Professional Documents
Culture Documents
Sözlü İleti̇şi̇m Tüm PDF
Sözlü İleti̇şi̇m Tüm PDF
SÜRECİ
açıklayabilecek,
• Sözlü iletişimin özelliklerini
sayabilecek,
• Sözlü iletişim süreci ve ögelerini
tanımlayabilecek,
• Sözlü iletişimin önemini
kavrayabilecek,
• Sözlü iletişime etki eden faktörleri
sayabileceksiniz.
ÜNİTE
1
© Bu ünitenin tüm yayın hakları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi’ne aittir. Yazılı izin alınmadan
ünitenin tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, yayımı, çoğaltımı ve
dağıtımı yapılamaz.
Sözlü İletişim Kavramı ve Süreci
Kavram
Sözlü İletişim
Tanımı
Kültür
Resmîlik ve
Gayriresmîlik
Doğrudan-Dolaylı
İletişim
Sözlü İletişimin
SÖZLÜ İLETİŞİM KAVRAMI VE SÜRECİ
Soyutluk- Somutluk
Özellikleri
Argo ve Espriler
Metinlerarasılık
Jargon
Kaynak
İleti
Hedef
Sözlü İletişimin Önemi
Geri Bildirim
Sözlü İletişime Etki
Eden Faktörler
GİRİŞ
İnsanlar günlük yaşamlarını sürdürebilmek için diğer insanlarla, hatta
toplumsal sistemin parçası olan tüm yapılarla, kurum/ kuruluşlarla iletişim kurma
ihtiyacı içerisindedir. Örneğin sabah uyanan insan aile bireyleriyle, iş yerinde iş
arkadaşları ya da yöneticilerle, ihtiyaçlarını karşılamak üzere satın alma davranışı
gerçekleştirirken satıcılarla iletişime geçme ihtiyacı duyar. Bu iletişim eyleminin ise
büyük bir kısmı konuşma ile diğer bir deyişle sözlü iletişim biçiminde
gerçekleşmektedir. Söz söyleme becerisi ve kabiliyetine sahip olan herkes, içinde
yaşadığı toplumun ya da kültürün dili aracılığıyla bu edimi gerçekleştirmektedir.
Bazı durumlarda ise bu durum konuşulacak dilin ait olduğu kültürü bilme
gerekliliğini de doğuracaktır. Konuşma engelli bir insan ise yine işaret diliyle kendi
dilini kullanarak yine o dili anlayan insanlarla konuşarak sözlü iletişim edimini
gerçekleştirecektir. Dil varlığı üzerine kurulu olan sözlü iletişim, çoğunlukla yüz
yüze gerçekleşmektedir. Karşılıklı ve eş zamanlı bir iletişim biçimi olması sebebiyle
iletişimin başarısı açısından oldukça önemlidir.
Sözlü iletişim; insanın kendini ifade edebilmesi, istek ve ihtiyaçlarını
aktarabilmesi, diğer insanları anlaması ve sosyalleşebilmesi ya da başka birçok
nedenle hayatın önemli bir yerinde konumlandırılmaktadır.
Bu ünitede sözlü iletişim kavramının ne anlama geldiği ve neyi kapsadığı
anlatılmaya çalışılacaktır. Bununla birlikte sözlü iletişim süreci ve ögeleri de
açıklanacaktır. Sözlü iletişimin özellikleri, sözlü iletişimin önemi, sözlü iletişime etki
eden faktörler ve sözlü iletişimde dikkat edilmesi gereken hususlar üzerinde
durulacaktır. Ünitenin sözlü iletişimin kapsamının anlaşılması açısından yol
gösterici olması amaçlanmaktadır.
Örneğin ülkemize gelen turistlerle iletişim kurabilmek için otak bir dile
ihtiyaç duyarız. Genellikle sözlü iletişimin yoğun gereksinim hâline geldiği bu
durumlarda ya onların bizim dilimizi yani Türkçeyi biliyor ve konuşuyor olması ya
da bizim onların dilini (İngilizce, Almanca, Fransızca ya da diğerleri) biliyor ve
konuşabiliyor olmamız gerekir. Ancak burada sadece dilin sembollerini anlamak ve
aktarmak yeterli olmayacaktır. Daha sonraki bölümlerde detaylandıracağımız dil
ve kültür ilişkisi de burada iletişimin başarısında önemli bir rol oynamaktadır.
Mesela kahve kelimesini duymak, anlamak ya da söylemek çoğu zaman
yetmemekte kahve kelimesinin kültürel çağrışımlarını da bilmek gerekmektedir.
Buna ek olarak Aziz (2010)’in de belirttiği üzere, iletişim sürecinde alıcı ile
verici farklı dil kullanabilir. Yukarıda verilen turist örneğinde olduğu gibi. Bu
durumlarda ise iletişimi sağlayan bir üçüncü ya da dördüncü kişi olabilir. Bu
kişi/kişiler konuşulan her iki dili de bilen, çevirmen/tercüman olarak adlandırılan
kişilerdir ve her iki tarafın söylediklerini birbirine çevirerek iletişimi sağlarlar. Bu
ise aynı dili kullananlar kadar etkili bir iletişime olanak vermez. Bunun sebebi ise
vericinin ne kadar iyi söz dizinini kullanırsa kullansın, bir başkasının dili ile
düşüncelerini aktaracağından iletişimde bulunan kişinin kullanacağı dil kadar etkili
olamaz. Aynı zamanda kullanılan sözcükler bir başka dile çevrilirken çeviriyi yapan
kişinin süzgecinden geçirilerek verilecektir. Bu da yine söylenmek istenenin
istendiği gibi aktarılamamasına neden olacaktır.
Semboller bir şeyin
yerine geçerek o şeyi Özetle İletişim sürecinin tarafları olarak tanımladığımız kaynak ve hedef,
temsil ederler. diğer bir deyişle alıcı ve vericinin kullandıkları sembollerin aynı dile ait olması
önemlidir, aksi takdirde iletişim gerçekleşemez. Bu, sadece sözlü iletişim için değil,
tüm iletişim biçimleri için önemli bir noktadır. Ancak sözlü iletişimde tarafların
iletişim sürecini doğru işletebilmeleri için mesajı kodlarken ve kod açarken aynı
anlama ulaşabilmeleri ortak bir kod sistemi, ortak bir dilin varlığını
örneklerden biridir.
Söz, insanın bütün bir iletişimsel eylemi bilinçli ve niyetine uygun biçimde
örgütlemesine imkân vermesi yönüyle sözsüz iletişimden ayrılır (Güngör, 2011).
Özetle sözlü iletişimle gönderdiğiniz mesajların oluşturmasını istediğiniz etki
tasarlanmış bir etkidir diyebiliriz. Karşınızdakine bağırarak bir şey söylemek ile
yumuşak bir şekilde söylemek de bilinçli ve niyetli bir biçimdir.
Geri Konuşmacı
bildirim (Kaynak)
Dinleyici
Kodlama
(hedef)
İleti
Kodaçma
(Mesaj)
Kanal
(ses, söz,
konuşma)
Sözlü İletişim süreci genel iletişim sürecinden çok farklı değildir. Burada en
önemli husus, mesajın dil varlığından kaynaklanan bir konuşmayla ve çoğunlukla
yüz yüze gerçekleşmesidir. Geri bildirim ögesinin belirgin ve genellikle eş zamanlı
olması, iletişimi de döngüsel hâle getirmektedir. Bu süreç planlı bir konuşma ve
dikkatli bir dinlemeyi gerektirir.
İletişim sürecinin bu temel ögeleri şu şekilde tanımlamaktadır (Gökçe, 2013;
Aziz, 2010; Zıllıoğlu, 2018):
Kaynak
İletişim biliminde İngilizce “communicator” teriminin karşılığı olup içerik
açısından oldukça kapsamlıdır. Reklam iletişimi söz konusu olduğunda kaynak
Kaynak, “algılama, reklamveren kurum ya da kuruluş iken, bir konuşma, sempozyum ya da toplantıda
seçme, düşünme,
konuşmacı kaynak konumundadır. Genel iletişim sürecinde olduğu gibi sözlü
yorumlama
süreçlerinde ürettiği iletişimde de (hangi biçimi olursa olsun) başka bir kimseye/kimselere araç ve
anlamlı iletileri kanallar aracılığıyla bir şey iletmek isteyen ve iletişimi başlatan kişi anlamında
simgeler aracılığıyla kullanılmaktadır.
gönderen kişi ya da
kişilerdir”. Zıllıoğlu (2018)’na göre kaynak, “algılama, seçme, düşünme, yorumlama
süreçlerinde ürettiği anlamlı iletileri simgeler aracılığıyla gönderen kişi ya da
kişilerdir”.
İleti (Mesaj)
İleti (communicate) iletişime giren konuşmacı/kaynak ile dinleyici/hedef
arasındaki ilişkiyi sağlayan temel ögedir. Bu yüzden iletişim sürecinin merkezini
iletiler oluşturmaktadır. Örneğin yolda yürürken yanımızdan geçip giden kişinin
bize bakıp kafasını çevirmesi iletişimsel bir anlam ifade etmemektedir. Ancak o
kişinin durup bize adres sorması iletişimi başlatmaktadır. Burada bizden bilgi
almak için oluşturacağı ileti, iletişimin dolayısıyla iletişimi başlatma amacında
başarıya ulaşmasına yol açacaktır. Diğer bir deyişle ileti, güncel olarak belli
Kanal/ Araç
İletişimin tarafları yani kaynak ile hedef arasında işaret hâline dönüşmüş
iletinin gitmesine olanak sağlayan yola kanal adı verilmektedir. Kanal/araç, iletinin
aktarılmasında/gönderilmesinde ve karşı taraftan alınıp algılanmasında aracı rolü
oynar. Bu yüzden kanal/araç seçiminin iletişimin etki ve başarısında önemi oldukça
Kanal/araç iletinin büyüktür. Kime, hangi amaçla, ne söylemek ya da neyi iletmek istediğimiz
aktarılmasında/gönder aracı/kanalı belirler.
ilmesinde ve karşı
taraftan alınıp Hedef
algılanmasında aracı İletinin ulaşması, algılanması istenen kişi/kişiler iletişim sürecinde hedef
rolü oynar.
olarak tanımlanır. Kaynaktan gelen iletileri biyolojik ve psikososyal süreçlerden
geçirip yorumlayan ve sözlü ya da sözsüz tepkide bulunan kişilerdir (Zıllıoğlu,
2018). Bu, ders dinleyen öğrenciler olabileceği gibi televizyonda bir reklamı gören,
haberi izleyen kişiler de olabilir. Kimi zaman da bir kitap okuyucusu ya da mektup
yazılan kişi. Örnekleri çoğaltmak mümkündür.
yol açan sebepler, sözlü iletişimde dikkat edilmesi gereken hususlar olarak
karşımıza çıkmaktadır. Bu yüzden sözlü iletişim sürecini etkileyen bazı konulara
kısaca değinmekte yarar görülmektedir.
Algı: Duyu organları aracılığıyla beyne ulaşan verilerin/ uyaranların
örgütlenmesi, yorumlanması, anlamlandırılması süreci olarak tanımlanan algı,
sözlü iletişimde özellikle hedef yani alıcı açısından önemlidir. Kaynağın verdiği
mesajın duyu organlarına ulaşması, algılama olmadan bir şey ifade etmez. Bu
yüzden duyusal verilerin algılanması, yani anlamlandırılması gereklidir. Alıcının
mesaja ne tepki vereceği, ancak algılama sonrasında kararlaştırılabilir. Aynı
duyusal uyarıcılar farklı kişilerce farklı şekillerde algılanabilir, bu da kişiler arası
iletişimde çeşitli sorunlara yol açabilir. Örneğin kaynağın ya da konuşmacının
kullandığı bir kelime, bir kişi tarafından şaka olarak algılanabilirken bir başkası
tarafından hakaret kabul edilebilir. İnsanların neyi nasıl algılayacakları ise içinde
yaşanan kültür ve geçmiş yaşantıdan etkilenir (Dökmen, 2010). Bu yüzden sözlü
iletişimin başarısı için alıcının algılaması ile ilişkili hususlara dikkat edilmesi gerekir.
İletişimi engelleyen ya da güçleştiren durumlardan biri de iletinin ve iletişim
taraflarının yapısından kaynaklanan sorunlardır. Bunlar ise (Gökçe, 2013);
• Kaynağın kendisi hakkındaki imajı,
• Alıcının kendisi hakkındaki imajı,
• Alıcının kaynak hakkındaki imajı,
• Örtülü anlamlar olgusudur.
Bir diğer faktör dil engelleridir. Hem içerik hem de ilişki bazında söz konusu
olan dil engelleri de ya anlaşılmamaya ya da yanlış anlaşılmaya sebep olur. İçerik
düzeyinde anlaşamama, kaynak ve alıcının aynı dil kod sitemini kullanmamaları
Toplumsal roller, olarak açıklanabilir. İlişki bazında dil engelleri ise (Gökçe, 2013);
kurumsallaşarak
kişinin pozisyonuna • Simgelerin yanlış anlaşılması,
göre oynanması • Konuşma eylemlerinin yanlış yorumlanması,
beklenen tutum ve
• Dinleme ve algılama yetersizliği olarak sıralanabilir.
davranışlarıdır.
Rol ve statü farklılıkları da sözlü iletişimde önemli bir yere sahiptir. Kaynağın
ya da alıcının toplumsal statüsü, kişinin toplumsal yerinin neresi olduğunu anlatır.
Toplumsal rol ise kişinin ne yaptığını anlatır. Toplumsal roller, kurumsallaşarak
kişinin pozisyonuna göre oynanması beklenen tutum ve davranışlarıdır. İnsanlar
çok farklı rollere sahip olabilirler ve kendilerinden beklenen tutum ve davranışlara
bağlı olarak iletişim kurmaktadırlar.
•Sosyal bir varlık olan insan, günlük hayatını devam ettirebilmek için diğer
insan/ insanlarla, toplumsal sistemin parçası olan kurum ve kuruluşlarla
kısacası hayatın birçok alanında iletişim kurma ihtiyacı duyar. İletişim
eyleminin büyük bir bölümü konuşma yoluyla gerçekleşmektedir. Sözlü
iletişim olarak da değerlendirilen bu süreç söz söyleme becerisi ve
kabiliyetine sahip olan herkesin geçtiği bir süreçtir.
Özet
•SÖZLÜ İLETİŞİM KAVRAMI
• Dil varlığı üzerine kurulu olan sözlü iletişim çoğunlukla yüz yüze
gerçekleşmektedir. Sözlü iletişim, iletişim kuracak olan tarafların birbirlerini
anlayabilecekleri dil ile gerçekleştirilir. Söz konusu dil ise aktarım için
sembollere gereksinim duyar. Sembollerin ise iletişimin tarafı olan kişilerin
söylemek istedikleri şeyleri temsil etmesi gerekmektedir.
•Sözel iletişim (verbal communication) “bir dilsel biçim içinde sözcüklerin
kullanımı veya iletiler vasıtasıyla gerçekleştirilen insan etkileşimi” olarak
tanımlanmaktadır. Günlük kullanım konuşmaya, yani sözlü iletişime, özellikle
de yüz yüze iletişime gönderme yapar. Ancak akademik kullanım
dolayımlanmış biçimleri, yazılı iletişimi ve zaman zaman da işaret dilini
içermektedir.
•Sözlü iletişim bir başka tanımda “konuşma veya sözlü iletiler aracılığıyla
gerçekleşen insan etkileşimi” olarak verilir ve bir önceki tanıma göre
konuşmayı da açıkça içine alır.
•Sözlü İletişim günlük yaşam faaliyetlerinde insanlar arasındaki karşılıklı
konuşmanın her türü olarak nitelendirilir. Örneğin yüz yüze görüşme, resmî
ya da gayriresmî toplantılar, sohbetler, hitaplar, selamlaşmalar, hâl hatır
sormalar vb.
• Daha önce de vurgulandığı gibi sözlü iletişimin en temel unsuru konuşulan
ya da yazılan dildir.
•İnsanlar sözsüz boyutta hiçbir şey söylemeden de iletişim kurup mesaj
gönderebilirken sözlü iletişimde ileti göndermeme, mesaj vermeme imkânı
yoktur, somut dil kullanımını şarttır. Söz insanın bütün bir iletişimsel eylemi
bilinçli ve niyetine uygun biçimde örgütlemesine imkân vermesi yönüyle
sözsüz iletişimden ayrılır.
•Sözlü iletişim en yaygın ve en etkili iletişim biçimlerinden biridir. Sözlü
iletişimin özellikleri aslında dil ile olan ilişkisinden kaynaklanmaktadır. Bu
özelliklerden biri temel söz varlığı diğeri ise yabancı sözcüklerin
kullanılmasıdır. Sözlü iletişimin, buna çoğu zaman yazılı iletişim de dâhil
edilebilir, etkili olabilmesi için dilin alıcı tarafından anlaşılabilmesi gerekir.
Bunun için de temel söz varlığına gereksinim duyulur. Bu ise iletişime girecek
kişilerin içinde yaşadığı toplumun yüzyıllar boyu kullandığı ve geliştirdiği
dilidir. Temel söz varlığı toplumsal gelişmenin etkisiyle zamanla
genişleyebilir. Ayrıca iletişimde bulunan taraflar anlaşmak için çoğu zaman
yabancı sözcük kullanmak zorunda kalabilmektedir. Böyle durumlarda yaygın
olarak bilinmeyen sözcüklerin açıklanması sözlü iletişimin başarısı açısından
oldukça önemlidir. Alıcı kaynağın kullandığı kelimeleri ve niyetini anlamalıdır.
DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Aşağıdakilerden hangisi sözlü iletişim sürecinde yer alan ögelerden biri
değildir?
a) Kaynak
b) Hedef
c) Kanal
d) Mesaj
e) Algı
4. Aile üyeleri ile kurulan sözlü iletişim ile iş arkadaşları arasında kurulan
sözlü iletişimin farklılık göstermesi, sözlü iletişimin hangi özelliği ile
ilişkilidir?
a) Metinlerarasılık
b) Jargon
c) Resmîlik/ gayriresmîlik
d) Soyutluk/ somutluk
e) Kültür
Cevap Anahtarı
1.e, 2.c, 3.d, 4.c, 5.a, 6.b, 7.b, 8.e, 9.c, 10.a
YARARLANILAN KAYNAKLAR
Aziz, A. (2010). İletişime giriş,(Genişletilmiş 3. Basım). İstanbul: Hiperlink Yayınları.
Chandler, D. ve Munday, R. (2018). Medya ve iletişim sözlüğü, B. Taşdemir (Çev.),
İstanbul: İletişim Yayınları.
Dökmen, Ü. (2010). İletişim çatışmaları ve empati (44.basım). İstanbul: Remzi
Kitabevi.
Gökçe, O. (2013). İletişim (nasıl daha iyi anlar ve anlaşılırım). Konya: Çizgi Kitabevi.
Güngör, N. (2011). İletişime giriş. Ankara: Siyasal Kitabevi.
Gürüz, D. ve Temel Eğinli, A. (2013). Etkili sunum teknikleri (2. Baskı). Ankara:
Detay Yayıncılık.
Janoušek, J. (2019). Verbal communication as a psychological problem, Journal of
Russian & East European Psychology, 56 (1),1–85.
Mutlu, E. (2008). İletişim sözlüğü (5. Basım). Ankara: Ayraç Yayınları.
Tuna, Y. (2012). İletişim kavramı ve iletişim süreci, içinde İletişim (1. Baskı). İ. Vural
(Ed.), Ankara: Pegem Akademi Yayınları.
Zıllıoğlu, M. (2018). İletişim nedir? (6.basım). İzmir: Cem yayınevi.
• İletişim Türleri
İÇİNDEKİLER
ÜNİTE
© Bu ünitenin tüm yayın hakları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi’ne aittir. Yazılı izin alınmadan
2
ünitenin tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, yayımı, çoğaltımı ve
dağıtımı yapılamaz.
İletişim Türleri ve Sözlü İletişim
Yazılı İletişim
Görsel İletişim
İletişim Türleri
Sözsez İletişim
Sözlü İletişim
Konferans
Tartışma/Münazara
Sempozyum/Panel
Açık Oturum
Sözlü İletişim Türleri
Söylev/Nutuk
Görüşme
Genel Kurul/Kongre
Röportaj ve Mülakat
GİRİŞ
İnsanlık tarihi boyunca buldukları birbirinden farklı yöntemlerle
haberleşmeyi başarmış olan insanoğlu için iletişim vazgeçilmez bir istektir.
Günümüzdeki farklı koşul ve teknolojilerle gelişmiş olan iletişim ve haberleşme
yöntemleri bu isteği desteklemektedir. İnsanın en temel ihtiyaçlarından biri olan
iletişim kurma ihtiyacı, toplumda bulunan diğer insanlarla ilişki geliştirme, bağ
kurma, paylaşımda bulunma gibi hayatta kalmayı sağlayan durumların
gerçekleşmesi için vazgeçilmez ihtiyaçlar arasındadır.
Var olduğu günden bugüne farklı yöntemler ile iletişim sürecini
gerçekleştiren insanoğlu için en vazgeçilmez iletişim aracı şüphesiz ki konuşma,
yani “dil”dir. Sosyal bir varlık olan insanın en etkili ve en gelişmiş iletişim aracının
dil olması, sözlü iletişimin insanlar arası ilişkide ne derece önemli olduğunun
kanıtıdır. Farklı perspektiflerden birçok türü bulunan iletişim türlerinden biri olan
sözlü iletişim, konuşma dilinin kullanılmasıyla gerçekleşen bir süreçtir. Bu iletişim
Farklı yöntemler ile türünde konuşma yoluyla söz aktarılmakta, herhangi yazılı bir desteğe ihtiyaç
iletişim sürecini duyulmamaktadır. Ancak sözlü iletişimin tarafları ortak mekânda ise görsel ve
gerçekleştiren video içeriklerle desteklenen etkili bir iletişim gerçekleşmektedir. Tam tersi
insanoğlu için en
durumda, yani ortak mekânın söz konusu olmadığı durumlarda, başta telefon
vazgeçilmez iletişim
aracı şüphesiz ki olmak üzere diğer teknolojik aygıtlar kullanılarak da sözlü iletişim
konuşma, yani “dil”dir. gerçekleştirilebilmektedir. Tıpkı elektrikle çalışan mekanik bir aletin “switch”
düğmesine basıldığında elektrik iletimi gerçekleşen mekanizmanın çalışması
örneğinde olduğu gibi iletişim sürecinde de iletim söz konusudur. Ancak iletilen
şey duygu, düşünce, bilgi vb. içeriklerdir. Kalabalık ortamlarda ve topluluk hâlinde
yaşamını devam ettiren her bir birey farkında olarak veya olmayarak iletişim
sürecine dâhildir. Az önceki örnekte mekaniğin başlamasını sağlayan “switch”
butonunun görevini iletişimde “merhaba” üstlenmektedir. “İletişim merhaba ile
başlar” ifadesinden de anlaşıldığı gibi insanlar birbirleriyle kendiliğinden ilişki ve
iletişim içerisine girmektedir.
Toplum içerisinde yaşayan canlı varlık olarak insanın tüm hayatının önemli
bir kısmını ve yaşamının kaçınılmaz bir parçasını oluşturan iletişim sayesinde
insanlar birbirlerine duygu, düşünce ve hayallerini, sorunlarını aktarmakla
kalmayıp, birbirlerini anlarlar, sorunlarını paylaşırlar, problemlerine çözümler
üretirler. Bütün bunları gerçekleştirirken dili kullanarak konuşan insanlar, sadece
konuşmayı iletişimde araç olarak kullanmamaktadır. Beden dilinin tüm ögeleri, göz
ve kaş göz işareti, ağlama, gülme, susma, müzik, kitap, resim, heykel, sinema,
gazete ve tüm mimari ile de iletişim sağlanabilmektedir. Kaldı ki insanlık tarihi
boyunca kitle iletişim araçlarının öncesinde kuş, ıslık, duman, mektup ve trafik
işaretleri, nihayetinde de internet gibi değişik iletişim araçları kullanılmaktadır.
İnsan hayatının merkezinde bir yere konumlanmış olan iletişim türleri farklı
perspektiflerle birbirinden ayrılmaktadır. Bu bölümde iletişim türleri ve bu
türlerden biri olan sözlü iletişim hakkında detaylı bilgi verilmeye çalışılmıştır.
İLETİŞİM TÜRLERİ
İletişim süreci birtakım basit temellerle örülü olsa da, son yıllarda hızlı
yaşanan değişimlerle birlikte modern toplumların, sosyal ve toplumsal yapı içinde
gerçekleştirdiği ilişkiler açısından son derece yenilik ve değişime açık olmalarının
bir sonucu olarak iletişim açısından da çok yönlü ve karmaşık bir yapılanma söz
konusudur.
Modern toplumda iletişim eski toplumsal yapılarda geçerliliğini korumuş
olan yüz yüze iletişim biçimlerinden çok daha farklılaşmakta ve uzaklaşmaktadır.
Bugün, insanlar iletişim yoluyla birbirlerine eskisinden daha çabuk ve farklı
yerlerde ulaşabilmektedirler. Yüz yüze görüşme ile iletişimin tek yol olduğu eski
dönemlerin tersine gerek hız gerek zaman açısından ortaya çıkan gereksinimler
nedeniyle iletiler artık daha gelişmiş araçlar kullanılarak farklı yerlerdeki alıcılara
gönderilebilmektedir. Bu, çağdaş toplumlardaki iletişim sürecinde kaynakla alıcı
arasındaki mesafenin uzaklaşması anlamına gelmektedir (Yılmaz, 2001). Toplumsal
İletişim farklı ve kişisel yaşantımızda temel bir olgu olan iletişim; duygu ve düşüncelerin aktarımı
perspektiflere göre olmasının yanında, tutum ve davranışları etkilemeye yönelik bir süreçtir.
türlere ayrılmaktadır. Dolayısıyla iletişim aracılığı ile kişilerin zihnindeki kavram ve fikirler açığa çıkmakta;
Toplumsal ilişkiler bu fikir ve kavramlar, karşıdaki kişi veya gruplar tarafından bir değerlendirmeye
sistemi olarak ve tabi tutulma imkânı bulmaktadır.
simgesel olarak ayrım
bunlardan bazılarıdır. İletişim; duygu, düşünce ve bilgilerin karşılıklı olarak paylaşılmasının
yanında, bireylerin veya grupların tutum ve davranışlarını etkilemeye yönelik bir
eylemdir. Bu bağlamda yaşanılan değişim ve dönüşümlerin neticesinde, iletişim
süreci farklı perspektiflerden türlere ayrılmaktadır. Özetle, toplumsal yaşamın
düzenlenmesinde ve oluşmasında önemli bir işlev gören yapısı ile toplumsallaşma
açısından bu denli önemli olan, toplumsal yaşamın her alanında ve her
aşamasında görmek mümkün olan iletişimi türlere ayırırken farklı ölçütler
kullanılmaktadır. İletişim kavramı genel olarak farklı perspektiflere göre
birbirinden ayrılmaktadır. Bu hususta ilk ayrım beş farklı başlıkta incelenen
toplumsal ilişkiler sistemi olarak tespit edilen ayrımdır. Bu iletişim şekillerini; 1.
Kişinin Kendisi ile İletişimi (İçsel İletişim), 2. Kişiler Arası İletişim, 3. Grup İletişimi,
Yazının icadı ile
4. Örgütsel İletişim, 5. Kitle İletişimi şeklinde sıralamak mümkündür. Ayrıca başka
başlayan yazılı iletişim,
diğer iletişim türlerine bir ayrım ise niteliksel olarak yapılan ayrımdır. İletişim türlerini nitelikleri
göre daha kalıcı ve bakımından ise "yüz yüze iletişim" ve "yüz yüze olmayan iletişim" biçiminde
kaydedilir özelliktedir. sınıflandırmak mümkündür. Bu çalışmada anlatılmaya çalışılan niteliksel iletişim
Bu sebeple resmî türleri ise kendi içerisinde 4 başlıkta incelenmektedir.
süreçlerde kullanımı
daha yaygındır. Güngör (2016) tarafından yapılan ayrıma göre simge biçimi açısından yani
niteliksel iletişim türleri; 1. Yazılı İletişim, 2. Görsel İletişim, 3. Sözsüz İletişim, 4.
Sözlü İletişim şeklinde kategorilerden oluşmaktadır. Ayrıca yine aynı çalışmada
ikinci bir ayrım da doğrudan (dolaylı) veya aracılı iletişim şeklindedir. Burada
bahsedilen simge açısından iletişim türlerini tek tek açıklamakta fayda vardır.
Yazılı İletişim
Günümüzden neredeyse binlerce yıl önce Sümerlilerin yazıyı bulmasıyla
başlayan “yazılı iletişim” süreci insanlık tarihi boyunca yazının yeni bir iletişim aracı
olarak kullanılmasını sağlamıştır. İlk bulunduğu dönemlerde yazıyla anlatılmak
istenen her şey çiviye benzer sembollerle ifade edildiğinden “çivi yazısı” diye
tarihe geçen bu iletişim aracı da zaman içerisinde yenilenerek, gelişerek bugünkü
modern formuna ulaşmıştır. Yazının gelişmesi sayesinde görsel iletişim ve diğer
teknoloji tabanlı iletişim süreçleri de gelişme göstermiştir. O hâlde yazılı iletişimin
tüm diğer iletişim biçimlerinin gelişmesini destekleyici bir misyona sahip olduğunu
söylemek mümkündür. Yazılı iletişim yazar tarafından oluşturulan veya kurgulanan
içeriklerin yazı, sembol, şekil, geometrik figür vb. destekleyiciler kullanılarak dil
aracılığı ile okuyuculara iletilmesini sağlayan süreci kapsamaktadır. Her şeyin kâğıt
veya ekran üzerinden sadece içeriğe eklenen metinlerle aktarılması yazılı iletişimin
anlam ve bağlam aktarımını zorlaştırmaktadır. Bu yüzden fikir, duygu, düşünce ve
içeriklerin okuyuculara daha doğru aktarılması için yazılı iletişimin etkileyici bir
biçimde kullanılması önem arz etmektedir.
Fikirlerini başarıyla iletmek için, yazarların okuyucuların metinlerini nasıl
yorumlayacaklarını düşünmeleri gerekmesi yazılı iletişimde kullanılan dil ve
sembollerin doğru kullanılmasını şart kılmaktadır. Daha önce Traxler ve
Gernsbacher (1992) tarafından yapılan bir araştırmada, okuyucularından geri
bildirim alan yazarların geometrik şekillerin açıklamalarını başarılı bir şekilde
değiştirdiklerini, oysa geri bildirim almayan yazarların almadıklarını ortaya
çıkarılmıştır. Ayrıca, okurlarından bir tanım setinde geri bildirim alan yazarların
yeni bir geometrik figür setinin daha iyi tanımlarını yazdıkları da dikkati
çekmektedir. Minimal bir geribildirim şeklinin bile geri bildirimin, yazarların
okurların metinlerini nasıl yorumlayacağını öngörmelerini öğrenmelerine yardımcı
olduğu sonucu bu araştırmanın bulguları arasındadır. Ayrıca bu araştırmada,
yazarların okuyucuların metinlerini nasıl yorumlayacaklarını öngörmeyi
öğrenebilecekleri başka yol ve yöntemler de geliştirilmeye çalışılmıştır.
Bu araştırmada okuyucular üzerinde üç farklı deney yapılarak metinlerin
Oluşturulan metinlerin algılanış ve öğrenilenlerin uygulanış biçimleri değerlendirilmiştir. Her üç deneyde,
anlaşılması açısından, yazarların yarısı, okuyucularının daha sonra gerçekleştireceği bir görevi
metinde kullanılan gerçekleştirmiş ve yazarların diğer yarısı ise bir kontrol görevi gerçekleştirmiştir.
grafik, resim vb. görsel Birinci ve ikinci denemede, okuyucularının görevlerini yerine getirerek okurlarının
ögeler çok önemlidir.
bakış açılarını kazanan yazarlar geometrik figür açıklamalarını başarıyla gözden
geçirirken, kontrol görevini yapan yazarlar bunu yapmamıştır. Üçüncü denemede
ise okuyucularının görevini yerine getiren yazarların yalnızca diğer yazarların
açıklamalarının örneklerine maruz kaldıklarından açıklamalarını iyileştiremedikleri
keşfedilmiştir. Okurların bakış açısını kazanmanın, yazarların daha net iletişim
kurmasına yardımcı olduğu sonucuna varılmıştır, çünkü perspektif alma, yazarların
okuyucuların metinlerini nasıl yorumladıklarının zihinsel bir sunumunu
oluşturmasına yardımcı olmaktadır.
Ancak tüm bunlara rağmen bugün hâlâ dünyada okuryazar olmayan insan
sayısının fazla olması (Güngör, 2006) yazılı iletişim açısından negatif bir durumdur.
Yazılı iletişimin amacına ulaşması için yazı aracılığı ile iletilen içeriklerin hedef
alıcılar tarafından alınması, ancak okuryazarlık bilgisine sahip olmaları ile
mümkündür. Buna karşılık da yazılı iletişimin diğer türlere göre kalıcı olma özelliği
kurumsal anlamda kullanımının yaygın olmasını sağlamaktadır. Çünkü tekrar,
iletişimde yalnızca yararlı değil, mutlak anlamda yaşamsaldır da (Fiske, 2013).
Yazılı iletişim mesajların tekrar tekrar ulaşılarak okunmasını ve algılanmasını
sağladığından, iletişimin yaşamsal görevlerinden birini de yerine getirmektedir.
Örnek
Görsel İletişim
Paylaşılmak istenen duygu, düşünce, fikir, içerik ve bilgilerin görüntülü bir
şekilde insanlar arasında alışverişine olanak sağlayan iletişim türüne görsel iletişim
denir. Son zamanlarda gelişen teknolojiye ve hızlı tüketim kültürüne bağlı olarak
da en etkili bilgi aktarım şeklinin görsel iletişim olduğunu söylemek doğru
olacaktır. Televizyon, bilgisayar ve sinema grafiklerinin bilgisayar programları
aracılığı ile düzenlenip hazırlanması süreçlerinin öğretildiği görsel tasarım üzerine
akademik düzeyde yaşanan gelişmeler de bu iletişim türünün önemini ortaya
koymaktadır.
Yazılı metinden farklı olarak bir dokümana ihtiyaç olmaksızın hem göze hem
Görsel kodlarla de görsel algıya hitap eden iletişim biçimidir. İnsanlık var olduğundan beri iletişime
zenginleştirilerek duyulan ihtiyacın bir gereği olarak yazının ve teknolojinin icadından önce mağara
tasarlanan, bol fotoğraf
duvar resimleri ile başlayan görsel iletişimin tarihi çok eskiye dayanmaktadır.
veya veri gibi eklerle
genişletilen metinlerin Günümüzde ise teknolojik araçların gelişmesiyle birlikte televizyondan sinemaya
mesaj aktarma gücü hatta internete kadar tüm kitle iletişim araçlarının gelişmesini de sağlamış, ilham
yüksektir. kaynağı olmuştur. Görsel iletişimin ilk örneklerinin mağara resimleri olduğu
varsayımından hareketle görsel iletişim araçlarını Özdem’in (2013) çalışmasından
hareketle şu şekilde sıralamak mümkündür:
Basılı görsel iletişim araçları; kitap, kitapçık, gazete, dergi ilanı, afiş vb.
Yayın yapan görsel iletişim araçları; televizyon vb.
Diğer iletişim araçları; internet, açık hava panoları, cep telefonu vb.
Örnek
•Örneğin, yazılı bir eser olan romanların kendisini okumak
ile romandan uyarlanmış sinema filmini izlemek arasındaki
fark görsel iletişimin gücünü kanıtlamaktadır.
Sözsüz İletişim
Genel olarak kullanımda sözsüz iletişim şeklinde ifade edilen, sözel olmayan
iletişim, beden dili veya vücut dili şeklinde kavramsal karşılıklara da sahip olan
sözel içerikli iletişim araçlarının kullanılmadığı ve bireylerin kendilerini ifade etmek
veya ifadelerini desteklemek amacıyla başvurdukları jest, mimik ve diğer tüm
beden hareketlerinin toplamını ifade etmektedir. İngilizce literatürde “body
language” veya “nonverbal communication” şeklinde geçen sözsüz iletişim
bireylerin organlarını kullanarak el, kol veya yüz hareketleri ile mesajlarını karşı
Sözsüz iletişimin en tarafa iletmesi şeklinde tanımlanmaktadır. Eginli tarafından yapılan tanımda ise
genel bilinen karşılığı sözsüz iletişim, herhangi bir söz söylemeksizin bedenin hareketleri ile iletilerin
beden dilidir.
aktarılması şeklinde ifade edilmektedir. Kimi zaman da sözsüz davranışların
anlamlandırılmasına dayanan sözsüz iletişim, ses tonu ve vurgulama gibi sese
ilişkin özellikleri de sözsüz iletileri aktarması niteliği ile kapsamaktadır (Eginli,
2013).
İnsanlık var olduğundan beri ilk kullanılan iletişim aracı sözsüz iletişimdir.
Çünkü sağlıklı doğan her birey beden uzuvları ve yüz ifadeleri ile iletişim kurma
yetisine sahip olmaktadır. Hayatın içerisinde tüm toplumlarda beden ve yüz
hareketleri belli birtakım anlamlar kazanarak geleneksel hâle geldiğinde sözlü
iletişim yaygınlık kazanmaktadır. Bu yaygınlık, insanların günlük yaşamlarında
konuşmaları esnasında ifade edilenleri anlamak için sarf ettikleri çabayı
destekleyecek birtakım anlamların sözcüklere beden dili ile yüklenerek anlamanın
kolaylaşmasını sağlamaktadır.
Sözlü bir şekilde kurulan iletişimin anlamını ortaya koymak için ses kalitesi
(vurgu/tonlama), vücut hareketi, dokunma ve kişisel alan kullanımı gibi bazı dil dışı
davranışların (Duncan, 1969) kullanılmasına olanak tanımaktadır. Çünkü iletişim
süreçlerinde taraflar bazen bir jest, mimik, gülümseme, baş hareketi bazen de
genel olarak vücudun duruşu ve diğer vücut hareketleri ile de mesajları
Sözsüz iletişim kişiler iletmektedir. İnsanların oturma ve kalkma şekilleri, yürüyüşleri, konuşurken
arası iletişimin yönünü kullandıkları ses tonu ve vurgular da anlatılmak istenen bilgi, duygu ve
ve sonucunu etkileyen düşüncelere iç ses katarak farklı anlamlar yüklemektedir. Bu kişisel bir durum
önemli bir iletişim olmamakla birlikte iletişim esnasında karşı tarafın verdiği mesajlar esnasında
biçimidir. beden dili ile ilgili fikir sahibi olunduğunda daha doğru anlamlar çıkarılmaktadır.
Kişiler arası iletişimde veya kitle iletişim sürecinde mesajı kodlayan tarafın
özel olmayan iletişim sinyallerini algılamak ve farkındalık oluşturmak, etkili
iletişime olanak sağlamaktadır. Örneğin, son zamanlarda kullanım alanı epeyce
artmış olan teknoloji tabanlı iletişim araçlarında sunum yapan birini düşünelim.
Sunum esnasında ortalama bir ifade takınan kişi, sunumun içeriğine göre yüz
hareketleri ile tepki veya destek göstererek içeriğe yorum katmaktadır. Gökçe’nin
(2003) ifade ettiği gibi söylemek istenilen şeyler her zaman sözel olarak dile
getirilmemektedir, kimi zaman sözsüz göstergelerden yararlanılarak ifade
güçlenmektedir. Sözsüz iletişimde, bedensel dokunma, yakınlık, yönelme,
görünüş, baş hareketleri, yüz ifadeleri, jestler, duruş, göz hareketleri ve göz teması
gibi durumlar incelikle kullanılmalı ve doğru aktarım için hassasiyet gösterilmelidir.
Sözlü İletişim
Sözlü iletişim, yazılmamış ya da yazılmış sözcüklerin söylenmesi ile
gerçekleştiği için ses ve işitmeye dayalı bir iletişimdir (Gürüz ve Eğinli, 2011).
Bireyler birbirleri arasında iletişim süreçlerinde ihtiyaçlarını belirtmek ya da
bilgilendirmek amacıyla sözlü iletişime başvurmaktadır. Aynı mekândaki yüz yüze
görüşmeler, toplantılar, brifingler, telefon görüşmeleri, miting benzeri halka
hitaplar, kurs, resmî konuşma, komite ve konferans gibi birçok iletişim biçimini
barındıran sözlü iletişim, etkili iletişimi sağlayan önemli bir iletişim türüdür.
Tablo 2.1. Sözlü İletişim Türleri (https://www.edebiyatogretmeni.org)
yazarlardan daha fazla geliştirdiği görülmüştür. İkinci deneyde ise, tüm yazarlar
yeni bir rakamlar dizisi tanımlayarak, daha önce geri bildirim almış olan yazarlar,
daha önce geri bildirim almayan yazarlardan daha iyi yeni açıklamalar
yazmışlardır. Geri bildirimlerin -bu asgari geri bildirim şekli olsa bile- yazarların
okuyucuların metinlerini nasıl yorumladıklarını düşünmelerine yardımcı olduğu
sonucuna varılmıştır. Bu ve buna benzer birçok çalışma yazılı iletişimin görsel
ögelerle desteklenmesinin veya sözlü iletişimin beden dili ile desteklenmesinin
önemine atıfta bulunmaktadır.
Örnek
O hâlde, sözlü iletişim ister yazılı, ister görsel, ister sözsüz iletişim türü
kullanılsın, her zaman anlatımın gücüne dikkat çekici bir yapıdadır demek doğru
olacaktır. Dil aracılığı ile kurulan iletişim sürecinde ne söylendiği, ne söylenmek
istendiği, bir metnin dikkat çekici yerlerinin nereler olduğu, karmaşık bir resmin
aslında neler anlattığı birçok konuda daha açık ifadelerle mesajların aktarılmasına
olanak sağlamaktadır. Çünkü İletişim, sürece dâhil olana tarafların hem toplumsal
hem kültürel koşullarının dışında aynı zamanda bireysel özelliklerini de yansıtan
ifadelerin aktarılmasını sağlamaktadır.
Sözlü iletişim; yazılı ve
sözsüz gibi diğer Daha açık bir ifadeyle iletişim, öğrenme, dürtü, duygu, inanç, istek, değer,
iletişim türleriyle algılama düzeyi, eğilim gibi insana dair olan ve davranışların temel belirleyicisi olan
desteklenmektedir. ögelerden ayrı düşünülemez. Toplumun birer parçası olan her bir birey, içinde
bulunduğu kültürel, toplumsal ve kendi doğuştan gelen karakteristik
özelliklerinden birer parçayı, ilişkide bulunduğu uzak ya da yakın çevresiyle olan
etkileşimine taşımaktadır. Kişi temel yetenek ve özellikleriyle var olmaktadır ve bu
varoluş özelliklerinin tamamıyla da iletişim sürecini yönetmektedir.
Bu bağlamda iletişimin tüm türleri, ne başı ne de sonu olmayan, son derece
canlı, dinamik unsurlardan oluşan karmaşık bir süreç olarak karşımıza çıkmaktadır.
Oluşması muhtemel karmaşık yapının çözüm noktasında ise hep sözlü iletişim
yöntemleri vardır. “Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır” özdeyişinde de ifade edildiği
Sözlü iletişimin formal
türleri genellikle üzere güzel ve etkili bir dil ile yapılan konuşma ikna edici iletişim sürecinin olmazsa
dinleyici veya katılımcı olmazıdır. Wertheim tarafından (2011) yapılan çalışmada, etkili iletişimde sözsüz
düzeyinde gruplara açık iletişim ve sözlü iletişimin birbiri ile etkileşiminden ve ifade, hareket gibi sözel
olarak gerçekleştirilen olmayan tüyoların sözlü iletişimi destekleyip tamamladığından bahsetmiştir. Kişiler
iletişim biçimlerinden arası ilişkilerin gelişmesi, duygulan ifadesi, kişiliğin yansıtılması ve sözlü iletişimin
oluşmaktadır. desteklenmesi tüm iletişim biçimlerinin entegrasyonu ile mümkün hâle
gelmektedir.
Konferans
Konferans; hazırlıklı konuşma türlerinden biri olarak bilim, sanat, tarım,
çevre, kültür, yaşam, edebiyat, teknik ve ekonomik tüm alanlarla ilgili dinleyicileri
bilgilendirmek amacıyla yapılan sözlü iletişim türlerinden biridir. Genellikle planlı
şekilde organize edilen bu konuşma türünde yapılacak konuşmanın derin
araştırma ve incelemelere dayandırılması gerekmektedir. Genellikle ilgili konu ve
alan hakkında dinleyicileri teknik anlamda bilgilendirmek amaçlandığından
araştırma raporlarının sunumuna dayanmaktadır. Araştırma raporları
hazırlanırken de çok fazla terimsel ifadeye yer vermeksizin açık ve anlaşılır bir dilin
kullanılması, dinleyicilerin anlaması açısından önemlidir. Ayrıca konuşmacı
dinleyici kitlenin eğitim ve demografik özelliklerinin tamamını gözeterek
hazırladığı konuşma metnini görsel ifade gücüyle de desteklemektedir.
Tartışma/Münazara
Belirlenen konunun olumlu ve olumsuz yönlerinin tez ve antitezler
aracılığıyla tartışıldığı hazırlıklı konuşma türlerinden biri olan tartışma veya
münazara, bireysel değil grupları içermektedir. Literatürde konuşma oyunu olarak
da geçen münazara, iki farklı düşünceyi savunan grubun, kendi düşüncelerini
ispata dayalı hazırladıkları metinleri birbiriyle yarıştırmaktadır. Bir değerlendirme
jürisi önünde süre kurallı yapılan bu konuşma türünde; fikirlerini savunacak
grupların kitap, gazete, haber, dergi gibi kaynaklardan hazırlanması esastır. Ciddi
bir hazırlık ve donanım isteyen bu konuşma türünde grup üyelerinin sayısı eşit ve
konuşma, sıralı biçimdedir.
Sempozyum/Panel
Genellikle akademik ortamlar için düzenlenen bu konuşma türü düşünsel
bir metin üzerinden bireysel sunum şeklinde yapılmaktadır. Bir başkan
moderatörlüğünde sıralı bir biçimde yapılan bilgi şöleni formatında ilerleyen
sempozyum/panel türü konuşmada konuyu açıklamak, derinlemesine bilgileri
özetleyerek vermek esastır. Birkaç gün şeklinde tasarlanan bu konuşma türü;
önceden belirlenmiş bir tarihte planlı şekilde gerçekleştirilmektedir. Belirli bir
karara varma amacı ile konunun farklı yönlerinin ortaya konulması ve çeşitli
fikirlerin doğmasına imkân verici şekilde düzenlenen bu konuşma türünde;
dinleyici grupların görüş bildirme, soru sorma hakları bulunduğundan karşılıklı
konuşma şekline dönüşmektedir.
Açık Oturum
Bir başkan yönetiminde çoğunluk grupları ilgilendiren sanat, sağlık, bilim,
edebiyat ve siyaset gibi birçok konu üzerinde uzman kişilerin bir araya geldiği
konuşma türüdür. Genellikle kapalı salonlarda küçük dinleyici grupların önünde
Açık oturum daha çok dinleyicileri bilgilendirmek amacıyla yapılan görüşmelerdir. Konuşma esnasında
siyasi süreçlerin
tüm konuşmacıların sırası ve belirli süreleri bulunmaktadır. Her bir konuşmacı ilgili
tartışılması için
konuya dair görüşlerini ve bilgilerini içeren metinler üzerinden konuşmasını
kullanılan bir türdür.
yaptıktan sonra başkan yönetiminde sıra dâhilinde yeniden söz hakkı alarak açık
oturum gerçekleştirilmektedir.
Söylev/Nutuk
Bir kişinin topluluk önünde sadece bilgi vermek değil aynı zamanda enerji ve
coşku yaratmak amacı ile planlanan konuşma türüdür. Türk Dil Kurumu
sözlüğünde; bir topluluğa düşünceler, duygular aşılamak amacıyla söylenen,
uzunca, coşkulu ve güzel söz, nutuk, hitabe şeklinde tanımlanan bu konuşma türü
çoğunlukla siyaset alanında kullanılmaktadır. Bir fikre, davaya, görüşe doğru
insanları telkin etmek, onları inandırmak amacıyla toplumsal bir sorun üzerinden
hazırlanan metinlerin sunumunda etkili hitabet çok önemlidir. Söylevde
konuşmacı dinleyicileri kandırıcı veya yanıltıcı bilgi vermekten kaçınmalı ve
konuşmanın akışında dinleyicilere karşı iyi niyetli olmalıdır.
Görüşme
Üzerinde çalışılan konuya dair araştırma yapmak, bilgi ve veri toplamak
amacıyla uzman kişiler ile yapılan konuşma türüne görüşme denir. Uzmanlık
alanına göre görüşüne başvurulacak kişinin önceden tespit edilerek randevu
alınması suretiyle yapılan görüşmelerde amaç açıkça ortaya konulmalıdır.
Hakkında bilgi sahibi olunmak istenen konuya dair önceden hazırlanan sorular
üzerinden uzman görüşü alınırken konuşma esnasında yeni sorular
yaratılmaktadır. Hazırlıklı konuşma türlerinden biri olan görüşmede konu sınırları
iyi çizilerek konu dışına çıkılmaması gerekmektedir.
Genel Kurul/Kongre
Genel olarak çalışma yaşamında kullanılan bu konuşma türü, yöneticilerin
de katıldığı ulusal ya da uluslararası toplantıları içermektedir. Kurultay ve genel
kurullar bir kuruluşun sorunlarının görüşüldüğü veya üyeler/ortaklara
bilgilendirmenin yapıldığı kapalı mekânlarda olabileceği gibi genel kitlelere açık
bilgi verici şekilde de olabilmektedir. Ülkemizde kanunlar gereği kuruluşların her
yıl en az bir kere bu toplantıyı organize etmesi zorunludur. Hesap dönemi kapanış
ve açılış dönemlerinde tüm kuruluşun bir araya gelerek ortak görüş bildirmesi ve
kurumun genel gidişatını değerlendirmesi için bu toplantılar düzenlenmektedir.
Röportaj ve Mülakat
Kitle iletişim araçları olan televizyon, radyo, gazete, dergi gibi ortamlara
kısmen haber niteliği taşıyacak şekilde oluşturulacak metinler için önceden yapılan
görüşmelerdir. Bir kişi, kurum, olay, durum veya eser hakkında konunun ilgili tarafı
ile önceden randevu alınarak yapılan bu hazırlıklı konuşma türü de bir soru
Röportaj mutlaka ön formuna bağlıdır. Önceden ilgili kişiye gönderilen soruların dışına çıkılmayarak
hazırlığı ve soruların konuya dair derinlemesine bilgi almak amaçlanmaktadır. Bu görüşmeyi
önceden
gerçekleştiren kişinin de konuya dair önceden bir araştırma yapması ve
hazırlanmasını
derinlemesine bilgi toplaması gerekmektedir. Bu konuşma türünde fotoğraf,
gerektiren bir türdür.
belge, rapor, tablo, grafik gibi birtakım veri ve belgeler de metine dâhil edilmek
amacıyla temin edilmektedir.
•İnsan hayatının merkezinde bir yere konumlanmış olan iletişim türleri farklı
perspektiflerden birbirinden ayrılmaktadır. Bu bölümde iletişim türleri ve bu
türlerden biri olan sözlü iletişim hakkında detaylı bilgi verilmeye çalışılmıştır.
•İLETİŞİM TÜRLERİ
•Sosyal hayatın bir gereği olarak bireyin fikir, düşünce, öneri ve duygularını çeşitli
yöntemler kullanarak etrafında bulunan taraflara iletmesi, iletişimin, sosyal
Özet
yaşama dair oluşum ve sosyalliğin düzenlenmesinde önemli bir işlevinin
olduğunu göstermektedir.
•Özetle, toplumsal yaşamın düzenlenmesinde ve oluşmasında önemli bir işlev
gören yapısı ile toplumsallaşma açısından bu denli önemli olan, toplumsal
yaşamın her alanında ve her aşamasında görmek mümkün olan iletişimi türlere
ayırırken farklı ölçütler kullanılmaktadır. İletişim kavramı genel olarak farklı
perspektife göre bir birinden ayrılmaktadır. Bu hususta ilk ayrım beş farklı
başlıkta incelenen toplumsal ilişkiler sistemi olarak tespit edilen ayrımdır. Bu
iletişim şekillerini, 1. Kişinin Kendisi ile İletişimi (İçsel İletişim), 2. Kişiler Arası
İletişim, 3. Grup İletişimi, 4. Örgütsel İletişim, 5. Kitle İletişimi şeklinde
sıralamak mümkündür. Ayrıca başka bir ayrım ise niteliksel olarak yapılan
ayrımdır. İletişim türlerini nitelikleri bakımından ise "yüz yüze iletişim" ve "yüz
yüze olmayan iletişim" biçiminde sınıflandırmak mümkündür. Bu çalışmada
anlatılmaya çalışılan niteliksel iletişim türleri ise kendi içerisinde 4 başlıkta
incelenmektedir. Güngör tarafından yapılan ayrıma göre simge biçimi açısından,
yani niteliksel iletişim türleri; 1.Yazılı iletişim, 2.Görsel iletişim, 3.Sözsüz iletişim,
4.Sözlü iletişim şeklinde kategorilerden oluşmaktadır
•Yazılı İletişim
•Günümüzden neredeyse binlerce yıl önce Sümerlilerin yazıyı bulmasıyla
başlayan “yazılı iletişim” süreci insanlık tarihi boyunca yazının yeni bir iletişim
aracı olarak kullanılmasını sağlamıştır. İlk bulunduğu dönemlerde yazıyla
anlatılmak istenen her şey çiviye benzer sembollerle ifade edildiğinden “çivi
yazısı” diye tarihe geçen bu iletişim aracı da zaman içerisinde yenilenerek,
gelişerek bugünkü modern formuna ulaşmıştır.
•Görsel İletişim
•Paylaşılmak istenen duygu, düşünce, fikir, içerik ve bilgilerin görüntülü bir
şekilde insanlar arasında alışverişine olanak sağlayan iletişim türüne görsel
iletişim denir. Televizyon, bilgisayar ve sinema grafiklerinin bilgisayar
programları aracılığı ile düzenlenip hazırlanması süreçlerinin öğretildiği görsel
tasarım üzerine akademik düzeyde yaşanan gelişmeler de bu iletişim türünün
önemini ortaya koymaktadır.
•Sözsüz İletişim
•Genel olarak kullanımda sözsüz iletişim şeklinde ifade edilen, sözel olmayan
iletişim, beden dili veya vücut dili şeklinde kavramsal karşılıklara da sahip olan
sözel içerikli iletişim araçlarının kullanılmadığı ve bireylerin kendilerini ifade
etmek veya ifadelerini desteklemek amacıyla başvurdukları jest, mimik ve diğer
tüm beden hareketlerinin toplamını ifade etmektedir.
•Sözlü İletişim
•Sözlü iletişim, yalnızca bireyler arası kurulan iletişim süreçlerinde değil,
doğumdan öğrenciliğe hatta iş yaşamına kadar toplumsal yaşamın her
döneminde herkesin kullanmak zorunda olduğu bir iletişim türüdür. Bir bireyin
etkili iletişim sürecindeki rolünün belirleyicisi olan sözlü iletişim yeteneği;
konuşma, dinleme, soru sorma ve geri bildirim konularını kapsamaktadır.
DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Aşağıda verilen bilgilerden hangisi iletişimin özellikleri arasında yer almaz?
a) Duygu ve düşüncelerin aktarımını sağlar.
b) Tutum ve davranışları etkilemeye yönelik bir süreçtir.
c) Toplumsal yaşamın düzenlenmesinde ve oluşmasında önemli bir
işleve sahiptir.
d) Dumanla haberleşme ilk iletişim yoludur.
e) Yüz yüze iletişim aracısız iletişim türüne örnektir.
Cevap Anahtarı
1.d, 2.a, 3.c, 4.c, 5.c, 6.e, 7.e, 8.e, 9.c, 10.e
YARARLANILAN KAYNAKLAR
Agrawala, M.; Li, W.; Berthouzoz F. (2011). Design principles for visual
communication. Communications of The ACM, 54(4), 60-69.
Duncan Jr, S. (1969). Nonverbal communication. Psychological Bulletin, 72(2), 118.
Eginli, A. (2013). Bir Bakışta İletişim. Aktaş, Y., ve Kılıç, K. (Ed.), Edirne: Paradigma
Akademi Yayınları.
Fiske, J. (2013). İletişim çalışmalarına giriş (3. Baskı). İrvan, S. (Çev.), Ankara:
Pharmakon Yayınevi.
Fiske, J. (1989). Reading the popular, London and New York: Routledge.
Fiske, J. (1989). Understanding popular culture. Routledge, London and New York.
Fiske, J. (1982). Introduction to communication studies. Routledge, London and New
York.
Gürüz, D.; Eğinli, A. (2011). Kişilerarası iletişim bilgiler-etkiler-engeller, Ankara:
Nobel Akademik Yayıncılık.
Güngör, N. (2016). İletişim kuramlar-yaklaşımlar (3.Baskı). Ankara: Siyasal Kitabevi.
Kutlu, D. (2019). Görsel iletişim tasarımı nedir. 22.06.2019 tarihinde adresinden
erişildi.
MEB (2012). Millî Eğitim Bakanlığı, Grafik Ve fotoğraf çerçeve öğretim program, Fikir
Ve Mesajı Sembolleştirme Modülü, Ankara.
Özdem, Ö.O. (2013). Bir bakışta iletişim. Aktaş, Y. Ve Kılın, K. (Ed.), Edirne:
Paradigma Akademi Yayınları.
Rutter, D.; R., Stephenson; G. M. and Dewey, M. E. (1981). Visual communication
and the content and style of conversation. British Journal of Social
Psychology, 20(1), 41-52.
Traxler, M. J.; Gernsbacher, M. A. (1992). Improving written communication
through minimal feedback. Language and Cognitive Processes, 7(1), 1-22.
Trumbo, J. (1999). Visual literacy and science communication. Science
communication, University of Wisconsin-Madison, 20(4), 409-425.
Wertheim, E.G. (2011). The Importance of Effective Communication. 21.06.019
tarihinde htp://windward.hawaii.edu/facstaff/dagrossa-p/ssci193v/articles/
adresinden erişildi.
Sözlü iletişim türleri. (2019). 20.06.2019 tarihinde
https://www.edebiyatogretmeni.org adresinden erişildi.
tanımlayabilecek,
• Mesaj tasarımında kod, kodlama
ve kod açımı kavramlarını
öğrenebilecek,
• İletişimsel çevredeki kodları
açıklayabilecek,
• Sözlü iletişim açısından mesaj
tasarımında dikkat edilmesi
gereken konuları kavrayabilecek,
• Sözlü mesaj tasarlarken iletişim
sürecinde nelerin etkili olduğunu
ÜNİTE
sıralayabileceksiniz.
3
© Bu ünitenin tüm yayın hakları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi’ne aittir. Yazılı izin alınmadan
ünitenin tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, yayımı, çoğaltımı ve
dağıtımı yapılamaz.
Sözlü İletişimde Mesaj Tasarımı
Kod
Sözlü Mesaj Tasarımında
Kod, Kodlama ve Kodaçımı
Kodlama
Kod açma
GİRİŞ
Mesaj, sözlü iletişimin en önemli ögelerinden biridir. Gerek kişiler arası
iletişimde gerekse kitle iletişiminde taraflar çeşitli anlamları birtakım mesajlar
üzerinden aktarır. Sözlü iletişimde mesajın önemi, bu ögenin anlam aktarması
üzerinden somutlaşmaktadır. Her mesaj bir içeriğe sahiptir. Kuşkusuz bu içerik
iletişimin türüne göre değişmektedir. Bireyler, kişiler arası iletişimde
yapılandırılmamış mesajlar aktarırken; kitle iletişiminde ise daha yapılandırılmış
mesajlar aktarmaktadır. Başka bir deyişle kitle iletişiminde okuyucuya/ izleyiciye/
dinleyiciye aktarılan mesajlar, daha planlı mesajlardır. Özellikle halkla ilişkiler ve
reklam kampanyaları düşünüldüğünde söz konusu kampanyalarda mesajlar belirli
bir amaca yönelik olarak planlı bir şekilde tasarlanmaktadır. Mesajların planlı
olmadan tasarlanması bu kampanyaların amaca ulaşmasını zorlaştırmaktadır. Bu
kapsamda ikna edici iletişimde bir mesajın yapılandırılarak hedef kitleye sunulması
gerekmektedir.
Sözlü mesajın yapılandırılmasında, içeriğin olumlu, olumsuz ya da nötr bir
ton ile sunulup sunulmaması, rasyonel ya da duygusal yani insanların zihnine mi
yoksa kalbine mi seslenilmesi noktaları üzerinde durulması gerekmektedir. Mesaj
tasarımı konusu iletişim alanını ilgilendirdiği kadar pazarlama alanını da
ilgilendirmektedir. Pazarlama kampanyaları tüketicilerin tutumlarını etkilemeye ya
da var olan tutumlarını değiştirmeye odaklanan kampanyalardır. Dolayısıyla mesaj
tasarımı çoğu disiplinin ilgi alanına giren bir konu olma özelliği taşımaktadır. Bu
doğrultuda bölümün amacı sözlü iletişimde mesaj tasarımı kavramını çeşitli
boyutlarıyla değerlendirmektir. Bölümde ilk olarak mesaj ve mesaj türleri ele
alınmakta, ardından mesajın kullanım biçimleri üzerinde durulmaktadır. Bahsi
geçen başlıkları ise sözlü mesaj tasarımında kodlama ve kod açımı ile mesaj
tasarımında dikkat edilecek hususlar başlıkları takip etmektedir.
Alıcı ikna edici mesaja karşı çeşitli argümanlarla yanıt vererek mesajı
olumsuzlamaya çalışır.
Alıcı kaynak kişiye karşı küçümseyici ve alaycı bir tavır takınır.
Alıcı kaynağa inanmadığını, güvenmediğini söyleyerek ya da başka bir
şekilde bunu belli ederek mesajı kabul etmez.
Alıcı mesajı kabul etmesine karşın, mesajın gerçek amacından sapmasını
sağlayarak kaynağın mesajını istemediğini gösterir.
Sözlü iletişimdeki en önemli aşamalardan biri, alıcının mesajı önyargısız bir
şekilde almasıdır, diyebiliriz. Bunun için mesajını, daha doğrusu kaynağı
dinlemesini ve mesajın onun ilgisini çekmesini sağlamak gerekir. Çünkü bu adımlar
gerçekleşmezse daha sonra detaylı bahsedeceğimiz kod açımlama aşaması
gerçekleşmeyecektir.
Tek yanlı mesajlar özellikle baştan mesajın iddiasıyla aynı görüşte olan kişi/
hedef alıcı ile eğitim düzeyi düşük olanlar üzerinde etkili olurlar (Mutlu, 2004).
İkna edici bir mesajın sunumu ve etkililiği bir yönde alıcının özelliklerine
bağlıdır. Tek yönlü ya da tek yanlı mesajlar, genellikle belirli bir konuda sadece
belirli açılardan görüşlere yer verilen ve bir bakış açısına göre düzenlenen bir
yapıya sahiptir. Bu yüzden alıcı ya da hedef, genellikle bu mesajlara karşı bir
argüman geliştirememektedir. Çift yönlü mesajlarda ise birden fazla görüşe ve
bakış açısına yer verilmektedir. Genellikle çift yönlü mesajlar kullanıldığında
mesajın hedefi olan kişi/ kişiler mesaja ya da kaynağın kendisine karşı çıkmak ya
İki yanlı mesaj (Two‐Sided Message ]: İkna etme sürecinde, bir konunun iki
tarafına ilişkin savları/ kanıtları da sunan bir mesaj türüdür. Bu teknik savunulan
görüşe karşıt olan savları bilen bir izleyici topluluğu karşısında etkili olabilir.
Örneğin açık oturum programlarındaki konuşmalar ve tartışma ortamı bu tür
mesajlarla ilerleme kaydeder. Bu tekniği kullanan konuşmacılar sadece tek yanlı
mesajları sunan konuşmacılara oranla daha inanılır kişiler olarak görülürler. Çünkü
bir tarafı savunurken diğer tarafın da neden olamayacağı ya da yanlış olduğunu
kanıtlayacak argümanlarla mesajlarını tasarlarlar.
Mutlu (2004), A. E. Crowley ile W. D. Hoyer’in 1994 yılında iki yanlı mesaj ile
inandırma ve ikna etme etkisi üzerine yaptıkları araştırmanın bulgularını da şu
İki yanlı mesaj: İkna şekilde aktarmıştır:
etme sürecinde, bir İki yanlı mesajlar görece yüksek düzeyde dikkat ve mesaj işleme
konunun iki tarafına motivasyonu üretir, çünkü bu mesajlar alışılmışın dışında, ilginç ve
ilişkin savları/ kanıtları
güvenilirdirler.
da sunan bir mesaj
türüdür. Ilımlı bir miktar negatif enformasyon iletildiğinde inanılırlık kazanımları en
uygun düzeydedir.
Çürütme gereksinimi negatif tutumların önemiyle etkileşim içinde olup
ancak önemli özellikler tartışıldığında çürütmeyi gerektirir.
Reklama karşı tutum “optimal” negatif enformasyon oranı kullanıldığında
ve bu enformasyon mesajın başlarında bir yere (ama en başa değil)
yerleştirildiğinde daha olumlu olacaktır.
Bağıntılı negatif ve pozitif özelliklerin birlikte kullanımı iki yanlı mesajları
güçlendirir.
Mesajın iki yönlü olarak sunulması ile alıcının kısa sürede ikna olabileceği
varsayımı her zaman gerçekleşmeyebilir. Bazı durumlarda alıcının söz konusu konu
hakkında daha önce farkında olmadığı bir noktaya dikkati çekilebilmekte, bazı
durumlarda ise alıcının daha önce farkında olduğu ve bildiği bir olumsuzluğa ilişkin
farklı bir anlatım sunulması ile kaynağa karşı bir güvensizlik ortaya çıkabilmektedir.
Bu durumların varlığını bilmekle birlikte iki yönlü mesaj sunumunda konu ile ilgili
olumsuzluğun başta mı ya da sonda mı verileceği hakkında kaynağın bir karar
vermesi gereklidir. Kaynak eğer alıcının konu hakkında olumsuz bir tutuma sahip
olduğunu biliyorsa önce olumsuz özellik, daha sonra olumlu özelliğin verilmesi
daha uygun olacaktır. Diğer yandan kararsız ya da olumlu bir tutuma sahip olan
alıcıya ise öncelikle olumlu özellikleri aktarılmak sonunda da olumsuz özelliklerden
bahsetmek yerinde olacaktır (Eğinli ve Temel, 2010).
Tek yanlı olarak tasarlanan mesajlar iletişime temel oluşturulan konu
üzerine yalnızca ikna edilmesi hedeflenen yönde argümanlara yer verirken iki yanlı
mesajlar hem kaynağı destekleyen hem de tarafsız veya karşı görüşü de
destekleyici argümanlar içermektedir (Perloff, 2017). Bu da kaynağın mesajda
düşüncesini karşı tarafa zorla kabul ettirmeye çalışmadığı daha çok ikna yolunu
seçtiğinin bir göstergesi olarak düşünülür.
Mowen ve Minor (1998)’e göre sözlü iletişimde mesajların sunumunda iki
yanlı sunum hedef alıcılarca tarafsızlığın, adil olmanın bir göstergesi olarak
görülür, bu da mesajın kaynağı hakkında olumsuz düşünme ihtimalini
azaltmaktadır.
Bazı durumlarda da tek yanlı mesaj vermek, iki yanlı mesaj vermekten daha
etkili sonuçlar elde etmeyi sağlar. Örneğin alıcıların konu hakkında bilgileri yoksa
ya da zekâ düzeyi ve eğitim düzeyi düşük olduğu durumlarda konunun iki yönünü
Bazı durumlarda da tek de vermek alıcının mesajı anlamamasına ya da kafasının daha çok karışık mesaja
yanlı mesaj vermek iki tepki vermesine neden olabilir. İkna etme açısından zorlu durumlarda bu durum
yanlı mesaj vermekten daha da karmaşıklaşabilir (Kağıtçıbaşı ve Cemalciler, 2014).
daha etkili sonuçlar
elde etmeyi sağlar. Kağıtçıbaşı (1988), propaganda örneğinde tek yönlü ve iki yönlü mesajların
etkililiğini karşılaştırdığı Tablo 3.1.’de hangi durumlarda tek yönlü hangi
durumlarda iki yönlü mesaj verileceğine dair fikir vermektedir.
Tablo 3.1. Tek yönlü ve iki yönlü mesajın etkili olduğu durumlar (Kağıtçıbaşı, 1988).
Kod
Kod, “bir kültür ya da alt kültürün üyelerinin paylaştığı bir anlam sistemidir”.
Kod, “bir kültür ya da Hem göstergelerden (kendileri dışında herhangi bir şeyi niteleyen fiziksel sinyaller)
alt kültürün üyelerinin hem de bu göstergelerin hangi bağlamlarda ve nasıl kullanılacaklarını ve daha
paylaştığı bir anlam karmaşık iletiler (sözlü ya da yazılı) oluşturmak için nasıl bir araya
sistemidir”. getirilebileceklerini belirleyen kurallar ya da uzlaşmalardan oluşan bir yapıdır
(Fiske, 1990).
Bir başka tanıma göre kod; anlamlı mesajların insanlar arasında değiş tokuş
edilebilmesi için sistemle aşina olmalarına olanak verecek şekilde düzenlenmiş
göstergeler sistemidir (Mutlu, 2008).
Kod bir anlam sistemi olup belli bir kültürel uzlaşmaya dayanır, diğer bir
deyişle bir kültürün içinde anlam kazanır. Anlamlandırma ve davranışsal olmak
üzere kodlar çeşitlendirilebilir. Hukuki kod bir davranış kodudur ancak trafik
kodları hem anlamlandırma hem de davranışsal kodlar olarak bilinmektedir
(Mutlu, 2008).
İnsan yaşamındaki tüm toplumsal ve kültürel etkinlikler kodlanmıştır. İkili
kodlar ise en yalın biçimli kodlardır. Ve ikiyle sınırlı bir paradigma içerir. Örneğin,
evet/hayır, var/yok, açık/kapalı, artı/eksi vb. yalın olmalarına karşılık bu kodlar en
karmaşık sözdizimlerine ve anlamların oluşturulmasına imkân vermektedir
(Mutlu, 2008).
İnsan yaşamındaki tüm
toplumsal ve kültürel
etkinlikler kodlanmıştır.
Örnek
Örnek
•Örneğin mors alfabesi, semafor, sağır ve dilsiz işaret dili, el
yazısı, körler için kabartma harfler ve baskı ikincil kodlardır.
Kodlama (Encoding)
Kodlama kişiler arası iletişim açısından tanımlandığında iletişim kurabilmek
için çeşitli sinyallerin (görsel ya da sessel) belirli kurallara veya kodlara göre
düzenlemesidir. Genel alanındaki tanımı ise bir mesajın, iletişim kanalının
özelliklerine uygun bir şekilde, simgeleştirme sistemi aracılığıyla fiziksel olarak
taşınabilecek veya iletilebilecek bir biçime dönüştürülmesidir (Mutlu, 2008).
Kodlama süreci, kaynağın merkezî sinir sisteminde (merkezde) oluşan
İletişimin başarısında düşüncelerini (anlamları) başkaları tarafından algılanabilir ve anlaşılabilir
en önemli etkenlerden örgütlenmiş simge sistemlerine (kodlara) dönüştürmesi işlemi olarak
biri kodlamadır. tanımlanabilir ve iletişimin başarısında en önemli etkenlerden biri kabul edilir.
Çünkü bu dönüştürme işleminde yararlanılan sözel ya da sözsüz simgelerin, daha
önce de belirtilmiş olduğu gibi kendi başına bir anlamları yoktur. Bu yüzden
iletişimin biçimi ne olursa olsun kaynak öncelikle hedefle ortak düz anlamları
içeren uzlaşılmış bir simge sistemine başvurmalıdır. Sözlü kodlama, başka deyişle
konuşma dili ve sözcükler, kodlamanın yalnızca bir biçimidir. Neyin, nasıl
iletileceğine karar veren kaynak, kodlamayı gerçekleştirmeden önce hangi
kodlama sistemlerinden yararlanacağını da seçmek durumundadır (Zılllıoğlu,
2014). Örneğin bir restoran işletmesi, mekânı tasarlarken müşterilerini
yönlendirmek için vereceği mesajlarda hangi kodları kullanacağına karar verir.
Örneğin tuvaletler için sıkça karşılaştığımız semboller vardır. Bunların bir kısmı
içinde yaşadığımız topluma özel kodlardır, bazıları başka toplumlara aittir. Kaynak
hangisini kullanacağına karar verirken anlamın paylaşılması durumunu mutlaka
gözetmelidir.
ise dil dağarcığının ve söz varlığının, hedef alıcı kitlenin söz varlığı ile ne
kadar örtüştüğüdür. Verilen mesajın kolayca anlaşılması, tutum ve
davranışı etkilemesi ve ileride kullanılmak üzere saklanması da bir diğer
önemli konudur. Bu yüzden mesaj tasarlanırken bilinen sözcüklerin
kullanılması, anlatımı çekici kılacak atasözleri ve deyimlerden
yararlanılması, amaca uygun sloganlar oluşturularak hedef kitlenin
yabancı olmadığı yaklaşımlardan hareket edilmesi önemlidir.
Sözlü iletişim sürecinde
mesaj tasarlanırken Mesaj içeriğini; kaynağın amacını ifade etmek için seçtiği malzeme olarak
bilinen sözcüklerin tanımlamak mümkündür. İçerik de koda benzer ögelere ve yapıya sahiptir.
kullanılması, anlatımı Örneğin bir olayı anlatırken zaman sıralamasına göre mesaj içeriği
çekici kılacak atasözleri oluşturmak gerekir.
ve deyimlerden Mesajın geliştirimi ise iletişimi başlatan kaynağın kodlarıyla içeriğini
yararlanılması
seçerken ve düzenlerken verdiği kararlardır. Bu bağlamda mesaj
önemlidir.
geliştirimini neler belirler? Bu soruya verilebilecek cevap da ilk olarak
kaynağın özellikleridir. Retorik bölümünde de bahsedildiği gibi kaynağın
özellikleri mesaj içeriğine verilecek tepkiyi belirler. Kaynağın iletişim
becerisi, tutumu, bilgisi, kültürü, toplumsal sistemdeki konumu ve seçici
algısı mesaj tasarımı konusunda hep belli seçimlerin belli biçimlerde
yapılmasını beraberinde getirmektedir. Mesaj geliştirimi de mesaj tasarımı
açısından önemli konulardan biridir. Mesaj tasarımlanırken temel amacı,
hedef kitle üzerinde etki yaratmaktır. Etki, yoğun duygulanım sonucu
oluşan ve kişiyi ya da kitleyi harekete geçiren, motive eden güçtür. Bundan
Etki, yoğun duygulanım dolayı da mesaj etkisi oranında hedef kitle üzerindeki amacını
sonucu oluşan ve kişiyi gerçekleştirir. Örneğin birinden sizin için bir şey yapmasını isteyeceğinizde
ya da kitleyi harekete tasarlayacağınız mesajda nasıl sözcükler seçer, ses tonunuzu nasıl
geçiren, motive eden ayarlarsanız etkili olur ve bu alıcıda davranışa dönüşür, önceden
güçtür.
kestirmeniz gerekir. Bu sözcükler bir emir cümlesi içinde mi daha etkili
olur yoksa rica cümlesinde mi?
İletişim sürecinde mesajın hedeflenen etkiyi sağlaması için yerine
getirilmesi gereken bazı şartlar olduğunu öne süren Scharam (1985)'a göre
mesaj tasarımında dikkat edilmesi gereken hususlar da şöyledir (akt:
Kiçir,2018):
Burada bir hatırlatma yaparak, en etkili iletişim türünün yüz yüze yapılan
sözlü iletişim olduğunu da vurgulamak gerekir. Ancak, kimi zaman bazı
durumlarda bunun tam tersi de olabilir. Diğer bir deyişle çeşitli iletişim
kopuklukları ya da iletişimde yaşanan çatışmalar söz konusu olduğunda yüz yüze
iletişim türünün, iletişim olgusunu daha gerginleştireceği de söylenebilir. Böyle bir
durumun fiziksel, şiddet içeren iletişim türüne yol açabileceğine dair örnek
oluşturan birçok olaya televizyon haberlerinde rastlamakta mümkün.
“Tatlı söz yılanı deliğinden çıkarır!” atasözü ise bize doğru bir üslupla yapılan
sözlü iletişimin etkisini anlatmak için güzel bir örnek oluşturur.
Her iletişimin bir, bazen
de birden fazla konusu Konunun önemi
vardır.
Taraflar, yani kaynak ya da hedef çoğu zaman iletişimi bir amaca ulaşmak
için başlatır. Her iletişimin bir, bazen de birden fazla konusu vardır. Kimi kez bu
konular arasında doğrudan bir ilişki varsa da kimi kez birbirinden bağımsız da
olabilir. İletişim bu konu(lar) çerçevesinde geçer. Ancak, iletişim konusundaki
bilgiler sağlam olmalıdır. Konu içeriği salt duygulara seslenmemeli, karşı tarafın
değer yargılarını, inançlarını ve düşüncelerini de olumlu yönde etkilemeye
çalışmalıdır. Örnek vermek gerekirse bir konferansta dinleyicilere konuşma yapan
bir kişinin amacı dinleyicilerle bilgilerini paylaşarak onlar üzerinde ya zihinsel ya da
duygusal davranış, tutum vb. değişiklikler yaratmaktır. Bu amaca ulaşmak için
tasarlayacağı mesajların mutlaka bir konusu olmalıdır. Bir konferansta öylesine
konuşan birini dinlemek de oldukça zordur. Konu konuşmacı tarafından
kullanılacak zamana uygun tasarlanıp doğru argümanlarla ve dinleyicilerin ilgileri
ve özellikleri doğrultusunda aktarılmalıdır.
Konuşmacının önemi
Sözlü iletişimde, iletişimi başlatan taraf (konuşmacı), iletişimden ve
mesajdan tümüyle sorumludur. Bu bakımdan konuşmacının iletişim konusu ya da
konuları hakkında yeterince bilgili olması, ses tonu ve renginin elverişli olması, en
azından iletişimi olumsuz etkileyecek türde olmaması, kültürlü olması,
konuşmanın akışına göre kendini yönetmesi, hazır cevap oluşu gibi özelliklere
sahip olması gerekir. İyi bir konuşma, konuşmacının (mesajı verenin) kimliği ile
bütünleşir. Bu yüzden iletişimde kaynak olgusu ile birlikte kaynağın kim olduğunun
Sözlü iletişimde,
iletişim üzerindeki etkisi anımsanmalıdır.
iletişimi başlatan taraf
(konuşmacı), Dilin önemi
iletişimden ve
mesajdan tümüyle Etkili sözlü iletişimin önemli bir diğer özelliği kullanılan dildir. Dil, sözlü
sorumludur. iletişimin en önemli ögesidir. Çünkü iletişimin amacı, konusu; dil ile aktarılır. Sözlü
İletişim ve Dil konulu ünitede detaylı olarak aktarılan dil ögesi de mesajın
tasarımında önemli rol oynar. Hatta dil, mesajın anlamını da açığa çıkaran bir
ögedir. Sözlü iletişimde bulunanların, özellikle de iletişimi başlatanın dili çok iyi
kullanması, hedef kitlesine göre, dilin zenginliklerinden yararlanabilmesi; gerek
temel dil varlığında, gerekse yabancı söz varlığındaki sözcükleri yerinde, doğru ve
dengeli kullanabilmesi gerekmektedir. Sözlü iletişimi zayıflatan en önemli husus
ise, dilin kullanımındaki yanlışlardır. Günümüz toplumsal yapısındaki değişim ve
bozulmalar göz önüne alındığında bunun dile de yansımaları oldukça sık
görülmektedir.
Örnek
olumsuz etkileyebilir. Sözlü bir iletişimi etkileyen diğer önemli bir etken kişinin şive
ve ağız yapısından kaynaklanan durumlardır. Bu tür bozukluklar, günlük yaşamda
kullanılırken olumsuz karşılanmazken, grup, kamusal iletişimde ve özellikle kitlesel
iletişimde, bu iletişim süreklilik kazanıyorsa düzeltilmesi, bu bozuklukların en aza
indirilmesi gerekir. Özellikle sürekli sesini kullanmak durumunda olan siyasiler,
sanatçılar, öğretmenler, öğretim elemanlarının bu tür bozuklukları düzelten ya da
azaltan çalışmalara yönelmesi, diğer bir deyişle “diksiyon çalışmaları” yapmaları
gerekir. Şive ile yapılan konuşmaları ne kadar mizahi bulduğumuz düşünülürse
ciddi bir konuda konuşan konuşmacının iletişim etkisini ne kadar azaltacağını da
tahmin edebilirsiniz.
Dinlemenin Önemi
Son olarak mesaj tasarımında dikkat edilecek konulardan biri de dinlemedir.
Dinleme, sözlü iletişimin olmazsa olmazlarındandır. İletişimle gelen mesaja cevap
verebilmek, ancak o mesajın doğru algılanması ile olanaklıdır. Bunun için de ön
İletişimle gelen mesaja koşul, mesajı dinleme, anlama ve sonra yanıtlamadır. Dinleme öncelikle alıcı taraf
cevap verebilmek, için ilk bakışta gerekli gibi görünse de, geri bildirimin alınmasında da iletişimi
ancak o mesajın doğru başlatan tarafın, yani vericinin de aynı sorumluluğu ya da önemi vardır. Öncelikle
algılanması ile
verilen mesajın doğru alınıp alınmadığı gelen yanıtın dinlenilmesi ile öğrenilebilir.
olanaklıdır.
Hatta mesajı verenin mesajını dinletecek kadar etkili bir mesaj tasarımı yapma
sorumluluğu vardır diyebiliriz. Dinlemek kadar dinletebilmek de önemli bir
beceridir.
Son olarak Niederdepper ve ark. (2008), özellikle sağlık alanı ile ilişkili mesaj
tasarımında “çerçeveleme”, “anlatı” ve “görsel ögeleri” öne çıkarmaktadır. Sözlü,
zaman zaman da başka yollarla aktarılan mesajlar için çeşitli araştırmacılardan
hareketle bir çerçeve geliştirmeye çalışmışlardır. Bu çerçeve sözlü iletişimde de
kullanılabilecek bir çerçevedir. Söz konusu ögeleri Tablo 3.2.’de görmek
mümkündür.
Tablo 3.2. Mesaj Tasarım Ögeleri (Niederdepper ve ark., 2008)
Grafik tasarım,
Bilgi tasarımı,
Öğretim tasarımı,
Kitlesel tasarım,
İkna tasarımı.
DEĞERLENDİRME SORULARI
1. İletişim sürecinde kaynaktan gönderilen; bilgi, görüş ve davranışların
kaynak tarafından ortak sembollere bağlı olarak kodlanması durumu
aşağıdaki kavramlardan hangisi ile açıklanabilir?
a) Kodlama
b) Kod açma
c) Kod
d) Mesaj
e) Geri bildirim
7. Bir konunun iki tarafına ilişkin savları ve kanıtları da sunan mesaj türü
aşağıdakilerden hangisidir?
a) İki yönlü mesaj
b) Tek yönlü mesaj
c) Duygusal mesaj
d) Rasyonel mesaj
e) Kitlesel mesaj
Cevap Anahtarı
1.d, 2.e, 3.e, 4.d, 5.c, 6.b, 7.a, 8.d, 9.c, 10.b
YARARLANILAN KAYNAKLAR
Aziz, A. (2003). Siyasal iletişim. Ankara: Nobel Yayın Dağıtım.
Aziz, A. (2010). İletişime giriş (genişletilmiş 3. basım). İstanbul: Hiperlink Yayınları.
Chandler, D. ve Munday, R. (2018). Medya ve iletişim sözlüğü. B. Taşdemir (Çev.),
İstanbul: İletişim Yayınları.
Gürüz, D. ve Temel Eğinli, A. (2010). İletişim becerileri (2. Baskı). İstanbul: Nobel
Yayınevi.
Fiske, J. (1990). İletişim çalışmalarına giriş. S. İrvan (Çev.), Ankara: Ark Yayınevi.
Kağıtçıbaşı, Ç. (1988). İnsan ve insanlar, sosyal psikolojiye giriş. İstanbul: Evrim
Yayınevi.
Kağıtçıbaşı, Ç. ve Z. Cemalcılar. (2014). Dünden bugüne insan ve insanlar sosyal
psikolojiye giriş. İstanbul: Evrim Yayınevi.
Kiçir, İ. (2018). Siyasal iletişimde ikna edici mesaj tasarımında dilin kullanımı: 16
Nisan 2017 referandumu üzerine karşılaştırmalı bir analiz. Marmara
Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Halkla İlişkiler ve Tanıtım Anabilim
Dalı, Reklamcılık ve Tanıtım Bilim Dalı, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi,
İstanbul.
Mutlu, E. (2008). İletişim sözlüğü (5. Basım). Ankara: Ayraç Yayınları.
Niederdeppe, J., Bu, Q. L., Borah, P., Kindig, D. A., & Robert, S. A. (2008). Message
design strategies to raise public awareness of social determinants of health
and population health disparities. The Milbank Quarterly, 86(3), 481‐513.
Odabaşı, Y. ve Oyman, M. (2011). Pazarlama iletişimi yönetimi (10. Baskı).
İstanbul: MediaCat Yayınları.
Onay, A. (2014). İkna edici iletişimde mesaj. M. Oyman. (Ed). İkna Edici İletişim
içinde. Eskişehir: Anadolu Üniversitesi Yayınları, 89‐105.
Perloff, R. M. (2017). The dynamics of persuasion: communication and attitudes in
the 21st century. New York: Routledge.
Pettersson, R. (2012). Introduction to message design. Journal of Visual
Literacy, 31(2), 93‐104.
Rigel, N. (2000). İleti tasarımında haber. İstanbul: Der Yayınları.
Yüksel, A.H. (1989). İletişim süreci ve sistem yaklaşımı açısından iletişim sürecinin
incelenmesi. Kurgu AÖF İletişim Bilimleri Dergisi, Sayı 6.
4
© Bu ünitenin tüm yayın hakları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi’ne aittir. Yazılı izin alınmadan
ünitenin tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, yayımı, çoğaltımı ve
dağıtımı yapılamaz.
Günlük Yaşamda Sözlü İletişim
Statik değerlendirme
Gündelik Yaşam Sözlü
İletişiminde Etkinliği
Engelleyen Faktörler
Soyut dil
Rastgele seçmek
Gündelik Yaşam Sözlü
İletişiminde Dikkat
Edilecek Hususlar
GİRİŞ
İlk çağlardan itibaren çeşitli nedenlerden dolayı insanlar birbirleriyle iletişim
içerisinde olmuşlardır. İletişim kurdukça, bilgisini ve gücünü arttıran insanlar, bu
sayede egemenliğini sağlamlaştırmış, zamanla da iletişim araçlarını geliştirmeye
çalışmıştır (Balcı ve Gergin, 2008). Bu gelişim süreci, tamtamlardan dumanla
haberleşmeye, yazının ve kâğıdın icadından güvercinlere, atlı postacılardan yüksek
ücretle hizmet veren posta arabalarına, teknolojik düzeyde ise Gutenberg’den
tipografiye, anında haberleşme düşünü ilk gerçekleştiren telgraftan Graham Bell’e,
hatta hücresel telefondan Silikon Vadisi’ne, iletişim ağlarına kadar yazılı, sözlü,
görüntülü iletişimi kapsamaktadır (Çamdereli, 2008).
Teknolojik gelişmeyle birlikte ortaya çıkan kitle iletişim araçları, insanların
ve toplumların yaşamlarında önemli etkilere ve gelişmelere neden olmuştur. Öyle
ki 20. yüzyılla beraber kullanım oranları ve yayılma hızı giderek artan kitle iletişim
araçları, günümüze kadar birçok toplumsal olay ve gelişmede başrol oynamış,
bugün de oynamaya devam etmektedir (Olkun, 2017).
İnsanlar, tarihin ilk dönemlerinden itibaren hem ihtiyaçlarını giderebilmek
hem de sosyalleşebilmek için iletişim hâlinde olmuşlardır. Önceleri şekilsel ve farklı
aletlerle gerçekleşen bu iletişim süreci, zamanla daha sistematik ve daha etkili
hâle gelmiştir. Özellikle seslerin anlamlı hâle gelmesiyle başlayan sözlü iletişim,
bugün dünya üzerinde en fazla kullanılan iletişim şeklidir. Teknolojinin hızla gelişip
yenilendiği bugünün dünyasında bile sözlü iletişim, günlük yaşamda insanlar
arasında farklı araçlarla hâlâ en çok tercih edilen iletişim şeklidir.
Genel olarak günlük yaşamda sözlü iletişim konusunun ele alındığı bu ünite
kapsamında ilk olarak, insanların gündelik yaşamda neden ve ne şekilde ilişki
içerisinde olduğu anlatılmaktadır. Bununla beraber bu ünitede günlük yaşamda
sözlü iletişimin biçimlerini ve sözlü iletişimin etkinliğini engelleyen faktörler
üzerinde durulmaktadır. Ayrıca günlük yaşamda sözlü ve yazılı iletişimle ilgili
ayrıntılı bilgi verilen bu ünitede son olarak, günlük yaşamda sözlü iletişim
esnasında nelere dikkat edileceği de anlatılmaya çalışılmaktadır.
en çok kullanılan iletişim türü olan ‘sözlü iletişimin biçimleri’ni alt başlıklarıyla
beraber inceleyelim.
Soru: İletişim sürecini başlatan kişi veya kesimin bir konu ya da durumla ilgili
bilgi alma amacı vardır. Mesajını da bu niyet doğrultusunda oluşturabilir.
Emir: Gündelik yaşamda iletişim sürecinde yer alan taraflar, emir tarzı
ifadelerle iletişim yönlendirebilirler. Genel olarak hiyerarşik yapılar içerisinde bu
iletişim biçimi çok daha yaygın görülmektedir. Bürokraside, okulda, ordu gibi ast
üst ilişkileriyle örgütlenen ortamlarda üst ve ast arasındaki ilişkilerde emir söylemi
sıklıkla görülebilmektedir. Ancak bunun dışında da sıklıkla insanlar birbirleriyle, ya
ilişkinin yakınlığından ya da nezaketi göz ardı ettikleri için emir tümceleriyle
iletişim kurabilmektedir.
Örnek
Örnek
“dostlar bu günler içindir” gibi ifadeler kişileri, olay ve durumlar ile ilgili
olarak aynı grup içinde değerlendirmeye yönlendirmekle beraber,
benzerlikler üzerinde odaklanmaya sebep olur.
• “Bu bir yıldızdır, bu bir yıldız değildir” ifadesi iki farklı kutuptadır ve
bir objenin gerçekliğinin sorgulanmasına neden olur.
Anlatılmak istenen
kavramlar çok fazla
Soyut Dil: Günlük yaşam sırasında gerçekleşen iletişimde, soyut ifadelerin
soyutlaştığında,
kullanılması, bu kelimelerdeki belirsizlikler nedeniyle iletişimde bazı sorunların
verilmek istenen anlamı
doğmasına neden olabilmektedir. Anlatılmak istenen kavramlar çok fazla
hedefe iletmek çok daha
soyutlaştığında, verilmek istenen anlamı hedefe iletmek çok daha zorlaşacaktır. Bu
zorlaşacaktır.
durumda verilmek istenen mesaj ya yanlış anlaşılacak ya da hedef kitlenin
anlamamasına sebep olacaktır.
Anlam Çıkarma: Anlam çıkarmayı en kısa şekilde, günlük yaşamda delil veya
varsayımlardan elde edilen sonuç ya da hükümler olarak tanımlayabiliriz. Sözlü
iletişim esnasında kişilerin kullandıkları ifadeler sonucunda bazı çıkarımlar yapması
ve bunları yorumlaması, yanlış anlamaya sebep olabilmektedir. Bu çıkarımların
bazıları doğru olma ihtimali olsa dahi, bazılarının yanlış olabileceği de
unutulmamalıdır. Çıkarımın yanlış olması durumunda, kişilerin ilişkilerinde
bozulmalar, yıpranmalar yaşanabilir, iletişim aksayabilir.
Rastgele Seçmek: Sözel iletişim esnasında kişilerin, iletişim kurduğu kişinin
özelliklerini dikkate almadan seçtiği kelimeler veya ifadeler, iletişimi olumsuz
yönde etkileyebilmektedir. Bu şekilde dikkatsizce seçilen bazı ifadeler, iletişim
kurulan kişinin incinmesine, rahatsız olmasına veya üzülmesine sebep olabilir.
Kültürle biçimlenir.
Resmî ve gayriresmî olabilir.
Doğrudan veya dolaylı gerçekleşebilir.
Argo ve esprilerle kullanılabilir.
Soyut ve somut anlamlar yüklenebilir.
Bulunduğu ortam ya da kültüre göre bir jargona sahip olur (Güngör, 2011).
Dil ve iletişim, sürekli Toplumlar, içinde bulunduğu şartlar ve tarihleri boyunca ortak bir dil
kendini yenileyen bir kullanmaya çalışmıştır. Bu ortak dili de tarih ve sosyal olaylar çerçevesinde
yapıya sahiptir. güncelleyip son hâline getirmişlerdir. Bu açıdan dil ve iletişim, sürekli kendini
yenileyen bir yapıya sahiptir. Günümüz teknolojisinde de sözlü iletişim gündelik
yaşamda, görüntülü alıcıya gönderme gibi seçenekler ile sürekli ve hızlı bir şekilde
yenilenmektedir (Urhan Torun, 2018).
İnsanlar arası iletişimde önemli bir yeri olan sözlü iletişimin birçok avantajı
ve dezavantajı da bulunmaktadır. Bunları şu şekilde sıralayabiliriz (Bahar,
2012’den akt: Koçyiğit, 2016):
Sözlü İletişimin Avantajları
materyallere kazıyan ve sözden daha uzun süre kalıcı olmasını isteyen insanlar,
sözlü iletişime yazılı iletişimi de eklemiştir. Söz, yapısı gereği ağızdan çıktığı anda
geçerliliği olan, mesajın iletildiği bireyin hafızasında eksiksiz kaldığı sürece doğru
bir anlam ifade edebilen bir iletişim biçimi iken yazı, mesajın aktarıldığı materyalin
Yazılı iletişim,
Yazılı sözü
iletişim, zapt
daha ömrü ne kadar ise o derece kalıcı olabilmektedir (Urhan Torun, 2018).
eden,
kullanışlı, sözün
daha anlaşılır,
kaybolmasını önleyen
daha kolay, daha Yazılı iletişim, sözü zapt eden, sözün kaybolmasını önleyen, yazılı kod ve
yazılı kod ve araçlarla
zahmetsiz, daha araçlarla yapılan bir iletişim türüdür. Yazılı iletişim, dilden dile, alfabeden alfabeye
yapılan bir iletişim
güvenilir, daha kalıcı değişen biçimlerde, kendine has simgesel ve dizgesel bir yapı sunmaktadır. Aynı
olması türüdür.
açısından sözlü zamanda yazılı iletişim, sesi ya da sözü kaydedebilmesi ve yeniden üretebilmesi
iletişimin önüne sayesinde insanlık yaşamını doğrudan etkilemiştir. Yazılı iletişim, mektuplardan
geçmektedir. raporlara, gazetelerden kitaplara, broşürlerden anket formalarına kadar çok çeşitli
formlarda karşımıza çıkmaktadır. Buradaki örneklerde yer aldığı gibi, sözü
alıkoyma özelliğiyle yazı; bilir ve hatırlatır, saklar ve korur, biriktirir ve depolar.
Yani yazı; tarihsel, belgesel, güncel bir bellektir. Bu özelliklerinden dolayı ‘söz uçar
yazı kalır’ gibi özlü sözlere de konu olur (Çamdereli, 2008).
Birçok düşünüre göre yazı, insanoğlunun en büyük buluşlarından biri olarak
kabul görmektedir. Yazı temelde, insan zihninin bir ürünü olan dili, yani sözü
kullanmaktadır. Yazı günlük yaşamda, dil aracılığı ile ortaya çıkan bilginin de
birikmesini sağlamakta, aynı zamanda saklanmasına imkân vermekte ve ihtiyaç
hâlinde tekrar ortaya çıkarılmasına yaramaktadır. İnsanların bizzat gidemeyeceği
yerlere yazıyla mesajlar gönderebilme olanağı da yazının iletişimin devamlılığı
açısından önemidir (Lazar, 2009).
Yazı, konuşulan yani sözlü iletişimin yazıya geçirilmesinden daha öte bir
iletişim türüdür. İçeriğinin konuşulan dil olduğu bir araç olmasına rağmen, yazının
kullanım şekilleri daha farklıdır. Yazı; bilgiyi, konuşmanın yaptığından daha farklı
bir şekilde düzenlemekle birlikte depolar. Yazılı iletişim doğası gereği, sözlü
iletişimden daha farklı bir gelişim geçirmiştir. Bununla beraber yazılı ve sözlü
iletişimin kuruluş kuralları birbirinden oldukça farklıdır. Yazılı iletişim, kaydedilmiş
konuşma değil, bilginin çok daha biçimsel bir şekilde düzenlenmiş hâlidir (Logan,
2010).
Gündelik yaşamda yazılı iletişimde okurun da önemli bir faktör olduğu
unutulmamalıdır. Yazılmış ve okunmamış bir metnin varlığını sürdürmesi veya
etkinliğinin olması mümkün değildir. Yazılı bir metnin varlığını sürdürebilmesi için
tüketici kitlesinin yani hedef kitlesinin olması gerekmektedir. Okur olmadan
yazının hiçbir anlamı olmayacaktır. İletişimi sağlayan yazıların okunup anlaşılması,
yazanla okuyan arasında aynı anlamda kabul edilip algılanabilmesi, hem içeriksel
hem de şekilsel uyuma bağlıdır. Yazılı metin, okurla onun anladığı süreçle bir
anlam taşımaktadır. Yani yazılı metin, okur tarafından anlaşılamıyorsa hiçbir şey
ifade etmeyecektir (Fidan, 2009).
Bu bilgelerden hareketle yazılı iletişimin taşıması gereken bazı özellikleri
vardır. Bunlar;
DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Özellikle ilk çağlarda insanların birlikte yaşamalarını ve sosyalleşmelerini
sağlayan en önemli olgu nedir?
a) Toprak
b) Tarım
c) İletişim
d) Korku
e) Din
Cevap Anahtarı
1.c, 2.b, 3.d, 4.a, 5.a, 6.e, 7.a, 8.e, 9.b, 10.c
YARARLANILAN KAYNAKLAR
Aristoteles (2016). Retorik. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları.
Balcı, F. Ve Gergin, N. (2008). Medya ve Çocuk: Medyadaki Şiddetin Çocuklara
Etkisi. Y. G. İnceoğlu ve N. Akıner (Ed.), Medya ve Çocuk Rehberi içinde (s.
145‐170). Konya: Eğitim Kitabevi.
Cüceloğlu, D. (2004). Yeniden İnsan İnsana. İstanbul: Remzi Kitabevi.
Çamdereli, M. (2008). İletişime Giriş. İstanbul: Dem Yayınları.
Ecevit, M. F. (2003). Kitle İletişimi, İletişim ve Toplum. U. Demiray (Ed.), Meslek
Yüksekokulları İçin Genel İletişim içinde (s. 87‐114). Ankara: Pegem A
Yayıncılık.
Eriş, U. (2012). Sözel İletişim. E. N. Orhon ve U. Eriş (Ed.), İletişim Bilgisi içinde (s.
20‐45). Eskişehir: Anadolu Üniversitesi Yayınları.
Fidan, M. (2009). İletişim Kurmak İstiyorum. Konya: Tablet Kitabevi.
Gökçe, O. (2003). İletişim Bilimine Giriş. Ankara: Turhan Kitabevi.
Güneş, A. (2011). Kişilerarası İletişim Sürecinde Beden Dili Kavramı ve Rolü Üzerine
Kuramsal Bir Çalışma. NWSA, 6(2), 706‐730.
Güngör, N. (2011). İletişime Giriş. Ankara: Siyasal Kitabevi.
Gürüz, D. ve Eğinli, A. T. (2008). Kişilerarası İletişim, Bilgiler‐Etkiler‐Engeller.
Ankara: Nobel Yayın Dağıtım.
Işık, M. (2004). Sizinle İletişebilir miyiz?. Konya: Eğitim Kitabevi.
Kaypakoğlu, S. (2008). Kişilerarası İletişim, Cinsiyet Farklılıkları Güç ve Çatışma.
İstanbul: Derin Yayınları.
Lazar, J. (2009). İletişim Bilimi. Cengiz Anık (Çev.), Ankara: Vadi Yayınları.
Logan, R. K. (2010). Yazı ve Alfabe Etkisi. D. Crowley‐P. Heyer (Ed.), İletişim Tarihi,
Teknoloji‐Kültür‐Toplum içinde (s. 99‐116). Berkay Ersöz (Çev.), Ankara:
Phoenix Yayınevi.
Milli Eğitim Bakanlığı (2015). Etkili İletişim. Ankara: Mesleki Gelişim.
Olkun, E. O. (2017). Haber ve Güven. Konya: LiteraTürk.
Urhan Torun, B. (2018). Sözsüz İletişim. Konya: LiteraTürk.
Yüksel, A. H. (2008). İletişimin Tanımı ve Temel Bileşenleri. U. Demiray (Ed.), Etkili
İletişim içinde (s. 2‐43), Ankara: Pegem Akademi.
Yüksel, A. H. (2015). Etkili İletişimde Konuşma ve Dinleme. E. Eroğlu ve A. H. Yüksel
(Ed.), Etkili İletişim Teknikleri içinde (s. 106‐141). Eskişehir: Anadolu
Üniversitesi Yayınları.
•Çalışma Kavramı
İÇİNDEKİLER
olabilecek,
• Sözlü iletişimin çalışma yaşamındaki
önemi ve biçimlerini kavrayabilecek,
• Çalışma yaşamında karşılaşılan
iletişim engellerinin neler olduğunu
öğrenebilecek,
• Çalışma yaşamında sözlü iletişim
sayesinde iletişim engellerinin
azalacağı hakkında bilgi sahibi ÜNİTE
olabilecek,
• Motivasyon, bağlılık ve verimlilik gibi
kavramların çalışma yaşamında sözlü
iletişim açısından önemini
kavrayabileceksiniz.
5
© Bu ünitenin tüm yayın hakları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi’ne aittir. Yazılı izin alınmadan
ünitenin tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, yayımı, çoğaltımı ve
dağıtımı yapılamaz.
Çalışma Yaşamında Sözlü İletişim
Çalışma Kavramı
ÇALIŞMA YAŞAMINDA SÖZLÜ İLETİŞİM
GİRİŞ
İletişime duyulan temel ihtiyaç bireyin tüm yaşam alanlarında etkileşim,
paylaşım, bilgiye erişim gibi birçok konuda kendini göstermektedir. Mübadele
sürecinde etkin olmak isteyen bireyin, dâhil olduğu çalışma yaşamı da bu
alanlardan biridir. Sosyal hayatta başarılı olmanın şartlarından birinin iletişim
ihtiyacının karşılanması olduğu gibi, özel hayat ve iş hayatında da durum böyledir.
Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisinde en temel ihtiyaç olarak betimlenen yeme,
içme, barınma gibi ihtiyaçların karşılanması “para” veya para yerine geçecek
değerli kıymetlere sahip olunmakla mümkündür. Bunları elde etmenin,
kazanmanın tek yolu ise fiziksel veya zihinsel aktiviteler gerçekleştirmektir. Tarih
boyunca toprağı ekerek buğday kazanan insan, bir başkası ile değiştirmek suretiyle
arpa kazanmıştır. Daha sonra Sanayi Devrimi ve makineleşmenin ardından
teknolojik gelişmelerle birlikte, süreç kıymet değer ifadesi olan para ile
yönetilmeye başlanmıştır.
Kitle üretimine geçişle yaşanan fabrikaların gelişmesi, ofis veya büro
ortamlarının doğması, insanların bir arada para kazanmasını sağlamıştır. Tarım
toplumundan sanayi toplumuna geçişle birlikte kalabalık gruplar şeklinde üretim
yapılan ortamlarda çalışmaya başlayan insan için iletişim ve etkileşim süreçlerini
yönetmek zaruri hâle gelmiştir. Sosyal hayatın en önemli destekleyicilerinden biri
olan iş yaşamında yaşanan olumlu ve olumsuz tüm deneyimler, birey hayatını
yakından etkilemektedir. Bu bağlamda iş yaşamındaki huzur, güvenilir ortam ve
diğer iş arkadaşlarıyla kurulan doğru iletişim biçimleri iş tatminini sağlamaktadır.
İş tatmini ve iş doyumu kavramlarıyla ifade edilen mutlu çalışma
zamanlarının temelinde yatan iletişim türü sözlü iletişimdir. Çünkü iletişimin diğer
türlerinden olan yazılı iletişim, iş hayatında çoğunlukla resmî ve bürokratik işler
için kullanılırken, sözlü iletişimin kullanımı daha çok gündelik işlere uygundur.
Sözlü iletişim, insanlar arasındaki ilişkiyi düzenlediğinden ve etkili iletişim sürecinin
temelinde yer aldığından çalışma yaşamında da önemli bir yere sahiptir.
ÇALIŞMA KAVRAMI
İnsanların temel ihtiyaçları arasında bulunan ve hayatlarının devamlılığını
sağlayan çalışma, bir eylemde bulunma, bunların sonucunda “gelir” elde etme
ancak çalışmak ile mümkündür. Çalışma kavramına yönelik birçok tanım
bulunmaktadır. Çalışma kavramının kökenine bakıldığında eski Yunanlılar ve
Romalılar çalışma kavramını “acı”, “yorgunluk” ve “zahmet” anlamlarında
kullanmışlardır (Lordoğlu ve ark., 1999). Bir dizi hiyerarşik eylemde bulunarak
Çalışma yaşamına dâhil üretilen iş süreçlerinde ve çalışma yaşamında katlanılan zahmeti ifade eden bu
olmak, bireyin hayatını tanım dışında sosyal bilimlerde ise çalışma kavramı, genel olarak özel bir amaç için
asgari düzeyde idame etkinliklerin gerçekleştirilmesi zihinsel ve/veya fiziksel güç harcama anlamına
ettirebilmesi için
gelmektedir (Önver, 2017). Bir güç harcayarak karşılığında yaşamsal süreçlerin
olmazsa olmaz
şartlardan biridir. devamlılığı için maddi anlamda para ve sosyal anlamda güvence elde edilen
çalışma kavramı, insanoğlu var olduğu sürece olmaya devam edecektir. Bu süreç
devam ederken de bir arada iş yapan bireylerin dâhil olduğu çalışma kavramının
toplumsal yaşamda bir dönüm noktası olan Sanayi Devrimi’nden sonra ise
makinelere bağımlı bir hâle gelerek hayatını bu işleyişe göre organize etmiştir.
Diğer bir ifadeyle, “çalışmanın” tanımı da Sanayi Devrimi ile birlikte buna paralel
olarak değişmiştir. Yani tarım toplumundan sanayi toplumuna geçişle birlikte
çalışma yaşamında da birçok değişiklikler yaşanmıştır. Bunlardan en önemlisi de iş
ortamlarındaki insan ilişkilerinin düzenlenmesi ve yönetilmesi noktasında yaşanan
değişikliklerdir. Bu bölümde çalışma yaşamında insan ilişkilerini düzenleyen sözlü
iletişimin önemi anlatılmıştır.
Yukarıya doğru iletişimin etkili bir şekilde gerçekleştirilebilmesi için kilit rol
yönetimdedir. Aşağıdan yukarıya doğru iletişimin üst yönetim tarafından
desteklendiği örgütlerde, çalışanların kuruma olan bağlılıklarının arttığı
görülmektedir.
Bireysel Etkinlik
Bunların dışında formal iletişim biçimlerinden bir diğeri olan Yatay İletişim;
uzmanlaşma ve farklılaşma büyük kurumlardaki iş yükünün artmasıyla ortaya
çıkmıştır. Bu durum birimler arası ilişkinin ve koordinasyonun önemini ortaya
çıkarmaktadır. Yatay iletişim kanalları bu koordinasyonun ve ilişkinin
sağlanmasında önemli rol oynamaktadır. Karşılıklı olarak kendilerini alakadar eden
konularda aynı kademede bulunan çalışanların üst kademeye başvurmaksızın iş
birliği yapmaları durumunda gerçekleşen iletişim biçimine yatay iletişim ismi
verilmektedir. Yatay iletişimin amacı bilgi sağlamanın yanı sıra çalışanlara destek
vermek ve kurum çalışmalarını koordine etmektir (Arklan ve Taşdemir, 2010).
Genel olarak mesajın içeriği ve iletişimde kullanılan dil vb. temel iletişim
sürecindeki ögelerde ortaya çıkan sorunlar, kurumsal iletişimi olumsuz yönde
etkileyen faktörler arasında gösterilebilmektedir. Ayrıca kişilerin kendi
karakteristik özelliklerinden de kaynaklanan sorunlarla birlikte iletişim sürecinde
birçok engel ve kaza durumu olabilmektedir. Çalışma yaşamının temel
kaygılarından olan çok para kazanma ve kariyer elde etme gibi gayelerle bazen
kişilik özelliklerine ters düşecek şekilde de davranabilen çalışanlar, ast üst ilişki
dengesi kurma ve bu ilişkiyi yönetme amacıyla iletişim kazaları oluşmasına temel
hazırlayabilmektedirler.
O hâlde bir iletişim sürecinin etkili bir biçimde işleyememesine neden olan
faktörlerin bir kısmı teknolojik ve fiziksel nitelikte iken bir kısmının ise
sosyopsikolojik özellik taşımakta olduğunu söylemek doğru olacaktır. İletişimi
engelleyen faktörleri kişisel kaynaklı engeller, dil kaynaklı engeller, fiziksel ve
teknik unsurlardan kaynaklanan engeller, statüden kaynaklanan engeller,
zamandan kaynaklanan engeller, sosyokültürel ve psikolojik kaynaklı engeller
şeklinde özetlemek mümkündür (Karaçor ve Şahin, 2004). Bu engeller hakkında
bilgi vermek gerekirse yine aynı çalışmada ifade edildiği gibi, kişisel kaynaklı
engellerin başında iletişim kuran bireylerin arasında ortaya çıkan güven problemi
gelmektedir. Kaynak ve alıcı konumundaki bireylerin birbirlerine karşı tutumları,
inançları, kişilikleri, önyargıları mesajların gerçek anlamlarından farklı olacak
şekilde değerlendirilmesine ve bu sebeple etkili olmayan bir iletişimin ortaya
çıkmasına neden olmaktadır. Dilden kaynaklanan engeller ise hiç kuşkusuz
iletişimde karşılaşılan en önemli engellerden bir tanesidir. Günümüzde
uzmanlaşmanın yaygınlaşmasıyla ortaya çıkan dil, söz konusu alanda uzmanlaşan
bireyler tarafından anlaşılabilir. O uzmanlık alanı dışında olan bireyler tarafından
söz konusu dil anlaşılamamakta ve kurumsal iletişim etkin bir şekilde
gerçekleştirilememektedir.
Fiziksel ve teknik unsurlardan kaynaklanan engeller; genellikle çevresel
faktörlerin meydana getirdiği gürültü (noise) ve iletişim kanalındaki teknik
aksaklıklar fiziksel ve teknik unsurlardan kaynaklanan engeller olarak ifade
edilebilmektedir. Statüden kaynaklanan engeller de genel olarak dikey iletişim
kanallarından, yukarıdan aşağıya doğru iletişim kanallarının etkili bir şekilde
Çalışma yaşamında etkili
kullanılamamasıyla ortaya çıkan engellerdir. Bu kanalların etkili bir şekilde
iletişim sürecinin
sağlanması ve kullanılamamasıyla astların üstlere ulaşması oldukça zordur.
yönetilmesi, karşılaşılan Bunların dışında zamandan kaynaklanan engeller genellikle kaynak
engellerin minimuma konumundaki bireyi dinlemek için gerekli olan zamanı ayıramamaktır. Böylelikle
düşürülmesi ile
alıcı, kaynağın iletmek istediklerini tam olarak anlayamamaktadır. İletişimde
mümkündür.
kaynak konumundaki insanı dinlemek, ona verilen önemi ve değeri ifade eder.
Kaynak, alıcı tarafından tam anlamıyla dinlenmediğinde ve anlaşılmadığında iki
birey arasında negatif bir etkileşim oluşacaktır. Diğer bir engel olan sosyokültürel
ve psikolojik kaynaklı engeller ise anlam kargaşasından ortaya çıkmaktadır. Yani
sosyokültürel yapı, bireylerin içinde bulundukları, onların alışkanlıklarına,
davranışlarına, bilgi düzeylerine, kişiliklerine, yeteneklerine, alışkanlıklarına ve
iletişim yeteneklerine etki eden önemli faktörlerden bir tanesidir. İnsanların
Üçüncü koşul ise katılımcı yönetim anlayışı, yani kurumda sağlıklı işleyen
iletişim süreci, çalışanlar ve çalışanlarla yöneticiler arasında çalışma
demokrasisinin oluşmasını sağlamaktadır. Bu durum işletmede takım çalışmasına
olanak sağlanmasında oldukça önemlidir. Ayrıca iç hedef grupların bilgilendirilmesi
de iletişimin etkililiği açısından gereklidir. İletişim sürecinin sağlıklı bir şekilde
işlemesi, çalışanların kurum amaçlarını gerçekleştirmesini ve çalışanların
bilgilenmelerini sağlamaktadır. Son koşul ise çalışan eğitilmesi ve yabancılaşmanın
önlenmesidir. Böylece, yabancılaşma, çalışanların kurum ve çalışanın çevresi ile
ilişkisini engellediğinden iletişimin etkinliğini azaltmaktadır.
Örnek
İnsanlarda, bulundukları grubun bir parçası olma, grup içinde kabul görme,
başkaları ile ilişki içinde olma ve onlar tarafından beğenilme, sevilme gibi bazı
genel ihtiyaçlar bulunmaktadır. Bu bağlamda insanlar kontrol, şefkat ve dâhil
edilme gibi ihtiyaçlarının doyurulması amacıyla birbirleri ile sözlü iletişim
kurmaktadır. Çalışanların iş tatmin düzeylerinin ve örgütlerine olan katkılarının
daha da artması için örgütlerindeki çalışma koşullarından memnun olmaları
gerekmektedir.
Çalışanların çalışma ortamında kendilerinden neler beklendiği, işlerini nasıl
yapmaları gerektiği ve üstlerinin ya da diğer çalışma arkadaşlarının kendileri
hakkında neler düşündüklerini öğrenme olanağı bulmaları için iletişim oldukça
önemlidir. Çalışma yaşamında iletişimin yönetimsel açıdan önemli bir rolü vardır.
Bununla birlikte sözlü iletişim sürecinin çalışanların olumlu tutumlar edinmesinde
de büyük bir rolü bulunmaktadır.
İletişim eksikliği ve yetersizliği örgüt içerisinde olumsuz sonuçlara yol
açmaktadır. Yönetici ile çalışan arasında gerçekleşen sözlü iletişimde iletişim
kanalının açık olması ve iletişimin her iki tarafça istenilen bir seviyede
gerçekleşmesi, çalışanların iş tatminine paralel bir ilişki göstermektedir.
DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisinde piramidin birinci basamağında yer
alan en temel ihtiyaç olarak betimlenen ihtiyaç hangisidir?
a) Aidiyet, sevgi, kabul görme vb.
b) Statü, itibar, tanıma, başarı
c) Dış kaynaklı tehlikelerden korunma
d) Yeme, içme, barınma vb.
e) Gelişim, bir işi başarıyla tamamlama, yaratıcılık
Cevap Anahtarı
1.d, 2.d, 3.a, 4.c, 5.d, 6.e, 7.a, 8.a, 9.d, 10.a
YARARLANILAN KAYNAKLAR
Arklan, Ü.; Taşdemir, E. (2010). Kurum içi halkla ilişkiler. Konya: Literatürk.
Doğan, E.; Tatlı, H. (2010). İşgücü verimliliğini etkileyen faktörler: Bingöl Devlet
Hastanesinde Hemşireler Üzerine Bir Uygulama. (4), 0‐0. Verimlilik Dergisi.
Fltcher, C.; Baldry, C. (2000). A study of individual differences and self‐awareness in
the context of multi‐source feedback. Journal of Occupational and
Organizational Psychology, 73(3). 303‐320.
Genç, N. (2004). Yönetim organizasyon, Ankara: Seçkin Yayınları.
Güllüoğlu, Ö. (2012). Örgütsel iletişim‐ iletişim doyumu ve kurumsal bağlılık. Konya:
Eğitim Akademi Yayınları.
İspir, İ. (2018). Çalışanların iş tatmini ile yenilikçi davranışının bireysel performansa
etkisi. İnönü University International Journal of Social Sciences (INIJOSS), 7
(2), 120‐135.
Karaçor, S.; Şahin, A. (2004). Örgütsel iletişim kurma yöntemleri ve karşılaşılan
iletişim engellerine yönelik bir araştırma. Sosyal Ekonomik Araştırmalar
Dergisi, 4 (8), 96‐117.
Karcıoğlu, F.; Timuroğlu, K.; Çınar, O. (2009). Örgütsel iletişim ve iş tatmini ilişkisi bir
uygulama. İstanbul Üniversitesi İşletme İktisadi Enstitüsü Dergisi‐
Yönetim, 67(2).
Kumaş, H.; Fidan, F. (2010). Akademisyen ve tekstil işçileri karşılaştırması örneğinde
çalışan kadınların çalışma olgusuna bakışları. Journal of Social Policy
Conferences, 0 (50), 507‐532.
Lordoğlu K.; Özkaplan N.; Törüner M. (1999). Çalışma iktisadı. İstanbul: Beta
Yayınları.
Onar, S. (1966). İdari hukukunun umumi esasları. İstanbul.
Şiriner, Ö. (2017). Çalışma Yaşamında mekânsal esneklik ve sakatlar. Batman
Üniversitesi Yaşam Bilimleri Dergisi, 7 (1/1), 32‐44. 21.06.2019 tarihinde
http://dergipark.org.tr/buyasambid/issue/29808/320569 adresinden
erişildi.
Tınar, M. (1996). Çalışma psikolojisi. İzmir: Dokuz Eylül Üniversitesi Yayınları.
Timuroğlu, M.; Balkaya, E. (2017). The relationship between organizational
Communication And Motivation: An Application. International Journal of
Social Inquiry, 9 (2), 89‐113.
Tortop, N. (1982). Personel yönetimi. Ankara: Ankara İktisadi ve Ticari İlimler
Akademisi İlk San Matbaası.
Yavuz, A. (1972). Bankacılıkta halkla ilişkiler. Ankara: Nobel Yayın Dağıtım.
Yılmaz, E. (2001). İnsan kaynakları yönetiminde etkin iletişimi gerçekleştirme
koşulları. Marmara İletişim Dergisi, Sayı:11, 357‐372
ÜNİTE
6
© Bu ünitenin tüm yayın hakları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi’ne aittir. Yazılı izin alınmadan
ünitenin tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, yayımı, çoğaltımı ve
dağıtımı yapılamaz.
Sözlü İletişim ve Dil
GİRİŞ
Dil, iletişim kurmada temel araçlardan biridir. Gündelik hayatımızda
fikirlerimizi, duygularımızı, düşüncelerimizi dil aracılığıyla ifade edip yine dil
aracılığıyla diğer insanlar ile iletişim kurarız. Dolayısıyla dil, hem sözlü hem de
sözlü iletişimin yazıya yansımış şekli olan yazılı iletişimde önem taşımaktadır. Sözlü
iletişim, sözün ve dolayısıyla dilin merkezde olduğu bir iletişimsel yapıyı
vurgularken; yazılı iletişim ise dilin yazıya döküldüğü bir iletişimsel yapıyı
vurgulamaktadır. İletişimin, bir kaynaktan, bir mesajın/ mesajların, bir kanal
aracılığıyla alıcılara ulaştığı tanımı düşünüldüğünde mesajın yapılandırılmasında
dilin işlevi önem kazanmaktadır. Sözlü iletişim bir anlam üretimi süreci olarak
düşünüldüğünde de anlamın dil aracılığıyla oluşması dilin, iletişimdeki dolayısıyla
da sözlü iletişimdeki konumunu ifade etmektedir. Dil, kendi başına diğer birtakım
unsurlardan bağımsız olarak şekillenmemektedir. Dili etkileyen ve dilin de
etkilediği birtakım olgular ve yapılar bulunmaktadır.
Dilin ilişkili olduğu kavramlardan biri gerçekliktir. Başka bir ifadeyle dil,
gerçekliğin taşıyıcısı ve aktarıcısıdır. Kültür ise dilin şekillendiği yapılardan biridir.
Bir toplumun kültürü, o toplumun dilini, dilin kullanım biçimini, yazıya nasıl
yansıdığını etkilemektedir. Kültür, bir dilde fazlaca kullanılan kelimelerin neler
olduğunu belirlemede de rol oynamaktadır. Özellikle yeni öğrenilen bir dilde o dilin
konuşulduğu ülkenin kültürel özelliklerini de bilmek dili etkili konuşmak ve yazmak
açısından belirleyici bir role sahiptir. Bu da sözlü iletişimdeki başarıyı oldukça
etkileyecektir.
Nesneleri, olayları, fikirleri anlamlandırma ve yorumlama olarak
tanımlanabilecek anlam kavramı da dilin ilişkili olduğu kavramlardan bir diğeridir.
Dil, anlamı iletmekte ve son tahlilde anlam aracılığı ile sözlü iletişim
gerçekleşmektedir. Dilin anlamı iletme işlevi söylem üzerinden gerçekleşebileceği
gibi gösterge sistemleri üzerinden de gerçekleşmektedir. Söylem kavramı özellikle
reklamlar, haber içerikleri gibi iletişimsel metinlerin merkezinde yer almaktadır.
İletişim kurmada, sözlü ve yazılı kültürde merkezi bir rol oynayan dil, iletişimin
temel yapı taşı olarak düşünüldüğünde dilin doğru, açık ve anlaşılır bir şekilde
kullanılması üzerinde durulması gereken noktalardan biridir.
Dil, iletişim kurmada Gerek gündelik hayatta kurulan iletişimin gerekse halkla ilişkiler
temel araçlardan
kampanyaları, reklam kampanyaları ve medya içerikleri gibi yapılandırılmış
biridir.
iletişimsel içeriklerin anlaşılır olması, dil engeline takılmaması iletişimin doğru bir
şekilde yürütülmesi açısından belirgin bir önem kazanmaktadır. Dolayısıyla bu
bölümün amacı sözlü iletişimi ve sözlü iletişimin ilişkili olduğu çeşitli kavramları
incelemektir. Bu doğrultuda ilk olarak sözlü iletişim ve gerçeklik ilişkisi
incelenmekte ardından sözlü iletişim ve kültür arasındaki ilişki yapısı
değerlendirilmektedir. Söz konusu iki başlığı ise sözlü iletişim ve anlam, sözlü
iletişimde dilin kullanılması ve sözlü iletişim engelleri başlıkları takip etmektedir.
Dil sistematiktir.
Dil, rastlantısal bir simge kümesidir.
Bu semboller öncelikli olarak ses ile ilgilidir ancak görsel de olabilir.
Semboller, atıfta bulundukları anlamları topluma uygun hâle getirir.
Dil, iletişim için kullanılır.
Dil, bir toplulukta veya kültürde çalışır.
Dil, muhtemelen insanlarla sınırlı olmasa da, aslında insana ilişkindir.
Dil, tüm insanlar tarafından aynı şekilde edinilir; dil ve dil öğreniminin her
ikisi de evrensel özelliklere sahiptir.
Yukarıda yer alan maddelerden hareketle dilin belirli bir sistem üzerine inşa
edildiği, ses ve görsel unsurlar ile ilişkili olduğu, iletişim kurmaya aracılık ettiği,
belirli bir kültürel ortam içerisinde şekillendiği ve insan ile ilişkili olduğu
söylenebilir.
İnsanlar sosyal varlıklardır. Dil ve işaretler aracılığıyla birbirimizle iletişim
kurarız, sohbet ederiz, fikir alışverişinde bulunuruz ve farklı bakış açılarını
paylaşırız. Dil gerçeği inşa eder, etkiler ve değiştirir; iletişimi aynı zamanda sözlü
Dil gerçeği inşa eder, iletişimi kolaylaştırır; anlayışı teşvik eder ve kültürler arasında köprüler
etkiler ve değiştirir.
kurulmasına yardımcı olur (Cohen‐Almagor, 2000).
Dil, sadece var olan bir şeye atıfta bulunmamakta ya da sadece tamamen
dilsel bir bağlamda çalışmamaktadır. Dil, belirli duygularla birleştirilmekte ve bu
duyguların doğasını şekillendirmektedir. Dolayısıyla dil ve gerçeklik, karşılıklı olarak
bağımlı olan bir ilişkide birleşmektedir (Frowe, 2001). Örneğin, “hava çok güzel”
cümlesi, yalnızca havanın durumunu aktarmakla kalmayıp ya da sadece isim ve
sıfat içeren bir cümle olmanın ötesinde cümleyi kuran kişinin duygusunu da ve bu
doğrultuda belirli bir gerçekliği de aktarmaktadır. Dolayısıyla dil gerçekliğin
Dil ile gerçeklik arasında içsel ve dışsal olmak üzere iki tür bir ilişki
bulunmaktadır. Dil ve gerçekliğin içsel olarak ilişkili olduğunu söylemek, dili,
gerçekliği kavramak için gerekli olan araçlardan biri olarak görmeyi ifade
etmektedir. Bu görüşe göre dilin müdahalesi olmadan bilişsellik mümkün değildir.
Dil ve gerçekliğin dışsal olarak ilişkili olduğunu söylemek ise aralarındaki ilişkinin
rastlantısal doğasını ifade etmektedir (Das ve Basak, 2006). Dil ve gerçeklik
birbirine bağlı olup, gerçeklik aynı zamanda dil aracılığı ile yansıtılmaktadır.
Dolayısıyla dil, dünyayı nasıl algıladığımız şekillendirmektedir (Bredella ve Richter,
2004).
Sapir‐Whorf
Hipotezi’ne göre dil, Dil ve gerçeklik ilişkisi açısından öne çıkan kavramlardan biri de “Sapir‐
dünyayı yorumlama Whorf Hipotezi”dir. Edward Sapir ve Benjamin Lee Whorf adlı iki dil bilimci
biçimimizi
tarafından geliştirilen bu hipoteze göre dil, dünyayı yorumlama biçimimizi
belirlemektedir.
belirlemekte, düşünce dile bağlı olduğundan dil varlığımızı belirlemektedir (Mutlu,
2012). Başka bir anlatımla dil hem gerçekliği yansıtır hem de inşa eder. Bu
kapsamda her iki kavram arasında karşılıklılığa dayalı bir ilişki bulunmaktadır (Gee,
2005).
Dil öğrenme, dil kazanımı ile diğer kültürel olgular arasındaki bağlantıları
anlama fırsatı sunmaktadır.
Dil öğrenme, yabancı dil ile ana dil arasında bir karşılaştırma yapılmasını
sağlar ve aralarındaki farkların yanı sıra benzerlikleri de vurgulamaktadır.
Yabancı bir kültürün öğrenilmesi kişinin kendi kültürünün bilgisinden
geçmekte ve kendi dilinin dilsel boyutlarını dikkate almaktadır.
Yeni bir dil öğrenmenin sunduğu temel avantajlardan biri de öğrenilen dilin
içerisinde şekillendiği kültürü de anlama imkânı sunmasıdır. Yine, kişinin kendi ana
dili ile öğrendiği dil arasındaki farklar dil öğrenme sürecinde daha somut bir
şekilde ortaya çıkmaktadır. Dolayısıyla yeni bir dil öğrenme süreci sadece kendi
başına bir dil öğrenme süreci olmayıp aynı zamanda kültürel bir içeriğe de sahiptir.
Özellikle iletişimin küresel bir biçim aldığı günümüzde diğer kültürleri tanımak
adına dil öğrenme gerekliliği öne çıkmaktadır.
Belirli bir dilin anlamları, belirli bir sosyal grubun kültürüne işaret ettiğinden
anlamların analizi bu kültürün analizini ve anlaşılmasını içermektedir (Gao, 2006).
Dil ve kültürün karşılıklılığa dayanan bir ilişkisi söz konusudur. Bir kültürün
kodlarını, değerlerini aktaran atasözleri düşünüldüğünde kültürün arka planı
anlaşılmadan bu atasözlerinin de anlaşılması zordur. Kültürümüzde önemli
değerlerden biri olan “yardımseverlik” birçok atasözünde vurgulanan değerlerden
biridir. Örneğin, “komşu komşunun külüne muhtaçtır” atasözü kültürümüzdeki
yardımseverliğin altını çizmektedir. Dolayısıyla bu bağlama yabancı biri için söz
konusu atasözünün bir anlam ifade etmeyeceği söylenebilir. Kültürümüz içerisinde
toplumsallaşan bir insan ise bu atasözünün anlamını analiz edebilir.
Dil, kültürü aktaran araçlardan biridir. Özellikle sözlü kültürün aktarımında
dilin önemli bir rolü bulunmaktadır. Yazıdan önce sözcük ve ses gelmektedir. Dil
de sese bağlı olan bir yapıdır. Günümüzde konuşulan 3 bin dilden sadece 78’i
edebiyat üretebilmiştir (Batuş, 2011). Görüldüğü üzere yeryüzünde binlerce dil
konuşuluyor iken bu dillerden çok az bir kısmı yazıya dökülmüştür.
Dil ve kültür ilişkisi kapsamında aşağıda değinilen maddeler her iki kavram
arasındaki ilişkiyi vurgulamaktadır:
Dili betimlemek,
Dilin tarihini incelemek,
Her ailedeki ana dillerin ilk biçimlerini ortaya koymak,
Dillerdeki sürekli evrensel güçleri keşfederek genel yasaları ortaya
koymak.
Dil ve anlam açısından öne çıkan kavramlardan bir diğeri ise göstergebilim
Dil ve anlam ilişkisi (semiyoloji)dir. Göstergebilim, göstergelerin ve onların çalışma biçimlerinin
genel olarak araştırılmasına verilen ad olup 20. yüzyılda oluşmuş bir bilim dalıdır (Tekinalp ve
göstergeler ve Uzun, 2013). Göstergebilimin, “göstergenin kendisi”, “göstergelerin düzenlendiği
söylem üzerinden kodlar ve sistemler” ile “kodlar ve göstergelerin içinde işlediği kültür” olmak üzere
somutlaşır.
üç temel çalışma alanı bulunmaktadır (Fiske, 2014).
Göstergeler
Düzanlam
Yananlam
Kültürel kodlar
Söylem
Örnek
Kültürel kodlar,
göstergelerin ve Göstergeler, gündelik hayatımızda birçok içerikte karşımıza çıkmaktadır.
anlamın içerisinde Reklamlar, kataloglar, gazeteler, afişler ve billboardlar bu araçlardan birkaçıdır.
şekillendiği daha
Düzanlam ve yananlam, yukarıda değinildiği gibi anlamın doğrudan veya dolaylı
büyük bir yapıya işaret
etmektedir. olarak yapılandırılmasında ve yorumlanmasında rol oynamaktadır. Kültürel kodlar
ise göstergelerin ve anlamın içerisinde şekillendiği daha büyük bir yapıya işaret
etmektedir. Öyle ki göstergelerin ve anlam biçimlerinin yorumlanması kültür
içerisinde şekillenmektedir. Örneğin her rengin çağrıştırdığı anlamlar kültürden
kültüre değişmektedir. Yine, çeşitli nesnelerin de taşıdığı anlamlar kültüre göre
farklılık göstermektedir. Söylem de kültür ile iç içe olan bir kavramadır. Bir
metindeki veya konuşmadaki söylem analiz edildiğinde kültürel kodlara da
göndermede bulunulmaktadır. Sözlü iletişim sürecinde bir şeyi güçlü anlatmak
istersek onu hem kültürel kodlarla hem de karşıdaki alıcının zihninde resmedeceği
kelimelerle kodlarız ve bunu da sözlü olarak aktarırız. Örneğin, kan kırmızı bayrak
dediğimizde ve bunu ses tonuna duygumuzu katarak kodladığımızda, alıcının
zihninde Türk bayrağı ve vatan için ölen şehitler çağrışım yapacaktır.
Örnek
• Anlaşılır bir dil kullanımı sözlü iletişimin özünü
oluşturur. Dolayısıyla gündelik hayatta zorunlu
olmadıkça teknik terimler kullanmaktan kaçınılmalıdır.
Örnek
• Dil yeterlik seviyeleri, bireylerin bir dili kullanım
biçimleri üzerinde etkilidir.
kuran kişilerin genel olarak iletişim pratiğinden memnun olmaları da dil engelini
aşmadaki unsurlardan bir diğeridir.
Bireysel Etkinlik
• Reklamlar göstergebilimsel analiz yapmaya elverişli
içerikler sunmaktadır. Bu kapsamda iki dergi
reklamı seçip bu reklamları gösterge, gösteren ve
gösterilen kavramları açısından inceleyiniz.
•Sözlü iletişimin en önemli özelliği dil varlığı üzerine kurulu olmasıdır. Sözlü
iletşim sürecinde tarafların yani kaynak ile hedefin anlaşabilmesi kullanılan
ortak dil ve o dilin kod sistemi ile mümkündür.
•SÖZLÜ İLETİŞİM VE GERÇEKLİK
•Dil, sadece var olan bir şeye atıfta bulunmamakta ya da sadece tamamen
Özet
dilsel bir bağlamda çalışmamaktadır. Dil, belirli duygularla birleştirilmekte ve
bu duyguların doğasını şekillendirmektedir. Dolayısıyla dil ve gerçeklik,
karşılıklı olarak bağımlı olan bir ilişkide birleşmektedir. Dil ve gerçeklik
arasındaki ilişki sorunu, dil felsefesinin temel temalarından biri olup, anlam
ve referans arasındaki ilişki, hakikat ve bilgi arasındaki ilişki, referansın
anlaşılabilirliği, ontolojik görelilik ve evrensel dil sorunu gibi birçok özel yönü
ifade etmektedir.
•Dil iki şeyi eş zamanlı olarak yapmaktadır. İlki, nesneleri oldukları şekilde yani
gerçekliği yansıtmaktır. İkincisi ise gerçekliği belirli bir şekilde inşa etmektir.
Sapir‐Whorf Hipotezi’ne göre dil, dünyayı yorumlama biçimimizi
belirlemekte, düşünce dile bağlı olduğundan dil varlığımızı belirlemektedir.
•Dil insanların sosyal hayatlarını sürdürmedeki temel araçlardan biridir.
İnsanların kullandıkları kelimeler, ortak bir deneyime atıfta bulunmaktadır.
Olgular, olaylar, fikirler ve tutumlar dil ile ifade edilmektedir. Dolayısıyla dil,
kültürel gerçekliği belirtmekte ve şekillendirmektedir. Dilin kendisi de
kültürel değerleri içeren işaretler sistemidir. Kültür, “bilgi, inanç, sanat,
hukuk, ahlak, kültürel araçlar, gelenekler ve insanın toplumun bir üyesi
olarak edindiği diğer tüm yetenek ve alışkanlıkları içeren karmaşık bir
bütündür.” Dil, kültürel gerçekliği ifade etmekte, şekillendirmekte ve
sembolize etmektedir.
•Anlam; insanlar, nesneler, mekanlar ve olaylar ile ilgili olup, iletişim sonucu
ortaya çıkan, karşılıklı anlaşmaya dayanan ve insanların birbirlerini
anlamalarını mümkün kılan düşünsel çağrışımdır. İletişim, mesaj aktarımı
aracılığıyla bir anlam oluşturma sürecidir. Dolayısıyla bu sürecin
gerçekleşmesinde dilin, anlam üretimine yönelik işlevi öne çıkmaktadır. Dil,
anlam üretmeye yarayan ve anlamlandırma sürecine aracılık eden bir araçtır.
Dil ve anlam ilişkisinin genel olarak göstergeler ve söylem üzerinden
somutlaşır. Anlam ve anlamlandırma kavramları açısından öne çıkan
düşünürler C. S. Peirce, Ferdinand de Saussure ve Roland Barthes’tir.
•SÖZLÜ İLETİŞİM VE KÜLTÜR
•Dilin kültürün bir parçası olduğu ve onun içinde çok önemli bir rol oynadığı
yaygın olarak kabul edilmektedir. Dil aynı anda kültürü yansıtır, ondan
etkilenir ve onun tarafından şekillenir. En geniş anlamıyla dil, bir toplumun
tarihini, kültürel geçmişini, hayata yaklaşımını, yaşama ve düşünme
biçimlerini içerdiğinden bir toplumun sembolik temsilidir.
•Dil ve kültür ilişkisi kapsamında aşağıdaki maddeler her iki kavram arasındaki
ilişkiyi vurgulamaktadır:
•Kültür dili, dil de kültürü şekillendirmektedir.
•Dil, kültürün nesilden nesile aktarılmasını sağlamaktadır.
•Dil, kültüre duyarlıdır. Başka bir deyişle bir kültür içerisindeki dilin yapısı ve
o dilde yoğun bir şekilde kullanılan kelimeler ile başka bir kültür içerisindeki
dilin yapısı ve yine o dilde sıkça kullanılan kelimeler arasında farklılıklar
olacaktır.
•Kültür, insan eliyle üretilen sanat eserlerini de içerdiğinden dil özellikle edebi
eserlerin kalıcı bir nitelik kazanmasını sağlamaktadır.
•Yazılı kültürden farklı olarak sözlü kültür ürünleri de dil aracılığıyla
aktarılmaktadır.
•Dil, toplumsallaşmanın bir aracıdır. İnsanlar iletişim yoluyla
toplumsallaşmaktadır. Bir kültür içerisinde yaşayan ve sosyalleşen her birey dili
kullanmak durumundadır. Aksi halde bireyin toplumsallaşmasının sağlanması
Özet (devamı)
mümkün olmayacaktır.
•Bir kültür için önemli olan eğitim ve sanat gibi alanların dil ile yakın bir ilişkisi
bulunmaktadır. Özellikle eğitim açısından iletişim bilimleri ile ilişkili alanlarda
eğitim alan bireylerin sözlü iletişimde dil kullanım yetkinliklerinin iyi düzeyde
olması beklenmektedir.
•SÖZLÜ İLETİŞİM VE ANLAM
•Anlam; nesneler, olaylar ve ilişkiler arasındaki olası ilişkilerin zihinsel temsili
olup nesneleri birbirine bağlamaktadır. Dil ve anlam ilişkisi genel olarak
göstergeler ve söylem üzerinden somutlaşır. Anlam ve anlamlandırma
kavramları açısından öne çıkan düşünürler C. S. Peirce, Ferdinand de Saussure
ve Roland Barthes’tir. Göstergebilim, “gösterge, “gösteren” ve “gösterilen”
olmak üzere üç unsurdan oluşmaktadır. Gösterge, kendi dışında bir şeyi temsil
eden ve temsil ettiği şeyin yerini tutabilecek nitelikte olan her çeşit biçim, nesne
ve olgudur. Gösteren, göstergenin doğrudan duyumsanabilen ve algılanabilen
bölümüdür. Gösterilen ise göstergenin doğrudan duyumsanamayan ve
algılanamayan bölümüdür yani göstergenin kavramsal yanıdır. Düzanlam,
anlamlandırmanın ilk düzeyi olup, bir göstergenin ilk anlamını belirtirken;
yananlam ise mesajın aktarımında ikincil anlamlandırma düzeyini
belirtmektedir.
•Anlam sürecinin oluşumundaki dinamikler şunlardır:
•Göstergeler
•Düzanlam
•Yananlam
•Kültürel kodlar
•Söylem
•SÖZLÜ İLETİŞİMDE DİLİN KULLANILMASI
•Sözlü iletişim çeşitli aracı ögeler üzerinden kurulmaktadır. Bu aracı ögelerin
temelinde dil bulunmaktadır. İletişimde dil kullanımı, insanın bilişsel işleme
süreci ile ilişkilidir. Bilişsel işleme süreci bir mesajın, alıcı tarafından
anlamlandırılma sürecini ifade etmektedir. Sözlü iletişimde dil kullanımı, dilin
oluştuğu kültürel bağlamdan ayrılamaz. Kültür, iletişimi çeşitli düzeylerde
etkilemektedir. Kültür, sözlerin ifade edildiği ve yorumlandığı bir çerçeve
oluşturmaktadır. İletilenler, iletişimin, dilsel eylemin oluşturulduğu unsurlarda
olduğu gibi gerçekleştiği kültürel bağlama da bağlıdır.
•SÖZLÜ İLETİŞİM VE DİL ENGELLERİ
•Dil engeli ifadesi bir dili konuşurken özellikle sözlü iletişimde bireyin takıldığı
engelleri ifade etmektedir. Bu engeller bireyin kişisel özelliklerinden
kaynaklandığı gibi kültür veya yeni bir dil öğrenme gibi nedenlerden de
kaynaklanmaktadır. “Dilbilgisi yeterliği, söylem yeterliği, sosyo‐dilbilimsel
yeterlik ve stratejik yeterlik” olmak üzere dört dil yeterlik seviyesi
bulunmaktadır.
•Dilbilgisi yeterliği dilin, temel düzeyde ve dilbilgisi kurallarına uygun bir şekilde
kullanılmasına yöneliktir. Söylem yeterliği, biraz daha karmaşık cümle yapılarını
içermektedir. Özellikle iletişim alanının dil, ifade ve cümle yapılarını kurma
biçimleri ile olan ilgisi düşünüldüğünde bu yeterlik önem taşımaktadır.
DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Var olan şeylerin tümü, hakikat olarak adlandırılan kavram aşağıdakilerden
hangisidir?
a) Kültür
b) Gerçek
c) Anlam
d) Yananlam
e) Düzanlam
3. Dilin belirli bir toplulukta çalışması, dilin hangi kavram ile olan ilişkisini
vurgulamaktadır?
a) Dil ve hakikat
b) Dilsel engeller
c) Gerçeklik
d) Anlam
e) Kültür
4. “Dili, gerçekliği kavramak için gerekli olan araçlardan biri” olarak gören dil
ve gerçeklik arasındaki ilişki yaklaşımı aşağıdakilerden hangisidir?
a) İçsel
b) Anlamsal
c) Dışsal
d) Kültürel
e) Yapısal
10. Kültürel normların anlaşılmasını iletişim süreçlerine dâhil eden dil yeterlik
seviyesi aşağıdakilerden hangisidir?
a) Taktiksel yeterlik
b) Dil bilgisi yeterliği
c) Stratejik yeterlik
d) Sosyo‐dil bilimsel yeterlik
e) Söylem yeterliği
Cevap Anahtarı
1.b, 2.e, 3.e, 4.a, 5.c, 6.d, 7.b, 8.c, 9.e, 10.d
YARARLANILAN KAYNAKLAR
Batuş, G. (2011). Walter Ong. İçinde, Kadife karanlık (173‐191), Haz: N. Rigel, G.
Batuş, G. Yücedoğan, B. Çoban, İstanbul: Su Yayınevi.
Baumeister, R.F. (1991). Meaning of life. New York: The Guilford Press.
Boellstorff, T. (2006). A ludicrous discipline? Ethnography and game studies.
Games and Culture, 1(1), 29‐35.
Bredella, L., & Richter, A. (2004). Sapir‐Whorf Hypothesis. In M. Byram (Ed.),
Routledge encyclopedia of language teaching and learning (522‐524).
London: Routledge.
Brown, D. ( 2007). Principles of language learning and teaching. New York, NY:
Pearson Education.
Cohen‐Almagor, R. (2000). Language and reality at the end of life. Journal of Law,
Medicine & Ethics, 28, 267‐278.
Das, K. L., & Basak, J. C. (2006). Language and reality. New Delhi: Northern Book
Centre.
Devitt, M., & Sterelny, K. (1999). Language and reality: An introduction to the
philosophy of language. Cambridge: Mit Press.
Escandell‐Vidal, V (2009). Social cognition and intercultural communication. In V.
Guillén‐Nieto, C. Marimón‐Llorca, and C. Vargas‐Sierra (Eds.), Intercultural
business communication and simulation and gaming methodology (pp. 65‐
96). Bern: Peter Lang.
Fiske, J. (2014). İletişim çalışmalarına giriş, S. İrvan (Çev. ), Ankara: Pharmakon
Yayınevi.
Frowe, I. (2001). Language and educational research. Journal of Philosophy of
Education, 35(2), 175‐186.
Gao, F. (2006). Language is culture‐on intercultural communication. Journal of
Language and Linguistics, 5(1), 58‐67.
Gee, J. P. (2005). An introduction to discourse analysis: Theory and method. Oxon:
Routledge.
Ghenea, V. (2006). Language and reality. Some aspects of realism in the
philosophy of language. Analele Universitatii din Craiova, Seria Filosofie, 17,
157‐165.
Günay, V. D. (2012). Görsel göstergebilim ve imgenin anlamlandırılması. İçinde,
Görsel göstergebilim: imgenin anlamlandırılması (11‐54), A. F. Parsa ve V. D.
Günay (Ed.), İstanbul: Es Yayınları.
Güngör, N. (2011). İletişim: Kuramlar ve yaklaşımlar. Ankara: Siyasal Kitabevi.
• Aristo'dan Günümüze
Retorik SÖZLÜ İLETİŞİM VE
• Retorik Türleri
• Retoriğin Unsurları
HİTABET
• Sözlü İletişimde Retoriğin Doç. Dr.
Önemi
Ayça ÇEKİÇ AKYOL
tanımlayabilecek,
• Retorik kavramı ile iletişim
arasındaki ilişkiyi kavrayabilecek,
• Sözlü iletişimde retoriğin önemini
açıklayabilecek,
• Aristo'dan günümüze retorik
kavramının gelişimini
irdeleyebilecek,
• Retorik türlerini
yorumlayabilecek, ÜNİTE
• Retoriğin unsurlarını
öğrenebileceksiniz.
7
© Bu ünitenin tüm yayın hakları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi’ne aittir. Yazılı izin alınmadan
ünitenin tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, yayımı, çoğaltımı ve
dağıtımı yapılamaz.
Sözlü İletişim ve Retorik
Sözlü İletişim ve
Retorik Kavramı
Aristo’dan
Günümüze Retorik
Politik Söylev
Retorik Türleri
Adli Söylev
Törensel
Gösteri Söylevi
Ethos
Retoriğin
Unsurları Logos
Patos
Sözlü İletişimde
Retoriğin Önemi
GİRİŞ
Söz söyleme sanatı olarak bilinen retorik kavramı, sözlü iletişimle ilişkili en
önemli kavramlardan biridir. Sözlü iletişimin en temel varlığı olan dilin etkili
kullanımı ile ilişkilidir. İkna edici bir iletişim biçimi olan, diğer bir deyişle sözlü
iletişimde alıcıyı ya da dinleyiciyi ikna etme niyetiyle tasarlanan mesajlar, retorik
ile daha sistemli ve kurallı bir hâle dönüşmüştür. İnsanların etkili konuşma ihtiyacı
çok eskilere dayanmaktadır. Retoriğin ortaya çıkışı daha çok adalet arayışı ve
siyasete dayanmakla birlikte günlük ilişkilerde de sözlü retorik talep görmüştür.
Günümüzde ise reklamdan siyasal iletişime günlük ilişkilerden resmî iş
toplantılarına kadar her alanda başvurulan önemli bir söz söyleme yöntemidir.
Tarihsel gelişimi açısından bakıldığında MÖ 5. yüzyılda ortaya çıkan, zaman zaman
güçlenip zaman zaman güç kaybeden bir sözlü iletişim anlayışıdır, diyebiliriz.
Sofistler ile başlayıp günümüze kadar gelen bu söz söyleme sanatı her dönemde
ihtiyaca göre şekil almış ve günümüze aktarılmıştır. Aristo ile sistemli hâle gelen ve
politik söylev, adli söylev ve törensel gösteri söylevi olarak üç farklı türle karşımıza
çıkan söz söyleme ve hitabet sanatının günlük yaşama yansımalarını da sıklıkla
görmekteyiz. Televizyonda seçim dönemlerinde karşımıza çıkan siyasi parti
liderlerinin söylemleri, siyasi reklam kampanyaları, millî meselelerle ilgili
Sözlü iletişimde alıcıyı konularda yapılan törenlerde bürokratlarca yapılan konuşmalar ya da bir firmanın
ya da dinleyiciyi ikna iş ortaklarına yaptığı sunumlardaki konuşmalar da retoriğin uygulama örnekleridir
etme niyetiyle ki bunlar çoğaltmak mümkündür. Bu bölümde sözlü iletişim ve hitabet açısından
tasarlanan mesajlar
önemli bir kavram olan retoriğin kavramsal yapısı, tarihsel gelişimi, türleri,
retorik ile daha sistemli
ve kurallı bir hâle retoriğin unsurları ve sözlü iletişimdeki önemi açıklanmaya çalışılacaktır.
dönüşmüştür.
SÖZLÜ İLETİŞİM VE RETORİK KAVRAMI
Retorik kavramı; Medya ve İletişim Sözlüğü’nde (Chandler ve Munday,
2018), ikna sanatı ve etkili ifade teknikleri ve bununla ilgili araştırmalar olarak
tanımlanmaktadır. Geleneksel retorik öncelikle hitabet ile ilişkili olmasına rağmen
yazılı kompozisyonda da kullanılmaktadır. Modern retorik, etkili iletişim ile
ilgilenirken; post yapısalcı yeni retorik, tüm söylemlerin retoriksel inşasına
odaklanmaktadır. Klasik retorik ise hem rasyonel hem de duygusal çekicilikleri
kullanarak hedef kitleleri etkileme ile ilgili olmasının yanı sıra alıcı odaklıdır.
Sözlü iletişimde, icat yani geçerli argümanların inşası, düzenleme, ifade
etme, hafıza ve konuşma tarzı, geleneksel retoriğin alt bölümleridir. Retorik,
özellikle metaforik ile yalın anlam arasındaki ve biçim ile içerik arasındaki ilişki ile
ilgilidir (2018).
Çağdaş retorik, yazılı ve sözlü iletişimde etkililiği dile getirmektedir. Etkili
biçimde konuşma ya da söz söyleme sanatı, söz bilim ya da söz bilgisi olarak
tanımlanan retorik, sözlü iletişimde oldukça önemlidir. Aristoteles’e göre verili bir
durumda elde bulunan tüm inandırma araçlarını kullanabilme yetisi veya
gözetebilme sanatıydı (Mutlu, 2008).
Örnek
yansımasıdır. Ünlü güvenilir bir kaynaktır, dinleyiciyi
duygusal açıdan bir ruh hâline sokar ve söyledikleri
izleyici için bir kanıttır. Örneğin bir gazlı içecek için olumlu
görüş bildiren bir ünlü izleyiciyi inandırma konusunda
reklamverene yardımcı olur.
Sofistler
Atinalı filozoflar
Roma dönemi
Orta Çağ
Yeniden keşfedilmesi
Aydınlanma
Çöküş dönemi
20. asır
Kısa kısa bu dönemlerin özelliklerine bakmakta yarar vardır (Tepebaşılı,
2016).
Sofistler
Retoriğin kökenleri Sicilya’ya dayandırılmaktadır. Perslerin Atina’yı işgal
ettikleri dönemde koloni bölgesi olan Sicilya adasında bir Rönesans dönemi
Atinalı Filozoflar
Bu dönemde gezgin sofistler ortadan kalkmış, hatta yerine kurslar ve okullar
açılmıştır. Bu konuda rekabetin olduğu bile söylenmektedir. Retorik eğitimi
konusunda ağırlık; buluş (inventio) ve dillendirme (elocutio) kısımlarına verilmiştir.
Eğitimler hayali konularda yapılan münazara ve tartışmalarla yürütülmüştür.
Bu dönemde konuşma çeşitlerine denetleyici konuşma türü eklenmiş. Ayrıca
konuşma bir düelloya benzetilerek kazanmak için her şeyin mubah olduğu
söylenmiştir.
Sofistlerden sonra gelen düşünürlerin konuya bakış açıları değişmiştir.
Sokrates (MÖ 469‐399) ve Platon (MÖ 427‐347)’un eleştirilerine maruz
kalmışlardır.
Sokrates (MÖ 469‐399) sofistlerin retorik tercihine karşı çıkmış ve felsefenin
önemine vurgu yapmıştır. Amaç hakikate ulaşmaktır. Kendi adıyla bilinen Diyalog
yöntemini kullanır. Bahsedilen konular hakkında konuşup tartışarak öğrencisinin
zihinsel çabasının bir ürünü olarak hakikate ulaşmasını ister. Amaç hakikatin
kişilere göre değişen yönünün değil, özünün kavranmasıdır.
Platon (MÖ 427‐347) Sokrates’in öğrencisi ve retoriğin ilk
eleştirmenlerinden biridir. Platon retoriğin bir bilim olmadığını, sadece diyalektiğin
araçlarından biri olduğunu söyler. Hakikate giden yol diyalektiktedir, sofistlere has
ikna yöntemi hakikate götürmez, der. Ayrıca retorikte duygulara yer olmadığı,
konuşmacının hakikati ve adaleti sorgulatmadan ikna edebilmesi gerektiğini
söyler. Retorik, felsefi anlamda hakikati değil, muhtemel olanı hedeflemelidir, bu
da hem tartışmalı hem de çelişkilidir. Kısaca hatiplerin bilgisiz insan yığınlarını ikna
edebileceğini, “iyi”nin yerine “hoş olan”ın peşinde olduklarını, bunun da fırsatçı ve
çıkarcı denemeler olduğunu söyler.
Platon’un öğrencisi Aristo (MÖ 384‐322) ise retoriği sistemli hâle getiren ilk
kişidir. Aristo’nun konuyu kapsamlı olarak işlediği ve günümüze kadar ulaşmış olan
Retorik adlı bir kitabı vardır. Kitap üç ana bölümden oluşur. Genel edebiyata ait
konular, Trajedi ve Epos’u konu alır. Konuşma türleri, konuşmacının karakteri,
duygu psikolojisi, dinleyicilerin kişisel ve sosyal psikolojisi, topik, ifade etme sanatı
ve stilistik ve disposition (düzenleme) teorisi kitabın işlediği temel konulardır.
Buradan iletişimin, dolayısıyla sözlü iletişimin bir disiplin hâline gelmesinin
temellerinin de aslında bu kitapla atılmaya başlandığı söylenebilir.
Aristo’nun bu kitabı, Platon’un düşüncelerine de yanıt niteliğindedir.
Platon (MÖ 427‐347), Aristo’ya göre retorik günlük yaşamda ve politik dünyada önemli rolleri olan ve
Sokrates’in öğrencisi ve diyalektiğin yan kolu işlevini üstlenen bir disiplindir. Retorik bağımsız bir disiplin
retoriğin ilk olup doğru bakış ve düşünceleri yönlendiren üretim amaçlı bir davranıştır.
eleştirmenlerinden Retoriğin, sözlü sunum amaçlı metinler ortaya çıkararak diyalektiğin kardeş
biridir. disiplini olan bir teori geliştirdiğini ve böylece retoriğin disiplin sorununun da
diyalektikten yardım alarak çözülebileceğini söyler. İkna konusu sadece retoriğe
aittir ve konuşmalardaki ikna araçlarını arar. Retorik teorisi, başarılı iletişimin
yöntemsel kaynağı olup ilk adımı argümantasyondur.
Roma Dönemi
Roma’da retoriğin seyri, devletin şekli ile ilişkilendirilir. Roma
Cumhuriyeti’ndeki işlevi, imparatorluk döneminde ortadan kalkmıştır. Atina’da
cumhuriyetin yıkılması ve Roma Cumhuriyeti’nin ılımlı politik iklimi, Yunan
aydınlarını ve kültürel ürünlerin Roma’ya taşınmasını sağlamıştır.
MÖ 2. asırda retorik ile tanışan Roma’da, retoriğin teorik yönüne
“rhetorika”, uygulamalı yönüne ise “oratoria” denir. Retorik bu dönemde
kurumsal bir yapıya kavuşmuştur. Aslında Roma’da teori, uygulamadan sonra
gelmiştir. Çünkü cenaze konuşmaları ve politik konuşmalar günlük yaşamın bir
parçasıdır.
Yine politik alanda siyasi tartışmalar yürütülmekte ve herkes kendi görüşünü
hâkim kılmak istemekteydi. Ayrıca mahkemelerde de yine Atina’dakine benzer
şekilde jüri sistemi uygulanıyordu.
Roma büyük bir güç hâline geldikten sonra özellikle Romalı asiller bilim,
edebiyat ve felsefenin yanı sıra retoriğe de ilgi duymaya başladı. Asıl neden ise
iktidar ve retorik konuşma arasındaki ilişkidir. Senatörlerin tartışmalarının yoğun
olduğu bu dönemde, retorik, politik mücadele için oldukça işe yarar bulunuyordu.
Bir süre sonra şehir demokrasileri gücünü kaybedip monarşik merkezî
yönetimler iktidarını pekiştirmeye başlayınca, retoriğin politika ve mahkemedeki
etkinlikleri de önemini kaybetti. Bunların yerine de Aristo’nun belirlediği tören
konuşmaları öne çıkmaya başladı. Kısaca, retoriğin politik alandan çıkmasıyla
birlikte ikna amaçlı sözlü konuşmalar önemini yitirdi. Sözlü kültür dönemi sona
erdi ve edebî bir kimlik kazanarak yazılı metin üretimine ağırlık veren bir araca
dönüştü. Bu da 18. yüzyıla kadar devam etti.
Roma döneminin retorik ustaları ise Cicero ve Quintilian’dır.
Cicero (MÖ 106‐43) felsefe, pedagoji ve retoriği bütünleştirmeyi
amaçlamıştır. Cicero, hatibi ön plana çıkarıp, model insan hâline getirip, ideal
konuşmacı tipini yaratmıştır. İyi bir hatibin hem bedensel yönden etkileyici
(görünüm, ses, boy vb.) hem de eğitimli ve yüksek ahlaklı, bilgili olması ve bununla
birlikte de devlete katkı sağlayacak işler yapması beklenir. Güzel konuşabilen
erdemli insan tipinin peşinde olan Cicero, insanları ikna etmek için konuşmacının
Cicero, hatibi ön plana kendisi iyi bir vatandaş, iyi bir konuşmacı ve örnek insan olmalıdır, der. Bunun
çıkarıp model insan sebebi de retoriğin kötü amaçlı kullanımının önüne geçmektir. Cicero için hatip ve
hâline getirip ideal felsefeci aynı kişidir. Cicero aynı zamanda teori ile pratiği, ahlak ve politikayı,
konuşmacı tipini eğitim ve kamusal konuşmayı birleştirmiştir. O’nun için retorik evrensel bir
yaratmıştır.
yetenektir ve diğer tüm becerileri üstündedir. Cicero ile birlikte retorik evrensel
bir eğitim ve hümanist bir programa dönüşmüştür.
Quintilian (MÖ 30‐96) da Roma döneminin retorik alanındaki önemli
isimlerinden biridir. Quintilian’ın eseri retoriğin estetikleşmeye başladığı bir
dönemde ortaya çıkmıştır. Quintilian, retorik bir devrim yapmamıştır ancak
hâlihazırdaki mirası kendince yeniden sistematikleştirmiş, bunu eğitimin bir parçası
hâline getirmiş ve böylece başarılı olmuştur. Quintilian’a göre etik ve moral
Retoriğin hümanist Hümanizm açısından retorik, temel bir bilimdir. Dilin toplumsal, politik ve
dönemde en önemli sorun çözücü özelliklerinden yararlanmıştır. Retoriğin hümanist dönemde en
işlevi, geçmiş ve önemli işlevi geçmiş ve gelenek ile bağ kurmaktır.
gelenek ile bağ Barok çağı: Retorik dalganın son güçlü dönemidir. Bu tarihten sonra bir daha
kurmaktır. bu kadar önemli bir konuma gelememiştir. Barok döneminde retoriğe bilim, sanat
ve günlük yaşamda önemli roller yüklenirken, özelde poetika, genel anlamda da
edebiyat ve ana dil bakımından iş birliği yapılmıştır. Barok'da iyi bir hatip ve iyi bir
şair eş değer görülüyordu. Onlar için dilin duygulara hitap eden yanı her şeyden
önemlidir, çünkü dinleyicilerin gönüllerini bu sayede çelebileceklerini
düşünmektedirler.
Aydınlanma
Barok dönemindeki kadar ilgiyle karşılanmayan retorik, Aydınlanma
döneminde iki dönem hâlinde ele alınmaktadır. İlk dönemde retoriğin felsefi‐
diyalektik temelleri ve etkisi hâkimdir ve duygusal dil geri plandadır. Bu dönemde
hedeflenen; öncelikle dilin kendisi, diğeri ise aydınlanmacı bilginin
yaygınlaştırılmasıdır. Bilimsel bilginin yaygınlaştırılması için Latince dışında ana
dilin önemi keşfedilmiştir. Temsilcileri Leipniz ve Chr. Thomasius‘tur.
İkinci dönem ise deha dönemidir ve durum değişir. Burada retorikten
vazgeçmekten ziyade, retorik alt dallara ayrılmıştır (Psikoloji odaklı retorik ile etik
ve pathos'ların etkilerini yansıtan retorik anlayışlar).
Aydınlanma aklın hükümranlık dönemi olarak görüldüğünden akıl, gördüğü
işlev ile ölçülebilen bir enerji olarak hakikatleri keşif aracı olarak
nitelendirilmektedir. Bu da onu dil gerçeğine bağımlı hâle getirmiştir. Dönemi
açıklayan düşünce şudur; hakikat akıl tarafından keşfedilse bile yalnızca dil
aracılığıyla ifade edilebilir, yani dil aklı somutlaştırır.
Aydınlanma döneminin retorik anlayışı da kendine hastır. Retorik
becerilerden açıklık başta olmak üzere, uygunluk ve hatasızlık ön plana
çıkarılmıştır. Edebî dilden arındırılmış doğal, nesnel ve açık ifadeler kullanılan bir
Aydınlanma dönemini konuşma tarzı benimsenmiştir. 18. asırda da yine Cicero ve Quintilian'ın etkisi
açıklayan düşünce gözlemlenmiştir. Yazılı hâle dönüşen hukuk sürecinde, mahkeme konuşmaları
şudur; hakikat akıl önemini yitirirken; politik ve tören konuşmaları ve dinî hitabet, birçok kurum
tarafından keşfedilse tarafından devam ettirilmiştir.
bile yalnızca dil
Aydınlanma, akılcılığı ön plana çıkardığı için bilimsel bilginin aktarılmasında
aracılığıyla ifade
da süsleme ve söz sanatlarına, içeriği gölgelediği için, karşı çıkılır. Konuşmacının
edilebilir, yani dil aklı
görevi, açık bir ifade ve eğlendirmedir ama şairin görevi, fantezi ve duygulara
somutlaştırır.
seslenen canlı bir sunumdur. Bu yüzden aydınlanma düşüncesine uygun değildir.
Çöküş Dönemi
Çöküş dönemi artık retoriğin eğitimin bir parçası olmaktan çıkmaya, yerine
başka muadillerinin gelmeye başlamasıyla eşleştirilmektedir. Bu çöküşün en
önemli sebepleri ise şunlardır: Bilginin uzmanlaşması, sözlü kültürün yerine yazılı
kültürün ağırlık kazanması, insanların ilgisizliği ve içe kapanma kültürünün öne
çıkması, yerel dil kullanımlarının yaygınlaşması ve uygun olmayan politik kültür.
1810’da okul reformunda retorik ile eş anlamlı sayılan Yunanca ve Latince
derslerinin kaldırılmasından sonra retorik üstün konumu kaybetti, ana dili eğitimi
kapsamında Almanca dersi getirildi. 1890 tarihinden sonra retorik, Almanca
dersinin veya yazma derslerin içinde konu olarak, ya da edebî sanatlar altında
kısmen yer almıştır. Sözlü sunum veya konuşmalardan ziyade yazılı metin üretimi
veya kompozisyon yazımı geleneği okullarda yerleştikten sonra da retoriğe ait bazı
bilgi ve şablonlar bu derslerde kullanılmaya başlanmıştır. Hatta retorik konuları
farklı bilim dalları altında incelenmeye başlanmıştır (Estetik, filoloji, edebiyat gibi).
Buna karşılık 19. asrın sonuna doğru sendika, parti gibi kitle hareketlerinin
gelişimine paralel olarak kitle retoriği denilebilecek bir alan ortaya çıkmıştır.
Kitleler hatibin kişiliğinden veya getirdiği kanıtlardan etkilenir. Retoriğin kitleleri
harekete geçirmedeki muazzam gücünün anlaşılması yanında bunun tehlikeli
olabileceği de önceden görülmüştür.
20. Asır
Retorik 19. asrın sonlarında tamamen ortadan kaybolur. Fakat 20. asrın ilk
başlarında ‐Amerika'da 20'li, Almanya'da ise 50'li yıllardan sonra‐ yeniden ilgi
odağı hâline gelir. 70'li yıllardan sonra Avrupa’da yeniden canlanır. Günümüzde
kamuoyunda retoriğe yönelik ilginin yeniden canlandığı söylenebilir. Bunu ortaya
çıkaran sebeple ise şöyle sıralanabilir:
RETORİK TÜRLERİ
Aristoteles (2019) Retorik adlı kitabında; politik, adli ve törensel gösteri
söylevi (epideiktik) olmak üzere üç tür retorik olduğundan bahseder. Bunların da
bölümleri, zamanları ve sonuçları vardır. 1. tür olan politik retorik, cesaret ve umut
Aristoteles Retorik adlı kırma bölümlemesi dâhilinde gelecek zamana yöneliktir ve uygunluk ya da
kitabında; politik, adli uygunsuzluk durumlarının (iyi şeylerin karşılaştırılması) tespit edilmesi temelinde
ve törensel gösteri yapılandırılır. 2. tür olan adli retorikte ise, kötü davranışın incelenmesi ön plana
söylevi (epideiktik) çıkar. Genellikle (Mahkemede kendini savunma yükümlülüğünde olan bireylerin
olmak üzere üç tür konuşmasıdır.) konuşma geçmiş zamanı içermektedir. Suçlama ve savunma
retorik olduğundan bölümlerinden oluşmakla birlikte adalet ve adaletsizlik, diğer bir deyişle yasalara
bahseder.
ilişkin sonuçlar söz konusudur. 3. tür olan törensel söylev ise, övme ve eleştirme
bölümlerinden oluşmakla birlikte şimdiki zamanı içerir. Onur ve onursuzluk
sonuçlarıyla ilgilenir (Aristoteles, 2019).
Tablo 7.1. Retorik Türleri (Aristoteles, 2019).
RETORİĞİN UNSURLARI
Aristoteles, retoriğin üç unsuru olduğunu söyler. Söylenen sözün sağladığı
inandırıcılığı ile ilgili olan bu unsurlar Ethos, Logos ve Pathos’tur. Ethos
konuşmacının kişisel özelliklerinin ikna edici iletişimle ilişkisini içerir. Örneğin; ses
tonu, jest ve mimikleri, karizmatik oluşu gibi. Logos, mantık ile ilişkilidir.
Konuşmacının konuşma sırasında kullandığı kelimelerle, kanıtlarla ya da sözde
kanıtlarla ilişkilidir. Sözcüklerin dinleyicinin mantığına seslenerek inandırmaya yol
açmasıdır da diyebiliriz. Pathos ise dinleyici ile ilişkilidir ve erdem anlamına gelir.
İnsanların grup içindeki davranışları ile duyguları arasındaki ilişkiyi ikna edici
iletişim bağlamında irdeler (Aristoteles, 2019).
Ethos (kaynağın güvenilirliği); ikna teorisinin ilk unsurudur. Konuşmacının
sunmak istediği karakteri, karizma ve güvenilirliği olarak tanımlanabilir
(Demirdöğen, 2010). Örneğin sözlü iletişimde karşımızdaki kişinin konuşmadan
önce bizde uyandırdığı güven duygusu, onu dinlememizden onun söyledikleri
Ethos (kaynağın şeylere inanmamız, hatta kabul etmemizde önemli bir belirleyicidir. Bu aynı
güvenilirliği); ikna
zamanda bir önyargı görevi görür.
teorisinin
ilk unsurudur. Ethos Yunanlılar için karakter, kişilik, davranış özellikleri, ben simgesi, yaşam
ve amaç tercihidir. Aristoteles’e göre ise otorite ilkesi olarak hatibin erdemidir
(Zeybek, 2016).
Logos (mantık): İngilizce logic, yani mantık sözcüğünün kökenidir.
Aristoteles Logos’u akıl yürütmeye dayalı söylem olarak kullanır. Logos, Antik
Yunan düşüncesinde söz, konuşma, akıl, düşünce anlam ve açıklama anlamlarına
gelir. Logos, kısaca mantığa vurma, karar verme yeteneğine dayanır, dinleyiciyi
güçlü kanıtlarla ikna etmeye çalışır, soruları ve cevapları, farklılıklarını koruyarak
açıklayabilir (Zeybek, 2016).
Akıl ya da akla hitap eden anlamına gelmekle birlikte dinleyicilerin bilgileri
Logos, Antik Yunan mantıksal yollarla işleme yeteneği ile ilişkilidir. Konuşmacının başarısı ise
düşüncesinde söz,
dinleyicilerin mantığına diğer bir deyişle rasyonel düşünceye hitap etmesiyle
konuşma, akıl, düşünce
gerçekleşir. Aristoteles konuşmacılara izleyicinin zaten inandığı inandırıcı
anlam ve açıklama
anlamlarına gelir. argümanları kullanmalarını tavsiye etmiştir (Demirdöğen, 2010).
Pathos (psikolojik çekicilik/ erdem); tutkulara veya izleyicilerin/ dinleyicilerin
isteklerine hitap eden konuşmanın havası ya da tonudur. Aristo’nun pathos için
önerdiği çekicilik psikolojik çekiciliktir, çünkü izleyicilerin duygularına güvenmek
gerekir. Ancak konuşmacının dinleyicilerin bugünkü manada empati yeteneklerini
ya da duygusal zekalarına ilişkin bilgiye sahip olmak gerekmektedir. Aristoteles,
pathos ya da psikolojik çekicilik olarak adalet, cömertlik, nezaket, cesaret ve
bilgelik gibi erdemlere vurgu yapar. Bunlar sadece pathosla değil ethosla da
Pathos (psikolojik bağlantılıdır (Demirdöğen, 2010).
çekicilik/ erdem);
tutkulara veya Pathos dinleyici ile ilgilidir. Sorunların kaynağı konumundadır ve sorular;
izleyicilerin/ tutkuların, heyecanların ya da fikirlerin tanıklık ettiği birçok nedenle ilişkilidir.
dinleyicilerin isteklerine Kısaca pathos dinleyicilerin soruları, bu sorular ve cevapları karşısında duygular ve
hitap eden konuşmanın bu soruların cevaplarını doğrulayan değerleri içinde barındırır (Zeybek, 2016).
havası ya da tonudur.
Retoriğin çekicilik unsurları olan ethos, pathos ve logosu kapsayan ikna
tekniği örnekleri Higgins ve Walker (2012) tarafından Tablo 7.2.’deki gibi
kavramsallaştırmaktadır.
Tablo 7. 2. Retoriksel Çekicilik Unsurları (Higgins ve Walker, 2012).
•RETORİK TÜRLERİ
• Aristoteles (2019) politik, adli ve törensel gösteri söylevi (epideiktik) olmak
üzere üç tür retorik olduğundan bahseder. Bunların da bölümleri, zamanları
ve sonuçları vardır. 1. tür olan Politik retorik, cesaret ve umut kırma
bölümlemesi dâhilinde gelecek zamana yöneliktir ve uygunluk ya da
uygunsuzluk durumlarının (iyi şeylerin karşılaştırılması) tespit edilmesi
Özet (devamı)
temelinde yapılandırılır. 2. tür olan Adli retorikte ise, kötü davranışın
incelenmesi ön plana çıkar. Genellikle (mahkemede kendini savunma
yükümlülüğünde olan bireylerin konuşmasıdır) konuşma geçmiş zamanı
içermektedir. Suçlama ve savunma bölümlerinden oluşmakla birlikte Adalet
ve adaletsizlik, diğer bir deyişle yasalara ilişkin sonuçlar söz konusudur. 3. tür
törensel gösteri söylev ise, övme ve eleştirme bölümlerinden oluşmakla
birlikte şimdiki zamanı içerir. Onur ve onursuzluk sonuçlarıyla ilgilenir.
• RETORİĞİN UNSURLARI
•Aristoteles Retoriğin üç unsuru olduğunu söyler. Söylenen sözün sağladığı
inandırıcılığı ile ilgili olan bu unsurlar Ethos, Logos ve Pathos’tur.
• Ethos (kaynağın güvenilirliği); ikna teorisinin ilk unsurudur. Konuşmacının
sunmak istediği karakteri, karizma ve güvenilirliği olarak tanımlanabilir
(Demirdöğen, 2010).
•Logos (mantık): Aristoteles Logos’u akıl yürütmeye dayalı söylem olarak
kullanır. Logos, kısaca mantığa vurma, karar verme yeteneğine dayanır,
dinleyiciyi güçlü kanıtlarla ikna etmeye çalışır, soruları ve cevapları,
farklılıklarını koruyarak açıklayabilir (Zeybek, 2016).
•Pathos (psikolojik çekicilik/erdem); tutkulara veya izleyicilerin/dinleyicilerin
isteklerine hitap eden konuşmanın havası ya da tonudur.
•Retorik sistem, konuşan, dinleyen ve konuşmanın konusu üzerine inşa
edildiğinden, özel bir iletişimsel yapı sunar. Burada önemli olan iletişimin
yöneltildiği dinleyici kitlesinin ikna veya razı edilmesidir. Dinleyiciyi etkilemek
amaçlanır. Sözlü iletişim açısından bakıldığında Antik dünya da olduğu gibi
her insanda var olan konuşma yeteneğinin iletişimin başarısı açısından sanat
olarak değerlendirilip inceliklerinin öğrenilmesi önemlidir. Bunların her tür
sözlü iletişim sürecinde bilinçli kullanımı etkili ve başarılı bir iletişim ortamı
oluşturmaya yardımcı olacaktır. İletişim sorunlarının birçoğu da konuşmayı
ve dinlemeyi iyi bilmediğimiz için ortaya çıkmaktadır. Başarılı bir sözlü
iletişim için öncelikle iyi bir konuşmacı olmak ve konuşmanın da etkili ve ikna
edici olması gerekmektedir.
•Aristoteles retorik konuşmanın bazı niteliklere sahip olduğu takdirde etkili
olabileceğini söylemiş ve bunları buluş, düzen, anlatım tarzı, bellek ve Sav
ileri sürmek olarak sıralamıştır.
DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Retoriğin modern anlamda aşağıdakilerden hangisini ifade ettiği söylenir?
a) Ciddi ve titiz bilimsel söylem
b) Abartılmış ve doğruyu aktarmayan mesajlar
c) Güzel konuşma sanatı
d) Fikirlerin sanatsal sunumu
e) Açık metin sanatı
Cevap Anahtarı
1.b, 2.c, 3.b, 4.e, 5.e, 6.c, 7.a, 8.a, 9.d, 10.d
YARARLANILAN KAYNAKLAR
Aristoteles (2019). Retorik. (17. Basım), M. H. Doğan (çev.) ,İstanbul: Yapı Kredi
Yayınları.
Barokas, S. K. (2011). Reklam ve retorik. İstanbul: Derin yayınları.
Bıçakçı, A.B. (2012). İkna edici iletişim ve retorik analiz. İletişim bilimlerinde
araştırma yöntemleri, yazılı çözümleme, Ö. Güllüoğlu (Ed.), Ankara: Ütopya
Yayınları, ss: 334‐361.
Chandler, D. ve Munday, R. (2018). Medya ve iletişim sözlüğü (1. baskı).
B.Taşdemir (Çev.), İstanbul: İletişim yayınları.
Demirdöğen, Ü.D. (2010). The roots of research in (political) persuasion: ethos,
pathos, logos and the yale studies of persuasive communications.
International Journal of Social Inquiry , 3(1), 189‐201.
Higgins, C. and Walker, R. (2012). Ethos, logos, pathos: strategies of persuasion in
social / environmental reports. Accounting Forum, 36(3), 194‐208.
Kiçir, İ. (2018). Siyasal iletişimde ikna edici mesaj tasarımında dilin kullanımı: 16
Nisan 2017 referandumu üzerine karşılaştırmalı bir analiz, Marmara
Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Halkla İlişkiler Ve Tanıtım Anabilim
Dalı, Reklamcılık ve Tanıtım Bilim Dalı, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi.
İstanbul.
Mutlu, E. (2008). İletişim sözlüğü (beşinci baskı). Ankara: Ayraç yayınevi
Tepebaşılı, F. (2016). Retorik konuşma sanatı‐söz bilimi. Konya: Çizgi Kitabevi.
Zeybek, B. (2016). Siyasal reklam, ikna ve retorik (1. baskı), İstanbul, Beta Yayınları.
• Dinleme Kavramı
• Dinleme Şekilleri ve Türleri HİTABET
• Dinleme Şekilleri Dr. Öğr. Üyesi
• Dinleme Türleri
• Etkin Dinlemenin Temel
Ahmet Sait ÖZKUL
Özellikleri
• Etkin Dinleme İçin Yapılması
Gerekenler
• Dinlemenin Zorlukları
kavramlarını açıklayabilecek,
• Etkin dinlemenin önemini
kavrayabilecek,
• Dinleme şekilleri ve türlerini
tanımlayabilecek,
• Etkin dinleme için yapılması
gerekenleri öğrenebilecek,
• Dinlemenin zorlukları hakkında bilgi ÜNİTE
sahibi olabileceksiniz.
8
© Bu ünitenin tüm yayın hakları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi’ne aittir. Yazılı izin alınmadan
ünitenin tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, yayımı, çoğaltımı ve
dağıtımı yapılamaz.
Dinleme Türleri ve Etkin Dinleme
İŞİTMEK, DİNLEMEK VE
ANLAMAK
DİNLEME TÜRLERİ VE ETKİN DİNLEME
DİNLEME KAVRAMI
Dinleme Şekilleri
Dinleme Türleri
DİNLEMENİN ZORLUKLARI
GİRİŞ
Dinleme, insanın hayatında edindiği bilgileri anlamlandırma aracıdır. Bilim
ve teknolojide baş döndürücü gelişmelerin yaşandığı günümüzde insanlar
öğrenme, bilgiye sahip olma, dünyadaki gelişmeleri anbean takip etme, edindiği
bilgileri yorumlama ve bu bilgileri yeniden şekillendirme çabası içindedirler. Temel
dil becerilerinden biri olan dinleme, insanların bahsi geçen bu gayelerine
ulaşmada kullandıkları en önemli araçtır. Dinleme; konuşan veya sesli okuyana
yönelik duygu ve düşüncelerin, söz‐ses dizimi ilişkisi içerisinde algılanması ve
anlamlandırılması temeline dayanır (Özbay ve Çetin, 2011). İnsanın bu algılama ve
anlamlandırmayı yapabilmesi için dinleme becerisine sahip olması gereklidir.
Dinleme insanın hayatının başlangıcından sonlanmasına kadar geçen
süreçte kullandığı en önemli becerilerden biridir. İnsan, hayatının büyük bir
İnsan ilişkilerinin bölümünü dinlemeyle geçirir. Öğrendiği bilgilerin birçoğunu dinlemeyle elde eder.
gelişmesi, dinleme ve Bu nedenle dinleme; insan hayatında konuşma, okuma ve yazma kadar mühimdir.
anlatma eylemlerine
Etkin ve verimli bir dinlemeyle; iyi bir konuşma, okuma ve yazma ortaya çıkabilir.
bağlıdır.
Dinleme becerisi, insanoğlunun kazandığı ilk ve en önemli beceridir. İnsanın, anne
karnında başlayıp sonrasında ailesinde gelişen, eğitim hayatında devam eden ve
yaşamının birçok alanında kullandığı dinleme becerisi, başka bir ifadeyle sesleri
okumak ve anlamlandırmak demektir. İnsanın doğumundan sonra en çok gözlerini
kullandığı düşünülse de daha doğmadan önce annesinin karnında işitme
vasıtasıyla çevresinin farkına varmaya başladığı önemli bir gerçektir. Bu açıdan
bakıldığında insan dünyaya gözlerini değil, kulaklarını açmaktadır (Emiroğlu ve
Pınar, 2013). Hayatını anlamlandırmasında katkısı son derece önemli olan
dinlemeye dair insan; öncelikle bu yeteneğinin farkına varmalı, değerini kavramalı
ve hayatının daha nitelikli olması için diğer tüm yetenekleriyle beraber bu
yeteneğini de geliştirme gayreti içerisine girmelidir.
Nitekim geliştirilebilen ve geliştirilmesi gereken bir beceri olan dinleme
becerisi, günlük hayatının her aşamasında sıkça kullanılmaktadır. Çünkü bireyler
hem sosyal yaşantılarında hem de öğrenim hayatları süresince çoğu zaman alıcı
konumundadırlar. Bu nedenle özellikle eğitim gören bireylerin, akademik ve sosyal
yaşamlarında da başarılı olmaları, dinleme becerilerinin etkinleştirilmesi ve
dinleme farkındalıklarının artırılmasıyla sağlanabilir (Elemen, 2014). Dinleme
becerisi, bireylerin sosyal yaşamlarında konuşma, okuma ve yazma becerileri
kadar önemlidir. Çünkü insan ilişkilerinin gelişmesi, dinleme ve anlatma
eylemlerine bağlıdır. Ayrıca insanın bilgi edinmesi, öğrenmesi ve anlaması
dinlemeyle gerçekleşmektedir. Dolayısıyla hayatta hangi işle meşgul olursa olsun,
kişinin kendini geliştirmesi gereken önemli alanlardan biri de dinlemedir (Okur ve
Beyce, 2013).
Bu ünitede ilk olarak; işitme, dinleme ve anlama kavramları arasındaki ilişki
açıklanmaktadır. Devamında; dinleme kavramı, dinleme türleri ve dinleme şekilleri
hakkında bilgi verilmektedir. Daha sonra; etkin bir dinlemenin temel özellikleri ve
bireylerin etkin dinleme için neler yapması gerektiğine yönelik bilgiler
aktarılmaktadır. Son olarak da dinleme zorlukları üzerinde durulmaktadır.
bir anlam ifade etmektedir. İşitmekten daha kapsamlı ve sofistike nitelikte olan
dinleme, odaklanılmış enerji gerektiren zihinsel bir süreçtir. Bu yüzden dili iyi
derecede öğrenmek için etkili ve verimli dinlemenin rolü büyüktür (Elemen, 2014).
Dinleme becerisi/dinleme ele alınırken izleme olgusu üzerinde durmak
gerekmektedir. Dinleme, işitme organı olan kulağın, beyin ile birlikte aynı işlev
üzerine yoğunlaşmasıyla gerçekleşirken, bu faaliyete beş duyu organından biri
olan gözün de dâhil olmasıyla birlikte izleme devreye girmektedir. Örneğin radyo
dinleme gibi durumlarda sadece dinleme varken tiyatro gibi etkinliklerde hem
dinleme hem izleme vardır (Doğan, 2013). Dinleme, izlemeyi de yanında
getirmektedir. Teknolojinin ilerlemesiyle birlikte hayatın vazgeçilemez
Dinleme becerisi, unsurlarından olan dinleme ve izleme, belli bir düzeye kadar dinleyerek ve
“işitmeyi, anlamayı, izleyerek anlama alışkanlığını geliştirmektedir. İzleme ve dinleme, bireyin gerek
anlaşılan bilgileri önceki eğitim gerekse sosyal hayatı boyunca, öğrenme ve anlama sürecinin gerçekleşmesi
bilgilerle için gerekli olan en önemli yollardandır. İnsan bilgisinin çoğunu, dinleyerek ve
bütünleştirmeyi ve
izleyerek edinir. İnsanın kulakları ve gözleri, doğumundan itibaren en fazla
gerekirse cevap
vermeyi içeren aktif bir kullandığı duyu organlarındandır. İnsan kulağıyla işitir, dinler ve gözleriyle izler,
süreç” olarak görür. Dolayısıyla kulaklar ve gözler, bilgi edinmenin en etkili araçları olup insanın
tanımlanmaktadır. öğrenme sürecinde etkin rol oynamaktadırlar (Emiroğlu ve Pınar, 2013).
Dinleyerek anlama süreci, dinleme konumunda olan bireyin öncelikle
dışarıdan gelen seslerin içerisinden, dil ile ilgili olanları ayırt ederek başlattığı bir
süreçtir. Bu başlangıç sonrasında bireyin söz konusu sesleri, zihinsel olarak işleyip,
sözlü metnin bağlamı çerçevesinde bilgiye dönüştürerek, geri bildirim sürecini,
yine ilgili bağlam ekseninde başlatabilmesi, dinleme becerisidir (Özbay ve Çetin,
2011). Dinleme becerisi literatürde, “işitmeyi, anlamayı, anlaşılan bilgileri önceki
bilgilerle bütünleştirmeyi ve gerekirse cevap vermeyi içeren aktif bir süreç” olarak
tanımlanmaktadır. Dinleme becerisi; duyuşsal, bilişsel ve devinişsel boyutlarının
yanında fizyolojik, eğitsel ve sosyal boyutlara da sahip olan çok yönlü bir
kavramdır. İşitmenin insanın doğuştan sahip olduğu bir özellik, dinlemenin ise
sonradan/eğitimle geliştirilebilmesi mümkün olan bir beceri olduğu söylenebilir
(Epçaçan, 2013).
Bireysel Etkinlik
• Dinleyerek ve/veya izleyerek anlama becerinizi geliştirmek için
ilginizi çeken veya bilgi edinmek istediğiniz konuyla alakalı sesli
bir TV belgeseli/filmi izleyiniz. Daha sonra ise aynı konuya
benzer bir radyo programı dinleyiniz. Bu etkinliklerin
sonucunda izleyerek dinlemenin mi yoksa sadece dinlemenin
mi sizin için daha öğretici/anlaşılır olduğunu karşılaştırınız.
DİNLEME KAVRAMI
Konuşma veya okunma ile gönderimi yapılan bir bildirimin algılanması ve
kavranması, dinleme olarak ifade edilmektedir. Öğrenme yollarından biri olan ve
belli bir amaç için yapılan dinleme, işitilenlerin anlaşılması ve öğrenilmesini
sağlayan bir faaliyettir (Elemen, 2014). Dilin dört işlevinden (dinleme, konuşma,
okuma, yazma) en çok kullanılan ve bir iletişim kurma yolu olan dinleme,
işitmeden farklıdır. Dinlemede bireyin kendi tercihine bağlı olarak, isteyerek ve
seçerek algıladığı seslere odaklanması söz konusu olduğundan bireyin iradesi ön
plandadır (Epçaçan, 2013).
İnsanların dinleme amaçları farklıdır ve bu amaçlar şu şekilde sıralanabilir
(Özbay ve Çetin, 2011):
Dinleme Şekilleri
Günlük hayatta yapılan dinlemeler; radyo dinleme ve televizyon izlemede
olduğu gibi bireysel olarak yapılan dinleme etkinlikleri, sohbet etme ve telefonda
konuşma yapılmasında olduğu gibi kişiler arası dinleme etkinlikleri, toplu taşıma
veya alışveriş merkezlerinde yapılan duyuruları dinlemede olduğu gibi grup olarak
yapılan dinlemeler şeklinde gerçekleşmektedir. Bu dinleme etkinliklerinin iki temel
grup altında toplanması mümkündür (Doğan, 2013):
Etkileşimli Dinleme: Bu dinleme şeklinde yer alan dinleme etkinlikleri, cevap
vermeyi kapsamaktadır. Karşılıklı konuşma sırasında gerçekleşen dinlemedir. Bu
dinleme şeklinde dinleyici, sorular aracılığıyla konuşmacıyı yönlendirerek
konuşmacının kendisine konu hakkında daha açıklayıcı bilgiler aktarmasını,
gerekirse tekrar etmesini veya konuyu farklı bir şekilde anlatmasını talep edebilir.
Etkileşimsiz Dinleme: Bu dinleme şeklinde yer alan dinleme etkinlikleri,
cevap vermeyi içermemektedir. Konferans, radyo ve konuşma dinleme tarzı
etkinlikler bu grup içerisinde yer almaktadır. Bu dinleme şeklinde dinleyici, soru
sormak veya farklı bir nedenden ötürü araya girme imkânına sahip değildir.
Her iki dinleme şeklinde de gönderilen mesajların dinleyici tarafından
anlaşılması önemlidir. Fakat etkileşimli dinleme şeklinde bu anlama/algılama,
etkileşimsiz dinlemeye göre daha çok önem taşımaktadır. Çünkü etkileşimli
dinlemede anında anlamak ve cevap/geri bildirim vermek söz konusudur. Eğer
Dinleme şekilleri, gürültü, dikkat dağınıklığı vb. sebepler dolayısıyla mesajlar doğru algılanmazsa
etkileşimli dinleme ve iletişim süreci sekteye uğrayabilir ya da konu farklı yönlere kayabilir. Ayrıca
etkileşimsiz dinleme etkileşimli dinlemede dinleyici konumundaki bireyler, anlamadıkları kısımlarla ilgili
olmak üzere iki başlık o anda sorular sorarak konunun daha da ayrıntılı açıklanmasını ve farklı
altında incelenir. boyutlarının ortaya çıkmasını sağlayabilirler. Böyle durumlarda ise
anlama/algılama daha sağlıklı bir şekilde gerçekleşir. Etkileşimsiz dinlemede ise
bireyler kendi iç dünyalarıyla daha fazla mücadele etmektedirler. Düşünce hızının
konuşma hızından daha yüksek olması nedeniyle bu dinleme şeklinde insan
zihninin öne doğru çıkma hamleleri yapması söz konusudur. Bu hamleler
yapıldığında dinleme, konunun bir yönü ile ilgili gibi görünse de bazen de başka
noktalara gidebilmektedir. Etkin dinleyiciler tam da bu noktada düşüncelerini
toparlayarak dinlemeye odaklanabilenlerdir. Etkin dinleyiciler ayrıca, kendi
düşünce hızları ile konuşanın konuşma hızı arasındaki süre aralığında, o zamana
kadar dinlemiş oldukları bilgilerle kendi bilgilerini karşılaştırıp değerlendirme
yaparlar. Konuşmada yer alan açık ve örtük mesajları algılayabildikleri aktif bir
zihinsel süreç yaşarlar (Doğan, 2013).
Dinleme Türleri
Dinleme, günlük hayatta farklı amaçlar için kullanıldığından dolayı farklı
dinleme türleri ortaya çıkmıştır. Literatürde araştırmacılar tarafından dinleme
türlerine yönelik çok farklı niteleme ve sınıflandırma yapılmaktadır (Doğan, 2013;
Kemiksiz, 2015). Göğüş’e (1978) göre dinleme türleri; seçmeli, doğru, dikkatli,
duygusal, eleştirici, anlamadan ve yarı dinleme olup bunlar arasında en iyi dinleme
türleri dikkatli, doğru ve eleştirici dinlemedir. Özbay’a (2009) göre dinleme türleri;
estetik, iletişimsel, ayrıştırıcı, eleştirel ve bilgi için dinleme şeklindedir. Akyol’a
(2010) göre ise dinleme türleri; stratejik, amaçlı dinleme, aktif, diyalog ve sunu
olarak sınıflandırılmıştır (Tabak, 2013). Burada bahsi geçen dinleme türlerinin
dışındaki dinleme türleri aşağıdaki tabloda gösterilmektedir.
Tablo 8.1. Literatürdeki Diğer Dinleme Türleri (Tabak, 2013)
Dinleme, günlük
hayatta farklı amaçlar Yukarıdaki tabloda adı geçen ve dinleme literatüründe önemli bir yeri olan
için kullanıldığından Kingen (2000), dinleme türlerini beş kategoride ele almaktadır:
dolayı farklı dinleme
Ayırt Edici Dinleme: Görsel uyaranları ve sesleri birbirlerinden ayırt etmek
türleri ortaya çıkmıştır.
için yapılan dinlemedir. Bu dinlemede; çevreden gelen sesleri, müzikteki
tonlamaları, birden fazla anlamı olan kelimeleri, konuşma seslerini, sözlü iletişimle
birlikte kullanılan sessiz iletişim ögelerini vb. ayırt etmek amacıyla dinleme
yapılmaktadır.
Estetik Dinleme: Eğlenmek, haz almak için yapılan dinlemedir. Bu dinleme
türündeki mesajın dinleyen üzerinde heyecan uyandırması ve duygularını ortaya
çıkartması arzu edilir. Masal, hikâye, şarkı vb. dinlenmesi estetik dinleme için
örnek olabilir.
Etkili Dinleme: Herhangi bir mesajı, eleştirel bir yargıda bulunmaksızın
yapılan dinlemedir. Bir konuşmada geçen; gerçek bilgi ile dinleyicinin çıkarımı
sonucunda elde ettiği bilgiyi ayırt etmek, sebep‐sonuç ilişkilerini anlamak, ana fikri
Dinleme süreci, aktiftir Etkin dinleme için temel dinleme ilkelerine uyulmalıdır: İletişimde temel
ve üç basamaktan dinleme ilkeleri şunlardır (Elemen, 2014):
oluşur. İlk basamak
Dinleyici;
dikkat, ikincisi anlama,
üçüncüsü ise Bir amaca sahip olmalı,
değerlendirmedir. İstekli olmalı,
Eleştirel dinlemeli,
Tahmin ederek dinlemeli,
Not alarak dinlemeli.
Etkin dinlemek için “dinleme sürecinin” basamaklarına dikkat edilmelidir:
Dinleme, aktif bir süreçtir ve bu süreç üç basamaktan oluşur. İlk basamak dikkat,
ikincisi anlama, üçüncüsü ise değerlendirmedir. Bu basamakların açıklamaları ise
şu şekildedir (Durmuş, 2013):
“Düşün,
Nedenini sor,
Niçin dinliyorsun?,
Kendine anlat.”
Etkin dinlemenin gerçekleşebilmesi için dinleyici bazı sorumluluklar
taşımalıdır (Elemen, 2014):
DİNLEMENİN ZORLUKLARI
Dinlemenin zorlukları; öncelikle dinleme tarzından kaynaklanan zorluklar
daha sonra ise dinlemenin yapısal özelliklerinde kaynaklı zorluklar şeklinde ele
alınacaktır. Literatürde belirtilen etkisiz dinleme türlerinin dinleme eyleminin etkin
bir şekilde gerçekleşmesi için zorluk çıkartan yönlerinin olduğu söylenebilir.
Dolayısıyla burada söz konusu dinleme türlerine yer vermek gerekmektedir.
Zoraki dinlemeleri içeren ve herhangi bir amacı olmayan etkisiz dinleme
türleri şu şekilde ifade edilmektedir (Epçaçan, 2013):
Bir metin okunurken anlaşılması açısından okuma hızı kontrol edilebilir.
Fakat dinlemede anlama hızı kontrol edilememektedir. Çünkü metnin
türüne ve ağırlığına göre okuyucu okuma hızını belirler. Dinleyici ise
konuşmacının konuşma hızını kontrol edemeyeceğinden dolayı bir bakıma
konuşmacıya bağımlıdır ve konuşmacının konuşma hızına bağlı olarak
anlama sürecini gerçekleştirebilir.
Literatürde dinleme becerisi ile ilgili aktarılan bilgiler eğitim ortamlarında
dinlemenin zorluklarını da ortaya koymaktadır. Eğitim ortamları açısından dinleme
becerisine ilişkin engeller şu şekilde ifade edilmektedir (Epçaçan, 2013):
Dinleyiciden kaynaklanan engeller;
DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Aşağıdakilerden hangisi dinlemenin amaçlarından biri değildir?
a) Eleştiri almak
b) Toplumla iletişim kurmak
c) Hoşça vakit geçirmek
d) Çevresinde bulunanlara yardım etmek
e) Eleştiri almamak
I. Seçici Dinleme
II. Etkili Dinleme
III. Eleştirel Dinleme
IV. Karma Dinleme
V. Estetik Dinleme
7. Yukarıdakilerden hangileri dinleme türlerindendir?
a) I ve II
b) I, II ve III
c) III, IV ve V
d) I, II, III ve V
e) I, II, IV ve V
Cevap Anahtarı
1.e, 2.c, 3.a, 4.c, 5.d, 6.b, 7.d, 8.e, 9.a, 10.a
YARARLANILAN KAYNAKLAR
Doğan, Y. (2013). Dinleme Eğitimi, 3. Baskı, Ankara: Pegem.
Durmuş, N. (2013). İlköğretim 2. Sınıf Öğrencilerinin Dinleme Becerilerinin
Geliştirilmesinde Çocuk Edebiyatı Ürünlerinin Etkisi, Yayımlanmamış Yüksek
Lisans Tezi, Bursa, Uludağ Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü İlköğretim
Anabilim Dalı.
Elemen, B. (2014). Türkçeyi İkinci Dil Olarak Öğrenen Yabancı Uyruklu Öğrencilerin
Lisans Düzeyinde Kullandıkları Dinleme Stratejileri, Yayımlanmamış Yüksek
Lisans Tezi, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü
Türkçe Eğitimi Anabilim Dalı, Yabancı Dil Olarak Türkçenin Öğretimi Bilim
Dalı.
Emiroğlu, S., Pınar, F. N. (2013). Dinleme Becerisinin Diğer Beceri Alanları ile
İlişkisi. Turkish Studies, 8(4), 769‐782.
Epçaçan, C. (2013). Temel Bir Dil Becerisi Olarak Dinleme ve Dinleme Eğitimi.
Adıyaman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türkçenin Eğitimi Öğretimi
Özel Sayısı, 6(11), 331‐352.
Kemiksiz, Ö. (2015). Türkçe Öğretiminde Eleştirel Dinleme. Erzincan Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi (ERZOSDE), ÖS‐II, 299‐316.
Kingen, S. (2000). Teaching Language Arts in Middle Schools: Connecting and
Communicating, London: Lawrence Erlbaum Associates.
Maden, S., Durukan, E. (2011). Türkçe Öğretmeni Adaylarının Dinleme Stillerinin
Çeşitli Değişkenler Açısından Değerlendirilmesi. Mehmet Akif Ersoy
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 3(4), 101‐112.
Okur, A., Beyce, E. (2013). Dinleme Becerisinin Kültürümüzdeki Yeri ve Dinleme
Eğitiminin Önemi: Kutadgu Bilig Örneği Üzerinden. Turkish Studies, 8(4),
1099‐1110.
Özbay, M., Çetin, D. (2011). Dinleme Becerisinin Geliştirilmesinde Prozodik
Farkındalığın Önemi. Muğla Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi,
26, 155‐175.
Tabak, G. (2013). Türkçe Öğretmeni Adaylarının Dinleme Stillerinin Bazı
Değişkenler Açısından Değerlendirilmesi. Mustafa Kemal Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü Dergisi, 10(22), 171‐181.
Türkel, A. (2012). Dinleme Eğitimine İlişkin Teknikler ve Değerlendirmeleri. Buca
Eğitim Fakültesi Dergisi, 34, 128‐141.
• Hitabet Kavramı
İÇİNDEKİLER
ÜNİTE
9
© Bu ünitenin tüm yayın hakları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi’ne aittir. Yazılı izin alınmadan
ünitenin tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, yayımı, çoğaltımı ve
dağıtımı yapılamaz.
Hitabette Temel İlkeler
HİTABET KAVRAMI
GİRİŞ
Güzel sanatlar içinde yer alan ve amacı insanları ikna etmek olarak
nitelenen hitabet bir söz sanatıdır. Sözü güzel söylemenin karşılığı; bir anlayışı bir
düşünceyi yaymak ve onu dinleyicilere benimsetmek demektir. Bu düşünceleri
kabul ettirmek için de en önemli koşullardan biri, sözün etkili ve güzel
söylenmesidir. İşi ve konumu ne olursa olsun her insan, muhakkak yaşamının
herhangi bir evresinde herhangi bir nedene bağlı olarak az sayıda da olsa güzel söz
söylemeye ihtiyaç hissedebilir. Bu nedenle hitabet, çok eski tarihlerden günümüze,
bilinen ve değer verilen edebî bir türdür (Serarslan, 2006). Bu noktada insanın
hitabet sanatına gerek bireysel gerekse sosyal açıdan ihtiyaç duyduğu söylenebilir.
Nitekim güzel konuşma yeteneğine doğuştan sahip olan veya bunu
sonradan edinen kişiler, çevrelerindeki insanları kısa sürede etkileme potansiyeline
sahiptirler. Bunun yanında kendi düşüncelerini ve duygularını ifade edebilme
yeteneklerinin bir sonucu olarak, muhatap oldukları insanlar tarafından kabul
görürler. Hatta güzel konuşma sanatını hakkıyla icra eden bu insanlar sosyal veya
İnsanlarda var olan
arkadaş ortamlarının aranan isimleridirler. Bulundukları ortamlarda konuşurlarken
düşünceler, duygular,
arzular, sevinçler ve insanlar onları merkeze almak ve yanlarında/yakınlarında bulunmak isterler
üzüntüler söz (Topçuoğlu ve Özden, 2012). Çünkü güzel konuşmak bir sanattır. Güzel konuşma
vasıtasıyla gelişir. yeteneği olan ve bunu etkin kullanan kişi ise adeta insanları etki altına alma
gücüne sahiptir. Herhangi bir sohbet ortamında, güzel bir konuşma yapmak ve
dinleyenlerin inanmalarını sağlamak, yani onları ikna edebilmek için güzel
konuşma sanatının en ince noktalarının bilincinde olunmalıdır. Çünkü insanın
aklını kullanma sanatı olarak da nitelenen tüm ilimlerin en üstün seviyeye
gelmesine, düşüncelerin ve duyguların muhataplara en güzel bir şekilde
anlatılmasına, hitabet sanatının katkısı büyüktür (Sönmez, 2016).
Hitabet, ilim ve sanat alanlarının gelişmesine katkı sağlamasının yanında,
insanın bireysel ve sosyal hayatının birçok safhasında da etkilidir. Çünkü insanın
hem özel hem de iş hayatında, kendisini kabul ettirebilmesinin ve başarısının
sırlarından biri de güzel konuşma becerisine sahip olmaktır. Özellikle çalışma
yaşamında kişinin başarıyı elde edebilmesi için az bir zamanda karşısındakine
kendisini tanıtmaya, işiyle alakalı bilgi ve becerilerini göstermeye yetkin olması
şarttır. Bu yetkinliğin gerçekleşebilmesi insanın konuşma becerisine sahip
olmasıyla yakından ilgilidir. Bununla beraber insanın özel hayatında da huzur ve
mutluluğu yakalayabilmesinin, ailesiyle, arkadaşlarıyla iletişim kurabilmesinin yolu
da güzel konuşma becerisine sahip olmaktan geçmektedir (Topçuoğlu ve Özden,
2012). Dolayısıyla hitabetin, ilimlerin ve sanatların iyi noktalara gelmesine
yardımcı olurken insan hayatına da olumlu yönden katkı sağladığı söylenebilir.
Bu ünitede ilk olarak; hitabet kavramı hakkında bilgi verilmektedir. Daha
sonra hitabette benimsenecek temel ilkeler ve bu ilkelere uymanın önemi ele
alınmaktadır. Daha sonra ise hangi faktörlerin hitabeti etkilediği konusu üzerinde
durulmaktadır. Son olarak hitabette uzak durulması gereken noktalara dair bilgiler
aktarılmaktadır.
HİTABET KAVRAMI
İletişim; temel beceriler, düşünce, anlatım, duygu, haber, uzaklık ve etki gibi
birçok kavramı içeren çok boyutlu, karmaşık ve karşılıklı olarak gerçekleşen bir
anlaşma sürecidir. İletişim sürecinin bir sonucu olarak insanlar; anlamları ifade
eden kelimelerle, tavırlarla, sembollerle, jest ve mimiklerle, renk ve şekillerle
anlaşırlar. Bu anlaşmanın meydana gelmesini sağlayan faktörlerden en etkili ve
sürekli olanı ise sözdür. İnsanlarda var olan düşünceler, duygular, arzular, sevinçler
ve üzüntüler söz vasıtasıyla gelişir. İnsanların toplum hâline gelmesini sağlayan ve
hem toplumu hem de bireyleri yükselten sözdür. Söze karışmamak veya susmak
şuurun/aklın/bilincin yok olmasına sebep olmaktır. Mantık, zihin, zekâ ve
düşüncenin anlatım yolu, söz ile mümkündür. İyiliği ve kötülüğü aynı anda
hücrelerinde barındıran ve zihnin ifade aracı olan dil, görevi olan söylemeyi
gerçekleştirince; öğreticilik görevini üstlenir, motive eder, insanın hayatında sevgi
ve dostluk ortamlarının oluşmasına katkı sağlar. Bir fikri ifade edebilmek amacıyla
söylenen kelimeler dizisi olan söz, aslında kişileri bir araya getirmekten öte
özellikle kitle iletişim aygıtları vasıtasıyla milyonları da etkileyebilir. Tam da bu
noktada söz, en kusursuz formunu ve en güçlü anlatım yeteneğini hitabette
bulmaktadır. Bu nedenle yaptıkları konuşmalarla; toplumları etkileyen, bir yol
açan, kitleleri arkalarında sürükleyen ve bir dönemi kapatıp yeni bir dönem
açanlar her zaman hitabetten güç almışlardır (Sönmez, 2016).
Bir ülkede söz ve düşünce hürriyetinin, toplanma serbestliğinin, demokratik
bir yönetim sisteminin ve ortamın varlığı, hitabetin gelişmesi ve ilerlemesi için
gerekli şartlardandır. Hitabetin ilk, yaygın ve güzel örnekleri Yunanistan ve
Roma’da ortaya çıkmıştır. Bu noktada Çiçero ve Demosten gibi ünlü hatiplerin
ülkelerindeki ortamdan olumlu yönde etkilendiği söylenebilir. Hitabet halk
Hitabetin ilk, yaygın ve topluluklarını aydınlatma, siyaset konusunda terbiyesini yükseltme ve birçok
güzel örnekleri olumlu yöne çekebilme özelliğine sahip olmakla beraber anarşi ve isyanın
Yunanistan ve Roma’da gerçekleştirilmesi özelliğini de içerisinde barındırmaktadır. Bu açıdan hitabet,
ortaya çıkmıştır.
dikkatli bir şekilde kontrol edilmesi gereken iki tarafı keskin bir kılıca benzetilir
(Serarslan, 2006). Bu benzetme, hitabetin yönetsel ve sosyal açıdan toplulukları
etkileme gücünün önemine dair ipucu vermektedir.
Nitekim hitabet, etkili söz söyleme sanatı olarak tanımlanır. Hitabet sanatı
sayesinde bir topluluk karşısında duygu ve düşünceler doğru, güzel ve etkili bir
biçimde ifade edilebilir ve bir anlayışın‐fikrin yayılması sağlanabilir. İnsanlar
yaşları, işleri ve konumları ne olursa olsun, hayatlarının herhangi bir anında,
herhangi bir nedenle topluluk karşısında konuşma ihtiyacı hissederler. Bu ihtiyacın
etkin bir biçimde karşılanması için de herkesin hitabet sanatı konusunda bilgi ve
deneyim edinmesi gereklidir (Selçuk, 2015). Türkçede hitabet sanatını icra
edenler, hatip/konuşmacı; söylenen söz, hitabe/konuşma; konuşmanın yapıldığı
kitle, muhatap/dinleyici olarak tanımlanmaktadır (Uzun, 2000).
Hitabet; bir düşünceye alıştırmak, bir topluluğu etkilemek, kitleleri
yönlendirmek veya harekete geçirmek için planlı olarak yapılan konuşmalardır.
Hitabet, özel yetenek gerektiren sözlü bir türdür. Hatip ile söz konusu hitaba
edilmesi bir sisteme dayanır. Nitekim hatibin yaptığı her şey hatibin gayesi
tarafından yönetilir (Muallimoğlu, 2005).
Hitabetin temel ilkelerine uyulduğu ölçüde sanatsal yönü ortaya çıkar:
Söz söyleme sanatı olan hitabet de resim, müzik mimari vb. gibi güzel
sanatlardandır. Bu bağlamda hitabet bir sanat olarak değerlendirildiğinde onun,
sanatkâr (hatip) ile muhatabı olan dinleyicinin iç içe bulunduğu güzel konuşma
sanatı (Uzun, 2000) olarak varlığını sürdürdüğü söylenebilir (Başçı, 2019). Etkili ve
güzel konuşma sanatı olan hitabetin dikkate değer farklı bir bakış açısı da retorikle
olan ilişkisidir. Retorik; “etkili söz söyleme, hitabet ilmi ve belagat” anlamına
gelmektedir (Kubbealtı Lügati, 2019). Retorik ve belagat arasında yakın bir ilişki
bulunmaktadır. Bu bağlamda retoriğin “söz sanatlarını inceleyen bilim dalı”
şeklindeki tanımı belagate yakınlığı ve “güzel söz söylemeyi ifade eden bir sanat”
şeklindeki tanımı da hitabetle olan ilişkisini ortaya koymaktadır (TDK, 2019; Başçı,
2019).
Hitabet hem bugünü hem de gelecekteki düşünceleri etkileyen bir araçtır:
İnsanların toplu bir şekilde bulunduğu ortamlarda, konuşma yapılmasının
amacı, insanların düşüncelerini etkilemek/yönlendirmek, mesleki, politik ve
ekonomik faaliyetleri ve günlük işleri/gündemleri yönetmektir. Bu tarz
etkinliklerde konuşma bir araç ve bir alettir, bir temsil veya sergi değildir.
Dinleyicilerin hatibe verdikleri cevap da iyi bir konuşma dinlediklerinden dolayı
İyi bir konuşma, duydukları zevk olarak nitelenmemelidir. Hatibin konuşmasına verilecek cevap,
konuşma olarak
konuşma bittiği anda veya aradan saatler, hatta günler geçtikten sonra,
hafızalardan silinse bile,
insanların düşünce ve dinleyicilerin o konuşma aracılığıyla neler düşündükleridir, neler yaptıklarıdır. İyi
hareketleri üzerinde iz bir konuşma, konuşma olarak hafızalardan silinse bile, insanların düşünce ve
bırakır. hareketleri üzerinde iz bırakır (Muallimoğlu, 2005). Bu bağlamda hitabetin
dinleyicilerin yalnızca bugün var olan düşünceleri etkilemediği söylenebilir. Etkili
bir hitabet vasıtasıyla insanların zihinlerinde yer eden düşünceler, gelecekte en
uygun zaman ve zeminde ortaya çıkabilir.
İyi hazırlanılmamış olunsa bile son derece arzulu, şevkli ve dinç bir görünüm
oluşturulmalıdır. Bunun yanı sıra ilgi çekici sözlerle konuşmaya başlamak, her
zaman dikkat çeker.
Örnek
•Konuşmada tavsiye edilen giriş ifadeleri;
•“Şimdi anlatacağım şeyler, sizi şaşırtmasın.”
•“Günümüzün en önemli sorunu nedir, acaba?”
•“Böyle giderse beş yıl sonra bu konuda ne durumda olacağımızı
hiç tahmin edebiliyor musunuz?”
İçtenlik: Son derece içten, gönülden gelen her söz, dinleyicinin sadece
kafasına değil, kalbinde de yer eder. Gösterişten, akıl satmaktan, kibir ve gururdan
uzak bir tavır sergilenmelidir.
Dale Carnegie’ye göre, konuşmaya etki eden faktörler şu şekildedir (Vural,
2005):
“Kişiliğinizi geliştiriniz.
Yorgunken söz söylemeyiniz. Dinleniniz, spor yapınız ve enerji biriktiriniz.
Enerjinizi donuklaştıracak hiçbir şey yapmayınız. Enerjide çekicilik vardır.
Yaban kazları buğday tarlasına nasıl üşüşürse, halk da enerjili
Etkili bir konuşma için, konuşmacının etrafında toplanır.
dil bilgisi kuralları, Temiz ve çekici giyininiz. İyi giyinmiş olmanın verdiği duygu insanın
söylem yetkinliği ve kendine karşı saygısını artırır.
dilin sosyal yapısı Gülümseyiniz. Dinleyicilerin karşısına onlarla karşılaşmaktan memnun bir
açısından gerekliliklerin
tavırla çıkınız.
yerine getirilmesi ön
şarttır. Dinleyicilerinizi bir araya toplayınız. Dağınık olduğunda hiçbir grup
etkilenmez.
Eğer küçük bir kitleye söz söylüyorsanız onları küçük bir odaya alınız.
Kürsüye çıkmayınız. Dinleyicilerle aynı seviyede olunuz. Konuşmanızı içten,
resmiyetten uzak bir tavırla, karşılıklı konuşuyormuş gibi yapınız.
Havayı temiz tutunuz.
Sahneyi ışıklarla aydınlatınız.
Bir eşyanın arkasına geçmeyiniz. Masaları sandalyeleri bir kenara itiniz.”
Bireysel Etkinlik
“Sesleri çıkartamamak,
Sesleri titretmek,
Sesleri uzatmak,
Sesini ayarlayamamak,
Ses değiştirmek,
Ağız içinde konuşmak,
Vurgu ve tonlama bozuklukları yapmak,
Yersiz duraklar yapmak,
Nefesi ayarlayamamak,
Kavrama eksikliği,
Kelime hazinesinin yetersiz olması,
Konuşma yetersizlikleri
Dil bilgisi kurallarını kendi konuşmasına uygulayamamak,
olmasının genelde
iletişimi, özelde ise Çekingen konuşmak,
konuşma becerisini Çok hızlı ya da yavaş konuşmak,
olumsuz yönde Yerel ağızla konuşmak,
etkilediği öne Tekdüze konuşmak,
sürülmektedir.
Özgüven eksikliğinin olması,
Kısa ve yetersiz konuşmak,
Dağınık konuşmak,
Gereksiz söz söylemek
Gereksiz jest ve mimikler yapmak,
Sözcükleri tekrarlamak,
Kaba ve argo sözler kullanmak,
Konuşma kurallarına uymamak,
Bilmediği bir konuda biliyormuş gibi davranmak,
Topluluk karşısında konuşamamak,
Kendini beğenmek,
Konuşma sırasında karşıdakinin sözünü sürekli kesmek,
Konuşmayı gereksiz yere uzatmak ya da yerli yersiz konuşmak,
Konuşma sırasında başkalarıyla alay etmek,
Dinlemeyi bilmemek,
Sert, kırıcı ve yapmacık davranmak.”
•Güzel sanatlar içinde yer alan ve amacı insanları ikna etmek olarak nitelenen
hitabet bir söz sanatıdır. Sözü güzel söylemenin karşılığı; bir anlayışı bir
düşünceyi yaymak ve onu dinleyicilere benimsetmektir. İnsan hitabet
sanatına gerek bireysel gerekse sosyal açıdan ihtiyaç duyar. Literatürde
insanın hem özel hayatında hem de iş hayatında hitabetin öneminin büyük
olduğu, ilim ve sanatların gelişmesinde etkisin bulunduğu ifade edilmektedir.
Özet •HİTABET KAVRAMI
Hitabet, “etkili söz söyleme sanatı” olarak tanımlanır. Hitabet sanatı
sayesinde bir topluluk karşısında duygu ve düşünceler doğru, güzel ve etkili
bir biçimde ifade edilebilir ve bir anlayışın‐fikrin yayılması sağlanabilir.
İnsanlar yaşları, işleri ve konumları ne olursa olsun, hayatlarının herhangi bir
anında, herhangi bir nedenle topluluk karşısında konuşma ihtiyacı
hissederler. Bu ihtiyacın etkin bir biçimde karşılanması için de herkesin
hitabet sanatı konusunda bilgi ve deneyim edinmesi gereklidir. Türkçede
hitabet sanatını icra edenler, hatip/konuşmacı, söylenen söz,
hitabe/konuşma, konuşmanın yapıldığı kitle ise muhatap/dinleyici olarak
tanımlanmaktadır.
•HİTABETTE BENİMSENECEK TEMEL İLKELER
Öncelikle inandırıcı konuşmanın yapılabilmesi için beş temel kurala uyulması
gerekmektedir:
Buluş: Konuşmayı oluşturan düşüncelerin kaynağı ve özü.
Düzenleme: Konuşmanın kuruluşu ve akışı.
Biçem: Konuşmanın konusuna, gereğine ve dinleyenlerin niteliğine göre
kullanılan dil.
Bellek: Konuşanın, bilgilerini zihninde tutma ve anımsama gücü.
Deyiş: Konuşmanın ses ve fiziki ses olarak yansıması.
•HİTABETTE TEMEL İLKELERE UYMANIN ÖNEMİ
Hitabetin ilkelerine uymak yönetmenin önemli bir adımıdır/basamağıdır:
Özellikle yönetsel yapılarda görev ve sorumluluk üstlenen kişilere
bakıldığında birçoğunun etkileyici konuşma özelliğine sahip oldukları
görülmektedir.
Hitabet ilkelerine uymak medeniyet tasavvuru ve inşası için gereklidir:
Doğru, güzel ve etkili hitapların; heyecanı azalmış bir topluluğa heyecan
vererek hayata döndürmek, kaybedilecek gibi görünen davaları kazandırmak,
yenilmek üzere olan orduları zafere ulaştırmak, kitlelere idealler aşılamak
gibi dikkate önemsenmesi gereken birçok özelliği vardır.
Hitabet ilkelerinin etkililiği, amaç ve metot farkındalığıyla mümkündür:
Çevresiyle sürekli bir etkileşim içinde bulunan ve sosyal bir varlık olan insanın
sözlü iletişimini etkili kılabilmesi için; konuşma yolunu tercih ettiğinde,
iletmek istediği meseleleri dilin inceliklerine dikkat ederek belirli bir metot,
plan ve hedef çerçevesinde sunmasını bilmelidir.
Hitabet bir sisteme dayanır ve bunu yönlendiren/yöneten hatibin amacıdır:
Hitabette temel ilkelere uymanın önemli noktalarından birisi; hatibin niçin o
konuşmayı yaptığı ve o konuşmada neler yapabileceği ve konuşmayla
nelere/nerelere ulaşabileceğinin bilincinde olmasıdır.
DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Aşağıdaki kavramlardan hangisi “temel beceriler, düşünce, anlatım, duygu,
haber, uzaklık ve etki gibi birçok kavramı içeren çok boyutlu, karmaşık ve
karşılıklı olarak gerçekleşen bir anlaşmayı” ifade etmektedir?
a) İletişim süreci
b) Düşünme süreci
c) Kodlama süreci
d) Kod açma süreci
e) Belirsizlik süreci
I. Yapısal nedenler
II. Görevsel nedenler
III. Psikolojik nedenler
9. Yukarıdakilerden hangisi ya da hangileri konuşma bozukluklarının
nedenlerindendir?
a) Yalnız I
b) Yalnız II
c) I ve II
d) I ve III
e) I, II ve III
YARARLANILAN KAYNAKLAR
Akbayır, S. (2011). Sözlü Anlatım‐Nasıl Konuşabilirim?, Ankara: Pegem.
Akkaya, A. (2012). Öğretmen Adaylarının Konuşma Sorunlarına İlişkin Görüşleri.
Mustafa Kemal Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 9(20), 405‐420.
Aykaç, M., Çetinkaya, G. (2013). Yaratıcı Drama Etkinliklerinin Türkçe Öğretmen
Adaylarının Konuşma Becerilerine Etkisi. Turkish Studies, 8(9), 671‐682.
Başaran, M., Erdem, İ. (2009). Öğretmen Adaylarının Güzel Konuşma Becerisi ile
İlgili Görüşleri Üzerine Bir Araştırma. Kastamonu Eğitim Dergisi, 17(3), 743‐
754.
Başcı, A. (2019). Hitabet Sanatı ve Eski Yunan‐Roma, Türk ve Cahiliye Dönemi Arap
Hitabeti. Afyon Kocatepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 21(1), 31‐48.
Kınay, İ., Özkan, E. (2014). Öğretmen Adayları İçin Konuşma Kaygısı Ölçeği
(ÖAKKÖ) Geliştirilmesi: Geçerlik ve Güvenirlik Çalışması. Turkish Studies,
9(5), 1747‐1760.
Kubbealtı Lügati, (2019). http://www.lugatim.com, (ErişimTarihi: 05.06.2019).
Muallimoğlu, N. (2005). Bütün Yönleri ile Hitabet‐Konuşma Sanatı, 7. Baskı,
İstanbul: Avcıol.
Özkan, E., Kınay, İ. (2015). Öğretmen Adaylarının Konuşma Kaygılarının
İncelenmesi (Ziya Gökalp Eğitim Fakültesi Örneği). Uluslararası Türkçe
Edebiyat Kültür Eğitim Dergisi, 4(3), 1290‐1301.
Reca, Ö. F. (2006). Hitabet Sanatı, İstanbul: Akis Kitap.
Selçuk, A. (2015). Diksiyon ve Hitabet, Ankara: Altın Anahtar.
Serarslan, H. (2006). Türk Hitabet Sanatı. Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü Dergisi, 16, 559‐562.
Sönmez, N. (2016). Cahiliye Döneminde Hitabet. e‐Şarkiyat İlmi Araştırmalar
Dergisi, 2(16), 820‐840.
TDK, (2019). Güncel Türkçe Sözlük, http://sozluk.gov.tr, (Erişim Tarihi:
05.06.2019).
Topçuoğlu, F, Özden, M. (2012). Diksiyon ve Konuşma Eğitimi, Ankara: Pegem.
Uzun, M. (2000). Türk Hitabet Tarihine Genel Bir Bakış. M.Ü. İlahiyat Fakültesi
Dergisi, 19, 145‐169.
Ünalan, Ş. (2007). Sözlü Anlatım, 2. Baskı, Ankara: Nobel.
Vural, B. (2005). Doğru ve Güzel Konuşma, İstanbul: Hayat.
Yaman, E. (2004). Doğru Güzel ve Etkili Konuşma Sanatı‐Sözlü Anlatım, 3. Baskı,
Ankara: Gazi.
açıklayabilecek,
• İyi bir konuşma ve konuşmacının
özelliklerini ifade edebilecek,
• İyi bir konuşma ve konuşma
hazırlama süreci için yapılması
gerekenleri kavrayabilecek,
• Konuşma türlerini ayırt edip
açıklayabileceksiniz. ÜNİTE
10
© Bu ünitenin tüm yayın hakları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi’ne aittir. Yazılı izin alınmadan
ünitenin tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, yayımı, çoğaltımı ve
dağıtımı yapılamaz.
İyi Bir Konuşmacıda Bulunması Gereken Özellikler
KONUŞMA KAVRAMI
İYİ BİR KONUŞMACIDA BULUNMASI GEREKEN ÖZELLİKLER
KONUŞMA TÜRLERİ
GİRİŞ
Sosyal bir varlık olması nedeniyle insan, hayatı boyunca hitap ettiği kişi
sayısı az veya çok olsa da mutlaka bir topluluk karşısında konuşma ihtiyacı duyar.
Günümüz toplum anlayışında/sisteminde yer alan insanlara konuşma hakkı
verilmektedir. Bu nedenle güzel konuşmak amacıyla yapılan çalışmalar, bu tarz bir
hakkın verildiği bir toplumda yaşayan her bir kişi için yararlıdır. Bununla beraber
günümüzde eğitim olanaklarının artmasıyla birlikte, insanlar daha çok eğitim alma
fırsatı elde etmekte ve almış oldukları bu eğitimler sayesinde elde ettikleri bilgi ve
donanımları toplumla paylaşma gereksinimi duymaktadırlar. Söz konusu paylaşma
gereksinimi için düzenlenen konferans, çalıştay ve sempozyum gibi bilim
faaliyetleri de güzel konuşma becerisini gerektirir (Topçuoğlu ve Özden, 2012).
Dolayısıyla insanın sosyal bir varlık olması, bilme/öğrenme nedeniyle zihinsel ve
duygusal birikimlerini aktarmak istemesi ve gerek bilimsel gerek toplumsal
görevleri açısından topluluk karşısına geçmesi, onu iyi bir konuşma becerisi elde
etmeye ve bu becerisini geliştirmeye yönlendirmektedir.
İnsanın düşünme gücü ve düşündüklerini ifade etme becerisi, onu evrendeki
diğer varlıklardan farklı kılan en önemli özelliklerdendir. Bir anlamda konuşma
yeteneği, insanı insan yapan niteliklerin başında gelmektedir. Konuşma esnasında
ağız, diş, dil, damak, dudak, ses teli, gırtlak gibi birçok organ görev yapmaktadır.
Dolayısıyla konuşma; söz konusu organlar vasıtasıyla gerçekleşen, insanın kendi
Konuşma süreci, dışındaki diğer insanlarla anlaşabilme ve haberleşme etkinliğinin gerçekleşmesini
zihinde başlar ve sağlayan bir davranış biçimdir. Konuşma, zihin aracılığıyla söz kalıbına dökülen ve
düşüncelerin sözle ifade şekillendirilen duygu ve düşüncelerin seslendirilmesidir. Bir başka ifadeyle
edilmesiyle tamamlanır.
konuşma, sözlerin seslerin yardımıyla ifade edilmesidir (Temizyürek, 2007).
Konuşma süreci, zihinde başlar ve düşüncelerin sözle ifade edilmesiyle
tamamlanır. İnsanlarda var olan en önemli özelliklerden birinin de “konuşma”
olduğu düşünüldüğünde, bu sürecin önemi daha da artmaktadır. Konuşmanın
güzel, doğru ve etkili bir şekilde yapılması, bireylerin gündelik yaşam ve çalışma
hayatlarındaki işlerin yoluna girmesine, istek ve arzularının yerine getirilmesine ve
çoğu alanda istenen başarının elde edilmesine katkı sağlamaktadır. Tam da bu
noktada konuşmanın, insanın hayatında çok önemli yeri olan bir iletişim ve
etkileşim aracı olduğu söylenebilir (Akkaya, 2011). Ayrıca bireyin zihnindeki
bilgileri, düşünceleri, idealleri ve hayalleri sosyal çevresine veya hedef kitlesine
doğru ve etkin bir biçimde aktarabilmesinin; iletişim odaklı olmasına ve yaşam
doyumu elde etmesine katkı sağlayacağı çıkarımı yapılabilir. Bu nedenle fikirlerinin
muhatap kitledeki yansımasının etkili olması amacını taşıyan bireyler hem akıl hem
de dil yeteneğinin kesiştiği noktada bulunan konuşmalarını geliştirmelidirler.
Bu ünitede ilk olarak; konuşma kavramı hakkında bilgi verilmektedir. Daha
sonra iyi bir konuşmanın ve konuşmacının özellikleri aktarılmaktadır. Daha sonra
ise iyi bir konuşma yapılabilmesi için neler yapılması gerektiği ve konuşmaya
hazırlık süreci üzerinde durulmaktadır. Son olarak konuşma türlerine yönelik
bilgiler sunulmaktadır.
KONUŞMA KAVRAMI
Sadece bir günlük zaman dilimi düşünüldüğünde, konuşmanın insan
hayatında önemli bir yeri olduğu anlaşılmaktadır. Konuşma insan hayatından bir
an için çıksa, gündelik işlerin/ilişkilerin ve çalışma hayatındaki işlerin/ilişkilerin
yürütülmesi de zorlaşacaktır. Bu noktada insanın iş, özel hayat, eğitim ve genel
anlamda başarısına etki eden en önemli faaliyetlerden biri de birey‐toplum ve
bireyler arasında meydana gelen ve sözlü iletişim olarak da adlandırılan
konuşmadır. Bu yönüyle gerek bireysel gerekse toplumsal açıdan önemli bir yeri
olan konuşma, insanın hem eğitim hem de iş hayatındaki başarısını ve
başarısızlığını belirlemektedir. Bireylerin kendileri dışındaki insanlarla dil yoluyla
kurdukları iletişimin bir boyutunu meydana getiren konuşma, aslında duygu ve
düşünce alışverişidir. Bireyler arasındaki yaşantıların birbirleriyle paylaşılması
sürecidir. Günümüz toplumunda da bireyin vazgeçilmez bir hakkı ve görevidir
(Temizyürek, 2007).
Güncel Türkçe Sözlük’te konuşmak; “bir dilin kelimeleriyle düşüncesini sözlü
olarak anlatmak”, “belli bir konudan söz etmek”, “bir konuda karşılıklı söz etmek,
sohbet etmek” olarak tanımlanmaktadır. Konuşma ise “konuşmak işi”, “görüşme,
danışma, müzakere”, “dinleyicilere bilim, sanat, edebiyat vb. konularda bilgi
vermek için yapılan söyleşi, konferans” olarak tanımlanmaktadır (TDK, 2019).
İnsan, başkalarıyla
Herhangi bir toplumda yaşayan insanın duygu ve bilgi aktarım sürecini niteleyen
anlaşabilmek, istek,
fikir, hayal gibi duygu iletişimin gerçekleşmesi için en çok ihtiyaç duyulan beceri konuşmadır (Boylu ve
ve düşüncelerini Çangal, 2015). Konuşmaya yönelik olarak bilim dünyasında farklı tanımlar
aktarmak amacıyla yapılmıştır. Bu tanımlarda aktarıldığı üzere konuşma; “insanı diğer varlıklardan
sözlü iletişim yolu ayırarak duygu, düşünce, tasarım ve isteklerin zihinde belirip söylenmesiyle
olarak konuşmayı tamamlanan bir süreç” şeklinde ifade edilebilir (Akkaya, 2012).
kullanır.
İnsan, başkalarıyla anlaşabilmek, istek, fikir, hayal gibi duygu ve
düşüncelerini aktarmak amacıyla sözlü iletişim yolu olarak konuşmayı kullanır. Bu
nedenle toplumda iletişim türü olarak konuşmayı seçen insanın duygu ve
düşüncelerini başkalarına ifade ederken doğru, açık, anlaşılır olması gerekir. Doğru
ve düzgün bir şekilde yapılmayan konuşma, yetersiz iletişime, bu da anlama,
anlatma ve anlaşma konusundaki yetersizliğe ve bütün bunlar bir araya geldiğinde
ise başarısızlığa sebebiyet vermektedir. Duygu ve düşünceleri başkalarına doğru ve
güzel bir şekilde anlatabilmek ise bir yetenek ve beceri gerektirir. Bu
yetenek/becerinin gelişmesi de eğitim almayı ve sürekli çalışmayı gerekli
kılmaktadır (Temizyürek, 2007).
telaffuzu esnasında ses gereği gibi kullanılmaz ve bölgesel ağızlar ortaya çıkarsa
söyleyiş bozuklukları meydana gelir.
Dil unsuru şeklinde ifade edilen boyut ise konuşma dilidir. Yani konuşma dili
sırasıyla hece, kelime, cümle ve metin safhalarından meydana gelir. Konuşma dili,
bir dilin kullanımda olan bütün yapı ve kalıplarını içine alır. Dildeki kelimeler ve bu
kelimelerle oluşturulan bütün birlik ve kalıplar dil unsurunca kapsanır.
Konuşmanın kendine has bir dili vardır. Bu dil yazı ve edebî dilden farklı olabilir.
Konuşma dilinin verimli ve etkili kullanılabilmesi için, zengin bir kelime hazinesine
sahip olunması şarttır. Bunu başarmak içinse iyi dil eğitimi almak, güzel/etkili
konuşmaları dinlemek/izlemek ve edebi değeri yüksek kaynaklardan yararlanmak
gereklidir. Nitekim dil eğitiminin hayat boyu devam eden bir süreç olduğu göz
önüne alınırsa, etkili bir konuşmacı olma hedefine sahip olan bireylerin bu konuda
her zaman gayretli ve özenli bir tavır sergilemelidirler.
Zihinsel etkinlik konuşma faaliyetinin temel noktalarından birini teşkil
etmektedir. Konuşmacının duygu ve düşünceleri, dinleyicilere yaptığı konuşma
sürecindeki zihinsel etkinlik aracılığıyla açığa çıkmaktadır. Bununla birlikte
konuşmacının kendine özgü boyutları, zihinsel etkinliklerle birlikte ortaya çıkar.
Geleceğinizi berbat
Konuşmada kullanılan bilgi, materyal ve ortam aynı olsa da bireysel farklılıklar
etmemesi için,
konuşmanızı bir parça nedeniyle konuşmanın tarzı farklılaşır. Nitekim konuşmayı yönlendiren duygu ve
düzeltin. düşüncelerin, insanın kalbinde başladığı bir gerçektir. Çünkü konuşma öncelikle bir
Shakespeare duygu işidir. Daha sonra insanın kalbinden gelen bu isteğin, beyinde biçimlenmesi,
ürün durumuna getirilmesi ve ağız yoluyla dışarıya sunulması süreci gerçekleşir. Bu
noktada konuşmanın biçimlendirilme süreci zihinde gerçekleşir. Konuşmayı
yöneten merkez beyindir. Konuşmanın en önemli noktalarını oluşturan zihinsel
etkinlikler, beyinde planlanır ve uygulanır. Bu açıdan beyin, konuşmada son derece
önemli bir role sahiptir. Konuşma kayıplarının büyük bir kısmı zihinsel etkinliklerin
yitirilmesiyle ilgilidir.
İyi bir konuşmanın özellikleri arasında yer alan değerli unsurlar ise beş başlık
altında şu şekilde ifade edilmektedir (Reca, 2006):
İstatistiksel Bilgiler: Konuşmada üzerinde durulacak konu ile ilgili net
verilere, bilgilere, rakamlara, tablolara ulaşılması ve bunların kullanılması
önemlidir. Bu şekilde dinleyicileri önünde yer alan konuşmacının prestiji ve değeri
artar. Dinleyicilerde, konuşmacının konusuyla ilgili yeterli donanıma sahip olduğu
ve konusuna önem verdiği bilinci oluşur.
Örneklemeler: Konuşmacının konuya ilişkin vereceği örnekler özellikle de
yaşanmış örnekler konuşmaya ilgiyi çekmekle beraber inandırıcılık açısından da
olumlu katkı sağlar.
Kıyaslamalar‐Öngörüler: Konuşmaya canlılık katması açısından hayatın
içinden yapılacak karşılaştırmaların kullanılması önemlidir. Dinleyicilerin, bu tür
konuşmaları daha istekli ve mutlu olarak dinleme ihtimalleri yüksektir. Çünkü bu
şekilde anlatılan konu sıkıcı olmaktan çıkmakta ve daha anlaşılır bir hâle
gelmektedir.
dinleyicilerle daha önceden tanışıyormuş şeklinde bir ruh hâli içerisinde bulunması
önerilir.
Şaka ve Espriden Kaçınmamak: Dostça ve arkadaşça olan yaklaşımlar çoğu
zaman muhataplar tarafından olumlu karşılanır. Bir hatibin değerli hazinelerinden
biri de sempatik kişiliğe sahip olmasıdır. Konuşmacının aşırı ciddi ve asık suratlı
oluşu konu üzerinde yoğunlaşabilmesini zor hâle getirir. Hatta konuşmanın
ortasında veya bir müddet sonra konuşmacının dikkati dağılabilir. Eğer konuşmacı
dinleyicilerle arasına bir gönül köprüsü kurarsa çok daha rahat ve başarılı olma
ihtimali vardır. Eğer konuşmacı kendisini dinleyicilerine sevdirirse, konuşmasının
da sevilme/beğenilme ihtimali yüksektir.
Konuya Geçildiği Anda Konunun Ne Olduğunu Belirtmek: Konuşmacı
üzerinde konuşmak istediği konuyu ana hatlarıyla ifade etmelidir. Her zaman için
sadelik ve netlik konuşmacı için bir artı puandır. Konuşmacının üzerinde duracağı
konuyu ana hatlarıyla belirtirken de öz cümleler kullanılması önerilir.
Neden Konuşmak Durumunda/Zorunda Olduğunu İfade Etmek:
Konuşmacının bunu tüm gerçekliğiyle, tüm içtenliğiyle dile getirmesi gereklidir.
Çünkü konuşmacının bir şeyleri söyleme sancısı var, yani tabiri caizse bir fikri bir
derdi bir çözümü bir amacı var. Zaten bunun için hatip adayı olmuş. O nedenle
konuşmacı hedef kitlesine yapacağı her konuşmada o an orada niçin konuşmak
durumunda/zorunda olduğunu anlatmalıdır. Dinleyicilerin bu samimiyeti takdir
etme ihtimalleri yüksektir.
Konuşmaya iyi bir başlangıç yapıldıktan sonra dikkat edilmesi gereken bir
diğer süreç, konuşma etkinliğinin gerçekleştirildiği süreçtir. Konuşma sürecinde
yapılması gerekenler maddeler hâlinde aşağıda belirtilmektedir (Reca, 2006):
Özetleyerek bitirmek,
His ve heyecanlara hitap ederek bitirmek,
Geleceği canlandırarak/hayal ettirerek bitirmek,
Dinleyicilerin harekete geçmelerini veya konuşmadaki fikri
benimsemelerini isteyerek bitirmek,
Tarihsel veya yaşanılan büyük bir olaydan bahsederek bitirmek,
Akademik konuları ilgi çekici hâle getirerek bitirmek,
Net ve gerçekçi ifadelerle bitirmek,
Objektifliği koruyarak bitirmek,
Konuşmayı kendinizle bağlantı kurarak bitirmek,
Retorik bir soruyla bitirmek,
Fıkra, şiir, çıkarım veya mizahla bitirmek.
Örnek
•Konuşma öncesi kendinize söyleyebileceğiniz pozitif cümleler;
•“Kendimi son derece hazır hissediyorum.”
•“Bilmedikleri birçok şeyi öğrenecekler.”
•“Bugün onların yaşamına değer katma fırsatı yakalayacağım.”
•“Bu gerçekten çok eğlenceli olacak.”
KONUŞMA TÜRLERİ
Konuşmacının bir kişiden ibaret olduğu türlerin yanı sıra, birçok
konuşmacının bulunduğu türler de bulunmaktadır. Konferans, hitabet ve nutuk tek
bir kişinin; münazara, açık oturum, panel, sempozyum ve forum ise birden fazla
kişinin konuşmacı olduğu türlerdir. Aslında bütün konuşma türleri çoğu yönden
Konuşmalar, birbiriyle benzerlik gösterir. Konuşmada temel nokta, bir fikrin nasıl savunulacağını
yapılışlarına ve bilmektir. Ayrıca konuşmacının; hedef kitlesini tanıyan, alanında söz sahibi,
yapılarına göre hazırlıklı samimi, diline hâkim, soruya/eleştiriye açık, cesur, iyi ahlak sahibi bir kişi olması
konuşmalar ve
beklenir (Vural, 2005). Konuşmalar, yapılışlarına ve yapılarına göre hazırlıklı
hazırlıksız konuşmalar
konuşmalar ve hazırlıksız konuşmalar olmak üzere iki başlıkta toplanır (Özdemir,
olmak üzere iki başlıkta
toplanır. 2000):
Hazırlıksız konuşmalar; yeri ve zamanı önceden belirlenmemiş olan, şartlar
gereği aniden yapılan ve hayatın bir parçası olan, günlük olağan konuşmalardır. Bu
tür konuşmalar, daha önceden edinilen bilgi ve gözlemlerce desteklenir. Genel
kültür seviyesi yüksek, kelime dağarcığı zengin ve içinde yaşadığı toplumun
psikolojisini bilen kişiler, hazırlıksız konuşmalarda çoğu zaman başarılıdırlar. Ayrıca
kelimelerin güzel ve yerinde kullanımı ve doğru telaffuzu da kişiyi hazırlıksız
konuşmalarda başarılı kılar (Yaman, 2004). Hazırlıksız konuşma türleri arasında;
söyleşi‐sohbet, tanıtma‐tanışma‐tanıştırma, soru sorma‐cevap verme, özür
Hazırlıksız konuşmalar; dileme‐teşekkür etme, ziyaretlerdeki konuşmalar, adres sorma‐yer tarif etme ve
yeri ve zamanı önceden
telefonla konuşma yer almaktadır (Topçuoğlu ve Özden, 2012).
belirlenmemiş olan,
şartlar gereği aniden Hazırlıklı konuşmalar; topluluk karşısında yapılan, yeri ve zamanı önceden
yapılan ve hayatın bir belirli olan planlı konuşmalardır. Hazırlıklı konuşmalarda dinleyicilerin özelliklerine
parçası olan, günlük
göre konu seçimine, sınırlara ve konuşma planına özen gösterilmesi gerekir.
olağan konuşmalardır.
Hazırlıklı konuşma bir plan dâhilinde yapılacağı için, konuşma öncesinde, konuşma
esnasında ve konuşma sonrasında yapılacaklara dikkat edilmelidir. Bunun yanı sıra
dinleyicilerin konuşmanın konusu hakkında hazırlıklı olmaları, bu tarz
konuşmaların etkisini olumlu yönde artırır (Topçuoğlu ve Özden, 2012).
Tek bir kişi tarafından yapılan hazırlıklı konuşma türleri şunlardır:
Konferans; herhangi bir bilim/sanat konusunda, bilim adamı, yazar,
düşünür, sanatçı veya o konu hakkında derin bilgiye ve görüşe sahip olan
kimselerin, özel olarak düzenlenen toplantılarda, dinleyicilerine karşı
Hazırlıklı konuşmalar;
topluluk karşısında düşüncelerini, bilgilerini açıklamak ve öğretmek amacıyla yaptıkları konuşmalardır.
yapılan, yeri ve zamanı Bilimsel bir düşünceyi, akademik bir konuyu, orijinal bir görüşü anlatmak ve bir
önceden belirli olan tezi savunmak konferansın en belirgin amacıdır (Ünalan, 2007). Bilgilendirme
planlı konuşmalardır. amacı taşıyan ve bir kişinin topluluk karşısında yaptığı hazırlıklı konuşma türüne
konferans denir. Konferansın konusu, konuşmacısı, yeri ve zamanı belirli bir süre
önce ilan edilir. Konferansçı konferansını sunar, sunumu bittiğinde dinleyicilerden
gelen soruları cevaplandırır. Konferansın bitiminden sonra tartışma yapılmaz, yani
tartışma bölümü yoktur. Konferansı verecek kişi alanında uzman, yani belli bir
konuyu her yönüyle açıklama ve öğretme yeterliliğine sahip olmalıdır (Topçuoğlu
ve Özden, 2012).
Bireysel Etkinlik
• Siz de bilgi edinmek istediğiniz konu/alandaki bir bilim
adamı/düşünür/sanatçı/yazar, bulunduğunuz il veya üniversiteye
geldiğinde konferansına katılınız. Konferans sonunda ise
edindiğiniz bilgilerin size olan katkısını değerlendiriniz.
Bireysel Etkinlik
etmelisiniz. Bir konu hakkında yapılan bir münazara etkinliğine
izleyici olarak katılınız. Tarafların savundukları konuya dair
delillerini neye/kime/nereye dayandırdıklarını değerlendiriniz.
Ayrıca konularını ispat etmek açısından hangi
konuşmacının/tarafın daha etkili olduğunu saptamaya
çalışınız. Beden dillerini ve sözcükleri kullanış biçimlerini
gözlemleyiniz. Tarafların söz aldığı esnada; dinleyicilerin hangi
ifadelerden daha çok etkilendiklerini ve dikkat kesildiklerini
anlamaya çalışınız.
•Sosyal bir varlık olması nedeniyle insan, hayatı boyunca hitap ettiği kişi sayısı
az veya çok olsa da mutlaka bir topluluk karşısında konuşma ihtiyacı duyar.
Bununla beraber insanın düşünme gücü ve düşündüklerini ifade etme
becerisi, onu evrendeki diğer varlıklardan farklı kılan en önemli
özelliklerdendir. Dolayısıyla insanın sosyal bir varlık olması, bilme/öğrenme
nedeniyle zihinsel ve duygusal birikimlerini aktarmak istemesi ve gerek
bilimsel gerek toplumsal görevleri açısından topluluk karşısına geçmesi, onu
Özet
iyi bir konuşma becerisi elde etmeye ve bu becerisini geliştirmeye
yönlendirmektedir.
•KONUŞMA KAVRAMI
Herhangi bir toplumda yaşayan insanın duygu ve bilgi aktarım sürecini
niteleyen iletişimin gerçekleşmesi için en çok ihtiyaç duyulan beceri
konuşmadır. Konuşmaya yönelik olarak bilim dünyasında farklı tanımlar
yapılmıştır. Konuşma; “insanı diğer varlıklardan ayırarak duygu, düşünce,
tasarım ve isteklerin zihinde belirip söylenmesiyle tamamlanan bir süreç”
olarak tanımlanır.
•İYİ BİR KONUŞMANIN ÖZELLİKLERİ
İstatistiksel Bilgiler: Konuşmada üzerinde durulacak konu ile ilgili net
verilere, bilgilere, rakamlara, tablolara ulaşılması ve bunların kullanılması
önemlidir.
Örneklemeler: Konuşmacının konuya ilişkin vereceği örnekler özellikle de
yaşanmış örnekler konuşmaya ilgiyi çekmekle beraber inandırıcılık açısından
da olumlu katkı sağlar.
Kıyaslamalar‐Öngörüler: Konuşmaya canlılık katması açısından hayatın
içinden yapılacak karşılaştırmaların kullanılması önemlidir.
Dinleyicilerle Saniyelik Diyaloglar: Konunun genel gidişatının bozulmamasına
dikkat ederek dinleyicilerle kısa süreli diyaloglar ilgiyi
konuşmaya/konuşmacıya çeker.
Düşünce Fatihlerini Konuşmaya Ortak Etmek: Konuşmada topluma örnek
olmuş ve iyi olarak bilinen ve tanınan insanların güzel sözlerine, hayat
tecrübelerine ve yaşam öykülerine yer vermektir.
•İYİ BİR KONUŞMACININ ÖZELLİKLERİ
İyi bir konuşma yapılabilmesi için geçerli olan bütün özellikler, iyi bir
konuşmacıda bulunması gereken özelliklerdir. Bu özelliklere ek olarak iyi bir
konuşmacıda; plan yapma, konuşma yapacağı konuya hâkimiyetinin olma,
dinleyici kitlesini tanıma, dikkatli bir gözlemci olma, kendisine verilen
konuşma süresini etkin ve verimli kullanma, heyecanını kontrol altında
tutabilme, sesinin sınırlarının farkında olma, Türkçeye hâkim olma, eleştiriye
açık olma, beden dilini iyi kullanma, üslubunu doğru bir şekilde kullanma,
sağlam bir karaktere ve kişiliğe sahip olma ve görgü kurallarına dikkat etme
gibi niteliklerin bulunması gerekmektedir.
•İYİ BİR KONUŞMA İÇİN YAPILMASI GEREKENLER
Konuşmaya başlarken; Coşku verici birkaç sözle başlamak, önce ortamı
hazırlamak, daha önce tanışıyormuş havası içinde olmak, şaka ve espriden
kaçınmamak, konuya geçildiği anda konunun ne olduğunu belirtmek, neden
konuşmak durumunda/zorunda olduğunu ifade etmek.
Konuşma sırasında; Tebessüm etmek ve küçük bir espri nitelikli jestle
kürsüye çıkmak, kürsüde ayakta duruş pozisyonunuza dikkat etmek, ağzınızın
kuruluğuna yol açacak durumlara dikkat etmek, konuşmaya başladığınızda
kürsü korkusu diye bir durumun varlığını aklınıza getirmemek, konuyu daha
iyi açıklanması için yazı tahtasına kategorisel yazımlar veya çizimler yapmak.
DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Herhangi bir sorunla alakalı olarak, ilgili yetkilinin yayın organlarına yaptığı
açıklama aşağıdakilerden hangisidir?
a) Konferans
b) Demeç
c) Nutuk
d) Forum
e) Panel
Cevap Anahtarı
1.b, 2.d, 3.e, 4.c, 5.b, 6.d, 7.b, 8.b, 9.d, 10.e
YARARLANILAN KAYNAKLAR
Akkaya, A. (2011). İlköğretim 8. Sınıf Öğrencilerinin Konuşma Kavramına İlişkin
Algıları. Adıyaman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 4(7), 1‐9.
Akkaya, A. (2012). Öğretmen Adaylarının Konuşma Sorunlarına İlişkin Görüşleri.
Mustafa Kemal Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 9(20), 405‐420.
Boylu, E., Çangal, Ö. (2015). Yabancı Dil Olarak Türkçe Öğrenen Bosna‐Hersekli
Öğrencilerin Konuşma Kaygılarının Çeşitli Değişkenler Açısından
İncelenmesi. Uluslararası Türkçe Edebiyat Kültür Eğitim Dergisi, 4(1), 349‐
368.
Işık, M. (2013). Sizinle İletişebilir miyiz?, 8. Baskı, Konya: Eğitim.
Muallimoğlu, N. (2005). Bütün Yönleri ile Hitabet‐Konuşma Sanatı, 7. Baskı,
İstanbul: Avcıol.
Özdem, Y. (2003). Konuşma Sanatı‐Diksiyon, İstanbul: Kariyer.
Özdemir, E. (2000). Güzel ve Etkili Konuşma Sanatı, 6. Baskı, İstanbul: Remzi.
Reca, Ö. F. (2006). Hitabet Sanatı, İstanbul: Akis Kitap.
Selçuk, A. (2015). Diksiyon ve Hitabet, Ankara: Altın Anahtar.
TDK, (2019). Güncel Türkçe Sözlük, http://sozluk.gov.tr, (Erişim Tarihi:
07.06.2019).
Tekinalp, Ş. (2007). Güzel Konuşma Bir Markadır, İstanbul: Beta.
Temizyürek, F. (2007). İlköğretim İkinci Kademede Konuşma Becerisinin
Geliştirilmesi. Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Dergisi, 40(2),
113‐131.
Topçuoğlu, F, Özden, M. (2012). Diksiyon ve Konuşma Eğitimi, Ankara: Pegem.
Tunalı, M. (2007). Başarılı ve Güzel Konuşma Sanatı, İstanbul: Yakamoz.
Ünalan, Ş. (2007). Sözlü Anlatım, 2. Baskı, Ankara: Nobel.
Vural, B. (2005). Doğru ve Güzel Konuşma, İstanbul: Hayat.
Yaman, E. (2004). Doğru Güzel ve Etkili Konuşma Sanatı‐Sözlü Anlatım, 3. Baskı,
Ankara: Gazi.
• Hitabet Alanları
• Akademik (İlmî) Hitabet
SÖZLÜ İLETİŞİM VE
• Siyasi Hitabet HİTABET
• Hukuki Hitabet Dr. Öğr. Üyesi
• Askerî Hitabet
• Dinî Hitabet Ahmet Sait ÖZKUL
• Liderlikte İletişim ve Hitabet
• Günümüzde Hitabet
kullanıldığını öğrenebilecek,
• Akademik, siyasi, hukuki, askerî ve
dinî hitabetin amaçlarını
açıklayabilecek ve bu alanlardaki
örnek konuşma metinleri hakkında
bilgi sahibi olacak,
• Liderlik uygulamalarında iletişim ve
hitabetin önemini kavrayabilecek,
• Günümüzde benimsenen hitabet
anlayışı hakkında fikir sahibi ÜNİTE
olabileceksiniz.
11
© Bu ünitenin tüm yayın hakları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi’ne aittir. Yazılı izin alınmadan
ünitenin tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, yayımı, çoğaltımı ve
dağıtımı yapılamaz.
Hitabetin Kullanıldığı Alanlar
KONUŞMA, HİTABET VE
Siyasi Hitabet
HATİPLER
LİDERLİKTE İLETİŞİM VE
Askerî Hitabet
HİTABET
GİRİŞ
Güzel söz söyleme veya güzel konuşma sanatı olan hitabet, insanlığın en
eski devirlerinden beri önemini ve varlığını devam ettirmektedir. Hitabet; topluluk
karşısında bilgi vermek, öğütte bulunmak, onları bir fikre inandırmak veya ikna
etmek, kimi zaman heyecanlandırıp duygulandırmak, kimi zaman da harekete
geçmelerini sağlamak gibi amaçlarla yapılan etkili konuşmalardır. Bu heyecanlı ve
etkili konuşmaların her zaman kesin çizgilerle ayrılması mümkün olmasa da bu
konuşmalar içeriklerine göre; dinî, askerî, siyasi, hukuki, ilmî (akademik) ve resmî
veya hususi törenlerde yapılanlar şeklinde gruplara ayrılmaktadır (Uzun, 2000).
Genel olarak hitabetin veya adı geçen hitabet türlerinden herhangi birinin bir
toplumdaki varlığı ve gelişimi; o toplumun yönetim biçimi ve söz konusu
alanlardaki yaşayışıyla yakından ilgilidir (Serarslan, 2006). Dolayısıyla hitabetin
kullanıldığı alanların her toplumda farklı konularda ve seviyelerde etkili olduğu
söylenebilir. Bu noktada hitap edilen topluluğun genel özelliklerinin yanında,
Konuşmanın, güzel ve
etkili bir konuşmaya sosyolojik ve kültürel hassasiyetlerinin de dikkate alınmasıyla hitabetin daha
dönüşebilmesi; etkileyici bir şekle bürünebileceği ifade edilebilir.
öncelikle hangi temel Konuşma sadece belirli sözcükleri sesle ifade etmek değil, muhataplara
özellikleri taşıması
anlam aktarmaktır. İnsanın ruh hâli, güvenli veya güvensiz duruş, sağlıklı oluş,
gerektiğinin planlı bir
şekilde belirlenmesine cildin parıltısı, saçlar, giyilen elbise, ses tonu, beden hareketlerindeki doğallık,
bağlıdır. rahatlık, yapaylık, mimikler ve daha birçok şey sözcüklerle birlikte anlam aktarır
(Tekinalp, 2007). Konuşmanın, güzel ve etkili bir konuşmaya dönüşebilmesi;
öncelikle hangi temel özellikleri taşıması gerektiğinin planlı bir şekilde
belirlenmesine bağlıdır. Bununla beraber konuşmanın hangi alanda yapılacağı
(eğitim, sosyal çevre, aile, iş, din, kültür, gündelik yaşam, politika vb.) ve hangi
yaş/kültür/anlayış düzeyindeki dinleyicilere aktarılacağı dikkate alınmalıdır. Ayrıca
hatip, konuşmanın nasıl bir tarzla ve hangi bağlamda yapılması gerektiği
konusunda bilgili, istekli, tecrübeli ve bilinçli olmalıdır. Hedef kitlenin;
tutum/davranış değişikliğinin gerçekleştirilmesi ve ikna edilmesi amacı taşıyan her
etkili konuşma çabasının arka planında olması gereken bu kriterlerin, hitabetin
uygulandığı alanlarda da geçerli olduğu çıkarımı yapılabilir. Çünkü hitabetin
uygulandığı her alanda (akademik, siyasi, askerî, hukuki, dinî) hedef kitlenin bir
konu hakkında ikna edilmesini, düşünmesini veya bir konuyu öğrenmesini,
yorumlamasını, sorgulamasını sağlayan; bilgi, duygu ve anlam aktarımı söz
konusudur.
Bu ünitede ilk olarak; konuşma, hitabet ve ünlü hatiplerin insanlık
tarihindeki önemine değinilmektedir. Sonrasında hitabetin kullanıldığı alanların
geçmişten günümüze nasıl bir gelişme göstererek çeşitlendiği hakkında bilgi
verilmektedir. Daha sonra akademik (ilmî), askerî, hukuki, siyasi, dinî alanlarda
hitabet hakkında bilgiler sunulmakta ve örnekler aktarılmaktadır. Daha sonra ise
liderliğin iletişim ve hitabet boyutunun; genel anlamda, iş dünyasında ve
uygulanabildiği diğer alanlardaki önemine değinilmektedir. Son olarak günümüzde
geçerli olan hitabet anlayışının nasıl olduğu ve bu konuda etkili olmak için hangi
ilkelerin dikkate alınması gerektiğine yönelik bilgilere yer verilmektedir.
HİTABET ALANLARI
Eski Yunanlılar hitabeti zaman kavramını esas alarak; hazır zaman, istikbal
ve mazi şeklinde üç bölüme ayırmışlardır. Birincisiyle şu anki zaman
belirtilmektedir. Bu hitabet, övme ve isteklendirme veya eleştirmeye yönelik fikir
verme/alma süreçlerinde gerçekleşir. Törenlerde hatiplerin övmek ve yermek
adına gerçekleştirdikleri bu tür konuşmalar, dinleyiciyi ve zamanı ele alarak o anda
gerçekleşmesi açısından Aristo’nun bahsettiği hitabet türleri arasındaki hazır
zamana yönelik olan hitabet dâhilinde değerlendirilebilir. İkincisiyle gelecek zaman
belirtilmektedir. Bu hitabet; insanların ileride fayda görüp zarar görmemeleri için,
milleti savaşa ya da barışa isteklendirmek için ve toplum düzeninin sağlanması
amacıyla kanunları yapmak için halkı yönlendirmek/gayrete getirmek için yapılan
konuşmalardır. Aristo tarafından tanımlanan siyasi hitabet de gelecekle ilgili olan
Eski Yunanlılar hitabeti hitabeti göstermektedir. Üçüncüsüyle geçmişle ilgili olan hitabet ifade
zaman kavramını esas edilmektedir. Mahkemede sanık masumların suçsuzluklarını savundukları veya
alarak; hazır zaman,
hâkimlerin görülen davaya dair yaptıkları karar konuşmalarıdır. Aristo tarafından;
istikbal ve mazi şeklinde
üç bölüme geçmişte kalmış meseleler ve dava konuları ile ilgili olması nedeniyle adli hitabet,
ayırmışlardır. geçmişe yönelik hitabet sınıfında değerlendirmektedir. Özetle Aristo, dinleyici ve
zaman kavramlarını dikkate alarak; siyasi, adli ve törenlerle ilgili olmak üzere
hitabeti üç başlıkta değerlendirmektedir. Demosten, Çiçero ve Perikles, Aristo’nun
belirttiği hitabet türlerinde ünlü olan isimlerdendir. Aristo’nun sınıflandırmasında
dinî hitabet bulunmamaktadır. Bunun sebebinin Aristo’nun yaşadığı asırda,
sosyokültürel şartlardan ve inanca yönelik kavramların görece daha az
kullanılmasından kaynaklı olduğu söylenebilir. Sonradan sivil, siyasi ve dinî hayat
tarzının gelişmesi, hitabetin çeşitleri üzerinde değişikliğe gidilmesini gerektirmiştir.
Başka bir ifade ile hitabet türleri sonradan ilmî, siyasi, adli, askerî ve dinî alanlar
olarak tanımlanmıştır (Başçı, 2019).
İnsanları yönlendirmesi açısından etkili konuşmaların değeri büyüktür. Etkili
konuşmalar; kaybedilen bir davanın kazanılmasını, sönmüş heyecanların
diriltilmesini, mağlup olmuş orduların zafere ulaşmasını, halk topluluklarına
fikirlerin ve ideallerin aşılanmasını sağlar. Ayrıca “Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır”
atasözünden anlaşılacağı üzere, toplumsal düzlemde de güzel konuşmaların
etkisini ifade eden sözler dikkat çekicidir. Güzel konuşma sanatı olan hitabetin;
nutuk, konferans, münazara, açık oturum, panel, sempozyum, forum, hutbe, vaaz
ve benzeri şekilleri bulunmaktadır. Hitabet türleri ise dinî, askerî, siyasi, hukuki ve
akademik/ilmî hitabet olmak üzere beş başlıkta ele alınmaktadır (Serarslan, 2006).
Siyasi Hitabet
Siyaset adamlarının yaptığı konuşmalar, siyasi hitabet olarak
tanımlanmaktadır (Yaman, 2004). Millet meclislerinde, mitinglerde, gösterilerde
ve seçim meydanlarında yapılan siyasi konuşmalar bu türdendir (Selçuk, 2015).
Parlamentoya dayalı yönetim biçimlerinde politikacı veya milletvekillerinin,
siyasete dair konuşmaları olan siyasi hitabet; genellikle ya politika hususunda halkı
aydınlatma ya da vatandaşın oylarını kazanmak amacıyla yapılır. Bir başka ifadeyle
bu konuşmalar, siyasi amaç ve düşüncelerin veya bu konudaki programların geniş
halk kitlelerine iletilmesi için yapılan hitabelerdir. Siyasi hitabetlerde anlaşılırlığın
sağlanabilmesi için açık ve sade bir üslup kullanılır (Başçı, 2019).
Siyasi hitabet kapsamında yapılan konuşmalar, demokratik yönetim
tarzlarının olduğu ülkelerde daha çok görülür. Bu noktada Türk hitabetinin siyasi
alandaki örnekleri, meşrutiyet tarzı yönetim uygulamalarının toplumumuzda
uygulanmaya başladığı Tanzimat sonrası yıllarda görülmektedir (Serarslan, 2006).
Bu bağlamda ülkemizde özellikle Cumhuriyet’e geçildikten sonra siyasi hitabetin
uygulanışı noktasında siyaset adamlarının gerek seçim konuşmaları gerekse meclis
konuşmalarının artış gösterdiği ve gelişme sağladığı söylenebilir. Hatta günümüzde
hem ülkemizde hem de dünyada, siyasi hitabetin yapıldığı mecralar açısından
siyaset adamlarının, topluluklara ulaştıkları meydanlar veya millet meclisi yanında;
radyo, televizyon ve özellikle sosyal medya üzerinden canlı yayın vasıtasıyla hedef
kitlelere seslenebilmeleri söz konusudur.
Bunun yanında siyasi hitabete yakın bir kavram olan diplomatik hitabete
değinmek yerinde olacaktır. Literatürde uluslararası ilişkilerde diplomatik nezaketi
gösteren kurallar çerçevesindeki hitaplar, diplomatik hitabet olarak
değerlendirilmektedir. Bu hitabetler, dış işleri bakanlığına mensup diplomatik
görevliler tarafından yapılır. Devlet adamlarının ve hükûmeti temsil eden
yetkililerin havaalanları vb. yerlerdeki demeçleri ve basın toplantıları, ülkelere
gelen heyetleri karşılama ve uğurlamada yapılan konuşmalar, siyasi veya
diplomatik hitabete örnek olarak verilebilir. Diplomatik hitabetlerde devletlerin
birbirleriyle olan ilişkilerine ve ülkelerin çıkarları gözetilerek, çok yönlü olan hassas
dengeleri hesaplayarak özenle seçilen ve yoruma uygun olan ifadeler kullanılır.
Diplomatik hitabet, ayrı bir tür olarak ele alınsa da aslında bu hitabetin içeriği,
Siyasi hitabetlerde
anlaşılırlığın siyasi hitabete daha yakındır. Bu açıdan diplomatik hitabet, siyasi hitabetin bir
sağlanabilmesi için açık türü veya şubesi olarak kabul edilmektedir. İkisi arasındaki fark ise diplomatik
ve sade bir üslup hitabetin çoğunlukla dış siyasete yönelik konularla ilişkili olarak devletin resmî
kullanılır. görevleri kapsamında yapılması, siyasi hitabetin de daha genel ve her türlü siyasi
konuları kapsayıcı olmasıdır (Başçı, 2019).
Bireysel Etkinlik
Hukuki Hitabet
Mahkemelerde avukatlar tarafından yapılan konuşmalar olarak nitelenen
hukuki hitabet (Yaman, 2004); bir başka ifadeyle mahkemelerde görülmekte olan
davalarla ilgili savcıların iddianamelerine yönelik, avukatların savunma amacıyla
yaptıkları konuşmalar olarak da ifade edilmektedir (Selçuk, 2015).
Hukuki hitabetin ortaya çıkışı, insanların toplumsal düzeni inşa etme
ihtiyacından kaynaklanmaktadır. İnsanlar, yaratılışlarının gereği olarak sosyal bir
hayata ihtiyaç duyarlar. Sosyal hayatın ideal açıdan tanımlanabilmesi için de hukuk
kuralları olmak zorundadır. Nitekim herhangi bir yerde insan topluluğu varsa
mutlaka orada hukuk ilişkilerinin olması söz konusudur. Hitabetin hukuki açıdan
oynadığı rolün önemi, özellikle adaletin gerçekleşebilmesi için mahkemelerde
yapılan savunmalar esnasında ortaya çıkar. Dolayısıyla hukuki hitabetin temelini
hukuk ile ilgili konuşmalar oluşturur. Savcılar tarafından hazırlanan iddianameler,
avukatlar veya sanıkların savunmaları ve muhakeme kararnameleri hukuki
hitabete örnek olarak verilebilir. Kanunlar tarafından tanınan imkânlar
Askerî Hitabet
Kumandanların savaşa katılan askerlere yönelik yaptığı konuşmalara askerî
hitabet denir (Yaman, 2004). Askerî hitabet kapsamındaki konuşmalar gerek
kışlalarda gerekse savaşlarda askerleri cesaretlendirmek, onların duygularını
canlandırmak ve coşkularını artırmak amacıyla yapılır (Selçuk, 2015).
Askerî hitabette hatip kumandan, muhatap ise genellikle askerlerdir.
Bilindiği üzere hitabette; hatip ile muhatabın ortak bir ögede buluşmaları hitabetin
anlaşılır olmasının temel şartlarındandır. Düzgün bir konuşma yapmak ve dilin
etkili bir şekilde kullanılması da aynı şekilde hitabette önem arz etmektedir.
Bunlarla beraber belki de en önemli öge, hatibin görevi neyse onu yaparken
samimi olmasıdır. Ciddiyetsiz ve samimiyetsiz yapılan konuşmalar, etkili hitabet
kurallarına uyarak yapılsa da olumlu sonuç vermez ve bu konuşma da dinleyicisini
harekete geçirmez. Hitabetin önemli ilkelerinden ve hatta kural niteliğinde olan bu
temel ögelere uymanın gerekliliği, askerî hitabet için de geçerlidir. Çünkü askerî
hitabet kapsamındaki konuşmalar aynı zamanda askerlerin millî ve manevi
duygularını güçlendirmek için onları heyecanlandırarak gayrete getiren derli toplu,
kısa ve etkili konuşmalardır. Bu nedenle askerî hitabet türündeki konuşmalar; kısa
ve özlü olmalarının yanında askere kuvvet veren, moralini artıran ve cesaretle
savaşmaya sevk eden sözlerden meydana gelmelidir (Başçı, 2019).
Yaptığı Konuşması
•“Ya Rabbi! Seni kendime vekil yapıyor, azametin karşısında yüzümü
yere sürüyor ve senin uğrunda savaşıyorum. Ya Rabbi! Niyetim halistir,
bana yardım et, sözlerimde hilaf varsa beni kahret. Ey Askerlerim! Eğer
şehit olursam bu beyaz elbise kefenim olsun. O zaman ruhum göklere
çıkacaktır. Benden sonra Melikşah’ı tahta çıkarınız ve ona bağlı kalınız.
Zaferi kazanırsak istikbal bizimdir. Biz ne kadar az olursak olalım, onlar
ne kadar çok olurlarsa olsunlar, bütün Müslümanların minberlerde
bizim için dua ettikleri şu saatte kendimi düşman üzerine atmak
istiyorum. Ya muzaffer olur, gayeme ulaşırım; ya şehit olarak cennete
giderim. Sizlerden beni takip etmeyi tercih edenler takip etsin. Ayrılmayı
tercih edenler gitsinler. Burada emreden sultan ve emredilen asker
yoktur. Zira bugün ancak ben de sizlerden biriyim, sizlerle birlikte
savaşan gaziyim. Beni takip edenler ve nefislerini Allah'a adayanlardan
şehit olanlar cennete, sağ kalanlar ise ganimete kavuşacaklardır. "26
Ağustos 1071”
Dinî Hitabet
Din görevlileri veya ilahiyat alanındaki uzmanlar tarafından mabet (cami) içi
ve mabet dışında dinî konuları, dinleyicilere ilan edip öğretmek ve uygulama
amacıyla yapılan konuşmalar, dinî hitabettir. Dinî hitabetin konusu genel olarak
dinî meselelerdir (Başçı, 2019). Bu konuşmaların odak noktası; insanlara
doğruluğu, iyi ve güzel özellikleri kazandırmaktır (Selçuk, 2015). Bireyin ve
toplumun huzur, sağlık ve esenliğini içeren her türlü konu dinî hitabete konu
olabilir. Dinî hitabetlerin tek ve değişmeyen konusu ise İslâm’dır (Başçı, 2019). Dinî
hitabet en eski hitabet türlerinden biridir ve birçok toplumda değer gören verilen
bir konuma sahiptir. Türk toplumunda da önemli bir yere sahip olan hutbenin
gerek Arapça gerekse Türkçe okunduğu dönemlerdeki tarihsel açıdan değerli ve
seçkin birçok örneğine rastlanmaktadır (Serarslan, 2006). Dinî hitabet, uygulama
alanı açısından mabet içi ve mabet dışı şeklinde iki grupta ele alınmaktadır. Vaaz
ve hutbe genellikle cami, mescit vb. ibadet mekânlarında yapılan mabet içi
hitabettir. Cami veya mescit haricinde uygulanan, geniş çaplı katılımların olduğu,
halkın tamamına açık veya özel mekânlarda sohbet şeklinde yapılan dinî
konuşmalar, medya aracılığıyla yapılan yayınlar vb. ise mabet dışı hitabettir (Başçı,
2019).
Dinî hitabetin en yaygın türü hutbedir. Hutbe, İslâm Peygamberi Hz.
Muhammed (SAV)’in Mekke’den Medine’ye hicretiyle başlayan ve günümüzde de
uygulama olarak devam eden bir dinî hitabet türüdür. Genel bir tanıma göre
hutbe; önceliği cuma ve bayram namazlarında olmak üzere bazı ibadet ve
törenlerin yapılması esnasında topluluk karşısında icra edilen konuşma olarak
ifade edilmektedir (Başçı, 2019). Hutbenin amacı; insanları Allah’ın birliğine davet
etmek, İslam dininin emirlerini hatırlatmak ve nasihatlerle doğruluğa
yönlendirmektir. Bununla beraber insanlara takva ehli olmalarının, iyiliği emredip
kötülükten sakınmalarının ve dinin kurallarına sabretmelerinin gerekliliğini
bildirmektir. Hutbeler ayrıca dinî konularda ayrılığa düşen Müslümanları
bilgilendirmek ve bilinçlendirmek amacını taşır. Diğer bir ifadeyle dinî hitabet
kapsamındaki konuşmalarda; insanların dünyevi ve uhrevi açıdan hayatlarını İslâm
Hutbenin amacı;
dininin prensipleri doğrultusunda nasıl düzenlemeleri gerektiğinin metotları
insanları Allah’ın
birliğine davet etmek, anlatılır. Dinî hitabette hem bireyin hem de toplumun maddi ve manevi açıdan
İslam dininin emirlerini nitelikli olmaya yönlendirilmesi söz konusudur. Dinî hitabetin bu rolünün yanında
hatırlatmak ve dinî bilgiyi ve ahlaki geleneği nesilden nesle aktarılmasındaki rolü de önemlidir.
nasihatlerle doğruluğa Hutbede Allah (C.C.) övülür, O'nun birliği azamet ve yüceliği hatırlatılır, Hz.
yönlendirmektir. Muhammed (SAV)’in Allah'ın kulu ve elçisi olduğu söylenir. Müslümanlara,
kendilerini Allah'a yaklaştıracak ve O’nu (C.C.) razı edecek fiilleri yapmaları önerilir.
Hutbeyi dinleyenlere, Allah'ın (C.C.) rızasını ve cennetini kazanmaya çalışmaları,
gazabından ve cehenneminden ise kaçınmaları gerektiği hatırlatılır (Sönmez,
2018).
Dinî hitabet; askerî, hukuki veya siyasi hitabetten çok farklıdır. Boş
kelimeler, söz oyunları, süslü ve parlak ifadeler dinî hitabet açısından uygun
değildir. Dinî hitabetin içeriğinde kuvvetli görüşler ve fikirler bulunmalıdır. Din
görevlisinin/vaizin görevi dinleyenleri deyim yerinde ise aksiyona sürüklemek
değildir. Çünkü gerek şiddetin gerekse aşırılığın ibadet yerlerinde/camide yeri
yoktur. Dolayısıyla dinî hitabette, hitap edilen insanların bunalım ve kaygılarını
gidermek, inancı ve Allah'a güveni, bağlılığı artırmak ön plana geçmelidir (Selçuk,
1991).
Bireysel Etkinlik
• Dinî hitabet örneği olarak Peygamber Efendimiz Hz.
Muhammed (SAV)'in Veda Hutbesi’nin tam metnine
internet kaynaklarından ulaşarak dikkatli bir şekilde
okuyunuz.
Daha iyi bir lider ve iletişimci olmak için daha çok kendiniz olmayı
öğrenmelisiniz.
Göz alıcı bir misyon ve değerler kümesini ortaya koymalısınız.
Bunları, güncel davranışları yönlendirmek için parlak bir gelecek resmiyle
birleştirmelisiniz.
Elemanlarınızı organizasyonunuzun başarısına dayanak yapacak kilit
ilişkilere odaklandırmalı ve bu ilişkilerde güven tesis etmeye öncelik
vermelisiniz.
Katılımı stratejik amaç yapmalı ve bunun için söyleşilerden
faydalanmalısınız.
İzleyici kitlenizle iletişime geçmeden önce onları anlamayı tutku hâline
getirmelisiniz.
Yeni ve etkili dinleme metotları geliştirmeli ve doğru soruları sormayı
öğrenmelisiniz.
Mesajlarınızı ulaştırmak için güçlü bir bakış açısı oluşturmalısınız.
Doğru tavır/davranış konusunda çalışanlarınıza esin/ilham kaynağı
olabilmek için daha fazla anekdot ve öykü kullanmalısınız.
Sözlerin ötesinde gönderdiğiniz işaretler konusunda daha dikkatli
olmalısınız.
GÜNÜMÜZDE HİTABET
Günümüzün konuşma biçimlerinin ve içeriklerinin eski zamanlarla
karşılaştırıldığında farklılaştığı görülmektedir. Eskinin güzel konuşma anlayışı;
ağdalı ve belagatlı olarak ifade edilen, derin ve dolambaçlı anlamların kullanıldığı,
eğretileme (metafor), düzdeğişmece (metonimi), cinas (ironi), atasözleri ve
özdeyişler içeren başka bir ifadeyle söylem sanatı (hitabet) ve söz sanatı (retorik)
Günümüz konuşma
kurallarına uygun zengin konuşma biçimidir. Günümüzde ise bunun yerini; görsel
anlayışının temelinde
anlaşılırlık ve sadelik olarak zenginleştirilmiş, kolay anlaşılır, akıcı, sıkıcı olmayan konuşma biçimleri
bulunmaktadır. almıştır. Günümüzün güzel konuşma biçimi; görsel iletişim araçlarının etkisiyle
ortaya çıkan ve gelişen yeni konuşma anlayışıdır. Bu konuşma anlayışının
temelinde anlaşılırlık ve sadelik bulunmaktadır. Görsel popüler kültürün
yaygınlaşmadığı ve yazılı kültürün geçerli olduğu 20. yüzyılın başlarında iyi konuşan
hatipler, düşünürler, edebiyatçılar, filozoflar ve siyasetçiler büyük kalabalıklara
hitabet sanatının bütün inceliklerinin kullanıldığı uzun süreli konuşmalar yaparlar
ve saatlerce dinlenirlerdi. İnsanlar okuma, yazma ve düşünme etkinliklerine daha
fazla vakit ayırabiliyor ve ayrıntılı‐süslü konuşmalar yapıyor ve kitleleri tarafından
dinleniyorlardı. Günümüzde ise gerek televizyon gerekse sosyal medya kültürüyle
gelişen bir gencin bu tür konuşmaları anlaması mümkün görünmemektedir. Çünkü
21. yüzyılın hareketli ve karmaşık yaşantısında insanların beklentileri ve öncelikleri
farklılaşmıştır. İnsanlar yaşamın hareketliliğine bağlı olarak daha kısa, daha az
karmaşık, hemen anlaşılır ve etkileyici konuşma biçimlerini benimsemişlerdir.
Ancak bu yeni konuşma biçiminin de belli bir özen ve vurgu ile yapılması gereklidir.
Çünkü kelime dağarcığının anlaşılır bir zenginlikte olmasının konuşmacıya derinlik
kazandırması söz konusudur. Bu noktada günümüz dinleyicisi konuşmacıdan,
amaca uygun, açıkça anlaşılır ve etkili bir konuşma yapması beklentisi içerisindedir
(Tekinalp, 2007).
Özellikle son yıllarda dinleyiciler, kısa süreli konuşmaları/sunumları
beğenmektedirler. Böyle bir konuşma yapabilmek için, söylenecek sözlerin özüne
inerek damıtılması amacıyla önceden gerekli zamanın harcanması ve
konuşmacının anlatacaklarının basit ve özlü bir hâle getirmesi önerilmektedir.
•Askerî Hitabet
Kumandanların savaşa katılan askerlere yönelik yaptığı konuşmalara askerî
hitabet denir. Askerî hitabet kapsamındaki konuşmalar gerek kışlalarda
gerekse savaşlarda askerleri cesaretlendirmek, onların duygularını
canlandırmak ve coşkularını artırmak amacıyla yapılır. Askerî hitabet
kapsamındaki konuşmalar, askerlerin milli ve manevi duygularını
güçlendirmek için onları heyecanlandırarak gayrete getiren ciddi, derli toplu,
Özet (devamı)
kısa ve etkili konuşmalardır. Bu nedenle askerî hitabet türündeki
konuşmalar; kısa ve özlü olmalarının yanında askere kuvvet veren, moralini
artıran ve cesaretle savaşmaya sevk eden sözlerden meydana gelmelidir.
•Dinî Hitabet
Din görevlileri veya ilahiyat alanındaki uzmanlar tarafından mabet (cami) içi
ve mabet dışında dinî konuları, dinleyicilere ilan edip öğretmek ve uygulama
amacıyla yapılan konuşmalar, dinî hitabettir. Dinî hitabetin konusu genel
olarak dinî meselelerdir. Bu konuşmaların odak noktası; insanlara doğruluğu,
iyi ve güzel özellikleri kazandırmaktır. Bireyin ve toplumun huzur, sağlık ve
esenliğini içeren her türlü konu hitabete konu olabilir. Dinî hitabetlerin tek
ve değişmeyen konusu ise İslâm’dır. Dinî hitabet en eski hitabet türlerinden
biridir ve birçok toplumda değer gören verilen bir konuma sahiptir.
•LİDERLİKTE İLETİŞİM VE HİTABET
Literatürde, kullanıldığı alanlara göre beş başlıkta incelenen hitabetin; bu
alanlar dışında iş dünyası, eğitim, aile, sosyal çevre, geleneksel medya, sosyal
medya ve daha birçok alanda önemini sürdürdüğü şüphe götürmez bir
gerçektir. Güzel konuşma/hitabet yeteneği, hangi alanda/sektörde olursa
olsun liderlik yapma konumunda olan/olmak isteyen bireylerin sahip olması
gereken özellikler arasında yer almaktadır. Örneğin; bir eğitmen yetiştirmek
istediği öğrencilerini, bir siyasetçi bilgilendirmek istediği kamuoyunu veya bir
medya programcısı etkilemek istediği takipçilerini/izleyicilerini, içerisinde;
etkili iletişim ve hitabetin de bulunduğu liderlik uygulamalarıyla
yönlendirmek durumundadır. Dolayısıyla hitabetin; farklı alanlarda liderlik
etme konumunda olan bireylerin hedef kitlelerini etkilemek adına doğru
biçimde yararlanmaları gereken önemli araçlardan birisi olduğu ifade
edilebilir.
•GÜNÜMÜZDE HİTABET
21. yüzyılın hareketli ve karmaşık yaşantısında insanların beklentileri ve
öncelikleri farklılaşmıştır. Günümüzün güzel konuşma biçimi; görsel iletişim
araçlarının etkisiyle ortaya çıkan ve gelişen yeni konuşma anlayışıdır. Bu
konuşma anlayışının temelinde anlaşılırlık ve sadelik bulunmaktadır. İnsanlar
yaşamın hareketliliğine bağlı olarak daha kısa, daha az karmaşık, hemen
anlaşılır ve etkileyici konuşma biçimlerini benimsemişlerdir. Ancak bu yeni
konuşma biçiminin de belli bir özen ve vurgu ile yapılması gereklidir. Çünkü
kelime dağarcığının anlaşılır bir zenginlikte olmasının konuşmacıya derinlik
kazandırması söz konusudur. Bu noktada günümüz dinleyicisi konuşmacıdan,
net, özgün, kısa, amaca uygun, açıkça anlaşılır ve etkili bir konuşma yapması
beklentisi içerisindedir.
DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Aşağıdakilerden hangisi günümüzde benimsenen hitabet anlayışına dair
önerilerden değildir?
a) Hikâye anlatma sanatında ustalaşınız.
b) Sohbet ediniz.
c) Neşeleniniz.
d) Uzun süreli ve ağdalı konuşunuz.
e) İzleyici/dinleyicinize yeni bir şey öğretiniz.
I. Ağdalı konuşma
II. Sade ve anlaşılır
III. Görsel ögeleri olan
IV. Akıcı konuşma
V. Aşırı ironi kullanma
6. Yukarıdaki konuşma biçimlerinden hangisi veya hangileri günümüz
konuşma anlayışına uymaktadır?
a) Yalnız I
b) Yalnız III
c) I, II ve III
d) II, III ve IV
e) I, II, III ve IV
Cevap Anahtarı
1.d, 2.d, 3.c, 4.d, 5.c, 6.d, 7.e, 8.b, 9.e, 10.a
YARARLANILAN KAYNAKLAR
Atatürk’ün Onuncu Yıl Nutku, (1933). 20 Temmuz 2019 tarihinde
https://www.tbmm.gov.tr/kultursanat/mka_onuncuyil_nutuk.htm ve
https://www.eba.gov.tr/video/izle/38630217fed5ff3b54fd1b3536c96c8985
1908db48001 adreslerinden erişildi.
Başcı, A. (2019). Hitabet Sanatı ve Eski Yunan‐Roma, Türk ve Cahiliye Dönemi Arap
Hitabeti. Afyon Kocatepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 21(1): 31‐48.
Çimen, A. (2010). Tarihi Değiştiren Konuşmalar, İstanbul: Timaş.
Er, S. (2009). Temel Konuşma Teknikleri‐Diksiyon, İstanbul: Hayat.
Gallo, C. (2017). TED Gibi Konuş, 11. Basım, İstanbul: Aganta Kitap.
Hz. Muhammed (SAV)’in Veda Hutbesi, 20 Temmuz 2019 tarihinde
http://www.sonpeygamber.info/veda‐hutbesi‐tam‐metin adresinden
erişildi.
Murray, K. (2017). Liderlik Dili‐Başarılı CEO’ların İletişim Sırları, İstanbul: İş Bankası.
Ortaylı, İ. (2018). “Prof. Dr. İlber Ortaylı ile 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ve
Demokrasi”, 20 Temmuz 2019 tarihinde,
http://bilimtv.sdu.edu.tr/video/147/prof‐dr‐ilber‐ortayli‐ile‐9‐
cumhurbaskani‐suleyman‐demirel‐ve‐demokrasi adresinden erişildi.
Özkan, E., Kınay, İ. (2015). Öğretmen Adaylarının Konuşma Kaygılarının
İncelenmesi (Ziya Gökalp Eğitim Fakültesi Örneği). Uluslararası Türkçe
Edebiyat Kültür Eğitim Dergisi, 4(3): 1290‐1301.
Selçuk, M. (1991). Dinî Hitabet Uygulamalarımız. Journal of Islamic Research, 5(3):
165‐174.
Selçuk, A. (2015). Diksiyon ve Hitabet, Ankara: Altın Anahtar.
Serarslan, H. (2006). Türk Hitabet Sanatı. Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü Dergisi, 16: 559‐562.
Sönmez, N. (2018). Sadru’l İslam Döneminde Hitabet Türleri ve Temel Özellikleri.
e‐Şarkiyat İlmi Araştırmalar Dergisi, 10(1): 352‐378.
Tekinalp, Ş. (2007). Güzel Konuşma Bir Markadır, İstanbul: Beta.
Uzun, M. (2000). Türk Hitabet Tarihine Genel Bir Bakış. M.Ü. İlahiyat Fakültesi
Dergisi, 19: 145‐169.
Yaman, E. (2004). Doğru Güzel ve Etkili Konuşma Sanatı‐Sözlü Anlatım, 3. Baskı,
Ankara: Gazi.
Kullanımları
• Göz teması kurulması
• El kol hareketleri (jestler)
HİTABET
• Kişiler arası mesafe
• Fiziksel görünüş (uygun Prof. Dr. Şükrü BALCI
beden duruşu)
• Giyim ve kuşam kodları
• Beden Dili Kullanımında
Yapılan Yanlışlar
• Sözlü Sunum Sırasında
Yapılması Gerekenler
© Bu ünitenin tüm yayın hakları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi’ne aittir. Yazılı izin alınmadan
ünitenin tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, yayımı, çoğaltımı ve
dağıtımı yapılamaz.
12
Sözlü İletişim ve Hitabette Beden Dili
GİRİŞ
İnsanların konuşarak anlaşmayı geliştirmeden önce beden diliyle iletişim
kurdukları bilinmektedir. Beden dili insanların ilk anlaşma aracı ve ilk dili olmuştur.
Bedenlerinin dili aracılığıyla insanlar duygularını, düşüncelerini, isteklerini,
ihtiyaçlarını ve ruhsal zenginliklerini başka insanlarla paylaşmışlardır. Bugün artık
geçmişte olduğu gibi, beden ve ruh birbirinden ayrı olarak düşünülmemektedir. Bu
anlamıyla ruh ve beden birbirinden ayrılmaz bir bütündür. Bedenimiz iç dünyamızı
saran bir eldivendir ve varlığımızın dünyaya açılışıdır. Bu varlık ancak bilinçli bir
duyarlılıkla kavranabilir. Halk arasındaki yaygın görüşlerin ve dinlerdeki
cezalandırıcı yaklaşımların etkisiyle; bedenin isteklerinden kaçınılması ve
bedeninin terbiye edilmesi gerekir. Bedensel arzular ahlaka aykırıdır ve günahtır.
Bu anlayış açısından beden olumsuz bir varlık olarak algılanır. Belki bu inançların
etkisiyle insanlar dikkatlerini bedenlerinden uzak tutmuşlar ve bedenlerine karşı
olumsuz bir tutum içerisine girmişlerdir. Bu durum da bedenimize gitgide
yabancılaşmamıza sebep olmuştur (Baltaş ve Baltaş, 1992).
Günlük hayatta insanlar beden dilini bilerek ya da bilmeyerek, farkında
olmadan, etkin bir şekilde kullanabilmektedir. Bu hâliyle beden dili aracılığıyla
verilen mesajlar, insanlarla anlaşmada temel öneme sahiptir. Yapılan bazı
araştırmalar, iletişimde beden dilinin; ses tonu ve kelimelere göre % 55 oranla
önde olduğuna işaret etmektedir (İzgören, 2000). Genel iletişimin önemli bir
kısmını sözsüz iletişim oluşturmaktadır. Bu nedenle beden dili gibi sözsüz iletişim
kodları, örneğin meraklı öğrencilerin bulunduğu bir sınıf ortamında, öğretmenin iyi
bir izlenim oluşturmasına ve bunu korumasına katkı sağlayabilir (Köprülü, 2013).
Bundan dolayı kelimeler, ton ve beden dili, uyumlu ve tutarlı mesajlar üretmek
için birbirlerini desteklemelidir. Duygulardan etkilenen bir mesaj, kelimelerin
sözsüz ipuçlarıyla eşleşmediğinde uyumsuz mesajlar üretecektir. Duygular
hakkında etkili ve anlamlı bir iletişim için, mesajın bu üç bölümünün birbirini
desteklemesi ve tamamlaması gerekir (Saha, 2017). İşte bu ünitede sözsüz iletişim
ve beden dilinin anlam önemi açıklanacak; beden dilinin ögeleri (göz teması, el kol
hareketleri, jest ve mimikler, bedenin duruşu, kişiler arası mesafe ve giyim kuşam
kodları) üzerine değerlendirme yapılacaktır. Ayrıca beden dili kullanımında yapılan
yanlışlar ve sözlü sunum sırasında yapılması gerekenler anlatılacaktır.
değerlendirilir.
Aşırı Jestler: Beden diliniz, güven yansıtacak şekilde geniş olmalıdır. Fakat
aşırı jest ve mimik kullanarak hata yapmayın.
Ayaklarınızın Başka Yöne Bakması: Ayaklarımız bilinçsizce bizim nasıl
hissettiğimizi gösterir. Örnek olarak, biriyle konuşurken ondan farklı bir
noktaya ayaklarımızı yönlendirmek verilebilir. Çoğu insan yüze daha çok
dikkatini verir, ancak ayaklarınızı da anlatmak istediğiniz mesaja uygun
tutmak iyi bir fikirdir.
Bacaklarınıza Vurmak: Bu büyük kendini rahatlatma hareketi sizin ne kadar
rahatsız bir durumda olduğunuzu gösterir.
Saate ya da Telefona Bakmak: İnsanlar fark etmeden telefona ya da saate
şöyle bir göz atabileceğimizi sanırız, ancak her zaman fark ederler.
Zorunda kalmadığınız sürece sohbet sırasında dikkatinizi başka yöne
kaydırmayın. Eğer öyleyse, nedenini açıklayın (Örnek olarak: Acil mesaj
bekliyorum.).
Parmak Uçlarınızla Birine Dokunmak: Uygun durumlarda birine hafifçe
dokunmak, bağ oluşturmaya başlamanın etkili bir yoludur (ya da romantik
ilginizin belirtisi olarak). Ancak bütün elinizi kullanın. Parmak uçlarınızla
dokunmak bunun tam tersi olarak algılanır.
Beden Dilini Taklit Etmede Başarısızlık: Birini yakından dinleyen insanlar
bilinçsizce karşısındaki insanın beden dilini taklit edebilir. Bu tekniği
kullanın, bilinçli ya da bilinçsiz, böylelikle karşınızdaki kişinin söylediklerini
ciddi bir şekilde önemsediğinizi gösterirsiniz.
Birinin Kişisel Alanını İşgal Etmek: Kendimizi rahat hissedebilmemiz için
çevremizde ne kadar “alan” olacağı hakkında kişiden kişiye değişen bir algı
söz konusudur. Bu yüzden birine yaklaşacağınız zaman, ona da biraz daha
ekstra alan tanımayı unutmayın.
Bu Kuralların Ortamdan Ortama Değişebileceğini Unutmak: Beden dili
kültürden kültüre değişik anlam ifade edebilir. Farklı kültürden ya da
ülkenin farklı yerlerinden gelen insanlarla karşılaştığınız zaman bunu
aklınızda bulundurun.
Bireysel Etkinlik
kol boyu mesafe bırakmalı, onun yakın kişisel alanlarına girmemeye özen
göstermelisiniz.
Beden dilinde en çok yararlanılan organlardan bir tanesi de el ve kollardır.
Mesela; kollarınızı bağlıyorsanız, bu sizin konuyla yeterince
Kollarınızı
ilgilenmediğinize, yalnız kalmak istediğinize, sinirli olduğunuza ya da
bağlıyorsanız, bu sizin dinliyormuş rolü yapmaya çalıştığınıza işaret edecektir. Aynı şekilde çok
konuyla yeterince fazla el kol hareketi yapmak da karşınızdaki insan üzerinde olumsuz etki
ilgilenmediğinizi, yaratacaktır. Konuşma sırasında bir şeyle oynamak, ellerinizi saklamaya
yalnız kalmak çalışmak gibi hareketler de sinirli veya tedirgin olduğunuz anlamına
istediğinizi, sinirli gelecektir. İşte bu nedenle, beden dili kullanımında dikkatli
olduğunuzu, davranmalısınız. Çünkü bu karşı taraftan olumsuz tepki almanıza ve
dinliyormuş rolü konuşmanın başarısız sonuçlanmasına neden olabilir.
yaptığınızı gösterir. Beden dilini etkin bir biçimde kullanabilmek için arada sırada baş sallama
hareketleri yapabilirsiniz. Tabii, bunun yapmacık olmamasına dikkat
etmelisiniz. Kafa sallayacağım diye karşınızdaki kişinin her kelimesinin
sonunda hacıyatmaz gibi başınızı sallamamalısınız. Konuşmanın uygun
yerlerinde “anlıyorum, evet” gibi onay sözcükleriyle onu dinlediğinizi
göstermelisiniz.
Beden dilinizi doğru Beden dilinizi doğru kullanmak istiyorsanız, iletişim sırasında genel vücut
kullanmak duruşunuza da dikkat etmelisiniz. Konuşma sırasında karşınızdaki kişiye
istiyorsanız, iletişim doğru dönmeli, bacaklarınızı başka bir tarafa yöneltmemelisiniz. Bu sizin
onu dinlemek istemediğinize ve ona karşı kendinizi kapattığınıza işaret
sırasında genel vücut
edecektir. Ayrıca bir konuşma sırasında ister oturun ister ayakta durun
duruşunuza da dikkat
fark etmez, her zaman dik durmaya çalışmalınız. Omuzlarınızın çökükse ve
etmelisiniz! kambur duruyorsanız, bu sizin kendinize güvenmediğinize, tedirgin
hissettiğinize işaret edecektir.
Özet (devamı) tercihleri hakkında bilgi vermektedir. Giysi seçimi; aynı zamanda kişinin
mesleğini, ekonomik durumunu ifade eden ipuçları taşımaktadır.
•BEDEN DİLİ KULLANIMINDA YAPILAN YANLIŞLAR
•Beden dilini etkili kullanan insanlar karşısındakilerde olumlu izlenim
bırakırken; beden dilini kullanamayan veya yanlış kullanan kişiler iletişim
sorunları yaşayabiliyor. Bu nedenle bilinçsiz sinyallerle yanlış mesaj
yollamasına izin verilmemelidir.
•Sohbeti ya da sohbet ettiğiniz insanı önemsediğinizi göstermek istiyorsanız,
onun karşısında arkanıza doğru yaslanıp bacaklarınızı öne uzatacak şekilde
gerilmeyin.
•Karşınızdaki insanın gözlerine doğrudan bakmazsanız, bilinçsizce sizin ona
karşı dürüst olmadığınızı varsayabilir.
•Birinin gözlerinin içine bakmamak sizi dürüst göstermeyebilir ancak çok
uzun süre gözlere bakmak da genel olarak saldırganlığın göstergesidir.
•Eğer dinleme yerine konuşma yapıyorsanız, yüzünüze, özellikle ağzınıza ve
burnunuza dokunmayın.
•Konuşulanlara kafa allamak, iletişiminiz önemli bir parçasıdır ve
karşınızdakinin konuştuklarını anladığınızı ve ona katıldığınızı gösterir. Fakat
bunu sürekli yapmak, zayıf görünmenize neden olabilir.
•SÖZLÜ SUNUM SIRASINDA YAPILMASI GEREKENLER
•Şu an stresi yönetmeyi öğrenin!: Stres, iletişim kurma yeteneğinizi tehlikeye
atar. Stresli olduğunuzda, diğer insanları yanlış okuma, kafa karıştırıcı ya da
sözsüz sinyaller gönderme olasılığınız daha yüksektir.
•Duygusal farkındalığınızı geliştirin!: Sözlü olmayan doğru ipuçları
göndermek için duyguların ve onların kişiyi nasıl etkilediklerinin farkında
olmak gerekir. Ayrıca başkalarının duygularını ve gönderdikleri ipuçlarının
ardındaki gerçek duyguları tanıyabilmeye ihtiyaç vardır.
•İletişimde en çok dikkat etmeniz gereken şeylerden bir tanesi gözlerdir!
Çünkü gözleriniz ağzınızdan çıkan kelimelerle gerçekten düşündükleriniz
arasında bir fark olup olmadığını kesinlikle ortaya çıkartacaktır.
•Beden dilinizi etkin bir biçimde kullanmak için konuştuğunuz kişiyle
aranızdaki mesafeye de dikkat etmelisiniz.
•Beden dilini etkin bir biçimde kullanabilmek için arada sırada baş sallama
hareketleri yapabilirsiniz.
•Konuşma sırasında karşınızdaki kişiye doğru dönmeli, bacaklarınızı başka bir
tarafa yöneltmemelisiniz.
DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Aşağıdakilerden hangisi toplumsal yaşamda sözsüz iletişim ve beden dili
kullanımının nedenlerinden biri değildir?
a) Sözlerin sınırları olduğu için
b) Sözel olmayan sinyallerin güçlü anlatıma sahip oldukları için
c) Daha geniş dinleyici kitlesine ulaşabilmek için
d) Gelenekler içerisinde olmayan duyguları yansıttığı için
e) Konuşmanın imkânsız ve uygunsuz olabileceği durumlarda sözlü
iletişimin yerine kullanıldığı için
10. Sözsüz iletişim ve beden dilinde, bedenin dik ve rahat duruşu ne anlama
gelir?
a) Tereddüdü belirtir.
b) Anlamayı, yakınlaşmayı, iletişim kurma çabasında bulunmayı belirtir.
c) Uyuşukluk ve ilgisizliği belirtir.
d) Canlılık, enerjik olma ve kendini güveni belirtir.
e) Stres içinde olmayı belirtir.
Cevap Anahtarı
1.c, 2.d, 3.a, 4.b, 5.e, 6.a, 7.c, 8.e, 9.b, 10.d
YARARLANILAN KAYNAKLAR
Baltaş, Z. ve Baltaş, A. (1992). Bedenin Dili. İstanbul: Remzi Kitabevi.
Bıçkı, A. (2008). An Observation of NonverbalImmediacyBehaviours of
NativeandNon‐nativeLecturers.Çağ UniversityJournal of SocialSciences, 5(1),
1‐20.
Cüceloğlu, D. (2004). Yeniden İnsan İnsana. İstanbul: Remzi Kitabevi.
Gürüz, D. ve Eğinli, A. T. (2008). Kişilerarası İletişim: Bilgiler, Ekiler, Engeller.
Ankara: Nobel Yayın Dağıtım.
Hopkins, L. (2004). Non –Verbalcommunication in Business. 1 Haziran 2019
tarihinde http://www.leehopkins.com/types‐of‐nonverbal‐communication
adresinden erişildi.
https://kisiselbasari.com/beden‐dili‐kullanirken‐en‐sik‐yapilan‐hatalar.html, 1
Haziran 2019 tarihinde erişildi.
https://paratic.com/vucut‐dilini‐etkin‐bir‐bicimde‐kullanabilmek‐icin‐bilmeniz‐
gerekenler/, 1 Haziran 2019 tarihinde erişildi.
https://www.helpguide.org/articles/relationships‐communication/nonverbal‐
communication.htm, 1 Mayıs 2019 tarihinde erişildi.
Işık, M. (2000). İletişimden Kitle İletişimi. Konya: Selçuk Üniversitesi İletişim
Fakültesi Yayınları.
Işık, M. (2019). 1 Haziran 2019 tarihinde
http://content.lms.sabis.sakarya.edu.tr/Uploads/68132/28293/
2_ileti%C5%9Fim_%C3%A7e%C5%9Fitleri.docx, adresinden erişildi.
İzgören, A. Ş. (2000).Dikkat Vücudunuz Konuşuyor ‐ Türkiye'de Beden Dili, İş
Yaşamı ve Renkler, Ankara:Academyplus Yayınevi.
James, J. (2004). Beden Dili: Olumlu İmaj Oluşturma. Murat Sağlam (Çev.),
İstanbul: Alfa Yayınları.
Kaypakoğlu, S. (2008). Kişilerarası İletişim: Cinsiyet Farklılıkları Güç ve Çatışma.
İstanbul: Derin Yayınları.
Köprülü, Ö. (2013). Using Body Language to Make and Maintain a Solid First
Impression and to Decode Students’ Behaviours. Sakarya University Journal
of Education, 4(2), 6‐18.
Mujezinovic, N. (2011). The Importance of Non‐verbal Communication in Business.
Unpublished Dissertation, Tomas Bata University in Zlin Faculty of
Humanities.
Pease, A. and Pease, B. (2004). The Definitive Book of Body Language.Australia:
Pease International.
Reca, F. Ö. (2010). Başarılı ve Güzel Beden Dili ve Konuşma Sanatı. Ankara: Tutku
Yayınevi.
Saha, P. (2017). Power of Nonverbal Communication in Project
Management.International Journal of Computer Science and Information
Technologies, 8 (1), 81‐88.
Torun, B. U. (2018). Sözsüz İletişim: Müşteri İlişkileri Yönetiminin Sessiz Dili. Konya:
LiteraTürk Yayınları.
Zhi‐peng, R. (2014). Body Language in Different Cultures.US‐China Foreign
Language, 12 (2), 1029‐1033.
önemin açıklayabilecek,
• İknaya giden yol ve kullanımlarını
anlayabilecek,
• İknaya direnmenin yollarını
belirtebilecek,
• İkna edici taktikler ve kullanımı
konusunda birikim elde
edebilecek;
• Sözlü iletişim ve ikna hakkında bilgi
birikimine sahip olabileceksiniz.
ÜNİTE
© Bu ünitenin tüm yayın hakları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi’ne aittir. Yazılı izin alınmadan
ünitenin tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, yayımı, çoğaltımı ve
dağıtımı yapılamaz.
13
İkna Sürecinde Sözlü İletişim ve Hitabet
İkna Kavramı
Tepki Gösterme
İknaya Giden Yol
Güvensizlik
İknaya Direnmenin
Yolları
Evet‐evet Taktiği
GİRİŞ
İnsanların çevresiyle iletişim kurmasında birçok neden bulunmaktadır. Bilgi
aktarmak, yardımda bulunmak, emretmek, söz vermek, kendi fikrini sunmak için
iletişim kurmak ilk akla gelen eylem tarzlarıdır. Bu açıdan değerlendirildiğinde en
basit bir diyalogun dahi ikna süreci ile ilişkisi dikkat çekmektedir. İletişim
olgusunun pek çoğunda bireyler birisini, eylemlerini ya da eylem biçimini
değiştirmek adına ikna etmeyi hedeflemektedir (Yüksel, 1994).
Zira toplumbilimciler de insanların düşüncelerini, inançlarını, tutum ve
eylemlerini istenilen şekilde değiştirmede üç yöntemin varlığından söz
etmektedirler. Bunlar; zor kullanmak, maddi çıkar sağlamak ve ikna etmektir
(Asna, 1968). Hiç kuşkusuz bu yöntemler içinde ikna ederek insanları istenilen
yöne çekme, en ekonomik ve geçerli yoldur (Küçükkurt, 1987).
Genel manada sözlü iletişimin başarı ve başarısızlıkla sonuçlanmasına katkı
sağlayan faktörlerin başında gelen ikna kavramı ve süreci, günümüzde akademik
tartışmaların üzerine en çok yoğunlaştığı konulardan birini oluşturmaktadır. Öyle
ki, reklam faaliyetlerinde tanıtımı yapılan ürünün satışını artırmak, hedef kitle
üzerinde ürüne yönelik olumlu tutum oluşturmak, siyasette parti ya da adayın
seçimi kazanmak için seçmen zihninde olumlu izlenimler yaratmak veya örgütlerde
halkla ilişkiler faaliyetlerinin başarısını ve etkinliğini artırmak adına başvurulan
temel araç “ikna”dır (Demirtaş, 2004). Dolayısıyla ikna edici iletişim ve ikna edici
tekniklerin iyi bir şekilde öğrenilmesiyle; eğitimciler, reklamcılar veya politikacılar,
başka bir anlatımla, hedefi başkalarının düşünce, kanı, istek, tutum ve
düşüncelerini değiştirmek olan her insanı daha iyi değerlendirmek olanaklı hâle
gelmektedir (Yüksel, 2003a). İşte bu ünitede öncelikli olarak ikna kavramı, çeşitli
yazarların görüşleri de dikkate alınarak tanımlanmakta; daha sonra ikna edici
iletişim sürecinde yer alan bütün değişkenler tek tek ele alınıp incelenmektedir. Bu
bölümün ağırlıklı konusu ikna edici taktikler olduğundan, ilgili konu başlıkları daha
detaylı ele alınıp değerlendirilmektedir.
İKNA KAVRAMI
Özü itibarıyla Arapça bir sözcük olan ikna, kandırma, inandırma
kelimeleriyle Türkçeleştirilmiş (Anık, 2000); teknolojinin ve kitle iletişim araçlarının
gelişmesiyle birlikte, kullanım amacı ve araçları da gelişmiştir. Söz konusu
gelişmeler yeni tanımların, kurumların doğmasına ve gelişmesine neden olmuştur.
İkna kavramının anlamına ilişkin çeşitli yazarlar, birbirine benzer ve birbirini
İknaya özgü üç temel tamamlayan tanımlara yer vermişlerdir. Bunların içinde Bettinghaus ve Cody
kavram dikkat (1987:3) ikna kavramını; “bireyin gönderdiği mesajlarla diğer birey ya da grupların
çekmektedir. Bunlar; hareket, fikir ve inançlarını bilinçli olarak değiştirme çabası” şeklinde
bilinçli niyet, davranış tanımlamaktadır. Tanımdan da anlaşıldığı gibi burada iknaya özgü üç temel
değişikliği ve mesajın kavram dikkat çekmektedir. Bunlar; bilinçli niyet, davranış değişikliği ve mesajın
aktarımıdır. aktarımıdır. Yine iknada mevcut iletişim bağlamının sınırları içinde inançları,
tutumları, niyetleri güdüleri ve/veya davranışları oluşturma, güçlendirme,
değiştirme ya da yok etme etkinliğine katılan bir veya daha fazla kişi
bulunmaktadır (Gass ve Seiter, 2003).
Benzer değerlendirmede bulunan Woodward ve Denton’a (2004) göre de
ikna; (1) bağımsız ve sıklıkla da hazır bireylere, (2) onların tutum, inanç ve/veya
davranışlarını, (3) değiştirmek ya da güçlendirmek amacıyla, (4) sözlü veya sözsüz
mesajlar, (5) hazırlama ve sunmaya yönelik etkileşimli bir süreçtir.
Bu açıdan ikna, sadece davranış değişikliği sağlamaya yönelik bir olgu değil,
aynı zamanda insanların var olan tutumlarını devam ettirmesine ve değişikliğe
karşı direnç göstermelerine yönelik eylemler olarak da değerlendirilmektedir
İkna, aynı zamanda (Jamieson, 1996). Örneğin; reklamcılar bir taraftan tanıtımı yapılan ürün ya da
insanların var olan hizmetin tercih edilmesi için uğraşırken; aynı zamanda o ürün veya hizmeti
tutumlarını devam kullananlarda mevcut tutumların daha da güçlenmesi için ikna faaliyetleri önem
ettirmesine ve taşımaktadır (Güz, 1998).
değişikliğe karşı direnç
Öte yandan iletişim çalışmalarında ikna etmenin inanılırlık, çekicilik güç gibi
göstermelerine yönelik
özellikleri nedeniyle kaynağa, çekicilik faktörleriyle mesajın içeriğine, bunun yanı
eylemler olarak da
sıra yapısına da bağlı olduğu söylenebilmektedir. Ancak mesajın alıcısı ve özellikleri
değerlendirilmektedir.
de iknanın kapsamını etkileyen önemli bir unsur olarak belirmektedir (Odabaşı ve
Oyman, 2003). Benzer bir yaklaşım sergileyen Bettinghaus ve Cody (1987) de
aşağıda sıralanan dört ölçütün, ikna edici iletişimin etkili ya da etkisiz olmasında
önemli bir konuma sahip olduğunu dile getirmektedir:
İkna etkilerine bir ölçü, iletişimi incelerken kaynağın amaçları ile alıcının
buna ilişkin davranışlarına bakmak olacaktır. Örneğin siyasal kampanya
çalışmalarında oy talebinde bulunup da kazanan aday başarılı ikna
çalışması gerçekleştirmiş demektir. Ne var ki durum her zaman bu kadar
basit değildir. Birçok durumda ikna edici mesajlar amaçlarına doğrudan
ulaşmakta başarısız olabilirler, fakat uzun vadeli etkileri de olabilmektedir.
İkna edici mesajın başarısını ölçmede ikinci bir ölçüt de davranış
değişiminin derecesidir. Satış mesajları bu durumun en iyi örneğini
oluşturmaktadır (Örneğin; bir mağazada 25 kişilik müşteri grubuna mutfak
robotunu tanıtan bir satış elemanının eyleminde olduğu gibi. Bu tanıtım
faaliyeti sonunda kaç müşteri mağazadan mutfak robotunu satın alırsa
ikna girişimi başarılı olacaktır? Bunu tespit etmek mümkün
gözükmemektedir).
Bir ikna kampanyasının başarısını ölçmek için kullanılabilecek üçüncü bir
ölçüt ise, kampanyaya karşı olan muhalefetin doğasıdır. Muhalefetin
mevcudiyeti veya yokluğu, iknanın başarı veya başarısızlığı üzerinde
önemli bir etki yaratacaktır.
Son ölçüt ise hedefin zorluk derecesidir. Örneğin, vergi indirimini
savunmak, vergi artırımını savunmaktan daha kolaydır.
Yukarıdaki bilgiler ışığında insan davranışlarında değişiklik yaratma, mevcut
davranışlarını pekiştirme gibi bir işlevi yerine getiren iknanın birtakım özellikleri
vardır. Bunları sıralayacak olursak (Jamieson, 1996);
İkna edici iletişimin İkna edici iletişimin yaratıcı gücü, kampanyaların, bir tutuma sahip olmayan
yaratıcı gücü, hedef kitlelerde bir tutum oluşturmasında yatmaktadır. Bu etki kolayca ölçülmez.
kampanyaların, bir Çünkü hemen görülmez; fakat kişiler ikna kampanyalarını takip ederek bir tutum
tutuma sahip olmayan edinebilirler. Bunun en açık örnekleri marka bağımlılığı oluşturmak için
hedef kitlelerde bir tasarlanmış ticari reklamlarda gerçekleşmektedir. Uzun dönemli tutum
tutum oluşturmasında oluşturmaktan ziyade kısa zamanda zafer kazanma amacında olan siyasi parti ya
yatmaktadır. da adaylar ise bir yandan kararsız seçmeni kendi saflarına çekmeye çalışırken,
diğer yandan da kendi taraftarları arasında parti bağlılığını güçlendirme çabası
içine girerler (Nimmo, 1970).
Çevresel Bağlam
Gürültü Gürültü
Gürültü Gürültü
Örnek
• Diş macunu reklamında diş hekimin rol alması ya da
spor malzemeleri ile ilgili bir reklamda ünlü bir
sporcunun oynatılması.
Kodlama; ikna edici iletişim sürecinin ikinci ögesi olup; iletinin sinyal hâline
getirilmesi işlemi olarak tanımlanmaktadır (Vivian, 1999). Bir başka ifadeyle
kodlama; bilgi, düşünce ve duygunun aktarıma uygun, hazır bir mesaja
dönüştürülmesidir (Yüksel, 1989).
Bir bakıma kullanılan kod sistemi, iletişimin sağlıklı işleyebilmesi açısından
hayati öneme sahiptir. Öyle ki; ortak mesaj dili, iletilerin hem hedef kitle hem de
kaynak tarafından net ve doğru şekilde algılanmasına yardımcı olacaktır (Işık,
2000).
Kanal, kaynak ile alıcı arasında iletilerin taşınmasını sağlayan yol veya geçit
(Rigel, 2000) olanak tarif edilmektedir. Hem yüz yüze iletişim, hem de kitle
iletişiminde mesajların kaynak ile alıcı arasında taşınması için mutlaka bir araca
ihtiyaç bulunmaktadır (Yüksel, 1989).
İkna edici iletişim İkna edici iletişim kanallarını kişiler arası ve kitle iletişim kanalları olarak iki
kanallarını kişiler arası başlıkta toplayabiliriz. Kişiler arası iletişim kanalları; yüz yüze iletişim ortamında,
ve kitle iletişim söz, yazı, resim, ya da hareket yoluyla mesaj aktarımını sağlar. Kitle iletişim
kanalları olarak iki kanalları ise daha geniş bir kitleye ulaşmak adına kaynağın hazırladığı mesajların,
başlıkta toplayabiliriz. gazete radyo, televizyon, internet ya da sosyal medya ile taşınmasını sağlayan
araçlar olarak ön plana çıkar (Gürgen, 1997).
Örnek
Farklı bir görüş açısından iletişim kanalları, beş duyu organı bakımından
sınıflandırılmaktadır. Bu açıdan, iletinin gönderilmesi ve alınmasında duyu
organları aktarım rolü üstlenmektedir (Özgen, 2003). Daha fazla duyu organın
iletişimde etkili ve koordineli bir biçimde kullanımı, iletişimin sağlıklı ve başarılı
yürümesi açısından önemlidir.
Mesaj, hedef kitle açısından uyarıcı bir fonksiyona sahip; sinyal veya
sinyaller bileşimi ve iletişimde iletilen şeylerin bütünüdür (Mutlu, 1998). Bir başka
anlamda mesaj, kaynak tarafından hedef kitleye ulaştırılan tutum, düşünce, duygu
ve bilgilerin kodlanmış hâlidir (Yüksel, 2003b). Kısacası mesajlar, işaretlerden
(sinyal) kurulur ve anlam yaratmak amacıyla üretilirler.
İkna edici mesajda
mesaj dili ve kodu, İkna edici iletişim mesajında a) mesaj dili ve kodu, (b) mesaj içeriği, (c) mesaj
mesaj içeriği, mesaj geliştirimi olmak üzere üç öğe dikkat çekmektedir (Yüksel, 1989).
geliştirimi olmak üzere Mesajın dili, herhangi bir ulusal dil olabileceği gibi, müzik, sanat ve
üç öge dikkat hareketler (örneğin, jestler ve mimikler) gibi konuşulan dil dışında da bazı kodlar
çekmektedir. olabilmektedir. Mesajın dili konusunda önem verilmesi gereken en önemli nokta;
etkin ve sağlıklı bir iletişim adına, mesaj dilinin hem kaynak hem de hedef
açısından net ve anlaşılır bir yapı taşımasıdır.
Kuşkusuz burada, kullanılan dil dağarcığının, söz varlığının, hedef alıcı
kitlenin temel söz varlığı ile ne kadar örtüştüğü önem kazanmaktadır. Yine diğer
bir önemli husus, verilen mesajın kolayca anlaşılması yanında, tutum ve davranışı
etkilemesi ve ileride kullanılmak üzere saklanması, depo edilmesidir. Burada
bilinen sözcüklerden, atasözlerinden, deyimlerden yararlanılması, amaca uygun
sloganlar oluşturarak hedef kitlenin yabancı olmadığı yaklaşımlardan hareket
edilmesi gibi özellikler söz konusudur (Aziz, 2003).
Mesaj içeriğini, kaynağın amacını ifade etmesinde seçilen mesaj malzemesi
olarak tanımlamak mümkündür. İçerik, koda benzer şekilde ögelere ve yapıya
sahiptir. Örneğin eğer üç bilgi parçası sunulacaksa, mutlaka onların belli bir düzen
ve sıraya kavuşturulması da gerekmektedir.
Mesaj geliştirimi ise iletişim kaynağının kodları ve içeriği seçerken ve
düzenlerken verdiği kararlardır. Bu bağlamda, “mesaj geliştirimini neler belirler?”
sorusuna verilecek yanıtta ilk olarak karşımıza kaynağın özellikleri çıkmaktadır.
Kaynağın iletişim becerisi, tutumu, bilgisi, kültürü, toplumsal sistemdeki konumu
ve seçici algısı hep belli seçimlerin belli biçimlerde yapılmasını beraberinde
getirmektedir. Mesaj geliştiriminin diğer önemli belirleyicisi de hedef kitle ve onun
özellikleridir.
Mesaj tasarımlanırken temel amacı, hedef kitle üzerinde etki sağlamak
oluşturmaktadır. Etki, yoğun duygulanım sonucu oluşan ve kişiyi ya da kitleyi
harekete geçiren, motive eden güçtür. Dolayısıyla mesaj, etkisi oranında, hedef
İkna edici iletişim kitle üzerindeki amacını gerçekleştirir (Rigel, 2000).
çalışmalarında, İkna edici iletişim çalışmalarında, üzerinde en çok tartışılması gereken
üzerinde en çok konulardan biri, hedef kitle ve onun özellikleridir. İletişim sürecinde hedef kitle,
tartışılması gereken hazırlanan mesajların ulaşması hedeflenen kişi ya da grup (Mutlu, 1998) olarak
konulardan biri, hedef dikkat çekmektedir. Mesajın ulaştığı insanlar dar bir bölgenin az sayıdaki insanı ile
kitle ve onun sınırlı olabileceği gibi, tüm dünya insanlığı da olabilmektedir (Can, 1991). Hedef
özellikleridir. kitle farklı toplumsal statü ve rollere sahip insanlardan meydana gelmektedir
(Oskay, 1999). Ayrıca hedef kitle, kaynak tarafından gönderilen mesajlara bilinçli
tepki bulunan aktif bireyler ya da tepkisini belli etmeyen, sadece mesajları alan
pasif kişilerden meydana gelebilir (Gürgen, 1997).
İkna ister yüz yüze, isterse kitle iletişim araçları aracılığıyla gerçekleşsin;
amaçlar doğrultusunda başarılı bir şekilde sonuçlanmasında (1) bilgi, düşünce ve
tecrübeleri; (2) tutumları, inançları ve değer ölçütleri; (3) gereksinim, istek ve
hedefleri (4) ilgileri; (5) topluluk içindeki rolleri; (6) iletişim kurma, dil yetenekleri
ve (7) öteki ögeleri algılayışları etkilemektedir (Usluata, 1995). Öyle ki, hedef
kitlenin dinleme, okuma, düşünme yeteneği yoksa ya da kısıtlıysa, kaynağın
gönderdiği iletilerin kod açımını ya eksik yapacaktır veya hiç kod açımı
gerçekleştirmeyecektir. Yine hedef kitlenin sahip olduğu bilgi düzeyi de iletişimin
sağlıklı bir şekilde gerçekleşmesinde önemli bir faktör olarak görülmektedir. Çünkü
hedef kitle, kodu ya da mesajın içeriğini bilmezse, mesajı anlaması mümkün
olmayacaktır (Yüksel, 2003b). Ayrıca psikolojik yapıdan kaynaklanan yeniliğe açık
olma durumu, ikna sürecinde etkili olabilecek bir başka faktördür (Ergeç, 2004).
Bilindiği gibi toplumdaki bazı insanlar diğerlerinden daha çok yeniliğe açıktır ve
dolayısıyla bu kişilerin ikna edilmeleri daha kolay olacaktır.
İkna edici iletişim süreci açısından kod açımı da önemlidir. İletinin
kodlanması sonucu oluşan mesajın içerdiği bilginin, fikrin ve duygunun, tutumların
ve değerlerin, diğer bir ifadeyle mesajın taşıdığı anlamın, alıcılar tarafından
algılanarak, zihinde anlaşılır hâle dönüştürülmesi sürecine kod açma denir (Eroğlu,
2000). Yani kod açma, alıcıların bilgi birikimi ve deneyimleriyle; kaynaktan gelen
mesajı çözümlemeleridir (DeFleur ve Dennis, 2002).
İkna edici iletişimde
başarı ölçütlerinden İkna edici iletişimde başarı ölçütlerinden biri, aktarılan mesajın hedef alıcılar
biri, aktarılan mesajın tarafından doğru kod açımının gerçekleştirilmesidir. Bu durumun en önemli ölçütü
hedef alıcılar ise hedef ile kaynağın deneyim ve yaşantılarının çakışması ya da en azından
tarafından doğru kod kesişmesidir (Yüksel, 2003b). Çünkü köken itibarıyla iletişim, aslında anlamların
açımının karşılıklı üretilmesini ve paylaşılmasını ifade eden bir süreçtir (Gökçe, 2003).
gerçekleştirilmesidir. Ancak, kaynak ve hedef kitlenin farklı kültürel ve toplumsal özellikleri,
mesajın kodlanmasında ve kod açımında farklı anlamların oluşmasına neden
olabilecektir.
Kaynak tarafından kodlanarak gönderilen ve hedef kitle tarafından
algılanarak anlamlandırılan mesaj sonucunda alıcının bilgi düzeyi, tutum ve
davranışlarında ortaya çıkan değişme ve gelişmeler, iletişimin etkisi olarak
değerlendirilmektedir (Yüksel, 2003b). Bu doğrultuda her türlü iletişimin ve
özellikle de ikna edici iletişimin temel amacı, kaynak tarafından iletilen mesajların
hedef kitle tarafından paylaşılması ve bunun sonucunda, alıcının tutum ve
davranışlarında kaynağın amaçladığı yönde bir değişimi yaratmaktır (Gürgen,
1997).
Tutum, sosyal psikolojinin üzerinde en fazla araştırma yaptığı temel ilgi
alanlarından bir tanesini oluşturmaktadır (Şerif ve Şerif, 1996). İnsanların neden
bir partiye değil de başka bir partiye oy verdikleri, niçin değişik markalara sahip
mal veya hizmetlerden birini veya birkaçını seçtikleri, bazı insanlar önyargılı
oldukları hâlde, bazılarının niye olmadıkları gibi hususlar, tutum kavramını
Mesajı alıp kodlayan ve ona bir anlam veren alıcı bu sefer kaynak, ilk
gönderici de alıcı durumuna geçmektedir. Yani geri bildirim mekanizması ile rol
değişimi söz konusu olmaktadır.
Konuya farklı bir açıdan yaklaşan Erdoğan’a (1997) göre ise geri bildirim,
mutlaka alıcının kaynağa tepki vermesi değildir. Örneğin, bir yıldız sporcunun
küpesine bakıp küpe satın alan bir genç de geri bildirimde bulunmuştur. Yani geri
bildirim sadece karşılık verme biçiminde değil, aynı zamanda karşılık vermeyerek,
mesajı çöpe atarak veya görmezden gelerek de gerçekleştirilebilmektedir.
İkna edici iletişim,
İkna edici iletişim, genellikle alıcıların arzulanan yönde ve biçimde
alıcıların arzulanan
davranmalarına yönelik planlandığından, iletişimde başarının, test edilmesi bir
yönde ve biçimde
ihtiyaç olarak belirmektedir. Bu yüzden geri bildirimin önemi bir kez daha ortaya
davranmalarına yönelik
çıkmaktadır. Çünkü sadece geri bildirim, kaynağa sunduğu iletilerin ne derece
planlandığından;
anlaşıldığı konusunda bilgi sağlar (Schiffman ve Kanuk, 1997).
iletişimde başarının,
test edilmesi bir
gereksinimdir.
Örnek
küçük bir artışı da kabul etmeleri daha olasıdır” şeklindedir (Hogg ve Vaughan,
2002).
Soruya Soruyla Yanıt Verme Taktiği, ikna edici kaynağın iletişimin yönünü
kendine yöneltmek amacıyla, alıcılardan aldığı geri dönüş sorularına yanıt vermeyi
bir kenara bırakarak kendi sorularını sormaya başlaması ve bir anlamda kendisinin
hedef kitle konumuna geçmesi olarak tarif edilebilir. Bu durum ‘hedef kitleyi kendi
silahıyla vurmak’ şeklinde de anlatılabilir (Seki, 2017).
Sadece O Değil Taktiği, “evet‐evet” taktiğiyle benzerlik taşımaktadır; ancak
burada ikna edilecek kişileri nihai dileğe yönlendirmede, kelimeler yerini
eylemlere bırakmaktadır. İknacı bu taktiği tarafsız ya da negatif alıcılarda
kullanabilir. Burada önemli bir ayrıntı, ilk isteğin alıcı tarafından kabul edilebilir
nitelikte olmasıdır yoksa ikna kaynağının ek olarak ön plana çıkardığı ödül veya
fırsatların alıcı gözünde hiç bir önemi olmayacaktır. Örnek olarak, satış
personellerinin müşterilerine ‘Bu çantayı almanız durumunda yüzde 10 indirim
yapabilirim ve ek olarak bir de şu çantayı da size ücretsiz veririm’ diyerek ikna
etme çabaları verilebilir (Demirtaş, 2004).
Önce Ver Sonra Al Taktiği’nde hedef kitleye, ucuz fiyat, hizmet süresinin
artmasına rağmen ödemenin sabit kalması veya garanti sürelerinin uzaması gibi
reddetmeyecekleri cazip fırsatlar ön plana çıkarılır.
Yer Etme Taktiği’nde, beş duyu organına hitap etmek önem taşımaktadır.
Hedef kitlenin bir ürün, hizmet veya fikri hatırlamalarını sağlamak amacıyla, beş
duyu organına yönelik mesaj sunumuna ağırlık verilir. Tabi ki burada hafızanın
duygusal ağırlıklı mesajlara daha iyi tepki gösterdiği unutulmamalıdır.
Borca Sokma
Borca Sokma Taktiği’nde hedef kitlenin iknacıya karşı borçlu oldukları
Taktiği’nde hedef
hissettirilerek; borcu ödemek için, istenilenleri, gönüllü olarak yapmaları
kitlenin iknacıya karşı
sağlanmaya çalışılmaktadır. Örneğin bir satış mağazasında müşteriler, kendisine
borçlu oldukları
karşı gösterilen ilgi ve yakınlıktan dolayı, satış temsilcisine karşı bir sorumluluk
hissettirilmektedir.
hissedebilir ve söz konusu sorumluluk ya da borçtan kurtulma adına sunulan
seçenekleri kabul etme eğilimi taşıyabilir.
Örnek
Özet (devamı)
•İkna edici iletişimde insanları etkilemek ve yönlendirmek amacıyla çeşitli
taktikler kullanılmaktadır. Söz konusu taktiklerin belirlenmesinde, öncelikle
hedef kitlenin tutum, inanç, değer ve beklentileri öğrenmek önemli bir
noktadır. Çünkü kaynak alıcıyı etkilemek; hedef kitlede istenilen yönde
inanç, değer ve beklenti oluşturmak için bu taktikleri kullanmaktadır. Bu
taktikleri şu şekilde sıralamak sıralamak mümkündür:
•Evet‐Evet Taktiği, Acaba Yerine Hangisi Taktiği, Önce Ver Sonra Al Taktiği,
Gitgide Artan Ricalar Taktiği, Yer Etme Taktiği, Kapıyı Aralama Taktiği,
Sadece O Değil Taktiği, Kapıyı Kapama Taktiği, Soruya Soruyla Yanıt Verme
Taktiği ve Borca Sokma Taktiği.
•SÖZLÜ İLETİŞİM VE İKNA
•Günlük hayatta da görüleceği gibi, iletişimin gerçekleştiği pek çok durumda
insanlar ya birisini verdikleri bilginin doğruluğuna, ya davranışlarını
değiştirmesine ya da başka bir konuda ikna etmeye çalışırlar. Çünkü iletişim
için ikna etmek önemli ve ortak bir nedendir.
•İkna; kitle iletişimden daha fazla, kişilerarası iletişim boyutunda ele alınıp
incelenmiştir. Bunun nedeni yüz yüze iletişimde iknanın daha etkili olduğu
gerçeğidir.
DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Bireyin gönderdiği mesajlarla diğer birey ya da grupların hareket, fikir ve
inançlarını bilinçli olarak değiştirme çabasına ne denir?
a) Algılama
b) Tutum
c) İkna
d) Manipülasyon
a) Empati
10. Kaynaktan alıcıya gönderilen bir uyarı, bir düşünce, duygu, kanı ya da
bilgilerinin, kaynak tarafından kodlanmış hâline ne denir?
a) Kodlama
b) Kanal
c) Geri besleme
d) Mesaj
e) Kod açma
Cevap Anahtarı
1.c, 2.d, 3.e, 4.a, 5.b, 6.a, 7.c, 8.e, 9.b, 10.d
YARARLANILAN KAYNAKLAR
Anık, C. (2000). Siyasal İkna. Ankara: Vadi Yayınları.
Arkonaç, S. A. (2001). Sosyal Psikoloji. İstanbul: Alfa Basım Yayım Dağıtım.
Arslantürk, G., Darıcı, D. ve Torun, H. (2010). İknaya Karşı Direnç Oluşturmada
Aşılama Teorisinin Aktif Savunması İle Destekleyici Savunmanın
Karşılaştırılması. Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 28, 93‐104.
Asna, M. A. (1968). Yönetim‐Halk İlişkileri. Amme İdaresi Dergisi, 1 (3‐4), 55‐68.
Aziz, A. (2003). Siyasal İletişim. Ankara: Nobel Yayın Dağıtım.
Bettinghaus, E. P. and Cody, M. J. (1987). Persuasive Communications. New York:
Holt, Rinehart and Winston Inc.
Burgoon, M. andBettinghaus, E. P. (1980). Persuasive Message Strategies. Michael,
R. and Miller, G. R. (Eds.), Persuasion: New Directions in Theory and Research,
London: Sage Publications, 141‐169.
Can, B. (1991). İkna Edici İletişimde Duygu ve Mantık Kullanımı, Yayınlanmamış
Doktora Tezi, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul.
DeFleur, M. L. and Dennis, E. E. (2002). Understanding Mass Communication.
Boston: Houghton Mifflin Company.
Demirtaş, H. A. (2004). Temel İkna Teknikleri: Tutum Oluşturma ve Tutum
Değiştirme Süreçlerindeki Etkilerinin Altında Yatan Nedenler Üzerine Bir
Derleme, İletişim, 19, 73‐90.
DeVito, J. A. (2005). Essentials of Human Communication. Boston: Pearson
Educations, Inc.
Erdoğan, İ. (1997). İletişim Egemenlik Mücadeleye Giriş. Ankara: İmge Kitabevi.
Ergeç, N. E. (2004). Televizyon Reklamlarına Yönelik Şüphe (İkna Bilgi Modelinin
Yorumlanması). Eskişehir: Anadolu Üniversitesi Yayınları.
Eroğlu, F. (2000). Davranış Bilimleri. İstanbul: Beta Basım Yayım Dağıtım.
Fiske, J. (1990). Introduction to Communication Studies (Second Edition). London:
Routledge.
Gass, R. H. andSeiter, J. S. (2003). Persuasion, Social Influence and Compliance
Gaining. Boston: Pearson Education, Inc.
Gökçe, O. (2003). İletişim Bilimine Giriş: İnsanlararası İlişkilerin Sosyolojik Bir Analizi.
Ankara: Turhan Kitabevi.
Gürgen, H. (1997). Örgütlerde İletişim Kalitesi. İstanbul: Der Yayınları.
Güz, H. (1998). Reklamlarda İkna Stratejileri, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Gazi
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara.
Hogg, M. A. and Vaughan, G. M. (2002). Social Psychology. London: Prentice Hall.
• Diksiyon Kavramı
• Diksiyonun Sözlü İletişim ve
İÇİNDEKİLER
Hitabetteki Önemi
• Diksiyonun Temel Unsurları
• Diksiyon ve Konuşmada Dikkat
Edilecek Hususlar
SÖZLÜ İLETİŞİM VE
• Diksiyonun Yararları HİTABET
• Diksiyonu Geliştiren Unsurlar
Doç. Dr. Zekiye
TAMER GENCER
önemini anlayabilecek,
• Diksiyon kavramını ve inceliklerini
yakından tanıyabilecek,
• Diksiyon ve hitabetin önemini
kavrayabilecek,
• Diksiyonun unsurlarını
öğrenebilecek,
• Diksiyon ve konuşma sanatını
kavrayabilecek,
• İyi bir konuşmada gerekli olan
ögeleri sıralayabilecek,
• Diksiyonun yararları hakkında bilgi
ÜNİTE
sahibi olabileceksiniz.
14
© Bu ünitenin tüm yayın hakları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi’ne aittir. Yazılı izin alınmadan
ünitenin tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, yayımı, çoğaltımı ve
dağıtımı yapılamaz.
Sözlü İletişim ve Hitabette Diksiyon
Diksiyon Kavramı
Konuşmanın Unsurları ve
Nitelikleri
Konuşmanın Unsurları
Konuşma Bozuklukları
Artikülasyon (Boğumlama)
Bozuklukları
Diksiyon ve Konuşmada Dikkat
Edilecek Hususlar
Vurgu Hatası
Diksiyonun Yararları
Tonlama Hatası
GİRİŞ
Doğası gereği kendini ifade etmek, anlamak ve anlaşılmak için iletişim
kurmak zorunda olan insan açısından iyi konuşmak ve kendini ifade etmek önemli
bir beceridir. Sözlü iletişimde kişiler arası iletişim kurma zorunluluğu iyi bir
diksiyon ve hitabet gücü ile birleştiğinde çok daha başarılı olmaktadır. İyi bir
konuşma yapmanın temel koşulu olan iyi bir dinleme sürecini yönetme gerekliliği
iletişimin önemli bir parçasıdır. Kişiler arası iletişimde özellikle de sözlü iletişim
sürecinde karşıdakinin ne söylediğini anlayarak karşılık vermek başarılı bir ilişki
yönetimini sağlamaktadır. Çünkü karşıdakinin istek, talep ve beklentilerinin veya
anlama kapasitesinin ne olduğunun bilinmesi sözlü iletişimde verilecek mesaj ve
yapılacak konuşmanın kurgulanması açısından gereklidir.
Konuşma esnasında dinleyen kitleleri ya da bireyleri etkilemek, başarılı bir
sözlü iletişim gerçekleştirmek için diksiyon ve hitabet sanatının bilinmesi faydalı
olmaktadır. Konuşmada ses kontrolü, sesin vurgusu ve tonu, beden dili,
kelimelerin jest ve mimiklerle desteklenmesinin yanı sıra açıklık, akıcılık,
Kitleleri ya da bireyleri işitilebilirlik, doğru vurgu ve tonlama (bükümlülük) gibi temel kriterlerin de
etkilemek, başarılı bir bilinmesi gerekmektedir. Sözlü iletişim ve hitabette diksiyon eğitimi veren
sözlü iletişim
kurslarda bu ve benzeri teknik konularda verilen bilgiler sayesinde başarılı bir
gerçekleştirmek için
konuşma gerçekleştirilebilmektedir. Diksiyon yalnızca, edebiyat ile ilgilenenlere
diksiyon ve hitabet
sanatı bilinmelidir. değil herkese lazım olan bir yetenektir. Çünkü anlatılmak istenen ile anlaşılan
şeyin birbirinden farklı olmaması için başarılı bir konuşma kurgusuna ihtiyaç
duyulmaktadır.
Topluluk önünde etkili konuşma ve kişiler arası iletişimde sözlü paylaşım için
temel ekollerden biri Yunan retorik sanatı ve diğeri de İslam ekolünden belagattir.
Fikir, düşünce ve duyguları en iyi biçimde ifade etme ve etkili konuşma anlamına
gelen özetle söz söyleme sanatı olarak da bilinen retorik sanatının teorik çerçevesi
Antik Yunan’da Aristoteles ve Theoprastos gibi düşünürler tarafından çizilmiştir.
Söz söyleme sanatı, yani retorik ilk geliştirildiğinde; yapılacak olan konuşmanın
planlı bir şekilde düzenlenmesi, konuşma ritmi ve üslubunun belirlenmesi,
konuşmada önceki ifadelerin hatırlanması, ilk söylenen ve son söylenecek olan
cümleler arasında bağ kurma yani anlam bütünlüğü, hatırlama, sesin şiddeti ve
dozu, bedensel davranış şekli, eller ve kolların hareketi gibi unsurlarla
birbirlerinden ayrılmaktaydı. Ancak modern dönemde dil bilgisinden, dili doğru bir
biçimde kullanmaktan ziyade, bilimsel söylemle karşıtlaştırılan retorik, gerçeği
aktarmayan, etkileyici ve abartılı içerikler bütünü olarak tanımlanmıştır. Bununla
birlikte, retoriğe olumlu bir değer biçenlerin sayısı da günümüzde hızla
artmaktadır.
Bütün bunlar değerlendirildiğinde sözlü iletişimde diksiyonun önemi apaçık
ortaya çıkmaktadır. Çünkü Türkçe, ünlü ve ünsüz uyumları ile seslerin ve
kelimelerin oluşturulduğu bir dil olarak esnek bir telaffuza ihtiyaç duymaktadır.
İster Türkçe ister başka herhangi bir dil olsun, dilin doğru ve güzel konuşulabilmesi
için teknik bir beceriye ihtiyaç duyulmaktadır. İyi bir dil bilgisi, kelimelerin doğru
telaffuzu, ses tonu, vurgu, beden dili vb. birçok ögenin önemli olduğu diksiyon
hususunda tüm detaylı bilgiler bu bölümde aktarılmıştır.
DİKSİYON KAVRAMI
Diksiyon, kavram olarak gündelik hayatta sıkça kullanılan; özellikle iyi
olduğunda etkileyici bir sözlü iletişim becerisi kazandırdığı bilinen etkili ve doğru
konuşma sanatıdır. Türkçede; dil bilgisi anlamında doğru kelimeleri cümle
içerisinde kullanarak, doğru ses tonu, nefes kontrolü ve vurgu‐tonlama ile yapılan
konuşmayı ifade etmektedir. Etimolojik bağlamda diksiyon terimi, Latince (dictio)
ve (distus) kelimelerinden Fransızcaya (diction) olarak geçmiş ve Fransızcadan da
dilimize söylendiği şekilde aktarılmıştır (Şenbay, 1982’den akt: Gülen, 2018).
Diksiyon kavramı güzel Kavram için farklı çalışmalarda farklı biçimlerde tanımlar olsa da tüm tanımlar da
ve etkili konuşma
doğru ve etkili konuşmaya atıf yapılmaktadır. Önemli referans kaynaklarından biri
sanatı manasına geldiği
için sözlü iletişim olan TDK Türkçe Sözlük ise diksiyonu;
açısından çok “Seslerin, sözlerin, vurguların, anlam ve heyecan duraklarını kurallara
önemlidir.
uygun olarak söyleme şekli,
Konuşulan dilin incelenmesi ve kullanılması,
Duru, açık vurgulama ve çıkaklara tam uyarak konuşma” biçiminde
tanımlamaktadır (TDK).
Türk Dil Kurumunun tanımlaması ile örtüşen fakat farklı boyutların altını
çizen tanımlamalar da mevcuttur. Halvaşi’ye göre diksiyon, çeşitli sesler
kullanılarak, vurgu, tonlama ve hız gibi yapı özellikleri doğrultusunda, konuşmanın
bir müzikal yapı biçimine gelmesiyken (Halvaşi, 2015’ten akt: Aktay, 2019), İnan’a
göre diksiyon; konuşurken sözcüklerin seçimi ve düzeni anlamına gelen ve bir dilin
ses özelliklerine göre doğru ve güzel seslendirilmesi becerisidir (İnan, 2016’dan
akt: Aktay, 2019). Bir başka tanıma göre ise “Güzel ve etkileyici konuşmak, dili
tanımak, dili en etkili biçimde kullanmak, sesin yapısının inceleyerek konuşma
sanatının gereklerini yerine getirmek gibi faaliyetlerin tümü” olarak
tanımlanmaktadır (https://diksiyonakademi.com). Kimi çalışmalarda ise sadece
sese ve söyleniş biçimine değil anlama da odaklanıldığı görülmektedir. Sözü
gereğince kullanmak, kelimeleri doğru söylemek, hecelerin uzunluğuna,
tonlama ve vurgulamaya dikkat etmek, jest, mimik ve tavırları yerinde
kullanmak da diksiyonun ana prensipleri arasındadır. Diksiyon kavramı
hitabet kavramı ile birlikte anılmaktadır. Birbirine çok yakın olan bu iki disiplin
ile alakalı açılan eğitim, seminer ve kurs programlarında iki kavram birlikte
anlatılmaktadır. Diksiyon bir metni dosdoğru okumayı ve metindeki duyguları
net olarak dinleyenlere aktarmayı hedeflemektedir. Çünkü herhangi bir konuda
tasarlanmış içerik ya da senaryo gibi tekstler ezberlenebilir ya da yüzeysel
olarak okunabilir ancak her iki durumda da içerikte bulunan seslerin hak ettiği
biçimde doğru çıkarılması gerekmektedir. Oluşturulan yazılı metindeki duygu ve
düşüncelerin, karşıda bulunan dinleyici kişi ya da kitlelere aktarılması
ve geçirilmesi şarttır. Ses, anlam ve etkileyici konuşmayı da içinde barındıran
diksiyon, bu bağlamda hitabeti de kapsayıcı bir anlama ulaşmaktadır fakat
hitabet çok daha kapsamlı bir alandır.
Konuşmanın Nitelikleri
Seslerin, işaretlerin karşıdakinin zihninde anlam oluşturmasını, mesaja
dönüşmesini sağlayan fiziksel ve zihinsel bir süreç olan konuşma; insan zihninin
söz kalıplarına döktüğü ve oluşturduğu duyguların, düşüncelerin şekillendirilmesi
olarak ifade edilmektedir. Fiziksel anlamda konuşma, birçok organın beraber
çalışmasıyla ortaya çıkan karmaşık bir beceridir (Erdem, 2013). Konuşma sürecinin
gerçekleşmesi için işiterek duyulan seslerin de beyinde kodlanarak seslerin
sözcüklere oradan da cümlelere dönüşmesini sağlayacak zihinsel aktivitenin
yapılması gerekmektedir. Yani konuşma, zihinsel bir sürecin ürünüdür. Dilin ses
Konuşmanın fiziksel, bilimsel yapısını oluşturan kodlama süreci beyinde gerçekleşmektedir. Beyin
fizyolojik, psikolojik aracılığı ile duyulan sesler birleştirilmekte ve anlamlı karşılıklar verilebilmesi için
ve toplumsal olmak doğru cümlelerin kurulması sağlanmaktadır. Yalnızca ses oluşumunun sağlanması
üzere dört niteliği ve kelime sarf edilmesi ile konuşma gerçekleşmez aynı zamanda mantıklı ve doğru
bulunmaktadır.
tümcelerin oluşması için aktif dinleme sonucunda anlama eyleminin de
gerçekleşmesi zorunludur. Çünkü insanlar konuşarak hissettikleri duygu ve
düşüncelerini, istek ve ihtiyaçlarını, sahip oldukları bilgileri karşı tarafa
aktarmaktadırlar. İşcan tarafından ifade edildiği gibi konuşmacı meramını
anlatırken karşı tarafı yanlış yere yönlendirmemelidir, kalabalıkta ya da aile içinde
Konuşmanın Unsurları
Konuşmacı, karşısında bulunan alıcı kişi/kişilerle, sözlü iletişim aracılığı ile
iletişime geçerken öncelikle düşünce (zihinsel etkinlik) işlemini gerçekleştirmekte
ve sonra düşüncelerini dil ile karşı tarafa aktarmaktadır. Elbette tüm bu süreci
sesleri ve anlamlı kelimeleri kullanarak gerçekleştirmektedir. Sesler ve kelimeler ile
iletişime geçen konuşmacı bedensel davranışları yani neden dilini de kullanırsa iyi
bir diksiyon ile etkili bir konuşma yapabilir ve karşısındakileri etkileyebilmektedir.
Bütün bunları yaparken konuşmacı farklı üslup çeşitlerini kullanmaktadır. Bu üslup
çeşitlerini ise abartılı, sade, karışık veya yüksek üslup şeklinde olabilmektedir.
Ayrıca konuşma unsurlarını “Bedensel davranış, Ses, Dil, Düşünce olarak
sıralamak mümkündür (https://www.edebiyatogretmeni.org):
Bedensel davranış: Duruş, jest, mimik gibi görsel simgeler, konuşmanın
temel ögeleridir.
Ses: Ses ile kişilik arasında yakın bir ilişki vardır. Bir dilin sözcükleri anlam
bakımından zengin olabilir. Bu zenginlik, ancak ses ile sözün doğru birleşimiyle
belirtilebilir.
Dil: İnsanlar arasında anlaşma aracı olan dil; duygu, düşünce ve istekleri
ifade etmede kullanılır. Konuşma sırasında duyguların, düşüncelerin tam ve doğru
olarak iletilebilmesi için telaffuz ve üsluba dikkat etmek gereklidir.
Konuşma Bozuklukları
Konuşma bozukluğu daha önce de bahsedildiği gibi birçok farklı sebepten
kaynaklanabilmektedir. Diksiyon ve hitabetin temelini oluşturan konuşma
olmadan iyi bir sunumdan bahsetmek olanaksızdır. Bu yüzden konuşma bozukluğu
hususunda, American Speech – Language – Hearing Association (ASHA) yani
Amerikan Konuşma‐Dil‐Duyma Birliği, ses bozukluğu, artikülasyon bozukluğu ve
Vurgu Hataları
Ses dizisinde hecelerden birinin diğerlerine göre daha baskılı, daha kuvvetli
olarak söylenmesi durumu vurgu olarak ifade edilmektedir. Konuşma sırasında
sesleri vurgulu söyleyerek yapılan sunum sıradanlıktan çıkarılmaktadır. Ancak
vurgu yaparken nerede ve ne zaman yapılacağı çok iyi bilinmediği takdirde, yanlış
yerde yapılan vurgu bir konuşma hatasına sebep olabilmekte ya da gülünç duruma
düşürebilmektedir. Bu hatalara düşmemek için daha öncesinde vurgulara dikkat
eden konuşmacıları dinlemek büyük bir tecrübe kazandıracaktır. Böylelikle nerede
durulacağı, nerede sesin yükseltileceği ve vurgu yapılacağı daha net kavranmış
olacaktır (Aksu ve Gürlek, 2013). Başarılı bir konuşma ve duygu, düşünce ya da
Konuşma esnasında
metin içeriklerinin karşı tarafa doğru biçimde aktarılmasının en temel
yapılan vurgu hataları
kelime vurgusu, cümle gereklerinden biri de doğru bir ton de vurgu yaparak konuşmayı sürdürmektir.
vurgusu, pekiştirme Vurgu çeşitleri 2013 yılında yapılan bir çalışmada, kelime vurgusu, cümle
vurgusu ve ahenk
vurgusu, pekiştirme vurgusu ve ahenk (uyum) vurgusu şeklinde kategorize
(uyum) vurgusu
şeklindedir. edilmiştir (Aksu ve Gürlek, 2013). Kelime vurgusunda hece sayısı çok önemlidir,
eğer birden fazla heceden oluşan bir kelime ise genellikle vurgunun son hecede
olması gerekmekte iken yer isimlerinde vurgu ilk hecededir. Cümle vurgusunda da
kelimenin uzunluğu ve içerdiği kelime sayısı dikkate alınmaktadır. Genel olarak
cümlenin yüklemine vurgu yapılırken, konuşma esnasında asıl belirtilmek istenen
ana fikre atıfta bulunan kelimeye de vurgu yapılabilmektedir. Pekiştirme
vurgusunda beğeni, üzüntü, kızgınlık, hayret ve sevinç gibi bir takım duyguların
ortaya çıkarılması üzerine vurgu yapılmaktadır. Ahenk yani uyum vurgusunda ise
duygu yoğunluğunun aktarılması için inişli‐çıkışlı söylem güzelliği esas alınarak
vurgu yapılmaktadır.
Örnek
•Kayseri Afyon İzmir
•Bitlis Rize Konya
Tonlama Hataları
Tonlama, konuşmanın akıcılığı ve güzelliği açısından önemli bir kavramdır.
Özellikle duygu aktarımının sağlanması hedeflenen konuşmalarda sözcük ve
seslerin anlamını kuvvetlendirmek için kullanılmaktadır. En genel anlamıyla
tonlama; konuşma esnasında karşı tarafa duygu ve düşünceler aktarılırken seslerin
yükseltilip alçaltılmasıdır (Aksu ve Gürlek, 2013). Konuşma esnasında metin ya da
içerikteki sözcüğe anlam değeri katan tonlamalar sözcüklerin söylenişlerindeki iniş
çıkışlardır.
Örnek
Örnek
söyleyiş güzelliğine kavuşur:
•Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak!
•Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak
DİKSİYONUN YARARLARI
Gündelik hayat içerisinde üzerine düşünmeden gerçekleştirdiğimiz solunum,
tonlamadan diksiyona kadar pek çok noktada belirleyici öneme sahiptir. Sağlıklı
şekilde nefes alıp vermek üzerinde çalışılması gereken bir unsurdur. Doğru
solunum ancak doğru eğitimci ve doğru eğitimle öğrenilebilmektedir. Nefes
eğitimindeki amaç tam zamanında yeterli ölçüde havayı alıp, söz söylerken azar
azar verebilmektir. Kimileri sadece diyaframla (genellikle erkekler) kimileri de
yalnız kaburgaların üst taraflarıyla (göğüs nefesi‐genellikle kadınlar) soluk alıp
vermektedir. Her iki nefesi birlikte kullanmak da mümkündür. Doğru soluma
Sağlıklı sözlü iletişim ciğerlerin tüm kesecikleriyle düzenli, ritmik ve ölçülü olarak yapılan solumadır”
sürecinin devam (Şahin, 2009). Bütün bu koşullar yani doğru soluma, diyafram kullanımı ve nefes
etmesi için çeşitli
kontrolü iyi ve sağlıklı konuşmanın temel şartlarıdır. Bu sebeple bunların tamamı
nefes egzersizlerinin
ve ses çalışmalarının doğru tekniklerle öğrenilmelidir ki akciğerlere doğru ve yeterli ölçüde alınan hava
ara ara yapılarak konuşmanın akıcılığını sağlayabilsin. Eğer alınan nefes zayıf olursa konuşma
pekiştirilmesinin esnasında çıkarılan ses de zayıf olmaktadır.
sağlanması
gerekmektedir. Diksiyon gündelik yaşam içerisinde kullanıldığı takdirde de konuşmanın
kalitesini artıran önemli bir unsurdur. Çünkü insanı diğer varlıklardan ayıran en
önemli özellik olarak kabul edilen konuşma; kişinin özel, iş, toplumsal hayatında
çok önemli bir yere sahiptir (Aydın ve Başoğlu, 2014). Yalnızca sosyal hayatta değil
özel hayatta da ikili ilişkilerin yönetilmesinde etkili ve güzel konuşmayı sağlayan
diksiyon bilgi ve becerisi iletişimin gücünü artıran ögelerdendir. Diksiyon
eğitiminde önemli olan solunum, Şahin tarafından yapılan çalışmada diyafram ve
soluk olarak ikiye ayrılmaktadır. Göğüs nefesi kullananlar genellikle kadınlardır ve
konuşurken soluk kesikliği ve çabuk yorulmalarla karşılaşırlarken, erkekler genetik
yatkınlıktan dolayı diyafram nefesi almaktadır. Doğru nefes için havayı
Konuşmada seslerin ciğerlerimize çekmemiz ve karnımızı dışarı doğru itmemiz gerekmekte, nefes
çıkarılması açısından verirken de karnımız içeri doğru çekilerek ve nefes verme işlemi
solunumun doğru
gerçekleşmekteyken, diyafram nefesinde omuzlar ya da göğüste herhangi bir
kullanılması
gerekmektedir. hareket olmamalıdır (Şahin, 2009). Solunumun nasıl yapıldığı hiç fark etmeksizin
konuşmada seslerin çıkarılması açısından doğru kullanılması gerekmektedir. İleri
düzey diksiyon eğitimlerinde doğru soluma ve nefes alma teknikleri aşağıdaki gibi
sıralanabilmektedir (http://www.diledebiyat.net):
Soluk verme akciğerlere alınan havanın geri verilmesidir. Türkçe,
solunumun soluk verme aşamasında konuşulan bir dildir.
Konuşurken soluk verme çok iyi ayarlanmalıdır. Soluk alırken konuşmaktan
sakınılması gerekmektedir.
Birden soluk verilmemelidir.
Konuşurken soluk vermenin özel durumlara uydurulabilen bir düzeni
olmalıdır.
Doğru soluma diyaframdan yapılmalı, nefesin verilmesinde karın
kasları kullanılmalıdır”
Görüldüğü üzere doğru nefes almak seslerin doğru çıkarılmasına ve bunun
sonucunda da iyi bir diksiyonla kelimelerin ifade edilmesine vesile olmaktadır.
Böylelikle konuşma etkili bir şekilde gerçekleşerek, duygu ve düşüncelerin daha iyi
ifade edilmesi ve sağlıklı iletişim kurulması mümkündür.
Başarılı bir konuşma gerçekleştirmek için iyi bir dinleyici olmak gereklidir.
Başarılı konuşmanın bir amacı olmalıdır.
•Konuşma Bozuklukları
•Konuşma bozukluğu daha önce de bahsedildiği gibi bir çok farklı sebepten
kaynaklanabilmektedir. Diksiyon ve hitabetin temelini oluşturan konuşma
olmadan iyi bir sunumdan bahsetmek olanaksızdır. Bu yüzden konuşma
bozukluğu hususunda, American Speech – Language – Hearing Association
(ASHA) yani Amerikan Konuşma‐Dil‐Duyma Birliği, ses bozukluğu,
artikülasyon bozukluğu ve akıcılık bozukluğu olmak üzere üç farklı
kategorinin olduğunu ifade etmektedir:
•Artikülasyon (Boğumlama) Bozuklukları
•Anlamlı sesletmenin temel koşulu olan artikülasyon; hecelerin tam anlamıyla
anlaşılarak, berrak bir şekilde meydana getirilmesidir. Konuşma esnasında
kullanılan tüm seslerin ve kelimelerin dil bilgisi kurallarına uyguna şekilde
eksiksiz ifade edilmesini sağlamaktadır.
•Vurgu Hataları
•Konuşma sırasında sesleri vurgulu söyleyerek, yapılan sunum sıradanlıktan
çıkarılmaktadır. Ancak vurgu yaparken nerede ve ne zaman yapılacağı çok iyi
bilinmediği taktirde, yanlış yerde yapılan vurgu bir konuşma hatasına sebep
olabilmekte ya da gülünç duruma düşülebilmektedir. Bu hatalara düşmemek
için daha öncesinde vurgulara dikkat eden konuşmacıları dinlemek büyük bir
tecrübe kazandıracaktır. Vurgu çeşitleri 2013 yılında yapılan bir çalışmada,
kelime vurgusu, cümle vurgusu, pekiştirme vurgusu ve ahenk (uyum) vurgusu
şeklinde kategorize edilmiştir.
•Tonlama Hataları
•Tonlama, konuşmanın akıcılığı ve güzelliği açısından önemli bir kavramdır.
Özellikle duygu aktarımının sağlanması hedeflenen konuşmalarda sözcük ve
seslerin anlamını kuvvetlendirmek için kullanılmaktadır. Konuşma esnasında
metin ya da içerikteki sözcüğe anlam değeri katan tonlamalar sözcüklerin
söylenişlerindeki iniş çıkışlardır. Dilimizdeki tonlama türleri şu şekilde ifade
edilmiştir; düz, alçalan, yükselen, alçalıp yükselen ve yükselip alçalan
tonlamadır.
•DİKSİYONUN YARARLARI
•Sağlıklı şekilde nefes alıp vermek üzerinde çalışılması gereken bir unsurdur.
Doğru solunum ancak doğru eğitimci ve doğru eğitimle öğrenilebilmektedir.
Nefes eğitimindeki amaç tam zamanında yeterli ölçüde havayı alıp, söz
söylerken azar azar verebilmektir. Kimileri sadece diyaframla (genellikle
erkekler) kimileri de yalnız kaburgaların üst taraflarıyla (göğüs nefesi‐
genellikle kadınlar) soluk alıp vermektedir. Her iki nefesi birlikte kullanmak
da mümkündür.
•DİKSİYONU GELİŞTİREN UNSURLAR
•Özellikle sözlü iletişim kurarken bireyin kendini ifade etme başarısını artıran
iyi bir diksiyona sahip olmak, etkili sözlü iletişimin olmazsa olmazlarındandır.
DEĞERLENDİRME SORULARI
1. ‘’Diksiyon, çeşitli sesler kullanılarak, vurgu, tonlama ve hız gibi yapı
özellikleri doğrultusunda, konuşmanın bir müzikal yapı biçimine
gelmesidir.’’ tanımı kime aittir?
a) Aristoteles
b) Bülent Halvaşi
c) Güvey Aktay
d) Mehmet Hengirmen
e) Ahmet Aktaş
Eğer birden fazla heceden oluşan bir kelime ise genellikle vurgu son
hecededir.
Cevap Anahtarı
1.b, 2.a, 3.a, 4.c, 5.d, 6.c, 7.a, 8.e, 9.e, 10.a
YARARLANILAN KAYNAKLAR
Aksan, D. (1995). Her Yönüyle Dil‐Ana Çizgileriyle Dil Bilim (I. Ve II. Cilt). Ankara: Türk
Dil Kurumu Yayınları.
Aktay, E. (2019). Sınıf Öğretmeni Adaylarının Diksiyona İlişkin Görüşleri”, Eskişehir
Osmangazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 20(1). 13‐79.
Aristoteles. (2001). Retorik. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları.
Atasoy, F. (2001). Oyunculuk Sanatında Diksiyonun Önemi ve Rolü Üzerinde Bir
Metod Çalışması (Yayınlanmış Yüksek Lisans Tezi), Ankara: Bilkent
Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi Tiyatro Bölümü.
Aydın, E.; ve Başoğlu, N. (2014). Çağrı Merkezi Hizmetleri Programı Öğrencilerinin
Konuşma Becerileri Özyeterlik Algıları: Çaycuma MYO Örneği. Elektronik
Mesleki Gelişim ve Araştırmalar Dergisi, 2(3), 33‐43.
Ayrancı, B. (2016). Konuşma, Konuşma Eğitimi ve Türkçe Programlarındaki
Yeri. Karaelmas Eğitim Bilimleri Dergisi, 4(1), Zonguldak.
Bilgin, M. (2002). Anlamdan Anlatıma Türkçemiz. Ankara: T.C. Kültür Bakanlığı
Kültür Eserleri.
Çakan, M., Gül, G. (2018). Ses Eğitiminde Kullanılan Nefes ve Ses Egzersizlerinin
Konuşma Bozukluklarının Giderilmesinde Kullanılabilirliği. Akademik Müzik
Araştırmaları Dergisi, 8(1).
Çeliker, Z. P., Pınar, E. (2005). İşitme Engelli Çocukların Konuşmalarının
Anlaşılabilirliğini Etkileyen Faktörler. Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri
Fakültesi Özel Eğitim Dergisi, 6(01), 19‐39.
Dumanoğlu, A. (2006). Kekemelerde Yaygın Kekemelik Tutumlarının Kaygısı ve
Depresyon Düzeyleri Açısından İncelenmesi (Yüksek Lisans Tezi). İzmir: Ege
Üniversitesi.
Erdem, İ.; Deniz, K. (2008). Güzel Konuşma Kurslarında Verimliliği Artırmaya Yönelik
Bir Alan Araştırması, Mustafa Kemal Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
Dergisi, 5(10). 77.
Erdem, İ. (2013). Konuşma Eğitimi Esnasında Karşılaşılan Konuşma Bozuklukları ve
Bunları Düzeltme Yolları, Adıyaman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
Dergisi Türkçenin Eğitimi Öğretimi Özel Sayısı, 6(11). 416. Adıyaman.
Ege, P. (2006). Farklı Engel Gruplarının İletişim Özellikleri ve Öğretmenlere Öneriler,
Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Özel Eğitim Dergisi, 7 (2) , 1‐23.
Ankara.
Gülen, G. (2018). Yabancı Dil Olarak Türkçe Öğretiminde Diksiyon, İstanbul: İstanbul
Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enst., (Yayınlanmış Yüksek Lisans Tezi).
Gürhan, D. (2013). Ses Eğitimi Çalışmalarının Politikacıların Konuşma Becerilerine
Etkisi. Fine Arts, 9(1), 33‐45.
Hengirmen, M. (2005). Türkçe Dilbilgisi. Ankara: Engin Yayınevi.
Kalcı, Y. (2016). Politikada Propaganda Araçlarının ve İletişim Tekniklerinin Önemi.
Hoca Ahmet Yesevi Uluslararası Türk Kazak Üniversitesi, Sosyal Bilimler
Enstitüsü Siyaset Bilimleri ve Kamu Yönetimi, Yüksek Lisans Tezi, Ankara.
Özkan, M.; Esin, O.; Tören, H. (2001). Yüksek Öğretimde Türk Dili Yazılı ve Sözlü
Anlatım. İstanbul: Filiz Kitabevi.
Sazak, N. (2002). Ses Eğitiminde Artikülasyon Mekaniği. Abant İzzet Baysal
Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi.
Şahin A.; İşcan A.; Arslan A.; Kılınç A.; Varışoğlu B.; Aksu E.; Yağmur Şahin E.; Kana
F.; Aydın G.; Zorlu Kana H.; Habacı İ.; Gürlek M.; Şengül M.; Sevim O. (2013).
“Konuşma Eğitimi”, Kılınç, A.; Şahin, A., (Ed.) Ankara: Pegem Akademi.
Şahin, M. (2009). Diksiyon Söz Söyleme ve Konuşma Sanatı. İstanbul: Avcıol Basın ve
Dağıtım.
Tansel, F.A. (1978). İyi ve Doğru Yazma Usulleri, III. Edebiyat‐Kompozisyon İlmi
Araştırma ve Metodları, 2.Baskı, Baha Matbaası, İstanbul.
Temizyürek, F.; Erdem, İ.; Temizkan, M. (2007). Sözlü Anlatım. Ankara: Öncü Kitap.
Topçuoğlu, F.; Özden, M. (2012)., Diksiyon ve Konuşma Eğitimi, Ankara: Pegem
Akademi.
Turan, D.; Yıldırım, A.; Arı, N.; Sarı, S.; Aslan, S.; Akaslan, D. (2018). Türk Dili I Ders
Kitabı. Harran Üniversitesi Uzaktan Eğitim Araştırma ve Uygulama Merkezi.
Şanlıurfa.
Yaman, E. (2012). İnsan ve İletişim. Ankara: Akçağ Yayınları.
Diksiyon Nedir, (2019). 08.06.2019 tarihinde
https://diksiyonakademi.com/diksiyon‐nedir adresinden erişildi.
Diksiyonu Etkileyen Faktörler, (2019). 12.06.2019 tarihinde
https://konef.com.tr/egitimleri/diksiyon‐ve‐hitabet/ adresinden erişildi.
Diksiyon Nedir, (2019). 11.06.2019 tarihinde https://akademilider.com/diksiyon‐
iletisim/ adresinden erişildi.
Diksiyon Çalışmaları, (2019). 14.06.2019 tarihinde
https://akademilider.com/diksiyon‐iletisim/ adresinden erişildi.