Professional Documents
Culture Documents
Nefi̇s Mertebeleri̇nde Rüya Tabi̇rleri̇
Nefi̇s Mertebeleri̇nde Rüya Tabi̇rleri̇
Bu yedi nefsin her birinin sıfatları – herkesin kendi nefsini kolayca tanıyabilmesi için –
kendi dâiresinin etrafında gösterilmiştir. Böylece her bir kimse hangi nefs dâiresinde
olduğunu, hangisinin hangi nefs üzere gâlib veya mağlûb veya denk olduğunu açıkça
bilir ve ona göre bir hâl çaresi bulur. Bundan dolayı herkes, gücü nisbetinde ve münâsib
bir şekilde gereği gibi gayret göstererek, ilâhî emirlere uyup, nehiylerden kaçınarak
istikamette olmaya çalışmalıdır. Şurası bilinmelidir ki, meselâ altıncı veya daha aşağı ki
nefs dâirelerinin halleriyle hemhal olan bir kişide, nefs-i emmâre hâlinden bir veya daha
fazla haller görülse, bu hallere mağlûp olduğu için kişi içinde bulunduğu altıncı nefs
dâiresinden çıkmış olmaz. Ancak nefs-i emmâre halleri, diğer nefs hallerine gâlib gelirse
– yani daha fazla görülürse – işte asıl büyük korku o zamandır.
Bir kimsede yedinci nefsin ahvâli (halleri) tamamen bulunduktan sonra diğer mertebelere
inmesi kuvvetle muhtemeldir. Çünkü yedinci nefs, nebiler ve rasüllerin nefislerinin
makamıdır. Bir kimsede yedinci nefsin kıdemi ve hâlinin bulunmasıyla o kimsenin nebi
olması lâzım gelmez. Ancak yüksek bir dereceye nail olacak bir amel ve ihlâsta
olduğuna işaret olmuş olur. Eğer bir kimse bu halde kalırsa bu durum itibâra şayan ve
arzu edilendir. Ancak eğer, bazen bir nefsin, bazen de diğer bir nefsin vasıfları
görülürse, mu’teber olan gâlib olandır. Bütün nefslerin hallerini buna kıyaslayarak,
galibiyet, mağlûbiyet ve eşitlik durumlarına bakılmalıdır. Yaradılışı gereği rüya görmeye
müsait olan bütün mahlûkatın görmüş oldukları rüyaların hepsinin ta’biri aşağıda özet
olarak verilen ta’birnâmede bazen açık olarak, bazen de işaretle beyân olunmuştur. Bu
şekilde herkes, içinde bulunduğu durumu anlayıp çaresine bakmalıdır.
Sonuçta diyebiliriz ki ruhun halleri hareket halindedir. Bazen birinci makama dahi iniş
yapar. Önemli olan bu halin uyarıcısı geldiğinde dikkat edip halin düzelmesi için gayret
gösterilmesidir.
Allah Teâlâ, cümlemizi nefs-i emmârenin şerrinden emîn eylesin. Âmin Ya Muîn
(Görülen rüyalar ve tabirler, durumunu bilmek isteyen kardeşlerimiz için özet şekilde ve
alfabetik konumda hazırlanmıştır.)
Bu nefsin eserinden kibir benlik, hırs, şehvet, kıskançlık, cimrilik, kin, intikam, hiddet gibi
huylar çıkar.
Bu nefs sahibi, günah işlediğinde pişman olup tevbe eder, kendisini kınar, yapmamak
için karar verir. Fakat günah önüne gelince duramaz, yine içine düşer. Sonra pişman
olur. İyilik ve kötülük arasında gider gelir.
Kendini beğenme, çekişme, gizli riya, makam ve şehvet tutkusu gibi nefs-i emmârenin
bazı vasıfları bu mertebede de bulunur. Fakat nefs hakkı hak; batılı batıl görür. Yine bilir
ki, bu sıfatlarla huzurdan uzaktır. Fakat onlardan kurtulamıyor.
Hali muhabbet, gidişi tarikat, mahalli Kalp'tir. Alemi Berzah Alemi'dir. Nefsiyle
mücahedede sabit olursa Misal Alemi'dir. Uykuyla uyanıklık arasında –genellikle oturma
halinde- Misal Alemi'n*den bir çok manalar temessül eder.
Allahu Tealâ nefsin isyan ve itaatini vasıtasız ilham ettiği için bu makamda nefsin adı
mülhime olmuştur. Nitekim Kur'an'da : “Sonra da o nefse isyan ve itaati ilham edene
yemin ederim” (Şems, 8) buyrulmuştur .
Alemi Ruhlar Alemi, mahalli Ruh'tur. Ruhunda ilâhi aşk ateşi parlamaya başlar. İlim,
tevazu, yumuşaklık, kanaat, mert*lik, sabır, belaya tahammül gibi, güzel hasletler belirir.
Visal rüzgarları esmeye başlar. Fakat ego, ona açık ve bariz bir şekilde saldırmaya
başlar . Kendini ve amellerini beğendirir, insanları küçük ve değersiz gösterir, ümitsizliğe
düşürür, Allah'ın azabına karşı ona emniyet hissi verir. Bu makamda mürşidin himmeti
olmazsa tehlikeye düşebilir.
Bu makamda salik, sırlara vakıf olduğundan esrar ile meşgul bulunduğu cihetle bunun
üstünde olan kemalden mahcup kalmıştır. Bu makamın seyri Allah (CC) Hz.leri olduğu
için salikin batınında imanın hakikati zuhur etmiş olmakla müşahedelerinde masiva
kalmamıştır. Bu makamın alemi, ervahtır, salik arzu ettiğini görür ve tasarrufa bile kadir
olur.
Cenab -ı Mevlâ'nın “Ey tatmin olmuş Nefs” (Fecr , 27) hitabıyla ıstıraptan kurtulup
huzura eren nefstir . Her türlü şek ve şüpheden temizlenip rahatlamış, ayne'l - yakîne ve
kâmil imana ulaşmıştır. Kötü huylardan tamamen pak olmuş, fenalıklara arzusu
kalmamıştır. Seyri, Allah ile gerçekleşmiş (seyr-i meallah), velilik mertebesine ulaşmıştır.
Alemi, Muhammedî Hakikat, mahalli Sır'dır. Manevi tecellilerin mazharıdır . Sıfatları,
tevekkül, incelik, cömertlik, yumuşaklık, güler yüz, tatlı dil, kusurları bağışlama, hamd,
şükür, müşahede, teslimiyet ve rızadır.
Azizim! Malum ola ki, sıfat-ı mutmainnede bulunan zevatın halleri şöyle olur: Bunlar,
artık tereddütlerden ve iç kuruntulardan kurtulmuşlardır. Ve teslim-i külli ile teslim
olmuşlardır. . Bu zevata “veli” adı verilir. Bu mertebede olanlara Yüce Allah (CC) Hz.leri
Mucizel Beyan’ında şöyle hitap etmektedir: . . Ayet-i Kerimedeki aşka ve muhabbete nail
olur, Zikrullah ile gönlü rahat eder, kalbi mutmain olur.
İster bela, ister sefa, Allah'ın bütün fiillerinden razı olan, O'ndan başka her şeyi
gözünden silip atan ve sadece Rabbi'nin rızasına nazarını diken nefstir . Bu nefse: “Razı
olmuş ve razı olunmuş olarak Rabbine dön” ( Fecr , 28) kelâmıyla hitab edilmiştir. Seyri
Allah'tadır ( Seyr -i fillâh ). Alemi Lâhut (Ruhanîler) Alemi; mahalli, Sırrın Sırrı'dır. Beşerî
sıfatlardan büsbütün yok olmakla fenâya varmıştır. Fakat bu makama varanlar arif değil,
velidirler. O yüzden başkasını irşad edemezler.
Azizim! Malum olsun ki, nefs-i radiyye sıfatında olan bu zatlar, yine bu hal ile bazan
ilerler, bazan da gerilerler ve böylece zikrine ve fikrine devam ve sebat ederlerse,
Cenab-ı Hakk’tan (CC) kendilerine teveccüh eden her şeye rıza-i külli ile razı olurlar ve
onlar için keder ile sürur müsavi olur. Çünkü Yüce Allah (CC) Hz.leri onları Mucizel
Beyan’ında müjdelemiştir: “Rabbine razı ve marzi olarak dön.”[6]
Allah (CC) Hz.leri’nin vermiş olduğu belalara tahammül gösterirler ve: “O’ndan (CC)
gelen her şey güzeldir. Lütfu da hoş, kahrı da hoş.” derler, “Eyvallah! Hoş geldi, safa
geldi!” derler, Cenab-ı Hakk (CC) Hz.leri'nden gelenleri öpüp başlarının üstüne koyarlar.
6- NEFS-İ MARDİYYE (Allah'ın razı olduğu nefistir)
Ariflerin makamıdır. Bekabillâh burada tahakkuk eder. Muhtaç olduğu ilimleri bütünüyle
alıp, mana aleminden bu görünen madde alemine dönmüştür. Dış itibariyle diğer
insanlardan ayırdedilmez . Fakat iç itibariyle bütün cisimleri altına çevirecek bir tılsım
gibidir. Kendine lütfedilen marifet bilgi*sinden dünya halkına ikram eder. İlâhi bilgi
dairesinin mahremidir. Onun müşahedesine ya*bancı bir diyar yoktur. Kendisine üfürülen
ruh ile görür, bilir. Sesini uzaklardan işittirir. Mür*şidinden izin almak kaydıyla irşadı
sahihtir. Seyri Allah'tan (Seyr-i anillâh )'dır. Alemi şu görünen maddi alem, mahalli
Hafâ'dır .
“Onun işiten kulağı olurum, gören gözü olurum, konuşan lisanı olurum, yürüyen ayağı
olurum. Benimle işitir, benimle görür, benimle konuşur, benimle tutar ve benimle
yürür.”[7]
Cenab-ı Hak onlarla alemlere ikramda bulunur, belaları def eder. Saliklerin gönüllerinde
onlar sayesinde haller zuhur eder. Ama herkese merhamet ve şefkatle bakarlar.
İnsanların kusurlarına bakmazlar. İyiliği emreder, kötülükten sakındırırlar.
Pak ve tertemiz yüzleri huzur ve aydınlık saçar. Onları görenler Allah'a yönelirler.
Mübarek yüzlerine edeple bakmak bile ibadettir. İnce ve lâtif sözleri katıksız hikmet
bilgisidir. Gayet ince, zarif, yumuşak ve alçak gönüllülükle telkinde bulunurlar. .
Azizim! Malum ola ki, ruh-u hayvanın kendisine mahsus olan yaratılışı sıfat-ı emmare ve
ruh-u sultanın kendisine mahsus olan yaratılışı sıfat-ı safiyyedir. Ruh-u hayvan, Cenab-ı
Hakk’ın (CC) ihsanı, mürşidin himmeti ve ruh-u sultanın rağbet göstermesiyle kendi sıfatı
olan emmarelikten geçer. Yani başlangıcından bu hale gelinceye kadar, hayvanlık
sıfatlarından arta kalan eserler de tamamen mahvolur ve ruh-u sultanın kendisine
mahsus olan sıfat-ı insaniyye ile sıfatlanır. Bu makamda olan salik, Cenab-ı Hakk’ın şu
Ayet-i Kerime’sinin muhatabı olur: “O’nun (CC) vechinden başka her şey helak
olucudur.”[9] Ayet-i Kerime’sinin sırrını seyr ile müşahade eder. İşte bu büyük ihsana
malik olan zatlara “insan-ı kamil” denilir. Sözün kısası, sıfat-ı safiyye ile sıfatlanan
zatların nefisleri, ruh-u sultana döner. Nefs-i hayvaniyetten eser kalmaz. Bu bahtiyar
insanlar tasavvuf (tarikat) yolunda çalışarak nefs-i hayvaniden tamamiyle kurtularak
sıfat-ı insaniyye ile muttasıf olurlar.[10]
ALEVSİZ ATEŞ, ATEŞ DUMANI, /Nefsânî arzulara tâbi olup âhiret amellerinde ihlasın
olmaması/Nefs-i Emmâre
AVCI /Eğer ehil olursa insafsızlığa ve şefkatsizliğe, ehil olmazsa amel-i sâlih için gayret
etmeye işarettir./Nefs-i Mülhime
AYI /Gadâb (hiddet, öfke, dargınlık, kızgınlık) ile ta’bir olunur./Nefs-i Emmâre
BİT VE PİRE /Mekruh olan fiileri işleme ile ta’bir olunur./Nefs-i Emmâre
BULANIK SEL SULARI, /Nefsânî arzulara tâbi olup âhiret amellerinde ihlasın
olmaması/Nefs-i Emmâre
*****/Aklın kemâli, Allah’a yaklaşmak ve marifet ilmi tahsil etmekle ta’bir olunur./Nefs-i
Râdiyye
BÜTÜN ETİ YENİLEBİLEN VAHŞİ HAYVANLAR, /Eğer ele geçırilebilirse, sâlih amel
sahibi olmakla, ele geçirilemezse, amel-i sâlih kazanmak için gayret etmekle/Nefs-i
Levvâme
CÂHİL /Onların hâllerine meyletmekle/Nefs-i Mülhime
EŞEK: /Nefsin şehvetlerine çok fazla tâbi’ olmak ile ta’bir olunur./Nefs-i Emmâre
GÖK GÜRLEMESİ /Allah’ın yardımıyla, vücûd ikliminde tam manâsıyla tasarrufa ehil
olmaya,/Nefs-i Mardiyye
HAYIRLI AMELDEN DÖNMEK /Hak yolu bırakıp bâtıl yola girmekle,/Nefs-i Mülhime
İSLÂM ASKERLERİ/Aklın kemâli, Allah’a yaklaşmak ve marifet ilmi tahsil etmekle ta’bir
olunur./Nefs-i Râdiyye
İYİ VE HOŞ FİİİLER/Bu fiiller gerek davranış, gerek söz, gerek vasıf ve gerek eşva
olsum durumlarına göre Nefs-i Mutmainne ile ta’bir edilir/Nefs-i Mutmainne
KADIN/Tedbirde noksanlığa ve dünyaya meyletme sıfatıdır. Hatta belki de daha alçak bir
seviyededir./Nefs-i Mülhime
KATIR /Emre itaat etmemek ve amelde ihlâs bulunmamak ile ta’bir olunur./Nefs-i
Emmâre
KEVSER GÖRMEK/Aklın kemâli, Allah’a yaklaşmak ve marifet ilmi tahsil etmekle ta’bir
olunur./Nefs-i Râdiyye
KIBLEDEN
YÜZ ÇEVİRMEK /Hayırdan şerre dönmeye/Nefs-i Mülhime
KÖPEK /Hiddet, öfke, dargınlık, kızgınlık ve kötülük ile ta’bir olunur./Nefs-i Emmâre
KURT /Hased (kıskançlık) ve ibâdetleri eksik yapma ile ta’bir olunur./Nefs-i Emmâre
MEDÎNE-İ
MÜNEVVERE /Kalbin temizliğiyle tabir olunur./Nefs-i Mutmainne
MELEKLER /Aklın kemâli, Allah’a yaklaşmak ve marifet ilmi tahsil etmekle ta’bir
olunur./Nefs-i Râdiyye
MEYHANE, BOZAHÂNE,
KAHVEHANE /Görmek ve içine girmek kalbi ve düşünceleri fesada (bozukluk ve
fenalığa) sarf etmekle, dünya, zevk u sefâ ve nefsin şehvetlerine uymakla ta’bir edilir.
Korkulu, yüklü, sıkıntılı ve eziyetli rüyalar görülmesi, ruhu zahmete sokup nefse tâbi
olmakla ta’bir edilir./Nefs-i Emmâre
MUBAH OLAN ŞEYLERİ SATANLAR/Sattıkları şey cinsinden – her birinin hallerine göre
ta’bir olunur/Nefs-i Mülhime
NEFSİN ARZU ETTİĞİ BİR ŞEYİ GÖRÜP DE REDDETMEK, /Dünyaya meyli terk
etmek/Nefs-i Mülhime
SARHOŞLUK VEREN ŞEYLERİ İÇMEK /Haram fiil işlemekle, görüp de içmese, harama
yaklaşmayı düşünüp nefse tâbi’ olmakla ve bunların emsali olan maddeler
kullanıldığındadurumlarına göre çirkin işler yapmakla ta’bir edilir./Nefs-i Emmâre
SUSUZ KALMAK/Allah Teâlâ’dan başka her şeyi terk etmeye işarettir./Nefs-i Mardiyye
ŞEYTÂN /Şeytâna tabı’ olmaktır. Eğer şeytanı reddederse bu, çok iyidir./Nefs-i Mülhime
TELLÂL/Yalancılığa,/Nefs-i Mülhime
TENHÂ ÇÖLLERDE YALNIZLIK /Allah Teâlâ’dan başka her şeyi terk etmeye
işarettir./Nefs-i Mardiyye
VAHŞİ KUŞLAR /Salıh amele gayret etmek ve ele geçirilmesi ve çekilen zorluklar, nefs-i
levvamenin meşakkatine katlanarak, amel-i sâlih kazanmakla, meşakkat çekerek amele
gayret göstermeye işaret eder./Nefs-i Levvâme
YILAN: /Ezâ (sıkıntı, eziyet, zulüm) ve cefâ ile ta’bir olunur./Nefs-i Emmâre