You are on page 1of 306

SÖZLÜ İLETİŞİM KAVRAMI VE

SÜRECİ

• Sözlü İletişim Kavramı


• Sözlü İletişimin Özellikleri
SÖZLÜ İLETİŞİM VE
İÇİNDEKİLER

• Sözlü İletişim Süreci ve HİTABET


Ögeleri
• Sözlü İletişimin Önemi
Doç. Dr. Ayça ÇEKİÇ
• Sözlü İletişime Etki Eden AKYOL
Faktörler
• Sözlü İletişimde Dikkat
Edilecek Hususlar

• Bu üniteyi çalıştıktan sonra;


• Sözlü iletişim kavramını
HEDEFLER

açıklayabilecek,
• Sözlü iletişimin özelliklerini
sayabilecek,
• Sözlü iletişim süreci ve ögelerini
tanımlayabilecek,
• Sözlü iletişimin önemini
kavrayabilecek,
• Sözlü iletişime etki eden faktörleri
sayabileceksiniz.
ÜNİTE

1
© Bu ünitenin tüm yayın hakları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi’ne aittir. Yazılı izin alınmadan
ünitenin tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, yayımı, çoğaltımı ve
dağıtımı yapılamaz.
Sözlü İletişim Kavramı ve Süreci

Kavram
Sözlü İletişim
Tanımı

Kültür

Resmîlik ve
Gayriresmîlik

Doğrudan-Dolaylı
İletişim

Sözlü İletişimin
SÖZLÜ İLETİŞİM KAVRAMI VE SÜRECİ

Soyutluk- Somutluk
Özellikleri

Argo ve Espriler

Metinlerarasılık

Jargon

Kaynak

İleti

Süreç ve Ögeleri Kanal

Hedef
Sözlü İletişimin Önemi

Geri Bildirim
Sözlü İletişime Etki
Eden Faktörler

Sözlü İletişimde Dikkat


Edilecek Hususlar

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 2


Sözlü İletişim Kavramı ve Süreci

GİRİŞ
İnsanlar günlük yaşamlarını sürdürebilmek için diğer insanlarla, hatta
toplumsal sistemin parçası olan tüm yapılarla, kurum/ kuruluşlarla iletişim kurma
ihtiyacı içerisindedir. Örneğin sabah uyanan insan aile bireyleriyle, iş yerinde iş
arkadaşları ya da yöneticilerle, ihtiyaçlarını karşılamak üzere satın alma davranışı
gerçekleştirirken satıcılarla iletişime geçme ihtiyacı duyar. Bu iletişim eyleminin ise
büyük bir kısmı konuşma ile diğer bir deyişle sözlü iletişim biçiminde
gerçekleşmektedir. Söz söyleme becerisi ve kabiliyetine sahip olan herkes, içinde
yaşadığı toplumun ya da kültürün dili aracılığıyla bu edimi gerçekleştirmektedir.
Bazı durumlarda ise bu durum konuşulacak dilin ait olduğu kültürü bilme
gerekliliğini de doğuracaktır. Konuşma engelli bir insan ise yine işaret diliyle kendi
dilini kullanarak yine o dili anlayan insanlarla konuşarak sözlü iletişim edimini
gerçekleştirecektir. Dil varlığı üzerine kurulu olan sözlü iletişim, çoğunlukla yüz
yüze gerçekleşmektedir. Karşılıklı ve eş zamanlı bir iletişim biçimi olması sebebiyle
iletişimin başarısı açısından oldukça önemlidir.
Sözlü iletişim; insanın kendini ifade edebilmesi, istek ve ihtiyaçlarını
aktarabilmesi, diğer insanları anlaması ve sosyalleşebilmesi ya da başka birçok
nedenle hayatın önemli bir yerinde konumlandırılmaktadır.
Bu ünitede sözlü iletişim kavramının ne anlama geldiği ve neyi kapsadığı
anlatılmaya çalışılacaktır. Bununla birlikte sözlü iletişim süreci ve ögeleri de
açıklanacaktır. Sözlü iletişimin özellikleri, sözlü iletişimin önemi, sözlü iletişime etki
eden faktörler ve sözlü iletişimde dikkat edilmesi gereken hususlar üzerinde
durulacaktır. Ünitenin sözlü iletişimin kapsamının anlaşılması açısından yol
gösterici olması amaçlanmaktadır.

SÖZLÜ İLETİŞİM KAVRAMI


Sosyal bir varlık olan insanın varoluşundan bu yana varlığını sürdürebilmek,
ihtiyaçlarını, duygu, düşünce ve isteklerini aktarabilmek için kullandığı sesler,
sözler ve kelimeler sözlü iletişimin çok eskiye dayanan varlığını ortaya
koymaktadır. Modern zamanların ihtiyacı olarak gösterilen iletişimin aslında ilkel
Sözlü iletişim, sözlü
insanın evrilmesine olan katkısı da görmezden gelinemez.
kültürlerde yüz yüze
ve doğrudan Kavram olarak baktığımızda “Sözlü iletişim (verbal communication) duygu
gerçekleşirken, yazılı ve düşüncelerin sözlerle aktarıldığı en eski ve en etkili iletişim türüdür” (Aziz,
kültürlerde ise dolaylı, 2010).
yazıyla, kitle iletişim
araçları dolayımlı sözle
gerçekleşmektedir. • Mağazalarda müşterilerle ilgilenen satış temsilcilerinin
Örnek

müşteriyi ikna etmek için ya da istek ve ihtiyaçlarını


öğrenmek amacıyla sorular sorması sözlü iletişime örnek
verilebilir. Kişisel satış olarak değerlendirilen bu tutundurma
yöntemi aynı zamanda sözlü iletişimin oldukça etkili bir
biçimidir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 3


Sözlü İletişim Kavramı ve Süreci

Sözlü iletişim, iletişim kuracak olan tarafların birbirlerini anlayabilecekleri dil


ile gerçekleştirilir. Söz konusu dil ise aktarım için sembollere gereksinim duyar.
Sembollerin ise iletişimin tarafı olan kişilerin söylemek istedikleri şeyleri temsil
etmesi gerekmektedir. Semboller bir şeyin yerine geçerek o şeyi temsil ederler.
Örneğin bir olayı, bir kişiyi, bir yeri ya da objeyi, elle tutulup gözle görülebilen
somut objeleri veya bir duygu ya da soyut bir kavramı da işaret edebilir. Somut
kavramlarda iletişimin daha kolay ve anlaşılır olmasına karşın, soyut kavramların
aktarımında iletişim biraz daha güçleşebilmektedir. Bu yüzden sözleri aktaran
sembollerin, iletişimde kullanılan dilin ortak bir dil olması iletişimin başarısında
gereklidir (Aziz, 2010).
Örnek

•Zeytin dalı, barışın sembolü olarak kullanılır. Dört yapraklı


yonca, şansı simgeler. Sözlü iletişimde de birçok kelime bir
başka şeyi daha etkili anlatmak için kullanılabilir.

Örneğin ülkemize gelen turistlerle iletişim kurabilmek için otak bir dile
ihtiyaç duyarız. Genellikle sözlü iletişimin yoğun gereksinim hâline geldiği bu
durumlarda ya onların bizim dilimizi yani Türkçeyi biliyor ve konuşuyor olması ya
da bizim onların dilini (İngilizce, Almanca, Fransızca ya da diğerleri) biliyor ve
konuşabiliyor olmamız gerekir. Ancak burada sadece dilin sembollerini anlamak ve
aktarmak yeterli olmayacaktır. Daha sonraki bölümlerde detaylandıracağımız dil
ve kültür ilişkisi de burada iletişimin başarısında önemli bir rol oynamaktadır.
Mesela kahve kelimesini duymak, anlamak ya da söylemek çoğu zaman
yetmemekte kahve kelimesinin kültürel çağrışımlarını da bilmek gerekmektedir.
Buna ek olarak Aziz (2010)’in de belirttiği üzere, iletişim sürecinde alıcı ile
verici farklı dil kullanabilir. Yukarıda verilen turist örneğinde olduğu gibi. Bu
durumlarda ise iletişimi sağlayan bir üçüncü ya da dördüncü kişi olabilir. Bu
kişi/kişiler konuşulan her iki dili de bilen, çevirmen/tercüman olarak adlandırılan
kişilerdir ve her iki tarafın söylediklerini birbirine çevirerek iletişimi sağlarlar. Bu
ise aynı dili kullananlar kadar etkili bir iletişime olanak vermez. Bunun sebebi ise
vericinin ne kadar iyi söz dizinini kullanırsa kullansın, bir başkasının dili ile
düşüncelerini aktaracağından iletişimde bulunan kişinin kullanacağı dil kadar etkili
olamaz. Aynı zamanda kullanılan sözcükler bir başka dile çevrilirken çeviriyi yapan
kişinin süzgecinden geçirilerek verilecektir. Bu da yine söylenmek istenenin
istendiği gibi aktarılamamasına neden olacaktır.
Semboller bir şeyin
yerine geçerek o şeyi Özetle İletişim sürecinin tarafları olarak tanımladığımız kaynak ve hedef,
temsil ederler. diğer bir deyişle alıcı ve vericinin kullandıkları sembollerin aynı dile ait olması
önemlidir, aksi takdirde iletişim gerçekleşemez. Bu, sadece sözlü iletişim için değil,
tüm iletişim biçimleri için önemli bir noktadır. Ancak sözlü iletişimde tarafların
iletişim sürecini doğru işletebilmeleri için mesajı kodlarken ve kod açarken aynı
anlama ulaşabilmeleri ortak bir kod sistemi, ortak bir dilin varlığını

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 4


Sözlü İletişim Kavramı ve Süreci

gerektirmektedir. “Sözlü İletişim ve Dil” başlıklı 6. Ünite’de dil ve sözlü iletişim


ilişkisi daha detaylı anlatılmaktadır.
Medya ve İletişim Sözlüğü’nde (Chandler ve Munday, 2018) sözel iletişim ve
sözlü iletişim iki farklı kavram olarak verilmektedir. Günlük kullanımda çoğu zaman
aralarında ayrım yapılmamasına karşılık akademik anlamda bir ayrıma gidildiği
görülmektedir. Sözel iletişim (verbal communication), “bir dilsel biçim içinde
sözcüklerin kullanımı veya iletiler vasıtasıyla gerçekleştirilen insan etkileşimi”
Sözlü iletişim mutlaka olarak tanımlanmaktadır. Günlük kullanım, konuşmaya yani sözlü iletişime
konuşma yoluyla ve özellikle de yüz yüze iletişime gönderme yapar. Ancak akademik kullanım
çoğunlukla yüz yüze dolayımlanmış biçimleri, yazılı iletişimi ve zaman zaman da işaret dilini
gerçekleşen bir içermektedir. İletişim biçimlerinin birçoğunda bunlar tamamlayıcı unsurlar olsa da
iletişim türüdür.
mantıksal olarak sözsüz iletişimden ayrılmaktadır (2018).
Chandler ve Munday (2018) sözlü iletişimi İngilizce oral communication
kavramının karşılığı olarak maddelendirmektedir. Sözlü- işitsel iletişim, vokal
iletişim kavramlarını da içerecek şekilde başlıklandırılan maddeye göre sözlü
iletişim “konuşma veya sözlü iletiler aracılığıyla gerçekleşen insan etkileşimi”dir.
“Yaygın kullanımda, geniş anlamda sözel iletişim, özellikle de yüz yüze etkileşim
olarak anılır fakat daha dar anlamda, söylenen sözlere ek olarak vokal ipuçlarının
da kullanılmayı sürdürdüğü, söylenen sözlerin aracılanmış kullanımını da içerir.”

•Telefon konuşmaları ise buna verilebilecek en iyi


Örnek

örneklerden biridir.

Erol Mutlu (2008) ise İletişim Sözlüğü’nde sözel iletişim (verbal


communication) ve sözel olmayan iletişim (Nonverbal Communication) şeklinde
bir ayrım yapmış ve sözel iletişimi insanlar arasında doğal dil aracılığıyla
gerçekleşen iletişim şeklinde tanımlamıştır. Bununla birlikte sözel olmayan iletişim
kavramını ise insanlar arasında konuşma dışındaki araçlarla gerçekleşen iletişim
olarak tanımlamıştır.

•Kıyafetinize eklediğiniz bir rozet ya da aksesuar bir


Örnek

mesaj aktarma özelliğine sahipse sözel olmayan iletişim


içinde değerlendirilebilir. Siyasi bir partinin rozetini
takmak siyasi görüşünüz hakkında karşı tarafa mesaj
verir.

Burada önemli iki nokta karşımıza çıkmaktadır. Sözlü iletişim mutlaka


konuşma yoluyla ve çoğunlukla yüz yüze gerçekleşen bir iletişim türüdür.
İnsanların yaşamın büyük bir kısmında bu iletişim türü ile faaliyetlerini
sürdürdüğünü söylemek yanlış olmaz. Günümüz teknolojisi bu durumu biraz
farklılaştırıp sınırlandırmış olsa da hâlâ etkisini kaybettiğini söyleyemeyiz.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 5


Sözlü İletişim Kavramı ve Süreci

Günlük yaşam faaliyetlerinde insanlar arasındaki karşılıklı konuşmanın her


türü sözlü iletişim olarak nitelendirilir. Örneğin yüz yüze görüşme, resmî ya da
gayriresmî toplantılar, sohbetler, hitaplar, selamlaşmalar, hâl hatır sormalar vb. Bu
sebeple insan yaşamının uyku dışındaki zamanlarında sözlü iletişim önemli bir yer
tutar. İnsan günün büyük bir kısmını konuşarak ya da dinleyerek geçirmektedir
(akt: Gökçe, 2013). Örneğin sabah kalkar kalkmaz aile ya da hane bireylerine
günaydın dileyerek başlamak, alışveriş yaparken satıcı ya da satış temsilcisi ile
iletişime geçmek, sosyal aktivite planı yapmak için arkadaşlarla fikir alışverişi
yapmak ve buna benzer birçok şey için sözlü iletişime ihtiyaç duyarız. Kimi zaman
da duygularımızı aktarmak ya da paylaşmak için.
Bu yüzden sözlü iletişim en temel ve birincil iletişim yöntemidir ve ister
Sözlü iletişim en
temel ve birincil doğrudan ister bir araç aracılığıyla olsun mutlaka dil ile gerçekleşmektedir. Bu
iletişim yöntemidir. yüzden sözlü iletişimin en temel unsuru konuşulan ya da yazılan dildir (Gökçe,
2013).
Gökçe (2013) sözlü iletişimin etkili bir iletişimde tek başına yeterli
olamayacağına, sözsüz iletişim becerisinin de geliştirilerek sözlü iletişimin
tamamlayıcısı olması gerektiğine önemle vurgu yapmaktadır. Bununla birlikte
insanları anlamak ve insanlar tarafından anlaşılabilmek için hem sözlü hem sözsüz
iletişimde yeterli donanım ve beceriye sahip olmak gerektiğini söylemektedir.
Ayrıca insanlar sözsüz boyutta hiçbir şey söylemeden de iletişim kurup mesaj
gönderebilirken sözlü iletişimde ileti göndermeme, mesaj vermeme imkânı yoktur,
somut dil kullanımını şarttır.

•Karşınızdaki kişinin söylediklerine inanmadığınızı sözlü


Örnek

olarak söylemeseniz bile beden dilinizle, jest ya da


mimiklerinizle, yüz ifadenizle belli edebilirsiniz. Fakat sözlü
iletişimde bir şeyi söze dökmeden söylemenin yolu yoktur.
Sessiz sinema oynadığınızı düşünün, bir filmi anlatmak için
bile birçok kavramı sözlü olarak anlatmak ihtiyacı
duyarsınız.

Söz, insanın bütün bir iletişimsel eylemi bilinçli ve niyetine uygun biçimde
örgütlemesine imkân vermesi yönüyle sözsüz iletişimden ayrılır (Güngör, 2011).
Özetle sözlü iletişimle gönderdiğiniz mesajların oluşturmasını istediğiniz etki
tasarlanmış bir etkidir diyebiliriz. Karşınızdakine bağırarak bir şey söylemek ile
yumuşak bir şekilde söylemek de bilinçli ve niyetli bir biçimdir.

SÖZLÜ İLETİŞİMİN ÖZELLİKLERİ


Sözlü iletişim en yaygın ve en etkili iletişim biçimlerinden biridir. Sözlü
iletişimin özellikleri aslında dil ile olan ilişkisinden kaynaklanmaktadır. Bu
özelliklerden biri temel söz varlığı diğeri ise yabancı sözcüklerin kullanılmasıdır.
Sözlü iletişimin, buna çoğu zaman yazılı iletişimde dâhil edilebilir, etkili olabilmesi
dilin alıcı tarafından anlaşılabilmesi gerekir. Bunun için de temel söz varlığına

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 6


Sözlü İletişim Kavramı ve Süreci

gereksinim duyulur. Bu ise iletişime girecek kişilerin içinde yaşadığı toplumun


yüzyıllar boyu kullandığı ve geliştirdiği dilidir (Aziz, 2010).
Toplumsal gelişme zamanla temel söz varlığını da genişletebilir. Örneğin
dijital iletişim kanalları, toplumsal yaşamda dilin kapsamını geliştirmiştir. Daha
önce konuşurken kullanmadığımız birçok kelime, simge bugün düşünce ve
İletişimde alıcının dil duyguları anlatmak için dile yerleşmiştir. Emojiler bunun en güzel örneklerinden
varlığı kapasitesinin biridir. Ayrıca İstanbul Türkçesi ayrımı da Anadolu’da kullanılan halk dili ile
öğrenilmesi ve mesajın Türkçenin sözlü iletişimde nasıl farklılaştığını göstermektedir.
bu dil çerçevesinde
oluşturulması
önemlidir.
•Bir şeyin bizi çok eğlendirdiğini, güldürdüğünü biraz
Örnek

abartılı biçimde anlatmak için "gülmekten öldüm" derken,


dijital konuşma diline eklenen emojiler ile bunu ifade
etmek için gözünden yaşlar gelen gülen surat kullanmak
gerekiyor.

Ayrıca iletişimde bulunan taraflar, anlaşmak için yabancı sözcük kullanmak


zorunda kalmaktadırlar. Böyle durumlarda yaygın olarak bilinmeyen sözcüklerin
açıklanması sözlü iletişimin başarısı için oldukça önemlidir. Alıcı, kaynağın
kullandığı kelimeleri anlamadığında iletişim başarıya ulaşmaz. Bu sebeple
iletişimde alıcının dil varlığı kapasitesinin öğrenilmesi ve mesajın bu dil
çerçevesinde oluşturulması önem kazanır (Aziz, 2010).

•Girift kelimesi Türkçedeki karmaşık kelimesinin yerine çok


sık kullanılmaktadır. Ancak yabancı kökenli bu kelimenin
Örnek

herkes tarafından anlaşılacağını söyleyemeyiz. Sözlü


iletişimde bazen söylediklerimizin, kullandığımız
kelimelerin; alıcının, diğer bir deyişle iletişime geçilen
kişinin zihninde, söz dağarcığında bir karşılığı olması
gerekir. Paradigma, sofistike vb. kelimeler bu yabancı
sözcüklerden birkaçıdır.

Sözlü iletişimi diğer iletişim biçimlerinden ayıran özellikler ise şu şekilde


sıralanmaktadır (Güngör, 2011):
• Sözlü iletişim kültürle biçimlenir: Sözlü iletişim kültürden bağımsız olamaz.
Söz ve dil, kültürün içinde şekillenip anlam kazanır ve her kültürün kendine
has bir iletişim tarzı vardır. Geleneksel kültürlerde sözlü iletişimin kullanım
Söz ve dil, kültürün
içinde şekillenip anlam alanı oldukça geniş olmakla birlikte kırsal kültürel ortamlarda iletişim
kazanır ve her nerdeyse tümüyle sözlü olarak gerçekleşir. Aynı ağırlık yerel kültürel
kültürün kendine has ortamlar için de söz konusudur. Modern kent kültürlerinde yazının yaygın
bir iletişim tarzı vardır. olması, sözlü iletişimin etkinlik alanını kısıtlar. Yüz yüze ilişkilerin ve sözlü
iletişimin hâkim olduğu kültürler, sözlü kültür olarak adlandırılırken;
yazının hâkimiyetindeki kültürlere, yazılı kültür adı verilmektedir. Bu,
kültürlerdeki iletişim biçimi açısından da önemli bir ayrımdır. Sözlü

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 7


Sözlü İletişim Kavramı ve Süreci

kültürel ortamlarda sanat, edebiyat vb. de sözlü iletişim temeli üzerine


biçimlenirken yazılı kültür ortamlarında ise sözün kullanımı aracılanır. Söz
her durum ve ortamda insan iletişiminde temel araçtır. Ancak kültüre göre
yapısal değişiklikler gösterebilir.
• Resmîlik ve Gayriresmîlik: İletişim ortamının koşulları, iletişime giren
taraflar arasındaki ilişkinin biçimi ve konuşmanın konusuna göre, sözlü
iletişim; resmî veya gayriresmî olabilir. Örneğin aile, gayriresmî sözlü
iletişimin en bilinen ortamlarındandır. İletişim ailede resmî olmayan bir
Sözlü iletişim, iletişime biçimde daha samimi ve belki de kuralsız diyebileceğimiz bir biçimde işler.
giren kişilerin birçok Arkadaş gruplarında da aynı şekildedir. Ancak gayriresmî iletişim de
özelliğinden etkilenir. grubun yapısına göre kendi içinde farklılık gösterebilir. Örneğin arkadaşlar
Sosyokültürel arasındaki sözlü iletişim aileye göre daha gayriresmî olabilir. Bunun sebebi
özellikler, eğitim ise ailede yazılı kurallara bağlı olmasa da kurumsal bir yapı ve bir
durumu ve düşünsel hiyerarşinin söz konusu olmasıdır. Bu da iletişimin biçimini etkilemektedir.
özellikleri bunlardan Arkadaş gruplarında iletişimin biçimini etkileyen durumlar da söz
birkaçıdır. konusudur. Kamusal bir yanı olan arkadaş gruplarında beğenilme arzusu,
kabul görme, takdir edilme gibi istekler, tavır ve davranışlara etki eder. Bu
da sözlü iletişimin resmî ya da gayriresmî boyutunu belirler. Bu, ilişkilerin
birincil ve ikincil düzeyde olmasıyla resmî ve gayriresmî olması arasında
birebir bir ilişki olduğunu gösterir. Kısaca birincil ilişkilerde iletişim
gayriresmî iken ikincil ilişkiler iletişim daha çok resmiyet üzerine kurulur.
• Doğrudan veya dolaylı iletişim: Sözlü iletişimin doğrudan mı yoksa dolaylı
mı olduğu da iletişimin biçimini etkilemektedir. Doğrudan yüz yüze
gerçekleştirilen iletişimde, tarafların söz üzerindeki denetimleri güçtür.
Söylenen sözün geri alınması, etkisinin değiştirilmesi, hiç söylenmemiş gibi
olması düşünülemez. Örneğin arkadaşınıza yaptığınız bir şakaya
arkadaşınızın kırıldığını anladığınızda bunu düzeltmek için, onun gönlünü
almak için yeni mesajlar üretebilirsiniz. Kendisinden özür dileyebilirsiniz
Birincil ilişkilerde
ancak hiç söylenmemiş gibi etkisini azaltamazsınız. Ancak dolaylı olarak
sözlü iletişim
gerçekleşen sözlü iletişimde, söylenenleri denetleme söylemekten
gayriresmî iken ikincil
vazgeçmek mümkündür. Burada özellikle yazılı iletişimden bahsedebiliriz.
ilişkiler iletişim daha
Yazılı iletişimde kodladığınız mesajları tekrar tekrar okuyup değişiklikler
çok resmiyet üzerine
yapabilir, karşınızdaki kişinin ya da kişilerin yanlış anlayabileceği ifadeleri
kurulur.
değiştirebilirsiniz. Sözlü iletişimin dolaylı olduğu durumlarda yüz yüze
iletişimde iletişimin etkisini destekleyen sözsüz iletişim unsurları yani jest,
mimik, beden dili ifadelerinin olmayışı duygusal etkiyi ortadan
kaldırdığından mesajdan öznel çıkarımlarda bulunmak da söz konusu
olmaz. Ancak bunun da duyguları aktarırken tarafların zorlanmasına sebep
olduğu söylenebilir. Örneğin sosyal ağlarda anlık mesajlaşmalarda insanlar
dolaylı olarak sözlü iletişimi gerçekleştirmektedir. Duyguların
aktarılamaması ya da yanlış anlaşılmaların meydana gelmesinden olsa
gerek duyguları aktarmak için emoji kullanımları ya da çeşitli hareketli
resimlerin kullanımı ihtiyaç hâline gelmiştir. Resmî iletişim söz konusu
olduğunda ise iletişimin dolaylı olması, doğrudan olmasından daha
etkilidir. Örneğin kurum içinde sözlü iletişim dedikodu olarak

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 8


Sözlü İletişim Kavramı ve Süreci

algılanabileceğinden yönetimle ilgili istek, şikâyet ya da bilgilendirmenin


dolaylı iletişim yoluyla, diğer bir deyişle yazılı olarak gerçekleşmesi daha
etkili olacaktır.
• Soyutluk ve Somutluk: Sözlü iletişim, iletişime giren kişilerin birçok
özelliğinden etkilenir. Buna sosyokültürel özellikler, eğitim durumu,
düşünsel özellikleri vb. etki edebilir. Bu da anlatı örgüsünün somut ya da
soyut oluşunu belirler. Örneğin eğitim düzeyi düşük, alt sosyokültürel
kesimde yaşayan insanların iletişim kurarken kullandıkları kelime sayısı,
yüksek eğitimli üst kültürel yapıya ait insanlara göre daha azdır. Kullanılan
kelimeler, kendini ya da olayları ifade biçimleri, diğer bir deyişle sözel
iletişim örgüsü daha gündelik ve somuttur. Sözlü iletişimin entelektüel
boyutunda ise iletişimsel edim daha soyut sözcüklerle gerçekleşir. Kavram
ve tanımların, terimlerin kullanımı ağır basar.
• Argo ve Espriler: Sözlü iletişimin günlük yaşamda çoğunlukla argo olarak
tanımlanan sokak dili ile gerçekleştirdiğine de şahit oluruz. İnsanlar
özellikle kişiler arası iletişimde argo sözcük ve deyimlere sıklıkla
başvururlar. Bunu samimiyetin, özgürlüğün, dürüstlüğün, dobralığın bir
göstergesi olarak da gördükleri söylenebilir. Argo kullanımına toplumun alt
kesiminde ve onların yüz yüze iletişime girdikleri yerlerde (kahvehaneler,
pazarlar, varoş semtlerde vb.) daha çok rastlandığı düşünülse de popüler
kültürün sardığı dünyada alt üst sınıf ayrımı yapmak da çok doğru
görünmemektedir. Örneğin bugün sanatçılar, siyasetçiler, yazarlar vb. ile
eğitim seviyesi yüksek kişilerin de sözlü iletişimde argo sözcüklere
başvurdukları görülmektedir. Espri ise sözlü iletişimde konuşmacının
dinleyicinin dikkatini çekmek, bazen dağılan dikkati toplamak ya da
konuşmayı renklendirmek amacıyla mizaha başvurduğu zamanlarda
sıklıkla görülür. Konuyla ilgili espriler dinleyicinin konuya yaklaşmasını
sağlamakla birlikte konuşmacının ya da kaynağın yaşadığı gerilimi de
azaltıcı bir rol oynar (Gürüz ve Temel Eğinli, 2013). Espri, doğru ve yerinde
yapılması gereken bir konudur. Sözlü iletişimde ağızdan çıkan sözcüklere
ve tonlamaya dikkat etmek gerekir. Yapılan espri, konuşmanın kötüye
gitmesine sebep olabilecek yanlış anlamalara da sebebiyet verebilir. Bu
yüzden dinleyiciyi tanımak ve onun rahatsız olabileceği esprilerden
kaçınmak gerekir.
• Metinlerarasılık: Sözlü iletişimin içeriği, diğer bir deyişle dilin basit ya da
zengin oluşu da iletişimin kalitesini, etkisini farklılaştırır. Mesajların çeşitli
metinlerle desteklenmesi, örneğin; fıkra, deyim, atasözü, yeri geldiğinde
bir film sahnesi, yeri geldiğinde bir öykü ile süslenmesi, mesajın dinlenmesi
açısından da fark yaratır. Örneğin cimri bir insanı anlatırken ya da cimri bir
insana cimriliğini anlatmak için “cebinde akrep var” demek “çok cimrisin”
demekten daha etkilidir. İkinci ifadede karşı tarafın tepkisine sebep olacak
bir itham varken, birinci ifadede ise kişiyi düşündürürken gülümsetebilmek
mümkündür.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 9


Sözlü İletişim Kavramı ve Süreci

• Jargon: “Jargon, dilin ve sözün bir tür paradigmasıdır” (Güngör, 2011).


Toplumsal yaşamda birçok jargonun varlığından söz edilebilir. Her sınıfın,
her mesleğin, her kültürün, her dilin, yaş ya da cinsiyet gruplarının
kullandığı bir jargon vardır. Hatta günümüz dijital toplumlarında iletişimin
gerçekleştiği ortam bile dilin jargonunu belirlemektedir. Örneğin sosyal
medyanın dili ya da jargonu ile günlük yaşamda yüz yüze ya da sözlü
iletişimde bile bu değişiklik gösterebilir. Dolayısıyla sözlü iletişim de bu
jargon ile biçim bulur. Örneğin bir doktorun meslektaşları ile konuşurken
jargon kullanması sözel iletişim açısından önemlidir, ancak sosyal yaşamda
Her sınıfın, her mesleki jargon ile konuşması kendini beğenmişlik, diğer insanları ya da
mesleğin, her karşısındakini küçümseme olarak anlaşılabilir. Bu sebeple sözlü iletişimde
kültürün, her dilin, yaş istenen kalitenin yakalanabilmesi, iletişime girilen tarafın jargonunu
ya da cinsiyet
bilmeyi de gerektirir.
gruplarının kullandığı
bir jargon vardır.
SÖZLÜ İLETİŞİM SÜRECİ VE ÖGELERİ
Günlük yaşantımızın büyük bir bölümünde diğer insanlarla ya da kurum/
kuruluşlarla sürekli bir iletişim hâlinde olduğumuzu söyleyebiliriz. Bu iletişim
biçimimiz kimi zaman sözlü, kimi zaman yazılı, kimi zaman da sözsüz olarak
gerçekleşebilmektedir. Örneğin bir arkadaşınızı gördüğünüzde ona seslenip el
sallamanız ya da gördüğünüz hâlde kafanızı çevirip gitmeniz de iletişim sürecini
başlatmaktadır. Olumlu ya da olumsuz birçok mesajı çevremize bilinçli ya da
bilinçsiz bir şekilde verebiliriz. Ancak etkili bir iletişimde, süreci bilinçli olarak
yönetmek gerekir. Bunun için de özellikle iletişim sürecinin yapısını ve ögelerini iyi
bilmek gerekir. Öncelikle iletişimin durağan olmadığını, süreklilik arz eden bir
süreç olduğunu bilerek işe başlamak gerekir. Kimi zaman kesintiye uğrasa da
iletişim süreci tekrar tekrar farklı zamanlarda farklı amaçlar için başlayan, devam
eden ve biten bir süreçtir.
İletişim süreci diğer insanları bilgilendirmek, yönetmek, ikna etmek,
eğlendirmek ve bunun yanında bilgilenmek gibi amaçları içermektedir (Tuna,
2012).
Anlamların ya da bilgilerin paylaşılması olarak tanımlanabilen iletişim süreci
4 ana ögeden oluşmaktadır. Bunlar; kaynak, ileti, kanal/araç ve hedeftir. Ancak
iletişimin etkinliğini artıran ve çift yönlü olmasını sağlayan önemli bir öge de geri
bildirimdir. Özellikle kişiler arası iletişim ve sözlü iletişimde oldukça önemlidir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 10


Sözlü İletişim Kavramı ve Süreci

Geri Konuşmacı
bildirim (Kaynak)

Dinleyici
Kodlama
(hedef)

İleti
Kodaçma
(Mesaj)

Kanal
(ses, söz,
konuşma)

Şekil 1.1. Sözlü İletişim Süreci

Sözlü İletişim süreci genel iletişim sürecinden çok farklı değildir. Burada en
önemli husus, mesajın dil varlığından kaynaklanan bir konuşmayla ve çoğunlukla
yüz yüze gerçekleşmesidir. Geri bildirim ögesinin belirgin ve genellikle eş zamanlı
olması, iletişimi de döngüsel hâle getirmektedir. Bu süreç planlı bir konuşma ve
dikkatli bir dinlemeyi gerektirir.
İletişim sürecinin bu temel ögeleri şu şekilde tanımlamaktadır (Gökçe, 2013;
Aziz, 2010; Zıllıoğlu, 2018):

Kaynak
İletişim biliminde İngilizce “communicator” teriminin karşılığı olup içerik
açısından oldukça kapsamlıdır. Reklam iletişimi söz konusu olduğunda kaynak
Kaynak, “algılama, reklamveren kurum ya da kuruluş iken, bir konuşma, sempozyum ya da toplantıda
seçme, düşünme,
konuşmacı kaynak konumundadır. Genel iletişim sürecinde olduğu gibi sözlü
yorumlama
süreçlerinde ürettiği iletişimde de (hangi biçimi olursa olsun) başka bir kimseye/kimselere araç ve
anlamlı iletileri kanallar aracılığıyla bir şey iletmek isteyen ve iletişimi başlatan kişi anlamında
simgeler aracılığıyla kullanılmaktadır.
gönderen kişi ya da
kişilerdir”. Zıllıoğlu (2018)’na göre kaynak, “algılama, seçme, düşünme, yorumlama
süreçlerinde ürettiği anlamlı iletileri simgeler aracılığıyla gönderen kişi ya da
kişilerdir”.

İleti (Mesaj)
İleti (communicate) iletişime giren konuşmacı/kaynak ile dinleyici/hedef
arasındaki ilişkiyi sağlayan temel ögedir. Bu yüzden iletişim sürecinin merkezini
iletiler oluşturmaktadır. Örneğin yolda yürürken yanımızdan geçip giden kişinin
bize bakıp kafasını çevirmesi iletişimsel bir anlam ifade etmemektedir. Ancak o
kişinin durup bize adres sorması iletişimi başlatmaktadır. Burada bizden bilgi
almak için oluşturacağı ileti, iletişimin dolayısıyla iletişimi başlatma amacında
başarıya ulaşmasına yol açacaktır. Diğer bir deyişle ileti, güncel olarak belli

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 11


Sözlü İletişim Kavramı ve Süreci

ortamlarda üretilen ve karşılıklı paylaşılan sözlü ve sözsüz ifade biçimlerinin


tümünü içermektedir.

Kanal/ Araç
İletişimin tarafları yani kaynak ile hedef arasında işaret hâline dönüşmüş
iletinin gitmesine olanak sağlayan yola kanal adı verilmektedir. Kanal/araç, iletinin
aktarılmasında/gönderilmesinde ve karşı taraftan alınıp algılanmasında aracı rolü
oynar. Bu yüzden kanal/araç seçiminin iletişimin etki ve başarısında önemi oldukça
Kanal/araç iletinin büyüktür. Kime, hangi amaçla, ne söylemek ya da neyi iletmek istediğimiz
aktarılmasında/gönder aracı/kanalı belirler.
ilmesinde ve karşı
taraftan alınıp Hedef
algılanmasında aracı İletinin ulaşması, algılanması istenen kişi/kişiler iletişim sürecinde hedef
rolü oynar.
olarak tanımlanır. Kaynaktan gelen iletileri biyolojik ve psikososyal süreçlerden
geçirip yorumlayan ve sözlü ya da sözsüz tepkide bulunan kişilerdir (Zıllıoğlu,
2018). Bu, ders dinleyen öğrenciler olabileceği gibi televizyonda bir reklamı gören,
haberi izleyen kişiler de olabilir. Kimi zaman da bir kitap okuyucusu ya da mektup
yazılan kişi. Örnekleri çoğaltmak mümkündür.

•Televizyon izleyicisi, gazete okuyucusu, radyo dinleyicisi,


Örnek

internet kullanıcısı, Twitter takipçisi, konferans


dinleyenler, sinema izleyicileri vb. çeşitli hedef
örneklerindendir.

Kısaca hedef; gönderilen iletiyi algılayan, algıladığını ve anladığını gösteren


kişidir. Burada yani hedef kavramında, kaynağı şahsen tanıyıp tanımamakla ilgili
bir ayrım söz konusu değildir.

Geri Bildirim (Feedback)


Geri bildirim, alıcının mesaja olan tepkisini kaynağın öğrenmesi ile ilgilidir.
Bu ögenin olmadığı ortamlarda iletişimin tek yönlü olduğu söylenebilir. Çünkü
mesajın hedef tarafından alınıp alınmadığı, derecesi, bu mesaja olan tepki, hatta
mesajın oluşturduğu etki, bu ögenin olmadığı durumlarda bilinemez. Geri bildirim,
iletişimde bulunan kişinin/kaynağın diğerleri ile olan ilişkisini şekillendirir.
Yukarıda sayılan 4 öge, iletişim sürecinde bulunması zorunlu ögeler iken;
geri bildirim, etkili iletişim için gerekli bir ögedir. Özellikle sözlü iletişimde ve kişiler
arası iletişimde son derece önemlidir. İletişim ediminin sürüp sürmeyeceği, hangi
içerikte ne kadar devam edeceği bu ögenin, yani geri bildirim varlığına bağlıdır
(Aziz, 2010).
Geri bildirim 4 önemli şekilde meydana gelebilir (Aziz, 2010):
• Olumlu-olumsuz geri bildirim: Mesajın kabul edildiğini ya da kısmen kabul
edilmediğini, reddedildiğini gösterir. Bu durum, mesajın kaynak tarafından

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 12


Sözlü İletişim Kavramı ve Süreci

yeniden kodlanıp, içeriğinin değiştirilip gönderilmesini gerektirir.


• Hemen/ gecikmiş geri bildirim: Kişiler arası iletişimde ister yüz yüze ister
araçlı olsun geri bildirimin anında gerçekleşmesi beklenir. Geri bildirim
anında gerçekleşmediğinde, iletişimin etkisinin azaldığı, koptuğu
söylenebilir.
• Eleştirel/ destekleyici geri bildirim: Normalde geri bildirimden beklenen,
mesajın kabul edilmesi/ desteklenmesi sonucudur. Ancak bu bazen
eleştirel ve yargılayıcı olabilir. Olumsuz bildirimin bir derece öncesidir. Bu
geri bildirim sürecin sonrasındaki gelişmeleri de belirleyicidir.
• İleri bildirim: Bazı durumlarda mesaja verilen geri bildirimler, gelecek asıl
mesajı da öngörebilir. Bu tür geri bildirime ileri bildirim denir. İleri bildirim
iletişim engellerini ortadan kaldırarak iletişimi kolaylaştırır. Bu durumda
kaynağın verdiği mesaja ilişkin eleştiri ya da tartışma ya azdır ya da hiç
yoktur. Gelen tüm mesajlar kabul edilir.

SÖZLÜ İLETİŞİMİN ÖNEMİ


İletişimi iletiyi gönderen ya da iletişimi başlatan ve iletiyi alan arasındaki etki
sürecine indirgemek yanlıştır. Nasıl ya da hangi düzeyde gerçekleşirse
gerçekleşsin, iletişimde temel olan ortaklaşma ve paylaşımdır (akt: Tuna, 2012).
Sözlü iletişimde ya da bunun en çok vücut bulduğu kişiler arası iletişimde
tek taraflılık hiçbir zaman söz konusu olmamaktadır ve olamaz (Gökçe, 2013).
Anlamların paylaşılması ve bir hedefi gerçekleştirmek üzere sözlü iletişime
başvuran kişi ya da kişilerin bu çift yönlü iletişim fırsatına sahip olmaları, bu
iletişim türünün önemini oldukça artırmaktadır. Çünkü anında geri bildirim fırsatını
yakalayan kaynak, hem karşı tarafı anlayıp yeni mesajlar üretebilmekte hem de
yanlış giden bir şeyler varsa anlayıp düzeltme imkânına sahip olmaktadır. İkna
Sözlü iletişimde temel edici iletişim söz konusu olduğunda sözlü iletişimin önemi daha da artmaktadır.
olan, ortaklaşma ve Örneğin kitle iletişim araçlarında gördüğümüz ve bir ürün ya da hizmeti satın alma
paylaşımdır. konusunda ikna edici mesajlar veren reklam dolayısıyla reklamveren sözlü iletişim
sürecindeki anında geri bildirim ya da çift yönlülükten mahrumdur. Ancak bir
ürünün (Word of mouth) ağızdan ağıza iletişim yoluyla potansiyel alıcıları daha
kolay satın almaya ikna ettiği durumlar söz konusudur. Örneğin kişisel satış
uzmanları sözlü iletişimi kullanarak alıcıları daha kolay ikna edebilmektedir
diyebiliriz.
Sözlü iletişimde karşılıklı duygu paylaşımı da söz konusudur. Kişiler mesajları
sözsüz iletişim göndergeleriyle birlikte değerlendirerek anlam üretirler. Örneğin
mesajınızı iletirken ses tonunuzun yumuşak ya da sert oluşu mesajın anlamını
etkiler. Kaynağın vermek istediği mesajı kodlarken alıcının da mesajı açarken
doğru bir anlam yüklemesi sözlü iletişim açısından önemlidir. Sözlü iletişimle
ağızdan çıkan ve kulağa ulaşan mesajların ne amaçla, nasıl kodlandığı, nasıl
gönderildiği, nasıl açımlandığı ve hangi etkinin ortaya çıktığı oldukça önemlidir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 13


Sözlü İletişim Kavramı ve Süreci

Sözlü iletişim kontrol edilebilir ve denetlenebilme özelliği ile kaynak ve hedef


arasında etkili bir iletişimin gerçekleşmesi için önemli bir iletişim türüdür.

SÖZLÜ İLETİŞİME ETKİ EDEN FAKTÖRLER


İletişimin yalnızca sözlü simgelerin oluşturduğu dil ile gerçekleştiği
düşünülse de gerçekte kişiler arası iletişimde hem sözlü hem de sözsüz simge ve
işaretler eş zamanlı olarak kullanılır. Hatta beden dili ya da sözsüz iletişim unsurları
olarak değerlendirilen iletiler (yüz ifadeleri, el kol hareketleri, bedenin duruşu, ses
tonu vb.) iletişimde kullanılan iletilerin büyük bir kısmını kapsamaktadır. Bu
yüzden hiçbir iletişim etkinliğinin sözsüz simgeler olmadan gerçekleşmesi
düşünülemez (Gökçe, 2013). Bu da gösteriyor ki sözlü iletişim, sözsüz simgelerle
tamamlanmakta ve çoğu zaman daha da güçlenmektedir.
Sözlü iletişim dinamik bir yapıdır ve hem iç zihinsel süreçleri hem de dış sözel
etkileri içinde barındırır. Sözlü iletişim eylemi yaygın olarak şunlardan etkilenir
(Janoušek, 2019):
• Konuşmacının iletişim eylemi ile ilgili motivasyonu,
• Konuşmacının niyet ya da hedefi,
• Konuşmacı için iletişimin anlamının ne olduğu, diğer bir deyişle neden
iletişim kurmak istediği,
• Konuşmacının mesajın görünümü ve müteakip kodlaması hakkında karar
Sözlü iletişim dinamik vermesi,
bir yapıdır ve hem iç • İletişimin maddi içeriği ile ilgili ifade,
zihinsel süreçleri hem
• Alıcının mesajı kabul etme ve müteakip kod çözme işlemine karar vermesi,
de dış sözel etkileri
içinde barındırır. • Alıcı için iletişimin anlamının ne olduğu,
• Konuşmacının alıcının, niyeti, hedefi ya da motivasyonuna ilişkin tahmini,
• İletişimin alıcının üzerindeki etkisi (alıcının motivasyonunu da içeren
etkisi).
Bunun dışında sözlü iletişime etki eden birçok faktör düşünülebilir. Kaynağın
özellikleri (biyolojik, sosyopsikolojik özellikler vb.), kaynağın güvenilirliği, sempatik
olup olmayışı vs., alıcının özellikleri, iletişim ortamı, mesajın yapısı, kullanılan dil,
argo kullanımı, simgeler, sosyokültürel yapı, yasa, yönetmelikler vb.
Günümüzde yasa ve yönetmelikler de sözlü iletişim sürecini belirleyici rol
oynamaktadır.

•Magazin dünyasında sıkça gördüğümüz hakaret


Örnek

davalarına konu olan sözlü iletişim yanlışlarını


yapmamak için neyi nasıl söylersek suç işlemiş oluruz
bilmemiz gerekir.

SÖZLÜ İLETİŞİMDE DİKKAT EDİLECEK HUSUSLAR


Sözlü iletişimde iletişim sorunlarına sebep olabilecek durumları bilmek
doğru ve etkili bir iletişim için önemlidir. İletişimde yaşanan sorunlar ve bunlara

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 14


Sözlü İletişim Kavramı ve Süreci

yol açan sebepler, sözlü iletişimde dikkat edilmesi gereken hususlar olarak
karşımıza çıkmaktadır. Bu yüzden sözlü iletişim sürecini etkileyen bazı konulara
kısaca değinmekte yarar görülmektedir.
Algı: Duyu organları aracılığıyla beyne ulaşan verilerin/ uyaranların
örgütlenmesi, yorumlanması, anlamlandırılması süreci olarak tanımlanan algı,
sözlü iletişimde özellikle hedef yani alıcı açısından önemlidir. Kaynağın verdiği
mesajın duyu organlarına ulaşması, algılama olmadan bir şey ifade etmez. Bu
yüzden duyusal verilerin algılanması, yani anlamlandırılması gereklidir. Alıcının
mesaja ne tepki vereceği, ancak algılama sonrasında kararlaştırılabilir. Aynı
duyusal uyarıcılar farklı kişilerce farklı şekillerde algılanabilir, bu da kişiler arası
iletişimde çeşitli sorunlara yol açabilir. Örneğin kaynağın ya da konuşmacının
kullandığı bir kelime, bir kişi tarafından şaka olarak algılanabilirken bir başkası
tarafından hakaret kabul edilebilir. İnsanların neyi nasıl algılayacakları ise içinde
yaşanan kültür ve geçmiş yaşantıdan etkilenir (Dökmen, 2010). Bu yüzden sözlü
iletişimin başarısı için alıcının algılaması ile ilişkili hususlara dikkat edilmesi gerekir.
İletişimi engelleyen ya da güçleştiren durumlardan biri de iletinin ve iletişim
taraflarının yapısından kaynaklanan sorunlardır. Bunlar ise (Gökçe, 2013);
• Kaynağın kendisi hakkındaki imajı,
• Alıcının kendisi hakkındaki imajı,
• Alıcının kaynak hakkındaki imajı,
• Örtülü anlamlar olgusudur.
Bir diğer faktör dil engelleridir. Hem içerik hem de ilişki bazında söz konusu
olan dil engelleri de ya anlaşılmamaya ya da yanlış anlaşılmaya sebep olur. İçerik
düzeyinde anlaşamama, kaynak ve alıcının aynı dil kod sitemini kullanmamaları
Toplumsal roller, olarak açıklanabilir. İlişki bazında dil engelleri ise (Gökçe, 2013);
kurumsallaşarak
kişinin pozisyonuna • Simgelerin yanlış anlaşılması,
göre oynanması • Konuşma eylemlerinin yanlış yorumlanması,
beklenen tutum ve
• Dinleme ve algılama yetersizliği olarak sıralanabilir.
davranışlarıdır.
Rol ve statü farklılıkları da sözlü iletişimde önemli bir yere sahiptir. Kaynağın
ya da alıcının toplumsal statüsü, kişinin toplumsal yerinin neresi olduğunu anlatır.
Toplumsal rol ise kişinin ne yaptığını anlatır. Toplumsal roller, kurumsallaşarak
kişinin pozisyonuna göre oynanması beklenen tutum ve davranışlarıdır. İnsanlar
çok farklı rollere sahip olabilirler ve kendilerinden beklenen tutum ve davranışlara
bağlı olarak iletişim kurmaktadırlar.

• Örneğin anne rolündeki bir kadın çocuğuyla iletişim


Örnek

kurarken ayrı, kendi annesi ile iletişim kurarken farklı bir


yol izleyecektir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 15


Sözlü İletişim Kavramı ve Süreci

Kısaca rol ve statü farklılıkları da iletişim sorunlarına sebebiyet verebilir.


Bunu da genellikle şu şekillerde daha çok görürüz (Gökçe, 2013):
• Tanımlama ve buna bağlı olarak beklenti farkından doğabilecek sorunlar,

• Rol ve statü ilişkilerinin ortama göre değerlendirilmesinden


kaynaklanabilecek sorunlar: Kişinin patronunun gerçekte akrabası olması
ve iş yerinde akraba ilişkileri üzerine iletişim kurmaya çalışması gibi.

• Belli bir rolü gereği olan otoritenin bilinmemesi ya da azımsanması


nedeniyle ortaya çıkabilecek sorunlar: Kişinin amiri ile nasıl konuşacağını
bilmemesi gibi.

• İnsanların genelde eşit ya da daha üst statüde olanlarla iletişim kurma


isteğinden kaynaklanabilecek sorunlar: Toplumsal yaşamda bu statülerden
yararlanma amacıyla kurulan iletişim gibi.
Cinsiyet farklılıkları da önemli iletişim sorunlarına sebep olabilir. Kadın ve
erkek arasında kültürden kültüre değişebilen farklı sözsüz iletişim yöntemleri
vardır. Özellikle geleneksel toplumlarda önemli bir engeldir. Kadın erkek arasında
Dinlemek, karşıdakini
yetişme tarzı açısından farklılık gösteren toplumlarda sözlü iletişimde de farklılıklar
etkilemenin en basit
gözlenmektedir. Kadınlar konuşma ve samimi bir dil kullanma hususunda daha
yoludur.
duyarlı iken, erkekler konuşmayla birlikte dilde statü ve bağımsızlık konularına
daha fazla önem vermektedirler. Ayrıca kadın erkek arasında sosyal mesafe de çok
fazla görülmekte, bu da iletişim biçimlerini olumsuz yönde etkilemektedir (Gökçe,
2013).
Bu iletişim sorunlarını ortadan kaldırmanın da birçok yolu vardır. Özellikle
sözlü iletişimde iletişim kurduğumuz bireylere beden dilimizi de kullanarak değerli
olduklarını hissettirmek gerekir. Bunun için ise onları iyi dinlemeliyiz. Dinlemek
karşıdakini etkilemenin en basit yoludur.
Bireysel Etkinlik

• Siz de sözlü iletişimde karşılaştığınız zorlukları


düşünerek bunların nedenlerini sıralayınız.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 16


Sözlü İletişim Kavramı ve Süreci

•Sosyal bir varlık olan insan, günlük hayatını devam ettirebilmek için diğer
insan/ insanlarla, toplumsal sistemin parçası olan kurum ve kuruluşlarla
kısacası hayatın birçok alanında iletişim kurma ihtiyacı duyar. İletişim
eyleminin büyük bir bölümü konuşma yoluyla gerçekleşmektedir. Sözlü
iletişim olarak da değerlendirilen bu süreç söz söyleme becerisi ve
kabiliyetine sahip olan herkesin geçtiği bir süreçtir.
Özet
•SÖZLÜ İLETİŞİM KAVRAMI
• Dil varlığı üzerine kurulu olan sözlü iletişim çoğunlukla yüz yüze
gerçekleşmektedir. Sözlü iletişim, iletişim kuracak olan tarafların birbirlerini
anlayabilecekleri dil ile gerçekleştirilir. Söz konusu dil ise aktarım için
sembollere gereksinim duyar. Sembollerin ise iletişimin tarafı olan kişilerin
söylemek istedikleri şeyleri temsil etmesi gerekmektedir.
•Sözel iletişim (verbal communication) “bir dilsel biçim içinde sözcüklerin
kullanımı veya iletiler vasıtasıyla gerçekleştirilen insan etkileşimi” olarak
tanımlanmaktadır. Günlük kullanım konuşmaya, yani sözlü iletişime, özellikle
de yüz yüze iletişime gönderme yapar. Ancak akademik kullanım
dolayımlanmış biçimleri, yazılı iletişimi ve zaman zaman da işaret dilini
içermektedir.
•Sözlü iletişim bir başka tanımda “konuşma veya sözlü iletiler aracılığıyla
gerçekleşen insan etkileşimi” olarak verilir ve bir önceki tanıma göre
konuşmayı da açıkça içine alır.
•Sözlü İletişim günlük yaşam faaliyetlerinde insanlar arasındaki karşılıklı
konuşmanın her türü olarak nitelendirilir. Örneğin yüz yüze görüşme, resmî
ya da gayriresmî toplantılar, sohbetler, hitaplar, selamlaşmalar, hâl hatır
sormalar vb.
• Daha önce de vurgulandığı gibi sözlü iletişimin en temel unsuru konuşulan
ya da yazılan dildir.
•İnsanlar sözsüz boyutta hiçbir şey söylemeden de iletişim kurup mesaj
gönderebilirken sözlü iletişimde ileti göndermeme, mesaj vermeme imkânı
yoktur, somut dil kullanımını şarttır. Söz insanın bütün bir iletişimsel eylemi
bilinçli ve niyetine uygun biçimde örgütlemesine imkân vermesi yönüyle
sözsüz iletişimden ayrılır.
•Sözlü iletişim en yaygın ve en etkili iletişim biçimlerinden biridir. Sözlü
iletişimin özellikleri aslında dil ile olan ilişkisinden kaynaklanmaktadır. Bu
özelliklerden biri temel söz varlığı diğeri ise yabancı sözcüklerin
kullanılmasıdır. Sözlü iletişimin, buna çoğu zaman yazılı iletişim de dâhil
edilebilir, etkili olabilmesi için dilin alıcı tarafından anlaşılabilmesi gerekir.
Bunun için de temel söz varlığına gereksinim duyulur. Bu ise iletişime girecek
kişilerin içinde yaşadığı toplumun yüzyıllar boyu kullandığı ve geliştirdiği
dilidir. Temel söz varlığı toplumsal gelişmenin etkisiyle zamanla
genişleyebilir. Ayrıca iletişimde bulunan taraflar anlaşmak için çoğu zaman
yabancı sözcük kullanmak zorunda kalabilmektedir. Böyle durumlarda yaygın
olarak bilinmeyen sözcüklerin açıklanması sözlü iletişimin başarısı açısından
oldukça önemlidir. Alıcı kaynağın kullandığı kelimeleri ve niyetini anlamalıdır.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 17


Sözlü İletişim Kavramı ve Süreci

•SÖZLÜ İLETİŞİMİN ÖZELLİKLERİ


•Sözlü iletişimin özellikleri ise şunlardır (Güngör, 2011):
•Sözlü iletişim kültürle biçimlenir.
• İletişime girenlerin ilişki boyutu sözlü iletişimin resmilik ve gayriresmiliğini
belirler.
• Sözlü iletişimin doğrudan veya dolaylı olması,
Özet (devamı)

• Sözlü iletişimde kullanılan kelimelerin soyut ve somut olması,


•Sözlü iletişimde argo ve esprilerin kullanılması,
•Sözlü iletişimin gücünü arttıran metinlerarasılık,
• Sözlü iletişimde kullanılan jargonlar.
•SÖZLÜ İLETİŞİM SÜRECİ VE ÖGELERİ
•Anlamların ya da bilgilerin paylaşılması olarak tanımlanabilen iletişim süreci
4 ana ögeden oluşmaktadır. Bunlar Kaynak, İleti, Kanal/Araç ve Hedeftir.
Ancak iletişimin özellikle de sözlü iletişimin etkinliğini artıran ve çift yönlü
olmasını sağlayan önemli bir öge de Geri bildirimdir. Özellikle kişiler arası
iletişim ve sözlü iletişim söz konusu olduğunda en önemli ögelerden biridir.
•SÖZLÜ İLETİŞİMİN ÖNEMİ
•Nasıl ya da hangi düzeyde gerçekleşirse gerçekleşsin, iletişimde temel olan
ortaklaşma ve paylaşımdır. Anlamların paylaşılması ve bir hedefi
gerçekleştirmek üzere sözlü iletişime başvuran kişi ya da kişilerin bu çift
yönlü iletişim fırsatına sahip olmaları bu iletişim türünün önemini oldukça
artırmaktadır. Çünkü anında geribildirim fırsatını yakalayan kaynak hem karşı
tarafı anlayıp yeni mesajlar üretebilmekte hem de yanlış giden bir şeyler
varsa anlayıp düzeltme imkanına sahip olmaktadır.
•SÖZLÜ İLETİŞİME ETKİ EDEN FAKTÖRLER
•Sözlü iletişim dinamik bir yapıdır ve hem iç zihinsel süreçleri hem de dış sözel
etkileri içinde barındırır.
•SÖZLÜ İLETİŞİMDE DİKKAT EDİLECEK HUSUSLAR
•Sözlü iletişimde ortaya çıkabilecek sorunları ortadan kaldırmak amacıyla
dikkat edilmesi gereken bazı hususlar vardır. Bunlardan ilki sözlü iletişime
geçen taraflardan özellikle alıcının mesajı algılama durumudur. Algılama
dışında sözlü iletişimde iletinin ve iletişim taraflarının yapısından
kaynaklanan sorunlar, dil engelleri, rol ve statü farklılıkları ile cinsiyet
farklılıklarından kaynaklanabilecek sorunlar dikkat edilmesi gereken
konulardır.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 18


Sözlü İletişim Kavramı ve Süreci

DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Aşağıdakilerden hangisi sözlü iletişim sürecinde yer alan ögelerden biri
değildir?
a) Kaynak
b) Hedef
c) Kanal
d) Mesaj
e) Algı

2. Aşağıdakilerden hangisi aracılanmış sözlü iletişim örneğidir?


a) Televizyon reklamı
b) Gazete haberi
c) Telefon konuşması
d) Yüz yüze iletişim
e) Sözsüz iletişim

3. Aşağıdakilerden hangisi geri bildirim türlerinden biri değildir?


a) Hemen/ gecikmiş geri bildirim
b) Eleştirel/ destekleyici geri bildirim
c) Olumlu/ olumsuz geri bildirim
d) Ters bildirim
e) İleri bildirim

4. Aile üyeleri ile kurulan sözlü iletişim ile iş arkadaşları arasında kurulan
sözlü iletişimin farklılık göstermesi, sözlü iletişimin hangi özelliği ile
ilişkilidir?
a) Metinlerarasılık
b) Jargon
c) Resmîlik/ gayriresmîlik
d) Soyutluk/ somutluk
e) Kültür

5. Sözlü iletişim sürecinde “bir kimseye/ kimselere araç ve kanallar


aracılığıyla bir şey iletmek isteyen ve iletişimi başlatan kişi” olarak
tanımlanan öge aşağıdakilerden hangisidir?
a) Kaynak
b) Mesaj
c) Hedef
d) Kanal
e) Geri bildirim

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 19


Sözlü İletişim Kavramı ve Süreci

6. Sözlü iletişim sürecinde alıcının mesaja olan tepkisini kaynağın öğrenmesi


ile ilgili olan öge aşağıdakilerden hangisidir?
a) Mesaj
b) Geri bildirim
c) Kanal
d) Kodlama
e) Hedef

7. Aşağıdakilerden hangisi sözlü iletişimin önemini arttıran unsurlardan


biridir?
a) Konuşmaya dayanması
b) Çift yönlü olması
c) Keyfi olması
d) Kişiler arası olması
e) Araca ihtiyaç duymaması

8. Aşağıdakilerden hangisi sözlü iletişimi etkileyen unsurlardan biri olamaz?


a) Konuşmacının niyet ya da hedefi
b) Konuşmacının iletişim eylemi ile ilgili motivasyonu
c) Konuşmacı için iletişimin anlamının ne olduğu, diğer bir deyişle neden
iletişim kurmak istediği
d) Konuşmacının iletişim eylemi ile ilgili motivasyonu
e) İletişimin manevi içeriği ile ilgili ifade

9. Aşağıdakilerden hangisi iletişimi engelleyen ya da güçleştiren durumlardan


biri olamaz?
a) Dil engelleri
b) Cinsiyet farklılıkları
c) Öğrenme
d) Algı
e) Rol ve statü farklılıkları

10. Aşağıdakilerden hangisi iletişimi engelleyen ve iletinin ve iletişim


taraflarının yapısından kaynaklanan sorunlardan biri olamaz?
a) Kaynağın kanal hakkındaki imajı
b) Kaynağın kendisi hakkındaki imajı
c) Örtülü anlamlar olgusu
d) Alıcının kaynak hakkındaki imajı
e) Alıcının kendisi hakkındaki imajı

Cevap Anahtarı
1.e, 2.c, 3.d, 4.c, 5.a, 6.b, 7.b, 8.e, 9.c, 10.a

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 20


Sözlü İletişim Kavramı ve Süreci

YARARLANILAN KAYNAKLAR
Aziz, A. (2010). İletişime giriş,(Genişletilmiş 3. Basım). İstanbul: Hiperlink Yayınları.
Chandler, D. ve Munday, R. (2018). Medya ve iletişim sözlüğü, B. Taşdemir (Çev.),
İstanbul: İletişim Yayınları.
Dökmen, Ü. (2010). İletişim çatışmaları ve empati (44.basım). İstanbul: Remzi
Kitabevi.
Gökçe, O. (2013). İletişim (nasıl daha iyi anlar ve anlaşılırım). Konya: Çizgi Kitabevi.
Güngör, N. (2011). İletişime giriş. Ankara: Siyasal Kitabevi.
Gürüz, D. ve Temel Eğinli, A. (2013). Etkili sunum teknikleri (2. Baskı). Ankara:
Detay Yayıncılık.
Janoušek, J. (2019). Verbal communication as a psychological problem, Journal of
Russian & East European Psychology, 56 (1),1–85.
Mutlu, E. (2008). İletişim sözlüğü (5. Basım). Ankara: Ayraç Yayınları.
Tuna, Y. (2012). İletişim kavramı ve iletişim süreci, içinde İletişim (1. Baskı). İ. Vural
(Ed.), Ankara: Pegem Akademi Yayınları.
Zıllıoğlu, M. (2018). İletişim nedir? (6.basım). İzmir: Cem yayınevi.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 21


İLETİŞİM TÜRLERİ VE SÖZLÜ
İLETİŞİM

• İletişim Türleri
İÇİNDEKİLER

• Sözlü İletişimin Diğer İletişim


Türleri Açısından Önemi SÖZLÜ İLETİŞİM VE
• Sözlü İletişim Türleri HİTABET
Doç. Dr. Zekiye
TAMER GENCER

• Bu üniteyi çalıştıktan sonra;


• İletişim sürecinin önemini ve
HEDEFLER

iletişim türlerinin neler olduğunu


kavrayabilecek,
• İletişim türleri arasındaki farkları
öğrenebilecek,
• Sözlü iletişim türleri hakkında bilgi
sahibi olabilecek,
• Sözlü iletişimin diğer iletişim türleri
ile arasındaki ilişkiyi kavrayabilecek,
• Sözlü iletişime destek olan iletişim
türlerini öğrenebileceksiniz.

ÜNİTE

© Bu ünitenin tüm yayın hakları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi’ne aittir. Yazılı izin alınmadan
2
ünitenin tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, yayımı, çoğaltımı ve
dağıtımı yapılamaz.
İletişim Türleri ve Sözlü İletişim

Yazılı İletişim

Görsel İletişim
İletişim Türleri
Sözsez İletişim

Sözlü İletişim

STRES KAVRAMI VE STRESE YOL


AÇAN FAKTÖRLER
İLETİŞİM TÜRLERİ VE SÖZLÜ İLETİŞİM

STRES YÖNETİMİ MODELLERİ


Sözlü İletişimin Diğer İletişim
Türleri Açısından Önemi
STRESİN AŞILMASI VE EKİP İÇİN
PSİKOLOJİK GÜÇLENME

STRESLE BAŞA ÇIKMADA


ÖRGÜTSEL STRATEJİLER

Konferans

Tartışma/Münazara

Sempozyum/Panel

Açık Oturum
Sözlü İletişim Türleri
Söylev/Nutuk

Görüşme

Genel Kurul/Kongre

Röportaj ve Mülakat

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 2


İletişim Türleri ve Sözlü İletişim

GİRİŞ
İnsanlık tarihi boyunca buldukları birbirinden farklı yöntemlerle
haberleşmeyi başarmış olan insanoğlu için iletişim vazgeçilmez bir istektir.
Günümüzdeki farklı koşul ve teknolojilerle gelişmiş olan iletişim ve haberleşme
yöntemleri bu isteği desteklemektedir. İnsanın en temel ihtiyaçlarından biri olan
iletişim kurma ihtiyacı, toplumda bulunan diğer insanlarla ilişki geliştirme, bağ
kurma, paylaşımda bulunma gibi hayatta kalmayı sağlayan durumların
gerçekleşmesi için vazgeçilmez ihtiyaçlar arasındadır.
Var olduğu günden bugüne farklı yöntemler ile iletişim sürecini
gerçekleştiren insanoğlu için en vazgeçilmez iletişim aracı şüphesiz ki konuşma,
yani “dil”dir. Sosyal bir varlık olan insanın en etkili ve en gelişmiş iletişim aracının
dil olması, sözlü iletişimin insanlar arası ilişkide ne derece önemli olduğunun
kanıtıdır. Farklı perspektiflerden birçok türü bulunan iletişim türlerinden biri olan
sözlü iletişim, konuşma dilinin kullanılmasıyla gerçekleşen bir süreçtir. Bu iletişim
Farklı yöntemler ile türünde konuşma yoluyla söz aktarılmakta, herhangi yazılı bir desteğe ihtiyaç
iletişim sürecini duyulmamaktadır. Ancak sözlü iletişimin tarafları ortak mekânda ise görsel ve
gerçekleştiren video içeriklerle desteklenen etkili bir iletişim gerçekleşmektedir. Tam tersi
insanoğlu için en
durumda, yani ortak mekânın söz konusu olmadığı durumlarda, başta telefon
vazgeçilmez iletişim
aracı şüphesiz ki olmak üzere diğer teknolojik aygıtlar kullanılarak da sözlü iletişim
konuşma, yani “dil”dir. gerçekleştirilebilmektedir. Tıpkı elektrikle çalışan mekanik bir aletin “switch”
düğmesine basıldığında elektrik iletimi gerçekleşen mekanizmanın çalışması
örneğinde olduğu gibi iletişim sürecinde de iletim söz konusudur. Ancak iletilen
şey duygu, düşünce, bilgi vb. içeriklerdir. Kalabalık ortamlarda ve topluluk hâlinde
yaşamını devam ettiren her bir birey farkında olarak veya olmayarak iletişim
sürecine dâhildir. Az önceki örnekte mekaniğin başlamasını sağlayan “switch”
butonunun görevini iletişimde “merhaba” üstlenmektedir. “İletişim merhaba ile
başlar” ifadesinden de anlaşıldığı gibi insanlar birbirleriyle kendiliğinden ilişki ve
iletişim içerisine girmektedir.
Toplum içerisinde yaşayan canlı varlık olarak insanın tüm hayatının önemli
bir kısmını ve yaşamının kaçınılmaz bir parçasını oluşturan iletişim sayesinde
insanlar birbirlerine duygu, düşünce ve hayallerini, sorunlarını aktarmakla
kalmayıp, birbirlerini anlarlar, sorunlarını paylaşırlar, problemlerine çözümler
üretirler. Bütün bunları gerçekleştirirken dili kullanarak konuşan insanlar, sadece
konuşmayı iletişimde araç olarak kullanmamaktadır. Beden dilinin tüm ögeleri, göz
ve kaş göz işareti, ağlama, gülme, susma, müzik, kitap, resim, heykel, sinema,
gazete ve tüm mimari ile de iletişim sağlanabilmektedir. Kaldı ki insanlık tarihi
boyunca kitle iletişim araçlarının öncesinde kuş, ıslık, duman, mektup ve trafik
işaretleri, nihayetinde de internet gibi değişik iletişim araçları kullanılmaktadır.
İnsan hayatının merkezinde bir yere konumlanmış olan iletişim türleri farklı
perspektiflerle birbirinden ayrılmaktadır. Bu bölümde iletişim türleri ve bu
türlerden biri olan sözlü iletişim hakkında detaylı bilgi verilmeye çalışılmıştır.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 3


İletişim Türleri ve Sözlü İletişim

İLETİŞİM TÜRLERİ
İletişim süreci birtakım basit temellerle örülü olsa da, son yıllarda hızlı
yaşanan değişimlerle birlikte modern toplumların, sosyal ve toplumsal yapı içinde
gerçekleştirdiği ilişkiler açısından son derece yenilik ve değişime açık olmalarının
bir sonucu olarak iletişim açısından da çok yönlü ve karmaşık bir yapılanma söz
konusudur.
Modern toplumda iletişim eski toplumsal yapılarda geçerliliğini korumuş
olan yüz yüze iletişim biçimlerinden çok daha farklılaşmakta ve uzaklaşmaktadır.
Bugün, insanlar iletişim yoluyla birbirlerine eskisinden daha çabuk ve farklı
yerlerde ulaşabilmektedirler. Yüz yüze görüşme ile iletişimin tek yol olduğu eski
dönemlerin tersine gerek hız gerek zaman açısından ortaya çıkan gereksinimler
nedeniyle iletiler artık daha gelişmiş araçlar kullanılarak farklı yerlerdeki alıcılara
gönderilebilmektedir. Bu, çağdaş toplumlardaki iletişim sürecinde kaynakla alıcı
arasındaki mesafenin uzaklaşması anlamına gelmektedir (Yılmaz, 2001). Toplumsal
İletişim farklı ve kişisel yaşantımızda temel bir olgu olan iletişim; duygu ve düşüncelerin aktarımı
perspektiflere göre olmasının yanında, tutum ve davranışları etkilemeye yönelik bir süreçtir.
türlere ayrılmaktadır. Dolayısıyla iletişim aracılığı ile kişilerin zihnindeki kavram ve fikirler açığa çıkmakta;
Toplumsal ilişkiler bu fikir ve kavramlar, karşıdaki kişi veya gruplar tarafından bir değerlendirmeye
sistemi olarak ve tabi tutulma imkânı bulmaktadır.
simgesel olarak ayrım
bunlardan bazılarıdır. İletişim; duygu, düşünce ve bilgilerin karşılıklı olarak paylaşılmasının
yanında, bireylerin veya grupların tutum ve davranışlarını etkilemeye yönelik bir
eylemdir. Bu bağlamda yaşanılan değişim ve dönüşümlerin neticesinde, iletişim
süreci farklı perspektiflerden türlere ayrılmaktadır. Özetle, toplumsal yaşamın
düzenlenmesinde ve oluşmasında önemli bir işlev gören yapısı ile toplumsallaşma
açısından bu denli önemli olan, toplumsal yaşamın her alanında ve her
aşamasında görmek mümkün olan iletişimi türlere ayırırken farklı ölçütler
kullanılmaktadır. İletişim kavramı genel olarak farklı perspektiflere göre
birbirinden ayrılmaktadır. Bu hususta ilk ayrım beş farklı başlıkta incelenen
toplumsal ilişkiler sistemi olarak tespit edilen ayrımdır. Bu iletişim şekillerini; 1.
Kişinin Kendisi ile İletişimi (İçsel İletişim), 2. Kişiler Arası İletişim, 3. Grup İletişimi,
Yazının icadı ile
4. Örgütsel İletişim, 5. Kitle İletişimi şeklinde sıralamak mümkündür. Ayrıca başka
başlayan yazılı iletişim,
diğer iletişim türlerine bir ayrım ise niteliksel olarak yapılan ayrımdır. İletişim türlerini nitelikleri
göre daha kalıcı ve bakımından ise "yüz yüze iletişim" ve "yüz yüze olmayan iletişim" biçiminde
kaydedilir özelliktedir. sınıflandırmak mümkündür. Bu çalışmada anlatılmaya çalışılan niteliksel iletişim
Bu sebeple resmî türleri ise kendi içerisinde 4 başlıkta incelenmektedir.
süreçlerde kullanımı
daha yaygındır. Güngör (2016) tarafından yapılan ayrıma göre simge biçimi açısından yani
niteliksel iletişim türleri; 1. Yazılı İletişim, 2. Görsel İletişim, 3. Sözsüz İletişim, 4.
Sözlü İletişim şeklinde kategorilerden oluşmaktadır. Ayrıca yine aynı çalışmada
ikinci bir ayrım da doğrudan (dolaylı) veya aracılı iletişim şeklindedir. Burada
bahsedilen simge açısından iletişim türlerini tek tek açıklamakta fayda vardır.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 4


İletişim Türleri ve Sözlü İletişim

Yazılı İletişim
Günümüzden neredeyse binlerce yıl önce Sümerlilerin yazıyı bulmasıyla
başlayan “yazılı iletişim” süreci insanlık tarihi boyunca yazının yeni bir iletişim aracı
olarak kullanılmasını sağlamıştır. İlk bulunduğu dönemlerde yazıyla anlatılmak
istenen her şey çiviye benzer sembollerle ifade edildiğinden “çivi yazısı” diye
tarihe geçen bu iletişim aracı da zaman içerisinde yenilenerek, gelişerek bugünkü
modern formuna ulaşmıştır. Yazının gelişmesi sayesinde görsel iletişim ve diğer
teknoloji tabanlı iletişim süreçleri de gelişme göstermiştir. O hâlde yazılı iletişimin
tüm diğer iletişim biçimlerinin gelişmesini destekleyici bir misyona sahip olduğunu
söylemek mümkündür. Yazılı iletişim yazar tarafından oluşturulan veya kurgulanan
içeriklerin yazı, sembol, şekil, geometrik figür vb. destekleyiciler kullanılarak dil
aracılığı ile okuyuculara iletilmesini sağlayan süreci kapsamaktadır. Her şeyin kâğıt
veya ekran üzerinden sadece içeriğe eklenen metinlerle aktarılması yazılı iletişimin
anlam ve bağlam aktarımını zorlaştırmaktadır. Bu yüzden fikir, duygu, düşünce ve
içeriklerin okuyuculara daha doğru aktarılması için yazılı iletişimin etkileyici bir
biçimde kullanılması önem arz etmektedir.
Fikirlerini başarıyla iletmek için, yazarların okuyucuların metinlerini nasıl
yorumlayacaklarını düşünmeleri gerekmesi yazılı iletişimde kullanılan dil ve
sembollerin doğru kullanılmasını şart kılmaktadır. Daha önce Traxler ve
Gernsbacher (1992) tarafından yapılan bir araştırmada, okuyucularından geri
bildirim alan yazarların geometrik şekillerin açıklamalarını başarılı bir şekilde
değiştirdiklerini, oysa geri bildirim almayan yazarların almadıklarını ortaya
çıkarılmıştır. Ayrıca, okurlarından bir tanım setinde geri bildirim alan yazarların
yeni bir geometrik figür setinin daha iyi tanımlarını yazdıkları da dikkati
çekmektedir. Minimal bir geribildirim şeklinin bile geri bildirimin, yazarların
okurların metinlerini nasıl yorumlayacağını öngörmelerini öğrenmelerine yardımcı
olduğu sonucu bu araştırmanın bulguları arasındadır. Ayrıca bu araştırmada,
yazarların okuyucuların metinlerini nasıl yorumlayacaklarını öngörmeyi
öğrenebilecekleri başka yol ve yöntemler de geliştirilmeye çalışılmıştır.
Bu araştırmada okuyucular üzerinde üç farklı deney yapılarak metinlerin
Oluşturulan metinlerin algılanış ve öğrenilenlerin uygulanış biçimleri değerlendirilmiştir. Her üç deneyde,
anlaşılması açısından, yazarların yarısı, okuyucularının daha sonra gerçekleştireceği bir görevi
metinde kullanılan gerçekleştirmiş ve yazarların diğer yarısı ise bir kontrol görevi gerçekleştirmiştir.
grafik, resim vb. görsel Birinci ve ikinci denemede, okuyucularının görevlerini yerine getirerek okurlarının
ögeler çok önemlidir.
bakış açılarını kazanan yazarlar geometrik figür açıklamalarını başarıyla gözden
geçirirken, kontrol görevini yapan yazarlar bunu yapmamıştır. Üçüncü denemede
ise okuyucularının görevini yerine getiren yazarların yalnızca diğer yazarların
açıklamalarının örneklerine maruz kaldıklarından açıklamalarını iyileştiremedikleri
keşfedilmiştir. Okurların bakış açısını kazanmanın, yazarların daha net iletişim
kurmasına yardımcı olduğu sonucuna varılmıştır, çünkü perspektif alma, yazarların
okuyucuların metinlerini nasıl yorumladıklarının zihinsel bir sunumunu
oluşturmasına yardımcı olmaktadır.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 5


İletişim Türleri ve Sözlü İletişim

Ancak tüm bunlara rağmen bugün hâlâ dünyada okuryazar olmayan insan
sayısının fazla olması (Güngör, 2006) yazılı iletişim açısından negatif bir durumdur.
Yazılı iletişimin amacına ulaşması için yazı aracılığı ile iletilen içeriklerin hedef
alıcılar tarafından alınması, ancak okuryazarlık bilgisine sahip olmaları ile
mümkündür. Buna karşılık da yazılı iletişimin diğer türlere göre kalıcı olma özelliği
kurumsal anlamda kullanımının yaygın olmasını sağlamaktadır. Çünkü tekrar,
iletişimde yalnızca yararlı değil, mutlak anlamda yaşamsaldır da (Fiske, 2013).
Yazılı iletişim mesajların tekrar tekrar ulaşılarak okunmasını ve algılanmasını
sağladığından, iletişimin yaşamsal görevlerinden birini de yerine getirmektedir.
Örnek

•Örneğin, diğer kitle iletişim araçlarına oranla gazete haberleri


daha kalıcı niteliktedir. Arşivlenme, saklanma gibi özelliklerinden
dolayı aradan yıllar geçse de bir konuya ilişkin bilgi toplama
amacıyla önceki baskılar temin edilip incelenebilir.

Bu bağlamda yazılı iletişimi genel olarak öğretici yazılar ve yaşatıcı yazılar


(Eginli, 2013) olarak ikiye ayırmak mümkündür; Eginli öğretici yazıları kişisel
yargıları içeren haber, köşe yazısı, röportaj, mülakat vb. şeklinde; yaşatıcı yazıları
ise roman, öykü, tiyatro, makale vb. şeklinde ayırmaktadır.

Görsel İletişim
Paylaşılmak istenen duygu, düşünce, fikir, içerik ve bilgilerin görüntülü bir
şekilde insanlar arasında alışverişine olanak sağlayan iletişim türüne görsel iletişim
denir. Son zamanlarda gelişen teknolojiye ve hızlı tüketim kültürüne bağlı olarak
da en etkili bilgi aktarım şeklinin görsel iletişim olduğunu söylemek doğru
olacaktır. Televizyon, bilgisayar ve sinema grafiklerinin bilgisayar programları
aracılığı ile düzenlenip hazırlanması süreçlerinin öğretildiği görsel tasarım üzerine
akademik düzeyde yaşanan gelişmeler de bu iletişim türünün önemini ortaya
koymaktadır.
Yazılı metinden farklı olarak bir dokümana ihtiyaç olmaksızın hem göze hem
Görsel kodlarla de görsel algıya hitap eden iletişim biçimidir. İnsanlık var olduğundan beri iletişime
zenginleştirilerek duyulan ihtiyacın bir gereği olarak yazının ve teknolojinin icadından önce mağara
tasarlanan, bol fotoğraf
duvar resimleri ile başlayan görsel iletişimin tarihi çok eskiye dayanmaktadır.
veya veri gibi eklerle
genişletilen metinlerin Günümüzde ise teknolojik araçların gelişmesiyle birlikte televizyondan sinemaya
mesaj aktarma gücü hatta internete kadar tüm kitle iletişim araçlarının gelişmesini de sağlamış, ilham
yüksektir. kaynağı olmuştur. Görsel iletişimin ilk örneklerinin mağara resimleri olduğu
varsayımından hareketle görsel iletişim araçlarını Özdem’in (2013) çalışmasından
hareketle şu şekilde sıralamak mümkündür:

 Basılı görsel iletişim araçları; kitap, kitapçık, gazete, dergi ilanı, afiş vb.
 Yayın yapan görsel iletişim araçları; televizyon vb.
 Diğer iletişim araçları; internet, açık hava panoları, cep telefonu vb.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 6


İletişim Türleri ve Sözlü İletişim

Görsel olarak tasarlanan mesajlar medyada daha belirgindir ve yeni


teknolojiler iletişim uygulayıcıları, bilim adamları ve halk tarafından bilim (Trumbo,
1999) başta olmak üzere birçok konunun temsilinin yaratılmasında önemli rol
oynamaktadır. Bu sebeple önemli bir hâle gelen görsel okuryazarlık görsel
düşünme, görsel öğrenme ve görsel iletişimi içeren bütüncül bir yapı olarak
tanımlanmaktadır. Görsel iletişim sürecine maruz kalan bireylerin görsel okuryazar
olmaları ileti içeriklerini anlamaları açısından önem arz etmektedir. Görsel iletişim
öğrenme sürecinin de önemli bir parçasıdır.
Birçok dünya ülkesinde ve bizim ülkemizde Milli Eğitim düzeyinde
müfredatlar görsel ögelerle desteklenmektedir. T.C. Milli Eğitim Bakanlığı
tarafından ilköğretim düzeyindeki okullarda yıllardır uygulanan “akıllı tahta”
uygulaması bunun bir örneğidir. Agrawala ve Berthouzoz tarafından (2011) yapılan
çalışmada görsel iletişimin diyagramlar, eskizler, çizelgeler, fotoğraflar, videolar ve
canlandırma aracılığıyla kavramları keşfetme ve bilgiyi yayma sürecinin temelini
Çocukların öğrenme oluşturmakta olduğu ifade edilmektedir. En etkili görselleştirmeler, görsel
süreçleri için bilgilerin işlenmesi için insan bilgisine büyük önem vermekte; böylece anlama,
oluşturulan müfredat hafıza ve çıkarımı geliştirmektedir. O hâlde görsel hafızanın desteklenmesinin
programları mutlaka
öğrenme sürecine olan katkısı dikkate alındığında görsel iletişimin önemli bir
görselle
desteklenmektedir. öğrenme aracı olduğunu söylemek mümkündür.

Şekil 2.1. Görsel iletişimin önemi (http://duygukutlu.com)

Rutter ve Stephenson (1981) tarafından yapılan çalışma da önceki


araştırmaların, görsel iletişimin sosyal etkileşimde önemli bir rol oynadığını
göstermektedir. Özellikle, insanların yüz yüze ortamlarda deneyimledikleri
tartışmalarda söylediklerinin içeriğini, konuşma tarzlarını ve elde ettikleri sonuçları
etkilediği görülmektedir. Bununla birlikte, araştırma bulguları yalnızca, konuların
mekânsal olarak birbirinden bağımsız farklı odalarda oturan insanların, görsel
iletişimi engelleyen bir mikrofonlu kulaklık üzerinden konuştuğu yüz yüze
konuşmalar ve sesli konuşmalar arasındaki karşılaştırmalara dayanmaktadır.
Karşılaştırmalardan elde edilen sonuçlara göre yorum yapmak zordur, çünkü
görsel iletişim, ses konularına yönelik reddedilen bazı ipuçlarını mümkün kılan
fiziksel varlıkla karıştırılmalıdır. Çünkü görsel iletişim, öncelikle göz ve ardından
diğer duyu organları aracılığıyla algılanan verilere bir anlam yükleme sürecidir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 7


İletişim Türleri ve Sözlü İletişim

Örnek
•Örneğin, yazılı bir eser olan romanların kendisini okumak
ile romandan uyarlanmış sinema filmini izlemek arasındaki
fark görsel iletişimin gücünü kanıtlamaktadır.

Mekânsal farklılık olması durumunda görsel iletişimin gücünün istenen


düzeyde olması mümkün değildir. Görsel iletişim, görsel içerikli kodlanmış verilerin
bir araya gelmesiyle oluşan bilgi kümesinin anlaşılır bir biçimde sunulmasını veya
iletilmesini sağlamaktadır.
Görsel iletişim, esasında tarih boyunca birçok topluluk ve kültürde
kendilerine has sembollerin kullanıldığı bir iletişim türüdür. Mağara duvarlarına
oyularak çizilen hayvan figürleri insanoğlunun en eski görsel eserleridir (Fransa’da
Lascaux Mağarası İÖ 15000) ve bu resimlerde av sahneleri, el resimleri ve
imgelerin insan üzerinde etkisine ilişkin şekil çizilerek yapılmış ilk görsel iletişim
örnekleridir (MEB, 2012).
Görsel iletişimin ilk
örnekleri mağara
duvarlarındaki
resimlerdir.

Şekil 2.2. Lascaux Mağarası’ndaki hayvan figürleri (MEB, 2012).

Her toplumun kendine has kültürel imge ve sembollerini iletişim unsuru


olarak kullanması günümüzde de yaygındır. Örneğin; Müslümanlar için kutsal olan
Ramazan ayı boyunca kullanılan davul, pide gibi görseller iftar ve sahur sofralarına
ait çağrışımlara sahiptir. Diğer bir örnek de ülkelerin bayraklarının taşıdığı anlamlar
üzerinedir, Türk Bayrağı’nın ay yıldız ve kırmızı renginin içerisindeki anlamlar gibi.
Bunun dışında yine görsel iletişim unsuru olarak renklerin de sembolize edildiği
bilinmektedir. Beyazın saflık ve temizliğin sembolü olması; siyahın aristokrasinin ve
resmiyetin; kırmızının cehennemin, şeytanın, tutkunun, ateşin, aşkın, kanın,
hayatın rengi olması; sarı rengin yaldız ve varak, bir değer, statü sembolü olması;
mavinin gökyüzü, su, denizin yani özgürlüğün ve yeşilin de doğal olanın, hayatın ve
olumluluğun sembolü olması görsel tasarımlarda mesaj aktarımı açısından yaygın
bir biçimde kullanılmaktadır. Renkler ve kültürlere ait imgelerin sembol olarak
görsel iletişimde kullanılması hem içeriklerin evrenselleşmesini hem de hedef
alıcılar açısından daha kolay anlaşılmasını sağlamaktadır.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 8


İletişim Türleri ve Sözlü İletişim

Şekil 2.3. Sembol Örnekleri (MEB, 2012).

Sözsüz İletişim
Genel olarak kullanımda sözsüz iletişim şeklinde ifade edilen, sözel olmayan
iletişim, beden dili veya vücut dili şeklinde kavramsal karşılıklara da sahip olan
sözel içerikli iletişim araçlarının kullanılmadığı ve bireylerin kendilerini ifade etmek
veya ifadelerini desteklemek amacıyla başvurdukları jest, mimik ve diğer tüm
beden hareketlerinin toplamını ifade etmektedir. İngilizce literatürde “body
language” veya “nonverbal communication” şeklinde geçen sözsüz iletişim
bireylerin organlarını kullanarak el, kol veya yüz hareketleri ile mesajlarını karşı
Sözsüz iletişimin en tarafa iletmesi şeklinde tanımlanmaktadır. Eginli tarafından yapılan tanımda ise
genel bilinen karşılığı sözsüz iletişim, herhangi bir söz söylemeksizin bedenin hareketleri ile iletilerin
beden dilidir.
aktarılması şeklinde ifade edilmektedir. Kimi zaman da sözsüz davranışların
anlamlandırılmasına dayanan sözsüz iletişim, ses tonu ve vurgulama gibi sese
ilişkin özellikleri de sözsüz iletileri aktarması niteliği ile kapsamaktadır (Eginli,
2013).
İnsanlık var olduğundan beri ilk kullanılan iletişim aracı sözsüz iletişimdir.
Çünkü sağlıklı doğan her birey beden uzuvları ve yüz ifadeleri ile iletişim kurma
yetisine sahip olmaktadır. Hayatın içerisinde tüm toplumlarda beden ve yüz
hareketleri belli birtakım anlamlar kazanarak geleneksel hâle geldiğinde sözlü
iletişim yaygınlık kazanmaktadır. Bu yaygınlık, insanların günlük yaşamlarında
konuşmaları esnasında ifade edilenleri anlamak için sarf ettikleri çabayı
destekleyecek birtakım anlamların sözcüklere beden dili ile yüklenerek anlamanın
kolaylaşmasını sağlamaktadır.
Sözlü bir şekilde kurulan iletişimin anlamını ortaya koymak için ses kalitesi
(vurgu/tonlama), vücut hareketi, dokunma ve kişisel alan kullanımı gibi bazı dil dışı
davranışların (Duncan, 1969) kullanılmasına olanak tanımaktadır. Çünkü iletişim
süreçlerinde taraflar bazen bir jest, mimik, gülümseme, baş hareketi bazen de
genel olarak vücudun duruşu ve diğer vücut hareketleri ile de mesajları
Sözsüz iletişim kişiler iletmektedir. İnsanların oturma ve kalkma şekilleri, yürüyüşleri, konuşurken
arası iletişimin yönünü kullandıkları ses tonu ve vurgular da anlatılmak istenen bilgi, duygu ve
ve sonucunu etkileyen düşüncelere iç ses katarak farklı anlamlar yüklemektedir. Bu kişisel bir durum
önemli bir iletişim olmamakla birlikte iletişim esnasında karşı tarafın verdiği mesajlar esnasında
biçimidir. beden dili ile ilgili fikir sahibi olunduğunda daha doğru anlamlar çıkarılmaktadır.
Kişiler arası iletişimde veya kitle iletişim sürecinde mesajı kodlayan tarafın
özel olmayan iletişim sinyallerini algılamak ve farkındalık oluşturmak, etkili
iletişime olanak sağlamaktadır. Örneğin, son zamanlarda kullanım alanı epeyce

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 9


İletişim Türleri ve Sözlü İletişim

artmış olan teknoloji tabanlı iletişim araçlarında sunum yapan birini düşünelim.
Sunum esnasında ortalama bir ifade takınan kişi, sunumun içeriğine göre yüz
hareketleri ile tepki veya destek göstererek içeriğe yorum katmaktadır. Gökçe’nin
(2003) ifade ettiği gibi söylemek istenilen şeyler her zaman sözel olarak dile
getirilmemektedir, kimi zaman sözsüz göstergelerden yararlanılarak ifade
güçlenmektedir. Sözsüz iletişimde, bedensel dokunma, yakınlık, yönelme,
görünüş, baş hareketleri, yüz ifadeleri, jestler, duruş, göz hareketleri ve göz teması
gibi durumlar incelikle kullanılmalı ve doğru aktarım için hassasiyet gösterilmelidir.

Sözlü İletişim
Sözlü iletişim, yazılmamış ya da yazılmış sözcüklerin söylenmesi ile
gerçekleştiği için ses ve işitmeye dayalı bir iletişimdir (Gürüz ve Eğinli, 2011).
Bireyler birbirleri arasında iletişim süreçlerinde ihtiyaçlarını belirtmek ya da
bilgilendirmek amacıyla sözlü iletişime başvurmaktadır. Aynı mekândaki yüz yüze
görüşmeler, toplantılar, brifingler, telefon görüşmeleri, miting benzeri halka
hitaplar, kurs, resmî konuşma, komite ve konferans gibi birçok iletişim biçimini
barındıran sözlü iletişim, etkili iletişimi sağlayan önemli bir iletişim türüdür.
Tablo 2.1. Sözlü İletişim Türleri (https://www.edebiyatogretmeni.org)

Sözlü iletişim diğer tüm


iletişim türlerinden
beslenerek mesaj
aktarımını
kuvvetlendiren önemli
bir iletişim türüdür.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 10


İletişim Türleri ve Sözlü İletişim

Güngör tarafında belirtildiği gibi sözlü iletişim, seslerin sözcüklere


dönüşmesiyle gerçekleştiğinden (Güngör, 2016) dil önemli bir iletişim aracıdır.
Bağlı olduğu dil unsurundan dolayı sözlü iletişime “dille iletişim” de denilmektedir.
Çünkü dil, iletişim esnasında bireylerin kullandığı semboller sisteminden
oluşmaktadır. Kültürümüzde de konu ile ilgili sayısız özdeyiş ve ifade yer
almaktadır. Bunlardan biri de “insanla konuşa konuşa hayvanlar koklaşa koklaşa
anlaşır” ifadesidir. Burada aynı dil, duygu ve düşünceyi paylaşan insanların eninde
sonunda bir uzlaşıya varacağının altı çizilerek sözlü iletişimin önemine atıfta
bulunulmaktadır.
Sözlü iletişimde mesajların aktarılmasında dil ve sesin büyük önemi
olmasının yanında beden dili de iletişim sürecini destekleyici bir unsur olarak
karşımıza çıkmaktadır. Etkili bir iletişim sürecini yönetmenin en önemli noktası;
sesi, bedeni ve dili doğru kullanmaktan geçmektedir. Çünkü iletişimde önemli
işlevler yürüten dil soyutlaştırıcı güce ve toplumsal çevrede etkiye sahiptir (Gökçe,
2003). Dilin doğru kullanımı sözlü iletişim sürecinde tarafların birbirini yanlış
anlamasını engelleyerek iletişim kazalarının da önüne geçmektedir.
Bu bağlamda, sözlü iletişimin etkili olabilmesi ve alıcı tarafın mesajı
anlayabilmesi için, temel söz ve dil bilgisine hâkim olması gerekmektedir. Burada
bahsedilen temel söz ve dil bilgisi toplumsal ve kültürel bir olgu olmakla birlikte,
yüzyıllardır toplumların kendilerine has bir şekilde kullandıkları ve geliştirdikleri
dillerdir.
Sözlü iletişim, yalnızca bireyler arası kurulan iletişim süreçlerinde değil,
doğumdan öğrenciliğe hatta iş yaşamına kadar toplumsal yaşamın her döneminde
herkesin kullanmak zorunda olduğu bir iletişim türüdür. Bir bireyin etkili iletişim
sürecindeki rolünün belirleyicisi olan sözlü iletişim yeteneği; konuşma, dinleme,
soru sorma ve geri bildirim konularını kapsamaktadır.
Yalnızca bireyin kendisini doğru ifade etmesi yeterli olmamakla birlikte aynı
zamanda etkin bir dinleme sürecini gerçekleştirmesi ve sonucunda geri bildirimde
bulunması da önemlidir. Özellikle iş hayatına yeni atılmak üzere olan insanların işe
alım süreçlerinde güzel konuşma ve etkili dinleme becerileri özellikle aranan bir
nitelik olmuştur. Ancak iş dünyasında sözlü iletişim sürecinin kullanılması kayıt
altına alınamama ve sözün unutulma veya inkâr edilmesi ihtimallerini
Sözlü iletişimde, barındırdığından resmî süreçlerde kullanımının çıkaracağı sıkıntılar nedeniyle yazılı
konuşma kadar, aktif iletişimin gerisinde kaldığını söylemek mümkünüdür.
dinleme becerisi de İster iş hayatı olsun ister sosyal hayat, bir gruba ya da bireye hitap eden
gereklidir.
konuşmacının, sorulan soruların cevabını verebilmesi, kime ne söyleyeceğini, nasıl
söyleyeceğini biliyor ve söyleyeceklerinin önemli olduğunu bilerek konuyu
önemsiyor olması, bu anlamda yetenekli olduğunun göstergesidir. O hâlde sözlü
iletişim sürecinde etkili ve başarılı bir sonuç elde etmek isteyen konuşmacının
dikkat etmesi gereken noktaları şu şekilde sıralamakta fayda vardır:
 Kullandığı dilin tüm inceliklerine hâkim olmak ve doğru kullanıma özen
göstermek,

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 11


İletişim Türleri ve Sözlü İletişim

 Konuşma esnasında ses kullanımında hassas davranarak vurgu ve


tonlamaları yerinde kullanmak,
 Hitap ettiği hedef alıcı kitlenin bilgi ve eğitim seviyesini bilerek konuşmayı
tasarlamak,
 Konuşma esnasında sunduğu içerikler hususunda inandırıcı ve pozitif
olmak,
 Konuşma esnasında beden dili, jest ve mimikleri doğru kullandırarak
mesajı güçlendirmek,
 Konuşma sonunda dinleyici taraftan geri bildirim almak amacıyla söz hakkı
veya soru sorma hakkı tanımak.
O hâlde sözlü iletişim sürecinin bir kültürel aktarım ve öğrenme süreci
olduğunu söylemek mümkündür. Toplum içerisinde yaşayan bireylerin doğumdan
ölüme dek uzanan yaşam süreleri boyunca dilin kullanımı ve incelikleri hakkında
edindikleri tecrübe, sözlü iletişim becerilerini sürekli geliştirmektedir. Ayrıca
kendilerini ifade etmeye çalışan bireylerin içinde yaşadıkları coğrafi bölge, aile gibi
birçok sosyal faktörün de bu öğrenme sürecinde etkili olduğu bilinmektedir.

SÖZLÜ İLETİŞİMİN DİĞER İLETİŞİM TÜRLERİ AÇISINDAN


ÖNEMİ
Genel olarak iletişim süreci, iletilen bilginin hem gönderici taraf hem de alıcı
taraf açısından anlaşılmasını sağlayan bir ortamı gerektirmektedir. Bireylerin
birbirinden farklı yöntemlerle bilgi, duygu, düşünce fikir vb. alışverişi yapmalarına
olanak sağlayan bu süreç, tüm tarafların ortak bir anlam oluşturması için ortak bir
dil kullanmalarını zorunlu kılmaktadır. Tüm iletişim türlerinde kullanılan yöntem ve
araç farklı olsa da mesajın kodlandığı dil, sembol veya beden dili hareketleri
İletişim ortak bir evrensellik göstermektedir. Bu sebeple de tüm iletişim türleri birbirini destekler
anlam paydasında niteliktedir.
buluşmayı gerektiren Birbirini destekleyen iletişim türlerinin tamamının en önemli unsurlarından
bir süreçtir.
biri de geri bildirimdir. İletişim süreci ne kadar başarılı yönetilirse etkili ve doğru
geri bildirim alma şansı da bu oranda artmaktadır. İster sözlü, ister yazılı, ister
diğer iletişim türleri kullanılsın, hiç fark etmeksizin tamamında geri bildirimin
gerekliliği yadsınamazdır.
1992 yılında Traxler ve Gernsbacher (1992) tarafından yapılan deneyde,
iletişim sürecinde yazarların ve okurlarının fikirlerini başarılı bir şekilde iletmek için
metinlerini nasıl yorumlayacağına dair doğru birtakım sunumlara ihtiyaç
duyulduğu ortaya çıkmıştır. Yapılan iki deneyde, okuyucularından geri bildirim
almanın, yazarların metinlerinin nasıl yorumlandığını daha iyi analiz etmelerine
yardımcı olup olmadığı araştırılmıştır. İlk deneyde, bir grup denek (yazar) bir dizi
geometrik figürün tanımını yapmış; başka bir grup denek (okuyucular) bu
açıklamaları okuyarak benzer görünen dikkat dağıtıcı figürlerden oluşan rakamları
birbirinden ayırt etmiştir. Yazarların yarısı, okurlarının rakamları ne kadar iyi
seçtikleri konusunda geri bildirim almasına rağmen diğer yarısı etkili geri bildirimi
alamamıştır. Geri bildirim alan yazarların açıklamalarını, geri bildirim almayan

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 12


İletişim Türleri ve Sözlü İletişim

yazarlardan daha fazla geliştirdiği görülmüştür. İkinci deneyde ise, tüm yazarlar
yeni bir rakamlar dizisi tanımlayarak, daha önce geri bildirim almış olan yazarlar,
daha önce geri bildirim almayan yazarlardan daha iyi yeni açıklamalar
yazmışlardır. Geri bildirimlerin -bu asgari geri bildirim şekli olsa bile- yazarların
okuyucuların metinlerini nasıl yorumladıklarını düşünmelerine yardımcı olduğu
sonucuna varılmıştır. Bu ve buna benzer birçok çalışma yazılı iletişimin görsel
ögelerle desteklenmesinin veya sözlü iletişimin beden dili ile desteklenmesinin
önemine atıfta bulunmaktadır.
Örnek

•Örneğin, iki arkadaş arasında yaşanan gergin durumlarda konuyu


telefonda konuşmak veya mesajlaşmak suretiyle tartışmak ile yüz
yüze konumak arasında çok önemli fak vardır. Yüz yüze konuşma
diğerlerine oranla yanlış anlaşılmaları azaltmaktadr.

O hâlde, sözlü iletişim ister yazılı, ister görsel, ister sözsüz iletişim türü
kullanılsın, her zaman anlatımın gücüne dikkat çekici bir yapıdadır demek doğru
olacaktır. Dil aracılığı ile kurulan iletişim sürecinde ne söylendiği, ne söylenmek
istendiği, bir metnin dikkat çekici yerlerinin nereler olduğu, karmaşık bir resmin
aslında neler anlattığı birçok konuda daha açık ifadelerle mesajların aktarılmasına
olanak sağlamaktadır. Çünkü İletişim, sürece dâhil olana tarafların hem toplumsal
hem kültürel koşullarının dışında aynı zamanda bireysel özelliklerini de yansıtan
ifadelerin aktarılmasını sağlamaktadır.
Sözlü iletişim; yazılı ve
sözsüz gibi diğer Daha açık bir ifadeyle iletişim, öğrenme, dürtü, duygu, inanç, istek, değer,
iletişim türleriyle algılama düzeyi, eğilim gibi insana dair olan ve davranışların temel belirleyicisi olan
desteklenmektedir. ögelerden ayrı düşünülemez. Toplumun birer parçası olan her bir birey, içinde
bulunduğu kültürel, toplumsal ve kendi doğuştan gelen karakteristik
özelliklerinden birer parçayı, ilişkide bulunduğu uzak ya da yakın çevresiyle olan
etkileşimine taşımaktadır. Kişi temel yetenek ve özellikleriyle var olmaktadır ve bu
varoluş özelliklerinin tamamıyla da iletişim sürecini yönetmektedir.
Bu bağlamda iletişimin tüm türleri, ne başı ne de sonu olmayan, son derece
canlı, dinamik unsurlardan oluşan karmaşık bir süreç olarak karşımıza çıkmaktadır.
Oluşması muhtemel karmaşık yapının çözüm noktasında ise hep sözlü iletişim
yöntemleri vardır. “Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır” özdeyişinde de ifade edildiği
Sözlü iletişimin formal
türleri genellikle üzere güzel ve etkili bir dil ile yapılan konuşma ikna edici iletişim sürecinin olmazsa
dinleyici veya katılımcı olmazıdır. Wertheim tarafından (2011) yapılan çalışmada, etkili iletişimde sözsüz
düzeyinde gruplara açık iletişim ve sözlü iletişimin birbiri ile etkileşiminden ve ifade, hareket gibi sözel
olarak gerçekleştirilen olmayan tüyoların sözlü iletişimi destekleyip tamamladığından bahsetmiştir. Kişiler
iletişim biçimlerinden arası ilişkilerin gelişmesi, duygulan ifadesi, kişiliğin yansıtılması ve sözlü iletişimin
oluşmaktadır. desteklenmesi tüm iletişim biçimlerinin entegrasyonu ile mümkün hâle
gelmektedir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 13


İletişim Türleri ve Sözlü İletişim

SÖZLÜ İLETİŞİM TÜRLERİ


Sözlü iletişimin temelinde konuşma ve hitabet yatmaktadır. Başarılı bir sözlü
iletişim süreci gerçekleştirmek için dilin doğru kullanılmasının dışında konuşma
içerik veya metninin de iyi hazırlanmış olması gerekmektedir. Konuşma yaparken
kimi zaman hitap edilecek kitlenin özellikleri bilinerek hazırlık yapılmakta, kimi
zaman da spontane gelişen durumlarda hazırlıksız konuşma gerçekleşmektedir.
Birey hazırlıklı, hazırlıksız konuşmanın dışında günlük konuşma, bilgilendirici
konuşma, tartışma veya karşılıklı sohbet havasında geçen konuşmalarda da yer
alabilmektedir. Hazırlıksız konuşma için sohbet etme, kendini tanıtma, teşekkür
etme gibi nezaket konuşmaları, kutlama/tebrik/taziye konuşmaları ve telefon
konuşmaları örnek olarak verilmektedir. Hazırlıklı konuşma şeklinde ifade edilen
sözlü iletişimin formal türleri ise aşağıdaki şekilde sıralanmaktadır.

Konferans
Konferans; hazırlıklı konuşma türlerinden biri olarak bilim, sanat, tarım,
çevre, kültür, yaşam, edebiyat, teknik ve ekonomik tüm alanlarla ilgili dinleyicileri
bilgilendirmek amacıyla yapılan sözlü iletişim türlerinden biridir. Genellikle planlı
şekilde organize edilen bu konuşma türünde yapılacak konuşmanın derin
araştırma ve incelemelere dayandırılması gerekmektedir. Genellikle ilgili konu ve
alan hakkında dinleyicileri teknik anlamda bilgilendirmek amaçlandığından
araştırma raporlarının sunumuna dayanmaktadır. Araştırma raporları
hazırlanırken de çok fazla terimsel ifadeye yer vermeksizin açık ve anlaşılır bir dilin
kullanılması, dinleyicilerin anlaması açısından önemlidir. Ayrıca konuşmacı
dinleyici kitlenin eğitim ve demografik özelliklerinin tamamını gözeterek
hazırladığı konuşma metnini görsel ifade gücüyle de desteklemektedir.

Tartışma/Münazara
Belirlenen konunun olumlu ve olumsuz yönlerinin tez ve antitezler
aracılığıyla tartışıldığı hazırlıklı konuşma türlerinden biri olan tartışma veya
münazara, bireysel değil grupları içermektedir. Literatürde konuşma oyunu olarak
da geçen münazara, iki farklı düşünceyi savunan grubun, kendi düşüncelerini
ispata dayalı hazırladıkları metinleri birbiriyle yarıştırmaktadır. Bir değerlendirme
jürisi önünde süre kurallı yapılan bu konuşma türünde; fikirlerini savunacak
grupların kitap, gazete, haber, dergi gibi kaynaklardan hazırlanması esastır. Ciddi
bir hazırlık ve donanım isteyen bu konuşma türünde grup üyelerinin sayısı eşit ve
konuşma, sıralı biçimdedir.

Sempozyum/Panel
Genellikle akademik ortamlar için düzenlenen bu konuşma türü düşünsel
bir metin üzerinden bireysel sunum şeklinde yapılmaktadır. Bir başkan
moderatörlüğünde sıralı bir biçimde yapılan bilgi şöleni formatında ilerleyen
sempozyum/panel türü konuşmada konuyu açıklamak, derinlemesine bilgileri
özetleyerek vermek esastır. Birkaç gün şeklinde tasarlanan bu konuşma türü;
önceden belirlenmiş bir tarihte planlı şekilde gerçekleştirilmektedir. Belirli bir

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 14


İletişim Türleri ve Sözlü İletişim

karara varma amacı ile konunun farklı yönlerinin ortaya konulması ve çeşitli
fikirlerin doğmasına imkân verici şekilde düzenlenen bu konuşma türünde;
dinleyici grupların görüş bildirme, soru sorma hakları bulunduğundan karşılıklı
konuşma şekline dönüşmektedir.

Açık Oturum
Bir başkan yönetiminde çoğunluk grupları ilgilendiren sanat, sağlık, bilim,
edebiyat ve siyaset gibi birçok konu üzerinde uzman kişilerin bir araya geldiği
konuşma türüdür. Genellikle kapalı salonlarda küçük dinleyici grupların önünde
Açık oturum daha çok dinleyicileri bilgilendirmek amacıyla yapılan görüşmelerdir. Konuşma esnasında
siyasi süreçlerin
tüm konuşmacıların sırası ve belirli süreleri bulunmaktadır. Her bir konuşmacı ilgili
tartışılması için
konuya dair görüşlerini ve bilgilerini içeren metinler üzerinden konuşmasını
kullanılan bir türdür.
yaptıktan sonra başkan yönetiminde sıra dâhilinde yeniden söz hakkı alarak açık
oturum gerçekleştirilmektedir.

Söylev/Nutuk
Bir kişinin topluluk önünde sadece bilgi vermek değil aynı zamanda enerji ve
coşku yaratmak amacı ile planlanan konuşma türüdür. Türk Dil Kurumu
sözlüğünde; bir topluluğa düşünceler, duygular aşılamak amacıyla söylenen,
uzunca, coşkulu ve güzel söz, nutuk, hitabe şeklinde tanımlanan bu konuşma türü
çoğunlukla siyaset alanında kullanılmaktadır. Bir fikre, davaya, görüşe doğru
insanları telkin etmek, onları inandırmak amacıyla toplumsal bir sorun üzerinden
hazırlanan metinlerin sunumunda etkili hitabet çok önemlidir. Söylevde
konuşmacı dinleyicileri kandırıcı veya yanıltıcı bilgi vermekten kaçınmalı ve
konuşmanın akışında dinleyicilere karşı iyi niyetli olmalıdır.

Görüşme
Üzerinde çalışılan konuya dair araştırma yapmak, bilgi ve veri toplamak
amacıyla uzman kişiler ile yapılan konuşma türüne görüşme denir. Uzmanlık
alanına göre görüşüne başvurulacak kişinin önceden tespit edilerek randevu
alınması suretiyle yapılan görüşmelerde amaç açıkça ortaya konulmalıdır.
Hakkında bilgi sahibi olunmak istenen konuya dair önceden hazırlanan sorular
üzerinden uzman görüşü alınırken konuşma esnasında yeni sorular
yaratılmaktadır. Hazırlıklı konuşma türlerinden biri olan görüşmede konu sınırları
iyi çizilerek konu dışına çıkılmaması gerekmektedir.

Genel Kurul/Kongre
Genel olarak çalışma yaşamında kullanılan bu konuşma türü, yöneticilerin
de katıldığı ulusal ya da uluslararası toplantıları içermektedir. Kurultay ve genel
kurullar bir kuruluşun sorunlarının görüşüldüğü veya üyeler/ortaklara
bilgilendirmenin yapıldığı kapalı mekânlarda olabileceği gibi genel kitlelere açık
bilgi verici şekilde de olabilmektedir. Ülkemizde kanunlar gereği kuruluşların her
yıl en az bir kere bu toplantıyı organize etmesi zorunludur. Hesap dönemi kapanış
ve açılış dönemlerinde tüm kuruluşun bir araya gelerek ortak görüş bildirmesi ve
kurumun genel gidişatını değerlendirmesi için bu toplantılar düzenlenmektedir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 15


İletişim Türleri ve Sözlü İletişim

Röportaj ve Mülakat
Kitle iletişim araçları olan televizyon, radyo, gazete, dergi gibi ortamlara
kısmen haber niteliği taşıyacak şekilde oluşturulacak metinler için önceden yapılan
görüşmelerdir. Bir kişi, kurum, olay, durum veya eser hakkında konunun ilgili tarafı
ile önceden randevu alınarak yapılan bu hazırlıklı konuşma türü de bir soru
Röportaj mutlaka ön formuna bağlıdır. Önceden ilgili kişiye gönderilen soruların dışına çıkılmayarak
hazırlığı ve soruların konuya dair derinlemesine bilgi almak amaçlanmaktadır. Bu görüşmeyi
önceden
gerçekleştiren kişinin de konuya dair önceden bir araştırma yapması ve
hazırlanmasını
derinlemesine bilgi toplaması gerekmektedir. Bu konuşma türünde fotoğraf,
gerektiren bir türdür.
belge, rapor, tablo, grafik gibi birtakım veri ve belgeler de metine dâhil edilmek
amacıyla temin edilmektedir.

• İlgi alanınıza uygun biçimde seçeceğiniz bir konu hakkında uzman


Bireysel Etkinlik

birinden randevu alıp kendisine sorular sorarak yapacağınız görüşme


ile sözlü iletişim türlerinden röportajı deneyimleyerek
öğrenebilirsiniz.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 16


İletişim Türleri ve Sözlü İletişim

•İnsan hayatının merkezinde bir yere konumlanmış olan iletişim türleri farklı
perspektiflerden birbirinden ayrılmaktadır. Bu bölümde iletişim türleri ve bu
türlerden biri olan sözlü iletişim hakkında detaylı bilgi verilmeye çalışılmıştır.
•İLETİŞİM TÜRLERİ
•Sosyal hayatın bir gereği olarak bireyin fikir, düşünce, öneri ve duygularını çeşitli
yöntemler kullanarak etrafında bulunan taraflara iletmesi, iletişimin, sosyal
Özet
yaşama dair oluşum ve sosyalliğin düzenlenmesinde önemli bir işlevinin
olduğunu göstermektedir.
•Özetle, toplumsal yaşamın düzenlenmesinde ve oluşmasında önemli bir işlev
gören yapısı ile toplumsallaşma açısından bu denli önemli olan, toplumsal
yaşamın her alanında ve her aşamasında görmek mümkün olan iletişimi türlere
ayırırken farklı ölçütler kullanılmaktadır. İletişim kavramı genel olarak farklı
perspektife göre bir birinden ayrılmaktadır. Bu hususta ilk ayrım beş farklı
başlıkta incelenen toplumsal ilişkiler sistemi olarak tespit edilen ayrımdır. Bu
iletişim şekillerini, 1. Kişinin Kendisi ile İletişimi (İçsel İletişim), 2. Kişiler Arası
İletişim, 3. Grup İletişimi, 4. Örgütsel İletişim, 5. Kitle İletişimi şeklinde
sıralamak mümkündür. Ayrıca başka bir ayrım ise niteliksel olarak yapılan
ayrımdır. İletişim türlerini nitelikleri bakımından ise "yüz yüze iletişim" ve "yüz
yüze olmayan iletişim" biçiminde sınıflandırmak mümkündür. Bu çalışmada
anlatılmaya çalışılan niteliksel iletişim türleri ise kendi içerisinde 4 başlıkta
incelenmektedir. Güngör tarafından yapılan ayrıma göre simge biçimi açısından,
yani niteliksel iletişim türleri; 1.Yazılı iletişim, 2.Görsel iletişim, 3.Sözsüz iletişim,
4.Sözlü iletişim şeklinde kategorilerden oluşmaktadır
•Yazılı İletişim
•Günümüzden neredeyse binlerce yıl önce Sümerlilerin yazıyı bulmasıyla
başlayan “yazılı iletişim” süreci insanlık tarihi boyunca yazının yeni bir iletişim
aracı olarak kullanılmasını sağlamıştır. İlk bulunduğu dönemlerde yazıyla
anlatılmak istenen her şey çiviye benzer sembollerle ifade edildiğinden “çivi
yazısı” diye tarihe geçen bu iletişim aracı da zaman içerisinde yenilenerek,
gelişerek bugünkü modern formuna ulaşmıştır.
•Görsel İletişim
•Paylaşılmak istenen duygu, düşünce, fikir, içerik ve bilgilerin görüntülü bir
şekilde insanlar arasında alışverişine olanak sağlayan iletişim türüne görsel
iletişim denir. Televizyon, bilgisayar ve sinema grafiklerinin bilgisayar
programları aracılığı ile düzenlenip hazırlanması süreçlerinin öğretildiği görsel
tasarım üzerine akademik düzeyde yaşanan gelişmeler de bu iletişim türünün
önemini ortaya koymaktadır.
•Sözsüz İletişim
•Genel olarak kullanımda sözsüz iletişim şeklinde ifade edilen, sözel olmayan
iletişim, beden dili veya vücut dili şeklinde kavramsal karşılıklara da sahip olan
sözel içerikli iletişim araçlarının kullanılmadığı ve bireylerin kendilerini ifade
etmek veya ifadelerini desteklemek amacıyla başvurdukları jest, mimik ve diğer
tüm beden hareketlerinin toplamını ifade etmektedir.
•Sözlü İletişim
•Sözlü iletişim, yalnızca bireyler arası kurulan iletişim süreçlerinde değil,
doğumdan öğrenciliğe hatta iş yaşamına kadar toplumsal yaşamın her
döneminde herkesin kullanmak zorunda olduğu bir iletişim türüdür. Bir bireyin
etkili iletişim sürecindeki rolünün belirleyicisi olan sözlü iletişim yeteneği;
konuşma, dinleme, soru sorma ve geri bildirim konularını kapsamaktadır.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 17


İletişim Türleri ve Sözlü İletişim

•SÖZLÜ İLETİŞİMİN DİĞER İLETİŞİM TÜRLERİ AÇISINDAN ÖNEMİ


•Toplumun birer parçası olan her bir birey, içinde bulunduğu kültürel,
toplumsal ve kendi doğuştan gelen karakteristik özelliklerinden birer parçayı,
ilişkide bulunduğu uzak ya da yakın çevresiyle olan etkileşimine taşımaktadır.
Kişi temel yetenek ve özellikleriyle var olmaktadır ve bu var oluş özelliklerinin
tamamıyla da iletişim sürecini yönetmektedir.
Özet (Devamı)
•SÖZLÜ İLETİŞİM TÜRLERİ
•Konferans; hazırlıklı konuşma türlerinden biri olarak bilim, sanat, tarım,
çevre, kültür, yaşam, edebiyat, teknik ve ekonomik tüm alanlarla ilgili
dinleyicileri bilgilendirmek amacıyla yapılan sözlü iletişim türlerinden biridir.
•Belirlenen konunun olumlu ve olumsuz yönlerinin tez ve ant tezler aracılığı ile
tartışıldığı hazırlıklı konuşma türlerinden biri olan tartışma veya münazara
bireysel değil grupları içermektedir. Literatürde konuşma oyunu olarak da
geçen münazara iki farklı düşünceyi savunan grubun, kendi düşüncelerini
ispata dayalı hazırladıkları metinleri bir biriyle yarıştırmaktadır.
•Genellikle akademik ortamlar için düzenlenen bu konuşma türü düşünsel bir
metin üzerinden bireysel sunum şeklinde yapılmaktadır. Bir başkan
moderatörlüğünde sıralı bir biçimde yapılan bilgi şöleni formatında ilerleyen
sempozyum/panel türü konuşmada konuyu açıklamak, derinlemesine bilgileri
özetleyerek vermek esastır. Birkaç gün şeklinde dizayn edilen bu konuşma
türü önceden belirlenmiş bir tarihte planlı şekilde gerçekleştirilmektedir.
•Bir başkan yönetiminde çoğunluk grupları ilgilendiren sanat, sağlık, bilim,
edebiyat ve siyaset gibi birçok konu üzerinde uzman kişilerin bir araya geldiği
konuşma türüdür.
•Bir kişinin topluluk önünde sadece bilgi vermek değil aynı zamanda enerji ve
coşku yaratmak amacı ile planlanan konuşma türüdür. Türk Dil Kurumu
sözlüğünde; bir topluluğa düşünceler, duygular aşılamak amacıyla söylenen,
uzunca, coşkulu ve güzel söz, nutuk, hitabe şeklinde tanımlanan bu konuşma
türü çoğunlukla siyaset alanında kullanılmaktadır.
•Üzerinde çalışılan konuya dair araştırma yapmak, bilgi ve veri toplamak
amacıyla uzman kişiler ile yapılan konuşma türüne görüşme denir.
•Genel olarak çalışma yaşamında kullanılan bu konuşma türü, yöneticilerin de
katıldığı ulusal ya da uluslararası toplantıları içermektedir. Kurultay ve genel
kurullar bir kuruluşun sorunlarının görüşüldüğü veya üyeler/ortaklara
bilgilendirmenin yapıldığı kapalı mekânlarda olabileceği gibi genel kitlelere
açık bilgi verici şekilde de olabilmektedir.
•Kitle iletişim araçları olan televizyon, radyo, gazete, dergi gibi ortamlara
kısmen haber niteliği taşıyacak şekilde oluşturulacak metinler için önceden
yapılan görüşmelerdir. Bir kişi, kurum, olay, durum veya eser hakkında
konunun ilgili tarafı ile önceden randevu alınarak yapıla bu hazırlıklı konuşma
türü de bir soru formuna bağlıdır.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 18


İletişim Türleri ve Sözlü İletişim

DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Aşağıda verilen bilgilerden hangisi iletişimin özellikleri arasında yer almaz?
a) Duygu ve düşüncelerin aktarımını sağlar.
b) Tutum ve davranışları etkilemeye yönelik bir süreçtir.
c) Toplumsal yaşamın düzenlenmesinde ve oluşmasında önemli bir
işleve sahiptir.
d) Dumanla haberleşme ilk iletişim yoludur.
e) Yüz yüze iletişim aracısız iletişim türüne örnektir.

2. Aşağıdakilerden hangisi toplumsal ilişkiler sistemi bağlamında iletişim


türlerinden biri değildir?
a) Yüz yüze iletişim
b) İçsel iletişim
c) Grup iletişimi
d) Kişilerarası iletişim
e) Örgütsel iletişim

3. Yazılı iletişim ile ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez?


a) Yazılı iletişim Sümerlilerin yazıyı bulmasıyla başlar.
b) İlk yazı türü “çivi yazısı” olarak bilinen yazı formudur.
c) Yazı ilk olarak MÖ 6000’li yıllarda kullanılmaya başlanmıştır.
d) Duygu, düşünce ve içeriklerin aktarımında önemli bir aracıdır.
e) Yazı etkili bir iletişim aracıdır.

4. Aşağıdakilerden hangisi öğretici yazılar arasında yer alır?


a) Roman
b) Öykü
c) Mülakat
d) Tiyatro
e) Makale

‘’ Paylaşılmak istenen duygu, düşünce , fikir, içerik ve bilgilerin görüntülü


bir şekilde insanlar arasında alışverişine olanak sağlayan iletişim türüne
…… denir.’’
5. Yukarıda boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisinin getirilmesi uygun
olur?
a) Görüntülü iletişim
b) Yüz yüze iletişim
c) Görsel iletişim
d) Teknolojik iletişim
e) Etkili iletişim

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 19


İletişim Türleri ve Sözlü İletişim

6. Aşağıdakilerden hangisi basılı görsel iletişim araçlarından biridir?


a) Televizyon
b) İnternet
c) Cep telefonu
d) Bilgisayar
e) Dergi ilanı

7. Görsel iletişim ile ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez?


a) İlk örnekleri İÖ 15.000 yılında Lascaux Mağarası’nda görülmüştür.
b) Mekânsal farklılık olması durumunda görsel iletişimin gücünün
istenilen düzeyde olması mümkün değildir.
c) Sosyal iletişimde önemli rol oynar.
d) Görsel iletişim önemli bir öğrenme aracıdır.
e) Yazılı iletişimden daha önemlidir.

8. Görsel iletişimin önemli unsurlarından olan renkler ve bunlara karşılık


gelen anlamlarla ilgili yapılan eşleştirmelerden hangisi doğru değildir?
a) Beyaz-Saflık
b) Siyah-Aristokrasi
c) Mavi-Özgürlük
d) Yeşil-Hayat
e) Kırmızı-Olumluluk

9. İnsanlığın var olmasından itibaren kullanılan ilk iletişim türü hangisidir?


a) Sözlü iletişim
b) Yazılı iletişim
c) Sözsüz iletişim
d) Dolaylı iletişim
e) İşitsel iletişim

10. Aşağıdakilerden hangisi hazırlıksız konuşma türlerinden değildir?


a) Sohbet etmek
b) Taziye konuşmaları
c) Nezaket konuşmaları
d) Teşekkür etmek
e) Nutuk/Söylev

Cevap Anahtarı
1.d, 2.a, 3.c, 4.c, 5.c, 6.e, 7.e, 8.e, 9.c, 10.e

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 20


İletişim Türleri ve Sözlü İletişim

YARARLANILAN KAYNAKLAR
Agrawala, M.; Li, W.; Berthouzoz F. (2011). Design principles for visual
communication. Communications of The ACM, 54(4), 60-69.
Duncan Jr, S. (1969). Nonverbal communication. Psychological Bulletin, 72(2), 118.
Eginli, A. (2013). Bir Bakışta İletişim. Aktaş, Y., ve Kılıç, K. (Ed.), Edirne: Paradigma
Akademi Yayınları.
Fiske, J. (2013). İletişim çalışmalarına giriş (3. Baskı). İrvan, S. (Çev.), Ankara:
Pharmakon Yayınevi.
Fiske, J. (1989). Reading the popular, London and New York: Routledge.
Fiske, J. (1989). Understanding popular culture. Routledge, London and New York.
Fiske, J. (1982). Introduction to communication studies. Routledge, London and New
York.
Gürüz, D.; Eğinli, A. (2011). Kişilerarası iletişim bilgiler-etkiler-engeller, Ankara:
Nobel Akademik Yayıncılık.
Güngör, N. (2016). İletişim kuramlar-yaklaşımlar (3.Baskı). Ankara: Siyasal Kitabevi.
Kutlu, D. (2019). Görsel iletişim tasarımı nedir. 22.06.2019 tarihinde adresinden
erişildi.
MEB (2012). Millî Eğitim Bakanlığı, Grafik Ve fotoğraf çerçeve öğretim program, Fikir
Ve Mesajı Sembolleştirme Modülü, Ankara.
Özdem, Ö.O. (2013). Bir bakışta iletişim. Aktaş, Y. Ve Kılın, K. (Ed.), Edirne:
Paradigma Akademi Yayınları.
Rutter, D.; R., Stephenson; G. M. and Dewey, M. E. (1981). Visual communication
and the content and style of conversation. British Journal of Social
Psychology, 20(1), 41-52.
Traxler, M. J.; Gernsbacher, M. A. (1992). Improving written communication
through minimal feedback. Language and Cognitive Processes, 7(1), 1-22.
Trumbo, J. (1999). Visual literacy and science communication. Science
communication, University of Wisconsin-Madison, 20(4), 409-425.
Wertheim, E.G. (2011). The Importance of Effective Communication. 21.06.019
tarihinde htp://windward.hawaii.edu/facstaff/dagrossa-p/ssci193v/articles/
adresinden erişildi.
Sözlü iletişim türleri. (2019). 20.06.2019 tarihinde
https://www.edebiyatogretmeni.org adresinden erişildi.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 21


SÖZLÜ İLETİŞİMDE MESAJ
TASARIMI

• Sözlü İletişim ve Mesaj Kavramı


İÇİNDEKİLER

• Sözlü İletişim ve Mesaj Türleri


• Tek yönlü‐ iki yönlü mesaj ayrımı
• Duygusal‐ rasyonel mesaj ayrımı
SÖZLÜ İLETİŞİM VE
• Sözlü Mesaj Tasarımında Kod,
Kodlama ve Kod Açımı
HİTABET
• Kod Doç. Dr. Ayça ÇEKİÇ
• Kodlama
• Kod açma AKYOL
• Sözlü İletişim ve Mesaj
Tasarımında Dikkat Edilecek
Hususlar

• Bu üniteyi çalıştıktan sonra;


• Mesaj kavramını ve mesaj türlerini
HEDEFLER

tanımlayabilecek,
• Mesaj tasarımında kod, kodlama
ve kod açımı kavramlarını
öğrenebilecek,
• İletişimsel çevredeki kodları
açıklayabilecek,
• Sözlü iletişim açısından mesaj
tasarımında dikkat edilmesi
gereken konuları kavrayabilecek,
• Sözlü mesaj tasarlarken iletişim
sürecinde nelerin etkili olduğunu
ÜNİTE
sıralayabileceksiniz.

3
© Bu ünitenin tüm yayın hakları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi’ne aittir. Yazılı izin alınmadan
ünitenin tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, yayımı, çoğaltımı ve
dağıtımı yapılamaz.
Sözlü İletişimde Mesaj Tasarımı

Sözlü İletişim ve Mesaj


Kavramı

Tek yönlü‐ İki Yönlü mesaj


ayrımı

Sözlü İletişim ve Mesaj Türleri


Duygusal‐ Rasyonel mesaj
ayrımı
SÖZLÜ İLETİŞİMDE MESAJ TASARIMI

Kod
Sözlü Mesaj Tasarımında
Kod, Kodlama ve Kodaçımı

Kodlama

Kod açma

Sözlü İletişim ve Mesaj


Tasarımında Dikkat Edilecek
Hususlar

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 2


Sözlü İletişimde Mesaj Tasarımı

GİRİŞ
Mesaj, sözlü iletişimin en önemli ögelerinden biridir. Gerek kişiler arası
iletişimde gerekse kitle iletişiminde taraflar çeşitli anlamları birtakım mesajlar
üzerinden aktarır. Sözlü iletişimde mesajın önemi, bu ögenin anlam aktarması
üzerinden somutlaşmaktadır. Her mesaj bir içeriğe sahiptir. Kuşkusuz bu içerik
iletişimin türüne göre değişmektedir. Bireyler, kişiler arası iletişimde
yapılandırılmamış mesajlar aktarırken; kitle iletişiminde ise daha yapılandırılmış
mesajlar aktarmaktadır. Başka bir deyişle kitle iletişiminde okuyucuya/ izleyiciye/
dinleyiciye aktarılan mesajlar, daha planlı mesajlardır. Özellikle halkla ilişkiler ve
reklam kampanyaları düşünüldüğünde söz konusu kampanyalarda mesajlar belirli
bir amaca yönelik olarak planlı bir şekilde tasarlanmaktadır. Mesajların planlı
olmadan tasarlanması bu kampanyaların amaca ulaşmasını zorlaştırmaktadır. Bu
kapsamda ikna edici iletişimde bir mesajın yapılandırılarak hedef kitleye sunulması
gerekmektedir.
Sözlü mesajın yapılandırılmasında, içeriğin olumlu, olumsuz ya da nötr bir
ton ile sunulup sunulmaması, rasyonel ya da duygusal yani insanların zihnine mi
yoksa kalbine mi seslenilmesi noktaları üzerinde durulması gerekmektedir. Mesaj
tasarımı konusu iletişim alanını ilgilendirdiği kadar pazarlama alanını da
ilgilendirmektedir. Pazarlama kampanyaları tüketicilerin tutumlarını etkilemeye ya
da var olan tutumlarını değiştirmeye odaklanan kampanyalardır. Dolayısıyla mesaj
tasarımı çoğu disiplinin ilgi alanına giren bir konu olma özelliği taşımaktadır. Bu
doğrultuda bölümün amacı sözlü iletişimde mesaj tasarımı kavramını çeşitli
boyutlarıyla değerlendirmektir. Bölümde ilk olarak mesaj ve mesaj türleri ele
alınmakta, ardından mesajın kullanım biçimleri üzerinde durulmaktadır. Bahsi
geçen başlıkları ise sözlü mesaj tasarımında kodlama ve kod açımı ile mesaj
tasarımında dikkat edilecek hususlar başlıkları takip etmektedir.

SÖZLÜ İLETİŞİM VE MESAJ KAVRAMI


Mesaj kavramı, iletişim literatüründe özellikle iletişimin temel ögelerinden
biri olarak karşımıza çıkar ve sürecin olmazsa olmazlarındandır. Sözlü iletişim söz
konusu olduğunda konuşma, dolayısıyla da dil aracılığıyla aktarılan mesajlar çeşitli
şekillerde tanımlanmaktadırlar.
Mesaj (message): İletişim sürecinde “bir alıcı için bir uyaran olarak işlev
gören bir sinyal ya da sinyaller birleşimi” ya da “iletilen şey” olarak
tanımlanmaktadır (Mutlu, 2004).
Mesaj, alıcı için bir
İletişim sürecinde kaynaktan gönderilen; bilgi, görüş ve davranışların kaynak
uyaran olarak işlev
tarafından ortak sembollere bağlı olarak kodlanması durumu (Odabaşı ve Oyman,
gören bir sinyal ya da
sinyaller birleşimidir. 2011) olarak yapılan tanımlamada kaynağın mesajı tasarlaması ön plana
çıkmaktadır.
Medya ve İletişim Sözlüğü’nde (Chandler ve Munday, 2018) ise ileti
(message) olarak yer alan mesaj kavramı çeşitli biçimlerde, ya bir metin, onun
içeriği ya da anlamı ya da literalistlerin birleştirme eğiliminde oldukları

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 3


Sözlü İletişimde Mesaj Tasarımı

göndergeler olarak tanımlanmaktadır. Sözlükte mesaj kavramı göstergebilim


açısından ise 'kodlama’ ve 'kod açımlama’ gerektiren yapılar olarak adlandırılır. Bu
yüzden de Jakobson'un vurguladığı gibi, iletileri anlamak ilgili 'kodlar’ ve
'bağlamlara’ ilişkin bilgiyi gerektirir: Anlam iletinin "içinde" değildir, önceki
metinsel ve toplumsal bilginin uygulanmasına bağlıdır. Aynı zamanda, bir iletinin
anlamı da “göndericinin niyet ettiğidir” şeklinde basitleştirilemez. Çünkü tercih
edilen bir okumayı fark eden dinleyici onu reddedebilir. Bununla birlikte konuya
reklamcı gözüyle bakan İngiliz reklamcı Jeremy Bullmore (d. 1929)'un da söylediği
gibi; "Bazen 'ileti' sözcüğünü iletişim sürecine dâhil ettiğimiz şeyi anlatmak için
kullanırız; bazen de alıcının içinden çıkarıp aldığı şeyi anlatmak için. Ve ne kadar
rahatsız edici ve karmaşık olursa olsun, bu ikisinin farklı olabileceğinin, ki aslında
her zaman öyledirler, farkına varmak zorundayız. Ben 'mütevazıyım' derim, sen 'ne
kadar da kibirli' diye çıkarım yaparsın." Hatta kullanılan 'mecra’ bile bir iletinin
anlamına katkıda bulunabilir.
Aynı zamanda mesajın birçok farklı anlamı vardır. Mesaj, herhangi bir yerde
ve herhangi bir zamanda bir şekilde açığa vurulan sözcükler dizisini ya da imgeyi
tanımlamaktadır. Bir reklamdaki sözcükler, şarkı sözleri, bir çizgi romandaki
Mesajın resimler, hatta günümüzde internet yazışmalarında kullanılan emojiler de mesajın
tasarlanmasında üç bir parçasıdır ve mesaj terimiyle tanımlanır. Mesaj teriminin bir başka boyutu ise,
nokta önem taşır. iletişim içeriğinin bu içeriği dile getiren kaynak/ kişi tarafından algılanan ya da
Bunlardan ilki mesajın amaçlanan anlamıdır ve bununla birlikte mesaj, mesajı alanlar yani hedef
dili ve kodu, ikincisi
tarafından içeriğe atfedilen anlamdır (Mutlu, 2004).
mesajın içeriği ve
üçüncüsü de mesaj Jakobson'un iletişim modelinde iletilerin çeşitli dilbilimsel işlevleri olabilir.
geliştirimidir. Bunlar bir enformasyon veya göndergesel işlevle sınırlı değildir (Chandler ve
Munday, 2018).
Sözlü iletişim ikna ile sonuçlanma başarısı yüksek bir iletişim türü olarak
kabul edildiğinde, mesajın oluşturulması burada önemli bir konu hâline
gelmektedir. Duygu, düşünce, bilgi vb.’nin alıcıya iletilmeye hazır bir hâle gelmesi
ve mesaj biçimine dönüştürülmesi gereklidir. İletişim sürecinde yer alan kaynağın
iletiyi kodlaması alıcının da bunu açması ve iletiyi anlamlandırması hem kaynağın
hem de alıcının sahip olduğu birikimlerle ilişkilidir. Bu ikisi ne kadar ortak deneyim
alanına sahip olursa mesajın anlaşılması ve kabul edilmesi o kadar kolaylaşır
(Gürüz ve Eğinli, 2010).
Mesajın tasarlanmasında üç nokta önem taşır. Bunlardan ilki mesajın dili ve
kodu, ikincisi mesajın içeriği ve üçüncüsü de mesaj geliştirimidir (Yüksel, 1989). Bu
ögelerin hedefin özelliklerine göre oluşturulması ya da iletişim için ortak deneyim
alanı dikkate alınarak oluşturulması gerekmektedir.
Sözlü iletişimde kaynak ile hedef arasında herhangi bir konudaki düşünce ya
da bakış açısı farklılığı söz konusu olduğunda mesajın iletilmesi ve alınması
sırasında olumsuz bazı durumlar ya da alıcı tarafında bir tutumun ortaya çıkması
söz konusu olabilir. Böyle bir durumda alıcı mesajı kabul etmemek için direnç
gösterebilir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 4


Sözlü İletişimde Mesaj Tasarımı

Alıcının ortaya koyacağı tepkiler ise genellikle şu şekildedir (Gürgen,


1990’dan akt: Gürüz ve Eğinli, 2010):

 Alıcı ikna edici mesaja karşı çeşitli argümanlarla yanıt vererek mesajı
olumsuzlamaya çalışır.
 Alıcı kaynak kişiye karşı küçümseyici ve alaycı bir tavır takınır.
 Alıcı kaynağa inanmadığını, güvenmediğini söyleyerek ya da başka bir
şekilde bunu belli ederek mesajı kabul etmez.
 Alıcı mesajı kabul etmesine karşın, mesajın gerçek amacından sapmasını
sağlayarak kaynağın mesajını istemediğini gösterir.
Sözlü iletişimdeki en önemli aşamalardan biri, alıcının mesajı önyargısız bir
şekilde almasıdır, diyebiliriz. Bunun için mesajını, daha doğrusu kaynağı
dinlemesini ve mesajın onun ilgisini çekmesini sağlamak gerekir. Çünkü bu adımlar
gerçekleşmezse daha sonra detaylı bahsedeceğimiz kod açımlama aşaması
gerçekleşmeyecektir.

SÖZLÜ İLETİŞİMDE MESAJ TÜRLERİ


İletişim literatüründe mesaj türleri arasında tek yönlü ve iki yönlü mesaj
ayrımı ile duygusal ve rasyonel mesaj ayrımına rastlanmaktadır.

Tek Yönlü‐ İki Yönlü Mesaj Ayrımı


Erol Mutlu (2004) İletişim Sözlüğü’nde mesaj türlerini tek yanlı (one‐sided
message) ve iki yanlı (Two sided message) olarak adlandırmaktadır ve şu şekilde
tanımlamaktadır:
Tek yanlı mesaj: İletişim
ortamında tartışmalı bir Tek yanlı mesaj [one‐sided message]: İletişim ortamında tartışmalı bir
durumda, sadece bir durumda, sadece bir tarafın iddialarının sunulduğu mesaj türüdür. Meydanlarda
tarafın iddialarının ya da yüz yüze yapılan propaganda konuşmaları da tek yönlü mesaja örnek olarak
sunulduğu mesaj verilebilir.
türüdür.

•Sözlü iletişimde amirin çalışanına emir cümlesi ile mesaj


Örnek

aktarması da tek yönlü iletişim örneğidir.

Tek yanlı mesajlar özellikle baştan mesajın iddiasıyla aynı görüşte olan kişi/
hedef alıcı ile eğitim düzeyi düşük olanlar üzerinde etkili olurlar (Mutlu, 2004).
İkna edici bir mesajın sunumu ve etkililiği bir yönde alıcının özelliklerine
bağlıdır. Tek yönlü ya da tek yanlı mesajlar, genellikle belirli bir konuda sadece
belirli açılardan görüşlere yer verilen ve bir bakış açısına göre düzenlenen bir
yapıya sahiptir. Bu yüzden alıcı ya da hedef, genellikle bu mesajlara karşı bir
argüman geliştirememektedir. Çift yönlü mesajlarda ise birden fazla görüşe ve
bakış açısına yer verilmektedir. Genellikle çift yönlü mesajlar kullanıldığında
mesajın hedefi olan kişi/ kişiler mesaja ya da kaynağın kendisine karşı çıkmak ya

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 5


Sözlü İletişimde Mesaj Tasarımı

da direnmek için belirli argümanlardan yararlanabilmektedirler. Aynı zamanda


hedef kitlenin özellikleri, mesajın tasarlanma ve sunum biçimini belirlemektedir.
Örneğin, mesajın alıcısı/ alıcılarının önceden konu hakkında önyargıları varsa ikna
edilmek istenen konuyla ilgili birbirinden farklı görüşleri duymak veya bilmek
istemektedir. Mesajı almaya istekli olmadıkları için de bu durum farklı savların/
iddiaların bulunmasını gerektirecektir. Bu durumda mesajın iki yönlü olması daha
uygun olacaktır. Kaynağın güvenilen, sevilen ve beğenilen bir kişi olması
durumunda ise tek yönlü bir mesaj sunumu alıcı açısından yeterli ve ikna edici
olabilir (Temel ve Eğinli, 2010).
Örnek

•Halk konserinde dinleyicilerine sahneden seslenen


sanatçının şarkıyı birlikte söylemek için verdiği sözlü mesaj
tek yanlıdır. Ancak izleyenlerin şarkıyı söylemeye
başlaması, mesajın davranış değişikliğini sağladığına
yönelik br geri bildirimdir.

İki yanlı mesaj (Two‐Sided Message ]: İkna etme sürecinde, bir konunun iki
tarafına ilişkin savları/ kanıtları da sunan bir mesaj türüdür. Bu teknik savunulan
görüşe karşıt olan savları bilen bir izleyici topluluğu karşısında etkili olabilir.
Örneğin açık oturum programlarındaki konuşmalar ve tartışma ortamı bu tür
mesajlarla ilerleme kaydeder. Bu tekniği kullanan konuşmacılar sadece tek yanlı
mesajları sunan konuşmacılara oranla daha inanılır kişiler olarak görülürler. Çünkü
bir tarafı savunurken diğer tarafın da neden olamayacağı ya da yanlış olduğunu
kanıtlayacak argümanlarla mesajlarını tasarlarlar.
Mutlu (2004), A. E. Crowley ile W. D. Hoyer’in 1994 yılında iki yanlı mesaj ile
inandırma ve ikna etme etkisi üzerine yaptıkları araştırmanın bulgularını da şu
İki yanlı mesaj: İkna şekilde aktarmıştır:
etme sürecinde, bir  İki yanlı mesajlar görece yüksek düzeyde dikkat ve mesaj işleme
konunun iki tarafına motivasyonu üretir, çünkü bu mesajlar alışılmışın dışında, ilginç ve
ilişkin savları/ kanıtları
güvenilirdirler.
da sunan bir mesaj
türüdür.  Ilımlı bir miktar negatif enformasyon iletildiğinde inanılırlık kazanımları en
uygun düzeydedir.
 Çürütme gereksinimi negatif tutumların önemiyle etkileşim içinde olup
ancak önemli özellikler tartışıldığında çürütmeyi gerektirir.
 Reklama karşı tutum “optimal” negatif enformasyon oranı kullanıldığında
ve bu enformasyon mesajın başlarında bir yere (ama en başa değil)
yerleştirildiğinde daha olumlu olacaktır.
 Bağıntılı negatif ve pozitif özelliklerin birlikte kullanımı iki yanlı mesajları
güçlendirir.
Mesajın iki yönlü olarak sunulması ile alıcının kısa sürede ikna olabileceği
varsayımı her zaman gerçekleşmeyebilir. Bazı durumlarda alıcının söz konusu konu
hakkında daha önce farkında olmadığı bir noktaya dikkati çekilebilmekte, bazı
durumlarda ise alıcının daha önce farkında olduğu ve bildiği bir olumsuzluğa ilişkin

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 6


Sözlü İletişimde Mesaj Tasarımı

farklı bir anlatım sunulması ile kaynağa karşı bir güvensizlik ortaya çıkabilmektedir.
Bu durumların varlığını bilmekle birlikte iki yönlü mesaj sunumunda konu ile ilgili
olumsuzluğun başta mı ya da sonda mı verileceği hakkında kaynağın bir karar
vermesi gereklidir. Kaynak eğer alıcının konu hakkında olumsuz bir tutuma sahip
olduğunu biliyorsa önce olumsuz özellik, daha sonra olumlu özelliğin verilmesi
daha uygun olacaktır. Diğer yandan kararsız ya da olumlu bir tutuma sahip olan
alıcıya ise öncelikle olumlu özellikleri aktarılmak sonunda da olumsuz özelliklerden
bahsetmek yerinde olacaktır (Eğinli ve Temel, 2010).
Tek yanlı olarak tasarlanan mesajlar iletişime temel oluşturulan konu
üzerine yalnızca ikna edilmesi hedeflenen yönde argümanlara yer verirken iki yanlı
mesajlar hem kaynağı destekleyen hem de tarafsız veya karşı görüşü de
destekleyici argümanlar içermektedir (Perloff, 2017). Bu da kaynağın mesajda
düşüncesini karşı tarafa zorla kabul ettirmeye çalışmadığı daha çok ikna yolunu
seçtiğinin bir göstergesi olarak düşünülür.
Mowen ve Minor (1998)’e göre sözlü iletişimde mesajların sunumunda iki
yanlı sunum hedef alıcılarca tarafsızlığın, adil olmanın bir göstergesi olarak
görülür, bu da mesajın kaynağı hakkında olumsuz düşünme ihtimalini
azaltmaktadır.
Bazı durumlarda da tek yanlı mesaj vermek, iki yanlı mesaj vermekten daha
etkili sonuçlar elde etmeyi sağlar. Örneğin alıcıların konu hakkında bilgileri yoksa
ya da zekâ düzeyi ve eğitim düzeyi düşük olduğu durumlarda konunun iki yönünü
Bazı durumlarda da tek de vermek alıcının mesajı anlamamasına ya da kafasının daha çok karışık mesaja
yanlı mesaj vermek iki tepki vermesine neden olabilir. İkna etme açısından zorlu durumlarda bu durum
yanlı mesaj vermekten daha da karmaşıklaşabilir (Kağıtçıbaşı ve Cemalciler, 2014).
daha etkili sonuçlar
elde etmeyi sağlar. Kağıtçıbaşı (1988), propaganda örneğinde tek yönlü ve iki yönlü mesajların
etkililiğini karşılaştırdığı Tablo 3.1.’de hangi durumlarda tek yönlü hangi
durumlarda iki yönlü mesaj verileceğine dair fikir vermektedir.
Tablo 3.1. Tek yönlü ve iki yönlü mesajın etkili olduğu durumlar (Kağıtçıbaşı, 1988).

Tek yönlü mesaj İki yönlü mesaj


Dinleyicinin zekâ veya eğitim düzeyi Dinleyicinin zekâ veya eğitim
düşükse düzeyi yüksekse
Dinleyici baştan kaynak/ iknacı ile Dinleyici en baştan kaynak/ iknacı
aynı görüşteyse ile aynı görüşte değilse
Mesajın konusu iyi bilinmeyen Mesajın konusu iyi bilinen basit bir
karmaşık bir konuysa konuysa
Karşıt görüş alıcı tarafından Karşıt görüş alıcı tarafından
bilinmiyorsa biliniyorsa
Alıcı daha sonra karşıt görüşe Alıcı daha sonra karşıt görüşe
maruz kalmayacaksa maruz kalacaksa

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 7


Sözlü İletişimde Mesaj Tasarımı

Duygusal‐ Rasyonel Mesaj Ayrımı


İkna temelli sözlü iletişimde duygusal içeriği olan mesajlar genellikle
hedefin/ alıcının psikolojik özelliklerin seslenerek onları etkilemeyi
hedeflemektedir. Alıcının tutumlarını değiştirme ve yeni tutum oluşturma/ kabul
ettirme amacı ile korku, endişe, üzüntü, mutluluk gibi duygusal çekicilikleri
kullanılarak mesaj duygusal olarak yapılandırılır. Rasyonel mesajlarda ise
genellikle alıcının maddi ya da manevi kazançlarına yönelik ifadeler yer
almaktadır. Etkili bir ikna edici iletişim sürecinde ise çoğu zaman mesajda hem
duygusal hem de rasyonel ögelerin birlikte yer aldığı görülmektedir. Örneğin
İkna temelli sözlü
iletişimde duygusal reklamlarda tamamen duygusal ya da tamamen rasyonel mesajlar görmek pek
içeriği olan mesajlar mümkün değildir. Mutlaka hedefe maddi manevi kazanç sağlayacağına ikna
genellikle hedefin/ edecek, verdiği karardan haz duyacağı mesajlar verilir (Eğinli ve Temel, 2010).
alıcının psikolojik
Rasyonel sunumun baskın olduğu mesajlar akılcı güdülere hitap ederler. Bu
özelliklerine seslenerek
onları etkilemeyi tür mesajlarda kanıt kullanımı, ikna edici iletişim sürecini olumlu etkilemektedir.
hedeflemektedir. Örneğin uluslararası bir laboratuvarın ya da bağımsız bir araştırma şirketinin
verilerinin sunulduğu reklamlarda izleyiciler bunun ne anlama geldiğini bilmiyorsa
ya da bunu ürün ile bağdaştıramıyorsa rasyonel mesajın sunumu ikna için yeterli
olmayacaktır. Çünkü birçok durumda hedeflenen alıcılar iletideki rasyonel
çekicilikleri etkili bir biçimde işleyecek durumda ve donanımda değildirler. Bu
durumda iknacılar iletileri tasarlarken duygusal ögelere yönelebilirler (Onay,
2014).
Mesajın duygusal ya da rasyonel sunumunda önemli olan noktalardan biri
alıcının konuya karşı duyduğu yakınlıktır. İnsanlar ancak ilgi alanlarına giren
konular hakkında duygusal olabileceklerinden ikna edici mesajda ancak alıcıya
yakın bir konusu varsa duygusal ögelere yer verilmelidir. Aksi takdirde mesaj alıcı
tarafından tuhaf olarak nitelendirilebilir (Kağıtçıbaşı ve Cemalciler, 2014). Mesela
genç bireylere bebeklerin savunmasızlığını anlatarak bir ürünün onları
koruyacağını anlatmakla, yeni anne baba olmuş bireylere anlatmak arasında fark
olacağı gibi. Bunun dışında hedef kitlenin/ alıcıların eğitim ve zekâ düzeyi de
mesajın tek ve çift yönlü sunumunda etkili olduğu gibi, duygusal ve rasyonel
sunumunda da etkili olabilmektedir (Kağıtçıbaşı ve Cemalciler, 2014).
Mantıksal dayanağı olan mesajlar, alıcının rasyonel düşüncelerine yönelerek
dikkat çekme ve eyleme yönlendirme amacını taşımaktadır. Mantıksal çekicilikteki
mesajlarda, genelleştirmelerden, kuşkulu sorulardan, aynı görüşte olmayanlara
saldırmaktan, bir sorunu gereğinden fazla basitleştirmekten, yanlış bir nedeni
gerçek saymaktan, hatalı benzetmeler yapmaktan, mantık dışı desteklerden
kaçınılmalıdır. Duygusal çekiciliğe sahip olan mesajlar ise alıcının duygularına
yönelerek eylemin gerçekleşmesini hedeflemektedir. Duygusal çekicilik özelliği
taşıyan mesajlarda pozitif duygusal özellikler daha etkili olurken, alıcının sahip
olduğu özelliklere göre negatif çekiciliği bulunan mesajlar da etkili olabilmektedir
(Eğinli ve Temel, 2010). Örneğin sigarayı bıraktırma konusunda yapılan konuşma
ve konferanslarda genellikle negatif mesajlar verilerek alıcıda korku, endişe
uyandırmak suretiyle davranışına etki etmek hedeflenir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 8


Sözlü İletişimde Mesaj Tasarımı

SÖZLÜ MESAJ TASARIMINDA KOD, KODLAMA VE KOD


AÇIMI
Mesajın tasarımında mesajın konusu, tek yönlü ya da iki yönlü oluşu,
duygusal mı rasyonel mi olacağı gibi kararlar yanında bu iletilerin nasıl kodlanacağı
konusu da oldukça önemlidir. Bu sebeple kod, kodlama ve kod açımı kavramlarını
da açıklamak sözlü iletişimi değerlendirme açısından gereklidir.

Kod
Kod, “bir kültür ya da alt kültürün üyelerinin paylaştığı bir anlam sistemidir”.
Kod, “bir kültür ya da Hem göstergelerden (kendileri dışında herhangi bir şeyi niteleyen fiziksel sinyaller)
alt kültürün üyelerinin hem de bu göstergelerin hangi bağlamlarda ve nasıl kullanılacaklarını ve daha
paylaştığı bir anlam karmaşık iletiler (sözlü ya da yazılı) oluşturmak için nasıl bir araya
sistemidir”. getirilebileceklerini belirleyen kurallar ya da uzlaşmalardan oluşan bir yapıdır
(Fiske, 1990).
Bir başka tanıma göre kod; anlamlı mesajların insanlar arasında değiş tokuş
edilebilmesi için sistemle aşina olmalarına olanak verecek şekilde düzenlenmiş
göstergeler sistemidir (Mutlu, 2008).
Kod bir anlam sistemi olup belli bir kültürel uzlaşmaya dayanır, diğer bir
deyişle bir kültürün içinde anlam kazanır. Anlamlandırma ve davranışsal olmak
üzere kodlar çeşitlendirilebilir. Hukuki kod bir davranış kodudur ancak trafik
kodları hem anlamlandırma hem de davranışsal kodlar olarak bilinmektedir
(Mutlu, 2008).
İnsan yaşamındaki tüm toplumsal ve kültürel etkinlikler kodlanmıştır. İkili
kodlar ise en yalın biçimli kodlardır. Ve ikiyle sınırlı bir paradigma içerir. Örneğin,
evet/hayır, var/yok, açık/kapalı, artı/eksi vb. yalın olmalarına karşılık bu kodlar en
karmaşık sözdizimlerine ve anlamların oluşturulmasına imkân vermektedir
(Mutlu, 2008).
İnsan yaşamındaki tüm
toplumsal ve kültürel
etkinlikler kodlanmıştır.
Örnek

•Evet/hayır, var/yok, açık/kapalı, artı/eksi vb. ikili kodlar en


yalın kodlardır.

Kodla kanal arasındaki ilişki de önemlidir. Çünkü kanalın fiziksel nitelikleri,


aktarabileceği kodların doğasını belirler. Örneğin; telefon, sözsel dil ve dil ötesi
(tonlama, vurgu, ses kodları vb.) ile sınırlıdır. Bununla birlikte kodlanmış bir iletiyi
belli bir kanalda aktarılabilir hâle getirmek için birçok ikincil kod geliştirilmiştir.
Sözsel dilin birincil koduyla kodlanmış bir ileti çok çeşitli ikincil kodlara
dönüştürülebilir; örneğin mors alfabesi, semafor, sağır ve dilsiz işaret dili, el yazısı,
körler için kabartma harfler ve baskı. Tüm bu ikincil kodlar, kendi kanallarının
fiziksel özellikleri ya da mekanik iletişim araçlarınca belirlenmektedir (Fiske, 1990).

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 9


Sözlü İletişimde Mesaj Tasarımı

Örnek
•Örneğin mors alfabesi, semafor, sağır ve dilsiz işaret dili, el
yazısı, körler için kabartma harfler ve baskı ikincil kodlardır.

Kod, aktarıldığı aracın anlamlı biçimde kullanımıdır. Tüm kültürler ve


toplumlar elbise aracına sahiptirler (giysinin yokluğu ile tanımlanan çıplaklar da
dâhil). İletişim, aracın aktardığı kültürel kodlar aracılığı ile gerçekleşir.

•Örneğin Karadeniz yöresinin kıyafeti ile Ege'nin yöresel


Örnek

Kod, aktarıldığı aracın


kıyafeti bize mesaj verebilir. Ya da Anadolu’daki yazmaların
anlamlı biçimde kenarına işlenen oyalar bile birer koddur ve kültürel
kullanımıdır. anlamların aktarılmasına imkân verir.

Giysiler iletişimsel olmayan bir işleve de sahiptirler, yani korunma işlevine.


Çoğu kültürel ürünler bu ikili işleve sahiptir (fiziksel, teknolojik işlev ve iletişim
işlevi gibi) (Fiske, 1990).

Kodlama (Encoding)
Kodlama kişiler arası iletişim açısından tanımlandığında iletişim kurabilmek
için çeşitli sinyallerin (görsel ya da sessel) belirli kurallara veya kodlara göre
düzenlemesidir. Genel alanındaki tanımı ise bir mesajın, iletişim kanalının
özelliklerine uygun bir şekilde, simgeleştirme sistemi aracılığıyla fiziksel olarak
taşınabilecek veya iletilebilecek bir biçime dönüştürülmesidir (Mutlu, 2008).
Kodlama süreci, kaynağın merkezî sinir sisteminde (merkezde) oluşan
İletişimin başarısında düşüncelerini (anlamları) başkaları tarafından algılanabilir ve anlaşılabilir
en önemli etkenlerden örgütlenmiş simge sistemlerine (kodlara) dönüştürmesi işlemi olarak
biri kodlamadır. tanımlanabilir ve iletişimin başarısında en önemli etkenlerden biri kabul edilir.
Çünkü bu dönüştürme işleminde yararlanılan sözel ya da sözsüz simgelerin, daha
önce de belirtilmiş olduğu gibi kendi başına bir anlamları yoktur. Bu yüzden
iletişimin biçimi ne olursa olsun kaynak öncelikle hedefle ortak düz anlamları
içeren uzlaşılmış bir simge sistemine başvurmalıdır. Sözlü kodlama, başka deyişle
konuşma dili ve sözcükler, kodlamanın yalnızca bir biçimidir. Neyin, nasıl
iletileceğine karar veren kaynak, kodlamayı gerçekleştirmeden önce hangi
kodlama sistemlerinden yararlanacağını da seçmek durumundadır (Zılllıoğlu,
2014). Örneğin bir restoran işletmesi, mekânı tasarlarken müşterilerini
yönlendirmek için vereceği mesajlarda hangi kodları kullanacağına karar verir.
Örneğin tuvaletler için sıkça karşılaştığımız semboller vardır. Bunların bir kısmı
içinde yaşadığımız topluma özel kodlardır, bazıları başka toplumlara aittir. Kaynak
hangisini kullanacağına karar verirken anlamın paylaşılması durumunu mutlaka
gözetmelidir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 10


Sözlü İletişimde Mesaj Tasarımı

Kod Açma (Decoding)


Kod açma kavramı ise kodlamanın tam karşıtıdır. İletişimde bu eylemi
gerçekleştirecek olan taraf ise alıcı/ hedeftir. Kod açma, mesajların doğasını
yorumlama, çözümleme ve anlama süreci olarak tanımlanmaktadır (Mutlu, 2008).
Kod açma, algılama sürecinde iletilerin şu veya bu nedenle farkına varan
hedefin aldığı işaretleri anlamlı simgelere dönüştürme sürecidir. Bu süreç, alıcının
iletileri taşıyan kanal ve araçlarla ilgili kod alıcı/ açıcı sistemleriyle başlar, merkezî
sinir sisteminde tamamlanır. Kaynaktan gelen iletilere dikkatini yönelten alıcının
Kod açma, algılama zihnine ulaşan ve hedef tarafından algılanan sözel ve görsel işaretler bellek
sürecinde iletilerin şu dağarcığına göre çözümlenir. Bu süreçte işaretler ilgili oldukları kodlar bağlamında
veya bu nedenle farkına
simgelere ve aralarındaki ilişkilere göre anlamlı iletilere dönüştürülürler. Bu
varan hedefin aldığı
dönüştürme sürecinde kazandıkları anlamlar öncelikle düz anlamlardır (Zılllıoğlu,
işaretleri anlamlı
simgelere dönüştürme 2014). Yine kıyafet örneğine dönersek insanların nereli olduklarını, şehirli mi köylü
sürecidir. mü oldukları, herhangi bir siyasi görüşün taraftarı mı oldukları ya da kendilerini
tanımladıkları bir akımın var olup olmadığını kıyafet koduna bakarak anlamak
mümkün ancak bunun için o kodu açımlayabilecek bilgi, beceri ve altyapıya sahip
olmak gerekir. Siyaset ile ilgilenmeyen biri, kıyafet ile verilmek istenen mesajı
algılayıp çözemeyecektir.
Sözlü iletişimde kodlar ve kodlama‐kod açma süreçleri eş zamanlı
gerçekleştiğinden bu süreçlerde yaşanabilecek aksaklıklar da kısa sürede
düzeltilebilme, yanlış anlaşılmaların ya da anlamanın olmadığı durumların fark
edilip mesajın yeniden kodlanma ya da kod açımına da imkân verdiği söylenebilir.

SÖZLÜ İLETİŞİM VE MESAJ TASARIMINDA DİKKAT


EDİLECEK HUSUSLAR
Mesajın alıcı tarafından kabul edilmesi üzerinde etkili olan belirli özellikler
vardır. Bu özellikler ise şu şekilde açıklanmaktadır (akt: Gürüz ve Eğinli, 2010):

 Mesaj, alıcının fizyolojik dürtülerine hitap etmelidir.


 Mesaj, alıcının demografik özelliklerine (eğitim düzeyi, mesleği, cinsiyeti,
yaşı, ilgi) ve alışkanlıklarına yönelik olmalıdır.
Mesaj, ‐alıcı
 Mesaj, ‐alıcı tarafından kabul edilmesi, benimsenmesi için‐ teşvik ve
tarafından kabul
motive edici özellikler içermelidir.
edilmesi,
Daha önce mesaj ve mesaj türleri başlığı altında dile getirilen mesajın 3
benimsenmesi için‐
önemli ögesi mesaj tasarımında dikkat edilmesi gereken hususlar açısından
teşvik ve motive
önemlidir (Yüksel, 1989; Aziz, 2003; Rigel, 2000):
edici özellikler
içermelidir.  Mesajın dili, hem kaynak hem de hedef/ alıcı açısından net ve anlaşılır bir
yapıda olmalıdır. Mesajın dilinden kastedilen ise ulusal dil olabileceği gibi,
müzik, sanat veya beden dili gibi (jest, mimikler vs.) konuşulan dil dışında
da bazı kodlardır. Sözlü iletişimde de bu durum aynı şekildedir. Çünkü
sözlü iletişimde mesajlar yalnızca dile ait sözcüklerden oluşmaz, sözsüz
iletişim unsurları, ses tonu, vurgulama gibi vokal unsurlar ve diğer kodlar
da mesajı tamamlar nitelikte kullanılır. Burada önemli olan bir diğer husus

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 11


Sözlü İletişimde Mesaj Tasarımı

ise dil dağarcığının ve söz varlığının, hedef alıcı kitlenin söz varlığı ile ne
kadar örtüştüğüdür. Verilen mesajın kolayca anlaşılması, tutum ve
davranışı etkilemesi ve ileride kullanılmak üzere saklanması da bir diğer
önemli konudur. Bu yüzden mesaj tasarlanırken bilinen sözcüklerin
kullanılması, anlatımı çekici kılacak atasözleri ve deyimlerden
yararlanılması, amaca uygun sloganlar oluşturularak hedef kitlenin
yabancı olmadığı yaklaşımlardan hareket edilmesi önemlidir.
Sözlü iletişim sürecinde
mesaj tasarlanırken  Mesaj içeriğini; kaynağın amacını ifade etmek için seçtiği malzeme olarak
bilinen sözcüklerin tanımlamak mümkündür. İçerik de koda benzer ögelere ve yapıya sahiptir.
kullanılması, anlatımı Örneğin bir olayı anlatırken zaman sıralamasına göre mesaj içeriği
çekici kılacak atasözleri oluşturmak gerekir.
ve deyimlerden  Mesajın geliştirimi ise iletişimi başlatan kaynağın kodlarıyla içeriğini
yararlanılması
seçerken ve düzenlerken verdiği kararlardır. Bu bağlamda mesaj
önemlidir.
geliştirimini neler belirler? Bu soruya verilebilecek cevap da ilk olarak
kaynağın özellikleridir. Retorik bölümünde de bahsedildiği gibi kaynağın
özellikleri mesaj içeriğine verilecek tepkiyi belirler. Kaynağın iletişim
becerisi, tutumu, bilgisi, kültürü, toplumsal sistemdeki konumu ve seçici
algısı mesaj tasarımı konusunda hep belli seçimlerin belli biçimlerde
yapılmasını beraberinde getirmektedir. Mesaj geliştirimi de mesaj tasarımı
açısından önemli konulardan biridir. Mesaj tasarımlanırken temel amacı,
hedef kitle üzerinde etki yaratmaktır. Etki, yoğun duygulanım sonucu
oluşan ve kişiyi ya da kitleyi harekete geçiren, motive eden güçtür. Bundan
Etki, yoğun duygulanım dolayı da mesaj etkisi oranında hedef kitle üzerindeki amacını
sonucu oluşan ve kişiyi gerçekleştirir. Örneğin birinden sizin için bir şey yapmasını isteyeceğinizde
ya da kitleyi harekete tasarlayacağınız mesajda nasıl sözcükler seçer, ses tonunuzu nasıl
geçiren, motive eden ayarlarsanız etkili olur ve bu alıcıda davranışa dönüşür, önceden
güçtür.
kestirmeniz gerekir. Bu sözcükler bir emir cümlesi içinde mi daha etkili
olur yoksa rica cümlesinde mi?
İletişim sürecinde mesajın hedeflenen etkiyi sağlaması için yerine
getirilmesi gereken bazı şartlar olduğunu öne süren Scharam (1985)'a göre
mesaj tasarımında dikkat edilmesi gereken hususlar da şöyledir (akt:
Kiçir,2018):

 Mesaj, alıcının dikkatini çekecek şekilde oluşturulmalı ve sunulup


dağıtılmalıdır.
 Mesajda hem kaynağın hem de alıcının ortak bir şekilde sahip oldukları
yaşam deneyimlerini ifade eden işaretlere yer verilmelidir. Mesajın
tasarımı anlamı bozmadan aktarılabilecek şekilde yapılmalıdır.
 Mesaj, alıcıda kişilik gereksinimleri uyandırmalı ve bunların karşılanmasına
yönelik bir şeyler önermeli ve alıcıya yol göstermelidir.
 Mesajın gereksinimlerin giderilmesine yönelik önerdiği yol, alıcının
kendisinden istenilen tepkiyi gerçekleştirirken bulunduğu grubun
normlarına da uygun düşmelidir.
Sözlü iletişimin başarıya ulaşabilmesi için gerek mesajı verirken gerekse
alırken birtakım kuralların yerine gelmesi gerekmektedir. Bunun içinse mesaj

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 12


Sözlü İletişimde Mesaj Tasarımı

tasarımı yapmadan önce bunların neler olduğu ve nasıl gerçekleştirileceğinin


belirginleştirilmesi gerekir (Aziz, 2010):
Amacın belirlenmesi
Mesajı tasarlayan kaynak ya da alıcı (geri bildirim mesajı) konumundaki
kişinin, öncelikle “İletişimin amacı nedir?” sorusunu hatırlayarak, iletişimin türünü
belirlemesi gerekir. Bu iletişim bireysel, iki kişi arasında bir iletişim ve karşı tarafta
tutum ve davranış değişikliği yapması istenen bir iletişim ise seçilecek iletişim türü
ve aracı bu amacın gerçekleştirilmesine yönelik olmalıdır.

•İki kişi arasındaki iletişimin aracı, eğer mekân uzaklığı söz


Örnek

konusu değilse, yüz yüze bir iletişim türü ve sözlü iletişim


olacaktır. Günümüzde yeni iletişim teknolojileri vasıtasıyla
zaman ve mekân sınırlaması olmaksızın görüntülü ortamlarda
yüz yüze iletişimi gerçekleştirmek mümkün olmaktadır.

Burada bir hatırlatma yaparak, en etkili iletişim türünün yüz yüze yapılan
sözlü iletişim olduğunu da vurgulamak gerekir. Ancak, kimi zaman bazı
durumlarda bunun tam tersi de olabilir. Diğer bir deyişle çeşitli iletişim
kopuklukları ya da iletişimde yaşanan çatışmalar söz konusu olduğunda yüz yüze
iletişim türünün, iletişim olgusunu daha gerginleştireceği de söylenebilir. Böyle bir
durumun fiziksel, şiddet içeren iletişim türüne yol açabileceğine dair örnek
oluşturan birçok olaya televizyon haberlerinde rastlamakta mümkün.
“Tatlı söz yılanı deliğinden çıkarır!” atasözü ise bize doğru bir üslupla yapılan
sözlü iletişimin etkisini anlatmak için güzel bir örnek oluşturur.
Her iletişimin bir, bazen
de birden fazla konusu Konunun önemi
vardır.
Taraflar, yani kaynak ya da hedef çoğu zaman iletişimi bir amaca ulaşmak
için başlatır. Her iletişimin bir, bazen de birden fazla konusu vardır. Kimi kez bu
konular arasında doğrudan bir ilişki varsa da kimi kez birbirinden bağımsız da
olabilir. İletişim bu konu(lar) çerçevesinde geçer. Ancak, iletişim konusundaki
bilgiler sağlam olmalıdır. Konu içeriği salt duygulara seslenmemeli, karşı tarafın
değer yargılarını, inançlarını ve düşüncelerini de olumlu yönde etkilemeye
çalışmalıdır. Örnek vermek gerekirse bir konferansta dinleyicilere konuşma yapan
bir kişinin amacı dinleyicilerle bilgilerini paylaşarak onlar üzerinde ya zihinsel ya da
duygusal davranış, tutum vb. değişiklikler yaratmaktır. Bu amaca ulaşmak için
tasarlayacağı mesajların mutlaka bir konusu olmalıdır. Bir konferansta öylesine
konuşan birini dinlemek de oldukça zordur. Konu konuşmacı tarafından
kullanılacak zamana uygun tasarlanıp doğru argümanlarla ve dinleyicilerin ilgileri
ve özellikleri doğrultusunda aktarılmalıdır.
Konuşmacının önemi
Sözlü iletişimde, iletişimi başlatan taraf (konuşmacı), iletişimden ve
mesajdan tümüyle sorumludur. Bu bakımdan konuşmacının iletişim konusu ya da

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 13


Sözlü İletişimde Mesaj Tasarımı

konuları hakkında yeterince bilgili olması, ses tonu ve renginin elverişli olması, en
azından iletişimi olumsuz etkileyecek türde olmaması, kültürlü olması,
konuşmanın akışına göre kendini yönetmesi, hazır cevap oluşu gibi özelliklere
sahip olması gerekir. İyi bir konuşma, konuşmacının (mesajı verenin) kimliği ile
bütünleşir. Bu yüzden iletişimde kaynak olgusu ile birlikte kaynağın kim olduğunun
Sözlü iletişimde,
iletişim üzerindeki etkisi anımsanmalıdır.
iletişimi başlatan taraf
(konuşmacı), Dilin önemi
iletişimden ve
mesajdan tümüyle Etkili sözlü iletişimin önemli bir diğer özelliği kullanılan dildir. Dil, sözlü
sorumludur. iletişimin en önemli ögesidir. Çünkü iletişimin amacı, konusu; dil ile aktarılır. Sözlü
İletişim ve Dil konulu ünitede detaylı olarak aktarılan dil ögesi de mesajın
tasarımında önemli rol oynar. Hatta dil, mesajın anlamını da açığa çıkaran bir
ögedir. Sözlü iletişimde bulunanların, özellikle de iletişimi başlatanın dili çok iyi
kullanması, hedef kitlesine göre, dilin zenginliklerinden yararlanabilmesi; gerek
temel dil varlığında, gerekse yabancı söz varlığındaki sözcükleri yerinde, doğru ve
dengeli kullanabilmesi gerekmektedir. Sözlü iletişimi zayıflatan en önemli husus
ise, dilin kullanımındaki yanlışlardır. Günümüz toplumsal yapısındaki değişim ve
bozulmalar göz önüne alındığında bunun dile de yansımaları oldukça sık
görülmektedir.
Örnek

•Gençlerin kendi aralarındaki konuşmalarında birbirlerine


“brolar” diye seslenmeleri buna güzel bir örnektir.
Kardeşim demek yerine brother’ın kısaltması olarak bro
denmesi dilin kullanımı ile ilgili değişimi gösterir.

Bu tür kullanımlar bireyler arası iletişimde önemli olmakla birlikte, geniş


kitlelere seslenmek durumunda olanların bu konuda çok daha titiz olmaları ve
öncelikle kendi temel dil varlığının özelliklerini bilerek, en doğru biçimde
kullanmaları gerekir.
Sesin kullanımı
Sözlü iletişimde ses en önemli ögedir. Çünkü mesaj, sözlerin yer aldığı insan
sesi ile aktarılır. Bu bakımdan sesin özellikleri; sesin rengi, tonu ve hızı etkili iletişim
için önemlidir. Sesin bu özellikleri kişinin biyolojik yapısından kaynaklanır. Biyolojik
özellikler kolayca değiştirilecek özellikler değildir. Çok ince ya da çok kalın bir sesin
Sözlü iletişimde, ses en
değiştirilmesi olanaksız değilse de kolay değildir. Çok ince bir ses (tiz) ya da çok
önemli ögedir.
kalın (bas) bir sesin etkisi de mesajı alan üzerinde farklıdır. Bu seslerin nerelerde
nasıl kullanılacağına bağlı olarak kullanılması gerekir. Hatta bir kız çocuğunun
heyecanlandığında sesini incelterek bağırır gibi konuşması çok rahatsız edici
olabilmektedir.
Sesin önemli bir özelliği ise sesin kontrolü, ayarlanmasıdır. Bu durum
yapılacak bilinçli egzersizler ve nefes çalışmaları ile istenilen düzeye getirilebilir.
Çok hızlı; konuşmak, ara ve boşluk vermeden, karşı tarafın algılama süresini
beklemeden sözcükleri ardı ardına sıralamak mesajın gereği gibi algılanmasını

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 14


Sözlü İletişimde Mesaj Tasarımı

olumsuz etkileyebilir. Sözlü bir iletişimi etkileyen diğer önemli bir etken kişinin şive
ve ağız yapısından kaynaklanan durumlardır. Bu tür bozukluklar, günlük yaşamda
kullanılırken olumsuz karşılanmazken, grup, kamusal iletişimde ve özellikle kitlesel
iletişimde, bu iletişim süreklilik kazanıyorsa düzeltilmesi, bu bozuklukların en aza
indirilmesi gerekir. Özellikle sürekli sesini kullanmak durumunda olan siyasiler,
sanatçılar, öğretmenler, öğretim elemanlarının bu tür bozuklukları düzelten ya da
azaltan çalışmalara yönelmesi, diğer bir deyişle “diksiyon çalışmaları” yapmaları
gerekir. Şive ile yapılan konuşmaları ne kadar mizahi bulduğumuz düşünülürse
ciddi bir konuda konuşan konuşmacının iletişim etkisini ne kadar azaltacağını da
tahmin edebilirsiniz.
Dinlemenin Önemi
Son olarak mesaj tasarımında dikkat edilecek konulardan biri de dinlemedir.
Dinleme, sözlü iletişimin olmazsa olmazlarındandır. İletişimle gelen mesaja cevap
verebilmek, ancak o mesajın doğru algılanması ile olanaklıdır. Bunun için de ön
İletişimle gelen mesaja koşul, mesajı dinleme, anlama ve sonra yanıtlamadır. Dinleme öncelikle alıcı taraf
cevap verebilmek, için ilk bakışta gerekli gibi görünse de, geri bildirimin alınmasında da iletişimi
ancak o mesajın doğru başlatan tarafın, yani vericinin de aynı sorumluluğu ya da önemi vardır. Öncelikle
algılanması ile
verilen mesajın doğru alınıp alınmadığı gelen yanıtın dinlenilmesi ile öğrenilebilir.
olanaklıdır.
Hatta mesajı verenin mesajını dinletecek kadar etkili bir mesaj tasarımı yapma
sorumluluğu vardır diyebiliriz. Dinlemek kadar dinletebilmek de önemli bir
beceridir.
Son olarak Niederdepper ve ark. (2008), özellikle sağlık alanı ile ilişkili mesaj
tasarımında “çerçeveleme”, “anlatı” ve “görsel ögeleri” öne çıkarmaktadır. Sözlü,
zaman zaman da başka yollarla aktarılan mesajlar için çeşitli araştırmacılardan
hareketle bir çerçeve geliştirmeye çalışmışlardır. Bu çerçeve sözlü iletişimde de
kullanılabilecek bir çerçevedir. Söz konusu ögeleri Tablo 3.2.’de görmek
mümkündür.
Tablo 3.2. Mesaj Tasarım Ögeleri (Niederdepper ve ark., 2008)

Tasarım stratejisi Mevcut araştırmalardan elde edilen sonuçların


özeti
Mesaj çerçeveleme Mesaj çerçeveleri, insanların sosyal sorunlara
neden olmaktan kimin sorumlu olduğunu, bu
sorunları ele almaktan kimin sorumlu olduğunu ve
nihayetinde hangi politikaların uygulanması
gerektiğini düşünmelerini etkiler.
Anlatılar Anlatılar, insanların etkileşime girip bilgi
alışverişinde bulunmalarının temel bir yoludur.
Anlatılar, karşı argümanları azaltarak, mesajın
hatırlanmasını ve anlaşılmasını kolaylaştırarak,
mesajı karakterler ile tanımlayarak gözlemsel
öğrenme için fırsatlar sunarak ikna direncinin
üstesinden gelmeye yardımcı olabilir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 15


Sözlü İletişimde Mesaj Tasarımı

Görsel ögeler Etkileyici görsel imgeler, mesaj hatırlamayı


iyileştirebilir, duygusal tepkiler yaratabilir ve sosyal
konularla ilgili inanç ve tutumlardaki sürekli
değişikliklere katkıda bulunabilir.

Yukarıdaki tabloyu günlük hayatta bir sözlü iletişim sürecine uyarlamak


mümkündür. Bir konuda önce konunun anlaşılmasını ve iknayı sağlayacak kanıtları
ortaya koymak gerekir. Retorik bölümünde de bahsedildiği gibi Aristo’nun
belirttiği kanıt ve sözde kanıtları belirlemek gerekir. Konuşulacak konunun
çerçevesinin belirlenmesi, tarafların ilgilendikleri/ ilgilenecekleri önemli noktaların
öne çıkarılması (mesaj çerçeveleme) gerekir. Anlatımı ya da sözlü iletişim sürecinin
daha etkili olmasını sağlayacak, alıcının dikkatini cezbedecek anlatı ögelerinin
kullanılması gerekir. Örneğin insanlar birbirlerinin hastalıklarından bahsederken
orada olmayan üçüncü kişilerin hastalık hikâyelerini anlatarak konunun daha
Mesaj tasarımındaki hatırlanır hâle gelmesini sağlarken aynı zamanda kanıt sunmuş olurlar. Görsel
ana unsurlar; kelimeler, ögeler konunun iletişimin somutlaştırılması açısından önemlidir. Sözlü iletişimde
görseller ve biçimdir. bu bazen sözcüklerle zihinde oluşturulan resimler olabileceği gibi, beden dili, el kol
hareketleri, jest ve mimikler aracılığıyla bir görselleştirme de olabilir.
Mesaj tasarımındaki ana unsurlar kelimeler, görseller ve biçimdir. Bu ana
bileşenler, mesajları tasarlamak, üretmek, iletmek ve yorumlamak için birçok farklı
şekilde kullanılabilir. Mesajların farklı hedeflerine bağlı olarak mesaj tasarım
ögeleri aşağıdaki gibi beşe ayrılabilir (Pettersson, 2012):

 Grafik tasarım,
 Bilgi tasarımı,
 Öğretim tasarımı,
 Kitlesel tasarım,
 İkna tasarımı.

•Basılı bir reklam söz konusu olduğunda grafik tasarım ve


Örnek

ikna tasarımı mesaj tasarımında önem kazanır.


•Eğitici bir konferans söz konusu olduğunda sözlü mesaj
tasarımında bilgi tasarımı önem kazanır.
Mesaj tasarımı da
üzerinde titizlikle Pettersson’un (2012) mesaj tasarım ilkeleri ise şunlardır:
düşünülmesi gereken
İşlevsel ilkeler: Bu grup şu altı prensibi içerir: Problemleri tanımlama,
planlı ve niyetli bir çaba
yapının sağlanması, netliğin sağlanması, sadeliğin sağlanması, vurgunun
ve süreçtir.
sağlanması ve bütünlüğün sağlanması.
Estetik ilkeler: Bu grup şu iki prensibi içerir: Uyum ve estetik oran.
Bilişsel ilkeler: Bu grup şu dört prensibi içerir: Dikkate yardımcı olmak,
algılamaya yardımcı olmak, işlemeye yardımcı olmak ve hafızaya yardımcı olmak.
Sözlü iletişim başta olmak üzere her türlü iletişim sürecinde mesaj tasarım
ilkelerinin amaca, konuya, iletişim türüne ve tarafların durumlarına göre

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 16


Sözlü İletişimde Mesaj Tasarımı

uyarlanması gerektiği sonucu açıkça görülmektedir. Kısaca mesaj tasarımı da


üzerinde titizlikle düşünülmesi gereken planlı ve niyetli bir çaba ve süreçtir
diyebiliriz. Rastgele gönderilen mesajlar iletişim sorunlarını da beraberinde
getirecektir.

• Siz de sözlü iletişime girdiğiniz çeşitli ortamlarda


Bireysel Etkinlik kaynağın mesajı oluştururken nelere başvurduğunu
gözlemleyiniz.
• Bir siyasi parti liderinin miting konuşmasını izleyip sözlü
mesajlarının içeriğini, sunum biçimini, mesaj
çerçevelemesi ve anlatı ögelerini analiz edin.
• Bir reklam metni alıp kullanılan mesaj unsurları üzerinde
düşünün.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 17


Sözlü İletişimde Mesaj Tasarımı

•Mesaj, sözlü iletişimin en önemli ögelerinden biridir. Gerek kişiler arası


iletişimde gerekse kitle iletişiminde taraflar çeşitli anlamları birtakım
mesajlar üzerinden aktarır. Sözlü iletişimde mesajın önemi, bu ögenin anlam
Özet aktarması üzerinden somutlaşmaktadır. Her mesaj bir içeriğe sahiptir ve bu
içerik iletişimin türüne göre değişmektedir. Bireylerarası ya da sözlü iletişim
sürecinde yapılandırılmamış mesajlar aktarılırken; kitle iletişiminde daha
yapılandırılmış mesajlar aktarılmaktadır.
•SÖZLÜ İLETİŞİM VE MESAJ KAVRAMI
•Mesaj kavramı iletişim literatüründe özellikle iletişimin temel ögelerinden
biri olarak karşımıza çıkar ve sürecin olmazsa olmazlarındandır. Sözlü
iletişim söz konusu olduğunda konuşma yoluyla ve dil aracılığıyla aktarılan
mesajlar çeşitli şekillerde tanımlanmaktadırlar.
•Mesaj (message): İletişim sürecinde “bir alıcı için bir uyaran olarak işlev
gören bir sinyal ya da sinyaller birleşimi” ya da “iletilen şey” olarak
tanımlanmaktadır (Mutlu, 2004).
•İletişim sürecinde kaynaktan gönderilen; bilgi, görüş ve davranışların
kaynak tarafından ortak sembollere bağlı olarak kodlanması durumu
(Odabaşı ve Oyman, 2011) olarak yapılan tanımlamada kaynağın mesajı
tasarlaması ön plana çıkmaktadır.
•Aynı zamanda mesajın birçok farklı anlamı vardır. Mesaj, herhangi bir yerde
ve herhangi bir zamanda bir şekilde açığa vurulan sözcükler dizisini ya da
imgeyi tanımlamaktadır.
•Sözlü iletişim ikna ile sonuçlanma başarısı yüksek bir iletişim türü olarak
kabul edildiğinde mesajın oluşturulması yani mesaj tasarımı önem
kazanmaktadır. Duygu, düşünce, bilgi vb.’nin alıcıya iletilmeye hazır bir hale
gelmesi ve mesaj biçimine dönüştürülmesi gereklidir.
•Mesajın tasarlanmasında üç nokta önem taşır. Bunlardan ilki mesajın dili ve
kodu, ikincisi mesajın içeriği ve üçüncüsü de mesaj geliştirimidir (Yüksel,
1989).
•SÖZLÜ İLETİŞİMDE MESAJ TÜRLERİ
•İletişim literatüründe mesaj türleri arasında tek yönlü ve iki yönlü mesaj
ayrımı ile duygusal ve rasyonel mesaj ayrımına rastlanmaktadır.
•Tek yanlı‐iki yanlı mesaj ayrımı
•Tek‐yanlı mesaj [one‐sided message]: İletişim ortamında tartışmalı bir
durumda, sadece bir tarafın iddialarının sunulduğu mesaj türüdür.
•İki yanlı mesaj (Two‐Sided Message ] : İkna etme sürecinde, bir konunun iki
tarafına ilişkin savları/kanıtları sunan bir mesaj türüdür.
•İki yanlı mesajlar savunulan görüşe karşıt olan savları bilen bir izleyici
topluluğu karşısında etkili olurken tek yönlü mesajlar ise özellikle baştan
mesajın iddiasıyla aynı görüşte olan kişiler ile eğitim düzeyi düşük olanlar
üzerinde etkili olurlar.
•Duygusal‐rasyonel mesaj ayrımı
•Bir diğer mesaj türü ayrımı da Duygusal ve Rasyonel mesaj ayrımıdır.
•İkna temelli sözlü iletişimde duygusal içeriği olan mesajlar genellikle
hedefin/alıcının psikolojik özelliklerine seslenerek onları etkilemeyi
hedeflemektedir. Alıcının tutumlarını değiştirme ve yeni tutum
oluşturma/kabul ettirme amacı ile korku, endişe, üzüntü, mutluluk gibi
duygusal çekicilikleri kullanılarak mesaj duygusal olarak yapılandırılır.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 18


Sözlü İletişimde Mesaj Tasarımı

•Rasyonel mesajlarda ise, genellikle alıcının maddi ya da manevi kazançlarına


yönelik ifadeler yer almaktadır. Etkili bir ikna edici sözlü iletişim sürecinde ise
çoğu zaman mesajda hem duygusal hem de rasyonel öğelerin birlikte yer
aldığı görülmektedir.
•Rasyonel sunumun baskın olduğu mesajlar akılcı güdülere hitap ederler bu
Özet (devamı)
tür mesajlarda kanıt kullanımı ikna edici iletişim sürecini olumlu
etkilemektedir.
•SÖZLÜ MESAJ TASARIMINDA KOD, KODLAMA VE KOD AÇIMI
•Mesajın tasarımında mesajın konusu, tek yönlü ya da iki yönlü oluşu,
duygusal mı rasyonel mi olacağı gibi kararlar yanında bu iletilerin nasıl
kodlanacağı konusu da oldukça önemlidir.
•Kod
•Kod, “bir kültür ya da alt kültürün üyelerinin paylaştığı bir anlam
sistemidir”. Kod bir anlam sistemi olup belli bir kültürel uzlaşmaya dayanır
diğer bir deyişle bir kültürün içinde anlam kazanır.
•Kodlama (Encoding)
•Kodlama kişilerarası iletişim ve sözlü iletişim açısından tanımlandığında
iletişim kurabilmek için çeşitli sinyallerin (görsel ya da sessel) belirli
kurallara veya kodlara göre düzenlemesidir.
•Kod açma (Decoding)
•Kod açma kavramı ise kodlamanın tam karşıtıdır. Kod açma, algılama
sürecinde iletilerin şu veya bu nedenle farkına varan hedefin aldığı işaretleri
anlamlı simgelere dönüştürme sürecidir.
•SÖZLÜ İLETİŞİM VE MESAJ TASARIMINDA DİKKAT EDİLECEK HUSUSLAR
•Mesaj tasarımında alıcının mesajı kabul etmesinde etkili olan bazı özellikleri
bilmek gerekir. Sözlü iletişimde mesaj alıcının fizyolojik dürtülerine hitap
etmelidir. Aynı zamanda mesaj alıcının demografik özelliklerine (eğitim
düzeyi, mesleği, cinsiyeti, yaşı, ilgi) ve alışkanlıklarına yönelik olmalıdır.
Bununla birlikte mesaj alıcı tarafından kabul edilmesi benimsenmesi için
teşvik ve motive edici özellikler içermelidir.
•Mesajın 3 önemli öğesi mesaj tasarımında dikkat edilmesi gereken hususlar
açısından önemlidir. Bunlar Mesajın dili, mesajın içeriği ve mesajın
geliştirimidir.
•Sözlü iletişimin başarıya ulaşabilmesi için gerek mesajı verirken gerekse
alırken bir takım kuralların yerine gelmesi gerekmektedir. Mesaj tasarımı
yapmadan önce bunların üzerinde düşünmek ve bazı kararlar almak gerekir.
Bunlar ise amacın belirlenmesi, konunun önemi, konuşmacının önemi, dilin
önemi, sesin kullanımı ve dinlemenin önemidir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 19


Sözlü İletişimde Mesaj Tasarımı

DEĞERLENDİRME SORULARI
1. İletişim sürecinde kaynaktan gönderilen; bilgi, görüş ve davranışların
kaynak tarafından ortak sembollere bağlı olarak kodlanması durumu
aşağıdaki kavramlardan hangisi ile açıklanabilir?
a) Kodlama
b) Kod açma
c) Kod
d) Mesaj
e) Geri bildirim

2. Aşağıdakilerden hangisi mesaj olarak değerlendirilemez?


a) Reklamlardaki sözcükler
b) Sözlü reklam müziği
c) Çizgi roman resimleri
d) Şarkı sözleri
e) Trafik işaretleri

3. Aşağıdakilerden hangisi mesaj tasarımında önemli noktalardan biri


olamaz?
a) Mesajın dili
b) Mesajın içeriği
c) Mesajın geliştirimi
d) Ortak deneyim alanı
e) Mesajın yönü

4. Aşağıdakilerden hangisi alıcının kaynağın mesajına karşı gösterdiği


tepkilerden biri olamaz?
a) İkna edici mesaja karşı çeşitli argümanlarla yanıt vererek
olumsuzlamaya çalışmak
b) Kaynağı küçümsemek ve alaycı bir tavır takınmak
c) Alıcı; kaynağa inanmadığını, güvenmediğini söyleyerek mesajı kabul
etmez.
d) Kaynağın mesajını olumlamak
e) Alıcı mesajı kabul etmesine karşın, mesajın gerçek amacından
sapmasını sağlayarak kaynağın mesajını istemediğini gösterir.

5. Aşağıdakilerden hangisi sözlü iletişimde mesaj ayrımı içinde sayılamaz?


a) Tek yönlü mesaj
b) İki yönlü mesaj
c) Görsel mesaj
d) Duygusal mesaj
e) Rasyonel mesaj

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 20


Sözlü İletişimde Mesaj Tasarımı

6. İletişim ortamında tartışmalı bir durumda sadece bir tarafın iddialarının


sunulduğu mesaj türü aşağıdakilerden hangisidir?
a) İki yönlü mesaj
b) Tek yönlü mesaj
c) Duygusal mesaj
d) Rasyonel mesaj
e) Kitlesel mesaj

7. Bir konunun iki tarafına ilişkin savları ve kanıtları da sunan mesaj türü
aşağıdakilerden hangisidir?
a) İki yönlü mesaj
b) Tek yönlü mesaj
c) Duygusal mesaj
d) Rasyonel mesaj
e) Kitlesel mesaj

8. Aşağıdakilerden hangisi tek yönlü mesajın etkili olduğu durumlardan biri


değildir?
a) Dinleyicinin zekâ ve eğitim düzeyi düşükse
b) Dinleyici baştan kaynak ile aynı görüşteyse
c) Mesajın konusu karmaşık bir konuysa
d) Mesajın konusu basit bir konuysa
e) Alıcı daha sonra karşıt görüşe maruz kalmayacaksa

9. Anlamlı mesajların insanlar arasında değiş tokuş edilebilmesi için sisteme


aşina olmalarına olanak verecek şekilde düzenlenmiş göstergeler sistemi
aşağıdakilerden hangisi ile ifade edilir?
a) Mesaj
b) Simge
c) Kod
d) Kodlama
e) Gösterge

10. Algılama sürecinde iletilerin şu veya bu nedenle farkına varan hedefin


aldığı işaretleri anlamlı simgelere dönüştürme süreci olarak tanımlanan
kavram aşağıdakilerden hangisidir?
a) Kod
b) Kod açma
c) Simge
d) Mesaj
e) Kodlama

Cevap Anahtarı
1.d, 2.e, 3.e, 4.d, 5.c, 6.b, 7.a, 8.d, 9.c, 10.b

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 21


Sözlü İletişimde Mesaj Tasarımı

YARARLANILAN KAYNAKLAR
Aziz, A. (2003). Siyasal iletişim. Ankara: Nobel Yayın Dağıtım.
Aziz, A. (2010). İletişime giriş (genişletilmiş 3. basım). İstanbul: Hiperlink Yayınları.
Chandler, D. ve Munday, R. (2018). Medya ve iletişim sözlüğü. B. Taşdemir (Çev.),
İstanbul: İletişim Yayınları.
Gürüz, D. ve Temel Eğinli, A. (2010). İletişim becerileri (2. Baskı). İstanbul: Nobel
Yayınevi.
Fiske, J. (1990). İletişim çalışmalarına giriş. S. İrvan (Çev.), Ankara: Ark Yayınevi.
Kağıtçıbaşı, Ç. (1988). İnsan ve insanlar, sosyal psikolojiye giriş. İstanbul: Evrim
Yayınevi.
Kağıtçıbaşı, Ç. ve Z. Cemalcılar. (2014). Dünden bugüne insan ve insanlar sosyal
psikolojiye giriş. İstanbul: Evrim Yayınevi.
Kiçir, İ. (2018). Siyasal iletişimde ikna edici mesaj tasarımında dilin kullanımı: 16
Nisan 2017 referandumu üzerine karşılaştırmalı bir analiz. Marmara
Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Halkla İlişkiler ve Tanıtım Anabilim
Dalı, Reklamcılık ve Tanıtım Bilim Dalı, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi,
İstanbul.
Mutlu, E. (2008). İletişim sözlüğü (5. Basım). Ankara: Ayraç Yayınları.
Niederdeppe, J., Bu, Q. L., Borah, P., Kindig, D. A., & Robert, S. A. (2008). Message
design strategies to raise public awareness of social determinants of health
and population health disparities. The Milbank Quarterly, 86(3), 481‐513.
Odabaşı, Y. ve Oyman, M. (2011). Pazarlama iletişimi yönetimi (10. Baskı).
İstanbul: MediaCat Yayınları.
Onay, A. (2014). İkna edici iletişimde mesaj. M. Oyman. (Ed). İkna Edici İletişim
içinde. Eskişehir: Anadolu Üniversitesi Yayınları, 89‐105.
Perloff, R. M. (2017). The dynamics of persuasion: communication and attitudes in
the 21st century. New York: Routledge.
Pettersson, R. (2012). Introduction to message design. Journal of Visual
Literacy, 31(2), 93‐104.
Rigel, N. (2000). İleti tasarımında haber. İstanbul: Der Yayınları.
Yüksel, A.H. (1989). İletişim süreci ve sistem yaklaşımı açısından iletişim sürecinin
incelenmesi. Kurgu AÖF İletişim Bilimleri Dergisi, Sayı 6.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 22


GÜNLÜK YAŞAMDA SÖZLÜ
İLETİŞİM

• Gündelik Yaşamda İnsan


İlişkileri
İÇİNDEKİLER

• Gündelik Yaşamda Sözlü


İletişim Biçimleri
SÖZLÜ İLETİŞİM VE
• Gündelik Yaşam Sözlü HİTABET
İletişiminde Etkinliği
Engelleyen Faktörler
• Gündelik Yaşamda Sözlü ve Prof. Dr. Şükrü BALCI
Yazılı İletişim
• Gündelik Yaşam Sözlü
İletişiminde Dikkat Edilecek
Hususlar

• Bu üniteyi çalıştıktan sonra;


HEDEFLER

• İnsanların gündelik yaşamda


neden ve nasıl ilişki kurduklarını
anlayabilecek,
• Sözlü iletişim biçimlerini
öğrenebilecek,
• Hangi faktörlerin sözlü iletişim
etkinliğini engellediğini bilecek,
• Sözlü ve yazılı ileşitişim ile ilgili
ayrıntılı bilgi elde edebilecek,
• Sözlü letişim esnasında nelere ÜNİTE
dikkat edileceği bilgisine sahip
olabileceksiniz.

4
© Bu ünitenin tüm yayın hakları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi’ne aittir. Yazılı izin alınmadan
ünitenin tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, yayımı, çoğaltımı ve
dağıtımı yapılamaz.
Günlük Yaşamda Sözlü İletişim

Gündelik Yaşamda İnsan


İlişkileri
Genelleme
GÜNLÜK YAŞAMDA SÖZLÜ İLETİŞİM

Gündelik Yaşamda Sözlü Kutuplaşma


İletişim Biçimleri

Statik değerlendirme
Gündelik Yaşam Sözlü
İletişiminde Etkinliği
Engelleyen Faktörler
Soyut dil

Gündelik Yaşamda Sözlü Anlam çıkarma


ve Yazılı İletişim

Rastgele seçmek
Gündelik Yaşam Sözlü
İletişiminde Dikkat
Edilecek Hususlar

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 2


Günlük Yaşamda Sözlü İletişim

GİRİŞ
İlk çağlardan itibaren çeşitli nedenlerden dolayı insanlar birbirleriyle iletişim
içerisinde olmuşlardır. İletişim kurdukça, bilgisini ve gücünü arttıran insanlar, bu
sayede egemenliğini sağlamlaştırmış, zamanla da iletişim araçlarını geliştirmeye
çalışmıştır (Balcı ve Gergin, 2008). Bu gelişim süreci, tamtamlardan dumanla
haberleşmeye, yazının ve kâğıdın icadından güvercinlere, atlı postacılardan yüksek
ücretle hizmet veren posta arabalarına, teknolojik düzeyde ise Gutenberg’den
tipografiye, anında haberleşme düşünü ilk gerçekleştiren telgraftan Graham Bell’e,
hatta hücresel telefondan Silikon Vadisi’ne, iletişim ağlarına kadar yazılı, sözlü,
görüntülü iletişimi kapsamaktadır (Çamdereli, 2008).
Teknolojik gelişmeyle birlikte ortaya çıkan kitle iletişim araçları, insanların
ve toplumların yaşamlarında önemli etkilere ve gelişmelere neden olmuştur. Öyle
ki 20. yüzyılla beraber kullanım oranları ve yayılma hızı giderek artan kitle iletişim
araçları, günümüze kadar birçok toplumsal olay ve gelişmede başrol oynamış,
bugün de oynamaya devam etmektedir (Olkun, 2017).
İnsanlar, tarihin ilk dönemlerinden itibaren hem ihtiyaçlarını giderebilmek
hem de sosyalleşebilmek için iletişim hâlinde olmuşlardır. Önceleri şekilsel ve farklı
aletlerle gerçekleşen bu iletişim süreci, zamanla daha sistematik ve daha etkili
hâle gelmiştir. Özellikle seslerin anlamlı hâle gelmesiyle başlayan sözlü iletişim,
bugün dünya üzerinde en fazla kullanılan iletişim şeklidir. Teknolojinin hızla gelişip
yenilendiği bugünün dünyasında bile sözlü iletişim, günlük yaşamda insanlar
arasında farklı araçlarla hâlâ en çok tercih edilen iletişim şeklidir.
Genel olarak günlük yaşamda sözlü iletişim konusunun ele alındığı bu ünite
kapsamında ilk olarak, insanların gündelik yaşamda neden ve ne şekilde ilişki
içerisinde olduğu anlatılmaktadır. Bununla beraber bu ünitede günlük yaşamda
sözlü iletişimin biçimlerini ve sözlü iletişimin etkinliğini engelleyen faktörler
üzerinde durulmaktadır. Ayrıca günlük yaşamda sözlü ve yazılı iletişimle ilgili
ayrıntılı bilgi verilen bu ünitede son olarak, günlük yaşamda sözlü iletişim
esnasında nelere dikkat edileceği de anlatılmaya çalışılmaktadır.

GÜNDELİK YAŞAMDA İNSAN İLİŞKİLERİ


İnsanların toplumsal bir varlık olmalarını fark etmelerinden itibaren, birlikte
yaşamalarını sağlayan en önemli olgu iletişimdir (Yüksel, 2008). İnsan, herkesin
İnsanı, diğer canlılardan
bildiği gibi sosyal bir varlıktır. İnsanların sosyal yaşantısı, doğa ve diğer canlılara
ayıran ve dünyayı
hükmetme yeteneğiyle birleşince, dünyaya da hükmetmelerini sağlamıştır. İnsanı,
yönetmesini sağlayan 2
diğer canlılardan ayıran ve dünyayı yönetmesini sağlayan 2 temel özelliği
temel özelliği
bulunmaktadır. Bu özelliklerden ilki ‘konuşma’ ikinci ise ‘düşünme’dir. Konuşma ve
bulunmaktadır. Bu
düşünme özellikleri, günlük yaşamda insanların birbirleriyle ilişki ve iletişim
özelliklerden ilki
kurmalarının temel anahtarı olmuştur. Bir insanın bütün ihtiyacını kendisinin
‘konuşma’ ikincisi ise
karşılaması mümkün olamayacağından dolayı, toplu hâlde yaşamaya başlayan
‘düşünme’dir.
insanlar, iletişim imkânları sayesinde sosyalleşmeye başlamışlardır (Işık, 2004).

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 3


Günlük Yaşamda Sözlü İletişim

Konuşma, insanların doğada yalnız kalmalarını önlemiş, aynı zamanda


üretilen, öğrenilen bilginin sonraki nesillere aktarılmasında da önemli bir rol
üstlenmiştir. Bu sayede insanlığın gelişmesinin, ilerlemesinin hızı daha da artmıştır
(Eriş, 2012). Kısacası insanların sosyalleşebilmeleri için iletişim hâlinde bulunmaları
ve sürekli olarak iletişim yeteneklerini geliştirmeleri gerekmektedir. Dolayısıyla
sosyalleşme, iletişim yeteneği ile ilgilidir. İnsanı da diğer canlılardan ayıran,
kendisine özgü bu simgesel iletişim yeteneğidir (Gökçe, 2003).
Konuşma ayrıca, insanın günlük yaşamda kendisini ifade edebilmesinin
önemli bir yoludur, düşünmenin aracıdır. Bununla birlikte insanın kendini diğer
kişilere karşı ifade etmesini, sosyal ilişkiler kurmasını, anlaşabilmesini ve
uzlaşabilmesine de imkan tanımaktadır (Eriş, 2012).
İnsan, doğası gereği başkalarıyla etkileşim içerisinde olmak durumundadır.
İletişim olmadan İletişim araçları olmadan insanların günlük yaşamda birbirleriyle anlaşabilmeleri,
insanların sosyal bir bir arada yaşayabilmeleri ve de etkileşime girmeleri mümkün değildir. Kısacası,
varlık olarak yaşamlarını iletişim olmadan insanların sosyal bir varlık olarak yaşamlarını sürdürmesi
sürdürmesi mümkün mümkün değildir (Fidan, 2009).
değildir.
İnsanlar ancak ilişkileri içinde varolabildiğinden, düşünebilme, düşündüğünü
karşısındakine anlatabilme yeteneği, toplumsal yaşamın temelini oluşturmaktadır.
İnsanoğlunun düşünce ve duygu alışverişini kısıtlamak ya da genişletmek onun
yaşam biçimini de değiştirmektedir. Özellikle 21. yüzyılda bu tür bir değişime, bu
alışverişin genişlemesine tanık olunmaktadır. Bu değişim, simgelerin ve mesajların
yoğun bir şekilde üretilmesinden ve geniş bir alana yayılabilmesinden
kaynaklanmaktadır. İletişim teknolojisinde yaşanan bu hızlı gelişmeler düzeyinde
hiçbir teknolojik buluş, yaşam biçimini, bireylerin bilinçlenmesini ve toplumsal
davranışlarını etkilememiştir (Cüceloğlu, 2004).
Gündelik yaşamda insan ilişkileri, günümüzde en gelişmiş teknoloji
kullanımından söze kadar çok çeşitli araçlarla gerçekleşmektedir. Dünyada
kullanılan iletişim araçları ise bireylerin istekleri ve ülkelerin gelişim düzeyleri ile
birlikte sahip olunan kültüre göre büyük farklılıklar gösterebilmektedir (Lazar,
2009). Öyle ki dünya üzerinde en eski iletişim yöntemleri de, son teknolojiye sahip
iletişim araçları da aynı zaman diliminde kullanılmaktadır. Milyarlarca insanı bir
araya getiren, kitle iletişim araçları denilen bu yeni iletişim yöntemleri, iletişimin
toplumsal ve sosyal kullanım alanlarını genişletmiş ve günümüzde ülkelerin,
düşüncelerin sınırlarını zorlamaya başlamışlardır. Bu araçların giderek gelişmesi
de, toplumsal gelişimle beraber toplumsal değişimleri de beraberinde getirmiştir
(Ecevit, 2003).
Bunca yaşanan olaya ve gelişmeye rağmen gündelik yaşamda insanlar
arasında en çok kullanılan iletişim aracı konuşma, yani sözlü iletişimdir. Sözlü
iletişimle beraber, gülmek, jestler, mimikler, bedensel ifadeler, hatta sessizlik bile
iletişim kurmaya yarayan diğer araçlardır. Düşünerek konuşma, insana has bir
özellik olmasıyla beraber, söylenen mesajı hedef kitleye aktarırken bir araca da
ihtiyaç duyulmaktadır (Lazar, 2009). Şimdi insanlar arasında günlük etkileşimlerde

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 4


Günlük Yaşamda Sözlü İletişim

en çok kullanılan iletişim türü olan ‘sözlü iletişimin biçimleri’ni alt başlıklarıyla
beraber inceleyelim.

GÜNDELİK YAŞAMDA SÖZLÜ İLETİŞİM BİÇİMLERİ


Dil, yani sözlü iletişim, toplumsal yaşamın temelini oluşturmaktadır.
Gündelik yaşamda kişiler arası etkileşimlerin çoğu da konuşmalardaki sözlerle
gerçekleşmektedir (Lazar, 2009). Sözlü iletişimin de farklı biçimleri vardır. Bunlar;
açıklama, soru, emir, itaat, bildirim ve ünlemdir (Güngör, 2011):
Açıklama: İletişim sürecini başlatan kişi veya kesim, alıcı olan kişiye ya da
kesime bir konu veya durumla ilgili bir açıklama yapmak isteyebilir.
Sözlü iletişimin farklı
biçimleri vardır. Bunlar;
açıklama, soru, emir,
itaat, bildirim ve
•Havadaki yağmur bulutları dikkatimizi çekip, yanımızdaki kişiye
Örnek

ünlemdir. “galiba yağmur geliyor” dememiz bir açıklamadır. Yolda sizi


durdurup adres soran kişiye, o adrese nasıl gideceğine ilişkin
açıklama yapmanız da buna örnek gösterilebilir.

Soru: İletişim sürecini başlatan kişi veya kesimin bir konu ya da durumla ilgili
bilgi alma amacı vardır. Mesajını da bu niyet doğrultusunda oluşturabilir.

• “Sınav bitiyor mu”, “yarın mı tatile çıkacaksınız”, “nasıl


Örnek

gidiyor” gibi soru tümcecikleri sorgulamaya dönük iletişim


biçimini ifade etmektedir.

Emir: Gündelik yaşamda iletişim sürecinde yer alan taraflar, emir tarzı
ifadelerle iletişim yönlendirebilirler. Genel olarak hiyerarşik yapılar içerisinde bu
iletişim biçimi çok daha yaygın görülmektedir. Bürokraside, okulda, ordu gibi ast
üst ilişkileriyle örgütlenen ortamlarda üst ve ast arasındaki ilişkilerde emir söylemi
sıklıkla görülebilmektedir. Ancak bunun dışında da sıklıkla insanlar birbirleriyle, ya
ilişkinin yakınlığından ya da nezaketi göz ardı ettikleri için emir tümceleriyle
iletişim kurabilmektedir.
Örnek

• “Git”, “gel”, “bekle”, “dur”, “sesini kes”, “işini yap” gibi


söyleniş biçimleri iletişimin emir biçimine örnek olarak
gösterilebilir.

İtaat: Yukarıda değindiğimiz üst ast ilişkilerinde üstün emir tümcelerine,


astın itaat tümceleriyle karşılık vermesine sözlü iletişimin itaat biçimi

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 5


Günlük Yaşamda Sözlü İletişim

denilmektedir. “Yapın bu işi” şeklindeki emir tümcesinin karşılığı genelde “derhâl,


peki efendim” şeklinde olur. Bazen de sıradan ilişkilerde de itaat içeren söylemlerle
karşılaşılabilmektedir. Özellikle geleneksel kültürel ögelerin ağırlıklı olduğu
toplumlarda, kişiler arası ilişkilerin hiyerarşik şekilde biçimlendiği, dolayısıyla emir
ve itaat söyleminin yaygın olarak kullanıldığı gözlenmektedir.
Bildirim: Bu biçim genelde, günlük yaşamda bir durumu karşı tarafa
bildirerek anlayış ya da kolaylık göstermelerini beklemektir. Sizi bir yere davet
eden bir arkadaşınızın davetini “maalesef, sınava hazırlanmak zorundayım”
şeklinde bir bildirimle geri çevirebilirsiniz. Çalıştığınız kurumdaki çalışma
arkadaşlarınıza, size katılmaları beklentisiyle gideceğiniz yeri söylemeniz de sözlü
iletişimde bildirime örnek olarak gösterilebilir.
Ünlem: İnsanlar, şaşırdıkları hatta hayret ettikleri bazı durumlar karşısında
“ah!”, “ya!”, “bak sen şu işe!” gibi ünlem sözcükleriyle tepkilerini dile
getirebilmektedirler. Ünlem tarzı bu söylemlerde çoğunlukla duygusal tepki veya
durumların dışa vurumu söz konusudur.
Bireysel
Etkinlik

• Siz de sözlü iletişim biçimlerine yönelik birkaç örnek


oluşturunuz.

GÜNDELİK YAŞAM SÖZLÜ İLETİŞİMİNDE ETKİNLİĞİ


ENGELLEYEN FAKTÖRLER
Gündelik yaşamda insanlar arası iletişimde, taraflar arasında kişilerin
amaçlarına ve isteklerine yönelik sonuçlara ulaşabilmesi için sözlü ifadelerin doğru
İletişim, birçok ve yerinde kullanılması gerekmektedir. Genellikle kişiler, isteklerini, amaçlarını,
engelden dolayı tepkilerini ve bunların benzerlerini anlatan sözel ifadeleri kullanarak diğer kişilerle
beklenilen, aynı iletişim kurmaktadırlar. Ancak iletişim, birçok engelden dolayı beklenilen, aynı
zamanda istenilen zamanda istenilen etkiyi yaratmamaktadır. Çoğu zaman da sözel ifadeler, kişilerin
etkiyi kastetmedikleri anlamlarda yorumlanarak iletişimi istenilmeyen bir şekle
yaratmamaktadır. getirmekte ve de sonuçlandırmaktadır. Sözlü iletişimde gerçekleşen bu
problemlerin temel nedeni, kullanılan sözel ifadelerin bazı engellerle karşılaşması
olarak açıklanabilir. İletişim esnasında karşılaşılan bu engelleri ise şu başlıklarda
toplayabiliriz: Genelleme, kutuplaşma, statik değerlendirme, soyut dil, anlam
çıkarma ve rasgele seçmek (Devito, 1995; Tubbs ve Moss, 1991; Devito, 1985;
Devito, 2004’ten akt: Gürüz ve Eğinli, 2008):
Genelleme: Gündelik yaşam esnasında sözlü iletişimde insanlar, genel olarak
bir kelimeyi belirli bir grubu tanımlamak için kullanmaktadırlar. Bu durumda da
kelimenin tanımladığı, açıkladığı ismin benzerlikleri veya ortak özelliklerinin
düşünülmesini sağlamaktadır.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 6


Günlük Yaşamda Sözlü İletişim

• “Öğretmen hep böyle davranır”, “bu bölgenin insanları böyledir”,

Örnek
“dostlar bu günler içindir” gibi ifadeler kişileri, olay ve durumlar ile ilgili
olarak aynı grup içinde değerlendirmeye yönlendirmekle beraber,
benzerlikler üzerinde odaklanmaya sebep olur.

Kutuplaşma: Bu durum, iletişim esnasında anlamların aşırı uçlarda kullanımı


yüzünden yanlış düşüncelerin oluşumunu ve yanıltmaları ifade etmektedir. Pozitif‐
negatif, iyi‐kötü, az‐çok gibi kelimeler, kutuplaşmış düşünceleri ifade etmektedir.
Bu tür ifadelerin kullanılması nedeniyle, kişiler veya olaylar aşırı uç noktalarda
değerlendirilmektedir.
Örnek

• “Bu bir yıldızdır, bu bir yıldız değildir” ifadesi iki farklı kutuptadır ve
bir objenin gerçekliğinin sorgulanmasına neden olur.

Statik Değerlendirme: Hızla değişen insanoğlunun ve var olan düzenin


karşısında dil, oldukça yavaş değişmektedir. Belirli ifadeler ancak belirli durumları
kapsayan özellikler göstermektedir. Bu sebeple, gündelik yaşamda kişi veya olaylar
hakkında kullanılan sözlü ifadelerin, içinde bulunulan zamanı ifade ettiği, başka
koşullarda ise aynı anlama gelmeyebileceği söylenebilir. Bundan dolayı, belirli
şartlarda geçerli olan sözlü ifadelerin, başka şartlarda kullanılması iletişimde
olumsuzluklara neden olabilir.
Örnek

• İki yakın arkadaşın kendi ortamlarında birbirlerine kullandıkları samimi


ifadelerin (dostum, kanka, birader vb.), resmî bir iş toplantısında da
birbirlerine kullanmaları kişilerin ilişkilerine olumsuz etki yaratabilir.

Anlatılmak istenen
kavramlar çok fazla
Soyut Dil: Günlük yaşam sırasında gerçekleşen iletişimde, soyut ifadelerin
soyutlaştığında,
kullanılması, bu kelimelerdeki belirsizlikler nedeniyle iletişimde bazı sorunların
verilmek istenen anlamı
doğmasına neden olabilmektedir. Anlatılmak istenen kavramlar çok fazla
hedefe iletmek çok daha
soyutlaştığında, verilmek istenen anlamı hedefe iletmek çok daha zorlaşacaktır. Bu
zorlaşacaktır.
durumda verilmek istenen mesaj ya yanlış anlaşılacak ya da hedef kitlenin
anlamamasına sebep olacaktır.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 7


Günlük Yaşamda Sözlü İletişim

Anlam Çıkarma: Anlam çıkarmayı en kısa şekilde, günlük yaşamda delil veya
varsayımlardan elde edilen sonuç ya da hükümler olarak tanımlayabiliriz. Sözlü
iletişim esnasında kişilerin kullandıkları ifadeler sonucunda bazı çıkarımlar yapması
ve bunları yorumlaması, yanlış anlamaya sebep olabilmektedir. Bu çıkarımların
bazıları doğru olma ihtimali olsa dahi, bazılarının yanlış olabileceği de
unutulmamalıdır. Çıkarımın yanlış olması durumunda, kişilerin ilişkilerinde
bozulmalar, yıpranmalar yaşanabilir, iletişim aksayabilir.
Rastgele Seçmek: Sözel iletişim esnasında kişilerin, iletişim kurduğu kişinin
özelliklerini dikkate almadan seçtiği kelimeler veya ifadeler, iletişimi olumsuz
yönde etkileyebilmektedir. Bu şekilde dikkatsizce seçilen bazı ifadeler, iletişim
kurulan kişinin incinmesine, rahatsız olmasına veya üzülmesine sebep olabilir.

GÜNDELİK YAŞAMDA SÖZLÜ VE YAZILI İLETİŞİM


Türleri bakımından iletişimi, sözlü ve sözsüz şekilde 2’ye, yazılı iletişim de
sözlü iletişimi destekleyici unsuru olarak kabul gördüğü görüşler olsa da, en sık
kullanılan şekli, sözlü iletişim, yazılı iletişim ve sözsüz iletişim olarak 3’e
ayrılmasıdır (Urhan Torun, 2018). Bu bakımdan bu bölümde, sözlü ve yazılı iletişim
ayrı ayrı incelenmeye çalışılmıştır.
Gündelik yaşamda insanlar arası iletişimin temel yönünü sözel iletişim
oluşturmaktadır. Sözlü ve yazılı diller genel olarak iletişimin temel türleri
sayılmaktadır. Bu sebeple söz ve yazı, toplumsal kültürün devamlılığı ve kendini
yeniden üretmesi için önemli bir araç olarak kabul görmektedir (Yüksel, 2015).
Söz, sesin sistematik
yapıya dönüşmüş hâlidir. Tarih içerisinde insanlar sesi, söze dönüştürerek yeni bir döneme
Sesin söze dönüşmesiyle girmişlerdir. Hatta belki de yeni bir çağa girerek, yeni bir çığır açmışlardır. Söz,
dil gelişmiştir. Sözün dile sesin sistematik yapıya dönüşmüş hâlidir. Sesin söze dönüşmesiyle dil gelişmiştir.
gelmesiyle de konuşma Sözün dile gelmesiyle de konuşma ortaya çıkmıştır. İnsanlar, sesini sistematik
ortaya çıkmıştır. yapıya kavuşturarak söze dönüştürmüş, bu da yani sözlü iletişim, insan iletişiminin
asıl omurgasını oluşturmuştur (Güngör, 2011).
Sözlü iletişimin temelini oluşturan dil, insanlar tarafından birtakım şekillere
sokulmuştur. Her birey kendi ön bilgilerinin ve de deneyimlerinin etkisiyle dünyayı
algılamaktadır. Bu sayede de insanlar kendilerine ait bakış açışı geliştirmektedirler.
Bu bakış açısı ile de insanlar gündelik yaşamda çevresini anlamlandırmaktadır. Bu
süreç içerisinde insanlar, mutlaka başka kişilerle iletişime geçecektir. Bu karşılıklı
iletişim içerisinde her insanın birbirlerinden farklı olan yaşam deneyimleri ve ön
bilgileri doğrultusunda sözlü iletişimin temelini oluşturan dili kullanırken, bazı
farklılıkların ortaya çıkması da kaçınılmazdır. Bunun temel sebebi ise bir ifadeye
herkes tarafından aynı anlamın yüklenemeyeceği gerçeğidir (Güneş, 2011).
İnsanlar, bir yandan ürettikleri bilgileri dil yardımıyla, yani konuşarak
birbirlerine aktarırken, diğer taraftan da konuşarak duygu, düşünce ve düş
yetilerini geliştirme imkânına ulaşmaktadırlar. Sözlü iletişimde mesajın içeriği
kadar konuşma biçimi de önemlidir. Sesin tonu, sesin hızı ve şiddetiyle birlikte
hangi kelimelerin vurgulandığı gibi durumlar, konuşma esnasında konuşmanın
mahiyetini değiştirebilen hususlardır. Buradaki ses tonu, kişinin psikolojik

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 8


Günlük Yaşamda Sözlü İletişim

durumunu yansıttığından dolayı, kızgınlık, öfke, sevinç gibi duyguları ortaya


çıkarmaktadır. İnsanın kişilik yapısının da bir göstergesi olan konuşma, yani sözlü
iletişim, bireyin bilgi birikimini ve tecrübelerini de yansıtan bir iletişim biçimidir
(Işık, 2004).
Sözlü iletişim için konuşma dilinin, başka bir şekilde söylemek gerekirse ses
aygıtı vasıtasıyla söz üretiminin gerçekleşmesi, ardından işitilmesi zorunludur.
Ağızdan kulağa giden sesler, hedef kitle tarafından algılandıktan sonra yine ses
vasıtasıyla geri döner ve kaynağın kulağına ulaşırsa sözlü iletişim süreci
gerçekleşmiş ve sürdürülebilir bir yapı kazanır (Çamdereli, 2008).
Bu bilgiler ışığında sözlü iletişimin bazı özellikleri bulunmaktadır. Bunlar;

 Kültürle biçimlenir.
 Resmî ve gayriresmî olabilir.
 Doğrudan veya dolaylı gerçekleşebilir.
 Argo ve esprilerle kullanılabilir.
 Soyut ve somut anlamlar yüklenebilir.
 Bulunduğu ortam ya da kültüre göre bir jargona sahip olur (Güngör, 2011).
Dil ve iletişim, sürekli Toplumlar, içinde bulunduğu şartlar ve tarihleri boyunca ortak bir dil
kendini yenileyen bir kullanmaya çalışmıştır. Bu ortak dili de tarih ve sosyal olaylar çerçevesinde
yapıya sahiptir. güncelleyip son hâline getirmişlerdir. Bu açıdan dil ve iletişim, sürekli kendini
yenileyen bir yapıya sahiptir. Günümüz teknolojisinde de sözlü iletişim gündelik
yaşamda, görüntülü alıcıya gönderme gibi seçenekler ile sürekli ve hızlı bir şekilde
yenilenmektedir (Urhan Torun, 2018).
İnsanlar arası iletişimde önemli bir yeri olan sözlü iletişimin birçok avantajı
ve dezavantajı da bulunmaktadır. Bunları şu şekilde sıralayabiliriz (Bahar,
2012’den akt: Koçyiğit, 2016):
Sözlü İletişimin Avantajları

 İletilen mesajların anlaşılma derecesi denetlenebilir.


 Anlık karşılık verilebilir, soru sorulabilir.
 Verilen cevaplar kontrol edilebilir.
 Anlaşılmayan konulara açıklık getirilebilir.
 Beden diliyle desteklenebilir.
Sözlü İletişimin Dezavantajları

 Söylenen bir kelimenin, yazıya göre yanlış anlaşılma ihtimali daha


yüksektir.
 Alınan mesaj, zamanla tamamen veya kısmen unutulabilir.
 Verilen mesaj değişikliğe uğrayabilir.
 Planlar, politikalar ve stratejilerle ilgili kalıcı ve uzun süreli iletişimler için
uygun değildir.
Tarih boyunca iletişim kurma ihtiyacı, bu ihtiyacın giderilmeye çalışılması ve
de anlaşılma arzusu, insanları yaşadıkları zaman ve şartlara bağlı olarak yeni
iletişim kanalları bulmaya zorlamıştır. Bu da iletişim ile ilgili araçların sayısını
arttırmıştır. Tarihin ilk dönemlerinde dile ait sembolleri taş, tablet gibi

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 9


Günlük Yaşamda Sözlü İletişim

materyallere kazıyan ve sözden daha uzun süre kalıcı olmasını isteyen insanlar,
sözlü iletişime yazılı iletişimi de eklemiştir. Söz, yapısı gereği ağızdan çıktığı anda
geçerliliği olan, mesajın iletildiği bireyin hafızasında eksiksiz kaldığı sürece doğru
bir anlam ifade edebilen bir iletişim biçimi iken yazı, mesajın aktarıldığı materyalin
Yazılı iletişim,
Yazılı sözü
iletişim, zapt
daha ömrü ne kadar ise o derece kalıcı olabilmektedir (Urhan Torun, 2018).
eden,
kullanışlı, sözün
daha anlaşılır,
kaybolmasını önleyen
daha kolay, daha Yazılı iletişim, sözü zapt eden, sözün kaybolmasını önleyen, yazılı kod ve
yazılı kod ve araçlarla
zahmetsiz, daha araçlarla yapılan bir iletişim türüdür. Yazılı iletişim, dilden dile, alfabeden alfabeye
yapılan bir iletişim
güvenilir, daha kalıcı değişen biçimlerde, kendine has simgesel ve dizgesel bir yapı sunmaktadır. Aynı
olması türüdür.
açısından sözlü zamanda yazılı iletişim, sesi ya da sözü kaydedebilmesi ve yeniden üretebilmesi
iletişimin önüne sayesinde insanlık yaşamını doğrudan etkilemiştir. Yazılı iletişim, mektuplardan
geçmektedir. raporlara, gazetelerden kitaplara, broşürlerden anket formalarına kadar çok çeşitli
formlarda karşımıza çıkmaktadır. Buradaki örneklerde yer aldığı gibi, sözü
alıkoyma özelliğiyle yazı; bilir ve hatırlatır, saklar ve korur, biriktirir ve depolar.
Yani yazı; tarihsel, belgesel, güncel bir bellektir. Bu özelliklerinden dolayı ‘söz uçar
yazı kalır’ gibi özlü sözlere de konu olur (Çamdereli, 2008).
Birçok düşünüre göre yazı, insanoğlunun en büyük buluşlarından biri olarak
kabul görmektedir. Yazı temelde, insan zihninin bir ürünü olan dili, yani sözü
kullanmaktadır. Yazı günlük yaşamda, dil aracılığı ile ortaya çıkan bilginin de
birikmesini sağlamakta, aynı zamanda saklanmasına imkân vermekte ve ihtiyaç
hâlinde tekrar ortaya çıkarılmasına yaramaktadır. İnsanların bizzat gidemeyeceği
yerlere yazıyla mesajlar gönderebilme olanağı da yazının iletişimin devamlılığı
açısından önemidir (Lazar, 2009).
Yazı, konuşulan yani sözlü iletişimin yazıya geçirilmesinden daha öte bir
iletişim türüdür. İçeriğinin konuşulan dil olduğu bir araç olmasına rağmen, yazının
kullanım şekilleri daha farklıdır. Yazı; bilgiyi, konuşmanın yaptığından daha farklı
bir şekilde düzenlemekle birlikte depolar. Yazılı iletişim doğası gereği, sözlü
iletişimden daha farklı bir gelişim geçirmiştir. Bununla beraber yazılı ve sözlü
iletişimin kuruluş kuralları birbirinden oldukça farklıdır. Yazılı iletişim, kaydedilmiş
konuşma değil, bilginin çok daha biçimsel bir şekilde düzenlenmiş hâlidir (Logan,
2010).
Gündelik yaşamda yazılı iletişimde okurun da önemli bir faktör olduğu
unutulmamalıdır. Yazılmış ve okunmamış bir metnin varlığını sürdürmesi veya
etkinliğinin olması mümkün değildir. Yazılı bir metnin varlığını sürdürebilmesi için
tüketici kitlesinin yani hedef kitlesinin olması gerekmektedir. Okur olmadan
yazının hiçbir anlamı olmayacaktır. İletişimi sağlayan yazıların okunup anlaşılması,
yazanla okuyan arasında aynı anlamda kabul edilip algılanabilmesi, hem içeriksel
hem de şekilsel uyuma bağlıdır. Yazılı metin, okurla onun anladığı süreçle bir
anlam taşımaktadır. Yani yazılı metin, okur tarafından anlaşılamıyorsa hiçbir şey
ifade etmeyecektir (Fidan, 2009).
Bu bilgelerden hareketle yazılı iletişimin taşıması gereken bazı özellikleri
vardır. Bunlar;

 Kısa ve amaca uygun olmalıdır.


 Doğru ve güvenilir veriler içermelidir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 10


Günlük Yaşamda Sözlü İletişim

 Açık, net ve anlaşılır olmalıdır.


 Önceden planlanarak yazılmalıdır.
 Dil bilgisi kurallarına uygun olmalıdır.
 Yazıda silinti ve kazıntı olmamalıdır (Yılmaz, 2009’dan akt: Koçyiğit, 2016).
Yüz yüze iletişimdeki yakın temas, yazılı iletişimde ister istemez resmî şekle
dönüşmektedir. Buna karşın yazılı iletişim, sesin ulaştıramadığı veya zorlandığı
uzaklıklara iletişim kurmada hiç kuşkusuz, daha kullanışlı, daha anlaşılır, daha
kolay, daha zahmetsiz, daha güvenilir, daha kalıcı olması açısından sözlü iletişimin
önüne geçmektedir (Çamdereli, 2008).
Bunun dışında yazılı iletişimin sahip olduğu avantajları şu şekilde
sıralayabiliriz (Mısırlı, 2013; Öztekin ve Öztekin, 2014’ten akt: Koçyiğit, 2016):

 Yazılı iletişim arşivlenebildiği için kalıcıdır.


 Belge özelliğinden dolayı delil olarak sunulabilir.
 Yazılı iletişimde mesaj tekrar tekrar kontrol edilebildiği için hata oranı çok
azdır.
 Kolay bir şekilde çoğaltılarak başka kişilere de ulaştırılabilir.
 Yazılı iletişimde yazı istenildiği ölçüde tekrar yazılabilir.
Yazılı iletişimin birçok avantajı olmasının yanında, bazı özellikleri sebebiyle
dezavantajları da bulunmaktadır. Bunları da şöyle sıralamak mümkündür (Mısırlı,
2013’ten akt: Koçyiğit, 2016):

 Sözlü iletişime oranla geri bildirim alma süresi oldukça uzundur.


 Yazılı iletişimde ön hazırlık gerektirdiği için daha fazla zaman harcamak
gerekmektedir.
 Gönderildikten sonra yazılanları değiştirmek çok zordur.
 Diğer kişilerin eline geçebilme ihtimali olduğundan dolayı, gizlilikleri çok
daha azdır.
 Yazılı iletişimde yüz yüze temas olmadığı için, özellikle sözlü iletişimin
sahip olduğu avantajlar bulunmamaktadır.

GÜNDELİK YAŞAM SÖZLÜ İLETİŞİMİNDE DİKKAT


EDİLECEK HUSUSLAR
Seçilen kelimelerden Sözlü iletişimi genel hatlarıyla değerlendirdikten sonra, günlük yaşamda
ziyade, önemli olan sözlü iletişim kurarken dikkat edilmesi gereken hususlara da değinmek
bunların hedef kitle gerekmektedir. Özellikle sözlü iletişimin temeli olan dil, bu anlamda öne
tarafından anlaşılıyor çıkmaktadır. Gündelik yaşamda insanlar arasında iletişimde kullanılan dil,
olmasıdır. genellikle başarı için gereklidir. Fakat seçilen kelimelerden ziyade, önemli olan
bunların hedef kitle tarafından anlaşılıyor olmasıdır. Kısacası anlam, kelimelerde
değil insanlardadır. Yani, insanların kelimelere verdikleri anlam önemlidir
(Kaypakoğlu, 2008). Bu noktada insanın kendisini doğru bir şekilde ifade
edebilmesi, yani söylemek istediğini karşı tarafa aktarımını sağlıklı
gerçekleştirebilmesi, dili kullanım gücüyle alakalıdır. İnsanlar arasında iletişimlerde
sözlü iletişimin etkili bir şekilde kullanımı, kişilerarası iletişimi sağlayan ölçütlerin
de gereği gibi kullanımı hâlinde daha mükemmele ulaşabilecektir (Güneş, 2011).

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 11


Günlük Yaşamda Sözlü İletişim

Bununla beraber, insanların içinde yaşadığı toplumda sağlıklı ve de verimli


iletişim kurmasının ana etkeni, yaşadığı toplumun diline hâkim olmasıdır (Urhan
Torun, 2018). Görüldüğü üzere dil, sözlü iletişim açısından hayati önem
taşımaktadır.
Dil ile iletişimde insanların ne söyledikleri, dil ötesi iletişimde ise nasıl
söyledikleri önemlidir. Yapılan birçok araştırma, insanların birbirlerine ne
Dil ile iletişimde
söylediklerinden ziyade, nasıl söylediklerine dikkat ettiklerini ortaya koymaktadır.
insanların ne
Verilen mesajın doğru bir şekilde iletilmesi, seçilen kelimelere bağlı olmasına
söyledikleri, dil ötesi
rağmen, algılanması büyük ölçüde dil ötesine göre olmaktadır (MEB, 2015).
iletişimde ise nasıl
Bununla beraber sözlü iletişim sürecinde önce düşünmek, daha sonra da zihinde
söyledikleri önemlidir.
tasarlananları karşı tarafa iletmek büyük önem taşımaktadır. Çünkü düşünmeden
konuşmak, bazı durumlarda istenmeyen kelime ve anlamların iletilmesine neden
olabilmektedir. Bu durum iletişim bilimi açısından bakıldığında, iletişimin
‘tekrarlanamaz ve tersine çevrilemez’ özelliğini ortaya koymaktadır (Yüksel, 2015).
Sözlü iletişimin boyutlarından biri de konuşmadır. İnsana ait bir özellik olan
konuşma, insanlar için hayat boyu önemli bir rol oynamaktadır. Günlük yaşamda
sözlü iletişim, insanlar arasındaki ilişkileri de hem düzenlemekte hem de
belirlemektedir. İnsanların sözlü iletişim özelliklerini geliştirmesi durumunda, daha
değerli, daha çok ve daha düzgün toplumsal ilişkiler kurmasına da yardımcı
olacaktır. Bununla beraber bu durum kişinin, isteklerini daha doğru ve etkin bir
şekilde dile getirme, insanlarla olan iletişiminde daha sağlıklı ve etkili ilişkilere
sahip olmasını sağlayacaktır. Sözlü iletişimi geliştirmek ayrıca kişinin kendisini,
daha doğru ve etkili biçimde ifade etmesine imkân tanıyacaktır. Bu sayede de
insanın yaşantısındaki en önemli iki kavramı, yani anlamak ve anlatmayı daha
kolay kılacak, toplumda üreten, paylaşan, doğru anlayan ve anlatan bir birey
olmasına katkı sağlayacaktır. Bu özellik sadece insanlara ait olmasına rağmen,
iletişim esnasında her zaman etkin bir şekilde kullanılmayabilmektedir. Bir toplantı
esnasında, tartışma ortamında, bir ürünün satış süreci gibi neredeyse tüm iletişim
süreçlerinde hedef kitleyi ikna süreci de ortaya çıkmaktadır. Bu sebeple günlük
yaşamda doğru ve etkili bir konuşma ortamında aynı zamanda bir ikna sürecinin
başarılı bir şekilde gerçekleşmesi de beklenmektedir (Eriş, 2012).
Sözlü iletişim ortamlarında konuşmacı, konu ve dinleyici iletişimini ortaya
çıkaran 3 temel öge bulunmaktadır. Bunlar; etkileme, ikna ve inandırmadır
(Çamdereli, 2008). Sözlü iletişimde inandırmanın da 3 tarzı olduğu kabul
görmektedir. Bunlardan ilki konuşmacının kişisel karakterine, ikincisi dinleyiciyi
belli bir ruh hâline sokmaya, üçüncüsü ise konuşmacının söylediği sözcüklerin
sağladığı kanıtlara bağlıdır (Aristoteles, 2016).
İyi bir sözlü iletişim, iyi bir diksiyona sahip olmaktan da geçmektedir.
Diksiyon kısaca, sözü üretirken, duygu ve düşünceleri doğru, uygun ve eksiksiz
olarak ve kullanılan sesin hakkını vererek konuşma sanatı olarak
tanımlanmaktadır. Bunun dışında, etkili bir sözlü iletişim için konuşmacının, seçtiği
konunun değer taşıması, konuşmasında işlediği konuyu dinleyicisiyle paylaşma

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 12


Günlük Yaşamda Sözlü İletişim

isteği duyması, dinleyici kitlenin yapı ve özelliklerine göre hareket etmesi,


konuşma sırasında dinleyicilerin verdiği tepkileri dikkate alması, konuşmanın yerini
ve zamanını iyi belirlemesi, dinleyiciye iletmek istediği mesaja uygun üslup ve
anlatım geliştirmesi gerekmektedir (Çamdereli, 2008).
Bu bilgilerden hareketle günlük yaşamda etkili bir sözlü iletişim kurup
kurulamadığını anlamak için, kişinin kendine şu soruları sorması gerekmektedir
Günlük yaşamda sözlü
(Yüksel, 2015):
iletişim her zaman etkili
bir biçimde  Söylediklerimi karşımdaki kişiler rahat bir şekilde anlayabiliyor mu?
gerçekleşmeyebilir.  Kelimeleri söylerken söyleyiş ve dil yanlışları yapıyor muyum?
 Tekdüze mi, yoksa canlı ve hareketli bir şekilde mi konuşuyorum?
 Düşüncelerimi, fikirlerimi açık, net ve etkili bir şekilde belirtebiliyor
muyum?
 Sesimi, duygu ve düşüncelerimi besleyecek, zenginleştirecek bir biçimde
kullanabiliyor muyum?
 Beni dinleyenlerin ilgisini dağıtacak ayrıntılardan, laf kalabalığından
kaçınabiliyor muyum?
 Konuşmamı, sözsüz iletişimle desteklerken yapmacık durumlara düşüyor
muyum?
 Konuşmamı başka alanlara kaydırıyor, amacından saptırıyor muyum?
 Anlattıklarımın önemine, değerine öncelikle ben inanıyor muyum?

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 13


Günlük Yaşamda Sözlü İletişim

•İnsanoğlu, ilk çağlardan itibaren ihtiyaçlarıyla beraber sosyalleşebilme isteği


sebebiyle iletişim içerisinde olmuştur. İlk zamanlar şekilsel ve farklı
materyallerle gerçekleşen iletişim süreci, daha sonra sistematik ve çok daha
etkili hâle gelmiştir. Seslerin anlamlı hâle gelmesiyle başlayan sözlü letişim,
bugün dünyada en fazla kullanılan iletişim şeklidir. Teknolojik araçlara rağmen
sözlü iletişim bugün dahi, gündelik yaşamda farklı araçlarala insanlar arasında
en çok tercih edilen iletişim şeklidir.
Özet
•GÜNDELİK YAŞAMDA İNSAN İLİŞKİLERİ
•İletişim, insanların sosyal bir varlık olmalarından itibaren beraber
yaşamalarını sağlayan önemli etkenlerden biridir. Konuşma ve düşünme
yeteneği, insanları hem diğer canlılardan ayırmakta hem de onları yönetme
imkânı sağlamaktadır.
•İletişim imkânlarının gelişmesiyle birlikte toplumların etkileşimi artmış, bu da
bireylerin gelişimi ve bilinçlenmesiyle beraber, toplumsal değişimler
konusunda da etkili olmuştur. İletişim teknolojisinde yaşanan gelişmelere
rağmen insanların en çok kullandığı iletişim yöntemi sözlü iletişimdir.
•GÜNDELİK YAŞAMDA SÖZLÜ İLETİŞİM BİÇİMLERİ
•Toplumsal yaşamın temelini oluşturan, aynı zamanda kişiler arası etkileşimde
en çok kullanılan sözlü iletişimin farklı biçimleri bulunmaktadır. Bunlar;
açıklama, soru, emir, itaat, bildirim ve ünlemdir.
•GÜNDELİK YAŞAM SÖZLÜ İLETİŞİMİNDE ETKİNLİĞİ ENGELLEYEN FAKTÖRLER
•İletişim esnasında taraflar arasında kişilerin istek ve amaçlarına ulaşabilmenin
temelinde sözlü ifadelerin doğru ve yerinde kullanılması yatmaktadır. Fakat,
iletişim süreci birçok kez bazı engellerden dolayı hem beklenilen hem de
istenilen etkiyi yaratmayabilmektedir.
•Sözlü iletişim esnasında yaşanılan bu engeller 6 başlıkta toplanmaktadır.
Bunlar; genelleme, kutuplaşma, statik değerlendirme, soyut dil, anlam
çıkarma ve rastgele seçmektir.
•GÜNDELİK YAŞAMDA SÖZLÜ VE YAZILI İLETİŞİM
•Sözlü ve yazılı iletişim, insanlar tarafından oldukça sık kullanılan ve bazı
özellikeri sebebiyle de dönem dönem birbirlerini tamamlar nitelikte olan
iletişim şekilleridir.
•En genel anlatımla sesin sistematik bir yapıya dönüşmesiyle ortaya çıkan sözlü
iletişim, insanların konuşarak duygu ve düşüncelerini başkalarına aktarmasına
yaramaktadır. Zamanla ve yaşanılan sosyal olaylarla güncellenen ve gelişen
sözlü iletişim, günümüzde gelişen teknolojiyle birlikte farklı araçlarla da
kullanılmaktadır. Birçok özelliği bulunan sözlü iletişimin, kullanım yeri, zamanı
ve etkinlik derecesi bakımdan birçok avantajı ve dezavantajı bulunmaktadır.
•İnsanlar, sözün kalıcı hâle gelebilmesi amacıyla zamanla yazılı iletişimi de
ortaya çıkarmışlardır. Yazısal kod ve araçlarla yapılan yazılı iletişim, sözü
koruyan ve kaybolmasını önleyen de bir özelliğe sahiptir. Birçok alanda
kullanılan yazılı iletişim, çok sayıda düşünüre göre insanoğlunun en büyük
buluşlarından biri olarak kabul edilmektedir. Sözlü iletişimin olduğu gibi yazılı
iletişimin de birçok özelliği ile avantajları ve dezavantajları bulunmaktadır.
•GÜNDELİK YAŞAM SÖZLÜ İLETİŞİMİNDE DİKKAT EDİLECEK HUSUSLAR
•Sözlü iletişim esnasında dikkat edilmesi gereken birçok faktör bulunmaktadır.
Bunların başında dil gelmektedir. Sözlü iletişim esnasında seçilen kelimelerin
öneminden ziyade, bunların hedef kitle tarafından anlaşılıyor olması
gerekmektedir. Aynı zamanda yaşanılan toplumun diline hâkim olmak da
sözlü iletişim için hayati önem taşımaktadır.
•Sözlü iletişimi etkili kullanmak isteyenlerin aynı zamanda diksiyona da önem
vermeleri gerekmektedir. Duygu ve düşünceleri uygun ve düzgün bir şekilde
hedef kitleye ulaştırmak, sözlü iletişimde dikkat edilecek önemli diğer bir
unsurdur.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 14


Günlük Yaşamda Sözlü İletişim

DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Özellikle ilk çağlarda insanların birlikte yaşamalarını ve sosyalleşmelerini
sağlayan en önemli olgu nedir?
a) Toprak
b) Tarım
c) İletişim
d) Korku
e) Din

2. Aşağıdakilerden hangisi ‘sözlü iletişim biçimleri’ arasında yer almaz?


a) Ünlem
b) Kabullenme
c) Açıklama
d) İtaat
e) Emir

3. Aşağıdakilerden hangisi kitle iletişim araçlarının gelişimiyle ortaya çıkan


sonuçlardan biri değildir?
a) İletişimin toplumsal ve sosyal kullanım alanı genişlemiştir.
b) Ülkelerin, toplumların düşünce sınırları artmıştır.
c) Toplumsal gelişmeye katkı sunmuştur.
d) Ülkelerin ve toplumların bağımsızlığını sağlamıştır.
e) Toplumsal değişimlere neden olmuştur.

4. Sözlü iletişim sürecinde delil veya varsayımlardan elde edilen sonuç ya da


hükümlere ne denir?
a) Anlam çıkarma
b) Statik değerlendirme
c) Genelleme
d) Bildirim
e) Açıklama

5. Aşağıdakilerden hangisi sözlü iletişimin özellikleri arasında yer almaz?


a) Sadece resmî olur, gayriresmî olmaz.
b) Kültürle biçimlenir.
c) Doğrudan ve dolaylı gerçekleşebilir.
d) Argo ve esprilerle kullanılabilir.
e) Soyut ve somut anlamlar yüklenebilir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 15


Günlük Yaşamda Sözlü İletişim

6. Aşağıdakilerden hangisi sözlü iletişimin dezavantajlarından biri değildir?


a) Yazıya göre yanlış anlaşılma ihtimali daha fazladır.
b) Söylenen mesaj zamanla unutulabilir.
c) İletilen mesaj değişikliğe uğrayabilir.
d) Politika ve stratejilerle ilgili kalıcı ve uzun süreli iletişimler için uygun
değildir.
e) Geri bildirim alma süresi oldukça uzundur.

7. Aşağıdakilerden hangisi yazılı iletişimin taşıması gereken özelliklerden biri


değildir?
a) Planlanmadan yazılmalıdır.
b) Kısa ve amaca uygun olmalıdır.
c) Dil bilgisi kurallarına uygun olmalıdır.
d) Doğru ve güvenilir veriler içermelidir.
e) Açık, net ve anlaşılır olmalıdır.

8. Aşağıdaki maddelerden hangisi sesin ulaşmadığı veya zorlandığı


uzaklıklara iletişim kurmada yazılı iletişimin, sözlü iletişime göre üstün
özellikleri arasında yer almaz?
a) Daha anlaşılırdır.
b) Daha kalıcıdır.
c) Daha güvenilirdir.
d) Daha zahmetsizdir.
e) Daha gayriresmîdir.

9. Aşağıdakilerden hangisi genel olarak yazılı iletişimin avantajlarından biri


değildir?
a) Arşivlenebildiği için kalıcıdır.
b) Anlık karşılık verilebilir.
c) Belge özelliğinden dolayı delil olarak kullanılabilir.
d) Hata oranı çok azdır.
e) Kolay bir şekilde çoğaltılabilir.

10. Sözü üretirken, duygu ve düşünceleri doğru, uygun ve eksiksiz olarak ve


kullanılan sesin hakkını vererek yapılan konuşma sanatına ne denir?
a) Sözlü iletişim
b) Empati
c) Diksiyon
d) İkna
e) Alımlama

Cevap Anahtarı

1.c, 2.b, 3.d, 4.a, 5.a, 6.e, 7.a, 8.e, 9.b, 10.c

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 16


Günlük Yaşamda Sözlü İletişim

YARARLANILAN KAYNAKLAR
Aristoteles (2016). Retorik. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları.
Balcı, F. Ve Gergin, N. (2008). Medya ve Çocuk: Medyadaki Şiddetin Çocuklara
Etkisi. Y. G. İnceoğlu ve N. Akıner (Ed.), Medya ve Çocuk Rehberi içinde (s.
145‐170). Konya: Eğitim Kitabevi.
Cüceloğlu, D. (2004). Yeniden İnsan İnsana. İstanbul: Remzi Kitabevi.
Çamdereli, M. (2008). İletişime Giriş. İstanbul: Dem Yayınları.
Ecevit, M. F. (2003). Kitle İletişimi, İletişim ve Toplum. U. Demiray (Ed.), Meslek
Yüksekokulları İçin Genel İletişim içinde (s. 87‐114). Ankara: Pegem A
Yayıncılık.
Eriş, U. (2012). Sözel İletişim. E. N. Orhon ve U. Eriş (Ed.), İletişim Bilgisi içinde (s.
20‐45). Eskişehir: Anadolu Üniversitesi Yayınları.
Fidan, M. (2009). İletişim Kurmak İstiyorum. Konya: Tablet Kitabevi.
Gökçe, O. (2003). İletişim Bilimine Giriş. Ankara: Turhan Kitabevi.
Güneş, A. (2011). Kişilerarası İletişim Sürecinde Beden Dili Kavramı ve Rolü Üzerine
Kuramsal Bir Çalışma. NWSA, 6(2), 706‐730.
Güngör, N. (2011). İletişime Giriş. Ankara: Siyasal Kitabevi.
Gürüz, D. ve Eğinli, A. T. (2008). Kişilerarası İletişim, Bilgiler‐Etkiler‐Engeller.
Ankara: Nobel Yayın Dağıtım.
Işık, M. (2004). Sizinle İletişebilir miyiz?. Konya: Eğitim Kitabevi.
Kaypakoğlu, S. (2008). Kişilerarası İletişim, Cinsiyet Farklılıkları Güç ve Çatışma.
İstanbul: Derin Yayınları.
Lazar, J. (2009). İletişim Bilimi. Cengiz Anık (Çev.), Ankara: Vadi Yayınları.
Logan, R. K. (2010). Yazı ve Alfabe Etkisi. D. Crowley‐P. Heyer (Ed.), İletişim Tarihi,
Teknoloji‐Kültür‐Toplum içinde (s. 99‐116). Berkay Ersöz (Çev.), Ankara:
Phoenix Yayınevi.
Milli Eğitim Bakanlığı (2015). Etkili İletişim. Ankara: Mesleki Gelişim.
Olkun, E. O. (2017). Haber ve Güven. Konya: LiteraTürk.
Urhan Torun, B. (2018). Sözsüz İletişim. Konya: LiteraTürk.
Yüksel, A. H. (2008). İletişimin Tanımı ve Temel Bileşenleri. U. Demiray (Ed.), Etkili
İletişim içinde (s. 2‐43), Ankara: Pegem Akademi.
Yüksel, A. H. (2015). Etkili İletişimde Konuşma ve Dinleme. E. Eroğlu ve A. H. Yüksel
(Ed.), Etkili İletişim Teknikleri içinde (s. 106‐141). Eskişehir: Anadolu
Üniversitesi Yayınları.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 17


ÇALIŞMA YAŞAMINDA SÖZLÜ
İLETİŞİM

•Çalışma Kavramı
İÇİNDEKİLER

•Çalışma Yaşamında İnsan İlişkileri


•Çalışma Yaşamında Sözlü İletişim SÖZLÜ İLETİŞİM VE
•Çalışma Yaşamında Karşılaşılan
İletişim Engelleri HİTABET
•Çalışma Yaşamında Sözlü Doç. Dr. Zekiye TAMER
İletişimin Etkinliği
•Sözlü İletişimin Çalışma Yaşamına GENCER
Etkisi

• Bu üniteyi çalıştıktan sonra;


• Çalışma kavramı ve kurumsal yapıları
yakından tanıyabilecek,
• Çalışma yaşamında insan ilişkilerinin
önemi hakkında bilgi sahibi
HEDEFLER

olabilecek,
• Sözlü iletişimin çalışma yaşamındaki
önemi ve biçimlerini kavrayabilecek,
• Çalışma yaşamında karşılaşılan
iletişim engellerinin neler olduğunu
öğrenebilecek,
• Çalışma yaşamında sözlü iletişim
sayesinde iletişim engellerinin
azalacağı hakkında bilgi sahibi ÜNİTE
olabilecek,
• Motivasyon, bağlılık ve verimlilik gibi
kavramların çalışma yaşamında sözlü
iletişim açısından önemini
kavrayabileceksiniz.
5
© Bu ünitenin tüm yayın hakları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi’ne aittir. Yazılı izin alınmadan
ünitenin tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, yayımı, çoğaltımı ve
dağıtımı yapılamaz.
Çalışma Yaşamında Sözlü İletişim

Çalışma Kavramı
ÇALIŞMA YAŞAMINDA SÖZLÜ İLETİŞİM

Çalışma Yaşamında İnsan


İlişkileri
Biçimsel (formal) İletişim
Çalışma Yaşamında Sözlü
İlişkileri
Biçimsel Olmayan (informal)
İletişim
Çalışma Yaşamında
Karşılaşılan İletişim Engelleri
İş Tatmini ve Sözlü İletişim
Çalışma Yaşamında Sözlü
İletişim Etkileri
Motivasyon ve Sözlü İletişim
Sözlü İletişimin Çalışma
Yaşamına Etkisi
Kurumsal Bağlılık ve Sözlü
İletişim

Verimlilik ve Sözlü İletişim

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 2


Çalışma Yaşamında Sözlü İletişim

GİRİŞ
İletişime duyulan temel ihtiyaç bireyin tüm yaşam alanlarında etkileşim,
paylaşım, bilgiye erişim gibi birçok konuda kendini göstermektedir. Mübadele
sürecinde etkin olmak isteyen bireyin, dâhil olduğu çalışma yaşamı da bu
alanlardan biridir. Sosyal hayatta başarılı olmanın şartlarından birinin iletişim
ihtiyacının karşılanması olduğu gibi, özel hayat ve iş hayatında da durum böyledir.
Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisinde en temel ihtiyaç olarak betimlenen yeme,
içme, barınma gibi ihtiyaçların karşılanması “para” veya para yerine geçecek
değerli kıymetlere sahip olunmakla mümkündür. Bunları elde etmenin,
kazanmanın tek yolu ise fiziksel veya zihinsel aktiviteler gerçekleştirmektir. Tarih
boyunca toprağı ekerek buğday kazanan insan, bir başkası ile değiştirmek suretiyle
arpa kazanmıştır. Daha sonra Sanayi Devrimi ve makineleşmenin ardından
teknolojik gelişmelerle birlikte, süreç kıymet değer ifadesi olan para ile
yönetilmeye başlanmıştır.
Kitle üretimine geçişle yaşanan fabrikaların gelişmesi, ofis veya büro
ortamlarının doğması, insanların bir arada para kazanmasını sağlamıştır. Tarım
toplumundan sanayi toplumuna geçişle birlikte kalabalık gruplar şeklinde üretim
yapılan ortamlarda çalışmaya başlayan insan için iletişim ve etkileşim süreçlerini
yönetmek zaruri hâle gelmiştir. Sosyal hayatın en önemli destekleyicilerinden biri
olan iş yaşamında yaşanan olumlu ve olumsuz tüm deneyimler, birey hayatını
yakından etkilemektedir. Bu bağlamda iş yaşamındaki huzur, güvenilir ortam ve
diğer iş arkadaşlarıyla kurulan doğru iletişim biçimleri iş tatminini sağlamaktadır.
İş tatmini ve iş doyumu kavramlarıyla ifade edilen mutlu çalışma
zamanlarının temelinde yatan iletişim türü sözlü iletişimdir. Çünkü iletişimin diğer
türlerinden olan yazılı iletişim, iş hayatında çoğunlukla resmî ve bürokratik işler
için kullanılırken, sözlü iletişimin kullanımı daha çok gündelik işlere uygundur.
Sözlü iletişim, insanlar arasındaki ilişkiyi düzenlediğinden ve etkili iletişim sürecinin
temelinde yer aldığından çalışma yaşamında da önemli bir yere sahiptir.

ÇALIŞMA KAVRAMI
İnsanların temel ihtiyaçları arasında bulunan ve hayatlarının devamlılığını
sağlayan çalışma, bir eylemde bulunma, bunların sonucunda “gelir” elde etme
ancak çalışmak ile mümkündür. Çalışma kavramına yönelik birçok tanım
bulunmaktadır. Çalışma kavramının kökenine bakıldığında eski Yunanlılar ve
Romalılar çalışma kavramını “acı”, “yorgunluk” ve “zahmet” anlamlarında
kullanmışlardır (Lordoğlu ve ark., 1999). Bir dizi hiyerarşik eylemde bulunarak
Çalışma yaşamına dâhil üretilen iş süreçlerinde ve çalışma yaşamında katlanılan zahmeti ifade eden bu
olmak, bireyin hayatını tanım dışında sosyal bilimlerde ise çalışma kavramı, genel olarak özel bir amaç için
asgari düzeyde idame etkinliklerin gerçekleştirilmesi zihinsel ve/veya fiziksel güç harcama anlamına
ettirebilmesi için
gelmektedir (Önver, 2017). Bir güç harcayarak karşılığında yaşamsal süreçlerin
olmazsa olmaz
şartlardan biridir. devamlılığı için maddi anlamda para ve sosyal anlamda güvence elde edilen
çalışma kavramı, insanoğlu var olduğu sürece olmaya devam edecektir. Bu süreç
devam ederken de bir arada iş yapan bireylerin dâhil olduğu çalışma kavramının

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 3


Çalışma Yaşamında Sözlü İletişim

manası ve ehemmiyetine bakıldığında, tarihsel süreçte ekonomik ilerlemeyle


birlikte gelişen ve her toplumun kuralları, inanışları ve onlar için önemli olan
değerleri tarafından belirlenmektedir.
“Çalışma”; geçmişi insanlığın ortaya çıkmasına kadar uzanan, hayatın
devamlılığı için önemli bir toplumsal faaliyet olup insan hayatının en önemli
alanlarından biridir (Tınar, 1996). İhtiyaçlar hiyerarşisinde belirtilen kendini
gerçekleştirme aşamasının temel şartı, çalışmak ve para kazanmaktır. Burada
bahsedilen bireysel olmaktan ziyade toplumun tamamını ilgilendirmektedir. Kamu
veya özel sektör düzeyinde üretim yapan, değer katan her bir çalışan hem bireysel
ihtiyaçlarını giderme hem de ülkenin gelişmişlik düzeyine katkı sağlama amacı
gütmektedir.
Toplumsal olmanın yanı sıra çalışma; insanlar açısından maddi bir kaynak
elde etme aracı olarak da anlam bulmaktadır. Ancak toplumsal yaşamda insanın
statü ve saygınlık elde etmesi açısından oldukça değer katmakta, bununla birlikte
psikolojik, sosyolojik açıdan da önem taşımaktadır. Çalışma, insanlara birçok
yönden yarar sağlayan araç olma konumuna sahip olduğundan kavramsal olarak,
beden ve düşünme gücünün ortaya konulmasının karşılığında gelir elde etmenin
daha ötesinde bir hâle gelmektedir. Kumaş ve Fidan tarafından belirtildiği gibi
insan hayatında çalışma, insanın tatmine ulaşmasında oldukça fazla bir yere sahip
olmaktadır (2005). Hayatta kalmak, geçim sağlamak ve sosyal anlamda kariyer
Toplumsal yaşamda edinerek kendini gerçekleştirmek isteyen birey, kaçınılmaz olarak bazı psikolojik ve
insanın statü ve saygınlık
sosyolojik baskılar ve hırslarla da bürünerek çalışma yaşamına devam etmektedir.
kazanması için çalışması
şarttır. Çalışma pratikleri sektöre göre kamu ve özel sektör olmak üzere iki başlık
altında incelenir. Kamu sektöründe temel amaç özel teşebbüslerde olduğu gibi kâr
elde etmek değildir. Kamu hizmeti kullanıldığı yere göre anlamı değişen, esnek bir
kavram olarak görülür ve “devlet veya diğer kamu tüzel kişileri tarafından veya
bunların gözetim ve denetimleri altında genel, kolektif ihtiyaçları karşılamak, kamu
yararını sağlamak için kamuya sunulmuş devamlı ve muntazam faaliyetler” olarak
tanımlanır (Onar, 1966). Özel sektör denilince, özgür girişim anlaşılmaktadır.
Özgür girişim, özgür bir şekilde sermaye tedarik etmek ve bu sermayeyi dilediği
gibi kullanmak anlamına gelir. Elbette, bu girişimi de sınırlayan bazı yasalar
bulunmaktadır. Ancak, özel sektör yönetimde, finansmanda, üretimde ve
denetimde özgürlüğe sahiptir. Özel sektör yöneticilerinin çevreyi algılamaları ile
kamu sektörü yöneticilerinin çevresel algılamaları arasında farklılık bulunmaktadır
(Fletcher ve Baldry, 2000). Özel sektörün çevre algılaması rekabet odaklıdır. İşe
göre çalışma denildiğinde ise aklımıza kasiyerlikten yöneticiliğe kadar birçok iş kolu
gelmektedir. Çalışanlar işyerlerinde asistan, şef, yönetici, halkla ilişkiler uzmanı,
operatör gibi bulunduğu sektöre göre değişen birçok alanda çalışma
sağlamaktadırlar. Kurum türleri ise genel bütçeli kurumlar, özel bütçeli kurumlar,
sosyal güvenlik kurumları, düzenleyici ve denetleyici kurumlar gibi alt başlıklara
ayrılırlar.
Var olduğundan bu yana hayatta kalabilmek için sürekli çalışan insan, Sanayi
Devrimi’nden önce kendi tarlalarını ekip biçmiş ve ona bağlı yaşamış fakat

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 4


Çalışma Yaşamında Sözlü İletişim

toplumsal yaşamda bir dönüm noktası olan Sanayi Devrimi’nden sonra ise
makinelere bağımlı bir hâle gelerek hayatını bu işleyişe göre organize etmiştir.
Diğer bir ifadeyle, “çalışmanın” tanımı da Sanayi Devrimi ile birlikte buna paralel
olarak değişmiştir. Yani tarım toplumundan sanayi toplumuna geçişle birlikte
çalışma yaşamında da birçok değişiklikler yaşanmıştır. Bunlardan en önemlisi de iş
ortamlarındaki insan ilişkilerinin düzenlenmesi ve yönetilmesi noktasında yaşanan
değişikliklerdir. Bu bölümde çalışma yaşamında insan ilişkilerini düzenleyen sözlü
iletişimin önemi anlatılmıştır.

ÇALIŞMA YAŞAMINDA İNSAN İLİŞKİLERİ


Gelişen ve bununla birlikte değişen toplum hayatındaki değişiklikler sonucu
günümüz insanı, geçmişe göre birçok sayıda birey ile ilişki kurmaktadır. Söz konusu
bu ilişkilerin zayıf olması, insanda huzursuzluk ve moral düşüklüğü yaratmaktadır.
İnsanın çalışma yaşamında mutlu olabilmesi iletişim biliminin gelişmesine bağlıdır.
Her ne kadar otomasyon sistemleri gelişmiş olsa da iş hayatında çalışan insan
kaynağının fazla olması, çalışma yaşamındaki ilişki kurma, yönetme ve sürdürmeyi
de gerekli kılmaktadır.
Çalışma yaşamında en İnsanların hareket biçimleri ve insanları daha verimli bir çalışmaya götüren
önemli sermaye insan nedenler insan ilişkileri ile açıklanabilir. Yönetimi oluşturan sermaye, teknoloji ve
kaynağıdır.
insan gücüdür. Söz konusu bu üç unsurun birbirleri ile uyumlu bir şekilde
değerlendirilmediği yönetimlerin verimliliğinden bahsedilemez ve yönetimlerden
umulan amaçlar gerçekleşemez (Tortop, 1982). Sermayenin doğru yönlendirilerek
yatırımın yapılmasının dışında, etkili teknolojiye dayalı otomasyon sistemlerinin
kurulması bir iş ortamının üretimini sağlıklı sürdürmesine yeterli olmamaktadır.
Bütün bunları yöneten, ilişkileri düzenleyen ve üretim sonrası satış‐pazarlama‐
müşteri ilişkileri gibi süreçleri yöneten insan gücüdür.

•Örneğin, Sanayi Devrimi'nden önce tekstil, gıda vb. birçok


Örnek

alanda sınırlı sayıda üretim küçük atölyelerde yapılmakta


iken, büyük fabrikaların kurulması ile seri üretime
geçilmiştir. Ancak insan gücüne olan ihtiyaç devam
etmektedir.

Bu bağlamda, insana yapılan yatırım bir iş ortamının en önemli yatırımıdır.


Çünkü insan kaynağının gücü sermayenin gücünü etkilemektedir. Her bir çalışan
zaman içerisinde kurumsal hafızaya sahip olacağından ve uzmanlaşacağından
etkileşime ve iletişime dayalı bir insan kaynağı politikası yürütmek zorunlu hâle
gelmiştir.
İnsan kaynağının yadsınamaz önemi dikkate alındığında, tüm politikaların
verimliliği artıracak şekilde dizayn edilmesi sürecinde personelin rolünün ne denli
büyük olduğu görülmektedir. Çünkü günümüz şartlarında çalışma alanında
ilişkilerde yaşanan olumsuzluklar iş verimliliğini düşürmektedir. Bu sebeple insan
ilişkilerinin iyi olmasıyla çalışma ortamındaki çatışmalar olabildiğince ortadan
kaldırılarak çalışma yaşamında uyumlu ilişkiler kurulması sağlanacaktır.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 5


Çalışma Yaşamında Sözlü İletişim

İnsanları çalışmaya zorlayan unsurların para ve diğer maddi çıkarlar olarak


görülmesi, iletişim biliminin gelişmesi ve önem kazanmasıyla birlikte ortadan
kalkmaya başlamıştır. Kurumun ya da birimin lideri konumundaki yöneticisi,
üretim unsurlarının uyumlu ve etkin bir şekilde kullanılması açısından, emek
unsuruna gereken değeri vererek çalışanların örf, adet, inanış karakterlerini
bilmek zorundadır. İşin veriminin azalması, disiplinin bozulması, geçimsizliğin
başlaması, örgütteki huzursuzluğun çoğalması, iş yerindeki çalışanların birbirleri ile
ilişkileri iyi düzenlemediği zaman ortaya çıkması kaçınılmaz bir durumdur. Bu
açıdan lider konumunda olan yöneticinin, astlarını ve astlarının birbirleriyle
ilişkilerini iyi tanıması gerekir.

ÇALIŞMA YAŞAMINDA SÖZLÜ İLETİŞİM


Kendisi tek başına güçlü bir bağ kurma aracı olan iletişim, beklenilen ve
umulan amaçlar yönünde, insanlar arasında haberleşmeyi sağlamak ve insanlar
arasında anlamları ortak kılmak şeklinde misyonlara sahiptir. İletişimin bu misyonu
çalışma yaşamında, grupların ve birimlerin arasında yaşanan bilgi akışlarını
düzenlemektedir. Çalışma yaşamında iletişim ise Arklan ve Taşdemir (2010)
tarafından yapılan çalışmada ifade edildiği gibi; mevcut kurum yapısına ve
kültürüne bağlı olarak kurum içerisinde mesajların aktarılması, alınması sürecidir
ve literatürde birçok çalışmada genel geçer bir şekilde, çalışma yaşamında sözlü
iletişimin biçimsel (formal) ve biçimsel olmayan (informal) iletişim şeklinde
kullanım biçimleri olduğu bilinmektedir.

Biçimsel (Formal) İletişim


Biçimsel iletişim formal yani resmî olan süreçlere karşılık gelen sözlü iletişim
ile desteklense de daha çok yazılı iletişimin kullanıldığı örgütsel iletişim sürecidir.
Biçimsel (formal) iletişim sistemi çoğunlukla örgütteki hiyerarşik yetki düzeniyle
Biçimsel iletişimin ilgilenerek, bürokrasiyi düzenlemektedir. Her kurumsal iş ortamının hiyerarşik bir
temeli yazıya biçimde ast‐üst ilişkilerini düzenleyen yapılanması olmasından yola çıkarak, bu
dayandığı için, resmî yetki‐ emir‐ komuta zincirinin biçimsel iletişimin nasıl olması gerektiğine karar
ve bürokratik tüm
verdiğini söylemek doğru olacaktır. Bir iş ortamının büyüklüğü, üretim kapasitesi
işlerin yapılması
açısından vazgeçilmez ve kurumda çalışan personel sayısına bakılmaksızın bazen resmî bazen de
iletişim türüdür. gayriresmî biçimde ilişkileri düzenleyen hiyerarşik ortam, iş hayatının olmazsa
olmazıdır. Bu yapıda, biçimsel (formal) iletişim sistemi, örgüt içerisindeki ve
organizasyonun çevresi arasındaki enformasyon akışını sağlayan kanalları ifade
etmektedir. Her çalışanın ve kuruma ait her üyenin bu yapı içerisinde
diğerlerinden farklı biçimsel bir rolü ve statüsü bulunmaktadır.
Kuruma ait tüm tarafların ve parçaların arasındaki dolaşan bilgilerin büyük
bir miktarının süzgeçten geçirilmesi eğilimi taşıyan biçimsel (formal) iletişim, etkin
bir yönetimin olması için, iletişim kanallarında, bilgilerin serbestçe dolaşımına izin
verecek biçimde, açık bir sisteme ihtiyaç duymaktadır. Bu sistem ne kadar açık ve
şeffaf olursa iş yapma biçimleri o kadar akıcı ve çatışmasız hâle gelmektedir.
Biçimsel iletişim örgütlerde; aşağıdan yukarı doğru iletişim, yukarıdan aşağıya
doğru iletişim, yatay iletişim ve çapraz iletişim olarak dört yönde hareket

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 6


Çalışma Yaşamında Sözlü İletişim

etmektedir (Karcıoğlu ve ark., 2009). Bu iletişim kanallarının her birinin kendine


özgü yapısı ve amaçları bulunmaktadır. Bu yapıdaki biçimlerden biri Yukarıdan
Aşağıya Doğru İletişimdir. Örgütlerde bütünlüğün sağlanabilmesi her şeyden önce
Biçimsel iletişim, etkin yukarıdan aşağıya doğru gelişen otoriteye bağlı ilişkilerin iyi düzenlenmesine
bir yönetimin olması bağlıdır. Yukarıdan aşağıya doğru iletişim, üst yönetim kademesinden en alt
için, iletişim kademelere emir, talimat ve direktiflerin gönderildiği iletişim kanalıdır (Yavuz,
kanallarında, bilgilerin
1972). Bu iletişimin temelini, yöneticinin astlarına gönderdiği emirler
serbestçe dolaşımına
oluşturmaktadır. Bunun tam tersi bir yapılanmayla oluşan Aşağıdan Yukarıya
izin verecek biçimde,
açık bir sisteme ihtiyaç Doğru İletişimde, yöneticiler, çalışanlarına verdikleri işler ve onlardan beklenen
duymaktadır. görevleri izlemektedir. Bunun sağlanmasında yukarıya dönük iletişim
kanallarından yararlanılmaktadır. Söz konusu bu kanallar aracılığıyla
gerçekleştirilen işlere ilişkin bilgi ve raporlar üst yöneticilere aktarılır. İşlerin
amaçlara ve buyruklara uygun biçimde gerçekleştirilip gerçekleştirilmediği
böylelikle takip edilebilir. Bu bağlamda, yukarıya doğru iletişim aşağıdaki bilgileri
içermektedir (Güllüoğlu, 2012):

 Verilen işler ve görevlerle ilgili durum raporları,


 Karar alma veya problem çözmede yardım talepleri,
 Mesai değişiklikleri ve yıllık izinle ilgili olağan talepler,
 Örgüt geliştirmeyle ilgili öneriler.

Yukarıya doğru iletişimin etkili bir şekilde gerçekleştirilebilmesi için kilit rol
yönetimdedir. Aşağıdan yukarıya doğru iletişimin üst yönetim tarafından
desteklendiği örgütlerde, çalışanların kuruma olan bağlılıklarının arttığı
görülmektedir.
Bireysel Etkinlik

• Çalışma yaşamında formal iletişimin önemine vurgu yapan


"söz uçar yazı kalır" özdeyişinde anlatılmak istenen ana fikri
bulmaya çalışınız. Bir arkadaşınızla burada bahsedilen yazının
önemini tartışınız.

Bunların dışında formal iletişim biçimlerinden bir diğeri olan Yatay İletişim;
uzmanlaşma ve farklılaşma büyük kurumlardaki iş yükünün artmasıyla ortaya
çıkmıştır. Bu durum birimler arası ilişkinin ve koordinasyonun önemini ortaya
çıkarmaktadır. Yatay iletişim kanalları bu koordinasyonun ve ilişkinin
sağlanmasında önemli rol oynamaktadır. Karşılıklı olarak kendilerini alakadar eden
konularda aynı kademede bulunan çalışanların üst kademeye başvurmaksızın iş
birliği yapmaları durumunda gerçekleşen iletişim biçimine yatay iletişim ismi
verilmektedir. Yatay iletişimin amacı bilgi sağlamanın yanı sıra çalışanlara destek
vermek ve kurum çalışmalarını koordine etmektir (Arklan ve Taşdemir, 2010).

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 7


Çalışma Yaşamında Sözlü İletişim

Özetle, yatay iletişim kanalları, benzer konumlardaki yönetici ve


personellerin iş birliği yapmalarına katkıda bulunmaktadır. Böylece örgütsel
iletişim belli kalıplardan uzaklaştırılarak daha yalın ve etkin bir hâl almaktadır.
Son olarak Çapraz İletişim ise örgüt içerisindeki hiyerarşinin farklı düzeydeki
bölümlerinin, basamak olarak farklı kanalları kullanmadan gerçekleştirdikleri
iletişim biçimidir. Olağanüstü durumlarda kısa sürede gereken iş birliğinin
sağlanmasında önem taşıyan çapraz iletişim, karmaşık ve çoğu kez uzun olan dikey
kanalların sakıncalarının giderilmesi için oldukça işlevseldir (Genç, 2004). Bilgi alış
verişi amacıyla kullanıldığında, özellikle büyük ve karmaşık örgütlerde, oldukça
faydalıdır. Ancak yöneticilerin başka birimlerdeki bireylere emir vermesi söz
konusu olduğunda yetki karmaşası yaşanması kaçınılmazdır (Güllüoğlu, 2012).
Etkin bir çapraz iletişimin varlığı, çalışanlar ve yöneticilerin kurum içerisinde ortak
bir iletişim kurma becerilerini geliştirmektedir.

Biçimsel Olmayan (Informal) İletişim


Biçimsel iletişimden farklı olarak sadece resmî değil, aynı zamanda resmiyet
dışında kalan kişiler arası iletişim biçimini de kapsamaktadır. Çalışma yaşamında
iletişimin diğer bir boyutu olan biçimsel olmayan (informal) iletişim; çalışanların
ortaya çıkardıkları biçimsel olmayan gruplar ve bu gruplar arasında ortaya
çıkmıştır. Eskiden biçimsel olmayan iletişim türü iş hayatı açısından, kurumsal
iletişim ortamını tehdit eden ve kurum çalışanlarının çalışma performanslarını
etkileyen tehlikeli ve kalıcı olmadığından geçersiz bir durum olarak
algılanmaktaydı. Ancak biçimsel olmayan iletişim daha sonraları kurumsal
Informal iletişimin en iletişimin bir parçası olarak algılanmaya başlanarak iş hayatında önem kazanmıştır.
önemli özelliği hem
Resmî süreçleri düzenleyen ve kargaşanın oluşmasını engelleyen biçimsel
resmî hem de
gayriresmî süreçlerin iletişimin boşluklarını doldurmakta olan bu iletişim türü, biçimsel iletişimin
yönetilmesinde işlemesinin olanaklı olmadığı durumlarda harekete geçmek suretiyle meydana
kullanılmasıdır. gelmekte ve çalışanların sosyal ilişkilerinin doğal bir neticesi olmaktadır. Daha çok
sözlü iletişimin kullanıldığı iş ortamlarındaki sosyal ilişkilerde ve çalışma yaşamında
etkili bir iletişim ortamının oluşması için yapılması gereken ilk şey, söz konusu bu
biçimsel iletişimin kontrol altına alınmasıdır. Bu doğrultuda da atılması gereken ilk
adım dedikodunun mümkün olduğunca önlenmesidir. Önlenmesi için ise öncelikle
çıkış noktasının belirlenmesi gerekmektedir (Arklan ve Taşdemir, 2010). İş
ortamında kimin başlattığı belli olmayan ancak hızlı bir biçimde yayılarak olumsuz
sonuçlar, bazen işten ayrılmalara kadar varan dedikodu veya dezenformasyon gibi
istenmeyen durumların yaşanması olasıdır. Ancak insana dayalı olan bu sosyal
sistemlerde, iletişimin iyi yönetilmesi bu bahsi geçen olumsuz durumları azaltacak
veya sonuçlarından doğacak zararları önleyici bir rol üstlenecektir.
Biçimsel olmayan (informal) iletişim doğal olarak ortaya çıktığı için,
çalışanların motive olmalarındaki etkisi bakımından biçimsel (formal) iletişimden
daha önemli bir görev üstlendiği gerçeği de unutulmaması ve örgütlere sağladığı
yararların aşağıdaki şekilde bilinmesin de yarar vardır (Güllüoğlu, 2012):

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 8


Çalışma Yaşamında Sözlü İletişim

 Biçimsel olmayan iletişim, örgütün iletişim gereksinimini karşılamak


bakımından, örgütteki iletişim yükünün büyük bir kısmını taşıyarak
biçimsel iletişime yardımcı olur ve onu tamamlar.
 Biçimsel olmayan iletişim, örgütte birlik ruhunun gelişmesini ve örgüt
Informal iletişim doğal
olarak ortaya çıktığı çalışanlarının moralini sağlamaktadır. Bu yolla kuruma olan bağlılık
için, çalışanların artmaktadır.
motive olmalarındaki  Biçimsel olmayan iletişim iyi bir şekilde kullanılırsa, yöneticiler için etkili
etkisi bakımından bir yönetim aracı olabilir.
formalden daha  Biçimsel olmayan iletişim, dilek ve şikâyetlerin yöneticilere bildirilmesinde,
önemlidir.
aşağıdan yukarıya doğru etkin bir aracıdır.
 Biçimsel olmayan iletişim, örgütün çevresinde gerçekleşen değişiklikleri
gerektiği zamanda haber almasını ve değişen koşullara uymak için
içyapısında gerekli değişiklikleri sürekli ve etkin bir biçimde yapmasını
sağlar.
 Örgütlerde bazı önemli kararların alınmasında biçimsel olmayan iletişimin
oldukça katkısı vardır.
 Örgütlerde takım çalışmasına ve görevlerin etkin ve verimli bir şekilde
yerine getirilmesine biçimsel olmayan iletişimin katkısı azımsanmayacak
kadar fazladır.

ÇALIŞMA YAŞAMINDA KARŞILAŞILAN İLETİŞİM


ENGELLERİ
İş ortamlarında koordinasyon, iş birliği ve kontrol işlevinin gerçekleşmesini
sağlayan kurumsal yapının oldukça önemli olan ögelerinden birinin iletişim olduğu
aşikârdır. Bazı kurumsal yapılarda özellikle şahıs sermayesine dayalı yönetilen
kurumlarda, iletişim sürecinin istenildiği düzeyde tam ve etkili olarak işlediği
söylenemez.
Örnek

•Kurumun üst yöneticilerinin duruş ve tavırları çalışma yaşamında


önemli bir belirleyicidir. Örneğin, özel kurumlardaki işe alım ya da
işten çıkarılma biçimi ile kamu kurumlarındaki birbirinden
farklıdır. Bu çalışanlar ve yöneticiler arasındaki iletişim sürecini de
etkileyen önemli bir durumdur.

Kurumlarda istenildiği düzeyde etkili bir iletişim sağlanabilseydi, kurum


içerisindeki çatışmalar ve kurumsal başarısızlıkların ortaya çıkması mümkün
olmazdı. Günümüzde birçok kurumun başarısızlığından ya da kurumlarda ortaya
çıkan çatışmalardan, huzursuzluklardan söz ediliyorsa, bu durumun temelinde
yatan şey kurum içerisinde etkin bir iletişim ortamının olmamasıdır. Çünkü etkili
bir iletişim ortamının oluşmasını engelleyen birçok etken söz konusu olmaktadır.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 9


Çalışma Yaşamında Sözlü İletişim

Genel olarak mesajın içeriği ve iletişimde kullanılan dil vb. temel iletişim
sürecindeki ögelerde ortaya çıkan sorunlar, kurumsal iletişimi olumsuz yönde
etkileyen faktörler arasında gösterilebilmektedir. Ayrıca kişilerin kendi
karakteristik özelliklerinden de kaynaklanan sorunlarla birlikte iletişim sürecinde
birçok engel ve kaza durumu olabilmektedir. Çalışma yaşamının temel
kaygılarından olan çok para kazanma ve kariyer elde etme gibi gayelerle bazen
kişilik özelliklerine ters düşecek şekilde de davranabilen çalışanlar, ast üst ilişki
dengesi kurma ve bu ilişkiyi yönetme amacıyla iletişim kazaları oluşmasına temel
hazırlayabilmektedirler.
O hâlde bir iletişim sürecinin etkili bir biçimde işleyememesine neden olan
faktörlerin bir kısmı teknolojik ve fiziksel nitelikte iken bir kısmının ise
sosyopsikolojik özellik taşımakta olduğunu söylemek doğru olacaktır. İletişimi
engelleyen faktörleri kişisel kaynaklı engeller, dil kaynaklı engeller, fiziksel ve
teknik unsurlardan kaynaklanan engeller, statüden kaynaklanan engeller,
zamandan kaynaklanan engeller, sosyokültürel ve psikolojik kaynaklı engeller
şeklinde özetlemek mümkündür (Karaçor ve Şahin, 2004). Bu engeller hakkında
bilgi vermek gerekirse yine aynı çalışmada ifade edildiği gibi, kişisel kaynaklı
engellerin başında iletişim kuran bireylerin arasında ortaya çıkan güven problemi
gelmektedir. Kaynak ve alıcı konumundaki bireylerin birbirlerine karşı tutumları,
inançları, kişilikleri, önyargıları mesajların gerçek anlamlarından farklı olacak
şekilde değerlendirilmesine ve bu sebeple etkili olmayan bir iletişimin ortaya
çıkmasına neden olmaktadır. Dilden kaynaklanan engeller ise hiç kuşkusuz
iletişimde karşılaşılan en önemli engellerden bir tanesidir. Günümüzde
uzmanlaşmanın yaygınlaşmasıyla ortaya çıkan dil, söz konusu alanda uzmanlaşan
bireyler tarafından anlaşılabilir. O uzmanlık alanı dışında olan bireyler tarafından
söz konusu dil anlaşılamamakta ve kurumsal iletişim etkin bir şekilde
gerçekleştirilememektedir.
Fiziksel ve teknik unsurlardan kaynaklanan engeller; genellikle çevresel
faktörlerin meydana getirdiği gürültü (noise) ve iletişim kanalındaki teknik
aksaklıklar fiziksel ve teknik unsurlardan kaynaklanan engeller olarak ifade
edilebilmektedir. Statüden kaynaklanan engeller de genel olarak dikey iletişim
kanallarından, yukarıdan aşağıya doğru iletişim kanallarının etkili bir şekilde
Çalışma yaşamında etkili
kullanılamamasıyla ortaya çıkan engellerdir. Bu kanalların etkili bir şekilde
iletişim sürecinin
sağlanması ve kullanılamamasıyla astların üstlere ulaşması oldukça zordur.
yönetilmesi, karşılaşılan Bunların dışında zamandan kaynaklanan engeller genellikle kaynak
engellerin minimuma konumundaki bireyi dinlemek için gerekli olan zamanı ayıramamaktır. Böylelikle
düşürülmesi ile
alıcı, kaynağın iletmek istediklerini tam olarak anlayamamaktadır. İletişimde
mümkündür.
kaynak konumundaki insanı dinlemek, ona verilen önemi ve değeri ifade eder.
Kaynak, alıcı tarafından tam anlamıyla dinlenmediğinde ve anlaşılmadığında iki
birey arasında negatif bir etkileşim oluşacaktır. Diğer bir engel olan sosyokültürel
ve psikolojik kaynaklı engeller ise anlam kargaşasından ortaya çıkmaktadır. Yani
sosyokültürel yapı, bireylerin içinde bulundukları, onların alışkanlıklarına,
davranışlarına, bilgi düzeylerine, kişiliklerine, yeteneklerine, alışkanlıklarına ve
iletişim yeteneklerine etki eden önemli faktörlerden bir tanesidir. İnsanların

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 10


Çalışma Yaşamında Sözlü İletişim

kullandığı dil, içinde yaşadıkları ortam ve kültürel değerlere de bağlıdır. Bu


durumun sonucu olarak kelimelere atfedilen anlamların farklılaştığı bir gerçektir.
İletişim sürecinde meydana gelen engelleri ortadan kaldırmak tam olarak
mümkün değildir, ancak iyi bir yönetim ile aza indirgenebilmektedir. Bireyler
kendilerinden kaynaklanan engelleri yok etseler bile, kendi ellerinde olmayan
birçok engelleyici faktör bulunmaktadır. Bu yüzden tamamen ortadan kaldırılması
mümkün olmayan bu engellerin etkili ve doğru iletişim, anlayış, hoşgörü gibi
insancıl ilkelerle azaltılması mümkündür.

ÇALIŞMA YAŞAMINDA SÖZLÜ İLETİŞİMİN ETKİNLİĞİ


Bütün sosyal etkileşimler hiç kuşkusuz sözlü iletişimi de içermektedir. Bir
örgütten ya da gruptan söz edebilmek için etkileşimin olması gerekmektedir.
Örgütler iç ve dış çevre ile etkili bir iletişim kurarak varlıklarını sürdürmektedir.
İletişimin en temel işlevlerinden birinin uyumlaştırma ve eş güdüm olduğu
düşünüldüğünde, örgütsel uyum, görüş ortaklığı ve koordinasyonun sağlanması,
başarılı ve etkili bir sözlü iletişimde gizlidir. Bu doğrultuda örgütteki sözlü iletişimin
değerinin ve öneminin gittikçe arttığını söylemek yanlış olmayacaktır. Örgütte
sözlü iletişimin geliştirilmesine yönelik yönetim kademesindeki kişilere önemli
İletişimi bozan
görevler düşmekte, bu kişilerin iletişim sürecinin daha etkili biçimde işleyişini
engellerin kaldırılması
için belirli koşulların sağlanması ve iyi sonuç elde edilmesi için çalışmalar yapmaları gerekmektedir.
oluşması ve bunu Çalışma yaşamında etkin ve açık bir sözlü iletişimin gerçekleştirilebilmesi
uygulayan bir insan için belirli koşulların oluşturulması gerekmektedir (Yılmaz, 2001). Bu koşulların ilki
kaynağının var olması
Yılmaz tarafından etkin iletişim kanallarının oluşturulması şeklinde ifade edilmiştir.
gerekmektedir.
Burada iletişim sürecinin etkin işlemesi yönetim faaliyetlerinin başarısını
beraberinde getirmektedir. Etkin iletişim kanallarının sağlanmasıyla birlikte
çalışanların o kuruluşu nasıl gördüğü, kuruluş amaçlarının ne olduğu kuruluşun
sosyal sorumluluklarını çalışanların nasıl yorumladıkları, işletmenin çalışanlara olan
yaklaşımlarının ne olduğu ortaya çıkmaktadır. Etkin iletişim kanalları, iletişimi iki
yönlü bir süreç hâline getirir ve böylece kurum çalışanlarının aynı değerleri
paylaştıkları kuruma olan katkıları artar, kurumla özdeşleşmeleri zaman içinde
gerçekleşmektedir.
Yılmaz’a göre ikinci koşul açık ve şeffaf yönetim anlayışının geliştirilmesi,
yani işletmeye olan bağlılığın arttırılması için çalışanlara güven, bağlılık ve adalet
düşüncesi veren, organizasyonlara aktif katılımcı olmalarını sağlayan bir ortam
yaratmak gerekmektedir. Çift yönlü bir iletişimle bilgi akışının sağlandığı açık şeffaf
yönetim anlayışıyla bunu gerçekleştirebilmek mümkündür. Böylece sözlü iletişim
sayesinde;

 Çalışanların kendilerine ve kurumlarına olan güveni çoğalır.


 Güdülenme çoğalır.
 Üst düzey yöneticilerin saygınlığı ve otoritesi çoğalır.
 Öneri ve problemleri hâlletme yeteneği çoğalır.
 Çalışanların kurumlarına olan bağlılık seviyeleri yükselir.
 Çalışanların iş kalitesi ve iş verimliliği artar.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 11


Çalışma Yaşamında Sözlü İletişim

Üçüncü koşul ise katılımcı yönetim anlayışı, yani kurumda sağlıklı işleyen
iletişim süreci, çalışanlar ve çalışanlarla yöneticiler arasında çalışma
demokrasisinin oluşmasını sağlamaktadır. Bu durum işletmede takım çalışmasına
olanak sağlanmasında oldukça önemlidir. Ayrıca iç hedef grupların bilgilendirilmesi
de iletişimin etkililiği açısından gereklidir. İletişim sürecinin sağlıklı bir şekilde
işlemesi, çalışanların kurum amaçlarını gerçekleştirmesini ve çalışanların
bilgilenmelerini sağlamaktadır. Son koşul ise çalışan eğitilmesi ve yabancılaşmanın
önlenmesidir. Böylece, yabancılaşma, çalışanların kurum ve çalışanın çevresi ile
ilişkisini engellediğinden iletişimin etkinliğini azaltmaktadır.
Örnek

•Örneğin, karizmatik bir lider tarafından yönetilen personel takımı ile


bir yönetici tarafından yönetilen takımın hem iş performansı hem de
etkili iletişim sürecini yönetme açısından önemli farklılıklar
gözlenmektedir. Karizmatik lider, takımı doğru yönlendiren kişi iken
yönetici yalnızca yasaları uygulayan kişidir.

SÖZLÜ İLETİŞİMİN ÇALIŞMA YAŞAMINA ETKİSİ


Hayatının büyük bir bölümünü çalışarak geçiren insan için çalışma ve örgüt
ortamı oldukça önemli bir konudur. Çalışma ortamında motivasyonu yüksek olan
insan örgüt için faydalı bir öge hâline gelmektedir. Çalışan bağlılığının artması, işin
kalite düzeyinin yükselmesi ve iş stresinin azalması, iş yerindeki etkili ve başarılı bir
sözlü iletişim süreci ile mümkündür.

İş Tatmini ve Sözlü İletişim


İş tatmini kavramına geniş bir çerçeve içerisinde bakıldığında, çalışanların
kendilerini geliştirme imkânları, sosyal ilişkiler ve iş çevresi gibi birçok faktörlere
ilişkin olumlu bakış açılarının bir sonucu olarak oluşan bir memnun olma durumu
olarak ifade edilebilir. İşten kazanılan maddi kaynaklar, çalışanların birlikte
İş çalışmaktan hoşnut olduğu çalışma arkadaşları ve fayda yaratmanın sağladığı haz,
tatmini, çalışan pers iş tatmini denildiğinde ilk akla gelen şeylerdir (İspir, 2018). İş
onelin performansını
tatmini, çalışan personelin performansını arttırmak için çok önemli bir unsurd
arttırmak için çok ön
emli bir unsurdur. ur.
Belirsizlik bilgi yetersizliğinden kaynaklanır ve sözlü iletişim de genel iletişim
süreci gibi, bilginin paylaşılmasını ve kullanılmasını içermektedir. Rekabet
üstünlüğünün sağlanmasında çalışanlar önemli bir rol oynamaktadır. Örgütlerinin
bu küresel iş dünyasında çalışanlarının iş tatminine oldukça değer vermesi bu
yüzdendir. Örgütlerde çalışanların belirsizliğini azaltarak, onların iş tatminini
olumlu yönde etkilemek için sözlü iletişim faaliyetleri oldukça önem taşımaktadır
(Karcıoğlu ve ark., 2009).

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 12


Çalışma Yaşamında Sözlü İletişim

İnsanlarda, bulundukları grubun bir parçası olma, grup içinde kabul görme,
başkaları ile ilişki içinde olma ve onlar tarafından beğenilme, sevilme gibi bazı
genel ihtiyaçlar bulunmaktadır. Bu bağlamda insanlar kontrol, şefkat ve dâhil
edilme gibi ihtiyaçlarının doyurulması amacıyla birbirleri ile sözlü iletişim
kurmaktadır. Çalışanların iş tatmin düzeylerinin ve örgütlerine olan katkılarının
daha da artması için örgütlerindeki çalışma koşullarından memnun olmaları
gerekmektedir.
Çalışanların çalışma ortamında kendilerinden neler beklendiği, işlerini nasıl
yapmaları gerektiği ve üstlerinin ya da diğer çalışma arkadaşlarının kendileri
hakkında neler düşündüklerini öğrenme olanağı bulmaları için iletişim oldukça
önemlidir. Çalışma yaşamında iletişimin yönetimsel açıdan önemli bir rolü vardır.
Bununla birlikte sözlü iletişim sürecinin çalışanların olumlu tutumlar edinmesinde
de büyük bir rolü bulunmaktadır.
İletişim eksikliği ve yetersizliği örgüt içerisinde olumsuz sonuçlara yol
açmaktadır. Yönetici ile çalışan arasında gerçekleşen sözlü iletişimde iletişim
kanalının açık olması ve iletişimin her iki tarafça istenilen bir seviyede
gerçekleşmesi, çalışanların iş tatminine paralel bir ilişki göstermektedir.

Motivasyon ve Sözlü İletişim


Genellikle motivasyon hakkında düşünüldüğünde, ilk olarak Maslow’un
(1970) ihtiyaçlar teorisi akla gelmektedir. İş motivasyonu için çeşitli tanımlar
yapılmıştır ancak genel tanıma göre iş motivasyonu; “iş ile ilgili davranışı ortaya
çıkarmak ve bu davranışın şeklini, yönünü, sıklığını ve devam süresini belirlemek
için bireyin hem içsel dünyasında hem çevresinde ortaya çıkan enerjik güçlerin bir
seti”dir. Tanıma göre iş motivasyonunun farklı boyutları vardır. Bireyin harekete
geçmesini sağlayan gücün kaynağı olarak motivasyon, içsel ve dışsal olarak iki
boyutta incelenmektedir. İçsel motivasyon, kişinin bir amacı gerçekleştirme
isteğini tetikleyen ya da kişiyi harekete geçmeye teşvik eden içsel güçtür. Dışsal
Bireyin harekete motivasyon kişinin çevresinden kaynaklanan etkileri içermektedir. Dışsal
geçmesini sağlayan motivasyon, teşvik eden tarafından önceden belirlenmiş, karşılıklı olarak bilinen
gücün kaynağı olarak kriterlere göre performans için vaat edilen ödüllere karşılık çalışanın harekete
motivasyon, içsel ve geçmesine sebep olan güç olarak tanımlanabilmektedir. İçsel motivasyon herhangi
dışsal olarak iki bir dışsal ödül olmaksızın davranışsal olarak ortaya çıkar. Dışsal motivasyon ise bir
boyutta
görevin yerine getirilmesi için performansın devamı amacıyla fiziksel bir ödülle
incelenmektedir.
ortaya çıkarılmaktadır (Timuroğlu ve Balkaya, 2016).
İletişim, verimliliği etkileyen birçok değişkenden biri olduğu için, sözlü
iletişimin genellikle verimliliği bir şekilde etkilediği kabul görmüştür. Üstlerin
astlarla ilişkilerinin iyi olması, astların onları sevmelerini ve saymalarını
sağlamaktadır. Üstünü seven ve sayan çalışan, üretim sürecine daha fazla katkı
sağlayarak kendini göstermek istemektedir. Kişilerin kendilerini kabul ettirme
istekleri de bir ihtiyaçtır. Böylece sözlü iletişim yoluyla motivasyon en iyi şekilde
sağlanmış olacaktır. İletişim ve sözlü iletişim becerileri yüksek yöneticiler, iş
görenlerle kurdukları iyi diyaloglar sayesinde onları işlerine rahatlıkla motive
edebilirler.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 13


Çalışma Yaşamında Sözlü İletişim

Kurumsal Bağlılık ve Sözlü İletişim


Çalışma yaşamında yoğun rekabetin yaşandığı günümüzde örgütler hayatta
kalabilmek ve çevreleriyle rekabet içerisinde olabilmek için, sahip oldukları önemli
bir kaynak olan “insan” kaynağını etkin ve verimli biçimde kullanmaları
gerekmektedir. Örgütün istediği doğrultuda ve seviyede hareket etmesi
çalışanlardan beklenmektedir. Bu bağlamda sözlü iletişim iyi organize edilmelidir.
Bağlılık, yüksek derecede bir duyguyu ifade etmektedir. Bir kuruluşa, insana,
fikre, kendimizden daha büyük gördüğümüz bir şeye bağlılık hissetme, yerine
getirmek zorunda olduğumuz bir yükümlüğü anlatmaktadır. Bireylerin örgütlerin
içerisine girme, sadakat duyma ve örgütsel değerlere olan inanç gibi unsurları
kapsayan psikolojik bağlılık ve kendini tam anlamıyla işe verme ise örgütsel bağlılık
olarak ifade edilmektedir.
Çalışanların güvenini ve desteğini kazanmak, örgütlerin varlıklarını devam
ettirebilmeleri açısından oldukça büyük önem taşımaktadır. Yöneticilere bu güveni
kazanmada önemli görevler düşmektedir. Yöneticiler etkili bir sözlü iletişim ortamı
oluşturarak örgütsel başarıya etki eden bu güven ortamının yaratmalıdırlar. Çift
yönlü etkin bir sözlü iletişim ortamının oluşturulmasıyla çalışanların yönetim
politikasını kavrayabilmeleri, yapılan faaliyetleri ve uygulamaları takip
edebilmeleri ve sistem içerisinde engel oluşturan yönler hakkında yönetime
görüşlerini ve fikirlerini iletebilmeleri olanaklı hâle gelecektir.
Kurum içerisinde pozitif ve başarılı sözlü iletişim sayesinde bir değeri
olduğunu anlayan, huzurlu çalışanların oluşturduğu örgütün verimi ve başarısı hiç
kuşkusuz daha yüksek olacaktır.

Verimlilik ve Sözlü İletişim


Verimlilik, en temel anlamıyla; etkin sonuçlar alabilmek ve hayat kalitesinin
yükseltilmesini sağlamak yönündeki gayretlerin tamamıdır. Bu gayretler dar olan
kaynakların akılcı, topluma ve insanlığa faydalı, doğaya saygılı bir biçimde
kullanılmasıdır. Başka bir deyişle; kaynakların etkin bir şekilde kullanılarak oldukça
düşük maliyetle yeterli ve doğru hizmet üretilmesi verimlilik olarak ifade edilebilir.
Geçmişe göre
İnsanın çalışma yaşamında verimliliğinin ve etkinliğinin arttırılması, işine duyduğu
günümüzde iletişimin
memnuniyetinin sağlanması ile mümkün olabilmektedir (Doğan, 2010).
önemi ve değeri iş
dünyası tarafından Sözlü iletişim, örgütlerdeki en temel üretim faktörü olan çalışanların
önem kazanmaya motivasyonunun, yönlendirilmesinin, verimliliğinin ve uyumunun sağlanmasında
başlamıştır. önemli bir rol üstlenmektedir. Geçmişe göre günümüzde sözlü iletişimin önemi ve
değeri iş dünyası tarafından önem kazanmaya başlamıştır.
Sözlü iletişimde gerekli olan, mesajların iyi bir şekilde kodlanması, kanalların
iyi seçilmesi, iletişim sürecinin en etkili biçimde oluşturulması ve yönetilmesidir.
Yöneticilik görevini üstlenen görevliler, sözlü iletişimden yüksek seviyede
yararlanarak, sorunları en aza indirebilir ve verimliliği artırabilirler. Bu nedenle,
çalışma yaşamındaki sözlü iletişimin planlı bir şekilde oluşturulması
gerekmektedir. Örgütlerde, çalışanların yaptıkları işlerin verimliliğini etkileyen

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 14


Çalışma Yaşamında Sözlü İletişim

önemli bir faktör de birbirleriyle ve çevreleriyle haberleşme olanaklarının bulunup


bulunmadığıdır.
Çalışma yaşamında belirsizliğe neden olan önemli faktörlerin en başında
iletişim ve sözlü iletişim olgularının yokluğu, eksikliği ya da yetersizliği gelmektedir.
Belirsizliğin olması ise çalışanlarda işe olan tatminsizlik, kuruma karşı gerçekleşen
Örgütlerde,
güvensizlik, düşük seviyede kurumsal bağlılık ve iş verimliliğinde düşüklüğe yol
çalışanların yaptıkları
açmaktadır. Çalışma yaşamında belirsizliği kontrol edebilme ve onunla başa
işlerin verimliliğini
çıkabilme konusunda ise etkin bir iletişim ortamının sağlanması oldukça önemli bir
etkileyen önemli bir
rol oynayarak etkili bir yönetimsel araç olarak fayda sağlayacaktır.
faktör de haberleşme
olanaklarının bulunup
bulunmadığıdır.
Bireysel Etkinlik

• Yönetimsel bir araç olarak iletişim ve sözlü iletişimin çalışma


yaşamındaki rolü üzerine farklı kaynaklardan araştırmalar
yapınız. Çalışma yaşamında çatışmaya neden olan iletişim
yoksunluğu üzerine düşününüz.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 15


Çalışma Yaşamında Sözlü İletişim

•Kitle üretimine geçişle yaşanan fabrikaların gelişmesi, ofis veya büro


ortamlarının doğması insanların bir arada para kazanmasını sağlamıştır. Sözlü
iletişim, insanlar arasındaki ilişkiyi düzenlediğinden ve etkili iletişim sürecinin
temelinde yer aldığından çalışma yaşamında da önemli bir yere sahiptir.
•ÇALIŞMA KAVRAMI
•İhtiyaçlar hiyerarşisinde belirtilen kendini gerçekleştirme aşamasının temel şartı
çalışmak ve para kazanmaktır. Burada bahsedilen bireysel olmaktan ziyade
Özet

toplumun tamamını ilgilendirmektedir. Kamu veya özel sektör düzeyinde üretim


yapan, değer katan her bir çalışan hem bireysel ihtiyaçlarını giderme hem de
ülkenin gelişmişlik düzeyine katkı sağlama amacı gütmektedir.
•Çalışma pratikleri sektöre göre kamu ve özel sektör olmak üzere iki başlık
altında incelenir.
•ÇALIŞMA YAŞAMINDA İNSAN İLİŞKİLERİ
•İnsanın çalışma yaşamında mutlu olabilmesi iletişim biliminin gelişmesine
bağlıdır. Her ne kadar otomasyon sistemleri gelişmiş olsa da iş hayatında çalışan
insan kaynağının fazla olması, çalışma yaşamındaki ilişki kurma, yönetme ve
sürdürmeyi de gerekli kılmaktadır.
•ÇALIŞMA YAŞAMINDA SÖZLÜ İLETİŞİM
•Kendisi tek başına güçlü bir bağ kurma aracı olan iletişim, beklenilen ve umulan
amaçlar yönünde, insanlar arasında haberleşmeyi sağlamak ve insanlar arasında
anlamları ortak kılmak şeklinde misyonlara sahiptir. İletişimin bu misyonu
çalışma yaşamında, grupların ve birimlerin arasında yaşanan bilgi akışlarını
düzenlemektedir.
•Biçimsel (Formal) İletişim
•Bir iş ortamının büyüklüğü, üretim kapasitesi ve kurumda çalışan personel
sayısına bakılmaksızın bazen resmi bazen de gayri resmi biçimde ilişkileri
düzenleyen hiyerarşik ortam iş hayatının olmazsa olmazıdır. Bu yapıda, biçimsel
(formal) iletişim sistemi örgüt içerisindeki ve organizasyonun çevresi arasındaki
enformasyon akışını sağlayan kanalları ifade etmektedir. Her çalışanın ve
kuruma ait her üyenin bu yapı içerisinde diğerlerinden farklı biçimsel bir rolü ve
statüsü bulunmaktadır.
•Biçimsel Olmayan (Informal) İletişim
•Çalışma yaşamında iletişimin diğer bir boyutu olan biçimsel olmayan (informal)
iletişim; çalışanların ortaya çıkardıkları biçimsel olmayan gruplar ve bu gruplar
arasında ortaya çıkmıştır. Eskiden biçimsel olmayan iletişim türü iş hayatı
açısından, kurumsal iletişim ortamını tehdit eden ve kurum çalışanlarının
çalışma performanslarını etkileyen tehlikeli ve kalıcı olmadığından geçersiz bir
durum olarak algılanmaktaydı. Ancak biçimsel olmayan iletişim daha sonraları
kurumsal iletişimin bir parçası olarak algılanmaya başlanarak, iş hayatında
önem kazanmıştır.
•ÇALIŞMA YAŞAMINDA KARŞILAŞILAN İLETİŞİM ENGELLERİ
•Günümüzde birçok kurumun başarısızlığından ya da kurumlarda ortaya çıkan
çatışmalardan, huzursuzluklardan söz ediliyorsa, bu durumun temelinde yatan
şey kurum içerisinde etkin bir sözlü iletişim ortamının olmamasıdır. Çünkü etkili
bir sözlü iletişim ortamının oluşmasını engelleyen birçok etken söz konusu
olmaktadır.
•Genel olarak mesajın içeriği ve iletişimde kullanılan dil vb. temel iletişim
sürecindeki ögelerde ortaya çıkan sorunlar, kurumsal sözlü iletişimi olumsuz
yönde etkileyen faktörler arasında gösterilebilmektedir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 16


Çalışma Yaşamında Sözlü İletişim

•ÇALIŞMA YAŞAMINDA SÖZLÜ İLETİŞİMİN ETKİNLİĞİ


•Örgütler iç ve dış çevre ile etkili bir iletişim kurarak varlıklarını sürdürmektedir.
Sözlü iletişimin en temel işlevlerinden birinin uyumlaştırma ve eş güdüm
olduğu düşünüldüğünde, örgütsel uyum, görüş ortaklığı ve koordinasyonun
sağlanması, başarılı ve etkili bir örgütsel iletişimde gizlidir.
Özet(devamı) •İş Tatmini ve Sözlü İletişim
•İş tatmini kavramına geniş bir çerçeve içerisinde bakıldığında, çalışanların
kendilerini geliştirme imkânları, sosyal ilişkiler ve iş çevresi gibi birçok
faktörlere ilişkin olumlu bakış açılarının bir sonucu olarak oluşan bir memnun
olma durumu olarak ifade edilebilir. İşten kazanılan maddi kaynaklar,
çalışanların birlikte çalışmaktan hoşnut olduğu çalışma arkadaşları ve fayda
yaratmanın sağladığı haz, iş tatmini denildiğinde ilk akla gelen şeylerdir. İş
tatmini, çalışan personelin performansını arttırmak için çok önemli bir uns
urdur.
•Motivasyon ve Sözlü İletişim
•İletişim, verimliliği etkileyen birçok değişkenden biri olduğu için, iletişimin
genellikle verimliliği bir şekilde etkilediği kabul görmüştür. Üstlerin astlarla
ilişkilerinin iyi olması, astların onları sevmelerini ve saymalarını sağlamaktadır.
Üstünü seven ve sayan çalışan, üretim sürecine daha fazla katkı sağlayarak
kendini göstermek istemektedir. Kişilerin kendilerini kabul ettirme istekleri de
bir ihtiyaçtır. Böylece sözlü iletişim yoluyla motivasyon en iyi şekilde sağlanmış
olacaktır. Sözlü iletişim becerileri yüksek yöneticiler, iş görenlerle kurdukları iyi
diyaloglar sayesinde onları işlerine rahatlıkla motive edebilirler.
•Kurumsal Bağlılık ve Sözlü İletişim
•Bağlılık, yüksek derecede bir duyguyu ifade etmektedir. Bir kuruluşa, insana,
fikre, kendimizden daha büyük gördüğümüz bir şeye bağlılık hissetme, yerine
getirmek zorunda olduğumuz bir yükümlüğü anlatmaktadır. Bireylerin
örgütlerin içerisine girme, sadakat duyma ve örgütsel değerlere olan inanç gibi
unsurları kapsayan psikolojik bağlılık ve kendini tam anlamıyla işe verme ise
örgütsel bağlılık olarak ifade edilmektedir.
•Verimlilik ve Sözlü İletişim
•Sözlü iletişim, örgütlerdeki en temel üretim faktörü olan çalışanların
motivasyonunun, yönlendirilmesinin, verimliliğinin ve uyumunun
sağlanmasında önemli bir rol üstlenmektedir. Geçmişe göre günümüzde sözlü
iletişimin önemi ve değeri iş dünyası tarafından önem kazanmaya başlamıştır.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 17


Çalışma Yaşamında Sözlü İletişim

DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisinde piramidin birinci basamağında yer
alan en temel ihtiyaç olarak betimlenen ihtiyaç hangisidir?
a) Aidiyet, sevgi, kabul görme vb.
b) Statü, itibar, tanıma, başarı
c) Dış kaynaklı tehlikelerden korunma
d) Yeme, içme, barınma vb.
e) Gelişim, bir işi başarıyla tamamlama, yaratıcılık

Eski Yunanlılar ve Romalılar . . . . .. kavramını ‘’acı’’, ‘’yorgunluk’’ ve


‘’zahmet’’ anlamlarında kullanmışlardır.
2. Yukarıda boş bırakılan yere getirilecek en uygun kelime aşağıdakilerden
hangisidir?
a) İş tatmini
b) İş yaşamı
c) İş doyumu
d) Çalışma
e) Tarım

3. ‘’ Çalışma’’ kavramı ile ilgili verilenlerden hangisi kavram ile


ilişkilendirilemez?
a) Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisi piramidinin son basamağıdır.
b) Toplumsallaşmayı sağlar.
c) Maddi kaynak elde etmek için aracıdır.
d) Bireysel ihtiyaçların giderilmesini sağlar.
e) Ülkenin gelişmişlik düzeyine katkı sağlanmasında etkenlerden biridir.

Çalışma yaşamında . . . . . . . mevcut kurum yapısına ve kültürüne bağlı


olarak kurum içerisinde mesajların aktarılması, alınması sürecidir.
4. Yukarıda boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisinin getirilmesi uygun
olur?
a) Sözlü iletişim
b) Yazılı iletişim
c) İletişim
d) Misyon
e) Vizyon

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 18


Çalışma Yaşamında Sözlü İletişim

5. Aşağıdakilerden hangisi biçimsel iletişimin örgütlerdeki türlerinden biri


değildir?
a) Aşağıdan yukarı doğru iletişim
b) Yukarıdan aşağı doğru iletişim
c) Yatay iletişim
d) Dairesel iletişim
e) Dikey iletişim

6. Aşağıdakilerden hangisi yukarıya doğru iletişimin içerdiği bilgilerden biri


değildir?
a) Verilen işler ve görevlerle ilgili durum raporları
b) Karar alma veya problem çözmede yardım talepleri
c) Mesai değişiklikleri ve yıllık izinle ilgili olağan talepler
d) Örgüt geliştirmeyle ilgili öneriler
e) Çalışanlara destek vermek

7. Aşağıdakilerden hangisi çalışma yaşamında karşılaşılan iletişim


engellerinden değildir?
a) Maddi engeller
b) Kişisel kaynaklı engeller
c) Dil kaynaklı engeller
d) Statüden kaynaklanan engeller
e) Zamandan kaynaklanan engeller

8. Açık ve şeffaf yönetim anlayışının geliştirilmesi ile hangisi sağlanmaz?


a) Güdülenme azalır.
b) Üst düzey yöneticilerin saygınlığı ve otoritesi çoğalır.
c) Öneri ve problemleri halletme yeteneği artar.
d) Çalışanların iş kalitesi ve iş verimliliği artar.
e) Çalışanların kurumlarına olan bağlılık seviyeleri yükselir.

. . . . . . . teşvik eden tarafından önceden belirlenmiş karşılıklı olarak


belirlenen kriterlere göre performans için vaat edilen ödüllere karşılık
çalışanın harekete geçmesine sebep olan güçtür.
9. Yukarıda boş bırakılan yere hangi kavramın getirilmesi uygundur?
a) İş verimliliği
b) Motivasyon
c) İçsel motivasyon
d) Dışsal motivasyon
e) İş güvenliği

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 19


Çalışma Yaşamında Sözlü İletişim

10. Etkin sonuçlar alabilmek ve hayat kalitesinin yükseltilmesini sağlamak


yönündeki gayretlerin tamamı olarak tanımlanan kavram aşağıdakilerden
hangisidir?
a) Verimlilik
b) Motivasyon
c) İtibar
d) Gelişim
e) Yaratıcılık

Cevap Anahtarı
1.d, 2.d, 3.a, 4.c, 5.d, 6.e, 7.a, 8.a, 9.d, 10.a

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 20


Çalışma Yaşamında Sözlü İletişim

YARARLANILAN KAYNAKLAR
Arklan, Ü.; Taşdemir, E. (2010). Kurum içi halkla ilişkiler. Konya: Literatürk.
Doğan, E.; Tatlı, H. (2010). İşgücü verimliliğini etkileyen faktörler: Bingöl Devlet
Hastanesinde Hemşireler Üzerine Bir Uygulama. (4), 0‐0. Verimlilik Dergisi.
Fltcher, C.; Baldry, C. (2000). A study of individual differences and self‐awareness in
the context of multi‐source feedback. Journal of Occupational and
Organizational Psychology, 73(3). 303‐320.
Genç, N. (2004). Yönetim organizasyon, Ankara: Seçkin Yayınları.
Güllüoğlu, Ö. (2012). Örgütsel iletişim‐ iletişim doyumu ve kurumsal bağlılık. Konya:
Eğitim Akademi Yayınları.
İspir, İ. (2018). Çalışanların iş tatmini ile yenilikçi davranışının bireysel performansa
etkisi. İnönü University International Journal of Social Sciences (INIJOSS), 7
(2), 120‐135.
Karaçor, S.; Şahin, A. (2004). Örgütsel iletişim kurma yöntemleri ve karşılaşılan
iletişim engellerine yönelik bir araştırma. Sosyal Ekonomik Araştırmalar
Dergisi, 4 (8), 96‐117.
Karcıoğlu, F.; Timuroğlu, K.; Çınar, O. (2009). Örgütsel iletişim ve iş tatmini ilişkisi bir
uygulama. İstanbul Üniversitesi İşletme İktisadi Enstitüsü Dergisi‐
Yönetim, 67(2).
Kumaş, H.; Fidan, F. (2010). Akademisyen ve tekstil işçileri karşılaştırması örneğinde
çalışan kadınların çalışma olgusuna bakışları. Journal of Social Policy
Conferences, 0 (50), 507‐532.
Lordoğlu K.; Özkaplan N.; Törüner M. (1999). Çalışma iktisadı. İstanbul: Beta
Yayınları.
Onar, S. (1966). İdari hukukunun umumi esasları. İstanbul.
Şiriner, Ö. (2017). Çalışma Yaşamında mekânsal esneklik ve sakatlar. Batman
Üniversitesi Yaşam Bilimleri Dergisi, 7 (1/1), 32‐44. 21.06.2019 tarihinde
http://dergipark.org.tr/buyasambid/issue/29808/320569 adresinden
erişildi.
Tınar, M. (1996). Çalışma psikolojisi. İzmir: Dokuz Eylül Üniversitesi Yayınları.
Timuroğlu, M.; Balkaya, E. (2017). The relationship between organizational
Communication And Motivation: An Application. International Journal of
Social Inquiry, 9 (2), 89‐113.
Tortop, N. (1982). Personel yönetimi. Ankara: Ankara İktisadi ve Ticari İlimler
Akademisi İlk San Matbaası.
Yavuz, A. (1972). Bankacılıkta halkla ilişkiler. Ankara: Nobel Yayın Dağıtım.
Yılmaz, E. (2001). İnsan kaynakları yönetiminde etkin iletişimi gerçekleştirme
koşulları. Marmara İletişim Dergisi, Sayı:11, 357‐372

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 21


SÖZLÜ İLETİŞİM VE DİL

• Sözlü İletişim ve Gerçeklik


İÇİNDEKİLER

• Sözlü İletişim ve Kültür


• Sözlü İletişim ve Anlam
SÖZLÜ İLETİŞİM VE
• Sözlü İletişimde Dilin HİTABET
Kullanılması
• Sözlü İletişim Engelleri
Doç. Dr. Ayça ÇEKİÇ
AKYOL

• Bu üniteyi çalıştıktan sonra;


• Dil kavramını yorumlayabilecek,
HEDEFLER

• Sözlü iletişimin gerçeklik ve kültür


ile olan ilişkisini
değerlendirebilecek,
• Sözlü iletişim ve anlam arasındaki
ilişkiyi tartışabilecek,
• Sözlü iletişimde dilin kullanılmasını
değerlendirebilecek,
• Sözlü iletişim engellerini
değerlendirebileceksiniz.

ÜNİTE

6
© Bu ünitenin tüm yayın hakları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi’ne aittir. Yazılı izin alınmadan
ünitenin tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, yayımı, çoğaltımı ve
dağıtımı yapılamaz.
Sözlü İletişim ve Dil

Sözlü İletişim ve Gerçeklik

Sözlü İletişim ve Kültür


SÖZLÜ İLETİŞİM VE DİL

Sözlü İletişim ve Anlam

Sözlü İletişimde Dilin Kullanımı

Sözlü İletişim ve Dil Engelleri

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 2


Sözlü İletişim ve Dil

GİRİŞ
Dil, iletişim kurmada temel araçlardan biridir. Gündelik hayatımızda
fikirlerimizi, duygularımızı, düşüncelerimizi dil aracılığıyla ifade edip yine dil
aracılığıyla diğer insanlar ile iletişim kurarız. Dolayısıyla dil, hem sözlü hem de
sözlü iletişimin yazıya yansımış şekli olan yazılı iletişimde önem taşımaktadır. Sözlü
iletişim, sözün ve dolayısıyla dilin merkezde olduğu bir iletişimsel yapıyı
vurgularken; yazılı iletişim ise dilin yazıya döküldüğü bir iletişimsel yapıyı
vurgulamaktadır. İletişimin, bir kaynaktan, bir mesajın/ mesajların, bir kanal
aracılığıyla alıcılara ulaştığı tanımı düşünüldüğünde mesajın yapılandırılmasında
dilin işlevi önem kazanmaktadır. Sözlü iletişim bir anlam üretimi süreci olarak
düşünüldüğünde de anlamın dil aracılığıyla oluşması dilin, iletişimdeki dolayısıyla
da sözlü iletişimdeki konumunu ifade etmektedir. Dil, kendi başına diğer birtakım
unsurlardan bağımsız olarak şekillenmemektedir. Dili etkileyen ve dilin de
etkilediği birtakım olgular ve yapılar bulunmaktadır.
Dilin ilişkili olduğu kavramlardan biri gerçekliktir. Başka bir ifadeyle dil,
gerçekliğin taşıyıcısı ve aktarıcısıdır. Kültür ise dilin şekillendiği yapılardan biridir.
Bir toplumun kültürü, o toplumun dilini, dilin kullanım biçimini, yazıya nasıl
yansıdığını etkilemektedir. Kültür, bir dilde fazlaca kullanılan kelimelerin neler
olduğunu belirlemede de rol oynamaktadır. Özellikle yeni öğrenilen bir dilde o dilin
konuşulduğu ülkenin kültürel özelliklerini de bilmek dili etkili konuşmak ve yazmak
açısından belirleyici bir role sahiptir. Bu da sözlü iletişimdeki başarıyı oldukça
etkileyecektir.
Nesneleri, olayları, fikirleri anlamlandırma ve yorumlama olarak
tanımlanabilecek anlam kavramı da dilin ilişkili olduğu kavramlardan bir diğeridir.
Dil, anlamı iletmekte ve son tahlilde anlam aracılığı ile sözlü iletişim
gerçekleşmektedir. Dilin anlamı iletme işlevi söylem üzerinden gerçekleşebileceği
gibi gösterge sistemleri üzerinden de gerçekleşmektedir. Söylem kavramı özellikle
reklamlar, haber içerikleri gibi iletişimsel metinlerin merkezinde yer almaktadır.
İletişim kurmada, sözlü ve yazılı kültürde merkezi bir rol oynayan dil, iletişimin
temel yapı taşı olarak düşünüldüğünde dilin doğru, açık ve anlaşılır bir şekilde
kullanılması üzerinde durulması gereken noktalardan biridir.
Dil, iletişim kurmada Gerek gündelik hayatta kurulan iletişimin gerekse halkla ilişkiler
temel araçlardan
kampanyaları, reklam kampanyaları ve medya içerikleri gibi yapılandırılmış
biridir.
iletişimsel içeriklerin anlaşılır olması, dil engeline takılmaması iletişimin doğru bir
şekilde yürütülmesi açısından belirgin bir önem kazanmaktadır. Dolayısıyla bu
bölümün amacı sözlü iletişimi ve sözlü iletişimin ilişkili olduğu çeşitli kavramları
incelemektir. Bu doğrultuda ilk olarak sözlü iletişim ve gerçeklik ilişkisi
incelenmekte ardından sözlü iletişim ve kültür arasındaki ilişki yapısı
değerlendirilmektedir. Söz konusu iki başlığı ise sözlü iletişim ve anlam, sözlü
iletişimde dilin kullanılması ve sözlü iletişim engelleri başlıkları takip etmektedir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 3


Sözlü İletişim ve Dil

SÖZLÜ İLETİŞİM VE GERÇEKLİK


Dil, belirli bir ülke veya bölgedeki insanlar tarafından konuşmak veya
yazmak için kullanılan bir dizi ses ve yazılı sembolden oluşan bir iletişim sistemidir
(https://www.collinsdictionary.com/dictionary/english/language). Dilin tanımı
incelendiğinde insan hayatı için vazgeçilmez iki pratik olan konuşma ve yazma öne
çıkmaktadır. Sesler, semboller ve bunların üzerine yapılandırılan bir iletişim
sistemi olma dili tanımlayan bir diğer noktadır. Dil, sesleri, sembolleri içeren ve bu
sesler ile sembolleri belirli bir bölgeye özgü kılan bir yapıdır.
Dilin önemi insan hayatı için kaçınılmazdır (Devitt ve Sterelny, 1999). Bu
kaçınılmazlık durumu dilin, gündelik hayatımızda söze dayalı iletişim kurmamıza
aracı olmasından kaynaklanmaktadır. İnsanlar birtakım duyguları ve düşünceleri
aktarmada dilden yararlanır. Duygu ve düşüncelerin yanı sıra gerçeklik de dil
aracılığıyla aktarılır. TDK Güncel Türkçe Sözlük gerçekliği, “gerçek olan, var olan
şeylerin tümü, hakikat” olarak tanımlamaktadır (http://sozluk.gov.tr/). Gerçekliğin
aktarımını ve insanlar arasındaki sözlü iletişimi sağlayan dilin belli başlı özellikleri
aşağıdaki gibi sıralanabilir (Brown, 2007):

 Dil sistematiktir.
 Dil, rastlantısal bir simge kümesidir.
 Bu semboller öncelikli olarak ses ile ilgilidir ancak görsel de olabilir.
 Semboller, atıfta bulundukları anlamları topluma uygun hâle getirir.
 Dil, iletişim için kullanılır.
 Dil, bir toplulukta veya kültürde çalışır.
 Dil, muhtemelen insanlarla sınırlı olmasa da, aslında insana ilişkindir.
 Dil, tüm insanlar tarafından aynı şekilde edinilir; dil ve dil öğreniminin her
ikisi de evrensel özelliklere sahiptir.
Yukarıda yer alan maddelerden hareketle dilin belirli bir sistem üzerine inşa
edildiği, ses ve görsel unsurlar ile ilişkili olduğu, iletişim kurmaya aracılık ettiği,
belirli bir kültürel ortam içerisinde şekillendiği ve insan ile ilişkili olduğu
söylenebilir.
İnsanlar sosyal varlıklardır. Dil ve işaretler aracılığıyla birbirimizle iletişim
kurarız, sohbet ederiz, fikir alışverişinde bulunuruz ve farklı bakış açılarını
paylaşırız. Dil gerçeği inşa eder, etkiler ve değiştirir; iletişimi aynı zamanda sözlü
Dil gerçeği inşa eder, iletişimi kolaylaştırır; anlayışı teşvik eder ve kültürler arasında köprüler
etkiler ve değiştirir.
kurulmasına yardımcı olur (Cohen‐Almagor, 2000).
Dil, sadece var olan bir şeye atıfta bulunmamakta ya da sadece tamamen
dilsel bir bağlamda çalışmamaktadır. Dil, belirli duygularla birleştirilmekte ve bu
duyguların doğasını şekillendirmektedir. Dolayısıyla dil ve gerçeklik, karşılıklı olarak
bağımlı olan bir ilişkide birleşmektedir (Frowe, 2001). Örneğin, “hava çok güzel”
cümlesi, yalnızca havanın durumunu aktarmakla kalmayıp ya da sadece isim ve
sıfat içeren bir cümle olmanın ötesinde cümleyi kuran kişinin duygusunu da ve bu
doğrultuda belirli bir gerçekliği de aktarmaktadır. Dolayısıyla dil gerçekliğin

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 4


Sözlü İletişim ve Dil

aktarıcısı ve şekillendiricisi olduğu kadar gerçeklik de dilin inşa edildiği,


somutlaştığı ve anlamlı kılındığı özellikler taşımaktadır.
Dil ve gerçeklik arasındaki ilişki sorunu, dil felsefesinin temel temalarından
biri olup, anlam ve referans arasındaki ilişki, hakikat ve bilgi arasındaki ilişki,
referansın anlaşılabilirliği, ontolojik görelilik ve evrensel dil sorunu gibi birçok özel
yönü ifade etmektedir (Ghenea, 2006).
Analitik felsefede, dil ile gerçeklik arasındaki ilişkiye yönelik iki karşıt bakış
açısı bulunmaktadır. Frege ve ilk felsefi dönemlerinde Wittgenstein, dilin gerçeği
sunmanın ve temsil etmenin bir yolu olduğunu ve felsefenin temel işlevinin dilin
gerçeği temsil etme biçimini açıklamak olduğunu belirtmektedir. Wittgenstein'ın
geç felsefesinin yanı sıra Austin, Strawson ve Searle'dan gelen diğer perspektif,
dilin öncelikle gerçekliğin bir yansımasını temsil etmemesi gerektiğini, ancak farklı
eylem ve sosyal etkileşim biçimlerini işaret ettiğini belirtmektedir. Bu filozoflara
göre dil, gerçekliğe karşı olmamalıdır, ancak bunun bir parçası olarak görülmeli ve
bu nedenle dil felsefesi, dilin farklı işlevlerini tanımlamaya yönelik olmalıdır
(Ghenea, 2006).
Dil iki şeyi eş zamanlı olarak yapmaktadır. İlki, nesneleri oldukları şekilde
yani gerçekliği yansıtmaktır. İkincisi ise gerçekliği belirli bir şekilde inşa etmektir
(Kecskes, 2006). Gündelik hayatımızda hepimiz belirli gerçekleri farkında olarak
veya olmayarak dil aracılığıyla aktarmaktayız. Bu aktarım işlemi sözlü ve kişiler
arası iletişim şeklinde olabileceği gibi kitle iletişimi şeklinde de olabilmektedir.
Gerçeklik aktarımındaki araçlardan biri olan dil gerçekliği aktarmanın yanı sıra inşa
da etmektedir.
Örnek

• Duygularımızı ve düşüncelerimizi dil aracılığıyla


aktarırız.

Dil ile gerçeklik arasında içsel ve dışsal olmak üzere iki tür bir ilişki
bulunmaktadır. Dil ve gerçekliğin içsel olarak ilişkili olduğunu söylemek, dili,
gerçekliği kavramak için gerekli olan araçlardan biri olarak görmeyi ifade
etmektedir. Bu görüşe göre dilin müdahalesi olmadan bilişsellik mümkün değildir.
Dil ve gerçekliğin dışsal olarak ilişkili olduğunu söylemek ise aralarındaki ilişkinin
rastlantısal doğasını ifade etmektedir (Das ve Basak, 2006). Dil ve gerçeklik
birbirine bağlı olup, gerçeklik aynı zamanda dil aracılığı ile yansıtılmaktadır.
Dolayısıyla dil, dünyayı nasıl algıladığımız şekillendirmektedir (Bredella ve Richter,
2004).
Sapir‐Whorf
Hipotezi’ne göre dil, Dil ve gerçeklik ilişkisi açısından öne çıkan kavramlardan biri de “Sapir‐
dünyayı yorumlama Whorf Hipotezi”dir. Edward Sapir ve Benjamin Lee Whorf adlı iki dil bilimci
biçimimizi
tarafından geliştirilen bu hipoteze göre dil, dünyayı yorumlama biçimimizi
belirlemektedir.
belirlemekte, düşünce dile bağlı olduğundan dil varlığımızı belirlemektedir (Mutlu,

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 5


Sözlü İletişim ve Dil

2012). Başka bir anlatımla dil hem gerçekliği yansıtır hem de inşa eder. Bu
kapsamda her iki kavram arasında karşılıklılığa dayalı bir ilişki bulunmaktadır (Gee,
2005).

SÖZLÜ İLETİŞİM VE KÜLTÜR


Kültür, “bilgi, inanç, sanat, hukuk, ahlak, kültürel araçlar, gelenekler ve
insanın toplumun bir üyesi olarak edindiği diğer tüm yetenek ve alışkanlıkları
içeren karmaşık bir bütündür” (Tylor 1871’den akt: Boellstorff, 2006). Kültür, bir
şeyleri algılamak için bir bilgi toplamı ve model olarak görülmekte; kültür ile
davranış ve olaylar arasında bağlantı bulunmakta ve kültür, normlara bağlı
olmaktadır (Hariyanto, 2000).
Kültürün birtakım özellikleri şu şekilde sıralanabilir (Oyeneye ve Shoremi,
1985):

 Kültür, bir toplumun üyeleri tarafından paylaşılır.


 Kültür, genetik olarak aktarılamaz.
 Kültür, tarihsel olarak türemiş olup bir nesilden diğerine aktarılmaktadır.
 Kültür, toplumsal düzene uyum süreçleriyle oluşturulur.
 Kültür, evrensel olarak her insan toplumunda bulunur.
 Kültür dinamiktir.
Örnek

• Kültür, bir topluma ait özellikler taşır ve bu özellikleri


aktarır.

Dil insanların sosyal hayatlarını sürdürmedeki temel araçlardan biridir.


İnsanların kullandıkları kelimeler, ortak bir deneyime atıfta bulunmaktadır.
Olgular, olaylar, fikirler ve tutumlar dil ile ifade edilmektedir. Dolayısıyla dil,
kültürel gerçekliği belirtmekte ve şekillendirmektedir. Dilin kendisi de kültürel
değerleri içeren işaretler sistemidir (Kramsch, 2003). Dilin kültürün bir parçası
olduğu ve onun içinde çok önemli bir rol oynadığı yaygın olarak kabul
edilmektedir. Dil aynı anda kültürü yansıtır, ondan etkilenir ve onun tarafından
şekillenir. En geniş anlamıyla dil, bir toplumun tarihini, kültürel geçmişini, hayata
yaklaşımını, yaşama ve düşünme biçimlerini içerdiğinden bir toplumun sembolik
temsilidir (Jiang, 2000).
Genel olarak dil ve kültür arasında yakın bir ilişki vardır. Yani, kültürün dil
üzerinde doğrudan bir etkisi bulunmaktadır. Dil, bir milletin veya belirli bir
topluluğun sembolik sunumudur. Başka bir deyişle, dil bir kültürün sembolik
sunumudur (Mahadi ve Jafari, 2012). Dil ve kültür ilişkisi özellikle yeni bir dil
Dil, kültürel gerçekliği
öğrenmede somutluk kazanmaktadır. Yeni bir dil öğrendiğimizde aslında
belirtmekte ve
şekillendirmektedir. öğrendiğimiz sadece o dilin kelimeleri ve cümle yapıları olmayıp aynı zamanda o
dilin konuşulduğu ülkenin kültürel kodlarıdır. Dil, bir toplumdaki değerleri, örfleri

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 6


Sözlü İletişim ve Dil

yansıttığından kültürün de bir aktarıcısıdır. Bu kapsamda yeni bir dil öğrenimi ve


kültür arasındaki ilişki aşağıdaki gibi sıralanabilir (Mazari ve Derraz, 2015).

 Dil öğrenme, dil kazanımı ile diğer kültürel olgular arasındaki bağlantıları
anlama fırsatı sunmaktadır.
 Dil öğrenme, yabancı dil ile ana dil arasında bir karşılaştırma yapılmasını
sağlar ve aralarındaki farkların yanı sıra benzerlikleri de vurgulamaktadır.
 Yabancı bir kültürün öğrenilmesi kişinin kendi kültürünün bilgisinden
geçmekte ve kendi dilinin dilsel boyutlarını dikkate almaktadır.
Yeni bir dil öğrenmenin sunduğu temel avantajlardan biri de öğrenilen dilin
içerisinde şekillendiği kültürü de anlama imkânı sunmasıdır. Yine, kişinin kendi ana
dili ile öğrendiği dil arasındaki farklar dil öğrenme sürecinde daha somut bir
şekilde ortaya çıkmaktadır. Dolayısıyla yeni bir dil öğrenme süreci sadece kendi
başına bir dil öğrenme süreci olmayıp aynı zamanda kültürel bir içeriğe de sahiptir.
Özellikle iletişimin küresel bir biçim aldığı günümüzde diğer kültürleri tanımak
adına dil öğrenme gerekliliği öne çıkmaktadır.
Belirli bir dilin anlamları, belirli bir sosyal grubun kültürüne işaret ettiğinden
anlamların analizi bu kültürün analizini ve anlaşılmasını içermektedir (Gao, 2006).
Dil ve kültürün karşılıklılığa dayanan bir ilişkisi söz konusudur. Bir kültürün
kodlarını, değerlerini aktaran atasözleri düşünüldüğünde kültürün arka planı
anlaşılmadan bu atasözlerinin de anlaşılması zordur. Kültürümüzde önemli
değerlerden biri olan “yardımseverlik” birçok atasözünde vurgulanan değerlerden
biridir. Örneğin, “komşu komşunun külüne muhtaçtır” atasözü kültürümüzdeki
yardımseverliğin altını çizmektedir. Dolayısıyla bu bağlama yabancı biri için söz
konusu atasözünün bir anlam ifade etmeyeceği söylenebilir. Kültürümüz içerisinde
toplumsallaşan bir insan ise bu atasözünün anlamını analiz edebilir.
Dil, kültürü aktaran araçlardan biridir. Özellikle sözlü kültürün aktarımında
dilin önemli bir rolü bulunmaktadır. Yazıdan önce sözcük ve ses gelmektedir. Dil
de sese bağlı olan bir yapıdır. Günümüzde konuşulan 3 bin dilden sadece 78’i
edebiyat üretebilmiştir (Batuş, 2011). Görüldüğü üzere yeryüzünde binlerce dil
konuşuluyor iken bu dillerden çok az bir kısmı yazıya dökülmüştür.
Dil ve kültür ilişkisi kapsamında aşağıda değinilen maddeler her iki kavram
arasındaki ilişkiyi vurgulamaktadır:

 Kültür dili, dil de kültürü şekillendirmektedir.


 Dil, kültürün nesilden nesile aktarılmasını sağlamaktadır.
 Dil, kültüre duyarlıdır. Başka bir deyişle bir kültür içerisindeki dilin yapısı
Dil, kültürü aktaran ve o dilde yoğun bir şekilde kullanılan kelimeler ile başka bir kültür
araçlardan biridir. içerisindeki dilin yapısı ve yine o dilde sıkça kullanılan kelimeler arasında
farklılıklar olacaktır.
 Kültür, insan eliyle üretilen sanat eserlerini de içerdiğinden dil özellikle
edebi eserlerin kalıcı bir nitelik kazanmasını sağlamaktadır.
 Yazılı kültürden farklı olarak sözlü kültür ürünleri de dil aracılığıyla
aktarılmaktadır.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 7


Sözlü İletişim ve Dil

 Dil, toplumsallaşmanın bir aracıdır. İnsanlar iletişim yoluyla


toplumsallaşmaktadır. Bir kültür içerisinde yaşayan ve sosyalleşen her
birey dili kullanmak durumundadır. Aksi hâlde bireyin toplumsallaşmasının
sağlanması mümkün olmayacaktır.
 Bir kültür için önemli olan eğitim ve sanat gibi alanların dil ile yakın bir
ilişkisi bulunmaktadır. Özellikle eğitim açısından iletişim bilimleri ile ilişkili
alanlarda eğitim alan bireylerin dil kullanım yetkinliklerinin iyi düzeyde
olması beklenmektedir. Bu kapsamda dilin kültür ile olan ilişkisi aşağıdaki
üç nokta üzerinden özetlenebilir (Kramsch, 2003):
 Dil, kültürel gerçekliği ifade eder.
 Dil, kültürel gerçekliği şekillendirir.
 Dil, kültürel gerçekliği sembolize eder.

SÖZLÜ İLETİŞİM VE ANLAM


Anlam; nesneler, olaylar ve ilişkiler arasındaki olası ilişkilerin zihinsel temsili
olup nesneleri birbirine bağlamaktadır (Baumeister, 1991). Anlam; insanlar,
nesneler, mekânlar ve olaylar ile ilgili olup (Proulx ve Heine, 2006), iletişim sonucu
ortaya çıkan, karşılıklı anlaşmaya dayanan ve insanların birbirlerini anlamalarını
mümkün kılan düşünsel çağrışımdır (Mutlu, 2012). İletişim, mesaj aktarımı
aracılığıyla bir anlam oluşturma sürecidir. Dolayısıyla bu sürecin gerçekleşmesinde
dilin, anlam üretimine yönelik işlevi öne çıkmaktadır. Dil, anlam üretmeye yarayan
ve anlamlandırma sürecine aracılık eden bir araçtır. Dil ve anlam ilişkisinin genel
olarak göstergeler ve söylem üzerinden somutlaştığı belirtilebilir.
Anlam ve anlamlandırma kavramları açısından öne çıkan düşünürler C. S.
Peirce, Ferdinand de Saussure ve Roland Barthes’tir. Peirce’e göre anlam üretimi,
gösterge‐nesne‐yorumlayan üçgeninin karşılıklı ilişkisiyle gerçekleşmektedir.
Saussure’e göre anlamlandırma, bir göstergenin ya da gösterge sisteminin
göndergesel gerçekliğiyle ilişkisidir. Barthes ise anlamlandırma kavramına
“kültürel değerler” boyutunu eklemiş, “düzanlam” ve “yananlam” kavramlarını
dile getirmiştir (Mutlu, 2012).
Saussure, çağdaş dil bilimin kurucusu olup dil bilimin görevlerini şu şekilde
sıralamaktadır (Tekinalp ve Uzun, 2013):

 Dili betimlemek,
 Dilin tarihini incelemek,
 Her ailedeki ana dillerin ilk biçimlerini ortaya koymak,
 Dillerdeki sürekli evrensel güçleri keşfederek genel yasaları ortaya
koymak.
Dil ve anlam açısından öne çıkan kavramlardan bir diğeri ise göstergebilim
Dil ve anlam ilişkisi (semiyoloji)dir. Göstergebilim, göstergelerin ve onların çalışma biçimlerinin
genel olarak araştırılmasına verilen ad olup 20. yüzyılda oluşmuş bir bilim dalıdır (Tekinalp ve
göstergeler ve Uzun, 2013). Göstergebilimin, “göstergenin kendisi”, “göstergelerin düzenlendiği
söylem üzerinden kodlar ve sistemler” ile “kodlar ve göstergelerin içinde işlediği kültür” olmak üzere
somutlaşır.
üç temel çalışma alanı bulunmaktadır (Fiske, 2014).

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 8


Sözlü İletişim ve Dil

Göstergebilim, “gösterge, “gösteren” ve “gösterilen” olmak üzere üç


unsurdan oluşmaktadır. Gösterge, kendi dışında bir şeyi temsil eden ve temsil
ettiği şeyin yerini tutabilecek nitelikte olan her çeşit biçim, nesne ve olgudur.
Gösteren, göstergenin doğrudan duyumsanabilen ve algılanabilen bölümüdür.
Gösterilen ise göstergenin doğrudan duyumsanamayan ve algılanamayan
bölümüdür, yani göstergenin kavramsal yanıdır (Rıfat, 2013).

• Gösterge‐ gösteren ve gösterilen kavramları


Örnek göstergebilimin üç unsurudur.

Düzanlamsal okuma, basit bir betimleme ve var olan ögelerin


sıralanmasıdır. Söz konusu ögelerin nesnel bir şekilde betimlenmesi düzanlamsal
okuma sürecinde gerçekleştirilir. Yananlamsal okuma ise öznel bir okuma sürecidir
ve göstergenin yananlamı bağlama göre değişebilmektedir (Günay, 2012).
Düzanlam, anlamlandırmanın ilk düzeyi olup, bir göstergenin ilk anlamını
belirtirken; yananlam ise mesajın aktarımında ikincil anlamlandırma düzeyini
belirtmektedir. Örneğin bahar mevsiminin yenilenmeyi ve tazelenmeyi içermesi
yananlam olarak değerlendirilebilir (Mutlu, 2012). Düzanlamın, bir kelimenin ilk
anlamı; yananlamın ise daha dolaylı ve çağrıştırdığı anlam olduğu söylenebilir.
Göstergebilim ve anlam ilişkisini bir örnek üzerinden somutlaştıralım.
Gündelik hayatımızda birçoğumuz çeşitli iletişimsel içerikler ile sıkça
karşılaşmaktayız. Kuşkusuz reklamlar bu içeriklerden en fazla öne çıkanlardan
biridir. Ürün kategorisinin pahalı bir otomobil olduğu bir reklam düşünelim.
Reklamın görsel unsurları arasında otomobil, yollar ve yolculuk eden bir aile olsun.
Reklam metninde ise “güvenli ve konforlu bir aile yolculuğu için” şeklinde bir ürün
sloganı bulunsun. Reklamın anlamını analiz ettiğimizde karşımıza iki unsur
çıkmaktadır. Bunlardan ilki reklamdaki görsel unsur; ikincisi ise reklam metnidir.
Bu kapsamda otomobilin kendisi gösterge, gösteren anne, baba ve çocuk,
gösterilen ise mutluluk ve aile kavramlarıdır. Reklam metni incelendiğinde ise
ürünün fiyatı ile sunduğu statü ile aile ve bir arada olma anlamlarının öne çıktığı
söylenebilir. Dolayısıyla dil ve anlam arasındaki ilişkinin iletişimsel içerikler
üzerinden somutlaştığı söylenebilir. Öyle ki özellikle reklamlar açısından dil,
yorumu oluşturmada temel ögelerinden biridir. Dolayısıyla dil bir şeyi doğrudan
anlatırken aynı zamanda şeylere, yaşam alanlarına ve toplumsal çevreye de
gönderme yapmaktadır (Williamson, 2001). Reklamlarda anlamı aktarmak için
hem sözlü iletişim unsurlarına ve dile, hem de görsel iletişim unsurlarına
Söylem, bir söz
başvurulduğunu açıkça görmekteyiz.
olayını oluşturan
herhangi bir söz Anlam ve anlamlandırma süreci ile ilişkili olan bir diğer kavram ise
dizisini ifade edebilir. “söylem”dir. Söylem, bir söz olayını oluşturan herhangi bir söz dizisini ifade edebilir
(Mutlu, 2012). Söylemin, anlam sürecindeki rolünden dolayı söylem
çözümlemesini temel alan çeşitli araştırmalar zaman içerisinde gelişmeye

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 9


Sözlü İletişim ve Dil

başlamıştır. Söylem çözümlemesi, metindeki içeriğin analiz edilmesi, metnin


içindeki anlamların, kullanılan dilsel birimler (sözcükler, tümceler) aracılığıyla
incelenmesidir. İncelenen metinler, şiir, roman, haber içerikleri, filmler ve
reklamlar olmak üzere çeşitli iletişimsel içerikler olabilir (Güngör, 2011).
İletişim bilimleri alanında söylem çözümlemesi, analiz yöntemlerinden biri
olarak dikkat çekmektedir. Konuyu halkla ilişkiler açısından değerlendirerek bir
örnek üzerinden yorumlayalım. Kurumlar, paydaşları ile iletişim kurmada çeşitli
halkla ilişkiler araçlarına yönelir. Basın bültenleri de bu araçlardan biridir. Bu
kapsamda kurumların basın bültenleri söylem analizinin uygulanacağı metinlerden
biri olabilir. Basın bültenlerine yönelik söylemsel bir çözümleme kurumun hangi
paydaşları öne çıkardığına, halkla ilişkiler uygulama alanlarının hangisine vurgu
yaptığına ve kamularla nasıl bir iletişimsel dil üzerinden ilişki kurduğuna yönelik bir
çözümleme sunacaktır. Dolayısıyla söylem, hem gündelik hayattaki konuşmalarda
hem de yapılandırılmış iletişimsel mesajlarda merkezi bir konumda bulunarak dilin,
anlam ile olan ilişkisini somutlaştırmaktadır.
Anlam sürecinin oluşumundaki dinamikler şu şekilde sıralanabilir:

 Göstergeler
 Düzanlam
 Yananlam
 Kültürel kodlar
 Söylem
Örnek

• Göstergeler, kültür ile ilişkilidir.

Kültürel kodlar,
göstergelerin ve Göstergeler, gündelik hayatımızda birçok içerikte karşımıza çıkmaktadır.
anlamın içerisinde Reklamlar, kataloglar, gazeteler, afişler ve billboardlar bu araçlardan birkaçıdır.
şekillendiği daha
Düzanlam ve yananlam, yukarıda değinildiği gibi anlamın doğrudan veya dolaylı
büyük bir yapıya işaret
etmektedir. olarak yapılandırılmasında ve yorumlanmasında rol oynamaktadır. Kültürel kodlar
ise göstergelerin ve anlamın içerisinde şekillendiği daha büyük bir yapıya işaret
etmektedir. Öyle ki göstergelerin ve anlam biçimlerinin yorumlanması kültür
içerisinde şekillenmektedir. Örneğin her rengin çağrıştırdığı anlamlar kültürden
kültüre değişmektedir. Yine, çeşitli nesnelerin de taşıdığı anlamlar kültüre göre
farklılık göstermektedir. Söylem de kültür ile iç içe olan bir kavramadır. Bir
metindeki veya konuşmadaki söylem analiz edildiğinde kültürel kodlara da
göndermede bulunulmaktadır. Sözlü iletişim sürecinde bir şeyi güçlü anlatmak
istersek onu hem kültürel kodlarla hem de karşıdaki alıcının zihninde resmedeceği
kelimelerle kodlarız ve bunu da sözlü olarak aktarırız. Örneğin, kan kırmızı bayrak
dediğimizde ve bunu ses tonuna duygumuzu katarak kodladığımızda, alıcının
zihninde Türk bayrağı ve vatan için ölen şehitler çağrışım yapacaktır.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 10


Sözlü İletişim ve Dil

SÖZLÜ İLETİŞİMDE DİLİN KULLANILMASI


İletişim çeşitli aracı ögeler üzerinden kurulmaktadır. Bu aracı ögelerin
temelinde dil bulunmaktadır. İletişimde özellikle de sözlü iletişimde dil kullanımı,
insanın bilişsel işleme süreci ile ilişkilidir (Ran ve Duimering, 2007). Bilişsel işleme
süreci bir mesajın, alıcı tarafından anlamlandırılma sürecini ifade etmektedir.
Diğer pek çok insan davranışında olduğu gibi, diller tekrarlanan bir öğrenme ve
üretim döngüsü boyunca devam etmektedir. Bireyler, dilini konuştukları dilsel
toplulukların dil davranışlarını gözlemleyerek bir dili öğrenmektedir (Kirby ve ark.,
2015).
Sözlü iletişimde ve özellikle bağlamdaki ifadelerin yorumlanmasında dil
kullanımını belirleyen ilkelere ilişkin ilk düşüncelerin kökleri, felsefi yorumlara içkin
olan bir yaklaşımdan kaynaklanan, temelde bireyci, bilişsel ve soyuttur. Daha
sonra, gruba odaklanan yaklaşımlar ve belirli iletişimsel üretimlerin analizi ortaya
çıkmış ve bu yaklaşımlar sosyolojik modelleri referans noktaları olarak
benimsemiştir (Escandell‐Vidal, 2009).
Sözlü İletişimde dil kullanımı, dilin oluştuğu kültürel bağlamdan ayrılamaz.
Kültür, iletişimi çeşitli düzeylerde etkilemektedir. Kültür, sözlerin ifade edildiği ve
yorumlandığı bir çerçeve oluşturmaktadır. İletilenler, iletişimin, dilsel eylemin
oluşturulduğu unsurlarda olduğu gibi gerçekleştiği kültürel bağlama da bağlıdır.
Kültür ayrıca, dilsel eylemin nasıl inşa edildiğini, metin türlerini ve metinsel
İletişimde dil kullanımı, yapıların özelliklerini ve amaçlarını da etkilemektedir (Liddicoat, 2009).
dilin oluştuğu kültürel Gerek kişiler arası gerekse kitle iletişiminde dil, merkezî bir öneme sahiptir.
bağlamdan ayrılamaz. Kişiler arası iletişimin söze dayalı boyutu düşünüldüğünde başka bir deyişle sözlü
iletişimde dil, iletişime katılanlar arasındaki mesaj akışını sağlayan bir yapıdır.
Diğer insanlar ile kurulan sözlü iletişimde “anlamak” ve “yorumlamak” iletişimin
gürültüye maruz kalmadan akışını sağlamaktadır.
Özellikle sözlü iletişim mesajının tasarlanmasında, aktarılmasında ve
anlaşılmasında dilin nasıl kullanıldığı etkin bir rol oynamaktadır. Dolayısıyla sözlü
iletişimde diğer bir deyişle kişiler arası iletişimde ve kitle iletişiminde dil
kullanımına yönelik aşağıdaki noktalar dikkate alınabilir:

 Yalın, sade ve anlaşılır kelimeler seçilmelidir.


 Kişilerarası sözlü iletişimde zorunlu olmadıkça anlaşılması belirli bir
uzmanlık gerektiren terimlerden kaçınılmalıdır.
 Sözlü iletişimde cümleler eksik bırakılmamalı, anlamanın kolaylaşması için
tamamlanmalıdır.
 Sözlü iletişimde argo kelimeler kullanılmamalıdır.
 Özellikle yazılı metinlerde dil kullanımında yazım kurallarına ve anlatıma
dikkat edilmelidir.
 Dilin bir kültürel ortamı yansıttığı göz önünde bulundurularak kültürel
bağlam dışına çıkan cümleler kurulmamalıdır.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 11


Sözlü İletişim ve Dil

 Özellikle kurumlar açısından çeşitli paydaş gruplarıyla iletişim özellikle de


sözlü iletişim kurulurken anlaşılması zor olmayan bir anlatım tarzı
seçilmelidir.
 Dil ve sesin yakın ilişkisi göz önünde bulundurulup kullanılan kelimelerin
anlaşılır bir şekilde telaffuz edildiğinden emin olunmalıdır.
 Reklam ve halkla ilişkiler gibi iknaya ve dayalı iletişimsel faaliyetlerdeki
kampanyaların amacına ulaşmasına için kampanya dilinin iyi bir şekilde
yapılandırılması gerekmektedir.

Örnek
• Anlaşılır bir dil kullanımı sözlü iletişimin özünü
oluşturur. Dolayısıyla gündelik hayatta zorunlu
olmadıkça teknik terimler kullanmaktan kaçınılmalıdır.

Yukarıda sıralanan maddelerden görüldüğü üzere iletişimde doğru cümle


yapılarının yanı sıra anlaşılır bir dil kullanmak gerekmektedir. Dil bir kültür
içerisinde şekillendiğinden kültürel yapılar da göz önünde bulundurularak diğer
insanlarla iletişim kurulmalıdır. Bireyler gibi kurumlar da iletişimsel faaliyetlerinde
anlaşılır olmaya yönelmeli ve ilgili kamularla kuracakları ilişkide kullanacakları dile
dikkat etmelidir. Dil, özellikle sosyal iletişim platformlarının ön plana çıktığı
günümüzde kurumsal itibarı da etkilemektedir. Dolayısıyla kurumlar gerek dijital
platformlarda gerekse çevrimdışı platformlarda ilgili kamular ile iletişim kurarken
kullanacakları dili iyi analiz etmelidir.

SÖZLÜ İLETİŞİM ENGELLERİ


Dil engeli ifadesi, sözlü iletişimde bir dili konuşurken bireyin takıldığı
engelleri ifade etmektedir. Bu engeller bireyin kişisel özelliklerinden kaynaklandığı
gibi kültür veya yeni bir dil öğrenme gibi nedenlerden de kaynaklanmaktadır. Yeni
bir dil öğrenmeye başladığımız zaman çoğu kez dil engeline takılırız. Kişinin kelime
İletişimde doğru dağarcığı ve cümle yapılarını nasıl kurduğu gibi unsurlar da dil engeli kapsamına
cümle yapılarının yanı dâhil olmaktadır. Özellikle dilin yazıya dökülmüş şeklinde dil bilgisi kurallarına
sıra anlaşılır bir dil uymak bir mesajın açık ve anlaşılır olmasının yanı sıra dilin kullanım biçimini daha
kullanmak gerekir. güçlü bir hâle getirmektedir.
Squires (2008), çeşitli araştırmacılardan hareketle dil bilimcilerin dört dil
yeterlik seviyesi tanımladığını belirtmektedir. Bunlar, “dil bilgisi yeterliği, söylem
yeterliği, sosyo‐dilbilimsel yeterlik ve stratejik yeterlik”tir. Tablo 6.1.’de bahsi
geçen yeterlik seviyelerine değinilmektedir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 12


Sözlü İletişim ve Dil

Tablo 6.1. Dil Yeterlik Seviyeleri (Squires, 2008).

Seviye Tanım Beklenen yeterlikler


Okul düzeyindeki dil Kişiler basit cümleler kurabilir
kurslarının çoğunun amacı ve yazabilir.
Dil bilgisi budur. Bir dili oluşturan
yeterliği yaygın biçimleri uygun
şekilde kullanma yeteneği:
Sesler, kelimeler ve cümle
yapıları.
Daha karmaşık bir dil Sözlü ve yazılı iletişim, hikâye
yeterlilik düzeyi. Kişi anlatma veya iş mektuplarını
Söylem yeterliği gündelik konuşmaları kolaylaştıracak kadar
zorlanmadan konuşabilir karmaşık cümle yapılarını
ve takip edebilir. içerir. Belirli kelimelerin ve
ifadelerin farklı durumlarda
nasıl ve ne zaman
kullanıldığına dair bağlamsal
bir kavrayış gösterir.
Söylem yetkinliği ile Sözlü ve yazılı iletişim
örtüşür, ancak dili ve fonksiyonları ileri bir düzeyde
Sosyo‐dilbilimsel kültürü kullanarak çalışır. Kültürel normların
yeterlik kelimelerin ve cümlelerin anlaşılmasını iletişim
anlamlarını ifade etme ve süreçlerine dâhil eder. Kişi
müzakere etme yeteneği örneğin, kibar olmayı ve
gerektirir. sosyal durumlarda nasıl saygı
göstereceğini bilir.
Kişi, diğer kelime veya Eğer kişi bir kelimeyi bilmiyor
fiziksel sinyalleri kullanarak ancak o kelimeyi
isteklerini etkili bir şekilde tanımlayabiliyorsa, bu durum
Stratejik yeterlik ileterek, dil yeterliliğinin ana dili o dil olan karşıdaki
diğer yönlerindeki kişinin doğru terimi dile
eksikliğini telafi edebilir. getirmesine yönelik stratejik
Ana dili dışında başka bir bir yeterlilik örneğidir.
dili konuşanlar genellikle
anlaşılabilmek için bir dizi
strateji benimser.
Tablo incelendiğinde dil bilgisi yeterliğinin dilin, temel düzeyde ve dil bilgisi
kurallarına uygun bir şekilde kullanılmasına yönelik olduğu görülmektedir. Söylem
yeterliği, biraz daha karmaşık cümle yapılarını içermektedir. Özellikle sözlü iletişim
alanının dil, ifade ve cümle yapılarını kurma biçimleri ile olan ilgisi
Dil yeterlik seviyeleri: düşünüldüğünde bu yeterlik önem taşımaktadır. Bir diğer yeterlik olan sosyo‐dil
Dil bilgisi ve söylem bilimsel yeterlik, dilin kültür ile olan ilişkisini somutlaştırmaktadır. Belirli kültürel
yeterliği, normların kavranması ve dile yansıması bu yeterlik düzeyi üzerinden
Sosyo‐dil bilimsel ve gerçekleşmektedir.
stratejik yeterliktir.
Son olarak stratejik yeterlik ise dilin stratejik yapısına vurgu yapmaktadır.
Örneğin, Türkçe konuşulmayan ve konuşma ile yazı dili İngilizce olan bir ülkeye
seyahat ettiğimizi düşünelim. İngilizce konuşma seviyemizin orta düzeyde
olduğunu kabul edelim. Bu durumda ana dili İngilizce olan biriyle konuştuğumuz

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 13


Sözlü İletişim ve Dil

sırada bazı kelimelerin İngilizce karşılıklarını hatırlayamadığımız zaman o kelimeleri


bir şekilde başka kelimeler ya da fiziksel hareketler, sinyaller aracılığıyla anlatmaya
çalışır ve karşımızdaki insanın kelimenin ne olduğunu hatırlatmasını bekleriz. Bu
durum, stratejik yeterliği vurgulamaktadır. Dört yeterliğin de bir dili herhangi bir
engele takılmadan konuşma ve yazma açısından önem taşımakta ve birbirini
tamamlamaktadır.

Örnek
• Dil yeterlik seviyeleri, bireylerin bir dili kullanım
biçimleri üzerinde etkilidir.

Bireylerin yazılı ve sözlü iletişimde dil engeline takılmamaları için aşağıdaki


noktalar dikkate alınabilir:

 Kelime dağarcığının gelişmesi için yoğun bir okuma pratiğinin olması,


İletişimde dinleme,
anlamanın ön  Diğer insanlar ile iletişim ve sözlü iletişim kurmaya yönelik bir tutumun
koşuludur. olması,
 Dilin yazıya dökülüp; yazının anlatım, açıklık ve anlaşılırlık açısından
değerlendirilmesi,
 Yeni bir dil öğrenirken dilin içerisinde şekillendiği kültürel yapıyı da
öğrenmeye yönelmek,
 Sözlü iletişim kurulurken insanların bizi anladıklarından emin olmak. Aksi
durumda iletişimin/ sözlü iletişimin ögelerinden biri olan geri beslemenin
ortaya çıkması mümkün değildir.
Bireyin iyi bir kelime dağarcığına sahip ve diğer insanlar ile iletişim kurmaya
eğilimli olması iletişim engelini aşmada rol oynamaktadır. Bütün iletişim sürecinin
anlaşılırlık üzerinden yapılandırılması da iletişim engelini aşmada belirleyicidir.
Aşağıda değinilen maddeler de dil engelinde önem taşımaktadır (Lee, 200):

 Kişilerin, sözlü iletişiminin içeriğini anlaması,


 Kişinin diğerleri tarafından anlaşıldığını hissetmesi,
 Bütün düşüncelerin dile getirilmesi, ifade edilmeyen sorunun ve
düşüncenin kalmaması,
 Konuşma ve dinleme için yeterli zaman olduğunun hissedilmesi,
Sözlü iletişimde kişi,  İletişimden genel olarak memnuniyet duyulması.
karşısındaki kişinin Yukarıdaki maddelerden görüldüğü üzere özellikle kişilerarası iletişimde dil
kendisini dinlediğinden engelini aşmanın ilk yolu iletişimde bulunan kişilerin birbirlerini anlamlarından
ve anladığından emin geçmektedir. Kişi, karşısındaki kişinin kendisini dinlediğinden ve anladığından emin
olduğu zaman, olduğu zaman iletişimin önündeki engeller de minimum bir düzeye inmektedir.
iletişimin önündeki Dolayısıyla dinleme, anlamanın ön koşuludur denilebilir. Yine, iletişim sürecinde
engeller de minimum
bireylerin iletişim kurmak için yeterli zamanlarının olması kişilerin duygularını ve
bir düzeye inmektedir.
düşüncelerini doğru ve anlaşılır bir şekilde ifade etmelerinde belirleyicidir. İletişim

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 14


Sözlü İletişim ve Dil

kuran kişilerin genel olarak iletişim pratiğinden memnun olmaları da dil engelini
aşmadaki unsurlardan bir diğeridir.

Bireysel Etkinlik
• Reklamlar göstergebilimsel analiz yapmaya elverişli
içerikler sunmaktadır. Bu kapsamda iki dergi
reklamı seçip bu reklamları gösterge, gösteren ve
gösterilen kavramları açısından inceleyiniz.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 15


Sözlü İletişim ve Dil

•Sözlü iletişimin en önemli özelliği dil varlığı üzerine kurulu olmasıdır. Sözlü
iletşim sürecinde tarafların yani kaynak ile hedefin anlaşabilmesi kullanılan
ortak dil ve o dilin kod sistemi ile mümkündür.
•SÖZLÜ İLETİŞİM VE GERÇEKLİK
•Dil, sadece var olan bir şeye atıfta bulunmamakta ya da sadece tamamen
Özet
dilsel bir bağlamda çalışmamaktadır. Dil, belirli duygularla birleştirilmekte ve
bu duyguların doğasını şekillendirmektedir. Dolayısıyla dil ve gerçeklik,
karşılıklı olarak bağımlı olan bir ilişkide birleşmektedir. Dil ve gerçeklik
arasındaki ilişki sorunu, dil felsefesinin temel temalarından biri olup, anlam
ve referans arasındaki ilişki, hakikat ve bilgi arasındaki ilişki, referansın
anlaşılabilirliği, ontolojik görelilik ve evrensel dil sorunu gibi birçok özel yönü
ifade etmektedir.
•Dil iki şeyi eş zamanlı olarak yapmaktadır. İlki, nesneleri oldukları şekilde yani
gerçekliği yansıtmaktır. İkincisi ise gerçekliği belirli bir şekilde inşa etmektir.
Sapir‐Whorf Hipotezi’ne göre dil, dünyayı yorumlama biçimimizi
belirlemekte, düşünce dile bağlı olduğundan dil varlığımızı belirlemektedir.
•Dil insanların sosyal hayatlarını sürdürmedeki temel araçlardan biridir.
İnsanların kullandıkları kelimeler, ortak bir deneyime atıfta bulunmaktadır.
Olgular, olaylar, fikirler ve tutumlar dil ile ifade edilmektedir. Dolayısıyla dil,
kültürel gerçekliği belirtmekte ve şekillendirmektedir. Dilin kendisi de
kültürel değerleri içeren işaretler sistemidir. Kültür, “bilgi, inanç, sanat,
hukuk, ahlak, kültürel araçlar, gelenekler ve insanın toplumun bir üyesi
olarak edindiği diğer tüm yetenek ve alışkanlıkları içeren karmaşık bir
bütündür.” Dil, kültürel gerçekliği ifade etmekte, şekillendirmekte ve
sembolize etmektedir.
•Anlam; insanlar, nesneler, mekanlar ve olaylar ile ilgili olup, iletişim sonucu
ortaya çıkan, karşılıklı anlaşmaya dayanan ve insanların birbirlerini
anlamalarını mümkün kılan düşünsel çağrışımdır. İletişim, mesaj aktarımı
aracılığıyla bir anlam oluşturma sürecidir. Dolayısıyla bu sürecin
gerçekleşmesinde dilin, anlam üretimine yönelik işlevi öne çıkmaktadır. Dil,
anlam üretmeye yarayan ve anlamlandırma sürecine aracılık eden bir araçtır.
Dil ve anlam ilişkisinin genel olarak göstergeler ve söylem üzerinden
somutlaşır. Anlam ve anlamlandırma kavramları açısından öne çıkan
düşünürler C. S. Peirce, Ferdinand de Saussure ve Roland Barthes’tir.
•SÖZLÜ İLETİŞİM VE KÜLTÜR
•Dilin kültürün bir parçası olduğu ve onun içinde çok önemli bir rol oynadığı
yaygın olarak kabul edilmektedir. Dil aynı anda kültürü yansıtır, ondan
etkilenir ve onun tarafından şekillenir. En geniş anlamıyla dil, bir toplumun
tarihini, kültürel geçmişini, hayata yaklaşımını, yaşama ve düşünme
biçimlerini içerdiğinden bir toplumun sembolik temsilidir.
•Dil ve kültür ilişkisi kapsamında aşağıdaki maddeler her iki kavram arasındaki
ilişkiyi vurgulamaktadır:
•Kültür dili, dil de kültürü şekillendirmektedir.
•Dil, kültürün nesilden nesile aktarılmasını sağlamaktadır.
•Dil, kültüre duyarlıdır. Başka bir deyişle bir kültür içerisindeki dilin yapısı ve
o dilde yoğun bir şekilde kullanılan kelimeler ile başka bir kültür içerisindeki
dilin yapısı ve yine o dilde sıkça kullanılan kelimeler arasında farklılıklar
olacaktır.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 16


Sözlü İletişim ve Dil

•Kültür, insan eliyle üretilen sanat eserlerini de içerdiğinden dil özellikle edebi
eserlerin kalıcı bir nitelik kazanmasını sağlamaktadır.
•Yazılı kültürden farklı olarak sözlü kültür ürünleri de dil aracılığıyla
aktarılmaktadır.
•Dil, toplumsallaşmanın bir aracıdır. İnsanlar iletişim yoluyla
toplumsallaşmaktadır. Bir kültür içerisinde yaşayan ve sosyalleşen her birey dili
kullanmak durumundadır. Aksi halde bireyin toplumsallaşmasının sağlanması
Özet (devamı)
mümkün olmayacaktır.
•Bir kültür için önemli olan eğitim ve sanat gibi alanların dil ile yakın bir ilişkisi
bulunmaktadır. Özellikle eğitim açısından iletişim bilimleri ile ilişkili alanlarda
eğitim alan bireylerin sözlü iletişimde dil kullanım yetkinliklerinin iyi düzeyde
olması beklenmektedir.
•SÖZLÜ İLETİŞİM VE ANLAM
•Anlam; nesneler, olaylar ve ilişkiler arasındaki olası ilişkilerin zihinsel temsili
olup nesneleri birbirine bağlamaktadır. Dil ve anlam ilişkisi genel olarak
göstergeler ve söylem üzerinden somutlaşır. Anlam ve anlamlandırma
kavramları açısından öne çıkan düşünürler C. S. Peirce, Ferdinand de Saussure
ve Roland Barthes’tir. Göstergebilim, “gösterge, “gösteren” ve “gösterilen”
olmak üzere üç unsurdan oluşmaktadır. Gösterge, kendi dışında bir şeyi temsil
eden ve temsil ettiği şeyin yerini tutabilecek nitelikte olan her çeşit biçim, nesne
ve olgudur. Gösteren, göstergenin doğrudan duyumsanabilen ve algılanabilen
bölümüdür. Gösterilen ise göstergenin doğrudan duyumsanamayan ve
algılanamayan bölümüdür yani göstergenin kavramsal yanıdır. Düzanlam,
anlamlandırmanın ilk düzeyi olup, bir göstergenin ilk anlamını belirtirken;
yananlam ise mesajın aktarımında ikincil anlamlandırma düzeyini
belirtmektedir.
•Anlam sürecinin oluşumundaki dinamikler şunlardır:
•Göstergeler
•Düzanlam
•Yananlam
•Kültürel kodlar
•Söylem
•SÖZLÜ İLETİŞİMDE DİLİN KULLANILMASI
•Sözlü iletişim çeşitli aracı ögeler üzerinden kurulmaktadır. Bu aracı ögelerin
temelinde dil bulunmaktadır. İletişimde dil kullanımı, insanın bilişsel işleme
süreci ile ilişkilidir. Bilişsel işleme süreci bir mesajın, alıcı tarafından
anlamlandırılma sürecini ifade etmektedir. Sözlü iletişimde dil kullanımı, dilin
oluştuğu kültürel bağlamdan ayrılamaz. Kültür, iletişimi çeşitli düzeylerde
etkilemektedir. Kültür, sözlerin ifade edildiği ve yorumlandığı bir çerçeve
oluşturmaktadır. İletilenler, iletişimin, dilsel eylemin oluşturulduğu unsurlarda
olduğu gibi gerçekleştiği kültürel bağlama da bağlıdır.
•SÖZLÜ İLETİŞİM VE DİL ENGELLERİ
•Dil engeli ifadesi bir dili konuşurken özellikle sözlü iletişimde bireyin takıldığı
engelleri ifade etmektedir. Bu engeller bireyin kişisel özelliklerinden
kaynaklandığı gibi kültür veya yeni bir dil öğrenme gibi nedenlerden de
kaynaklanmaktadır. “Dilbilgisi yeterliği, söylem yeterliği, sosyo‐dilbilimsel
yeterlik ve stratejik yeterlik” olmak üzere dört dil yeterlik seviyesi
bulunmaktadır.
•Dilbilgisi yeterliği dilin, temel düzeyde ve dilbilgisi kurallarına uygun bir şekilde
kullanılmasına yöneliktir. Söylem yeterliği, biraz daha karmaşık cümle yapılarını
içermektedir. Özellikle iletişim alanının dil, ifade ve cümle yapılarını kurma
biçimleri ile olan ilgisi düşünüldüğünde bu yeterlik önem taşımaktadır.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 17


Sözlü İletişim ve Dil

DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Var olan şeylerin tümü, hakikat olarak adlandırılan kavram aşağıdakilerden
hangisidir?
a) Kültür
b) Gerçek
c) Anlam
d) Yananlam
e) Düzanlam

2. Dilin gerçeği sunmanın ve temsil etmenin bir yolu olduğunu ve felsefenin


temel işlevinin dilin gerçeği temsil etme biçimini açıklamak olduğunu
belirten düşünür kimdir?
a) Austin
b) Strawson
c) Searle
d) Saussure
e) Wittgenstein

3. Dilin belirli bir toplulukta çalışması, dilin hangi kavram ile olan ilişkisini
vurgulamaktadır?
a) Dil ve hakikat
b) Dilsel engeller
c) Gerçeklik
d) Anlam
e) Kültür

4. “Dili, gerçekliği kavramak için gerekli olan araçlardan biri” olarak gören dil
ve gerçeklik arasındaki ilişki yaklaşımı aşağıdakilerden hangisidir?
a) İçsel
b) Anlamsal
c) Dışsal
d) Kültürel
e) Yapısal

5. “Dilin kültüre duyarlı olması” ile aşağıdakilerden hangisi kastedilmektedir?


a) Dil, kültürden bağımsızdır.
b) Dil ve kültür arasındaki ilişki tek yönlüdür.
c) Kültür, dili şekillendirmektedir.
d) Kültür, dilden bağımsızdır.
e) Dilin kullanım biçimleri her yerde aynıdır.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 18


Sözlü İletişim ve Dil

6. Nesneler, olaylar ve ilişkiler arasındaki olası ilişkilerin zihinsel temsili olan


ve nesneleri birbirine bağlayan kavram aşağıdakilerden hangisidir?
a) Gerçek
b) Kültür
c) Sesler
d) Anlam
e) Semboller

7. Anlamlandırmanın, bir göstergenin ya da gösterge sisteminin göndergesel


gerçekliğiyle ilişkisi olduğunu dile getiren düşünür kimdir?
a) Peirce
b) Saussure
c) Frege
d) Wittgenstein
e) Barthes

8. Bir mesajın, alıcı tarafından anlamlandırılmasını ifade eden kavram


aşağıdakilerden hangisidir?
a) Gösterge
b) Söylem
c) Bilişsel işleme
d) Gösteren
e) Gösterilen

9. Kişilerin basit cümleler kurabildiği ve yazabildiği dil yeterlik seviyesi


aşağıdakilerden hangisidir?
a) Söylem yeterliği
b) Sosyo‐dil bilimsel yeterlik
c) Taktiksel yeterlik
d) Stratejik yeterlik
e) Dil bilgisi yeterliği

10. Kültürel normların anlaşılmasını iletişim süreçlerine dâhil eden dil yeterlik
seviyesi aşağıdakilerden hangisidir?
a) Taktiksel yeterlik
b) Dil bilgisi yeterliği
c) Stratejik yeterlik
d) Sosyo‐dil bilimsel yeterlik
e) Söylem yeterliği

Cevap Anahtarı
1.b, 2.e, 3.e, 4.a, 5.c, 6.d, 7.b, 8.c, 9.e, 10.d

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 19


Sözlü İletişim ve Dil

YARARLANILAN KAYNAKLAR
Batuş, G. (2011). Walter Ong. İçinde, Kadife karanlık (173‐191), Haz: N. Rigel, G.
Batuş, G. Yücedoğan, B. Çoban, İstanbul: Su Yayınevi.
Baumeister, R.F. (1991). Meaning of life. New York: The Guilford Press.
Boellstorff, T. (2006). A ludicrous discipline? Ethnography and game studies.
Games and Culture, 1(1), 29‐35.
Bredella, L., & Richter, A. (2004). Sapir‐Whorf Hypothesis. In M. Byram (Ed.),
Routledge encyclopedia of language teaching and learning (522‐524).
London: Routledge.
Brown, D. ( 2007). Principles of language learning and teaching. New York, NY:
Pearson Education.
Cohen‐Almagor, R. (2000). Language and reality at the end of life. Journal of Law,
Medicine & Ethics, 28, 267‐278.
Das, K. L., & Basak, J. C. (2006). Language and reality. New Delhi: Northern Book
Centre.
Devitt, M., & Sterelny, K. (1999). Language and reality: An introduction to the
philosophy of language. Cambridge: Mit Press.
Escandell‐Vidal, V (2009). Social cognition and intercultural communication. In V.
Guillén‐Nieto, C. Marimón‐Llorca, and C. Vargas‐Sierra (Eds.), Intercultural
business communication and simulation and gaming methodology (pp. 65‐
96). Bern: Peter Lang.
Fiske, J. (2014). İletişim çalışmalarına giriş, S. İrvan (Çev. ), Ankara: Pharmakon
Yayınevi.
Frowe, I. (2001). Language and educational research. Journal of Philosophy of
Education, 35(2), 175‐186.
Gao, F. (2006). Language is culture‐on intercultural communication. Journal of
Language and Linguistics, 5(1), 58‐67.
Gee, J. P. (2005). An introduction to discourse analysis: Theory and method. Oxon:
Routledge.
Ghenea, V. (2006). Language and reality. Some aspects of realism in the
philosophy of language. Analele Universitatii din Craiova, Seria Filosofie, 17,
157‐165.
Günay, V. D. (2012). Görsel göstergebilim ve imgenin anlamlandırılması. İçinde,
Görsel göstergebilim: imgenin anlamlandırılması (11‐54), A. F. Parsa ve V. D.
Günay (Ed.), İstanbul: Es Yayınları.
Güngör, N. (2011). İletişim: Kuramlar ve yaklaşımlar. Ankara: Siyasal Kitabevi.

Hariyanto, S. (2000). 10 Haziran 2019 tarihinde


https://www.researchgate.net/profile/Sugeng_Hariyanto3/publication/322
603803_The_Implication_of_Culture_on_Translation_Theory_and_Practice
_1/links/5a6277a94585158bca4c5672/The‐Implication‐of‐Culture‐on‐
Translation‐Theory‐and‐Practice‐1.pdf adresinden erişildi.
Jiang, W. (2000). The relationship between culture and language. ELT
Journal, 54(4), 328‐334.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 20


Sözlü İletişim ve Dil

Kecskes, I. (2006). On my mind: thoughts about salience, context and figurative


language from a second language perspective. Second Language Research,
22(2), 219‐237.
Kirby, S., Tamariz, M., Cornish, H., & Smith, K. (2015). Compression and
communication in the cultural evolution of linguistic structure. Cognition,
141, 87‐102.
Kramsch, C. (2003). Language and culture. UK: Oxford University Press.
Lee, S. M. (2003). A review of language and other communication barriers in
health care. Portland: US Department of Health and Human Services.
Liddicoat, A. J. (2009). Communication as culturally contexted practice: A view
from intercultural communication. Australian Journal of Linguistics, 29(1),
115‐133.
Mahadi, T. S. T. and Jafari, S. M. (2012). Language and Culture. International
Journal of Humanities and Social Science, 2(17), 230‐235.
Mazari, A., & Derraz, N. (2015). Language and culture. International Journal of
Humanities and Cultural Studies (IJHCS), 2(2), 350‐359.
Mutlu, E. (2012). İletişim sözlüğü. Ankara: Sofos.
Oyeneye, O. and Shoremi M. (1985). The concept of culture and Nigerian society,
In O. Oyeneye and M. Shoremi (Eds.), Nigerian life and culture: A book of
readings. Ago‐ Iwoyi: Ogun State University.
Proulx, T., & Heine, S. J. (2006). Death and black diamonds: Meaning, mortality,
and the meaning maintenance model. Psychological Inquiry, 17(4), 309‐318.
Ran, B., & Duimering, P. R. (2007). Imaging the organization: Language use in
organizational identity claims. Journal of Business and Technical
Communication, 21(2), 155‐187.
Rıfat, M. (2013). Açıklamalı göstergebilim sözlüğü: Kavramlar, yöntemler,
kuramcılar, okullar. İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları.
Squires, A. (2008). Language barriers and qualitative nursing research:
methodological considerations. International Nursing Review, 55(3), 265‐
273.
Tekinalp, Ş., & Uzun, R. (2013). İletişim araştırmaları ve kuramları. İstanbul: Beta.
Williamson, J. (2001). Reklamların dili: Reklamlarda anlam ve ideoloji. Ankara:
Ütopya Yayınevi.
Language. 5 Haziran 2019 tarihinde
https://www.collinsdictionary.com/dictionary/english/language,
adresinden erişildi.
http://sozluk.gov.tr/adresinden 10 Haziran 2019’da erişildi..

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 21


SÖZLÜ İLETİŞİM VE RETORİK

• Sözlü İletişim ve Retorik


Kavramı
İÇİNDEKİLER

• Aristo'dan Günümüze
Retorik SÖZLÜ İLETİŞİM VE
• Retorik Türleri
• Retoriğin Unsurları
HİTABET
• Sözlü İletişimde Retoriğin Doç. Dr.
Önemi
Ayça ÇEKİÇ AKYOL

• Bu üniteyi çalıştıktan sonra;


• Retorik kavramını
HEDEFLER

tanımlayabilecek,
• Retorik kavramı ile iletişim
arasındaki ilişkiyi kavrayabilecek,
• Sözlü iletişimde retoriğin önemini
açıklayabilecek,
• Aristo'dan günümüze retorik
kavramının gelişimini
irdeleyebilecek,
• Retorik türlerini
yorumlayabilecek, ÜNİTE
• Retoriğin unsurlarını
öğrenebileceksiniz.
7
© Bu ünitenin tüm yayın hakları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi’ne aittir. Yazılı izin alınmadan
ünitenin tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, yayımı, çoğaltımı ve
dağıtımı yapılamaz.
Sözlü İletişim ve Retorik

Sözlü İletişim ve
Retorik Kavramı

Aristo’dan
Günümüze Retorik

Politik Söylev

Retorik Türleri
Adli Söylev

Törensel
Gösteri Söylevi

Ethos
Retoriğin
Unsurları Logos

Patos

Sözlü İletişimde
Retoriğin Önemi

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 2


Sözlü İletişim ve Retorik

GİRİŞ
Söz söyleme sanatı olarak bilinen retorik kavramı, sözlü iletişimle ilişkili en
önemli kavramlardan biridir. Sözlü iletişimin en temel varlığı olan dilin etkili
kullanımı ile ilişkilidir. İkna edici bir iletişim biçimi olan, diğer bir deyişle sözlü
iletişimde alıcıyı ya da dinleyiciyi ikna etme niyetiyle tasarlanan mesajlar, retorik
ile daha sistemli ve kurallı bir hâle dönüşmüştür. İnsanların etkili konuşma ihtiyacı
çok eskilere dayanmaktadır. Retoriğin ortaya çıkışı daha çok adalet arayışı ve
siyasete dayanmakla birlikte günlük ilişkilerde de sözlü retorik talep görmüştür.
Günümüzde ise reklamdan siyasal iletişime günlük ilişkilerden resmî iş
toplantılarına kadar her alanda başvurulan önemli bir söz söyleme yöntemidir.
Tarihsel gelişimi açısından bakıldığında MÖ 5. yüzyılda ortaya çıkan, zaman zaman
güçlenip zaman zaman güç kaybeden bir sözlü iletişim anlayışıdır, diyebiliriz.
Sofistler ile başlayıp günümüze kadar gelen bu söz söyleme sanatı her dönemde
ihtiyaca göre şekil almış ve günümüze aktarılmıştır. Aristo ile sistemli hâle gelen ve
politik söylev, adli söylev ve törensel gösteri söylevi olarak üç farklı türle karşımıza
çıkan söz söyleme ve hitabet sanatının günlük yaşama yansımalarını da sıklıkla
görmekteyiz. Televizyonda seçim dönemlerinde karşımıza çıkan siyasi parti
liderlerinin söylemleri, siyasi reklam kampanyaları, millî meselelerle ilgili
Sözlü iletişimde alıcıyı konularda yapılan törenlerde bürokratlarca yapılan konuşmalar ya da bir firmanın
ya da dinleyiciyi ikna iş ortaklarına yaptığı sunumlardaki konuşmalar da retoriğin uygulama örnekleridir
etme niyetiyle ki bunlar çoğaltmak mümkündür. Bu bölümde sözlü iletişim ve hitabet açısından
tasarlanan mesajlar
önemli bir kavram olan retoriğin kavramsal yapısı, tarihsel gelişimi, türleri,
retorik ile daha sistemli
ve kurallı bir hâle retoriğin unsurları ve sözlü iletişimdeki önemi açıklanmaya çalışılacaktır.
dönüşmüştür.
SÖZLÜ İLETİŞİM VE RETORİK KAVRAMI
Retorik kavramı; Medya ve İletişim Sözlüğü’nde (Chandler ve Munday,
2018), ikna sanatı ve etkili ifade teknikleri ve bununla ilgili araştırmalar olarak
tanımlanmaktadır. Geleneksel retorik öncelikle hitabet ile ilişkili olmasına rağmen
yazılı kompozisyonda da kullanılmaktadır. Modern retorik, etkili iletişim ile
ilgilenirken; post yapısalcı yeni retorik, tüm söylemlerin retoriksel inşasına
odaklanmaktadır. Klasik retorik ise hem rasyonel hem de duygusal çekicilikleri
kullanarak hedef kitleleri etkileme ile ilgili olmasının yanı sıra alıcı odaklıdır.
Sözlü iletişimde, icat yani geçerli argümanların inşası, düzenleme, ifade
etme, hafıza ve konuşma tarzı, geleneksel retoriğin alt bölümleridir. Retorik,
özellikle metaforik ile yalın anlam arasındaki ve biçim ile içerik arasındaki ilişki ile
ilgilidir (2018).
Çağdaş retorik, yazılı ve sözlü iletişimde etkililiği dile getirmektedir. Etkili
biçimde konuşma ya da söz söyleme sanatı, söz bilim ya da söz bilgisi olarak
tanımlanan retorik, sözlü iletişimde oldukça önemlidir. Aristoteles’e göre verili bir
durumda elde bulunan tüm inandırma araçlarını kullanabilme yetisi veya
gözetebilme sanatıydı (Mutlu, 2008).

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 3


Sözlü İletişim ve Retorik

Retorik, modern anlamda ciddi, titiz bilimsel söylemin karşısında duran ve


doğruyu aktarmayan ya da abartılmış mesajlar olarak nitelendirilmektedir. Buna
karşılık postmodernistlerin kabul ettikleri klasik tanım ise güzel konuşma sanatı,
fikirlerin sanatsal sunumudur. Retorik bu bağlamda, simgelerle oynamayı ve
hegemonyacı bir görüşü dayatma ya da kendi üstünlüğü konusunda ayak diretme
amacı ya da tasarımı olmayan açık bir metin içerisinde anlamın kurulmasını ifade
etmektedir (Mutlu, 2008).
Retorik kavramı literatürde daha çok ikna ile birlikte hatta iknayı anlamak
için ortaya çıkmış bir kavram olarak karşımıza çıkmaktadır. Özellikle siyasal
iletişim, reklam vb. ikna edici mesajlar üreten iletişim çalışmalarında anlaşılması
gereksinim duyulan bir konudur diyebiliriz. Sözlü iletişim retorik kavramı ile
birlikte ikna edici etkili iletişim olarak değerlendirilebilir.
Antik Yunan’da ortaya çıkan sözlü iletişim ve ikna çalışmaları, Aristoteles
tarafından incelenerek sınıflandırılmış ve Retorik çalışması ile temelleri atılmıştır
(Zeybek, 2016).
Aristoteles (2019)’e göre retorik, belli bir durumda elde bulunan tüm
inandırma yollarını kullanabilme yetisidir.
Retorik, Antik Çağ’da felsefeden sonra en önemli öğreti olarak kabul
edilmekteydi. Eski Yunan’da retorik, Rhetorikos, yani konuşmacıya ilişkin olan,
Retoriğin en önemli ve konuşmacıya uygun olan anlamındaki sıfattan türetilen rhetoriketekhne, yani
gerçek ögesi konuşmacının sanatı anlamına gelen terimlerle ifade edilmiştir. Retorik MÖ 2. ve
inandırmadır. 1. yüzyıllarda Romalılarca siyasal anlamda ikna etmenin yanı sıra kişinin kendini
ifade etmesi ve sanatsal bir etki yaratabilmesi anlamında da kullanılmıştır (Zeybek,
2016).
Aristoteles’e göre retoriğin en önemli ve gerçek ögesi inandırmadır.
İnandırma tarzları olarak tanımladığı 3 inandırma biçiminden söz eder. Birinci
inandırma tarzı konuşmacının kişisel özellikleri, yani karakterine bağlıdır. İkincisi
dinleyiciyi belli bir ruh hâline sokmaya ilişkindir. Sonuncusu yani üçüncü inandırma
tarzı ise konuşmacının sözcüklerinin sağladığı kanıta ya da sözde kanıta bağlıdır.
Konuşma, dinleyiciye konuşanın güvenilir olduğunu düşündürecek şekilde
yapıldığında, inandırmada konuşmacının karakteri etkili olmuş olur. Konuşma
coşkuları harekete geçirecek şekilde yapılmışsa inandırma dinleyicilerden de
gelebilir. Örneğin mutlu olduğumuz zamanlarda bir konuşmanın üzerimizdeki
etkisi daha olumlu olacaktır. Üçüncü inandırma durumunda, konuşmacı uygun
kanıtlar yoluyla bir gerçeği ya da sözde gerçeği kanıtladığında, inandırma
konuşmanın kendisi aracılığıyla gerçekleşmiş olur (akt: Zeybek, 2016). Sözlü
iletişimde, özellikle hedefin ikna edilmesi gereken durumlarda, bu üç inandırma
tarzının önemi açıkça görülmektedir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 4


Sözlü İletişim ve Retorik

•Reklamlarda ünlü kullanımı 3 inandırma biçimininde

Örnek
yansımasıdır. Ünlü güvenilir bir kaynaktır, dinleyiciyi
duygusal açıdan bir ruh hâline sokar ve söyledikleri
izleyici için bir kanıttır. Örneğin bir gazlı içecek için olumlu
görüş bildiren bir ünlü izleyiciyi inandırma konusunda
reklamverene yardımcı olur.

ARİSTO’DAN GÜNÜMÜZE RETORİK


Retorik, dünyanın en eski disiplinlerinden biridir. Aslında tarihsel olarak
ortaya çıkışını tam anlamıyla ortaya koymak tartışmalı kabul edilir. Bunun sebebi
ise retoriğin antik dünyada Yunanlı filozofların o zamanın kültürel merkezi olan
Orta Doğu’dan etkilendikleri, hatta buna kaynaklık edebilecek altyapıya sahip olan
Retorik, dünyanın en Mısır’a gidip gelmiş olabilecekleri söylenir. Retoriğin Antik Yunan dünyası ile daha
eski disiplinlerinden çok ilişkilendirilmesinin sebebi ise retorik sistemin ortaya çıkışı ile ilgilidir. Bu
biridir. sistemin düşüncesi MÖ 5. yy.’da burada şekillenmiştir. Retoriğin tam olarak nerede
doğduğu bilinmese de önce Yunan, sonra Roma kültüründe şekillendiği yazılı
kaynaklardan anlaşılmaktadır. Sicilya adasında doğmuş olması da ilginç ve
manidar bulunmaktadır. Çünkü konum olarak ada, ulaşım açısından özellikle her
türlü etkileşime açıktır. Retorik doğduğundan beri sürekli bir yerden bir yere
aktarılmaktadır. Sicilya’dan sonra Atina’da gelişimine devam eden retorik disiplini,
daha sonra toplumsal değişimle birlikte tekrar İtalya’ya döner ve Roma bu
disiplinin merkezi hâline gelir. MÖ 155‘te Atina’daki 3 büyük akademinin hatipleri
retoriği buradaki insanlarla tanıştırır. MÖ 92’de ise Roma’da insanların retoriğe
artan ilgisi iktidarı rahatsız etmiş ve bu hatiplerin gönderilmesi ile birlikte
kurslarında yasaklanmasına karar verilmiş. Yine de hatiplerin konuşma tarzı
insanları cezp etmiş ve hızla yayılmıştır. Orta Çağ ile beraber değişen çehresiyle
birlikte bir kolu da Arap coğrafyasına kadar ulaşmıştır (Tepebaşılı, 2016).
Retoriğin tarihsel aşamaları şu başlıklar altında verilmiştir (Tepebaşılı, 2016):

 Sofistler
 Atinalı filozoflar
 Roma dönemi
 Orta Çağ
 Yeniden keşfedilmesi
 Aydınlanma
 Çöküş dönemi
 20. asır
Kısa kısa bu dönemlerin özelliklerine bakmakta yarar vardır (Tepebaşılı,
2016).

Sofistler
Retoriğin kökenleri Sicilya’ya dayandırılmaktadır. Perslerin Atina’yı işgal
ettikleri dönemde koloni bölgesi olan Sicilya adasında bir Rönesans dönemi

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 5


Sözlü İletişim ve Retorik

yaşanır. MÖ 463 tarihlerine gelen bu dönemde iktidarda olan tiranların alt


edilmesi sonucu bir serbestlik ortamı ortaya çıkmış ve insanlar haklarını veya siyasi
görüşlerini savunma ve kabul ettirebilme imkânına ulaşmıştır. Bu dönemin ilk
retorik öğretmeleri ve kurucuları da Korax ve öğrencisi Teisias’tır. Retorik böylece
öğretilebilir bir disiplin olmuştur. Bu dönemde retoriğin yayılmasında iki etken
önemli rol oynamıştır. İlki siyasal ve sosyal koşullarla ortaya çıkan demokratik
ortam, ikinci etken ise Sofistler ile retoriğin bir araya gelmesidir.
Bu iktidar değişikliği daha sonra Atina’ya da sıçrar. Kölelerin de içine dâhil
olduğu ilk demokrasi deneyimi burada yaşanır. Retoriğe ihtiyaç zemini hazırlayan
sebepler ise politik görüş farklılıkları ve ticaret yoluyla zenginleşen halkın
arasındaki hukuki sorunlardır. Retoriği Atina’ya getiren kişi ise Gorgias (MÖ 430‐
380)’tır. O dönemde çeşitli sebeplerle retorik sistem yaygınlık kazanır ve
Sicilya’dakine benzer konuşma okulları açılır. Genellikle toplumsal ve siyasal
konular tartışılmak suretiyle ikna etme yeteneği öğretilir. Önemli hatipler ise
Gorgias ve Protagoras’dır. Sofist kelimesi de konuşma üstadı olarak
kullanılmaktadır.
Atina’da güzel konuşmaya ihtiyaç duyulma sebeplerinden biri olarak Atina
demokrasisinde adaletin halk mahkemeleri aracılığıyla elde edilmesi
gösterilmektedir. Atina mahkemelerinde dosya ve dosya incelemesi
bulunmadığından davanın başarısı toplantı anında söylenenlere bağlıdır. Bu
yüzden aslında kişiler kendilerini ne kadar iyi savunurlarsa jüriyi/ mahkemeyi o
derecede etkileyebilirlerdi. Bu da önceden hazırlıklı bir konuşmayı gerektiriyordu.
Sofist kelimesi de Ayrıca politik alanda da yapılan halk toplantılarında retorik bir karşılık buluyordu.
konuşma üstadı olarak Retorik sistem sofistler tarafından geliştirilmiş ve işlenmiştir.
kullanılmaktadır. Sofistler retoriği yaşam felsefesi olarak görmüş, gerçekliğin ne olduğu yerine
nasıl gözüktüğü ile ilgilenmişlerdir. Usta çırak ilişkisi ile geliştirilen konuşmada
amaç, güzel konuşmaktır. Bireysel beceriler ve farklılıklar da hoş
karşılanmamaktaydı.
Bu dönemin en iyi bilinen retorik üstadı Gorgias (MÖ 480‐330)’a göre
retorik sanatı, insanları etkilemek ve yönlendirmek için bir silahtır ve bundan
dolayı hem iyi hem de kötü amaçlar için kullanılabilir.
Protagaros (MÖ 481‐411) ise “insan kendi kendisinin olmasını veya
olmamasını istediği her şeyin ölçüsüdür” der.
Yine retorik tarihinde önemli rol oynayan sofistlerden olan İsokrates (MÖ
436‐338), retoriği ikna aracı olarak değil, ikaz etme, doğru yola davet etmek için
bir araç olarak görmektedir.
Bu dönemden günümüze kadar retorik ile ilgili değişmeyen en önemli
konular ise; retoriğin manipülasyonla ilişkisi, fikrin ifade edilmesi ve fikir
hürriyetinin bağlantısı, son olarak da konuşmanın eğitimin bir parçası olması
ihtiyacıdır.
Günümüzde etkili iletişim ile ilgili eğitimlerin, kişisel gelişim kitaplarının
artması, aslında bu ihtiyacın arttığının bir göstergesidir, diyebiliriz.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 6


Sözlü İletişim ve Retorik

Atinalı Filozoflar
Bu dönemde gezgin sofistler ortadan kalkmış, hatta yerine kurslar ve okullar
açılmıştır. Bu konuda rekabetin olduğu bile söylenmektedir. Retorik eğitimi
konusunda ağırlık; buluş (inventio) ve dillendirme (elocutio) kısımlarına verilmiştir.
Eğitimler hayali konularda yapılan münazara ve tartışmalarla yürütülmüştür.
Bu dönemde konuşma çeşitlerine denetleyici konuşma türü eklenmiş. Ayrıca
konuşma bir düelloya benzetilerek kazanmak için her şeyin mubah olduğu
söylenmiştir.
Sofistlerden sonra gelen düşünürlerin konuya bakış açıları değişmiştir.
Sokrates (MÖ 469‐399) ve Platon (MÖ 427‐347)’un eleştirilerine maruz
kalmışlardır.
Sokrates (MÖ 469‐399) sofistlerin retorik tercihine karşı çıkmış ve felsefenin
önemine vurgu yapmıştır. Amaç hakikate ulaşmaktır. Kendi adıyla bilinen Diyalog
yöntemini kullanır. Bahsedilen konular hakkında konuşup tartışarak öğrencisinin
zihinsel çabasının bir ürünü olarak hakikate ulaşmasını ister. Amaç hakikatin
kişilere göre değişen yönünün değil, özünün kavranmasıdır.
Platon (MÖ 427‐347) Sokrates’in öğrencisi ve retoriğin ilk
eleştirmenlerinden biridir. Platon retoriğin bir bilim olmadığını, sadece diyalektiğin
araçlarından biri olduğunu söyler. Hakikate giden yol diyalektiktedir, sofistlere has
ikna yöntemi hakikate götürmez, der. Ayrıca retorikte duygulara yer olmadığı,
konuşmacının hakikati ve adaleti sorgulatmadan ikna edebilmesi gerektiğini
söyler. Retorik, felsefi anlamda hakikati değil, muhtemel olanı hedeflemelidir, bu
da hem tartışmalı hem de çelişkilidir. Kısaca hatiplerin bilgisiz insan yığınlarını ikna
edebileceğini, “iyi”nin yerine “hoş olan”ın peşinde olduklarını, bunun da fırsatçı ve
çıkarcı denemeler olduğunu söyler.
Platon’un öğrencisi Aristo (MÖ 384‐322) ise retoriği sistemli hâle getiren ilk
kişidir. Aristo’nun konuyu kapsamlı olarak işlediği ve günümüze kadar ulaşmış olan
Retorik adlı bir kitabı vardır. Kitap üç ana bölümden oluşur. Genel edebiyata ait
konular, Trajedi ve Epos’u konu alır. Konuşma türleri, konuşmacının karakteri,
duygu psikolojisi, dinleyicilerin kişisel ve sosyal psikolojisi, topik, ifade etme sanatı
ve stilistik ve disposition (düzenleme) teorisi kitabın işlediği temel konulardır.
Buradan iletişimin, dolayısıyla sözlü iletişimin bir disiplin hâline gelmesinin
temellerinin de aslında bu kitapla atılmaya başlandığı söylenebilir.
Aristo’nun bu kitabı, Platon’un düşüncelerine de yanıt niteliğindedir.
Platon (MÖ 427‐347), Aristo’ya göre retorik günlük yaşamda ve politik dünyada önemli rolleri olan ve
Sokrates’in öğrencisi ve diyalektiğin yan kolu işlevini üstlenen bir disiplindir. Retorik bağımsız bir disiplin
retoriğin ilk olup doğru bakış ve düşünceleri yönlendiren üretim amaçlı bir davranıştır.
eleştirmenlerinden Retoriğin, sözlü sunum amaçlı metinler ortaya çıkararak diyalektiğin kardeş
biridir. disiplini olan bir teori geliştirdiğini ve böylece retoriğin disiplin sorununun da
diyalektikten yardım alarak çözülebileceğini söyler. İkna konusu sadece retoriğe
aittir ve konuşmalardaki ikna araçlarını arar. Retorik teorisi, başarılı iletişimin
yöntemsel kaynağı olup ilk adımı argümantasyondur.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 7


Sözlü İletişim ve Retorik

Roma Dönemi
Roma’da retoriğin seyri, devletin şekli ile ilişkilendirilir. Roma
Cumhuriyeti’ndeki işlevi, imparatorluk döneminde ortadan kalkmıştır. Atina’da
cumhuriyetin yıkılması ve Roma Cumhuriyeti’nin ılımlı politik iklimi, Yunan
aydınlarını ve kültürel ürünlerin Roma’ya taşınmasını sağlamıştır.
MÖ 2. asırda retorik ile tanışan Roma’da, retoriğin teorik yönüne
“rhetorika”, uygulamalı yönüne ise “oratoria” denir. Retorik bu dönemde
kurumsal bir yapıya kavuşmuştur. Aslında Roma’da teori, uygulamadan sonra
gelmiştir. Çünkü cenaze konuşmaları ve politik konuşmalar günlük yaşamın bir
parçasıdır.
Yine politik alanda siyasi tartışmalar yürütülmekte ve herkes kendi görüşünü
hâkim kılmak istemekteydi. Ayrıca mahkemelerde de yine Atina’dakine benzer
şekilde jüri sistemi uygulanıyordu.
Roma büyük bir güç hâline geldikten sonra özellikle Romalı asiller bilim,
edebiyat ve felsefenin yanı sıra retoriğe de ilgi duymaya başladı. Asıl neden ise
iktidar ve retorik konuşma arasındaki ilişkidir. Senatörlerin tartışmalarının yoğun
olduğu bu dönemde, retorik, politik mücadele için oldukça işe yarar bulunuyordu.
Bir süre sonra şehir demokrasileri gücünü kaybedip monarşik merkezî
yönetimler iktidarını pekiştirmeye başlayınca, retoriğin politika ve mahkemedeki
etkinlikleri de önemini kaybetti. Bunların yerine de Aristo’nun belirlediği tören
konuşmaları öne çıkmaya başladı. Kısaca, retoriğin politik alandan çıkmasıyla
birlikte ikna amaçlı sözlü konuşmalar önemini yitirdi. Sözlü kültür dönemi sona
erdi ve edebî bir kimlik kazanarak yazılı metin üretimine ağırlık veren bir araca
dönüştü. Bu da 18. yüzyıla kadar devam etti.
Roma döneminin retorik ustaları ise Cicero ve Quintilian’dır.
Cicero (MÖ 106‐43) felsefe, pedagoji ve retoriği bütünleştirmeyi
amaçlamıştır. Cicero, hatibi ön plana çıkarıp, model insan hâline getirip, ideal
konuşmacı tipini yaratmıştır. İyi bir hatibin hem bedensel yönden etkileyici
(görünüm, ses, boy vb.) hem de eğitimli ve yüksek ahlaklı, bilgili olması ve bununla
birlikte de devlete katkı sağlayacak işler yapması beklenir. Güzel konuşabilen
erdemli insan tipinin peşinde olan Cicero, insanları ikna etmek için konuşmacının
Cicero, hatibi ön plana kendisi iyi bir vatandaş, iyi bir konuşmacı ve örnek insan olmalıdır, der. Bunun
çıkarıp model insan sebebi de retoriğin kötü amaçlı kullanımının önüne geçmektir. Cicero için hatip ve
hâline getirip ideal felsefeci aynı kişidir. Cicero aynı zamanda teori ile pratiği, ahlak ve politikayı,
konuşmacı tipini eğitim ve kamusal konuşmayı birleştirmiştir. O’nun için retorik evrensel bir
yaratmıştır.
yetenektir ve diğer tüm becerileri üstündedir. Cicero ile birlikte retorik evrensel
bir eğitim ve hümanist bir programa dönüşmüştür.
Quintilian (MÖ 30‐96) da Roma döneminin retorik alanındaki önemli
isimlerinden biridir. Quintilian’ın eseri retoriğin estetikleşmeye başladığı bir
dönemde ortaya çıkmıştır. Quintilian, retorik bir devrim yapmamıştır ancak
hâlihazırdaki mirası kendince yeniden sistematikleştirmiş, bunu eğitimin bir parçası
hâline getirmiş ve böylece başarılı olmuştur. Quintilian’a göre etik ve moral

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 8


Sözlü İletişim ve Retorik

değerlere sahip olan mükemmel insan, aynı zamanda mükemmel biçimde


konuşabilen insandır. O yüzden insan bu eğitimi almaya çocukluk döneminden
başlamalı ve yetişkinlik dönemine kadar devam etmelidir. Ayrıca iyi bir hatip
edebiyata ilgi duymalı ve ideal bir insan olmalıdır. Çünkü ancak “iyi insanlar iyi
konuşabilir” diye düşünmektedir. Ahlaki olgunluk ve retorik birbirini tamamlar.
Bu isimlerden sonra retorik eski ihtişamını ve canlılığını kaybetmiştir.
Retorik çöküş dönemi yaşanmıştır. Bunun en önemli sebeplerinden biri de
iktidarın kendisini tehlikede hissetmesi ve dolayısıyla yasaklanmasıdır (MÖ 92).

Orta Çağ Dönemi


Orta Çağ dünyasında başta kurumsallaşmış bir retorik eğitimi söz konusu
Retorik açısından en değildir. Bu konuda eğitim veren okulların açılması 3. asırdan itibaren
önemli gelişmelerden görülmektedir. Kayzerler dönemi ile devletin de finanse ettiği bir alan hâline gelen
biri "hür sanatlar" retorik, aynı zamanda da Roma’da imkânlarından sadece erkeklerin yararlandığı iyi
kapsamında bir kariyer aracıydı.
yaygınlaşması, diğeri ise
kilisenin retoriğin Orta Çağ’da retorik açısından en önemli gelişmelerden biri retoriğin "hür
gücünden faydalanma sanatlar" kapsamında başta eğitim kuramlarında olmak üzere yaygınlaşması, diğeri
yoluna gitmesidir. ise kilisenin retoriğin gücünden faydalanma yoluna gitmesidir. Bu dönemde de
politik ve mahkeme konuşmaları önemini yitirdiğinden retorik dilsel ifadeler kısaca
dile odaklanıyor, antik retorikçilerin eserleri üzerinde yoğunlaşılıyor ve bu da
retoriği yazılı metin incelemesi hâline getiriyordu. Bu durum Rönesans ve
sonrasına kadar devam etmiştir. Bu dönemde asıl önemli gelişme, retoriğin tiyatro
açısından keşfidir.
Kilise ve retorik: Orta Çağ (350‐1500)’a rengini veren unsurlar; Hristiyanlık
öncesi din ve inançlar, Hristiyanlık ve yerel kültürlerdir. Çok uzun bir dönemi
kapsayan Orta Çağ’ın başında, antik miras ile kilise, retorik konusunda çatışmıştır.
Hristiyanlığın devlet dini olmasından sonra ise durum değişmiş ve kilise hür sanat
olarak retorikten faydalanmaya başlamıştır. Dünyevi bilgiler ve ruhani bilgiler
olarak bilgiyi ayırmak suretiyle retoriğe yol açılmıştır. Retorik, Orta Çağ’da
Hristiyanlık inancını gerekçelendirmek, İncil'i yorumlamak, vaaz vermek,
misyonerlik faaliyetlerini gerçekleştirmek, diğer dinlerle ve düşüncelerle mücadele
etmek amacıyla kiliseye hizmet etmeye başlamıştır.
Kilise retoriği açısından en önemli isim Auerelius Agustinus (MS 354‐430)
olarak geçer. Agustinus retoriği tartışma aracı olmaktan çok, öğretme ve öğrenme
aracı olarak kabul eder ve bu yazılı yönü ağır basan bir retorik anlayışına sahiptir.
Agustinus’un temel problemi, hakikatin ortaya çıkarılması değil, hakikatin
aktarımı, olası olanın savunulması değil, sonsuz tanrısal hakikatin aktarılmasıdır.
Orta Çağ boyunca Aristo’nun retorik anlayışından uzak bir retorik anlayışı,
kiliseden üniversiteye kadar hatta saray ve çevresinde değişik şekillerde kabul
görmüştür.

Retoriğin Yeniden Keşfedilmesi


Hümanizm‐Rönesans ve Barok olarak adlandırılan bu dönemler, retoriğin

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 9


Sözlü İletişim ve Retorik

yeniden keşfedildiği bir dönem olarak karşımıza çıkmaktadır. Atina ve Roma


döneminden sonra üçüncü büyük dönem olan Hümanizm‐Rönesans'ta retoriğin
yeniden keşfedildiği, retorik miras üzerine adeta bir dünya görüşü geliştirildiği
ifade edilmektedir. Barok dönemi ise retoriğin son altın çağı olarak değerlendirilir.
Bu dönemde ortaya çıkan retorik ile poetikanın iş birliği ise retoriğin daha da
gelişmesini sağlamıştır. Tarihsellik düşüncesi ve insanın içindeki güç, yani
Hümanizm‐Rönesans ve
Barok olarak iyimserliğin farkına varılması ile birlikte retorik kültür üzerine inşa edilen Rönesans
adlandırılan dönemler, ve Hümanizm (15. ve 16. asır) ile yeniden keşfedilme dönemi yaşamış ve Avrupa
retoriğin yeniden ülkelerine yayılmıştır. Bu dönem Antik dünyaya ait yazarların yeniden keşfedilip,
keşfedildiği bir unutulan felsefe, resim ve mimarinin yeniden canlandığı bir dönem olarak kabul
dönemdir. edilmektedir. Hümanizm ve Rönesans döneminde, evrensel bir eğitim düşüncesini
kapsayan Antik dünyanın geleneği devam ettirilerek retoriğe okul ve
üniversitelerin programlarında yer verilmiş, ayrıca retorik aristokrasi açısından bir
statü sembolü hâline gelmiştir.
Bu dönemde hukuki ve idari yönden kamusal konuşmalar değer kazanmıştır.
Bu sebeple birçok şairin saraylarda bu tür görevlerde yer aldığı görülür. Retorik,
bütün alanlarda, okullarda, bilim, sanat, yönetim ve vaaz bilimi (Homiletik) veya
kamusal alanlarda etkili olmuştur. Barok dönemindeki mezhep savaşlarında da
retoriğin etkili bir silah olduğu görülmüştür.

Retoriğin hümanist Hümanizm açısından retorik, temel bir bilimdir. Dilin toplumsal, politik ve
dönemde en önemli sorun çözücü özelliklerinden yararlanmıştır. Retoriğin hümanist dönemde en
işlevi, geçmiş ve önemli işlevi geçmiş ve gelenek ile bağ kurmaktır.
gelenek ile bağ Barok çağı: Retorik dalganın son güçlü dönemidir. Bu tarihten sonra bir daha
kurmaktır. bu kadar önemli bir konuma gelememiştir. Barok döneminde retoriğe bilim, sanat
ve günlük yaşamda önemli roller yüklenirken, özelde poetika, genel anlamda da
edebiyat ve ana dil bakımından iş birliği yapılmıştır. Barok'da iyi bir hatip ve iyi bir
şair eş değer görülüyordu. Onlar için dilin duygulara hitap eden yanı her şeyden
önemlidir, çünkü dinleyicilerin gönüllerini bu sayede çelebileceklerini
düşünmektedirler.

Aydınlanma
Barok dönemindeki kadar ilgiyle karşılanmayan retorik, Aydınlanma
döneminde iki dönem hâlinde ele alınmaktadır. İlk dönemde retoriğin felsefi‐
diyalektik temelleri ve etkisi hâkimdir ve duygusal dil geri plandadır. Bu dönemde
hedeflenen; öncelikle dilin kendisi, diğeri ise aydınlanmacı bilginin
yaygınlaştırılmasıdır. Bilimsel bilginin yaygınlaştırılması için Latince dışında ana
dilin önemi keşfedilmiştir. Temsilcileri Leipniz ve Chr. Thomasius‘tur.
İkinci dönem ise deha dönemidir ve durum değişir. Burada retorikten
vazgeçmekten ziyade, retorik alt dallara ayrılmıştır (Psikoloji odaklı retorik ile etik
ve pathos'ların etkilerini yansıtan retorik anlayışlar).
Aydınlanma aklın hükümranlık dönemi olarak görüldüğünden akıl, gördüğü
işlev ile ölçülebilen bir enerji olarak hakikatleri keşif aracı olarak
nitelendirilmektedir. Bu da onu dil gerçeğine bağımlı hâle getirmiştir. Dönemi

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 10


Sözlü İletişim ve Retorik

açıklayan düşünce şudur; hakikat akıl tarafından keşfedilse bile yalnızca dil
aracılığıyla ifade edilebilir, yani dil aklı somutlaştırır.
Aydınlanma döneminin retorik anlayışı da kendine hastır. Retorik
becerilerden açıklık başta olmak üzere, uygunluk ve hatasızlık ön plana
çıkarılmıştır. Edebî dilden arındırılmış doğal, nesnel ve açık ifadeler kullanılan bir
Aydınlanma dönemini konuşma tarzı benimsenmiştir. 18. asırda da yine Cicero ve Quintilian'ın etkisi
açıklayan düşünce gözlemlenmiştir. Yazılı hâle dönüşen hukuk sürecinde, mahkeme konuşmaları
şudur; hakikat akıl önemini yitirirken; politik ve tören konuşmaları ve dinî hitabet, birçok kurum
tarafından keşfedilse tarafından devam ettirilmiştir.
bile yalnızca dil
Aydınlanma, akılcılığı ön plana çıkardığı için bilimsel bilginin aktarılmasında
aracılığıyla ifade
da süsleme ve söz sanatlarına, içeriği gölgelediği için, karşı çıkılır. Konuşmacının
edilebilir, yani dil aklı
görevi, açık bir ifade ve eğlendirmedir ama şairin görevi, fantezi ve duygulara
somutlaştırır.
seslenen canlı bir sunumdur. Bu yüzden aydınlanma düşüncesine uygun değildir.

Çöküş Dönemi
Çöküş dönemi artık retoriğin eğitimin bir parçası olmaktan çıkmaya, yerine
başka muadillerinin gelmeye başlamasıyla eşleştirilmektedir. Bu çöküşün en
önemli sebepleri ise şunlardır: Bilginin uzmanlaşması, sözlü kültürün yerine yazılı
kültürün ağırlık kazanması, insanların ilgisizliği ve içe kapanma kültürünün öne
çıkması, yerel dil kullanımlarının yaygınlaşması ve uygun olmayan politik kültür.
1810’da okul reformunda retorik ile eş anlamlı sayılan Yunanca ve Latince
derslerinin kaldırılmasından sonra retorik üstün konumu kaybetti, ana dili eğitimi
kapsamında Almanca dersi getirildi. 1890 tarihinden sonra retorik, Almanca
dersinin veya yazma derslerin içinde konu olarak, ya da edebî sanatlar altında
kısmen yer almıştır. Sözlü sunum veya konuşmalardan ziyade yazılı metin üretimi
veya kompozisyon yazımı geleneği okullarda yerleştikten sonra da retoriğe ait bazı
bilgi ve şablonlar bu derslerde kullanılmaya başlanmıştır. Hatta retorik konuları
farklı bilim dalları altında incelenmeye başlanmıştır (Estetik, filoloji, edebiyat gibi).
Buna karşılık 19. asrın sonuna doğru sendika, parti gibi kitle hareketlerinin
gelişimine paralel olarak kitle retoriği denilebilecek bir alan ortaya çıkmıştır.
Kitleler hatibin kişiliğinden veya getirdiği kanıtlardan etkilenir. Retoriğin kitleleri
harekete geçirmedeki muazzam gücünün anlaşılması yanında bunun tehlikeli
olabileceği de önceden görülmüştür.

20. Asır
Retorik 19. asrın sonlarında tamamen ortadan kaybolur. Fakat 20. asrın ilk
başlarında ‐Amerika'da 20'li, Almanya'da ise 50'li yıllardan sonra‐ yeniden ilgi
odağı hâline gelir. 70'li yıllardan sonra Avrupa’da yeniden canlanır. Günümüzde
kamuoyunda retoriğe yönelik ilginin yeniden canlandığı söylenebilir. Bunu ortaya
çıkaran sebeple ise şöyle sıralanabilir:

 Özellikle reklamcılık sektörünün gelişmesi ve tüketici davranışlarını


etkilemek için sözel, görsel veya yazılı dil, dil içi veya dil dışı unsurlara
başvurulması, kısaca etkileyici mesaj stratejilerinin ortaya çıkması,
 Kitleleri etkileyerek kamuoyu oluşturma, yönlendirme gayretleri ve

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 11


Sözlü İletişim ve Retorik

propaganda çalışmalarının sık sık retoriğe başvurması,


 Görsel iletişimin gelişmesi ve temelindeki görsel medya araçlarının
yaygınlaşması,
 İnternet ve akıllı telefonun gelişip yaygınlaşması,
 Demokratik karar alma eğilimlerinin artması ve toplumsal kurumların
şekillenmesi,
 Geniş kitlelerin karar alma süreçlerine katılma isteğinin ve eğiliminin
artması.
Antik Çağ’dan günümüze retoriğin gelişim sürecine bakıldığında, hem sözlü
iletişimin ne kadar önem arz ettiği hem de insanları etkilemek için ne kadar güçlü
bir araç olarak görüldüğü açıkça söylenebilir. Sözlü iletişimin de bazı kural ve
incelikleri içerdiğinde iletişimin etkisini ve kalitesini oldukça yükselttiğini
söyleyebiliriz. Bugün siyasilerin kendi siyasi düşüncesine yakın olmayan
seçmenlerin davranışlarını bile etkileyen konuşmalar yapması, iletişim
danışmanlarıyla çalışmaları da bunun en dikkat çekici örnekleridir.

RETORİK TÜRLERİ
Aristoteles (2019) Retorik adlı kitabında; politik, adli ve törensel gösteri
söylevi (epideiktik) olmak üzere üç tür retorik olduğundan bahseder. Bunların da
bölümleri, zamanları ve sonuçları vardır. 1. tür olan politik retorik, cesaret ve umut
Aristoteles Retorik adlı kırma bölümlemesi dâhilinde gelecek zamana yöneliktir ve uygunluk ya da
kitabında; politik, adli uygunsuzluk durumlarının (iyi şeylerin karşılaştırılması) tespit edilmesi temelinde
ve törensel gösteri yapılandırılır. 2. tür olan adli retorikte ise, kötü davranışın incelenmesi ön plana
söylevi (epideiktik) çıkar. Genellikle (Mahkemede kendini savunma yükümlülüğünde olan bireylerin
olmak üzere üç tür konuşmasıdır.) konuşma geçmiş zamanı içermektedir. Suçlama ve savunma
retorik olduğundan bölümlerinden oluşmakla birlikte adalet ve adaletsizlik, diğer bir deyişle yasalara
bahseder.
ilişkin sonuçlar söz konusudur. 3. tür olan törensel söylev ise, övme ve eleştirme
bölümlerinden oluşmakla birlikte şimdiki zamanı içerir. Onur ve onursuzluk
sonuçlarıyla ilgilenir (Aristoteles, 2019).
Tablo 7.1. Retorik Türleri (Aristoteles, 2019).

Tür Politik (Sakıntılı) Söylev Adli (Yasal) Söylev Törensel Gösteri


(Epideiktik) Söylevi
Bölüm Cesaretlendirme ve umut Suçlama ve savunma Övme ve eleştirme
kırma
Zaman Gelecek zaman Geçmiş zaman Şimdiki zaman
Sonuç Uygunluk ve uygunsuzluk Adalet ve adaletsizlik Onur ve onursuzluk

Politik (Sakıntılı) Söylev


Dinleyicinin tutum, düşünce veya davranışlarını belirli bir yönde değiştirmek
amacıyla önceden üzerinde düşünülmüş bir süreç olup, konuşmacı genellikle bir
siyasal davranış biçimi veya politikanın olumlu ve olumsuz yönleri üzerinde durur
(akt: Kiçir, 2018).

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 12


Sözlü İletişim ve Retorik

Bu söylev türünde en önemli kavram anlatıdır. Gerçekleşmemiş, geleceğe ait


bir olayı anlatmak zordur. Genellikle anlatı, geçmiş dönemleri içerir ya da geçmişe
ait olayları aktarır. Hedef kitle geçmişe dair anlatılarla geleceği daha iyi görüp
geleceğe yönelik daha iyi planlar yapabilme imkânına sahip olur. Ancak bir
önerinin uygulanıp uygulanmayacağı ya da uygulanabilirliğine rağmen doğru
Retoriğin en önemli ve olmayacağı veya bunu öneren kişinin bilinenin tersine önemli olmadığı politik
gerçek ögesi söylevde ileri sürülür. Bu tür retorikte örneklerle kanıtlama, en uygun yöntemdir
inandırmadır. (Barokas, 2011). Siyasi parti mitinglerinde ya da siyasal reklam kampanyalarında
muhalefetin söylemleri ile iktidarın gelecek vaatlerini geçmişi kanıt göstererek
etkisizleştirme çabaları, bu türe örnek verilebilir. Miting meydanlarında sözlü
iletişim yoluyla stratejik olarak hazırlanan konuşma metinleri, gelecekteki oy
verme davranışını etkilemeye yöneliktir.
Aristo (2019), politik söylevcilerin üzerinde konuşmalar yaptığı, aynı
zamanda bütün insanların üzerinde düşündüğü ana konuları Retorik’te, şöyle
sıralamıştır: Yollar ve araçlar, savaş ve barış, ulusal savunma, dış alım/ ithalat ve
dış satım/ ihracat ve yasalar.

•Siyasi parti mitinglerinde ya da siyasal reklam


Örnek

kampanyalarında muhalefetin söylemleri ile iktidarın


gelecek vaatlerini geçmişi kanıt göstererek
etkisizleştirme çabaları, politik söylev ve örneklerle
kanıtlamanın bir örneğidir.

Adli (Yasal) Söylev


Daha önce kısaca değinildiği gibi adli söylev; suçlama ve savunma
bölümlerinden oluşur. Bu yüzden adli söylev bir anlamda da hukuki söylevdir.
Genellikle mahkeme salonlarında rastlanan ve bir kişinin masumiyetinin
savunulduğu veya suçluluğunun iddia edilip kanıtlanmaya çalışıldığı, avukat ya da
savcıların kullandığı retorik türüdür (Bıçakçı, 2012).
Özellikle mahkemelerinde jüri sistemi bulunan ülkelerde yaygın etkileme
yöntemlerinden biri olup, geçmişteki olayları değerlendirip onları açıklamakla
ilgilenir (Barokas, 2011).
Adli retorik, ortaya
konulmuş veya o Sofistler tarafından öğretilen ve retoriğin ilk görüldüğü zamanlardaki şekli
şekilde kabul edilen bir ile benzerlik gösteren adli retorik, ortaya konulmuş veya o şekilde kabul edilen bir
suça odaklanmaktadır suça odaklanmaktadır ve geçmişe dayanır (Kiçir, 2018).
ve geçmişe dayanır.
Bu retorik türünde önemli olan konulardan biri de suçlama ve savunmadır.
Bu kısımda da söylev için araştırılması gereken üç önemli şey olduğunu söyler
Aristoteles (2019): Bunlardan ilki kötü davranışa yol açan dürtülerin doğası ve
sayısı, ikincisi kötü davranan kişilerin zihinsel (ussal) durumu, üçüncüsü ise kötü
davranışa maruz kalan kişilerin kim oldukları ve durumlarıdır. Bu bilgilerin
bilinmesi söylevin içeriğini ve yönünü belirleyecektir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 13


Sözlü İletişim ve Retorik

Törensel Gösteri (Epideiktik) Söylevi


Törensel gösteri söyleve, genellikle bir kişiyi anmak için yapılan
konuşmalarda rastlanır (Bıçakçı, 2012).
Törensel gösteri retoriği; halkın önünde, şimdiki zamana ilişkin ve sözlü
olarak yapılan retoriktir. Kamu önünde birini övmek ya da eleştirmek (olumlu veya
olumsuz) kamusal alanda gerçekleştiğinden kamunun algısı söz konusu kişi (övülen
ya da yerilen) için o ortamda söylenenlerle ilişkilendirilecektir. Topluluk içinde
yapılan konuşmalar tören niteliğinde ve kitleleri etkileme gücüne sahip
olduğundan retorik içerisinde yer alır. Örneğin seçim kampanyaları sırasında
yapılan konuşma toplantıları, mitingler, siyasi partilerin birbirinin olumsuz
yanlarını halkın önünde gözler önüne sermeleri, bu retorik türü içinde
değerlendirilmektedir (Barokas, 2011).

•Anma törenlerinde yapılan konuşmalar: Çanakkale


Örnek

şehitlerini anma töreninde yapılan bir konuşma da


törensel gösteri söylevine örnektir.
•Şirketlerin kuruluş yıl dönümü etkinliklerinde yapılan
konuşmalar da bu kapsamda değerlendirilebilir.

RETORİĞİN UNSURLARI
Aristoteles, retoriğin üç unsuru olduğunu söyler. Söylenen sözün sağladığı
inandırıcılığı ile ilgili olan bu unsurlar Ethos, Logos ve Pathos’tur. Ethos
konuşmacının kişisel özelliklerinin ikna edici iletişimle ilişkisini içerir. Örneğin; ses
tonu, jest ve mimikleri, karizmatik oluşu gibi. Logos, mantık ile ilişkilidir.
Konuşmacının konuşma sırasında kullandığı kelimelerle, kanıtlarla ya da sözde
kanıtlarla ilişkilidir. Sözcüklerin dinleyicinin mantığına seslenerek inandırmaya yol
açmasıdır da diyebiliriz. Pathos ise dinleyici ile ilişkilidir ve erdem anlamına gelir.
İnsanların grup içindeki davranışları ile duyguları arasındaki ilişkiyi ikna edici
iletişim bağlamında irdeler (Aristoteles, 2019).
Ethos (kaynağın güvenilirliği); ikna teorisinin ilk unsurudur. Konuşmacının
sunmak istediği karakteri, karizma ve güvenilirliği olarak tanımlanabilir
(Demirdöğen, 2010). Örneğin sözlü iletişimde karşımızdaki kişinin konuşmadan
önce bizde uyandırdığı güven duygusu, onu dinlememizden onun söyledikleri
Ethos (kaynağın şeylere inanmamız, hatta kabul etmemizde önemli bir belirleyicidir. Bu aynı
güvenilirliği); ikna
zamanda bir önyargı görevi görür.
teorisinin
ilk unsurudur. Ethos Yunanlılar için karakter, kişilik, davranış özellikleri, ben simgesi, yaşam
ve amaç tercihidir. Aristoteles’e göre ise otorite ilkesi olarak hatibin erdemidir
(Zeybek, 2016).
Logos (mantık): İngilizce logic, yani mantık sözcüğünün kökenidir.
Aristoteles Logos’u akıl yürütmeye dayalı söylem olarak kullanır. Logos, Antik
Yunan düşüncesinde söz, konuşma, akıl, düşünce anlam ve açıklama anlamlarına

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 14


Sözlü İletişim ve Retorik

gelir. Logos, kısaca mantığa vurma, karar verme yeteneğine dayanır, dinleyiciyi
güçlü kanıtlarla ikna etmeye çalışır, soruları ve cevapları, farklılıklarını koruyarak
açıklayabilir (Zeybek, 2016).
Akıl ya da akla hitap eden anlamına gelmekle birlikte dinleyicilerin bilgileri
Logos, Antik Yunan mantıksal yollarla işleme yeteneği ile ilişkilidir. Konuşmacının başarısı ise
düşüncesinde söz,
dinleyicilerin mantığına diğer bir deyişle rasyonel düşünceye hitap etmesiyle
konuşma, akıl, düşünce
gerçekleşir. Aristoteles konuşmacılara izleyicinin zaten inandığı inandırıcı
anlam ve açıklama
anlamlarına gelir. argümanları kullanmalarını tavsiye etmiştir (Demirdöğen, 2010).
Pathos (psikolojik çekicilik/ erdem); tutkulara veya izleyicilerin/ dinleyicilerin
isteklerine hitap eden konuşmanın havası ya da tonudur. Aristo’nun pathos için
önerdiği çekicilik psikolojik çekiciliktir, çünkü izleyicilerin duygularına güvenmek
gerekir. Ancak konuşmacının dinleyicilerin bugünkü manada empati yeteneklerini
ya da duygusal zekalarına ilişkin bilgiye sahip olmak gerekmektedir. Aristoteles,
pathos ya da psikolojik çekicilik olarak adalet, cömertlik, nezaket, cesaret ve
bilgelik gibi erdemlere vurgu yapar. Bunlar sadece pathosla değil ethosla da
Pathos (psikolojik bağlantılıdır (Demirdöğen, 2010).
çekicilik/ erdem);
tutkulara veya Pathos dinleyici ile ilgilidir. Sorunların kaynağı konumundadır ve sorular;
izleyicilerin/ tutkuların, heyecanların ya da fikirlerin tanıklık ettiği birçok nedenle ilişkilidir.
dinleyicilerin isteklerine Kısaca pathos dinleyicilerin soruları, bu sorular ve cevapları karşısında duygular ve
hitap eden konuşmanın bu soruların cevaplarını doğrulayan değerleri içinde barındırır (Zeybek, 2016).
havası ya da tonudur.
Retoriğin çekicilik unsurları olan ethos, pathos ve logosu kapsayan ikna
tekniği örnekleri Higgins ve Walker (2012) tarafından Tablo 7.2.’deki gibi
kavramsallaştırmaktadır.
Tablo 7. 2. Retoriksel Çekicilik Unsurları (Higgins ve Walker, 2012).

Çekicilik İkna tekniği örnekleri


Ethos: Güven Benzerlik
Kendini kabul ettirme
Saygı
Uzmanlık
Öz eleştiri
Başarı eğilimi
Tutarlılık
Pathos: Duygu/ Psikolojik Çekicilik Metaforlar
Betimleme (özellikle aşağıdaki kültürel
referanslar aracılığıyla):
Mizah
İmkân azlığı
Sağlık ve refah
Umut ve tutku
Sadakat
Arkadaşlık
Sempati

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 15


Sözlü İletişim ve Retorik

Logos: Bilgi/ mantık Kanıtlama


Mantık
Nedenler/ gerekçeler
İddialar
Veri
Kanıtlar/ örnekler

SÖZLÜ İLETİŞİMDE RETORİĞİN ÖNEMİ


Retorik sistem, konuşan, dinleyen ve konuşmanın konusu üzerine inşa
edildiğinden, özel bir iletişimsel yapı sunar. Burada önemli olan iletişimin
yöneltildiği dinleyici kitlesinin ikna veya razı edilmesidir. Dinleyiciyi etkilemek
amaçlanır. Ancak burada önemli bir sıkıntı vardır. O da ikna kavramının farklı
yorumlanması ile ilişkilidir. Çünkü ikna etmek bazen kandırmak veya manipülasyon
Retorik sistem, şeklinde yorumlanabilmektedir. Yunancada bu ikisi arasında bir ayrım
konuşan, dinleyen ve yapılmamıştır. İdeal bir konuşmacının tarafsız bir şekilde gerçeklerden bahsetmesi
konuşmanın konusu
(hakikat), ahlaki olarak erdem (moral) sahibi olması ve estetik yönden iddialı
üzerine inşa
olması veya dinleyicinin ikna edilmiş (manüplasyon), düşünceleri etkilenmiş ve
edildiğinden, özel bir
iletişimsel yapı sunar. istenilen davranışı yapabilecek hâle gelmiş olma talebinin gerçekleşmeme tehlikesi
de söz konudur. Kısaca hakikat, erdem ve manüplasyon (konuşmanın gücünün
kötüye kullanılması) ile ilgili tartışmalar retorik tarihinde her zaman yer almıştır
(Tepebaşılı, 2016).
Antik dünyadaki hâkim görüş şudur; konuşma yeteneği her insanda bulunur
ancak bu, özellikle konuşma sanatı ve bu sanatın incelikleri öğrenilip alıştırmalarla
geliştirilmelidir. Dolayısıyla konuşma öğrenilip öğretilebilir bir süreçtir (Tepebaşılı,
2016). Günümüzde sözlü iletişimin en önemli parçası olan konuşmanın iletişimin
gidişatı ve başarısında da önemli olduğunu söylemek mümkündür. Bugün kimseye
söylediklerimizi dinletemediğimiz gibi, kimseyi de dinlemediğimiz bir gerçek.
İletişim sorunlarının birçoğu da konuşmayı ve dinlemeyi iyi bilmediğimiz için
ortaya çıkmaktadır. Başarılı bir sözlü iletişim için öncelikle iyi bir konuşmacı olmak
gerekmektedir. Konuşmak ise etkili ve ikna edici olmalıdır. Herkes konuşur ama
herkes kendisini dinletemez. Burada dinlemeyi bilmeyen hedefi etkilemek de yine
konuşmacının işi iyi bilmesine bağlıdır. Bu yüzden retorik, konuşmacı için oldukça
önemlidir.
Aristoteles, retorik konuşmanın bazı niteliklere sahip olduğu takdirde etkili
olabileceğini söylemiş ve bunları 5 başlık altında tanımlamıştır. Buluş, düzen,
anlatım tarzı, bellek ve sav ileri sürmek olarak tanımlanan nitelikler şöyledir
(Zeybek, 2016):
Buluş; konuşmanın ana fikrini ve ortaya konan görüşleri içerir. Konuşmanın
konusunu, nitelik ve nicelik açısından inceleyen durumu, sanatlı ve sanatsız
iknaları içeren kanıtlamayı kapsar. Aristo’ya göre retorik, kanıtların bulunuşu ve
açılımından oluşur. Retorik bir bakıma yaratıcı zekânın da bir kanıtıdır, diyebiliriz.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 16


Sözlü İletişim ve Retorik

Düzen; retoriksel konuşmanın sıralamasıyla ilgilidir. Giriş, anlatım, ikna ya da


kanıtlama ve sonsözden oluşan bir düzene sahiptir. Bu unsurların her birinin kendi
işlerliği ve özelliği vardır.
Anlatım tarzı: konuşmacının dil ögelerinden yararlandığı anlatım, duygu ve
düşünceleri ifade etme tarzı olarak tanımlanabilir. Dolayısıyla kelimelerin
seçiminden, kelime ve cümlelerin dizim tarzı ve anlamlarından oluşmaktadır.
Buluş; konuşmanın ana
Bellek; güçlü, berrak bir bellek, konuşmacının konuşacağı metni, diğer bir
fikrini ve ortaya konan
görüşleri içerir. deyişle söylevi ezberlemesini kolaylaştırır.
Sav ileri sürmek; konuşmacının sağlam dayanakları olan bir sav ileri sürerek
dinleyiciyi buna ikna etmeye çalışmasıdır.
Bireysel Etkinlik

• Siz de sözlü iletişim becerilerinizi geliştirmek için bir konu


seçip, retorik unsurlara dikkat ederek bir konuşma
hazırlayın.
• Hazırladığınız konuşmayı topluluk önünde sunduğunuzu
hayal ederek prova ediniz.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 17


Sözlü İletişim ve Retorik

•Retorik kavramı, ikna sanatı ve etkili ifade teknikleri ve bununla ilgili


araştırmalar olarak tanımlanmaktadır.
•SÖZLÜ İLETİŞİM VE RETORİK KAVRAMI
• Retorik kavramı, ikna sanatı ve etkili ifade teknikleri ve bununla ilgili
Özet
araştırmalar olarak tanımlanmaktadır. Etkili biçimde konuşma ya da söz
söyleme sanatı, söz bilim ya da söz bilgisi olarak tanımlanan retorik, sözlü
iletişimde oldukça önemlidir. İcat, yani geçerli argümanların inşası,
düzenleme, ifade etme, hafıza ve konuşma tarzı geleneksel retoriğin alt
bölümleridir. Retorik özellikle metaforik ile yalın anlam arasındaki ve biçim
ile içerik arasındaki ilişki ile ilgilidir. Retorik kavramı literatürde daha çok ikna
ile birlikte hatta iknayı anlamak için ortaya çıkmış bir kavramdır. Antik
Yunan’da ortaya çıkan ikna çalışmaları, Aristoteles tarafından incelenerek
sınıflandırılmış ve Retorik çalışması ile temelleri atılmıştır. Aristoteles
(2019)'e göre retorik belli bir durumda elde bulunan tüm inandırma yollarını
kullanabilme yetisidir. Antik Çağ'da felsefeden sonra gelen en önemli öğreti
Retorik olarak kabul edilir. Retorik MÖ 2. ve 1. yüzyıllarda Romalılarca siyasal
anlamda ikna etmenin yansıra kişinin kendini ifade etmesi ve sanatsal bir
etki yaratabilmesi anlamında da kullanılmıştır. Aristoteles’e göre retoriğin en
önemli ve gerçek ögesi inandırmadır. İnandırma tarzları olarak tanımladığı 3
inandırma biçiminden söz eder. Bunlar konuşmacının kişisel özellikleri yani
karakteri, dinleyiciyi belli bir ruh haline sokmaya ilişkin duygusal çekicilik
kullanımı ve son olarak konuşmacının sözcüklerinin sağladığı kanıta ya da
sözde kanıta bağlıdır.
•ARİSTO’DAN GÜNÜMÜZE RETORİK
•Dünyanın en eski disiplinlerinden biri olarak kabul edilen retoriğin tarihsel
olarak ortaya çıkışı alan yazında tartışmalı bir konu olarak karşımıza çıkar
ancak antik dünyada Yunanlı filozofların o zamanın kültürel merkezi olan
Orta Doğu’dan etkilendikleri hatta buna kaynaklık edebilecek alt yapıya sahip
olan Mısır’a gidip gelmiş olabilecekleri söylenmektedir. Retoriğin Antik
Yunan dünyası ile daha çok ilişkilendirilmesinin sebebi ise retorik sistemin
MÖ 5. yüzyılda burada ortaya çıkması ve sistemin düşüncesinin burada
şekillenmesidir. Retoriğin tam olarak nerede doğduğu bilinmese de Sicilya
adasında doğmuş olması düşüncesi ilginç ve manidar bulunmaktadır. Çünkü
konum olarak ada ulaşım açısından özellikle her türlü etkileşime açıktır.
Retorik disiplini Sicilya’dan sonra Atina’da gelişimine devam eder ve daha
sonra toplumsal değişimle birlikte tekrar İtalya’ya döner ve Roma bu
disiplinin merkezi haline gelir (Tepebaşılı, 2016). Retoriğin geçirdiği tarihsel
aşamaları 8 başlık altında toplanabilir:
• Sofistler
•Atinalı filozoflar
•Roma dönemi
•Orta Çağ
•Yeniden keşfedilmesi
•Aydınlanma
•Çöküş dönemi
•20. asır

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 18


Sözlü İletişim ve Retorik

•RETORİK TÜRLERİ
• Aristoteles (2019) politik, adli ve törensel gösteri söylevi (epideiktik) olmak
üzere üç tür retorik olduğundan bahseder. Bunların da bölümleri, zamanları
ve sonuçları vardır. 1. tür olan Politik retorik, cesaret ve umut kırma
bölümlemesi dâhilinde gelecek zamana yöneliktir ve uygunluk ya da
uygunsuzluk durumlarının (iyi şeylerin karşılaştırılması) tespit edilmesi
Özet (devamı)
temelinde yapılandırılır. 2. tür olan Adli retorikte ise, kötü davranışın
incelenmesi ön plana çıkar. Genellikle (mahkemede kendini savunma
yükümlülüğünde olan bireylerin konuşmasıdır) konuşma geçmiş zamanı
içermektedir. Suçlama ve savunma bölümlerinden oluşmakla birlikte Adalet
ve adaletsizlik, diğer bir deyişle yasalara ilişkin sonuçlar söz konusudur. 3. tür
törensel gösteri söylev ise, övme ve eleştirme bölümlerinden oluşmakla
birlikte şimdiki zamanı içerir. Onur ve onursuzluk sonuçlarıyla ilgilenir.
• RETORİĞİN UNSURLARI
•Aristoteles Retoriğin üç unsuru olduğunu söyler. Söylenen sözün sağladığı
inandırıcılığı ile ilgili olan bu unsurlar Ethos, Logos ve Pathos’tur.
• Ethos (kaynağın güvenilirliği); ikna teorisinin ilk unsurudur. Konuşmacının
sunmak istediği karakteri, karizma ve güvenilirliği olarak tanımlanabilir
(Demirdöğen, 2010).
•Logos (mantık): Aristoteles Logos’u akıl yürütmeye dayalı söylem olarak
kullanır. Logos, kısaca mantığa vurma, karar verme yeteneğine dayanır,
dinleyiciyi güçlü kanıtlarla ikna etmeye çalışır, soruları ve cevapları,
farklılıklarını koruyarak açıklayabilir (Zeybek, 2016).
•Pathos (psikolojik çekicilik/erdem); tutkulara veya izleyicilerin/dinleyicilerin
isteklerine hitap eden konuşmanın havası ya da tonudur.
•Retorik sistem, konuşan, dinleyen ve konuşmanın konusu üzerine inşa
edildiğinden, özel bir iletişimsel yapı sunar. Burada önemli olan iletişimin
yöneltildiği dinleyici kitlesinin ikna veya razı edilmesidir. Dinleyiciyi etkilemek
amaçlanır. Sözlü iletişim açısından bakıldığında Antik dünya da olduğu gibi
her insanda var olan konuşma yeteneğinin iletişimin başarısı açısından sanat
olarak değerlendirilip inceliklerinin öğrenilmesi önemlidir. Bunların her tür
sözlü iletişim sürecinde bilinçli kullanımı etkili ve başarılı bir iletişim ortamı
oluşturmaya yardımcı olacaktır. İletişim sorunlarının birçoğu da konuşmayı
ve dinlemeyi iyi bilmediğimiz için ortaya çıkmaktadır. Başarılı bir sözlü
iletişim için öncelikle iyi bir konuşmacı olmak ve konuşmanın da etkili ve ikna
edici olması gerekmektedir.
•Aristoteles retorik konuşmanın bazı niteliklere sahip olduğu takdirde etkili
olabileceğini söylemiş ve bunları buluş, düzen, anlatım tarzı, bellek ve Sav
ileri sürmek olarak sıralamıştır.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 19


Sözlü İletişim ve Retorik

DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Retoriğin modern anlamda aşağıdakilerden hangisini ifade ettiği söylenir?
a) Ciddi ve titiz bilimsel söylem
b) Abartılmış ve doğruyu aktarmayan mesajlar
c) Güzel konuşma sanatı
d) Fikirlerin sanatsal sunumu
e) Açık metin sanatı

2. Aristoteles’e göre retoriğin en önemli ve gerçek ögesi aşağıdakilerden


hangisidir?
a) Zorlama
b) Konuşma
c) İnandırma
d) Süsleme
e) Abartma

3. Retorik sistemin düşüncesi ne zaman ve nerede şekillenmiştir?


a) MÖ 1. yüzyıl‐ Mısır
b) MÖ 5. yüzyıl‐ Antik Yunan
c) MÖ 10. yüzyıl‐ Sicilya
d) MÖ 5. yüzyıl‐ İtalya
e) MÖ 3. yüzyıl‐ Roma

4. Aşağıdakilerden hangisi retoriğin tarihsel gelişiminin ilk aşaması olan


Sofistlerin temsilcileri arasında yer almaz?
a) Korax
b) Teisas
c) Gorgias
d) Protagoras
e) Platon

5. Aşağıdakilerden hangisi Aristo’nun Retorik kitabının temel konularından


biri değildir?
a) Disposition Teorisi
b) Topik
c) İfade etme sanatı
d) Duygu Psikolojisi
e) Empati

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 20


Sözlü İletişim ve Retorik

6. Aşağıdakilerden hangisi adli söylevin bölümlerinden biridir?


a) Cesaretlendirme
b) Umut kırma
c) Savunma
d) Övme
e) Eleştirme

7. Aşağıdakilerden hangisi kaynağın güvenirliğini ifade eden retorik


unsurdur?
a) Ethos
b) Logos
c) Pathos
d) Poetika
e) Epideiktik

8. Konuşmanın ana fikrini, ortaya konan görüşleri içeren retorik nitelik


aşağıdakilerden hangisidir?
a) Buluş
b) Düzen
c) Anlatım tarzı
d) Bellek
e) Sav ileri sürmek

9. Akıl yürütmeye dayalı söylem olarak bilinen retorik unsur aşağıdakilerden


hangisidir?
a) Ethos
b) Pathos
c) Poetika
d) Logos
e) Epideiktik

10. Aşağıdakilerden hangisi Pathos çekicilik unsurunun içerisinde


değerlendirilemez?
a) Mizah
b) Metaforlar
c) Umut ve tutku
d) Uzmanlık
e) Sadakat

Cevap Anahtarı
1.b, 2.c, 3.b, 4.e, 5.e, 6.c, 7.a, 8.a, 9.d, 10.d

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 21


Sözlü İletişim ve Retorik

YARARLANILAN KAYNAKLAR
Aristoteles (2019). Retorik. (17. Basım), M. H. Doğan (çev.) ,İstanbul: Yapı Kredi
Yayınları.
Barokas, S. K. (2011). Reklam ve retorik. İstanbul: Derin yayınları.
Bıçakçı, A.B. (2012). İkna edici iletişim ve retorik analiz. İletişim bilimlerinde
araştırma yöntemleri, yazılı çözümleme, Ö. Güllüoğlu (Ed.), Ankara: Ütopya
Yayınları, ss: 334‐361.
Chandler, D. ve Munday, R. (2018). Medya ve iletişim sözlüğü (1. baskı).
B.Taşdemir (Çev.), İstanbul: İletişim yayınları.
Demirdöğen, Ü.D. (2010). The roots of research in (political) persuasion: ethos,
pathos, logos and the yale studies of persuasive communications.
International Journal of Social Inquiry , 3(1), 189‐201.
Higgins, C. and Walker, R. (2012). Ethos, logos, pathos: strategies of persuasion in
social / environmental reports. Accounting Forum, 36(3), 194‐208.
Kiçir, İ. (2018). Siyasal iletişimde ikna edici mesaj tasarımında dilin kullanımı: 16
Nisan 2017 referandumu üzerine karşılaştırmalı bir analiz, Marmara
Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Halkla İlişkiler Ve Tanıtım Anabilim
Dalı, Reklamcılık ve Tanıtım Bilim Dalı, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi.
İstanbul.
Mutlu, E. (2008). İletişim sözlüğü (beşinci baskı). Ankara: Ayraç yayınevi
Tepebaşılı, F. (2016). Retorik konuşma sanatı‐söz bilimi. Konya: Çizgi Kitabevi.
Zeybek, B. (2016). Siyasal reklam, ikna ve retorik (1. baskı), İstanbul, Beta Yayınları.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 22


DİNLEME TÜRLERİ VE ETKİN
DİNLEME

• İşitmek, Dinlemek ve Anlamak SÖZLÜ İLETİŞİM VE


İÇİNDEKİLER

• Dinleme Kavramı
• Dinleme Şekilleri ve Türleri HİTABET
• Dinleme Şekilleri Dr. Öğr. Üyesi
• Dinleme Türleri
• Etkin Dinlemenin Temel
Ahmet Sait ÖZKUL
Özellikleri
• Etkin Dinleme İçin Yapılması
Gerekenler
• Dinlemenin Zorlukları

• Bu üniteyi çalıştıktan sonra;


• İşitme, dinleme ve anlama
HEDEFLER

kavramlarını açıklayabilecek,
• Etkin dinlemenin önemini
kavrayabilecek,
• Dinleme şekilleri ve türlerini
tanımlayabilecek,
• Etkin dinleme için yapılması
gerekenleri öğrenebilecek,
• Dinlemenin zorlukları hakkında bilgi ÜNİTE
sahibi olabileceksiniz.

8
© Bu ünitenin tüm yayın hakları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi’ne aittir. Yazılı izin alınmadan
ünitenin tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, yayımı, çoğaltımı ve
dağıtımı yapılamaz.
Dinleme Türleri ve Etkin Dinleme

İŞİTMEK, DİNLEMEK VE
ANLAMAK
DİNLEME TÜRLERİ VE ETKİN DİNLEME

DİNLEME KAVRAMI

Dinleme Şekilleri

DİNLEME ŞEKİLLERİ VE TÜRLERİ

Dinleme Türleri

ETKİN DİNLEMENİN TEMEL


ÖZELLİKLERİ

ETKİN DİNLEME İÇİN YAPILMASI


GEREKENLER

DİNLEMENİN ZORLUKLARI

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 2


Dinleme Türleri ve Etkin Dinleme

GİRİŞ
Dinleme, insanın hayatında edindiği bilgileri anlamlandırma aracıdır. Bilim
ve teknolojide baş döndürücü gelişmelerin yaşandığı günümüzde insanlar
öğrenme, bilgiye sahip olma, dünyadaki gelişmeleri anbean takip etme, edindiği
bilgileri yorumlama ve bu bilgileri yeniden şekillendirme çabası içindedirler. Temel
dil becerilerinden biri olan dinleme, insanların bahsi geçen bu gayelerine
ulaşmada kullandıkları en önemli araçtır. Dinleme; konuşan veya sesli okuyana
yönelik duygu ve düşüncelerin, söz‐ses dizimi ilişkisi içerisinde algılanması ve
anlamlandırılması temeline dayanır (Özbay ve Çetin, 2011). İnsanın bu algılama ve
anlamlandırmayı yapabilmesi için dinleme becerisine sahip olması gereklidir.
Dinleme insanın hayatının başlangıcından sonlanmasına kadar geçen
süreçte kullandığı en önemli becerilerden biridir. İnsan, hayatının büyük bir
İnsan ilişkilerinin bölümünü dinlemeyle geçirir. Öğrendiği bilgilerin birçoğunu dinlemeyle elde eder.
gelişmesi, dinleme ve Bu nedenle dinleme; insan hayatında konuşma, okuma ve yazma kadar mühimdir.
anlatma eylemlerine
Etkin ve verimli bir dinlemeyle; iyi bir konuşma, okuma ve yazma ortaya çıkabilir.
bağlıdır.
Dinleme becerisi, insanoğlunun kazandığı ilk ve en önemli beceridir. İnsanın, anne
karnında başlayıp sonrasında ailesinde gelişen, eğitim hayatında devam eden ve
yaşamının birçok alanında kullandığı dinleme becerisi, başka bir ifadeyle sesleri
okumak ve anlamlandırmak demektir. İnsanın doğumundan sonra en çok gözlerini
kullandığı düşünülse de daha doğmadan önce annesinin karnında işitme
vasıtasıyla çevresinin farkına varmaya başladığı önemli bir gerçektir. Bu açıdan
bakıldığında insan dünyaya gözlerini değil, kulaklarını açmaktadır (Emiroğlu ve
Pınar, 2013). Hayatını anlamlandırmasında katkısı son derece önemli olan
dinlemeye dair insan; öncelikle bu yeteneğinin farkına varmalı, değerini kavramalı
ve hayatının daha nitelikli olması için diğer tüm yetenekleriyle beraber bu
yeteneğini de geliştirme gayreti içerisine girmelidir.
Nitekim geliştirilebilen ve geliştirilmesi gereken bir beceri olan dinleme
becerisi, günlük hayatının her aşamasında sıkça kullanılmaktadır. Çünkü bireyler
hem sosyal yaşantılarında hem de öğrenim hayatları süresince çoğu zaman alıcı
konumundadırlar. Bu nedenle özellikle eğitim gören bireylerin, akademik ve sosyal
yaşamlarında da başarılı olmaları, dinleme becerilerinin etkinleştirilmesi ve
dinleme farkındalıklarının artırılmasıyla sağlanabilir (Elemen, 2014). Dinleme
becerisi, bireylerin sosyal yaşamlarında konuşma, okuma ve yazma becerileri
kadar önemlidir. Çünkü insan ilişkilerinin gelişmesi, dinleme ve anlatma
eylemlerine bağlıdır. Ayrıca insanın bilgi edinmesi, öğrenmesi ve anlaması
dinlemeyle gerçekleşmektedir. Dolayısıyla hayatta hangi işle meşgul olursa olsun,
kişinin kendini geliştirmesi gereken önemli alanlardan biri de dinlemedir (Okur ve
Beyce, 2013).
Bu ünitede ilk olarak; işitme, dinleme ve anlama kavramları arasındaki ilişki
açıklanmaktadır. Devamında; dinleme kavramı, dinleme türleri ve dinleme şekilleri
hakkında bilgi verilmektedir. Daha sonra; etkin bir dinlemenin temel özellikleri ve
bireylerin etkin dinleme için neler yapması gerektiğine yönelik bilgiler
aktarılmaktadır. Son olarak da dinleme zorlukları üzerinde durulmaktadır.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 3


Dinleme Türleri ve Etkin Dinleme

İŞİTMEK, DİNLEMEK VE ANLAMAK


Bir konuşmada aktarılmak istenen mesajın, duygu ve düşüncelerin doğru bir
şekilde anlaşılabilmesi, dinlemenin temel amacını oluşturmaktadır. Anlamanın
olmadığı bir dinleme etkinliği, yalnızca işitme olarak nitelenebilir. İşitme, ses
dalgalarının beyne varmasıyla sonlanan fizyolojik bir süreçtir. İşitmeyi de kapsayan
dinleme ise zihinsel bir süreçtir. İşitmede ses ögeleri kulak vasıtasıyla algılanırken,
dinlemede algılanan ses ögeleri birleştirilip birbirleriyle ilişkilendirilerek
anlamlandırılır (Özbay ve Çetin, 2011).
Dinlemek ve işitmek, kimi zaman aynı anlamda kullanılsalar da
birbirlerinden farklı kavramlardır. Dinleme, bireyin kendi seçimi doğrultusunda
anlayabilmesi ve uyarıcıya karşı tepkide bulunabilmesidir. İşitme ise bireyin kendi
isteği dışında kulak/kulaklar vasıtasıyla beyne giden her türlü ses ögesidir. Bu
noktada birey sesleri işitebilir fakat dinlemeyebilir. Yani bireyin talebi dışında
gelen her ses, işitilme potansiyeline sahiptir. Bu sesleri anlamlandırma çabası ise
dinleme etkinliğidir. İşitme, seslerden kelimelere doğru ilerleyen bir süreçtir.
Dinleme ve anlamada ise zihin, söz(cük)lerden hareket eder. Bu açıdan dinleme;
işitileni anlama, anlamlandırma ve yorumlama sürecidir. Dinlemeyi işitmeden ayırt
eden en belirgin farklardan biri de dinleme sürecinde bireyin aktif olması ve
işittiklerine yönelik fikir yürütmesidir (Elemen, 2014).
İşitme, bireyin kendi
iradesiyle tercih etmek Dinleme, başka kişilerin söyledikleri anlamlı bilgilerin veya diğer ses
durumunda olmadığı, ögelerinin işitilerek anlaşılması eylemidir. Dinleme; dil, kulak ve beyin etkileşimi ile
kulağı/kulakları gerçekleşir. Bu nedenle de işitmek ve dinlemek farklı kavramlardır. İşitme, insanın
vasıtasıyla beynine iradesi dışında gerçekleşebilir. Dinleme ise belli bir amaç eksenindedir. Bireyler
ulaşan her türlü ses dinleme sürecine duyuşsal, bilişsel ve devinişsel olarak katılırlar. Nitekim
ögesidir.
dinlemenin gerçekleştiği ortamda bireyler, sessizce durmak ve itaat etmek yolunu
tercih eden pasif alıcılar değil, duygu ve düşüncelerini ifade eden aktif alıcılardır
(Epçaçan, 2013). Okumak, yazılı olan harflere bakmak ve yalnızca o harfleri
seslendirmek anlamına gelmediği gibi dinlemek de sesleri işitmekten öte, sesler
vasıtasıyla oluşan anlamların algılanmasını, bu anlamlar üzerine düşünülmesini ve
ihtiyaç durumunda harekete geçilmesini gerektirmektedir (Elemen, 2014).
Dolayısıyla dinleme, dikkat ile önemli bir bağlantısı olan ve bilinçle gerçekleştirilen
bir beceridir. Çünkü dinleme, kulağın işitme fonksiyonunu, bilinçli bir şekilde
kullanmak anlamına gelmektedir. Yani dikkati, seslere odaklayarak anlamları
kavramaktır. İşitmede dikkat yoktur fakat dinlemede dikkat bulunmaktadır. Bu
açıdan dinleme dikkatli işitme, işitme ise dikkatsiz dinleme anlamında kullanılabilir
(Emiroğlu ve Pınar, 2013).
İşitme, kendi iradesiyle tercih edip etmemesi söz konusu olmaksızın, bireyin
kulağı/kulakları vasıtasıyla beynine ses ögelerinin ulaşmasıdır. Dinleme ise bireyin
seçtiği ve isteyerek algıladığı seslerin tümüdür. Yani işitme istem dışı, dinleme ise
istekle olur. İşitme, kişinin dışardan gelen tüm sesleri algılama yeteneğidir.
Dinleme ise bireyin kendi tercihiyle işittiği seslerden birini seçmesi, algılaması ve
değerlendirmesi sürecidir (Okur ve Beyce, 2013). Fizyolojik bir eylem olan
dinleme, seslerin kulak ile işitilmesinden ve beyne ulaştırılmasından daha büyük

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 4


Dinleme Türleri ve Etkin Dinleme

bir anlam ifade etmektedir. İşitmekten daha kapsamlı ve sofistike nitelikte olan
dinleme, odaklanılmış enerji gerektiren zihinsel bir süreçtir. Bu yüzden dili iyi
derecede öğrenmek için etkili ve verimli dinlemenin rolü büyüktür (Elemen, 2014).
Dinleme becerisi/dinleme ele alınırken izleme olgusu üzerinde durmak
gerekmektedir. Dinleme, işitme organı olan kulağın, beyin ile birlikte aynı işlev
üzerine yoğunlaşmasıyla gerçekleşirken, bu faaliyete beş duyu organından biri
olan gözün de dâhil olmasıyla birlikte izleme devreye girmektedir. Örneğin radyo
dinleme gibi durumlarda sadece dinleme varken tiyatro gibi etkinliklerde hem
dinleme hem izleme vardır (Doğan, 2013). Dinleme, izlemeyi de yanında
getirmektedir. Teknolojinin ilerlemesiyle birlikte hayatın vazgeçilemez
Dinleme becerisi, unsurlarından olan dinleme ve izleme, belli bir düzeye kadar dinleyerek ve
“işitmeyi, anlamayı, izleyerek anlama alışkanlığını geliştirmektedir. İzleme ve dinleme, bireyin gerek
anlaşılan bilgileri önceki eğitim gerekse sosyal hayatı boyunca, öğrenme ve anlama sürecinin gerçekleşmesi
bilgilerle için gerekli olan en önemli yollardandır. İnsan bilgisinin çoğunu, dinleyerek ve
bütünleştirmeyi ve
izleyerek edinir. İnsanın kulakları ve gözleri, doğumundan itibaren en fazla
gerekirse cevap
vermeyi içeren aktif bir kullandığı duyu organlarındandır. İnsan kulağıyla işitir, dinler ve gözleriyle izler,
süreç” olarak görür. Dolayısıyla kulaklar ve gözler, bilgi edinmenin en etkili araçları olup insanın
tanımlanmaktadır. öğrenme sürecinde etkin rol oynamaktadırlar (Emiroğlu ve Pınar, 2013).
Dinleyerek anlama süreci, dinleme konumunda olan bireyin öncelikle
dışarıdan gelen seslerin içerisinden, dil ile ilgili olanları ayırt ederek başlattığı bir
süreçtir. Bu başlangıç sonrasında bireyin söz konusu sesleri, zihinsel olarak işleyip,
sözlü metnin bağlamı çerçevesinde bilgiye dönüştürerek, geri bildirim sürecini,
yine ilgili bağlam ekseninde başlatabilmesi, dinleme becerisidir (Özbay ve Çetin,
2011). Dinleme becerisi literatürde, “işitmeyi, anlamayı, anlaşılan bilgileri önceki
bilgilerle bütünleştirmeyi ve gerekirse cevap vermeyi içeren aktif bir süreç” olarak
tanımlanmaktadır. Dinleme becerisi; duyuşsal, bilişsel ve devinişsel boyutlarının
yanında fizyolojik, eğitsel ve sosyal boyutlara da sahip olan çok yönlü bir
kavramdır. İşitmenin insanın doğuştan sahip olduğu bir özellik, dinlemenin ise
sonradan/eğitimle geliştirilebilmesi mümkün olan bir beceri olduğu söylenebilir
(Epçaçan, 2013).

•Günümüz dünyasında televizyon ve radyo insanların yararlandığı


Örnek

öğrenme araçlarındandırlar. Dinleme/izleme becerisinin gelişmesi


için sesli televizyon programları hem işitsel hem de görsel açıdan
öğrenmeye katkı sağlarken, radyo programları ise daha çok işitsel
yönden öğrenmeye katkı sağlamaktadır. Televizyon, mesajı ekran
vasıtasıyla izleyicisine sunarken, radyo programı ise dinleyicinin
hayal gücüyle zihinde canlandırmaktadır.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 5


Dinleme Türleri ve Etkin Dinleme

Bireysel Etkinlik
• Dinleyerek ve/veya izleyerek anlama becerinizi geliştirmek için
ilginizi çeken veya bilgi edinmek istediğiniz konuyla alakalı sesli
bir TV belgeseli/filmi izleyiniz. Daha sonra ise aynı konuya
benzer bir radyo programı dinleyiniz. Bu etkinliklerin
sonucunda izleyerek dinlemenin mi yoksa sadece dinlemenin
mi sizin için daha öğretici/anlaşılır olduğunu karşılaştırınız.

Aynı zamanda dinlemenin öğrenilmesi okumanın öğrenilmesi kadar


önemlidir. Çünkü dinlemek de okumak gibi bilgi, beceri ve alışkanlık
gerektirmektedir. Bu yüzdendir ki dinlemek, kulak yoluyla okumak demektir
(Emiroğlu ve Pınar, 2013). Bu okumada meydana gelebilecek aksaklıkların ise insan
Dinleyen ve anlayan
ilişkilerini olumsuz yönde etkileyebileceği çıkarımı yapılabilir. Çünkü bireyler
bireyler; çevreleriyle
arasındaki iletişim problemlerinin temelinde, eksik ya da yanlış anlaşılmalar
uyumlu, dengeli ve
başarılı ilişkiler kurarlar. yatmaktadır. Bu açıdan sağlıklı bir iletişim için dinleme son derece önemlidir.
Dinleyen ve anlayan bireyler; çevreleriyle uyumlu, dengeli ve başarılı ilişkiler
kurarlar. Bunun yolu ise doğru anlamadan geçmektedir (Okur ve Beyce, 2013).
Dinlemenin önemli bir amacı konuşanı veya konuşmayı doğru
anlamak/anlamlandırmak olduğundan dolayı literatürde yer alan dinleme
tanımlamalarında anlama ve anlamlandırma vurguları dikkat çekmektedir (Özbay
ve Çetin, 2011):

“konuşan kişinin vermek “bireyin sesleri, sözleri,


"konuşan ya da sesli okuyan
istediği iletiyi pürüzsüz olarak konuşmaları işitme ve görme
bir kişinin vermek istediği
anlayabilme ve söz konusu organlarıyla algılaması;
sözlü mesajları tam ve doğru
uyarana karşı tepkide zihinsel işlemlere tabi tutarak
olarak anlayabilme becerisi”
bulunabilme etkinliği” anlaması etkinliği”

“dinleyicinin önce “işitmekten ayrı ruhsal bir


“işittiğimizi anlamak ve
söylenilenlerle sonra olaydır; işittiğini anlamak
saklamak ya da işittiğimizi
söylenenler arasında bağlantı amacıyla dikkat harcamak ve
anlamak amacıyla dikkat
kurma ve iletişim içindeki bir sonuç çıkarmak için
harcamak”
işlevini anlama yeteneği” konuşmayı izlemek”

“duyduklarımızın kısa süreli


belleğimizden geçerek
anlamlandırılması”

Şekil 8.1. Anlama ve Anlamlandırma Odaklı Dinleme Tanımları

Yukarıdaki tanımlamalarda da görüldüğü üzere; dinlemede amaç,


çoğunlukla anlamadır. Fakat bununla beraber anlama olmadan anlatmanın da
olmayacağı üzerinde durulması gereken bir gerçekliktir. Kolay anlatım ve çabuk

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 6


Dinleme Türleri ve Etkin Dinleme

anlama, günümüzün iletişim ağında bir zorunluluktur. Anlama, farklı yöntem ve


tekniklerle öğrenilebilir ve öğretilebilir. Fakat etkili bir anlatma ve doğru anlama
becerileri edinmek için sadece eğitim almak yeterli olmayabilir. Eğitimin yanında
kişinin kendi çabası da gerekir (Elemen, 2014). Anlama ve anlatma becerileri
arasında bir ilişki söz konusudur. Tüm beceri alanlarında olduğu gibi anlama ve
anlatma da birbirlerini olumlu/olumsuz yönde etkileyebilir. Yani bireyin anlama
becerileri gelişmezse, anlatma becerilerinin gelişimi de bundan olumsuz
etkilenebilir. İnsanlar duygu ve düşüncelerini başkalarıyla paylaştıkları
anlatımlarında, yazılı veya sözel yolları kullanırlarken, kendileri dışındaki insanların
düşüncelerini ve duygularını anlamak içinse okuma veya dinleme/izlemeye
başvururlar (Emiroğlu ve Pınar, 2013). Anlama, dinleme yeteneğine bağlıdır. Çünkü
dinleme, öğrenme yollarından biri olup belli bir amaca yöneliktir. Bu nedenle
anlama, düşünme, anlamlandırma, kıyaslama, ayırt etme, değerlendirme
yetenekleri; belli düzeyde gelişmiş‐geliştirilmiş bir dinleme yeteneğiyle
mümkündür (Epçaçan, 2013).
Sağlıklı bir iletişim için konuşanın mesajını doğru iletmesi önemli olduğu gibi
dinleyenin de bu mesajı doğru algılaması ve anlamlandırması son derece
önemlidir. Alıcının işitmiş olduğu mesajı anlamlandırabilmesi, aşağıdaki şartların
yerine getirilmesiyle mümkündür (Özbay ve Çetin, 2011):

 Alıcı sesleri tam işitebilmeli,


 İyi bir işitme ortamı olmalı/oluşturulmalı,
 İletilecek mesaj net olmalı,
Anlama, dinleme  Kullanılacak olan dil, alıcının algı/anlama düzeyine uygun olmalıdır.
yeteneğine bağlıdır. Bu şartlar yerine getirilmekle birlikte; iletilen mesajların telâffuz, vurgu ve
Çünkü dinleme, tonlamalarına da dikkat edilmelidir.
öğrenme yollarından
biri olup belli bir amaca Doğru anlamanın ve anlamlandırmanın gerçekleşmesi için, dinleme ile ilgili
yöneliktir. uygun ortamın oluşması/oluşturulmasının yanında anlatımla da ilgili şartların
yerine getirilmesi şarttır. Bu noktada anlatımın olması gerektiği gibi
gerçekleştirilebilmesi içinse; duruluk, açıklık, inandırıcılık, doğallık, ilginçlik,
tutarlılık, anlatımın özlü olması, iletişim dilinde yetkin olmak ve akıcılık
özelliklerine sahip olması gerekmektedir (Elemen, 2014).

DİNLEME KAVRAMI
Konuşma veya okunma ile gönderimi yapılan bir bildirimin algılanması ve
kavranması, dinleme olarak ifade edilmektedir. Öğrenme yollarından biri olan ve
belli bir amaç için yapılan dinleme, işitilenlerin anlaşılması ve öğrenilmesini
sağlayan bir faaliyettir (Elemen, 2014). Dilin dört işlevinden (dinleme, konuşma,
okuma, yazma) en çok kullanılan ve bir iletişim kurma yolu olan dinleme,
işitmeden farklıdır. Dinlemede bireyin kendi tercihine bağlı olarak, isteyerek ve
seçerek algıladığı seslere odaklanması söz konusu olduğundan bireyin iradesi ön
plandadır (Epçaçan, 2013).
İnsanların dinleme amaçları farklıdır ve bu amaçlar şu şekilde sıralanabilir
(Özbay ve Çetin, 2011):

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 7


Dinleme Türleri ve Etkin Dinleme

 Herhangi bir konuda bilgi edinmek,


 Hoşça vakit geçirmek,
 Olayları eleştirel gözle değerlendirmek,
İnsanlar, uyanık  Eleştiri almak,
kaldıkları zamanın  Başka insanların deneyimlerinden yararlanmak,
%40’ını dinlemeye,  Toplumla iletişim kurmak,
%35’ini konuşmaya,  İnsanların düşüncelerini değerlendirmek,
%16’sını okumaya,
 Çevresinde bulunanlara yardım etmek.
%9’unu yazmaya
ayırmaktadırlar. Dinleme amaçlarının bu farklılıklar çerçevesinde gelişmesi, dinlemenin
insanlar tarafından yalnızca iletişim kurmayı sağlayan bir araç olmadığını
göstermektedir. Nitekim dinleme; anlama, öğrenme, duygusal, zihinsel ve sosyal
becerilerin geliştirilmesi için de kullanılmakta olan önemli bir alandır. Ayrıca
dinlemenin bireyler arası ilişkilere yön vermesi ve anlam kazanması için, konuşanın
söyledikleriyle ilgilenilmesi, probleminin işitildiğini, anlaşıldığını ve çözüm için
kendisine yardım edileceği izleniminin verilmesi gereklidir (Epçaçan, 2013;
Kemiksiz, 2015).
Araştırmalar, dinlemenin öğrenme ve iletişim süreçlerindeki öneminin
yanında, kendisine ayrılan zaman bakımından da hayatımızda önemli bir konuma
sahip olduğunu göstermektedir. Bu çalışmaların sonuçlarına göre insanlar
zamanlarının büyük bir kısmını dinlemeye ayırmaktadır. İnsanlar, iletişim için
harcadıkları sürenin yaklaşık % 45’ini dinlemeyle geçirmektedirler. Uyanık
kaldıkları zamanın ise % 40’ını dinlemeye, % 35’ini konuşmaya, % 16’sını okumaya,
% 9’unu yazmaya ayırmaktadırlar (Özbay ve Çetin, 2011).
En genel tanımıyla dinleme, “sözel bir girdiyi anlama ve yorumlama”
sürecidir. Söz konusu bu süreç, bireylerin içinde bulunduğu şartlara, algıladıkları
sözel girdilere ve bireysel durumlarına göre değişebilmektedir. Literatürde
dinlemeye ilişkin farklı tanımlar yer almaktadır (Epçaçan, 2013; Okur ve Beyce,
2013; Elemen, 2014):

“karşı tarafı edilgen bir yapıda


“iletiyi gönderen bireyin ilettiği izlemek değil, iletişimin tam
mesajları doğru bir şekilde olarak gerçekleşmesi için iletiyi
algılama etkinliği” tam olarak alma ve yorumlama
çabası”

“herhangi bir konuda


“konuşan kişinin vermek istediği
konuşmacının seslerini duymak,
mesajı, pürüzsüz olarak
söylediklerini anlamak, gerekli
anlayabilme ve söz konusu
olanları ve lazım olabilecekleri
uyarana karşı tepkide bulunma
alıp saklamak için sesler üzerinde
etkinliği”
dikkati yoğunlaştırması”

Şekil 8.2. Dinleme Tanımları

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 8


Dinleme Türleri ve Etkin Dinleme

Dinlemeye yönelik bu tanımlar incelendiğinde bazı ortak özelliklerin


vurgulandığı görülmektedir. Dinleme ile ilgili söz konusu özellikler şu şekilde
sıralanabilir (Epçaçan, 2013; Okur ve Beyce, 2013):

 İletileri doğru anlama ve yorumlama çabası,


 Dilin dört temel işlevinden biri olması,
 Kişiler arası iletişim ögesi olması,
 Belirli bir amaç ekseninde yapılması,
Dinlemenin farklı  İnsanın seçme özgürlüğünü yansıtması,
amaçlar doğrultusunda  İşitmeyi de içine alan bir etkinlik olması,
gerçekleştirilmesi,
 Öğrenilebilen ve öğrenilmesi gereken bir dil becerisi olması,
birden fazla dinleme
türünü ortaya  İnsan beyninin çeşitli bilişsel süreçlerini gerektirmesi,
çıkarmıştır.  Çok farklı boyutları olan bir olgu olması,
 Karmaşık ve aktif bir süreci içermesi,
 Dikkati yoğunlaştırmayı gerektirmesi,
 Bilgi birikimi elde etmenin bir yolu olması.
Örnek

•Çok sevdiğiniz bir arkadaşınızı önemli bir mesele hakkında dinlemeye


çalıştığınız esnada; onun konuşmalarının, sokaktan geçen taşıt
seslerinin veya bulunduğunuz ortamdaki farklı seslerin kulağınıza
hiçbir çaba sarf etmeden gelmesi işitmekte olduğunuzu gösterir.
Fakat o esnada arkadaşınızın anlattığı konuya dikkatli bir şekilde
odaklanmanız ve yeri geldiğinde onu anladığınızı ifade etmeniz, yani
hem fiziksel hem de zihinsel olarak arkadaşınızın söylediklerine
odaklanmanız ise dinleme çabası içinde olduğunuzu gösterir.
Bireysel Etkinlik

• Siz de bir dersi dinlerken, film izlerken veya yukarıdaki örnekte


olduğu gibi bir dostunuzla karşılıklı bir şekilde konuşurken,
izlediğiniz/dinlediğiniz konu dışında çevreden gelen sesleri fark
etmeye çalışınız. Bu sesleri fiziksel açıdan fark etmenin bir
işitme olduğunu, fakat o esnada gerçekten hem kulağınızı hem
de zihninizi de verdiğiniz ilgili konuşmaya dikkat kesilmenizin
ise dinleme olduğu bilincine ulaşmaya çalışınız.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 9


Dinleme Türleri ve Etkin Dinleme

DİNLEME ŞEKİLLERİ VE TÜRLERİ


“Niçin/Hangi amaçla dinleyeceğim?” sorusunun cevabı, bireyin hangi
dinleme türünü kullanacağını belirler. Dinlemenin farklı amaçlar doğrultusunda
gerçekleştirilmesi, birden fazla dinleme türünü ortaya çıkarmıştır (Kemiksiz, 2015).
Bununla beraber, literatürde; dinleme şekil ve türleri kavramsallaştırması
konusunda karışıklık bulunmaktadır. Dinleme etkinliğinde şekil ve tür
kavramlarının somutlaştırılması adına; dinleme işinin oluş, gerçekleşme biçimi,
şekil; çeşitleri ise tür olarak nitelendirilmektedir (Doğan, 2013).

Dinleme Şekilleri
Günlük hayatta yapılan dinlemeler; radyo dinleme ve televizyon izlemede
olduğu gibi bireysel olarak yapılan dinleme etkinlikleri, sohbet etme ve telefonda
konuşma yapılmasında olduğu gibi kişiler arası dinleme etkinlikleri, toplu taşıma
veya alışveriş merkezlerinde yapılan duyuruları dinlemede olduğu gibi grup olarak
yapılan dinlemeler şeklinde gerçekleşmektedir. Bu dinleme etkinliklerinin iki temel
grup altında toplanması mümkündür (Doğan, 2013):
Etkileşimli Dinleme: Bu dinleme şeklinde yer alan dinleme etkinlikleri, cevap
vermeyi kapsamaktadır. Karşılıklı konuşma sırasında gerçekleşen dinlemedir. Bu
dinleme şeklinde dinleyici, sorular aracılığıyla konuşmacıyı yönlendirerek
konuşmacının kendisine konu hakkında daha açıklayıcı bilgiler aktarmasını,
gerekirse tekrar etmesini veya konuyu farklı bir şekilde anlatmasını talep edebilir.
Etkileşimsiz Dinleme: Bu dinleme şeklinde yer alan dinleme etkinlikleri,
cevap vermeyi içermemektedir. Konferans, radyo ve konuşma dinleme tarzı
etkinlikler bu grup içerisinde yer almaktadır. Bu dinleme şeklinde dinleyici, soru
sormak veya farklı bir nedenden ötürü araya girme imkânına sahip değildir.
Her iki dinleme şeklinde de gönderilen mesajların dinleyici tarafından
anlaşılması önemlidir. Fakat etkileşimli dinleme şeklinde bu anlama/algılama,
etkileşimsiz dinlemeye göre daha çok önem taşımaktadır. Çünkü etkileşimli
dinlemede anında anlamak ve cevap/geri bildirim vermek söz konusudur. Eğer
Dinleme şekilleri, gürültü, dikkat dağınıklığı vb. sebepler dolayısıyla mesajlar doğru algılanmazsa
etkileşimli dinleme ve iletişim süreci sekteye uğrayabilir ya da konu farklı yönlere kayabilir. Ayrıca
etkileşimsiz dinleme etkileşimli dinlemede dinleyici konumundaki bireyler, anlamadıkları kısımlarla ilgili
olmak üzere iki başlık o anda sorular sorarak konunun daha da ayrıntılı açıklanmasını ve farklı
altında incelenir. boyutlarının ortaya çıkmasını sağlayabilirler. Böyle durumlarda ise
anlama/algılama daha sağlıklı bir şekilde gerçekleşir. Etkileşimsiz dinlemede ise
bireyler kendi iç dünyalarıyla daha fazla mücadele etmektedirler. Düşünce hızının
konuşma hızından daha yüksek olması nedeniyle bu dinleme şeklinde insan
zihninin öne doğru çıkma hamleleri yapması söz konusudur. Bu hamleler
yapıldığında dinleme, konunun bir yönü ile ilgili gibi görünse de bazen de başka
noktalara gidebilmektedir. Etkin dinleyiciler tam da bu noktada düşüncelerini
toparlayarak dinlemeye odaklanabilenlerdir. Etkin dinleyiciler ayrıca, kendi
düşünce hızları ile konuşanın konuşma hızı arasındaki süre aralığında, o zamana
kadar dinlemiş oldukları bilgilerle kendi bilgilerini karşılaştırıp değerlendirme

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 10


Dinleme Türleri ve Etkin Dinleme

yaparlar. Konuşmada yer alan açık ve örtük mesajları algılayabildikleri aktif bir
zihinsel süreç yaşarlar (Doğan, 2013).

Dinleme Türleri
Dinleme, günlük hayatta farklı amaçlar için kullanıldığından dolayı farklı
dinleme türleri ortaya çıkmıştır. Literatürde araştırmacılar tarafından dinleme
türlerine yönelik çok farklı niteleme ve sınıflandırma yapılmaktadır (Doğan, 2013;
Kemiksiz, 2015). Göğüş’e (1978) göre dinleme türleri; seçmeli, doğru, dikkatli,
duygusal, eleştirici, anlamadan ve yarı dinleme olup bunlar arasında en iyi dinleme
türleri dikkatli, doğru ve eleştirici dinlemedir. Özbay’a (2009) göre dinleme türleri;
estetik, iletişimsel, ayrıştırıcı, eleştirel ve bilgi için dinleme şeklindedir. Akyol’a
(2010) göre ise dinleme türleri; stratejik, amaçlı dinleme, aktif, diyalog ve sunu
olarak sınıflandırılmıştır (Tabak, 2013). Burada bahsi geçen dinleme türlerinin
dışındaki dinleme türleri aşağıdaki tabloda gösterilmektedir.
Tablo 8.1. Literatürdeki Diğer Dinleme Türleri (Tabak, 2013)

Kaynak Dinleme Türleri

Arı (2010) Seçici, Katılımlı, Etkili, Eleştirel ve Empatik Dinleme

Gönüllü, Stratejik, Amaçlı, Haz Almak için, Eleştirel;


Ungan (2009)
Gönülsüz, Antipatik, Yüzeysel ve Görünüşte Dinleme
Yalçın (2006) Seçerek, Katılımlı ve Eleştirel Dinleme
Aktaş ve Gündüz (2005) Dikkatli, Doğru ve Eleştirel Dinleme
Kingen (2000) Ayırt Edici, Estetik, Etkili, Eleştirel, Terapatik/Empatik

Tompkins (1988; akt. Ayırt Edici, Estetik, Transfer Edici, Eleştirel ve


Akyol, 2010) Terapatik Dinleme

Dinleme, günlük
hayatta farklı amaçlar Yukarıdaki tabloda adı geçen ve dinleme literatüründe önemli bir yeri olan
için kullanıldığından Kingen (2000), dinleme türlerini beş kategoride ele almaktadır:
dolayı farklı dinleme
Ayırt Edici Dinleme: Görsel uyaranları ve sesleri birbirlerinden ayırt etmek
türleri ortaya çıkmıştır.
için yapılan dinlemedir. Bu dinlemede; çevreden gelen sesleri, müzikteki
tonlamaları, birden fazla anlamı olan kelimeleri, konuşma seslerini, sözlü iletişimle
birlikte kullanılan sessiz iletişim ögelerini vb. ayırt etmek amacıyla dinleme
yapılmaktadır.
Estetik Dinleme: Eğlenmek, haz almak için yapılan dinlemedir. Bu dinleme
türündeki mesajın dinleyen üzerinde heyecan uyandırması ve duygularını ortaya
çıkartması arzu edilir. Masal, hikâye, şarkı vb. dinlenmesi estetik dinleme için
örnek olabilir.
Etkili Dinleme: Herhangi bir mesajı, eleştirel bir yargıda bulunmaksızın
yapılan dinlemedir. Bir konuşmada geçen; gerçek bilgi ile dinleyicinin çıkarımı
sonucunda elde ettiği bilgiyi ayırt etmek, sebep‐sonuç ilişkilerini anlamak, ana fikri

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 11


Dinleme Türleri ve Etkin Dinleme

ve yardımcı fikirleri belirlemek, bilinen ve yeni öğrenilen arasındaki ilişkiyi ortaya


koymak amacıyla yapılan dinlemeler bu türe örnek verilebilir.
Eleştirel Dinleme: Konuşmayı anlamak amacıyla değil; değerlendirmek,
yargılamak ve puan vermek için yapılan dinlemedir. Konuşmanın hatalı veya
mantığa uygunsuzluğunu tespit etmek ve sözlerin altındaki manaları açığa
çıkarmak için yapılır.
Terapatik (Empatik) Dinleme: Konuşmayı/konuşulanı eleştirmeden empati
kurularak yapılan dinleme türüdür. Yargılama yolunu tercih etmeden, herhangi bir
tavsiyede bulunmadan, muhatabın duygularını anlamaya çalışarak yapılan
dinleme, terapatik/empatik dinlemeye örnek olarak verilebilir.
Özbay (2005) ise dinleme becerisine yönelik çalışmasında; beynin dil
yapısıyla ilgili yönlerini, dinlemenin diğer dil becerileri ile ilişkisini, dinlemenin
insan hayatındaki yerini ve ehemmiyetini ortaya koymakta ve dinleme türleri
üzerinde durmaktadır (Türkel, 2012). Özbay’ın (2005) dokuz başlıkta çeşitlendirdiği
dinleme türlerine yönelik açıklamaları şu şekildedir (Epçaçan, 2013):
Gönüllü veya Gönülsüz Dinleme: Dinlemenin, herhangi bir dış baskı altında
amacına ulaşması zordur. Bunun yanında bireyin dinlemek konusunda kendi istek
ve arzusunun olması ise dinleme sürecinin etkililiğini artıracaktır.
Motivasyona Dayalı Dinleme: Dinleme süreci öncesinde bireyin, dinleme
esnasında ve dinleme sonrasında karşılaşacağı engellerle başa çıkabilme
potansiyelini içermektedir.
Etkin dinleme;
dinleyenin geri bildirim Sempati veya Antipati ile Dinleme: Konu veya mesajı gönderen kişiye
vererek, empati yönelik olarak dinleyicinin, olumlu veya olumsuz tutum/tavırlarının bulunmasının
yaparak ve bazen dinleme becerisini etkilemesi durumudur.
konuşmacının
sözlerinden Seçmeli Dinleme: Dinleyen, konuşmanın herhangi bir temasını kavramak için
anladıklarını kendi kullandığı bu dinleme türünde; konuşmacının konuşması içerisinde sadece kendi
ifadeleriyle açıklayarak ilgilendiği kısmı dinlemektedir.
yaptığı dinlemedir.
Yüzeysel Dinleme: Bir konuşmayı anlayabilmek için yeterli kelime hazinesine
sahip olmayan dinleyenlerin, konuşmacının tarafından kullanılan kelimelerin
anlamlarını bilmemeleri durumundan dinliyormuş gibi yapmalarıdır.
Etkin Dinleme: Dinleyenin geri bildirim vererek, empati yaparak ve bazen
konuşmacının sözlerinden anladıklarını kendi ifadeleriyle açıklayarak yaptığı
dinlemedir.
Katılımlı Dinleme: İletişim esnasında yüz yüze olmayı gerektiren, dinleyicinin
özellikle günlük yaşamındaki problemlerinin çözümünde kullanabileceği ve
dinlenenin anlaşıldığı mesajının, geri bildirimle ifade edildiği dinleme türüdür.
Eleştirel Dinleme: Dinlenen sözlerin doğru olup olmadığının denetlendiği,
mesajın etkin olarak alınıp verildiği ve kavrama, algılama gibi zihinsel süreçlerin
verimli bir şekilde işletildiği olumlu bir dinlemedir. Eleştirel dinleyiciler, dikkatle
konuşmaları dinleyip, tarafsız bir şekilde değerlendirirler ayrıca konuşmacıya
tutum ve davranışlarıyla yardımcı olurlar.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 12


Dinleme Türleri ve Etkin Dinleme

Pasif (Edilgen) Dinleme: Dinleyenin, herhangi bir tepki vermeden ve mesajı


anlamaya çalışmadan dinlemesi durumudur. Bu dinlemede konuşan aktif, dinleyici
ise pasiftir. Bu süreçte, geri bildirimin yer almadığı bir iletişim şekli söz konusudur.
Literatürde yer alan kimi çalışmalarda dinleme stili kavramı, dinleme türü ile
aynı anlamda kullanılmaktadır. Dinleme stilleri, bireylerin ihtiyaçlarına göre; süre,
amaç, ortam, vb. ögelere bağlı olarak tercihte bulundukları dinleme
davranışlarıdır. Bireyde bazı dinleme stilleri baskındır ve birey kendisinde baskın
olan söz konusu dinleme stiline göre nitelendirilir. Fakat bireylerin sahip oldukları
bu dinleme stilleri zaman, mekân, bağlam ve farklı koşullara göre hayatları
boyunca her an bir değişim içerisindedir. Her bireyin farklı bir dinleme stili vardır.
Dinleme stilleri, Bu duruma etki eden sebeplerden biri; bireylerin farklı ilgi, amaç, tutum, inanç ve
bireylerin ihtiyaçlarına bilgiye sahip olmalarıdır. Diğer sebep bireylerin içinde bulundukları çevrenin
göre; süre, amaç, koşullarıdır. En basitinden örnek vermek gerekirse gürültülü bir ortam dinlemeye
ortam, vb. ögelere bağlı
fiziksel bir engeldir. Bir diğer sebep ise bireylerin dinlemek için yeteri kadar
olarak tercihte
bulundukları dinleme zamanları olup olmaması durumudur. Zamanı az olan bireylerin verimli bir
davranışlarıdır. dinleme yapabilmesi zordur (Tabak, 2013).
Dinleme ve dinleyici stilleri dört başlık altında ele alınmaktadır (Maden ve
Durukan, 2011):
Aktif Dinleme/Dinleyici: Konuşmanın tüm dikkatin verilerek dinlenilmesidir.
Konuşmacı yüksek enerji ile dinlenir ve konuşmacıyla doğrudan bir göz teması
kurulur.
Katılımcı Dinleme/Dinleyici: Bu dinlemede konuşmacının amacına ve
sözlerine dikkat edilir. Dinleyen, konuşmanın amacını anladığında konuşma
faaliyetini gerçekleştirir. Aralıklarla dinleme yaparak sonrasında tekrar konuşmaya
başlayabilir.
Pasif Dinleme/Dinleyici: Bu dinleme stilinde karşısındaki kişi konuşmasını
tamamlamış gibi duran dinleyici, konuşmaya dikkat etmemektedir. Nadir olarak
söz alır ve konuşur. Dolayısıyla konuşan ve dinleyen ilişkisi kurulmaz.
Tarafsız Dinleme/Dinleyici: Bu dinleme stilinde dinleyici konuşma anında
alıcı pozisyonunda değildir. Konuşma sürecinde de dikkatsiz ve ilgisizdir. Doğrudan
göz teması kurmaktan kaçınır. Sıkılgan ve huzursuz tavırlar sergiler. Konuşmanın
içeriğine dikkat etmez.
Yukarıdaki dinleme türlerinin bir kısmının benzer isimlere ve tanımlara sahip
olduğu görülmektedir. Bu durumun; birçok araştırmacının kendi perspektifini
yansıtırken aynı önemli noktalara dikkat çekmesinden ve söz konusu noktaların
üzerinde durulması gereken geniş/derin bilgi ve içeriğe sahip olmasından
kaynaklandığı söylenebilir.

ETKİN DİNLEMENİN TEMEL ÖZELLİKLERİ


Etkin dinleme faaliyeti bir amaç için yapılmalıdır: İyi bir dinleyici olmanın
şartı, anlatılanları belirli bir amaç ekseninde dinlemektir. Bunun için anlatılanları
dinlemeye geçmeden önce, dinlemenin niçin yapılacağına dair amacın ya da

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 13


Dinleme Türleri ve Etkin Dinleme

amaçların belirlenmesi gereklidir. Amaçsız bir şekilde yapılan dinlemenin, arzu


edilen sonucu vermeyeceği belirtilebilir (Kemiksiz, 2015). Amaçlı dinleme ise
dinleme becerisini geliştirir. Hatta dinleme becerisi eğitimini olumlu yönde
etkilediğinden dolayı, dinleme etkinlikleri öncesinde amaç oluşturmak
önerilmektedir (Epçaçan, 2013).

Dinleme süreci, aktiftir Etkin dinleme için temel dinleme ilkelerine uyulmalıdır: İletişimde temel
ve üç basamaktan dinleme ilkeleri şunlardır (Elemen, 2014):
oluşur. İlk basamak
Dinleyici;
dikkat, ikincisi anlama,
üçüncüsü ise  Bir amaca sahip olmalı,
değerlendirmedir.  İstekli olmalı,
 Eleştirel dinlemeli,
 Tahmin ederek dinlemeli,
 Not alarak dinlemeli.
Etkin dinlemek için “dinleme sürecinin” basamaklarına dikkat edilmelidir:
Dinleme, aktif bir süreçtir ve bu süreç üç basamaktan oluşur. İlk basamak dikkat,
ikincisi anlama, üçüncüsü ise değerlendirmedir. Bu basamakların açıklamaları ise
şu şekildedir (Durmuş, 2013):

•Dinleme esnasında gönderilen iletiye ve konuşan kişiye


odaklanmayı içerir. Dikkat aynı zamanda bazı etkinlikleri
durdurmaktır. Konuşmayı, kıpırdamayı ve zihnin konuyla alakasız
düşüncelerini durdurmak ve konuşan kişinin aktardığı içeriğe
Dikkat dikkatli bir şekilde dinlemektir. Özetle, çevrede olup biten her
şeyle alakayı keserek dinlemeye odaklanmak dikkat sürecini
Süreci oluşturmaktadır.

•Alınan bilgilerin mantık süzgecinden geçirilmesidir. Bu aşamada


dinleyen almakta olduğu bilgiyi, değerli olup olmadığına ve
kendisini ilgilendirip ilgilendirmediğine göre yargılayarak seçer ve
Anlama düzenler.
Süreci

•Dinlemenin son basamağıdır. Dinleyen bu süreçte mesajı


inançlarına göre irdeler, ortaya atılan fikirlere dair şüphelerini
açığa çıkarır, konuşanın güdülerini ve mesajın geçerli olup
olmadığını sorgular, söz edilmeyen konuları ve mesajı nasıl
Değerlendirme geliştireceğini düşünür, konuşanın fikirlerini ideal olanla kıyaslar,
özetle söylenenleri değerlendirir. Bu değerlendirmelerde birey,
Süreci sahip olduğu inanç ve değerleri temel alır.

Şekil 8.3. Dinleme Sürecinin Basamakları

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 14


Dinleme Türleri ve Etkin Dinleme

Etkin dinleme hassasiyet gerektirir: Dinlemede, özen ve dikkat gerektiren


noktalara dikkat edilmesi/edilmemesi, bireylerin birbirlerine ne derecede saygı
gösterip göstermediğini açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Konuşan kişiye karşı
saygı gösterilmemesi, konuşma esnasında sözünün kesilmesi hoş karşılanmayan
davranışların başında gelmektedir (Okur ve Beyce, 2013).

ETKİN DİNLEME İÇİN YAPILMASI GEREKENLER


Etkin dinleme yapılabilmesi için genel kurallar vardır: Bireyleri dinleme
becerisinde başarılı konuma getirecek olan etkin/iyi bir dinlemenin yolları yedi
madde ile ifade edilmektedir (Kemiksiz, 2015):

 Dikkatin konu üzerine odaklanması,


 Dinlemeye hazırlıklı olunması,
 Konuşmacıyı/konuşmayı anlamak için gayret gösterilmesi,
 Duyguların kontrol edilmesi,
 Dinleme süresinde ana fikrin zihinde tespit edilmesi,
 Konuşma hızı ve zihinsel kıvraklık,
 Konuşmanın dinlenilmesi esnasında not alınması.
Etkin bir dinleme için “dinleme eğitimi” almak gereklidir: Özellikle eğitim
ortamlarında etkin bir dinlemenin nasıl öğretileceği konusunda araştırmalar
yapılmış ve birçok öneri sunulmuştur. Bu önerilerden bazıları şunlardır: Dinlemek
için ayrılan zaman konusunda farkındalık oluşturulmalı ve dinleme programlı bir
şekilde öğretilmelidir. Dinleme becerisi, müfredat programlarına konulmadan
öğrencilerin iyi bir dinleyici olmaları zor görünmektedir. İlköğretimden itibaren
dinleme becerisi özenle geliştirilmelidir. Bunun yanında bazı araştırmalarda
öğrencilerin dinleme stratejilerini öğrenmelerinin, dinleme alışkanlığı konusunda
Eğitim alan bireyler bilinçlenmeleri açısından diğer tüm yaklaşımlardan daha etkili olduğu sonucuna
açısından dinleme ulaşılmıştır (Türkel, 2012). Bu çalışmaların sonuç ve önerileri değerlendirildiğinde;
sürecinin en önemli etkin dinleme becerisinin elde edilebilmesi için erken yaşlardan itibaren
basamakları; dinlemenin nasıl yapılması gerektiğine dair eğitim verilmesinin gerekli olduğu
dinlediklerini iyi
çıkarımı yapılabilir.
anlamaları ve
zihinlerinde Etkin dinleme için eğitim ortamlarında alıştırmalar yapılmalıdır: Eğitim alan
yapılandırabilmeleridir. bireyler açısından dinleme sürecinin en önemli basamakları; dinlediklerini iyi
anlamaları ve zihinlerinde yapılandırabilmeleridir. Bu basamaklar önemsenmeli ve
çeşitli çalışmalar yapılmalıdır. Bu amaçla öğrencilere; bilmedikleri kelimelerin
anlamlarını araştırma, dinlediklerini zihinlerinde canlandırma, dinlediklerini
sınıflandırma, sorgulama, ilişki kurma, çıkarımlar yapma, dinlediklerinin konusunu,
ana fikrini belirleme, sonucu tahmin etme, değerlendirme, özetleme ve bu
birikimleri sosyal ortamlarında paylaşma etkinlikleri gerçekleştirilebilir. Çünkü bu
etkinlikler, öğrencilerin zihinsel becerilerini geliştirmelerinde ve dinleme
becerilerinin gelişmesinde önemli rol oynamaktadır (Kemiksiz, 2015).
Etkin dinleme için bazı zihinsel ve fiziksel koşullar oluşturulmalıdır: Etkin
dinleme için kimi önemli koşullarının sağlanması gerekmektedir. Bu koşullar şu
şekilde ifade edilmektedir (Kemiksiz, 2015):

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 15


Dinleme Türleri ve Etkin Dinleme

 Bireyin bir şeyi dinlemesi için o konuya/konuşmaya ilgi duyması şarttır.


 Dinleme bir amaca dayanmalıdır (Bilgi edinmek, haz almak vb.).
 Dinleyicinin ruhça, bedence huzurlu olmasının yanında ısı, ışık ve ses gibi
fiziksel şartlar da dinlemeye uygun olmalıdır.
Etkin dinleme için gerekli stratejiler ve eleştirel dinleme öğrenilmelidir:
Literatürde, eleştirel dinleme için öğrencilerin kullanabilecekleri en iyi stratejinin
değerlendirme olduğunu ifade eden araştırmalar yer almaktadır. Bu stratejide
öğrenci, bilgi edinmek için kullandığı stratejilere ek olarak insanların
duygu/düşüncelerini etkilemeyi ve yönlendirmeyi hedefleyen unsurları tespit edip
bunların değerlendirilmesini sağlayacak sorular kullanır. Bununla beraber kimi
araştırmalar, dinleme stratejilerinin eğitim ortamlarında/sınıflarda kullanılması
gerektiğini ortaya koymaktadır. Bu stratejiler dört maddede toplanmaktadır
(Kemiksiz, 2015):

 “Düşün,
 Nedenini sor,
 Niçin dinliyorsun?,
 Kendine anlat.”
Etkin dinlemenin gerçekleşebilmesi için dinleyici bazı sorumluluklar
taşımalıdır (Elemen, 2014):

 Öncelikle dinleyici, konuşmacının sözlerini işitmeli, konuşmacıyı işitmediği


Dinleyici bazen durumda, konuşmacıdan daha yüksek sesle konuşmasını ve işitmediği
konuşmacının ifade kısımların tekrarını talep etmelidir.
ettiklerini  Dinleyici tüm dikkatini konuşmacıya vermekle beraber ona doğru bakarak
anlamayabileceği
etkili bir şekilde baş hareketleri ile dinlediğini belirtmelidir.
gerçeğinin farkında
olmalı ve sabırlı  Mesajların konuşmacı tarafından açık bir şekilde ifade edilmediği
davranmalıdır. durumlarda, dinleyici anlamadığını belirtmeli ve daha anlaşılır bir biçimde
konuşmacının tekrar anlatmasını rica etmelidir.
 Dinleyici bazen konuşmacının ifade ettiklerini anlamayabileceği gerçeğinin
farkında olmalı ve sabırlı davranmalıdır. Çünkü konuşmalarda yanlış
anlamalar, anlaşılmalar ve anlatımlar, iletişim sürecinin olağan bir
parçasıdır.

DİNLEMENİN ZORLUKLARI
Dinlemenin zorlukları; öncelikle dinleme tarzından kaynaklanan zorluklar
daha sonra ise dinlemenin yapısal özelliklerinde kaynaklı zorluklar şeklinde ele
alınacaktır. Literatürde belirtilen etkisiz dinleme türlerinin dinleme eyleminin etkin
bir şekilde gerçekleşmesi için zorluk çıkartan yönlerinin olduğu söylenebilir.
Dolayısıyla burada söz konusu dinleme türlerine yer vermek gerekmektedir.
Zoraki dinlemeleri içeren ve herhangi bir amacı olmayan etkisiz dinleme
türleri şu şekilde ifade edilmektedir (Epçaçan, 2013):

 Gönülsüz dinleme: Bireyin dinleme etkinliğine zoraki olarak katılmasıdır.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 16


Dinleme Türleri ve Etkin Dinleme

 Antipatik dinleme: Dinleyicinin, kaynak kişiye/konuşmaya dair olumsuz


tavırlarının olduğu dinleme türüdür.

 Yüzeysel dinleme: Sırf bilgi alımı yapılan fakat bilişsel süreçlerin


kullanılmadığı yani derinliğe ve detaya inilmeyen dinleme türüdür.

 Görünüşte dinleme: Bilgi akışının neredeyse hiç gerçekleşmediği dinleme


türüdür.
Dinlemenin yapısal özelliklerinden kaynaklı zorlukları, özellikle diğer dil
becerileri ile anlama açısından karşılaştırıldığında ortaya çıkmaktadır. Bu zorluklar
şu şekilde ifade edilebilir (Emiroğlu ve Pınar, 2013):

 Dinleme anlık olarak gerçekleşen bir etkinliktir. Konuşmayı oluşturan


kelimeler söylendiği andan itibaren uçup gidebilir. Bu yüzden konuşmada
tekrar, okuma veya yazmaya göre daha zordur. Bu nedenle dinleyici,
konuşmayı hem dinlemek hem de o esnada anlamak zorundadır. Okuma
Dinlemenin
zorluklarından biri de sırasında okuyucu anlamdan uzaklaşsa da bu durumu fark ettiği an geriye
dinleme esnasında dönerek tekrar edebilir. Bu durum, dinleme esnasında mümkün değildir.
çoğunlukla bilgilerin  Dinleme sürecinde dinleyici, zamandan ve mekândan bağımsız değildir.
kaydedilememesidir. Okuma ise zamana ve mekâna göre esneklik gösterebilir. Anlamanın
gerçekleşmesi bakımından dinlemenin/izlemenin birçok avantajı olsa da
bu mekân ve zaman bağımlılığı durumu, bir dezavantaj olarak kabul
edilebilir. Çünkü dinlemede geri dönme, durmak, başka zamana
ertelemek, tekrar etmek ve mekândan bağımsız hareket etmek zordur.
Oysa okuyucu, istediği metni dilediği mekân veya zamanda anlama
kabiliyetine göre istediği okuma tarzına göre rahatça okuyabilir. Okumada
anlama gerçekleşmediği zaman geri dönüşler yapma ve ara verip dikkatini
toplama gibi kolaylaştırıcı etkinlikler yapılabilir. Fakat dinleme sırasında,
geri dönüşlerin yapılması veya konuşmaya ara verilmesi mümkün
olmayabilir.
 Dinleme, okumaya göre daha fazla dikkatli olmayı gerektirir. Okumada
metne dikkatlice bakmak ve anlamak yeterliyken, dinlemede yeri
geldiğinde göz, konsantrasyon ve diğer birçok faktörün dinlemeye
odaklanması gerekmektedir. Dolayısıyla dinleme esnasında dikkati
toplamak, okuma faaliyetine nispeten daha zordur.
 Dinlemenin zorluklarından biri de dinleme esnasında çoğunlukla bilgilerin
kaydedilememesidir. Okumada ise bilgilerin yazıyla kayıt altına alınmış
olması söz konusudur. Ayrıca konuşmada yer alan cümlelerin uzunluğu,
düzensizliği ve karmaşıklığı dinleyicinin anlamamasıyla sonuçlanabilir.
Okumada ise metinde yer alan cümleler, genellikle düzenlidirler fakat
uzun ve karmaşık olsalar da yapılacak tekrarlar sayesinde daha anlaşılır
hâle gelebilirler.
 Okuyucu dilediği metni tercih edebilirken, dinleyici isteklerine göre seçim
yapamayabilir. Dinleyicinin bu tarz durumlarda konudan koparak
dikkatinin farklı yönlere kayması mümkündür.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 17


Dinleme Türleri ve Etkin Dinleme


Bir metin okunurken anlaşılması açısından okuma hızı kontrol edilebilir.
Fakat dinlemede anlama hızı kontrol edilememektedir. Çünkü metnin
türüne ve ağırlığına göre okuyucu okuma hızını belirler. Dinleyici ise
konuşmacının konuşma hızını kontrol edemeyeceğinden dolayı bir bakıma
konuşmacıya bağımlıdır ve konuşmacının konuşma hızına bağlı olarak
anlama sürecini gerçekleştirebilir.
Literatürde dinleme becerisi ile ilgili aktarılan bilgiler eğitim ortamlarında
dinlemenin zorluklarını da ortaya koymaktadır. Eğitim ortamları açısından dinleme
becerisine ilişkin engeller şu şekilde ifade edilmektedir (Epçaçan, 2013):
Dinleyiciden kaynaklanan engeller;

 Ders hedeflerinin bilincinde olamama,


 Konu üzerine dikkatini toplayamama,
 Konuya ilgi duymama,
 Dinleme esnasında kendi sorunlarına odaklanma,
 Anlatılan her şeyi not almaya çalışma,
 Ders süresini hayal kurmakla geçirme,
 Konunun kavranabilmesi için gerekli ön bilgiye sahip olmama,
 Motivasyon eksikliği.
Eğitim ortamlarında Öğreticiden kaynaklı engeller ise;
dinleme becerisine
ilişkin engeller, dinleyici  Anlatımın uzun sürmesi ve tekdüze yapılması,
ve öğretici kaynaklıdır.  Öğrencilerin hedeflerden haberdar edilmemesi,
 Konuşmada öğrencilerin bilmediği kavramlara fazlaca yer verilmesi,
 İfade ve tavırlarıyla öğrencilerde dinleme konusunda isteksizlik oluşturma,
 Öğrencilerin konuya odaklanmalarını sağlayacak yönlendirmeyi yapmama.

• Siz de etkin dinleme yapabilmek için;


Bireysel Etkinlik

• Dinlediğiniz bir konuşmanın ana fikrini ve yardımcı fikirlerini


bulmaya çalışınız.
• Konuşma içerisinde geçen bir cümleden/sözden sonuç
çıkarmaya çalışınız.
• Konuşmada yer alan faklı düşünceler arasındaki ilişkiyi
kurmaya çalışınız.
• Konuşmada gerekli gördüğünüz yerleri not almaya çalışınız.
• Konuşma sonunda zihninizde kalanları özetlemeye çalışınız.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 18


Dinleme Türleri ve Etkin Dinleme

•Dinleme, insanın yaşam sürecinde edindiği bilgileri anlamlandırma aracı


olmakla birlikte bu süreçte kullandığı en önemli becerilerden biridir.
Dinleme, günlük yaşamın her aşamasında aktif bir biçimde ve sıkça
kullanılmaktadır. Hayatını anlamlandırmasında katkısı son derece önemli
olan dinlemeye dair insan; öncelikle bu yeteneğinin farkına varmalı, değerini
kavramalı ve hayatının daha nitelikli olması için diğer tüm yetenekleriyle
beraber bu yeteneğini de geliştirme gayreti içerisine girmelidir.
Özet
•DİNLEMEK, İŞİTMEK VE ANLAMAK
Dinleme en genel tanımıyla “sözel bir girdiyi anlama ve yorumlama”
sürecidir. Bu süreç bireylerin içinde bulundukları şartlara, algıladıkları sözel
girdilere ve bireysel durumlarına göre değişebilmektedir. Dinleme insanın
hayatı boyunca edindiği bilgileri anlamlandırma aracıdır. Dinlemenin temel
amacı, konuşmacının iletmek istediği mesajı, duygu ve düşünceleri doğru bir
şekilde anlayabilmektir. Anlama olgusunun gerçekleşmediği bir dinleme
etkinliği, sadece “işitme” olarak nitelenebilir. Dinlemenin önemli bir amacı
da anlamadır. Anlama, dinleme yeteneğine bağlıdır. Çünkü dinleme,
konuşma ya da okunma aracılığıyla gönderilen bir bildirimin algılanıp
kavranmasıdır. Dinleme ayrıca öğrenme yollarından biridir ve belli bir amaç
için yapılır. Bu nedenle düşünme, anlama, anlamlandırma, değerlendirme,
kıyaslama, ayırt etme yetenekleri; belli ölçüde gelişmiş, geliştirilmiş bir
dinleme yeteneğiyle mümkündür.
•DİNLEMENİN AMAÇLARI
Herhangi bir konuda bilgi edinmek, hoşça vakit geçirmek, olayları eleştirel
gözle değerlendirmek, eleştiri almak, başka insanların deneyimlerinden
yararlanmak,toplumla iletişim kurmak, insanların düşüncelerini
değerlendirmek, çevresinde bulunanlara yardım etmek.
•DİNLEMENİN ÖZELLİKLERİ
İletileri doğru anlama ve yorumlama çabası, dilin dört temel işlevinden biri
olması, kişiler arası iletişim ögesi olması, belirli bir amaç ekseninde yapılması,
insanın seçme özgürlüğünü yansıtması, işitmeyi de içine alan bir etkinlik
olması, öğrenilebilen ve öğrenilmesi gereken bir dil becerisi olması, insan
beyninin çeşitli bilişsel süreçlerini gerektirmesi, çok farklı boyutları olan bir
olgu olması, karmaşık ve aktif bir süreci içermesi, dikkati yoğunlaştırmayı
gerektirmesi, bilgi birikimi elde etmenin bir yolu olması.
•DİNLEME ŞEKİLLERİ VE TÜRLERİ
Bireyin dinleme etkinliğinin öncesinde “Niçin/Hangi amaçla dinleyeceğim?”
sorusuna vereceği cevap, dinleme sürecinde hangi dinleme türünü
kullanacağını belirlemesine katkı sağlar. Dinleme şekilleri iki temel grup
altında toplanır.
Etkileşimli Dinleme: Bu dinleme şeklinde yer alan dinleme etkinlikleri, cevap
vermeyi kapsamaktadır. Karşılıklı konuşma sırasında gerçekleşen dinlemedir.
Etkileşimsiz Dinleme: Bu dinleme şeklinde yer alan dinleme etkinlikleri, cevap
vermeyi içermemektedir. Konferans, radyo ve konuşma dinleme tarzı
etkinlikler bu grup içerisinde yer almaktadır.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 19


Dinleme Türleri ve Etkin Dinleme

•Dinleme türlerini beş grupta toplayan bir araştırmanın sınıflandırması ve


içeriği şu şekildedir:
Ayırt Edici Dinleme: Sesleri ve görsel uyaranları birbirlerinden ayırt etmek
amacıyla yapılan dinleme türüdür.
Estetik Dinleme: Eğlenmek, haz/zevk almak için yapılan dinleme türüdür.
Etkili Dinleme: Bir mesajı eleştirel bir yargıda bulunmaksızın yapılan dinleme
türüdür.
Özet (devamı)
Eleştirel Dinleme: Konuşmayı anlamak için değil, puan vermek,
değerlendirmek ve yargılamak için yapılan dinleme türüdür.
Empatik Dinleme: Konuşmayı/konuşulanı eleştirmeden empati kurularak
yapılan dinleme türüdür.
•ETKİN DİNLEMENİN TEMEL ÖZELLİKLERİ
Etkin dinleme için temel dinleme ilkelerine uyulmalıdır: Dinleyicinin amacı ve
isteği olmalı, eleştirel, tahmin ederek ve not alarak dinlemeli. Etkin dinlemek
için “dinleme sürecinin” basamaklarına dikkat edilmelidir: Dinleme, aktif bir
süreçtir ve bu süreç üç basamaktan oluşur. İlk basamak dikkat, ikincisi
anlama, üçüncüsü ise değerlendirmedir. Etkin dinleme hassasiyet gerektirir:
Dikkat ve özen gerektiren dinleme, bireylerin birbirlerine karşı saygılı
olmaları gereken bir süreçtir.
•ETKİN DİNLEME İÇİN YAPILMASI GEREKENLER
Etkin dinleme yapılabilmesi için genel kurallar vardır: Bireyleri dinleme
becerisinde başarılı konuma getirecek olan etkin/iyi bir dinlemenin yolları
yedi maddede ele alınmaktadır: Dikkatin konu üzerine odaklanması,
Dinlemeye hazırlıklı olunması, Konuşmacıyı/konuşmayı anlamak için gayret
gösterilmesi, Duyguların kontrol edilmesi, Dinleme süresinde ana fikrin
zihinde tespit edilmesi, Konuşma hızı ve zihinsel kıvraklık, Konuşmanın
dinlenilmesi esnasında not alınması.
Bunun yanında etkin bir dinleme için; dinleme eğitimi alınması, özellikle
eğitim ortamlarında dinlemenin geliştirilmesi için alıştırmalar yapılması,
zihinsel ve fiziksel açıdan uygun koşulları hazırlanması, etkin dinleme
stratejilerinin öğrenilmesi ve dinleyici olarak konuşmacıya karşı olan
sorumlulukların farkında olunması gerekmektedir.
•DİNLEMENİN ZORLUKLARI
Dinleme, zoraki dinlemeleri içeren yani herhangi bir amacı olmayan dinleme
türlerinden birisi veya birkaçı tercih edilerek yapılırsa zor bir sürece evrilir.
Bu etkisiz dinleme türleri şunlardır:
Gönülsüz dinleme: Bireyin dinleme etkinliğine zoraki olarak katılmasıdır.
Antipatik dinleme: Dinleyicinin, kaynak kişiye/konuşmaya dair olumsuz
tavırlarının olduğu dinleme türüdür.
Yüzeysel dinleme: Sırf bilgi alımı yapılan fakat bilişsel süreçlerin
kullanılmadığı yani derinliğe ve detaya inilmeyen dinleme türüdür.
Görünüşte dinleme: Bilgi akışının neredeyse hiç gerçekleşmediği dinleme
türüdür.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 20


Dinleme Türleri ve Etkin Dinleme

DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Aşağıdakilerden hangisi dinlemenin amaçlarından biri değildir?
a) Eleştiri almak
b) Toplumla iletişim kurmak
c) Hoşça vakit geçirmek
d) Çevresinde bulunanlara yardım etmek
e) Eleştiri almamak

2. Aşağıdakilerden hangisi dinleme/dinleyici stilleri arasında yer


almamaktadır?
a) Aktif
b) Katılımcı
c) Eleştirel
d) Pasif
e) Tarafsız

3. Dinleyenin, herhangi bir tepki vermeden ve mesajı anlamaya çalışmadan


dinlemesi durumunu aşağıdakilerden hangisi ifade etmektedir?
a) Pasif dinleme
b) Empatik dinleme
c) Seçmeli dinleme
d) Etkili dinleme
e) Katılımcı dinleme

4. Aşağıdakilerden hangisi etkisiz dinleme türlerinden biri değildir?


a) Gönülsüz dinleme
b) Yüzeysel dinleme
c) Aktif dinleme
d) Antipatik dinleme
e) Görünüşte dinleme

I. Tahmin ederek dinleme


II. Not alarak dinleme
III. İstekli olmama
IV. Amaca sahip olma
V. Eleştirel dinleme
5. Yukarıdakilerden hangileri iletişimdeki temel dinleme ilkelerindendir?
a) I ve II
b) I ve III
c) II, III ve V
d) I, II, IV ve V
e) I, II, III ve IV

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 21


Dinleme Türleri ve Etkin Dinleme

6. Aşağıdakilerden hangisi etkin dinleme yapılabilmesi için gereken genel


kurallardan biri değildir?
a) Dinlemeye hazır olmak
b) Duyguları kontrolsüz bırakmak
c) Konuşma hızı ve zihinsel kıvraklık
d) Dinleme esnasında not almak
e) Kişinin dikkatinin konunun üzerinde olması

I. Seçici Dinleme
II. Etkili Dinleme
III. Eleştirel Dinleme
IV. Karma Dinleme
V. Estetik Dinleme
7. Yukarıdakilerden hangileri dinleme türlerindendir?
a) I ve II
b) I, II ve III
c) III, IV ve V
d) I, II, III ve V
e) I, II, IV ve V

8. Aşağıdakilerden hangisi dinleyiciden kaynaklanan engellerden değildir?


a) Motivasyon eksikliği
b) Anlatılan her şeyi not almaya çalışma
c) Dinleme esnasında kendi sorunlarına odaklanma
d) Konuya ilgi duymama
e) Anlatımın uzun sürmesi ve tekdüze yapılması

9. Anlama olgusunun gerçekleşmediği dinleme etkinliği aşağıdakilerden


hangisiyle ifade edilebilir?
a) İşitme
b) Seçmeli dinleme
c) Aktif dinleme
d) Empatik dinleme
e) Eleştirel dinleme

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 22


Dinleme Türleri ve Etkin Dinleme

10. Etkili dinleme için önemli olan süreçler aşağıdaki seçeneklerden


hangisinde doğru bir biçimde verilmiştir?
a) Dikkat, anlama, değerlendirme
b) Tepki, dikkat, değerlendirme
c) Dikkat, hassasiyet, anlama
d) Anlama, değerlendirme, konuşma
e) Dikkat, anlama, görüşme

Cevap Anahtarı
1.e, 2.c, 3.a, 4.c, 5.d, 6.b, 7.d, 8.e, 9.a, 10.a

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 23


Dinleme Türleri ve Etkin Dinleme

YARARLANILAN KAYNAKLAR
Doğan, Y. (2013). Dinleme Eğitimi, 3. Baskı, Ankara: Pegem.
Durmuş, N. (2013). İlköğretim 2. Sınıf Öğrencilerinin Dinleme Becerilerinin
Geliştirilmesinde Çocuk Edebiyatı Ürünlerinin Etkisi, Yayımlanmamış Yüksek
Lisans Tezi, Bursa, Uludağ Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü İlköğretim
Anabilim Dalı.
Elemen, B. (2014). Türkçeyi İkinci Dil Olarak Öğrenen Yabancı Uyruklu Öğrencilerin
Lisans Düzeyinde Kullandıkları Dinleme Stratejileri, Yayımlanmamış Yüksek
Lisans Tezi, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü
Türkçe Eğitimi Anabilim Dalı, Yabancı Dil Olarak Türkçenin Öğretimi Bilim
Dalı.
Emiroğlu, S., Pınar, F. N. (2013). Dinleme Becerisinin Diğer Beceri Alanları ile
İlişkisi. Turkish Studies, 8(4), 769‐782.
Epçaçan, C. (2013). Temel Bir Dil Becerisi Olarak Dinleme ve Dinleme Eğitimi.
Adıyaman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türkçenin Eğitimi Öğretimi
Özel Sayısı, 6(11), 331‐352.
Kemiksiz, Ö. (2015). Türkçe Öğretiminde Eleştirel Dinleme. Erzincan Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi (ERZOSDE), ÖS‐II, 299‐316.
Kingen, S. (2000). Teaching Language Arts in Middle Schools: Connecting and
Communicating, London: Lawrence Erlbaum Associates.
Maden, S., Durukan, E. (2011). Türkçe Öğretmeni Adaylarının Dinleme Stillerinin
Çeşitli Değişkenler Açısından Değerlendirilmesi. Mehmet Akif Ersoy
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 3(4), 101‐112.
Okur, A., Beyce, E. (2013). Dinleme Becerisinin Kültürümüzdeki Yeri ve Dinleme
Eğitiminin Önemi: Kutadgu Bilig Örneği Üzerinden. Turkish Studies, 8(4),
1099‐1110.
Özbay, M., Çetin, D. (2011). Dinleme Becerisinin Geliştirilmesinde Prozodik
Farkındalığın Önemi. Muğla Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi,
26, 155‐175.
Tabak, G. (2013). Türkçe Öğretmeni Adaylarının Dinleme Stillerinin Bazı
Değişkenler Açısından Değerlendirilmesi. Mustafa Kemal Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü Dergisi, 10(22), 171‐181.
Türkel, A. (2012). Dinleme Eğitimine İlişkin Teknikler ve Değerlendirmeleri. Buca
Eğitim Fakültesi Dergisi, 34, 128‐141.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 24


HİTABETTE TEMEL İLKELER

• Hitabet Kavramı
İÇİNDEKİLER

• Hitabette Benimsenecek Temel


İlkeler
SÖZLÜ İLETİŞİM VE
• Hitabette Temel İlkelere HİTABET
Uymanın Önemi
• Hitabete Etki Eden Faktörler Dr. Öğr. Üyesi
• Hitabette Uzak Durulacak Ahmet Sait ÖZKUL
Temel İlkeler

• Bu üniteyi çalıştıktan sonra;


• Hitabet kavramını tanımlayabilecek,
HEDEFLER

• İyi bir konuşmanın nasıl olması


gerektiğine dair fikir edinebilecek,
• Hitabette temel ilkelere uymanın
önemini kavrayabilecek,
• Hitabete etki eden faktörleri
öğrenebilecek,
• Hitabette uzak durulması gereken
ilkeler hakkında bilgi sahibi
olabileceksiniz.

ÜNİTE

9
© Bu ünitenin tüm yayın hakları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi’ne aittir. Yazılı izin alınmadan
ünitenin tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, yayımı, çoğaltımı ve
dağıtımı yapılamaz.
Hitabette Temel İlkeler

HİTABET KAVRAMI

HİTABETTE BENİMSENECEK TEMEL İLKELER


HİTABETTE TEMEL İLKELER

HİTABETTE TEMEL İLKELERE UYMANIN ÖNEMİ

HİTABETE ETKİ EDEN FAKTÖRLER

HİTABETTE UZAK DURULACAK TEMEL İLKELER

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 2


Hitabette Temel İlkeler

GİRİŞ
Güzel sanatlar içinde yer alan ve amacı insanları ikna etmek olarak
nitelenen hitabet bir söz sanatıdır. Sözü güzel söylemenin karşılığı; bir anlayışı bir
düşünceyi yaymak ve onu dinleyicilere benimsetmek demektir. Bu düşünceleri
kabul ettirmek için de en önemli koşullardan biri, sözün etkili ve güzel
söylenmesidir. İşi ve konumu ne olursa olsun her insan, muhakkak yaşamının
herhangi bir evresinde herhangi bir nedene bağlı olarak az sayıda da olsa güzel söz
söylemeye ihtiyaç hissedebilir. Bu nedenle hitabet, çok eski tarihlerden günümüze,
bilinen ve değer verilen edebî bir türdür (Serarslan, 2006). Bu noktada insanın
hitabet sanatına gerek bireysel gerekse sosyal açıdan ihtiyaç duyduğu söylenebilir.
Nitekim güzel konuşma yeteneğine doğuştan sahip olan veya bunu
sonradan edinen kişiler, çevrelerindeki insanları kısa sürede etkileme potansiyeline
sahiptirler. Bunun yanında kendi düşüncelerini ve duygularını ifade edebilme
yeteneklerinin bir sonucu olarak, muhatap oldukları insanlar tarafından kabul
görürler. Hatta güzel konuşma sanatını hakkıyla icra eden bu insanlar sosyal veya
İnsanlarda var olan
arkadaş ortamlarının aranan isimleridirler. Bulundukları ortamlarda konuşurlarken
düşünceler, duygular,
arzular, sevinçler ve insanlar onları merkeze almak ve yanlarında/yakınlarında bulunmak isterler
üzüntüler söz (Topçuoğlu ve Özden, 2012). Çünkü güzel konuşmak bir sanattır. Güzel konuşma
vasıtasıyla gelişir. yeteneği olan ve bunu etkin kullanan kişi ise adeta insanları etki altına alma
gücüne sahiptir. Herhangi bir sohbet ortamında, güzel bir konuşma yapmak ve
dinleyenlerin inanmalarını sağlamak, yani onları ikna edebilmek için güzel
konuşma sanatının en ince noktalarının bilincinde olunmalıdır. Çünkü insanın
aklını kullanma sanatı olarak da nitelenen tüm ilimlerin en üstün seviyeye
gelmesine, düşüncelerin ve duyguların muhataplara en güzel bir şekilde
anlatılmasına, hitabet sanatının katkısı büyüktür (Sönmez, 2016).
Hitabet, ilim ve sanat alanlarının gelişmesine katkı sağlamasının yanında,
insanın bireysel ve sosyal hayatının birçok safhasında da etkilidir. Çünkü insanın
hem özel hem de iş hayatında, kendisini kabul ettirebilmesinin ve başarısının
sırlarından biri de güzel konuşma becerisine sahip olmaktır. Özellikle çalışma
yaşamında kişinin başarıyı elde edebilmesi için az bir zamanda karşısındakine
kendisini tanıtmaya, işiyle alakalı bilgi ve becerilerini göstermeye yetkin olması
şarttır. Bu yetkinliğin gerçekleşebilmesi insanın konuşma becerisine sahip
olmasıyla yakından ilgilidir. Bununla beraber insanın özel hayatında da huzur ve
mutluluğu yakalayabilmesinin, ailesiyle, arkadaşlarıyla iletişim kurabilmesinin yolu
da güzel konuşma becerisine sahip olmaktan geçmektedir (Topçuoğlu ve Özden,
2012). Dolayısıyla hitabetin, ilimlerin ve sanatların iyi noktalara gelmesine
yardımcı olurken insan hayatına da olumlu yönden katkı sağladığı söylenebilir.
Bu ünitede ilk olarak; hitabet kavramı hakkında bilgi verilmektedir. Daha
sonra hitabette benimsenecek temel ilkeler ve bu ilkelere uymanın önemi ele
alınmaktadır. Daha sonra ise hangi faktörlerin hitabeti etkilediği konusu üzerinde
durulmaktadır. Son olarak hitabette uzak durulması gereken noktalara dair bilgiler
aktarılmaktadır.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 3


Hitabette Temel İlkeler

HİTABET KAVRAMI
İletişim; temel beceriler, düşünce, anlatım, duygu, haber, uzaklık ve etki gibi
birçok kavramı içeren çok boyutlu, karmaşık ve karşılıklı olarak gerçekleşen bir
anlaşma sürecidir. İletişim sürecinin bir sonucu olarak insanlar; anlamları ifade
eden kelimelerle, tavırlarla, sembollerle, jest ve mimiklerle, renk ve şekillerle
anlaşırlar. Bu anlaşmanın meydana gelmesini sağlayan faktörlerden en etkili ve
sürekli olanı ise sözdür. İnsanlarda var olan düşünceler, duygular, arzular, sevinçler
ve üzüntüler söz vasıtasıyla gelişir. İnsanların toplum hâline gelmesini sağlayan ve
hem toplumu hem de bireyleri yükselten sözdür. Söze karışmamak veya susmak
şuurun/aklın/bilincin yok olmasına sebep olmaktır. Mantık, zihin, zekâ ve
düşüncenin anlatım yolu, söz ile mümkündür. İyiliği ve kötülüğü aynı anda
hücrelerinde barındıran ve zihnin ifade aracı olan dil, görevi olan söylemeyi
gerçekleştirince; öğreticilik görevini üstlenir, motive eder, insanın hayatında sevgi
ve dostluk ortamlarının oluşmasına katkı sağlar. Bir fikri ifade edebilmek amacıyla
söylenen kelimeler dizisi olan söz, aslında kişileri bir araya getirmekten öte
özellikle kitle iletişim aygıtları vasıtasıyla milyonları da etkileyebilir. Tam da bu
noktada söz, en kusursuz formunu ve en güçlü anlatım yeteneğini hitabette
bulmaktadır. Bu nedenle yaptıkları konuşmalarla; toplumları etkileyen, bir yol
açan, kitleleri arkalarında sürükleyen ve bir dönemi kapatıp yeni bir dönem
açanlar her zaman hitabetten güç almışlardır (Sönmez, 2016).
Bir ülkede söz ve düşünce hürriyetinin, toplanma serbestliğinin, demokratik
bir yönetim sisteminin ve ortamın varlığı, hitabetin gelişmesi ve ilerlemesi için
gerekli şartlardandır. Hitabetin ilk, yaygın ve güzel örnekleri Yunanistan ve
Roma’da ortaya çıkmıştır. Bu noktada Çiçero ve Demosten gibi ünlü hatiplerin
ülkelerindeki ortamdan olumlu yönde etkilendiği söylenebilir. Hitabet halk
Hitabetin ilk, yaygın ve topluluklarını aydınlatma, siyaset konusunda terbiyesini yükseltme ve birçok
güzel örnekleri olumlu yöne çekebilme özelliğine sahip olmakla beraber anarşi ve isyanın
Yunanistan ve Roma’da gerçekleştirilmesi özelliğini de içerisinde barındırmaktadır. Bu açıdan hitabet,
ortaya çıkmıştır.
dikkatli bir şekilde kontrol edilmesi gereken iki tarafı keskin bir kılıca benzetilir
(Serarslan, 2006). Bu benzetme, hitabetin yönetsel ve sosyal açıdan toplulukları
etkileme gücünün önemine dair ipucu vermektedir.
Nitekim hitabet, etkili söz söyleme sanatı olarak tanımlanır. Hitabet sanatı
sayesinde bir topluluk karşısında duygu ve düşünceler doğru, güzel ve etkili bir
biçimde ifade edilebilir ve bir anlayışın‐fikrin yayılması sağlanabilir. İnsanlar
yaşları, işleri ve konumları ne olursa olsun, hayatlarının herhangi bir anında,
herhangi bir nedenle topluluk karşısında konuşma ihtiyacı hissederler. Bu ihtiyacın
etkin bir biçimde karşılanması için de herkesin hitabet sanatı konusunda bilgi ve
deneyim edinmesi gereklidir (Selçuk, 2015). Türkçede hitabet sanatını icra
edenler, hatip/konuşmacı; söylenen söz, hitabe/konuşma; konuşmanın yapıldığı
kitle, muhatap/dinleyici olarak tanımlanmaktadır (Uzun, 2000).
Hitabet; bir düşünceye alıştırmak, bir topluluğu etkilemek, kitleleri
yönlendirmek veya harekete geçirmek için planlı olarak yapılan konuşmalardır.
Hitabet, özel yetenek gerektiren sözlü bir türdür. Hatip ile söz konusu hitaba

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 4


Hitabette Temel İlkeler

muhatap olanlar yani dinleyiciler karşı karşıya bulunduklarından dolayı, hitabet


türü, diğer edebî türlere göre daha zor gerçekleştirilir. Bu nedenle hatibin; bilgiye
ve genel kültüre sahip olmasının yanında, rahat ve akıcı konuşma yeteneğini de
bünyesinde bulundurması önemlidir (Yaman, 2004).

HİTABETTE BENİMSENECEK TEMEL İLKELER


Hitabeti icra eden kişi, bir sahne sanatçısının özelliklerini taşımalıdır:
Hatip her zaman bir sanat sahnesinde olamayabilir. Fakat hatip sanatsal bir
sahne imkânına sahip olmasa da sahne sanatçısının birçok özelliğine sahip
olmalıdır. Hatibin; diksiyon, jest, mimik, konuşma ortamı, ses, konuşmasını
destekleyen kıyafet ve aksesuarlar gibi tiyatroya ait olan birçok unsuru mümkün
olduğu kadar ve abartıya kaçmadan en doğru şekilde kullanabilmesi önemlidir. Bu
yönüyle hatip, sahip olduğu sese gerekli olan tonu, ahengi, derinliği, genişliği
verebilmelidir. Fikirlerini aktarırken anlatımına katkı sağlayacak vurgu ve
tonlamayı yapabilmeli ve ifadelerini hatasız bir şekilde dile getirme yeteneğine
sahip olmalıdır (Uzun, 2000).
Hatip, irticalen, dolu dolu ve etkili bir üslupla konuşmalıdır:
Hitap etme işini yapan kişilerin benimsemesi gereken noktalar; bilgilerini
sağlam zemine oturtmak, kültürlü olmak, konuştuğu dilin inceliklerine hâkim
olmak, dinleyicileri doyurucu tarzdaki içerikleri planlı, ölçülü ve edebî bir şekilde
aktarabilmek şeklinde ifade edilebilir. Hatibin bunu yaparken kullanacağı anlatış
biçimi yani üslubu; sade, kolay anlaşılır, açık, etkili ve mantıklı olmalıdır (Uzun,
Hatip, dinleyici kitlesi ile 2000).
doğrudan ve ölçülü bir
Hatip, insan ve toplum mühendisi olmalıdır:
şekilde yakınlık
kurabilecek tarzda Hatip, dinleyici kitlesi ile doğrudan ve ölçülü bir şekilde yakınlık kurabilecek
insanı tanımalı ve tarzda insanı tanımalı, insan özelliklerini, birey, kitle psikolojisi ve sosyolojisini
sosyolojisini bilmelidir.
bilmelidir. Çünkü etkileşimde olduğu kitle ile ruhen ve kültürel açıdan yakınlık
kurabilmesi için, dinleyicileri yönetecek/yönlendirecek yeteneğe ve sosyal bilimler
konusunda bilgiye sahip olması gerekmektedir (Uzun, 2000).
Hatip, söz söyleme sanatının kadim kurallarına uymalıdır:
Belirli bir durum karşısında dinleyicileri söylenenlere inandıracak unsurlarla
araçları keşfetme gücü, söz söyleme sanatı olarak nitelenmektedir. Aristo ve
ondan sonra gelen klasik yazarlar, inandırıcı konuşmanın yapılabilmesi için beş
temel kurala uyulması gerektiğini öne sürmektedirler (Vural, 2005):

 Buluş: Konuşmayı oluşturan düşüncelerin kaynağı ve özü.


 Düzenleme: Konuşmanın kuruluşu ve akışı.
 Biçem: Konuşmanın konusuna, gereğine ve dinleyenlerin niteliğine göre
kullanılan dil.
 Bellek: Konuşanın, bilgilerini zihninde tutma ve anımsama gücü.
 Deyiş: Konuşmanın ses ve fiziki ses olarak yansıması.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 5


Hitabette Temel İlkeler

Hitabetteki temel olarak nitelenebilecek bu kurallara uyulması gerektiği


düşüncelerini korumakla birlikte 19. yüzyıl düşünür ve yazarları, yeni toplumun
insanı ve onun davranışına yönelik anlayışların değiştiğini, dolayısıyla bu
durumdan konuşma/konuşmacı/dinleyici gibi unsurların da etkilendiğini ifade
etmektedirler. George Compbell tarafından yazılan Rhetoric Felsefesi (1776) adlı
eserde, dinleyenleri etkileyerek istenilen psikolojik yönlendirmeleri başarılı bir
şekilde yapabilmek için konuşmanın aşağıdaki özellikleri barındırması gerektiği
fikri ortaya atılmaktadır (Vural, 2005):

 “Hitap edilen kimselerde bir anlayış uyandırmak,


 İmgelemi hoşnut etmek,
 Tutkuları harekete geçirmek.
 Arzu ve istekleri etki altına almak.”
İyi bir hitabet ve iyi bir hatip aşağıdaki özelliklere sahip olmalıdır (Yaman,
2004):

 Hatip anlattığı konuya gerçekten inanmalıdır.


 Hitabet işini yapan kişi bir hatipte olması gereken vasıfları taşımalıdır.
 Dinleyicilerin her açıdan seviyeleri (anlayış, kültür, zekâ vb.) iyi tespit
edilmelidir.
 Hitabet etkinliğinin kesinlikle kendi içinde tutarlı bir planı olmalıdır.
 Hatip pratik zekâya ve çok dikkatli bir yapıya sahip olmalıdır.
 Hatip konuşma yaptığı topluluğun psikolojisine dair gerekli bilgiyi
edinmelidir.
 Hatip topluluk karşısına çıkabilme yeteneğini kazanmış olmalıdır. Hitap
ederken vurgu, ses, ton, durak, ezgi gibi ögeleri kullanmalıdır.
 Hatip sabırlı olmalı ve ani öfkelenme gibi durumlardan kaçınmalıdır.
 Hatip gerektiğinde deyim, atasözü, özdeyiş, nükte vb. araçlardan
yararlanmalıdır.
 Hatibin jest ve mimikleri, gereğince ve ölçülü olmalıdır.
 Hatip konuya hâkim olmalı ve dinleyici kitlesiyle göz teması kurmalıdır.

HİTABETTE TEMEL İLKELERE UYMANIN ÖNEMİ


Günümüzde sosyal, gündelik yaşamlarında ve özellikle iş ortamlarında öne
çıkan insanların, etkili konuşma yeteneklerini yerinde ve zamanında kullandıkları
bir gerçeklik olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu durumu net bir şekilde
özetleyebilecek olan örnekler, yaşanmışlıklar ve tecrübeler, hitabetin gerektirdiği
İş adamları, toplum temel ilkelere uymanın önemini ortaya koymaktadır.
temsilcileri, grup ve
topluluk yöneticileri Hitabetin ilkelerine uymak, yönetmenin önemli bir adımıdır/basamağıdır:
arasında en başarılıları Özellikle yönetsel yapılarda görev ve sorumluluk üstlenen kişilere
hitabet yeteneğine
bakıldığında birçoğunun etkileyici konuşma özelliğine sahip oldukları
sahip olanlardır.
görülmektedir. Bu özellikleri, onları diğer insanlardan farklı kılmaktadır. İş
adamları, toplum temsilcileri, grup ve topluluk yöneticileri arasında en başarılıları
hitabet yeteneğine sahip olanlardır. İyi hatipler yönettikleri veya fikirlerini
paylaştıkları dinleyicilerin yüz mimiklerinden ve hareketlerinden onlarla ilgili doğru

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 6


Hitabette Temel İlkeler

çözümlemeler yapabilirler ve bu da yine hitabet sanatında ustalaşmakla doğru


orantılıdır (Reca, 2006).
Hitabet ilkelerine uymak, medeniyet tasavvuru ve inşası için gereklidir:
Etkili hitabetin insanları etkilemesi açısından önemi büyüktür. Doğru, güzel
ve etkili hitapların; heyecanı azalmış bir topluluğa heyecan vererek hayata
döndürmek, kaybedilecek gibi görünen davaları kazandırmak, yenilmek üzere olan
orduları zafere ulaştırmak, kitlelere idealler aşılamak gibi dikkatle önemsenmesi
gereken birçok özelliği vardır (Selçuk, 2015). Bir medeniyetin gelişmesinin
temelinde konuşmanın olduğu söylenebilir. Okumak ise bu medeniyetin önemli
yapı taşlarındandır. Okuma gerçekleştirilmeden etkili bir konuşmanın yapılabilmesi
zordur. Bugüne kadar geçekleşen birçok başarının perde arkasında güzel konuşma
ve bundan doğan güzel sözlerin etkisi yer almaktadır. Medeniyetlerin kuruluş
süreçleri insanlar arası ilişkilerle ortaya çıkar ve bu ilişkilerin temelleri hitabet
sanatı ve bu sanatın etkisiyle gelişme imkânı bulur (Reca, 2006).
Hitabet ilkelerinin etkililiği, amaç ve metot farkındalığıyla mümkündür:
Hitabette dikkate alınması gereken temel ilkeler aslında amaçlarında yer
almaktadır. Nitekim hitabetin amaçlarında; herhangi bir topluluğa bir fikrin, bir
amacın izah edilmesi, öğüt verilmesi, bir görüşün benimsetilmesi ve bir fiile teşvik
edilmesi gibi odak noktaları dikkati çekmektedir. Söz konusu amaçlara ulaşmak
için etkileyici ve güçlü hitapların olması gereklidir. Bunun için öncelikle insanın,
Etkili ve güzel konuşma kendisini diğer varlıklara karşı üstün kılan akıl ve konuşmak kabiliyetinin bilincinde
sanatı olan hitabetin olması gereklidir. Çünkü insan akıl yürüterek ulaştığı hakikatleri, etkili ve güzel
dikkate değer farklı bir konuşma ve sosyal ilişkileri vasıtasıyla diğer insanlara ulaştırabilir. Çevresiyle
bakış açısı da retorikle sürekli bir etkileşim içinde bulunan ve sosyal bir varlık olan insanın sözlü iletişimini
olan ilişkisidir. etkili kılabilmesi için; konuşma yolunu tercih ettiğinde, iletmek istediği meseleleri
dilin inceliklerine dikkat ederek belirli bir metot, plan ve hedef çerçevesinde
sunmasını bilmelidir (Başçı, 2019).
Hitabet bir sisteme dayanır ve bunu yönlendiren/yöneten hatibin amacıdır:
Hitabette temel ilkelere uymanın önemli noktalarından biri; hatibin niçin o
konuşmayı yaptığı ve o konuşmada neler yapabileceği ve konuşmayla
nelere/nerelere ulaşabileceğinin bilincinde olmasıdır. Bunun için öncelikle hatibin,
konuşmasını kendi bakış açısı ve amacıyla yöneteceği/yönetmesi gerektiği
düşüncesini benimsemesi gerektiği söylenebilir.
Hitabet yolunda yürümeye başlayanlar, insanlar tarafından aranan bir hatip
olmak istiyorlarsa, iyi bir hatibin deneyim ve alışkanlıklarının bir sonucu olarak
farkında olmadan yaptığı doğru şeyleri, şuurlu ve istekli bir şekilde yapmalıdırlar.
Dinleyicilerin bilgi ve ilgileri göz önünde bulundurularak belirli ve kesin bir konu
seçimi yapılmalı ve bu konu açık seçik ve akıcı cümlelerle işlenmelidir. Hitap eden
kişi amacının farkında olduğundan dolayı, bu amacına ulaşmak ve hedef
kitlesinden beklediği cevabı alabilmek için, tutarlı ve geçerli fikirleri öne sürmesi ve
fikirlerinin doğru bir şekilde ifade edilmesi için hangi yollarla sunacağı konusunda
bilgili ve bilinçli olmalıdır. Bir başka ifadeyle, bir konuşmanın yapılabilmesi ve ifade

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 7


Hitabette Temel İlkeler

edilmesi bir sisteme dayanır. Nitekim hatibin yaptığı her şey hatibin gayesi
tarafından yönetilir (Muallimoğlu, 2005).
Hitabetin temel ilkelerine uyulduğu ölçüde sanatsal yönü ortaya çıkar:
Söz söyleme sanatı olan hitabet de resim, müzik mimari vb. gibi güzel
sanatlardandır. Bu bağlamda hitabet bir sanat olarak değerlendirildiğinde onun,
sanatkâr (hatip) ile muhatabı olan dinleyicinin iç içe bulunduğu güzel konuşma
sanatı (Uzun, 2000) olarak varlığını sürdürdüğü söylenebilir (Başçı, 2019). Etkili ve
güzel konuşma sanatı olan hitabetin dikkate değer farklı bir bakış açısı da retorikle
olan ilişkisidir. Retorik; “etkili söz söyleme, hitabet ilmi ve belagat” anlamına
gelmektedir (Kubbealtı Lügati, 2019). Retorik ve belagat arasında yakın bir ilişki
bulunmaktadır. Bu bağlamda retoriğin “söz sanatlarını inceleyen bilim dalı”
şeklindeki tanımı belagate yakınlığı ve “güzel söz söylemeyi ifade eden bir sanat”
şeklindeki tanımı da hitabetle olan ilişkisini ortaya koymaktadır (TDK, 2019; Başçı,
2019).
Hitabet hem bugünü hem de gelecekteki düşünceleri etkileyen bir araçtır:
İnsanların toplu bir şekilde bulunduğu ortamlarda, konuşma yapılmasının
amacı, insanların düşüncelerini etkilemek/yönlendirmek, mesleki, politik ve
ekonomik faaliyetleri ve günlük işleri/gündemleri yönetmektir. Bu tarz
etkinliklerde konuşma bir araç ve bir alettir, bir temsil veya sergi değildir.
Dinleyicilerin hatibe verdikleri cevap da iyi bir konuşma dinlediklerinden dolayı
İyi bir konuşma, duydukları zevk olarak nitelenmemelidir. Hatibin konuşmasına verilecek cevap,
konuşma olarak
konuşma bittiği anda veya aradan saatler, hatta günler geçtikten sonra,
hafızalardan silinse bile,
insanların düşünce ve dinleyicilerin o konuşma aracılığıyla neler düşündükleridir, neler yaptıklarıdır. İyi
hareketleri üzerinde iz bir konuşma, konuşma olarak hafızalardan silinse bile, insanların düşünce ve
bırakır. hareketleri üzerinde iz bırakır (Muallimoğlu, 2005). Bu bağlamda hitabetin
dinleyicilerin yalnızca bugün var olan düşünceleri etkilemediği söylenebilir. Etkili
bir hitabet vasıtasıyla insanların zihinlerinde yer eden düşünceler, gelecekte en
uygun zaman ve zeminde ortaya çıkabilir.

HİTABETE ETKİ EDEN FAKTÖRLER


Konuşma, herhangi bir fikrin veya mevcut durumun savunulması formundan
çıkıp, haklı ya da haksızın kim olduğu meselesinin önemsizleştiği bir diyalog hâlini
almalıdır. Bununla beraber taraflar (konuşmacı ve dinleyiciler), düello eder bir
tarzı benimsemek yerine, dans eder gibi sevinçli bir hâle bürünmelidirler.
Konuşma süreci sonunda da bir zafer sevinci veya bir yenilginin acısı gibi bir durum
söz konusu olmamalıdır. Etkili bir hitabet için hatibin, konuşmasını
etkileyen/etkileyecek faktörlerin de bilincinde olması gereklidir. Konuşma
yapılırken göz önünde bulundurulması gereken bu faktörler şu şekilde ifade
edilmektedir (Ünalan, 2007):
Dinleyicinin İhtiyacı: Konuşma, konuşmacıya ya verilmiştir ya da konuşmacı
uzman olduğu konuda konuşmak üzere oraya davet edilmiştir. Her iki durumda da
konuşmacı, dinleyici kitlesinin ihtiyaçlarını iyi belirlemeli ve konuşma içeriğini ona
göre biçimlendirmelidir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 8


Hitabette Temel İlkeler

Konunun Güncelliği ve Konuşmanın Güncelleştirilmesi: Konuşma konusu,


dinleyicilerle ilişkilendirilmeli ve güncelleştirilmelidir.
Konuya Temel Kaynaklardan Hazırlanma: Konuşma konusu, temel
kaynaklardan hazırlanmalıdır.
Konuşma Ortamı: Her şey her yerde konuşulmaz. Konuşmacı neyi, nerede
konuşacağını iyi hesaplamalıdır.
Konuşmacının Sağlık Durumu: Konuşmacı, sağlığına dikkat etmelidir.
Ses ve Ses Düzeni: Konuşmacı sesine konunun duygu durumunu
yansıtabilmelidir.
Görsel Materyaller: Görselliğin önem kazandığı bir dünyada yaşıyoruz.
Bazen bir resim bin kelimeye bedeldir. Anlatılan konuyu, dinleyicinin gözünde
canlandırabilmesi için ilgili resim ve fotoğraflarla konu desteklenmelidir.
Giyim: Konuşmanın yapılacağı yere, konuşmanın türüne ve dinleyicilere
göre doğal bir giyim gerekir. Temiz ve rahat giysiler giyilmelidir. Dar kemerler
solunumu zorlaştırır.
Duruş: Omuzlar doğal olarak gergin, çene hafifçe yukarıda ve eller doğal bir
şekilde kullanılmalıdır.
Konuşma Yerinin Düzenlenmesi: Konuşma yapılacak yer konuşmacıyı
yakından ilgilendirmelidir. Konuşma yapılacak yer dinleyicilerin konuşmacıyı
rahatça görebileceği yükseklikte olmalıdır. Işık iyi düzenlenmiş olmalıdır. Mimikler
ve jestler görülebilmelidir. Bununla birlikte ışık spotları gözleri alacak kadar yoğun
Konuşma yapılacak yer bir şekilde konuşmacının üzerine çevrilmemelidir.
dinleyicilerin Söze Başlayış: Hazırlıksız görünmemeli ve negatif ruh hâline iten ifadelerden
konuşmacıyı rahatça kaçınılmalıdır.
görebileceği yükseklikte
olmalıdır.
Örnek

•Konuşmada tavsiye edilmeyen giriş ifadeleri;


•“Pek hazırlık yapamadım. Kusuruma bakmayın.”
•“Üzerinize afiyet, biraz rahatsızım.”
•“Heyecanlandım. Karşınızda nasıl konuşacağımı bilmiyorum.”
•“Benden önce çok güzel konuşmuş olan değerli hocamızdan
sonra sizlere bir şeyler söylemenin zorluğunu çekiyorum.”

İyi hazırlanılmamış olunsa bile son derece arzulu, şevkli ve dinç bir görünüm
oluşturulmalıdır. Bunun yanı sıra ilgi çekici sözlerle konuşmaya başlamak, her
zaman dikkat çeker.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 9


Hitabette Temel İlkeler

Örnek
•Konuşmada tavsiye edilen giriş ifadeleri;
•“Şimdi anlatacağım şeyler, sizi şaşırtmasın.”
•“Günümüzün en önemli sorunu nedir, acaba?”
•“Böyle giderse beş yıl sonra bu konuda ne durumda olacağımızı
hiç tahmin edebiliyor musunuz?”

İçtenlik: Son derece içten, gönülden gelen her söz, dinleyicinin sadece
kafasına değil, kalbinde de yer eder. Gösterişten, akıl satmaktan, kibir ve gururdan
uzak bir tavır sergilenmelidir.
Dale Carnegie’ye göre, konuşmaya etki eden faktörler şu şekildedir (Vural,
2005):

 “Kişiliğinizi geliştiriniz.
 Yorgunken söz söylemeyiniz. Dinleniniz, spor yapınız ve enerji biriktiriniz.
 Enerjinizi donuklaştıracak hiçbir şey yapmayınız. Enerjide çekicilik vardır.
Yaban kazları buğday tarlasına nasıl üşüşürse, halk da enerjili
Etkili bir konuşma için, konuşmacının etrafında toplanır.
dil bilgisi kuralları,  Temiz ve çekici giyininiz. İyi giyinmiş olmanın verdiği duygu insanın
söylem yetkinliği ve kendine karşı saygısını artırır.
dilin sosyal yapısı  Gülümseyiniz. Dinleyicilerin karşısına onlarla karşılaşmaktan memnun bir
açısından gerekliliklerin
tavırla çıkınız.
yerine getirilmesi ön
şarttır.  Dinleyicilerinizi bir araya toplayınız. Dağınık olduğunda hiçbir grup
etkilenmez.
 Eğer küçük bir kitleye söz söylüyorsanız onları küçük bir odaya alınız.
Kürsüye çıkmayınız. Dinleyicilerle aynı seviyede olunuz. Konuşmanızı içten,
resmiyetten uzak bir tavırla, karşılıklı konuşuyormuş gibi yapınız.
 Havayı temiz tutunuz.
 Sahneyi ışıklarla aydınlatınız.
 Bir eşyanın arkasına geçmeyiniz. Masaları sandalyeleri bir kenara itiniz.”
Bireysel Etkinlik

• Hitabet konusunda gelişim sağlamak için topluluk karşısında


konuşma pratikleri yapmak gerekmektedir. Siz de
arkadaşlarınızla birlikte bir konu belirleyerek onların karşısında
bir hitabet etkinliği düzenleyiniz. Hitabet sürecinizi yönetirken,
bu ünite kapsamında size sunulan tavsiyeleri dikkate alarak
hareket etmeye çalışınız. Hitabet etkinliğiniz tamamlandıktan
sonra arkadaşlarınızın geri bildirimlerini alınız.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 10


Hitabette Temel İlkeler

Konuşmanın başarısı ve etkililiği bazı engeller tarafından da etkilenmektedir.


Temel konuşma engelleri; konuşana, konuşmaya, dinleyene ve ortama bağlı
engellerdir (Akbayır, 2011). Etkili bir konuşmayı, konuşmanın fiziksel unsurlarıyla
beraber zihinsel unsurları da etkilemektedir. Bu noktada hem fiziksel hem de
zihinsel unsurlar birbiriyle uyumlu olmalıdır. Etkili bir konuşma için, dil bilgisi
Temel konuşma kuralları, söylem yetkinliği ve dilin sosyal yapısı açısından gerekliliklerin yerine
engelleri; konuşana, getirilmesi ön şarttır. Ayrıca konuşma eğitimi konusu; fizyolojik, fiziksel, psikolojik
konuşmaya, dinleyene ve toplumsal boyutlardan oluşur. Bu boyutlardan biri olan birey psikolojisi,
ve ortama bağlı konuşma sürecinde olumlu bazen de olumsuz sonuçlar üretir (Kınay ve Özkan,
engellerdir. 2014).
Kişinin konuşma yaparken farklı nedenlerden dolayı kaygı duyması ve
konuşmasının etkilenmesi, kendisini ifade edememesinden çok daha önemli bir
etkendir. Kaygı; kişilik, durum ve olay kaynaklı olabilir (Aykaç ve Çetinkaya, 2013).
Anlamlı ve etkili bir konuşma yapabilmenin şartlarından biri de birey psikolojisi
alanına giren kaygıyı kontrol edebilme gücüdür. Konuşma kaygısı, fizyolojik,
zihinsel, duygusal ve biyolojik‐kalıtsal nedenlerden meydana gelebilir. Bu
sebeplerle beraber konuşmanın da kolay bir eylem olmadığı göz önüne
alındığında, bireyin konuşmak istememesi, konuşmadan kaçınması ve eğer
zorlama da yapılırsa konuşmaya karşı soğukluk gibi davranışlar ortaya çıkabilir.
Konuşmaya tepki olarak geliştirilen konuşma kaygısı duygusal açıdan kızgınlık,
üzüntü, korku; fiziksel açıdan da terleme, kalp atış hızının artışı şeklinde kendisini
gösterebilir. Özellikle topluluk karşısında konuşma icra etme görevi olan eğiticiler
için bu konuşma kaygısı durumunun önüne geçilmesi önemlidir. Bu nedenle
bireyin, kaygı açısından uç seviyelerde değil, orta düzeyde yani başarıya dönük bir
hareket hâlinde olması önerilmektedir. Orta düzey bir kaygı durumunun da bireyi
konuşma öncesi hazırlık ve uygulama aşamalarında desteklediği öne sürülmektedir
(Özkan ve Kınay, 2015).
Bu noktada eğer olması gereken seviyede tutulmazsa, güzel bir konuşmayı
olumsuz yönde etkileyen konuşma kaygısı hakkında gerekli bilgiye ve bilinçli
farkındalığa sahip olunmasının çözüm için çok önemli olduğu çıkarımı yapılabilir.
Çünkü bazen sorun olarak gördüğü konu(lar)da önceden bilgi sahibi olması ve o
konuya dair bilinçli farkındalığı, bireyin zihinsel ve fiziksel olarak çözüme
odaklanmasını sağlayabilir. Dolayısıyla kaygı oluşturan konular/ortamlar/insanlar
hakkında sahip olunan bilgi ve bilinçli farkındalığın, güzel hitap etme amacı taşıyan
bireylerin çözüm arayışına yönelmelerine ve cesaretle uygulama seviyesine
geçmelerine katkı sağlayabilir.

HİTABETTE UZAK DURULACAK TEMEL İLKELER


Hitabeti başarmaya dair olumsuz düşünceler zihinden uzaklaştırılmalıdır:
Hitabet, yetenekli olan kişilerin başarı elde ettiği bir uygulama veya bir
sanat değildir. Bu sanat için çaba sarf eden, elinden geleni yapan çok sayıda kişinin
başarıya ulaşması söz konusudur. Hatta utangaç insanların birçoğu, bu sanat
vasıtasıyla utangaçlıklarını ve topluluk karşısından ne yapacaklarını bilememe
hissini yenmişlerdir. Dolayısıyla hitabette ilk olarak; “Ben bu işi

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 11


Hitabette Temel İlkeler

başaramam/üstesinden gelemem/başaramam” gibi olumsuz ve yanlış


düşüncelerden uzak durmak gerekmektedir (Reca, 2006).
Konuşma becerisindeki sorunlar dinlemeyi ve iletişimi olumsuz etkiler:
Göz ve kulaklara hitap eden daha çok sayıda anlaşma araçları bulunmasına
rağmen, bir anlaşma ve yakınlaşma vasıtası olan konuşma, düşüncelerin ve
duyguların ifadesi açısından insanlığın varoluşundan bu yana hiçbir şekilde
değerini yitirmemiştir. Araştırmalarda, insanların bir gününün % 50 ile % 80’lik bir
bölümünü iletişim kurarak geçirdikleri ortaya konulmaktadır. İnsanlar iletişim
kurma zamanlarının da ortalama % 45’ini dinleyerek, % 30’unu konuşarak, %
16’sını okuyarak, % 9’unu ise yazarak geçirmektedirler (Başaran ve Erdem, 2009).
Dinlemenin gerçekleşebilmesi veya insanların karşılıklı olarak birbirlerini etkin bir
şekilde dinleyebilmeleri için konuşmanın önemi ortaya çıkmaktadır. Çünkü bir
insanın konuşma becerisinin sorunlu olması durumunda, % 75 (dinleme ve
konuşma) oranında iletişim kurmakta problem yaşayacağı söylenebilir (Akkaya,
2012).
Konuşmayı bozan etkenlerden uzak durulmalıdır:
Literatürde konuşma bozukluklarının nedenleri yapısal, görevsel ve
psikolojik nedenler olmak üzere üç başlık altında incelenebilir. Konuşmayı olumsuz
etkileyen yapısal nedenler; dil kaslarının normal işleyişinin olmaması, dil bağı
Literatürde konuşma denen dilaltı bağlantısının dil ucuna uzaması, burunda et oluşu, dişlerle ilgili
bozukluklarının anatomik problemler, çene ve kas sinirleri vb. ile ilgili sorunlardır. Yapısal bir sorun
nedenleri yapısal, yoksa fakat hâlâ konuşma ile ilgili unsurların tam olarak görevlerini yerine
görevsel ve psikolojik getirmedikleri, öğrenme ve alışkanlıkla ilgili konuşma bozuklukları varsa bunlar da
nedenler olmak üzere görevsel nedenlerle ilgilidir. Örneğin, evde yabancı bir dil konuşuluyorsa ve bu
üç başlık altında
dilin niteliği her zaman kullanılan dilden farklıysa bireyin konuşmasında görevsel
incelenebilir.
bozukluk oluşabilir. İnsanın konuşmaya dair bir yetersizliğinin olmaması ve
konuşma organlarının da tam çalışmasına rağmen oluşan konuşma bozukluğu ise
psikoloji kaynaklıdır (Akkaya, 2012).
Güzel konuşmaya dair olumsuz düşüncelerden uzak durulmasının yanında
konuşmayı bozacak her türlü etkenden de uzak durulması gerekmektedir.
Konuşmayı bozan etkenler maddelerle şu şekilde belirtilebilir (Yaman, 2004):

 “Kelime hazinesinin yetersizliği,


 Söyleyiş (telaffuz) hataları,
 Bölge ağızlarının etkisi,
 Yabancı kelime kullanma alışkanlığı,
 Konuşmada düzenin bozulması,
 Dilimiz konusunda bilgi ve ilgi eksikliği,
 Türkçe kökenli bilinmeyen kelimelerle konuşmak,
 Konuşmaya yardımcı unsurları kullanmamak,
 Özgüven eksikliği,
 Asalak kelimelerin kullanılması,
 Kendisini beğenmek,

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 12


Hitabette Temel İlkeler

 Kendisini yetersiz bulmak,


 Bencillik,
 Çok konuşmak, gevezelik,
 Acelecilik,
 Gereksiz ve yersiz çıkışlar,
 Boşboğazlık,
 Kırıcılık,
 İlgisizlik, sözü kesmek,
 Yapmacıklık,
 Övünmek,
 Dedikodu yapmak,
 Tehdit eder gibi konuşmak,
 Tartışmadan kesin konuşmak,
 Kelimeleri, sesleri uzatmak,
 Kelimeleri tekrarlamak,
 Kaba, argo sözler söylemek,
Güzel konuşmaya dair  Sözü gevelemek,
olumsuz düşüncelerden  Konuşmada genel adap kurallarına uymamak,
uzak durulmasının  Konuşma türlerini bilmemek,
yanında konuşmayı
 Planlı konuşmayı bilememek,
bozacak her türlü
etkenden de uzak  Sesleri değiştirmek ve pelteklik,
durulması  Bazı ses ve kelimelerin atlanması,
gerekmektedir.  Vurgu ve tonlama bozuklukları,
 Kimi seslerin yutulması,
 Çok hızlı veya yavaş konuşmak,
 Tekdüze konuşmak,
 Yanlış ve yersiz duraklar yapmak,
 Nefesin yeterli olmaması,
 Sesi titretmek,
 Jest ve mimikle çok abartılı konuşmak,
 Ağız içinde konuşmak (dudak, dil, diş tembelliği),
 Dinlemeyi bilmemek.”

•Etkili hitabet kelimelerle mümkündür; “Kamus, bir milletin


hafızası, yani kendisi; heyecanıyla, hassasiyetiyle, şuuruyla.
Örnek

Kamusa uzanan el namusa uzanmıştır. Her mukaddesi yıkan


Fransız İhtilali, tek mukaddese saygı göstermiş: kamusa.” Cemil
Meriç'in bu sözünde milletlerin en değerli hazinelerinden biri olan
sözlükler ve sözcüklerin önemi vurgulanmaktadır. Kamus, bir dilin
bütün kelimelerini içine alan büyük sözlük demektir. Türkçe
kelimelerin yerini yabancı kelimelerin aldığı günümüzde, kamusa
yani güzel Türkçemizin kelimelerine sahip çıkılması gerekmektedir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 13


Hitabette Temel İlkeler

Konuşma yetersizliklerinden uzak durulmalıdır:


Literatürde konuşma becerisine yönelik sorunların farklı şekillerde ortaya
çıkabileceği söylenmektedir. Konuşma yetersizlikleri olmasının genelde iletişimi,
özelde ise konuşma becerisini olumsuz yönde etkilediği öne sürülmektedir.
Aşağıda maddelerle ifade edilen konuşma yetersizliklerinin genel çatı olarak;
zihinsel kurgulama yetersizlikleri, fiziksel sorunlar, kullanılan dilin kurallarına
hâkim olmama, dil bilgisi kurallarını uygulayamama, davranış bozuklukları ve
gerekli bilgi eksikliği gibi nedenlerden kaynaklandığı görülmektedir. Bununla
beraber konuşma ile ilgili sorunların bireysel olduğu göz önüne alındığında
maddelerin artacağı şüphesizdir. Bu noktada tespit edilen konuşma yetersizlikleri
aşağıda ifade edilmektedir (Akkaya, 2012):

 “Sesleri çıkartamamak,
 Sesleri titretmek,
 Sesleri uzatmak,
 Sesini ayarlayamamak,
 Ses değiştirmek,
 Ağız içinde konuşmak,
 Vurgu ve tonlama bozuklukları yapmak,
 Yersiz duraklar yapmak,
 Nefesi ayarlayamamak,
 Kavrama eksikliği,
 Kelime hazinesinin yetersiz olması,
Konuşma yetersizlikleri
 Dil bilgisi kurallarını kendi konuşmasına uygulayamamak,
olmasının genelde
iletişimi, özelde ise  Çekingen konuşmak,
konuşma becerisini  Çok hızlı ya da yavaş konuşmak,
olumsuz yönde  Yerel ağızla konuşmak,
etkilediği öne  Tekdüze konuşmak,
sürülmektedir.
 Özgüven eksikliğinin olması,
 Kısa ve yetersiz konuşmak,
 Dağınık konuşmak,
 Gereksiz söz söylemek
 Gereksiz jest ve mimikler yapmak,
 Sözcükleri tekrarlamak,
 Kaba ve argo sözler kullanmak,
 Konuşma kurallarına uymamak,
 Bilmediği bir konuda biliyormuş gibi davranmak,
 Topluluk karşısında konuşamamak,
 Kendini beğenmek,
 Konuşma sırasında karşıdakinin sözünü sürekli kesmek,
 Konuşmayı gereksiz yere uzatmak ya da yerli yersiz konuşmak,
 Konuşma sırasında başkalarıyla alay etmek,
 Dinlemeyi bilmemek,
 Sert, kırıcı ve yapmacık davranmak.”

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 14


Hitabette Temel İlkeler

Konuşma becerisine yönelik sorunların birçok nedenden kaynaklandığı


görülmektedir. Bu sorunları tamamen ortadan kaldırmak söz konusu olmasa da
olumsuz etkilerini azaltmak için gerek sosyal veya eğitim ortamlarında; hikâye
anlatma, drama, tiyatro, pandomim vb. çalışmalar yapılabileceği önerilmektedir.
Bu çalışmalar sayesinde özellikle amacı olan dinleyicilerden oluşan toplulukların
karşısına çıkacak konuşmacı/eğiticilerin fikirlerini ifade etmede; kelimeleri daha
uygun sıralamayı, kendi seslerine güvenmeyi, sözel sunumlarını icra ederlerken
kendilerine dair güven duygularını yitirmemeyi öğrenmeleri mümkün
Konuşma sorunlarının görünmektedir. Bunun yanında özellikle eğitim ortamlarında yapılacak anlatma
çözümü için gerek çalışmaları, farklı gazete ve dergilerden yazıların okunması/anlatılması, tahmin
sosyal gerekse eğitim etme çalışmaları, eğitim alan kişilerle yapılabilecek sıralama, sınıflama, ilişki
ortamlarında etkinlikler
kurma, yorumlama‐sorgulama çalışmaları, eğitim yapılan mekânların daha canlı
ve alıştırmalar
yapılmalıdır. hâle getirilmesi, tartışmaların yapılması, söz korosu, karikatür‐resim‐grafikler
üzerine fikir yürütme ve konuşma etkinlikleri, bir kişinin psikolojik ve fiziksel
boyutlarını sözel olarak anlatma/tahlil etme, sesleri doğru ve etkin kullanmayı
öğrenme, tekerleme söyleme gibi uygulamalar konuşma becerisini
geliştirmektedir. Bu uygulamaların verimli bir şekilde gerçekleşebilmesinin de
öncelikle konuşma sorunlarının tespit edilmesine bağlı olduğu unutulmamalıdır
(Akkaya, 2012).

• Güzel dilimiz Türkçenin en değerli hazineleri geçmişten bugüne


Bireysel Etkinlik

kültürel miras olarak aktarılan sözlükleridir. Teknolojik imkânlar


vasıtasıyla bu sözlükler, günümüzde internet ortamında
öğrencilere, araştırmacılara daha doğrusu bilgiye ulaşmak ve
kültürüne sahip çıkmak isteyen herkese sunulmaktadır. Siz de
Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlük, Kubbealtı Lügati,
Nişanyan Sözlük gibi internet kaynaklarından her gün
bilmediğiniz bir kelimeyi hafızanıza kazandırmaya çalışınız.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 15


Hitabette Temel İlkeler

•Güzel sanatlar içinde yer alan ve amacı insanları ikna etmek olarak nitelenen
hitabet bir söz sanatıdır. Sözü güzel söylemenin karşılığı; bir anlayışı bir
düşünceyi yaymak ve onu dinleyicilere benimsetmektir. İnsan hitabet
sanatına gerek bireysel gerekse sosyal açıdan ihtiyaç duyar. Literatürde
insanın hem özel hayatında hem de iş hayatında hitabetin öneminin büyük
olduğu, ilim ve sanatların gelişmesinde etkisin bulunduğu ifade edilmektedir.
Özet •HİTABET KAVRAMI
Hitabet, “etkili söz söyleme sanatı” olarak tanımlanır. Hitabet sanatı
sayesinde bir topluluk karşısında duygu ve düşünceler doğru, güzel ve etkili
bir biçimde ifade edilebilir ve bir anlayışın‐fikrin yayılması sağlanabilir.
İnsanlar yaşları, işleri ve konumları ne olursa olsun, hayatlarının herhangi bir
anında, herhangi bir nedenle topluluk karşısında konuşma ihtiyacı
hissederler. Bu ihtiyacın etkin bir biçimde karşılanması için de herkesin
hitabet sanatı konusunda bilgi ve deneyim edinmesi gereklidir. Türkçede
hitabet sanatını icra edenler, hatip/konuşmacı, söylenen söz,
hitabe/konuşma, konuşmanın yapıldığı kitle ise muhatap/dinleyici olarak
tanımlanmaktadır.
•HİTABETTE BENİMSENECEK TEMEL İLKELER
Öncelikle inandırıcı konuşmanın yapılabilmesi için beş temel kurala uyulması
gerekmektedir:
Buluş: Konuşmayı oluşturan düşüncelerin kaynağı ve özü.
Düzenleme: Konuşmanın kuruluşu ve akışı.
Biçem: Konuşmanın konusuna, gereğine ve dinleyenlerin niteliğine göre
kullanılan dil.
Bellek: Konuşanın, bilgilerini zihninde tutma ve anımsama gücü.
Deyiş: Konuşmanın ses ve fiziki ses olarak yansıması.
•HİTABETTE TEMEL İLKELERE UYMANIN ÖNEMİ
Hitabetin ilkelerine uymak yönetmenin önemli bir adımıdır/basamağıdır:
Özellikle yönetsel yapılarda görev ve sorumluluk üstlenen kişilere
bakıldığında birçoğunun etkileyici konuşma özelliğine sahip oldukları
görülmektedir.
Hitabet ilkelerine uymak medeniyet tasavvuru ve inşası için gereklidir:
Doğru, güzel ve etkili hitapların; heyecanı azalmış bir topluluğa heyecan
vererek hayata döndürmek, kaybedilecek gibi görünen davaları kazandırmak,
yenilmek üzere olan orduları zafere ulaştırmak, kitlelere idealler aşılamak
gibi dikkate önemsenmesi gereken birçok özelliği vardır.
Hitabet ilkelerinin etkililiği, amaç ve metot farkındalığıyla mümkündür:
Çevresiyle sürekli bir etkileşim içinde bulunan ve sosyal bir varlık olan insanın
sözlü iletişimini etkili kılabilmesi için; konuşma yolunu tercih ettiğinde,
iletmek istediği meseleleri dilin inceliklerine dikkat ederek belirli bir metot,
plan ve hedef çerçevesinde sunmasını bilmelidir.
Hitabet bir sisteme dayanır ve bunu yönlendiren/yöneten hatibin amacıdır:
Hitabette temel ilkelere uymanın önemli noktalarından birisi; hatibin niçin o
konuşmayı yaptığı ve o konuşmada neler yapabileceği ve konuşmayla
nelere/nerelere ulaşabileceğinin bilincinde olmasıdır.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 16


Hitabette Temel İlkeler

•Hitabet bir sisteme dayanır ve bunu yönlendiren/yöneten hatibin amacıdır:


Hitabette temel ilkelere uymanın önemli noktalarından birisi; hatibin niçin o
konuşmayı yaptığı ve o konuşmada neler yapabileceği ve konuşmayla
nelere/nerelere ulaşabileceğinin bilincinde olmasıdır.
Hitabetin temel ilkelerine uyulduğu ölçüde sanatsal yönü ortaya çıkar: Söz
söyleme sanatı olan hitabet, resim, müzik mimari vb. gibi hitabet de güzel
Özet (devamı) sanatlardandır. Bu bağlamda hitabet bir sanat olarak değerlendirildiğinde
onun, sanatkâr (hatip) ile muhatabı olan dinleyicinin iç içe bulunduğu “güzel
konuşma sanatı” olarak varlığını sürdürdüğü söylenebilir.
Hitabet hem bugünü hem de gelecekteki düşünceleri etkileyen bir araçtır:
Hatibin konuşmasına verilecek “cevap,” konuşma bittiği anda veya aradan
saatler, hatta günler geçtikten sonra, dinleyicilerin o konuşma aracılığıyla
neler düşündükleridir, neler yaptıklarıdır. İyi bir konuşma, konuşma olarak
hafızalardan silinse bile, insanların düşünce ve hareketleri üzerinde iz bırakır.
•HİTABETE ETKİ EDEN FAKTÖRLER Dinleyicinin İhtiyacı: Konuşmacı, dinleyici
kitlesinin ihtiyaçlarını iyi belirlemeli ve konuşma içeriğini ona göre
biçimlendirmelidir. Konunun Güncelliği ve Konuşmanın Güncelleştirilmesi:
Konuşma konusu, dinleyicilerle ilişkilendirilmeli ve güncelleştirilmelidir.
Konuya Temel Kaynaklardan Hazırlanma: Konuşma konusu, temel
kaynaklardan hazırlanmalıdır. Konuşma Ortamı: Her şey her yerde
konuşulmaz. Konuşmacı neyi, nerede konuşacağını iyi hesaplamalıdır.
Konuşmacının Sağlık Durumu: Konuşmacı, sağlığına dikkat etmelidir. Ses ve
Ses Düzeni: Konuşmacı sesini konunun duygu durumunu yansıtabilmelidir.
Görsel Materyaller: Anlatılan konuyu, dinleyicinin gözünde canlandırabilmesi
için, ilgili resim ve fotoğraflarla konu desteklenmelidir. Giyim: Konuşmanın
yapılacağı yere, konuşmanın türüne ve dinleyicilere göre doğal bir giyim
gerekir. Temiz ve rahat giysiler giyinmeliyiz. Dar kemerler solunumu
zorlaştırır. Duruş: Omuzlar doğal olarak gergin, çene hafifçe yukarıda ve eller
doğal bir şekilde kullanılmalıdır. Konuşma Yerinin Düzenlenmesi: Konuşma
yapılacak yer konuşmacıyı yakından ilgilendirmelidir. Konuşma yapılacak yer
dinleyicilerin konuşmacıyı ve hareketlerini/ifadelerini rahatça görebileceği
yükseklikte olmalıdır. Söze Başlayış: Hazırlıksız görünmemeli ve iyi
hazırlanılmamış olunsa bile, özgüven eksikliği hissi veren sözlerle konuşmaya
giriş yapılmamalıdır. Bunun yerine arzulu, şevkli, dinç bir görünüm
oluşturulmalıdır. İçtenlik: Son derece içten, gönülden gelen her söz,
dinleyicinin sadece kafasına değil, kalbinde de yer eder.
•HİTABETTE UZAK DURULACAK TEMEL İLKELER Hitabeti başarmaya dair
olumsuz düşünceler zihinden uzaklaştırılmalıdır: hitabette ilk olarak; “Ben bu
işi başaramam/üstesinden gelemem/başaramam” gibi olumsuz ve yanlış
düşüncelerden uzak durmak gerekmektedir. Konuşma becerisindeki
sorunlar dinlemeyi ve iletişimi olumsuz etkiler: Dinlemenin gerçekleşebilmesi
veya insanların karşılıklı olarak birbirlerini etkin bir şekilde dinleyebilmeleri
için konuşmanın önemi ortaya çıkmaktadır. Çünkü bir insanın konuşma
becerisinin sorunlu olması, %75 (dinleme + konuşma) oranında iletişim
kurmakta problem yaşayacağı söylenebilir. Konuşmayı bozan etkenlerden
uzak durulmalıdır: Konuşma bozukluklarının nedenleri yapısal, görevsel ve
psikolojik nedenler olmak üzere üç başlık altında incelenebilir.Konuşma
yetersizliklerinden uzak durulmalıdır: Konuşma yetersizlikleri genel çatı
olarak; zihinsel kurgulama yetersizlikleri, fiziksel sorunlar, kullanılan dilin
kurallarına hâkim olmama, dil bilgisi kurallarını uygulayamama, davranış
bozuklukları ve gerekli bilgi eksikliği gibi nedenlerden kaynaklanmaktadır.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 17


Hitabette Temel İlkeler

DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Aşağıdaki kavramlardan hangisi “temel beceriler, düşünce, anlatım, duygu,
haber, uzaklık ve etki gibi birçok kavramı içeren çok boyutlu, karmaşık ve
karşılıklı olarak gerçekleşen bir anlaşmayı” ifade etmektedir?
a) İletişim süreci
b) Düşünme süreci
c) Kodlama süreci
d) Kod açma süreci
e) Belirsizlik süreci

2. “Bir düşünceye alıştırmak, bir topluluğu etkilemek, kitleleri yönlendirmek


veya harekete geçirmek için planlı olarak yapılan konuşmalar” aşağıdaki
kavramlardan hangisi ile ifade edilmektedir?
a) Muhatap
b) Fonetik
c) Diksiyon
d) Hitabet
e) Deyiş

3. Aşağıdaki tanımlardan hangisi “buluş” kavramını tanımlamaktadır?


a) Konuşmanın konusuna, gereğine ve dinleyenlerin niteliğine göre
kullanılan dil
b) Konuşanın, bilgilerini zihninde tutma ve anımsama gücü
c) Konuşmayı oluşturan düşüncelerin kaynağı ve özü
d) Konuşmanın kuruluşu ve akışı
e) Konuşmanın ses ve fiziki ses olarak yansıması

4. Aşağıdakilerden hangisi Aristo ve klasik yazarlara göre inandırıcı konuşma


yapılabilmesi için gereken 5 temel kuraldan biri değildir?
a) Buluş
b) Deyiş
c) Biçem
d) Düzenleme
e) Yöneltme

5. Aşağıdakilerden hangisi konuşmayı bozan etkenlerden değildir?


a) Acelecilik
b) Özgüven eksikliği
c) Boşboğazlık
d) Kırıcılık
e) Gülümsemek

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 18


Hitabette Temel İlkeler

6. Aşağıdakilerden hangisi “etkili söz söyleme, hitabet ilmi ve belagat”


anlamına gelmektedir?
a) Biçem
b) Retorik
c) İletişim
d) Hatip
e) Muhatap

7. Aşağıdakilerden hangisi konuşma yetersizliklerinden değildir?


a) Ses değiştirmek
b) Sesleri titretmek
c) Akıcı konuşmak
d) Gereksiz söz söylemek
e) Yerel ağızla konuşmak

8. “Konuşmanın konusuna, gereğine ve dinleyenlerin niteliğine göre


kullanılan dil” aşağıdakilerden hangisiyle ifade edilir?
a) Güncellik
b) Deyiş
c) Biçem
d) İçtenlik
e) Buluş

I. Yapısal nedenler
II. Görevsel nedenler
III. Psikolojik nedenler
9. Yukarıdakilerden hangisi ya da hangileri konuşma bozukluklarının
nedenlerindendir?
a) Yalnız I
b) Yalnız II
c) I ve II
d) I ve III
e) I, II ve III

10. Aşağıdakilerden hangisi konuşmaya etki eden fiziki faktörlerden biri


değildir?
a) Sahnenin ışık durumu
b) Bir eşyanın arkasına gizlenmek
c) Temiz ve çekici giyinme
d) Konuşmacının psikolojik durumu
e) Konuşma yerinin düzeni
Cevap Anahtarı
1.a, 2.d, 3.c, 4.e, 5.e, 6.b, 7.c, 8.c, 9.e, 10.d

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 19


Hitabette Temel İlkeler

YARARLANILAN KAYNAKLAR
Akbayır, S. (2011). Sözlü Anlatım‐Nasıl Konuşabilirim?, Ankara: Pegem.
Akkaya, A. (2012). Öğretmen Adaylarının Konuşma Sorunlarına İlişkin Görüşleri.
Mustafa Kemal Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 9(20), 405‐420.
Aykaç, M., Çetinkaya, G. (2013). Yaratıcı Drama Etkinliklerinin Türkçe Öğretmen
Adaylarının Konuşma Becerilerine Etkisi. Turkish Studies, 8(9), 671‐682.
Başaran, M., Erdem, İ. (2009). Öğretmen Adaylarının Güzel Konuşma Becerisi ile
İlgili Görüşleri Üzerine Bir Araştırma. Kastamonu Eğitim Dergisi, 17(3), 743‐
754.
Başcı, A. (2019). Hitabet Sanatı ve Eski Yunan‐Roma, Türk ve Cahiliye Dönemi Arap
Hitabeti. Afyon Kocatepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 21(1), 31‐48.
Kınay, İ., Özkan, E. (2014). Öğretmen Adayları İçin Konuşma Kaygısı Ölçeği
(ÖAKKÖ) Geliştirilmesi: Geçerlik ve Güvenirlik Çalışması. Turkish Studies,
9(5), 1747‐1760.
Kubbealtı Lügati, (2019). http://www.lugatim.com, (ErişimTarihi: 05.06.2019).
Muallimoğlu, N. (2005). Bütün Yönleri ile Hitabet‐Konuşma Sanatı, 7. Baskı,
İstanbul: Avcıol.
Özkan, E., Kınay, İ. (2015). Öğretmen Adaylarının Konuşma Kaygılarının
İncelenmesi (Ziya Gökalp Eğitim Fakültesi Örneği). Uluslararası Türkçe
Edebiyat Kültür Eğitim Dergisi, 4(3), 1290‐1301.
Reca, Ö. F. (2006). Hitabet Sanatı, İstanbul: Akis Kitap.
Selçuk, A. (2015). Diksiyon ve Hitabet, Ankara: Altın Anahtar.
Serarslan, H. (2006). Türk Hitabet Sanatı. Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü Dergisi, 16, 559‐562.
Sönmez, N. (2016). Cahiliye Döneminde Hitabet. e‐Şarkiyat İlmi Araştırmalar
Dergisi, 2(16), 820‐840.
TDK, (2019). Güncel Türkçe Sözlük, http://sozluk.gov.tr, (Erişim Tarihi:
05.06.2019).
Topçuoğlu, F, Özden, M. (2012). Diksiyon ve Konuşma Eğitimi, Ankara: Pegem.
Uzun, M. (2000). Türk Hitabet Tarihine Genel Bir Bakış. M.Ü. İlahiyat Fakültesi
Dergisi, 19, 145‐169.
Ünalan, Ş. (2007). Sözlü Anlatım, 2. Baskı, Ankara: Nobel.
Vural, B. (2005). Doğru ve Güzel Konuşma, İstanbul: Hayat.
Yaman, E. (2004). Doğru Güzel ve Etkili Konuşma Sanatı‐Sözlü Anlatım, 3. Baskı,
Ankara: Gazi.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 20


İYİ BİR KONUŞMACIDA
BULUNMASI GEREKEN
ÖZELLİKLER

• Konuşma Kavramı SÖZLÜ İLETİŞİM VE


İÇİNDEKİLER

• İyi Bir Konuşmanın Özellikleri HİTABET


• İyi Bir Konuşmacının Özellikleri
• İyi Bir Konuşma İçin Yapılması Dr. Öğr. Üyesi
Gerekenler
• İyi Bir Konuşma Hazırlama
Ahmet Sait ÖZKUL
Süreci
• Konuşma Türleri

• Bu üniteyi çalıştıktan sonra;


• Konuşma kavramını
HEDEFLER

açıklayabilecek,
• İyi bir konuşma ve konuşmacının
özelliklerini ifade edebilecek,
• İyi bir konuşma ve konuşma
hazırlama süreci için yapılması
gerekenleri kavrayabilecek,
• Konuşma türlerini ayırt edip
açıklayabileceksiniz. ÜNİTE

10
© Bu ünitenin tüm yayın hakları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi’ne aittir. Yazılı izin alınmadan
ünitenin tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, yayımı, çoğaltımı ve
dağıtımı yapılamaz.
İyi Bir Konuşmacıda Bulunması Gereken Özellikler

KONUŞMA KAVRAMI
İYİ BİR KONUŞMACIDA BULUNMASI GEREKEN ÖZELLİKLER

İYİ BİR KONUŞMANIN ÖZELLİKLERİ

İYİ BİR KONUŞMACININ ÖZELLİKLERİ

İYİ BİR KONUŞMA İÇİN YAPILMASI GEREKENLER

İYİ BİR KONUŞMA HAZIRLAMA SÜRECİ

KONUŞMA TÜRLERİ

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 2


İyi Bir Konuşmacıda Bulunması Gereken Özellikler

GİRİŞ
Sosyal bir varlık olması nedeniyle insan, hayatı boyunca hitap ettiği kişi
sayısı az veya çok olsa da mutlaka bir topluluk karşısında konuşma ihtiyacı duyar.
Günümüz toplum anlayışında/sisteminde yer alan insanlara konuşma hakkı
verilmektedir. Bu nedenle güzel konuşmak amacıyla yapılan çalışmalar, bu tarz bir
hakkın verildiği bir toplumda yaşayan her bir kişi için yararlıdır. Bununla beraber
günümüzde eğitim olanaklarının artmasıyla birlikte, insanlar daha çok eğitim alma
fırsatı elde etmekte ve almış oldukları bu eğitimler sayesinde elde ettikleri bilgi ve
donanımları toplumla paylaşma gereksinimi duymaktadırlar. Söz konusu paylaşma
gereksinimi için düzenlenen konferans, çalıştay ve sempozyum gibi bilim
faaliyetleri de güzel konuşma becerisini gerektirir (Topçuoğlu ve Özden, 2012).
Dolayısıyla insanın sosyal bir varlık olması, bilme/öğrenme nedeniyle zihinsel ve
duygusal birikimlerini aktarmak istemesi ve gerek bilimsel gerek toplumsal
görevleri açısından topluluk karşısına geçmesi, onu iyi bir konuşma becerisi elde
etmeye ve bu becerisini geliştirmeye yönlendirmektedir.
İnsanın düşünme gücü ve düşündüklerini ifade etme becerisi, onu evrendeki
diğer varlıklardan farklı kılan en önemli özelliklerdendir. Bir anlamda konuşma
yeteneği, insanı insan yapan niteliklerin başında gelmektedir. Konuşma esnasında
ağız, diş, dil, damak, dudak, ses teli, gırtlak gibi birçok organ görev yapmaktadır.
Dolayısıyla konuşma; söz konusu organlar vasıtasıyla gerçekleşen, insanın kendi
Konuşma süreci, dışındaki diğer insanlarla anlaşabilme ve haberleşme etkinliğinin gerçekleşmesini
zihinde başlar ve sağlayan bir davranış biçimdir. Konuşma, zihin aracılığıyla söz kalıbına dökülen ve
düşüncelerin sözle ifade şekillendirilen duygu ve düşüncelerin seslendirilmesidir. Bir başka ifadeyle
edilmesiyle tamamlanır.
konuşma, sözlerin seslerin yardımıyla ifade edilmesidir (Temizyürek, 2007).
Konuşma süreci, zihinde başlar ve düşüncelerin sözle ifade edilmesiyle
tamamlanır. İnsanlarda var olan en önemli özelliklerden birinin de “konuşma”
olduğu düşünüldüğünde, bu sürecin önemi daha da artmaktadır. Konuşmanın
güzel, doğru ve etkili bir şekilde yapılması, bireylerin gündelik yaşam ve çalışma
hayatlarındaki işlerin yoluna girmesine, istek ve arzularının yerine getirilmesine ve
çoğu alanda istenen başarının elde edilmesine katkı sağlamaktadır. Tam da bu
noktada konuşmanın, insanın hayatında çok önemli yeri olan bir iletişim ve
etkileşim aracı olduğu söylenebilir (Akkaya, 2011). Ayrıca bireyin zihnindeki
bilgileri, düşünceleri, idealleri ve hayalleri sosyal çevresine veya hedef kitlesine
doğru ve etkin bir biçimde aktarabilmesinin; iletişim odaklı olmasına ve yaşam
doyumu elde etmesine katkı sağlayacağı çıkarımı yapılabilir. Bu nedenle fikirlerinin
muhatap kitledeki yansımasının etkili olması amacını taşıyan bireyler hem akıl hem
de dil yeteneğinin kesiştiği noktada bulunan konuşmalarını geliştirmelidirler.
Bu ünitede ilk olarak; konuşma kavramı hakkında bilgi verilmektedir. Daha
sonra iyi bir konuşmanın ve konuşmacının özellikleri aktarılmaktadır. Daha sonra
ise iyi bir konuşma yapılabilmesi için neler yapılması gerektiği ve konuşmaya
hazırlık süreci üzerinde durulmaktadır. Son olarak konuşma türlerine yönelik
bilgiler sunulmaktadır.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 3


İyi Bir Konuşmacıda Bulunması Gereken Özellikler

KONUŞMA KAVRAMI
Sadece bir günlük zaman dilimi düşünüldüğünde, konuşmanın insan
hayatında önemli bir yeri olduğu anlaşılmaktadır. Konuşma insan hayatından bir
an için çıksa, gündelik işlerin/ilişkilerin ve çalışma hayatındaki işlerin/ilişkilerin
yürütülmesi de zorlaşacaktır. Bu noktada insanın iş, özel hayat, eğitim ve genel
anlamda başarısına etki eden en önemli faaliyetlerden biri de birey‐toplum ve
bireyler arasında meydana gelen ve sözlü iletişim olarak da adlandırılan
konuşmadır. Bu yönüyle gerek bireysel gerekse toplumsal açıdan önemli bir yeri
olan konuşma, insanın hem eğitim hem de iş hayatındaki başarısını ve
başarısızlığını belirlemektedir. Bireylerin kendileri dışındaki insanlarla dil yoluyla
kurdukları iletişimin bir boyutunu meydana getiren konuşma, aslında duygu ve
düşünce alışverişidir. Bireyler arasındaki yaşantıların birbirleriyle paylaşılması
sürecidir. Günümüz toplumunda da bireyin vazgeçilmez bir hakkı ve görevidir
(Temizyürek, 2007).
Güncel Türkçe Sözlük’te konuşmak; “bir dilin kelimeleriyle düşüncesini sözlü
olarak anlatmak”, “belli bir konudan söz etmek”, “bir konuda karşılıklı söz etmek,
sohbet etmek” olarak tanımlanmaktadır. Konuşma ise “konuşmak işi”, “görüşme,
danışma, müzakere”, “dinleyicilere bilim, sanat, edebiyat vb. konularda bilgi
vermek için yapılan söyleşi, konferans” olarak tanımlanmaktadır (TDK, 2019).
İnsan, başkalarıyla
Herhangi bir toplumda yaşayan insanın duygu ve bilgi aktarım sürecini niteleyen
anlaşabilmek, istek,
fikir, hayal gibi duygu iletişimin gerçekleşmesi için en çok ihtiyaç duyulan beceri konuşmadır (Boylu ve
ve düşüncelerini Çangal, 2015). Konuşmaya yönelik olarak bilim dünyasında farklı tanımlar
aktarmak amacıyla yapılmıştır. Bu tanımlarda aktarıldığı üzere konuşma; “insanı diğer varlıklardan
sözlü iletişim yolu ayırarak duygu, düşünce, tasarım ve isteklerin zihinde belirip söylenmesiyle
olarak konuşmayı tamamlanan bir süreç” şeklinde ifade edilebilir (Akkaya, 2012).
kullanır.
İnsan, başkalarıyla anlaşabilmek, istek, fikir, hayal gibi duygu ve
düşüncelerini aktarmak amacıyla sözlü iletişim yolu olarak konuşmayı kullanır. Bu
nedenle toplumda iletişim türü olarak konuşmayı seçen insanın duygu ve
düşüncelerini başkalarına ifade ederken doğru, açık, anlaşılır olması gerekir. Doğru
ve düzgün bir şekilde yapılmayan konuşma, yetersiz iletişime, bu da anlama,
anlatma ve anlaşma konusundaki yetersizliğe ve bütün bunlar bir araya geldiğinde
ise başarısızlığa sebebiyet vermektedir. Duygu ve düşünceleri başkalarına doğru ve
güzel bir şekilde anlatabilmek ise bir yetenek ve beceri gerektirir. Bu
yetenek/becerinin gelişmesi de eğitim almayı ve sürekli çalışmayı gerekli
kılmaktadır (Temizyürek, 2007).

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 4


İyi Bir Konuşmacıda Bulunması Gereken Özellikler

• Öncelikle ev ortamı ve yakın çevrenizde bulunanların


Bireysel Etkinlik konuşmalarını dinleyiniz. Daha sonra pazarda ve dışarıda
herhangi bir alışveriş ortamındaki konuşmalara kulak veriniz.
Bu etkinliklerden sonra günümüzün teknolojik ve sosyal
ortamlarından olan internet, radyo, televizyon ve sinemadaki
konuşmaları inceleyiniz. Söz konusu ortamlarda kimlerin
anlaşılır ve etkileyici bir şekilde konuştuğunu saptayınız. Daha
sonra bu konuşmaların anlaşılırlığını ve etkileyiciliğini artıran
veya azaltan faktörlerin neler olduğunu tespit etmeye çalışınız.

İYİ BİR KONUŞMANIN ÖZELLİKLERİ


İyi bir konuşmanın yapılabilmesi için öncelikle konuşmanın ögelerine
uygun hareket etmek gerekmektedir. Konuşmanın dört temel ögesi vardır. Bu
ögeler; dış görünüş ve davranışlar, ses, dil ve zihinsel etkinliktir (Yaman, 2004):
Dış görünüş ve davranışlar unsuru; konuşmacının duruşu, jest ve mimikleri,
gövde hareketleri, kısacası dinleyicilerin duygu ve düşüncelerini etkilemek
amacıyla yaptığı bütün davranışlarıdır. Konuşmacının buradaki tutum ve
davranışları, konuşmanın en temel ögesi olarak nitelenebilir. Bunun devamında
konuşmanın fiziksel dokusu gelmektedir. Bu noktayı jestler, mimikler, vurgulama,
ses tonu ve tonlama gibi faktörler oluşturmaktadır. Fiziksel yapı, konuşmanın en
Konuşma her şeyden önemli destekçisidir. Ancak, bu destek dozunda olmalıdır. El kol hareketlerinin
önce bir duygu işidir. aşırıya kaçması, anlamsız mimikler, ses tonunun iyi ayarlanamaması ve bilinçsiz bir
şekilde yapılan vurgulamalar konuşmayı olumsuz yönde etkiler. Dış görünüş
konusunda önemli faktörlerden bir diğeri konuşmacının temiz, düzenli ve özenli
giyinilmiş olması ve kıyafet seçiminde aşırıya kaçmamasıdır. Aşırı düzeyde farklı
giyinmiş bir şekilde dinleyici kitlesinin karşısına çıkan bir konuşmacı dikkatleri
söylediği sözlerden ziyade kendi üzerine çekmeyi başarmış olacaktır. Dolayısıyla
konuşmacı bu konuda abartıya kaçmamalıdır. Konuşmacı davranışlarını yansıtmak
noktasında ise içtenliği ile öne çıkmalıdır. Dinleyicilere bakarak konuşmalı ve
sürekli aynı kişilere hitap etmekten uzak durmalıdır. Konuşma sırasında da
kalemle, kıyafetle oynamamalı, gereksiz jest ve mimikler yapmaktan da
kaçınmalıdır.
Ses unsuru konuşmada en önemli boyutlardan biridir. Ses, konuşma
esnasında ses tellerinin kulağa kadar gelen titreşimleridir. Sesin niteliği, süresi,
tınısı, vurgusu, tonu ve yüksekliği önemlidir. Konuşmadaki anlatımın etkililiği sese
dayanmaktadır. Ses verimli kullanılırsa kelimelerin anlamındaki etki de artar. Sesin
kontrol altına alınma sanatı olan konuşma, kişiliğin de bir parçasıdır. Ses yeteneği
yaratılıştan gelmekle beraber güzel ve etkili konuşma için ses üzerinde ısrarla
durmak ve çokça egzersiz yapmak gerekmektedir. Konuşmada özellikle kelimelerin

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 5


İyi Bir Konuşmacıda Bulunması Gereken Özellikler

telaffuzu esnasında ses gereği gibi kullanılmaz ve bölgesel ağızlar ortaya çıkarsa
söyleyiş bozuklukları meydana gelir.
Dil unsuru şeklinde ifade edilen boyut ise konuşma dilidir. Yani konuşma dili
sırasıyla hece, kelime, cümle ve metin safhalarından meydana gelir. Konuşma dili,
bir dilin kullanımda olan bütün yapı ve kalıplarını içine alır. Dildeki kelimeler ve bu
kelimelerle oluşturulan bütün birlik ve kalıplar dil unsurunca kapsanır.
Konuşmanın kendine has bir dili vardır. Bu dil yazı ve edebî dilden farklı olabilir.
Konuşma dilinin verimli ve etkili kullanılabilmesi için, zengin bir kelime hazinesine
sahip olunması şarttır. Bunu başarmak içinse iyi dil eğitimi almak, güzel/etkili
konuşmaları dinlemek/izlemek ve edebi değeri yüksek kaynaklardan yararlanmak
gereklidir. Nitekim dil eğitiminin hayat boyu devam eden bir süreç olduğu göz
önüne alınırsa, etkili bir konuşmacı olma hedefine sahip olan bireylerin bu konuda
her zaman gayretli ve özenli bir tavır sergilemelidirler.
Zihinsel etkinlik konuşma faaliyetinin temel noktalarından birini teşkil
etmektedir. Konuşmacının duygu ve düşünceleri, dinleyicilere yaptığı konuşma
sürecindeki zihinsel etkinlik aracılığıyla açığa çıkmaktadır. Bununla birlikte
konuşmacının kendine özgü boyutları, zihinsel etkinliklerle birlikte ortaya çıkar.
Geleceğinizi berbat
Konuşmada kullanılan bilgi, materyal ve ortam aynı olsa da bireysel farklılıklar
etmemesi için,
konuşmanızı bir parça nedeniyle konuşmanın tarzı farklılaşır. Nitekim konuşmayı yönlendiren duygu ve
düzeltin. düşüncelerin, insanın kalbinde başladığı bir gerçektir. Çünkü konuşma öncelikle bir
Shakespeare duygu işidir. Daha sonra insanın kalbinden gelen bu isteğin, beyinde biçimlenmesi,
ürün durumuna getirilmesi ve ağız yoluyla dışarıya sunulması süreci gerçekleşir. Bu
noktada konuşmanın biçimlendirilme süreci zihinde gerçekleşir. Konuşmayı
yöneten merkez beyindir. Konuşmanın en önemli noktalarını oluşturan zihinsel
etkinlikler, beyinde planlanır ve uygulanır. Bu açıdan beyin, konuşmada son derece
önemli bir role sahiptir. Konuşma kayıplarının büyük bir kısmı zihinsel etkinliklerin
yitirilmesiyle ilgilidir.
İyi bir konuşmanın özellikleri arasında yer alan değerli unsurlar ise beş başlık
altında şu şekilde ifade edilmektedir (Reca, 2006):
İstatistiksel Bilgiler: Konuşmada üzerinde durulacak konu ile ilgili net
verilere, bilgilere, rakamlara, tablolara ulaşılması ve bunların kullanılması
önemlidir. Bu şekilde dinleyicileri önünde yer alan konuşmacının prestiji ve değeri
artar. Dinleyicilerde, konuşmacının konusuyla ilgili yeterli donanıma sahip olduğu
ve konusuna önem verdiği bilinci oluşur.
Örneklemeler: Konuşmacının konuya ilişkin vereceği örnekler özellikle de
yaşanmış örnekler konuşmaya ilgiyi çekmekle beraber inandırıcılık açısından da
olumlu katkı sağlar.
Kıyaslamalar‐Öngörüler: Konuşmaya canlılık katması açısından hayatın
içinden yapılacak karşılaştırmaların kullanılması önemlidir. Dinleyicilerin, bu tür
konuşmaları daha istekli ve mutlu olarak dinleme ihtimalleri yüksektir. Çünkü bu
şekilde anlatılan konu sıkıcı olmaktan çıkmakta ve daha anlaşılır bir hâle
gelmektedir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 6


İyi Bir Konuşmacıda Bulunması Gereken Özellikler

Dinleyicilerle Saniyelik Diyaloglar: Konunun genel gidişatının bozulmamasına


dikkat ederek dinleyicilerle kısa süreli diyaloglar, ilgiyi konuşmaya/konuşmacıya
çeker. Bu tarz bir yaklaşım dinleyicilerin de katılımlarını ve dikkat çekici
yönelimlerini artırarak konunun daha da renkli bir hâle gelmesini sağlar.
Düşünce Fatihlerini Konuşmaya Ortak Etmek: En etkileyici güzel konuşma
taktiklerinden olan bu uygulama, konuşmada topluma örnek olmuş ve iyi olarak
bilinen ve tanınan insanların güzel sözlerine, hayat tecrübelerine ve yaşam
öykülerine yer vermek şeklinde uygulanır.

İYİ BİR KONUŞMACININ ÖZELLİKLERİ


Bir önceki bölümde gerek konuşmanın ögeleri, gerekse iyi bir konuşmanın
özellikleri arasında nelerin olması gerektiğine dair bilgilere değinilmiştir.
Literatürde, iyi bir konuşmanın özellikleri ile iyi bir konuşmacının özelliklerinin her
ikisinin birlikte değerlendirilmesi gerektiğini ifade eden kaynaklar olduğu gibi,
sadece iyi bir konuşmacının özelliklerine odaklanan kaynaklar da bulunmaktadır.
Nitelikli bir konuşmacı
sağlam bir karaktere ve Nitelikli bir konuşmanın özellikleri ile nitelikli bir konuşmacının özelliklerini
kişiliğe sahip olmalıdır. birbirinden ayırmak çok da mümkün değildir. Çünkü konuşma, konuşmacıya bağlı
bir etkinliktir. İyi bir konuşma yapılabilmesi için geçerli olan bütün özellikler, iyi bir
konuşmacıda bulunması gereken özelliklerdir. Bu özelliklere ek olarak iyi bir
konuşmacıda; plan yapma, konuşma yapacağı konuya hâkim olma, dinleyici
kitlesini tanıma, dikkatli bir gözlemci olma, kendisine verilen konuşma süresini
etkin ve verimli kullanma, heyecanını kontrol altında tutabilme, sesinin sınırlarının
farkında olma, Türkçeye hâkim olma, eleştiriye açık olma, beden dilini iyi
kullanma, üslubunu doğru bir şekilde kullanma, sağlam bir karaktere ve kişiliğe
sahip olma ve görgü kurallarına dikkat etme gibi niteliklerin bulunması
gerekmektedir (Topçuoğlu ve Özden, 2012).
İyi konuşma faaliyeti, iyi bir konuşmacının özellikleri perspektifinden
değerlendirildiğinde, bunun başarılı bir şekilde gerçekleştirilebilmesi için
konuşmacının atması gereken adımlar öne çıkmaktadır. Bu noktada iyi bir
konuşmacıda/hatipte hangi özelliklerin bulunması gerektiği söz konusu olduğunda
aslında neler yapması gerektiği belirtilmektedir (Selçuk, 2015):

 Konuşmacı, konuşma gününden önce konuşma metnini, kendi kendine ve


daha sonra arkadaşının önünde yüksek sesle okuyarak pratik yapmalıdır.
 Konuşmacı, konuşmasına başlamadan önce birkaç kez burnundan derin
nefes alıp ağzından vermeli; konuşma sırasında da eğer kendisini
heyecanlı hissederse dinleyicilere belli etmeden, bunu tekrarlamalıdır.
 Konuşmacı, kürsüye geldiğinde hemen konuşmaya başlamamalıdır.
Kendine ve dinleyicilere bakışlarla kısa bir tanışma süresi tanımalıdır.
 Konuşma öncesinde ortamın geneline doğru hem sessizliği sağlamak hem
de sözlerine dikkati çekebilmek için yürekli, içten ve sevgi dolu bakmalıdır.
 Konuşmacı, konuşma başlangıcında ve konuşma sonunda; dinleyicilerin
etkilenme seviyesini azaltacak sözler kullanmaktan uzak durmalıdır.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 7


İyi Bir Konuşmacıda Bulunması Gereken Özellikler

 Konuşma iyi bir hazırlık yapılarak oluşturulmalı; fakat konuşmacı içinden


geldiği gibi, doğaçtan söylüyormuş izlenimini dinleyicisine vermelidir.
 Konuşmacı aynı zamanda iyi bir dinleyici olmalıdır.
 Konuşmacı canlı, açık yürekli, içten ve cesur olmalı; hazırcevaplık ve mizah
yönleri bakımından kendisini geliştirmiş bir düzeyde bulunmalıdır.
 İyi bir konuşmacı aynı zamanda iyi bir eğitimcidir. Bu nedenle iyi bir
eğitimci gibi sabırlı olmalıdır.
 Konuştuğu konu hakkında yeterli bilgi ve birikime sahip olmalıdır. Çünkü
konuşacak sözü olmayanın iyi bir konuşmacı olması da mümkün değildir.
 Konuşmacı; işine, içinde bulunduğu topluma ve dinleyicilerine karşı
sorumluluk duygusu taşıyan bir tutum içerisinde olmalıdır.
 Güzel ve etkili konuşma ilkelerinden olan; açık konuşmak, sözcükleri doğru
telaffuz etmek, vurgu ve tonlamaları doğru bir biçimde yapmak gibi
uygulamaları konuşma süresi içerisinde yapmalıdır.
 Konuşmacı kılık kıyafetine önem vermeli; jest ve mimiklerini konuşmasına
yardımcı olacak şekilde, abartıya kaçmadan ve yerinde kullanabilmelidir.
 Dinleyicilerin demografik özelliklerini (yaş, eğitim durumu, kültürel
düzeyleri, meslekleri vb.) göz önünde bulundurarak konuşmalıdır.
 Sözünü gereksiz yere uzun tutmamalı, konuşmasını yerinde ve zamanında
sonlandırmalıdır.
 Ne hızlı ne de yavaş değil, uygun bir konuşma hızıyla konuşmalıdır.
 Konuşurken dinleyicilerinin düşünmelerine, fikir yürütmelerine ve sözleri
yorumlamalarına fırsat tanımalıdır.
 Kendine güvenmeli, dinleyicilerine yukarıdan bakan bir üsluptan uzak
durarak konuşmalı ve alçak gönüllü bir tavır içerisinde olmalıdır.
 Konuşmacı, kültürünü ve dil birikimini geliştirmek adına sürekli kendini iyi
yetiştirme çabası içerisinde olmalı ve çok okuma yapmalıdır.
 Sözcük dağarcığını geliştirerek konuşma esnasında uygun sözleri
bulamamaktan dolayı ağızdan çıkan “ee, hıı” gibi sözleri kullanmamalıdır.
 Konuşmasında kullandığı sözcükleri yerel ağızlara veya şivelere göre
telaffuz etmekten uzak durmalıdır.
 Konuşmacı, dinleyicilerine saygı duymalı, dinleyicilerinin değerlerini ve
düşüncelerini olumlu bir şekilde biçimlendirmeyi amaçlamalıdır.
 İlginç ve değerli konuları içeren bir konuşma yapma çabasında olmalıdır.
 Konuşmanın inandırıcılığı konuşma yapanın kişiliği ile de bağlantılıdır. Bu
yüzden konuşmacının kişiliği ile sözleri arasında bir uyum olmalıdır.
Konuşurken inanarak konuşmalı ve inandıklarını söylemekten
Bir hatibin değerli kaçınmamalıdır.
hazinelerinden biri de  Konuşmacı, kısa ve yoğun cümleleri kullanarak canlı bir üslupla
sempatik kişiliğe sahip
konuşmalıdır.
olmasıdır.
 Konuşmasında, tartışma, savunma, öğretme ve duygulandırma
yöntemlerinden yararlanmalıdır.
 Konuşmacı ana dili konusunda bilgi, birikim ve konuşmayla ilgili gerekli ve
yeterli donanıma sahip olmalıdır.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 8


İyi Bir Konuşmacıda Bulunması Gereken Özellikler

 Konuşma ortamına girmeden önce kılık kıyafetini gözden geçirerek,


bedeninin rahat ve düzenli bir şekilde olmasına özen göstermelidir.
 Konuşma süresince ortamın nabzını elinde tutmalı, duruma göre ses
tonunu farklılaştırmalı ve konuşmanın akışında değişiklikler yapmalıdır.
 Anlatımın belli bir düzene girmesi, sesin, beden dilinin ayarlanması ve
kendine güveni için konuşmanın ilk beş altı satırını ezberlemelidir.
 Etkili hatiplerin konuşmalarını okumalı, dinleme olanağı varsa onları
dinlemelidir.
 Yapmacık tavır, davranış ve konuşmalardan kaçınmalı, doğal olmalıdır.
Örnek

•Konuşmacının, dinleyicilerin etkilenme düzeyini azaltacak sözleri;


•“Şu an aşırı heyecanlıyım.”
•“Huzurunuza yeteri kadar hazırlıklı çıkamadım. Ne olur beni hoş
görün.”
•Heyecanımdan dolayı bir yanlışlık yaptıysam özür dilerim.”

İYİ BİR KONUŞMA İÇİN YAPILMASI GEREKENLER


Eflatun, hitabet sanatını; ayakları, başı ve gövdesi olan bir canlı bir varlık
olarak kabul eder. Bununla kastettiği, konuşmalar arasındaki uyumdur. Çünkü
odak noktası olmayan dağınık bir konuşmanın ilgi çekici olmama durumu söz
konusudur. Bir topluluğun karşısına geçecek insanın gerçekten söyleyecek bir
Konuşmacı, üzerinde şeylerinin olması gerekir. Nitekim konuşma yapma durumunda olan kimselerin
konuşmak istediği eğer bir topluluk karşısında gerçekten söyleyecek bir sözleri yoksa, bunu
konuyu ana hatlarıyla kelimelerle ifade etmeye çalışmamaları önerilmektedir. Çünkü konuşmanın
ifade etmelidir. dağınık olması da konuşmacının söyleyecek bir şeylerinin olmadığı imajını
oluşturur. Bu durum da hatip için iyi değildir. Bu noktada öncelikle konuşmaya
başlamanın incelikleri şu şekilde ifade edilebilir (Reca, 2006):
Coşku Verici Birkaç Sözle Başlamak: Konuşmacının doğrudan konuya girmek
yerine, “Arkadaşlar bugün sizin aranızda bulunmaktan ve size hitap etmekten son
derece mutluyum. Ümit ederim sizler de benim kadar mutlusunuzdur.” şeklinde
bir başlangıç yapılabilir. Bunun yanında kısa fakat etkileyici bir öykü de anlatılabilir.
Önce Ortamı Hazırlamak: Bundan maksat dinleyiciler beklenti hâlindeyken
onlara ilk çarpıcı konuşma üslubuyla birlikte birkaç saniye göz gezdirmektir. Daha
sonra ise dinleyicilerin tam anlamıyla dikkatlerini konuşma yapan kişiye
verdiklerinden emin olunduğunda konuşmacı, durumundan ve duruşundan hiçbir
şey eksiltmeden konuşmasına giriş yapabilir.
Daha Önce Tanışıyormuş Havası İçinde Olmak: Aslında bu samimiyetin ve
candan olmanın bir ifadesidir. Konuşmacının bu olumluluk hâli dinleyiciler
tarafından muhakkak hissedilir. Konuşmacı dinleyicilerle arasına farklı/negatif bir
havanın esmesine izin vermemelidir. Bunun için de konuşmacıya sanki

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 9


İyi Bir Konuşmacıda Bulunması Gereken Özellikler

dinleyicilerle daha önceden tanışıyormuş şeklinde bir ruh hâli içerisinde bulunması
önerilir.
Şaka ve Espriden Kaçınmamak: Dostça ve arkadaşça olan yaklaşımlar çoğu
zaman muhataplar tarafından olumlu karşılanır. Bir hatibin değerli hazinelerinden
biri de sempatik kişiliğe sahip olmasıdır. Konuşmacının aşırı ciddi ve asık suratlı
oluşu konu üzerinde yoğunlaşabilmesini zor hâle getirir. Hatta konuşmanın
ortasında veya bir müddet sonra konuşmacının dikkati dağılabilir. Eğer konuşmacı
dinleyicilerle arasına bir gönül köprüsü kurarsa çok daha rahat ve başarılı olma
ihtimali vardır. Eğer konuşmacı kendisini dinleyicilerine sevdirirse, konuşmasının
da sevilme/beğenilme ihtimali yüksektir.
Konuya Geçildiği Anda Konunun Ne Olduğunu Belirtmek: Konuşmacı
üzerinde konuşmak istediği konuyu ana hatlarıyla ifade etmelidir. Her zaman için
sadelik ve netlik konuşmacı için bir artı puandır. Konuşmacının üzerinde duracağı
konuyu ana hatlarıyla belirtirken de öz cümleler kullanılması önerilir.
Neden Konuşmak Durumunda/Zorunda Olduğunu İfade Etmek:
Konuşmacının bunu tüm gerçekliğiyle, tüm içtenliğiyle dile getirmesi gereklidir.
Çünkü konuşmacının bir şeyleri söyleme sancısı var, yani tabiri caizse bir fikri bir
derdi bir çözümü bir amacı var. Zaten bunun için hatip adayı olmuş. O nedenle
konuşmacı hedef kitlesine yapacağı her konuşmada o an orada niçin konuşmak
durumunda/zorunda olduğunu anlatmalıdır. Dinleyicilerin bu samimiyeti takdir
etme ihtimalleri yüksektir.
Konuşmaya iyi bir başlangıç yapıldıktan sonra dikkat edilmesi gereken bir
diğer süreç, konuşma etkinliğinin gerçekleştirildiği süreçtir. Konuşma sürecinde
yapılması gerekenler maddeler hâlinde aşağıda belirtilmektedir (Reca, 2006):

 Konuşmanın nasıl başlarsa öyle gideceği düşünülebilir. Birçok alanda


geçerli olan bu kurala dikkat edilmelidir. Konuşma başlangıçlarında
yapılacak en güzel davranış tebessüm etmektir. Küçük bir espri nitelikli
jestle kürsüye çıkmak da başlangıç için güzel hareket olabilir. Dinleyicilere
Konuşmanın etkili ve belli etmeden derin nefes almak da rahatlık vermesi açısından önemlidir.
güzel olabilmesi, iyi bir  Kürsüde ayakta duruş pozisyonuna dikkat edilmelidir. Konuşmacı için en
hazırlık sürecine rahat duruş pozisyonu hangisiyse öyle cephe alması gereklidir. Konuşmacı,
bağlıdır. kendisini donuklaştıracak en ufak bir ihtimale dahi fırsat tanımamalıdır.
 Ağız kuruluğuna yol açacak durumlara dikkat edilmelidir. Bu durum
genelde heyecandan olur fakat kürsünün başına bir bardak su
konulmalıdır. Konuşmacının, konuşurken karşılaşabileceği en büyük tuzak
ağız kuruluğudur.
 Konuşmaya başlandığında kürsü korkusu diye bir durumun varlığı
düşünülmemelidir. Konuşmacı böyle bir durumu yaşamak istemiyorsa
dikkatini genişletmek adına; konusuyla ilgili kendisini kürsüde farklı
hareketlere sevk edecek ve abartıya kaçmayan el kol hareketleri yapabilir.
 Kürsünün hemen yanında yazı tahtası varsa buraya konuyu daha iyi
açıklanması açısından kategorisel yazımlar veya çizimler yapılabilir. Böyle

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 10


İyi Bir Konuşmacıda Bulunması Gereken Özellikler

bir uygulama, dinleyicilerden konuşmacıya yöneltilen kabul edilmez


negatif göndermeleri ortadan kaldıracaktır.
 Bir sonraki cümle unutulursa tekrardan kaçınılmamalıdır. Konuşmacı
konuşmasının geriye kalan kısmını unuttuğunu kesinlikle dinleyicilere
hissettirmemelidir. Böyle durumlarda hemen konuya yakın bir fıkra veya
öykü anlatmaya başlayabilir.
 Hızlı konuşmamalıdır. Bu durum hem heyecana hem de yanlışlara yol
açabilir. Konuşmacının yanlış bir kelime kullandığında veya dili
sürçtüğünde özür dilemesine gerek yoktur, çünkü bu durum olumsuzluk
noktasında daha çok dikkat çekebilir. Böyle durumlarda direkt
konuşmasını sürdürebilir.
 Konuşmacının sesi hafif titrek bir şekilde heyecanlı olduğunun sinyalini
veriyorsa, gözlerini bilakis dinleyicilerden kaçırmamalıdır. Kalabalığın
üzerine bakışlarını iyice dikmelidir. Bu davranış konuşmacının kürsü
otoriteri olmasını sağlayacaktır.
Konuşmaya başlama ve
konuşma sürecinde  Konuşmacı terleme durumunda hiç panik yapmadan cebinde taşıdığı
yapılması mendili çıkarmalı ve ağır ağır yüzünü silmelidir; bunu anormal bir durum
gerekenlerden sonra iyi gibi görmemelidir. Fakat kâğıt mendil kullanmaktan kaçınmalıdır, çünkü
bir bitiriş de en az bu kâğıt mendil teri gidermez; kendisi tere yapışır ve konuşmacının yüzü hoş
süreçler kadar olmayan bir görünüm alabilir.
önemlidir.
 Konuşmacı el ve ayaklarının titrediğini hissediyorsa sağına ve soluna
dönerek profildeki dinleyicilere el hareketli konuşma tarzını seçebilir. Yani
konuşmacı kürsü başında hareketli olmalı, durağan olmamalıdır. Böyle
durumlarda konuşmacı el ve ayağının titrediğini ancak kendisinin
hissettiğini, bunu seyircilerin fark etmediğini düşünerek kendisini
rahatlatabilir.
 Konuşmacının heyecanını ve hızlı kalp atışını bastırabilmesinin en etkili
yollarından biri duygusal havaya girmesidir. Dinleyicilerin vicdan ve
merhamet duygularının harekete geçirilmesine katkı sağlayacak bir öykü
veya kısa bir anekdot, konuşmanın yapıldığı ortama samimi ve doğal bir
havanın hâkim olmasını sağlayabilir.
 Konuşmanın konusu ne olursa olsun konuşmacı mutlaka duygusal moda
girmelidir. Duygusal bir ruh hâline bürünmek konuşmacının daha rahat bir
konuşma yapmasını sağlayacaktır.
 Konuşmacının öksürmesi ve aksırması en doğal durumlardan biridir. İnsan
olması hasebiyle konuşmacı sahnede bu tarz durumlarla karşılaşabilir.
Fakat konuşma, mikrofonla yapılıyorsa daha dikkatli olmalıdır.
Konuşmaya başlama ve konuşma sürecinde yapılması gerekenlerden sonra
iyi bir bitiriş de en az bu süreçler kadar önemlidir. İyi bir konuşma bitirilirken dikkat
edilecek hususlar ve önemli teknikler bulunmaktadır. Konuşma bitirilirken dikkat
edilecek hususlar şunlardır (Muallimoğlu, 2005):
Konuşma nihayetlendirilmeden bitirilmemelidir. Konuşmanın aniden
bitirilmemesine dikkat edilmelidir. Çünkü bu durum dinleyicilerde rahatsızlık
oluşturur ve konuşmanın dinleyiciler üzerindeki olumlu etkisini azaltır.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 11


İyi Bir Konuşmacıda Bulunması Gereken Özellikler

Konuşmacı bitireceğini belli etmemelidir. Konuşma bitirilirken; “konuşmamı


kesiyorum”, “sözlerim burada bitti”, “söyleyecek başka bir şeyim olmadığından
sözlerimi burada bitiriyorum” şeklindeki tecrübesizliği/toyluğu yansıtan cümleler
kullanılmamalıdır. Konuşma, bu tarz ifadeler kullanılmadan bitirilmelidir.
Konuşmacı konuşmasını iki defa bitirmemelidir. Doğal akışıyla konuşma
bitirildikten sonra “haydi sil baştan”, “bir kelime daha, bir şey daha, bir şey daha
söyleyeyim” tarzındaki ifadeler konuşmanın etkisini zayıflatır. Bunun için
konuşmasını bitirdikten sonra hatip durmasını bilmelidir.
Konuşmacı kürsüden kaçmamalıdır. Hatip konuşmasını bitirmeden kürsüden
uzaklaşmamalıdır. Konuşması tamamıyla bittikten sonra kürsüden uzaklaşması;
kürsüye gelişinde de olması gerektiği gibi mütevazı, vakarlı, enerjik ve rahat bir
biçimde olmalıdır.
Konuşmayı bitirmek için kullanılabilecek teknikler ise şunlardır:

 Özetleyerek bitirmek,
 His ve heyecanlara hitap ederek bitirmek,
 Geleceği canlandırarak/hayal ettirerek bitirmek,
 Dinleyicilerin harekete geçmelerini veya konuşmadaki fikri
benimsemelerini isteyerek bitirmek,
 Tarihsel veya yaşanılan büyük bir olaydan bahsederek bitirmek,
 Akademik konuları ilgi çekici hâle getirerek bitirmek,
 Net ve gerçekçi ifadelerle bitirmek,
 Objektifliği koruyarak bitirmek,
 Konuşmayı kendinizle bağlantı kurarak bitirmek,
 Retorik bir soruyla bitirmek,
 Fıkra, şiir, çıkarım veya mizahla bitirmek.

İYİ BİR KONUŞMA HAZIRLAMA SÜRECİ


Konuşmaya hazırlık sürecinin ilk ve önemli safhası; sizi insanlar nezdinde
etkili bir hatip olmaya yöneltecek çalışmaları içtenlikle yapmayı istemektir. Güzel
bir konuşma için sarf edeceğiniz bu eforun boşa gitmeyeceğini, sürecin sonunda
insanlara bilgi, motivasyon, öğrenme ve moral elde etme noktalarından faydalı
olacağınızı düşünmek, çalışma sürecindeki zorlukları hafifletecektir. Söz konusu
Konuşmanızı asla amaçlara ulaşmak için de iyi bir konuşmacı olmaya odaklanmalı ve varsa konuşma
ezberlemeyiniz. kaygınızdan uzaklaşmalısınız. Daha sonra ise kendinize ve çevrenize faydalı olmayı
içtenlikle istemeniz gerekmektedir (Tekinalp, 2007).
Konuşmanın etkili ve güzel olabilmesi, iyi bir hazırlık sürecine bağlıdır.
Aşağıda konuşmaya hazırlık sürecinin nasıl olması gerektiğine dair dikkate alınması
gereken genel öneriler aktarılmaktadır (Işık, 2013):

 Herhangi bir konuda bir konuşma yapma durumunda kalındığında


öncelikle panik yapmamak gerekmektedir. “Benim yeteneğim yok” ve
benzeri ifadelere zihinde yer verilerek karamsar ve umutsuz bir ruh hâline
bürünmenin, konuşmayı olumsuz etkilemesi söz konusudur. Bu olumsuz

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 12


İyi Bir Konuşmacıda Bulunması Gereken Özellikler

ruh hâlinden uzaklaşmak için konuşma yeteneğinin çalışarak


geliştirebileceğini düşünmek gerekmektedir. Bununla beraber konuşmaya
dair yeterli bir hazırlık yapılırsa, başarılı bir konuşma gerçekleştirilebileceği
akıldan çıkarılmamalıdır. Üzerinde konuşma yapılacak konunun
derinlemesine araştırılması ise başarılı bir konuşmanın gerçekleşebilmesi
için en önemli aşamadır.
 Konuşma asla ezberlenmemelidir. Bunun yerine konu başlıkları çıkarılarak
kısa notlar alınması tavsiye edilmektedir. Her an dinleyicilerden birinin
konuşmacıya (size) bir soru sorabileceği düşünülerek konuşmaya çok
boyutlu bir şekilde hazırlık yapılmalıdır.
 Konuşmanın nerede yapılacağı mutlaka öğrenilmelidir. Konuşmacının
konuşmasını yapacağı yeri önceden görmesi kendisine yarar sağlayacaktır.
Bunun için konuşma ortamına göz gezdirilmelidir. Konuşmanın kürsüde ya
da platformda mı gerçekleştireceği, dinleyicilerle aradaki mesafenin ne
kadar olacağı ve dinleyicilerle birebir iletişime geçme imkânının olup
olmadığı değerlendirilmelidir.
 Konuşma öncesi dinleyicilerin kimlerden oluştuğu öğrenilmelidir.
Konuşmacının dinleyici profili hakkında bilgi sahibi olması önemlidir.
Çünkü konuşma; dinleyici profilinin yaş, anlayış düzeyi ve benimsediği
kültürel değerlere göre şekillendirilmelidir.
 Konuşma yerine gelmeden önce konuşmanın ilk cümleleri zihinden tekrar
edilebilir. Bu sırada da nefes egzersizleri yapılması önerilmektedir. Doğru
nefes almanın konuşmacıyı büyük ölçüde rahatlatacağı unutulmamalıdır.
 Konuşmaya başlamadan önce ortam değerlendirilmelidir. Eğer uğultu,
Konuşmanızı gürültü vb. gibi konuşmayı engelleyebilecek unsurlar varsa bunların
dinleyicilerin profiline
kesilmesi için biraz beklenmesi ve sonrasında konuşmaya başlanması
göre şekillendiriniz.
gerekmektedir.
 Konuşma yapılacak yerde mutlaka su bulundurulmalıdır. Konuşmacının
kürsüsünde/masasında bulundurulacak suyun; sesi çatallandığı
durumlarda veya gerginleştiğinde konuşmacıyı rahatlatacağı ve kendisine
toparlanmak için zaman kazandıracağı unutulmamalıdır.
Yukarıda iyi bir konuşma hazırlık sürecine dair verilen genel tavsiyelerin
yanında özellikle konuşmanın yapılacağı günde hangi uygulamalara yer verilmesi
gerektiği aşağıda ifade edilmektedir (Tunalı, 2007):
Kahvaltıdan önce kendinizle konuşun. Günün iyi başlaması için olumlu bir
ruh hâline bürünmek gereklidir. Bunun için yüzünüzü yıkarken gülümsemek,
kendinize olumlu cümlelerle yorum yapmak ve yapacağınız konuşmayı düşünmek
faydalı olacaktır.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 13


İyi Bir Konuşmacıda Bulunması Gereken Özellikler

Örnek
•Konuşma öncesi kendinize söyleyebileceğiniz pozitif cümleler;
•“Kendimi son derece hazır hissediyorum.”
•“Bilmedikleri birçok şeyi öğrenecekler.”
•“Bugün onların yaşamına değer katma fırsatı yakalayacağım.”
•“Bu gerçekten çok eğlenceli olacak.”

Kıyafet seçimine dikkat edin. Kıyafet seçiminde iki temel nokta


bulunmaktadır. Birinci nokta, rahat, temiz ve gerekli ise resmî kıyafetin tercih
edilmesidir. Çünkü kıyafet tercihi önemlidir ve sizi yansıtan bir aynadır. İkinci
nokta ise kıyafetin ortama uygunluğudur.
Sıra dışı bir şey yapın. O gün her zaman yapmadığınız bir etkinlik
yapabilirsiniz. Yaptığınız bu etkinlik zihninizi olumlu anlamda motive edecektir.
Konuşma yapacağınız yere erken gelin. Mümkünse dinleyicilerden önce
Konuşma vaktiniz konuşma yapacağınız ortama gelmeye çalışın. Aksaklıkların engellenmesi için
gelmeden boş kaldığınız ortamı kontrol etmek faydalı olacaktır. Işığı, sesi, kürsüyü kontrol edebilir hatta
süre zarfında
dinleyicilerin koltuklarından birine oturarak sahnede nasıl göründüğünüze dair
konuşmanızı
fikir edinebilirsiniz.
hayalinizden yapınız.
Hayalî prova yapın. Konuşma vaktiniz gelmeden boş kaldığınız süre zarfında
konuşmanızı hayalinizden yapınız. Kısa da olsa zaman ayırmanız gereken bu
uygulama, kendinize olan güveninizin artmasını sağlayacaktır. Hatta konuşmaya
yakın bir vakitte çok mutlu olduğunuz bir anınızı hayal edin ve pozitif bir ruh hâline
bürününüz.
Dinleyicileri karşılayın. Salona dinleyicilerden önce geldiyseniz, onları
karşılamak hem onların kendilerini özel hissetmelerine hem de size karşı varsa
önyargılarını ortadan kaldırmaya yardımcı olacaktır.
Takdim edilişinizle ilgilenin. Sizi dinleyicilere takdim edecek kişinin size dair
nasıl bir içeriği aktaracağını kontrol edin. Konuşma sürenizi bilmek faydalı
olacaktır. Konuşmaya çıkmadan önce de sizi takdim eden sunucu ile göz teması
kurarak hareket ediniz.
Bireysel Etkinlik

• Konuşma yapacağınız gün kahvaltınızı güzel bir restoranda


yapınız ve kendinizi özel hissedip hissetmediğinizi
değerlendiriniz.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 14


İyi Bir Konuşmacıda Bulunması Gereken Özellikler

KONUŞMA TÜRLERİ
Konuşmacının bir kişiden ibaret olduğu türlerin yanı sıra, birçok
konuşmacının bulunduğu türler de bulunmaktadır. Konferans, hitabet ve nutuk tek
bir kişinin; münazara, açık oturum, panel, sempozyum ve forum ise birden fazla
kişinin konuşmacı olduğu türlerdir. Aslında bütün konuşma türleri çoğu yönden
Konuşmalar, birbiriyle benzerlik gösterir. Konuşmada temel nokta, bir fikrin nasıl savunulacağını
yapılışlarına ve bilmektir. Ayrıca konuşmacının; hedef kitlesini tanıyan, alanında söz sahibi,
yapılarına göre hazırlıklı samimi, diline hâkim, soruya/eleştiriye açık, cesur, iyi ahlak sahibi bir kişi olması
konuşmalar ve
beklenir (Vural, 2005). Konuşmalar, yapılışlarına ve yapılarına göre hazırlıklı
hazırlıksız konuşmalar
konuşmalar ve hazırlıksız konuşmalar olmak üzere iki başlıkta toplanır (Özdemir,
olmak üzere iki başlıkta
toplanır. 2000):
Hazırlıksız konuşmalar; yeri ve zamanı önceden belirlenmemiş olan, şartlar
gereği aniden yapılan ve hayatın bir parçası olan, günlük olağan konuşmalardır. Bu
tür konuşmalar, daha önceden edinilen bilgi ve gözlemlerce desteklenir. Genel
kültür seviyesi yüksek, kelime dağarcığı zengin ve içinde yaşadığı toplumun
psikolojisini bilen kişiler, hazırlıksız konuşmalarda çoğu zaman başarılıdırlar. Ayrıca
kelimelerin güzel ve yerinde kullanımı ve doğru telaffuzu da kişiyi hazırlıksız
konuşmalarda başarılı kılar (Yaman, 2004). Hazırlıksız konuşma türleri arasında;
söyleşi‐sohbet, tanıtma‐tanışma‐tanıştırma, soru sorma‐cevap verme, özür
Hazırlıksız konuşmalar; dileme‐teşekkür etme, ziyaretlerdeki konuşmalar, adres sorma‐yer tarif etme ve
yeri ve zamanı önceden
telefonla konuşma yer almaktadır (Topçuoğlu ve Özden, 2012).
belirlenmemiş olan,
şartlar gereği aniden Hazırlıklı konuşmalar; topluluk karşısında yapılan, yeri ve zamanı önceden
yapılan ve hayatın bir belirli olan planlı konuşmalardır. Hazırlıklı konuşmalarda dinleyicilerin özelliklerine
parçası olan, günlük
göre konu seçimine, sınırlara ve konuşma planına özen gösterilmesi gerekir.
olağan konuşmalardır.
Hazırlıklı konuşma bir plan dâhilinde yapılacağı için, konuşma öncesinde, konuşma
esnasında ve konuşma sonrasında yapılacaklara dikkat edilmelidir. Bunun yanı sıra
dinleyicilerin konuşmanın konusu hakkında hazırlıklı olmaları, bu tarz
konuşmaların etkisini olumlu yönde artırır (Topçuoğlu ve Özden, 2012).
Tek bir kişi tarafından yapılan hazırlıklı konuşma türleri şunlardır:
Konferans; herhangi bir bilim/sanat konusunda, bilim adamı, yazar,
düşünür, sanatçı veya o konu hakkında derin bilgiye ve görüşe sahip olan
kimselerin, özel olarak düzenlenen toplantılarda, dinleyicilerine karşı
Hazırlıklı konuşmalar;
topluluk karşısında düşüncelerini, bilgilerini açıklamak ve öğretmek amacıyla yaptıkları konuşmalardır.
yapılan, yeri ve zamanı Bilimsel bir düşünceyi, akademik bir konuyu, orijinal bir görüşü anlatmak ve bir
önceden belirli olan tezi savunmak konferansın en belirgin amacıdır (Ünalan, 2007). Bilgilendirme
planlı konuşmalardır. amacı taşıyan ve bir kişinin topluluk karşısında yaptığı hazırlıklı konuşma türüne
konferans denir. Konferansın konusu, konuşmacısı, yeri ve zamanı belirli bir süre
önce ilan edilir. Konferansçı konferansını sunar, sunumu bittiğinde dinleyicilerden
gelen soruları cevaplandırır. Konferansın bitiminden sonra tartışma yapılmaz, yani
tartışma bölümü yoktur. Konferansı verecek kişi alanında uzman, yani belli bir
konuyu her yönüyle açıklama ve öğretme yeterliliğine sahip olmalıdır (Topçuoğlu
ve Özden, 2012).

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 15


İyi Bir Konuşmacıda Bulunması Gereken Özellikler

Bireysel Etkinlik
• Siz de bilgi edinmek istediğiniz konu/alandaki bir bilim
adamı/düşünür/sanatçı/yazar, bulunduğunuz il veya üniversiteye
geldiğinde konferansına katılınız. Konferans sonunda ise
edindiğiniz bilgilerin size olan katkısını değerlendiriniz.

Nutuk; dinleyicilere belli bir düşünceyi iletmek, bir ülküyü aşılamak ve


bunları yaparken de halkı, dinleyiciyi coşturmak amacını güden konuşmalardır
(Özdem, 2003). Çoğu zaman uzun süren bu konuşmalarda, konuşmacı sesini;
Nutuk; dinleyicilere samimi, duygu dolu ve coşkulu bir şekilde kullanmalıdır. Nutukta; abartılı ses tonu,
belli bir düşünceyi doğal olmayan beden dili ve yazılı metne bağlı kalınarak sıkça bakılması önerilmez
iletmek, bir ülküyü (Topçuoğlu ve Özden, 2012). Herhangi bir konuda hazırlanabilen nutuk, daha çok
aşılamak ve bunları milli, manevi ve toplumu ilgilendiren konularla ilgili olarak hazırlanır. Nutuklar
yaparken de halkı,
konularına göre isim alırlar. Siyasi nutuk, askerî nutuk, dinî nutuk, hukuki nutuk,
dinleyiciyi coşturmak
amacını güden akademik nutuk gibi (Yaman, 2004).
konuşmalardır. Demeç; herhangi bir sorunla alakalı olarak, ilgili yetkilinin yayın organlarına
açıklama yapmasıdır. Kısa, açık ve anlaşılır cümlelerle oluşturulması gereken
demeç, kamuoyuna veya ilgililere hitapla başlar. Demeçte konuşmacı sesini doğru
bir şekilde kullanmalı ve telaffuza dikkat etmelidir. Abartılı ve yapmacık
davranışlardan uzak olmalıdır. Bununla beraber aktardığı bilgiyi doğrudan
söylemek konusunda hassasiyet göstermelidir (Topçuoğlu ve Özden, 2012).
İki veya daha fazla kişi tarafından yapılan hazırlıklı konuşma türleri ise
şunlardır:
Panel; küçük bir tartışmacı grubun izleyiciler önünde belli bir konuya dair
görüş ve düşüncelerini ortaya koydukları ve bir başkanın yönetiminde yapılan grup
tartışmasıdır (Ünalan, 2007). Paneldeki konuşmacı sayısı 4‐8 kişi arasında değişiklik
gösterebilir. Dinleyicilerin tam karşısına gelecek şekilde yüksekçe bir yerde bir
masa etrafında yarım ay biçiminde bir oturma düzeni oluşturulur. Panel başkanı
konuşmayı açtıktan sonra, dinleyicilere panelin konusunu, nasıl bir yol
izleneceğini, panele kimlerin konuşmacı olarak katıldığını açıklar. Daha sonra konu
açmaya, sorunu belirlemeye yönelik soruları sırayla sormaya başlar.
Konuşmacıların her biri soruyla alakalı görüşlerini ortaya koyar. Konuşmacıların
her biri farklı düşünceye sahip olabilir. Daha sonrasında konuşmacılar görüşlerini
bitirdikten sonra dinleyicilerden de soru alabilirler. Dinleyiciler de soru ve
açıklamalarını tamamladıktan sonra başkan; konuşulanları toparlar, özetler ve
konuşmayı bitirir (Özdemir, 2000).
Sempozyum (Bilgi Şöleni); bilimsel, sanatsal ve düşünsel ağırlığı olan bir
konunun çeşitli yönlerinin, aynı oturumda alanlarında uzman olan farklı
konuşmacılar tarafından sırayla ortaya konulduğu toplu konuşmalardır.
Konuşmacıların sayısı 3‐6 kişiden oluşabilir ve her biri 5‐20 dakika süreyle

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 16


İyi Bir Konuşmacıda Bulunması Gereken Özellikler

konuşurlar. Konuşmalar birbirini tamamlayan içeriğe sahip olmalıdır. Bilgi


şöleninde asıl olan tartışmak değil, ele alınan konunun derinliğine ve bilimsel bir
üslupla ortaya konmasıdır. Konuşmacılar, kendi görüşlerini, güncel verilerle
destekleyebilmelidirler. Konuşmacı kendisine verilen süreyi asla aşmamalıdır. Bu
nedenle bilgi şölenlerinde yazılı metinden farklı olarak bir de konuşma metni
hazırlanmalıdır. Çünkü bilgi şöleni sonunda bildiri metinleri bir kitapta toplanabilir.
Sempozyumda programın sonunda dinleyici kendi görüş ve düşüncelerini
bildirebilir. Sempozyumun amacı; dinleyicileri coşkulandırmak, duygu ve
davranışlarını etkilemek değil, onları bilgilendirmek ve farklı konuşmacıların ilgili
konu hakkındaki fikirlerini öğrenmelerini sağlamaktır (Özdemir, 2000; Özdem,
2003; Ünalan, 2007).
Açık oturum; belli bir konunun bir başkan yönetiminde değişik görüşlere
sahip 3‐5 kişiden oluşan bir konuşmacı grubu tarafından dinleyiciler karşısında
tartışılmasıdır. Konuları önceden belirlenen açık oturumda tartışma; bilim, sanat,
güncel bir olay, politika veya herkesi ilgilendiren önemli bir sorun vb. her konuda
olabilir. Bu konuşmalar salonda dinleyicilerin önünde yapılabileceği gibi radyo ve
televizyon gibi yayın organlarında da yapılabilir (Topçuoğlu ve Özden, 2012). Açık
oturumda dinleyiciler tartışmaya katılmaz. Açık oturumun amacı, katılımcıları konu
hakkında farklı açılardan bilgilendirmektir (Ünalan, 2007). Öncelikle açık oturum
başkanı, açık oturumun konusunu izah eder, açık oturumun nasıl bir yol takip
edilerek gerçekleştirileceğini açıklar; daha sonra ise açık oturuma konuşmacı
olarak katılanları dinleyicilere/izleyicilere tanıtır ve sırayla konuşmacılara söz verir.
Açık oturumu yöneten kişi, konuşmacılara eşit süreyle söz vermeli ve gerekmedikçe
konuşmanın akışını kesmemelidir. Ayrıca süreyi iyi ayarlamalı, konuşmacılara
ayrılan süreyi iyi değerlendirmeli; açık oturumun sonunda da üzerinde tartışılan
sorunun hangi yönlerinde ortak görüşlere varıldığı, hangi yönlerinde varılmadığını
açıkça belirtmelidir (Özdemir, 2000).
Münazara; herhangi bir konunun önceden belirlenip zıt yönleriyle jüri ve
dinleyiciler önünde ele alınarak grup hâlinde tartışılmasıdır. Münazara; kişilerin
araştırma, konuşma, düşüncelerini düzenleme ve bunları ifade etme becerilerini
geliştirir (Topçuoğlu ve Özden, 2012). Bir konunun, jüri ve dinleyiciler önünde tez
ve antitez olarak ayrılan gruplarca savunulması şeklinde gerçekleşen münazarada,
doğruya ulaşmaktan ziyade, düşünceyi güzel bir biçimde savunabilmek ve güzel
Münazarada doğruya
konuşmak esastır. Konunun sunuluş tarzı ve jüriyi bu noktada etkileyebilmek
ulaşmaktan ziyade,
düşünceyi güzel bir önemlidir. Münazarada hangi grubun konuşmaya önce başlayacağı, konuşmaların
biçimde savunabilmek süresi, konuşmaların hangi yönlerden, nasıl değerlendirileceği, jüri tarafından
ve güzel konuşmak belirlenir. Bu kuralların uygulanmasıyla ilgili denetim de jüri tarafından yapılır
esastır. (Yaman, 2004). Münazaralarda hoşgörülü olmak önemlidir. Konuşmacılar kendileri
gibi düşünmeyenleri ve kendilerini ikna edenleri tebrik etmesini bilmelidirler
(Ünalan, 2007).

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 17


İyi Bir Konuşmacıda Bulunması Gereken Özellikler

• Eğer doğruyu arıyorsanız farklı düşüncelerden istifade

Bireysel Etkinlik
etmelisiniz. Bir konu hakkında yapılan bir münazara etkinliğine
izleyici olarak katılınız. Tarafların savundukları konuya dair
delillerini neye/kime/nereye dayandırdıklarını değerlendiriniz.
Ayrıca konularını ispat etmek açısından hangi
konuşmacının/tarafın daha etkili olduğunu saptamaya
çalışınız. Beden dillerini ve sözcükleri kullanış biçimlerini
gözlemleyiniz. Tarafların söz aldığı esnada; dinleyicilerin hangi
ifadelerden daha çok etkilendiklerini ve dikkat kesildiklerini
anlamaya çalışınız.

Forum; bir mesele üzerinde, kişilerin düşüncelerini tartışma ortamı


oluşturularak bildirmesi ve konunun çözülme ulaştırılması için yapılan hazırlıklı
konuşma türüdür. Forumun amacı, konunun tartışılarak çözüme kavuşturulmasını
sağlamaktır. Forumda dinleyiciler de konunun çözümü için aktif bir şekilde
fikirlerini belirtebilir, söz alabilir ve tartışmaya dâhil olabilirler (Topçuoğlu ve
Özden, 2012). Konunun ve sorunun özelliğine göre forumdaki konuşmacı sayısı 5‐7
arasında değişiklik gösterebilir. Forum, grup başkanı olarak nitelenen bir kişi
tarafından yönetilir. Forumda topluluğun her üyesi, konuşmak ve görüşlerini
bildirmek açısından eşit haklara sahiptir. Forumun sonunda, tartışma konusu olan
problemin çözümünde ulaşılacak ortak noktanın belirlenmesi amaçlanmaktadır.
Dolayısıyla başkanın hem konuşmacıları hem de dinleyicileri yönetmesi güçtür. Bu
bakımdan forum başkanının yönetmede ve konuşmada yetenekli ve birleştirici
olması gerekmektedir (Özdemir, 2000; Ünalan, 2007).

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 18


İyi Bir Konuşmacıda Bulunması Gereken Özellikler

Tablo 10.1. Hazırlıklı Konuşma Türleri (Topçuoğlu ve Özden, 2012)


AÇIK
KONFERANS PANEL SEMPOZYUM MÜNAZARA FORUM
OTURUM
Dinleyici var. Dinleyici var. Dinleyici var. Dinleyici var. Dinleyici var. Dinleyici var.
Üç ya da altı En az üçer Üç veya daha
Bir konuşmacı Üç ya da altı Üç ya da altı
konuşmacı kişiden oluşan fazla
var. konuşmacı var. konuşmacı var.
var. iki grup var. konuşmacı var.
Başkan yok.
Sadece
İki grubun da
konuşmacıyı Başkan
Başkan var. Başkan var. birer başkanı Başkan var.
dinleyiciye (Yönetici var.)
var.
takdim eden
bir sunucu var.
Öğretici Öğretici Öğretici Öğretici ‐‐‐‐‐‐‐‐‐‐ ‐‐‐‐‐‐‐‐‐‐
Konuşmacılar
Karşı grubun
Konuşmacılar soru sorup
soruları yoktur.
birbirine soru tartışma
Konferans Ama iddiaları
sorabilir. Ayrıca yapabildikleri
bittiğinde soru ‐‐‐‐‐‐‐‐‐‐ ‐‐‐‐‐‐‐‐‐‐ vardır. Grupların
dinleyiciler de gibi dinleyiciler
sorulabilir. başkanları
konuşmacılara de soru sorup
iddialara yanıt
soru sorabilir. tartışmaya
verirler
katılabilirler.
Sade dil
kullanılır ve İkna edici bir
Sohbet havası Sohbet havası
çarpıcı ‐‐‐‐‐‐‐‐‐‐ üslup ve çarpıcı ‐‐‐‐‐‐‐‐‐‐
vardır. vardır.
örnekleri örnekler vardır.
vardır.
Tartışma var,
Tartışma var ve
ancak
dinleyici de
Tartışma yok. tartışmaya Tartışma yok. ‐‐‐‐‐‐‐‐‐‐ ‐‐‐‐‐‐‐‐‐‐
tartışmaya
dinleyici
katılır.
karışmaz.
Sonuca Sonuca
Bir sonuca Bir sonuca
varılmaz, bilgi varılmaz, bilgi ‐‐‐‐‐‐‐‐‐‐ ‐‐‐‐‐‐‐‐‐‐
varılmaz. varılır.
verilir. verilir.
Panel bitince Başkan Başkan forum
başkan konuyu Grup başkanları sırasında tespit
Başkan kısa bir
konuşmaları özetler ve konuşmacıların edilenlerden
özet ile
‐‐‐‐‐‐‐‐‐‐ özetler ve söylenenler ardından bazılarını
sempozyumu
kendi arasında söylenenleri tekrarlayarak
kapatır.
görüşlerini bağlantı özetler. forumu
ifade eder. kurar. kapatır.
Konu uzmanlık Konular Uzmanlık Toplumu Konu, olumlu ve Toplumu
isteyen herkesi isteyen ilgilendiren olumsuz tezin ilgilendiren
alanlardan ilgilendirecek konulardan konulardan savunulabileceği konulardan
seçilir. şekilde seçilir. seçilir. seçilir. şekilde seçilir. seçilir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 19


İyi Bir Konuşmacıda Bulunması Gereken Özellikler

•Sosyal bir varlık olması nedeniyle insan, hayatı boyunca hitap ettiği kişi sayısı
az veya çok olsa da mutlaka bir topluluk karşısında konuşma ihtiyacı duyar.
Bununla beraber insanın düşünme gücü ve düşündüklerini ifade etme
becerisi, onu evrendeki diğer varlıklardan farklı kılan en önemli
özelliklerdendir. Dolayısıyla insanın sosyal bir varlık olması, bilme/öğrenme
nedeniyle zihinsel ve duygusal birikimlerini aktarmak istemesi ve gerek
bilimsel gerek toplumsal görevleri açısından topluluk karşısına geçmesi, onu
Özet
iyi bir konuşma becerisi elde etmeye ve bu becerisini geliştirmeye
yönlendirmektedir.
•KONUŞMA KAVRAMI
Herhangi bir toplumda yaşayan insanın duygu ve bilgi aktarım sürecini
niteleyen iletişimin gerçekleşmesi için en çok ihtiyaç duyulan beceri
konuşmadır. Konuşmaya yönelik olarak bilim dünyasında farklı tanımlar
yapılmıştır. Konuşma; “insanı diğer varlıklardan ayırarak duygu, düşünce,
tasarım ve isteklerin zihinde belirip söylenmesiyle tamamlanan bir süreç”
olarak tanımlanır.
•İYİ BİR KONUŞMANIN ÖZELLİKLERİ
İstatistiksel Bilgiler: Konuşmada üzerinde durulacak konu ile ilgili net
verilere, bilgilere, rakamlara, tablolara ulaşılması ve bunların kullanılması
önemlidir.
Örneklemeler: Konuşmacının konuya ilişkin vereceği örnekler özellikle de
yaşanmış örnekler konuşmaya ilgiyi çekmekle beraber inandırıcılık açısından
da olumlu katkı sağlar.
Kıyaslamalar‐Öngörüler: Konuşmaya canlılık katması açısından hayatın
içinden yapılacak karşılaştırmaların kullanılması önemlidir.
Dinleyicilerle Saniyelik Diyaloglar: Konunun genel gidişatının bozulmamasına
dikkat ederek dinleyicilerle kısa süreli diyaloglar ilgiyi
konuşmaya/konuşmacıya çeker.
Düşünce Fatihlerini Konuşmaya Ortak Etmek: Konuşmada topluma örnek
olmuş ve iyi olarak bilinen ve tanınan insanların güzel sözlerine, hayat
tecrübelerine ve yaşam öykülerine yer vermektir.
•İYİ BİR KONUŞMACININ ÖZELLİKLERİ
İyi bir konuşma yapılabilmesi için geçerli olan bütün özellikler, iyi bir
konuşmacıda bulunması gereken özelliklerdir. Bu özelliklere ek olarak iyi bir
konuşmacıda; plan yapma, konuşma yapacağı konuya hâkimiyetinin olma,
dinleyici kitlesini tanıma, dikkatli bir gözlemci olma, kendisine verilen
konuşma süresini etkin ve verimli kullanma, heyecanını kontrol altında
tutabilme, sesinin sınırlarının farkında olma, Türkçeye hâkim olma, eleştiriye
açık olma, beden dilini iyi kullanma, üslubunu doğru bir şekilde kullanma,
sağlam bir karaktere ve kişiliğe sahip olma ve görgü kurallarına dikkat etme
gibi niteliklerin bulunması gerekmektedir.
•İYİ BİR KONUŞMA İÇİN YAPILMASI GEREKENLER
Konuşmaya başlarken; Coşku verici birkaç sözle başlamak, önce ortamı
hazırlamak, daha önce tanışıyormuş havası içinde olmak, şaka ve espriden
kaçınmamak, konuya geçildiği anda konunun ne olduğunu belirtmek, neden
konuşmak durumunda/zorunda olduğunu ifade etmek.
Konuşma sırasında; Tebessüm etmek ve küçük bir espri nitelikli jestle
kürsüye çıkmak, kürsüde ayakta duruş pozisyonunuza dikkat etmek, ağzınızın
kuruluğuna yol açacak durumlara dikkat etmek, konuşmaya başladığınızda
kürsü korkusu diye bir durumun varlığını aklınıza getirmemek, konuyu daha
iyi açıklanması için yazı tahtasına kategorisel yazımlar veya çizimler yapmak.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 20


İyi Bir Konuşmacıda Bulunması Gereken Özellikler

•Konuşma sırasında (devamı); bir sonraki cümleyi unuttuğunuzda tekrardan


kaçınmamak, hızlı konuşmamak, terleme olursa kâğıt mendil kullanmamak
bunun yerine kendi mendilinizi kullanmak, el ve ayaklar titriyorsa
dinleyicilere el hareketli konuşma tarzını seçmek, heyecanı ve kalp atışını
bastırmak için duygusal bir havaya girmek, öksürme ve aksırma hissi gelirse
Özet (devamı)
ve mikrofon varsa dikkatli olmak.
•Konuşma bitirilirken; Konuşmayı aniden sona erdirmemek, konuşmanın
bitirileceği zamanı belli etmemek, iki defa bitirmemek, konuşma biter bitmez
hızlı bir şekilde kürsüden kaçmamak.
Konuşmayı bitirmek için kullanılabilecek teknikler ise şunlardır: Özetleyerek
bitirmek, his ve heyecanlara hitap ederek bitirmek, geleceği
canlandırarak/hayal ettirerek bitirmek, dinleyicilerden aktarılan fikri
benimsemelerini isteyerek bitirmek, tarihsel veya yaşanılan büyük bir
olaydan bahsederek bitirmek, akademik konuları ilgi çekici hale getirerek
bitirmek, net ve gerçekçi ifadelerle bitirmek, objektifliği koruyarak bitirmek,
konuşmayı kendinizle bağlantı kurarak bitirmek, retorik bir soruyla bitirmek,
fıkra, şiir, çıkarım veya mizahla bitirmek.
•KONUŞMA TÜRLERİ
Konuşmalar, yapılışlarına ve yapılarına göre hazırlıklı konuşmalar ve
hazırlıksız konuşmalar olmak üzere iki başlıkta toplanır.
Hazırlıksız konuşmalar; yeri ve zamanı önceden belirlenmemiş olan, şartlar
gereği aniden yapılan ve hayatın bir parçası olan günlük olağan
konuşmalardır.
Hazırlıklı konuşmalar; topluluk karşısında yapılan, yeri ve zamanı önceden
belirli olan planlı konuşmalardır.
•Tek bir kişi tarafından yapılan hazırlıklı konuşma türleri:
Konferans; herhangi bir bilim/sanat konusunda, bilim adamı, yazar, düşünür,
sanatçı veya o konu hakkında derin bilgiye ve görüşe sahip olan kimselerin,
özel olarak düzenlenen toplantılarda, dinleyicilerine karşı düşüncelerini,
bilgilerini açıklamak ve öğretmek amacıyla yaptıkları konuşmalardır.
Nutuk; dinleyicilere belli bir düşünceyi iletmek, bir ülküyü aşılamak ve
bunları yaparken de halkı, dinleyiciyi coşturmak amacını güden
konuşmalardır.
Demeç; herhangi bir sorunla alakalı olarak, ilgili yetkilinin yayın organlarına
açıklama yapmasıdır.
•İki veya daha fazla kişi tarafından yapılan hazırlıklı konuşma türleri:
Panel; küçük bir tartışmacı grubun izleyiciler önünde belli bir konuya dair
görüş ve düşüncelerini ortaya koydukları ve bir başkanın yönetiminde
yapılan grup tartışmasıdır.
Sempozyum; bilimsel, sanatsal ve düşünsel ağırlığı olan bir konunun çeşitli
yönlerinin, aynı oturumda alanlarında uzman olan farklı konuşmacılar
tarafından sırayla ortaya konulduğu, tartışmalı toplu konuşmalardır.
Açık oturum; belli bir konunun bir başkan yönetiminde değişik görüşlere
sahip 3‐5 kişiden oluşan bir konuşmacı grubu tarafından dinleyiciler
karşısında tartışılmasıdır.
Münazara; herhangi bir konunun önceden belirlenip zıt yönleriyle jüri ve
dinleyiciler önünde ele alınarak grup halinde tartışılmasıdır.
Forum; Bir mesele üzerinde kişilerin düşüncelerini tartışma ortamı
oluşturularak bildirmesi ve konunun çözülme ulaştırılması için yapılan
hazırlıklı konuşma türüdür.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 21


İyi Bir Konuşmacıda Bulunması Gereken Özellikler

DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Herhangi bir sorunla alakalı olarak, ilgili yetkilinin yayın organlarına yaptığı
açıklama aşağıdakilerden hangisidir?
a) Konferans
b) Demeç
c) Nutuk
d) Forum
e) Panel

2. İnsanı diğer varlıklardan ayırarak duygu, düşünce, tasarım ve isteklerin


zihninde belirip söylenmesiyle tamamlanan süreç, aşağıdaki kavramlardan
hangisiyle tanımlanmaktadır?
a) Düşünme
b) Görme
c) Dinleme
d) Konuşma
e) İşitme

3. Aşağıdakilerden hangisi iyi bir konuşmacının özelliklerinden değildir?


a) Görgü kurallarına dikkat eder.
b) Heyecanını kontrol edebilir.
c) Dikkatli bir gözlemcidir.
d) Süresini etkin ve verimli kullanır.
e) Mizah duygusundan yoksundur.

4. Bilgilendirme amacı taşıyan ve bir kişinin topluluk karşısında yaptığı


hazırlıklı konuşma türüne ne ad verilir?
a) Forum
b) Bilgi şöleni
c) Konferans
d) Nutuk
e) Münazara

5. Aşağıdakilerden hangisi hazırlıksız konuşma türlerinden biridir?


a) Konferans
b) Söyleşi‐sohbet
c) Nutuk
d) Sempozyum
e) Münazara

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 22


İyi Bir Konuşmacıda Bulunması Gereken Özellikler

6. Aşağıdakilerden hangisi konuşma bitirilirken dikkat edilecek hususlardan


biri değildir?
a) İki defa bitirmemek
b) Nihayetlendirmeden bitirmemek
c) Kürsüden kaçmamak
d) Konuşma öncesi ortamı hazırlamak
e) Bitireceğini belli etmemek

7. “Herhangi bir konunun önceden belirlenip zıt yönleriyle jüri ve dinleyiciler


önünde ele alınarak grup hâlinde tartışılması” olarak ifade edilen konuşma
türü aşağıdakilerden hangisidir?
a) Söyleşi
b) Münazara
c) Demeç
d) Konferans
e) Bilgi şöleni

8. Bir mesele üzerinde kişilerin düşüncelerini tartışma ortamı oluşturularak


bildirmesi ve konunun çözülme ulaştırılması için yapılan hazırlıklı konuşma
türüne ne ad verilir?
a) Konferans
b) Forum
c) Sempozyum
d) Nutuk
e) Söyleşi‐sohbet

9. Yapılışlarına ve yapılarına göre değerlendirildiğinde, topluluk karşısında


yapılan, yeri ve zamanı önceden belirli olan planlı konuşmalar hangi başlık
altında ele alınmaktadır?
a) Eleştirel konuşmalar
b) Sezgisel konuşmalar
c) Duygusal konuşmalar
d) Hazırlıklı konuşmalar
e) Hazırlıksız konuşmalar

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 23


İyi Bir Konuşmacıda Bulunması Gereken Özellikler

10. Aşağıdakilerden hangisi, konuşmanın temel ögelerinden olan düşüncenin


fatihlerini konuşmaya ortak etmeyi ifade eder?
a) Konu ile alakalı istatistiksel bilgiler vermek
b) Yaşanmış olaylardan örnekler vermek
c) Hayatın içinden karşılaştırmalar yapmak
d) Konu gidişatını bozmadan dinleyici ile konuşmak
e) Topluma örnek olmuş bireylerin sözlerine yer vermek

Cevap Anahtarı

1.b, 2.d, 3.e, 4.c, 5.b, 6.d, 7.b, 8.b, 9.d, 10.e

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 24


İyi Bir Konuşmacıda Bulunması Gereken Özellikler

YARARLANILAN KAYNAKLAR
Akkaya, A. (2011). İlköğretim 8. Sınıf Öğrencilerinin Konuşma Kavramına İlişkin
Algıları. Adıyaman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 4(7), 1‐9.
Akkaya, A. (2012). Öğretmen Adaylarının Konuşma Sorunlarına İlişkin Görüşleri.
Mustafa Kemal Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 9(20), 405‐420.
Boylu, E., Çangal, Ö. (2015). Yabancı Dil Olarak Türkçe Öğrenen Bosna‐Hersekli
Öğrencilerin Konuşma Kaygılarının Çeşitli Değişkenler Açısından
İncelenmesi. Uluslararası Türkçe Edebiyat Kültür Eğitim Dergisi, 4(1), 349‐
368.
Işık, M. (2013). Sizinle İletişebilir miyiz?, 8. Baskı, Konya: Eğitim.
Muallimoğlu, N. (2005). Bütün Yönleri ile Hitabet‐Konuşma Sanatı, 7. Baskı,
İstanbul: Avcıol.
Özdem, Y. (2003). Konuşma Sanatı‐Diksiyon, İstanbul: Kariyer.
Özdemir, E. (2000). Güzel ve Etkili Konuşma Sanatı, 6. Baskı, İstanbul: Remzi.
Reca, Ö. F. (2006). Hitabet Sanatı, İstanbul: Akis Kitap.
Selçuk, A. (2015). Diksiyon ve Hitabet, Ankara: Altın Anahtar.
TDK, (2019). Güncel Türkçe Sözlük, http://sozluk.gov.tr, (Erişim Tarihi:
07.06.2019).
Tekinalp, Ş. (2007). Güzel Konuşma Bir Markadır, İstanbul: Beta.
Temizyürek, F. (2007). İlköğretim İkinci Kademede Konuşma Becerisinin
Geliştirilmesi. Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Dergisi, 40(2),
113‐131.
Topçuoğlu, F, Özden, M. (2012). Diksiyon ve Konuşma Eğitimi, Ankara: Pegem.
Tunalı, M. (2007). Başarılı ve Güzel Konuşma Sanatı, İstanbul: Yakamoz.
Ünalan, Ş. (2007). Sözlü Anlatım, 2. Baskı, Ankara: Nobel.
Vural, B. (2005). Doğru ve Güzel Konuşma, İstanbul: Hayat.
Yaman, E. (2004). Doğru Güzel ve Etkili Konuşma Sanatı‐Sözlü Anlatım, 3. Baskı,
Ankara: Gazi.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 25


HİTABETİN KULLANILDIĞI
ALANLAR

• Konuşma, Hitabet ve Hatipler


İÇİNDEKİLER

• Hitabet Alanları
• Akademik (İlmî) Hitabet
SÖZLÜ İLETİŞİM VE
• Siyasi Hitabet HİTABET
• Hukuki Hitabet Dr. Öğr. Üyesi
• Askerî Hitabet
• Dinî Hitabet Ahmet Sait ÖZKUL
• Liderlikte İletişim ve Hitabet
• Günümüzde Hitabet

• Bu üniteyi çalıştıktan sonra;


• Hitabetin hangi alanlarda
HEDEFLER

kullanıldığını öğrenebilecek,
• Akademik, siyasi, hukuki, askerî ve
dinî hitabetin amaçlarını
açıklayabilecek ve bu alanlardaki
örnek konuşma metinleri hakkında
bilgi sahibi olacak,
• Liderlik uygulamalarında iletişim ve
hitabetin önemini kavrayabilecek,
• Günümüzde benimsenen hitabet
anlayışı hakkında fikir sahibi ÜNİTE
olabileceksiniz.

11
© Bu ünitenin tüm yayın hakları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi’ne aittir. Yazılı izin alınmadan
ünitenin tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, yayımı, çoğaltımı ve
dağıtımı yapılamaz.
Hitabetin Kullanıldığı Alanlar

Akademik (İlmî) Hitabet


HİTABETİN KULLANILDIĞI ALANLAR

KONUŞMA, HİTABET VE
Siyasi Hitabet
HATİPLER

HİTABET ALANLARI Hukuki Hitabet

LİDERLİKTE İLETİŞİM VE
Askerî Hitabet
HİTABET

GÜNÜMÜZDE HİTABET Dinî Hitabet

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 2


Hitabetin Kullanıldığı Alanlar

GİRİŞ
Güzel söz söyleme veya güzel konuşma sanatı olan hitabet, insanlığın en
eski devirlerinden beri önemini ve varlığını devam ettirmektedir. Hitabet; topluluk
karşısında bilgi vermek, öğütte bulunmak, onları bir fikre inandırmak veya ikna
etmek, kimi zaman heyecanlandırıp duygulandırmak, kimi zaman da harekete
geçmelerini sağlamak gibi amaçlarla yapılan etkili konuşmalardır. Bu heyecanlı ve
etkili konuşmaların her zaman kesin çizgilerle ayrılması mümkün olmasa da bu
konuşmalar içeriklerine göre; dinî, askerî, siyasi, hukuki, ilmî (akademik) ve resmî
veya hususi törenlerde yapılanlar şeklinde gruplara ayrılmaktadır (Uzun, 2000).
Genel olarak hitabetin veya adı geçen hitabet türlerinden herhangi birinin bir
toplumdaki varlığı ve gelişimi; o toplumun yönetim biçimi ve söz konusu
alanlardaki yaşayışıyla yakından ilgilidir (Serarslan, 2006). Dolayısıyla hitabetin
kullanıldığı alanların her toplumda farklı konularda ve seviyelerde etkili olduğu
söylenebilir. Bu noktada hitap edilen topluluğun genel özelliklerinin yanında,
Konuşmanın, güzel ve
etkili bir konuşmaya sosyolojik ve kültürel hassasiyetlerinin de dikkate alınmasıyla hitabetin daha
dönüşebilmesi; etkileyici bir şekle bürünebileceği ifade edilebilir.
öncelikle hangi temel Konuşma sadece belirli sözcükleri sesle ifade etmek değil, muhataplara
özellikleri taşıması
anlam aktarmaktır. İnsanın ruh hâli, güvenli veya güvensiz duruş, sağlıklı oluş,
gerektiğinin planlı bir
şekilde belirlenmesine cildin parıltısı, saçlar, giyilen elbise, ses tonu, beden hareketlerindeki doğallık,
bağlıdır. rahatlık, yapaylık, mimikler ve daha birçok şey sözcüklerle birlikte anlam aktarır
(Tekinalp, 2007). Konuşmanın, güzel ve etkili bir konuşmaya dönüşebilmesi;
öncelikle hangi temel özellikleri taşıması gerektiğinin planlı bir şekilde
belirlenmesine bağlıdır. Bununla beraber konuşmanın hangi alanda yapılacağı
(eğitim, sosyal çevre, aile, iş, din, kültür, gündelik yaşam, politika vb.) ve hangi
yaş/kültür/anlayış düzeyindeki dinleyicilere aktarılacağı dikkate alınmalıdır. Ayrıca
hatip, konuşmanın nasıl bir tarzla ve hangi bağlamda yapılması gerektiği
konusunda bilgili, istekli, tecrübeli ve bilinçli olmalıdır. Hedef kitlenin;
tutum/davranış değişikliğinin gerçekleştirilmesi ve ikna edilmesi amacı taşıyan her
etkili konuşma çabasının arka planında olması gereken bu kriterlerin, hitabetin
uygulandığı alanlarda da geçerli olduğu çıkarımı yapılabilir. Çünkü hitabetin
uygulandığı her alanda (akademik, siyasi, askerî, hukuki, dinî) hedef kitlenin bir
konu hakkında ikna edilmesini, düşünmesini veya bir konuyu öğrenmesini,
yorumlamasını, sorgulamasını sağlayan; bilgi, duygu ve anlam aktarımı söz
konusudur.
Bu ünitede ilk olarak; konuşma, hitabet ve ünlü hatiplerin insanlık
tarihindeki önemine değinilmektedir. Sonrasında hitabetin kullanıldığı alanların
geçmişten günümüze nasıl bir gelişme göstererek çeşitlendiği hakkında bilgi
verilmektedir. Daha sonra akademik (ilmî), askerî, hukuki, siyasi, dinî alanlarda
hitabet hakkında bilgiler sunulmakta ve örnekler aktarılmaktadır. Daha sonra ise
liderliğin iletişim ve hitabet boyutunun; genel anlamda, iş dünyasında ve
uygulanabildiği diğer alanlardaki önemine değinilmektedir. Son olarak günümüzde
geçerli olan hitabet anlayışının nasıl olduğu ve bu konuda etkili olmak için hangi
ilkelerin dikkate alınması gerektiğine yönelik bilgilere yer verilmektedir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 3


Hitabetin Kullanıldığı Alanlar

KONUŞMA, HİTABET VE HATİPLER


İletişim biçimleri içinde önemli bir yer tutan konuşmanın, kişilik gelişimi ve
toplumsallaşmadaki rolü büyüktür. Bu nedenle konuşmanın; niteliği, zamanlaması,
etkinliği ve türü, kişiliğin gelişimi için son derece önemlidir. İletişim ve konuşma
eğitimi almanın önemi de bu noktadan kaynaklanmaktadır. Çünkü konuşmasının
güzel bir konuşmaya dönüşebilmesi için bireyin, güzel konuşma alanında doğuştan
yetenekli olsa dahi, bilgisini sürekli artırması ve uygulamayı ihmal etmemesi
gerekmektedir. Şüphesiz konuşma bir yetenek işidir fakat birey ne kadar yetenekli
olursa olsun; bilginin, eğitimle kazandırılacak olan gözlem yapma ve dinleme
yeteneğinin konuşmanın gelişimi üzerinde olumlu etkisi görmezden
gelinmemelidir. Güzel ve etkili konuşmak, öncelikle bilgi (araştırma, hazırlık,
uzmanlık, tecrübe, gözlem vb.) daha sonra ise uygulama (pratiklere odaklanma ve
alıştırmalar yapma) işidir. Örneğin; futbol, basketbol, tenis veya herhangi bir spor
dalının kuralları (bilgi) ve bu kuralların uygulama boyutlarının (pratik) olduğu gibi
güzel konuşmanın da belirli kuralları bulunmaktadır. Bunlar da her insan
tarafından öğrenilebilen ve öğrenilmesi gereken bilgi, birikim ve uygulamalardır
(Tekinalp, 2007). Etkili ve güzel konuşma; bireyde yetenek olsa dahi, bilgiye sahip
olmayı ve uygulama yapmayı gerektirir. Özellikle de birey hangi alanda (politika,
eğitim, din, iletişim, sosyal medya, yakın çevre, aile vs.) etkili bir birey olmak
Konuşma, insanlık niyetinde ise bu alanlara yönelik güzel konuşma sanatında, yani hitabette
tarihinin başlangıcından
kendisini geliştirmelidir.
günümüze, insanlığa
hizmet eden ve etmeye Konuşmak/güzel konuşmak konusunda kendisini geliştiren kişinin
devam eden bir düşünme/anlama potansiyelinin artması söz konusudur. Çünkü düşünce
faaliyettir. kapasitesi, iyi konuşan bireylerde daha çok gelişir. Hatta düşünce, konuşmanın ikiz
kardeşi olarak nitelenebilir; bir başka ifadeyle de kendi kendine konuşmadır.
İnsanlar öncelikle konuşmayı öğrenirler, daha sonra ise öğrendikleri konuşma
simgelerinin yardımıyla düşünmeyi öğrenirler. Dolayısıyla düşünmeyi öğrenmenin
yolu konuşmaktan geçer veya bir diğer ifadeyle; doğru düşünmenin yolunun doğru
konuşmaktan geçtiği söylenebilir. İnsan öğrendiği dil kalıpları içerisinde düşünür
ve konuşur. Dolayısıyla insanın beyninin gelişerek hem bireysel hem de sosyal
açıdan zihinsel aktivitesinin daha güçlü bir duruma gelebilmesinin konuşma ile
mümkün olduğu belirtilebilir (Tekinalp, 2007).
Konuşma, insanlık tarihinin başlangıcından günümüze, insanlığa hizmet
eden ve etmeye devam eden bir faaliyettir. Dilin dışa vurumu açısından bireyin en
önemli itici gücü konumundadır. Bu nedenle ikna edici ve etkileyici konuşma
becerisine sahip olan bireyler; siyasi, askerî, dinî vb. alanlarda kitleleri etkileme ve
yönlendirme gücünün farkına varabilen kişiler olma ayrıcalığına ulaşabilmişlerdir.
Hatta bu becerilerini bir sanata dönüştürebilmişlerdir. Retorik ya da belagat
olarak da ifade edilen ikna edici ve etkileyici konuşma sanatının etkisiyle konuşma,
önem derecesi açısından diğer dil becerileri arasında daha çok ön plana çıkan bir
yetkinlik hâline gelmiştir (Özkan ve Kınay, 2015).
İyi hatiplerin hedef kitlelerini etkileyebilmek için konuşmanın arka planında
olması gereken fiziksel, kültürel ve sosyolojik araçları doğru bir şekilde tespit

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 4


Hitabetin Kullanıldığı Alanlar

edebilen ve bunları etkin bir şekilde kullanabilen kimseler olduğu söylenebilir.


Konuştuklarında insanları etkileyen hatipler; sahneyi iyi kullanma, geniş bilgiye ve
kültüre sahip olma, konuştuğu dilin inceliklerine hâkimiyet, açık ve net konuşma,
konuştuğu topluluğun özelliklerini çok iyi bilme konularında donanımlı kimselerdir.
İnsanlığın varoluşundan bugüne varlığını sürdüren hitabet sanatında bu özelliklere
sahip olan birçok hatip tarihsel süreçte çeşitli toplumların ve medeniyetlerin
oluşumunda, gelişiminde ve varlıklarını sürdürmesinde önemli bir rol üstlenmiş ve
toplumları nezdinde adeta bir kahraman kimliği kazanmışlardır. Hatta tarihte
büyük hatiplerin daha çok, hitap ettikleri/yaşadıkları toplumların zor zamanlarında
ve sıkıntılı devirlerinde ortaya çıktıkları görülmektedir (Uzun, 2000).
Perikles, Çiçero, Hz. Musa (AS), Hz. İsa (AS), Hz. Muhammed (SAV), Sokrates,
Demosten, Napolyon, Hitler, Mussolini, Churchill, Roosevelt, Abraham Lincoln,
Benjamin Franklin, Nehruh, Martin Luther King ve John F. Kennedy, dünya
tarihinde hitabet alanında üne sahip olan hatiplerden bir kısmıdır. Türk tarihinde
hitabet alanında üne sahip olan bazı önemli hatipler arasında ise Bilge Kağan,
Kültigin, Alparslan, Fatih Sultan Mehmet, Mustafa Kemal Atatürk, Halide Edip
Adıvar, Mehmet Akif Ersoy ve Hamdullah Suphi Tanrıöver’in isimleri
“Söylenmeyen, zikredilmektedir (Yaman, 2004).
belletilmeyen bilgi;
yoksullara
harcanmayan, kimseye
faydası dokunmayan
defineye benzer.”
Hz. Muhammed (SAV)
Örnek

•“Bir fıçının çatlak olup olmadığı, nasıl ki çıkardığı sesten anlaşılırsa,


insanların da akıllı mı yoksa ahmak mı oldukları ağızlarından çıkan
kelimelerden anlaşılır.” Bu sözün sahibi olan kişi dünyanın gelmiş
geçmiş en önemli hatiplerinden biri olan Demosten’dir. Zayıf, utangaç,
sesi cılız ve gövdesi küçük ve konuşmayı beceremeyen ve kekeme olan
Demosten’in, hatip olmak şöyle dursun normal konuşabileceğine dahi
inancı yoktu. Fakat bir gün etkili bir hatip olmaya karar verdi. Evinden
dışarı çıkmamak için saçlarının yarısını kazıttı, taşların arasında
mağaraya benzer bir yer kazarak konuşmasını, duruşunu ve beden dilini
geliştirmeye çalıştı. Hitabetin inceliklerini öğrendi ve uygulamalar
yaparak bugün dahi ismi anılan değerli bir hatip oldu. Demosten’in
öyküsü, hitabet alanında etkili olmak için doğuştan sahip olunan
yetenekler kadar; bitmek bilmeyen gayretin, azimle çalışmanın ve
gerekli alıştırmaları yapmanın önemini göstermesi açısından değerli bir
ilham kaynağıdır.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 5


Hitabetin Kullanıldığı Alanlar

HİTABET ALANLARI
Eski Yunanlılar hitabeti zaman kavramını esas alarak; hazır zaman, istikbal
ve mazi şeklinde üç bölüme ayırmışlardır. Birincisiyle şu anki zaman
belirtilmektedir. Bu hitabet, övme ve isteklendirme veya eleştirmeye yönelik fikir
verme/alma süreçlerinde gerçekleşir. Törenlerde hatiplerin övmek ve yermek
adına gerçekleştirdikleri bu tür konuşmalar, dinleyiciyi ve zamanı ele alarak o anda
gerçekleşmesi açısından Aristo’nun bahsettiği hitabet türleri arasındaki hazır
zamana yönelik olan hitabet dâhilinde değerlendirilebilir. İkincisiyle gelecek zaman
belirtilmektedir. Bu hitabet; insanların ileride fayda görüp zarar görmemeleri için,
milleti savaşa ya da barışa isteklendirmek için ve toplum düzeninin sağlanması
amacıyla kanunları yapmak için halkı yönlendirmek/gayrete getirmek için yapılan
konuşmalardır. Aristo tarafından tanımlanan siyasi hitabet de gelecekle ilgili olan
Eski Yunanlılar hitabeti hitabeti göstermektedir. Üçüncüsüyle geçmişle ilgili olan hitabet ifade
zaman kavramını esas edilmektedir. Mahkemede sanık masumların suçsuzluklarını savundukları veya
alarak; hazır zaman,
hâkimlerin görülen davaya dair yaptıkları karar konuşmalarıdır. Aristo tarafından;
istikbal ve mazi şeklinde
üç bölüme geçmişte kalmış meseleler ve dava konuları ile ilgili olması nedeniyle adli hitabet,
ayırmışlardır. geçmişe yönelik hitabet sınıfında değerlendirmektedir. Özetle Aristo, dinleyici ve
zaman kavramlarını dikkate alarak; siyasi, adli ve törenlerle ilgili olmak üzere
hitabeti üç başlıkta değerlendirmektedir. Demosten, Çiçero ve Perikles, Aristo’nun
belirttiği hitabet türlerinde ünlü olan isimlerdendir. Aristo’nun sınıflandırmasında
dinî hitabet bulunmamaktadır. Bunun sebebinin Aristo’nun yaşadığı asırda,
sosyokültürel şartlardan ve inanca yönelik kavramların görece daha az
kullanılmasından kaynaklı olduğu söylenebilir. Sonradan sivil, siyasi ve dinî hayat
tarzının gelişmesi, hitabetin çeşitleri üzerinde değişikliğe gidilmesini gerektirmiştir.
Başka bir ifade ile hitabet türleri sonradan ilmî, siyasi, adli, askerî ve dinî alanlar
olarak tanımlanmıştır (Başçı, 2019).
İnsanları yönlendirmesi açısından etkili konuşmaların değeri büyüktür. Etkili
konuşmalar; kaybedilen bir davanın kazanılmasını, sönmüş heyecanların
diriltilmesini, mağlup olmuş orduların zafere ulaşmasını, halk topluluklarına
fikirlerin ve ideallerin aşılanmasını sağlar. Ayrıca “Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır”
atasözünden anlaşılacağı üzere, toplumsal düzlemde de güzel konuşmaların
etkisini ifade eden sözler dikkat çekicidir. Güzel konuşma sanatı olan hitabetin;
nutuk, konferans, münazara, açık oturum, panel, sempozyum, forum, hutbe, vaaz
ve benzeri şekilleri bulunmaktadır. Hitabet türleri ise dinî, askerî, siyasi, hukuki ve
akademik/ilmî hitabet olmak üzere beş başlıkta ele alınmaktadır (Serarslan, 2006).

Akademik (İlmî) Hitabet


Bilim adamlarının yaptıkları konuşmalar akademik (ilmî) hitabet olarak
tanımlanmaktadır (Yaman, 2004). Farklı bilim dallarında uzman olan kişilerin,
üniversitelerde, bilimsel toplantılarda, bilimsel ödül törenlerinde, sempozyum
açılışlarında yaptıkları konuşmalar akademik hitabetin farklı versiyonları olarak
değerlendirilebilir (Selçuk, 2015). Bunun yanında bilimsel olarak belli bir konu
üzerinde uzman olan kişilerin yaptığı konuşmalar da akademik hitabettir. Örneğin;
üzerinde fikir yürütülmesi gereken bir konuyu açıklama, bir tezin savunulması,

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 6


Hitabetin Kullanıldığı Alanlar

akademisyenlerin araştırmaları hakkındaki konuşmaları aracılığıyla toplumun


aydınlatılması, akademik hitabetin konuları arasında yer almaktadır. Özellikle
üniversite derslerinde, bilimsel konferanslar vb. akademik konuşmalarda heyecanlı
bir söyleyişten ziyade bilimsel bir dil ve dinleyicileri ikna edici bir hitap şekli
kullanılır (Başçı, 2019). Netice olarak gerek bilimsel toplantılarda gerekse bilim
Bilim adamlarının adamlarını dinlemek için toplanan kültürlü insanların huzurunda söylenilen sözler
yaptıkları konuşmalar vasıtasıyla ortaya çıkan akademik hitabetle; ilmin farklı alanlarında
akademik (ilmî) hitabet yetişmiş/yükselmiş seçkin insanlar, dinleyenlerine bilgi ve tecrübelerini aktarırlar
olarak
(Serarslan, 2006).
tanımlanmaktadır.
Akademik hitabetin bir başka şeklinin de üniversitelerin herhangi bir eğitim‐
öğretim yılı başlangıcında, alanında uzman olan bir bilim insanının, üniversite
eğitmen, öğrenci ve mensuplarının olduğu bir ortamda gerçekleştirdiği “ilk ders”
olarak nitelenen konuşması olduğu söylenebilir. İlk ders etkinliklerinde alanında
uzman bilim insanları belirli bir tema ekseninde bilgi ve tecrübelerini katılımcılara
aktarmaktadırlar.
Bireysel Etkinlik

• 31 Ekim 2018 tarihinde Süleyman Demirel Üniversitesinde


Prof. Dr. İlber Ortaylı tarafından “9. Cumhurbaşkanı
Süleyman Demirel ve Demokrasi” başlığıyla verilen "ilk
ders" videosunu internet kaynakları üzerinden izleyiniz.

Siyasi Hitabet
Siyaset adamlarının yaptığı konuşmalar, siyasi hitabet olarak
tanımlanmaktadır (Yaman, 2004). Millet meclislerinde, mitinglerde, gösterilerde
ve seçim meydanlarında yapılan siyasi konuşmalar bu türdendir (Selçuk, 2015).
Parlamentoya dayalı yönetim biçimlerinde politikacı veya milletvekillerinin,
siyasete dair konuşmaları olan siyasi hitabet; genellikle ya politika hususunda halkı
aydınlatma ya da vatandaşın oylarını kazanmak amacıyla yapılır. Bir başka ifadeyle
bu konuşmalar, siyasi amaç ve düşüncelerin veya bu konudaki programların geniş
halk kitlelerine iletilmesi için yapılan hitabelerdir. Siyasi hitabetlerde anlaşılırlığın
sağlanabilmesi için açık ve sade bir üslup kullanılır (Başçı, 2019).
Siyasi hitabet kapsamında yapılan konuşmalar, demokratik yönetim
tarzlarının olduğu ülkelerde daha çok görülür. Bu noktada Türk hitabetinin siyasi
alandaki örnekleri, meşrutiyet tarzı yönetim uygulamalarının toplumumuzda
uygulanmaya başladığı Tanzimat sonrası yıllarda görülmektedir (Serarslan, 2006).
Bu bağlamda ülkemizde özellikle Cumhuriyet’e geçildikten sonra siyasi hitabetin
uygulanışı noktasında siyaset adamlarının gerek seçim konuşmaları gerekse meclis
konuşmalarının artış gösterdiği ve gelişme sağladığı söylenebilir. Hatta günümüzde
hem ülkemizde hem de dünyada, siyasi hitabetin yapıldığı mecralar açısından
siyaset adamlarının, topluluklara ulaştıkları meydanlar veya millet meclisi yanında;

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 7


Hitabetin Kullanıldığı Alanlar

radyo, televizyon ve özellikle sosyal medya üzerinden canlı yayın vasıtasıyla hedef
kitlelere seslenebilmeleri söz konusudur.
Bunun yanında siyasi hitabete yakın bir kavram olan diplomatik hitabete
değinmek yerinde olacaktır. Literatürde uluslararası ilişkilerde diplomatik nezaketi
gösteren kurallar çerçevesindeki hitaplar, diplomatik hitabet olarak
değerlendirilmektedir. Bu hitabetler, dış işleri bakanlığına mensup diplomatik
görevliler tarafından yapılır. Devlet adamlarının ve hükûmeti temsil eden
yetkililerin havaalanları vb. yerlerdeki demeçleri ve basın toplantıları, ülkelere
gelen heyetleri karşılama ve uğurlamada yapılan konuşmalar, siyasi veya
diplomatik hitabete örnek olarak verilebilir. Diplomatik hitabetlerde devletlerin
birbirleriyle olan ilişkilerine ve ülkelerin çıkarları gözetilerek, çok yönlü olan hassas
dengeleri hesaplayarak özenle seçilen ve yoruma uygun olan ifadeler kullanılır.
Diplomatik hitabet, ayrı bir tür olarak ele alınsa da aslında bu hitabetin içeriği,
Siyasi hitabetlerde
anlaşılırlığın siyasi hitabete daha yakındır. Bu açıdan diplomatik hitabet, siyasi hitabetin bir
sağlanabilmesi için açık türü veya şubesi olarak kabul edilmektedir. İkisi arasındaki fark ise diplomatik
ve sade bir üslup hitabetin çoğunlukla dış siyasete yönelik konularla ilişkili olarak devletin resmî
kullanılır. görevleri kapsamında yapılması, siyasi hitabetin de daha genel ve her türlü siyasi
konuları kapsayıcı olmasıdır (Başçı, 2019).
Bireysel Etkinlik

• Türk tarihi açısından önemli bir siyasi hitabet örneği olan,


Atatürk’ün Onuncu Yıl Nutku’nu yüksek sesli ve vurgulu bir
şekilde okuyunuz. Daha sonra, ulaşabildiğiniz internet
kaynaklarından ses veya video kaydını bularak Onuncu Yıl
Nutku'nu Atatürk'ün kendi sesinden dinleyiniz/izleyiniz.

Hukuki Hitabet
Mahkemelerde avukatlar tarafından yapılan konuşmalar olarak nitelenen
hukuki hitabet (Yaman, 2004); bir başka ifadeyle mahkemelerde görülmekte olan
davalarla ilgili savcıların iddianamelerine yönelik, avukatların savunma amacıyla
yaptıkları konuşmalar olarak da ifade edilmektedir (Selçuk, 2015).
Hukuki hitabetin ortaya çıkışı, insanların toplumsal düzeni inşa etme
ihtiyacından kaynaklanmaktadır. İnsanlar, yaratılışlarının gereği olarak sosyal bir
hayata ihtiyaç duyarlar. Sosyal hayatın ideal açıdan tanımlanabilmesi için de hukuk
kuralları olmak zorundadır. Nitekim herhangi bir yerde insan topluluğu varsa
mutlaka orada hukuk ilişkilerinin olması söz konusudur. Hitabetin hukuki açıdan
oynadığı rolün önemi, özellikle adaletin gerçekleşebilmesi için mahkemelerde
yapılan savunmalar esnasında ortaya çıkar. Dolayısıyla hukuki hitabetin temelini
hukuk ile ilgili konuşmalar oluşturur. Savcılar tarafından hazırlanan iddianameler,
avukatlar veya sanıkların savunmaları ve muhakeme kararnameleri hukuki
hitabete örnek olarak verilebilir. Kanunlar tarafından tanınan imkânlar

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 8


Hitabetin Kullanıldığı Alanlar

kapsamında, haksızlığa uğrayan masum ve mazlumları savunmak amacıyla


mahkemelerde yapılan bu tarz konuşmalar, hukuki hitabet olarak nitelenmektedir
(Başçı, 2019).

•Hukuki Hitabet Örneği: Sokrates’in Savunmasından Bir Kesit


Örnek

•"Atinalılar, çok geçmeyecek, bilge insan Sokrat’ı ölüme mahkûm


ettiğiniz için bu şehri lekelemek isteyenlerin lanetine maruz kalacaksı‐
nız. Atinalılar, belki cezalandırılmamı önlemek ve sizleri ikna etmek için
söylemem gerekenlerin hiçbirini söylemediğim için mahkûm edildiğimi
düşünüyorsunuz. Hiç de değil: Ben, kendimi savunacak tarzda
konuşmadığım için değil, cezalandırılmak istendiğim için cezalandı‐
Hukuki hitabetin ortaya rıldım; sizlerin işitmekten hoşlanacağınız şeyleri söylemediğim, pişman
çıkışı, insanların olduğumu söyleyerek ve ağlayıp sızlayarak diğerlerinden işitmeye alışık
olduğunuz tarzda, kendi şeref ve haysiyetimle bağdaşamayacak şeyler
toplumsal düzeni inşa
söylemediğim için cezalandırıldım. Tehlikeden kaçınmak için hür bir
etme ihtiyacından insana yaraşmayacak herhangi bir şeyi yapmayı aklımdan
kaynaklanmaktadır. geçirmediğim gibi, kendimi, böyle savunduğum için de pişman değilim;
o şekilde yaşamaktansa, böyle savunduğum için ölmeyi çok daha
tercih ederim. Ölümden kaçmak zor bir şey değil, zor olan şey doğru
bildiğin yoldan ayrılmamaktır. Artık ayrılmanın zamanı geldi, ben
öleceğim, sizler yaşayacaksınız. Ama hangimizin durumunun daha iyi
olacağını Tanrı'dan başkası bilemez.”

Askerî Hitabet
Kumandanların savaşa katılan askerlere yönelik yaptığı konuşmalara askerî
hitabet denir (Yaman, 2004). Askerî hitabet kapsamındaki konuşmalar gerek
kışlalarda gerekse savaşlarda askerleri cesaretlendirmek, onların duygularını
canlandırmak ve coşkularını artırmak amacıyla yapılır (Selçuk, 2015).
Askerî hitabette hatip kumandan, muhatap ise genellikle askerlerdir.
Bilindiği üzere hitabette; hatip ile muhatabın ortak bir ögede buluşmaları hitabetin
anlaşılır olmasının temel şartlarındandır. Düzgün bir konuşma yapmak ve dilin
etkili bir şekilde kullanılması da aynı şekilde hitabette önem arz etmektedir.
Bunlarla beraber belki de en önemli öge, hatibin görevi neyse onu yaparken
samimi olmasıdır. Ciddiyetsiz ve samimiyetsiz yapılan konuşmalar, etkili hitabet
kurallarına uyarak yapılsa da olumlu sonuç vermez ve bu konuşma da dinleyicisini
harekete geçirmez. Hitabetin önemli ilkelerinden ve hatta kural niteliğinde olan bu
temel ögelere uymanın gerekliliği, askerî hitabet için de geçerlidir. Çünkü askerî
hitabet kapsamındaki konuşmalar aynı zamanda askerlerin millî ve manevi
duygularını güçlendirmek için onları heyecanlandırarak gayrete getiren derli toplu,
kısa ve etkili konuşmalardır. Bu nedenle askerî hitabet türündeki konuşmalar; kısa
ve özlü olmalarının yanında askere kuvvet veren, moralini artıran ve cesaretle
savaşmaya sevk eden sözlerden meydana gelmelidir (Başçı, 2019).

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 9


Hitabetin Kullanıldığı Alanlar

Üstün yetenekli, kahraman ve nitelikli bir ordu yetiştirmek isteyen


kumandanların askerlerine cesaret ve iman gücü aşılamak amacıyla söyledikleri,
kısa, özlü ve etkili olan bu konuşmalar, özellikle savaş esnasında yapılırsa sözlü
hitabetin en güzel örneklerinden olurlar. Bu konuşmalarda işlenen temalar,
genellikle erlik ve kahramanlıktır. Bu temalar tam da ortamında söylendiği zaman,
gönüllerdeki etkisi çok yüksek düzeyde olur. Türklerin asker bir millet
olmalarından dolayı; tam metinleri yazılı ve orijinal olarak elimizde bulunmasa da
zengin bir askerî hitabet türünün varlığı tarihî kaynaklar tarafından
doğrulanmaktadır. Bir savaş öncesi Oğuzhan’ın, Şalon’da Atilla’nın, Malazgirt’te
Alparslan’ın, Niğbolu’da Yıldırım’ın, Çaldıran’da Yavuz Sultan Selim’in ve gerek
Çanakkale’de gerekse farklı cephelerde Mustafa Kemal Atatürk’ün konuşmaları
askerî hitabet türünün en güzel örneklerindendir (Serarslan, 2006).
Askerî hitabette hatip
kumandan, muhatap
ise genellikle
askerlerdir.

•Askerî Hitabet Örneği: Alparslan’ın Malazgirt'te Savaş Meydanında


Örnek

Yaptığı Konuşması
•“Ya Rabbi! Seni kendime vekil yapıyor, azametin karşısında yüzümü
yere sürüyor ve senin uğrunda savaşıyorum. Ya Rabbi! Niyetim halistir,
bana yardım et, sözlerimde hilaf varsa beni kahret. Ey Askerlerim! Eğer
şehit olursam bu beyaz elbise kefenim olsun. O zaman ruhum göklere
çıkacaktır. Benden sonra Melikşah’ı tahta çıkarınız ve ona bağlı kalınız.
Zaferi kazanırsak istikbal bizimdir. Biz ne kadar az olursak olalım, onlar
ne kadar çok olurlarsa olsunlar, bütün Müslümanların minberlerde
bizim için dua ettikleri şu saatte kendimi düşman üzerine atmak
istiyorum. Ya muzaffer olur, gayeme ulaşırım; ya şehit olarak cennete
giderim. Sizlerden beni takip etmeyi tercih edenler takip etsin. Ayrılmayı
tercih edenler gitsinler. Burada emreden sultan ve emredilen asker
yoktur. Zira bugün ancak ben de sizlerden biriyim, sizlerle birlikte
savaşan gaziyim. Beni takip edenler ve nefislerini Allah'a adayanlardan
şehit olanlar cennete, sağ kalanlar ise ganimete kavuşacaklardır. "26
Ağustos 1071”

Dinî Hitabet
Din görevlileri veya ilahiyat alanındaki uzmanlar tarafından mabet (cami) içi
ve mabet dışında dinî konuları, dinleyicilere ilan edip öğretmek ve uygulama
amacıyla yapılan konuşmalar, dinî hitabettir. Dinî hitabetin konusu genel olarak
dinî meselelerdir (Başçı, 2019). Bu konuşmaların odak noktası; insanlara
doğruluğu, iyi ve güzel özellikleri kazandırmaktır (Selçuk, 2015). Bireyin ve
toplumun huzur, sağlık ve esenliğini içeren her türlü konu dinî hitabete konu
olabilir. Dinî hitabetlerin tek ve değişmeyen konusu ise İslâm’dır (Başçı, 2019). Dinî
hitabet en eski hitabet türlerinden biridir ve birçok toplumda değer gören verilen
bir konuma sahiptir. Türk toplumunda da önemli bir yere sahip olan hutbenin
gerek Arapça gerekse Türkçe okunduğu dönemlerdeki tarihsel açıdan değerli ve
seçkin birçok örneğine rastlanmaktadır (Serarslan, 2006). Dinî hitabet, uygulama

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 10


Hitabetin Kullanıldığı Alanlar

alanı açısından mabet içi ve mabet dışı şeklinde iki grupta ele alınmaktadır. Vaaz
ve hutbe genellikle cami, mescit vb. ibadet mekânlarında yapılan mabet içi
hitabettir. Cami veya mescit haricinde uygulanan, geniş çaplı katılımların olduğu,
halkın tamamına açık veya özel mekânlarda sohbet şeklinde yapılan dinî
konuşmalar, medya aracılığıyla yapılan yayınlar vb. ise mabet dışı hitabettir (Başçı,
2019).
Dinî hitabetin en yaygın türü hutbedir. Hutbe, İslâm Peygamberi Hz.
Muhammed (SAV)’in Mekke’den Medine’ye hicretiyle başlayan ve günümüzde de
uygulama olarak devam eden bir dinî hitabet türüdür. Genel bir tanıma göre
hutbe; önceliği cuma ve bayram namazlarında olmak üzere bazı ibadet ve
törenlerin yapılması esnasında topluluk karşısında icra edilen konuşma olarak
ifade edilmektedir (Başçı, 2019). Hutbenin amacı; insanları Allah’ın birliğine davet
etmek, İslam dininin emirlerini hatırlatmak ve nasihatlerle doğruluğa
yönlendirmektir. Bununla beraber insanlara takva ehli olmalarının, iyiliği emredip
kötülükten sakınmalarının ve dinin kurallarına sabretmelerinin gerekliliğini
bildirmektir. Hutbeler ayrıca dinî konularda ayrılığa düşen Müslümanları
bilgilendirmek ve bilinçlendirmek amacını taşır. Diğer bir ifadeyle dinî hitabet
kapsamındaki konuşmalarda; insanların dünyevi ve uhrevi açıdan hayatlarını İslâm
Hutbenin amacı;
dininin prensipleri doğrultusunda nasıl düzenlemeleri gerektiğinin metotları
insanları Allah’ın
birliğine davet etmek, anlatılır. Dinî hitabette hem bireyin hem de toplumun maddi ve manevi açıdan
İslam dininin emirlerini nitelikli olmaya yönlendirilmesi söz konusudur. Dinî hitabetin bu rolünün yanında
hatırlatmak ve dinî bilgiyi ve ahlaki geleneği nesilden nesle aktarılmasındaki rolü de önemlidir.
nasihatlerle doğruluğa Hutbede Allah (C.C.) övülür, O'nun birliği azamet ve yüceliği hatırlatılır, Hz.
yönlendirmektir. Muhammed (SAV)’in Allah'ın kulu ve elçisi olduğu söylenir. Müslümanlara,
kendilerini Allah'a yaklaştıracak ve O’nu (C.C.) razı edecek fiilleri yapmaları önerilir.
Hutbeyi dinleyenlere, Allah'ın (C.C.) rızasını ve cennetini kazanmaya çalışmaları,
gazabından ve cehenneminden ise kaçınmaları gerektiği hatırlatılır (Sönmez,
2018).
Dinî hitabet; askerî, hukuki veya siyasi hitabetten çok farklıdır. Boş
kelimeler, söz oyunları, süslü ve parlak ifadeler dinî hitabet açısından uygun
değildir. Dinî hitabetin içeriğinde kuvvetli görüşler ve fikirler bulunmalıdır. Din
görevlisinin/vaizin görevi dinleyenleri deyim yerinde ise aksiyona sürüklemek
değildir. Çünkü gerek şiddetin gerekse aşırılığın ibadet yerlerinde/camide yeri
yoktur. Dolayısıyla dinî hitabette, hitap edilen insanların bunalım ve kaygılarını
gidermek, inancı ve Allah'a güveni, bağlılığı artırmak ön plana geçmelidir (Selçuk,
1991).

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 11


Hitabetin Kullanıldığı Alanlar

Bireysel Etkinlik
• Dinî hitabet örneği olarak Peygamber Efendimiz Hz.
Muhammed (SAV)'in Veda Hutbesi’nin tam metnine
internet kaynaklarından ulaşarak dikkatli bir şekilde
okuyunuz.

LİDERLİKTE İLETİŞİM VE HİTABET


Literatürde, kullanıldığı alanlara göre beş başlıkta incelenen hitabetin; bu
alanlar dışında; iş dünyası, eğitim, aile, sosyal çevre, geleneksel medya, sosyal
medya ve daha birçok alanda önemini sürdürdüğü şüphe götürmez bir gerçektir.
Güzel konuşma/hitabet yeteneği, hangi alanda/sektörde olursa olsun liderlik
yapma konumunda olan/olmak isteyen bireylerin sahip olması gereken özellikler
arasında yer almaktadır. Örneğin; bir eğitmen yetiştirmek istediği öğrencilerini, bir
siyasetçi bilgilendirmek istediği kamuoyunu veya bir medya programcısı etkilemek
istediği takipçilerini/izleyicilerini; içerisinde etkili iletişim ve hitabetin de
bulunduğu liderlik uygulamalarıyla yönlendirmek durumundadır. Dolayısıyla
hitabetin; farklı alanlarda liderlik etme konumunda olan bireylerin hedef kitlelerini
etkilemek adına doğru biçimde yararlanmaları gereken önemli araçlardan biri
olduğu ifade edilebilir.
Düşünce ve davranışların inandırıcı bir şekle bürünmesi ve hedef kitle
tarafından kabul görmesi, konuşmanın içeriğindeki mesajın düzgün ve anlaşılır bir
biçimde ifade edilmesiyle yakından ilgilidir. Bundan dolayıdır ki tarih boyunca,
“Güzel konuşmanın bulundukları toplumlara liderlik etmiş, kitlelerini yönlendirmiş ve yol göstermiş
sırrı, lüzumsuz sözleri olan; bilim insanları, devlet adamları, büyük komutanlar, din büyükleri, düşünürler
terk etmektir.“ ve siyasetçiler etkileyici ve doğru konuşmaya önem vermişlerdir. Etkileyici ve doğru
Hz. Ebubekir konuşmanın bir gereği olarak da kelimelerin, seslerin, hecelerin ve sözlerin anlam
değerlerine ve vurgularına dikkat ederek açık bir şekilde söylenmesi konusunda
özenli bir tutum içerisinde bulunmuşlardır. Bu nedenle diksiyon ve hitabet; büyük
liderlerin hedef kitlelerine önderlik etmek adına onları ikna etme, inandırma ve
kendilerini izlemelerini sağlamak için varlıklarının olmazsa olmaz bir parçası
konumundadır. Hatta liderler için söylenen bir ifadede liderlerin; lider oldukları için
iyi konuşmadıkları, aksine iyi konuştukları için lider oldukları vurgulanmaktadır. Bu
ifadenin ortaya koyduğu üzere hitabet, liderliğin ön koşulu olarak kabul
edilmektedir (Selçuk, 2015).
Bu ön koşulla beraber güzel ve etkili konuşmanın temelinde; bilgi, dürüstlük,
şeffaflık, insanın kendisini tanıması, sorgulaması, muhataplarına karşı saygılı ve
hoşgörülü olması bulunduğu unutulmamalıdır. Bu faktörler olmadan bireylerin
muhatapları/hedef kitleleri üzerinde kalıcı etki bırakmaları zordur. Bu sebeple
yalnızca iyi bir dil bilgisi, doğru tonlama, akıcı konuşma, beden dilini iyi
kullanabilme becerisi yeterli gelmez. Tarihe damga vurmuş etkili liderlerin etkili

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 12


Hitabetin Kullanıldığı Alanlar

konuşmacı oldukları bilinmektedir. Fakat bu özelliklerinin yanında, etkili liderlerin


büyüklüklerinin temelinde, insanları tanımaları ve onlarla iletişim kurma
yetenekleri vardır. Dolayısıyla liderlik yeteneğinin gelişebilmesi için; etkili ve güzel
konuşma ilkelerinden önce iletişim kurmanın temel ilkelerinin farkında olunması
ve uygulanması gereklidir. İnsanın iyi bir iletişimci olarak doğmayıp bunu daha
sonra öğrendiği gibi; liderlik de sonradan öğrenilebilen bir özellik olarak kabul
edilmektedir. İnsanın etkili bir iletişimci olması liderlik edebilmesiyle doğrudan
ilgilidir. Yani iyi bir iletişimcinin, liderlik edebilme yeteneğine sahip olduğu
söylenebilir. Çünkü etkili liderler aynı zamanda iyi bir iletişimcidirler. Farklı zaman,
mekân ve durumlarda liderlerden beklentiler de farklılaşır. Bu sebeple lider,
durumsal bir yaklaşımla kendisini zamana, mekâna ve kitlesine göre ayarlamasını
bilen, iletişim yeteneğini, eğitim, tecrübe ve gözlem yoluyla geliştirmiş insandır.
İnsanlarda; dili etkili bir şekilde kullanabilmek, iyi bir hafızaya sahip olmak,
konuşmak ve sabırlı olmak gibi doğuştan gelen yetenekler bulunmaktadır. Bu
yetenekler uygun ortamlarda gelişme gösterirken uygun olmayan ortamlarda ise
körelebilir. Liderlik insana doğuştan verilen birçok özellikle harmanlanmış bir
yetenek olabilir. Fakat doğru şekilde işlenmez ve günün şartlarına/beklentilerine
uygun bir biçimde eğitimle yön verilmezse, bu yeteneğin amaca uygun sonuçları
ortaya çıkarma imkânı ortadan kalkar (Tekinalp, 2007).
Daha iyi bir lider ve
İş dünyasındaki yöneticilerin de çevrelerinde etki alanı oluşturabilmeleri,
iletişimci olmak için
daha çok kendiniz liderlik yeteneklerini geliştirmelerine bağlıdır. “Liderlik Dili‐Başarılı CEO’ların
olmayı öğrenmelisiniz. İletişim Sırları” adlı kitabında günümüz iş dünyasında yöneticilerin liderlik
özelliklerinin nasıl daha etkili bir hâle getirilebileceğini inceleyen Kevin Murray
(2017), liderlik iletişimi/dili konusunda uzmanlaşabilmek için etkili iletişim ve
hitabet yeteneklerinin geliştirilmesine yönelik önerilerde bulunmaktadır:

 Daha iyi bir lider ve iletişimci olmak için daha çok kendiniz olmayı
öğrenmelisiniz.
 Göz alıcı bir misyon ve değerler kümesini ortaya koymalısınız.
 Bunları, güncel davranışları yönlendirmek için parlak bir gelecek resmiyle
birleştirmelisiniz.
 Elemanlarınızı organizasyonunuzun başarısına dayanak yapacak kilit
ilişkilere odaklandırmalı ve bu ilişkilerde güven tesis etmeye öncelik
vermelisiniz.
 Katılımı stratejik amaç yapmalı ve bunun için söyleşilerden
faydalanmalısınız.
 İzleyici kitlenizle iletişime geçmeden önce onları anlamayı tutku hâline
getirmelisiniz.
 Yeni ve etkili dinleme metotları geliştirmeli ve doğru soruları sormayı
öğrenmelisiniz.
 Mesajlarınızı ulaştırmak için güçlü bir bakış açısı oluşturmalısınız.
 Doğru tavır/davranış konusunda çalışanlarınıza esin/ilham kaynağı
olabilmek için daha fazla anekdot ve öykü kullanmalısınız.
 Sözlerin ötesinde gönderdiğiniz işaretler konusunda daha dikkatli
olmalısınız.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 13


Hitabetin Kullanıldığı Alanlar

 Açık platformlara, insanların karşısına çıkarken gerektiği şekilde hazırlıklı


olmalı ve söz konusu olan noktanın itibarınız olduğunu unutmamalısınız.
 Öğrenmeli, prova etmeli, gözden geçirmeli, iyileştirmeli ve her zaman
daha iyi bir iletişimci olmak için gerekli çabayı göstermelisiniz.

Yukarıdaki paragraflarda yer verilen, iletişim ve hitabetin öneminin


vurgulandığı ilkeler, liderlik yapma imkânının olduğu her alanda kendine özgü bir
biçimde uygulanabilecek niteliktedir. Etkili liderlik yapabilmek için uygulanması
gereken en önemli ilkelerinden birinin; hedef kitle, zaman ve mekân dikkate alarak
doğru iletişim kurmak ve hitabeti etkin bir biçimde kullanmak olduğu
görülmektedir. Dolayısıyla liderlik açısından iletişim ve hitabet yeteneklerinin
önemli oluşunun, konuşmanın yapıldığı diğer alanlar için de geçerli olduğu çıkarımı
yapılabilir.

GÜNÜMÜZDE HİTABET
Günümüzün konuşma biçimlerinin ve içeriklerinin eski zamanlarla
karşılaştırıldığında farklılaştığı görülmektedir. Eskinin güzel konuşma anlayışı;
ağdalı ve belagatlı olarak ifade edilen, derin ve dolambaçlı anlamların kullanıldığı,
eğretileme (metafor), düzdeğişmece (metonimi), cinas (ironi), atasözleri ve
özdeyişler içeren başka bir ifadeyle söylem sanatı (hitabet) ve söz sanatı (retorik)
Günümüz konuşma
kurallarına uygun zengin konuşma biçimidir. Günümüzde ise bunun yerini; görsel
anlayışının temelinde
anlaşılırlık ve sadelik olarak zenginleştirilmiş, kolay anlaşılır, akıcı, sıkıcı olmayan konuşma biçimleri
bulunmaktadır. almıştır. Günümüzün güzel konuşma biçimi; görsel iletişim araçlarının etkisiyle
ortaya çıkan ve gelişen yeni konuşma anlayışıdır. Bu konuşma anlayışının
temelinde anlaşılırlık ve sadelik bulunmaktadır. Görsel popüler kültürün
yaygınlaşmadığı ve yazılı kültürün geçerli olduğu 20. yüzyılın başlarında iyi konuşan
hatipler, düşünürler, edebiyatçılar, filozoflar ve siyasetçiler büyük kalabalıklara
hitabet sanatının bütün inceliklerinin kullanıldığı uzun süreli konuşmalar yaparlar
ve saatlerce dinlenirlerdi. İnsanlar okuma, yazma ve düşünme etkinliklerine daha
fazla vakit ayırabiliyor ve ayrıntılı‐süslü konuşmalar yapıyor ve kitleleri tarafından
dinleniyorlardı. Günümüzde ise gerek televizyon gerekse sosyal medya kültürüyle
gelişen bir gencin bu tür konuşmaları anlaması mümkün görünmemektedir. Çünkü
21. yüzyılın hareketli ve karmaşık yaşantısında insanların beklentileri ve öncelikleri
farklılaşmıştır. İnsanlar yaşamın hareketliliğine bağlı olarak daha kısa, daha az
karmaşık, hemen anlaşılır ve etkileyici konuşma biçimlerini benimsemişlerdir.
Ancak bu yeni konuşma biçiminin de belli bir özen ve vurgu ile yapılması gereklidir.
Çünkü kelime dağarcığının anlaşılır bir zenginlikte olmasının konuşmacıya derinlik
kazandırması söz konusudur. Bu noktada günümüz dinleyicisi konuşmacıdan,
amaca uygun, açıkça anlaşılır ve etkili bir konuşma yapması beklentisi içerisindedir
(Tekinalp, 2007).
Özellikle son yıllarda dinleyiciler, kısa süreli konuşmaları/sunumları
beğenmektedirler. Böyle bir konuşma yapabilmek için, söylenecek sözlerin özüne
inerek damıtılması amacıyla önceden gerekli zamanın harcanması ve
konuşmacının anlatacaklarının basit ve özlü bir hâle getirmesi önerilmektedir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 14


Hitabetin Kullanıldığı Alanlar

Çünkü konuşmanın ancak bu şekilde dinleyicilerin zihninde yer etmesinin mümkün


olması söz konusudur. Günümüzde güzel bir konuşmada doğru bir iletişim
kurulabilmesi için “netlik” en önemli faktördür. Netliğin düşmanları ise iş
jargonunu aşırı bir şekilde kullanmak, zihni kopuk kopuk düşünmeye itecek görsel
sunular ve uzun süreli konuşmadır. Hitabette netliğin ve insanların ilgisinin
yakalanması amacıyla soyut‐kavramsal söylemlerden uzak durulmalıdır. Ayrıca
insanların katı‐somut örneklere ihtiyaç duyduklarının farkında olmak
gerekmektedir. Günümüzde etkili konuşmanın gereklerinden biri de özgüvenin de
kaynağı olan öykü anlatımından yararlanmaktır. Dinleyicilerin zihninde
vurgulamak istenen noktaları öykülerle canlandırmaktır. Bütün bunları yaparken
konuşma esnasında not kullanmamak ve söyleşi havasında bir konuşma yapmak
dikkat edilmesi gereken diğer hususlardır. Kısacası; düşünceler basit sözlerle,
inançla, jargon kullanmadan aktarılmalı ve yüz ifadesi, beden dili, el kol hareketleri
gibi normalde bir sohbet sırasında kullanılabilecek bütün işaretleri konuşma
sırasında nasıl kullanılacağının öğrenilmesi gerekmektedir. Bir kürsünün arkasına
geçme ve ruhsuz görünme sonucunda inandırıcılığı yitirme tehlikesini göz önünde
bulundurulmalı ve bundan uzak durulmalıdır (Murray, 2017).
İnternette en iyi sunumlarını ücretsiz yayınlayan ünlü TED (Teknoloji,
Eğlence, Dizayn) konferanslarını izleyerek, 500’den fazla TED sunumunun (150
saatten fazla) bilimsel analizini yaparak ve TED’in en sevilen konuşmacılarıyla
Günümüzde güzel bir
konuşmada doğru bir birebir konuşarak etkili konuşma konusunda güncel bir yaklaşım geliştiren
iletişim kurulabilmesi Carmine Gallo (2017) “TED Gibi Konuş” adlı kitabında günümüzün hitabet tarzının
için “netlik” en önemli nasıl olması gerektiğine dair önerilerini aktarmaktadır:
faktördür.
 İçinizdeki ustayı çıkarınız: Konuşmacının konusu hakkında tutkulu olması
gereklidir. Öğrendiğini ve aktarmak istediğini gerçek bir usta olarak
paylaşma güvenini duymalıdır.
 Hikâye anlatma sanatında ustalaşınız: Hikâyeler ruhu olan veriler olarak
da tanımlanabilir. Etkili konuşmacılar konularına olan tutkularını ifade
edebilmek ve izleyicileriyle bağ kurabilmek için hikâyeler anlatırlar. Fikirler
21. yüzyılın geçer akçeleridir ve hikâyeler bu akçelerin dolaşımını sağlar.
Hikâyeler gerçeği gösterir, yolları aydınlatır ve insanlara ilham verir.
 Sohbet ediniz: Doğal görünmek alıştırma yapmakla mümkündür.
Durmaksızın yapılan provalar konuşma içeriğinin içselleştirilmesini sağlar
ve sunumun yakın bir arkadaşla sohbet eder bir şekilde yapılabilmesi
imkânını verir.
 İzleyici/dinleyicinize yeni bir şey öğretiniz: Öğrenmek keyif verici bir şeydir.
İnsan keşfetmeyi sever. Bu nedenle izleyicilere tamamen yeni, farklı bir
şekilde paketlenmiş veya eski bir probleme yeni ve alışılmamış bir çözüm
yolu sunan bilgiler verilmelidir.
 İzleyici/dinleyicilerinizi hayrette bırakacak anlar oluşturunuz: Bir sunumda
ağızların açık bırakıldığı anların muhakkak bulunması gerekir. Bu anlar
izleyicilerin ilgisini çeker. Bununla beraber izleyicilerin şok olduğu, çarpıcı
ve şaşırtıcı anların sunulması konuşmanın etkisini artırır, uzun bir süre
unutulmamasını sağlar. İzleyicilerin/dinleyicilerin hayret etme

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 15


Hitabetin Kullanıldığı Alanlar

duygularının harekete geçtiği bu durum “vay canına anları” olarak da


nitelenmektedir. Bu anlarda verilen mesaj hedef kitleye ulaştığında
zihinlerinde oluşması gereken cümle şudur: “Vay canına, şimdi
anlıyorum!”.
 Neşeleniniz: Son yüzyılda mizah anlayışının çok değer gören bir kişilik
özelliği olduğu ifade edilmektedir. Beyin mizahtan hoşlanır ve gülmek
kazandırır. Mizahın bazı riskler içerse de sağlık için iyi olduğu, gülmenin
tansiyona iyi geldiği, bağışıklık sistemini güçlendirdiği, nefes almayı
iyileştirdiği, enerjiyi artırdığı ve kişiye kendisini iyi hissettirdiği
bilinmektedir. Hatip kendisini iyi hissederse daha etkili ve güzel bir sunum
yapabilir ve bu da gülümsenecek ve gülümsetecek bir şeydir.
 18 dakika kuralına bağlı kalınız: İdeal bir sunum için süre 18 dakika olarak
ifade edilmektedir. TED yöneticilerinden Chris Anderson, 18 dakikanın
ciddi olmak için yeterince uzun ve insanların dikkatini canlı tutmak için
yeterince kısa bir zaman dilimi olduğunu belirtmektedir. Bu sürenin
Konuşmacı kendisini özellikle internette önemli ölçüde iyi işlediği anlaşılmıştır. Bütün bunların
başka bir konuşmacı yanında 45 dakika konuşma yapmaya alışmış insanların disipline olması
yerine koyarak, onun söz konusudur. Çünkü bu insanlar 18 dakikaya inmeye zorlanarak
gibi olmaya gerçekten ne söylemek istediklerini düşünme fırsatı yakalarlar ve iletmek
çabalamaktan çok
istedikleri ana noktayı netleştirme imkânı bulurlar.
kendisi gibi olmalıdır.
 Birden fazla duyuya hitap eden unsurlarla sunum yapınız: Çoklu duyusal
deneyimlerle zihinde oluşan resimleri boyamanın önemi büyüktür. Çünkü
bir meseleyi sadece sözlerle anlatmaktansa, sözlerin yanında
resimlerle/görsellerle anlatmanın daha iyi olduğu bilinmektedir. Bu
noktada multimedya deneyimlerinin öğrenmeyi güçlendirdiği söylenebilir.
Bu yüzden izleyicilerin zihinlerini konudan uzaklaştırmayacak görsel
malzeme kullanılmalıdır. Çünkü görme bütün diğer duyuların önüne
geçebilir. Konuşmacının boyadığı bu resimlerle izleyicilerini bir yolculuğa
çıkarması ise hem bir sanat hem de bir bilimdir. Günümüzde fikirler ilgi
Durmaksızın yapılan
çekici görüntülerle yayılmaktadırlar.
provalar konuşma
içeriğinin  Şeridinizde kalınız: Konuşmacı kendisini başka bir konuşmacı yerine
içselleştirilmesini sağlar koyarak, onun gibi olmaya çabalamaktan çok kendisi gibi olmalıdır. Her
ve sunumun yakın bir etkili konuşmacı, izleyici/dinleyicileriyle özgün bir bağ kurabilmek için
arkadaşla sohbet eder kendi konusu hakkındaki tutkusunu bulmalıdır. Yani özgün benliğine sadık
bir şekilde yapılabilmesi kalarak kendi şeridinden çıkmamalıdır. Kısaca özgün, açık ve şeffaf
imkânını verir.
olmalıdır.
Bireysel Etkinlik

• Siz de TED konferanslarında yer alan ilgi duyduğunuz veya


öğrenmek istediğiniz bir konu hakkında internet üzerinden
bir sunumu izleyiniz. Sunumu izledikten sonra sizin
üzerinizde duygu, öğrenme ve anlam kazandırma açısından
bıraktığı etkiyi değerlendiriniz.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 16


Hitabetin Kullanıldığı Alanlar

•Hitabetin kullanıldığı alanlarda (akademik, siyasi, askerî, hukuki, dinî) hedef


kitlenin bir konu hakkında ikna edilmesi, düşünmeye yönlendirilmesi veya bir
konuyu öğrenmesi, yorumlaması ve sorgulamasını sağlayan; bilgi, duygu ve
anlam aktarımı söz konusudur.
•KONUŞMA, HİTABET VE HATİPLER
Konuştuklarında insanları etkileyen hatipler; sahneyi iyi kullanma, geniş
Özet
bilgiye ve kültüre sahip olma, konuştuğu dilin inceliklerine hâkim olma, açık
ve net konuşma, konuştuğu topluluğun özelliklerini çok iyi bilme konusunda
iyi olan kimselerdir. İnsanlığın varoluşundan bugüne varlığını sürdüren
hitabet sanatında bu özelliklere sahip olan birçok hatip tarihsel süreçte
çeşitli toplumların ve medeniyetlerin oluşumunda, gelişiminde ve varlıklarını
sürdürmesinde önemli bir rol üstlenmiş ve toplumları nezdinde adeta bir
kahraman kimliği kazanmışlardır.
•HİTABET ALANLARI
İnsanları yönlendirmesi açısından etkili konuşmaların değeri büyüktür. Etkili
konuşmalar; kaybedilen bir davanın kazanılmasını, sönmüş heyecanların
diriltilmesini, mağlup olmuş orduların zafere ulaşmasını, halk topluluklarına
fikirlerin ve ideallerin aşılanmasını sağlar. Ayrıca “Tatlı dil yılanı deliğinden
çıkarır” atasözünden anlaşılacağı üzere, toplumsal düzlemde de güzel
konuşmaların etkisini ifade eden sözler dikkat çekicidir. Güzel konuşma
sanatı olan hitabetin; nutuk, konferans, münazara, açık oturum, panel,
sempozyum, forum, hutbe, vaaz ve benzeri şekilleri bulunmaktadır. Hitabet
türleri ise; dinî, askerî, siyasi, hukuki ve akademik/ilmî hitabet olmak üzere
beş başlıkta ele alınmaktadır.
•Akademik (İlmî) Hitabet
Bilim adamlarının yaptıkları konuşmalar akademik (ilmî) hitabet olarak
tanımlanmaktadır. Farklı bilim dallarında uzman olan kişilerin,
üniversitelerde, bilimsel toplantılarda, bilimsel ödül törenlerinde,
sempozyum açılışlarında yaptıkları konuşmalar akademik hitabetin farklı
versiyonları olarak değerlendirilebilir. Bilimsel olarak belli bir konu üzerinde
uzman olan kişilerin yaptığı konuşmalar da akademik hitabettir. Üniversite
derslerinde, bilimsel konferanslar vb. akademik konuşmalarda heyecanlı bir
söyleyişten ziyade bilimsel bir dil ve dinleyicileri ikna edici bir hitap şekli
kullanılır.
•Siyasi Hitabet
Siyaset adamlarının yaptığı konuşmalar, siyasi hitabet olarak
tanımlanmaktadır. Millet meclislerinde, mitinglerde, gösterilerde ve seçim
meydanlarında yapılan siyasi konuşmalar bu türdendir. Parlamentoya dayalı
yönetim biçimlerinde politikacı veya milletvekillerinin, siyasete dair
konuşmaları olan siyasi hitabet; genellikle ya politika hususunda halkı
aydınlatma ya da vatandaşın oylarını kazanmak amacıyla yapılır. Siyasi
hitabetlerde anlaşılırlığın sağlanabilmesi için açık ve sade bir üslup kullanılır.
•Hukuki Hitabet
Mahkemelerde avukatlar tarafından yapılan konuşmalar olarak nitelenen
hukuki hitabet; bir başka ifadeyle de mahkemelerde görülen davalarla ilgili
savcıların iddianamelerine yönelik, avukatların savunma amacıyla yaptıkları
konuşmalardır. Hitabetin hukuki açıdan önemi, özellikle adaletin
gerçekleşebilmesi için mahkemelerde yapılan savunmalar esnasında ortaya
çıkar. Hukuki hitabetin temelini hukuk ile ilgili konuşmalar oluşturur. Savcılar
tarafından hazırlanan iddianameler, avukatlar veya sanıkların savunmaları ve
muhakeme kararnameleri hukuki hitabete örnek olarak verilebilir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 17


Hitabetin Kullanıldığı Alanlar

•Askerî Hitabet
Kumandanların savaşa katılan askerlere yönelik yaptığı konuşmalara askerî
hitabet denir. Askerî hitabet kapsamındaki konuşmalar gerek kışlalarda
gerekse savaşlarda askerleri cesaretlendirmek, onların duygularını
canlandırmak ve coşkularını artırmak amacıyla yapılır. Askerî hitabet
kapsamındaki konuşmalar, askerlerin milli ve manevi duygularını
güçlendirmek için onları heyecanlandırarak gayrete getiren ciddi, derli toplu,
Özet (devamı)
kısa ve etkili konuşmalardır. Bu nedenle askerî hitabet türündeki
konuşmalar; kısa ve özlü olmalarının yanında askere kuvvet veren, moralini
artıran ve cesaretle savaşmaya sevk eden sözlerden meydana gelmelidir.
•Dinî Hitabet
Din görevlileri veya ilahiyat alanındaki uzmanlar tarafından mabet (cami) içi
ve mabet dışında dinî konuları, dinleyicilere ilan edip öğretmek ve uygulama
amacıyla yapılan konuşmalar, dinî hitabettir. Dinî hitabetin konusu genel
olarak dinî meselelerdir. Bu konuşmaların odak noktası; insanlara doğruluğu,
iyi ve güzel özellikleri kazandırmaktır. Bireyin ve toplumun huzur, sağlık ve
esenliğini içeren her türlü konu hitabete konu olabilir. Dinî hitabetlerin tek
ve değişmeyen konusu ise İslâm’dır. Dinî hitabet en eski hitabet türlerinden
biridir ve birçok toplumda değer gören verilen bir konuma sahiptir.
•LİDERLİKTE İLETİŞİM VE HİTABET
Literatürde, kullanıldığı alanlara göre beş başlıkta incelenen hitabetin; bu
alanlar dışında iş dünyası, eğitim, aile, sosyal çevre, geleneksel medya, sosyal
medya ve daha birçok alanda önemini sürdürdüğü şüphe götürmez bir
gerçektir. Güzel konuşma/hitabet yeteneği, hangi alanda/sektörde olursa
olsun liderlik yapma konumunda olan/olmak isteyen bireylerin sahip olması
gereken özellikler arasında yer almaktadır. Örneğin; bir eğitmen yetiştirmek
istediği öğrencilerini, bir siyasetçi bilgilendirmek istediği kamuoyunu veya bir
medya programcısı etkilemek istediği takipçilerini/izleyicilerini, içerisinde;
etkili iletişim ve hitabetin de bulunduğu liderlik uygulamalarıyla
yönlendirmek durumundadır. Dolayısıyla hitabetin; farklı alanlarda liderlik
etme konumunda olan bireylerin hedef kitlelerini etkilemek adına doğru
biçimde yararlanmaları gereken önemli araçlardan birisi olduğu ifade
edilebilir.
•GÜNÜMÜZDE HİTABET
21. yüzyılın hareketli ve karmaşık yaşantısında insanların beklentileri ve
öncelikleri farklılaşmıştır. Günümüzün güzel konuşma biçimi; görsel iletişim
araçlarının etkisiyle ortaya çıkan ve gelişen yeni konuşma anlayışıdır. Bu
konuşma anlayışının temelinde anlaşılırlık ve sadelik bulunmaktadır. İnsanlar
yaşamın hareketliliğine bağlı olarak daha kısa, daha az karmaşık, hemen
anlaşılır ve etkileyici konuşma biçimlerini benimsemişlerdir. Ancak bu yeni
konuşma biçiminin de belli bir özen ve vurgu ile yapılması gereklidir. Çünkü
kelime dağarcığının anlaşılır bir zenginlikte olmasının konuşmacıya derinlik
kazandırması söz konusudur. Bu noktada günümüz dinleyicisi konuşmacıdan,
net, özgün, kısa, amaca uygun, açıkça anlaşılır ve etkili bir konuşma yapması
beklentisi içerisindedir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 18


Hitabetin Kullanıldığı Alanlar

DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Aşağıdakilerden hangisi günümüzde benimsenen hitabet anlayışına dair
önerilerden değildir?
a) Hikâye anlatma sanatında ustalaşınız.
b) Sohbet ediniz.
c) Neşeleniniz.
d) Uzun süreli ve ağdalı konuşunuz.
e) İzleyici/dinleyicinize yeni bir şey öğretiniz.

2. Aşağıdakilerden hangisi hutbenin amacı değildir?


a) Allah’ın birliğine davet etmek
b) İslam dininin emirlerini hatırlatmak
c) Nasihatlerle doğruluğa yönlendirmek
d) İnsanları kötülüğe sevk etmek
e) Dinin kurallarına sabretmenin gerekliliğini bildirmek

3. Millet meclislerinde, mitinglerde, gösterilerde ve seçim meydanlarında


yapılan konuşmalar hangi hitabet türü kapsamındadır?
a) Dinî
b) Askerî
c) Siyasi
d) Akademik
e) Hukuki

4. Konusu genellikle inanca ve ahlaka yönelik meseleler olan hitabet türü


aşağıdakilerden hangisidir?
a) Askerî
b) Hukuki
c) Siyasi
d) Dinî
e) Akademik

5. Kumandanların savaşa katılan askerlere yönelik yaptıkları hitabet türü


aşağıdakilerden hangisidir?
a) Dinî
b) Siyasi
c) Askerî
d) Hukuki
e) Akademik

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 19


Hitabetin Kullanıldığı Alanlar

I. Ağdalı konuşma
II. Sade ve anlaşılır
III. Görsel ögeleri olan
IV. Akıcı konuşma
V. Aşırı ironi kullanma
6. Yukarıdaki konuşma biçimlerinden hangisi veya hangileri günümüz
konuşma anlayışına uymaktadır?
a) Yalnız I
b) Yalnız III
c) I, II ve III
d) II, III ve IV
e) I, II, III ve IV

7. Eski Yunan’da hitabet, kim tarafından sınıflandırılmıştır?


a) Sokrates
b) Platon
c) Demokles
d) Heredot
e) Aristo

“Atinalılar, belki cezalandırılmamı önlemek ve sizleri ikna etmek için


söylemem gerekenlerin hiçbirini söylemediğim için mahkûm edildiğimi
düşünüyorsunuz. Hiç de değil: Ben, kendimi savunacak tarzda
konuşmadığım için değil, cezalandırılmak istendiğim için cezalandırıldım;
sizlerin işitmekten hoşlanacağınız şeyleri söylemediğim, pişman olduğumu
söyleyerek ve ağlayıp sızlayarak diğerlerinden işitmeye alışık olduğunuz
tarzda, kendi şeref ve haysiyetimle bağdaşamayacak şeyler söylemediğim
için cezalandırıldım.”
8. Sokrates’e ait olan yukarıdaki parça aşağıdaki hitabet türlerinden
hangisine örnek olabilir?
a) Akademik
b) Hukuki
c) Siyasi
d) Askerî
e) Dinî

9. Hutbe, hangi hitabet çeşidine örnektir?


a) Hukuki hitabet
b) Siyasi hitabet
c) Akademik hitabet
d) Askerî hitabet
e) Dinî hitabet

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 20


Hitabetin Kullanıldığı Alanlar

10. Siyasi hitabetlerde anlaşılırlığın sağlanabilmesi için nasıl bir üslup


kullanılmalıdır?
a) Açık ve sade
b) Karmaşık
c) Anlaşılması zor
d) Uzun ve ayrıntılı
e) Dolaylı ve abartılı

Cevap Anahtarı

1.d, 2.d, 3.c, 4.d, 5.c, 6.d, 7.e, 8.b, 9.e, 10.a

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 21


Hitabetin Kullanıldığı Alanlar

YARARLANILAN KAYNAKLAR
Atatürk’ün Onuncu Yıl Nutku, (1933). 20 Temmuz 2019 tarihinde
https://www.tbmm.gov.tr/kultursanat/mka_onuncuyil_nutuk.htm ve
https://www.eba.gov.tr/video/izle/38630217fed5ff3b54fd1b3536c96c8985
1908db48001 adreslerinden erişildi.
Başcı, A. (2019). Hitabet Sanatı ve Eski Yunan‐Roma, Türk ve Cahiliye Dönemi Arap
Hitabeti. Afyon Kocatepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 21(1): 31‐48.
Çimen, A. (2010). Tarihi Değiştiren Konuşmalar, İstanbul: Timaş.
Er, S. (2009). Temel Konuşma Teknikleri‐Diksiyon, İstanbul: Hayat.
Gallo, C. (2017). TED Gibi Konuş, 11. Basım, İstanbul: Aganta Kitap.
Hz. Muhammed (SAV)’in Veda Hutbesi, 20 Temmuz 2019 tarihinde
http://www.sonpeygamber.info/veda‐hutbesi‐tam‐metin adresinden
erişildi.
Murray, K. (2017). Liderlik Dili‐Başarılı CEO’ların İletişim Sırları, İstanbul: İş Bankası.
Ortaylı, İ. (2018). “Prof. Dr. İlber Ortaylı ile 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ve
Demokrasi”, 20 Temmuz 2019 tarihinde,
http://bilimtv.sdu.edu.tr/video/147/prof‐dr‐ilber‐ortayli‐ile‐9‐
cumhurbaskani‐suleyman‐demirel‐ve‐demokrasi adresinden erişildi.
Özkan, E., Kınay, İ. (2015). Öğretmen Adaylarının Konuşma Kaygılarının
İncelenmesi (Ziya Gökalp Eğitim Fakültesi Örneği). Uluslararası Türkçe
Edebiyat Kültür Eğitim Dergisi, 4(3): 1290‐1301.
Selçuk, M. (1991). Dinî Hitabet Uygulamalarımız. Journal of Islamic Research, 5(3):
165‐174.
Selçuk, A. (2015). Diksiyon ve Hitabet, Ankara: Altın Anahtar.
Serarslan, H. (2006). Türk Hitabet Sanatı. Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü Dergisi, 16: 559‐562.
Sönmez, N. (2018). Sadru’l İslam Döneminde Hitabet Türleri ve Temel Özellikleri.
e‐Şarkiyat İlmi Araştırmalar Dergisi, 10(1): 352‐378.
Tekinalp, Ş. (2007). Güzel Konuşma Bir Markadır, İstanbul: Beta.
Uzun, M. (2000). Türk Hitabet Tarihine Genel Bir Bakış. M.Ü. İlahiyat Fakültesi
Dergisi, 19: 145‐169.
Yaman, E. (2004). Doğru Güzel ve Etkili Konuşma Sanatı‐Sözlü Anlatım, 3. Baskı,
Ankara: Gazi.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 22


SÖZLÜ İLETİŞİM VE
HİTABETTE BEDEN DİLİ

• Sözlü Sunumda Beden Dili


• Beden Dili Ögeleri ve
SÖZLÜ İLETİŞİM VE
İÇİNDEKİLER

Kullanımları
• Göz teması kurulması
• El kol hareketleri (jestler)
HİTABET
• Kişiler arası mesafe
• Fiziksel görünüş (uygun Prof. Dr. Şükrü BALCI
beden duruşu)
• Giyim ve kuşam kodları
• Beden Dili Kullanımında
Yapılan Yanlışlar
• Sözlü Sunum Sırasında
Yapılması Gerekenler

• Bu üniteyi çalıştıktan sonra;


• Sözlü sunumda beden dilinin
HEDEFLER

anlam ve önemini açıklayabilecek,


• Beden dili ögeleri ve kullanımlarını
anlayabilecek,
• Beden dili kullanımında yapılan
yanlışları belirtebilecek,
• Sözlü sunum sırasında yapılması
gerekenler hakkında bilgi
birikimine sahip olabiliceksiniz.
ÜNİTE

© Bu ünitenin tüm yayın hakları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi’ne aittir. Yazılı izin alınmadan
ünitenin tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, yayımı, çoğaltımı ve
dağıtımı yapılamaz.
12
Sözlü İletişim ve Hitabette Beden Dili

Göz teması kurulması


Sözlü İletişim ve Hitabette Beden Dili

Sözlü Sunumda Beden Dili El kol hareketleri (jestler)

Beden Dili Ögeleri Ve


Kişiler arası mesafe
Kullanımları

Beden Dili Kullanımında


Fiziksel görünüş
Yapılan Yanlışlar

Sözlü Sunum Sırasında


Giyim ve kuşam kodları
Yapılması Gerekenler

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 2


Sözlü İletişim ve Hitabette Beden Dili

GİRİŞ
İnsanların konuşarak anlaşmayı geliştirmeden önce beden diliyle iletişim
kurdukları bilinmektedir. Beden dili insanların ilk anlaşma aracı ve ilk dili olmuştur.
Bedenlerinin dili aracılığıyla insanlar duygularını, düşüncelerini, isteklerini,
ihtiyaçlarını ve ruhsal zenginliklerini başka insanlarla paylaşmışlardır. Bugün artık
geçmişte olduğu gibi, beden ve ruh birbirinden ayrı olarak düşünülmemektedir. Bu
anlamıyla ruh ve beden birbirinden ayrılmaz bir bütündür. Bedenimiz iç dünyamızı
saran bir eldivendir ve varlığımızın dünyaya açılışıdır. Bu varlık ancak bilinçli bir
duyarlılıkla kavranabilir. Halk arasındaki yaygın görüşlerin ve dinlerdeki
cezalandırıcı yaklaşımların etkisiyle; bedenin isteklerinden kaçınılması ve
bedeninin terbiye edilmesi gerekir. Bedensel arzular ahlaka aykırıdır ve günahtır.
Bu anlayış açısından beden olumsuz bir varlık olarak algılanır. Belki bu inançların
etkisiyle insanlar dikkatlerini bedenlerinden uzak tutmuşlar ve bedenlerine karşı
olumsuz bir tutum içerisine girmişlerdir. Bu durum da bedenimize gitgide
yabancılaşmamıza sebep olmuştur (Baltaş ve Baltaş, 1992).
Günlük hayatta insanlar beden dilini bilerek ya da bilmeyerek, farkında
olmadan, etkin bir şekilde kullanabilmektedir. Bu hâliyle beden dili aracılığıyla
verilen mesajlar, insanlarla anlaşmada temel öneme sahiptir. Yapılan bazı
araştırmalar, iletişimde beden dilinin; ses tonu ve kelimelere göre % 55 oranla
önde olduğuna işaret etmektedir (İzgören, 2000). Genel iletişimin önemli bir
kısmını sözsüz iletişim oluşturmaktadır. Bu nedenle beden dili gibi sözsüz iletişim
kodları, örneğin meraklı öğrencilerin bulunduğu bir sınıf ortamında, öğretmenin iyi
bir izlenim oluşturmasına ve bunu korumasına katkı sağlayabilir (Köprülü, 2013).
Bundan dolayı kelimeler, ton ve beden dili, uyumlu ve tutarlı mesajlar üretmek
için birbirlerini desteklemelidir. Duygulardan etkilenen bir mesaj, kelimelerin
sözsüz ipuçlarıyla eşleşmediğinde uyumsuz mesajlar üretecektir. Duygular
hakkında etkili ve anlamlı bir iletişim için, mesajın bu üç bölümünün birbirini
desteklemesi ve tamamlaması gerekir (Saha, 2017). İşte bu ünitede sözsüz iletişim
ve beden dilinin anlam önemi açıklanacak; beden dilinin ögeleri (göz teması, el kol
hareketleri, jest ve mimikler, bedenin duruşu, kişiler arası mesafe ve giyim kuşam
kodları) üzerine değerlendirme yapılacaktır. Ayrıca beden dili kullanımında yapılan
yanlışlar ve sözlü sunum sırasında yapılması gerekenler anlatılacaktır.

SÖZLÜ SUNUMDA BEDEN DİLİ


Sözlü sunumlarda sözsüz iletişimden de yararlanırız. Sözsüz iletişim
kendimizi ve başkalarını anlamada çok güçlü bir araç olabilir. Sözsüz iletişim ve
beden dili aynı mıdır? Hayır, değiller. Beden dili bedenlerimizin fiziksel
davranışlarını içerir ‐göz teması, duruş, jest, yönlendirme ve benzeri‐ sözel
Sözsüz iletişim ve olmayan iletişim tüm beden dili iletişimini kapsar ve aynı zamanda kıyafet ve
beden dili aynı mıdır? süsleme, çevresel faktörler ve hatta zaman, kullandığımız şekli içerir. Beden dili
Hayır, değiller. haberleşme değil, iletişimdir. Beden dilinde birinden haber alınmaz;
davranışlarıyla karşıdaki insanın düşünce ve ruh hâli çözümlenir (Reca, 2010).

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 3


Sözlü İletişim ve Hitabette Beden Dili

Beden dili bazı durumlarda kişinin olumsuz duygularını maskelemesine


yardımcı olur. Örneğin kişinin bir konuşmadan sıkıldığında ilgiliymiş gibi, konuyu
hiç bilmediği hâlde, biliyormuş gibi görünmek için kullanabildiği iletişim kodları
arasında beden dilinin önemi ve etkisi fazladır. Eğer bu maskeleme yeterince iyi bir
şekilde kotarılırsa, kişi kendini iyi hissedebilir. Bu hâliyle beden dili doğru biçimde
kullanıldığında koruyucu bir zırh görevi yapabilir (James, 2004).
İnsanların duygularını anlamak konusunda bazen zorluklar yaşayabiliriz.
Bazen bireyler o anki duygu ya da düşüncelerini ifade etmeyebilir veya açıklama
konusunda çekingen davranabilir. Bu gibi durumlarda insanların beden duruşu,
jest ve mimikleri, göz temasları, beden duruşları, bireyler arası iletişim mesafeleri
ve giyim tarzları önemli ipuçları sağlayabilir. Özellikle duyguların
anlamlandırılmasında sözcüklerden çok, bakış, duruş ve davranışlar esas
olduğundan; düşüncelerin ifadesinde sözlü iletişim, duyguların aktarımında ise
sözsüz iletişimle ön plandadır (Işık, 2000).
Toplumsal yaşamda insanlar sözsüz iletişim ve beden dilini kullanırlar,
çünkü:

 Sözlerin sınırlamaları vardır: Sözsüz iletişimin sözlü olmaktan daha etkili


olduğu sayısız alan vardır (şekli, yönleri, kişilikleri sözsüz olarak ifade
ederken).
 Sözel olmayan sinyaller güçlüdür: Sözel olmayan ipuçları öncelikle içsel
duyguları ifade eder (sözel mesajlar temel olarak dış dünyayla ilgilidir).
 Sözel olmayan mesajlar daha orijinal olabilir, çünkü sözel olmayan
davranışlar konuşulan kelimeler kadar kolay kontrol edilemez.
 Sözel olmayan işaretler, gelenekler içerisinde olmayan duyguları ifade
edebilir: Sosyal görgü kuralları söylenebilecekleri sınırlar, ancak sözel
olmayan ipuçları düşünceleri iletebilir.
 Karmaşık mesajların gönderilmesine yardımcı olmak için ayrı bir iletişim
kanalı gereklidir: Bir konuşmacı sözlü mesajın karmaşıklığına basit sözel
olmayan sinyaller yoluyla büyük ölçüde katkıda bulunabilir (Bıçkı, 2008).
Sözsüz iletişim ve beden dili; konuşmanın imkânsız veya uygunsuz
olabileceği durumlarda sözlü iletişimin yerine kullanılabilir. Sözlü iletişimi
Sözsüz iletişim ve beden tamamlar, böylece genel mesajı geliştirir. Çelişkileri ve yanlış anlaşılmaları ortadan
dili; konuşmanın kaldırmada yararlanılabilir. Konuşma sırasını işaretlemeye yardımcı olarak
imkânsız veya uygunsuz konuşmayı düzenler (Torun, 2018). Duyguları ve kişiler arası tutumları ifade eder.
olabileceği durumlarda Kıyafet ve süslemeler gibi özelliklerle kişisel ve sosyal kimliğin iletilmesine yardımcı
sözlü iletişimin yerine olur. Belirli bir sosyal ortam oluşturarak etkileşimi güçlendirir.
kullanılabilir.
BEDEN DİLİ ÖGELERİ VE KULLANIMLARI
Sözsüz iletişim; göz temasının kurulması ve beden duruşu, jestler ve
mimikler, bireyler arası mesafe ile giyim‐kuşam olmak üzere çeşitli kategorilerde
değerlendirilebilir (Işık, 2000):

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 4


Sözlü İletişim ve Hitabette Beden Dili

Göz Teması Kurulması


Bir sözsüz iletişim kodu olarak göz temasının sözsüz iletişimdeki önemi
yadsınamaz. Zira insan vücudunun en çok dikkat çeken bölümleri arasında yüz ve
özellikle de gözler ön plana çıkmaktadır. Neşe, hüzün ya da dargınlıkların,
kırgınlıkların ifadesinde yüzün ve gözlerin önemi dikkat çekmektedir. Konuşma
esnasında karşıdaki kişinin gözlerine bakmak ya da konuşma esnasında gözleri
sürekli kaçırmanın sözsüz iletişimde ayrı ayrı anlamları bulunmaktadır. Örneğin
iletişimin etkisini artırmada ve söz konusu bireye ilgiyi ortaya koymada
karşıdakinin gözlerinin içine bakmanın avantajları bulunmaktadır. Diğer yandan,
dinleyici iletişim esnasında gözlerini sürekli kaçırmak suretiyle isteksizlik ya da
bilgisizliğini ifade edebilmektedir. Kendisine verilen ödevi yapmayan, dersi
dinlemeyen bir öğrencinin, ders esnasında öğretmenden gözlerini kaçırması bu
konuda örnek gösterilebilir (Işık, 2000).
Göz teması kurmanın ana noktası izleyenlerin biri ile birebir ilişki kurmuş
olmasıdır (Kaypakoğlu, 2008). Göz teması konuşmayı düzenler, baskınlık ipuçları
verir veya bir yalancıdan şüphelenmek için temel oluşturur. Göz sinyalleri yüz
ifadelerinin önemli bir bölümünü temsil eder ve bize diğer insanların tutumlarını
anlama ve düşüncelerini okuma gücü verir (Pease and Pease, 2004). İnsanların
duygularını en açık gösteren vücut bölgesi gözlerdir.
İnsanlar karşı cinsten biriyle ilk karşılaştığında onun dikkatini çekmek ve onu
etkilemek için ne yapar? Hemen söyleyelim doğrudan gözlerinin içine bakar.
Görüldüğü üzere, iletişime geçmenin ilk adımını göz teması oluşturmaktadır.
Karşısındaki kişinin gözlerine bakabilen bir kişi kendinden emin, samimi bir izlenim
uyandırırken; gözlerini kaçırarak farklı yerlere bakan kişi ise kendine güveni
İletişime geçmenin ilk olmayan ve bir şeyler saklayan biri olarak değerlendirilir. Bununla birlikte günlük
adımını göz teması yaşamda insanlar, her zaman sevdikleri kişilerle görüşmek ve sevdikleri ortamda
oluşturmaktadır. yer almak durumunda olmayabilir. Sevmediği bir ortamda ve sevmediği/
ilgilenmediği bir kişi ile iletişim kurmak durumunda kaldığında kişi, göz göze geldiği
hâlde, etkileşimin zayıf olduğunu göz bebeklerinin küçülmesinden anlayabiliriz.
Tersine kişilerin sevgiyi yoğun bir şekilde hissetmesi ve mutluluk yaşaması
durumunda, göz kaslarının gevşemesi söz konusu olmakta, buna bağlı olarak da
bakışlar derinleşmektedir (Gürüz ve Eğinli, 2008).
Göz teması çeşitli önemli işlevler için kullanılabilir: Mesela geri bildirim
almak için göz temasından yararlanılabilir. Başkasıyla konuşurken, “ne
düşünüyorsun” demek yerine, ona kararlı bir şekilde bakabilirsiniz. Benzer biçimde
konuşmacılara, onları dinlediğinizi göstermek için bakarsınız.
Örnek

• Başkalarının gözlerine bakmak suretiyle geri bildirim


almak mümkündür!

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 5


Sözlü İletişim ve Hitabette Beden Dili

Çok önemli bir noktaya temas ettiğinizde, dinleyicilerinize kararlı bir


biçimde bakarsınız. Göz teması aynı zamanda konuşmayı düzenler ve kontrol eder.
Örneğin, göz hareketleri ile diğer kişiye iletişim kanallarının açık olduğunu ve
konuşabileceği mesajı verebilirsiniz. Sınıfta öğretmen bir soru sorduktan sonra,
gözünü bir öğrenciye kilitlerse; bu öğrencinin soruya cevap vermesini bekliyor
demektir.
Göz teması farklı Göz teması statü ve saldırganlık işareti olarak da kullanılır. Birçok genç için
kültürde farklı anlamlar bir yabancıya yönelik uzun süre devam eden bir göz teması, bir saldırganlık
taşıyabilmektedir. belirtisidir ve genellikle fiziksel şiddetle sonuçlanır.

• Japon kültüründe göz teması saygısızlık olarak


Örnek

değerlendirilir.

Öte yandan göz teması farklı kültürde farklı anlamlar taşıyabilmektedir


(Bıçkı, 2008). Örneğin Amerika’nın birçok bölgesinde direkt göz teması, dürüstlük
ve samimiyet göstergesi olarak kabul edilir. Ancak Japonlar, bu durumu saygısızlık
olarak nitelendirirler. Sonuç olarak yeni iletişim teknolojileri sayesinde dünya
günden güne daha da küçülüyor. Farklı kültürlerden gelen insanların birbirleriyle
daha fazla iletişim kurma şansları ortaya çıkıyor. Ancak kültürel alışverişler ve
beden dilimizin kültürel şokları gittikçe daha şiddetli ve kaçınılmaz hâle getirdiği
bilinmektedir. Bu nedenle, yabancı bir dilde etkili bir şekilde iletişim kurabilmek
İnsanların el kol için, belirli bir dile eşlik eden farklı jestleri, vücut hareketlerini, tarzlarını ve
hareketlerine benzerlerini de bilmek gerekir (Zhi‐peng, 2014).
(jesterine) bakmak
El Kol Hareketleri (Jestler)
suretiyle ruh hâlleri
hakkında bilgi sahibi Bireyler arası ilişkilerde duyguların aktarımında el kol hareketlerinin önemi
olmak mümkündür. herkes tarafından kabul edilen bir konudur. Çünkü insanların el kol hareketlerine
(jesterine) bakmak suretiyle ruh hâlleri hakkında bilgi sahibi olmak mümkündür
(Işık, 2000).
Bir kişi konuşma sunarken aslında izleyicilerine iki tür mesaj gönderebilir.
Sesler sözlü bir mesaj iletirken; görünüş, tarz ve fiziksel davranışlarla da görsel
olarak büyük miktarda bilgi aktarımı söz konusu olabilir. Araştırmalar, tüm insan
iletişiminin yarısından fazlasının sözsüz gerçekleştiğini göstermektedir. Dinleyiciler
kişiyi ve mesajını, gördükleri ile duyduklarına göre değerlendirirler. Bu anlamda
kamuya açık bir konuşmada, bedeniniz kelimelerinize vurgu ve netlik katmak için
etkili bir araç olabilir. Ayrıca, el kol hareketleri samimiyet ve coşkunun ifadesi
olmanın yanında, ilgili bir izleyiciyi ikna etmek için en güçlü araç konumundadır.
Bununla birlikte, el kol hareketleri dikkati dağıtıyorsa veya sözlü mesajınızla
uyuşmayan anlamları ön plana çıkarıyorsa; bedenin sözlerin önüne geçmesi söz
konusudur. Etkili bir konuşmacı olabilmek için vücudun nasıl konuştuğunu

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 6


Sözlü İletişim ve Hitabette Beden Dili

anlamanız gerekmektedir. Kitlelere sözsüz iletiler göndermeyi durduramazsınız;


ancak onları yönetmeyi ve kontrol etmeyi öğrenebilirsiniz.
Jestler, kendi arasında; anlatım, sosyal ve mimik jestler olmak üzere 3
kategoride incelenebilir. Anlatım jestleri; biyo‐psikolojik özelliğe sahip olup temel
duyguların iletilmesi sağlamaktadır. Sosyal jestler, iletişim sürecinde daha etkili
olabilmek için el kol ve beden hareketlerinin özgün işaretlere dönüştürülmesi ile
ortaya çıkmaktadır. Mimik jestler ise taklit ve tanımlama hareketleridir. Bu tür
jestler kişiler arası iletişimde aktarılmak istenenleri tam olarak verebilmeyi
sağlamaktadır (Gürüz ve Eğinli, 2008).
El kol hareketleri ya da jestler sözsüz iletişimde doğrudan mesaj aktarımını
sağladığı gibi; sözlü iletişimde konuşmanın pekiştirilmesine de yardımcı
olabilmektedir. Uygun zamanda ve yerde, uygun miktarda kullanılan el ve kol
hareketlerinin iletişime güç ve anlam kazandıracağı söylenebilir. Ancak sözsüz
Jestler, kendi arasında;
iletişimde el kol hareketi kullanımında aşırı davranmanın, yarardan çok zarar
anlatım, sosyal ve
ortaya koyacağı bir gerçektir. Jestler kesinlikle konuşmada eksik kalan kelimeleri
mimik jestler olmak
tamamlamamızı sağlayacak bir araç değildir. Yabancı bir ülkeye giden birinin, tam
üzere 3 kategoride
olarak bilmediği o ülke dilini konuşamaması nedeniyle bunu el ve kol hareketleri
incelenebilir.
ile tamamlaması örneğinde olduğu gibi bir duruma düşmemek gerekir.
El ve kol hareketleri, kişinin o anki ruh dünyasını anlamamıza da yardımcı
olabilir. Kişinin sıkılıp sıkılmadığı ve konuşulanlardan ne oranda etkilendiğini el ve
kol hareketlerine bakarak anlayabiliriz.

Kişiler Arası Mesafe


“Gönül sevdiğiyle olmak ister” diye bir atasözümüz vardır. Öyle ki iletişim
alanında yürütülen birçok araştırma, bu atasözünü doğrular sonuçlar ortaya
koymaktadır. Toplumsal yaşamda insanların diğer kişilerle iletişimlerinde fiziksel
mesafelerini ayarlamaları; uzak ya da yakın durmaları, insan ilişkilerine dair önemli
ipuçları sağlamaktadır (Işık, 2019). Bir başka anlatımla kişiler arası mesafe; insanlar
Toplumsal yaşamda
arası samimiyet, ilişkilerin sıcaklığı ve yoğunluğu, kişiyi tanıma derecesi, fikir ve
mahrem, kişisel samimi,
düşüncelere göre farklılık göstermektedir. Bundan dolayı kişi kendine yakın
sosyal ve genel topluma
hissettiği bir insan ile daha yakın mesafede iletişim kurarken; tanımadığı ya da
açık mesafe olmak
sevmediği bir insan ile iletişimine mesafe koymakta ya da daha uzak mesafede
üzere dört mesafe türü
etkileşimde bulunmaktadır (Işık, 2000).
karşımıza çıkmaktadır.
Bireyler içinde bulundukları ortamı rastgele kullanmazlar. İnsanlar
arasındaki duyguların yoğunluğuna göre kişiler arası mesafe artar ya da azalır.
Bundan dolayı insanlar arasındaki fiziksel mesafeler, ilişkilerin doğasını ve
boyutlarını anlamlandırmada önemli ipuçları sağlamaktadır. Genel manada bir kişi
karşıdaki insana arkadaşlık ve yakınlık duygusu beslediğinde ya da onu kendisine
yakın ve güvenilir gördüğünde fiziksel mesafe yakınlaşmakta, tersi durumda ise
uzaklaşmaktadır. Toplumsal yaşamda mahrem, kişisel samimi, sosyal ve genel
topluma açık mesafe olmak üzere kendi aralarında farklılık gösteren dört ayrı
kişisel mesafe karşımıza çıkmaktadır (Cüceloğlu, 2004):

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 7


Sözlü İletişim ve Hitabette Beden Dili

Mahrem mesafe, insanların duygusal yönden kendisine çok yakın ve samimi


hissettiği anne, baba, kardeş ya da sevgili ile arasında oluşan mesafe türüdür. Bir
kimseye olan güven, yakınlık arttıkça o insanlarla mahrem mesafe içindeki
etkileşim de artış göstermektedir. Diğer bir ifadeyle duygusal ilişki yaşayan bir
erkek ve kadın, mahrem mesafe içinde olduklarının farkındadırlar. Mahrem
mesafe, tanınmayan ya da istenmeyen insanlarca ihlal edildiğinde, kişide gerginlik,
huzursuzluk veya tedirginlik kaynağı oluşturabilir. Mahrem mesafe; gövdeden
itibaren 35 cm’lik bir uzaklığı içermektedir. İnsan yoğunluğunun olduğu bir
ortamda bu sınırı aşan bilinmedik kişiler, kişiye rahatsızlık verebilir. Ne var ki
günlük hayatın akışı içinde mahrem mesafeyi her zaman kendi istediğimiz gibi
Sosyal mesafe, iki kişi ayarlamamız mümkün değildir. Otobüs kuyruğunda, otobüste veya asansörde
arasında konuların ya istemediğimiz hâlde, birileri bizimle rahatsız ve huzursuz edici şekilde
da sorunların rahatça yakınlaşabilir.
konuşulduğu, resmî Kişisel samimi mesafe, insan gövdesinden 40 ile 80 cm arasında değişen bir
ilişkilerin devam uzaklığı anlatır. Yakın tanıdık kişiler, dostlar, akrabalar; bu mesafede iletişimde
ettirildiği bir çemberdir. bulunabilirler. Söz konusu uzaklıkta diğer kişinin varlığı net bir biçimde hissedilir.
Birbirlerini bilen ve sıkılmadan iletişim kuran iki insan, bu mesafede kendilerini
rahat hissedeceklerdir. Söz konusu alan içerisindeki kişilerin çok iyi iki arkadaş, karı
koca, nişanlı ya da sözlü oldukları ve özgürce hareket ettikleri söylenebilir. Bir
organizasyon esnasında biriyle bu mesafede iletişimde bulunuyorsanız, hele ki bu
kişi karşı cinste biri konumundaysa, ortamdaki diğer gözlerin size odaklandığını,
dikkatlerin size yöneldiğini kolaylıkla fark edebilirsiniz. Bu mesafede belli duruma
göre tokalaşma, eli omuzun üzerine koyma ya da sarılma gibi fiziki yakınlık söz
konusu olabilir.
Sosyal mesafe, gövdeden itibaren 80 cm ile 2 metre arasında değişen bir
çapı ifade eder. Daha çok formel ilişkiler içerisinde bulunan insanlar bu mesafede
iletişim kurarlar. Her ne kadar ilişkinin başlangıcında iki taraf arasında el sıkışma
gibi fiziki bir temas söz konusu olsa da, iletişimin devam eden boyutunda her iki
taraf da sosyal mesafelerini korumaya özen gösterir. Sosyal mesafe, iki kişi
arasında konuların ya da sorunların rahatça konuşulduğu, resmî ilişkilerin devam
ettirildiği bir çemberdir. Örneğin bir işçinin işverenine duyduğu saygının bir sonucu
olarak aralarındaki iletişim bu mesafe sınırları içerisinde gerçekleşir. Bu mesafede
sağlıklı bir iletişimin oluşması adına göz teması önemli yer tutar.
Genel topluma açık mesafe, 2 metreden başlamak suretiyle büyüyen;
toplumdaki diğer insanlara açık, tanımadığımız kişilerin de içinde yer alabileceği bir
alanı tanımlamaktadır. Bu mesafe türü toplumdaki herkesin bir araya gelebileceği
alanlarda birbirlerini tanımayan kişilerin oluşturdukları ve korumaya çalıştıkları
alanlardır. Zorunlu koşullar nedeniyle okullarda öğretmenler genellikle böyle bir
mesafede iletişimde bulunmak durumuyla karşı karşıya kalabilirler. Bu nedenle
öğrenci öğretmen ilişkilerinde yabancılaşma yaşanabilir. Özellikle bireyler
arasındaki uzaklık 10 metreyi geçtiğinde, karşılıklı ilişkilerin ve iletişimin daha da
zor bir durum alacağını söyleyebiliriz.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 8


Sözlü İletişim ve Hitabette Beden Dili

Fiziksel Görünüş (Uygun Beden Duruşu)


Karşımızdaki insanla etkileşimde bulunurken fiziksel görünüşümüz ya da
uygun beden duruşumuz; el, kol ya da ayaklarla yakınlaşma veya uzaklaşma;
mesajların taşınmasında ve anlamların üretilmesinde önemli etkilere sahiptir.
(Cüceloğlu, 2004). İnsanların algılarının oturma, yürüme, ayakta durma ya da kafa
hareketi biçiminden nasıl etkilendiği bilinmektedir. Hareket etme ve kendinizi
taşıma şekliniz, dünyaya bir bilgi hazinesi iletir. Fiziksel görünüş veya beden
duruşu bir kişiyi temsil eder. Her duruşun kendi hikâyesi vardır ve başarılı bir
şekilde bir işe girmek isteyen kişi, hikâye anlatan bir beden pozisyonuna sahip
olmalıdır (Mujezinovic, 2011).
Baş hareketleri ve beden duruşu; başkalarını tanımak, ilgi ya da dikkati
iletmek için kullanılır. Baş hareketlerinin artık selamlama olarak kullanılmadığı
kültürlerde, evrensel bir onay işareti olarak ön plana çıkar. Doğuştan gelen ve
Baş hareketleri ve evrensel bir baş hareketi; “hayır”ı işaret etmek için başı sağa sola hareket
beden duruşu; ettirmedir. Bu sözsüz sinyal, bir bebek buna karşılık gelen bir anlamın olduğunu
başkalarını tanımak, ilgi bilme yeteneğine sahip olmadan önce, yani doğumla birlikte başlar.
ya da dikkati iletmek Bedenin duruş biçimi, iletişim etkinliklerine katılım açısından anlamlı
için kullanılır. sinyaller ortaya koymakta; isteksizlik, uygunluk, dinginlik gibi tutumları ifade
etmektedir. Dik ve rahat duruş; canlılık, enerjik olma ve kendine güveni belirtir.
Karnın içeride, baş, omuz ve ayakların geride olduğu bir duruş çok açık bir
tereddüdün ifadesidir. Kalçanın geride, başın öne eğik olduğu bir duruş, anlamaya,
yakınlaşmaya çalışma ve iletişime katılma anlamını verir. Göğüs içeri çekilmiş, baş
öne eğik ve karın içerde bir duruş uyuşukluk, ilgisizlik ifadesi vermektedir. Bu
hâliyle kişinin beden duruşlarının ilettiği mesajların, kişi ya da ortamla ilgili olarak
tutumlarını ortaya koyduğu söylenebilir (Gürüz ve Eğinli, 2008). Yine omuzların
dik, güçlü ve pozitif duruşu, insanın sadece kolayca nefes almasına yardımcı
olmakla kalmaz; aynı zamanda bir kişiye otorite ve güven kazandırır (Hopkins,
2004).
Bedenin duruşu, sadece hangi yana eğildiği ve yüzün hangi yöne baktığıyla
sınırlandırılamaz. Omuzların dik ya da çökük oluşu, kolların açık ya da kapalı oluşu,
ayakların açıklığı veya kapalılığı, bacakların üst üste atılmış olması, ayrık ya da
Her jest veya hareket, bitişik durması da birer mesaj oluşturmaktadır. Psikoterapide üzerinde önemle
bir insanın o anda durulan, bu tür mesajlardır. Psikolog, kendinden yardım istemeye gelen hastanın
hissedebileceği bir sözlerinden çok, bedenin ilettiği mesajlara ağırlık verir. Omuzları çökmüş, koltuğa
duygu için değerli bir külçe hâlinde yığılmış, bacakları birbirine yapışırcasına kapalı, sürekli önüne bakan
anahtar olabilir. hastasına “Bugün kendinizi nasıl hissediyorsunuz?” sorusunu yönelten terapist,
“Bugün kendimi çok iyi hissediyorum” biçimindeki bir cevaba pek itibar etmeyerek
kişinin içinde bulunduğu gerçek durumu, bedenin belirttiğini düşünür (Cüceloğlu,
2004).
Fiziksel görünüş ve bedenin duruşu, aynı zamanda kişinin duygusal
durumunun dışa yansımasıdır. Her jest veya hareket, bir insanın o anda
hissedebileceği bir duygu için değerli bir anahtar olabilir. Bununla birlikte, çoğu
insan, herhangi bir yüz yüze görüşmedeki mesajların çoğunun vücut sinyalleriyle

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 9


Sözlü İletişim ve Hitabette Beden Dili

açığa çıkarıldığını bilmemize rağmen, vücut dili sinyallerinin ve bunların etkilerinin


çok da fazla farkında değildir (Pease ve Pease, 2004).
Beden dili, yazılı olmayan kurallar gibi, çok çeşitli anlamlar taşıyabilir. Bazı
durumlarda aynı beden dili aracılığıyla sağduyuyu paylaşabiliriz. Örneğin, uzanmış
bir el karşılama gösterir; avuç içiyle uzanmış bir el sallamak “güle güle”
hareketidir. Sessiz filmleri izleme şansınız varsa, burada sergilenen, farklı
kültürlerde ortak anlaşılabilir anlamları olan çok sayıda vücut dilini bulabilirsiniz
(Zhi‐peng, 2014).
Richmond ve McCroskey (2000) beden duruşunu üç ayrı kategoride
değerlendirmektedir (akt: Gürüz ve Eğinli, 2008):

 Kapsayan/ Kapsamayan Beden Duruşu: Beden duruşu, diğer insanlara


yönelik ya da ilgili olabilmekte veya diğer insanların ilgi alanı dışında
bırakılabilmektedir. Kalabalık bir odada kişinin sevdiği arkadaşlarının
olduğu gruba yönelmesi, diğer insanları dışarıda bırakmaktadır. Bu duruş
ile kişi bir kısım kişilerle ilgili, diğerleri ile ilgisiz görünmektedir.
 Yüz yüze/ Paralel Beden Duruşu: İki kişi arasında gerçekleşen konuşma
esnasında beden duruşunun iki şekilde olabileceği ifade edilir. Konuşma
sırasında kişiler birbirlerine yüzlerini dönebilir; bu duruş genellikle resmî
görüşmelerde ve iş yaşamında etkili olmaktadır. Paralel beden duruşu ise
kişilerin yan yana oturması, birbirlerine benzer hareketler sergilemelerini
ifade etmektedir.
 Uygun/ Uygun Olmayan Beden Duruşu: İki kişinin aynı beden duruşunu
paylaşması ya da birbirlerini taklit etmeleri uygun beden duruşu anlamına
gelmektedir. Aynı beden duruşunu sergileyen kişilerin birbirleri ile ilgili
oldukları anlaşılabilmektedir. Kişilerin birbirleriyle aynı olmayan ve
birbirlerinin tersi hareketler sergilemeleri durumunda uygun olmayan
beden duruşunda bulundukları söylenmektedir. İki kişi arasındaki beden
duruşu uygun ise bu durumda, kişiler arasında anlaşma ve uzlaşma
olduğu, eşitlik duygusunun hissedildiği, birbirlerinden hoşlandıkları ifade
edilebilir.

Giyim ve Kuşam Kodları


Giyim kuşam, bireyler arası etkileşimde sunulan iletinin anlamlandırılması
ve hedef kitlenin etkilenmesi ve iknasında önemli bir yere sahiptir. İnsanların
giyim tarzı; onların sosyoekonomik statüsü, kişisel kazancı ve mesleği gibi
konularda önemli bilgiler sağlamaktadır. Bazı durumlarda giyim kuşam,
davranışları biçimlendirebilmektedir. Evrensel bir davranış biçimi olarak hüznü
ifade etmek adına cenaze evinde bulunanlar ya da cenazeye katılanlar siyah
kostümleri tercih etmektedirler. Matem içinde bulunan kişilerin yanında yüksek
sesle konuşmak, kahkahalarla gülmek nasıl ki hoş karşılanmazsa; aynı şekilde
uygunsuz, aşırı dikkat çekici bir kostümle bulunmak da yanlış yorumlara neden
olabilmektedir (Işık, 2000).

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 10


Sözlü İletişim ve Hitabette Beden Dili

Giyinme, toplumsal ve kültürel yapının bir parçası olarak kabul edilmektedir.


Öyle ki giysiler bir sözsüz iletişim kodu olarak kişiler hakkında sosyal mesajlar
aktarmaktadır. Giysilerin kumaşı, rengi, stili, dokusu, modeli; kişinin değerleri,
amaçları, tercihleri hakkında bilgi vermektedir. Giysi seçimi; aynı zamanda kişinin
mesleğini, ekonomik durumunu ifade eden ipuçları taşımaktadır. Giysi konusunda
yapılan çeşitli genellemeler bulunmaktadır: Her şeyden önce, giysi tercihleri
kişilerin yaşı, cinsiyeti, sosyoekonomik durumu, içinde yer aldığı grup, meslek ve
statüsüne bağlıdır. Giysiler insanların kişi hakkında yargılarını belirlemekte,
izlenimlerin oluşmasına yardımcı olmaktadır. Kişilerin diğer kişiler hakkındaki
algıları, fiziksel görünüşüne ve giysi tercihlerine göre oluşmaktadır. Kişiler
İnsanların giyim tarzı; kendilerine benzer giysi tercihleri yapan kişilerle daha fazla etkileşim kurmak
onların sosyoekonomik istemektedir. İnsanlar tercih ettikleri giysilerle kendilerini bir gruba ait
statüsü, kişisel kazancı hissetmektedirler. Öyle ki, belirli sosyal grupların üyesi olmak isteyen kişilerin
ve mesleği gibi giysi, hatta renk tercihlerinin grupta yer alan üyelerle benzerlik yaratma odaklı
konularda önemli olduğu görülebilir. Söz konusu yapı, o grupta olmanın bir göstergesi olduğu gibi,
bilgiler sağlamaktadır. aynı zamanda da grup aitliğinin bir ifadesi olarak değerlendirilebilir. Sonuç olarak
kişiler arası ilişkilerde insanlar birbirleri ile tutumları, değerleri, geçmişleri ve
görünüşleri ile benzer özelliklere sahip olmak isterler. Bu benzerliklerden en
önemlisi de görüntü olarak birbirine benzemedir (Gürüz ve Eğinli, 2008).
Aynı zamanda giysiler ve aksesuarlar da toplumsal statünün bir göstergesi
olarak ön plana çıkmaktadır. Bu manada kişilerin giyim kuşam ya da taktıkları
aksesuarlardan yola çıkarak toplumsal statüleri hakkında fikir sahibi olabilir,
ilişkilerimizi buna göre oluşturabiliriz. Giyimi tamamlayan unsurlar olarak
adlandırılan aksesuarlar, kişi hakkında çeşitli ipuçları sunmaktadır. Genellikle
mücevherler, gözlükler, şapkalar, cüzdanlar, çantalar, tokalar, küpeler, yüzükler
vb. araçlar aksesuarlar olarak bilinmektedir. Mücevherler ekonomik durumu
ortaya koyan en temel sözsüz iletişim kodudur. Aksesuar olarak kabul edilen
gözlük de kişilik özelliklerini aktaran bir nitelik taşımaktadır. Gözlüğün kişileri daha
zeki, çalışan, dürüst gösterdiği ifade edilmektedir (Gürüz ve Eğinli, 2008).

BEDEN DİLİ KULLANIMINDA YAPILAN YANLIŞLAR


Beden dilini etkili kullanan insanlar, karşısındakilerde olumlu izlenim
bırakırken; beden dilini kullanamayan veya yanlış kullanan kişiler iletişim sorunları
yaşayabiliyor. Bu nedenle bilinçsiz sinyallerle yanlış mesaj yollanmasına izin
verilmemelidir. Beden dilinin etkili kullanımı için aşağıda sıralanan yanlışlardan
kurtulmak gerekmektedir (https://kisiselbasari.com):
Sohbet ettiğiniz insanı
önemsediğinizi  Arkaya Doğru Yaslanmak: Sohbeti ya da sohbet ettiğiniz insanı
göstermek istiyorsanız, önemsediğinizi göstermek istiyorsanız, onun karşısında arkanıza doğru
onun karşısında yaslanıp bacaklarınızı öne uzatacak şekilde gerilmeyin. Dik durun ve öne
arkanıza doğru yaslanıp doğru gelin.
bacaklarınızı öne  Kolları Kavuşturmak/ Bacakları Üst Üste Atmak: Sıkça yapılan bu hata
uzatacak şekilde (arkaya yaslanıp kolları kavuşturmak) yapılan yorumlara karşı ilgisizliği
gerilmeyin! gösterir ve eğer bir ya da birden fazla kişinin bunu yaptığını görürseniz,

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 11


Sözlü İletişim ve Hitabette Beden Dili

genel olarak sohbetin ya da toplantının bitimiyle sonuçlanır. Bacakları üst


üste atmak da tehlikeli bir sinyaldir.
 Göz Teması Kurmamak: Karşınızdaki insanın gözlerine doğrudan
bakmazsanız, bilinçsizce sizin ona karşı dürüst olmadığınızı varsayabilir.
Pratik yalancılar da insanların gözlerine bir noktada bakarlar, yani
dürüstseniz karşınızdakinin gözlerinin içine bakın ve bu hatadan kaçının.
 Çok Fazla Göz Teması Kurmak: Birinin gözlerinin içine bakmamak sizi
dürüst göstermeyebilir ancak çok uzun süre gözlere bakmak da genel
olarak saldırganlığın göstergesidir. Birini rahat hissettirmek ve sizin dürüst
olduğunuza inandırmak için gözlere bakma süresini bir seferde bir ya da iki
saniyeyle kısıtlayın ancak sürekli bunu yapın.
 Elleri Kavuşturmak: İnsanların streslendiği zaman yaptığı bir şeydir.
(Cidden kendi elinizi tutuyorsunuz!) Kendinize olan güveninizi korumak
istiyorsanız bunu yapmayın.
 Arkada Elleri Birleştirmek ya da Elleri Cebe Sokmak: Bu, çoğumuzun
bilinçsizce aldığı doğal bir pozisyondur, ancak bir şeyleri gizlediğimizin
işareti olarak görülebilmektedir.
 Havayı Elinizle Kesmek: Çoğu insan bu hareketi bir şeyleri güçlü bir şekilde
hissettiğinde ya da bir noktaya ilgi çekmek için kullanır. Ancak bu kesme
hareketi, sanki konuştuğunuz insanla olan sohbeti kesmek istermişiniz gibi
algılanabilir.
 Yüzünüze Dokunmak: Eğer dinleme yerine konuşma yapıyorsanız,
yüzünüze, özellikle ağzınıza ve burnunuza dokunmayın.Bu jest başka biri
tarafından bilinçsizce bir aldatmacanın ya da direnmenin bir işareti olarak
yorumlanabilir.
 Sürekli Kafa Sallamak: Konuşulanlara kafa sallamak, iletişiminizin önemli
bir parçasıdır ve karşınızdakinin konuştuklarını anladığınızı ve ona
katıldığınızı gösterir. Fakat bunu sürekli yapmak, zayıf görünmenize neden
olabilir. Aynı zamanda kayıtsızlık işareti olarak da yorumlanabilir.
Konuşulanlara kafa
 Kıpırdanmak: İnsanlar sıkıldıkları ya da rahatsız oldukları zaman
sallamak, iletişiminizin
kıpırdanırlar, yani eğer bacaklarınızı sallıyorsanız ya da sürekli saçınızla
önemli bir parçasıdır ve
oynuyorsanız böyle bir mesaj verirsiniz. O yüzden yapmayın.
karşınızdakinin
 Omuzları Düşürmek: Düşük ya da çökük gözüken omuzlar mutsuzluğun
konuştuklarını
simgesi olarak görülmektedir. Klinik depresyonda olan insanlar omuzlarını
anladığınızı ve ona
normal insanlardan daha fazla düşürürler. Mutluluk ve güven sunmak
katıldığınızı gösterir.
istiyorsanız, tıpkı annenizin size sürekli söylediği gibi dimdik durun.
 Ayaklarınızı ya da Ayak Bileklerinizi Sandalyeye Sarmak: Elleri kavuşturmak
gibi, bu da rahatsız olduğunuzun ve kendinizi rahatlatma ihtiyacı içinde
olduğunuzun göstergesidir. Kendinize güveninizi göstermek istiyorsanız
bunu yapmayın.
 Kendinizi Küçük Göstermek: Yapılan araştırmalar geniş beden dili
yelpazesine sahip olan insanların, kendine daha çok güvendiği ve sonuç
olarak kendilerini güvende hissettiklerini göstermiştir. Bunun tersi de
doğrudur: Sizi küçük gösteren beden dili, küçük hissetmenize neden olur.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 12


Sözlü İletişim ve Hitabette Beden Dili

 Aşırı Jestler: Beden diliniz, güven yansıtacak şekilde geniş olmalıdır. Fakat
aşırı jest ve mimik kullanarak hata yapmayın.
 Ayaklarınızın Başka Yöne Bakması: Ayaklarımız bilinçsizce bizim nasıl
hissettiğimizi gösterir. Örnek olarak, biriyle konuşurken ondan farklı bir
noktaya ayaklarımızı yönlendirmek verilebilir. Çoğu insan yüze daha çok
dikkatini verir, ancak ayaklarınızı da anlatmak istediğiniz mesaja uygun
tutmak iyi bir fikirdir.
 Bacaklarınıza Vurmak: Bu büyük kendini rahatlatma hareketi sizin ne kadar
rahatsız bir durumda olduğunuzu gösterir.
 Saate ya da Telefona Bakmak: İnsanlar fark etmeden telefona ya da saate
şöyle bir göz atabileceğimizi sanırız, ancak her zaman fark ederler.
Zorunda kalmadığınız sürece sohbet sırasında dikkatinizi başka yöne
kaydırmayın. Eğer öyleyse, nedenini açıklayın (Örnek olarak: Acil mesaj
bekliyorum.).
 Parmak Uçlarınızla Birine Dokunmak: Uygun durumlarda birine hafifçe
dokunmak, bağ oluşturmaya başlamanın etkili bir yoludur (ya da romantik
ilginizin belirtisi olarak). Ancak bütün elinizi kullanın. Parmak uçlarınızla
dokunmak bunun tam tersi olarak algılanır.
 Beden Dilini Taklit Etmede Başarısızlık: Birini yakından dinleyen insanlar
bilinçsizce karşısındaki insanın beden dilini taklit edebilir. Bu tekniği
kullanın, bilinçli ya da bilinçsiz, böylelikle karşınızdaki kişinin söylediklerini
ciddi bir şekilde önemsediğinizi gösterirsiniz.
 Birinin Kişisel Alanını İşgal Etmek: Kendimizi rahat hissedebilmemiz için
çevremizde ne kadar “alan” olacağı hakkında kişiden kişiye değişen bir algı
söz konusudur. Bu yüzden birine yaklaşacağınız zaman, ona da biraz daha
ekstra alan tanımayı unutmayın.
 Bu Kuralların Ortamdan Ortama Değişebileceğini Unutmak: Beden dili
kültürden kültüre değişik anlam ifade edebilir. Farklı kültürden ya da
ülkenin farklı yerlerinden gelen insanlarla karşılaştığınız zaman bunu
aklınızda bulundurun.
Bireysel Etkinlik

• Karşınızdaki bir insanla konuşurken beden dili kullanımında


yapılan hataları tespit ediniz.

SÖZLÜ SUNUM SIRASINDA YAPILMASI GEREKENLER


Sözsüz iletişim ve beden dili nasıl geliştirilir ve etkili bir biçimde kullanılır?
Sözsüz iletişim ve beden dili, şu andaki deneyiminize tam odaklanmanızı
gerektiren, hızla ileri geri akan bir süreçtir. Daha sonra ne söyleyeceğinizi
planlıyorsanız, telefonunuzu kontrol ediyorsanız veya başka bir şey hakkında

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 13


Sözlü İletişim ve Hitabette Beden Dili

düşünüyorsanız, sözsüz ipuçlarını kaçırdığınız ve iletilenlerin inceliklerini tam


olarak anlamadığınızdan söz edilebilir. Tam olarak mevcut olmanın yanı sıra, stresi
yönetmeyi öğrenerek ve duygusal farkındalığınızı geliştirerek sözsüz iletişiminizi
geliştirebilirsiniz (https://www.helpguide.org):
Şu an stresi yönetmeyi öğrenin!: Stres, iletişim kurma yeteneğinizi tehlikeye
atar. Stresli olduğunuzda, diğer insanları yanlış okuma, kafa karıştırıcı ya da sözsüz
sinyaller gönderme olasılığınız daha yüksektir. Ve unutmamalıyız ki duygular
bulaşıcıdır. Eğer kişi üzgünse, başkalarını üzmek çok daha muhtemeldir. Bu yüzden
Stres, iletişim kurma kötü bir durumu daha da kötüleştirir. Stresten bunalmışsanız, konuşmaya geri
yeteneğinizi tehlikeye dönmeden önce sakinleşmek için kişinin kendisine biraz zaman ayırması
atar. gerekmektedir. Kişi duygusal dengesini yeniden kazandığında, durumla olumlu bir
şekilde başa çıkmak için kendisini daha donanımlı hissedecektir. Kişinin kendisini
sakinleştirmenin ve içinde bulunduğu stresi yönetmesinin en hızlı ve en kesin yolu
duyuları kullanmaktır. Çocuğunuzun ya da evcil hayvanınızın fotoğrafını
görüntüleyerek, en sevdiğiniz kokuyu koklayarak, belirli bir müzik parçasını
dinleyerek ya da bir stres topunu sıkarak bu olumsuz durum yönetilebilir.
Duygusal farkındalığınızı geliştirin!: Sözlü olmayan doğru ipuçları
göndermek için duyguların ve onların kişiyi nasıl etkilediklerinin farkında olmak
gerekir. Ayrıca başkalarının duygularını ve gönderdikleri ipuçlarının ardındaki
gerçek duyguları tanıyabilmeye ihtiyaç vardır. İşte duygusal farkındalığın geldiği
yer burasıdır. Kişi sözleriyle eşleşen sözel olmayan sinyaller göndererek ilişkilerde
güven yaratabilir.
Doğru bir iletişim için mutlaka ama mutlaka beden dilinin nasıl kullanılması
gerektiğini bilmelisiniz. İşte bunun için de aşağıdaki “evrensel” beden dili
hareketlerinin karşınızdaki kişiye ne ifade ettiğini anlamalı ve bundan sonra
kuracağınız ilişkilerde bedeninizi nasıl kullanmanız gerektiğine dikkat etmeniz
İletişimde en çok gerekmektedir. Bunun için aşağıda sıralanan bazı ipuçlarını bilmek gerekir
dikkat etmeniz (https://paratic.com):
gereken şeylerden bir  İletişimde en çok dikkat etmeniz gereken şeylerden bir tanesi gözlerdir!
tanesi gözlerdir. Çünkü gözleriniz ağzınızdan çıkan kelimelerle gerçekten düşündükleriniz
arasında bir fark olup olmadığını kesinlikle ortaya çıkartacaktır. Bunun için
karşınızdaki kişiyle dozunu aşmamaya dikkat ederek göz teması
kurabilmelisiniz. Dozunu aşmayın dedim, çünkü güçlü bir iletişim
kuracağım diye işi abartıp karşınızdaki kişiye dik dik bakarsanız da yine
olumsuz bir etki yaratırsınız.
 Beden dilinizi etkin bir biçimde kullanmak için konuştuğunuz kişiyle
aranızdaki mesafeye de dikkat etmelisiniz. Yani ne ona çok uzak durmalı
ne de rahatsızlık verecek düzeyde yakınına yaklaşmalısınız. Hani böyle
biriyle konuşurken ağzının içine girecekmiş gibi duran insanlar vardır ya,
işte onlardan biri olmamalısınız. Ya da yaklaşmaya korkuyormuş gibi uzak
durarak, karşınızdaki insana sesinizi duyurabilmek için gereksiz yere
bağırmamalısınız. Uzun lafın kısası; karşınızdaki kişiyle aranızda en az bir

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 14


Sözlü İletişim ve Hitabette Beden Dili

kol boyu mesafe bırakmalı, onun yakın kişisel alanlarına girmemeye özen
göstermelisiniz.
 Beden dilinde en çok yararlanılan organlardan bir tanesi de el ve kollardır.
Mesela; kollarınızı bağlıyorsanız, bu sizin konuyla yeterince
Kollarınızı
ilgilenmediğinize, yalnız kalmak istediğinize, sinirli olduğunuza ya da
bağlıyorsanız, bu sizin dinliyormuş rolü yapmaya çalıştığınıza işaret edecektir. Aynı şekilde çok
konuyla yeterince fazla el kol hareketi yapmak da karşınızdaki insan üzerinde olumsuz etki
ilgilenmediğinizi, yaratacaktır. Konuşma sırasında bir şeyle oynamak, ellerinizi saklamaya
yalnız kalmak çalışmak gibi hareketler de sinirli veya tedirgin olduğunuz anlamına
istediğinizi, sinirli gelecektir. İşte bu nedenle, beden dili kullanımında dikkatli
olduğunuzu, davranmalısınız. Çünkü bu karşı taraftan olumsuz tepki almanıza ve
dinliyormuş rolü konuşmanın başarısız sonuçlanmasına neden olabilir.
yaptığınızı gösterir.  Beden dilini etkin bir biçimde kullanabilmek için arada sırada baş sallama
hareketleri yapabilirsiniz. Tabii, bunun yapmacık olmamasına dikkat
etmelisiniz. Kafa sallayacağım diye karşınızdaki kişinin her kelimesinin
sonunda hacıyatmaz gibi başınızı sallamamalısınız. Konuşmanın uygun
yerlerinde “anlıyorum, evet” gibi onay sözcükleriyle onu dinlediğinizi
göstermelisiniz.
Beden dilinizi doğru  Beden dilinizi doğru kullanmak istiyorsanız, iletişim sırasında genel vücut
kullanmak duruşunuza da dikkat etmelisiniz. Konuşma sırasında karşınızdaki kişiye
istiyorsanız, iletişim doğru dönmeli, bacaklarınızı başka bir tarafa yöneltmemelisiniz. Bu sizin
onu dinlemek istemediğinize ve ona karşı kendinizi kapattığınıza işaret
sırasında genel vücut
edecektir. Ayrıca bir konuşma sırasında ister oturun ister ayakta durun
duruşunuza da dikkat
fark etmez, her zaman dik durmaya çalışmalınız. Omuzlarınızın çökükse ve
etmelisiniz! kambur duruyorsanız, bu sizin kendinize güvenmediğinize, tedirgin
hissettiğinize işaret edecektir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 15


Sözlü İletişim ve Hitabette Beden Dili

•Bu ünitede sözsüz iletişim ve beden dilinin anlam ve önemi ortaya


konulmakta; beden dilinin ögeleri (göz teması, el kol hareketleri, jest ve
mimikler, bedenin duruşu, kişiler arası mesafe ve giyim kuşam kodları) üzerine
değerlendirme yapılmaktadır. Ayrıca beden dili kullanımında yapılan yanlışlar
ve sözlü sunum sırasında yapılması gerekenler anlatılmaktadır.
•SÖZLÜ SUNUMDA BEDEN DİLİ
Özet
•Sözlü sunumlarda sözsüz iletişimden de yararlanırız. Sözsüz iletişim kendimizi
ve başkalarını anlamada çok güçlü bir araç olabilir. Sözsüz iletişim ve beden dili
aynı mıdır? Hayır değiller. Beden dili bedenlerimizin fiziksel davranışlarını içerir
‐ göz teması, duruş, jest, yönlendirme ve benzeri ‐ sözel olmayan iletişim tüm
beden dili iletişimini kapsar ve aynı zamanda kıyafet ve süsleme, çevresel
faktörler ve hatta zaman kullandığımız şekli içerir.
•Sözsüz iletişim ve beden dili konuşmanın imkânsız veya uygunsuz olabileceği
durumlarda sözlü iletişimin yerine kullanılabilir. Sözlü iletişimi tamamlar,
böylece genel mesajı geliştirir.
•BEDEN DİLİ ÖGELERİ VE KULLANIMLARI
•Sözsüz iletişim; göz temasının kurulması ve beden ifadeleri, jestler, kişiler arası
mesafe ve giysiler olmak üzere çeşitli kategorilerde kategoride incelenebilir
•Göz Teması Kurulması: Bir sözsüz iletişim kodu olarak göz temasının sözsüz
iletişimdeki önemi yadsınamaz. Zira insan vücudunun en çok dikkat çeken
bölümleri arasında yüz ve özellikle de gözler ön plana çıkmaktadır. Neşe,
hüzün ya da dargınlıkların, kırgınlıkların ifadesinde yüzün ve gözlerin önemi
dikkat çekmektedir. Konuşma esnasında karşıdaki kişinin gözlerine bakmak ya
da konuşma esnasında gözleri sürekli kaçırmanın sözsüz iletişimde ayrı ayrı
anlamları bulunmaktadır. Örneğin iletişimin etkisini artırmada ve söz konusu
bireye ilgiyi ortaya koymada karşıdakinin gözlerinin içine bakmanın avantajları
bulunmaktadır.
•El kol hareketleri (Jestler): Bireyler arası ilişkilerde duyguların aktarımında el
kol hareketlerinin önemi herkes tarafından kabul edilen bir konudur
•Bir kişi konuşma sunarken, aslında izleyicilerine iki tür mesaj gönderebilir.
Sesler sözlü bir mesaj iletirken; görünüş, tarz ve fiziksel davranışlarla da görsel
olarak büyük miktarda bilgi aktarımı söz konusu olabilir.
•Jestler, kendi arasında anlatım jestleri, sosyal jestler ve mimik jestler olarak
ayrılmaktadır.
•Kişiler Arası Mesafe: Bireyler içinde bulundukları ortamı rastgele
kullanmazlar. İnsanlar arasındaki fiziksel mesafeler, ilişkilerin doğasını ve
boyutlarını anlamlandırmada önemli ipuçları sağlamaktadır. Genel manada bir
kişi karşıdaki insana arkadaşlık ve yakınlık duygusu beslediğinde ya da onu
kendisine yakın ve güvenilir gördüğünde fiziksel mesafe yakınlaşmakta, tersi
durumda ise uzaklaşmaktadır. Toplumsal yaşamda mahrem, kişisel samimi,
sosyal ve genel topluma açık mesafe olarak kendi aralarında farklılık gösteren
dört ayrı kişisel mesafe karşımıza çıkmaktadır.
•Fiziksel görünüş (Uygun Beden Duruşu): Baş hareketleri ve beden duruşu;
başkalarını tanımak, ilgi ya da dikkati iletmek için kullanılır. Baş hareketlerinin
artık selamlama olarak kullanılmadığı kültürlerde, evrensel bir onay işareti
olarak ön plana çıkar.
•Giyim ve Kuşam Kodları: Giyim‐kuşam, bireylerarası etkileşimde sunulan
iletinin anlamlandırılması ve hedef kitlenin etkilenmesi ve iknasında önemli bir
yere sahiptir. İnsanların giyim tarzı; onların sosyoekonomik statüsü, kişisel
kazancı ve mesleği gibi konularda önemli bilgiler sağlamaktadır. Bazı
durumlarda giyim kuşam davranışları biçimlendirebilmektedir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 16


Sözlü İletişim ve Hitabette Beden Dili

•Giysilerin kumaşı, rengi, stili, dokusu, modeli; kişinin değerleri, amaçları,

Özet (devamı) tercihleri hakkında bilgi vermektedir. Giysi seçimi; aynı zamanda kişinin
mesleğini, ekonomik durumunu ifade eden ipuçları taşımaktadır.
•BEDEN DİLİ KULLANIMINDA YAPILAN YANLIŞLAR
•Beden dilini etkili kullanan insanlar karşısındakilerde olumlu izlenim
bırakırken; beden dilini kullanamayan veya yanlış kullanan kişiler iletişim
sorunları yaşayabiliyor. Bu nedenle bilinçsiz sinyallerle yanlış mesaj
yollamasına izin verilmemelidir.
•Sohbeti ya da sohbet ettiğiniz insanı önemsediğinizi göstermek istiyorsanız,
onun karşısında arkanıza doğru yaslanıp bacaklarınızı öne uzatacak şekilde
gerilmeyin.
•Karşınızdaki insanın gözlerine doğrudan bakmazsanız, bilinçsizce sizin ona
karşı dürüst olmadığınızı varsayabilir.
•Birinin gözlerinin içine bakmamak sizi dürüst göstermeyebilir ancak çok
uzun süre gözlere bakmak da genel olarak saldırganlığın göstergesidir.
•Eğer dinleme yerine konuşma yapıyorsanız, yüzünüze, özellikle ağzınıza ve
burnunuza dokunmayın.
•Konuşulanlara kafa allamak, iletişiminiz önemli bir parçasıdır ve
karşınızdakinin konuştuklarını anladığınızı ve ona katıldığınızı gösterir. Fakat
bunu sürekli yapmak, zayıf görünmenize neden olabilir.
•SÖZLÜ SUNUM SIRASINDA YAPILMASI GEREKENLER
•Şu an stresi yönetmeyi öğrenin!: Stres, iletişim kurma yeteneğinizi tehlikeye
atar. Stresli olduğunuzda, diğer insanları yanlış okuma, kafa karıştırıcı ya da
sözsüz sinyaller gönderme olasılığınız daha yüksektir.
•Duygusal farkındalığınızı geliştirin!: Sözlü olmayan doğru ipuçları
göndermek için duyguların ve onların kişiyi nasıl etkilediklerinin farkında
olmak gerekir. Ayrıca başkalarının duygularını ve gönderdikleri ipuçlarının
ardındaki gerçek duyguları tanıyabilmeye ihtiyaç vardır.
•İletişimde en çok dikkat etmeniz gereken şeylerden bir tanesi gözlerdir!
Çünkü gözleriniz ağzınızdan çıkan kelimelerle gerçekten düşündükleriniz
arasında bir fark olup olmadığını kesinlikle ortaya çıkartacaktır.
•Beden dilinizi etkin bir biçimde kullanmak için konuştuğunuz kişiyle
aranızdaki mesafeye de dikkat etmelisiniz.
•Beden dilini etkin bir biçimde kullanabilmek için arada sırada baş sallama
hareketleri yapabilirsiniz.
•Konuşma sırasında karşınızdaki kişiye doğru dönmeli, bacaklarınızı başka bir
tarafa yöneltmemelisiniz.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 17


Sözlü İletişim ve Hitabette Beden Dili

DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Aşağıdakilerden hangisi toplumsal yaşamda sözsüz iletişim ve beden dili
kullanımının nedenlerinden biri değildir?
a) Sözlerin sınırları olduğu için
b) Sözel olmayan sinyallerin güçlü anlatıma sahip oldukları için
c) Daha geniş dinleyici kitlesine ulaşabilmek için
d) Gelenekler içerisinde olmayan duyguları yansıttığı için
e) Konuşmanın imkânsız ve uygunsuz olabileceği durumlarda sözlü
iletişimin yerine kullanıldığı için

2. Aşağıdakilerden hangisi beden dili ögelerinden biri değildir?


a) Göz temasının kurulması
b) Jestler
c) Kişiler arası mesafe
d) Renkler
e) Giyim kuşam

3. Aşağıdakilerden hangisi göz teması ile ilgili söylenebilecek bir yargı


değildir?
a) Mesleğe göre farklılık gösterir.
b) Geri bildirim almak için göz temasından yararlanılır.
c) Konuşmayı düzenler ve kontrol eder.
d) Statü ve saldırganlık işareti olarak kullanılır.
e) Farklı kültürlerde farklı anlamlar taşır.

4. Aşağıdakilerden hangisi kişiler arası mesafe türlerinden biri değildir?


a) Mahrem mesafe
b) Evrensel mesafe
c) Sosyal mesafe
d) Kişisel samimi mesafe
e) Genel topluma açık mesafe

5. Gövdeden itibaren 40 ile 80 cm arasında değişen çapa sahip kişiler arası


mesafe türü aşağıdakilerden hangisidir?
a) Mahrem mesafe
b) Genel topluma açık mesafe
c) Evrensel mesafe
d) Sosyal mesafe
e) Kişisel samimi mesafe

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 18


Sözlü İletişim ve Hitabette Beden Dili

6. İki kişinin aynı beden duruşunu paylaşması ya da birbirlerini taklit


etmeleri, hangi duruşu tanımlar?
a) Uygun
b) Uygun olmayan
c) Yüz yüze
d) Paralel
e) Kapsayan

7. Kişinin kılık kıyafeti ve giyim tercihleri, aşağıdakilerden hangisine bağlı


olarak değişmez?
a) Yaş
b) Cinsiyet
c) Medeni durum
d) Meslek
e) Statü

8. Aşağıdakilerden hangisi beden dili kullanımında yapılan yanlışlardan biri


değildir?
a) Arkaya doğru yaslanmak
b) Kolları kavuşturmak/ bacakları üst üste atmak
c) Göz teması kurmamak
d) Elleri kavuşturmak
e) Ayakta durmak

9. Gövdeden itibaren 35 cm çapı bulunan kişiler arası mesafe türü


aşağıdakilerden hangisidir?
a) Genel topluma açık mesafe
b) Mahrem mesafe
c) Evrensel mesafe
d) Genel topluma açık mesafe
e) Kişisel samimi mesafe

10. Sözsüz iletişim ve beden dilinde, bedenin dik ve rahat duruşu ne anlama
gelir?
a) Tereddüdü belirtir.
b) Anlamayı, yakınlaşmayı, iletişim kurma çabasında bulunmayı belirtir.
c) Uyuşukluk ve ilgisizliği belirtir.
d) Canlılık, enerjik olma ve kendini güveni belirtir.
e) Stres içinde olmayı belirtir.

Cevap Anahtarı

1.c, 2.d, 3.a, 4.b, 5.e, 6.a, 7.c, 8.e, 9.b, 10.d

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 19


Sözlü İletişim ve Hitabette Beden Dili

YARARLANILAN KAYNAKLAR
Baltaş, Z. ve Baltaş, A. (1992). Bedenin Dili. İstanbul: Remzi Kitabevi.
Bıçkı, A. (2008). An Observation of NonverbalImmediacyBehaviours of
NativeandNon‐nativeLecturers.Çağ UniversityJournal of SocialSciences, 5(1),
1‐20.
Cüceloğlu, D. (2004). Yeniden İnsan İnsana. İstanbul: Remzi Kitabevi.
Gürüz, D. ve Eğinli, A. T. (2008). Kişilerarası İletişim: Bilgiler, Ekiler, Engeller.
Ankara: Nobel Yayın Dağıtım.
Hopkins, L. (2004). Non –Verbalcommunication in Business. 1 Haziran 2019
tarihinde http://www.leehopkins.com/types‐of‐nonverbal‐communication
adresinden erişildi.
https://kisiselbasari.com/beden‐dili‐kullanirken‐en‐sik‐yapilan‐hatalar.html, 1
Haziran 2019 tarihinde erişildi.
https://paratic.com/vucut‐dilini‐etkin‐bir‐bicimde‐kullanabilmek‐icin‐bilmeniz‐
gerekenler/, 1 Haziran 2019 tarihinde erişildi.
https://www.helpguide.org/articles/relationships‐communication/nonverbal‐
communication.htm, 1 Mayıs 2019 tarihinde erişildi.
Işık, M. (2000). İletişimden Kitle İletişimi. Konya: Selçuk Üniversitesi İletişim
Fakültesi Yayınları.
Işık, M. (2019). 1 Haziran 2019 tarihinde
http://content.lms.sabis.sakarya.edu.tr/Uploads/68132/28293/
2_ileti%C5%9Fim_%C3%A7e%C5%9Fitleri.docx, adresinden erişildi.
İzgören, A. Ş. (2000).Dikkat Vücudunuz Konuşuyor ‐ Türkiye'de Beden Dili, İş
Yaşamı ve Renkler, Ankara:Academyplus Yayınevi.
James, J. (2004). Beden Dili: Olumlu İmaj Oluşturma. Murat Sağlam (Çev.),
İstanbul: Alfa Yayınları.
Kaypakoğlu, S. (2008). Kişilerarası İletişim: Cinsiyet Farklılıkları Güç ve Çatışma.
İstanbul: Derin Yayınları.
Köprülü, Ö. (2013). Using Body Language to Make and Maintain a Solid First
Impression and to Decode Students’ Behaviours. Sakarya University Journal
of Education, 4(2), 6‐18.
Mujezinovic, N. (2011). The Importance of Non‐verbal Communication in Business.
Unpublished Dissertation, Tomas Bata University in Zlin Faculty of
Humanities.
Pease, A. and Pease, B. (2004). The Definitive Book of Body Language.Australia:
Pease International.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 20


Sözlü İletişim ve Hitabette Beden Dili

Reca, F. Ö. (2010). Başarılı ve Güzel Beden Dili ve Konuşma Sanatı. Ankara: Tutku
Yayınevi.
Saha, P. (2017). Power of Nonverbal Communication in Project
Management.International Journal of Computer Science and Information
Technologies, 8 (1), 81‐88.
Torun, B. U. (2018). Sözsüz İletişim: Müşteri İlişkileri Yönetiminin Sessiz Dili. Konya:
LiteraTürk Yayınları.
Zhi‐peng, R. (2014). Body Language in Different Cultures.US‐China Foreign
Language, 12 (2), 1029‐1033.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 21


İKNA SÜRECİNDE SÖZLÜ
İLETİŞİM VE HİTABET

• İkna Kavramı SÖZLÜ İLETİŞİM VE


İÇİNDEKİLER

• İknaya Giden Yol


• İknaya Direnmenin Yolları HİTABET
• İkna Edici İletişim
• İkna Edici Taktikler Prof. Dr. Şükrü BALCI
• Sözlü İletişim ve İkna

• Bu üniteyi çalıştıktan sonra;


• Sözlü sunumda iknanın anlam ve
HEDEFLER

önemin açıklayabilecek,
• İknaya giden yol ve kullanımlarını
anlayabilecek,
• İknaya direnmenin yollarını
belirtebilecek,
• İkna edici taktikler ve kullanımı
konusunda birikim elde
edebilecek;
• Sözlü iletişim ve ikna hakkında bilgi
birikimine sahip olabileceksiniz.

ÜNİTE

© Bu ünitenin tüm yayın hakları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi’ne aittir. Yazılı izin alınmadan
ünitenin tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, yayımı, çoğaltımı ve
dağıtımı yapılamaz.
13
İkna Sürecinde Sözlü İletişim ve Hitabet

İkna Kavramı
Tepki Gösterme
İknaya Giden Yol
Güvensizlik
İknaya Direnmenin
Yolları

İkna Sürecinde Sözlü İletişim ve Hitabet


Dikkatli İnceleme
İkna Edici İletişim
Tepkisizlik

Evet‐evet Taktiği

Acaba Yerine Hangisi


Taktiği

Kapıyı Aralama Taktiği

Kapıyı Kapama Taktiği

Gitgide Artan Ricalar


Taktiği
İkna Edici Taktikler
Soruya Soruyla Yanıt
Verme Taktiği
Sözlü İletişim ve İkna
Sadece O Değil Taktiği

Önce Ver Sonra Al


Taktiği

Yer Etme Taktiği

Borca Sokma Taktiği

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 2


İkna Sürecinde Sözlü İletişim ve Hitabet

GİRİŞ
İnsanların çevresiyle iletişim kurmasında birçok neden bulunmaktadır. Bilgi
aktarmak, yardımda bulunmak, emretmek, söz vermek, kendi fikrini sunmak için
iletişim kurmak ilk akla gelen eylem tarzlarıdır. Bu açıdan değerlendirildiğinde en
basit bir diyalogun dahi ikna süreci ile ilişkisi dikkat çekmektedir. İletişim
olgusunun pek çoğunda bireyler birisini, eylemlerini ya da eylem biçimini
değiştirmek adına ikna etmeyi hedeflemektedir (Yüksel, 1994).
Zira toplumbilimciler de insanların düşüncelerini, inançlarını, tutum ve
eylemlerini istenilen şekilde değiştirmede üç yöntemin varlığından söz
etmektedirler. Bunlar; zor kullanmak, maddi çıkar sağlamak ve ikna etmektir
(Asna, 1968). Hiç kuşkusuz bu yöntemler içinde ikna ederek insanları istenilen
yöne çekme, en ekonomik ve geçerli yoldur (Küçükkurt, 1987).
Genel manada sözlü iletişimin başarı ve başarısızlıkla sonuçlanmasına katkı
sağlayan faktörlerin başında gelen ikna kavramı ve süreci, günümüzde akademik
tartışmaların üzerine en çok yoğunlaştığı konulardan birini oluşturmaktadır. Öyle
ki, reklam faaliyetlerinde tanıtımı yapılan ürünün satışını artırmak, hedef kitle
üzerinde ürüne yönelik olumlu tutum oluşturmak, siyasette parti ya da adayın
seçimi kazanmak için seçmen zihninde olumlu izlenimler yaratmak veya örgütlerde
halkla ilişkiler faaliyetlerinin başarısını ve etkinliğini artırmak adına başvurulan
temel araç “ikna”dır (Demirtaş, 2004). Dolayısıyla ikna edici iletişim ve ikna edici
tekniklerin iyi bir şekilde öğrenilmesiyle; eğitimciler, reklamcılar veya politikacılar,
başka bir anlatımla, hedefi başkalarının düşünce, kanı, istek, tutum ve
düşüncelerini değiştirmek olan her insanı daha iyi değerlendirmek olanaklı hâle
gelmektedir (Yüksel, 2003a). İşte bu ünitede öncelikli olarak ikna kavramı, çeşitli
yazarların görüşleri de dikkate alınarak tanımlanmakta; daha sonra ikna edici
iletişim sürecinde yer alan bütün değişkenler tek tek ele alınıp incelenmektedir. Bu
bölümün ağırlıklı konusu ikna edici taktikler olduğundan, ilgili konu başlıkları daha
detaylı ele alınıp değerlendirilmektedir.

İKNA KAVRAMI
Özü itibarıyla Arapça bir sözcük olan ikna, kandırma, inandırma
kelimeleriyle Türkçeleştirilmiş (Anık, 2000); teknolojinin ve kitle iletişim araçlarının
gelişmesiyle birlikte, kullanım amacı ve araçları da gelişmiştir. Söz konusu
gelişmeler yeni tanımların, kurumların doğmasına ve gelişmesine neden olmuştur.
İkna kavramının anlamına ilişkin çeşitli yazarlar, birbirine benzer ve birbirini
İknaya özgü üç temel tamamlayan tanımlara yer vermişlerdir. Bunların içinde Bettinghaus ve Cody
kavram dikkat (1987:3) ikna kavramını; “bireyin gönderdiği mesajlarla diğer birey ya da grupların
çekmektedir. Bunlar; hareket, fikir ve inançlarını bilinçli olarak değiştirme çabası” şeklinde
bilinçli niyet, davranış tanımlamaktadır. Tanımdan da anlaşıldığı gibi burada iknaya özgü üç temel
değişikliği ve mesajın kavram dikkat çekmektedir. Bunlar; bilinçli niyet, davranış değişikliği ve mesajın
aktarımıdır. aktarımıdır. Yine iknada mevcut iletişim bağlamının sınırları içinde inançları,
tutumları, niyetleri güdüleri ve/veya davranışları oluşturma, güçlendirme,

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 3


İkna Sürecinde Sözlü İletişim ve Hitabet

değiştirme ya da yok etme etkinliğine katılan bir veya daha fazla kişi
bulunmaktadır (Gass ve Seiter, 2003).
Benzer değerlendirmede bulunan Woodward ve Denton’a (2004) göre de
ikna; (1) bağımsız ve sıklıkla da hazır bireylere, (2) onların tutum, inanç ve/veya
davranışlarını, (3) değiştirmek ya da güçlendirmek amacıyla, (4) sözlü veya sözsüz
mesajlar, (5) hazırlama ve sunmaya yönelik etkileşimli bir süreçtir.
Bu açıdan ikna, sadece davranış değişikliği sağlamaya yönelik bir olgu değil,
aynı zamanda insanların var olan tutumlarını devam ettirmesine ve değişikliğe
karşı direnç göstermelerine yönelik eylemler olarak da değerlendirilmektedir
İkna, aynı zamanda (Jamieson, 1996). Örneğin; reklamcılar bir taraftan tanıtımı yapılan ürün ya da
insanların var olan hizmetin tercih edilmesi için uğraşırken; aynı zamanda o ürün veya hizmeti
tutumlarını devam kullananlarda mevcut tutumların daha da güçlenmesi için ikna faaliyetleri önem
ettirmesine ve taşımaktadır (Güz, 1998).
değişikliğe karşı direnç
Öte yandan iletişim çalışmalarında ikna etmenin inanılırlık, çekicilik güç gibi
göstermelerine yönelik
özellikleri nedeniyle kaynağa, çekicilik faktörleriyle mesajın içeriğine, bunun yanı
eylemler olarak da
sıra yapısına da bağlı olduğu söylenebilmektedir. Ancak mesajın alıcısı ve özellikleri
değerlendirilmektedir.
de iknanın kapsamını etkileyen önemli bir unsur olarak belirmektedir (Odabaşı ve
Oyman, 2003). Benzer bir yaklaşım sergileyen Bettinghaus ve Cody (1987) de
aşağıda sıralanan dört ölçütün, ikna edici iletişimin etkili ya da etkisiz olmasında
önemli bir konuma sahip olduğunu dile getirmektedir:

 İkna etkilerine bir ölçü, iletişimi incelerken kaynağın amaçları ile alıcının
buna ilişkin davranışlarına bakmak olacaktır. Örneğin siyasal kampanya
çalışmalarında oy talebinde bulunup da kazanan aday başarılı ikna
çalışması gerçekleştirmiş demektir. Ne var ki durum her zaman bu kadar
basit değildir. Birçok durumda ikna edici mesajlar amaçlarına doğrudan
ulaşmakta başarısız olabilirler, fakat uzun vadeli etkileri de olabilmektedir.
 İkna edici mesajın başarısını ölçmede ikinci bir ölçüt de davranış
değişiminin derecesidir. Satış mesajları bu durumun en iyi örneğini
oluşturmaktadır (Örneğin; bir mağazada 25 kişilik müşteri grubuna mutfak
robotunu tanıtan bir satış elemanının eyleminde olduğu gibi. Bu tanıtım
faaliyeti sonunda kaç müşteri mağazadan mutfak robotunu satın alırsa
ikna girişimi başarılı olacaktır? Bunu tespit etmek mümkün
gözükmemektedir).
 Bir ikna kampanyasının başarısını ölçmek için kullanılabilecek üçüncü bir
ölçüt ise, kampanyaya karşı olan muhalefetin doğasıdır. Muhalefetin
mevcudiyeti veya yokluğu, iknanın başarı veya başarısızlığı üzerinde
önemli bir etki yaratacaktır.
 Son ölçüt ise hedefin zorluk derecesidir. Örneğin, vergi indirimini
savunmak, vergi artırımını savunmaktan daha kolaydır.
Yukarıdaki bilgiler ışığında insan davranışlarında değişiklik yaratma, mevcut
davranışlarını pekiştirme gibi bir işlevi yerine getiren iknanın birtakım özellikleri
vardır. Bunları sıralayacak olursak (Jamieson, 1996);

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 4


İkna Sürecinde Sözlü İletişim ve Hitabet

 İkna değişiklik oluşturma veya değişime karşı direnç göstermede kullanılan


bir kavramdır.
 İknanın statükonun korunmasına yönelik bir tutuculuğu vardır.
 İknanın üzerine yoğunlaştığı, aslında insan aklıdır ve bu da “tabularasa”
(değişmez) değildir.
 İkna eylemlerinin açık ve kapalı olmak üzere iki yönü bulunmaktadır. Açık
yönüne kendini açıkça ortaya koyan reklam faaliyetlerinde rastlamak
mümkündür. Kapalı yönü ise isteklerin gizlendiği mesajlarda ortaya çıkar.
İkna eylemlerinin açık  İkna dili kullanan, bireylerin doğasındaki paradoksu da anlatır. Doğal dil,
ve kapalı olmak üzere sözcüklerden oluşur. Sözcükler de olay, duygu ve düşünceleri anlatmak ve
iki yönü bulunmaktadır. yüz yüze etkileşimde sözsüz iletişimi zenginleştirmek için tercih edilir.
 İknanın hem rasyonel, hem de irrasyonel boyutu bulunmaktadır. Rasyonel
argümanlar değişebilir. Benzer şekilde duygusal içerikler de herhangi bir
akıl yürütme olmaksızın, değerler aracılığı ile tutum değişikliğine sebebiyet
verebilir.
 İknanın çok değişkenli bir yapısı vardır ve birçok psikolojik değişken bu
süreçte ortaya çıkar. Bu değişkenler amaçları kolaylaştırabildiği gibi, aynı
zamanda gizleyebilir de. Benzer şekilde ikna, toplumsal değerler ve iletişim
ağlarına karşı da medyana gelebilir.
 İkna eylemi bir şeyin başkasıyla ilişkilendirilmesini zorunlu hâle getirir. Bu
açıdan iknacının görevi ilişkileri kurmak ya da mevcut ilişkileri sürdürmek
ve güçlendirmektir.

İKNAYA GİDEN YOL


İkna edici iletişim;
özünde, tutum ve İkna edici iletişim; özünde, kaynak kişi ya da kurumdan hedef kitleye yönelik,
davranış değişikliği tutum ve davranış değişikliği yaratmayı amaçlayan, bir iletişim sürecini
yaratmayı amaçlayan, kapsamaktadır. Bu anlamda iknaya giden yolda etkileyen ve değiştirilme
bir iletişim sürecini potansiyeli bulunan ögeler bağımsız değişkenler; iletişimin hedef kitlede
kapsamaktadır. oluşturduğu etki ve tepkiler ise bağımlı değişkenler olarak değerlendirilmektedir
(İnceoğlu, 1993).
İknaya giden yolda başlangıç aşamasını, mesajın sunumu oluşturmaktadır.
İkna açısından bu aşamada hedef kitlenin ilgi ve dikkatinin çekilmesi önem
taşımaktadır. Sunulan ileti ile hedef acıların dikkati çekilmediği sürece iknanın
gerçekleşme ihtimali pek mümkün değildir (Anık, 2000).
Mesaja dikkat kesilme, ikinci aşamayı oluşturmaktadır. Söz konusu aşamada
öncelikle dikkati çeken mesajların deşifre edilmesi gereklidir. Her mesaj
kodlanarak, bir şifre aracılığıyla iletilir. Şifreler belirli anlamları olan renkler, sesler,
sözcükler, resim vb. gibi unsurlardan oluşmaktadır. Bu anlamda alıcı, mesajın
İknaya giden yolda
şifresini çözemediğinde iletişim başarısız olmaktadır. Öncelikle alıcı kitle, kodları
başlangıç aşamasını,
çözerek mesajı anlamalıdır (Güz, 1998).
mesajın sunumu
oluşturmaktadır! Mesajın akılda tutulması ve gerektiğinde gene hatırlanması, ikna faaliyeti ve
tutum değişikliği sürecinin başarıya ulaşması için gerekli olan bir başka faktördür.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 5


İkna Sürecinde Sözlü İletişim ve Hitabet

Çünkü insanların unutma özellikleri, mesajların sürekli tekrarlanmasını gerekli


kılmaktadır (Oktay, 2000).
Eğer ikna edilecek kişiler sunulan mesajları anlamada problem yaşarlarsa,
ikna edilmeleri yine mümkün değildir. Burada özellikle hedef kitlenin bilgi düzeyi ve
becerileri önemli rol üstlenmektedir (Yüksel, 2003a).
Son olarak alınan, algılanan, anlaşılan ve benimsenerek hatırda tutulan
mesajların, asıl hedeflenen amaç olan davranış eylemini doğurması süreci söz
konusudur. Yani kaynağın gönderdiği iletiler istenen yöndeki davranış biçimini
(satın alma, oyunu belli yönde kullanma, marka tercihi, belli politikalara onay
verme vb. gibi) sağlamıştır (Oktay, 2000).
Ancak beş bağımlı değişkenin her zaman aynı oranda etkili olduğunu
düşünmek yanıltıcıdır. Çünkü bir ikna edici iletişim mesajı, ilk iki aşamada (dikkat
ve anlama) etkili, diğer aşamalarda ise etkisiz olabilmektedir.

İKNAYA DİRENMENİN YOLLARI


Genellikle toplumsal durumlarda insanlar kendilerini bilerek ya da
bilmeyerek, isteyerek ya da istemeyerek bir biçimde iknaya karşı tavır alıcı
bilgilerle, alışkanlıklar ve eğilimlerle donatır. Birçok ikna girişimine rağmen
insanlar, belli ve zedelenmesi zor bir direnç gücüne sahiptir. İnsanlık tarihi
boyunca iknaya karşı koymanın ilginç bir geçmişi vardır. Örneğin Kore Savaşı ve
sonuçları bu konuda incelenmeye değer bir dönem olarak ortaya çıkmaktadır. Bu
savaşta Kuzey Korelilerce ele geçirilen Amerikalı savaş esirleri Korelilerce
uygulanan ilginç ikna ve propaganda yöntemleriyle çok değişik etkilere maruz
İknaya direnmede dört bırakılmışlardır. Daha sonra bu döneme ilişkin yapılan araştırmalar deneysel
farklı direnme türü öğrenim ve yeniden eğitilme konusu bağlamında, insanların belli yollarla
vardır. Bunlar; tepki verilebilecek iletilerle ortaya çıkacak güçlü ikna etme eğilimlerinin alternatif
gösterme, güvensizlik, stratejilerine dikkati çekmiştir (www.perakendeokulum.com).
dikkatli inceleme ve
İknaya karşı direnmede muhtemelen birbirleriyle ilişkili dört farklı direnme
tepkisizliktir.
türü karşımıza çıkmaktadır. Bunlar; tepki gösterme, güvensizlik, dikkatli inceleme
ve tepkisizliktir (Knowles ve Linn, 2004).
Tepki gösterme; ikna edici mesajlara karşı etki girişimini, direnmenin
bütünleyici bir unsuru olarak kabul eder. Tepki gösterme yalnızca etki doğrudan
algılandığında ve bir kişinin seçim alternatiflerini tehdit ettiğinde başlatılır. Bu
direnme türü, direnmenin hem duygusal (“hoşuma gitmedi!”) hem de
motivasyonlu (“yapmayacağım!”) taraflarını vurgulamaktadır. Aslında tepki
gösterme, birinin seçim özgürlüğüne yönelik dış tehditlerden kaynaklanır. Bir kişi,
bir başkasının seçim yapma veya hareket etme özgürlüğünü sınırladığını
algıladığında; rahatsız edici bir tepki durumu ortaya çıkar ve bu özgürlüğü yeniden
uygulamak kendini daha çok motive etmeye çalışır. Bu dışsal olarak kışkırtma
durumu, muhalif duyguları ve davranışları tetikler. İkna edici tekliflere tepkisel
yaklaşan kişi, tabir yerinde ise yasak meyveden daha fazla hoşlanır ve yasaklanmış
davranışı uygulamaya koymak için yollar bulur.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 6


İkna Sürecinde Sözlü İletişim ve Hitabet

Güvensizlik; ikna edici kaynak ya da mesaja karşı bir güvensizliğe vurgu


yapmaktadır. İnsanlar bir öneri, teklif ya da değişim talep eden bir mesaja maruz
kaldıklarında, korunmaya çalışır ve temkinli davranabilirler. Teklifin arkasındaki
nedenin ne olabileceğini, gerçeklerin ne olduğunu merak ederler. Bu direnme
yüzü hem etkileyici (“bundan hoşlanmıyorum!”) hem de bilişsel (“inanmıyorum!”)
olabilir.
Dikkatli İnceleme, direnmenin üçüncü yüzüdür. İnsanlar ikna edici
girişimlerin hedefi olduklarını algıladıklarında; doğal bir tepki durumun her yönüne
daha dikkatli ve düşünceli bir şekilde katılmaktadırlar. Bu durum, ikna edici teklifin
her bir noktasının daha dikkatli bir şekilde incelendiği ve daha ayrıntılı bir şekilde
sorgulandığı anlamına gelmektedir.
Tepkisizlik, ikna edici teklifi verene veya teklifin kendisine cevap vermemek
olarak değerlendirilir. Tepkisizlik, zorunlu olarak daha fazla inceleme, güvensizlik
veya reaksiyonda bulunmayı gerektirmez. Aslında tepkisizlik, değişime
direnmekten ziyade, mevcut durumu sürdürmeye odaklanan, mevcut tutumları
dengede tutmaya çalışan bir tepki türüdür.

Kişilerin ikna Öte yandan kişilerin ikna çalışmalarına direnmelerinde önyargıların da


çalışmalarına önemli rolü vardır. Toplumsal hayatımızda sıklıkla kullanılan önyargılar, birçok
direnmelerinde iletişim ve algı sorunun kaynağını oluşturmaktadır. Albert Enstein’e göre “atomu
önyargıların da önemli parçalamaktan daha zor olan bir şeymiş bu insanların kafasındaki önyargı” ifadesi,
rolü vardır. önyargılı bireylerin bakış açılarındaki direncin ve zorluğun güzel bir örneğidir.
Önyargı bir tutum olarak değerlendirilir; karşıdaki bireye yönelik adaletsiz,
hoşgörüsüz veya aleyhte bir görüşü ifade eder. Önyargı, bireyin yetiştirilme biçimi,
eğitim düzeyi, inançları, etik kurallara olan saygı‐saygısızlığı, sosyoekonomik ve
kültürel düzeyi, alışkanlıkları ve ırksal önyargıları ile doğru orantılı bir biçimde
oluşmaktadır. Bireyde bir kez önyargı oluştuktan sonra beyinde sabitlenen o kalıp
yargılar kolay kolay değişmemekte ve kişinin yaşam biçiminin düsturları
olmaktadır. İknaya karşı gösterilen direnç ile ilgili olarak güvenilirlik düzeyinin
önemli bir yeri vardır. Güvenilir iletişimci ikna etme sürecini etkileyebilir, ancak
güvenilir olmayan iletişimci iletiye karşı bir direnç oluşmasına neden olabilir
(http://www.acikogretimadalet.com). Yine insanların geçmişlerinde yaşadıkları ya
da bir bakıma alışkanlık oluşturan davranış örüntüleri iknaya direnmede rol oynar.
İknaya karşı direnmede kişinin içinde bulunduğu grubun da önemli etkisi
bulunmaktadır. İkna her ne kadar kişisel bir özellik taşısa da, aynı zamanda
toplumsal ilişkiler ve birlikteliklere bağlı olarak da değerlendirilmelidir. Bu
İknaya karşı birliktelikler aile, arkadaşlık grupları gibi çeşitli küçük gruplar olduğu gibi, takım
direnmede; kişinin taraftarlığı, içinde bulunulan kurumsal yapılar vb. büyük grupları
içinde bulunduğu kapsamaktadır. Başlangıçta sadece bir bireyin sempatik bulduğu bir düşüncenin
grubun da önemli etkisi diğerlerince desteklendiğinin öğrenilmesi, söz konusu bireyde o düşünceye
bulunmaktadır! bağlanmayı kolaylaştırmaktadır (http://stratejikileti.blogspot.com).
İknaya direnç oluşturmak amacıyla geliştirilen teorilerden en önemlisi
McGuire’ın Aşılama Teorisidir. McGuire, teorisini geliştirirken bir tıp olgusuyla
benzeşim kurmuştur. Hastalıktan uzak bir çevrede yaşayan bir kişi mikroplara

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 7


İkna Sürecinde Sözlü İletişim ve Hitabet

direnç göstermede başarısızdır. Oldukça sağlıklı görünmesine rağmen büyük dozda


mikropla karşılaştığında hastalığa yakalanma riski yüksektir. Böyle insanların
hastalıklara karşı direncini artırmak için iki yöntem bulunmaktadır. İlki destekleyici
tedavidir (dengeli beslenme, düzenli egzersiz, stresten uzak durma). İkincisi ise
hastalığa neden olan virüsün zayıf bir formunun verilerek bağışıklık oluşturmayı
amaçlayan aşılayıcı tedavidir. Bu benzeşime göre ikna amaçlı mesajlara karşı da iki
savunma tipi ayırt edilmektedir. Bunlardan ilki, insanların daha önceki fikirlerinin
yeni argümanlarla desteklenmesi olarak karşımıza çıkan destekleyici savunmadır
(supportive defense). İkincisi ise insanlara, kolaylıkla üstesinden gelebilecekleri
miktar ve nitelikte karşı görüşün iddialı verilmesi olarak tanımlanan aşılama
yoluyla savunmadır (Arslantürk ve ark., 2010).

İKNA EDİCİ İLETİŞİM


İletişim araştırmalarında ikna edici iletişim genelde; mesaja maruz
kalmadan önce sahip olunan tutumun tersine (genelde olumludan olumsuza veya
tersine) bir tutum değişikliğini amaçlayan iletişim biçimi olarak ele alınmaktadır
(Nimmo, 1970). İkna edici iletişim mesajlarının insan davranışlarını belirlemede
oynadığı büyük role karşın ancak son otuz senedir ikna edici mesajı etkili kılanın ne
olduğu üzerinde çalışılmaktadır. İlk çalışmalar İkinci Dünya Savaşı sırasında ve
sonrasında Carl Hovland ve arkadaşları tarafından başlatılmıştır. Hovland ve
araştırma grubu çalışmalarında, bireylerin ikna edici mesajları neden dinledikleri,
anladıkları, hatırladıkları ve kabul ettiklerini anlamanın yolunun; mesajları sunan
İkna, etkileşimli bir kişilerin özelliklerinin, mesajların içeriğinin ve mesaja maruz kalanların
süreç olarak niteliklerinin incelenmesinden geçtiğini öne sürmüşlerdir (Arkonaç, 2001).
görülmektedir. Yakın tarihlere kadar iletişim araştırmacıları iknayı belli bir zamanda
gerçekleşen tek yönlü bir süreç olarak inceleme eğilimindeydiler. Burada
kullanılan araştırma modelinde alıcının ikna edici bir mesaja maruz
bırakılmasından önce ve sonra tutumları ölçülüyor, arada bir değişiklik
bulunduğunda iknanın başarılı olduğu kabul ediliyordu. Bu yaklaşımın artık pek
uygun olmadığı ileri sürülmekte ve ikna, etkileşimli bir süreç olarak görülmektedir.
Bir kaynak, bir mesaj gönderdiği anda, mesajın gönderildiği alıcının eylemleri
tarafından etkilenmektedir (Bettinghaus ve Cody 1987). Yani ikna, özünde kitle
iletişimin bulunduğu ve dolayısıyla da pek çok insanın ilgilendiği bir süreç olarak
karşımıza çıkmaktadır (Severin ve Tankard, 1984).

İkna edici iletişimin İkna edici iletişimin yaratıcı gücü, kampanyaların, bir tutuma sahip olmayan
yaratıcı gücü, hedef kitlelerde bir tutum oluşturmasında yatmaktadır. Bu etki kolayca ölçülmez.
kampanyaların, bir Çünkü hemen görülmez; fakat kişiler ikna kampanyalarını takip ederek bir tutum
tutuma sahip olmayan edinebilirler. Bunun en açık örnekleri marka bağımlılığı oluşturmak için
hedef kitlelerde bir tasarlanmış ticari reklamlarda gerçekleşmektedir. Uzun dönemli tutum
tutum oluşturmasında oluşturmaktan ziyade kısa zamanda zafer kazanma amacında olan siyasi parti ya
yatmaktadır. da adaylar ise bir yandan kararsız seçmeni kendi saflarına çekmeye çalışırken,
diğer yandan da kendi taraftarları arasında parti bağlılığını güçlendirme çabası
içine girerler (Nimmo, 1970).

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 8


İkna Sürecinde Sözlü İletişim ve Hitabet

Araştırmacılar ikna edici iletişimin etkinliğine tesir eden değişik faktörler


arasındaki ilişkiyi gösteren bir iletişim modeli geliştirmişlerdir. Söz konusu model,
beş farklı kategorideki faktörlerin, iletişimin etkinliğini kontrol ettiğini ileri
sürmektedir. Aşağıdaki şekilde de görüldüğü gibi bu faktörler; kaynak
karakteristiği, mesaj içeriği, araç karakteristiği, bağlamsal etkenler ve izleyici
karakteristiğidir (Mowen ve Minor, 1998).

Çevresel Bağlam
Gürültü Gürültü

KAYNAK MESAJ ARAÇ ALICILAR MESAJIN


KODUNU ÇÖZER

FEEDBACK (Geri Bildirim)

Gürültü Gürültü

Şekil 13.1. İnsan İletişiminin Temelleri (DeVito, 2005)

İkna edici iletişim sürecinde kaynak; “iletişimin konusunu ya doğrudan


doğruya oluşturan ya da başkalarınca oluşturulmuş konuyu, düşünceleri, görüşleri
düzenleyen ve hedef kitleye gönderen kişi/kişiler, kuruluş veya işletme
olabilmektedir (Usal ve Kuşluvan, 1998). Tanımda da açıkça vurgulandığı üzere
hangi mesajın gönderileceği ya da söz konusu mesajlardan hangisinin seçileceği
kararı kaynağa aittir (Fiske, 1990). Dolayısıyla iletişim süreci yapı olarak; duygu,
düşünce, bilgi ve deneyimlerini aktarma arzusu taşıyan bir kaynağa ihtiyaç duyar
Kaynak, iletişim ve onunla başlar (Küçükkurt ve Can, 1988; Yüksel, 1989).
sürecinin önemli bir Kaynak, iletişim sürecinin önemli bir ögesi olmanın yanında, aynı zamanda
ögesi olmanın yanında, mesajın algılanması açısından da önemli bir rolü yerine getirmektedir (Odabaşı,
aynı zamanda mesajın 1990). Bu bağlamda aynı mesaj, iki farklı insan tarafından sunulduğunda, farklı
algılanması açısından etkiler ortaya çıkabilmektedir (Bettinghaus ve Cody, 1987). Kaynak konumundaki
da önemli bir rolü insanların, hedef kişi ya da kurumlara nazaran olay ya da durumlar arasındaki
yerine getirmektedir. ilişkiyi hızlı bir şekilde kavrayabilme, isabetli kararlar alma, duygu, düşünce ve
hisleri anlaşılır bir üslupla aktarabilme becerisine sahip olması gerekmektedir.
Bu açıdan iknanın ortaya çıkması için kaynağın birtakım özelliklere sahip
olması gerekmektedir. İletişim araştırmaları, kaynağın inandırıcılığı ve sevilmesi
olmak üzere, iki temel özellikten bahsetmektedir (Kağıtçıbaşı, 1992).

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 9


İkna Sürecinde Sözlü İletişim ve Hitabet

Örnek
• Diş macunu reklamında diş hekimin rol alması ya da
spor malzemeleri ile ilgili bir reklamda ünlü bir
sporcunun oynatılması.

Kodlama; ikna edici iletişim sürecinin ikinci ögesi olup; iletinin sinyal hâline
getirilmesi işlemi olarak tanımlanmaktadır (Vivian, 1999). Bir başka ifadeyle
kodlama; bilgi, düşünce ve duygunun aktarıma uygun, hazır bir mesaja
dönüştürülmesidir (Yüksel, 1989).
Bir bakıma kullanılan kod sistemi, iletişimin sağlıklı işleyebilmesi açısından
hayati öneme sahiptir. Öyle ki; ortak mesaj dili, iletilerin hem hedef kitle hem de
kaynak tarafından net ve doğru şekilde algılanmasına yardımcı olacaktır (Işık,
2000).
Kanal, kaynak ile alıcı arasında iletilerin taşınmasını sağlayan yol veya geçit
(Rigel, 2000) olanak tarif edilmektedir. Hem yüz yüze iletişim, hem de kitle
iletişiminde mesajların kaynak ile alıcı arasında taşınması için mutlaka bir araca
ihtiyaç bulunmaktadır (Yüksel, 1989).
İkna edici iletişim İkna edici iletişim kanallarını kişiler arası ve kitle iletişim kanalları olarak iki
kanallarını kişiler arası başlıkta toplayabiliriz. Kişiler arası iletişim kanalları; yüz yüze iletişim ortamında,
ve kitle iletişim söz, yazı, resim, ya da hareket yoluyla mesaj aktarımını sağlar. Kitle iletişim
kanalları olarak iki kanalları ise daha geniş bir kitleye ulaşmak adına kaynağın hazırladığı mesajların,
başlıkta toplayabiliriz. gazete radyo, televizyon, internet ya da sosyal medya ile taşınmasını sağlayan
araçlar olarak ön plana çıkar (Gürgen, 1997).
Örnek

• Kitle iletişim kanalları, gazete ,radyo, televizyon,


internet ya da sosyal medyadır.

Farklı bir görüş açısından iletişim kanalları, beş duyu organı bakımından
sınıflandırılmaktadır. Bu açıdan, iletinin gönderilmesi ve alınmasında duyu
organları aktarım rolü üstlenmektedir (Özgen, 2003). Daha fazla duyu organın
iletişimde etkili ve koordineli bir biçimde kullanımı, iletişimin sağlıklı ve başarılı
yürümesi açısından önemlidir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 10


İkna Sürecinde Sözlü İletişim ve Hitabet

Mesaj, hedef kitle açısından uyarıcı bir fonksiyona sahip; sinyal veya
sinyaller bileşimi ve iletişimde iletilen şeylerin bütünüdür (Mutlu, 1998). Bir başka
anlamda mesaj, kaynak tarafından hedef kitleye ulaştırılan tutum, düşünce, duygu
ve bilgilerin kodlanmış hâlidir (Yüksel, 2003b). Kısacası mesajlar, işaretlerden
(sinyal) kurulur ve anlam yaratmak amacıyla üretilirler.
İkna edici mesajda
mesaj dili ve kodu, İkna edici iletişim mesajında a) mesaj dili ve kodu, (b) mesaj içeriği, (c) mesaj
mesaj içeriği, mesaj geliştirimi olmak üzere üç öğe dikkat çekmektedir (Yüksel, 1989).
geliştirimi olmak üzere Mesajın dili, herhangi bir ulusal dil olabileceği gibi, müzik, sanat ve
üç öge dikkat hareketler (örneğin, jestler ve mimikler) gibi konuşulan dil dışında da bazı kodlar
çekmektedir. olabilmektedir. Mesajın dili konusunda önem verilmesi gereken en önemli nokta;
etkin ve sağlıklı bir iletişim adına, mesaj dilinin hem kaynak hem de hedef
açısından net ve anlaşılır bir yapı taşımasıdır.
Kuşkusuz burada, kullanılan dil dağarcığının, söz varlığının, hedef alıcı
kitlenin temel söz varlığı ile ne kadar örtüştüğü önem kazanmaktadır. Yine diğer
bir önemli husus, verilen mesajın kolayca anlaşılması yanında, tutum ve davranışı
etkilemesi ve ileride kullanılmak üzere saklanması, depo edilmesidir. Burada
bilinen sözcüklerden, atasözlerinden, deyimlerden yararlanılması, amaca uygun
sloganlar oluşturarak hedef kitlenin yabancı olmadığı yaklaşımlardan hareket
edilmesi gibi özellikler söz konusudur (Aziz, 2003).
Mesaj içeriğini, kaynağın amacını ifade etmesinde seçilen mesaj malzemesi
olarak tanımlamak mümkündür. İçerik, koda benzer şekilde ögelere ve yapıya
sahiptir. Örneğin eğer üç bilgi parçası sunulacaksa, mutlaka onların belli bir düzen
ve sıraya kavuşturulması da gerekmektedir.
Mesaj geliştirimi ise iletişim kaynağının kodları ve içeriği seçerken ve
düzenlerken verdiği kararlardır. Bu bağlamda, “mesaj geliştirimini neler belirler?”
sorusuna verilecek yanıtta ilk olarak karşımıza kaynağın özellikleri çıkmaktadır.
Kaynağın iletişim becerisi, tutumu, bilgisi, kültürü, toplumsal sistemdeki konumu
ve seçici algısı hep belli seçimlerin belli biçimlerde yapılmasını beraberinde
getirmektedir. Mesaj geliştiriminin diğer önemli belirleyicisi de hedef kitle ve onun
özellikleridir.
Mesaj tasarımlanırken temel amacı, hedef kitle üzerinde etki sağlamak
oluşturmaktadır. Etki, yoğun duygulanım sonucu oluşan ve kişiyi ya da kitleyi
harekete geçiren, motive eden güçtür. Dolayısıyla mesaj, etkisi oranında, hedef
İkna edici iletişim kitle üzerindeki amacını gerçekleştirir (Rigel, 2000).
çalışmalarında, İkna edici iletişim çalışmalarında, üzerinde en çok tartışılması gereken
üzerinde en çok konulardan biri, hedef kitle ve onun özellikleridir. İletişim sürecinde hedef kitle,
tartışılması gereken hazırlanan mesajların ulaşması hedeflenen kişi ya da grup (Mutlu, 1998) olarak
konulardan biri, hedef dikkat çekmektedir. Mesajın ulaştığı insanlar dar bir bölgenin az sayıdaki insanı ile
kitle ve onun sınırlı olabileceği gibi, tüm dünya insanlığı da olabilmektedir (Can, 1991). Hedef
özellikleridir. kitle farklı toplumsal statü ve rollere sahip insanlardan meydana gelmektedir
(Oskay, 1999). Ayrıca hedef kitle, kaynak tarafından gönderilen mesajlara bilinçli

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 11


İkna Sürecinde Sözlü İletişim ve Hitabet

tepki bulunan aktif bireyler ya da tepkisini belli etmeyen, sadece mesajları alan
pasif kişilerden meydana gelebilir (Gürgen, 1997).
İkna ister yüz yüze, isterse kitle iletişim araçları aracılığıyla gerçekleşsin;
amaçlar doğrultusunda başarılı bir şekilde sonuçlanmasında (1) bilgi, düşünce ve
tecrübeleri; (2) tutumları, inançları ve değer ölçütleri; (3) gereksinim, istek ve
hedefleri (4) ilgileri; (5) topluluk içindeki rolleri; (6) iletişim kurma, dil yetenekleri
ve (7) öteki ögeleri algılayışları etkilemektedir (Usluata, 1995). Öyle ki, hedef
kitlenin dinleme, okuma, düşünme yeteneği yoksa ya da kısıtlıysa, kaynağın
gönderdiği iletilerin kod açımını ya eksik yapacaktır veya hiç kod açımı
gerçekleştirmeyecektir. Yine hedef kitlenin sahip olduğu bilgi düzeyi de iletişimin
sağlıklı bir şekilde gerçekleşmesinde önemli bir faktör olarak görülmektedir. Çünkü
hedef kitle, kodu ya da mesajın içeriğini bilmezse, mesajı anlaması mümkün
olmayacaktır (Yüksel, 2003b). Ayrıca psikolojik yapıdan kaynaklanan yeniliğe açık
olma durumu, ikna sürecinde etkili olabilecek bir başka faktördür (Ergeç, 2004).
Bilindiği gibi toplumdaki bazı insanlar diğerlerinden daha çok yeniliğe açıktır ve
dolayısıyla bu kişilerin ikna edilmeleri daha kolay olacaktır.
İkna edici iletişim süreci açısından kod açımı da önemlidir. İletinin
kodlanması sonucu oluşan mesajın içerdiği bilginin, fikrin ve duygunun, tutumların
ve değerlerin, diğer bir ifadeyle mesajın taşıdığı anlamın, alıcılar tarafından
algılanarak, zihinde anlaşılır hâle dönüştürülmesi sürecine kod açma denir (Eroğlu,
2000). Yani kod açma, alıcıların bilgi birikimi ve deneyimleriyle; kaynaktan gelen
mesajı çözümlemeleridir (DeFleur ve Dennis, 2002).
İkna edici iletişimde
başarı ölçütlerinden İkna edici iletişimde başarı ölçütlerinden biri, aktarılan mesajın hedef alıcılar
biri, aktarılan mesajın tarafından doğru kod açımının gerçekleştirilmesidir. Bu durumun en önemli ölçütü
hedef alıcılar ise hedef ile kaynağın deneyim ve yaşantılarının çakışması ya da en azından
tarafından doğru kod kesişmesidir (Yüksel, 2003b). Çünkü köken itibarıyla iletişim, aslında anlamların
açımının karşılıklı üretilmesini ve paylaşılmasını ifade eden bir süreçtir (Gökçe, 2003).
gerçekleştirilmesidir. Ancak, kaynak ve hedef kitlenin farklı kültürel ve toplumsal özellikleri,
mesajın kodlanmasında ve kod açımında farklı anlamların oluşmasına neden
olabilecektir.
Kaynak tarafından kodlanarak gönderilen ve hedef kitle tarafından
algılanarak anlamlandırılan mesaj sonucunda alıcının bilgi düzeyi, tutum ve
davranışlarında ortaya çıkan değişme ve gelişmeler, iletişimin etkisi olarak
değerlendirilmektedir (Yüksel, 2003b). Bu doğrultuda her türlü iletişimin ve
özellikle de ikna edici iletişimin temel amacı, kaynak tarafından iletilen mesajların
hedef kitle tarafından paylaşılması ve bunun sonucunda, alıcının tutum ve
davranışlarında kaynağın amaçladığı yönde bir değişimi yaratmaktır (Gürgen,
1997).
Tutum, sosyal psikolojinin üzerinde en fazla araştırma yaptığı temel ilgi
alanlarından bir tanesini oluşturmaktadır (Şerif ve Şerif, 1996). İnsanların neden
bir partiye değil de başka bir partiye oy verdikleri, niçin değişik markalara sahip
mal veya hizmetlerden birini veya birkaçını seçtikleri, bazı insanlar önyargılı
oldukları hâlde, bazılarının niye olmadıkları gibi hususlar, tutum kavramını

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 12


İkna Sürecinde Sözlü İletişim ve Hitabet

yakından ilgilendirmektedir. Çünkü insanların karar verme ve bu kararlarını


uygulama işlemlerinde sahip oldukları tutumların büyük rolü bulunmaktadır.
İletişim sürecinde geri bildirim (feedback), kaynağın gönderdiği mesaja
karşılık, hedef kitlenin verdiği cevap şeklinde tanımlanmaktadır (DeFleur ve
Dennis, 2002). Bir başka deyişle geri bildirim, iletiyi alan hedef kitlenin, iletişim
süreci ve koşullarına, bu süreci koşullarıyla destekleyici, devam ettirici biçimde ya
da karşı değişimi arayan bir şekilde karşılık vermesidir (Alemdar ve Erdoğan,
1990).
Bireysel
Etkinlik

• Örnek bir olay üzerinden ikna edici iletişim sürecini


değerlendiriniz.

Mesajı alıp kodlayan ve ona bir anlam veren alıcı bu sefer kaynak, ilk
gönderici de alıcı durumuna geçmektedir. Yani geri bildirim mekanizması ile rol
değişimi söz konusu olmaktadır.
Konuya farklı bir açıdan yaklaşan Erdoğan’a (1997) göre ise geri bildirim,
mutlaka alıcının kaynağa tepki vermesi değildir. Örneğin, bir yıldız sporcunun
küpesine bakıp küpe satın alan bir genç de geri bildirimde bulunmuştur. Yani geri
bildirim sadece karşılık verme biçiminde değil, aynı zamanda karşılık vermeyerek,
mesajı çöpe atarak veya görmezden gelerek de gerçekleştirilebilmektedir.
İkna edici iletişim,
İkna edici iletişim, genellikle alıcıların arzulanan yönde ve biçimde
alıcıların arzulanan
davranmalarına yönelik planlandığından, iletişimde başarının, test edilmesi bir
yönde ve biçimde
ihtiyaç olarak belirmektedir. Bu yüzden geri bildirimin önemi bir kez daha ortaya
davranmalarına yönelik
çıkmaktadır. Çünkü sadece geri bildirim, kaynağa sunduğu iletilerin ne derece
planlandığından;
anlaşıldığı konusunda bilgi sağlar (Schiffman ve Kanuk, 1997).
iletişimde başarının,
test edilmesi bir
gereksinimdir.
Örnek

• Bir sınıf ortamında ders anlatan öğretmenin, öğrencilerin


sözsüz iletişim ve beden dili ile tavırlarından konunun ne
derece anlaşıldığını anlamaya çalışması.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 13


İkna Sürecinde Sözlü İletişim ve Hitabet

Ayrıca geri bildirim, kaynağın, hazırladığı mesajları yeniden gözden


geçirmesine; alıcıların ihtiyaç ve beklentilerine uygun hâle getirmesine yardımcı
olacaktır (Fiske, 1990). Yine bir başka işlev olarak geri bildirim; alıcının, tepki ve
isteklerinin dikkate alındığı düşüncesiyle, mesajı daha kolay benimsemesi ve kabul
etmesine katkı sağlamaktadır (Işık, 2000).

İKNA EDİCİ TAKTİKLER


İkna edici iletişimde insanları etkilemek ve yönlendirmek amacıyla çeşitli
taktikler kullanılmaktadır. Söz konusu taktiklerin belirlenmesinde, öncelikle hedef
İkna edici iletişimde
kitlenin tutum, inanç, değer ve beklentilerini öğrenmek önemli bir noktadır. Çünkü
insanları etkilemek ve
kaynak alıcıyı etkilemek; hedef kitlede istenilen yönde inanç, değer ve beklenti
yönlendirmek amacıyla
oluşturmak için bu taktikleri kullanmaktadır. Bu taktikler aşağıda gibi
çeşitli taktikler
sıralanmaktadır (Demirtaş, 2004;http://sozriko. blogspot.com, Seki, 2017):
kullanılmaktadır.
Evet‐Evet Taktiği’nde hedef kitleye ardı ardına evet cevabı verme ihtimali
yüksek olan sorular sorulmakta ve asıl talep en sona bırakılmaktadır. Bunun sebebi
ise; alıcıların zihninde bu şekilde bir izlenim yaratılarak, evet deme yönünde zihin
hazırlanmaktadır. Sonuçta devamlı onaylama durumu, kişinin kendi kendisini ikna
etmesini için zemin oluşturmaktadır (Demirtaş, 2004).
Acaba Yerine Hangisi Taktiği’nde ikna kaynağı; hedef kitleye herhangi bir
ürün, fikir, yardım vb. ihtiyacı olup olmadığını ya da herhangi bir konuya yönelik
tercihte bulunmayı isteyip istemediğini sormadan, doğrudan seçenekleri
sunmakta; yani emrivaki yaparak ve onu şaşırtarak seçim yapmaya
yöneltmektedir.
Kapıyı Aralama Taktiği “Azıcıktan bir şey çıkmaz tekniği” olarak da
Kapıyı Aralama Taktiği,
adlandırılır. Bu taktik kişilerin küçük bir isteği yapma konusunda ikna
“Azıcıktan bir şey
edilmelerinden sonra, ilerleyen zamanda onların daha büyük bir talebi yerine
çıkmaz tekniği” olarak
getirebilecekleri varsayımına dayanmaktadır (O’Keefe, 2002).
da adlandırılır.
Kapıyı KapamaTaktiği’nde insanlardan, ilk etapta reddedeceklerinden emin
olunan bir davranışı yapmaları istenmekte; daha sonra ise talep miktarı
azaltılmaktadır (Burgoon ve Bettinghaus, 1980). Öyle ki bu tekniğin etkili
olabilmesi için, iki talep arasında hiç ya da çok az gecikmenin olması
gerekmektedir. Yine istekler kar amacı güden kuruluşlardan değil de, topluma
hizmet sunan ve ticari kaygı taşımayan kurumlardan geldiğinde kapıyı kapama
tekniğinin etkilerinin daha büyük olduğuna dair kanıtlar bulunmaktadır (O’Keefe,
2002).
Kapıyı aralama ve kapıyı kapama tekniğiyle birlikte ele alınan bir başka ikna
edici mesaj stratejisi de Gitgide Artan Ricalar Taktiği’dir. Bu taktikte ikna edici
kaynağının talebini baştan kabul eden bir kişi, bu talepte gizli bir maliyet
bulunduğunu fark ettikten sonra bile, isteğe uygun davranışta bulunmayı
sürdürmekte ve böylelikle kaynak ile hedef kitle arasında karşılıklı uzlaşı sağlanmış
olmaktadır. Gitgide Artan Ricalar Taktiği’nin başarısı, belli başlı maliyetleri ortaya
çıkarmadan önce insanları bir talebe razı etmesinde yatmaktadır. Temel ilkesi ise
“insanlar bir kez bir eylemi yapmaya baş koyduklarında, bu eylemin maliyetindeki

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 14


İkna Sürecinde Sözlü İletişim ve Hitabet

küçük bir artışı da kabul etmeleri daha olasıdır” şeklindedir (Hogg ve Vaughan,
2002).
Soruya Soruyla Yanıt Verme Taktiği, ikna edici kaynağın iletişimin yönünü
kendine yöneltmek amacıyla, alıcılardan aldığı geri dönüş sorularına yanıt vermeyi
bir kenara bırakarak kendi sorularını sormaya başlaması ve bir anlamda kendisinin
hedef kitle konumuna geçmesi olarak tarif edilebilir. Bu durum ‘hedef kitleyi kendi
silahıyla vurmak’ şeklinde de anlatılabilir (Seki, 2017).
Sadece O Değil Taktiği, “evet‐evet” taktiğiyle benzerlik taşımaktadır; ancak
burada ikna edilecek kişileri nihai dileğe yönlendirmede, kelimeler yerini
eylemlere bırakmaktadır. İknacı bu taktiği tarafsız ya da negatif alıcılarda
kullanabilir. Burada önemli bir ayrıntı, ilk isteğin alıcı tarafından kabul edilebilir
nitelikte olmasıdır yoksa ikna kaynağının ek olarak ön plana çıkardığı ödül veya
fırsatların alıcı gözünde hiç bir önemi olmayacaktır. Örnek olarak, satış
personellerinin müşterilerine ‘Bu çantayı almanız durumunda yüzde 10 indirim
yapabilirim ve ek olarak bir de şu çantayı da size ücretsiz veririm’ diyerek ikna
etme çabaları verilebilir (Demirtaş, 2004).
Önce Ver Sonra Al Taktiği’nde hedef kitleye, ucuz fiyat, hizmet süresinin
artmasına rağmen ödemenin sabit kalması veya garanti sürelerinin uzaması gibi
reddetmeyecekleri cazip fırsatlar ön plana çıkarılır.
Yer Etme Taktiği’nde, beş duyu organına hitap etmek önem taşımaktadır.
Hedef kitlenin bir ürün, hizmet veya fikri hatırlamalarını sağlamak amacıyla, beş
duyu organına yönelik mesaj sunumuna ağırlık verilir. Tabi ki burada hafızanın
duygusal ağırlıklı mesajlara daha iyi tepki gösterdiği unutulmamalıdır.
Borca Sokma
Borca Sokma Taktiği’nde hedef kitlenin iknacıya karşı borçlu oldukları
Taktiği’nde hedef
hissettirilerek; borcu ödemek için, istenilenleri, gönüllü olarak yapmaları
kitlenin iknacıya karşı
sağlanmaya çalışılmaktadır. Örneğin bir satış mağazasında müşteriler, kendisine
borçlu oldukları
karşı gösterilen ilgi ve yakınlıktan dolayı, satış temsilcisine karşı bir sorumluluk
hissettirilmektedir.
hissedebilir ve söz konusu sorumluluk ya da borçtan kurtulma adına sunulan
seçenekleri kabul etme eğilimi taşıyabilir.
Örnek

•Müşteriler, bir mağazada kendisine karşı gösterilen ilgi


ve yakınlıktan dolayı, satış temsilcisine karşı kendilerini
borçlu hissedebilir ve satın alma eğilimi taşıyabilir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 15


İkna Sürecinde Sözlü İletişim ve Hitabet

SÖZLÜ İLETİŞİM VE İKNA


İnsanlar arası iletişim; bilgi, duygu, düşünce, tutum ve kanılarla davranış
biçimlerinin kaynak ile alıcı arasındaki bir etkileşim yoluyla, bir insandan diğerine
bazı kanallar kullanılarak ve değişim amacıyla aktarılması sürecidir. İncelendiğinde
en basit konuşmanın bile bir tür ikna olduğunu düşünmek mümkündür. Günlük
hayatta da görüleceği gibi, iletişimin gerçekleştiği pek çok durumda insanlar ya
birisini verdikleri bilginin doğruluğuna, ya davranışlarını değiştirmesine ya da
başka bir konuda ikna etmeye çalışırlar. Çünkü iletişim için ikna etmek önemli ve
ortak bir nedendir. Hatta ünlü filozof Aristo iletişimi “ikna etmenin bütün uygun
anlamları” biçiminde tanımlamaktadır (Yüksel, 2003a).
İkna; kitle iletişimden daha fazla, kişiler arası iletişim boyutunda ele alınıp
İkna; kitle iletişimden incelenmiştir. Bunun nedeni yüz yüze iletişimde iknanın daha etkili olduğu
daha fazla, kişiler arası gerçeğidir. İkna konusunda yürütülen araştırmalar, kişiler üzerinde en etkili
iletişim boyutunda ele unsurun medya değil, diğer insanlarla etkileşim olduğunu göstermiştir. Bu noktada
alınıp incelenmiştir. sözlü iletişimin ikna açısından önemli bir konumda olduğunu söylemek
gerekmektedir. Bununla birlikte kişiler arası ikna sadece söylediklerimizi
kapsamaz; iletişim sürecinde yaptıklarımızı da içerir. Yaptıklarımız, beden dilimizi,
göz teması kurma biçimimizi, giyiniş tarzımızı ve beden duruşumuzu da kapsar
(Kaypakoğlu, 2008).
Sözlü iletişimde insanları ikna etmek için birtakım pratik öneriler
bulunmaktadır. Bunları sıralayacak olursak (akt: Kaypakoğlu, 2008);

 Göz teması sağlayın ve başka bir şeyle ilgilenmeyin!


 Başkalarının sözlerini kesmeyin ve duyduklarını özetleyerek, doğru anlayıp
anlamadığınızı kontrol ediniz.
 Dikkatli olun. Size söylenenleri tam olarak anlamaya çalışın, kendi
gündeminize uyumlu duruma getirmeyin.
 Sessizlik. Konuşmacıyı desteklemek amacıyla konuşmadan önce üç saniye
bekleyin.
 Duygu. İkna etmeye çalıştığınız kişilerin psikolojisine dikkat edin ve buna
uygun davranın.
 İkna edici iletişimde konuşmanın hız tonunu ayarlayın.
 Beden dili. İkna edici iletişimde bir sempati oluşturmak için, beden dilini
etkili bir şekilde kullanın.
 Hiç zaman varsayımlarda bulunmayın. Emin olmadığınız zaman, ne
söylendiğini ve ne kastedildiğini netleştirmek için duyduklarınızı başka
cümlelerle ifade edin.
 Son olarak yargılamaktan kaçının. Bu yaklaşım uzman kişiler için zor olsa
da, güçlü ve ödüllendiricidir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 16


İkna Sürecinde Sözlü İletişim ve Hitabet

•Sözlü iletişimin başarı ve başarısızlıkla sonuçlanmasına katkı sağlayan


faktörlerin başında gelen ikna kavramı ve süreci, günümüzde akademik
tartışmaların üzerine en çok yoğunlaştığı konulardan birini oluşturmaktadır.
•İKNA KAVRAMI
•İkna kavramının anlamına ilişkin çeşitli yazarlar, birbirine benzer ve birbirini
Özet
tamamlayan tanımlara yer vermişlerdir. Bunların içinde ikna kavramı;
“bireyin gönderdiği mesajlarla diğer bir birey ya da grupların hareket, fikir ve
inançlarını bilinçli olarak değiştirme çabası” şeklinde tanımlanmaktadır.
Tanımdan da anlaşıldığı gibi burada iknaya özgü üç temel kavram dikkat
çekmektedir. Bunlar; bilinçli niyet, davranış değişikliği ve mesajın aktarımıdır.
•İkna, sadece davranış değişikliği sağlamaya yönelik bir olgu değil, aynı
zamanda insanların var olan tutumlarını devam ettirmesine ve değişikliğe
karşı direnç göstermelerine yönelik eylemler olarak da
değerlendirilmektedir.
•İKNAYA GİDEN YOL
•İkna edici iletişim özünde kaynak kişi ya da kurumdan hedef kitleye yönelik,
tutum ve davranış değişikliği yaratmayı amaçlayan, bir iletişim sürecini
kapsamaktadır. Bu anlamda iknaya giden yolda etkileyen ve değiştirilme
potansiyeli bulunan ögeler bağımsız değişkenler; iletişimin hedef kitlede
oluşturduğu etki ve tepkiler ise bağımlı değişkenler olarak
değerlendirilmektedir.
•İknaya giden yolda ilk aşamayı mesajı sunumu oluşturmaktadır. İkinci aşama
mesaja dikkat edilmesi olarak karşımıza çıkmaktadır. Mesajın akılda
tutulması ve gerektiğinde gene hatırlanması, ikna faaliyeti ve tutum
değişikliği sürecinin başarıya ulaşması için gerekli olan bir başka faktördür.
Son olarak alınan, algılanan, anlaşılan ve benimsenerek hatırda tutulan
mesajların, asıl hedeflenen amaç olan davranış eylemini doğurması süreci
söz konusudur.
•İKNAYA DİRENMENİN YOLLARI
•İknaya karşı direnmede muhtemelen birbirleriyle ilişkili dört farklı direnme
türü karşımıza çıkmaktadır. Bunlar; tepki gösterme, güvensizlik, dikkatli
inceleme ve tepkisizliktir
•Kişilerin ikna çalışmalarına direnmelerinde önyargıların da önemli rolü
vardır. Toplumsal hayatımızda sıklıkla kullanılan önyargılar, birçok iletişim ve
algı sorunun kaynağını oluşturmaktadır.
•İknaya karşı direnmede kişinin içinde bulunduğu grubun da önemli etkisi
bulunmaktadır. İkna her ne kadar kişisel bir özellik taşısa da, aynı zamanda
toplumsal ilişkiler ve birlikteliklere bağlı olarak da değerlendirilmelidir.
•İknaya direnç oluşturmak amacıyla geliştirilen teorilerden en önemlisi
McGuire’ın Aşılama Teorisidir.
•İKNA EDİCİ İLETİŞİM
•İkna, özünde etkileşimli bir süreç olarak görülmektedir. Bir kaynak bir mesaj
gönderdiği anda mesajın gönderildiği alıcının eylemleri tarafından
etkilenmektedir. Yani ikna özünde kitle iletişimin bulunduğu ve dolayısıyla da
pek çok insanın ilgilendiği bir süreç olarak karşımıza çıkmaktadır.
•İkna edici iletişimin yaratıcı gücü, kampanyaların, bir tutuma sahip olmayan
hedef kitlelerde bir tutum oluşturmasında yatmaktadır. Bu etki kolayca
ölçülmez. Çünkü hemen görülmez; fakat kişiler ikna kampanyalarını takip
ederek bir tutum edinebilirler.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 17


İkna Sürecinde Sözlü İletişim ve Hitabet

•İKNA EDİCİ TAKTİKLER

Özet (devamı)
•İkna edici iletişimde insanları etkilemek ve yönlendirmek amacıyla çeşitli
taktikler kullanılmaktadır. Söz konusu taktiklerin belirlenmesinde, öncelikle
hedef kitlenin tutum, inanç, değer ve beklentileri öğrenmek önemli bir
noktadır. Çünkü kaynak alıcıyı etkilemek; hedef kitlede istenilen yönde
inanç, değer ve beklenti oluşturmak için bu taktikleri kullanmaktadır. Bu
taktikleri şu şekilde sıralamak sıralamak mümkündür:
•Evet‐Evet Taktiği, Acaba Yerine Hangisi Taktiği, Önce Ver Sonra Al Taktiği,
Gitgide Artan Ricalar Taktiği, Yer Etme Taktiği, Kapıyı Aralama Taktiği,
Sadece O Değil Taktiği, Kapıyı Kapama Taktiği, Soruya Soruyla Yanıt Verme
Taktiği ve Borca Sokma Taktiği.
•SÖZLÜ İLETİŞİM VE İKNA
•Günlük hayatta da görüleceği gibi, iletişimin gerçekleştiği pek çok durumda
insanlar ya birisini verdikleri bilginin doğruluğuna, ya davranışlarını
değiştirmesine ya da başka bir konuda ikna etmeye çalışırlar. Çünkü iletişim
için ikna etmek önemli ve ortak bir nedendir.
•İkna; kitle iletişimden daha fazla, kişilerarası iletişim boyutunda ele alınıp
incelenmiştir. Bunun nedeni yüz yüze iletişimde iknanın daha etkili olduğu
gerçeğidir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 18


İkna Sürecinde Sözlü İletişim ve Hitabet

DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Bireyin gönderdiği mesajlarla diğer birey ya da grupların hareket, fikir ve
inançlarını bilinçli olarak değiştirme çabasına ne denir?
a) Algılama
b) Tutum
c) İkna
d) Manipülasyon
a) Empati

2. Aşağıdakilerden hangisi ikna kavramı ile ilgili söylenecekler arasında yer


almaz?
a) İkna, değişim yaratma ya da değişime direnme amacı taşır.
b) İknanın açık ve kapalı olmak üzere iki yüzü vardır.
c) İkna hem rasyonel hem de duygusal boyutta gerçekleşir.
d) İknada zaman artıkça tutum değişimi de artar.
e) İknanın üzerinde çalıştığı nihai zemin insan aklıdır.

3. Aşağıdakilerden hangisi iknaya giden yolda değerlendirilen bir aşama


değildir?
a) Mesajın sunumu
b) Mesaja dikkat kesilme
c) Mesajın akılda tutulması ve gerektiğinde hatırlanması
d) Mesaja tepki gösterme
e) Mesajı değiştirme

4. Aşağıdakilerin hangisi iknaya karşı direnme türleri içerinde yer almaz?


a) Algılama
b) Tepki gösterme
c) Güvensizlik
d) Dikkatli inceleme
e) Tepkisizlik

5. Aşağıdakilerden hangisi ikna edici iletişimin ögelerinden biri değildir?


a) Geri bildirim
b) Kültür
c) Mesaj
d) Kanal
e) Kod açma

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 19


İkna Sürecinde Sözlü İletişim ve Hitabet

6. İkna edici iletişimde bilginin, düşüncenin ve duygunun iletime uygun, hazır


bir masaj biçimine dönüştürülmesine ne ad verilir?
a) Kodlama
b) Kod açma
c) Mesaj
d) Gürültü
e) Geri besleme

7. Aşağıdakilerden hangisi ikna edici taktikler arasında yer almaz?


a) Evet‐evet taktiği
b) Kapıyı aralama taktiği
c) Aşılama taktiği
d) Kapıyı kapatma taktiği
e) Gitgide artan ricalar taktiği

8. İnsanların küçük bir isteğin yapılması konusunda razı edildikten sonra,


onların ileride daha büyük bir isteği yapabilecekleri varsayımına dayanan
ikna edici taktik hangisidir?
a) Soruya soruyla yanıt verme taktiği
b) Kapıyı kapama taktiği
c) Sadece o değil taktiği
d) Borca sokma taktiği
e) Kapıyı aralama taktiği

9. Aşağıdakilerden hangisi sözlü iletişimde insanları ikna etmek için sunulan


pratik önerilerden biri değildir?
a) Göz teması sağlama
b) Sürekli denetim
c) Başkalarının sözlerini kesmeme
d) Dikkatli olma
e) Sessizlik

10. Kaynaktan alıcıya gönderilen bir uyarı, bir düşünce, duygu, kanı ya da
bilgilerinin, kaynak tarafından kodlanmış hâline ne denir?
a) Kodlama
b) Kanal
c) Geri besleme
d) Mesaj
e) Kod açma

Cevap Anahtarı

1.c, 2.d, 3.e, 4.a, 5.b, 6.a, 7.c, 8.e, 9.b, 10.d

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 20


İkna Sürecinde Sözlü İletişim ve Hitabet

YARARLANILAN KAYNAKLAR
Anık, C. (2000). Siyasal İkna. Ankara: Vadi Yayınları.
Arkonaç, S. A. (2001). Sosyal Psikoloji. İstanbul: Alfa Basım Yayım Dağıtım.
Arslantürk, G., Darıcı, D. ve Torun, H. (2010). İknaya Karşı Direnç Oluşturmada
Aşılama Teorisinin Aktif Savunması İle Destekleyici Savunmanın
Karşılaştırılması. Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 28, 93‐104.
Asna, M. A. (1968). Yönetim‐Halk İlişkileri. Amme İdaresi Dergisi, 1 (3‐4), 55‐68.
Aziz, A. (2003). Siyasal İletişim. Ankara: Nobel Yayın Dağıtım.
Bettinghaus, E. P. and Cody, M. J. (1987). Persuasive Communications. New York:
Holt, Rinehart and Winston Inc.
Burgoon, M. andBettinghaus, E. P. (1980). Persuasive Message Strategies. Michael,
R. and Miller, G. R. (Eds.), Persuasion: New Directions in Theory and Research,
London: Sage Publications, 141‐169.
Can, B. (1991). İkna Edici İletişimde Duygu ve Mantık Kullanımı, Yayınlanmamış
Doktora Tezi, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul.
DeFleur, M. L. and Dennis, E. E. (2002). Understanding Mass Communication.
Boston: Houghton Mifflin Company.
Demirtaş, H. A. (2004). Temel İkna Teknikleri: Tutum Oluşturma ve Tutum
Değiştirme Süreçlerindeki Etkilerinin Altında Yatan Nedenler Üzerine Bir
Derleme, İletişim, 19, 73‐90.
DeVito, J. A. (2005). Essentials of Human Communication. Boston: Pearson
Educations, Inc.
Erdoğan, İ. (1997). İletişim Egemenlik Mücadeleye Giriş. Ankara: İmge Kitabevi.
Ergeç, N. E. (2004). Televizyon Reklamlarına Yönelik Şüphe (İkna Bilgi Modelinin
Yorumlanması). Eskişehir: Anadolu Üniversitesi Yayınları.
Eroğlu, F. (2000). Davranış Bilimleri. İstanbul: Beta Basım Yayım Dağıtım.
Fiske, J. (1990). Introduction to Communication Studies (Second Edition). London:
Routledge.
Gass, R. H. andSeiter, J. S. (2003). Persuasion, Social Influence and Compliance
Gaining. Boston: Pearson Education, Inc.
Gökçe, O. (2003). İletişim Bilimine Giriş: İnsanlararası İlişkilerin Sosyolojik Bir Analizi.
Ankara: Turhan Kitabevi.
Gürgen, H. (1997). Örgütlerde İletişim Kalitesi. İstanbul: Der Yayınları.
Güz, H. (1998). Reklamlarda İkna Stratejileri, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Gazi
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara.
Hogg, M. A. and Vaughan, G. M. (2002). Social Psychology. London: Prentice Hall.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 21


İkna Sürecinde Sözlü İletişim ve Hitabet

http://sozriko.blogspot.com/2015/05/ikna‐edici‐iletisim.html, 1 Haziran 2019


tarihinde erişildi.
http://www.acikogretimadalet.com/iknaya‐karsi‐koyma‐direnme‐nedenleri.html,
1 Haziran 2019 tarihinde erişildi.
https://www.perakendeokulum.com/iknaya‐karsi‐koyma‐kavrami/, 1 Haziran
2019 tarihinde erişildi.
Işık, M. (2000). İletişimden Kitle İletişimi. Konya: Selçuk Üniversitesi İletişim
Fakültesi Yayınları.
İnceoğlu, M. (1993). Tutum Algı İletişim. Ankara: V Yayınları.
Jamieson, H. (1996). İletişim ve İkna, Atabek. N. ve Dağtaş, B. (Çev.), Eskişehir:
Anadolu Üniversitesi Eğitim Sağlık ve Bilimsel Araştırma Çalışmaları
Yayınları.
Kağıtçıbaşı, Ç. (1992). İnsan ve İnsanlar. İstanbul: Evrim Basım Yayım Dağıtım.
Kaypakoğlu, S. (2008). Kişilerarası İletişim: Cinsiyet Farklılıkları Güç ve Çatışma.
İstanbul: Derin Yayınları.
Knowles, E. S. and Linn, J. A. (2004). The Importance of Resistance to Persuasion.
Knowles, E. S. and Linn, J. A. (Eds.), Resistance and Persuasion, Mahwah,
New Jersey: Lawrence Erlbaum Associates, Publishers, 3‐9.
Küçükkurt, M. (1987). Zihin‐Davranış İlişkilerinde Mesaj Stratejisi, Düşünceler Ege
Üniversitesi Basın Yayın Yüksek Okulu Dergisi, 1(1), 43‐50.
Küçükkurt, M. ve Can, B. (1988). İletişimde Kaynak Faktörü ve İknaya Katkısı,
Düşünceler Dergisi, 2 (2), 23‐39.
Mowen, J. C. and Minor, M. (1998). Consumer Behavior. New Jersey: Prentice Hall
Inc.
Mutlu, E. (1998). İletişim Sözlüğü, Ankara: Ark Bilim ve Sanat Yayınları.
Nimmo, D. (1970). The Political Persuaders. New Jersey: Prentice‐ Hall.
O’Keefe, D. J. (2002). Persuaison: Theory and Research (Second Edition), London:
Sage Publications.
Odabaşı, Y. (1990). Pazarlama İletişiminde Kaynağın Nitelikleri ve Türleri, Kurgu
Dergisi, 7, 347‐357.
Odabaşı, Y. ve Oyman, M. (2003). Pazarlama İletişimi Yönetimi. İstanbul: MediaCat
Kitapları.
Oktay, M. (2000). İletişimciler İçin Davranış Bilimlerine Giriş. İstanbul: Der Yayınları.
Oskay, Ü. (1999). İletişimin ABC’si. İstanbul: Der Yayınları.
Özgen, E. (2003). İletişim ve Liderlik, İletişim, 18, 99‐119.
Rigel, N. (2000). İleti Tasarımında Haber. İstanbul: Der Yayınları.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 22


İkna Sürecinde Sözlü İletişim ve Hitabet

Schiffman, L. G. and Kanuk, L. L. (1997). Consumer Behavior. London: Prentice Hall


International, Inc.
Seki, Ö. (2017). İkna Edici İletişim Açısından Korku Çekiciliği Kullanımı: Sağlık
Bakanlığı Tarafından Yayınlanan Kamu Spotları Örneği. Yayınlanmamış
Yüksek Lisans Tezi, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Konya.
Severin, W. J. and Tankard J. W. (1984). Communication Theories: Origins, Methots
and Uses. New York: Hastings House Publishers.
stratejikileti.blogspot.com/2013/12/iknaya‐karsi‐koyma.html, 1 Haziran 2019
tarihinde erişildi.
Şerif, M. ve Şerif, C. W. (1996). Sosyal Psikolojiye Giriş II. Mustafa Atakay ve Aysun
Yavuz (Çev.), İstanbul: Sosyal Yayınlar.
Usal, A. ve Kuşluvan, Z. (1998). Davranış Bilimleri: Sosyal Psikoloji. İzmir: Barış
Yayınları.
Usluata, A. (1995). İletişim. İstanbul: İletişim Yayınları.
Woodward, G. C. and Denton, R. E. (2004). Persuasion and Influence in American
Life. Long Grove, Illinois: Waveland Press, Inc.
Yüksel, A. H. (1989). İletişim Süreci ve Sistem Yaklaşımı Açısından İletişim Sürecinin
İncelenmesi, Kurgu Dergisi, 6, 15‐63.
Yüksel, A. H. (1994). İkna Edici İletişim. Eskişehir: Eğitim, Sağlık ve Bilimsel
Araştırma Çalışmaları Vakfı Yayınları
Yüksel, A. H. (2003a). İkna Kavramı ve İkna Edici İletişim. Uğur Demiray (Ed.), Meslek
Yüksekokulları İçin Genel İletişim, Ankara: Pegem A Yayınları, 67‐86.
Yüksel, A. H. (2003b). İletişim Kavram ve Tanımı. Demiray, U. (Ed.), Meslek
Yüksekokulları İçin Genel İletişim, Ankara: Pegem A Yayınları, 1‐34.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 23


SÖZLÜ İLETİŞİM VE
HİTABETTE DİKSİYON

• Diksiyon Kavramı
• Diksiyonun Sözlü İletişim ve
İÇİNDEKİLER

Hitabetteki Önemi
• Diksiyonun Temel Unsurları
• Diksiyon ve Konuşmada Dikkat
Edilecek Hususlar
SÖZLÜ İLETİŞİM VE
• Diksiyonun Yararları HİTABET
• Diksiyonu Geliştiren Unsurlar
Doç. Dr. Zekiye
TAMER GENCER

• Bu üniteyi çalıştıktan sonra;


• Sözlü iletişimde diksiyonun
HEDEFLER

önemini anlayabilecek,
• Diksiyon kavramını ve inceliklerini
yakından tanıyabilecek,
• Diksiyon ve hitabetin önemini
kavrayabilecek,
• Diksiyonun unsurlarını
öğrenebilecek,
• Diksiyon ve konuşma sanatını
kavrayabilecek,
• İyi bir konuşmada gerekli olan
ögeleri sıralayabilecek,
• Diksiyonun yararları hakkında bilgi
ÜNİTE
sahibi olabileceksiniz.

14
© Bu ünitenin tüm yayın hakları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi’ne aittir. Yazılı izin alınmadan
ünitenin tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, yayımı, çoğaltımı ve
dağıtımı yapılamaz.
Sözlü İletişim ve Hitabette Diksiyon

Diksiyon Kavramı

Fonetik (Ses Bilim)

Diksiyonun sözlü iletişim ve


Hitabetteki Önemi

Artikülasyon (Ses Oluşumu)

Diksiyonun Temel Unsurları


SÖZLÜ İLETİŞİM VE HİTABETTE DİKSİYON

Konuşmanın Unsurları ve
Nitelikleri

Konuşmanın Unsurları

Konuşma Bozuklukları

Artikülasyon (Boğumlama)
Bozuklukları
Diksiyon ve Konuşmada Dikkat
Edilecek Hususlar

Vurgu Hatası

Diksiyonun Yararları

Tonlama Hatası

Diksiyonu Geliştiren Unsurlar

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 2


Sözlü İletişim ve Hitabette Diksiyon

GİRİŞ
Doğası gereği kendini ifade etmek, anlamak ve anlaşılmak için iletişim
kurmak zorunda olan insan açısından iyi konuşmak ve kendini ifade etmek önemli
bir beceridir. Sözlü iletişimde kişiler arası iletişim kurma zorunluluğu iyi bir
diksiyon ve hitabet gücü ile birleştiğinde çok daha başarılı olmaktadır. İyi bir
konuşma yapmanın temel koşulu olan iyi bir dinleme sürecini yönetme gerekliliği
iletişimin önemli bir parçasıdır. Kişiler arası iletişimde özellikle de sözlü iletişim
sürecinde karşıdakinin ne söylediğini anlayarak karşılık vermek başarılı bir ilişki
yönetimini sağlamaktadır. Çünkü karşıdakinin istek, talep ve beklentilerinin veya
anlama kapasitesinin ne olduğunun bilinmesi sözlü iletişimde verilecek mesaj ve
yapılacak konuşmanın kurgulanması açısından gereklidir.
Konuşma esnasında dinleyen kitleleri ya da bireyleri etkilemek, başarılı bir
sözlü iletişim gerçekleştirmek için diksiyon ve hitabet sanatının bilinmesi faydalı
olmaktadır. Konuşmada ses kontrolü, sesin vurgusu ve tonu, beden dili,
kelimelerin jest ve mimiklerle desteklenmesinin yanı sıra açıklık, akıcılık,
Kitleleri ya da bireyleri işitilebilirlik, doğru vurgu ve tonlama (bükümlülük) gibi temel kriterlerin de
etkilemek, başarılı bir bilinmesi gerekmektedir. Sözlü iletişim ve hitabette diksiyon eğitimi veren
sözlü iletişim
kurslarda bu ve benzeri teknik konularda verilen bilgiler sayesinde başarılı bir
gerçekleştirmek için
konuşma gerçekleştirilebilmektedir. Diksiyon yalnızca, edebiyat ile ilgilenenlere
diksiyon ve hitabet
sanatı bilinmelidir. değil herkese lazım olan bir yetenektir. Çünkü anlatılmak istenen ile anlaşılan
şeyin birbirinden farklı olmaması için başarılı bir konuşma kurgusuna ihtiyaç
duyulmaktadır.
Topluluk önünde etkili konuşma ve kişiler arası iletişimde sözlü paylaşım için
temel ekollerden biri Yunan retorik sanatı ve diğeri de İslam ekolünden belagattir.
Fikir, düşünce ve duyguları en iyi biçimde ifade etme ve etkili konuşma anlamına
gelen özetle söz söyleme sanatı olarak da bilinen retorik sanatının teorik çerçevesi
Antik Yunan’da Aristoteles ve Theoprastos gibi düşünürler tarafından çizilmiştir.
Söz söyleme sanatı, yani retorik ilk geliştirildiğinde; yapılacak olan konuşmanın
planlı bir şekilde düzenlenmesi, konuşma ritmi ve üslubunun belirlenmesi,
konuşmada önceki ifadelerin hatırlanması, ilk söylenen ve son söylenecek olan
cümleler arasında bağ kurma yani anlam bütünlüğü, hatırlama, sesin şiddeti ve
dozu, bedensel davranış şekli, eller ve kolların hareketi gibi unsurlarla
birbirlerinden ayrılmaktaydı. Ancak modern dönemde dil bilgisinden, dili doğru bir
biçimde kullanmaktan ziyade, bilimsel söylemle karşıtlaştırılan retorik, gerçeği
aktarmayan, etkileyici ve abartılı içerikler bütünü olarak tanımlanmıştır. Bununla
birlikte, retoriğe olumlu bir değer biçenlerin sayısı da günümüzde hızla
artmaktadır.
Bütün bunlar değerlendirildiğinde sözlü iletişimde diksiyonun önemi apaçık
ortaya çıkmaktadır. Çünkü Türkçe, ünlü ve ünsüz uyumları ile seslerin ve
kelimelerin oluşturulduğu bir dil olarak esnek bir telaffuza ihtiyaç duymaktadır.
İster Türkçe ister başka herhangi bir dil olsun, dilin doğru ve güzel konuşulabilmesi
için teknik bir beceriye ihtiyaç duyulmaktadır. İyi bir dil bilgisi, kelimelerin doğru

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 3


Sözlü İletişim ve Hitabette Diksiyon

telaffuzu, ses tonu, vurgu, beden dili vb. birçok ögenin önemli olduğu diksiyon
hususunda tüm detaylı bilgiler bu bölümde aktarılmıştır.

DİKSİYON KAVRAMI
Diksiyon, kavram olarak gündelik hayatta sıkça kullanılan; özellikle iyi
olduğunda etkileyici bir sözlü iletişim becerisi kazandırdığı bilinen etkili ve doğru
konuşma sanatıdır. Türkçede; dil bilgisi anlamında doğru kelimeleri cümle
içerisinde kullanarak, doğru ses tonu, nefes kontrolü ve vurgu‐tonlama ile yapılan
konuşmayı ifade etmektedir. Etimolojik bağlamda diksiyon terimi, Latince (dictio)
ve (distus) kelimelerinden Fransızcaya (diction) olarak geçmiş ve Fransızcadan da
dilimize söylendiği şekilde aktarılmıştır (Şenbay, 1982’den akt: Gülen, 2018).
Diksiyon kavramı güzel Kavram için farklı çalışmalarda farklı biçimlerde tanımlar olsa da tüm tanımlar da
ve etkili konuşma
doğru ve etkili konuşmaya atıf yapılmaktadır. Önemli referans kaynaklarından biri
sanatı manasına geldiği
için sözlü iletişim olan TDK Türkçe Sözlük ise diksiyonu;
açısından çok  “Seslerin, sözlerin, vurguların, anlam ve heyecan duraklarını kurallara
önemlidir.
uygun olarak söyleme şekli,
 Konuşulan dilin incelenmesi ve kullanılması,
 Duru, açık vurgulama ve çıkaklara tam uyarak konuşma” biçiminde
tanımlamaktadır (TDK).
Türk Dil Kurumunun tanımlaması ile örtüşen fakat farklı boyutların altını
çizen tanımlamalar da mevcuttur. Halvaşi’ye göre diksiyon, çeşitli sesler
kullanılarak, vurgu, tonlama ve hız gibi yapı özellikleri doğrultusunda, konuşmanın
bir müzikal yapı biçimine gelmesiyken (Halvaşi, 2015’ten akt: Aktay, 2019), İnan’a
göre diksiyon; konuşurken sözcüklerin seçimi ve düzeni anlamına gelen ve bir dilin
ses özelliklerine göre doğru ve güzel seslendirilmesi becerisidir (İnan, 2016’dan
akt: Aktay, 2019). Bir başka tanıma göre ise “Güzel ve etkileyici konuşmak, dili
tanımak, dili en etkili biçimde kullanmak, sesin yapısının inceleyerek konuşma
sanatının gereklerini yerine getirmek gibi faaliyetlerin tümü” olarak
tanımlanmaktadır (https://diksiyonakademi.com). Kimi çalışmalarda ise sadece
sese ve söyleniş biçimine değil anlama da odaklanıldığı görülmektedir. Sözü
gereğince kullanmak, kelimeleri doğru söylemek, hecelerin uzunluğuna,
tonlama ve vurgulamaya dikkat etmek, jest, mimik ve tavırları yerinde
kullanmak da diksiyonun ana prensipleri arasındadır. Diksiyon kavramı
hitabet kavramı ile birlikte anılmaktadır. Birbirine çok yakın olan bu iki disiplin
ile alakalı açılan eğitim, seminer ve kurs programlarında iki kavram birlikte
anlatılmaktadır. Diksiyon bir metni dosdoğru okumayı ve metindeki duyguları
net olarak dinleyenlere aktarmayı hedeflemektedir. Çünkü herhangi bir konuda
tasarlanmış içerik ya da senaryo gibi tekstler ezberlenebilir ya da yüzeysel
olarak okunabilir ancak her iki durumda da içerikte bulunan seslerin hak ettiği
biçimde doğru çıkarılması gerekmektedir. Oluşturulan yazılı metindeki duygu ve
düşüncelerin, karşıda bulunan dinleyici kişi ya da kitlelere aktarılması
ve geçirilmesi şarttır. Ses, anlam ve etkileyici konuşmayı da içinde barındıran
diksiyon, bu bağlamda hitabeti de kapsayıcı bir anlama ulaşmaktadır fakat
hitabet çok daha kapsamlı bir alandır.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 4


Sözlü İletişim ve Hitabette Diksiyon

DİKSİYONUN SÖZLÜ İLETİŞİM VE HİTABETTEKİ ÖNEMİ


Diksiyon ile eş anlamlı şekilde kullanılsa da daha geniş bir alanı kapsayan
hitabet kavramı, sanatsal bir içeriğe sahip olduğu gibi kişisel yeteneği de
gerektirmektedir. “Hitabet” kelimesi Arapça kökenli olup Yunancadaki “retorik”
kavramıyla özdeş anlamda kullanılmaktadır. İyi bir diksiyon ile sözlü iletişim
sürecini yöneten birinin iyi bir hitabet yeteneğine sahip olduğunu söylemek son
derece iddialı olacaktır. Çünkü hitabet için ek olarak “belagat” kelimesinin de eş
anlamda kullanıldığı bilinmektedir. Fakat ikisi arasındaki temel fark hitabet
sanatken belagat yetenektir. En genel anlamı ile hitabet, insanları güzel konuşarak
etkileme ve ikna etme sanatıdır. Antik Yunan’da retorik üzerine çalışmaların
doğuşuna kaynaklık eden unsur kitleleri etkileme arzusudur. Retorik üzerine ilk
çalışmalardan biri olarak kabul edilen Aristoteles’in (2001) Retorik adlı eseri
Sözlü iletişim ve hitabetle insanların nasıl etkilenilebileceğine odaklanmaktadır. Hitabet sadece
konuşmada hitabet siyaset için değil hayatın tüm alanlarında gereklidir.
sanatsal bir konumda
iken belagat yetenek “Bu bağlamda dil yapısını ve kelimeleri beceri ile kullanmak sözlü iletişimde;
gerektirmektedir.  Tutarlılık sağlanması,
 Haklılığın ispatlanması,
 İkna edici ve inandırıcı olunması,
 Hedeflerin belirlenmesi, bireysel ya da kurumsal sorunların dile getirilmesi
ve
 Çözüm önerilerinin, bireysel fikirlerin, itirazların, planların açıklanabilmesi
açısından önem kazanmaktadır” (https://www.academia.edu).

Tansel’e göre sözlü iletişim, insanların sahip olduğu önemli özelliklerdendir


ve konuşarak insanlar birbirleriyle daha iyi iletişime geçmektedir. İşlerin kolaylıkla
yürümesi, insanların birbirini daha iyi anlaması, istek ve şikâyetler gibi taleplerin
bu yolla daha rahat iletilmesi mümkündür. İşte bu duygu ve düşünceleri ifade
ederken güzel konuşma sanatı (diksiyon) devreye girmektedir. Tarihte görülen
birçok din adamının, siyasetçinin mesleğinde başarıyı yakalayanların diksiyonu
düzgün ve hitabet gücü yüksek kimseler olduğu görülmektedir (Tansel, 1978). Bu
görüşten hareketle iyi bir hitabet için güzel bir diksiyon gereklidir demek doğru
olacaktır. Çünkü insanlara hitap ederken kelimelerin, seslerin iyi çıkması
gerekmektedir. Tüm bunlar gerçekleştiğinde ise etkili bir iletişim ortamı sağlanmış
olacaktır.

DİKSİYONUN TEMEL UNSURLARI


Hem gündelik yaşantıda hem iş yaşamında son derece önemli olan sözlü
iletişim açısından diksiyon, yani güzel konuşma becerisine sahip olan insanların
daha başarılı olduğu bilinmektedir. Çünkü Kalcı (2016) tarafından belirtildiği gibi
konuşma esnasında kelimelerin amacına uygun seçilmesi, telaffuzu, artikülasyonu
kadar, vurgu ve tonlama faktörleri de diksiyonun kapsamı dâhilindedir ve konuşma
esnasında sesin rengi ve yüksekliği de son derece önemli bir rol oynamaktadır. Bir
başka deyişle, etkili ve güzel konuşma kıstasını sağlamanın yolu, diksiyon

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 5


Sözlü İletişim ve Hitabette Diksiyon

kurallarına riayet etmekten geçmektedir. Çünkü etkili konuşma iyi diksiyonun


temel gereklerindendir. Etkili bir ses tonu olmazsa ve üstüne bir de bu konuşma
jest ve mimiklerle, ses tonuyla desteklenmezse o konuşma ölü bir konuşma
Konuşmada olacaktır, zira konuşma seslere yüklenen jest, mimik ve tonlamalarla zenginleşir ve
kelimelerin amacına etkili hâle gelir. Böylelikle hem göze hem de kulağa hitap edilerek daha başarılı bir
uygun seçilmesi, konuşma gerçekleştirilebilmektedir (İşcan, 2013).
telaffuzu,
artikülasyonu kadar, İnsanlar kendilerini ifade etmek için cümle kurarken, ne kadar doğru
vurgu ve tonlama kelimeleri bir araya getirirse o kadar kolay anlaşılması sağlanacaktır. Çünkü
faktörleri de konuşma eyleme yalnızca ses çıkararak kelime ve cümle kullanma yetisine sahip
diksiyonun olmak anlamına gelmemektedir. Yaman tarafından ifade edildiği gibi, konuşma
kapsamındadır.
eyleminin gerçekleştirilebilmesi için konuşan ve dinleyenin sözü edilen konuda
aynı seslere aynı anlamları yüklemiş olması gerekmektedir (Yaman, 2012). Aynı
anlamı yüklemenin ve doğru bir konuşma yapmanın yani başarılı bir diksiyona
sahip olmanın gereği olan kavramlar açıklanacaktır.

Fonetik (Ses Bilim)


Diksiyonun kuralları belirlenirken beden dili, sosyoloji, psikoloji gibi birçok
alandan yararlanılmaktadır. Bu alanların birçoğu diksiyonun ilgi alanına
girmektedir. Ancak fonetik, diksiyon için bu alanlardan en önemlisidir (Aksan,
1995’ten akt: Temizyürek ve ark., 2007) fonetiği; “Dilinin seslerinin nasıl meydana
getirildiğini, ne gibi nitelikleri olduğunu, ses dalgalarıyla nasıl aktarılarak dinleyene
ulaştırıldığını, dinleyenin bu sesleri alışını, kısacası, dilin ve bildirişmenin ses
yönünü inceleyen bilimdir” şekilde tanımlamaktadır.
Ses ise Bilgin (2002) tarafından; “İşitme duyusuyla algılanan titreşim” olarak
tanımlanmaktadır. Her dilde ses mutlaka bulunur ama sayı olarak 30‐40’ı geçmez.
Çünkü insanların çıkardığı sesler sınırlıdır. Zaten bütün dillere uyacak ses mevcut
değildir. Hatta dillerde bulunan sesler farklılık bile gösterebilmektedir. Bu yüzden
diyebiliriz ki dilleri birbirinden ayıran sesler değil, oluşurken meydana getirdikleri
şekillerdir (Özkan ve ark., 2001). Ses bilimi son derece teknik bilgiyi içeren,
dilbilimciler tarafından üzerinde detaylı araştırma ve incelemeler yapılan bir
alandır. Bu bağlamda Hengirmen tarafından ses bilimi dildeki farklı seslerin
özellikleri olarak tanımlanmış ve 6 farklı bölüme ayırılmıştır:
Akustik Ses Bilimi: Doğadaki sesleri, ses dalgalarını, ton, ses şiddeti, tını gibi
konuları incelemektedir.
Fizyolojik Ses Bilimi: İnsan sesleri ile konuşma aygıtı ve ses yolu adı verilen
diyafram, akciğer, gırtlak, ağız gibi organların sesin çıkarılmasındaki rolünü
incelemektedir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 6


Sözlü İletişim ve Hitabette Diksiyon

Söyleyiş Ses Bilimi: Söyleyiş ses biliminde konuşmayı sağlayan hareketlerin


tümü incelenmektedir. Seslerin çıkış biçimi, seslerin oluşumu, ünlülerin ve
ünsüzlerin özellikleri, hece ve hece çeşitleri söyleyiş ses biliminin konusuna
girmektedir.
Gelişmeli Ses Bilimi: Dildeki her türlü benzeşme, benzeşmezlik, büyük ünlü
uyumu, küçük ünlü uyumu, ünsüz benzeşmesi ve diğer ses benzeşmeleri,
kaynaşma, ses aktarımı, tarihsel akış içinde dildeki değişiklikler gelişmeli ses
Söyleyiş ses biliminde biliminin alanı içinde incelenmektedir.
konuşmayı sağlayan
hareketlerin tümü Dinleyiş Ses Bilimi: Dildeki seslerin duyulmasını sağlayan duyu
incelenmektedir. organlarımızın yapısını, işleyiş biçimini ve duyma işleminin gerçekleşmesindeki
aşamaları incelemektedir. Dinleyiş ses biliminde kulağın yapısı, dış kulak, orta
kulak, iç kulağın özellikleri ve işitme olayının gerçekleşmesi üzerinde
durulmaktadır.
Görevsel Ses Bilimi (Fonoloji): Dildeki sesleri üstlendikleri görevler açısından
ele almaktadır. Görevsel ses biliminde genellikle anlam ayırıcı bir öge olan ses
bilimi, ton, tını, ses şiddeti vurgu ve ezgi üzerinde durulmaktadır.

Artikülasyon (Ses Oluşumu)


Konuşmaya hazırlık yaparken bedenen ve zihnen birtakım hazırlıklar
yapılmaktadır. Burada bedensel olarak yapılan hazırlıklardan biri de derin bir nefes
alarak, nefesin konuşmayı sağlayan ses tellerine iletilmesidir. Ses tellerine iletilen
hava yani nefes sağladığı titreşim sayesinde ses çıkarmayı olanaklı hâle
getirmektedir. Atasoy (2001) bu durumu şu şekilde tanımlamaktadır; “ses, nefesin
ses tellerini itme yoluyla birbirine yaklaştırmasıyla oluşmaktadır. Ortaya çıkan bu
titreşim ses dalgalarına dönüşmektedir. Bu sayede içteki ses kuvvetlenerek
vücutta rezonans kazanarak, diğer konuşma organlarınca hareket ederek ve
artikülasyon yoluyla “ses”e dönüşmektedir”. Bu süreçte eksik kalan adımların her
biri konuşma bozukluğu diye tanımlanan olumsuz durumlara yol açmaktadır.
Çünkü “havanın ve titreşimin olması, sesin oluşumu için gereklidir. Ses dalgalarının
oluşumu bu titreşimlerin onu çevreleyen havayı delmesiyle oluşmakta ve bizde
bunu duyarak ve anında tercüme etmekteyiz”.

Şekil 14.1. Sesin meydana gelişini gösteren diyagram (Sazak, 2002).

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 7


Sözlü İletişim ve Hitabette Diksiyon

Ayrıca işitmedeki sorunlar da konuşma bozukluklarına yol açmaktadır.


Konuşma yani sesin oluşumu ve işitme arasında bağlantı vardır. Ses bozukluğu da
konuşma bozukluğuna yol açmaktadır. Ses telleri adı verilen vücudun boyun
bölgesinde gırtlakta kıkırdak ve kas yapısından oluşan “larinks”in içindeki yapıda
meydana gelebilecek her türlü sorun bu bozukluğa yol açmaktadır. Ayrıca
konuşma esnasında aşırı şiddetli ses tonu kullanmak, öksürmek veya hapşırmak
gibi sonuçları olan kronik hastalıklara yakalanmak gibi durumlar da ses tellerinde
tahrişe ve bozulmaya sebep olabilmektedir. Sesin kalitesinde, şiddetinde ve
gücünde birtakım istenmeyen sorunların çıkmasına sebep olan buna benzer geçici
problemlerin dışında koah gibi ciddi hastalıklara bağlı kalıcı sorunların oluşması da
mümkündür.
Artikülasyon yani ses oluşumun sağlanması için gerekli tüm koşulların bir
arada sağlanması gerekmektedir. Çünkü Çeliker ve Pınar tarafından yapılan
çalışmada konuşma üretimi için solunum, fonasyon ve artikülasyonun
koordinasyonu ile düşünce ve dil kuralları bilgisinin etkileşimleri gerekmekte
(2005) olduğu ortaya konulmuştur. Tek başına nefesin ses tellerinde titreşim
Artikülasyon, sözlü sağlaması değil aynı zamanda işitmeyle ilgili süreçlerin de var olması şarttır.
iletişimde sesin
Artikülasyonda görülen bozukluklar bazen de konuşma esnasında seslerin yanlış
oluşmasını sağlayan
yerde üretilmesi ile gerçekleşmektedir. Bu durum da iyi bir diksiyonu olumsuz
tüm koşulları
içermektedir, şekilde etkilemektedir. Ses oluşsa da düzgün ifade sağlayamadığından başarılı bir
bozukluğu ise sözlü iletişim süreci mümkün olmamaktadır. Çünkü, Gürhan tarafından diksiyon
istenmeyen bir çalışmalarının; duruş, solunum, fonasyon, rezonans ve artikülasyon ögelerinin yani
durumdur. ses eğitiminin temel ögelerinin birleşimiyle etkinlik kazanabildiği (2013) ifade
edilmiştir. Konuşma esnasında seslerin çıkarma işlemi olan söyleyiş yani
artikülasyonun düzgün olması başarılı bir diksiyon ve doğal olarak da etkili bir
sözlü iletişim için çok önemlidir.

Konuşmanın Nitelikleri
Seslerin, işaretlerin karşıdakinin zihninde anlam oluşturmasını, mesaja
dönüşmesini sağlayan fiziksel ve zihinsel bir süreç olan konuşma; insan zihninin
söz kalıplarına döktüğü ve oluşturduğu duyguların, düşüncelerin şekillendirilmesi
olarak ifade edilmektedir. Fiziksel anlamda konuşma, birçok organın beraber
çalışmasıyla ortaya çıkan karmaşık bir beceridir (Erdem, 2013). Konuşma sürecinin
gerçekleşmesi için işiterek duyulan seslerin de beyinde kodlanarak seslerin
sözcüklere oradan da cümlelere dönüşmesini sağlayacak zihinsel aktivitenin
yapılması gerekmektedir. Yani konuşma, zihinsel bir sürecin ürünüdür. Dilin ses
Konuşmanın fiziksel, bilimsel yapısını oluşturan kodlama süreci beyinde gerçekleşmektedir. Beyin
fizyolojik, psikolojik aracılığı ile duyulan sesler birleştirilmekte ve anlamlı karşılıklar verilebilmesi için
ve toplumsal olmak doğru cümlelerin kurulması sağlanmaktadır. Yalnızca ses oluşumunun sağlanması
üzere dört niteliği ve kelime sarf edilmesi ile konuşma gerçekleşmez aynı zamanda mantıklı ve doğru
bulunmaktadır.
tümcelerin oluşması için aktif dinleme sonucunda anlama eyleminin de
gerçekleşmesi zorunludur. Çünkü insanlar konuşarak hissettikleri duygu ve
düşüncelerini, istek ve ihtiyaçlarını, sahip oldukları bilgileri karşı tarafa
aktarmaktadırlar. İşcan tarafından ifade edildiği gibi konuşmacı meramını
anlatırken karşı tarafı yanlış yere yönlendirmemelidir, kalabalıkta ya da aile içinde

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 8


Sözlü İletişim ve Hitabette Diksiyon

bile olsa dinleyicilerin inançlarına, saygı duyduğu değerlerine saygısızlık yapmamalı


yıkıcı olmamalıdır ve konuşmayı yaparken saygı çerçevesinde düşünceler dile
getirerek yapıcı konuşmalar yapılmaya özen gösterilmelidir (İşcan, 2013).
Bu bağlamda, insanların duygu ve düşüncelerini aktarmak başta olmak
üzere birçok farklı amaç için kullandıkları konuşma dört aşamaya ayrılarak
incelenmiştir, konuşmanın bu nitelikleri şöyledir (Demirel, 1999’dan akt: Erdem ve
Deniz, 2008):
Konuşmanın fiziksel niteliği: Konuşma, ses dalgalarının boşlukta yayılması ile
gerçekleşir.
Konuşmanın fizyolojik niteliği: Konuşma, insan bedeninde var olan beyin,
sinir sistemi, akciğerler, ses telleri, küçük dil, büyük dil, damak, dudak ve dişler gibi
organların dengeli bir uyum içinde iş birliğiyle gerçekleştiği bir süreçtir.
Konuşmanın psikolojik niteliği: Bu noktada anlambilim (semantik) devreye
girer. Anlambilime göre, biz kavramların kendileri üzerinde değil, o kavramlara
ilişkin kendi deneyimlerimiz üzerinde düşünüp konuşuruz. Bu bakımdan
konuştuğumuzda dış dünyanın kendisi üzerinde değil, doğrudan doğruya dış
dünyaya ilişkin kendi tepkilerimiz üzerinde konuşuruz”.
Konuşmanın toplumsal niteliği: Toplumsal yaşamın bir ürünü olan konuşma;
İnsanoğlunun beraber yaşamaya başladığı andan itibaren bir şekilde iletişim
kurma ihtiyacı hissetmesiyle kendini göstermiştir. Konuşma, dilin kullanılmasıyla
ortaya çıkan iletişim kurma yoludur.

Konuşmanın Unsurları
Konuşmacı, karşısında bulunan alıcı kişi/kişilerle, sözlü iletişim aracılığı ile
iletişime geçerken öncelikle düşünce (zihinsel etkinlik) işlemini gerçekleştirmekte
ve sonra düşüncelerini dil ile karşı tarafa aktarmaktadır. Elbette tüm bu süreci
sesleri ve anlamlı kelimeleri kullanarak gerçekleştirmektedir. Sesler ve kelimeler ile
iletişime geçen konuşmacı bedensel davranışları yani neden dilini de kullanırsa iyi
bir diksiyon ile etkili bir konuşma yapabilir ve karşısındakileri etkileyebilmektedir.
Bütün bunları yaparken konuşmacı farklı üslup çeşitlerini kullanmaktadır. Bu üslup
çeşitlerini ise abartılı, sade, karışık veya yüksek üslup şeklinde olabilmektedir.
Ayrıca konuşma unsurlarını “Bedensel davranış, Ses, Dil, Düşünce olarak
sıralamak mümkündür (https://www.edebiyatogretmeni.org):
Bedensel davranış: Duruş, jest, mimik gibi görsel simgeler, konuşmanın
temel ögeleridir.
Ses: Ses ile kişilik arasında yakın bir ilişki vardır. Bir dilin sözcükleri anlam
bakımından zengin olabilir. Bu zenginlik, ancak ses ile sözün doğru birleşimiyle
belirtilebilir.
Dil: İnsanlar arasında anlaşma aracı olan dil; duygu, düşünce ve istekleri
ifade etmede kullanılır. Konuşma sırasında duyguların, düşüncelerin tam ve doğru
olarak iletilebilmesi için telaffuz ve üsluba dikkat etmek gereklidir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 9


Sözlü İletişim ve Hitabette Diksiyon

Düşünce (Zihinsel Etkinlik): Zihinsel etkinlik konuşmanın görsel ve işitsel


ögelerle ifade edilmesinden önceki süreçtir.
Başarılı bir konuşma için, sözcüklerin ve bedenin, bedenin ve mimikler ile
jestlerin tamamının kişinin zihinsel aktivitelerinin paralelinde ilerlemesi şarttır.
Konuşmacı öncelikle kendi konuştuğu her şeye inanmalı ve bu doğrultuda ses tonu,
vurgu, tonlama, beden dili ve tüm sözcüklerin doğru kullanımını organize etmelidir.

DİKSİYON VE KONUŞMADA DİKKAT EDİLECEK


HUSUSLAR
Konuşma öncesinde alınan nefesle, nefesin oluşturduğu seslerle ve söz
konusu bu seslerin artiküle edilerek ağızda şekillendirilerek oluşturduğu
sözcüklerle ilgilenen diksiyon; ayrıca konuşmayı süslemek ve daha anlamlı hâle
getirmek için yapılan tonlamaları, vurguları da içine almaktadır. Etkileyici konuşma
yapmak için dil bilgisini iyi bilmenin yanında, iyi bir diksiyon da gereklidir.
Karşımızdakilere kendimizi iyi ifade etmemiz ve anlaşılmamız için iyi bir diksiyon
olmazsa olmazdır. Güzel ve etkili bir konuşma için önemli olan bir diğer konu da
sözcüklerin söyleniş biçimleri yani seslerin doğru çıkarılması konusudur. Bu kısımda
fonetik bilgisi devreye girer. Çünkü fonetik seslerin çıkarılmasını inceler. Diksiyon
Diksiyon, konuşmayı
ise daha geniş kapsamlı olarak kelimeleri telaffuz ederken seslerin doğru şekilde
süslemek ve daha
anlamlı hâle getirmek çıkarılması konusunda eğitilmesi sürecine yoğunlaşır. Bu bağlamda diyebiliriz ki
için tüm unsurların bir diksiyonun temelinde fonetik vardır (İşcan, 2013).
arada kullanılmasının Türkiye’de seslerin ifade şekli yöreden yöreye değişmektedir. Yani her yöre
öğrenilmesi ile başarılı
kendi yatkın olduğu ağıza göre konuşmaktadır ama iyi bir seslendirmede İstanbul
bir hâle gelmektedir.
ağzı temel taş olarak kabul edilir. Seslerin iyi çıkarılması için gırtlak, dudaklar, çene,
burun, dil gibi tüm ses unsurlarının üzerinde durulup özenle çalışılması gerekir.
Dudak tembelliğini ortadan kaldırmak ve iyi bir boğumlama, yani seslerin iyi
çıkarılması gerekmektedir (İşcan, 2013). İyi bir diksiyon için aşağıdaki kurallara
dikkat etmek gerekir. Bunlar (https://www.liseedebiyat.com);

 Sözcük vurgusuna ve heceye dikkat etmek,


 Sesleri doğru boğumlamak,
 Jest, mimiklere dikkat etmek,
 Yerinde ve doğru tonlama yapmak,
 Sözcüklerin anlam değerlerine göre sesi kullanmak,
 Uzun ve kısa heceleri doğru söylemek,
 İşitilebilir bir sesle konuşmak.

Konuşma Bozuklukları
Konuşma bozukluğu daha önce de bahsedildiği gibi birçok farklı sebepten
kaynaklanabilmektedir. Diksiyon ve hitabetin temelini oluşturan konuşma
olmadan iyi bir sunumdan bahsetmek olanaksızdır. Bu yüzden konuşma bozukluğu
hususunda, American Speech – Language – Hearing Association (ASHA) yani
Amerikan Konuşma‐Dil‐Duyma Birliği, ses bozukluğu, artikülasyon bozukluğu ve

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 10


Sözlü İletişim ve Hitabette Diksiyon

akıcılık bozukluğu olmak üzere üç farklı kategorinin olduğunu ifade etmektedir


(Larinks, 1987’dan akt: Dumanoğlu, 2006):
Ses Bozukluğu: Sesin kalite, yükseklik, ses perdesi, rezonans ve
sürekliliğinde, ses üretimi sırasında oluşan eksiklikler ve bozukluklar olarak ifade
Konuşma bozukluğu edilebilir.
birçok farklı sebepten
kaynaklanabilmektedir. Artikülasyon Bozukluğu: Sesleri bozarak ifade etmek, değişiklik yapmak,
seslerin yerlerini karıştırmak, sesleri atlamak gibi konuşma sırasında seslerin
üretimindeki bozukluklardır.
Akıcılık Bozukluğu: Dağınık konuşma olarak tanımlanır. Konuşmanın ritim ve
hızındaki bozulmalarla birlikte, nörolojik ve gelişimsel bir sorundur.
Bunların dışında Topçuoğlu ve Özden (2012) ise konuşma bozukluklarını
gevşeklik, pelteklik, tutukluk, atlama, kekemelik, gereksiz ses ve kelime kullanımı
ile yöresel ağız kullanımı şeklinde sınıflandırmaktadır. Bu tür konuşma bozuklukları
çoğunlukla üzerinde yapılacak çalışma ile düzeltilebilecek türdendir. Örneğin;
yöresel ağız kullanımı tamamen kişisel bir alışkanlıktır ve bu konuda düzenlenen
kurs programları ile İstanbul Türkçesi ile konuşma öğretilmektedir.
Örnek

•Yöresel Konuşma Bozukluğunda bazı yörelerde kelimeye ses


eklendiği, seslerin yerlerinin değiştirildiği, seslerin düşürüldüğü
veya bozulduğu görülür. Ses eklenmesine "yaparkene, ileğen,
ırıza"; seslerin yerlerinin değiştirilmesine "yarpak, kiprik, kirbit";
seslerin düşürülmesine "ayvan, asan, üseyin"; seslerin
bozulmasına ise "tohat, gız, hankisi" örnek olarak verilebilir.

Artikülasyon (Boğumlama) Bozuklukları


Anlamlı seslemenin temel koşulu olan artikülasyon; hecelerin tam anlamıyla
anlaşılarak, berrak bir şekilde meydana getirilmesidir (Atasoy, 2001). Konuşma
esnasında kullanılan tüm seslerin ve kelimelerin dil bilgisi kurallarına uyguna
şekilde eksiksiz ifade edilmesini sağlamaktadır. Dildeki seslerin üretiminin
doğruluğunun bozulması nedeniyle oluşan boğumlama kusurları artikülasyon
bozuklukları olarak adlandırılmaktadır. Ege tarafından 2006 yılında yapılan
çalışmada, artikülasyon bozukluklarının, konuşma organlarının yapı ve
hareketlerinin kısıtlanmasıyla dildeki seslerin üretiminin doğruluğunun ve hızının
Artikülasyon etkilenmesi nedeni ile oluşmakta (Ege, 2006) olduğu ifade edilmektedir.
bozukluklarında ses
Artikülasyon olayı esnasında sözcüklerin anlaşılır biçimde telaffuz edilmesi
düşürülmesi, ses
eklenmesi, sesin kısıtlanmakta, konuşmada gecikmeler ya da yanlış seslendirmeler oluşmaktadır.
değiştirilmesi, sesin Birey konuşma sırasında dil ve yumuşak damağını hareket ettirmekte gecikmekte,
bozulması durumları dudaklarını büzmekte ve çenesini hareket ettirmekte sorunlar yaşamaktadır.
görülmektedir. Artikülasyon bozukluklarında ses düşürülmesi, ses eklenmesi, sesin değiştirilmesi,
sesin bozulması durumları görülmektedir (Ege, 2006; Sönmez, 2014; Erdem,
2013’ten akt: Çakan ve Gül, 2018). Konuşmanın akışını tam anlamıyla bozmasa da

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 11


Sözlü İletişim ve Hitabette Diksiyon

anlamayı güçleştirici bir unsur olarak karşımıza çıkan bu bozulma giderilmediği


takdirde iyi bir diksiyon sahibi olmak mümkün değildir. Konusunda uzman biri ile
çalışarak kısmen giderilecek bir sorun olarak değerlendirilmektedir. Çünkü ünlü
harflerin söylenişinde boğumlama alanı, ünsüz harflerin söylenişinde boğumlama
noktaları vardır ve boğumlama konusundaki kusurların başında özellikle
boğumlama temas noktalarındaki hatalar bulunmaktadır (Erdem, 2013). Bu
yüzden de artikülasyon problemleri yalnızca konuşmanın şekillendiği artikülatör
bölgelerdeki anatomik‐fizyolojik yetersizliklere bağlı olarak gelişmez, herhangi bir
yetersizlik durumu olmaksızın yanlış öğrenmelere bağlı olarak da gelişebilir
(Korkmaz, 2008’den akt: Erdem, 2013). Bu şekilde gelişmesi de giderilecek bir
konuşma bozukluğu olarak değerlendirilmesini sağlamaktadır. Yüksek sesle okuma
yapmak, metindeki tüm kelimeleri hece hece telaffuz etmek ve diğer diksiyon
çalışmalarını yapmak bu anlamda çözüm olarak karşımıza çıkmaktadır. Diksiyon ve
hitabet açısından önemli olan artikülatörlerin hızlı, seri ve net hareketleri
konuşmanın kaliteli olması için gereklidir.

Vurgu Hataları
Ses dizisinde hecelerden birinin diğerlerine göre daha baskılı, daha kuvvetli
olarak söylenmesi durumu vurgu olarak ifade edilmektedir. Konuşma sırasında
sesleri vurgulu söyleyerek yapılan sunum sıradanlıktan çıkarılmaktadır. Ancak
vurgu yaparken nerede ve ne zaman yapılacağı çok iyi bilinmediği takdirde, yanlış
yerde yapılan vurgu bir konuşma hatasına sebep olabilmekte ya da gülünç duruma
düşürebilmektedir. Bu hatalara düşmemek için daha öncesinde vurgulara dikkat
eden konuşmacıları dinlemek büyük bir tecrübe kazandıracaktır. Böylelikle nerede
durulacağı, nerede sesin yükseltileceği ve vurgu yapılacağı daha net kavranmış
olacaktır (Aksu ve Gürlek, 2013). Başarılı bir konuşma ve duygu, düşünce ya da
Konuşma esnasında
metin içeriklerinin karşı tarafa doğru biçimde aktarılmasının en temel
yapılan vurgu hataları
kelime vurgusu, cümle gereklerinden biri de doğru bir ton de vurgu yaparak konuşmayı sürdürmektir.
vurgusu, pekiştirme Vurgu çeşitleri 2013 yılında yapılan bir çalışmada, kelime vurgusu, cümle
vurgusu ve ahenk
vurgusu, pekiştirme vurgusu ve ahenk (uyum) vurgusu şeklinde kategorize
(uyum) vurgusu
şeklindedir. edilmiştir (Aksu ve Gürlek, 2013). Kelime vurgusunda hece sayısı çok önemlidir,
eğer birden fazla heceden oluşan bir kelime ise genellikle vurgunun son hecede
olması gerekmekte iken yer isimlerinde vurgu ilk hecededir. Cümle vurgusunda da
kelimenin uzunluğu ve içerdiği kelime sayısı dikkate alınmaktadır. Genel olarak
cümlenin yüklemine vurgu yapılırken, konuşma esnasında asıl belirtilmek istenen
ana fikre atıfta bulunan kelimeye de vurgu yapılabilmektedir. Pekiştirme
vurgusunda beğeni, üzüntü, kızgınlık, hayret ve sevinç gibi bir takım duyguların
ortaya çıkarılması üzerine vurgu yapılmaktadır. Ahenk yani uyum vurgusunda ise
duygu yoğunluğunun aktarılması için inişli‐çıkışlı söylem güzelliği esas alınarak
vurgu yapılmaktadır.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 12


Sözlü İletişim ve Hitabette Diksiyon

•Yer adlarında vurgu genellikle ilk hecededir:

Örnek
•Kayseri Afyon İzmir
•Bitlis Rize Konya

Tonlama Hataları
Tonlama, konuşmanın akıcılığı ve güzelliği açısından önemli bir kavramdır.
Özellikle duygu aktarımının sağlanması hedeflenen konuşmalarda sözcük ve
seslerin anlamını kuvvetlendirmek için kullanılmaktadır. En genel anlamıyla
tonlama; konuşma esnasında karşı tarafa duygu ve düşünceler aktarılırken seslerin
yükseltilip alçaltılmasıdır (Aksu ve Gürlek, 2013). Konuşma esnasında metin ya da
içerikteki sözcüğe anlam değeri katan tonlamalar sözcüklerin söylenişlerindeki iniş
çıkışlardır.
Örnek

•Cümleyi oluşturan kelime ve kelime gruplarındaki vurgudan


daha belirgin olan vurgudur.
•Bütün gün mağazanın önünde seni bekledim.
•Mağazanın önünde seni bütün gün bekledim.
•Seni bütün gün mağazanın önünde bekledim.

Beyreli ve arkadaşları tarafından yapılan çalışmada dilimizdeki tonlama


türleri şu şekilde ifade edilmiştir; düz, alçalan, yükselen, alçalıp yükselen ve
yükselip alçalan tonlamadır. Tonlama da etkili ve güzel bir konuşma için vurgu gibi
yerinde ve gerekli ölçüde kullanılmalıdır (Beyreli ve ark., 2008’den akt: Aksu ve
Dilimizdeki tonlama Gürlek, 2013). Anlamsız ve gereksiz yerlerde yapılan tonlama konuşmanın akıcını
türleri şu şekilde ifade ve sözcüklerin anlamını bozmaktadır. Bu sebeple tonlamanın ölçüsü ve yeri çok
edilmiştir; düz, alçalan, önemlidir. Düz bir tonda yapılan konuşma bazen akıcılığı sağlarken, alçalıp
yükselen, alçalıp
yükselen tonlama da konuşmaya anlam katacaktır. Doğru yerde ve ölçüde
yükselen ve yükselip
alçalan tonlamadır. yapılmazsa tonlamanın bir önemi olmayacak hatta konuşma bozukluğuna yol
açacaktır.
Örnek

•Bir amacı ya da duyguyu şiddetli bir şekilde belirtebilmek üzere


kelimedeki bir hecenin vurgulanmasıdır;
•Çok güzel! Enfes! Berbat! Çek git! Zevksiz adam! Kim alacaksa
alsın!

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 13


Sözlü İletişim ve Hitabette Diksiyon

•Sözler, belirli bir aralıkta yapılan yükselme ve yavaşlamalarla bir

Örnek
söyleyiş güzelliğine kavuşur:
•Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak!
•Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak

DİKSİYONUN YARARLARI
Gündelik hayat içerisinde üzerine düşünmeden gerçekleştirdiğimiz solunum,
tonlamadan diksiyona kadar pek çok noktada belirleyici öneme sahiptir. Sağlıklı
şekilde nefes alıp vermek üzerinde çalışılması gereken bir unsurdur. Doğru
solunum ancak doğru eğitimci ve doğru eğitimle öğrenilebilmektedir. Nefes
eğitimindeki amaç tam zamanında yeterli ölçüde havayı alıp, söz söylerken azar
azar verebilmektir. Kimileri sadece diyaframla (genellikle erkekler) kimileri de
yalnız kaburgaların üst taraflarıyla (göğüs nefesi‐genellikle kadınlar) soluk alıp
vermektedir. Her iki nefesi birlikte kullanmak da mümkündür. Doğru soluma
Sağlıklı sözlü iletişim ciğerlerin tüm kesecikleriyle düzenli, ritmik ve ölçülü olarak yapılan solumadır”
sürecinin devam (Şahin, 2009). Bütün bu koşullar yani doğru soluma, diyafram kullanımı ve nefes
etmesi için çeşitli
kontrolü iyi ve sağlıklı konuşmanın temel şartlarıdır. Bu sebeple bunların tamamı
nefes egzersizlerinin
ve ses çalışmalarının doğru tekniklerle öğrenilmelidir ki akciğerlere doğru ve yeterli ölçüde alınan hava
ara ara yapılarak konuşmanın akıcılığını sağlayabilsin. Eğer alınan nefes zayıf olursa konuşma
pekiştirilmesinin esnasında çıkarılan ses de zayıf olmaktadır.
sağlanması
gerekmektedir. Diksiyon gündelik yaşam içerisinde kullanıldığı takdirde de konuşmanın
kalitesini artıran önemli bir unsurdur. Çünkü insanı diğer varlıklardan ayıran en
önemli özellik olarak kabul edilen konuşma; kişinin özel, iş, toplumsal hayatında
çok önemli bir yere sahiptir (Aydın ve Başoğlu, 2014). Yalnızca sosyal hayatta değil
özel hayatta da ikili ilişkilerin yönetilmesinde etkili ve güzel konuşmayı sağlayan
diksiyon bilgi ve becerisi iletişimin gücünü artıran ögelerdendir. Diksiyon
eğitiminde önemli olan solunum, Şahin tarafından yapılan çalışmada diyafram ve
soluk olarak ikiye ayrılmaktadır. Göğüs nefesi kullananlar genellikle kadınlardır ve
konuşurken soluk kesikliği ve çabuk yorulmalarla karşılaşırlarken, erkekler genetik
yatkınlıktan dolayı diyafram nefesi almaktadır. Doğru nefes için havayı
Konuşmada seslerin ciğerlerimize çekmemiz ve karnımızı dışarı doğru itmemiz gerekmekte, nefes
çıkarılması açısından verirken de karnımız içeri doğru çekilerek ve nefes verme işlemi
solunumun doğru
gerçekleşmekteyken, diyafram nefesinde omuzlar ya da göğüste herhangi bir
kullanılması
gerekmektedir. hareket olmamalıdır (Şahin, 2009). Solunumun nasıl yapıldığı hiç fark etmeksizin
konuşmada seslerin çıkarılması açısından doğru kullanılması gerekmektedir. İleri
düzey diksiyon eğitimlerinde doğru soluma ve nefes alma teknikleri aşağıdaki gibi
sıralanabilmektedir (http://www.diledebiyat.net):

 Soluma, soluk alma ve verme olmak üzere iki aşamada gerçekleşmektedir.


Konuşmada her iki aşamada çok önemli yer teşkil etmektedir.
 Soluk; derin, sık, çabuk, düzenli, sinirlenmeden ve gürültüsüz alınmalıdır.
 Soluk özel durumlar dışında burundan alınmalıdır.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 14


Sözlü İletişim ve Hitabette Diksiyon


Soluk verme akciğerlere alınan havanın geri verilmesidir. Türkçe,
solunumun soluk verme aşamasında konuşulan bir dildir.
 Konuşurken soluk verme çok iyi ayarlanmalıdır. Soluk alırken konuşmaktan
sakınılması gerekmektedir.
 Birden soluk verilmemelidir.
 Konuşurken soluk vermenin özel durumlara uydurulabilen bir düzeni
olmalıdır.
 Doğru soluma diyaframdan yapılmalı, nefesin verilmesinde karın
kasları kullanılmalıdır”
Görüldüğü üzere doğru nefes almak seslerin doğru çıkarılmasına ve bunun
sonucunda da iyi bir diksiyonla kelimelerin ifade edilmesine vesile olmaktadır.
Böylelikle konuşma etkili bir şekilde gerçekleşerek, duygu ve düşüncelerin daha iyi
ifade edilmesi ve sağlıklı iletişim kurulması mümkündür.

• Nefes egzersizlerine şu alıştırma örnekleri verilmektedir


Bireysel Etkinlik

(Topçuoğlu‐Özden, 2012: 15), bu egzersizleri siz de


uygulayınız.
• Alıştırma 1: Bir kapta bulunan suyu üfleyerek dalgalandırmaya
çalışma.
• Alıştırma 2: Rüzgar gülü ya da pervaneyi üfleyerek
döndürmeye çalışma.
• Alıştırma 3: Balon şişirme.
• Alıştırma 4: Uzaklığı kademeli bir şekilde arttırılan bir mumu
söndürmeye çalışma.
• Alıştırma 5: Bir defter yahut kitabın sayfalarını üfleyerek
çevirmeye çalışma.
• Alıştırma 6: Sakız çiğneyip sakızı şişirmeye çalışma.
• Alıştırma 7: İki yanağı hava ile doldurup şişirerek üflemeye
çalışma.
• Alıştırma 8: Ağıza alınan bir pipetten üfleyerek hava vermeye
çalışma.
• Alıştırma 9: Önce kısık daha sonra yüksek tonda ıslık çalma.
• Alıştırma 10: İpe asılı cisimleri üfleyerek döndürmeye çalışma.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 15


Sözlü İletişim ve Hitabette Diksiyon

DİKSİYONU GELİŞTİREN UNSURLAR


İnsanoğlunun var olduğu günden bugüne diğer tüm canlılar da olduğu gibi
iletişime duyulan ihtiyacı da hep var olmuştur. Bu ihtiyacın temel sebebi ise
insanların içinde yaşadığı toplumsal çevreye ve sosyal hayat uyum sağlama
çabasıdır. Kişiler birbirleri arasında bilgi, duygu, fikir ve düşüncelerini paylaşmak
zorunluluğu hissetmektedir. Tüm canlıların ihtiyacı olması karşılığından insanlar
için bir zorunluluk olan iletişim, insan olmanın en temel olmazsa olmaz özellikleri
İletişim kurma işi belirli arasındadır. İletişim kurma işi belirli adımlardan oluşan bir süreçtir ve bu sürecin
adımlardan oluşan bir
çok önemli parçalarından biri de diksiyondur. Özellikle sözlü iletişim kurarken
süreçtir ve bu sürecin
çok önemli bireyin kendini ifade etme başarısını artıran iyi bir diksiyona sahip olmak, etkili
parçalarından biri de sözlü iletişimin olmazsa olmazlarındandır. Çünkü Ayrancı’nın da çalışmasında ifade
diksiyondur. ettiği gibi, diksiyon; söz söylerken, duygu ve düşünceleri doğru, üslubuna uygun
olarak anlatmak için sesin uyumunu, söylenişi, sözcük hecelerinin uzunluğu, kısalığı
ve vurguları bakımından doğruluğu, jesti, mimiği, takınılacak tavırları yerinde ve
güzel kullanma sanatıdır. (Ayrancı, 2016). Bu sanatın icra edilmesi yani iyi bir
diksiyona sahip olunması ise teknik bir eğitim ile mümkündür. Çünkü diksiyon ve
sözlü iletişimde konuşmanın temelinde yatan önemli kriterlerden biri de dil
bilgisidir. Konuşulan dil hangisi olursa olsun, dil bilgisine sahip olmak çıkarılan ses
ve kelimelerin tam olarak anlam karşılığını bilmeyi sağlarken, bu da doğru bir
konuşmanın inşasını beraberinde getirmektedir. 2018 yılında Turan ve arkadaşları
tarafından hazırlanan Türk dil bilgisinin detaylı anlatıldığı ders kitabında, dil
bilgisinin bölümleri şu şekilde açıklanmaktadır (Turan ve ark., 2018):
Ses Bilimi (Fonetik): Ses bilgisi diye de adlandırılan bu bölüm bir dilin
seslerinin nasıl meydana geldiğini, ne gibi nitelikleri olduğunu, başkalarına nasıl
aktarıldığını, kısacası dilin sesle ilgili tüm özelliklerini incelemektedir.
Biçim Bilgisi (Morfoloji): Yapı bilgisi anlamına gelen bu bölüm, kelimelerin
yapısal özelliklerini, nasıl oluştuklarını, nasıl türetildiklerini incelemektedir.
Anlam Bilimi (Semantik): Kelimelerin anlamlarını, anlam ilişkilerini inceleyen
bir bölümdür. “Anlam bilimi” de denilmektedir.
Söz Dizimi (Sentaks): Bir dilde cümlenin oluşma özelliklerini, kelimelerin
cümle içinde diziliş kurallarını inceler. “Dizim bilgisi” de denilmektedir.
Köken Bilimi (Etimoloji): Menşe bilgisi veya türeme bilgisidir. Kelimelerin
aslını ve nereden çıktığını incelemektedir.
İyi bir diksiyon sahibi olmak ve topluluk önünde iyi bir hitabet ile
konuşabilmek, başarılı bir sözlü iletişim süreci yönetebilmek için en temel dil
İyi bir diksiyon sahibi
olmak için en temel bilgisi kurallarını bilmekte fayda vardır. Burada bahsedilen temel dil bilgisi
dil bilgisi kurallarını kurallarının beraberinde, kelimelerin anlamsal karşılığını da bilmek de
bilmekte fayda önemlidir. Hem gündelik yaşantıda hem özel hem de iş yaşantısında yapılacak
vardır. olan diksiyon alıştırmaları sayesinde, konuşmanın düzeltilmesi, daha doğru ve
güzel konuşma kabiliyeti kazanılması mümkündür. Bu beceriyi kazanmak için
yapılacak bazı çalışmalar geçmişte düzenlenen kurs programlarının içeriklerinde

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 16


Sözlü İletişim ve Hitabette Diksiyon

epeyce fazla yer almaktadır, bunlardan bazıları şu şekildedir


(https://akademilider.com):
Kelime Çalışmaları: Kelimeleri ve doğru harfleri çıkarmak için yapılan
çalışmalar bu kategoride incelenmektedir. Aşağıdaki örnekleri farklı hece ve
kelimelerle çoğaltabilirsiniz.
Bi Be Ba Bo Bu Bö Bü Bı,
Rûya, rûzgâr, hûlya, gûya, lûzûm, lûtfen, lûgat, nûr, nûmara, Nûri,
Piç Peç Paç Poç Puç Pöç Puç Püç Pıç
Ses Bükümleri: “Büküm” ses perdelerindeki değişiklikleri ifade eder. Ses,
yüksek ya da alçak, hızlı ya da yavaş, vurgulu ya da vurgusuz olarak çıkarılmalıdır.
Mesela seslenme nidası kullanıyorsak vurgulu ve daha yüksek bir tonda
söylemeliyiz. Ey! Hey! Alo! gibi ünlemler sert, keskin ve yüksek perdeden söylenir.
Boğumlanma: Seslerin doğru yerde ve doğru zamanda çıkarılmasıdır.
Boğumlanma çalışmalarında söylemesi zor kelime grupları ile çalışma yapılır.
Birbirine benzeyen kelimelerden oluşan metinler okunur. Mesela; “U” harfi için:
Uluborlulu utangaç Ulviye ile Urlalı uğursuz Ulvi uğraşa uğraşa Urfa’daki
urgancılara uzun uzun, ulam ulam urgan sattılar.
Tekerlemeler: Tekerlemeler, dilin hareket kabiliyetini artırır. Sıkı bir
tekerleme çalışması ile dildeki kelime ve ses kayıpları azalır. Daha net daha vurgulu
ve daha güzel sesler çıkmaya başlar. Bu nedenle tekerlemeler, diksiyon
çalışmaları içinde ayrı bir öneme sahiptir. “T”, “Ç” ve “S” sesleri için: Üstü üç taşlı
taç saplı üç tunç tası çaldıran mı çabuk çıldırır, yoksa iç içe yüz ton saç kaplı çanı
kaldıran mı çabuk çıldırır? Üç tunç tas has kayısı hoşafı.
Sağdeyi Çalışmaları: Sağdeyi kelimelerin özelliğine bağlı olarak, sesleri
çıkarırken doğru çıkarmaya ve doğru yerde tonlamaya denir. Her dilin sağdeyi
özellikleri farklıdır. Mesela dilimizde vurgu son hecede yapılır: Artık gelir misin
Yer isimlerinde ise ilk hece vurgulanır: Adana, Osmaniye
Uzun söyleyişli kelimeler yabancı kelimelerdir: Katil, nazır, edebi, ziya gibi…
Durak Çalışmaları: Metin okurken duraklama yapılması gereken yerler
vardır. Bu duraklamaların nerede yapılacağını bellemek için durak çalışmaları
yapılır. Virgülden sonra kısa durulur. Cümle bitince normal uzunlukta durulur.
Bölümler arasında geçiş yapılırken uzun durulur.
Üzerinde çalışma yapılmadan bir topluluk karşısında konuşmak şüphesiz ki
herkes açısından zordur. Bütün bu teknik çalışmaların yanında ayrıca konuşmaya
Başarılı bir konuşma ön hazırlık yapmış olmak da mecburidir. Bu noktada başarılı ve iyi bir sözlü iletişim
mutlaka hazırlıklı süreci yönetmek ve konuşma yapmak için gerekli olan bazı unsurlar vardır. Bu
yapılan planlı ve
unsurları Topçuoğlu ve Özden çalışmalarında şu şekilde belirtmektedir
üzerinde iyi çalışılmış
konuşmadır. (Topçuoğlu‐Özden, 2012):

 Başarılı bir konuşma gerçekleştirmek için iyi bir dinleyici olmak gereklidir.
 Başarılı konuşmanın bir amacı olmalıdır.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 17


Sözlü İletişim ve Hitabette Diksiyon

 Başarılı konuşma planlı olmalıdır.


 Başarılı konuşmanın konusu dinleyen ve konuşan için önemli olmalıdır.
 Başarılı konuşmada konuşmacı konuya hâkim olmalıdır.
 Başarılı konuşmacı yıkıcı değil, yapıcı olmalıdır.
 Başarılı konuşmacı gereksiz detaylardan ve laf kalabalığından kaçmalıdır.
 Başarılı konuşmada özgün, akıcı ve içten bir dil kullanılmalıdır.
 Başarılı bir konuşmada ses tonu ve beden diline önem verilmelidir.
 Başarılı bir konuşma dikkat çekici olmalıdır.
Sözlü iletişimde hitabet ve diksiyonun son derece önemli olduğu
anlaşılmaktadır. İnsanların birbirlerine yalnızca anlam değil aynı zamanda his,
duygu gibi soyut ifadeleri aktarmaları açısından anlamları nasıl ifade ettikleri
önemlidir. Bu ifadelerin gücü de iyi bir hitabet ve iyi bir diksiyon ile mümkündür.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 18


Sözlü İletişim ve Hitabette Diksiyon

•Konuşma esnasında dinleyici kitleleri ya da bireyleri etkilemek, başarılı bir


sözlü iletişim gerçekleştirmek için diksiyon ve hitabet sanatının bilinmesi
faydalı olmaktadır. Konuşmada ses kontrolü, sesin vurgusu ve tonu, beden
dili, kelimelerin jest ve mimiklerle desteklenmesinin yanı sıra açıklık, akıcılık,
işitilebilirlik, doğru vurgu ve tonlama (bükümlülük) gibi temel kriterlerin de
bilinmesi gerekmektedir.
•DİKSİYON KAVRAMI
Özet
•Türkçede; dil bilgisi anlamında doğru kelimeleri cümle içerisinde kullanarak,
doğru ses tonu, nefes kontrolü ve vurgu‐tonlama ile yapılan konuşmayı ifade
etmektedir. Etimolojik bağlamda diksiyon terimi, Latince (dictio) ve (distus)
kelimelerinden Fransızcaya (diction) olarak geçmiş ve Fransızcadan da
dilimize söylendiği şekilde aktarılmıştır. Diksiyon kavramı hitabet kavramı ile
birlikte anılmaktadır. Birbirine çok yakın olan bu iki disiplin ile alakalı açılan
eğitim, seminer ve kurs programlarında iki kavram birlikte anlatılmaktadır.
•DİKSİYONUN SÖZLÜ İLETİŞİM VE HİTABETTEKİ ÖNEMİ
•“Hitabet” kelimesi Arapça kökenli olup Yunancadaki “retorik” kavramıyla
özdeş anlamda kullanılmaktadır. İyi bir diksiyon ile sözlü iletişim sürecini
yöneten birinin iyi bir hitabet yeteneğine sahip olduğunu söylemek son
derece iddialı olacaktır. Çünkü hitabet için, ek olarak “belagat” kelimesinin de
eş anlamda kullanıldığı bilinmektedir. Fakat ikisi arasındaki temel fark hitabet
sanatken belagat yetenektir. En genel anlamı ile hitabet, insanları güzel
konuşarak etkileme ve ikna etme sanatıdır. Antik Yunan’da retorik üzerine
çalışmaların doğuşuna kaynaklık eden unsur kitleleri etkileme arzusudur.
•DİKSİYONUN TEMEL UNSURLARI
•İnsanlar kendilerini ifade etmek için cümle kurarken, ne kadar doğru
kelimeleri bir araya getirirse o kadar kolay anlaşılması sağlanacaktır. Çünkü,
konuşma eyleme yalnızca ses çıkararak kelime ve cümle kullanma yetisine
sahip olmak anlamına gelmemektedir.
•Fonetik (Ses Bilim)
•Aksan, fonetiği; “Dilinin seslerinin nasıl meydana getirildiğini, ne gibi
nitelikleri olduğunu, ses dalgalarıyla nasıl aktarılarak dinleyene ulaştırıldığını,
dinleyenin bu sesleri alışını, kısacası, dilin ve bildirişmenin ses yönünü
inceleyen bilimdir” şekilde tanımlamaktadır.
•Her dilde ses mutlaka bulunur ama sayı olarak 30‐40’ı geçmez.
•Artikülasyon (Ses Oluşumu)
•Ses tellerine iletilen hava yani nefes sağladığı titreşim sayesinde ses
çıkarmayı olanaklı hâle getirmektedir. Ortaya çıkan bu titreşim ses
dalgalarına dönüşmektedir. Bu sayede içteki ses kuvvetlenerek vücutta
rözenans kazanarak, diğer konuşma organlarınca hareket ederek ve
artikülasyon yoluyla “ses”e dönüşmektedir”.
•Konuşmanın Nitelikleri
•Seslerin, işaretlerin karşıdakinin zihninde anlam oluşturmasını, mesaja
dönüşmesini sağlayan fiziksel ve zihinsel bir süreç olan konuşma; insan
zihninin söz kalıplarına döktüğü ve oluşturduğu duyguların, düşüncelerin
şekillendirilmesi olarak ifade edilmektedir. Konuşmanın fiziksel, fizyolojik,
psikolojik ve toplumsal olmak üzere dört niteliği bulunmaktadır.
•Konuşmanın Unsurları
•Konuşmacı, karşısında bulunan alıcı kişi/kişilerle, sözlü iletişim aracılığı ile
iletişime geçerken öncelikle düşünce (zihinsel etkinlik) işlemini
gerçekleştirmekte ve sonra düşüncelerini dil ile karşı tarafa aktarmaktadır.
Elbette tüm bu süreci sesleri ve anlamlı kelimeleri kullanarak
gerçekleştirmektedir. Bu sanatın icra edilmesi yani iyi bir diksiyona sahip
olunması ise teknik bir eğitim ile mümkündür. Çünkü diksiyon ve sözlü
iletişimde konuşmanın temelinde yatan önemli kriterlerden biri de dil
bilgisidir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 19


Sözlü İletişim ve Hitabette Diksiyon

•DİKSİYON VE KONUŞMADA DİKKAT EDİLECEK HUSUSLAR


•Etkileyici konuşma yapmak için dil bilgisini iyi bilmenin yanında, iyi bir
diksiyon da gereklidir. Karşımızdakilere kendimizi iyi ifade etmemiz ve
anlaşılmamız için iyi bir diksiyon olmazsa olmazdır. Türkiye’de seslerin ifade
şekli yöreden yöreye değişmektedir.
Özet (devamı)

•Konuşma Bozuklukları
•Konuşma bozukluğu daha önce de bahsedildiği gibi bir çok farklı sebepten
kaynaklanabilmektedir. Diksiyon ve hitabetin temelini oluşturan konuşma
olmadan iyi bir sunumdan bahsetmek olanaksızdır. Bu yüzden konuşma
bozukluğu hususunda, American Speech – Language – Hearing Association
(ASHA) yani Amerikan Konuşma‐Dil‐Duyma Birliği, ses bozukluğu,
artikülasyon bozukluğu ve akıcılık bozukluğu olmak üzere üç farklı
kategorinin olduğunu ifade etmektedir:
•Artikülasyon (Boğumlama) Bozuklukları
•Anlamlı sesletmenin temel koşulu olan artikülasyon; hecelerin tam anlamıyla
anlaşılarak, berrak bir şekilde meydana getirilmesidir. Konuşma esnasında
kullanılan tüm seslerin ve kelimelerin dil bilgisi kurallarına uyguna şekilde
eksiksiz ifade edilmesini sağlamaktadır.
•Vurgu Hataları
•Konuşma sırasında sesleri vurgulu söyleyerek, yapılan sunum sıradanlıktan
çıkarılmaktadır. Ancak vurgu yaparken nerede ve ne zaman yapılacağı çok iyi
bilinmediği taktirde, yanlış yerde yapılan vurgu bir konuşma hatasına sebep
olabilmekte ya da gülünç duruma düşülebilmektedir. Bu hatalara düşmemek
için daha öncesinde vurgulara dikkat eden konuşmacıları dinlemek büyük bir
tecrübe kazandıracaktır. Vurgu çeşitleri 2013 yılında yapılan bir çalışmada,
kelime vurgusu, cümle vurgusu, pekiştirme vurgusu ve ahenk (uyum) vurgusu
şeklinde kategorize edilmiştir.
•Tonlama Hataları
•Tonlama, konuşmanın akıcılığı ve güzelliği açısından önemli bir kavramdır.
Özellikle duygu aktarımının sağlanması hedeflenen konuşmalarda sözcük ve
seslerin anlamını kuvvetlendirmek için kullanılmaktadır. Konuşma esnasında
metin ya da içerikteki sözcüğe anlam değeri katan tonlamalar sözcüklerin
söylenişlerindeki iniş çıkışlardır. Dilimizdeki tonlama türleri şu şekilde ifade
edilmiştir; düz, alçalan, yükselen, alçalıp yükselen ve yükselip alçalan
tonlamadır.
•DİKSİYONUN YARARLARI
•Sağlıklı şekilde nefes alıp vermek üzerinde çalışılması gereken bir unsurdur.
Doğru solunum ancak doğru eğitimci ve doğru eğitimle öğrenilebilmektedir.
Nefes eğitimindeki amaç tam zamanında yeterli ölçüde havayı alıp, söz
söylerken azar azar verebilmektir. Kimileri sadece diyaframla (genellikle
erkekler) kimileri de yalnız kaburgaların üst taraflarıyla (göğüs nefesi‐
genellikle kadınlar) soluk alıp vermektedir. Her iki nefesi birlikte kullanmak
da mümkündür.
•DİKSİYONU GELİŞTİREN UNSURLAR
•Özellikle sözlü iletişim kurarken bireyin kendini ifade etme başarısını artıran
iyi bir diksiyona sahip olmak, etkili sözlü iletişimin olmazsa olmazlarındandır.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 20


Sözlü İletişim ve Hitabette Diksiyon

DEĞERLENDİRME SORULARI
1. ‘’Diksiyon, çeşitli sesler kullanılarak, vurgu, tonlama ve hız gibi yapı
özellikleri doğrultusunda, konuşmanın bir müzikal yapı biçimine
gelmesidir.’’ tanımı kime aittir?
a) Aristoteles
b) Bülent Halvaşi
c) Güvey Aktay
d) Mehmet Hengirmen
e) Ahmet Aktaş

2. Aşağıdakilerden hangisi dilin yapısının ve kelimelerin beceri ile


kullanılmasının sözlü iletişimde sağladığı yararlardan değildir?
a) Tutarsızlık sağlanması
b) Haklılığın ispatlanması
c) Hedeflerin belirlenmesi
d) İkna edici ve inandırıcı olunması
e) Fikir, itiraz ve planların açıklanabilmesi

3. Diksiyonla ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez?


a) Diksiyon ve belagat eş anlamlıdır.
b) Aristoteles’in “Retorik” adlı eseri alandaki ilk çalışmalardandır.
c) Diksiyon güzel konuşma becerisidir.
d) Diksiyon sözlü iletişim açısından önemlidir.
e) Etimolojik bağlamda diksiyon terimi, Latince “dictio” ve “distus”
kelimelerinden Fransızcaya “diction” olarak geçmiş ve Fransızcadan
da dilimize söylendiği şekilde aktarılmıştır.

4. Aşağıdakilerden hangisi Mehmet Hengirmen’in ayrımını yaptığı ses bilimi


bölümlerinden biri değildir?
a) Akustik ses bilimi
b) Fizyolojik ses bilimi
c) Etimolojik ses bilimi
d) Dinleyiş ses bilimi
e) Görevsel ses bilimi

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 21


Sözlü İletişim ve Hitabette Diksiyon

“…… seslerin, işaretlerin karşıdakinin zihninde anlam oluşturmasını, mesaja


dönüşmesini sağlayan fiziksel ve zihinsel süreçtir.”
5. Yukarıda boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisinin getirilmesi uygun
olur?
a) Dil
b) Anlamlandırma
c) Fonasyon
d) Konuşma
e) İletişim

6. Aşağıdakilerden hangisi konuşmanın görsel ve işitsel ögelerle ifade


edilmesinden önceki süreçtir?
a) Bedensel davranış süreci
b) Dil süreci
c) Zihinsel süreç
d) Ses süreci
e) Konuşma süreci

7. Aşağıdakilerden hangisi sesin kalite, yükseklik, ses perdesi, rezonans ve


sürekliliğinde, ses üretimi sırasında oluşan eksiklikler ve bozukluklardır?
a) Ses bozukluğu
b) Artikülasyon bozukluğu
c) Akıcılık bozukluğu
d) Yapısal bozukluk
e) Dil bozukluğu

8. Aşağıdakilerden hangisi Topçuoğlu ve Özden’in yaptığı sınıflandırmada


konuşma bozuklukları arasında gösterilemez?
a) Gevşeklik
b) Pelteklik
c) Gereksiz ses
d) Atlama
e) Gürültü

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 22


Sözlü İletişim ve Hitabette Diksiyon

 Bu vurgu çeşidinde kelime sayısı çok önemlidir.

 Eğer birden fazla heceden oluşan bir kelime ise genellikle vurgu son
hecededir.

 Yer isimlerinde vurgu ilk hecededir.


9. Yukarıda özellikleri verilen vurgu çeşidi aşağıdakilerden hangisidir?
a) Pekiştirme vurgusu
b) Ahenk vurgusu
c) Cümle vurgusu
d) Ses vurgusu
e) Kelime vurgusu

10. Aşağıdakilerden hangisi doğru soluma ve nefes alma tekniklerinden


değildir?
a) Soluma; soluk alma, verme ve nefes olmak üzere üç aşamadan oluşur.
b) Soluk; derin, sık, çabuk, düzenli, sinirlenmeden ve gürültüsüz
alınmalıdır.
c) Soluk özel durumlar dışında burundan alınmalıdır.
d) Soluk verme akciğerlere alınan havanın geri verilmesidir. Türkçe,
solunumun soluk verme aşamasında konuşulan bir dildir.
e) Konuşurken soluk verme çok iyi ayarlanmalıdır. Soluk alırken
konuşmaktan sakınılması gerekmektedir.

Cevap Anahtarı
1.b, 2.a, 3.a, 4.c, 5.d, 6.c, 7.a, 8.e, 9.e, 10.a

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 23


Sözlü İletişim ve Hitabette Diksiyon

YARARLANILAN KAYNAKLAR
Aksan, D. (1995). Her Yönüyle Dil‐Ana Çizgileriyle Dil Bilim (I. Ve II. Cilt). Ankara: Türk
Dil Kurumu Yayınları.
Aktay, E. (2019). Sınıf Öğretmeni Adaylarının Diksiyona İlişkin Görüşleri”, Eskişehir
Osmangazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 20(1). 13‐79.
Aristoteles. (2001). Retorik. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları.
Atasoy, F. (2001). Oyunculuk Sanatında Diksiyonun Önemi ve Rolü Üzerinde Bir
Metod Çalışması (Yayınlanmış Yüksek Lisans Tezi), Ankara: Bilkent
Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi Tiyatro Bölümü.
Aydın, E.; ve Başoğlu, N. (2014). Çağrı Merkezi Hizmetleri Programı Öğrencilerinin
Konuşma Becerileri Özyeterlik Algıları: Çaycuma MYO Örneği. Elektronik
Mesleki Gelişim ve Araştırmalar Dergisi, 2(3), 33‐43.
Ayrancı, B. (2016). Konuşma, Konuşma Eğitimi ve Türkçe Programlarındaki
Yeri. Karaelmas Eğitim Bilimleri Dergisi, 4(1), Zonguldak.
Bilgin, M. (2002). Anlamdan Anlatıma Türkçemiz. Ankara: T.C. Kültür Bakanlığı
Kültür Eserleri.
Çakan, M., Gül, G. (2018). Ses Eğitiminde Kullanılan Nefes ve Ses Egzersizlerinin
Konuşma Bozukluklarının Giderilmesinde Kullanılabilirliği. Akademik Müzik
Araştırmaları Dergisi, 8(1).
Çeliker, Z. P., Pınar, E. (2005). İşitme Engelli Çocukların Konuşmalarının
Anlaşılabilirliğini Etkileyen Faktörler. Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri
Fakültesi Özel Eğitim Dergisi, 6(01), 19‐39.
Dumanoğlu, A. (2006). Kekemelerde Yaygın Kekemelik Tutumlarının Kaygısı ve
Depresyon Düzeyleri Açısından İncelenmesi (Yüksek Lisans Tezi). İzmir: Ege
Üniversitesi.
Erdem, İ.; Deniz, K. (2008). Güzel Konuşma Kurslarında Verimliliği Artırmaya Yönelik
Bir Alan Araştırması, Mustafa Kemal Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
Dergisi, 5(10). 77.
Erdem, İ. (2013). Konuşma Eğitimi Esnasında Karşılaşılan Konuşma Bozuklukları ve
Bunları Düzeltme Yolları, Adıyaman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
Dergisi Türkçenin Eğitimi Öğretimi Özel Sayısı, 6(11). 416. Adıyaman.
Ege, P. (2006). Farklı Engel Gruplarının İletişim Özellikleri ve Öğretmenlere Öneriler,
Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Özel Eğitim Dergisi, 7 (2) , 1‐23.
Ankara.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 24


Sözlü İletişim ve Hitabette Diksiyon

Gülen, G. (2018). Yabancı Dil Olarak Türkçe Öğretiminde Diksiyon, İstanbul: İstanbul
Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enst., (Yayınlanmış Yüksek Lisans Tezi).
Gürhan, D. (2013). Ses Eğitimi Çalışmalarının Politikacıların Konuşma Becerilerine
Etkisi. Fine Arts, 9(1), 33‐45.
Hengirmen, M. (2005). Türkçe Dilbilgisi. Ankara: Engin Yayınevi.
Kalcı, Y. (2016). Politikada Propaganda Araçlarının ve İletişim Tekniklerinin Önemi.
Hoca Ahmet Yesevi Uluslararası Türk Kazak Üniversitesi, Sosyal Bilimler
Enstitüsü Siyaset Bilimleri ve Kamu Yönetimi, Yüksek Lisans Tezi, Ankara.
Özkan, M.; Esin, O.; Tören, H. (2001). Yüksek Öğretimde Türk Dili Yazılı ve Sözlü
Anlatım. İstanbul: Filiz Kitabevi.
Sazak, N. (2002). Ses Eğitiminde Artikülasyon Mekaniği. Abant İzzet Baysal
Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi.
Şahin A.; İşcan A.; Arslan A.; Kılınç A.; Varışoğlu B.; Aksu E.; Yağmur Şahin E.; Kana
F.; Aydın G.; Zorlu Kana H.; Habacı İ.; Gürlek M.; Şengül M.; Sevim O. (2013).
“Konuşma Eğitimi”, Kılınç, A.; Şahin, A., (Ed.) Ankara: Pegem Akademi.
Şahin, M. (2009). Diksiyon Söz Söyleme ve Konuşma Sanatı. İstanbul: Avcıol Basın ve
Dağıtım.
Tansel, F.A. (1978). İyi ve Doğru Yazma Usulleri, III. Edebiyat‐Kompozisyon İlmi
Araştırma ve Metodları, 2.Baskı, Baha Matbaası, İstanbul.
Temizyürek, F.; Erdem, İ.; Temizkan, M. (2007). Sözlü Anlatım. Ankara: Öncü Kitap.
Topçuoğlu, F.; Özden, M. (2012)., Diksiyon ve Konuşma Eğitimi, Ankara: Pegem
Akademi.
Turan, D.; Yıldırım, A.; Arı, N.; Sarı, S.; Aslan, S.; Akaslan, D. (2018). Türk Dili I Ders
Kitabı. Harran Üniversitesi Uzaktan Eğitim Araştırma ve Uygulama Merkezi.
Şanlıurfa.
Yaman, E. (2012). İnsan ve İletişim. Ankara: Akçağ Yayınları.
Diksiyon Nedir, (2019). 08.06.2019 tarihinde
https://diksiyonakademi.com/diksiyon‐nedir adresinden erişildi.
Diksiyonu Etkileyen Faktörler, (2019). 12.06.2019 tarihinde
https://konef.com.tr/egitimleri/diksiyon‐ve‐hitabet/ adresinden erişildi.
Diksiyon Nedir, (2019). 11.06.2019 tarihinde https://akademilider.com/diksiyon‐
iletisim/ adresinden erişildi.
Diksiyon Çalışmaları, (2019). 14.06.2019 tarihinde
https://akademilider.com/diksiyon‐iletisim/ adresinden erişildi.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 25


Sözlü İletişim ve Hitabette Diksiyon

Diksiyon Sanatının Önemi, (2019). 12.06.2019 tarihinde


http://www.diledebiyat.net/diksiyon‐ve‐hitabet‐dersi/diksiyon‐sanatinin‐
onemi‐ve‐ses adresinden erişildi.
Doğru Soluk Alma‐ Soluma Teknikleri, (2019). 13.06.2019 tarihinde
http://www.diledebiyat.net/diksiyon‐ve‐hitabet‐dersi/diksiyon‐sanatinin‐
onemi‐ve‐ses adresinden erişildi.
Diksiyonun Kuralları, (2019). 12.06.2019 tarihinde
https://www.liseedebiyat.com/ders‐notlari/265‐secmelidersler/3307‐
diksiyon‐notlari‐02.html adresinden erişildi.
Hitabet Nedir, (2019). 08.06.2019 tarihinde
https://konef.com.tr/egitimleri/diksiyon‐ve‐hitabet/ adresinden erişildi.
Konuşmanın Unsurları, (2019). 12.06.2019 tarihinde
https://www.edebiyatogretmeni.org/diksiyon‐ve‐hitabet‐notlari/
adresinden erişildi.
Konuşmada Dikkat Edilecek Hususlar, (2019). 14.06.2019 tarihinde
https://www.edebiyatogretmeni.org/diksiyon‐ve‐hitabet‐notlari/
adresinden erişildi.
Sözlü İletişim, (2019). 21.06.2019 tarihinde
https://www.academia.edu/31872456/ATAAOF_SÖZLÜ_İLETİŞİM_VE_HİTA
BET_1.ÜNİ adresinden erişildi.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 26

You might also like