You are on page 1of 8

el-AHRUFÜ'S-SEB'A

Kur'ân-ı Kerîm'in lafızları ve kıraati ile ilgili yedi vecih veya lehçe.

“el-Ahrufü's-seb'a” tabiri hadislerde zikredilmiş olup muhtelif şekillerde açıklanmıştır.


Kur'ân-ı Kerîm'in nazil olduğu dil olan Arapça'da kelime, mâna. telaffuz veya imlâ farklılığı
gösteren çeşitli lehçeler vardır. Bunların içinde Kureyş lehçesi fesahat, zenginlik ve incelik
bakımından öbürlerine göre üstünlük kazanmıştır. Çünkü hac ve panayırlar vesilesiyle diğer
kabilelere mensup kişiler Mekke'ye geliyor, Kureyşliler böylece onların lehçelerindeki
güzellikleri duyma ve bunlardan faydalanma imkânına sahip bulunuyorlardı. Bütün insanlığa
hitap edecek olan ilâhî mesajda da Kureyş lehçesi esas alınmış 1, Peygamber bu kabile içinden
seçilmiştir: “Biz gönderdiğimiz her resulü ancak kendi kavminin dili ile göndeririz” 2

Kur'ân-ı Kerîm'de Kureyş lehçesinin esas alınması, aralarında karşılıklı münasebetler


bulunan ve aynı edebî dili besleyen diğer lehçelerden onun metninde kelimelerin bulunmasına
mâni olmayıp Kur'an'ın yedi harf (lügat, lehçe) üzere okunabileceği Hz. Peygamber tarafından
açıklanmıştır. Bu ruhsat'ın verildiğini bildiren hadislerin senedlerinden. konunun yirmiyi
aşkın sahâbî tarafından rivayet edildiği görülür. Nitekim Hz. Osman bir gün minberde, “Hz.
Peygamber'in, 'Kur'an yedi harf üzere indirilmiştir: her biri geçerlidir, yeterlidir' buyurduğunu
işiten varsa söylesin” deyince birçok kişi ayağa kalkarak bunu duyduğunu söylemiş, bunun
üzerine Hz. Osman, “Sizlerle beraber ben de bunun şahidiyim” demişti. 3 Başta Kütüb-i Sitte
olmak üzere pek çok hadis kitabında çeşitli rivayetleriyle yer alan “Yedi harfle ilgili hadisler-
de, sahâbîlerden bazıları arasında Kur'an'ın okunuşunda ihtilâf meydana geldiği ve Hz.
Peygamber'e başvurduklarında her iki tarafı da haklı görerek, “Kur'an yedi harf üzere
indirilmiştir” dediği4; Cibril ile bir buluşmasında Hz. Peygamber'in, “Ben ümmî (okuma
yazma bilmeyen) bir topluma gönderildim; onların içinde kölesi, hizmetçisi, yaşlısı var”
diyerek Kur'an okumada kolaylık istediği, Cibril'in de, “Kur'an'ı yedi harf üzere okusunlar”
diyerek yedi harfle okuma ruhsatını bildirdiği5; bir başka olay üzerine konuyu anlatırken.
“Cibril yediye çıkıncaya kadar, ümmetimin buna gücü yetmez, diye tekrarladım. Sonunda,
onu yedi harf üzere oku dedi” şeklinde bilgi verdiği6 başka vesilelerle de, “Kur'an yedi harf
üzere indirilmiştir” gibi7, “Onu yedi harften dilediğinizle okuyunuz; bunda beis yoktur; ama
1
bk. Buhârî, “Fezâ'i-lü'1-Kur'ân”, 3.
2
İbrâhîm 14/4.
3
bk. İbn Hacer, III, 285.
4
Buhârî, “Fezâ'ilü'l-Kur'ân”, 5; Müslim, “Müsâfirîn”, 270.
5
Taberî, I, 35.
6
a.g.e., I, 38.
7
İbn Ebû Şeybe, II, vr. 61b.
rahmet âyetini azapla, azap âyetini de rahmetle bitirmemeye dikkat ediniz”8 “Bunların hepsi,
ve misallerinde olduğu gibi, azap âyeti rahmetle, rahmet âyeti azapla bitirilmedikçe geçerlidir,
yeterlidir” 9 buyurduğu zikredilmiştir.

Ebû Ubeyd el-Herevî ve Ebû Amr ed-Dânî gibi âlimler yedi harf hakkındaki haberin
mütevâtir olduğunu söylerler10; Ganim Kaddûrî11 Goldziher, Ebû Ubeyd'in bu hadis hakkında,
“Şazdır, müsned değildir” dediğini iddia ederse de12 bu yanlıştır. Çünkü Ebû Ubeyd'in “Şaz-
dır, müsned değildir” dediği Kur'an'ın yedi harf üzere indiğini bildiren hadisler değil, yedi
harfi helâl, haram, emir, nehiy diye açıklayan rivayettir. 13

Bütün bu harflerin ve değişik okuyuşların Hz. Peygamber'den işitilmiş olması esas


olup14, sözü edilen ihtilâflar, nokta ve harekesi olmayan ve imlâ özellikleri bakımından farklı
okuyuşlara elverişli bulunan o günkü Arap yazısından kaynaklanmış değildir. Kur'an
okuyuşunda ihtilâfa düşen ve çeşitli rivayetlerde adları anılan sahâbîlerden her birinin, haklı
olduğunu ispat etmek üzere bu şekilde okumayı Resûlullah'tan öğrendiğini ileri sürmesi, Hz.
Peygamber'in de bunları dinledikten sonra her iki tarafın okuyuşu için “Böyle nazil oldu”
demesi, bunu göstermektedir. Bu konuda aksi görüş ileri süren müsteşriklerin 15, sözü edilen
ruhsatla ilgili rivayetlerden bazılarında yer alan “Azap âyeti rahmetle, rahmet âyeti azapla
bitirilmedikçe değişik okuyuşların hepsinin geçerli olduğu” veya yerine okunmasında mahzur
bulunmadığı şeklindeki ifadelere dayandıkları anlaşılmakta, buradan hareketle, gerek Kur'an
lafızlarının gerekse âyetlerin tesbit ve tedvîninde şahsî tercihlerin rol oynadığı görüşü ile “el-
kırâe bi'l-ma'nâ”16 sonucuna varmak istedikleri görülmektedir. Hz. Peygamber'in Kur'an
okurken … yerine … demenin veya benzeri değişikliklerle okumanın önemli olmadığını,
bunda mahzur bulunmadığını söylemesi tabiidir. Nitekim sehivden kaynaklanan bu gibi şeyler
her gün pek çok kişi tarafından yapılmakta, mânayı bozacak nitelikte değilse bunda bir
mahzur olmadığı, bu çeşit bir okuyuş namazda olmuşsa namazın iadesinin gerekmediği
üzerinde görüş birliği bulunmaktadır. O halde bugün de geçerli olan bu müsamahadan, Kur'an
metni yazılırken de faydalanıldığı sonucunu çıkarmak mümkün değildir. İbnü'l-Cezerî de İbn
Mesûd'un “el-kırâe bi'l-ma'nâ'yı caiz gördüğü yolundaki bir haberi reddetmiş, bunun bir iftira

8
Taberî, I, 46.
9
Müsned. V, 41, İbn Ebû Şeybe, il, vr. 61.
10
Ebû Ubeyd, Feza’ilü'l-Kur’ân, vr 7b.
11
el-Hamed, s. 130.
12
Goldziher. s. 54.
13
Garîbul-hadîş, III. I61.
14
Süyûtî, l, 136.
15
Goldziher, s. 49 vd., El2 (Fr), V, 409.
16
Kur'an'ın kendi lafızları dışında ayrıca eş veya yakın anlamlı lafızlarla okunabileceği.
olduğunu söylemiştir.17 Bâkıllânî’nin konuya yaklaşımı daha farklıdır. Ona göre yerine
okunabileceğine müsaade edilmesi ve mânayı bozmayacak değişik okuyuşlara müsamaha
gösterilmesi İslâm'ın ilk yıllarında olmuş, daha sonra bu izin kaldırılmış, müslümanların
Kur'an'da herhangi bir şeyi değiştirmeleri yasaklanmıştır.18

Hadislerin muhtevası incelendiğinde, yedi harfle okumanın bir farz, bir aslî hüküm
değil, ruhsat olduğu, Kur'an okuma ve öğrenmeyi kolaylaştırma ve yaygınlaştırma amacı
güttüğü, rivayetlerin hiçbirinde Kur'an âyetlerinin imlâsından söz edilmediği ve ruhsatın
sadece okuma ile ilgili olduğu, ayrıca bu harflerin mâna ve hüküm bakımından önemli bir
değişikliğe yol açmadığı görülür, İbn Hihâb ez-Zührî'nin dediği gibi, “Onlar aynı mânayı
19
ifade edip helâl ve haramda bir değişikliğe yol açmaz” Enes'in20 … âyetinde yerine … İbn
Mes'üd'un21 … âyetinde yerine Übey b. Kâ'b'ın 22
âyetinde yerine okumaları bunun örnekleri
olarak zikredilebilir. Dikkati çeken bir başka husus da yedi harfle ilgili ruhsatın hicretten
sonra Medine'de verilmiş olmasıdır. Müslümanların sayılarının ve çevrelerinin sınırlı olduğu
Mekke devrinde buna ihtiyaç duyulmamış, hicretten sonra İslâmiyet Medine dışına da taşınca,
değişik lehçeleri kullanan müslümanların Kur'ân-ı Kerim'i aynı lehçe ve şive ile okumada
zorluk çekmeleri söz konusu olmuştur. Çünkü, meselâ Hüzeyl kabilesi mensupları yerine
Esedîler yerine diyor. Temîmli hemzeyi belirtirken (tahkik) Kureyşli belirtmiyordu. Bu
değişik şive ve lehçeleri kullanan insanların alışık olmadıkları bir okuyuşa zorlanmaları uzun
bir eğitime ihtiyaç göstereceğinden ve hatta bazıları için bu mümkün de olmadığından,
herkesin kendi lehçesi ile Kur'an'ı okumasına izin verilmiş, bu şekilde Kur'an öğreniminin
kısa zamanda yaygınlaşması amacı güdülmüştür.

Yedi Harfin Mânası Üzerindeki Görüşler. “Harfin çeşitli mânalara gelmesi ve


hadislerde yeterli açıklama bulunmaması sebebiyle, “Yedi harfi izah etmek üzere pek çok
görüş ileri sürülmüşse de bunların çoğu gerçeğe yaklaşmaktan uzak, hatta bir kısmı kime ait
olduğu bilinmeyen iddialardan ibarettir. Bu görüşlerden üzerinde durulmaya değer olan
bazıları şöyledir:

1) “Yedi harften maksat, yedi Arap lügatidir. Ancak bu, her mâna için yedi ayrı kelime
demek değildir. Bu lugatlar Kur'an'da dağınık halde bulunurlar. Bazı kelimeler Kureyş,

17
en-Neşr, I, 32.
18
Nüketü't-in-tişâr li-nakli'l-Kur'ân, s 115-116.
19
Taberî, 1, 14.
20
el-Müzzemmil 73/ 6.
21
Yâsîn 36/53.
22
el-Bakara 2/20.
bazıları Hüzeyl, bazıları Hevâzin ve diğer kabilelere ait lugatlarla nazil olmuştur. Önce Ebû
Ubeyd el-Kâsım b. Sellâm tarafından ileri sürüldüğü anlaşılan ve daha sonra diğer bazı
âlimlerce de tercih edilen bu görüşe İbn Kuteybe karşı çıkmış, bunun Kur'an'ın Kureyş lügati
23
ile indiğini bildiren rivayetlere aykırı olduğunu söylemiştir. Kur'an'ın indirildiği ileri
sürülen yedi Arap lügatinin hangileri olduğu hususunda, başta Ebü Ubeyd olmak üzere bu
görüşü benimseyen âlimler arasında görüş birliği bulunmaması ve Hz. Ömer'le Hişâm b.
Hakîm'in aynı kabileden (Kureyş) oldukları halde Furkân sûresinin okunuşunda ihtilâfa
düşmeleri, bu görüşün karşı çıkılan başka yanlarıdır. Ebû Ubeyd'in bu görüşü ile yedi harf
konusunu aydınlatmaya İmkân yok gibidir. Bu harflerle bugün de okunup okunmadığı,
ashaptan bazılarına nisbet edilen ve mushaf yazısına uymayan okuyuşların nasıl açıklanacağı,
bugün okunan meşhur kıraatlerin yedi harf ruhsatı ile ilişkilerinin ne olduğu gibi sorular
cevapsız kalmaktadır.

2) İbn Kuteybe “Yedi harften maksadı, Kur'an'da dağınık olarak bulunan ve yedi
grupta toplanan vecihler (okuyuşlar) olarak yorumlamış ve tezindeki “Yedi” anlayışını şu
misallerle açıklamıştır:

a) Hattı aynı olduğu halde kelimenin i'rab ve harekesinde görülen, mânayı değiş-
tirmeyen ihtilâflar: 24

b) Hattı aynı olduğu halde kelimenin i'rab, hareke ve mânasını değiştiren ihtilâflar: 25

c) Hat değişmediği halde kelimenin harflerinde meydana gelen ve mânayı değiştiren


ihtilâflar:26

d) Hat değiştiği halde mânanın değişmediği ihtilâflar: 27

e) Hat ve mânanın değiştiği ihtilâflar: 28

f) Takdim tehir suretiyle meydana gelen ihtilâflar: 29

30
g) Fazlalık veya eksiklik cinsinden olan ihtilâflar: İbn Kuteybe'nin görüşü, kıraat

23
Ebû Sâme, s. 94; Sûyûtî, I, 135.
24
Hûd: 11/78.
25
Sebe: 34/19.
26
el-Bakara 2/259.
27
Yâsîn 36/291.
28
el-Vâkıa: 56/29.
29
Kâf 50/19.
30
Yâsîn 36/35.
ihtilâfları ile ilgili sınıflandırması üzerinde yapılan bazı değişiklikler bir yana bırakılırsa,
Bâkıllânî, Mekkî b. Ebû Tâlib ve İbnü'l-Cezerî gibi âlimler tarafından da benimsenmiştir. İbn
Kuteybe'nin bu sınıflandırmasında yer alan ihtilâflardan bir kısmı, Hz. Osman'ın Kureyş
lügatini esas alarak yazdırdığı mushafların hattına uygun olduğundan bugüne kadar
okunagelmiş. diğerleri ise kolaylık ruhsatı çerçevesinde ashap tarafından okunmuş, ancak
mushaf hattına uymadığı için okunmaları ve mushaflarda yazılmaları Hz. Osman tarafından
yasaklanmıştır. Yedi harfi metot olarak bu şekilde ele alan âlimlerin ihtilâf çeşitlerini tasnifte
değişik sonuçlar ortaya koymuş olmaları tenkit edilmişse de prensip olarak yaklaşımları tutarlı
ve konuya çeşitli yönleriyle açıklık getirecek nitelikte görünmektedir.

3) Yedi harften maksat, hepsi de “Gel” demek olan neğinde görüldüğü üzere, aynı
mânaya gelen yedi ayrı lügattir (lafız, vecih); kelimelerin eş anlamlılarıyla okunmasıdır.
Süfyân b. Uyeyne, İbn Vehb, İbn Cerîr et-Taberî ve Tahâvî gibi âlimler bu görüştedir.
Taberî"ye göre bu yedi lügatin hangi kabilelere ait olduğu önemli değildir. Ruhsat gereği
müslümanlar bunlardan kolaylarına gelen biriyle okumuşlar, hepsini öğrenmek ve korumakla
emrolunmamışlardır. Hz. Osman, mushafı bir harf üzere yazdırmış, diğer harfler ümmetin
icmaı ile terkedilmiştir. Taberi’nin bu görüşü, bazı kelimelerin müteradiflerinin bulunmadığı,
bazılarının ise yediden çok veya az olduğu ileri sürülerek tenkit edilmiş 31, ayrıca yedi harften
herhangi bir şeyi ihmal veya terketmenin caiz olmayacağını ileri sürenler olmuştur. 32

4) Hadislerde geçen “Yedi”den maksat sayı değil, genişlik ve çokluktur. Nitekim


yetmiş ve yedi yüz sayıları da aynı maksatla kullanılır. Kâdı İyâz'a ait olan ve çağımızın bazı
33
ilim adamları tarafından da tercih edilen bu görüş, hadislerdeki açık ifadelere aykırı olduğu
ileri sürülerek İbnü'l-Cezerî ve Süyûtî gibi âlimler tarafından reddedilmiştir. 34

Bugünkü Mushaflarda Yedi Harfin Durumu. Kur'an'ın İndirildiği “Yedi harf”


tabirindeki “Yedi” ile ister gerçek sayı, ister genişlik ve çokluk kastedilmiş olsun, bu harflerin
tamamının Hz. Osman tarafından çoğaltılan mushaf nüshalarında mevcut olup olmadığı ve
dolayısıyla bugün okunan meşhur kıraatler arasında yer alıp almadığı konusu da âlimlerce
tartışılmış, bu hususta üç ayrı görüş ortaya çıkmıştır:

1) Yedi harfle okumak, Kur'an'ın süratle öğrenilmesi ve değişik lehçelerle konuşan


Araplar arasında kısa zamanda yaygınlaştırılması bakımından bir ruhsattı. Bu ruhsat sahâbîler
31
Bâkıllânî, s. 119.
32
İbnü'l-Cezerî, i, 31.
33
Goldziher, s. 54; Abdüssabûr Şahin. s. 43. İA, VI, 1008.
34
en-Neşr, I, 26; el-İtkân, I, 131, 132.
tarafından kullanılmış, gaye gerçekleşmiştir. Kur'an'ı okuyup ezberleyenler ve yazanlar
çoğalıp bir harf üzere okumaya alışkanlık yaygın hale gelince ruhsat kaldırılmıştır. Diğer altı
harf neshedilmiş, bize ulaşmamıştır. Hz. Osman da mushaf nüshalarını, Cibrîl ile Hz.
Peygamber arasında gerçekleşen son okuyuşu (arza-i ahîre) esas alarak ve Kureyş lehçesi
üzere yazdırmış, buna aykırı okuyuşları yasaklamış, bu mushafların hattına uymayan Kur'an
nüshalarının yakılmasını emretmiştir.

2) Yedi harf bir ruhsat değil, asıldır. Ümmetin onu belleyip korumaması, ondan
herhangi bir şeyin terkedilebileceği görüşünde birleşmesi düşünülemez. 35

3) Yedi harften olup Hz. Osman'ın yazdırdığı mushaflann hattının okunmalarına


imkân verdiği vecihler (değişik okuyuşlar) günümüze kadar gelmiştir. Hz. Osman, yazdırdığı
mushafların hattına aykırı olan okuyuşları yasaklayınca, kelimenin değişik yazılışından veya
cümle içindeki takdim ve tehiri gibi sebeplerden kaynaklanan farklılıklarla ilgili okuyuşlar
terkedilmiş, harekesiz ve noktasız olan mushaf hattının okunmalarına izin verdiği kıraatler
tevatür yolu ile sabit olmaları şartıyla- yedi harfin kalan cüzü sayılmıştır. Konuya yedi harfle
ilgili hadislerde yer alan bilgiler, kıraat İlmindekİ örnekler ve Kur'an tarihi açısından genel bir
bakış yapıldığında bu görüşlerden sonuncusunun doğruya daha çok yaklaştığını, yedi harfle
kıraatler ilişkisini daha iyi ortaya koyduğunu söylemek mümkündür. Burada şu husus da
belirtilmelidir ki yedi harf, yedi kıraat demek değildir. Yedi kıraat, Ebû Bekir b. Mücâhid'in,
okuyuşlarına ait kaideleri Kitâbü's-Seb'a adlı eserinde topladığı meşhur yedi imamın
kıraatleridir. 36

Bibliyografya

1) Müsned, V, 41;

2) Buhârî, “Fezâ'ilü'l-Kur'ân”, 3, 5;

3) Müslim. “Müsâfirin”, 270;

4) Ebû Ubeyd, Feza1 ilül-Kur'ân, Dârü'l-Kütübi'l-kavmiyye Ktp., Hadîsü Tal'at, nr.


35
İbnü'l-Cezerî, I, 31; Süyüti. I, 141.
36
bk. KIRAAT. Suat Yıldırım, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, İstanbul, 1989: 2/175-177.
741, vr. 74-78h;

5) a.mlf garîbül-hadîş, Beyrut 1396/1976, III, 159-160;

6) İbn Ebû Şeybe, el-Muşannef, TSMK, Medine, nr, 334, II, vr. 61b;

7) İbn Kuteybe. Te uilü müşkili'l-Kur’ân 37, Kahire 1373/1954, s. 29, 32;

8) Taberi, Tefsîr (Şâkir), I, 14, 21, 67;

9) Bâkıllânî. Nüketü'l-intişâr li-nakli'l-Kur'an 38 İskenderiye 1971, s. 109-123;

10) Mekkî b. Ebû Tâlib. el-lbâne 39, Kahire, ts., s. 2-22;

11) Ebü Amr ed-Dânî, Câmi'u'l-beyân fi'l-kırâ'âti's-Seb', Nuruos maniye Ktp.. nr. 62/1;

12) Ebü Şâme. el-Mürşidü'l-veciz 40, Beyrut 1395/1975, s. 77, 67;

13) Zerkeşî, el-Burhân 41. Kahire 1376, 77/1957, 58, I, 211-227;

14) İbnü'l-Cezerî. en neşr, I, 23, 34;

15) İbn Hacer, el-Metalibül'âliye 42, Kuveyt 1393/1973, III, 285;

16) Süyûtî, ei-İtkân, I, 131, 142;

17) I. Goldziher. Mezâhİbü't-tefsîri'l-İslâmi 43, Kahire 1374/1955, s. 49, 54;

18) T. Nöldeke, gieschichte des Qorâns, Leipzig 1909, I, 49-50;

19) Subhi es-Sâlih. Mehâhiş fi'ulûnın-Kur'ân, Kahire 1376/1957, s. 221-227;

20) R. Blachere. Introduction au Coran, Paris 1959. s. 69, 124, 131;

21) Abdüssabûr Şahin, Târîhu'l-Kur’ân. Kahire 1966, s. 23, 44;

22) Ganim Kaddûrî el-Hamed, Resmü'l-muşhaf. Bağdad 1402/1982, s. 129, 152;

37
nşr. Seyyid Ahmed Sakr.
38
nşr. Muhammed Zağlûl.
39
nşr. Abdülfettâh İsmail Şıblî.
40
nşr Tayyar Altı-kulaç.
41
nşr. Muhammed Ebü'l-Fazl.
42
nşr Habîbürrahman el-A'zamî.
43
trc Abdülhalîm Neccâr.
23) F. Buhl. “Kuran”, İA, VI, 1008;

24) A. T. Welch. “al-Kur'ân”, El (Fr), V, 409. 44

44
Suat Yıldırım, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, İstanbul, 1989: 2/177.

You might also like