You are on page 1of 903

Ondokuz Mayıs Üniversitesi

Ziraat Fakültesi
Bitki Koruma Bölümü

BÖCEK MORFOLOJİSİ VE FİZYOLOJİSİ

Prof. Dr. İzzet AKÇA

Not: Bu ders sunusu birçok görsel ve yazılı kaynaklardan yararlanılarak hazırlanmıştır

1
- Hayvanlar alemimde tür sayısı yönünden en büyük sınıfı böcekler
oluşturmaktadır.

- Öncelikle böceklere yakın olan ve çoğu zaman da böceklerle karıştırılan


hayvan gruplarından bahsetmemiz yararlı olacaktır.

- Bu nedenle, Arthropoda şubesinin genel özellikleri ve bu şubeye giren


canlılar üzerinde kısaca duracağız.

2
Sistematik Kategoriler

Regnum : Alem
Phylum : Şube
Classis : Sınıf
Ordo : Takım
Familia : Familya
Genus : Cins
Species : Tür

3
Arthropoda şubesinin genel özellikleri

1. Vücut heteronom segmentlerinden meydana gelmiştir. Bu


segmentler genellikle,birbirinden oldukça farklı iki veya üç
gruba ayrılarak vücut kısımlarını oluşturur.

4
Arthropoda şubesinin genel özellikleri

2. Extremite’leri (vücut çıkıntıları) segmentlidir. Şube ismi de


bu özellikten gelmektedir.

5
Arthropoda şubesinin genel özellikleri

3. Vücutları bilateral simetriktir.

6
Arthropoda şubesinin genel özellikleri

4. Belli periyotlarda atılarak yenilenen, kitinli bir dış iskelete


(exoskeleton ; integüment) sahiptirler.

7
Arthropoda şubesinin genel özellikleri

5. Ağız ila başlayıp, anüsle son bulan tüp şeklinde bir sindirim
sistemi vardır.

8
Arthropoda şubesinin genel özellikleri

6. Dolaşım sistemi açıktır. Sindirim sisteminin üst kısmında yer alan


ve abdomendeki kısmı yanlarda delikler ihtiva eden tüp şeklinde
bir kan damarına sahiptirler.

9
Arthropoda şubesinin genel özellikleri

7. Vücut boşluğu küçülerek, dolaşım sisteminin bir bölümü haline


gelmiştir.

10
Arthropoda şubesinin genel özellikleri

8. Sinir sistemi; özofagus üzerinde bulunan bir beyin ve sindirim


sisteminin alt kısmında uzanan ventral sinir kordonundan oluşur.

11
Arthropoda şubesinin genel özellikleri

9. Kaslar çizgilidir.

10. Boşaltım, genellikle sindirim kanalına açılan tüpler


(malpigi tüpleri) ile yapılır. Bu tüpler vasıtasıyla sindirim sistemine
ulaştırılan boşaltım materyali, sindirim artıklarıyla birlikte bu
kanaldan geçerek anüsten dışarı atılır.

11. Solunum trake sistemi ile yapılır ve bu sistem stigmalar


yoluyla dışarı açılır.

12. Nefridiyumlar bulunmaz.

13. Hemen hemen tamamı ayrı eşeyli canlılardır.


12
Arthropoda şubesinin genel özellikleri

Arthropoda’ya en yakın şube Annelida’dır. Onlarda da vücut


segmentlerden meydana gelmiştir. Ancak, annelidlerde
segmentler birbirine benzer yapıdadır ve segmentlerde üyeler
bulunmaz. Kitinli bir dış iskelete sahip değillerdir, trake sistem
yoktur. Dolaşım sistemi kapalıdır, boşaltım nephridiyum adı
verilen kirpik şeklinde çıkıntılara sahip olan tüpler ile yapılır.

13
Arthropoda’nın Sınıflandırılması

Bu sınıflandırmada, daha çok Arthropoda’nın bacak ve ağız


parçalarının yapısı ve vücudun bölümlere ayrılma şekli temel
karakter olarak ele alınmıştır.

14
Arthropoda’nın Sınıflandırılması

Şube : Arthropoda
Alt şube I. Trilobita
Alt şube II. Chelicerata
Sınıf I. Merostomata
Alt sınıf I. Xiphosura
Alt sınıf II. Arachnida
Sınıf II. Arachnida
Sınıf III. Pycnogonida
Alt şube III. Crustacea (Mandibulata içerisinde)
Sınıf I. Branchiopoda
Sınıf II. Copepoda
Sınıf III. Ostracoda
Sınıf IV. Cirripedia
Sınıf V. Malacostraca
Alt şube IV. Uniramia (Mandibulata içerisinde )
Sınıf I. Onychophora
Sınıf II. Diplopoda
Sınıf III. Chilopoda (Myriapoda)
Sınıf IV. Pauropoda
Sınıf V. Symphyla
15
Sınıf VI. Hexapoda (Insecta)
Arthropoda’nın Sınıflandırılması

16
Arthropoda’nın Sınıflandırılması

Arthropoda dört önemli sınıf;

• Crustacea
• Arachnoidea (Arachnida)
• Myriapoda
• Hexapoda (Insecta)

17
Arthropoda’nın Sınıflandırılması

Sınıf 1. Crustacea
(Kabuklu hayvanlar)

• Çoğunlukla denizde, pek azı da karada yaşarlar.


• Bu sınıfta 25.000 tür bulunmaktadır.
• Boyu 1 mm ile 60 cm arasında değişir.
• Başta iki çift anten bulunur.

18
Arthropoda’nın Sınıflandırılması

19
Arthropoda’nın Sınıflandırılması

Sınıf 2. Myriapoda

• Kanatları yok ve vücut segmentleri birbirine benzeyen


hayvancıklardır.
• Başlarında bir çift anten vardır veya yoktur.
• Son segmentleri hariç, diğerlerinde bir veya iki çift bacak
bulunur.
• Hepsi karada yaşayan dört gruba ayrılır.
• Bunlar; Diplopoda, Chilopoda, Pauropoda ve Symphyla’dır.

20
Arthropoda’nın Sınıflandırılması

Diplopoda (Kırkayaklar / bin bacaklılar)

• Vücut 0.7-10 cm boyundadır.


• Başta bir çift anten ve bir grup ocelliden oluşan bileşik göz
vardır.
• Ağız parçaları çiğneyicidir.
• İlk segmentte bacak bulunmaz, bunu takip eden 3 segmentte
birer çift bacak bulunur.
• İlk dört segmentten sonraki her vücut segmentinden ikişer çift
bacak çıkar.

21
Arthropoda’nın Sınıflandırılması

Diplopoda
(Kırkayaklar / bin bacaklılar)

• 5. segmentten itibaren her segmentte bacakların ön kısmında


yer alan ikişer çift stigma bulunur.
• Bazı türlerde 7. segmentteki bacaklar çiftleşme organı halini
almıştır.
• Dişiler yumurtalarını doğrudan veya bir kapsül içerisinde
toprağa bırakırlar.
• Yavaş hareket ederler.

22
Arthropoda’nın Sınıflandırılması

23
Arthropoda’nın Sınıflandırılması

Chilopoda (Çıyanlar)

• Vücut 2.5-8 cm boyundadır.


• Segment sayısı birkaç taneden 177’ye çıkabilir.
• Vücut segmentlerinden birer çift bacak çıkar.
• Birinci çift bacaklar değişikliğe uğrayarak zehir tırnağı halini
almıştır. Altışar segmentli bacak bir tırnakla sona erer.
• Genital delik son segmentte yer alır.

24
Arthropoda’nın Sınıflandırılması

Chilopoda (Çıyanlar)

• Her segmentte bir çift stigma bulunur.


• Rutubetli yerlerde bulunurlar.
• Çok az türü fitofagtır.
• Genel olarak ovipar, bazıları ise vivipar olarak ürerler.
• İnsanlar için zararsız olmakla birlikte bazı hallerde insanları da
zehirleyebilir.

25
Arthropoda’nın Sınıflandırılması

26
Arthropoda’nın Sınıflandırılması

Sınıf 3. Arachnoidea (Örümcekgiller)

• Tür sayısı 30.000’i aşar.


• Genellikle karada, pek azı tatlı sularda yaşar.
• Anten ve kanattan yoksundurlar.
• Baş ve thorax birleşerek cephalothorax halini almıştır.
• Bir çift chelicera ve bir çift pedipalpi’ye sahiptirler.
• Ağız ve sindirim organı yapısı emerek besin almaya uygundur.
• Bacak sayısı genel olarak dört çifttir.

27
Arthropoda’nın Sınıflandırılması

Arachnoidea (Örümcekgiller)

• Önemli takımları; Scorpionidae (Akrepler), Araneae


(Örümcekler) ve Acarina (Kene ve uyuz)’dır.
• Bu sınıfın bilinen yaklaşık 65.000 türü var.
• Acarina takımının yaklaşık 30.000 türü bulunmaktadır.
• Bu takımın; Tetranychidae (Kırmızı örümcekler), Eriophyidae
(Ur akarları) ve Phyllocoptidae (Pas akarları) bitkilerde önemli
zararlar oluşturur.

28
Arthropoda’nın Sınıflandırılması

TAKIMLAR ABDOMENDE CEPHALOTHORAX VE


SEGMENTASYON ABDOMENİN VE
BAĞLANAŞI

SCORPİONİDA Segmentler Geniş olarak bağlı


belirgin

ARENAE Segmentler İnce bir sapla


belirsiz veya yok (pedicel) bağlı

ACARİNA Segmentler Geniş olarak bağlı


belirsiz veya yok

29
Arthropoda’nın Sınıflandırılması

30
Arthropoda’nın Sınıflandırılması

Bir Örümceğin Anatomisi


Cephalothorax Abdomen

Heart
Pumping
Brain stomach Intestine
Ovary
Eyes Malpighian
tubules

Poison
gland Anus
Pedipalp
Fanglike Spiracle Spinnerets
chelicera Bases of Silk glands
walking legs

Airflow 31

Book Lung
Arthropoda’nın Sınıflandırılması

Subphylum Arachnida – black widow spider

32
Arthropoda’nın Sınıflandırılması

Takım : Acarina (Akarlar)

Akarlar ve keneleri içeren birtakımdır. Vücutları prosoma


(cephalothorax) ve opisthosoma’dan (abdomen) meydana
gelmiştir. Akarlarda prosoma ve opisthosoma kaynaşmış
vaziyettedir.

Ağız parçalarının bulunduğu kısma gnathosoma, vücudun diğer


kısımlarına idiosoma adı verilir. Bacakların çıktığı yer podosoma’yı,
bunun gerisi opisthosoma’yı teşkil eder.

Ön 2 çift bacağın çıktığı yere prodosoma, bunun gerisinde kalan


vücut kısmına hysteresoma adı verilir. Arka 2 çift bacağın çıktığı
yere ise metapodosoma denir. 33
Arthropoda’nın Sınıflandırılması

Akarlarda genel vücut yapısı

34
Arthropoda’nın Sınıflandırılması

Acarina (Akarlar)

• Yumurtadan çıkan birey 3 dönem geçirerek ergin hale gelir.


Bunlar sırasıyla larva, protonimf ve deotonimf dönemleridir.
• Acarina, tasnif edilmiş 30.000 kadar türe sahiptir.

35
Arthropoda’nın Sınıflandırılması

Üst Familya : Ixodoidea (Keneler)

Bitkilerle beslenen türleri olmamakla beraber, hayvanlar üzerinde


ektoparazit olarak yaşadıklarından önem arz ederler.
Konukçularının kanını emmek ve bazı hastalıkları taşımak suretiyle
zarar yaparlar.

2 familyaya ayrılır bunlar;

- Argasidae : Yumuşak keneler


- Ixodidae : Sert keneler

36
Arthropoda’nın Sınıflandırılması

Yumuşak kenelerde, larva dönemi hariç gnathosoma vücudun


ventralinde yer alır, scutum yoktur, coxa’nın yanlarında birer,
bazen de ikişer adet göz bulunmaktadır.

Argasidae A : dorsal, B : ventral 37


Arthropoda’nın Sınıflandırılması

Sert kenelerde, bütün gelişme safhalarında gnathosoma vücudun


ön kısmında olup dorsalden görülür. Idosoma’nın dorsalinde
scutum adı verilen bir levha mevcuttur. Sert kenelerde scutum’un
iki tarafında,birer tane göz bulunur.

Ixodidae, dorsal görünüş 38


Arthropoda’nın Sınıflandırılması

Ixodidae

39
Arthropoda’nın Sınıflandırılması

Kenelerde ağız parçaları 1 çift chelicera ve 1 çift pedipalpe ilave


olarak hypostom bulunmaktadır. Chelicera üzerinde de deriyi
kesmek ve delmek için kullanılan diş şeklinde uzantılar mevcuttur.
Ayrıca, keneler beslenirken bir salgı salgılayarak, kanın
pıhtılaşmasına hayvanın acı duymasına engel olurlar.

Kenelerde ağız yapısı 40


Arthropoda’nın Sınıflandırılması

Üst Familya : Tetranychoidea

Fitogaf akarların en önemlileri bu gruba girer. Bunlar küçük


akarlar olup genellikle boyları 1 mm’den küçüktür. Chelicera stylet
şeklinde, pedipalp ise kısa ve 5 segmentlidir. Vücutları genel
olarak oval şekilli ve erkekler dişilere oranla daha küçüktür.
Bazılarında ağ örme bezleri çok gelişmiştir.

41
Arthropoda’nın Sınıflandırılması

Üst Familya : Eriophyoidea

Vücut; ince, uzun, havuç şeklinde ve 1 mm’den oldukça


küçüktürler. Cephalothorax’da 2 çift bacak bulunur. Pedipalp üç
segmentli, chelicera ise stylet şeklindedir. Abdomenin sonunda bir
çift uzun kıl şeklinde uzantı vardır. Abdomen üzerinde bulunan
uzun seta’lar ise türe özgüdür ve teşhis amacıyla kullanılır.

Bunlara erinoz, uyuz akarları gibi adlar verilir. Çoğu bitkiler


üzerinde serbest olarak yaşarlar, ancak bazıları gal oluştururlar ve
gallar içerisinde gruplar halinde yaşarlar.

42
Arthropoda’nın Sınıflandırılması

43
Arthropoda’nın Sınıflandırılması

Sınıf 4. Hexapoda (Böcekler)

• Yeryüzünde 250 milyon yıldır yaşamakta ve 1.250.000 türü


bulunmaktadır.
• Vücut, baş, thorax ve abdomen olarak üç kısma ayrılır.
• Hemen hemen dünyanın her tarafında yaşamaktadır.
• Başta bir çift anten ve ağız parçaları bulunmaktadır.
• Thorax’ta üç çift bacak ve iki çift kanata sahiptir.

44
Arthropoda’nın Sınıflandırılması

45
Arthropoda’nın Sınıflandırılması

46
Arthropoda’nın Sınıflandırılması

Çekirgenin dış görünüşü


Anten Birleşik göz Kanat

47

Baş Thorax Abdomen


Arthropoda’nın Sınıflandırılması

48
Arthropoda’nın Sınıflandırılması

Hexapoda (Böcekler)

• Dünya’da yaşayan
hayvanların % 80’i
böceklerden
oluşmaktadır.

49
Arthropoda’nın Sınıflandırılması

50
Arthropoda’nın Sınıflandırılması

• Başta bir çift procephalik anten, bir çift mandibula ve iki çift
maxilla bulunur
• Thorax üç segmentten oluşur ve her segmentten bir çift bacak
çıkar. Böceklerin çoğunda ikinci ve üçüncü thorax
segmentlerinde birer çift kanat bulunur
• Abdomen hiçbir zaman 12 segmentten fazla olmaz

51
Arthropoda’nın Sınıflandırılması

52
Arthropoda’nın Sınıflandırılması

53
Arthropoda’nın Sınıflandırılması

54
Arthropoda’nın Sınıflandırılması

55
Arthropoda’nın Sınıflandırılması

• Böcek gelişiminde Ekdoderm’den: deri, duygu organları,


solunum, trachae, solungaç, sinir sistemi, göz, ön ve arka
barsak, boşaltım

• Endoderm’den: Orta barsak (mide)

• Mezoderm’den: Kaslar, dolaşım, kan, kalp, iç üreme organları,


fat body oluşur.

56
Böceklerin Vücut Duvarı

• Vücut organlarını dıştan saran integüment ektodermden


yapılmıştır.
• Böcekleri her türlü dış etkenlerden korumaya yarar.
• Su kaybını önler.
• Zararlı dış olayların vücuda geçmesine engel olur.
• Üzerine gelen darbe, temas ve çevre değişmelerini hisseder.

57
Böceklerin Vücut Duvarı

• Böcek vücudunun dış tarafı üç tabakadan yapılmıştır;


• 1) Kütikula
• 2) Hipodermis
• 3) Asal zar

EKTODERMDEN MEYDANA GELMİŞTİR.

58
Böceklerin Vücut Duvarı

59
Böceklerin Vücut Duvarı

1) Kütikula

Epikütukula
Prokütikula
2) Epidermis
3) Asal zar

60
Böceklerin Vücut Duvarı

• Kütikula nitrojenli polisakkarit kimyasal bileşimde olan kitin


maddesinden yapılmıştır.
• Kütikula üç tabaka halinde bulunur;
• A) Epikütikula,
• B) Exokütikula,
• C) Endokütikula
• Exokütikula ve Endokütikula’ya Prokütikula adı da verilebilir.

61
Böceklerin Vücut Duvarı

Epikütikula

• Epidermal hücreler ile salgı hücrelerinin salgılarından oluşur.


• Kalınlığı: 1-4 mikron
• Tabakaları:
• 1. Cement tabakası,
• 2. Mum tabakası,
• 3. Polifenol tabakası,
• 4. kütikülin tabakası

62
Böceklerin Vücut Duvarı

Epikütikula

• Cement tabakasının yapısı cilaya benzer ve oldukça kuvvetlidir.


• Mum tabakası tek sıra mum moleküllerinden meydana
gelmiştir. Bu moleküllerin özel dizilişleri nedeniyle kütikula’nın
su kaybını önleyen kısım mum tabakasıdır.
• Polifenol tabakası yapısal olarak kütikulin tabakası ile aynıdır.
Ancak kütikulin tabakasından daha serttir.

63
Böceklerin Vücut Duvarı

Epikütikula

• Kütikülin tabakası bütün vücut yüzeyi ile ince trakeoller de


dahil olmak üzere, ektodermal girintilerin iç yüzeyini
kaplamaktadır.
• Ancak bazı duygu ve salgı hücrelerinin belli kısımlarında
bulunmaz.

64
Böceklerin Vücut Duvarı

Epikütikula

• Lipoprotein yapısında olan kütikülin tabakası Epikütiküla’nın


en önemli kısmıdır.
• Esnekliği düşüktür ve seçici geçirgenliğe sahiptir.
• Dıştaki sertleşmiş polifenol tabakası ile birlikte kütikülanın
yüzey şeklini oluşturur.

65
Böceklerin Vücut Duvarı

• Prokütikula adı altında toplanan diğer iki tabaka ise kitin


(C32H54N4O21) (renksiz nitrojenli polisakkarit) içerir.
• Genellikle 200 µm’ye kadar ulaşan kalınlıktadır.
• Bu tabakalar pore kanalları tarafından dikine delinir.
• Exokütikula gayet yoğun ve sert olup Endokütikula’dan daha
fazla pigmente sahiptir.

66
Böceklerin Vücut Duvarı (Prokütikula)

• Prokütikula exokütikula ve endokütikula olmak üzere iki


tabakaya ayrılır.
• Bazı böceklerde bu sınır belirgin değildir. İkisinin ortasında
Mezokütikula adı verilen bir ara tabaka bulunur.

67
Böceklerin Vücut Duvarı (Prokütikula)

• Exokütikula epikütikulaya göre daha kalındır.


• Bu tabaka çok sert ve dayanıklıdır.
• Eklem yerleri, segmentler arsındaki zar şeklindeki kısım ve
gömlek değiştirme çizgisi gibi integümentin esneklik gerektiren
kısımlarında exokütikula bulunmaz.
• Yumuşak vücutlu birçok larvada exokütikula çok ince ve
genellikle epikütikuladan ayırt edilemez.

68
Böceklerin Vücut Duvarı (Prokütikula)

• Endokütikula , genellikle kütikula’nın en kalın katmanıdır.


• İçerik olarak Exokütikulaya benzer. Ancak daha yumuşak
yapıdadır.
• Prokütikulanın hemen hemen tamamı, protein ve kitinden
meydana gelmiştir.
• Prokütikula kuru ağırlığının % 25-60’ını kitin oluşturur.
• Prokütikulanın kanat tabanı gibi yerlerinde Resilin adı verilen
protein bulunur.

69
Böceklerin Vücut Duvarı (Prokütikula)

• Resilin lastik benzeri bir maddedir ve gerildiğinde enerji depo


eder.
• Gerilme ortadan kalktığında depolanan enerjiyi kullanarak
tekrar orijinal uzunluğuna döner.
• Prokütikulada bazı pigment maddeleri de bulunur.

70
Böceklerin Vücut Duvarı

Böceklerin Vücut Duvarı


(Hipodermis=Epidermis)

• Hipodermis (Epidermis), kütikula tabakasının hemen altında


bulunur.
• Bir takım hücrelerden meydana gelmiştir.
• Çok kenarlar (poligon) şeklinde ve bir sıra halindeki bu hücreler
kitin maddesini salgılar.
• Bu sebeple kütikulayı meydana getiren ve onun altında
bulunan tabaka anlamına Matrix adı ile anılır.

71
Böceklerin Vücut Duvarı

(Hipodermis=Epidermis)

• Epidermis (Hipodermis) hücreleri böceklerin büyüme


safhalarında irileşir, kübik ve silindir şeklinde olurlar.
• Ergin böceklerde görevleri tamamlanınca küçülür ve hücre
tabakası ancak çekirdekleri ile belli olur.
• Epidermis (Hipodermis) hücreleri kitin maddesini salgılar.

72
Böceklerin Vücut Duvarı

Asal (Bazal) Zar

• Asal zar epidermisin hemen altında yer alan oldukça ince bir
zardır.
• Hücre ihtiva etmez.
• Bağ dokusunda bulunur.
• Belli bir şekli bulunmamaktadır.
• Mukopolisakkaritlerden oluşur ve 0.15-0.5 µm kalınlığında bir
zardır.

73
Deri Değiştirme (Ecdysis)

74
Deri Değiştirme (Ecdysis)

• Deri değiştirme epidermal hücreler tarafından yapılan bir seri


sentez sonucu meydana gelir.
• Ayrıca dermal salgı bezleri ve önositler (oenocyte) de belli
noktalarda bu sürece iştirak eder.

75
Deri Değiştirme (Ecdysis)

• Epidermal hücrelerin yoğunluklarının artması ve bu hücrelerde


mitoz bölünmeler görülür.
• Bunu takiben kütikula ve epidermis arasında bir boşluk oluşur
(apolysis) .
• Epidermal hücrelerde bir veya daha fazla çekirdekçik belirgin
hale gelir.
• Ribozomların sayısı artar ve ribonükleik asit içeriği yükselir.

76
Deri Değiştirme (Ecdysis)

• Daha sonra kütikula ve epidermis arasındaki boşluk epidermis


tarafından salgılanan gömlek değiştirme jeli ile dolar.
• Bu esnada jel inaktiftir.
• Jel salgılanması tamamlandıktan sonra epidermis hücreleri jel
ile kendi arasında yeni oluşacak gömleğin epikütikulasına ait
olan kütikulin tabakasını meydana getirir.

77
Deri Değiştirme (Ecdysis)

• Bunu takiben epidermis hücrelerin salgıladığı “aktivasyon


faktörleri” kütikulinden geçerek gömlek değiştirme jelini aktive
eder ve böylece eski endokütikulanın eritilmesi başlar.
• Gömlek değiştirme sıvısı proteinaz ve kitinaz enzimlerinden
oluşmaktadır.
• Eski kütikulanın yaklaşık % 80-90’ı eritildiğinde, eriyen kısım,
epidermis hücreleri tarafından emilir ve daha sonra yeni
oluşacak kütikulanın yapısında tekrar kullanılır.

78
Deri Değiştirme (Ecdysis)

• Seçici geçirgenliğe sahip olan kütikulin eriyen kütikulanın


epidermis tarafından emilmesine izin verirken, gömlek
değiştirme sıvısını geçirmez.
• Böylece epidermis ve diğer dokuların bu sıvıdan zarar görmesi
engellenir.
• Gömlek değiştirme sıvısı, exokütikulaya, kasların integüment
içerisine giren bağ kısımlarına ve integümentteki duyu
organlarına etki etmez.

79
Deri Değiştirme (Ecdysis)

• Daha sonra polifenoller salgılanır, dış tabaka sertleşir.


• Epidermis hücreleri tarafından yeni prokütikulanın sentezi ve
salgılanması başlar.
• Prokütikula yeterli kalınlığa ulaştığında epidermis üzerinde
bulunan papillalar uzayarak por kanallarını oluşturur.
• Gömlek değiştirme olayından birkaç saat önce epikütikulanın
mum tabakası salgılanmaya başlanır.

80
Deri Değiştirme (Ecdysis)

• Epidermal hücreler tarafından salgılanan mumsu maddeler por


kanallarından geçerek dışarıya ulaşır.
• Gömlek değiştirme esnasında eski kütikulanın sadece
exokütikula ve epikütikula kısımları kalmıştır.
• Birçok böcekte yeni kütikulayla eski kütikula arasında bir hava
boşluğu ve eski kütikulanın alt yüzeyinde ince bir ecdisial zar
bulunur.

81
Deri Değiştirme (Ecdysis)

• Gömlek değiştirmeden kısa bir süre önce böcek içine hava


(sucul böceklerde su) çekmeye başlar ve böylece kan basıncını
90 mm-Hg’ye kadar arttırır.
• Abdomendeki segmental kasların kasılmasıyla basıncı iyice
yükselen kan thorax ve başa yönelir.
• Vücudun ön kısmında yoğunlaşan basınç kütikulayı gömlek
değiştirme çizgisinden yırtar ve böcek buradan dışarı çıkar.

82
Deri Değiştirme (Ecdysis)

• Gömlek değiştirme olayından sonra mum ve endokütikula


salgısı devam eder.
• Epikütikulanın dış tabakaları gömlek olayından sonra meydana
gelir.
• Gömlek değiştirme olayından sonra sertleşme (kitinleşme) olur.

83
Deri Değiştirme (Ecdysis)

• Gömlek değiştirme olayında en önemli hormon ektison


(ectysone)’dur.
• Bu apolysis olayını başlatır, epidermal hücrelerdeki mitoz
bölünmeyi teşvik eder, kitinaz aktivitesini arttırır, diğer
enzimlerin sentezini sağlar.
• Gömlek değiştirme esnasındaki bazı olayları Ektison
(Ecdysone) hormonuna ilaveten bursicon ve eclosion
hormonları yer alır.

84
Deri Değiştirme (Ecdysis)

85
Deri Değiştirme (Ecdysis)

86
Deri Değiştirme (Ecdysis)

87
Deri Değiştirme (Ecdysis)

88
Deri Değiştirme (Ecdysis)

89
İNTEGÜMENTİN FONKSİYONLARI

1. Sertlik ve Dayanıklık:
• Böcek vücudunu saran ve onu dış etkilerden koruyacak kadar
sert ve kuvvetli, aynı zamanda hareketini engellemeyecek
kadar da esnek bölgeler içeren bir tabakadır.

90
İNTEGÜMENTİN FONKSİYONLARI

1.Sertlik ve Dayanıklık:
Böcek vücudunun çoğu kısmı silindir şeklinde veya küresel bir
kütikula tarafından örtülmüştür.
• Kütikulanın bu şekilde silindirik yapıda olması sertliğini arttıran
önemli bir faktördür.

91
İNTEGÜMENTİN FONKSİYONLARI

2. Geçirgenlik:
• Böcekler arasında farklılık gösterir.
• Su ve insektisit geçirgenliğini ele alalım.

92
İNTEGÜMENTİN FONKSİYONLARI

2. Geçirgenlik:
Su geçirgenliği: Karasal böceklerde su kaybı, sucul böceklerde ise
vücuda suyun girişi önemli bir problemdir.
Karasal böceklerde vücutlarından buharlaşma yoluyla suyun kaybı
oldukça düşüktür.
Bu kayıpta solunum yoluyla olmaktadır.
Epikütikula’nın yapısı suyun direkt kaybını önlemektedir.

93
İNTEGÜMENTİN FONKSİYONLARI

2. Geçirgenlik:
• Su geçirgenliği: Birçok tatlı su böceğinde kütikulanın mum
tabakası içermesi sebebiyle vücuda giren su miktarı düşüktür.
• Fakat suda yaşayan birçok böcekte mum tabakası bulunmaz. Bu
sebeple vücuda giren su miktarı vücut ağırlığının yaklaşık %
30’u kadarıdır.
• Fazla su boşaltım organlarıyla dışarı atılmaktadır.

94
İNTEGÜMENTİN FONKSİYONLARI

2. Geçirgenlik:
• İnsektisit geçirgenliği: Kütikulanın büyük bir kısmı bu gibi
materyallerin vücuda girişini engelleyen fiziksel bir bariyer
durumundadır.
• Bu engelleme;
• Kütikulanın kalınlığı,
• Por kanallarının bulunup bulunmaması,
• İnsektisidin temas ettiği yüzeyin özelliği (trake sis., kimyasal
duyu org., segmentler arası olup olmaması,)

95
İNTEGÜMENTİN FONKSİYONLARI

2. Geçirgenlik:
• İnsektisit geçirgenliği:
• İnsektisitin yağda ve suda çözülme özelliğinin olup olmaması…

96
Böceklerde Renk

Böceklerdeki renk;
• Düşmanlardan saklanma,
• Düşmanları korkutma,
• Birbirini tanıma,
• Isı ayarlamasında,
• Erkek ve dişinin birbirini bulabilmesi gibi nedenlerle önem
taşıyan bir faktördür.

97
Böceklerde Renk

• Böcek renk; genellikle integümentten kaynaklanır.


• Nadiren de böcek kanında veya dokularında bulunan
pigmentler renk tayininde rol oynar. Örneğin Chironomus
larvalarına kırmızı rengi veren kan sıvılarında bulunan
hemoglobindir.

98
Böceklerde Renk

Böceklerde;
• Kimyasal (Pigment) Renkler,
• Fiziksel (Yapısal) Renkler,
• Karışım (Kombinasyon) Renkler bulunmaktadır.

99
Böceklerde Renk

Kimyasal (Pigment) Renkler:


Exocuticula’nın içerdiği pigment maddesi nedeniyle oluşan
renklerdir.
Bunlar; siyah, kahverengi, kırmızı, turuncu ve sarı renklerdir.

100
Böceklerde Renk

Kimyasal (Pigment) Renkler:


Pigmentler metabolizma sonucu ortaya çıkan yan ürünler
olabildiği gibi fizyolojik olaylarla ortaya da çıkabilirler.
Pigment renkleri atomları arasında özel bağlar bulunan moleküller
vasıtasıyla oluşur.

101
Böceklerde Renk

Kimyasal (Pigment) Renkler:


Özellikle C=C, C=O, C=N, N=N gibi çift bağlar önemlidir.
Bu bağlar belli dalga boyundaki ışıkları emme özelliğine sahiptir.
İntegüment kendine özgü renkleri bulunan bir çok pigment
molekülüne sahiptir.
Bu moleküller Kromofor olarak adlandırılır ve bir proteinle
bağlanarak Kromoproteinleri oluşturur.

102
Böceklerde Renk

Kimyasal (Pigment) Renkler:


• Birçok böcekteki kahverengi ve siyah renk genellikle Melanin
pigmentinden dolayıdır.
• Pigmentler tipik olarak kütikulada bulunur.
• Ancak Carausius’da epidermiste bulunur ve taşınabilme
özelliğindedir.
• Bu sebeple böcek gizlenme sırasında renk ve vücut ısısını
ayarlayabilir.

103
Böceklerde Renk

104
Böceklerde Renk

Kimyasal (Pigment) Renkler:


• Karotenoidler fitofag böceklerde yaygındır.
• Karotenoidi, böcek kendisi sentezlediği gibi beslendiği bitkiden
de alabilir.
• Karotenoidler genellikle sarı, turuncu ve kırmızı rengi
oluştururlar.
• Mesobiliverdin adlı mavi pigmentle kombinasyon oluşturarak
yeşil rengi ortaya çıkarırlar.

105
Böceklerde Renk

Kimyasal (Pigment) Renkler:


• Pterin’ler sarı, beyaz ve kırmızı renkleri,
• Ommochrom’lar sarı, kırmızı ve mavi oluştururlar.
• Bazı böceklerdeki kırmızı ve sarı renk konukçu bitkilerde
bulunan Flavon’ların böcek bünyesine alınmasıyla
oluşmaktadır.
• Kütikuladaki pigmentler genellikle gömlek değiştirme
olayından kısa bir süre sonra oluşur.

106
Böceklerde Renk

Fiziksel Renkler:
Kütiküladaki fiziksel (büzülme, genişleme, bükülme vb.)
değişmelere göre farklı renkler oluşur.
Bunlar; birçok beyaz, eflatun, mavi ve yanardöner renkler, metalik
ve parlak renklerdir.

107
Böceklerde Renk

Fiziksel Renkler:
Bu olaylar genel olarak epikütikula üzerindeki kırışıklar,
büzülmeler, oyuklar, çeşitli çıkıntılar ile meydana gelen renklerdir.

108
Böceklerde Renk

Karışım Renkler:
Her iki grubun birleşmesi veya karışması sonucu oluşur.
Bunlar; Mor ve yeşildir.

109
Böceklerde Renk

Karışım Renkler:
• Bazı kelebeklerde pulların yapısında yer alan kırmızı pigment
ile yapısal menekşe rengin kombinasyonu sonucu morumsu-
kırmızı renk ortaya çıkar.
• Bazı böceklerde de portakal renk pigmenti ile parlak yapısal
rengin birleşmesi sonucu altın rengi oluşur.

110
Böceklerde Renk

111
Böceklerde Renk

112
Böceklerde Renk

113
Böceklerde Renk

114
Böceklerde Renk

115
Böceklerde Renk

116
Böceklerde Renk

117
Vücut Duvarında Bulunan Yapılar

• Böcek vücudunun dış kısmını kaplayan vücut duvarı bir kısım


sertleşmiş levhalardan (sklerit) oluşmuştur.
• Bu levhalar birbirinden membranımsı kısımlarla (dikişler) ayrılır.
• Bu dikişler vücut duvarının katlanmasıyla oluşur ve skleritlerin
birbirleriyle birleşmesini sağlar.

118
Vücut Duvarında Bulunan Yapılar

• İntegümentin dışarıya ve vücut içerisine doğru oluşturduğu


çeşitli çıkıntılar vardır.

• Bunları;
• Dış (External) Çıkıntılar
• İç (Internal) Çıkıntılar

• diye 2’ye ayırabiliriz.

119
Vücut Duvarında Bulunan Yapılar

Dış (External) Çıkıntılar;


1. Kütikuladan meydana gelen çıkıntılar,
2. Seta ve Pul,
3. Integümentin oluşturduğu çok hücreli çıkıntılar,
a) Hareketli çıkıntılar,
b) Hareketsiz çıkıntılar,

120
Vücut Duvarında Bulunan Yapılar

Dış (External) Çıkıntılar;


1. Kütikuladan meydana gelen çıkıntılar:
• Bunlar sadece kütikula tabakasının dışarıya doğru oluşturduğu
kıl, diken, kırışık şeklindeki uzantılardır.

121
Vücut Duvarında Bulunan Yapılar

Dış (External) Çıkıntılar;


2. Seta ve Pul:
• Seta epidermis hücrelerinin farklılaşması sonucu meydana
gelmiştir.
• Setayı oluşturan hücreye trichogen hücre adı verilir.
• Trichogen hücrenin yanındaki hücreye de tormogen hücre
denir.
• Pullar da yapı itibariyle setaya benzerler. Ancak bunların
vücudun dış kısmında bulunan uzantısı yassılaşarak pul şeklini
almıştır.

122
Vücut Duvarında Bulunan Yapılar

Pul (Scale)

123
Vücut Duvarında Bulunan Yapılar

124
Vücut Duvarında Bulunan Yapılar

Dış (External) Çıkıntılar;


2. Seta ve Pul:
Zehir Kılları: Lepidoptera’da özel trichogenous hücrelerin yardımı
ile görev alan özel zehir bezleri bulunur.
• Zehir salgısı setanın uç kısımlarının kırılması ile dışarı çıkar.
Noctuidae, Saturniidae ve Nymphalidae gibi bazı familyalara ait
larvaların zehirli oldukları bilinmektedir.

125
Vücut Duvarında Bulunan Yapılar

Trichogen hücresi
Epidermis
126
Vücut Duvarında Bulunan Yapılar

Dış (External) Çıkıntılar;


3. Integümentin oluşturduğu çok hücreli çıkıntılar,
a) Hareketli çıkıntılar: Spur veya mahmuz olarak isimlendirilir.
Vücut yüzeyine bağlandığı kısım esnek yapıda olduğundan (bu
kısımlarda exokütikula bulunmaz) hareket edebilir.

127
Vücut Duvarında Bulunan Yapılar

128
Vücut Duvarında Bulunan Yapılar

Dış (External) Çıkıntılar;


3. Integümentin oluşturduğu çok hücreli çıkıntılar,
b) Hareketsiz çıkıntılar: Spura benzer ancak bunların dip
kısmında oynak eklem bulunmadığı için hareket edemezler. Bunlar
ise spin olarak isimlendirilir.

129
Vücut Duvarında Bulunan Yapılar

Hücresiz kütikula çıkıntıları 130


Vücut Duvarında Bulunan Yapılar

İç Çıkıntılar;
1. Apodeme: İntegümentin vücut içerisine doğru katlanarak
oluşturduğu duvar şeklindeki uzantılardır.
2. Apophysis: İntegümentin vücut içerisine doğru diken veya
parmak şeklinde oluşturduğu uzantılardır. Tek veya çok hücreli
olabilir.

131
Vücut Duvarında Bulunan Yapılar

132
Endoskeleton

• Böceklerde esas olarak integüment, vücudun dış kısmını


kaplayan bir dış iskelet (exoskeleton) şeklindedir.
• İntegümentin içeriye doğru oluşturduğu apophysis ve
apodeme’ler bir takım internal yapılar ortaya çıkarmıştır.
• Kasların bağlantı yerlerini oluşturan bu kısımlar endoskleton
yani iç iskeleti meydana getirmiştir.

133
Endoskeleton

• Başın iç kısmında birtakım apophysis’lerin oluşturduğu ve


tentorium adı verilen bir yapı bulunmaktadır.
• Tentorium genellikle “H” veya “II” şeklinde form kazanmıştır.
• Tentoriumun ikisi önde (anterior), ikisi arkada (posterior) olmak
üzere dört kol gibi uzantısı bulunur.

134
Endoskeleton

Orthoptera’da
tentorium şekli
Postocciput
Dorsal tentorial kol Occiput
Postocciputal
suture

Tentorial köprü
Subgenal kenar Arka tentorial çukur
Subgenal çukur
Epistomal dikiş Subgenal

Ön tentorial kol

Clypeus Ön tentorial
Labrum çukur
135
Endoskeleton

136
BÖCEKLERDE BAŞ

BÖCEKLERDE
BAŞ

137
BÖCEKLERDE BAŞ

• Böcek vücudunun ön tarafında bulunan, sert ve yuvarlak


yapıdaki baş kapsülü, embiryonik olarak; preantenal, antenal,
labral, mandibular, maxillar va labial olmak üzere, 6 segmentin
kaynaşmasıyla meydana gelmiştir.
• Başın üzerinde; anten, ağız parçaları, bileşik ve basit göz gibi
organlar yer alır.

138
BÖCEKLERDE BAŞ

139
BÖCEKLERDE BAŞ

140
BÖCEKLERDE BAŞ

141
Baş tipleri

142
Baş tipleri

1. Hypognathous baş
• Baş vücuda diktir ve ağız parçaları ventraldedir.
• Genellikle bu baş tipi : fitopaf beslenir.
• Örn: Çekirgeler, Neuroptera, Diptera, Mecoptera, Hymenoptera
(bir kısmı)

143
Baş tipleri

144
Baş tipleri

145
Baş tipleri

2. Prognathous baş
• Baş ekseni vücut ile aynı doğrultudadır.
• Ağız parçaları başın ön kısmındadır.
• Bu baş tipi genellikle predatör böceklerde ve bitki dokularında
galeri açan larvalarda görülebilir.

146
Baş tipleri

147
Baş tipleri

Örn. Dermaptera, Coleoptera, Hymenoptera

148
Baş tipleri

149
Baş tipleri

3. Opisthognathous
• Baş alt-geriye doğru uzanmış ve ağız parçaları genellikle bir
hortumun içinde bacakların arasından geriye doğru uzanır.
• Çoğu fitofag ve bitki özsuyu ile beslenir.

150
Baş tipleri

151
Baş tipleri

Örn. Homoptera ve Thysanoptera

152
Baş tipleri

153
Baş tipleri

154
Baş tipleri

• Prognathous, opisthognathous and hypognathous

155
Baş tipleri

156
BAŞIN YAPISI

157
BAŞIN YAPISI

• Böceklerin büyük bir çoğunluğunda, başın üst yan taraflarında


yer alan bir çift bileşik göz bulunur.
• Böceklerde ayrıca basit gözler de bulunmaktadır. Bu basit
gözlere ocelli (tekili;ocellus) adı verilir.

158
BAŞIN YAPISI

159
BAŞIN YAPISI

160
BAŞIN YAPISI

• Baş, birçok dikiş vasıtasıyla çeşitli skleritlere ayrılmıştır.


• Genel olarak başın üst kısmında, bileşik gözler arasında kalan
kısma vertex (tepe) denir.

161
BAŞIN YAPISI

Baş üzerindeki dikiş ve alanlar

162
BAŞIN YAPISI

163
BAŞIN YAPISI

Suture: Başın iç iskeletinin dışarıdan veya üst yüzeyden görülen


izleridir.

• Segmentlerin üzerinde yer alan dikişler:


• 1. Epicranial suture : Başın üstündedir.

CORONAL SUTURE

FRONTAL SUTURE

164
BAŞIN YAPISI

165
BAŞIN YAPISI

166
BAŞIN YAPISI

• 2. Occipital Suture : Başın arka tarafında dorsalden ventrale


doğru uzanan çizgidir.
• Orthopterada çok iyi gelişmiştir.

167
BAŞIN YAPISI

3. Subgenal suture:
Başın 2 yanında
yanakların altındadır.
4. Epistomal suture:
Başın önünde subgenal
suturelerin
arasındadır.Sadece
kanatlı böceklerde
vardır.
5. Oculer suture: Petek
gözlerin etrafındadır.
6. Antennal suture:
Anten kaidesinin
etrafındadır.
168
BAŞIN YAPISI

169
BAŞIN YAPISI

Baş üzerindeki alanlar


• 1. Fronto-clypeal alan:
• Antenlerin arasından başlayıp, labruma kadar uzanan bölgedir.
• Bu dikişin üzeri Alın=Frons
• Altı ise: Clypeus olarak adlandırılır.
• 2. Parietal alan: Başın yan kısımlarında, frontal dikiş ile arkada
occipital dikiş arasında kalan alandır.
• Başın üzerinde 2 parietal alanın birleştiği kısım: VERTEX, bu
alanın petek gözlerin altında kalan kısmına ise GENA=YANAK
adı verilir.

170
BAŞIN YAPISI

Baş üzerindeki uzantılar


• 1. Antenler
• 2. Ağız parçaları

171
BÖCEKLERDE ANTEN

• Böceklerde tipik olarak hareket yeteneğine sahip olan bir çift


anten bulunur. İlkel böceklerin bazılarında antenler küçülmüş
veya körelmiş olabilir. Şekil ve büyüklükleri böcek takımları ile
• aynı takımın familya ve cinsleri arasında da çok değişiklik
gösterebilir. Hatta aynı türün dişi ve erkek bireyleri arasında da
antenlerin büyüklüğü farklı olabilir. Böyle olan türlerde
genellikle
• erkeklerin antenleri daha uzundur.
• Antenler genellikle duyu organı olarak görev yaparlar.
Dokunma, koklama ve işitme organları çoğunlukla antenler
üzerinde toplanmıştır.

172
BÖCEKLERDE ANTEN

Anten Tipleri

• scape
• pedicel
• flagellum

173
BÖCEKLERDE ANTEN

174
BÖCEKLERDE ANTEN

175
BÖCEKLERDE ANTEN

Setaceous (Diken şeklinde)


Anten: Segmentler
tabandan uca doğru
sivrileşerek, seta benzeri bir
görünüm almıştır.
Tettigonidae

2. Filiform (İplik şeklinde)


Anten :
Flagellum segmentleri
aynı genişlikte, silindirik yapıda
ve boyu eninden daha
uzundur.
Carabidae
176
BÖCEKLERDE ANTEN
3. Moniliform (Boncuk şeklinde)
Anten :
Segmentler aşağı doğru
eşitbüyüklükte ve segmentin eni
boyundan daha fazladır. İpe dizili
yuvarlak boncuk taneleri
şeklindedir.
Colopteraların bazıları
4. Serrate (Testere tipi) Anten :
Flagellumun tabandan
itibaren yarısı veya 2/3’lük
kısmında bulunan segmentler
uca doğru asimetrik olarak
genişleyerek, üçgen şeklini
almıştır. 177

Elateridae
BÖCEKLERDE ANTEN

5. Pectinate (Tarak tipi) Anten :


Segmentlerin büyük bir
çoğunluğu yan taraflarında tarak
dişleri şeklinde dizilen, silindirik
uzantılara sahiptir.
Pyrochroidae (Col.)

6. Bipectinate (Çift Taraklı) Anten :


Segmentler her iki yanda da
silindir şeklinde birer uzantıya
sahiptir.

178
BÖCEKLERDE ANTEN

7. Clavate (Topuzlu) Anten :


Segmentler uca doğru
genişleyerek topuz şeklini almıştır.
Pieridae
8. Geniculate (Dirsekli) Anten :
Birinci segment, diğerlerine
göre oldukça uzundur. Pedicel ve
flagellum segmentleri, scape ile
dirsek yapacak şekilde birleşirler.
Eşek arısı ve karıncalar

179
BÖCEKLERDE ANTEN
9. Plumose (Tüylü) Anten :
Segmentlerin büyük bir kısmı,
uzun tüylerle kaplıdır. Culex
erkeklerinde

10. Aristate (Aristalı) Anten :


Anten 3 segmentten oluşur. Son
segment üzerinde arista adı verilen
bir seta bulunur.
Karasinek

11. Stylate Anten :


Antenin son segmenti,
diğerlerine göre oldukça incelerek,
style adı verilen parmak şeklinde
180

bir uzantı halini almıştır.


BÖCEKLERDE ANTEN

181
Ağız parçaları

182
Ağız parçaları

• Genellikle böceklerde ağız parçası olarak; 1 adet labrum, 1 çift


mandibula, 1 çift maxilla, 1 adet labium ve 1 adet hypophatynx
bulunur.

183
Ağız parçaları

• Genellikle böceklerde ağız parçası olarak; 1 adet labrum, 1 çift


mandibula, 1 çift maxilla, 1 adet labium ve 1 adet hypophatynx
bulunur.

Labrum Mandibles Maxillae Labium

184
Ağız parçaları

• Ağız parçaları böceklerin sınıflandırılmasında kullanılan önemli


karakterlerden biridir. Ayrıca, ağız parçalarının şekli, böceklerin
nasıl beslendiği ve ne şekilde zararlı olduğu hakkında fikir verir.

185
Ağız parçaları

• Ağız Yapısı ve Tipleri


• Başın alt veya ön tarafına yerleşmiş olan ağız, bazı
parçacıklardan yapılmıştır.
• Ağız, böceğin aldığı besinin sıvı veya katı olması, herhangi bir
hayvansal veya bitkisel doku içerisinde bulunup bulunmaması
sebebiyle değişik yapılar kazanmıştır.
• Ağız parçalarının yapısı böceklerle mücadelede kullanılacak
ilacın seçiminde de önem arz etmektedir. Böceklerin ağız
parçaları esas olarak bir labrum, bir çift mandibula, bir çift
maxilla, birer adet labium, epipharynx ve hypopharynx’den
meydana gelir. Bu ağız parçalarının hepsi çiğneyici tip ağızda ve
özellikle çekirgelerde en iyi şekilde görülmektedir.

186
Ağız parçaları

• Isırıcı-Çiğneyici Ağız
• Bu şekilde ağız yapısına sahip böcekler besinlerini ısırıp
çiğnemek suretiyle alırlar. Orthoptera ve Coleoptera
takımlarında bu tip ağız görülmektedir. Bu tip ağızdaki parçalar
şunlardır.
• 1.Labrum (Üst dudak): Başın ön tarafında clypeus’un hemen
aşağı tarafında bulunan yassı pul gibi bir parçadır. Ağzı üstten
kapatır. Gıdaların ağız boşluğuna itilmesini sağlar ve böceğin
ısıracağı yaprak ve sürgün gibi kısımları tutarak bitki parçasının
kesilmesi ve ısırılmasını kolaylaştırır.

187
Ağız parçaları

• 2.Epipharynx: Labrum’un ventralinde veya alt yüzeyinde yer


almaktadır. Tat alma organı olarak görev yapmaktadır.
• 3.Mandibula (Üst çene): Labrum’un altında yer alan bir çift çok
kuvvetli olarak sertleşmiş, ucunda dişler ihtiva eden,
segmentsiz bir parçadır. Baş kapsülüne ön ve arkadan olmak
üzere iki noktadan bağlanmıştır. Bu kaslar yardımıyla lateral
olarak hareket ederler. Çiğneyici ağza sahip değişik böcek
gruplarında mandibula’nın şekli çok değişmektedir.
Çekirgelerde mandibula üzerinde kesici ve öğütücü diş benzeri
oluşuklar bulunurken, bazı predatör coleopterlerde mandibula
uzamış ve orak şeklini almıştır. Mandibula’nın görevi besini
parçalamaktır.

188
Ağız parçaları

• 4.Maxilla (Alt çene): Bir çift olup, mandibula’nın altında yer


alır. Maxilla segmentli olup üzerinde 1-6 segmentli palp
bulunur. Bu palpler, dokunma, koklama ve tatma organı olarak
görev yapmaktadırlar. Maxilla’yı baş kapsülüne bağlayan taban
segmentine cardo, ikinci segmente stipes, palplerin çıktığı
segmente palpifer adı verilir. Stipes’in uç kısmında iki lop
bulunur. Bunlardan ucu dişli kitinleşmiş bir yapı arz edene
lacina, lop şeklinde olana da galea adı verilir. Çiğneyici ağız
yapısına sahip böceklerde genel olarak maxillanın lacina veya
galea kısımlarında çeşitli değişiklikler görülür. Maxilla besinlerin
daha küçük bir duruma getirilmesi görevini yapmaktadır.

189
Ağız parçaları

190
Ağız parçaları

191
Ağız parçaları

Isırıcı-çiğneyici ağız

192
Ağız parçaları

193
Ağız parçaları

194
Ağız parçaları

5.Labium (Alt dudak): Tek bir kısım olup maxilla’ya benzer bir çift
parçanın birbiriyle kaynaştığı düşünülmektedir. Maxilla’nın alt
tarafında yer alır ve ağzı alt taraftan kapatır. Genellikle enine bir
dikişle iki kısma bölünür. Üst kısma postmentum uçta kalan kısma
ise prementum adı verilir.
Çekirgelerde postmentum ikiye bölünmüştür. Bunlar, tabanda
olan kısmına submentum, uçtakine de mentum adı verilmektedir.
Prementum’un yan kısımlarında bir çift palp ile uç kısmında
genellikle dört adet lop bulunur. Bunların hepsi ligula’yı oluşturur.
Bu loplardan ortadaki çifte glossa, yanlardakine de paraglossa adı
verilir. Labial palplerin çıktığı kısma da palpifer adı verilmektedir.
Çiğneyici ağız yapısına sahip böcek gruplarında labium’daki
değişiklikler genel olarak ligula’nın yapısında ve labium’un taban
kısmının kitinleşme durumunda olmaktadır.
195
Ağız parçaları

196
Ağız parçaları

• 6.Hypopharynx: Kısa dil şeklinde bir yapı olup, hemen


labium’un önünde ve üzerinde, maxilla’nın arasında yer alır,
mandibula ve maxilla yanlara açılırsa ağız içerisinde küçük dil
şeklinde kolayca görülür. Böceklerin çoğunda salgı bezlerinin
kanalları hypopharynx üzerine ve yakınına açılmaktadır.

197
Ağız parçaları

198
Ağız parçaları

199
Ağız parçaları

2. Yalayıcı-emici ağız

• Mandibula küçülmüş ama besinleri yaralamada


kullanılmaktadır.
• I. maxillanın Palpusları körelmiştir.
• Lobus externus kalınlaşmış ve uzamıştır.
• Glossa ve Palpus’lar uzamış paraglossa körelmiştir.
• Hymenoptera

200
Ağız parçaları

2. Yalayıcı-emici ağız
• Hymenoptera

mandibula mandibula

Lobus externus Lobus externus

palpus palpus

glossa
201
Ağız parçaları

202
Ağız parçaları

3. Emici ağız
• Labrum ve madibula kısalmış,
• I. maxilla kaynaşarak tek parça olmuş ve hortum şeklini almıştır.
• Lepidoptera takımındaki böcekleri örnek olarak verebiliriz.

203
Ağız parçaları

204
Ağız parçaları

205
Ağız parçaları

4. Sokucu-emici ağız
A. Altı iğneli sokucu emici ağız

Diptera (Culicidae, Tabanidae)


2 iğne I. maxilladan, 2 iğne mandibula’dan,
1 iğne labrum’dan, 1 iğne hypopharynx’den
206
Ağız parçaları

207
Ağız parçaları

4. Sokucu-emici ağız
B. Dört iğneli sokucu-emici ağız:
Hemiptera ve Homoptera takımlarındaki böcekler
2 iğne I. maxilla’dan ve 2 iğne mandibula’dan

208
Ağız parçaları

209
Ağız parçaları

4. Sokucu-emici ağız
C. İki iğneli sokucu-emici ağız
• II. maxilla’nın oluşturduğu hortum içerisinde sadece iki iğne
görülür.
• 1 iğne hypopharynx’ten,
• 1 iğne Labrum’dan meydana gelmektedir.
• Diptera

210
Ağız parçaları

211
Ağız parçaları

212
Ağız parçaları

213
Ağız parçaları

• Genellikle böceklerde ağız parçası olarak; bir adet labrum, bir


adet epipharynx, bir çift mandibula, bir çift maxilla, bir adet
labium ve bir adet hypopharynx bulunur.

214
Ağız parçaları

• Bu ağız parçalarının tipik yapılarını, ısırıcı çiğneyici ağız yapısına


sahip böceklerde, özellikle de çekirgelerde görmek
mümkündür.
• Böcekler çok değişik ortamlarda yaşadıkları ve buna bağlı
olarak da farklı beslenme şekillerine sahip oldukları için, bu ağız
parçalarında da farklılıklar görülür.

215
Ağız parçaları

• Ağız parçaları böceklerin sınıflandırılmasında kullanılan önemli


karakterlerden biridir.
• Ayrıca, ağız parçalarının şekli, böceklerin nasıl beslendiği ve ne
şekilde zararlı olduğu hakkında fikir verir.

216
Ağız parçaları

• Ağız yapısının farklı olması nedeniyle, böceklerin baş


yapılarında da oldukça fazla değişiklik görülür.

217
BÖCEKLERDE BAŞ VE AĞIZ YAPILARI

• Böceklerdeki ağız parçaları genel olarak, mandibulanın bulunup


bulunmaması ve bunun fonksiyonuna göre;
• Mandibulalı ağız tipleri ve Hortumlu ağız tipleri olmak üzere
iki grupta toplanır.

218
BÖCEKLERDE BAŞ VE AĞIZ YAPILARI

• Mandibulalı Ağız Tipleri:


• Bunlarda mandibula'lar yatay olarak hareket eder ve böcek
yiyeceğini ısırma ve çiğneme özelliğine sahiptir.
• Primitif bir ağız tipidir.

219
BÖCEKLERDE BAŞ VE AĞIZ YAPILARI

• Mandibulalı Ağız Tipleri:


• Thysanura, Diplura, Collembola, Orthoptera, Dermaptera,
Psocoptera, Mallophaga, Odonata, Piecoptera, Isoptera,
Neuroptera, Mecoptera, Trichoptera, Coleoptera ve
Hymenoptera takımlarına giren böcek erginlerinde ve birçok
böceğin larva ve nimflerinde bulunur.

220
BÖCEKLERDE BAŞ VE AĞIZ YAPILARI

• Mandibulalı Ağız Tipleri:


• Mandibula‘lı ağızlar böcek gruplarında, birçok değişiklik
gösterir.
• Bunlardan önemli bazıları şöyle sıralanabilir;
• 1. Isırıcı Çiğneyici Ağız Tipleri
• 2. Apoidea’da Baş ve Ağız
• 3. Mecoptera’da Baş ve Ağız
• 4. Curculionoidea’de Baş ve Ağız

221
BÖCEKLERDE BAŞ VE AĞIZ YAPILARI

• Mandibulalı Ağız Tipleri:


• 5. Lepidoptera Larvasında Baş ve Ağız
• 6. Diptera Larvasında Baş ve Ağız
• 7. Hymenoptera Larvasında Baş ve Ağız
• 8. Neuroptera Larvasında Baş ve Çiğneyici Ağız
• 9. Dytiscidae (Coleoptera) Larvasında Baş ve Çiğneyici Ağız
• 10. Odonata Nimflerinde Baş ve Çiğneyici Ağız

222
BÖCEKLERDE BAŞ VE AĞIZ YAPILARI

• Hortumlu Ağız Tipleri:


• 1. Thysanoptera’da Baş ve Törpüleyici Emici Ağız
• 2. Hemiptera ve Homoptera Takımlarında Baş ve Dört İğneli
Sokucu Emici Ağız
• 3. Culicidae’de Baş ve Altı İğneli Sokucu Emici Ağız
• 4. Tabanidae’de Baş ve Kesici Emici Ağız
• 5. Asillidae’de Baş ve Dört İğneli Sokucu Emici Ağız

223
BÖCEKLERDE BAŞ VE AĞIZ YAPILARI

• Hortumlu Ağız Tipleri:


• 6. Gelişmiş Diptera’da Baş ve Ağız
• 7. Siphonoptera’da Baş ve Üç İğneli Sokucu Emici Ağız
• 8. Anoplura’da Baş ve Üç İğneli Sokucu Emici Ağız
• 9. Lepidoptera’da Baş ve Emici Ağız

224
BÖCEKLERDE THORAX

225
BÖCEKLERDE THORAX

• Thoraks başa cervix adını verdiğimiz zar şeklinde bir boyun


kısmı ile bağlanmıştır.
• Genellikle boyunun her iki tarafında, başı protoraksın
episterna'sına bağlayan, birer veya ikişer adet cervical sklerit
(cvs) bulunur.
• Toraksta yer alan her segment, dört parçadan meydana
gelmiştir.
• Bunlardan birisi segmentin üst (tergum), birisi alt (sternum),
ikisi de yan kısımlarını (pleura) kaplar.

226
BÖCEKLERDE THORAX

• Thoraks segmentindeki tergum; notum (n) (çoğulu; nota)


olarak adlandırılır.
• Bunlardan her biri, bulunduğu segmentin İlk hecesini başına
alarak isimlendirilir (ör., pronotum, mesonotum,
metanotum, propleura, metasternum gibi).
• Notum üzerinde, genellikle birden fazla sklerit vardır ve bunlar
böcek gruplarına göre farklı şekillerde isimlendirilir.
• Pleuron (pl) (çoğulu; pleura) toraksta iyi gelişmiştir.

227
BÖCEKLERDE THORAX

• Genellikle thoraksta her segmentte bir çift olmak üzere


toplam üç çift bacak bulunur.
• Ergin böcekler genellikle bir veya iki çift kanada sahip
(Pterygota'nın çoğu) olmakla birlikte, Apterygota ve bazı
Pterygota erginlerinde kanat bulunmaz.

228
BÖCEKLERDE THORAX

229
BÖCEKLERDE THORAX

• Nimf dönemlerinde kanatlar görülmekle birlikte, tam olarak


gelişmemiştir.
• Larva dönemlerinde ise hiçbir zaman vücut dışında kanat
belirtisi bulunmaz.
• Kanatlı böceklerde, kanada sahip olan, mesotoraks ve
metatoraks segmentleri birbirine benzer yapıda olduğundan,
bunların ikisine birden pterotoraks segmentleri adı verilir.

230
BÖCEKLERDE THORAX

• Böcek sadece bir çift kanada sahip ise, bu mesotoraks


(Strepsiptera erkeklerinde metatoraks) üzerindedir.
• Prothoraks’ta ise hiçbir zaman kanat bulunmaz.

231
BÖCEKLERDE THORAX

• Pterotoraks segmentlerinde, notum dikişlerle iki veya daha


fazla sklerite ayrılmıştır.
• Genel olarak pterotoraks segmentlerinde notum üzerinde iki
sklerit vardır.
• Bunlardan önde olan ana sklerite alinotum (AN) (kanadı
taşıyan), diğerine de postnotum (PN) denir.
• Alinotum, notumun büyük bir kısmını oluşturur ve genellikle iki
sklerite bölünür.

232
BÖCEKLERDE THORAX

Kanat bulunan bir thorax (pterothorax) segmentinin yapısı

233
BÖCEKLERDE THORAX

• Bir çift kanat ihtiva eden Diptera türlerinde, metathorax’ta yer


alan ikinci çift kanat dumura uğrayarak, halter adı verilen bir
çift denge organı halini almıştır.
• Thorax segmentlerinde toplam dört adet stigma (spr) bulunur.
• Stigmalar, trake sisteminin dış ortam ile irtibatını sağlayan
solunum delikleridir ve bir çifti prothorax ile mesothorax, ikinci
çifti ise mesothorax ile metathorax’ın arasında, lateral olarak
yer alır.
• Thorax’ta, vücut çıkıntısı olarak, bacaklar ve kanatlar bulunur.

234
BÖCEKLERDE BACAKLAR

• Bacaklar segmentli bir yapıya sahiptir.


• Tipik olarak bir bacak; coxa, trochanter, femur, tibia, tarsus ve
pretarsus olmak üzere altı kısımdan meydana gelmiştir.
• Ancak, bacağın son bölümü olarak verilen pretarsus, bazen
tarsus'un bir parçası olarak kabul edilir.
• Bacağın altı bölümünün hepsinde, segmental olarak,
kendilerine has kasları vardır. Bu nedenle bunlar gerçek
segment olarak kabul edilir.

235
BÖCEKLERDE BACAKLAR

• Tarsus'un tabanına bağlanarak bunun hareketini sağlayan


kaldırıcı ve indirici kaslar bulunmakla birlikte, tarsal
segmentlerin, segmental olarak bölünmüş ayrı ayrı kasları
bulunmaz. Bu sebeple tarsus segmentleri, subsegment veya
tarsomer olarak isimlendirilir.
• Segmentler birbiriyle, bir ya da iki eklem noktasından (atr)
tutunur ve segmentlerin birbirine bağlandığı kısımdaki zar
şeklindeki alana corium (cor) adı verilir.

236
BÖCEKLERDE BACAKLAR

• 1. Coxa:
• Bacağın toraksa bağlandığı ilk segmenttir.
• Coxa eklem zarı (Coxal corium) ile vücuda eklemlidir.
Genellikle konik, silindirik veya yuvarlak yapılı bir segmenttir.
• 2. Trochanter:
• Coxa'dan sonra gelen, bacağın ikinci kısmıdır.
• Trochanter genellikle kısa bir segmentten meydana gelmiştir.
Odonata nimf ve erginlerinde iki trochanter segmenti
bulunur.

237
BÖCEKLERDE BACAKLAR

• 3. Femur:
• Bacağın üçüncü kısmıdır. Oldukça uzun bir segment olan femur,
genellikle bacağın en kalın ve kuvvetli bölümüdür.

• 4. Tibia:
• Bacağın dördüncü segmentidir. Femur gibi uzun olmakla
birlikte ona göre daha ince yapıdadır.

238
BÖCEKLERDE BACAKLAR

• 5. Tarsus:
• Bacağın son kısmı olan tarsus, tibiadan sonra gelen
segmentlerdir. Tarsus segmentlerinin sayısı böcek gruplarına
göre, 1-5 arasında değişir.
• Bir segmentli olanlar monomer, iki segmentli olanlar dimer, üç
segmentli olanlar trimer, dört segmentli olanlar tetramer, beş
segmentli olanlar ise, pentamer olarak adlandırılır.
• Böceğin üç çift bacağında da tarsal segmentler eşit sayıda ise
buna homomer, farklı sayılarda ise heteromer segmentli denir.

239
BÖCEKLERDE BACAKLAR

• 5. Tarsus:
• Bazı böceklerde tarsi beş segmentli olmakla birlikte, dördüncü
segment küçülerek üçüncü segmentin oluşturduğu loplar
arasına gizlenmiştir ve bu yüzden dört segmentli gibi görülür,
bunlara pseudotetramer, yine bazı böceklerde tarsi beş
segmentlidir, ancak dördüncü ve beşinci segment kaynaştığı
için dört segmentli gibi görülür, bunlara ise eutetramer adı
verilir.

240
BÖCEKLERDE BACAKLAR

• 5. Tarsus:
• Bazılarında ise tarsi dört segmentli olup üçüncü segment
küçülerek ikinci segmentin oluşturduğu oyuk içerisine yerleştiği
için görülebilir segment sayısı üçtür bunlar da pseudotrimer
olarak adlandırılır.

241
BÖCEKLERDE BACAKLAR

• 6. Pretarsus:
• Tarsus'un son segmentinin ucundaki çıkıntıların bulunduğu
kısma pretarsus, bu çıkıntılara ise pretarsal çıkıntılar adı verilir.
• Pretarsus genellikle bir çift tırnak (tcl) ile tırnaklar arasında veya
tırnak tabanında yer alan 1-3 adet lop ihtiva eder.
• Eğer tırnakların tabanından iki tane lop çıkarsa bunlara
pulvillus (çoğulu: pulvilli) (pul) denir.

242
BÖCEKLERDE BACAKLAR

• 6. Pretarsus:
• Tırnaklar ve pulvilli arasında bulunan kıl şeklindeki kısma ise
empodium (emp) adı verilir.
• Bazen empodium da lop şeklinde olabilir.
• Eğer, tırnaklar arasında sadece bir adet lop varsa, buna arolium
(aro) denir. Bazı böceklerde ise, iki tırnağın arasında üçüncü bir
tırnak mevcuttur.

243
BÖCEKLERDE BACAKLAR

Birinci çift bacağın değişmesi sonucu :


• 1. Kazıcı bacak : Coxa'dan itibaren bütün bacak segmentleri
kalınlaşmış ve kuvvetli bir yapı kazanmıştır.
• Tibia'nın alt tarafında kazma işine yarayan dişler bulunur.
Tibia'da bulunan bu dişlerle toprak kazılırken tarsus içeri doğru
çekilmektedir.
• Bu bacak tipine, Gryllotalpidae (Orthoptera) ve Scarabaeidae
(Coleoptera) familyalarının bazı türlerinde rastlanır.

244
BÖCEKLERDE BACAKLAR

245
BÖCEKLERDE BACAKLAR

Order Orthoptera: Southern mole cricket, Scapteriscus borellia

• Order Hemiptera: Cast skin of cicada nymph, Cyclochila australasiae


246
BÖCEKLERDE BACAKLAR

Birinci çift bacağın değişmesi sonucu :


• 2. Yakalayıcı bacak :
• Coxa uzamış bir yapıdadır.
• Böcek, önünde bulunan avlarını yakalayacak şekilde, bacağını
ileriye doğru uzatabilmektedir.
• Femur ile tibia'nın birbirine bakan yüzeyleri diken şeklinde
çıkıntılarla donanmıştır.
• Av bu kısma sıkıştırılarak yakalanır.
• Mantodea ve bazı Neuroptera türleri ile predatör Hemiptera
türleri örnek verilebilir.

247
BÖCEKLERDE BACAKLAR

248
BÖCEKLERDE BACAKLAR

249
BÖCEKLERDE BACAKLAR

Birinci çift bacağın değişmesi sonucu :


• 3. Çengelli bacak : Tibia ve bunun ucunda küçülmüş olan tarsus
çengel şeklini almıştır.
• Örnek: Anoplura; Belostomatidae ve Naucoridae (Hemiptera)
türleri.

250
BÖCEKLERDE BACAKLAR

251
BÖCEKLERDE BACAKLAR

Birinci çift bacağın değişmesi sonucu :


4. Tutucu bacak :
İlk üç tarsal segment genişleyerek yassılaşmıştır ve üzerinde
tutunmaya yarayan çok sayıda kütikular vantuz ihtiva eder.
Örnek: Dytiscidae (Coleoptera)'nin erkek bireyleri

252
BÖCEKLERDE BACAKLAR

253
BÖCEKLERDE BACAKLAR

Birinci çift bacağın değişmesi sonucu :


5. Temizleyici bacak : Ön bacakların tarsus kısmı (coxa söz dışı) çok
küçülmüştür. Bacakların ince yapılı femur, tibia ve tarsus kısımları
sık ve uzun kıllarla kaplıdır.
Apis mellifera’nın tibia kısmında özel temizleyici kısımlar bulunur.
Hymenoptera (Apis mellifera),
Lepidoptera (Nymphalidae),
Hemiptera (Corixidae),

254
BÖCEKLERDE BACAKLAR

Bal arısındaki temizleyici bacak

255
BÖCEKLERDE BACAKLAR

Üçüncü çift bacağın değişmesi sonucu :


1. Sıçrayıcı bacak :
• Oldukça uzun ve kuvvetli yapıda olan femur, fazla miktarda kas
ihtiva eder.
• Tibia da femur'a benzer şekilde uzamış, ancak daha zayıf
yapıdadır.
• Kuvvetli femur sayesinde, böcek arka bacakları üzerinde
sıçrayabilmektedir.
• Orthoptera (Tettigoniidae, Acrididae, Gryllidae) Coleoptera
(Alticinae, Chrysomelidae)
• Homoptera (Psyllidae)
• Hymenoptera (Chalcididae)

256
BÖCEKLERDE BACAKLAR

257
BÖCEKLERDE BACAKLAR

Çekirgelerde sıçrayıcı bacak

258
BÖCEKLERDE BACAKLAR

Üçüncü çift bacağın değişmesi sonucu :


2. Toplayıcı bacak :
• Tibia ile tarsus'un birinci segmenti (metatarsus) genişlemiştir.
• Genişleyen tibia ve metatarsus (mts) segmentlerinin üzeri uzun
ve düzenli bir şekilde dizilmiş olan kıllarla kaplıdır.
• Bu tip bacağa sahip böcekler, topladığı polenleri, tibia ve
metatarsus'un dış yüzeyindeki kılların oluşturduğu polen
sepetinde biriktirerek taşırlar.
• Örnek: İşçi arılar (Apoidea).

259
BÖCEKLERDE BACAKLAR

260
BÖCEKLERDE BACAKLAR

Üçüncü çift bacağın değişmesi sonucu :


3. Yüzücü bacak :
• Sularda yaşayan böceklerde görülen bu tip bacaklarda tibia ile
tarsus genellikle yassılaşmış ve üzeri geriye doğru uzanan
kıllarla kaplanmıştır.
• Böylece, bacak yüzeyi artırılır ve böcek bunu kürek şeklinde
kullanır.

261
BÖCEKLERDE BACAKLAR

Üçüncü çift bacağın değişmesi sonucu :


3. Yüzücü bacak :
• Belostomatidae ve Corixidae fam. son iki çift bacak yüzücüdür.
• Örnek: Suda yaşayan Coleoptera ve Hemiptera türleri.
Coleoptera (Dytiscidae, Hydrophilidae) Hemiptera
(Notonectidae, Belostomatidae, Corixidae)

262
BÖCEKLERDE BACAKLAR

Dytiscidae fam. Yüzücü bacak

263
BÖCEKLERDE BACAKLAR

264
BÖCEKLERDE BACAKLAR

Üçüncü çift bacağın değişmesi sonucu :


4. Koşucu bacak :
• Bu değişiklik böceğin hemen üç bacağında da görülür ve çok
yaygın bir bacak tipidir.
• Böceğin hızlı hareket etmesini sağlar.
• Femur ve tibia ince ve uzun yapıdadır.

Örneğin;
• Orthoptera (Blattidae)
• Coleoptera ( Cicindelidae)

265
BÖCEKLERDE BACAKLAR

266
BÖCEKLERDE BACAKLAR

GENÇ DÖNEMLERDE GÖRÜLEN BACAKLAR:


• Ametabola geçiren böceklerin genç dönemleri ile yarı
başkalaşım geçiren böceklerin nimf dönemlerindeki bacaklar,
erginler ile benzer yapıdadır.
• Ancak, tam başkalaşım geçiren böceklerin genç dönemleri, yani
larvalar, erginlerden farklı vücut yapısına sahip olduğu için,
bacak yapıları da değişiklik gösterir.

267
BÖCEKLERDE BACAKLAR

GENÇ DÖNEMLERDE GÖRÜLEN BACAKLAR:


• Bazı larvalarda hiç bacak bulunmazken, birçoğunda thorax’ta üç
çift bacak bulunur.
• Tırtıllarda ise buna ilave olarak abdomende yer alan yalancı
bacaklar bulunur.

268
BÖCEKLERDE BACAKLAR

GENÇ DÖNEMLERDE GÖRÜLEN BACAKLAR:


1. Thorax Bacakları:
• Thorax bacakları (hakiki bacak), basit yapıda olmakla birlikte,
normal bir bacakta bulunan bütün kısımlara sahiptir, ancak
diğer segmentler gibi tarsus da tek segmentten oluşmuştur.
• Bu segmentler üzerinde bulunan setalar ve bunların dizilişleri
bazı grupların sistematiğinde önem taşır.

269
BÖCEKLERDE BACAKLAR

Lepidoptera larvasında thoraks bacağı

270
BÖCEKLERDE BACAKLAR

GENÇ DÖNEMLERDE GÖRÜLEN BACAKLAR


2. Yalancı Bacaklar
• Lepidoptera larvalarında (hakiki tırtıl), yalancı bacakların uç
kısmında kroşet (cro) adı verilen ve tutunmaya yarayan diken
şeklinde çıkıntılar vardır.
• Uç kısımları çengelli yapıda olan bu dikenler, daire veya yarım
daire şeklinde dizilmiştir.
• Yalancı tırtıl adı verilen Symphyta (Hymenoptera) larvalarında
kroşet bulunmaz.

271
BÖCEKLERDE BACAKLAR

GENÇ DÖNEMLERDE GÖRÜLEN BACAKLAR


2. Yalancı Bacaklar
• Lepidoptera larvalarında (hakiki tırtıl), yalancı bacakların uç
kısmında kroşet (cro) adı verilen ve tutunmaya yarayan diken
şeklinde çıkıntılar vardır.
• Uç kısımları çengelli yapıda olan bu dikenler, daire veya yarım
daire şeklinde dizilmiştir.
• Yalancı tırtıl adı verilen Symphyta (Hymenoptera) larvalarında
kroşet bulunmaz.

272
BÖCEKLERDE BACAKLAR

Lepidoptera larvasında yalancı bacak

kroşet

273
BÖCEKLERDE KANATLAR

• Böcek kanatları, notum ve pleuron arasında yer alan vücut


duvarının dışa doğru uzamasıyla oluşmuştur.
• Önce, balon şeklinde büyüyen kanadın, daha sonra üst ve alt
yüzeyleri birbirine yapışacak şekilde yassılaşarak sertleşir.
• Sadece kanat damarlarının bulunduğu kısımlarda katlanmalar
meydana gelir ve böylece damarlar oluşur.

274
BÖCEKLERDE KANATLAR

• Damarlar içerisinde, sinir uzantısı, trake ve vücut sıvısı (kan)


bulunur.
• Bu damarlar bazen alt, bazen üst, bazen de alt ve üst levhaların
karşılıklı katlanmasıyla meydana gelmiştir.
• Kanatların hareket edebilme kabiliyeti, thorax ile bağlanma
şeklinden kaynaklanmaktadır.

275
BÖCEKLERDE KANATLAR

• Pterygot’larda kanatlar dönemler ilerledikçe ergine has şekil


almaya başlar. Bu tip böceklere exopterygot adı verilir.
Orthoptera, Hemiptera, Homoptera

• Bazı böceklerde ise kanatlar ancak pupa döneminde görülmeye


başlar. Bunlara endopterygot adı verilir.
Lepidoptera, Diptera, Coleoptera

276
BÖCEKLERDE KANATLAR

• Böcek kanatlarının sayısı, büyüklüğü, şekli, yapısı, damarlanma


durumu ve dinlenme esnasındaki tutulma şekli türlere ve
gruplara göre değişiklik gösterir.
• Ergin böceklerin çoğunda mesotoraks ve metatorakstan çıkan
iki çift kanat bulunmaktadır.
• Bazı böceklerde mesotorakstan çıkan bir çift kanat bulunduğu
halde, bazılarında hiç kanat bulunmaz.

277
BÖCEKLERDE KANATLAR

• Genel yapı olarak böcek kanatları üçgen şeklindedir.


• Kanadın ön kenarına costal kenar, arka kenarına anal kenar, dış
taraftaki kenarında ise apikal kenar denir.
• Kanadın thoraxa bağlanan kısmına kanat tabanı, kanadın
vücuda en uzak noktasına da kanat ucu denir.

278
BÖCEKLERDE KANATLAR

• Kanat ucu genellikle costal kenar ile apikal kenar arasında yer
alır ve buraya apikal köşe adı verilir.
• Çoğunlukla apikal kenar ile anal kenar bir köşe yaparak birleşir.
Bu köşeye anal köşe denir.

279
BÖCEKLERDE KANATLAR
APİKAL
radial KÖŞE
COSTAL KENAR sectorial

KANAT
UCU
TABANI
KANAT

APİKAL KENAR
ANAL KENAR Radio-medial

Cubito-anal medial
Medio-cubital
ANAL KÖŞE

ANAL KÖŞE
280
BÖCEKLERDE KANATLAR

• KANAT DAMARLARI:
• Böceklerin büyük bir çoğunluğunda kanatlar zar şeklindedir ve
üzerinde değişik sayı ve kalınlıkta, ağ gibi dağılmış damarlar
bulunur.
• Bu damarların şekli ve sayısı böcek gruplarına göre büyük
değişiklik gösterir.

281
BÖCEKLERDE KANATLAR

• KANAT DAMARLARI:
• Bu nedenle damarlanma şekli, böceklerin sınıflandırılmasında
yaygın olarak kullanılır.
• Bazı böcek gruplarında kanat damarları birbirleriyle kaynaşarak
azaldığı gibi, diğer bazılarında ise çok fazla dallanma gösterir.
• Böcek kanatlarındaki damarlar, genel olarak boyuna ve enine
olmak üzere iki gruba ayrılır.

282
BÖCEKLERDE KANATLAR

• Boyuna Damarlar:
• Boyuna damarlar, böcek gruplarına göre, büyük değişiklik
gösterir.
• Bazılarında birkaç tane iken, kimilerinde çok fazla sayıdadır.
• Ayrıca, bu damarların isimleri de çok değişiklik göstermekte ve
bazılarında, özel isimler verilmektedir.
• Boyuna damarları gösteren kısaltmalar, her zaman büyük harf
ile başlar.

283
BÖCEKLERDE KANATLAR

• Boyuna Damarlar:
• Costa (C): Kanadın ön (costal) kenarını oluşturan damardır ve
dallanma göstermez (basit damar).
• Subcosta (Sc): Costa'dan sonra gelen damar olup, genellikle
uca doğru iki dala ayrılmıştır.
• Bunlar, sırayla numaralandırılarak SC1 ve SC2 olarak gösterilir.

284
BÖCEKLERDE KANATLAR

• Boyuna Damarlar:
• Radius (R):
• Subcosta'dan sonraki damar olup, kanadın hemen tabanına
yakın olarak iki dala ayrılır.
• Bunlardan önde olan R1 kanat kenarına dallanmadan ulaşır.
• Radius'un ikinci dalı ise, radial sector (Rs) adını alır.

285
BÖCEKLERDE KANATLAR

• Boyuna Damarlar:
• Radius (R):
• Radial sector önce ikiye ayrılır, sonra bu dallar da tekrar ikiye
ayrılarak kanat ucunda dört dal daha meydana getirir.
• Bunlar da sırasıyla R2, R3, R4 ve R5 olarak gösterilir.

286
BÖCEKLERDE KANATLAR

• Boyuna Damarlar:
• Media (M):
• Radius'tan sonraki damardır.
• Media önce ikiye dallanır, sonra her dal tekrar ikiye ayrılarak
kanat ucunda dört damar oluşturur.
• Bunlar da sırasıyla M1, M2, M3 ve M4 olarak gösterilir.

287
BÖCEKLERDE KANATLAR

• Boyuna Damarlar:
• Cubitus (Cu):
• Cubitus, tabanda ikiye ayrılarak önde Cu1, arkadaki ise Cu2
damarını oluşturur.
• Cu2 de kendi arasında tekrar ikiye dallanarak, kanat ucuna
Cu1a Cu1b adı verilen iki damar halinde ulaşır.

288
BÖCEKLERDE KANATLAR

• Boyuna Damarlar:
• Cubitus (Cu):
• Bazı araştırıcılar ise, tabandaki dallanmayı kabul etmezler ve
sadece öndeki, iki dala ayrılan damarı cubitus olarak kabul
ederler.
• Bunlardan öndekine Cu1, arkadakine ise Cu2 adı verilir.
• Tabandan itibaren ayrılan diğer damar ise anal damarlar
arasına dahil edilir.

289
BÖCEKLERDE KANATLAR

• Boyuna Damarlar:
• Anal Damarlar (A):
• Cubitus'tan sonra gelen damarlardır ve bunlar bağımsız
damarlar olduklarından, 1A, 2A, 3A, 4A şeklinde
numaralandırılır.
• Anal damarlar dallanmadan (basit damar) kanat kenarına ulaşır.

290
BÖCEKLERDE KANATLAR

• Enine Damarlar:
• Kanatlar üzerinde, yukarıda belirtilen boyuna damarlara ilave
olarak, bunlar arasında bağlantı oluşturan enine damarlar
bulunur.
• Bu damarlar kanat üzerinde bulundukları yere veya bağlantı
oluşturdukları boyuna damarlara göre adlandırılır ve boyuna
damarların aksine, küçük harflerle gösterilir.

291
BÖCEKLERDE KANATLAR

• Enine Damarlar:
• Humeral (h): Kanadın tabanına yakın (humeral köşe) olarak,
costa ile subcosta arasında yer alır.
• Radial (r): R1 ve R2 arasında yer alır.
• Sectorial (s): Radial sektörün orta dalları olan R3 ile R4 arasında
yer alır.
• Radio-medial (r-m): R5 ile M1 arasında yer alır.
• Medial (m veya m-m): M2 ile M3 arasında yer alır.
• Medio-cubital (m-cu): M4 ile Cu1a arasında yer alır.
• Cubito-anal (cu-a): Cu2 ile 1A arasında yer alır.

292
BÖCEKLERDE KANATLAR

APİKAL
radial KÖŞE
COSTAL KENAR sectorial

KANAT
UCU
TABANI
KANAT

APİKAL KENAR
ANAL KENAR Radio-medial

Cubito-anal medial
Medio-cubital
ANAL KÖŞE

ANAL KÖŞE
293
BÖCEKLERDE KANATLAR

• KANAT HÜCRELERİ:
• Kanatlar üzerinde, etrafı damarlar tarafından sınırlandırılmış
alanlara hücre adı verilir.
• Eğer, bir hücrenin her tarafı damarlar tarafından çevrelenmiş
ise bunlara kapalı hücre; bir veya birkaç kenarı, kanat kenarına
geliyorsa, bunlara da açık hücre adı verilir.
• Damarlar arasında bulunan hücreler, hücrenin ön kenarını
teşkil eden boyuna damarın adı ile isimlendirilir ve boyuna
damarlarda olduğu gibi daima büyük harflerle gösterilir.

294
BÖCEKLERDE KANATLAR

• KANAT HÜCRELERİ:
• Bir hücre enine bir damarla iki veya daha fazla kısma
bölünmüşse bunlar tabandan uca doğru 1., 2., 3. olarak
isimlendirilir.
• Örneğin, 1.M2, 2.M2 gibi. Bir hücrenin ön tarafında kaynaşmış
bir ana damar bulunuyorsa, bu hücre kaynaşan damarlardan
sonuncusunun ismine göre isimlendirilir.
• Örneğin, bir hücrenin ön kenarını oluşturan damar R2+3 ise bu
hücre R3 olarak adlandırılır.
• Bunun yanında bazı böcek gruplarında kanattaki bazı hücrelere
bazı özel isimler verilebilir

295
BÖCEKLERDE KANATLAR

• BÖCEKLERDE GÖRÜLEN KANAT TİPLERİ:


• Böceklerin kanatlarında görülen çeşitli yapısal değişiklikler,
genellikle ön kanatlarda ortaya çıkar.
• Arka kanatlarda yapısal bir değişiklik görülmez ve arka kanada
sahip olan bütün böcek gruplarında zar şeklindedir.
• Sadece şeklinde ve damarlanma durumunda farklılık görülür.

296
BÖCEKLERDE KANATLAR

• BÖCEKLERDE GÖRÜLEN KANAT TİPLERİ:


• A. Zar Şeklinde Olan Kanatlar
• 1. Çok Fazla Damarlı Kanatlar
• 2. Damar Sayısı Azalmış Kanatlar
• 3. Kirpik Kanatlar
• 4. Pullarla Kaplı Kanatlar
• B. Kalınlaşmış ve Sertleşmiş Kanatlar
• 1. Meşinimsi Kanatlar
• 2. Taban Kısmı Kalınlaşmış Kanatlar
• 3. Boynuz Şeklinde Sertleşmiş Kanatlar

297
BÖCEKLERDE KANATLAR

• BÖCEKLERDE GÖRÜLEN KANAT TİPLERİ:


• A. Zar Şeklinde Olan Kanatlar
• 1. Çok Fazla Damarlı Kanatlar:
Bunlarda normal kanat damarlanmasına ilaveten birçok dallanma
meydana gelmiştir.
Bu tip kanatlar; Ephemeroptera, Mecoptera, Neuroptera ve
Odonata takımlarında görülür.

298
BÖCEKLERDE KANATLAR

• BÖCEKLERDE GÖRÜLEN KANAT TİPLERİ:


• A. Zar Şeklinde Olan Kanatlar
• 1. Çok Fazla Damarlı Kanatlar:
Ephemeroptera’da kanatlar genel olarak üçgen şeklindedir.
Üzerinde bulunan damarlar çok fazla arttığı için ağ şeklini almıştır.
Mecoptera'da da enine damar sayısı arttığı halde bu grubun diğer
örneklerine oranla damarlar daha seyrektir.

299
BÖCEKLERDE KANATLAR

• BÖCEKLERDE GÖRÜLEN KANAT TİPLERİ:


• A. Zar Şeklinde Olan Kanatlar
• 1. Çok Fazla Damarlı Kanatlar:
Neuroptera türlerinde ise, kanadın en önemli özelliği, costal
hücrede sıra halinde enine damarların bulunmasıdır. Kanadın
diğer kısımlarında ise enine ve boyuna damarlar daha az sıklıkta
yer alır.

300
BÖCEKLERDE KANATLAR

• BÖCEKLERDE GÖRÜLEN KANAT TİPLERİ:


• A. Zar Şeklinde Olan Kanatlar
• 1. Çok Fazla Damarlı Kanatlar:
Odonata'da kanatlar ince, uzun ve çok fazla damarlanmış
durumdadır. Kanatların uç kısmında stigma adını verdiğimiz koyu
renkte lekeler bulunur. Bu stigmanın bulunması ile bu gruptaki
diğer böceklerden ayrılır. Odonata'nın alt takımlarında, kanat
damarlanması benzer olmakla birlikte, şekil olarak birbirinden
farkları vardır.

301
BÖCEKLERDE KANATLAR

• BÖCEKLERDE GÖRÜLEN KANAT TİPLERİ:


• A. Zar Şeklinde Olan Kanatlar
• 1. Çok Fazla Damarlı Kanatlar:
Zygoptera alt takımında kanatların taban kısmı incedir. Birinci ve
ikinci kanatlar birbirine benzer.
Anisoptera alt takımında ise arka kanadın taban kısmı ön kanada
göre daha geniştir.

302
BÖCEKLERDE KANATLAR

• BÖCEKLERDE GÖRÜLEN KANAT TİPLERİ:


• A. Zar Şeklinde Olan Kanatlar
• 2. Damar Sayısı Azalmış Kanatlar:
Isoptera, Homoptera, Diptera ve Hymenoptera gibi takımlarda
görülen bu tip kanatlar zar şeklindedir ve üzerindeki damarlar
kolayca görülür.
Damarların azalma derecesi gruplara göre çok değişir. Bazılarında
kanat damarları tamamen kaybolmuştur veya yalnız iz halindedir.

303
BÖCEKLERDE KANATLAR

• BÖCEKLERDE GÖRÜLEN KANAT TİPLERİ:


• A. Zar Şeklinde Olan Kanatlar
• 2. Damar Sayısı Azalmış Kanatlar:
• Örneğin, Isoptera'da costa, subcosta ve radius çok belirgindir,
diğerlerinin ise sadece izleri görülebilir. Aphididae (Homoptera)
ile Chalcidoidea ve Proctotrupoidea (Hymenoptera) türlerinde
ise, damarlar çok azalmış veya tamamen kaybolmuştur.

304
BÖCEKLERDE KANATLAR

• BÖCEKLERDE GÖRÜLEN KANAT TİPLERİ:


• A. Zar Şeklinde Olan Kanatlar
• 3. Kirpik Kanatlar:
Thysanoptera'da görülen bu tip kanatlar; dar ve uzun,
damarlanma ise hemen hemen yoktur.
Nadiren, bazı gruplarda kanat tabanında 2-3 tane boyuna damar
bulunur.

305
BÖCEKLERDE KANATLAR

• BÖCEKLERDE GÖRÜLEN KANAT TİPLERİ:


• A. Zar Şeklinde Olan Kanatlar
• 3. Kirpik Kanatlar:
Kanadın bütün kenarlarında kirpik şeklinde dizilmiş kıllar bulunur,
ancak kanat ucundaki kıllar daha uzun olabilir.
Kılların uzunluğu, kanat uçlarının sivri veya küt oluşu gibi faktörler
bazı gruplarda ayırt edici özellik olarak kullanılır.

306
BÖCEKLERDE KANATLAR

• BÖCEKLERDE GÖRÜLEN KANAT TİPLERİ:


• A. Zar Şeklinde Olan Kanatlar
• 4. Pullarla Kaplı Kanatlar:
Lepidoptera takımında görülen bu kanat tipinde, bazı kanat
damarları birbiri ile kaynaşmış olsa da, familyalara göre değişen
bir damarlanma vardır.
Ancak, kanatların üzeri pullarla kaplı olduğu için damarları görmek
zordur.
Kanatlar çeşitli kimyasal maddelerle muamele edildikten sonra
preparatı yapılarak damarlar incelenir.

307
BÖCEKLERDE KANATLAR

• BÖCEKLERDE GÖRÜLEN KANAT TİPLERİ:


• B. Kalınlaşmış ve Sertleşmiş Kanatlar
• 1. Meşinimsi Kanatlar
Bu tip kanatlar Orthoptera ve Dermaptera takımlarına giren
türlerde görülür.
Orthoptera'da tegmina (tekili; tegmen) adı verilen kanat, kısmen
kalınlaşmış yapıdadır ve damarlar çok fazla dallanmıştır.
Dermaptera'da ise damarları görmek hemen hemen mümkün
değildir.
Kısalmış olan kanatlar sadece thoraxın üzerini kapatır.

308
BÖCEKLERDE KANATLAR

• BÖCEKLERDE GÖRÜLEN KANAT TİPLERİ:


• B. Kalınlaşmış ve Sertleşmiş Kanatlar
• 2. Taban Kısmı Kalınlaşmış Kanatlar
Hemiptera takımında görülen bu tip kanada, hemielytra (tekili;
hemielytron) adı verilir.
Kanadın tabandan itibaren büyük bir kısmı kalınlaşmıştır ve bu
kısma corium (cor), corium'un iç tarafındaki bölüme clavus (cl),
corium ile clavus'u ayıran dikişe ise claval dikiş (cls) adı verilir.

309
BÖCEKLERDE KANATLAR

• BÖCEKLERDE GÖRÜLEN KANAT TİPLERİ:


• B. Kalınlaşmış ve Sertleşmiş Kanatlar
• 2. Taban Kısmı Kalınlaşmış Kanatlar
Bu kısımlardaki damarlar ya tamamen kaybolmuştur ya da iz
halindedir.
Bazı gruplarda corium'un uç tarafında, cuneus (cun) adı verilen
üçgen şeklinde bir kısım daha bulunur.
Kanadın zar şeklinde olan apikal kısmına membran (mem) adı
verilir ve bu kısım gruplara göre, değişik şekil ve sayıda
damarlanmaya sahiptir.

310
BÖCEKLERDE KANATLAR

claval dikiş
311
BÖCEKLERDE KANATLAR

• BÖCEKLERDE GÖRÜLEN KANAT TİPLERİ:


• B. Kalınlaşmış ve Sertleşmiş Kanatlar
• 3. Boynuz Şeklinde Sertleşmiş Kanatlar
• Coleoptera takımında görülen bu tip kanatlara elytra (tekili;
elytron) adı verilir.
• Kanat tamamen sertleşerek boynuz şeklini almıştır. Üzerinde
noktalar, çizgiler, kıllar veya çeşitli desenler bulunabilmesine
rağmen, hiçbir zaman damar bulunmaz.

312
BÖCEKLERDE KANATLAR

• BÖCEKLERDE GÖRÜLEN KANAT TİPLERİ:


• B. Kalınlaşmış ve Sertleşmiş Kanatlar
• 3. Boynuz Şeklinde Sertleşmiş Kanatlar
Elytra genellikle thorax ve abdomeni tamamen veya kısmen
kapatır.
Aynı zamanda, katlanmış vaziyette duran arka kanatların üzerini
de kapatarak, onları koruyan bir kın görevi yaparlar.

313
BÖCEKLERDE KANATLAR

• ÖN VE ARKA KANATLARIN TUTUNMA ŞEKLİ:


• İki çift kanada sahip bazı böceklerde, ön ve arka kanatların
birbirine tutunarak birlikte hareket etmesini sağlayan yapılar
vardır.
• Böylece iki kanat birlikte hareket ederek, aerodinamik yönden
daha uygun bir yapı kazanılır ve böceğin daha rahat uçması
temin edilir.

314
BÖCEKLERDE KANATLAR

• ÖN VE ARKA KANATLARIN TUTUNMA ŞEKLİ:


• Bunlardan en yaygını Lepidoptera takımında görülen
frenulum'dur.
• Arka kanatta, costa'nın taban kısmı (humeral lop), frenulum
(frn) adı verilen kuvvetli ve uzun kıllara sahiptir.
• Frenulum, ön kanattaki damarlardan biri üzerinde bulunan ve
retinaculum (ret) adı verilen çengel veya kıllara tutunarak
kanatların birlikte hareket etmesi sağlanır.

315
BÖCEKLERDE KANATLAR

• ÖN VE ARKA KANATLARIN TUTUNMA ŞEKLİ:


• Bazı lepidopterlerde, ön kanadın arka taban kısmında jugum (j)
adı verilen üzeri kıllarla kaplı, parmak şeklinde bir çıkıntı
bulunur.
• Ön kanadın arka kenarı, normal olarak, arka kanadın üzerinde
durur, ancak jugum, costa'nın arka tarafına geçerek, iki kanadın
birbirine tutunmasını sağlar.

316
BÖCEKLERDE KANATLAR

• ÖN VE ARKA KANATLARIN TUTUNMA ŞEKLİ:


• Hymenoptera türlerinde ise, arka kanadın ön kenarında,
yukarıya doğru kıvrık olan ve hamuli (tekili; hamulus) veya
retinaculum adı verilen bir sıra çengel bulunur.
• Ön kanadın arka kenarı ise aşağıya doğru, hamuli'nin
geçmesine uygun şekilde kıvrılmıştır.
• Bu şekilde iki kanat birbirine tutunarak birlikte hareket eder.

317
BÖCEKLERDE KANATLAR

Böceklerde Uçuş
Böcekler kanatlarının iki çiftini birlikte hareket ettirirler. Bu
hareket aşağı ve yukarı olmak üzeredir.

Uçuş sırasında kanatlar havada bir 8 şekli çizer.

318
BÖCEKLERDE KANATLAR

Uçuş yönünü düzenleyen :

Coleoptera’da : elytra
Hymenoptera’da : abdomen
Orthoptera’da : art bacaklar
Diptera : halterler

319
BÖCEKLERDE KANATLAR

Bazı böceklerin 1 saniyedeki kanat hareket sayısı şöyledir.

Musca domestica (Diptera) :330


Apis mellifera (Hymenoptera) : 190
Vespa spp. (Hymenoptera) : 110
Libella spp. (Odonata) : 28

Schistocercagregaria(Orth.) :20
Pieris brassica (Lepidoptera) : 9

320
ABDOMEN

321
322
Yandan görünüş abdominal spiracles
323
Erkek Genitalia

Yandan görünüş cercus(çğl; cercI) 324


assembled by Dan Hansen; Fall 2003 for Susan 325

Weller’s class, Ent 3005 – InsectBiology


326
• Baş ve thoraxa göre daha basit yapıdadır.
• Genel olarak 11 segmentlidir.
• Abdomen segmentlerinin de üstü: Tergum,
• Alt kısmı: sternum, ve yanları ise Pleuronlardır.
• Bu parçaların her birine TERGİT denir.

327
328
329
330
331
332
PROPODEUM: Hymenoptera takımı Apocrita alt takımında 1.
abdomen segmenti thoraxla birleşmiştir ve bu adla tanınır.

333
2. segment de incelerek sap şeklini almıştır ve PETİOLE olarak
bilinir.

334
335
336
337
• Abdomendeki genital organlar genellikle 8. ve 9.
segmenlerde bulunur.
• Böylece genital segmentlerin önündeki segmentlere:
PREGENİTAL SEGMENTLER ve arkasındakilere de
POSTGENİTAL SEGMENTLER denir.

338
Abdomendeki çıkıntılar Ergin öncesi Dönemlerdekiler:

• 1. GİLL: Su içinde yaşayan böceklerin ergin öncesi


dönemlerinde bulunur.
• Solunum organıdır.
• Ephemeroptera, Odonata, Plecoptera

339
340
Abdomendeki çıkıntılar Ergin öncesi Dönemlerdekiler:

• 2. Yan uzantılar: Neuroptera gibi bir çok takımın larvalarında


bulunur.
• Ayrıca beyaz sineklerin ergin öncesi döneminde de mevcuttur.

341
Dytiscidae

Dytiscidae

342
Beyaz
sinek

Beyaz sinek

343
Abdomendeki çıkıntılar Ergin öncesi Dönemlerdekiler:

• 3. Yalancı bacaklar: Lepidoptera ve Symphyta (Hymenoptera)


larvalarında görülür. Integümentin dışarıya doğru oluşturduğu
bir çıkıntıdır.

344
345
346
347
Ergin böceklerdeki Abdomen Çıkıntıları

• 1. STYLİ: Bazı Apterygota böceklerin (Thysanura ve


Microcoryphia) abdomeninde bulunan, silindirik bir çıkıntıdır.

348
Thysanura

Thysanura

349
350
Microcoryphia

351
352
Ergin böceklerdeki Abdomen Çıkıntıları

• 2. Furcula: Collembola da 4. abdomen segmentinin


ventralindedir.
• Böceğin sıçramasına yaradığından Sıçrama çatalı olarak da
bilinir.
• 3. Abdomen segmentinde furculayı tutmaya yarayan segmente
de TENACULUM adı verilir.

353
354
355
356
tenaculumun kelime
anlamı:

357
358
Ergin böceklerdeki Abdomen Çıkıntıları

3. CERCİ: Pek çok böcekte abdomen sonundaki genellikle 1 çift


olan uzantılardır.
Asıl görevi dokunma organı olmak ise de Dermaptera takımında
kıskaç halini alarak savunma ve tutunma da rol oynar.

359
360
Periplaneta americana cerci ve stili 361
362
Ergin böceklerdeki Abdomen Çıkıntıları

4. Corniculus: Aphididae familyasında abdomen sonundaki (5 ve


6. segmentler) savunma feromonu salgılayan borucuk ya da
tüplerdir.

363
Schizaphis graminum

364
365
366
• Afitlerde
• Viviparite
• Canlı doğurma

367
Ergin böceklerdeki Abdomen Çıkıntıları

5. Epiproct: Anüsün üst kısmında yer alan pulcuk şeklinde kitinsel


bir çıkıntıdır. Postgenital bir yapıdır.

368
Ergin böceklerdeki Abdomen Çıkıntıları

6. Paraproct: Anüsün alt kısmında yer alır ve sayısı 1 çift olan


kitinleşmiş bir çıkıntıdır.

369
Ergin böceklerdeki Abdomen Çıkıntıları

7. Caudal Flament: Abdomeninin son segmentinin meydana


getirdiği bir uzantıdır. Genellikle 1 çift cerci’nin ortasında bulunur.
Thysanura da belirgin olan bir uzantıdır.

370
stili
Caudal
flament

371
Genital Segmentler

• Böceklerde genital segmentler (8. ve 9.), üreme organlarının


dışarı açıldıkları kısımlar yer alır.
• Genel olarak erkeklerde 9. segmentte teşekkül etmiştir.
• Dişide ise eşey organları 8. ve 9. segmentte teşekkül etmiştir ve
genel olarak ovipozitörden ibarettir.

372
Erkek Genital Organı

Erkekte genitalya türlere göre büyük değişiklik gösterir ve her


türde kendine has bir görünüme sahip olduğundan, taksonomide
önemlidir.

373
Erkek Genital Organı

Erkekte genital yapının yer aldığı 9. segmentin tergumu yanlarda


pleura ile birlikte kapsül şeklinde bir yapı oluşturur. Buna pygofer
adı verilir.

Pygofer’in uzanmış olan yan kısımları, pygofer lopu olarak


isimlendirilir ve bazı böceklerde bu loplar çiftleşme sırasında
tutucu organ olarak görev yapar.

374
Erkek Genital Organı

Pygofer’in iç kısmında 1 çift styli, bir konnektiv (aedeagus’un bir


parçası) ve 1 aedeagus bulunur.

375
376
Dişiye spermleri taşıyan aedeagus, her türde kendine has bir şekil
ihtiva etmesi nedeniyle, türlerin teşhisinde kullanılan en önemli
organlardan biridir.

377
aedeagus

378
• Tipik olarak bir taban (phallobase) ve bir de sap (shaft)
kısmından oluşur.

• Aedeagus’un içerisinde genital kanal vardır ve bu kanalın dışa


açılan kısmına gonopor adı verilir.Bu yapının yeri ve sayısı
bazen teşhiste kullanılabilmektedir.

379
• Styli, çiftleşme sırasında tutucu organ olarak görev yapar.
Bunların şekli ve üzerinde bulunan çıkıntılar, taksonomide
önemlidir.

380
• Konnektiv, aedeagus ile styli arasında bağlantı oluşturan,
genellikle “Y” veya “V” şeklindeki bir organdır. Çatal olan
uçlarına styli, diğer ucuna aedeagus bağlanmıştır.

• Kolların şekli ve taban kısmının uzunluğu önemlidir.

381
Ventralden görünüş
382
383
Dişi Genital Organı

• Dişide genital kısım 8. ve 9. segmentlerden oluşmuştur. 9.


segmentim tergumu, yanlarda pleura ile birleşerek pygofer’i
oluşturur.

384
Dişi Genital Organı
8. ve 9. segmentlerin pleura kısmı ovipozitörün tabanını oluşturan
1. ve 2. valvifer (vf) çiftini meydana getirmiştir.

8. segmentin iki yanında bir çift 1. valvifer, 9. segmentin iki


yanında ise bir çift 2. valvifer bulunur. Her valvifer 1 adet uzantıya
sahiptir. Bu uzantılara valvula (vlv)adı verilir.
1. ve 2. çift valvula ovipozitörü oluşturur.

385
386
387
Cotesia’da ovipozitör

388
• Bazı böceklerde 3. çift valvula daha bulunur. Buna gonoplac adı
verilir. Ovipozitörü koruyucu bir kılıf olarak rol oynar.

• Bu şekildeki ovipozitör Thysanura, Odonata, Orthoptera,


Homoptera, Hemiptera ve Hymenoptera takımlarında görülür.

389
Yeşil (Tettigonidae) çekirgelerde ovipozitör kılıç şeklini almıştır.
Ichneumonoidea türlerinde ise genel olarak kıl şeklindedir.

390
391
392
393
• Böcekler genel olarak ovipozitörlerini bitki veya hayvan
dokusuna, ya da toprak vs. içerisine yumurtalarını koymak için
kullanırlar.

• Ancak Apoidea üst familyası ve diğer bazı Hymenoptera


türlerinde ovipozitör sokucu bir zehir iğnesi halini almıştır ve
savunma organı olarak kullanılır.

394
Hymenopter
395
396
• Bazı böcek gruplarında, abdomenin sivrileşmiş olan son kısmı
uzatılarak yumurta koymak için kullanılır.

397
• Örneğin; Bazı Diptera türlerinde son abdomen segmentleri,
normalde abdomen içerisine çekilmiş durumdadır. Böcek
yumurta koyacağı zaman, bu tüp şeklindeki kısmı dışarı doğru
uzatarak ovipozitör şeklinde kullanır.

• Diptera türleri, bazı Coleoptera ve Lepidoptera türlerinde


görülür.

398
399
400
401
Böceklerde İç Morfoloji (Sistemler) Kas Sistemi

• Hayvanların en karakteristik özelliklerinden biri, hareket


edebilmeleridir.
• Bunlar, yayılma, gıda temini, çiftleşme ve yumurta koyma
alanlarına ulaşmak, uygun olmayan koşullardan ise uzaklaşmak
için hareket etmek zorundadırlar.

402
Böceklerde İç Morfoloji (Sistemler) Kas Sistemi

• Diğer hayvanlarla kıyaslandığında; yürüme, sıçrama, su içinde


ve dışında yüzebilmeleri yanında, böcek türlerinin çoğunun
ergin dönemde uçma kabiliyetinin de olması, bunlara oldukça
fazla avantaj sağlamaktadır.
• Böceklerin hareketlerinde de normal dinamik ve mekanik
prensipleri geçerlidir.
• Ancak, bunların oldukça küçük ve hafif olmaları, bazı yönlerden
üstünlük sağlamıştır.

403
Böceklerde İç Morfoloji (Sistemler) Kas Sistemi

• Esas olarak böcek kaslarının yapısı ve kasılma mekanizması,


omurgalıların iskelet kaslarına (çizgili kaslar) benzetilebilir.
• Ancak, böceklerde düz (çizgisiz) kaslar bulunmaz. Kas hücreleri
içerisinde kasılma elementi olarak aktin ve miyozin
belirlenmiştir.
• Kasların kasılması, iç içe kayma teorisi ile açıklanır.

404
Böceklerde İç Morfoloji (Sistemler) Kas Sistemi

• Böcek kaslarının tamamı çizgili olmasına rağmen, kasın


fonksiyonuna bağlı olarak; yapısında, biyokimyasal
özelliklerinde ve sinir sistemiyle irtibat şeklinde belirgin
farklılıklar göze çarpar.

405
Böceklerde İç Morfoloji (Sistemler) Kas Sistemi (Kasın Yapısı)

• Böcek kasları yapısı itibariyle, iki kategoriye ayrılabilir.


• (1) iskelet kasları; vücut duvarının bir parçasını, diğerine bağlı
olarak hareket ettirir.
• (2) iç organlara ait (viseral) kaslar; iç organların etrafını saran
tabaka şeklinde bir dokudur.

406
Böceklerde İç Morfoloji (Sistemler) Kas Sistemi (İskelet Kasları)

• İskelet kasları, uzun ve çok çekirdekli hücrelerden meydana


gelmiştir.
• Bir kas genellikle, kasın bir ucundan diğerine kadar uzanan kas
hücrelerinden oluşur.
• Kas hücresi sayısı; böceğin türü, gelişme dönemi, vücut büklüğü
ve kasın bulunduğu organa göre, 40-50 ile birkaç bin arasında
değişir.

407
Böceklerde İç Morfoloji (Sistemler) Kas Sistemi (İskelet Kasları)

• Kas hücrelerini saran hücre zarları, trakeoller ile bağlantılıdır.


• Ayrıca, her bir kas hücresi, ayrı bir sinir ile irtibatlıdır.
• Kas hücresinde sitoplazma, sarkoplazma olarak adlandırılır ve
bol miktarda mitokondri (sarkozom) içerir.

408
Böceklerde İç Morfoloji (Sistemler)Kas Sistemi (İskelet Kasları)

• Kaslar, ışık mikroskobuyla görülebilen, enine bantlı bir


yapıdadır.
• Daha fazla büyütme yapıldığında, her kas hücresinde, çok
sayıda miyofibrilin (lif) birbirine paralel şekilde, hücrenin bir
ucundan diğerine kadar, boydan boya uzadığı görülür.

409
Böceklerde İç Morfoloji (Sistemler)Kas Sistemi (İskelet Kasları)

• Miyofibriller, temel olarak, aktin ve miyozin adı verilen iki


proteinden oluşan moleküler flamentlerden meydana gelmiştir.
• Kalın flamentler (miyozin) çok sayıda miyozin molekülünden
meydana gelmiştir.
• Miyozin flamentlerinin etrafı, daha ince olan aktin flamentleri
tarafından sarılmıştır.
• Bunlar kasılabilme yeteneğindedir.
• İskelet kaslarının temel yapısı aynı olmakla birlikte, vücutta
bulunduğu yer ve fonksiyonuna göre, bazı farklar görülür.

410
Böceklerde İç Morfoloji (Sistemler)Kas Sistemi (İskelet Kasları)

• İskelet kaslarının isimlendirilmesinde, bağlandığı ve hareketini


sağladığı vücut parçasından veya vücutta bulundukları
kısımlardan faydalanılır ve genellikle bunun homonimi bir
isimle anılırlar.
• Vücut kısımlarına göre, bir böcekte bulunan kaslar;
• Baş Kasları
• Thorax Kasları
• Abdomen Kasları

411
Böceklerde İç Morfoloji (Sistemler)Kas Sistemi (İskelet Kasları)

• - Baş Kasları:
• Bunlar Cervical kaslar, Ağız parçalarına ait kaslar ve Antenal
kaslar olarak üç grupta ele alınır.
• Cervical kaslar; başın hareketini kontrol eden kaslardır.
Protoraks veya cervix'den, başın tentorium veya epicranium
kısmına uzanırlar.
• Yukarı, aşağı ve geriye çekici kaslar ile döndürücü kaslardan
oluşur.

412
Böceklerde İç Morfoloji (Sistemler)Kas Sistemi (İskelet Kasları)

• - Baş Kasları:
• Ağız parçalarına ait kaslar; labrum, mandibula, maxilla ve
labium'da, bunları başa bağlayarak, hareketlerini sağlayan, açıcı
ve çekici kaslar bulunur.
• Ayrıca, maxilla ve labium'un segmentli kısımları ve palp
segmentleri de kendine ait, segmental kaslara sahiptir.
• Bunun dışında, labiumdan kaynaklanan ve salgı kanalının ağız
kısmını saran, labial salivary kaslar vardır.

413
Böceklerde İç Morfoloji (Sistemler)Kas Sistemi (İskelet Kasları)

• - Baş Kasları:
• Antenal kaslar; tentorium veya baş duvarından anten tabanına
uzanan dış antenal kaslar (yukarı ve aşağı çekici) ile scap
içerisinde, pedicel'in tabanına uzanan iç antenal kaslardan
(bükücü ve uzatıcı kas) oluşur.

414
Böceklerde İç Morfoloji (Sistemler)Kas Sistemi (İskelet Kasları)

• - Thorax Kasları:
• Toraks, kas sistemi en yoğun ve kompleks olan bölümdür.
• Bunlar da pozisyonları, fonksiyonları ve bağlı bulundukları
sklerit veya organa göre isimlendirilirler.

415
Böceklerde İç Morfoloji (Sistemler)Kas Sistemi (İskelet Kasları)

• - Thorax Kasları:
• Tergo-sternal kaslar;
segmentlerde tergum ile
sternum arasında uzanır.
• Her segmentin sağ ve sol
yanında olmak üzere, bir
çifttir (tsm).
• Bunlar dorso-ventral kaslar
olarak da isimlendirilir.

416
Böceklerde İç Morfoloji (Sistemler)Kas Sistemi (İskelet Kasları)

• - Thorax Kasları:
• Dorsal boyuna kaslar;
toraksın üst kısmında
boydan boya uzanan
bir çift kastır.
Segmental olarak,
phragmata'lara
bağlanmış durumdadır
(dlm).

417
Böceklerde İç Morfoloji (Sistemler)Kas Sistemi (İskelet Kasları)

• - Thorax Kasları:
• Dorsal boyuna kaslar
ile tergo-sternal kaslar,
indirekt kanat kasları
olarak da isimlendirilir.
• Bunlar sırayla kasılmak
suretiyle, notumu
aşağı yukarı
istikamette hareket
ettirir, buna bağlı
olarak da kanatlar
hareket eder.

418
Böceklerde İç Morfoloji (Sistemler)Kas Sistemi (İskelet Kasları)

• - Thorax Kasları:
• Ventral boyuna kaslar;
toraksın ventralinde
boydan boya uzanan ve
uçları sternal
apophyses'lere bağlı
olan kaslardır.
• Bunlar kasıldığında,
toraks segmentlerine
ventral olarak teleskopik
bir hareket yaptırır.
• Basalar kaslar; coxa ile
episternum'dan çıkarak,
basalar'a bağlanan bir
çift kastır (bms)
419
Böceklerde İç Morfoloji (Sistemler)Kas Sistemi (İskelet Kasları)

• - Thorax Kasları:
• Subalar kaslar; coxa ve
epimeron'dan çıkarak,
subalar'a bağlanan bir
çift kastır (sbm).
• Axillary kaslar; pleuron
ile üçüncü axillary
sklerit arasında yer alır
(axm).
• Basalar, subalar ve
axillary kaslar,
doğrudan kanatları
hareket ettiren
kaslardır.
420
Böceklerde İç Morfoloji (Sistemler)Kas Sistemi (İskelet Kasları)

• - Thorax Kasları:
• Bunların dışında, bağlandığı vücut kısımlarına göre
adlandırılan; tergo-pleural, pleuro-sternal, pleuro-coxal ve
sterno-coxal kaslar ile stigmalara ait kaslar bulunur.
• Bacak Kasları; yukarıda belirtilen toraks kaslarından bazıları,
bacak hareketleri ile ilgili olmakla birlikte, bacak
segmentlerinin her birinin kendisine ait kasları vardır.

421
Böceklerde İç Morfoloji (Sistemler)Kas Sistemi (İskelet Kasları)

• - Thorax Kasları:
• Bunlardan trochanter, femur, tibia ve tarsus'un hem yukarı,
hem de aşağı çekici kasları bulunurken, pretarsus'un sadece
yukarı çekici kasları vardır.
• Tarsus segmentlerinin ise her birinin kendisine ait özel
kasları bulunmaz.

422
Böceklerde İç Morfoloji (Sistemler)Kas Sistemi (İskelet Kasları)

• - Abdomen Kasları:
• Boyuna kaslar; dorsal ve ventral olmak üzere iki gruba ayrılır.
• Her ikisi de, abdomende boydan boya uzanır.
• Segmental olarak ise, vücut duvarının segmentler arasındaki
dorsal ve ventral apodeme'lerine bağlanmıştır.
• İki kas birlikte kasıldığında, abdomen teleskopik olarak
hareket eder.
• Sadece dorsal kas kasıldığında, abdomen yukarıya; ventral
kas kasıldığında ise, aşağıya doğru kıvrılır.

423
Böceklerde İç Morfoloji (Sistemler)Kas Sistemi (İskelet Kasları)

• - Abdomen Kasları:
• Lateral kaslar; segmentin her iki tarafında, dorso-ventral
olarak bağlanan kaslardır.
• Bunlar, segmental olarak veya segmentler arasında uzanır.
• Ayrıca, pleuron kısmı belirgin olan böceklerde, tergo-pleural
ve sterno-pleural kaslar da bulunur.
• Bunların kasılmasıyla, abdomen dorso-ventral olarak sıkışır.
• Hem boyuna kaslar, hem de lateral kaslar, solunum
hareketlerinin yapılması açısından oldukça önemlidir.

424
Böceklerde İç Morfoloji (Sistemler)Kas Sistemi (İç Organlara Ait Kasları)

• Kalp, mide ve üreme sistemi gibi iç organların etrafını saran


ve bu organlarla ilgili hareketlerin oluşmasını sağlayan kas
tabakasıdır.
• Bunlar, çevresinde bulundukları organda, peristaltic
(sağımsal) hareketin oluşmasını sağlayarak, içte bulunan
materyalin bir uçtan diğerine doğru hareketini temin
ederler.
• Bu kaslar genellikle organların etrafını uzunlamasına
ve/veya dairesel olarak sarmışlardır.

425
Böceklerde İç Morfoloji (Sistemler)Kas Sistemi (İç Organlara Ait Kasları)

• Viseral kaslar, bazı özellikleri yönünden iskelet kaslarından


farklılık gösterir.
• Bunlarda kas hücreleri tek çekirdeklidir, dallanabilir ve bazen
peş peşe gelen hücreler, desmosomlar vasıtasıyla birbirine
eklenmiş (yapışmıştır)'tir.
• Bunların kasılabilir elementleri miyofibriller içerisinde
sıralanmamıştır ve miyozin'e göre, daha yüksek oranda aktin
içerir.

426
Böceklerde İç Morfoloji (Sistemler)Kas Sistemi (İç Organlara Ait Kasları)

• Viseral kaslar, bazen oldukça zayıf yapıda da olsa, aktin ve


miyozin flamentlerinin sıralanışından dolayı çizgili kaslardır.
• Bunların kasılma şekli de iskelet kaslarıyla aynıdır.

427
Böceklerde İç Morfoloji (Sistemler)Kas Sistemi (Kas Fizyolojisi)

• Omurgalılarınkine benzer şekilde, böcek kaslarındaki


kasılma da "filamentlerin kayması teorisi" ile açıklanır.
• Uyarıcı sinirden uygun bir impuls geldiğinde, kas-sinir
kavşağı (sinir ucu ile kas arasındaki sinapse benzer bağlantı
yeri) yoluyla, kas hücre zarında bir depolarizasyon meydana
gelir.
• Böylece uyarım kas hücresine aktarılır.

428
Böceklerde İç Morfoloji (Sistemler)Kas Sistemi (Kas Fizyolojisi)

• Depolarizasyon dalgası, kas hücresi içerisine yayılır.


• Bunun sonucu hücre içerisinde bazı değişiklikler meydana
gelir ve böylece aktin ve miyozin filamentleri birbiri üzerinde
kayar.

429
Böceklerde İç Morfoloji (Sistemler)Kas Sistemi (Kas Fizyolojisi)

• Bu hareket kasın kasılmasını sağlar.


• Aktin ve miyozin filamentlerinin birbiri üzerinde kaymasına
ilave olarak, bu filamentlerde zikzak şekilde kıvrımlar da
oluşabilir ve böylece kasılmanın derecesi artar.
• Kasılma için gerekli enerji adenozin tri fosfatın (ATP) hidrolizi
ile elde edilir.

430
Böceklerde İç Morfoloji (Sistemler)Kas Sistemi (Kas Fizyolojisi)

• Kasların gevşemesi, basit olarak, bunların bağlı bulunduğu


kütikulanın esnekliği nedeniyle, geriye doğru çekilmesi
sonucu meydana gelir.
• Daha yaygın olarak kaslar çiftler halinde bulunur ve bunların
biri diğerine zıt yönde çalışır.
• Yani, kasılmış durumdaki bir kas, zıt yönde çalışan kasın
kasılması sonucu gevşer.

431
Böceklerde İç Morfoloji (Sistemler)Kas Sistemi (Kas Fizyolojisi)

• Genellikle kaslar, her biri ayrı bir nörondan gelen, yavaş ve


hızlı olmak üzere iki uyarıcı aksonla irtibat halindedir.
• Bu ifadeler, bazen yanlış olarak, akson boyunca uyarımın
hareket hızını belirttiği sanılır.
• Fakat bu, kaslarda meydana gelen kasılmanın derecesini
ifade eder, Yani hızlı akson yoluyla bir uyarım geldiğinde,
kasın tamamında kuvvetli bir kasılma meydana gelir.

432
Böceklerde İç Morfoloji (Sistemler)Kas Sistemi (Kas Fizyolojisi)

• Bunun tersine, yavaş akson yoluyla bir uyarım geldiğinde,


kasta zayıf bir kasılma ortaya çıkar.
• Bu iki aksona ilave olarak bazı kaslarda, engelleyici
nörondan gelen üçüncü bir daha akson bulunur.

433
Böceklerde İç Morfoloji (Sistemler) Kas Sistemi (Kuvvet ve Hareket)

• Birçok böcek, kendi vücut ağırlığının 20 kat veya daha


fazlasını kaldırabilir.
• Kendi vücut uzunluğunun onlarca katı mesafeye
atlayabilirler.
• Bu durumlar; kasların küçük boyutta olmalarından
kaynaklanır.
• Kasın gücü, bunun enine kesiti ve uzunluğu ile taşıdığı yükün
miktarına bağlı olarak değişir.
• Vücut ne kadar küçük ise, kaslar nispî olarak, o kadar güçlü
hale gelmektedir.

434
Böceklerde İç Morfoloji (Sistemler) Kas Sistemi (Kuvvet ve Hareket)

• Böcek kasları aşırı derecede hızlı kasılıp gevşeme özelliğine


sahiptir.
• Tanınan birçok böcekte kanatlar, saniyede birkaç yüz defa
çırpılabilmekte ve bu sayının 1000 veya daha fazlaya kadar
çıkabildiği bilinmektedir.
• Böceklerin kanat hareketleri düşük olduğu zaman (saniyede
50'ye kadar), her bir kas hareketi için ayrı bir sinir uyarısının
olduğu sanılmaktadır.

435
Böceklerde İç Morfoloji (Sistemler) Kas Sistemi (Kuvvet ve Hareket)

• Fakat, kanat çırpılması hızlandığında kas hareketi, buna


ulaşan sinir uyarılarından daha hızlı olmaktadır.
• Bu durumda hareketleri, kasların kendilerinin oluşturduğu
düşünülmektedir.

436
Böceklerde İç Morfoloji (Sistemler) Kas Sistemi (Kuvvet ve Hareket)

• Böcek kaslarının kasılıp-gevşeme frekansı çok yüksek bir hıza


sahiptir ve bunu oldukça uzun bir süre devam ettirebilir.
• Dolayısıyla çok etkili bir kas sistemine sahiptirler.
• Bu aktivite için fazla miktarda oksijene ihtiyaç duyulur.
• Bu ise, irtibatlı oldukları yoğun trake sistemi ile sağlanır.
• Belli bir büyüklükteki böcek kasının, belli bir sürede ortaya
çıkardığı enerji miktarı, kuşlar ve memelilere göre çok daha
yüksektir.

437
Böceklerde İç Morfoloji (Sistemler) Kas Sistemi (Enerji Kaynağı)

• Böceklerde kasları hareket ettiren enerjinin esas kaynağı


besinlerdir.
• Kasların solunum miktarı, kasların hareketi için kullanılan
ana besin kaynağının karbonhidrat ve lipitlerin olduğunu
göstermiştir.
• Böcekte uzun bir süre kas hareketinin görülmesinden sonra,
depolanmış olan glikojenin büyük oranda tüketilmesi de
bunu ispatlamaktadır.

438
Böceklerde İç Morfoloji (Sistemler) Kas Sistemi (Enerji Kaynağı)

• Glikojen ile kas hareketinin oluşması arasında, birçok


kimyasal reaksiyon ortaya çıkmaktadır.
• Ancak, son ürünler; karbondioksit, su ve açığa çıkan
enerjidir.
• Organik fosfatlı bileşikler, özellikle ATP, glikojenin
parçalanması ile ilgilidir.
• ATP ile kas proteinleri arasındaki ilişki, kasların aktivitesi
esnasında ihtiyaç duyulan enerjinin sağlanmasında rol
oynar.

439
Böceklerde İç Morfoloji (Sistemler) Sindirim Sistemi

• Hayvanlar, yaşamlarını devam ettirebilmeleri için gerekli


besinlerin alınması, sindirilmesi, yararlı olanların absorbe
edilmesi ve yaramayanların vücuttan atılması gibi
faaliyetlerini sindirim sistemi aracılığı ile yaparlar.
• Salgılarıyla sindirime yardım eden bezler de bu sisteme
dahildir.

440
BESİN SEÇİMİ VE BESLENMENİN KONTROLÜ

• Böceklerin bir besin kaynağını bulabilmeleri ve bu


materyalin beslenme için uygun olup olmadığını belirleyerek
beslenmeye başlamaları; görsel, kimyasal ve mekanik
uyarımların rolüyle olmaktadır.

441
BÖCEKLERDE SİNDİRİM SİSTEMİ

• Sindirim sistemi integümentin (vücut derisi) içeriye


kıvrılmasından meydana geldiği için deri ile aynı yapıdadır.
• İç boşlukta asal zar üzerinde bir hücre tabakası (enteric
epithelium) ve bunun üstünde de kütikula kısmı bulunur.
• Özellikle kütikula kısmı stomodaeum ile proctodaeum’da iyi
gelişmiştir.
• Sindirim sisteminin tümü mesodermden yapılan kaslarla
kaplıdır.

442
BÖCEKLERDE SİNDİRİM SİSTEMİ

• Böceklerde sindirim sistemi düz veya çeşitli şekillerde


kıvrımlı bir borudur.
• Bu sistem üç ana kısımdan oluşur.
• Bunlar; 1) Ön bağırsak (Stomodaeum), 2) Orta bağırsak
(Mesenteron) 3) Son bağırsak (Proctodaeum)’tır.
• Ön ve son bağırsak ektodermden, orta bağırsak ise
endodermden yapılmıştır.
• Sindirim sisteminin uzunluğu alınan besinle ilgilidir.
• Genellikle proteinlerle beslenenlerde uzun
karbonhidratlarla beslenenlerde kısadır.

443
SİNDİRİM SİSTEMİ VE BESLENME

• Böcekler, hayvansal ve bitkisel kaynaklı, çok değişik organik


maddeler üzerinde beslenirler.
• Beslenme tarzına göre;
fitofag
karnivor
parazitik ve
omnivor
gibi çeşitli gruplara ayrılırlar.

444
BÖCEKLERDEKİ SİNDİRİM SİSTEMİ

445
Böceklerde Sindirim Sistemi Besin Seçimi ve Beslenmenin Kontrolü

• Böceklerin bir besin kaynağını bulabilmeleri ve bu


materyalin beslenme için uygun olup olmadığını
belirleyerek, beslenmeye başlamaları; görsel, kimyasal ve
mekanik uyarımların rolüyle olmaktadır.
• Besin maddesi olarak önem taşımayan uyarıcılara örnek
olarak da lahana ve benzeri crucifer bitkilerinin içerdiği
hardal yağının türevleri verilebilir.
• Plutella türleri, sadece hardal yağı içeren bitkilerle
beslenirler. Bu gibi türlerin konukçuları sınırlıdır ve
"oligofag" olarak adlandırılırlar.

446
Böceklerde Sindirim Sistemi Besin Seçimi ve Beslenmenin Kontrolü

• Bazı böceklerin beslenebildiği bitki, sadece bir tür ile


sınırlıdır ve bu gibi böcekler monofag olarak adlandırılır.
• Bazı böcekler ise, geniş bir gruba giren bitki türleri ile
beslenebilirler ve bunlar da polifag olarak adlandırılır.
• Bitkilerin içerdiği alkoloidler gibi çeşitli maddeler ise
beslenmeyi engelleyici olarak rol oynar.

447
Böceklerde Sindirim Sistemi Besin Seçimi ve Beslenmenin Kontrolü

• Bitkiyle beslenen bazı fitofag böceklerde, böceğin potansiyel


bir gıda kaynağını bulmasında, şekil veya renk gibi görsel
uyarımlar büyük öneme sahiptir.
• Bununla birlikte, genellikle böceklerin gıda kaynağına
yönelmesinde koku önemli bir rol oynar.
• Birçok böceğin larva dönemleri, gıdaya belirgin bir yönelme
davranışına sahip değildir. Çünkü larva, ana böcek
tarafından, yumurta koyulmadan önce seçilen konukçu
üzerinde bulunmaktadır.

448
Böceklerde Sindirim Sistemi Besin Seçimi ve Beslenmenin Kontrolü

• Birçok predatör böcekte, özellikle de avının peşine düşen


türlerde, gıdalarının yerini belirleme ve yakalamada en
önemli faktör görmedir.
• Karnivor böceklerde, özellikle de larval formlarda, görme
duyusu daha az gelişmiştir.
• Bunlarda daha çok koku ve dokunma duyuları önem taşır.
Örneğin, toprak yüzeyinde veya toprak altında yaşayan
birçok coleopter larvası, avlarının yerini onların
kokularından anlar.

449
Böceklerde Sindirim Sistemi Besin Seçimi ve Beslenmenin Kontrolü

• Böceklerin çoğu, beslenmelerini belli aralıklarla sürdürürler.


Yani bir miktar beslendikten sonra belli bir süre beslenmeye
ara verir.
• Genellikle böceklerin bir seferde aldığı besin miktarı, vücut
ağırlıklarının % 10'undan fazladır.
• Birçok böcekte beslenmenin sona ermesi, mekanik uyarım
sonucu olmaktadır. Örneğin, çekirgeler crop, hatta orta
bağırsak doluncaya kadar beslenirler.
• Benzer şekilde, nektarla beslenen böcekler crop, kan emen
böcekler ise orta bağırsak doluncaya kadar beslenme
sürdürülür.

450
Böceklerde Sindirim Sistemi (Salgı Bezleri)

• Böceklerin çoğunda, ağız içine açılan bazı salgı bezleri


bulunur ve fonksiyonunda birtakım farklılıklar görülür.
• Bu bezler, ya ağız boşluğunda açıldığı bölgeye göre (ör.,
labial bezler, mandibular bezler vs.), ya da ürettiği salgıya
göre (ör., tükürük bezi, ipek bezi, zehir bezi vs.) isimlendirilir.

451
Böceklerde Sindirim Sistemi (Salgı Bezleri)

Bu bezler; ya ağız boşluğuna açıldığı bölgeye göre,


• - labial bezler
• - Hypopharingeal bezler
• - Maxillary bezler
• - mandibular bezler vs.

yada ürettiği salgıya göre;


• - tükürük bezi
• - ipek bezi
• - zehir bezi vs. olarak isimlendirilir.

452
Böceklerde Sindirim Sistemi (Salgı Bezleri)

• Mandibular bezler, Apterygota, Blattodea, Mantodea,


Isoptera, Coleóptera ve Hymenoptera türlerinde bulunur.
• Kese benzeri bir yapıdadır ve mandíbulaların hemen taban
kısmına açılır.
• Larval lepidopterlerde iyi gelişmiştir ve tükürük salgılar,
ancak ergin lepidopterlerde gelişmemiştir.
• Hymenopterlerde ise, feromon salgılaması nedeniyle önem
taşımaktadır.

453
Böceklerde Sindirim Sistemi (Salgı Bezleri)

• Hypopharingeal Bezler, hymenopterlerde, özellikle de


balarısı işçilerinde nispeten iyi gelişmiştir.
• Kraliçe arıda iz halinde bulunur, erkek arılarda ise yoktur. Bu
bezin salgısı, larvanın ihtiyaç duyduğu gıdalara ilave olarak,
invertaz enzimi de içerir.

454
Böceklerde Sindirim Sistemi (Salgı Bezleri)

İşçi arılarda hypopharyngeal ve mandibular bezlerin salgısı,


larvaların beslenmesinde ve onların kraliçe veya işçi olarak
gelişmesinin düzenlenmesinde rol oynar.
Kraliçe larva, gelişme periyodunun ilk üç gününde mandibular
bezlerin, bunu takip eden iki gün ise bu iki bezin yaklaşık eşit
miktardaki salgısını almak zorundadır.
İşçi larvalar ise, daha çok hypopharyngeal bezlerin salgıladığı
besin maddelerini alırlar.

455
Böceklerde Sindirim Sistemi (Salgı Bezleri)

• 3. Maxillary Bezler
Protura, Collembola, Heteroptera türleri ile bazı Neuroptera ve
Hymenoptera larvalarında görülür.
Genellikle maxilla'nin taban kısmına açılan küçük bezlerdir.
Ağız parçalarının yağlanmasını sağlayan maddeler salgıladığı
kabul edilir.

456
Böceklerde Sindirim Sistemi (Salgı Bezleri)

• 4. Labial Bezler
Başta bulunan bezler içerisinde en iyi gelişmiş olan, labial
bezlerdir.
Coleóptera hariç, böcek takımlarının hemen hepsinde görülür.
Sindirim sisteminin ön kısmında, ventralde yer alan bir çift
bezdir.

457
Böceklerde Sindirim Sistemi (Salgı Bezleri)

• 4. Labial Bezler
Labial bezler, çoğunlukla tükürük salgı bezi olarak rol oynar.
Tipik olarak, tükürük salgısı, enzim ihtiva eden sulu bir sıvıdır.
Gıdaların ıslatılarak çiğnenmesini kolaylaştırır ve sindirimi
başlatır.
İnsanlarda olduğu gibi, tükürük salgısı genellikle sadece
karbonhidratı parçalayan enzimler (amilaz vs.) içerir.

458
Böceklerde Sindirim Sistemi (Salgı Bezleri)

• Ancak, bazı böceklerde farklı durumlar göze çarpar.


• Örneğin, karnivor böceklerin tükürüğü sadece, protein
ve/veya yağı parçalayan enzimler içerir.
• Kan ile beslenen böceklerin tükürüğünde ise hiç enzim
ihtiva etmez.

459
Böceklerde Sindirim Sistemi (Salgı Bezleri)

• Tükürük bezleri tarafından salgılanan bazı maddelerin


sindirimle doğrudan bir ilişkisi yoktur.
• Bunlar gıdanın elde edilmesinde rol oynar. Örneğin,
afitlerde pektinaz enzimi ihtiva eder.
• Bu enzim styletin bitki dokularındaki hücreler arası boşluğa
penetre olmasını kolaylaştırır.
• Hayvan dokularındaki sıvı ile beslenen böceklerde tükürük,
hyaluronidaz enzimi içerir ve bu enzim bağ dokusunun
parçalanmasını sağlar.

460
Böceklerde Sindirim Sistemi (Salgı Bezleri)

• Kan emen böceklerde, antikoagülant maddeler bulunur (ör.,


sivrisinek).
• Predatörlerde bulunan zehirler, avların paralize olmasına
veya ölmesine neden olur (ör., Reduviidae ve Asilidae
türleri).
• Aynı zamanda, bazı gal oluşturan türlerde, hücre
bölünmesini ve büyümesini artıran maddelerin de tükürük
içerisinde yer aldığı bilinmektedir.

461
Böceklerde Sindirim Sistemi (Salgı Bezleri)

• Bazı böceklerde ise, tükürük salgıları sindirim ve besinlerin


alınması ile tamamen ilgisiz haldedir. Örneğin, tırtıllarda ve
Trichoptera larvalarında labial bezlerden İpek
salgılanmaktadır.

462
Böceklerde Sindirim Sistemi

Ön bağırsak (Stomodaeum)
• Böceklerin çoğunda orta kısmı genişlemiş uzunca bir
borudur.
• Bu parçaya ilkel Oesophagus (özafagus) adı da verilir.
• Dört kısımdan meydana gelmiştir.
• Bunlar;
• Pharynx (Yutak),
• Oesophagus (Yemek borusu),
• Crop (Kursak) ve Proventriculus (Ön mide)’dur.
• Pharynx’in ön kısmında Buccal cavity (Ağız boşluğu) bulunur.

463
Böceklerde Sindirim Sistemi

Orta bağırsak (Mesenteron)


• Orta bağırsak (Mesenteron) kör bağırsak ve ventriculus
olmak üzere iki kısımdan oluşur.

464
Böceklerde Sindirim Sistemi

Son bağırsak (Proctodaeum)


Son bağırsak;
• Pylorus,
• Ileum (İnce bağırsak),
• Colon (Kalın bağırsak) ve Rectum (Göden)’den oluşur.

465
466
Böceklerde Sindirim Sistemi

Ön bağırsak (Stomodaeum) Yapısı


• Ön bağırsak ektoderden yapılmış tek tabakalı bir kütikuladır.
• Dış tarafı kas lifleriyle çevrilmiştir.
• İç tarafta asal zardan sonra gelen basit yassı epitel hücreleri
bulunur.
• Epitel hücrelerini içten kaplayan oldukça kalın ve yüzey
kısmında sert kıllar (Spiculum; diken gibi çıkıntılar) bulunan
bir zar (intima) vardır.
• Stomodaeum’da pharynx ve proventriculus’un iç alanları
uzun tüyler veya dikenlerle kaplı olabilir.

467
Böceklerde Sindirim Sistemi

Ön bağırsak (Stomodaeum) Yapısı


• Bazı böceklerin proventriculus’larındaki zar (intima) iç tarafa
doğru lob gibi veya dişli uzantılar yapabilir.
• Bu durum Stomodaeum’da fazla besin bulunduğu zaman
buranın genişlemesine ve iç lobların uzamasına yardım eder.
• Katlanmaların sayısı 4, 6 ve 8 kat olabilir.
• Büyük katlar genellikle pharynx’te ve proventriculus’ta
gelişmiştir.

468
Böceklerde Sindirim Sistemi

Ön bağırsak (Stomodaeum) Yapısı


• Stomodaeum’un kas tabakası da çok önemlidir.
• Dış tabaka dairevi, iç tabaka ise uzun kas liflerinden oluşur.
• Ön bağırsağın uzatıcı genişletici kasları iyi gelişmiştir.
• Bu kasların kökleri başın apodeme’lerinde ve thorax’ta
bulunur.

469
Böceklerde Sindirim Sistemi

Ön bağırsak (Stomodaeum) Yapısı


• Buccal cavity, stomodaeum’un ağız kısmına gelen parçasıdır.
• Yapı bakımından pharynx’ten ayırımı yapılamaz. Bu parçanın
ayrımı ancak buna bağlı kaslarla yapılabilmektedir.
• Clypeus’tan çıkan uzayıp kısaltıcı kasları vardır. Bunlar
frontal ganlionun ön tarafına bağlıdır.

470
Böceklerde Sindirim Sistemi

Ön bağırsak (Stomodaeum) Yapısı


• Pharynx, beyin ile suboesophagal ganglion arasındadır.
• Ventralden tentoriuma, dorsalden fronsa kaslar ile
bağlanmıştır.
• Emici böceklerde özellikle Lepidoptera erginlerinde ve bazı
Hymenoptera’da iyi gelişmiştir.
• Isırıcı ve çiğneyici böceklerde de bulunur ve besinin ağızdan
oesophagus’a geçirilmesinde rol oynar.

471
Böceklerde Sindirim Sistemi

Ön bağırsak (Stomodaeum) Yapısı


• Oesophagus’un belirli bir morfolojik özelliği yoktur.
• Pharynx’ten sonra gelen dar kısımdır.
• Besinlerin crop’a iletilmesinde rol oynar.
• Crop, Oesophagus’un genişlemesiyle meydana gelmiştir.
• Görevi besinleri depo etmektir.

472
Böceklerde Sindirim Sistemi

Orta bağırsak (Mesenteron) Yapısı


• Orta barsak (ventriculus veya mesenteron) böceklerin
çoğunda belirgin bölümlere ayrılmaz.
• Endoderm orijinlidir ve bu nedenle iç yüzeyi kitin ihtiva
etmez.
• Bununla birlikte, birçok böcekte kitinden (bazı böceklerde,
kitin+protein) oluşan bir peritrofik zar (besin zarı)
bulunmaktadır.
• Peritrofik zar, orta barsağın iç kısmında bulunan tüp şeklinde
bir yapıdır.

473
Böceklerde Sindirim Sistemi

Orta bağırsak (Mesenteron) Yapısı


• Orta bağırsak epithelium’u 2 veya 3 tip hücreden meydana
gelir. Hücrelerin çoğu sütun şeklinde ve içe doğru gayri
muntazam şekilde uzantılar oluşturur.
• Hücreler besinin emilmesi ve salgı salgılanmasıyla ilgilidir.
• Tırtıllarda, Ephemeroptera ve Plecoptera’da bu sütun
şeklindeki epitel hücreleri yerine Göblet hücreleri bulunur.
Bunlar sıvı salgılar ancak çoğunlukla boşaltım maddelerini
depolarlar.

474
Böceklerde Sindirim Sistemi

Orta bağırsak (Mesenteron) Yapısı


• Oesophagus’un belirli bir morfolojik özelliği yoktur.
• Pharynx’ten sonra gelen dar kısımdır.
• Besinlerin crop’a iletilmesinde rol oynar.
• Crop, Oesophagus’un genişlemesiyle meydana gelmiştir.
• Görevi besinleri depo etmektir.

475
Böceklerde Sindirim Sistemi

Orta bağırsak (Mesenteron) Yapısı


• Homopterada ventriculus 3 kısımdır.
• Birinci ventriculus filitre odasında bir torba gibi görülür.
• İkinci ventriculus ise crop’a benzer ve yine torba şeklindedir.
• Üçüncü ventriculus uzun bir boru şeklinde olup tekrar filitre
odasına döner.

476
Böceklerde Sindirim Sistemi

Son = Art bağırsak (Proctodaeum) Yapısı


• Arka bağırsak da ektoderm orijinli olduğundan, iç yüzeyi
kütikula (intima) ile kaplanmıştır.
• Ancak, bu bölümdeki intima en fazla 10 µm kalınlıktadır ve
ön bağırsağa göre oldukça geçirgendir. Bu nedenle bir
miktar absorbsiyon olayı da meydana gelmektedir.
• Genellikle Kütikula tabakasının üzerinde epidermis hücreleri
yer alır.

477
Böceklerde Sindirim Sistemi

Son = Art bağırsak (Proctodaeum) Yapısı


• Rektumun çevresi hariç, arka bağırsağı saran kaslar zayıf
olarak gelişmiştir ve bazı kısımlarda yoktur.
• Genel olarak içte olan kaslar dairevi, dıştakiler uzunlamasına
liflerden oluşur.

478
Böceklerde Sindirim Sistemi

Son = Art bağırsak (Proctodaeum) Yapısı


• Arka bağırsakta belirgin olan bölümler genellikle pylorus,
ileum ve rektumdur.
• Pylorus'da dairesel kaslar (pyloric büzücü kaslar) iyi
gelişerek pyloric valfı oluşturur.
• Bu kısım, materyallerin orta bağırsaktan, arka bağırsağa
geçişini kontrol eder.
• Aynı zamanda malpigi tüpleri de bu bölümde bağırsağa
bağlanır.

479
Böceklerde Sindirim Sistemi

Son = Art bağırsak (Proctodaeum) Yapısı


• Ileum genellikle dar bir tüp şeklindedir ve sindirim artıkların
rektuma geçişini sağlar.
• Bazen bunun posteriyör kısmı farklılaşmıştır ve colon olarak
adlandırılır.
• Böceklerin çoğunda, ileum sadece tek tip hücre ihtiva eder.
Bu hücrelerin hem apikal (kütikulaya bakan) yüzeyi, hem de
bazal yüzeyinde hücre zarı katlanmalar oluşturmuştur ve bu
kısımlarda bol miktarda mitokondri bulunur.

480
Böceklerde Sindirim Sistemi

Son = Art bağırsak (Proctodaeum) Yapısı


• Odun ile beslenen birçok böcekte, örneğin termitlerde ve
coleopterlerde, ileum genişlemiştir ve bir fermantasyon
kesesi halini almıştır.

481
Böceklerde Sindirim Sistemi

Son = Art bağırsak (Proctodaeum) Yapısı


• Arka barsağın son kısmı Rektumdur.
• Rektum genellikle genişlemiştir.
• Rektum duvarı genel olarak ince olmakla birlikte, altı veya
sekiz adet kalın duvarlı rektal pad ihtiva eder.
• Bu kısmın fonksiyonu, iyonların, suyun ve amino asit gibi
bazı küçük organik moleküllerin absorbe edilmesidir.

482
Böceklerde Sindirim Sistemi

Son = Art bağırsak (Proctodaeum) Yapısı


• Son olarak, karasal böceklerde dışkı bu kısımlarda az çok
kuru haldeki pelletler haline getirilir.
• Çoğu zaman pelletler, arka bağırsak içerisine uzanmış
durumda olan peritrofik zarın içerisinde bulunur.

483
Böceklerde Sindirim Sistemi

Besinlerin Sindirimi
• Böceklerin yediği gıdalar büyük oranda, polisakkarit ve
protein gibi makro moleküllerden oluşur.
• Genel olarak sadece küçük moleküller sindirim sisteminde
doğrudan absorbe edilebilir.
• Büyük moleküllerin ise önce küçük moleküllere
parçalanması gerekir.
• Sindirimle ilgili enzimler, tükürük salgı bezleri ve orta
bağırsak tarafından salgılanır.
• İlave olarak sindirim sisteminde yer alan mikroorganizmalar
da sindirim gerçekleştirmektedir.

484
Böceklerde Sindirim Sistemi

Besinlerin Sindirimi
• Bazı böceklerde, gıdalar alınmadan önce önemli ölçüde
sindirim gerçekleştirilir.
• Buna dış sindirim (extra-intestinal veya extra-oral sindirim)
adı verilir. Bu sokucu emici böceklerde, beslenme
başlamadan önce, gıda içerisine tükürük salgısını enjekte
edilir.
• Bu salgının içerdiği enzimler nedeniyle sindirim de
başlatılmış olur. Örneğin, Neuroptera larvaları, yakaladıkları
avlarını ısırdığında, enzim enjekte eder ve sindirilen vücut
içeriği emilir.

485
Böceklerde Sindirim Sistemi

Besinlerin Sindirimi
• Böceklerin çoğu aldığı gıdalardaki protein, lipit ve
karbonhidratları, esas olarak orta bağırsakta salgılanan
enzimler ile sindirirler.
• Midede salgılana enzimler, tamamen alınan gıda çeşidine
bağlıdır. Örneğin, kan emerek beslenen böceklerde,
proteinleri parçalayan proteolitik enzimler bulunurken,
nektar ile beslenen ergin lepidopterlerde bu enzimlere hiç
rastlanmaz.

486
Böceklerde Sindirim Sistemi

Besinlerin Sindirimi
• Proteinleri parçalayan enzimler endopeptidaz ve
ekzopeptidaz olarak iki gruba ayrılır.
• Bunlardan ilki protein molekülleri içerisindeki peptit
bağlarını parçalar, ikincisi ise, moleküldeki amino asitleri
koparır.
• Kıl ve tüy gibi maddelerde keratin adlı protein
bulunmaktadır. Bu nedenle, bu maddelerle beslenen
böceklerde, keratini parçalayan enzimler bulunmaktadır.

487
Böceklerde Sindirim Sistemi

Besinlerin Sindirimi
• Karbonhidratlar ise daha çok monosakkarit olarak absorbe
edilir. Bu nedenle disakkarit ve polisakkaritlerin
parçalanması gerekir.
• Bitkilerin yapısında buluna selüloz böcekler tarafından,
nispeten az faydalanılan bir polisakkarittir. Bu maddenin
sindirimi sadece simbiyoz mikroorganizmalar tarafından
gerçekleştirilir.
• Buna karşılık, bitkilerin ana depo maddesi olan nişasta ile
böceklerin ana depo maddesi olan glikojen, amilaz
tarafından parçalanır.

488
Böceklerde Sindirim Sistemi

Besinlerin Sindirimi
• Bazı karbonhidratların sindirilmesi ile ilgili değişik enzimler
mevcuttur.
• Lipitlerin sindirilmesi hakkındaki bilgiler kısıtlıdır. Orta
bağırsakta bulunan hücreler, bu gibi maddelerin
parçalanmasıyla ilgili olarak farklı birkaç esteraz enzimleri
üretirler.

489
Böceklerde Sindirim Sistemi

Besin İhtiyacı
• Böcekler, insanların da gereksinim duyduğu 10 amino asit
(arginine, histidine, isoleucine, leucine, lysine, methionine,
phenylalanine, threonine, tryptophane ve valine), bazı B
vitaminleri, steroller (kolesterol ve stigmasterol gibi), bazı
nükleik asit bileşenleri ve bazı mineral maddelere ihtiyaç
duyarlar.
• Böcekler, yukarıda listelenen 10 amino asit ve sterolleri
sentezleyemezler ve dolayısıyla bunları aldıkları gıdalardan
sağlamak zorundadırlar.

490
Böceklerde Sindirim Sistemi

Besin İhtiyacı
• Böceklerin çoğu, gereksinimleri olan thiamin, riboflavin,
pyrodoxin ve nicotinik asit gibi B vitaminlerini simbiyoz
olarak yaşadıkları mikroorganizmalardan elde ederler.
• İhtiyaç duyulan başlıca mineral maddeler ise kalsiyum,
potasyum, fosfor, demir, bakır, kobalt vb.dir.
• Besinlerin kalite ve miktarı, böceklerin gelişme durumu ve
üreme gücü gibi birçok hayati faaliyetlerini etkiler.

491
Böceklerde Sindirim Sistemi

Besin İhtiyacı
• Ergin dönemde beslenmeyen böcekler, bu dönemde larva
tarafından vücutta depolanan gıda maddelerini kullanırlar.
• Ancak, birçok böceğin ergini, normal faaliyetlerin
sürdürebilmesi için beslenmek zorundadır.

492
Böceklerde Sindirim Sistemi

Besin İhtiyacı
• Böceklerin su ve mineral madde gereksinimleri, yaşama
şekli ve böcek gruplarına göre değişiklik arz eder.
• Su ve mineral maddeler kan için temel maddelerdir.
• Yapraklarla beslenen böcekler, vücutlarından meydana
gelen su kaybı olukça yüksek olmasına rağmen, ihtiyaç
duydukları suyu, besin maddeleri ile birlikte kolayca elde
edebilirler.

493
Böceklerde Sindirim Sistemi

Besin İhtiyacı
• Suda yaşayan böcekler, örneğin sivrisinek larvaları,
vücutlarından fazla suyu dışarı atmak, tuzları ise muhafaza
etmek zorundadır.
• Diğer taraftan, depolanmış tahıllar gibi düşük oranda su
ihtiva eden gıdalarla beslenen böceklerde, vücuttaki suyun
tamamını korunurken, tuzların fazlasını dışarı atmak
zorunludur.
• Bu durumdaki böcekler genellikle rektumda bulunan gıda
artıklarındaki suyu tamamen absorbe ederek, dışkının kuru
tanecikler şeklinde dışarı atılmasını sağlarlar.

494
Böceklerde Sindirim Sistemi

Besin İhtiyacı
• Bazı durumlarda ise, böceğin başlıca su kaynağı, gıdaların
oksidasyonu gibi yollarla elde edilen metabolik sudur.
• Yüksek rutubetli ortamlarda yaşayan bazı böcekler, havadaki
nemi vücut yüzeyi ile absorbe edebilirler.

495
Böceklerde Sindirim Sistemi

Yağ Dokusu (Fat Body)


• Böceklerin besin ve enerji depoları olarak bilinen yağ
dokuları mesodermden meydana gelmiştir.
• Larva döneminde aldıkları besinin bir kısmını besin almayan
dönemlerinde kullanılmak üzere saklarlar.
• Yağ dokusu vücudun çeşitli yerlerine dağılmıştır.
• Yağ içeren hücrelere tirofisit (trophocyte) (beslenme ile ilgili
hücreler), diğerlerine ise Urate hücreler adı verilir.

496
Böceklerde Sindirim Sistemi

Yağ Dokusu (Fat Body)


• Yağ dokusu omurgalıların vücutlarında bulunan yağ yanında,
karaciğerin fonksiyonunu da üstlenmiştir.
• Yağ hücreleri vücut boşluğunda birikmiştir.
• Bunun yeri ve miktarı böcek gruplarına göre değişiklik
gösterir.
• Yağ dokusu, yedek besin deposu ve ara metabolik
faaliyetlerin ortamı olarak görev yapar.

497
Böceklerde Sindirim Sistemi

Yağ Dokusu (Fat Body)


• En fazla son larva veya nimf dönemlerinde artar ve
genellikle metamorfoza sona erinceye kadar tüketilir.
• Ergin dönemde beslenmeyen böceklerde erginler yaşamları
boyunca, bunu kullanırlar.

498
BOŞALTIM SİSTEMİ

499
Boşaltım Sistemi

• Böcek vücudunda meydana gelen faaliyetler en uygun


şartlar altında gerçekleşir.
• Bu uygun şartları sağlamak için de hemolymph’in osmatik
basıncının, tuz ve su konsantrasyonunun belirli düzeyde
tutulması ve protein, purine metabolizması sonucunda
meydana gelen zehirli nitrojenli artıkların elemine edilmesi
gerekmektedir. Bu işlerlerde boşaltım sistemi tarafından
yapılır.

500
Boşaltım Sistemi

• Böceklerde boşaltım sistemi değişik yollarla olur;


• 1) Bütün vücut integümenti ile,
• 2) İntegümentin özellik gösteren bezleri ile,
• 3) Trache sisteminin kılcal uçları ile,
• 4) Sindirim sisteminin yüzeyleri ile,
• 5) Proctodeum’a açılan özel malpigi borucuklarıyla boşaltım
yapılır.
• Bunlardan başka vücutta çeşitli yerlerinde gruplar halinde
bulunan ve nephrocyte denilen hücrelerle de boşaltım
yapılır.

501
Boşaltım Sistemi

• Böceklerde dışarı atılan maddeler her zaman işe yaramaz


maddeler değildir.
• Örneğin dışarı atılan pis kokular kendilerini korumada, bazı
maddelerde integümentte kalarak renk yapımında kullanılır.

502
Boşaltım Sistemi

1) İntegüment ile Yapılan Boşaltım


• Bir çok hayvan vücuttan artık maddeleri atmak için
integümenti kullanır.
• Bu yolla atılan maddeler arasında inorganik tuzlar ve
nitrojenli bileşiklerdir.
• Böcekler deri değiştirerek, integümentteki nitrojenli madde
olarak kitin ve değişik miktardaki kalsiyum tuzları ve diğer
maddeleri vücuttan uzaklaştırır.

503
Boşaltım Sistemi

• Deri değiştirmede çok miktarda nitrojen, kalsiyum ve diğer


maddeler exuviae’da bırakır ve böylece artık maddeler
atılmış olur.

504
Boşaltım Sistemi

2) İntegümentin Özellik Gösteren Bezleri ile Yapılan Boşaltım


• Bazı böceklerde solunum integüment ile yapılmaktadır.
• Bu şekilde de CO2 vücuttan atılmış olur.

505
Boşaltım Sistemi

3) Sindirim Sisteminin Yüzeyleri ile Yapılan Boşaltım


• Böceklerin midelerinin kenarında kristal maddelerin biriktiği
görülmüştür.
• Bunların çoğu kalsiyum ve ürik ait tuzlarıdır.
• Her ikisi de vücudun kullanmadığı maddelerdir.
• Proctodaeum’un yüzeyi ile de bir kısım maddeler atılır.

506
Boşaltım Sistemi

4) Malpigi Boruları ile Yapılan Boşaltım


• Malpigi boruları ince, uzun ve son kısımları kapalı olan
borucuklardır.
• Art bağırsağın orta bağırsak ile birleşme kısmına yakın
olarak çıkar.
• Bunlar bağırsağa tek tek veya gruplar halinde açılırlar.
• Malpigi boruları uzunca epitel hücrelerden meydana
gelmiştir.

507
Boşaltım Sistemi

4) Malpigi Boruları ile Yapılan Boşaltım


• Dış taraflarında asal zar bulunur, hücrelerin iç tarafları
borucukların lümenine uzanır ve aralarında bir geçit
bulunur.
• Malpigi borularında kütikula yoktur.
• Malpigi tüpleri Collembola, bazı Diplura ve afitlerde
bulunmaz.
• En az 2 (coccid’lerde) ve en fazla 250 tane (Schistocerca’da)
malpigi tüpü bulunur.

508
Boşaltım Sistemi

• Malpigi borucuklarıyla üre, ürik asit, Ca, Na, Amonyum


uratlar, leucin, çeşitli kalsiyum tuzları, potasyum tuzları,
okzalatlar, fosfatlar vb. maddeler dışarı atılır.

509
Boşaltım Sistemi

• Böceklerin boşaltım sistemi orta bağırsakları ile art (son)


bağırsakları arasına bağlanmış bir seri, ince yapılı Malpighi
borucuklarından ibarettir.

510
Boşaltım Sistemi

• Malphigi tüpleri böceklerin genellikle karın kısmında


bulunur.

511
Boşaltım Sistemi

512
Boşaltım Sistemi-Nitrojenli Maddelerin Boşaltımı

1. Nitrojenli Atık Maddelerin Yapısı


• Protein ve pürin metabolizması sonucu oluşan, en basit
nitrojenli atık amonyaktır.
• Amonyak, oldukça toksik ve suda yüksek oranda
çözünürlüğe sahip bir maddedir. Bu nedenle amonyağın hızlı
bir şekilde, elemine edilmesi gerekir.
• Ayrıca, bileşiminde fazla miktarda hidrojen bulunduğundan,
su elde edilmesinde kullanılabilir. Bu sebeple, sadece tatlı su
böcekleri gibi, fazla miktarda su alabilen böceklerde,
boşaltım organı yoluyla amonyak atılır.

513
Boşaltım Sistemi-Nitrojenli Maddelerin Boşaltımı

• Karasal böcekler genellikle su kaybını önlemek zorundadır.


Bunun için, amonyağı kullanarak daha az hidrojen içeren
kompleks nitrojenli atık maddeler üretilirler.
• Karasal böceklerin çoğunda üretilen bu nitrojenli atık, ürik
asittir.
• Ürik asit, suda çok düşük düzeyde çözünebilir, nispeten
toksik değildir ve amonyak ile kıyaslandığında daha düşük
oranda hidrojen içerir. Ancak, ürik asit nitrojenli atıkların tek
şekli değildir.

514
Boşaltım Sistemi-Nitrojenli Maddelerin Boşaltımı

2. Nitrojen Salgısının Fizyolojisi


• Ürik asit yağ dokusunda ve/veya malpigi tüplerinde
üretilerek kan içerisine salınır. Daha sonra bu maddenin
sodyum veya potasyum tuzu (ürat) olarak, tüplerin içerisine
geçer. Bunun yanında tüp içerisine, diğer iyonlar, su ve diğer
bazı düşük molekül ağırlığına sahip organik maddeler de
geçer.
• Üratlar bir solüsyon halinde tüpü geçerek bağırsağa ulaşır.
Rektumda; su, potasyum ve sodyum iyonlarının
resorpsiyonu (geri emilimi) gerçekleşir ve tüplerden gelen
sıvının pH'sı 6,8-7.5'den, 3.5-4.5'e düşürülür.

515
Boşaltım Sistemi-Nitrojenli Maddelerin Boşaltımı

• Suyun emilmesi ve pH'daki değişim ürik asidin çökelmesine


neden olur.
• Amino asit ve şeker gibi faydalı maddelerin de geri emilimi
rektal duvar boyunca gerçekleşir.
• Allantoin de birçok böcekte ana boşaltım materyalidir. Bu
böceklerin çoğu fitofag olarak beslenir ve bu esnada bol
miktarda, magnezyum, potasyum ve fosfat gibi istenmeyen
iyonları da atmak zorundadır.
• Rektumda bulunan bu iyonlar nedeniyle, suyun absorbe
etmesi zorlaşır, sonuç olarak da fazla miktarda idrar
üretilmesi gerekir.

516
Boşaltım Sistemi-Nitrojenli Maddelerin Boşaltımı

• Ürik asidin çökelmesine neden olan emilim ve


asidifikasyon olayları gerçekleştirilemediğinden, bu
böceklerde boşaltım maddesi olarak ürik asit yerine
allantoin tercih edilir.
• Allantoin, ürik aside göre suda 10 kat daha fazla çözünebilir
ve toksisitesi de aynı şekilde düşüktür.

517
Boşaltım Sistemi-Nitrojenli Maddelerin Boşaltımı

• Ancak, bu madde tüp duvarından aktif taşınma yoluyla


geçirilemez, sadece pasif olarak geçiş söz konusudur.
• Bu nedenle, tüpe yeterli difüzyonun olabilmesi için, kandaki
allantoin konsantrasyonun yüksek olması gerekir.

518
Boşaltım Sistemi-Nitrojenli Maddelerin Boşaltımı

3. Atıkların Depolanması
• Malpigi tüpleri bulunmayan, gelişmemiş olan veya
fonksiyonel tüplere sahip olmayan bazı türlerde, artık
maddelerin vücut içerisinde depolanması zorunludur.
• Bu gibi böceklerde, yağ dokusu içerisinde ürik asit tuzlarının
(ürat) depolandığı özel ürat hücreleri bulunur.
• Bu hücreler fonksiyon olarak malpigi tüplerinin yerini
almıştır.

519
Boşaltım Sistemi-Nitrojenli Maddelerin Boşaltımı

• Malpigi tüplerinin normal olarak çalıştığı durumlarda da ürat


depolanması söz konusudur.
• Bu yapının bir yardımcı boşaltım sistemi olduğu kabul
edilmekte ve malpigi tüpleri vücutta meydana gelen atık
maddelerin tamamını boşaltmada yetersiz kaldığı
durumlarda rol oynadığı sanılmaktadır.
• Bazen de ürik asit vücudun belli kısımlarında depo edilir.
Örneğin, Dysdercus'da her dönemin sonuna doğru malpigi
tüpleri fonksiyonunu durdurur.

520
Boşaltım Sistemi-Nitrojenli Maddelerin Boşaltımı

• Ürik asidin, epidermis hücrelerinde biriktirilmesi sonucu,


abdomende enine beyaz bantlar ortaya çıkar. Ürik asit bu
hücrelerde sürekli olarak depo edilir ve bunun sonucu
önemli bir pigmental fonksiyon da ortaya çıkmış olur.

521
Boşaltım Sistemi-Nitrojenli Maddelerin Boşaltımı

• Böceklerde ürik asit dışında, diğer bazı boşaltım materyalleri


de depolanmaktadır.
• Bitki ile beslenen birçok böceğin larvalarında yağ dokusunda
kalsiyum tuzları (özellikle karbonat ve oksalat)
bulunmaktadır.
• Metamorfoza esnasında bu maddeler hücrelerden serbest
bırakılmakta, çözünerek ergin dönemde malpigi tüpleri
yoluyla atılmaktadır.

522
Boşaltım Sistemi

Tuz ve Su Regülasyonu
• Tuz-su dengesi, kanın ozmotik basıncını düzenler.
• Kandaki iyonların nispi oranları ayarlanarak kan ozmotik
basıncı dar sınırlar arasında tutulur.
• Kanın ozmotik basıncı genel olarak, diğer organizmaların
kanı ile benzer sınırlar içerisindedir. Ancak, belli şartlarda bu
basınç yükseltilebilir. Örneğin, kışlama esnasında, bir antifriz
görevi yapan, gliserol oranı artırılarak ozmotik basınç
yükseltilir.

523
Boşaltım Sistemi

• Tuz-su dengesinin ayarlanması, böceğin bulunduğu çevre


şartları ile yakından ilgilidir. Fakat, yine de bu ayarlama, esas
olarak boşaltım sistemi yoluyla yapılır.
• Malpigi tüpleri içerisindeki sıvı rektuma ulaştığında farklı
seviyelerde emilir.

524
Boşaltım Sistemi

Tuz ve Su Regülasyonu
(Karasal Böceklerde)
• Karasal böceklerde en önemli problemlerden biri olan su
kaybı; integümentten buharlaşma yoluyla, solunum
esnasında stigmalar yoluyla ve boşaltım esnasında ortaya
çıkar.
• Karasal böcekler su ihtiyacını büyük oranda gıdalarından ve
içmek suretiyle temin ederler. Bazı böcekler, sadece katı
gıdalarla beslendikleri için, normal su ihtiyaçlarını
gıdalarından karşılayamazlar. Bu gibi böcekler su İhtiyacını,
metabolizma esnasında üreterek veya atmosferde bulunan
su buharını absorbe ederek karşılar.

525
Boşaltım Sistemi

Tuz ve Su Regülasyonu
(Karasal Böceklerde)
• Karasal böceklerde, gıdaların içeriğinde bulunan fakat böcek
tarafından istenmeyen birçok iyonun vücuttan
uzaklaştırılması da ayrı bir problemdir. Çünkü böcekler bu
iyonları vücuttan uzaklaştırırken, fazla miktarda da su kaybı
söz konusudur.
• Ancak, birçok karasal böcekte, suyun düşük
konsantrasyonları dahi rektumda geri emilerek tekrar
kazanılmaktadır. Yani bir aktif taşıma söz konusudur ve
bunun için bir enerji harcanması zorunludur.

526
Boşaltım Sistemi

Tuz ve Su Regülasyonu
(Karasal Böceklerde)
• Kuru ortamlarda yaşayan bazı böceklerde bulunan
kriptonefridial yapı, rektumda yer alan sıvının yüksek
konsantrasyonda olmasına rağmen, suyun rektal
duvarlardan geri emilimini gerçekleştirir.
• Bu sistem özellikle kuru ortamlarda yaşayan böceklerde iyi
gelişmiştir.

527
Boşaltım Sistemi

Tuz ve Su Regülasyonu
(Acı ve Tuzlu Su Böceklerinde)
• Tuzlu sularda ve acı sularda; ortamın iyonik içeriği ve
ozmotik basınç değerleri geniş sınırlar arasında değişir.
• Sıcak ve kuru hava şartlarında, tuzluluk birkaç kat artar.
• Şiddetli yağışlar sonrası veya ilkbaharda karların
erimesinden sonra ise, bu alanların tuzluluğu azalarak tatlı
sulara yaklaşır.
• Bu nedenle, burada yaşayan böcekler, ortamdaki geniş
tuzluluk değişimine rağmen, kendi kanlarının ozmotik
basıncını ayarlamak zorundadır.

528
Boşaltım Sistemi

Tuz ve Su Regülasyonu
(Acı ve Tuzlu Su Böceklerinde)
• Tuzluluk düşük olduğunda, kan dış ortama göre daha yüksek
ozmotik basınca sahip olmaktadır.
• Bu durumda vücuda giren fazla su, oldukça sulu bir idrar ile
atılmakta, tuzlar ise rektal duvarlardan, aktif yolla geri
emilmektedir.
• Tuzluluk yüksek olduğunda ise, kanın ozmotik basıncı dış
ortama göre daha düşük olmaktadır.
• Bunun sonucu olarak, ozmoz nedeniyle vücuttaki su dış
ortama doğru hareket etme eğilimi gösterecektir.

529
Boşaltım Sistemi

Tuz ve Su Regülasyonu
(Acı ve Tuzlu Su Böceklerinde)
• Böcek sindirim sistemi yoluyla kaybedilen suyu, beslenme
esnasında geri kazanır.
• Fakat beslenilen su da yüksek oranda tuz içerdiğinden, bu
tuzun atılması gerekmektedir.
• Genellikle bu böcekler de karasal böceklerde olduğu gibi,
malpigi tüpleri yoluyla atılan suyun büyük kısmını rektum
yoluyla geri emilerek suretiyle, oldukça yüksek ozmotik
basınca sahip bir idrar oluşturulur, böylece fazla tuzlar
vücuttan uzaklaştırılır.

530
Boşaltım Sistemi

Tuz ve Su Regülasyonu
(Tatlı Su Böceklerinde)
• Böcek sindirim sistemi yoluyla kaybedilen suyu, beslenme
esnasında geri kazanır.
• Fakat beslenilen su da yüksek oranda tuz içerdiğinden, bu
tuzun atılması gerekmektedir.
• Genellikle bu böcekler de karasal böceklerde olduğu gibi,
malpigi tüpleri yoluyla atılan suyun büyük kısmını rektum
yoluyla geri emilerek suretiyle, oldukça yüksek ozmotik
basınca sahip bir idrar oluşturulur, böylece fazla tuzlar
vücuttan uzaklaştırılır.

531
Boşaltım Sistemi

Tuz ve Su Regülasyonu
(Tatlı Su Böceklerinde)
• Bu esnada ise vücuttan tuzların kaybı söz konusu olacaktır.
• Ancak, kana göre daha düşük ozmotik basınçlı (oldukça sulu)
idrar oluşturarak bunu başarırlar. Tatlı su böcekleri, belli bir
seviyenin üzerinde tuz ihtiva eden ortamlarda, bu
regülasyonu yapmayı başaramazlar.

532
Boşaltım Sistemi

Hormonal Kontrol
• Böceklerde kanın su ve tuz içeriği malpigi tüpleri ve rektum
tarafından mükemmel bir şekilde ayarlanır.
• Bununla birlikte, bu faaliyetlerin, böceğin ihtiyaçları
doğrultusunda başlatılması, durdurulması, hızlandırılması
veya yavaşlatılması gerekir.

533
Boşaltım Sistemi

Hormonal Kontrol
• Bu koordinasyon ise hormonlar tarafından gerçekleştirilir.
Tırtıllar gibi bazı böceklerde, sürekli olarak idrar salgılanır.
• Ancak, karasal böceklerde üretilen idrar miktarı oldukça
değişkendir. Bu genellikle diüretik hormon tarafından
kontrol edilir.

534
Boşaltım Sistemi

Hormonal Kontrol
• Böceklerde görülen diüretik (idrar artırıcı) hormon, beyin ve
diğer gangliyonlarda yer alan nörosekresyon hücreleri
tarafından üretilmektedir.
• Bazı böceklerde antidiüretik faktörler de mevcuttur. Karasal
böceklerin çoğunda suyun atılmasını artıran diüretik
hormon, beslenmeyi takiben salgılanır.

535
Boşaltım Sistemi

Hormonal Kontrol
• Abdominal duvarın veya ön bağırsak duvarının gerilmesi, bu
hormon salgılanmasına neden olur.
• Hormon ilk olarak malpigi tüpleri üzerine etki ederek
potasyum salgılanmasını artırır.
• Bu suretle, tüp duvarı boyunca su akışı da hızlandırılır.

536
Boşaltım Sistemi

Hormonal Kontrol
• Hormon tüp duvarında, su salgılamasını artırırken, rektal
duvar boyunca suyun geri emilimini de azaltır.
• Ancak, farklı içerikte su ihtiva eden gıdalarla beslenen
böceklerde, sadece "gerilme" şeklindeki fiziksel bir
uyarımla, salgılanan suyun regüle edilmesi mümkün değildir.
• Bu böceklerde, diğer bazı kontrol sistemlerinin de olması
zorunludur.

537
DOLAŞIM SİSTEMİ

• Böcekler, açık dolaşım sistemine sahiptir ve vücut boşluğu


dolaşım sisteminin bir parçası haline gelmiştir.

• Dolaşım sistemi, genellikle kanı pompalayan bir boru ile


kanın vücut içerisinde belli bir rotada hareket etmesini
sağlayan çeşitli bölmelerden oluşur.

538
DOLAŞIM SİSTEMİ

YAPISI
• Hemolimfin vücutta hareketini sağlayan pompa sistemi,
vücudun dorsal kısmında, terga’nın altında yer alır ve vücut
boyunca uzanır.

• Kalp ve aorttan oluşan pompa sistemi, dorsal vücut duvarına


ve çevresindeki organlara bağ dokusuyla bağlanmıştır.

539
DOLAŞIM SİSTEMİ

• Damarın abdomende bulunan arka bölümünde, halka


şeklinde genişlemiş kısımlar ihtiva eden kalp yer alır.

• Bu halkalarda ostium adı verilen delikçikler bulunur.

• Thoraks ve baş bölgesinde bulunan kısım ise basit bir tüp


şeklindedir ve aort olarak isimlendirilir.

540
DOLAŞIM SİSTEMİ

541
DOLAŞIM SİSTEMİ

542
DOLAŞIM SİSTEMİ

543
DOLAŞIM SİSTEMİ

544
DOLAŞIM SİSTEMİ

• Aortun uç kısmı, corpora cardiaca’nın arasından geçerek


ventrale doğru uzanır ve beynin alt kısmında, baş içerisinde
yer alan vücut boşluğuna açılır.

• Kalbin arka ucu genellikle kapalıdır.

545
DOLAŞIM SİSTEMİ

• Böceklerin çoğunda, kalp segmental gangliyonlardan vücut


duvarına uzanan sinirler ile irtibatlaşmıştır.

• Odonata, Blattodea, Phasmatodea, Orthoptera,


Lepidoptera (larva) ve Coleoptera (ergin) türlerinde
sagmental agangliyonlardan kalbin iki yanına uzanan kardiak
sinirler vardır.

546
DOLAŞIM SİSTEMİ

• Ostia genellikle kanın tek yönlü olarak içeriye doğru akışına


izin verir. Böylece kan kalp içerisine girerken, dışarıya doğru
akışı engellenir.

547
DOLAŞIM SİSTEMİ

548
DOLAŞIM SİSTEMİ

• Kalp ve aort vasıtasıyla, başa pompalanan kanın vücut


boşluğunda akış yönünü ayarlayan çeşitli diyaframlar (septa)
mevcuttur.

• Diyaframların arasında kalan boşluklar ise sinüs olarak


adlandırılır.

549
DOLAŞIM SİSTEMİ

• Bazı böceklerde, çeşitli vücut uzantılarına kanın akışını


kolaylaştıran ilave pulsatif organlar (ek kalpler)
bulunmaktadır.

• Bunlar anten, bacak ve kanatlar ile ilgilidir ve genellikle


bunların taban kısmında bulunur.

550
DOLAŞIM SİSTEMİ

• Bu ek kalpler kese benzeri yapılardır.

• Posteriyör kısmındaki bir ostium vasıtasıyla kan kese


içerisine girer.

551
DOLAŞIM SİSTEMİ

552
DOLAŞIM SİSTEMİ

• Kalbin gevşemesi, birçok böcekte pasif olarak, yani kalp


kaslarının tabii elastikiyeti sonucu meydana gelir.

• Bu böceklerde, kalp kanat kasları gelişmiş olsa bile, kalbin


genişlemesinde belirgin bir rolü yoktur.

• Kalp atışları posteriyörde bulunan bir merkez tarafından


koordine edilmektedir.

553
DOLAŞIM SİSTEMİ

• Kalp atış sayısı türler, hatta bireyler arasında büyük


farklılıklar gösterir. Ayrıca bir bireyin dönemleri arasında da
farklılık göstermektedir.

• Örn: İpek böceğinin;


2. dönem larvasında dakikada : 80
5. dönemde dakikada : 50
pupa döneminde ise : 10-12 ‘dir.

554
DOLAŞIM SİSTEMİ

Hemolimf-Kan
• Böceklerde bulunan kan miktarı, oldukça büyük sınırlar
arasında değişir.

• Coleopterlerde vücut ağırlığının yaklaşık %17’sini, tırtıllarda


ise %35-40’ını kan oluşturur.

555
DOLAŞIM SİSTEMİ

Böceklerde hemolimf, omurgalılarda olduğu gibi hücre


(hemosit) ve kan sıvısı (plazma) olmak üzere 2 kısımdan oluşur.

Böceklerde açık dolaşım olması nedeniyle vücutta sadece bir


ekstraselülar sıvı, yani hemolimf vardır.

556
DOLAŞIM SİSTEMİ

• Böceklerde bulunan hemolimf, omurgalılarda bulunan kan


ve lenfin ikisinin de görevini üstlenmiştir.

• Kan sıvısında erimiş olarak az miktar oksijen ve


karbondioksit bulunur.

557
DOLAŞIM SİSTEMİ

• Hemositler ise, böceğin yabancı madde ve organizmalara


karşı savunma mekanizmasını oluşturur, yaraların tamirinde
ve bazı bileşiklerin metabolizmasında önem taşır.

558
FİZYOLOJİSİ

Sirkülasyon
• Kanın sirkülasyonu, dorsal damar ve ek pulsatif organların
kasılıp gevşemesi sonucu meydana gelir.

• Genellikle dorsal damar boyunca kan hızlı bir şekilde


pompalanır. Fakat sinüsler boyunca ve vücut uzantılarında
kanın akış hızı yavaştır ve sürekli değildir.

559
1.Plazma

1. Plazma
Yapısı
• Kanın çok büyük bir kısmını oluşturan plazma, çok değişik
organik ve inorganik bileşikleri içerir.

560
1.Plazma

• Primitif böceklerde plazma içerisindeki katyonların önemli


bir kısmını “Na ve K” oluşturur. En fazla “Na” bulunur ve
bundan sonra sırayla “K, Ca ve Mg” gelir.

• En fazla buluna anyon ise Cl’dir.

• Kandaki bu organik yapı hemolimfteki ozmotik basıncı


meydana getirir.

561
1.Plazma

• Daha gelişmiş takımlarda; takımlar geliştikçe “Na”


miktarında bir azalma, buna karşılık “K ve Mg oranında bir
artış görülür.

• Aynı şekilde “Cl” miktarında bir azalma görülür, bunun yerini


amino asitler ve karboksilik asitler gibi organik anyonlar alır.
Bunlarda kanın ozmotik basıncında etkili olmaktadırlar.

562
1.Plazma

• Organik asitler de, kanda bulunan önemli maddelerden


biridir. Karboksilik asitler, anyonik yapıdadır ve kanda
bulunan inorganik katyonların yaklaşık %50’sini nötralize
ederler.

563
1.Plazma

• Böcek kanı oldukça yüksek oranda serbest amino asit içeriği


ile karakterize edilir.

• Amino asitlerin kanın ozmotik basıncı üzerine belirgin bir


etkisi olmasına rağmen, anyonik veya katyonik yapısının kan
PH’sına etkisi olup olmadığı bilinmemektedir.

• Ayrıca amino asitlerin önemli metabolik rolleri vardır.

564
1.Plazma

• Kandaki protein oranı da, türlere ve bireylerin fizyolojik


dönemlerine göre % 1-5 arasında değişir. Örn: aç kalmış
böceklerde bunun oranı düşük iken, yumurta hücrelerinin
gelişmesi esnasında, dişilerde yüksektir.

• Kanda farklı birçok protein ve enzim görülür, Fakat,


bunlardan az bir kısmının fonksiyonu belirlenebilmiştir.

565
1.Plazma

• Kanda belirlenen enzimler arasında ; hidrolaz,


dehidrogenaz ve oksidaz enzimleri karbonhidrat
metabolizmasında önemli rol oynar.

• Tyrosinaz ise tyrasinin aerobik oksidasyonunu sağlayarak


melanin ve diğer pigmentlerin oluşumunda rol oynar.

566
1.Plazma

• Çoğu böceğin kanında bulunan ana karbonhidrat, bir


disakkarit olan, trehaloz’dur ve miktarı 4-20 mg/ml veya
daha fazladır.

• Bu, kanda kullanılabilir bir enerji durumundadır.

567
1.Plazma

• Kanda buluna diğer bileşikler ise;


fosfat esterleri
ürat tuzlar
diğer nitrojenli artık maddeler’dir.

568
1.Plazma

Fonksiyonları
• Plazmanın içerdiği organik ve inorganik maddelerin en
önemli fonksiyonu, kanın ozmatik basıncını sağlamaktır.
Birçok böcekte kan ozmotik basıncı 300-500 mOsmol
arasında değişir.

• Ancak, kışlama esnasında bu basınç, 500 mOsmol’un çok


üzerinde çıkarak donmaya karşı böceği korur.

569
1.Plazma

• Ayrıca, plazma içeriğinin en önemli görevlerinden biri de


kan PH’sını ayarlamaktır. Kanın PH’sı genellikle 6.4-6.8
arasında tutulur.

• Metabolitlerin geçici bir süre için depolanmasında, bir


ortamö olarak görev yapar.

• Plazma, hücre için bir su kaynağı olduğu gibi, dokulardaki


fazla suyun uzaklaştırılmasında da rol oynar.

570
1.Plazma

• Plazma, vücudun bir bölümünden diğer bir kısmına


pompalanarak, o bölgede basıncın yükselmesini sağlar.
Böylece kan bir hidrostatik madde olarak kullanılır.

• Örneğin; yumuşak vücutlu böceklerin hareket edebilmesi


için zorunlu olan turgor basıncı ayarlanır.

571
2.Hemositler

• Böceklerde bulunan toplam hemosit sayısı daha çok vücut


büyüklüğüne göre değişir.

• Örneğin; ergin sivrisinekte toplam 10.000 hemosit


bulunurken, hamam böceğinde bu sayı 9.000.000’den
fazladır.

• Kanın mikro litresindeki hemosit sayısı ise türlere göre, 25-


30 bin ile 100-125 bin arasında değişir.

572
2.Hemositler

• Kanda bulunan hemosit sayısı, hormonlarla yakın ilişkilidir.


Ecdyson ve Juvenil hormonunun he ikisi de hemosit,
özellikle de plasmatosit sayısını arttırır.

573
2.Hemositler

• Kanda; büyüklük, boyanabilirlik, fonksiyon ve sitolojik


özellikler yönünden, farklı tipte hücreler görülür.

• Böceklerde bulanan hemositler 6 gruba ayrılır.

574
2.Hemositler

• 1. Prohemositler
• 2. Plasmatositler daha yaygın
• 3. Granülositler

• 4. Adipohemositler
• 5. Önositoidler daha az olarak
• 6. Küresel hücreler görülür.

575
2.Hemositler

1. Prohemositler
• Küçük, küre veya elipsoidal şekilli, protoplazmanın büyük
kısmını çekirdek oluşturur, ancak diğer organeller
azalmıştır.

• Sık sık mitoz yoluyla bölünerek, değişik tiplerdeki


hemositleri oluşturan doğurgan hücrelerdir. Toplam
hemositlerin yaklaşık % 5’ini oluştururlar.

576
2.Hemositler

2. Plazmatositler (Fagositler)
• Farklı şekil ve büyüklükteki hücrelerdir, merkezinde küresel
bir çekirdek ve bol miktarda vokul içeren bir stoplazması
vardır.

• Enyaygın kan hücresidir ve toplam hemositlerin %30’undan


fazlasını oluştururlar.

• Kana giren yabancı maddelerin, enkapsülasyonu ve


fagositlenmesinde görev yaparlar.

577
2.Hemositler

3. Granülositler
• Genellikle yuvarlak ve disk şeklinde, küçük çekirdekli
hücrelerdir. Bol miktarda endoplazmik retikulum ve Golgi
cisimciği ihtiva ederler.

• Bunların sayısı da genellikle toplam hemositlerin %30’undan


fazladır.

578
2.Hemositler

4. Adipohemositler
• Karakteristik olarak, lipit damlacıkları içerir. Endoplazmik
retikulum ve Golgi cisimciği iyi gelişmiştir.

• Genellikle fagositik özellikte oldukları için granülositlerin bir


tipi olarak da kabul edilir.

579
2.Hemositler

5. Önositoidler
• Endoplazmik retikulum ve Golgi cisimciği az gelişmiştir.

• Nispeten küçük, bir veya bazen iki çekirdeğe sahiptir.


Fonksiyonları konusunda fazla bilgi yoktur.

580
2.Hemositler

6. Küresel hücreler
• Sitoplazmanın yaklaşık %90’ını küresel yapılar oluşturur.

• Sayıları fazla olmamakla berber, üzerinde çalışılan türlerin


çoğunda bulunur.

• Fonksiyonları bilinmemektedir.

581
Hemositlerin Görevleri

1. Fagositosis

• Vücut içerisine giren bakteri, fungal spor veya protozoalar


eğer az sayıda olursa, bunlar plazmatositler tarafından
fagositlenirler.

• Bu yolla zayıf patojen olan organizmalar etkili bir şekilde


ortadan kaldırılır.

582
Hemositlerin Görevleri

2. Nodul oluşumu
• Böcek bünyesine çok sayıda bakteri veya fungal spor hücum
ettiğinde, nodul oluşumu gerçekleşir.

• Vücuda giriş yapan bakteriler, birkaç dakika içerisinde,


granülositler tarafından oluşturulan bir pıhtı tarafından
tutulur.Bu esnada az miktarda da fagosit olayı görülür.

583
Hemositlerin Görevleri

3. Enkapsülasyon
• Böcek parazitoit veya nematod gibi, daha büyük
organizmalar tarafından saldırıya uğrarsa, enkapsülasyon
olayı gerçekleşir.

• Granülositler, saldırganı 5 dakika içerisinde belirler. Yaklaşık


30 dakika sonra plazmositler toplanır ve saldırgan patojen
bu hücrelerin oluşturduğu hücre katmanlarından meydana
gelen kapsül tarafından tutulur.

584
Hemositlerin Görevleri

4. Koagülasyon
• Böceklerde bu olay oldukça hızlı ve ani olarak meydana gelir.

• Koagülasyonun hücrelerden bağımsız olarak meydana


geldiği kabul edilmektedir.

• Koagülasyonun tüm tiplerinde olaya koagülosit (bir çeşit


granülosit) adı verilen özel bir hemositin de katıldığı
belirlenmiştir.

585
Hemositlerin Görevleri

5. Metabolik Fonksiyonlar
• Hemositler; glikojen, mukopolisakkaritler, lipit ve protein
gibi maddeler içermektedir.

• Hemositler b u maddelerin depolanması yanında, dokuların


gelişmesi, bağ dokusunun oluşturulması ve bu maddelerin
taşınmasında görev yaparlar.

• Ayrıca, kandaki amino asit seviyesi ile kan şekeri seviyesinin


ayarlanmasında önemli rol üstlenirler.

586
Hemositlerin Görevleri

6. Hastalıklara Karşı Direnç


• Hastalıklara karşı direnç iki şekilde ortaya çıkar.
1. Hastalık etmeni organizmaların vücuda girmesini
önlemek
2. Vücuda girmiş olan organizmaları zararsız hale getirmek

587
Hemositlerin Görevleri

• Hastalık etmenlerinin vücuda girmesinin engellenmsinde,


kan tarafından gerçekleştirilen yaraların iyileştirilmesi büyük
önem taşır.

• Vücuda girmiş olan mikroorganizmaların patojenik etkisine


karşı, böceklerde direnç gösterme kabiliyeti bağışıklık olarak
tanımlanır.

588
Hemositlerin Görevleri

• Bağışıklık ;

- doğuştan
- kazanılmış bağışıklık

olarak ikiye ayrılmaktadır.

589
Hemositlerin Görevleri

• Doğuştan olan bağışıklık: Bir organizmada zaten mevcut


olan faktörlerin dayanıklılığa sebep olmasıdır. Yani
mikroorganizma vücuda girmeden önce de var olan bir
özelliktir.

• Kazanılmış bağışıklık: Sadece bir patojen konukçuya


girdiğinde gelişir. Yani patojen ve onun ürettiği toksin, buna
karşı bir dayanıklılığın oluşmasını uyarır.

590
SOLUNUM SİSTEMİ

591
SOLUNUM SİSTEMİ

• Böceklerde solunum, trake sistemi olarak adlandırılan,


internal olarak yerleşmiş bir seri tüpler yardımıyla
gerçekleştirilir.

592
SOLUNUM SİSTEMİ

593
SOLUNUM SİSTEMİ

• Trake sistemi vücut içerisine doğru dallanarak uzamakta ve


bütün dokulara ulaşarak ihtiyaç duydukları oksijeni
ulaştırmaktadır.

• Böceklerde kanın oksijen taşıma ile ilgili bir fonksiyonu


bulunmamaktadır.

594
SOLUNUM SİSTEMİ

• Solunum, hücrelere oksijen sağlanması ve burada oluşan


karbondioksitin uzaklaştırılmasıdır ve bu böceklerde trake
sistemi yardımıyla yapılmaktadır.

595
SOLUNUM SİSTEMİ

TRAKE SİSTEMİNİN YAPISI


• Stigmaya bağlanan trake; bir viseral segmental, bir dorsal
segmental ve bir de ventral segmental olmak üzere üç adet
segmental trake, ön ve arka segmentlerdeki stigmalara
uzanan birer adet de lateral segmentler arası trake
oluşturur.

596
SOLUNUM SİSTEMİ

597
SOLUNUM SİSTEMİ

598
SOLUNUM SİSTEMİ

599
SOLUNUM SİSTEMİ

• Lateral segmentler arası trakeler, stigmaların hemen iç


tarafında, böcek boyunca uzanarak lateral trakeleri
meydana getirir.

• Dorsal segmental trake, kalbin bulunduğu kısma doğru


dallanarak uzanır. Kalbin iki yanında, böcek boyunca
uzanarak, iki dorsal boyuna trake oluşur.

600
SOLUNUM SİSTEMİ

• Ventral segmental trake sistemi de aynı şekilde sinir


kordonuna doğru dallanarak uzanır ve sinir kordonunun iki
yanında uzanan ventral boyuna trakeler oluşur.

• Viseral trake, sindirim sisteminin alt ve üst kısmına uzanan


iki kola ayrılır.

601
SOLUNUM SİSTEMİ

602
SOLUNUM SİSTEMİ

• Ana trake boruları sürekli çatallanarak ve gittikçe incelerek,


ağ şeklinde yoğun bir boru şebekesi oluşturur. Trake adı
verilen tüpler uçlara doğru fazla miktarda dallanarak trakeol
adı verilen kılcal boruları oluşturur.

603
SOLUNUM SİSTEMİ

604
SOLUNUM SİSTEMİ

605
SOLUNUM SİSTEMİ

• Trakeoller vücut dokularının büyük bir kısmına


ulaşmıştır.Bunların dokularla irtibatı, trake uç hücresi
tarafından sağlanır.

• Özellikle, metabolik olarak aktif olan dokularda, kanat


kaslarında ve yağ dokusunda daha yoğundurlar.

606
SOLUNUM SİSTEMİ

Trake ve Trakeollerin Yapısı


• Dokulara doğru daralan trake borularının çapı 2 µm’ye kadar
düşer. Bunların ucunda oluşan trakeollerin çapları ise, taban
kısımda 1 µm, uçlara doğru ise 0.1 µm veya daha küçüktür.

607
SOLUNUM SİSTEMİ

• Trake sistemi kütikuladan meydana geldiği için, kütikula


tabakası ve epidermis hücrelerine sahiptir.

• Trake boruları, stigmaya yakın kısımlarda, epikütikula,


ekzokütikula ve endokütikula tabakalarının hepsini içerir.

• İnce trakeler ile trakeoller ise, sadece epikütikulaya sahiptir.

608
SOLUNUM SİSTEMİ

Kalın trake borusunun kesiti 609


SOLUNUM SİSTEMİ

İnce trake borusunun kesiti 610


SOLUNUM SİSTEMİ

Trakelerin dokularla irtibatı 611


SOLUNUM SİSTEMİ

• Trake borularının iç kısmında halka veya heliks şeklinde


çıkıntılar (taenidia) oluşturur. Böylece borular kuvvetlenir ve
esneklik kazanır.

612
SOLUNUM SİSTEMİ

• Trakeoller, trake uç hücresinin oluşturduğu ince bir


sitoplazma ile çevrelenmiştir

• Trakeol uç hücresi, epidermal hücrelerden meydana


gelmiştir ve bu boruların etrafını bir örtü şeklinde sarmıştır.

613
SOLUNUM SİSTEMİ

• Gerçekte trakeoller hücreler arası (interselüler) bir yapıya


sahiptir. Ancak, uçları trakeol uç hücresinin içerisine
gömüldüğü için, hücre içi (intraselüler) bir görünüm
kazanmıştır.

614
SOLUNUM SİSTEMİ

Stigmaların Yapısı
• Baş kısmında stigma bulunmaz.

• Embriyonik gelişme esnasında; 3 çift toraks, 9 çift de


abdomende olmak üzere toplam 12 çift stigma görülür.

• Ergin böceklerde; 2 çift toraks ve 8 çift de abdomende


olmak üzere en fazla 10 çift stigma bulunur. Birçok böcekte
bunun sayısı daha azdır.

615
SOLUNUM SİSTEMİ

• Böceklerde stigmaların yapısı da çok farklılık gösterir.

• Sadece bazı Apterygota türlerinde çok basit yapılıdır ve


trakeler doğrudan dışarıya açılır.

616
SOLUNUM SİSTEMİ

• Birçok böcekte ise stigmalar gerek duyduğu zamanlar


kapatılabilme özelliğine sahiptir.

• Stigmaların kapanma mekanizmaları farklılık gösterir.

• Bazılarında kapakçıklar, stigmanın ağız kısmında bulunurken,


bir kısmında ise kapatıcı valf, stigma boşluğunun alt
kısmında yer alır.

617
SOLUNUM SİSTEMİ

• Stigma kapakçıklarının, açılıp kapanmasını sağlayan özel


yapılar ve kaslar bulunmaktadır.

• Kapakçıkların açılması, çevresindeki kütikulanın elastikiyeti


ile veya özel açıcı kas yardımıyla meydana gelir.

618
SOLUNUM SİSTEMİ

• Ayrıca, stigma boşluğunun içerisinde diken şeklinde


çıkıntılar da bulunabilmektedir.

• Sularda yaşayan bazı böceklerde ise stigmanın ağzında


bulunan uzun kıllar, su içerisine dalınca stigma ağzının
kapanmasını sağlamaktadır.

619
SOLUNUM SİSTEMİ

620
SOLUNUM SİSTEMİ

Trake Sisteminde Gaz Hareketleri


• Dokular ile trake sistem arasında gaz değişimi, sadece
trakeol duvarlarından geçerek meydana gelir.

• Yani, sadece trakeol duvarı, difüzyon sağlayacak inceliktedir.

621
SOLUNUM SİSTEMİ

• Dokuların ihtiyacını karşılamaya yetecek kadar oksijen,


trakeoller içerisine ulaştırılması, aynı şekilde metabolizma
sonucu oluşan karbondioksitin de toksik etki
oluşturmayacak şekilde hızla uzaklaştırılması gerekir.

• Küçük böcekler ile büyük böceklerin inaktif dönemlerinde,


trake sistemindeki gazın difüzyonu bu ihtiyacı karşılayacak
hızdadır.

622
SOLUNUM SİSTEMİ

• Birçok böcek, su kaybını azaltmak için pasif solunum yapar.

• Büyük ve aktif böcekler ihtiyaçlarını, normal difüzyon


yoluyla karşılayamadığından, aktif solunum hareketleri
yaparlar.

623
SOLUNUM SİSTEMİ

1. Difüzyon
• Solunum sisteminde gazın hareketi esas olarak difüzyon
yoluyla gerçekleştirilir.

• Böceklerde solunum sisteminin içinin hava dolu olması,


difüzyonu hızlandıran önemli bir faktördür.

624
SOLUNUM SİSTEMİ

• Difüzyon oranını; difüzyonun meydana geldiği yüzey


büyüklüğü ve iki nokta arasındaki konsantrasyon farkı
pozitif olarak etkilerken, iki nokta arasındaki mesafeyi
negatif yönde etkiler.

• Bu nedenle, sadece küçük organizmalarda, oksijenin


sağlanması ve karbondioksitin atılması için, difüzyon tek
başına yeterlidir.

625
SOLUNUM SİSTEMİ

• Birçok küçük böcek türünde, solunum tamamen difüzyon


yoluyla gerçekleşir.

• Bunlarda vücut küçük olduğundan, difüzyon ile olan gaz


hareketi yeterli gaz değişimini gerçekleştirmektedir.

626
SOLUNUM SİSTEMİ

• Büyük vücutlu türlerde, pasif dönemlerde yine difüzyon gaz


değişimi için yeterli olmaktadır. Ancak bu gibi böceklerde,
aktivite ve buna bağlı olarak da metabolizma hızlandığında
basit bir difüzyon yeterli olamamaktadır.

• Ancak, yine de bu durumdaki böceklerde, difüzyon önemli


bir süreçtir. Çünkü solunum hareketleri sadece kalın
trakelerde meydana gelmekte, oksijenin daha ileriye
ulaşması ise, difüzyon yoluyla gerçekleşmektedir.

627
SOLUNUM SİSTEMİ

• Aynı zamanda, bütün böceklerde, trakeol ile hücreler ve


mitokondri arasındaki gaz değişimi için de difüzyon
zorunludur. Ancak, bu son kısımdaki difüzyon sıvı içerisinde
gerçekleşmektedir.

• Sıvı içerisinde çözünmüş olan gazların difüzyon hızları ise


havaya göre oldukça düşüktür.

628
SOLUNUM SİSTEMİ

• Karbondioksit, oksijene göre, su içerisinde daha fazla


çözünebilmekte ve daha hızlı yayılabilmektedir. Bu nedenle
karbondioksitin bir kısmı kan içerisinde difüzyon yoluyla
taşınarak, integüment yoluyla dışarı atılabilmektedir.

• Ancak, bu yolla dışarı atılan karbondioksit miktarı çok


düşüktür.

629
SOLUNUM SİSTEMİ

2. Aktif Solunum
• Trake sistemindeki borular sıkıştırıldığında, iç hacimleri
azalarak içerisindeki hava stigmalar yoluyla dışarı atılmakta,
tekrar eski haline geldiğinde ise, dışarıdan hava emmektedir.

• Bu hareketin böcek tarafından sürekli olarak yapılması


sonucu trake sistemindeki hava hızlı bir şekilde
değiştirilmekte, böylece de trake sistemi ile dokular
arasında meydana gelen difüzyon gücü, maksimum düzeyde
tutulmaktadır.

630
SOLUNUM SİSTEMİ

• Trake borularının sıkıştırılması; abdomen segmentlerinin


dorso-ventral yönde ve teleskopik hareketi sonucu, kan
basıncının artırılması yoluyla olmaktadır.

• Abdomen hareketlerine ilave olarak, bazı böceklerde kan


basıncının artırılması amacıyla baş sürekli olarak ileri-geri
hareket ettirilir.

631
SOLUNUM SİSTEMİ

• Ventilasyon hareketleri, merkezi sinir sistemi tarafından


başlatılır ve onun kontrolü altında devam eder. Bu
hareketlerin başlayabilmesi için karbondioksit fazlalığı veya
oksijen yetersizliği gibi uyarımların bulunması zorunludur.

632
SOLUNUM SİSTEMİ

• Tek yönlü hava akışının gerçekleşmesi için gerekli olan,


stigma kapakçıklarındaki hareket, ritmik olayların kontrol
edildiği metatoraks veya birinci abdomen gangliyonu
tarafından koordine edilir.

633
SOLUNUM SİSTEMİ

3. Kesintili Solunum
• Trake sisteminde difüzyon yoluyla gaz değişimi meydana
gelirken, aynı zamanda buhar halinde su kaybı söz konusu
olmaktadır.

• Bu kayıp özellikle pupa dönemi gibi, su alma imkanının


olmadığı dönemlerde daha fazla önem arz etmektedir.

634
SOLUNUM SİSTEMİ

• Böceklerin Çoğu bu durumda, su kaybını önlemek için


kesintili solunum yoluna gider.

• Kesintili solunumda, stigma kapakçıkları hemen her zaman


kapalı olarak tutulur.

635
SOLUNUM SİSTEMİ

• Metabolizma yoluyla, oksijenin sürekli kullanılmasına karşın,


oluşan karbondioksitin büyük kısmı çeşitli ürünlere (özellikle
bikarbonat) dönüştürülerek, kanda ve dokularda biriktirilir.

• Oksijenin sürekli olarak kullanılması, buna karşı


karbondioksitin ise kan içerisinde tutulması, trake sistemi
içerisinde zayıf bir vakumun oluşmasına, bu da dışarıdan bir
miktar hava emilmesine neden olur.

636
SOLUNUM SİSTEMİ

• Havanın bu içeriye doğru hareketi, su buharının dışarıya


doğru akışını etkili bir şekilde önler. Bu yolla bir süre
solunum gerçekleştirildiğinde, trake ve kan içerisinde
karbondioksit oranı belli bir seviyenin üzerine çıkmakta,
oksijen oranı ise azalmaktadır.

• Bu durumda, stigmalar açılır ve bir süre bu şekilde tutulur.

637
SOLUNUM SİSTEMİ

• Böylece, hem trake sisteminde bulunan karbondioksit, hem


de kanda biriktirilmiş olan karbondioksitin serbest kalarak
trake sistemine geçmesi sonucu, difüzyon yoluyla hızlı bir
şekilde dışarı atılır. Bu esnada, trake sistemindeki oksijen
miktarı da difüzyonla artar.

638
SOLUNUM SİSTEMİ

• Karbondioksit miktarı belli bir oranın altına düştüğünde


stigma kapakçıkları tekrar kapatılır ve aynı süreçler arka
arkaya devam eder.

639
SOLUNUM SİSTEMİ

• Hyalophora pupalarında, karbondioksitin atılması için


stigmalar 15-30 dakika açık tutulurken, açık tutulan iki
periyot arasında 7 saat kadar kapalı kalmaktadır.

640
SOLUNUM SİSTEMİ

Aquatik Böceklerde solunum


• Aquatik böceklerin hemen hepsinde, karasal böceklerde
olduğu gibi hava (nadiren sıvı) dolu bir trake sistemi vardır.

• Oksijen, bazı böceklerde doğrudan atmosferden, bazılarında


ise su içerisinde erimiş olan havadan sağlanır.

641
SOLUNUM SİSTEMİ

1. Atmosfer Oksijeni ile Solunum


• Böcek suya dalmadan önce stigmalarını kapatır ve suya
böylece dalar. Trake sistemi içerisindeki oksijen tükeninceye
kadar su içerisinde kalır ve daha sonra dışarı çıkarak
stigmalarını açar ve solunumunu karasal böceklerde olduğu
gibi gerçekleştirir.

642
SOLUNUM SİSTEMİ

• Culicidae (Diptera) larvaları da benzer şekilde solunum


gerçekleştirir.

643
SOLUNUM SİSTEMİ

• Bunlarda abdomenin sonunda yer alan hortum şeklindeki


uzantının ucunda bir tane stigma bulunur. Böcek dinlenme
esnasında hortum ucunda yer alan stigmayı su yüzünde
tutarak solunum yapar. Suya dalacağı zaman ise stigmasını
kapatır ve su içerisinde iken, trake sistemi içerisindeki havayı
kullanır, daha sonra tekrar yüzeye çıkar.

644
SOLUNUM SİSTEMİ

Hava Kabarcığı ile Gaz Değişimi


• Bazı coleopterler, suya dalarken vücutlarının alt kısmında
veya elytra ile abdomen arasında bir hava kabarcığı
oluştururlar ve bu kabarcıkla birlikte suya dalarlar. Su
içerisinde bu kabarcıktaki oksijenden faydalanır, meydana
getirdiği karbondioksiti ise bu kabarcık içerisine verirler.

645
SOLUNUM SİSTEMİ

• Kabarcıktaki oksijen azaldıkça, suda erimiş olan oksijen


buraya difüze olur, kabarcıkta biriken karbondioksit ise aynı
yolla suya geçer. Bu şekilde böcek, kabarcıkta başlangıçta
bulunan oksijenin 10-15 katını kullanabilir.

646
SOLUNUM SİSTEMİ

2. Su İçerisindeki Erimiş Oksijenden Faydalanma


• Bu şekilde solunum yapan böceklerin çoğunda, vücudun
içerisinde bulunan trake sisteminde, karasal böcekler ile bir
farklılık yoktur. Sadece bu sistemin dışarıya açıldığı stigmalar
kapanmıştır.

647
SOLUNUM SİSTEMİ

a. Vücut Duvarı ile Solunum


• Bunlar esas olarak, solunumunu oksijen ve karbondioksite
geçirgen olan integümentleri vasıtasıyla yaparlar.

• Bunlarda bazen, trake sisteminden integümente doğru


uzanan kılcal dalları (trakeol) vardır.

648
SOLUNUM SİSTEMİ

• İntegümentten difüzyon yoluyla geçen hava, bu trakeollere


ulaşır, bunlar vasıtasıyla da trake sisteminin diğer
kısımlarına ulaştırılır, karbondioksit de aynı yolla dışarı atılır.

649
SOLUNUM SİSTEMİ

b. Trakeal Gill ile Solunum


• Bazı büyük ve yüksek aktiviteye sahip olan böcekler ile
oksijenin nispeten az olduğu, suların derin kısımlarında
yaşayan böceklerde, integüment yoluyla olan gaz değişimi
yeterli olmamaktadır.

• Bu gibi böceklerde vücudun çeşitli yerlerinde, gill (trakeal


gill) adı verilen solungaçlar bulunur.

650
SOLUNUM SİSTEMİ

gill’in yapısı
651
Ephemeroptera nimfinde gill’ler

652
SOLUNUM SİSTEMİ

• Bunlar suda erimiş olan oksijeni absorbe ederek, trake


sistemine ulaştırır. Karbondioksitin de tersi yolla dışarı
atılmasını sağlarlar.

• Bu yapı, özellikle oksijen yetersizliği olan şartlarda önem


taşımaktadır.

653
SOLUNUM SİSTEMİ

Odonata nimf’lerinde giller

654
SOLUNUM SİSTEMİ

c. Plastron ile Solunum


• Bazı böceklerde ise vücudun dış yüzeyinde, trake sistemi ile
irtibatlı bir şekilde, su itici (hidrofobik) kılların bulunduğu
alanlarda ince ve film şeklinde hava tabakası meydana gelir.

655
SOLUNUM SİSTEMİ

• Bu hava tabakası ile su arasında oluşan geniş yüzey alanı,


böceğin gaz değişimini sürekli bir şekilde sağlar.

• Bu film halindeki gaz tabakası plastron olarak adlandırılır.


Plastron’un hacmi çok düşük olduğundan, gaz depolayamaz.

656
SOLUNUM SİSTEMİ

ENDOPARAZİTİK BÖCEKLERDE SOLUNUM


• Genel olarak endoparazitik böceklerde solunum, akuatik
böceklerde olduğu gibi, integüment yüzeyinden difüzyon
yoluyla olmaktadır.

• Burada hava alış verişi, su yerine konukçu kanı ile


olmaktadır.

657
SOLUNUM SİSTEMİ

• Braconid larvalarında, arka bağırsak anüsten dışarıya doğru


tersyüz edilerek çıkarılmış, böylece vücuda oksijen girişi
hızlandırılmıştır.

658
SOLUNUM SİSTEMİ

• Bir kabuklu bit parazitoidi olan Cryptocheatom iceryae


(Diptera) larvalarında, kendi boyunun on katı kadar
uzayabilen iki kaudal fiamente sahiptir. Bu fiamentler
konukçu trakesi ile irtibatlıdır ve buradan kolayca oksijen
temin edilmektedir.

659
SOLUNUM SİSTEMİ

• Bazı parazitoitlerde ise, özel uyum yapıları bulunmaktadır.


Örneğin, bazı calcidoidlerde dişi böcek saplı yapıdaki
yumurtasını konukçu vücuduna koyar, ancak sapın uç kısmı
dışarıda kalır. Larva abdomen sonundaki stigmasını bu kısma
dayar ve sap içerisindeki kanal vasıtasıyla dış atmosferden
solunumunu gerçekleştirir.

660
SİNİR VE SALGI SİSTEMİ

661
SİNİR VE SALGI SİSTEMİ

SİNİR HÜCRESİ
• Sinir sisteminin temel öğeleri sinir hücreleri, yani
nöronlardır.

• Nöronlar; bir gövde kısmı (perikaryon) oldukça uzamış ve


genellikle uçta dallanmış olan stoplazmik iplikçikler (akson)
ile kısa ve dallı uzantılardan (dendrit) oluşmuştur. Gövde
kısmında bir çekirdek, birçok mitokondri ve diğer organeller
bulunur.

662
SİNİR VE SALGI SİSTEMİ

akson perikaryon

dendrit

663
SİNİR VE SALGI SİSTEMİ

• Nöronlar birbirine direk olarak bağlı değildir.

• İki nöronun akson uçları veya dendritleri sinaps adı verilen


ve içerisinde bir sıvı bulunan kapsül şeklinde boşlukta karşı
karşıya gelirler, ancak birbirine temas etmezler.

664
SİNİR VE SALGI SİSTEMİ

• Sinaps içerisinde; uyarımı ileten hücrenin zarı presinaptik


zar, uyarımı alan hücrenin zarı ise postsinaptik zar olarak
isimlendirilir.

665
SİNİR VE SALGI SİSTEMİ

• Nöronlar şekillerine göre; bir kutuplu (monopolar), iki


kutuplu (bipolar) ve çok kutuplu (multipolar) yapıda olabilir.
Fonksiyonlarına göre ise üç gruba ayrılır.

666
SİNİR VE SALGI SİSTEMİ

667
SİNİR VE SALGI SİSTEMİ

1. Duyu Nöronları
• Bunlar, afferent nöron olarak da adlandırılır ve uyarımları
alan duyu hücreleridir. Bu uyarımları merkezi sinir
sistemine gönderirler. Genelde bipolar olmakla beraber
multipolar da olabilirler.

668
SİNİR VE SALGI SİSTEMİ

2. Ara Nöronlar
• Association nöron olarak da adlandırılır ve duyu
nöronundan alınan uyarmaları, motor nöronlarına iletirler.
Bunların perikaryonları gangliyon içerisinde yer alır. Genelde
bipolar, bazen de multipolar durumdadır.

669
SİNİR VE SALGI SİSTEMİ

3. Motor Nöronları
• Motor (efferent) nöronlarının da perikaryonları gangliyonlar
içinde yer alır. Bunlar monopolar yapıdadır. Aksonları bir kas
veya salgı bezine uzanır ve uyarımları merkezi sinir
sisteminden, buralara taşırlar.

670
SİNİR VE SALGI SİSTEMİ

Uyarımların Taşınması
• Sinir hücresine bir uyarım ulaştığında, hücre zarının
uyarımdan etkilenen bir noktasında bir anlık polarizasyonun
değişmesi (depolarizasyon) meydana gelir.

671
SİNİR VE SALGI SİSTEMİ

• Uyarım alındığı noktadan, akson zarı boyunca hareket


ederek sinapse kadar taşınır. Uyarımın bu şekilde akson
boyunca taşınmasına aksonik iletim denir.

672
SİNİR VE SALGI SİSTEMİ

• Sinaps içerisine gelen uyarım, presinaptik zardan bazı


kimyasal (nörotransmit) maddelerin salınmasına neden
olur.

• Bu kimyasal, postsinaptik zara ulaştığında, burada hücre


zarında depolorizasyon oluşturarak uyarımı aktarmış olur.
Sinaps içerisindeki bu taşınmaya sinaptik iletim adı verilir.

673
SİNİR VE SALGI SİSTEMİ

• Sinapsın, yani presinaptik ve postsinaptik zarların yapısı


uyarımların tek yönlü iletilmesine elverişlidir.

• Dolayısıyla uyarımlar, sadece duyu nöronundan, motor


nöronuna doğru olmaktadır. Sinir hücrelerinde nörotransmit
madde olarak genellikle asetilkolin sentezlenir.

674
SİNİR VE SALGI SİSTEMİ

Öğrenme ve Hatırlama
• Nöral fizyolojinin önemli bir yönü de öğrenme ve
hatırlamadır. Böcekler böylece, olayların ilişkisini anlar ve
belli bir zaman (saatler, günler, hatta yıllar) geçmesine
rağmen bunları hatırlar.

675
SİNİR VE SALGI SİSTEMİ

• Öğrenme; bir çevresel olay ile diğerleri arasındaki ilişkiyi


kurma kabiliyetidir.

• Hatırlama ise; duyu organları tarafından elde edilen


bilgilerin depolanabilmesidir.

676
SİNİR VE SALGI SİSTEMİ

• Öğrenmenin en basit şekli olan alışkanlık, uyarımlara karşı


gösterilen bir adaptasyondur.

• Örneğin, bir hamam böceği, cerci’lerinin üzerine bir hava


esintisi olursa, belirgin bir şekilde kaçma reaksiyonu gösterir.
Fakat bu uygulama belli bir süre devam ettiğinde, buna karşı
reaksiyon göstermez, aynı zamanda bu uyarımla daha sonra
tekrar karşılaşsa, yine cevap vermez.

677
SİNİR VE SALGI SİSTEMİ

• Burada böceğin çeşitli uyarımlara karşı verdiği cevaplardan


bazıları negatif, bazıları ise pozitif reaksiyona sebep olur,
böylece böcek olumlu ve olumsuz şartları öğrenir.

678
SİNİR VE SALGI SİSTEMİ

SİNİR SİSTEMİNİN YAPISI


• Böceklerde sinir sistemi, yapısal olarak, merkezi sinir sistemi
ve viseral sinir sistemi olmak üzere iki kısma ayrılarak
incelenir.

679
SİNİR VE SALGI SİSTEMİ

1. MERKEZİ SİNİR SİSTEMİ


• Ergin böcekte, merkezi sinir sistemi;

- 1 beyin (supraözofagal gangliyon),


- 1 subözofagal ganglion
- farklı sayıda ventral gangliyonlardan
(ventral sinir kordonu) oluşur.

680
SİNİR VE SALGI SİSTEMİ

681
SİNİR VE SALGI SİSTEMİ

682
SİNİR VE SALGI SİSTEMİ

683
SİNİR VE SALGI SİSTEMİ

1. Supraözofagal ganglion (Beyin)


• Başı oluşturan ilk 3 segmentin gangliyonlarının
birleşmesiyle meydana gelmiştir ve merkezi sinir sisteminin
ana öğesidir.

• Beyni tetkik ettiğimiz zaman üç loplu bir yapıya sahip


olduğunu görürüz. Bunlar sırasıyla; protoserebrum,
deutoserebrum ve tritoserebrum ‘dur.

684
SİNİR VE SALGI SİSTEMİ

• Protoserebrum, diğerlerine göre daha büyük ve daha


kompleks bir yapıdadır.

• Hem sinirsel, hem de endokrinik öğeler içerir. Ön-üst


kısmında ocellar sinirler, yanlarda ise optik loplar bulunur.

685
SİNİR VE SALGI SİSTEMİ

• Protoserebrum, ocellar sinir ve optik lop ile irtibatlı olması


nedeniyle böceğin görme merkezidir.

• Diğer taraftan içerisinde, salgı görevi gören, çeşitli


nörosekresyon hücreleri bulunur ve böcekteki birçok
hormonun üretimi veya koordinasyonu beyin tarafından
gerçekleştirilir.

686
SİNİR VE SALGI SİSTEMİ

• Deutoserebrum, antenlerle irtibat halinde olup büyük


oranda, bir çift antenal loptan oluşmuştur.

• Bu iki lop, anten hareketini sağlayan ve antene gelen


uyarımları değerlendiren motor nöronları ve duyu
nöronlarından oluşur.

687
SİNİR VE SALGI SİSTEMİ

• Tritoserebrum, deutoserebrumun hemen altında yer alır


ve beynin en küçük kısmıdır. Frontal gangliyon ile labrum’a
uzanan ve motor ve duyu nöronlarına ait, aksonları içeren
bir çift loptan oluşmuştur.

688
SİNİR VE SALGI SİSTEMİ

689
SİNİR VE SALGI SİSTEMİ

2. Subözofagal gangliyon
• Mandibular, maxillary ve labial segmentlerin
gangliyonlarının birleşmesiyle meydana gelmiştir ve bu ağız
parçalarından her birine birer sinir uzantısı oluşturur.

• Ayrıca, bu gangliyondan uzanan sinir kolları, hypopharynx


salgı bezleri ve boyun kısmı ile de irtibat halindedir. Bunun
yanında, böceğin hareket aktivitesini de kontrol eder.

690
SİNİR VE SALGI SİSTEMİ

3. Ventral sinir kordonu


• Her segmentte bir gangliyon bulunur. Ancak böceklerin
büyük bir kısmında gangliyonlar birleşerek sayıları azalmış
vaziyettedir.

691
SİNİR VE SALGI SİSTEMİ

• Böceklerin çoğunda, toraks segmentlerine ait gangliyonlar


ayrı olarak bulunur. Bunların yapısı türden türe değişmekle
beraber, her bir gangliyon bacak ve kanat kaslarıyla,
stigmalarla ve bu segmentlerde yer alan duyu organlarıyla
irtibat halindedir.

692
SİNİR VE SALGI SİSTEMİ

• Abdomendeki gangliyonlardan, son segmentlerde olanlar


birleşmiş durumdadır. Bu yüzden abdomende en fazla 8
gangliyon bulunur. Bazı gruplarda, abdomenin bütün
gangliyonları birleşerek tek bir gangliyon meydana
getirebilir.

693
SİNİR VE SALGI SİSTEMİ

2. VİSERAL (İÇ ORGANLARA AİT) SİNİR SİSTEMİ


• Viseral (sempatik) sinir sistemi;

- stomagastrik sistem,
- tekli ventral sinirler ve
- caudal sempatik sistem olmak üzere
3 kısımdan oluşur.

694
SİNİR VE SALGI SİSTEMİ

Stomagastrik sistem
• Özofagustan, orta bağırsağa kadar olan kısmın çevresinde
yer alır.

• Bu sistem, frontal gangliyon, recurrent sinir (ön bağırsak


üzerinde, orta kısımda uzanır), hiposerebral gangliyon, bir
çift iç özofagal sinir ve bir çift de dış özofagal sinirden
oluşur.

695
SİNİR VE SALGI SİSTEMİ

Tekli Ventral Sinirler


• Birçok böcekte, toraks ve abdomendeki her gangliyonun,
ventral kısımdan tek bir sinir çıkar. Buna tekli ventral sinir
denir.

• Daha sonra bu sinir iki kala ayrılır ve bunlardan her biri,


segmentin iki yanında bulunan bir stigmaya ulaşmaktadır.

696
SİNİR VE SALGI SİSTEMİ

Caudal Sempatik Sistem


• Caudal sympathetic (kaudal sempatik) sistem, son
abdominal gangliyondan çıkan ve arka bağırsak ile eşeysel
organlara uzanan sinirleri içerir.

697
SALGI SİSTEMİ

698
SALGI SİSTEMİ

• Böceklerde salgı sistemi, endokrin (iç salgı) sistemi ve


ekzokrin (dış salgı) sistemi olmak üzere iki kısma ayrılarak
incelenir.

• Endokrin bezleri tarafından salgılanarak kana karıştırılan ve


böceklerin fizyolojik faaliyetlerini düzenleyen salgılara
hormon adı verilir.

699
SALGI SİSTEMİ

• Ekzokrin bezleri tarafından salgılanan feromonlar, atmosfere


karışarak böcek davranışları üzerine etki eder. Hormonlar
bireylerin, feromonlar ise, popülasyonların gelişmesini
düzenleyen maddeler olarak kabul edilebilir.

700
SALGI SİSTEMİ

Endokrin Sistemi
(İç Salgı Sistemi)
• Böcekler, omurgalılarda olduğu gibi, hem epitel endokrin
bezleri ve hem de sinir salgı (nörosekresyon) hücrelerine
sahiptir. Bu sinir salgı hücreleri, merkezi sinir sisteminin
bütün gangliyonlarında bulunur.

701
SALGI SİSTEMİ

1. Nörosekresyon Hücreleri ve Corpora Cardiaca


• Merkezi sinir sisteminin bütün gangliyonlarında bulunur.
Bunlar salgı yapan sinir hücreleridir. Bunların oluşturduğu
salgılar, doğrudan doğruya hemolimf’e (kana) akıtılır.

• Subraözofagal gangliyon tarafından salgılanan salgılar


corpora cardiaca’da depo edilir ve corpora cardiaca
lüzumuna göre ince kanallar vasıtasıyla doğrudan doğruya
aort içinde kana karışır.

702
SALGI SİSTEMİ

• Beyinden salgılanan salgılar corpora allata’nın


fonksiyonlarını da regüle etmektedir.

• Corpora allata ve corpora cardiaca sinir hücrelerinin


modifikasyonu ile oluşmuş guddelerdir.

703
SALGI SİSTEMİ

• Corpora cardiaca tarafından salgılanan salgılar,


karbonhidrat ve lipit metabolizmasını, kalp atışlarını,
malpigi tüplerinin kıvrılma hareketlerini ve bağırsakların
hareketlerini regüle etmektedir.

704
SALGI SİSTEMİ

• Subözofagal gangliyonda bulunan nörosekresyon hücreleri


de bir takım saLgılar meydana getirmektedir.

• Bunlardan en önemlileri; bazı böceklerde diyapoz hormonu


burada meydana getirilmekte ve diyapoz regüle
edilmektedir. Bu durum ipek böceğinde belirgin bir şekilde
görülür. Ayrıca, toraks ve abdomen gangliyonları da bir
takım salgılar salgılamaktadır.

705
SALGI SİSTEMİ

2. Corpora Allata
• Bir çift guddeden ibarettir.

• Corpara cardiaca ve beyin ile irtibat halindedir. Bazı Diptera


larvalarında corpara allata ve corpara cardiaca kaynaşmış
vaziyette olup buna Wiesmann halkası adı verilir.

706
SALGI SİSTEMİ

• Corpara allata’nın salgıladığı hormona juvenil (gençlik)


hormonu denir.

• Böceklerde larva ve nimf dönemlerinde salgılanır ve


metamorfozayı düzenler. Böceğin genç döneminin devam
etmesini sağlar.

707
SALGI SİSTEMİ

3. Molt (Gömlek Değiştirme) Bezleri


• Genellikle toraks gangliyonları ve subözofagal gangliyonda
bulunan salgı hücreleri bu görevi üstlenmiştir.

• Burada salgılanan hormona ecdysone (gömlek değiştirme)


hormonu adı verilir.

708
SALGI SİSTEMİ

• Toraks gangliyonları ve özellikle de protoraks


gangliyonlarından salgılanır.

• Bu salgılar gömlek değiştirme ve yeni kütikulanın


oluşmasını sağlar.

709
SALGI SİSTEMİ

Feromonlar
• Feromonlar, özellikle cemiyet halinde yaşayan böceklerde
gelişmiştir.

• Bir birey tarafından salgıladığında, o böcek türünün diğer


fertleri tarafından algılanan ve onların gelişme ve
davranışlarını etkileyen maddeler olarak tanımlanabilir.

710
SALGI SİSTEMİ

• Birçok feromon, her zaman aynı etkiyi göstermesine


rağmen, bazı feromonlar konsantrasyonuna veya etkilenen
bireylerin gelişme dönemlerine göre farklı etkiye sahip
olabilir.

711
SALGI SİSTEMİ

• Bunlar da, hormonlar gibi çok küçük miktarda salgılanır ve


kimyasal bir uyarıcı olarak görev yapar.

• Feromonların bazıları buharlaşarak, uzak mesafelere ulaşır


ve bir koku şeklinde algılanır. Bazıları ise, buharlaşmaz ve
etkili olabilmesi için bireyler tarafından doğrudan temasın
olması gerekir.

712
SALGI SİSTEMİ

• Feromonlar daha çok etki şekillerine göre;

(1) uzun mesafe etkili çekici feromonlar (seks feromonları ve


toplanma feromonları),
(2) işaret feromonları,
(3) alarm feromonları,
(4) fizyolojiye etki eden feromonlar ve
(5) sosyal böcek feromonları olarak gruplandırılabilir.

713
SALGI SİSTEMİ

1. Uzun Mesafe Etkili Çekici Feromonlar


• Erkek ve dişi bireylerin birbirini bulmak için kullandığı seks
feromonları ile aynı türün diğer bireylerini beslenmek veya
çiftleşmek amacıyla bir araya getiren toplanma feromonları
bu gruba girer.

714
SALGI SİSTEMİ

• Seks feromonları, erkek veya dişi tarafından üretilen ve


buharlaşabilen kimyasallardır.

• Bunların salgılanması ile karşı cinsiyete dahil bireyler çekilir.


Genellikle bu feromonlar dişiler tarafından üretilerek,
erkekler çekilir.

715
SALGI SİSTEMİ

• Bu tip feromonlar özellikle, Lepidoptera ve Coleoptera


takımlarında yer alan birçok tür ile bazı homopter ve
hymenopterlerde, çiftleşmemiş dişiler tarafından salgılanır.

• Bazı böceklerde ise, bu feromon erkekler tarafından


salgılanır ve dişiler çekilir (Örn; Neuroptera takımında yer
alan, erkek karınca aslanları).

716
SALGI SİSTEMİ

• Toplanma feromonları bazı böcek türlerinin (özellikle


Coleoptera) bir veya iki cinsiyeti tarafından üretilebilir ve
aynı türün diğer bireyleri (her iki cinsiyet) beslenmek veya
çiftleşmek amacıyla buraya toplanır.

• Bu feromonlar özellikle yazıcı böceklerde (Scolytidae) iyi


çalışılmıştır.

717
SALGI SİSTEMİ

2. İşaret Feromonları
• İşaret (iz) feromonları, sosyal böceklerde beslenme ve yuva
yerinin belirlenmesi açısından önemlidir.

• Termitlerde, abdomendeki sternal bezler, abdomen bir


cisme temas ettirildiğinde feromon salgılarlar.

718
SALGI SİSTEMİ

• Karıncalarda iz feromonları arka bağırsak, Dufour bezleri,


ventral bezler veya arka bacaklarındaki bezlerde üretilir,
bacak veya abdomen bir cisme temas ettiğinde feromon
bırakılarak gidiş-geliş yolu belirlenir.

719
SALGI SİSTEMİ

• Bal arısı işçilerinde, feromon üreten bezler vücut


üzerindedir ve feromon, vücudun tımar edilmesi esnasında
bacaklara bulaşır. Böylece yuva girişinde birikir ve işçiler
geriye döndüklerinde, girişi belirleyebilirler.

720
SALGI SİSTEMİ

3. Alarm Feromonları
• İsminden de anlaşıldığı gibi, alarm feromonu bir tehlikeyi
haber vermek amacıyla kullanılır. Bunlar, sosyal veya gruplar
halinde yaşayan böcekler tarafından üretilir.

• Sosyal böceklerde alarm feromonu sadece işçiler ve üreme


kabiliyetindeki dişiler tarafından üretilir.

721
SALGI SİSTEMİ

• Alarm feromonları, uzun zincirli hidrokarbonlar, alkoller,


aldehitler, ketonlar veya diğer organik moleküllerin biri veya
birkaçının bir karışımından oluşur.

• Alarm feromonları türler arası etkiye sahiptir ve genellikle


birkaç türde alarm etkisi gösterir. Bunların bir tepki ortaya
çıkarabilmesi için nispeten çok miktarda salgılanması gerekir
ve etkisi daha kısa mesafelerde görülür.

722
SALGI SİSTEMİ

4. Fizyolojiye Etki eden Feromonlar


• Birçok feromonun, özellikle sosyal böceklerde, fizyolojik
olaylara etki ettiği bilinmektedir. Ancak, sosyal olmayan bazı
böceklerde de örneklerine rastlanır.

723
SALGI SİSTEMİ

• Örneğin, olgun çöl çekirgesi erkekleri, epidermal


hücrelerden salgıladıkları bir feromon ile, tam
olgunlaşmamış erkek ve dişi bireylerin olgunlaşmasını
hızlandırır.

724
SALGI SİSTEMİ

• Tenebrio türlerinde her iki cinsiyetteki bireyler tarafından


salgılanan feromon, dişilerde yumurta formasyonu ve
gelişmesini hızlandırır.

725
SALGI SİSTEMİ

5. Koloni Düzenleme Feromonları


• Koloni oluşturan böceklerde çok az birey üreme yeteneğine
sahiptir. Bu fertil bireylerin salgıladığı bazı feromonlar
nedeniyle, diğer bireylerin üreme yetenekleri engellenerek
işçiler oluşmakta, bu da koloni düzenini sağlamaktadır.

726
SALGI SİSTEMİ

• Karınca ve termitlerde, işçilere ilave olarak, asker bireyler


vardır. Askerlerin sayısı, bir asker engelleme feromonu
tarafından ayarlandığı ileri sürülmektedir.

• Ancak, durum oldukça komplikedir ve üreme faaliyetlerinin


belli bir bölümünde muhtemelen bir feromon kontrolünde,
askerlerin oluşumu sağlanmaktadır.

727
SALGI SİSTEMİ

• Sosyal böceklerde bir kolonide, her iki cinsiyetten de sadece


bir tane veya çok az sayıda üreme yeteneğinde birey
bulunur. Koloninin üyelerinin çoğu işçidir. İşçiler bütün
gücünü koloni bakımına sarf eder ve hiçbir zaman eşeysel
olgunluğa ulaşamaz.

• Bunların eşeysel olgunlaşması, fertil bireyler tarafından


üretilen engelleyici feromonlar vasıtasıyla önlenmektedir.

728
SALGI SİSTEMİ

• Termitlerde ise, kral ve kraliçe eşit öneme sahiptir. Koloni


küçük olduğunda, kral ve kraliçe tarafından salgılanan özel
seks feromonları, ek üreyicilerin (üreme yeteneğine sahip
farklı bir sınıf) ortaya çıkmasını önler.

729
DUYU ORGANLARI

730
DUYU ORGANLARI

• Duyu organları esas itibariyle vücut duvarına yerleşmiş


vaziyettedir ve çoğu ancak mikroskop ile görülebilecek
büyüklüktedir.

• Duyu organı olarak görev yapan, basit ya da bileşik yapılı bir


duyu organına sensillum (çoğ., sensilla) adı verilir.

731
DUYU ORGANLARI

• Duyu hücreleri iki ana gruba ayrılabilir.

• Bunlardan biri, kütikulayla irtibat halindedir ve bu yüzden


kütikula içerisine doğru bir girinti oluşturur.

• Diğer duyu hücreleri ise, kütikulayla irtibat halinde değildir.


İntegümentin iç kısmında bulunur, bağırsak duvarı veya
kaslar boyunca uzanmıştır ya da diğer dokularla irtibatlıdır.

732
Mekanik Duyu Organları

733
Mekanik Duyu Organları

1. Kütikular Mekanik Duyu Organları


• Bunlar, integümentte bir yuva içerisine yerleşmiş olan duyu
kılları ve kubbe şeklinde bir yapıya sahip olan kampaniform
(campaniform) organlardan oluşur.

734
Mekanik Duyu Organları

a. Duyu Kılları
• Bu tip duyu organları böcek vücudunun çeşitli yerlerine
yayılmış durumda dır. Özellikle antenler, tarsus segmentleri
ve cerci’de bol miktarda bulunur.

• Bu kılların maruz kaldığı mekanik bir etki sonucu, kıl


kökünde meydana gelen hareket, bununla irtibatlı olan bir
sinir hücresinde uyarım meydana getirir.

735
Mekanik Duyu Organları

• Kıl şeklinde duyu organlarını görünüşlerine veya görevlerine


göre sınıflamak mümkündür.

• Tek duyu hücreli ve kılları kalın duyarlı olanlar, mekanik


etkileri alırlar.

• Çok sayıda duyu hücresi bulunan ve çıkıntı kısmı ince duyarlı


olanlar veya bu kısımlarında delik ve porlar bulunanlar ise,
kimyasal duyu organı (kemoreseptör) olarak görev yaparlar.

736
Mekanik Duyu Organları

• Lepidoptera kanatlarında bulunan ve dış çıkıntısı pul


şeklinde olan duyu organları da mekanik uyarımları alan
organlardır.

737
Mekanik Duyu Organları

b. Çan Şeklinde (Kampaniform) Organlar


• Bir kampaniform organ, duyu kılının, kıl soketi hariç bütün
kısımlarını içerir. Kıl yerine ince bir kütikular kubbeye
sahiptir.

738
Mekanik Duyu Organları

• Dikey kesitleri bir çana benzer ve her zaman nöronun uç


bağlantısı, kubbe şeklindeki diskin ortasın da bulunur.
Böylece bir gerilme veya basınç sensörü olarak görev yapar.

739
Mekanik Duyu Organları

• Çan şeklindeki organlar ergin böceklerin baş, toraks,


abdomen, anten, ağız parçaları, bacaklar, kanat tabanı, cerci
ve ovipozitör gibi kısımlarında bulunur. Bazı türlerin
larvalarında da bu organlar mevcuttur.

740
Mekanik Duyu Organları

2. Kordotonal Organlar
• Bir kordotonal organ üç farklı hücreden yapılmıştır. Uçta
kütikulaya temas eden kep hücresi, ortada zarf veya kılıf
hücresi, taban kısımda ise duyu hücresi yer alır.

741
Mekanik Duyu Organları

Kep hücresi

Kılıf hücresi

Duyu
hücresi

742

Cordotonal duyu hücresi


Mekanik Duyu Organları

• Cordotonal organ, genellikle iki nokta arasında gerilmiş


vaziyettedir. Bir ucu, kep hücresini geçerek kütikulaya, öteki
(taban) ucu ise bir bağ dokusu yardımıyla, vücudun diğer bir
noktasına bağlanmıştır.

743
Mekanik Duyu Organları

• Ergin böceklerin baş, toraks, abdomen, anten, bacak ve


kanat diplerinde bulunurlar.

• Ayrıca, bazı larvaların abdomen, labrum, bacaklar ve hatta


tarsus’larında yer alır. Genel olarak bunlar basınç
değişiklikleri ve ses dalgaları gibi titreşimleri alan organlar
olarak kabul edilirler.

• Kordotonal organlar böceklerde genellikle 3 farklı şekilde


ortaya çıkarlar.

744
Mekanik Duyu Organları

a. Timpanal Organ
• Bu organda kordotonal duyu hücreleri, integümentin
oluşturduğu zar şeklin deki timpanum ile birlikte bulunurlar
ve ses alıcı olarak görev yaparlar.

745
Mekanik Duyu Organları

• Bir timpanal (tympanal) organda 3 ayrı bölüm bulunur.

(1) ince kütikular membran (timpanum),


(2) timpanum tarafından kapatılan geniş bir trake boşluğu
ve
(3) iki nokta arasında gerilmiş durumdaki bir grup
kordotonal duyu hücresidir.

746
Mekanik Duyu Organları

• Acrididae ve Cicadidae’de abdomende, Tettigoniidae ve


Gryllidae’de ön tibiada, Notonectidae’de toraksta,
Lepidoptera’da ise toraks ve abdomende bulunur.

• Bunlardan en dikkat çekici ve karışık olan Tettigoniidae’nin


ön tibia’sında olanlardır.

747
Mekanik Duyu Organları

Tettigonidae
Timpanal organ

748
Mekanik Duyu Organları

b. Johnston Organı
• Böceklerin hemen tamamında (Collembola ve Diplura hariç)
antenlerin ikinci segmentinde (pedicel) bulunan duyu
organlarına Johnston organı adı verilir.

749
Mekanik Duyu Organları

• Şişkin şekildeki pedicel, iki grup halinde dizilmiş olan çok


sayıda kordotonal duyu hücresine sahiptir.

• Bunlardan birisi, iç duyu halkasıdır ve daha çok flagellum’a


paralel gelen titreşimlere hassastır. Dış duyu halkası ise,
daha çok flagellum’a dik gelen titreşimlere duyarlıdır.

750
Mekanik Duyu Organları

Johnston organı 751


Mekanik Duyu Organları

• Johnston organı böceklerde çeşitli değişiklikler gösterebilir.

• En gelişmiş şekli, Gyrinidae (Coleoptera), Culicidae ve


Chironomidae (Diptera) familyalarında rastlanır. Bunlar
(özellikle Diptera’da) işitme organı olarak rol oynar.

• Ayrıca, antenin uç kısmının hareketini temin eder ve


böceğin pozisyonunun ayarlanmasında rol oynar.

752
Mekanik Duyu Organları

3. Subgenual Organ
• Böceklerin çoğunda (Thysanura, Coleoptera ve Diptera
hariç) tibia içerisinde bulunan ve 10-40 adet kordotonal
hücreye sahip bir duyu organıdır.

• Duyu organlarının taban ucu kütikulaya, diğer ucu ise


trakeye bağlanmıştır. Böceğin, üzerinde bulunduğu
cisimlerdeki titreşimleri algılamasını sağlar.

753
Mekanik Duyu Organları

Gerilme Reseptörleri
• Gerilme alıcıları, multipolar yapıdaki nöronlara sahiptir.
Bunların dendritleri gerilmiş durumda olan bir bağ dokusu
veya farklılaşmış bir kas hücresi ile irtibat halindedir.

• Bağ dokusu veya kas hücresi, segmentler arası membranlar


veya kasların oluşturduğu iki nokta arasında gerilmiş
durumdadır. Bu noktalar hareket ettiğinde, alıcılar
uyarılmaktadır.

754
Mekanik Duyu Organları

• Gerilme alıcıları, solunum hareketleri, sindirim sistemi


boyunca meydana gelen peristaltic hareket ve eklem
yerlerinin hareketleri gibi, ritmik olarak meydana gelen
hareketlerin kontrol edilmesi için merkezi sinir sistemine
gerekli bilgileri vermesi açısından oldukça önemlidir.

755
Kimyasal Duyu Organları

756
Kimyasal Duyu Organları

• Kimyasal duyu organları (kemoreseptörler) tat ve koku alan


organlardır.

• Böceklerin beslenme davranışı, yumurta koyma yerlerinin


seçimi, konukçu ve eşlerin yerlerinin tespiti, sosyal
böceklerde toplanma ve koloni düzeninin sağlanması gibi
faaliyetlerin düzenlemesi bakımdan son derece önemlidir.

757
Kimyasal Duyu Organları

• Tat ve koku alma genel olarak farklı duyular olmakla birlikte,


bu iki tip duyu organı arasında morfolojik veya fizyolojik
olarak benzerlikler vardır. Hatta bazı türlerde, aynı organlar
hem koku hem de tat alma organı olarak rol oynar.

• İkisi arasındaki en bariz fark ise, uyarımı oluşturan


materyalin miktarının farklı olmasıdır.

758
Kimyasal Duyu Organları

1. Koku Alıcı Organlar


• Koku, çok düşük konsantrasyonlardaki bileşikler tarafından
oluşturulur ve aynı zamanda bu maddeler normal fizyolojik
faaliyetlerin sürdürüldüğü sıcaklıkta kolayca buharlaşan
maddelerdir.

759
Kimyasal Duyu Organları

• Koku alıcılar, diğer kütikular duyu organlarında olduğu gibi,


kütikular ve hücresel komponentler içerir.

• Kütikular kısım, kimyasal maddelerin girişine müsaade


edecek şekilde çok sayıda por ihtiva eder.

760
Kimyasal Duyu Organları

• Porların bulunduğu kütikular kısmın yapısına göre farklı


şekillerde ortaya çıkar.

• Bunlar;
(1) uzun ve sert bir kıla sahip olanlar
(trichoid sensilla)
(2) çıkıntısı kısa parmak şeklinde olanlar (basiconic sensilla)
(3) kütikula ile aynı seviyede, disk şeklinde olanlar (plate veya
placoid sensilla)
(4) kütikula içerisine gömülü kısa çıkıntısı olanlar
(coeloconic sensilla) şeklinde gruplandırılabilir.

761
Kimyasal Duyu Organları

• Hücre kısmı da diğer kütikular duyu organlarında olduğu gibi


epidermal orijinlidir ve duyu nöronlarının sayısı çok
değişiklik gösterir. Kalın duvarlı kıl çıkıntısı olanlar genellikle
iki nörona sahipken, ince duvarlı olanlar 20 kadar nöron
içerirler.

762
Kimyasal Duyu Organları

2. Tat Alıcı Organlar


• Tat alma, kokuya göre, çok daha yüksek
konsantrasyonlardaki maddeler tarafından meydana getirilir.
Aynı zamanda, bunu oluşturan maddeler fizyolojik sıcaklık
derecelerinde sıvı halde bulunurlar.

763
Kimyasal Duyu Organları

• Bunlar genel yapı olarak koku alıcılarına benzerler. Kısa bir


kıl ya da koni şeklinde bir çıkıntı oluştururlar.

• Bu çıkıntının ucunda veya ucuna yakın olarak sadece bir por


bulunur (uniporous sensilla).

764
Kimyasal Duyu Organları

• Çıkıntısı kıl şeklinde olanlar, duyu kıllarında olduğu gibi bir


kıl soketine sahiptir ve hareketlidirler.

• Konik çıkıntıya sahip olanlar ise, daha çok ağız parçalarının iç


kısımlarında bulunur. Bunların dip kısmı sabit yapıdadır ve
genellikle dört adet duyu hücresine sahiptirler.

765
Kimyasal Duyu Organları

Nem ve Sıcaklık Organları


• Böceklerin rutubet ve sıcaklığa karşı çok hassas oldukları,
dolayısıyla her türün kendi için optimum olan alanları
seçerek buralarda yaşadığı bilinmektedir.

• Ayrıca, tahta kurusu ve sivrisinek gibi, sıcak kanlılarda kan


emerek beslenen böcekler, konukçularını, onların yaydıkları
ısı yardımıyla bulurlar.

766
Kimyasal Duyu Organları

• Genellikle nem ve sıcaklığa hassas duyu hücreleri aynı duyu


organında bulunur.

• Bu organlar, hareketli bir soketi ve poru bulunmayan, kısa ve


küt bir çıkıntıya sahip duyu organlarıdır. Bütün böceklerin
antenlerinde bu tip organlar bulunur.

767
Kimyasal Duyu Organları

GÖRME ORGANLARI
• Böcekler ışık dalgalarına karşı duyarlıdır. Bunlar böceklere
özgü çeşitli duyu organlarıyla olmaktadırlar.

• Bunlar;
deri ışık alıcıları,
ocelli (tepe nokta gözleri, dorsal ocelli),
stemmata (yan nokta gözleri, lateral ocelli)
petek (veya bileşik) gözler (ommatidia)

olmak üzere dört gruba ayrılır.

768
Kimyasal Duyu Organları

• 1. Deri Işık Alıcılar


• Birçok böcekte vücut yüzeyinin ışığa duyarlı olduğu tespit
edilmiştir.

• Örneğin, birçok Lepidopter larvaları, Tenebrio (Coleoptera)


larvaları ve Periplaneta (Blattidae) nimflerinin gözleri ışık
geçirmeyen bir madde ile kapatıldığında veya gözleri
çıkarıldığında, bunlar yine ışığa karşı duyarlılık
göstermektedirler.

769
Kimyasal Duyu Organları

• Bunlarda epidermis hücreleri açık bir şekilde, ışığa karşı


hassaslık gösterir.

• Bazı lepidopterlerin ise her iki cinsiyetinde de genitalyada,


fotoreseptörler tespit edilmiştir. Bazı böceklerde ise, ışığın
doğrudan beyin üzerinde uyarıcı etkisi vardır.

770
Kimyasal Duyu Organları

2. Ocelli
• Bunlara tepe nokta gözleri veya dorsal ocelli adı da verilir
Beynin ön lopundan gelen sinir uçlarının ulaştığı ve başın
tepe kısmında bulunan gözlerdir.

771
Kimyasal Duyu Organları

772
Kimyasal Duyu Organları

773
Kimyasal Duyu Organları

• En üstte, corneagen hücreler tarafından meydana getirilen


cornea (mercek) bulunur.

• Comeagen hücreler bunun altında bir sıra halinde dizilmiştir


ve ışığı geçirecek şekilde şeffaflaşmıştır. Bunun altında ise,
500-1000 adet görme duyu hücresi (retina) bulunur.

• Bu hücreler 2-5’li gruplar (retinula) halindedir. Bu gruplarda


yer alan hücrelerin uç kısımları farklılaşarak orta
kısımlarında, rhabdom adı verilen görme çubuğunu
oluştururlar.

• Görme hücresi grupları (retinula) arasında ya da bizzat bu


hücrelerin içinde pigment bulunabilir ve bazen bu çok yoğun
olabilir. 774
Kimyasal Duyu Organları

• Tepe nokta gözlerinde görme kuvveti azdır. Tam olarak bir


hayal teşekkül ettiremezler. Ancak, ışık şiddetini algılarlar.

• Dorsal ocelli’nin fonksiyonu tam olarak bilinmemektedir.


Bunların uçuş zamanında vücudun durumunu düzenlemek,
uzak mesafelerdeki cisimleri görmek, gece görmek ve ışığın
yönünü anlamak gibi fonksiyonları olduğu sanılmaktadır.

775
Kimyasal Duyu Organları

3. Stemmata
• Bunlar, yan nokta gözleri ya da lateral ocelli şeklinde de
isimlendirilir. Bu tip gözler birkaç istisna hariç larvalarda
görülür. Başın iki yanında yer almıştır. Sayıları değişebilir.

776
Kimyasal Duyu Organları

A. Dorsal ocellus, B. Lateral ocellus


777
Kimyasal Duyu Organları

• Esas yapı itibariyle dorsal ocelli’ye benzer fakat, bunlarda


merceğin gerisinde bir kristal yapı meydana gelmiştir, ve
beynin optik loplarından gelen sinir uçlarına bağlanmışlardır.

• Bu gözlerin, kabaca da olsa görüntü oluşması ve mesafe


tahmininde, kısmen de renk tahmininde kullanıldığı
sanılmaktadır.

778
Kimyasal Duyu Organları

4. Petek veya Bileşik Gözler


• Bunlar bir takım ommatidium (çoğulu; ommatidia)’lardan
meydana gelmiştir.

• Petek gözler daha çok, yan yana gelmiş çok sayıdaki lateral
ocellus’a benzer.

779
Kimyasal Duyu Organları

780
Kimyasal Duyu Organları

781
Kimyasal Duyu Organları

• Bir bileşik gözü meydana getiren peteklerin (ommatidia)


sayısı çok değişiktir.

• Örneğin,
Ponera (Hymenoptera) cinsine bağlı bir karıncada bileşik
göz sadece bir petekten meydana gelirken;
işçi karıncalarda bu sayı 100-600,
dişilerde 200-830, erkeklerde 400-1200;
Musca (Diptera)’da 4000;
Lepidoptera’da 12 000-17 000;
Odonata’da ise 28 000’e çıkabilmektedir.

782
Kimyasal Duyu Organları

Bir ommatidium genel olarak aşağıdaki kısımlardan oluşur.

1. Cornea (Mercek): Kitin tabakasının kalınlaşarak kabarık ve


saydam bir durum almasıyla en dış kısımda bir mercek
oluşmuştur.

Genellikle altıgen şekilde ve iki yüzü de konveks yapıdadır.


Dışarıdan gelen ışık dalgalarını toplayarak, kristal koni üzerine
aktarır.

783
Kimyasal Duyu Organları

2. Corneagen: Mercek tabakasını meydana getiren ve onu


destekleyen saydam epidermis hücrelerinden oluşmuştur.
Bazılarında bu hücreler çok küçülmüş ve çok defa
kaybolmuştur.

3.Kristal Koni: Cornea’nın gerisinde yer alır ve dört hücreden


meydana gelmiştir. Mercekten geçen ışık dalgalarını toplayarak
rhabdom üzerine düşmesini sağlar.

784
Kimyasal Duyu Organları

4. Primer Pigment (his) Hücreleri: Saydam koni ve cornea


tabakalarının etrafını kuşatan fazla miktarda pigmente sahip
hücrelerdir.

5. Retinula: Ommatidium’un taban kısmını oluşturur ve


başlangıçta sekiz adet görme duyu hücresinden (retina)
meydana gelir. Ancak, bunlardan birisi genellikle dejenere olur
veya kenarda kalarak merkeze ulaşmaz. Kalan yedi hücre ise
merkez eksen etrafında boyuna uzanarak bir araya gelirler.

785
Kimyasal Duyu Organları

Son şeklini almış duyu hücreleri monopolar yapıdadır, yani


dendrit’leri bulunmaz. Bunun yerine, bu hücrelerin iç yüzeyleri
farklılaşarak, orta kısımda, alıcı saha durumundaki rhabdom’u
(görme çubuğu,) meydana getirirler. Bu yüzden görme
hücrelerine “Rhabdomere” adı da verilir.

786
Kimyasal Duyu Organları

6. Sekonder Pigment (İris) Hücreleri: Uzun yapılı ve pigment


ihtiva eden hücreler olup, primer olanlarla birlikte retinula
tabakasının etrafını sarar. Böylece her bir ommatidium
yandakilerden ayrılır.

787
Kimyasal Duyu Organları

• Genel olarak bir ommatidium burada belirtilen altı genel


kısımdan meydana gelir. Ancak, yapı olarak ve özellikle
kristal koninin yapısı bakımından farklılıklar vardır.

• Işığın rhabdomlar üzerine düşmesiyle retinula hücrelerinde


uyarım meydana gelir.

• Tamamen gelişmiş bir göz sadece ışığa duyarlı olmakla


kalmaz, ayrıca şekillerin ayırt edilmesinde, hareketlerin ve
uzaktaki cisimlerin yerlerinin görülmesinde fonksiyon yapar.

788
Kimyasal Duyu Organları

• Şekil ve hareketin görülmesi gözde mozaik şeklinde bir


hayalin teşekkülü ile olmaktadır (mozaik teorisi). Buna göre
her bir ommatidium cismin bir parçasının hayalini oluşturur.

• Ortaya çıkan görüntünün netlik derecesi, petek gözü


meydana getiren ommatidium sayısına bağlıdır. Görüş
kuvveti insanlara göre çok azdır. Örneğin, Apis mellifera L.’in
en yüksek görüş netliği insanın görüşünün 1/300’ü kadardır.

789
Kimyasal Duyu Organları

• Gündüz ve gece faaliyet gösteren böceklerde, gözün


yapısında ve ışığın toplanmasında bazı farklılıklar vardır.
Buna göre gözler; gündüz gözleri (appozisyon) ve gece
gözleri (süperpozisyon) olarak ikiye ayrılır.

790
Kimyasal Duyu Organları

1. Appozisyon
• Bir noktadan çıkan ışık dalgaları, bileşik göz üzerine
ulaştığında, sadece o noktaya dik olarak bulunan
ommatidium’dan geçerek bu ommatidium’a ait rhabdom
üzerine ulaşır.

• Diğer ommatidium’lara gelen ışık dalgaları ise, geldiği açıyla


kırılarak, ışık kaynağına dik olarak bulunan ommatidium’un
rhabdom’una doğru yönelir.

791
Kimyasal Duyu Organları

• Ancak, kırılan ışık dalgaları, bu ommatidium’larda bulunan


pigmentler tarafından emildiğinden, rhabdom’a
ulaşamazlar. Böylece uyarım, sadece ışık kaynağına dik olan
ommatidium’dan geçen ışık yardımıyla meydana gelir. Bu tip
gözlere “gündüz gözleri” adı verilir.

792
Kimyasal Duyu Organları

2. Süperpozisyon
• Algılama sadece ışık kaynağına dik olarak bulunan
ommatidium’da meydana gelir.

• Ancak bu gözlerde, komşu ommatidium’lara gelen ışınlar


kırılarak, ışık kaynağına dik olarak bulunan ommatidium’un
rhabdom’una doğru yönelir.

793
Kimyasal Duyu Organları

• Bu gözlerde pigmentlerin bulunmaması veya az olması


nedeniyle, ışık dalgaları emilmez ve ilgili ommatidium’un
rhabdom’una ulaşırlar.

• Böylece uyarım, sadece ışık kaynağına dik olan


ommatidium’dan geçen ışınlar yardımıyla değil, çevredeki
ommatidium’lardan geçen ışınların da toplanmasıyla
meydana gelir.

794
Kimyasal Duyu Organları

• Daha geniş bir alandaki ışığın tek bir noktaya toplanmasını


nedeniyle, daha kuvvetli bir uyarım teşekkül eder. Bu
gözlere “gece gözleri” adı verilir.

• Bu tip ommatidium’lar Heterocera (Gece kelebekleri)


Lampyridae (Ateş böcekleri) türlerinde görülür.

795
Kimyasal Duyu Organları

• Bazı böcek türlerinde gözler her iki şekilde de çalışmaktadır.

• Işığın durumuna göre pigment miktarı artarak veya azalarak


ommatidium appozisyon veya süperpozisyon şekline
dönüşebilmektedir.

796
Kimyasal Duyu Organları

• Örneğin, Cydia pomonella (Lepidoptera)’da pigment miktarı


30-60 dakikada değişerek bu dönüşüm olmaktadır.

797
ÜREME SİSTEMİ

798
ÜREME SİSTEMİ

Erkek Üreme Sistemi


• Erkekte bir çift testis mevcuttur. Her bir testis, bir grup
sperm kesesi veya folikülden oluşur.

• Bunlar spermlerin oluştuğu kısımlardır ve her biri bir epitel


kılıfla sarılmıştır. Sperm keselerinin tamamını saran kılıf ise
peritoneal zar adını alır.

799
ÜREME SİSTEMİ

800
ÜREME SİSTEMİ

801
ÜREME SİSTEMİ

testisin yapısı 802


ÜREME SİSTEMİ

• Her bir sperm kesesi, vas deferans adı verilen kanalcık


vasıtasıyla vas deferans ’a açılır. İki testisten gelen yas
deferens birleşerek, ejaculatory kanalı oluşturur. Ayrıca,
vas deferans kanallarının alt ucuna yakın olarak açılan birer
ek bez vardır.

• Ek bezler spermlerin taşınmasını sağlayan sıvıyı oluşturur.

803
ÜREME SİSTEMİ

• Ayrıca, bazı böceklerde spermatofor adı verilen ve


içerisinde spermleri taşıyan sert kapsülü oluşturan madde
de bu bezler tarafından salgılanır.

• Ejaculatory kanalın son kısmında gonopor bulunur ve


aedeagus dışarıya açılır.

804
ÜREME SİSTEMİ

Dişi Üreme Sistemi


• Dişi üreme sistemi de bir çift yumurtalık “ovary” vardır.
• Her bir yumurtalık, sayıları böcek gruplarına göre değişen
Yumurta tüplerinden “ovariole” meydana gelmiştir.
• Her bir yumurtalık, lateral oviduc (yumurta kanalı,) denilen
bir kanala açılır.

805
ÜREME SİSTEMİ

806
ÜREME SİSTEMİ

• Bu iki lateral oviduc birleşerek genel oviduct’u oluşturur.

• Genel oviduc gonopor vasıtasıyla vagina’ya vagina da


dışarıya açılır. Ayrıca, vagina’ya açılan ve spermatecha adı
verilen bir kese bulunur. Bu kese, erkekten alınan
spermaların depo edilmesi görevini yapar

807
ÜREME SİSTEMİ

• Bazı böceklerde, vaginaya açılan ve bursa copulatrix


(çiftleşme kesesi) adı verilen bir kese vardır.

• Çiftleşme esnasında, spermatoforlar bu kesede depolanır.

808
ÜREME SİSTEMİ

• Bursa copulatrix in sayısı 1 ise de 2 veya 3 olarakta görülür.


• Bazı böceklerde bir defa döllendiğinde uzun müddet (bazen
yıllarca, örneğin: Aphis mellifera= Bal arısı) yumurtaların
döllenmesini sağlar.

809
ÜREME SİSTEMİ

• Her bir yumurta kanalının (ovariole) en uç kısmı incelerek


iplik şeklini (terminal flament) almıştır.

810
ÜREME SİSTEMİ

Ovaryal sayıları böcek türlerine göre farklılıklar gösterir.

• Canlı doğuran bazı Diptera lar ve Aphididae familyasının bazı


üyelerinde Ovaryal sadece bir tane gelişmiştir.
• Bazı Coleoptera ve Hymenopter lerde 2 şer.
• Lepidopter lerde 4 er.
• Bazı dipter lerde 100 veya daha fazla
• En yüksek rakam İsoptera takımından Eutermes cinsinin
dişilerinde bulunur, 2400 er ovaryal bulunur.

811
ÜREME SİSTEMİ

• Ovaryumun altında, primer eşey hücrelerinin bulunduğu


germarium yer alır.

• Germarium’un altındaki kısma ise vitellarium adı verilir ve burada


yukarıdan aşağıya doğru gelişmekte olan yumurta hücreleri
dizilmiştir.

812
ÜREME SİSTEMİ

• Yeni gelişmeye başlayan yumurta hücresi, en üstte bulunur.


Aşağıya doğru gittikçe gelişirler ve en altta gelişmesini
tamamlamış olan yumurta bulunur.

• Her bir ovariole, kısa bir kanalla (pedicel) oviduc’un üst kısmına
açılır.

813
ÜREME SİSTEMİ

• Ovariol’den lateral oviduc’a geçen olgun yumurtalar, genel oviduc


ve vagina yoluyla dışarı bırakılır.

• Böceklerde bulunan ovariol’ler, yapılarına göre bazı değişiklikler


göstermekte ve buna göre 3 grup altında toplanmaktadır.

814
ÜREME SİSTEMİ

1. Panoistik Ovariole
• Ovariole içerisinde ayrı besin hücresi bulunmaz. Bunlar besini
çevresindeki folikül hücrelerinden alarak yumurtayı oluştururlar.

• Bu tip ovariole Apterygota, Ephemeroptera, Odonata, Isoptera,


Orthoptera ve Siphonaptera da bulunur.

815
ÜREME SİSTEMİ

2. Polytrophic Ovariole
• Ovariole’de her yumurta hücresinin (oocyte) kendi besin hücresi
bulunur. Bir oocyte ve bir besin hücresi birbirini takip eder.

• Bu tip ovariole Diptera, Hymenoptera, Lepidoptera, Coleoptera,


Neuroptera, Anoplura ve Dermaptera’da bulunur.

816
ÜREME SİSTEMİ

3. Acrotrophic Ovariole
• Oocyte’ler birbiri ardından geliştikleri halde besin hücreleri uç
kısımda kalır. Oocyte’lerin beslenmesi ise, uç tarafta kalan besin
hücrelerinden özel olarak uzatılan ve besin kordonu adı verilen
protoplazmik iplikçikler yardımıyla meydana gelir.

• Örnek: Hemiptera, Coleoptera ve Homoptera.

817
ÜREME SİSTEMİ

A. Bir ovariolenin yapısı, B. Panoistik, C. Polytrophic, C. Acrotrophic ovariole


818
ÜREME SİSTEMİ

• Polytrophic ve acrotrophic ovariole tiplerinin her ikisinde de besin


hücrelerinin bulunması nedeniyle bunların ikisine birden
“meroistik ovariole” adı da verilir.

819
ÜREME VE GELİŞME

820
ÜREME VE GELİŞME

Böceklerde Üreme Şekilleri


• Böcekler genellikle eşeyli (sexual) olarak, döllenmiş yumurta ile
(oviparity) ürerler.
• Ancak, bazı böceklerin üremesinde bir takım farklılıklar görülür.

821
ÜREME VE GELİŞME

1. Viviparity
• Viviparity esas olarak, yavru doğurma şeklinde ortaya çıkan
üremedir. Bu üreme şekli kendi arasında bazı farklılıklar gösterir.

822
ÜREME VE GELİŞME

a. Ovoviviparity
• Birçok türde yumurta, açılmaya hazır oluncaya kadar, yani
embriyonik gelişme sonuna kadar genital organda tutuluri

• Yumurtanın açılması ya yumurtlama esnasında, ya da


yumurtlamadan hemen önce vuku bulur.

823
ÜREME VE GELİŞME

• Burada meydana gelen canlının beslenmesi için gerekli besin


maddelerinin tamamı yumurta içerisinde mevcut olup özel bir
beslenme yapısı yoktur.

• Normal yumurta ile üremeden farkı, yumurtanın embriyonik


gelişmeyi sağlayıncaya kadar vücutta tutulmasıdır.

824
ÜREME VE GELİŞME

b. Pseudoplacentral viviparity
• Bu üreme şeklinde böcekler çok az besin maddesi ihtiva eden ya
da hiç besin maddesi ihtiva etmeyen yumurtalar meydana getirir.

• Fakat bu yumurta vücutta tutulur ve gıdasını pseudoplacenta


(yalancı plasenta) adı verilen, embriyonik veya anaya ait bir yapı
ile aldığı kabul edilmektedir.

825
ÜREME VE GELİŞME

• Vivipar gelişme yumurta açılıncaya kadar sürer. Yumurtadan çıkan


larva (veya nimf) ana vücudunda oral yolla beslenmez ve
doğumdan sonra serbest olarak yaşar.

826
ÜREME VE GELİŞME

c. Adenotrophic viviparity
• Yalnızca ince kabuklu yumurtalar oluşur ve embriyo yumurtanın
içerdiği besin maddeleriyle gelişir. Bu yönüyle ovoviviparity’ye
benzer ancak, yumurtadan çıkan larva uterus’da kalır ve anaya ait
özel bezlerden beslenir.

• Yavru doğurma, larva tam olarak geliştiği zaman olur.

827
ÜREME VE GELİŞME

d. Haemocoelous viviparity
• Bu üreme şeklinin diğerlerinden farkı, gelişmenin dişi
haemocoel’in (kan boşluğu) içerisinde vuku bulmasıdır.

• Döllenme ve embriyonun gelişmesi haemocoel içerisinde vuku


bulur. Bu esnada embriyo için gerekli besin maddeleri
hemolimften temin edilir. Yumurtadan çıkan larva genital kanalı
bulur ve buradan dışarı çıkar.

828
ÜREME VE GELİŞME

2. Parthenogenesis
• Böceklerde görülen eşeysiz üremedir. Bu üreme ovipar veya
vivipar yolla olabilir. Her iki durumda da genç birey döllenmemiş
bir embriyodan meydana gelmiştir. 3 farklı tipte ortaya
çıkmaktadır.

829
ÜREME VE GELİŞME

a. Arrhenotokie
• Bu tip üreme gösteren böceklerde, eşeysiz yani partenogenetik
yumurtalardan sadece erkek bireyler, eşeyli yumurtalardan ise
dişi bireyler meydana gelir.

• Yani erkekler partenogenetik olarak, dişiler ise seksüel üreme


sonucu meydana gelmektedir. Örneğin: Apis mellifera

830
ÜREME VE GELİŞME

b. Thelytokie
• Arrhenotokie’nin tersine, eşeysiz yumurtalardan sadece dişiler,
döllenmiş yumurtalardan ise erkekler oluşmaktadır.

• Örnek: Bazı Phasmidae (Dictyoptera) türleri ile Lymantrça dispar


ve Lasiocampa pini (Lepidoptera).

831
ÜREME VE GELİŞME

c. Amphitokie
• Bu üreme şeklinde, her iki cinsiyet de döllemsiz yumurtadan
meydana gelir. Örneğin, Saga (Orthoptera) türleri.

832
ÜREME VE GELİŞME

• Afit türlerinde de, bu üreme şekli görülmekle birlikte, bazı


farklılıklar söz konusudur. Afitlerde yaz boyunca eşeysiz olarak
sadece dişi bireyler meydana gelirken, sonbaharda her iki cinsiyet
de eşeysiz olarak oluşmaktadır.

• Daha sonra bunlar çiftleşerek, kışı geçirecek eşeyli yumurtaları


bırakırlar. Bu döneme kadar vivipar olarak yavru meydana
getirirler. Yumurta ise sadece bu son dönemde görülür.

833
ÜREME VE GELİŞME

• Eşeyli ve eşeysiz üremenin bu şekilde periyodik olarak birbirini


takip etmesine “Heterogonie - Devirsel döllemsiz üreme” adı
verilir.

• Afitler dışında, birçok Cynipidae (Hymenoptera) türünde de bu


şekilde üreme görülür.

834
ÜREME VE GELİŞME

3. Paedogenesis
• Larval dönemde görülen bir üreme şeklidir. Çok nadir olarak
görülür. Böcek larva dönemindeyken üreme sistemi gelişir ve
yumurta meydana gelir.

• Bu böcekler paedogenesis yoluyla bir seri generasyon meydana


getirebileceği gibi, bazen normal üreme şekline alternatif olarak,
birbirini takip edecek bir şekilde ortaya çıkar.

835
ÜREME VE GELİŞME

4. Poliembriyoni
• Poliembriyoni, bir yumurtadan iki veya daha fazla sayıda
embriyonun meydana gelmesidir. Bazı parazitik hymenopterlerde
görülür.

• Bu gelişme şeklinde, yumurta çekirdeği peş peşe bölünerek, önce


salkım şeklinde bir yapı oluşturur, daha sonra, buradaki
çekirdeklerin her biri ayrı bir embriyo şeklinde gelişmeye başlar.

836
ÜREME VE GELİŞME

5. Hermofroditizm
• Böceklerde nadir olarak görülür. Bu üreme şeklinde, aynı birey
üzerinde hem erkek, hem de dişi üreme organları bulunur.

• Hermofrodit bireylerde çiftleşme olmaz ve buralarda oluşan dişi


üreme hücreleri, kendi sperması tarafından döllenerek üreme söz
konusu olur.
• Örnek: Icerya purchasi (Homoptera) ve Termitostroma spp.
(Isoptera).

837
ÜREME VE GELİŞME

Böceklerde Gelişme
Yumurta

• Böcek yumurtası, orta kısımda bir nucleus ve etrafında bol


miktarda sitoplazma ihtiva eder. Sitoplazmanın büyük bir kısmı
deutoplasma olup embriyonun beslenmesine yarar.

838
ÜREME VE GELİŞME

Yumurtanın yapısı

839
ÜREME VE GELİŞME

• Yumurtanın dışı ince bir zar (vitelline membran) ile kaplanmıştır


ve zarın iç yüzeyinde bulunan tabakaya periplasma adı verilir.

• Yumurtanın en dış kısmı, chorion adı verilen ve sertleşmiş


proteinden oluşan bir kabuk ile çevrilmiştir.

840
ÜREME VE GELİŞME

• Chorion üzerinde sayısı ve yerleri değişik olan ve genellikle


yumurtanın tepe kısmında bulunan delikçikler bulunur. Bu
delikçiklere micropyle adı verilir ve spermin girmesine elverişlidir.

841
ÜREME VE GELİŞME

Böcek Yumurtalarının Morfolojik Özellikleri


• Böcek yumurtaları genel olarak 0.1-3.0 mm’lik bir büyüklüğe
sahiptirler.

• Böcek yumurtaları renk itibariyle de oldukça farklılıklar gösterir.


En çok rastlanan renkler açık kirli sarı, yeşilimsi sarı ve açık
kahverengidir.

• Şekil olarak da büyük farklılıklar gösterir.

• Genel olarak 6 grup altında toplanır.

842
ÜREME VE GELİŞME

1. Yassı ve İnce Yumurtalar


• Bu tip yumurtaya örnek olarak elma iç kurdu (Cydia pomonella)
ve bazı meyve güvelerini gösterebiliriz.

Cydia pomonella
yumurtası

843
ÜREME VE GELİŞME

2. Küresel Yumurtalar
• Birçok türde yumurtalar küre şeklindedir.

• Örneğin, Papillionidae familyasına giren kelebekler, haziran


böceği ve diğer birçok Scarabaeidae türlerinde görülür.

844
ÜREME VE GELİŞME

Papilio machaon yumurtası


845
ÜREME VE GELİŞME

3. Konik veya Yarım Küre Şeklindeki Yumurtalar


• Pieris rapae (Pieridae), Laphygma fragiperda (Noctuidae) gibi
birçok türde görülür.

Pieris rapae yumurtası

846
ÜREME VE GELİŞME

4. Oval veya Uzunca Yumurtalar


• Elipsoidal şekilden, uzun çomak şekline kadar değişir. Bu tip
yumurtalar genellikle değişik cisimler üzerindeki yarıklara veya
ovipozitör ile açılan oyuklar içerisin konur.

• Cicadellidae, Membracidae (Homoptera), bazı Chrysomelidae


(Coleoptera), bazı Orthoptera ve ev sineği (Musca domestica) gibi
birçok böcekte görülür.

847
ÜREME VE GELİŞME

Musca domestica yumurtaları

848
ÜREME VE GELİŞME

5. Üzerinde Uzantılar Bulunan Yumurtalar


• Pentatomid yumurtalarının üst kenarında genellikle daire
şeklinde bir sıra diken bulunur.
• Ephemeroptera yumurtalarının iki tarafında, yumurtaların su
içinde taşlara tutunmasını sağlayan iplik şeklinde iki uzantıya
sahiptir.
• Reduviidae yumurtalarının son kısmında belirgin, şapka şeklinde
bir kısım bulunur.

849
ÜREME VE GELİŞME

Nezara viridula yumurtaları


850
ÜREME VE GELİŞME

6. Silindir Şeklindeki Yumurtalar


• Nezara sp. ve Murgantia histrianica (Pentatomidae)’da yumurtalar
silindir şeklindedir.

Murgantia histrianica yumurtaları 851


ÜREME VE GELİŞME

• Bir dişi böceğin bıraktığı toplam yumurta sayısı da böcek türlerine


göre değişmektedir.

• Örneğin, bazı afit türleri sadece birkaç yumurta koyarken, bir


termit (Isoptera) türü 1 000 000 yumurta bırakabilir.

852
ÜREME VE GELİŞME

Embriyonik Gelişme
• Embiryonun gelişmesi, yumurta çekirdeğinin bir çok defa
bölünüp, çekirdeklerin yumurta çevresine gitmesiyle başlar.
• Deutoplasma tarafından beslenen hücreler, yumurtanın etrafında
Blastoderm adını alan bir tabaka meydana getirir.
• Bu tabaka daha sonra Ectoderm ve Endoderm adını alan 2 tabaka
meydana getirir. Bu dönemden sonra özel hücrelerin çoğalması ile
bir orta tabaka Mesoderm meydana gelir.

853
ÜREME VE GELİŞME

• Bu sırada embiryo Amnion adını alan bir zar ile ayrıca bu kısım
deutoplasma ile birlikte Serosa adlı diğer bir zar tarafından
çevrelenmiştir.

• Bu şekilde embiryo 2 zar tarafından kuşatılmıştır. Dışta serosa ve


içte amnion.

854
ÜREME VE GELİŞME

• Embriyonun segmentlere ayrılması, gelişmesinin ilk devrelerinde


başlar. Segmentlerin teşekkülü değişik dönemlerde olur.

• Baş Protopod döneminde, thorax ve abdomen segmentleri


Polypod döneminde ve bacaklar Oligopod döneminde meydana
gelir.

• Böcek vücudunu oluşturan çeşitli organlar, muhtelif embriyon


tabakalarından meydana gelmiştir.

855
ÜREME VE GELİŞME

Ektodermden meydana gelen organlar


• Vücut duvarı (integüment)
• Ön ve arka bağırsak
• Salgı bezleri
• Sinir sistemi ve duyu organları
• Solunum (trake) sistemi
• Erkek ve dişi dış genital organları
• Maipigi tüpleri

856
ÜREME VE GELİŞME

Mesoderm’den meydana gelen organlar


• Kas sistemi
• Dolaşım sistemi
• Gonadlar (yumurtalık ve testis)
• Yağ dokusu

857
ÜREME VE GELİŞME

Endoderm’den meydana gelen organlar


• Orta Bağırsak

858
ÜREME VE GELİŞME

Postembriyonik Gelişme
• Embriyonik gelişmeyi tamamlayarak yumurtadan çıkan genç
böcek, ergin döneme geçinceye kadar bir takım değişikliklere
uğrayarak, farklı dönemler geçirir.

• Gelişme esnasında görülen bu farklılaşmaya, metamorfoza veya


başkalaşım adı verilmektedir.

859
ÜREME VE GELİŞME

Metamorfoza Tipleri
1. Ametabola
• Genç böcek, vücut büyüklüğü ve üreme organları hariç, tam
anlamı ile ergine benzer. Dolayısıyla metamorfoza, yani
başkalaşım yoktur.
• Gelişme devreleri sırasıyla;
“Yumurta — Genç — Ergin”
şeklindedir.
• Örnek: Apterygota ve
Orthoptera türleri.

860
ÜREME VE GELİŞME

2. Yarı başkalaşım veya Tedrici Metamorfoza


• Genç böcek, tam olarak ergine benzememekle beraber, kanatlar,
genital organlar ve büyüklük hariç, genel görünüşleri az çok
erginleri andırır.

• Bu yüzden böcekte, ergin hale gelmeden, kısmi bir başkalaşım


görülmekle beraber, tam bir başkalaşım meydana gelmez.

861
ÜREME VE GELİŞME

• Gelişme devreleri sırasıyla;


• “Yumurta - Nimf - Ergin” şeklindedir.

• Yarı başkalaşım geçiren böceklerde metamorfoza şekli, kendi


arasında bazı farklılıklar göstermesi sebebiyle üç gruba ayrılarak
incelenir.

862
ÜREME VE GELİŞME

a. Paurometabola
• Bu tip metamorfozada nimf ve erginlerin her ikisi de karada
yaşar.

• Örnek: Orthoptera, Hemiptera, Homoptera,

863
ÜREME VE GELİŞME

b. Hemimetabola
• Bu tip metamorfozada, diğerinden farklı olarak, nimfler suda,
erginler karada yaşar.

• Örnek: Odonata, Ephemeroptera, Plecoptera.

864
ÜREME VE GELİŞME

c. Neometabola
• Bu metamorfozanın diğer iki tipten farkı, bunların nimf
döneminden sonra bir veya iki durgun dönem görülür ve bu
devrelere genel olarak “pupa dönemi” denir.

• Bu yüzden bazı kaynaklarda bu başkalaşım tam metamorfoza


içerisinde ele alınır ve genç dönemlere larva adı verilir.

865
ÜREME VE GELİŞME

• Ancak, bu gerçek bir pupa dönemi olmayıp, bu esnada nimflerin


iç organlarında herhangi bir kaynaşma söz konusu değildir.

• Örnek: Thysanoptera ile Homoptera takımının Phylloxeridae ve


Aleyrodidae familyaları ile Coccoidea (yalnız erkekler) üst
familyasında görülür.

866
ÜREME VE GELİŞME

3. Tam Metamorfoza
• Yumurtadan çıkan böceğe larva adı verilir ve larva ergin hale
gelmeden bir pupa dönemi geçirerek, tam bir başkalaşıma

• Pupa dönemi esnasında larvaya ait iç organlar kaynaşarak, ergin


böceğe ait organlar teşekkül etmeye başlar. Ayrıca, bu devre
esnasında beslenme ve hareket kesilir, bütün fizyolojik faaliyetler
azalır.

867
ÜREME VE GELİŞME

• Gelişme devreleri sırayla;


“Yumurta - Larva - Pupa - Ergin” şeklindedir.
• Bu tip metamorfoza da kendi arasında görülen bazı farklılıklardan
dolayı, 2 gruba ayrılarak incelenir.

868
ÜREME VE GELİŞME

a. Holometabola
• Bu metarnorfoza şeklinde bütün larva dönemleri şekil olarak
birbirine benzemektedir.

• Örnek: Neuroptera, Diptera, Coleoptera, Lepidoptera,


Hymenoptera.

869
ÜREME VE GELİŞME

b. Hypermetabola
• Bu metamorfoza şeklinde, birbirinden şekil olarak farklı olan larva
dönemleri görülmektedir. Yani, bütün larva dönemleri şekil olarak
birbirine benzemez.

• Örnek: Meloidae (Coleoptera), Mantispidae (Neuroptera) ve bazı


Cocceidea (Homoptera) erkeklerinde, ayrıca bütün Strepsiptera
(yelpaze kanatlılar) türlerinde görülür.

870
ÜREME VE GELİŞME

Nimf Dönemi
• Yarı başkalaşımda, ergin olmayan böceğe “nimf” adı verilir.

• Nimflerin genel özelliklerini şu şekilde sayabiliriz.


1. Kanatlar vücut dışında gelişir. Genelde ilk devrede kanat
primordiyumları görülmez ve daha sonraki nimf devrelerinde ortaya
çıkar.
2. Genellikle bileşik gözler mevcuttur.

871
ÜREME VE GELİŞME

• 3. Türlerin çoğu karada yaşar (terrestrial), ancak suda yaşayanlar


(akuatik) da oldukça fazladır.
• 4. Akuatik formiarın abdomeninde sudan oksijen alan gill’ler
bulunur.
• 5. Ergin hale gelmeden bir pupa dönemi geçirmez.
• 6. Vücut formu ve yapısı ile beslenme ortamı bakımından
erginlere benzer.

872
ÜREME VE GELİŞME

Larva Dönemi
• Tam metamorfoza geçiren böceklerde, yumurtadan çıkan
bireylere “larva” adı verilir. Larvaların genel özelliklerini şu şekilde
sıralayabiliriz.

1. Larvada bileşik göz ve vücut dışında kanat izleri asla bulunmaz.


2. Ergin olmadan önce bir pupa dönemi geçirir.
3. Vücut şekli, vücut uzantıları ve beslenme ortamı genellikle
erginlerden çok farklıdır.
4. Vücut ince denli, yumuşak veya zayıf bir şekilde sklerotize
olmuştur.

873
ÜREME VE GELİŞME

Larva Tipleri
1. Campodeiform Larva
• Uzunca, yassı vücutlu ve uzun bacaklara sahip bir larva tipidir.
Genellikle cerci mevcuttur. Hızlı hareket ederler. Ayrıca, abdomen
üzerinde diken şeklinde uzantılar bulunur.

• Örnek: Neuroptera, Trichoptera takımları ile Dytiscidae ve


Staphylinidae (Coleoptera) familyalarında görülür.

874
ÜREME VE GELİŞME

2. Carabiform Larva
• Vücut genel olarak campodeiform larvaya benzer, fakat bunlarda
bacaklar kısalmıştır ve genellikle cerci bulunmaz.

• Örnek: Chrysomelidae, Lampyridae, Carabidae ve Melyridae


(Coleoptera) larvaları.

875
ÜREME VE GELİŞME

Carabidae larvası

876
ÜREME VE GELİŞME

3. Eruciform Larva (Tırtıl)


• Vücut silindirik yapıda, üç çift toraks bacağı ve 2-8 çift abdomen
bacağı (yalancı bacak) ihtiva eder. 3 guruba ayrılır.

877
ÜREME VE GELİŞME

a. Lepidoptera Larvası
• Buna “gerçek tırtıl” adı da verilmektedir. Abdomenin en az ilk iki
segmentinde yalancı bacak bulunmaz. 3-6’ncı segmentlerde birer
çift yalancı bacak bulunur. Ayrıca, son segmentte de bir çift anal
bacak bulunur.

• Geometridae larvalarında ise sadece 6. ve son abdomen


segmentlerinde bir çift yalancı bacak bulunur. Yalancı bacaklarda
kroşet mevcuttur.

878
ÜREME VE GELİŞME

Geometridae fam.

879
ÜREME VE GELİŞME

Neuroptera larvaları

880
ÜREME VE GELİŞME

b. Symphyta Larvası
• Bunlara “yalancı tırtıl” adı da verilir. Sadece 1. abdomen
segmentinde yalancı bacak bulunmaz. Genelde 2-8’inci abdome
segmentinde ve son abdomen segmentinde birer çift yalancı
bacak bulunur.
• Kroşet mevcut değildir.

881
ÜREME VE GELİŞME

882
ÜREME VE GELİŞME

c. Mecoptera Larvası
• Yalancı bacaklar 1-8’inci segmentte veya 3-8’inci segmerıtte
bulunur.

• Abdomenin sonunda bir emici disk bulunur.

883
ÜREME VE GELİŞME

4. Scarabaeiform Larva
• Silindirik yapıda ve C şeklinde kıvrık olan bu tip larvada, baş iyi
gelişmiştir.

• Genellikle toraks bacakları mevcut, fakat yalancı bacak mevcut


değildir. Bir çift toraks stigması ve sekiz çift de abdominal stigma
bulunur.

884
ÜREME VE GELİŞME

885
ÜREME VE GELİŞME

5. Elateriform Larva
• Silindirik yapıda olan vücut, çok sertleşmiştir.

• Setalar oldukça azalmış, bacaklar ise genelde mevcut, fakat


kısalmıştır.

886
ÜREME VE GELİŞME

887
ÜREME VE GELİŞME

6. Platiform Larva
• Vücut kısa, geniş ve oldukça yassıdır. Bacaklar kısa, gözle
görülmeyecek kadar küçülmüş veya mevcut değildir.

• Örnek: Microdon ve Xanthogramma (Diptera; Syrphidae)


cinslerine giren türler ile Psephenidae, Orthoperidae
Murmidiidae (Coleoptera) ve Limacodidae (Lepidoptera) türleri.

888
ÜREME VE GELİŞME

Limacodidae larvası

889
ÜREME VE GELİŞME

7. Vermiform Larva
• Kurtçuk şeklinde larvalardır. Uzunca silindirik yapıda olup,
yürümek için herhangi bir bacağa sahip değildir.

• Örnek: Diptera larvaları, odunda galeri açan coleopter larvaları ile


bazı testereli arı ve parazitik hymenopter larvaları.

890
ÜREME VE GELİŞME

Diptera larvası

891
ÜREME VE GELİŞME

Pupa Tipleri
• Tam metamorfozaya sahip böceklerde, larva döneminden sonra
görülen bir başkalaşım dönemidir. Larva dönemi ile ergin dönem
arasında yer alır. Bazı böcek gruplarında son larva dönemine
prepupa adı verilir.

892
ÜREME VE GELİŞME

Pupa Tipleri
1. Mumya Pupa
• Vücut uzantıları serbest olarak durmaz. Pupa dönemine girerken
vücut uzantıları vücuda yapışır, pupa kütikulasının dış yüzeyi
sklerotize olur.

• Vücuda yapışık olmasına rağmen, tüm vücut uzantılarının


taslağını görebiliriz.

• Ayrıca, Coleoptera, Diptera ve Hymenoptera takımlarına giren


bazı familyalarda da bu tip pupa görülür.

893
ÜREME VE GELİŞME

894
ÜREME VE GELİŞME

895
ÜREME VE GELİŞME

2. Serbest Pupa
• Bu tip pupanın anten, bacak ve kanat gibi uzantıları vücut
üzerinde serbest olarak bulunur, yani vücuda yapışık değildir.

• Örnek: Neuroptera, Trichoptera, Coleoptera (çoğunluğu) ve bazı


lepidopter (Tiseheriidae)’lerde görülür.

896
ÜREME VE GELİŞME

897
ÜREME VE GELİŞME

3. Fıçı Pupa
• Larva son gömleğini atmaz ve içerisinde pupa olur. Gerçekte
serbest pupa şeklindedir, ancak son larvanın vücudu kısalarak
genişler ve gömleği içerisinde pupa olur. Dış tarafını, fıçı şeklini
atmış olan ve kitinleşerek serileşen gömlek kapatır. Bu dıştaki
kısım bazen “Puparium” olarak da kabul edilir.

• Diptera takımına giren birçok türde görülür.

898
ÜREME VE GELİŞME

899
ÜREME VE GELİŞME

900
ÜREME VE GELİŞME

Pupa Kılıfları (Puparium)


• Pupaları içerisinde muhafaza eden ve puparium olarak
isimlendirilen kılıflar, son larval dönem tarafından meydana
getirilir.

901
ÜREME VE GELİŞME

• Ancak, bütün larvalar puparium oluşturmadıkları gibi, bazıları


beslendikleri doku içerisinde, bazıları da larvanın beslenmesi
esnasında yaptığı yuva içerisinde pupa olurlar.

• Son dönem larvalar tarafından meydana getirilen pupa kılıfları


(puparium), türlere göre oldukça farklılık arz eder ve her tür
kendine has bir kılıf meydana getirir.

• Bazı lepidopter larvaları ipeksi maddeleri örerek bir kılıf


oluştururlar ki, bunlara “Cocon - Kokon” adı verilir.

902
ÜREME VE GELİŞME

• Bazı larvalar da toprak içerisinde, toprak zerrelerini veya çeşitli


maddeleri birbirine yapıştırarak bir kılıf oluşturur ve içerisinde
pupa olurlar.

• Birçok böcek ise bu amaç için beslenme artıklarını kullanır.

903

You might also like