Scotia'da da bulunduğunu belirtmiş, Barrell ise Long
Island'dan Green dağlarına kadar uzanan New England'da müteaddit bahri ta-
raçalarm mevcudiyetini ileri sürmüştür. \.Vatson bunlardan yüksek kısımlarda
yer alanlarının akarsuların eseri olabileceğine işaret etmiştir.
YAPI ve YER ŞEKİLLERİ 25

dan Meksika körfezi kıyı ovasına kadar uzanmakta ve 6-7 ila 25-30 Km.
genişliğe sahip bulunmaktadır. Bünye şiddetle kıvrımlı dik antiklinaller ve
senklinaller meydana getirmiş olan Paleozoikten müteşekkildir. Özellikle
güneye doğru kıvrımlar ve şariyajlar mevcuttur. Bütün bölge aşınmaya
maruz kalmış ve gençleşmeyi takiben de mukavim sahreler aslında senkli-
naller olsalar dahi belirli sırtlar meydana getirmişlerdir. Buradaki strüktür-
lerin çoğu antiklinal şeklinde olduğundan, bunlar aşınarak etrafı şevlerle
çevrili püro görünümünde dağlar teşkil etmişlerdir. Senklinaller ise tepeler
meydana getirmişlerdir. Bu strüktürler arasında gayet tipik zikzaklar çizen
sırtlar yer alırlar. Dağların yükseltileri birbirine çok yakın olup Kuzey Ap-
palach'larda karakteristik olan 700 m. seviyeli penepleni burada da çok
zaman temsil etmektedirler.
Ridge and Valley bölümünün en gen.iş depresyonu olan Great Valley'-
in doğusunda takımiyle Blue Ridge diye anılan orta yükseklikte masif dağ­
lar yer alır. Bunlar şiddetli kıvrılma, yükselme, kuvvetli metamorfizma ve
geniş plütonik entrüzyonlarla karakterize edilmektedir. Güneyde yükselti-
leri 2000 m. üstündedir, kuzeyde ise 500 m. ye inerler.
Blue Ridge'in doğusunda dalgalı bir peneplen sathı halinde görülen
Piedmont sahası yer alır. Piedmont, doğuda Fall line adı verilen belirli bir
sınırla sona erer. Bu sınır boyunca genel bir eğim kırığı ve buna bağlı olan
şelaleler görülür. Fail line'ın doğusunda, Piedmontu meydana getiren eski
temel Atlantik kıyı ovasının denize doğru gidildikçe gençleşen ve kalınla­
şan örtü tabakaları altına dalar.
Mississippi'nin batısındaki Ouachita ve Wichita dağları da birçok
bakımlardan Appalach'lara benzerler. Ouachita dağlarının yapısı iyice sı­
kışarak kıvrılmış ve yer yer şariyaşlara uğramış bir durumdadır. Appa-
lach'lar için karakteristik olan yatık kıvrımları arz ederler. Uzun bir eroz-
yon devresi geçirmişlerdir. Wichita'lara kadar uzanırlarsa da Wichitalar
kuzeybatı istikametinde bir sapma yaparak Aınarillo dağlarını da ihtiva
ederler. Wichita'daki strüktürlerin çoğu daha genç teşekkülatla örtülüdür.
Bununla beraber kıvrımlar Appalach'ların Ridge and Valley kısmındakile­
re benzemektedirler. Ouachita'lar ve Wichita'lar oldukça iyi tesviye edil-
miş vaziyette olup, 500 - 700 metre irtifada bulunan yüksek tepeler, alçak
kuestalar ve kısmen 200 - 300 m. arasındaki irtifalarda uzanan aşınım düz-
lükleri arz etmektedir.
Arktik kıvrımlar

Kıtanın doğu kenarında Appalach orojenezi sona erdiği sıralarda ku-


26 ANGLO-AMERİKA

zey, kenarda yeni orojenik hareketler başladı. Bu hareketler halen In-


nuit<in'lar olarak tanınan Parry adaları kıvrım kuşağını meydana getirdi.
Bunlar üzerinde çalışmalar az olduğu halde önemli bir kıvrım zonunu teş­
kil ettikleri meydandadır. Bu sistem batıda Erlinton adasından başlayarak
Melyille ve Bathurst adalarının kuzeyinden geçtikten sonra Cornwallis ada-
sını · içine alır. Sonra istikametini değiştirerek kuzeydoğuya Devan adasın­
daki Grinnell yarımadasını takiben Ellesmere'in batısından Greely fiyodune
kadar uzanır. Bu kütlenin yapısını esas olarak kıvrımlı Paleozoik sahreler
teşki_l etmekte ise de Ellesmere'de ikinci zamana ait sahreler de mevcuttur.
Bu durum kıvnlmaların batıda Kordilleraların meydana gelişine kadar de-
vam ettikleri fikrine esas teşkil etmiştir. Bununla beraber Arktik kıvrımların
Kordilleralardan ziyade Appalach'lara benzediklerini belirtmek gerekir. Bu
bölgenin batısında belirli sırtlar ve vadileri meydana getiren bir seri birbi-
rine paralel antiklinaller ve senklinaller yer ahr.
Arktik kıvrımlar Ellesmere civarında ise daha masif ve yüksek bir
durum arzederler ve aralarına indifai unsurlar da girmiş bulunur. Burada
200 m. ye erişirler. Glasyasyona maruz kalmış olup derin fiyordlarla ya-
rılmış vaziyettedir.

Kordilleralar

Karışık bir yapıya sahip olan Kordillera'lar doğu ve batı olmak üzere
ikiye ayrılırlar. Doğuya doğru gittikçe yatıklaşan ve uzun kubbeler şeklini
alan paralel kıvrımlardan müteşekkil daha yeni sahreler ve daha yeni mal-
zemeden meydana gelen Doğu Kordilleralar Alaska'nın 2000 m. irtifada
şiddetle kıvrılmış Brooks dağlarından başlar. Buradan Mackenzie dağları
adı altında geniş kıvrımlar ve yer yer şariyajlar arz ederek Franklin dağla­
rına uzanır ve 2000-2500 m. irtifada geniş kavisler çizerler. Kanada Ka-
yalık Dağları 4000 m. yükseltiye kadar çıkarlar.

BatıKordilleralar ise başlıca dört kısma ayrılır: 1) Doğudaki platolar


ve dağ arasıhavzalar; 2) Merkezde Kaskatlar; 3) Batıda Kıyı Dağları sı­
raları ve Alaska ile Kanada'nm dış adalar kavisi ve 4) Pasifik kenarındaki
depresyonlar.
Platolar, umumiyetle ufk1 yapılı düzlüklerdir. Ancak bunlar yer yer
horstlar ve lavların meydana getirdiği mesa şekilli bloklarla kesintiye uğ­
rarlar. Kaskat sistemi ise Kuzey Amerika'nın en yüksek tepesi olan Mac
Kinley'i (6240 m.) içine alan Alaska sıra dağları ile başlar, ve St. Elias
YAPI ve YER ŞEKİLLERİ

dağlarının yarı volkanik zirveleri ile devam ederek İngiliz Kolumbiyası kı­
yı sıra dağları ile sonuçlanır. Kaskatlar esas itibariyle volkanik menşeli­
dir. Bunlar daha güneyde şiddetli kıvrım ve intrüzyonlara uğramış ve aynı
zamanda kırıklarla meyillenmiş bir blok olan Sierra Nevada ile devam
ederler.
Pasifik kenarındaki dağlar ise Alaska'dan Kaliforniya yarımadasına
kadar uzanır. Alaska ve İngiliz Kolumbiyasında bu sistem kısmen deniz
istilasına uğrayarak bir adalar dizisi halini almıştır. Kaskat ve Kıyı sis-
temlerini Alaska'da Inner Passage, Puget-Sound, Willamette vadisi, Kali-
forniya'da Great Valley, Salton Sea havzası ve Kaliforniya körfezinde görü-
len uzun depresyonlar ayırır.
Kordillera bölgesinde yapı yüzey şekillerini tayin eden esas faktör ol-
makla beraber burada akarsu ve buzulların meydana getirdiği değişiklik­
ler de derindir. Bu durum özellikle yağışların fazla olduğu kar ve buzun
geniş sahalar kapladığı batı kısımlarda barizdir. Mesozoik ve Tersiyer'deki
tesviye batıdaki eski dağları olgun bir satıh haline getirmiştir. Gerçi bu kı­
sım yeniden gençleşmiş ve sonra yeniden tesviye edilmişse de Tersiyer orta-
larında volkanizma hareketlerine maruz kalmıştır. Bu hareketleri ise belirli
aşınım satıhları meydana getiren uzun bir erozyon devresi takip etmiştir.
Bununla beraber küçük çaptaki yükselmeler bu satıhların da bozulmasına
yer yer yarılıp parçalara bölünmesine sebep olmuştur.
Kayalık Dağlar sisteminde akarsu erozyonu Alberta ile Kolorado ara-
sında dik hogbekler meydana getirmiş, kubbe şekilli strüktürlerin indifai
çekirdekleri etrafında dik ve konsantrik sırtlar hasıl etmiştir.
Kayalık Dağların kuzeyi ve güneyindekilerin yüksek kısımları glasi-
yasyona maruz kalmış, eski Pleistosen glasiyasyonu da geniş moren depo-
ları meydana getirmiştir.

Kolumbiya platosunun güneyinde ise moren veya löslerle kaplı saha-


larda erozyon faaliyetleri yer yer önemli arızalar vücuda getirmiştir. Kor-
dillera buzullarının değişen cephesi Kolumbiya nehrini zaman zaman tıka­
mış ve onu halen "Coulee" adı altında meşhur olan derin yeni yataklar aç-
mak zorunda bırakmıştır. Gençleşmeler de belirli kanyonlar meydana ge-
tirmişlerdir ki bunlar bilhassa Snake nehrinde görülmektedir.

Daha güneyde Kolorado Platosu yer alır. Burada irtifa 2000 m. ci-
varındadır. Özellikle Güneydoğu kısmı derin kanyonlarla yarılmıştır. Te-
meli eski kütleden meydana gelen bu platonun daha yüksek kısımları uf-
ki paleozoik tabakalarından yapılmıştır.
28 ANGLO-AMER1KA

Basın-and-Range bölgesi, Kolorado platosunun batısında ve güneyin-


'
de Humbolt nehrinden Meksika sınırına kadar geniş bir saha kaplar. Bu-
rada faylar boyunca yükselmiş dağ blokları ve bunlar arasında depresyon-
lar karakteristiktir. Fay satıhları dik yamaçlar meydana getirir. Depres-
yonl~r ise akarsular ve rüzgarlar tarafından taşınan maddelerle doldurul-
maktadır.

Kıyı Ovaları
Atlantik ve Meksika körfezi kıyısındakiler hariç aslında Kuzey Ame-
rika'da kıyı ovaları pek gelişmemiştir. Cape Cod'dan Tampico'ya kadar
değişik genişlikte kıyı ovaları yer almaktadır. Kuzeydoğuda dar olan kıyı
ovaları Georgia'da 30-40 km. ye, Teksas'ın kuzeydoğusunda ise 100 Km.
genişliğe erişir. Meksika'da ise yeniden daralır. Genel olarak doğu ve gü-
ney doğrultusunda denize dalan bu ovalar denize doğru eğimli Mesozoik ve
Üçüncü Zaman depoları ile örtülüdür.
Kıyı ovaları Appalachlarla ilgili olan Doğu Kıyı Ovaları ve Quachito
ile ilgili olan Güney Kıyı Ovaları olmak üzere ikiye ayrılabilir.
Doğu kıyı ovalan Appalachlar yükselirken su üstüne çıkmışlardır.
Daha sonra yüksek yerlerin peneplenleşmesi bu alçak sahaların dolmasını
kolaylaştırmıştır. Böylece alt kretaseden Pleistosene kadar, kıta şelfi üze-
rinde kalın depolar birikmiştir. Bu depolar Newfoundland'den ve Nova
Scotia'dan Alabama'ya kadar uzanıyordu. Depoların meydana getirdiği ova
eskiden bugüne nazaran daha genişti. Fakat sonradan ovanın doğu kısım­
larının epirojenik hareketlerle bükülerek sular altında kalmış olduğu anla-
şılmaktadır. George Bank~eki kuestalar, kanyonlar Cabot boğazı gibi ha-
len denizaltı topoğrafyasına ait şekiller olayın şahitleri addedilmektedir.
Appalachlarda Miosendeki yükselme ovaların daha da dolmasına sebep
oldu. Daha sonraki depolar çoğunlukla bahridir.
Güney kıyı ovaları da doğudakiler gibi dağlara paralel olarak teşek­
kül etmiştir. Fakat bu ovaların gelişme safhaları çok daha karışıktır.
Burada da depolama Ouachitos jeosenklinali ile ilgili olarak başlamış­
tır. Bilhassa Üçüncü Zamanda kıta içinden gelen malzeme ile ova genişle­
miş, körfez de küçülniüştür. Kıtadan gelen büyük nehirlerin bu ovada de-
nize dökülmeleri güney ovalarının gelişmesi üzerinde önemli rol oynayan
diğer bir özelliktir.
Mississippi bunların en büyüğüdür.
Kıyı ovaları önemli kırıklar ile de dikkati çeker. Diğer taraftan bu
ovaların kıyılarının lagün ve kıyı okları ile çok değiştirilmiş olması da ayrı
bir özelliktir.
IK L i M

Küçük bir memlekette iklim büyük değişiklikler göstermiyebilir. Fa-


kat Kuzey Amerika gibi büyük bir kıtada yer yer farklı iklim tiplerinin
mevcut olması tabiidir. Çeşitli iklim tiplerinin hüküm sürdüğü Kuzey Ame-
rika'da iklime tesir eden başlıca faktörler arasında bilhassa şunlar önemli-
dir:
1 - Kıtanın kuzey ve güney doğrultusunda hemen hemen kutuptan
tropikal bölgeye kadar uzanmakta oluşu. Bu durum her şeyden evvel sı­
caklık şartlarında büyük farkların meydana gelmesine sebep olmaktadır.
Öte yandan doğu - batı uzantısının önemli oluşu da özellikle karasallık et-
kisinin kuvvetle hissedilmesine sebep olur.
2 - Kordillera'lar ve Appalach'lar Pasifik ve Atlantik Okyanusla-
rının tesirlerinin iç kısımlara sokulmasını önlemektedir. Böylelikle dağlar
kıtanın iç kısımlarında kuvvetli ekstremlerle karakterize edilen karasal ik-
lim şartlarının teessüsünde dolaylı olarak rol oynamaktadır.
3 - Kuzeyde ve güneyde herhangi bir engelin mevcut olmaması bir
yandan kuzey denizinden kopan soğuk rüzgarların içerlere girmesine, diğer
yandan sıcak güney rüzgarlarının Mississippi vadisi boyunca ilerlemesine
imkan vermektedir.
4 - Kıtada iklim şartlarına tesir eden hususlara Büyük Gölleri de
katmak gerekir. Büyük Göller civarlarında yağışı arttırdıkları gibi sıcak­
lık şartlarında da yumuşatıcı bir rol oynarlar. Gerçekten GöJler arasındaki
yarımadalarda ilkbahar St. Lawrence vadisinden daha erken, onbahar ise
daha geç görünür.
5 - Paterson; "Bütün çeşitliliğe rağmen Kuzey Amerika iklimi nis-
beten basit sistemlerin bir neticesidir" diyerek kıtanın büyük bir kısmında
30 ANGLO-AMERİKA

iklim şartlarından iki esas hava kütlesinin - Polar Continental (Pc) - Kutbi
Kara~al ve Tropical Maritime (Tına) - Bahri Tropikal- sorumlu olduğunu
ileri sürmektedir. Adı geçen iki büyük hava kütlesi menşe sahalarından
uzaklaştıkları ve birbirleri ile karşılaştıkları zaman meydana gelen du-
rumlar v.s. iklimlerin özelliklerine şiddetle tesir eder. Nitekim kıta kışın
esas 'itibariyle kutbi kontinental hava kütlelerinin tesiri altındadır. Geniş
sahalarda kuru ve soğuk bir iklim hüküm sürer. Yazın ise bahri tropikal
hava güneye bakim olur. Kıtanın güneyi (Tına) nın kuzeyi (Pc) nin tesiri
altındadır. İlkbaharda iki hava kütlesi arasında cephe kuzeye ilerler. Son-
baharda ise bunun aksi olur. Adı geçen cephe güneye doğru ilerler. Düşük
sıcaklıklar ve yağışlar da cephelerin bu kuzey ve güneye ilerleyişlerine uya-
rak yer değiştirirler. Kuzey Amerika'nın başlıca iki büyük hava kütlesi ve
tali kütlelerin özellikleri anahatları ile şöyle özetlenebilir: (Şekil: 3).
1 - Kutbl Karasal Hava Kütlesi : Bu hava kütlesinin menşe saha-
sı Kanada, Alaska ve Kuzey Buz Denizinin kar ve buzlar ile kaplı kısrm­
larıdır. En önemli özelliği çok soğuk olması, alt kısımlarında sıcaklık tea-
küsü göstermesi ve gerek mutlak, gerek nisbl nemliliğin çok düşük olması­
dır. Güneye doğru hızla ilerlediği sıralarda şiddetli soğuk devreler meyda-
na gelir. Kış mevsiminde bu hava kütlesinin bakim olduğu sahalarda ha-
va berrak ve bulutsuzdur. Büyük Göllerden geçerken değişikliğe ve Ap-
palach'larda da türbülans olayına maruz kaldığı için doğu kısımlarda bi-
raz bulutludur. Diğer taraftan bu enlemlerde batı rüzgarları bakim oldu-
ğundan kutbi kontinental hava kütlesi Pasifik kıyılarına pek nadir haller-
de ulaşır. Bu hal gerçekleştiği zaman ise oralarda donlara ve kar fırtınala­
rına sebep olur. Yazın bu kütlenin menşe sahasındaki durumu değişiktir.
Bu mevsimde günler uzun olduğu için hava kütlesi alttan ısınır. Bununla
beraber nemlilik ve sıcaklık derecesi gene düşüktür. Bu sebeple hakimi-
yet sahasındaki hava açık ve yağışsızdır. Fakat güneye doğru menşe saha-
sından uzaklaştıkça sıcaklık ve nemlilik arttığı gibi gittikçe daha istikrar-
sız bir durum alır. Bunun neticesinde de bu gibi sahalarda bazen şiddetli
sağanaklar halinde yağışlar meydana gelir.

A) Pasifik'in Bahri Kutbi Hava Kütlesi (Pmp)

Bu hava kütlesi Alaska'dan Kaliforniya'ya kadar uzanan kıyı bölgele-


rini tesiri altında bulundurur. Kışın bu sahalarda Aleut adaları asgarisi et-
rafında dolaşan rüzgarlar hakimdir. Güney kesimi hariç, bu asgariyi (Pc)
hava kütleleri çevirir ve besler. Böylece aslında soğuk ve kuru olan (Pc)
!KLİM 31

kütleleri bu vaziyette alt kısımlarında ısınıp nem bakımından zenginleşir


ve aynı zamanda istikrarsız bir hal alarak (Pm) kütlesine inkılap eder. Bu
istikrarsızlığı siklonik hareketlerin kuwetli oluşu da ayrıca kuvvetlendirir.
Işte bu karakterde olan (Pm) kış mevsiminde kıtanın dağlık kıyıları veya

Şekil: 3
Kuzey Amerika'da hava kütleleri ve menşe sahaları (Trewartha'dan).
1 - Bahri kutbi, mP.; kışın serin, nemli ve kararsız, yazın kararlı.
2 - Kutbı karasal; soğuk, kuru, kararlı.
3,4 - Atlantik'in kutbi Bahri hava kütlesi; serin, nemli ve kararlı .
5 - Tropikal karasal; sıcak, kuru ve kararsız.
6 - Tropikal Bahrtj ılık, nemli ve nötr.
7 - Atlantik ve Meksika Körfezinin Bahri Tropikal Hava kütlesi; ılık.
nemli ve kararsız.
32 ANGLO-AMERİKA

kıYJ. yakınlarında soğuk (Pc) ile karşılaştığı zaman gayet bol yağışlar mey-
dana gelir. Bu suretle kış mevsimi bölgede azami yağışların alındığı devre-
dir. ·
- Yaz mevsiminde (Pm) nin özellikleri başkadır. Bir defa, menşe sahası
yazlJl kıtadan daha az sıcak olduğu için buraya dahil olan hava kütleleri
de söğur ve ashndakinden daha istikrarlı bir hal alır. Diğer taraftan bu
mevsimde okyanus üzerindeki basınç azamisinden kıta içindeki asgariye
doğru kuvvetli bir hava hareketi vardır. Bunun neticesinde istikrarlı bir
kütle olan (Pm) kıtaya yönelir. Neticede kıyı bölgesinde bu mevsimde hava
açık..- ve ekseriya yağışsızdır.

B) Atlantik'in Kutb'i Bahri Hava Kütlesi

Bunun menşe sahası kuzeydoğu kıyılarında Cape Cod'a kadar uza-


nır. Aslında bu sahadaki hava kütleleri de (Pc) den gelmektedir. Burada
bu hava kütleleri soğuk sular üzerinde serin ve nemli bir hal alırlar. Kışın
bu hava kütlesi kıta üzerine varınca sıcaklık sıfır civarına düşer, nisbi ru-
tubet yükselir, görüş sahası daralır ve puslu bir hava meydana gelir. Yaz
mevsiminde (Pma) serin ve nisbeten daha istikrarlıdır.

2 - Meksika Körfezi ve Atlantik Bahri Tropikal Hava Kütlesi


(Tma)
Bu hava kütlesinin menşe sahası Karaib ve Sargasso denizleri ile Mek-
sika körfezinin sıcak sulandır. Menşe sahasında hava kütlesi sıcak ve nem-
lidir. Bu hava kütlesi kışın soğuk iç bölgelere çok defa sisli ılık bir hava
getirir.
Yazın kıta içerisine çok fazla sokulur. Göller bölgesini aşar. Doğuda
Newfoundland batıda ise Kayalık Dağlarına dayanır.

A) Pasifik'in Tropikal Bahri Hava Kütlesi (Tmp)

Bu hava kütlesinin menşe sahası Pasifik'in doğu kısmındaki subtro-


pikal sahalardır. Kış mevsiminde söz konusu hava kütlesi az sıcak ve sta-
bildir. Yazın kıta üzerindeki tesiri azdır.

Sıcaklık

Kuzey Amerika'da sıcaklık şartları yer yer değişik olduğu gibi hemen
bütün kıtada sıcaklık oynaklığı da fazladır. Şiddetli kış ve yaz ekstremleri
İKLİM 33

görülmediği sahalar sadece kıyılardaki dar şeritlere inhisar eder. Meksika


körfezi ve Florida'da ılık kışlar (Ocak sıcaklığı 10° den fazla) ve sıcak
yazlar (Temmuz 26° den fazla) ile oynaklığın gayet az olduğu sıcaklık
şartları vardır. Buna karşılık bir diğer ekstrem tipin hakim olduğu, kuzey-
doğu Kanada'da şiddetli soğuk kışlar ve serin yazlar hüküm sürer.

Kuzey Amerika kıtasınm büyük kısmında sıcaklık şartlarının en ba-


riz vasfı karasallıktır. Geniş sahalarda yaz mevsimi ile kış mevsimi ve gün-
düz ile gece sıcaklık şartlan arasında gayet önemli oynamalar olduğu gibi,
kıştan yaza ve yazdan kışa geçiş de kısa intikal mevsimleri ile olur.

Kuzey Amerikalıların büyük kısmı Ocak ayı sıcaklığının O0 olduğu


sahalarda yaşarlar. Ocak 0° izotermi Atlantik kıyısında New York'un he-
men güneyinden başlayıp, Philadelphia, qüney İndiana, Illinois, Güney-
doğu Kolorado'dan geçerek batıdaki dağlara uzanır. Bütün batı Kordille-
rinde ocak sıcaklığı 0° nin üstündedir.
Virginia'dan Oregon'a kadar güney ve batı kıyılarında Ocak sıcak­
lık ortalaması 4° nin üstündedir. Aynı aya ait 10° izotermi ise Florida ya-
rımadasının hemen kuzeyinden başlayıp Meksika körfezine paralel olarak
Kaliforniya kıyılarına varır.
Kıyılarda sıcaklık oynamalarının az oluşuna karşılık iç bölgelerde
fazla oluşu ve aynı zamanda şiddetli kışlar Amerikalıların kışın iç bölge-
lerden kıyılara akın etmelerine sebep olur.
Temmuz ayına ait 20° izotermi Büyük Göller bölgesinde kesif nüfus
sahaları hududunu çok yakından takip ederek Dakotalarda, yüksek yay-
lalarda biraz güneye saptıktan sonra Büyük Okyanus kıyısına paralel ola-
rak ilerleyip Kaliforniya yarımadasının güneyinde denize ulaşır. 20 °
izoterminden güneye doğru uzaklaşıldıkca sıcaklık devamlı surette artar.
Bu izotermin kuzeyinde ise hemen hemen kutup dairesine kadar Doğu
Labrador hariç 20° - 10° sıcaklık dereceleri hakimdir. 10° izotermi Bello
Isle boğazından (Labrador) başlayıp Kuzey Labrador kıyılarına paralel
olarak Hudson körfezinin kuzey kısmından geçip Alaska'yı kuzeyden do-
laşarak Aleut takımadalarına ulaşır. Böylece hemen hemen bütün kıta,
Alaska'da kısmen kutup dairesinin ötesi bile, yazın 10° ve daha fazla sı­
caklık şartlarının mevcut olduğu yerlerdir.

Kıta içindeki belli başlı şehirlerden Chicago'da Temmuz sıcaklığı


23 °3, Montreal'de 21 ° daha güneyde Oklahoma ve Arkansas eyaletlerinde
ise 26 °7 nin üstündedir.
Anglo-Amerika - Forma : 3
34 ANGLO-AMERİKA

' Bu yüksek yaz sıcaklığının Mississippi'nin doğusunda uzanan sahala-


rınhemen bütününde olduğu gibi yüksek nemlilik ile birleşmesi bunaltıcı
hava şartları yaratmaktadır. Amerikalılar da bu sarılardan, bu defa daha
kmey veya batıdaki dağlara çıkarak kurtulmağa Çalışırlar.
. Batıdaki dağlık bölgede yazın sıcaklık yükselti ile değişmekle bera-
ber genellikle gündüzler ılık, geceler ise serin geçer.
Pasifik kıyılarında sıcaklık güneyden kuzeye çıkıldıkça belirli bir şe­
kilde azalır. San Diego'da Temmuz ortalaması 20° dir. Victoria'da (B.C.)
ise ,.15° dir. Bununla beraber Büyük Okyanusun tesiri ancak dar kıyı şeri­
dinde hissedilir. İç kısımlarda fark edilmez. Nitekim Kaliforniya'nın Merke-
zi Vadisinde (Central Valley) Temmuz ortalaması 26° nin üstünde olduğu
halde 300 Km. kadar içerde olan Death Valley'de 37°8 i geçer.

Yağış

Kuzey Amerika'da en fazla yağış alan yerler Pasifik kıyılarındaki


dağlar, Güney Appalach ve güneydoğudur. Kabaca 98° W meridiyenin do-
ğusu ve 60 paralelinin güneyi yılda ortalama 500 mm. veya daha fazla ya-
ğış alır. Halbuki bu sahanın kuzeyinde Kuzey Buz Denizi, batısında ise
Pasifik kıyılarına kadar uzanan geniş sahalar az yağış almaktadırlar. Ku-
zey Pasifik kıyılarının yılda ortalama 2000 mm. den fazla yağış almasına
karşılık, güney Pasifik kıyıları, Kaliforniya yarımadasının bazı kısımları 250
mm. den az yağış alırlar. (Şekil: 4).
Kıtaya yağış getiren rüzgarlar kuzey Pasifik, Atlantik ve Meksika kör-
fezi doğrultusunda eser. Kuzey Pasifik rüzgarları Pasifik kıyısındaki dağ­
larla karşılaşıp ihtiva ettikleri nemin büyük bir kısmını kaybederler. Kıyı
dağları ile Kayalık Dağları arasındaki sahaların büyük bir kısmının yağ­
mur bölgesinde kalmasının başlıca sebebi budur.
Relief güneydoğudan yağmur getiren rüzgarlara da tesir eder. Ancak
burada silsile halinde dağların mevcut olmaması dolayısiyle bu tesir ken-
dini Kayalı Dağların doğusunda ve Kanada kalkanının güneyinde uzanan
sahalarda hissettirir.
Kıtaya yağmur getiren rüzgarların bağlı oldukları basınç sistemlerinin
hareketleri yağışlarda mevsimlik değişmeler meydana getirir. Kuzey Pasi-
fik sisteminin bakim olduğu Kayalık Dağların batısındaki sahalarda bariz
kış maksimumu müşahede edilmektedir. Yıllık yağış tutarlarının 2500 mm.
den fazla olduğu İngiliz Kolumbiyası kıyılarında dahi Temmuz ve Ağus-
İKLİM 35

tosta yağışlar azdır.


Daha güneyde, yıllık yağış tutarlarının çok daha az ol-
doğu Kaliforniya'da (San Francisco'da 500 mm., San Diego'da 250 mm.)
yaz ve baharlarda yağışsız dört ay mevcuttur. (Bu husus, bilindiği gibi,
Akdeniz iklim tipinin bariz karakterlerinden biridir). İç bölgelerde ise sağ­
naklar hariç, yaz yağışları ancak dağJarda vuku bulur.

....

... -'--~--- --- - -----

Şekil: 4 - Kuzey Amerika' da yağışların dağılışı.

Kayalık Dağların doğusunda


ise durum değişiktir. Buralarda kış mak-
simumları ancak belirli yerlerde mevcuttur. Buna karşılık şayet yıl içinde
maksimumlar varsa bunlar genellikle sıcak aylarda görülür. Bununla be-
raber "Mısır Kuşak" ının merkezinde ilkbahara, Büyük Ovalarda yaz ba-
şına, kuzeydoğu Kanada'da ise yaz sonuna rastlamaktadır. Yağış maksi-
36 ANGLO-AMER!KA

muıbıarının bu özelliği; diğer bir deyişle; yağış rejiminin bu halde olınası­


nın bölgelerdeki zirai faaliyet ile önemli bağlantısı vardır. Mesela Büyük
Ovalarda yıllık yağış tutarlarının az olmasına rağmen, maksimumun yaz
başına, başlıca mahsul olan buğdayın istediği zamana isabet etmesi sözko-
nusu· bağlantılardan biridir. Aynı şekilde yaz sonu yağışlarının hakim
olduğu yerlerde de ekim ancak bu yağışlara bağlı olarak yapılınaktadır.
Bu tip yağış rejiminin daha çok kuzeydoğu Kanada gibi sıcaklık şartlarının
çok yüksek olmaması dolayısiyle nem şartlarının da genellikle uygun oldu-
ğu s~halarda hüküm sürmekte oluşu belirtilen faydanın da sınırlı yerlere
inhisar etmesine sebep olmaktadır.
Kayalık Dağlarmın doğusunda kış maksimumunun görüldüğü yegane
yerler Labrador'un doğu kıyıları, Newfoundland ve kıyı eyaletleridir. Bü-
yük Göller, St. Lawrence ve Atlantik arasındaki sahada yağışlar bütün yıl
boyunca boldur.
Atlantik'in kutbi bahri hava kütlesi adı geçen sahada kış yağışlarının
artmasınatesir eder. Menşei polar kontinental hava kütlesi olan bu tip, yaz
mevsiminde kuru olmasına karşılık kışın yağış sağlar.

İklim Tipleri
Özellikle klimatoloji sahasındaki çalışmaları ile tanınmış Amerikalı
coğrafyacı G. Trewartha Kuzey Amerika'da 10 esas iklim tipi tesbit et-

miştir. Bazı araştırıcılar fm 1O tipi ikisi insan faaliyetlerine yardımcı, ko-


laylaştırıcı, üçü de adı geçen faaliyetleri zorlaştırıcı olmak üzere 5 grupta

toplamaktadır. Tabiatiyle böyle bir ayırma iklimlerin genel şartlarına göre


yapılınaktadır. Aslında en şiddetli iklimlerde bile yer yer insan faaliyetle-
rine uygun şartların hüküm sürdüğü sahalar veya devreler mevcut olabilir.
Yağışlar incelenirken de görüldüğü gibi kıtada 50° N. enleminin güneyi ve
100° W boylamının doğusu, "nemli güneydoğu", genel olarak, bütün yıl
bitki hayatı için gerekli neme sahiptir. Sözü edilen sahada sadece kışların
uzunluk ve şiddetiyle, ona bağlı olan yetişme devresi süresi farkWığı, yer
yer görülen yegane değişikliktir.
Yaşama şartları bakımından güç şartlar
arz eden iklim tipleri esas itiba-
riyle, 50° kuzey enleminin kuzeyinde kıtanın geniş bir kısmında hüküm sü-
ren soğuk iklim ile güneybatıda hfıkim olan kurak iklimden ibarettir.
İKLİM 37

Kuzey Amerika kıtasında hakim olan başlıca iklim tipleri şunlardır :


I - Genel olarak yaşama şartlarına uygun olan iklimler
A - Güneydoğu'daki nemli iklimler
1) Tropikal iklim
2) Nemli subtropikal iklim
3) Nemli kontinental iklim
B - Batı kıyılardaki nemli iklimler
4) Akdeniz iklimi
5) Ilıman okyanus iklimi

II - Genel olarak yaşama şartlarını güçleştiren iklimler


A - Kuzey' deki soğuk iklimler
6) Tayga iklimi
7) Tundra veya soğuk çöl iklimi
B - Güneydoğu'daki kuru iklimler
8) Çöl iklimi
9) Step iklimi
C - Dağ iklimi.

I - Genel olarak yaşama şartlarına uygun iklimler :


A - Güneydoğu'daki nemli iklimler:
1) Tropikal iklim: Bu iklim tipinde soğuk mevsim
yoktur. Sadece Kasımdan Nisana kadar uzayan nisbeten serin bir devre
vardır. Aralık ayında yağış (bu ay en az yağış alan aydır) 40 mm. civarın­
dadır. Fakat toprak daima nemlidir. Eylül ve Ekim aylarında genellikle
fırtına şeklinde gelen şiddetli yağış bu iklimin başlıca tehlikeleri arasında­
dır. Don olayı çok ender olur. Sıcaklık yılda ancak bir defa sıfırın altına
düşer. Ekimden Nisana kadar hüküm süren ılıman sıcaklık şartları bu dev-
rede, kıtanın iç kısımlarında kutbi kontinental hava kütlesinin tesirlerinden
kurtulmak isteyenlerin Florida'ya sığınmalarına sebep olur. Temin edilen
çeşitli kolaylık ve imkanlar güneyde kış mevsiminde geniş turizm faaliyet-
lerinin yer almasını mümkün kılmaktadır.
3g ANGLO-AMERİKA

'Miami bu iklim için klasik bir misal olabilir.

Aylar o ş M N M H T A
Sıcaklık 19.4 20.0 21.7 23.3 25.6 26.7 27.8 27.8
------ - -- -- -
YağıŞ 63.5 50.8 53.3 78.7 154.9 177.8 132.1 154.9

Aylar: E E K A Yıllık Amplitüd


- -
Sıcaklık 27.2 25.6 22.8 20.8 8.4
Yağış 216.7 201.6 76.2 43.3 1397 Yıllık tutar
mm.

2) Nemli subtropikal iklim:

Kıtanın güneydoğu kısmında Meksika körfezi ile Atlantik kıyıları


(Chesapeake körfezi) ve batıda Büyük Ovalar arasında bakim olan bu ik-
1İ1n tipinde de aylık sıcaklık ortalaması daima 0° nin üstündedir. Fakat kı­
şın daha düşük günlük sıcaklıklar vuku bulur. Don olmayan günlerin sa-
yısı 200 ü aşar. Yazın aylık sıcaklık ortalamaları 20° nin üstündedir. Kı­
şın düşük sıcaklıklar kutbi kontinental hava kütlesinin güneye sokulduğu
zaman meydana gelir. Mesela Montgomery (Alabama) de Ocak ayı orta-
lama sıcaklığı 2°2 iken soğuk dalgası geldiği zaman -20°6 ya düşmekte­
dir. Nemli subtropikal iklım tipine Charleston misal alınabilir. (Şelcil: 5).

Charleston

Aylar o ş M N M H T A
Sıcaklık 9.4 11.1 13.9 17.8 22.2 26.l 27.2 26.7
---- - -- - ---- -
Yağış 78.7 78.7 85.8 60.9 86.3 132.6 157.4 170.1

Aylar E E K A Yıllık Amplitüd


-
Sıcaklık 24.4 19.4 14.4 10.6 16.6
-
Yağış 132.0 99.0 68.5 85.5 1234.4 Yıllık tutar
mm.

Yağış, hemen bütün yıl boyunca devamlı olmakla beraber bariz bir
İKLİM'. 39

yaz maksimumu mevcuttur. Kış yağışları genellikle siklonik menşelidir:


Mutlak ve nisbi nemin yıl boyunca fazla oluşu da bu iklimin diğer bir özel-
liğidir. Nem oranının yüksek oluşu kışın pek tesir etmese de, yazın yük-
sek sıcaklıkla birleşerek tahammülü pek güç hava şartları yaratır. Bu yüz-
den bir zamanlar İngiliz hariciyesince Washington D.C. tropikal bölge ad-
dedilmiş ve dolayısiyle ek ücret verilmiştir.

L ..
i 3a
.
5

~~
. . ıo

Şekil: 5 - Kuzey Amerika'da iklim tipleri (Mead ve Brown'dan ) .

1 - Tropikal, 2 - Nemli Subtropikal, 3 - Nemli Kontinental, 4 - Akdeniz,


5 - IlımanOkyanus, 6 - Tayga, 7 - Tundra, 8 - Çöl, 9 - Step, 10 - Dağ .
40 ANGLO-AMERİKA

, Bu iklim tipinin hüküm sürdüğü sahalar kar yağışları bakımından gü-


ney ve kuzey olarak ikiye ayrılabilir; güneyde hiç karlı gün olmamasına
karşılık kuzeyde ilerlendikçe karlı günler adedi 1O'u bulur.

3) Nemli kontinental iklim: Bu iklim tipi, "sıcak yazlı" ve "serin


yaz~ı'~ olmak üzere ikiye ayrılabilir. Aşağıda sıcaklık ve yağış değerleri ve-
rilen Indianapolis istasyonu sıcak yazların hakim olduğu tipe misaldir. Bu
iklimde her mevsim yağışlıdır. Bununla beraber bariz bir yaz maksimumu
vardır.

Aylar o ş M N M H T A
Sıcaklık -2.2 -1.1 4.4 11.1 17.2 22.2 24.4 23.3
Yağış 76.2 78.7 101.6 86.3 101.6 106.4 104.1 81.2

Aylar E E K A yıllık Amplitüd


Sıcaklık 19.4 12.8 5.0 0.6 26.6
Yağış 76.2 85.5 63.5 76.2 1036.4 Yıllık tutar
mm.

Yıllık yağış tutarı yüksektir. Kış yağışları genellikle siklonik menşeli­


dir. Yaz yağışları ise Atlantik'in bahri tropikal hava kütlesine bağlı kon-
veksiyonel yağışlardır. Karlı günler sayısı Chicago'da 50 - 60, daha gü-
neyde olan St. Louis'de ise 14 tür.
Chicago'nun kuzeyinde yazlar kısalır ve serinler. Böylece "Nemli
Kontinental İklim" veya bazı yazarların kullandığı deyimle "Ilıman ikli-
min" diğer tipi meydana gelir. Aşağıdaki tablo bu tipin birinciden ne ka-
dar ayrıldığını göstermektedir.
Nemli kontinental iklimin bu tipinde hemekadar yaz sıcaklığı aynı ik-
limin güneydeki tipinden az bir düşüklük gösterirse de yıllık amplitüd'de
önemli farkvardır . Nitekim sıcaklık amplitüd'ü Indianapolis'de 26°6 dır.
Halbuki Winnipeg'da 39°2 dir. Bu durum her şeyden evvel kış sıcaklığın­
da Winnipeg istasyonunda daha düşük değerlerin kaydedildiğine işarettir.
Indianapolis'de Ocak ayı ortalaması -2°2 dir. Winnipeg'de ise -20°6 dır.
Nemli kontinental iklimin bu kuzey tipinde yetişme devresi üç-beş aydır.
Güneydeki tipte ise 5-7 dir. Kuzeyde -40° hatta -45° sıcaklık dereceleri
vukua gelebilmektedir.
İKLİM 41

Winnipeg (Manitoba)

Aylar o ş M N M H T A
Sıcaklık -20.6 -17.8 9.4 3.3 11.1 16.7 18.6 17.8
Yağış 22.3 17.7 30.4 35.5 50.8 78.7 78.7 55.8

Aylar E E K A yıllık Amplitüd


- -- - ---
Sıcaklık 12.2 5.0 -6.1 -17.8 39.2
Yağış 55.8 55.8 57.8 22.3 513.0 Yıllık tutar
mm.
Esas itibarı ile nemli kontinental iklim şartlarının hüküm sürdüğü
Middle West "Orta Batı" bölgesinde bildiğimiz manada ilkbahar yoktur.
Sıfırın altındaki kış sıcaklıkları 20 nin üstünde yaz sıcaklıkları ile süratle
yer değiştirirler. Ağaçlar birkaç hafta içinde çiçeklenip yapraklanabildikle-
ri gibi, bir donlu günde de kuruyabilmektedirler.
Montreal

Aylar o ş M N M H T A
Sıcaklık -10.6 -9.4 -3.9 5.0 12.8 18.3 20.6 19.4
Yağış 93.9 81.2 93.9 60.9 78.7 88.9 96.4 86.3

Aylar E E K A yıllık Amplitüd


Sıcaklık 15.0 8.3 0.6 -7.2 31.2
Yağış 88.9 85.8 86.3 93.9 1033.7 Yıllık tutar
mm.
Tablo'da görüldüğü gibi, Büyük Göllerin doğusunda yer alan. Mont-
real istasyonunda ekstremler büyük değildir. Yıllık yağış tutarlarının faz-
lalığını çoğunlukla kar halinde olan kış yağışları temin etmektedir.

B - Batı kıyısmın nemli iklimleri :


4) Akdeniz iklimi: Kuzey Amerika'nın Akdeniz iklimine sahip olan
kısımlarında kıyıdan uzak olan sahalarla, kıyıda bulunan sahalarda hüküm
süren ikliın şartları arasında bazı farklar vardır.
42 ANGLO-AMERİKA

t.;f eseıa Akdeniz ikliminin denizden uzak tipine misal olabilecek


Sacram~nto'da sıcaklık subtropikal bir karakterdedir. Fakat yağış rejimi
çok farklıdır. Yağışlar Ekim ve Mayıs devresinde azamidir. Yazın dört
ayı yağışsız veya çok az yağışlı geçer. Bu devrede bölge hemen civarda ha-
kim olan çöl iklimlerinin karakterine bürünür.
..
Sacramento

Aylar o ş M N M H T A
- -- - -
Sıcaklık. 7.8 10.0 12.2 14.4 17.2 20.6 22.8 22.2
-
Yağış 96.4 71.1 71.1 38.1 17.7 2.5 o o

Aylar E E K A Yıllık Amplitüd


--- --~ ----- - --
Sıcaklık 20.6 16.7 11.7 7.8 15.0
Yağış 7.6 20.3 48.2 96.4 458.4 Yıllık tutar
mm.
San Francisco

Aylar o ş M N M H T A
-- -- - ----
Sıcaklık 9.4 10.6 11.7 12.2 13.3 13.9 13.9 14.4
--
Yağış 121.9 91.4 78.7 40.2 17.7 2.5 o o

Aylar E E K A Yıllık Amplitüd


Sıcaklık 15.6 15.0 13.3 10.6 3.5
Yağış 7.6 22.8 60.9 114.3 576.5 Yıllık tutar
mm.

Sacramento ve Sah Francisco'nun yağış rejimi aynıdır. Fakat yıllık tu-


tarlar farklıdır. San Francisco lehine olan bu fark denize yakınlıkla izah
edilebilir. Kış sıcaklıklarının farklı oluşu da aynı sebebe bağlanabilir. Di-
ğer taraftan iki istasyonun yaz sıcaklıklarının başlama zamanı da farklıdır.
5) Ilıman okyanus iklimi : Kıyı boyunca Kaliforniya'dan güney Alas-
ka'ya kadar uzanan sahalarda hilim olan bu iklim tipinde her mevsim ya-
ğışlıdır. Kış azamisi barizdir. Alaska kıyılarında yazlar daha serin ve kısa­
dır.
İKLİM'. 43

Victoria (B.C.)

Aylar o ş M N M H T A
Sıcaklık 3.9 4.4 6.1 8.9 11.7 13.9 15.6 15.6
·--- ----
Yağış 114.3 81.2 88.9 40.6 30.4 22.3 10.1 15.2

Aylar E E K A Yıllık Aınplitüd

Sıcaklık 13.3 10.0 7.2 5.0 11.2


Yağış 45.7 63,5 144.7 147.3 784.8 Yıllık tutar
mm.

II - Genel olarak yaşama şartlarını güçleştiren iklimler :


Bunlar başlıca iki tiptir. Biri kuzeyde, düşük sıcaklıkla öteki güney
ve batıda kuraklıkla karakterize edilir.
6) Tayga iklimi : Kıtanın kuzeyinde bilhassa büyük ekstremlerle gö-
ze çarpan tayga iklimi hüküm sürer. Bu konifer ormanlar bölgesinde yaz-
lar kısadır. Fakat uzun gündüzler ve 26° yi bulan sıcaklıklar da olabilir.
Mackenzie vadisinde olduğu gibi 50-70 gün arasında değişen ''yetiş­
me devresi" vardır. Kışlar uzundur. 8-10 cm. lik kar örtüsü 5 ila 7 ay ara-
sında değişen bir süre yerde kalır.

Yukon'daki Dawson istasyonu bu iklime misal olarak alınabilir:

Aylar o ş M N M H T A
Sıcaklık -30.6 -23.9 -15.6 -1.7 7.8 13.9 15.0 12.2
Yağış 20.3 20.3 12.7 17.7 22.8 33.0 40.6 40.6

Aylar E E K A Yıllık Amplitüd


--- - ---
Sıcaklık 11.1 -3.9 -17.2 -25.0 45.6
--- --~

Yağış 43.1 33.0 33.0 27.9 345.4 Yıllık tutar


mm.

7) Tundra veya soğuk çöl iklimi :


44 ANGLO-AMERİKA

BarrQw Point (Alaska)

Aylar o ş M N M H T A
-
Sıcaklık -28.3 -25.0 -25.6 -18.9 -6.1 1.7 6.7 6.1
Yağış · 7.6 5.0 5.0 7.6 7.6 45.7 20.3 20.3

Aylar E E K A Yıllık Amplitüd


Sıcaklık -0.6 -8.9 -13.3 -26.1 34.0
Yağış 12.7 20.3 10.1 10.1 142.2 Yıllık tutar
mm.

Tundrada 0° üstünde olan aylık ortalama sıcaklıkla kendini belli eden


kısa yaz, aynı zamanda en fazla yağış alan devredir. Yağışlar genel olarak
yağmur halindedir. Fakat yazın bile kar yağabilir. Güneş görüş şartları iyi
olup da görülebildiği zaman hemen hemen 24 saat batmaz. Kış son derece
soğuktur. Kar az yağar. Fakat çok şiddetli dondurucu rüzgarlar eser.

B - Güneybatınm kurak iklimleri:

8) Çöl iklimi : Sıcaklığın 43 ° - 44 ° de yükseldiği sıcak ve kuru gün-


ler bu iklim tipinin özellikleri arasındadır. Bu sıcaklığa bol güneş ışınını
da eklemek gerekir. Gerçekten yazın günde 12-13, kışın ise 7-8 saat gü-
neşlenen bu sahalar yılda ancak 20-30 ~ün bulutludur. Yağış gayet azdır.
Yazın nadir olarak o da sağanak halinde, kışın da çok az olarak siklonik
yağmurlar yağar.

Yağış oynaklığının çok büyük olduğu bu iklimlerde aritmetik ortala-


manın hiç bir önemi yoktur.
9) Step ve dağ iklimi : Çöller ile doğudaki nemli iklimler arasında
yarı kurak stepler ve yaylalar uzanır. Steplerin içinde bulunan Kayalık
Dağlarda irtifanın tesiriyle kendine has dağ iklimi teessüs etmiştir. Aynı şe­
kilde step ikliminin hüküm sürdüğü alanların batı hududunda bulunan
dağlarda da dağ iklimi vardır. Bununla beraber lokasyonları sebebiyle
steplerin de bir kısmı irtifam tesirindedir. Steplerle çöller arasında sabit ve
belirli hudutlar yoktur. Alberta'dan Meksika'ya kadar uzanan sahalarda
hüküm süren step iklimi, en soğuk ay sıcaklık: ortalamasının 0° nin altın-
İKLİM 45

Yuma (Arizona)

Aylar o ş M N M H T A
Sıcaklık 12.8 15.0 18.3 21.1 25.0 29.4 32.8 32.2
Yağış 12.7 10.1 7.6 2.5 o o 5.0 15.2

Aylar E E K A yıllık Amplitüd


Sıcaklık 28.9 22.2 16.1 13.3 36
Yağış 7.6 5.0 7.6 10.1 83.8 Yıllık tutar
mm.
da ve üstünde olmasına göre "subtropikal step iklimi" ve "orta kuşak step
iklimi" olarak ikiye ayrılabilir. ,

Subtropikal iklime misal olarak Albuquerque (N. Mexico) alınabilir :

Aylar o ş M N M H T A
Sıcaklık 1.7 4.4 8.9 12.8 17.8 22.8 24.4 23.3
Yağış 22.8 15.2 20.3 27.9 53.3 58.4 27.9 17.7

Aylar E E K A yıllık Amplitüd


Sıcaklık 18.9 13.3 6.7 1.7 12.7
Yağış 30.4 22.8 17.7 20.3 231.3 Yıllık tutar
mm.

Tabloda görüldüğü gibi yağış rejimi yaz azamisi ile kontinental karak-
terdedir. Sıcaklık irtifaa bağlı olarak yazın ılıman, kışın soğuk bir karak-
ter arzeder. Helena (Montana) istasyonu da orta kuşak step iklimine misal
olarak alınabilir.
Bu iklimde kışın kar yağışı önemlidir. Büyük ovaların büyük kısmın­
da hüküm süren step ikliminin en karakteristik tarafı yağış oynaklığının
önemli oluşudur. Mesela : Minot (N. Dakota) da yıllık ortalama yağış tu-
tarı 750 mm. dir. Fakat 1892 ile 1930 arasında kaydedilen azami 1200
mm., asgari ise . 200 mm. idi. Böylece adı geçen iklim sahasında yağış tu-
tarlarının yıldan yıla çok oynadığı açıkça müşahede edilmektedir. Haki-
katen büyük ovaların bu kısımlarında bazı yıllar nemli iklim bazı yıllar
46 ANGLO-AMERİKA

Helena (Montana)

Aylar o ş M N M H T A
-----
Sıcaklık -6.7 -0.5 o 6.7 11.1
-- ----
15.6 20.0 19.4
Yağrş · 22.8 15.2 20.3 27.9 53.3 58.4 27.9 17.7

Aylar E E K A Yıllık Amplitüd


-- -
Sıca~lık 13.3 7.2 0.6 3.9 26.7
Yağış 30.4 22.8 17.7 20.3 330.3 Yıllık tutar

da kurak iklim şartları hüküm sürer. Buna bağlı olarak da bazı yll ziraat
faaliyetleri için gerekli yağış tutarı vuku bulmaz. Bazı yıl ise ihtiyacı aşan
tutarda yağış gelir.
Nemli iklimlerle çöl iklimleri arasında intikal tipi olduğunu evvelce
belirttiğimiz bu step iklimi ile nemli iklimler arasında sınır olarak en faz-
la 100° meridiyeni üzerinde durulmaktadır. Bu fikirde olanlar 35 yıllık ra-
satlara dayanarak 100° meridiyenin sınır olarak alınabileceğini ileri sür-
mektedir. Nemli yıllarda bu tahmini sınırın 400-500 Km. kadar batıya
kaydığı da ayrıca tesbit edilmiş bir vakıadır. Aynı şekilde, şiddetli kurak
yıllarda da bu defa sınır doğu istikametlerinde yer değiştirmektedir. Böyle-
ce tavsiye edilen sınır civarında ziraat faaliyetlerinin dikkatle yapılması ge-
reken kabaca 100 Km. ~ivannda genişliğe sahip bir saha söz konusudur.
Gerçekten, bu sahanın batısında ziraat faaliyetleri hemen hemen daima
mevcut, adeta kronik kurak iklim şartlarına intibak etmişken, kurak ildi-
min doğu hududunda yer alan 100 meridyeni civarındaki saha, sık sık nem-
li şartlarla karşılaşmakta, dolayısiyle ziraatinde de nemli ziraat metodla-
rına temayül artmaktadır. Fakat kurak şartların ziyaretinden de en çok
bu sahalar zarar görmektedir (bu hususa ileride ziraat faaliyetleri kısmın­
da tekrar dönülecektir).
TOPRAKLAR

Kuzey Amerika toprakları ana çizgileri ile kıtada hüküm süren çeşit­
li iklimlerin tesirlerini aksettirmektedirler. Sadece tropikal ormanlarda bu-
lunan hakiki lateritler hariç, yeryüzündeki başlıca toprak çeşitleri bu kıta­
da mevcuttur.
Kuzey Amerika toprakları tasnifinin esasları C.F. Marbut'un çalışma­
larına dayanır. Bugün en çok taraftar bulan tasnife göre bu kıta toprak-
ları şu gruplardan ibarettir : (Şekil : 6).

Tundra Toprakları :

Soğuk iklim kuşağının toprakları bu iklim grubuna girer. Genel ola-


rak yapışkan,
mavi-gri renkte 3-4 santimetre kalınlığında bir hümüs taba-
kası toprağın üst kısmını teşkil eder. Bu tabakaların altında yarım metre
ile 7 5 cm. arasında değişen "lehm" (senenin büyük bir kısmında çamur
şeklinde olan kil tabakası) borizonundan sonra permafrost kısım gelir.
Tundra topraklarında, böyle donmuş dolayısiyle geçirimsiz bir kısmın bu-
lunması, yazın üst kısımda buzlar çözüldüğü için, yer yer bataklıkların te-
şekkülüne sebebiyet vermektedir.

Soğukiklimlerin nisbeten daha ılıman şartlara sahip olan kısımların­


da ve kıtanın kenarlarında açık renkli podsoller görülür. Gerçekten de
podsollerin kuzey sınırını tundra toprakları teşkil eder.

Podsoller
Podsoller bilindiği gibi, soğuk nemli bölgelerin açık renkli toprakları-
18 ANGLO-AMERİKA

dır. Kuzey Amerika'da genellikle konifer ormanların altında teşekkül et-


mişlerdir. Bu asıl podsollarda toprakların özelliği (A) horizonundaki kül
rengi. tabakaların mevcudiyetinden ileri gelmektedir. Bazı müelliflere göre
asıl podsolların teşekkülü için en elverişli şartlar kuvvetli bir drenaj iJg

CJ
ii

1
~;::ı
~ ıx
iii
iv
v
Vt

m.' . ~i
ttii1 Xİİ
. . xiii

Şekil: 6 - Kuzey Amerika'da Toprak Tipleri (Mead ve Brown'dan).

I. Tundra, II. Podsol, III. Kahverengi podzolik, IV. Gri-Kahverengi podzolik,


V. Kırmızı-Sarı podzolik, VI. Gri-podzolik orman toprağı, VII. Preri, VIII. Çer-
nozyum, IX. Kestane renkli toprak. X. Kahverengi, XI. Serozyum,
XII. Kırmızı çöl toprağı, XIII. Azonal topraklar .
TOPRAK 49

kumlu bir ana kaya ve reçineli ağaçların mevcudiyetidir. Nemli soğuk ik-
limlerde kalkerden başka, hemen her sahre üzerinde, geçirimli olmaları
şartı ile toprak tabakaları teşekkül edebilir (İnandık).
Kuzey Amerika' da kuzeyden hakiki podsolların bulunduğu yerden
güneye doğru inildikçe podsollaşma olayının önemi azalır. Böylece hakiki
podsollerin yerine podsollaşmış topraklarla karşılaşılır.

Kahverengi Podsolik topraklar


Kahverengi podsolik topraklar Kanada Kalkanının güneyi ve Yeni
İngiltere'de konifer ve yayvan yapraklı ormanların bulunduğu sahalarda
yer almışlardır. Bu podsolleşmiş topraklar hakiki podsollardan daha fazla
ziraate uygundur. Çünkü bunlar hümüs bakımından zengindirler. Podsol-
lar kadar asit değil ve nihayet onlar kadar' podsollaşmamışlardır.

Gri - kahverengi podsolik topraklar


Gri - kahverengi podsolik toprakların yer aldığı sahalar kahverengi
toprakların daha güneyindedir. Bunlar genel olarak kıtanın doğusunda
yapraklarını döken ağaçların bulunduğu sahalarda teşekkül etmiştir. St.
Lawrence'dan lowa'nın batısına doğru uzanan bu topraklar, her ne kadar
vasat kalitede iseler de, bulundukları yerlerin topografya, iklim, v.s. özel-
iikleri yüzünden zirai bakımdan farklı değer kazanmışlardır.
Kıtanın güneyinde nemli subtropikal bir iklim ve karışık orman ör-
tüsü . altında Kırmızı-sarı lateritik topraklar bulunmaktadır. Bu toprakların
meydana gelmesinde lateritleşmenin rolü varsa da durum tropiklerdeki ha-
ki lateritlerden farklıdır. Genel olarak, bunlarda hakiki. lateritlerdekinden
daha fazla silis vardır. Esas itibariyle kıtanın güneydoğusunda nemli
subtropikal iklim sahasında bulunan bu topraklar genel olarak kalın taba-
kalar teşkil ederler. Bu toprakların (A) horizonu iyice yıkanmıştır. (B) ho-
rizonu ise demir oksitlerin fazla oluşu sebebiyle kırmızıdır. Fakat güneye
inildikçe daha nemli ve sıcak şartlarda (B) horizonunun rengi saııya dö-
ner.
Kanada Kalkanı ile Kayalı Dağlar ve Çemozyom ile podsollar arasın­
da genel olarak "su noksanlığı" mevzubahis olan sahalarda (C) horizonun-
da kireç depolanmış, fazla asitli olmayan gri orman toprakları mevcuttur.
Preri topraklarının üzerinde uzanan bu topraklar güneyden komşu olduk-
ları çernozyomlar kadar verimli değildirler. Kuzeylerinde bulunan podsol-
lardan da az asitli olmaları ile ayrılırlar.
Anglo-Amerika - Forma : 4
50 ANGLO-AMERİKA

Kuzey Amerika toprakları arasında preri, çernozyom ve kestane renk-


li topraklar ayrı bir grupu teşkil ederler.

Preri toprakları

Bu topraklar esas itibariyle gür ot topluluğunun mevcut olduğu peri-


lerde teşekkül etmiştir. Koyu renkli preri toprağının granüle bir durumda
ola~ (A) horizonu hümüsce zengindir. Yıkanma fazla değildir. Güneye
doğtu bu topraklar umumiyetle kırmızımsı bir renk alırlar. Bazı müelliflere
göre (mesela Erinç, Mead ve Brown) preri toprakları nemli ve yarı kurak
bölge toprakları arasında bir intikal tipidir.

Çernozyomlar

Kuzey Amerika'da kıtanın ortalarmda yer alan steplere isabet eden


çernozyomlar bilindiği gibi aslında orta kuşakta ağaç yetişmesine elverişli
olmayan yarı-kurak iklim bölgelerindeki steplerin kara topraklarıdır. Bu
topraklarda (A) zonunda bol miktarda uzvi madde toplanmış olduğu için
renkleri siyah veya koyu esmerdir. Toprağın bünyesi daneli ve geçirimlidir.
Çernozyomlar yeryüzünde bulundukları her yer gibi Kuzey Amerika'da da
en verimli toprakları teşkil ederler. Ancak bu kıtada yayılmış bulunduk-
ları sahaların genel olarak "su noksanlığı" nın hissedildiği (kurak ve yarı
kurak sahalar) yerler olması tam ve verimli faydalanmayı güçleştirmekte-
dir. ·
Çernozyom kuşağının batısında yağış tutarlarının azalması ve aynı
zamanda rejimlerinin de değişmesine bağlı olarak yıkanma da nisbeten aza-
lır. Dolayısile kalsiyum karbonat birikmesi çoğalır. Buralar kestane renkli
topraklar sahasıdır. Bu topraklar güneye doğru kırmızımtrak bir renk alır­
lar.
Kuzey Amerika kurak bölgelerinin açık renk topraklarına gelince;
bunların en geniş saha kaplayanı batıda Kayalı Dağlara paralel olarak
kuzey-güney doğrultusunda uzanan kahverengi topraklardır.
Kestane renkli topraklardan daha kurak şartlarda ve daha fakir bir
bitki örtüsü altında teşekkül etmiş olan bu topraklarda hi.imüs azdır. Preri
ile çöl toprakları arasında bulunan çernozyom, kestane renkli topraklardan
sonra gelenidir. Gerek kestane renkli, gerek kahverenkli topraklar önemli
derecede rüzgar aşınımına müsaittir.
TOPRAK 51

Serozyomlar
Kıtanın dağlar arası ve çölümsü steplerinin karakteristik toprakları­
dır. Kısa otlar ve devamsız çalıörtüsünün mevcut olduğu yerlerde teşekkül
etmiştir.

Serozyomların güneyinde çöl ve yarı çöllerde kırmızı çöl topraklan


mevcuttur. Her iki toprak tipinde de hemen satha yakın bir kalsiyum karbo-
nat seviyesi vardır. Tabiatı ile bu durum yıkanmanın asgari derecede oluşu
ile ilgilidir. Bu tip toprakların zirai kıymeti çok azdır.
Kıtada başlıca azonal toprak sahaları ise, batıdaki dağlar, kum ve mo-
ren depoları, Mississippi Vadisi ve Central Valley of California'daki alüv-
yal yataklardır.
BİTKİ ÖRTÜSÜ

Kuzey Amerika Avrupa'dan ilk gelenler için tamamen ormanlık bir


saha görünümünde idi. Gerçekten St. Lawrence'dan Herleyen Fransızlar ve-
ya Atlantik kıyılarından kıtanın iç kısımlarına nüfuz eden İngilizler ancak
mahdut yerlerde inkıtaa uğrayan geniş ormanlarla karşılaşmışlardı. Orman-
lar bu ilk sakinlerin ekonomik faaliyetlerinde de uzun müddet önemli rol
oynamıştır. Yerleşmenin kıtanın iç kısımlarında gelişmesi de ancak or-
manların yer yer tahrip edilmesi ve bilhassa ormanlar geçilip prerilere in-
tikal edilince süratlenmiştir. Tabiatı ile kıtada yerleşmenin gelişmesi bitki ör-
tüsü üzerinde tesirini göstermekte gecikmemiş, orman yer yer ortadan kalk-
mış veya ikinci derecede · bitki örtüsü meydana gelmiştir. Bununla beraber
Kuzey Amerika'da en kesif yerleşmeye sahne olan doğu kısımlarda dahi
tabii bitki örtüsü üzerinde iklim şartlarının tesiri kuvvetini muhafaza et-
mektedir. (Şekil: 7).
Kuzey Amerika'nın bitki örtüsünü aormanlık sahalar" ve "ormandan
mahrum sahalar" olarak iki grup halinde inceleyeceğiz.

Ormanlık sahalar:

Kıtaya Avrupalılar gelmeden evvel bugünkü A.B.D. ve Kanada'ya


tekabül eden kısımlarda arazinin hemen hemen yarısının ormanlarla kaplı
olduğu tahmin edilmektedir. Diğer bir tahmine göre de Alaska'nın üçte bi-
ri ormanlıktı. Kıtanın doğu ve kuzeyinde hemen hemen devamlı sahalar ha-
linde yer alan, özellikle çeşit bakımından zengin olan orman örtüsü Orta
Atlantik kıyılarından kuzey ve batıya doğru soğuk, kuraklık veya irtifa en-
geline rastlayıncaya kadar devam ediyordu.
BİTKİ ÖRTÜSÜ 53

Bugün de durum aşağı yukarı aynıdır. Ormanlar kuzeyde kabaca so-


ğu iklim sınırında (her ayın sıcaklık ortalaması 10° nin altında olan yer-

,.,~
,, i6

.t n'"'
'i

~g

Şekil : 7 - Kuzey Amerika'da Bitki Bölgeleri (Mead ve Brown'dan ) .


1 - Boreal orman, 2 - Subarktik park sahası, 3 - Kavak sahası, 4 - Akad-
ya orman sahası, 5 - Büyük Göller - St. Lawrence karmaşık ormanı, 6 - Yap-
raklıormanlar, 7 - Güneydoğunun çam ormanları, 8 - Taban ormanları,
9 - Batı çam ormanları, 10 - Pasifik kıyısı ormanları, 11 - Ardıç orman-
ları, 12 - Chapparel 13 - Subtropikal ormanlar, 14 - Subtropikal dikenli or-
manlar, 15 - Ilıman bölge çayırları, 16 - Mesquite, 17 - Sage brush,
18 - Çöl çalısı, 19 - Tundra.
54 ANGLO-AMERİKA

ler) sona ermektedir. Bu kısımlarda soğuk ve permafrost ormanı sınırla­


yan başlıca faktörlerdir. Kuzeydeki bu orman sınırı Mackenzie deltasından
başlay.arak Hudson körfezinin ortalarından geçip kuzey Labrador'a ulaş­
maktadır. Bu hat ile güneybatıda kurak iklim şartlarının hüküm sürdüğü
saha arasında kalan kısımda zengin ormanlar mevcuttur. Güneybatıdaki
kurak ve ormansız kısım İngiliz Kolumbiyasından prerilere ve oradan da
güneydoğuya doğru kısmen 52 nci paralel boyunca uzanan hattın güney
ve batısında bulunmaktadır. Bu sahada şiddetli kurak devreler ağaç yetiş­
mesine imkan vermez. Ancak süratle yetişen mevsimlik otsu bitkiler görü-
lür.
Kıtanın kuzeyinde geniş sahalara yayılmış olan orman örtüsü güneye
doğru üç büyük uzantı halinde devam eder. Bu uzantılar kayalık Dağları,
Pasifik Dağları ve doğuda Appalach dağlarındaki orman örtüsüdür. Bun-
lar dışında kıtanın güneydoğusunda subtropikal ormanlar vardır.
Kayalık Dağların
özellikle orta kısımları kesif konifer ormanlarla kap-
lıdır.Bu dağların başlıca koniferleri şunlardır: kalem ardıcı (jüniperus vir-
giniana), batı ardıcı (juniperus occidentalis), gümüşi köknar (Abies con-
color), Engelman Iadini (Picea pungens), Amerikan sarıçamı (Pinus pen-
deros), boylu mazı (Thuja) ve Liyal melezi (Larix lyalli). Orman sınırları­
nın üstünde kalan kısımlarında (sınır kuzeyde 1800-1850 m. güneyde da-
ha yüksektir) Alpin flora vardır. Bu flora dağ stepleri karakterinde bir bit-
ki örtüsüdür. Başlıca çeşitleri Dryas, Festuca, Carex, Luzula, Draba, Ast-
ragalus, Veronika, v.s. dir:
Kuzey ormanlarının
Kaskatlar, Sierra Nevada ve Kıyı silsileleri uzan-
tıları Kayalık Dağlarından daha zengin ormanlara sahiptir. Kuzey Ame-
rika'nın batı kısmında geniş bir yayılma sahası olan Douglas'lar (Pseudot-
suga Douglası) Kaskatlarda uzunluğu 100 metreye erişen türlere sahiptir.
Sierra Nevada dağlarında ise boyları 120 m. yi bulan Segoya'lar var-
dır. Pasifik kıyılarındaki dağ sıraları eteklerinde ise Douglas'lar, Tsuga'lar
geniş yer kaplamaktadır.

Kıtanın kuzeyindeki ormanların hemen tamamen koniferlerden müte-


şekkil olmasına karşılık Büyük Göller ve Yeni İngiltere'dekiler karışıktır.
A.B.D. nin doğu kısmında "Ohio-Atlantik bitki bölgesi" olarak adlandırı­
lan Büyük Göllerin güneyinde Atlas Okyanusuna kadar uzanan saha A.B.D.
nin en zengin orman bölgesidir. Bu orman bölgesinin kuzeyinde Kanada
koniler ormanları, batısında ise preriler vardır. Yayvan yaprakhlar malı-
BİTKİ ÖRTÜSÜ 55

fuz yerlerde ve daha güneyde, prerilerden Atlantik kıyısına kadar uzanan


sahalarda yayılmışlardır.
Bu yayvan yapraklıların başlıcaları şekerli akçaağaç (Acer sac-
chaxum), Amerikan Karaağacı (Ulnıus Americana), beyaz dişbudak (Fra-
xınus americana), Amerikan ıhlamuru (Tilia americana), v.s. dir.

Kuzey Amerika kıtasının ormandan mahrum sahaları esas itibariyle


bir saha da Appalach dağlarıdır. St. Lawrence mansabından Alabama'ya
kadar kuzeydoğu-güneybatı doğrultusunda uzanan bu dağların kuzeyinde
konifer ormanlar vardır. Diğer kısımlarda, yüksek yerlerdeki koniferler ha-
riç, bakim olan ağaçlar yayvan yapraklılardır. Bu ağaçlardan meydana ge-
len orman daha ziyade silsilelerin iki yanında uzanır. Appalach ormanla 4

rındaki başlıca türler şunlardır: beyaz karya (Carya alba), lale ağacı (Li-
liodendron tulipifera), manolyalar (Magnolia fraseri ve Magnolia acumi-
nata), yalancı akasya (Robinia psendacacia).

Subtropikal ormanlar :
Kıtanın doğusunda New York civarından Teksas doğusuna kadar
Atlantik ovaları
ve Meksika körfezindeki ormanlarda çam ağaçlarının yay-
gın oluşu dikkati çeker. En çok rastlanan türler park çamı (Pinus palust-
ris), katran çamı (Pinus rigida) ve günlük çamı (Pinus taeda) dır.
Kıtanın güney kısımlarında Meksika'nın güneyinden itibaren daima
yeşil tropikal ormanlar ortaya çıkar. En güneyde ve Antil adalarında tro-
pikal ormanlarla birlikte savanlar da mevcuttur.

Ormansız sahalar :

Kuzey Amerika'da orman örtüsünün önemli sahalar kapladığı diğer


kurak ve yarı kurak iklim şartlarının hüküm sürdüğü batı kısmı ile soğuk
iklim şartlarının hüküm sürdüğü tundra sahasıdır.
Araştırıcılar bilhassa A.B.D. nin batısındaki kurak sahaları bitki ör-
tüsü bakımından: a) Utah-Kolorado ve b) Arizona-Meksika platoları ol-
mak üzere ikiye ayırmaktadırlar (Gaussen, İnandık).
Buradaki kuraklık şartlarını meydana getiren başlıca faktör bölgele-
rin morfolojik durumlarıdır. Gerçekten bitki örtüsü bakımından çok fakir
olan bu bölgeler son derece az yağış alan, havzalara tekabül etmektedir.
Utah-Colorado sahası Büyük Havza (Great Basin) ve civarını içine
almaktadır. Buralarda çalı şeklinde bitkiler başlıca formasyonu teşkil eder-
ANGLO-AMERİKA

ler. karakteristik tür Artemisia tridentata'dır. Daha tuzlu ve alkaliliği daha


fazla olan topraklarda geniş aralıklı Atriplex ve Suaeda'lar görülür.
.Daha güneyde Arizona - Meksika sahasında çöller ve çölümsü step-
ler geniş sahalar kaplarlar. Büyük Havzanın güneyinden başlayıp Kalifor-
niya .körfezi doğusundaki Sonora'yı içine alarak Rio Yagne suyuna kadar
uzanan geniş sahalarda Kreozot çalısı (Covillera tridentata) yaygındır. Di-
kenli kaktüsler (Echino-Cactus polycephalus) çöllerin güney kısmında rast-
lanan bitkilerdir.
Ayrıca A.B.D. nin kurak sahalarında boylarının büyüklükleri ile dik-
kati çeken dev kaktüsler (Cereus gigantea) de mevcuttur.

Tundralar
Kıtanın kuzeyinde soğuk iklim şartlarının meydana getirdiği bir tund-
ra şeridi mevcuttur. Bilindiği gibi tundra Asya ve Avrupa'nın kuzeyinde de
ince bir şerit halinde uzanan ağaçsız bir sahadır. Yılın büyük bir kısmın­
da karla örtülü olan tundrada bazı otlar (carex, sparna v.s.), mus ve liken-
ler bakim bitki örtüsünü teşkil ederler. Yer yer bunların yanında çalılar ve
ağaçcıklar da görülür. Bununla beraber Kuzey Amerika tundralarında da-
ha ziyade likenler hakimdir. Cetraria'lar başlıca türdür.
Kuzey Amerika kıtasında tundralar geniş sahalar kaplamaktadırlar.
Bu kıtada tundraların güney sınırı Labrador yarımadasında ve Hudson kör-
fezi çevresinde 55 inci paralele kadar sokulur.

Preriler:
Mississippi'nin batısından Büyük Ovaların eteklerine kadar uzanan
yer yer 500-1500 km. genişliğindeki sahada boyları 1.5 m. kadar olan ot-
lardan müteşekkil gür bir bitki örtüsü mevcuttur. Bazı araştırıcılara göre
eski orman sahalarında gelişmiş olan preriler arasında halen de yer yer
muhtelif meşe türleri, akça ağaç, kavak, çınar, ceviz, v.s. ağaçlardan ibaret
ormanlar da vardır. Bu ormanlı preri bilhassa Illinois, Wisconsin, Iowa ve
Minnesota eyaletlerinde yaygındır.
Kanada'dan Dakota ve Nebraska üzerinden Teksas'a kadar uzanan
kısım asıl preriler sahasıdır. Başlıca ot türleri Stipa spartea, Aristida per-
purea, Eatoınia obtusata, v.s. dir.
Prerilerden batıya doğru ilerledikçe daha kurak şartların hüküm sür-
düğü Büyük Ovalara gelinir. Buraların başlıca bitki örtüsü kısa otlar, ço-
ğunlukla kserofil otlardır. Başlıca türler Grama otu (Boutelon graciles) ve
Buffalo otu (Bulbilis dectyloides) dir.
BİTKİ ÖRTÜSÜ 57
ANGLO-AMERİKA'NIN BÖLGELERİ

Girii:

Bu e..erde iktisadi faaliyetlere dayanan bölge ayırımı esas alınmıştır.


Bunda ilk sebep şahsidir. G~rçekten, coğrafyanın Beşeri ve İktisadi dalına
mensup olmamız, gerek araştırma ve gerek derslerimizde beşeri ve iktisadi
konular üzerinde durmamıza, dolayısiyle; çok geniş bir bilim dalı olan coğ­
rafyanın bu kısmında daha kolay çalışmak imkanlarını edinmemize sebep
olmuştur Diğer sebep ise herhangi bir mckar. parçasında belirli iktisadi
faaliyetlerin mekana çevreden ayrı bir görünüm verecek şekilde gerçekleş­
miş olmasında, başka kelimelerle; mekanın iktisadi faaliyetler yeknesaklı­
ğı yönünden bölge özelliği .kazanmasında, çok defa fizik coğrafya şartları­
nın da belirli bir şekilde yeknesak alınası ile ilişkili oluşudur. Böylece
Anglo-Amerika'da bugün en fazla taraftar toplayan başlıca bölgeler ve hat-
ta, bunlar içindelci tali bölgeleri karakterize eden iktisadi faaliyetler ve be-
şeri özellikler çıkış noktası olmakla beraber söz konusu faaliyetlerin yer
almış olduğu fizik çevrenin özellikleri ve etkıleri daima ortaya konulmaya
çalışılmıştır. Gaye aslında, Anglo-Amerika'daki birbirlerinden farklı me-
kan parçalarının «bölgeler» in özellikleri hakkında bilgi vermek, dolayisi-
le yeryüzünün bir kısmını öğretmek olmakla beraber aynı zamanda, çok
defa karmaşık organizmalar (üniteler) halinde karşımıza çıkan bölgelerin
analizlerini yaparak gerçekleşmelerinde rol oynayan faktörlere dikbti çek-
mektir. Bu sebeble iklim, bitki örtüsü, toprak gibi fiziki coğrafya şartları
nüfus, yerleşme ve hatta iktisadi faaliyetler ayrı ayrı ayrıntılı bir şekilde
ele alınmamış, buna karşılık bölge yeknesaklığındaki payları oranında her
birinin başlıca özellikleri ve asıl önemli olarak, mekandaki karşılıklı etki-
leri ortaya konulmaya çalışılmıştır.
BÖLGELERE GİRİŞ 59

Kanaatimizce bölgesel incelemelerde bu yol en faydalı olanı, Anglo-·


Amerika da bu tip çalışma için kolaylık mevcut olan sahaların başında ge-
lenidir. Kolaylığın önemli bir kısmı, sözü edilen sahalarda yerleşmenin dün-
yanın diğer kısımlarına kıyasla çok yeni oluşudur. Böylece geçmişi açık
bir şekilde izlemeye ve buna bağlı olarak da tarihi faktörü ve değişimlerin
etkisini detaylı olarak incelemeye imkan vardır. Diğer tarafdan çeşitli araş­
toplamak mümkündür : A. Yeryüzünün bu geniş kısmını bütünü ile ele
alanlar, B. Çeşitli bölge ve konuları ele alanlar. Anglo-Amerika'yı bütünü
ile ele a!mış olan eserlerde bölge ayırımının oldukça farklı olması dikkati
çeken ve belirtilmesi gereken bir hususdur. Mesela eski ve temel eserlerden
biri olan Smith ve Phillips'in North America'sında 38 bölge ayrılmıştır. En
çok bölge mevcut olan bu eserde diğerlerinde tali bölge olarak ayrılanlar
da ayrı bölge halindedir. Mesela «New Foundland Kıyıları ve Labrador,>
«St. Lawrence Vadisi» veya «Erie Kanalı» yahut «New York'dan Buffa-
lo'ya» gibi. Böylece tabiatı ile bölgelerin miktarı çok artmıştır.
Yine bir diğer temel eser olan H. Baulig'in «Amerique Septentrio-
nale, 1936» ında, daha sonra Miller ile diğer iki ortak yazarın da izlediği
bir yolla A.B.D. ve Kanada ayrı ayrı ele alınarak bölgelel. ayrılmıştır.
Amerika Bırleşik Devletleri şu bölgelere ayrılmıştır: 1) Yeni İngiltere,
2) Orta Atlantik Bölgesi, 3) Büyük Göller ve Ohio (kenar), 4) Büyük Göl-
ler ve Ohio (median), 5) Mi~sisipi'den Kayalı Dağlar'a: Preriler ve Büyük
Ovalar, 6) Güney, 7) Güneydoğu ve Aşağı Missisipi Ovası, 8) Güneybatı,
9) Kayalı Dağlar, 10) Kuzeybatıdaki Yaylalar, 11) Kolorado YayJası, 12)
Büyük Çöl, 13) KaJiforniya. Kanada'nın bölgeleri ise şunlardır: 1) New
Poundland ve Labrador, 2) Kıyı eyaletleri, 3) St. Lawrence eyaletleri, 4)
Preri eyaletleri ve Kuzeybatı ülkeleri, 5) Batı Kanada, 6) Alaska.
Miller ve diğerlerinin 1954 yılında yayınladıkları North America'da
ise daha değişik bölgelerle karşılaşıyoruz. Önce şuna dikkat çekmek gere-
kir: Yazarlar kitaba «Kuzey Amerika» adını vermişlerse de aslında
«Anglo-Amerika» yı ele almışlardrr. Meksika ya yer vermemişlerdir. Şüp­
hesiz bu durum bazı coğrafyacıların Kuzey Amerika olarak sadece c:Anglo-
Amerika» yı kastettiklerini ortaya koymaktadır. Miller ve diğerleri) yuka-
rıda da belirttiğimiz gibi, Anglo-Amerika'yı bütün olarak değil fakat Ame-
rika Birleşik Devletleri ve Kanada olarak ikiye ayırarak ele almışlardır.
Böylece ilk olarak iyasi sınırlara göre bir ayırıma girişen yazarlar, bilaha-
re bu iki memleket içindeki bölgeleri tesbit etmişlerdir. Fakat bölge tespi-
tinde Amerika Birleşik Devletleri ve Kanada'da aynı kriterleri kullanma-
60 ANGLO-AMERİKA

dıklan ıçın bölgelerde devamlılık, başka kelimelerle, siyasi sınırların öte-


sinde de uzanan ve belirli mekan parçalarına «bölge» özelliği kazandıran
çeşitlihususlardaki yeknesaklık müşahede edilememektedir. Gerçekten
Am.erjka Birleşik Devletleri; Sanayi, Ziraat, Ormancılık v.s. faaliyetlere
göre ·bölgelere ayrılmış, Kanada' da ise Kıyı Eyaletleri, Biiyük Göller - St.
Lawrence, Preri, (Prairie) Ovaları ve Arktik Çayırlar ile Pasifik Dağları
başlıca bölgeleri teşkil etmişlerdir.

:f.ones ve Bryan North America'Iannda (1957) ise aşağıdaki on böl-


geyi ayırmışlardır. 1) Yeni İngiltere, 2) Washington ve Oregon, 3) Kali-
forniya, 4) Batı İç Kısım (A.B.D), 5) Orta ve Güney Atlantik Kıyı Bölge-
leri, 6) Meksika, 7) Doğu Kanada ve New Foundland, 8) Kanada Prairi-
eleri, 9) İngiliz Kolumbiyası ve Mackenzie Havzası, 1O) Alaska.
Paterson daha yakın yıllarda yayınladığı eserinde (North America,
1962) 12 bölge tesbit etmiştir: 1) Orta Atlantık, 2) New England, 3) Kıyı
Eyaletleri ve New Foundland, 4) Aşağı St. Lawrence Vadisi, 5) İç kısım,
6) Güney, 7) Güney Kıyılan ve Teksas, 8) Büyük Ovalar ve Preri'ler, 9)
Dağ ve Çöl, 1O) Kalifomiya, 11) Kuzeybatı Pasifik ve 12) Kuzey' deki sa-
halar.
Kuzey Amerika hakkında en yeni ·ve geniş eserlerden birini yayınla­
yan W atsan (1963) ise Miller ve arkadaşlarının yolunu takip ederek Kana-
da ve A.B.D'ni ayn ayrı bölgelere ayırmıştır: Kanada: 1) Atlantik ve St.
Lawrence Körfezi, 2) Merkezi Kanada, 3) Güney Preriler, 4) Güney İngi­
4

liz Kolumbiyası, 5) Kanada'nın kuzeyi. A.B.D: l) Sanayileşmiş Kuzey ve


Kuzeybatı, 2) Orta batı, 3) Amerika'nın batısı, ve 4) Amerika'nın Güneyi.

Yazarlar arasında Anglo-Amerika'da böJge ayırımında baştarafta da


temas ettiğimiz gibi, tam bir birlik yoktur. Bununla beraber bir çok bölge-
lerdeki uygunluk açıkça görülmektedir. Şu anlaşılıyor ki bazı bölgelerin
yeknesaklık kazanmasında rol oynayan herhangi bir fenomen veya feno-
menler bileşimi hemen her araştırıcıya (ister fizild ister beşeri coğrafya eği­
limli olsun) kendini kabul ettirecek derecede önemlidir Dolayısiylı: bu fe-
nomenlere dayanan ayırımlar da benzer bölgeler halinde ortaya çıkmak­
tadır. Aslında yeryüzünde hiç bir yerin birbirinin aynı olmaması gerçeği
bir yandan bölge ayrımında kolaylık sağladığı gibi öte yandan, yazarlar
arasında bölgelerin yerleri ve sınırları bakımından büyük farkların da mey-
dana gelmesinde en önemli sebeptir. Kanaatimizce bu h sus ilk olarak araş­
tırıcıların fiziki veya beşeri-iktisadi coğrafya eğilimine meusup olmaların­
dan doğmaktadır. Böylece efkileyici fenomen: veya iJk adım fizik veya be-
BÖLGELERE GİRİŞ 61

şeri olaylar olabilmektedir. Mesela şiddetli kurak iklim şartlarmın hüküm


sürdüğü bir saha «kurak bölge» olarak ele alınabi1eceği gibi, «seyrek nü-
fuslu bölge» olarak da ele almabilir. Gerçi bir an için «seyrek nüfus/anma>
nın esas itibariyle kuraklık sonucu olduğu, dolayısiyle bu iklim özelliğinin
daha etkileyici, veya önemli olduğu akla gelebilirse de, «kuraklık» ın da
nihayet bir sonuç olduğunu hatırlamak gerekir. Mesela; Anglo-Amerika'-
daki coğrafi bölgelerin bazıları yeryüzünün bu kısmının fiziyoğrafisi hak·
kında ilk esaslı çalı~mayı yapan Fenneman'ın tesoit ettıkleridir. Gerçekten
Fenneman «Physiography of Western United States, 1931> ve «Physiog-
raphy of Eastern United States, 1938» adlı iki eserinde A.B.D. nin batısını
10, doğusunu ise 12 bölgeye ayırmıştır. Bunlar jeomorfolojik bölgeler ol-
makla beraber, bazılarında bu fiziki özelli~ yanında «faydalanma> yekne-
saklığı da meydana gelerek, ayrı birer «görünüm» (landscape) kazanmışlar­
dır. Meseıa «Büyük Ovalar», «Kuzey Kayalık Dağlar», «Güney Kayalık
Dağlar», «Kolunıbiya Yaylası», «Kolorado Yaylası>, «Pasifik Kıyıları>,
Piedmont, «Ridge and Valley», «Appalach'lan, ~ozarklan, «Yeni ingil-
tere», ve saire gibi.
Anglo-Amer.ika'da olduğu gibi bütün dünyada da araştırma yapan
coğrafyacıların belirli sahalarda birbirinden ayn bölgeler ayınnalarında
ikinci sebeb ise şu hususla ilgilidir: Yeryüzünde aralarında homojen bağ­
lantılar da bulunmasına rağmen yine de ayrı kankterleri sebebile bölge
özelliğindeki mekan birimleri bile daha küçük kısımlara bölünebilirler. Ger-
çekten James'inyerinde olarak belirttiği gibi «bö1ünemiyen ve karakter ba-
kımından tam birlik halinde olan saha (unit area») mevcut değildir.

/
TUNDRA

Kuzey Amerika kıtasının tundraları latanın en seyrel< nüfuslu ve ik-


tisadi faaliyetler bakımından da en önemsiz bölgesidir. Dünyanın çok en-
der yerlerinde tabiat şartlan bu derece elverişsizdir. Tundra'nın bazı kı­
sımları çok eskiden beri beyaz ırk mensubu insanlar tarafından tanınmış
olmasına rağmen, hala geniş sahalarda yerleşme gelişmemiştir. Kristof Ko-
lomb'dan daha 5 asır evvel Kızıl Erik'in idaresinde Labrador kıyılarına ka-
dar uzanan Nordikler Greenland'e bölgenin sevimli görülmesi için bu güzel
ismi (Yeşil memleket) vermişlerdi. Bununla beraber uzun seneler Tundra
bölgesi ile beyazların ilgilenmesi kürk ve maden elde etmek ve yerlileri
hristiyanlaştırmak gayesi ile kesif olmayan bir şekilde süre gelmiştir. Yer-
lileri Eskimolar teşkil etmektedir. Yakın yıllarda askeri tesisler ve me-
teoroloji istasyonları da beyazları buralara çeken faaliyetler arasındadır.
Tundra bölgesi batıda Bering Denizi'nden doğuda Atlantik Okyanu-
su'na, güneyde Tayga'dan veya Kuzey Konifer Ormanları Bölgesi'nden
kuzeyde Kutup Denizi'ne kadar uzanır. Aynı zamanda Kanada'nın k~zeyin­
deki takım adalarla Greenland'i de içine alır. Böylece siyasi bakımdan
Tundra; Alaska ve Kanada'nın bazı kısımlan ile Greenland'den ibarettir.
Tundra hakkındaki bilgilerimizin çoğu son 20-30 yılda edinilmiştir.
Bu bilgiler her şeyden evvel bir yeknesak bölge karşısında olmadığımıza
dikkati çekmektedir. Gerçekten bu geniş bölgede daima kar ve buzla kaplı
sahalar (Kanada Kutup Bölgesi'nin kuzeydoğu kısmı - Greenland buz tak-
kesi) mevcut olduğu gibi, kısa yaz devrelerinde karın tamamen ortadan
kalktığı ve yerini çoğu renkli çiçeklerle süslü tundra bitklerinin aldığı sa-
halar da vardır. Bir çok yerlerde zengin çayırlar, bazı yerlerde likenler, ba-
Foto 1.
Tundra' da Amerind tuzakcılar .
64 ANGLO-AMER!KA

zı yerlerde ise çıplak kayalar mevcuttur. Yağışlarda da yer yer farklar var-
dır. Fakat asıl önemli farklar «yetişme devresi" ndedir.

Ffzik'i Çevre :
..
Aslında bir çoklarının zannettiği gibi Tundra bir buz ve kar memleke-
ti değildir. Gerçi kış sıcaklıkları düşüktür, fakat daha güneyde bulunan
Tayga'dakilerden daha yüksektir. Diğer taraftan Point Barrow'daki istas- ·
yonun~kaydetmiş olduğu düşük sıcaklıklar Kuzey Da.kota ve Montana'daki
bir çok istasyonlarda da kaydedilir. Ekstrem suhunetler ise Point Barrow'un
güneyinde daha büyüktür. Bunun sebebi içeri girildikçe bilindiği gibi, de-
nizden uzaklaşma ve irtifa kazanmadır. Gerçekten Point Barrow'da en yük-
sek ve en düşük sıcaklıklar 48.9 ile 25.6 arasında oynarken, 500 km. gü-
neyde olan Allakaket'de -61.7 ile 32.2 derece arasında oynamaktadır. Bu-
nunla beraber Tundra Bölgesi'nde kışlar genellikle uzun, yazlar ise çok kı­
sadır. Diğer tarafdan Point Barrow'da sıcaklık oynaması daha önemsiz ise
de, yetişme devresi çok kısadır, sadece 17 gün. Allakaket'de ise 54 gündür.
İki-dört aylık bir devre kar yağışsızdır. Alaska'da Brooks Sıradağlarının
kuzeyinde yetişme devresi 40 günden azdır.
Yağışlar genellikle azdır (120-300 mm.). Maksimum yaza rastlar. Ya-
ğışlar da genellikle kar, kuru kar halindedir. Point Barrow'da Ağustos'dan
itibaren kar yağmaya başlar. Kanada Arktik Bölgesinde ise yağışların çoğu
Kasım ve Aralık aylarında .düşer. Rüzgarlar, özellikle kışın, çok şiddetli ve
soğuktur. Bölgenin çevresi Okyanus'un etkisi ile daha ılıktır.

Kutup Dairesi'nin kuzeyinde gece ve gündüz uzunlukları beşeri ha-


yat üzerine etki yapan çok önemli bir olaydır. Ellesmere adasının kuzeyin-
de güneş 5 ay batmaz (83 derece kuzey enleminde). Arktik iklimin Kana-
da'nın güneyi ve A. B. D'nin de kuzeyini ctkilerı;ıesi bakımından ayrıca
önemi vardır. Gerçekten kışın Arktik Okyanus'dan soğuk hava kütleleri
Mackenzie vadisinden Hudson körfezine doğru ilerlerler. Bu soğuk hava
kütlelerinin, merkezi tropikal bölgeler olan sıcak hava kütleleri ile karşılaş­
maları Kanada ve A. B. D'ni doğu-batı doğrultusunda kateden siklonik fır­
tınaların meydana gelmesine sebeb olurlar. (Kuzey Amerika'nın İklim Şart­
ları kısmına bakınız).

Kutup sahalarında bellibaşlı yüzey şekillerinin hemen hepsi mevcut-


tur. Alçak ve yer yer bataklıklı kıyı ovalarından, yüksek yaylalar ve glas-
yelerle kaplı dağlara kadar çeşitli yüzey şekilleri vardır. Bununla beraber
TUNDRA 65

iyi drene edilmeyen, geniş düz sahalar çoğunluktadır. Bellibaşlı dağlar


Brooks Sıradağları (Alaska), Ellesmere ve Baffin adaları ile Labrador kıyı­
larındaki muhtelif dağlardır. Göller ilgi çekecek derecede çoktur. Green-
land ve Labrador kıyıları genellikle Fiyord tipi kıyılardır. Tundra'da iyi
gelişmiş toprak çok nadir bulunur, permafrost yaygındır.

Bitki örtüsüne gelince; kutbi bölgelerde çok düşük sıcaklıklar, çok


soğuk, karanlık ve uzun kış ve saire bitki formasyonlarını şiddetle etkile-
mektedir. Fakat bitkileri birinci derecede etkileyen husus fiziki kuraklıktan
ziyade, donmuş toprakların sebeb olduğu fizyolojik kuraklıktır. Bununla
beraber coğrafi konuma, zemin tabiatına, özellikle kara ve deniz dağılışına,
sıcak ve soğuk deniz akıntılarına ve nihayet zaman zaman bu sabalara or-
ta kuşaktan sokulan hava kütlelerinin yer değiştiren frekansına göre bu ge-
niş sahada iklim bakımından farklı bazı bölgeler meydana gelmiştir. Buna
göre bu sahalarda sübpolar kontinental, subpolar okyanusa! ve polar ol-
mak üzere esas itibariyle üç iklim tipi ayırd edilebilir. Bu tiplerin alanla-
rında bitki örtüsü de değişiktir. Subpolar okyanusa[ bölgeler daima yeşil
çayırların ve bodur ormanların yayılma alanıdır. Subpolar kontinental ik-
lim sahasını ormanlı tundra karakterize eder. Nihayet tam polar iklimin
görüldüğü sahalarda ise bitki örtüsü yosunlu ve likenli tundralar ile buz
çöllerinden meydana gelir.
Bitki coğrafyası bakımından tundra kutup bölgesinde, orta kuşağın
steplerine muadil bir topluluk olarak telakki edilebilir. Tundranın tarifi
hususunda fikir ayrılıkları vardır: Bazı müellifler bu terimi yalnız liken ve
yosunlardan meydana gelen bitki toplulukları için kullanırlar. Buna karşı­
lık müelliflerin çoğunluğu için tundra, ağaç yetiştirme sınırının ötesinde,
kseremorf ve hekistoterm otlardan, bodur çalılardan meydana gelen, yer
yer çayırlar, bodur ağaççıklar, liken ve yosun birlikleri ihtiva eden aralıklı
bir formasyondur.
Tundra Bölgcsi'nde yetişme devresi çok kısadır. Permafrost tabakası
ancak yazın 1-3 ay arasında değişen bir süre esnasında ve yalnız yüzeyde
çözülür. Toprak havadan daha sıcaktır. Suhunetin yükseldiği bu devrede
bitkiler gelişmeye başlarlar. Fakat süratle bastıran soğuklar bunların çoğu­
nu tam gelişme halinde iken dondurur.
Tundra bitkilerinin başlıca özellikleri bodur, hatta cüce olmaları. ek-
seriya yastık veya küme teşkil etmeleridir.
Yeryüzünde Faunanın insanlar için bu derece önemli olduğu bir baş­
Anglo"Amerika - Forma : 5
66 ANGLO-AMERIKA

ka bölg~ daha yoktur. Bu bölgede hayvanlarla insanlar arasında, halen


azalmakta olmakla beraber, sıkı ilişkiler mevcuttur.
Akuatik memeli hayvanların eskiden beri Eskimoların hayatında bü-
yük yeri vardır. Ayı balığının çeşitli nevileri ve deniz aygırları mühimdir.
Balinalar, özellikle beyaz balina (Beluga) çok defa büyük akarsu ağızların­
dan yukarılara doğru çıkar. Mesela St. Lawrence'dan Quebec City'e kadar
çıkarlar. Bir diğer hayvan da «kutup ayısu dır.

Beşer1 Çevre:
Bu geniş sahada takriben 70.000 kişi yaşamaktadır. Bu miktarın
% 30'unu Eskimo veya Eskimo karışımı nüfus teşkil etmektedir. Kızılde­
rililerin payı sadece % 1, beyazların ise %7 dir. Geri kalanı da (%60)
Greenlandliler teşkil etmektedir. Greenlandliler esas itibariyle Eskimo-
Danimarkalı karışımıdır. Bunlar, az nüfuslu ve aralarında uzun mesafeler
bulunan yerleşmelerde yaşamaktadırlar. Gerçekten bölgede nüfusu 5000'i
geçen yerleşme yerleri mevcut değildir.
Tundra'nın başlıca ahalisi Eskimolar'dır. Bu, kısa boylu Mongoloid
halk Kuzey Greenland'dan Bering Denizi'ndeki adalara ve kuzeydoğu Si-
birya kıyılarına kadar Arktik Bölge'ye yayılmışlardır. Bir miktar Yukon-
Kuskokwim deltası ile kıyıya yakın adalarda yaşamaktaysalar da, asıl bu-
lundukları yerler tam Tundra'dır.

Eskimolar dünyanın ·en soğuk ve karanlık kısımlarından birinde ya-


şamakta olmalarına rağmen hayret edilecek derecede «çevre> şartlarına
uymuşlardır. Avrasya tundralarındaki halkın esas itibariyle hayvancı olma-
larına karşılık bunlar çoğunlukla balıkçılık ve avcılıkla geçinirler.

Çok sakin, yüzlerinde gülümseme eksik olmayan bu insanların haya-


tı beyazların bölgelerine gelmeye başlamaları ile bozulmuştur. Çeşitli has-
talık, içki ve silah Avrupa medeniyetinin bu bölgeye ithal etmiş olduğu baş­
lıca unsurlardır. Yakın yıllarda Eskimolar'ın çoğu Amerika'lıların yaptığı
askeri üslerde vazife almışlardır. Bir çoğu da gitgide çoğalmakta olan ba-
lıkhane ve kürk işleyen müesseselerde çalışmaktadırlar.
Kızılderililer: Kızılderililerin miktarı lOOO'den azdır ve hemen hepsi
de Kanada'dadır. Bunların yaşadıkları yerin kuzey hududu ağaç sınırı
teşkil eder. Aynı sınır Kanada Eskimoları'nın (İnuit) yerleşme sahalarının
da güney sınırını teşkil eder.
Mackenzie deltasında Aklavik ve İnuvik, Hudson körfezinin doğu kı-
TUNDRA 67

yısındaGreat Whale River ile Ungava Körfezi'nin güney nihayetinde Fort


Chimo'da Kızılderililer ile Eskimolar yanyana yaşamaktadırlar.
Kızılderililer avcılık, tuzakçılık, balık avcılığı ve geçici olarak inşaat
işlerinde çalışarak geçimlerini temin ederler.
Beyazlar: Beyazların bölgeye ilk gelmeleri 986 yılında Kızıl Erik ida-
resindeki 400 Norveçli ile olmuştur (14 gemi). Bunların kurduğu koloni
270 yıl sürdü. Bilahare uzun bir devre beyazlar buralarda görünmediler.
Halen Tundra'da devamlı olarak yaşıyanların sayısı SOOO'i bulmuştur. Git-
tikçe de artmaktadır. Çoğunlukla asker, meteoroloji istasyonu mensupları,
devlet memurları, misyonerler ve kürk tüccarlarıdır. Beyazların yaşadığı
en büyük şehir (yarıya yakın nüfusunu beyazlar teşkil eder, 2500) Nome'-
dir.
Greenlandliler : Eskimolar'ın yabancılarla eskidenberi temasa geldik-
leri saha Greenland'dir. Greenland'in 30.000'i geçen nüfusunun çoğu Es-
kimo-Danimarkalı karışımıdır. Bunlar sedanter bir hayat yaşarlar. Kıyılar
boyunca, özellikle güneybatı, daha az olarak da kuzeybatı ve güneydoğuda
yerleşmişlerdir.

İktisadi faaliyetler :

Daha ziyade geçim karakterinde olan balıkçılık hem kış ve hem de


yaz aylarında önemli bir faaliyettir.
Labrador kıyılarında balıkçılık yegane ekonomik faaliyettir. Balıkçı­
lığınbu sahada önde gelen bir faaliyet olması gayet tabiidir. Çünkü deniz
plakton bakımından gayet zengin, kara ise ziraate hiç uygun değildir. Lab-
rador kıyılarında yaşama imkanları çok mahduttur. Eğer balık da bulun-
masa buralarda hiç insan yaşamazdı.
Greenland'de ticari balıkçılık 1916'dan beri önemli bir faaliyet halin-
dedir. Güney Greenland kıyılarında sıcak su cereyanlarının mevcudiyeti
balıkların buraya gelmesine yol açmıştır. Danimarka hükumeti balıkçılığın
inkişafı için çeşitli yardımlar yapmış ve yapmaktadır. Balıkçılığa dayanan
gıda sanayii de gelişmiştir. Başlıca şehirlerde (Holstenborg, Sukkertoppen
Godthaab, Frederikshaab ve Julianehaab) balık konserve fabrikaları var-
dır. En çok yakalanan türler morina, Norveç meziti, Atlantik som balığı
Greenland köpek balığıdır. 1948 yılında Disko Körfezi'nde iki adet kari-
des yatağı bulundu. Karidesler A.B.D'ne ihraç edilmek üzere burada ku-
tulanmaktadır.
68 ANGLO-AMERİKA

Diğer ticari balıkçılık sahaları:Eskimolar arasında kooperatifçilik ha-


reket!eri balıkçılığın gelişmesinde büyük rol oynamıştır. Kanada'nın doğu
Arktiğinde üç Eskimo balLkçılık kooperatifi vardır. Churchill'de de bir ba-
lina is~asyonu faaliyettedir.
Tundra Bölgesi'nde özellikle şehir yerleşmeleri uzağında avcılık çok
önemli bir faaliyettir. Kuzey Greenland ve Ellesmere adası gibi bazı yerler-
de h~men bütün yıl boyunca memeli deniz hayvanları avcılığı bir özellik
halindedir. Alaska'nın Calville Nehri bölgesi ve Kanada'nın Keewatin mın­
tıkasının bir kısmında bazı topluluklar Ren geyiği (Caribou) avcılığında
mahirdirler.
Buz avcılığı: Buz avcılığında Eskimo fok, beyaz balina ve kutup
ayısı avlar. Fok bir çok işlerde kullanıldığı için çok faydalıdır.
Kara avcılığı da önemlidir. Ren geyiği, yabani tavşan, tilki ve çeşitli
kuşlar avlanır. Özellikle Ren geyiği sürülerinde süratli bir azalma müşa­
hede edilmektedir. Bu azalmanın çeşitli sebepleri vardır; hastalıklar başta
gelmekle beraber, Ren geyiği kullanılışının çok artmış olması en önemli
sebeptir. Ateşli silah kullanılışının artmış olmasının da rolü büyüktür.
Özellikle Kanada Eskimoları'nın en önemli meşgalesi tuzakçılıktır.
Kürk temin etmek için beyaz tilki ve Mackenzie Deltası'nda bulunan musk-
rat (misk faresi) yakalanır.
Bazı mıntıkalarda köyler civarında yabancılar tarafından sistemli tu-
zaklar kurularak çok miktarda hayvan tutulmaktadır. Bu usul hayvan
menbalarını süratle tükettiği için yerliler bu gibi yerlerden göç etmektedir-
ler. Bu sebeble Kanada Tundraları'nda beyazların tuzakçılık yapması ya-
saklanmış ve bu iş Eskimolara tahsis edilmiştir.

Hemea bütün Tundra'da halkın avcılıktan hayvan otlatıcılığına geçi-


rilmesine çalışılmaktadır. Bununla bernber bir çok teşebbüsler iyi sonuç
vermemiştir. Başarısızlıkta kısmen, Eskimolar'ın avcılığı daha çok sevmele-
ri, kısmen de Tundra'nın her yerinin hayvan otlatmağa uygun olmaması baş­
lıca sebeplerdir. Geniş sahaların kayalık ve göllerle kaplı olması yanında
otlaklar da çok mahdut yerlerdedir. Ayrıca sivrisinek v.s. de otlak saha-
larını daha çok daraltmaktadır. Bu yüzden Labrador ve Baffin ada-
sına getirilen Ren geyikleri yaşıyamamıştır. Buna karşılık 1952 yılında
Greenland'de Godthaab'a getirilen 260 kadar Ren geyiği daha ümit verici
bir durumdadır. Green1and'e daha 1782 yılında bir miktar sığır getirilmiş
ve başarı ile beslenmişti. 1906 yılından beri de koyun beslenmektedir. Gü-
TUNDRA

neybatı Greenland'de Julianehaab'de bir kaç bin koyun vardır. Koyunlar


kışın ahırlarda muhafaza edilmekte ve yem olarak da çeşitli otlar ve kuru-
tulmuş balık kullamlmaktadır.

Tundra'da zengin maden yatakları varsa da bunların istihlak sahala-


rından çok uzaklarda bulunuşu, şimdilik mahdut miktarda faydalanılması­
na sebep olmaktadır. Fakat bunlar arasında petrol, özellikle, yakın yıllar­
da çok önemli bir yer almıştır. Gerçekten 1896 yılında Klondike'da bulu-
nan altına hücuma benzer bir olay şimdi Alaska'nın kuzey kıyılarında yer
almaktadır.

0 ı< '1 A tJ U 5 U

- Pı t r oı tı..o vıas ı

--- Tonktr yolı..

- Bor" ~ a ttı

- - - 7 0 0 Km

Şekil : 9
Kutup petrolünün nakli için, düşünülen yollar.

Brooks Sıradağları ile Arktik okyanusu arasında uzanan 1600 km.


genişlik ve 250 km. uzunluktaki ovada İkinci Cihan Harbi'nden beri pet-
rol araştırılmaktaydı. Fakat ancak ilk olarak 1967 - 1968 kışında Poinı
Barrow'un 260 km. güneydoğusunda yer alan Brudhoe Bay'de zengin pet-
rol yatağı bulundu. 1968 Mart'ında Prudhoe Bay No. 1 adlı kuyunun gün-
lük verimi, A.B.D. deki vasat bir kuyunun veriminden 164 defa fazla idi.
Bugün bellibaşlı petrol şirketleri Alaska'da araştırmalar yapmaktadırlar.
Fakat bu sahadaki petrol araştırmaları dünyanın en güç ve pahalı olanları­
dır. Şiddetli soğukların çeşitli korunma güçlükleri çıkarması yanında, per-
mafrost'un yazın satıhta hafif çözülme yapması, ağır makinaların gömül-
mesine sebep olmaktadır.
70 ANGLO-AMERİKA

'
Fakat petrolun işletmesi, başka kelimelerle petrolden faydalanmada
başlıca güçlük, büyük petrol pazarlarına uzak oluşdur. Gerçekten bugün
için e11 önemli mesele bu ktt.tup petrolünün naklidir. 1972 de tamamlanma-
sı bek!enen güneye Alaska körfezine uzanan 1300 km. uzunluğundaki pi-
peline· bu bakımdan çok önemlidir.
Diğer taraftan buz kıran tankerlerle kuzeyden Amerika Birleşik Dev-
letleri'nin doğusundaki pazarlarla bağlantı üzerinde durulmaktadır. 115.000
Dw. tonluk Manhattan tankerinin tecrübe gezisinin başarılı olusu ümit ve-
.. '
ricidir. Yine Alaska'nın muhtelif yerlerinde maden kömürü, altın, gümüş,
antimon, tungsten ve amyant yatakları vardır. Hudson Körfezi'nin kuzey-
batı kıyısında Rankin İnlet'de nikel ve bakır çıkarılmaktadır. Baffin ada-
sında bir kömür yatağı işletilmekte ve mahalll ihtiyacı karşılamaktadır.
Greenland'in batı kıyısında da maden kömürü vardır. Her ne kadar kalitesi
iyi değilse de K'utdligssat'daki yataklar Greenland'in ihtiyacını karşılamak­
tadır. Kanada Tundrası'nda ise zengin demir cevheri yatakları vardır. Bil-
hassa Ungava Körfezi'nin güneybatısındakiler önemlidir. Fakat Körfez'in
yılın sekiz ayında donmuş bir halde alınası nakliyatta karşılaşılan en bü-
yük güçlüktür.
Güney Greenland'de Ivigtut'da dünyanın yegane kriyolit yatakları iş­
letilmektedir. Yüzeyin çok altında olan yataklarda bütün sene çalışılabil­
mektedir. Madenin geliri Greenland'in başlıca kazanç kaynağını teşkil et-
mektedir. Fakat, gün geçtikçe azalan madenin 1973 yılında tamamen tü-
keneceği tahmin edilmektedir.

Tundra bölgesinde yetişme devresinin kısa oluşu (büyük kısmında sa-


dece 40 gün), toprak tabakasının ince, asit karakterli ve zayıf drenajlı olu-
şu ticari anlamda ziraate imkan vermez. Müsait şartların bulunduğu bazı
yerlerde kaba sebzeler cam altında yetiştirilmektedir. Labrador kıyılarında
lahana, pancar, v.s. de yetiştirilir. Fakat bunların tohumları daha kar kalk-
madan kapalı yerde ekilerek fideler elde edilir. Greenland'de 66 derece ku-
zey enlemine kadar şalgam, turp ve patates yetiştirilebilmektedir. Kuzeyde
Umanak'da sebze bahçeleri dikkat çekecek durumdadır. Güneydoğu Green-
land'de koyunlara kış yemi olarak saman veren ot bitkileri ve hatta patates
yetiştirilebilmektedir.
Tundra Bölgesi'nde yerleşme'Ier genel olarak bir kaç igloo veya kulü-
be kümesinden ibarettir. Bazıları bir-iki dükkan, bir okul, bir meteoroloji
istasyonu, bir radyo istasyonu ve bir postahaneye de sahip olabilir.
Eski Eskimo köylerinin lokasyonunda özellikle balıkçılık ve avcılığa
TUNDRA 11

da müsait hayvanlar bulunan akarsulara yakınlık baş rolü oynamıştıi.


Akarsuların aynı zamanda önemli münakale vasıtası olmaları bu tercihde
rol oynamıştı. Zamanla balıkçılığa dayanan sanayi faaliyetlerinin gelişme­
ğe başlaması yerleşmelerin de büyümesine ön ayak olmuştur. Bugün Green·
land'deki eğilim, küçük hamlet ve köyleri ortadan kaldıracak büyük yerleş­
meleri meydana getirmektir. Oldukça büyük sayılabilecek yerleşmelerin sa-
yısı çok azdır. Meşhur altın şehri olan Nome halen izole bir durumdaysa
da, Bering Boğazı çevresinde yaşıyan Eskimolar'ın yine de başlıca pazarı­
dır. Kotzebue mühim bir Eskimo yerleşmesidir. Esas itibariyle bir strate-
jik merkez olan Barrow Tundra'da bulunan en büyük Eskimo yerleşmesi­
dir. Barrow'da hava üssü, hava istasyonu, Naval Petroleum Reserve'in ida-
ri merkezi vardır. Aklavik ve lnuvik ise Kuzey Kanada'da yer alan hakiki
kuzey yerleşmeleridir. Aklavik, misk faresi tuzakçılığı için kurulmuştu .
Sonraları önemli bir idari merkez oldu. 1954-1958 yılları arasında şehir
50 km. kadar (Mackenzie'nin batı kanalından doğu kanalına) içeriye alı­
narak, permafrost, taşkın ve siltasyondan korundu. Aklavik'in nüfusu nor-
mal zamanlarda 1000 civarındadır. Fakat yazın balıkçı Eskimolar gelince
iki misli olur.
Inuvik plfınlı
olarak kurulmuş bir idari merkezdir. Churchill önceleri
yaz tahılları
ihraç limanı idi. Gittikçe süratli bir şekilde Prairie eyaletleri-
nin ithal merkezi olmaktadır. Baffin adasındaki Lake Harbour ve Frobisher
Bay ise eski bir Eskimo yerleşmesi ile modern bir hava üssü dolayısiyle de-
ğişmiş bir köy yerleşmesini temsil etmektedirler.

Greenland'deki yerleşmeler üç gurupta toplanabilir: 1- Kasabalar;


nüfusu 3000 kadar olabilir, 2- Ticaret merkezleri; bir veya birkaç dük-
kan ile 300'e kadar nüfus, 3- Bir kaç avcı kulübesinden ibaret topluluk-
lar.
Nüfusun çoğu batı kıyısında toplanmıştır. Doğu kıyıda yarım düzine-
den az yerleşme yeri vardır. Başlıca kasabalar: Golthaab (başşehir), Fre-
derikshaab ve Holsteinborg (balıkçılık merkezleri) ile Narssak ve Chris-
tianshaab'dır.
Tundra bölgesinde iktisadi gelişmeyi engelliyen başlıca olay, müna-
kale imkanlarının mahdut oluşudur. Tundra'nın büyük bir kısmında se a-
bat hemen sadece yazın, o da hafif kayıklar veya köpek sürülerinin çektiği
kızaklar ile mümkün olmaktadır. Demiryolu ve karayolu hemen hemen
yoktur. Bu son derece az nüfuslu bölgede bu tip yolların iktisadi olamıya­
cağı meydandadır. Kıyıda yer alan yerleşmeler arasında bağlantı her yıl
Foto 2.
Kutup petrolünün Anglo-Amerika'nın doğusundaki zengin pazarlııra nakledilmesi için tecrübeler ya-
pan buzkıran tank r Manhattan kutupta.
TUNDRA 73

bir kaç hafta gemilerle sağlanır. Kıyılarda münakale imkanlarının mevcut


olduğu devre ise mesela Point Barrow'da (Alaska) sadece Ağustos ayına
inhisar eder.

Başlıca Yerleşmeler ve Nü/ usları (1960)

Aklavik 599
Barrow 1314
Churchill 3932
Frederikshaab 1817
Frobisher Bay 512
Godthaab 4306
Holsteinborg 2331
Inuvik 1248
J ulianehaab 2407
Kotzebue 1290
Norssak 1524
Name 2316
Rankin lnlet 585
Sukkertoppen 2676

Tundra'da sadece yükte hafif pahada ağır mallar kızak veya kano ile
taşınır. Bununla beraber bu geniş ve iklim şartları son derece şiddetli
olduğu bölgede uçakların izolasyonu büyük çapta ortadan kaldırdığını be-
lirtmek gerekir. Gerçekten uçak haftalarca süren seyahat süresini bir kaç
saate indirmiştir. Eskiden çok uzak olan madenler şimdi uçakların maden-
cileri, çeşitli makina ve malzemeyi, posta, ilaç ve nihayet gıda maddelerini
taşımaları ile, işlenmeye başlanmıştır. Diğer tarafdan buralarda uçakların
ortaya çıkması bölgenin detaylı bir şekilde haritalanmasını da mümkün kıl­
mıştır. Bundan başka, eskiden tuzakçılar elde ettikleri kürkleri sevketmek
için yazın sonunu, yani denizlerde münakale imkanlarının açılmasını bek-
lerlerken şimdi, kışın fiatların yüksek olduğu zamanlar, kürkler uçakla sa-
tış sahasına intikal ettirilebilmektedir. Fakat henüz Tundra Bölgesi'nde ge-
rek yolcu gerek yük uçak ücretleri yüksektir. Name, Barrow, Aklavik,
Campermine, ve Frobisher Bay arasında muntazam seferler vardır. Ayrı­
ca arzu edilen yere gitmek için kiralık uçaklar da mevcuttur.
Tundra'da uzaklık ve izolasyon derecesini anlatmak için Kanada Ark-
tik Bölgesi'nin doğusunda birbirlerinden uzak yerleşmelere devletin bir nö-
74 ANGLO-AMERİKA
TUNDRA 75

bet gemisinin yılda


sadece bir defa bir kaç saatliğine, en fazla bir iki gün-
lüğüne uğrayıp lüzumlu bazı malzemeyi getirmekte olduğunu kaydedelim.
Kısa yaz devresinde bu gemi 10.000 millik bir seyahat yapar. Hudson Bay
demiryolu sadece 800 km. dir. Bu hat Manitoba'da Pas'dan başlar ve Hud-
son Bay kenarındaki Churchill'e kadar uzanır.
İkinci Dünya Harbi'nden beri Anglo-Aınerika'nın Tudra Bölgesi, nü-
fusun seyrek, tabii kaynakların mahdut ve az geliştirilmiş olmasına rağmen
stratejik önem kazanmıştır. Bunun yegqne sebebi Kuzey Kutbunun ötesin-
de Sovyet Rusya'nın mevcudiyetidir. Böylece Tundra bir kutupaşırı hücu-
ma karşı Anglo-Amerika'nın birinci savunma hattı haline gelmiştir.
Bölgede Amerika BirleşikDevletleri, Amerika Birleşik: Devletleri ve
Kanada'nın müştereken ve yine Amerika Birleşik Devletleri tarafından Da-
nimarka'nın miisaadesi ve iştiraki ile meydana getirilmiş olan üç tip tesis
vardır: 1- Radyo ve meteoroloji istasyonları, mesela Ellesmere Adası'nın
kuzeydoğu ucunda Alert'de veya Cornwallis Adası'nda Resolute'da olduğu
gibi, 2- Radar hattı, Tundra'nın genişliğince tesis edilmiştir. 3- Büyük
hava üsleri; Frobisher Bay ve Thule'de olduğu gibi. Bu üslerde on binlerce
görevli vardır.
Tundra'nın · geleceği hakkında şunlar söylenebjlir: Bu bölge gelecekte
de az nüfuslu tuzakçılık, avcılık, balıkçılık ve iptidai hayvancılık sahası
olarak kalacaktır. Hakiki manada şehir bugün olmadığı gibi gelecekte de
olmayacaktır. Tuzakçılığın, moda ve fiat dalgalanmaları ile sıkı sıkıya il-
gili olmasına rağmen, nüfusun önemli bir kısmının başlıca meşgalesi ol-
maya devam edeceği tahmin edilmektedir. Buna karşılık geçmişteki tecrü-
beler Tundra sakinlerinin sedanter hayvancılık yapabilecekleri hakkında
bir ümit vermemektedir.
Yerlilerin gittikçe artacak bir şekilde ek bir bir iş olarak inşaatlarda,
meteoroloji istasyonlarında ve bölge ile ilgili çeşitli projelerde çal~maları
beklenmektedir.
Bölge sakinlerinin meşgaleleri ile ilgili ağır olmakla beraber, devamlı
bir hareket de Eskimoların «güney))de eğitilerek tekrar Tundra'ya yeni
bilgilerle gönderilmeleridir. Bu hareketde ufak çapta da olsa Rankin inler-
de madencilik, Aklavik'de kürkçülük sahasında başarılar sağlanmıştır.
Eskimo ve Kızılderililerin kendilerine bas özelliklerini kaybetmeden
beyazların bilgilerini öğrenmekle Tundra'nın gelişmesinin çok daha kolay
olacağı fikri yaygındır. Bununla beraber mahdut imkanlar gelişmeyi sıkı
76 ANGLO-AMERİKA

\
bir şekilde sımrlamaktadır. Mesela Greenland'de tabii kaynaklar çok az,
münakale çok pahalıdır. Bu adanın daha uzun müddet iktisaden «gelişme­
miş » bir saha olarak kalacağı tabiidir.

Anglo-Amerika Tundra'sı için turizm'in de bir kaynak rolü oynama-


sı mümkün ise de özellikle münakalenin çok pahalı oluşu engelleyici bir
faktördür. Ancak sayıları çok mahdut olan avcılar kutup ayısı v.s. hay-
vanları avlamak için uçakla gitmektedirler. Bu tür seyahatlerin artması pek
beklenmemektedir. Buna karşılık turistlerin Eskimoları görmek üzere Kot-
zebue'ya veya «hakiki Arktik> i görmek üzere Frobisher Bay'e gitmeleri-
nin artması daha muhtemeldir (Montreal'den Frobisher Bay'e haftada üç
uçak seferi vardır).
Şüphesiz büt~ bunların sonunda Tundra'nın bugün için doğu ve batı
blokunu temsil eden iki biiyük devlet arasında uzanan, stratejik önemi her
gün biraz daha artmakta olan bir saha olduğunu tekrar hatırlamak gerekir.
Bu stratejik önemin, başka kelimelerle geleceğin bir harb sahası olmak ih-
timalinin. bölgenin ekonomik yönden gelişmesine, diğer faktörler yanında,
etki yapmakta olması da çok muhtemeldir.
YUKON ~ KUSKOtWİM HAVZALARI

Yukon ve Kuskokwim havzaları Anglo-Amerika'nın en seyrek nüfus-


lu, en az bilinen ve en az gelişmiş bölgelerinden biridir. Bölg>!, güneyde
Alaska Sıradağları ile kuzeyde Brooks Sıradağları arasında yer almaktadır.
Doğu'da ise Kanada'da Yukon'un membalarından başlayarak batıda Be-
ring Denizi kıyılarına kadar uzanmaktadır. Adı geçen havzaların Seward
yarımadasında kalan kısımları ekstrem sıcaklıklar ve ziraat bayatı mevcut
olmadığı için, daha ziyade Tundra'ya katılır.

Yukon havzasının Sovyet Rusya'ya yakınlığı aynen Tundra bölgesi


gibi stratejik önem kazanmasına sebeb olmuştur. Halen gelişmekte olma-
sında da bu faktör rol oynamaktadır.

Fizik1 Çevre:
İklim, genellikle yaz ve kış ekstremleri şiddetli, az yağışlı karasal tip-
tir. Yazlar kısave ılık, kışlar uzun ve soğuktur. En ılık olan üç ayın sıcak­
lık ortalaması 13.9 derecedir. Bununla beraber Haziran başından Ağusto~
sonuna kadar uzanan bu devre don bakımından tehlikelidir. Don ziraata
büyük zararlar verir. Ocak ortalaması -28.9 derecedir. Temmuz ortala-
ması da 15. 6 dır. Şimdiye kadar kaydedilen en düşük sıcaklık -60 dere-
cedir. (Kutup dairesirtin güneyinde Tanana'da). En yüksek sıcaklık da 37.8
derece olarak Kutup Dairesi'nin kuzeyinde Fort Yukon'da kaydedilmiştir.
Sıcaklık değişimi Bering Denizi yakınlarında küçülür. Gerçekten buralarda
kışlar daha az soğuk, yazlar da daha az sıcaktır. Böylece denizin ılıtıcı et-
kisi görülmektedir. Bitki yetişme devresi ise 80-90 gün arasında değişir.
Yıllık ortalama yağış 250-300 mm. arasındadır. Üçte iki6i Mayıs ile
78 ANGLO-AMER!KA

Eylül filasında yağar. Yağışların beşte biri kar halindedir. Genellikle 70-
80 cm. kalınlığında olan kar örtüsü hemen hemen her yerde aynı kalınlık­
tadır. 'Bunun başlıca sebebi, yüzeyde esen rüzgarların şiddetli olmamasıdır.

I;J~şlıca akarsuların civarında arazi; esas itibariyle hafif dalgalı, derin-


ce yarılmış, yükseltileri birbirlerine eşit, zirveleri yuvarlaklaşmış tepelerden
müteşekkildir. Yukon Yaylası olarak tanınan bu sahanın bütünü ile yük-
sekliği 600-1000 metre arasındadır. Yukon Yaylası güneybatı, doğu ve ku-
zeyden dağlarla çevrilidir. Yukon Vadisi'nde de Whitehorse'dan Kutup
Dairesi'ne kadar dağlar akarsu bank'i boyunca ve ona çok yakın olarak
uzanırlar. Böylece ziraate ve yerleşmeye müsait düzlükler sadece akarsu-
yun dar taraçalarına inhisar eder. Nitekim Dawson şehri bir taraça üzerin-
de yer almıştır. Tanana Vadisi'nde ise iki tip arazi açıkça belli olur: Tara-
çalar ve taban. Her iki tipin de özel mikrolimatik: şartları ve ona bağlı ürün-
leri vardJr.
Yukon Nehri aşağı çığırında genellikle deniz seviyesinde akmaktadır.
Geniş bataklıklar meydana getirmiştir. Bataklıkların ve aynı zamanda çe-
şitli göllerin meydana gelmesinde subsoil'in devamlı olarak donmuş olma-
sının büyük rolü vardır. 90 km. kadar geniş olan Yukon Deltası sığ ve
akarsu bir çok kollara ayrılmış olduğu için deniz taşıtları girememektedir-
ler.
Henüz bölge topraklarının detaylıetüdleri yapılmamışsa da bazı ça-
lışmalara istinaden genel qurum hakkında bilgiler edinilmiştir. Tanana Va-
disi topraklarının çoğunun drenajı çok zayıftır. Mas, turba v.s. ile örtülü
olan bu topraklar bu yüzden ısınamamakta, iyi havalanamamakta ve nemli
bir halde kalmaktadır. Subsoil genellikle donmuş bir haldedir. Bu toprak-
ların üzerleriİıdeki bitki örtüsü kaldırıldığı taktirde (Fairbanks'de yapıl­
mıştır), gri-kahverengi ile koyu sarı-kahverengi arasında ·ince kumlu, killi
toprakların geliştiği görülmektedir. İyi drene edilen bu toprakların ziraate
müsait olduğu anlaşılmıştır. Fakat bitki örtüsünün kaldırılması aşınıma se-
bebiyet vermektedir ki bu önemli bir problemdir.
Genellikle akarsu yatakları kenarında bulunan siyah topraklar, güneş
enerjisini en iyi şekilde aldıkları için, çok daha önemlidirler. Bu yüzden
yaz sıcaklığı, tabandaki siyah topraklarda, taraçalardaki gri topraklardakin-
den daha yüksektir. Tabiatı ile birincilerde ürünler daha kısa devrede olgun-
laşırlar

Permafrost yaygın ise de Kuzey'<leki Tundra Bölgesi'nde olduğu ka-


dar devamlı değildir.
TUNDRA 79

Bitki örtüsü esas itibariyle, iyi drene edilen vadi tabanlarında bulunan
beyaz ladin, kavak, pelesenk, beyaz huşdan ibaret olan hafif ormanlardır
Beyaz ladin derine pek inmeyen kök sistemi ile permafrost topraklara
en iyi uyan türdür.
Tanana Vadisi'nde siyah Hldin, bodur huş, cüce söğüt, Labrador çayı
ve dağ kızılcığı soğuk ve zayıf drenajlı topraklarda gelişebilen türlerdir. Kı­
şın bitkiler kuru rüzgarlara maruz kaldıkları için şiddetli su kaybına uğrar­
lar; ağaçların büyümesi çok ağırdır . Nadiren 20 cm. yi bulur. Uzun kış
devresinde esen soğuk rüzgarlar ağaçların gelişmesini engelleyen en mühim
faktördür. Bu sebeble ağaç hattı mahfuz vadilerde çok daha kuzeydedir.
Kuzeybatıya doğru ağaçlar gittikçe seyrekleşir ve nihayet Tundra'da tama-
men ortadan kalkar.
Bölgede en önemli hayvan Ren geyiği'dir. Büyük sürüler halinde ya-
şıyan bu hayvanlar, her yaz Selkirk ile Circle arasından Yukon'u geçerek
Kuzey'e çıkarlar ve sonra kışlık yerleri olan Alaska Dağları yakınına veya
St. Elias ile Kıyı Sıradağları arasına dönerler. Ren geyiği eti yerlilerin baş­
lıca gıdasını teşkil eder. Bu hayvanın derisinden de elbise yapılır. Sayıları
halen oldukça çoksa da, süratle azalmaktadırlar.
Moose ve siyah ayılar çok boldur. Diğer taraftan ren geyiklerine bü-
yük zararlar veren kurt sürüleri de mevcuttur. Küçük hayvanlardan samur,
mink, dağ faresi ve Arktik tavşan da vardır. Bölgeye üç hayvan türü sokul-
muş ve başarı sağlanmıştır. İlk olarak 1891 yılında Sibirya Ren Geyiği
(yerli caribounun eblileştirilmişi) Eskimolar tarafından pek çoğaltılama­
mışsa da hükümetin gayreti ile N univak ve Pribilof adalarında yetiştirilmiş­
tir. 1928 yılında Montana'dan getirtilen Bizonlar Big Delta ve Copper Ri-
ver dolaylarında gittikçe çoğalan sürüler halindedirler. 1930 yılında getir-
tilen yabani manda (musk oxen) da şimdi Nunivak adasında sürüler teşkil
etmiştir.
Yazın Yukon düzlüklerinde milyonlarca kaz ve ördek görülür. Fakat
yazın en sıkıcı unsuru sivrisineklerdir. Zayıf drenaj ve yüksek yaz sıcak­
lıkları muazzam miktarda sivrisinek üremesine sebeb olmaktadır. Sivrisinek-
ler bu bölgeye göçmen gelmesini engelledikten başka, çalışmayı da balta-
larlar. Ziraat sahaları ve maden ocaklarında çalışanlar Mayıs, Haziran,
Temmuz ve Ağustos aylarında türlü şapkalar ve eldivenler giymektedirler.

Beşerı Çevre :
Yukon ve Kuskokwim havzalarında yerleşmeler kürk ve altın elde et-
80 ANGLO-AMERİKA

mek' için kurulmuş olan merkezlerden türeınişierdir. Sedanter yerleşmeyi


güçleştiren sebebler arasında özellikle şunlar önemlidir: 1) Uzun ve şiddet­
li kış, 2) Çeşitli böcekler, 3) Münakale şartlarının mahdut ve son derece
pah~ı olması, 4) Zirai ürünler için pazar şartlarının çok sınırlı olması,
5) İzolasyon. Özellikle sonuncusu çok önemlidir. Tecrid durumu, sadece,
bu bölgenin A. B. D. ve Kanada'nm başlıca merkezlerinden uzaklık dola-
yısiyle ortaya çıkmamaktadır. Bölgedeki yerleşme yerlerinin birbirlerinden
son ~erece uzak olmalarının izolasyon'da büyük payı vardır.
~

Bölgeye ilk defa olarak önemli miktarda nüfus gelmesi, altın bulun-
ması üzerine olmuştur. Bilahare azalma vuku bulmuş, 1920'den sonra ise
yeniden fakat ağır olmak üzere artma başlamıştır. 1950 yılından sonra bü-
tün Alaska'nın nüfusu süratle artmaya başlamıştır. Bugün bu geniş sahada
80.000 civarında bir nüfus kütlesi mevcuttur. Bu arada Yukon ve Kus-
kokwim havzalarındaki yerleşmelerin de nüfuslarının arttığını görüyorui:.
Fakat bu artış Güney Alaska'daki kadar değildir. Nitekim 1950-1960 ara-
sında Fairbanks'in nüfusu % 131 artmıştır. Buna karşılık Fairbanks'den üç
misli büyük olan Anchorage (güneyde)'in nüfusu %293 artmıştır.
Nüfus yoğunluğu
çok di.ışüktür. Nüfus hemen tamamen münakale im-
kanlarının müsait olduğu yerlerde bulunmaktadır. Akarsu, demiryolları, ka-
rayolları ve hava alanları kenarları başlıca yerleşme yerlerinin tercih etmiş
olduğu sahalardır.

Bütün bölgede sadece Fairbanks, Dawson ve Whitehorse önemli dai-


mi beyaz yerleşmeleri sayılabilir. Fairbanks zirai ve askeri yönden önemli
bir merkezdir. Whitehorse ise mevcudiyetini kuzey-güney ve doğu-batı doğ­
rultusundaki yolların kavşağında bulunmasma borçludur.
Bu bölgede devamlı yerleşmenin iki şartı olduğu ileri sürülmektedir,
biri cesaret, diğeri sermaye. Yeni bir sahaya giderek çalışacak olanlar için-
de cesaretli olanlar şüphesiz çoktur. Fakat bunların çoğu daha iyi şartlara
kavuşmak için yeni yerlere göç ettiklerinden sermaye sahibi olmaları pek
beklenemez.
Bölgede Kızılderili ve Eskimolar pek azdır. Bütün Yukon'da nüfusun
sadece % 15'i Kızılderilidir. Hemen hemen hiç Eskimo yoktur.
İktisadi Faaliyetler: Klondike'da altın bulunması bölgenin
üratle nü-
fuslanmasına sebep olmuştur. 1898'de bölgeye 80.000 kadar nüfusun sü-
ratle geldiği tahmin edilmektedir. Gelenlerin çoğu bu kuzey bölgeleri hak-
kında hiç bir şey bilmiyorlardı. Fakat servet ahibi olmak için her türlü
YUKON ve KUSKOKWİM 81

şartlara, bir-iki ay hatta bir-iki yıl katlanmayı göze almışlardı. ·


1898 yılında 10 milyon dolarlık, !899 yılında ise 16 milyon dolarlık altın
istihsal edildi. Bununla beraber gelenlerin pek az bir kısmı bu yolla servet
sahibi olabildiler. Bir çokları A.B.D'ne geri döndüler.
Şimdiye kadar bu bölgeden dörtte üçü altın olmak üzere, bir milyar
dolar değerinde maden elde edilmiştir.
Altın ilk zamanlar çok iptidai usullerle elde ediliyordu. Sonraları en
modern metotlar uygulanmaya başlandı ise de kolay elde edilebilir zengin
damarların tükenmiş olması işletmeyi pahalılaştırıyordu. Bu yüzden Alas-
ka'daki son altın madeni de tortul depoların düşük değerde olması yüzün-
den işletme pahalıya mal olduğu için faaliyetine son verdi. Halen Dawson
civarında tortul depoları (placer) işleten bir kaç müessese vardır. Bunlar
Kanada altın istihsalinin % 2'sini vermektedirler. Buna karşılık diğer önem-
li madenlerin istihsali artmıştır. Mayo yakınındaki Ke.no Hill madenleri Ka-
nada'nın en mühim gümüş yatağıdır. Bu madenden aynı zamanda önemli
miktarda kurşun, çinko ve altın çıkarılır. Keno Hill yatakları ile birlikte
Yukon bölgesi Kanada gümüş istihsalinin % 20'sini, kurşun istihsalinin
% 6'sını ve çinko istihsalinin de % 2'sini temin eder.
Maden kömürü nisbeten düşük kalitede olmakla beraber, oldukça
boldur. Fakat imalat faaliyetlerinin mevcut olmaması, nüfusun az olması,
nihayet demiryollarının mahdut oluşu yüzünden istihsal azdır. Bütün Alas-
ka'da istihsal edilen maden kömürünün üçte ikisi Fairbanks'e pek uzak ol-
mıyan H ealy River yataklarından temin edilmektedir. Kömürün kullanıl­
dığı başlıca yer de Ladd ve Eielson hava üsleridir.

Tuzakçıbk ve Balıkçılık: Yukon'a beyazlar gelmeden evvel Kızılde­


rililer'in başlıca gıdası som balığı idi. Eskimolar da fog, balina ve çeşitli
balık avcılığı yapıyorlardı. Beyazların gelmesi ile tuzakçılık önem kazandı.

Alaska'nın Amerika'ya satılmasından sonra gelen Amerikalılar ve ora-


da yaşamakta devam eden Ruslar kürk ticareti yapıyorlardı. Bu da Kızıl­
derililerin tuzakçılıkla daha fazla meşgul olmalarına sebebiyet verdi. Bu-
nunla beraber artık tuzakçılık bunlara pek gelir getirmemektedir. Çünkü
kürklerinden faydalanılan hayvanlar gittikçe azalmaktadır. Tuzakçılıkta
kullanılan metotlar da çok ilkeldir. Tuzakçı Kızılderililer yazları başlıca
akarsu boyları civarında bulunan yerleşme yerlerinde geçirirler; onbahar-
da tuzak mevsimi başlayınca iç kısımlara ilerlerler. Evvelce de belirttiği­
miz gibi, tuzakçıJık bütünü ile Alaska'da, özellikle Yukon'da artık ikinci
derecede bir faaliyet haline gelmiştir. Halen hükümetin sıkı kontrolü ile
Anglo-Amerika - Forma : 6
82 ANGLO-AMERİKA

- bilhassa beyazların yerlilerin köyleri civarına sokulmalarını önlemek v.s.


ile -' bu faaliyetler kaldırılmaya çalışılmaktadır.
Ti~ari som balığı avcılığı ise bölgede önemli bir mevsimli faaliyettir.
Alası<a'da tutulan som balığının kabaca dörtte biri burada avlanmaktadır.

İ'ribilof Adaları, Unalaska'nın kuzeybatısı ve Nunivak Adaları'nın


güneybatısı Alaska'nın en mühim kürk fok'u sahal&rıdır. 1786 yılında Pri-
biloflar'ın keşfinden beri 8 milyondan fazla fok kürkü alınmıştır. Halen
Pribiloflar'dan yılda 50.000 -100.000 arasında fok kürkü alınmaktadır.
Bu, lOOntrollü bir faydalanmadır.
Ormanlardan Faydalanma: Bölge ormanlarından faydalanma geçmiş­
te olmadığı gibi, şimdi de önemli bir faaliyet halini almamıştır. Gelecekte
de pek önemli bir değişme beklenmemektedir. Şiddetli ve uzun kışlar, kısa
yazlar ve nihc1yet az yağış ağaçların kısa olmalarına sebebiyet vermektedir.
Başlıca faydalanmalar akarsularda işleyen gemiler ve madenler için yakıt,
evlerde kullanma ve bir de Fairbank ve diğer bir iki yerde bulunan keres-
te fabrikalarındadır.
Ziraat : Bu bölgede ziraat, altın aramak üzere onbinlerce insanın sü-
ratle bölgeye gelmesi ile başlamıştır. İlk ziraatçıların da çoğu eski altın ara-
yıcılarıdır. Altın bulmakta şansları yaver gitmeyenler, bu defa altın arayı­
cılara gıda temini için ziraat faaliyetlerine atılmışlardır. Özellikle sözü edi-
len devrelerde A.B.D'nden gıda maddeleri temin etmek çok pahalıya mal
oluyordu. Bu sebeble Dawson ve Fairbanks civarındaki maden işletmeleri
için ziraat yapmak karlı bh iş idi. Bununla beraber, bugün, fiziki çevrenin
bilinen özellikleri yüzünden ziraat önemli bir faaliyet halinde değildir. Ge-
lecekte de olabilmesi pek imkan dahilinde görülmemektedir. Gelecek hak-
kında ihtiyatlı fikir yürütülmesinin sebebi, adı geçen bölgede ziraatı engel-
leyen beşeri faktörlerin de mevcudiyetidir. Bunlar arasında başlıcaları he-
nüz pazarların mahdut, ufak ve dağınık olması, transport imkanlarının da
son derece zayıflığıdır. Şüphesiz bu şartların değişmesi, tabii imkanlardan
azami faydalanmayı teşvik edecek, o da bütünü ile zirai faaliyetlerde geliş­
meyi sağlıyabilecektir.
Bugün ziraat belirli yerlerde, mahalli teşebbüsler halinde ve son dere-
ce dağınık bir düzene sahiptir. Fairbanks yakınındaki Tanana Vadisi başlı­
ca önemli ziraat sahasıdır. Fakat burada da ziraat yapılan arazi ancak
20.000 dönüm kadardır. Bu arazinin % 70 ini bitki örtüsü kaldırılmış taban
toprakları ve taraçalar teşkil eder. Buralarda sebzeler ve tahıllar yetiştirile-
YUKON ve KUSKOKWİM 83

bilmektedir. Geri kalan % 30'unu mer'alar ve yem bitkileri yetiştirilmekte


olan alçak sahalar teşkil etmektedir. Diğer başlıca ziraat sahaları Alaska
Highway'i boyunca Whitehorse'un. batısında ve Selkirk ile Dawson arasında
bulunmaktadır. Ürünler çoğunlukla sert tahıllar (yulaf, arpa, çavdar ve
buğday), köklü bitkiler (patates, pancar, havuç, turp ve yabani havuç) ve
sebzelerdir (bezelye, lflhana ve salata).
Bölgeye sokulan ilk ürünler olan sebzeler stiratle önem kazanmışlar­
dır. Çiftçilerin yaklaşık olarak % 90'ı sebze yetiştirmektedir. Patates en baş­
ta gelir
Seward'dan Fairbanks'e deıniryolunun inşa edilmiş olmasındanberi ta-
hıl ithal edilmeye başlanmıştır. Fakat dışarıdan gelen buğdayla Yukon buğ­
dayları rekabet edememektedirler. Bu sebeple Yukon'da buğday ve hatta
arpa ancak geçim gayesi ile üretilmektedir. Ticari üretim hemen he-
men hemen hiç kalmamıştır. Tahıllar arasında, çoğunlukla, hayvan yemi
ol2rak kullanılmakta olan yulaf ön sıraya geçmiştir. Bölgede, otların tam
olgunlaştığı, dolayısiyle hasat zamanı olan Ağustos ayının en nemli ay ol-
ması, tarlada kurutulamadıkları için, saman elde etmeyi engellemektedir.

Özet olarak bölgedeki ziraat faaliyetlerinin başlıca problemlerini tek-


rarlıyalım :
1) İklim bütünü ile engelleyicidir. (Mesela; Fairbanks'de yetişme
devresi 95 gün).
2) Toprak tabakaları genellikle ince, verimsiz ve zayıf drenajlı,

3) Ziraat işçisi az ve pahalı,

4) Pazarlar sınırlı,

5) Gübreler pahalı.

Turistik İmkllnlar: Bu sahaya zaman zaman bir miktar turist ve spor-


severler gelmekteyseler de, bölgede görülecek hususlar da mahduttur.
Klondike'ın biraz tarihi cazibesi vardır. Yukon üzerinde de gemi veya san-
dal gezintileri bazı meraklıları çekiyorsa da, bu önemli faaliyetler yaratma-
mıştır. Şüphesiz bu çeşit faaliyetleri engelleyen faktörlerin başında iklim
meskun büyük merkezlerden uzaklık, hayat pahalılığı gelmektedir. Bunun-
la beraber böJgeyi ziyaret edenlerin miktarı her yıl, ağır da olsa. artmakta-
dır.

Yukon-Kuskokwim Bölgesi'nde münakale istemleri altı a rı ünite


halindedir;
84 ANGLO-AMERİKA

1 - Yukon Nehri ve kolları,


2' - White Pass ve Yukon Demiryolu,
3 ...:.__ Alaska Demiryolu,
4' - Richardson Highway,
s.· -:--- Alaska Highway'
6 - Hava Yolları.
Suyolları : Bu geniş bölgenin en mühim münakale sistemi Yukon Neh-
ridir. Yukon senenin üç ayında Whitehorse'a kadar münakaleye elverişli­
dir (yaklaşık olarak 3 600 km).
Tanana Nehrinde de Fairbanks'e kadar, bu nehrin meşhur olan akın­
tılarını geçebilecek özel botlarla nakliyat yapılır.
Kuskokwim Nehri de genel olarak münakaleye elverişlidir. Yılın dört
ayında bu nehrin 1000 kın. uzunluğundaki kısmında nakliyat yapılmakta­
dır.

Bölgede akarsularm münakalede kullanılmasını kısıtlayan en mühim


sebeb, şüphesiz «kış» tır. Kışın akarsularda münakale tamamen durur. Di-
ğer tarafdan Yukon deltasının müsait olmaması yüzünden büyük gemilerin
içeri girememesi önemli bir engeldir.
Demiryol/arı : Bölgede demiryolları uzunluk bakımından fazla değil­
lerse de, münakalede hayati rol oynarlar. White Pass ve Yukon Demiryolu
Klondike'da altın çıkarımının hararetli devrinde, 1898 yılında inşa edilmiş­
tir. 180 km. uzunluğunda olan bu hat Skagway'den başlayıp White Pass
üzerinden geçerek Whitehorse'a kadar uzanır.
İnşaası1923 yılında tamamlanan Afaska Demiryolu ise 7 60 km. uzun-
luktadır. Seward'dan Fairbanks'e kadar uzanmakta olan bu hattı A.B.D.
hükümeti Alaska'nın kalkınmasına yardım için yaptırmıştır. Nitekim hat,
yol boyunca maden çıkarım faaliyetlerinin başlamasına yol açmış, dolayı ­
siyle başlıca yük de madenler olmuştur.
Karayolları : Bölgedeki fizik coğrafya şartları ve ona sıkı sıkıya bağlı
olan seyrek bir nüfus ve yerleşme merkezleri arasındaki ıssız uzun mesafe-
lerin mevcudiyeti karayolları yapımı ve bakımının çok masraflı ve güç ol-
masına sebebiyet vermektedir. Bu sebeblerle iyi kalitede karayollan belirli
yerlerde inşa edilmiştir. Bu ender yollardan biri Richardson Highway'dir .
Valdez on Prince William Sound ile Fairbanks arasında 500 km. uzunlu-
ğundaki bu yol, Alaska Demiryolu inşa edilmeden evvel özellikle kışın iç
YUKON ve KUSKOKWİM 85

kısımlarda yegane bağlantı vasıtası idi. Bu yol 1907 yılı civarında atlarla
katediliyordu. 191 O yılında atlı arabaların yolu, 1920'lerden sonra ise mo-
torlu vasıtaların kullandığı highway oldu.
Fairbanks'den Yukon üzerindeki Circle'a kadar uzanan 250 km. uzun-
luğundaki Steese Highway de bir bakıma Richardson Highway'in devamı­
dır. Bu yol bölgede kuzeye en fazla uzanan yoldur. Yakın zamanda yapılan
yollarla Whi.tehorse-Dawson ve Mayo arasında bağlantı kurulmuştur. Fair-
banks'le Eureka arasında da yeni bir highway inşa edilmiştir. Sonraları yol
N ome'ye kadar uzatılmıştır.
Alaska Highway İngiliz Kolombiyası'nda Dawson Creek'den Fair-
banks'e kadar uzanmaktadır. Uzunluğu 2500 km. dir. Bu highway 1942 yı­
lında A.B.D. Hükümeti tarafından harb programı çerçevesi içinde inşa edil-
miştir.

Havayolları: Uçaklar Yukon Havzası'nda transport meselesini geniş


çapta halletmektedir. Yerleşmelerin ufak ve çok dağınık olduğu bu bölge-
de uçak uygun bir transport vasıtasıdır. Alaskalılar uçağı, Amerikalıların
otomobil veya otobüs kullanmaları gibi kullanırlar. A.B.D'nde hava yolla-
rında fert başına yapılan yol -km'nin 15 misli fazlası Yukon Havzası'nda
yapılmaktadır. Yük-km. ise 100 misli fazladır.

Bölgede uçakların kullanılmaya başlaması, bir yandan dış alemle te-


ması kolaylıkla sağladığıgibi, bir yandan da içeride bağlantıyı arttırmıştır.
Evvelce temas edildiği gibi, kışın nehirlerin donması, demiryolu ve kara-
yollarının mahdut yerlerde bulunmaları bölgede tabii kaynaklarından fay-
dalanmayı kısıtlamaktadır. Çalışma süresi çok kısadır. İşçiler akarsular
donmadan madenleri terk ederler. Şimdi bu dunım süratle değişmektedir.
Eskiden bir kürk tüccarının aylarca süren yolculuğu bugün saatlere inmiş­
tir.
KUZEY PASİFİK KIYI BÖLGESİ

Bu bölge, Kaskat Sıradağlarının Oregon ve Washington'da yer alan


kısımları ile İngiliz Kolombiyası ve Alaska'daki Kıyı Dağları ile, batıda
Pasifik Okyanusu arasında kalan kıyı sahasını içine alır. Bölgenin genişliği
hiç bir yerde 250 km. yi geçmez. Buna karşılık kuzey Kaliforniya'dan Aleut
takımadalarına kadar uzunluğu 4000 km. den fazladır. Kuzey Pasifik Kıyı
Bölgesi bu kadar uzunluğa sahip olmasına rağmen hemen bütününde iklim
şartları aynıdır. Bunda şüphesiz en kuvvetli amil ılıman deniz ikliminin ha-
kim oluşudur.

Fizik Çevre:

Bölgede hakim olan yüzey şekilleri dağlardır. Bununla beraber dağla­


rın yüksekliğiyer yer farklıdır. Kuzey Kalifomiya, Oregon ve Washington'-
da nisbcten alçak kıyı sıradağları yer alır. Kaskatlar daha yüksektirler. Ni-
hayet daha kuzeyde İngiliz Kolombiyası ve Alaska'daki dağlarda ise kıta­
daki en yüksek tepeler yer almıştır.
Dağlar genellikle birbirine paralel olarak kuzeybatı-güneydoğu doğ­
rultusunda uzanmaktadırlar. En batıdaki sıra diğerlerine nisbetle daha az
yüksek ise de, daha engebelidir. Kuzeye doğru da hem yükseklik artar, hem
de buzul istilasının izleri çok daha fazla görülür. Doğuda ise, özellikle Ore-
gon ile Yukon arasında, sahilde oldukça devamlı olan silsileler uzanır. Bun-
lar, Üzerlerinde volkanik tepeler bulunan karmaşık yapıda dağlardır.
Bölgenin A.B.D. sınırları içinde kalan kısmındaki belli başlı silsileler
arasında şunlar vardır; Kaliforniya'd~ Kıyı Sıradağları, bunları güney Kas-
KUZEY PASİFİK 87

katlar'a bağlıyan Klamath Dağları, Oregon'un Kıyı Sıraları, Washington'- .


daki Olimpic Dağları.
Bu derece dağlık olan bir sahada yer yer çok farklı sıcaklık şartlarının
görülmesi beklenirse de, Kuzey Pasifik Kıyı Bölgesinde, özellikle alçak sa-
halarda sıcaklığın çok yeknesak olması bir karakter halindedir. Mesela
Oregon'da sıcaklık 3.3 ile 12.8 arasında değişmektedir. Bununla beraber
içerdeki bazı vadilerde mesela Matanuska'da kışlık ortalama sıcaklık -8,9'a
kadar düşer. Genel olarak bölgenin bütün vadilerinde <ı.yetişme devresi
süresi» 100 günden fazladır. Bölgenin iklim bakımından en bariz özelliği
kış ve yaz şartlarının tamamen değişmesidir.

Yağış rejimi muntazamdır. Bununla beraber yağışlar Eylül'den Ma-


yıs'a kadar fırtına ile birlikte, yazın ise nisbeten daha az yağar. Kış mev-
siminde Pasifik Havzası'nda doğuya göç eden siklonik fırtına sistemleri böl-
genin 1600 km. uzunluğundaki kıyı kısımlarına bol yağış getirir. Şüphesiz
yüzey şekilleri yağışın dağılışını etkiler. Dolayısiyle denize bakan yamaç-
lar daha fazla yağış alırlar. Mesela Olimpik Dağları'nın güneybatısı yılda
ortalama 7500 m.m. yağış alır ki bu A.B.D'nde maksimumdur. Bu dağla­
rın öbür yüzü ise (kuzeydoğu), ki arada ancak 100-120 km. kadar bir me-
safe vardır, sadece 150 mm. yağış alır.
Yağış dağılış düzeni, yüzey şekillerinin de kuvvetli etkisi ile doğu-batı
doğrultusunda açık bir şekilde müşahede edilen dört kuşak halindedir:
1) Kıyı ~eridi; bol yağış ve az kar. 2) Kıyı Sıraları'nın rüzgaraltı tarafları,
3) Kıyı Sıraları'nın iç kısımlara bakan tarafları, vasat bir yağış ve çok na-
dir kar yağışı, 4) Kaskat Sıradağları'nın batı yamaçları (A.B.D'de) ve Kıyı
Dağları'nın batısı (Kanada'da), 2500 kadar yağış, esas itibariyle kar yağış­
ları ile.

Bölgede kış bulutlu, devamlı nemli ve rüzgarlıdır. Yaz ise ılık sıcaklık
şartları,alçaktan esen hafü rüzgarlar, kıyılarda sis ve alçak bulutlarla ka-
rakterize edilir.
İç kısımlardaki bazı vadiler hariç, bol yağış bölgede zengin ormanla-
rın teşekkülüne sebeb olmuştur. Kuzey Kaliforniya Kıyı Sıralan'nda ve
Klamath Dağları'nın bazı kısımlarında sekoya türü hakimdir. Bölgede dün-
yanın en güzel ormanları yer almaktadır. Oregon ve Washington Kıyı Sı­
raları ve Kaskatlar'da Douglas köknarı gibi en iyi kereste veren ağaçlar
boldur. Diğer yaygın türler arasında batmın kızıl sedir ağacı ve Sit a Hl-
dini vardır. Kanada sınırları içinde ise en çok yer kaplıyan Douglas kök-
88 ANGLO-AMERİKA

nar\dır; onu hemlok çamı takip eder. Alaska'nın güneydoğusunda Sitka la-
dini daha yaygındır.
Bolgede genellikle konifer ormanlar hakimdir. Buna karşılık Oregon' -
un Willamette Vadisi ile Washington'un Puget Sound sahası arasında tabii
bitki.örtüsü bakımından bariz fark vardır .
' Kıyı Sıraları'nın batıdan gelen yağışları engellediği Willamette Vadisi
hafif yaz yağışları alır. Puget Soımd Vadisi'nde ise yaz yağışları fazladır.
Diğer taraftan Puget Sound Vadisi'nin nisbeten daha serin olması, buralar-
da d~a gür bir bitki örtüsünün gelişmesine sebeb olmuştur. Gerçekten Wil-
lamette Vadisi'nde Preri (Pairie) tipi çayırlar hakim olmasına karşılık, Pu-
get Sound'da gayet yoğun Douglas köknarı toplulukları yer almıştır. Preri
otlukları azdır. Bitki örtüsündeki bu tezat her iki bölgede de yerleşme üze-
rine etki yapmıştır. Baş tarafta da belirtildiği gibi Kuzey Pasifik Kıyı Böl-
gesi esas itibariyle dağlık bir bölge olduğu için verimli topraklar ancak va-
dilerde bulunmaktadır. Bunlar arasında Willamette Vadisi'nin zengin preri
toprakları önemli ziraat faaliyetlerine sahne olmuştur. Fraser ve Skagit del-
talarında da oldukça verimli olan alüviyal topraklar vardır.

Beşeri Çevre:
Bölgede yerleşmenin gelişmesi : Bölgenin A.B.D. kısmına gelen be-
yazlar, bazı akarsu boyları ve kıyılarda balıkçılık ve avcılıkla uğraşan
Amerindleri bulmuşlardı. Aynı şekilde Kanada ve Alaska'da da Amerind-
ler vardı. Bugün ise Kal!forniya, Oregon ve Washington'da çok az Kı­
zılderili vardır. Buna karşılık Kanada ve Alaska'da oldukça önemli sayı­
dadırlar. Özellikle güneydoğu Alaska'da çok sayıda olan Kızılderililer som
balığı avcılığı yapmakta ve konserve tesislerinde çalışmaktadırlar.
Bölgenin kuzey kısmının tanınmasında Vitus Bering'in 1728 ile 1742
yılları arasında yaptığı seyahatlerin büyük rolü olmuştur. Bu seyahatleri
Rus kürk avcılarının Alaska kıyıları boyunca güneye doğru ilerlemeleri ta-
kip etti. 1774 yılında Juan Perez 55 derece kuzey enlemine kadar çıktı.
Diğer bir önemli seyahat de Kaptan Cook'un yaptığıdır. Cook 1778'de, 43
ile 60 derece kuzey enlemleri arasında yer alan kıyıları tanıttı. 1792 yılında
ise Yeni İngiltereli bir ticaret gemisi Kolumbiya Nehri'nin ağzına kadar git-
ti. Böylece 18. asrın sonuna doğru, San Francisco Körfezi ile Batı Alaska
arasındaki Pasifik sahili İspanya, Büyük Britanya ve A.B.D'nin yer yer hak
iddia ettiği bir saha haline gelmiştir.
İspanyollar San Francisco Körfezi'nin kuzeyinde hiç bir zaman daimi
KUZEY PASİFİK 89

yerleşme yerleri kurmamışlarsa da, Ruslar 1800 yıllarına doğru güneydoğu


Alaska'da Baranof adasına yerleşerek SUka'da bir koloni hükümeti kurdu-
lar. 1824 ve 1825 yıllarında İngiltere ve A.B.D. Rus yerleşmesinin 54 °40'
enleminin kuzeyinde kalması hususunda anlaşmaya vardılar. İspanya ise
42. paralelin kuzeyindeki bütün haklarından vazgeçmişti. Böylelikle Kali-
forniya'daki İspanyol yerleşmeleri ile Alaska'daki Rus yerleşmeleri arasın­
da yer almış olan Oregon, İngiltere ve A. B. D'ne kalıyordu. Oregon'da İn­
gilizlerin istediği arazi, esas itibariyle Kaptan Cook'un bulduğu yerler ol-
makla beraber bölgeye, Saskatchewan Nehri, Selkirk Kayalık Dağları ve
Kolumbiya Nehri yolu ile keşif seyahatleri yaptıran Hudson Bay Kumpan-
yası'nın bu faaliyeti ile ilgili sahaları da istiyordu. A.B.D'nin istekleri ise
Kolumbiya Nehri ağzını keşfeden ticaret gemisi kaptanı, ve bilahare kara-
yolu ile 1805 yılında kıyılara gelen Lewis ve Clark'ın seyahatlerine dayanı­
yordu. Keşif seyahatleri ve ticaret faaliyetlerinin yeryüzünün çeşitli bölgele-
rinin büyük memleketler arasında paylaşılmasındaki rolü sözü edilen böl-
gede açık 9larak müşahede edilmektedir.
Daha sonraları Kuzey Pasifik Kıyıları'nda İspanyollar koloni kurma
teşebbüsünde bulunmamışlardır. Diğer tarafdan 54 °40' paralelinin kuzeyin-
de Ruslar yeni yerleşmeler kurdular ise de A.B.D. ve İngiltere, İspanyol ve
Rus nüfus sahaları arasındaki yerlerde yeni yerleşmeler kurma yolunda ço
daha faal idiler. Lewis ve Clark'ın seyahatlerinden hemen sonra bir Ame-
rikan ticaret şirketi Kolumbiya Nehri ağzında Astoria'da bir ticaret mer-
kezi kurdu. Fakat bu merkez 1 812 harbi'nde Hudson Bay kumpanyası me-
murlarının eline geçti.

İlk zamanlar bu uzak sahalara gelenlerin çoğunu Amerikalı kürk tüc-


carları teşkil ediyordu. Fakat 1830 yılı başlarında meşhur 'Oregon Trail' i
takiben, karayolu ile bir miktar Yeni İngiltere kolonistlerinin gelmesi ile
akın başladı. Böylece A.B.D'nin Pasifik Kıyısı'na açılması söz konusu olu-
yordu. Gelenlerin çoğu Willamette Vadisi'ne yerleşiyorlardı. 1846 yılında
A. B. D., Vancouver Adası hariç olmak üzere, 49 uncu paralelin güneyin-
de kalan sahaları, İngiltere de A. B. D. ile kuzeyde Ruslar'a ait arazinin
arasında kalan kısmı aldı. Bununla beraber, şimdi Washington eyaletinin
bir kısmı olan San Juan Adaları'nın durumu ancak 1872 yılında tayin oldu.
Kaliforniya'da Altın Bulunmasının Etkileri: Yukarıda da belirtildiği
gibi, bölgeye ilk gelenlerin çoğu Willamette Vadisi'ne yerleşmişlerdi. Vadi,
maden işçilerine buğday ve çeşitli gıda temin edebilecek durumda olduğu
için, ziraat kısa zamanda gelişti. Diğer tarafdan 1850 yılında yürürlüğe gi-
90 ANGLO-AMERİKA

ren toprak verme kanunu ile evli erkeğe 640, bekara 320 acr'lık arazının
aynı yılın Aralık ayına kadar yerleşeceklere bedava verilmesi yerleşmeyi de
hızlandırdı.

Kuzey Pasifik Kıyı Bölgesinin güney kısımlarında bu olaylar cereyan


ederke.ç, kuzeyde kürk kaynaklarının tükenmeye yüz tutmuş, dolayısiyle
Ruslar. için bu uzak topraklar önemini kaybetmişti. Bu sebeble bazı ticaret
merkezlerini Hudson Bay Company'e satmış veya kiraya vermişlerdi.
1867 yılında ise Alaska 7.200.000 dolara A.B.D'ne satıldı. Asrın so-
nuna kadar Amerikalılar da, sayıları mahdut kürk avcıları hariç, Alaska
..
ile pek ilgilenmediler. Ancak Kanada'da Klondike (1897) ve Alaska'da
(1898) Nome'de altın bulununca durum değişti. Klondike'a direkt yol
Seatle'dan Dyea'a ve Skagway'e kadar inside Passage yolu ile denizden,
daha sonra Chilkoot Pass veya Whitepass üzerinden Yukon'un kollarına
ve oradan da kayıklarla 500 millik bir nehir yolculuğu ile Dawson'a varılı­
yordu. Bu uzun ve meşakkatli bir yolculuk idi. Nome'ye ise tamamen deniz-
yolu ile gidiliyordu. Her iki halde de Seatle A. B. D'nin diğer kısımlarına
demiryolu bağlantısı mevcut, en yakın liman olarak faydalanıyordu.
Kanada'nın Pasifik Kıyıları, Vancouver Adasında 1843'den beri yer-
leşmelere sahne olmuştur. Fakat Fraser River-Caribou da altın bulunun-
caya kadar (1858) pek gelişme görülmemiştir. 1871 'de İngiliz Kolumbiyası
Kanada'nın bir kısmı haline gel<li ise de belirli iktisadi gelişmeler ancak
Canadian Pasific Railway'in Vancouver'e kadar gelmesiyle (1885) ve daha
sonra Grand Trunk Pasific (şimdiki adı Canadian N ational) Railway'in
Prince Rupert'e bağlanması 'ile olmuştur. Her iki liman da Batı Kanada'ya
hizmet ediyorlardı. Kuzey Pasifik Kıyı Bölgesine gelen Avrupalı göçmen-
lerle bazı iktisadi faaliyetlerin gelişmesi arasında yakın ilişkiler vardır.
1900 ile 1920 yılları arasında Puget Sound Bölgesi'ne ve Kolumbiya
Nehri Vadisi'ne 100.000'den fazla Avrupalı (İskandinav, Alman, Fin, İs­
viçreli ve Hollandalı) gelmişti. Aşağı yukarı bir bu kadar da, Avrupa asıllı
Amerikalı evvelce yerleşmiş oldukları Com Belt, Yukarı Göller Bölgesj ve
Büyük Ovalar'ın kuzeyinden buralara gelmişlerdir. Göçmenlerin bir kısmı
Batı Washington ve Oregon gibi iklim bakımından ana vatanlarının bulun-
duğu Kuzeybatı Avrupa'ya benzeyen yerleri tercih ettiler.
Diğer tarafdan Willamette Vadisi'nde daha önce Amerikalılar yerJeş­
miş oldukları için Avrupalı göçmenler Washington'un batısındaki alçak sa-
halara yönelmişlerdir. Böylece Bellington Ovası, Skagit Deltası ve Kaskat-
lar'm batısında yer alan bazı küçük vadiler İskandinavları, Almanları ve
KUZEY PASİFİK 91

Hollandalıları cezbetti. Kısa zamanda buralarda mandracılık ve kümes hay-


vanları yetiştirme faaliyetleri gelişti. Kanada hududuna yakın Lynden tere-
yağı ve diğer hayvan ürünleri ile ün salan bir Hollanda yerleşmesi haline
geldi.
Batı
Oregon'daki Tillamook mıntıkasının A.B.D'nin batısında en
önemli peynir imal merkezi olmasında ise buraya yerleşen İsviçreli peynirci
göçmenler baş rolü oynamışlardır.
Öte yandan Astoria'da da Finler ve Norveçliler kısa zamanda başarılı
balıkçılık faaliyetlerine başladılar. Seattle'ın Ballard mıntıkası ise hem
önemli bir balıkçılık merkezi, hem de Kuzey Pasifik Kıyı Bölgesi'nde İs­
kandinavya göçmenlerinin en fazla bulunduğu yer haline geldi. Bugün Ko-
lumbiya Nehri'nin kuzeyinde İskandinavya menşeli nüfus oranı A. B. D -
nin, Minnesota hariç, her yerindekinden yüJ_<:sektir.

İktisadi Faaliyetler:

Kuzey Pasifik KıyıBölgesinde ziraate uygun sahalar azdır. Ek.ili sa-


haların yarısından fazlası da tabii meraların yanında hayvan yemi olarak
yetiştirilen yulaf v.s ye tahsis edilmiştir. Başlıca ziraat sahaları şunlardır :
Güneybatı Oregon'da Umpqua ve Rogue Vadileri, 2 -
1 - Wil-
lameıte Vadisi, 3 - Puget Sound'un yakınlarındaki alçak sahalar, ile
Cowlitz ve Chehalis Vadileri, 4 - Bellingham alçak sahası, 5 - İngiliz
Kolumbiyasında aşağı Fraser Vadisi, 6 - Vancouver Adası'nın güneydo-
ğusu, 7 - Alaska'da Matanuska Vadisi.
Bunlar arasında 9 milyon dönüm ziraat sahası ile Willamette en önem-
lisidir. En az gelişmiş olanı ise en yeni kolonize olan Matanuska V adisi'dir.
Ziraatın gelişmesi : 1846 yılında Oregon'un A. B. D'ne katılması ile
Willamette Vadisi süratle yerleşmeye sahne olmaya başladı. Vadi yağmur
getiren rüzgarlara nisbeten kapalıdır. Bu sebeble orijinal bitki örtüsü step
idi. Buraya gelip yerleşenlerin çoğunun Middle-West'in hububat yetiştiren
çiftçileri ve arazinin de müsait oluşu hububat ziraatini yaygınlaştırdı. EY-
velce de belirtildiği gibi Kaliforniya'da altın bulunması, buralarda ziraatın
daha da gelişmesine yol açtı. 1890 larda demiryolunun inşaası ise, yeni göç-
menlerin gelmesini çok kolaylaştırdı. Bunlar, ziraate uygun toprakların ço-
ğu evvelden gelenler tarafından kullanılmakta olduğu için, ormanları tah-
rip ederek ziraat sahası açmaya çalıştılar. Her ne kadar ormanların yoğun
ve büyük ağaçlardan müteşekkil olması bu işi güçleştiriyorduysa da kı a
KUZEY PASİFİK

zamanda 15 milyon dönümlük saha ziraate açılmıştır. Bugün Willamette ,


Vadisinde hububat da yetiştiriliyorsa da bölge ziraatini esas itibarı ile ilci
tip karakterize etmektedir : Mandracılık ve meyvacılık.
Mandracılık, özellikle Puget Sound dolaylarında, çok yaygın bir faa-
liyettir. Ayrıca yer yer kasaplık sığır ve kümes hayvanları da beslenir.
Meyva sahaları hububat veya meralara nisbetle daha az yer kaplarsa
da, değer bakımından ikisinden de kıymetlidir. Willamette Vadisi'nde şef­
tali, elma, erik ve kiraz yetiştirilir. Elma, aynı zamanda Vancouver Adası'­
nın güneydoğusunda da dikkati çekecek miktarda yetiştirilir. Armut ve ki-
raz ağaçları Umpqua ve Willamette Vadilerinde pek çoktur. Willamette
Vadisindeki Salem A. B. D'nin en mühim kiraz kutulama merkezleri ara-
sındadır. Bölgede aynı zamanda çeşitli sebzeler de yetiştirilir.

Gerek Willamette Vadisi, gerek Puget Sound alçak sahalarının eski-


den beri yerleşmeye sahne olan kısımlarında ziraat sahalarının görünümü
«Batı~nın ancak muayyen yerlerinde mevcut olan yoğun ve olgun bir ka-
rakter arzeder. Mesela Willamette Vadisi'nde meyva bahçeleri, gayet güzel
meralar, buğday tarlaları kilometrelerce uzunlukta birbirini takip ederler.
Mandracılığın çok gelişmiş olduğu Puget Sound alçak sahalarında
önemli bir diğer faaliyet de sebzeciliktir. Yetiştirilen çeşitli sebzeler mahal-
li ihtiyacı karşıladıktan başka A. B. D'nin diğer taraflarına da sevkedilir.
Nihayet bölgede yetişen bazı özel ürünlere de dikkati çekmek gerekir. Bun-
lar arasında üçü önemlidir: 1) Willamette Vadisi'ndeki şerbetçi otu, 2) Pu-
get Sound'da soğan, 3) Bellington Ovası'nda bezelye. Bir zamanlar Willa-
mette Vadisi A. B. D'nin en mühim şerbetçi otu yetiştirilen sahası idi. Son-
raları Kaskat'ların doğusunda yer alan Y akima Vadisi öne geçti.

İngiliz Kolumbiyası'nda Ziraat: İngiliz Kolumbiyası'nda ziraat faali-


yetlerinin çoğu Fraser Nehri deltası ile Vancouver Adası'nın güneydoğusun­
da yer almıştır. Çeşitli ziraat ve mandracılık hakimdir. Fraser Deltası mü-
him bir süt istihsal bölgesidir. Vancouver Adası'nın güneydoğusunda
200.000 dönüm kadar ziraat sahası vardır. Fakat devamlı değildir. Sıcak­
lık şartları Fraser deltasına benzerse de, yağış daha azdır. Mandracılık, kü-
mes hayvanı üretme, meyvacılık ve sebzecilik başlıca zirai faaliyetlerdir.
Matanuska Vadisi: Matanuska Vadisi'nde yaklaşık olarak 200.000
dönümlük ziraate yarar arazi olduğu tahmin ediliyor. Ova'da 1910 yıllan
civarında sayıları mahdud olan Preri çiftçilerinin hayvan yemi, hububat e
köklü bitkiler yetiştiriliyordu. 1915 yılında da A. B. D. Ziraat Vekaleti a-
94 ANGLO-AMERİKA

tanuska'da bir Ziraat Tecrübe İstasyonu kurdu. 1935 yılında ise yine Ame-
rikan hi;ikümeti Michigan, Wisconsin ve Minnesota'dan 895 göçmen gön-
derdi. Fakat bunların çoğu geri döndüJer. Bugün yetiştirilen başlıca ürün-
ler hayvan yemi olarak saman, yaz buğdayı ve bazı sebzelerdir. Bunlar
Anchorage'e satılır. Diğer taraftan mandracılık da önemlidir. Vadide mü-
keınnlei yaz otlakları mevcut olduktan başka, Talikeetna dağında da otlak-
lar vardır. Bununla beraber uzun kış mevsiminde hayvanların beslenmesi
ve barındırılması pahalıya maı olmaktadır.
Düz arazinin çok sınırlı ve yetişme devresinin çok kısa oluşunun Alas-
ka'nın kıyı bölgelerinde ziraati geniş çapta engellediğine şüphe yoktur.

Ormanlardan Faydalanma: Kuzey Pasifik Kıyı Bölgesi dünyanın sa-


yılı zengin ormanlarına sahlptir. Bölgenin, yerleşmelere sahne olmadan ev-
vel % 95'inin ormanlarla kaplı olduğu tahmin edilmektedir. Ormanları teş­
kil eden ağaçların büyüklüğü; kuzeybatı Kaliforniya'nın redwood'u (kırmı­
zı kereste veren, dünyanın en uzun servi ağacı-Kaliforniya'ya mahsus), Ore-
gon, Washington ve İngiliz Kolumbiyası'nın Douglas köknarı, ve kızıl sedir
ağaçlarından Alaska kıyılarında yer yer görülen ladin çeşitleri, hemlok ça-
mı ve köknar gibi daha küçük türler arasında olmak üzere değişiktir.

Gerek kerestecilik, gerek diğer faydalanma faaliyetleri esas itibariyle


Oregon, Washington ve İngiliz Kolumbiyası'nın güneyinde, bilhassa Doug-
las köknarı türünün yaygın olduğu ormanlarda yer almaktadır. Bu geniş
faydalanma faaliyetleri eski ve büyük Douglas köknarlarınm azalmalarına
sebeb olmuştur. Diğer taraftan gayet modern ve sistemli önleyici tedbirlerin
mevcut olmasına rağmen büyük yangınlar da ormanların tahribine sebeb
olmaktadır.
Bölge ormanlarından ticari bir şekilde faydalanma 1827 yılında baş­
lamıştır. O tarihlerde Hudson's Bay Company'nin Kolumbiya Nehri kena-
rında kurduğu (Fort Vancouver'a yakın) bir kereste fabrikası Hawai'ye ke-
reste ihraç ediyordu. Sonraları San Francisco ve Kaliforniya'nın altın çıka­
rılan sahalarına gönderilmeye başlandı. 1850 ile 1900 yılları arasında ise
bu tip tesislerin süratle çoğaldığı görüldü. Bugün kıta orman ürünlerinin
çoğu bu bölge ile A.B.D'nin güneyinde elde edilir.

Bölgede odun hammaddesinin mevcudiyeti kağıt sanayiinin gelişme­


sine de yol açmıştır. Zengin hidroelektrik imkanlarının da mevcut oluşu
kağıt sanayiinin kısa zamanda A. B. D'nin diğer yerlerine ihracat yapacak
duruma gelmesine sebeb olmuştur. İngiliz Kolumbiyasında kağıt ve odun
hamuru fabrikaları Vancou ver, Nanaimo, Port Alberni, Povel Nehri, Kiti-
KUZEY PASİFİK 95

mat ve Prince Rupert'tedir. Alaska'da tomruk imal edilen sahalar ise Ket-
chihan, Sitka ve Juneau'dur.
Kuzey Pasifik Kıyı Bölgesi aynı zamanda kıtanın mühim balıkçılık
sahalarından biridir. Açık deniz veya bank balıkçılığından çok kıyı balık­
çılığı hakimdir. En çok tutulan balık som balığıdır. Onu pisi ve ringa ba-
lığı takip eder.
Som balığı
uzun zaman Kuzey Pasifik Kıyı Bölgesi'nde yaşıyan Ame-
rind'lerin başlıca gıdası olmuştur.
1866 yılından itibaren Kolumbiya ehri
yakınında kurulan bir kutu fabrikasının balıkları kutulamaya başlaması
üzerine balıkcılık faaliyetleri daha önem kazanmıştır.
Klondike ve Nome'de altın bulunana kadar bölgede madencilik çok
önemsizdi. 1880 yıllarında bile, ki Alaska A. B. D. tarafından satın alınalı
epey olmuştu, yıllık altın çıkarımı 20.000 dolar kıymetinde idi. Sonraları
kurşun, gümüş ve bakır yataklarının bulunmasıyle Alaska bir müddet ol-
dukça önemli madencilik faaliyetlerine sahne olmuşsa da bu durum muha-
faza edilememiştir. Bugün madencilik önemsiz bir faaliyet halindedir. İki
sahada maden kömürü işletilmekteyse de istihsal çok değildir. En büyük
yatak olan Matanuska'nın yıllık 300.000 ton civarındaki istihsalinin çoğu
Anchorage'deki askeri tesislerde sarfedilir.
1957 yılından beri petrol de sahneye çıkmıştır. Kenai yarımadasın­
daki Swanson Nehri Havzasından şimdilik az miktarda petrol alınıyorsa da
havza ilerisi için ümit vericidir. Bu havzanın, kuzeyde Barrow Burnu doğu­
sundakinden sonra Alaska'nın başlıca ticari petrol istihsal sahasını teskil
ettiği ileri sürülmektedir.

Bölgenin Kanada sınırları içinde kalan kısmında vasat miktarda de-


mir cevheri, bakır, maden kömürü ve altın elde edilmektedir. Kanada de-
mir cevheri istihsalinin % S'i Vancouver Adası'nda Quinsal Gölü yakının­
daki yataklardan ve Texada Adası'ndan elde edilir. Vancouver in kuzeyin-
Britannia Beach'de zengin bakır yatakları yer almaktadır.
V ancouver Adası'nda Connox yakınında maden kömürü yatakları ,
Bralorne'de Bridge Nehri kenarlarında da iki altın madeni vardır.
Yüzey şekilleri ve bol yağış bölgenin Anglo-Amerika'da potansiyel
hidroelektrik güç bakımından başta gelmesine sebep olmuşlardır. Bununla
beraber bu zengin kaynaklardan faydalanma yakın zamanda başlamıştır.
Grand Coulee (bölge dışı) ve Bonneville barajları A. B. D. kısmındaki ilk
fa ydalanmalardır.
96 ANGLO-AMER!KA

Bonneville Barajı Kolumbiya üzerinde ve Portland'e yakındır. Dallas


Barajı ise Bonneville'in 80 km. kadar ilerisindedir.
Kuzey Pasifik Kıyı Bölgesi hidroelektrik güç bakımından büyük po-
tansiyele sahip ise de güney kısımlarda faydalanmayı engelleyen bazı fak-
törler .vardır. Bir defa yağış rejiminin, az da olsa, düzensiz oluşu, önemli
bir engeldir. Diğer tarafdan baraj inşaası için müsait sahaların genellikle
büyük nüfus topluluklarından uzaklarda olması da mühim menfi rol oy-
namaktadır. Bu sebepler büyük istihlak merkezlerinde, bölge dışından ge-
tirtilen~ hammadde ile termal santraller kurmayı daha iktisadi kılmaktadır.
Gerçekten enerji meselesinde bugün Kuzey Pasifik Kıyı Bölgesi'ndeki te-
mayül budur. Nitekim, mesela İngiliz Kolumbiyası'nda memleketin enerji
istihsalinin hala % 90'ı hidroelektrik santrallerinden temin ediliyorsa da,
termal tesisler hidroelektriklerden üç misli daha süratle çoğalmışlardır.
Gıda maddeleri ve orman ürünlerini işleyen sanayi kolları dışında bu
bölgede sanayi pek gelişmemiştir. Bunun başlıca sebebi ham.maddelerin
mahdut oluşu, geniş mahalli paazrların mevcut olmayışı, bölge dışı pazar-
ların ise çok uzaklarda bulunuşudur.

Sanayi faaliyetlerinin nisbeten önemli teşebbüsler halinde görüldüğü


belli başlı sahalar şunJardır :

Willamette Vadisi : Burada sanayi bakımından yegane dikkati çeken


saha metropoliten Portland'dir. Yakın zamanlarda diğer sanayi kolları ge-
lişmekte ise de asıl hakim olan ağaç mamulleri imalatıdır. Önem itibariyle
onu gıda maddeleri sanayii, özellikle konservecilik takip eder. Kağıt ve odun
hamuru sanayii üçüncü sırayı işgal eder. Oregon yününe dayanan yünlü
dokumacılık da önemli bir faaliyettir.

Kolumbiya Nehrinin aşağı mecrası boyunca müteaddit kereste fabri-


kaları, gemi tezgahları ve aliminyum tesisleri faaliyettedirler.

Puget Sound Mıntıkası: Bu sahada Seattle en mühim merkezdir. Gı­


da maddeleri ve orman ürünleri i'.İleyen müteaddit tesisler varsa da asıl
dikkati çeken Boeing uçak fabrikalandır. Hemen daima 20.000 civarında
bir işçi kütlesinin çalışmakta olduğu bu tesisler dünyanın sayılı sanayi üni-
teleri arasındadır. Seattle ve Bremerton'da oldukça önemli gemi inşa faa-
liyetleri mevcuttur. Seattle'ın hemen güneyinde bulunan Tacoma'da ise ağaç
mamulleri önemlidir. Ayrıca büyük bir bakır izabe tesisi ile alüminyum
fabrikası vardır.

İngiliz Kolumbiyası Kıyıları : Vancouver ve çevresi Kanada'nın mü-


KUZEY PASİFİK 97

him sanayi bölgelerinden birisidir. Önemli balıkçılık faaliyetlerinin yer al-


dığı bu saha~ odun hamnıaddesi ve transport imkanları bakımından da
müsait imkanlara sahiptir. Bunlara ilaveten, nüfusunun da bütün İngiliz
Kolumbiyasınınkinin yarısına eşit olması sanayi faaliyetleri için iyi bir or-
tam meydana getirmiştir.
Kereste fabrikaları en yaygın olan tesislerdir. Bunlardan başka gemi
tezgahları,petrol rafinerileri ve balık işleyen tesisler vardır. Kuzey'de Kli-
mat'da dünyaca meşhur alüminyum tesisleri faaliyettedir.
Kuzey Pasifik Kıyı Bölgesi kıtanın tabii güzellikler bakımından ilgi
çekici bir köşesidir. Bu sebeple büyük nüfus merkezlerine uzak ve erişil­
mesi güç olmasına rağmen gün geçtikçe daha fazla sayıda turist gelmekte-
dir. Yeni karayollarının inşaası, hava ve denizyollarının daha da geliştiril­
miş olması, turizme büyük kolaylık sağlamıştır. Bölgenin A. B. D. kısmın­
da bulunan üç Milli Park başlı başına turist çeken yerlerdir.
Dağlık bir bölge olmasına rağmen, Kuzey Pasifik Kıyı Bölgesi demir-
yolu, karayolu, havayolu ve denizyolu ile oldukça yeterli bir şekilde teçhiz
edilmiştir. Halen münakalenin en büyük yükü denizyollarının üstündedir.

Bölgenin güneyinin yedi transkontinentalle bağlantısı vardır. Alas-


ka'da da kıyıdan içeriye iki kısa hat uzanır :
1) Skaggway ile Whitehorse'u bağlıyan, 2) Seward ile Fairbanks'i bağ­
lıyan hat. İkinci hat A. B. D. hükümetine aittir.

Karayollarına gelince : Oregon ve Washington'daki karayolları son


derece mükemmeldir. Bu yolların iç bölgelerin orman ürünlerinin nakledil-
mesinde olduğu kadar, turistlerin uzak köşelere ulaşabilmelerindeki rolü de
mühimdir. Buna karşılık Fraser Vadisi ve Vancouver Adası'nın güney ya-
rısı hariç, bölgenin İngiliz Kolumbiyası kısmında karayolu durumu pek iyi
değildir. Fakat güney Alaska'da daha da mahdut yollar vardır.

Yukarıda da belirtildiği gibi denizyolları çok daha önemlidir. Dört ta-


ne önemli liman vardır: Vancouver, Seattle, Tacoma ve Portland. Van-
couver Kanada'nın Montreal ve Sept /sles'dan sonra üçüncü büyük lima-
nıdır. Buradan buğday, kereste ve petrol sevkedilir. Alaska ile eskiden
Seattle vasıtasıyle yapılan bağlantı, şimdi geniş çapta Vancouver'dan yapıl­
maktadır.

Kuzey Pasifik Kıyı Bölgesinin başlıca merkezleri birbirlerine havayolu


ile de bağlıdır.
.Anglo-Amerika - Forma : 7
SÜBTROPİKAL PASİFİK KIYI BÖLGESİ

Anglo-Amerikanın bu bölgesi iktisadi faaliyetlerdeki çeşitlilikle karak-


terize edilebilir. Gerçekten pamuk, çeşitli meyva ve sebzelere dayanan zı­
raat faaliyetleri bölgenin hemen her tarafında mevcuttur.
Zıraate pek uygun olmayan sahalarda ise hayvancılık (yer yer de
mandracılık olarak) yer almıştır. Nihayet bunların yanında, süratle zengin-
leşmekte olan geniş bölgesel pazarları beslemek için, sanayi faaliyetleri de
gelişmektedir.

Bütünü ile Pasifik'in Kıyı Bölgesini Anglo-Amerikanın diğer bölgele-


rinden ayıran özelliklerin başında «su problemi') ve «nüfusun süratle ço-
ğalmakta olmasn, gelir. Gerçekten, bölgede esas itibarı ile «su noksanlığı>
halinde tezahür eden su prnblemi çok önemlidir. Gerçi yıllık yağış tutarlarına
göre alınan yağış miktarı pek az değildir. Fakat yağışlar istenen miktarlar-
da, istenen zamanlarda ve tabiatı ile çeşitli ürünler için gerektiği miktar ve
zamanda yağmadığı gibi istenen yerlere de düşmemektedir. Su meselesinin
halli için geniş programlar uygulanmaktadır. Kalifomiya'nın, A.B.D'ndeki
eyaletler arasında su işlerine en fazla para harcayan eyalet oluşu bu işe ve-
rilen önem hakkında fikir verir. Yeraltı ve yerüstü sularından azami fayda-
lanma halinde olan bu eyalette sun'! yağmur yağdırma ve hatta deniz su-
yunu ucuz bir şekilde elde etme çabalan çok yoğundur. Bölgede nüfusun
çok süratle çoğalmakta olması, su probleminin çok daha önem kazanması­
na sebeb olmaktadır. Yıllardan beri süregelmekte olan batıya göç, hızını
arttırarak devam etmektedir.

Sübtropikal Pasifik Kıyı Bölgesi dört tali bölgeye ayrılabilir :


- Güney Kaliforniya (Kıyıda Santa Barbara ile San Diego, ve do-
ğuda San Bemardino ile Riverside arasındaki saha.)
SüBTROPİKAL PASİFİK KIYI BÖLGESİ 9Y

2 - Central Valley,
3 - Sierra Nevada,
4 - San Francisco Körfezi ve çevresi ile Kıyı Sıra Dağları ve vadi-
lerinin Merkezi kısmı.

Güney Kaliforniya :

Tali bölgelerin en küçüğü olmasına rağmen Anglo-Amerikanın önem-


li bölgeleri arasındadır. Hakiki Akdeniz ikliminin hakim olduğu bu saha-
da şehirleşme ve sanayi çok süratle gelişmektedir. Öte yandan Güney Ka-_
lifomiya tali bölgesi gerek iklim ve gerek yüzey şekli bakımından gayet açık
bir şekilde müşahede edilebilen yeknesaklığa sahiptir. Gerçekten San Gab-
riel ve San Bernardino Dağları kıta içinden gelen rüzgarları doğu-batı yö-
nünde engellemektedir. San J acinto-Santa Rosa ve Laguna dağları ise bu
tali bölgeyi güneydoğudan Salton Through ve Imperial Valley'den ayırmak­
tadır.

Bölgede, 1849 yılında altın bulununcaya kadar ziraat çok önemsiz, ta-
mamen geçim tipi bir faaliyet halinde idi. Altın arayıcılar dolayısiyle artan
nüfusun gıda ihtiyacı buğday ziraatinin gelişmesine sebeb olmuştur. 1862-
1863 devresinde hayvanları büyük zayiata uğratan şiddetli kurak.lığa ka-
dar önemJi olan Ranch hayvancılığı da sonraları önemini kaybetmiştir.
1870'e kadar ranch'ler ranchos adı
verilen büyük araziler halinde idi.
İspanyol ve Meksika hükümetleri tarafından ilk sakinlere bahşedilmiş olan
bu araziler bilahare parsellenerek satılmaya başlandı. 1880 civarında de-
miryolları inşasının da başlaması nüfus artışını şiddetlendirdi. Artık yavaş
yavaş mazisi İspanyollara kadar uzanan basit sulama sistemleri yerlerini
modern ve daha geniş projelere bırakıyordu. Bugün bütün bölgede olduğu
gibi bu tali bölgede de zirai faaliyetlerin çoğu sulama ile yapılmaktadır.
Sebze ve çeşitli meyvalar (özellikle turunçgiller) yetiştirmek başta gelir.
Pasifik kıyıları ve Imperial V alley A. B. D. turfanda sebzelerinin çoğunun
üretildiği sahalardır. Turunçgiller hemen bütün bölgede yetişirlerse de Gü-
ney Kalifomiyada en yoğun haldedirler. Portakal ve limon çoğunluktadır.
Bu tali bölgenin zengin pazarların mevcut olduğu sahalardan (doğudan)
uzakta bulunması turunçgillerin pazarlanmasında özel ihtimam ve tertipler
gerektirmiştir. Turunçgiller satışlarının çoğalmaya başladığı ilk yıllarda
üreticilerden mahsulü toplayan satıcılar doğruca doğudaki toptancılara gön-
:leriyorlardı. 1890 civarında beş-altı müessese bütün üretimin satışlarını ele
100 ANGLO-AMERİKA

almışlardı. Bu firmalar belirli bir komisyonla paketleme ve pazarlama işini


yaparak ürünü doğudaki satıcılara sevkediyorlardı. 1893 den sonra başla­
yan üreticilerin kooperatif kurmak teşebbüsleri güç olmakla beraber, so-
nunda başarılı oldu. Bugün Sunkist Growers adı altında, kurulmuş olan
kooperatif meyvaların toplanması, paketlenmesi ve nakliyatını tanzim et-
mektedir. Bununla beraber Güney Kaliforniya'da turunçgiller zıraatı eski
önemini kaybetmektedir. Gerçekten mesela 1920 de Amerika Birleşik Dev-
letleri portokallarının yüzde 75 ini veren Kaliforniya, 1950 yılında ancak
yüzde~ 39, 1960 da ise yüzde 29'u verebilmiştir. Bu durumun meydana gel-
mesinde Florida'da üretimin çok artmış olması, buna karşılık Kaliforniya'-
daki bir çok turunçgil bahçelerinin şehirsel yerleşmelere sahne olması, baş­
rolü oynamıştır. Meyvalardan şeftali önemlidir. Zeytin de yetiştirilmekte
ise de bölgenin kuzeyindeki kadar değildir.
Güney Kaliforniya'da 10 milyona yaklaşan şehirsel nüfus mandra
ürünleri, özellikle süt için zengin bir pazar yaratmıştır. Mandracılık geniş
çapta çevredeki dağlardan getirtilen hayvan yemlerine dayanmaktadır. Ay-
nen turunçgiller yetiştirilen sahalarda olduğu gibi, mandra sahalarının da
bir kısmı gün geçtikce daha süratlenen bir şekilde, şehirlerin genişlemesi ile
şehirlere katılarak ortadan kalkmaktadır. Ancak turunçgillerden farklı ola-
rak kıyılardan içerde yeni sahalarda mandracılık faaliyetleri gelişmektedir .
Şüphesiz bunda iç kısımların mandracılık yapılabilecek şartlara sahip ol-
ması esas sebeptir. Turunçgiller daha özel şartlar isterler.

Çok çeşitli
iktisadi faaliyetler mevcut olduğuna dikkati çektiğimiz böl-
gede balıkcılık da önemlidir. Balık:cılığın ticari bir karakter kazanması ol-
dukca eskidir. Gerçekten 1893 de ilk sardalya fabrikasının kurulması, ti-
cari balıkçılığın gelişmesini hızlandırmıştır. Bugün balıkçılığın yıl boyun-
ca yapılmakta olması bu faaliyete dayanan sanayi tesislerinin bütün yıl de-
vamlı çalışabilmelerini sağlamaktadır. Haziran'dan Eylül'e kadar orkinos,
Ekim'den Mart'a kadar sardalya avlanır. Uskumru esas itibarı ile kış ba-
lığı olmasına rağmen, hemen her mevsim avlanır.

Güney Kaliforniya tali bölgesi petrol bakımından zengindir. Gerçi pet-


rol ihtiva eden arazi saha bakımından ge:ciş değilse de, istihsal önemlidir.
Amerika Birleşik Devletleri yıllık petrol istihsalinin yüzde 7-8'i buradan
elde edilir. Oldukça yüksek olan tabii gaz istihsalinin hemen tamamı Los
Angeles Metropoliten'de istihlak edilir. Kaliforniya eyaletinin çok artmış
olan ihtiyacı bugün Teksas, New Mexico ve Utah'dan pipe-line'larla getir-
tilen gaz ile karşılanmaya çalışılmaktadır. Kaliforniya gıda maddeleri sana-
SÜBTROPİKAL PASİFİK KIYI BÖLGESİ 101

yiinde Amerika Birleşik Devletleri'nin en önde gelen eyaletidir. Meyva,


sebze ve balık konserveciliği bu sanayi kolunun en önemli faaliyetleridir.
Petrol rafinerileri, uçak fabrikaları, demir-çelik, mobilya ve özellikle elek-
tronik aletler imalatı önemlidir. Öte yandan Kaliforniya'da giyim eşyası sa-
nayii de kendine has özelliklere sahip olarak gelişmiştir. Gerçekten hakiki
Akdeniz ikliminin bahşettiği, yıl boyunca uzun bir süre açık hava ile kay-
naşma giyim eşyaları imalinde yazlık hafif tipler üzerinde ihtisaslaşmaya
sebep olmuştur. Bugün Amerika Birleşik Devletleri'nde sportif giyim eş­
yalarının en güzelleri Kaliforniya' da imal edilmektedir.
Akdeniz iklimi bu bölgenin Amerika'nın «Riviera» sı haline gelmesine
de imkan sağlamıştır. Bölgeyi her yıl milyonlarca Amerikalı ziyaret etmek-
tedir. Yakın yıllarda yabancı turistlerin de miktarı artmaktadır.

Central Valley (Merkezi Vadi).


Sierra Nevada ve Coast Ranges arasında uzanan bu büyük vadinin eni
yaklaşık olarak 10, boyu ise 600 km. kadardır. Burası, Amerika Birleşik
Devletleri'nde meyva bahçeleri ve üzüm bağlarının en yoğun olduğu saha-
dır.
Yapı bakımından büyük bir senklinale tekabül eden vadi, iki tarafın­
da yer alan dağların aşınması ile meydana gelen, kalınlığı yer yer 600 met-
reyi geçen alüviyonlarla kaplıdır. Vadi, üç drenaj havzasına ayrılmıştır :
1. Kuzeyde Sacramento vadisi, 2. Ortada San Joaquin ve 3. Güneyde Tula-
re Gölü Havzası.
Genellikle ılık ve yağışlı kışlar ile ılık ve sıcak yazlarla karakterize
edilen ılıman bir iklim hüküm sürmektedir. Yer yer yükseltiye bağlı olarak
değişiklikler söz konusudur. Bölgenin geniş bir kısmında kuraklık hakim-
dir. Yağışlar kuzeyde 700 mm. ile güneyde 15 mm. arasında değişir. Mak-
simum her yerde kışa isabet eder. Vadi genellikle olgunlaşmamış alüviaı.
topraklaria kaplıdır. Akarsuların çoğunlukla taşkınlar meydana getirecek
şekilde akmaları ile devamlı olarak bu toprakları beslemeleri olgun toprak-
ların teşekkülünü engellemektedir. bununla beraber zıraat esas itibarı ile
bu topraklar üzerinde yapılmaktadır.
Bu tali bölgede yerleşme altın madeninin bulunması ile gelişmeye baş­
lamıştır. Gerçekten 1848 yılında Sierra Nevada'daki kanyonların birinde
altın bulunması haberinin kıtanın doğusu ve hatta Avrupa'ya yayılması üze-
rine bölgeye 1850 yılı ilkbaharında sadece bir ay içinde 18.000, kişi geldi.
ı 850 yılının sonunda Kaliforniya eyaletinin nüfusu 92.000, on yıl sonra
ıö2 ANGLO-AMER!KA

ise 380.000 oldu. Fakat bilindiği gibi altının kolaylıkla elde edilebilecek
şekilde 'olanı (tortul halinde olanı) kısa zamanda tükendi. Bunun üzerine,
altın -arayıcılarının bir kısmı Batı'daki başka maden ocaklarına, bir kısmı
da Kqlorado Kayalık Dağlarındaki altın veya Nevada'dak:i gümüş maden-
lerine· gittiler. Diğer önemli bir kısmı da Kaliforniya'nın zıraat bakımından
çok müsait şartlara sahip olduğunu sezerek, yerleşip zıraat yapmaya baş­
ladılar. Burada da ranchos'ların parsellenip, satılmaya başlanması bu devre-
ye rastlar. Böylece özellikle İç Harp'ten sonra M erkezl Vadi' de yerleşme
ve ona bağlı olarak da buğday zıraati gelişti. Bu ürün hemen hemen 1880'e
kadar bölge ziraatinde önemini muhafaza etti. Fakat bu yıldan itibaren
sulama sistemlerinin kurulmağa başlaması bir yandan buğday, bir yandan
da ranch hayvancılığı yapılan sahaların pamuk, meyve ve sebzelere tahsi-
sine yol açtı. Bugün vadideki ziraat faaliyetlerinin dağılış düzeninde de su-
lama baş rolü oynamaktadır. Nitekim, ziraat için su Sierra Nevada'dan gel-
mekte olduğu için vadinin doğu tarafı daha kolayca sulanmakta ve daha
verimli olmaktadır. Su - zıraat faaliyetleri ilişkisi San Joaquin Vadisinde
açık olarak müşahede . edilmektedir. Bu vadide araziden faydalanma doğu­
batı doğrultusunda, ana hatları ile şöyle bir sıralama göstermektedir: 1) Ku-
ru zrraat metodlan ile yetiştirilen hububat (çoğunlukla buğday ve arpa)
sahası ve dağ eteklerinde yer alan ekstansif hayvancılık, 2) Dağ eteklerin-
deki mahfuz havzalarda sulama ile turunçgiller, 3) Allüvial birikinti yelpa-
zesinin üst yamaçlarında yine sulama ile çeşitli meyvalar, üzüm sebzeler,
pamuk, 4) Allüvial birikinti yelpazesinin aşağı yamaçlarında pamuk ve yon-
ca yetiştirme, mandracılık, 5) Sulama ile pirinç, pamuk, şeker pancarı, 6)
Batı kenarda sulama ile pamuk hububat ve keten, 7) Nihayet batıdaki dağ­
ların eteklerinde yine aynen doğuda olduğu gibi, ekstansif hayvancılık.

Bölgede istihsal edilen pamuğun A. B. D. istihsalinde önemli yeri


vardır. Pamuk ekimi esas itibarile 1925 yılından sonra önem kazanmıştır.
Kaliforniya'nın pamuk sahalarının hemen hepsi Central Valley'dedir.

Mükemmel bir hayvan yemi olan alfalfa (yonca) yem bitkilerinin yüz-
de 80'ini teşkil eder. Genellikle uzun olan yetişme devresi bu bitkinin yıl­
da 3 - 6 defa kesilebilmesini sağlar. İlk olarak 1879'da Alvarado'da faali-
yete geçen şeker fabrikası pancar üretimini teşvik etmiştir. Bugün vadide
faaliyet'te olan üç fabrika 250.000 dönüm tutarında sahaya şeker pancarı
yetiştirmek için kontratla bağlanmıştır. Hasat ve nakliyat fabrikanın tayin
ettiği zamanda ve şekilde yapılmaktadır.

Bir zamanlar vadinin en önemli ürünü olan buğday ziraati özellikle


SÜBTROPİKAL PASİFİK KIYI BÖLGESİ 103

1899 - 1909 yılları arasında çok gerilemiştir. Bunun başlıca sebebi sulama-
ya uygun arazinin daha fazla gelir getiren ürünlere tahsisi ve devamlı eki-
min toprağın verimini düşürmüş olmasıdır. Her ne kadar Birinci Dünya
Harbi'nde yükselen buğday fiatları bir aralık ekimi canlandırmışsa da,
bugün buğday önemsizdir. Kurak şartlara kendini daha iyi uyduran arpa
San Joaquin Vadisi'nin kuzeyi ve Sacramento vadisinde oldukça yaygındır.
Sacraınento'da kısmen de sulama ile yetiştirilmekte olan arpanın buğday­
dan daha fazla tutunmasının bir diğer sebebi de ünite başına verimin daha
yüksek oluşudur. Arpanın dörtte biri malt yapılmasında kullanılır, geri
kalanı hayvanlara yem olarak verilir.

Sulama imkanları,
uygun toprak şartları, drenaj ve nihayet yaz sıcakla­
rının yüksek oluşu
1912'den itibaren pirinç e~iıninin gelişmesine de sebep ol-
muştur. Ayrıca yetişme süresinin uzunluğu ve hasat zamanının yağışsız geç-
mesi gibi bu ürün için faydalı klimatik hususlar, pirinç'in tutunmasını sağ­
lamıştır. Ekimin bütün safhaları makinalarla yapılmaktadır.

Central Valley A. B. D'de bir numaralı üzüm yetiştirilen sahadır.


Üzüm burada iklim bakımından bü~ün arzu ettiği şartları bulmuştur.
Central Valley'deki bu çeşitli ve zengin ziraat, aynı zamanda sanayi
faaliyetlerinin gelişmesine de önayak olmuştur. Şeker ve şarap fabrikaları,
üzüm kurutma ve paketleme tesisleri, ve çeşitli meyva ve konserve fabri-
kaları bu tali bölgenin zirai ürünlerini işlemektedirler. Gerek kasaplık gerek
süt için sığır yetiştirme ve koyunculuk başlıca hayvancılık faaliyetlerinden-
dir. Kaliforniya koyun miktarı bakımından Teksas ve Wyoming'den sonra
üçüncü gelmektedir.
Bu tali bölgenin zenginlikleri arasında petrol ve tabil gazı da saymak
gerekir. Gerçekten Kaliforniya'da petrol ve tabii gaz sahalarının en önem-
lisi San Joaquin Velley'dekidir.

Sierra Nevada
Sübtropikal Pasifik Kıyı Bölgesi tali bölgeleri arasında en az nüfusa
sahip olan Sierra Nevada'da madencilik, odunculuk, hayvan otlatma ve tu-
ristik faaliyetler ekonominin esasını teşkil ederler. Bunlar arasında maden-
cilik, belirli bir gelişme içindedir.
Sierra Nevada takriben 600 Km. uzunluğunda ve yer yer 80 - 120 Km.
genişliğinde kütlevi bir dağdır. Özellikle doğusu Dağlararası bölgenin alü-
vionlarla dolu havzalarından 3200 m. yükselen dik yamaçlardan müteşek-
104 ANGLO-AMERİKA

kildir~ Söz konusu diklik, kıtanın en bariz bölge sınırlarından birini teşkil
eder. Batı'daki yamaç her ne kadar daha yumuşak bir dikliğe sahipse de
akarsuların meydana getirdiği kanyonlar ve glasye aşındırmaları ile şekillen­
miştir. Sierra Nevada'nın tepeleri buzullar tarafından şiddetle aşındırılınış
ve müteaddit sirkler meydana gelmiştir.
Sierra Nevada, yükselti sebebiyle okyanustan gelen yağışları tuttuğu
için,batı yamacı ve önünde uzanan merkezi ovaların doğusu bol yağış al-
maktadır. Maksimum yağış kışın düşer ve kar halindedir. Sierra Nevada'-
nın batı yamaçları A. B. D'rinde en fazla kar yağışı alan yerlerdir.

Sierra Nevada'da hakim olan ekonomik faaliyetlerin başında orman-


lardan faydalanma gelir. Özellikle orta kısımlar gayet yoğun konifer or-
manlarla kaplıdır. Ormanlardan faydalanma esas itibariyle çeşitli maden
ocaklarının faaliyete geçmesi ile başlamıştır. Gerçekten ilk zamanlar maden
direkleri ve maden işletmelerinde bina v.s. inşa etmek için gerekli kereste
temini başlıca faydalanınalardı. Zamanla çeşitli modern ihtiyaçlar için or-
mandan faydalnamalar başladı. Kışın dağların kalın kar örtüsü ile kaplı
olması ağaç kesiminin yaz aylarına inhisar etmesine sebeb olmaktadır. Kü-
tükler genellikle McCloud ve Weed gibi kerestecilik faaliyetlerinin yer al-
dığı şehirlere getirilerek kereste şekline getirildikten sonra büyük merkez-
lere sevkedilir.
Sierra Nevada'nın bir çok yerlerinde hala önemli madencilik faaliyet-
leri vardır. Genellikle tran.shümans uygulanmakta olan hayvancılık, diğer
bölgelerle karşılaştırılacak seviyede değildir.
Sierra Nevada'daki çeşitli tabii zenginlikler, bu arada eski maden şe­
hirleri kalıntıları gün geçtikçe daha fazla turist çekmektedir. Mükemmel
yollar, bu arada dağdaki üç «National Parb da turizmi teşvik ederler. Tu-
ristlerin çoğu, yazın gelmekle beraber, bütün yıl turist cezbedecek hususlar
mevcuttur. Nitekim avcılar sonbaharda; ski yapacak olanlar kışın; balık­
çılık yapacak olanlar da ilkbaharda gelirler.

Merkezi Kıyı

Esas itibariyle Coast Ranges (Kıyı Dağları) ve vadilerini ihtiva eden


bu tall bölge ziraat, hayvancılık, madencilik, ormanlardan faydalanma ba-
lıkçılık ve sanayi gibi çeşitli ekonomik faaliyetlere sahip olan verimli bir sa-
hadır. Kıyı Dağları Central Valley batısında kıyıya paralel olarak uzanır­
lar. Kıyı genellikle dik ve kayalıktır. İklim bakımından bu tali bölge yu-
SÜBTROPİKAL PASİFİK KIYI BÖLGESİ 105

muşak kışlar ve ılık yazlar ile karakterize edilir. Yağış maksimumu kışa
isabet eder. İç kısımlarda yazın kuraklık genel bir karakter halindedir. Kı­
yı Dağları Central Valley'den daha fazla yağış aldıkları gibi yazlar da daha
serin geçer. Fakat Sierra Nevada'dan daha alçak olduğu için onun kadar
yağış almaz. Bununla beraber bazı kesimler, mesela Santa Cruz Dağlan,
fazla yağış alır.
Bölgede çeşitli ana kaya, iklim ve yüzey şekli mevcut olması dolayı­
siy le topraklar da çok çeşitlidir. Tabiatı ile genel olarak vadilerde aluvion-
lar, tepelik sahalarda ise yerli topraklar vardır. Yerli topraklar derin olma-
dıkları için ancak mahdut yerlerde, meyvacılık yapılabilmesine imkan ver-
mektedirler. Öte yandan bu toprakların bulunduğu yerlerin genellikle fazla
eğimli yamaçlar olmaları sulamayı da pahalı ve güç duruma sokmaktadır.
Dolayısile yamaçlar genellikle hayvan otlak sahası olarak kullanılmakta­
dır. Buna karşılık vadilerdeki topraklar çok verimlidir; ancak bunların da
çoğunun sulanmaya ihtiyacı vardır.

Bu tali bölgedeki ziraat faaliyetlerinde dikkat çeken başlıca husus, be-


lirli sahalardaki ilıtisaslaşınadır. Gerçekten Sonoma ve Marin County'leri
mandracılık (San Francisco körfezi çevresine taze süt ve diğer mandra ürün-
leri sevkedilir), Sonoma'da Petaluma kümes hayvanları, hemen yakınında
bulunan Sebastopol elma, doğuda bulunan Napa Vadisi de şarap, üzüm ve
erik üretiminde başta gelirler. San Francisco Körfezi sahasındaki vadileri-
nin de meyva ve sebze yetiştirmede önemli payları vardır. Bu vadilerde
çeşitli çiçekler de üretilmektedir. Dünyanın en önemli çiçek yetiştirme sa-
haları olan bu vadilerden çiçekler uçakla doğuya sevkedilir.

Bu tali bölgede ziraat özellikle üç vadide yoğunlaşmıştır: 1) Salinas


Vadisi, 2) Santa Clara Vadisi, 3) Napa Vadisi.
Merkezi Kaliforniya'nın en geniş ziraat sahası olan Salinas Vadisi
özellikle şeker kamışı ve çilek yetiştirmekle ün salmışsa da Pasifik'e yakın
olan kısımları önemli sebze yetiştirilen sahalardır. Bu yüzden Salinas Va-
disi A. B. D'nin «salata çanağı » olarak adlandırılır. Burada salata isan-
dan Aralığa kadar devamlı olarak yetiştirilir. Fakat asıl ürün ilkbahJr ve
sonbaharda alınır. A.B.D'nde istihlak edilen salataların yarısı buradan ge-
lir.
Santa Clara Vadisi batıdaki diğer bir çok vadiler gibi evvela altın ara-
ytcılarının ihtiyaçlarını karşılamak üzere buğday üretilmesine sahne ol-
muştu. Şimdi ise vadide esas itibarı ile bahçıvanlık hakimdir. Santa Clara
A. B. D'de domates istihsalinde başta gelen altı county'den biridir. Söz ko-
106 ANGLO-AMERİKA

nusu vadide sebze ve meyvacılığın gelişmesinde ılık kışlar, uzun yetişme


devresi, bol güneş ışığı ve nihayet sulama imkanlarının mevcudiyeti şüphe­
siz en önemli faktörler olmuşlardır. Santa Clara meyvalar arasında özellik-
le erik ve kayısıları ile ün yapmıştır. Eriklerin çoğu kurutulmaktadır.
A.B.D. ve aynı zamanda batının birçok gelişmiş memleketlerinde ben-
zeri görünen ziraate çok uygun alanların şehirsel kullanışlara (sanayi dahil)
sahne olması Santa Clara vadisinde bütün açıklığı ile müşahede edilmek-
tedir. Gerçekten özellikle II. Dünya Harbinden sonra vadinin birinci ve
ikinci kalitedeki topraklarının büyük bir kısmı ikametgah ve fabrikalarla
dolmuştur.

San Fransisko Körfezinin kuzeyinde iki dağ arasmda yer almakta olan
Napa Vadisi'nin derin aluvial toprakları çoğunlukla meyva ağaçları ve
üzüm bağları ile kaplıdır. Bağların çoğu yamaçlarda sulamadan yetiştiril­
mektedir. Napa şarapları ile tanınmıştır.
Bu tali bölgede balıkçılık faaliyetleri de mühimdir. Bilhassa som balı­
ğı, orkinos, uskumru çok fazla tutulur. San Fransisko körfezi Kalifomiya'-
nın Los Angeles'den sonra gelen ikinci mühim sanayi bölgesidir. Meyva ve
sebze konserveciliği ile gemi imalatı başta gelen sanayi faaliyetleridir. Bu-
nunla beraber San Fransisko yarımadasında elektronik makine ve aletler
imalatı süratle gelişmektedir. Elektronik sanayinin burada yerleşmesinde
«tesis yerleri> ni tayin eden bir bakuna klasikleşmiş lokasyon şartlarından
başka faktörler rol oynamış.tır. Bunların başında: 1) sanayiye yön veren
ve çeşitli problemlerini halleden mükemmel üniversitelerin mevcudiyeti,
2) bu sanayide çok büyük rolü olan mühendis ve teknisyenlerin bu sahayı
devamlı yaşama yeri olarak tercih etmiş olmaları.

Nihayet turizm de bölgedeki iktisadi faaliyetlere katılmalıdır. Turisti


celbeden esas itibarı ile iki saha vardır: 1) San Francisco, 2) Kıyı. San
Francisco, kozmopoliten havası ve çeşitli yönleri ile ilgi çeken bir şehirdir.
Kıyı ise özellikle Monterrey yarımadası, deniz hayvanları ve planları ile
çok miktarda turist çeken bir sahadır.
KAY ALIK DAGLAR BÖLGESİ

Kayalık Dağlar
güneyde New Mexico'da Sangre de Cristo Dağları ile
başlar,
ve Kanada sınırları içinde devam eder. Bu bölgenin doğusunda «Bü-
yük Ovalar», batısında ise New Mexico'dan İngiliz Kolumbiyası'na kadar
uzanan bir sıra platolar yer alır.

Fizik'i Çevre :

Kayalık Dağlar
morfoloji bakımından basit bir ünite değildir. Bu dağ­
ların kuzey ve güney kısımları birbirlerinden bir çok bakımdan farklıdır.
Wyoming Platosu Kayalı Dağların bu iki farklı kısmı arasında bir sınır teş­
kil eder. Bu platonun güneyinde kalan Kayalık Dağlar üç sıra teşkil eder-
ler. En doğudaki sıra Sangre de Cristo ile başlar ve Colorado ve Laramie
dağlan ile devam ederler. Bu sıranın yapısında en mühim yeri granit küt-
leleri kaplar.
Ortadaki sıra da aşağı yukarı aynı yapıyı gösterir. Yükseltiler hemen
hemen iki sırada da aynı değerdedir. Bu sıranın başlıca dağları güneyde
Sawatch, kuzeyde ise Park Range'dir.
Batıdaki dağlara
gelince; bunlar muntazam bir sıra görünümünde. de-
ğildirler.Buna karşılık Üzerlerindeki rüsubi örtü daha iyi muhafaza edil-
miştir. Yer yer meydana gelen kırıklar neticesinde yeni indifai sahreler sat-
ha çıkmış ve örtüler meydana getirmişlerdir. Bu dağlar güneyde Alpin man-
zaralı San Juan Dağları'nda en yüksek seviyeyi bulur. (4000 m.) Kuzeyde-
ki Elk ve White River dağları ise daha ziyade plato karakteri gösterir.
Kayalık Dağların kuzey kısmına gelince; burada hem yükselti azalır,
hem de dağlar çeşitli istikametler alırlar. Ancak daha kuzeyde Montana
ve Idaho'da tekrar paralel sıralar görülür. Kuzey kısmın bir diğer özelliği
de, glasyel şekillerin manzarada çok belirli yer alını, olmasıdır. Diğer ta-
108 ANGLO-AMERİKA

rafdan ·indifa! faaliyetin burada daha büyük bir rol oynamış olduğu da dik-
kati çeker.
Bu iki farklı kısmı birbirinden ayıran Wyoming Platosu'na gelince;
yüksekli~i 2250 - 2500 m. arasında olan bu pl8.to Kayalık Dağlar'da geniş
bir gedik teşkil eder ve bu sebebten dolayı çok defa «havza» diye isimlen-
dirilir. Bu gedik batıya ve güneye sokulmak için mühim bir yol teşkil et-
miştir. Doğuya gelen ilk avcıları, mormonlar, ve altın arayıcıları buradan
geçere~ batı ve güneye sokulmuşlardır.

Bölgede yükselti gerek sıcaklık, gerekse yağış üzerine büyük etki ya-
par. Güney ve orta Kayalı Dağlar oldukça kuvvetli yağış aldığı için kesif
konifer ormanları ile kaplıdır. Buna karşılık çevredeki ovalarda ise, daha
az yağış alındığı için kısa otlar ve çöl vejetasyonu hakimdir. Bu bölgedeki
havzalar genellikle ranch hayvancılıığna müsait otlarla kaplıdır. Dağların
yamaçlarına doğru ilerlenince geniş sarı çam ormanları görülmeye başlar.
Daha yükseklerde kısa fakat sık bir şekilde yer almış olan Engelman la-
dini, lodgepole ve limber çamı hakim olur. Nihayet daha yükseklerde or-
man ile alpin çayırların kesiştiği saha yer alır.
Dağların çok meyilli yamaçlara sahip olması ile de şiddetlenmiş olan
erozyon dolayısile olgun topraklar ancak vadi tabanları ile havzalarda bu-
lunmaktadır. Bunlardan su mevcut olanlarında verimli bir şekilde ziraat
yapılmaktadır.

Kayalık DağlarBölgesi'nin doğu sının çok barizdir. Gerçekten Büyük


Ovalar'ın batısında merkezi Wyoming hariç, dağlar birdenbire yükselirler.
Buna karşılık batıda sınır orta ve güney kısımda, «Dağlararasz Havzalar ve
Yaylalar Bölgesi1> ne bir intikal şekli halindedir. Fakat kuzeyde, özellikle
Ingiliz Kolumbiyası kesiminde, pek bariz bir sınır mevcut değildir.

Beşeri Çevre :

16. asırda İspanyolların nüfuz ettiği güneydeki belirli bir kısım hariç,
bölgeyi ilk gören beyaz insanlar Fransız kürk tüccarlarıdır. Bunları taki-
ben A. B. D. hükümetinin gönderdiği müteaddit askeri keşif heyetleri gel-
miştir. Bunlar arasmda 1803-1804'de Lewis ve Clark'm Kayalık Dağların
kuzeyi, 1806-1807'de Zebulon M. Pike, 1820'de de Stephen H. Long'un
Kayalık Dağların güneyine yaptıkları en önemli olanlardır. Bu arada Ka-
yalık Dağların güney ve orta kesimlerinde kürkçülük faaliyetleri gelişmeye
başladı. Özellikle Wyoming'de Tetons mıntıkasının önem kazanmış olduğu
KAYALIK DAGLAR BÖLGESİ 109

bu devre, kunduz kürklerinin-erkek şapkalarının şeklinin değişmesi yüzün-


den-değerini kaybetmesi üzerine uzun sürmedi. Böylece aşağı yukarı 1840
yılından altın bulunduğu 1850 yılına kadar Kayalık Dağlar BöJgesi önem-
siz bir saha halindeydi. Kalifomiya'da Sutter's Fort'da altın bulunması üze-
rine, bilindiği gibi buralara muazzam nüfus akını oldu. Altın arayıcılarının
bazıları Kayalık Dağlar'da da altın aramaya başladılar. Bununla beraber
bölgede ilk altın madeni ancak 1859 yılında bulundu. Colorado'da Central
City yakınında bulunan ilk damarı süratle diğerleri takip etti. Bu buluntu-
ları takiben de 20 - 30 yıl içinde bu dağlık bölge bütün tarihinde sahip ol-
duğundan çok daha fazla nüfusu cezbetti. Sürat]e yeni maden şehirleri ku-
ruldu; mesela Central City, Black Hawk, Nevadaville. Bunlardan Central
City 1870 civarında Kayalı D~lar Bölgesi'nin en büyük şehri idi. Sonra-
ları çevrelerindeki maden yatakları (sadece altın değil) tükenmeye başla­
yınca bu şehirlerin de çoğu önemlerini kaybetmişler, hatta bazıları terke-
dilmişlerdir.

Bugün bölgenin bir çok yerinde çeşitli madenler vardır. Bunların ço-
ğu j.şletilmektedir. Özellikle beş maden sahası önemli olanlardır:
1) Kolorado'da Leadville; altın, kurşun, gümüş, çinko ve molibden sa-
hası.
2) Kolorado'da Cripple Creek; altın madeni sahası.
3) Montana'da Butte; bakır, gümüş, kurşun ve çinko.
4) Idaho'da Coeur d'Alene; altın, gümüş, kurşun ve çinko.
5) İngiliz Kolumbiyası'nda Kootenay; kurşun ve çinko.

Leadville Mıntıkası : Leadville bütün Kayalık Dağlar Bölgesi'nin en


eski ve en önemli madencilik sahasıdır. Central City mıntıka5ıında altın
madeni bulunduktan sonra bir çok madenciler Kayalık Dağlar'ın çeşitli
yerlerinde maden aramaya başlamışlardı. Bunların neticesi olarak 1860
yılında Leadville yakınında plaser halinde altın bulundu. Haberin süratle
yayılmasıyla bir kaç ay içinde (altın ilkbaharda bulunmuştu, Haziran ayın­
da l 0.000 kişi kamplarda yaşamaya başlamıştı) binlerce kişi buralara akın
ederek altın aramaya ve işletmeye koyuldular. Bu şekilde büyük bir hare-
ketle başlıyan altın madenciliği 1874'e doğru önemini kaybetti. Bu yılda
bölgede hakim olan madencilik gümüş ve kurşun idi. Fryer Hill'de kurşun,
gümüş ve çinko madenlerinin bulunması ile mıntıka süratle geJişti. 1875 yı­
lında ilk kurşun madeni atlı araba ile Colorado Springs'e sevkedildi. Daha
onraıarı ise demiryolları ile St. Louis'e gönderilmeye başlandı.
110 ANGLO-AMERİKA

ı'880'den sonra bakır istihsali de başlamışsa da hiç bir zaman önemli


bir seviyeye erişemem.i§tir. Buna karşılık 1885 yılında bulunmuş olan çin-
ko, özellikle 1900 yıllarından sonra önem kazanmış, jstihsal 1902 yılında
kurşUQ., 1903 yılında da gümüş'ünkünü aşmıştır. 1877 yılında Leadville'de
200 nüfus vardı; iki yıl içinde nüfus 15.000'e çıktı. Fakat sonra nüfusu
azalmıştır. 1890'da nüfus 10.384, 1900'de 12.455, 1910'da 7508, 1920'de
4959, 1930'da 3771, 1960'da 4.008.
~eadville hala oldukça önemli bir maden mıntıkasıdır. Eskiden beri
çıkarılan madenler yanında hemen yakında olan Fremont Pass mıntıkasın­
da molibden çıkarılmaktadır. Leadville'in 20 km. kadar kuzeyindeki Fre-
mont Pass'da faaliyette olan Climax Molibden Kumpanyası dünyanın sayılı
müesseselerindendir. Doğu Bloku dışında kalan memleketler molibden is-
tihsalinin % 90'ı buradan gelmektedir (Montana).

Cripple Creek Mıntıkası: Güney Kayalık Dağlar'da Cripple Creek


mıntıkasmda oldukça önemli miktarlarda altın damarlarının bulunması
1892 yılına rastlar. Bu buluntu üzerine yerleşmeler süratle gelişti. Victor
ve Cripple Creek vs. şehirler kuruldu. 1894 yılında bu maden sahası de-
miryolu ile Divide üzerinden Colorado Springs'e bağlandı. 1901 yılında
ise bir ikinci demiryolu Cripple Creek'den doğrudan Colorado Springs'e
olmak üzere inşa edildi. Bu ikincisi kısa idi. Her iki demiryolu da
senelerce altın taşımaya hizmet ettiler. Bununla beraber 1914 yılında o
zamana kadarki en yükse.k seviyeye erişen istihsal harb içinde düşmeye
başladı. Bu arada Cripple Creek ile Colorado Springs arasında doğrudan
doğruya bağlantı temin eden kısa hat terkedilerek, Divitle kasabası üzerin-
den olanı ile yetinildi. İkinci Dünya Harbi'nde bir müddet duraklayan al-
tın çıkarımı 1946 yılından itibaren tekrar başlıyarak altın cevherleri Co-
lorado Springs'deki izabehanelere sevkedilmeye devam edildi. Bugün mın­
tıka, 19 faal maden ile, önemli bir altın istihsal sahasıdır. Daha senelerce
de bu durumunu muhafaza edeceği muhakkaktır.
Buttle-Anaconda Mıntıkası (Montana): Batı Montana'daki bu saha-
da, A. B. D'de önemi üçüncü. sırada olan bakır çıkarım faaliyetleri yer al..
maktadır. Buttle'da maden haklarına sahip olan Anaconda Bakır İşletmesi
bütün Montana bakır istihsalinin toplamından başk~ kurşun, gümüş, altın
ve çinko istihsalinin de çoğunu verir. Buttle'ın kurulmuş olduğu tepe bu-
rada 90 yıldan beri yer alan ve bugüne kadar değeri 2 milyar dolardan da-
ha fazla maden çıkarılmasını mümkün kılan madencilik faaliyetleri yüzün-
den delik deşik olıRuştur. Bazıları haklı olarak buraya «dünyanın en zen-
KAYALIK DAGLAR BÖLGESİ 111

gin tepesi» adını vermektedirler. Uzun müddet izabe faaliyetleri Buttle'de


idi, fakat dumanların şehre, özellikle bitki örtüsüne zarar vermeleri üzerine
40 km. kadar batıda bulunan Anaconda'ya nakledildi.

Buttle'de bakır çıkarma faaliyetleri 24 saat aralıksız devam eder. Bü-


tün işlemler elektrikle yapılmaktadır. Eskiden yeraltı işletmesi yaygınken,
l 960'da açık işletme oranı % SO'yi bulmuştur. Bakırdan başka kurşun, çin-
ko, altın ve gümüş de çıkarılır. Bakır cevheri Anaconda'daki izabehaneye
gönderilerek blister bakır haline getirilir.
Coeur D' A lene Mıntıkası : Kuzey Kayalık Dağların önemli maden
sahalarından biri olan Coeur D'Alene kuzey Idaho'dadır. Burada faaliyet-
te olan iki madenden kurşun, gümüş, çinko ve aynı zamanda bakır, altın
ve bazı başka madenler de çıkarılmaktadır. 1884 yılından beri yaklaşık
olarak bir milyar dolarlık maden elde edilmiştir.
Kootenay Mınllkası: İngiliz Kolumbiyası'nın güneydoğu köşesinde
yer alan bu mıntıka önemli kurşun ve çinko çıkarım sahasıdır. Madenlerin
büyük bir kısmı Kimberly'deki Sullivan madeninden gelir. Fakat Riondel,
Salma ve Invermere madenlerinin çıkarımları da önemlidir. Kolumbiya
Nehri kıyısında Trail'de kurulmuş olan izabe tesisleri sadece bu mıntıka­
nın değil, fakat batı Kanada'nın diğer taraflarından gelen cevherleri de
izabe ederler. Bu tesislerin başlıca ürünleri kurşun, çinko, gümüş, altın ve
kimyevi gübrelerdir. Trail'deki bu izabe tesisleri çevreye hatta Kolumbiya
Vadisi vasıtasiyle Washington eyaletinin diğer yerlerine zarar vermektedir-
ler. Tabii bitki örtüsünün tahribi, meyva ağaçlarının zarara uğraması bun-
lar arasındadır. Yakın yıllarda bu zararları azaltıcı tedbirler alınmış ve ol-
dukça da başarı sağlanmıştır.
Bu bölgede ormancılık hiç bir zaman Yukarı Göller Bölgesi, Güney
veya Kuzeybatı Pasifik'deki kadar önemli bir faaliyet olmamışsa da, yine
de yer yer dikkati çeken faydalanmalar söz konusudur. Mesela Buttle ve
Coeur D' Alene mıntıkası gibi, maden direğine büyük ihtiyaç olan sahalar-
da orman ürünlerinden faydalanma geniş ölçüde olmuştur. Yine ilk devir-
lerde demiryolu traversleri vs. ihtiyacı kullanmayı teşvik etmişti. Bugün
A.B.D. yıllık ağaç kesiminin % 5'inin Kayalık Dağlar ormanlarında yer al-
dığı tahmin edilmektedir. Batı Kanada'nın öteden beri odun temin edilen
sahaları İngiliz Kolumbiyası kıyıları idi. Fakat yakın zamanlarda fayda-
\anma sahası iç kısımlara, Kayalık Dağlar'a kaymıştır. Bütünü ile Kayalık
Dağlar'dan ekle edilen odunlar maden direği ile maden mıntıkalarında talı-
112 ANGLO·AMERİKA

'.
ta barak!'l inşa etmek üzere kullanılır. Halen yakınlarda kullanılış sabalan
olmaması zengin ormanların el değmeden kalmasına imkan vermektedir.
Evvelce de belirtildiği gibi, bölge esas itibariyle dağlardan müteşekkil­
dir. S~dece bu husus bile önemli ziraat faaliyetlerinin yer almasının pek
beklenemiyeceğini gösterir. Gerçekten gerek yüzey şekli, gerek iklim şart­
ları bakımından ziraate müsait olan yerler pek azdır. Buralarda zıraat, su-
lama veya kuru ziraat metotları ile yapılmaktadff. Çok daha geniş sahalar
ranch ··hayvancılığma sahne olmaktadır. 17. asır başında güney Kayalık
Dağlar'da Santa Fe'ye yerleşen İspanyollar herşeyden evvel altın ve gümüş
madenleri peşindeydiler. Fakat madencilik sahasında istediklerini bulama-
yınca Rio Grande Nehri'nin yukarı kısımları civarındaki geniş havzalarda
ranch hayvancıhğına başladılar. San Louis Vadisi'nde İspanya Hükümeti' -
nin geniş araziler de dağıttığı bu devrede hayvancılık süratle gelişti. İki asır
sonra bu saha «sığır baronları» um bulunduğu yerler diye anılıyordu. Böl-
ge A. B. D'ne katılınca buradaki büyük araziler parçalandı.
San Louis Vadisi'nde kurak iklim şartlarının hakim olması ziraatte
sulamayı gerekli kılmaktadır. Ranch hayvancılığı ise şimdi de en yaygın
faaliyettir. Tabii bitki örtüsü genellikle hayvancılığa kafi gelmekle beraber
bazı yem bitkileri de yetiştirilmektedir. Zirai ürünlerden buğday en önemli
olanıdır. Yazın sulanan kısımlarda sebzecilik de yapılır. Eğer bir genelleş­
tirme yapılmak istenirse, kuru ziraat uygulanan yerlerde buğdayın hakim
olduğu, kuru ziraate dahi uygun olmıyan yerlerin ise «ranch> hayvancılığı»
na tahsis edilmiş olduğu söylenebilir.
Hemen bütünü ile Kayalık Dağların muhtelif yerlerinde madenci ka-
sabaları kurulmaya başlayınca, doğudaki kesif ziraat sahalarından uzak, do-
layısiyle oralardan gerekli gıda maddelerini temin edemiyecek olan bu yer-
leşmelerin ihtiyaçlarını karşılamak üzere ziraat faaliyetleri süratle gelişti.
Önceleri çiftçilerin kendilerinin geliştirdikleri sulama sistemleri aynı
zamanda devletin de desteğini görüyordu. Fakat asıl gelişme Federal Hü-
kümetin yer yer sulama tesisleri kurması ile başladı. Hemen bütün bölge-
de hayvan yemi olarak saman yetiştirilmesi en önemli faaliyettir. Alfalfa
ve benzeri saman veren bitkiler hayvanların kışlık yiyeceğini teminde baş­
ta gelirler. Bunun dışında yer yer değişik sebzeler veya başka bitkiler de
yetiştirilir. New Mexico'da fasulye ve biber, Kolorado ve Utah'da çeşitli
sebzeler, /daha ve Montana'da şeker pancarı ve hububat~ Flathead Gölii
çevresinde ve Kooter1:ay Vadileri'nde meyva yetiştirilmektedir.
Kayalık Dağlar'da sulama işlemine gerek özel, gerek devlet, ve gerek-
KAYALIK DAGLAR BÖLGESİ 113

se Federal Hükümet tarafından büyük yatmmlar yapılmıştır. Buna rağ­


men, bütünü ile bölgede yetişme devresinin kısa, mahalli pazarların sınırlı
diğer tarafdan Orta Batı ve Doğu'daki pazarlara· da nakliyatın pahalı olu-
şu sözü edilen yatırımlardan tam manasiyle faydalanmayı kısıtlamaktadır.

Bölgede turizm faaliyetleri çok önemlidir. Kayalık Dağlar Bölgesi'nde


asıl gelir turizm'den temin edilir. Turistler hemen sadece yaz mevsiminde
geldikleri için, söz konusu gelir kısa bir süre içinde vuku bulur. Yazın dağ­
lar adeta insanlarla dolar. Kışın ise turistik kasabalarda çok az nüfus kalır.
Mesela Kolorado'daki Rocky Mountain National Park'ın doğu girişinde
yer alan Estes Park kasabasında 1960 yılındaki daimi nüfus sadece 1.175
idi. Fakat bu ufak yerleşme her yaz otelleri, ufak kabinleri, park sahaları
vs. tesisleri ile 50.000 kişiyi barındırmaktadır. Sadece National Park'dan
geçen turist adedinin yılda 1,5 milyonun üstünde oluşu, turizmin önemi
hakkında fikir verebilir.

Kayalık Dağlar'ınturist çekmesinde her şeyden evvel yükselti, dolayı­


siyle yazın serin olması, çeşitli
tabii güzellikler, gür ormanlar vs. rol oyna-
maktadır. Diğer tarafdan bölgenin doğuda Büyük Ovalar ve Batı'da Yay-
lalar ve Pasifik kıyıları arasında bulunması da erişme kolaylığı bakımın­
dan önemli rol oynamaktadır.
Turistik imkanlardan faydalanmada demiryolu şirketleri öncülük
yapmışlardır. Sonraları daha yaygın, en uzak köşelere kadar sokulmuş olan
karayollarının inşaası turizmi çok kolaylaştrrmıştır.

Anglo-Amerika - Forma:
DAGLARARASI HAVZALAR VE PLATOLAR

Birçoklarına göre «Dağlararası havzalar ve platolar» adı verilen saha


daha ziyade bir araya gelmiş çeşitli bölgelerden ibarettir. Bununla beraber
yeknesaklık yaratan mühim bir husus, «SU» meselesi, sözü edilen sahanın
bir «bölge» halinde topluca ele alınmasına sebeb olmaktadır. Dağlararası
havzalar ve platoların hemen her yerinde buharlaşma yağıştan fazladır. Do-
layısi yle «su yetersizliği» mevcuttur. Gerçekten Anglo-Amerika'nın bu kı­
sımlarında her türlü hayatta, bitld, hayvan ve insanların hayatında, «sm
mühim bir problem halindedir. Hakim olan iktisadi faaliyetlerde de bu hu-
su3 açık olarak müşahede edilmektedir. Gerçekten bölgede mevcut başlıca
faaliyetler şunlardır :
1 - Suyun mevcut . olduğu düz sahalarda sulamaya dayanan entan-
sif ziraat, 2 - suyun kafi gelmediği yerlerde dry f arming, 3 - dry farming
faaliyetlerine de yeterli suyun bulunmadığı yerlerde ekstansif hayvancılık,
4 - dağlarda ve yüksek yaylalarda (Utah, Arizona, New Mexico ve özel-
likle İngiliz Kolumbiyası), arazi ziraat için fazla arızalı olduğu halde, ya-
ğışlar oldukça bol olduğu için ormanlar gelişmiştir. Dolayısile Kerestecilik
faaliyetleri gelişmiştir. 5 - Kolaylıkla ulaşılabilir maden kaynaklarının
mevcut olduğu yerlerde madencilik, 6 - belirli yerlerde bulunan şehirlerde
sınırlı sanayi faaliyetleri, 7 - bir çok yerlerde mevcut olan tabii güzellik-
ler, (meseıa Grand Canyon) turizm faaliyetlerini teşvik etmiştir.

Fiziki Çevre :

Bölgenin büyük bir tısmında kurak ve yarı kurak iklim şartları hü-
küm sürmektedir.Bununla beraber ana çizgiler içinde dört ayrı saha mü-
şahede edilmektedir: l) nisbeten nemli, 2) yarı kurak, 3) kurak, 4) ve şid­
detli kurak iklim şartlarının yer aldığı sahalar.
DACLARARASI HAVZALAR VE PLATOLAR 115

1) Nemli iklim şartları İngiliz Kolumbiyası'nın iç kısmında yer alan


yaylanın kuzey ve merkezinde büküm sürmektedir. Bu durumun meydana
gelmesinde kıyı dağlarının fazla yağış alması yanında, çok yüksek olmıyan
yaz sıcaklıklarının fazla buharlaşmaya sebeb olmaması başlıca rolü oynar.
Kışlar uzun ve soğuk, yazlar kısa ve serindir. Yağış maksimumu yaza isabet
eder.
2) Yarıkurak iklim şartları ise esas itibariyle Fraser ve Kolumbiya
yaylalarında görülür. Bununla beraber bu yaylaların doğu ve batı kenar-
larında kurak ve nemli iklim şartları mevcuttur. Yıllık yağış tutarı 200-500
mm. arasında değişir, ve çoğu sonbahar sonu ile kış ve ilkbaharda gelir.
Yetişme devresi 100 ile (Merkezi İngiliz Kolumbiyası) 200 (Oregon'un ba-
zı kısımları) gün arasında değişir.

3) Kurak iklim Büyük Havza'nın (Great Rasin) geniş bir kısmında


hüküm sürmektedir. Elko'da (Nevada) yıllık yağış tutarı 250 mm. dir. Don
olmayan gün sayısı 100-180 gün arasındadır.

4) Şiddetli kurak iklim şartlarının mevcut olduğu yerlere en tipik mi-


sal Mojave-Gila Çölü'dür. Bu sahada yıllık yağış tutarı 125 mm. dir. Ya-
ğışlar ayrıca, sağanak halindedir; yıllık yağış tutarı çok defa bir ilci günde
gelir. Bu yağış şartları ekstansif hayvancılık için bile yeterli değildir.
Bölgenin hemen her tarafında günlük sıcaklık farkları çoktur. Yazın
bile gece ile gündüz sıcaklıkları çok farklıdır. Bunun sebebi bulut olmayı­
şı yanında havanın son derece az su buharı ihtiva etmesidir. Böylece güneş
ışınlarının sabah erkenden itibaren toprağı kolaylıkla ısıtmaya başlamasına
karşılık akşam güneş batınca soğuma da aynı süratle olur. Yer yer yüksel-
tinin de etkisi görülür. Mesela Kolorado yaylasında gece ve gündüz sıcak­
lıkları Büyük Havza'dakinden daha düşüktür. Fakat lmperial ve Mojave
Çölleri'nde de geceler serindir. A. B. D'de şimdiye kadar kaydedilen en
yüksek sıcaklık (gölgede) 56.4 derece olarak Death Valley'de Greenland
Ranch'dedir.
Yüzey şekilleri bakımından bölge dört bölüme ayrılabilir: A. Kolora-
do Yaylası, B. Basin and Range sahası, C. Kolumbiya Yaylası, D. İngiliz
Kolumbiyası'nın iç kısımlarındaki yüksek sahalar.

1) Kolorado Yaylası : Bu geniş yaylada her ne kadar birbirinden


farklı sahalar varsa da bütünü ile çevresinden ayrı bir görünüme sahiptir.
Yaylanın başlıca özelliklerini şöyle sıralayabiliriz: a) Yükselti fazladır. Kan-
yonlar hariç, yaylada yükselti 1300 - 2500 m. arasında değişir. Daha yük-
116 ANGLO-AMERİKA

sek sahalar Utah'daki yaylalarda, San Francisco Peaks, White Mountains,


Chu~ka Mountain'de bulunur. b) Derin kanyonlar mevcuttur. Bu özellik
Colorado Yaylası'nın A.B.D'nin en fazla parçalanmış, aşılması güç dolayı­
siyle · '7n az tanınan bölgesi olmasına sebeb olmuştur. c) Şiddetli aşınım sa-
hasıdır. d) Kurak ve nemli iklim şartlarının hüküm sürmekte olduğu saha-
ların hududunda mukavim sahrelerin meydana getirmiş olduğu masavari
şekiller mevcuttur.

~) Rasin and Range Sahası : Kolorado Yaylası'nın kuzeybatı, batı,


güneybatı ve güneydoğusunda, güneydoğu Oregon'dan batı Teksas'a kadar
uzanan yan çöl sahası aynı zamanda fizyoğrafik bakımdan da birlik arze-
der. Bu geniş saha boyunca alluvial piedmont yamaçları ve düz tabanlı
havzalardan birdenbire yükselen dağ sıraları hakimdir. Dağ sıralan arızalı,
kayalık, dik yamaçlı ve derin kanyonludur. Çok yerde de birbirlerine pa-
raleldirler.
3) Kolumbiya Yaylası : Batıda Kaskat Dağları ile doğuda ve kuzeyde
Kayalı Dağlar arasında uzanır.

Bölgenin önemli bir kısmının henüz detaylı toprak haritaları yapılma­


mıştır. Kolumbiya Yaylası'nın toprakları killi topraklardan, iri taneli kum-
lu topraklara kadar değişir. Potas ve fosfat bakımından zengin iseler de,
azot ve hümüsçe fakirdirler. Hakiki çernozyum olan palouse toprakları Ko-
lumbiya Yaylası'nın en iyi topraklarıdır.
Basin and Range'deki iyi evsaftaki topraklar alluvial fan'lerde, ova-
larda ve playalarda bulunmaktadır. Suyun da mevcut olduğu yerlerde bu
topraklar oldukça verimli zıraat sahaları halindedirler. Kolorado Yayla-
sı'ndaki topraklar genel olarak çeşitli ürünler yetiştirmeye uygun kalitede-
dirler. İngiliz Kolumbiyası'nın iç kısımlarındaki toprakların çoğu buzul de-
polarından gelişmişlerse de güneydeki vadilerde çemozyumlar da vardır.

Bölgede bitki örtüsü oldukça çeşitlidir. Batıda Sarı Çam ve Douglas


Köknar'ı dağların yüksek kısımlarındaki ormanları karakterize ederler. Bu-
ralar yağışların nisbeten fazla olduğu yerlerdir. Yağışlar azalınca orman
örtüsü yerini koruluklara bırakır. Daha sonra, daha da az yağışlı yerlerde
pinon, ardıç ve nihayet chaparral görülür. Arizona ve New Mexico'da sarı
çamlar en fazla faydalanılan ağaç nevileridir (2000-3000 m. de). İngiliz
Kolumbiyası'nın iç kısımlarının büyük kısmı da ormanlarla kaplıdır. Gü-
neyde Fraser Yaylası'nda ise Douglas köknarı ve çeşitli çam ağaçlarından
müteşekkil ormanlar steplerle aralıklı olarak uzanırlar.
DAÖLARARASI HAVZALAR VE PLATOLAR 117 •

Stepler güneydoğu Arizona, New Mexico'nun yüksek sahaları ve Ko-


lumbiya Havzasının bitki örtüsünü teşkil eder.
Kurak şartların hüküm sürdüğü yerlerde ise çalılıklar vardır.
Beşeri Çevre: Bölgenin ilk Avrupalıları olan ve 16. asrın ortalarına
doğru gelmeye başlıyan İspanyollar derin izler bırakmışlardır. 19. asırda
İngiliz ve Amerikan kaşiflerinin de bölge ile ilgilenmeye başladıkları görü-
lür. Bu arada A. Mac Kenzie 1793'de İngiliz Kuzey Afrikası'nı iyice tanı­
mış, 1807 yılında ise İngiliz Kolumbiyası'nda kürk ticaret merkezleri ku-
rulmuş idi. 1804 - 1805 de Lewis ve Clark kuzeybatı Pasifik'e girdiler. Si-
man Fraser ve David Thompson güneybatı Kanada'yı 1805 - 1808 ve 1808-
1811 yıllarında etraflı olarak dolaştılar. Bunları takiben daha bir çokları
bölgeyi tanıdılar. Çoğu tuzakçılık gayesi ile bölgeye gelmişlerdi. Kanada-
War özellikle 1813 ve 1846 arasında kuzeybatının kontrolünü ellerinde
bulunduruyorlardı.

1847 yılında ise, Salt Lake Havzası'na Mormonların geldiği görülür.


Bunlar ziraat faaliyetlerine ilk atılanlar oldular. 1849'da bu defa altın ara-
yıcıları geldiler. Böylece kaşifler, tuzakçılar, ve çiftçiler halkasına altın ara-
yıcılar da eklenmiş oldu.
Bölgede nüfus çok eşitsiz bir şekilde dağılmıştır. Gerçekten, belirli
yerlerin nüfus topluluklarına sahip oldukları görülür. Bu sahalar 1) yağış­
ların yeterli olduğu, 2) sulama için suyun mevcut olduğu, 3) maden yatak-
larının bulunduğu, 4) münakale şartlarının müsait olduğu, (genellikle yol
kavşakları) yerlerdir.
Bütün bölgede sadece altı yerleşme yerinin nüfusu 100.000,in üstün-
dedir: Salt Lake City, Spokane, El Paso, Phoenix, Tucson ve Albuquerque.
Bunların dışında nüfusun çoğu kır nüfusudur. Bu tip nüfus esas itibariyle
Aşağı Salt River Vadisi (Arizona'da), Kaliforniya,nın güneyinde Imperial
Vadisi, Utah'da batı Wasatch etekleri boyunca, Idaho'da yer yer Snake Ri-
ver kenarında, merkezi Washington'da Kolumbiya Vadisi ve İngiliz Kolum-
biyası'nda ise Okanagan Gölü kıyılarında yer almışlardır.

Çeşitli nüfus hareketlerine maruz kalmakta olan bölge bir yandan nü-
fus almakta, öte yandan nüfus vermekte, ve bu arada geniş nüfus kütle-
lerinin, özellikle batıya doğru geçişlerine sahne olmaktadır. Bununla bera-
ber, nüfusun süratle artmakta olması başlıca özellik halindedir. Dağlarara­
sı havzalar ve plato] ar 1950 ile 1960 yılları arasında bir milyondan azla
nüfus almıştır. Bu devrede Nevada'nın nüfus artışı % 78, Arizona'nınki
ise % 75 olmuştur.
iı8 ANGLO-AMERİKA

Nüfus ile ilgili bir diğer özellik de ırk ve din bak1mından önemli fark-
ların mevcut oluşudur. Bunların başlıcaları şunlard1r :
.A) Teksas, New Mexico ve Güney Kaliforniya'nın Basin and Range
kısımlarında nüfusun çoğunluğu Meksikalı-Amerikalı karış1.lil1ndan üre-
miştir. Romen katoliktirler.

B) Arizona, New Mexico, güneybatı Kolorado, merkez! Oregon, batı


Wasltington ile İngiliz Kolumbiyası'nda Fraser ve Skeena vadilerinde Kı­
zılderililerin çokluğu dikkati çeker.

C) Güney Arizona ve güneydoğu Kaliforniya'da ise Negrolar, miktar-


ca az, fakat mahalll nüfustaki payları yüksektir.
D) Utah'da hala Mormonlar hakimdir. Bunlar güney Idaho, kuzey
Arizona ve doğu Nevada'da oldukça önemli miktardadırlar.

İktisadi Faaliyetler:

Bölgede, hakim ekonomik faaliyet her ne kadar ziraat ise de yer al-
dığı sahalar çok azdır. Meseıa Utah'ın yüz ölçümünün sadece % 3'ünü ziraat
sahaları teşkil etmektedir.

Bu durumun meydana gelmesinde olduğu kadar, zıraatin gelecekteki


gelişmesini de engelleyen başlıca faktörler şunlar: A) kuraklık, B) fakir
topraklar, C) arızalı satıh, D) büyük pazarlara uzaklık ve yetersiz müna-
kale şartları. Zıraat faaliyetleri; kuru zıraat (Dry Farming) ve sulama ile
yapılan zıraat olmak üzere ikiye ayrılabilir.

Kuru ziraat : Geniş çapta su ve toprak muhafazasını hedef tutan mo-


dern dry farming metotları ile yapılmaktadır. Bu saba A. B. D'de dry far-
ming'in ilk tatbik edildiği yerdir.
Kolumbiya Yaylası kıtanın mühim bir dry farming sahası, dünyanın
da sayılı buğday bölgelerindendir. Çok iyi cins kışlık ve yazlık buğday çe-
şitleri yetiştirilir. 1929'dan beri üretilen bir diğer önemli ürün de baklagil-
lerdir. Doğu Oregon ve Washington'un Blue Mountain eteklerinde başla­
yan bezelye ekimi süratle gelişmiştir. Bezelyenin buğdaydan daha az suya
ihtiyacı olması, ayrıca toprağı azot bakımından beslemesi yer yer buğday
ile münavebeye girmesine sebeb olmuştur. Bezelye yetistirmede işçiye olan
ihtiyaç, bölge seyrek nüfuslu olduğu için, önceleri bir problem olmuşsa da
çeşitli işlerin makina ile yapılmaya başlanmasının büyük yardımı olmuştur.
Blue Mountain kesiminde yeşil bez~lye yetiştirilmesine karşılık Palouse'da
DAGLARARASI HAVZALAR VE PLATOLAR 119

kuru ve dilimizde iç bezelye denilen çeşidi üretilir ve yukarıda da belirttiği­


miz gibi buğday ile münavebe edilir.
Diğer dry farming sahaları, Idaho, Oregon, Washington ve İngiliz Ko-
lumbiyası'nın güneyinde dağınık ve ufak sahalardır.

Sulu ziraat : Bölgede JSızılderili ve İspanyollardan sonra ziraate suyu


başarılı bir şekilde uygulayanlar M ormanlar olmuşlardır. Gerçekten 184 7
yılında Salt Lake Vadisi'ne giren Mormonlar mümkün olan her yerde sulu
ziraat yapmaya başldılar. Bu devrede kurak şartların hüküm sürdüğü yer-
lerde mühim olan araziye sahip olmak değildi. Hakimiyet suyu elinde tu-
tanlarda idi.
Suyun az olmasından başka eğim ve t~poğrafya şartları da ziraat, özel-
likle sulu sahalarının genişlemesini engellemiştir. Bugün sulu ziraat yapılan
başlıca sahalar şunlardır: 1) Imperial Vadisi, 2) Salt River Vadisi, 3) Ko-
lorado'nun batı yamacı, 4) Rio Grande Vadisi (orta kısım), 5) Salt Lake
Vahası, 6) Reno Vahası, 7) Snake River Ovası, 8) Kolumbiya Yaylası'nda
elma yetiştirilen vadiler (Yakama ve Wenatchee), 9) Kolumbiya Havzası,
Grand Coluee sulama sahası, 1O) Okanagan Vadisi.
lmperial Valley: Imperial Vadisi A. B. D'de yetişme devresinin en
uzun olduğu yerlerden biridir (303-323 gün). Esas itibariyle Salton Hav-
zasını ihtiva eder. Dünyanın sayılı barajlarından olan Hoover buradadır
(inşaatı 1935'de bitti). Bu baraj, sun'i olarak vücuda getirilmiş olan Mead
Gölünün önünde yer alır. Su gölden Kolorado nehrine verilir. Bir kısmı
da desiltasyon tesisleri mevcut olan Imperial Barajı'na sevkedilir. Oradan
All-American kanalı vasıtası ile vadiye verilir. All-American Kanalı daha
geniş sahaların sulanabilmesi için inşa edilmiştir. 100 km. den uzun bir kıs­
mı eskiden Büyük Amerikan Çölü adı verilen sahada yer almakta olan ka-
nal Kolorado Nehrinin sularını Yuma'nın 30 km. kuzeyinden alarak şid­
detli kurak şartların hüküm sürmekte olduğu sahalardan geçirip vadiye
intikal ettirir. Tuzlanma sulanan sahalarda hala esaslı bir problemdir. Ge-
nellikle sulama masraflarını koruyan sebzeler yetiştirilmektedir.· Şeker pan-
carı ve pamuk da oldukça önemlidir. Kaliforniya County'leri içinde en faz-
la şeker pancarı yetiştirmekte olanı Imperial'dir. Tabii şartları Nil Vadisi'ne
pek çok benzeyen lmperial Vadisi'nde uzun elyaflı iyi kalitede pamuk yetiş­
tirilmektedir. Yılda 7-8 defa biçilen alfalfa ise büyük baş hayvan yetiştir­
mede başlıca rolü oynamaktadır.
Salt River Vadisi : Merkezi Arizona'nın güneyinde Roosevelt barajı­
nın inşası ve dolayısiyle vadinin yukarı kısmının göl haline getirilmesiyle
i18 ANGLO-AMERİKA

Nüfus ile ilgili bir diğer özellik de ırk ve din bakımından önemli fark-
ların mevcut oluşudur. Bunların başlıcaları şunlardır :
· A) Teksas, New Mexico ve Güney Kaliforniya'nın Basin and Range
kısımlarında nüfusun çoğunluğu Meksikalı-Amerikalı karışımmdan üre-
miştir~ Romen katoliktirler.
B) Arizona, New Mexico, güneybatı Kolorado, merkezi Oregon, batı
Washington ile İngiliz Kolumbiyası'nda Fraser ve Skeena vadilerinde Kı­
zıldoolilerin çokluğu dikkati çeker.

C) Güney Arizona ve güneydoğu Kaliforniya'da ise Negrolar, miktar-


ca az, fakat mahalli nüfustaki payları yüksektir.
D) Utah'da hala Mormonlar hakimdir. Bunlar güney Idaho, kuzey
Arizona ve doğu Nevada'da oldukça önemli miktardadırlar.

İktisadi Faaliyetler:

Bölgede, hakim ekonomik faaliyet her ne kadar ziraat ise de yer al-
dığı sahalar çok azdır. Mesela Utah'ın yüz ölçümünün sadece % 3'ünü ziraat
sahaları teşkil etmektedir.

Bu durumun meydana gelmesinde olduğu kadar, zıraatin gelecekteki


gelişmesini de engelleyen başlıca faktörler şunlar: A) kuraklık, B) fakir
topraklar, C) arızalı satıh, D) büyük pazarlara uzaklık ve yetersiz müna-
kale şartları. Zıraat faaltyetleri; kuru zıraat (Dry Farming) ve sulama ile
yapılan zıraat olmak üzere ikiye ayrılabilir.

Kuru ziraat : Geniş çapta su ve toprak muhafazasını hedef tutan mo-


dern dry farming metotları ile yapılmaktadır. Bu saha A. B. D'de dry far-
ming'in ilk tatbik edildiği yerdir.
Kolumbiya Yaylası kıtanın mühim bir dry farming sahası, dünyanın
da sayılı buğday bölgelerindendir. Çok iyi cins kışlık ve yazlık buğday çe-
şitleri yetiştirilir. 1929'dan beri üretilen bir diğer önemli ürün de baklagil-
lerdir. Doğu Oregon ve Washington'un Blue Mountain eteklerinde başla­
yan bezelye ekimi süratle gelişmiştir. Bezelyenin buğdaydan daha az suya
ihtiyacı olması, ayrıca toprağı azot bakımından beslemesi yer yer buğday
ile münavebeye girmesine sebeb olmuştur. Bezelye yetiştirmede işçiye olan
ihtiyaç, bölge seyrek nüfuslu olduğu için, önceleri bir problem olmuşsa da
çeşitli işlerin makina ile yapılmaya başlanmasının büyük yardımı olmuştur.
Blue Mountain kesiminde yeşil bezelye yetiştirilmesine karşılık Palouse'da
DAÔLARARASI HAVZALAR VE PLATOLAR 119

kuru ve dilimizde iç bezelye denilen çeşidi üretilir ve yukarıda da belirttiği­


miz gibi buğday ile münavebe edilir.
Diğer dry farming sahaları, Idaho, Oregon, Washington ve İngiliz Ko-
lumbiyası' nın güneyinde dağınık ve ufak sahalardır.
Sulu ziraat : Bölgede ISızılderili ve İspanyollardan sonra ziraate suyu
başarılı bir şekilde uygulayanlar Mormonlar olmuşlardır. Gerçekten 1847
yılında Salt Lake Vadisi'ne giren Mormoıılar mümkün olan her yerde sulu
ziraat yapmaya başldılar. Bu devrede kurak şartların hüküm sürdüğü yer-
lerde mühim olan araziye sahip olmak değildi. Hakimiyet suyu elinde tu-
tanlarda idi.
Suyun az olmasından başka eğim ve topoğrafya şartları da ziraat, özel-
likle sulu sahalarının genişlemesini engellemiştir. Bugün sulu ziraat yapılan
başlıca sahalar şunlardır: 1) Imperial Vadisi, 2) Salt River Vadisi, 3) Ko-
lorado'nun batı yamacı, 4) Rio Grande Vadisi (orta kısım), 5) Salt Lake
Vahası, 6) Reno V abası, 7) Snake River Ovası, 8) Kolumbiya Y aylası'nda
elma yetiştirilen vadiler (Yakama ve Wenatchee), 9) Kolumbiya Havzası,
Grand Coluee sulama sahası, 1O) Okanagan Vadisi.
Jmperial Valley: Imperial Vadisi A. B. D'de yetişme devresinin en
uzun olduğu yerlerden biridir (303-323 gün). Esas itibariyle Salton Hav-
zasını ihtiva eder. Dünyanın sayılı barajlarından olan Hoover buradadır
(inşaatı 1935'de bitti). Bu baraj, sun'i olarak vücuda getirilmiş olan Mead
Gölünün önünde yer alır. Su gölden Kolorado nehrine verilir. Bir kısmı
da desiltasyon tesisleri mevcut olan lmperial Barajı'na sevkedilir. Oradan
All-Aınerican kanalı vasıtası ile vadiye verilir. All-Aınerican Kanalı daha
geniş sahaların sulanabilmesi için inşa edilmiştir. 100 km. den uzun bir kıs­
mı eskiden Büyük Amerikan Çölü adı verilen sahada yer almakta olan ka-
nal Kolorado Nehrinin sularını Yuma'nın 30 km. kuzeyinden alarak şid­
detli kurak şartların hüküm sürmekte olduğu sahalardan geçirip vadiye
intikal ettirir. Tuzlanma sulanan sahalarda hala esaslı bir problemdir. Ge-
nellikle sulama masraflarını koruyan sebzeler yetiştirilmektedir. Şeker pan-
carı ve pamuk da oldukça önemlidir. Kaliforniya County'leri içinde en faz-
la şeker pancarı yetiştirmekte olanı Imperial'dir. Tabii şartları Nil Vadisi'ne
pek çok benzeyen lmperial Vadisi'nde uzun elyaflı iyi kalitede pamuk yetiş­
tirilmektedir. Yılda 7-8 defa biçilen alfalfa ise büyük baş hayvan yetiştir­
mede başlıca rolü oynamaktadır.
Salt River Vadisi : Merkezi Arizona'nın güneyinde Roosevelt barajı­
nın inşası ve dolayısiyle vadinin yukarı kısmının göl haline getirilmesiyle
120 ANGLO-AMERİKA

\
(Roosevelt Gölü) nehrin aşağı mecrası zengin bir ziraat sahası oldu. Na-
renciye,· çeşitli sebzeler, alfalfa ve pamuk başlıca mahsullerdir. Klasik bir
vadid€n ziyade detritik bir ova halinde olan bu kesimde yetişme devresinin
uzun ?lması ziraat faaliyetlerini çok kolaylaştırmıştır. Bu sebeple, arazinin
% 60'ın<la kış bitkileri yetiştirilebilmektedir.
Önceleri alfalfa yetiştirme ve mandracılık faaliyetleri gelişti. Sonralan,
I. Cihan Harbi'nde pamuk fiatlarının yükselmesi sebebi ile pamuk öne geç-
ti. Bu ürün hala önemli ise de ziraat sahalarının yarısını alfalfa işgal et-
• Portakal ve greypfruit
mektedir. diğer önemli ürünlerdir.
Kısa elyaflı pamuk, satışı garanti olan ürünlerin başında gelir. Arizo-
na'da sulama masrafları bütün eyaletlerden yüksek olmasına rağmen, veri-
min de yüksek oluşu faaliyeti karlı bir duruma sokmaktadır. Ortalama ola-
rak bir çiftçi bir akr'lık bir pamuk tarlasına 125-150 dolar harcamaktadır.
Yine ortalama olarak bu büyüklükte bir araziden 3 balya pamuk almakta-
dır (bazen 5 balya); her balya 150 dolar civarında alıcı bulmaktadır. Mah-
sulün yarısı makine yarısı da geçici işçiler tarafından toplanır.
Arizona'da yüzey sularının yanında yeraltı sularından
da geniş çapta
faydalanılmaktadır. Aslında bu eyalette sulamada yarıdan fazla yeraltı su-
larından faydalanılmaktadır. Bu eyalette her yıl yeni kuyular açılmakta ve
yeraltı suyu da daha derinlere kaçmaktadır. Memlekette en derin kuyular
bu eyalettedir. Bazı yerlerde su çıkarılamıyacak kadar derine inmiştir.
Kolorado'nun Batı Yamacı : Batı merkezi Kolorado'da Kayalık Dağ­
lar' dan batıya doğru inen sulardan faydalanan önemli ziraat sahaları vardır.
En önemli olanı Büyük Vadi Sulama Projesi'dir. Buralardan en çok mısır,
alfalfa, şeker pancarı, patates ve sebzeler yetiştirilmektedir.
Rio Grande Sulama Sahası: El Paso'nun hemen aşağı ve yukarısında
uzanan Orta Rio Grande Vadisi kıtada sulama faaliyetlerinin eskiden beri
yer aldığı sahaların başında gelir. En önemli ürün pamuktur. Onu meyva-
lar ve alfalfa takip eder.
Salt Lake Vahası : Burası esas itibariyle kuzeyde yükselen W asatch
Dağları'ndan gelen sularla sulanmaktadır. Batının en verimli sahalarından
biridir. Çok çeşitli ürünler yetiştirilir. Bununla beraber ziraat sahalarının
dörtte üçünü şeker pancarı, buğday ve alfalfa kaplar. Geri kalan meyva ve
sebzelere ayrılmıştır. Sulanan sahalardan daha yüksekte olan bazı yerlerde
buğday zıraati dry farming metodu ile yapılmaktadır.
Reno Vahası : Büyük Havza'nın batısında Sierra Nevada'nın etekle-
DAGLARARASI HAVZALAR VE PLATOLAR 121

rinde bu dağlardan inen sularla beslenen verimli sahalar uzanmaktadır. Bu


kısım doğudaki Salt Lake Vahası'ndan yüzlerce kilometrelik çöl ile ayrılır.
Reno Vahası'nın en zengin kısmı Truckee Nehri ile beslenen «Truc-
kee Çayırları»dır. Burası alfalfa, buğday ve sebze yetiştiren çiftliklerle do-
ludur. Mandracılık da önemlidir. Nevada'da sulanan dolayısiyle ziraat ya-
pılan sahaların hemen hepsi Humboldt, Truckee, Carson ve Walker nehir-
leri vadilerinde bulunmaktadırlar. Bunların dışındaki sahalarda grazing ha-
kimdir.
Snake River Ovası : Bu bölgede bir diğer önemli vaha Snake River
vadisidir. Idaho'nun yarıdan fazla nüfusunu burası besler. B~lıca ürünler
alfalfa ve diğer hayvan gıdaları, patates, şeker pancarı, kuru fasulyeler ve
buğdaydır.

Kolumbiya Yaylası Elma Vadileri : Kaskatlar'ın yağmur bölgesindeki


bazı vadiler; Yakima, Hood River, Wenatchee ve Okanogan, Anglo-Ame-
rika'nın m~şhur elma bahçelerini teşkil ederler. Vadilerin diğer ürünleri al-
falfa, asparagus, kuru fasulye, üzüm, patates, şeker pancarı ve çeşitli seb-
zelerdir.
Yakima Vadisi gerek Washington eyaleti, gerek dağlararası yaylalar,
hatta memlekette, ziraat faaliyetleri bakımından en ileride olan bir saha-
dır. Y akima ve kollarından faydalanarak yapılan «sulama» zıraatin gerçek-
leşmesinde baş rolü oynamaktadır. Bu sahada su çok mühimdir. Çünkü yıl­
lık yağış ortalaması 200 mm. civarındadır. Bunun da ancak üçte biri ye-
tişme devresinde düşmektedir. Yakima elmaları ile ün salmıştır.
Wenatchee Vadisi'nde de elma hakimdir. İklim elma üretmeye çok
müsaittir. Sıcaklık sıfırın altına nadiren düşer. Yetişme devresi 200 gün
civarındadır (elma için 150 gün gereklidir). Bol güneş ışığı elmalara güzel
rengini vermekte, su yetersizliği ise sulama ile giderilmektedir.
Kolumbiya Havzası Rek/amasyon Projesi (Grand Coulee Barajı): Ko-
lumbiya Nehri Havzasında bu asrın başında dry farming metodu ile buğday
ziraati yapılıyordu. Kurak iklim şartlarının zaruri kılmakta olduğu" bu me-
tod, yağışların normalin üstünde olduğu bazı yıllar, aslında daha kurak ik-
lim şartlarının hüküm sürmekte olduğu sahalara da uygulanarak, bir süre
başarılı zıraat yapılmasını da mümkün kıldı. Fakat daha sonra bu saha için
normal olan kurak şartların avdeti zıraatte istikrar temin edecek olan su-
lama projelerinin gerçekleştirilmesini teşvik etti.
Bunlardan biri 5 milyon dönümden fazla arazinin sulanmasını temin
etmek üzere 1933 - 1934 kışında inşaasına başlanan Grand Coulee'dir.
122 ANGLO-AMERİKA

'
Ökanogan Vadisi: Okanogan Vadisi Kanada'nın önemli ziraat saha-
larından biridir. Vadi tabanının büyük bir kısmı göllerle kaplı olduğu için
ziraat" kenardaki taraçalarda yapılmaktadrr. Vadinin kuzeyinde sulama ge-
rekliy&e de güneyde, özellikle tahıl ziraatı, sulama olmadan yapılmaktadır.
Vadide· tahıl, hayvan yemleri ve çeşitli sebzeler üretilmektedir. Fakat asıl
önemli olan meyvacılıktır. Özellikle güneyde Osoyoos'da Kanada'nın tur-
fanda meyvaları yetiştirilmektedir. Şeftali, erik, armut ve elma başlıca mey-
valardır. Kavun ve üzüm de yetiştirilir .
..
Dağlararası Havzalar ve Yaylalar Bölgesi'nde önemli bir faaliyet de
ranch hayvancılığıdır. Evvelce de belirttiğimiz gibi arızalı yüzey, az yağış
ve zayıf bitki örtüsü bütünüyle bölgede ziraat faaliyetlerini ve entansif hay-
vancılığı büyük çapta engellemektedir. Gerçekten Kayalı Dağlar'la Sierra
Nevada-Kaskatlar arasındaki sahanın ancak % 3-4'ünde ziraat yapılmakta­
dır. Geri kalan kısmı ranch sahalarıdır, fakat bazı kısımlarda iklim şart­
ları ranch hayvancılığına bile uygun değildir. Gerçekten 250 mm. yağış
çizgisi ranch sahaları ile hakiki çölleri birbirinden ayırır.
Bu bölge aynı zamanda Anglo-Amerika'nın önde gelen koyun üreti-
len sahalarından biridir. Koyun yetiştirilen ranchler genellikle akarsu ke-
narları veya kaynakların bulunduğu yerler civarındadır. Büyük baş hay-
van üreticiliği ise daha canlı bitki örtüsünün bulunduğu yerlerde yapılmak­
tadrr. Yazın sürüler dağlara çıkarlar, kışın ise vadideki ranchlerde yonca
vs. yem bitkileri ile besle~rler. Bu hayvanların çoğu beslenmek ve tüketil-
mek üzere doğuya gönderilir.
Bölgede bir çok yerlerde maden yatakları vardır. Aslında bu yataklar
bütünüyle bölgedeki yerleşmenin gelişmesinde de büyük rol oynamışlardır.
Halen bakır çıkarımı en mühim faaliyet halindedir. Özellikle Utah'da ma-
dencilik önemli bir faaliyettir. Salt Lake Oasis yakınları maden çıkarını
faaliyetlerinin en yoğun olduğu sahadır. Salt Lake City'nin 50 km. kadar
güneybatısında bulunan Bingham eski ve önemli bir maden sahasıdrr. Kur-
şun, gümüş, çinko da çıkarılmasına rağmen bakır en önemlisidir. Utah'da
demir cevheri de çok yaygındır. II. Cihan Harbi'nden sonra bunların ba-
zıları işlenmeğe başlamıştır. En mühimi Cedar City'nin batısında bulunan-
dır. Burada çıkarılan cevher Utah, Kaliforniya ve Kolorado'da bulunan
demir-çelik tesislerine gönderilir. Utah'da Uranyum da çıkarılmaktadır.
San Juan County uranyum çıkarım sahasıdır.
Bölgede diğer önemli madencilik faaliyetleri Nevada sınırları içinde
yer almaktadır. 1859 yılında Nevada' da, gümüş bulunmasını diğer maden-
DAGLARARASI HAVZALAR VE PLATOLAR 123

ler takip ederek bu eyaletin madencilik sahasında gelişmesi sağlandı. 1875-


1877 yılları arasında Nevada bütün A.B.D'nde istihsal edilen altın ve gü-
müşden daha fazlasını çıkarıyordu. O zamanlar Virginia City 10.000'i aş­
kın nüfusuyla önemli bir madencilik şehri idi. Bugün ise 1000 civarında
olan nüfusu turizmle geçinmektedir. Doğu Nevada'da bulunan Ely mıntı­
kası halen Nevada'nın en önemli bakır çıkarım sahasıdır. Yerington ve
Henderson bakır ve manganez çıkarım sahalarıdır.
Dağlararası havzalar ve Yaylalar Bölgesinde önemli madencilik faali-
yetlerinin yer aldığı diğer sahalar Arizona'da bulunmaktadır. Burada da çı­
karılan başlıca maden bakırdır. Arizona'nın doğusunda bulunan Morenci
A.B.D'nin ikinci büyük bakır madenidir.
Globe-Miami mıntıkası önemli bir bakır madeni sahasıdır. Southern
Pasific hattının üzerinde bulunan B isbee eski bir bakır madeni şehridir.
Bunlar dışında Dağlararası Bölge'de başka madenlerin çıkarıldığı dağınık
ocaklar da mevcuttur. Mesela New Mexico'daki Santa Ritdda altın ve gü-
müş, Mohawe Desert'teki Eagle Mountain'de ise demir cevheri çıkarılır.
Cevherler buradan Fontana yakınındaki demir-çelik tesislerine gönderilir.
Bölgede maden kömürü ve petrol yatakları da yaygındır. Dolayısiyle
madeni enerji kaynakları bakımından yeterli bir durum mevcuttur. Aynca
Rio Grande, Fraser, Kolumbiya ve Kolorado akarsu sistemlerinde gelişti­
rilmiş olan enerji tesisleri bu durumu daha da takviye etmektedir.

Bölge, büyük sanayi sahalarından uzakta olduğu için sanayi faaliyet-


leri genellikle mahalli ihtiyaçları karşılamak ve mahalli ürünlerin (ziraat ve
madeni) son şekillerini alacakları merkezlere sevkedebilmek için yarı ma-
mul hale getirilmesinden ibarettir (Fazla bilgi için A.B.D'nde «Sanayi> bö-
lümüne bakınız).
Nihayet bölgedeki ekonomik faaliyetler arasında «turizm> in de yeri.
hem de büyük yeri olduğunu belirtmek gerekir. Kolorado Kanyon'u başlı­
başına turist çeken bir yerdir.
BÜYÜK OVALAR

Anglo-Amerika'da Kanada'nın ortalarından Kayalık Dağlar'ın doğu­


sunda Rio Grande'ye kadar uzanan; genellikle çayırlarla kaplı, büyük bir
kısmında yarı kurak iklim şartlarının bakim olduğu geniş kuşağa «Büyük
Ovalan adı verilmektedir.
İki asırdan daha az bir zaman evvel buralar antilop, bizon, kurt v.s.
hayvanlarla Çeyen, Komançi ve Siu Kızılderili kabilesi mensuplarının ser-
bestçe dolaştığı saha idi.
Bu kızılderililerin hayatındaki ilk mühim değişiklik, kaşifler ve misyo-
nerler tarafından bölgeye at'ın getirilmesi ile meydana geldi. Sonraları kürk
tüccarlarının ateşli silahlar ve ateş suyunu (içki) getirmeleri ise Kızılde­
rililerin hayatını tamamen değiştirdi. Artık bölgede birbiri ardından deği­
şiklikler meydana geliyor, ve bunlar tabii landscape'in de süratle değişme­
sine yol açıyordu. Beyazların sığır ve koyun üretmeye başlamaları ile böl-
gede göçebe hayvancılık ve 'ranch' hayvancılığı gelişmeye başladı. Gerçek-
ten sözü edilenler Büyük Ovalarda ilk gelişen iktisadi faaliyetlerdir. Da-
ha sonra· ise bölgede yine beyazlar tarafından getirilen sapan, çeşitli ziraat
aletleri ve özellikle artezyen kuyuları açmak için aletler kullanılmaya baş­
landı. Böylece bir yandan 'ranch' lerin bir kısmı, hububat sahaları haline
gelirken, bir kısmı da sulanan ziraat sahaları halini alıyordu.
19. asrın sonuna doğru Kızılderililerin çoğunun yok olduğunu, göçe-
be hayvancılık yapanların da sayılarının çok azaldığını, buna karşılık Bü-
yük Ovaların hububat ve et istihsali bakımından dünyanın sayılı bölgeleri
arasında yer aldığını görüyoruz. Bugün de Büyük Ovalar esas itibariyle
hububat, hayvancılık ve petrol sahasıdır. Bunlara ek olarak sanayi faali-
yetlerinin gelişmekte olduğunu da belirtmek gerekir. Pazar imkanlarının
mahdut olmasına rağmen, mahalli ziraat ve hayvancılık faaliyetlerinin te-
BÜYÜK OVALAR 125

min ettiği hammaddeler ile enerji kaynaklarının müsait oluşu, sanayi faa-
liyetlerini teşvik etmektedir. Yine kısmen diğer mahalli kaynaklar önemli
demir-çelik sanayi faaliyetlerinin gelişmesini de mümkün kılmışlardır. Me-
sela, Pueblo'da (Colorado) Missisipi'nin batısındaki sahanın en büyük
demir-çelik tesisleri mevcuttur. Bu tesisler · maden kömürünü Colorado'da
Raton Mesa'dan, demir cevherini de Wyoming ve Utah'dan alır .

Fiziki Çevre:

Büyük Ovalar yukarıda da belirtildiği gibi, Rio Grande'den Mac-


kenzie alçak sahalarına kadar 30 ila 60 derece kuzey enlemleri arasında
takriben 3200 km. uzunluğunda, kabaca ~50 km. genişliğinde olarak yer
alır.

Yüzey şekilleri bakımından bölgenin kuzey, güney ve batı sınırları


belirlidir. Fakat doğuda belirli bir sınır yoktur. Gerçekten kuzeyde Mac-
kenzie alçak sahaları, güneyde Rio Grande ve batıda da Kaya Dağları böl-
geyi smırlandırırlar. Doğuda ise Büyük Ovalar Kanada Kalkanı'na kadar
dayanır; fakat bu kesimde, kuzey kısım hariç, zemin kalın depolarla örtülü
olduğu için landscape'de kesin bir sınır mevcut değildir. Bununla beraber
Kanada Kalkanı'nın örtülü olmayan kısmı Büyük Ovalar'dan daha belirli
ve çeşitli röliefe sahip olduğu için, kuzeydoğuda kısmi bir sınır rolü oynar.
Büyük Ovalarla onun doğusunda uzanan saha arasında yüzeyşekli ba-
kımından farkın belirli olmamasına karşılık, diğer bir çok hususlar bölge-
nin bu yönden sınırlandırılmasında yardımcı olmaktadırlar. Mesela 500
mm. yağış çizgisi, pedokal ve pedalfer toprakların sınırı, Thornthwaite'in
evapotransprasyon değerlerine göre kurak bölgenin doğu sının, yoğun nü-
fus sahaları ve büyük şehir yerleşmelerinin batı sınırı ve nihayet doğuda­
ki nemli ziraatle batıdaki kurak ve yarı kurak bölgelerde uygulanan dry
farming ve sulama ile ziraat yapılan sahaların birbirlerinden ayrıldığı ke-
sim sınır olarak kullanılan hususlardır.
Jeomorfologlar bu geniş bölgeyi bir çok kısımlara ayırırlar; mesela
Fenneman sadece A. B. D'nde on kısım ayırır. Bununla beraber bütün coğ­
rafyacılar Büyük Ovalar'ın genellikle kumtaşı, kalker ve konglomeralar~
rusubi. sahrelerden müteşekkil, ufki tabakaların yer aldığı nisbeten derin
vadili, doğuya doğru akan akarsuların mevcut olduğu bir saha olduğu fik-
rindedirler. Bu genellikle düz ovaların belirli bir kaç yerinde çoğu menşei
volkanik olan yüksek sabalar veya aşınım neticesi meydana gelmiş meseta
126 ANGLO-AMERİKA

'
ve badland'ler mevcuttur. Büyük Ovalar her ne kadar düz bir bünyeye sa-
hip ise de· bütünüyle saha doğuya doğru eğimlidir.
Yukarıda da belirtildiği Ovalar'ın gerek Kanada, gerek
gibi Büyük
A. B. D'?de uzanmakta olan kısımlarında
orta enlemlerde görülen step ik-
limi hüküm sürmektedir. Burada, söz konusu iklim batıdan doğuya kurak
ve yarı kurak arasında değişmektedir. Gerçekten Büyük Ovaların batısında
yağış tutarları ancak belirli yerlerde dry farming metotları ile ziraat yapıla­
bilmeslı\e imkfın vermektedir. Söz konusu sahalar dışında, batıda ancak
sulama ile ziraat yapılabilmektedir. Buna karşılık: Büyük Ova'ların doğu
sınırına yakın yerlerde gerek yağış tutarları gerek yağış rejimi nemli ziraat
yapılabilmesine (yağışlara dayanarak) imkan vermektedir.

Yağış tutarları bakımından bölgenin kuzeyi ile güneyi arasında fark


vardır. Kuzeyde yağış daha fazladır.
Nemli iklim şartlarının hüküm sürdü-
ğü doğu sınırı yakınlarında yıllık yağış tutarlarında yıldan yıla büyük oy-
naklıklar söz konusudur. Gerçekten yıllık ortalamaların 500 mm. civarın­
da olduğu Büyük Ovalar'ın doğu kısmı zaman zanıan bu miktardan çok
daha az yağış alır. Söz konusu yıllık yağ1ş tutarlarındaki bu oynaklık, zıraa­
te büyük zararlar verdikten başka bölgenin yağışlara dayanarak tayin edi-
len doğu sınırının da yer değiştirmesine sebeb olur.
Sıcaklık şartlarınagelince; genellikle güneyden kuzeye doğru azalan
sıcaklıklardamevsimlik farklar önemlidir. Denizlerden uzak olan kısım­
larda ise mevsimlik büyük ekstremler ve düşük yağış tutarlarının meydana
gelmesinde kıtasallık baş rolü oynar.
Yağış tutarlarının 260 mm. ile (Merkezi Montana) 500 mm. (Batı
Teksas) arasında değiştiği Büyük Ovalar'da hakim bitki örtüsü kısa otlar-
dır. Gerçekten Büyük Ovalar'da iklim şartlarının elverişsizliği, özellikle ku-
raklık, orman yetişmesini engellemiştir. Yukarıda da belirtildiği gibi bu sa-
hada otlar, özellikle kısa otlar hakimdir. Preriler de Büyük Ovalar'da yer
alırlar. Bu formasyonun bileşiminde çok sayıda kserofil ot türü bulunmakla
beraber, bunlardan ikisi, Bouteloua gracilis (Grama otu) ile Bulbilis
dactyloides (Buffalo otu) diğerlerine nazaran daha yaygındır. Grama otları
daha ziyade kuzey kesimlerde, Buffalo otları da güney kesimlerde çayırlar
teşkil eder.

Bölgenin doğusunda çernozyumlar, batısında Kayalık Dağlar'a yakın


kısımlarda kahverengi topraklar, bu ikisi arasında ise siyah-kahverengi top-
raklar mevcuttur.
BÜYÜK OVALAR 127

Beşerl Çevre, Tail Bölgeler:


Büyük Ovalar da diğer bölgeler gibi bir takım tali bölgelere ayrılabi­
lirler: 1) Yaz buğdayı sahası, 2) kış buğdayı sahası, 3) sulama ile ziraat
yapılan saha, ve 4) · hayvancılık sahası.
Yaz buğdayı sahası : Merkezi Güney Dakota, Kuzeybatı Minne-
sota, hemen bütün Kuzey Dakota, Montana'nın kuzey ve doğusu, Al-
berta, Manitoba ve Saskatchewan'ın güney kısımlarını içine alan bu tali
bölge kuzeyde düşük sıcaklıklar ve verimsiz toprakların yer aldığı sabalar,
batıda Kayalık Dağlar, doğuda Kanada Kalkanı (Kanada'da), A.B.D. ara-
zisine rastlayan güneydoğuda ise daha fazla gelir getiren mısır ürününün
hakim olduğu Mısır Kuşağı ile, yine A. B. D. içinde kalan güneybatıda da
kurak şartların buğday yetiştirmeye müsait · olmadığı sahalarla sınırlanır.
Söz konusu tali bölge Anglo-Amerika'nın en önemli buğday istihsal saha-
larından biridir. «Yaz Buğdayı Sahası» adı verilen bu sahada kışlar ürün
yetişmesini engelleyecek derecede soğuk geçer. Buna karşılık yazlar normal
bir sürede olduğu için yaz buğdayı ekilir. Yüzey şekilleri makina kullan-
maya çok müsaittir. Toprakların da oldukca verimli olmasına rağmen yu-
karıda da belirtildiği gibi, kuraklık bölgede önemli bir problem halindedir.

Gerçekten şiddetli kurak şartlar zaman zaman bölgedeki ziraat faali-


yetlerini etkilemektedir. Aslında normal yıllık yağış tutarları kuru ziraat
metotlarıyla buğday üretimine elverişlidir. Fakat yağış tutarlarındaki oy-
naklıklar, dolayısiyle bazı yıllar ortalama tutarların çok altında yağış alın­
ması, zira] ürünü hasara uğratınaktdır. Meseıa 1930-1931-1932 yıllarında
ortalamanın altında olan yağışlar sadece buğday tarlalarınm değil, aynı za-
manda step vejetasyonunun da kurumasına sebeb olmuş, buna ilaveten rüz-
garlar da kuru toprağın süprülüp savrulmasında, dolayısiyle şiddetli toprak
erozyonunun meydana gelmesinde baş rolü oynamışlardır. Bu yüzden, bu-
ralara «toz çanağı» (dust bowl) adı verilmiştir. 1940 yıllarına doğru bölge
bu defa da ortalamanın üstünde yağış almaya başlamıştır. Yaz buğdayı Sa-
hası'ndaki bu defaki nemli period da 1950'ye kadar sürmüş, bilahare tek-
rar kurak bir devreye giriJmiştir. A. B. D. Ziraat Bölümü'nde de belirtildi-
ği gibi bu tali bölgede yerleşmenin gelişmesinde 1848'den itibaren başlıyan
ve oldukça uzun süren yağışlı devrenin büyük rolü olmuştur. Gerçekten
evvelce «Büyük Amerikan Çölü» olarak adlandırılan, dolayısiyle yerleşme­
ye sahne olamıyacağı fikri bakim olan bu saha bir yandan demiryolu şir­
ketlerinin cazip propogandaları, diğer tarafdan ortalamanın üstündeki ya-
ğışlarla süratle yerleşmeye sahne olmuştur. Fakat bilahare bölge için nor-
128 ANGLO-AMERİKA

mal olan, zaman zaman daha da az yağış miktarlarının vuku bulması bölge
ziraatinllı en önemli problemi haline gelmesine yol açmıştır. Bu problem bir
yandan Campbel'in Amerikalılar'a yeniden tanıdığı dry farming metotları,
öte yandan sulama sistemlerinin gerçekleştirilmesi ile giderilmeye çalışıl­
maktadır. (Dry farming metotları için A.B.D. Ziraat Bölümü'ne bakınız.)

Yağ Buğdayı Sahası'nda başka ürünler de yetiştirilir. Bunların başın­


da arpa, şeker pancarı ve patates gelir. Bu tali bölgenin hemen batısında
uzanan /daha A.B.D'nin en iyi patatesini yetiştiren sahadır. Bu kısımda ay-
nı zamanda A.B.D'nin en büyük çiftlikleri mevcuttur. Gerçekten, mesela
Mandracılık Kuşağı'nda ortalama çiftlik büyüklüğü 500 dönüm, Mısır Ku-
şağı'nın batı kısmında 700 dönüm iken burada 1000-1200 dönümden az
arazisi bulunan çiftlikler istisna teşkil eder.
Toprağın hazırlanmasından hasada kadar bütün ameliyelerde maki-
ne kullanılır.
Birbirlerinden kilometrelerce aralıklı olarak gayet dağınık bir
şekilde yer almış olan çiftlikler ve genellikle onların merkezi yerlerinde bu-
lunan orta büyüklükteki şehirlerin (town) yerleşme yerlerini teşkil ettiği bu
sahalarda buğday siloları landscape'in hakim şekilleri arasındadır.
Buğday istihsalinin büyük bir kısmı demiryollarıyla Göller Bölgesi'nin
batı nihayetindeki limanlara, oradan da su yoluyla Kanada ve A.B.D'nin
doğusundaki kalabalık nüfus sahaları ile Avrupa'ya sevkedilir. Avrupa bü-
yük bir buğday pazarı halindedir. Bu gerçek ve bütünüyle Büyük Ovalar
buğday ziraatinin dayandığı iklim şartları Smith tarafından şöyle ifade
edilmiştir: «Büyük Ova'daki buğday çiftçisi her sene çift taraflı bir kumar
oynamaktadır; acaba iyi bir mahsul alacak mıdır? Bunun cevabını iklim
şartları, özellikle yağışlar verir. Acaba iyi bir fiat bulacak mıdır? Bunun ce-
vabı ise çok uzaklardan, Avrupa'dan gelir. »
Kış buğdayı sahası: Bu tali bölgenin büyük bir kısmı batı ve Mer-
kezi Kansas, Kuzeybatı Oklahoma, Doğu Colorado ve Teksas'm batı­
sında yer almaktadır. · Daha az bir kısmı ise Nebraska'nın güneybatısı,
Wyoming'in güneydoğusu ve New Mexico'nun merkezi kısımlarının doğu­
sunda bulunmaktadır.
Bölgenin kuzeyinde kışların soğuk geçmesi sınırlayıcı bir rol oynar.
Kuzeydoğuda ise mısır yetiştirilen sahalar sınır teşkil eder Buna karşılık
bölge, kuzeybatıdan buğday yetiştirilmesine elverişli olmayan topoğrafya
ve iklim şartlarının; batıdan ise yine dry farming'i bile engelleyen iklim
şartlarının mevcut olduğu yerlerle sınırlanır. Tali bölgenin doğu hududunu
geniş çapta, Kansas'da yer alan Flint Hills teşkil eder. Bir kuestaya teka-
BÜYÜK OVALAR 129

bül eden bu saha ziraat faaliyetlerini engellemektedir. Güneyde ise pamuk


kuzeydoğuda mısırın oynadığı rolü oynayarak buğday istihsal sahalarını
tahdit etmektedir.
Aynen Yaz Buğdayı Sahası'nda olduğu gibi geniş düzlükler hakim yü-
zey şekilleridir. Yağışlar Büyük Ovalar'ın kuzey kısmına nisbetle daha faz-
la ise de burada sıcaklığın, dolayısiyle buharlaşmanın, fazla olması bu üs-
tünlüğün etkilerini ortadan kaldırmaktadır. Buna karşılık sıcaklık şartları­
nın Yaz Buğdayı Sahası'ndakinden daha yumuşak olınası, buğdayın son-
baharda tehlikesizce toprağa verilmesine sebeb olmaktadır. Diğer tarafdan
kışların da buğdaya zarar vermeyecek şekilde geçmekte olması bu tali böl-
genin önemli bir özelliğidir. Halen A.B.D'nde yetiştirilen buğdayların dört-
te üçü kış buğdaylarıdır.
Tabii bitki örtüsü ve topraklar Büyük Ovalar'ın diğer kısımları ve Yaz
Buğdayı Sahası'ndakilerin hemen hemen aynıdır. Kış Buğdayı Sahası'nda
aynı zamanda hayvancılık da yapılmaktadır. Bu hayvancılık esas itibariyle
sulanan sahalarda yetiştirilen yem bitkilerine dayanmaktadır. Kış Buğdayı
Sahası'nın coğrafi görünümü ana hatları ile Yaz Buğdayı Sahası'na çok
benzer. Burada da çiftlikler büyüktür ve makina kullanma çok yaygındır.
Ayrıca bu bölgede özellikle hasat ve harman, biçer-döğer makinalara sahip
olan büyük şirketler tarafından yapılmaktadır. Pek çok biçer-döğerlere sa-
hip olan şirketler önce Mayıs sonları veya Haziran başında olgunlaşan Tek-
sas buğdaylarını hasat ettikten sonra, sırasıyla Oklahoma, Kansas, Nebras-
ka, Güney Dakota ve nihayet Kuzey Dakota ve Montana'daki buğday tar-
lalarınm hasadını yaparlar. Böylece Ağustos ayı da tamamen faaliyetle dol-
muş olur. Bu biçer-döğerlerin bir çoğu dönüş esnasında bazı sorgun tarla-
larını da biçerler.
Hayvancılık talı bölgesi : Bu tali bölge, esas itibariyle Büyük
Ovalar'ın batısında bulunan A. B. D. eyaletlerinin bazı kısımlarını içi-
ne alır: Montana'nın güneydoğusu, Güney Dakota'nın batısı, Wyoming'in
doğusu Nebraska'nın batısı, merkezi Colorado'nun doğusu, Doğu New Me-
xico ve Batı Teksas. Kabaca sınırlandırılan bu tali bölgede araziden fayda-
lanmanın genellikle ekstansif hayvancılık halinde süre gelmesinin başlıca
iki sebebi vardır.1) Herşeyden önce yağışlar dry farming yapılabilmesine
bile imkan verecek miktarda değildir. 2) Yüzey şekilleri ve toprak şartları
ise muayyen yerlerde ziraatı engellemiştir. Mesela Nebraska'da St. Hills
Güney Dakota ve Wyoming'de Black Hills ve Badlands, Teksas'da Edward
Yaylası, Kansas'da Flint Hills ve New Mexico'da Pecos ve Raton arazileri
bunlar arasuidadır.
Anglo-Amerika - Forma : 9
130 ANGLO-AMERİKA

Büyük Ovalar hayvancılığında hayati önemi olan hususların başında


su kaynaklan, hayvanlara kışın yem sağlama ve nihayet yine hayvanlar için
barınak temini gelir. Bir akarsu, bir rezervuar veya derin bir kuyu gerekli
suyu temin edebilir. Bugün modern alet ve makinalar kuyudan su temin et-
meği çök kolaylaştırmış olduğu için çiftliklerin çoğu kuyulardan faydalan-
maktadırlar. Genellikle ranch hayvancılığının uygulandığı bu sahalarda
hayvanlarını iyi bir şekilde besleyebilecek su kaynaklarına sahip olan çift-
çiler, yetiştirdikleri hayvanları doğrudan doğruya pazarlara (kasaplık ola-
rak) sevkederler. Su kaynakları kısıtlı, dolayısile yeterli miktarda hayvan
yemi yetiştiremiyen çiftlikler ise, genellikle zayıf olan dolayısiyle kasaplık
hale gelmesi için daha beslenmesi gereken hayvanlarını Mısır Kuşağı çift-
çilerine satarlar. Mısır Kuşağı'nda çoğunlukla mısırla beslenen hayvanlar
semizletilerek kesilip, istihlak merkezlerine sevkedilirler.
Hayvanların barındırılması meselesine gelince; bu bakımdan Büyük
Ovalar'ın kuzeyi ile güneyi arasında önemli farklar vardır. Güneyde her ne
kadar sürüler zaman zaman hava şartlarından müteessir olurlarsa da barı­
nak muhakkak surette şart değildir. Buna karşılık kışların soğuk ve yağışlı
geçtiği kuzeyde muhakkak surette sürülerin kapalı bir yerde muhafazası
gerekir. Her iki kısımda da hayvanların kış yemlerinin temini önemli bir
mesele ise de güneyin bir çok sahalarında kış otlaklarının mevcut olması
nisbi bir üstünlük sağlamaktadır.
Büyük Ovalar hayvapcılığında ranch sahiplerinin yardımcılar (kov-
boy) kiralaması eskiden beri mevcut olan bir olaydır. Yakın yıllarda bilgi-
li kovboyların miktarının azalması, ranch sahiplerini helikopter kullanmaya
yöneltmiştir. Bunda bir helikopterli kovboyun 15 atlı kovboyun işini yap-
masının ve aynı zamand?- sürülerin daha kolaylıkla idare edilebilmesinin
büyük rolü vardır.
Ziraat yapılan çiftliklerin en büyüklerinin yer aldığı Büyük Ovalar,
Anglo-Amerika'daki hayvan çiftliklerinin (ranchlerin) de en büyüklerine
sahiptir. Bir kaç bin ile bir milyonun üstünde dönüme sahip olan çiftlikle-
rin (ranchlerin) büyüklükleri genellikle nemli iklim şartlarının hüküm sür-
düğü sahalardan kurak iklim şartlarının hüküm sürdüğü sahalara doğru
artar. Şüphesiz bu artış hayvan yetiştirme için gerekli saha ünitelerinin bü-
yümesi ile ilgilidir. Büyük Ovalar'da şiddetli kurak şartların hüküm sür-
düğü yerlerde bir sığır için gerekli saha 300 dönümü bulabilir. Buna kar-
şılık nisbeten nemli şartların mevcut olduğu yerlerde 50-150 dönüm ara-
sında değişen miktardaki sahada bir sığır otlatılabilir. (Karşılaştırma yap-
BÜYÜK OVALAR 13l

mak için şu hususu belirtelim: Mısır Kuşağı'nda 1O dönümlük bir arazi


bir sığır için kafi gelmektedir.)
Koyun yetiştiren ranch'lerin de ana çizgileri büyük baş hayvan yetiş­
tirenlerinkinin aynıdır. Bir çok yerlerde sığır ve koyun aynı meralarda ot-
latılmaktadır. Yine bazı yerlerde sığırlar yazın dağlardaki otlaklara sevke-
dildiği halde, koyunlar yine aynı otlaklara kamyonlarla götürülüp getirilir.
Koyunların kardan daha fazla müteessir olmaları, dolayısiyle daha fazla
ihtimam istemeleri bir diğer farktır.
Sulama ile ziraat yapılan sahalar : Baş tarafda da belirttiğimiz
gibi Büyük Ovalar'daki sulanan sahalar ayrı bir bölge teşkil ederler.
Missouri'nin kollarından olan Platte Nel;ıri ve tabilerinin Nebraska,
Wyoming ve Colorado'da Arkansas Nehrinin, Kansas'da Missouri tabileri-
nin Güney Dakota'da suladığı sahalar bunların başlıcalarıdır. Bu sahalar-
da çeşitli zıraat, meyvacılık ve sebzecilik yapılmaktadır. Baş tarafda da be-
lirttiğimiz gibi, Büyük Ovalar'da da bugün istikrarlı ve verimli ziraat yap-
manın yegane şartı olan sulama sistemlerinin geliştirilmesi için büyük ça-
balar harcanmaktadır.
MERKEZİ ZİRAAT BÖLGESI

Anglo-Amerika'da ziraat faaliyetlerinin en yoğun ve verimli olduğu


saha A.B.D. sınırları içinde Mısır Kuşağı'nın çekirdeğini teşkil ettiği Mer-
kezi Ziraat Bölgesi olarak adlandırılan kısımdır.
Söz konusu bölge, kabaca kuzey ve batıda Büyük Göller, doğuda Ap-
palach Y aylası'nın kuzey kısmı, güneyde Pamuk Kuşağı, batıda ise Büyük
Ovalar'la sınırlanır. Bu bölgedeki eyaletlerin bir kısmı Anglo-Amerika ve
aynı zamanda dünyanın en önemli sanayi faaliyetlerinin yer aldığı saha
içinde bulunmalarının etkisi ile sanayi sektöründe de çok ileri gitmiş olma-
larına rağmen, ekonomilerinde genellikle ziraat faaliyetleri de önemlidir.
Büyük Sanayi Kuşağı dışında olan bazı eyaletlerde ise ziraat faaliyetleri
ekonominin temelini teşkil eder. Mesela Güney Dakota'da çalışan nüfusun
en büyük kısmı, % 43'ü, Ohio'da % 36'sı, Iowa'da % 32'si, Minnesota'da
% 14'ü ziraatte çalışmaktadır.
Merkezi Ziraat Bölgesi üçe ayrılabilir: 1) Mısır Kuşağı, 2) Kuzey
Amerika Mandracılık Bölgesi'nin batı kısmı, ve 3) Çeşitli ziraat ve yer yer
tütün üretiminin hakim olduğu tütün üretilen sahalar.
Mısır Kuşağı ve Mandracılık tali bölgeleri hakkında A.B.D'nin ziraat
kısmında bilgi verildiği için, burada sadece çeşitli ziraat ve tütün üretiminin
yapıldığı sahalar üzerinde duracağız.

Aşağı Ohio Vadisi'nde Mısır Kuşağı'nın güneydoğusunda yer alan böl-


genin büyük bir kısmı Kentucky ve Tennessee eyaletlerinin sınırları içinde
uzanmaktadır. Daha önemsiz kısımlar güneydoğu Illinois, Güney Indiana,
Güneybatı Ohio ve Kuzey Alabama'da kalmaktadır.

Topoğrafya esas itibarı ile bir alçak saha görünümünde ise de yer yer
tepeler de mevcuttur. İklim anahatlariyle nemli subtropikal karakterdedir.
MERKEZİ ZİRAAT BÖLGESİ 133

1000 ila 1300 mm. arasında değişen yağış tutarları yıl içinde düzenli bir
şekilde dağılmıştır.

Yetişme süresi kuzeyde 160, güneyde ise 200 gün arasındadır. Aslın­
da bu tali bölge iklim bakımından Mısır Kuşağı'ndan pek ayrılamaz.
Bu tali bölgede eskiden olduğu gibi bugün de Ohio Nehri münakale-
nin temelini teşkil eder. Ohio şelaleleri üzerinde bulunan Louisville eskiden
beri münakalenin kesintiye uğradığı yer olması sebebile gelişmiştir. Eskiden
yükler taşıtlardan indirilerek şelalenin çevresinden geçirildikten sonra tek-
rar yüklenirdi. Bugün nehir vasıtaları havuzlarla bu engeli aşmaktadırlar.
Bölgede maden kömürünün, işcinin bol oluşu, pazarların sınırlı olmasına
rağmen sanayi faaliyetlerinin gelişmesine sebebiyet vermiştir. Bu sanayi faa-
liyetleri çoğunlukla mahalli ziraat ürünlerini · işleyenlerdir.
OZARK BÖLGESİ

Ozark Yaylaları ile Ouachita ve Wichita Dağları'nı içine alan saha


bir çok bakımdan Appalachlar'a benzer. Ouachita Dağlan'nın yapısı iyice
sıkışarak kıvrılmış ve yer yer şaryajlara uğramış durumdadır. Appalachlar
için karakteristik olan yatık kıvrımlar arzederler. Wichita'daki strüktürlerin
çoğu genç teşekkülatla örtülüdür. Bununla beraber kıvrımlar Appalachlar'ın
Ridge and Valley kısımlarındakilere benzemektedirler. Ouachitalar ve Wic-
hitalar oldukça iyi tesviye edilmiş vaziyette olup, 500-700 m. irtifada
bulunan yüksek tepeler, alçak kuestalar ve kısmen 200-300 m. irtifalarda
uzanan aşınım yüzeyleri arzetnıektedirler.
Ozark Yüksek sahalarında iki iklim tipi mevcuttur: Güney kısımda
nemli subtropikal, kuzey ,kısımda ise nemli karasal iklim şartları hüküm
sürmektedir. Karasallık iklim şartları üzerine etki yapan en mühim faktör-
dür. Gerçekten denizden çok uzakta olan bu sahada kışlar aynı enlemler-
deki kıyılardakinden daha soğuk, yazlar ise daha sıcak geçer. Yapraklarını
döken ağaçlar hakim olmakla beraber, zayıf topraklar üzerinde ve yüksek-
lerde iğne yapraklılar da mevcuttur. Bölgede ormanların geniş çapta du-
rumlarını muhafaza etmelerinde özellikle; arazinin genellikle ziraat faali-
yetlerini güçleştirecek şekilde arızalı ve toprakların da fakir olması,
rol oynamıştır. Bu yüzden ziraat faaliyetleri esas itibariyle White ve
Arkansas nehirlerinin meydana getirdikleri ovalarda ve Springfield yayla-
sında yer almaktadır.

Ozark yüksek sahalarının çok arızalı ve topraklarının da çok zayıf ol-


ması öte yandan ziraat faaliyetlerinin gelişmesini engellemiştir. Ozark'da
ancak yer yer mandracılık yapılmakta ve kasaplık hayvan yetiştirilmekte­
dir. Yakında bulunan Com Belt'de semizletilmek için sığır yetiştirilen bu
arızalı bölgede hayvancılık önemli bir faaliyet halindedir. Ozark Vadilerin-
OZARK BÖLGESİ 135

de, özellikle Güney Missouri ve Kuzey Arkansas'da elma, üzüm ve çilek


yetiştirmek önemli bir faaliyet halindedir. Özetlemek icab ederse; Ozark'da
çiftçilik daha çok geçim tipi karakterindedir denilebilir. Hatta daha etraflı
olarak durum şöyle de ifade edilebilir: Ozark'da yaşayanlar geçimlerini te-
min etmek için yıldan yıla veya yılın muhtelif devrelerinde çeşitli işler ya-
parlar; bir madende çalışabilir, odun kesiciliği yapabilir, yakındaki akar-
sularda balık avlayabilir, kışın tuzak kurarak veya avlayarak elde ettiği av-
ları gıda olarak kullanır veya derisini satarak geçimini temin edebilir.

Ormanlardan faydalanma: A. B. D'nin hiç bir yerinde meşe orman-


larıbu derece sık değildir. Yukarıda da belirtildiği gibi sözü edilen bölgede
daha ziyade erişilebilmesi kolay olan sahalardaki ormanlardan faydalanma
yoluna gidilmiştir. Halen bölgenin beşte biri · milli ormanlar halinde muhafa-
za edilmektedir. Ormanlardan yakacak odun, mobilya imali ve maden di-
reği olarak faydalanılmıştır. Hala da bunlara benzer faydalanmalar mev-
cuttur.
Madencilik: Ozark yaylaları özellikle kurşun ve çinko istihsalinde
önde gelirler. Missouri'de St. Louis'in 120 km. kadar güneydoğusunda
A.B.D. kurşun istihsalinin üçte birini veren yataklar vardır. Güneybatı Mis-
souri Güneydoğu Kansas ve Kuzeydoğu Oklahoma'nın paylaştığı maden
bölgesi özellikle çinko ve kurşun istihsaliyle ün yapmıştır. Ozark'da demir
cevheri, mermer ve maden kömürü yatakları da varsa da pek önemli de-
ğildir.
APPALACH'LAR

Appalach Dağları, New Y ork eyaletinin merkezi kısımlarında Mo-


hawk Vadisinin güneyinden başlayarak Merkezi Alabama'ya kadar devam
eder. Böylece esas itibarı ile kuzeydoğu-güneybatı doğrultusunda uzanmak-
tadır.

Appalach bölgesi üç tali bölgeye ayrılabilir :


1) Blue Ridge-Great Smoky Mountains,
2) Ridge and V alley mıntıkası,

3) Appalach Yaylası.

Pennsylvania'dan Georgia'ya kadar uzanmakta olan ve Blue Ridge di-


ye anılan orta yükseklikteki dağlar şiddetli kıvrılma, yükselme, kuvvetli
metamorfizma ve geniş plütonik entrüzyonlarla karakterize edilmektedir.
Roanoke'nin güneyinden itibaren Great Smoky dağları olarak devam eden
silsile genellikle kayalık ve ormanlarla kaplıdır.
Ridge and Valley tali bölgesi isminden de anlaşılacağı üzere, arala-
rında uzun ve dar depresyonların bulunduğu paralel sıralardır. Büyük Vadi
adı verilen kısım en geniş depresyondur.

Appalach Yaylalarına gelince; Appalachlar'ın batı kısmı «Appalach


Yaylaları» olarak anılan geniş kuşak halinde bir sahadır. Catskill dağların­
dan Alabama'ya kadar uzanan yaylaların yapısını teşkil eden sahreler kıv­
rılmamışlardır. Genellikle ufki durumdadırlar.

Bölge sakinlerinin çoğu koloniyal yerleşmelerdekilerin devamıdır. İlk


zamanlar gelenlerin hemen hepsi müsait sahalarda ziraatle meşgul olmuşlar­
dır. Ziraate uygun sahaların da esas itibarı ile vadilerde bulunması çiftlik-
lerin, dolayısile yerleşmenin vadilere bağlı olarak gelişmesine yol açmıştır.
APP ALACH'LAR 137

1750 yıllarında Allegheny Yaylasında maden kömürünün bulunması bile


yerleşmenin bu dağılış
düzenini bozmadı. Ancak bölgede nüfus arttıkça
yerleşme yavaş yavaş yamaçlar boyunca daha meyilli yerlere doğru ilerledi.
Bu da tabiatiyle ormanların ziraat sahaları haline gelmesine, arkadan da top-
rak aşınımına yol açtı. Bugün Appalach vadileri Anglo-Amerika'nın en yo-
ğun nüfuslu sahaları arasındadır.

Bütünü ile bölgedeki çiftlikler küçük ve az gelirlidir. Bununla beraber


meskenler eskiye nazaran daha düzgün bir görünüme sahip olmaktadırlar.
Bu arada TVA'nın temin ettiği ucuz elektrik, kazançları biraz fazla olanla-
rın bir çamaşır makinası veya televizyona sahip olabilmelerine imkan ver-
mektedir.
Ziraat faaliyetleri bakımından tali bölgeler arasında farklar vardır;
gerçekten mesela Blue Ridgel Great Smoky Dağları'nda ziraat en önemli
ekonomik faaliyet olmakla beraber, tabii şartlar bakımından çoğunlukla
geçim tipidir. Mısır başlıca üründür. 1890 yıllarında Virginia'da (Afton)
başlayan elmacılık halen önemli bir faaliyet halindedir.

Ridge and Valley tali bölgesinde halkın en büyük kısmı geçimlerini zi-
raatten temin eder. Çeşitli ziraat yapılmakla beraber, özellikle büyük şe­
hirlere yakın olan yerlerde mandracılık hakimdir. Bütün Appalachlar'da
ziraat faaliyetlerinin en yoğun ve zengin olduğu saba, Virginia'nın Shenan-
doah Vadisi, bu tali bölge sınırları içindedir.
Pennsylvania'dan Alabaına'ya kadar buğday, mısır ve elma yer yer
hakim ürünlerdir. Shenandoah Vadisi A.B.D'nin başlıca elma sahaları ara-
sındadır. Tütün, vadinin bir diğer önemli ürünüdür.

4..ppalach Y aylası'nda da geçim tipi ziraat faaliyetleri yaygın


olmakla
beraber yer yer mandracılık, meyvecilik ve sebzecilik de hakimdir. Mesela
New York eyaletinin Finger Lakes mıntıkası meyva, sebze ve mandra ürün-
leri ile tanınmıştır. Gerçekten sözüedilen mıntıkanın kuzey kısmı Atlantik
Kıyı Ovası'ndaki ile karşılaştırılabilecek sebzecilik faaliyetlerine sahiptir.
New Y ork'un güneyi ve Pennsylvania'nın kuzeyi ile Ohio'nun kuzeydoğu­
sunu içine alan saha büyük bir mandracılık sahasıdır. Pennsylvania'nın ba-
tısı Ohio'nun kuzeydoğusu ve Batı Virginia'nm kuzeyinde ise koyunculuk
önemlidir.
Appalachlar'ın zengin ormanlarından faydalanma, özellikle 1890'dan,
Büyük Göller çevresindeki ormanlarda işe yarar ağaçların yakında olanla-
rının azalmaya yüz tutması üzerine başlamıştır. Sehirsel yerleşmelerdeki
138 ANGLO-AMERİKA

binal<\on inşaasında kullanmanında teşvik ettiği faydalanma, tabiatıyle or·


manlarm zararına gelişmiştir.
Fakat bir yandan Great Smoky Mountains
Natio~al Park'ın öte yandan müteaddit National Parkların kurulması geri
kalan ormanların kurtulmasını temin etmiştir. Son yıllarda ancak Güney
Appal.a~hler' deki ormanlardan faydalanılmaktadır.

Bölgede madencilik ziraatten sonra gelmektedir. İşletilen başlıca ma-


denler bakır, çinko, demir cevheri ve maden kömürüdür. Great Smoky
Dağla~ı'nın batı kısmında müteaddit yerlerde bakır ve çinko çıkarılmakta­
dır. Tunnessee'nin güneydoğusunda Copperhill-Ducktown mıntıkası en
önemlisidir. Alabama'da Birmingham yakınlarında zengin demir cevheri ya-
takları işletilmektedir. Zengin kireçtaşı yataklarından çimento imal etmek
(mesela Pennsylvania'daki Lelıigh Vadisi bir zamanlar A.B.D. çimento is-
tihsalinin yarısını veriyordu) veya mermer çıkarılması diğer önemli faali-
yetlerdir. Fakat Appalachlar denilince derhal maden kömürü yatakları ha-
tırlanır. Gerçekten burada sadece Anglo-Amerika'nın değil, aynı zamanda
dünyanın bilinen en büyük maden kömürü yatakları yer almıştır (A.B.D.
kısmına bakınız).

Bölgede petrol de vardır. Amerika Birleşik Devletleri'nde ilk petrol


kuyusu 1859 da Pennsylvania'nın kuzeybatısında Titusvill yakınlarında
açılmıştı. Müteakip yıllarda istihsal artmış ve 1891 yılında o zamana kadar-
ki en yüksek seviyeye eriştikten sonra azalmaya başlamıştır. Bugün Ap-
palachlar'da hala petrol çıkarılmak.taysa da memleket istihsalindeki yeri an-
cak % 1 civarındadır. TVA (Tennessee Valley Authority) sayesinde bölge-
nin Anglo-Amerika'nın işletilebilir su kuvvetindeki payı oldukça önemlidir.
(TVA hakkındaki bilgi için A.B.D. kısmına bakınız).
Blue Ridge-Great Smoky Dağlarını ihtiva eden sahada, hemen bitişi­
ğinde uzanan Piedmont'daki kadar değilse de, oldukça önemli sanayi faali-
yetleri vardır. Dokuma, sun'i ipek, kağıt fabrikaları ile mobilya ve mefru-
şat gibi sanayi kolları genellikle odun ham maddeleri, işçi, enerji ve müna-
kale imkaruarının müsait olduğu yerlerde faaliyettedirler. Bunlardan baş­
ka el sanatlarına dayanan imalat (el örgüsü eşyalar, ağaç işleme, porselen
eşya v.s.) yer yer çok önemlidir. Eskiden çok yaygın olan el sanatları bir
aralık unutuluyordu. Fakat 1911 'de Tennessee'de Gatlingburg'da açılan
okulu takiben faaliyete geçen bir çok okul ve çeşitli organizasyonların teş­
vik ve yardımları bu el imalatı kollarının gelişmesini temin ettiler.
Ridge and Valley kısmında sanayi faaliyetlerinin en önemlileri made-
ni eşya ve pamuklu dokuma imalatıdrr. TVA'nın temin ettiği bol ve ucuz
APPALACH'LAR 139

enerjinin baş rolü oynadığı sanayi özellikle Knoxville, Chattanooga,


Kingsport, ve Bristol'de toplanmıştır. Güneyde Birmingham'da (Alabama)
ise evvelce de belirtildiği gibi demir-çelik sanayii mevcuttur. Birmingham
demir cevheri, maden kömürü ve kireç taşının birbirine çok yakın mesafe-
lerde bulunduğu ender yerlerden biridir.
Appalach Yaylaları Tali Bölgesi'nde ise sanayi çok gelişmiştir. Pit-
tsburgh, Y oungstown, Akron, Canton, ve Charleston başlıca merkezlerdir.
A.B.D. sanayii bölgeleri kısmında söz konusu sahadaki sanayi hakkında
geniş bilgi verilmiştir.
KONİFER ORMANLAR BÖLGESİ

Büyük bir kısmı Kanada Kalkanı'na tekabül eden bu bölge Anglo-


Amerika'nın en büyük bölgesidir. Bölgenin büyük bir kısmında uzun ve
şiddetli kışlar hakimdir. Dolayısiyle yetişme devresi gayet kısa ve buna bağ­
lı olarak, tabiatiyle ziraat imkanları da kısıtlıdır. Ekonomi çıkarım faali-
yetlerine dayanmaktadır.
Konifer Ormanlar Bölgesi üç tali bölgeye ayrılır: 1) New Foundland
veLabrador Kıyıları, 2) Tayga, ve 3) Yukarı Göller.
New Foundland ve Labrador: New Foundland adası yükseltisi 150
ile 300 m. arasında değişen dalgalı bir yayladır. Sadece Long Ranges'de
l 000 m. yi aşan tepeler vardır. Labrador kıyılan çok arızalıdır. Buzullar bu
kıyıları fiyordlu, çıplak ve ·yer yer bataklık halinde bırakmışlardır. New
Foundland'in güneydoğusunda Ok:yanus'ta denizaltında bir denizaltı yay-
lası, geniş bir eşik vardır. Grand Banks adı verilen bu eşik, dünyanın sa-
yılı balık yataklarından biridir.

İklim genellikle kara ve okyanus iklimi karışımı bir tip olmakla bera-
ber soğuktur. Gerçekten burada kışlar, aynı enlemde olan İngiliz Kolombi-
yası veya İngiltere'den daha soğuk geçer. St. Lawrence Körfezin-
deki bütün limanlar donar ve Strait of Belle adası buzlarla çevrilir. Yaz-
lar ise, Labrador akıntısı sebebiyle hemen her yerde serin geçer. Yağışların
çoğu kar halindedir. Tabii bitki örtüsünde hakim olan koniferlerdir. Fakat
Labrador kıyıları tabii bitki örtüsünden tamamen mahrumdur.
Bu tali bölge Avrupalıların en önce temasa geldikleri sahadır. Bunun-
la beraber uzun zaman daiıni yerleşmeye sahne olmamıştır. Esas itibariyle
18. asırda başlayan yerleşme hemen tamamen balıkçılığa müsait kıyılarda
gelişmiştir. Bugün de nüfusun % 90 ı kıyılardadır. New Foundland'lilerin
çoğu Ingiliz, İskoç ve İrlanda asıllıdır.
KONİFER ORMANLAR BÖLGESİ 141

Yukarıda da belirtildiği gibi, New Foundland-Labrador tali bölgesin-


de başlıca iktisadi faaliyetler tabii kaynaklardan faydalanmalardır: balıkçı­
lık, ormanlardan faydalanma, ve madencilik.

Bölgede balıkçılık çok eski bir faaliyettir. Avrupalı balıkçılar bura-


larda 16. asırdan beri avlanmaktadırlar. Fakat balıkçılıkla meşgul olan nü-
fusun daimi olarak ikamete başlamaları 18. asrın sonundan evvel olmamış­
tır.

Bölgedeki iktisadi faaliyetlerin başında gelen balıkçılık nüfusun çoğu­


nun iştigal sahasıdır. New Foundland Kanada'daki balıkçılık sahaları ara-
sında üçüncüdür.

New Foundland'de halkın önemli bir geçim kaynağı da keresteciliktir.


Konifer ve yayvan yapraklı ağaçlardan müteşekkil ormanlar (çoğunlukla
pelesenk ağacı (balsam fır), beyaz ladin, ve huş ağacı) içerlerde, iyi drene
edilen vadi yamaçlarında yer almışlardır. Pasifik kıyıları, Doğu Kanada ve
Yeni İngiltere'deki ormanlar daha fakirdirler. Labrador'da ise işe yarar or-
manlar yine iç kısımlarda mahfuz vadilerde yer alanlardır. Her iki sahada-
ki ormanlarda bulunan ladin ve köknar odun hamuru ve kağıt imalinde kul-
lanılır. New Foundland'de 1909 yılında ilk kağıt fabrikasının faaliyete geç-
mesini diğerleri takip etmiş ve bugün Kanada dünya kağıt imalatçıları ara-
sında önemli bir yer almıştır.

New Foundland'in üçüncü iktisadi faaliyeti olan madencilik esas iti-


bariyle iki sahada yer almaktadır: 1 - Conception Körfezi~nde Bell ada-
sında dünyanın sayılı zengin demir cevheri yatakları vardır. Tenörler %55
<lir. 1899 yılından beri işletilmekte olan bu maden Nova Scotidda Sydney'-
deki demir-çelik tesislerini de beslemektedir. Halen Kanada demir cevheri
istihsalinin % 10 u buradan temin edilmektedir.
2 - Red Indian Gölü'nün 7-8 Km. kuzeyinde yer alan Buchans ma-
denleri çinko, kurşun ve bakır cevherleri ihtiva eder.
Baş tarafda da belirtildiği gibi, bu tali bölgede ziraat çok önemsiz bir
faaliyet halindedir. Bir defa Labrador kıyıları kısa yetişme devresi, asit
podzoller ve arızalı arazi yüzünden ziraate hiç uygun değildir. New Found-
land'de ise ziraat, balıkçılık veya ormancılıkla geçinen bazı ailelerin küçük
tarlalarında geçim tipi olarak yapılmaktadır. Bununla beraber A.valon ya-
rımadasında, büyük şehirsel yerleşmelere yakın olan vadilerde ticari ziraat
faaliyetleri de gelişmiştir. Bu vadilerde nisbeten bümüs ihtiva eden toprak-
lar balıkla da takviye edilerek verimli bir haJe getirilmiştir.
142 ANGLO-AMERİKA

Tayga:
Kanada Taygalarının kıta içindeki kısmına tekabül eden, dolayısile
zengin konifer ormanları ile kaplı olan bu geniş bölgede iklim şartları ol-
dukca yeknesaktır. Esas itibariyle kıtasal bir iklim hüküm sürmektedir. Kış­
lar soğtlk ve uzun, yazlar ise ılık ve kısa geçer. Yağışlar genellikle az ol-
makla beraber yıl içindeki dağılışları düzenlidir.
Toprakların çoğu podzoliktir. Mahdut yerlerde alüvial topraklar var-
dır. Geiilellikle drenaj zayıftır. Bölgenin kuzey yarısında permafrost sade-
ce ziraat için değil, fakat aynı zamanda yol ve bina inşaasında da güçlük-
ler yaratmaktadır.
Bölge, yukarıda da belirtildiği gibi konifer orman sahasıdır. Tayga adı
da verilen bu ormanlarda hakim türler pelesenk ağacı, Amerikan melezi,
beyaz Iadin ve kara Iadindir. Sibirya taygasında olduğu gibi bu koniler or-
manlarda da toprak podzoldir. Podzoller genellikle ziraate elverişsiz toprak-
lar olduğu için, bunların üzerinde bulunan ormanlar ziraate saha açmak
için tahrip edilmemişlerdir. Bu tali bölgenin belirtilmesi gereken önemli bir
zenginliği beyaz kömür potansiyelinin çok yüksek olmasıdır. Gerçekten dün-
yada pek az yerde Kanada Kalkanı'nda olduğu kadar kullanılabilir hidrolik
enerji gücü vardır. Akarsuların hepsinde müteaddit eğim kırıklıkları mev-
cut olduğu gibi, hemen her birini besleyen ve dolayısiyle birer rezervuar gö-
revini gören göller vardır. Kanada'nın Potansiyel hidroelektrik kaynakları­
nın % 60'ı, kullanılmakta olanların ise % 80-85 i burada bulunmaktadır.
Ucuz ve bol enerji kağıt ve Özellikle aliminyum tesislerinin gelişmesinde bü-
yük rol oynamıştır.
Avrupalılar gelmeden evvel Tayga, balıkçılık ve avcılıkla uğraşan gö-
çebe Kızılderili'lerin vatanı idi. Sayıları az olan (Büyük Göllerin kuzeyin-
deki bütün Anglo-Amerika'da 500.000) Kızılderililer, beyazlar gelince on-
larla birlikte kürk avcılığına d~ başladılar. Fransızlar ilk gelenlerdir. Ka-
şif ve kürk avcılarını takiben esas itibariyle Montreal ve Quebec arasına
yerleşen göçmenler geldiler. Daha sonra gelen İngilizler de kürk ticareti
için gelmişlerdir. Bilahare bölgenin diğer tabii zenginliklerinden faydalan-
mak isteyenler gelmeye başladılar. Bunlar arasında Almanlar, Finler, Ma-
carlar, İtalyanlar, Ruslar, Polonyalılar ve İsveçliler vardı. Dikkati çeken
husus bu milletlerin Tayga'da ayrı ayrı yerlerde yerleşmiş olmalarıdır. Ha-
len Tayga Kanada nüfusunun % 1O unu barındırmaktadır.
İktisadı Faaliyetler:
Tayga henüz gelişmemiştir. Sadece St. Lawrence
ehrinin ve Büyük Göllerin hemen kuzeyinde uzanan saha çeşitli iktisadi
KONİFER ORMANLAR BÖLGESİ 143

faaliyetlere sahne olmaktadır. Geçim tipi avcılık ve balıkçılık, tuzakçılık ,


kürk yetiştirme, ormanlardan faydalanma, ticari balıkçılık, madencilik ve
nihayet sanayi ve turizm başlıca faaliyetlerdir. Geçim tipi ve aynı zamanda
göçebe karakterde olan avcılık ile balıkçılık eskiden daha yaygın faaliyet-
lerdi. Bugün modern aletler avcılığı kolaylaştırmışsa da, yakınlardaki kay-
nakların tükenmesi yüzünden avcılık yapılan sahalar daha da genişlemiştir.
Bu yüzden halkın bir çoğu ek iş olarak tuzakçılık da yapmağa başlamışlar­
dır. Kanada bugün dünyanın kürk temin eden memleketlerinin başında gel-
mektedir. Tuzakçılık ve avcılıkla hayvan avlama yanında kürk için
hayvan yetiştirme Kanada'nın önemli bir kürk memleketi olmasında büyük
rol oynamıştır. Kürkleri için hayvan yetiştirmek üzere çiftlikler kurmak işi­
nin başlangıcı eskidir.
Daha 1887'de Prince Edward adasında 1894'de ise, Quebec'de bu tip
çiftlikler faaliyete geçmişlerdi. 1940 civarında ise çiftlikte beslenen hay-
vanlardan temin edilen kürkler memleket kürk üretiminin % 35 i kadardı .
Bugün bu oran % 60 ı geçmiştir. Çiftliklerde beslenen hayvan türlerinde de
değişiklik olmuştur. Eskiden çoğunlukla tilkiler yetiştiriliyordu. Bugün çift-
liklerin % 90 ını mink yetiştirenler teşkil etmektedir.
Zengin ormanların yer aldığı sahaların büyük nüfus topluluklarına
uzak oluşu ormanlardan faydalanmada gelişmenin ağır cereyan etmesine
sebeb olmaktadır. Diğer taraftan ormanlardan St. Lawrence'a yakın olan,
mükemmel çam türlerini ihtiva edenleri de tükenmiştir. Ormanlardan fay-
dalanma faaliyetlerini engelleyen bir başka faktör de en yakın ve zengin
pazar olan Amerika Birleşik Devletleri'nde gümrük vergilerinin yüksek olu-
şudur. Böylece İngiliz Kolombiyası ormanlarındaki iyi çam türleri tükenene
kadar Tayga'dan faydalanmanın pek kolay olmayacağı ileri sürülmektedir.
Ormanlarda kesim Ağustos'da başlayarak kar yağışlarından evvel sona erer.
Ortalama 100 gün süren faaliyette özellikle Slav, İsveçli, Fin ve Kanadalı
Fransızlar çalışırlar. Kesilen ağaçların çoğu kağıt imalatında kullanılır. Ka-
nada, dünyanın bir numaralı gazete kağıdı imaHlt ve ihracatçısıdır. 1866'da
başlayan kağıt imalatı özellikle 1920-1930 arasında süratle gelişmiştir. Ka-
nada kağıt sanayiinde yatırımların büyük kısmı A.B.D. sanayicilerine aittir.
Özellikle yakın olan dolayısiyle ithalatın kolaylıkla yapılabildiği Kanada
Kalkanı'ndaki kağıt fabrikalarının çoğu Amerikalılara aittir. Kanada'da or-
manlık sahaların % 90 ı devlete aittir (A.B.D'nde ise tamamen aksi % 80 i
özel). Bu sebeble ilk zamanlar özel ormanlardan ihtiyaçlarını temin eden
kağıt fabrikaları, ihtiyaç artınca devletten orman satın almak veya bağışla
ihtiyaçlarını karşılamaya başlamışlardır.
144 ANGLO-AMERİKA

Yakın yıllarda Tayga'nın batısındaki göllerde ticari balıkçılık: faali-


yetleri artmıştır.
Gerçi bu faaliyet okyanuslardaki balıkçılık ile karşılaştı­
rılamazsa da mahalli ekonomiye önemli katkılar yapmaktadır. Sözü edilen
sahal~rda balıkçılık-kışın buz balıkçılığı halinde- bütün yıl devam eder.
Münakale şartları özellikle kışın çok uygundur. Gerçekten traktörlerin ar-
kalarına takmış oldukları romorklarla tamamen donmuş olan gölün en kuy-
tu köşelerine erişebilmek mümkündür. Great Bear gölü fazla derin ve soğuk
olması sebebiyle ticari balıkçılığa pek uygun değildir. Buna karşılık Great
Slave .. gölü önemli balıkçılık faaliyetlerine sahne olmaktadır. Tutulan balık­
ların çoğu (beyaz balık ve alabalık) Amerika Birleşik Devletleri'nin doğu­
suna ihraç edilir. Athabaska, Clair, Lesser, Slave, Winnipegosis, Reindeer
ve La Ronge göllerinde de önemli balıkçılık faaliyetleri mevcuttur.
Kanada Kalkanı, maden kömürü ve petrol hariç, maden bakımından
zengindir. Nikel, bakır, plfıtin, altın, gümüş, demir cevheri, uranyum, kur-
şun ve çinko başta gelir. Esas itibariyle üç işletme sahası vardır: 1) Sudbury-
Clay Belt mıntıkası : 1883'de Sudbury'de nikel ve bakırın bulunması bütü-
nü ile Kanada'da modern madenciliğin başlamasına yol açmıştır. Dünya
nikel istihsalinin yarısını veren bu maden havzasından aynı zamanda önem-
li miktarda bakır, gümüş ve kobalt da elde edilir. Clay Belt ise altın maden-
leri ile tanınmıştır. Bu mıntıkada 12 tane altın madeni yatağı vardır. Baş­
lıcaları Porcupine, Kirkland Gölü, Larder Gölü (Kanada'nın en zengin al-
tın madenidir) dür. Noranda'da ise bakır çıkarılmakta ve izabe edilmekte-
dir.
Huron Gölü'nün kuzey kıyısında Elliott Lake'de dünyanın en zengin
uranyum yatakları mevcuttur.
2) Batı Ontario: Maden işletmelerinin çok dağınık olduğu bu sahada
altın, demir cevheri ve bakır çıkarılmaktadır.

3) Batı Manitoba: Bu kısımda iki saha vardır: Flin Flon ve Lynn


Lake. 1915 yılında altın bulunması ile dikkati çeken Flin Flon'da işletme
ancak 1928 yılında The Pas ile demiryolu bağlantısının temin edilmesi üze-
rine başlamıştır. Esas itibariyle bakır çıkarılmakta olmasına rağmen, önem-
li miktarda çinko altın ve gümüş de elde edilmektedir.
Flin Flon'un kuzeydoğusunda yer alan Lynn Lake nikel ve bakır mer-
kezidir. Fakat Flin Flon'un 300 Km. kadar kuzeydoğusunda bulunan
Thompson şehrinde nikel çıkarılması 1961 yılında başlamasına rağmen çok
süratle gelişmiştir. Söz konusu sahadaki nikel rezervleri çok zengindir. Ka-
nada Kalkanı'nda birbirinden uzak yerlerde i letilmekte olan daha bir çok
KONİFER ORMANLAR BÖLGESİ 145

maden yatakları vardır. Mesela Great Slave Gölü'nün kuzey kıyısındaki


Yellowknife altın madeni, Quebec'de Allard lake'de ve Anticosti adasının
kuzeyindeki demir cevheri yatakları gibi. Fakat Quebec-Labrador sınırında
yeni bulunan demir cevheri yatakları çok daha zengindir. Bu yataklar Sü-
perior (Mesabi) cevherlerinin azalmaya yüz tutması üzerine A.B.D. büyük
demir-çelik şirketlerinin Şili, Brezilya, Venezuela, Peru v.s. uzak memleket-
lerdeki demir cevherlerine el atmaya başladığı zamanlarda ortaya çıktı. İş­
letme, madenden (Schefferville) St. Lawrence körfezinde bulunan Sept Is-
les'a kadar derniryolu inşa edilmesi üzerine başladı. 500 Km. kadar olan
demiryolu dünyanın en pahalıya mal olanlarından biridir. Yaklaşık olarak
bir buçuk kilometresi 100.000 dolara mal olmuştur. ..
Batı Tayga'da petrol ve tabii gaz depoları da önemlidir. Peace River
yatakları gerek tabii gaz, gerekse petrolünü pipe-line'larla İngiliz Kolom-
biyası ve A.B.D'ne sevketmektedir.

Ziraat faaliyetlerine gelince; bilindiği gibi Kanada'nın sadece % 6 sı


ziraate müsaittir. Tayga'da da ancak belirli yerlerde ziraat yapılabilmekte­
dir. Tabiatı ile bunun ba~lıca sebebi, uzun ve şiddetli kışlardır. Bu yüzden
kışın hayvanları yem ile beslemek gerekmekte dolayısile hayvancılıkda ma-
liyet artmaktadır. Bununb beraber kısa yaz devresinde güneşlenme süresi-
nin uzunluğu bazı kolaylıklar sağlamaktadır. Ziraat faaliyetlerinin nisbeten
önemli olduğu sahalar ve özellikleri aşağıda ana hatları ile özetlenmiştir.
St. John alçak sahası : St. Lawrence'a açılan bu küçük sahada mand-
racılık hakimdir.

Clay Belt: Yulaf, arpa ve bazı sebzeler yetiştirilen sahadır. Madenci


kasabaları yeterli bir pazar temin edemedikleri için, tabii imkanların sınır­
ları içinde bile gelişme ağır olmaktadır.
Peace River mıntıkası : Alberta'nın kuzeybatısı ve İngiliz Kolombiya-
sı'nın bitişik kısmı verimli toprakları ve zengin çayırları ile Kanada'nın ku-
zeyinde ziraate en müsait bir yerdir. Peace River mıntıkası adı verilen bu
saha 1879'dan beri yerleşmeye sahne olmuşsa da, asıl gelişme demiryolu
bağlantısının kurulduğu 20. asırda olmuştur. Bu sahada çeşitli ziraat yapıl­
maktaysa da arpa yulaf ve buğday hakimdir.
Bu tali bölgede sayıları mahdut bir kaç tesisden ibaret olan sanayi
faaliyetleri esas itibarı ile güneyde Ontario ve Quebec'de yer almışlardır.
Başlıca sanayi kolu ormanlardan faydalananlardır; (kereste, odun hamuru
ve kağıt fabrikaları). Sudbury ve Clay Belt'de bakır izabe tesisleri, Saguenay
Vadisi'nde de aliıninyum fabrikası vardır.
Anglo-Amerika - Forma : 10
146 ANGLO-AMERİKA

Yykarz Göller Tali Bölgesi


-Yukarı Göller Tali Bölgesi Kuzeydoğu Minnesota, Kuzey Wisconsin
ve ~1chigan ile Ontario'nun Huron ve Süperior Gölleri'nin kuzeyinde uza-
nan kesiminin bir kısmını ihata eder. Söz konusu tali bölge bütünü ile Ku-
zey Konifer Ormanları Bölgesi içinde olduğundan bu bölgeyi karakterize
eden balıkçılık, tuzakçılık, kerestecilik ve madencilik gibi primer ekonomik
faaliyetlerdir.
Bölge, glasye istilasına uğramış bir sahadır. Dolayı siyle glasye izlerini
taşımaktadır. Bununla beraber bilfthere akarsular yüzey şekillerini bir ba-
kıma yumuşatmış, neticede eski g1asye gölleri ve az yükseltisi olan tepeler
hakim görünüm haline gelmiştir.
İklim esas itibariyle karasal olmakla beraber, oldukça oynaklık gös-
terir. Kışlar uzun ve soğuk, yazlar ise kısa ve serindir. Bitki yetişme süresi
90 ila 100 gün arasındadır. Bununla beraber Süperior Gölü'nün güney kı­
yılarında 158 güne kadar çıkar. Yağışlar 600 ila 900 mm. arasında değişir.
Maksimum kışa isabet eder. Yağışların sadece % 10-20 si kar halinde ol-
masına rağmen, karın yerde kalma süresi çok uzundur 90 iia 120 gün.

Bu tali bölgede de bütün bölgede olduğu gibi, topraklar ziraate pek


müsait değildir. Ziraate müsait topraklar ufak sahalar halinde ve birbirin-
den uzak yerlerde bulunmaktadır. Saha, özellikle yerleşme gelişmeden, or-
manlarla kaplıydı.
19. asrın birinci yarısında kıtada yerleşmenin Appalach Dağlarının
· batısına süratle yayılmaya başlaması, bir yandan da bu tali bölgeyi etkile-
di. Kürk ticareti yapanlar, kerestecilikle uğraşanlar bölgeden ilk faydalan-
maya başlayanlardır. Özellikle kerestecilik eskiden beri en önemli bir faali-
yettir. Nitekim daha 1870 yılında Michigan kereste istihsalinde başta gelen
eyaletti. Bilahare Wisconsin ve Minnesota'da da ormanlardan özellikle be-
yaz çamlardan faydalanma süratlendi. 1890 ytllarına doğru bu üç eyalet,
yani Michigan, Wisconsin ve Minnesota A.B.D. kereste istihsalinin % 35 ini
temin ediyorlardı. Fakat 1919'a doğru kendi ihtiyaçlarını bile karşılayamaz
oldular. Bugün ise istihsalin sadece % 3 ünü vermektedirler. Bunun sebebi,
şiddetli orman tahribidir. Bu tali bölgede araştırma yapan Carl Sauer böl-
gedeki orman1arın eski haline gelebilmesi için 500 yıl el dokunmadan bek-
lemek gerektiğini yazmaktadır. Bugün ormancılıkla ilişkili önemli bir faa-
liyet de Noel ağacı yetiştirmektir.
Eskiden balıkçılık da çok önemli bir faaliyetti. Fakat bugün önemi
KONİFER ORMANLAR BÖLGESİ 147

nisbeten azalmıştır. Üç göl -Süperior, Michigan, Huron- A.B.D. tatlı su


balıklarının %33'ünü verir. Kanada tatlı su balıklarının ise %5'i bu göl-
lerde tutulur. En fazla tutulan balıklar kefal, sazan, çamuka, göl ringasıdır.
Her ne kadar buz balıkçılığı de yapılıyorsa da balıkçılık yazın daha hak.lln-
dir.
Yukarı Göller Tali Bölgesi maden bakımından Anglo-Amerika'nın en
zengin bölgelerinden biridir. Zenginlik çeşitlilikten ziyade miktar bakımın­
dandır. Süperior gölünün güneybatısı ve kuzeybatısı gerek cevherdeki de-
mir oranı, gerek maden sahasının büyüklüğü bakımından kıtanın en önemli
demir cevheri yataklarına sahiptir. Keweenaw Yarımadasında bakır maden-
leri; Huron gölünün batı kıyısında ise ticari değeri çok olan kireçtaşı ya-
takları vardır. «Süperior demir cevheri yatakları» olarak tanınan demir
madenleri A.B.D. demir cevheri istihsalinin % 80'ini verir. Bu cevherler
genellikle Aşağı Göller Bölgesi'ndeki demir-çelik tesislerinde kullanılmak­
tadır. Süperior havzasında en önemli istihsal bölgesi Mesabe Range'dir.
l 892'den beri burası Aşağı Göller Bölgesi'ne iki milyon tondan fazla cev-
her göndermiştir. Mesabee Range'in üstünlüğü, yatağın zenginliği ve tenö-
rün yüksekliği yanında, işletme ve nakliyatın kolaylıkla yapılabilmesidir.
Bununla beraber gerek Mesabee Range, gerekse bütünüyle Süperior Hav-
zası'nda hiç değilse kolay çıkarılabilen cevherlerin tükenmeye yüz tutması
Amerikan ağır demir sanayisinin deniz aşırı kaynaklara da el atmasına se-
beb olmuştur.
Söz konusu tali bölgenin halen o/o 1O'u ziraat sahası halindedir. En
iyimser tahminlere göre yüzölçümünün ancak o/o 20'sinde zıraat yapılabilir.
Halen çoğu İskandinav ve Fin asıllı olan ziraatle meşgul nüfusun yetiştir­
dikleri ürünlerin başında patates ve köklü bitkiler gelir. Eskiden yetiştiril­
mekte olan buğday, sonraları gelişen batıda ve güneydeki sahalar ile reka-
bet edememiştir. Bir miktar mandracılık da yapılmaktadır.
Bölgede bir yandan nüfusun az olması, öte yandan büyük pazarlara
uzaklık sanayii engellemiştir. Bununla beraber kimyevi maddeler, kereste,
kağıt ve demir-çelik sanayii oldukça gelişmiştir. Demir tesisleri Duluth
(Minnesota) ve Sault Ste. Marie (Ontario)'dedir. Sault Ste. Marie, Kana-
da'nın önemli bir demir-çelik sanayi merkezidir. Burada ilk demir-çelik te-
sisi 1S98'de faaliyete geçmiştir. Asıl büyük tesis St. Mary Nehri'nin kena-
rında ham maddeyi ve mamfil maddeyi kolaylıkla nakledebilecek bir şekil­
de yer almıştır.
Kağıt sanayii çok önemli bir faaliyettir. Michigan, Wisconsin, Minne-
148 ANGLO-AMERİKA

sata ve !Çuzey Ontario kağıt imalatında başta gelmektedirler. Çoğunlukla


gazete kağıdı dışında kalan kağıtlar imal edilir.
Yukarı Göller Bölgesi'ndeki iktisadi faaliyetler arasında münakaleye
ayrı bir." önem vermek gerekir. Gerçekten Büyük Göller' de dünyanın en mü-
kemmel karaiçi su münakale sistemi mevcuttur. Taşınan maddelerin hemen
hepsi ağır ve yer tutanlardır; demir cevheri, maden kömürü, buğday ve ki-
reçtaşı.

Hemen her bölgede olduğu gibi burada da turizm önemli bir faaliyet
halini almaktadır.
KUZEYDOGU BÖLGESI

Anglo-Amerika'nın bu bölgesi New Brunswick, Nova Scotia, Prince


Edward Island, St. Lawrence'ın güneyinde uzanan Quebec eyaletinin bir
kısmı, New England ve New York'un kuzeydoğusunu içine alır. Bölgenin
hudutlarıru hemen her taraftan sular meydana getirir. Kuzeyde St. Lawren-
ce Nehri ve Körfezi; doğuda Atlantik; güneyden Long Island Sound; batıda
ise Hudson Alçak Sahası (Albany'ye kadar), Ontario Gölünün batısında
Mohawk, Ontario ve nihayet St. Lawrence alçak sahalarına kadar Ontario
Gölünün doğu kıyıları bölgeyi sınırlar. Bölge sınırlarının çoğunlukla sular
tarafından meydana getirilmesi yanında bizzat bölgede de geniş sahalar su-
larla kaplıdır. Gerçekten, Güney Maine'e ait herhangi bir haritada glasyel
menşeli müteaddit göllerin mevcudiyeti derhal dikkati çeker. Hemen kenar-
da uzanan okyanus, göller ve akarsular bölgenin gerek Kanada kısmında
gerek A.B.D. (New England)'ndeki kısmında balıkçılığa müsait zemin ha-
zırlamıştır. Gine glasyelerin, meydana gelmelerinde baş rolü oynadığı şela­
leler, v.s. morfolojik şekiller bölgenin bütününde hidro elektrik enerji için
çok müsait şartlar yaratmıştır. Böylece suyun gerek bölgenin fiziki karak-
terinde ve gerekse ona yakinen bağlı olan ekonomik özelliklerinde (gerek
kara içi, gerek deniz) hakim bir faktör olduğu açık bir şekilde görülmekte-
dir.
Fiziki Çevre : Hakim yüzey şekilleri Appalach Dağları'nın kuzey
uzantılarıdır. Genişçapta aşınmış, yuvarlak tepeler ve tatlı meyiller ihtiva
eden bu dağlar, kıtanın batısında bulunan daha genç, daha dik olan, mese-
la Kayalık Dağlar'la tezat teşkil etmektedir. Bellibaşlı yüksek sahalar şun­
lardır: Vermont'da Green Mountains, New York'da Adirondack, Kana-
da'da Kaledonya, Boundary, Notre Dame, Schickschoks silsileleri ve Mas-
sachusetts'de Berkshire Hills. Dağlar arasında bir çok alçak sahalar bulun-
150 ANGLO-AMERİKA

maktadır._ Connecticut Vadisi, Nova Scotia'nın Annapolis-Cornwallis Va-


disi, Maine'in Aroostook Vadisi, Kuzey Atlantik Kıyı Ovası'nda Cape Cod.
Bölgede Gaspe yarımadası hariç, serin yazlı, nemli kontinental iklim
şartları.' hüküm sürer. Uzun ve kar örtüsünün devamlı olduğu kış mevsimi
hakim özelliktir. Labrador soğuk su akıntısı kıyılardaki suların soğuk ol-
masına, dolayısiyle yazın plajların da cazibesinin azalmasına sebeb olmak-
tadır. Bununla beraber Atlantik'e yakın olmanın iklim üzerindeki yumuşa­
tıcı tesiı'lerini de unutmamak gerekir.

Öte yandan dağlık kısımlarda yükselti iklim şartları üzerinde önemli


etkiler meydana getirir. Yağış bol ve yıl içinde iyi dağılmış durumdadır.
Yetişme devresi kuzeyde 100, güneyde ise 200 gün civarında değişir. Ku-
zey Maine, Gaspe ve Adirondacklar'da özellikle kayın ve Iadin ormanları
hakim olmakla beraber, bütünüyle bölgede iğne ve yayvan yapraklılar ka-
rışımı orman tipleri mevcuttur. Bölgenin eskiden beri yerleşmeye sahne ol-
ması öte yandan ormanların da genellikle kolay erişilebilir yerlerde bulun-
maları, kolaylıkla ve geniş çapta tahrip edilmelerine yol açmıştır. Bugün
ormanlar başarılı bir şekilde muhafaza edilmektedirler.
Bölgenin karakteristik toprakları pedalferlerdir. Kuzeyde hakiki pod-
zoller, güneyde ise gri-kahverengi podsolik topraklar hakimdir.
Anglo-Amerika'nın Kuzeydoğu Bölgesini; New England, Kuzeydoğu'­
nun Kanada'ya ait olan kısmı ve Adirondacklar olarak üç tali bölgeye ayır-
mak mümkündür. ·
N ew England : Kuzeydoğu bölgesinin özellikle iktisadi bakımdan en
önemli kısmını New England teşkil eder. Bu tali bölge doğu ve güneyden
denizle, batıdan Champlain Gölü ve Hudson Nehri, kuzeyden ise kısmen
St. Croix ve St. John nehirlerinin mecraları ve yakın çevreleri ile sınırlanır.
Aslında New England tall bölgesi gerek iklim, gerek yüzey şekilleri, toprak
veya bitki örtüsü bakımından kesin sınırlara sahip değildir. Fakat buna kar-
şılık bir çok beşeri hususlar (iktisadi faaliyetler buna dahildir)· Connecti-
cut, Maine, Massachusetts, New Hampshire, Rhode Island ve Vermont eya-
letlerinin yer aldığı sahaya ayrı bir bölge karakteri kazandırmıştır.
A.B.D'nde sanayi New England'da başlamıştır. Bunda ziraat faaliyet-
lerini güçleştiren, buna karşılık sanayiyi teşvik eden şartların mevcudiyeti
büyük rol oynamıştır. Gerçekten önemli şekilde erozyona uğramış arızalı
yüzey, pek verimli olmayan podsolik topraklar ve nihayet özellikle iskanın
yeni yeni gelişmeye başladığı zamanda güç olan ormanların açılarak ziraat
KUZEYDOGU BÖLGESİ 151

alanları haline getirilmesi, genellikle ziraat faaliyetlerini engelleyici faktör-


ler idiler. Buna karşılık bir çok yerlerde eğim kırıklıkları ile karakterize
edilen arızalı topoğrafya ve buna ek olarak akarsuların rejimlerinin mun-
tazam ve debilerinin kuvvetli olması beyaz kömür enerjisi bakımından çok
müsait şartlar yaratmıştı. Diğer tarafdan, aralarında sanayi işçileri de bu-
lunan göçmenlerin buraya gelmeleri önceleri mahalli kaynakların temin et-
tiği hammadde ile yünlü dokumacılığı, fakat sonraları çok daha önemli
olarak pamuklu dokumacılığı teşvik etmiştir. Önceleri gemicilik, daha son-
ra çeşitli ticaret faaliyetlerinden biriken kapital de mevcut olduğu için 1920
yıllarına kadar New England A.B.D'nin en mühim pamuklu dokuma sa-
hası olarak kaldı. Sonraları sözü edilen sanayi kolunun güneye kayması
üzerine dokuma sanayiindeki payı azaldı (New England'daki sanayi faali-
yetleri hakkında A.B.D. sanayiine bakınız). ·
Anglo-Amerika'da kolonizasyonun başlamasını takiben New Eng-
land'da geçim tipi ziraat yapılmaya başlandı. Kıtanın içinde özellikle Mid-
West'de verimli topraklarda ziraat gelişinceye kadar New England'daki bu
tip ziraat faaliyetleri önemini muhafaza etti. Bilahare 19. asrın sonlarına
doğru New Erıgland'da bn defa eskiden hakim olan, eti için veya yünü için
hayvan üretme yahut buğday ziraatı yerine entansif ve ticari karakterde
meyvacılık yapılmaya, yer yer tütün ve patates yetiştirilmeye başlandı. Ha-
len New England A.B.D'ndeki çiftliklerin yaklaşık olarak % 1'ine sahip ol-
duğu halde memleketin ziraatten gelen gelirinin % 2.5 unu temin etmekte-
dir. Genel olarak bu tall bölgenin güneyinde ziraat faaliyetleri çok daha
yoğundur. Yoğunluk hektar başına kullanılan işçi, gübre v.s. de olduğu ka-
dar, elde edilen gelirde de söz konusudur.
Mandracılık faaliyetleri hemen bütün New England'da yaygındır . Ya-
ğışın bol ve sene içinde düzenli bir şekilde dağılmış olmasının gerek tabii
meraların, gerek yem bitkilerinin yetişmesini kolaylaştırması; diğer taraftan
zengin pazarların yakınlığı mandracılık faaliyetlerini teşvik etmiştir. Öte
yandan sözü edilen faaliyette yoğun bir şekilde ilmi metotların uygulan-
makta olunması önemli bir özelliktir. Böylece verimlilik dikkati çeker bir
şekilde artmaktadır. Gerçekten 1880 den beri, mesela Massachusetts'de süt
alınan inek miktarı azalmış olduğu halde süt istihsali üç misli çoğalın ştır.
Aynı şekilde, yem bitkileri yetiştirilen sahalar da eskiye oranla azaldığı hal-
de, bugün istihsal iki misli olmuştur. Connecticut Vadisi, Massachusetts~in
kuzeyi, New Hamshire'ın güneyi ile Batı ve Merkezi Maine'de elma bah-
çeleri çok yaygındır. Genellikle New England'da yaygın olan arızalı to-
poğrafya ve buna bağlı olarak tatlı meyilli yamaçların çokluğu meyvacılığı
152 ANGLO-AMERllU.

teşvik' eden faktörlerin başında gelir. Bilindiği gibi yamaçlarda yer alan
meyvaliklarda hava akımı ilkbah~ın, özellikle tomurcuklar üzerinde, tah-
rip edici donlarını önler.

Aynen mandracılık faaliyetlerinde olduğu gibi yakın ve zengin pazar-


lar kümes hayvancılığını (özellikle yumurta elde etme) da teşvik etmiştir.
Kuzey New England'da ziraatle ilgili dikkati çeken bir olay da şehir­
lerden uzak, özellikle verimli topraklara sahip olmayan küçük çiftliklerin
yazlık meskenler haline gelmesi yanında, şehirsel yerleşmeler çevresi ve
yakınındakilerin de sözü edilen yerleşmelere katılmakta olmalarıdır.

Maine'de Aroostook County patates yetiştirilen başlıca sahadır. Con-


necticut Vadisi tütün, sebze ve meyva üretiminin yoğun olduğu nadir saha-
lardan biridir.

Ormanlardan Faydalanma: New England'ın 3/4 ünden fazlası orman-


la kaplıdır. Bu ormanların memleket içindeki payı sadece % 2.1 ise de ti-
cari ormanlar, başka bir deyimle iktisaden faydalanılmakta olan ormanlar
söz konusu olduğu zaman pay % 6. 7 ye çıkar. A.B.D'de ormanların yüz-
ölçümünde kapladıkları yer bakımından Maine (yüzölçümünün % 84.5 i
ormanlarla kaplıdır) ve New Hampshire (% 83.9) başta gelirler. Aslında
bütün New England eyaletlerinin yüzölçümlerinin % 60 dan fazlası orman-
larla kaplıdır. Yeni İngiltere'de ormanlardan faydalanma faaliyetleri; ki ka-
baca New England iş güdinün % 1O unun çalıştığı faaliyet sahalarını teşkil
ederler- kereste, odun hamuru, mobilya ve mefruşat ve ağaçla doğru­
dan doğruya ilgili diğer sanayi kollarını ihtiva ederler. Ormanlar ayrıca tu-
ristik faaliyetlere de sahne olmaktadır.

Balıkçılık : Yerleşmenin ilk geliştiği derecede olmamakla beraber yine


de önemli bir faaliyet halindedir. Gerek kıyı gerek bank balıkçılığı şeklin­
deki faaliyetlerle morina, dil balığı, mezit balığı, berlam, pisi balığı, ringa
balığı, uskumru ile kabuklulardan istakoz, midye, deniz böceği v.s. avla-
nır. Balıkçılık faaliyetlerinin gelişmesinde şüphesiz Labrador soğuk su akın­
tısı ile Gulfstream sıcak su akıntısının New Foundland bank'leri (sığ saha-
ları) civarında karşılaşmasının büyük rolü vardır. Bilindiği gibi burada
planktonların bir yandan sığlıklar dolayısiyle, güneş ışınlarının derine nü-
fuz edebilmesi, diğer tarafdan denizdeki nitrat ve fosfor gibi besleyici mad-
delerin akıntılar sebebiyle deniz diplerinden yukarılara çıkarılmaları sebe-
biyle kolaylıkla gelişmektedirler. Ayrıca akarsular plankton ve balıkların
KUZEYDOGU BÖLGESİ 153

beslenmesine katkıda bulunan deniz suyunda eriyen tuzları da devamlı ola-


rak bu sahaya getirmektedirler. Bu ve diğer bir takım faktörler Anglo-
Amerika'nın kuzeydoğu bölgesi kıyıları ve bu kıyıların önünde uzanan
bank'lerin dünyanın en verimli balık sahaları arasına girmesine sebeb ol-
muşlardır. New England'ın en mühim balıkçılık merkezleri Glocester ve
Boston'dur. Glocester'de iş gücünün % 30'u balıkla ilgili faaliyetlerde ça-
lışmaktadır. New Bedford ve Portland diğer önemli balıkçılık limanlarıdır.

Madenler ve Enerji Kaynakları'na gelince: Beyaz kömür hariç, maden


bakımından New England fakirdir. En önemli maden, amyanttır.
Enerji kaynaklarından, yukarıda da belirtildiği gibi, beyaz kömür ba-
kımından gerek işletilebilir, gerek işletilen kaynaklar olarak zenginlik söz
konusudur. Gerçekten özellikle sanayi faaİiyetlerinin ilk geliştiği devrelerde
çoğunlukla küçük santraller halinde beyaz kömür enerjisinden faydalanılı­
yordu. Bununla beraber bugün New England sanayii gittikçe daha az be-
yaz kömür kullanmaktadır. Bunda ufak santrallerin elektriği pahalıya mal
etmeleri, gaz ve petrol pipelinelarının bölgeye girmiş olmaları ve nihayet
deniz yoluyla maden kömürü ve hatta petrolün ucuza getirtilmesi rol oyna-
maktadır.

Bölgedeki ekonomik faaliyetler arasında başta Boston olmak üzere li-


manlardaki ticaret faaliyetlerini de belirtmek gerekir.
Nihayet yılda ortalama bir milyar dolardan fazla gelir getiren turizm
faaliyetlerinin New England ekonomisinde gittikçe önemli bir yer almak-
ta olduğuna dikkat çekilmelidir.
Kuzeydoğu'nun Kanada'daki Kısmı: Kuzeydoğu'nun Kanada Tali
Bölgesi; Nova Scotia, New Brunswick, Prince Edward Island, Güneydoğu
Quebec'den müteşekkildir. Kanada'nın bu üç kıyı eyaletinde 2 milyona ya-
kın nüfus yaşar.

Kanada Tall Bölgesi bir çok bakımdan New England'a benzer. Ger-
çekten, her iki tali bölgede de yüzey şekli olarak Appalach'lar hakimdir. Bu-
rada da dağ,, yayla, tepelik sahalar ve alçak sahalar birbirlerini tamamlayı­
cı şekilde yer almaktadırlar. Yine her iki tali bölgede de yoğun bir şekilde
ormanlar bulunmaktadır. Ancak New England'da yayvan yapraklı ve iğne
yapraklılar karışımı ormanlar hakimken Kanada kısmında iğne yapraklılar
görülür.
İklim bakımından beklenildiği gibi, iki tali bölge arasındaki fark Ka-
nada' <lakinin daha kuzeyde olması sebebile burada yazların daha kısa ve
154 ANGLO-AMERİKA

' kışların ise daha soğuk ve daha uzun geçmesidir. İktisadi faali-
daha serin,
yetler bakımından da büyük bir benzerlik vardır. Her iki bölgede de pet-
rol ve tabii gaz mevcut değildir; buna karşılık hidroelektrik imkanları çok
zengindi~. Ziraat her iki bölgede de az önemli ve genellikle hayvan gıdaları
üretmeye ·ve mandracılığa yönelmiştir. Buna karşılık balıkçılık ve orman-
lardan faydalanma önemli faaliyetler halindedir.
Nova Scotia veya New Scotland büyük bir yarımada ve onun kuzeyin-
de uzan~n bir adadan (Cape Britain) müteşekkildir. Burada yerleşme çok
eskiden başlamıştır. Gerçekten 1604 yılında bugün Annapolis olarak ad-
landırılan Port Royal'e Fransız kolonistleri gelm~ti. Fakat Kanada'nın bu
kısmına isimlerini veren İskoçların gelmesi ancak A.B.D'nin kurulmasın­
dan sonra olmuştur. Bugün Annapolis-Cornwallis Vadisi bu tali bölgenin
en zengin ziraat sahalarından biridir. Elma bahçeleri, köklü bitkiler ve
mandra hayvanlarının beslenmelerini temin eden yem bitkileri ziraat sa-
halarının büyük kısmını kaplar. Kanada Tali Bölgesi'nde mandracılık New
England'dakinden ürün bakımından farklıdır. Şöyle ki; büyük şehirsel yer-
leşmelere sahip olan New England'da geniş pazarlar mevcut olduğu için
süt istihsali başta gelir. Buna karşılık büyük şehir yerleşmelerinden yok-
sun olan Kanada Tall Bölgesi'nde mandra ürünlerinin çoğunu uzak pazarla-
ra sevkedilebilecek, konsantre hale getirilmiş yağ, peynir ve süt tozu teşkil
eder. Nova Scotia'da odun ham maddesini kullanan sanayi tesisleri de mev-
cuttur. Bunlar genellikle eğim kırıklıkları ve şelalelerin yakınında olmak
üzere denize açılan akarsuların kenarlarında bulunmaktadırlar. Böylelikle
su yoluyla ağaç temin ettikleri gibi, akarsudan enerji elde etmekte ve ma-
mul maddeyi de akarsuyun açık denizle bağlantısı dolayısiyle kolaylıkla
yabancı memleketlere sevkedebilmektedirler.

Nova Scotialı balıkçılar avlanmak üzere New Foundland bank'lerine


giderler. Banklerde özellikle morina tutulur. Fakat kıyı balıkçılığı da önem-
lidir. Pictou özellikle istakozları ile meşhurdur. Balıkçıların çoğu A.B.D.
ve Latin Amerika'ya sevkedilir. Halifax balıkların ihraç edildiği başlıca li-
mandır. Bir diğer önemli liman olan Sydney aynı zamanda büyük demir-
çelik sanayi tesislerine sahiptir.
New Brunswick: Fiziki bakımdan New Brunswick Maine'in kuzey
uzantısı sayılabilir. Ekonomik faaliyetler Kuzeydoğu Bölgesi'nin Kanada
kısmındakinin aynıdır.

Ziraat faaliyetlerinde patates, yem bitkileri ve mandracılık hakimdir.


KUZEYDOGU BÖLGESİ 155

Balıkçılık ve ormanlardan faydalanma diğer önemli ekonomik faaliyetler-


dir.
Sanayi ise hemen bütünüyle odun hammaddesine dayanmaktadır.
Fundy Körfezi'nde gelgit hareketlerinin büyük çapta desteklediği deniz mü-
nakalesi ve ilgili faaliyetler önemlidir. Deniz yükselirken gemiler kolaylıkla
limanlara girerler; ayrıca sular alçaldığı zaman geminin altı tamamen mey-
dana çıktığı için bir kısım tamirat işleri de havuzlatma ücreti ödemeden
yapılabilmektedir. St. tohn, Nova Scotia'daki Halifax gibi, New Bruns-
wick'in en önemli liman ve şehridir. Özellikle kışın Montreal donduğu za-
man ihracatın büyük bir kısmı buradan yapılır. St. John'daki ithalat ve
ihracat faaliyetlerinin fazl~ olmasında Canadian National Demiryolu hat-
tının doğu başlangıcının bu şehirden olmasının büyük rolü vardır.

Prince Edward Adası: Kanada'daki eyaletlerin en küçüğü olan Prince


Edward Island'a, aynı zamanda «Körfezin Bahçesi, «Zümrüt», «Büyük Pa-
tates Sahası» gibi isimler de verilmiştir. Bu isimler, bu tali bölgenin aynı
zamanda zirai bakımdan Kuzeydoğu Bölgesi'nde ayrı bir özelliğe sahip ol-
duğu fikrini de verir. Gerçekten, hafif dalgalı bir topoğrafya, oldukça ve-
rimli topraklar, ılık yazlar ve bol yağışlar çayır, yulaf ve hayvan yemleri
üretilmesini mümkün kılmış, dolayısiyle mandracılığın gelişmesine imkan
hazırlamıştır. Fiziki çevre aynı zamanda köklü bitkiler, özellikle patates
yetiştirmeğe de müsaittir. Adada madenler yoktur; sanayi de gelişmemiştir.
Denilebilir ki, ada balkının geçimi tamamen kara ve deniz ürünlerine da-
yanmaktadır. Morina, ringa ve istiridye başlıca deniz ürünleridir.

Güneydoğu Quebec: Bu tali bölge esas itibariyle Gaspe yarımadasın­


dan meydana gelir. Yakın zamana kadar bu yarımadanın etrafını çevrele-
yen bir kara yolu bile yoktu. Yarımadanın etrafında ve iç kısımlarında
muntazam yolların yapılması özellikle turistik faaliyetlerin gelişmesini sağ­
ladı. Halihazırda Gaspe halkının çoğu balıkçılık, çiftçilik, ormancılıkla ve-
ya yer yer bunların üçüyle birden meşgul olmaktadır. Kıyıda müteaddit ba-
lıkçı köyleri yer almıştır. Ziraat sahalarının çoğu da kıyılara yakındır. Da-
ha içeriler ormanlarla kaplıdır. Gaspe çiftçileri esas itibariyle mandracılık
faaliyetleri için hayvan yemleri, saman veren ürünler, patates ve köklü bit-
kiler üretirler. Gaspe'nin güneyinde Vermont hududunda dünyanın en zen-
gin amyant yataklarından biri mevcuttur. Gerek açık, gerek ocaklar halin-
de işletilen bu madenin başlıca çıkarım merkezi Thetford'dur.
Adirondacklar: Kuzeydoğu'nun üçüncü tali bölgesi olan Adirondaklar
New York'un kuzeydoğusunda yer almaktadırlar. Yüksek sabalar, volkanik
156 ANGLO-AMERİKA

ve metamorfik sahrelerden müteşekkildirler. Bir çok monadnoklar, -ki bun-


lar ar~sında 1600 metreye kadar yükselenler vardır, mesela Mount
Marcy-ve tamamen düz sahalar tarafından çevrilmiş yüzlerce glasye gölü
ihtiva e~erler. Bu tali bölge şöylece sınırlanabilir: Batıda Ontario Gölü, yi-
ne batıda ve kuzeyde St. Lawrence alçak sahaları, doğuda Champlain Gö-
lü ve onun uzantısı olan alçak saha ve nihayet güneyde de Mohawk Vadisi.
Bu sahada her ne kadar mandralar mevcutsa da ziraat önemli bir faaliyet
halinde değildir. Buna karşılık mevcut iğne yapraklı ve yayvan yapraklı
ormanlara dayanan kerestecilik ve odun hamuru sanayii önemlidir. Adi-
rondaklar'da demir cevheri yatakları da vardır. Bu yatakların çoğunun
dağlık sahalarda erişilmesi güç derinliklerde bulunuşu, özellikle Süperior
Gölü'nün kolay elde edilebilir zengin yatakları ile rekabet edememesine se-
beb olmuştur. Fakat Mesabee cevherlerinin tükenmeğe yüz tutması üzerine
İkinci Cihan Harbi'ne yakın yıllarda New York Dağları'nda demir cevheri
çıkarımı hızlanmış ve önemli bir faaliyet haline gelmiştir. Bu tali bölgede
turizm faaliyeti de gittikçe gelişmektedir.
ATLANTİK KIYI OVASI ve PİEDMONT

Anglo-Amerika hakkında araştırma yapan coğrafyacıların çoğu At-


lantik Kıyı Ovası ile Piedmont'u özellikle yerleşmenin gelişmesi ve düzeni
bakımından pek fark mevcut olmadığı için te:k bir coğrafi bölge olarak ka-
bul ederler. Bununla beraber iki saha arasındaki bazı farklar, her birine bi-
rer tall bölge niteliği kazandırmıştır.

Fiziki çevre:
Çoğunlukla yer yer hafif dalgalı, düzlükler halinde olan kıyı ovasında
drenaj çok zayıftır. Bu durum araziden faydalanmayı büyük ölçüde engel-
lemektedir. Piedmont ise yüksekliği 40 ile 500 m. arasında değişen hafif
dalgalı ve tepelik bir sahadır. Blue Ridge'den Atlantik'e dökülen akarsular
Piedmont'un eski ve sert sahrelerinden kıyı ovasının yumuşak, tortul depo-
larına geçerken şeialeler meydana getirirler. Piedmont ile Kıyı Ovası sını­
rında uzanan bu şeialeler dizisine Fail Line adı verilir. Fall Line New York'-
dan Georgia'da Columbus'a kadar gerek bir çok şehirlerin sit seçiminde ve
gerekse hidrolik enerji temininde büyük rol oynamıştır.
Kıyı Ovası'nda ılık okyanusa! bir iklim hüküm sürmektedir. Özellikle
ilkbaharların erken gelmesi turfanda meyva ve sebzeciliği teşvik etmekte-
dir. Yetişme devresi kuzeyde 190, güneyde ise 240 gündür. Bu uzun süre,
genellikle sebzecilikte, aynı tarlada yılda dört defa ürün alınabilmesine im-
kan sağlamaktadır.
Piedmont'da kuzeyde uzun ve soğuk kışlar, güneyde kısa ve ılık kış­
ların başlıca özellik olduğu tipler arasında bir intikal tipi iklim hüküm sür-
mektedir. Burada yetişme devresi Kıyı Ovası'ndan biraz daha kısadır: ku-
zeyde 160, güneyde 230 gün.
Topraklara gelince; Kıyı Ovası'nda genellikle kumlu topraklar hakim-
dir. Piedmont'da çok çeşitli toprak tipleri varsa da genellikle hümüs ihtiva
etmeyen yıkanmış ve aşınmış topraklardır. Bununla beraber yer yer çok ve-
158 ANGLO-AMERİKA

rimli topraklar da vardır. Mesela Pennsylvania'da Lancaster County'de dün-


yaca meşhur verimli kireçli topraklar vardır. Kıyı Ovası'nın orijinal bitki
örtüsü koniferler ve yayvan yapraklı ağaçlardan müteşekkil ormanlardı.
Fakaı bunlar geniş çapta tahribe uğramışlardır. Bununla beraber bugün de
yaklaşik: olarak yüzölçümünün yarısı orman ve çalılıklarla kaplıdır. Pied-
mont'da da durum hemen hemen aynıdır. Bugün eski ormanların yerinde,
eskilerle mukayese edilemeyecek kadar fakir olan ikinci derecede ormanlar
yer almıştır .

Beşeri çevre :

Atlantik Kıyı Ovası, özellikle Virgirıia kıyıları Anglo-Amerika'da yer-


leşmenin ilk geliştiği sahalardan biridir. Burada, mesela New England'da-
kinin aksine koloniyal hayat şehirler yerine plantasyonlarda toplanmıştı.
Buna bağlı olarak da şehirsel yerleşmeler, ilk devreden itibaren New Eng-
land'daki önemi kazanamamışlardır. Nitekim 1700 civarında bu sahada !a-
mesıown çok küçük olmasına rağmen yegane şehirsel yerleşme halinde idi.
Koloniyal devrede plantasyonlar, dolayısiylc yerleşmeler, daima akarsu ke-
narlarını tercih etmişlerdi. Bunun başlıca sebebi, akarsulardan münakale
bakımından faydalanma idi.

Piedmont'da beyazlar gelmeden evvel Kızılderililer, yaşamaktaydılar­


sa da bunlar şüphesiz coğrafi görünüm üzerinde hemen hiç bir tesir mey-
dana getirmemişlerdi. Piedmont'a beyazların yerleşmelerinde ilk zamanlar
Alman, İskoç ve İrlandalılar baş rolü oynamışlardır. 1750 yılına doğru be-
yazlar Piedmont'un hemen bütününe yerleşmişlerdi.
İktisadı Faaliyetler: Bölgede ziraat en önemli iktisadi faaliyet halin-
dedir. Zaman zaman çeşitli ürünlerin yetiştirilmesine girişilmek ve değişen
şartlara uymak için devamlı değişiklikler bölge ziraatinin başlıca özelliği­
dir. Mesela bir zamanlar başta gelen bir ürün olan tütün bugün hemen sa-
dece Chesapeake koyunun batısında, Güney Maryland'de önemini muhafa-
za etmiştir. Buna karşılık sebzecilik hemen bütün bölgede iyi gelir getiren
bir faaliyettir. Özellikle l 920'den sonra, bir taraftan Amerika 'da sebze ye-
mek itiyadının yayılması, öte yandan soğutma sistemleri ile sebzeleri uzak
mesafelere nakledebilmek imkanlarının geliştirilmesi sebze ziraatine önem
verilmesine yardım etti. Bugün Atlantik Kıyı Ovası dünyada sebze yetişti­
rilen sahaların başında gelmektedir. Sebze bahçeleri genellikle ufaktır. Bun-
da ziraatin entansif ve çok emek isteyen tipte olması esas sebebtir. Ürün
alınan tarla süratle sürülüp gübrelendikten sonra başka bir ürün ekilir.
ATLANTİK KIYI OVASI ve PİEDMONT

Bölgenin önemli bir sebzecilik sahası olmasında yetişme devresinin


uzun arazinin düz oluşu yanında kolay işlenen ve aynı zamanda çabuk ısı­
nan (çoğunlukla kumlu) toprakların mevcudiyeti baş rolü oynamıştır. Fa-
kat bunlara memleketin zengin pazarlarına yakınlık ve her türlü münakale
sistemlerinin çok mükemmel olmasını da katmak lazımdır. Özellikle Kıyı
Ovası'nın kuzeydoğusunda uzanan zengin pazarlar aynı zamanda kümes
hayvancılığı ve mandracılığı da teşvik etmiştir. Nitekim Chesapeake koyu-
nun kuzeyi kümes hayvanları, özellikle piliç yetiştirmede ün yapmıştır.
Atlantik Kıyı Ovasında bir çok sebze türleri yetiştirilmekte ise de
mısır ve ufak taneliler hakim ürünlerdir. Sebze üretilen sahaların hemen
hepsi büyük şehirlere yakındır. Burada yeri gelmişken belirtilmesi gereken
bir husus şehirlerin büyümeleri ile çevrelerindeki bir çok sebze bahçelerini
ortadan kaldırmakta olmalarıdır. Gerçekten bazı coğrafyacıların üzerinde
etraflı olarak durmakta oldukları verimli ziraat sahalarının şehirler tarafın­
dan istilası olayı, söz konusu bölgede açık olarak gerçekleşmektedir.
Güneydoğu New Jersey'in kumlu toprakları sebze yetiştirmeye çok
müsait olduğu için buralarda yoğun sebzecilik faaliyetleri yer almış bulun-
maktadır Domates yetiştirilen sebzelerin üçte birini teşkil eder. Sebzelerin
% 60'ı taze olarak pazarlara sevkedilir. Geri kalanı konserve haline getiri-
lir. Kıyı Ovasının kuzeyinde Patates yetiştirilen ürünler arasında önemr
bir yer işgal eder. Kuzey Carolina ve Maryland'rn güneyine rastlayan kısım­
da tütün; yine Kuzey Carolina'da pamuk üretilmektedir.
Piedmont'da sanayi de gelişmiş olmasına rağmen, halen işgücünün en
büyük kısmı ziraatte çalışmaktadır. Piedmont ziraat yönünden Kuzey, M er-
kezi ve Güney olmak üzere üçe ayrılır.
Kuzey Piedmont: Pennsylvania, Maryland ve Virginia'da esas itiba-
riyle mandracılık faaliyetleri hakimdir. Mandracılığın gelişmesinde bir yan-
dan büyük şehirlerin mevcudiyeti (New York'a kadar süt gönderilir), öte
yandan arazinin arızalı ve toprağın da verimsizliği yüzünden ziraate pek
müsait olmamasıdır. Pennsylvania'da Lancaster county gerek topoğrafya,
gerek toprak ve iklim şartları (yetişme süresi 160-175 gün) bakımından zi-
raate çok müsaittir. Gerçekten arazinin % 90'ını çiftlikler kaplar. Mısır, kış
buğdayı, patates ve tütün yetiştirilen başlıca ürünlerdir. Lancaster Pen-
nsylvania tütün istihsalinin % 90'ını vermektedir.
Merkezi Piedmont: Merkezi Piedmont Arnerika'nın tütün üretilen en
önemlı sahalarından biridir. Virginia ve güneyindeki sahalarda en iyi kali-
teli tütünler üretilmektedir. Bununla beraber bu kısımda tütün yer yer
160 ANGLO-AMERİKA

mandracılık, kümes hayvancılığı ve kasaplık sığır yetiştirme faaliyetlerinin


rekabeti İle karşılaşmaktadır.
Güney Piedmont: Burası pamuk ve mısır sahasıdır. Gerçekten Merkezi
Kuzey ."Garolina'dan Alabama'ya kadar uzanan sahada 1820'den beri pa-
muk hakimdir. İklim prtları genellikle pamuk üretimine uygundur; yağ­
murlar pamuğun az nem ve çok sıcaklık istediği ilkbahar ve yaz başında
az yağar. Mısır da geniş sahalar kaplamaktadır.
Bu tali bölgedeki ziraat faaliyetlerini bitirmeden kır nüfusu ile ilgili
bir hususu da belirtmek gerekir: Kıyı ovasında özellikle sebzeciliğin önem-
li bir faaliyet olmasına rağmen, kır nüfusu gittikçe azalmaktadır. Nitekim
mesela Virginia ve Maryland'in kıyı ovasına isabet eden kısımlarındaki bu-
günkü kır nüfusu 1810'dakinin yarısı kadardır. Aynı hal halen 1,5 milyon
dönümlük çiftlik arazisinin terk edilmiş olduğu New J ersey için de söz ko-
nusudur. Kır nüfusundaki azalmayı teşvik eden ilk sebebler arasında şüp­
hesiz, Middle West'de yahut genellikle Batı'da daha verimli ve ucuz arazi-
nin yerleşme sahaları haline gelmesi idi. Sonraları şehirlerin cazibesi ve zi-
raat faaliyetlerinin makinalaşması da sözkonusu nüfus hareketini kuvvetle
etkilemeye başladılar.
Bugün Delaware koyunun güneyinde kalan sahada nüfusun % 35'i zen-
cidir. Koyun kuzeyinde ise Alman, İrlandalı, İngiliz ve İtalyan orijinli nü-
fus hakimdir.
Piedmont, bugün maden bakımından fakirdir. Bununla beraber A.B.D.-
nde ilk maden kömürü istihsali Virginia'da Richmond'da başlamış ve 1849
da Kaliforniya'daki altın madenlerinin bulunup istihsale geçmesine kadar
Georgia memleketin en önemli altın istihsal sahası olarak kalmıştır. Halen
önemli miktarda granit ve mermer çıkarılmakta ve çeşitli yapılarda kullanıl­
maktadır. Mermer özellikle Kuzey Georgia'dan elde edilmektedir.
Yıl içinde çok iyi dağılmış olan bol yağış, eğimlerin fazla oluşu ve ba-
raj inşasını son derece kolaylaştıran topoğrafya Piedmont'un hidrolik ener-
ji istihsalinde Amerika Birleşik Devletleri'nin başta gelen sahalarından bi-
ri olmasına sebeb olmuştur. Gerçekten Piedmont memleketteki potansiyel
hidrolik enerjinin % 7 ,6 sına sahip olmasına rağmen işletilenlerdeki payı
%20 dir.
Bu bölgede sanayi çok gelişmiştir. New York şehri, Philadelphia, Bal-
timor ve Wilmington başlıca merkezlerdir. Amerika Birleşik Devletleri sa-
nayi bölgeleri incelenirken bu merkezler ve Piedmont'un diğer sanayi faa-
liyetleri etraflı olarak görülecektir.
ATLANTİK KIYI OVASI ve PİEDMONT 161·

Atlantik Kıyı Ovası'nda balıkçılık New England'daki kadar çeşitli ba-


lıklara dayanmamakla beraber, oldukça önemlidir. Ringa balığı, istiridye,
midye, ve yengeç en çok tutulan türlerdir. Amerika Birleşik Devletleri'nde
tutulan balıkların % 40'ını ringa balığı teşkil eder. Ringa balığının % 50 si
ise bu bölgede.o temin edilir. Chesapeake koyu başlıca merkezdir. Bu tali
bölgede istiridye avlamanın uzun bir geçmişi vardır. Asıl 1870'den sonra
gelişme başlamıştır.
Atlantik Kıyı Bölgesi, özellikle plajları ile geniş turist kütlelerini cel-
betmektedir. Asbury Park, Atlantic City, Rehoboth Beach, Ocean City ve
Virginia Beach başlıcalarıdır. Bütün bu şehirlerde turistlerin ihtiyaçlarını
karşılayacak ve turist cezbedecek çeşitli müesseseler ve tesisler mevcuttur.
Mesela sadece Atlantic City'de günde 500.000 kişiyi yatıracak imkanlar
mevcuttur.
Piedmont tabii zenginliklerine rağmen, Amerikan tarihinde önemi olan
yerleri ile turist çekmektedir. Washington D.C. ve yine oradaki National
Capital Park turistlerin rağbet ettiği yerlerin başında gelmektedir.

Anglo-Amerika l"onna : 11
GÜNEY

Anglo-Anıerika hakkında çalışma yapan hemen bütün coğrafyacılar,


«pamuk kuşağı» ve onun hemen güneyinde uzanan nemli subtropikal kı­
yıları «Güney» adı altında bir coğrafi bölge olarak kabul etmektedirler. Sö-
zü edilen bölge ana hatları ile Atlantik Kıyı Ovası'na tekabül etmektedir.
Fakat 35. paralelin kuzeyindeki kısımlar Missisipi Alüvial Ovasının kuze-
yi bunun dışındadır. Bölge Pamuk Kuşağı ve Nemli Sübtropikal Kıyı olmak
üzere iki tali bölgeye ayrılabilir:

Pamuk Kuşağı:

Pamuk Kuşağı olarak tanınan saha, pamuk ziraatı yapılan sahaların


devamlı bir halde uzandığı. bir kesimden ziyade pamuk tarlalarının yer yer
yoğun bir halde olduğu bir bölgedir. Bu kuşağa Alabama, Arkansas, Ku-
zey ve Güney Carolina, Georgia, Louisiana, Missisipi, Oklahoma, Tennesse
ve Teksas'ın büyük kısımları girmektedir. Pamuğun daha az ekildiği saha-
lar Florida, Güneybatı Kentucky, Güneydoğu Missouri, Güneydoğu Virgi-
nia ve hatta Güneydoğu İllinois'dir. Pamuk Kuşağındaki ziraat faaliyetleri
hakkında A.B.D. bölümünün ziraat kısmında izahat verildiği için burada
sadece ziraat dışı ekonomik faaliyetler üzerinde ana hatları ile duruyoruz.
Bu sahanın en önemli zenginliklerinden biri, bölgenin yarısını kapla-
yan ormanlardır. Özellikle Batı Teksas ve Oklahoma'nın %55 den fazlası
ormanlarla kaplıdır. Aslında A.B.D'de işletilen ormanların % 40 ı güney-
dedir. Bunların yarısı da özel şahıslara ait ticari ormanlardır. Kamuya ait
ormanlar çok azdır. Ortalama 300-400 dönümlük ormana sahip olan
1.650.000 kişi vardır. Odun hamuru ve kağıt fabrikalarının bulunduğu ge-
niş ormanlar özellikle Missisipinin doğusunda kıyı ovasında yer alır. Gü-
neyde orman zenginlikleri yer yer son derece yoğun bir haldedir. Bu gibi
GÜNEY 163

yerler orman bölgeleri olarak adlandırılabilir. Bunlardan biri, Appalach


Yaylalarının büyük bir kısmını kaplayarak Kuzey Georgia'dan başlayıp,
Güney ve Kuzey Carolina'ya ve Doğu Tennessee üzerinden de Kuzeybatı
Virginia'ya uzanır. Benzer bir diğer saha da Güney Carolina'nın güneydo-
ğusundan başlayıp Georgia'nın büyük bir kısmını içine alarak Florida'ya
uzanır. Güneybatı Alabama ve Güney Missisipi ayrı bir üçüncü bölgeyi
teşkil eder. Güneyde ormanlardan faydalanma hemen bütün Amerika'da
olduğu gibi cereyan etmiştir. Pamuk Kuşağı'na ilk gelenler ziraat yapmak
için ormanı tahrip etmişlerdi. BiHihare çeşitli sebeblerle ormanlardan fay-
dalanma safhasına geçildi. Kısa bir zamanda ormanların tahrip edilmekte
olunduğunun farkına varılarak, muhafaza politikaları uygulanmaya başlan­
dı. Ayrıca orman yetiştirme faaliyetlerine· de hız verildi. Güney ormanla-
rından en fazla faydalananlar odun hamuru ve kağıt tesisleridir. Daha 1951
yılında 700 kağıt fabrikası ve ilgili tesis faaliyette idi.

Sanayi: Güneydeki sanayi faaliyetlerinin çoğu orman zenginlikleri zi-


raat ürünleri ve petrol'e dayananlardır. (A.B.D. kısmının sanayi bölümüne
bakınız). Çeşitli meyva ve sebze konserveciliği, pamuklu dokumalar, sigara
fabrikaları, çeşitli kimyevi madde ürünleri bunların başında gelir. Enerji
olarak bölgenin güneyindeki petrolden başka, Alabama'da Appalachian'-
!arın devamı olan maden kömürü, özellikle Piedmont ile kıyı arasında uza-
nan fall-line'dan elde edilen hidroelektrik kullanılmaktadır.
Bütün bunlara ilaveten güneyde zengin uranyum rezervleri vardır.
Bunlara dayanılarak atom santralleri kurulmuştur. Güney'de sanayi süratle
gelişmektedir. Bunda Güney'de gittikçe artan nüfus, dolayısiyle pazar ve
işçinia de uygun olması yanında mahalll hükümetlerin ve otoritelerin sa-
nayiye çok kolaylık sağlamasının da büyük rolü vardır.

Nemli Sübtropikal Kıyı:

Güney'in bu tali bölgesi güneydoğu Kuzey Carolina, doğu Güney Ca-


rolina, Güneydoğu Georgia, Florida'nm bütünü, Alabama ve Missisipi ile
Güney Louisiana ve Güneydoğu Teksas, Aşağı Rio Grande Vadisini de içi-
ne alacak şekilde bütün kıyıyı ihtiva eder. Bu kıyı bölgesinin genişliği hiç
bir yerde 160 Km. yi geçmez. Sözü edilen tali bölge kuzeydoğuda Orta At-
lantik Kıyı Ovası; güneybatıda Büyük Ovaların güneyi; kuzeyde ise, Pa-
muk Kuşağı ve doğu ile güneyden de Atlantik Okyanusu ile Meksika Kör-
fezi tarafından sınırlanır. Bölgenin başlıca topoğrafik özelliği şüphesiz de-
niz seviyesinden çok az (en yüksek 150-160 m.) yüksek ve, düzlük oluşu-
164 ANGLO-AMERİKA

dur. Topoğrafya'nınbu durumu drenaj'ın önemli bir problem olmasına yol


açmıştır: Gerçekten A.B.D'nde iyi drene edilmeyen arazinin kabaca yarısı
burad:ı bulunmaktadır. Geniş bataklıklar, lagünler, kum setleri, plajlar, koy
ve göl)er pek çoktur.
Yağış,1500 - 500 mm. arasında değişir. Bölgenin güneydoğusu ve ku-
zeybatı Florida, Güneydoğu Louisiana ve Missisipi deltası en fazla yağış
alan kısımlarıdır. Bu tali bölgenin büyük bir kısmında yetişme devresi 9 ay
hatta ·aaha fazla sürer. Mesela Güney Florida'da bütün yıl boyunca don
olayı görülmez. Key West A.B.D'nin don olayı kaydedilmeyen yegane kli-
matoloji istasyonuna sahiptir.
Tabii bitki örtüsü bakımından büyük bir çeşitlilik söz konusudur. Flo-
rida yarımadasının güney ucunda gayet sık mangrove ormanları vardır. Di-
ğer taraftan Teksas, Georgia, Güney Carolina'nın kıyılarında yer yer çeşit­
li otlar ihtiva eden çayır sahaları vardır.
Ziraat faaliyetlerine gelince: Bir çok bakımdan «Mısır Kuşağı> m an-
dırmakla beraber bir takım farklar da vardır. En mühim fark, pamuğa az
yer tahsis edilmiş olması; buna karşılık pirincin ve sebze ziraatinin az yer
tutmasıdır. Öte yandan şeker kamışı ve turunçgiller üretiminin mevcudiye-
ti diğer önemli bir farkdır. Bilindiği gibi Pamuk Kuşağı'nda bunların hiç
biri yoktur. Pamuk Kuşağı ile bu tali bölgeler arasındaki en önemli benzer-
lik ise özellikle eti için sığır yetiştirmek ve ziraatin bütünü ile çeşitliliğe yö-
nelmiş olmasıdır. ·
Pirinç ziraatinin dayandığı başlıca temeller; a) özellikle büyüme dev-
resinde ortalama sıcaklığın yüksek oluşu, b) sulama için suyun mevcudiye-
ti, c) toprakların genellikle su tutma kaabiliyetinin yüksek oluşu, d) arazi-
nin nisbeten düz olmasıdır.
Pirinç üretimini kolaylaştıran bu şartlar hemen bütün nemli Sübtropi-
kal Kıyı Bölgesinde mevcut olmakla beraber, özellikle Güneybatı Louisi-
ana'da ve Güneydoğu Teksas'da yaygındır. Bölgenin diğer önemli ürünü
olan şeker kamışı Louisiana'nın güneyinde ve Florida'da Everglades'de ye-
tiştirilmektedir. Bu her iki sabada da aslında şeker kamışı için ideal iklim
şartları mevcut değildir. Bilindiği gibi şeker kamışı için en uygun olan bü-
tün yıl yüksek sıcaklık ve nemdir. Halbuki sözü edilen yerlerde zaman za-
man sıcaklık sıfırın altına düşmektedir. Bununla beraber Florida yarımada­
sı denizin etkisi sebebile don tehlikesi çok daha azalmış olduğu için, daha
uygun durumdadır. Buna karşılık sadece bir tarafdan denize açılan ve nis-
GÜNEY 165

beten yüksek olan Louisiana'nın şeker kamışı sabalan çok daha fazla don
tehlikesine maruzdur.
Her iki ekim sahasında da bu ürünün yetiştirilmesi, tarlaların hazır­
lanması, ekim ve hasat tamamen makinalarla yapılmaktadır.

Diğer önemli bir ürün olan turunçgiller esas itibariyle iki sahada ye-
tiştirilmektedir: Merkezı Florida, Teksas'da Aşağı Rio Grande Vadisi. Tek-
sas'da iklim şartlarının şeker pancarı yetiştirmek için Louisiana'ya nisbetle
daha uygun oluşu gibi, turunçgiller yetiştirme bakımından Florida, Teksas' -
dan üstün şartlara sahiptir. Bununla beraber Florida'da düşük sıcaklık teh-
likesi söz konusudur. Nitekim 1894-1895 kışındaki düşük sıcaklıklar, eya-
letteki portakal ağaçlarının hemen hemen ~epsini tahrip etmiş, dolayısiyle
75.000.000 dolarlık bir zarar meydana gelmiştir. Buna karşılık 1940 ve
1957 yıllarındaki dondurucu soğuklar daha az tahripkar olmuşlardır (her
biri 20 şer milyon dolarlık). Şüphesiz tahribin daha az olmasında arada ge-
çen müddet zarfında dona karşı çeşitli metotların geliştirilmiş oluşunun bü-
yük rolü vardır. Bir kere portakal bahçeleri vadi tabanları yerine yamaç-
lara çekilerek, soğuk hava toplanmasının kötü etkilerinden kurtulmuşlardır.
Öte yandan don olacağı bildirilen geceler, özel sobalar yakılarak alttaki
hava tabakaları ısıtılmaktadır.
Nemli Sübtropikal Kıyı Bölgesindeki sebzeciliğin en önemli özelliği
turfandacılık'dır.Bütünü ile bu bölge; özellikle Florida, memlekette seb-
zelerin en erken yetiştiği sahadır. Gerçi Kaliforniya da benzer klimatik şart­
lara sahip ise de Florida'nın doğudaki büyük ve zengin pazarlara yakın ol-
mak gibi bir üstünlüğü vardır.
Hayvancı!ık: Nemli Sübtropikal Kıyı Bölgesinde süratle gelişmekte
olan bir diğer faaliyet de, özellikle kasaplık sığır yetiştirıneğe yönelmiş hay-
vancılıkdır. Gelişme hızı hakkında bir fikir vermek için, mesela Florida'da
1950 yılındaki sıığr miktarının 1940 dakinden %82 fazla olduğunu belir-
telim. Gerçekten bu eyalette sığır miktarı o kadar çok artmıştır ki, yollarda
kazalara sebeb olmaya başlamışlardır. Bu yüzden 1950 de bir kanun çıka­
rılarak hayvanların otlatıldıkları yerlerin çitlerle çevrilmesi mecburiyet ha-
line getirilmiştir.
Bölgenin hayvan yetiştirmede en önemli üstünlüğü, hem ikilin ve hem
de tabii bitki örtüsünün hayvanların bütün yıl boyunca otlatılabilmelerine
uygun olmasıdır.
Bu tali bölgede bir diğer ilgi çekici faaliyet de tuzakcılık yolu ile kürk
166 ANGLO-AMERİKA

avcıl;~ıdır. Kıyılar boyunca uzanan tuzlu bataklıklardan bala önemli mik-


tarda kürk elde edilmektedir. Louisiana başta gelir. Bu eyalette kürk tu-
zakçıhğı göçebe karakterdedir. Aralık başına yakın bir tarihde binlerce tu-
zakçı küçük çiftlikleri veya balıkçı köylerinden ayrılarak bataklıklara gi-
derler'.. Hemen bütün ailenin katıldığı bu geçici yer değiştirmede, kürkleri
satın alan tüccarın kiraladığı ufak evlerde Şubat 15 ine kadar kalınarak
başta muskrat (misk faresi) olmak üzere kürklerinden faydalanılan hayvan-
lar yakalanır. Deriler deri tüccarları tarafından satın alınarak Houma ve
New Orleans'daki toptancılara devredilir. Buralardan da genellikle New
Y ork'daki fabrikalara sevkedilir.
Nemli Sübtropikal Bölge petrol ve tabii gaz bakımından çok zengin-
dir. Bunlar aynı zamanda kıta şelfi üzerinde de mevcutturlar. Şelf sahasın­
da açılmış olan kuyuların çoğu Louisiana kıyılarındadır. Bunun sebebi Tek-
sas kıyılarında şelfin rüzgarlı ve çoğunlukla dalgalı olmasıdır. Şelf üzerin-
deki petrol yataklarının eyaletlerin mi, yoksa federal hükümetin kontrolünde
mi olacağı uzun zaman siyasi tartışmalara konu olmuştur. Meselft 1952 se-
çimlerinde Eisenhower'in Teksas'daki seçimlerde kazanmasında, «petrolle-
rin eyaletlerin olduğu» fikri baş rolü oynamıştır. Fakat petrol çıkarma faa-
liyetlerinin eyalet sınırlarının ötesine (üç mil dışına) intikal etmiş olması bu
kısımlarda eyalet ve federal hakların müştereken işlemesine yol açmıştır.

Güney'in bir diğer zenginliği de sülfür yataklarıdır. A.B.D. sülfür ya-


taklarınınbüyük bir kısmı Gulf Coast'da yer almaktadır. Fosfat ve tuz ya-
takları Nemli Sübtropikal Kıyı'nın diğer zenginlikleri arasındadır.
Petrol ve tabii gaz bu sahadaki sanayi faaliyetlerinin enerji ihtiyacını
karşıladıktan başka çeşitli sanayi kollarına da ham madde temin eder. Me-
sela Teksas'da Point Comfort'daki alüminyum fabrikası dünyada alüminyum
imal etmek için tabi! gaz kullanan ilk tesisdir. Fakat tabii gaz aynı zaman-
da bazı sanayi tesislerinde ham madde olarak kullanılmaktadır. Meseıa Ala-
bama.da Decatur'da tabii gazdan sentetik lifler imal eden tesisler vardır.
Nemli Sübtropikal Kıyı Bölgesinde her nekadar Alabama'da Birming-
ham'daki güçde istihsalde bulunan demir-çelik tesisleri yoksa da Houston'-
da yıllık kapasitesi milyonun üstünde olan fabrikalar faaliyettedir. Nihayet
Gulf Coast'taki sanayi ham maddelerinde ziraat (hayvancılık dahil) faali-
yetlerinin katkılarını da belirtmek gerekir. Şeker kamışı rafineleri, çeltik
fabrikaları, meyva-özellikle turunçgiller-konserveciliği zirai ürünleri kulla-
nan başlıca sanayi kollarıdır.
Gulf Coast coğrafi durumu dolayısiyle önemli ticaret faaliyetlerine de
GÜNEY 167

sahne olmaktadır. Gulf Coast önemli nakliyat faaliyetlerinin yer aldığı kıta
içine açılan Missisipi taşıt sisteminin ağzını kontrol etmektedir. Yine aynı
şekilde Appalachian'larla Kayalık Dağlar arasında doğu-batı doğrultusun­
da uzanan çeşitli münakale sektörlerinin güneyle irtibatı topoğrafyanın da
çok uygun olduğu Gulf Coast istikametinde olmaktadır. Bunlara ticaret
faaliyetlerinin gittikçe kuvvetlenmekte olduğu Latin Amerika memleketleri-
ne yakınlığı da eklemek gerekir. Güneydeki bir çok limanlar A.B.D'nin en
işlek limanları arasındadır. Mesela büyük bir karaiçi su yolunun başlangı­
cında ve dünyanın sayılı hinterlandlarından birine sahip olan New Orle-
ans'da daha 1950 yılında şehirdeki iş hayatındaki kazancın % 70 i liman-
dan geçen malların ticaretinden geliyordu. Aynı yıl New Orleans liman
faaliyetlerinden gelen gelir bakımından sadece New York tarafından geçil-
mişti. Houston ve Galveston diğer önemli iki limandır. Alabama'da Mobile,
Florida'da Jacksonville daha az önemli diğer limanlardır.
Oldukça önemli bir faaliyet olan balıkçılıkda çoğunlukla istiridye ve
karides tutulur. Sünger avcılığı da yer yer önemlidir. Özellikle Florida' da
Tarpan Springs süngercilik merkezidir. Fakat bir yandan sünger yatakları­
nın tükenmesi, öte yandan sun'i maddelerin rekabeti süngercilik faaliyetle-
rinin önemini azaltmaktadır.
Nihayet bu tali bölgedeki ekonomik faaliyetler arasında turizmi de be-
lirtmek gerekir. Özellikle Florida ekonomisi bu faaliyetten çok faydalan-
maktadır. Eskiden Florida ve çevresi sadece kış mevsiminde turistik faali-
yetlere sahne olurdu. Fakat şimdi Florida'da yazı geçirmek için bir çok tu-
rist gitmektedir. Florida'nın yazın da turist çekmesinin mevzii sebebleri var-
dır. Gerçekten yazın Florida ve çevresi yarımada büyük çapta suyla çevrili
olduğu için, kıtanın içindeki yerlerden daha az sıcaktır. Diğer tarafdan Flo-
rida'da denizin sıcak olması özellikle yaşlı kimselerin denize girmek için
buraya gelmelerine sebeb olmaktadır. Tabiatıyle bu tabii şartlara otel, mo-
tel vs tesislerin bol ve mükemmel oluşunu da katmak gerekir.
166 ANGLO·AMERİKA

avcılı'ğıdır. Kıyılar boyunca uzanan tuzlu bataklıklardan hala önemli mik-


tarda kürk elde edilmektedir. Louisiana başta gelir. Bu eyalette kürk tu-
zakçıl}.ğı göçebe karakterdedir. Aralık başına yakın bir tarihde binlerce tu-
zakçı küçük çiftlikleri veya balıkçı köylerinden ayrılarak bataklıklara gi-
derle( .Hemen bütün ailenin katıldığı bu geçici yer değiştirmede, kürkleri
satın alan tüccarın kiraladığı ufak evlerde Şubat 15 ine kadar kalınarak
başta muskrat (misk faresi) olmak üzere kürklerinden faydalanılan hayvan-
lar yakalanır. Deriler deri tüccarları tarafından satın alınarak Houma ve
New Drleans'daki toptancılara devredilir. Buralardan da genellikle New
York'daki fabrikalara sevkedilir.
Nemli Sübtropikal Bölge petrol ve tabii gaz bakımından çok zengin-
dir. Bunlar aynı zamanda kıta şelfi üzerinde de mevcutturlar. Şelf sahasın­
da açılmış olan kuyuların çoğu Louisiana kıyılarındadır. Bunun sebebi Tek-
sas kıyılarında şelfin rüzgarlı ve çoğunlukla dalgalı olmasıdır. Şelf üzerin-
deki petrol yataklarının eyaletlerin mi, yoksa federal hükümetin kontrolünde
mi olacağı uzun zaman siyasi tartışmalara konu olmuştur. Mesela 1952 se-
çimlerinde Eisenhower'in Teksas'daki seçimlerde kazanmasında, «petrolle-
rin eyaletlerin olduğu» fikri baş rolü oynamıştır. Fakat petrol çıkarma faa-
liyetlerinin eyalet sınırlarının ötesine (üç mil dışına) intikal etmiş olması bu
kısımlarda eyalet ve federal hakların müştereken işlemesine yol açmıştır.

Güney'in bir diğer zenginliği de sülfür yataklarıdır. A.B.D. sülfür ya-


taklarınınbüyük bir kısmı Gulf Coast'da yer almaktadır. Fosfat ve tuz ya-
takları Nemli Sübtropikal Kıyı'nın diğer zenginlikleri arasındadır.
Petrol ve tabii gaz bu sahadaki sanayi faaliyetlerinin enerji ihtiyacını
karşıladıktan başka çeşitli sanayi kollarına da ham madde temin eder. Me-
sela Teksas'da Point Comfort'daki alüminyum fabrikası dünyada alüminyum
imal etmek için tabii gaz kullanan ilk tesisdir. Fakat tabii gaz aynı zaman-
da bazı sanayi tesislerinde ham madde olarak kullanılmaktadır. Mesela Ala-
bama.da Decatur'da tabii gazdan sentetik lifler imal eden tesisler vardır.
Nemli Sübtropikal Kıyı
Bölgesinde her nekadar Alabama'da Birming-
ham'daki güçde istihsal de bulunan demir-çelik tesisleri yoksa da H o us ton'-
da yıllık kapasitesi milyonun üstünde olan fabrikalar faaliyettedir. Nihayet
Gulf Coast'taki sanayi ham maddelerinde ziraat (hayvancılık dahil) faali-
yetlerinin katkılarını da belirtmek gerekir. Şeker kamışı rafineleri, çeltik
fabrikaları, meyva-özellikle turunçgiller-konserveciliği zirai ürünleri kulla-
nan başlıca sanayi kollarıdır.
Gulf Coast coğrafi durumu dolayısiyle önemli ticaret faaliyetlerine de
GÜNEY 167

sahne olmaktadır. Gulf Coast önemli nakliyat faaliyetlerinin yer aldığı kıta
içine açılan Missisipi taşıt sisteminin ağzını kontrol etmektedir. Yine aynı
şekilde Appalachian'larla Kayalık Dağlar arasında doğu-batı doğrultusun­
da uzanan çeşitli münakale sektörlerinin güneyle irtibatı topoğrafyanın da
çok uygun olduğu Gulf Coast istikametinde olmaktadır. Bunlara ticaret
faaliyetlerinin gittikçe kuvvetlenmekte olduğu Latin Amerika memleketleri-
ne yakınlığı da eklemek gerekir. Güneydeki bir çok limanlar A.B.D'nin en
işlek limanları arasındadır. Mesela büyük bir karaiçi su yolunun başlangı­
cında ve dünyanın sayılı hinterlandlarından birine sahip olan New Orle-
ans'da daha 1950 yılında şehirdeki iş hayatındaki kazancın % 70 i liman-
dan geçen malların ticaretinden geliyordu. Aynı yıl New Orleans liman
faaliyetlerinden gelen gelir bakımından sadece New York tarafından geçil-
mişti. Houston ve Galveston diğer önemli iki limandır. Alabama'da Mobile,
Florida'da J acksonville daha az önemli diğer limanlardır.
Oldukça önemli bir faaliyet olan balıkçılıkda çoğunlukla istiridye ve
karides tutulur. Sünger avcılığı da yer yer önemlidir. Özellikle Florida'da
Tarpon Springs süngercilik merkezidir. Fakat bir yandan sünger yatakları­
nın tükenmesi, öte yandan sun'! maddelerin rekabeti süngercilik faaliyetle-
rinin önemini azaltmaktadır. .
Nihayet bu tali bölgedeki ekonomik faaliyetler arasında turizmi de be-
lirtmek gerekir. Özellikle Florida ekonomisi bu faaliyetten çok faydalan-
maktadır. Eskiden Florida ve çevresi sadece kış mevsiminde turistik faali-
yetlere sahne olurdu. Fakat şimdi Florida'da yazı geçirmek için bir çok tu-
rist gitmektedir. Florida'nın yazın da turist çekmesinin mevzii sebebleri var-
dır. Gerçekten yazın Florida ve çevresi yanmada büyük çapta suyla çevrili
olduğu için, latanın içindeki yerlerden daha az sıcaktır. Diğer tarafdan Flo-
rida'da denizin sıcak olması özellikle yaşlı kimselerin denize girmek için
buraya gelmelerine sebeb olmaktadır. Tabiatıyle bu tabii şartlara otel, mo-
tel vs tesislerin bol ve mükemmel oluşunu da katmak gerekir.
AMERiKA BiRLEŞiK
DEVLETLERİ

A. BEŞERİ COGRAFYA
Kuzey Amerika Kıtasında Yerleşmenin Gelişmesi

v e A. B. D. n in M e y d a n a G e 1i ş i

Nordiklerin 10. cu Yüzyılın sonlarına doğru Greenland'in güneybatı


sahillerinde kurmuş oldukları kolonilerden zaman zaman seferler yaparak
bu kıtanın kuzeydoğu kıyılarının bir çok kısımlarını tanımış oldukları bi-
linmektedir. Fakat sözü edilen koloni ancak 14. üncü asra kadar devam
etmiş olduğu için, Avrupalıların kıta ile devamlı teması ancak Columbus'un
seyahatleri ile olmuştur.
Bilindiği gibi Columbus 1492 de Batı Hint adalarında karaya çıkmış
ve Hint ülkelerine vardığını zannetmiştir. Sonraları Avrupahlar tarafından
Hindistan yerine yeni bir ülkenin keşfedilmiş olduğu anlaşılmış ve bu yeni
ülke hakkında bilgi edinmek, dolayısiyle de elde etmek için gayret ve mü-
cadeleler artmıştır.
Böylece mesela Balboa Panama berzahında, Macellan Güney Ameri-
ka kıyılarında, Cortez Meksika'da, Pizarro da Peru'da keşif ve inceleme
seyahatleri yapmışlardır. Bu keşifler sayesinde Avrupalılar bilhassa Latin
Amerika'yı oldukça iyi bir şekilde öğrenmiş bulunuyorlardı.

Kıtanın kuzey kısımlarının kolonizasyonu ise daha sonra başlamıştır.

Kıtada en erken olan İspanyolların kolonizasyonudur. İspanyol kolo-


nizasyonu Haiti adasından başlamıştır. Sonraları Antil adalarında, Küba,
Meksika ve Peru'da da koloniler gelişti. Daha sonralan İspanyollar Florida,
Texas, Rio Grande boyları ve Kalifomiya'ya da yerleştiler.
İspanyolların esas itibariyle güneyden kıtaya nüfuz etmelerine karşı­
lık Fransız ve İngilizler Atlantik kıyılarından ilerleyerek 17. nci asrın baş­
larında Fransızlar St. Lawrence, İngilizler de Virginia ve New England'da
kuvvetli koloniler kurmuşlardır.
172 ANGLO-AMERİKA

~ devamlı Fransız yerleşmesi 1604 de Fundy körfezinde kurulmuş­


tur. Dört yıl sonra asıl büyük Fransız yerleşmesi ve aynı zamanda yayılma
merkezi olan Quebec kuruldu.
Amerika'daki kolonilerin ekonomik yapıları incelenirken etraflı ola-
rak gö,füleceği
gibi, Fransızların kolonizasyonlarında kürk ticareti faaliyeti
başta geldiği için önceleri kunduz avlanan sahalar önem kazanıyordu. Böy-
lece kürk temini için yönelmiş oldukları Büyük Göllerin kuzey kısımların­
da İngilizlere ait Hudson Bay Company'nin faaliyet sahasının hudutlarına
kadar geldiler. Fransızlar öte yandan özellikle La Salle'in Ohio ve Missis-
sippi boylarındaki seyahatlerinden sonra, 18. nci asrın başlarında Missis-
sippi'yi takiben güneye inip Ohio'dan Meksika körfezine kadarki sahayı
kendilerine ait olduğunu iddia edip, kralları Louis'e izafeten Louisiana adı­
nı verdiler. Ancak Fransa 1763 de yedi sene harplerinde yenilmesi üzerine
Mississippi'nin doğusundaki kısmı İngiltere'ye, batısındaki Louisiana'yı da
İspanya'ya vermek zorunda kaldı. Her ne kadar Louisiana 1800 de tekrar
Fransız idaresine geçtiyse de 1803 de A.B.D. ne satıldı.

İngilizlere gelince; bunlar Cabot, Drake ve diğerlerinin keşiflerine da-


yanarak geniş sahalarda hak iddia ettiler. İlk İngiliz kolonisi 1607 de Vir-
ginia'da Jamestown'da kurulmuştu. St. Lawrence civarındaki Fransız kolo-
nilerinde esaslı ziraat faaliyetlerinin ancak 1700 tarihlerinden sonra başla­
masına karşılık güneydeki İngiliz kolonilerinde hemen hemen başlangıçtan
itibaren ziraat önemli faaliyet halinde idi.
İngilizlerin kıtaya yerleşmelerine,Londra'da bulunan bir kolonizasyon
şirketi ön ayak olmuştur. Şirket tarafından himaye edilen yüz kişilik bir
grup 1606 yılı Aralık ayı sonunda büyük bir maceraya atıldı. Yeni Dünya-
da süratle zengin olmak düşüncesine sahip olan bu gruba seyahat imkan-
ları temin eden şirket çabuk gelir elde etmek gayesiyle, göçmenleri, Londra
pazarlarında satılmak üzere gemi levazımatı, kereste, kürkler ve sair mad-
deler elde etmeye mecbur tutmuştu. Fakat şirket bir iki sene sonra bu mec-
buriyetleri azalttı ve koloni halkına toprak dağıtarak ziraat yapabilmelerine
de imkan sağladılar.
1612 de ise yalnız ilk yerleşmelerin gelişmiş olduğu Virginia'nın değil
fakat aynı zamanda yakın çevrenin ekonomik hayatını etkileyen bir olay
meydana geldi. Bu, Virginia tütününü A vrupalılarm zevkine uyacak bir şe­
kilde islah etmek hususunda bulunan usuldü. Bu usulle islah edilen ilk tü-
tün 1614 de Londra'ya vardı. Tütün'e artan istek süratle bu ürünün zıraa­
tinin gelişmesine ve buna bağlı olarak da bir yandan orman açılmasına, di-
A.B.D'NtN MEYDANA GELİŞİ 173

ğer yandan işçi ihtiyacının da artmasına


sebep oluyordu. Gerçekten zenci
işçiler kullanılması, dolayısiyle,
esaretin, esir ticaretinin ortaya çıkmasının
başlıca sebebi ziraat sektöründe şiddetle hissedilen işçi ihtiyacıdır. Sonra-
ları güneyde gelişen pamuk ziraati işçi ihtiyacının daha da artmasında bü-
yük rol oynamıştır.
İngiliz
kolonilerinden ikincisi 1620 yıllarında Yeni İngiltere'de
Plymouth'da tesis edilmiştir. Jamestown kolonisinin Avrupalı göçmenlere
vatanlarını terk etmeyi göze aldırtan daha iyi geçim şartlarına kavuşmak
arzusuna karşılık Plymouth PiJgram Kolonisi din hürriyetini arayanlar ta-
rafından kurulmuştur. Din hürriyeti, siyasi tazyiklerden kurtulma ve mace-
ra hevesi, daha iyi geçim şartları temini gibi muhacereti teşvik eden sebep-
lerdi. Plymouth kolonisinin kurulmasında ·din! etkiler şöyle özetlenebilir:
On altıncı ve on yedinci asırlardaki dini kargaşalıklar esnasında kadın ve
erkeklerden müteşekkil Puritan denilen bir topluluk, İngiltere kilisesini için-
den islah etmeye kalkışmıştır. Bu grubun programı esas itibariyle milli
kilisenin tamamiyle protestanlaşması idi. Bunların islahatçı fikirleri, halkı
ikiye ayırmak ve devlet vahdetini bozmak suretiyle kralın otoritesini zaafa
uğratmak tehlikeleri yaratıyordu. Seperatist denilen radikal bir grub, kili-
senin kendi isteklerine uygun bir şekilde hiç bir zaman islah edilemiyeceği­
ne kani idiler. James I zamanında bunlardan daha ziyade köylülerden mü-
teşekkil olan küçük bir grup Hollanda'da Leyden'e gitmişler ve orada iste-
dikleri gibi ibadet etmelerine izin verilmişti. Birkaç yıl sonra Leyden ce-
maatinden bir kısım Amerika'ya göç etmeye karar vererek 1620 de New
Plymouth Pilgram Kolonisini tesis ettiler.
1615 de Charles 1. in tahta çıkmasından sonra İngiltere'deki Puritan-
ların ileri gelenleri gittikçe fazlalaşan bir tazyiğe maruz kaldılar. Dini va-
ızlar vermelerine müsaade olmayan bir çok papazlar cemaatlerini etrafla-
rına toplayıp hep birlikte pilgrimleri takiben Amerika'ya gittiler. Massa-
chusetts Bay kolonisini teşkil eden bu ikinci grup, ilk gelenlerin aksine ola-
rak mevki, itibar ve servet sahibi kimseleri ihtiva ediyordu.
Dini sebeplerle hareket eden kolonizatörler yalnız Puritan'Iar değildi.
İngiltere'de Quaker'lerin pek rahat bir durumda olmamaları William Penn'i
Pennsylvania'yı tesise sevk etmiştir. İngiliz katoliklerinin vaziyeti hakkında
duyulan endişe de Cecil Calvert'in Maryland kolonisini kurmasında büyük
fımjJ olmuştur.

Dini sebeplerin yanı başında siyasi düşünüşler de bir çoklarını Ame··


rika'ya göç etmeye sevk ediyordu. Mesela Almanya'da birçok pren lerin
174 ANGLO-AMERIKA

idare şekilleri, uzun ve devamlı harplerin meydana getirdiği tahribat özel-


likle onyedinci ve onsekizinci asırlarda Amerika'ya göç edenlerin artmasına
yardım. etmiştir.
Amerika'nın kolonizasyonu üzerinde araştırma yapmış olanlar Ameri-
ka'da y.eni bir hayat kurmaya hiç hevesi olmayan birçok erkek ve kadın­
ların kolonilere göçmen celbi işini organize edenlerin yaptıkları telkinlere
kapılmış olduklarına da dikkat çekmektedirler.

Gqçmenlerin pek azı kendilerinin ve ailelerinin yol parasını ödeyecek


ve Yenf Dünya'da işe başlıyacak vaziyette oldukları için yolculuk ve iaşe
masrafları Virginia Şirketi ve Massachusetts Bay Şirketi gibi muhaceret
acentaları tarafından temin edilmişti. Buna karşılık göçmenler acentaya hiz-
met mukavelesi ile bağlanmaya razı olmuşlardı. Bir müddet sonra bu siste-
min başarılı bir kolonizasyona mani olduğu anlaşıldı. Bunun üzerine yeni
bir usul bulundu. Şirketler arazi sahipleri ve müstakil aileler, müstakbel
göçmenlerle, başkasına devri kabil olan mukavelelere girişmeye başladılar.
Yol masrafı, iaşe ve saire karşılığında, göçmen mukaveleyi elinde bulundu-
ran şahsa muayyen bir müddet hizmet etmeyi taahhüt ediyordu. Bu müddet
ekseriya dört seneden yedi seneye kadardı. Müddetin sonunda serbest ka-
lan göçmen, serbesti ücretini alıyordu. Buna bazen elli dönümlük bir arazi
parçası da ilave ediliyordu. Bu şekli kabul eden göçmenlere "mukaveleli
hizmetkarlar" adı veriliyordu. Yeni İngiltere'nin güneyindeki kolonilere yer-
leşen göçmenlerin yarısının Amerika'ya bu şekilde geldiği tahmin olunmak-
tadır.
Onyedinci asrın hemen nemen son 25 yılına kadar Amerika'ya akın
eden göçmenlerin büyük kısmını İngilizler teşkil ediyordu. Aslen İngiliz ol-
mayan göçmenler, genel olarak ilk göçmenlerin kültürüne kendilerini uy-
durmuşlardı. Fakat bu bütün göçmenlerin İngilizleştikleri anlamında alın­
mamalıdır. Gerçi genellikle, İngiliz lisanı, hukuki adetleri ve düşünüş tarz-
larını kabul etmişlerse de bunlar Amerika şartlarına göre tadil edilmişti.
Atlantik kıyısında önceleri İngiliz ve sonraları diğer milletlerle besle-
nen koloniler ilk yerleşmeler özellikle ekonomik faaliyetler bakımından ba-
zı esaslı farklara sahip idiler. Bunun temelinde her şeyden evvel coğrafi şart­
lar vardı. Gerçekten bu ilk kolonilerin hepsinin bulundukları yerlerde coğ­
rafi şartlar, Virginia kolonisi kurucularından John Smith'in "insanın yaşa~
yacağı yeri hazırlamakta yer ve gök hiçbir zaman bu kadar giizel anlaşma­
mışlardır" cümlesi ile ifade edildiği gibi değildi. Kabaca kuzey, orta ve gü-
ney olarak üç gruba ayrılabilecek olan kolonilerden kuzeydekilerde ticari
ve sınai faaliyetler gelişirken güneyde ziraat en önemli yeri alıyordu.
A.B.D'N!N MEYDANA GELİŞİ 175

Yeni İngiltere'de topoğrafya çok arızalı, ziraat sahaları, mahdut vadi-


ler hariç çok azdı. Kısa yazlar, uzun kışlar zaten az miktarda olan düz ara-
ziyi de ziraate pek elverişli olmayan topraklar haline sokuyordu. Ziraati kı­
sıtlayan bu hu8uslar Yeni İngiltere halkını başka faaliyetlere sevketti. Böl-
ge sakinleri az zaman zarfında başka karlı işler buldular. Su kuvvetinden
faydalanarak değirmenler tesis ettiler. Burada bir yandan buğday ve mısır
öğüttüler, diğer yandan ihraç etmek üzere kereste biçmeye başladılar. Öte
yandan kıyıların girintili ve çıkıntılı durumu ticaretin gelişmesine ön ayak
olan limanların tesisini kolaylaştırıyor, zengin ormanlar ise gemi inşaatını
teşvik ediyordu. Deniz başlı başına bir servet membaı idi. Nitekim morina
balıkçılığı az zamanda yalnız başına Massachusetts'in refahının temelim
teşkil etti. Ziradt dışındaki bu ekonomik faaliyetler Yeni İngiltere'de kısa
bir zaman içinde şehirsel yerleşmelerin gelişmesinde baş rolü oynamıştır.
1630 dan itibaren Massachusetts havalisinde gelişen koloni asrın or-
talarında ekonomik bakımdan iyice kuvvetlenmişti. Boston bu devrede
Amerika'nın en büyük limanlarından biri oldu. Bu arada, Massachusetts'de
ilk devrelerde gelen 65 rahibin tesirile, teokratik bir hükümet şekli meyda-
na gelmiş, bütün müesseseler dinin emri altına girmiş durumdaydı. Şüphe­
siz bu durum aleyhinde olanlar vardı. Bunlar; başta din ile devletin birleş­
tirilmesi olmak üzere birçok şeylere itiraz ediyorlar ve bir yandan da iste-
dikleri gibi düşünebilecekleri ve din ile devletin ayrı olması esaslarının ba-
kim bulunacağı yeni koloniler kurmak imkanlarını araştırıyorlar veya hiç
olmazsa her şeyi göze alarak ayrılıp gidiyorlardı. Bu cereyana bağlı olarak
Connecticut nehri vadisinin verimliliği hakkındaki haberler, derhal ilgi gör-
müş, düz arazi ve derin topraklar pahasına, kızılderililerden gelecek tehli-
ke bile göze alınarak buralara yerleşilmiştir. New Hampshire ve Maine de
hürriyet ve toprak peşinde koşan insanlar tarafından işgal edilmiş ve kolo-
niler kurulmuştur.
Orta Atlantik'teki ilk koloniler Pennsylvania ve Delaware'de tesis edil-
miştir. Buradaki yerleşmelerin gelişmesinde baş rolü bir Quaker olan Wil-
liam Penn oynamıştır. Charles II tarafından kendisine verilen geniş araziye
göçmen celbeden Penn'in yerlilerle anlaşma yaparak sulbü temin etmesini
takiben koloni süratle büyüdü. Penn'in gelmesinden bir sene sonra koloniye
3000 kişi geldi. Koloninin her bakımdan merkezini Philadelphia şehiri teş­
kil ediyordu. Koloni devri sonunda bu şehirde çeşitli lisan ve mezhepleri
temsil eden 30 000 kişi yaşıyordu.
Hernekadar Philadelphia'da Quakerler ekseriyette idilerse de, Pen-
176 ANGLO-AMERİKA

'
nsylvania'da yer yer diğer milli ve dini gruplar da temsil edilmekteydiler.
Bu arada harpler yüzünden büyük tahribata uğramış bir mem1eketten ge-
len Almanlar çok geçmeden koloninin e1:1 başarılı çiftçileri oldular. Alman-
lar aynı zamanda dokuma, kunduracılık, doğramacılık ve sair küçük sanat-
lar uZerindeki bilgileriyle koloninin gelişmesinde büyük rol oynadılar.
Pennsylvania İskoç ve İrlandalıların yeni dünyaya gırmek için kullan-
dıkları başlıca kapı idi. Tabiatiyle bunların önemli bir kısmı burada kalı­
yordu. Hernekadar Pennsylvania'da halk daha kuzeydeki kolonilerden da-
ha karışık idiyse de bu bakımdan onikiden fazla lisanın konuşulduğu New
York'daki durum çok daha ileri idi. 1946 yılında çoğu HollandaWar, Fran-
sızlar, İskoçlar, İrlandalılar, Almanlar, Polonyalılar, BohemyaWar, Porte-
kizliler ve İtalyanlardan müteşekkil olan New York halkının esas meşgu- ,
Liyeti ise ticaretti.
Hollandalılar sonraları New York adını alan New Neaderland'i kırk
yıl ellerinde bulundurmuşlarsa da 1644 de koloni faalıyetine hız veren İn­
gilizler Hollanda müstemlekesini zaptettiler ve adını da New Y ork olarak
değiştirdiler.
New Jersey'de HollandaWarın yardımı ile kurulan ve 1644 de İn­
gilizlerin eline geçen bir diğer kolonidir. Bunlardan başka Delaware'nin ku-
rucusu da Hollandalılardır.
1696 yılında New Y ork ve civarında 30 000 kişi bulunuyordu. Hud-
son, Mohawk ve diğer nehirlerin verimli vadilerinde zengin malikhaneler
kurulmuştu. Yılın büyük bır kısmında çayırlar ve ormanlar sığır, koyun, at
ve domuzlara yiyecek temin ediyordu. Topraklar tütün ve kenevir yetişme­
sine çok uygundu. Bununla beraber zirai ürünlerin yanında kürk ticareti de
New York ve Albany'nin büyüyerek önemli şehirler haline gelmesine yar-
dım etmiştir.

Virginia, Maryland, Carolina ve Georgia gibi güneydeki koloniler ise


Yeni İngiltere ve ortadaki kolonilerin tam aksine zirai karakterde idiler.
Mesela Virginia'daki Jamestown'da zıraat süratle ekonominin temeli oldu.
Maryland'deki kolonilerde de Virginia'dakilere benzer ekonomik faali-
yetler gelişmiştir. Öte yandan her iki sahanın gerisinde henüz farkedilme-
miş, dolayısiyle iskana sahne olmamış araziler mevcut olduğu için koloni-
lerden buralara devamlı bir şekilde gelenler oluyordu.
Avrupalıların Kuzey Amerika kıtasmdaki kolonizasyon hareketleri ve
koloni devrinin karakterleri ana hatları ile budur. A.B.D. nin kuruluşu ile
ilgili olan diğer safhalar ise şöyle cereyan etmiştir :
A.B.D'NİN MEYDANA GEL1Şİ 177

1763 yılında Paris anlaşmasından evvel İngiltere'nin kıtada hak iddia


ettiği sahalar Appalacb dağları, Newfoundland ve Florida arasında kalan
kısım, Alaska'nın güneyinden V ancouver'in güneyine kadar uzanan saha ve
Hudson körfezi çevresi idi.
Bu sahalarda daha 1733 yılında Britanya kırallığına bağlı 13 devlet
teşekkül etmiş durumdaydı. Bunlar kuzeyden güneye doğru şunlardan iba-
retti: (Şekil: 10).
N ew H ampshire : Kısmen Massachusetts kolonisinden ayrılarak tees-
süs etmişti, 1619 da ayrı koloni oldu.
M assachusetts: J ames 1. tarafından Plymouth kumpanyasına tanınan
imtiyazla Pilgrimler tarafından 1620 de ~lan Plymouth kolonisi ile Mas-
sachusetts kumpanyası vasıtasiyle Puxitanlar tarafından 1630 da kurulan ko-
loniden meydana gelmişti.
Rhode Island : Massachusetts'in uzantısı ve Rhode Island kolonileri-
nin birleşmeleriyle meydana gelen bu koloni 1663 de İngiltere tarafından
tanınmıştı.

Connecticut : Kısmen Masachusetts kolonistlerinden Connecticut neh-


ri vadisine yerleşenler ve kısmen de kıyıda bulunanlar tarafından meydana
getirilmişti.

N ew Y ork : Bilindiği gibi HollandaWarın 1624 de kurdukları bu ko-


loni 1644 de İngilizlere geçti.
New Jersey: Hollandalıların himayesinde kurulmuş olan bu koloni
1644 de İngilizlerin eline geçti ve New J ersey adını aldı.
Delaware : Bu koloni de kıtada ilk yerleşen Hollandalılar ve İsveçliler
tarafından meydana getirilmiştir. 1664 de İngilizlerin eline geçti. 1681 de
ise William Penn'e verildi.
Pennsylvania: Charles II. tarafından 1681 de William Penn'e verilen
arazide kurulmuştu. İlk yerleşme 1682 de Philadelphia'da gelişmiştir.
Maryland: 1632 de Lord Baltimore'a verilmiş olan arazide, 1634 yı­
lında Chesapeake Bay'de yerleşmeler teessüs etmişti.
Virginia : James I. tarafından 1606 da London Company'ye tanınan
imtiyazla Jamestown'da 1607 de kurulmuştu.
North Carolina: Diğer kolonilerin sakinleri tarafından 1729 da kurul-
muştur.

South Carolina : Albeınarlı Point'de 1670, Cbarleston yakınlarında


16 72 de kurulmuş olan yerleşmeler 1720 de bir koloni haline geldiler.
Anglo-Amerika - Forma : 12
Ş kil: ıo - 1776 yılında A.B.D. 13 eyal<>tli bir f deral hükumet olarak teşekkül trniştir. Bu 13 koloni o zaman,
haritada koyu renkl işar tlenmiş olan bölg d bulunuyorlardı. Şimdi bu sahada 16 eyalet vardır.
A.B.D'NİN MEYDANA GELİŞİ 179

Georgia: Bu koloni en son kurulandır. 1733 de kurulmuştu.

Fransızların kıtadaki durumuna gelince; bu memleket; Labrador'dan


St. Lawrence vadisi boyunca uzanarak Büyük Göllere ulaşan ve oradan
Ohio ve Mississippi vadileri i1e Meksika körfezine varan sahalarda hak id-
dia ediyordu. BritanyaWarın Atlantik kıyılarını çiftlikler, geniş malikaneler
ve kalabalık şehirlerle doldurdukları sırada, Fransızlar doğu Kanada'daki
St. Lawrence vadisinde başka türlü bir hakimiyet tesis etmişlerdi. Fransız­
lar daha az miktarda göçmen, buna karşılık çok sayıda kaşif, misyoner ve
kürk avcısı göndererek ve yavaş yavaş kaleler ve ticaret menzilleri inşa et-
mek suretiyle Quebec'den New Orleans'a uzanan hilal şeklinde büyük bir
sahayı kontrol ediyorlardı. Bu suretle Britanyalıları Appalach dağlarının
doğusunda kıyıda dar bir sahaya adeta hapsetmeye muvaffak olmuşlardı.

Louisiana ile Pasifik arasında kalan saha ve Florida ise İspanyolların


elindeydi. Nihayet kuzeyde Alaska ve Aleutlarda da Rus hakimiyeti mev-
cuttur.
Kıtada bu durum 1763 de Paris Muahedesi ile büyük değişikliğe uğ­
radı. Bir defa yedi yıl harplerinden yeni çıkan Fransa Mississippi'nin doğu­
sundaki topraklarda İngiliz hakimiyetini kabul etmiş, nehrin batısındaki bü-
tün sahayı ise İspanyollara bırakmıştı. İspanya da bu araziyi kendinin olan
Teksas ile A.B.D. arasında tampon bölge olabileceği ümidi ile, evvelce de
belirtildiği gibi 1800 de Fransızlara terketti. Fakat Fransızlar da kısa bir
zaman sonra Louisiana'yı Amerikalılara sattılar.
A.B.D. nin meydana gelmesinde olduğu kadar, Kuzey Amerika kıta­
sının bugünkü siyasi çehresini kazanmasında şüphesiz en büyük rol kıtanın
İngiltere hakimiyetinde bulunan kısımlarında 1775 de başlayan ve 1782
de Paris'te imzalanan bir anlaşma ile A.B.D. nin doğmasına sebep olan ih-
tilale düşmektedir. 177 6 yılının 4 Temmuz'unda 13 devlet tarafından ilan
edilen istiklal beyannamesi uzun mücadelelerden sonra 1782 de İngilizler
tarafından kabul edilmiş ve A.B.D. resmen teşekkül etmiştir (1783). Görü-
lüyor ki, bugün dünyanın en büyük siyasi ve iktisadi güçlerinden biri olan
A. B. D. nin bağımsız bir memleket haline gelmesi daha 200 yıl bile olma-
mıştır.
Herbirinin teşekkül şartlarını ana hatları ile incelediğimiz kolonilerin
b irleşmeleri ve İngiltere'ye karşı ayaklanarak bağımsız bir devlet haline gel-
melerini hazırlayan ebeplerin başlıcaları üzerinde durulmasında bugünkü
A.B.D. nin doğuşunda rol oynayan amillere dikkati çekmek bakımından
fayda vardır.
180 ANGLO-AMERİKA

ABD. nin ikinci cumhurreisi olan John Adams hayatının son senele-
rinde yazdığı bir mektubunda Amerikan ihtilal tarihinin ta 1620 senelerin-
de başl~mış bulunduğuna işaret ederek, «Amerikalıları ihtilale sevkeden
prensipleri ve hisleri ikiyüz sene evveline irca edip bunları tesis olunan ilk
çütlikten: i_tibaren memleketin tarihinde aramak lazım gelir» demekteydi.
Bununla beraber İngiltere ile Amerika arasındaki anlaşamamazlık esas
itibariyle 17 63 senesinde başlamıştır. Artık Virginia'da J amestown'da ilk
koloninin kurulduğu zamandanberi bir buçuk asır geçmiş bulunuyordu. Bü-
tün koloniler halk tarafından idare ediliyor, nüfus miktarı da 1.500.000 i
geçiyordu. 1700 yılından beri 250.000 kişi artmıştı. Avrupa'dan yeni göç-
men akını onsekizinci asırda kolonilerin gelişmesine yeni bir hız vermiş, kı­
yılar dolduğu için yeni gelenlerin çoğu batıya gidiyorlardı.

17 63 yılına kadar Büyük Britanya kolonilerine dair sabit bir impa-


ratorluk politikası hazırlanmış değildi. Genel olarak kolonilerin anavatana
ham madde temin etmesi ve imalat hususunda anavatan ile rekabette bu-
lunmaması hemen yegane görüştü. Fakat bu da iyi bir şekilde tatbik olun-
muyordu. Aslında koloniler de kendilerini bir bütünün bölünmez parçası
olarak telakki etmiyorlardı. Aksine kendilerini birer devlet, cumhuriyet ad-
dediyorlardı. Koloni ahalisinin ekserisi de kimseye boyun eğmek istemiyor-
lardı. Öte yandan Yeni Dünya ile ana vatan arasındaki uzun deniz yolu yeni
çevrelerindeki bir çok şeyler göçmenlere Britanya hükümetinin kudretini
ve hatta bu hükümete olan ihtiyacı unutturuyordu.
Siyasi teşkilatın esasları İngiltere'nin hemen hemen aynı idi. Fakat İn­
giltere'de uygulanmakta olan çeşitli kanunlar bu yerleşmelerde hiç işe ya-
ramıyor ve dolayısiyle de bu kanunların yerini koloni ahalisinin yaptığı ka-
nunlar almış oluyordu.

Diğer taraftan yeni kıtaya ayak bastıkları ilk yıllardan itibaren koloni
ahalisi İngiliz kanunu ve anayasasının hükümlerine tabi olmuşlardı. Bu
sistemde bir teşrii meclis, mümessillerden mürekkep bir hükümet tarzı ve
şahıs hürriyeti tanıyan Common Law garantisi mevcut bulunuyordu. Fakat
tedvin olunan kanunlar görüş itibariyle gittikçe Amerikan olmaya başlamış
ve İngiliz usul ve temayüllerine itibar azalmıştı. Bununla beraber, kolonile-
rin İngiliz kontrolünden kurtulması mücadelesiz olmamı tır. Koloni tarihi
halk tarafından seçilen meclislerle ekseriya kral tarafından tayin edilen va-
liler arasındaki mücadelelerle doludur. Tedrici bir surette meclisler. vali-
lerin ve kralı körükörüne destekleyen kimselerden müte ekkil idare heyet-
A.B.D'NİN MEYDANA GELİŞİ 181

lerinin vazifelerini üzerine aldılar. Böylece koloni idaresinin siklet merkezi


Londra'dan Amerikan kolonilerinin merkezlerine intikal etti.
1750 yılında Mississippi üzerindeki nüfuzlarını kuvvetlendirmiş olan
Fransızlarla Allegheny dağları ötesindeki İngiliz kolonisi arasında bu mın­
tıkalara sahip olmak için başlayan yarış 1754 de silahlı bir çatışmaya se-
bep olmuş, bilahare de Fransız ve Amerikan yerlileri harbine yol açmıştı.
Durum bir yandan Fransız ve İngilizlerden hangisinin Kuzey Aınerika'ya
sahip olacağı meselesi, diğer taraftan da bizzat kolonilerin menfaatları ile
ilgili idi. Fransa ancak Mississippi vadisini elinde bulundurmak suretiyle
Amerikan göçmenlerinin batıya doğru yayılmalarını önliyebilirdi. Fakat
bu yayılmaya mani olmak ise koloni kudret ve refahını kurutmak demekti.
Bu durum İngiliz kolonilerine yaklaşmak ve bitlikte hareket fikrinin kuv-
vetlenmesine sebep oluyordu.
Bu arada İngilizlerin yerli kabile reisleri ile koloni mümessillerinin gö-
rüşme yapmalarını istemeleri de kolonilerin birbirlerine yaklaşmalarını ko-
laylaştırdı.
1754 Haziranı'nda İngiliz kolonileri mümessilleri Iroquois'lerle Al-
bany' de buluştular. Toplantıda hazır bulunan koloni mümessilleri Benjamin
Franklin'in hazırlamış olduğu Albany Birlik Planım; «korunmaları için ha-
sıl olan kat'1 lüzum» sebebiyle kabul ederek kolonilerin bir birlik teşkil et-
tiklerini ilan ettiler. Bu plana göre birliğin kral tarafından tayin edilen bir
reisi ile koloniler meclisleri tarafından seçilmiş mümessillerden müteşekkil
bir büyük meclisi bulunacak ve her koloninin umumi hazineye yaptığı ma-
li yardım nisbetinde temsil hakkı bulunacaktı. Koloniler genel olarak harbi
istemiyorlardı. Koloni halkını; «krala karşı vazifelerini yapmaya sevk için>
gayretler boşa gidiyor, halk harbi İngiltere ile Fransa arasında bir impara-
torluk mücadelesi halinde görüyordu. Bununla beraber kolonilerden hakiki
bir yardım görülmemesine rağmen sekiz sene süren mücadelelerden sonra
İngilizler Kanada ve Yukarı Missisippi vadisini zaptetıneleri üzerine Ame-
rika' da Fransız İmparatorluğu ortadan kalktı.
Fakat bu arada uzun zamandan beri geniş bir hürriyete alışmış olan
koloniler Fransız tehlikesi de bertaraf edildikten sonra daha da fazla hürri-
yet ister bir vaziyette idiler. İngiliz siyaset adamları ise aksine kontrolü art-
tırmak istiyorlardı. Diğer taraftan Fransızlardan ele geçirilen arazi yüzün-
den İngiltere ile koloniler arasında anlaşamamazlık çıkmıştı. Nüfusları sü-
ratle çoğalmakta olan koloniler bu arazileri kendileri kullanmak istiyorlar-
dı. Fakat İngiliz hükümeti ise yeni arazilere çiftçiler hücum ettiği takdirde
184 ANGLO-AMERİKA

de esareti kaldırmak fikri de iyice ortaya çıkıyordu. Güneyliler için esaret


müessesesi kendilerine mesela İngiliz dili gibi iradeleri haricinde kalmış olan
bir mira~. Bazı sahil mıntıkalarında 1850 yılında esaretin 200 yıllık bir
mazisi vardL Bu tarihlerde güneyde ve hudutta bulunan onbeş devlette zen-
ci nüfusu. aşağı yukarı beyazların yarısını teşkil ediyordu. Buna karşılık ku-
zeyde zenci nüfusu çok azdı.
1845 ·yılından itibaren esaret meselesi Amerikan siyasetinde mühim
bir yer işgal etmiştir. Güneyli çiftçilerin çoğu esareti kendi iktisadl varlıkla­
rının esaslı bir unsuru addediyorlardı. Bundan başka o zamanlar pamuk
ziraati de fazla işçi kullanmayı gerektiriyordu. İşçinin yılın dokuz ayında
gerekli oldµğu bu ziraatte güçlü, kuvvetli işçilerle birlikte kadınların ve ço-
cukların da kullanılması mümkün idi. 1850 yılında güneyde pamuk ziraati
iyice gelişmiş ve bu durum esareti de körüklemişti. Buna paralel olarak ku-
zeyde esaret aleyhindeki eğilimler de çok şiddetlenmişti.
1848 de Teksas'ın katılması ve bundan biraz sonra da Meksika harbi
neticesinde güneybatıda elde edilen arazi esaret meselesini bir an evvel hal-
li gereken siyasi bir dava haline getirdi. Bu zamana kadar esaretin, yalnız
bulunduğu bölgelere inhisar edileceği zannediliyordu. 1820 de yapılan Mis-
souri anlaşması esareti bir dereceye kadar tahdit etmişse de bu defa birliğe
katılan yeni devletlerde de esir kullanılması ihtimali belirmişti. Teksas'da
ise zaten esaret mevcut olduğundan Birliğe esaret taraftarı bir devlet daha
katılmış oluyordu.

Gün geçtikçe güneylilerin görüşünün ağırlık merkezi esaretin bütün


mıntıkalarında haklı olarak mevcut olabileceği yönüne eğiliyordu. Kuzey-
liler ise esaretin hiçbir yerde haklı olamıyacağı kanaatine varıyorlardı.
Bu arada edebi eserlerde Amerika dahilindeki bu ayrılığı aydınlatma­
ğa başlamış ve birliği tehlikeye koyan bu müesseseyi büyük suçlamaya ko-
yulmuştu. 1851 de Uncle Sam's Cabin (Sam Amcanın Kulübesi) yayınlan­
dı. 1860 cumhurreisliği seçimi kuzey ve güney arasındaki ayrılıkların siyasi
tezahürlerini de ortaya çıkardı. Cumhuriyet partisi bu seçim mücadelesine
tam bir birlikle girmişti. Milyonlarca rey sahibi esaretin daha fazla yayıl­
masına mani olmaya kararlı idiler.

Abraham Lincoln'un aday gösterildiği bu seçim Cumhuriyetçilerin za-


feri ile neticelendi. Lincoln cumhurreisi seçildiği takdirde South Carolina' -
nın birlikten çekileceği bilinen bir keyfiyetti. Çünkü bu devlet güneyi yeni
bir konfederasyon halinde birleştirecek bir fırsat aramaktaydı. itekim 8
A.B.D'NİN MEYDANA GELİŞİ 185

Şubat 1861 de Amerika Konfederasyon Devletleri tesis edildi. Buna rağmen


bir aydan az bir zaman sonra 4 Mart 1861 de Lincoln reisicumhurluk için ·
and içerken bu ayrılığı kabul etmiyerek hukuken hükümsüz addetmişti.
Lincoln'un bağlılığı temine çalışması neticesiz kalmış ve 12 Nisan'da South
Carolina'da Charleston limanındaki Sumter kalesine top ateşi açılmıştı. Ar-
tık kuzeylilerin de zihninden her türlü tereddüt silinmiş bulunuyordu. Har-
bin başında maddi imkanlar bakımından kuzey daha elverişli durumda idi.
22.000.000 nüfuslu 23 devlet, nüfusu 9.000.000 u bulan 11 devletle kar-
şılaşmış bulunuyordu. Kuzeyin sanayi bakımdan üstünlüğü insan kuvvetin-
dekinden de fazla idi. Aynı zamanda kuzeyde demiryollarının gelişmiş ol-
ması da birliğin asker! başarılarında rol oynamıştır. Öbür yanda konfede-
rasyon ise zirai karakterde toplu bir memleket halindeydi. Savaş kendi top-
raklarında olduğu için kuzeyden daha küçük bir harp bütçesiyle idare ede-
biliyordu.
1865'e kadar süren harp güneylilerin yenilmesiyle neticelendi. Harbin
sonunda aksini düşünenler de mevcut olmasına rağmen genel olarak ku-
zeyliler güneylileri tekrar vatandaşları olarak görmek istiyorlardı. Nitekim
meşhur kuzeyli general Grant güneylilerle sulh müzakerelerinden döndüğü
zaman askerlerinin yaptıkları gürültülü nümayişleri şu sözlerle susturmuştu
«asiler artık tekrar vatandaşlarımzzdın. Bununla beraber konfederasyon dev-
letlerinin yeniden birleşmesi bilhassa parlamento ile cumhurreisi arasındaki
görüş ayrılıkları yüzünden kolay olmamıştır. Diğer taraftan güneyin şiddetle
cezalandırılmasını isteyenler, zencilere rey ve memuriyet hakkını isteyenler,
buna karşılık evvelfı okumuş yazmış olan veya birlik ordusunda hizmet gör-
müs bulunan zencilere tam vatandaşlık hakkı verilmesini isteyenler v .s. gi-
bi ~uplar da ayrı ayrı problemler yaratıyorlardı. Bu arada azat edilen
3.500.000 zencinin hareketlerini kontrol etmek için «Zenci kanunları> ka-
bul edilmişti. Kuzeylilerin çoğuna bu hareket harbin kazançlarının elden
gittiği hissini vermişti. 1867 de kabul edilen «kalkınma kanununa> göre
güney beş mıntıkaya bölünüp askeri idare altına konulmuştu. Ordunun bu-
ralardan geri çekilmesi ise 1877 de reisicumhur Rutherford B. Hayes za-
manında olmuştu. Böylece güneydeki kuzey hakimiyeti artık sona ermişti.
Fakat iç harbin doğurduğu meseleler kolaylıkla bitmemişti. Aslında A.B.D.
nin güneyinde halen mevcut davaların köklerini bu mücadele devresinde
aramak gerekir.
İç harbin sonunda A.B.D. nin hudutları Mississippi nehrinin kenarın­
da bulunan devletlerin batı hudutlarını takip ediyor, sonra dışarı doğru bir
çıkıntı yaparak Kansas ve Nebraska'nın doğu kısımlarını içine alıyordu .
186 ANGLO-AMERİKA

Münferit çiftliklerden müteşekkil bu dar koridorun ötesinde yerleşmeye sah-


ne olmamış geniş arazi vardı. Daha ilerde de Kayalık Dağların eteklerine
kadar'düzlükler uzanıyordu. Kaliforniya'daki meskun yerlerle dağınık hudut
karakolları hariç, bu geniş iç mıntıkada yalnız Amerika yerlileri yaşamak­
taydı. _Fakat 20-25 yıl içinde bütün arazi bölünerek devletler haline gelmiş­
ti. Buralarda yerleşmenin gelişmesinde 1862 de yürürlüğe giren toprak iş­
leyen yatandaşlara 160 dönümlük bedava çiftlik arazisi verilmesini temin
eden kanunun büyük rolü olmuştur. Böylece 1880 yılında kabaca
56.000.000 dönümlük arazi şahıslara intikal etmiş bulunuyordu. Diğer ta-
raftan yerlilerle olan savaşların sona ermesi Nevada, Montana ve Colora-
do'nun~iyice incelenmesine, dolayısiyle maden yataklarının tesbit ve işletil­
mesine de yol açmıştı. Bu eyaletlerde yer yer maden kasabaları teessüs edi-
yor, Teksas ile Missouri arasındaki geniş otlaklar ise sığır sürüleri sahipleri
tarafından el atılan yerler oluyordu.

Batıya yayılmanın bu devresinde demiryolları işi süratlendirilmiştir.


Daha 1682 yıllarında Parlamento, U nion Pacific demiryolu şirketine mev-
cut hattı, Iowa'da Councel Bluffs'dan batıya uzatmak imtiyazını vermişti.
Aynı zamanda Central Pacific şirketi de demiryolunu Kaliforniya'da Sac-
ramento şehrinden doğuya doğru uzatmaya başlamıştı. Memleketin iki ta-
rafından ilerleyen demiryolları 1O Mayıs' da Utah'da Promontory Point'de
birleşmişlerdi. Böylece Atlantikten Pasifiğe bir ay süren zahmetli seyahat
çok kısalmış oluyordu. Demiryolu şebekesi süratle büyüdü. 1884 de dört
ana hat Mississippi vadisini Pasifik okyanusu ile birleştiriyordu. Diğer ta-
raftan altının 1848'de Kaliforniya'da 1860 da Montana ve Wyoming'de 1870
de de Dakota'da bulunması, yerleşmenin batıya kaymasını hızlandırmıştı.
İç Harp'ten sonra Amerika Birleşik Devletleri kıt'a dışı meselelerle,
özellikle Kuzey Pasifik ve Merkezi Amerika ile ilgilenmeye başladı.
Bu arada 1867 yılında da Alaska Rusya'dan 7.2 milyon dolara satın
alınmıştı. Aynı yıl Midway adaları da Amerika Birleşik Devletleri'ne ithal
edildi. Bu tarihlerde A.B.D. nin Pasifik'le ilgilenmesi, başta Kaliforniya ol-
mak üzere Pasifik eyaletlerinin süratle önem kazanmaları ve aynı zamanda
Doğu Asya ile temas isteği ile ilgilidir. 1898 de İspanya ile yapılan bir sa-
vaş sonunda Filipinler ve Puerto Rico alındı. Bu arada Wake ve Guan'da
alındı. Böylece 1898 de İspanya'nın A.B.D. tarafından yenilmesi üzerine
Puerto Rico milliyetçileri artık İspanyol idaresinden kurtulacaklarını ümit
ederlerken «Paris anlaşması» ile bu defa da Amerikan idaresine geçtiler.
Batı Hint takım adalarının merkezinde yer alan bu adanın Panama kanalı-
A.B.D'NİN MEYDANA GELİŞİ 187

nın korunmasında olduğu kadar Atlantik su yolları kontrolü bakımında9


da önemlidir. İspanyol idaresi zamanında El Marro kalesi ile İngiliz korsan-
larını gözleyen San Juan limanı, İkinci Cihan Harbinde Kara.ibler de-
nizindeki harekatta önemli bir deniz üssü olmuştur. Atlantik ve Pasi-
fik okyanusları arasında kısa bir yol aramaları icap ediyordu. Bunun için
Panama'da 1881 de başlamış fakat bir müddetten beri faaliyeti durmuş
olan kanal açmak teşebbüsünü ele alarak 1914 de Panama kanalını ikmal
etti. Danimarka'dan 1917 de 25.000.000 dolar satın alınan Virgin adaları
da Karaibler denizinde Alman denizaltılarının harekatını engellemek ve Pa-
nama kanalının doğu girişini kontrol etmekte rol oynamıştır. Elli tane olan
bu adalar arasında St. Thomas, St. John ve St. Croix önemlidir.
Sonuç olarak denilebilir ki A. B. D. İç Harbi ile Birinci Dünya Harbi
arasındaki devrede süratle kalkınmış ve dünyanın iktisaden en kuvvetli dev-
leti haline gelmiştir. Bu gelişme harp içinde de devam etmiştir. Harbi mü-
teakip genel iktisadi buhran tesirleri 1929 iia 2937 arasında önemli sar-
sıntılar yapmışsa da İkinci Cihan Harbi yıllarındaki harple yakinen ilgili
maddelerdeki istihsal artışı hariç, duraklamayı takiben harpten sonra daha
süratli bir gelişme ba~lamıştır. İleride belli başlı iktisadi faaliyetlerin ince-
lenmesinde göreceğimiz bu gelişmeyi, aynı zamanda A.B.D. nin dünya mil-
letleri arasındaki öneminin artışı takip etmiştir.
Bugün Amerika Birleşik Devletleri elli devletten meydana gelmiş bir
Federal Birliktir. Federal hükumetin başşehri Washington'dur.
NÜFUS

Giriş: Amerika Birleşik Devletleri'nde nüfus artışında başlıca özel-


likler.

Amerika Birleşik Devletleri nüfusunda en bariz özellik hızla çoğalma­


dır.
Gerçekten daha 1800 yıllarında ancak 5.500.000 den ibaret olan bu
memleketin nüfusu yüz yıl sonra 80.000.000'a yaklaşmıştır.
Özellikle nüfus artışının 1850 den sonra belirli bir şekilde hızlanmış
olduğu müşahede edilmektedir.

A.B.D. Nüfusu

1800 5.5 milypn 1900 75.9 milyon


1810 7.2 » 1910 91.9 »
1820 9.6 » 1920 105.7 »
1830 12.8 » 1930 122.7 »
1840 17.0 » 1940 131.6 »
1850 23.1 » 1950 150.6 »
1860 31.4 » 1960 179.3 »
1870 38.5 » 1963 188.6 »
1880 50.1 »
1890 62.1 » 1968 201.1 »

NOT: Bu miktarlara A.B.D. nin yurd dışında bulunan silahlı kuvvetler


mensupları dahil değildir. Eğer silahlı kuvvetleri de dahil edersek
1963 nilfusu 189 .3 milyondur.
A.B.D'NDE NÜFUS 189

Tablo'da görüldüğü gibi devamlı artış söz konusudur. 1800 de 5.5 mil-
yon olan nüfus 20 yıl sonra 9 .5 milyona, 1830 da ise 12. 8 milyona çıkmış­
tı. 1830 dan sonra ilk on yılda 5 milyona yakın bir artış meydana gelmesi-
ne karşılık müteakip 1O yıllarda 7, 9, 12 ve 13 milyonluk (mesela 1890 da
62.1 milyon iken 1900 da 75.9 milyon olmuştur) artışlar kaydedilmiştir. Bu
miktardaki artışların tabii yolla olmadığı aşikardır. Filhakika A.B.D. ne is-
tikıa.I harbinden beri 40 milyondan fazla göçmen gelmiştir. 1830-1900 ara-
sında 20 milyon, 1900 ile 1914 arasında ise 12 milyon göçmen gelmiştir
(1820-1963 = 42.702.328). Bu miktarlardan anlaşılacağı gibi göçmen-
lerin gelişi her zaman aynı miktarlarda olmamıştır. Nitekim A.B.D.ne göç-
menlerin gelişinde, dolayısiyle nüfus artışında, miktar bakımından olduğu
kadar, coğrafi menşe bakımından ayrı ayrı safhalar seçilir.
Bir defa göçmenlerin gelişinde 1830 dfin evvelki, ancak yarım milyon
kadar göçmenin geldiği, nüfus artışında göçmenlerin önemsiz bir rol oyna-
dıkları bir devrenin mevcudiyeti açık olarak müşahede edilir. Buna karşılık
1830 hatta 1840 dan itibaren Birinci Cihan Harbine kadar süren devre
ise göçmenlerin önem kazanmış olması ile dikkati çeker. Bu devrede sık sık,
yılda yarım milyon civarında göçmen gelmiştir. Ayrıca altı yılda da bir mil-
yonun üstünde göçmen alınmıştır. (1905 de 1.026, 1906 da 1.101, 1907 de
1.285, 1910 da 1.042, 1913 de 1.198, ve 1914 de ise 1.218 milyon).
Tabiatı ile 1914 den sonra harbin tesirleri göçmen gelişi üzerinde ken-
dini hissettirmiştir. Nitekim 1914 de 1.218.000 göçmen gelmesine karşılık
1915 de sadece 327.000 göçmen gelmiştir. Fakat 1914 den evvelki azami-
ye ulaşılamamakla beraber büyük iktisadi buhrana kadar göçlerin kuvvet-
lendiği kısa bir devre idrak edilmiştir. 19 31 yılından sonra ise 1946 ya ka-
dar yıllık göçmen sayısı 100.000 nin üstüne çıkmamış, hatta birçok sene-
ler 50.000 nin de altında kalmıştır. Böylece A.B.D. nüfusunun yakın yıl­
lardaki artışında göçmenlerin rolünün azalmış olduğu aşikardır.
Buna rağmen nüfus artışı durmamıştır. Bilakis artan bir seyir takip et-
mektedir. Göçmenlerin azalmaya başlamış olduğu 1920 yılından sonra
J O ar yıllık devrelerdeki nüfus artış miktarlarına bakmakla bu husus ko-
laylıkla müşahede edilebilir. 1920 - 1930 arasında 17 milyon, 1930-1940
arasında 17 milyon, 1940-1950 arasında 19, 1950-1960 arasında ise 29
milyon civarında nüfus artmıştır. 1960 dan sonra ise bu artış devam etmek-
tedir. Nitekim 1960 - 1968 arasındaki sekiz yıllık devrede 20 milyon civa-
rında artış kaydedilmiştir.
A.B.D. nin nüfusu son 170 yılda 40 misli artını tır. Halbuki aynı dev-
190 ANGLO-AMERİKA

re içinde dünya nüfusu beş misli, Rusya'nın üç, İngiltere'nin de iki mislinden
fazla artmamıştır. A. B. D. nüfus artışında ilk zamanlar göçmenlerin oy-
nadığı rol_ün artık «tabii artış»a intikal etmiş olduğu aşağıdaki tablonun
incelenmesiyle de açık olarak müşahede edilmektedir. Tabloda görüldüğü
gibi yıllik tabii artış 1940 da % 0.9 iken, arada bazı yıllar % l.8'e ulaşa­

- rak 1964 de % l .4'e yükselmiştir. Gerçi 1961 den itibaren hafif bir azal-
ma görillİnekteyse de 1963 ve 1964 de istikrarlı bir karakter de mevcuttur.
A. B. D. de nüfusun tabii artış yolu ile çoğalmakta olması ilgi çekici-
dir. Çünkü bilindiği gibi, refah artışının kaydedildiği memleketlerde nüfus
ağır bir ·.tempoda çoğalmaktadır. Refah seviyesi bakımından dünyanın önde
gelen memleketlerinden biri olan A. B. D. de ise şimdilik durum tersdir. Bu-
nun başlıca sebebi, bu memleket halkının özellikle kadınların çok çocuk
sahibi olma arzusudur. Gerçekten yakın zamanda yapılan bir anket Ame-
rikan kadınlarının çoğunun 3 veya 4 çocuk sahibi olmak istediklerini orta-
ya koymuştur. Dikkati çeken bir husus da çok çocuklu ailelerin çoğunun iyi
tahsil görmüş, orta ve yüksek gelirli oluşudur. Fakir ailelerin çocuk sayıları
azdır. Tabiatı ile çocuk sevgisi yanında, bu memleketteki çocuklara bak-
ma veya baktırabilme kolaylıklarının da tabii artışı desteklediğine şüphe
yoktur. Amerikan toplumunda çocuk bakım ve yetiştirmesini kolaylaştıra­
cak çeşitli müessese ve düzenler mevcuttur.
1940 - 1964 arasında net nüfus artışı

Yıllar % Yıllar %
1940 0.9 1955 1.8
1941 1.0 1956 1.8
1942 1.3 1957 ı .7
1943 1.3 1958 J.7
1944 1.2 1959 1.7
1945 1.1 1960 1.6
1946 1.5 1961 1.7
1947 1.9 1962 1.5
1948 1.7 1963 1.4
1949 1.7 1964 1.4
1950 1.7
1951 1.8
1952 1.7
1953 1.7
1954 1.8
A.B.D'NDE NÜFUS 191

Kaynak: Statistical Abstract of the United


States: 1965 (86 th Edition.)
Washington. D.C. 1965

Halen A.B.D. dünyanın nüfusu süratle artan memleketleri arasında­


dır (Şekil 11 ).

180
160...,___ _ ---ı
ı.ao
•20
ıoo
90
eo
o ~ı
........... 3
- - -4
- - - 5,
___
"' -
70
60

-
C AU
g_
so.ı----~~~~----~~~~--...L------::::---~-----------r-

-
; 30

2" ' 20
::> -
z 10 •

--
1800 1850 1900 19IO
Şekil 11 : Başlıca memleketlerde nüfus artışı.

A.B.D. ne Gelen Göçmenler (1821-1963)


(bin olarak)
Yıl Göçmen Yıl Göçmen
1821-30 15 1904 813
1831-40 60 1905 ] 026
1841-50 171 1906 1101
1851-55 350 1907 1285
1856-60 ı 70 1908 783
1861-65 160 1909 752
1866-70 290 1910 1042
1871-75 215 1911 879
192 . ANGLO-AMERİKA

1876-80 347 1912 838


1881 669 1913 1198
1882 789 1914 1218
1883 603 1915 327
1884 519 1916 299
1885 395 1917 295
1886 334 1918 111
1887 490 1919 141
1888 547 1920 430
1889 444 1921 805
1890 455 1922 310
1891 560 1923 523
1892 580 1924 707
1894 286 1926 304
1895 259 1927 335
1896 343 1928 307
1897 231 1929 280
1898 229 1930 242
1899 312 1931 97
1900 449 1932 36
1901 488 1933 23
1902 649 1934 29
1903 857 1935 35
1936 36 1950 249
1937 50 1951 249
1938 68 1952 265
1939 83 1953 170
1940 71 1954 208
1941 52 1955 237
1942 29 1956 321
1943 24 1957 326
1944 29 1958 253
1945 38 1959 260
1946 109 1960 265
1947 147 1961 271
1948 171 1962 283
1949 188 1963 306
1964 292
A.B.D'NDE NüFUS 193

Kaynak: Voytinsky ve Statistical Abstracts, 1965.


Göçmenler ve Kotalar
Amerika Birleşik Devlctleri'ne gelen göçmenler, geldikleri memleketler
ve tarihlere göre üç kısma ayrılabilirler :
1 - 1830-1860 arasındaki devrede İngiliz, İrlandalı ve Orta Rhine'li
Almanlar gelenlerin çoğunluğunu teşkil ediyordu.
2 - 1860-1890 arasında İngiliz ve Almanlara İskandinavlar da ka-
tılmıştır.

3 - 1900-1923 (Kanada' da 1900-1955) arasında göç dalgasının esa-


sını Doğu Avrupa memleketleri (Slavlar) ve Akdeniz memleket-
leri teşkil etti. Filhakika 1900-1923 arasında gelen göçmenlerin
% 75 den çoğunu Güney ve Doğu Avrupalılar teşkil ediyordu.

Aşağıdaki tabloda da görüldüğü gibi üçüncü devrede gelenler ancak


1930 da Amerika Birleşik Devletleri nüfusunda önemli bir pay kazanmış­
lardır.

Doğum Yeri Yabancı Memleketler Olan Nüfusun


A.B.D. Nüfusundaki Payı (%)

1850 1930

irlandalı .. . . . .. . . . . . . . . . .. . .. . . . 52,4 . . . . . . . .. .. .. . . . . . 9,2


Alman . . . . .. .. . .. . . . . . . . .. . . . . .. . 18,1 ............... . .. 10,9
İngiliz ve İskoç . . .. . . . .. .. .. . . .. . 17,5 . .. . . . .. . .. .. . . . . . 6,9
İtalyan ...................................................... 19,7
Rus ......................................................... 15,1
Polonyalı . . .. .... . .. .. . ... .. .... .. . . . .... . .. .. ... . ... .. . ... . 11,0

1850 de A.B.D. nüfusunun % 80 ni İrlandalı, Alman ve İngiliz asıllı­


lardan meydana geliyordu.
A.B.D. ne gelen göçmenlerin memleketlerinin, özellikle üçüncü devre-
de tamamen farklı oluşu, diğer bir deyişle, yeni yeni milletlerin geniş küt-
leler halinde göçmen göndermeye başlaması assimilasyonu teminde güçlük-
lerle karşılaşılacağı fikrini kuvvetlendirerek 1921 de göçlerin tahdidine gi-
dilmesine yol açtı. Kabul edilen Kota Kanunu ile Amerika memleketleri
dışından gelecek göçmen miktarı 1910 da A.B.D. nin nüfusundaki yaban-
Anglo-Amerika - Forma : 13
194 ANGLO-AMERİKA

cı menşeli nüfus kütlelerinin % 3 üne göre hesaplanıyordu. Bu hükmün ta-


bii bir :neticesi olarak A.B.D. nüfusunun esasını teşkil eden kütlede en bü-
yük paya sahip olan milletler kotada da en geniş paya sahip oluyorlardı.
1910 tarihinde A.B.D. nüfusunda Kuzeybatı Avrupa memleketlerinden gel-
miş olanlar hakimdi. Kanada kotaya dahil değildi.

Bu· sisteme göre senede azami 356.061 göçmen gelmesi bahis konusu
idi. Buna rağmen 1924 de bu miktar biraz aşılmıştır.
Kota ile Kota dışı
1922 243.953 65.603
1923 335.480 187.439
1924 357.643 349.253
1924 de Kota Kanununda değişiklik yapılarak nisbet % 3 den % 2
ye indirildi ve esas olarak bu defa A.B.D. nüfusunda 1890 daki yabancı
memleketlerde doğmuş nüfus miktarları alındı. Bu harekette güdülen mak-
sat gene özellikle Doğu ve Güney Avrupa'dan gelecek göçmen miktarını
azaltmaktı. Çünkü 1890 tarihinde nüfusdaki büyük kütle İrlandalı, Alman
ve İngilizdi.
1925-29 için cem'an 164.667 kişilik kota tesbit edildi. Bunun 161.422
si Avrupa ve kolonileri. 3245'i ise Avrupa memleketleri dışı için idi. Kana-
da ve hür Amerika memleketleri için gene herhangi bir tahdidat mevcut de-
ğildi. 1929'a kadar Avrupa'ya tahsis edilen kota hemen hemen her yıl kul-
lanıldı.

1930 da yeni bir kota düzenlendi. Bu sisteme göre A.B.D. her yıl
150.000 göçmen alacaktı. Nisbetler bu defa A.B.D. nüfusunda 1920 de
mevcut memleketlerin göçmenler veya bu göçmenlerin akrabalarından iba-
ret nüfusa göre hesaplanmıştı. Bu sistem İngiltere, Hollanda, Belçika, İtal­
ya ve İspanyollar için iyi, fakat Almanya, Norveç, İsveç ve Danimarka için
fena oldu. Çünkü 1920 de A.B.D. nüfusundaki durum birinci grubu teşkiJ
edenlerin lehinde idi.
Büyük Dünya İktisadi Buhranı ve onu takip eden senelerde göçmen
gelişi hemen hemen kesildi. Gerçekten, 1930-1939 arasında İngiltere ve
İrlanda için kota miktarı 835.740 kişi olduğu halde, bu memleketlerden sa-
dece 110.094 kişi A.B.D. ne göçmen olarak geldi. Aslında 1949'a kadar
kota ile gelen göçmen sayısı çok değildir.
İkinci Cihan Harbinden sonra göçmenlere ait tahdidat bir hayli ha-
A.B.D'NDE NÜFUS 195

fifletildi. Bunun başlıca sebebi A.B.D. ordusu mensuplarının karıları, ko-


caları ve çocuklarının A.B.D. ne girebilmelerini sağlıyabil.mekti.

Diğer taraftan harp yüzünden memleketlerinden ayrılmak zorunda ka-


lanlarla mültecilerin A.B.D. ye girmesine de imkan verilmiştir. Böylece ~­
rürlüğe konan «The Displaced Persons Act of 1948», ile 1948 - 1964 yıl­
ları arasında ceınan 645.551 kişi A.B.D. ne alındı.

«Displaced Persons Act of 1948» ile gelenlerin hemen hepsini Avru-


palılar teşkil
etmektedir. Bunların başında da 150.000'e yakın bir miktarla
Polonyalılar gelmektedir. Onları 80.000 den fazla bir kütle ile Almanlar,
60.000 ile Macarlar takip etmektedir.
A.B.D. 1 Şubat 1961 den itibaren uygulamaya başladığı «Küba Mül-
teci Programı» na göre Küba'dan da mülteci almaktadır. Bu programla 27
Ocak 1963 tarihine kadar 169.983 kişi gelmiştir. Ayrıca 119.693 harp ge-
lini (Amerikalı askerlerin genellikle harp yıllarında yabancı kadınlarla ev-
lenmeleri türlü problemlere yol açmıştır. Harp gelinleri bunlardır), 333 koca
ve 4669 çocuk da bu memlekete yerleşti.
1950 yılından 1963 yılına kadar A.B.D. ne yılda, kota ile veya kota-
sız, 200-300.000 arasında göçmen gelmiştir. Bu 13 yılın azamisi 326.000
ile 1957 yılına rastlar. Yeni gelenlerin çoğunu gene Avrupa memleketlerin-
den gelenler teşkil etmektedir. Aşağıdaki tabloda muhtelif memleketlere ay-
rılan kotalarla 1962 ve 1963 yılında sözü edilen memleketlerden gelen göç-
menlerin sayısı verilmiştir.

YıllıkKota ve 1962, 1963 Yıllarında


Gelen Göçmenler (kota ile)

Kota sahası Yıllık kota 1962 1963 1964

Bütün kota sahası 156.987 90.319 103.036 102.844


AVRUPA 149.597 86.814 99.244 97.729
Avusturya 1.405 1.274 1.450 1.271
Belçika 1.297 1.076 1.052 1.022
Bulgaristan 100 84 114 100
Çekoslovakya 2.859 1.946 2.098 1.823
Danimarka 1.175 1.124 1.203 1.075
Estonya 115 116 98 129
Finlanda 566 536 494 554
196 ANGLO-AMERİKA

Fransa 3.069 2.930 2.987 2.876


'
Almanya 25.814 22.911 26.533 23.997
Yunamstan 308 339 308 308
Macaristan 865 825 914 854
İzlanda 100 106 85 112
İrlanda 17.765 5.364 6.054 6.134
İtalya 5.666 5.405 5.560 5.724
Latviya 235 217 250 191
Litvanya 384 338 396 374
Lüksenburg 100 63 88 83
Hollanda 3.136 3.073 3.016 2.828
Norveç 2.364 1.944 2.071 2.219
Polonya 6.488 5.435 7.460 6.434
Portekiz 438 426 445 434
Romanya 289 273 311 289
İspanya 250 161 220 272
İsveç 3.295 1.685 2.019 2.160
İsviçre 1.698 1.594 1.673 1.681
Türkiye 225 195 242 182
İngiltere 65.361 23.447 28.291 31.759
Rusya 2.697 2.765 2.616 2.564
Yugoslavya 942 888 915 969
Diğer Avrupa memleketleri 600 274 287 311
ASYA 3.290 2.245 2.256 2.290
AFRİKA 3.300 846 1.010 1.232
OKYANUSYA 600 414 350 381
KUZEY AMERİKA 200 176 212
Jamaika 100 90 110
Trinidad ve Tobago 100 86 102

A.B.D. ne 1941 den itibaren göç eden nüfusun miktarından başka


cins, yaş ve meslekler baknnından da dikkati çeken özellikleri vardır. 1941
le 1963 arasında gelen göçmenlerin çoğu kadındır. Gerçekten, 1941 ile
1950 yılları arasında gelen 1.035.039 göçmenin 617.052 si kadındı. Gerçi
bu devre her ne kadar «Harp Gelinleri» nin en fazla geldiği bir zamana
rastladı ise de (bu devrede 1000 kadına 677 erkek düşüyordu) diğer yıllar-
da da kadın fazlalığı durumu muhafaza edilmiştir.
Mesela; 1963 de 139.297 erkek gelmesine karşılık 166.963 kadın gel-
A.B.D'NDE NÜFUS 197

miştir. Gene aynı devrelerde; 1941 ile 1963 arasında gelen göçmenleıill
çoğunluğu 16 - 44 yaşlarında olanlardır.

Nüfus Dağılışı:

A.B.D. ne nüfus bir yandan artarken, diğer yandan nüfusun dağılışın­


da da değişiklikler meydana geliyordu. Başka kelimelerle, bu memlekette
nüfus dağılışı bugünkü manzarasını almaya başlıyordu. Amerika Birleşik
Devletleri'nde nüfus dağılışındaki bugünkü görünümün meydana gelmesin-
de en önemli amil yerleşmenin eski bir maziye sahip olmamasıdır. Gerçi bu
dağılış da mekani şartlarla sıkı sıkıya ilgilidir. Fakat bu memlekette nüfus
kütleleri yerleşecekleri sahaları henüz, mesela Avrupadaki gibi çeşitli siyasi
ve iktisadi olaylardan, hareketlerden sonra, ~ayin etmiş olmaktan çok uzak-

1860 .. .
..•.:
.·_

Şekil 12 : A . B. D'nde 1700 - 1860 yılları arasında nüius un ua.tıya


ilerlemesi. ( Baulig' den ).
198 - ANGLO-AMERİKA

tır. Eğer deyim yerinde ise A.B.D. arazisi bu memleket sakinleri tarafından
bala' keşfedilmeye çalışılmaktadır. Gerçekten, bu mem1ekette doğudan ba-
tıya doğru öteden beri devam edegelmekte olan göç hareketinin yanında
meseıa güneye doğru da göçlerin başlamış olması bu fikri kuvvetlendiren
olaylardan biridir. Tabiatı ile ilk zamanlar nüfusun çoğu doğu kıyısında
toplanmıştı (Şekil 12). Zamanla batıya doğru ilerlemeye başladı. Batıya
ilerleyişin hızlanmasında çok çeşitli faktörler rol oynamıştır. Şüphesiz bun-
ların başında bütünüyle memleketin nüfusunun artması, dolayısiyle göçler
gelir. . Yeni göçmenler geldikçe kolonizasyonun daima daha batıya doğru
ilerlediği görülmüştür. Fakat bu ilerleyişte sadece göçmenler değil, aynı za-
manda daha evvel A.B.D.ne gelip doğuya yerleşmiş olanlar da rol almıştır.
Daha iyi şartlara kavuşacaklarına kanaat getirenler batıya yönelmekte hiç
tereddüt etmemişlerdir. Tabiatiyle gerek evvelce gelenlerin gerek yeni gelen
göçmenlerin batıya ilerleyişlerinde 1803 de Louisiana'nın satın alınması,
Amerindlerin kontrol altına girmesi gibi siyasi ve askeri amiller, kurak şart­
ların hüküm sürdüğü geniş sahaların büyük bir kısmının ziraate uygun ol-
duğunun anlaşılması, münakale şartlarının düzeltilmesi ve nihayet 1848 de
Kaliforniya'da altın bulunması gibi ekonomik amiller başlıca rol oynamışlar­
dır. Bu devrede batıyı tanıtmak, kolonilere cazip bir hale getirmek için de-
miryolu şirketlerinin sarfettiği gayretler başlı başına ayrı bir konudur. O
zamana kadar «Büyük Amerika Çölü» olarak bilinen hemen hemen Mis-
sissippi ile Kayalık Dağları arasındaki sahada ziraate uygun kısımların mev-
cut olduğunu ortaya çıkarmak için demiryolu şirketleri türlü gayret göster-
mişlerdir. Bunların başında adı geçen bölgelerde ilınl zıraat metodlarını
yaymak için yapılan çalışmalar gelir. Mesela kuru ziraat metodlarının (dry
farming) bu bölgelerde uygulanması esas itibarı ile bu devre rastlar. Öte
yandan, özellikle 1840 dan sonra kuvvetlenen batıya ilerleyiş hareketinde
o devrelerde bazı yıllarda normalin üstünde yağışların meydana gelmesinin
de büyük rolü olmuştur. Bütün bunlar o zamanlara kadar Büyük Ameri-
kan Çölü olarak bilinen kurak bölgelerin bir kısmının özel ziraat metodları
ile kullanılabilir bir hale getirilebileceği fikrinin teessüsüne im.kan verdi. An-
cak bu devrelerde yukarıda belirtilen yağışların normalin üstünde olması
hali ziraatin 100° boy lamının batısına süratle yayılmasını kolaylaştırdığı
gibi, kuru ziraat metodları ile dahi ziraat yapılmasının mümkün olmadığı
sahaların da kültüre alınmasına, dolayısile seyrek de olsa nüfuslanmasına
sebep olmuştur. Somaları kurak periodların avdedi ile bu defa tabii bitki
örtüsü de kaldırılmış ve yer yer nadasa terkedilmiş olan (uygulanan kurak
ziraat icabı) tarlalarda şiddetli toprak erozyonu başlamıştır. Genel olarak
A.B.D'NDE NÜFUS 199

Dust Bowl (Toz Çanağı) ile gerçekleşen bu olay, bir ara kuru ziraat metod-
larının toprak erozyonuna sebebiyet verdiği fikrinin kuvvetlenmesine sebep
olduktan başka, yerleşmenin bu sahalardan kaçınmasına da yol açmıştır.
Ziraat ve Bölgeler kısmında etraflı olarak görüleceği gibi, Kuru Ziraat hak-
kında beliren şüpheler sonraları bu metodun en önemli bir safhası ve şekli
olan mulch (malç) da toprak yerine bitki artığı kullanılması ile ortadan
kalkmıştır. Bugün Toprak ve Su Muhafazası haline gelmiş olan Modern
Kuru Ziraat Metodlarında Bitki Artığı Mulch'ı (Crop Residues Mulcb) esa-
sı geliştirilmiştir.

Aşağıdaki tablo, batıdaki nüfuslanmanın hızı hakkında fikir vermek-


tedir.
Çeşitli Eyaletlerde nüfus artışı (1000 olarak)

...
cıs

...
·eo o
re "' ,,, ce
"O
ı:

>.=
cıs
re cıs
"'oS ::ı
;; '8 =
-:::
;..ı
~
~
:o< z
oS
>
41
.ı:::

~
~ Q""o
:::
"'d
=
~
.:!;
.....
...,. s
.....
;;=
=
.....
o
:ao "'
~

1800 19 12 5 45 341
1830 43 140 157 343 937 447
1850 92 11 34 107 682 851 988 1980 583
1890 864 62 143 194 996 2168 3077 1978 3198 934
1900 1485 42 276 539 1470 3106 4821 2516 4157 1188
1950 10586 160 688 1326 1905 3954 8712 3954 7946 2343
Kaynak: Erinç
Batıya ilerleyiş bağlı
olarak nüfus ağırlık merkezi de batıya
hareketine
doğru yer değiştirmiştir. 1780 de Baltimore civarında bulunan nüfus ağır­
lık merkezi 1950 de Illinois eyaletinde Wabash nehrinin batısına geçmiş,
1960 da ise Wabash nehri ile St. Louis arasındaki mesafenin tam ortasına
gelmiştir. (Şekil. 13).
Bugün Amerika Birleşik Devletleri'nde nüfus dağılışında memleke-
tin doğu yarımı ile batı yarımı arasında açık bir tezat vardır. Nüfusun
büyük kısmı doğuda bulunmaktadır. Göller Bölgesi ve Atlantik kıyıların­
dan Mississippi'ye kadar uzanan sahadan batı ve güneye doğru nüfus yo-
ğunlukları azalır. Ancak bu azalma; güneye doğru tedrici olduğu ve hemen
hemen Meksika körfezine kadar inkıtasız, başka kelimelerle çok düşük yo-
ğunluklara rastlamadan devam ettiği halde, batıya doğru Mississippi'den
20Ô ANGLO-AMERİKA

Şekil: 13 - A.B.D'nde «Nüfus Merkezi» nin Batıya doğru


ilerlemesi ( Statistical Abstract'den ).

Kayalık Dağlar' m batı eteklerine kadar son derece düşük yoğunluklarla


olur. Doğu'dakilere benzer yüksek yoğunluklara ancak Pasifik kıyılarında,
o da belirli yerlerde rastlanır.
A.B.D. de halen belirli bir şekilde devam eden batıya ilerleyiş yanın­
da güneye de yayılma, diğer bir deyişle güney eyaletlerinin nüfuslanması
hareketi müşahede edilmektedir. (Şekil. 14 j.
1950-1960 arasındaki devrede A.B.D. nüfus artış ve dağılışında.ki de-
ğişmeleridaha yakından inceleme yakın yıllarda bu memleket nüfus dağılı­
şının ne durumda olduğuna dair fikir verebilir.
A.B.D'NDE NÜFU 201
A.B.D. DE 1950-1960 ARASINDA NÜFUS ARTIŞI

A.B.D. de 1950 de yapılan nüfus sayımı 154.800.000 kişinin mevcut


olduğunu göstermişti. 1960 da bu miktar 179.323.798'e yükseldi. Böylece
1950 ile 1960 arasında her y1l iki buçuk milyonluk artış olmuştur. Önceki
bahislerde açıklandığı gibi, bu artışda göçmenlerin eskiden olduğu derece-
de rolü olmamıştır. Adı geçen devrede nüfus artışında değeri % 1O dan da-
ha az olmuştur.
Nüfus artışı şüphesiz memleketin her yerinde aynı olmamıştır. Batı
Virginia ve Mississippi hariç (bunların nüfusunda hiç değişiklik olmamış­
tır) her eyalette değişik değerde artış meydana gelmekle beraber azami de-
ğerler batı ve güneybatıda, asgariler ise Büyük Ovalarda müşahede edil-
mektedir. Evvelce de belirtildiği gibi bugünkü nüfus dağılışında da aynı
karakter hakimdir. En yüksek kesafet değerine kuzeydoğuda sanayi böl-
gesinde rastlanmaktadır. Sanayi kuşağının bilhassa Atlantik bölgesinde
«Megalopolis» yerleşme sahası olarak adlanduılan sahaya isabet eden kıs­
mında ise çok yüksek kesafet değerleri mevcuttur. Buna karşılık genel ola-
rak Mississippi'nin batısında kurak iklim şartlarının hüküm sürdüğü Büyük
Ovalarda az nüfus vardır. Nevada ve Kaliforniya çöllerinde ise hiç nüfusa
rastlanmaz. Fakat batıya doğru ilerlemede kıyı dağları aşılıp Büyük Okya-
nus kıyılarına inilirse oldukça yüksek nüfus kesafeti ile karşılaşılır. Puget
Sound'dan Meksika hududuna kadar uzanan kısımda dağ sıraları ile kıyı
arasındaki sahada kuvvetli nüfus toplulukları vardır.

A.B.D. de 1950-1960 yılları arasında genel nüfus artışının önemli


bir miktarda oluşu yanında, bu artışın her tarafta aynı değerde olmaması
bu memlekette nüfus dağılış görünümünün değişme halinde olduğuna işa­
rettir. Aslında bu olay, 1940-1950 yılları arasında da müşahede edilmiştir.
Nitekim adı geçen 1O yıllık devrede de A.B.D.nin genel olarak Pasifik eya-
A.B.D'NDE NÜFUS 203

!etleri ve güneydoğudaki eyaletler % 40-53 oranında nüfus artışına sahne


olmuşlar (mesela Kaliforniya % 53, Arizona % 50). Buna karşılık Preri
eyaletlerinin bazıları ise nüfus kaybetmişler (meseıa North Dakota % 3, Ok-
lahoma % 4 oranında nüfus kaybetmişlerdir) veya çok az artış vuku bul-
muştur (meseıa South Dakota % 1, Nebraska % 0.7).

A.B.D. de 1950 ve 1960 Nüfus Miktarları


ve 1950 - 1960 Arasmdaki Artışı

Eyaletler ve sair yerler 1950 1960 1950-1960


(1000) (1000) Artış%

YENİ İNGİLTERE 9.314 10.509 12.8


Maine 914 969 6.1
New Hampshire 533 607 13.8
Vermont 378 390 3.2
Massachusetts 4.691 5.149 9.8
Rhode Island 792 859 8.5
Connecticut 2.007 2.535 26.3

ORTA ATLANTİK 30.164 34.168 13.3


New York 14.830 16.782 13.2
New Jersey 4.835 6.067 25.5
Pennsylvania 10.498 11.319 7.8

DOCU KUZEY SANTRAL 30.399 36.225 19.2


Ohio 7.947 9.706 22.l
Indiana 3.934 4.662 18.5
Illinois 8.712 10.081 15.7
Michigan 6.372 7.823 22.3
Wisconsin 3.435 3.925 15.1

BATI KUZEY SANTRAL 14.061 15.394 9.5


Minnesota 2.982 3.414 14.5
Iowa 2.621 2.758 5.2
Missouri 3.955 4.320 9.2
Kuzey Dakota 620 632 2.1
Güney Dakota 653 681 4.3
204 ANGLO-AMERİKA

Nebrask(\ 1.326 1.411 6.3


.,
Kansas 1.905 2.179 14.3

GÜNEY _ATLANTİK 21.182 25.972 22.6


Delaware 318 446 40.3
Maryland'. 2.343 3.101 32~3
Dist. of Columbia 802 764 -4.8
Virginia 3.319 3.967 19.5
Batı Virginia 2.006 1.860 -7.2
Kuzey Caırolina 4.062 4.556 12.2
Güney Carolina 2.117 2.383 12.5
Georgia 3.445 3.943 14.5
Florida 2.711 4.952 78.7

DOGU GÜNEY SANTRAL 11.477 12.050 6.5


Kentucky 2.945 3.038 3.2
Tennessee 3.292 3.567 8.4
Ala bama 3.062 3.267 6.7
Mississippi 2.179 2.178 0.1 den
az

BATIGüNEY SANTRAL 14.538 16.951 16.6


Arkansas 1.910 1.786 -6.5
Louisiana 2.684 3.257 21.4
Oklahoma 2.333 2.328 4.3
Texas 7.711 9.580 24.2
DAG 5.075 6.855 35.1
Montana 591 675 14.2
Idaho 589 667 13.3
Wyoming 291 330 13.6
Colorado 1.325 1.754 32.4
New Mexico 681 951 39.6
Arizona 750 1.302 73.7
Utah 689 891 29.3
Nevada 160 285 78.2
PASİFİK 15.115 21.198 40.2
Washington 2.379 2.853 19.9
Oregon 1.521 1.769 16.3
California 10.586 15 .717 48.5
A.B.D'NDE NÜFUS 205

Alaska 129 226 75.5


Hawaii 500 633 26.6
A. B. D. 151.326 179.323 18.5

1950-1960 arasındaki devrede A. B. D. ne bir devlet olarak yeni katı­


lan Alaska hariç (% 75.8 lik artış var) en yüksek nüfus artışlarının vuku
bulduğu eyaletler Nevada (% 78.2), Florida (% 78.7), Arizona (% 73.7),
Kalüorniya (% 48.5) ve New Mexico (% 39.6) dur.
West Virginia (% 7.2 sini kaybetmiştir), Arkansas (% 6.5) ve District
of Columbia (% 4.5) nüfus kaybetmişlerdir. Nüfusu az artan eyaletlerin ba-
şında ise Kuzey Dakota (% 2.1), Kentucky (% 3.2), Güney Dakota (%4.3),
Iowa (% 5.2) ve Nebraska (% 6.5) gelmekt~dir. Açık olarak görülüyor ki,
bu son 1O yıllık devrede de en fazla nüfus artışları Batı ve Güneybatıda, en
az artışlar ise yine büyük ovalardaki eyaletlerin bazılarında vuku bulmuş­
tur.
A.B.D. de nüfus artışının bu genel görünümünden başka araştırıcılar
aşağıdaki özelliklere de dikkati çekmektedirler :
· A - A.B.D. de kırlardan şehirlere doğru belirli bir nüfus akımı mü-
şahede edilmektedir. 1950 ile 1960 arasında çiftçi nüfusun üçte birinin bu-
lundukları çiftlikleri terk edip, şehirlere göç ettikleri tahmin edilmektedir.
Nitekim aynı devre içinde şehirli nüfus üçte bir değerinde artmıştır. Kır­
ları terkediş sebepleri arasında özellikle çiftliklerin makinalaşması ve bazı
zirai ürünlerde rekabet şartlarının ağırlığının bilhassa rol oynadığı ileri sü-
rülmektedir.
B - A.B.D. nüfusunda müşahede edilen ikinci bir hareket şehir mer-
kezlerinden şehirin banliyölerine doğru olan göçlerdir. Hayat seviyesinin ve
modem ikamet şartlarının gelişmesiyle ilgili görülen bu hareket, ilk bakışta,
nüfus kütleleri şehir hudutları dışına çıkmakta olduğu için, kırlardan şe­
hirlere doğru olan göçlerin aksi gibi görülüyor. Fakat kırların şehir nüfusu
tarafından iskanı ayrı bir olaydır. Nitekim resmi yayınlarda kır nüfusunun
çiftçi nüfus ve çiftçi olmayan nüfus olarak ikiye ayrılmış olması bu husus-
da aydınlatıcı fikir vermektedir. Gerçekten, kır nüfusunda çiftçi kütle şe­
hirlere gitmekte, dolayısiylc çiftçi nüfus azalmakta, buna karşılık şehirin
merkezinden etrafa, çok defa hemen şehir hududu dışına göç eden şehirliler
ile de kırların çiftçi olmayan nüfusu artmaktadır. Bununla beraber zaman-
la şehir hudutları şehrin bu yeni gelişen kısımlarını da içine alacak şekilde
yeniden tanzim edilmekte, dolayısiyle de şehir büyümektedir. Nüfus sayım-
206 ANGLO-AMERİKA

larında nilfusun bu hareketleri bilhassa Standard Metropolitan Areas


(S.M.A.S.) 'nüfus rakamları ile kolaylıkla müşahede edilmektedir. 212 şe­
hiri içine· alan S.M.A.S. da nüfus rakamları şehirler için ayrı, civardaki ban-
liyöler içi.o. de ayrı olarak verilmektedir.
Geneİ olarak banliyölerdeki artışın şehirlerin diğer kısımlarındaki ar-
tışlardan da fazla olduğu görülmektedir. Şüphesiz banliyölerdeki artışda
başka yerlerden de gelenlerin rolü vardır.

A.füD. de 1950 ile 1960 arasında S.M.A.S. da yaşayanların miktarı


% 26 artmıştır.. 1960 yılında A.B.D. nüfusunun üçte ikisi (112 milyonu)
şehir ve banliyölerde yaşıyordu.

A.B.D. de nüfusun büyük bir kısmına sahip olan önemli şehir yerleş­
mesi sahaları New York - Kuzeydoğu New Jersey'dir. 14.1 milyon şehirli
nüfusu bulunan bu Metropolitan sahanın nüfusu 1950 - 1960 arasında
% 14.3 artmıştır.
C - A.B.D. de batıdaki şehirlerin süratle büyümekte oluşu nüfus
gelişmesinin diğer bir karakteri addedilmektedir. Tabiatı ile batı eyaletlerin-
deki şehirlerin gelişmesi her şeyden evvel memleketin bu kesiminin evvelce
gördüğümüz nüfus artışı hususiyeti ile ilgilidir. Son 20-30 yıl içinde Ameri-
kalıların batıya gidişi çok hızlanmıştır. Meseıa Kaliforniya bu 10 yıllık dev-
rede 5 .1 milyon nüfus almıştır. Amerikalıların bu batı eyaletlerine göçmele-
rinin çeşitli sebepleri arasında son derece müsait iklim şartlarının gerçek sa-
nayi gerek çeşitli iktisadi faaİiyetlere uygun olması başta gelmektedir. Me-
sela bu sahalarda son yıllarda turizm büyük gelişme kaydetmiştir. Florida'-
da 1O yıllık devredeki % 78 lik, Arizona'da da yine aynı devrede % 73 lük
artışın izahında turizme geniş bir yer verilmektedir.

Nihayet A.B.D. nüfusunda zamanla kadın-erkek oranında da meydana


gelmekte olan değişikliğe de dikkati çekmek gerekir. Her göçmen alan mem-
leket gibi A.B.D. de de ilk zamanlar genel nüfusda açık bir erkek fazlalığı
vardı. Bu fazlalık 1930 ve 1940 yıllarında bile zayıf da olsa durumunu mu-
hafaza ediyordu. (1930 da erkek 62.1, kadın 60.6 milyon, 1940 da ise er-
kek 66, kadın 65 milyon). Şüphesiz bütün Amerika Birleşik Devletleri için
varit olan bu durum eyaletten eyalete farklı olduğu gibi, beyaz ve zenciler-
de de değişikdir. Nitekim mesela 1960 yılında Amerika Birleşik Devletleri
beyaz nüfusunda 100 kadın'a 97 .4 erkek düşerken, zencilerde 100 kadına
93.4 erkek düşüyordu. Zenci ve beyazlar dışında kalan fakat beyaz olma-
yan nüfusta ise belirli biı- erkek fazlalığı mevcut idi (850.937 kadın, 768.675
A.B.D'NDE NÜFUS 207

erkek; 100 kadına 110,7 erkek). Beyaz nüfusdaki kadın fazlalığı eyaletler-
de, zenci nüfustaki kadar büyük farklar göstermekle beraber, gene de yer
yer bariz farklara sahiptir. Mesela, hemen bütünü ile Dağ eyaletlerinin ;
(Montana, Idaho, Wyoming ve Kolorado gibi) erkek fazlalığı gibi.
Fakat 1950 den itibaren kadın nüfusu belirli bir şekilde artmaya baş­
ladı. Nitekim 1950 de erkek 74, kadın 76 milyon idi. 1960 da ara daha da
açıldı; erkek 88 milyon, kadın ise 91 milyon. 1968 yılında 98.869.000 er-
keğe mukabil 102.296.000 kadın mevcuttu. Kadın nüfusun çoğunluğu şe­
hirsel yerleşmelerdedir. Kır yerleşmelerinde hala erkek nüfus fazladu. 1960
da kularda 27 milyon erkek nüfusa karşılık 26 milyon kadın nüfus vardı.
Bu son durum iç göçlerde (kulardan şehirlere olanında) her yerde olduğu
gibi A.B.D. de de evvela erkek nüfusun rol oynadığı fikrini veriyor.

A. B. D. de 100 kadına düşen erkek adedi (1960)


Eyaletler Beyazlar Zenciler
Amerika Birleşik Devletleri 97.4 93.4
Maine 97.6 160.6
New Hampshire 96.4 136.4
Vermont 96.7 125.7
Massachusetts 93.3 95.9
Rhode Island 96.2 101.4
Connecticut 96.4 95.2
New York 94.4 86.5
New Jersey 96.3 92.9
Pennsylvanıa 95.0 92.3
Ohio 96.5 94.8
indi ana 97.4 94.4
Illinois 97.0 92.6
Michigan 98.7 96.4
Wisconsin 98.8 98.1
Minnesota 98.3 101.5
Iowa 97.2 95.3
Missouri 95.7 91.5
North Dakota 104.5 172.6
South Dakota 102.4 149.2
Nebraska 98.3 100.3
Kansas 98.5 100.l
208 ANGLO-AMERIKA

Delaware 98.0 99.8


Maryland 97.9 97.0
Dist. of Columbia 94.5 91.1
Virginia 100.0 97.9
West Virginia 96.9 94.3
North Carolina 98.3 94.4
South Carolina 100.l 92.7
Georgia 97.6 90.2
Florida 97.0 96.4
Kentucky 98.9 95.6
Tennessee 96.1 91.2
Alabama 96.9 90.7
Mississippi 98.8 92.7
Arkansas 98.0 93.0
Louisiana 97.2 92.2
Oklahoma 97.6 92.1
Texas 98.7 94.4
Montana 103.8 143.3
Idaho 102.8 116.4
Wyoming 104.9 109.7
Colorado 102.l 109.6
New Mexico 102.1 109.6
Arizona 101.1 105.2
Utah 99.7 111.0
Nevada 107.2 104.8
Washington 100.8 114.3
Oregon 98.9 101.7
California 99.0 97.7
Alaska 138.0 174.1
Hawaii 126.4 221.4
Amerindler

Bugün bütünü ile Kuzey Amerika nüfusunun çoğunluğunu beyaz ırk


teşkil etmekle beraber bir miktar Aınerind ve · zenci de vardır. Hindli "In-
dian" veya kızılderili olarak da bilinen Amerindler çoğunlukla Meksika
ve Orta Aınerika'da zenciler ise A.B.D. ve Batı Hint adalarında yaşamak­
tadır.
Avrupalılar
Kuzey Aınerikaya geldikleri zaman kıtanın yerli halkı ile
karşılaştılar.Yeni gelenlerin bu memleketi Hindistan zannetmeleri yüzün-
den Hintli adını verdikleri yerlilerin o zamanki miktarı doğru olarak bilin-
memektedir. Paterson'a göre o zamanlar nüfusları 1 milyon civarında olan
yerliler çoğunlukla Meksika yaylalarında yaşıyorlardı. Bugünkü Kanada'ya
tekabül eden sahada da 200.000 kadar yerli mevcut olduğu tahmin ediliyor.
Kıızlderili adının da verildiğini belirttiğimiz Aınerika'nın bu asli halkı
gittikçe daha fazla yazar tarafından Amerind olarak adlandırılmaktadır.
Hintli ve "kızılderili" tabirleri yerine Amerind ("Amerind" kelimesi Ame-
rikan ve Hindli kelimelerinden meydana getirilmiştir. Amerikan Hindlisi
manasınadır) adını tercih edenler bilhassa şu esaslara dayanmaktadırlar
Amerikanın Hint ülkesi ile bir ilgisi olmadığına göre "Hintli" tabirinin kul-
lanılması karışıklığa yol açabilir. Diğer taraftan bütün bu kütleyi "kızılde­
rili" tabiri altında toplamak da doğru değildir. Çünkü kızılderili tabirinin
uyandıracağı yanlış anlamdan başka, bu insanlar ırk hususiyetleri itibariyle
de tek bir grup teşkil etmezler. Yani aralarında kızılderili olmak vasfının
iltizam ettiği tam bir ırk ve dil ve hatta bazı hallerde kültür birliği de yok-
tur (Erinç).
Son araştırmalara göre Amerindlerin menşei Asya'dır. Evvelce de be-
lirttiğimiz gibi ilk zamanlar nüfusları 1 milyon tahmin edilen Amerindlerin
bugün 600.000 civarında olduğu zannedilmektedir. Bu miktarın 500.000
kadarı A.B.D. dedir.
Anglo-Amerika - Forma : 14
212 ANGLO-AMERİKA

men bir asır sonra bugün de Kuzey Amerika zencilerinin % 57 si eski esir
kullanan eyaletlerde bulunmaktadır.
' 1914 Cihan Harbi'nden sonra zenci nüfusta kaydedilen dikkate şayan
bir- hareket kuzey eyaletlere doğru göçlerdir. Sanayi ve çeşitli hizmetlerin
işçi ihtiyacı ile ilgili bu göçler bugün kuzey eyaletlerinde önemli miktarda
z.enci toplanmasına sebep olmuştur. Bugün New York şehrinde 1.1 milyon,
Chicago şehrinde 837.656, Philadelphia'da 535.033, Detroit'de ise 350.000
zenci vardır. Illinois'deki zenci nüfus 1940 ile 1960 arasında 387.000 den
1.037.000 e çıkmıştır ki bu miktar, Alabama ve Mississippi'dekilerden (ay-
rı ayrı) fazladır. Bununla beraber halen A.B.D. zencilerinin büyük bir kıs­
mı Güney Virginia'dan Doğu Teksas'a kadar uzanan ve Kara Kuşak "Black
Belt" adı verilen sahada yaşamaktadırlar. Yukarıda belirtilen güneyden ku-

Yıllar Miktar Genel nüfusdaki pay


1960 18.871.831 10.5
1940 12.865.914 9.8
1930 11.891.143 9.7
1920 10.463.131 9.9
1910 9.827.763 10.7
1900 8.833.994 11.6
1890 7.488.676 11.9
1880 6.580.793 13.1
1870 5.392.172 13.5
1860 4.441.830 14.1
1850 3.638.808 15.7
1840 2.873.648 16.8
1830 2.328.642 18.1
1820 1.771.656 18.4
1810 1.377.808 19.0
1800 1.002.037 18.9
1790 557.208 19.3

(Artış yüzdesi 1800 de %32.3, 1810 da 28.6, 1830


da 31.4, 1900 de 18.0, 1910 da 11.2, 1940 da ise 8.2 dir).
Kaynak: Değiştirilerek Warren S. Thompson ve Abstract 1964 den.
A.B.D'NDE NÜFUS 213

zeye doğru vukua gelmekte olan zenci nüfus hareketi esas itibarı ile bu si-
yah kuşakta bulunan çiftçi zenci nüfus tarafından yapılmaktadır. Diğer bir
deyişle A.B.D. de zenciler öteden beri kırlardan esas itibariyle şehirlere göç
etmektedirler. Bu göç güney şehirlerine doğru da olmakla beraber bilhassa
kuzeydeki şehirlere doğrudur. Böylece A.B.D. zenci nüfusunda genel ola-
rak kuzeye göç etmek yanında, kırlardan ayrılma da ikinci bir karakter ola-
rak müşahede edilmektedir. Bu ikinci hususu da rakkamlarla değerlendir­
mek istersek, durumun şöyle olduğunu görürüz:
1890 da güneyde yaşayan zencilerin % 84.7 si kır yerleşmeleri sakin-
leri idi. Bu 1940 da % 63.5 a inmiştir. Fakat durum bütün A.B.D. de mü-
talaa edilirse, 1890 da zenci nüfusunun % 80.6 sı kırlarda yaşarken 1940
da bu oranın % 51.4'e, 1950 de % 38.3'e ve 1960 da ise % 27.6'ya düş­
tüğü görülür.

A.B.D. de oldukça önemli sayı~a Japon, Çin ve Filipin asıllılar da


vardır. İstatistiklerde beyaz ırk dışında olan bunlar hakkında özel tablolar
bulunmaktadır. 1960 de Japonların sayısı 464.332, Çinlilerin 237.292, Fi-
lipinlilerin 176.310 idi. Bunların çoğu hemen hemen 2 eyalettedir; Ha-
waii'de 203.455 Kaliforniya'da ise 157.317 Japon asıllı vardır. Çinlilerin
95.600'u, Filipinlilerin 65.456'sı Kaliforniya'da, gene Çinlilerin 38.197 si ve
Filipinlilerin 69.070'i Hawaii'dedir. A.B.D. de 1960 yılında cem'an 218.087
Koreli, Hindistanlı, Polinezyalı, Endonezyalı, Eskimo v.s. vardır.
YERLEŞME

Kır ve Şehir Yerleşmeleri, Şehirler, Kır ve Şehir


Yerleşme Şekillerinin Menşei

A.B.D. nüfusunun % 70'i şehirsel yerleşmelerde yaşamaktadır. 1930


yıllarında da bu memleket nüfusunun yansından fazlası şehirli nüfusu idi.
Fakat ilk sayıma, 1790'a inersek durumun tamamen ters olduğunu görü-
rüz. Bu devrelerde nüfusun % 95'i kırlarda yaşıyordu (Şekil 15).

Şekil: 15 - Amerika Birleşik Devletlerinde şehirsel sahalar. Siyah noktalar


bir milyondan fazla nüfuslu metropoliten sahalar ve başlıca şehirsel yerleşme
sahalarını göstermektedir. İçleri noktalı yerler ise, ikinci derecedeki şehirsel
yerleşme sahalarını göstermektedir ( Alexsander' dan).
A.B.D'NDE YERLEŞME 215

A.B.D. de kır yerleşme şekilleri hemen tamamen münferit çiftliklere


tekabül eder. Memleketin hemen her tarafında bulunmakla beraber daha
çok batıda yer alan Hamlet'lerle (Şekil 16) çoğunlukla Mısır kuşağında yer
alan Köy'Ier şehirsel yerleşmeler addolunmaktadır. Finch başta olmak üze-
re Wisconsin Üniversitesinden dört profesörün hazırlamış oldukları ve
A.B.D. de olduğu kadar, diğer memleketlerde de daima tercih edilen derli
toplu "Umumi Coğrafya" eserlerinden biri olan "Elements of Geography"
nin son baskısında bu husus şu cümle ile açık olarak ifade edilmiştir: "Mo-
dern Amerikan köyü kırsal değil, şehirsel'dir."

Şekil: 16 - Hamletıerin Dağılışı.

Gerçekten, bu memleketteki şehirsel yerleşmelerin, karakterine temas


edilen kısımda görüleceği gibi A.B.D. deki köy yerleşmeleri hemen tama-
men "Hizmet Merkezleri" halindedir.
Kır yerleşmelerinin yegane temsilcileri olan münferit çiftliklere gelin-
ce; bunlar birbirlerinden gölgede hakim olan ziraat faaliyetlerine tabi ola-
rak çeşitli uzaklıkda bulunan yerleşme tipleridir. Mısır kuşağı, Pamuk u-
şağı veya diğer entansif ticari ziraat sahalarında çiftliklerin aralarındaki me-
safe azdır. Buna karşılık Kuru Ziraat (Dry Farming) ve Range hayvancılı­
ğının hakim olduğu kurak ve yarı kurak bölgelerde çiftliklerin arasında
uzun mesafeler vardır. Bu durum şüphesiz çiftlik arazilerinin büyüklüğü ile
ilgilidir. Nem ve toprak şartlarının müsait olduğu Midwest (Orta Batı) ve
216 AN'GLO-AMERİKA

sair bölgelerde nisbeten az topraklara sahip olan çiftliklerde yüksek zirai


gelirler temin edilebildiği halde, su noksanlığının şiddetle hissedildiği kurak
,ve yarı kurak bölgelerde ancak çok büyük çiftlikler veya Ranch'ler faali-
yete devam edebilmektedir.
Diğer taraftan, çoğunlukla çiftlik arazisinin ana yola bitişik kısımla­
rında yer almış olan çiftlik binalarının gerek şekli, gerek tertibi ve konfor
~~recesi de bölgedeki ziraat faaliyetlerine bağlı olarak meydana gelmiştir.

Gerçekten Amerika Birleşik Devletleri'nde çiftliklere, hem de en mo-


dem ve konfora sahip çiftliklere hemen hemen adım başına rastlandığı
Mandraczlık kuşağından güneybatı istikametinde Yaz Buğday'ı sahasına,
Ilıeselfı Kansas'a doğru ilerlemede, kurak bölgeye doğru yaklaştıkça çift-

Amerika BirleşikDevletleri'nde Şehir ve Kır


Nüfusundaki Değişme
1790 -1960

Sayım Yıllan Şehir N. Kır N.


1960 70 30
1950 64 36
1940 57 43
1930 56 44
1920 51 49
1910 46 54
1900 40 60
1890 . 35 65
1880 28 72
1870 26 74
1820 20 80
1850 15 85
1840 11 89
1830 9 91
1820 7 93
1810 7 93
1800 6 94
1790 5 95

Kaynak: U. S. Bureau of the Census of Population, 1960/1963.


A.B.D'NDE YERLEŞMm 217

tiklerin aralarının hissedilir bir şekilde açıldığı görülür (Foto: 5). Kilomet-
relerce gidildiği halde bir tek çiftliğe rastlanmadığı sahalara gelinince ku-
rak bölge içinde bulunulduğu derhal anlaşılır.
Amerika Birleşik Devletleri'nde nemli sahalardan kurak bölgelere
doğru yapılan böyle bir seyahatte ayrıca, yukarıda da temas edildiği gibi,
hissedilir bir şekilde iktisaden daha az kazanç kaynaklarına sahip çiftlikle-
rin bulunduğu bölgeye yaklaşılmakta olduğu da açıkca müşahede edilir. Bu
husus biraz zorlanarak; memleketimizde mesela: Münavebe ve nisbeten en-
tansif bir ziraat sisteminin bulunduğu nemli sahalarda veya Akdeniz ve Ege
bölgesinin sulanan sahalarındaki genellikle meyva ve sınai bitkilere daya-
nan entansif zıraat faaliyetleri ve ona bağlı olarak kasaba ve hatta şehirle­
rin çevrelerinde rastlanan bahçeli muntazam evleri ile gelişmiş büyük köy-
lerle krakterize edilen coğrafi manzaranın, içerlere, kurak sahaya doğru
gidildikçe yerini monoton, basit meskenlerin bakim olduğu köylere terket-
ınesine benzetilebilir. ·
"Zıraat"
bölümünde daha yakından temas edilecek olan Amerika Bir-
leşik Devletleri kır yerleşmesinin başlıca temsilcisi olan "Çiftlikle{' den
sonra bu memleket yerleşmesini karakterize eden "Şehir" ler ve "Şehirsel
Yerleşmeler" üzerinde durmak gerekir.

A.B.D. de şehirleşme çok süratle cereyan etmiştir. Bu memleketin ken-


disi gibi şehirleri de gençdir.
Bir Amerikalı coğrafyacının kelimeleri ile "A.B.D. de şehirlerin gl!ç-
mişi yoktur". Bunlar dünyanın diğer birçok büyük şehirleri arasında olan
Avrupadakilerle ne yaş ne de şekil bakımından karşılaştırılabilir. Biraz e -
vel de belirttiğimiz gibi A.B.D. şehirleri hem çok genç, hem de bir iki is-
tisna hariç, gerek genel görünüm, gerek iç yapı bakımından birbirlerine
çok benzemektedirler. Bunun şüphesiz başlıca sebebi, çoğunun gelişmesin­
de esas itibarı ile aynı faktörün; sanayiin rol oynamış olmasıdır. Bu sebep-
le şehirleşmenin ilk safhası Avrupa'ya nisbetle ağır, sonraki safhaları ise
süratli bir şekilde gerçekleşmiştir. Bu kıtada Avrupa'da olduğu gibi kasaba
veya küçük şehir yerleşmelerinden bazen asırlar süren bir tekamül netice-
sinde bugünkü büyük yerleşme merkezlerine erişilmemiştir.
A.B.D. de ise bir asır içinde en iptidai zirai yerleşmelerden veya diğer
basit topluluklardan modern şehirlere erişmek söz konusudur.
Gerçi tekamüllerinin son devresinde Avrupa şehirlerinin çoğu da aynı
fonksiyonla (sanayi) bugünkü durumlarına erişmişlerse de, iki kıta şehirleri
Foto: 5 - Mandracılık sahalarında bir çiftlik.
A.B.D'nd en verimli ziraat faaliyetlerinden biri olan mandracılık modern çiftliklerin vücut bulmasına
sebep olmuştur.
A.B.D'NDE YERLEŞME 219

arasındaki gelişme farkı esas itibarı ile tarihi zeminlerindedir. Bu husus


Amerika şehirlerinin tarihi tekamülüne yakından bakarak daha açıklığa
kawşur.
Koloniyal devreden 1865'e kadar kıtadaki küçük şehirlerin çoğu At-
lantik boyunca sıralanmışlardı. A.B.D. de Yeni İngiltere, Orta Atlantik,
Kanada'da ise kıyı eyaletlerinde Aşağı St. Lawrence vadisi şehirlerin yer
aldığı başlıca sahalardı.
Bu durumun sebebleri açıktır; buralar her şeyden evvel İngiltere ve
Fransa'ya en yakın yerler olduktan başka ticaret faaliyetlerinin gelişebile­
ceği limanlar için müsait "Sit'' lere sahip idi. İç bölgelere gönderilecek mal-
lar bu liman şehirlerine geliyor ve oradan içerlere sevkediliyordu. Aynı
şekilde ihracat da buralardan yapılıyordu. Boston, Philadelphia, New Y ork
gelişmelerinin ilk safhasını bu fonksiyonlara borçludurlar. Fakat koloniyal
devrede Güneyde şehirleşme durumu . bu şekilde gelişmemiştir. Buralarda
hayat mesela Yeni İngiltere'de olduğu gibi; küçük şehirler etrafında top-
lanmamıştı. Aksine, plantasyonlar başlıca ekonomik faaliyet olduktan başka
aynı zamanda da önemli yerleşme merkezleri halinde idiler. Plantasyonla-
rın bu izole durumları ve iktisadi bakımdan kendilerine yeterli olmak hali
ise şehirlerin gelişmesini baltalıyordu. Böylece bu devrelerde güneydeki yer-
leşmelerin çoğu akarsu boylarında kurulmuş plantasyonlar halinde idiler.

A.B.D. nin istiklalini kazandığı yıllarda bu memlekette nüfusu 50.000'i


aşan bir tek şehir bile yoktu. 1820 ye kadar 100.000'i aşan nüfuslu bir şe­
hir bile ortaya çıkamadı. Nüfusu bir milyonu aşan bir şehir için ise 1880
yılına kadar beklemek gerekdi.
İç Harp'ı takip eden yıllarda Amerikan ekonomisi güçlükler içindeydi.
İktisadi durumun düzelmesi ve sanayileşmenin belirli bir şekilde gerçekleş­
meye başlaması 1823 yılını bulmuştur. Artık mevcut şehirler büyümeye ve
demiryolu, karayolu ve kanallarla birbirlerine bağlanmaya başlamıştı. Çoğu
Atlantik kıyılarında bulunan bu şehirler özellikle Chicago ile bağlantı te-
min etmeyi ön plana almışlardır.
A.B.D. şehirlerinin gelişme tarihinde, 1865-1914 arası ayn bir devreyi
teşkileder.
Bu devre bilhassa 1890 dan sonrası, A.B.D. nde sanayileşmenin sürat-
lenmeye başladığı zamanlara rastlar. Bu memleket ekonomisi 1890'a ka-
dar geniş çapta ziraate dayanıyordu. Fakat aynı devrede nüfus kütlelerinin
batıya yönelme hareketi de kuvvetlenmiştir. Atlantik şehirleri daha da bü-
yürken, iç bölgelerde de yeni yeni şehirlerin nüveleri atılmıştı.
22-0 ANGLO-AMERİKA

1960 da A .B .D'nin Başlıca Şehirlerinin


Nü/uslan

New York 7.871.980


Chicago 3.550.404
Los Angeles 2.476.015
Philadelphia 2.002.512
Detroit 1.670.144
Baltimore 939.024
Houston 938.216
Cleveland 876.050
Washington, D.C. 763.956
St. Louis 750.026
Milwaukee 741.324
San Francisco 740.316
New Orleans 627.000

1914-1930 arasında ise şehirlerin nüfusunun artışını hızlandıran önem-


li olaylar cereyan etti. Herşeyden önce ziraatin makinalaşması kır yerleşme­
lerinden şehirlere göçleri hızlandırdı. Gene bu devrenin başında sanayi faa-
liyetlerinin şehirlerde gelişmekte olması nüfus toplayan kuvvetli bir amil
halinde idi. Harpten sonra ilerde tekrar temas edileceği gibi, sanayi faali-
yetlerini büyük merkezlerden uzaklaştırmak fikri gerçekleştirilmeye başla­
mıştır ki bu hareket bugün de kuvvetle devam etmektedir.

Diğer taraftan bu esnada otomobil sanayii de gelişme yolunda idi. Bu


sanayi sadece memleketin büyük bir sanayi kolu haline gelmiyor, aynı za-
manda şehirlerin genişlemesi, banliyölerin ve yeni yerleşmelerin teessüsünde
de önemli rol oynuyordu. Böylece 1930'a doğru Amerikalıların çoğu şehir­
lerde yaşamaya başladı. Bu durum 1960 da daha da belirli bir hal aldı ve
evvelce de belirttiğimiz gibi A.B.D. nüfusunun % 70'i şehirli nüfusu haline
geldi.
Bugün bu memlekette nüfusu milyonun üstünde olan 5 şehir, yarım
milyon ile bir milyon arasında nüfusa sahip 16 şehir, 100.000 ve daha faz-
la nüfusu olan 111 şehir vardır.
Amerika Birleşik Devletlerinde bugün şehirsel yerleşmelerin hemen
her tipi mevcuttur. Bunlar Roadside' (Yol kenarı) dan Megalopolis'e kadar
gitmektedir. (Roadside, Hamlet Köy, Kasaba, Şehir, Conurbation, Metro-
A.B.D'NDE YERLEŞME 221

Büyüklüklere Göre Yerleşme Yerleri :

Nüfus Bütün Nüfus- Yerleşme


Nevi ve büyüklüğü (milyon) daki yüzdesi adedi
Total 179 100.0 19.790
Şehirsel Yerleşmeler 125.5 69.9 6.041
1 milyon ve daha fazla nüfuslu 17.5 9.8 5
500.000 - 1.000.000 1ı.1 6.2 16
250.000 - 500.000 10.8 6.0 30
100.000 - 250.000 11.7 6.5 81
50.000 - 100.000 13.8 7.7 201
25.000 - 50.000 14.9 8.3 432
10.000 - 25.000 17.6 9.8 1.134
5.000 - 10.000 9.7 ' 5.5 1.394
5.000 den az nüfuslu 8.1 10.l 2.748
Kır Yerleşmeleri 54.1 30.l 13.749
1.000 - 2.500 6.5 3.6 4.151
1.000 den az nüfuslu 3.9 2.2 9.598
Diğer kır sahaları 43.7 24.3 o

polis ve Megalopolis). Highsmith ve Northam yakın zamanda yayınladıkları


bir eserde Amerika Birleşik Devletleri'ndeki şehirsel yerleşmelere "Ecume-
nopolis" adı altında bir yenisini daha katmışlardır. Yerleşme coğrafyasına
yeni giren bu terim, 10 milyondan fazla nüfuslu şehirler için ullanılınak­
tadır.

Amerika Birleşik Devletleri'nde Sayım Bürosunun kabul ettiği esasla-


ra göre nüfusları 2.500 ve daha fazla olan yerleşmeler "Şehirsel yerleşme"
sayılmaktadır. Buna karşılık bazı eyaletlerin 1000 nüfuslu köyleri de şe­
hirsel yerleşme saymaları yanında, evvelce de belirtildiği gibi, nüfusları
2.500'ün çok altında olan Hamlet ve köylerde fonksiyon itibarile çoğunluk­
la Şehirsel Yerleşmeler halindedir.
A.B.D. de özel bir hüviyete bürünen Köy, Hamlet ve Roadside'ları
biraz yakından incelemek yerleşmenin karakterlerinin belirtilmesinde ge-
reklidir. Aynı şekilde bunu takiben A.B.D. de adeta şehirleşme olayının
hızına paralel olarak ortaya çıkmakta olan yeni yeni terimler ve dolayı ile
şehirsel · yerleşmeleri hudutlandırma esaslarının da incelenmesi faydalıdır.
222 ANGLO-AMERİKA

Şehirsel Yer/eşmeler

Yerleşme ve Özellikleri: Nüfus


Hamlet 16-150
Ki;y 150-1000
Kırsalhizmet merkezleri
ikametgah banliyöleri
Madenci kampları
Ormancı köyler
Kaşaba 1000-2500
Kırsal Hizmet-Merkezleri
İkametgah banliyöleri
Sanayi banliyöleri
Sayfiye kasabaları
Şehir 2500-800.000
Sanayi şehri
Parekende ticaret şehri
Münakale
Mali Merkezler
İdari Merkezler
Metropolis 800.000 den fazla
Megapolis Çok nüfus, en az bir kaç milyon
Ecumenopolis On milyondan fazla.
Kaynak : Highsmith ve Northam.

Roadside: Bu yerleşme tipi modern karayollarının eseridir. Gerçek-


ten A.B.D., Kanada ve Avrupanın kesif trafiğe sahne olan karayollarında
benzin istasyonları, moteller, restoranlar, dükkanlar ve buna benzer tesisler
halinde gelişmekte olan yerleşmelerin çevrelerinde hemen daima zirai faali-
yetler hakimdir. Bu servis merkezleri karayolu yolcularına olduğu kadar
çevredeki zirai nüfusa da hizmet etmektedirler.
Hamlet: Bunlar bir yol kavşağında yer almış olan 20 ile 150 nüfus-
dan müteşekkil, gerek evler, gerek işyerleri ile kır coğrafi manzarasından
biraz ayrı bir görünüme sahip bir yerleşme tipidir (Higbsmith ve Northam
Hamlet'de alt sının 16 olarak almaktadırlar). (Foto: 6).
Hamlet'ler hakkında geniş etüdler yapmış olan Trewartha'ya göre bir
yerleşmenin Hamlet ayılabilmesi için minimum şartlar şunlardır: 1 - Dört
A .B.D'NDE YERLEŞME 223

'L
Foto : 6 - A.B.D'nde bir Hamlet.

adet faal mesken ünitesi, bunların en aşağı iki adedi ziraate tahsis edilmiş
olmayacak,
2 - En aşağı altı fonksiyonel ünite mevcut oJmalı, ikamet, işyerleri,
sosyal kuruluşlar,
3 - İnsanlar tarafından halihazırda kullanılmakta olan en az beş
bina (Hamletlerde bir binada birkaç çeşit faaliyet mevcut olabilmektedir).
Bu duruma göre m,inimum nüfus 16 - 20 olmaktadır. Azami nüfus
ise 150 dir.
Esas itibarı ile çevredeki ziraat sahalarının ticari merkezleri halinde
olan Hamletlerin bu ihtiyaçları karşılayacak tertipler almış olmaları ta-
biidir.
Köy : Tipik bir Amerikan köyü ise cadde veya caddeler boyunca ga -
rimuntazam bir şekilde yer almış, ağaçlar ve beton veya tuğla kaldırımlar­
la çevrilmiş tuğla veya tahta evlerden müteşekkildir (Foto: 7).
Köy umumiyetle bir demiryolu istasyonu, bir veya bir kaç kili e bir
banka, bir veya iki garaj, bir veya iki yem satan dükkan, eczane madeni
224: ANGLO-AMERİKA

eşya ve hırdavat satan dükkan ve fırını ihtiva eder. Köyün en göze çarpan
binası, hemen daima tuğladan mamfü olan okul'dur. Derniryolu boyunca
silolar ve hayvan yükleme tesisleri de yer alınış olabilir. Umumiyetle fab-
rika ve benzeri tesisler yoktur. Köy geliştikçe bir kütüphane, bir tarihi ku-
rum ve sağlıkla ilgili binalar da vücut bulur. Köy sakinlerinin çoğunluğu­
nu topraklarını satmış veya kiralamış olan emekli çiftçiler teşkil eder. Bun-
lar evlerinin bahçelerinde sebze v.s. yetiştirirler. Bu faaliyet tamamen eğ­
lence mahiyetindedir. Köylerin başlıca fonksiyonu civardaki ziraat sahala-
rının ihtiyaçlarının bir kısmını karşılamaktadır. Fakat bunun yanında pa-
zar rolünü de oynarlar.
Evvelce de temas ettiğimiz gibi, Amerika Birleşik Devletleri'nde süratli
şehirleşme yeni terim ve hududlandırma esaslarını ortaya çıkarmıştır.
"Şehirleşmiş saha", "Merkezi şehirler", "Standard Metropolitan Sta-
tistical Area" (Standart Metropolitan Statistiki Saha) veya "Standard Con-
solidated Areas" (Standart Birleştirilmiş Sahalar), bunlar arasındadır.
A.B.D. nüfus sayımlarında kullanılan bu sınıflandırmaları yakından ince-
leme, bu memleketteki şehirleşmenin bugünkü hali hakkında ilgi çekici bil-
gi verebilir.
A.B.D'NDE YERLEŞME 225

"Şehirleşmiş saha" deyimi ile civarında yeni yerleşmelerle şehirsel yer-


leşme birlikte mütalaa edilmektedir. Bir sahanın "Şehirleşmiş Sahd' adde-
dilmesi için sınırları içinde en aşağı bir tane nüfusu 50.000 veya daha faz-
la olan yerleşmeye sahip olması aranan en mühim hususdur. Bunun yanın­
da bitişik sahaların da şu vasıflara haiz olması gereklidir: a) Birleşmiş şe­
hirsel yerleşmeler mevcut olmalıdır, b) diğer birleşmiş yerleşmeler en az
100 mesken ünitesine sahip olmalı, c) birleşmemiş "sayım mıntıkaları"nda

Foto: 8 - New York.


Anglo-Amerika - Forma : 15
226 ANGLO-AMERIKA

mil~ kareye en az 1.000 kişi düşmeli (bir sayım mıntıkası bir. sayım memu-
runa. tahsis edilen sahadır).

Merkezi Şehirler:

· · A.B.D. de bazı birleşmiş sahalarda 50.000 nüfus minimumu şartı bir-


birine bitişik iki şehrin nüfusları toplamı ile temin edilmektedir. Buna kar-
şılık şehirleşmiş sahaların bir çoğunda nüfusları 50.000'in üstünde olan
birkaç tane şehir mevcuttur. Bu takdirde bu sahalarda Merkezi Şehirler
tespiti yoluna gidilmektedir. Merkezi Şehirler tespitinde de şu yoldan ha-
reket edilmektedir: a) Şehirleşmiş sahalardaki en büyük şehir daima mer-
kezi şehirdir, b) bunun dışında 250.000 nüfusa sahip veya birleşmiş saha-
nın merkezi şehrinde mevcut nüfusun en az üçde birinin bulunduğu şehir
de merkez! şehir sayılabilir.
İkişer
adet merkezi şehire sahip şehirleşmiş sahalar için misaller şun­
lardır:Los Angeles - Long Beach, San Francisco - Oakland, Minneapolis -
St. Paul, Providence - Pawtucket, Norfolk - Portsmouth ve Allentown -
Bethlehem.
Üç adet Merkezi Şehire sahip "Şehirleşmiş Sahalar" ise Massa-
chusetts'de Springfield - Chicopee - Holyoke ve Illinois - Iowa hududunda
Davenport Rock Island - Moline'dir.
Halen A.B.D. de nüfusları 51.739 dan (Tyler, Texas) 14.114.927
(New York - Kuzeydoğu New Jersey Şehirleşmiş Sahası) arasında olan 213
Şehirleşmiş Saha vardır. Bu sahaların toplam nüfusu 96.000.000 (1960 da
A.B.D. nüfusunun yarısından fazla) dır. 16 Şehirleşmiş Sahanın nüfusları
1.000.000 dan fazladır. Bu l 6'nın toplam nüfusu ise 52 milyondur. Aşağı­
daki cetvel bu hususda daha fazla bilgi vermektedir.
A.B.D. de Şehirleşmiş alanlar County esasına göre bir de Standard
Metropolitan Statistical Areas olarak da verilir. Böyle bir bilgi verilmesinin
sebebi birçok istatistikler county esasına göre olduğu için, mukayesenin ko-
laylaştırılmasıdır. Bir SMSA en aşağı 50.000 nüfusa sahip bir Merkezi Şe­
hir'e veya toplam nüfusları 50.000 veya fazla olan ikiz merkezi şehirlere
sahip bir county veya bir bitişik county'ler grubudur.
Ayrıca
bu çekirdeği teşkil eden county'ye veya county'ler grubuna bi-
tişik
county'ler de eğer metropolitan karakterde iseler ve ekonomik bakım­
dan merkezi şehir ile bir bütün teşkil ediyorsa SMSA'ya dahil edilirler.
A.B.D'NDE YERLEŞME 227

A.B.D. de Başlıca Şehirleşmiş Sahalar, Bu Sahaların


Merkez Şehirleri ve SMSA'lar Nüfusu
(milyon olarak)

Şehirleşmiş Sahalar Şehirleşmiş En büyük • t:mdart


Sahalar l\lerkezi :.'\letropolitan
Nüfusu Şehir Stati tical
A.rea

New York - Kuzeydoğu


New Jersey 14.1 7.78 10.6
Los Angeles - Long Beach 6.4 2.47 6.7
Chicago - Kuzeybatı lndiana 5.9 3.55 6.2
Philadelphia 3.6 2.00 4.3
Detroit 3.5 1.67 3.7
San Francisco - Oakland 2.4 0.74 3.7
Boston 2.4 0.69 2.5
Washington 1.8 0.76 2.0
Pittsburgh 1.8 0.60 2.4
Cleveland 1.7 0.87 1.7
St. Louis 1.6 0.75 2.0
Baltimore 1.4 0.93 1.7
Minneapolis - St. Paul 1.3 0.48 1.4
Milwaukee 1.1 0.74 1.1
Houston 1.1 0.93 1.2
Bufialo 1.0 0.53 1.2

Herhangi bitişik bir county'nin metropolitan addedilebilmesi için şu şartlar


gereklidir :
1 - County'de mevcut işçi gücünün en aşağı % 75 i ziraat dışı faa-
liyetlerde çalışmalı.
2 - County "Metropolitan" karaktere sahip olmalıdır. Bunun için
ise şu şartlar gerekmektedir: a) Nüfusun en aşağı yarısı bitişik daha küçük
mülki bölümde (bir çok eyalette bu township'tir) milkareye en az 150 kişi
düşmek şartı ile yaşıyorsa. b) County'de ziraat dışı faaliyetlerde çalışan
işçi adedi Çekirdek County'de ziraat dışı işlerde çalışanların en az % lO'u
kadar olmalıdır: c) Gene aynı şekilde County'de ikamet eden ziraat dışı iş­
lerde çalışan işçilerin miktarı çekirdek county'dekilerin % 1O'undan <ijağı
olmamalıdır. d) County en aşağı 10.000 ziraat dışı işlerde çalışan işçiye sa-
228 ANGLO-AMERİKA

bip' .olmalıdır. e) Count en aşağı 10.000 ziraat dışı işlerde çalışan işçinin
ikameJ ettiği yer olmalıdır .
. 3 - SMSA bitişik bir county'nin SMSA'ya ithal edilebilmesi için
Merkezi Şehir veya şehirlerle ekonomik bakımdan bir bütün teşkil etmesi-
nin: gerekli olduğunu belirtmiştik. Söz konusu ekonomik bütünlüğün mev-
cudiyeti için ise şu şartlar gerekmektedir: a) County'de yaşayan işçilerin en
aşağı % 15'i Merkezi Şehir veya şehirleri ihtiva eden Çekirdek County'de
veya County'lerde çalışmalıdır. b) Merkezi Şehri veya Şehirleri ihtiva eden
Çek.irdek County veya County'lerde ikamet eden işçilerin en aşağı % 25'i
ekonomik bağlantı söz konusu olan County'de çalışmalıdır.
A.B.D. de halen 212 SMSA vardır. Bunların nüfusları 51.850 ile (Me-
ridem, Connecticut), 10.694.633 (New York) arasında olmak üzere deği­
şiktir.

Amerika Birleşik Devletlerinde Şehirsel Yerleşmelerde


Yaşayan Nüfusdaki Değişmeler

Şehirlerde Yaşayan Nüfus


(Toplam nüfusun yüzdesi olarak)
1 milyon 100.000 ve 10.000 ve
ve daha çok daha çok daha çok
nüfuslu nüfuslu nüfuslu
Yıllar şehirlerde şehirlerde şehirlerde

1960 10 28 54
1900 9 19 32
1850 5 11
1800 3
Kaynak: U. S. Bureau of the Census, United States, Summary, Census of
Population, 1960 (1963).
A. B. D. Sayım Bürosu Şehirsel Yerleşmeler sınıflandırmasında
şimdiye kadar tanıtılanlara bir de Standard Consolidated Areas - Standart
Birleştirilmiş Sahalar'ı da ilave etmiştir. A.B.D. nin iki büyük şehir yerleş­
mesinin (New York ve Chicago) etrafında, bundan evvel belirtilen iktisadi
bağlantılara uymayan çeşitli şekillerde karşılıklı münasebetler mevcut bi-
tişik SMSA ve diğer county'lerin gelişmiş olması da bu sayımlarda Standard
Consolidated Areas (SCA) ünitesini ortaya çıkarmıştır. Bunlar New Yo.rk -
Kuzeydoğu New Jersey (14.759.429) ve Chicago - Kuzeybatı Indiana
....1
ı-.
d
~
ı...
d
~


o
E
o
......
o
....
......
d
.!(
C)
..-!
.!(
~

ci;
::ı
o
.....
::n
ı:ı>
ı...
'@
'O
co
O)
00
~
......
d
.!(
o
C.D
....... .:i
9~
Q~

~
c.ı
a;ı

'ö t<l
ı:=
230 ANGLO-AMERİKA

(6.?~4.461) dir. Dikkat edilirse SCA'nın Şehirleşmiş Sahalardan daha ge-


niş saJ:ıaları kapsadığı görülür. Gerçekten, New York - Kuzeydoğu New
Jersey Şehirleşmiş Sahası (ki New York şehri olarak bilinir) 14.114.927
kişilik nüfusa sahipken, New York - New Jersey SCA 14.759.429 kişiyi
içine almaktadır. Chicago - Kuzeybatı Indiana Şehirleşmiş Sahası (5.9 mil-
yon) Üe SCA (6.7 milyon) arasında da nüfus ve saha bakımından fark var-
dır (Foto: 9).

Evvelce de belirttiğimiz
gibi A.B.D. de şehirleşme olayının sürat ve
yayimlığı Şehirleşmiş Sahaların çeşitli unsurlara dayanılmasına, dolayısiyle
de yeni terim v.s. nin ortaya çıkmasına sebep olmaktadır.
A.B.D. de gerek şehir ve çevrelerinin, gerek birçok şehirlerin yanyana
veya birbirlerine yakın olarak özel bir şekilde gelişip yer yer, dünyanın baş­
ka taraflarında henüz görülmeyen bir landscape yaratmış olmaları çeşitli il-
mi çalışmalara da konu olmuştur. Şüphesiz bunların en ilgi çekici olanı J.
Gottmann'ın "Megalopolis" 1961, New York'dur. Gottmann A.B.D. nin
kuzeydoğusunda şimdiki şehirleşmiş sahaların M egalopolis adı verilebilecek
bir karaktere sahip olduğunu ileri sürmektedir. Yazar, Maine'nin güneyi ile
Kuzey Virginia arasında 600 mil uzunlukta bir sahanın küçük şehir, şehir­
ler ve süper şehirler tarafından hemen hemen aralıksız bir şekilde doldu-
rulmuş olması sebebiyle meydana gelen süper - metropolitan karakterin
özel bir terimle "Megalopolis" ile anlandırılmasını uygun görmektedir. Böy-
lece Genel Yerleşme Coğrafyası, özellikle "Şehir Coğrafyası" da Şehirsel
Yerleşmelere ait yeni bir tip kazanmış oluyor. Gerçekten kasaba, şehir,
conurbation ve metropolis'e Megalopolis de katılmıştır. Şu var ki conur-
bation ve Metropolislere dünyanın başka yerlerinde de rastlanabildiği hal-
de, herhalde uzun zaman Megapolis için örnek A.B.D. den verilecektir.
Bugün şehirleşme olayı A.B.D. de dikkatle takip edilmektedir. Met-
ropolitan sahaların kesif şehirli nüfusunun bulunduğu yerlerin (mesela Me-
galopolis dışında, Erie Gölünün güney ve batı kıyıları, Michigan Gölünün
güney nihayeti kenarı, Kaliforniya kıyılarında hemen hemen 400 Km. ye
yaklaşan uzunlukdaki saha) daha ne kadar büyüyeceği meçhuldür. Yalnız
Muhakkak olan bir şey varsa Şehirsel Yerleşmelerin gerek nüfus gerek arazi
bakımından gittikçe büyümekte olmalarıdır. Bu büyüme nereye kadar gi-
decektir? Sonu ne olacaktır? Foscue ve diğerlerinin sordukları gibi eski Is-
parta ve Atina' da olduğu gibi "Şehir Devletleri" mi gelişecektir? Yahut yer
yer Megalopolis'ler mi teşekkül edecektir? Gerçekten şehirleşme ile türlü
teknik ve sosyal problemler doğmaktadır. Bununla beraber özellikle otomo-
A .B .D.'Zerinde Eyaletlerde Yerleşme
Yerlerinin Nüfusları ve Adetleri,
1960
Şehirsel Yer/eşmeler

Total 500.000 100.000- 50.000-


Eyalet Şehir den fazla 500.000 100.000
A.B.D. Total 69 16 13 8
Vermont 38 o o o
Massachusetts 83 14 11 21
New York 85 49 6 9
West Virginia 38 o o 12
Iowa 53 o 7 16
North Dakota 35 o o o
Wyoming 56 o o o
Nevada 70 b o 40
North Carolina 39 o 09 6
Florida 74 o 19 8
Mississippi 38 00 6 o
Texas 75 23 15 7
New Mexico 66 o 21 o
Arizona 75 o 50 o
California 86 24 13 12
Kır Yer-
Şehirsel
Y erleşnıeler [eşmeleri
25.000- 10.000- 5.000- 2.500- 1.000-
Eyalet 50.000 25.000 10.000 5.000 2.500
A.B.D. Total 8 10 5 4 4
Vermont 9 7 17 5 10
Massachusetts 18 8 1 2 2
New York 5 8 3 2 2
West Virginia 6 7 5 4 7
Iowa 8 6 8 6 7
North Dakota 22 6 5 1 12
Wyoming 25 12 6 13 8
Nevada o 16 4 6 5
North Carolina 6 7 4 4 5
Florida 9 9 6 5 3
Mississippi 12 8 6 5 5
Texas 6 9 6 5 4
New Mexico 16 12 7 4 4
Arizona 3 9 5 4 4
California 11 10 3 2 1
232 ANGLO-AMERİKA

bille!in sağladığı kolaylık insanları bir yandan şehir civarlarının kır atmos-
feri içinde yaşamalarını kolaylaştırmakta, diğer taraftan arzu ettikleri anda
şehirdeki her türlü imkanlardan faydalanabilmelerini de sağlamaktadır.
A.B.D. de bir şehire gerek yeni gelenlerin gerek şehirde eskiden beri ya-
şamakta olanların da yavaş yavaş yerleşme civarlarına göç etmeleri olduk-
ça eski bir olaydır. Şehirler civarına doğru olan bu nüfus hareketine, (Sü-
bürbanizasyon), Amerikan şehirlerinin çoğunun gelişmesinde baş rolü oy-
namış olan sanayi faaliyetlerinin de aynı şekilde yer değiştirmesini katarsak

.
sehirlerin civarının kır manzaralarını süratle kaybederek "Şehirleşmiş Sa-
~

halar" haline gelmelerindeki sebepler aydınlanır.


Gerçekten bugün A.B.D. şehirlerinde, eskiden sanayi faaliyetleri se-
bebiyle yerleşmelerin nüfuslarının süratle artması ile neticelenen santrali-
zasyon veya konsantrasyon hareketinin aksine bir desantralizasyon hareketi
mevcuttur. Yukarıda da belirttiğimiz gibi bu harekette ikametgahlar ve sa-
nayi tesisleri, aynı zamanda birçok ticari müesseseler de (mesela super-
market'ler, gazinolar) da yer almaktadır.
Özellikle gelişmiş, olgunlaşmış sanayi faaliyetlerinde müşahede edilen,
şehirlerin gerek saha gerek nüfus bakımından büyümeleri ile neticelenen,
şehir içinden çevreye ve küçük şehirsel yerleşmelere göç hareketinin başlı­
ca sebepleri arasında şunlar vardır :
Elektrik enerjisinin son derece yaygın
bir hale gelmesi, taşıt fiatları­
nın artmış olması, karayollarının ıslahı dolayısiyle kamyonlarla nakliyatın
kolaylaşması, işçi kütlelerinin mobilitelerinin artmış, aynı şekilde sermaye-
nin de daha mobil bir hal almış olması, şehir içinde hayat şartlarının paha-
lılaşmış oluşu, imalat ameliyelerinde standardizasyonun gelişmiş olması,
sevki idare ile işçi münasebetlerinin küçük yerlerde daha yakın ve verimli
oluşu, hava hücumu bakımından daha emniyetli oluş ve nihayet artık şehir
civarlarının da oldukça nüfuslanmış olması (Foto: 10).

Halen A.B.D. şehirlerinde müşahede edilmekte olan Sübürbanizasyon,


bir bakıma, bu şehirlerin kuruluşundan beri süregelen ve şehirlerin büyü-
melerine sebep olan bir olaydır. Adams özellikle Orta-Batı Şehirlerine ait
yeni bir çalışmasında(1) bu hususu açıkca ortaya koymaktadır. Adams'a
göre Amerikan şehirlerinin büyümesi münakale şartlarına sıkı sıkıya bağlı
dört devrede gerçekleşmiştir.

1- John S. Adams : c:Residential Structure ot: Midwest Cities>, Annals of the A.s~
sociation of Aınerican Geographers, Vol 60 (1970) s. 37 - 62.
234 ANGLO-AMERİKA

,1 - 1880'e kadar devam eden yaya ve atlı, tramvay devri,


2 - 1880 ile Birinci Cihan Harbi arasını kapsayan elektrikli tramvay
devri,
3 - 1920 - 1941 arasındaki otomobil devri,
4 ·- İkinci Cihan Harbi'nden sonra süratle idrak edilmekte olan
Freeway (modem karayolu) devri.
Adams'ın çalışması Amerikan şehirlerinin gelişmesinde, ilk olarak
elektriğe, bilahare de otomobile önem vermektedir. Gerçekten elektrik bir
yandan tramvayların gelişmesine, dolayısile şehirin bir çok kısımlarının bir-
birlerine kolaylıkla bağlanmasına imkan verdikten başka, asansörlerin de
meydana çıkmasına sebeb olarak önceleri şehirlerin merkezlerinde, sonra-
ları, çeşitli yerlerinde çok katlı binaların da inşasında baş rolü oynamıştır.
Böylelikle şehirlerin dikey ve yatay gelişmeleri gerçekleşmeye başlamıştı.
Gerçekten 1880 yılına kadar Chicago şehrinin merkezinde ancak altı katlı
binalar yer alıyordu.
Özellikle 1925 yılı civarında bütün kuvveti ile hisedilen otomobil dev-
ri Amerikan şehirlerinin süratle gelişmelerini etkiledi. Birinci Cihan Har-
bi'nden sonra gerçekleşmekte olan Freeway devresi de şüphesiz bir bakıma
otomobil devresinin devamıdır. Bu son derece modem karayolları, şehir
çevrelerinin nüfuslanmasında olduğu kadar, şehirsel yapının, düzeninin de
niş bir şekilde değişmesine amil olmaktadır.

A .B .D. ~ehirlerinin Fonksiyonel Sınıflandırılması

A.B.D. şehirleri bir çok ara~tırmacılar tarafından çeşitli yollarla fonk-


siyonel yönden sınıflandırılmışlarsa da bunlardan Harris (A Functional
Classification of Cities in the United States, Geogr. Rev. Vol. 33, s. 86-99,
1943) ve Nelson'unki (A Service Classification of American Cities, Econo-
mic Geography, Vol. 31, s. 189-210, 1955) en dikkat çekici olanlardır.
Murphy ise bunlara da dayanarak A.B.D. deki şehirleri aşağıdaki sı-
nıflara ayırmıştır:

Sanayi şehirleri
Ticaret şehirleri (perakende satışlar hakim)
Ticaret şehirleri (toptan satışlar hakim)
Münakale ve Haberleşme şehirleri
A.B.D'NDE YERLEŞME 235

Madencilik şehirleri
İdari şehirler
Şahsi hizmet şehirleri
Muayyen fonksiyonların diğerlerine hakim olmadığı şehirler.

Sanayi ~ehirleri :
Harris'e göre, A.B.D. şehirlerinin % 44'ü sanayi fonksiyonuna bağlı
olarak gelişmiştir ve halen de sanayi bu şehirlerde hakim fonksiyon halin-
dedir. Bu tip şehirlerin büyük bir kısmı tahmin edileceği gibi, "Büyük Ame-
rikan Sanayi Kuşağı"nda bulunmaktadır.
Gerçekten, sanayi şehirlerinin % 80'inden fazlası Mississippi Nehrinin
doğusu ve Ohio Nehrinin kuzeyinde yer almıştır. Diğerleri ise memleketin
batı ve güneyindeki sanayi bölgelerinde gelişmişlerdir. Öte yandan sanayi
faaliyetlerinin gelişmesine bağlı olarak münferit merkezler de teşekkül et-
mektedir.

Ticaret $ehirleri (Perakende satışlar hakim) :


Her ne kadar ticaret, perakende veya toptan olarak her şehirsel yer-
leşmenin zaruri fonksiyonları arasında ise de bazı şehirlerde en önemli
fonksiyon haline gelmiştir. Bu tip şehirlerin nüfusları genellikle 50.000 den
azdır. Dağılışlarında ise mesela "Sanayi şehirleri»n.de olduğu gibi belirli bir
toplanma müşahede edilmemektedir. Bununla beraber kuzeydoğu ve güney
Appalach'lar gibi sanayi faaliyetlerinin geliştiği yerlerde bulunmamaları ve
genellikle memleketin merkezine yakın olarak kuzey - güney doğrultusun·
da yer alınış olmaları dağılış özellikleri olarak dikkati çekmektedir.
Bu tip ticaret şehirlerinin bir özelliği de, çoğunda, aynı zamanda di-
ğer fonksiyonların da önemli derecede gelişmiş olmasıdır. Mesela, Pennsyl-
vania'da Uniontown ve Kentucky'de Middlesborough'da maden kömürü
çıkarımı, Teksas'da Lamesa, Wichita Falls ve Gainsville'de de petrol sa-
nayii perakende ticaretle boy ölçüşebilecek faaliyetlerdir.

Ticaret Şehirleri (Toptan satışlar hakim) :


Toptan satışların hakiın olduğu
ticaret şehirleri miktar bakımından
daha azdır. Bu tip şehirlerde de diğer bazı faaliyetler önemli bir şekilde ge-
lişmiştir. Mesela New Orleans'da toptan ticaret fonksiyonu yanında liman
faaliyetlerinin gelişmiş olması gibi.
236 ANGLO~AMER!KA

'Nelson'un sınıflandırmasına göre New Orleans, Denver, Minneapolis -


St. Paul, Portland, Memphis ve Omaha bu tip şehirlerin başlıcalarıdır.
-Toptan ticaret şehirlerinin bir diğer grubunu da zirai ürünlerin top-
landı~ğı daha ufak şehirler teşkil eder. Bunlar arasında Amerikan fıstığı is-
tihsal ·sahasında yer alan Suffolk (Virginia), elma yetiştirilen sahada yer
alan Yakima (Washington) ve sebzecilik bölgesinde gelişmiş olan El Centro
(Kaliforniya) vardır.

Münakale ve Haberleşme Şehirleri:

Bu tip şehirler miktar itibarı ile hemen hemen toptan ticaret şehirleri­
ne eşittirler. Nelson 96 şehirde transport fonksiyonunun hakim olduğunu
tespit etmiştir. Münakale ve Haberleşme Şehirleri bir kaç tali tipe ayrıl­
maktadır:

Demiryolu Merkezleri: Transport şehirlerinin 78'i demiryolu merkez-


leridir. Bunlar genellikle anahatlar üzerinde kavşaklarda yer almışlardır.
Pennsylvania'da Altoona, New York'da Hornell, Nebraska'da North Platte
ve Teksas'da Cleburn bunlar arasındadır.
Demiryolu merkezi olan şehirlerin dağılışı pek tabii olarak demiryol-
larının dağılışıile ilgilidir.
Böylece özellikle memleketin doğu yansında toplanma gösteren bu
tip şehirler, batıya doğru_
transkontinentaller boyunca uzanmaktadır.
Liman şehirleri: Transport şehirlerinin bir diğer tipi de liman şehir­
leridir. Bunların başlıcaları demir cevheri nakliyatı ile ilgili olan başta
Duluth olmak üzere Büyük Göllerdeki limanlar ve Atlantik kıyıları ile Gulf
Coast'da yer alan New Orleans, Galveston, St. Augustine, Jacksonville ve
Newport News'dur.

Gelişmelerinde Karayollarınzn baş rolü oynadığı şehirler :

Bütün dünya'da olduğu gibi A.B.D. de de karayollarında nakliyat sü-


ratle gelişmektedir. Özellikle çeşitli yüklere mahsus özel bir şekilde yaptı­
rılmış kamyonlarla yapılan yük nakliyatının gün geçtikçe belirli bir trans-
port sektörü haline geldiği müşahede edilmektedir.
Murphy Karayollarının yakın bir gelecekte münakale şehirleri arasına
yeni bir tipi katacağı kanısındadır.
A.B.D'NDE YERLEŞME 237

Madencilik Merkezleri:
A.B.D. de maden çıkarma faaliyetleri ile ilgili olarak gelişmiş şehirler
de vardır. Bunlar bilhassa Doğu Pennsylvania antrasit havzasında, Orta
Batı maden kömürü havzalarında Süperior gölü demir cevheri yatakları ci-
varında bulunanlarla Texas ve Oklahoma'daki bazı petrol kasabalarından
ibarettir.
Maden kömürü ve diğer madenlere bağlı olarak gelişmiş olan şehirler
genellikle eski yerleşmelerdir. Bu tip şehirlerin bariz özellikleri hemen ci-
varlarında maden çıkarma ve işletme faaliyetleri ile ilgili tesisler, yığınlar
halinde artıklar v.s. nin bulunması ve şehirlerin tozlu bir halde olmasıdır.
Petrol çıkarımına bağlı olarak gelişmiş olan şehirler ise çok daha
gençdirler. Bunlar maden şehirleri kategorisindeyseler de maden kömürü,
demir cevheri ve sair madenlerin çıkarımına bağlı olarak gelişmiş şehirler­
den çok ayrı görünümdedirler. Bu şehirlerin civarında da şüphesiz petrol
çıkarma faaliyetleri ile ilgili tesisler yer almaktadır. Fakat çoğu petrol işlet­
meleri tarafından kurulmuş olan ikametgah seksiyonları ve bunların teşvik
ettiği petrol işletmeleri dışı teşebbüslerin veya şahısların yarattığı yerleşme
üniteleri bu şehirlere yepyeni ve ayrı bir görünüm kazandırmıştır.
Maden şehirlerininbu iki tipi sadece dış görünüşlerinde değil, fakat
bazı beşeri hususlarda da birbirlerinden ayrılırlar.
Kitabın ilgili bölümünde açıklandığı gibi A.B.D. de maden kömürü
istihsali azalmaktadır. Bu azalış ister mahalli maden kömürü yataklarının
tükenmesi, ister bütün memlekette maden kömürüne karşı bir çok sahalar-
da gelişen isteksizlikten olsun, neticede bu faaliyette çalışanların işsiz kal-
malarına sebep olmaktadır. İşsizler arasında çoğunlukla genç erkeklerin
başka yerlerde iş aramak üzere yaşadıkları bu maden şehirlerini terkettikle-
ri müşahede edilmektedir. Daha yaşlı olanlar ise yaşadıkları yerleri değiştir­
mek için vaktin geçmiş olduğunu düşünerek kasabalarından ayrılmamakta­
dırlar.

Mesleki Hizmet $ehirleri:


A.B.D. Sayım Bürosu'na göre sağlık ve eğitim işleri, devlete bağlı ida-
ri işler
ve çeşitli meslekler "mesleki hizmetler" kategorisi altında toplan-
maktadır. Nelson A.B.D. de 81 şehirde işgücünün en büyük payının bu
fonksiyonlarda çalışmakta olduğunu tespit etmiştir. Bu tip şehirler her ne
kadar Orta Batıda bir toplanma gösteriyorlarsa da oldukça dağınıktırlar.
238 ANGLO-AMERİKA

'Sağlık ve Eğitim hizmetlerinin her şehirsel yerleşmede en önemli ihti-


yaç halinde olmalarına rağmen hiç bir büyük şehir bu kategoriye dahil de-
ğildir~ Bunun başlıca sebebi, bu faaliyetlerin büyük şehirlerde diğer fonksi-
yonlar arasında kaybolmasıdır. Mesleki hizmetlerin hakim fonksiyon oldu-
ğu eJi .büyük şehir Madison (Wisconsın)'dır. 1960 yılında nüfusu 126.706
olan bu şehir, hem eyalet merkezi ve hem de Amerika Birleşik Devletleri'-
nin bellibaşlı üniversitelerinden birine sahiptir. Ayrıca iki büyük hastahane
de vardır.

Kolej Şehirleri ve Sağlık Merkezleri :

Mesleki hizmet şehirlerinin dörtte üçü kolej şehirleri, geri kalanın da


büyük bir kısmını sağlık merkezleri teşkil etmektedir.
Bununla beraber, kolej şehirlerinin bir kısmı da aynı zamanda sağlık
merkezleridir. Mesela, Madison (Wisconsın) ve Ann Arbor (Michigan).
Bu tip şehirlerin başlıca beşeri ve iktisadi özellikleri arasında sakinle-
rinin az bir kısmının iş sahibi olması (öğrenciler çalışan nüfus sayılmadık­
larına göre) ve yine öğrenci kütlesi ile ilgili olarak "gelir" in düşük olması
vardır.
Gerçekten öğrencilerin büyük bir kısmına aileleri, genel olarak, fazla
olmayan bir miktarda para göndermektedirler. Bununla beraber öğrencile­
re gönderilen paraların bu şehirler ekonomisine yaptığı müsbet tesirler de
unutulmamalıdır.

Kolej şehirleri çok defa "Campus" lar halinde Üniversite siteleri, park-
lar içinde büyük hastahaneler ve yerleşmenin çevresinde ağaçlar arasına ser-
pilmiş genellikle bir ailenin işgal ettiği ikametgahlarla ayrı bir özelliğe sa-
hiptirler.
İdari Merkezler:

Nelson'un sınıflandırmasına göre A.B.D. de 85 tane "İdari Merkez"


vardır. Memleketin orasına, burasına dağılmış olmaları dağılış düzenlerin-
de hakim özelliktir. Bu dağınıklığın en kuvvetli sebebi eyalet merkezlerinin
mevcudiyetidir; her vilayetin "Capital City" başşehire sahip olması halile
bir dağınık görünümün meydana gelmesine sebep olmuştur. Bununla bera-
ber şu hususa da dikkati çekmek gerekir: A.B.D. eyaletlerinin hepsinin baş­
şehri "idari merkezler" kategorisi içinde değildirler. Bunların ancak yarısı
idari merkezlerdir. Eyalet başşehirleri oldukları halde "idari merkez" şeh.İ.l'
leri sınıfına ithal edilmemiş olanlardan bazıları (Carson City, Dover,
A.B.D'NDE YERLEŞME 239

Montpelier ve Pierre) sınıflandırmaya girmeyecek derecede az nüfusludur-


lar (sınıflandırmada 10.000 ve daha fazla nüfuslu şehirler ele alınmıştır).
On beş,on altı tanesinde de "gayrimenkul satışları, sigortacılık ve ma-
li işler" fonksiyonu hakimdir. Bir kısmı da Columbus, Minneapolis - St.
Paul, Indianapolis ve Denver gibi büyük şehirlerdir.

Askeri Merkezler:

Avrupa'da eskiden beri "Garnizon Şehirleri" olarak tanınan tipte "As-


keri Merkezler" A.B.D. de de yeni yeni meydana gelmektedir. Bunlar ço-
ğunlukla önemli hava alanları veya üsler civarında gelişmişlerdir. Florida'da
Key West ve Warrington, Rhode Island'da Newport Virginia'da, Riverview
ve Kansas'daki Junction City başlıcalarıdır~
Başşehirler ve askeri merkezlerin dış görünüşlerinde bazı karakteristik
hususlar vardır. Başşehirler şehrin hemen hemen ortasında, genellikle bir
parkın içinde yer almış olan Capitol (Hükümet Binası) ile belli olurlar. Bu-
rası şehrin ana caddelerinin bağlandığı bir meydandır.

Bu tip şehirlerin bir özelliği de otellerin çok olmasıdır.

Askeri merkezler ise şehrin hemen civarında bulunan çeşitli askeri te-
sislerle olduğu kadar, şehrin içinde de eğlence yerleri özellikle barlar v.s. nin
çokluğu ile de kendilerini belli ederler.

Mal'i işler, sigortacılık ve gayrimenkul satışlarının hakim fonksiyon ol-


duğu şehirler :

Nelson'a göre 123 şehir bu kategoriye dahildir. Dikkati çeken bir hu-
sus, memleketin birçok büyük şehirlerinin bu grupta bulunuşudur. Büyük
şehirlerde çeşitli şehirsel fonksiyonların hemen hemen aynı değerde olması
bir tek fonksiyonun hakim bir şekilde ortaya çıkmasını önler. Buna rağmen
bir çok büyük şehirlerde mali işler, sigortacılık ve gayrimenkul satışları ha-
kim fonksiyon halindedir. Bu şehirlerin çoğunda Federal Reserve Bank bu-
lunmaktadır.

Aslında üç ayrı fonksiyon olan bu faaliyetler ileri bir iktisadi hayatın


hemen her safhasında yer almakta oldukları için bu tip şehirlere A.B.D. de
çok rastlanmaktadır. Bu üç fonksiyonla şehir büyüklükleri arasında açık
bir ilişki vardır.
Yirmibeş Şehirleşmiş Sahanın Fonksiyonel
Sınıflandırılması (Nelson'a göre)
•:

Şehirleş!'liş
Saha 1960 nüfusu . Sınıf /andırma
New York- Kuzeydoğu N. J. 14.114.927 Bankacılık, sigorta ve
gayrimenkul satışları

Los Angeles - Long Beach 6.488.791 »


Chicago - Kuzeybatı Indiana 5.959.213 ")

Philadelphla 3.635.228 ))

Detroit 3.537.709 Sanayi


Bosto·n 2.413.236 Bankacılık, sigorta ...
San Francisco - Oakland 2.430.663 »
Washington D.C. 1.808.423 idari
Pittsburgh 1.804.400 Çeşitli
Cleveland 1.784.991 Çeşitli
St. Louis 1.667.693 Çeşitli
Baltimor 1.418.948 Çeşitli

Minneapolis - St. Paul 1.377.143 Bankacılık, sigorta ... ve


- ·-
toptancılık
Houston 1.139.678 Çeşitli
Milwaukee 1.149.997 Çeşitli
Buffalo 1.054.370 Çeşitli
Kansas City 921.121 Bankacılık, sigorta ...
Seattle 864.109 »
Miami 852.705 Perakende ticaret, Ban-
kacılık, Sigorta ...
New Orleans 845.237 Transport, toptancılık
San Diego 836.175 İdari, şahsi hizmetler
Denver 803.624 Toptancılık, Bankacılık
Atlanta 768.125 Bankacılık,sigorta ve
gayrimenkul satışları

Tablonun başında da belirtildiği gibi Nelson'un esaslarına göre yapı­


lan bu sınıflandırma, Harris veya Jones'inkinden daha değişik neticeler ver-
mektedir. Mesela Nelson tasnifine göre New York - Kuzeydoğu şehirleşmiş
sahasında Bankacılık, sigorta ve gayrimenkul satışlarının hakim olduğu gö-
rüldüğü halde aynı sahayı Harris "Çeşitli fonksiyonlar" ın, J ones ise "Sa-
nayi" fonksiyonun hakim olduğu yerleşmelere ithal etmişlerdir. Aynı şe-
A .B.D'NDE YERLEŞME 241

kilde San Francisco da Harris'de "Toptancılık", Jones'de "Perakende ti-


caret" Nelson'da ise "Bankacılık, sigortacılık ve gayrimenkul satışları" nın
haklın olduğu şehirsel sahalardır.
Büyük şehirlerde çoğunlukla Bankacılık daha önemlidir. Buna karşı­
lık sigorta şirketleri daha ziyade küçük şehirlerde gelişmişlerdir. Mesela,
Connecticut'da Hartford ve lowa'da Des Moines gibi.
Bu fonksiyonların bakim olduğu şehirlerin dış görünümlerinde pek
farklı bir özellik mevcut değildir. Bununla beraber adı geçen faaliyetlerin
kesif bir şekilde yer almış olduğu sahaların (W all Street gibi) bilhassa ufak
şehirlerde, en yüksek binalardan müteşekkil olarak, gelişmiş olması bir özel-
lik sayılabilir.

Şahsı Hizmet Şehirleri:

Nelson sınıflandırmasına göre, 92 şehir bu kategoriye dahildir. Bu şe­


hirler çoğunlukla eğlence merkezleri veya emeklilerin yerleşmiş oldukları
yerlerdir. Bu tip şehirlerde "Mesleki Hizmetler" ve "İdari Fonksiyonlar"
da hemen daima gelişmiş bir haldedir.
Şahsihizmet şehirlerinin çoğu memleketin güney yarısında bulunmak-
tadır. Florida ve Kaliforniya başlıca toplanma sahalarıdır. Böylece, özellik-
le kışın gidilen istirahat ve eğlence merkezlerinin çoğunlukta olduğu dikkati
çekmektedir. Bu arada belirtilmesi gereken bir husus da şahsi hizmet şehir­
lerinin bir kısmının tasnife girebilecek kadar nüfusa sahip olmamalarıdır.
Gerçekten A.B.D. de eğlence ve dinlenme merkezlerinin çoğu az nü-
fusludur.
Bu tip şehirlerin başlıca sosyal özelliklerine gelince; süratle nüfusları­
nın artmakta olması ve genel nüfuslarında 65 ve daha yaşWar oranının yük-
sekliği başta gelir. Tabiatı ile buna bağlı olarak düşük bir "Çalışabilir nü-
fus" oranı ve yüksek bir ölüm oranı söz konusudur.
Bu kısmı bitirmeden evvel genel olarak Amerika Birleşik Devletleri
şehirlerinde, özellikle vasat bir nüfusa sahip şehirlerde şehir iç yapısının,
diğer bir deyimle, fonksiyon sahalarının dağılışının dikkati çeker bir şekil­
de birbirlerine benzediğini belirtmek gerekir. Gerçekten hemen daima şe­
hirlerin merkezinde yer alan merkez! iş sahası (Central Business District)
münakale fonksiyonuna tahsis edilmiş sahalar ve ikametgah sahaları ile çev-
relenmiştir.
Bunların çevresinde ise sanayi sahaları ve yer yer tek ailelerin ayn
ayrı evler halinde işgal etmiş olduğu ikamet sahaları mevcuttur.
Anglo-Amerika - Forma : 16
''

KIR VE SEHİR
'
YERLESME
'
SEK.İLLERİNİN MENSEİ
; '

Yeryüzünün büyük bir kısmında yerleşmenin başlangıcına ait bilgiler


çok karmaşıktır. Gelişmenin seyrini takip ise çok defa imkansızdır.
Durum A.B.D. de tamamen farklıdır. A.B.D. nin büyük bir kısmın­
da yerleşme şeklini 1785 de çıkan yönetmelikle uygulanan dikdörtgen şe­
kille haritalama tesbit etmiştir. Bu memlekette Meclis tarafından 1785 yı­
lında düzenlenen yönetmelik ve onu takiben "halle mülkiyetini" (public do-
main) halkın tasarrufuna ve idaresine vermeyi yasalayan kanun bugün
karşımızda görülen yerleşme şekil ve biçimlerinin esaslarını koymuşlardır.
Yönetmelikdeki kadastro sistemine göre yapılan harita işlemi herbiri kuzey-
güney ana meridyeninin veya saha hududunun doğu - batı paraleli veya te-
mel hattı (base line) ile kesişmesine göre hazırlanmış çeşitli koordinat sis-
temlerini muhtevidir. Arazi bazı ölçme zaruretleri yüzünden 36 mil kare
(genel olarak 36 mil kareden çok az ayrılmaktadırlar) civarında yüz ölçü-
münde olan township'lere ayrılmıştır. Saha bakımından mevcut herhangi
bir fazlalık veya eksiklik, bütün bölümlere eşit bir şekilde dağıtılmaktan
ziyade her bir township'in kuzey ve batı kesimlerine bağlanmıştır. Bu usul-
de her bir township'in diğer bölümleri teorik olarak kenarı bir mil olan ve
640 akrlık saha ihtiva eden bir kare şeklini alır.
A.B.D. de devlete ait arazi veya "halk mülkü", hususi mülkiyete doğ­
rudan doğruya satışlarla, askeri hizmetle ilgili bağışlarla, çiftlik kanunu ve
diğer çeşitli yollarla intikal etmiştir. Fakat bu transferde dikkati çeken hu-
sus, arazi birimlerinin şekil ve ebatlarının değişmemiş olmasıdır. Gerçekten
arazinin heı:nen hemen tamamı (batıda bir kısım kurak ve yarı kurak saha-
lar hariç) hususi mülkiyete 40, 80, 160, 320 ve 640 akrlık parseller halin-
de intikal ettirilmiştir. Birden fazla parsellik büyük arazi alanlar dahi bu
büyüklüklerden birkaç kat fazla almışlardır. Şahıslar arasında da arazi alış
v~rişi genellikle bu standart büyüklüklere göre yapıldığı için, şekillerde de-
A.B.D'NDE YERLEŞME 243

ğişiklik olmamıştır. Böylece kare şeklinde olan 40, 160 ve 640 akrlık ar-
salar ve uzunlukları genişliklerinin iki misli olan dikdörtgen şekilli 80 ve
320 akrlık arsalar şekillerini muhafaza etmişlerdir.
Kısaca menşeinin ana hatlarını, büyüklük ve şekillerini belirttiğimiz
bu arazinin tabiatı ile büyük bir kısmı ziraate tahsis edilmiş bir kısmı da
şehirler v.s. (mesela yollar) kullanışlara sahne olmuştur. A. B. D. de
kır yerleşmelerini karakterize eden çiftliklerin şekilleri belirtilen saha ve
şekillere son derece uymaktadır. Gerçi son yıllarda çiftliklerin sayıları azal-
mış ve çiftlikler büyümüştür. Bu büyüme 20, 40, 80 ve 160 akrlık üniteler
şeklinde olmuştur. Dolayısiyle şekiller hala çoğunlukla dikdörtgen, ka-
re veya bu şekillerin birleşmesiyle meydana gelmiş bir biçime sahip-
tir. Ayrıca tarlalar da ana hatları ile çiftliklerin daha küçük bölümlerini tem-
sil eder bir şekilde bu sisteme uygunluk gösterir. Gerçekten tarlalar çoğun­
lukla büyük arazinin sistematik ve düzenli kısımlarıdır.
Diğer taraftan şehir planlarının da dikdörtgen sistemden doğduğunu
ilave etmek gerekir. Kasaba ve şehirlere tamamlayıcı unsurlar olarak ya...
pılan ilftveler aynı planları takip etmiş ve böylece mevcut görünümün ge-
lişmesine ve devamına imkan vermiştir. Böylece 1785 deki Yönetmeliğin
ortaya koyduğu şeklin bütünü ile yerleşme şekillerinin bugünkü görünümün-
den başlıca sorumlu olduğu anlaşılmaktadır. Foster'e göre adı geçen Yö-
netmeliğin ortaya koyduğu şekil o kadar yerleşmiştir ki, A.B.D. de metrik
sistemin kullanılmasına karşı koyan bundan daha önemli mani yoktur.
AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİNİN

DÜNYA SİYASETİNDEKİ YERİ

Tarihinin incelenmesi, bu memleketin teşekkül ve tekamülünü tamam-


larken dış memleketlerle bilhassa Avrupaya ait olan meselelerle meşgul ol-
maktan çekinmiş olduğunu gösterir. Bu çekingenliğin teessüsünde 2 Aralık
1823 de J ames Monroe'nun kongreye gönderdiği mesajın büyük rol oyna-
dığı fikri hakimdir. Monroe'nun bu mesajının esası G. Washington'un Av-
rupa işlerine müdahaleden kaçınmayı tavsiye eden fikirlerine dayanıyordu.
Bu tavsiyeye uyan Amerikalılar 19 ncu Asırda, esas itibariyle, Yeni Dün-
yadaki vaziyetlerini takviye ile uğraştılar.
Ancak 1865 de Amerika Federal Birliğinin tam ve kat'i olarak kurul-
masından sonra A.B.D. nin dış siyaset alanında rol oynamaya başladığı gö-
rülür. Bu konuda araştırma yapanlar Napolyon ill. ün Meksika'ya, Meksi-
kalıların arzusu hilafına göndermiş olduğu arşidük Maksimiliyen'i destekle-
yen Fransız kuvvetlerinin geri çekilmesini istemesini bu rolün başlangıcı
saymaktadırlar. Bilindiği gibi bu talep üzerine Fransa kuvvetlerini geri çek-
miş, yalnız kalan Maksimiliyen de öldürülmüştü. "A.B.D. nin meydana gel-
mesi" başlığı altında da belirtildiği gibi, bu memleketin sınırları dışında, ilk
ilgilendiği saha, Kuzey Pasifik ve Merkezi Amerika idi. Latin Amerika'daki
İspanyol ve Portekiz kolonilerinin bağımsızlık mücadeleleri uzun müddet
sempati ile izlenmiş, İç Harp bittikten sonra ise daha etkili bir siyaset uy-
gulanmaya başlamıştır. Pasifik ile ilgili hususlarda ise Alaska'nın satın alın­
ması, Midway adasının ilhakı v.s. başlıca hareketlerdir. Diğer taraftan
Amerika ekonomisinin süratle gelişmekte olması da Monroe doktrini esas-
larından uzaklaşmada büyük rol oynamıştır( 1 ).

1 - Gerek Monroe doktrini, gerek genel olarak A.B.D. siyası tarihi için bakınız: İlhan
Lütfen: Aınerika'yı Tanıyalım, 1946, :Ankara.
A.B.D'NİN DÜNYA SİYASETİNDEKİ YERİ 245

Gerçekten, Avrupa kıtası ile ticari münasebetler çoğalmış, Amerikalı


birçok iş adamları dışarıya para yatırmış ve çeşitli işler düzenlemişlerdi. 20.
Yüzyılın başında ise bu yeni eylem Theodora Roosevelt'in çabaları ile iyi-
ce kuvvetlenmişti. Artık A.B.D. dünyanın iktisadi ve siyasi durumu ile ya-
kından ilgilenmeye başlamıştı. Fakat buna rağmen Başkan Wilson Avru-
pada başlayan harbe 2 Nisan 1917 ye kadar A.B.D. ni katmadı (Wilson 2
Nisan'da Kongrede harp talep etti. 6 Nisanda da kararı imzaladı). ·
Amerika'nın harbe ·girmesinde Alman zaferinin A.B.D. için doğuraca­
ğı tehlikeleri önlemek baş rolü oynamıştır. Diğer taraftan harbin 1917 ye
kadarki devresinde Avrupa devletlerinin yegane pazarı olan A.B.D. nin Al-
man denizaltı harbinin bu ticareti iyice baltalamaya başladıkları son devre-
lerde harbe katılmış olmasına da dikkat çekilmektedir. Bu yıllar Amerika' -
da refah o zamana kadarki en .yüksek seviyeye erişmişti. Fakat harpten son-
ra o seviye muhafaza edilemedikten başka 1929 da büyük bir iktisadi buh-
ranla da karşılaşıldı. Buhranın önlenmesinde F. Roosevelt zamanında tat-
bik edilen «New Deal» sisteminin büyük rolü olmuştur'.
Buhranıntam hafiflediği sıralarda (1939) Avrupa bir kere daha ka-
rışmıştır.A.B.D. bu defaki harbe bilindiği gibi çeşitli safhalardan sonra
1941 Aralık ayında Hawaii adalarındaki Pearl Harbor üssünün bombardı­
man edilmesi üzerine girdi. Böylece A.B.D. Birinci Cihan Harbi'nden sonra
girmiş olduğu izolasyon devresini terkediyordu.

Daha harp bitmeden San Francisco'da Amerika'nın teşviki ile bir Bir-
leşmiş Milletler Konferansının toplanmış olması Amerika'nın dünya me-
selelerine yepyeni bir açıdan bakmaya başladığı fikrini veriyordu. 1945 Ni-
san ayında 51 milleti temsil eden 300 delegenin hazırlamaya koyuldukları
dünya sulhü için esaslar 4 ay sonra (J aponya'nın teslimi ile 14 Ağustos
1945) tatbik mevkiine konuluyordu. Bu harp sonrası devresinin başında ilci
önemli mesele anlaşılmış bulunuyordu: a) A.B.D. büyük bir iktisadi ve as-
keri kuvvet haline gelmiş ve, b) A.B.D. nin görünüşte dünya sulh ve niza-
mı için aslında geniş çapta kendi yararına olarak devamlı bir şekilde mil-
letlerarası mesuliyetlere katılmayı taahhüd etmiş olduğunu bütün dünyaya
bildirmişti.

A.B.D. nin üzerine almaya hazırlandığı ödev, 5 Haziran 1947 tarihin-

1 - New Deal'de ba,'Jlıca hareketler dolar kıy metin i n % 40 indirilmesi, devletin işsizliğe
çare olmak üzere ınşaatlar y ap lırm a.cı ı , g ün delikl erin arttırılması iı;in blrle,sik mu-
kaveleler yaptırılmasını teşvi k, çiftçilerin ipoteklerinden bir kısmının devlete y Uk-
lenmes i, faizlerinin indirilmes i, pamuk ve buğdaya t ahsis edilen arazinin tahdidi, ..
246 ANGLO-AMER!KA

de Dış İşleri Bakanı G. Marshall tarafından şöyle tarif edilmişti: «Birleşik


Devletlerin dünyanın normal ekonomik sıhhatinin avdeti için elinden geleni
yapması mantıki bir harekettir. Çünkü bu yapılmadan siyası istikrar ve
müemmen bir sulh olmaz. Siyasetimiz hiç bir memlekete veya doktrine ma-
tuf olmayıp, açlığa, fakru zarurete, yese ve kargaşalığa karşıdır. Siyasetimi-
zin gayesi, içinde hür münasebetleri barındırabilecek siyası ve sosyal şart­
lar meydana gelmesine müsait bir dünya ekonomisinin canlandırılması ol-
malıdır.»

A.B.D. Marshall Planı adı altında Avrupa devletlerine geniş yardım


yaparak bu memleketlerde harbin sebebiyet verdiği çöküntüyü onarmaya
çalışmışlardır. Tabiatı ile aynı zamanda Amerikan ekonomisinde de harp
istihsalinden sulh istihsaline geçişde bu plandan fayda sağlamışlardır.
A.B.D. böylece Avrupa ekonomisini kalkındırarak kendi ekonomik duru-
munu da garantiye alırken bir yandan da askeri tedbirlerle kollektif savun-
ma sistemleri düzenleme yolunu takip etti. Bu devre Efimenco'ya göre şöy­
le hülasa edilebilir: «A.B.D. ni esaslı bir savunma düzeni kurmaya teşvik
eden sebeplerin başında, müttefik kuvvetlerin süratli demobilizasyonuna
karşılık Sovyet kuvvetlerinin tam bir mobilizasyonu muhafaza etmeleri, ay-
rıca Moskova'nzn 1945-1947 arasındaki itilaflı tutumu geliyordu. A.B.D.
kendisi ve hür dünya için yararlı bir kuvvet muvazenesi temin için önce
Sovyet kuvvetlerini frenlemek ve bunun Hür Dünya'nın hayatı sektörlerine
el atmasını önlemek maksadı ile S.S.C.B. mihveri üzerindeki stratejik nok-
talara karşı kuvvet tatbikine girişti. Yunanistan, İran, Türkiye ve Kore'de
yapılan bazı denemeler komünizmin yayzltşı ve Amerikan mukavemeti ara-
sındaki mücadeleyi belirtmiş oldu.

Bu mukavemet haricinde A.B.D. Sovyet Golyat'ına karşılık bir kal-


kan teşkil edecek şekilde batının askerı gücünü yeniden kurmaya giri-Şti.
Bu hareket de NATO'nun kurulması ile neticelendi. Şu halde NATO, Sov-
yet kuvvetlerini Kuzey Amerika kıyılarından uzak tutmak için yapılmış bir
askeri koalisyon olup, Amerika'nın güvenliği ve yaşaması için tehlike teş­
kil eden harp sonrası devresinde tarafsızlık ve tecrit durumunu zımnen or-
tadan kaldırmıştır.»
Bu Amerikan programının yerine getirilmesi, A.B.D. tarafından gerek-
li tahsisat temini ile, karşılıklı müdafaa anlaşmaları vasıtası ile dünyanın
her yanında müttefiklerin aranması şeklini almıştır. Esas bakımından anti ·
komünist olanlarla, başlıca istekleri istiklallerini koruyabilmek olan müt-
tefikler A.B.D. ile işbirliği yapmaya başladılar.
A.B.D'NİN DÜNYA SİYASETİNDEKİ YERİ 247

Böylece Belçika, Kanada, Danimarka, Fransa, Alman Federal Cum-


huriyeti, İzlanda, İtalya, Lüksemburg, Hollanda, Norveç, Portekiz, Türki-
ye, İngiltere, Yunanistan ve A.B.D. nin meydana getirdiği NATO, A.B.D.
nin karşısında bulunan doğu blokun iki büyük kuvvetinden biri olan Sovyet
Rusya'yı çevreleyen bir çember haline gelmiştir. A.B.D. doğu blokunu
kontrol dolayısiyle kendinin ve tabilerinin savunması gayesi ile daha başka
tertipler de meydana getirmiş, veya mevcut organizasyonlarda çeşitli şekilde
yer almıştır. Mesela evvela Türkiye ile Irak arasında kurulan (1955) sonra
İngiltere, Pakistan ve İran'ın girmesiyle daha da genişleyen Bağdat Paktı'na
195 8 de A.B.D. de girmiştir. 1959 da Irak'ın çekilmesine üzerine merkezi
Bağdat'tan Ankara'ya alınan ve adı da Central Treaty Organization (CEN-
TO) olarak değişen bu müşterek savunma anlaşması da NATO nun doğuya
doğru bir uzantısı addedilebiliı;.

Amerika'nın da katılmış olduğu


bir diğer milletlerarası organizasyon
da -gediklere rağmen- doğu blokunu güney ve güney doğudan çevrelemek-
tedir. Bu 8 Eylül 1954 yılında Manila'da Avustralya, Filipirıler, Thailand,
İngiltere ve A.B.D. arasmda imzalanmış olan müşterek bir savunma anlaş­
masıdır (South-East Asia Collective Defence Treaty "SEATO").

A.B.D. Asya'da Colombo planı ile de ilgilenmektedir. Güney ve gü-


neydoğu Asya'da ekonomik gelişme için 1951 yılında kurulmuş ve zaman
zaman uzatılmış olan bu anlaşma ile yeryüzünün bu kısmında bulunan irili
ufaklı bir çok memleketler birlikte gelişme çabasında bulunmaktadular. Ta-
biatı ile siyasi yakınlaşmayı da teşvik eden bu plana A.B.D. teknik ve mali
yardıin yaparak etki sahasını genişletmeye çalışmaktadır. (1959-60 da 28
milyon sterling verilmiştir.). A.B.D. bu belli başlı milletler arası organizas-
yonlar içindeki veya dışındaki memleketlerle karşılıklı iki taraflı anlaşma­
lar da yaparak, mevkiini daha da kuvvetlendirmiştir.
A.B.D. nin böylece bugün büyük bir kısmı Sovyet Rusya'nın etki ala-
nına girmiş olan McKinder'in meşhur Heartland'ini çevrelemeye çalışan bir
siyaseti uygulamaya çalıştığı fikri uyanmaktadır. Bu çevrelenmeye çalışılan
alanların ise Amerikalı Coğrafyacı Spykman'e göre Heartland'dan daha
önemli olan Rimland'i (Çevre toprakları diyebiliriz) teşkil ettiği malfundur.
Gerçekten, hayattayken Yale Üniversitesi Beynelmilel Araştırma Enstitüsü
Müdürü ve aynı üniversitenin Milletlerarası Münasebetler Profesörü olan
ve siyasi coğrafya hakkındaki fikirlerinin çoğunu American Strategy on
World Politics, Newyork, 1942» ve «The Geography of Peace>, ew York,
1944:ı> adlı kitaplarında belirten Nicholas J. Spykman daima Rimland'e
248 ANGLO-AMERİKA

önem vermiştir. Spykman, Mackinder'in ilk zamanlar Volga nehrinden Do-


ğu Sibirya'ya, Himalayalardan Kuzey Buz Denizine kadar Avrasya'da ge-
niş bir saha olarak ortaya attığı, sonralan daha Batı kısımları da kattığı ve
Heartland adını vererek buraya hakim olmanın büyük önemini belirten fi-
kirlerine karşılık Avrasya'nın «Rimland»inin Heartland'den daha önemli
olduğu fikrini savunmuştur. Kenar denizler ile Heartland arasındaki ara böl-
geyi işgal eden Rimland, esas itibarı ile Rusya hariç, bütün kıtasal Avru-
payı, Arabistan'ı, Irak'ı, İran, Afganistan, Hindistan, Güneydoğu Asya,
Çin, Kore ve Doğu Sibirya'yı içine almaktaydı.
Spykman tezini şu şekilde beyan ediyordu: «Rimland' e hakim olan
A vrasya'ya da hükmeder; Avrasya'ya hükmeden yeryüzünün kaderini tayin
eder.>
Spykman, Amerika Birleşik Devletleri'ni Avrasya, Afrika ve Avust-
ralya kara kütleleri ile çevrilmiş ve Avrupa ile Asya'da bulunan kuvvet
merkezlerinden (Büyük Britanya ve Japonya) Atlantik ve Pasifik Okyanus-
ları ile ayrılmış bir vaziyette tahayyül etmiştir.

Aynen Mackinder gibi S. Rusya'nın Avrupa'da en kuvvetli karagücü


haline geleceğini tahmin etmiş olan Spykman'ın fikirlerinde ilgi çekici bir
husus da; birleşmiş bir «Rimland» in Rusya kadar Amerika Birleşik Dev-
letleri'ni de tehdit edebileceğine dikkati çekmiş olmasıdır. Aslında Spykman
sulh içinde bir dünya ve tesirli bir güvenlik sisteminin kurulabilmesi için
A.B.D., Sovyetler Birliği ve İngiltere'nin birleşmesini istiyordu.
Kanaatimiice İkinci Cihan Harbi'nden sonra S. Rusya lehine kayan
bir Heartland karşısında Rimland'in birleştirilmeye çalışılması AB.O. dış
siyasetinde belirli bir eğilimdir.
B. İKTİSADİ COGRAFYA

ENERJİ KAYNAKLARI VE BAŞLICA

MADENLER

Maden Kömürü

Amerika Birleşik Devletleri bugün dünyanın en çok maden kömürü


istihsal eden memleketidir. Dünya maden kömürü istihsalinin % 16 sı bu
memlekette elde edilmektedir. Yirminci asrın başından beri Büyük Britan-
ya'yı geçerek dünyanın bir numaralı maden kömürü istihsalcisi olan bu mem-
leket, son yıllarda dünya maden kömürü istihsalinin yüzde 15-20'sini ver-
mektedir. Amerika Birleşik Devletleri'nde maden kömürü istihsali esas iti-
barı ile İç Harpden sonra artmaya başlamış ve 1870 yılında 50 milyon to-
na erişmiştir. İçinde bulunduğumuz asrın başında yılda 200 milyon tonu
bulan istihsal, Birinci Dünya Harbi yıllarında (1917) 600 milyon tona yük-
selmişti. Fakat Harbin sebebiyet verdiği bu yüksek istihsal seviyesi harbden
sonra karakterini muhafaza edememiştir. Maden kömürü istihsali harb yıl­
lan içinde dikkati çekecek bir şekilde arttı. 1944 de 600 milyon ton, 1947
de ise rekor seviye olan 630 milyon tona erişildi. Harbden sonra ise, aynen
Birinci Dünya Harbinden sonra olduğu gibi, yeniden istihsal düşmeye başla­
dı. İstihsal azalması 1954 yılında 377 milyon tonu bulmuşsa da. sonraki
yıllarda 400 ile 500 milyon ton arasında oynamaya başlamıştır.

Amerika Birleşik
Devletlerinin son
yıllardaki maden kömürü istihsali

1957 ............ 515.435.000 1961 ............ 417.405.000


1958 ··· ·········· 429.190.000 1962 .................. 435.989.000
1959 ············ 430.049 .000 1963 ............ 474.490.000
1960 .. ... . . . ... 431.383.000
~
1966 ............. 492.548.000
250 ANGLO-AMERİKA

Amerika Birleşik Devletleri maden kömürü istihsalinin İkinci Dünya


Harbinden sonra azalmaya başlamasında rol oynayan başlıca sebep, diğer
enerji kaynaklarının rekabetidir. Mesela Demiryollarının başka yakıt ve
enerji kaynağı kullanmaya başlaması en canlı misaldir. Halen Amerika Bir-
leşik Devletlerinde maden kömürü kullanan en mühim tesisler termik sant-
raller ve demir-çelik sanayiidir. 1960 yılında termik santraller maden kö-
mürü istihlakinde % 45 değer ile başta geliyordu. Öte yandan önemli milc-
tarda maden kömürü kullanan deniz nakil vasıtaları da demiryolları gibi
maden kömürleri ile ilişkilerini kesmişlerdir. Aşağıdaki şekilde Amerika
Birleşik Devletleri ve İngiltere'de 1938 ve 1961 yıllarında maden kömürü
istihlakinin başlıca alıcılara göre durumu görülmektedir (Şekil: 17). Diyag-
ramda açık olarak müşahede edildiği gibi, demiryollarının istihlakdeki pay-
ları azalmış, buna karşılık, elektrik santrallerindeki kullanılış artmıştır.
İkinci Dünya Harbi'nden sonra Amerika Birleşik Devletleri'nde maden kö-
mürü kullanılan sahalardaki değişiklik, yahut daha yerinde bir ifade ile, es-
kiden maden kömürü kullanılan sahalarda, diğer enerji kaynaklarının reka-
beti ile karşılaşma, maden kömürü istihsalinde azalmaya sebep olduğu gi-
bi, başka değişikliklere de yol açmıştır. Bu değişikliklerin başında, istihsal
tekniğinin değişmesi gelmektedir. Gerçekten, istihsali ucuza mal etmek için,
kömür çıkarımında çok daha fazla bir şekilde makinalaşmaya gidilmiştir.
Bu sahada diğer yeni bir temayül de, kolay elde edilebilecek durumda olan
iyi kaliteli kömür havzalarına önem verilmesidir. Amerika Birleşik Devlet-
leri maden kömürü sanayiinde özellikle istihsal azalması ile karakterize edi-
lebilecek olan im yeni durumun tabii bir neticesi olarak birçok maden kö-
mürü yataklarında faaliyetlerini tatil eden işletmelerin büyük bir kısmının
yıllık istihsalleri yarım milyon tonun üstünde olan «Büyük işletmeler» ol-
ması diğer bir özelliktir. Böylece Büyük İşletmeler memleket maden kömü-
rü istihsalindeki eski önemlerini kaybetmektedirler. Nitekim Büyük İşlet­
melerin yıllık istihsaldeki payları bugün ancak % 50 dir (Şekil: 18).
Diğer enerji kaynaklarının rekabeti, dolayısile maden kömürünü da-
ha ucuza elde etmek zarureti bir yandan «yeraltı işletmesi» halinde çalışı­
lan yataklarda makinalaşmayı süratlendirirken, (halen yeraltı işletmelerin­
de maden kömürü çıkarılması ve taşınması % 85 elektrikle çalışan maki-
nalar tarafından yapılmaktadır), öte yandan da açık işletmeler halinde ça-
lışılan yatakları çoğaltmıştır. 1961 yılında maden kömürü istihsalinin

% 30'u bu tip işletmelerden temin ediliyordu. Bütün bu teknik tedbirler


Amerika Birleşik Devletleri maden kömürü işçisinin veriminin 1945 yılın-
AMERiKA BIRLESIK DEVLETLERi
1938

Etcıctrtlt
O iğe r
öu
Dtmlryo !lor ı Demir ve çelik san ayı
pcrakıındc
aıuuanışlorı ~

• -- ·=
1961
"'
-o
c.,
~
E lııktri:C kullanıtlcrı O emir ve çelik Di~cr sanayi ihracat
~
u
o.

İNGİLTERE
1938
,...
=;;
c "'
Gaz
~
ı
Q ,... tcsis!ııri Kok
::> ...
-
.iji
tcsislcri Endüstri Y e r l i ihracat
ğ ;. j

1961
;:
~
o ...
....
o
il'>
- a
u
Elektrik tuıllanıttarı Gaz t csislcrı Kok tcslr;lczrl ?.:' I~ ğ ...a
Endüstri Y• r 11 ·e
., c;3
~

'"'
.ııt
-
~

o 20 40 60 80 100

ş kil : 17 - m rik Birl şik vl U ri v 1ng11ter 'd 1~38 il 1901 yılları


arasında maden kömürü kullanıl1ş1 . (F raycr'd n)
252 ANGLO-AMERİKA

dan beri iki misli artmasını sağladı. 1962 yılında yeraltı işletmelerinde işçi
başına günlük istihsal 12, diğer işletmelerde ise 15 tona yaklaşmıştı.

Halen Amerika Birleşik Devletleri İngiltere'deki maden kömürü işçi


miktarının dörtte birinden az bir miktarla üç misli istihsal yapmaktadır.

Değişen Dünya Maden Kömür Ticaretinde


Amerika Birleşik Devletlerinin Yeri

Amerika Birleşik Devletleri Maden Kömürü ekonomisinde dikkati çe-


ken bir diğer değişiklik de maden kömürü ihracatının artmış olmasıdır. As-
lında maden kömürü kolaylıkla nakledilebilir bir madde olmadığı için, mil-
letlerarası ticarette pek önemli yer almaz. Gerçekten dünya petrol istihsali-
nin üçde birinin milletlerarası ticarete konu olmasına karşılık dünya maden
kömürü istihsalinin ancak % 5 veya biraz fazlasının bu durumda olması bu
müşahedeyi kuvvetlendirmektedir.

Dünya maden kömürü ticareti İkinci Dünya Harbi'nden sonra önemli


değişikliklere uğramıştır. Bu değişikliklerin başta geleni Avrupa'nın dünya-
nın maden kömürü mevcut olmayan veya kafi gelmeyen kısımlarına maden
kömürü gönderen başlıca saha olmak durumunu kaybetmesidir. Durum de-
ğişmeden önce Avrupa'da İngiltere, Almanya ve Polonya başlıca maden
kömürü ihracatçıları idiler. Bunlar gerek Avrupa, gerek Avrupa dışındaki
alıcılara sevkiyat yapmaktaydılar. Maden kömürü gönderen memleketlerle
maden kömürii alan memleketler arasında çok defa birbirlerini iktisaden
tamamlayan bir ticari düzen de mevcuttu. Mesela, Danimarka, İngiliz ma-
den kömürüne karşılık yumurta, tereyağı ve benzeri maddeler veriyor, İtal­
ya yılda 15 milyon tonu bulan maden kömürü ihtiyacını kısmen Akdeniz
ürünleri karşılığında İngiltere ve Almanya'dan temin ediyordu.
Avrupa dışında maden kömürü alan memleketler arasında en önemli-
leri Arjantin olmak üzere Latin Amerika memleketleri gelmektedir. Arjan-
tin ile İngiltere arasında kömüre karşılık et ve benzeri maddeler olmak üze-
re: sıkı bir ticaret münasebeti mevcuttu. Bütün bunlar İkinci Dünya Harbin-
den sonra büyük ölçüde değişti. Harbden önce diğer kıtalara yılda 30 - 40
milyon ton maden kömürü sevkeden Avrupa bu defa aynı miktarda maden
kömürünü Amerika Birleşik Devletleri'nden ithal etmeye başladı.
İkinci Dünya Harbi'nden evvel Amerika Birle,ik Devletleri yılda 10-15
milyon ton maden kömürü ihracatı ile A vrupa'nın en mühim maden kömü-
rü ihracatçıları olan İngiltere (50 milyon ton) ve Almanya (40 milyon ton)
A.B.D'DE ENERJİ KAYNAKLARI ve MADENLER 253

·ı.

Şekil: 18 - A.B.D'nde maden kömürü ve linyitin kullanıldığı sahalardaki de-


ğişim, 1950-1960, (Jones-Darkenwald'dan). ı - Demiryolları, 2 - Çe-
şitli, ·3 - Elektrik tesisleri, 4 - Kok istihsali, 5 - sanayi.

dan sonra geliyordu. Nitekim 1935 - 1939 yılları arasındaki devrede maden
kömürü ihracatı yıllık istihsalin % 2.8'i olarak 11 milyon ton civarında idi.
1940-1944 yılları arasında ise, ihracat 1935-1939 devresindekinin iki mis-
li oldu. Daha sonraki yıllarda artmaya devam ederek 1957 yılında Süveyş
krizi ile de ilgili olarak 76 milyon tonu geçti.
İkinci Dünya Harbinden sonra A vrupanın dünya maden kömürü tica-
retindeki durumunun değişikliğe uğraması, dolayısile, Amerika Birleşik
Devletlerinin dünyanın bir numaralı maden kömürü ihracatçısı olmasının
esas sebebinin Harbin Avrupa maden kömürü işletmelerinin ve iktisadi sis-
temlerinin düzenini bozması olduğu fikrini savunanlar vardır. Bunlara göre,
Almanya ve Batı Avrupa memleketleri maden kömürü istihsalinin yeniden
düzene girmesi ile Avrupa eskiden olduğu gibi, maden kömürü ihtiyacını
kıtaiçi kaynaklardan temin etmeye başlayacaktır (Bengston ve Van Royen).
Buna karşılık, Bosch İkinci Dünya Harbinden sonra meydana gelmiş olan
bu durumun izahının kolaylıkla yapılamayacağı kanısında olduğunu ifade
ederek, karışıklığa misal olarak bugün Batı Almanya'nın her yıl Amerika
Birleşik Devletlerinden ithal etmekte olduğu miktara yakın maden kömü-
rü ihracatı yapmasını hatırlatmaktadır.
Kanaatimizce, Dünya maden kömürü ticaretinde A vrupanın payının
azalmasına karşılık, Amerika Birleşik Devletleri'ninkinin artmasını etkile-
254 ANGLO-AMERİKA

Maden Kömürü ihraç eden memleketler


1963 (Ton)

A. B. D. 45.702.626
Polonya 24.584.393
Rusya 24.424.000
İngiltere 9.725.170
B. Almanya 6.983.420
Hollanda 4.648.530

Maden Kömürü ithal edenler


1963 (Ton)

Fransa 22.412.330
D. Almanya 17.583.831
Kanada 12.144.193
Bel-Lüks. 11.495.492
Hollanda 11.151.743
Japonya 10.966.639
İtalya 10.925.502
B. Almanya 10.254.474
Rusya 5.643.700
Danimarka 5.500.649
Çekoslovakya 3.959.000
Macaristan 3.532.470
İsveç 3.356.253
İsviçre 2.916.940
Finlandiya 2.502.612
İspanya 1.811.363
Polonya 1.775.607
Yugoslavya 1.663.985

Son yıllarda ise ihracat şu seyri takip etmiştir :


Yıllar Maden Kömürü Antrasit ( 1000 ton)
1950 25.468 3.892
1960 36.541 1.440
1963 47.Cfl8 3.357
1964 47.969 1.575
A.B.D'DE ENERJİ KAYNAKLARI ve MADENLER 255

yen olaylara diğer bazılarını da katmak gerekir. Bir defa bütünü ile Avru-
pa' da sanayi faaliyetleri İkinci Dünya Harbi'nden sonra süratle gelişmiştir.
Bu olayın Amerika Birleşik Devletleri'nden de maden kömürü ithalatı ya-
pılmasına sebebiyet vermiş olması düşünülebilir 1 • Diğer taraftan İngiltere
maden kömürü havzalarının devletleştirilmesi ile başlayan kriz, dolayısiyle
kendine ait olan pazarları besleyememesi, diğer bazı olaylarla elele vererek
Amerika Birleşik Devletleri maden kömürlerinin sahneye çıkmasına amil
olmuştur. Bunlara İkinci Dünya Harbinden sonra Avrupa maden kömürü
havzalarında işletmenin pahalılaşmış olmasını da katmak gerekir.

Öte yandan, Latin Amerika memleketleri yakın zamanlarda daha çok


likit yakıtlara yönelmişlerdir. Halen yılda 3 - 4 milyon ton olan maden kö-
mürü ihtiyaçlarının hemen bütünü Amerika Birleşik Devletleri tarafından
karşılanmaktadır.

Böylece öteden beri pahalı olan, fakat vakın yıllarda verimliliğin art-
ması yüzünden biraz daha ucuzlayan Amerikan kömürlerinin Avrupa kö-
mürleri ile fiat bakımından rekabeti de imkan dahiline girmiştir.
Amerika Birleşik Devletleri kömürlerinin diğer önemli bir alıcısı da
Japonya'dır. Bu memlekette de sanayi faaliyetlerinin gelişmesine paralel
olarak artan maden kömürü ihtiyacı esas itibarı ile Amerika Birleşik Dev-
letleri'nden karşılanmaktadır. Amerika Birleşik Devletleri'nin maden kö-
mürü ihraç ettiği memleketler arasında şüphesiz harpten evvel olduğu gibi,
şimdi de Kanada önemli bir yere sahiptir. Aslında bu memleket coğrafi
mevkii itibarı ile Amerika Birleşik Devletlerinin en kolay şekilde maden
kömürü sevkedebileceği bir durumdadır. Kanada maden kömürü havzaları­
nın bu memleketin kalabalık nüfuslu ve sanayi bölgelerine uzak olmasına
karşılık, Amerika Birleşik Devletlerininkiler çok daha yakındır.
Amerika Birleşik Devletlerinin maden kömürü ihracatçısı olarak dü-
şünülmesinde şu husus üzerine de d.ikkati çekmek ger~kir: «Maden Kömü-
rü Yataklarının Dağılışı» kısmında görüleceği gibi, bu memlekette maden
kömürü yataklarının çoğu kıyılardan uzaklardadır. Bu durum bütün teknik
ilerlemelere rağmen ihracatta güçlükler yaratmaktadır.

ı) Nitekim demir perde gerisi memleketlerde de İkinci. Dünya Harbinden


sonra gelişmiş olan sanayi faaliyetleri maden kömürü ticaretini arttırmıştır.
Bu kısımda Polonya baş ihracatçıdır. 1950'den itibaren S. Rusya da önemli mik-
tarlarda ihracata başlamıştır. Gerçi bu memleket Polonya'dan maden kömürü
de almaktaysa da ihracatı çok daha fazladır. Başlıca alıcılar sanayi faaliyetleri
süratle gelişmekte olan Doğu Almanya ve Çekoslovakya' dır.
256 ANGLO-AMERİKA

Amerika Birleşik Devletleri maden kömürü ihracatında, eyaletler ara-


sında Batı Virginia başta gelmektedir. Norfolk limanı, İngiltere'nin Cardiff
kömür ihraç limanına benzemeye yönelmiş bir gelişme içindedir.
Amerika Birleşik Devletleri'nde maden kö~ürü yataklarının dağılış
bahsine girmeden evvel, bu memleket maden kömürü rezervleri hakkında
kısaca bilgi verelim: United States Geological Survey'e göre Amerika Bir-
leşik Devletleri 1953 yılında Dünya Maden Kömürü Rezervlerinin % 36.4'-
üne sahip idi. Bu rezervin % 60'ı Mississippi'nin batısındadır. Fakat bunun
üçte ikisi linyit ve düşük kalitedeki maden kömürlerinden ibarettir. Buna
karşılık Mississippi'nin doğusundaki eyaletlerde rezervin % 40'ının yer al-
masına rağmen, bütün maden kömürü rezervinin % 60'ını, antrasit'in de
% 80'ini ihtiva eder. Aynı saha Amerika Birleşik Devletleri maden kömü-
rü istihsalinin onda dokuzunu temin etmektedir.
Dünya Maden Kömürü Rezervleri
1953 (Yüzde olarak)
A.B.D. 36.4
Kanada 1.8
Polonya 1.6 Rusya 24.0
Çekoslovakya 0.4 Çin 20.2
Fransa 0.2 Hindistan 1.3
Portekiz 0.2 Japonya 0.3
Avmpa'da diğer mem. 0.6 Asya'da diğer mem. 0.2
Avrupa toplamı 13.1 Asya toplamı 22.2
Güney Afrika Bir. 1.4 Almanya 6.7
Kolombiya 0.2 İngiltere 3.4
Maden Kömürü Yataklarının Dağılışı

Amer~ka Birleşik Devletleri'nde maden kömürü 26 eyalette çıkarıl­


maktadır. Bununla beraber maden kömürü ve antrasit istihsalinin % 95'i
sayıları pek az olan eyaletlerde uzanan iki geniş havzadan elde edilir: 1. Ap-
palach ve 2. Doğu ve Batı olarak ikiye ayrılabilen İç Havzalar. Bunlar dı­
şında Büyük Ovalar ve Kayalık Dağlarda da maden kömürü yatakları var-
dır. Bu iki sahadaki maden kömürü yataklarının memleket istihsalindeki
payları % 3'e yakındır (Şekil: 19).

1. Appalach maden kömürü yatakları.

Appalach havzası 1870 den beri Amerika Birleşik Devletleri maden


Ş kil: 19 -:- merika Birl şik D vl tl rind mad n kömürü ve linyi.t yata1clarn n dağıhşı: Koyu noktalı ye·-
1r ınad n kömürü, açık r nk noktalı y rl linyit yataklarıdır. Siyah dairel r m ml k t i tihsalinln % l'in •
ştt · tih ali içi boş dair ler % 'in ond bir stihsall, artı iş r ti r is % l'in ond birind n az kömür
istihsalini göst rm kt dir.
A. Antr it Y' takla ı, N. Kuz y pp la h mad n kömürü yatakları, S. Gün y ppalach mad n kömürü
yntakları, E. Doğu iç m· d n kömürü yatakları, W. Batı iç mad n kömürü yatakları, R. Kayalık Dağlar
yatak! rı, N. meril a irleşik D vl tleri v Kanada'nm Büyük Ovalar mad n kömürü yatakları.
(Jones - Dark nwald)
258 ANGLO-AMERİKA

kömürü istihsalinde önemini muhafaza etmektedir. Bu havza sadece Ame-


rika Birleşik Devletleri'nin d~ğil, dünyanın da sayılı maden kömürü yatak-
larından biridir. Havza, Batı Pennsylvania'dan güneyde Alabama'ya kadar
uzanır, Antrasit yatakları Doğu Pennsylvania'da Lehigh, Schuylkill ve
Susquehanna vadilerinde bulunmaktadır. Gerek rezerv gerek istihsal bakı­
mından maden kömürüne nazaran çok önemsiz olan antrasit yatakları, ay-
rıca işletme bakımından da daha fazla güçlükler arz etmektedir. Özellikle
yeraltı işletmesi halinde çalışılması gereklidir. Bu yüzden bugün istihsalin
sadece % 39'u yeraltı işletmelerinden temin edilmektedir.
Appalach maden kömürü havzası Kuzey, Orta ve Güney olmak üzere
üç işletme sahasına ayrılabilir. Batı Pennsylvania'da yer alan fakat Batı Vir-
ginia ve Ohio'nun da bitişik kısımlarını ihata eden saha Kuzey Appalach
maden kömürü yataklarını teşkil eder.
Batı Virginia'nın geri kalan kısmı ile, Kentucky ve Virginia'nın bazı
yerlerini içine alan sahada ise Frayer'in Güney Appalach adını verdiği fa-
kat araştırıcıların çoğu tarafından Orta Appalach maden kömürü yatakları
olarak kabul edilen zengin havza yer almaktadır.
Alabama ve Tennessee'deki maden kömürü yatakları ise, Güney Ap-
palach bölgesini teşkil ederler.
Genel olarak Appalach maden kömürü yatakları işletmeye son derece
müsait şartlara sahiptirler. Birinci Dünya Harbi'ne kadar Pittsburgh'un mer-
kezini teşkil e.ttiği Kuzey Appalach maden kömürü yatakları çıkarım faali-
yetlerinin yer aldığı başlıca kısımdı. Meşhur Pittsburgh damarı istihsalin ana
kaynağı halinde idi. Bu devrelerde Connelsville mıntıkası Amerika Birleşik
Devletleri'nin en iyi evsaflı kolduk kömürünü veriyordu. 1920 yılından
sonra, Orta Appalach maden kömürü yatakları önem kazanmaya başladı.
Orta Appalach maden kömürü yataklarının Amerika Birleşik Devlet-
leri istihsalinde önemli bir paya sahip olmalarının başlıca sebepleri arasın­
da Birinci Dünya Harbinin yaratmış olduğu ortamda işletmeye ilk defa açı­
lan yataklarda istihsalin daha ucuz olması ve New Deal'e kadar bu sahada
işçi derneklerinin mevcut olmayışı üzerinde durulmaktadır.

Kuzey Appalach ve Orta Appalach yatakları bugün Amerika Birleşik


Devletleri maden kömürü istihsalinin üçde ikisini temin etmektedirler. Bu
sahalar yapı bakımından arz ettikleri işletme kolaylıkları yanında pazar yö-
nünden de çok uygun mevkie sahiptirler.
Batı Pennsylvania ve Ohio'da maden kömürü yataklarının çoğu satha
A.B.D'DE ENERJİ KAYNAKLARI ve MADENLER 259

A .B .D. eyaletlerinde maden kömürü


ve Linyit istihsali
1963 (000 ton)

Toplam 477.195
Maden kömürü ve linyit 458.928
Antrasit 18.267
Batı Virginia 132.568
Kentucky 77.350
Pennsylvania 71.501
Illinois 51.736
Ohio 36.790
Virginia 30.531
Indiana 15.100
Al abama 12.359
Tennessee 6.121
Utah 4.360
Colorado 3.690
Missouri 3.174
Wyoıning 3.124
Kuzey Dakota 2.399
New Mexico . 1.945
Iowa 1213
Kansas 1.169
Maryland 1.162
Oklalı oma 1.008
Al aska 853
Montana 343
Arkansas 221
Washington 190
Diğer eyaletler 21

yakın oldukları için «şeritler halinde işletme> uygulanmaktadır. Sözü edi-


len eyaletlerde 1963 yılında istihsalin % 32'si ve % 70'i bu şekilde işletme­
lerden temin ediliyordu.
Daha güneyde ise (mesela Batı Virginia'da istihc;alin % 90'ı) maden
kömürü çoğunlukla yeraltı işletmelerinden çıkarılmaktadır. Fakat damar-
ların kalınlığı ve nisbeten yatay oluşu, makina kullanmayı, dolayısile bütü-
260 ANGLO-AMERİKA

nü ile işletmeyi kolaylaştırmaktadır. Nakliyatta da Ohio, Monongahela ve


Kanawha nehirlerinden geniş çapta faydalanılmaktadır. Ayrıca kesif bir de-
miryolu şebekesi ile karayolları hizmettedir. Nihayet Büyük Göller ve At-
lantik de gerek memleket içi gerek ihracat için nakliyatta faydalanılan mü-
nakale sistemleridir.
Güney Appalach havzası Amerika Birleşik Devletleri yıllık maden
kömürü istihsalinin % 5'ini verir. Bu maden kömürü bölgesi de karayolları,
demiryolları, akarsular ve kanallar bakımından mükemmel şartlara sahiptir.
Böylece bütün güneydoğudaki eyaletlere kolaylıkla maden kömürü sevke-
dilebilmektedir. Alabama havzasında istihsalin dörtte üçü yeraltı işletmele­
rinden temin edilir. Çıkarım işlerinin % 90'ı makina ile yapılmaktadır. Fa-
kat buna rağmen bu havzalarda işçi başına günlük verim memleket ortala-
masının ancak üçde ikisidir. İstihsal edilen kömürün büyük bir kısmı Bir-
mingham demir-çelik tesislerinde kullanılmaktadır. Alabama maden kömü-
rü havzalarında istihsal uzun zamandan beri hemen hemen aynı seviyeyi
muhafaza etmektedir. Bu havzada esas itibarı ile bir damar, Pratt damarı
entansif bir işletmeye sahne olmaktadır. Zaten bütünü ile Appalach maden
kömürü havzasında, adetleri mahdud damarların kesif bir işletme faaliyet-
lerine sahne olmaları önemli bir özelliktir.

2. iç Havzalar:

İç Havz~lar; Doğu İç Havzalar ve Batı İç Havzalar olmak üzere ikiye


ayrılırlar.

Doğu İç Havzalar: Bu havzalar Indiana ve Kentucky eyaletlerinin sı­


nırları içinde kalan kısımları ile esas olarak Illinois'de uzanırlar. Amerika
Birleşik Devleteri yıllık maden kömürü istihsalinin yaklaşık olarak beşte
birini vermekte olan bu havzaların kömürleri Appalach kömürleri kadar
iyi kalitede değillerse de uygun işletme şartlarına sahiptirler. Ayrıca kala-
balık nüfus ve çeşitli sanayi faaliyetlerinin mevcut olduğu Middle West de
yer almış olmaları önemlerini arttırmıştır.
Batı İç Havzaları esas itibarı ile Missouri'de yer almaktadırlar. Geniş
sahalara yayılmalarına rağmen koklaşma kabiliyetlerinin çok az ve genel-
likle düşük kalitede oluşları, Amerika Birleşik Devletleri maden kömürü
ekonomisinde önemli bir paya sahip olmalarını engellemiştir. Bu kömürler
çoğunlukla termik santrallerde, sanayi yakıtı olarak ve teshinde kullanılır.

İkinci Dünya Harbi'nden sonra Batı İç Havzalar'da faaliyetlerine son


A.B.D'DE ENERJİ KAYNAKLARI ve MADENLER 261

verilen maden kömürü işletmelerinin adedi belirli bir şekilde artmıştır. Bu


olayın başlıca sebebi, civarda işletmeye başlatılan tabii gaz yataklarının re-
kabetidir.
Kayalık Dağlar ve Büyük Ovalar'da maden kömürü havzaları yer yer
geniş sahalar kaplamaktaysalar da Amerika Birleşik Devletleri yıllık ma-
den kömürü istihsalindeki payları % 3 den bile azdır. Bazı yerlerde iyi ka-
liteli maden kömürleri, hatta antrasit de varsa da genel olarak kömürler
düşük kalitede ve linyit karakterindedir. En iyi cins kömürler Utah ve Co-
lorado'da elde edilmekte~ir. Bunlar genellikle metalurjik kok imaline ya-
rarlıdırlar. Bu sebeble de sözü edilen maden kömürlerine dayanan mahalli
demir-çelik tesisleri kurulmuştur.
Batıda
bu havzalar dıışnda · Pasifik eyaletlerinde önemsiz bir ilci havza
vardır.Alaska'da ise Alaska demiryolları boyunca Anchorage ve Fairbanks
yakınlarında bazı yataklar işletilmektedir. Geniş rezervlerin mevcut olduğu
tahmin edilen Alaska maden kömürü yatakları henüz esaslı şekilde tetkik
edilmemiştir.

Amerika Birleşik Devletleri'nde maden kömürü bahsini dağılışla ilgili


şu müşahedelerle bitirmek istiyoruz :
A - Amerika Birleşik Devletleri'nde maden kömürü yataklarının ço-

1966 Yılında Başlıca Maden Kömürü


İstihsalcileri Arasında A.B.D'nin
Yeri
(1000 ton olarak)

Dünya 2.076.800
A. B. D. 492.548
Rusya 439.170
İngiltere 177.388
B. Almanya 126.290
Polonya 121.979
Hindistan 67.974
Fransa 50.338
262 ANGLO-AMERİKA

ğu kııylardan çok ;çerdedir. Bu durum özellikle, maden kömürü ihracat1111


engellemektedir.
B - Maden kömürü havzalarının memleketin birçok bölgelerine ya-
yılmış olması bütünü ile sınai ve zirai gelişmeyi kolaylaştırmıştır.

Havzaların çeşitli bölgelerde yer almış olması ve civardaki bölgelere


maden kömürü sevk imkanı sınai teeşbbüslerin olduğu kadar, kıtayı baş­
tanbaşa geçen transkontinenlerin ve bütünü ile demiryolu şebekesinin ge-
lişmesinde ve muntazam çalışmasında ön ayak olmuştur. Bu husus, özellikle
demiryollarında yakıt olarak sadece maden kömürü kullanıldığı devrede çok
önemli idi.
Petrol

Amerika Birleşik Devletleri dünyanın bir numaralı petrol istihsalcisi-


dir. Bu memleket aynı zamanda petrol istihlakinde de dünya memleketleri
arasında birinci sırayı işgal etmektedir.

Her nekadar dünyada ticari manada petrol istihsali ilk olarak Ameri-
ka Birleşik Devletleri'nde başlamamışsa da bu memlekete modem petrol
sanayiinin kurucusu olarak bakılabilir. 1859 da ilk petrol kuyusunun
Pennsylvania'da açılmasını takiben istihsal sür'atle artmıs ve Amerika Bir-
leşik Devletleri petrol memleketlerinin başına geçmiştir. '
Amerika Birleşik Devletleri yıllık petrol istihsali İkinci Cihan Harbi'ne
kadar diğer memleketler istihsalinin çok üstünde idi. Bugün aradaki fark
nisbeten azalmıştır. Bununla beraber 1965 yılındaki istihsali kendisinden
sonra gelen Rusya'nın istihsalini 141 milyon ton aşıyordu.
Amerika Birleşik Devletleri'nin petrol istihsal eden memleketler ara-
sındaki eski öneminin azalmakta oluşunda, esas itibarı ile, dünya petrol
istihsaline yeni sahaların katılmakta oluşu yanında, bu memleket petrolcu-
larının Amerika Birleşik Devletleri dışındaki petrol yatakları ile ilgilenme-
lerinin ve onlardan petrol çıkarmaya başlamalarının büyük rolü vardır.
Bugün dünya petrol istihsalinin doğu bloku dışında kalan kısmının % 5 5'i
Amerikan Petrol Şirketlerinin kontrolündedir.
Diğer taraftan petrol tasfiyesi ve istihlakinde de Amerika Birleşik Dev-
letlerinin, yakın yıllarda azalmış olmakla beraber, önemli yeri vardır. 1939
yılında Amerika Birleşik Devletleri, Doğu Bloku dıışnda istihsal edilen pet-
rolün % 70'ini tasfiye ve istihlak ediyordu. 1965 yılında ise petrol tasfiyesi
% 42; istihlak ise % 60 civarına düşmüştür. Bununla beraber Amerika Bir-
leşik Devletleri 1965 yılında kendisinden sonra en büyük istilılftk sahası
olan Batı Avrupa'nın istihlak: ettiği miktardan üç misli fazla istihlak etmiş­
tir.
264 ANGLO~AMERİKA

Dünya Petrol İstihsalinde başlıca şirketlerin payları


(1960. Milyon ton olarak ham petrol)

İSTİHSAL SAHALARI

Diğer Batı
Yarımküre Doğu Dünya

İstihsal Edenler A.B.D. Meml. Yarımk. İstihsali


Standart of New Jersey 25.3 66.9 33.6 125.8
Royal Dutch - Shell 19.8 47.4 33.8 101.0
Gulf 20.1 10.7 47.7 78.5
British Petroleum 0.1 75.9 76.0
Texaco 27.8 J 1.7 28.1 67.6
Standard of California 16.8 4.5 28.1 49.4
Socony Mobil 12.9 8.5 19.8 41.2
Compaigne Française
des Petroles 0.1 18.9 19.0
8 şirket toplamı 122.7 149.9 285.9 558.5
Doğu Bloku dışındaki
istihsalciler 225.2 69.7 35.1 330.0
Doğu Bloku 168.2 168.2
Top 1 am 347.9 219.6 489.2 1.056.7

Petrol Tasfiye Kapasitesi Dağılışı


(Başlıca sahalar % olarak)

Saha 1950 1958


A. B. D. 59 42
Çuraçao ve Aruba 5 3
Avrupa 8 15
Orta Doğu 8 7
Rusya 6 11

Amerika Birleşik Devletleri bugün dünya yıllık petrol istihsalinin


% 30-35 civarında bir miktarını vermektedir. Evvelce de belirtildiği gibi
bu memleket bu miktar ile petrol memleketlerinin başında gelmektedir.
A.B.D'DE ENERJ! KAYNAKLARI ve MADENLER 2~5

İlk zamanlar Avrupa'da da olduğu gibi aydınlatma ve ısıtma için kul-


lanılan petrol bu asrın başında motorlu vasıtaların tekamülü üzerine, özel-
likle 1900 - 1940 arasında benzin halinde kullanılmaya başlandı. Bugün de
petrol istihsalinin % 60'ı motorlu vasıta yakıtı haline çevrilmektedir.
Nisbeten yakın zamanlarda diğer sanayi memleketlerinde olduğu gibi,
Amerika Birleşik Devletleri'nde de Petro-Kimya sanayiinin gelişmesi petro-
lün bu defa sanayi ham maddesi olarak da önem kazanmasına sebep oldu.
Petrol bugün dünyanın en fazla enerji istihlak eden memleketi olan
Amerika Birleşik Devletleri'nde en önemli enerji kaynağıdır.

Başlıca memleketlerde şahıs başına enerji istihlaki


(1957, her nevi enerji maden kömürüne eşit kılınarak; ton)

A.B.D. 9.0 İsviçre 2.7


İngiltere 4.9 İtalya 1.2
Belçika 4.0 Portekiz 0.5
B. Almanya 3.8 Yunanistan 0.4
Fransa 2.8

Bununla beraber, petrolün Amerika Birleşik Devletlerinde enerji kay-


nakları arasında en önemli yeri alması yenidir. Daha 1930 yıllarında bu
memlekette istihlak edilen enerjinin ancak % 24'ü petrolden temin ediliyor-
du. Hele 1900 yılında ise söz konusu değer ancak % 5 idi.
Aşağıdaki tablo'da Amerika Birleşik Devletleri enerji istihlakinde çe-
şitli kaynakların payının 1900 - 1960 yılları arasındaki değişmesi görül-
mektedir. Şüphesiz bu sahada bir ilgi çekici olay maden kömürünün payı­
nın azalmasına karşılık, petrolünkinin artmış oluşudur.

Petrol Yataklarının Dağılışı

Amerika Birleşik Devletlerinde 30 eyalette petrol çıkarılmaktaysa da


Teksas, Louisiana, Kalifornia ve Oklahoma istihsalin % 70'ini vermekte-
dirler. Görülüyor ki, aynen maden kömüründe olduğu gibi, istihsalde dagı­
nıklık yanında, belirli sahalarda kuvvetli bir toplanma vardır.
Halen bilinen rezervin % 50 si de Teksas'da, % l 3'ü Kalifomiya'da
ve % 7'si de Oklahoma'dadır.
266 ANGLO-AMERİKA

Amerika Birleşik Devletlerinde Enerji İstihsalinde


Çeşitli Kaynaklann Payları

(% olarak)

Kaynak 1900 1930 1960


Maden kömürü ve linyit 71 55 26
Antrasit 18 8 1
Ham Petrol 5 24 36
Tabi! gaz 3 10 4
Su 3 3 4

Bu arada dünya petrol rezervinin % 12-13 ünün de Amerika Birleşik


Devletlerinde bulunduğunun tahmin edildiğini de belirtelim.
Amerika Birleşik Devletleri petrol yataklarını gösteren bir haritanın
tetkiki, her şeyden evvel şu hususa dikkati çeker; başlıca yataklar Merkezi
Güneybatı'da ve Batı'da esas itibarı ile maden kömürü istihsalinin az veya
hiç olmadığı sahalarda yer almışlardır. Bu durum, çeşitli sektörlerin enerji
ihtiyaçlarının mahalli kaynaklardan karşılanmasına imkan vererek iktisadi
gelişmeye büyük fayda sağlamıştır.

Petrol istihsal edilen sahaların daha yakından incelenmesi 9 ayrı böl-


genin mevcudiyetini gösterir. Bunlar: 1 - Appalach, 2 - Kuzeydoğu Indiana
ve Ohio, 3 - Michigan, 4 - Illinois - Güneybatı Indiana, 5 - Mid-Continent,
6 - Gulf Coast, 7 - Merkez! ovalar, 8 - Kayalık Dağlar, 9 - Kaliforniya böl-
geleridir. (Şekil: 20).
1 - Appalach: A.B.D. nin en eski petrol bölgesi olan bu sahada iş­
letilen ilk büyük petrol yatağı güneybatı New York'dan başlayıp Pennsylva-
nia ve Doğu Ohio üzerinde güneydoğuya doğru Tennessee içine dalıyordu.
Kuzeybatı Pennsylvania'da petrol çok eskiden vadiler içinde sızıntılar ha-
linde bulunuyordu. Eskiden Amerika yerlilerinin bunlardan bazı ilaçlar yap-
tıkları da rivayet olunmaktadır.

1859 da Drake'in ilk kuyuyu faaliyete geçirmesi ile istihsal süratle ço-
ğaıdı. Nıteldm 1860 yılı sonunda 74 kuyu faaliyette idi lttalen A.B.D. de
yarım milyondan fazla petrol · kuyusu faaliyettedir; 1963 31 Ocak'da
595.462).
İstihsal 1891 yılına kadar süratle ve hiç düşmeden arttı. Müteakip yıl­
larda ağır, fakat devamlı bir azalma meydana geldi ise de, istihsal metod-
·~· 25B ~1f.): ~:;· 2.8 >
b:ı
b
ö
tx.1
e:.ı
zt:c.1
:;t1
~
ı-+

.'.' :·;
• • ..::ı
l:::·
. ~
>-<
z
>
~

~
~~

<
~

~ı:ı
ı.:r.ı
Jc
8
~

Ş kil : 20 - Anı rika Birleşik Devletlerinde petrol yataklannm dağıltş1.. Petrol istihsal edil m sahalar nok-
tnlarlo. göst rilmi ttr. Siyah dair 1 r memleket istihsalinin % l'ine şittir. Yarım dair 1 r % 5'e, içi boş
dair 1 'r 'i°{;ı l'in onda birind n dahu az mikt· rlara c~iltir.
A: Appalnch, I-0: Indian ~ Kuzeybatı Ohlo, 711: M1chigan, I-1: Il1inois, Indiana ve Batı Kcntuclty, M-0:
Mtd- onttn nt yatakları; K nsas, Oklalı ma, Kuzey v Batı Toks· s, GO: Gul Coast, R: Kaynlık Dağlar,
N: l 11z y Büyü Ovalar, TjA: Los Angel s Havzası, OD: Callforni kıyıları, SJ: San Joaquln vadisi. ~
(Jones - Darkenwald)
268 ANGLO-AMERİKA

ldfının ıslahı ve güneyde yeni kuyuların açılması ile 1943 de işletmenin baş­
langıcından itibaren kaydedilmeyen bir seviyeye erişildi. Halihazırda bölge
istihsalinde azalma varsa da bunun devamlı olup olmıyacağı hakkında kati
bir şey söylenememektedir. Diğer taraftan Appalach petrollerinin yüksek
kaliteli oluşu ve büyük pazarlara yakınlık ayn bir özelliktir.

2 - Kuzeydoğu Indiana ve Ohio :


Bu istihsal sahası Erie Gölünün batı nihayetinden Doğu Indiana içle-
rine kadar uzanır.
İstihsal 1884 de başlamıştır. En yüksek istihsal miktarlarına Ohio'da
1896 yılında, Indiana'da ise 1904 de erişilmiştir. O zamandan beri azalma
devam etmektedir.
3 - Michigan: Bu sahanın önem kazanması 1925 yılından sonra ol-
muştur. 1925 ile 1939 yılları arasında en yüksek istihsal miktarları alın­
mıştır. Bu saha da gittikçe önemini kaybetmektedir.

4 - İllinois - Güneybatı Indiana:

Illinois'nin petrol istihsal bölgesi esas itibarı ile eyaletin güneyinde ol-
mak üzere, Indiana ve Kentucky'nin mücavir kısımlarında yer almaktadır.
istihsal 1889 da başlamış ve azamiye 191 O da erişilmiştir. Bundan
sonra 1935 yılına kadar istihsal düşmüşse de yeni yatakların bulunması ile
yeniden artış başlamıştır. Bununla beraber petrolleri oldukça iyi kalite olan
bu sahanın istihsalinde yeniden bir düşme (1940 dan beri) müşahede edil-
mektedir.

5 - Mid - Continent :
Kansas City yakınından güneye doğru Kansas ve Oklahoma üzerinden
Teksas'a ve oradan Kuzey Louisiana ve Güney Arkansas'dan geçerek Gü-
ney Mississippi ve Alabama'ya uzanan bu petrol istihsal sahası, yeni olmak-
la beraber dünyanın en geniş ve verimli petrol sahaları arasındadır.
Başlıca Memleketlerde Petrol İstihsali, 1966

A. B. D. 409.170 Irak 105.445


Rusya 265.125 Libya 72.645
Venezüela 176.418 Irak 68.445
Suudi Arabistan 119.456 Kanada 43.470
Küveyt 114.354 Dünya: 1.691.400
A.B.D'DE ENERJİ KAYNAKLARI ve MADENLER 269

1966 yılında başlamış olan istihsal daimi olarak artmaktadır. Bununla


beraber rezervin azalmakta oluşunun bu artışı etkileyeceği ileri sürülmek-
tedir.

6 - Gulf Coast :

Bu yataklar Teksas, Louisiana kıyıları boyunca doğuya doğru Güney


Mississippi ve Güneybatı Alabama'ya uzanan sahada bulunmaktadırlar.
Gulf Coast'da 1901 de başlayan istihsal 1905 de azamiye erişmiş, bu tarih-
ten sonra İse zaman zaman azalma ve yeniden canlanmalar birbirini takip
etmiştir. Bununla beraber bu sahanın daha uzun müddet önemli istihsal
miktarlarını muhafaza edeceği tahmin edilmektedir (Foto 11).

Gulf Coast petrollerinin çoğu daha kuzeydekilerin aksine tasfiye değe­


ri az olan ağır petrolJerdir.
Bu sahanın bir özelliği de petrol yataklarının deniz altında da devam
etmesidir. Halen Louisiana'da şelf sahasında petrol istihsal eden kuyuların
adedi süratle çoğalmaktadır. Diğer taraftan bu körfezde denizaltında şelf
sahasında devamlı petrol araştırmaları yapılmaktadır.

7 - Merkezi ovalar:

Nebraska, Güney ve Kuzey Dakota, Wyoming, Montana ve Kuzeydo-


ğu Colorado'da yer alan bu saha en yeni petrol bölgesidir.
Merkezi Ovaların 40 paralelinin güneyinde kalan kısımları Mid-Con.
tinentfield'e aittir. Son 20 yılda Merkezi Ovalar petrol yataklarında istihsal
çok artmıştır. Gerçekten, çoğu Montana, Nebraska ve Kuzey Dakota'dan
temin edilen istihsal A.B.D. nin en eski petrol bölgesi olan Appalach böl-
gesininkinin iki misli olmuştur. Bununla beraber petrolün umumiyetle de-
rinde oluşu önemli bir engeldir.

8 - Kayalık Dağlar :

Bu petrol sahası Montana'da Kanada hududundan başlayarak Wyo-


ming, Utah ve Colorado üzerinden Kuzeybatı New Mexico'ya intikal eder.
Sözü edilen petrol sahalarında çeşitli yapı ve çeşitli petrol kaliteleri vardır.
En önemli eyalet Wyoming'dir. Bu eyalet bölge istihsalinin yarısını te,
min eder. New Mexico'nun Kayalık Dağları kısmı ise en az petrol alınan
sahadır. New Mexico'nun petrol istihsalinin çoğu güneydoğu kısmından el-
270 ANGLO-AMERİKA

Foto: 11 - Louisiana kıyılarının 50 mil açığında bir petrol kuyusu.


(Jones - Darkenwald)
Louisiana petrol istihsalinin % 22 si denizde, kıta şelfinde ~ bulunan kuyulardan
elde edilmektedir.
A.B.D'DE ENERJİ KAYNAKLARI ve MADENLER 271

de edilir. Buralar ise, bilindiği gibi, Mid-Continent petrol bölgesi dahilin-


dedir.
1930 civarlarında bu sahanın petrol istihsali devamlı azalmaktaydı.
Fakat araştırmaların iyi neticeler vermesi üzerine istihsal önemli bir şekil­
de artmaya başlamıştır.

9 - Kaliforniya :

Bu petrol bölgesi eski ve yeni olmak üzere ikiye ayrılabilir. Eski kısım;
San Joaquin Valley'in güneyi, yeni kısmı ise San Francisco'nun 160
km. güneyinde Monterey County'den Los Angeles'in biraz ötesine kadar
uzanan kıyı bölgesidir. Burada da sızıntılar halinde petrol yer yer satha çık­
mış olduğu için, çıkarılmaya başlanmadan evvel mevcudiyeti biliniyordu.
Netelcim, daha 19 uncu asrın. başında İspanyollar tarafından Ventura'da
asfalt çıkarılmış, 1857 yılında ise Santa Barbara'da sızıntılar ilkel bir şe­
kilde tasfiye edilmiştir.
Kalifomiya petrol sahası da dünyanın sayılı petrol bölgelerinden biri-
dir. Bu bölgede de denizaltından petrol çıkarılmaktadır. İstihsalin kabaca
% S'i denizaltından çıkarılmaktadır.

Tabi! Gaz

A.B.D. de gün geçtikce kullanılış sahası artmakta olan önemli enerji


Kaynaklarından biri de Tabi! Gazdır. A.B.D. dünya tabi! gaz rezervinin
% 40'ına sahiptir. İstihsalde de dörtte üçü verir. Rezerv ve ona bağlı ola-
rak istihsalin de çoğu Teksas, Louisiana, Kansas, Oklahoma New Mexico
ve Kaliforniya'dadır. Bu eyaletler rezervlerin onda dokuzuna sahip olduk-
ları gibi, istihsalin de onda dokuzunu verirler. Teksas % 45 ve Louisiana
% 24 ile baştadırlar.
Teksas'ın tabii gaz istihsali çeşitli bölgelerden temin edilirse de Borger
civarı ve Louisiana hududuna yakın olan New Carthağe yatakları en önem-
li sahalardır.

Louisiana'da ise kuzeyde Monroe yataklarından 1916 dan beri gaz is-
tihsal edilmektedir. Kıyıya yakın sahalarda da daha az önemli gaz atak-
ları vardır,
..

Şekil : 21 - A rnerika Birleşik Devletlerinde Petrot rafinerileri, ham petrol pipe-


line'ları, Petrol ·istihsali ve Tabii gaz pipe-line'ları.
A. Petrol rafineril ri, B. Ham petrol pipe-line'ları, O. Rafine petrol ve benzeri
pipe'line'ları, D. Tabiı gaz pipe-line'ları. (Jones - Darkenwald).
A.B.D'DE ENERJİ KAYNAKLARI ve MADENLER 273

Diğer önemli bir yatak ise Hugoton'dur. Bu yatak güneybati Kansas'-


dan Oklahoma ve Kuzey Teksas'a ulaşır.
Kaliforniya'nın başlıca istihsal sahası Los Angeles Havzası ve San
Joaquin vadisidir.
A.B.D. de bunlar dışında daha 20 eyalette tabii gaz istihsal edilir. Bu
memlekette tabii gaz gün geçtikçe daha fazla bir şekilde kullanılmaktadır.
A.B.D. Kanada'dan (Alberta'dan geniş bir pipeline Kaliforniya'ya gaz
sevkeder) ve Meksika'dan da tabii gaz almaktadır (Şekil: 21).

Su Kuvveti

Amerika'da su kuvvetinden ilk ve önemli faydalanmalar koloniyal dev-


rede olmuştur. Özellikle Yeni İngiltere buzulların meydana getirmiş olduğu
birçok göl ve küçük şelalelerden başka akarsuların da rejimlerinin müsait
olması sebebile, su kaynaklarından en fazla faydalanılan bölge idi. Şüphe­
siz bunda kıtada ve A.B.D. de kesif olarak iskan edilen ilk sahanın New
England olmasının da büyük payı vardır. Bu devrelerde New England'da
hemen her şehir ve kasabanın yakınında akarsulardan doğrudan doğruya
faydalanılan çeşitli değirmenler vardı. Daha sonraları yine bu çevrelerde
ufak barajlar ve enerji santralleri yer alımştır. Koloniyal devrede güneydeki
akarsulardan faydalanma kuzeydekiler kadar önemli olmamıştır. Bunun
başlıca sebebi, buralardaki akarsuların büyük ve rejimlerinin düzensizliği
yanında topografik durumun da faydalanmayı kolaylaştırıcı olmayışı idi.

Su kuvvetinden bu tip faydalanmalar maden kömürü ortaya çıkıncaya


kadar, önemlerini muhafaza ettiler. Maden kömürünün dolayısile buhar
kuvvetinin yaratmış olduğu Akarsulardan doğrudan doğruya faydalanma-
nın önemini kaybettiği bir devreyi, sonraları, genellikle 1900 den itibaren,
bu defa su kuvvetinden elektrik üretilmesi ile başlayan yeni bir devre takip
etti. Hidroelektrik devri diyebileceğimiz bu devrede akarsulardan geni çap-
ta faydalanma gerek Avrupa'da gerek A.B.D.'de ancak 1920 lerde başladı.
Bugün A.B.D. potansiyel hidroelektrik gücün % 16 sırrı geliştirmiştir.
Bununla beraber, 1920 yılında istihsalin hemen hemen on misline de yak-
laşmış olunmakla beraber, memlekette üretilen enerjinin ancak % 4'ü su
kaynaklarından üretilmektedir. Bazıları A.B.D. enerji ihtiyacının çok az
bir kısmının su kaynaklarından temin edileceğini ileri sürmektedirler (Şe­
kil: 22).
Anglo-Ameıika - Forma : 18
274 ANGLO-AMER1KA

-~"--+---+-- 50
~__,,_++--+-- 2o

Klıowatsocıt

Şekil: 22 - Amerika Birle:ıik Devletlerinde işletilebilir ve işletilen hidroelektrik


kapasite. (Federal Power Commission - Frayer)
ı. İşletilmekte olan, 2. İşletilebilir güç.
Kuzeybatı Pasifik bölgesinin işletilebilir güç bakımından üstünlüğü
açık bir şekilde görülmektedir.

Dağılış:

A.B.D. nin Maine'den Minnesota'ya kadar kuzey ve kuzeydoğu kısım­


ları su kaynaklarından faydalanmanın gerek fiziki gerek beşeri ve iktisadi
Ş3rtları bakımından çok müsait durumdadır.

Gerçekten buralarda müteaddid göller, rejimleri düzgün akarsular, bol


yağışlar, kesif nüfus ve çeşitli sanayi faaliyetleri yer almaktadır. A.B.D. de
f'U kuvvetinden buradaki kadar faydalanılan başka bir yer yoktur. Burada
Niyagara şeıaiesi başlı başına muazzam bir kaynaktır. Fakat tabileri ile St.
Lawrence Nehri de geniş hidroelektrik imkanlara sahiptir (Appalach ve St.
Lawrence nehirlerinde potansiyel güç'ün % 33'ü geliştirilmiştir). Batıda
Buffalo ile Niyagara şelalesi arasında kalan sahada ve Doğuda Hudson neh-
A.B.D'DE ENERJİ KAYNAKLARI ve MADENLER 275

rinin yukarı mecrasında birçok hidroelektrik tesisler vardır. Fakat üretilen


enerji yine de ihtiyacı karşılamamakta ve birçok termik santraller de ça-
lıştırılmaktadır.

Akarsulardan faydalanılan bir diğer saha da Minneapolis'de St.


Anthony şelaleleridir. Eskiden Minneapolis'deki un fabrikalarını çalıştır­
mak için kurulmuş olan bu tesisler şimdi çeşitli sanayi tesisleri ve yerleş­
melerin elektrik ihtiyacını karşılamaktadır.
Pennsylvania'dan Alabama'ya kadar Appalachlar akarsu kuvvetinden
faydalanılan diğerönemli bir sahadır. Güney Appalach'larda potansiyel gü-
cün % 45'i geliştirilmiştir. Bu yüksek oranın meydana gelmesinde Tennes-
see Valley Authority büyük rol oynamaktadır.
Kısaca T.V.A. olarak bilinen Tennessee Valley Authority birçok ba-
kımdan ilgi çekici bir kuruluşdur. Bu sebeple, ana çizgileri ile tanıtılmasın­
da fayda vardır.
Tennessee nehrinin kontrolü eskiden beri düşünülmüşse de iş ancak
1933 yılında programlı bir şekilde ele alınmıştır. Roosevelt idaresine T.V.
A.'i yaratma kararı verdiren sebeplerin başında bu nehrin senelerce etra-
fına fayda sağlamamış olması, aksine sık sık yer alan sellerin hem ziraat
sahalarında hem de şehirlerde hasarlara sebep olması geliyordu. Çiftçilerin
büyük bir kısmı borç içinde idi. Ferd başına gelir ve zirai istihsal çok dü-
şüktü.
Tennessee nehrinin islfthında ilk hareket, Federal Hükümetin yetkisi
mahdud olduğu için, işi yönetecek yetkili teşkilatın kurulabilmesi idi. Bu
ise . projenin milli bir hüviyet kazanması ile mümkün olacaktı. Partiler ara-
sında uzun tartışmalara yol açan bu hareket sonunda kongreden geçen bir
kanunla Tennessee vadisinin meselelerini halletmek üzere bütün milletin
servet ve işbirliğinden faydalanmasına karar verildi.
Kanun, Tennessee vadisi teşkilatına altı hizmet yüklüyordu:
1. Sellere mani olmak,
2. Nehirden münakale bakımından faydalanmayı geli~tirmek,
3. Elektrik üretmek,
4. Nehrin civarındaki araziden faydalanmayı geliştirmek
5. Bütün havzada lüzumlu yerlerde ormanlar geliştirmek,
6. Bu havzada yaşayan insanların ekonomik ve sosyal hayat ~artları­
nı geliştirmek.
276 ANGLO-AMERİKA

Tennessee'nin kontrol altına alınması şüphesiz sadece barajları inşa


etmekle mümkün olmayacağı için akarsuların gerilerine doğru gidilerek
taşkınları teşvik eden hususların islahına girişilmiştir.

Bu meyanda Soil Conservation Service'in de yardımı ile erozyonla mü-


cadele ele alınmış; oyuntular kontrole başlanmış, aşınım faaliyetlerinin yer
aldığı yamaçlar ağaçlandırılarak barajlar siltasyondan korunmuştur. Böyle-
ce T.V.A. bölgede geniş bir toprak etüdünün yapılmasına yol açmıştır. Di-
ğer taraftan U. S. Geological Survey'le de işbirliği yapılarak vadinin detaylı
toprak haritaları hazırlatılmıştır. Nihayet barajlar ve rezervasyonların in-
şası tamamlandıktan sonra bunların kenarlarını turist celbedecek şekilde
parklar ve çeşitli tesislerle süslenmesi işi gelmiştir. Böylece «Güneyin Büyük
Gölleri» adı verilen yeni sahanın bu şekilde de değerlenmesi yolu açılmış­
tır.

Tennessee nehri bugün bir sıra uzun göller halindedir. Nehir ile beş
ana kolunun suları 31 büyük baraj ile kontrol altına alınmıştır (Son baraj
işe başladıktan tam 20 yıl sonra 1953 de tamamlandı).

Bugün Tennessee nehri tam bir kontrol altına alınmıştır (Şekil: 23).
1959 yılında T.V.A. 60 milyon kilovattan fazla elektrik istihsal et-
mekteydi. 1933 den evvel vadide 100 çiftlikten sadece 3'ünde elektrik var-
dı. Bugün çiftliklerin % 95 inde elektrik vardır.

Hidroelektrik istihsalinin vadide sanayi üzerine müsbet tesirleri ol-

.:<' ...

....
2.lt>-
3ıEı .. ...
AL<\
:-ıc

ilCAI. • ..

Şekil: 23 - Tennessee (Frayer'den) vadisinde baraj ve santraller.


A.B.D'DE ENERJİ KAYNAKLARI ve MADENLER 277

muştur. Gerçi vadide su kuvvetinden eskiden beri un değirmenleri, bıçkıha­


neler v.s. tesislerde faydalanılıyordu ise de bu önemsizdi.
Hidroelektriğin bol ve ucuz olarak ortaya çıkması ile yeni yeni sanayi
faaliyetleri de gelişmeye başladı. Mesela Knoxville'de dokumacılık ve me-
tal işlerinin gelişmesi bunlar arasındadır.
Oak Ridge'deki nükleer araştırma merkezinin teessüsü, güneyde Chat-
tanooga'nın da bir sanayi ve ticaret şehri olarak sivrilmesi de T.V.A. ile
yakından ilgilidir.

Appalach'ların batısında özellikle T.V.A. ile Tennessee havzasında ge-


liştirilen su kuvvetine karşılık adı geçen dağların doğumnda akarsular Pied-
mont'un sert sahrelerinden Atlantik kıyı ovasına intikal ettikleri yerlerde
müsait hidroelektrik imkanlar yaratmışlardır. Enerji tesislerinin çoğu da
zaten New Jersey'de Trenton'dan Baltimor ve Richmond üzerinden Güney
Carolina'da Columbia ve Georgia'da Macon'a kadar uzanan Fall-line üze-
rinde yer almışlardır.
Yakın yıllarda Fall-Line'in güneyindeki bol ve ucuz elektrik, yine
ucuz olan işçi ve ham madde kaynaklarına yakınlık pamuklu dokuma tesis-
lerinin kurulmasını kolaylaştırmıştır.
«İklim Bölgeleri» kısmından hatırlanacağı gibi Amerika Birleşik Dev-
letleri'nin iç kısmındaki düzlüklerin batısında yıllık yağış tutarları genellik-
le 500 mm. nin altındadır. Akarsuların seviyesi mevsimlik büyük değişik­
likler gösterir.
Bu sahalar, esas itibarı ile, Missouri ve tabileri tarafından drene edi-
lir. Bu akarsuların bazıları, Missouri gibi, batıdan, kayalık dağlarından do-
ğarlar. Diğerleri ise ki bunların rejimleri çok daha düzensizdir, yüksek yay-
lalardan doğarlar.
Missouri nehrinden faydalanmak için 1946 yılında geniş bir planın uy-
gulanmasına başlanmıştır. Halen devam etmekte olan programın başlıca
esasları; çeşitli rezervasyonlarla akarsuların taşkınlarını kontrol altına al-
mak, ziraat için uygun şartlara sahip olan sahaların sulanmasını temin et-
mek ve nihayet ak.arsuyun yer yer münakaleye yarar bir hale getirilmesi teş-
kil etmektedir.
Halen Missouri nehri üzerinde birçok barajlar vardır. Missouri tabile-
rinden elde edilen hidrolik enerji şimdilik seyrek nüfuslu olan çevrenin çe-
şitli ihtiyaçlarını karşılamaktadır. Ziraat sahalarının sulanmasında pompo-
278 ANGLO-AMERİKA

!arın çalıştırılması, air condition tesisleri ve makinalaşmış olan zirai faali-


yetlerin birçok işleri bunlar arasındadır.
Başlıcabarajlar Fort Peck, Garrison, Oahe, Big Bear, Fort Randall ve
Gavins Point'dır.
Bu barajlar ve diğerleri Yukarı Missouri havzasının taş­
kın sularını depo edebilecek durumdadırlar Havzanın kurulu hidroelektrik
gücü ise 2 milyar kilovatdan fazladır.
A.B.D. de potansiyel su kaynakları bakımından en zengin saha Ku-
zeybatı'dır. KaskatlarınPasifik'e bakan yamaçları yağış ve topoğrafya şart­
ları bakımından çok müsait durumdadır. Columbia nehri üzerindeki Grand
Coulee ve Bonneville barajları bu havzanın en büyük tesisleridir. A.B.D. de
potansiyel su kuvvetinin (Alaska ve Hawaü dahil) beşte biri Washington
ve Oregon'da bulunmaktadır. Bu sahalarda iyi kalitede maden kömürü ve
petrol'un mevcut olmaması beyaz kömür kaynaklarının önem kazanmasına
sebep olmaktadır.
Kaliforniya'da Sierra Nevada'nın Pasifik yamaçları oldukça bol yağış
alır. Sacramento ve San Joaquin nehirleri küçük iseler de oldukça önemli
potansiyele sahiptirler. Bunun yanında gittikçe artmakta olan nüfusun ihti-
yacına cevap vermek zorunluğu Kaliforniya'nın Pasifik eyaletleri arasında
su kaynaklan potansiyelinden en fazla faydalananı olmasına sebebiyet ver-
miştir.

Güneybatı'da Colorado nehri memleketin kurak iklim şartlarının hü-


küm sürdüğü geniş bir kısmında akmakta olmasına rağmen, Kayalık Dağla­
rın ve Colorado platosunun kar yağışları ile beslenen sularından faydalana-
rak su kuvveti için müsait bir duruma gelmektedir.
Amerika Birleşik Devletleri'nin bu kısımlarında akarsulardan fayda-
lanmada suların sulama için barajlarda toplanması başta gelir. Colorado' -
nun güneybatıdaki iki tabisi üzerinde yer alan Goolidge ve Roosevelt baraj-
ları bu tiplerdendir.

Colorado üzerindeki Hoover Barajı ise dünyanın sayılı sulama ve


enerji sistemlerinden biridir.
A.B.D'DE ENERJİ KAYNAKLARI ve MADENLER 279

Su kuvvetinden faydalanma ( 1962)

Kurulu güç Elektrik üreten santrallerde beyaz


Memleketler (Megavat) kömürle çalışanların payı %
A. B. D. 36.600 17
Kanada 20.315 83
Rusya 19.000 20
Japonya 14.000 53
İtalya 12.700 72
Fransa 10.900 47
İsveç 8.300 78
Norveç 7.600 98
İsviçre 6.400 96
İspanya 4.850 70
Brezilya 3.800 80
Avusturya 3.600 75
B. Almanya 3.500 12
Hindistan 2.450 33
Avustralya 2.000 25
Meksika 1.900 44
Yeni Zelanda 1.550 80
Kore (K. ve G.) 1.350 bilinmiyor
Nükleer Enerji Kaynakları

16 Temmuz 1945 tarihinde New Mexico'da Alamogordo'da ilk atom


bombasının patlatılması ile yeni bir terim sık sık kullanılmaya başlandı
Atom enerjisi. Bilindiği gibi 1919 da Lord Rutherford tarafından atomun
parçalanabileceği ve bu suretle enerji elde edilebileceği ortaya atılmışsa da
bu işin gerçekleşmesi için bir hayli çalışmaları beklemek gerekti.
A.B.D. Nükleer enerji kaynaklarından Uranyum'un da önemli miktar-
larda mevcut olduğu dünyanın nadir memleketlerinden biridir.
Özellikle İkinci Cihan Harbi'nden sonra bütün dünyada hızlanan uranyum
arama faaliyetleri devam etmektedir. Halihazırda dünyanın uranyum bulundu-
ğu bilinen başlıca sahaları şunlardır: Kuzeybatı Kanada; Great Bear gölü böl~
gesinden güneye ve doğuya doğru Ontario gölü civarına uzanan saha, A.B.D.
de Colorado yaylaları ve Batı eyaletlerinde diğer yerler.
Çekoslovakya, Doğu Almanya, Rusya, Güney Afrika ve Avustralya.

Bu memlekette halen 13 eyalette uranyum istihsal edilmektedir. Bun-


lar arasında New Mex.ico, Wyoming, Colorado ve Utah istihsalin % 85-90
ını verirler.

İstihsal ve bilinen reezrvler balonundan Colorado yaylaları en önemli


sahalardır. Utah'da Uinta dağlarından New Mexico'nun Zuni Dağlarına ve
güneybatı Utah'dan Colorado'nun San Juan Dağlarına kadar uzanan saha
başlıca istihsal bölgesidir.
İkinci Cihan Harbi'nin ilk yıllarında buralarda V anadium bulmak üze-
ı e yapılmış olan detaylı jeolojik araştırmalar sahanın iyice tanınmasına yol
açmış, dolayısile sonradan başlayan uranyum araştırmaları çok kolaylaşmış­
tı. Bölgenin tabii bitki örtüsünden hemen hemen tamamen mahrum, derin
kanyonlarla yarılmış masavari bir bünyeye sahip olınası araştırmaları bir
hayli kolaylaştırmıştır.
Geniş çapta uranyum istihsali 1948 civarında başlamış ve Grand
A.B.D'DE ENERJİ KAYNAKLARI ve MADENLER 281

İunetion (Colorado'da) Colorado yaylalarının en mühim uranyum istihsal


merkezi haline gelmiştir.
New Mexico'daki istihsal sahasının merkezi, Albuquerque'e 100 km.
mesafede olan Grants'dir. Grants'in hemen bir kaç km. doğu ve batısında
yer alan madenler satıhtan pek derinde değillerdir. Bu sebeple «açık işlet­
me~ metodu ile çalışılabilmektedir.

Uranyum cevherinin yarımamul bir hale getirilmesi ise Blue Water ya-
kınındaki
(Grants'in bir kaç km. batısında) muazzam tesislerde olmaktadır.
1951 yılında Black Hills'de ve merkezi Wyoming'de özellikle Wind
River havzasında Colorado yaylalarındakine çok benzeyen uranyum yatak-
ları bulundu.

Bu buluntuların işletilmesi · Wyoming'in kısa zamanda radyum istihsal


eden eyaletlerin en önemlileri arasında yer almasına yol açtı.
Utah'da başlıca uranyum yatakları Marysville yataklarıdır (Şekil: 24) .

Şekil: 24 - Amerika Birleşik Devletlerinde Atom santralleri (Frayer'den )


tesisler çoğunlukla Ohio, Tennessee ve Columbia vadileri gibi
bol elektrik istihsal edilen yerlerde kurulmuşlardır.
BAŞLICA MADENLER

A. B. D. maden kaynaklarının zenginliği ve istihsal miktarları bakımın­


dan dünyanın önde gelen memleketleri arasındadır. Ancak, bir çoğunda
dünyanın bir numaralı istihsalcisi olmasına rağmen, tüketim çok süratle
artmakta olduğu için, hemen her madenin alıcıları arasında da dünya'da bi-
rincidir. Özellikle İkinci Cihan Harbinden sonra, eskiden ihraç etmekte ol-
duğu birçok maden cevherlerini bile ithal etmeye başlamıştır. Sözü edilen
ithalatın çoğu gelişmekte olan memleketlerdeki Amerikan sermayesi ile ku-
rulmuş ve çalıştırılmakta olan maden işletmelerinden yapılmaktadır, fakat bu
memleketlerde gittikçe kuvvetlenen milliyetçilik cereyanı yanında sanayinin
de gelişmekte olması, A.B.D. sanayiine maden temini meselesinin önemini
arttırmaktadır.

Demir Cevheri

Amerika Birleşik Devletleri dünyanın demir cevheri çıkaran en önemli


memleketlerinden biridir. Uzun bir zaman dünya demir cevheri istihsalinde
başta geliyordu. Şimdi Sovyet Rusya'dan sonra ikinci gelmektedir. 1940 ile
1950 yılları arasında dünya demir cevheri istihsalinin üçde birini veriyor-
du. Fakat bir yandan dünyanın birçok yerlerinde demir cevherlerinin bu-
lunup işletilmeye başlanması ile dünya cevher istihsalinin artması, diğer ta-
raftan Amerika Birleşik Devletlerinde ucuz ~tlıal çelik ve demir cevheri kar-
şısında yerli cevherlerin rekabet edememesi, grevler v.s. yüzünden bu pay
değişmiştir.

Halen Amerika Birleşik Devletleri dünya demir cevheri istihsalinin


beşte birine yakın bir kısmını vermektedir.
A.B.D'DE ENERJİ KA'YNAKLARI ve MADENLER 283

Demir Cevheri İstihsali (1000 ton)

1930 1940 1950 1955 1960 1962 1963 1964 1965


A.B.D. 58.409 73.696 98.045 103.003 88.784 71.820 73.549 84.836 87.000
Dünya 175.600 208.700 247.000 363.421 513.935 499.363 509.908 513.000 606.400

Kaynak: U. N. Statistical Yearbook ve Minerals Yearbook, Bureau of Mines,


A . B. D. İçişleri Bakanlığı Yayını.

Diğer taraftan A.B.D. nin İkinci Cihan Harbi'nden evvel önemsiz bir
seviyede olan cevher ithalatı harpten sonra süratle artmıştır. Genellikle
% 60 ve daha fazla demir ihtiva eden cevherler bugün Amerika Birleşik
Devletleri demir cevheri istihlal,cinin üçte birini karşılamaktadır. Cevher it-
halatının % 98'i Kanada ve Güney Amerika memleketlerinden gelmektedir.
Venezuella %40, Kanada %37, Şili %11, Peru %6, Brezilya ve Meksi-
ka % 4, geri kalan % 2 ise Liberya tarafından temin edilmektedir.
İthal edilen cevherlerin çoğu Amerika Birleşik Devletleri'nin belli-
başlı demir - çelik şirketlerinin doğrudan doğruya veya iştiraklerle işletmek­
te oldukları maden yataklarından çıkarılmakta ve yine bu şirketlere ait
gemilerle A.B.D.'ne getirilmektedir. Mesela United States Steel ve Bethelem
demir-çelik şirketlerinin Venezuella'da geniş yatırımları vardır. Şüphesiz
Amerikan demir-çelik sanayiinde bu sistemin gelişmesinde başlıca amil
Amerika Birleşik Devletlerinde çıkarılan demir cevherlerinin pahalıya mal
olmasıdır.

Demir Cevheri Yataklarının Dağılışı :


Bugün Amerika Birleşik Devletleri'nde 22 eyalette bulun.a n 200 den
fazla demir madeni işletmeleri faaliyette ise de yıllık istihsalin dörtte üçü
Süperior Gölü bölgesinden temin edilmektedir. Nitekim 1965 yılında
87 .000.000 ton olan istihsalin 51.000.000 tonu (yüzde 58'i) Mesabi Ran-
ge'den. Bunu takiben eskiden yıllık istihsalin % 10 unu verdiği halde imdi
%5 den az bir paya sahip olan Alabama yatakları gelmektedir.
Bu iki büyük saha dışında daha az önemli birçok yataklar işletilmek­
tedir (Foto: 12).
Superior Gölü Bölgesi: Bölgenin istihsali altı ayn sahadan elde edil-
mekteyse de bunların arasında Mesabee en önemli olanıdır. Mesabee. diğer
beş sahanın istihsalinden daha fazlasını temin eder. Bu saha 1909 dan eri
284 ANGLO-AMERİKA

Amerika Birleşik Devletleri Demir


Cevheri İstihlaki ve İthaltıtı
1940-1965
İstihlak ithalat %
1940 57.8 2.3 3.94
1941 102.6 2.4 2.34
1942 111.8 0.4 0.81
1943 100.5 0.4 0.40
1944 99.9 0.5 0.05
1945 86.2 1.2 1.16
1946 72.2 2.8 4.17
1947 96.1 5.0 5.21
1948 100.5 6.1 5.94
1949 89.2 7.4 7.87
1950 106.5 8.2 7.48
1951 114.8 10.l 8.70
1952 100.6 9.8 9.90
1953 122.1 l 1.1 9.02
1954 94.2 15.8 17.02
1955 125.0 23.5 19.20
1956 125.2 30.4 24.00
1957 129.4 33.7 26.37
1958 92.0 27.5 30.43
1959 93.7 35.6 38.30
1960 108.l 34.6 32.41
1961 99.6 25.8 26.26
1962 99.6 33.4 33.00
1963 112.5 33.3 29.20
1964 132.3 42.4 31.82
1965 131.9 45.1 34.09
Kaynak: P. F. Mason: «Some Changes in domestic iron mining asa result
of Pelletizatiom. Annals, Association of American Geographers,
Vol. 59, (1969) s. 535-551.

A.B.D. cevher istihsalinin her yıl yarısını vermektedir. Halen de 70 sene-


den beri entansif bir faydalanmaya sahne olmasına rağmen, dünyanın sayılı
demir cevheri yataklarından biridir.
A.B.D'DE ENERJİ KAYNAKLARI ve MADENLER 285

Foto 12 : Maden cevheri çıkarılması, Mesabee Range, Minnesota.

Bugünkü rezervinjn demir değeri % 50'nin üstünde olarak 500 - 700


milyon ton olduğu tahmin edilmektedir. Bununla beraber, bu miktar rezer-
vin de bugünkü işletme temposu ile ancak 10 yıl dayanacağı meydandadır.
Superior demir yataklarında % 99 açık işletme halinde çalışılmakta­
dır. Modern makinaların yardımı ile çıkarılan cevher demiryolları ile göl
kenarındaki limanlara (Duluth, Superior, Two Harbors sevkedilerek ora-
lardan gemilere yükletilmektedir (15.000 - 20.000 ton cevher taşıyan ge-
milere bu miktarlarda cevherler üç saatte yüklenmekte, beş ile se · iz saat
arasında bir zaman içinde de boşaltılmaktadır).

Bu son derece uygun çıkarım ve nakliyat şartları ancak kışın durak-


lamaktadır.
286 ANGLO-AMERİKA

Bunun sebebi de düşük suhunet şartlarının maden çıkarım faaliye~


tini aksatması
ve göllerde de donmaya yol açarak nakliyatın tamamen dur-
masına sebep olmasıdır. (Göller Kasım sonu veya Aralık başından Nisan
sonlarına kadar donmuş bir haldedirler).

Superior bölgesinin bir diğer önemli cevher istihsal sahası


da Michigan
ve Wisconsin eyaletlerindeki yataklardır. Bu yataklar Amerika Birleşik
Devletleri demir cevheri istihsalinin % lO'unu verirler.
İşletme şartları bakımından her iki saha arasında fark vardır. Wiscon-
sin'da işletmenin sadece % 1'i yer altında olduğu halde Michigan'da cevhe-
rin % 60'ı yeraltı çalışması ile çıkarılır. Bazı yerlerde 800 metre, hatta da-
ha derinlere inilmiştir. Tabiatı ile buralarda işletme kuşu da devam etmek-
tedir. Fakat göllerin donması yüzünden ıiıünakalenin duraklamış olması bu
üstünlüğün değerini küçültmektedir. Çok az miktarda cevher demiryolu ile
sevkedilir. Diğer taraftan yer altı işletmesinin derinlere inildikçe daha pa-
halıya mal olması (genel olarak açık işletmenin iki misli) yüzünden her yıl
birçok maden işletmeleri faaliyetlerine son vermektedirler.

A labama Yatakları :

Bu yataklar uzun zaman Amerika Birleşik Devletleri yıllık demir cev-


heri istihsalinin % 10 civarıncıa bir miktarını temin etmişlerdir. Fakat ya-
kın yıllarda bu pay % 5'in de altına düştü. Bunun sebebi bir yandan Ala-
bama yataklarının istihsalinin azalması, diğer taraftan da A.B.D. cevher çı­
karımının artmış olmasıdır.

Alabama cevher yatakları, Birmingham şehri yakınlarındadır.

Diğer Yataklar :
Amerika Birleşik Devletlerinde bu başlıca demir cevheri istihsal sa-
haları dışında daha birçok yerde az önemli cevher yatakları işletilmektedir.
Kuzeydoğuda New York'da (Adirondacks, Kuzeydoğu New Jersey ve
Pennsylvania'nın Cornwall bölgesi) çok eskiden beri işletilmekte olan demir
cevheri yatakları vardır.

Bütün bu yatakların yıllık cevher istihsali g.:. 1O milyon ton arasında­


dır.New York'daki cevher yataklarının çoğu açık işletme halindedir. Pen-
nsylvania'dakilerde ise yer altı işletmesi halinde çalışılmaktadır.
Kuzeydoğu bölgesi cevherlerinin çoğu % 60 ve daha fazla demir ihti-
A.B.D'DE ENERJİ KAYNAKLARI ve MADENLER 287

va ediyorlarsa da küçük oluşları iktisadi işletme imkanını kısİtlamaktadır.


Bu yüzden çoğunda işletmeye son verilmiştir. Ancak yüksek fırınların bu-
lunduğu yerlere yakın olanlar faaliyetlerine devam etmektedirler.

Teksas dahil, Missouri'den Pasifik kıyılarına kadarki sahada yer alan


eyaletlerin Amerika Birleşik Devletleri yıllık demir cevheri istihsalindeki
payları % 14 dür. Kolorado'dakiler hariç, çoğu açık işletme halindedir. Bu
cevherler Teksas, Utah, Kaliforniya ve Colorado'da bulunan demir-çelik
tesislerini beslerler.

Bakır:

Amerika Birleşik Devletleri 1883 den beri dünyanın bir numaralı · is-
tihsalcisidir (sadece 1934 yılı hariç, iktisadi buhran sebebile istihsal düş­
müş idi). Yirminci asra kadar dünya yıllık bakır istihsalinin yarısı ile üçte
ikisi arasında bir miktarını veren A.B.D. nin adı geçen istihsaldeki payı da-
ha sonra, ilkönce Şili ve Kanada'nın, 1930 yılından itibaren de Belçika
Kongosu ve Kuzey Rodezya'nın istihsallerinin artması üzerine azalmıştır.
Diğer taraftan İkinci Dünya Harbi'ne kadar bakır ihracatçısı olan bu
memleket harp ve onu takip eden yıllardaki artan bakır istihlakini karşıla­
mak zorunda kalınca, bakır ithfü etmeye başlamıştır. Bugün A.B.D. dünya-
nın bir no. lu bakır ithalatçısıdır. İthalat esas itibarı ile Şili (%40-50), Ka-
nada, Meksika, Peru, Kuzey Rodezya ve Güney Afrika'dan yapılmaktadır.

Bakır Cevheri İstihsali (Ton)

Memleket 1958 1959 1960 1961 1962 1963


A.B.D. 874.401 736.470 964.437 1.040.317 1.096.804 1.083.184
Dünya 3.400.000 3.600.000 4.100.000 4.200.000 4.300.000 4.500.000

Dağılış:

Michigan'daki Keweehaw yarımadası 1845 den 1885 yılına kadar


Amerika Birleşik Devletlerinin bakır çıkarılan en önemli sahası idi. Bura-
daki cevher derinlerde olmasına, dolayısile çıkarımda güçlükler arz etme-
sıne rağmen Büyük Göller ve Sanayi Bölgesine yakınlık, istihsalin süratle
artmasını teşvik etmiş ve buna bağlı olarak da değerli cevherler tükenmiş­
tir. Sonraları daha az değerli olan White Pine yatakları (1955 civarında)
işletilmeye başlanmıştır.
288 ANGLO-AMER!KA

Bununla beraber Keweehaw bakır yataklarının tükenmesi esnasında


ve sonraları, genellikle geçen asrın ikinci yarısında Amerika Birleşik Dev-
letlerinde batı eyaletlerinin bazılarında yeni yataklar bulundu. Mesela 1880
ile 1910 arasında Montana'da Butte mıntıkası önem kazandı. 1910 dan
sonra ise Utah ve Arizona'da da istihsal başladı.
Halen beş batı eyaleti; Arizona, Utah, Montana, Nevada ve New Me-
xico Amerika Birleşik Devletleri yıllık bakır istihsalinin % 90'ından fazla-
sını verirler.

Bunlar arasında Arizona başta gelir. Memleket istihsalinin yarısını ve-


ren bu eyaletin birçok yerlerinde maden yatakları faaliyettedir. Önemli iş­
letmeler Morenci, Old Hat, Ajo, Bisbee, Ray, Globe, Miami ve Eureka'da-
dır. Arizona bakır madenlerinde hem açık işletme, hem de yeraltı işletme­
si halinde çalışılmaktadır.
Utah'da ise memleketin en büyük bakır madeni vardır. Oquirr sırası­
nın doğu yamacında yer almış olan Bingham yataklarında açık işletme ha-
linde çalışılmaktadır. İşletme kolaylığı cevherlerin bakır muhtevasının l 'den
biraz az olmasını teiafi etmektedir. İlk işletme faaliyetlerinin başladığı 1904
yılından beri bu sahadan iki milyar ton cevher alınmıştır. Mevcut bir tepe
tamamen ortadan kaldırıldıktan başka aynı yerde çapı 3 kilometreden da-
ha geniş, derinliği 900 metre civarında bir çukur teşekkül etmiştir. Bu ma-
den aynı zamanda memleketin ikinci önemli altın ve molibden, üçüncü gü-
müş istihsalcisidir.

Evvelce daha önemli bir durumda olan Montana'da, Butte yakınında­


ki cevher yatakları bugün Amerika Birleşik Devletleri bakır istihsalinde
üçüncü sırayı muhafaza etmektedir. Burada 1862 de altın ve gümüş istih-
sal edilmeye başlanmıştı. 1880 den itibaren bakır istihsalinin önem kazan-
ması ile altın ve gümüşün yanında kurşun, çinko ve manganez de tali ürün
olarak elde edilmeye başlandı.

Alimünyum:
Bugünkü şartlara göre alimünyumun en ekonomik ve kolay bir şekil­
de elde edildiği maden boksit'dir. Amerika Birleşik Devletleri dünya boksit
rezervlerinin sadece % 1.2 sine sahiptir. Boksit çıkarımı ise dünya yekfrnu-
nun % 7'si civarındadır. Fakat bunlara karşılık dünya alimünyum istihsa-
linin % 41 'i Amerika Birleşik DevletJerindedir.
Amerika Birleşik Devletlerinin Arkansas'da Little Rock'un birkaç ki-
A.B.D'DE ENERJİ KAYNAKLARI ve MADENLER 289

lometre güneybatısında yer almış olan boksit yatakları bu memleket istih-


lfikinin % 5'den de az bir miktarını karşılamaktadır.

Boksit İstihsali

Memleketler 1958 1959 1960 1961 1962 1963


Jamaika 5.721.990 5.125.603 5.744.791 6.663.120 7.495.122 6.903 .115
Rusya 2.750.000 3.000.000 3.500.000 4.000.000 4.200.000 4.300.000
Hollanda
Guayanası 2.491.000 3.376.000 3.400.000 3.351.000 3.201.830 3.427.146
İngiliz
Guayanası 1.585.879 1.674.416 2.471.190 2.373.615 2.718.997 2.129.046
A. B. D. 1.311.000 1.700.000 1.998.000 1.228.000 1.369.000 1.525.000
Dünya 20.900.000 22.400.000 26.800.000 28.500.000 30.100.000 29.400.000

Boksit'ten alimünyum istihsalinde öze1likle son safhada, alimünyum


oksitten (Alumina) alimünyum elde edilmesinde çok fazla elektrik sarfedil-
mektedir. Genellikle bir ton alimünyum elde etmek için iki ton alumina ve
18.000 - 20.000 kws. elektrik gereklidir. Bu durumda elektriğin bol ve ucuz
bir şekilde elde edildiği hidroelektrik santrallere yakın yerler alimünyum
fabrikalarının tercih ettikleri mevkilerdir. Gerçekten özellikle İkinci Cihan
Harbinden evvel Amerika Birleşik Devletlerinin başta gelen alimünyum
istihsal bölgesi Tennessee vadisi idi. Fakat harp içinde artan ihtiyacı bura-
daki tesisler de karşılayamadığı için alimünyum imalatı yeni hidroelektrik
tesislerin faaliyete geçmiş olduğu Kuzeybatı Pasifik'e kaymıştır. Daha ya-
kın yıllarda St. Lawrence Nehri üzerinde faaliyete geçen yeni hidroelektrik
santraller New York'un kuzeyinde Messena'da alimünyum tesis1erinin ku-
rulmasına yol açmıştır.

Bu arada hidroelektrik tesislerin yer yer yetersiz olması diğer kaynak-


lardan da bu sahada faydalanmayı teşvik etmiştir. Böylece Teksas, Louisiana
ve Arkansas'da tabii gaz, Teksas'da linyit ve Ohio vadisinde de maden kö-
mürüne dayanan enerji tesisleri ile alimünyum istihsali gelişmiştir. Bu ener-
ji kaynaklarından enerji temininde yeni metodlarui masrafları azaltması ya-
nında Obio vadisinin ayrı avantajları da vardır. Vadi kuzeydoğudaki Sana-
yi sahasına yakın olduğu gibi, ucuz kara içi suyolu iınkaruanna da sahiptir.
1955 den beri Ohio vadisinde maden kömürüne dayanan üç yeni alimün-
yum fabrikası kurulmuştur.
Yine 1955 den beri New York eyaletinde biri Kuzeybatıda, biri d
Anglo-Amerika - F orma : 19
290 ANGLO-AMERİKA

Kuzeyde hidroelektrik imkanlara dayanan iki yeni alimünyum tesisi kurul-


muştur.

Başlıca Memleketlerde Alimünyum İstihsali (Ton)

Memleketler 1958 1959 1960 1961 196~ 1963


A. B. D. 1.397.819 1.744.743 1.798.659 1.699.742 1.891.029 2.064.757
Rusya 540.000 620.000 670.000 880.000 890.000 950.000
Fransa 166.168 170.279 234.723 ~75.042 290.436 293.653
Japonya 83.242 98.558 131.119 151.272 168.742 220.405
Dünya 3.500.000 4.000.000 4.500.000 .4.600.000 5.000.000 5.400.000

Çinko:
Amerika Birleşik Devletleri çinko istihsalinde dünyada birincidir. Ha-
len dünya yıllık çinko istihsalinin % 12 sini vermektedir. Bu pay 1950 de
% 20, daha önce de çok daha yüksek idi. Diğer bazı madenlerde de mey-
dana geldiği gibi, dünyanın diğer memleketlerinde istihsalin artması sözü
edilen payın azalmasına sebep olmuştur.
Öte yandan Amerika Birleşik Devletlerinde çinko istihsalinin dağılışın­
da da önemli değişiklik vuku bulmuştur.
İkinci Cihan Harbinden evvel istihsal önem ıtibarile hemen hemen bir-
birine eşit olan üç sahadan temin ediliyordu : 1 - Batı dağ eyaletleri, 2 -
Missouri, Oklahoma ve Kansas arasında uzanan saha ve 3 - En önemli ya-
takları New Jersey'de Franklin Fumace'de olan Mississippi nehrinin doğu­
sundaki saha. Harpten sonra durum değişmiştir.
1950 civarında Batı Eyaletlerinin memleket istihsalindeki payları
% 60'a erişmiş, buna karşılık diğer iki sahanınkiler % 20 şer olmuştur.
1960 yılından itibaren ise, Batı eyaletlerinin istihsali % 40'a düşmüş, üç
eyalette uzanan istihsal sahasınınki sadece % 2 olmu~, bunlara karşılık Mis-
sissippi'nin doğusu ise memleket çinko istihsalinin yarısından fazlasını ver-
meye başlamıştır. Fakat bu kısmın dahilinde de değişiklikler meydana gel-
miştir. Eskiden başlıca istihsal sahası olan New Jersey'in 1958 yılında sah-
neden çekilmesine karşılık ayni yıl Pennsylvania'da 65 yıldan beri kapalı
olan Friedensville maden yatakları faaliyete geçmiştir.
Diğer taraftan Virginia, Illinois, New Y ork ve Tennesse eyaletlerindeki
çinko madenlerinin de istihsalleri artmıştır. Tennessee eski istihsalini 100 de
100 arttırarak bugün çinko istihsalinde birinci eyalet olmuştur (Amerika
A.B.D'DE ENERJİ KAYNAKLARI ve MADENLER 291

Birleşik Devletleri yıllık istihsalinin % 20 sini vermektedir). B~rada çinko,


hemen daima birlikte olduğu kurşun madeninden ayrı bir halde bulunmak-
tadır.

Çinko cevheri istihsali (ton)

1958 1959 1960 1961 1962 1963


A. B. D. 367.862 379.735 388.774 414.634 451.331 472.548
Dünya 3.000.000 3.100.000 3.200.000 3.300.000 3.400.000 3.500.000

Kurşun:

A.B.D. 1893 yılından 1956 yılına kadar dünyanın bir numaralı kur-
şun istihsalcisi idi. Halen Avustralya ve Sovyet Rusya'dan sonra üçüncü
gelmektedir. Fakat diğer taraftan bu memleket dünyanın en çok kurşun is-
tihlak edilen memleketidir.
İkinci Cihan Harbine kadar Amerika Birleşik Devletleri kurşun ihraç
ediyordu. Fakat harp içinde artan ihtiyacı karşılamak için başlayan ithalat
artarak devam etmektedir.
Bugün Amerika Birleşik Devletlerinde yeni metal kurşun olarak istih-
lak edilen miktarın ancak dörtte biri yerli kurşun cevherlerinden imal edil-
mektedir. Geri kalan istihlakin yarısı ithal kurşun cevherleri veya kullanıl­
mış kurşunlarla karşılanmaktadır.

Kurşun cevheri istihsali

1958 1959 1960 1961 1962 1963


A. B. D. 238.729 228.202 220.240 233.858 211.568 226.222
Dünya 2.400.000 2.300.000 2.400.000 2.400.000 2.500.000 2.600.000

Amerika Birleşik Devletleri yıllık kurşun cevheri istihsalinin beşte iki-


si Bonne Terre ve Flat Rock yakınlarında uzanan Güneydoğu Missouri Kur-
şun Yatakları Kuşağı'ndan elde edilir.
Bu saha kurşun tenörü düşük olmakla beraber (genel olarak % 2.5 -
3.5) dünyanın en mühim kurşun yataklarından birine sahiptir.
Meşhur üç eyalet çinko ve kurşun yataklarının bir kısmının bulundu-
ğu Güneybatı Missouri, artık işletmenin ekonomik olmaması yüzünden kur-
şun istihsal etmemektedir.
292 ANGLO-AMERİKA

Idaho ikinci istihsalcidir. Bu eyalette yer alan Coeur d' Alene mıntıkası
aynı zamanda Amerika Birleşik Devletlerinin en önemli gümüş istihsal sa-
hasıdır. Geniş çinko depolarına da sahip olan Coeur d'Alene kurşun cev-
herlerinin tenörü % 3 ile % 12 arasında değişmektedir.
Utah üçüncü, Colorado ise dördüncü kurşun cevheri istihsal edilen
eyaletlerdir. Missouri, ldaho, Utah ve Colorado birlikte olarak Amerika
Birleşik Devletleri yıllık kurşun cevheri istihsalinin % 80 inden fazlasıru
temin ederler.

Altın ve gümüş :
Altın : Amerika Birleşik Devletleri son istihsal durumuna göre dün-
yada altın istihsalinde Güney Afrika Birliği, Rusya ve Kanada'dan sonra
dördüncü gelmektedir. Dünya altın istihsalinin % 4'ü A.B.D. de elde edil-
mektedir.
Altın madeni ilk zamanlar az miktarda olarak memleketin doğusunda
bulunmuşsa da 1849 da Kaliforniya'da elde edilmeye başlaması ile batı eya-
letleri üstünlüğü ele almıştır. Gerçekten bu kıymetli madenin çıkarılmasın­
da zaman zaman Kaliforniya, Colorado ve Nevada birinci sırayı işgal et-
mişlerse de yakın yıllarda üstünlük Güney Dakota'ya geçmiştir. Güney Da-
kota halen Amerika Birleşik Devletleri yıllık altın istihsalinin % 34'ünü
vermektedir. Black Hills'deki Homestake altın madeni en önemli olanıdır.
Altın istihsal eden ikinci önemli saha Utah'da Bingham'deki Bakır
Madeni yataklarıdır. Altın burada bakırın tali maddesi olarak elde edil-
mektedir.
Alaska altın istihsalinde önem sırasına göre üçüncülüğü, Kaliforniya
ise dördüncülüğü muhafaza etmektedirler.
Gümüş : Amerika Birleşik Devletleri gümüş istihsal etmekte olan mem-
leketler arasında Meksika'dan sonra ikinci sırayı işgal eder. Bu memlekette
dünya yıllık gümüş istihsalinin % 14'ü elde edilir.
Amerika Birleşik Devletlerinde elde edilen gümüşün üçte ikisi diğer
maden cevherleri çıkarımı ile ilgilidir. 25 başlıca kurşun çıkarılan maden-
den sadece 4 tanesi sadece kurşun cevheri çıkarılan madenlerdir.
Sadece, önemli gümüş istihsal edilen bir eyalet olan Idaho'da çıkarılan
cevherler arasında gümüş başlıca elemandır. Buna karşılık Utah, Arizona,
Montana ve Colorado'da gümüş, bakır, kurşun ve çinko'nun tali ürünü ha-
linde elde edilir.
A.B.D'DE ENERJİ KAYNAKLARI ve MADENLER 293

Halen Amerika Birleşik Devletleri gümü§ ihtiyacının ancak üçte biri


dahili istihsalle karşılanmaktadır. Geri kalan ithalatla kapatılmaktadır. Gü-
müş ithalatının üçte ikisi Kanada, Peru ve Meksika'dan gelmektedir (Şe­
kil: 25).

.



-
1.000
J.o:ıo
J.ı:cıc>

• ıo.ocıı:ı

eıo.ooıı
.JO.tıaO

Şekil : 25 - A.B.D. de maden i§letmelerinin dağılışı (.çalışan işçilere göre ).


( Alexander'den)
SANAYİ

Başlıca Özellikleri, Sanayi Bölgeleri

A.B.D. inde sanayi faaliyetleri çok gelişmiştir. Sanayi bu memleket


ekonomisinde en önemli yere sahiptir. Memleket milli gelirinde en büyük
pay, diğer faaliyetlerle karşılaştırılamıyacak bir miktarda olarak sanayiye
aittir. Bu husus 1966 yılına ait Milli Gelir değerlerine kısa bir bakış ile der-
hal anlaşılır. 1966 yılında 616.7 milyar dolar olan Milli Gelirin 192.1 mil-
yarı sanayiden gelmiştir. Aynı yıl, ziraat, ormancılık ve balıkçılık faaliyet-
lerinden toplam olarak 22.7 milyar, madencilik ve inşaat 38.2, münakale-
den 24.8 ve hizmetlerden de 69.3 milyar dolar gelir temin edilmişti. Sanayi
faaliyetlerinden sonra en fazla gelir gelen ekonomik kol toptan ve peraken-
de ticarettir (90.8 milyar dolar).
A.B.D. de sanayiin en önemli ekonomik faaliyet olmasından başka
bir diğer özelliği de çok süratle gelişmekte olmasıdır. Bu gelişme 10 yıllık
devrede bile gayet açık olarak müşahede edilebilmektedir. Mesela 1950 de
ziraat, ormancılık ve balıkçılık faaliyetlerinden gelen gelir 17 .6 idi. 1966
da ise 22.7 oldu. Buna karşılık sanayiden 1950 de 76.2 milyar dolar gel-
mesine karşılık 1966 da 192.1 e yükseldi.
A.B.D. de sanayi faaliyetlerinde(1966'da 19.081.000) 19 milyon civa-
rında işçi çalışmaktadır. Bu miktar memlekette mevcut işçi yekununun
% 30'una tekabül etmektedir. Son 30 yıl içinde işçi adedinde de artma ol-
muştur. Gerçekten 1930 da mevcut işçi yekfuıunun % 24 üne tekabül eden
9.622.923 işçi vardı. Sanayi işçilerinin % 17.2 si 2500 ve daha fazla işçi
çalıştıran tesislerde bulunmaktadır. İşçilerin % 16.2 si ise 100 - 249 işçi
çalıştıran tesislerde çalışmaktadırlar. Aşağıdaki tabloda bu hususda bilgi
verilmektedir :
A.B.D'NDE SANAYİ 295

Çalışan
l§çi miktarlarına
göre gruplar 1-4 5-9 10-19 20-49 50-99 100-249 250-499 500-999 1000-2499 2500+

Bütün sanayi
1.§çilerinin % si 1.4 2.2 4.2 9.4 9.8 16.2 14.0 12.3 13.3 17.2

Tesislerin % 35.4 17.0 15.7 15.5 7.3 5.4 2.1 0.9 0.5 0.2

Yaratılan \tıymet 1.3 1.8 3.4 7.8 8.5 15.0 13.7 12.8 12.8 20.5

Bu arada şu hususa da önemle işaret etmek gerekir ki, imalatın her


safhasında makinanın son derece fazla kullanılmakta olduğu bu memleket-
te işçi miktarı sanayiin değerinin anlaşılmasında tek başına yeterli bir kri-
ter değildir. Bununla beraber Amerika Birleşik Devletlerinde hemen her
iktisadi faaliyette makinanın insan enerjisinin yanında benzer oranlarla yer
almış olması sebebile karşılaştırma yapılabilmektedir.
A.B.D.'nde sanayi faaliyetlerinin incelenmesine girmeden evvel, bu
memlekette mevcut ve yapılmakta olan sanayi sayımlarının dünyanın pek
az memleketinde temin edilebilecek olan istatistik: bilgileri verdiğini de
kaydetmek gerekir. 1809 da ilk sanayi sayımını takiben 1899 dan itibaren
1904'e kadar (1829 hariç) her 10 yılda bir, 1904 ile 1919 arasında ise her
5 yılda bir, 1921 ile 1939 arasında ise her iki yılda bir sanayi sayımları ya-
pılmıştır. Harp ve sonraki senelerde aksayan sayımlar 1954 yılından sonra
her 5 yılda bir yapılmaya başlamıştır. Sanayi faaliyetlerine ait bilgiler 9 sa-
yım bölgesine göre verilmektedir. Bu bölgelerin incelenmesi sauayi faaliyet-
lerinin memleketteki dağılışına ait ilk toplu bilgileri verebilmektedir.
Tabloda görüldüğü gibi merkezi doğu-kuzey bölge A.B.D. deki dokuz
sayım bölgesi içinde en fazla sanayi işçisine sahiptir. Bu bölgede 1958 de
A.B.D.'nde mevcut sanayi işçilerinin % 26 sı çalışmaktaydı. İkinci olarak
orta Atlantik: bölgesi gelmekte ve onu diğer bölgeler takip etmektedir.
A.B.D.'nde sanayi faaliyetlerinin dağılışını dolayısiyle sanayi bölgeleri-
ni tespit için hemen bütün kriterler kullanılmış ve çeşitli haritalar meydana
getirilmiştir. Denilebilir ki, bugün dünyanın istatistik bakımından en iyi ta-
nınan sanayi bölgeleri A.B.D.'ninkilerdir. Fakat bu iyi tanıma bölgeleri ayır­
mada yazarlar arasında birlik temin edememiştir. Hemen hemen A.B.D.
coğrafi bölgelerinde olduğu gibi bunda da yazarlara göre büyük ayrılıklar
olmamakla beraber değişik bölgeler ortaya çıkmaktadır. Biz bu onuda en
yeni çalışmayı yapmış olan Miller'in bölgelerini, pek az değiştirerek, alı­
yoruz:
296 ANGLO-AMERİKA

Sayım Bölgelerine Göre Sanayi İşçileri ve Artış

1958 1939 %
İşçi sayısı % İşçi sayıs ı % 1939 - 1958
arasındaki
artış ( 1000).
A. B. D. 16046 100.0 9622 100.0 6424 66.7
Doğu Kuzey 4255 26.5 2711 28.2 1544 56.9
Merkezi
Orta Atlantik 4151 25.9 2776 28.8 1375 49.5
Güney Atlantik 1892 11.9 1121 11.7 771 68.7
Pasifik 1565 9.8 545 5.7 1020 187.1
Yeni İngiltere 1400 8.8 1128 11.7 272 24.1
Batı Kuzey
Merkezi 963 6.0 498 5.2 465 93.4
Batı Güney Merkezi 798 4.9 335 3.4 463 138.2
Doğu Güney
Merkezi 783 4.8 413 4.3 370 89.6
Dağlık Bölgeler 235 1.4 92 1.0 143 155.4

A.B.D.de Sanayi Faaliyetlerinin


Dağılışı

BaltimOie'dan Merkezi Batı Virginia, Louisville, St. Louis ve Kansas


City'ye oradan Minneapolis-St. Paul ve Merkezi Wisconsin, Michigan üze-
rinden New York ve Yeni İngiltere'ye uzatılacak bir hat A.B.D. de sanayi
faaliyetlerinin dörtte üçünün yer almış olduğu sahaları çevreler (Şekil: 26).
«Büyük Sanayi Kuşağı> adı da verilen bu sahanın dışında da önemli
sanayi faaliyetleri mevcuttur. Güney Piedmont ve Gulf Coast'da, içerde Den-
ver, Pueblo, Salt Lake City, Spokane ve Phoenix ve nihayet Pasifik kıyıla­
rında Los Angeles, San Fransisco, Oakland, San Diego, Portland ve Seattle
da sanayi faaliyetleri gelişmiştir. Önce «Büyük Sanayi Kuşağı> ndaki böl-
geler sonra da münferit merkezler ana hatları ile incelenecektir Bölgeler
arasında gerek sanayiinin ilk gelişmiş olduğu, gerek çeşitli ilişkileri açıklık­
la izlenebildiği New England üzerinde örnek bir bölge olarak daha fazla du-
rulmuştur.
Yeni İngiltere A.B.D.'nde sanayi faaliyetlerinin eski bir maziye sahip
olduğu bir yerdir. Bu bölgede sanayi faaliyetleri bütün 19. ncu asır boyun-
>
td
t;
~
J::.1

~::1.

~
··~ .
201\
,,,
o

Şekil: 26 - A.B.D.'nde sanayi' de çalışan işçilerin toplam işçi miktarındaki


payı, yüzde olarak (Alcxander'den) . No
<O
....;a
298 ANGLO-AMERİKA

ca gelişmiş, 1919 da ise azami seviyeye erişmiştir. 1919 sanayi sayımı


1.500.000 işçisinin mevcut olduğunu göstermektedir. Bu devreden sonra
Yeni İngiltere sanayi faaliyetleri ününü kaybetmeye başlamıştır. Bunun en
önemli sebebi Yeni İngiltere'nin başlıca sanayi faaliyeti olan dokumacılığın
başka bölgelerde de gelişmeye başlamasıdır. Bununla beraber bugün gene
Yeni İngiltere'nin en önemli sanayii faaliyetleri dokuma, mak.ina (elektrik
dahil) ve deri ve mamulleridir. Dokumacılık özellikle 1947 ile 1954 arasın­
da üstünlüğünü kaybetmiştir.
Yeni İngiltere dokuma sanayiinde ilk defa pamuklu dokumacılık geliş­
meye başlamıştır. Fakat gerileme de ilk önce pamuklu dokumada kaydedil-
miştir. Nitekim, pamuklu dokuma'da krizler 1919 dan itibaren görülmeye
başlamışsa da yünlü dokumada gerileme ancak 1950 den sonra başlamış­
tır.

Yeni İngiltere'de pamuklu sanayiinde gerilemenin ba51ıca sebebi mem-


leketin başka yerlerinde, özellikle güneyde tesislerin kurulmuş olmasıdır.
Ham madde kaynaklarına çok daha yakın olan güneydeki tesislerde işçi,
enerji, diğer masraflar New England ile karşılaştırılırsa çok daha ucuzdur.
Bu durum Yeni İngiltere dokuma sanayiinin daha ziyade yüksek kaliteli
pamuklu ve pamuk, naylon, suni ipek ve ipek karışımı kumaşlara yönelme-
sine yol açmıştır.
Yeni İngiltere'de dokuma faaliyetleri başlıca iki sahada toplanmıştır:
a - Kuzey Rhode lsland ve hemen bitişiğindeki Massachusetts, Baş­
lıca merkezler Providence, Fall River ve New Bedford'dur.
Bu saha Yeni İngiltere'nin pamuklu istihsal sahasıdır. Fakat aynı za-
manda yünlü dokuma da imal edilir.
b - Merrimack vadisi (Lawrence, Haverhill ve Lowell) burada da
esas itibarı ile yünlü dokumalar imal edilir.
Makina imalatı (elektrik makinaları da dahil) Yeni İngiltere'de diğer
mühim bir sanayi kolu halindedir. Bu sanayi kolu bilhassa 1939-1958 ara-
sında yüzde yüz nisbetinde bir artış göstermiştir. İşçi esasına göre A.B.D.
mak.ina sanayiinin % 15'i Yeni İngiltere'dedi . Massachusetts ve Connecti-
cut başlıca sahalardır. Önemli merkezler: Boston, Hartford, Brideport,
Springfield-Holyoke ve Providence'dır.
Yeni İngiltere makina sanayiinin en mühim özelliği bilhassa usta işçiye
ihtiyaç gösteren daktilo, radyo ve sair, dokuma makinaları gibi mamfillerin
imal edilmesidir.
A.B.D'NDE SANAYİ 299

Maden izabesi hiç bir zaman Yeni İngiltere için önemli bir sanayi ko-
lu olmamıştır. Bunun sebebi açıktır; bölgede demir cevheri, bakır, alimün-
yum ve diğer madenler mevcut olmadığı gibi, bunları eritecek maden kömü-
rü de yoktur. Bununla beraber yarı mamfilleri işliyen tesisler kurulmuştur.
Bunlar daha ziyade çeşitli çelik imal eden tesislerdir. Yeni İngiltere sana-
yicileri bu gibi mamfilleri demir-çelik sanayi bölgelerinden ithal etmek ye-
rine ham demir getirtip çelik imal etmeyi uygun bulmaktadırlar. Bunda Ye-
ni İngiltere'nin yılda ortalama 2 - 3 milyon ton olan çelik ihtiyacının çeşitli
çeliklerden ibaret olmasının da büyük rolü vardır.
Yeni İngiltere sanayi faaliyetlerinde deri ve mamfilleri imal.atı 106.000
işçi kütlesi ile bölgenin, dokuma ve makinadan sonra üçüncü önemli sanayi
kolu halindedir.
Amerika Birleşik Devletleri deri ve mamfilleri tesislerinin % 30'u Ye-
ni İngiltere'deki 6 eyalette bulunmaktadır. Yeni İngiltere'deki hiç bir faa-
liyetin memleket çapındaki önemi bu değerde değildir. Boston yabancı men-
şeli derilerin ithal edildiği başlıca limandır. Tesisler ise Boston, Haverhill,
Brockton ve Lynn gibi büyük şehirlerde veya daha ufak merkezlerde bulun-
maktadır.
Bir zamanlar Yeni İngiltere A.B.D. nin önemli ayakkabı imal merkezi
idi. Fakat bu faaliyet de aynen dokuma gibi daha merkezi kısımlara inti-
kal etmiştir. Diğer sanayi faaliyetlerinin başında gömlek ve sair pamuklu
giyim eşyası imalatı gelmektedir. Bu tip imalat bölgenin güneyinde yer al-
mıştır. Boston, Fall River - New Bedford, New Haven.

Yeni İngiltere'de kauçuk sanayii diğer sanayi faaliyetleri ile mukayese


edildiği taktirde önemsiz ise de, A.B.D. kauçuk sanayiinin altıda biri bu
bölgede bulunmaktadır. Özellikle yağmurluk, lastik v.s. imal edilir.
Optik Rletleri imalatında da Yeni İngiltere'nin önemli bir yeri vardır.
Yeni İngiltere'de Sanayi Faaliyetlerinin Dağılışı:
Yeni İngiltere'de sanayi faaliyetleri esas itibarı ile güney'de uzanmak-
tadır. Bölgedeki 1.400.000 işçinin % 85 i Massachusetts, Connecticut ve
Rhode Island'da, yani üç eyalettedir. Ayrıca Konsantrasyon bakımından bu
eyaletlerin durumu ilgi çekicidir.
A.B.D. deki işçi toplamında sanayide çalışan işçilerin payı % 30 iken
bu eyaletlerde sanayi faaliyetlerinde çalışan işçi nisbetleri şöyledir: Con-
necticut'ta % 46, Rhode Island'da % 43, ve Massachusetts'de % 37. Böy-
lece Güney Yeni İngiltere, işçi sayısı esas alındığı taktirde, A.B.D. nin en
300 ANGLO-AMERİKA

fazla sanayileşmiş sahası halindedir. Tabiatı ile bu husus, Yeni İngiltere'nin


tabiat şartlarını bilenler için yadırganmaması gereken bir durumdur. Ziraat
imkanları burada çok kısıtlanmış olduğu için bölge sakinleri eskidenberi
ticaret ve sanayi faaliyetlerine yönelmişlerdir. Bununla beraber Yeni İngil­
tere'nin güneyinde sanayi faaliyetleri eşit olarak yayılmamıştır. Connecti-
cut'ın güneybatı köşesinde Connecticut nehri ve Massachusett'e kuzeybatı
istikametinde uzanan bir batı kuşağı mevcuttur.
Doğuya doğru ise sanayi faaliyetlerinin toplandığı üç saha ayrılabil­
mektedir: Boston ve civarı, Lawrence'dan Manchester'e kadar uzanan Mer-
rimack vadisi ve Providence'dan New Bedford'a kadar uzanan saha.
Yeni İngiltere'nin Doğu'sunda Boston bölgesi sanayi faaliyetlerinin
yer aldığı en önemli sahadır. Kuzeyde Sa/em, batıda Waltham ve güneyde
de Quincy arasında uzanan bu sahada 298.000 işçi çalışmaktadır.
Maden! eşya sanayii Baston sanayi bölgesinin en mühim faaliyetidir.
Bölgenin mühim bir sanayi faaliyeti de gemi imfilatıdır. Tezgahlar çoğun­
lukla Quincy'dedir.
Yine önemli bir faaliyet olan deri ve mamfilleri sanayi ham maddeyi
Güney Afrika, Arjantin ve Akdeniz memleketlerinden alır. Baston bu ba-
kımdan New York'dan sonra A.B.D. nin ikinci önemli merkezidir. Hemen
Bostan civarında gelişmiş olan Lynn ve Brockton ise uzun zamandan beri
ayakkabı imali ile tanınmışlardır.

Salem, Bostan sanayi bölgesinin kuzeydoğu kesiminde yer almıştır.


Salem'de çoğunlukla deri ve gıda mamulleri sanayiine ait tesisler mevcut-
tur. Boston sanayi bölgesinin gelişmesinde pazar, sermaye, işçi ve aynı za-
manda bir liman şehri olan Boston'daki ticaret faaliyetleri başlıca rolü oy-
namıştır.

Providence-New B edford bölgesi Boston bölgesinden daha ufaktır. Bu


sahada Yeni İngiltere dokuma imalatının önemli bir kısmı yer almıştır.
Kuzeybatıda W oonsockef den güney doğuda New Bedford'a kadar
Pawntucket, Providence ve Fail River'ı içine alarak uzanan sahada doku-
ma faaliyetlerinde çalışan 40.000 kişi vardır.
Burada yünlü ile pamuklu dokuma aynı değerdedir. Asıl ilgi çekici
durum Fall River bölgesinde mevcuttur. Buradaki dokuma sanayii faaliyet-
leri Yeni İngiltere için pek önemli değilse de (20.000 işçi) bölge işçilerinin
üçte biri adı geçen faaliyetlerde çalışmaktadır. Yeni İngiltere'nin biç bir
yerinde dokuma sanayii bu yoğunluğa sahip değildir. 1813 yılında ilk te-
A.B.D'NDE SANAYİ
301

sisin faaliyete geçmesinden sonra, Fail River uzun seneler Amerika'nın bir
numaralı imalat merkezi olmuştur. Sözü edilen sahada pamuklu sanayinin
gelişmesinde rol oynayan faktörler arasında Quequecham ve W atuppa akar-
sularından temin edilen enerji ve gerek pamuk ithali gerek mamfilün nakli
için okyanus kıyısının kolaylıklar sağlaması başta geliyordu.
Seneler geçtikçe Fail River'daki dokuma sanayii faaliyetleri gelişti. Bu
arada artan enerji ihtiyacını karşılamak için bölge dışından demiryolu ile
maden kömürü getirtiliyor, gine artan pamuk ihtiyacı da pamuk ithali ile
karşılanıyordu. Diğer taraftan sanayi faaliyetleri geliştikçe işçiye olan ihti-
yaç da artmakta olduğu için işçi temin edilen sahalar hinterlanda doğru ge-
nişlerken Avrupa memleketlerinden de (güneyden) işçi celbediliyordu.

Yukarıda da belirtildiği gibi son 50-60 senedenberi pamuklu sanayiin


gerilemeye başlaması hemen hemen güneyde yeni tesislerin faaliyete geç-
mesine paralel olmuştur. Piednıont'da pamuklu sanayiin temellerini atması
1880'e çıkar. 1909'a doğru g~neydeki tesisler A.B.D. pamuklularının üçte
birini vermeye başladı. Yeni Ingiltere'deki pamuklu sanayii tesislerinin ço-
ğu 1924 den sonra güneye göç etmiştir. 1932 senesinde Fall River'daki do-
kuma tesisleri 1922 dekinin yarısına eşitti. 1940 da ise dörtte bire inmisti..
Yeni İngiltere yünlü dokuma sanayündeki gerileme pamukludaki gibi
süratli ve belirli olmamıştır. Bunda, yünlü dokumanın pamuklu dokuma
kadar süratle makinalaşmamasının rolü vardır. Yünlü dokumada usta işçi­
ye ihtiyaç daha fazladJr. Buna ek olarak güneyde kurulacak tesjsler pamuk
bam maddesine yakın olmak üstünlüğüne sahip oluyorlarsa da yünlü te-
sisler için bu söz konusu değildi. Ayrıca yünlü dokumalar için esas pazar
olan hazır elbise imalatının bilhassa New York City, Philadelphia ve Chi-
cago'da gelişmiş olması Yeni İngiltere'ye yakınlık bakımından üstünlük
sağlamaktadır.

Yeni İngiltere'nin doğusunda bulunan üç sanayi bölgesinin en küçük


olanı Merrimack vadisidir. Bu sabada Mancbester, Nashua, Lowell, Law-
rence ve Hoverhill sanayi faaliyetlerinin yer aldığı başlıca şehirlerdir.
Sanayi faaliyetlerinde ortalama 100.000 işçi çalışmaktadır. Önemli sa-
nayi kolları dokuma, deri ve mamulleridir. Dokumada da yünlüler hakim-
dir. Lowell en büyük şehir olmasına rağmen, Lawrence daha fazla sanayi
faaliyetlerine sahiptir (36.000 işçi mevcuttur).
Lawrence esas itibarı ile bir yünlü dokuma şehiridir. Bu sanayiin u-
rulmasındaMerrimack nehri baş rolü oynamıştır.
302 ANGLO-AMERİKA

Nashua ayakkabı imfili ile tanınmış bir merkezdir.


W orcester, sanayi bölgesi, doğu ve batı Yeni İngiltere arasında gerek
yer, gerek sanayi tipi bakımından intikal sahası halindedir. Connecticut va-
disinin 70 km kadar doğusunda gelişmiş olan bu sahadaki faaliyetlerin
% 50 sini makina v.s. teşkil eder. Dokumanın değeri % 6, deri ve mamfil-
leri de % 5 dir.
Esas itibariyle Springfield ile Bridgeford arasında yer alan Batı'daki
sanayi bölgesinde (Holyoke, Hartford, New Britain, Waterbury, New Ha-
ven) 400.000 civarında işçi mevcuttur. Yeni İngiltere'nin bu kısmında da-
ha ziyade madeni eşya imalatı gelişmiştir (mevcut sanayi faaliyetlerinin
% 66'sı). Fakat New Britain'da sanayiin % 90 nı metal sanayiine aittir.
Bölgenin demir-çelik ham maddesi Pennsylvania, Ohio ve Maryland'den te-
min edilir. Bu sanayi mıntıkasının nihayetinde bulunan Springfield - Hol-
yoke hem en büyük şehir yerleşmesi, hem de en fazla sanayileşmiş sahadır.
71.000 sanayi işçisi ile doğunun sanayi şehirlerinden çoğundan ileridir (Bos-
ton ve Providence hariç). Makina sanayiinden başka kağıt sanayii de önem-
lidir.
Springfield'in 50 Kın kadar güneyinde bulunan Hartford büyük sigor-
ta şirketlerinin mevcudiyeti ile tanınmış bir şehirdir. Fakat aynı zamanda
bir sanayi merkezidir. Bu şeli.:de her dört işçinin üçü madeni eşya imala-
tı ile meşgul olur. Bu sanayi kolunda makina ve elektrik malzemesi başta
gelir. Fakat uçak aksamı da önemli faaliyetlerdendir. 12.000 kişilik bir
kütle bu kold~ çalışmaktadır. New Britain - Bristol ise Hartford'un hemen
birkaç kilometre güneybatısındadır. Bunlar Batı Yeni İngiltere'nin en fazla
sanayileşmiş kısımlarıdır. Mevcut işçilerin % 90'ı madeni eşya sanayünde
çalışmaktadır. Böyle tek bir sanayiin mıntıka işçilerinin hemen hepsini içine
alması A.B.D. da dahi çok nadir olan bir haldir.
Bristol'un 30 Km uzağında Nangatuck nehri kenarında bulunan Wa-
terbury'nin 150.000 kişilik nüfusunun 37.000'i sanayide çalışır. Burada da
maden] eşya sanayii hakimdir. Her üç işçiden ilcisi bu sanayide çalışır.
Yeni İngiltere'nin batısında, esas itibariyle Connecticut ve hemen bi-
tişiğinde bulunan Massachusetts'in güneyinde devam eden kuzey - güney
doğrultusunda uzanan sanayi kuşağı, Yeni İngiltere'deki sanayi faaliyetle-
rinin üçte birine sahiptir.
Bu sanayi sahası diğerlerinden başlıca iki hususda farklılık gösterir :
1 - Hakim sanayi kolları madeni eşya, makinalar, uçak aksamı gi-
bi daha çok yarı mamfil maddeler işleyenlerdir.
A.B.D'NDE SANAYİ
303

2 - Sanayi doğuya nazaran çok daha süratle gelişmiştir~


Yeni İngiltere'de bu sanayi bölgeleri dışında, sanayi faaliyetlerinin yer
aldığı münferit birçok merkezler vardır. Mesela Massachusetts'in batı hu-
dudunda Pittsfield bunlardan biridir. Bu şehirde elektrik ve dokuma fabri-
kalarında 14.000 işçi çalışmaktadır. Lewiston (13.000) ise Maine'nin en
mühim sanayi şehridir. Burlington (Vermont), Berlin (New Hampshire),
Waterville ve Bangor (Maine) bu tip diğer merkezlerdir.
Yeni İngiltere'nin kuzeyinde .sanayi faaliyetleri önemsizdir. Hiç bir
şehirde sanayi tesislerinde çalışan işçilerin toplamı 1000 kişiyi bulmaz. Bu-
ralardaki sanayi faaliyetleri mahalll ham maddeleri işleyen teşebbüsler ha-
lindedir. Mesela ham maddelerini civar ormanlardan temin eden kağıt sa-
nayii, gene mahalli meyvalara dayanan meyva konserveciliği gibi. Halbuki
Güney Yeni İngiltere sanayiinin belirli vasıflarından biri de ham veya yarı
mamUl madde ithaline karşılık mamlil madde sevketmektir. Mesela demir
ve çelik ithfü edilir. Makina ve madeni eşya ihraç edilir. Pamuk ve yün it-
hal edilir, buna karşılık dokumalar ihraç edilir.

Yeni İngiltere' de Sanayiin Başlıca Şartları ve Meseleleri:


Ham maddeler: Yeni İngiltere sanayii ham madde bakımından baş­
ka bölgelere sıkı sıkıya bağlıdır. Bir asırdan daha fazla bir zamandan beri
bölgenin en mühim faaliyeti olan dokuma sanayii gerek pamuk, gerek yün
bakımından A.B.D. nin diğer eyaletlerine ve yabancı memleketlere bağlıdır.

Aynı şekilde metal ve deri mamfrileri sanayii de bölge dışı kaynaklar-


dan beslenir.
Yeni İngiltere'de sanayi ham maddesi hazırlayan dört faaliyet mev-
cuttur: Madencilik, zıraat, kerestecilik ve balıkçılık. Fakat bunlardan sade-
ce balıkçılık yeter miktarda istihsal yapmaktadır.
Bölgenin maden durumu zayıftır. Orman zenginlikleri ilk zamanlar sa-
nayi ham maddesi olarak önemli bir rol oynamışsa da şimdi önemi azdır.
Zirai imkanlar da Yeni İngiltere sanayii için önemli miktar ve çeşitte
ham madde teminine imkan vermemektedir.
Böylece geriye balıkçılık kalmaktadır. Hakikatte, balıkçılık sanayie ye-
terJj ham madde temin eden yegane faaliyet halindedir.
Enerji : Kurulu güç olarak 5.286.000 kilowatt'a ahip olan elektrik
enerjisinin % 77'si termik, % 23'ü ise hidrolik tesislere aittir. Mevcut ener-
304 ANGLO-AMERİKA

ji gücünün dörtte üçünün ham maddesi olan maden kömürü, petrol ve gaz
bölge dışı kaynaklardan temin edilmektedir.
Maden kömürünün büyük bir kısmı Pennsylvania'dan trenle getirilir
veya Virginia'dan gemilerle Hampton Roads limanından alınır. Petrol
Texas körfezinden ve başka sahalardan getirilir. Diğer taraftan National
Gas Pipe-Line Networks Yeni İngiltere'ye ulaşmıştır. Filhakika 1950 de
Federal Enerji Komisyonu iki büyük firmaya pipelineları Yeni İngiltere'ye
kadar uzatmak müsaadesini vermiştir.
Böylece Tennessee Gas Transmission Company kendine ait olan Texas-
Buffalo hattını doğuya doğru 800 Km uzattı. Aynı şekilde Texas Eastem
Transmission Corporation' da pipe-line'larını Yeni İngiltere'ye kadar uzattı.
Tabii gazın Yeni İngiltere sanayii üzerinde müsbet etkileri olmuştur.
Sanayi faaliyetlerinin başlangıç devrelerinde bölgede başlıca enerji
kaynağı su kuvveti idi. Birçok küçük şehir ve kasabaların ufak çapta baraj-
lar ve hidroelektrik tesisleri ve bunların beslediği fabrikalar vardı. Zaman-
1a büyük termik ve hidrolik santralların kurulması bu küçük tesislerin ço-
ğunun ortadan kalkmasına sebep oldu. Bununla beraber Yeni İngiltere'de
birçok yerleşmelerde ufak barajlar ve bunların beslediği bir veya iki fabri-
kaya sık sık rastlanır. Tabiatı ile şimdi tabii gaz duruma yeni bir çehre ka-
zandırmaktadır.

Pazar: Yeni İngiltere'de 10.423.000 kişi yaşamaktadır. Sadece bu


nüfus kütlesi bile oldukça geniş sanayi faaliyetlerini beslemeye muktedirdir.
Sanayi faaliyetleri uzun müddet sadece bölge nüfusuna bağlı kalmıştır. Za-
manla bölge dışı pazarlara da el atılmıştır. Connecticut Development Com-
mission'nın yaptığı bir tahmine göre; 1960 da eyalet sanayi mamullerinin
% 15'i yabancı pazarlara satılıyordu.
İşçi : Yeni İngiltere sanayiinin en mühim temellerinden biri verimli ve
usta işçidir.

Evvelce de belirtildiği gibi Yeni İngiltere sanayi ham maddesinin bü-


yük kısmınıithal eder. Ham madde bakımından mevcut bu güçlüğe karşı­
lık bölgede 19. uncu asırdan beri daima geniş bir usta işçi kütlesi mevcut
olmuştur. Bununla beraber makinal~manın bilhassa, usta işçi miktarının,
ihtiyacını azaltan modern makinaların ortaya çıkması Yeni İngiltere'nin bu
üstünlüğünü zaman zaman sarsmıştır. Fakat daima birçok mamfillerin üs-
tünlüğünü muhafaza etmesinde usta işçinin büyük rolü olmuştur.
Yeni İngiltere'ye evvelce Avrupa'dan geniş çapta işçi akımı vaki ol-
A.B.D'NDE SANAY! 305

muştur. Fakat A.B.D. nin muhtelif yerlerinde yeni tesisler açılınca bu de-
fa Yeni İngiltere'den bu sahalara işçi akımı meydana gelmiştir. Hakikatte
Yeni İngiltere Amerika Birleşik Devletlerinde işçi fazlalığı mevcut olan bas-
lıca bölgelerden biridir. '
Sermaye : Tabi! kaynaklar bakımından uygun şartlara haiz olmayan
Yeni İngiltere'de eskiden beri sermaye unsuru sanayi faaliyetlerinin önemli
temellerinden biri olmuştur. Önceleri önemli iktisadi faaliyetlerinden olan
balıkçılık, gemicilik ve kerestecilik sermaye birikmesine amil olmuştur. Ye-
ni İngiltere'de mevcut tabi] şartların sanayi faaliyetlerine temel teşkil ede-
cek şekilde kademe kademe faydalanmaya tabi olduğu müşahede ediliyor.
Nitekim orman zenginlikleri gemilerin yapılmasına yaramış, balıkçılığa mü-
sait kıyılar bilahare açık deniz balıkçılığı faaliyetlerini mümkün kılmış, da-
ha sonraları da balıkçılık ve gemicilik faaliyetleri sermaye teminine imkan
vermiştir. Yeni İngiltere'nin bugün de gemi imfilinde önemli yeri vardır. Di-
ğer taraftan bölgenin zirai yatırımlar için müsait sahalara sahip olması da
sermayenin sanayi faaliyetlerine yatırılmasında büyük rol oynamıştır. Böy-
lece modern sanayi gelişmeye başlayınca Yeni İngiltere tüccarlarının elinde
bulunan sermaye süratle yeni tesislerin kurulmasına tahsis edilebildi.
Münakale : Sanayi faaliyetlerinin yeni yeni gelişmekte olduğu devre-
lerde A.B.D.'nde deniz en mühim ulaşım vasıtası idi. Yeni İngiltere de irili
ufaklı limanlarla bu ana ulaşım yolu üzerinde bulunuyordu. Fall River ve
New Bedford daha 1800 yıllarında sırf münakale imkfuılannın temin etti-
ği kolaylıklar sebebiyle, sanayi faaliyetleri ile temayüz etmişlerdi. Kıyıda
yer almış olan bu şehirlerin New Y ork ve Atlantik kıyısı pazarları ile irti-
bat temin etmelerinde iç kısımlardaki şehirlere göre üstünlüğü açıktı. Diğer
taraftan Yeni İngiltere Avrupa pazarlarına yakınlık bakımından da A.B.D.
nin diğer bölgelerine nisbetle avantajlara sahiptir.
Yeni İngiltere kanalların inşa edilmesini takiben iç bölgelere karşı
mevcut olan üstünlüğünü büyük çapta kaybetti. Demiryollarının geliştiği
devrede ise Yeni İngiltere'nin başlıca hatların uğradığı bir saha haline gel-
diği görüldü.
Bugün Yeni İngiltere, New York ve Bostan gibi büyük merkezlerde
nihayetlenen şebekelerle, dolayısile memleketin diğer kısımları ile yeterli
bir şekilde irtibat halindedir. Mesela New York Central Railroad'un bir ta-
li kolu olan Bostan - Albany hattı Baston ve Massachusetts'in diğer şehir­
lerini batıya bağlar.
Yeni İngiltere demir yollarının taşıdığı yüklerin mühim bir kısmı sa-
Anglo-Amerika - F orma : 20
306 ANGLO-AMERlıtA

nayi ile ilgilidir; gönderilen yükün % 60'1 alınanın da % 40'ını mamfil


madde teşkil eder.
Demiryollarında her iki nevi taşımanın A.B.D. için ortalama değeri
% 25 ve 30 dur. Görüldüğü gibi, Yeni İngiltere'de değerler yüksektir. Ger-
çekten, A.B.D. nin hiçbir bölgesinde sanayi faaliyetleri demiryoluna bu de-
rece bağlı değildi. Şüphesiz bu husus Yeni İngiltere'de çok kesif ve hacimli
sanayi faaliyetlerinin yer almış olmasından ziyade, göl, kanal, nehir ve hat-
ta karayolu münakalesi bakımından imkanların geniş olmamasından ileri
gelmektedir. Bununla beraber zamanla karayollarının gelişmesi, geniş ha-
cimli ve çeşitli tipte kamyonların imali Yeni İngiltere sanayiinin gittikçe ar-
tan bir şekilde karayoluna bağlanmasına da sebep olmaktadır. Şüphesiz
münakale sahasındaki bu değişimde de Yeni İngiltere sanayiinin genel ka-
rakterinin mühim rolü vardır. Hatırlanacağı üzere bu bölgede imalat bilhas-
sa hafif mamullere inhisar etmektedir. Bu suretle mamfü maddenin gittikçe
artan bir kısmı karayolu ile dağıtılmaya başlamıştır. Bu gelişme imalat es-
nasında ağır yarı mamlll kullanılmasının yaygın olması sebebi ile ham mad-
de ithalinde ağır cereyan etmektedir.

Tarihi Faktör:

Görülüyor ki Yeni İngiltere'de sanayiin gelişmesinde esas itibarı ile


lokal pazar, usta işçi, özellikle ilk zamanlar çok uygun durum arz eden
(kıyılarda olması, v.s.) münakale, sermaye ve orman zenginliği başlıca rolü
oynamıştır. Fakat bunların yanında tarihi faktör adını verebileceğimiz
"early start" (erken başlama) yı da ilave etmemiz gerekir. Evvelce de çeşit­
li vesilelerle belirtmeye çalıştığımız gibi, Yeni İngiltere, A.B.D. nin hemen
hemen bütün geri kalan kısmının ziraatle uğraştığı bir devrede en kesif sa-
nayi faaliyetlerinin yer aldığı bir saha idi. Yeni İngiltere'de sanayi faaliyet-
lerinin temelleri 1800 lerde atılmıştır.

Merkezi New York Bölgesi

Doğuda Yeni İngiltere hududunda Albany, Troy ve Schenectady'den


Rochester'e kadar uzanan 400 km. den fazla uzunluğu olan saha Amerika
Birleşik Devletlerinin diğer önemli bir sanayi bölgesidir. Bu bölgede sanayi
faaliyetleri diziler halinde gelişmiş merkezlerde bulunmaktadır. Merkezi
New Y ork Sanayi Bölgesi olarak adlandırılan saha esas itibarı ile Mohawk
vadisi ve Ontario ovasını ihtiva etmektedir.
A.B.D'NDE SANAYİ 307

Mohawk vadisi bilindiği gibj Appalach silsilesini doğu-batı doğrultu­


sunda kesmektedir. Mohawk vadisinin Atlantik kıyılarını iç bölgelere bağla­
yan yolların gelişmesindeki büyük rolü yanında diğer bir fonksiyonu da
Appalach dağlarının ikiye ayırdığı doğunun geniş sanayi bölgesinin doğu ve
batı kısmının birbirine bağlanmasını kolaylaştırmasıdır.

Albany - Schenectady ve Troy şehirlerinde esas itibarı ile elektrik ma-


kinaları imalatı dikkati çeker. Meşhur General Electric'in esas tesisleri bu-
radadır. Utica - Rome ise Yeni İngiltere'yi hatırlatan bir sanayi yapısına sa-
hiptir. Dokuma sanayiinin bakim olduğu bu saha aynı zamanda adı geçen
faaliyetlerin batıya doğru son önemli temsilcilerine sahiptir. 40 Km. kadar
daha batıda olan Syracuse de ise tamamen farklı faaliyetler gelişmiştir. Bu-
rada çeşitli makinalar, bilhassa daktilo, evde kullanılan makinalar ve kim-

yevi maddeler imal edilir.


Syrcuse civarında aynı zamanda geniş tuz depoları da mevcut olduğu
için kimyevi maddeler sanayii de geniş çapta gelişmiştir.
Rochester'de ayrı bir yapıya sahiptir. Zaten merkezi New York böl-
gesinin bir karakteri de hemen her şehirin kendisine has bir sanayi koluna
sahip olmasıdır. Bir defa bu şehirde bir tek müessese, şehirde mevcut
106.000 sanayi işçisinin dörtte birine sahiptir. Bu müessese Eastman Kodak
Company'dir. Bu şirketin muhtelif tesisleri şehrin adeta sanayi çehresini teş­
kil eder. İlgi çekici bir husus da bu şirketi takiben Bausch ve Lomb şirketi
gibi optik aletler imfü eden diğer müesseselerin de kurulmuş olmasıdır. Ge-
neral Motors'un Delco kısmı da buradadır.
Bölgenin batı nihayetinde bulunan Buffalo'da hakim olan faaliyet
demir-çelik sanayiidir. Bununla beraber giyim eşyası imalatı da önemlidir.
Buffalo'nun hemen güneyinde bulunan Lackawanna'da yer almış olan
Bethlehem Steel Company'nin muazzam demir - çelik tesisleri aynı zaman-
da dünyanın sayılı ünitelerindendir. Birçok demir-çelik merkezlerinde ol-
duğu gibi Buffalo'daki demir tesisleri ilgili diğer sanayi kollarının da ge-
lişmesine imkan hazırlamıştır. Bilhassa elektrik makinaları imfili bunların
başında gelir. Westingbouse ve Westem Electric geniş işçi kütlesi kullanan
en önemli tesislerdir. Buffalo'da birçok motorlu vasıta (otomobil bilhassa
otobüs) birleştirme tesisleri de vardır. Nihayet iç bölgelerin buğdaylarının
Büyük Göller su yolu ile getirtildiği Buffalo'da birçok un fabrikaları da
kurulmuştur. Ontario ovasında birçok küçük şehirler konservecilik ile ün
salmışlardır. Şüphesiz bu faaliyetlerin gelişmesinde meyva ve sebzecili;,e
308 ANGLO-AMERİKA

müsait ova, diğer taraftan teneke ham maddesi olarak demir sanayii bölge-
lerine yakınlık ve pazar imkanlarının genişliği başlıca rolü oynamıştır.
Orta A tlantik Bölgesi
Amerika Birleşik
Devletlerinde sanayi faaliyetlerinin yoğun bir şekil­
de toplanmış olduğubir saha da New York-Baltimore arasıdır. Bölge batı­
ya doğru Scranton ve Wilkes - Barre'ı da içine alır. Aşağı yukarı 4.000.000
kişinin sanayi ile meşgul olduğu Orta Atlantik Bölgesi A.B.D.'nde de sanayi
işçilerinin hemen hemen dörtte birine sahiptir. 1958 de New York yaratılan
kıymet olarak 15.293.350.000 dolar ile ikinci olan Los Angeles'i büyük
farkla geçmişti (Los Angeles 6.987.760.000).
Orta Atlantik bölgesinde hemen her tip sanayi faaliyetlerine rastlanır.
Bir defa ağır demir sanayii vardır. Mesela başlıcaları Sparrow Point'deki
Bethelehem Steel Company, Pennsylvania'da Bucks Country'de United
States Steel'e ait Fairless Hills tesisleri bu sanayi kolunun Lancaster'de
(Pennsylvania) bulunan Hamilton Watch Company ise hafif sanayinin tipile
örnekleridir.
Sanayi faaliyetleri çoğunlukla New Y ork, Philadelphia ve Baltimore
gibi büyük merkezlerle Pottstown, Hanover, Coastville ve Bristol gibi çok
ufak şehirlerde yer almıştır.
Bölgenin bir başka önemli özelliği de bir kısım sanayi faaliyetlerinin
yerli ham m~ddeleri kullanmalarına karşılık, bir kısmının da (özellikle li-
manlarda yerleşmiş olanların) yabancı menşeli ham maddeleri işlemekte ol-
malarıdır. Mesela şeker fabrikaları Philadelphia'da, petrol tasfiyehaneleri
Bayonne (New Jersey) ve Marcus Hook (Pennsylvania) dadır.
Orta Atlantik Bölgesi hem eski hem de yeni sanayi faaliyetlerinin yer
aldığı bir sahadır. Burada demir-çelik sanayiinde öncülük yapmış olan ilk
fabrikalar hala mevcut olduğu gibi A.B.D. nin bu sanayi kolundaki en yeni
tesisleri de (Fairless Hill) faaliyettedir.
Diğer
taraftan A.B.D. nin birçok katlı eski tip giyim eşyası fabrikaları
ile en modern tek katlı, geniş tesisler de buradadır.
Çeşitli makina ve giyim eşyası imalatı her nekadar bölgenin önde gelen
sanayi faaliyetleri ise de sanayiin hfilcim karakteri çeşitliliktir.
Makinalardan eskiden daha ziyade dokuma ve matbaa makinaları ima-
latıönemli idi. Şimdi ise elektrik makinaları başa geçmiştir. Elektrik maki-
nalarının hemen her çeşidi imal edilmektedir.
A.B.D'NDE SANAYİ
309

Bölgede diğer önemli sanayi faaliyetleri gıda maddelerine aittir. Me-


sela ekmek, et paketleme, meyva konserveciliği. Bununla beraber matbaa-
cılık ve kimyevi maddeler sanayii de süratle gelişmiştir. A.B.D. nin başlıca
kitap şirketlerinin merkezleri, faaliyetlerinin ağırlık merkezi bu bölge şe­
hirlerindedir. Kimyevi maddeler sanayii bakımından ise A.B.D.'nin baş­
lıca bölgesi addedilmektedir.

Bölge sanayi karakterinin bilhassa çeşitlilik olduğuna işaret etmiştik.


Bu fikri teyit edecek bir misal daha verelim: Camden, Baltimore ve New
York'da önemli bir sanayi faaliyeti de gemi imalatıdır. Görülüyor ki bir
yanda giyim eşyası öte yanda gemi imalatı ile çok çeşitlilik gösteren bir sa-
nayi bölgesi söz konusudur.
Anahatları ile tanıtılan bu .bölgede sanayi faaliyetlerinin toplandığı sa-
halar şunlardır :

N ew Y ork (çevresi ile) :

New York ve çevresi önemli sanayi faaliyetlerinin toplandığı sahadır.


New York mesela Pittsburgh'dan 6 defa daha geniş sanayi faaliyetlerine
sahne olmaktadır. 2 milyona yakın sanayi işçisi ile A.B.D. rinde sanayi iş­
çilerinin toplandığı ikinci bölge olan Chicago'dan ise bir misli fazla işçiye
sahiptir. New York ve çevresinde sanayi karakteri anahatları ile Orta At-
Iantik bölgesine benzer. New York içinde bulunduğu bölge sanayiinin yan-
sına yakın bir miktarda faaliyeti temsil etmekte olduğu için bu da pek ta-
biidir.
New York'da giyim eşyası imalatı önemli bir faaliyettir. Manhattan
bu sanayi kolunun başlıca merkezidir. Dışarıdan herhangi bir bina gibi gö-
rülen çok katlı bloklarda binlerce işçi çalışmaktadır. Bugün New York'daki
giyim eşyası tesislerinde 400.000 civarında bir işçi kütlesi çalışmaktadır.
Çoğunlukla kadın giyim eşyası imal edilir.

Önemli bir başka sanayi kolu da makina imalatıdır. Bu imalat kolun-


da New York bölgesini sadece Chicago geçmektedir. Radyo, telefon gibi
muhabere vasıtaları ve elektrik makinaları geniş çapta imfil edilir. Hemen
hemen dünyanın en mükemmel baskı ve dizgi makinaları da burada mey-
dana getirilmektedir. Milwaukee - Chicago ve hatta Los Angeles'de bulu-
nan birçok basımevlerinin makinaları New York'ta imal edilmiştir. Tabiatı
ile New York ve çevresinin aynı zamanda A.B.D. nin en önemli yayın ve
basım işlerinin yer aldığı bir saha olduğu da belirtilmelidir.
310 ANGLO-AMERİKA

New York ve çevresinde unlu maddeler imalatı et paketleme ve çeşitli


gıda konserve faaliyetleri de yer almaktadır. Bu faaliyetler her şeyden ev-
vel bölgedeki 15.400.000 nüfusa dayanır. Fakat gıda maddeleri sanayii ay-
nı zamanda bölge dışı pazarlar için de faaliyette bulunur.

Sanayi Faaliyetlerinin Dağılışı :

New Y ork ve çevresindeki sanayi faaliyetleri esas itibarı ile üç sahada


toplanma göstermektedir :
1 - Manhattan : Burası sanayi faaliyetleri bakımından eski ve yo-
ğunlaşmış bir sahadır. Çoğunlukla giyim eşyası, yünlü maddeler ve matbaa-
cılık gibi hafif sanayi faaliyetlerinin yer aldığı bu sahadaki fabrikalar ya-
vaş yavaş tasfiye edilmektedir.

2 - New Jersey'de Hudson nehrinin batısında süratle gelişmiş olan


ikinci saha esas itibarı ile ağır sanayi faaliyetleri ile karakterize edilir. Ba-
taklık sahaların islabı ile kazanılan geniş sahalar bulunan bu kısımda yük-
sek fırınlar, makina fabrikaları, petrol rafinelerileri, gemi tezgahları v.s.
vardır. Bayonne birçok rafinerilerin bulunduğu bir yerdir. Meşhur Esso,
Linden'dedir. Kearny'de hem Deniz Kuvvetlerine ait mühim tesisler, hem
de Westem Electric'in muazzam fabrikaları vardır.
New Jersey sanayi bölgesinde hafif sanayi de gelişmektedir. Birçok gi-
yim eşyası imal eden müesseseler New York'dan buraya göç etmektedir. Bu
sanayi bölgesinin önemli bir üstünlüğü demiryolu anahatları üzerinde olu-
şudur.

3 - Üçüncü saha Long lsland'dır. Burası adeta Manhattan hafif sa-


nayi bölgesi ile New Jersey ağır sanayi bölgesi arasında bir intikal sahasıdır.
Burada gıda sanayiine ait faaliyetler mevcut olduğu gibi aynı zaman-
da uçak fabrikaları, elektrik aletleri, makinalar imalatı da önemlidir.

New York ve Çevresinde Sanayi Faaliyetlerinin Gelişmesinde Rol Oynayan


Faktörler:

Bu bölgede sanayi faaliyetlerinin gelişmesinde New Y ork şehri gibi


muazzam bir pazar baş rolü oynamıştır. İkinci olarak New York,un büyük
bir liman olmasının sanayileşmede rol oynadığına dikkati çekelim. Böylece
New Y ork kolaylıkla ham madde ithal edebildiği gibi, ecnebi pazarlara eriş-
A.B.D'NDE SANAYİ 311

me kolaylığına da sahiptir. Mesela, bugün A.B.D. sanayiinin en önemli


ihraç maddelerinden olan elektrik makinaları imalatında New York'un bas-
ta gelişinde ihracat kolaylığı baş rolü oynamıştır. '
Bölge ham madde ve enerji kaynağı bakımından, bilindiği gibi, fakir-
dir. Maden kömürü, demir - çelik, şeker, petrol, deri, kağıt v.s. bölge dışın­
dan temin edilir. Bunların bazıları yabancı memleketlerden getirtilir. Bu-
nunla beraber New York bölgesi fiziki bakımdan mevcut olan bu fakirliği
beşeri faktörlerle telafi etmiştir. İşçi, sevkli idare ve ilmi araştırmalar hiç
bir yerde sanayi faaliyetlerini bu derece teşvik etmemiştir. Bölgede serma-
ye faktörü son derece uygundur.
Bütün bunlara New York'un memleket içi münakale bakımından sahip
olduğu üstünlükleri de katmak gerekir. Bu husus, geniş çapta, bu büyük

Foto: 13. Çeşitli tesislere sahip bir sanayi sahası .


312 ANGLO-AMER!KA

limanın kara içi su yolları ve demiryolları ile iç bölgelere erkenden ve mü-


kemmel bir şekilde bağlanmış olması ile özetlenebilir. (Foto 13).
New York ve civarında İkinci Cihan Harbinden beri sanayi tesisleri-
nin şehrin gerek merkezinden gerek yakın civarından daha kenarlara göç
etmeye başladıkları müşahade edilmektedir. Yeni faaliyete geçen her altı
tesisden beşi İkinci Cihan Harbinden evvel sanayi faaliyetlerinin kesif bir
halde mevcut olduğu sahanın dışında yer almaktadır.
Böylece gelişen yeni sahalardan biri New Jersey'dir.
Bölgedeki sanayi faaliyetlerinin bu göçüne rağmen New Y ork hala
başlıcamerkezdir. Gelecekteki yeni sanayi tesislerinin ise batı ve güney isti-
kametinde ve demiryolu ile karayolu boyunca olacağı tahmin edilmektedir.

Philadelphia :
New Y ork'un 120 Km. kadar güneybatısında bulunan Philadelphia
Orta Atlantik Sanayi Bölgesi'nin mühim bir merkezidir. Philadelphia eski-
den beri önemli bir ticaret şehri ve limandır. Böylece hemen her büyük li-
manda gelişen sanayi faaliyetleri burada da kendilerine uygun zemin bul-
muşlardır. Bunlar, esas itibarı ile yabancı memleketlerden getirilerek A.B.D.
pazarlarına sevkedilecek olan malzemenin hazırlanması ile ilgili faaliyetler
idi.
Philadelphia'daki sanayi faaliyetleri New York'dakilerden daha çeşit­
lidir. Hiç bir sanayi kolu bakim bir durumda değildir. Bununla beraber ma-
kina, dokuma ve giyim eşyası sanayii başta gelenlerdir. Uzun seneler doku-
ma birinci sırada idi. Bugün Philadelphia kadın çamaşırı, halı ve şapka ima-
latında A.B.D. nin en önemli merkezidir. Makina imalatında da dokuma
tezgahları önemlidir.
Philadelphia aynı zamanda A.B.D. rinde demir-çelik sanayiinin çok
eskiden beri yer almakta olduğu bir sahadır. Philadelphia'da sanayi faali-
yetlerinin toplandığı dört saha seçilebilir :
A - Şehrin merkezi kısmı; burada giyim eşyası hftkimdir. New
Y ork'un aksine daha ziyade erkek giyim eşyası yapılmaktadır.
B - İkinci saha, kuzeydoğu kesimidir. Özellikle Pennsylvania demir-
yolu boyunca uzanan bu sahada sanayi faaliyetleri gayet yoğun bir şekilde
yer almış bulunmaktadır. Yünlü ve diğer dokuma tesisleri bu sahanın eski
kısımlarındadır. Bu eski merkezin kenar kısımlarında ise metal fabrikaları
çoğunlukdadır.
A.B.D'NDE SANAYİ
313

C - Delaware nehri kenarı üçüncü sanayi sahasını teşkil , eder. Burası


Philadelphia'nın doğusundaki New Jersey'in bir kısmı, şehrin güneyinde
nehrin iki yakasında uzanan sahaları ihtiva eder. Camdan gemi tezgahlan
ile tanınmıştır. Bu şehirde aynı zamanda R. C. A. fabrikaları ve Campbell
Soup tesisleri vardır. Campbell tesislerinin kuruluşu geniş çapta New Jer-
sey'de yetişen domateslerle ilgilidir. Bu tesislerin burada faaliyete geçmesi
de bu defa civarda teneke fabrikalarının kurulmasına sebep olmuştur.
Wilmington'a (Delaware) kadar uzanan (30 Km. kadar uzunluktadır)
saha ise Philadelphia'nın en fazla sanayileşmiş olan kısmıdır. Nehrin iki ya-
kası bilhassa kimyevi maddeler imal eden yeni tesislerle doludur. E. I. Du
Pont de Nemours en büyükleridir. Bu müessesenin patlayıcı maddeler, se-
lüloz, boyalar, çeşitli asitler imal eden tesisleri vardır. Bu her iki nehrin
müştereken yarattıkları vadi ve Delaware körfezinin yukarı kısmı Ameri-
ka'nın "Llyde" i olarak da adlandırılır. Buralarda Camden'de, Chester'de
ve Philadelphia'da Wilmington'da gemi tezgfilıları mevcuttur. Bununla be-
raber şuna da önemle dikkati çekmek gerekir ki bu tesislerin çoğu donan-
maya aittir. Asıl faaliyetlerini de harp yıllarında göstermişlerdir.
D - Dördüncü sanayi sahası ise kuzeybatıda Schuylkill nehri boyun-
ca gelişmiş olanıdır. Burası Philadelphia sanayi bölgesinin en eski nüvesi-
dir.
Baltimore:
Baltimore Orta Atlantik sanayi kuşağının güney nihayetinde bulunur.
Buradaki sanayi faaliyetleri giyim eşyasının hakim oluşu ile bir bakıma Or-
ta Atlantik bölgesine benzer. Fakat ağır sanayi de mevcuttur (Bethlehem
Steel Company'nin Sparrow Point'de tesisleri).
Demir-çelik sanayi gemi imalatına ön ayak olmuştur. Nitekim aynı
şirketin gemi tezgahları da hemen burada faaliyettedir.
Baltimore'da konserve sanayii de gelişmiştir. Bunda kıyı ovasının çe-
şitli sebze ve meyvalar yetiştirmede kolaylıklar sağlamasının büyük rolü
vardır.

Pittsburg - Cleveland Bölgesi


Erie Gölünün güneyinde, daha ziyade güneydoğuya doğru 180 . 200
Km uzunluğunda diğerlerinden ayrı özelliklere sahip bir sanayi kuşağı uzan-
maktadır. Esas itibarile Cleveland ile Pittsburg arasındaki sahalarda geliş­
miş olan sanayi faaliyetlerinin başlıca özellikleri şunlardır :
314 ANGLO-AMERİKA

Mahalli enerji kaynaklarının mevcudiyeti, (kolduk kömür, petrol, tabii


gaz) göllerdeki son derece uygun münakale şartları, ağır demir sanayiinin
önemli olınası ve nihayet lokasyon özelliği olarak sanayi tesislerinin genel-
likle akarsu vadilerinde yerleşmiş olınalarıdır.
Bölge Appalach maden kömürü havzası ile geniş çapta temas halin-
dedir. Bu durum, eskiden beri ağır demir sanayii ve ona bağlı faaliyetlerin
gelişmesine önayak olmuştur. Öte taraftan göllerdeki uygun münakale şart­
ları Superior demir cevherinin kolaylıkla Erie gölü limanlarına taşınmasını
sağlamaktadır. Maden kömürü de demiryolları ile aynı limanlara getirildiği
için, ağır sanayi kolaylıkla gelişmiştir.
Bu sanayi bölgesindeki münakale durumunu incelerken demir yolları­
na ayrıca önem vermek icap eder. Midwest'i Atlantik kıyısına bağlıyan 5
esas hatla temas halinde olan bölge A.B.D. de demir yolları bakımından en
uygun şartların mevcut olduğu bir yerdir. Daha küçük şirketler ufak mer-
kezleri bu hatlara bağlarlar. Bölge istihsalinin büyük bir kısmının Atlantik
bölgesi ve oradan da yabancı memleketlere gönderilmekte olması dolayısile
demiryolu nakliyatı bu faaliyetin ilk kısmında büyük rol oynar. Nehirlerden
de münakale bakımından faydalanılırsa da bu yaygın durum değildir. Mo-
nongahela faydalanılan başlıca nehirdir. Buna karşılık, bölgerµn en önemli
akarsuyu olan Ohio akış istikametinin batıya doğru olması yüzünden önem-
li trafiğe sahne olmamaktadır. Bir aralık Cleveland'den Pittsburg'a derin
bir kanal açmak söz konusu olınuşsa da gerçekleşememiştir.
Bölgenin· özellikleri arasında ağır demir sanayiinin önemli olduğunu
belirtmiştik. Gerçekten iş gücünün üçte ilcisi bu sanayi kolunda çalışmak­
tadır. Bu oran, Pittsburg'da % 67'ye, Cleveland'de % 65'e, Canton'da
% 75'e ve Youngstown'da ise % 85'e varır.
Akron ise tamamen ayrı
bir sanayi yapısına sahiptir. Burada en önem-
li sanayi kolu kauçuktur. Maden izabesi ancak % 20 değerindedir.
Bölge uzun yıllar memleketin en önemli ağır demir sanayii merkezi
halindeydi. Pittsburg eskiden beri önemli çelik merkezi olarak tanınmıştır.
Bu saha A.B.D. nin en önemli ağır demir sanayi sahası olduğu gibi bu sa-
nayie dayanan veya onunla ilgili sanayi faaliyetleri de gelişmiştir. Makina
imalatı bunların başında gelir.

Pittsburg - Cleveland sanayi bölgesinin bir diğer özelliği de tesislerinin


akarsu vadisinde yerleşmiş olmalarıdır. Bu durum düz saha ve münakale
imkanlarına bağlı olarak gerçekleşmiştir.
A.B.D'NDE SANAYİ
315

Bölgede sanayi faaliyetlerinin başladığı devrelerde Monongahela, Al-


legheny, Beaver, Shenange ve Mahoning nehirleri nakliyatta büyük kolay-
lık sağlıyorlardı. Bugün de Monongahela A.B.D. nin kesif trafiğe sahne
olan nehirlerinin başında gelmektedir. İlk nakliyat faaliyetleri maden kö-
mürünün Monongahela ve Youghiogheny ile daha güneydeki tesislere sevki
ile başlamıştır. Buııu takiben demiryolu inşaatı gelişti. Demiryollarmın da
vadileri takip etmesi buraların kıymetini daha da arttırdı. Nihayet vadilerin
tesis yeri olarak seçilmesinde sanayiin kullandığı suyun kolaylıkla temini-
nin de rolü vardır.
Tabiatı ile tesislerin vadilerde yer almasının doğurduğu güçlükler ve
meseleler de vardır. Mesela, genişlemesi gereken müesseselerin yer temin
etmek için muazzam masraflarla araziyi tesviye etmeleri ve fabrikaların du-
manları ile havanın bozulması bunlar arasındadır. (1949'da Donora sisi
olarak adlandırılan olay durumun ciddiyeti hakkında fikir verebilir. 1949
yılı yaz sonlarında bir çinko fabrikasının dumanlarının havayı zehirlemesi
sonunda yüzlerce kişinin solunum sistemleri felce uğramış, 19 kişi olmüş­
tür).
Anahatlan ile özelliklerini tanıtmaya çalıştığımız bölgedeki baslıca sa-
nayi merkezlerine gelince, bunların başında A.B.D. nin beşinci ön~mli sa-
nayi merkezi olan Pittsburg ve yakın civarı ile karşılaşılır. Burada sanayi
faaliyetleri esas itibarile Monongahela boyunca uzanmaktadır. Pittsburg'u
meşhur eden birçok sanai kolları Pittsburg'dan çok hemen civarında bulu-
nan Munhall, Rankin, Braddock, Duquesne, Mekeesport ve Clairton'dadır.
Bu saha ortalama olarak senede 20 milyon ton demir ve çelik istihsal eder.
Bu miktar A.B.D. istihsalinin beşte biridir. A.B.D. nin en büyük firmaları­
nın tesisleri buradadır. Mesela Carnegie - Illinois'ye ait olan AB.D. nin
en büyük kok fabrikası buradadır (yıllık kapasite 7.500.000 ton).
Mohoning - Shenango Vadisi :
Pittsburg'un 60 - 70 Km kuzeybatısında bulunan Youngtown, Warren,
Sharon ve New Castle ayrı bir nüve meydana getirirler. Esas itibarı ile Ma-
honing ve Shenango vadilerinde bulunan tesisler Pittsburg ve civan kadar
önemlidir.
Mahoning vadisi eskiden Pittsburg ile Cleveland arasında irtibatı te-
min ediyordu. Hatta 1830 civarında bir de ufak kanal yapılmıştı. Böylece
Youngtown'da çıkarılan maden kömürleri Cleveland,a sevkediliyordu.
Bugün tesislw Mahoning boyunca Lowelville ile Niles arasında yayıl­
mışlardır. Özellikle Youngstown'a doğru 15-16 Km. uzunluktaki kısım ara-
31d ANGLO-AMERİKA

lıksızbir şekilde demir-çelik tesisleri ile kaplıdır. Demir-çelik istihsalinin


% 1O'u ancak bölge içinde kullamlır. Bu bakımdan Pittsburg bölgesinden
daha farklı bir durum vardır.

Cleveland:

Cleveland bölgesindeki sanayi tesislerinin çoğu vadilerde yer almışlar­


dır. Cuyahoga vadisi, en çok tesise sahip olanıdır.
Cleveland makina, bilhassa elektrik makinaları ve alet imalatı ile ta-
nınmıştır. A.B.D. nin büyük sanayi kuşağının merkezi yerinde bulunan
Cleveland "pazar" bakımından çok uygun şartlara sahiptir.
Pittsburg - Cleveland bölgesinin ikinci derece merkezleri arasında Can-
ton, Lorain, Johnstown'da özellikle demir izabesi ve makina imalatı geliş·
miştir. Akron ise kauçuk eşya imalatında önde gelir. Şehirdeki 82.000 işçi­
nin 40.000 i kauçuk fabrikalarında çalışmaktadır. A.B.D. ne ithal edilen
ham kauçuk esas itibarı ile sanayide kullanılacağı için, bu faaliyetlerin ge-
lişmiş bulunduğu bölgelerde istihlak edilir. Fakat bu ham kauçuğa çeşitli
sanayiin istediği şekli ve evsafı vermek gerekir. İşte bu iş sanayi kuşağının
merkezi bir yerinde bulunan Akron'da yapılmaktadır. Şu halde Akron'da
bu sanayiin kurulmasında Pazar baş rolü oynamıştır. Bugün A.B.D. deki
kauçuk sanayi faaliyetlerinin dörtte üçü Akron'da bulunmaktadır.

Güneydoğu Michigan

Beş Orta Batı (Midwest) eyaleti (Ohio, Michigan, Indiana, Illinois,


Wisconsin) A.B.D. nin önemli bir sanayi bölgesini teşkil etmektedir. Bu
bölgede en gelişmiş sanayi kolu otomobil imalatıdır. Burası A.B.D. de mo-
torlu vasıta imal edilen başlıca bölgedir. Gerçekten, Detroit, Toledo ve ci-
varındaki şehirler İkinci Cihan Harbinden evvel A.B.D. oto sanayiinin üç-
te ikisine sahip idi. Harpten sonra hafif bir gerileme müşahede edilmekte-
dir. Ancak bu gerileme bölge sanayiinin bünyesinde değildir. Çünkü böl-
gede sanayi hfila gelişmektedir. Fakat buna karşılık bütünü ile A.B.D. de
gelişme daha hızlıdır. Nitekim 1939 ile 1955 arasındaki devrede adı geçen
bölgede oto sanayii % 5 gelişmiştir. Buna karşılık bütünü ile A.B.D. de
gelişme % 15 değerindedir. Böylece Detroit ve civarının A.B.D. oto sana-
yiindeki payı % 66 dan % 5 6 ya düşmüştür. Değişiklik özellikle pazar sa-
halarında oto birleştirme tesislerinin kurulmuş olmasından ileri gelmekte-
dir.
A.B.D'NDE SANAY!
317

Sanayi faaliyetlerinin çoğunlukla şehrin çevresine yayılmış olduğu


Detroit metropoliten sahası yarım milyon civarında bir işçi kütlesine sahip-
tir.
Güneyde Wyandotte ve Ecorse'dan başlayıp Dearbom, Highland Park
ve Hamtramick'e ve oradan da Detroit şehri Belediye hudutları içine inti-
kal eden kuşak en önemli faaliyetlere sahne olan kısımdır.
Ağır sanayi güneydedir. Ecorse'da Great Lakes Steel Company'nin yıl­
lık kapasitesi 1 milyon tonun üstünde olan yüksek fırınları vardır.
Dearborn şehri hudutlarının hemen dışında ise Ford şirketinin meşhur
tesisleri vardır. Bu tesislerde 75.000 kişi çalışmaktadu. Rouge tesisleri,
Rouge nehri kıyısındaki rıhtımlar boyunca 3 km uzunluktadır. Senede ı
milyon ton demir cevheri, 2.5 milyon ton maden kömürü kullanılarak iki
yüksek fırında ve 1O çelikhanede 1 milyon ton çelik imal edilir. Kok fab-
rikasından elde edilen gaz (hava gazı) 1.500.000 kişilik bir şehrin ihtiya-
cını kolaylıkla karşılayabilecek durumdadır.

Rouge tesislerinin muazzam münakale şebekesi vardır. Mükemmel ka-


rayolu sistemi, 2000 Km uzunluktaki demiryolu hattı ve saire bu sektörün
başlıca kısımlarıdır.

Rouge tesislerinde imal edilen Ford, Falcon, Comet, Mercury, Meteor


ve Lincoln modellerinin muhtelif parçaları A.B.D. çeşitli bölgelerinde bu-
lunan 17 birleştirme merkezlerine gönderilir. Bir miktar otomobil de Rou-
ge'da toplanır. Bunlar özellikle Michigan civarındaki satış yerleri içindir.
Detroit civarında faaliyette bulunan diğer otomobil fabrikalarından
hiç biri (Cadillac, Chrysler, Dodge, Plymouth v.s.) kendi kokunu, demir ve
çeliğini imal etmez. Sadece modellerin başlıca kısmını imal ederler. Dışa­
rıya iş vermek çok yaygındır. Böylece birçok şehirlerde Detroit tesislerini
tamamlayıcı faaliyetler yer almıştır. Mesela Detroit'e 16-17 Km mesafede
olan Pontiac şehrindeki 35.000 sanayi işçisinin üçte ikisi General Motors'a
parça imfil eden tesislerde çalışmaktadır. Pontiac'ın 90 Km ötesinde Flinı
sanayi faaliyetlerinin geniş bir şekilde yer aldığı bir şehirdir. Çalışan nüfu-
sun % 55 i sanayidedir. Sanayidekilerin de % 90 ı oto ile ilgili işlerde çalış­
maktadırlar. Flint tek bir sanayi faaliyetinin hakim olduğu şehirler için gü-
zel bir örnektir. Bu şehir General Motors Corporation'nın merkezidir.
Chevrolet ve Buick modellerine ait kısımlar burada imfil edilir.
Lansing'de çalışan 25.000 işçinin üçte ikisi oto parçalarının im.fil edil-
diği tesislerdedir.
318 ANGLO-AMERİKA

Ypsilante ve Saginaw da aynı karakterde olan şehirlerdir. Böylece gö-


rülüyor ki Detroit bölgesi güneydoğu Michigan ile bağlantı halindedir. Bu
bölge dışına karayolu, demiryolu ve su yolları ile (Büyük Göller vasıtası
ile Buffalo v.s. ye) otomobil, kamyon ve benzerleri ile birleştirme tesisle-
rine gönderilen oto kısımları sevkedilir. Fakat en fazla sevkiyat karayolu
ile yapılır. Genellikle iki katlı olan araba taşımaya mahsus vasıtalar kulla-
nılır.

Michigan Gölü Bölgesi


Michigan gölünün batı ve güney kıyıları ile yakın hinterlandı önemli
sanayi faaliyetlerinin yer aldığı sahalardır. 1.500.000 kadar işçinin çalıştı­
ğı bu sahada Chicago ve Milwaukee başlıca merkezlerdir. Hakim sanayi
kolu makinadır.

Chicago:
Hemen hemen 1 milyon kişinin sanayide çalıştığı Chicago metropoli-
tan sahası New York'dan sonra A.B.D. nin ikinci büyük sanayi merkezi-
dir. Şunu da önemle belirtmek gerekir ki Chicago sanayi merkezi süratle
gelişmektedir. Chicago'da sanayi iç bölgelerde elde edilen ürünlerin istih-
lak merkezlerine intikalini kolaylaştıran faaliyetlerle başlamıştır. Özellikle
1833 - 1878 arasında belirli olan bu gelişme esnasında un fabrikaları, mez-
bahalar, bira tesisleri ön planda idi. İç bölgelerde zirai faaliyetler arttıkça
Chicago'daki sanayi de değişikliğe uğradı. Bu sefer, iç bölgelerde elde edi-
len ürünlerin istihlak edildiği sahalara sevki ile ilgili faaliyetler yerine, ge-
lişmiş olan iç bölgelerin ihtiyaçlarını karşılamayı hedef tutan sanayi faali-
yetleri önem kazandı. Daha evvelce doğuda (New Y ork) imal edilip Chica-
go' dan sevkedilen veya Chicago'da satılan birçok eşya yavaş yavaş Chicago'-
da yapılmaya başlandı. Mesela, mobilya, giyim eşyası, araba, v.s. gibi.
Giyim eşyası imalatı, et paketleme faaliyetleri ve mobilya imalatı yıl­
larca Chicago sanayiinin üç büyükleri halindeydi. Daha sonraki safhada,
-bu üçüncü safha olarak alınabilir- Chicago sanayii milli bir önem kazandı.
Bu, Chicago'nun özellikle istihsale yarar filet ve makinaları imal ettiği dev-
reye tekabül eder ki, halen bölgenin sanayiini karakterize etmektedir. 1914'e
doğru üç büyükler demir ve çelik tarafından geçilmişti.

Bugün makina sanayii en önemli faaliyet halindedir. Chicago'da maki-


na imfil eden tesislerde 250.000 işçi mevcuttur. Bunların yarısı elektrik ma~
kinaları imal eden tesislerde çalışmaktadır. Eskiden zirai makinalar imalatı
A.B.D'NDE SANAYİ
319

önemli idi. Bugün 20.000 işçi çalışmakta olan ziraat makinaları sanayiinde
batı istikametine doğru bir yer değiştirme müşahede edilmektedir.
Makina imalatından sonra gelen faaliyet maden izabesidir. Bu sanayi
kolunda Chicago'yu sadece Pittsburg geçer. Adı geçen faaliyetler şehrin
güneydoğusunda toplu bir halde bulunur.

100.000 civarında bir işçi kütlesinin çalışmakta olduğu gıda madde-


leri sanayiinde et paketleme, şekerleme ve fırıncılık başta gelir.

Bunlar arasında et paketleme sanayiinde ağır bir gerileme müşahede


edilmektedir. Bu durum, ham madde kaynağına daha yakın olan, hatta yer
yer içinde kalan Kansas City, Omaha, Sioux City ve St. Paul'da et paketle-
me tesislerinin gelişmekte olması ile ilgilidir. Chicago'daki sanayi faaliyet-
leri arasında belirtilmesi gereken bir diğeri de matbaacılık ve neşriyattır.
Bu konuda Chicago sadece New York tarafından geçilir.
Sanayi faaliyetlerinin dağılışına gelince; Chicago'da dağılışında her
şeyden evvel münakale sistemlerinin etkisi açıkça görülür. Göl kıyıları, her
ne kadar Waukegan'a kadar tesislere yer olmuşsa da, çoğunluk.la kıyılarda
parklar, ikametgahlar ve ticari müesseseler vardır. Sanayi tesisleri daha
içerde kanal ve demiryolu güzergahlarındadır.

Şehrin ticaret merkezinde de (CBD) önemli hafif sanayi faaliyetleri


mevcuttur. Bunların başında giyim eşyası sanayii gelir. Bu merkezi kısım­
dan kenara doğru ilerledikçe kauçuk, makinalar ve elektrik aletleri, imala-
tı, matbaacılık v.s. faaliyetler ile karşılaşılır. Chicago içindeki bu sanayi
faaliyetlerinin gelişmiş olmasında demiryolu ve karayolu terminallerine ya-
kınlığının rol oynadığı ileri sürülmektedir.
Kuzeydoğu Chicago nehri boyunca uzanan makina jmalatının bakim
olduğu saha da esas itfüarı ile derin olmayan vadiye yerleşmiş bulunan The
Clıicago and Northwestern Railway ile Elston Aveneu (karayolu) yüzünden
geli§miştir. Hafif ve yarı ağır sanayi tesisleri hemen hemen 15 Km. uzunlu-
ğunda bir kuşak meydana getirmektedir.
Şehrin merkezinden güneye doğru uzanan saha Chicago'nun en uzun
ve en geniş sanayi mıntıkasıdır. Burası da gerek demiryolu gerek karayolu
(Highway 66 ile irtibat kolaydır) gerek su yolu bakımından son derece mü-
sait şartlara haizdir. (Lake Michigan'ı Illinois - Mississippi akarsu sistemine
bağlayan kanallar buradadır).
Michigan gölü eski yatağının bir kısmı agır sanayinin hakinı olması
ve su yollarının önemli rolü bulunması ile temayüz eder. Michigan gölü ile
320 ANGLO-AMERİKA

Gary arası dünyanın hiç bir yerinde rastlanmayan kesafette ağır sanayi te-
sisleri ile kaplıdır (30 - 35 Km uzunlukta), A.B.D. çelik istihsalinin % 20
sini bu ufak saha vermektedir.
Michigan gölünün 10-12 Km güneyinde (Whiting) dünyanın limanda
kurulmamış en büyük petrol tasfiye merkezi bulunmaktadır. Petrol buraya
memleketin güneyinden pipe-line, demiryolu veya karayolu ile gelir.

Milwaukee:

Bu şehirde ve civarında sanayi faaliyetleri süratle gelişmiştir. 1939 ile


19 5 8 arasında Milwaukee' deki sanayi işçileri % 45 nisbetinde artmıştır.
Aynı devre içinde Chicago'da % 40, Buffalo'da % 50, Detroit'de % 46,
New York'da % 65, Pittsburg'da % 37 artış kaydedilmiştir.
Milwaukee her nekadar bira imalatı ile tanınmışsa da asıl önemli faa-
liyet makina imalatıdır. Mesela meşhur ziraat aletleri imal eden müessese
olan Allis-Chalmers müessesesi Chicago'nun bir banliyösü olan West Al-
lis'tedir (15.000 işçi çalışmaktadır).
Et paketleme, deri ve mamfilleri, matbaacılık v.s. faaliyetler de olduk-
ça önemlidir.
Hiç bir demir - çelik sanayi faaliyetine sahip olmaması Milwaukee sa-
nayi merkezinin özelliklerinden biridir. Çelik işliyen tesisler bu maddeyi
Chicago'dan getirmeyi daha ekonomik bulmaktadırlar.

Güneydoğu Ohio - Doğu lndiana Bölgesi

Cincinnati, Columbus ve lndianapolis arasında kalan kabaca üçgen


halindeki sahada önemli sanayi faaliyetleri gelişmiş bulunmaktadır.
Eskiden burda esas itibarı ile zirai faaliyetler hakimdi. Sanayi nisbe-
ten yakın zamanda gelişmiştir. Bugün de sanayi faaliyetlerinin bulunduğu
yerler arasında geniş ziraat sahaları uzanmaktadır. Asıl sanayi bölgesi Cin-
cinnati'den kuzeye doğru Miami vadisi boyunca Springfield (Ohio)'e kadar
uzanır. Tarif edilen sahada, yani bütünü ile güneybatı Ohio ve doğu lndi-
ana'da, sanayi faaliyetlerinin gelişmesinde özellikle memleketin içinde nü-
fuslu sahanın merkezi bir yerinde olması rol oynamıştır. Bölgenin güneyin-
de bulunan Ohio nehri mühim bir transport unsurudur. Bölgede zirai ürün-
ler dışında pek ham madde yoktur. Enerji kaynakları bakımından pek zen-
gin sayılmaz. Buna karşılık kuzeydeki ağır demir sanayi bölgesi ile Mid-
A.B.D'NDE SANAYİ
321

west'in zengin zirai pazarları arasında bulunuşu çeşitli sanayi faaliyetlerinin


gelişmesine yol açmıştır.
Buraya kadar Büyük Amerika Sanayi Kuşağz'nı yakından inceledik
Bu kuşak batıya doğru genişlemektedir. Diğer bir deyişle kuşağın batı hu-
dudunun ötesinde sanayi faaliyetlerinin belirli bir şekilde gelişmekte olduğu
merkezler mevcuttur. Henüz bunların arası dolmuş değildir. Fakat bu mün-
ferit merkezlerin her biri sanayi kuşağındaki faaliyetlerin yer aldığı önemli
merkezler halindedir. Buralar çoğunlukla mahalli ham maddelerin işlendiği
yerlerdir. Bu arada sanayi kuşağının daha ziyade batı kısmında gelişmiş bu-
lunan sanayi faaliyetlerinin yavaş yavaş batıda ham maddeye daha yakın
yerlerde yer aldığı müşahede ediliyor. Mesela et sanayiinin Chicago'dan St
Louis, Omaha ve sair şehirlere göç etmesinde canlı hayvan yerine et ha-
lindeki sevkiyatın daha ekonomik olması başlıca rolü oynamaktadır. An·
cak bu gelişme münakale şartlarının son derece yeterli bir duruma eri~me­
siyle olmuştur.
Şimdi bu merkezlerden başlıcalarını incele~lim :

St. Louis:

Bu şehir hem doğu-batı istikametindeki transkontinentallerin hem de


kuzey - güney istikametindeki su yolunun üzerindedir. Bu coğrafi mevki,
eskiden, batıda iskanın yeni gelişmekte olduğu devrede önemli bir ticaret
merkezi halini almasına yol açmıştır. Bununla beraber meskftn sahalardan
uzaklığı buna karşılık mahalli pazarın yakınlığı sanayi faaliyetlerinin geliş­
mesini ağırlaştırmıştır. Ancak 19. ncu Asrın başlarında civarın kalabalık­
laşması üzerine şartlar düzelmeye yüz tuttu. 1840'a doğru bugün de bazı­
ları devam eden faaliyetler yavaş yavaş gelişti. Bu sanayiin başlıca temelle-
ri mahalli zirai ürünler, kurşun, çinko madenleri, Illinois maden kömürü,
Mississippi'den su ve enerji ve nihayet çoğunluğu Alman asıllı usta bir işçi
kütlesi idi. Böylece 1880 yıllarında, takriben 100 yıl evvel (1780) kürk ti-
caretinin yapıldığı Mississippi kenarındaki küçük yerleşme bir ticaret ve
sanayi şehri halini almıştı.
Bugün St. Louis A.B.D. sanayi şehirleri içinde en çeşitli sana i faali-
yetlerine sahip olanlardan biridir. Sayım bürosu esaslarına göre St. Louis'de
200 den fazla çeşitli imalat yapılmaktadır. Hiç bir sanayi çeş ' dinde geneli -
çi toplamının % 1O nuna erişen bir işçi kütlesi mevcut değildir. Şehrin di-
ğer bir özelliği de sanayi faaliyetlerinin çoğunun şehir hudutları içinde ol-
Anglo-Amerika - F orma : 21
322 ANGLO-AMERİKA

masıdır. Fabrikaların dörtte üçü şehir içinde veya hemen civarındadır. Ge-
ri kalanlar ise Mississippi boyunca yer almışlardır.
Mahalli zirai ürünlerin öteden beri önemli sanayi faaliyetlerine yol aç-
mış olduğunu belirtmiştik. Bunlar arasında ilk olarak tütün sanayii geliş­
miştir. 1860 ile 18 80 arasında St. Louis A.B .D. içinde en fazla tütün işle­
nen yerdi. Bugün de tütün önemlidir. Et paketleme sanayii kayda değer faa-
liyetler arasındadır. Yine buna bağlı olarak ayakkabı sanayii gelişmiştir.
Nisbeten yakın yıllarda ise demir - çelik sanayii tesisleri de faaliyete geçti.
Bu sanayide göller bölgesinin demir cevheri ve Illinois ve Oklahoma'nın
maden kömürleri kullanılmaktadır.

Minneapolis - St. Paul :


İkiz şehirlerolarak da adlandırılan bu şehirler Mississippi'nin iki ke-
narında bulunmaktadırlar. Şehirler üç farklı ekonomik bölgenin tesiri al-
tında gelişmişlerdir: Batıda yaz buğdayı bölgesi, kuzey ve doğuda mandra-
cılık sahası ve gine kuzeyde hayvancılık bölgeleri.

Bugün Minneapolis'de en önemli sanayi faaliyetleri un değirmenleri­


dir. Göller yolu ile Buffalo'nun; batıda Kansas City'nin A.B.D. buğdayla­
rını celbetme ve dolayısiyle un haline getirme faaliyetlerinin gelişmesine
rağmen Minneapolis hala Minnesota ve Dakota'nın buğdaylarının toplandı­
ğı yerdir.

St. Pau1 A.B.D. nin dördüncü et paketleme merkezidir.


Diğer
taraftan ikiz şehirlerde civardaki ziraat sahaları ihtiyacını kar-
şılayacaksanayi faaliyetleri de gelişmiştir. Ziraat makina ve filetleri, inşaat
malzemesi, elektrik makinaları ve iş elbiseleri imalatı bunların başlıcaları­
dır.

Kansas City :
Missouri nehri kenarında yerleşmiş olan Kansas City, eski bir ileri ka-
rakoldur. Zamanla demiryollarının gelişmesi ile civarda yetiştirilen zirai
ürünlerin toplandığı bir merkez oldu. Dolayısiyle un fabrikaları, et paket-
leme tesisleri v.s. sanayi çehresinin başlıca görünümü haline geldi. Diğer
taraftan memleketin içindeki pazarlara göre merkezi durumu yüzünden pa-
zar faktörünün baş rolü oynadığı sanayi faaliyetleri de süratle gelişmiştir.
Mesela otomobil sanayiinin bölge dışına atladığı ilk şehirlerden birisi Kan-
sas City'dir (Ford tesisleri daha 1910 da kurulmuştu). Birinci Cihan Har-
A.B.D'NDE SANAYİ
323
.
binden hemen sonra ağır demir sanayiinin kurulması makina imalatını da
teşvik etmiştir. Fakat İkinci Cihan Harbi esnasındaki gelişmeler, şehrin sa-
nayi çehresinde bugün müşahade edilen bazı özellikleri kazanmasında daha
büyük rol oynamıştır. Bu uçak sanayiidir.

Omaha:
Nebraska eyaletindeki sanayi faaliyetlerinin % 60 ına sahip olan Oma-
ha'da gıda maddeleri sanayii çok gelişmiştir. Eski bir demiryolu merkezi
olan Omaha 1955 de dünyanın en büyük hayvan pazarı olarak Chicago'yu
geçmiştir. Ayrıca dünyanın en önemli tereyağ imalat merkezidir. Diğer
önemli imalat arasında kahvaltılık gıda maddeleri ve makama sayılabilir.
İkinci Cihan Harbinde Omaha uçak fabrikalarının kurulduğu bir yer
olmuştu. Fakat harpten sonra bunun devamlı bir faaliyet olmadığı anlaşıl­
dı. Buna karşılık yeni bir sanayi kolu olarak kimyevi maddeler, özellikle
gübre imalatı gelişmiştir.

A.B.D. nin Güneyindeki Sanayi Bölgeleri

Mississippi'nin doğusunda sanayi bakımından pek az gelişmiş bir sa-


ha Güney Kentucky, Güney Virginia ve Kuzey Virginia'yı içine alacak şe­
kilde uzanır. Bu saha bir hudut olarak alınırsa bunun güneyinde, kuzeyde-
ki «Büyük Amerikan Sanayi Kuşağı» ile mukayese edilmese bile oldukça
önemli sanayi faaliyetlerinin yer aldığı bölgeler gelir. Virginia, Kuzey Ca-
rolina, Tennessee, Arkansas, Oklahoma ve daha güneydeki eyaletleri içine
alan saha «Güney Sanayi Bölgesi"» olarak adlandırılabilir. Güneydeki sa-
nayi faaliyetlerinde yaklaşık olarak üç milyon işçi çalışmaktadır. Bu işçi
miktarı memleketteki işçilerin % 18 ine tekabül eder. Yaratılan kıymette
güneyin payı daha da fazladır (% 19).
Güneydeki sanayi faaliyetleri süratle gelişmektedir. A.B.D.'nde 1899
dan beri sanayi işçileri üç misli arttığı halde, güneyde beş misli artmıştır.
Fakat asıl gelişme 1947 ile 1958 arasında olmuştur. Güneyde sanayi faali-
yetleri dağılışında ilk müşahede edilen en önemli özellik adı geçen faaliyet-
lerin bir kuşaktan ziyade merkezler halinde gelişmiş olmasıdır. Sadece Vir-
ginia ile Alabama arasında bir kuşaktan bahsedilebilir.
Güneyin en önemli sanayi merkezi olan Dallas'da 96.000 işçi vardır .
Dallas, önem itibarı ile A.B.D. de ancak 24 üncüdür.
Diğer bir özellik de Kuzey ve Batıda sanayi faaliyetleri bakımından
324 ANGLO-AMER!KA

kıyı şehirleri temayüz ederken, güneyde sanayi daha ziyade içerdeki şehlr­
lerde toplanmış olmasıdır.

Güneyde gelişmiş olan sanayi faaliyetleri bilhassa; kereste, gıda, giyim


eşyası, kimyevi maddeler ve kağıttır.
Gıda sanayii faaliyetleri, et paketleme ve konservecilik hariç mahalli
öneme haizdir. Pamuklu ve sentetik lifler kullanan giyim eşyaları sanayii
hemen hemen her eyalette mevcuttur. Güneyde yer almış olan sanayi faali-
yetlerinin ham maddeleri de çoğunlukla güneydedir. Geniş ve zengin or-
manlar kereste ve kağıt sanayiini besler. Tabii gaz, tuz, petrol ve fosfat kim-
ya sanayiinin esasını temin eder. Pamuk ziraatı da mensucat ve giyim eşya­
sının başlıca malzemesini verir. Sadece gıda sanayii bölge dışı kaynaklara
dayanır.

Güneydeki sanayi faaliyetleri iki bölgede toplanmıştır: Güneydoğu ve

Güneybatı.

Güneydoğuda daha çok dokuma, kereste ve giyim eşyası sanayii geliş­


miştir. Maden izabesi, mobilya, kağıt ve tütün de oldukça önemlidir.
Güneybatıda ise, kereste ve petrole dayanan kimyevi maddeler başta
gelir. Burada dört eyalet Teksas, Louisiana, Arkansas ve Oklahoma'da top-
lam olarak 800.000 kadar işçi mevcuttur.

Güneydoğu:

Güneydoğu'da
sanayi faaliyetlerinin yoğun bir şekilde yerleşmiş ol-
duğu saha Virginia'dan Alabama'ya kadar Piedmont boyunca uzanır. Bu
yüzden Piedmont Sanayi Bölgesi olarak da adlandırılır.
Güneydoğuda en önemli sanayi faaliyeti dokumadır. Bölge sanayi faa-
liyetlerinin üçte ikisini ihtiva eden dokuma sanayii tesisleri bütün AB.D.
de kilerin yarısıru teşkil eder.
İlk zamanlar bu bölgede faaliyete geçen dokuma tesisleri kuzeydeki
büyük müesseselerin şubeleri halindeydi. Fakat zamanla bunlar ana mües-
seseler haline geldiler.
Güneydoğu sanayi bölgesinde gelişmiş olan diğer sanayi tütündür.
Amerikan sigaralarının büyük bir kısmı Carolina'ların Piedmont'a isabet
eden kısımlarında ve Virginia'da (Winston-Salem ve Richmond) inıfil edilir.
A.B.D'NDE SANAYİ
325

Güneydoğu sanayi bölgesinin diğer sanayi faaliyetleri olan keresteci-


lik ve gıda maddeleri imalatı tütünden daha önemli ise de belirli yerlerde
kesafet kazanamamışlardır, yaygındırlar. Güneydoğuda Birmingham demir-
çelik sanayiinin gelişmiş olduğu ayrı bir merkezdir. Burası maden kömürü
demir cevheri ve kireçtaşının birbirine son derece yakın bulunduğu bir mer-'
kezdir. Ayrıca bilhassa ucuz zenci işçinin de mevcudiyeti ayrı bir önem
yaratmıştır.

Güneybatı:

Güneybatıda güneydoğudakinden farklı


sanayi faaliyetleri gelişmiştir.
Güneydoğuda dokuma, tütün v.s., güneybatıda ise kereste, gıda, petrol ve
kimyevi maddeler sanayii gelişmiştir.
Ham madde ve enerji bakımından da fark vardır; Güneybatıda petrol,
güneydoğuda kömür ve beyaz kömür, Güneybatıda sanayi faaliyetlerinin
gelişmiş olduğu 3 ayrı saha vardır: Birincisi Gulf Coast'da 170-180 Kın. lik
bir saha; Houston ve Beaumont başlıca merkezlerdir. Burada takriben
130.000 işçi çalışmaktadır. İkincisi 150.000 işçinin çalıştığı Dallas _
Fortworth sahasıdır. Nihayet üçüncü saha 45.000 işçilik bir kütle ile New
Orleans'dır.

Gulf Coast'da özellikle petrol ve kimyevi maddeler sanayii gelişmiştir.


Şüphesiz sanayiinin bu durumu bölgedeki ham maddelerin tesiri altındadır.
Bilindiği gibi bu saha A.B.D. nin önemli petrol istihsal merkezidir.
Beaumonfda A.B.D. nin en büyük rafinerileri faaliyettedir. Gulf Coast'da
petrol istihsal edilmeye başlaması 1901 den itibarendir. O tarihlerde
Beaumont 9000 nüfuslu ufak bir kasabaydı. Bilahare süratle 75.000 lik bir
şehir haline geldi.

Beaumont'un hemen tamamiyle petrolle ilgili sanayi faaliyetlerine sah-


ne olmasına karşılık, Houston'da sanayi daha çeşitlidir. Petrol rafinerilerin-
de, makina ve petrol kullanan sanayide çalışan işçi . miktarı hemen hemen
eşittir.

Dallas - Fort Worth sanayi sahası içindedir. Civarda zirai ürünlerden


başka ham madde yoktur. İkinci Cihan Harbi esnasında hükumetin teşeb­
büsü ile başlatılmış olan uçak sanayii hala önemini muhafaza etmektedir.
İkinci önemli sanayi faaliyeti ise gıda maddeleridir. Bunun gelişme inde
Texas pazarı ve Texas hayvanlarının büyük rolü olmuştur. Bu mıntıka gü-
neybatının en önemli et sanayi merkezidir.
326 ANGLO-AMER!KA

Dallas'daki sanayi faaliyetleri Fort Worth'dakinden daha çeşitli ve


önemlidir. Fort Worth'daki sanayi faaliyetlerinin % 40'ı uçak, % 15'i, bü-
yük bir kısmı et olmak üzere gıda sanayiine aittir.
Dallas'da ise giyim eşyası ve gıda maddeleri % 15, bunu değişik nis-
betlerde matbaacılık, makina, elektrik makinaları takip eder.
New Orleans, büyük gemi tezga.Jıları ve bilhassa deniz ürünlerine da-
yanan gıda sanayii faaliyetleri ile güney şehirleri arasında ayrı bir karaktere
sahiptir.

İç Batı Bölgesi

A.B.D.'nin bu kısmı ne Batı, ne de Doğuda görülen sanayi faaliyetleri


ile mukayese edilebilecek cesamette sanayi faaliyetlerine sahiptir. Buradaki
tesisler çoğunlukla mahalli ham maddeleri işleyen sanayi kollarına aittir.
Bunların başlıcaları gıda maddeleri, et paketleme, un, şeker fabrikaları, ma-
den izabesi tesisleridir. Yakın yıllarda nakliye vasıtaları ve makina sanayii
de önemli teşebbüsler haline gelmiştir.
İç Batı sanayi bölgesinin 1O eyaletinde (Arizona, New Mexico, Colo-
rado, Utah, Wyoming, Nevada, Montana, Idaho, Oregon'un iç kısmı, Was-
hington'un iç kısmı) 250.000 sanayi işçisi vardır. Sanayi faaliyetleri. çoğun­
lukla Colorado, Arizona ve Utah'da bulunmaktadır (155.000 kişi).
Bu geniş sahanın muhtelif yerlerinde dağınık bir halde bulunan sana-
yi merkezleri sadece 4 mıntıkada önemli topluluklar halindedir. Bunlardan
birincisi Colorado eyaletinde Kayalık Dağların doğu eteklerinde Denver'den
Pueblo'ya kadar uzanır. Diğerleri ise Washington içerilerinde Spokane
Utah'da Ogden - Salt Lake City - Provo sahası ve nihayet Arizona'da
Phoenix bölgeleridir.

Pasifik Kıyısı

Üç Pasifik eyaleti California, Oregon ve Washington A.B.D. nin sürat-


le gelişen bir sanayi bölgesini teşkil eder. Seattle'dan San Diego'ya kadar
uzanan kısım özellikle Los Angeles, A.B.D. de sanayiinin en süratle geliş­
tiği sahaları temsil eder.

Pasifik sanayi bölgelerinin en bariz özelliklerinden biri sanayi faaliyet-


lerinin birbirinden ayrı merkezler halinde gelişmiş olmasıdır. Her merkez de
hemen bir limana tekabül etmektedir.
A.B.D'NDE SANAYİ
327

Sanayi faaliyetlerinin başlıcaları gıda, nakil vasıtası, makina ve made..


n! eşyadır.

Üç Pasifik eyaletinde sanayide çalışan işçilerin miktarı 1.565.000'i bul-


maktadır. Beş şehir ve civarı sanayi faaliyetlerinin % 70 ine sahiptir. Bun-
lar: Los Angeles, San Francisco - Oakland, Seattle, Portland ve San Diego'-
dur.

Los Angeles :

Amerika Birleşik Devletleri şehirleri arasında Los Angeles kadar sa-


nayi faaliyetleri süratle artanı yoktur. 1947 ile 195 8 arasında sanayi işçi­
leri % 106 nisbetinde artmıştır.
Los Angeles'de en önemli sanayi faaliyetleri uçak sanayiidir. Mevcut
sanayiinin % 25 ini teşkil eder. Memleketin belli başlı uçak fabrikaları bu-
radadır. Mesela Douglas tesisleri Santa Monica yakınındadır. Uçak sana-
yiinden sonra giyim eşyası imalatı gelmektedir.
Los Angeles'de şöhretli bir sanayii kolu da sinemacılıkdır. A.B.D. de
filmlerin hemen hepsi Los Angeles'de (Hollywood) imal edilir. Bugün TV
filmlerinin de büyük bir kısmı Hollywood'da yaratılmaktadır. Film sana-
yiinde Holywood'un önemini azaltmakta olan yeni bir cereyan da yabancı
memleketlerin film çekilme yerleri olmalarıdır. Böylece gün geçtikçe daha
fazla sayıda film (Amerikan sermayesiyle) çeşitli memleketlerde çekilmek-
tedir.
Batı kıyılarında
nüfus artması, doğuda faaliyette bulunan birçok te-
sislerin buralarda şube açmalarına sebep olmuştur. Yarı ham madde ba-
tıya gönderilmekte, orada son şeklini almaktadır.

Los Angeles sanayi faaliyetlerinin birçok meseleleri vardır. Mesela


«SU» bunlardan biridir. Bu bölgede aslında her yerleşme su sıkıntısı çek-
mektedir. Akarsuların hiç birisinin debisi bütün yıl boyunca aynı kalmaz.
Çok su kullanan tesislerin gelişmesinde en önemli güçlük su teminidir. Bir
diğer problem de memleketin belli başlı zengin pazarlarının uzakda oluşu­
dur. Bu sebeple daha çok uçak, film ve kadın elbiseleri imalatı gibi nakli
ucuz ve kolay olan sanayi kolları gelişmiştir.

San Francisco - Oakland :


San Francisco körfezinde San Francisco, Oakland, Richmond. Ala-
medo ve Berkeley şehirlerinde önemli sanayi faaliyetleri vardır. Bu sahada
328 ANGLO·AMERİKA

sanayi faaliyetlerinde çalışmakta olan 200.000 civarındaki işçilerin yarısı


San Francisco'dadır. Bilhassa gıda maddeleri konservecilik önemlidir (mey-
ve, sebze ve balık).
Bölgenin diğer önemli sanayi faaliyetleri ise gemi imalatıdır. Ri-
chmond'da daha ziyade özel teşebbüse ait tezgfilılar, San Francisco'da ise
donanmanınkiler yer almıştır. İkinci Cihan Harbinde özellikle Liberty ve
Victory tipi gemiler imali ile diğer sanayi kollarının önüne geçmiş olan bu
sanayi kolu, harp yıllarındaki kadar olmamakla beraber gine de önemlidir.

Seattle:

Burada da Los Angeles'deki gibi uçak sanayii bakim faaliyettir. Me-


sela dünyanın en büyük uçak fabrikalarından biri olan «Boeing Company~
Seattle'in güneyindedir. Kereste sanayii Seattle'in diğer önemli faaliyetidir.

Portland:

Portland'da belirli bir sanayi kolu bakim faliyet halinde değildir. Deri
ve mamulleri, kerestecilik, kağıt ve diğerleri hemen hemen aynı değerdedir.

San Diego:

Bu şehir bilhassa uçak sanayiine ait olan tesislerle tanınmıştır. Genel


işçi yekônu'nun % 75'i bu kolda çalışır. A.B.D. deniz ve hava üslerinin
mevcudiyeti gelişmede başlıca amil olmuştur. 1940 da sadece 5000 kişinin
çalıştığı bu kolda 1961 de 55.000 kişi çalışmaktadır.

Pasifik kıyısı sanayi faaliyetlerinin başlıca karakterleri:

Bu sanayi bölgesini karakterize eden faaliyetler uçak ve gıda madde-


leri imalatı ve keresteciliktir. Uçak sanayii büyük işletmeler halindedir. Ge-
niş işçi kütleleri kullanılmaktadır. Böylece büyük şehir yerleşmeleri ile sıkı
bağlantı söz konusudur. Nitekim bölgedeki her büyük şehirde bu faaliyetler.
mevcuttur.
Gıda sanayii ise hem büyük hem de küçük şehirlerin sanayiidir. Bu
sanayi kolunda faaliyette bulunan tesisler ilci grupta toplanabilir:
A.B.D. nin batısında elde edilen maddeleri doğudaki pazarlar için ha-
zırlayanlar, ve batıdaki pazarlar için mamill hazırlayanlar. Birinci grupta
A.B.D'NDE SANAYİ 329

konservecilik başta gelen faaliyettir. Üç eyalette bu işte 60.000 kişi çalış­


maktadır. Meyve, sebze ve balık başlıca konserve yapılan maddelerdir.

Gıda sanayi faaliyetlerinin bilhassa batı pazarlarına yönelmiş olan


ikinci grubunda fırıncılık, et paketleme ve sütçülük vardır. Kerestecilik faa-
liyetlerinde (inşaat tipleri de dahil mesela çerçeve, kapı) uçak sanayiindeki
kadar işçi çalışır. Fakat uçak sanayii tesislerinin evvelce de belirtildiği gibi
şehirler civarında yer almış olmasına karşılık kereste imal eden tesisler bü-
tün bölgede dağınık bir durumdadır. Oregon, Washington ve Calüornia'daki
kereste tesislerinde 140.000 işçi çalışmaktadır.
A.B.D. nin doğusunda bulunan zengin pazarlar ihtiyaçlarını eskiden
doğu ve yukarı Midwest ormanlarından temin ediyorlardı. Şimdi artık Uzak
Batı ormanlarına dayanmaktadı.r.

A.B.D. nin batısında sanayi faaliyetlerinin gelişmesinde süratle çoğa­


lan nüfusun temin ettiği pazar şartlarının da rolünü hatırlatmak gerekir.
Sanayiin gelişmesinde bir diğer amil de enerjidir. Beyaz kömür tesis-
leri, bilhassa Columbia nehri üzerinde kurulmuş olanlar, sanayi için uygun
şartlar yaratmışlardır. Alüminyum sanayii ve atom enerjisine ait tesisler bil-
hassa bu yüzden gelişmiştir. Bununla beraber batıda enerji ihtiyacı şimdi
sanayiinin karşısına bir problem olarak çıkmaktadır.
Süratle gelişmiş sanayi ve ona bağlı olarak son derece büyümüş olan
şehirlerin enerji istihlaki muazzam bir hal almıştır. Bilindiği gibi bölge ma-
den kömürü havzalarına yakın olduğu gibi yağış rejimi yüzünden akarsu-
lardan da enerji bakımından faydalanma kolay olmamaktadır.
ZİRAAT

Başlıca Özellikleri, Ziraat Bölgeleri

A.B.D. de ziraatın milli gelirdeki payı % 4'e yalandır. Bu payla milli


gelirin 12 ana kaynak veya kaynak grupları arasında cari fiatlara göre be-
şinci, sabit fiatlara göre ise altıncı durumdadır. Gerek kaynaklar arasında­
ki sırası ve gerek son 12 yılda gelir artış hızı bakımından (mesela. sanayiden
gelen gelir sabit fiatlarla 1950 de 76.2 milyar dolar iken 1966'da 192.1 mil-
yar dolar olduğu halde, ziraatinki 19 5 6 da 16. 9 milyar dolardan, 1966 da
ancak 21.2 milyar'a yükselmiştir). Sanayi, ticaret veya münakale ile karşı­
laştırılamazsa da 5.2 milyon civarındaki bir nüfus kütlesinin ç2lışmakta ol-
duğu 1 ziraat faaliyetinin Amerikan ekonomisinde önemli bir yeri vardır.
Bununla beraber, ziraat faaliyetlerinden elde edilen gelir artmakta devam
ediyorsa da, ekonominin diğer sektörlerindeki gelir artışlarının çok daha
fazla alınası, milli gelirde ziraatin payının gittikce azalmasına sebep olmak-
tadır. Nitekim 10 yıl evvel % 4 olan pay, bugün 4 den aşağı düşmüştür (Şe­
kil: 27).
Gerçekten, zirai ürünlerin, gayet geniş bir üretim kapasitesine sahip
büyük bir nüfus topluluğunun gıda ihtiyacını doğrudan doğruya veya ma-
mlll halde karşılamakta olması yanında, toprak ve hayvan ürünlerine da-
yanan diğer çeşitli maddelerin imalinde de ham madde olarak yer alması,

1) Bu miktarın (1966 ) 3.854.000 çiftçi ailesi, 1.360.000 ise ücretle tutulan


işçilerdir .
A.B.D'NDE ZİRAAT 331

İngilteıre
.,,,,,,...,,.,.,,..,~...-;

-~,.,.,.,.,.,,.,.~
-~,.,,,~
-------
AB.O
•Zıl""-'''''-''-'-'A
.... Z"'_,,,,,,,~~..............
Avustralya _llV',,,,,,.
~,.,,.,.,.,.~ .............
v. Zeland~~c::::=::zV?:2z~2~2~2~2~;...........
Kanada
Arjantin

Itaıyo PV2??:2?2?
EZ?V2
O Ziraat
Japonya
~ Madencilik Sanay;
Peru inşaat

-
Fil ipin
• Hizmetler
Hindistan
1 j 1 1
o 20 40 60 80 100

Şekil:27 - Çeşitli iktisadi faaliyetlerde çalışan işçi miktarlar (üstteki çubuk)


ve bu faaliyetlerin milli istihsaldeki yerleri (alttaki çubuk), yüzde olarak.
(Frayer'den)

gerek ticaret, gerek münakale faaliyetlerinin önemli bir maddesi haline gel-
mesine sebeb olmuştur.
Bugün A.B.D. yüz ölçümünün % 20 si ekilebilir arazi halindedir. (185
milyon hektar). Ekili toprakların yarısından çoğu tahıla ayrılmıştır. Tahıl­
lar içinde de zaman zaman dünya istihsalinin yarısına yaklaşan istihsalle
(mesela 1965 yılında dünya pirinç istihsali 256 milyon ton, A.B.D. ninki
116 milyon ton) mısır başta gelir. Geniş çapta ticari hayvancılıkta yem ola-
rak kullanılan mısır, ilerde yakından inceleyeceğimiz 'Mısır Kuşağı" adını
alan geniş sahalarda yetiştirilmektedir. Son yıllarda 40 milyon ton civarın­
da olan buğday istihsali ile de dünya'da ikincidir. (1965 dünya istihsali
268 milyon ton, Rusya 66 milyon ton). A.B.D. ziraatinin (hayvancılık
tabiatı ile dahil) dünya ziraatindeki önemli yerine girişte kısaca temas edil-
mişti. 1964 yılına ait değerlere göre önemli birkaç ürünün dünya istihsal
ve ihracatındaki payı şöyledir :
332 ANGLO-AMERİKA

Dünya istihsalinde Dünya ticaretinde


Ürünler % olarak pay % olarak pay

Mısır 46.6 62.2


Soya fasulyesi 64.3 92.4
Yulaf 30.0 7.0
Arpa 9.2 20.0
Tütün 22.7 29.5
Pamuk 29.6 26.1

Pamuk üretimi tahıllardan sonra gelir. Pamuk, memleketin güneydo-


ğusunda «Pamuk Kuşağu adı verilen sahada üretilmektedir. A.B.D. dün-
yanın bir numaralı pamuk istihsalcisidir. Allegheny'nin her iki tarafında;
çoğunlukla Kentucky, Virginia ve Kuzey Carolina'da yetiştirilmekte olan
tütün, diğer önemli bir üründür. Tütün üretiminde de A.B.D. dünyada bi-
rincidir. Öte yandan önemli sanayi bitkilerinden olan şeker pancarı ve şeker
kamışı da büyük miktarlarda üretilmektedir. Fakat üretim ihtiyacı karşıla­
yamadığı için, geniş çapta ithalat da yapılmaktadır.

Ziraat j aaliyetlerinin başlıca özellikleri, meseleleri .:

Özellikle 1914 den beri Amerikan ziraatında önemli etkiler yapan olay-
lar vuku bulİnuştur. Bunlar arasında harpler başta gelir. Harplerin yarattığı
büyük ihtiyaç, genellikle çiftçilerin istihsallerini arttırmaları ve buna bağlı
olarak da zenginleşmeleri ile sonuçlanmıştır. Fakat harpler dolayısiyle or-
taya çıkan geniş ihtiyacı karşılamak için pek tabii olarak ziraat sahalarının
da genişletilmesi icap etmiştir. Bütün bunlar harp sonrası devletlerinde harp
istihsallerinden, sulh istihsaline geçiş problemini yaratmıştır. Bu devrelerde
zirai ürünlere harp içindeki kadar ihtiyaç duyulmaması, düzelen dünya ti-
caret ve pazarlama şartlarına uymak, dolayısiyle avdet eden rekabet siste-
mine ayak uydurmak sözkonusu problemin başlıca güçlükleri olmuştur.
Nitekim Birinci Dünya Harbinden sonra Amerikan çiftçisinin geliri
süratle düşmüş ve 1929 da Büyük İktisadi Buhran başladığı zaman en dü-
şük seviyeye inmişti. 1930 dan sonra yarı kurak sahalarda bu defa üst üste
birkaç yıl fena hava şartlarının hüküm sürmesi ise durumu çok daha fena-
laştırmıştı. Amerikan Hükumetinin toprak ve su muhafazası için yeni zirai
metodların araştırma ve propagandasını hızlandırdığı bu devreleri İkinci
A.B.D'NDE ZİRAAT
333

Cihan Harbt'nin zirai ürünlere pazar ve aynı zamanda yüksek fiat temin
eden şartları takip etti. Böylelikle İkinci Cihan Harbi içinde Amerikan çift-
çisinin kazancı yeniden arttı. Bununla beraber 1945 de harp sonrası şart­
ları ile yine karşılaşıldı. Fakat bu defa esas itibariyle iki faktör, fiatlarda
süratli düşüşün önlenmesinde geçici de olsa rol oynadı. Bunlardan biri Av-
rupa ve Asya'da harpten zarar görmüş olan memleketlerin zirai ürünlere
olan büyük ihtiyacı idi. Bunun A.B.D., hatta Kanada çiftçileri için manası
ise harp yıllarının istek ve yüksek fiatlarının yıllarca devamı idi. Böylece
deniz aşırı ticaret ve rekabet şartlarının yeniden ortaya çıkması tedrici ol-
du. Harp sonrası krizini hafifleten diğer faktöre gelince, bu çiftçilerin Birin-
ci Cihan Harbi sonrasına nazaran siyasi bakımdan daha kuvvetli olmaları
idi. Bu suretle siyasi baskı ile zirai ürün fiatlarınin 1920 civarında olduğu
gibi süratli düşmesi önlenebilmiştir.
Amerika Birleşik Devletleri'nde ziraatin, harpler dolayısiyle kazandığı
geçici karakterler dışında, halihazır özellikleri arasında başlıcaları şunlar-

1 - Topraktan faydalanma kesafeti düşüktür:

Amerika Birleşik Devletleri'nde kesif nüfuslu sahalarda bile kullanıl­


mayan geniş arazinin mevcudiyeti göze çarpar. Bu durumun yerleşmenin
(kır yerleşmesinin) süratle batıya yayılması ile ilgili olduğu ileri sürülmek-
tedir. Doğuda başlayan yerleşme kırlarda Avrupa ve diğer kıtalarda görü-
len toplu kır yerleşmesine sebep olmadan daima batıdaki yeni sahalara kay-
mayı hedef tutmuştur. Tabiatı ile hükı1metin takip ettiği yerleşme siyaseti
bunda baş rolü oynamıştır.

2 - İstihsalin ihtiyaçtan fazla olması :

Amerika Birleşik Devletleri ziraatinin en önemli karakterlerinden biri


genel olarak istihsalin ihtiyaçtan fazla oluşudur. Bu husus topraktan fayda-
lanmada entansiteye gidilmemesinde, dolayısile boş sahaların bırakılmasın­
da da önemli rol oynamaktadır. Gerçekten nüfusun dikkati çeken artışına
rağmen zirai ürünler istihsalinde ihtiyaç fazlası söz konusudur. Cooke'un
cümlesi ile "Amerikan ziraatı kendi başarısından ötürü hastadır".
Bugün A.B.D. ziraatinde mevcut olan bu ihtiyaç fazlası istihsal esa
itibariyle iki hususla ilgilidir:
334 ANGLO-AMERİKA

a) Batıda yeni ziraat sahalannda ve mevcutlarda sulama tatbiki:


Genellikle yeni ziraat sahalarının işletmeye açılması gıda ihtiyacından
ziyade yerleşme politikası icabıdır. Böylece çiftçinin, gelişmiş olan memle-
ket zirai ürünler ihtiyacını karşılamak üzere istihsalde bulunması yerine,
zitai ürünlerin kurulacak bir yerleşmeye gelir kaynağı olması başta gelen
fikir olmuştur.

A.B.O {
ıaoo L:::r=======s~Z22miiiiii
1s10 f?Z??2
1960
1851 1 f????2?2?2??/2
İngiltere 1911 1 f?2?2?Z??2?2?Z
{
19601=
1866 1 E??7.a??/?Z
Fransa 1901 1 f2?2?2?2??2Z
{
19 51 1 f:2?2?2/?7///'.
f 187H P???/22 CJ 2
Avustralya l ı ~~11 ı f2/Z7a2/
f?Z??L&??Z'
~
1878 1
Yeni Zeland 1911 cı===~~2~2~z~2~2~z222;••••••
1958

Japonya { ~~~~~,~~~~~~5t:,--:~z~z~z~z~jiiji===
1960
1 1 1
o'
1 1
20 40 60 80 JOO
Şekil: 28 - Bazı memleketlerde çeşitli faaliyetlerde çalışan ~çi miktarlarının
zamanla değişmesi: 1 - Ziraat dışı, 2 - Ziraat, ormancılık, balıkçılık, 3 -
Madencilik, sanayi, in.şaat, 4 - Diğerleri.

b) İhtiyaç fazlasıistihsalde rolü olan diğer olay ise, bütünü ile zi-
raat sahalarında artmış olmasıdır. Böylece ziraate açılan yeni sa-
verimin
haların istihsale katılması yanında eskiden beri zirai faaliyetlere sahne olan
araziden de yüksek verim, dolayısiyle fazla istihsal alınmaktadır. A.B.D.
de 1920 ile 1950 arasında nüfus kabaca yarı yarıya artmıştır. Zirai istihsal
indisi ise biraz daha fazla artmıştır. Fakat ilgi çekici olan husus, 1964 yılın­
da ziraat sahalarının 1950 dekinden az olmasıdır.
A.B.D'NDE ZİRAAT
335

Gerçekten A.B.D. de çiftlik adetlerinin azalmasına paralel olarak,


özellikle 1952 - 1953 yıllarından itibaren ziraat sahalarında da evvela bir
duraklama, sonra da azalma başlamıştır. 1966 yılında ziraat sahalarının
tutan 1941 yılından bu yana en düşük seviyededir. (Şekil 28). Nitekim
1940 yılında 6.350.000 adet çiftlik varken, 1966 yılında 3.258.000 olmuş­
tur1. Çiftlik adetlerinin azalmasında ilerde üzerinde durulacağı gibi, küçük
bazı çiftliklerin satış yolu ile başka çiftliklerin arazilerine intikal etmesi ya-
nında (200 dönümden az arazisi olan çiftliklerin adedi 1940 yılında
2.286.000 iken, 1964 yılında 710.000 a düşmüştür. Buna karşılık 2000 ve
daha fazla dönümlük arazisi olan çiftliklerin miktan ise 1940 yılında
265.000 iken, 1964 yılında 355.000 olmuştur) çiftçilerin ziraatı terkederek
başka işlere atılmaları da vardır. 1950 yılındaki 7.6 milyon çiftçi ailesine
karşılık 1966 yılında 3.7 milyori olması durumu aksettirmektedir.

A.B.D. de yer yer zirai nüfusun düşük olan gelirinin artması için en
önemli çare olarak tavsiye edilen ve bilahare olay kuvvetlenince ve zirai
gelirde de artma müşahede edilince taraftarlarınca daha da benimsenen kır
nüfusunda ziraatle meşgul olanların başka iş sahalarına geçmesi, klasik ta-
birle «ziraatten göç» bu memlekette çok süratle cereyan etmiştir.

1) A.B.D. nüfus bürosu bir çiftliği şöyle tarif etmektedir. Tek bir sevk
ve idare altında 3 veya 4 akr'lık (1 akr kabaca 4 dönüm) araziden satmak ve-
ya kullanmak üzere yılda en az 150 dolarlık ürün elde edilen yer. üç akrdan
daha az sahası olan yerlerin yıllık geliri 150 dolar veya daha fazla tutuyorsa
oralar da çiftlik addedilmektedir. Yine Nüfus Bürosuna göre üç tip çiftlik mev-
cuttur: Ticari çiftlikler, Yarı devamlı ve İkametgah çiftlikleri.

1 - Ticari Çiftlikler : Bütün çiftliklerin % 65 ini teşkil eder. Yıllık gelir


1200 doların
üstündedir. Çiftçinin yıl içinde 100 günden daha az bir sürede çift-
liğinden ayrı kaldığı, gelirin 250 dolar olduğu çiftlikler de, zirai ürünlerden el-
de edilen gelirin ailenin diğer gelirlerinden üstün olması şartı ile ticari çiftlik
grupuna girmektedir (Şekil: 30).
2 - Yarı Devamlı Çiftlikler: Bütün çiftliklerin <fr 24 ünü teşkil eder. Bu
çiftliklerin yıllık geliri 250 ile 1199 dolar arasındadır. Çiftçi çiftliğinden yılda
100 günden fazla uzaktır. Gerek kendinin, gerek ailesinin yıllık dığer kazanç-
ları zirai gelirden fazla değildir (Şekil: 31}.

3 - '7o 11 ini teşkil eden bu tıp çiftlikler


ikametgah Çiftlikleri : Genelin
yıllık satışlarından
ancak 250 dolardan daha az gelir sağlarlar. Çiftçi 100 gün-
den daha uzun bir zaman çiftlikten uzaktır. Ziraat dışı gelirler daha fazladır
336 ANGLO-AMERİKA

A. B. D. DE ZİRAAT İŞÇİLERİ ve ÇiFTLİKLER


1950 - 1966 (1000)

Yıllar Toplam Çiftçi Ücretle Çiftlikler


ailesi tutulan
işçi

1950 9.926 7.597 2.329 5.648


1955 8.381 6.345 2.036 4.654
1960 7.057 5.172 1.885 3.956
1961 6.919 5.029 1.890 3.818
1962 6.700 4.873 1.827 3.695
1963 6.518 4.506 1.780 3.580
1964 6.110 4.128 1.604 3.479
1965 5.610 3.854 1.482 3.380
1966 5.214 3.906 1.129 3.258
Kaynak: Statistical Abstract U.S.

Şekil: 29 - Amerika Birle~ik Devletleri ziraat sahalarında 1995 - 1959 yılları


arasında meydana gelen değ~me: 1 - Ziraat sahaları % 25 artmış olan saha-
lar, 2 - Ziraat sahalarının büyüklüğü hiç değişmemiş oln sahalar, 3 - Ziraat
sahaları % 1 - 25 arasında azalmış olan sahalar, 4 - Ziraat sahaları % 25 den
fazla azalmış olan sahalar ( Frayer' den).
A.B.D'NDE ZİRAAT
337

Şekil: 30 - Ticari Çiftliklerin Dağılışı. Bir nokta 500 çiftliti göstermektedir.


(Alexander'den J

Hathaway'e göre sadece 1920-1950 yılları arasında 25 milyondan


fazla nüfus ziraatten başka işlerle meşgul olmak üzere çiftliklerden ayrıl­
mıştır1.

Ziraat sahalarından ayrılma bütünü ile memleketin her yerinde vuku


bulmuşsa da coğrafi bölgeler arasında yer yer farklı cereyan etmiştir. Bu
farklar 1920-1930 arasında pek büyük değilse de 1930-1940 yılları arasın­
da çok büyük olmuştur. Müteakip 1O yıllık devrede bölgeler arası farklar
gene azalmıştır.
Genel olarak bütün bölgelerden göç eden çiftçi nüfusun çoğunu Ziraat
Bakanlığı tarafından «düşük gelirli» olarak sınıflandırılan çiftçiler teşkil et-
mektedir. Böylece, biraz evvel de belirtildiği gibi, sahipleri tarafından terke-
dilen az verimli, ufak çiftliklerin çoğu başkaları tarafından satın alınarak
ziraat veya ziraat dışı kullanışlara tahsis edilmiştir. Çoğunlukla ufak çiftlik
sahiplerinin ziraatten uzaklaşmış oldukları vakıası, ufak çiftliklerin adedi-

1) Hathaway, E. Dale, «Migration from Agriculture : The Historical


Record and Its Meaning», American Economic Review, Vol. 49 ( May 1960).
Anglo-Am erika - F orma : 22
338 ANGLO-AMER!KA

'
* Çiftçi nüfusunun göçlerle değişmesi
Bölgeler 1920-30 1930-40 1940-50

A. B. D. 19.3 12.2 - 30.9


Yeni İngiltere 13.0 + 2.6 - 21.8
Orta Atlantik 18.7 1.3 - 20.7
Doğu Kuzey santral 19.7 5.3 - 22.6
Batı Kuzey santral 17.5 17.7 - 29.2
Güney Atlantik - 25.0 13.8 - 31.9
Doğu Güney santral 19.8 13.2 - 33.4
Batı Güney santral 17.3 19.9 - 44.0
Dağ 19.9 16.3 - 32.6
Pasifik 0.3 + 4.9 - 15.1

nin gittikçe azalmakta olması ile de açığa çıkmaktadır. Evvelce de temas


edildiği gibi, bir yandan küçük çiftliklerin miktarı azalırken, öte yandan or-
talama çiftlik büyüklüğü artmaktadır. Gerçekten 1920 yılında 147 akr olan
ortalama büyüklük, 1966 yılında 359 akr olmuştur.
İkinci Cihan Harbi'nden sonra büyük çiftliklerin oranı belirli bir şe­
kilde artmaya devam etmektedir. Söz konusu artış, aynı zamanda çiftliklerin
işletilmesinde de değişikliklerle birlikte cereyan etmektedir. Gerçekten yeni
araştırmalar modern ve büyük Amerikan çiftliklerinin, diğer zirai işletme­
lerden; belirli ürünler istihsaline yönelmiş olmak, modem ekim ve hasat
makina ve usullerini kullanmak, geniş çapta istihsalde bulunmak, idarenin
bir merkezden olması, kaliteli işçi kullanmak ve nihayet geniş yatırımlar
bakımından ayrılan «plantasyon~ tipi halinde olduklarını göstermektedir.

Gregor 1 ''Plantasyon" veya "Sanayileşmiş Çiftlikler" adını verdiği bu


tip zirai işletmelerin çoğalmakta olduğuna işaret etmekle beraber, aynı za-
manda plantasyon'ların da böylece sadece tropikal bölgelerde bulunmadığı
fikrinde olanlara katılmaktadır.
Çütliklerden ayrılanların gittikleri yerlere gelince bunlar şüphesiz özel-
likle bütün metropoliten sahalardır. Gerçekten Kuzey ve Batının sanayi faa-
liyetleri gelişmiş büyük şehirleri ziraat sahalarından göç edenlerin tercih

1 - Howard F. Gregor : «The Large Industrialized A merican Crop Farm>,


A Mid-Latitude Plantation Variant, The Geographical Review, Vol. LX, 1970,
s. 151-175.
A.B.D'NDE ZİRAAT 339

Şekil: 31 - Yarı devamlı çiftliklerin dağılışı. Bir nokta 500 çiftliği göstermek-
tedir' (Alexander'den).

Şekil: 32 - ikametgah Çiftliklerinin dağıl~ı. Bir nokta 100 çiftliği göstermek-


tedir. (Alexander'den).
340 ANGLO-AMERİKA

ettikleri yerlerin başında gelmektedir. Mesela Michigan'ın 1950-57 yılları


arasında aldığı eski zirai nüfusun 520.000 kişi olduğu tahmin edilmektedir.
Çoğunluğu beyazların teşkil ettiği (Çiftlikleri terkeden nüfusda zenci-
lerin payı çok azdır) bu göçmenlerin büyük şehirlerde işgücünü arttırdığına
da şüphe yoktur.
Nitekim 1950 yılında çiftliklerde çalışanlar adedi 9.926.000 iken (bu
miktarın 7.597.000 i çiftçi ailesi, 2.329.000 ni ise ücretle tutulan zıraat iş­
çisidir) 1963 de 6.518.000 olmuştur. (4.873.000 çiftçi ailesi, 1.780.000 üc-
retli işçi). Fakat bu devre zarfında dikkati çeken bir değişiklik de ziraat iş­
çisi ücretlerinin önemli miktarda artmış olmasıdır: 1950 de günlük ücret 4.50
dolar, 1963 de ise 7.10 dolar. Ekili sahalardaki azalma her yıl önemli mik-
tarlarda olmak üzere devam etmektedir. 1929 da tarlalar 352.660 akr (tak-
riben 1.411.000 dönüm) iken 1959 da 316.262 akr (l.265.000 dönüm) ol-
muştur. Bu arada gerek çiftliklerde çalışanlar, gerek ziraat sahalarının azal-
masına paralel olarak çiftliklerde yaşayanlar da, diğer bir deyimle çiftlik
nüfusu (farın population) da büyük bir hızla azalmaktadır. Nitekim 1920
de genel nüfusun % 30. l 'ine tekabül eden 31.974.000 olan çiftlik nüfusu
1964 de 12.954.000'ne düşmüştür. Bu miktarın genel nüfusdaki payı ise
ancak % 6.8 dir.
Tabiatıile ziraat sahalarındaki bu azalma her yerde aynı miktarda ol-
mamıştır. Genel olarak memleketin batı kısımlarında artma, doğu kısımda
ise azalma, vuku bulmuştur. Azalmanın en belirli şekilde müşahede edildiği
kısım bilhassa Maine ile Georgia arasında yer alan Atlantik eyaletleridir.
En büyük zirai arazi kaypı % 65 ile Rhode Island'da olmuş Connecticut'da
ise % 60'ı bulmuştur. Bu azalma özellikle şu hususlarla ilişkilidir :
a) Ziraate pek uygun olmayan toprakların orman veya umumi isti-
fadeye arz olunan park ve sair sahalar haline getirilmesi;
b) Şehirlerin ziraat sahalarını istilftsı,

c) Yeni veya genişletilen eski karayolları ile ziraat sahalarının işgali.

Doğuda ziraat sahalarından kayba uğramamış eyalet Florida'dır. Bu


eyalette kurutulan bataklık sahaları yeni ziraat toprakları temin ettiği için
diğer olaylarla vukua gelen azalma telafi edilmiştir. Bütün batı eyaletlerinde
ise ziraat sahalarında artış kaydedilmiştir. Nevada (% 200) ve Arizona
( % 190) lık artışlarla başta gelmektedir.

Batıdaki bu artış her şeyden evvel;


A.B.D'NDE ZİRAAT
341

a - Batı eyaletlerinde nüfus ve ona bağlı olarak da zirai ürünlere


ihtiyaç artması,

b - Sulamanın gelişmesi 1,

c - Küçük ve sahipleri tarafından işletilmekte olan çiftliklerin haklın


oluşu ile ilgilidir.

A.B.D. de sanayi ve ticaret sektörlerinde gayet büyük müesseselerin


çoğunlukta olmasına rağmen ziraat faaliyetlerinde küçük ve sahipleri tara-
fından işletilmekte olan çiftlikler haia yaygındır. Bunda şüphesiz hükume-
tin başlangıçta bedava verdiği arazinin 160 akr (takriben 640 dönüm) ola-
rak tesbit edilmiş olmasının rolü olmuştur.

Bu memlekeite ortakçı veya kira ile başkasının toprağını işletmek gibi


sistemler pek gelişmemiştir. 1959 da mevcut çiftliklerin sadece % 19.8 i
başkalarının arazisini kiralamış olan çiftçiler tarafından işleniyordu. Bu
oran gittikçe azalmaktadır . Kendi arazilerini işleyen çiftçiler batıda ve ew
England bölgesinde çoğunluktadır. New England çiftliklerinin % 95'i sahip-
leri tarafından işlenmektedir. Utah, Nevada ve Arizona'da da bu oran % 94
civarındadır. Bunda A.B.D. çiftçilerinin çoğunun Avrupada yıllarca arazi
sahiplerinin türlü baskılarına maruz kalmış çiftçilerden müteşekkil olınası­
nın büyük rolü vardır. Biraz da Avrupa' da başkasının toprağında çalışma­
nın güçlüklerinden kaçan bu insanlar ilk fırsatta tamamen kendilerine ait
olan bir toprak parçasında çalışmayı ön görmüşlerdir (Şekil: 33).

d - Gelişme için mücadele:

A.B.D. de çiftçilerin gerek kooperatifler (bu memlekette sayıları 7000


civarında olan zirai kooperatiflerin 7.000.000 kadar üyesi vardır. Koope-
ratiflerin yarısından çoğu pazarlama kooperatifleridir) gerek siyasi teşekkül­
lerle hükumete tesir ederek memleket ekonomisindeki gelişme paylarmı yük-
seltmeye çalışmaları bu memleket ziraatinin hususiyetlerinden biri halinde-
dir. Bir yandan bu gayretler öte yandan ziraat metod ve füetlerindeki geliş­
me sebebiyle bugün memlekette şehirde yaşayanlarla kırlarda yaşayanlar
arasında hayat şartlan bakımından genel olarak çok az fark vardır.

1) Sadece 1949 ile 1959 arasındaki 10 yıllık devrede A.B.D. de sulanan


arazi % 18.8 oranında artmıştır. Washington ( ~~ 65.0 ), ~ ebraska (o/ı: 39.0 ,
Kansas ve Oklahoma ( % 35.9) ve C lifornia ( % 33), 'Sulanan ziraat hala 1 n
fazla çoğalan eyfüetlerdir.
342 ANGLO-AMER!KA

' ı

~
'
~~
! '"
)~
t;
'?j

il :;:
"i:'.
-: ~
'l:>

2~~ ::::::.
.v. 1 ı •
·c
e-vı s;:

o~i ~
$-
ı::s

~
.::::,
~
ı...
t:ı
-;.>

~
o
...
~

,. C':

""'
~
~
Q

...•* '{f)'

Q 1
A.B.D'NDE ZİRAAT
343

Bugünkü Durum
A.B.D. de bugünkü ziraat faaliyetlerinin en önemli özelliği daimı bir
değişme ve gelişme içinde oluşudur.
Teknik gelişmeyi ekonomik ve sosyal değişmeler takip etmekte, bütün
bunlar da çiftçi nüfusunun hayat seviyesinin değişikliğe uğramasına sebep
olmaktadır.

Şüphesiz bütün bu değişmelerin baş sebebi ziraatte makina kullanıl­


masının son derece yayılmış olmasıdır. 1830 dan sonra harman makinası­
nın kullanılmaya başlanmasını takiben traktör ve çeşitli makinalar silratle
ziraat faaliyetlerinde yer almaya başladı. Bugün A.B.D. çiftliklerinde 5.5
milyon traktör vardır. Ayrıca dört milyondan fazla otomobil ve çok mik-
tarda da çeşitli makina ve alet vardır. Çiftlik gelirlerinin çoğalmasına para-
lel olarak diğer birçok makina v.s. nin kullanılışı da artmıştır. Mesela 1920
de telefonu olan çiftliklerin oranı % 38 iken 1964 de % 76; soğuk hava
deposuna sahip olanların oranı da 1954 de % 32.2 den 1964 de % 72 ye
yükselmiştir.

Ziraatte makinanın uygulanması bir takım sonuçlar meydana getir-


miştir. Bunların arasında özellikle şunlar önemlidir:
1 - Hayvan beslemekte kullanılan geniş sahalar ziraate açılmıştır.

2 - Toprakları çok verimli olmayan geniş sahalar ekilerek bu gibi


yerlerden de faydalanma sağlanmış, buna karşılık ufak tarlalar-
dan entansif faydalanmaya gidilmemiştir. Dolayısile zıraat
ekstansif karakterini -istihsal artmış olmasına rağmen- muha-
faza etmiştir.
3 - Makinalaşma, çiftçiliği pratik bazı bilgiler, ustalıklar ve alışkan­
lıklardan ayırarak teknik bilgilerle mücehhez olmaya yöneltınis­
tir. Bugün yarı kimyager yarı ziraat mühendisi veya başka tekniİc
eleman olan çiftçi, muayyen bir teknik bilgi seviyesine erişmeye
mecbur kalmaktadır.
A.B.D. zrraatinde verim eskiye nisbetle çok artmıştır. Mesela Mısır Ku-
şağının birçok yerlerinden dönüm başına alınan mısrr ürünü 1937 ile 1959
arasında % 100 den fazla artmıştır (Şekil: 34).

Sun'! gübre kullanışı da dikkati çeken bir miktarda artmıştır. 1938 de


7 milyon ton sun'! gübre kullanılırken 1959 da 25 milyon tonu bulmuştur.
Bu arada ziraate zararlı olan çeşitli haşaratlarla yapılan mücadelelerde
344 ANGLO-AMERİKA

elde edilen başarıların istihsal üzerinde müsbet etkilerini de belirtmek gere-


kir.
Bu konuda özet olarak Amerika Birleşik Devletleri'nde zirai istihsalin
muazzam bir şekilde artmış olduğunu söylemek gerekir. 1957-59 durumu
100 olarak alınırsa genel zirai istihsal indisinin 1930 da 61 iken 1964 de
111 olduğu görülür. Aynı esasa göre belli başlı maddelerin istihsalindeki ar-
tış şöyledir: Kasaplık hayvan 1930 da 63, 1964 de 116, mandra ürünleri
1930 da 7 6, 1964 de 104, hububat 1930 da 7 4, 1964 de 114, yağ bitkileri
1939 da 14, 1964 de 128. Bir yandan zirai istihsalin verime bağlı olarak
süratle artışı, öte yandan münakale ve pazarlama sektörlerinin aynı süratle
ıslahı, bugün, Amerika Birleşik Devletleri'nde bir ailenin gıda masrafı ola-
rak gelirinin sadece % 18.3'ünü ayırmasına sebep olmuştur. Halbuki bu pay
İngiltere'de % 27, Fransa'da % 30, İtalya'da % 43 ve Sovyet Rusya'da
kabaca % 50 dir.

Özel Olgu topraklar


kullanış tar ·ı. 4
·ı.6
Ekili
Alanlar
•t. 25

Orman
ve
~or ut ukl ar fiil"""' Çayırlar
'l.32 w
............ ·Meralar '/.33,

Şekil: 34 - Amerika Birleşik Devletleri'nde Topraktan Faydalanma.

Bu arada makinalaşmanın memleketin genel olarak "yerleşme" özel-


likle sosyal yapı ve nüfus hareketleri üzerine yaptığı etkiyi de b lirtmek ge-
rekir. Makinalaşmanın insan gücünü geniş çapta serbest bırakması, öte yan-
dan şehfrsel yerleşmelerde sanayinin gelişerek işçi ihtiyacının artması, kır­
lardan şehirlere doğru göçlerin meydana gelmesine sebep olmuştur.
Makinalaşmanın baş rolü oynadığı kır - şehir arasındaki nüfus akımı
A.B .D'NDE ZİRAAT 345

!&
c;;
'O

s
~
ı:::
d

• d
..c:c:
~
tıl:

r:
...
t'::

"N
c.ı
'O
ı::

A
~
~ <
ıf·
4 lô
O')

'
~ :;:::ı
~
~
rn
_f'
346 ANGLO-AMERİKA

yanında başka türlü nüfus hareketleri de vuku bulmuştur. Bunlar arasında


mesela:
a) Motorlu vasıtaların kullanılış sahasına çıkması ile, birçok çiftçi
arazisi içinde izole bir şekilde ayrı yaşamaktansa civardaki kasaba veya şe­
hirde ikamet ederek tarlalarına araba ile gelip-gitmeyi tercih etmişlerdir.
Bugünün çiftçisinin ihtiyaçları çok çeşitlidir. Bunlar eskiden ihti-
b)
yaçların az çeşitli olduğu devrelerdeki gibi hemen civardaki hamletlerden
temin edilememektedir. Bu tip ihtiyaçlar artık ancak şehirlerden (küçük ve-
ya büyük) karşılanabilmektedir. Bu durumda Hamletler gibi küçük servis
merkezleri yerine, civar çiftçilerin ihtiyacını karşılayan daha büyük merkez-
lerin market town (kasaba olarak adlandırabiliriz) larm gelişmesine sebep
olmaktadır.

Amerika Birleşik Devletlerinde ziraat gerek teknik teçhizat ve gerek


istihsal bakımından değişikliğe uğrarken zirai ürünlere olan istek de değiş­
mektedir. Bu değişmede en göze çarpan ekmek ve patates gibi maddelerin
istihlakinin azalmasına karşılık, et, süt ve tereyağı istihlak.inin artmış olma-
sıdır.

Ziraat Bölgeleri

Bu bölümde başlıca özelliklerini gördüğümüz ziraat faaliyetleri bölge-


ler halinde ana hatları ile incelenecektir. Amerika Birleşik Devletlerinde zi-
raat bu açıdan önce kurak iklim şartlarının hüküm sürdüğü "Kurak Batı"
ve genellikle nemli iklim şartlarının hüküm sürdüğü "Nemli Doğu" olarak
iki kısım halinde ele alınabilir. Sonra her iki geniş saha içinde zirai faaliyet-
ler bakımından ayn özelliklere sahip mekan üniteleri üzerinde durulmuştur.
Kurak Batıda; Range sahaları, Palouse ve Willamette vadisi kurak
ovalar ve sulama ile ziraat yapılan sahalar,
Nemli Doğu'da da; Mısır Kuşağı, Mandracılık Kuşağı, Appalach-Ozark
yaylaları
ve Doğu-Merkezi Appalach bölgesi, Pamuk Kuşağı, Nemli Güney,
söz konusu özelliklere sahip olan başlıca bölgelerdir (Şekil: 35).

Kurak Batıda Ziraat


A.B.D. gibi çeşitli iklim tipleri, topoğrafya ve toprak şartlarının mev-
cut olduğu bir memlekette ziraat faaliyetlerinin de çeşitli olması beklenen
bir hususdur. Gerçekten, bu memlekette Kuzey ile Güney, Doğu ile Batı ve
A.B.D'NDE ZİRAAT
347

Ortabatı arasında ziraat faaliyetleri bakımından büyük tezatlar vardır. Her-


şeyden evvel yetişme devresi kuzeyde (Maine) 90, Florida'nın güneyinde ise
hemen hemen bütün yıl olarak çok farklıdır. Fakat asıl tezat Kurak Doğu
ile Nemli Batı arasındadır.
Batının şiddetli kurak şartların hüküm sürdüğü çöl ve vahalar kısmı ile
doğunun nemli mısır kuşağı arasında bir intikal sahası olarak Büyük Ova-
lar uzanmaktadır. Bununla beraber bu intikal sahasının nemli şartlardan zi-
yade sık sık kurak iklim şartlarının ziyaretine maruz kalmakta olduğunu da
belirtmek gerekir. Bu yüzden de Büyük Ovalar'da sulama tatbik etmeden
yapılan ziraat risklidir. Anglo-Amerika'nın bölgeleri kısmında görüldüğü gi-
bi, sözü edilen iklim özelliği dolayısiyle batının kolonizasyonu başladığı
devrelerde Büyük Ovalara "Büyük Amerikan Çölü" (Great American
Desert) adı veriliyordu1 •
Genel olarak Kurak Doğu ile Nemli Batıyı 100 meridyeninin ayırdığı
kabul edilir. Fakat Büyük Ovaları doğudaki fizyografik bölümden ayıran
saha, pedokal topraklarla, pedalfer topraklar arasındaki hudut ve nihayet
Thorntwai te'in evapotranspirasyon değerlerine göre çizdiği hat da doğu ve
batının ayrılmasında kullanılmaktadır. Bunlardan 100 meridyeni kabaca
Dakotalar, Nebraska, Kansas, Oklahoma ve Teksas'ı ortalar (Şekil: 36).
Thornthwaitc'in evapotranspirasyon değerlerine göre çizdiği hat ise
100 meridyeninin daha doğusunda yukarıda adı geçen eyfilet hudutlan için-
den geçmektedir. Pedokal-Pedalfer toprakları ayıran çizgi ise, kuzeyde eya-
let sınırlarının doğusunda, güneyde ise eyaletlerin hemen hemen ortasında
uzanır.

Tatbikatta istatistiki ve diğer bilgelerin temin edilmesindeki kolaylıklar


göz önüne alınarak Kurak Batı ve Nemli Doğu sınırı olarak Dakotalar, Neb-
raska, Kansas, Oklahoma ve Teksas eyaletlerinin doğu sınırları alınmakta­
dır. Böylece bu eyaletlerle batıdaki diğerleri cem'an 17 eyfilet A.B.D. nin
Kurak Batı kısmını teşkil ederler. Şüphesiz bütün bu sahalarda her yerde
kurak iklim şartları hüküm sürmemektedir. Mesela San Francisco'dan ku-

1) Great Plains'de ziraat imkaruarını inceleyenlerin e ilmi Dr y Farıuing


metodunun öncüsü olan Campbell meşhur eserinin (OampbeU's Soi l Oulture
Manııal, Lincoln, Nebraska, A.B.D. 1901) kapağına; ~Büyük Sahra için de e,
Amerikan çölü için Oampbell metodu.» cümlesini koymu ştu. Birçok eski harita-
larda da çöl olarak gösterilen bu sahaların büyük bir kısmının Dry F a rmine-
ınetodu ile ziraate alınabileceği zamanla anlaşılmıştır. -
348 ANGLO-AMERİKA

zeye doğru Büyük Okyanus boyunca uzanan Kuzeybatı köşesinde nemli


şartlar mevcuttur.
Gene aynı şekilde Washington eyaletinde Palouse adı ile anılan saha,
Montana'da Judith havzasını oldukça nemli iklim şartlarının hüküm sürdü-
ğü yerler arasında saymak gerekir.

Hemekadar iklim şartları A.B.D. nin batı yarımındaki ziraat faaliyet-


lerinde genel bir yeknesak görünüm yaratılmasında baş rolü oynarsa da,
mahalli karakterlerin teşekkülünde topoğrafyanın da tesirini hissettirdiği
muhakkaktır. Gerçekten, A.B.D. de dandritik bir akarsu şebekesi ile olduk-

Şekil: 36 - Kıırak Batı - Nemli Doğıı Sınırları.


1 - Eyaletlerin doğu sınırları, 2 - Thornthwaite'e göre 8ınır, 3 - Merkezi
ovalar ve great plains sınırı, 4 - Pedokal ve Pedalfer toprakların sınırı.

ça parçalanmış olmasına rağmen düz ve derin topraklı en geniş saha Büyük


Ovalardır.

Kayalık Dağlardan Büyük Okyanusa kadar uzanan sahada ziraat faa-


liyetleri çoğunlukla vadiler ve havzalarda yer almışlardır. Aradaki yüksek
A.B.D'NDE ZİRAAT
349

sahalar genel olarak ziraate elverişli olmayacak derecede fazla meyilli ve az


topraklıdır. Toprak ve meyil bakımından uygun şartların mevcut olduğu
yüksek sahalarda ise bu defa iklim şartları engelleyici bir rol oynayarak zi-
raat faaliyetlerinin yaz aylarına sığdırılması zorunluğunu doğurur.
Diğer taraftan dağlık kısımlara kar ve yağmur halinde düşen yağış­
ların genellikle akarsular ve yeraltı suları olarak alçak sahalarda toplan-
makta olmaları da, ziraat faaliyetlerinin çoğunlukla alçak sahalarda yer al-
masına sebep olmuştur. Böylece topografik durumun da genel olarak mü-
sait olduğu bu sahalar, gerek yer üstü, gerek yer altı suları bakımından da
sulama imkanlarına sahiptir.
A.B.D. nin genellikle kurak iklim şartlarının hüküm sürdüğü batı bö-
lümünde esas itibarile üç tip faaliyet yer almaktadır: 1) Ranch (renç) hay-
vanc!lığı; 2) Kuru Ziraat; 3) Sulama ile Ziraat.

Ranch Sahalan :

Bu üç faaliyetten hayvancılık en yaygın olanıdır. Doğudaki geniş hu-


bubat sahaları ve özellikle batı'da (buradaki "batı" şüphesiz Kurak Batının
batısıdır) gelişmiş olan sulama sahaları dışında hemen her yerde hayvan-
cılık hakimdir. Kayalık Dağlardan Sierra Nevada - Cascade'lara kadar uza-
nan sahada ve California'daki vadilerin çoğunda gelişmiş olan sulamalı zi-
raaat faaliyetlerinde çok çeşitli meyva ve ürünler yetiştirilir. Büyük Ovala-
rın da batı kısmında sulama ile yapılan ziraat faaliyetleri yer almaktadır.

Büyük Ovalar evvelce de belirtildiği gibi aslında batıdaki ulamalı zi-


raatle doğuda nemli iklim şartları altında uygulanan ziraat faaliyetleri ara-
sında bir intikal sahasıdır. Nitekim Büyük Ovalar eyaletlerinde Kansas'ın
güneydoğu, Oklahoma ve Teksas'ın doğu kenarları hariç, yağış azlığı, zi-
raati engelleyen en önemli faktördür. A.B.D. nin başlıca buğday istihsal
sahaları Büyük Ovalardadır. Yaz buğdayı sahası Montana Dakotalar ve
Wyoming'in kuzeybatı kısımlarında uzanır. Kış buğdayı sahası ise Batı
Kansas, Doğu Colorado, Güneydoğu Nebraska ve Güney Wyoming'de ya-
yılmaktadır.

Buğday genel olarak Kuru Ziraat (Dry Farming) metodu ile yetiştirilir.
Hemen hemen yerleşmenin batıya yayılmasına paralel olarak geliştirilen ku-
ru ziraat metodlarmın esası, yağışların mümkün olduğu kadar büyü kı _
mını toprakta muhafaza etmek az su isteyen yağı reJimıne uyan bitkiler
yetiştirmektir. Ancak şu hususu da belirtmek gerekir bütün teknik ilerle-
350 ANGLO-AMER!KA

melere rağmen A.B.D. nin batısında kuru ziraat hfila risklidir. Bu yüzden
sulama projelerinin gerçekleşmesine önem verilerek kuru ziraat sahalarını
azaltmak yoluna gidilmektedir (Şekil 37).

Şekil: 37 - Ekili Topraklarda Buğdaya Tahsis Edilen Sahalar. (% olarak).

Bu önemli ve o derecede masraflı olan geniş faaliyet gelişirken, hali


hazır ziraatle ilgili faaliyetler de kendilerini muhit şartlarına intibak ettir-
mişlerdir. Tarla ziraatından çok, hayvancılığa önem verilmesi, hayvancılık
ve tarla ziraatının birlikte yürütülmesi 1 ve evvelce de belirttiğimiz gibi mo-

1) Ziraatın yanında hayvancılığın geliştirilmesi A.B.D. Kuru Ziraat saha-


larında istikrar temini için takip edilen başlıca politikalardan biridir. Sulanan
veya sulanmayan tarlalarda yetiştirilen yem bitkilerine dayanarak gelişen bu
nevi çiftliklerde hayvancılık gelirinin, çiftlik gelirinde % 50'yi bulduğu hatta
geçtiği vakidir. Bugün modern Amerikan Kuru Ziraat Çiftliklerinde uygulanan
hayvancılık - ziraat bağlantısı, başka kelimelerle kurak bölgeler ziraatında is-
tikrar temininde hayvancılık ve ziraatin birlikte rol almasının faydası memle-
ketimiz çiftçileri tarafından da sezilerek « buğday ile koyun, gerisi oyun» veya
«çiftçilik kuşa benzer, tek kanatla uçamaz, iki kanat lazımdır», sözleri ile ifa-
deye çalışılmıştır. Kurak bölge çiftçi.sinin sadece muayyen mahsullere dayan-
masını tehlikeli gören ve şimdi A.B.D. de uygulanma yolunda olan bu sistemi
ilk olarak tavsiye eden F. Newell'dir. Newell 1911 de yayınladığı (Irrigation
and Dry Farming) adlı yazısında ~kurak sahalarda muvaffak olmanın en mü-
A.B.D'NDE ZİRAAT
351

dem dry farming usullerinin uygulanması bunlar arasındadır. Bunlardan


ziraat ve hayvancılığın birlikte yürütülmesi eskiden beri uygulanan bir sis-
tem olmakla beraber gittikçe yayılmaktadır. Çiftliklerin hem arazisi hem de
hayvanları çoğalarak çiftlik ekonomisinde hayvan önemli bir yer almakta-
dır. Böylece kurak yılların zararını hayvancılıktan gelen gelir kapatmakta,
hiç değilse azalmaktadır. Bu arada ayrıca, kurak iklim şartlarının hüküm
sürmekte olduğu bu sahalarda ziraatin uğrayacağı zararları kısmen de olsa

him şartı sulanan, entansif bir ziraata sahne olması lazun gelen, yeni çeşitli
nebatlar yetiştirilen bir tarlaya sahip olmaktır.» diyerek aynen şunları da ila-
ve ediyordu: «bu, çok defa vasat bir bahçeden büyük olmayan sulanan tarla
yuvanın kalesidir.» Kurak iklim şartlarının hüküm sürmekte olduğu geniş sa-
haları bulunan memleketimiz için Newell'in bu tavsiyesinin ayrıca önem taşıdı­
ğına burada da işaret etmek isteriz. (Amerika Birleşik Devletleri kurak bölge-
lerinde ziraat faaliyetleri ve çeşitli problemleri ile Türkiye kurak bölgelerin-
deki durumun karşılaştırmalı incelenmesi hakkında bilgi için bakınız: E. Tü-
mertekin; Kurak Bölgeler'de Zıraat, İstanbul Üniversitesi, İktisat Fakültesi Ya-
yınları No. 96, 1957. Tabiatı ile Kurak Batı'da hayvancılığın en önemli faaliyet
olmasında Ranch hayvancılığının büyük rolü vardır. Bu sebeple, «M ndracılık
Bölgesi» eyaletleri dışında, çiftlik gelirinde hayvancılık faaliyetinden gelen ka-
zancın zirai ürünlerinkini geçtiği eyaletler Kurak Batıda bulunmaktadır. Me-
sela 1964 de Utah'da zirai ürünlerden gelen gelir 35 milyon dolar olduğu halde,
hayvan ve ürünlerinden elde edilen gelir 116 milyon dolardır. Batıdaki ba.zJ
eyaletlerde çiftlik gelirlerini gösteren tablo aşağıda verilmiştir (Şekil: 38).

Batı'daki Bazı Eyaletlerde Çiftlik Geliri (1964) (Milyon dolar olarak)

Eyalet Zirai ürünlerden Hayva,n ürünlerinden

Oklahoma 250.7 373.3


Teksas 1.270.6 1.033.8
Montana 191.1 203.3
Idaho 265.1 196.9
Wyoming 28.7 125.5
Colorado 190.7 469.9
New Mexico 96.0 148.0
Arizona 282.6 163.7
Utah 35.4 116.5
Nevada 9.2 33.1
Kansas 450.4 743.7
Nebraska 471.5 8 1.9
South Dakota 175.1 500.3
N orth Dakota 420.8 212.3
Missouri 408.6 736.1
352 ANGLO-AMERİKA

telafi edecek bir federal sigorta planının gerçekleştirilmesine çalışılmakta­


dır.

Sidewalk Çiftçisi: Kuraklığın sık sık darbesine maruz kalınması bazı


çiftçileri arazilerini ya tamamen terk etmeye veya şehlrde bir iş bularak zi-
raate ek bir gelir teminine sevk etmiştir. Bu sistemde çiftçi şehirde yerleşip
iş tutmakta, tarla işleri yapılacağı zaman otomobili ve ziraat makinaları ile
gelip işini görmekte sonra yine şehire dönmektedir. Halen Büyük Ovalarda
bu tip part-time çiftçiler oldukça önemli miktardadır.
Suitcase Çiftçisi - (Bavullu Çiftçi) : Büyük Ova eyaletlerinde makina
devrinin yarattığı bir diğer çiftçi tipi de "Suitcase Çiftçisi" dir. Bu çiftçi tipi
hem kış ve hem de yaz buğdayı sahalarında tarlalara sahiptir veya kiralar.
Çiftçi Yaz ve Kış Buğdayı bölgeleri arasında zirai makine ve aletleri ile de-
vamlı gider gelir. Çoğunlukla müteharrik bir evde yaşar. Sonbaharda Tek-
sas, Oklahoma veya Kansas'daki arazisinde ekim yapar. İlkbaharın başında
ise Dakotalar da aynı işi yapar. Bunu takiben güneye dönerek kış buğdayı
bölgesindeki tarlalarından mahsulü kaldırır. Temmuz'da ise yine kuzeye çı­
karak bu defa yaz buğdayının hasadını yapar. Bu tip çiftçiler genellikle
geniş arazilerde çalışırlar. Uygulanan sistemin faydası şüphesiz her şeyden
evvel, hem Yaz ve hem de Kış Buğdayı sahalarında da çalışıldığı için ris-
kin yarıya, hatta adı geçen sahaların da çeşitli yerlerinde ekim yapıldığı için

Şekil: 38 - Koyunların Da!Jıhşı. Bir nokta. 10.000 koyunu göstermektedir.


A.B.D'NDE ZİRAAT
353

daha da aza indirilmis olmasıdır. Buna ilaveten zirai makina ve aletlere da-
ha rasyonel bir kulla~ma temin edilmektedir. Gerçekten; kurak
bölgelerde
modern dry f arming metodlan tam manası ile tatbik edilse dahi yılın önem-
li bir kısmında atıl kalan makina ve aletler hemen her mevsimde çeşitli zi-
rai işlerde kullanılmaktadır. Bunun ise yatırımın rantabl olmasında büyük
rol oynadığına şüphe yoktur.

Buğday ekim sahaları, istihsal ve verimi

Ekim sahası İstihsal Verim


(Milyon hektar) (Milyon ton) (Hektar başına 000 kg.)
Memleketler 1948-1953 1961-1962 1948-1953 1961-1962 1948-1953 1961-1962
Avrupa 28.0 27.4 41.1 51.2 14.7 18.7
Rusya 42.6 63.0 32.7 66.5 8.4 10.6
A.B.D. 27.8 20.9 31.1 33.6 11.2 16.1
Kanada 10.5 10.2 13.5 7.7 12.8 7.5
Arjantin 4.5 4.2 5.2 5.1 11.5 11.1
Hindistan 9.3 13.0 6.2 11.0 6.7 8.5
Pakistan 4.2 4.7 3.7 3.8 8.7 8.0
Türkiye 4.8 7.9 4.8 7.1 10.6 9.1
Çin 23.0 26.5 1959-60 15.9 31. 3 1959-60 6.9 13.0 1959-60
Afrika 6.0 6.5 4.3 4.2 7.1 7.7
Avustralya 4.6 6.0 5.2 6.7 11.2 11.3
Dünya 169.8 202.8 171.2 236.7 10.1 11.7

Şüphesiz ziraatte en emin yol olan sulamanın tatbiki ise başlı başına
önemli bir faaliyet olarak gelişmektedir. Sulama sisteminin gelişmesinde
başlıca üç tip saha öncelikle göz önüne alınmaktadır:

- Ziraat yapılabilmesi için sulamanın mutlak şart olduğu yerler,


2 - Sulama ile daha yüksek verim alınabilecek yerler
3 - Yağışların çok oynak olduğu, dolayısiyle ziraatin risk ile karşı
karşıya bulunduğu yerler.

Beklendiği gibi Amerika Birleşik Devletlerinin sulanan abalarının ço-


ğu Kurak Batı'da bulunmaktadır. 17 batı eyfüeti bu memleketin sulanan
sahalarının % 70'ine sahiptir. Aşağıda 1959 da her eyaletin sulanan aba-
mın bütün batıda sulanan sahalar yekfuıundaki payı gösterilmiştir :
Anglo·Amerika - F or ma : 23
354 ANGLO-AMERİKA

%
Arizona 3.6
Kaliforniya 23.5
Kolorado 15.0
Idaho 12.9
Kansas ve Oklahoma 0.6
Montana 7.6
Nebraska 4.0
Nevada 1.5
New Mexico 2.1
North Dakota 0.2
Oregon 4.8
South Dakota 0.5
Teksas 5.3
Utah 6.2
Washington 4.8
Wyoming 5.9

Amerika Birleşik
Devletlerinin kurak iklim şartlarının hüküm sür-
düğü batı kısmında Ranch hayvancılığının önemli bir faaliyet olduğunu be-
lirtmiştik. Gerçekten bu memleketin batı kesimi bütün A.B.D. deki otlak
ve step sahalarının % 90 ına sahiptir. Batı eyaletleri yüz ölçümünün ise
hemen hemen % 50 si otlak halindedir.
Ranch hayvancılığı veya diğer bir adı ile Ticari Hayvancılık esas iti-
barı ile tabii bitki örtüsüne dayanan, fakat ziraat faaliyetlerinin de önemli
olduğu (hayvan yemi ve çiftlik sakinlerinin ihtiyacı için) bir sistemdir.
Rancher her nekadar ürün yetiştirirse de çiftlik ekonomisi özellikle sığır ve
koyuna dayanır. Montana tipik bir ranch eyaletidir. Bu eyalette zirai geli-
rin yarısından fazlası (1964 de zirai üründen 191, hayvan ve ürünlerinden
ise 203 milyon dolar elde edilmiştir) hayvan ve hayvan ürünlerinden elde
edilir.
Verimli hayvancılık yapmak için gerekli hayvan sayısı ve otlak milc-
tarı yer yer çok değişmektedir. Mesela Montana Ziraat Tecrübe İstasyonu
200 baş sığır veya 1000 koyunu yeterli bir faaliyet için uygun bir miktar
olarak görmektedir. Yine Montana'da bir inek veya 5 koyun için otlama
mevsiminde 130 dönüm kadar otlağa ihtiyaç olduğu hesap edilmiştir. Bu
hesaba göre 200 baş sığıra sahip bir ranchin 25.000 dönüm civarında bir
A.B.D'NDE ZİRAAT
355

sahaya sahip olması gerekir. Fakat Büyük Ovaların kuzey kısmında ortala-
ma ranch büyüklüğü bu miktarın yarısı kadardır.
Ranch sahaları genellikle zirai bakımdan az verimli olan yerlerdir. Bu
yerler gerek toprak ve topografya, gerekse yağış bakımından gerekli şart­
ların yetersiz olduğu sahalara tekabül eder. Gerçekte Rancher yağışın oy-
naklığından, dolayısiyle onun doğurduğu "su yetersizliği" nden tamamen
masun değildir. O da fena yağış şartlarından müteessir olur. Ancak mütees-
sir olma derecesi kuru ziraat çiftçisininki kadar yüksek değildir. Gerçekten

O R E G O N '
t
l

1
1

- - - - - - - - - - - __ _L ____ .. ____ - _ı'


1

Şekil: 39 - Palouse Bölgesi.

otlak olarak kullanılan, çevre iklim şartlarında gelişmiş olan tabii bitki ör-
tüsü veya islah edilerek çevreye uydurulmuş yeni yem bitkileri buğday mah-
sulünün tamamen mahvolduğu kurak bir yılda, yine de bu fena şartlara nis-
beten karşı koyabilmektedirler. Nihayet kurak yıllarda çiftçi elindeki bir
miktar hayvanı da satabilir. Rancher'in asıl önemli meselesi step'in ~ırı
otlatılmasıdır. Aşırı otlatmaya sahne olmuş bir otlağın eski haline gelmesi
için ise bol yağışlı bir kaç yılın geçmesi ve bu müddet zarfında da hiç otla-
tılmaması gerekir.
356 ANGLO-AMERİKA

Palouse Bölgesi :
A.B.D. nin batısında ilgi çekici özelliklere haiz zirai bölgelerden biri
de Palouse adı ile anılanıdır. Burası geniş bir buğday ziraatı sahası olan
Columbia yaylasının doğusuna tekabül eder. Palouse bölgesi çoğunlukla
eğimli bir topoğrafyaya sahip olmasına rağmen, toprak ve iklim şartları ve-
rimli ziraat yapılmasını sağlamaktadır. Bu mıntıkada yıllık yağış ortalama-
sı 500 mm civarındadır. Ziraat faaliyetlerinin devamlı bir şekilde yapılagel­
diği 90 yıldan beri bir defa dahi iklim şartları yüzünden zarara uğramamış­
tır. Palouse'un da içinde yer aldığı geniş buğday ziraati sahası daha ~ok
Washington'un güneydoğusunda yer almakla beraber, Oregon'un kuzeydo-
ğusu ve Idaho'nun da kuzey batısında devam eder (Şekil: 39).

Amerika Birleşik Devletlerinin en zengin buğday sahalarından biri


olan Palouse'un adının Fransız kaşifleri tarafından verildiği tahmin edil-
mektedir. Palouse'un özelliği bilhassa yağış rejiminden ötürüdür. Burada yıl­
lık yağış tutarının 500 mm. civarında olduğunu belirtmiştik. Bu miktar ya-
ğış şüphesiz fazla değildir. Fakat yıllık miktar aylara muntazam bir şekil­
de dağılmıştır. Günlük yağış azamileri çok değildir. Topografyanın dalgalı
oluşu Palouse'da toprak muhafaza metodlarının her türlüsünün tatbikine
sebep olmuştur. Topraklar çoğunlukla hakiki Çemozyom'dur.

Willamette Vadisi:
Batının ayrı bir özelliğe
sahip bir zirai bölgesi de Willamette vadisidir.
A.B.D. nin_ batısında ziraatın gelişmesini özellikle topografya, su noksanlı­
ğı ve toprakların fakir oluşunun engellediğini belirtmiştik. Willamette vadi-
sinde ise zirai gelişmeye pazar darlığı başlıca engel olmuştur. Bununla be-
raber yavaş yavaş bu faktör teşvik edici bir hal almaktadır.
Willamette vadisi esas itibariyle mandracılık bölgesidir. Fakat vadi ay-
nı zamanda çeşitli sebze ve meyva yetiştirilen bir sahadır. Vadi tabanında
yaklaşık olara 6 milyon dönüm ziraate yarar arazi vardır. Aynca vadinin
"merkezi kısmındaki tepelik mıntıkada ve çevrede de 4 milyon dönüm arazi
mevcuttur.

Nemli Doğu

Kurak Batı ile Nemli Doğuyu birbirinden ayıran kat'i sınırların mev-
cut olmadığını evvelce belirtmiştik. Bununla beraber genel olarak kurak
iklim şartlarının hakim oluşu ile karakterize edilen Batı ile Nemli iklim
A.B.D'NDE ZİRAAT
357

şartlarının hüküm sürdüğü Doğu arasında adı geçen ildim şartlarının özel-
liklerinin hakim oluşuna göre bir ayırma yapmak mümkündür. Gerçekten
A.B.D. nin Batı ve Doğusunu karakterize eden iklim şartlarının birbirlerine
yaklaştıkça özelliklerini kaybettiklerine şüphe yoktur. Özelliklerini en az
muhafaza ettikleri saha ise 100° boylamı civarıdır. Bununla beraber Bat1
yarısının başlıca özelliği olan kuraklığın zaman zaman Nemli Doğuda da
görüldüğünü kaydedelim. Fakat bu görünüş Kurak Batıda anormal yağışlı
yılların görülmesi gibi nadir bir haldir. Diğer taraftan daha ziyade emli
Doğunun, Kurak Batıya sınır olan kısımlarında vuku bulabilen kurak pe-
riodlar batıdaki derecede mahvedici olmamaktadır. Böyle bir kurak yılda
mesela Iowa'da buğday istihsali nihayet % 20 düşebilmektedir. Hakikatte
Atlas Okyanusu kıyılarından Minnesota ve Louisiana'ya kadar uzanan sa-
hada yağış bakımından ziraatı engelleyici bir durum yoktur. Buna karşılık
memleketin bu kısmında ziraat 'faaliyetlerini engelleyici başka faktörler var-
dır. Topoğrafya şartlarının başda geldiği bu faktörler Batıda arazinin bü-
yük bir kısmında ziraati kısıtlamaktadır.
Topografyanın menfi tesirlerinin başında birçok sahaların zayıf drenaj
sebebiyle entansif ziraat faaliyetlerine sahne olamaması gelir. Virginia'nın
Dismal Swamp'inden geçerek Florida'da Everglades'e ve batıda Louisiana ve
Teksas bayous'Iarına kadar bir çok iyi drene edilmeyen alçak sahalar var-
dır. Mississippi'nin alüvyal ovası Cairo'dan (Illinois) New Orleans a kadar
kısmen drene edilmektedir. Eskiden buzul istilasına uğramış olan merkezi
ovalarda bala 40-50 milyon dönümlük nemli alçak sahalar vardır.
Zeminde su ihtiva eden alçak sahaların sularının boşaltılması proble-
minin önemini belirtmek için bugünkü mısır kuşağının (Cam Belt) üçte bi-
rinin, Minnesota, Michigan ve Wisconsın'ın da buna yakın bir nisbetinin
evvelce ziraat için çok sulu olduğunu belirtelim.
A.B.D. nin doğusundaki nemli toprakların meydana gelmesinde yağış
şartları ile topografya birlikte rol oynamıştır. Bunlar genellikle düz bir to-
pografya yüzünden tabii drenaj kanallarının gelişemediği veya buzulların
önceki kanalları tıkamış olduğu sahalardır. A.B.D. de 400 milyon dönüm-
den fazla sahanın drenajla isiah edildiği tahmin edilmektedir. 280 milyon
dönüm kadar bir saha da halen çok nemli bir haldedir. Bu toprakların
% 50 si doğudadır. Drenaj ameliyesi çok pahalı olduğu için henüz bu top-
raklar ele alınmaınJştır.
Nemli Doğuda ziraat faaliyetlerini kısıtlayan bir diğer topografik fak-
tör de üzerinde çok ince toprak tabakası bulunan arızalı geniş sahaların
358 ANGLO-AMERİKA

mevcudiyetidir. Kurak iklim şartlarının hüküm sürdüğü Batı'da yüksek sa-


' Ilı balar yağış imkanları bakımından alçak sahalardan daha üstün durumda ol-
dukları için, ziraat faaliyetlerini kendilerine çekmişlerdir. Fakat yüksek sa-
haların bu vasıfları doğuda işe yaramamaktadır. Genel olarak kuvvetli ya-
ğışlar memleketin bu kısmında fazla eğimli yamaçlarda şiddetli toprak eroz-
yonuna sebep olmaktadır. A.B.D. de toprak erozyonu mevcut sahaların da-
ğılışını gösteren bir haritada en fazla toprak aşınımına uğramış olan saha-
ların doğuda yer almış olduğu görülmektedir. Bazılarına göre toprak aşını­
mı özellikle mısır, pamuk ve tütün ekilen sahalarda, başka ziraat faaliyetle-
rine sahne olan yerlerdekinden daha şiddetli ve yaygındır. Bu fikri savunan-
lara göre sözü edilen ürünler yetiştirilirken toprakların korunması pek temin
edilememektedir. Appalach yaylasının genellikle kalkerlerden müteşekkil
vadileri, Piedmont ve arızalı Mississippi ovası şiddetli erozyona uğramış
olan sahalardır. Güney Iowa ve Illinois'nin moren sahalarındaki toprakla-
rın çoğu ise asli üst zonlarının· (topsoil) çoğunu kaybetmişlerdir.

Nemli Doğu'nun fazla eğimli yamaçlara sahip engebeli arazilerinde ise


zıraatfaaliyetlerinin hem yoğunluğunun, hem de yapısının değiştiği görülür.
Bu gibi yerlerde ziraat daha ziyade geçim tipine yönelmiştir.
A.B.D. nin nemli iklim şartlarının hüküm sürdüğü doğu kısmında zi-
raat faaliyetleri üzerinde etki yapan ve genellikle kuzey ve güney arasında
zirai ürünler bakımından farklılık doğmasına sebebiyet veren diğer bir fak-
tör de yetişme devresi süresinin farklı oluşudur.
Bütünü ile memleketin doğu yarımında Atlantik ve Gulf kıyılarında
çeşitli
zirai ürünler yeti§tirilir. Teksas ve Batı Louisiana'da pirinç, güneydo-
ğu Florida'da şeker kamışı, bütün Florida, Mississippi, Alabama kıyıları
boyunca da kış sebzeleri ve sübtropikal meyvalar yetiştirilir. Alabama'dan
Virginia'ya kadar kıyı ovalarının drenaj ve toprak şartlarının uygun oldu-
ğu sahalarında Amerikan Fıstığı, tütün ve sebzeler üretilir.

Güney Appalach yaylaları ve Ozark bölgesi çeşitli ürün yetiştirme ve


hayvancılıkla karakterize edilen genel ziraat faaliyetlerinin yer aldığı başlı­
ca sahalardır. Bu sahalarda çeşitli ürünler yetiştirilmesinde rol oynayan
başlıca amil, vadi tabanları ile yaylalar arasındaki yükselti farkından ileri
gelen mikroklimatik özelliklerdir. Bununla beraber bütünü ile bu sahalarda
ziraat veya islah edilmiş mera olarak kullanılan arazi azdır. Bunun sebebi
topografyanın çok engebeli oluşudur. Mesela Batı Virginia'da ziraat saha-
ları eyalet yüz ölçümünün ancak onda birini teşkil eder. Esasen gerek to-
pografya, gerek iklim şartları Minnesota'dan Maine'e kadar bütün kuzey-
A.B.D'NDE ZİRAAT 359

doğu eyaletlerinde entansif ziraat faaliyetlerine güçlükler çıkarırlar. Bu kı­


sımda Atlantik kıyı ovası Michigan, Erie ve Ontario göllerinin doğu ve gü-
ney kıyıları hariç, yetişme devresi kısadır. Ziraat faaliyetlerinin entansif ola-
rak gelişmiş olduğu başlıca saha Doğu Long Island'dır.
Pamuk kuşağının kuzeyinde bulunan mandracılık sahasında zıraat faa-
liyetleri pamuk kuşağında olduğu derecede yeknesak değildir. Çayırlar soğu­
ğa karşı daha tahammüllü oldukları için, mera sahaları çoğunluktadır. Bun-
lar ilkbaharın başlarında yetişmeye başlayarak, zaman zaman zuhur eden
soğuklara rağmen sonbahar sonlarına kadar kalırlar.
Esas itibariyle hayvan yemi üretilen ve hayvan yetiştirilen bir saha olan
Mısır Kuşağı'nın (Corn Belt) kuzey ve batı hudutlarını iklim şartları tayin
etmektedir. Kuzeyde kısa yetişme devresi ve serin yazlar, batıda ise kurak-
lık, mısır'ın en önemli ürün oluşu yüzünden "Mısır Kuşağı" olarak adlan-
dırılan sahayı sınırlandırırlar.

Mısır Kuşağı (Corn Belt)

Büyük Göllerin hemen güneyinde uzanan Mandracılık Bölgesi, Ohio


nehri ile, Ozark tepelik sahaları arasında yer alan, genel olarak nemli ik-
lim şartlarının hüküm sürdüğü ovalık arazi Mısır Kuşağı (Com Belt) ola-
rak adlandırılır. Mısır Kuşağı Doğu Nebraska'dan, Iowa, Kuzey Missouri,
Illinois ve Indiana üzerinden Merkezi Ohio'ya kadar 1600 Km. uzunlulhın- o
da bir saha halindedir. Kuşağın genişliği batıda daha fazladır (1000 Km.,
doğuda 250 Km. kadar). Yeryüzünde verimli topraklar, düz topografya ve
uygun iklim şartlarının bu genişlikte bir sahada bir araya gelmesi nadirdir.
Nitekim Kuzey Avrupa ovası, Arjantin Pampası veya Kuzey Çin ovası da
dünyanın belli başlı geniş ziraat sahaları arasında iseler de hiç biri büyüklük
itibariyle Mısır Kuşağına erişemez. R. Smiıh ve O. Phillips meşhur North
America'larında Corn Belt için şunları yazmaktadırlar: "Mısır kuşağı tan-
rıların bir hediyesidir; yağmur tanrısı, güneş tanrısı, rüzgar tanrısı, buzul
tanrısı ve jeoloji tanrısı".
Mısır kuşağı A.B.D. nin mısır ve domuz üretme merkezidir. Bununla
beraber mısır ve domuzun yanında diğer bitki ve hayvanlar da yetiştirilir.
Gerçekten Merkezi Indiana'dan Illinois, Iowa ve Kuzey Missouri üzerin-
den Doğu Nebraska'ya uzanan kuşağın en önemli kısmında domuz ve biı­
yük baş süt hayvanları birlikte üretilmektedir. Bu ana merkezin kuzey: gü-
ney ve doğu kenarlarında ise önemli miktarda kümes hayvanlan da yeti ti-
rilenler arasına katılır (Şekil: 40).
360 ANGLO-AMERİKA

Genel olarak, AB.D. nin nemli ılıman iklim şartlarının hüküm sür-
mekte olduğu yerlerde gelişmiş olan üç ayrı ziraat bölgesinde de (Mısır Ku-
şağı, Mandracılık Kuşağı ve Appalach Genel Ziraat Kuşağı) ziraatte mü-
navebe esasdır. Meseıa Illinois'de çoğunlukla mısır - mısır - mısır - yulaf -
ot, güneybatı Wisconsin'de mısır - yulaf - ot - ot ve mısır - yulaf - ot - ot -
ot münavebesi takip edilir. Münavebede mısırın daha sık tercihi şüphesiz
ot ve yulafdan daha önemli oluşundandır. Şartlar uygun oldukça mısır ter-
cih edilmektedir.
Mısır ._!{uşağında mısır üretiminin hakim olması genel karakteri yanın­
da ziraat - hayvan yetiştirme oranında yer yer önemli farklar vardır. Bazı
çiftçiler, özellikle merkezi Iowa ve doğu merkezi Illinois'dekilerin çoğu mı­
sır, yulaf ve fasulya gibi ürünler yetiştirirler. Bazıları hayvan beslemezler.
Buna karşılık Mısır Kuşağının diğer yerlerinde ziraat çoğunlukla, hayvan
beslemek için yapılır (Şekil: 41).
Mısır Kuşağında mevcut olan hayvancılık ve ziraat münasebetleri hak-
kında bilgi vermesi bakımından, bazı eyaletlerde her iki faaliyetten elde edi-
len gelir miktarlarının karşılaştırılmasında fayda vardır. Tablodan da anla-
şılacağı gibi, mısır kuşağında (modern anlamda her ikisi de bir faaliyet şüp­
hesiz) hayvancılığa temel olan ziraat faaliyetleri ile hayvancılık oldukça
orantılı bir haldedir.

1964 Yılında Zirai Ürünlerden ve Hayvancılıktan


Elde Edilen Gelir (milyon dolar)

Eyalet Zira! Ürünlerden Hayvanczlıktan


Nebraska 417.5 881.9
Iowa 691.l 1.994.6
Missouri 408.6 736.1
Illinois 1.097 .2 1.116.9
indi ana 528.4 674.2
Ohio 431.2 627.6

Mısır kuşağında zirai faaliyetlerin yer yer gösterdiği farklar üç ayn


çiftlik tipinin ana hatları ile incelenmesinde kolaylıkla müşahede edilebilir:

Bir Hububat ve Mandraczlık Çiftliği:

Mısır Kuşağının doğu sınırlarında Kuzey - Merkezi Ohio'da bulunan


A.B.D'NDE ZİRAAT 361
362 ANGLO-AMERİKA

bir çiftlik örnek olarak alınabilir. Takriben 100 sene evvel orman tahrip
edilerek meydana getirilmiş olan bu çiftliğin arazisi tamamile düzdür. Eski-
den önemli bir engel olan drenaj bugün bir problem değildir. Bütün mısır
kuşağında şiddetle hüküm süren erozyon da burada mevcut değildir 1 •
Kabaca 800 dönüm kadar olan çiftlik topraklan faydalanma bakımın­
dan şöyle ayrılmıştır :

Mısır 120 dönüm


Buğday 100 dönüm
Yulaf 100 dönüm
Ot 240 dönüm
Daimi mera 150 dönüm
Koruluk 50 dönüm
Bina ve Yollar ................. . 40 dönüm

lllinois'de Bir Mısır - Domuz ve Hububat Çiftliği:

Kuzey - Merkezi Illinois Mısır Kuşağının hububat üretme merkezidir.


Toprakların çoğu hümüsce zengin hakiki preri toprağıdır. Genellikle Chi-
cago'ya yakın olan çiftliklerin çoğunda hayvan beslenmez. Bunların başlı­
ca faaliyeti mısır ve yulaf yetiştirmektir. Chicago'ya yakınlık gerek sanayi.
gerek mandracılık sahası ve kümes hayvanı yetiştiricileri ile ilişki kurmakta
büyük fayda sağlar.
Kuzey Merkezi lliinois'de birçok çiftliklerde hayvan da üretilmekte-
dir. Burada bulunan yaklaşık olarak 600 dönüm büyüklüğünde bir çiftliğin
yine tamamen düz olan arazisinden şu şekilde faydalanılmaktadır :

Mısır 350 dönüm


Yulaf 140 dönüm
Çayır 140 dönüm
Bina ve yollar 30 dönüm

1) Kuzey Ohio, Merkezi Iowa, Güneybatı Minnesota ve bir iki yerdeki


saha itibarı ile önemsiz yer hariç, Mısır kuşağının topsoil'inin % 25 ile 75 ara-
sında kayba uğramış olduğu ileri sürülmektedir. Corn Belt gibi umumiyetle
düz olan bir sahada bu derece önemli erozyon meydana gelmesi ise (Mesela
Illinois'nin % 40'ında meyil % 2 den azdır, halbuki buralarda da topsoil'in
% 25 inden fazlası kaybolmuştur) topraktan faydalanrnadaki yanlış tutuma
bağlanmaktadır.
A.B.D'NDE ZİRAAT 363

Y eriştirilen hububat esas itibariyle hayvan beslemede ullanılırsa da


istihsal fazla olduğu için hemen her yıl önemli miktarlarda satış da yapılır.
Hububat satışları özellikle hayvan fiatları düşük olduğu yıllar çiftçilerin da-
yanağı halindedir.
Zirai ürünlerle hayvancılığın çiftlik ekonomisindeki bu gelir emniyeti-
ni sağlama düzeni hatırlanacağı gibi, A.B.D. nin Kurak Batısında bilhassa
özlenen ve geliştirilmesine önem verilen bir sistem halindedir. Kurak iklim

Şekil: 41 - Sığırların Dağılışı. Bir nokta, 5000 sığır göstermektedir.

şartlarının zaman zaman zirai ürünleri zarara uğrattığı yıllarda kurak böl-
ge çif1 ;lsinin yegane gelir kaynağı hayvanları ve onların ürünleri olınakta­
dır. Nemli Doğuda ise hayvancılığın insanın yarattığı faktörler (fiyat v.s.)
yüzünden zarara uğradığı yıllarda bu defa zirai ürünler imdada yetişme te-
dir.

lowa'da Bir Mısır - Domuz ve Sığır Çiftliği:


Doğu - Merkezi Iowa'ya isabet eden kısım esas itibariyle hayvancı}
bölgesidir. Buralarda sadece domuz beslenmez, aynı zamanda batıd i
Ranch'lerden getirilen sığırlar, semirtilerek pazarlara sev edilir. Bu kesim-
de bazı çiftçiler süt hayvanları, kümes hayvanları, hatta nadir olarak uz
364 ANGLO-AMERİKA

bile yetiştirirler. Mısır Kuşağının bu kesimi adeta et cennetidir. A.B.D. de


en iyi evsafta ve en ucuz et burada bulunur. Mısır Kuşağının bu kesiminden
örnek olarak, alınabilecek 1000 dönümlük bir çiftlikte göze çarpan en önem-
li özellik hiç ziraat ürünü satılmamasıdır. İstihsal edilen bütün ürünler hay-
van yetiştirmede kullanılır. Bunun tabii bir neticesi olarak da her yıl or-
talama 300 domuz ve 40 adet kasaplık sığır satılır. Bunlara iiaveten çift-
likte 20 adet kadar süt ineği bulunur. Çiftliğin arazisi Doğu - Merkezi
Iowa'nın tipik preri topraklarından müteşekkildir. Arazi bundan evvel gör-
düğümüz Ohio ve Illinois'deki çiftliklerde olduğu derecede düz değildir.
Hafif dalgalı yerlerde meyiller % 12'yi bulmaktadır. Bu yüzden toprak
erozyonu ortaya çıkmıştır. Erozyona karşı tedbir olarak özellikle şeritler
halinde ekim ve taraça sistemi kullanılmaktadır.

Mandracılık Kuşağı

Amerika Birleşik Devletleri'nin doğusundaki ziraat faaliyetleri arasında


önemli bir yeri olan mandracılık, esas itibariyle, Batı Büyük Göller eyalet-
leri ile kuzeydoğu eyaletlerinde bakim ziraat tipidir.
Wisconsin'in çoğu, Minnesota ve Michigan ile komşu eyaletlerin biti-
şik kısımları (Kuzey Iowa, Illinois ve Indiana) A.B.D. nin en önemli mand-
racılık sahalarını teşkil ederler. Buralar doğrudan doğruya istihlaktan zi-
yade çeşitli imalat için süt elde edilen sahalardır. Mesela Wisconsin'de çift-
lik gelirinin 1964 yılındaki durumu şöyle idi: Zirai ürünlerden 161 milyon
dolar, hayvancılıktan 990 milyon dolar, Minnesota'da da oran buna yakın­
dır; zirai ürünler 460 milyon dolar, hayvancılık 1.031 milyon dolar. Gene
tipik mandracılık: eyaleti olan Wisconsin'da 1959 yılına ait değerlere göre
faaliyette bulunan 106.691 ticari çiftlikten 86.368'i mandracılık çiftliğidir.
Bu sahalarda topraktan faydalanmada mandracılığın en önemli faali-
yet olarak gelişmesinde şüphesiz çeşitli faktörler rol oynamıştır. Bunların
başında kısa yetişme devresi, serin yazlar, az verimli bir toprak ve dalgalı
bir topografya gelir. Diğer taraftan memleketin en zengin ve kalabalık nü-
fuslu pazarlariyle iç içe olmak keyfiyetine ayrı bir yer vermek icap eder.
Bu arada belirtilmesi gereken bir başka husus da birçok mandracılık çift-
liklerinin tütün, çeşitli sebzeler, şeker pancarı, meyva ve saire üretilen ol-
dukça geniş tarlalara sahip olduklarıdır. Şüphesiz sebzeciliğin gelişmesinde
de büyük şehirlerin mevcudiyeti başlıca rolü oynamaktadır. Büyük Göller
bölgesindeki orta büyüklükde bir çiftliğe sahip olan bir mandracınm hayvan
A.B.D'NDE ZİRAAT
365

yemi yetiştirilen topraklar dışında, ziraate ayırdığı arazi Mısır Kuşağı çift-
çisininkinden azdır. Fakat New England mandracısı ile karşılaştırılırsa faz-
ladır.

Kuzeydoğu eyaletleri mandracılık bölgesi New England, ew York,


Pennsylvania'yı ve kısmen New Jersey, Maryland, Delaware, West Virginia,
Virginia ve Ohio'yu ihtiva eder. Bu bölgedeki süt inekleri Göller Bölgesin-
dekinden, hatta Mısır Kuşağındakinden azdır. Bu mandracılık bölgesinde
elde edilen süt esas itibariyle doğrudan doğruya istihlak edilir. Batı Göller
Bölgesindeki mandracılık bölgesi ile buradaki mandracılık faaliyetleri ara-
sındaki fark sadece süt satışında değildir. Çiftlik arazisinin kullanılış nis-
betleri de farklıdır. Yeni İngiltere'de mandra çiftliklerinde çok az hububat
üretilir. Bu ihtiyaç Mısır Kuşağından temin edilir. Tarla ziraatının az yer
kaplamasında şüphesiz başta New England'de topografyanın arızalı olması
gelir. Buna karşılık New England mandra çiftçisi Minnesota - Wisconsin
de aynı işi yapan çütçiden daha kolaylıkla yeni bitkiler yetiştirilebilir veya
tabii meralardan faydalanabilir. New England'da yağışlar daha fazladır.
Yazlar serin, baharlar ılıktır. Bunlara yetişme devresinin de daha uzun olu-
şunu katmak lazımdır. Böylece ilgili bir yönetme ile New England merala-
rından daha uzun bir faydalanma mümkün olduğu gibi, daha fazla ot da ye-
tiştirilmektedir.

Her iki mandracılık bölgesinden tipik birer çiftlik örneği ile bilgi ver-
mek bölge farklarının müşahedesini kolaylaştırır.
Wisconsin'da Bir Mandra Çiftliği:

Wisconsin'da La Crosse civarında bulunan bir mandracılık çiftliği ti-


pik bir örnek olarak alınabilir. 600 dönüm civarında olan çiftlik arazisinden
şu şekilde faydalanılmaktadır.

Tarla 200 dönüm


Mera 150 dönüm
Koruluk I 80 dönüm
Bina ve Yollar ................. . 16 dönüm

Çiftlikte ortalama 14 baş süt ineği, 7 baş da damızlık hayvan besle-


nir. Ayrıca iki domuz ve yavruları ve 100 adetten aşağı olmayan tavuk ve
saire vardır. 1933 de yapılan bir tetkık ziraat yapılan sahalarda topsoil in
dörtte birinin kaybolmu olduğunu göstermi . tir. O zamandan beri ilmi zi-
366 ANGLO-AMERİKA

raat metodlannın tatbiki ile erozyon azaltılmıştır. Ziraatte tamamen şeritler


halinde ekim sistemi mevcuttur. Aynca takip edilen münavebe ve erozyo-
nun azalmasına yardım etmiştir. Bu sistem tarlayı mısırı takiben ufak ta-
neli hububata ve 3 yıl çayır otlarına tahsisten ibarettir. Münavebeye çayır
otlarının ithalinin bilhassa hümüsü takviyeye yardım ettiği ileri sürülmek-
tedir (Foto 14).

Foto 14 : Wisconsin'de Bir Çiftlik.

New York'da Finger Lakes'de bir Mandracılık ve Buğday Çiftliği:

New York'un kuzey batısında bulunan Finger lakes bölgesinde topog-


rafya bir seri yamaç ve düzlükler halindedir. Drumlinler ve tepeler hakim
yüzey şekilleridir. Buralarda çeşitli meyvalar da yetiştirilmesine rağmen
A.B.D'NDE ZİRAAT
367

mandracılık baştadır. Bu mıntıkada 400 dönümlük bir çiftliğin toprakları­


nın 180 dönümü hayvan yemi üretimine, diğer bir 180 dönümü de daimi
meralara tahsis edilmiştir. 40 dönümlük bir kısımda da satış gayesiyle buğ­
day yetiştirilir. Arazi genellikle meyilli olduğu için erozyonu azaltan me-
todlar uygulanmaktadır.

Doğudaki Yayla, Tepelik Arazi ve Vadi/erdeki Çeşitli Ziraat


Faaliyetleri:

Çeşitli ziraat tabiri tek bir ziraat tipinin bakim olmadığı sahalardaki
durumu ifade için kullanılmaktadır. Ozark - Appalach yaylaları ve vadile-
rindeki ziraat bu karakterdedir. Bununla beraber çeşitli ziraat bölgesinde de
yer yer belirli zırai faaliyetlerde ihtisaslaşmış kısımlar vardır. Bu sebeple
bazı coğrafyacılar Ozark - Appalach çeşitli ziraat bölgesinin, topraktan fay-
dalanma sahasında Mikro-Coğrafya çalışmalarının yapılabileceği emsalsiz
bir yer olduğu fikrindedirler.
Sözü edilen sahalarda çeşitli ziraat faaliyetlerinin gelişmesinde başlıca
dört amil rol oynamıştır :
1) Topografya ve toprak,
2) Değişik işçilik imkanları,
3) Çiftlik büyüklüğü,

4) Pazarlara uzaklık.

Topografya ve Toprak:
Ozark - Appalach yaylalarında zıraı faaliyetler üzerine et · yapan
amillerin başında topografya gelir. Gerçekten buralarda derin topraklı, az
meyilli arazi çok azdır. Bu sebeple de arazi ziraatten çok mera ve korulu
olarak kullanılmaya uygundur.
Şüphesiz bu sahada yer alan eyaletlerin arazilerinin topografya bakı­
mından ziraate uygunluk oranları farklıdır. Me ela We t Virginia yüzölcü-
münün ancak % l 2.3'ü tarla ziraatine tahsis edilmişken Kentucky nin
% 40.2 si bu faaliyete ayrılmıştır. Buna karşılık topografya bakınıından
son derece uygun şartlara sahip olduğuna evvelce dikkati çe ·tiğimiz mısır
kuşağında yer alan Iowa'nın % 69.5'i ziraat alanıdır.

Topografyanın uygun olmadığı tepelik abalarda bala ge im ziraati


mevcut olmasına rağmen (Mesela Batı Virginia'da ticari çütli lerin m· ·ta-
368 ANGLO-AMERİKA

rı 12605; çoğu geçim tipi olan diğer çiftlikler ise 31377 dir) bilhassa Ap-
palach bölgesinin kalkerden müteşekkil havzaları önemli yerleşme ve ziraat
sahalarıdır. Bu kızılderililerden beri böyledir. Gerçi kızılderililer pek ziraat
yapmıyorlardı iseler de sistematik olarak ormanları tahrip ederek buffalo ve
sair hayvanlar için çayır yetişmesini kolaylaştırmışlardır. Böylece avlıya­
cakları hayvanları kendilerinin de kolaylıkla erişebilecekleri yerlere çekme-
yi düşünüyorlardı.

Sözü edilen, çoğunlukla kalkerden müteşekkil havzalarda toprak az


olmasına rağmen ziraate yarar bir hale getirilmiştir. Mera bakımından ise
çok müsait şartlara sahip olan bu sahaların aynı zamanda az engebeli to-
pografya da arz etmeleri genel olarak yerleşme için cazip yerler olmalarına
yol açmıştır. Nitekim Kentucky'nin halen tütün ziraati ile meşhur olan
Bluegrass havzası, Tennessee'deki Nashville havzası 1790 dan beri kesif zi-
rai faaliyetlere sahne olan yerlerdir. Bluegrass önemli bir tütün üretme sa-
hasıdır. Fakat aynı zamanda burada mükemmel mandralar veya mısır ku-
şağındaki gibi hayvan yetiştirilen çiftlikler de mevcuttur. Bluegrass bütün
bunların yanında dünyanın en kıymetli yarış atlarının yetiştirildiği yerler-
den biridir.

Değişik İşçilik İmkanları :

A.B.D. nin doğusundaki bu arızalı bölgelerde ziraat faaliyetleri bazı


hususlarda hala koloniyal devrin etkilerini taşırlar. Bilindiği gibi A.B.D. de
ilk Avrupalı göçmenlerin bu memlekete yerleşmekte oldukları devrede hal-
kın çoğunu·n meşgalesini ziraat teşkil ediyordu. Henüz büyük sanayi devre-
sine girilmemiş ve okyanus aşırı ticaret de başlamamıştı.
İlk göçmenler ziraate, ticari bir faaliyet olmaktan çok, kendi ihtiyaç-
larını karşılayan bir faaliyet olarak bakıyorlardı. Maine'den Alabama'ya,
Kentucky'den Ozark'a kadar uzanan saha kendine ait ufak arazi parçala-
rında bilgili bir şekilde "geçim ziraati" ile meşgul olan halkın yerleştiği yer-
ler olmustur. Buralarda bala atların "güç" olarak kullanılması, istihsalin
geçim gayesiyle yapılması ve sair olaylar mazinin yadigarları halindedir.
Zamanla çeşitli amillerle müsait şartlara sahip olan yerlerde entansif faali-
yetler gelişmişse de, birçok yerler eski karakterlerini muhafaza etmişlerdir.
Bu sebeple çeşitli zirai ürünlerin tamamen ticari gaye ile üretildiği alçak
ovalar ve karstik depresyonlarla, dağlık ve tepelik kısımlardaki basit ziraat
arasındaki fark açık bir şekilde mü ahede edilebilmektedir.
Memlekette anayi faaliyetlerinin gelişmeye paşlaması doğunun dağlık
A.B.D'NDE ZİRAAT
369

sahalarında sırf geçimlerini temin etmek için ziraat yapanlara y ni bir iş sa-
hası hazırlamış oldu. Böylece Yeni İngiltere'de fabrikaların bacaları tüt-
meye başlayınca dağlık bölgenin çiftçileri yavaş yavaş şehirlere gelmeye
başladılar.

Bu hareket Appalach - Ozark yayla ve tepelerine de yayılmakta gecik-


medi. Ayrıca modem kara yolları ile geliştirilen münakale imkanları ve sa-
nayi tesislerinin yayla ve dağlara doğru yayılmaları da çiftçileri ziraatle sa-
nayi arasında bir tercih yapmaya sevkettiği gibi ziraatin karakterine de çe-
şitli şekilde etki yaptı. Artık çiftliğinden arabası ile civardaki fabrikaya gi-
dip gelebilen çiftçi fabrikanın daimi bir işçisi olmakta gecikmedi. Diğer ta-
raftan hafta sonu çekini alan ve dolayısiyle ihtiyaçlarını temin ederek çift-
liğine dönen işçinin boş vakitlerini ziraate ayırması da birçok yerlerde müm-
kün oluyordu. Bu durum bugün ticari gayelerle ziraat yapılmayan çiftlik-
lerin dağılışının hatırlanması ile daha da aydınlanır. Gerçekten geçim tipi
çiftliklerin çoğu Yukarı Tennessee ve Ohio vadilerine paralel uzanan yük-
sek sahalarda yer almaktadırlar.

Çiftlik Büyüklüğü :

Appalach - Ozark yaylalarında bugün ziraat faaliyetlerinde en göze


çarpan özelliklerden biri, ziraat dışında iş bulan veya ziraate az zaman ayı­
ran çiftçilerin topraklarının, kendilerini tamamen ziraate vermiş çiftçiler ta-
rafından satın alınmasıdır. Böylece esas itibariyle eski geçim ziraati çiftçi-
sinin toprakları ile kendi arazilerini genişleten çiftçiler, aynı zamanda mo-
dern metodları da uygulayarak ticari ziraat faaliyetlerine yönelmişlerdir.
Yaylal arda bu şekilde birleştirme (consolidation) ile genişleyen çiftlik-
lerin ova ile vadilerde öteden beri ticari ziraatle meşgul çiftliklerle mükem-
melen rekabet edebildiklerini de belirtmek gerekir. Bu arada yüksek yerler-
de sahipleri tarafından işletilmeyen eski ufak geçim çiftliklerinin çeşitli se-
beplerle daha da küçülmekte oluşu diğer bir cereyan olarak gözden kaç-
mamalıdır. Zaten işletilse bile sahip oldukları büyüklükle bir aileyi bile ge-
çindiremiyecek olan bu araziler mesken inşası için ideal yer olmuştur. Böy-
lece bahçe içinde bir miktar sebze ekimi ve hayvan besleme sahaları da me -
cut münferit evler gittikçe çoğalmaktadır.
Geçim çiftliklerinin ufalmasına, Virginia'da Roanoke'deki durum mi-
sal olarak verilebilir. Roanoke County'sinde 70-80 yıl evvel ortalama çif -
lik büyüklüğü 800 dönüm civarında idi. Bugün, miras satışlar v.s. il or-
talama büyüklük 200 dönüme inmiştir. Bu durumun tabii bir neticesi ola-
Anglo-Amerika - F or ma: 24
370 ANGLO-AMER!KA

rak da toprak sahiplerinden yarısından fazlası ek bir gelir temini için başka
işlerde, Roanoke şehrinde çalışmaktadırlar. Geçim çiftliklerinin ufalması, do-
layısiyle geçimi dahi temin edememesi ve bunun neticesinde de çiftçinin ya
tamamen toprakla uğraşmayı terk etmesi veya bir diğer iş bulması Ap-
palach - Ozark çeşitli ziraat bölgesinde yaygın bir olaydır. Mesela Ten-
nessee'de Cumberland yaylasında 1940-1950 arasındaki devrede çiftçinin
yıl içinde çiftliğinden uzak geçirdiği günlerin ortalama adedi 83 den 150 ol-
muştur.

Appalach - Ozark yaylalarında ziraat dışı işlerin çiftçi üzerindeki bu


çekici etkisi New England'da aşağı yukarı 100 yıl evvel vuku bulmuştu.
Cumberland yaylasında ise 1950 ye doğru gerçekleşmeye başlamıştır. An-
cak olay bu defa çeşitli münakale imkanları gelişmiş, sınai tesislerin de sa-
dece çiftliklere uzak yerlere inhisar etmediği bir ortamda cereyan ettiği için,
evvelce New England'da olduğu gibi kırlardan şehirlere göç tarzında bir
akın yaratmamıştır. Eski çiftçi sabah fabrikaya gidip akşam çiftliğindeki evi-
ne gelebilmektedir.

Münakale ve Pazarlara Uzaklık:

Topografya ve toprak zenginliği bakımından New England'ın arızalı


kısımlan ile Kentucky ve Alabama'nınkiler arasında pek fark yoktur. Fa-
kat New England'lı bir çiftçi mandracılık faaliyetlerine başlarsa mesela ta-
ze sütüne hemen civarda Atlantik kıyısında veya Connecticut ve Merrimack
vadilerindeki kesif nüfus topluluklarında pazar bulabilir. Güneyde ise pa-
zarlar henüz teşekkül etmektedir. Buna uygun olarak da mandracılık faali-
yetleri artmaktadır. Mesela 1939 ile 1954 arasında Tennessee'de mandra-
cılık çiftlikleri % 100 artmıştır.

Doğu Merkezi Appalach bölgesinde vadilerin ve sırtların çok defa


birbirine paralel bir şekilde yer almakta olmaları topraktan faydalanmada
da bariz ayrılıkların meydana gelmesine tesir etmiştir. Bu durum bilhassa
Virginia'nın güneybatısında çok açıktır. Burada bazı County'ler hemen ta-
mamen ya yüksek kısımlarda veya vadi içlerinde yer almışlardır. Yayla ve-
ya tepelik sahalarda bulunan County'lerde genel olarak ziraat faaliyetlerin-
de bir gerileme müşahede edilmektedir. Bugünkü ziraat faaliyetleri de geniş
çapta geçim tipi halindedir. Mesela Cumberland yaylasındaki durum budur.
Buna karşılık vadilerde entansif ticari ziraat faaliyetleri gelişmiştir. Bu faa-
liyetlere misal olarak yine Virginia'da Rockingham County'de yer alan
Shenandoh vadisi gösterilebilir. Sığır, özellikle dana ve kümes hayvanlarına
A.B.D'NDE ZİRAAT
311

dayanan hayvancılık başlıca faaliyettir. Fakat bölgede yüksek kısımlar ile


havzalar arasında topraktan faydalanma bakımından mevcut farkları açık
olarak müşahede edebilmek için Nashville Havzasını hatırlatmak gerekir.
A.B.D. nin en verimli ziraat sahalarından biri olan Nashville aynı zamanda
ziraat faaliyetlerini nesiller boyunca an'anev! bir şekilde devam ettiren ve
geliştiren köklü ziraatçi ailelere sahiptir. Hafif dalgalı derin toprakların
mevcut olduğu Nashville Havzası esas itibariyle hayvancılık sahasıdır.

Pamuk Kuşağı (Cotton Belt)

Genel olarak iklim bakımından pamuk yetişmesine uygun şartlara sa-


hip sahaları çevreleyen "Pamuk Kuşağı"nda pamuk başlıca ürün olmakla
beraber ziraat oldukça çeşitlidir. Ticari pamuk ziraatının kuzey sınırı ka-
baca 200 gün yetişme devresini gösteren çizgiye uyar. Batı hududu pamuk
ziraati için sulamanın gerekli olduğu sahalara dayanır. Tabiatı ile bu sınır
sulamadan pamuk üretme tekniği geliştikçe batıya doğru ilerlemektedir,.
Pamuk Kuşağının Güney sınırını ise sonbahar yağışları tayin eder.
Sonbahar yağışlarının pamuğa zarar verecek kadar arttığı kısımlar Meksika
körfezinden 150-200 Km. içerde başlar. Böylece pamuk kuşağı ile sübtro-
pikal körfez kıyılan ayrılır. Doğu sınırı belirli değildir. Bununla beraber
Carolina - Georgia sahillerine yaklaşıldıkça pamuk ekiminin azaldığı kolay-
lı1da müşahede edilmektedir.

Pamuk kuşağının hemen hemen her tarafında pamuk yetiştirilir. Fa-


kat özellikle verimli toprakların bulunduğu yerler en yoğun üretime sahne
olan sahalardır. Bunlardan Georgia, Güney Carolina ve Kuzey Florida'da
yer alan Sea Island bölgesi ile Alabama ve Mississippi'de uzanan B1ack Belt
(Kara Kuşak) bilhassa eskiden önemli olan yerlerdi.
Sea Island bölgesindeki kıyı adaları ve kıyıda akarsu ağızlarındaki
alüvyal düzlüklerde bir zamanlar A.B.D. nin en iyi pamukları yetiştirilirdi.
Zamanla bilgisiz kullanma ile toprakların verimini kaybetmesi erozyonun
başlaması ve nihayet diğer yerlerde daha ucuza pamuk yetiştirilmesi bura-
nın önemini azalttı. Bugün hayvancılık ve az miktarda da çeşitli ziraat ya-
pılmaktadır. Hemen hemen aynı şey BJack Belt (Kara Kuşak) için de söy-

1) Pamuk yetiştirilen sahaların batıya ilerleyişi güneyde kullanılan şu


sözde belirtilmektedir: «Pamuk batıya, sığırlar doğuya gidiyorlar, ze c:i kuzey
gidiyor ve Yanki güneye geliyor.»
372 ANGLO-AMER!KA

lenebilir. Burada da toprak erozyonu, oynak pazar şartları, istihsalin paha-


'" lıya mal olması, v.s. yüzünden bugün Alabama'nın sadece bir iki county'sin-
de, o da ziraat sahalarının ancak % 5'i olarak, pamuk üretilmektedir. Buna
karşılık hayvancılık gün geçtikçe önem kazanmaktadır.

Pamuk kuşağında yeni önem kazanan sahalar ise şunlardır :


1) Carolina'ların ve Georgia'nın iç kıyı ovaları,

2) Mississippi vadisi,
3) Teksas'ın siyah prerileri,
4) Yine Teksas'ın ve Oklahoma'nın kırmızı prerileri.

A.B.D. nin doğu yarısında ziraat faaliyetleri bakımından müşterek


özelliklere sahip olan başlıca geniş sahalar hakkında fikir edinmiş oluyo-
ruz. Bu sahalar dışında doğuda çeşitli ürünleri yetiştirmekle ün yapmış da-
ha küçük üniteler de mevcuttur. Bunlar hakkında kısa bilgi verilmesi mem-
leketin nemli iklim şartları hüküm süren doğu yarısında ziraat faaliyetleri-
nin genel görünümünü tamamlar.
Florida yarımadası sahip olduğu özel iklim şartları sayesinde A.B.D.
nin narenciye üretilen önemli bir sahası olmuştur. Çeşitli tropikal ve sübtro-
pikal bitkiler yetiştirilir. Yapılan hesaplara göre eyfıletlerin yetiştireceği şe­
ker kamışı miktarı kotalarla sınırlandırılmayacak olursa Florida'nın A.B.D.
nin ihtiyacı olan bütün şeker kamışı miktarını yetiştirebileceği Florida zi-
raat otoritelerince ileri sürülmektedir.
Narenciye ve sıcak iklim meyvaları yanında Florida'nın ve aynı za-
manda genellikle bütün güneyin önemli ürünleri arasında pirinç ve Ame-
rikan fıstığı başta gelir. Her ne kadar bu iki ürünün istediği toprak ve to-
pografya şartları birbirinden farklı ise de (Pirinç, tarlalara su sevkinin kolay,
subsoilin kilden ibaret, dolayısiyle geçirimi az toprak ister, Amerikan fıstı­
ğı ise, drenajı iyi, hafif kumlu toprakları tercih eder) her ikisi de ılık bir ik-
lim ve bol su isterler. Bu şartlar Meksika körfezi ve Atlantik kıyı ovaların­
da mevcuttur.
Pirinç istihsali Teksas ve Louisiana'da ve Arkansas'da Mississippi neh-
rinin alüvyal ovalarında yapılmaktadır. Amerikan fıstığı ise Virginia'dan
Teksas'a kadar kıyı ovasında birçok yerlerde yetişmektedir.
Doğuda ün yapmış olan ürünlerden bir diğeri de tütündür. Kentucky,
Connecticut, Güney Carolina, Virginia ve Maryland'de tütün en önemli zi-
rai üründür.
MÜNAKALE

Giriş:

Amerika Birleşik Devletleri halen münakale şartlarının en fazla geliş­


miş olduğu memleketlerin başında gelir. Dünya demiryollarının % 26,5'ine
demiryollarında yük trafiğinin % 26 sı; yolcu arabalarının % 62 si, ticari
motorlu vasıtaların % 48 ine ve dünya karayollarının da % 38 ine sahip-
tir1. Hava münakalesinde 1960 da 62.5 milyar yolcu km, 1 milyardan faz-
la kargo km. yapılmıştır. Hava münakalesinin memleket içindeki faaliyeti
de geniştir. 1957 de 9.5 milyar yolcu km, 2.4 milyar da kargo km. yapıl­
mıştır. Halen demiryolları, karaiçi su yolları, karayolları, pipeline ve hava-
yolları A.B.D. de münakale hizmetlerini aralarında paylaşmış olan sektör-
lerdir. Bunlar arasında yük taşımada demiryolları önde gelmektedir. 1965
de demiryolları A.B.D. de toplam ton mil'in % 43.4 ünü yapmıştrr. Halbu-
ki karayollarında % 22, karaiçi su yollarında % 15, pipeline'larda % ı 7
ve havayollarında ise % 0.115 ton-mil yapılmıştır. Bununla beraber 1939
dan beri demiryollarının memleket ulaşımındaki payı azalırken, karayolu,
pipeline ve hava yollarınınkiler artmaktadır. 1939 da demiryollarının payı
% 64.4 idi; karayollarının 9.2, pipelineların 9. 7 idi. Demiryollarının nis-
beti 20 yıl içinde düşerken karayollarınınki bir mislinden fazla, pipelineların
da bir misline yakın artmıştır. Fakat dikkatin çekilmesi gereken husus, bu
20 yıllık devre zarfında demiryollarının genel taşımada payları azalırken
taşıdıkları yükün artmış olmasıdır. Bu artış hemen hemen % 100 dür. ı 939
da demiryollarında 370.000 milyon mil-km yapılmıştır. Sözü geçen artış
her sektörde meydana gelmiştir. Bu olay ise bütünü ile memleket ekonomi-
sinin gelişmiş olduğunu ifade etmektedir.

1) Dünya telefonlarının o/( 57 si, yayın istasyonlarının % 31 i ve radyola-


rın da % 51 i A.B.D. dedir.
374 ANGLO-AMERİKA

A.B.D. de Münakalede Çefitli Sektörlerin


Payları (milyon Ton-Mil)

Yıllar Demiryolları Karaiçi su yolları Karayolları

T.M. % T.M. % T.M. %


1940 411.813 63.24 118.057 18.13 62.043 9.53
1950 628.463 57.44 163.344 14.93 172.860 15.80
1960 594.855 44.32 220.253 16.41 277.662 22.18
1963 643.664 43.96 243.172 15.99 331.800 22.66
1965 720.835 43.43 256.000 15.42 370.788 22.34

Yıllar Petrol Pipe-line'lar Havayollan


T.M. % T.M. %
1940 59.277 9.10 14 0.002
1950 129.175 11.81 318 0.029
1960 228.626 17.03 778 0.057
1963 250.319 16.94 1296 0.089
1965 310.149 18.69 1910 0.115

Kuzey Amerika'da ilk yollar akarsulardı. Fransızların batıya ilerleme-


si ve zamanla güneye kıvrılıp İngiliz kolonilerini adeta kuşatmalarında St.
Lawrence, Büyük Göller ve Mississippi su yollan başlıca rolü oynamıştır.
İngilizler de .batıya ilerlemelerinde Ohio'dan geniş çapta faydalanmışlardır.
1793 de Mackenzie, Yukarı Kanada ile Pasifik kıyıları arasında yaptığı ilk
transkontinental seyahatte en fazla su yollarını kullanmıştı. 1807 de Ro-
bert Fulton'un buharlı gemilerinin ortaya çıkması ile su yollarının önemi
daha da arttı. 19 uncu asrın ikinci çeyreğinde Middlewest ticaretinin başlı­
ca mihverleri Ohio ve Mississippi nehirleri idiler.
İlk zamanlarda belli başlı iki karayolu vardı. Fakat bunlar ne emin ne
de ekonomik idi. Bu yüzden Erle kanalı açılıncaya kadar (1825) Atlantik
kıyıları ile iç kısımların birbirleri ile bağlantıları gidişte akıntı doğrultusun­
da Ohio'dan faydalanarak dönüşde ise Mississippi vasıtası ile Güney'e
Gulfa inip Atlantik kıyılarını takiben doğu şehirlerine varmak şeklinde olu-
yordu. 1840 da New Orleans dünyanın dördüncü büyük limanı idi. Fakat
Erle üzerinde münakale şartlarının islabı memleketin doğu - batı irtibatını
bu kanal üzerine çekti. Buffalo'dan Albany'ye kadar gayet ucuz münakale
MÜNAKALE
375

imkanları düzenlenmişti. Hudson nehri ile devam eden suyolu eskiden Mis-
sissippi ile New Orleans'a akan yükün büyük bir kısmını kendine çekti.
İlk zamanlarda akarsulardan faydalanmayı teşvik eden en önemli anın
karayolları inşa etmek güçlüğü idi.

A.B.D. de Motorlu Vasıtalar (1000 adet olarak)

Yıllar Yolcu Ticarı


1928 21308 3204
1932 20832 3300
1937 25391 4315
1947 30719 6642
1948 33201 7341
1949 36293 7827
1952 43817 9447
1953 46460 9819
1954 48498 10064
1955 52136 10558
1956 54200 10953
1957 55900 11224
1958 56871 11429
1959 59567 11936
1960 61431 11494
1963 69034 13688
1966 77959 14884

Mississippi'nin batısındaki akarsuların genellikle münakaleye uygun


şartlara haiz olmaları bu kesimde karayollarının daha önce gelişmesine ön-
ayak olmuştur. Bunların başlıcaları doğuyu Meksika'daki İspanyol yerleş­
melerine bağlayan meşhur Santa Fe, İspanyolları Kaliforniya'ya bağlayan
Gila, göçmenlerin batıya girmesini sağlayan Oregon Trail ve 1848 den son-
ra altın madenlerine uzanan Cali/ornia Trail idi. Sonraları demiryollarının
çoğu bu yolların geçtiği yerleri takip etmişlerdir.

1825 de Erie kanalının iki istikamette trafiğe açılmasının münakale


şartlarınayenilikler getirdiği belirtilmişti. Demiryollarının gelişmesi ise du-
rumu esasından değiştirdi. Demiryolları özellikle Mississippi'nin ba smdaki
sahaların iskanında baş rolü oynamışlardı. Böylece demiryollarmın geliş-
376 ANGLO-AMERİKA

mesi yerleşmenin yayılması, arazinin ve tabii kaynakların işletilmesine pa-


ralel cereyan etmiştir. Memleketin bu kısmının iskanında devlet ve demir-
yolları birlikte çalışmışlardır. Böylece bir numaralı münakale vasıtası olan
~emiryolları 1920 civarına kadar önemini muhafaza etti. Bu tarihlerden
sonra evvela motorlu vasıtalar, sonra havayolları, özellikle yolcu nakliya-
tında, kuvvetli rakip olarak kendilerini hissettirmeğe başladılar.

Biraz evvel belirttiğimiz gibi yük trafiğinde durum halen demiryolları­


nın lehine ise de, diğer münakale sektörlerinin memleket münakalesindeki
payları süratle artmaktadır. Yolcu trafiğine gelince; durum tamamen mo-
torlu vasıtalar lehinedir. Mesela 1959 yılı yolcu trafiğinin kabaca % 88 i
(yolcu-Km esasına göre) hususi arabalarla, dolayısiyle karayolları ile yapıl­
mıştır. Demiryollannın payı otobüslerden biraz fazla, fakat uçaklardan az-
dır.

A .B .D. de Hava M ünakalesi


( 1000 olarak)

Yıllar Uçuş Km. Yolcu Km. Kargo Km.


1930 59.458 166.965
1934 78.962 364.758
1935 102.785 583.181 1.602
1939 146.195 1.214.652 4.834
1940 193.388 1.853.889 6.470
1941 240.319 2.490.557 9.725
1944 259.286 4.005.313 41.381
1946 594.274 11.343.799 92.659
1948 702.110 12.665.561 231.425
1954 1.110.044 33.168.656 552.947
1955 1.255.127 39.188.013 676.822
1958 1.565.830 50.692.044 862.791
1960 1.606.033 62.541.895 1.089.531

1957 de iç hatlarda f aaliyeı

1957 269.587 9.465.961 248.788


MÜNAKALE
377

SU YOLLARI

Karaiçi Su Yol/arı, Kıyı Gemiciliği,

Deniz Ticaret Filosu

A.B.D. de karaiçi suyolları yaygın ve gelişmiş bir münakale sistemi ha-


lindedir. 1959 da 200 milyar ton-mil yapılan bu sistemin en önemli unsur-
ları Büyük Göller ve Mississippi nehridir. Trafiğin % 85 i buralarda yapıl­
maktadır.

Karaiçi su yollarının önemi ilk zamanlardaki derecede değildir. De-


miryollarında olduğu gibi su yollarının da genel taşımadaki payı azalmakta-
dır.

A .B.D. de Su Yolları ile


Taşınan Başlıca Maddeler

Maddeler %
Su yolları iJe
taşıma toplamı 100.0
Petrol ve müştakları 42.6
Maden kömürü ve kok 18.0
Kum, çakıl, taş 12. 7
Demir cevheri, demir çelik 8.0
Odun ve kereste 4.0
Kimyevi maddeler 2.2
Hububat 1.4
Diğerleri 11.2
(Kaynak : AJexander)

Nitekim eski önem dışında, son 20 yıllık devrede de sözü edilen pa


% l 6. 7 den % 15'e düşmüştür. Fakat buna karşılık gine aynen demiryol-
larında olduğu gibi bu sektörde de trafik son 20 yıl içinde artmıştır. 1939
da 96 milyar ton-mil; 1959 da ise 200 milyar ton-mil yapılmıştır. Bu artı­
şın meydana gelmesine Mississippi su yolu sisteminin islab edilmesinin bü-
yük rolü vardır. Bu sistemde 2.7 metrelik kanallar ew Orleans ve Baton
Rouge'dan, Minneapolis'e, Pittsburgh'a ve Tennessee'den Knoxville'e adar
uzatılmıştır. Missouri üzerinde de Sioux City'ye kadar aynı 2. 7 metreli a-
378 - ANGLO-AMER!KA

nallar devam eder. Bu kesimde kanallar Missouri Valley Projesi ile daha da
uzatılmıştır. Sistem aynı zamanda Illinois nehri ve Michigan gölü güneyin-
de bir kanal vasıtasiyle Büyük Göllerle de bağlantı halliıdedir (Şekil: 42).

Başlıca Limanların Faaliyeti


(milyon Ton)

Yabancı (Yurtiçi)
Limanlar Yekun ithal İhraç Yerli

A.B.D. Toplam 1052.4 213.5 112.1 726.8


Kıyı limanları
New York 154.1 39.1 6.8 108.2
Houston . 60.2 3.3 6.8 50.1
New Orleans 50.4 5.2 7.2 38.0
Beaumont-Pt. Artlı ur 49.2 0.3 2.7 46.0
Philadelphia 47.6 23.6 2.1 21.9
Baltimore 40.2 18.9 4.2 17.1
Norfolk 34.9 2.5 15.7 16.7
Los Angeles, Long Beach 26.6 5.7 4.6 16.3
Baton Rouge 25.6 4.0 3.1 18.5
San Francisco, 22.7 3.3 1.9 17.5
Baston 20.4 5.9 0.7 J3.8
Büyük Göller Limanları
Chicago 39.9 1.9 1.6 36.4
Toledo 33.8 0.9 5.4 27.5
Duluth-Superior 31.4 0.1 3.3 28.0
Detroit 26.1 2.3 0.5 23.3
Indiana Harbor 15.7 0.6 0.1 15.0
Buffalo i5.2 1.1 0.2 13.9
Calcite, Michigan 14.5 14.5

Kaynak: United States Army, Corps of Engineers,


Waterborne Comınerce of the United
States, National Summartes, Alexander'dan.

A.B.D. nin batısında Columbia ve Sacramento nehirleri dışında ticari


su. yolu münakalesi mevcut değildir. Buna karşılık merkezdeki Mississippi
sistemi ve Büyük Göller karaiçi su yollarının başlıca sistemlerini teşkil eder-
-·-. ~~:7·,::··-.--.~----·--- . ··~· - ·-··--~---·1·--~,. _..,,__
. "-,
.. --- -.. .. ·,.
~ '''.----:·- . ---
·: .... . .... .,,,•_ -- .•
: --r-----i : ----------
i :.__ :·-·--- ........:_
'
z . .,.. - . -.. -
:- • • - -- "iortso·s ·ciir

.
--.c:·:::::···--·----~-.
..
~-- ••• __ •• ..\., Mem/phiı
.,.•
t •• -
1

ş kil : 42 - Akarsu ve I<annllnrda Nakliyat. (Kalınlık, trafik il orantılıdır, Alexander'dan) .


380 ANGLO-AMERİKA

ler. Büyük Göllerden sonra en önemli sistem olan Missisippi su yolu üç bö-
lümden ibarettir :
1) Allegheny ve Monongahela ile birlikte Ohio nehri (Monongahela
vasıtasıile her yıl Pittsburgh'a 20.000.000 ton kömür gider, bu
taşınan miktar Büyük Göller hariç, batı yarım kürenin en çoğu­
dur),
2) Illinois nehri ve Illinois kanalı ile Chicago,
3) Texas'dan Florida'ya kadarki intra-coastal waterway.
Doğuda St. Lawrence ve Büyük Göller Atlantik'den kıta içine kadar
ilerleyen bir yol halindedir. Bu yolun gerçekleşmesinde A.B.D. ve Kanada
birlikte çalışmışlardır. 1959 da açılan St. Lawrence yolu okyanusda çalışan
gemilerin de Büyük Göllere kadar sokulmasını temin için yolun açılması ile
Chicago, Duluth ve Montreal New York gibi birer okyanus limanı karak-
terini kazandıktan başka, aynı zamanda çok miktarda hidrolik enerji temi-
ni de imkan dahiline girmiştir.
St. Lawrence su yolu kanalların ve göl kıyılarının buz tutması yüzün-
den senede 7 ay trafiğe açıktır. Bununla beraber bu 7 ayda adı geçen yol
Kuzey Amerika ekonomisinde çok önemli rol O)namaktadır.
Büyük Göllerde taşınan belli başlı yükler ve bunların taşındığı istika-
metler beşe ayrılabilir :
l) Demir cevherleri Superior yataklarından Chicago, Gary, Detroit
ve Erie Gölü limanlarına sevkedilir.
2) Maden kömürü Toledo, Lorain, Ashtabula ve Conneaut'dan (hep-
si Erie Gölü kıyısındadır) diğer göllerdeki limanlara gönderilir.
3) Petrol, Chicago civarındaki rafinerilerden göllerin kıyılarındaki
muhtelif limanlara gönderilir.
4) Kireçtaşı Calcite ve Alpena gibi Kuzey Michigan limanlarından
demir-çelik tesislerinin bulunduğu göllerin güneyindeki limanlara
gönderilir.
5) Buğday, Duluth - Superior, Fort Williams ve Port Arthur'den do-
ğudaki limanlara sevkedilir.
Göllerde bu mallar dışında önemli miktarda demir-çelik levhalar, ray-
lar, borular ve otomobiller de taşınmaktadır. Taşınan yükün miktarı bakı­
mından A.B.D. karaiçi su yollarının hiç bir kısmı Büyük Göller ve Mis-
F' to T.V. ç vr ind aynı z manda tur! tik tesisl r kurulmuştur . R sim'd bir plaj örülm kt dir.
Foto 15 Tennessee Vadisi Teşkllatı'na bağlı akarsu ve kanallar önemli mü-
nakale faaliyetlerine sahne olmaktadırlar.
MÜNAKALE · · ·
383

sissippi sistemi ile boy ölçüşemezlerse de birçok akarsu ve kanalların mev-


zii önemi vardır. Bunlar arasında özellikle Gulf Coast'daki kanalların be-
lirtilmeleri gerekir. Houston, Beaumont, Lake Cbarles ve deniz arasındaki
bu kanallar kısa, fakat ekonomik bakımdan çok önemli bağlantılar kurtnuş­
lardır.

Kuzeydoğuda da, büyük sanayi bölgelerinde akarsu ve _kanallar mer-


kezleri arasında mal mübadelesinde önemli rol oynarlar.
Karaiçi su yollarının en büyük üstünlüğü ucuz olmasıdır. Buna kar-
şılık Büyük Göller su yolunun senenin 4-5 ayında buzlar yüzünden kapalı
olması büyük mahzurdur. Anglo-Amerika'nın bölgeleri kısmında da temas
edildiği gibi, A. B. D. de karaiçi suyollarında önemli bir kesim de T. V.A.
sistemidir. Gerçekten Tennessee vadisi teşkilatına dahil olan akarsu ve ka-
nallar gün geçtikce daha fazla trafiğe sahne olmaktadırlar (Foto 15 ve 16).

Kıyı Denizciliği

A.B.D. kıyılarında iç ticaret ve çeşitli faaliyetlerle ilgili geniş bir kıyı


deniz trafiği vardır. Bu trafik hacim bakımından Büyük Göller trafiğine
eşittir. Taşınan yükün büyük kısmını Gulf Coast'dan Orta Atlantik kıyı­
larına nakledilen ham ve rafine petrol teşkil eder.

Atlantik ve Pasifik kıyıları arasında da Panama kanalı vasıtası ile ge-


niş deniz trafik faaliyetleri yer almaktadır. Memleket içine ait deniz trafiğin­
de taşınan yükün % 42.6 sını petrol ve müştakları teşkil etmektedir. Bunu
önem sırası ile maden kömürü ve kok (% 18.9), kum, çakıl, taş (% 12.7)
ve demir-çelik (% 8.0) takip eder. Bütün A.B.D. limanlarındaki trafik ye-
kununun % 70 den fazlası bizzat A.B.D. iç ticaretine aittir. Tabloda da
görüldüğü gibi bilhassa Büyük Göller limanlarında yükleme ve boşaltma­
nın en büyük kısmı iç ticarete aittir. Mesela Chicago'da 39.9 milyon ton
hacmindeki faaliyetin 36.4 milyon tonu iç ticaretindir.

Deniz Ticaret Filosu :


A.B.D. 1961 yılında dünya deniz ticaret filolarının % 17 sine sahipti.
24 milyon gross ton hacminde olan bu filo hernekadar 1947 den beri azal-
maktaysa da halen dünyanın en kuvvetli filosudur. Bugün dünya ticaret fi-
lolarının yüzde ı'ı 'i civarındadır. (1966 da 100 ve daha fazla gros tonluk
gemiler toplamı 170.730.000 gros ton'du. A.B.D. ninki 20.750.000 gro
ton).
384 ANGLO-AMERİKA

Demiryolları

A.B.D. de 1959 yılında 336.646 Km uzunluğunda demiryolu hattı var-


dı ve bu miktar dünya demiryollarının % 30'una tekabül ediyordu. Bugün
bu miktar daha azalmış ve dünya demiryollarındaki pay da % 26.5'a düş­
müştür. Buna rağmen A.B.D. halen dünyada en fazla demiryoluna sahip
olan memleke~tir. İkinci gelen Sovyet Rusya'da 125.000 Km demiryolu var-
dır. Böylece A.B.D. nin sahip olduğu demiryolu uzunluğunun önemi anla-
şılabilir. Bununla beraber münakale konusunun "Giriş" kısmında da belir-
tildiği gibi, A.B.D. de demiryollannın genel taşımadaki payı gün geçtikçe
azalmakta fakat taşınan yük artmaktadır. Münakale sektörleri arasında de-
miryollarınm hem payının, hem de taşımanın azaldığı husus yolcu taşıma­
dadır. Nitekim, 1930 da 26 milyar civarında olan yolcu - km. harp yılla­
rında motorlu vasıta imalfltının tamamen askeri maksatlara tahsis edildiği
devre hariç, daimi bir azalma ile 1965 de 17 milyar yolcu - km'ye inmiş­
tir (Şekil: 43, 44).
AmerikaBirleşik Devletlerinde demiryolunun diğer münakale sektör-
leri arasında
gerilemekte olduğu, anc3.k teknik imkanların uygulanmakta
olması ile ayakda durabildiği -o da yük trafiğinde- diğer birçok hususlarla
da müşahede edilmektedir.
Gerçekten bugün bu memleket demiryolları, mesela 1950 yılındakin­
den daha az lokomotife sahip ise de çok daha fazla yük trafiği söz konusu-
dur. Bunda da belirtildiği gibi, demiryollarına uygulanmakta olan yeni tek-
nik imkanlara da önemli yer vermek gerekir. Bugün Amerika Birleşik Dev-
letleri demiryollarında lokomotiflerin hemen hepsi dizel'dir. 1950 yılında­
ki 42,951 adet lokomotifin sadece 15.396 sı dizel iken 1965 deki 30.061
lokomotifin 29.552'si dizel idi. Dizel lokomotifler kömür kullananlardan
hem daha güçlü hem de daha süratlidir. Bir yandan birçok hatların çalıştı­
rılmaması diğer yandan uygulanan yeni teknik imkanlar demiryollarında
çalışanların da önemli miktarda azalmasına sebep olmaktadır. 1930 dan
beri demiryolları işletmelerinde çalışanlar yarı yarıya azalmıştır.
Amerika Birleşik Devletleri demiryollarında vukua gelmekte olan dik-
kat çekici olaylardan biri de gerek yolcu, gerek yük taşınmasında ortalama
mesafenin artmış olmasıdır. Bu olay demiryollarının gittikçe uzun mesafe
yolculuklarda tercih edilmeğe başlandığını göstermektedir.
Yük taşımadaki artış, evvelce de temas edildiği gibi, bütünü ile mem-
lekette artmakta olan yük hacmi ile hiç de orantılı değildir. Öte yandan
MÜNAKALE 385

Anglo-Amerika - Forma : 25
386 ANGLO-AMERİKA
MÜNAKALE 387

söz konusu artışlar belirli kesimlerde kapasiteye yakın taşunalardan ileri


gelmektedir. Aslında 400 kadar özel teşebbüsün işlettiği A.B.D. demiryol-
lan şebekesinde 1920 den beri her yıl önemli miktarda deıniryolu rayları
işletmenin iktisadi olmak vasfını kaybetmesi yüzünden sökülmektedir.
A.B.D. demiryollarındaki krizin sebepleri olarak şu hususlar ileri sürülmek-
tedir: 1) demiryolları ile işletilmesi sağlanan birçok maden yataklarının tü-
kenmiş olması, 2) sanayi faaliyetlerinin yer değiştirmesi ve nihayet 3) diğer
münakale sistemlerinin özellikle pipe-line ve karayollarının gelişmiş olması.
Bu memlekette demiryolu inşaatı erken başlamışsa da gelişme çok za-
manlar süratli olmamıştır. Gerçekten 1830 yılında 38 km. kadar demir yo-
lu vardı. 1840 da ise ancak 2.990 km. yi bulmuştu. Fakat bu yeni münaka-
le sektörünün Mississippi'nin ba~ısında görülmesi için daha on yıl beklemek
gerekiyordu. Bununla beraber 1850-1860 yıllan arasında Mississippi'nin
batısına geçen demiryollarının doğudakilerle pek bağlantısı yoktu. Doğu ile
batı arasında tam bir bağlantı 1882 de ilk transkontinentel'in inşaası ile
başladı (Union Pacific).

Yukarıda da temas ettiğimiz gibi ilk zamanlar ağır olan demiryolu in-
şa faaliyetleri 1850, bilhassa 1860'dan sonra süratle artmış ve 1930 yılına
kadar da devam etmiştir. 1920 de Amerika Birleşik Devletlerinde demiryo-
lu uzunluğu azamiye erişmişti. 1930 dan sonra ise belirli bir şekilde azal-
maya başladı.
Amerika Birleşik Devletlerinde demiryollarının dağılışına gelince her
şeyden evvel önemli eşitsizlik mevcuttur. Memleketin doğu yarısı ile batı
yarısı arasındaki tezat açıktır. Sanayi faaliyetlerinin yer aldığı ve yoğun
nüfusa sahip doğuda, özellikle kuzeydoğuda son derece sık bir şebeke var-
dır. Batıda ise, özellikle Mississippi ile Kayalık Dağlar arasında demiryol-
ları seyrekdir. Demiryolları bakımından bu memleket kuzeydoğu sanayi böl-
gesi, güney ve batı olarak üç kısma ayrılabilir. Amerika Birleşik Devletle-
rinin kuzeydoğusundaki demiryolları dünyanın en yoğun trafiğine sahne ol-
maktadırlar. Burada demiryolu sistemlerinde açık bir şekilde doğu-batı doğ­
rultusu müsahede edilir. Bunlar arasında uzun olanlarının batı terminalleri
Chicago ve' St. Louis'dir. Bu iki şehir aynı zamanda batı ve güneyden de ge-
len demiryollarının merkezleridir. Bu doğu-batı doğrultulu demiryolları
çift, bir kısmı ise müteaddit hatlar halindedir. Midwest'den Güney ve Ba-
tı'dan sanayi kuşağına gıda ve ham madde sevkiyatı bu sözü edilen hatlarla
yapılmaktadır. Gine Amerika Birleşik Devletlerinin kuzeydoğusunda önem-
li bir demiryolu şebekesi, dolayısile trafiği de Pittsburgh etrafında gelişmi -
388 ANGLO-AMERİKA

tir. Kuzey Appalach maden kömürü yatakları ile ilgili olarak vücut bulmuş
olan bu sistemle Atlantik kıyılarına, New England'e ve Midwest'e maden
kömürü sevkedilir.
"Kuzeydoğu Sanayi Kuşağı" nın demiryolu nakliyatı esas itibarı ile At-
lantik kıyıları ile Chicago ve St. Louis arasında uzanmakta olan dört büyük
ana hatta dayanmaktadır. Bunlar; New York Central, Erie, Pennsylvania ve
Baltimore-Ohio demiryollarıdır.
Pennsylvania ve Baltimor-Ohio hatları önceleri Philadelphia ve Bal-
timor' daki ticaret faaliyetlerine hizmet etmek için inşa edilmişlerdi. Bu dört
ana hat ve bunların birçok tali kolları ekonomik bakımdan önemli her kıs­
ma el atarak son derece sık bir şebekenin meydana gelmesine sebebiyet ver-
mişlerdir. Esas itibarı ile Atlantik kıyılan ile Midwest'i birbirine bağlayan
bu hatlar Appalach'ları muayyen yerlerde "Köprü Y alları" adı verilen kı­
sımlarda hep birlikte geçerler. Bu açıklamamızdan anlaşılacağı üzere, özel-
likle Amerika Birleşik Devletlerinin kuzeydoğusunda belli başlı doğu-batı
doğrultulu ana hatlar ve onlara bağlı olarak gelişmiş olan yoğun demiryolu
şebekeleri söz konusudur. Bu yoğun sahanın güneyinde, özellikle Merkezi
Appalach maden kömürlerinin taşınmasına hizmet eden Chesapeake-Ohio
ve Norfolk-Western demiryolları zikre değerler. Güney Batı Virginia ve do-
ğu Kentucky kömürleri bu hatlarla taşınmaktadır. Genellikle istihsalin üç-
de biri, yabancı memleketlere ihraç edilmek ve N ew England' a denizden
sevkedilmek üzere Hampton Roads'a gider. Geri kalan ise kuzeybatı doğ­
rultusunda olarak Midwest'e gönderilmektedir. Bu gönderilen maden kö-
mürleri gehel olarak gidecekleri yerlere kadar demiryolu ile giderler. Bu-
nunla beraber bir kısmı, yakın yıllarda önemli bir liman haline gelen To-
ledo (Ohio) da göl taşıtlarına aktarılır.
Bu demiryollarının da güneyinde ise artık tamamen durum değişir.
Amerika Birleşik Devletleri'nin bu kesiminde demiryolları hem seyrek, hem
de çoğu tek hat halindedir. Taşınan yükde de sanayi manmlleri yerine zırai
ham maddeler, kereste ve sair orman ürünleri çoğunlukdadır. Florida'dan
Atlantik kıyılarını takiben kuzeye uzanan, bazılarının "Atlantik Kıyısı
Transkontinentali" adını verdiği hat özellikle, kuzeye mevsimlik meyve ta-
şınmasında önemlidir.

Chicago'dan St. Louis ve Memphis boyunca New Orleans'a çekilen bir


hattın batısında kalan kısımda ise demiryolları daha ayrı bir görünüme sa-
hiptirler. Her şeyden evvel burada demiryolları bütünü ile güneyden de da-
ha az yoğundurlar. Özellikle kuzeyde transkontinental karakterdeki hatlar-
MÜNAKALE 389

Ja doğunun sanayi bölgesi ile bağlantı sağlanmaktadır. Bu ke ·mdeki hat-


larda, tali kollar çok daha az olduğu için doğu-batı doğrultusu daha ba-
rizdir. Chicago kuzey transkontinentallerin başlıca doğu mer ezidir.
Amerika Birleşik Devletleri'nde özellikle batının nüfuslanması ve 'al-
kınmasında çok mühim rol oynayan transkontinentallere gelince bunlar üç
grupta toplanabilir:

1. Kuzeydekiler :
A - Northern Pacific. St. Paul-Minneapolis ile Seattle arasında­
dır. 1883 de inşa edilmiştir. Bismarck, Helena ve Portland güzergahını ta-
kip eder. Illinois Central ve Pennsylvania Railroad'a ait hatlarla irtibatı ar-
dır. 5,839 km. dir.

B - Great Northern. 1893 de faaliyete geçmi. tir. Duluth; Spo-


kane ve Everett'den geçerek St. Paul-Seattle arasını bağlamaktadır.
C - Chicago-Milwaukee-St. Paul ve Pacific.

2. Merkezdekiler:

A - Central Union Pasific'in yerini alarak Omaha ile San Fran-


cisco bağlantısını kuran (Cheyenne ve Ogden yolu ile) «Ü erland Mails>
ile 191 O da Salt Lake City ile San Francisco arasında inşa edilere c We -
tern Pacific> haline gelen hat.
B - 1889 da inşa edilen ve adı ''Atlantic-Pacific olmasına rağ­
men St. Louis ile San Francisco'yu birle. tiren hat.

3. Güneydekiler:

A - Atchinson-Topeka ve Santa Fe hattı. Öncel ri t. Louis-


Los Angeles arasında olan bu hat onraları kuzey'de Chicago D nver'e
güneyde ise El Paso ve Houston'a kadar uzatılmıştır.
B - Southem Pasific, 1881 de New Orlean il Lo Ange
ara ında inşa edilmi tir. Sonraları Portland'e kadar uzatılmıştır.
Amerika Birle ik Devletleri'nde önceleri kolonizasyonun sonraları
gerek yerleşme ve gerekse iktisadi faaliyetlerin gelişme inde ba. rolü o~ na-
yan demiryolları hakkında özet olarak şunlar öylenebilir :
Whitbeck ve Finch'e göre A. B. D. de demiryolları oğunluğu he e-
A

Şekil: 45 - Amerika Birleşik Devletlerinin çeşitli bölgelerinde demiryolıt


kesafetleri. (Whitbeck ve Finch'den).
A - Yüksek kesafet: Büyük Sanayi Kuşağında bir kesim.
B - Orta kesafet : Mısır Kuşağı ve güney sanayi bölgesinden bir kesim.
C - Düşü'fo. kesafet: Batı'da kurak iklim şartlarının hilküm sürdüğü sahalar-
da bir kesim.
.MÜNAKALE 391

rin demiryolu ile ürün sevketme kapasitesini aksettirir. Tabiatı ile çeşitli
bölgelerin gerek zirai istihsali, gerek sınai imalatı farklı olduğiı için demir-
yolu ağları da farklı olacaktır. Nitekim, yüksek kesafetler kuzeydoğu sana-
yi kuşağında bulunmaktadır (Şekil:45). Verimli ziraat ve oldukça kuvvetli
sanayi faaliyetlerinin yer aldığı Pamuk Kuşağında ve güneyin sanayi saha-
larında vasat bir kesafet, sanayi faaliyetlerinin hiç bulunmadığı, sadece ku-
ru ziraat ve ranch hayvancılığının yapıldığı batının kurak bölgelerinde ise
gayet düşük yoğunluk vardır. Böylece ekonomik bakımdan gelişmiş saha-
larda artan demiryolu yoğunluğunun aynı zamanda, ekonomik gelişme ile
sıkı sıkıya bağlı olan nüfus dağılışı ile de ilgili olduğu açık olarak görül-
mektedir (Şekil: 46).

Şekil: 46 _ Demiryollarında Trafik. (Kalınlık trafik ile orantılıdır ) .

Karayolları

Motorlu vasıta imalatında başta gelen A.B.D. aynı zamanda yol inşaa­
tı bakımından da öndedir. Bugün Amerika'da Atlantik ve Pasifi kıyıları­
nı birleştiren büyük highway'ler inşa edilmeden önce, esas itibarı ile çiftçi-
lerin yakın pazarlarla irtibatlarını temin edecek yollar geliş 'rilmişti. Böy-
392 ANGLO-AMERİKA

A B ,.. 1 1 1
-- ....._
. 1

. - 'ı'.ı.."
-. 1

'

~
.
1

c:...,
....... "'-
1 ·i l·· -
1

L
1 ~ .__
.._ .__
1

..
1
.,
l 1 1

-- ,__

-- --
)

.... r uL
j'- .....-
it . t[t l lı

rr
~

K..· .....l h..


-~
...
.......
.... .
1

.
I
I
1
1

r1~

c D

Şekil: 47 A mer ika B ir le.<;ik Dev letlerinde çeşitli karayo lları şe bekeler i.
( F inch ve diğerleri )

A Yeni İngiltere tepelik sahaları,


B Illinois Mısır Kuşağında Arcola.
O Eski Güney'den bir k esim, E dwards, Miss.
D Batıda kurak yaylalar dan bir k esim, R attlesnak e, N. Mex .
MÜNAKALE
393

lece hemen her yerleşmenin yakın civarı ile teması temin edilerek ticari
ve sosyal münasebetlerin artması için zemin hazırlanmıştı. Bölgeler ar~ı
alış-verişlerde ise trenler tercih ediliyordu.

Bugün A.B.D. de karayolları kesafeti bakımından yer yer büyük fark-


lar mevcuttur. Ortalama olarak 1 mil kareye 1 mil uzunlukta yol düşerken
bu değer Ohio'da bir mil kareye 2.1 olarak azamiye varmakta, Nevada'da
ise 0.47 ile asgari olmaktadır. Filhakika Ohio'da 41.000 mil kare arazide
85.000 mil yol vardır. Nevada'da ise 109.000 mil kare de 23.000 mil yol
vardır.

Yolların dağılış şekli ise fiziki şartlarla ilgilidir. Yerleşmenin eski oldu-
ğu doğuda ve güneyde yollar, ilk sakinlerin, hatta yerlilerin kullandıkları
güzergahları takip ederler. Bir çokları eski yerleşmelerden yeni yerleşmele­
re yıldızvari açılan yollar halindedir.
Middle West'de yol şekilleri dik dörtgen Jand surveyden doğmuştur
(yerleşme kısmına bakınız). Tabiatı ile kadastrodan evvel olanlar eski
izleri taşırlar. Bu eski yollar esas itibarı ile fiziki şartları sıkı sıkıya gözet-
miş olan Amerind güzergahlarını takip ederler. Bununla beraber Middle
West'deki yolların çoğu birbirlerini dik açılarla kesmektedirler (Şekil: 47).
Batı ve güneybatıdaki yolların dağılış şekli ise dağlık topografya, eski

Şekil: 48 - Eyaletlerarası Karayolu Şebekesi.


394 ANGLO-AMERİKA

İspanyol arazi sistemi ve Middle West'deki gibi Amerikan kadastro sistemi-


nin tesirlerini aksettirir.
Bölgeler, eyaletler, büyük şehirler ve sanayi merkezleri arasında
highway adı verilen geniş ve dönemeçleri gayet az olan yollar vardır (Şe­
kil: 48). Avrupadaki autoroute, autobahn veya otoputlara tekabül eden bu
yollarda gayet yüksek süratle gidildiği için mesafeler çok kısa zamanda
alınmaktadır.

A.B.D. nin doğusundaki highwaylerde dünyanın en kesif trafiği cere-


yan etmektedir. Mesela U.S. Highways 1 ve 9 üzerinde New York şehrinin
güneydoğusunda trafik 24 saatte 60.000 vasıtaya kadar yükselir. Bu kesim-
de Washington ile Boston arasında dünyanın en kesif karayolları trafiği var-
dır. Buralarda Megalopolis sahaları ile yüksek trafiğin yakın ilgisi müşahe­
de edilmektedir. Gerek karayolları ağının kesafeti gerek karayollarında tra-
fik hacminin, büyük şehirlerin ve genel olarak nüfus kesafetinin azaldığı
100 meridyeninin batısında dikkati çekecek derecede düşmesi de nüfus
kesafeti ile trafik arasındaki ilişkiye dikkati çeker.
U.S. Highway 30 üzerinde Güney Wyoming'de 24 saatlik trafik 2000
vasıtadır. Batı New Mexico'da Route 66 ve Route 80 üzerinden 24 saatte
3000 ve 4000 vasıta geçer.
A.B.D. de karayolları münakalesinde 195 6 da yepyeni bir çığır açıl­
mıştır. Bu federal hükumetin 48 devleti ilgilendiren 41.000 mil uzunluğun­
da süper-highway inşasına girişerek devletler arası (lnterstate Highway
System) highway sistemi geliştirilmesiyle gerçekleşmektedir.

Havayolları

Ticari bir şekilde havayolları münakalesinin başlaması oldukça yeni-


dir. Birinci Cihan Harbinden kısa bir müddet sonra Batı Avrupada hava
münakalesinin başladığını görüyoruz.
1926 da ise A.B.D. de dünyada ilk defa olarak uçak postası ve tarifeli
yolcu taşıma servisi başladı.
Bilindiği gibi havayollarının diğer münakale sektörlerinden birçok üs-
tünlükleri vardır. Sürat bunların başında gelir. Özellikle yüzölçümleri bü-
yük olan memleketlerde hava yollarınm bu üstünlüğü daha da kuvvetlenir.
Şüphesiz diğer transport sektörlerine nazaran ücretlerin yüksek olduğu ha-
vayollarında gelişme çok daha fazla bir şekilde ekonomik seviyeye bağlıdır.
MÜNAKALE
395

İlgili şartlar A.B.D. de fazlası ile mevcuttur. A.B.D. çeşitli ekonomik faali-
yetlerin daima gelişme halinde olduğu geniş bir memlekettir. New York ile
San Francisco arasındaki, trenle 2 - 3 günde alınan yolun 4 - 5 saate inme-
si iş adamlarının işlerini son derece kolaylaştırmış, dolayısiyle havayolları­
nın süratle gelişmesine de yardım etmiştir.

Böylece 1930 yılında iç ve dış hatlarda 166 milyon yolcu - km yapıl­


masına karşılık 1960 da 62 milyar, 1963 de ise 81 milyar yolcu - km. ya-
pılmıştır.

A.B.D. geruş bir havayolları şebekesine sahiptir. Hemen bütün başlıca


şehirler şebekeye bağlanmıştır. Daha ufak merkezleri büyük şehirlere bağ­
layan hatlardan başka Atlantik limanları ile San Francisco. Los Angeles
ve Seattle arasında transkontinental hatlar da vardır. Bu geruş şebeke ta-
biatı ile birçok hava alanlarına sahiptir. A.B.D. de yarısından fazlası özel
olan 10.000'e yakın hava alanı vardır (1964 de 9940). New York, Cbicago.
Los Angeles, Washington Boston, San Francisco-Oakland: Miarni, Detroit
ve Seattle en kesif trafiğe sahne olan hava alanlarına sahiptirler.
Her ne kadar bugün A.B.D. de hava trafiğinde 40 kadar şirket çalış­
maktaysa da faaliyetin üçte ikisi United Airlines, Trans-World Airlines.
American Airlines ve Eastern Airline'dadır.
A.B.D. de hava münakalesi suratle gelişmektedir. Bu gelişmede rol oy-
nayan olaylar arasında bilhassa şu ikisi önemlidir.
a) Yolcu biletleri ücretlerini yataklı vagon ücretinden daha ucuz bir
hale getiren hava otobiisi.i şeklinde uçak servislerinin kurulması.
b) Sanayi ve ziraat faaliyetlerinde aynı zamanda bütünü ile iktisadi
teşebbüslerde özel uçakların geniş çapta kullanılmaya başlanması.

A.B.D. de hava münakalesinin önemi 1959 dan sonra Alaska ve Ha-


waii gibi uzak iki eyaletin katılması ile daha da artmıştır. Preston J ames'in
yerinde olarak belirttiği gibi "A.B.D. nin bir bütün haline gelmesinde de-
miryolları rol oynamışsa, bugün memleket hudutlarının Alaska ve Hawai.i'ye
yayılmasına da jetler yardım etmiştir." Bugün Seattle'dan Alaska'da Ancho-
rage'e jetle 3 saatte, San Franci co'dan Hawaii'de Honolulu'ya 5 saatte gidil-
mektedir.

Boru Hattı (Pipeline) Münakalesi

Nisbeten yeni bir münakale sistemi olan pipeline bilindigi ofüi halen
396 ANGLO-AMERİKA

yeryüzünün üç bölgesinde münakalede önemli bir rol oynamaktadır; A.B.D.,


' ., Avrupa ve Orta Doğu.
A.B.D. de halen 430.000 mil uzunluğunda pipeline vardır. Bu miktar
hemen hemen demiryollarının uzunluğunun iki mislidir.
A.B.D. deki pipeline münakalesi dört ayrı sistem halindedir :
1) Gaz Pipeline'ları
: Sadece tabi! gaz sevkiyatı ile ilgili olan bu sis-
tem en geniş olanıdır.
Esas itibarı ile Teksas ve civar devletlerden kuzey-
doğudaki (Nebraska'dan New England'a kadar) ve Califomia'daki pazarlar
arasında yayılmıştır. Gerçi California'da da tabii gaz elde ediliyorsa da bu
devlet gittikçe daha fazla bir şekilde New Mexico, Oklahoma ve Teksas' -
dan gelen tabii gaza bağlanmaktadır. Bu sistemdeki boruların azami kalın­
lığı 42 inçtir.

2) Petrol Pipeline'ları: Bu sistemde ham petrol ve likit haldeki çe-


şitliistihsalleri taşınır. Bu pipeline'ların coğrafi dağılışı hemen hemen gaz
pipeline'larınınkinin aynıdır. Yalnız gazınkiler petrolunkilerden daha yay-
gındır, daha uzak yerlere ulaşmışlardır. Petrol pipeline'larına petro-kimya
sanayiine ait çeşitli kimyevi ürünlerin nakledildiği pipeline'lan da katmak
gerekir. Bu tip pipeline'lar petrol pipeline'ları kadar yaygın değildirler. Bu-
nunla beraber oldukça önemli münakale faaliyetlerine sahne olurlar. Me-
sela Teksas ve Louisiana'da çeşitli kimyevi maddeler taşınan 2 ita 6 inch
genişliğinde 3000 kilometreyi geçen uzunlukda pipeline'lar vardır. Yapılan
tecrübeler kimyevi maddelerin çoğunun en ucuz şekilde pipeline'larla taşın­
makta olduğu sonucuna varmıştır.
Petrol pipeline'ları her yıl çoğalmaktadır. 1940 yılında 160.000 kın.
civarında olan hatlar, 1965 de 250.000 km. yi geçmiştir.
3) Maden Kömürü Pipeline'/arı: Bu sistemde maden kömürü taşın­
maktadır. Ohio'da Cadiz'den Cleveland civarında göl kenarındaki termik
bir santrale maden kömürü taşımak üzere 1O inch (takriben 25 cm.) geni, -
liğinde ve 108 mil uzunluğunda inşa edilen hat 1947 de ikmal edilmiştir.
Yılda 1.5 milyon ton maden kömürü nakledilmektedir. Hattın başında Ca-
diz'de toz haline getirilen ve su ile karıştırılıp bulamaç halini alan kömür
(bu şekline Slurry diyorlar) pipe' a sevkedilmektedir. Yol boyunca üç pom-
pa istasyonunda pompalanarak engebeli sahalardan geçirtilen kömür, orta-
lama 36 saatte seyahatini tamamlamaktadır. Hattın sonunda suyu alınan
kömür yeniden toz haline gelmekte ve fırınlara sevkedilerek kullanılmakta­
dır. Pipeline'larla kömür taşımanın başarısı yeni teşebbüslere yol açmıştır.
MÜNAKALE 397

Halen Batı Virginia'dan Philadelphia ve New York'a yılda 10.000.000 ton


maden kömürü taşıyacak olan 350 millik yeni bir pipeline planı ilerlemek-
tedir.
4) Su Pipeline'ları: Pipeline'larla suların sevkedilmesi petrolden çok
eskidir ve aynı zamanda çok da yaygındır. Hemen her şehirsel yerleşme su-
yunu pipelinelarla temin eder. Büyük Metropoliten sahalar çok uzaklardan
gayet ucuza olarak geniş pipelinelarla gerekli suyu getirirler. Bunların en
önemlileri Catskill dağlarından New York'a ve Sierra e ada'nın güneyin-
den, Owens gölünden Los Angeles'e su sevkeden hatlardır.
DIŞ TİCARET

A.B.D. ithalat ve ihracatda, ihracat lehine önemli fark mevcut olan


mahdud memleketlerin başında gelir. Aşağıdaki tablo bu hususda bilgi ver-
mektedir.
İhracat ve ithalat arasında müsbet fark
olan başlıca memleketler (1957)

Memleketler milyon dolar olarak müsbet fark


A. B. D. 5.626
Venezuela 1.355
Batı Almanya 1.312
Fransa 586
İndonezya 266
Malaya 253
Kaynak : Alexander.

AB. Devletleri hemen hemen 20 nci asıra kadar bilhassa Avrupaya


(ilk zamanlar toplamın yaklaşık olarak % 75 i) ham madde ihraç eden bir
memleketti. Zamanla ihracatta zirai maddelerin yanında mamfil maddeler
de geniş yer tutmaya başladığı gibi ticaret münasebetlerinde bulunulan mem-
leketlerde de değişiklik oldu. Böylece dış ticarette hem yapısal, hem de böl-
gesel değişme vuku buldu.
A.B.D. nin 1851 - 1960 arasında başlıca maddelere göre ihracat ve it-
halatınıgösteren cetvelin incelenmesi birinci değişiklik hakkında açık fikir
vermektedir; 1851 - 1860 arasındaki devrede ihracatın % 61.7 sini ham
maddeler teşkil ediyordu. Mamfü maddeler anc~k % 12,3 değerindeydi. Bu-
DIŞ TİCARET
399

na karşılık aynı devrede ithalatın % 'O, ?'sini mamftl maddeler teşkil et-
miştir.

A .B.D. nin İhracat ve İthalfitz


1851-1960
{% olarak)

Ham Ham Gıda Mamul Gıda Yarı


Mamul Mamul
Yıllar Maddeler Maddeleri Maddeleri Maddeler Maddeler

i H R A c A T
1851-60 61.7 6.6 15.4 4.0 12.3
1881-90 36.0 18.0 25.3 5.1 15.6
1921-25 27.5 9.7 13.9 12.5 36.4
1946-50 14.0 8.3 10.3 11.1 56.3
1956-60 12.9 7.4 6.0 15.0 58.7

i T H A L A T
1851-60 9.6 l l.8 J 5.4 12.5 50.7
1881-90 21.4 15.3 17.8 - 14.8 30.7
1921-25 37.4 11.1 13.0 17.6 20.9
1946-50 30.3 18.8 10.7 22.3 17.9
1956-60 22.3 14.0 10.5 22.1 31.I

Durum 1956-60 arasındaki devrede ise hemen tamamen tersine dön-


müştür.Bu devrede mamül madde ihracatı % 58.7 değerine yükselmiş aynı
maddenin ithalatı ise % 31,1 seviyesine inmiştir.
Halihazırda A.B.D. nin ihraç ettiği maddelerin başlıcaları önem sıra­
sına göre, makinalar, otomobil ve parçaları, demir-çelik mamfilleri, buğday
ve un, petrol, maden kömürü, pamuk (işlenmemiş) ve tütündür. Böylece
bilhassa şu husus dikkati çekiyor, A.B.D. sanayi mamulleri yanı sıra önemli
miktarda zirai ürünler de ihraç etmektedir (Foto: 17).
İthalata gelince; esas itibarı ile iki grup ayrılabilir: birincisi kahve e
şeker'in en önemlileri olduğu tropikal gıda ürünleri, diğeri ise kauçuk, yün~
jüt, bakır, kalay v.s. gibi sanayi ham maddeleridir.
1960 yılındaki dış ticaret durumunu maddelere göre gösteren cetvelin
tetkiki bazı hususlara dikkati çekiyor. Bu cetvelde ithal edilen maddeler ara-
..

Foto 17: Newport News limanında (Virginia) ihrac.; edilmek üzere bekleyen maden kömürü (Alexander'dan).
DIŞ TİCARET
401

sında kereste, tomruk ve hatta hurda kağıt da bulunuşu , kolay işletme şart­
larına haiz ormanların azalmakta olması ve muhafaza siyasetinin bir neti-
cesi gibi görülüyor. Diğer taraftan Kanada'nın zengin ormanlarında işletme­
nin gelişmiş olduğuna da işaret sayılabilir. Çünkü bu ithalat hemen tama-
men Kanada'dan yapılmaktadır.
Diğer taraftan bu cetvelde petrol'ün bulunması da ilgi çekicidir. Gerçi
A.B.D. petrol ihraç etmektedir, fakat daima ithalatı daha fazladır. Bunun
için petrol ithal eden bir memleket sayılır.
A.B.D. nin petrol ihracatı, Kanada'nın kendi petrol yataklarını işlet­
meye başlaması ve Avrupa'nın daha ucuza mal olan Orta Doğu petrolleri-
ne yönelmesi üzerine azalmıştır. Buna karşılık Orta Doğu ve Venezuella -
daki yataklardan A.B.D. dekilerden daha ucuza petrol elde edilmekte ol-
ması A.B.D. nin buralardan ithalat yapmasma yol açmıştır. 1948 de A.B.D.
nin ithal ettiği petrol ihracatını aşmıştı. 1O yıl sonra ise ithalat 100 milyon
tona yaklaşmıştır.
Amerika Birleşik Devletlerinde ucuz petrol ithalatının gittikçe artmak-
ta olmasına karşı, yabancı memleketlerdeki petrol işletmelerinde iştiraki ol-
mayan petrolcuların sert tepkileri olmuştur. Bunların neticesinde 1 Temmuz
1957 de Kayalık Dağların doğusunda ithal petrolün yerli petrol istihsalinin
ancak yüzde 12'si kadar bir miktarda kullanılması esası konuldu. Bu esas
iki üç ay sonra Batı kıyısı eyaletlerine ve Alaska ile Hawaii'ye de tatbik
edilmeye başlandı. Bu ve benzer tedbirler A.B.D. nin petrol ithalatı artışını
ancak ağırlaştırmıştır.
Gerçekten 1948 de 55 milyon ton ham petrol ve 29 milyon ton fuel
oil ithal edilmesine karşılık, 1959 da 55 milyon ton ham petrol, 32 milyon
ton F.O., 1960 da 57 milyon ton ham P. ve 34 milyon ton F.O., 1961 de
59 m.t. ve 34 m.t. 1962 de 64 ve 38 m. ton, nihayet 1963 de ise 65 mil-
yon ton ham petrol ile 39 milyon ton fuel oil ithal edilerek cem'an 100 mil-
yon ton aşılmıştır. Ayrıca çeşitli benzin ve sair müştakların ithalatı da yılda
5-6 milyon ton civarındadır. Buna karşılık ihracat 1948 den beri belirli bir
şekilde azalmaktadır. Bir kere 1948 de yarım milyon ton civarında o]an
ham petrol ihracatı 1962 de 146.000'e inmiştir. 1948 de fuel oil ve çeşitli
benzinler ihracatı da 20 milyon ton civarında iken 1963 de 16 milyon tona
düşmüştür.
1851 den itibaren A.B.D. nin dış ticaretinde ihraç edilen ve ithal edi-
len maddelerin mahiyet ve paylarında meydana gelen değişme, bütünü ile
dış ticaretin istikametinin de değismesi ile birlikte olmuştur. Gerçekten, tab-
Anglo-Amerika - Forma : 26
402 A.NGLO-AMER1KA

lolarda açık olarak görüldüğü gibi ilk zamanlar ihracat ve ithalatın % 70


den fazlasının yapıldığı Avrupa sanayi memleketleri ile ticaret 1956 da
% 27-23'e inmiştir. Buna karşılık az sanayileşmiş Güney Amerika ve Asya
ile alışveriş artmıştır.

Kztalara Göre A.B.D. nin İhracat ve İthalatı


1850 -1956 (% olarak)

Kuzey Amerika Güney


Yıllar Kuzey(l) Güney(2) Amerika Amerika Asya
İhracat
1850 6.6 9.9 5.4 75.2 2.1
1891-1900 6.3 6.2 3.4 77.9 3.2
1921-25 14.3 10.1 6.8 52.7 11.3
1947 14.7 11.9 16.3 35.9 13.3
1956 20.9 10.4 10.1 27.1 14.1
ithalat
1850 3.0 9.3 9.2 71.0 7.2
1891-1900 4.8 13.4 14.1 51.6 12.7
1921-25 11.5 14.9 12.2 30.4 27.3
1947 19.6 17.6 21.8 14.2 18.3
1956 23.0 11.4 19.9 23.5 15.9
(1) Kanada; (2) Meksika, Panamanın kuzeyindeki memleketler
ve Batı Hind adaları.

Tabloda değişiklikler A.B.D. nin harp sonrası dış ticaretinde en fazla


söz konusu edilen bir hususa, dolar açığı (Dollar gap) na da söz açar.
İkinci Dünya Harbinden beri A.B.D. ihracatına karşılık hariçden, bil-
hassa Avrupa'dan gayet az ithalat yapmaktaydı. Böylece onunla ticaret ya-
pan memleketler A.B.D. den serbestçe mal satın alamamış, 1945 den beri
alınan 50.000 milyon dolarlık yardımlar veya krediler dahi onların dolar
stoklarını koruyabilmek için çeşitli yollara başvurmak zorunda kalmala-
rını önleyememiştir. Diğer ilgili memleketler gibi İngiltere de (hernekadar
öteki memleketler kadar önemli bir dolar problemi yoksa da) Amerikan
mallarının ithalatına sıkı kontrollar koymuş, dolarla ilgili olarak parasının
kıymetini düşürmüş ve İngiliz mallarının Amerika'da satışını sağlamak için
kampanya açmıştır. Bu tedbirler ve ilgili çalışmalar İkinci Dünya Harbi sı-
DIŞ TİCARET
403

rasında başlar. Bununla beraber "dolar problemi" nin harp sonrası yılların­
da arttığı bir gerçek ise de, yeni bir şey değildir. Bunun 1873 de (A.B.D.
nin ihracatından daha fazla ithalat yaptığı son yıl) veya hiç değilse 1914
de başladığı söylenebilir. Fakat 1945 de harbin nihayetine kadar devamlı
olarak birçok hususlar, hakiki durumu maskelemiştir. Harp sonrası duru-
mun anlaşılması için, bu hususların kısaca incelenmesi gerekir.
A.B.D. Ticareti 1960
Maddelere Göre (milyon dolar)

ithalat İhracat

Gıda maddeleri : 3390 Dokumalar 552


Demir ve çelik 483
Kahve 1003
Giyim eşyası 292
Şeker 553
Kıymetli taşlar 187
Et 326
Plywood 127
Balık 304
Alkollü içkiler 275
3149
Kakao 166 Buğday ve un 1026
Tütün 116 Tütün ve sigara 476
Muz 80 Mısır 285
Pirinç 151
Ham maddeler: 4947 Mandra ürünleri 124
Ham petrol 951 Meyve ve fıstıklar 100
Petrol müştakları 596 5673
Kimyevi maddeler 451
Pamuk 980
Kereste 350
Petrol müştakları 454
Kauçuk 326
Fasulya ve Fasulya yağı 443
Demir cevheri 321
Maden kömürü 353
Tomruk ve hurda kağıt 305
Hurda çelik 244
Yün 240 Sun! kauçuk 200
Bakır cevheri 229
Kürk
4326
95
Boksit 78 Demir ve çelik 657
Dokumalar 492
Mamul maddeler (makine
Bakır 273
hariç): 4394
Kağıt 255
Kağıt, mukavva 731 Aletler 2 o
404 ANGLO-AMERİKA

ithalat İhracat

Aluminyum 149 Büro makinaları 69


Bakır 117 6952
Nikel 116
Motorlu vasıta 1244
Alüminyum 107
Uçak 1229
Kalay 87
İnşaat ve maden makinaları 729
Saatler 70 Zirai makinalar 532
Makinalar: 1483 Metal işleme makinaları 354
Radyo ekipmanı 335
Motorlu vasıta 643 Büro makinaları 221
Elektrikli makinalar 319 Jeneratör ve motorlar 217
Zirai makinalar 89 Enerji üreten makinalar 132

Amerikan iktisadiyatının kuruluş yıllarında ve bilhassa Dahili Harbin


1865 de sona ermesini müteakip Avrupalılar tarafından demiryolu yapımı,
çeşitli projelerle Amerika'ya büyük para yatırımları yapıldıktan başka, is-
kanın batıya doğru süratle gelişmesinde rol oynayan sermayenin büyük bir
kısmını da yine Avrupa s~ğlamıştır. Zaman ilerledikçe Avrupa'da Ame-
rikan malları için istek artmış ve bu yatırımlardan elde edilen kazanç artan
ithalatı finanse edebilmiş, yani yatırım gelirleri, genişlemekte olan "dollar
gap" i karşılayabilmiştir. Fakat bunu 1914-18 Harbi takip etmiştir; Avru-
pa devletleri A.B.D. den çok mal satın almışlar ve bunun için Amerika'daki
bütün mülklerini tasfiye etmişlerdir. Bu ise Harbin sonunda evxelki duru-
mun tam tersini meydana getirmiştir. A.B.D. borçlu bir devlet halinden çı­
kıp dünyanın en büyük alacaklısı halini iktisap etmiştir. Bundan başka
malları için talep de çok artmış ve evvelce bunları karşılayan yatırım gelir-
lerinin büyük bir kısmı ise ortadan kalkmıştır. Avrupa devletleri kendi he-
saplarının muvazenesini sağlayabilmek amacı ile kendi mallarını A.B.D. ne
satmak zorunluğu ile karşılaşmışlar, fakat bu borçlu devletlerin çabaları
A.B.D. nin gümrük tarifeleri tarafından önlenmiştir. Yüksek bir "gümrük
tarifesi duvarı" Amerikan pazarlarını çevrelemiş ve yabancı malların gir-
mesine mani olmuştur. Bununla beraber çeşitli sebepler dolayısiyle harpler
arasındaki yıllarda "dolar probleminin' ortaya çıkması geciktirilmiştir. Bir
defa, o zaman mevcut bulunan multilateral ticaret sistemi problemin yayıl­
masına mani olmuştur. Bu sisteme göre herhangi bir memleketle yapılan ti-
caretteki elde edilen kazancın fazlası diğeri ile olan ticaretteki açığı kapa-
DIŞ TİCARET 405

A.B.D. Ticareti 1960


(milyon dolar olarak)

Memleketler itha1 İhraç Memleketler ithal İhraç

Kanada 2912 3633 Polonya 39 143


Yugoslavya 40 86
Latin Amerika Rusya 22 54
Arjantin 99 347
Orta Doğu
Brezilya 563 422
Şili 202 195 İran 53 117
Kolumbiya 299 244 İsrael 27 118
Küba 342 222 Küveyt 124 41
l 10 41 Suudi Arabistan 66 43
Dominik Cum.
Ekvador 66 55 Türkiye 71 125
Meksika 445 802 Asya
Holl. Antillcri 269 63
142 Hong Kong 136 121
Peru 169
548 Hindistan 230 639
Venezuela 942
Endonezya 216 86
Avrupa· Japonya 1127 1325
Avusturya 50 80 Malaya 156 17
Belçika-Lük. 363 423 Pakistan 36 169
Danimarka 98 109 Filipinler 307 294
Fransa 395 573 Taiwan 20 110
İtalya 395 649
Afrika
Hollanda 212 706
Norveç 88 89 Kongo 68 26
İsveç 170 299 Mısır 26 i 51
İsviçre 196 246 Gana 55 17
Batı Almanya 895 1052 Liberya 39 36
İngiltere 996 1386 Güney Af. Bir. 10 9 _77
Finlandiya 52 56 Avustralya 144 386
İspanya 86 203 Yeni Zelanda 11 7 75

maya kullanılmıştır. 1918 den sonra İngiltere ve Fransa, A.B.D. ne borçlu


olan başlıca devletlerdi. Üstelik ticaret açıklan devamlı olarak artı rordu.
Fakat bunların kolonileri kauçuk ve jüt gibi tropikal mahsullerin satışından
gelir temin ediyorlardı. Böylece İngiltere ve Fransa İmparatorluklarının
406 ANGLO-AMER!IU.

sağladığı gelir fazlalığı ile ve multilateral sistemin uygulandığı ticaretle büt-


çelerini endirekt olarak muvazenelendiriyorlardı. Bununla beraber harp son-
rası yıllarda "dolar problemi"nin gecikmesinde sadece bu sistem rol oyna-
mamıştır. İkinci Cihan Harbinden evvel harb tehdidi başlayınca hususi ser-
mayenin Avrupa'dan A.B.D. ne kaçırılması, Amerikalıların büyük miktar-
da dış yatırım yapmaları ve nihayet Finlandiya hariç, Avrupa devletlerinin
harb borçlarını (Birinci Cihan Harbine ait) ödemekten kaçınmaları da rol
oynamıştır.

İkinci Dünya Harbi diğer bir büyük değişikliğe sebep oldu. "Land-
Lease' sistemi harp ihtiyaçlarını karşılarken, 1945 de aniden sona ermesi
Müttefiklerin bütçelerini mümkün olduğu kadar A.B.D. ile tanzime zorla-
dı. Harbden sonra meydana gelen değişmelerle durumları iyice ciddileşti.
Amerikadan gelen yatırım gelirleri azalmış ve kendilerinin de istihsal ka-
pasiteleri harp dolayısiyle çok düşmüştü. Artan talep ham ll!addelerin fi-
atını arttırırken Avrupa dışındaki memleketlerde harpte gelişmiş olan sa-
nayi pazarları da kendini hissettiriyordu.
Dolar probleminin kuvvetle ortaya çıkmasında eski multilateral ticaret
sisteminin ortadan kalkması, pazar sahalarının azalması, eski kolonilerin
hürriyetlerini kazanması başlıca rolü oynamışlardır.
Harp sonrası dünyasında her borçlu kendi dolar problemini halletmek
zorunda kalmıştır.
Gerek Avrupa ve gerekse A.B.D. kısa süreli tedbirlerle harbi takip
eden büyük 'dengesizlik devresini önlemeye çalışmışlardır. Avrupalıların tu-
tumu, Amerikan mallarının satın alınmasına sıkı kontroller koymak ve do-
lar karşılığı olmayan yerlerden ihtiyaçlarını temin etmek olmuştur. Ame-
rikalılar ise Marshall Yardımı adı altında, bu yardımı alan devletlerin ik-
tisadi durumlarım düzeltmek için 13.000 milyon dolar sağlayan program-
larını ortaya koydular.

Şüphesiz bu tedbirler fayda sağladı. Fakat uzun süreli problemler ha.Ia


mevcuttur. Amerika iie Avrupa ve diğer kıta memleketleri arasında daha
kararlı bir ticaret muvazenesi sağlamak için devamlı olarak çareler aran-
maktadır. Amerikalıların özellikle gümrük tarifeleri üzerine eğilmeleri bu
aradadır. Harpten önce bu tarifeler çok yüksekti. Esas itibariyle A.B.D. sa-
nayicilerinin tazyiki ile yüksek tutulan gümrükler Avrupalılar tarafından
AB.D. ile ticaret yapamamalarının baş sebebi olarak gösterilmekteydi. Bu
husus bugün eski önemini kaybetmiştir. Çünkü 1945 den beri A.B.D. de
gümrük tarifeleri devamlı olarak düşürülmüştür.
DIŞ TİCARET
407

Tabiatı ile A.B.D. ile Avrupa memleketleri arasında ticareti güçleşti­


ren sebepler arasında bilhassa, A.B.D. nin ithal zaruretinde olduğu baslıca
maddelerin Avrupadan temin edilememesİdir. A.B.D. sanayiinin ihti~acı
olan ham maddeler, özellikle madenler, ve çeşitli gıda maddelerinin asıl
kaynakları Avrupa dışıdır. Bu durumda Atlantik'in iki kıyısında, esas iti-
barı ile sanayi memleketleri olan ünitelerin birbirlerine mal satmaları söz-
konusudur. Diğer bir deyişle, İtalyan ve Alınan otomobilleri ile Amerikan
otomobilleri, İngiliz dokumaları ile Amerikan dokumaları rekabet zorun-
dadır.

Bu arada A.B.D. ile Avrupa arasındaki ticaretle yeni bir durum da ken-
dini kuvvetle hissettirmeye başlamıştır. Bu, geniş Amerikan sermayesinin
Avrupa'da çeşitli sanayi kollarına yatmış olmasıdır. Gerçekten 1950 yılın­
dan 1965 yılına kadar Amerika'nm yabancı memleketlerde.ki direkt yatı­
rımları -imalat, montajcı kuruluşlar, petrol ürünleri ve petrol tasfiyesi, ma-
dencilik, ticari ve mali örgütler- 11.800.000.000 dolardan, 49.200.000.000
dolara yükselmiştir. Eğer tahviller ve senetler (21.600.000.000) ile kısa va-
deli kıymetler ve alacakları (10.000.000.000) da hesaba katarsak 1965 yı­
lında dış memleketlere yatmış olan Amerikan sermayesinin 80.900.000.000'i
bulduğu görülür. Bunun imalata ait olanının büyük kısmı Avrupa'da bu-
lunmaktadır. Avrupa'daki Amerikan sermayesinin Avrupa sanayiine oldu-
ğu kadar, Amerika ile Avrupa arasındaki ticarete de çeşitli şekillerde etki
yapacağına şüphe yoktur. Tabiatı ile bunları zaman gösterecektir. Fakat
her şeyden evvel iki saha arasındaki siyasi ilişkilerin, başka kelimelerle,
A.B.D. nin Avrupa ile siyasi ilişkisinin her zamankinden fazla olduğu mey-
dandadır.

Bazı Avrupa devletleri Amerika ile ticareti kolaylaştırmak için bir ted-
bir olarak paralarının değerini düşürdüler. Fakat bu tedbir satışı garanti et-
miyordu. Bunda muhtemelen muvazenesizliğin bu klasik hal tarzının kar-
şılayabileceğinden çok daha fazla olmasının rolü vardır.
Durum şüphesiz herşeyden evvel A.B.D. nin imalat kapasitesi ve eko-
nomik yapısı ile ilgilidir. A.B.D. tabii kaynaklar bakımından üstün olduk-
tan başka, bunlardan en iy! bir şekilde de faydalanmaktadır. Her biri ayn
bir siyasi ünite olan Avrupa devletlerinin iktisaden birleşerek kuvvetlenme
çabaları (Ortak Pazar v.s.) belki bahis konusu ticarette Avrupalıları daha
şanslı bir duruma getirecektir.
408 ANGLO-AMERİKA

A. B. D. nin Dünya Ticaretine


Kat1lına Payı

ithalat % İhracat %
1938 1953 1963 1938 1953 1963
8.58 12.94 10.61 13.03 18.96 14.96

Kaynak : R. S. Tboman ve E. C. Conkling, Geography of Intemational


Trades, Prentice-Hall. inç N.J.
AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ'NİN ÇEŞİTLİ
MEMLEKETLERLE DIŞ TİCARETİ

A. B. D. Dünyadaki bütün memleketlerle, Rus.ya ve Rusya'nın Avru-


pa'daki peykleriyle dahi ticaret yapmaktadır. Fakat dört saha; Kanada, La-
tin Amerika, Batı Avrupa ve Güneydoğu Asya, A. B. D. ihracatının
% 88'ini almakta ve ithalatının hemen hemen % 90'ını temin etmektedir.
Bu sahalar fiziki coğrafya şartları, iktisadi seviyeleri, Amerikan sermayesi
ve dış ticaretle ilgili diğer çeşitli hususlar bakımıı;ıdan birbirlerinden farklı­
dırlar.

Amerika Birlesik Devletleri ile Kanada arasındaki ticaret: A. B. D.


dış ticaretinin best~ birini Kanada ile yapmaktadır. Halbuki Amerika Bir-
leşik Devletleri Kanada'nın dış ticaretinin hemen hemen üçte ikisini elinde
tutmaktadır. A. B. D'nin Kanada'dan satın aldıklarının % 37'sinin bir kı -
mı kağıt elde edilecek odun, tomruk direk ve yarı mamul kereste olara ~
doğrudan doğruya, diğerleri de gazete kağıdı ve kağıt mamulleri halinde do-
laylı olarak Kanada ormanları ürünleridir. Gerçekten, Kanada A.B.D'nin
kağıt hamuru, kağıt elde edilecek odun ve çeşitli kağıt ithalatının en büyük
kısmını temin etmektedir. Madenler A.B.D.'nin Kanada'dan aptığı itha-
latın beşte birini teşkil etmektedirler, bunJar madeni akacaklar (petrol),
demir cevher ve konsantreleri, nikel, bakır, uran) um kurşun çinko. Çoğun­
luğunu canlı hayvanlar ve balık, teşkil eden çiftlik ürünlerinin toplam itha-
lattaki payı yüzde lO'dur. A.B.D'nin Kanada'dan yaptığı ithalatın hemen
hemen üçte biri : 1) Nikel, bakır, alüminyum, kurşun, çinko, am ant ve
diğer madenler, 2) Nakliye ve münakale teçhizatı, 3) Kim evi maddeler,
4) Demir ve çelik maddeler, 5) Bunlar dışında kalanlar te kil etmektedir.

A.B.D'nin Kanada'ya yaptığı ihracatın en büyü kısmını ise tam ma-


mul maddeler ve çok çeşitli yan mamul maddeler meydana getirir. a
vasıtaları, makineler ve madeni eşya A.B.D'nin kuzeydeki om u una p-
410 ANGLO-AMERİKA

tığı ihracatın % 60' dan fazlasını teşkil etmektedirler. Kimyevi maddeler, do-
kumalar, odun ürünleri, petrol ürünleri ve kauçuk mamulleri % 17; ham-
maddeler % 10 (en çok maden kömürü, pamuk ve diğer lifliler, yağ tohum-
ları, konsantre ve hurda madenler, odun) gıda maddeleri % 10 (en çok mey-
va, sebze, hububat ve et).
A.B.D'nin Kanada ile ticaretinin çoğu iki memleketin sanayi bölgeleri
arasında yer almaktadır. Kanada'nın A.B.D. ticaretinde başta gelmesinde
şüphesiz her iki memleketin coğrafi konumlarının büyük rolü vardır. Ger-
çekten bu iki memleketin karayolları ve demiryolları birçok noktalarda bir-
birlerinin devamı halindedirler. Ayrıca büyük göller, St. Lawrence nehri ve
okyanuslardaki ucuz ve elverişli münakale imUnları memleketleri kolaylık­
la birbirlerine bağlamaktadır. Adetleri, görenekleri ve dilleri birbirine çok
benzeyen, yüksek hayat standardına sahip Kanadalılar ve Amerikalılar çe-
şitli maddeler için geniş pazarlara sahiptirler. Öte yandan Kanada'nın daha
serin olan iklimi bazı ürünlerin yetiştirilmesini engellemekte, dolayısile bun-
lar A.B.D. den ithal edilmektedir. Maden kaynakları da oldukça farklıdır;
Kanada dünya nikel ve amyantının çoğunu istihsal etmekte ve A.B.D'nin
ihtiyacı olan demir cevherlerinin gittikçe artan bir oranını vermektedir.
A.B.D. sermayesinin milyarlarca doları Kanada teşebbüslerine yatırılmıştır.
A. B. D. - Latin Amerika ticareti: A. B. D'nin güney komşuları
bu memleket ihtiyacının hemen hemen dörtte birini temin etmekte ve
ihracatın da beşte birini almaktadır. A.B.D'ne yakın ve Güney Amerika'run
A.B.D'nin dış ticaretinde Orta Amerika'dan daha fazla rol oynamasına rağ­
men A.B.D'nin Orta Amerika ile yaptığı ticaret hem kendi hem de Meksika,
Merkezi Amerika ve Batı Hint adaları için büyük öneme haizdir.
Meksika: A. B. D.'nin Meksika ile olan ticareti Meksika'nın geniş
bir alanı kaplaması, nüfusu, kaynaklarının çeşitliliği ve imaıat faaliyetleri
ile ilgili olarak hem Merkezi Amerika, hem de Batı Hint adaları ile yaptığı
ticaret faaliyetlerinden daha fazladır. A. B. D. Meksika'nın dış ticaretinin
hemen hemen dörtte üçünü elinde tutmaktadır. İthal edilen mallar ve yüz-
de değerleri şöyledir: 1) gıda maddeleri, %47, taze et ve balık, kahve, ka-
kao, baharat, canlı hayvanlar, taze meyva ve sebzeler (en fazla muz ile kış
sebze ve meyvalarıdır). 2) Yarı mamul ve mamul maddeler, %34-ham şe­
ker, madeni ve madeni olmayan mamuller, petrol ütünleri, dokuma ve gi-
yim eşyaları, kimyevi maddeler, deri, kürk ve makinalar; ve 3) Hammadde-
ler, % 17-cevher, konsantre ve hurda (geniş çapta metalik ve sülfür), ham
petrol, ham pamuk, lifli bitkiler ve odun.
A.B.D'NİN DIŞ TİCARETİ
411

A.B.D. 'nin Meksika'ya sattıklarının çoğunu mamul maddeler ve bir


kısmını da hammaddeler teşkil etmektedir. Makineler, nakliye vasıtaları ve
çeşitli madeni eşyalar toplam ihracatın % 55'ini teşkil etmektedirler; kimye-
vi maddeler % 16; dokumalar, giyim eşyası, odun ve petrol ürünleri, kauçuk
mamulleri ve tütün % 6.5; hammaddeler (cevher, konsantre ve hurda ma-
den, sentetik kauçuk, odun, tütün, post, deri ve lifli bitkiler) % 15'dir.
Merkezı Amerika: A. B. D. ile Merkezi Amerika arasında ol-
dukca önemli ticaret ilişkileri vardır. Bu sahanın A.B.D. dış ticaretindeki
payının sadece % 2 olmasına karşılık, Merkezi Amerika memleketleri dış
ticaretlerinin kabaca yarısından fazlası A.B.D. iledir. Genellikle A.B.D. bu
memleketlere (özel durumdaki Panama hariç) sattıklarından daha fazlasını
almaktadır. Panama ise A.B.D'den sattığının 5 mislinden fazlasını almak-
tadır. Merkezi Amerika memleketlerinin A.B.D'ne sattıklarının onda doku-
zunu gıda maddeleri teşkil etmektedir: Kahve %48; meyvalar (en çok
muz) % 20 civarında; et ve balık % 6; ve kakao geri kalanın büyük bir kıs­
mını teşkil eder. Cevher ve konsantre maden, odun, lifli bitkiler (en çok
pamuk) gibi hammaddeler A.B.D'ne yapılan ihracatın % 8'ini, ilaç ham-
maddeleri, yağlar ve el yapısı eşyalar gibi basit mamul maddeler ise ihra-
catın geri kalan kısmını teşkil ederler.

Bekleneceği gibi henüz sanayileşmenin başlangıcında olan bu memle-


ketlerin A.B.D.'nden ithal ettiklerinin çoğunu (% 81) mamul maddeler mey-
dana getirmektedir. Makineler, nakliye vasıtaları A.B.D'den yapılan itha-
latın % 30'unu; diğer madeni mamul maddeler % 9'u; petrol ürünleri ve
kimyevi maddeler ayrı ayrı %5.5 teşkil etmektedirler. İthal edilen diğer
mamul maddelerin başlıcaları odundan yapılmış maddeler (en çok kağıt,
kağıt yapılacak odun ve mobilya % 9; dokuma ve giyim eşyası % 8; kauçuk
ürünleri, nebat! ve hayvani yağlar, tütün ve diğerleri % 10.5'dur. Gıda mad-
deleri (daha çok hububat ve hayvani ürünler, meyva ve sebzeler) A.B.D'den
yapılan ithalatın % 17'sini meydana getirirler. Tütün, sentetik kauçuk, ham
pamuk ve kereste gibi hammaddelerin payı sadece % 2 kadardır.
A.B.D. ile Merkezi Amerika arasında ticareti teşvik eden başlıca şart­
lar arasında 1) Merkezi Amerika memleketlerinde genellikle demir ve çe-
lik, petrol, kimya ve nakliye vasıtaları imaline ait tesislerin bulunmaması ve-
ya yeterli olmaması, 2) Sözü edilen sahadaki memleketlerde A.B.D.'dekinin
aksine tropikal ve sübtropikal iklimlerin hüküm sürdüğü geniş sahalar mev-
cut olması, 3) A.B.D. ve Merkezi Amerika'da yer alan orman ve maden
kaynaklarının farklı olması; 4) Merkezi Amerika'ya A.B.D. sermayesinin
412 ANGLO-AMERİKA

geniş çapta yatırılmış alınası, 5) Panama kanalını A.B.D'nin kontrol etmesi


ve işletmesi, 6) sahanın A.B.D'ne yakın olması, 7) deniz ve hava münakale
sistemlerinin mevcut olması, ve 8) karşılıklı ticari anlaşmaların bulunması,
vardır.

Batı Hint Adaları (Küba ve Porto Riko hariç): Batı Hint ada-
ları genellikle Merkezi Amerika'dan daha az sanayileşmiştir. Yukarıda Mer-
kezi Amerika için belirtilen şartlar A.B.D'nin -Küba hariç- adalarla olan
ticaretine de uygun düşmektedir. Fakat Batı Hint adaJarı ile ticareti Mer-
kezi Amerika ile olandan daha eskidir. Halen A.B.D. çeşitli adaların dış
ticaretini değişik oranlarda olarak elinde tutmaktadır. Mesela; Trinidad,
Çuraçao ve Aruba'nın dış ticaretlerinin dörtte birinden daha azı, buna kar-
şılık Haiti ve Bahamaların dış ticaretlerinin % 70'i A.B.D'nin elindedir. Pek
tabii olarak civarda İngiliz, Fransız ve Hollanda'ya bağlı birçok daha kü-
çük adalar ekonomik ve politik bağlantıları yüzünden A.B.D. ile az ticari
münasebette bulunmaktadırlar.
Batı Hint adaları ile ticaret yapılmaya başladığı ilk günlerdeki gibi bu,
adalar gurubundan A.B.D'ne gelen maddelerin en büyük kısmını hala zi-
rai ürünler teşkil etmektedir. Gerçekten zirai gıda maddeleri Haiti'den
A.B.D'ne gelen malların % 54'ünü, Dominik Cumhuriyetinden gelenlerin
% 88'ini, İngiliz Leeward ve Windward adaları ile Barbados'tan gelenlerin
% 90'ından fazlasını teşkil etmektedirler. Daha büyük adalarda ve ılıman
iklim şartlarının hüküm sürdüğü bazı küçük adalarda şeker en önemli ürün-
dür. Daha büyük, oldukca engebeli adalarda kahve, kakao, taze meyva ve
sebze, baharatlar ve et önemlidir; daha küçük ve, yağışlı volkanik adalarda
kış sebzeleri, kakao, meyva ve baharat önemlidir. Bu ürünler Tirinidad ve
J amaika'nın da tanınmış ihraç maddeleri olmakla beraber her iki adanın
madenlerinin daha önemli olduğu kabul edilmektedir. Nitekim ham petrol
ve petrol ürünleri Tirinidad'ın A.B.D'ne yaptığı ihracatın % 80'den fazlasını
teşkil etmektedir; Jamaika'daki boksit % 76; Aruba-Çuraçao'daki ham pet-
rol ve petrol ürünleri % 7 6'yı meydana getirmektedir. Trinidad J amaika ve
Aruba-Çuraçao Merkezi Amerika ve Kanada'nın aksine A.B.D'den satın
aldıklarından iki misli fazla satmak:tadular.

Adalardan çoğunun ihracatında ziraatın göze çarpan önemine rağmen


A.B.D.'den özellikle ılıman iklim şartlarında yetişen hububat meyva sebze,
nebati ve hayvani yağlar, et, kurutulmuş ve konserve edilmiş balık alırlar.
Bazı adalarda sanayi faaliyetleri hemen tamamen başlıca zirai mahsullerin
işlenmesinden ibaret olduğu için, A.B.D.'nden (aynı zamanda diğer sahalar-
A.B.D'NİN DIŞ TİCARETİ
413

dan) satın alınan maddelerin % 80 kadarını doğrudan doğruya istihlak için


mamul ve kısmen de yarı mamul maddeler teşkil etmektedir. Makineler
nakliye vasıtaları, dokuma, giyim eşyaları ve kimyevi maddeler başta gele~
ithal maddeleridir. Fakat odun ürünleri (en çok kağıt ve kereste), kauçuk
maddeler, petrol ürünleri, sigara ve deri eşyaların da önemli yerleri vardır.
Güney Amerika :
A.B.D.'nin toplam dış ticaretinde Güney Amerika'nın payının sadece
% 15 olmasına rağmen, Güney Amerika dış ticaretinde A.B.D'nin payı
% 34'dür. Uruguay, Arjantin ve İngiliz Guyan'ı dış ticaretinin % 20'si, Ko-
lumbiya'nın % 50'si ve Ekvator'un % 55'i A.B.D. iledir. A.B.D., Arjantin,
Bolivya, Paraguay, ve Uruguay hariç, Güney Amerika memleketlerinden
sattığından daha fazla mal alır.

A.B.D'nin Güney Amerika'dan yaptığı ithalatın % 38'ini gıda madde-


leri, % 37'sini hammaddeler, % 17'sini yarı mamul maddeler ve % 8'ini de
mamul maddeler teşkil etmektedirler. Gıda maddeleri daha çok tropikal en-
lemlerdeki memleketlerin ürünlerinden meydana gelmiştir. Kahve bütün gı­
da maddelerinin % 67'sini; ham şeker kamışı % 13; balık, % 6, Arjantin,
Güney Brezilya, Uruguay ve Paraguay'ın ılıman iklim şartları hüküm süren
otlaklarından ve çoğu da konserve olarak et, % 5; ve kakao % 2'yi teşkil
etmektedirler. Güney Amerika'nın ılıman iklim şartlarına sahip güney kı­
sımlarında yetiştirilmekte olan çeşitli gıda maddelerinin çoğu A.B.D'nde çok
daha fazla istihsal edilmektedir. Bu yüzden söz konusu memleketler gıda
maddeleri fazlalığını pazarlamak için Avrupa'ya yönelmek zorundadırlar.
Hammaddeler ve yan mamul maddeler A.B.D'nin Güney Amerika'dan it-
hal ettiği maddelerin çoğunu teşkil etmektedirler. Hammaddelerin değeri
yarı mamullerin değerinin iki misli kadardır. Petrol (ham, yakacak olarak,
ve basit rafine edilmiş petrol ürünleri) başta gelir. Onu cevher veya rafine
yahut konsantre hale getirilmiş olan madenler takip eder. Petrol en çok Ve-
nezuela ve Kolumbiya'dan gelmektedir. Madenlerin başında gelen demir
cevheri ise en çok Venezuela, Peru, Şili ve Brezilya'dan gelmektedir. Diğer
önemli ithal mallarının başlıcaları Şili, Peru ve Bolivya'dan bakır; Surinam
ve İngiliz Guyan'ından boksit yine Bolivya'dan kalay; Kolumbiya'dan pla-
tin; Merkezi Andlar'dan kurşun, çinko ve diğer madenler; Brezilya ve Gu-
yan yüksek sahalarından sına! elmastır. Adı geçen memleketlerde petrol.
demir cevheri, bakır ve djğer bazı madenlerin işletilmesinde kendi tesislerine
hammadde temin etmek isteyen A.B.D. şirketlerinin büyük rolleri olmu tur.
Diğer hammaddeler arasında Arjantin, Uruguay, Peru Brezilya Sili e Bo-
414 ANGLO-AMER!KA

livya'dan gelen yün; Brezilya'dan ilaç hammaddesi, Şili'den nitrat ve diğer


memleketlerden gübreler için ham madde, ve Arjantin ile Paraguay'dan
quebracho (tannin) ile Kolombiya, Venezuela ve diğer tropikal memleketler-
den tohum, ağaç kabuğu gelmektedir.
A.B.D'nin Güney Amerika'ya ihrac ettikleri bu sahadan ithal ettikle-
rinden çok farklıdır. Bir defa hammaddeler Güney Amerika'ya yapılan ih-
racatın hemen sadece % 5'ini teşkil etmektedir. Hemen hemen eşit miktar-
lardaki maden kömürü ve sentetik kauçuk hammaddelerin yarısından faz-
lasını teşkil etmektedirler. Maden kömürlerinin hemen hemen hepsi Bre-
zilya, Arjantin, Şili ve Uruguay'a gitmektedir. Sentetik kauçuğun onda do-
kuzunu ise Brezilya, Arjantin, Venezuela ve Kolombiya almaktadır. Bunlar-
dan sonra gelen kağıt hamuru ve kağıt yapılacak odun birçok memlekete
ihraç edilmekle beraber Venezuela, Kolombiya, Arjantin ve Brezilya en bü-
yük kısmını almaktadırlar.
Lifli bitkiler A.B.D'nin Güney Amerika'ya yaptığı hammadde ihraca-
tında geri kalanın en büyük kısmını meydana getirirler. Lifli bitkilerin üçte
birini teşkil eden pamuk en fazla Bolivya, Uruguay, Venezuela, Şili ve Ko-
lombiya'ya gönderilmektedir.
A.B.D'nin Güney Amerika'ya yaptığı ihracatın sadece % 11 'ini gıda
maddeleri teşkil eder. Toplam gıda maddeleri ihracatının % 70'ini teşkil
eden hububat (en çok buğday) hemen tamamiyle Tropikal Güney Ameri-
ka'ya gönderj.lirler. Mamul meyva ve sebzeler, mandra ürünleri, ve et, gıda
maddelerinin geri kalan kısmını teşkil ederler. Bunların da hemen tamamı .
tropikal sahalara gönderilmektedirler.
Mamul maddeler ise A.B.D'nin Güney Amerika'ya sattıklarının beşte
dördünden fazlasını teşkil ederler. Birçok memleketler çeşitli mamul mad-
deleri satın almakta iseler de büyük alıcılar Venezuela, Arjantin, Brezilya
ve Kolombiya'dır. Bu memleketler söz konusu ihracatın dörtte üçünü alır­
lar. Makineler, aletler ve nakliye vasıtaları A.B.D'den satın alınan bütün
mamul eşyaların % 62'sini; kimyevi maddeler -geniş çapta esas sınai mad-
deler, ilaçlar ve plastikler- % 13; demir, çelik ve diğer madeni mamuller
% 6; petrol ürünleri, % 3; iplik ve kumaş % 3.

A.B.D. - B A T I A V R UPA :

Batı Avrupa A. B. D. ihracatında üçte bir, ithalatında ise dörtte birlik


A.B.D'NİN DIŞ TİCARETİ
415

bir paya sahiptir. Genel olarak Batı Avrupa'nın dJş ticaretinin % 14'ü
A.B.D. iledir. Gerçekten bu iki saha arasında birbirine çok benzeyen ikti-
sadi faaliyetler ve ürünler mevcut olmasına rağmen, yine de geniş çapta
alış-veriş hareketi olmaktadır. Sözkonusu ticarette A. B. D. daha karlıdır.
Gerçekten, A. B. D'nin Avrupa'dan yaptığı ithalatın değeri bu sahaya sat-
tıklarının sadece % 70'idir. Bekleneceği gibi A. B. D'nin Batı Avrupa ile
olan dış ticaretinin karakteri Orta Amerika ve Güney Amerika ile olandan
oldukça farklıdır.

A. B. D'nin Avrupa'dan ithal ettiklerinin çoğu mamul maddelerdir


(%86).

Gıda maddeleri ancak % 7.5'ini teşkil eder.


Avrupa'nın A. B.D'ne sattığı ham maddelerde ihracatta aynı paya sa-
hiptir (% 7,5). Ham maddelerin beşte dördünden fazlası altı grupta topla-
nabilir: 1) çeşitli hammaddeler (petrolden başka) toplamın % 76'sı, 2) kürk
deriler, % 14 - bunun beşte dördü İskandinavya'dan gelir; yün, % 13, her
ülkeden fakat en fazla Birleşik Krallıkdan gelir. 3) odun hamuru, % 12,
hemen tamamen İsveç, Finlandiya ve Norveç'den, 4) lifli bitkiler ve sen-
tetik lifler, % 12 - bunun beşte üçünü önemli sanayi memleketlerinden gelen
sentetik lifler teşkil eder; diğerleri nebati liflilerdir. 5) İyi kalitede sigara
tütünü, % 9 - Yunanistan ve Yugoslavya'dan, Yunanistan tek başına ithal
edilen tütünün beşte dördünü verir. 6) Tabii gübre, % 6 - geniş ölçüde Batı
Almanya ve Fransa'dan.
A. B. D'nin Avrupa'dan yaptığı ithalatın % 86'sını mamul maddeler
teşkil eder. A.B.D'nde satılan Avrupa mamul maddelerinin üçte ikisi beş
grupta toplanabilir: Makineler, nakliye vasıtaları, çeşitli aletler A.B.D'nin
Avrupa'dan ithal ettiği mamul maddelerin hemen hemen % 30'unu teşkil
, ederler; ithal edilen makinelerin en büyük kısmını sanayi, elektrik ve büro
makineleri meydana getirir; nakliye vasıtalarının en büyük kısmını da kü-
çük motorlu vasıtalar ve uçak teşkil etmektedir.
:A.B.D. Avrupa memleketlerinin hemen hepsinden ithalat yapmakta
olmasına rağmen, Batı Almanya ve İngiltere toplamın üçte ikisini vermek-
tedirler. A. B. D.'nin Avrupa'dan yaptığı ithalattan % 14'ünü teşkil eden
demir - çelik ve diğer madeni mamullerin üçde ikisinden fazlasını Batı Al-
manya, Fransa ve İngiltere vermektedir. Hemen hemen üçte ikisini İtalya,
Birleşik Krallık ve Fransa'run temin ettiği dokumalar, giyim eşyaları (kürk
giyim eşyası da dahil) toplam ithalatın % lO'unu teşkil eder. Alkollü içkiler
416 ANGLO-AMER!KA

% 6 ile bu grubu takip etmektedirler. İçkilerin beşte dördü İngiltere, Fran-


sa ve Yunanistan'dan gelmektedir. Esas sınai kimyevi maddeler, gübre, ilaç
parfüm ve kozmetikler % 5'i meydana getirirler. A.B.D'ne hemen her mem-
leket bazı kimyevi maddeler satmaktadır, fakat Batı Almanya, İngiltere,
Fransa, İsviçre ve Hollanda beşte dördünü verirler.
A. B. D'ne satılan diğer önemli Avrupa mamulleri, kıymetli taşlar, de-
ri ve ayakkabı, sanat eserleri, kağıt, kauçuk mamulleri ve oyuncaklardır.

A. B. D'nin Batı Avrupa'ya _yaptığı ihracata gelince; bunun hemen he-


men %20'sini gıda maddeleri; %21'ini hammaddeler; ve %59'unu ise ma-
mul maddeler teşkil etmektedir. A. B. D'nin Batı Avrupa'ya sattığı gıda
maddeleri bu sahadan aldığı gıda maddelerinin dört mislidir. Batı Avru-
pa'da (mısır hariç) önemli miktarda hububat istihsal edilmesine rağmen,
hububat A. B. D'nin Avrupa'ya ihraç ettiği gıda maddelerinin hemen he-
men üçte ikisini teşkil etmektedir. Meyva ve sebzeler (daha çok hazırlanmış
halde) ve et geri kalanın en büyük kısmıdır. Öğütülmemiş mısır, buğday
ve arpa hububat ithalatının beşte dördünü meydana getirir; mısır tek başına
hemen hemen yarısını teşkil etmektedir. A. B. D'nin Avrupa'ya yaptığı
hammadde ihracatı Avrupa'dan ihraç edilenlerin dört misli kadardır. A.
B. D'nm yaptığı ihracat ithalatından oldukça farklıdır. A. B. D'nin Av-
rupa'ya sattığı hammaddelerin üçte ikisinden fazlası beş gurupta toplana-
bilir: 1) İşlenmiş tütün, % 22, 2) Ham pamuk, % 15, 3) Yağ tohumları,
% 15, 4) Maden kömürü, % 14, ve 5) Sentetik kauçuk %9.
A. B. ·D'nin Avrupa'ya yaptığı mamul madde ihracatının büyük bir
kısmı tam mamul maddelerdir. Makineler, nakliye vasıtaları, el aletleri ve
diğer aletler satılan mamul maddelerin yarısından fazlasını meydana geti-
rirler; kimyevi maddeler, % 20; demir-çelik mamulleri ve diğer madeni eş­
yalar hemen hemen % lü'dur. Avrupa'ya yapılan diğer önemli ihracat iplik,
kumaş, petrol ürünleri yarı mamul kauçuk ve kauçuk maddeler, sigara ve
puro, yapı malzemeleri ve giyim eşyaları teşkil etmektedir.

A.B.D. - JAPONYA TİCARETİ:

A.B.D'nin Japonya'nın dış ticaretindeki payının % 27 olmasına karşı­


lık, J aponya'nın A.B.D. dış ticaretindeki payı ancak % 8 kadardır. A.B.D' -
nin sadece Kanada ile olan ticareti Japonya ile olandan fazladır. Amerika
Birleşik Devletlerinin taponya'ya ihracatı aşağı yukarı bu memleketten yap-
tığı ithalata eşittir.
A.B.D'NİN DIŞ TİCARETİ 417

A.B.D' nin Japonya'dan yaptığı ithalatın % 8'i gıda maddeleridir; taze


ve konserve balık % 81 ; hazır halde meyva ve sebze, % 13; et, % 2; ve çay,
baharat. Ham maddeler Japonya'nın A.B.D'ne sattıklarının sadece % 3.S'ini
meydana getirirler; dokuma için lifli bitkiler, (bunun hemen hemen 3/ 4'ü
ham ipektir), %60; odun, %20; ham petrol, %8; ve, madenler, kürk deri-
ler ile sentetik kauçuk geri kalanın en büyük kısmını teşkil ederler. Japon·
ya' dan yapılan mamul madde ithalatı ise toplamın % 88'ini meydana geti-
rir ve çok çeşitlilik gösterir. Bütün mamul maddelerin l / 4'ünü makineler,
nakliye vasıtaları, ve çeşitli aletler teşkil etmektedir (telekomünikasyon mal-
zemesi ve elektrik makineleri bu gurubun yarısından fazlasını meydana ge-
tirmektedirler). Dokumalar ve giyim eşyası %22; demir ve çelik mamuller
ve diğer madeni eşyalar, % 15; kütük, % 5; ayakkabı ve deri, % 5'i teşkil
etmektedirler. Değerlerine göre diğer önemli ithal maddeleri odundan ma-
mul maddeler (kağıt dahil), kimyevi maddeler, kauçuk mamulleri, döşeme­
lik malzemeler ve kıymetli taşlar gelmektedir.
A. B. D'nin J aponya'ya yaptığı ihracatta çeşitli maddelerin payları
şöyledir; gıda maddeleri % 12.5; ham maddeler %40; mamul maddeler ise,
% 47.S'dur. A. B. D'nin Japonya'ya ihraç ettiği gıda maddelerinin değeri
J aponya'dan satın aldığı gıda maddelerinin değerinin hemen hemen ilci mis-
lidir. A. B. D'nin sattığı gıda maddelerinin 3/4'ünü hububat-çoğu öğütül­
memiş mısır, buğday ve diğerleri; % ?'sini kahve; % 6'sını hazırlanmış mey·
va ve sebzeler; % 5'ini mandra ürünleri; ve geri kalanın büyük kısmını da
etler teşkil etmektedir. Bütün bunlar, kahve hariç, ılıman kuşak ziraatinin
ürünleridir.
J aponya'ya ihraç edilen hammaddeler J aponya'dan satın alınan ham
maddelerden 1O misli daha fazladır. Bir kısmı kısmen işlenerek giden bu
maddeler oldukça çeşitlidir. Bilindiği gibi Japonya'nın ham madde bakımın­
dan zengin olmaması birçok sahalara olduğu kadar Amerika Birleşik Dev-
letleri'ne de bağlanmasına sebeb olmuştur.
Hemen hemen eşit değerdeki ham pamuk ve yağ tohumu toplamın
2/5'sini; demir cevheri ve hurda çelik % 16'yı; maden kömürü % ll'i; ke-
reste ve odun hamuru % 1O'u teşkil etmektedir. Geri kalanın büyük kısmını
diğer hurda ve cevher halindeki madenler, kürk, sentetik kauçuk, işlenme­
miş tütün, gübre ham maddeleri ve ham petrol meydana getirmektedir..
Japonya'ya ihraç edilen mamul maddeler ise satın alınanların sadece
yarısı kadardır. Her iki memlekette de sanayi ilerlemiş olduğu için bu saha-
Anglo-Amerika - F orma : 27
418 ANGLO-AMERİKA

daki alış-veriş oldukça benzer olmakla beraber detayda farklıdır. Makine-


ler, nakliye vasıtaları ve aletler J aponya'ya satılan mamul maddelerin
% 54'ünü meydana getirir; madeni eşyalar, elektrik, büro, enerji, dokuma
ve çeşitli sanayi makinaları toplamın 4/5'ünden fazlasını; uçak, motorlu
vasıtalar ve aletler ise geri kalanı meydana getirmektedirler. Kimyevi mad-
delerin büyük kısmını teşkil eden sınai maddeler, itaçlar, gübreler ve de-
terjanlar Japonya'ya satılan mamul maddelerin % 20'sini teşkil ederler;
üçüncü gurup; petrol ürünleri ise % l 1.5'i meydana getirirler. A. B. D'nin
J aponya'ya sattığı diğer mamul maddeler önem sıralarına göre hayvani ve
nebati yağlar, kağıt, yarı mamul ve mamul maddeler, iplik ve dokuma ma-
mulleri, giyim eşyası, tütün ürünleri, ve odun mamullerdir.

A.B.D'NİN DİGER BÖLGELERLE TİCARETİ:

Güneydoğu Asya (Japonya hariç), Güneybatı Asya, Afrika, Okyanus-


ya (daha çok Avustralya ve Yeni Zelanda), ve Doğu Bloku memleketleri
toplam olarak A.B.D. dış ticaretinde beşte birlik bir yere sahiptirler. Fakat
bu sahalardan Güneydoğu Asya (Japonya hariç) A.B.D'nin bütün diğer dev-
letlerle olan ticareti kadarını elinde tutmaktadır.
Güneydoğu Asya : Büyük bir nüfus kütlesine, zengin orman ve
maden kaynaklarına sahip olan ve çeşitli iklim şartlarının hüküm sürdüğü,
dolayısile farklı zmıl ürünlerin elde edildiği bu saha ile A.B.D'nin ticari
ilişkileri azdır. Bununla beraber Filipinler ve Güney Kore'nin dış ticaretle-
rinin yarısından fazlası A.B.D. iledir. A.B.D'nin bu sahadaki diğer memle-
ketlerin dış ticaretlerindeki payı genellikle % 30'dan bazılarında ise % 15'den
de azdır. Filipinler hariç, bu memleketler ile Batı Avrupa arasında uzun za-
man sıkı siyasi ve ticari bağlar mevcuttu. Bağımsızlıklarından sonra da ba-
zılarında İngiliz Milletler Camiası ve ana ülkelerle olan bağlar pek sarsılma­
mıştır.

A.B.D'nin bu sahadaki memleketlerden yaptığı ithalatın büyük kısmı­


nı tropikal gıda maddeleri, ham maddeler ve bazı yarı mamul maddeler teş­
kil etmektedir. 14 çeşit veya gurup madde Güneydoğu Asya'dan yapılan
ithalatın hemen hemen 9 /lO'unu teşkil etmektedir. Bunlar arasında başta
olan dördü ithalatın % 70'ini meydana getirir. Bunlar: 1) Hindistan, Hong
Kong ve Filipinler'den iplik, dokumalar; 2) Filipinler, Hindistan ve Pakis-
tan'dan ham şeker; 3) Malaya, Endonezya, Singapur, Seylan, Kamboçya ve
Güney Viet Nam'dan ham kauçuk; 4) Malaya, Endonezya ve Singapur'dan
A.B.D'NİN DIŞ TİCARETİ 419

kalay, İfindistan'dan manganez, Filipinler'den demir cevheri, krom ile böl-


gedeki geri kalan memleketlerden alınan çeşitli madenlerdir. Diğer önemli
ithal maddeleri ve alınan memleketler şunlardır: Yağ tohumları ve nebatı
yağlar (Filipinler, Hindistan ve Güney Kore'den); hazır halde meyva ve seb-
zeler memleketlerin çoğundan, fakat özellikle (Filipinler, Hindistan ve For-
moza'dan); ham petrol (Endonezya'dan); Çay, (Seylan, Hindistan, Endonez-
ya ve Formoza'dan); orman ürünleri (Filipinler, Burma, Formoza, Tayland
ve Malaya'dan); nebatı lifler ve jüt (Pakistan, Hindistan ve Tayland'dan);
diğer lifli bitkiler (Filipinler ve Endonezya'dan); baharatlar, hemen hepsi,
(Endonezya, Hindistan ve Formoza'dan); işlenmemiş puro tütünü (Filipin-
ler ve Endonezya'dan); kıymetli taşlar ise Hindistan, Hong Kong, Tayland,
ve Burma'dan gelmektedir.
Amerika Birleşik Devletleri'nin Güneydoğu Asya'ya yaptığı ihracat
esas itibariyle buğday, buğday unu, hazır halde meyva ve sebzeler, mandra
ürünleri ve hayvani yağlar gibi gıda maddeleri ile ip, iplik ve giyim eşyası
makineler, çelik ve djğer madeni mamuller, nakliye vasıtaları, petrol ürün-
leri, kauçuk maddeler gibi sanayi maddelerinden ibarettir.
Güneybatı Asya: A. B. D'nin Güneybatı Asya ile olan ticareti,
Japonya dahil Güneydoğu Asya ile olan ticaretinin sadece beşte biri ka-
dardır. Dolayısiyle bu sahadaki memleketlerin dış ticaretlerinde Amerika
Birleşik Devletlerinin payı çok azdır. Söz konusu pay; çoğunda % 1O civa-
rındadır. A.B.D'nin bütünüyle bu sabadan yaptığı ithalat buraya yaptığı ih-
racatın sadece 2/3'si kadardır. Fakat bazı büyük petrol istihsal sahaların­
dan satın aldıkları sattıklarından çok daha fazladır.
Amerika Birlesik Devletleri'nin Güneybatı Asya'dan yaptığı ithalatın
çoğunu ham ve kıs~en işlenmiş maddelerle gıda maddeleri teşkil etmekte-
dir. İthal edilen maddelerin 3/4'ünü yedi gurupta toplamak mümkündür:
Petrol (daha çok ham) ithaıatın bütününün yüzde 50'i; iyi sigara tütünü (en
fazla Türkiye' den) % 1O; kıymetli taşlar (daha çok İsrail' den) % 6; yün,
% 3; deri, % 3; meyva ve sebzeler ve bunların hazır şekilleri, % 2.5; ve ma-
denler (en fazla Türkiye' den krom, % 2.5. Bu sahadan ithal edilen mamul
maddeler ise kumaşlar, giyim eşyası ve halıları içine almaktadır.
Amerika Birleşik Devletleri'nin Güneybatı Asya'ya ihrac ettikleri ise
esas itibariyle mamul ve yan mamul maddeler ile gıda maddeleridir. Mamul
maddeler toplam ihracatın % 72'sini; gıda maddeleri % 24'ünü; ve ham
maddeler ise sadece % 4'ünü teşkil etmektedirler. Ham maddeler ya v to-
humları, lifli bitkiler (başlıca pamuk), hurda çelik ve diğer madenler, sen-
420 ANGLO-AMERİKA

tetik kauçuk, post ve odun hamurunu ihtiva etmektedir. Gıda maddelerinin


% 9'dan fazlasını hububat-öğütülmemiş buğday, mısır, arpa, buğday unu
ve pirinç teşkil etmekte; geri kalanını en fazla hazır halde meyva ve sebze,
mandra ürünleri ve şeker meydana getirmektedir. A.B.D. Güneybatı As-
ya'ya çok çeşitli mamul maddeler satar. Makineler, nakliye vasıtaları, çelik
mamulleri ve diğer madeni eşyalar, el aletleri ve diğer aletler bütün mamul
maddelerin 2/3'den fazlasını; kimyevi maddeler, nebati ve hayvani yağlar,
petrol ürünleri, kauçuk mamulleri, kumaşlar, kağıt ve tütün ürünleri de
geriye kalanın en büyük kısmını teşkil ederler.
Afrika: Amerika Birleşik Devletleri'nin henüz Afrika ile ticari mü-
nasebetleri azdır. A.B.D'nin bütün Afrika'nın dış ticaretindeki payı % 11 '-
dir. Afrika ise A.B.D. dış ticaretinde sadece % 4'lük bir paya sahiptir. Kıta­
daki memleketlerin çoğunun öteden beri Avrupa ile çok sıkı siyasi ve ikti-
sadi bağları mevcuttur. Bu memleketlerin çoğu II. Dünya Harbi'nden önce
ve hemen sonra bağımsızlıklarını kazanmışlarsa da eskiden bağlı oldukları
Avrupa memleketleri ile olan ticari bağları hala devam etmektedir. Bunun-
la beraber A.B.D'nin Afrika dış ticaretinde sahip olduğu oran bir memle-
ketten diğerine çok fazla değişmektedir. Mesela A.B.D. Kamerun ve on ka-
dar diğer küçük memleketin dış ticaretinin sadece % 3.S'ini elinde tutmak-
tadır. Buna karşılık Uberya'nın dış ticaretinin yarısından fazlası A.B.D.
iledir.
A.B.D'nin Afrika'dan yaptığı ithalat kıtaya yaptığı ihracatın sadece
3 / 4'ü kadardır. Bununla beraber A.B.D'nin tropikal Batı Afrika memle-
ketlerine sattıkları satın aldıklarının % 70'i; doğu ve güney Afrika memle-
ketlerinde ise % 79'u kadardır. Bu iki sahadaki hemen bütün memleketler-
le olan ticarette A.B.D'nin satın aldıkları sattıklarından fazladır. Buna kar-
şılık Kuzey Afrika memleketlerinin A.B.D'ne sattıkları bu memleketten sa-
tın aldıklarının sadece % 12'sidir.

A.B.D'nin Kuzey Afrika' dan aldıklarının % 70'ini ham maddeler;


% 22'sini mamul maddeler; % 8'ini de gıda maddeleri teşkil etmektedir. İt­
hal edilen gıda maddelerinin hemen bütünü taze balık, şeker ile meyva ve
sebzelerdir. Mamul maddelerin beşte dördü Mısır'dan gelmekte ve çoğunu
dokumalar teşkil etmektedir. Ham petrol (Libya, Cezayir ve Mısır'dan) ve
diğer madenler ithal edilen ham maddelerin % 61 'ini; Mısır ve Sudan'dan
pamuk, diğer memleketlerden alınan yün, % 30'u post ve nebati yağlar ise
geri kalanın büyük kısmını teşkil etmektedirler. A.B.D'nin tropikal Batı Af-
rika'dan satın aldıkları Kuzey Afrika'dan satın aldıklarının Smisli fazladır.
A.B.D'NİN DIŞ TİCARETİ 421

En çok kakao ve kahveden meydana gelen gıda maddeleri ithalatın % 60 ını;


ham maddeler %38'i; ve mamul maddeler de %2'yi teşkil ederler. Ham
maddelerin l/3'ini; madenler, 1/4'i ham kauçuk, % 15'i tropikal ağaçlar
ve% lO'u da bitkisel yağlar meydana getirirler. A.B.D. nin Doğu Afrika'dan
yaptığı nisbeten daha az miktardaki ithalat da esas itibarı ile gıda madde-
leri (toplamın % 80'i) ve ham maddelerden (% 18.5) ibarettir. Kahve gıda
maddelerinin % 80'ini; çay, şeker, baharatlar ile meyva ve sebzeler bütün
geri kalanı meydana getirmektedirler. Lifli bitkiler, yağ tohumları, postlar
ve madenler ham maddelerin büyük kısmını meydana getirirler. A.B.D'nin
Güney Afrika'dan ithal ettiklerinin sadece % 14'ünü gıda maddeleri % 78'ini
ise ham maddeler teşkil etmektedir. A.B.D'nin Güney Afrika'dan satın al-
dığı gıda maddeleri arasında taze balık ve şeker başta gelir. Ham maddele-
rin % 4 7' sini teşkil eden madenlerin de hemen hemen yarısını radyoaktif
cevherler meydana getirmekted'ir. Geri kalanlar yün, kıymetli taşlar ve de-
rilerden ibarettir.
A.B.D'nin Afrika'nın çeşitli bölgelerindeki memleketlere yaptığı ih-
racat çeşit ve miktar bakımından önemli derecede değişiktir. A.B.D'nin Ku-
zey Afrika'ya sattıkları içinde mamul maddelerin payı % 50; gıda maddele-
rinin % 45; ve ham maddelerinki ise % 5'dir. Ham maddeler de esas itibarı
ile dokuma maddeleri ve pamuktan ibarettir. Gıda maddelerinin başında
buğday, arpa, mısır, mandra ürünleri ile meyva ve sebzeler gelmektedir.

Avustralya ve Yeni Zelanda :

Bu iki memkketin A.B.D. dıs ticaretindeki payları % 2 kadardır. Fa-


kat A.B.D. her ikisinin birden dış ~icaretlerinin % 13 kadarını elde tutmak-
tadır. A.B.D'nin bu iki memleket ile olan ticareti oldukça farklıdır. A.B.D'·
nin Avustralya'dan yaptığı ithalat ihracatının % 70'i fakat Yeni Zelanda'dan
yaptığı ithalat bu memlekete ihraç ettiğinin iki buçuk mislidir.
A.B.D'nin Avustralya'dan ithal ettiği maddelerin başlıcaları şunlardır:
Gıda maddeleri % 61; ham maddeler % 26; ve mamul maddeler % 13. Et-
ler, daha çok taze olarak, gıda maddelerinin % 82'sini; ham şeker % 9; ta-
ze balık % 8; hazırlanmış meyva ve sebzeler ile mandra ürünleri geriye ka-
lanın büyük kısmını meydana getirirler. Ham maddelerin hemen hemen
% 70'i yünden müteşekkildir; geriye kalan ise en çok cevherler. post ve
kürklü derilerden ibarettir. Yeni Zelanda'nm A.B.D'ne attıklarını gıda
maddeleri, % 55 (et, daha çok taze olarak, % 90· taze balık mandra üriın·
422 ANGLO-AMERİKA

leri, bilhassa peynir ve tereyağı, geri kalanın büyük bir kısmı); ham madde-
ler, % 42; ve mamul maddeler sadece % 3'dür. Yün ham maddelerin % 70'-
ini; cevher ve konsantreler, post ve kürklü deriler, hemen hemen bütün ge-
ri kalanı kapsarlar.
Hem Avustralya hem de Yeni Zelanda A.B.D'den aynı tip maddeler
ithal ederler. Gıda maddeleri A.B.D'nden satın aldıklarının sadece
% 1 Sidir - bunlar en çok hazırlanmış meyva ve sebzeler ile taze ve kon-
serve balıktır. Ham maddeler % 12'dir. İşlenmemiş tütün ham maddelerin
% 36'sını teşkil ederek başta gelir; odun, odun hamuru ve kaba kağıt, pa-
muk ve sentetik lifler, ham sentetik, sülfür ve diğer madenleri geri kalanın
en büyük kısmını teşkil ederler. Mamul maddeler bu memleketlerin A.B.D' -
den yaptıkları ithalatın % 86'sını teşkil ederler. Birkaç gurup mamul mad-
de ithal edilenlerin % 4/5'ünden fazlasını meydana getirmektedir: 1) Maki-
neler, nakliye vasıtaları, el aletleri ve diğer aletler, %53; 2) Kimyevi mad-
deler-esas sınai olanlar, ilaçlar, deterjanlar ve gübreler - % 14; 3) Çelik ma-
mulleri ve diğer madeni mamuller, % 11; 4) Kumaşlar, % 7; petrol ürünle-
ri, kağıt, kauçuk maddeler ve tütün ürünleri geri kalanın büyük kısmını teş­
kil etmektedirler.
FAYDALANILAN YAYINLAR

Amerikan Tarihinin Ana Hatları, Amerika Birleşik Devletleri Dış İşleri Bakan-
lığı Yayını Ankara,
ADAMS, T.J. : The Epic of America, Boston, 1950.
BARACH, A.B.: U.S.A. and its Economic Future, New York, 1964.
BAULIG, H.: Amerique Septentrional. Paris, 1935.
BEARD, A.C., VE BEARD, R.M. : A Basic History of the United States, New
York 1950.
BOUGUE, DONALD J. : The Population of the United States, New York, 1959.
BOLTON, E. VE MARSHALL, M.T. : The Oolonization of North America, New
York, 1949.
DARKOT, B. : Kuzey Amerika (Teksir edilmiş ders notları ) .
DRIVER, H. E. : Indians of North America, Chicago, 1961.
DUNCAN, 0.D. : Metropolis and Region, Baltimore, 1960.
ERİNÇ, S. : Kuzey Amerika (Teksir edilmiş ders notları ).
FRAYER, D.W.: World Economic Geography, New York, 1965.
GOTTMANN, J. : L'Amerique. 3. baskı. Paris, 1960.
HAROLD, M.H. : The Geographic Basis of American Life, New York, 1940.
HA YSTEAD, L. VE FITE, G.C. : Agricultural Regions of the United States,
Norman, 1955.
HIGBEE, E.C. : The American Oasis: the Larıd and its Uses, New York 1957.
HIGBEE, E.C. : American Agriculture, New York, 1958.
HODGE, C. VE DUISBURG, P'nin editörü olduğu: Aridity and Matt , Washing-
ton, D.C., 1963.
JONES, L.R., VE BRYAN, P.W. : North America: A Historical, Eco1ıomic and
Regional Geography, Londra, 1957.
JONES, CF VE DARKENW ALD, G.G. : E conomic Geography, New York, 1965.
LÜTEN, t. : Amerika'yı Tanıyalım, Ankara, 1946.
MEAD, W.R.: VE BROWN, E.H . : The United States and Canada , A Regıonal
Geography, Londra, 1962.
424 ANGLO-AMERİKA

MILLER, J.C., PARKINGS, E.A. VE HUDGINS, B.: Geography of North


America, New York, 1954.
MURPHY, E.R. ; The American Oity, New York, 1966.
NETTELS, C.P.: The Roots of American Oivilization, New York, 1938.
PARKER, W.H.: Anglo-America, A Systematic Regiorıal Geography, Londra,
1962.
PATERSON, J.H. : North America, A Regional Geography, Londra, 1962.
PEARCY, O. ve diğerleri : World Political Geography, New York, 1957.
PRESTON, E.J. : One World Divided, New York, 1964.
SHAW, E.B.: Anglo-America: A Regional Geography, New York, 1959.
SMITH, J.R. VE PHILLIPS, M.O.: North America, New York, 1942.
SPYKMAN, J.N. : American Strategy in ı:vorld Politics, New York, 1942.
THOMAN, R.S. VE CONKLING, E.C. : Geography of International Trades,
Prestice-Hall Inc. N.J. 1968.
U.S. Bureau of the Oensus, Statistical Abstract of the United States: 1966 (87
thedition) Washington, D.C. 1966.
U.S. Department of Agriculture: Yearbook of Agriculture, muhtelif yıllar.

WATSON, J.W. : North America, its countries and regions. Londra. 1963.
WHITBECK, R.H. VE FINCH, V.C. : Economic Geography, New York, 1941.
WHITE, C.L. VE FOSCUE, E.J. : Regional Geography of Anglo-America,
Englewood Cliffs, N.J., 1964.
VHITTLESEY, D. : The Earth and States, New York 1944.
WRIGHT, A.J.: The United States and Oanada, New York. 1955.
)
37.50 Ti.

You might also like