You are on page 1of 3

4- HAKİKAT-İ NEFİS KASİDESİ

Zatı nefis, nefesi rahman ey ârifi hakiki.


Ol nefesten zâhir oldu muhabbeti ilâhi.
Ol muhabbet sûlbü pederden rahmi madere düştü.
Ol muhabbet deriden sureti beşer dünyaya geldi.
Ol muhabbet iklimi bedende nefsi sultanî oldu.
Ol muhabbet fenkihu ile kesreti hayale daldı.
Ol muhabbet şehri hayalde vâhime ile evlendi.
Hırs, tamah, şehvet, gazap ve nefsi emmare oldu.
Ticaret, kanaat, doğruluk nefsi mülheme oldu.
Yiyip içip, ciması nefsi levvame oldu.
Tedbiri âkıl her işte hata eyler.
Elbette sırrı kader hükmünü icra eyler.
Tedbiri akılla beyhude telâş abestir.
Tâbi ol Resulüne her işi huda eyler.
Ol muhabbet, şehri fikirde akıl ile evlendi.
İlm-ü irfan kesbiyle nefsi mutmain oldu.
Ol muhabbet şehri kalbde ruh ile evlendi.
Tevvekkül, sabır, rıza, teslim, raziye ve marziye oldu.
Ol muhabbet melekûtda Ruhül Kudüsle evlendi.
Misl-i İsa sâfi olup mevtaları diriltti.
Sıtkıya zatı nefis, nefesi rahman makami.
Nur’u yezdan, sırrı kur’an makamı.

ZATI NEFİS NEFESİ RAHMAN’dır ledünnisindeki hakikat


Allah’u Teala ilmi ezelisinde ayanı sabite’ye nazar etti, meşiyeti ilahiye fiilde bağımsızlık
nin tealluk sevgi alaka kudretiyle nefsi kül yaratıldı ve ondan da tüm nefisler teşâub etti.
Akla dayalı bu anlayış noksandır. Tüm nefisler, bir nefisten var olmuşsa da aklın
sınırlı güç ve kapasitesi nefesi rahman olan nefsin hakikatini anlamakta yetersizdir.
Konu doğrudan, Vucudun MERTEBE, TENEZZÜLAT ve TECELLİYAT mefhumları
ile ilgilidir. Sofiyyuna göre; HUDUS sonradan olmalık ve HALKİYET, alemi şahadete göredir
Hakk’ın Mutlak vucudu, istiğrakı ğark zatısiyle zuhura meyletmiş evvela NEFSİ
KÜLLİ zuhura gelmiş ve NEFS dende tüm nefisler zuhur ederek varlanmışlardır.
Bunun başka bir ifadesi; HAK ‘ın vucudunun bir mertebe tenezzül ve tecellisiyle,
tüm enfas var olmuşlardır. Yani VAR OLMALARI, Hakkı mutlakın, İKTİZA-ı gereği
Zatisidir. İşte, ZATI NEFİS, NEFESİ RAHMAN’DIR, sözünün hakikatı buradadır.
Bunlar nefsin hakikatı hakkında KÜLLİ mefhumlarla anlatılabilendir.
Baba’nın Sülbünden Ana Rahmine İntikal:
Nefsin ikinci merhalesi : Zuhur mahalli, babanın meni’siyle ana rahmine gelmesidir.
Gerçi, insanın dünyaya gelişinde, meni, baba vasıtası ile ana rahmine gelmekteyse
de, bu sadece zahiri sebebdir. Hakiki müessir, yani, rahmi madere intikalin gerçek
saiki, itici gücü şehvettir, şehvet Muhabbeti Zatiyye’nin zıllı’dir.
Şehvet, Nefsin Vücuduna yayılmış bulunan muhabbeti ilahiye-i zatiyyenin zılli olup
Şehvet Mahmud’dur. Zira bu şehvet sayesinde nev’i insani beka bulur.
Kasidenin; MUHABBETLE RAHMİ MADERE DÜŞTÜ tabirinde iki hikmet vardır.
1- Tevhidi Ef’ale işaretdir. Baba’nın fiili ve insiyatifi nefyedilmekte ve muhabbete
izafe edilerek EFALULLAH olduğu kabul edilmektedir. MUHABBET ZAT’dandır ve
TAHSİSEN ZAT’A MAHSUS’DUR. Ayet : “VEMA RAMEYTE İZ RAMEYTE
VELAKİNNALLAHE RAMA” “Attığında sen atmadın, Lakin Allah attı”
ATMA FİİLİ’ni Allah-u Teala, kendine izafe etmekte ve EF’ALULLAH olduğu
bildirilmektedir. Ayetin ÖZEL BİR SEBEBLE NÜZÜLÜ, HÜKMÜNÜN UMUMİ
OLMASINA engel değildir. O halde, kâinatda zuhura gelen tüm fiiller ve insanların
eylemleride Hakka racidir ve Allah’u Teala’nın fiilidir. Keza, baba vasıtasiyle rahmi
madere intikal eden meni; Allah’ın fiili olarak karar kılmıştır. Bu anlayışa uygun
olarak, Visali üstadımız; ZATI İLAHİDEN SADIR OLAN MUHABBET, SULBÜ
PEDERDEN HAKKIN EMRİ ve FİİLİ İLE ANA RAHMİNE DÜŞTÜ demiştir.

2- Şehvet ve Cima arzusunun diğer Lezzata üstünlüğü


Şehvet ve cima zevki, Muhabbeti Zatiye’nin zıllidir. Hakkı mutlakın sevgisi, diğer
sevgilerin üstündedir. Bir kişide Hakk’ın zatına karşı sevgi olsa, diğer sevenleri ve
sevgileri o an için nefyeder. Mesela cima halinde olan kimseye, en sevdiği şeyleri
teklif etseniz, o anda bunların hepsini reddeder. Bu red keyfiyeti irade ile olan bir
şey değildir ve sadece, ZÂTİ MUHABBETİN MUKTEZASI dır. Bu misalde Zata olan
ve Zat’dan neş’et eden muhabbetin keyfiyeti, derecesi ve kuvveti ve efdaliyeti nden
inançlar ve bilgiler vardır. Zâtî muhabbetin en güçlü ve efdal mazharı, Rüyetullah
allahın görülmesi dır, keyfiyetinde değişik görüşler olsa da, ahiretde zuhur edecektir. Allah-u

alem, Cennette, CEMALİ İLAHİYİ müşahede de; bütün istek ve lezzetlerden içtinab
edilmesi de iradi olmayıp, muktezayıgereği muhabbeti zatiyedir. Cima zevki- rüyetullah
ın mahiyet farkları yoktur, muhtelif derecede ayni kaynaktan nebe’an fışkırma ederler.

“OL MUHABBET İKLİMİ BEDEN’DE NEFSİ SULTANİ OLDU”


Kasidemizde MUHABBET ve NEFİS kelimeleri, eş anlamlı kullanılsa da müteradif
olma hali kesin değildir. ZAT’dan zuhuru ilk ve ikinci tecellisi demek ve İlk tecellinin
MUHABBET ve takip eden tecellinin NEFİS olduğunu söylemek daha münasiptir.
Aslında OKSİJEN ve HİDROJEN terkibi olan suyun; sis-bulut-buhar - yağmur-kar-
dolu-buz isimlerini alarak değişim göstermesinde benzer bir durum söz konusudur.
İklim, bedensel yapımızın ilk teşekkülündeki HAL ve YAŞAM şeklinin ismi olmalı.
Beden Memleketi denilmeside mümkündür. SULTAN kelimesi ise (Melik-Hükümdar-
Şah-Han vb isimleri ) saltanat sıfatı ile vasıflanır. Hakimiyet, her söz ve hareketinin,
itirazsız geçerli olmasıdır. Yukarıdaki mısrada anılan ve tasavvuf ıstılahatından olan
kelimelerin bir bütün olarak değerlendirilmesi halinde ortaya çıkan mana; nefs-i
natıka (Allah’u Teala’nın zatı muhabbeti) bedensel yapımızın mutlak hükümdarı ve
hakimidir. Yapının tüm organları ve maddesel yapımızın ötesinde olan (manevi
kalbimiz, akıl-mefkure-hafıza-hayal ve diğerleride) onun emrini yerine getirirler.
Evrenin bütününde mevcut olan alemler ve mahlukat üzerinde Allah’ın idare ve
tasarrufu nasıl vaki oluyorsa, Nefsin de, bedensel yapıya olan hakimiyeti, idaresi,
tasarrufu, aynı şekilde devam etmektedir.
Tarifsiz güç olan Allah’ın, kainattaki idaresini ihata etmemiz ve kelimelerle ifade
etmemiz imkânsızdır. Ancak bu imkânsızlığı anlıyabilecek bir seviyeye gelmemiz
mümkündür. Ayeti kerimede buyuruluyor ki ;
S.Secde 32/5 “YÜDEBBİRUL EMRE MİNES SEMAİ İLEL ARDİ”
“Allah, gökten yere kadar her işi düzenleyip yönetir.”
S.Talak 65/12 “Allahüllezi helaka seb’a semavatin ve minel ardi mislihünne”
“Yetenezzelül emrü beynehünne litalemu ennellahe alâ külli” “şey’in kadirun
ennellahe kad ehata bikülli şey’in ilmen’
Semadan arz’a - dünya’ya kadar her işin yönetimi Allah’a aittir. İnsan’da dünyada
yönetilenlerin içindedir. Allah’u Teala, insandaki idaresini, zati muhabbetinin zılli
olan nef’si natıka ile yapmaktadır. O halde, Nefsin Sultanı olmasının hakikatı, beden
memleketinde en üst seviyede, idareci ve tasarruf sahibi olmasının ifadesidir.
Sultanlar, yapılması gereken zorunlu işlerini bilfiil yapmaz. Muhtelif mertebelerde
yardımcıları, memurları, hizmet edenleri vardır. Üst seviyede emirler üst idareciden
çıkar, daha sonra AST-ÜST ilişkilerine bağlı olarak, tabanına kadar İNER ve ÇIKAR
ve diğer yapılması gereken vazifelere müteferri işlerin ikmaliyle yönetim gerçekleşir.
İnsanın bedensel yapısındaki yönetme şekli, sistemi, usül ve mertebesi de böyledir.
Dini hakikatların hepsi - kûllisi Kur’anı azimüşan’da mücmel olarak vardır. İcmali
hakikatlerin, teferruata intikali, Alah’u Teala’nın iradesi ile yine allah’ın lütfu ilahiyesi
olan AKL’I MEADE havale edilmiştir. Dileyen, HULASAöz halinde mevcut KUR’ANİ
GERÇEKLERİ, Akli meadı kullanarak öğrenebilir. Ne varki,ilahi teklifle MÜKELLEF
olan biz müslümanlar, Kuranı Azimüşşanın batıni hakikatlerinden gafletteyizdir.
(VELA TEKÜN MİNEL GAFİLİN...) Kur’anın uyarısıda üzerimizde etkili olmamıştır...

Zatı Nefsin, NEFESİ RAHMAN MAKKARRI olması


Kasidenin sonunda, Zatı Nefis, NEFESİ RAHMAN MAKARRI denilmekle enfasın
ZUHUR SURETİYLE var olmalarından sonra, nefsin geçirdiği merhaleler, zuhur
mahalleri gösterilmekte ve her bir zuhur yerinde mevsuf olduğu sıfatlar bildirilmekte.

İlk zuhur, Allah’ın Zatından olan ve Zatına mahsus olan muhabbettir ve dört Nev’idir
1-Muhabbeti Zatiye 2-Muhabbeti Sıfatiye 3-Muhabbeti Ef’aliye 4-Muhabbeti Asar’iye

Hatta Hakkın zatına muhabbet edenlerin veli külli tasnifide üç mertebe kabul edilmiştir
1- Zatiyyun Velileridir. En yüksek derecenin sahipleridir.
2- Sıfatiyyun Velileridir. Sıfatı İlahiyeye muhabbetini tahsis edip, orada karar kılan
ve zata eremiyen Hak’kın velisidir, efdaliyetde ikinci mertebedir.
3- Efaliyyun Velileridir. Hakka olan inancı, ihlası, tevhidi nedeniyle, Hakkı - Mutlaka
olan sevgisini Allah’ın fiillerine tahsis eden ve orada karar kılan, ancak sıfat
mertebesine irtika etmemiş olanlardır.3’ncü mertebedir.
Her bir mertebenin de, sayısını ancak Allah-u teala’nın bildiği dereceleri vardır.
Efaliyyun velilerinin cesedleri çürür. Sıfatiyyun velilerinin bedenleri çürümez,
Zatiyyun velileri Kabrinde 15-20 gün kalır, sonra Ruh Meal cesed makamlarına uruc
ederler, Mealindeki beyanlarıda şifahen mesmu’umuz olmuşdur. Allah-u âlem,
Velilerin mertebeleri konusundaki tasnif’den’de anlaşılacağı gibi, Hak’kın Zatına
olan Muhabbet en üstün - Efdal olanıdır. 2 ve 3.üncü mertebeler, şer’an memduh
isede, 4. üncü olan mertebe hakk’ dan gafil olarak, tahsisen dünya ve içindeki
eşyaya muhabbet zemmedilmiş ve velayet sıralamasına konulmamıştır.

You might also like