You are on page 1of 361

BALIĞIN TANIMI-YAŞAM KOŞULLARI

***Soğukkanlı=poikiloterm, yüzgeçli, derisi çoğunlukla pullarla kaplı,


solunum için gerekli oksijeni solungaçları ile sudan sağlayan, tümüyle
akvatik ortama uyum sağlamış omurgalı bir hayvan

Pisces (Balıklar) Dünyanın %70.8’i


20 000 tür sularla kaplıdır
“Su” nerede varsa balık orada yaşayabilir

•Yerüstü ve yer altı sularında

• -20C + 44 0C

•Tatlı sularda ve
%0.142.4 tuzlu sularda

•Akar sularda ve Durgun sularda

•Deniz düzeyinden 4000 m. yüksekte

•Deniz düzeyinden 11000 m derinde


•(veya 7000 m. Derinde)
Günümüzde balıkların
%58’i denizlerde
%41’i Tatlısularda
%1’i Deniz+Tatlısularda
(İki ortam arasında devamlı göç vardır)
( DYADROM BALIKLAR)

Deniz balıkların %13’ü açık denizlerde (PELAJİK)


%1 yüzey sularında-pelajik
%5 derin sularda-pelajik
%7 dipte (BENTİK)

% 45’i kıyıya ait kısımlarda (LİTORAL)


(Kıyı sahanlığı üzerinde bulunan 200m. derinliğe kadar olan
kısımda)
BALIKLARIN SINIFLANDIRILMASI
Halen tartışmasız ve geçerli bir sınıflandırma yoktur denebilir
Çok kaba olarak balıklar 3 ana sınıfa ayrılır

Sınıf 1: AGNATHA (Çenesiz balıklar)


Çeneleri ve çift yüzgeçleri yoktur, ağızları emicidir

Takım 1: Petromyzoniformes (Taş emerler)


Takım 2: Myxiniformes (Okbalıkları)

Örn. Cyclostomata Eptatretus burgeri


(Petromyzoniformes) (Myxiniformes)
Sınıf 2: CHONRİCHTHYES (Kıkırdaklı balıklar)

Çeneleri ve çift yüzgeçleri bulunur. Her biri ayrı ayrı dışarı açılan
5-7 çift solungaçları vardır. Genellikle denizlerde yaşar.

Örn. Köpek balıkları


Sınıf 3: OSTEİCHTYES ( Kemikli balıklar)
Kemikten yapılmış iskeletleri, pulları ve hava keseleri vardır
Yaşayan balıkların çoğunluğu bu sınıfa girer

Altsınıf 1: Actinopterygii (Işın yüzgeçliler)


Yüzgeçleri ışınsaldır. Yüksek yapılı kemikli balıklardır.
Altsınıf 2: Crossopterygii (Saçak yüzgeçliler )
Göğüs yüzgeçleri sap ucundadır.
Altsınıf 3: Dipnoii (Akciğerli balıklar)
Hem solungaçları hem de akciğerleri ile solurlar.

1. Actinopterygii’den Perca
2. Coelogcanhini 3. Lepidosiren
BALIKLARIN BÜYÜKLÜĞÜ – VÜCUT ŞEKİLLERİ
Pandaka pygmae (Cüce kayabalığı)……… 8-10 mm.
Rincodon typus (Balina köpek balığı)……..18 m.
Suda yaşayan hayvanlar içerisinde vücut formu ortama
en iyi uyum sağlamış olan balıklardır

1. Genel olarak vücut iğ şeklindedir (Fusiform) .


Örn. Palamut=Torik (Sarda sarda)

2. Yanlardan (Lateralden) basık formlar. Gövde


Yanlardan basılarak yassılaşmıştır.
Örn.. Kum dil balığı (Solea nasuta)

3. Yukarıdan aşağı (dorso-ventral basık)


formlar Örn. Aynalı vatos (Raja miraletus)
BALIKLARIN BÜYÜKLÜĞÜ – VÜCUT ŞEKİLLERİ
Pandaka pygmae (Cüce kayabalığı)……… 8-10 mm.
Rincodon typus (Balina köpek balığı)……..18 m.
Suda yaşayan hayvanlar içerisinde vücut formu ortama
en iyi uyum sağlamış olan balıklardır

1. Genel olarak vücut iğ şeklindedir (Fusiform) .


Örn. Palamut=Torik (Sarda sarda)

2. Yanlardan (Lateralden) basık formlar. Gövde


Yanlardan basılarak yassılaşmıştır.
Örn.. Kum dil balığı (Solea nasuta)

3. Yukarıdan aşağı (dorso-ventral basık)


formlar Örn. Aynalı vatos (Raja miraletus)
4. Yassı ve köşeli vücut şekline sahip
formlar
Örn. Aybalığı=Pervane balığı (Mola mola)

5. İncelmiş formlar. Gövde uzamış


yuvarlağımsı veya şerit benzeri şekil
almıştır.
Örn. Avrupa yılan balığı (Anguilla anguilla)

6. Özel formlar
Örn. Denizatı (Hypocampus)
Başı gövdesine dik açı şeklinde eklenmiş tek balık türüdür.
Balıklarda Vücut Bölümleri

Ayrı bir boyun bölgesi yoktur. (Baş gövdeye doğrudan birleşir)

BAŞ: Burun ucundan solungaç açıklığı veya son solungaç açıklığına kadar olan vücut ön
(anterior) kısmıdır.

GÖVDE: Solungaç açıklığı veya son solungaç açıklığından anüsten vücut eksenine dikey olarak
çekilen hayali çizgiye kadar olan vücut orta kısmıdır.
(Bazı balıklarda anüs o kadar önde olabilir ki teorik olarak gövde olmaması gerekir. Bu nedenle
enine kesitte iç organların blunmadığı yalnızca destek doku ve kasların bulunduğu kısım gövde
arka sınırı olarak kabul edilir).

KUYRUK: Anal açıklıktan vücudun sonuna kadar uzanan posterior kısımdır.


a) Kuyruk sapı (Kaudal pedonkül)
Kuyruk yüzgeci ışınların başladığı yere kadar olan kısım.
b) Kuyruk yüzgeci
BALIKLARDA KABA MORFOLOJİ VE ÖLÇÜ YERLERİ

TOTAL BOY: Burun ucu ile kuyruk yüzgecinin en uzun lobu arası.

ÇATAL BOY: Burun ucu ile kuyruk yüzgeci girintisinin en derin noktası arası.

STANDART BOY: Burun ucu ile kuyruk yüzgecinin başlangıcı arası

VÜCUT YÜKSEKLİĞİ: Vücudun en geniş yerinde sırt ve karın arasında mesafe

PREDORSAL UZUNLUK: Burun ucu ile dorsal yüzgecin başlangıcı arası


AĞIZ:
Başın ön ucunda yer alan ve iki çene ile çevrelenen kısımdır.

Ağız biçimi Balıkların beslenme alışkanlığı ve yaşam biçimlerine göre değişir.


Ağız büyüklüğü

*Ağzı çoğunlukla “Dudaklar” çevreler

*Zarsı (Genel) Kıkırdak yapılı (Seyrek)


*Dudaklar pulsuzdur Tat alma ile ilgili sinir uçları Tat alma
tomurcukları taşır.
GÖZLER
-Daima baş bölgesinde bulunan bir çift görme organıdır.
(Lateralde, Tek tarafta, Tepede)

-Genel olarak balıklarda gözler BÜYÜKTÜR

-Yaşam şekli ~ Göz büyüklüğü


(Bulanık, derin sularda yaşayan balıklarda - KÜÇÜK)
(Berrak su balıklarında – BÜYÜK)
(Karanlık su balıklarında körlenmiştir) (Örn. Müren balığı)

Balıklarda GÖZ YAŞI BEZLERİ


GÖZ KAPAKLARI yoktur
-Görüş uzaklığı (?) 10-12 m.

-Dinlenme halinde gözler yakına ayarlıdır.


(İleri geri hareket ettirilir)

-Bazı türler renk seçimi yapabilmektedir.


Örn. Alabalık

-Görüş açısı yatay 190° - 170°


dikey 150°
Balığın su içindeki görüş açısı
BURUN:

-Başın ön ucu ile gözler arasında kalan bölgedir.

-Burun delikleri-NOSTRİL başın ön tarafında bulunan kese biçimindeki koku alma organı-NASAL
KESE’nin dışarı açılan delikleridir.

BURUN DELİKLERİ SOLUNUM AMACI İLE KULLANILMAZ


Besin bulmada
Çevreye uyumda
-Balıklarda burnun görevleri: Eş seçmede
Göç yollarını saptamada
Düşmanlardan korunmada

BIYIKLAR (BARBEL)
-Derinin dışarı doğru uzantılarıdır (Genellikle ağız civarında) -Üzerinde serbest sinir uçları Tat alma
tomurcukları bulunur.
-Besin bulmada (Görmeden, duyumsayarak)
ÇENELER
-Ağzı alttan ve üstten kapatan kısımdır. (Göz ile
preoperculum arası)
MAKSİL
MANDİBUL olmak üzere kabaca iki kısımdır.

DİŞLER

-Ağız bazen de boğaz bölgesinde yer alan kemiksel yapılardır.


-Şekilleri, yerleri ve sayıları türlere göre çok değişiktir.
ÇENELER ÜZERİNDE BULUNAN (Maksil dişleri) (Turna)
Başlıca tipleri:
AĞIZ BOŞLUĞUNDA BULUNAN (Palatinal-Damakta)
(Vomer-Ağız gerisinde)
(Lingual- Dilde)
FARİNKS DİŞLERİ (Sazan)
SOLUNGAÇLAR

-Gaz değişiminin yapıldığı en önemli organlardır.

-Bir çok türde solunumda deri de rol oynamaktadır.

-Bazı balıklar akciğerleri ile de solurlar.

-Balıklar sudaki O2 nin %80’ninden faydalanabilirler.


(İnsanlar havadaki O2 nin %20’sinden faydalanabilir

-Eritrositlerde Hb bulunur.
(Belirli koşullarda O2 almada CO2 vermede yardımcıdır)

1. Solungaç filamentleri
Dış solunum (Su ile kan) 2. Solungaç dikenleri
-Balıklarda solunum: İç solunum (Kan ile dokular) görülür. 3. Solungaç yayı
Kıkırdalı balıklarda 5-7 veya daha Kemikli balıklarda;
fazla solungaç çifti ayrı ayrı açılırlar 4 çift solungaç yayı vardır.
Bazılarında Operculum: Solungaç kapağı
Spirakulum: 1. çift solungaç açıklığı yeralır
bulunur
KEMİKLİ BALIKLARDA SOLUNGAÇ VENTİLASYON MEKANİZMASI

-Operculum kapalı, ağız açılır ve su girer


-Solungaçlarla operculum arası boşluk genişler
-Solungaç boşluğundaki basıncın azalması ile su solungaçları yalayarak geçer.
-Bu sırada operculum ve ağız kapalıdır
-Solungaç boşluğundaki iç basınç dış basınca eşit olunca operculum
açılır ve su çıkar.

-Oksijenin kana girmesi kandaki O2 basıncının azalmasına


sudaki O2 basıncını artmasına sebep olur
HAVA KESESİ-YÜZME KESESİ
Yemek borusundan oluşmuş içi gaz ile dolu zarsal bir oluşumdur.
Kıkırdaklı balıklarda olmamasına karşın kemikli balıklarda vardır, Ancak yapı ve
işlevleri farklı olabilir.

İşlevleri :
1. Solunumda (Dipnoi’de kese çeperi kaslı ve içi alveollü yapıda)
2. Ses almada (Bazı türlerde ses iletkeni (rezonatör) olarak görev yapar)
3. Ses çıkarmada (Bazı türlerde dolaylı veya doğrudan ses çıkarmada)
4. HİDROSTATİK ORGAN (Denge sağlama ve vertikal seviye
ayarlamasında)
YÜZGEÇLER Balıklarda destek ve hareket organıdır

Balıklarda yüzgeçler

TEK YÜZGEÇLER (Median


yüzgeçler) ÇİFT YÜZGEÇLER
(Denge ve dümen görevi görürler. (Omurgalılarda ekstremite karşılığı
1. Sırt yüzgeci-Dorsal yüzgeç olup, hareketi sağlar)
2. Karın yüzgeci-Abdominal yüzgeç- 1. Göğüs yüzgeci-pektoral yüzgeç
Anal Yüzgeç 2. Ventral yüzgeç-Pelvik yüzgeç
3.Kuyruk yüzgeci-Kaudal yüzgeç
4. Yağ yüzgeci-Adipoz yüzgeç
DERİ
Balıklarda vücut dışı deri ile kaplıdır.
Diğer omurgalılarda olduğu gibi deri
1. Epidermis (Üst deri)
2. Corium-Dermis-Cutis (alt deri) tabakalarından oluşur
PULLAR VE PUL TİPLERİ
•Balıkların çoğunda deri pullarla örtülüdür.
•Balıkların bazıları pulsuzdur
•Bazılarında pulların yerini kemik plaklar, dikenler almıştır.
•Kemikli balıklarda enine ve boyuna uzanan PUL SAYILARI
farklıdır, tür ayrımında önem taşır

Enine ve boyuna pul sayıları


Pul Çeşitleri;
1. Placoid pullar 3. Cycloid Pullar

2. Ganoid Pullar 4.Ctenoid Pullar

Placoid Pullar

En basit pul tipidir


Kaide yassı üzerinde de diken bulunur
Hem dermis hem de epidermis orijinlidir
Yapısı dişe benzer
Köpek balığı ve Vatoz’larda görülür.

Ganoid (Rombik pullar)


Eşkenar dörtgen şeklinde pullardır.
Dermis orjinlidir
Üzerleri “GANOİN” adlı parlak madde ile kaplıdır
(Mine tabakasından farklıdır)
Acipenceridae familyasında görülür
Cycloid pullar
Kemikli balıkların çoğunda bulunur
Çoğunlukla yuvarlak formda kolayca eğilip bükülebilir
Çatı kiremiti gibi dizilmişlerdir
Kaide kısmı dermisteki cebe yerleşmiş, posterior uçları
serbesttir
Örn. Sazan
Ctenoid pullar
Yapı olarak Cycloid pullara benzer fakat serbest uçları testere gibi dişlenmiştir
Örn. Tatlısu Levreği

•Bugün yaşayan balıkların çoğunda Cycloid veya Ctenoid pullar bulunur


•Bu tip pullar üzerinde kalsiyum karbonat dan ibaret kabartılar bulunur ve yaş
tayinine yarar (İlkbahar ve yazın iyi beslendiği zaman meydana gelir)
•Bu tip pulların büyüklüğü türlere göre değişir
(Örn. Yılan balığında mikroskobik, sazan balığında iridir)
•Bazen pullar kolayca yerinden çıkar (Örn. Sardalya)
•Bazen çıkarılması zordur (Örn. Sazan, Pisi balığı)
•Genellikle bir türdeki pul sayısı bütün ömür boyunca sabittir
(Cyprinus carpio ~ Kültür sazanı ~ Aynalı sazan)
BİYOLÜMİNANS (Canlılarda oluşturulan gazışı)

Isının oluşmadığı bir çeşit kimyasal ışık oluşturulmasıdır

Lüsiferin Lüsiferaz enzimi = Işık


(Heterosiklik O2 ve ATP
fenol)

Hücre içinde ve hücre dışında Lüminesans oluşabilir


YAN ÇİZGİ
Vücudun yan tarafında bulunan başın gerisinden kuyruk yüzgecine kadar
uzanan duyu organıdır
Su içerisindeki titreşimleri algılamaya yarar
(YAKIN ALAN İŞİTME ORGANI olarak görevi vardır)
Bir sıra sinirsel bağlantısı olan delikli pullardan yapılmıştır
Yan çizgi hiç bulunmayabileceği gibi, uzun, kısa veya değişik formlarda
olabilmektedir
SİNDİRİM SİSTEMİ
Tatlısu balıklarında genellikle yapı aynıdır
(Beslenme özelliklerine göre bazı değişiklikler olabilir)
Ağız
Farinks
Özefagus
Mide
Barsaklar
Anüs
AĞIZ VE DİŞLER;
(Önceki konular)

FARİNKS;
Bazı balıklarda (Örn. Sazanlarda) üzerinde farinks dişlerinin yeraldığı
İki kemik yaydan ibaret yutak bulunur.
Filtrasyon (Çamuru filtre eder), Öğütme ve parçalamaya, ayıklamaya
(Bazı böceklerinkabuklarının ayıklanmasına) yarar

ÖZEFAGUS;
Dıştan mideden pek ayrılmaz
Kısadır
Alınan suyun mideye girmesini engelleyen kas taşır

MİDE;
Özefagusun devamıdır
İki kısımdır;
•Kardiyak kısım (Sindirilmemiş besinlerin bulunduğu)
•Pilor kısım (Pilorik sekumların-kör keselerin açıldığı)
BAĞIRSAKLAR;
Mideden sonra gelen ve anüse kadar devam eden kısımdır
Karnivor balıklarda (Örn. Turna) bağırsak kısa
Herbivor balıklarda (Örn. Sazan) bağırsak uzundur

ANÜS;
Genellikle anal yüzgecin hemen gerisinde
yeralır
Balıklar;
Carnivorous
Herbivorous
Omnivorous (Carnivorous-Herbivorous

Aldıkları besinlere göre


Öyrifag (Çok çeşitli besinlerle beslenen)
Stenofag (Belli tip besinlerle beslenen)
Monofag (Tek tip besinle beslenen)

Besin alış biçimine göre;


Predatör
Emiciler
Otlayıcılar
Süzücüler
Parazitizm olarak ayrılmaktadır
DOLAŞIM SİSTEMİ
İlkel omurgalılara göre iyi gelişmiştir
(Memelilerdeki ile karşılaştırılamaz)
Diğer omurgalılarda olduğu gibi kapalı dolaşım vardır

Dolaşım sistemi;
Kalp
Damarlar
Arter
Vena
Kapiller’den ibarettir
Kalp;
Vücut ön tarafında farinksin altında bulunur

Dört kısımdan oluşur


Snus venosus (Ductus venosus);
Karaciğrden gelen hepatik venlerin açıldığı kısımdır.
Bitiminde SİNO-ATRİAL (SİNATRİYAL) kapak vardır

Atrium (Kulakcık);
Duvarı ince çeperlidir. Bitiminde ATRİO-VENTRİKÜLER
kapak bulunur

Ventriculus (Karıncık);
Duvarı kalın çeperlidir. Dışta kalbi besleyen kalın damarlar
bulunur. Bitiminde bir çift kapak vardır

Bulbus arteriosus;
Kalın duvarlıdır. Kontraksiyondan çok elastik yapısı önemlidir
KEMİKLİ BALIKTA KALBİN YAPISI

Kalp kanı hep anteriora doğru pompalar


Kalpte her zaman kirli kan bulunur
Kalp büyüklüğü vücut ağırlığının %0.1-2 sidir
Kalp atışı yaşa, büyüklüğe ve ısıya göre değişir
50C da 15 atış/dk ; 150C da 100 atış/dk
(Örn. Sazanlarda 200C da 60 atış/dk)
Kan:
Kan hacmi balıklarda azdır
Vücut ağırlığının %1.5-3’ü kadardır (100 gr. da 2-4 ml kadar )
Balık kanı geç pıhtılaşır (Fibrinojen ve protrombin gibi maddeler azdır)
Kan hücreleri;
Eritrositler (Oval ve çekirdeklidir)
Lökositler
Granülosit
Asidofil
Bazofil (az)
Nötrofil
Agranülosit
Lenfosit
Trombosit
Monosit
Kan yapan organlar;
Dalak Medulla (Lenfosit +Granülosit)
Korteks (Eritrosit+Trombosit)
Sindirim kanalı mukozası
Böbrek (Baş böbrek kısmı) Eritrosit
Mezenterium
Göz çukuru
Beyin zarı Lökosit
Baş iskeleti
LENF SİSTEMİ
Lenf damarları
Sinüsler den ibarettir
Lenf hacmi 4X kan hacmi
Pıhtılaşır (İçinde Löykosit ve Trombositler var)
Balıklarda lenf düğümleri yoktur
Lenf sıvısı lenf damarlarında ve sinüslerde toplanır ve ana kan dolaşımına verilir
BOŞALTIM VE OSMOREGÜLASYON
Birbiri ile yakından ilgili iki olaydır
Böbrekler;
Metabolizma artıklarının bir kısmını uzaklaştırır
Madensel tuzların tutulmasında ve atılmasında yardımcıdır

Solungaçlar;
Kanın temizlenmesinde
Azotlu maddelerin dışarı atılmasında
Çeşitli iyonların atılma ve tutulmasında

Bağırsak ve deri
BÖBREKLER:
Vücut boşluğunun dorsal duvarında periton dışına yerleşmiş olarak bulunur
Genel olarak çifttir
Bazen tek parça (Birleşmiş) olabilir (Örn.Salmonidae)
Koyu kırmızı ya da açık kahverenginde
Kemikli balıkların çoğunda
-Anterior (Baş böbrek)
-Posterior (Arka böbrek) şeklinde görülür
Malpigi cisimciği (Renal korpüskül)
Glomerulus: Dorsal aortadan
ayrılan arteriyel kapillerlerin oluşturduğu
yumak
Bowman kapsülü: Glomerulusu
çevreleyen kısım

Böbrek tübülleri (Borucuklar)


OSMOREGÜLASYON
Akışkan sıvılarda fizik kuralı olarak az yoğundan
çok yoğun ortama geçiş vardır.
Tatlı su balıklarının kanı ortama oranla
hipertonik olup yüksek ozmatik basınca sahiptir.

Tatlı su balıklarında
Vücut sıvısı, kan hipertonik ← Su
hipotonik dolayısı ile sürekli balık vücuduna su
girişi vardır.
TATLI SU BALIKLARI SU İÇMEZ
Alınan suyun büyük kısmı idrar olarak
böbreklerle atılır.

Tatlı su balıkları fazla suyu dengelemek ve idrar


olarak atmak zorundadır
Deniz Balıklarında
Vücut sıvısı, kan hipotonik → ortam hipertonik
Su kaybı solungaçlardan ve deriden olmaktadır
DENİZ BALIKLARI SU İÇER
(Deniz balıklarında midede bol miktarda deniz suyu bulunur)
Su kana geçer böbreklerden fazlası atılır
İdrar miktarı azdır
Tuzların atılması solungaçlardan, böbreklerden ve bağırsaklardan olmaktadır

Nefron yapıları tatlı ve tuzlusu


balıklarında sayı ve şekil bakımından
farklılık göstermektedir

Tatlı su balıklarında;
nefronlar bol damarlı
glomerulus sayısı fazla (10.000 <)
böbrek daha büyüktür
SİNİR SİSTEMİ
En ilkel balıkta bile tipik omurgalı sinir sistemi vardır
Sinir sistemi
Merkezi sinir sistemi (Beyin-omurilik)
Periferik sinir sistemi (Beyin-omurilikten çıkan sinirler)
Otonom sinir sistemi (Sempatik ve parasempatik sinir sistemi)
Beyin;
Ön beyin
Orta beyin
Arka beyin

Sazan Balığında beynin


dorsalden görünüşü
Kulak
Denge ve işitme organıdır
Balıkta dış ve orta kulak kısımları yok
İÇ KULAK -LABİRENT kısmı var
(Bu kısmın da kohlea kısmı yok o yüzden balıklar
uzun yıllar sağır olarak kabul edilmiştir)
Labirent;
Yarım daire kanalları
Otolit organlarından ibarettir
(Duyu hücreleri bulunur
içi “endolenf” ile doludur)

İnsan kulağı 20-20.000 Hz sesleri duyar Balıkta ses duyarlığı 1000 Hz


altındadır (İşitme oldukça sınırlıdır)
ÜREME SİSTEMİ
Balıklar genel olarak ayrı eşeylidir
Seyrek olarak “Hermafroditzm” görülür
Üreme organları
Gonadlar; erkeklerde testis, dişilerde ovaryumdur

Ovaryum
Genellikle çift, seyrek olarak tektir. Taneli
görünümdedir
Büyüklükleri değişik (Vücut ağırlrğının %25
kadarı, bu oran % 70’e kadar çıkar)

Testisler
Genellikle tatlı su balıklarında çifttir
Büyüklükleri üreme mevsimine göre
değişir. Vücut ağırlığının % 12’si kadardır.
Homojen görünümlü.
YUMURTALAR

Döllenen yumurtada döllenme lekesi meydana gelir.


Kuluçka süresi değişiktir (Su ısısı artarsa Süre azalır veya tersi)
5 °C 82 gün, 10 °C 41 gün
YUMURTALARIN AÇILMASI KULUÇKA SÜRESİNCE YUMURTANIN
ALACAĞI TOPLAM ISIYA BAĞLIDIR

SAZAN 20 °C / 100 °C = 5 gün


Balıklarda Yaşam Şekli

SEDENTER VE MİGRATÖR BALIKLAR

“Sedenter” olanlar ömürlerini belirli ortamda geçirirler, çok sınırlı göçleri vardır.
Örn. Turna büyüme sırasında kamışlı bataklık kısımlarda, Alabalk soğuk
akarsularda

Migratör-Diyadrom olanlar ise kuşlar gibi göç yaparlar


Göç;
Denizlerden ---Tatlısulara (ANADROM) Örn. Som balığı, Tirsi
Tatlısulardan---Denizlere (KATADROM) Örn. Yılan balığı, kefal
BALIKLARDA YAŞ TAYİNİ
PULLARDAN YAŞ TAYİNİ (Scalimetri metodu)
Cycloid veya ctenoid tip pul içeren balıklarda yapılabilir

Balıklarda büyüme halkaları besinin çok olduğu dönemde hızlı büyümeden


dolayı aralarında açıklık oluşur bu alanlar açık renkli görülür bundan sonra
kış aylarında bu halkalar birbirine yaklaştığı için koyu bir çizgi halini alır. Açık
ve koyu renkli halkalar 1 yaşı temsil eder.
OTOLİTLERLE YAŞ TAYİNİ

OPERKÜLLERLE YAŞTAYİNİ

KEMİK KISIMLARLA YAŞ TAYİNİ

Belli yaştaki balıkların bilinen büyümeleri (BOYLARI)


ile karşılaştırılarak da yaş tayini yapılabilir
BALIK ÖRNEKLERİNİN TOPLANMASI
TOPLANACAK BALIK TÜR VE ALT TÜRLERİNE GÖRE
KULLANILACAK ALET VE YÖNTEMLER DEĞİŞİR
Bu nedenle,
Örnek toplayan kişinin amacına uygun alet ve yöntemi saptaması gerekir
Aksi takdirde,
Yapılacak uğraşların büyük kısmı sonuca ulaşamaz-Dolayısı ile boş yere
zaman ve iş gücü sarf edilir
Balık örneklerinin yakalanmasında;
Fanyalı ağ
Galsama ağı veya kör ağ
Serpme ağı
Balık kepçeleri
Oltalar
Elektrik ile avcılık
Pinterler
Dalyanlar ve Tuzaklar
FANYALI AĞ
Ortada ince naylon ipten yapılmış küçük gözenekli file ile
bunun her iki yanında yer alan kalın iplikten yapılmış geniş gözlü,
3 katlı ağdır.

Pelajik sularda göl ve


barajlarda kullanımı
uygundur
Kör ağın genel görünümü

GALSAMA AĞI VEYA KÖR AĞ

Sudaki balıklar ağı göremez, gazlamalarından


(Yüzgeç) yakalanır

Göl ve barajlar ile zemini düz kumlu sularda


kullanılır

Daha çok küçük balıkların yakalanmasında


kullanılır
IĞRIP
Ortada torbası yanlarda iki kanadı bulunan bir çeşit sürtme ağıdır

Üstte mantar altta kurşun ağırlıklar bulunur

Torba ağzına yakın kısımda kontrol mantarı vardır

Bu ağ zemini tarayarak çekildiği için pelajik balıkların yanı sıra bentik balıkların da
toplanmasında kullanılabilir
SERPME AĞI
Çapları değişik daire şeklindeki ağlardır
Merkezde ağı toplamaya yarayan 3-4 m.
boyunda ip bulunur
Diğer ağların iş görmediği zemini taşlık
sularda da kullanılır
BALIK KEPÇELERİ:
Genellikle 50 cm. çapında daire
şeklinde demir çerçeveye 1x1 cm göz
açıklığı olan naylon fileden torba takılarak
hazırlanmış, bir sopaya monte edilmiştir
Yakalanacak balık türüne göre
tülbent bile takılabilir
OLTALAR:
Daha çok sportif balıkçılıkta kullanılır
Zaman zaman bilimsel çalışmalarda da yararlanılmaktadır
(Döner olta
Kaşık olta
Tüy oltalar
Basit oltalar (Solucanla yemlendirilmiş)

ELEKTRİKLE AVCILIK
Genellikle bir jeneratörden faydalanılır

Jeneratörün ürettiği düşük şiddetteki elektrik akımı 75-100 m. boyunda


etrafı lastikle izole edilmiş kablo ile su içine nakledilir
Bunları tutan kişiler akıntı istikametinde yürürler
Ara sıra elektrotlar suya sokularak yakındaki balıkların şoke olması sağlanır
PİNTERLER
Sudan etkilenmeyen aliminyum çemberler üzerine çeşitli göz açıklığında fileler geçirilerek
hazırlanmış silindir biçiminde ağdan torbalardır

Ön kısmında balıkların geçebileceği bir delik bulunur

Giren balık aynı yerden çıkamayacağı için hapsolur

Gececi balıklar (Örn. Yılan balığı) yakalanması için uygundur


HASTALIKLAR YÖNÜNDEN KONTROL İÇİN BALIK GÖNDERME –NAKİL
Bakteriyel
Viral
Paraziter
Yönden kontrolü istenen balıkların öncelikle canlı gönderilmesi istenir

Mesafe uzak değilse;


Yarıya kadar su doldurulmuş ağzı açık bidonlar
Yarıya kadar su doldurulmuş içine tüpten Oksijen verilerek ağzı bağlanmış
kalın naylon torbalar
Özel nakil tankları (Araba aküsüne bağlanıp havalandırma yapılabilen kullanılır

Laboratuvarda akvaryum veya tanklarda hava verilerek muayeneye kadar canlı tutulur
(Bu süre çok uzarsa bazı ektoparazitlerde kayıp meydana gelir

Mesafe Uzaksa (Balıklar canlı gönderilmeyecekse)


Buz kaplarında
Buz dolaplarında (Araba aküsüne monte edilebilir)
Bunlar mümkün değilse tespit edilerek yollanır
BALIK MUAYENESİ

Balık Muayenesi

POSTMORTEM
CANLI MUAYENE
MUAYENE

Dış Bakı İç Bakı


• Canlı Muayene’de
– Yüzme kontrol edilir.
• Yüzerken yalpalıyor mu?
• Su yüzeyinde mi, dipte mi?
• Hareketsiz mi?
• Ters dönüyor mu?
• Havuz dışına sıçrıyor mu?
– Yem alma kontrol edilir.
• Yeme ilgi var mı?
• Yem alma miktarı azalmış mı?
– Solunum hareketleri incelenir.
• Solungaç hareketleri?
• Suyun yüzeyinde ağzı açık mı?
– Çevre ile ilişkisine bakılır.
• Çeşitli uyarılara cevap veriyor mu?
Postmortem muayene A) Dış bakı
B) İç bakı olarak ayrılır.
A) Dış Bakı;
– Vücut bozuklukları, gelişme durumu ve genel görünüm değerlendirilir.
– Yağlanma x zayıflama
– İskelet bozuklukları
– Anomali
– Tümoral oluşumlar
– Karın şişkinliği
– Yüzgeçlerde değişiklik
– Anüste kızarıklık, şişlik
– Pullarda dikleşme, dökülme
– Başın muayenesi
– Deride değişiklikler
Ezme Preperat Hazırlanması
• Yaklaşık 8 mm3 lük organ parçası lam üzerine konulan 1 damla FTS üzerine yerleştirilir.
•Plastik bir lamelle bastırılarak ezilir ve mikroskop altında 100X da granulom ve parazitler
açısından 400X da protozoon ve bakteriler bakımından incelemeye tabi tutulur.
*Deri ve solungaç muayenesinin ötenazi öncesi yapılması çok daha iyi sonuç vermektedir.

•Deri üzerinde görünürde ektoparazit varsa ince bir pens veya fırça ile toplanarak % 70 lik alkole
veya % 5 lik formole konur.

• Daha sonra bir lamelin kenarları ile sırttan, lateralden, yüzgeçlerden kazıntı alınır ve kendi
ıslaklığı ile lam üzerine konarak mikroskopta incelemek üzere preparat hazırlanır.

• Operkulum altında solungaçların anemik x hiperemik midir? Filamentlerde şişmeler varmıdır?


Mukus artmışmıdır? Değişik lekeler hareketli yapılar var mıdır? İncelenir.

• Daha sonra bir lamelin kenarları ile solungaç yapraklarından kazıntılar alınır, kendi ıslaklığı ile
lam üzerine koyularak mikroskopta incelenmek üzere preparat hazırlanır.
• Ötenazi
– Balıkların öldürülmesinde,
– Baş kesilebilir,
– Büyük balıklarda bir ağırlıkla
başa vurulup daha sonra
kesilebilir,
– MS 222, Quinaldrine gibi
uyuşturucular, kulanılabilir.
– Uyutarak inceleme yapmakta
mümkündür fakat, bu gibi
kimyasal madde kullanımlarında
Ektoparazitlerin vücudu
terkedeceği dikkate alınmalıdır.
– Elektrik akımı kullanılabilir.
B) İç bakı ve Kültür Hazırlanması :

VENTRAL UYGULAMA
A. Ötenazi sonrası ventral nekropsi uygulaması için balık lateral pozisyonda yatırılır. Anüs ve
deri lezyonlarından uzak bölge antiseptikle temizlenir ve steril gazlı bezle kurutulur.
B. Steril makas ve aletlerle anüsten uzak bölgeden bağırsakları zedelemeden deri kısmı kapak
tarzında kesiler..
C. Deri kaldırılarak iç organlar, açığa çıkarılır.
D. Böbrek ve diğer organlardan kültür materyali alınır. Organlardan bir parça alınıp steril ependorf
içerisine konularak daha sonra incelenmek üzere dondurulup saklamak ta mümkündür.
Hastalıklara Bağlı Organlarda Görülen Genel Lezyonlar
• Özellikle akvaryum balıklarında aşırı yemeye bağlı olarak periton boşluğunda yağlanma meydana gelir. Karaciğer

yağlanmadan dolayı parlak sarı renktedir.


• Karın boşluğunda sıvı birikmesi virus, bakteri veya paraziter enfeksiyon kaynaklı olabilir.
•Bu sıvının incelenmesi bakteri veya paraziter enfeksiyonlar yönünden belirleyici olabilir.
•Genel olarak asidik sıvı osmoregülasyon bozukluğunun kanlı sıvı ise sistemik viral veya bakteriyel hastalığın belirtisi
olabilmektedir.
• Kronik hastalıklar iç organları etkileyebilmektedir. Özellikle tüm organlarda yaygın olarak görülen mycobacteriosisin,
neoplasi, parazitlerin sebep olduğu yabancı hücre reaksiyonundan ve melanomakrofaj odaklarından ayırt edilmesi gerekir.
• Melanomakrofaj odakları çeşitli büyüklükteki pigment hücrelerinden oluşur. Bunların sayısı esin bir gösterge olmasa da
kronik stres durumlarında artmaktadır. Granulomlar bundan farklı olarak çok katmanlı ve ortasında nekrotik kalıntı
bulunmaktadır. Bunun yanında granulomlar içerilerinde pigmentleri de bulundurabilecekleri unutulmamalıdır.
Beyin: Çeşitli nöyral merkezlerden oluşan beyin, memelilerin beyin yapısına benzer.

A. Kafatası arka kısmı dorsal olarak forsept yardımıyla açılır


B. Ok ucunda beyin
C. Dışarı çıkarılmış.
Bağırsak: Bağırsak bölümü karın boşluğu açıldığında ilk karşılaşılan organdır. Balıklarda genellikle
vücut yağının depolandığı yerin karın boşluğu olması sebebiyle bağırsakların üst kısmı yağ ile
kaplanmış olarak görülebilir.

Pankreas: Daha çok bez yapısındadır ve bağırsaklar arasında net olarak görülemeyebilir.
Karaciğer: Karın boşluğunu anteriorunda kahverengi-kırmızımsı kahverengi
rengindedir. Homojen yapıdadır ve bazı bölgelerde melanomakrofaj
alanları görülür.
Dalak: Koyu kırmızı renkli organdır. Mikroskobik olarak kan
damarlarınca zengin ağ görünümündedir
Böbrek: Fonksiyonel bazı türlerde morfolojik olarak iki ayrı bölüme ayrılan böbreklerden anterior olarak
omurların hemen altında yeralan kısmı kan yapımı ile ilgili, posteriorda yeralan kısmı ise boşaltım sistemi ile
ilgili olarak görev yapmaktadır.
ALINAN MATERYALİN SAKLAMA KOŞULLARI VE TEŞHİS GÜVENİLİRLİĞİ
*Patojenlerin teşhisinde muayenesi yapılan materyalin laboratuara gönderilme şekli büyük öneme sahiptir. Her zaman
için canlı balıklar üzerinde yapılan teşhis en güvenilir sonucu vermektedir.
*Aynı koşullarda özellikle küçük balıklarda dokular memelilerinkine göre daha çabuk bozulmaktadır.
*Ektoparazitler balık öldükten sonra parazit türlerine göre değişmekle birlikte ısı değişikliğine bağlı olarak dakikalar
içerisinde ölmektedir.
*Ölüm sonrası balık derisi ve iç organlardan hızlı bir şekilde bakteri girişi olur bu durum bakteri kültürleri üzerinde
yapılacak yorumların değerini büyük ölçüde düşürmektedir.
*Canlı balık muayenesi yapılamıyorsa güvenilirlik bakımından sırasıyla buz içerisinde bekletilme ve dondurma
yöntemleri devreye sokulmalıdır.
*Fikzasyon sanrası dokularda bulunan parazitlerin teşhis edilebilmesine karşın ektoparazitlerin konağı terketmesine
bağlı olarak teşhis edilebilmeleri fiksasyon sonrası mümkün olmamaktadır.
Balıklarda patojen etkenlerin teşhisinde kullanılan materyalin teşhis güvenilirliği
Muayenesi Proto Mon.Trm Met.Par Myx. ve Viral Bakt. Genetik Antikor
Yapılacak Ekt.Par Ekt.Par. (Mon.Har.) Microsp. Etken. Etkenler Testler Testleri
Balıklar

Canlı Balık +++ +++ +++ +++ +++ +++ +++ +++

Ölü Balık1 _ _ ++ ++ + _ _ _
Buz içer. + ++ +++ +++ ++ + + +
Saklan.2
Dond. + + ++ ++ ++ ++ +++ +
saklanmış3
Tespit Edilerek ++ + + ++ _ _ +++ +++
saklanmış4

1 Su içerisinde 6-12 saat bekletilen ölü balık


2 Buz içerisinde 6-12 saat tutulan balık
3 Plastik kaplarda -20 oC de turtulan balık
4 Balıkdan alınan örneklerin % 10 luk formol içerisind tutulması

Proto: Protozoon, Mon.Trm: Monogenik trematod, Met.Par: metazoan parazitler


Myx ve Microso.: Myxozoa ve microsporea, Bakt.: Bakteriyel.
Kültür işlemleri tamalandıktan sonra:
•Organlar makroskobik ve mikroskobik olarak incelenerek; İç organlar anemik mi?
Hipermik midir?

• İç organlarda kanamalar, nodüller, tümör benzeri oluşumlar, yağlanma, irileşme


var mıdır? Belirlenir.

• Karın boşluğuna otopsi sırasında sızan kan bir pipetle çekilerek ve enjektörle
kalpten kan alınarak lam üzerine aktarılır, lamel kapatılarak mikroskopta
incelemek üzere preparatlar hazırlanır.

• Karaciğer, Dalak, böbrek ve pankreas tan alınan küçük doku parçaları lam
üzerine alınarak ezme preparat hazırlanır.

• Safra kesesi bir lam veya küçük petride açılır. İçerik mikroskopta incelenir.
Hava kesesinde, yırtılma-parçalanma var mıdır? İçerisinde sıvı birikmiş midir?
Cidarlarında kanamalar olmuş mudur? Bakılarak kese açılır.

Karın boşluğunda, parazit vs. varsa toplanır.

Dölerme organları nda , renk değişikliği var mı? Kanamalar var mı? Anormal üremeler var mı?
İncelenir.

Sindirim sistemi , özefagustan anüse kadar açılır. Parazit veya benzeri yapılar varsa pens veya fırça
ile toplanır (% 5 formol-% 70 Alkol), Bağırsak içeriği mukuslu mu? Kanlı mı? Bakılır ve içerik yana
alındıktan sonra mukozanın genel durumu hiperemik mi?
kanamalı mı? Ülserli mi? İncelenir.

- Kas muayenesi , muhtelif yerlerde kaslara kesitler yapılır, renk değişikliği,


kanamalar, değişik üremeler var mı? Araştırılır. Gerekiyorsa ezme preparatlar
hazırlanarak incelenir.

-Beyin baş bölgesinden uygun şekilde kesilerek çıkarılır ve incelenir. Ezme


preperatlar hazırlanır.
Kültür Balıkçılığında Faydalanılan Su Kaynakları
Yeraltı Suları Yüzey Suları (Dere, nehir, göl, bent, deniz ve Okyanus suları)

Çeşme Suyu (İçme suyu)


kullanılabilir.
Yeraltı Suları
Avantajları;
* Kültür balıkçılığı için iyi bir kaynak olarak değerlendirilmektedir.
* Bu sularda genellikle hastalık yapan organizmalar
bulunmamaktadır.
* Sıcaklık derecesi oldukça sabittir ve kolay değişikliğe uğramaz.
* Zamana bağlı olarak yapısı fazla değişikliğe uğramaz ve çok
sık analiz
yapılmasına gerek yoktur.
* Sorun çıkmaması durumunda yılda bir kez kontrol edilmesi
kafidir.

Dezavantajları;
* Bölgesel toprak yapısına bağlı olarak bazı maddeleri çok
yüksek oranlarda ihtiva edebilir.
* Çözünmüş oksijen konsantrasyonu çok düşüktür, kullanım
öncesi havalandırılması gereklidir.
Yüzey Suları
Avantajı;
* Kolay elde edilebilir ve ekonomiktir.
Dezavantajları;
* Kontaminasyon ve kirliliğe açıktır.
* Kalitesi zamana bağlı olarak değişebilir.
* Yabani balık hastalıkları sebepli problemler oluşabilir
* Su kaynaklı yağmacı, parazit ve zararlı organizmalara açıktır.
Çeşme Suyu
Avantajları;
* Zararlı organizmalar ihtiva etmez.
* Kolay elde edilebilir.

Dezavantajları;
* Maliyeti yüksektir. Bu yüzden kapalı sistemler için daha uygun olabilir.
* Zararlı etkenlerin yok edilmesi amacıyla kullanılan klor gibi maddelerin
kullanımdan önce uzaklaştırılması gereklidir.
Su Kalite Kriterlerinin Önemi
Su kalitesi, suyun en iyi şekilde kullanılmasını etkileyen fiziksel, kimyasal
ve biyolojik faktörleri içine alan bir ifadedir.

Su ürünleri bakımından suyun kalitesini değiştiren çeşitli faktörlerin


belirlenmesi önemlidir.

Balıklar doğal seleksiyona bağlı olarak optimal değerlerin


sağlandığı çevresel ortamlarda gelişmektedir.

Balıklar bu değerlerin dışındaki durumlara maruz bırakıldıklarında


strese girmektedirler.

Stres balığın adaptasyonuna yardımcı olmak için geliştirdiği bir


seri fizyolojik ve davranış reaksiyonlarıdır.

Stres şiddetli ve uzun olursa balığın uyum sağlama süresi de artmaktadır.


Sonuç olarak; büyümede gerilik, üreme performansının azalması, bağışıklık
fonksiyonlarının bozulması veya ölüm şeklinde olabilmektedir.
Çeşitli kaynaklardan sağlanan sularda balık yetiştiriciliğinin
yapılabilmesi için önemli sayılabilecek kriterler şunlardır;

Sıcaklık
Balıklar, su sıcaklığına bağlı olarak
Soğuk su balıkları: 15 ˚C ve altında su sıcaklığına ihtiyaç duyanlar
Ilık su balıkları : 15-24 ˚C arasında yaşayanlar
Sıcak su balıkları : 25 ˚C’nin üzerinde yaşayanlar şeklinde sınıflandırılabilir.

*Su ısısındaki 10 ˚C’lik artış kimyasal ve biyolojik reaksiyonlarda iki misli artışa
sebep olur. 30 ˚C’de suda yaşayan su ürünleri 20 ˚C’de yaşayanlardan yaklaşık
iki kat daha fazla O2’ye ihtiyaç duyarlar. Isı düşüklüğü immun sistemi baskılamaktadır.

* Balıklar kademeli olarak artırılıp azaltılan su sıcaklığına uyum sağlayabilirler. 25 ˚C’lik sudan
32 ˚C’ye konan balıkların ölmelerine karşı tedrici olarak 32˚C’ye artırılan sularda balık ölümleri
olmamamktadır (soğuktan sıcağa geçiş daha öldürücüdür).Balıklar günlük olarak 10 ˚C lik ısı
farklılığına dayanamazlar. Bir saatte suyun ısısı 1 ˚C den fazla değişmesi tehlikelidir.

* Soğuk su balıkları 4-15 ˚C, ılık su balıkları 4-25 ˚C, sıcak su balıkları 20-35 ˚C arasındaki sulara
tolerans gösterebilirler. Fakat sıcaklık değişimi ani olursa ölmektedirler.
( Nakil ve stoklama sularında sıcaklık farkı 25 ˚C’nin üzerinde olmamalıdır).

* Alabalıklarda 15 ˚C’lik sularda 1 yılda Pazar ağırlığına ulaşılırken 7 ˚C’de 2-3 yılda aynı ağırlığa
ulaşılabilmektedir.
OKSİJEN

* Sular için en büyük O2 kaynağı olan atmosferik O2’nin suda çözünebilirliği suyun sıcaklığına,
tuzluluğuna ve atmosfer basıncına (derinliğe) göre değişir. Doğal şartlarda 760 mm Hg basıncında
nemli hava ile temas halinde olan suyun oksijen konsantrasyonu 6-15 mg/L arasında
değişmektedir.

* Yükseklik, sıcaklık ve tuzluluk arttıkça O2 miktarı azalmaktadır.

* Suyun süzülmesi sırasında oksijenin katmanlar arasında kalması sebebi ile yer altı suları çok
az veya hiç çözünmüş oksijen ihtiva etmez.

* Havuzlarda organizmalar tarafından tüketilen O2’den fazla O2 gelmez veya fitoplanktonlar


tarafından üretilmez ise O2 yetersizliği ortaya çıkar. En yüksek O2 oranı gün batımında, en düşük
ise gün doğarken görülmektedir.

* Havuzlarda çözünmüş O2 miktarı günün 24 saatlik döneminde değişme gösterir. Sabah güneş
doğduğunda en az olan O2 miktarı öğleden sonra en fazla olup tedricen sabaha kadar azalır.
NİTRİT, NİTRAT VE AMONYAK SEVİYESİ
Sudaki azotlu birleşikler suda yaşayan canlılar tarafından idrarla dışarı atılan
proteinlerin parçalanma ürünü olarak sürekli suya karışmaktadır. Gerekli önlemler
alınmadığı takdirde sürekli olarak sularda birikmektedirler. Ayrıca çürüyen yem,
bitki ve hayvan artıklarıda sürekli olarak azotlu bileşiklerin oluşumuna
yolaçmaktadır.

Sudaki amonyak normal olarak Nitrosomonas grubu bakteriler tarafından Nitrite


şekline dönüştürülür.

Nitrit, Nitrobacter ve nitrospira grubu bakteriler tarafından nitrata dönüştürülür.

Bu bakteriler oksijenli ortamda yaşar ve görev yaparlar. Normal olarak yeni bir
akvaryumda yeterli sayıya ulaşmaları için 2-3 haftaya ihtiyaç duyulur. Nitrat,
amonyak ve nitrit kadar zehirli olmasa da su değişiminin uzun süre yapılmadığı
bitkiden yoksun sularda zaman içerisinde zehirlenmeye yol açmaktadır. Normalde
nitrat bitkiler tarafından beslenme amacıyla kullanılmaktadır.
pH SEVİYESİ

* Bir suyun pH’sı suda erimiş olarak bulunan karbonat, bikarbonat ve serbest CO2
konsantrasyonuna bağlıdır.

* Yüzey sularında fotosenteze bağlı olarak CO2 konsantrasyonu etkilenir ve pH


değeri 4-12 arasında değişebilir derinlik arttıkça değer 6-9 arasında olmaktadır. CO2
oranı yükseldikçe pH düşer.

* Yüksek pH’lı (9 ) sular genellikle sodyum karbonatça zengin toprakların


bulunduğu kıraç bölgelerde, düşük pH’lı (4 ) sular genelde kömür madeni veya
volkanik bölgelerdeki dere ve göllerde görülmektedir.
*Aliminyum, bakır ve çinko gibi maddeler asidik sularda kolay bir şekilde çözünerek
zehirlenmelere sebep olabilir.

* pH değişiklikleri ile zayıf asit ve bazlar ayrışabilir. Örneğin siyanürün pH düştüğü


zaman balığa zehirliliği artar. Hidrojen sülfür de aynı etkiyi göstermektedir.
Biyogüvenlik ve Sağlıklı Su Hayvanları Yetiştirme İlkeleri
• İklim değişiklikleri ve hastalık etkenlerinin sürekli olarak global olarak yayılışı yeni
etkenlerin vahşi yaşama ve insanlara ulaşmasına olanak sağlamaktadır. Son yıllarda
büyük sağlık ve ekonomik problem yaratan hastalıkların egzotik türlerden tesadüfi
olarak dikatsizce kültür balıkçılığı yapılan alanlara yayılmasıyla meydana geldiği
görülmektedir. Bu sebeple biyogüvenlik kurallarının oluşturulması ve bu kurallara sıkı
sıkıya uyulması bu alanda yayılabilecek salgınların önüne geçilebilmesi bağlamında
büyük katkı sağlayacaktır.
• Bu konuda dışardan ve içerden gelebilecek tehditlerin önlenmesi ve patojenlerin etkisiz hale
getirilmesi için çeşitli stratejilerinin devreye sokulması gereklidir.
1) Çiftlik Dışından Girebilecek Patojenlerin Önlenmesi:
• Patojen içermeyen suların yetiştiricilikte kullanılması
• Özellikle yaşlı ve daha sağlıksız balık bulunan çiftliklerden temin edilen balıkların
çiftliklere sokulmaması
• Aynı bölgede kullanılan araç ve makinelerin farklı çiftliklerde kullanılmasının kısıtlanması.
• Eğer yeni balık türleri alınacaksa patojen bulunmayan balıklardan seçilmesi veya
karantina şartları uygulandıktan sonra sisteme ilave edilmesi.
• Personel üzerinde hiijyenik denetimlerin yapılması ve hijyenik kurallara uyulması
konusunda gerekli alt yapının hazırlanması.
• Çiftlik bölgesinde giriş çıkış kapılarının denetim altına alınması, bölgenin çitlerle çevrilerek
dış çevreden soyutlanması.
• Haşere kontrol programının uygulamaya konulması.
• Hijyenik gıdaların kullanılması ve uygun depolarda tutulmasının sağlanması.
2) Çiftlik İçerisinde Yayılabilecek Patojenlerin Önlenmesi:

• Çiftlikteki farklı üniteler birbirlerinden izole bir şekilde ayrılmalı.


• Çalışan personelik sağlık ve hijyen kurallarına uyum programına tabi tutulması.
• Ünitelerde yetiştirilen balık ve kullanılan alet ve materyallerin farklı ünitelere
taşınmasının önüne geçilmesi.
3) Patojenlerin Etkisiz Hale Getirilmesi: Patojenler ya su hayvanları ya da kullanılan aletlerle
yayılmaktadır. Bu sebeple hayvanlar üzerinde yumurtalarda dahil edilerek antiseptik
uygulamalarının yapılması, alet edevat üzerinde de dezenfektanları kullanımı bir çok
hastalık etkeninin yayılışının önlenmesi konusunda büyük katkı sağlayacaktır.
Karantina:
• Mevcut populasyona yeni bireylerin ilave edilmeden belirli bir süre maksimum
yaşam koşullarına sahip ayrı yetiştirme alanlarında tutulması ve bir takım sağlık
prosedüründen geçirilmesi işlemidir.
• Karantina alanında kullanılan alet ve ekipman sadece bu alanda kullanılmalı ve
işlem sonunda her şey dezenfekte edilmelidir.
• Karantina sırasında besleme yapılmalı ve mümkün olduğunca az balık
kullanılmalıdır. Balıkların bu dönemde yer değiştirmeye bağlı birkaç hafta iştah
azalması görülebilir. Bu durum hastalığa bağlanmamalıdır.
• Karantina alanında sıcaklığın balıkların stres yaratmayacak sınırlar içerisinde
artırılması bazı parazitlerin biyolojilerini tamamlaması için yararlı olabilir. Aynı
zamanda bazı subklinik hastalıkların tedavisinde de ısı artırımı faydalı
olabilmektedir.
• Özellikle vahşi tabiattan temin edilen yeni bireylerin karantina döneminde
ektoparazit yoğunluğunun fazla olduğu düşünülerek geniş spektrumlu bir ilaçla
(formalin, tuzlu/tatlı su) tedavi edilmesinde yarar bulunmaktadır.
• Karantina süresi patojen tipine göre 1-12 (Mycobakteria) hafta sürebilmektedir. Süre
arttıkça güvenilirlik de artmaktadır. Hastalık oluşursa yeni bireylerin tamamen
tedavisi sonlandıktan sonra sisteme ilave edilmelidir.
• Karantina süresince bazı teşhis metotları kullanılarak patojenlerin tespitine yardımcı
olunabilmektedir.
Aşılama:
• Su hayvanları hastalıklarına karşı aşılama ile, mortalitenin azaltılması, ilaç kullanımının
minumum seviyelere indirilmesi, büyüme ve yemden yararlanılma oranlarının
yükseltilmesi ve dolayısıyla ekonomik verimliliğin arttırılması hedeflenmektedir.
• Balıklarda aşılama daldırma usulü, enjeksiyon tarzı ve oral olarak üç şekilde
uygulanmaktadır. Daldırma usulü ve ağızdan uygulama.
• Oral yolla uygulanan aşılamanın kullanım kolaylığı bulunmasına karşın yüksek koruyuculuk
sağlamamaktadır.
• Aşılama öncesi balıklar 24 saat (yüksek ısıda ve küçük balıklarda daha az süre)
aç bırakılmalıdır.
• Enfeksiyon riskinden 21 gün önce aşılamanın uygulanması gerekmektedir.
Biyolojik Kontrol:
• Bu uygulamanın hedefi kullanılan bazı organizmalarla canlılar üzerinde üzerinde
yaşayan bazı patojenlerin yoğunluğunun azaltılması hedeflenmektedir.
• Bu amaç için günümüzde özellikle labridae ailesine bağlı bazı balık türleri
kullanılmaktadır. Temizleyici olarak ifade edilen bu balıklardan bazılarının günde
1000 kadar monogenik trematodu tükettiği deneysel olarak belirlenmiştir.
• Günümüzde Labroides, Elacatinus, Gobiosoma gibi cinslere bağlı balık türleri ile
Periclimenes, Urocaridella, Stenopus ve Lysmata cinslerine bağlı karides türleri bu
amaçla kullanılmaktadır.

Ektoparazitlerle beslenen karidesler


ALABALIK YETİŞTİRİCİLİĞİ

Alabalık Yetiştiriciliği dendiğinde : Kuzey Amerika kökenli Gökkuşağı alabalığı


Oncorhynchus mykiss akla gelmektedir. - 1882 de Amerika’dan Avrupa’ya getirilmiş, 1969 da
Türkiye’ye getirilmiştir.

İlk defa A.Ü.Vet.Fak.Su Ürünleri ve Hastalıkları Biriminin Sakaryabaşı Balık Üretim


ve Araştırma istasyonunda Almanya’dan getirtilen yumurtalarla yetiştiriciliğe
başlanmıştır.
Özellikleri :
- Erginlerde boy 35-40 cm. kadardır
- Deride pek çok siyah yıldız şeklinde benek vardır
- Lateral çizgide 120-150 pul bulunur.
- Bir dişinin ürettiği yumurta sayısı 500-3000 kadardır
- Doğal koşullarda
• crustacea
• mollusca
• akvatik sinek larvaları
• suya düşen sinekler
• küçük balıklar (Büyük alabalıklarda) ile beslenir

Yapay üretim koşulları :

- Su bol, temiz, tatlı olmalı, daima yenilenebilmelidir


- SUYUN ISISI : - Isı 10-17o C arasında idealdir.
- SUDAKİ O2 MİKTARI :Yapay üretimde kullanılacak suda
O2 7 mg/lt.nin altına düşmemelidir.
- En iyi sular pH sı 7-8 olanlardır
SUYUN MİKTARI :
•Ortalama olarak 1000 adet larva ve yavru alabalığın yetiştirilmesinde her
ay için dakikada 1 litre su
•15oC da 1-1.5 kg. aşabalık yetiştirmek için 1lt/dak. Su gereklidir

DAMIZLIK ALABALIKLARIN SEÇİMİ VE BAKIMI

- Erkekler 2-4 yaşta en iyi sütü


Dişiler 3-4 yaşta en iyi yumurtayı verirler
- Dişiler 6 yaşından sonra damızlık olarak kullanılmamalıdır
- Anaç balıklar - iyi beslenir (Kaliteli yemle)
YAPAY DÖLLEME YÖNTEMLERİ

1) Yaş dölleme metodu : Yarıya kadar su dolu kaba önce


yumurta sonra süt konur. Çabuk olarak bir telek/tüy ile
karıştırılır. İyi bir yöntem değildir. %20 oranında fertiizasyon

2) Kuru dölleme metodu : En çok tercih edilen eskiden beri


kullanılan yöntemdir. Kuru küçük plastik bir leğene önce yumurta
sonra süt sağılır. Telekle karıştırılır. Daha sonra az miktarda su
ilave edilir. Tekrar karıştırıldıktan sonra 20 dakika
dinlenmeye bırakılır. Bu yöntemde yumurtaların tamamına yakını
döllenmiş olur.
KULUÇKA DÖNEMİ VE LARVA ÇIKIŞI
- Yumurtaların döllenmesinden yumurta kesesi (Saccus vitellus) çekilene kadar
geçen süre 3 e ayrılır.
1.dönem : Yumurta döllenmesinden göz lekesi oluşana kadar geçen süre
(9oC da göz lekesi 22-25 günde oluşur)
2. dönem : Göz lekesi mey.gelişinden larva çıkışına kadarki süre
(7-15 gün civarındadır)
3.dönem : Larva çıkışından yumurta kesesi çekilene kadarki süredir
(15-21 gün civarındadır)

- Yumurtaların embriyonik gelişme hızı ve inkübasyon süresi suyun ısısına bağlıdır


(Su ısısı yüksekse larvalar çabuk çıkar)
- Kuluçka süresi GÜN DERECE ile ifade edilir.
(Geçen gün sayısı x Kuluçka su ısısıdır)

GÖKKUŞAĞI ALASINDA 10OC de 300-400 GÜN DERECE dir = 30-40 gün


MANTARLAŞMAYI ÖNLEMEK İÇİN :

1) Malaşit yeşili 1-2 mg/lt 1 saat/gün


2) Formalin (% 30 luk) 1-2 ml/lt 15 dak/gün
3) Metilen mavisi 5-20 15 dak/gün

- Yumurta tablası bulunan yalaklara akıtılır


(2 günde bir veya daha geniş aralıklarla uygulanmalıdır)
GÖKKUŞAĞI ALASI LARVALARININ BAKIMI VE BESLENMESİ

- Larvalar çıktıktan ve yumurta kesesinin 2/3 ü çekildikten sonra beslemeğe başlanır.


- Beslenme kuluçka kasetleri alındıktan sonra kuluçka kanallarında
kuluçka teknelerinde olur.
- 3-4 hafta balıklar tabandan yem almazlar
Su üstünde kalabilen yapay yemler kullanılır.
Yapay yemler 1) Yaş, taze yemler olarak ayrılır
2) Kuru konsantre yemler

Yaş, taze yemler :


- En çok sığır dalağı kullanılır. (Kıyma makinesinden geçirilir-Süzgeç benzeri yemliklere konur veya
15x50 cm uzunluğundaki kuru tahtaların al yüzüne sürülerek teknelere bırakılır
-Dalakla birlikte % 2-3 oranında Bira mayası, Vitamin kompleksi, Karides unu, Balık unu
Süt tozu verilerek daha yüksek besleyici değeri olan yem yapılır.

Kuru, konsantre yemler : - Toz, kırma ve pelet yem şeklindedir


- Bileşimi değişik olabilir (Fabrikasyon-Özel)
- Kuru yemler balığa esansiyel aminoasitleri (Proteinleri)
içeren yem maddeleri esas alınarak hazırlanır.
YEMEKLİK PAZARLANABİLİR ALA BALIK YETŞLTİRİCİLİĞİ

- Sürekli seleksiyonla ayrılan yavru balıklar pazarlama büyüklüğü


olan 150-250 gr.lık (Porsiyon balık) olana dek beslenirler

- Bunlar 100-500 m2lik, derinliği 1-2 metre olan dikdörtgen


havuzlarda tutulurlar.

- Havuzlar topraktır.

- Havuza konacak balık miktarı 1 m2 alana 10-15 adet yavru


(Fingerling) düşer
SAZAN YETİŞTİRİCİLİĞİ
Sazan balığı : Cyprinus carpio Linneus, 1758

Vatanı : Avrupa ve Asya

Morfolojisi : Pullu Sazan


- Sırtı yeşilimtırak kahverenkli, karın kısmı sarımsı
beyazdır
- Gövde uzunca, yanlardan basıktır.
- Yan çizgi tam ve belirgindir (Pul sayısı 35-38)
- Kafa nispeten pulsuz ve küçüktür
- Ağız terminal, dudaklar kalın ve ileri çıkıntılıdır.
- Üst dudak üzerinde 2 kısa ve ince, alt dudakda 2
uzun ve kalın bıyığa sahiptir.
- Sazan 10-15 kg. a kadar büyüyebilir.

Aynalı Sazan
Yaşam koşulları :
- Sazan ılıksuların balığıdır. (Soğuk iklimlere de dayanıklıdır)
- Dipte yaşar.
- Durgun, yavaş akan, dibi otlu kumlu ve çamurlu alanları sever.
-Omnivor’dur.
- Ana besinleri: Bitkisel ürünler, Planktonik organizmalar, Suda bulunan
crustacae,
sinek larvaları ve kurtlardır.
-Gelişmesi için optimal ısı 20oC dır. 20-28oC da hızla gelişir.
-Su ısısı düşerse gelişme yavaşlar.
13oC ın arasında gelişme iyice yavaşlar, 5oC da besin almazlar.
- Sazanlar 3-4 yaş sonunda cinsi olgunluğa erişirler
-18-20oC da sazanlar bahar sonunda yumurta bırakırlar
- Dişi sazan (1 kg. ağırlığında) 100.000 yumurta verir
PULLU SAZAN VE AYNALI SAZAN YETİŞTİRİCİLİĞE DAHA UYGUNDUR

Kültür koşullarında sazan 1.yıl sonunda 35-50 gr.


2.yıl sonunda 250-500 gr. ağırlığa erişir.
3.yıl sonunda 1000-1500 gr.

Sazan yetiştiriciliğinde ana faktörler :

- Su bol, temiz, tatlı ve daima yenilenebilmelidir


- Su miktarı hektara 0.5-1 lt./saniye olmalıdır.
- Su ısısı 18-24oC
- Su pH sı 6.5-8.5
- Sazan havuzlarının mutlaka toprak olması gerekir. Beslenme açısından
havuzlardaki doğal gıdalar çok önemli bir yer tutar
YETİŞTİRİCİLİK

Yarı kontrollü s.y. Kontrollü s.y.

- Eski, basit yöntemdir - Balıkların yumurtlaması


- Üretim mevsiminde gölete konan anaç - Yumurtaların kuluçkası
balıklardan elde edilen yavruların - Larvaların büyütülmesi
6 ay-1 yıl sonra havuzdan alınmaları - Anaç yetiştirilmesi
esasına dayanır. (Hepsi kontrollü olarak yapılır)
Balıkların yumurtlaması ve kuluçkası :

I) DUBİSCH tipi yumurta havuzları :


- Kare biçiminde veya dikdörtgen biçiminde olup 100 m2 aşmazlar
- Sığ olup su seviyesi 20-30 cm. kadardır.
- En büyük özelliği etraflarının 30-40 cm ende, 40-50 cm derinlikte otsuz bir
kanalla
çevrili olmasıdır.
- Havuz ortası çimenlerle bitkilendirilir

II) KAKABAN’lar (YAPAY YUMURTLAMA YUVALARI)

- Kakabanlar kuru ot, çam dalları veya benzer materyalin bir çerçeve üzerine
yerleştirilmesinden oluşan birkaç m2 lik hasır benzeri örtüdür.

- Yumurtlama havuzu : - 5-30 m2 lik otsuz havuzlar

- Havuz tabanına veya suyun 20-30 cm altına kakabanlar yerleştirilir

- Kuluçka havuzu : - Yumurtlama havuzlarından 20 misli daha büyüktür


- Larvalar çıktıktan sonra kakabanlar alınır
- Larvalar yaklaşık 3 hafta burada tutulurlar
III) HİPOFİZ ENJEKSİYONU İLE SAZANLARDAN
YAPAY YOLLA SPERMA VE YUMURTA ELDE
EDİLMESİ VE KULUÇKA ÇIKARILMASI

- Bu yöntemde sağlıklı populasyondan


anaçlar seçilir.
(Çok büyük olmamasına dikkat edilir, 3-6 kg
ağırlıktakiler uygundur.
- Ayrılan anaçlar sağım öncesi birkaç
haftadan 1 aya kadar ılık suda tutularak
umurta veya sperma bırakmağa hazır
olmaları sağlanır.
-Bundan sonra “Hipofiz” enjeksiyonu yapılır.
Yumurta ve sperma sağma:
- Erkek ve dişiler sağıma hazır mı, kontrol
edilerek ayrılır
- Ayrı ayrı kaplara konur
- Önce dişi balık sağılır
- Sonra erkek sperması sağılır
- Her ikisi de iyi seçilmişse sağım kolay ve
akıcı biçimde olur.
- Sperma total yumurta hacminin % 5-10 u
kadar olmalıdır.
- Sonra bir tüyle veya plastik kaşıkla hızla
karıştırılır.
Döllenme solüsyonu ilavesi : Bu solüsyon 10 lt
su, 30 gr üre, 40 gr NaCI den hazırlanmıştır.
Sazanların yapay beslenmesi :

- Yapay besinler sazan beslenmesinin önemli bir bölümüdür.

- Normal koşullarda her balık % 50 doğal, % 50 yapay besin almalıdır.

-Bitkisel orijinli yemler:


-soya, lupin gibi baklagiller, buğday, arpa, çavdar, yulaf, mısır gibi hububatlar
( Mısır et kalitesini düşürür, ete koku ve yumuşaklık verir. Satışa çıkarılmadan
bir süre önce
mısırla beslemeğe son vermelidir)
Bitkisel orijinli yemler öğütülmüş-kuru-ıslatılmış olarak verilir.

- Sazanların beslenmesinde % 75 mısır + % 25 balık unu iyi bir yemdir.


KEFAL YETİŞTİRİCİLİĞİ
ÇİPURA YETİŞTİRİCİLİĞİ

LEVREK YETİŞTİRİCİLİĞİ YILAN BALIĞI YETİŞTİRİCİLİĞİ


BALIKLARIN BAŞLICA VİRAL HASTALIKLARI

▪ Kültür balıkçılığında viruslardan ileri gelen hastalıklar ve yol


açtıkları ekonomik kayıplar giderek önem kazanmaktadır.

▪ Bilindiği gibi bunlara karşı antibiyotik ve kemoterapötik


ilaçlar etkisiz kalmaktadır (Bununla beraber sekonder
enfeksiyonları önlemek için kullanılmaktadır).
▪ Bu nedenle viral enfeksiyonlarda KORUNMA en önemli
husustur.
▪ BALIKLARDA VİRAL HASTALIKLAR
– A) Akut ve subakut seyirli olanlar (Salgın tarzında
seyreder ve mortalite yüksektir)
– B) Kronik ve Tümör karakterli olanlar(Sporadik Hastalığın ara sıra,
tek tük görülmesi, geniş alanlara yayılmaması görülür ve mortalite düşüktür)
Hastalığın bulaşmasında giriş yolları

1. Ağız yoluyla: Ceratomyxa, IPN, Bakteriyel böbrek


hastalığı, Myxobolus cerebralis
2. Solungaç lamelleri: Schizamoeba salmonis,
Ichthyobodo necatur, Lenfokistis, IPN
3. Lezyonlar: Bakteri (Vibrio sp.), mantar (Saprolegnia
sp.)
4. Aktif delme: Bazı metazoalar, dinoflagellata
Bulaşma

Direkt bulaşma: Bir konaktan diğerine


a) vertical veya b) horizontal
a) Vertical bulaşma: Ebeveynden yavruya
▪ İnfeksiyöz etkenlerin bir generasyondan diğerine
taşınmasına
▪ Erkek balık vasıtasıyla (Gyrodactylus)
▪ Dişi balık vasıtasıyla (IHN)
b) Horizontal bulaşma: Populasyondaki bir bireyden diğerine
Temas: genellikle su kaynaklı (örn. balıktan balığa)
Etkenin yada enfekte aquatic canlının alınmasıyla
Bulaşma

İndirekt bulaşma: Cansız araç (alet-ekipman),


vektör ya da ara konak
– Alet-ekipman: Taşıma ekipmanları (ağ, olta vb.) ya
da yem (aflatoxin)
– Vektör ya da ara konak:
▪ Mekanik vektör: Vektör, parazitin yaşam döngüsü
için gerekli değildir
▪ Biyolojik vektör: Parazit, vektörde yaşam
döngüsünün bir kısmını geçirir
▪ TÜMÖRAL OLUŞUM GÖSTERMEYENLER TÜMÖRAL OLUŞUM GÖSTERENLER

▪ VIRAL HEMORAJİK SEPTİSEMİ (VHS)


▪ LENFOKİSTİS HASTALIĞI
▪ INFEKSİYÖZ PANKREATİK NEKROSİS (IPN)
▪ KARNIBAHAR HASTALIĞI
▪ INFEKSİYÖZ HEMATOPOİETİK NEKROSİS (IHN) (STOMATOPAPİLLOMA)
▪ INFEKSİYÖZ HYDROPS KOMPLEKSİ ▪ ÇİÇEK HASTALIĞI
1)SAZAN ERİTHRODERMATİTİSİ
2)SAZAN İLKBAHAR VİREMİSİ
3)SAZAN VIRAL YÜZME KESESİ YANGISI
▪ ÜLSERATIVE DERMAL NEKROSİS (UDN)
▪ TURNA BALIKLARININ KIZIL HASTALIĞI
▪ YAYIN BALIKLARININ VİRAL HASTALIĞI
AKUT VE SUBAKUT SEYİRLİ ENFEKSİYONLAR
▪ VİRAL HEMORAJİK SEPTİSEMİ (VHS)
▪ İlk defa Danimarka’da (Egtved) bir alabalık işletmesinde
epidemik olarak gözlenmiştir. Bugün Avrupa’da pek çok
ülkede sorundur.
▪ Etkeni:
▪ Rhabdovirus Egtvedi (Egtved virusu)
▪ Bildirimi zorunlu bir hastalıktır.*
▪ Termolabil (Sıcaklık aracılığıyla tahrip olan veya fiziksel, kimyasal, biyolojik olarak değişen)
özelliği vardır (31°C de virus enfeksiyon yeteneğini
kaybeder, yazın 22°C de virus inaktive olur).
▪ Asit ortama dayanıksızdır (pH 3.5 da inaktive olur).
▪ Eter – kloroform ve Gliserine dayanıksızdır.
▪ Buz – düşük ısı – CuSO4 a karşı dayanıksızdır.
EPİZOOTİYOLOJİ:
▪ Hastalık Alabalık ve Som balıklarında sıklıkla görülür.
▪ Bütün yaş dönemlerinde görülmekle beraber en çok porsiyon balık
büyüklüğünde olanları etkiler.
▪ Hastalığın neden olduğu kayıp %45 – 100 arasında değişir.
▪ Hastalığın çıkış ve yayılışında;
– Uygun olmayan çevre koşullarının
– Uygun olmayan bakım ve beslemenin
– Stres faktörlerinin rolü vardır.
▪ Hastalığın bulaşmasında
– Latent enfekte balıklardan dışkı, idrar ile dışarı saçılan virusların
– Viruslarla enfekte su, yem ve malzemenin
– Balıklarda bulunan bazı ektoparazit ve endoparazitlerin rolü vardır.
– Her ne kadar yumurtalardan virus izole edilmiş ise de bunlar
yumurta yüzeyine tutunmuş durumdadır ve su hareketleri ile
kolayca uzaklaşırlar (Bu nedenle hastalığın olduğu Danimarka’dan
Amerika’ya milyonlarca yumurta gönderildiği halde burada hastalık
görülmemiştir).
VİRAL HEMORAJİK SEPTİSEMİ (VHS)
SEMPTOM VE LEZYONLAR:
▪ Hasta balıklarda yüzme bozulmuştur (Dönerek yüzme, yatay yüzme gözlenir).
▪ Deri daha koyu renk almıştır.
▪ Pektoral yüzgeç tabanında peteşiyel kanamalar
▪ Ekzoftalmus görülür.
OTOPSİ: Karaciğer ve böbrek hiperemiktir, üzerlerinde kanamalar vardır.
▪ Karaciğer ve böbrek hiperplaziktir. (Hiperplazi ya da hipergenez bir doku ya da organın
büyüklüğünün hücrelerinin sayısındaki artış sebebiyle artmasıdır. Çoğunlukla hipertrofi ile karıştırılır
ancak hipertrofi hücrelerinin büyüklüğündeki artıştan kaynaklı doku büyümesiyken hiperplazi hücre
sayısındaki artıştan kaynaklı doku büyümesidir).
▪ İskelet kasları, yağ dokusu ve yüzme kesesinde peteşiler bulunur.
▪ Midede sarı veya mukuslu bir sıvı bulunur. Mide pH’sı 1 – 4 den 6 – 7 ye
yükselmiştir.
▪ Barsaklar boştur, hafif enterit gelişmiş olabilir.
– Histopatolojik incelemede:
▪ Böbreklerde ödem ve epitel atrofisi, ileri safhada nekrotik değişiklikler
görülür.
▪ Karaciğerde de nekrobiyotik değişiklikler vardır. Karaciğerde bazen yağ
dejenerasyonuna da rastlanır.
– Kan tablosunda:
▪ Hemoglobin 1:3 azalmıştır.
▪ Lenfositlerde % 3 – 18 artış vardır.
▪ Anemiye ilgili olarak eritrositler çok azalmıştır.
VİRAL HEMORAJİK SEPTİSEMİ (VHS)
TEŞHİS:

▪ Klinik teşhis, pek çok hastalıkla karışacağından zordur.


▪ Otopsi bulguları (makroskobik ve histopatolojik) bir fikir verebilir.
Özellikle karaciğer ve böbrekteki bozukluklar önemlidir.
▪ Laboratuvar teşhisinde
– Elektronmikroskobi
– Kültür hazırlanması ve CPE yönünden inceleme SİTOPATİK
ETKİ (=CPE) CPE Hücreye zarar veren ya da hastalanmasına neden olan, konak hücrelerin morfolojik
değişikliklerini içerir

▪ RTG (Rainbow trour gonad) – Alabalık gonad fibroblastı


▪ FHM (Fathead minnows) - Dikence balığı deri epitel hücre
kültürleri kullanılmaktadır.
– Hayvan inokulasyonu
– Serolojik muayene

VİRAL HEMORAJİK SEPTİSEMİ (VHS)


KORUNMA:
▪ Genel hijyenik kurallara uyulmalıdır.
– Dezenfeksiyon uygulamaları,
– Malzeme ve balıkla ilgili materyallerin belirli yerlerden alınması,
– Havuzlarda aktarmalı suların kullanılmaması (her havuzun ayrı
gideri olması)
– Yeni alınan balıkların karantina havuzunda belirli süre
tutulmasından sonra ana havuzlara aktarılması
– Balıklarda bulunan parazitlere karşı banyo uygulamaları
▪ İyi bakım ve besleme uygulanması
▪ Enfeksiyon kaynağını bularak ortadan kaldırma – hasta ve
portörlerin çıkarılması
SAĞALTIM:
▪ Antibiyotik ve kemoterapötik ilaçlar viruslara karşı etkisizdir. Ancak
sekonder enfeksiyonları önleme açısından kullanılabilir.
▪ Yemlere vitamin ilavesi (Vitamin A,B ve E)
▪ Deri lezyonları için banyolar uygulanabilir.

VİRAL HEMORAJİK SEPTİSEMİ (VHS)


İNFEKSİYÖZ PANKREATİK NEKROZ (IPN)

▪ Balıklarda pankreasın nekrozu ile karakteristik, mortalitesi


yüksek bir hastalıktır. Hastalık ilk kez Amerika’da çıkmış,
daha sonra Avrupa’ya (Fransa) geçmiştir. Bütün Avrupa’da
yaygın olarak görülmektedir.
Etken: Birnavirus
Bildirimi zorunlu bir hastalıktır.*
– RNA içeren hegzogonal görünümlü bir virustur.
– Isıya dayanıklı – termorezistandır (70°C da 5 dakikada
%50 inaktive olur).
– Alkali ortamlara dayanıksızdır.
– Düşük ısıya karşıda dayanıksızdır.

ENFEKSİYÖZ PANKREATİK NEKROZ (IPN)


EPİZOOTİYOLOJİ:

▪ Hastalık en çok Salmonidae’lerde görülür.


▪ Her yaşta görülmekle birlikte gençler daha duyarlıdır. 10 cm. den
küçük yavrularda daha çok görülür.
▪ Balıklarda kayıp oranı % 80 – 95’i bulur.
– Bulaşma:
▪ Yetişkin balıklar hastalığın taşıyıcısı ve yayıcısı olarak önem
taşır.
▪ Hasta balıkların dışkı, idrar, sperma ve yumurtası ile virus
yayılır.
▪ Virusla bulaşık malzemelerle hastalık kolayca taşınmaktadır.
▪ Su kuşları, sudaki çeşitli omurgasızlar (örn: su sümüklüleri)
virusun yayılmasında önemli rol oynamaktadır.
– Enfeksiyonun çıkış ve yayılışında:
▪ Kötü çevre koşullarının,
▪ Kötü bakım ve beslemenin,
▪ Stres faktörlerinin etkisi büyüktür.
iNFEKSİYÖZ PANKREATİK NEKROZ (IPN)
SEMPTOM VE LEZYONLAR:
▪ İnkubasyon süresi doğal enfeksiyonlarda 1 – 2 haftadır.
▪ Yavrularda özellikle büyük görünüşlü olanlarda ölüm oranında
aniden artma gözlenir.
▪ Hasta balıklarda durgunluk ve iştahsızlık vardır.
▪ Kendi eksenleri etrafında veya dönerek yüzerler.
▪ Genel olarak renk koyulaşmıştır.
▪ Ekzoftalmus gözlenir.
▪ Vücut ventral kısmında ve yüzgeçlerde hemorajiler görülür.
OTOPSİ:
▪ Karaciğer, dalak ve böbrek solgundur.
▪ Vücut iç çeperi ve organlarda hemorajiler görülür.
▪ Kör bağırsak ve pankreas bölgesinde de şiddetli hemorajiler görülür.
▪ Mide ve bağırsak genellikle boş veya ön kısımlarında beyazımsı –
sarımsı mukoid içerik bulunur.
– Histopatolojik Bakıda:
▪ Pankreasta yaygın nekroz, stoplazmik inkluzyonlar vardır.
▪ Çizgili kaslarda hiyalin dejenerasyonu
▪ Böbrek haemopoetik dokularında dejenerasyon görülür.
iNFEKSİYÖZ PANKREATİK NEKROZ (IPN)
TEŞHİS:
▪ Klinik teşhis: Diğer hastalıklarla karışabilir. Semptomlar spesifik
değildir.
▪ Otopsi bulguları: Özellikle pankreas incelenmesinde dejeneratif,
nekrotik değişiklikler ve stoplazmik inkluzyonların görülmesi
yardımcı olabilir.
▪ Laboratuar teşhisi:
– Elektronmikroskopi
– Kültür (Etken en çok dışkıda, pankreas, böbrek, karaciğer ve
dalakta bulunur) (RTG doku kültüründe CPE bakılır)
– Hayvan deneyi (Deneysel enfeksiyon) (İzole virustan veya kültür
için hazırlanan emülsiyondan balıklara verilir)
– Serolojik teşhis (Nötralizasyon, FA)
KORUNMA VE SAĞALTIM:
▪ İyi bakım ve besleme şartlarının sağlanması
▪ Stres faktörlerinin ortadan kaldırılması
▪ Çevre koşullarının düzeltilmesi
▪ Balık, yumurta, sperm örnekleri virus yönünden sık sık incelettirilmeli
ve portörler belirlenmelidir.
▪ Hasta olanlar imha edilmelidir.
▪ Havuz, tekne ve bütün malzeme dezenfekte edilmelidir.
iNFEKSİYÖZ PANKREATİK NEKROZ (IPN)
İNFEKSİYÖZ HEMATOPOİETİK NEKROZİS (İHN)
▪ Balıklarda hematopoietik dokuların nekrozu ile karakterize bir
hastalıktır. Bu hastalık Amerika’da sorundur, henüz Avrupa’dan
bildirilmemiştir. Salmonidae’lerde daha çok görülmektedir.

Etken:
▪ RNA yapısında mermi biçiminde bir virustur (Rhabdovirus).
▪ Bildirimi zorunlu bir hastalıktır.*
▪ İlk kez 1970’de saptanmıştır.
▪ RTG hücre kültüründe ve bazı özel kültürlerde kolaylıkla üretilmektedir.
▪ Eter ve kloroforma duyarlıdır.
▪ 60°C de 10 dakikada inaktive olur.
▪ Enfekte hayvanların organlarından hazırlanan emülsiyonlardan kolayca
izole edilmektedir.

İNFEKSİYÖZ HEMATOPOİETİK NEKROZİS (İHN)

▪ It is a notifiable disease. High mortality in young fish.


▪ Rainbow trout and somona are more visible
EPİZOOTİYOLOJİ:
▪ Salmonidae’lerde görülür.
▪ Gençlerde (2 aylıktan küçük) mortalite %90’a varabilir.
▪ Su ısısı 8 – 10 °C’ye düştüğünde hastalık baş gösterir.
▪ Bulaşma enfekte su, gıda ve direkt kontakla olur.
▪ Yumurtaların virus naklinde rol oynayabileceğine işaret
edilmektedir.
SEMPTOM VE LEZYONLAR:
▪ Genel semptomların yanı sıra;
▪ Balıklarda renk koyulaşır.
▪ Anüsten genellikle uzun ve mat dışkı çıkarılır.
▪ Ekzoftalmus
▪ Yüzgeç taban kısımlarında hemorajiler görülür.
▪ Solungaçlar solgundur, üzerlerinde hemorajiler vardır.
▪ Scoliosis (Belkemiğinde kıvrılma) gözlenebilir.
İNFEKSİYÖZ HEMATOPOİETİK NEKROZİS (İHN)
Anüsten genellikle uzun ve mat dışkı çıkarılır.

İNFEKSİYÖZ HEMATOPOİETİK NEKROZİS (İHN)


NEKROPSİDE:
▪ Ascites (Toplanan sıvı genellikle berraktır)
▪ Periton, dalak, böbrek, karaciğer, pilorik sekumlarda ve yüzme kesesinde
kanamalar görülür.
▪ Genel olarak karaciğer ve böbrek solgundur.
▪ Mide ve bağırsaklarda mukoid bir içerik vardır.
▪ Bazen hemorajik enteritis gözlenebilir.
– Histopatoloji:
▪ Karaciğer, dalak, böbrek hemopoietik dokusu ve pankreasta dejeneratif
nekrotik değişiklikler,
▪ Çizgili kas, yüzgeç taban kısımlarında ve göz etrafında hemorajiler görülür.
TEŞHİS, KORUNMA VE SAĞALTIM:
▪ Diğerlerinde olduğu gibidir. ( Yumurtaların iyotla dezenfeksiyonunun virus nakli
olasılığını azalttığı bildirilmektedir.
▪ İyot 100 ppm miktarında katılarak 10 dakika uygulanır.)
▪ Kontrol;
▪ Döllenmiş yumurtalar enfekte olmalılıdır. Yumurtalar, yavru balıklar tamamen enfeksiyondan ari
sularda/ortamda yetiştirilmeli, sertifikalı ürünler kullanılmalıdır.
▪ Tanı: Hücre kültürü izolasyonu ile mümkün olabilir
Serological methodlar (ELISA, IFAT, immunperoxidase gibi), PCR
▪ Tedavi: Tedavisi yoktur. Korunma önemlidir.

İNFEKSİYÖZ HEMATOPOİETİK NEKROZİS (İHN)


İNFEKSİYÖZ HİDROPS KOMPLEKSİ
▪ Sazan balıklarında görülen 3 ayrı, bağımsız hastalıktan
oluşan bir durumdur. Önceleri Aeromonas liquefaciens ve
Pseudomonas fluorescens’ten ileri geldiği sanılan
hastalıkta virusların etken olduğu, bu bakterilerin ise
sekonder role sahip oldukları anlaşılmıştır.
▪ Bu komplekste
– Sazan eritrodermatitis’i (CE – Carp Erythrodermatitis)
– Sazan İlkbahar Viremisi (SVC – Spring Viremia of
Carps)
– Sazan Yüzme Kesesi Yangısı (SBI – Swim Bladder
İnflamatio) bulunur.

İNFEKSİYÖZ HİDROPS KOMPLEKSİ


1) SAZAN ERİTRODERMATİTİSİ-
▪ Deride yangı, ülser ve nekrozlarla belirlenen subakut veya kronik bir
hastalıktır.
▪ Etken: Rhabdovirus grubundandır.
EPİZOOTİYOLOJİ:
▪ Hastalık sazanlarda görülür.
▪ Özellikle bir yaşında olanlar daha duyarlıdır.
▪ Bütün mevsimlerde ve değişik ısılarda hastalık görülebilir.
▪ Enfekte balık ve sular hastalığın yayılmasında önem taşır.
SEMPTOM VE LEZYONLAR:
▪ Bütün vücutta içi sıvı dolu nodüller şekillenir.
▪ Zamanla açılarak yerlerinde ülserler şekillenir.
▪ Generalize ödem söz konusudur.
▪ Ekzoftalmus gözlenir.
OTOPSİDE:
İç organlarda makroskobik bozukluk yoktur.
▪ Vücut boşluğunda az miktarda eksudat bulunur.
▪ İç organlarda da ödem vardır.
▪ Karaciğer yeşilimsi görülür.
▪ Bağırsaklarda hafif enterit görülebilir.
– Histopatoloji: Epitelyum ile korium arasında ödem, sellüler infiltrasyon,
hiperemi, kapillar hemorajiler ve nekrozlar gözlenir.
İNFEKSİYÖZ HİDROPS KOMPLEKSİ-1) SAZAN ERİTRODERMATİTİSİ
2) SAZANLARIN BAHAR VİREMİSİ (SVC)-
▪ Balıklarda enteritis, peritonitis, viscerada ödem ve hemoraji ile karakteristik bir hastalıktır.
▪ Etken: Rhabdovirus carpio (RNA taşır)

▪ Bildirimi zorunlu bir hastalıktır.*


▪ Mortalitesi %30-70 dir.

EPİZOOTİYOLOJİ:
▪ Hastalığa genellikle ilkbahar aylarında rastlanır (Su ısısının 12 – 22°C olduğu zamanlarda görülür).
▪ Balıklar arasında enfeksiyona duyarlılık açısından farklar vardır (2 yaşlı sazanlar hastalığa daha
duyarlıdırlar).
▪ Enfeksiyonun çıkış ve yayılışında çevre faktörlerinin, kötü bakım ve beslemenin, stres faktörlerinin rolü
büyüktür.
▪ Bulaşma etkenlerle bulaşık su ve diğer materyalle olur.
▪ Çeşitli parazitlerin (Argulus, sülükler gibi) hastalık etkenini taşıdığı bildirilmektedir.
SEMPTOM VE LEZYONLAR:
▪ Yavaş solunum
▪ Yan yatarak yüzme
▪ Karında şişlik – gerginlik
▪ Anüste yangısal reaksiyon ve prolabsus
▪ Deri ve solungaçlar üzerinde peteşiel tarzda kanamalar
▪ Pullarda dikleşme ve dökülmeler
OTOPSİDE: Peritonitis
▪ Barsaklarda şiddetli enteritis (İçte sarı renkli mukus bulunur)
▪ Vücut boşluğunda sero – purulent veya kanlı eksudat
▪ İç organlar ödemli ve hemorajiktir
▪ Karaciğer genellikle yeşilimsi renktedir
▪ TEŞHİS, KORUNMA VE SAĞALTIM: Diğerlerinde olduğu gibidir.
▪ İNFEKSİYÖZ HİDROPS KOMPLEKSİ2) SAZANLARIN BAHAR VİREMİSİ (SVC)

İt is a notifiable disease. Mortality is 30-70%.


Diagnosis; isolation in cell culture, neutralization, serological methods (such as ELISA, IFAT, immunperoxidase), PCR
3) YÜZME KESESİ HASTALIĞI (SBI)
▪ Daha çok akut seyirli bir hastalık olup yüzme kesesinin yangısı ile
karakterizedir.
▪ Etken: Rhabdovirus (Birçok olayda A.liquefaciens ve P.flourecens’e de
birlikte rastlanmaktadır).
EPİZOOTİYOLOJİ:
▪ En çok Haziran ve Temmuz aylarında hastalığa rastlanır.
▪ Hastalıktan dolayı kayıplar %100’e varabilir.
▪ Etkenle bulaşık su ve materyalle hastalık bulaşmaktadır.
▪ Hastalığın yumurtalar ile nakledildiği kaydedilmemiştir.
SEMPTOM VE LEZYONLAR:
▪ Yüzme bozulmuştur ( Denge organı da etkilendiğinden baş düzensiz
hareket ettirilir).
OTOPSİDE:
▪ En karakteristik bulgular yüzme kesesindedir.
▪ Peteşiler veya genel kan oturması görülür.
▪ İçte kanlı mukus vardır.
▪ Bazen nekrozlarda oluşmaktadır.
▪ Bağırsaklarda enteritis görülür. Genellikle mukuslu az bir içerik
vardır.
▪ Peritonitis görülür.
TEŞHİS, KORUNMA VE SAĞALTIM: Diğerlerinde olduğu gibidir.

İNFEKSİYÖZ HİDROPS KOMPLEKSi-3) YÜZME KESESİ HASTALIĞI (SBI)


ÜLSERATİF DERMATO – NEKROSİS (UDN)-
▪ Balıklarda özellikle baş bölgesinde derinin epitelyum
katında beyaz lekelerin oluşması ve bunların sonradan
nekrozlaşması ile karakterize bir hastalıktır.
▪ Hastalık ilk defa 1964’de İran denizinden nehirlere doğru
yüzen Som balıklarında görülmüştür. Ancak yapılan
literatür çalışmalarında 1880’lerden beri bilindiği, som
balıkları ve çeşitli alabalıklardan bildirildiği görülmüştür.
▪ Etken:
▪ Virus izolasyonu yapılmamışsa da bulaştırma
denemelerinde başarı sağlanmıştır.
▪ Hastalık olaylarında çeşitli bakteri ve mantarların
bulunması önceleri hastalıktan bunların sorumlu
olduğunu düşündürmüşse de son çalışmalara göre
bunlar sekonder rol oynamaktadır.
▪ Hastalığın “su kirliliği” ile birlikte gözlenmesi de dikkati
çeker diğer bir husustur.
ÜLSERATİF DERMATO – NEKROSİS (UDN)
EPİZOOTİYOLOJİ:

▪ Hastalık Salmonidae’lerde daha çok görülür (S.gairdneri


daha dayanıklıdır).
▪ Hastalık en fazla soğuk aylarda çıkmaktadır. Hastalık
olayları yazın azalmaktadır.
– Etkenin ılık ve sıcak sularda inaktive olmasından
– İmmunolojik reaksiyonların kışın daha zayıf
olmasından
▪ Bulaşma sularda bulunan etkenlerle direkt temas sonucu
olmaktadır (Bakterisiz filtratların sağlam balıklara
şırıngası sonucu enfeksiyon oluşturulmaktadır).
▪ Mortalite düşüktür, morbidite ise bölgelere göre %10 –
40 arasındadır.

ÜLSERATİF DERMATO – NEKROSİS (UDN)


SEMPTOMLAR:
▪ Özellikle başta, bazen başla beraber pulsuz diğer vücut bölgelerinde
beyaz gri renkli lekeler oluşur.
▪ Başlangıçta 0.5 cm çapında olan lekeler beyaz kabarcık tarzındadır.
▪ Zamanla lezyonlar gelişir ve büyür. Ülserler ve nekrozlar gelişir.
▪ Bazen lezyonlara yüzgeçlerde de rastlanır.
▪ Gecikmiş olaylarda lezyonlara mantarlarda yerleşir (Suyun deri
tabakaları arasına girmesi, mantarlaşmaya zemin hazırlar).
OTOPSİ:
▪ İç organlar normal durumdadır.
▪ Sekonder enfeksiyonlar söz konusu olduğunda buralarda da
dejeneratif bozukluklar gözlenir.
– Histopatoloji:
▪ Önemli değişiklik yoktur.
▪ Epidermis hücrelerinde de dejenerasyonlar, şişmeler,
epidermisin üst katında dökülmeler,
▪ Bazen mantar miselleri görülür.
TEŞHİS, KORUNMA VE SAĞALTIM:
▪ Klinik teşhis (Birçok hastalıkla karıştığı için)
▪ Laboratuar teşhisi (etken belli olmadığından) zordur.
▪ Özellikle mantar enfeksiyonlarının veya diğer sekonder
enfeksiyonların önlenmesi önem taşır.
ÜLSERATİF DERMATO – NEKROSİS (UDN)
TURNA BALIKLARININ KIZIL HASTALIĞI
▪ Genç turnalarda görülen, etkeni Rhabdovirus olan bir hastalıktır.
Hemoraji ile seyreder. İki taraflı olarak lateral çizgi boyunca kırmızı
lekeler oluşur. Kas kesitlerinde de hemorajiler vardır. Böbrek
tübüllerinde nekroz gözlenir. Kayıp oranı %80 – 90 civarındadır.

▪ YAYIN BALIKLARININ VİRAL HASTALIĞI


Ödem, içte ve dışta yoğun kanamalar, karaciğerde ödem ve
nekrozlarla, bağırsak duvarında ödem ile karakteristiktir. En çok
etkilenen organ böbreklerdir. Virusa en çok böbreklerde
rastlanmaktadır. Etkeni DNA taşıyan bir virustur. Hastalıktan ötürü
larva ve yavrularda ölüm oranı %80’i bulur. Hastalık suların sıcak
olduğu (Temmuz, Ağustos,Eylül) aylarda görülür. Isı derecesine göre
inkubasyon süresi değişir. (2 – 3 gün ile 10 – 15 gün).
▪ BALIKLARIN BAŞLICA VİRAL HASTALIKLARI
devamı..
▪ TÜMÖRAL OLUŞUM GÖSTERMEYENLER TÜMÖRAL OLUŞUM GÖSTERENLER

▪ VIRAL HEMORAJİK SEPTİSEMİ (VHS)


▪ LENFOKİSTİS HASTALIĞI
▪ INFEKSİYÖZ PANKREATİK NEKROSİS (IPN)
▪ KARNIBAHAR HASTALIĞI
▪ INFEKSİYÖZ HEMATOPOİETİK NEKROSİS (IHN) (STOMATOPAPİLLOMA)
▪ INFEKSİYÖZ HYDROPS KOMPLEKSİ ▪ ÇİÇEK HASTALIĞI
1)SAZAN ERİTHRODERMATİTİSİ
2)SAZAN İLKBAHAR VİREMİSİ
3)SAZAN VIRAL YÜZME KESESİ YANGISI
▪ ÜLSERATIVE DERMAL NEKROSİS (UDN)
▪ TURNA BALIKLARININ KIZIL HASTALIĞI
▪ YAYIN BALIKLARININ VİRAL HASTALIĞI
KRONİK veya TÜMÖR KARAKTERLİ HASTALIKLAR-
▪ LENFOKİSTİS HASTALIĞI
▪ Deniz balıklarında daha çok görülen, deri ve yüzgeçler üzerinde yuvarlak inci tanesi benzeri
nodüllerin oluşması ile karakteristiktir. Tümoral, mortalitesi düşük, kronik bir hastalıktır.
▪ Etken: DNA taşıyan bir virüstür (İridovirus).
EPİZOOTİYOLOJİ:
▪ Bulaşma enfekte sular ve materyalle direk kontakla olur.
▪ Yassı balıklarda daha çok görülür.
▪ Bazı akvaryum balıkları da hastalığa duyarlıdır.
SEMPTOM VE LEZYONLAR:
▪ Enfeksiyonun gelişmesi su ısısına bağlıdır (İnkubasyon süresi 25°C de 1 – 2 ay kadardır).
▪ Nodüller 1–3 ay içerisinde fark edilir.
▪ Nodüller açık sarı renkli olup, büyüklükleri darı tanesi ile nohut büyüklüğü arasındadır.
▪ İç organlarda lezyon bulunmaz.
TEŞHİS, KORUNMA VE SAĞALTIM:
▪ Klinik teşhiste bazı hastalıklarla (Tümörlerle, protozoon hastalıkları ile ve çiçek hastalığı ile
karışır).
▪ Laboratuar teşhisi de zordur (Doku kültüründe üretilmesinin başarısız olması nedeniyle)
▪ Korunma diğer viral enfeksiyonlarda olduğu gibidir.
▪ Profilaksi ve dezenfeksiyon önem taşır.
– Infection/transmission;
– Horizontal contamination is the main source of water and virus spread. This situation causes the problem to increase in the presence of intense fish. .
– If the fish population is too high, the formation of lesions due to trauma that occur in the deep increases the contamination. The outer surface (epidermis) of the
fish, including the gills, is the main source of penetration.
– It is thought that the infection is not seen on the oral route. No evidence of vertical transmission was found.

– Control;
– There is no known treatment. Sick fish are destroyed
– Clinically, infected fish stocks should be avoided.
– Monitoring provides early detection, sterile soil filling or chemical treatment, efficient control with minimal inventory density.
▪ .
KARNIBAHAR HASTALIĞI (STOMATO-PAPİLLOMA)-
▪ Özellikle yılan balıklarında ağızda (alt ve üst çenede), başta, dorsalde ve vücudun
çeşitli yerlerinde fibroepitelial özellikte, karnıbahar görünümünde tümörlerin oluşması
ile seyreden sporadik, kronik bir hastalıktır.
▪ Etken:Orthomyxovirus
▪ EPİZOOTİYOLOJİ:
▪ Bulaşmanın ağız ve derideki portantrelerden etkenlerin girmesi ile olduğu
sanılmaktadır (Hasta hayvan materyali ile sağlam balıklar enfekte edilememiştir).
▪ Hastalık çıkışında çevresel koşulların, stres faktörlerinin, genetik durumun önemli
olduğu belirtilmektedir.
SEMPTOM VE LEZYONLAR:
▪ Tümörler yavaş gelişir.
▪ Bunlar fındık, ceviz büyüklüğüne ulaşan yumuşak, vasküler tipte yapılardır.
▪ Ağız lokalizasyonlarında hayvan gıda alamaz, beslenemediği için zayıflar ve ölümler
görülür.
▪ Başlangıçta beyaz renkli olan tümörler, sonradan kahverengine dönerler ve nekrozlar
görülebilir.
– Histopatoloji:
▪ Patolojik değişikliklerin kökünü epidermis bazal tabakasından alır.
▪ Zamanla küboidal hücreler iğ şekline döner.
▪ Epidermisde katlanmalar görülür.
▪ Kapillar damar bağ dokusunda ve dermis dış tabakasında pigmentasyon
vardır.
TEŞHİS:
▪ Hastalığın seyir tarzı ve lezyonlar önem taşır.
ÇİÇEK HASTALIĞI
▪ Balıklarda deri hiperplazisi sonu oluşan beyaz kabarık lekelerle belirlenen kronik bulaşıcı bir
hastalıktır.
▪ Etken: DNA yapısında Herpes grubu viruslara benzemektedir.
EPİZOOTİYOLOJİ:
▪ Hastalık en çok Cyprinidae’lerde görülmektedir.
▪ Nadiren bazı akvaryum balıklarında da görülür.
▪ Bulaşma deri veya vücut üzerindeki portantrelerden etkenin girmesi ile direkt meydana gelir.
▪ Hastalığın çıkış ve yayılışında çevre faktörlerinin yanı sıra genetik faktörlerinde rolü bulunur.
SEMPTOM VE LEZYONLAR:
▪ İnkubasyon süresi 1 yıla kadar uzayabilir.
▪ Deri ve yüzgeçler üzerinde beyaz, kabarık, 1–3 mm veya daha büyük sert lezyonlar göze çarpar.
▪ Ağız etrafında ve yüzgeçlerde de benzer oluşumlar oluşur.
OTOPSİDE:
▪ İç organlarda herhangi bir bozukluk veya metastaz yoktur.
– Histopatoloji:
▪ Dermis hücrelerinde hiperplazi
▪ Hücre içinde ve nükleusta inkluzyonlar görülür.
TEŞHİS:
▪ Klinik teşhiste deri tümörleri ve bazı protozoon hastalıkları ile karışır.
▪ Laboratuar teşhisi elektron mikroskopi ve kültüre dayanmaktadır.

Agent:Herpesvirus (in DNA structure).
▪ Fish waterborne disease affects especially cold-water fish (carp, aquarium and pond fish, etc.)
▪ Low mortality, rarely causes deaths.
▪ White colored bubbles that develop as a result of hyperplasia.
▪ White / gray / pink, 1-3 mm raised lesions on skin and fins leave their place in overgrown papillomas. The lesions spill over time and leave the place to the scar tissue.
▪ No lesions are seen in internal organs.
▪ No treatment is done and the fish are destroyed. Increasing the temperature only temporarily removes the problems.
▪ .
▪ MALLEYE SARKOMA
▪ Dermal nodüllerle karakterize viral bir hastalıktır.
▪ EPİTELLOKİSTİS HASTALIĞI
▪ Orphan virusu tarafından meydana getirilen lenfokistis hastalığına
benzer bir hastalıktır.
BALIKLARIN PARAZİTER HASTALIKLARI
▪ Balıklarda pekçok paraziter etken bulunmakta, bazen bunlar doğal
koşullarda gerçek anlamda zarar meydana getirmezken, balık
yetiştiriciliğinde (Kültür balıkçılığında) popülasyon yoğunluğuna bağlı
olarak önemli hastalıklara ve ekonomik kayıplara yol açabilmektedir.
▪ Deniz balıklarında bulunan parazitler çok geniş kapsamlı olup doğal
koşullarda da önemli sorunlarla karşımıza çıkmadığından ve de
konunun detaylı incelenmemiş olmasından “Balık parazitleri” derken
deniz balıklarında yerleşen birkaç cins dışında genellikle tatlı su
balıklarında yerleşen;
▪ Protozoon
▪ Artropoda
▪ Helmint
– Trematoda
– Cestoda
– Nematoda
▪ Hirudinea
▪ Acanthocephala


PROTOZOON PARAZİTLER
OODİNİUM:
▪ Bu cins protozoonlar yuvarlak veya armut şeklindedir.
▪ Vücut üzerinde sap şeklinde kısa bir uzantı vardır.
▪ Büyük bir çekirdeği vardır.
▪ Ekseriya sarımsı renkli bir pigmente sahiptir.
▪ Önemli türleri;
1) Oodinium pillularis (Psinoodinium pillularis)
2) “ ocellatum (Amyloodinium ocellatum)
3) “ limneticum
Oodinium pillularis
▪ Dinofagellata dizisindedir.
▪ Sıcak ve soğuk tatlı sularda yaşayan balıklarda görülür.
▪ “Tatlı su Oodiniumu” olarak tanınır.
▪ Pillularis hastalığına neden olur. Bu hastalıkta etken protozoonlar özellikle yüzgeçlerin deriye
bağlandığı kısımlara daha seyrek olarak da solungaçlara yerleşir.
▪ Balık üzerinde “tozlanma” veya “kadifemsi” bir görünüşün ortaya çıkmasına neden olur.
▪ Balık üzerinden lamelle alınan kazıntının lam üzerinde mikroskopta incelenmesinde grimsi-beyaz
veya sarımsı kahverengi noktalar halinde görülür.
▪ Balık üzerindeki hareketsiz formlar tekerlekten armuta kadar değişen formlar sergiler.
▪ Kalın bir hücre membranı vardır.
▪ Çekirdeği büyük ve yuvarlak formdadır.
▪ Taneli olan sitoplazması şeffaftır.
▪ Büyüklüğü ortalama 50-70 µm kadardır.
▪ Arka nihayeti ile balık yüzeyine kuvvetlice oturur “rhizoid” oluşturarak hücrelere
▪ girer.
▪ Hücrelere girmesi sırasında, hücreleri eriten birtakım salgılar yapmaktadır.
▪ Gelişmesinde; olgun parazit balığı terk eder, yuvarlağımsı bir form alır ve suda dibe doğru çöker.
▪ Çekirdek ve kromotoforlarda bölünmeler meydana gelir, kendi de 2 ye bölünür.
▪ Tekrar yuvarlağımsı form alır, yeni membran oluşturur ve tekrar bölünmeğe devam ederek 32-64
genç hücre, sonra da hareketli genç formlar (Dinospor) meydana gelir.
▪ Beslenmesi fotosentez ile olur.
▪ Parazitin biyolojisi → a) Suyun ısısına, b) Aydınlanma derecesine bağlıdır.
▪ Teşhis; kazıntı alınarak etkenlerin mikroskopta görülmesi ile olur.
▪ Formalin, Tuzlu su, Malaşit Yeşili banyolarından yaralanılır.
▪ Ayrıca balıklar banyo için akvaryumdan dışarı alındığında, akvaryumun su ısısı geçici olarak
yükseltilebilir (30ºC 24 saat) gene kısa süre olarak aydınlatmaya ara verilerek enfeksiyonun tekrarı
önlenmeye çalışılır.
Oodinium ocellatum:
▪ “Deniz suyu Oodinium’u" olarak bilinir.
▪ Daha çok mercan balıklarında yerleşir, deniz suyu akvaryumlarında
zaman zaman problem olur.
▪ Gelişmesi 25ºC da olduğu için genellikle tropikal balıklarda görülür.
▪ Balıklarda öncelikle yerleştiği yer solungaçlardır. Aynı zamanda
deride de yerleşir.
▪ Balık üzerinde parazitler yuvarlağa yakın formdadır.
▪ Büyüklüğü değişebilir. Genellikle 20-70 µm olur.
▪ (Bazen 100 µm’dan daha büyük olabilir)
▪ Boyanmış prepatlarda nükleus çapı 5-15 µm dir.
▪ Nükleus etrafında küçük nişasta granülleri bulunur.
▪ Hasta balıkların solungaçlarında kistleri vardır.
▪ Kistler 0.3 mm çapındadır ve çeşitli kimyasal maddelere oldukça
dayanıklıdır.
▪ Biyolojileri bir önceki türe benzer.
▪ Balıktan ayrıldıktan sonra önce 2’ye bölünür.
▪ Sonra 3 gün içinde 256 dinospor meydana gelir.
▪ Hareketli olan dinosporlar balığa tutunurlar.
▪ Parazitler solungaçlarda hemorajilere, yangıya ve nekrozlara yol
açar.
▪ Sekonder bakteriyel enfeksiyonlara da zemin hazırlar.
▪ Hasta balıklar iştahsızdır, zayıflama görülür.
▪ Oodinium ocellatum’da rhizoid’ler solungaç epiteli veya deri epitel
hücresine nüfuz ettiği gibi besin vakuolü içine hücreyi kısmen alarak
bunu sindirerek beslenir (Bu suretle epitel zarar görür).
▪ Hasta balıklarda güç solunum ve yüzme bozuklukları görülür.
▪ Deride yerleşme söz konusu ise deri donuk bir görünüm alır.
▪ Solungaçlar şişkin, kanlı ve kirlidir.
▪ Teşhiste solungaç veya deriden alınan kazıntının muayenesi önem
taşır.
▪ Sağaltım ve korunma: O. pillularis’te olduğu gibidir.
▪ Sağaltımda CuSO4 (1.5 mg/lt) başta olmak üzere çeşitli
banyolardan yararlanılabilir.
▪ Akvaryumların boşaltılması, bütün malzemelerin dezenfeksiyonu
önemlidir.

OODİNİUM OCELLATUM
Oodinium limneticum:
▪ Genel “Dinoflagellata” tanımına uyar.
▪ Armut biçimindedir.
▪ Büyüklüğü 12-20 µm uzun, 7.5-13 µm geniştir.
▪ Şekil ve büyüklükleri değişen, açık yeşil kromatoforlar taşır.
▪ Daha çok tatlı su balıklarında ve gençlerde hastalık yapar.
▪ Lokalizasyon olarak öncelikle deride yerleşir.
▪ Solungaç lokalizasyonları daha seyrek gözlenir.
▪ Balıklarda üstüne sülfür tozu ekilmiş gibidir.
▪ Bu yüzden “Altın tozu hastalığı” da denir.
▪ Teşhis için kazıntıda etkenler aranır.
▪ Sağaltım ve korunma diğerlerinde olduğu gibidir.
TRİCHODİNA
▪ Cliata’lardandır.
▪ Pek çok türü vardır. En yaygın olanı Trichodina domerqui ve T.
nigra’dır.
▪ Mikroskopta fıçı şeklinden çay tabağına kadar değişen formlarda
görülür.
▪ Büyüklükleri ortalama 30-40 µm kadardır.
▪ Bazen 100 µm’dan büyük örneklere rastlamak mümkündür.
▪ Natif hazırlanan preparatlarda dairevi ve ileri doğu olan hareketleri
karakteristiktir.
▪ Vücut en dışında ciliumlar (kirpikler) bulunur.
▪ İç tarafta radial iğneler vardır.
▪ En iç tarafta da bir tarafları daha geniş, uçları incelen çengelli dişleri
vardır.
▪ Makro ve mikronükleus belirgindir.
▪ Makronükleus yarımay biçiminde veya spiral şeklinde kıvrıktır (Tür
tayinlerinde nükleusun kıvrılma yada sarmal özelliği önem taşır).
▪ Mikroskopta şeffaf veya sarımsı grimsi renkte görülürler.
-Vücut en dışında ciliumlar (kirpikler)
bulunur.
-İç tarafta radial iğneler vardır.
-En iç tarafta da bir tarafları daha geniş,
uçları incelen çengelli dişleri vardır.
-Makro ve mikronükleus belirgindir.

TRİCHODİNA
▪ Trichodina’lar balıkların deri ve solungaçlarında parazitlenir(Esasında
ektoparazit olmakla birlikte idrar kesesi, idrar yolları ve oviducta da
Trichodina’lara rastlanır).
▪ Solungaçlar ve üriner sistem üre ve amonyağı vücuttan atmakla
görevli olup, ödevsel bir işbirlikleri vardır. Bu nedenle bu kısımlarda
da parazitlenir(Oviductun enfekte olmasının nedeni ise komşu organ
olmasından kaynaklanmaktadır).
▪ Balıklarda deride ve solungaçlarda bulanıklığa, düzgün olmayan
lekelerin oluşmasına yol açarlar.
▪ Pullarda gevşeme ve dökülmeler görülür.
▪ Hafif enfeksiyonlar önemli değildir.
▪ Ancak ağır enfeksiyonlarda balıklarda iştahsızlık ve zayıflama
görülür.
▪ Solungaçlardaki yerleşmeler daha önemlidir.
▪ Solungaçlarda yangı meydana getirir.
▪ Solungaç flamentleri ve lamelleri şişer, birbirlerine yapışırlar.
Nekrozlar meydana gelir. Solungaçlar görev yapamadığından hasta
balıklarda solunum güçlüğü görülür.

TRİCHODİNA
▪ Trichodina’lara tüm tatlı ve tuzlu su balıklarında rastlanılabilinir.
Akvaryum balıklarında da sorundur.
▪ Erken teşhis edilmediği taktirde ikiye bölünerek çoğalan parazitler kısa
sürede bütün balıklarda ağır enfeksiyonlar ortaya çıkmasına neden
olur.
▪ Teşhis için deri, yüzgeç ve solungaçlardan alınan kazıntıların lam-lamel
arasında mikroskopta incelenmesi ve etkenlerin görülmesi gerekir.
▪ Tür, bazen de yakın cinslerin tayininde natif preparatların kontrolü
yeterli olmaz, boyalı preparatların hazırlanması gerekir.
▪ Üzerlerine %2’lik AgNO3 dökülür (7-8 dakika).
▪ Preparatlar UV lamba altına alınır (20 dakika).
▪ İmmersiyonda incelenir.
▪ İnceleme sırasında etkenlerin büyüklüğü, çengelli diş sayıları, çengelli
dişlerin şekli ve etkenin AgNO3 ile boyanma özelliği dikkate alınır.
▪ Sağaltımda ektoparzitlere karşı bildirdiğimiz banyolardan yararlanılır.
▪ Trichodina’lardan başka DİPARTİELLA, TRİPARTİELLA,
TRİCHODİNELLA ve VAUCHOMİNA cinsleri de balıklarda deri ve
solungaçlarda parazitlenmektedir. Trichodina’lar kadar yaygın
olmamakla beraber bunlar da aynı şekilde hastalık meydana getirirler.
Bunların cins düzeyinde ayrımında de ciliumların düzenleniş şekilleri,
çengelli dişlerin formları ve çekirdek yapıları önem taşır.

TRİCHODİNA
CHİLODONELLA
▪ Ciliata’lardandır.
▪ Bir çok türü vardır. En yaygın olanı Chilodonella cyprini’dir.
▪ Küçük, ovalimsi ve renksiz bir protozoondur.
▪ Vücut formu dorso-ventral basık ve kalp biçimindedir.
▪ Mikroskopta vücut üzerinde ciliumların yapışmış olduğu bütün vücut
boyunca uzanan 6-9 sıra dikkati çeker.
▪ Büyüklükleri 50-70 µm kadardır.
▪ Makro ve mikro nükleusları vardır.
▪ Sitoplazmasında besin vakuolleri ve kontraktil vakuol bulunur.
▪ Ağız (sitosom) ve farengeal sepet görülür.
▪ Dorsal yüzeyde birbirini kesen ciliumlar yer almıştır.
▪ Natif preparatlarda hareketleri karakteristiktir. Yana doğru takla
atıyormuş gibi hareket ederler.
▪ Chilodonella’lar balıkların deri, yüzgeç ve solungaçlarında parazitlenir.
▪ Parazitlerde çoğalma transversal bölünme ile olur.
▪ Uygun olmayan koşullarda “dinlenme kistleri” diyebileceğimiz kistleri
oluştururlar. Bunlar oldukça dayanıklı olup su ve havuz diplerinde uzun
süre canlılıklarını sürdürürler.
▪ Üremeleri en fazla 5-14°C de olur. Bu nedenle özellikle soğuk
havalarda, tropikal balık türlerinde etkili olurlar.
▪ Bununla beraber tropikal balıkların yanı sıra alabalık ve som
balıklarında da etkili olurlar.
▪ Hafif enfeksiyonlar önemli değildir. Ancak ağır enfekte balıklarda
aktivite ve iştahta azalma dikkati çeker.
▪ Hastalığın belirtileri çoğu kez birden bire ortaya çıkar.
▪ Teşhis için deri, yüzgeç ve solungaçlardan hazırlanan kazıntıların
mikroskopta kontrolleri ve etkenlerin görülmesi gerekir.
▪ Sağaltımlarında; ektoparazit banyolarının birinden
yararlanılabilir(Formalin, tuz banyosu, malaşit yeşili vs. gibi)

CHİLODONELLA
İCHTHYOPHTHİRİUS
▪ Oldukça büyük ciliata’lardır. Çapı 50 µm-1mm arasındadır. Bu
nedenle hazırlanan preparatlarda dıştan bile fark edilebilir.
▪ Vücut formu oval / yuvarlak ve elastiktir.
▪ Küçükleri şeffaf veya beyazımsı ise de büyükler grimsidir.
▪ Vücudun her tarafı ciliumlar ile muntazam olarak kaplanmıştır.
Hareketleri yuvarlanma tarzındadır.
▪ Makronükleus nal biçiminde, karakteristiktir (Boyanmamış
preparatlarda bile çok belirgindir).
▪ Mikronükleus belirgin değildir ve hemen makronuükleusun yanında
bulunur.
▪ Balıklarda özellikle deride ve yüzgeçlerde, bazen de solungaçlarda
yerleşir.
▪ Balık derisinde bulunduğunda bölünme yoktur. Vücuttan ayrıldıktan
sonra kist meydana getirmeden çoğalabildiği gibi, jelatinöz kistler de
meydana getirebilirler.
▪ Bunlarda çoğalma bölünme yoluyla olur, 1000 kadar küçük (30-40
µm) oval ciliumlu genç formlar meydana getirirler.
▪ Genç formların yaşam süreleri 24 saat olup, kısadır(Yeni konak
bulup tutunmazlar ise ölürler)
▪ İchthyophthirius’un hayat süresi ısıya bağlı olarak 4-10 gün arasında
değişir. Yaşamaları için optimum sıcaklık 24-27°C’dir.
▪ Balıklarda vücutta (deri, yüzgeç ve solungaçlarda) küçük beyaz
fistüller meydana getirirler.
▪ Bu nedenle “Beyaz nokta” hastalığı olarak bilinir.
▪ Hasta balıkların hareketleri değişir. Sık sık suyun geldiği yere doğru
birikirler. Akvaryumdaki balıklar kumlara veya bitkilere sürtünürler.
Benzer tarzda parazit tahrişlerinden ve kaşıntıdan ötürü balıklar
sıçrama, suyun dışına atlama hareketleri yaparlar.
▪ Tek tür bilinmektedir. O da İchthyophthirius multifilis’tir.
▪ Bütün tatlı su balıklarında, özellikle de ılık sularda yaşayanlarda
görülürler. Tropikal balıkların yanı sıra som balıklarında da ciddi
parazitlenmelere yol açarlar.
▪ Teşhis; hazırlanan kazıntı preparatlarının kontrolü ve etkenlerin
görülmesi ile olur.
▪ Sağaltım aynı şekildedir.

İCHTHYOPHTHİRİUS
BALIKLARIN PARAZİTER HASTALIKLARI
Protozoon
Artropoda
Helmint
Trematoda
Cestoda
Nematoda
Hirudinea
Acanthocephala
PROTOZOON PARAZİTLER
devamı..
APİSOMA
▪ Vücutları ters armut biçiminde veya lobut biçiminde yada vazo
şeklinde diye tanımlanabilir.
▪ Parazitlerin kontraksiyon yeteneği vardır. Bazen içeri doğru çekilip
daha yuvarlağımsı form alabilirler. Bazen de dışarı doğru uzayarak
tipik lobut formunu alırlar.
▪ Ciliumları üst son kısımda, bazen ortaya yakın yerde de halka
halinde bulunur.
▪ Sitostom, makro ve mikronükleusu vardır.
▪ Ciliumları ile suyu çeker, gıdaları besin vakuolüne alırlar.
▪ Genellikle küçük mikroorganizmalar ile beslenirler.
▪ Kütikülaları üzerinde bazen ince çizgiler bulunur.
▪ Çoğalmaları uzunlamasına ve enine bölünerek olur.
▪ Büyüklükleri değişik olmakla birlikte genellikle 50-100 µm kadardır.
▪ Şeffaf veya hafif sarımsı renklidirler.
▪ Balık derisi veya solungaçlarına bir ayak (disk) yardımı ile tutunurlar.
▪ Balıklarda solungaçlarda, deride ve yüzgeçlerde parazitlenirler.
▪ Bölünerek çoğaldıkları gibi kist de meydana getirirler.
▪ Balıklarda deri ve solungaçlara yerleşirler.
▪ Parazit protozoonlar arasında en küçüklerinden olmasına rağmen en
tahrip edicisidir.
▪ Deride en çok dorsal yüzgeçin alt kısmı ile solungaçların üstlerine
yerleşir.
▪ Enfekte balıklarda vücut ve yüzgeçler üzerinde açık mavimsi veya
grimsi bir tabaka meydana gelir.
▪ Hasta balıklar iştahsızdır ve aktiviteleri azalmıştır.
▪ Tropikal balıklarda ve som balıklarında daha sık görülürler.
▪ Ağır enfeksiyonlarda deride donukluğa, solungaçlarda ise yangıya,
bunun sonucu olarak solungaç flament ve lamellerinde şişme, yapışma,
nekroz ve kayıplara yol açar.
▪ Deri enfeksiyonları genellikle ağır olmaz, ancak solungaçlarda bazen
ölümle sonuçlanan ağır enfeksiyonlar gözlenir.
▪ Hastalık çoğunlukla aniden şekillenir.
▪ Teşhis solungaç veya deri kazıntısının incelenmesi ve etkenlerin
görülmesi ile olur.
▪ Sağaltımda ektoparazit banyolarından yararlanılır. Ancak çoğu kez
banyo tekrarı gereklidir.
APİSOMA
EPİSTYLİS
▪ Apisoma’lara çok benzer.
▪ En büyük farkı dallanmış yapısıdır.
▪ Bu da balıklarda solungaç ve deride bulunur.
TRİCHOPHORA (SUCTORİA)
▪ Genellikle 30-40 µm büyüklüğünde ise de daha büyük de olabilirler.
▪ Vücut formu küçük toplu iğne yastığına benzer.
▪ Çeşitli nesneler ve balık solungaçları üzerine kontraktil olmayan bir
sap veya tutunma diski ile tutunurlar.
▪ Esasında bir Ciliata’dır. Ancak erişkin formlarda ciliumlar
kaybolmuştur.
▪ Ciliumların yerini “tentakül” adı verilen duyu organları almıştır.
▪ Tentaküllerin sayı büyüklükleri değişebilir.
▪ Sitostom bulunmaz. Beslenmede tentaküller yardımcıdır.
▪ Bazı türlerde tentaküllerin tutunmada görevi vardır.
▪ Sitoplazmasında makronükleusu, mikronükleusu, besin vakuolleri ve
kontraktil vakuolü bulunur.
▪ Suda yüzen canlılar balıklarda solungaçlarda parazitlenebilir,
solungaç dokularında çoğalabilirler.
▪ Ancak genellikle ağır enfeksiyon oluşturmazlar.
▪ Sağaltımda; ektoparazit banyolarından yararlanılır.
▪ Teşhiste; ise tipik morfolojik yapısından ötürü solungaç kazıntılarında
etkenin görülmesi ile kolay teşhis edilir.
COSTİA
▪ 15-20 µm büyüklüğünde flegellatadır.
▪ Vücut formu ovalden böbrek şekline kadar değişir. Ayrıca serbest
iken ovalimsi, tutunduktan sonra lobut gibi gözükür.
▪ Renksiz şeffaf protozoonlardır.
▪ En yaygın türü Costia necatrix’dir.
▪ Çekirdek vücut ortasında bulunur.
▪ İki kamçısı vardır. Bölünmeye yakın 4 kamçılı olarak görülür.
▪ Çok çabuk hareket ederler. Natif preparatlarda hemen mikroskop
sahasında çıkarlar. Bu nedenle inceleme yapılacak natif
preparatların bekletilmesi gerekir. Yavaşlayan hareket dolayısıyla
daha kolay inceleme yapılır.
▪ Ortadan bölünerek çoğaldıkları gibi kistde meydana getirirler.
▪ Balıklarda deri ve solungaçlara yerleşir.
▪ Küçük protozoonlar olmasına rağmen en tahrip edicisidir.
▪ Epitel hücreleri içerisine nüfuz eden parazit, hücreleri
parçalamaktadır.
▪ Parazitler küçük olmasına karşın, yapılan elekronmikroskobik
çalışmalar bunların lokalizasyonlarının yüzeysel olmadığını
göstermiştir.
▪ Teşhis; deriden alınan kazıntı muayenesinde etkenlerin görülmesi ile
olur. Ancak balıkta mavimsi-grimsi bir bulanıklığın oluşu
(tabakalanmanın) hastalık için karakteristiktir.
HEXAMİTA (OCTOMİTUS)
▪ Flagellata’lardandır.
▪ En yaygın türleri Hexamita salmonis ve H. intestinalis’dir.
▪ Küçük protozoonlar olup büyüklükleri 7-10 µm kadardır. Ancak 30’a
kadar varan örneklere de rastlanmaktadır.
▪ Vücut formu uzamış oval veya armut şeklindedir.
▪ 2 çekirdeği, 2’de parabazal cisimciği vardır.
▪ Ön tarafta 3 çift, arkada 1 çift olmak üzere 4 çift ( 8 adet) flagellumu
bulunur.
▪ Kamçıları sayesinde çok çabuk hareket eder. Bağırsaklardan alınan
kazıntılarda veya içerik kontrollerinde hızla hareket ettikleri için
mikroskop sahasından kaçarlar. Bekletilen preparatlarda hareket
yavaşladığı için daha kolay görülürler.
▪ Bir çok tatlı su balıklarında, özellikle de alabalıklarda bağırsaklarda
parazitlenen bir protozoondur. ( Endoparazit)
▪ Bağırsakların daha çok son kısımlarında yerleşir.
▪ Kültür balıkçılığında önemlidir. Ağır enfeksiyonlarda genç alabalık ve
salmonlarda bağırsaklarda enterite yol açtığı, mukozanın büyük
ölçüde tahrip olduğu bildirilmektedir. Bu nedenle bağırsak içeriği
kanlı ve mukuslu olur.
▪ İleri safhalarda karaciğer ve safra kesesinde de lokalize olur
(Akvaryum balıklarında sıklıkla görülmektedir).
▪ Etken kist meydana getirir. Çoğalma basit bölünme yolu ile olur.
▪ Enfeksiyon etkenlerin yemler ve sular ile birlikte alınması ile
meydana gelir.
▪ Zira enfekte balıkların dışkısı ile atılan etkenler suda uzun süre
canlılıklarını korurlar.
▪ Enfekte balıklarda ani yüzme hareketleri, suyun dibinde fazla kalma,
zayıflama, karında içeri çekilme ve renkte koyulaşma gözlenir.
▪ Otopside etkenlere bağırsak, karaciğer ve safra kesesinde rastlanır.
▪ Teşhis için buralardan alınan kazıntıların veya içeriği natif
boyanarak (giemsa) kontrolü gerekir.
▪ Sağaltımda endoparazitlerin sağaltımı konusunda belirttiğimiz
Furalozid-Furaltadon-Nitrofuran bileşikleinden ve Metronidazol‘den
yararlanılır.

HEXAMİTA (OCTOMİTUS)
Giardia sp.

▪ Flagellata grubundadır.
▪ Önde 3 çift, arkada 1 çift olmak üzere toplam 8 adet kamçısı vardır.
▪ Armut benzeri vücut yapısı vardır.
▪ Büyüklükleri 20-30 µm kadardır.
▪ Balıklarda bağırsaklarda rastlanır. Ancak çoğu kez kommensal olarak
bulunduğu kaydedilmektedir.
▪ Patojeniteleri yoktur, bu nedenle ekonomik kayıplara neden olmazlar.
TRYPANASOMA
▪ Küçük renksiz flagellata’lardandır.
▪ Uzunluğu 10-15 µm ile 20-30 µm arasında değişir.
▪ Vücut formları memeli hayvanlardaki Trypanasoma’lar ile aynıdır.
▪ Vücut uzamış yaprak veya mekik tarzındadır(İki ucu incelerek sonlanır).
▪ Genellikle orta kısımda yer alan tek çekirdekleri vardır.
▪ Kinetoplasttan çıkan dalgalı zar gövde boyunca uzanır, önde sona erer. Yine
kinetoplasttan çıkan kamçı dalgalı zar dış kenarını izleyerek vücut ön
kısmından dışarı taşar. Vücut ucunda serbest ucu bulunur.
▪ Hareketleri yılanvaridir (sağa, sola ve ileri doğru).
▪ Balıklarda kanda yaşarlar.
▪ “Uyku hastalığı” etkenlerindendir ancak patojeniteleri tam olarak
bilinmemektedir.
▪ Balıktan balığa bulaşmada çeşitli sülükler rol oynar (Piscicola vs.).
▪ Sülüklerde midede (diverteküllerde) gelişme dönemleri bulunur.
▪ Daha sonra sülüğün proboscisine (hortum) gelirler. Sülüğün kan emmesi
sırasında etkenler balık kanına geçer.
▪ Balıklarda pek çok tür Trypanasoma vardır. Bunlar başlıca iki gruptur:
▪ Küçük kinetoplastlı olanlar ( örn. T. tincae)
▪ Büyük kinetoplastlı olanlar ( örn. T. remaki)
TRYPANOPLASMA (CRYPTOBIA)

▪ Bunlarda da vücut formu uzamıştır. Arka uç sivricedir.


▪ Trypasoma’lara oranla vücut biraz daha geniştir.
▪ 2 flagellumu vardır. Anterior flagellum serbest, posterior olan kısmen
vücuda tutunmuştur, ancak tipik dalgalı zar meydana getirmez.
▪ Bunlardaki hareket Trypanasoma’lardan farklıdır. (Teşhiste önemli)
▪ Genellikle gelişigüzel, çalkalanma tarzında hareket ederler. Belirli bir
yöne doğru ilerleme olmaz.
▪ Bir balıktan diğerine taşınmada sülükler rol oynar.
▪ Sülüklerde midede (divertiküllerde) gelişme dönemlerine rastlanır.
Sonra hortuma gelerek kan emme sırasında balığa geçerler.
▪ Trypanoplasma’lar da Trypanasoma’lar gibi kanda yaşarlar.

TRYPANASOMA TRYPANOPLASMA
▪ Trypanasoma’lardan daha patojendirler(Genellikle balıklarda uyku hastalığına
Trypanoplasma’ların yol açtığı bildirilmektedir).
▪ Enfekte balıklarda şiddetli anemi gözlenir.
▪ Solungaçlar solgundur.
▪ Kan daha sulu bir şekil almıştır.
▪ Anemiyle ilgili olarak solunum da normalden daha hızlıdır(Bu solungaçların
kapaklarının hareketlerinden izlenebilir).
▪ Böbrekler de görevlerini tam olarak yapamazlar.
▪ Balıklarda aktivite azalmıştır.
▪ Bazen yüzerken karın kısımları yukarı doğru çevrilir.
▪ Zayıflama vardır. Gözler genellikle içeri doğru çökmüştür veya tersine ekzoftalmus
gelişir.
▪ Daha çok sazan ve kadife balıkları ile alabalıklarda hastalık görülür.
▪ Eğer çevre şartları iyi değil ise ve kötü beslenme söz konusu ise hastalık daha
şiddetli seyreder.
▪ Su ısısının 10°C veya daha altına düştüğü durumlarda antikor teşekkülü
azalacağından ölümler artar.
▪ Trypanoplasma’ların pek çok türü vardır. Kanda ve solungaçlarda yaşarlar.
Bunlardan Criptobia branchialis (T. branchialis)’e Cyprinidae’lerde solungaçlardan
hazırlanan preparatlarda sıklıkla rastlanır. Bunlar solungaç filamentlerinde epitelde
dejenerasyonlara yol açar. Tromboz teşekkülüne zemin hazırlar.
▪ Teşhis kanda etkenlerin natif veya boyalı (giemsa) preparatlarda görülmesi ile olur.
▪ Sağaltımda daha çok proflaksi önem taşır.
▪ Etkeni nakleden sülüklere karşı “Mazoten” kullanılabilir.
▪ Ayrıca havuz dezenfeksiyonu da önem taşır.
TRYPANOPLASMA
COCCIDIA (EIMERIA)

▪ Balıklarda da coccidiosis görülür.


▪ En fazla Eimeria türlerine rastlanır.
▪ Bunlar bağırsak, karaciğer, böbrek, hava kesesi ve diğer organlara
yerleşebilir.
▪ Balıklarda bulunan Eimeria türleri nispeten büyüktür.
▪ İntraselüler olarak bulunurlar.
▪ Gelişmeleri memeli hayvanlardakine benzer. Enfeksiyon sporlanmış
oocystlerin ağızdan alınmasıyla olur(Bunların herbirinde 4 sporocyst,
bunlarda da 2 sporozoit bulunur).
▪ Genellikle balıklardaki Eimeria türlerinde oocystler ince bağırsaklarda
sporlanırlar.
Eimeria carpelli’nin gelişmesi
▪ 1* Schizogoni
▪ 2* Makrogamet şekillenmesi
▪ 3* Mikrogametosit mikrogametleri şekillenmesi
▪ 4* Fertilizasyon
▪ 5* Oocyst şekillenmesi ve sporlar
▪ 6* Oocyst
▪ s Sporlar
▪ sp Sporozoitler
▪ vb Vestigal cisim
▪ Balıklarda bağırsaklarda hastalık meydana getiren 3 önemli tür
vardır.Bunlar;
▪ Eimeria subepithelialis (Cyprinidae’lerde)
▪ Eimeria carpelli (Cyprinidae’lerde)
▪ Eimeria truttae (Salmonidae’lerde)
▪ Eimeria subepithelialis sazanlarda daha çok ilkbahar ve sonbahar aylarında
görülür.
▪ Bağırsaklarda çapları 1 mm’ye varan ülserler karakteristiktir.
▪ Balıklarda kaşeksi vardır. Gözler çukura kaçmıştır. Aktivite azalmıştır.
▪ Anüs kırmızı ve dışarı doğru çıkıntılıdır.
▪ Gerek bu gerekse diğer türler balıklarda bağırsakta yangı meydana
getirirler. Dışkı sarı renklidir.
▪ Kıvamı jelatinöz (mukuslu) veya suludur.
▪ Otopside bağırsaklar açıldığında; normalde balık bağırsağı siyah noktalı bir
görünüm sergilemesi gerekirken, hemorajik bir hal almıştır.
▪ Alınan kazıntılarda bağırsak orta ve son kısımlarında sarımsı-beyaz şizont
veya gamet odaklarına (bunlara sarı cisimcikler-yellow bodies- denir)
rastlanır. Dışkıda oocyst’lere rastlanmadığı durumlarda bu gelişme
evrelerinin gözlenmesi teşhis bakımından önem taşır.
▪ Teşhis dışkıda oocytst’lerin görülmesi ile olur.
▪ Otopside bağırsak kazıntısında gelişme evrelerinin görülmesi iledir.
▪ Sağaltımda genel coccidiostatikler (başta sülfonamid preparatları olmak
üzere) kullanılır.
▪ Havuz dezenfeksiyonu (Kalsiyum siyanamid veya sönmemiş kireçle)
gerekebilir.
MYXOSPORİDİA
▪ Parazitler genellikle spor safhasında iken görülürler.
▪ Sporları opak olup, bunu içeren kistleri çıplak gözle çoğu kez fark
edilir.
▪ Çeşitli dokularda (solungaçlarda, deride, kasta)
▪ safra kesesinde
▪ idrar kesesinde
▪ böbreklerde en çok rastlanır.
▪ Genellikle zararsız olmakla birlikte çok sayıda bulunduklarında bazı
tür ve cinsler önemli zararlara yol açarlar.
▪ Myxosporidia’lar genellikle sporlanarak çoğalırlar.
▪ Trofozoitleri amipler gibi yalancı ayakları ile hareket ederler.
▪ Daha sonra yuvarlaklaşarak kist yaparlar.
▪ Bazı türlerde kistlerde çok sayıda sporlar bulunur.
▪ Kistler solungaçlarda olduğunda beyaz kabarık noktalar şeklinde,
deride olduğunda küçük deri tümörlerine benzer şekilde dikkati çeker.
▪ Parazitlerin balıktan balığa geçişi direkttir.
▪ Bu diziye bağlı pek çok tür vardır.
Ceratomyxa

▪ Daha çok deniz ve akvaryum balıklarından bildirilmiştir.


▪ Alabalık ve som balıklarında da bulunan türler vardır.
▪ En çok safra kesesine yerleşirler.
▪ Sporları şapka formundadır.
▪ Sporoplazma genellikle intrasporal boşluğu doldurmaz.
▪ Ceratomyxa shasta alabalıklarda Myxosoma cerebralis’ten sonra en
fazla patojen olan türdür.
▪ Hasta alabalıklarda anüs çevresi şişkindir.
▪ Karında da şişkinlik gözlenir.
▪ İnce bağırsak, safra kesesi ve girdiği diğer organlarda sporlarına
rastlanır.
▪ Sağaltımı bilinmiyor (su filtrasyonu??).
Sphaerospora
▪ Sporları yuvarlak veya yarım yuvarlaktır.
▪ İki polar kapsül anterior uçta yer almıştır.
▪ En yaygın tür Sphaerospora tincae’dir.
▪ Kadife balıklarında (Tinca tinca) böbreklerde lokalize olur.
▪ Kist yığınlarından ötürü böbrek dokusu anormal büyür.
▪ Histolojik kesitlerde veya ezme preparatlarda glomerulus ve tubulün
normal görünümü kaybolmuştur.
▪ İçleri tamamen sporlarla ve gelişme evreleri ile doludur.
▪ Böbrek lokalizasyonundan ötürü balığın sırt kısmı genişlemiştir.
▪ Enfeksiyon suda dipte bulunan sporların alınmasıyla olur.
▪ Bağırsaklardan lenfe geçen etkenler önce ön böbreğe yerleşirler.
▪ Sonra kalp zarına, arka böbreğe, karaciğer ve dalağa yerleşirler.
▪ Dişilerde ovaryumlar da enfekte olur.
▪ Genellikle etkenlere bağırsakta rastlanmaz.
Myxidium
▪ Sporları mekik şeklinde olup, uçları bazen sivri bazen de yuvarlaktır.
▪ Her iki uçta polar kapsül bulunmaktadır.
▪ Polar filamentleri nispeten ince ve uzundur.
▪ Böbrekte, idrar kesesi ve safra kesesinde en çok bulunur.
▪ Bir çok türleri vardır. En önemlileri:
▪ Myxidium lieberkühni (Turna-idrar kesesi)
▪ M.girardi (Yılan balığı-böbrek)
▪ Böbrekte beyaz kistler oluşturur.
Hoferellus

▪ Sporları 10-12 µm uzun, 8 µm geniştir.


▪ Kuyruk tarzında uzantıları vardır (yanlarda)
▪ Miğfer gibi görülür.
▪ Hoferellus cyprini en önemli türdür.
▪ Sazanlarda böbreklerde bulunur (Böbrek tubullerinde hem epitelde
hem de lümende rastlanır).
▪ Böbreklerde dejenerasyona, büyümeye yol açar.
▪ Enfekte balıklarda ekzoftalmus sıklıkla gözlenir.
▪ Böbrek ezme preparatlarında sık rastlanmaktadır.
Hennuguya

▪ Sporlarının kuyruk benzeri 1-2 adet uzantıları vardır.


▪ 2 polar kapsülü vardır.
▪ Böbrek, ovaryum, solungaç, kas, göz, bağ dokusu gibi pek çok dokuda
parazitlenirler.
▪ En önemli türleri:
▪ Hennuguya psorospermica -Turna ve levreklerde solungaçlarda beyaz
kistler yapar.
▪ Hennuguya salmincola - Salmonidae’lerde deride kaslara kadar
derinleşen çıbanlar yapar.
Myxobolus
▪ Sporları oval veya yuvarlağa yakındır.
▪ Ön kısımlarında 2 kutup kapsülü bulunur.
▪ Myxobolus oviformis çeşitli tatlı su balıklarında yüzgeçlerde, solungaçlarda,
böbrek ve dalakta beyaz nodüllerin oluşmasına yol açar.
▪ Myxobolus pfeifferi -Barbus ve benzeri balıklarda (Myxoboliasis
tuberoulcerosa) hastalığına neden olur.
▪ Vücudun çeşitli kısımlarında büyük şişkinlikler meydana gelir (Büyüklükleri
fındık iriliğinden tavuk yumurtasına kadar değişir)
▪ Bunlar bazen dışarı doğru açılıp, ülserleşirler.
▪ Hasta balıkların giderek zayıfladığı gözlenir.
▪ Genel olarak renk açılır ve pullarda dökülme vardır.
▪ Balığın eti sarımsı, safra ile boyanmış gibi bir görünüm alır.
▪ Aynı zamanda ette gevşeme, yumuşama vardır.
▪ Şişkinliklerden preparat hazırlandığında milyarlarca sayıya varan sporlara
rastlanır.
▪ Vücudun her tarafında etkenlere rastlanır (Bağ dokusundan...ovaryuma
kadar).
▪ Hastalık genellikle sıcak mevsimlerde gözlenir.
▪ Myxobolus luciopercae - Bazı tatlı su balıklarında (Lucioperca sandra )
solungaçlarda beyaz kristallerin oluşmasına nedendir.
Myxosoma
▪ Sporların önden görünümü oval olup, genellikle mercimek
şeklindedir.
▪ Ön kısmında 2 polar kapsül vardır.
▪ Çeşitli tatlı su balıklarında solungaçlarda, beyin kan damarlarında,
sinir sistemi ve kıkırdak dokuda yerleşen çok çeşitli türleri vardır.
▪ En önemli tür Myxosoma cerebralis’tir.
▪ Alabalıklarda “Dönme Hastalığına” yol açar.
▪ Etkenlere genç alabalıkların kemikleşmemiş kıkırdak kısımlarında ve
omurgada rastlanır.
▪ Avrupada ihbarı mecburi olan hastalıklardandır.
▪ Hasta balıklarda yüzme bozulmuştur (Daire çizerek hareket ederler).
▪ Çok çabuk yorulurlar ve dibe çökerler.
▪ Bu hastalıkta, balıklarda çenede deformasyon meydana gelir (Çene
papağan gagasına benzer durum alır. Üst çene alt çeneden daha
kısadır).
▪ Kuyrukta da küçülme ve deformasyon görülür. Aynı zamanda
kuyrukta siyahlaşma dikkati çeker.
▪ Genel olarak hasta balıklarda renkte de koyulaşma söz konusudur.
▪ Ayrıca omurgada çeşitli deformasyonlar izlenir.
▪ Etkenler çoksa ve beyine yerleşmiş iseler alabalıklar hemen ölür.
▪ Hastalığı atlatanlarda ise deforme vücut formu devam eder (Bunlar
portör durumuna geçerler).
▪ Çünkü bunlar sporları dokularında taşırlar ve öldükten sonra sporlar
etrafa yayılır.
▪ Teşhiste a)Balıkların kafasına kesit yapılıp kıkırdak ve kemik dokuda
etkenler aranır.
▪ b)Veya şüpheli balıkların et kısımları kaynatılarak
uzaklaştırılır,
▪ -Dekalsifiye edilir
▪ -Mekanik olarak parçalanır
▪ -Daha sonra Tripsinasyon uygulanarak sporların dokulardan serbest
kalması sağlanır.
▪ Sağaltımı yoktur.
▪ Hasta balıklar süratle ayıklanmalıdır.
▪ Havuzlar mutlaka dezenfekte edilmelidir.
▪ (Sporları çok dayanıklıdır. Mümkün olduğu kadar enfeksiyonu
işletmeye sokmamak gerekir. Bu nedenle proflaksi daha da önem
taşır).
▪ Türkiye’de bildirilmişse de etken izolasyonu yapılmamıştır.
Myxosoma
MİCROSPORİDİA
▪ Balıklarda bulunan protozoonların en küçüklerindendir.
▪ Büyükleri 2-10 µm kadardır.
▪ Sporları oval-yuvarlak-virgül-tubüler-silindirik formlarda olabilir.
▪ Tipik sitozoik parazitlerdir.
▪ Bulundukları konakta schizogoni ve sporogoni ile çoğalarak konak
hücresinde sayısız sporlar meydana getirler.
▪ Bu aşırı çoğalmaya bağlı olarak balıkta hipertrofik hücrelere ve
kistlere rastlanır.
▪ Kitinli bir zar ile örtülü olan sporlarında 1 adet polar filament bulunur
(Fakat görülmesi kolay değildir).
▪ Glugea anomala en önemli örnek türüdür.
▪ Deri bağ dokusunda 2-4 mm boyunda şişkinlikler oluşur.
▪ Bu kistlere gözde corneada, yüzme kesesinde, bağırsakta, testis ve
midede rastlanır.
HAPLOSPORİDİA

▪ Değişik bir gruptur.


▪ Dermocystidium en sık rastlanan cinsidir.
▪ Çeşitli balık türlerinde deri ve solungaçlarda kabarcıklar meydana
getirir.
▪ Patlatıldığında sporlar çıkar.
▪ Bunlar 3 -4 µm’dan 10 -15 µm’e kadar büyüktür.
▪ Gelişmeleri bilinmiyor.
▪ Dermocystidium percae en bilinen türdür.

Dermocystidium nodules
Non-Enfeksiyon Hastalıklar-

1) Beslenme hastalıkları
2) Travmatik lezyonlar
3) Zehirlenmeler
4) Genetik anomaliler
Beslenme Hastalıkları
▪ Balıklara dengeli ve yeterli gıda verilmeli,
▪ Balığın canlılığı, üremesi, gelişmesi ve renginde etkili,
▪ Protein, karbonhidrat, yağ, mineral ve vitaminlerden birinin noksanlık
yada eksikliğinde bozukluklar görülür.
▪ Noksanlıklar zaman içinde ya bağışıklık sistemini zayıflatarak yada
direkt bozukluk oluşturarak etki gösterir.
▪ Doğal ortamda yaşayanlarda beslenme bozuklukları nadir görülürken
havuz ve akvaryumda yaşayanlarda gerekli gıdaların bir kısmı
sulardan sağlanırken çoğunlukla da verilen yemlerden tedarik edilir.
▪ Yemler belirli aralıklarla verilmeli, verilen yemler balıklar tarafından
tamamen tüketilmeli, ikinci beslenmeye kadar aç olmalılar.
1.Protein, Amino asit
▪ Balıklar için önemli bir enerji kaynağıdır
▪ Balık türlerine ve büyüklüğüne göre protein gereksinimi % 25-56 dir
▪ Çoğu balık türünde bitkisel protein (soya) kullanılırken bazılarında
belirli bir oranda hayvansal protein gerekir. Salmonidler (karnivor)
omnivor/herbivor balıklardan daha fazla proteine ihtiyaç duyarlar
▪ Protein eksikliğini saptamak zordur. Ağırlıkta azalma, büyümenin
durması, zayıflama, hastalıklara karşı direnç azalması, balık
ölümlerinde beklenenin üzerinde artma görülür
▪ Esansiyel a.a.‘lerden triptofan eksikliğinde vücutta çarpıklık, ayrıca
triptofan, metionin, sistin ve sülfür taşıyan diğer a.a. yetersizliğinde
gözde matlık, anemi (750.000 eritrosit/ mm3 den az, hemoglobin 7.5
g/dl’den az, hematokrit 37’den az olursa) ve alyuvar şekil bozukluğu
görülür. Diğer a.a. ‘lerin yetersizliği ise pek görülmez.
2.Yağ
▪ Balıklar için ilk enerji kaynağı yağ ve proteindir. Bazı yağ asitleri balık
sağlığı, büyüme ve balığın normal görünümü için gereklidir.
▪ Balık türüne göre yağ gereksinim oranı % 3-15 dir.
▪ Hayvansal yağlar (doymuş yağlar) balıklar tarafından iyi
kullanılmazken doymamış yağlar kolaylıkla sindirilir ve balıklar
tarafından kullanılırlar. Ancak doymamış yağlar oto-oksidasyona
duyarlı olup besin bozulmasına neden olur.
▪ Soğuk mevsimlerde metabolizma yavaşladığı ve hareket
kısıtlandığında da yağlanma oluşur.
▪ Bozukluklar; yağ fazlalığı, esansiyel yağ asit noksanlığı ve doymamış
yağ asitlerinin oto-oksidasyonunun oluşturduğu toksik etkilerden
kaynaklanır.
▪ Fazla miktarda yağ alınması karaciğerde yağlanma ve obeziteye yol
açar. Karaciğer büyümüş, kesit yüzeyi suyla temas ettiğinde su
yüzeyinde ince bir yağ tabakası, mikroskopta intracellular yağ
damlacıkları görülür.
▪ Karaciğerdeki yağlanma böbrek bozukluklarına ve buna bağlı olarak
organlar da ödeme neden olur.
▪ Alabalıklarda sıklıkla görülür. Balıklarda renk koyulaşması,
iştahsızlık, durgunluk, su yüzeyine yakın yüzme, solungaçlarda
solgunluk görülebilir. Karaciğerin rengi ile mide-bağırsak içeriği açık
sarımsı renktedir.
▪ İnfertiliteye de neden olur.
3.Karbonhidrat
▪ Balıklar, basit şeker moleküllerini hızla sindirirler. Daha büyük ve
kompleks şekerin ise sindirimi daha yavaştır (az). Glikoz; nişasta,
sakkaroz, laktoza göre daha iyi sindirilir. Bu durum özellikle soğuk su
balıklarında (alabalık) görülür. Karnivor balıkların yemlerinde
karbonhidrat oranı azdır. Alabalıklarda maksimum sindirilebilir
karbonhidrat oranı diyetin %20 sini geçmemelidir. Diğer balık
türlerinde bu oran değişir. Herbivor balıklarda ise karbonhidrat daha
iyi sindirilir.
▪ Yemde fazla miktarda karbonhidrat varlığı, bazı balıklarda
hiperglisemi, karaciğerde hiperglikogenesis, karaciğerde büyüme ve
patolojik bozukluklara neden olur. Karaciğer bozukluğu böbrek
bozukluklarına yol açar. Ölümler görülebilir.
▪ Alabalık ve somonlarda kanda glikoz düzeyi 70-120 mg/dl‘dir.
Hiperglisemi balıklarda letarji, su yüzeyine yakın yüzme, renk
koyulaşması ve iştahsızlığa neden olur.
4.Vitamin
▪ Balıklar için 15 vitamin gereklidir. A, D, C, E, K, B1, B6, B12, P
pantotenik asit, folik asit, biotin, choline ve inositol’dür. Bunların
hepsinin bir diyette olması gerekmez. Pek çok ticari yemde takviyeli
vitamin bulunur. Vitamin gereksinimi balık tür ve büyüklüğüne göre
değişir. Vitamin noksanlığı kısa sürede düzeltilmezse ölümlere ve
balık direncinde azalmaya neden olur.
▪ Vit A: Provitamin hali olan karoten yeşil bitkilerde (alg) ve
diatomlarda (su yosunu) bulunur. Balıklar bunu direkt alır ya da bunu
yiyen copepodları yiyerek alırlar. Noksanlığında karaciğerde yağ
dejenerasyonu, retinal bozukluklar, ekzoftalmus, ödem, yüzgeçlerde
hemoraji, gelişme noksanlığı görülür.
▪ Vit B1=Thiamin: Alglerde bulunur. Noksanlığında mide- bağırsak,
sinir sistemi bozukluğu, gelişme noksanlığı, iştahsızlık, kaslarda
atrofi, konvulziyon, denge bozukluğu, ödem ve ölüm görülür. Yemde
karbonhidrat alımında vit B1 gereksinimi artar (karbonhidrat
metabolizması için gerekli).
▪ Vit B2=Riboflavin: Alglerde bulunur. Balıkların büyümesinde önemli
role sahiptir. Noksanlığında gelişmede gerilik, dengesizlik,
iştahsızlık, anemi, korneada vaskülarizasyon, lenste bulanıklık,
gözde kanlanma, iriste anormal pigmentasyon görülür.
▪ Pantotenik asit: Noksanlığında solungaçlarda bozukluk ve şişme,
iştahsızlık, gelişme noksanlığı, durgunluk ve dermatitis görülür.
▪ Vit B6=Pyridoksin: Noksanlığında protein metabolizması etkilenir.
Rigormortis, sık nefes alma, sinirsel bozukluklar, ataksi, anemi,
iştahsızlık, ödem ve kitle halinde ölümler görülür.
▪ Vit B12=Siyanokobalamin: Alyuvarların olgunlaşmasında gereklidir.
Noksanlığında makrositik anemi, iştahsızlık ve gelişme geriliği görülür.
▪ Biotin: Noksanlığında alabalıklarda konvulziyon, gelişme noksanlığı,
iştahsızlık, kaslarda atrofi, deri lezyonları, mukoid salgıda bozukluk,
mavi mukus hastalığı görülür.

MAVİ MUKUS HASTALIĞI


Özellikle alabalıklarda vücudun mavi mukoid bir tabaka ile
örtülmesidir. Zamanla bu tabaka sıyrılarak balık derisi yamalı gibi
görünüm alır. Balık yemlerine önlemek için sığır karaciğeri, bira
mayası katılabilir.
▪ Vit C: Olgun balıklar için gereklidir. Balık yumurtalarında fazlaca
bulunur. Noksanlığında scoliosis, kollagen ve kıkırdak doku
deformasyonu, kas ve deride hemorajiler görülür.
▪ Vit D=Kalsiferol: Alg ve zooplanktonlarda bulunur, ancak bunlarda
bulunma oranı düşük olduğu için mutlaka dışarıdan yemle alınması
gerekir.
▪ Folik asit: Noksanlığında kuyruk yüzgecinde bozulma, letarji ve
gelişme noksanlığı görülür.
▪ Vit K: Kanın pıhtılaşmasında önemlidir. Noksanlığında hematokrit
değer düşer.
▪ Vit E=Tokoferol: Noksanlığında balıklarda sterilite, hematokrit
değerde azalma görülür. Otçul balıklar vit E ‘yi yeşil alg ve diğer yeşil
bitkisel organizmalardan alırlar.
▪ İnositol: Alabalıklar için antianemik öneme sahiptir. Yetersizliğinde
deri lezyonları, anemi, diş noksanlığı, iştahsızlık, ani hareketler
görülür.
▪ Vit P=Niasin=Nikotinik asit: Alabalıklar için önemlidir. Noksanlığında
istirahatte iken kas spazmı, iştahsızlık, ani hareketler görülür.
▪ Cholin: Noksanlığında böbreklerde hemoraji, gelişme noksanlığı ve
metabolizma bozuklukları görülür.
5.Mineral
▪ Balıkların minerallere olan gereksinimi değişiktir ve metabolizmada
etkinlikleri fazladır. Minerallerin çoğu sulardan sağlanır. Bazı mineral
iyonları solungaç ile deriden geçebilir. Bunlar klor, karbonat, sodyum,
kalsiyum, fosfor, potasyum ve iodin’dir. Bunların dışında bakır,
magnezyum, demir, çinko ve alüminyum metalleri çok az emildiği için
yeme ekstra ilavesi gerekir. Doğal suların çoğunda fosfor ve
kalsiyum yetersizdir, yemlere katılmalıdır.
▪ Balıklar inorganik iyonları kendi ozmotik basınç dengelerini koruma
ve çevre şartlarına uyum için kullanırlar. Bazı minerallerin varlığı
diğerlerinin aktivitesini de etkiler. Büyümeyi yemdeki Mg, K, Cu, I,
Se, Zn ve Fe etkileyebilir.
▪ İyot (I): Noksanlığında gökkuşağı alabalığında katarakt oluşur.
(önlemede 15 mg çinko (ZnSO4/kg)

▪ Demir (Fe): Noksanlığında kan hemoglobin ve hematokrit değerinde


azalma, olgunlaşmamış alyuvar sayısında artma, anemi ortaya çıkar.

▪ Kalsiyum (Ca) / Fosfor(P): Noksanlığında iskelet deformasyonu,


kafatasında gelişme geriliği görülür.

▪ Magnezyum (Mg): Noksanlığında iştahsızlık, yavaş hareket, kaslarda


gevşeme, ölümler görülür.
Genel Önlemler
▪ Tek yönlü beslenme yapılmamalı. Diyette çeşitlilik yapmak gerekir
(diyet değiştirmek, taze yem vermek..)
▪ Yemde gerekli vitamin ve mineral bulunmalı. Balık türlerinin
ihtiyaçlarına göre yem formülasyonu yeniden yapılmalıdır.
▪ Fazla karbonhidratlı, yağlı yem verilmemeli
▪ Bir kerede tam doyacak kadar yem verilmemeli, yemleme arasında
biraz açlık hissettirilmeli (yemden daha çok yararlanılır)
Travmatik Lezyonlar
▪ Saldırganlık
▪ Avlanma
▪ Kanibalizim
▪ Kapalı alanda tutulma
▪ Işık
▪ Elektrik
1.Saldırganlık-
▪ Akvaryum balıklarında yaralanma hatta ölüm sebebidir.
▪ Saldırganlık, balıkta içgüdüsel olmamakla birlikte bazı balıklar (çiklet)
agresif olmaya meyillidir. Bazı türler daha yavaş hareket eden türlerin
yüzgeçlerini didiklerler. Saldırganlık, bazı balık türleri arasında kur
yapma ritüeli olarak ta oluşabilir. Yayın balığı seksüel olgunluğa
ulaşmadan önce saldırgan değildir.
▪ Pek çok akvaryum balık türünde hiyerarşik hakimiyet oluşur.
Tanklarda hiyerarşik hakimiyet için balıklar düşük yoğunlukta tutulur.
Salmonidler aşırı kalabalık yada yetersiz beslenme olduğunda
özellikle yüzgeçleri didiklerler. Bu saldırganlık yüzgeç kaybına, sırtta
açık yaralara sebep olabilir.
▪ Lezyonlar genellikle küçük hemorajik odaklardır. Salmonidlerde
dorsal yüzgeç yaraları, güneş yanığı lezyonlarıyla aynı görülebilir.
2.Kanibalizm
▪ Pek çok balık canibalism olarak beslenir ve ortam uygun olduğunda
tank havuzundaki diğer yavru balıkları (büyüklük farkından dolayı)
yerler. Bu durum genetik ve davranışsal olarak ta karşımıza çıkar.
Davranışsal yapıya çevresel faktörler de sebep olur (Yayın, levrek,
deniz alabalığı, yılan balığı, turna…)
▪ Canibalism, tanklarda yapılan beslenmede gözden kaçabilir. Ancak,
sağlıklı populasyonlarda açıklanamayan balık sayısındaki azalmada bu
durum dikkate alınmalıdır.
3.Kapalı Alanda Tutma-
▪ Balıklar bir ağda toplandığında yada transportun bir sonucu olarak
yaralanabilirler.
▪ Dar alanda yakın temas sonucu keskin yüzgeç dikenlerinden oluşan
sıyrıklar ile delinme sonucu yaralar oluşabilir.
▪ Bazı balıklarda transport sonrasında idiopatik (sebebi bilinmeyen)
kornea ödemi görülür. Kornea ülseri ve sıyrıklar özellikle büyük
balıklarda travmanın bir sonucudur.
▪ Bu durum sadece kavgada değil kayalık, mercan bölgelerde oluşan
darbelerden de meydana gelebilir.
4.Işık-
▪ Yoğun UV ışığı salmonidlerde ve alabalıklarda güneş yanığına sebep
olabilir.
▪ Yaygın olarak bu durum kuzey yarım kürede yaz ortasında açık su
yetiştiriciliğinde (flow through) içerden dışarıya yavru balıkların (5-8 cm)
hareketi sırasında görülür. Düşük oranda ölüm görülür ancak, hastalık
oranı artar.
▪ Sırt yüzgecinde derinin renginin koyulaşması sonra da derinin
soyulması ile karakteristiktir. Düşük oranda ölüm görülür ancak,
balıklardaki hastalık oranı artar.
▪ Ayrıca balık parlak ışığa ani olarak maruz kaldığında ürker ve alt
kısımlar gidip başına zarar verir deri kaybı oluşabilir.
5.Elektrik-
▪ Elektrik şok uygulaması balığa zarar verebilir.
▪ Aletle yapılan uygulama pek çok balık türünde omurgada sıkışma, kırık
ile kaslarda kanama gibi ciddi zararlar oluşturabilir.
▪ Belli bir zaman diliminde uygulanan elektroşok miktarı ile yaralanan
balık sayısı arasında ilişki görülür. Yumurtlama olayı için ya da
yavruların olduğu yerde uygulanan işlem, gelişen embriyo ve yavrulara
zarar verebilir.
Genel Öneriler-

▪ Travmatik lezyonlar enfeksiyöz nedenli lezyonları taklit edebilir.


▪ Olayın geçmişi, travmadan olup olmadığını ortaya koymada çok
önemlidir.
▪ Taze olaylarda lezyonda patojen etken yoktur ancak eski
lezyonlarda sıklıkla sekonder enfeksiyonlar gelişir.
▪ Tedavide enfekte yaralara spesifik tedavi uygulanır (antibiyotik ile
topikal tedavi).
▪ Balık yoğunluğu azaltılır.
Zehirlenmeler
▪ CO2 Hypercarbia/Hypercapnia
▪ O2 Yetersizliği Hypoksia/Anoksia
▪ Klor
▪ Kloramin
▪ Amonyak
▪ Metal zehirlenmeleri
CO2 Hypercarbia/Hypercapnia
▪ CO2 suda eriyik halde bulunur ve bulunma oranı atmosferdekinden
çok fazla olabilir.
▪ Bu durum özellikle yer altı suları kullanıldığında olabilir (pH düşük,
CO2 yüksek-100 mg/lt).
▪ Havuz ve küçük göletlerdeki günlük CO2 miktarı değişir. Özellikle
bitki yönünden zengin, O2 düşük göllerde bu durum rastlanır. Bu
balıklarda hypoksia (vücutta O2 azalması) yı şiddetlendirebilir ve
CO2 seviyesi fito planktonların ölümüyle daha da artar.
▪ Akan sistemde CO2 seviyesi içeri su akışında en düşük dışarı akışta
en yüksektir. CO2 seviyesi dibe yakın kısımda en fazladır.
▪ Sudaki artan CO2 miktarı kanın dışarı O2 vermesini engeller, pH
düşer, bu da hemoglobinin O2 taşınmasını azaltır.
▪ Salmonidlerde kronik CO2 artışı nephrocalcinosis, sistemik
granuloma, böbrekte kireç birikimi, mide-böbrek-kasta mineral
birikimine neden olur.
▪ CO2 miktarı 10-15 mg/lt yi aşarsa (alg ölümleri) fazla CO2 miktarı
havuzlara sönmüş kireç eklenmesiyle ya da havuzun güçlü
havalandırılmasıyla azaltılabilir.
O2 yetersizliği Hypoksi/Anoksi
▪ Her balık türü için gerekli O2 miktarı farklıdır. Sazanlar azlığına
töleranslıdır. Suda erimiş yeterli miktarda O2 bulunmadığı zaman
anoksi (kanda O2 azlığı) oluşur. Salmonidlerde su akıntısı durduğu
zaman balıkların ağzı açıktır, hava yutmaya çalışma, hızlı solunum,
su yüzeyinde toplanma ve sonrasında ölüm görülür. Başlıca klinik
bulgu büyümenin durmasıdır. Anaç balıklarda yavru verimi ile
gelişimleri üzerine olumsuz etki yapar (embriyonik gelişim bozukluğu,
anemi).
▪ Suda O2 yetersizliği (hypoksi) akvaryum tanklarında kitlesel ölüm
sebebidir. Balıkların aşırı yoğun olması, havalandırmanın az olması,
dipte yem artıklarının parçalanıp oksijeni kullanması ve 25 C°
üzerinde oksidasyonun hızlanıp oksijen tüketimini artırması buna
sebeptir. Su sıcaklığının düşürülerek havalandırmanın artırılması
gerekir.
Kloramin(humik asit)
▪ Kloramin, balıklar için hayli toksiktir. Ancak hem deri hem de
solungaçtaki bazı patojenlerin tedavisinde de dezenfektan olarak
kullanılır. Hem solunum hem de asit-baz dengesinde bozukluğa sebep
olup solungaç irritasyonuna bağlı mukus artışına neden olur.
▪ Kloramin, suyun havalandırılmasıyla kolayca uzaklaştırılamaz. Suyun
kaynama noktasına yakın ısıtılması kloramini uzaklaştırır yada bazı
kimyasallar da bunu nötralize edebilir.
Amonyak
▪ Amonyak, balıkların başlıca boşaltım ürünü olup, çevreden
kaynaklanan hastalıklar için başlıca potansiyeldir. Sınır değer
aşıldığında (sazan için 0.02 mg/lt, alabalık için genç 0.006 mg/lt,
ergin 0.01 mg/lt) hastalıklara yakalanma riski, yemden
yararlanamama ve gelişme bozukluğu görülür. Larvalarda ani
ölümler görülür. Sudaki amonyak, solungaç ve deri yoluyla kan ve
dokulara ulaşarak solunum, kan ve sinir sistemine etki eder.
Kaslarda kasılma, gözün dönme refleksinde bozulma, dönerek ve
düzgün olmayan yüzme ve solungaç nekrozu oluşur.
SOLUNGAÇ NEKROZU
1-2 yazlık sazan balıkları ile semptom göstermeden alabalık, tatlısu
yılan balığı ve balık larvalarında görülebilir. Hastalık pH‘nın 8’in
üstüne çıkması ve amonyak birikimi ile oluşur.
▪ Semptomlar, akut seyirde tipik değildir. Solunum sayısında artış,
kramp, dönme hareketleri görülür. Balıklar suyun tabanında veya
sığ kesimde toplanır. Belirti görülmeden sazan lar kaybedilebilir.
Kronik seyrinde ise vücutta lekeler, yüzgeç kenar renginin
solgunlaşması, solungaçta hiperemi ve deformasyon görülür.
Solungaçta mukus artışı, şişkinlik, uç kısımlarda nekroz tipiktir.
Teşhiste pH ve sudaki amonyak değeri ölçülmelidir (pH 6.5-8, NH3
0.02 mg/lt olmalı).
▪ Korunma ve tedavide pH ‘yı düşürmek için azotlu ve fosfatlı gübre
verilmemeli, verilen yem miktarı azaltılmalı, protein değeri az yemle
beslenmelidir. Amonyağın amonyuma dönüşmesi için suya
kalsiyum hipoklorit veya kloramin eklenmelidir (14 gün arayla
kalsiyum hipoklorit 10-15 kg/hektar veya kloramin 10 g/1m3).


Metal Zehirlenmeleri-
▪ Metal iyonları ile kirlenmiş sular su canlıları için zararlıdır. En çok düşük
alkalik sularda daha çok çözüldüğü için toksiktir. Kurşun, bakır, demir,
civa gibi metal yada metal tuzları zehirlenmeye neden olur. Genellikle
klinik belirtiler benzerdir. Ortamdaki O2 azlığı zehirlenmenin toksisitesini
artırırken suyun artan sertliği de ağır metal tuzlarının toksisitesini artırır.
▪ Balıklarda huzursuzluk, solunum sayısında artma, mukus artışı,
uyuşukluk, yan yatma, balıkta CO2 birikiminden dolayı boğulma ve
ölümler görülür. Balıklar yan yatmışsa tedavide temiz taze suya
konsalar bile iyileşme ihtimali azdır.
Genetik Anomaliler-
İYİ HUYLU
a) Deri tümörleri (Epitheliomlar)
b) Pigmentsel tümörler (Melanomlar)
c) Bağ doku tümörleri (Fibromlar)
d) Kas doku tümörleri (Myomlar)
e) Glandular tümörler (Adenomlar)
f) Kemik tümörleri (Osteomlar)
g) Kıkırdak doku tümörleri (Chondromlar)
h) Sinir doku tümörleri (Neuromlar)
KÖTÜ HUYLU
a) Carsinomlar (Tiroit bezinde, böbreklerde sık rastlanır)
b) Hepatomlar
c) Melanosarkomlar
BALIKLARDA RASTLANAN DİĞER HASTALIKLAR-
▪ AKUT BARSAK NEZLESİ (Enteritis catarrhalis acuta):
▪ Hastalık yem ve yemleme ile yakından ilişkili olup, genç balıklarda
önemli kayıplar meydana getirir.

▪ İlkbahar başında ısının arttığı zamanlarda daha sık rastlanmaktadır.

▪ Balıklara iyi ve hijyenik olmayan (bozuk, küflü) yem verilmesi, kuru ve


tek çeşit yemle besleme buna nedendir.

▪ Klinik olarak balıklar iştahsızdır, hareketler bozulmuş, anüsten beyaz


bir dışkının çıktığı gözlenir.

▪ Otopside bozukluk bağırsaklardadır.

▪ Bağırsaklar boştur veya mukus artmıştır. Safra kesesi dolgundur.

▪ Yemleme tarzının ve yemin niteliğinin düzeltilmesi gerekir.


EKZOFTALMUS-
▪ Gözün bir veya her ikisinde meydana gelebilir.
▪ Bazı durumlarda göz yerinden çıkabilir ve buralara seconder olarak
mantarlar yerleşebilir.
▪ Çeşitli nedenlerden ileri gelir: Bakteriyel ve viral
enfeksiyonlarda
▪ Gözde parazitlerin bulunma durumunda
▪ Fazla havalandırılan sularda nitrojenin göz civarındadaki bağ
dokuda birikip gözü dışarı itmesinden
▪ Vücut boşluğunda sıvı toplanmasından
▪ Anoksi durumlarında
▪ Çeşitli genetik faktörlerle ilgili olarak.
KATARAKT-

▪ Travmatik olanların nedeni tam olarak anlaşılmamıştır. Göz


tamamen beyaz bir renk alır. Genellikle tek taraflıdır.
▪ Parazitik olanlarda (Diplostomum gibi) etkenleri gözde saptamak
mümkündür.

GÖZ MANTARI
▪ Balıklarda sıklıkla mantarlar göze yerleşirler.
▪ Cornea’da meydana gelen paraziter, mekanik, kimyasal tahribat
sonunda burada yaralar oluşur ve mantarlar buralara yerleşir.
ANEMİ-

▪ Solungaçlardaki solgunlukla kendini belli eder.


▪ Eritrosit miktarında belirgin bir azalma söz konusudur.
▪ Nedenleri çeşitlidir: Karaciğer yağ dejenerasyonu
▪ Bakteriyel, viral, paraziter enfeksiyonlar,
▪ yeteri kadar vitamin içermeyen yemlerle besleme
▪ Önlemek için balıkların yemine Riboflavin- Pentotenik asit-Pridoksan
ilave edilir.
▪ Ayrıca daha yüksek kaliteli rasyonlar düzenlenir.
MAVİ KESE HASTALIĞI (Hydrocele Embriyonalis) -

▪ Yumurtadan yeni çıkmış balıklarda görülür.


▪ Yumurta sarısı kesesinin çok büyümesi ve ağırlığı nedeniyle
balıkların su yüzeyine çıkamamaları ile karakteristiktir.
▪ Bazen kese patlayarak içi boşalır.
▪ Sarı kesenin büyüme nedeni kesenin iç ve dış cidarları arasında
abdominal boşlukta fazla mavimsi seröz sıvı toplanmasıdır.
▪ Sıvı içerisinde yağ globünlerine rastlanabilir.
▪ Böyle hallerde yumurta sarısının normal kısımları emilerek, balık
büyümeye devam eder.
GAZ KABARCIĞI HASTALIĞI:
▪ Suda nitrojen fazlalığına bağlı olarak göz çevresinde, deride
yüzgeçlerde, vücut boşluğunda gazla dolu kabarcıklar meydana
gelir.
▪ Suyun havalandırılması ile giderilebilir.
GÜNEŞ YANIĞI HASTALIĞI:
▪ Som balıkları ve alabalıklarda sırtta, sırt yüzgecinde derinin
soyulması ile karakteristiktir.
▪ Önce bu kısımlardaki derinin rengi koyulaşır, sonra soyularak corium
tabakası ortaya çıkar.
▪ Nedeni tam olarak bilinmemektedir.
METABOLİK BOZUKLUKLAR
▪ Balıklara dengeli ve yeterli gıdanın verilmesi gerekir.
▪ Balık yeminde de sıcak kanlı hayvanlarda olduğu gibi karbonhidrat,
protein, yağ, vitamin ve mineral maddelerin bulunması gerekir.
VİTAMİN NOKSANLIKLARI:
▪ Vitamin A: karotenler yeşil bitkilerde fazlaca bulunur. Bağırsak mukozası ve karaciğerde
▪ Vit A’ ya dönüşür.
▪ Noksanlığında karaciğer yağ dejenerasyonu gözlenir.
▪ Vitamin B1 VE B2: Yeşil bitkilerde (alg) ve vertebralıların aktif kaslarında bulunur.
▪ Vitamin B1 noksanlığında, sindirim ve sinir sistemi bozuklukları, iştahsızlık, kaslarda atrofi
▪ Vitamin B2 noksanlığında büyümede gerilik, iştahsızlık, anemi, dengesizlik, iriste anormal
pigmentasyon gözlenir
▪ Pantotenik asit: solungaçlarda bozukluk, gelişmede gerilik, dermatit
▪ Folik asit: kuyruk yüzgecinde bozulma, uyuşukluk, gelişme bozuklukları
▪ Vitamin B6: protein metabolizması için gereklidir. Yokluğunda sinirsel bozukluklar, anemi,
iştahsızlık.
▪ Vitamin B12: Eritrositlerin olgunlaşması için gereklidir. Eksikliğinde makrositik anemi,
iştahsızlık ve gelişmede gerilik.
▪ Biotin: Gelişme noksanlığı, kaslarda atrofi, deri lezyonları, mukoid salgıda bozukluk.
▪ Vitamin C: Balık yumurtalarında fazlaca bulunur. Scoliosis, kollogen ve kıkırdak
formasyonunda bozulma, deride ve kaslarda kanamalar.
▪ Vitamin D: Balıklar bu vitamini alg ve zooplanktonlardan almaya çalışırlar. Oysa bunlarda
az miktarda bulunur. Bu nedenle yemlere mutlaka eklenmelidir.
▪ Vitamin E: Balıklarda eksikliği steriliteye ve kan bozukluklarına yol açar. Yeşil alg ve bitkisel
organizmalarda bulunur.
▪ Vitamin K: Kanda bozukluk meydana getirir. Pıhtılaşma için gereklidir.
▪ İnositol: Antianemik faktör olarak önem taşır. Deri lezyonları ve iştahsızlık gözlenir.
▪ Niasin: Alabalıklar için gereklidir. Kaslarda spazm, iştahsızlık
▪ Cholin: Böbreklerde hemoraji, gelişme geriliği,metabolizma bozuklukları
MAVİ MUKUS HASTALIĞI:
▪ Özellikle alabalıklarda vücudun mavi mukoid bir tabaka ile örtülmesi
durumudur.
▪ Zamanla bu tabaka sıyrılarak balık derisi yamalı gibi görünüm alır.
▪ Gıdaya ilgili bir durumdur.
▪ Biyotin noksanlığında görülür.
▪ Önlemek için balık yemlerine sığır karaciğeri, bira mayası katılabilir.
KARACİĞER YAĞ DEJENERASYONU:
▪ Karaciğerde lipoidlerin birikmesi sonu karaciğer sarımsı bir görünüm
alır.
▪ Alabalıklarda sıkılıkla görülmektedir.
▪ Hasta balıklarda renk koyulaşması, iştahsızlık ve durgunluk vardır.
▪ Otopside mide ve bağırsaklar soluk sarı renkli bir madde ile doludur.
▪ Karaciğer açık sarı, bazen üzeri peteşilidir.
▪ Hastalık yağlı ve karbonhidratlı gıdalarla beslenmeğe ilgilidir.
▪ Sağaltım yoktur.
▪ Ancak yeni rasyonlar düzenlenerek ilerlemesi önlenir.

BALIKLARDA TÜMÖRLER:
▪ İyi ve kötü huylu olanları vardır.
▪ İyi huylu olanlar: a- deri tümörleri (epitheliomlar)
▪ b- pigmentsel tümörler (melanomlar)
▪ c- bağ doku tümörleri (fibromlar)
▪ kas doku tümörleri ( myomlar)
▪ galandular tümörler (adenomlar)
▪ kemik tümörleri (osteomlar)
▪ kıkırdak doku tümörleri (chondromlar)
▪ sinir doku tümörleri (neuromlar)
▪ kötü huylu olanlar: Carsinomlar ( tiroid bezinde,böbreklerde sık
rastlanır.)
▪ Hepatomlar
▪ Melanosarkomlar
BAKTERİYEL HASTALIKLAR
FURUNCULOSİS
Hastalık Aeromonas salminocida tarafından meydana getirilen , vücutta kanamalı
kabarcıklar(furunkuller ) ve abselerin oluştuğu septisemi ile seyreden bulaşıcı bir
bakteriyel enfeksiyondur.
İnkubasyon süresi 7-10 gün arasında değişebilir , balık işletmelerinde
morbitide % 100 ve mortalite % 80 lere kadar çıkabilir.

Bulaşma yolu genelde etkenin balık vücudunda bulunan portantrelerden


girmesiyle olur, ancak kontamine yem ve su ile sindirim yoluyla da balıklar
enfekte olur.

Genel predispoze faktörler bu hastalık içinde geçerlidir


Patoloji ve klinik bulgular :
Hastalıkta akut ve kronik formlar daha çok gelişir , ancak subakut form
ise daha az görülmektedir.
Akut form ; her ne kadar ağız ve yüzgeçlerin çevreleri ile vücudun çeşitli yerlerinde
deri altı dokudan kaynaklı kanamalı lezyonlar görülse de , balıklarda genel olarak
herhangibir belirti saptanmada 2-3 gün içinde ölümler gerçekleşir. Bu durumda
tanı için laboratuvarda etkene yönelik teşhise ihtiyaç vardır.

Kronik form ; Vücudun çeşitli yerlerinde oluşan kanama odaklarının yanında


furunkuller hastalığın tipik semptomlarındandır. Açılan furunkullerin içinde kanlı-
irinli sıvı bulunur ve bu sıvının içinde bol miktarda etken vardır ve bunların suya
geçmesiyle kısa süre sonra hastalığın havuzlarda daha da fazla yayılmasına yol açar.
Latent fromda ; balıklarda bir klinik bulgu ya da davranış değişikliği
saptanmamakta , ancak böyle böyle balıklar bulundukları havuzlar için kesinlikle
portördürler.
Teşhis :
Her ne kadar furunkullerin gelişimi bir fikir verebilse de , etken saptanması kesin tanı
ve alınacak önlemler ve tedavi için gereklidir.

Tedavide ; çeşitli antibiyotikler kullanılır. İlaç kullanımları 3 haftayı geçmemelidir.


İlaçlar genelde yemlere katılarak verilmektedir.

Sulfamerazin 150-200 mg / kg X15 gün , kloromfenikol ve oksitetrasiklin 50-75


mg / kg X 10 gün,Tetramycine 50-75 mg 7 kgx 10 gün, furazolidon 25-75 mg 7 kg x
20 gün
AEROMONAS HASTALIKLARI

Hastalık pek çok balık cinslerinde kanamalar, yaralar, ülserler ile seyreder. Enfeksiyon
etkenleri çevresel sularda yagın olarak bulunmaktadır. Hastalık etkenleri olan
Aeromonas hydrophila , A. Sorbia ve A. caviae tatlı vu tuzlu sularda yaygın olarak
bulunur
Zoonoz özellik gösterebilen hastalık gıda zehirlenmelerine, enteritise, ateş, kusma
ve diyareye neden olabilir. Özellikle A. hydrohila balıklardan başka midye, karides ve
istakoz gibi insan gıda tüketiminde bulunan su canlılarında da bulunmakta, ayrıca
bu bakteri buzdobı sıcaklığında da üremesine devam edebilmektedir. Balıklarda
hastalığa neden olan etkenler amfibialarda ve omurgasız pek çok hayvanda da
bulunabilir.
Patoloji ve klinik bulgular :
Etkenler balıklara portantrelerden girmektedir. Hastalık , deri ve solungaç
bütünlüğünün azaldığı koşullarda, özellikle de ektoparaziter enfeksiyonlarda ön
plana çıkmakta, deri de yangı ve lezyonlar çoğalır.

İç organ ve dokularda etkenlerin yayılması sonucu ; özellikle böbreklerde


dokusal yıkım ve ülserler gelişir, hemorajik septisemi sonucunda karın
boşluğunda kanlı-seröz sıvı birikimi vardır.

Nekropside ; bağırsaklar şiş ve hemorajik olup içerik yoğun mukusludur. Karaciğer,


dalak ve böbrekler büyük, hemorajik ve nekrotik oluşumlara sahiptir.
Teşhis :
Kesin tanı için etkenlerin laboratuvarda tanımlanması yapılmalıdır. Özellikle
hemorajik ve nekrotik lezyonların bulunduğu organ ve bölgelerden alınan
örneklerde tanı konması güvenilir olur.
Tedavi : oxytetracyclin 50-75 mg / kg X 10 gün, sulfamerazine 200-300 mg/ kg X 10
gün, chlorramphenicol 50-70 mg / kg x 10 gün
VİBRİOSİS

Vibrio anguillarum tarafından oluşturulan, tatlı ve tuzlu su balıklarında yaygın olan ,


hemorajik septisemiyle seyreden bir hastalıktır. Hastalığın gelişimi ve şiddeti
üzerinde genel bakım ve besleme şartlarının iyi olmaması ve diğer olumsuz faktörler
direkt etkilidir. Su içinde florada mevcut olan vibrio patojenleri , predispoze
etmenlerin fazla olduğu işletmelerde ciddi düzeyde hastalığa neden olur. Patojen
etkenler balık derisinden ,solungaçlarda ve sindirim yolu ile girer.
Deniz kültür balıkçılığındaki önemli hastalıklar arasındadır. Etkenler latent dönemde
bağırsağın yanında deri ve solungaçlarda bulunmakta,
Mortalite düzeyi % 40-70 iken , morbidite % 90 lara ulaşabilir.

Patoloji ve Klinik bulgular :


İnkubasyon süresi 7-10 gün kadardır. Hastalığın başlangıcında tipik genel hastalık
belirtileri ( hareketsizlik, iştasızlık gibi ) olsa da kısa sürede ciddi bulgular ortaya
çıkar.
Hastalığın perakut formu genç balıklar ile enfeksiyonun şiddetinin fazla olduğu
yaşlı balıklarda görülür ve genelde bir bulgu görülmeden ölümler gelişir. Tanı
ancak laboratuvarda etken izolasyonu ile yapılır.
Akut form ; kısa sürede balık ölümleri ile karşılaşılır , yüzgeçler ve vücutda yoğun
kanamalar vardır, genelde tüm vücut kırmızı renk halini alabilir.

Kronik form ; klinik belirtilerin biraz daha yavaş geliştiği ve kendini zamanla belli
eden bir seyirdir. Yüzmede düzensizlik ve su yüzeyine yakın yüzme vardır.Tek yada
çift gözde ekzoftalmus ,anüste kızarıklık bazen prolabsus vardır. Vücuttaki kanama
lezyonlarına ağız çevresi ve ağız içinde de gözlenir.

Vücudun kanamalı lezyonlarından dolayı hastalığa “KIZIL HASTALIK (RED PEST )


“ adı da verilmiştir.
Korunma ve tedavi :
Genel korunma ve kontrol bilgileri bu hastalıkta da geçerlidir. Aşılamada için ;
1-14 gr. arası balıklarda banyo tarzında, 15 gr. daha ağır balıklarda enjeksiyon
tarzında yapılır.

Tedaviyle beraber Vit. B , C, A ve E takviyesi mutlaka yapılmalıdır. Özellikle Vit C.


desteği en az 28 gün devam etmelidir , ayrıca yem içinde düzenli Vit C alımı
balıklarda vibriosise karşı direnç oluşturmada katkı sağlar.

Furazolidan , nitrofurazone, tetramycine, chlortetracycline, oxytetracyline,


florfenicol, enrofloxacine, flumequine, sulfametazine, oxolinic acid
kullanılmaktadır.
PEDİNKÜL HASTALIĞI ( BAKTERİYEL SOĞUK HASTALIĞI, PSİKROFİLOZİS )

Etken Flavobacterium psychrophilum dur. Su sıcaklığının 10 ° C nin altına düşmesi


sonucu hastalık ortaya çıkar ve yayılışı hızlanırMortalite oranı su sıcaklığıda direkt
bağlı olup , oran % 1-80 arasında değişir, su sıcaklığının aniden düşmesi balık
kayıplarını çoğaltır.

Bulaşma deri ve solungaçlardan olur. Etkenler sağlıklı balıkların vücut yüzeyinde ,


sindirim sisteminde , ürogenital sistemde ( yumurta ve spermlerde ) sıklıkla bulunur.
Vertikal bulaşma hastalığın kontrolünü zorlaştırır.

Patoloji ve klinik bulgular :


Hastalığın inkubasyon süresi 3-6 gün arasında olmasına karşın süre su sıcaklığa,
balıkların duyarlılığına ve balık yaşına bağlı olarak değişir. Genel hastalık
belirtilerinin yanısıra deride renk koyulaşması başlar.Hasta balıklarda çene ve
yüzgeçlerde gri-beyaz nekrotin lezyonlar oluşur, bu lezyonlara anüs etrafında da
rastlanır. Yüzgeç lezyonları dış bölgeden başlayıp yüzgeç tabanına kadar iner,
yüzgeçler total olarak eriyip kaybolabilir.
Korunma ve tedavi :
Özellikle kuluçkahanelerde su sıcaklığı mutlaka stabil olmalıdır. Ayrıca yavru ve
genç balıkların tutulduğu havuzlarda da su sıcaklığı sabit olmalıdır. Vitamin ve
mineral madde desteği yapılır.
Sulfanamidler, oxytetracylin, tetramycin,aminoxicillin, chlorophenikol yeme
katılarak kullanılır.
KOLUMNARİS HASTALIĞI

Tatlı su ve tuzlu su kolumnaris hastalığı olarak iki farklı tipte görülen enfeksiyon pek çok
balık türünü etkiler. Tatlı su kolumnaris hastalığı Flavobacterium columnare tarafında
oluşturulur. Hasta balıklarda vücudun çeşitli yerlerinde gri-beyaz renkli ülserler tipik olup,
ayrıca balıklarda septisemi de belirgindir. Mortalitesi yüksek olan hastalıkta işletmelerde
balık kayıpları % 80 lere ulaşabilir.

Etkenlerin balığa bulaşması vücutdaki porantrelerden olur. Havuzdaki asemptomatik


ve portör balıklar hastalığın yayılmasında önemlidir.
Patoloji va klinik bulgular :
İnkubasyon süresi 1-5 gün olmasına karşın, bu süre su cıcaklığına, balıkların immun
direncine , stres faktörlerinin olup olmamasına ve etkenin virulensine bağlı olarak
değişir. Hastalığın gelişiminde perakut, akut ve subakut fromlar görülür.

Perakut form ; genelde yavru ve genç balıklarda görülür, yüksek virulensli etkenlerle
enfekte olunmasıyla gerçekleşir. Klinik bulgular oluşmadan yoğun balık kayıpları olur ve
mortalite düzeyi % 80 lere kadar varabilir.

Akut ve subakut seyirler ; genel hastalık belirtilerinin yanısıra baş, solungaç, yüzgeçler
ve ağız çevresi ile vücudun çeşitli yerlerinde gri-beyaz küçük odaklar belirir ve zamanla
bunların çapları artarken etrafları hiperemik bir alanla belirlenmeya başlar. Bu alanların
nekroze olmasıyla beraber alttan kas dokusu görülmeye başlar.
Korunma ve tedavi :
Genel korunma ve kontrol tedbirlerinin uygulanması gereklidir. Günümüzde
hastalığa karşı kullanılan bir aşı mevcut değildir. Hastalık saptanması durumunda
balıklara vitamin ve mineral madde takviyesi yapılmalıdır, bu balık kayıplarını
nispeten azaltabilir.

Sulfisoxole, sulfamerazine,oxcytetracyline, terramycine, aminoxicillin,


chloromphenicol kullanılabilir.
TUZLU SU KOLUMNARİS HASTALIĞI
Hastalık etkeni Tenacibaculum maritimum ( Flexibacter maritimus ) olup , hastalık
su sıcaklığının 15 ° C nin üzerine çıktığı durumlarda daha çok görülmekte ve
hastalık şiddeti de daha fazla olur. Etkenin balığa bulaşması, vücutdaki
porantrelerden olur.

Hastalık patolojisi ve klinik bulguları kolumnaris hastalığı ile aynıdır. Hastalığın


tanısında laboratuvar testlerine ve kesin sonuçlarına gerek duyulur.

Korunma ve kontrol ile tedavi hususları kolumnaris hastalığı hemen hemen aynıdır.
EDWARDSİELLOSİS ( EDWARDSİELLA SEPTİSEMİ HASTALIĞI )

Hastalık su sıcaklığının yüksek olduğu dönemlerde görülür ve hastalığın seyri hafiften


şiddetliye doğru gerçekleşir. Hastalık etkenleri olarak Edwardsiella tarda ve E.
ictaluri bilinir. Hastalık genellikle yaz mevsiminde

Edwarsiellosis yaygın olmayan zoonoz hastalıklardandır.

Etkenler kirli ve sedimentli su ortamalarında daha çok bulunur, zemini toprak


havuzlarda ve çamurda patojenlerin canlılığı 2 ay fazla devam eder.

Patoloji ve klinik bulgular :

Etkenler hasta balıklarda bağırsak yolu ile suya geçer, bulaşma ağız yolu
ile etkenlerin alınmasıyla olmakta , ayrıca ölen balıkların diğer balıklar
tarafından yenmesiyle de olabilir. Hastalığın mortalitesi % 50 civarındadır.
Akut seyirde klinik bulgular olmaksızın balıklarda ölümler gerçekleşir. Ağır
hasta balıklar su yüzeyine paralel durur ve yüzme bozulmuş. Ağız ve boyun
bölgesiyle beraber vücudun çeşitli yerlerinde hiperemik odaklar yaygındır.
Solungaçlar hiperemiktir. Baş bölgesindeki lezyonlar kısa sürede daha da
belirgin hale gelir, ekzoftalmus vardır.

Hemen hemen tüm iç organlarda beyaz nekrotik lezyonlar vardır. Kaslarda


apseler ve ağız içinde kanamalı lezyonlar bulunur. Bazen karaciğer yumuşamış
ve rengi sarıya dönük olabilir. Deri yüzeyinde aşırı mukus birikimi görülür.
Kontrol ve tedavi :
Havuz diplerinde sediment ve çamur bulunmamalıdır. Hastalığın saptanması
durumunda yeme katılan ilave Vit. C mortalite düzeyini indirebilir.
Hastalığın aşısı mevcut olup, banyo ya da daldırma tarzıyla kullanılabilir.

Tedavide oxytetracyline iyi sonuç vermektedir, ilaç kullanımı ile beraber Vit. C
takviyesinden oldukça başarılı sonuçlar alınabilir.
ENTERİK KIZIL AĞIZ HASTALIĞI (YERSİNİA RUCKERİ ENFEKSİYONU , ENTERIC RED
MOUTH –ERM- )

Çeşitli balıklarda Yersinia ruckeri tarafından meydana getirilen bir hastalıktır. Hastalık
ilkbahar ve yaz mevsimlerinde görülür. Hastalık su sıcaklığın yükselmeye başladığı
ilkbahar döneminde yavru ve genç balıklarda akut formda görülür , su sıcaklığının
düşmeye başladığı sonbahar mevsiminde yetişkin balıklarda kronik tarzda gelişir.

Alabalık yetiştiriciliğinin önemli hastalıklarından biri olan enterik kızıl hastalığı , yavru
gençlerde ağır septisemi sonucu ölümlere ve önemli düzeyde ekonomik kayba neden olur.
Çeşitli su kuşları ve su hayvanları doğal yaşamda rezervuar görevi yapar.

Hastalığın çıkışında ; portörler , hasta balıklar ve kötüleşen çevre koşulları


önemli etmenlerdir. Etkenler hasta balıkların dışkıları ile suya geçer diğer
balıklar ağız yolu bunları alarak enfekte olur.
Patoloji ve klinik bulgular :
Hastalıkta inkubasyon süresi su sıcaklığa bağlı olarak değişim gösterse de ortalama
5-10 gün kadardır.

Akut formda ; klinik belirtiler olmayabilir ya da çok az gelişir. Genel hastalık


belirtileri gösteren balıklarda ağız çevresinde , yüzgeçlerin tabanlarında, operkulum
ve anüs bölgesinde yaygın eritemler vardır.

Hastalığın subakut dönemi ; akut forma benzerse de patolojenite daha şiddetlidir.


Vücut dışındaki lezyonlar daha yoğundur, hemorajik alanlar geniştir.

Kronik form ; balıkların hareketleri azalmış, karında sıvı toplanmasına bağlı şişkinlik ,
unilateral ya da bilateral ekzoftalmus vardır. Yüzgeçlerde hemorajik alanlar ve
derideki lezyonlar belirgin, ağız ve anüs bölgesinde yoğun hiperemi mevcuttur.
Solungaçlar solgundur.
Korunma, kontrol ve tedavi :

Genel korunma tedbirlerine uyulması önemlidir. Yumurta yüzeyindeki bulaşmaya karşı


aktif iyotlu dezenfekte maddelerle yumurtaların etkenlerde temizliği yapılır. Vit C ve E
immun sisteme destek amaçlı olarak yemle ile beraber balıklara verilir.
Aşılama önemli olup zamanında uygulama olursa , işletmelerdeki kayıplar önlenebilir.

Diğer bakteriyel hastalıklarda kullanılan pek çok antibiyotik bu hastalıkta da kullanılır.


PASTEURELLOSİS

Etkenler Photobacterium damselae subs. piscicida ve P. damselae subs. damselae


dir . Tatlı su ve tuzlu su balıkları için oldukça patojen olan hastalık dünya genelinde
yaygındır. Genç ve yavru balıklar yetişkinlere göre hassas olup enfeksiyon daha
ağır seyreder. Balıklarda iç organlardaki tüberküllerden dolayı hastalığa
“ PSEUDOTUBERKULOSİS” adı da verilmektedir.

Hastalık etkenleri balıklara ağız ve deri yoluyla girer. Balıklarda vertikal yol ile
bulaşmada vardır. Ayrıca suda yaşayan bazı omurgasız hayvanlar da vektör olarak
bulaşma zincirinde bulunur. İnsanlar için zoonoz özellik taşır, insanlara bulaşma
daha çok deri yoluyla olur.
Patoloji ve klinik bulgular :

Hasta balıklarda genel kilink bulguların yanında derideki renk koyulaşması


belirgindir. Hastalık akut ve kronik formlarda seyreder.

Akut form ; genelde klinik bulgular görülmeden fazla sayıda balık ölümü ile
sonuçlanır. Nekropside , dalağın büyümüş ve böğürtlen görünümünde olması bu
hastalık için tipik bulgulardandır. Karaciğerde çok sayıda nekrotik lezyonlar vardır.
Böbrek solgundur.

Kronik form ; hasta balıklarda genel klinik bulgular , baş ve solungaçlarda


hiperemik alanlar dikkati çeker.
Kontrol ve tedavi :

Genel korunma tedbirlerine uyulmalıdır. Yemlere katılan vitamin ve mineral madde


desteklerinin yayarı vardır. Aşılama etkin olarak kullanılır.

Çeşitli antibiyotikler kullanılabilir. Oxytetracylin , chlorophenikol , sulfadiazine,


sulfamerazi kullanılmaktadır.
STREPTOCOCCOSİS

Hastalık özellikle yavru balıklarda kronik tarzda görülüp , günlük ölümlere neden olan
bir enfeksiyondur. Hastalığa birden fazla Streptococcus türü neden olur. Su sıcaklığını 20
° C nin üzerine çıkması durumunda hastalık artar.

Etkenler balıklara kontamine yem ve suyla girer. Ayrıca, etkenler derideki


porantrelerden girerek enfeksiyon oluşturur.
Hasta balıklarda renk koyulaşması, ekzoftalmus, gözlerde ileriye doğru çıkma ( pop-eye,
patlak göz sendromu ) , korneal opaklık ve ilerleyen dönemde körlük olur

Etkenlerden Streptococcus iniae zoonoz özellik gösteren bir patojendir. Genellikle enfekte
balıkların temizlenme sırasında insanlara bulaşır. Bu etken balıklarda yaygın olarak
meningoensefalitise neden olur

Lactococcus garviae ; özellikle Akdeniz bölgesine tatlı su ve tuzlu balıklarında yaygındır.


Aşılama oldukça etkin sonuçlar verir.

Oxytetracyline, doksisiklin, eritromisin, jasamisin kullanılabilir.


PSEUDOMONAS ENFEKSİYONLARI

Pseudomonas anguilliseptica acı ve tuzlu sularda daha çok yılan ve çipura balıklarında , P.
fluorescens ise tatlı sularda ve çeşitli balıklarda hastalık oluşturur.
Etkenler balıklarda vücut yüzeyinde, solungaçlarda, bağırsakların yanısıra balık
yumurtalarında bulunur.

Pseodomonas anguilliseptica enfeksiyonları “kırmızı benek hastalığı “ adı verilmekte ,


balıklarda peteşiyel hemoraji ve septisemi ile seyreden bir hastalığa neden olur.
Hastalığın inkubasyon süresi yaklaşık 13-16 gün kadardır. Vücudun ventral bölümü başta
olmak üzere çeşitli yerlerinde ,ağız ve anüs etrafında , operkulumda kanama lezyonları
vardır.
Pseudomonas fluorescens balıklarda “ bakteriyel hemorajik septisemi hastalığı” olarak
bilinin nekrotik , hemorajik septisemi ile karekterize enfeksiyonu oluşturur. Enfeksiyonun
çıkışında düşük su sıcaklığı önemlidir . Su sıcaklığının 15 ° C nin altına inmesi hastalığın
yayılmasında önemlidir. Etken fırsatçı bir patojendir,
Hemorajilerin görülmesini izleyen 2 hafta içinde yoğun balık ölümü olur , özellikle genç ve
yavrulardaki kayıp % 100 e ulaşabilir. Özellikle yüzgeç ve kuyruk bölgesindeki hemoraji
lezyonlarını vardır
BAKTERİYEL BÖBREK HASTALIĞI ( RENİBACTERİUM SALMONİNARUM )

Hastalık etkeni Renibacterium salmoninarum dur. Tatlı ve tuzlu su balıklarında


önemli hastalığa neden olur ve ekonomik kayıp da fazladır. Etken için en iyi su
sıcaklığı değerleri 15-18 ° C olup, 4 ° C ye kadar canlılığını korurken 25 ° C
itibaren çoğalma kabiliyeti kaybolur. Etken suyun normal habitatında bulunur.
Etkenler yem ve su ile balıklara bulaşabileceği gibi vertikal yolla da balıklara hastalık
etkenleri geçebilir ve bu durum hastalığın yayılmasında önemli bir noktayı oluşturur.
İhbari mecburi hastalıklardan biri olup, hastalığın en önemli yayılma kaynağı enfekte
taşıyıcı balıklardır.

Patoloji ve kilinik bulgular :


Bakteriyel böbrek hastalığı kronik bir seyir izler. Hasta balıklarda, genel hastalık
belirtilerinin yanında karında şişlik , solungaçlarda solgunluk, deri altında noktasal
tarzda kabarcıklar gelişir ve bunların içi bulanık görünümlü açık renkli sıvı ile doludur.
Ağız ve anüs çevresinde hiperemik alanlar vardır. Tek gözde ya da iki gözde
ekzoftalmus gelişir.

Tedavide çeşitli antibiyotikler kullanılır.


BOTULİZM (CLOSTRİDİUM BOTULİNUM )

Sporadik olarak görülen öldürücü toksikasyon hastalığıdır. Etken Clostridium botulinum


dur. Hastalık etkenin toksinlerinin ya da sporlarının ağız yoluyla alınması sonucu gelişir.
Ayrıca toksin bulunan yemlerin tüketilmesi de bir diğer enfekte yoldur. Etkenler
sedimentte ve çamurda oksijensiz ortamlarda yoğun olarak bulunur.

Hasta balıklarda düzensiz yüzme, denge bozukluğu, felç görülür. Teşhis laboratuvar
bulguları ile yapılır. Günümüzde etkin bir tedavi yoktur.
MYCOBACTERİOSİS ( BALIK TÜBERKÜLOZ HASTALIĞI )
Hastalık tatlı su ve tuzlu su balıklarında kronik seyirli , organ ve dokularda tüberküloz
nodüllerine yol açan bir hastalıktır. Hastalık etkenleri arasında Mycobacterium marinum, M.
fortuitum ve M.chelonae en çok görülendendir. Etkeni alan balık uzun süre herhangi bir klinik
belirti göstermeyebilir, bu bazen 1 yılı bulabilir. Hastalığın çıkışında stres altında bulunmak,
bağışıklık sisteminin zayıflaması , beslenme kalitesinin düşmesi gibi etmenler önemlidir.

Hastalık etkenleri balıklara genellikle deri yolu bulaşır. Havuzlardaki balık yoğunluğu fazla ise
bulaşma daha hızlı olur. Ölü balıkların ya da klinik bulgu göstermeyen balıkların diğer balıklar
tarafından yenmeside hastalığın bulaşma yollarındandır. Ayrıca transovarian yolla da hastalık
yayılır.

Hastalığın zoonoz yönüde vardır. İnsanlarda lezyonlar en çok el ve kollarda gelişir. Hastalık
balıkçılık sektöründe çalışanlar ile veteriner hekimlerde daha çok görülür. Hastalık akvaryum
balıklarında da görülür, bu nedenden dolayı akvaryumla uğraşan kişilerde de enfeksiyonlar
görülmektedir.
Patoloji ve klinik bulgular :
Hastalığın akut formu çok nadiren gözlenir, balıkların çok yoğun etken alması
sonucu gelişir ve 2-3 hafta içinde genelde klinik bulgular olmaksızın ölümle
sonuçlanır.
Kronik hastalık gelişimi için süre tam olarak verilemez . Hastalığın çıkış süresi aylar
içinde olabileceği gibi 1 yıl civarınında hastalık işletmelerde ortaya çıkabilir. Genel
bulgularla beraber pek çok klinik belirti vardır, ancak hasta bir balık bunların hepsini
göstermez. Kronik zayıflama, iştahsızlık, durgunluk, renkte bozulma, yüzgeçler ve
deride lezyonlar, pullarda dökülmeler, tek gözde veya iki gözde ekzoftalmus, çene ve
omurgada deformasyonlar, karında şişlik ya da karının içeriye çökmesi gibi klinik
semptomlar vardır. İç organlarda küçük tuberküller yaygındır.
Korunma ve tedavi :
Genel olarak işletmenin bakım ve beslenme koşulları kaliteli ve yeterli olmalıdır. Suda
hasta ya da ölü balık bulunmaması gerekir. Unutulmamalıdır ki , bir havuzda hastalık
varsa tüm balıklarda hastalık olma olasılığı oldukça yüksektir. Hastalığa karşı aşı
mevcuttur.

Tedavi uzun ve pahalı olduğu için her işletmenin imkanları ölçüsünde yapılabilir.
MANTAR HASTALIKLARI

Balıklarda mantar hastalıkları primer hastalık olarak karşımıza çıkmaz. Suda ve su


içindeki organik ya da inorganik pek çok madde üzerinde mantarlar mevcuttur. Keza bu
etkenler balıkların derilerinde hatta solungaçlarında dahi bulunur. Balık mantar
hastalıkları ya sekonder enfeksiyonlar olarak , bakteriyel , viral veya paraziter
enfeksiyonlarla beraber ya da bu enfeksiyonları izleyen süreçlerde ortaya çıkar ya da
balıkların immun sistemlerinin baskılanması, stres faktörleri, bakım ve besleme
kalitesinin azalması ve çevre şartlarındaki olumsuz değişimlerin uzun süre devam etmesi
gibi nedenler ile balık deri ve solungaçlarının bütünlüğünün bozulması sonucu primer
enfeksiyon olarak gelişebilir.

Mantar enfeksiyonları sadece balıkları değil balık yumurtalarını da ciddi düzeyde


enfekte eder , işletmelerde önemli ekonomik kayba yol açar.
SAPROLEGNİOSİS

Hem balıklar hem yumurtalarda en fazla görülen mantar enfeksiyonu olarak balıkçılık
sektörü için önemli bir hastalıktır. Etken Saprolegnia parasitica ve S. invaderis tir. Dış
mantar enfeksiyonudur.

Etkenler fırsatçı patojendirler. Eşeysiz üreme vardır ve sporlar kendileri için uygun
yerlerde balığa yerleşir. Enfeksiyon suda bulunana zoosporlar tarafından meydana
getirilir. Enfeksiyon deride başladığı gibi , zoosporların ağız yoluyla alındığı durumlarda
miden başlar kas dokuyu geçer ve deride miseller oluşabilir. Su sıcaklığı enfeksiyonun
şiddetini belirleyen önemli etmendir.
Patojenite ve klinik bulgular :

Deri enfeksiyonun klinik görünüm tipik dermatomikosistir. Deride sporların


tutundukları yerlerde noktasal , küçük odaklar olarak başlayan enfeksiyon misellerin
oluşumu ve gelişmesiyle gözle görülür hale gelir. Epidermiste başlayan enfeksiyon
zamanla dermis ve kas tabakasına iner

Deride miseller pamuk görünümünde olur. Enfekte bölgelerde renk değişimleri vardır.
Miseller deride geniş bir alan kaplarsa balık tedavi edilmeyebilir. Benzer klinik
görünüm solungaçlarda da vardır.

Etkenler ölü ve döllenmemiş yumurtalarda kolayca yerleşir ve kısa sürede canlı


yumurtaları da sararak onların ölmesine neden olur. Mantar miselleri ile sarılan
yumurtaların kurtarılması olanaksızdır.

Teşhis için klinik bulgular fikir verir. Gerekirse laboratuvar tanısı ile teyit edilir.

Tedavi genelde başarısızdır. Predispoze etmenlerin ortadan kaldırılması gerekir.


Kuluçkahanelerde ölü ve döllenmemiş yumurtalar temizlenmesi gerekir.
ICHTYOSPORİDOSİS ( ICHTYOPHONOSİS , SWINGING DISEASE )
İç mantar enfeksiyonudur.Etken Ichtyosporidium ( Ichtyophonus ) hoferi ‘ dir. Etken
intersellüler olarak yerleşir.
Hastalık tatlı su ve tuzlu su balıklarında endemik olarak oluşur. Etkenler daha çok soğuk
sulara adapte olmuştur. Balıkların enfeksiyonu, suda bulunan sporların ağız yoluyla
alınması , hasta ya da ölü balıkların yenmesi , mantar taşıyan parazitlerle ve kontamine
yemlerle olur. Enfekte olan balıkta sporlar sindirim sisteminden dolaşım sistemine girer
, doku ve organlara yayılır.
Patojenite ve klinik bulgular :
Özellikle deri altı dokuda ve iç organlardaki mantar üremeleri sonucu proliferatif
granülomlar gelişir, bu oluşumlar deri ve kuyruk bölgesinde , kendisini zımpara kağıdı
görünümü ile belli eder
Hasta balıklarda renk koyulaşması ,zayıflama, durgunluk, yüzme bozukluğu görülür.
Deri yüzeyindeki lezyonların olduğu alanlarda deri dökülür , nekroze olur ve siyahlaşır .
Bu lezyonlarda mantar etkenleri yoğundur.

Korunma ve tedavi :
Tedavi genelde olumlu sonuç vermez. Hasta balıklar imha edilir.
APHANOMYCOSİS ( EPİZOOTİK ÜLSERATİF SENDROM –EUS )
Etkenler ; Aphanomyces invadans balıklarda , A. astaci daha çok kerevit, istakoz ve
yengeçlerde hastalık yapmasına karşın pek çok balıkta da bulunmaktadır. Hastalık
daha çok nehir ağız bölgelerinde ve bu alanlar ile bağlantılı su sistemlerinde
görülür. Uzun süren yağışların ardından hastalığın görülme sıklığı artar. Hifalar
bölmesiz, dallanma gösterir ve çok çekirdeklidir.
Etkenlerin balıktan balığa bulaşması suyla olur. Sporlar 5 gün kadar suda canlı kalır
Sporlar balık derisine tutunarak enfeksiyon meydana gelir. Sporlar olumsuz
koşularda kist haline gelir. Diğer hastalık patojenleri bu mantar hastalığı için uygun
ortamları balık derisine oluşturur.

Patojenite ve klinik bulgular :


Eklembacaklılardaki hastalık % 100 mortalite ile sonuçlanır. İhbari mecburi
hastalıklardandır. Ölümler 3 hafta içinde gerçekleşir. Balıklardaki enfeksiyonların
kronik döneminde deri ciddi ve ileri düzeyde ülserler gelişir. Balık enfeksiyonları
yavaş gelişir.
Balıklarda hastalığın tanısında başlangıç dönemindeki küçük lezyonlardan alınan
örneklerden tanı konur, ancak ileri düzeydeki ülserli yaralardan etkenlerin
saptanması zordur.
Hastalığın kontrolu doğal şartlarda zordur. Su değişimleri ve suyun kontrolleri
dikkat edilir.
Balıklarda başlangıç aşamasında antiseptikler denenebilir.
BRANCHİOMYCOSİS ( SOLUNGAÇ ÇÜRÜĞÜ HASTALIĞI )
Etkenler Branchiomyces demigrans ve B. sanguinis tir. Genelde
solungaçlarla sınırlı kalan bir mantar hastalığıdır. Etkenler solungaç kan
damarları ve lamellerinde yerleşir. Etkenlerin hifaları bölmesizdir.
Bulaşma sporların suyla solungaçlara gelmesi ve hifaların oluşmasıyla
olur.
Etkenlerden B . sanguinis solungaç damarlarında , B. demigrans lameller
ve filamentlerde yerleşir. Solungaçlar tahrip olur ve balıklarda solunum
güçlüğü belirgindir. Genel hastalık belirtileri vardır. Solungaç kapakları
hızlı hareket eder. İlerleyen durumlara solunum yetersizliğinden balıklar
ölür. Miseller kan damarlarını tıkar ve kan dolaşımı engelenir. Mortalite
düzeyi yüksektir.
Hastalığın tanısında solungaçlardan hazırlanan preparatlarda etkene ait
hifaların görülmesi yeterlidir.
Hastalığın tam bir tedavisi yoktur.
MANTAR HASTALIKLARI

Balıklarda mantar hastalıkları primer hastalık olarak karşımıza çıkmaz. Suda ve su


içindeki organik ya da inorganik pek çok madde üzerinde mantarlar mevcuttur. Keza bu
etkenler balıkların derilerinde hatta solungaçlarında dahi bulunur. Balık mantar
hastalıkları ya sekonder enfeksiyonlar olarak , bakteriyel , viral veya paraziter
enfeksiyonlarla beraber ya da bu enfeksiyonları izleyen süreçlerde ortaya çıkar ya da
balıkların immun sistemlerinin baskılanması, stres faktörleri, bakım ve besleme
kalitesinin azalması ve çevre şartlarındaki olumsuz değişimlerin uzun süre devam etmesi
gibi nedenler ile balık deri ve solungaçlarının bütünlüğünün bozulması sonucu primer
enfeksiyon olarak gelişebilir.

Mantar enfeksiyonları sadece balıkları değil balık yumurtalarını da ciddi düzeyde


enfekte eder , işletmelerde önemli ekonomik kayba yol açar.
SAPROLEGNİOSİS

Hem balıklar hem yumurtalarda en fazla görülen mantar enfeksiyonu olarak balıkçılık
sektörü için önemli bir hastalıktır. Etken Saprolegnia parasitica ve S. invaderis tir. Dış
mantar enfeksiyonudur.

Etkenler fırsatçı patojendirler. Eşeysiz üreme vardır ve sporlar kendileri için uygun
yerlerde balığa yerleşir. Enfeksiyon suda bulunana zoosporlar tarafından meydana
getirilir. Enfeksiyon deride başladığı gibi , zoosporların ağız yoluyla alındığı durumlarda
miden başlar kas dokuyu geçer ve deride miseller oluşabilir. Su sıcaklığı enfeksiyonun
şiddetini belirleyen önemli etmendir.
Patojenite ve klinik bulgular :

Deri enfeksiyonun klinik görünüm tipik dermatomikosistir. Deride sporların


tutundukları yerlerde noktasal , küçük odaklar olarak başlayan enfeksiyon misellerin
oluşumu ve gelişmesiyle gözle görülür hale gelir. Epidermiste başlayan enfeksiyon
zamanla dermis ve kas tabakasına iner

Deride miseller pamuk görünümünde olur. Enfekte bölgelerde renk değişimleri vardır.
Miseller deride geniş bir alan kaplarsa balık tedavi edilmeyebilir. Benzer klinik
görünüm solungaçlarda da vardır.

Etkenler ölü ve döllenmemiş yumurtalarda kolayca yerleşir ve kısa sürede canlı


yumurtaları da sararak onların ölmesine neden olur. Mantar miselleri ile sarılan
yumurtaların kurtarılması olanaksızdır.

Teşhis için klinik bulgular fikir verir. Gerekirse laboratuvar tanısı ile teyit edilir.

Tedavi genelde başarısızdır. Predispoze etmenlerin ortadan kaldırılması gerekir.


Kuluçkahanelerde ölü ve döllenmemiş yumurtalar temizlenmesi gerekir.
ICHTYOSPORİDOSİS ( ICHTYOPHONOSİS , SWINGING DISEASE )
İç mantar enfeksiyonudur.Etken Ichtyosporidium ( Ichtyophonus ) hoferi ‘ dir. Etken
intersellüler olarak yerleşir.
Hastalık tatlı su ve tuzlu su balıklarında endemik olarak oluşur. Etkenler daha çok soğuk
sulara adapte olmuştur. Balıkların enfeksiyonu, suda bulunan sporların ağız yoluyla
alınması , hasta ya da ölü balıkların yenmesi , mantar taşıyan parazitlerle ve kontamine
yemlerle olur. Enfekte olan balıkta sporlar sindirim sisteminden dolaşım sistemine girer
, doku ve organlara yayılır.
Patojenite ve klinik bulgular :
Özellikle deri altı dokuda ve iç organlardaki mantar üremeleri sonucu proliferatif
granülomlar gelişir, bu oluşumlar deri ve kuyruk bölgesinde , kendisini zımpara kağıdı
görünümü ile belli eder
Hasta balıklarda renk koyulaşması ,zayıflama, durgunluk, yüzme bozukluğu görülür.
Deri yüzeyindeki lezyonların olduğu alanlarda deri dökülür , nekroze olur ve siyahlaşır .
Bu lezyonlarda mantar etkenleri yoğundur.

Korunma ve tedavi :
Tedavi genelde olumlu sonuç vermez. Hasta balıklar imha edilir.
APHANOMYCOSİS ( EPİZOOTİK ÜLSERATİF SENDROM –EUS )
Etkenler ; Aphanomyces invadans balıklarda , A. astaci daha çok kerevit, istakoz ve
yengeçlerde hastalık yapmasına karşın pek çok balıkta da bulunmaktadır. Hastalık
daha çok nehir ağız bölgelerinde ve bu alanlar ile bağlantılı su sistemlerinde
görülür. Uzun süren yağışların ardından hastalığın görülme sıklığı artar. Hifalar
bölmesiz, dallanma gösterir ve çok çekirdeklidir.
Etkenlerin balıktan balığa bulaşması suyla olur. Sporlar 5 gün kadar suda canlı kalır
Sporlar balık derisine tutunarak enfeksiyon meydana gelir. Sporlar olumsuz
koşularda kist haline gelir. Diğer hastalık patojenleri bu mantar hastalığı için uygun
ortamları balık derisine oluşturur.

Patojenite ve klinik bulgular :


Eklembacaklılardaki hastalık % 100 mortalite ile sonuçlanır. İhbari mecburi
hastalıklardandır. Ölümler 3 hafta içinde gerçekleşir. Balıklardaki enfeksiyonların
kronik döneminde deri ciddi ve ileri düzeyde ülserler gelişir. Balık enfeksiyonları
yavaş gelişir.
Balıklarda hastalığın tanısında başlangıç dönemindeki küçük lezyonlardan alınan
örneklerden tanı konur, ancak ileri düzeydeki ülserli yaralardan etkenlerin
saptanması zordur.
Hastalığın kontrolu doğal şartlarda zordur. Su değişimleri ve suyun kontrolleri
dikkat edilir.
Balıklarda başlangıç aşamasında antiseptikler denenebilir.
BRANCHİOMYCOSİS ( SOLUNGAÇ ÇÜRÜĞÜ HASTALIĞI )
Etkenler Branchiomyces demigrans ve B. sanguinis tir. Genelde
solungaçlarla sınırlı kalan bir mantar hastalığıdır. Etkenler solungaç kan
damarları ve lamellerinde yerleşir. Etkenlerin hifaları bölmesizdir.
Bulaşma sporların suyla solungaçlara gelmesi ve hifaların oluşmasıyla
olur.
Etkenlerden B . sanguinis solungaç damarlarında , B. demigrans lameller
ve filamentlerde yerleşir. Solungaçlar tahrip olur ve balıklarda solunum
güçlüğü belirgindir. Genel hastalık belirtileri vardır. Solungaç kapakları
hızlı hareket eder. İlerleyen durumlara solunum yetersizliğinden balıklar
ölür. Miseller kan damarlarını tıkar ve kan dolaşımı engelenir. Mortalite
düzeyi yüksektir.
Hastalığın tanısında solungaçlardan hazırlanan preparatlarda etkene ait
hifaların görülmesi yeterlidir.
Hastalığın tam bir tedavisi yoktur.
❑ TREMATODA-MONOGENEA
❑ TREMATODA-DIGENEA
❑ CESTODA
❑ NEMATODA
❑ ACANTHOCEPHALA
❑ HİRUDİNEA
❑ CRUSTACEA
TREMATOD PARAZİTLERİ
• Trematodlar başlıca 3 sınıftır.
• Sınıf I : Monogena
• Cins: Dactylogyrus-Gyrodactylus
• Cins: Discocotyle-Microcotyle-Diclidophora-Diplozoon
• Sınıf II : Aspidogastrea (Aspidogaster)
• Sınıf III : Digenea
• Cins: Sanguinicola-Diplostomum-Cotylurus-Tetracotyle-Echinochasmus-
Posthodiplostomum
• Cins: Opisthorchis-Heterophyes-Metagonimus-Clinostomum-Bucocephalus
MONOGENİK TREMATODLAR
DACTYLOGYRUS
• Özellikle sazanlarda parazitlenirler.
• Solungaç filamentlerinde lokalize olurlar. Deri ve yüzgeçlerde de rastlanır.
• Yassı, silindirik veya iğ biçiminde, ortalama 1-1.5 mm uzunluğundadır.
• Posterior yapışma diskinde 7 çift küçük,1 çift büyük çengel ve bağlayıcı çubuklar
bulunur.
• Ön uç, kulak memesi şeklinde 4 parçaya ayrılmıştır.
• 2 çift göz lekesi (4 adet) bulunur.
• En önemlileri D. vastator, D. extensus, D. anchoratus
• Balıklarda özellikle solungaçlarda daha az olarak, deride lokalize olurlar.
• Az sayıda bulunduklarında fazla patojen değildirler.
• Solungaçlarda önce irritasyona neden olurlar, mukus salgısı artar.
• Ağır enfeksiyonlarda solungaç zedelenmesi ve solungaç yangısına yol açarlar.
• Solungaç filamentleri şişer, yapışmalar meydana gelir. Solungaçlar görev yapamadığı
için oksijensiz kalma, anemi ve ölümler gözlenir.
• Dactylogyrus vastator enfeksiyonlarında, solungaç yapraklarının uçları tamamen
tahrip olmuştur. Kemirilmiş gibi görülür.
• Enfekte balıklar uyuşuktur, su yüzeyine yakın veya suyun çıkış yerinde toplanıp
yüzerler.
GYRODACTYLUS
• Hemen hemen bütün balık türlerinde görülen monogenik bir trematottur. 1 mm’den
küçüktür.
• Posterior yapışma organelinde 8 çift küçük,1 çift büyük kitinöz çengeller vardır. Ayrıca 2
bağlantı çubuğu bulunur.
• Parazitin anterior ucu 2 lobtan meydana gelmiştir. Göz veya göz lekesi bulunmaz.
• En önemli özelliği vivipar olmalarıdır.
• Çeşitli balıklarda deri, yüzgeç, solungaç ve burun deliklerinde parazitlenir.
• En önemlileri G. elegans, G. Eucaliae, G. medius
• Enfekte balıklarda deri yamalıymış gibi gözükür. Renk koyulaşır. Gri mukus tabakası ile
kaplanır, ülserler oluşur. Balıklar uyuşuk olup su yüzeyine yakın yüzerler.
DİPLOZOON
• Birçok tatlı su balığında (örn.sazan ve tropikal balıklarda) yaşar.
• Solungaçlara yerleşir. 4-7 mm uzun x 1.5- 2 mm geniştir. Oldukça büyük parazitlerdir.
• İkiz parazit olarak adlandırılır. Yetişkinleri daimi kopulasyon halindedir. Anterior kısımları
posterior kısımlarından en az 2 defa daha büyüktür.
• En yaygın tür Diplozoon paradoxum ‘dur.
• Ağır enfeksiyon meydana getirmeleri enderdir. Anemi, hızlı solunum hareketleri görülür.
Patojeniteleri azdır.
DİSCOCOTYLE
• Tatlı su balıklarından yayın, sazan ve alabalıkların solungaç yapraklarında, lanset
biçiminde, yassı, 6-9 mm uzunluğundadır.
• Anterior uç dardır, geriye doğru genişler.
• Anteriorda emmeye yarayan 2 adet özel oral yarık vardır.
• Vücut arka kısmında “kıskaç-kelepçe-pençe” denilen 4 çift çekmen yer alır.
• En önemli türler Discocotyle sagitata, D. salmonis’tir
• Solungaçlarda kanamalı ülserler, devamlı irritasyon sonu neoplastik oluşumlar şekillenir.
• Hafif enfeksiyonlarda mukus artışı vardır, solungaçlar gri-beyaz renk almıştır.
• Ölüm, kansızlık ve solungaçların görev yapamamasından olur.
DİGENİK TREMATODLAR
SANGUİNİCOLA
• Balıklarda (özellikle sazan ve alabalıklarda ) ciddi hastalık meydana getiren
trematoddur.
• Balıklarda dolaşım sisteminde (özellikle solungaç ve kalp damarlarında) lokalize olur.
• En önemlisi Sanguinicola inermis’ tir.
• Uzunluğu 1-1.5 mm kadardır.
• Yumurtaları bu türde üçgen biçimindedir (Diğer bazı türlerde ovalimsidir).
• Parazitin olgunlarına rastlamak zordur. Enfeksiyon, deri ve solungaçları delerek olur.
• Kanda olgunu bulunur. Parazitinin kan akımı ile karakteristik yumurtaları solungaçlara
gelir. Yumurtalar burada birikir.
• Sonra miracidium kapillerleri ve solungaç dokusunu delerek suya geçer.
• Gelişmelerinde Limnea, Bithinia gibi sümüklüböcekler ara konaktır. Bunlarda
furcoserker tipi serkerler gelişir.
• Bunlar sümüklüyü terk edip balığa hücum ederler. Genellikle solungaçları delerek kan
dolaşımına geçerler, kan damarlarına yerleşirler.
• Parazitin yumurtalarına böbrek, karaciğer, dalak, solungaç flamentleri ve kalpte
rastlanır. Bir müddet sonra yumurtalar dejenere olur.
• Yumurta sayısı fazla olduğunda solungaç kapillerinde pıhtılaşma, tromboz ve ölümlere
yol açar. Balıklar su giriş yerinde toplanır. Spiral seklinde yüzme, uyuşukluk ve
zayıflamış kaçma refleksi görülür.
• Diğer bir ölüm sebebi anemidir.
DİPLOSTOMUM
• Balıklarda gözün kataraktına neden olan bir trematodtur.
• Son konak su kuşlarıdır. Sümüklüböcek 1. arakonak, balık 2. arakonaktır (özellikle
alabalık).
• En önemli tür Diplostomum spathaceum’ dur.

➢ Gözdeki metaserkerleri (kistsiz) yaprak biçimindedir.


➢ Hareketli ve 0.4-0.5 mm kadardır.
➢ Gözde beyaz noktalar şeklinde görülür.
➢ Gözde 7-8 ay canlı kalabilirler ve gözün kör olmasına yol açarlar. Bu gibi balıklarda göz
opak ve dışarı fırlamış durumdadır. Kör olan balıklar yemi göremediği için iyi
beslenemez ve ölürler.
➢ Yüzme bozulduğu (yan yüzme) için kuşlara kolay yem olurlar.
CLİNOSTOMUM
• Olgunları su kuşlarında bulunur. (C.marginatum, C.complanatum)
• Tatlısu balıklarının (levrek, somon ve diğer) derialtı ve kaslara yerleşen metaserker formunun
etrafı kistlenir. Büyük bir trematottur. Derialtı ve kaslarda göze hoş görünmeyen “sarı kistlere =
sarı nokta hastalığı” na sebep olurlar.
• Balıklarda büyük problem oluşturmamasına rağmen kolayca görülmeleri nedeniyle estetik
sebeplerle pazarlanamaz veya yenilmezler. Dolayısıyla ekonomik kayba sebep olurlar.
• Kistler uzaklaştırıldığında veya balık pişirilerek yenildiğinde insanlar için zararlı değildir.
• Zoonoz olarak laryngofarenjitise neden olabilir.
POSTHODİPLOSTOMUM
• Biyolojisi Diplostomum’a benzer.
• P. cuticola, Turna, kefal gibi balıklarda vücut üzerinde, özellikle kuyruk kısmında,deri,
yüzgeçte metaserkerleri bulunur. Metaserkerlerin etrafında melanin toplanır, siyah
noktalar oluşur. Bu nedenle “Siyah nokta hastalığı” olarak bilinir. Balığın dış görünüşü
bozulur ve enfeksiyonu atlatsalar dahi dış görünüşlerinden dolayı göze hoş görünmezler.
Balıklar pazarlanamaz ve ticari değeri azalır.
• P. minimum, özellikle sazanlarda iç organlarda “ Beyaz nokta hastalığı “ olarak bilinir.
• Posthodiplostomum, organlara basınç etkisiyle zarar verir. Kültür balıkçılığında önemli
olup balıklarda büyümede yavaşlamaya ve ölümlere neden olur.
CESTOD PARAZİTLERİ
• Balıkların paraziter hastalıkları arasında ‘ Cestod ‘ hastalıklarının önemli bir yeri vardır.
• Doğal koşullarda yaygın olan cestod enfeksiyonları kültür balıkçılığında daha önemlidir.
• Balıkların barsak, mide ve pilorik keselerinde yerleşen erişkin cestodlar tıkanmalara ve
bu kısımlarda yangılara neden olurlar.
• Balıklarda cestodların “‘plerocercoid “’ tipi larva formları (kas ve iç organlarda) daha çok
bulunmakta bazen halk sağlığı yönünden önem taşımakta, bazen halk sağlığı açısından
önem taşımasa bile balıklarda çeşitli bozukluklara ve ölümlere yol açmaktadır.

Olgun formu parazit Larva formu parazit Olgun+larva formu parazit


Caryophyllaeus sp. Diphyllobothrium sp. Triaenophorus sp.

Khawia sp. Ligula sp. Proteocephalus sp.


Cyathocephalus sp. Digramma sp. Eubothrium sp.

Bothriocephalus sp. Schistocephalus sp.


Eubothrium sp.
CESTOD PARAZİTLERİ
• Balıkların paraziter hastalıkları arasında ‘ Cestod ‘ hastalıklarının önemli bir yeri vardır.
• Doğal koşullarda yaygın olan cestod enfeksiyonları kültür balıkçılığında daha önemlidir.
• Balıkların barsak, mide ve pilorik keselerinde yerleşen erişkin cestodlar tıkanmalara ve
bu kısımlarda yangılara neden olurlar.
• Balıklarda cestodların “‘plerocercoid “’ tipi larva formları (kas ve iç organlarda) daha çok
bulunmakta bazen halk sağlığı yönünden önem taşımakta, bazen halk sağlığı açısından
önem taşımasa bile balıklarda çeşitli bozukluklara ve ölümlere yol açmaktadır.

Olgun formu parazit Larva formu parazit Olgun+larva formu parazit


Caryophyllaeus sp. Diphyllobothrium sp. Triaenophorus sp.

Khawia sp. Ligula sp. Proteocephalus sp.


Cyathocephalus sp. Digramma sp. Eubothrium sp.

Bothriocephalus sp. Schistocephalus sp.


Eubothrium sp.
CARYOPHYLEUS
• Trematodlarla cestodlar arasında morfolojik özellik sergileyen bir gruptur. Skoleks,
karanfile benzer. 1.5-4 cm uzun x 1- 2.5 mm geniştir.
• Başlıca türleri; C. laticeps, C. fimbriceps
• Balık bağırsağında 1.5 – 2 ayda ergin şeritler gelişir. Yumurtaları suya gelir, içlerinde
korasidyum gelişir. Yumurtayı terk eder. Oligocheta sınıfından Tubifex , Limnodrilus gibi
akuatik solucanlar tarafından alınır. Bunların vücut boşluğunda 4 ay içinde procercoid
haline gelir.
• Son konak tatlı su balıkları, procercoid taşıyan ara konakla beslendiğinde barsaklarda
olgunları gelişir.
• Sazan yavrularında salmonidlerde daha çok görülür.
• Enfekte balıklarda bağırsakta ödem, sayıyla ilgili olarak lümende tıkanmalar görülür.
• Skoleksin bağırsakla temas ettiği kısımlarda hemoraji ve nekroz odakları görülür.
• Enfekte balıklarda kataral enteritis, zayıflama ve gelişim geriliğine neden olur. Enfekte
balıklarda enfekte olmayanlara oranla % 7.3 büyüklük ve % 6.7 ağırlık kaybı söz konusudur.
KHAWİA
• Caryophyleus’a benzeyen bir cestod’tur. 1.5-11 cm uzun 1-5 mm genişliktedir.
• Skoleks yelpaze biçiminde ama, girinti ve çıkıntı daha azdır.
• Belirgin bir boyun ( proliferasyon bölgesi ) yoktur.
• Ovaryum H harfi biçimindedir.
• Önemli türler; K. sinensis, K. baltica, K. japonensis
• Biyolojileri Caryophyleus’inkine benzer.
• Son konak sazan, alabalık başta olmak üzere çeşitli tatlı su balıklarıdır.
• Kataralden hemorajiğe kadar değişen enterit oluştururlar. Enfekte balıklarda zayıflama
ve gelişim geriliğine neden olur.
• Bağırsak lümeninde tıkanma ve parazitin skoleksinin temas ettiği yerde nekroz
odakları şekillenir.
CYATHOCEPHALUS
• Huni benzeri skolekse sahip , 1-50 cm uzun, 1-4 mm geniş parazitlerdir.
• Skoleksin terminalinde emici bir çukurluk görülmektedir.
• Tek tür önemlidir. Cyathocephalus truncatus
• Gelişmelerinde olgun parazitler Salmonidae’ler başta olmak üzere çeşitli tatlı su
balıklarının bağırsaklarında ve pilorik keselerinde bulunur.
• Gammarus ve benzeri kabukluların vücut boşluklarında procercoid’ler gelişir. Enfekte
kabuklularla beslenen balıklarda olgun parazitler gelişir.
• Yavru alabalıklarda tek bir parazitin bile ölüm nedeni olabileceği deneysel
enfeksiyonlarla ortaya konmuştur.
• Sayıları fazla olduğu taktirde pilorik kese ve bağırsaklarda parazitlerin yapıştığı
kısımlarda mukozada harabiyet meydana gelmekte, fibrinden zengin granülasyon
dokusu ve eozinofilik alanlar oluşmaktadır. Enterit, bğırsak tıkanması, sürekli zayıflama
görülür.
• Balık gelişiminde gerilik ve özellikle yumurtalıkları etkilediği için üreme mevsiminde
büyük ölçüde kayıplara neden olur. Ölüm olaylarında artış gözlenir.
BOTHRİOCEPHALUS
• Dış segmentasyonlu, 3.5-4 cm’den 1 m’ye kadar uzun olabilen parazitlerdir.
• Genişlikleri 1.5-6 mm kadardır.
• Skoleks bazen uzun bazen kalp, küre şeklindedir.
• Ön kenarı girintili çıkıntılı, posterior bölümü ise genişlemiş yapıdadır.
• Bothria longitudinal olarak uzanmakta, değişik genişlik ve derinlikte olabilmektedir.
• En önemli türler; B. claviceps, B. scorpi, B. gowkongensis’dir.
• Cyprinidae ve diğer bazı tatlı su balıklarının bağırsaklarında bulunan olgun parazitlerin
ürettiği yumurtalar suya gelmekte ve gelişerek serbest kalan corocidium çeşitli kabuklular
tarafından alınmakta, vücut boşluklarında 9-10 günde procercoid gelişmektedir.
• Procercoid’li kabukluların balıklar tarafından yenmesi ile bunların bağırsaklarında
plerocercoid’e benzeyen yapı gelişmekte, 20-21 günde ise olgun şeritler meydana
gelmektedir.
• Bothriocephalus, Pseudophyllidae’ler içinde en patojen olan cestoddur. Sazanlarda
özellikle sazan yavrularında tehlikelidir. Çok sayıda parazit bağırsaklarda toplanarak besin
geçişini engellemekte, gelişim yavaşlamaktadır. Enfekte balıklarda kataralden hemorajiğe
kadar değişen enterit görülür. Skolekslerin bağırsakla temas yerinde nekrozlar şekillenir.
EUBOTHRİUM*
• Eksternal segmentasyonu olan ancak enine kütiküler kıvrımlarla maskelenen 10-60 cm
uzunluğunda, 1-6 mm genişliğinde parazitlerdir.
• Skoleks uzamış veya küresel formdadır. Ön kısımda apikal disk ve 1 çift bothria taşır.
• Strobila dorsalinde orta hat üzerinde longitudinal olarak uzanan bir oluk bulunmaktadır.
• Önemli türler: E. crassum, E. rugosum, E. salveni ’dir.
• Biyolojilerinde son konak çeşitli tatlı su balıklarıdır (somon, alabalık, çupra..).
• Bunların bağırsak ve pilorik keselerinde parazit olgunlaşmakta yumurtaları suya
geçmektedir. 1. ara konak kopepodlar da( Cyclops, Diaptomus gibi) procercoidler
gelişmektedir. Enfekte kopepodlar ile beslenen son konaklarda da olgun parazitler
gelişmektedir. Eubothrium cinsine bağlı bazı türler 2 ara konak kullanarak gelişmektedir.
• E.crassum’da 2. ara konak levrek cinsi balıklardır ki, bunlarda enfektif plerocercoid’ler
bulunur. Son konak levrek yiyen somon, alabalıktır.
• Eubothrium’lar direkt olarak ölüm meydana getirmezler. Büyümede geriliğe yol açma
(%5 oranında). Yemden yararlanmama, zayıflama, üretim ve ekonomide kayba neden
olur. Diğer hastalıklara karşı direnç azalmasına yol açarlar.
TRİAENOPHORUS*
• Dış (eksternal) segmentasyonu açık şekilde belli olmayan cestodlardır.
• Uzunlukları 15-40 cm, genişlikleri 2-5 mm kadardır. Skoleks ön kenarı veya uç kısmı sanki
bıçakla kesilmiş gibidir. Türlere göre değişmekle beraber derin veya yüzeysel bothria taşır.
• Silahlı bir cestod olup skoleksin her iki yanında 2 şerden 4 adet çengel taşır. Çengellerin 3’
lü diş yapısı karakteristiktir.
• İki önemli türü vardır : T. nodularis, T. Crassus
• Son konak çeşitli tatlı su balıklarının dışkısı ile suya gelen yumurtalardan 21-24 C da 3-4
günde korasidyum çıkar. İki gün içerisinde birinci ara konak tarafından alınır.
• 1. ara konak çeşitli copepoda türleridir. Bunların vücut boşluğunda procercoid gelişir.
• 2. ara konak alabalık, levrek, yayın ve diğer çeşitli tatlı su balıklarıdır. Bunlarda
plerocercoid’ler gelişir. Karaciğer, kas ve diğer organlarda bulunurlar.
• Son konak ise turna gibi balıklardır. Plerocercoid taşıyan balıkları yediklerinde
bunların bağırsaklarında ergin Triaenophorus’lar gelişir.
• İkinci ara konak balıklarda karaciğer, kas ve diğer organlarda plerocercoid’lere
rastlanması daha çok balıkların ticari değerini azaltmaktadır.
• Gene plerocercoid’ler özellikle alabalıkların karaciğerlerinde lokalize olduklarında büyük
tahribat yapabilmektedir.
• Enfekte olan balıklar yavru ise kısa sürede ölmekte veya gelişmelerinde enfekte
olmayanlara oranla yavaşlama görülmektedir.
• Olgun parazitler ise sayıca fazla olduğunda kataralden hemorajiğe kadar değişen enterite
bazen de lümende tıkanmaya neden olmaktadır.
PROTEOCEPHALUS*
• Dış segmentasyon gösteren 1-20 cm uzunluktadır.
• Scoleks yuvarlaktır ve üzerinde 4 bazı türlerde 5 çekmen bulunur.
• En önemli tür P. osculatus’tur.
• 1. arakonak crustacea’lar (procercoid), bunları alan levrek yayın gibi tatlısu balıklarının
bağırsağından çıkıp iç organlara giderek plerocercoid oluşur.
• Başka balık tarafından yenildiğinde bunlarda olgunlaşabilir. Ya da plerocercoid, ortam ısı
artışıyla aynı balığın bağırsağına gelip olgunlaşabilir. Aynı balıkta hem plerocercoid hem
de olgun form bulunabilir.
DİPHYLOBOTHRİUM
• Ergin parazitler birkaç cm’den 20-25 m kadar uzun olabilir.
• Skoleks, küçük ovalimsi yada badem biçimindedir.
• Dorsal ve ventral 2 bothria taşır.
• Strobilada segmentasyon belirgindir.

• D. latum, D. dentriticum, D. ditremum, D. norvegium, D. minus, D. strictum önemli türlerdir.


• Bu türlere ait plerocercoid’ler parlak, beyaz renkte ortalama 4-6 mm geniş, 1-6 cm kadar
uzundurlar.
• Vücut boşluğunda serbest olarak veya bağ dokuda kistlenmiş olarak yer alan plerocercoid’lere
kasta, karaciğerde ve üreme organı gibi değişik doku ve organlarda rastlanmaktadır (özellikle
böyle durumlar insanların enfeksiyonu açısından önemlidir).
• Kist içinde..D.dendriticum (z), D.ditremum
• Serbest…….D.latum (z)
• Son konak bağırsağındaki Diphylobothrium yumurtaları, suda 11-20 C de oksijen ve ışık
varlığında 1-11 günde gelişir, coracidium serbest kalır.
• Uygun arakonak copepoda tarafından alınır. Bunların vücut boşluğunda 2-3 haftada procercoidler
gelişir.
• Enfekte copepoda’yı yiyen arakonak balıklarda procercoid bağırsak duvarını delerek vücut
boşluğuna, kas ve diğer organlarda plerocercoid haline gelir.
• Son konak, enfekte balıkla beslendiğinde bağırsağında 2-3 haftada olgun şeritler haline gelirler.
• Balıklarda halsizlik, kilo kaybı, büyümede gerilik, su yüzeyine yakın yüzme ve hatta ölüme
neden olabilir
• İnsanda abdominal semptomlara, kusma, karın ağrısı, bulantı ve ishale neden olur. Vitamin B12
affinitesi nedeniyle pernisiyöz anemiye neden olur.
• İyice pişirilir veya -21°C de dondurulursa ölür. Tütsüleme etkisizdir.
LİGULA
• Olgunları su kuşlarının bağırsaklarında yaşayan, plerocercoid’leri çeşitli tatlı su balıklarında
karın boşluğunda bulunan bir şerittir.
• Plerocercoid’leri 3-100 cm uzun 0.6-7 mm geniştir.
• Olgun parazitler plerocercoid’lerin morfolojik yapısına çok benzer.
• En önemli tür Ligula intestinalis’tir.
• Türkiye’de yaygın olup zaman zaman özellikle baraj göllerinde sorun olan bir parazittir.
• 1. ara konak çeşitli kabuklular, 2. ara konak çeşitli tatlı su balıkları, kesin konak ise su
kuşlarıdır.
• Ligula plerocercoid’leri ile enfekte balıklarda yumurtlama ve üremede aksaklıklar meydana
gelir.
• Antigonodotropik hormon salgılar. Baskı yapar. Dölerme organları görev yapamaz.
• Balıkların, karnı şiştiği için hantallaşır, haraketleri yavaşlar, bazen yüzerken ters döner.
Balıkların karnı patlayarak ölür, plerocercoid’ler suya geçer.
• İnsan sağlığı açısından önemli bir parazit değildir. Görüntüyü bozduğu için tercih edilmez.
Bazı ülkelerde bunlar yenilmektedir.
DİGRAMMA
• Ligula’ya benzer.
• Plerocercoid’leri 5-120 cm uzun 0.4-1.6 cm geniştir.
• Ventral yüzey boyunca uzanan iki longitudinal oluk bulunur.
• En önemli türler: Digramma interrupta ve D.nemachili’dir.
• Gelişmesi de Ligula’ya benzemektedir.
• Balıkların karın boşluğuna yerleşen plerocercoid’leri mekanik baskı yaparak organlara
zarar vermektedir.
• Özellikle karaciğer fonksiyonları aksar, nekroz odakları oluşur.
SCHİSTOCEPHALUS
• Segmentli yapıya sahip plerocercoid’leri vardır.
• Genellikle 18-19 mm uzun, 4-11 mm geniştir.
• Halkaları ovalimsidir. Her halkada bir genital organ takımı bulunur.
• Önemli türler: Schistocephalus solidus ve S.nemachili’ dir.
• Gelişmesi Ligulidae ailesinin diğer cinsleri gibidir.
• Patojeniteleride aynıdır.
NEMATOD PARAZİTLERİ
• Olgunu (1mm-1m) balıklarda bulunan nematod’ların çoğu bağırsaklara
yerleşir.
• Az bir kısmı vücut boşluğu, ağız boşluğu ve diğer dokularda parazitlenir.
• Larvalarına ise hemen hemen her organda rastlanır. Mezenterler, karaciğer
ve kaslar en çok rastlandığı yerlerdir.
• Gelişmelerinde omurgasızlar (copepod, böcek nimfleri vb) daima birinci ara
konak olmaktadır.
• Bazıları ikinci ara konak olarak balıkları kullanır.
NEMATOD PARAZİTLERİ
• Olgunu (1mm-1m) balıklarda bulunan nematod’ların çoğu bağırsaklara
yerleşir.
• Az bir kısmı vücut boşluğu, ağız boşluğu ve diğer dokularda parazitlenir.
• Larvalarına ise hemen hemen her organda rastlanır. Mezenterler, karaciğer
ve kaslar en çok rastlandığı yerlerdir.
• Gelişmelerinde omurgasızlar (copepod, böcek nimfleri vb) daima birinci ara
konak olmaktadır.
• Bazıları ikinci ara konak olarak balıkları kullanır.
CAPİLLARİA
• Vücut kapillar yapıdadır.
• Ovipardır. Yumurtaları Trichuris sp. yumurtasına benzer.
• Gelişmeleri direktir.
• Balıklarda bağırsaklarda bulunur. Ağır enfeksiyonlarda zayıflamaya yol açar. Bazen
ülserler meydana getirebilir.
CAMALLANUS
• Balıkların (levrek, turna) gastro intestinal kanalında yaşar ve 2-20 cm uzunluğundadır.
Balık anüsünden çıkıntı yapan kırmızı-küçük iplik benzeri bir solucan olarak kolayca
tanınırlar. Larvalar dışkıyla dışarı atılır.
• İndirekt yaşam döngüsü var…1. arakonak, copepod, kabuklular, 2.arakonak….balık
(levrek, turna balığı). Balık son konaktır.****
• Fazla patojen değildir. Anüsten dışarı çıkıntı yapan kırmızı kurt benzeri parazitler
şeklinde görülür. Kan emdiklerinden anemiye neden olabilirler.
PHİLOMETRA
• Sazan ve somon balıklarında (deniz ve tatlı su balıkları), bağırsak, vücut boşluğu ile
dokularda, derialtında, yüzme kesesinde, karaciğerde ve gonadlarda bulunur.
• Erkekler 2-5 mm, dişiler 70 cm uzunluğundadır. Dişiler erkeklerden çok büyüktür.
İndirekt gelişir. Balık son konaktır.****
• Solucanlar genellikle kırmızı renktedir ve çok daha büyük dişiler canlı larvalar içerir.
Hamile dişi, epidermise nüfuz eder ve balığı terk eder. Deniz suyunda dişi, larvalarını
ya bağırsaktan dışkıyla ya da deri yüzeyinden dışarı suya bırakırlar.
• Parazitin balıktaki göçü iskelet sistemine zarar verebilir, iç kanamaya neden olabilir.
Zayıflama ve düşük büyüme oranı bundan kaynaklanabilir. Bu parazitler,
yumurtalıklardaki üremeyi etkileyebilir.
EUSTRONGYLİDES
➢ Larvası çok uzun, kıvrımlı ve kırmızıdır (hemoglobin varlığı nedeniyle). Biyolojisi
direktir. Eustrongylides, balıkları 2. ara konakçı olarak kullanır. Kesin konak balık yiyen
su kuşlarıdır. L3 aşamasını içeren tubifex (1. IH) bir balık tarafından yendiğinde
balığın (2. IH) vücut boşluğuna göç eder. Balık 2. arakonaktır.****
➢ Kaslarda, vücut boşluğunda ve karaciğer gibi içorganların dış yüzeyinde (2. IH) kist
(abdominal boşlukta, ince cidarlı, 0.5-1 cm çapında kistler) veya serbest (3-5 cm, 10
cm'ye kadar) formda bulunurlar.
➢ Enfekte bir balığın vücut boşluğunda genellikle birden fazla nematod bulunur ve çok az
hasara neden olur. Solucanların büyüklüğü nedeniyle, enfekte balıklar perakende
satışlar için uygun görünmeyebilir. İç kanamaya neden olabilir. Eustrongylidosis, insan
sağlığı için balık kaynaklı bir zoonozdur. İnsanlarda gastrit ve bağırsak delinmesine
neden olabilir
ANİSAKİS
• İndirekt gelişir. Olgunlarına balık, deniz memelileri ve kuşlarda rastlanmaktadır. En çok görülen
cinsler Anisakis; ringa, morina balığı, uskumru, somon, kalamarda ve Contraceum; hamsi,
istavrit, sardalyada ve Hysterothylacium ‘dur.
• 2. arakonak balıklarda yalnızca larvaları bulunur. 1-1.5 cm dir.
• Deniz balıklarında larvalara iç organlarda ve kaslarda rastlanmaktadır. Bunlar muhtemelen
sindirim kanalından vücut boşluğuna ve kaslara geçer.
• Anisakis larvaları balıklarda karaciğer dokusu ve kan damarlarında tahribat yapmakta, karaciğer
fonksiyonlarını bozmaktadır.
• Anisakis yüksek kayıplara neden olmaz, ancak enfeksiyon etin kalitesini düşürebildiği için
balıkçılık endüstrisi için önemli bir sorundur. Göç eden larvalar birçok organda önemli hasara
neden olabilir. L3, 2 cm uzunluğa kadar büyür, neredeyse renksizdir ve bağırsakta ve kaslarda
bulunur.
• Anisakidae familyasına bağlı bazı türler genelde balık yiyen omurgalı hayvanlarda
parazitlenmekle birlikte, insanlarda VİSCERAL LARVA MİGRANS’a yol açmaktadır. Bu nedenle
halk sağlığı açısından zoonotik önemi vardır. İnsanlarda enfeksiyon sırasında epigastrik
ağrının yanı sıra sistematik veya gastrointestinal semptomlar, ateş, ishal, kusma, mide ve
duodenal ülserler ve bağırsak tıkanıklığı önemlidir. İnsanlarda iç organlarda eozinofilik
granülomların şekillenmesine yol açar. Şiddetli sancı, kusma görülür. Bazı olaylar ölümle
sonuçlanır.
• Balıklar yakalandıktan sonra içleri hemen temizlenmeli, larvaların iç organlardaki normal
yerlerini terk ederek kaslara göç etmesi önlenmelidir.
• Anisakid larvaları, balık dondurulduktan sonra veya tuzlandıktan sonra hayatta kalamadı
(ürünlerin tüm kısımları en az 24 saat -20 ° C'de dondurma veya 24 saat tuzlama). Pişirme
yapılıyorsa tam olmalıdır (76 ° C).
• İncelemede, balıklarda hem kistli hem de kistsiz larvalar görülebilir.
CONTRACAECUM
• Ascariadea dizisindendir.
• Balık yiyen memelilerde, kanatlılarda ve balıklarda bulunur.
• Genellikle bağırsaklarda yerleşir.
• Erkekleri 18-55 mm, dişileri 19-78 mm kadardır.
• Balıklarda Contracaecum larvalarına mide serozasında, bağırsaklara yakın kısımlarda,
ventral mezenteriumda rastlanır.
• Contracaecum larvalarına Hamsi balıklarında sıklıkla rastlanmaktadır.
• İyice yıkanarak larvalar uzaklaştırılabilir.
• Tütsüleme, tuzlama, dondurma ve kızartmaya dayanıksızdır.
ACANTHOCEPHALA PARAZİTLERİ
• Başları dikenli solucanlar olarak tanınır.
• Özelliği ön kısımlarında ileri geri hareket ettirilebilir
hortum (Proboscis) taşımalarıdır. Hortum üzerinde
değişik sayı ve formda çengeller
• Erkek ve dişiler ayrıdır (1-50 mm). Cestodlar gibi sindirim sistemleri yoktur.
• Beslenmeleri tüm vücut yüzeyi boyunca ozmotik absorbsiyonla olmaktadır.
• Balıklarda sindirim sisteminde parazitlenirler. Bazen kist içinde de çeşitli dokularda
bulunabilirler.
• Ağır enfeksiyon meydana getirebilirler. Hasta balıkların karınları şiştir, bağırsak tıkanması
görülebilir. Sindirim sisteminin parazitlerle dolu olması nedeniyle gıda alımı hemen
hemen durma noktasına gelebilir. Kilo kaybı, zayıflık, letarji ve anemi en sık görülen klinik
belirtilerdir.
ACANTHOCEPHALA PARAZİTLERİ
• Başları dikenli solucanlar olarak tanınır.
• Özelliği ön kısımlarında ileri geri hareket ettirilebilir
hortum (Proboscis) taşımalarıdır. Hortum üzerinde
değişik sayı ve formda çengeller
• Erkek ve dişiler ayrıdır (1-50 mm). Cestodlar gibi sindirim sistemleri yoktur.
• Beslenmeleri tüm vücut yüzeyi boyunca ozmotik absorbsiyonla olmaktadır.
• Balıklarda sindirim sisteminde parazitlenirler. Bazen kist içinde de çeşitli dokularda
bulunabilirler.
• Ağır enfeksiyon meydana getirebilirler. Hasta balıkların karınları şiştir, bağırsak tıkanması
görülebilir. Sindirim sisteminin parazitlerle dolu olması nedeniyle gıda alımı hemen
hemen durma noktasına gelebilir. Kilo kaybı, zayıflık, letarji ve anemi en sık görülen klinik
belirtilerdir.
• Çeşitli kabuklular (copepoda, ampfiopod, izopod vb.) ara konaktır. Bunlarda ‘Acanthor’ adı
verilen larva gelişir (çok az örnekte gelişmede ikinci ara konağa ihtiyaç vardır).
• Neoechinorhynchus rutili erkekleri 2-12 mm, dişiler 6-20 mm’dir. Bu cinse ait parazitlerin
hortumları kısa ve yuvarlağa yakın olup üzerinde 3 sırada 6’ şar çengel taşır.
• Echinorhynchus truttae erkekleri 8-11 mm, dişiler 15-20 mm uzunluktadır. Echinorhynchus
gadi erkekleri 20 mm, dişiler 45 mm olabilir. Parazitin hortumu uzun, silindirik, ventrale dönük
olup 9-26 sırasının her birinde 5-16 çengel bulunur.
• Acanthocephalus anguillae erkekleri 5-7 mm, dişiler 12-20 mm’dir. Acanthocephalus lucii
erkekleri 4-8 mm, dişiler 8-17 mm uzunluktadırlar. Parazitler orta büyüklükte ve boyun kısadır.
Hortum uzun, ovalimsi, silindirik olup üzerinde 6-28 sırasının her birinde 4-15 çengel bulunur.
• Pomphoryhynchus leavis, erkek 6-16 mm, dişi 13-30 mm uzunluktadır. Parazitlerin vücutları
küçük, boyun çok uzun ve ön uçta yuvarlak bir yapı bulunur. Üzerinde 12-20 sırası ve her sırada
10-14 çengel bulunur.
SÜLÜK PARAZİTLERİ
• Segmentli parazitlerdir. Yaklaşık 3-5 cm uzunluğa sahiptir.
• Ektoparazittirler (tatlı suda, özellikle sazan yetiştiriciliğinde). Balığın deri, yüzgeç,
solungaç, anüs, ağız bölgesine yapışırlar.
• Sülükler kan emerler. Ön ve arka çekmen vardır ve ön kısımda kan emmeye yarayan
ağız bulunur.
• Hermafroditlerdir. Balıklardan özellikle Piscicola, Hemiclepsis, Cystobranchus ve
Actinobdella cinsleri bildirilmiştir. Bu sülükler tipik olarak yaklaşık 3-5 cm uzunluğa
kadar büyür. Placobdella ve Actinobdella cinslerine bağlı türlerde vücut geniş ve
yassıdır. Cystobranchus ve Piscicola cinsine bağlı türlerde vücut düz ve uzun olup,
belirgin olarak anterior ve posterior kısımlara ayrılmıştır. Hemiclepsis cinsine bağlı
türlerde vücut düz ve kısadır.
• Yumurtlamak için bulundukları ortamdaki kaya, kabuk, ot gibi yüzeylere kokonlarını
bırakırlar. Genellikle bu aşamadan sonra ölürler. Kokon üretirler. Bir kokonda 1 yumurta
bulunur.
• Yumurta içinde gelişen genç sülük olgunlaşmak için konağa yapışıp kan emer. Günlerce
balık üzerinde kalır ve daha sonra ayrılırlar. Balıklara periyodik olarak yapışırlar. Daha çok
ilkbahar ile sonbahar sonunda balık üzerinde bulunurlar. Beslenme aralığı gençlerde
birkaç gün, büyüklerde 8-15 gündür.
• Belirli bir balık türü için seçim genellikle yapmamaktadırlar. Ber balıklara periyodik olarak
yapışırlar ve çok miktarda kan aldıktan sonra değişik zaman süreleri içinde balığı terk
ederler. Balıklarda oluşturdukları zararlar sülüklerin sayısına ve emdikleri kan miktarına
bağlıdır.
• Balıklarda iştahsızlık, halsizlik, huzursuzluk ve sıra dışı hareketler (su yüzeyine yakın
yüzme) görülür. Yoğun enfeksiyonlarda kronik anemi ve ölüm görülebilir. Ayrıca bazı kan
parazitlerinin (viral ve bakteriyel) naklinde rol oynar.
CRUSTACAE PARAZİTLERİ
ARGULUS
• Balık biti=fish lice olarak tanınır.
• Vücutları baş, thorax ve abdomen olmak üzere 3 kısma ayrılır.
• Bir çift bileşik gözü vardır. 5-25 mm dir.
• Deniz ve tatlı su balıklarında görülür (sazan, levrek, alabalık, turna ).
• En önemli türleri Argulus foliaceus, A. coregoni, A. japonicus’tur.
• Gelişim, yumurtadan erişkin olana kadar sadece balıkta geçer. Erginleri, balıktan uzakta birkaç gün canlı
kalabilir. Periyodik olarak kan emip terk ettikten sonra serbest yüzer. Lernaea’ların tersine hem erkek
hem de dişiler parazittir.
• Gelişme ve büyümede bir seri gömlek (türlere göre 7-12 gelişim dönemi) değiştirirler. Erkek ve dişiler
çiftleştikten sonra dişiler konaktan ayrılarak sudaki bitki ve sert maddelere yumurtalarını kümeler veya
sıralar halinde bırakır ve tekrar balığın üzerine geri dönerler. Dişiler, Ergasilus ve Lernaea’ların tersine
yumurtaları bir kese içinde taşınmaz.
CRUSTACAE PARAZİTLERİ
ARGULUS
• Balık biti=fish lice olarak tanınır.
• Vücutları baş, thorax ve abdomen olmak üzere 3 kısma ayrılır.
• Bir çift bileşik gözü vardır. 5-25 mm dir.
• Deniz ve tatlı su balıklarında görülür (sazan, levrek, alabalık, turna ).
• En önemli türleri Argulus foliaceus, A. coregoni, A. japonicus’tur.
• Gelişim, yumurtadan erişkin olana kadar sadece balıkta geçer. Erginleri, balıktan uzakta birkaç gün canlı
kalabilir. Periyodik olarak kan emip terk ettikten sonra serbest yüzer. Lernaea’ların tersine hem erkek
hem de dişiler parazittir.
• Gelişme ve büyümede bir seri gömlek (türlere göre 7-12 gelişim dönemi) değiştirirler. Erkek ve dişiler
çiftleştikten sonra dişiler konaktan ayrılarak sudaki bitki ve sert maddelere yumurtalarını kümeler veya
sıralar halinde bırakır ve tekrar balığın üzerine geri dönerler. Dişiler, Ergasilus ve Lernaea’ların tersine
yumurtaları bir kese içinde taşınmaz.
• Isınan ve aydınlatılan, ancak havalandırması zayıf sularda kolayca çoğalırlar. Yaz ve
sonbahar mevsiminde pik yapar. Özellikle larvaları, kışı balığın üzerinde mukus
tabakası içinde geçirir.
• Vücutta en çok görüldüğü yerler yüzgeç, solungaç lamelleri, deri ve ağız boşluğudur.
• Meydana getirdikleri irkilti nedeniyle balıklarda huzursuzluk yaratırlar. Kan emmenin
dışında yem almada azalma, kilo kaybı, büyümede yavaşlama ve diğer hastalıklara
karşı dirençsizlik görülür.
• Özellikle küçük balıklar için çok tehlikelidir.
• Enfekte balıkların derisinde meydana getirdikleri kanama ve yaralarda teşhise
yardımcıdır.
• Teşhis hareketli olan, şeffaf ve oldukça büyük etkenlerin görülmesi ile olur.
• Çok sayıda gelişme dönemi geçirirler (türlere göre 7-12 dönem)
ERGASİLUS
• Cyclopslara benzer vücut yapıları vardır. Dişilerde püro şeklinde bir çift yumurta kesesi
bulunur.
• Ergasilus sieboldi en çok görülenidir.
• Büyüklükleri 2 mm kadardır. Daha çok kadife, sazan ve turna balığında bulunur.
• Balıklarda solungaçlarda yaşar. Deri ve yüzgeçlerde de bulunabilir.
• Kanca şeklindeki bacakları ile solungaçlara sıkıca tutunurlar.
• Balıklarda dişileri parazit olarak bulunur.
• Alabalıklarda ağır enfeksiyonlar meydana getirerek ölümlere yol açarlar.
• Direkt gelişim göstererek, konak olarak sadece balığı kullanır.
• Çiftleşmeden sonra erkekler ölür, sadece dişiler parazit olur ve konak solungacına
tutunarak parazitlik yapar. Kopulasyonda dişiler tüm yumurtalarını döllemek için yeterli
miktarda sperm depo eder. Yumurtalar, parazitin arka kısmında yer alan 1 çift puro
şeklindeki yumurta keselerinde üretilir. Yumurtalar 3-6 günde gelişir.
• Erkekler serbest yaşar, ancak parazit olanlara da rastlanabilir.
• Ergasilus’da ilkbahar mevsiminde yoğun olarak bırakılan yumurtalarda nauplius
(yumurtadan çıkıp serbest yaşayan larva dönemi), devamında 6 nauplius dönem
geçirir. Bunu takiben suda serbest yüzen 5 copepodid dönem (parazitik dönem) ve
ergin gelişir. Yaklaşık 10-15 gün içinde enfeksiyon oluşturma yeteneğini kazanırlar.
• Solungaçlar üzerinde koyu noktalar halinde dikkati çeker. Parazitin hareketi ve
tutunmasıyla birlikte balıkta mekanik tahribat (kanca şeklindeki bacaklarla) ve
aşınmalar meydana gelir.
• Tutundukları yerler kanamalı ve ödemlidir. İştah kaybı ve zayıflama görülür. Ağır
enfeksiyonlarda doku yıkımı fazla olup balığın gelişmesinde gecikme, anemi, aşırı
zayıflama, solungaçlarda oksijen alımdaki azalmaya bağlı solunum güçlüğü ve sonunda
asfeksiye bağlı ölüm görülür.
• En yüksek ölüm oranı yazın su ısısı çok yükseldiğinde meydana gelir. Parazitlerle
enfekte balıklar sekonder bakteri ve mantar hastalıklarına karşı predispose hale
gelir. Özellikle mantar enfeksiyonlarına zemin hazırlar.
LERNAEA
• İnce, uzun bir vücuda sahiptir. Ön kısmı çapa şeklinde olup çapa paraziti = holdfast =
anchor worm olarak bilinirler
• Tatlı su kültür balıkçılığında (özellikle sazan balığı) bulunur. En önemli türü Lernaea
cyprinacea’dır.
• Balıkların derisi içine başlarını sokmuş, adeta gömülmüş olarak bulunurlar. Arka
kısımları ise serbest olarak bulunur.
• Boyları 2.5-3 cm’yi bulur.
• Yumurtalardan çıkan larvalar gömlek değiştirerek olgunlaşır. Erkek ve dişi kopulasyona
kadar birbirine benzer, çiftleştikten sonra dişi şeklini tamamen değiştirir ve
segmentlerini kaybederek solucanı andırır.
• Çiftleştikten sonra erkekler ayrılır ve 24 saat içinde ölürken dişiler başlarındaki çapa
şeklindeki kanca ile mevcut konak ya da başka bir konağın derisi ve/veya kasına
gömülürler.
• Dişi parazit 24 saatte erişkin döneme ulaşır ve arka uçtaki bir çift yumurta
kesesinden yumurtalarını dışarı bırakmaya başlar.
• Yumurtada dış ortamda nauplius larva gelişir. Serbest yaşayan ve parazitik olmayan
bu dönemde 3 naupliar dönem geçirir. Bu aşamada ilk copepodid dönem meydana gelir
ve artık parazitik olan larva, 5 copepodid dönem geçirir. 20 °C‘nin altında larva
gelişimi tamamlanamaz, dişiler 14°C ‘de üreyemez. Ergin dişiler tüm kışı balıkta
geçirir ve ilkbaharda su sıcaklığı artmaya başladığında yumurta üretimi başlar.
• Parazit olan dişilerdir, dişiler kan ve mukusla beslenirken erkekler saprofit yaşar.
Larva ve erkekler parazit değildir.
• Bazen parazit sayısı fazla olur ve enfeksiyon da uzun sürerse balıklarda zayıflama ve
ölümler görülür. Özellikle kalp bölgesindeki lokalizasyonlar tehlikelidir.
• Deri üzerinde kanamalara ve yaralara yol açarlar. Dişi parazitlerin dokuya
derinlemesine yapıştığı bölgelerde yoğun lokal yangı ve hemorajiye bağlı kırmızı
ülserli alanlar (5 mm) oluşur. Solungaçlara zarar verir, soluk alıp- verme zorlaşır ve
ölüme sebep olabilir. Konağın pul örtüsü etkilenir. Kan kaybı şekillenir. Parazitin
yaptığı irritasyondan dolayı balıklar normal yüzme biçimlerinden farklı tarzda
yüzerler. Sekonder enfeksiyonlar yönünden önemlidir.
BALIKLARDA İSKELET SİSTEMİ
*Vücuda formunu verir.
*İç organlara desteklik eder.
*Çizgili kasların bağlantı yeridir.
**Balıklarda iskelet Kemik ya da CaCO3 içeren kıkırdak yapıdan oluşur.

https://www.gktoday.in/wp-content/uploads-
back/2016/01/cartilagenous-fish-bony-fish.png

**iskelet sistemi dış iskelet ve iç iskelet olarak ikiye ayrılır.


https://www.ucl.ac.uk/museums-static/obl4he/vertebratediversity/5.Labelled_carp_skeleton.jpg
Original figure
DIŞ İSKELET
*vücudun dış yüzeyini örten pullar
*yüzgeç ışınları
*dermal orjinli kemikler Yüzgeç ışınları
*deri altındaki zarımsı iskelet

Pullar

https://www.floridamuseum.ufl.edu/wp-content/uploads/sites/66/2017/05/fish-anatomy-scale-
types.jpg

https://www.floridamuseum.ufl.edu/wp-
https://lh3.googleusercontent.com/proxy/rZNxj6LvneIQ3bkSYOqX80Uvv8P-r6v_8T93r3D8x0QwUx2FG99Lv0o3OsrKMZ4- content/uploads/sites/66/2017/05/fish-anatomy-spines-rays.jpg
IKEcqvVqgiS2R1k5wsQiEjeGu6Kqdyw-ZrHe8EwLamWsJR1twcXP1ddbjhI3Wyo9UscZWL7sQ2Mdaevp7cSrWEQstg
İÇ İSKELET
AKSİYAL APENDİKÜLAR
(Eksen İskelet) (Ekstremite İskeleti, Yüzgeçler İskeleti)

*BAŞ *YÜZGEÇLER
*NOTOCHORDA
*KABURGALAR
Aksiyal iskelet
Baş iskeleti çok sayıda kemik serisinden oluşmaktadır. Burun, göz, kulak kapsülü bölgeleri, solungaç gibi organları
destekler.
https://www2.nau.edu/lrm22/lessons/fishhead_anatomy/images/skull02.gif

Original figure

https://c8.alamy.com/comp/TAWMPY/fish-head-skull-bone-close-up-TAWMPY.jpg https://i.pinimg.com/564x/71/01/f1/7101f109bca87f07e0ce573a8010cb80.jpg
Aksiyal iskelet

Omur şeridi (Notochorda)


Çok sayıda vertebranın yanyana gelmesinden oluşur.
Balığa normal pozisyonunda kalması (vücut bütünlüğü),
Direk ya da indirek olarak çizgili kasların ve yüzgeçlerin bağlanması

http://bio.sunyorange.edu/updated2/comparative_anatomy/anat_3/thorax_files/vert_fis2.jpg

https://www2.nau.edu/lrm22/lessons/fishhead_anatomy/images/wahoo.jpg

https://www.mdpi.com/biomimetics/biomimetics-04-00060/article_deploy/html/images/biomimetics-04-00060-g002.png
Aksiyal iskelet
Kaburgalar
İyi gelişmiştir.
Kaburgalar serbest olarak sonlanır (balıklarda sternum bulunmaz)

https://lh3.googleusercontent.com/proxy/b4g8wHfee3mHBdqPZb0u
DrONKIxUmDSmrb6H-
966Xg43ROqC8_xkCQthTLbXFAW9dJz_WN2-CcUseQXm-
4VMwXS9YBbwb7c7LV1NRzskPtJYwE4_Gwd0XMCuAPRpB10h9
arcgMfIQy4wNQyPACz3qA

3 tip kaburga bulunur;


-Dorsal
-Ventral
-Sekonder

http://necropsymanual.net/wp-
content/uploads/2015/10/Musculoskeletal-system.jpg
https://lh3.googleusercontent.com/proxy/2jigdFRNMoYpum1oT5cqxE3o-
zS3PNxJVjwxTBW7oCWdl1A7Coh8IALVLkH6AlT17xHjblA_XOHBR0p3024kvDY
Apendikülar iskelet

Yüzgeçler
Destek ve hareket organları

Tek yüzgeçler
Denge ve dümen görevi görürler
1. Dorsal (sırt) yüzgeç
2. Anal anal Çift yüzgeçler
3. Caudal (kuyruk) yüzgeci İnsanlardaki extremite karşılığı…. hareket
4. Adipose yüzgeç 1. Pectoral yüzgeçler
2. Pelvic yüzgeçler
Yüzgeç yapıları
Tek yüzgeçler ve çift yüzgeçler vücuda bazı yapılarla bağlanır.
Tek yüzgeçlerde bu yapı: Pterigiofor (Pterygiophores)
**** Ancak kuyruk yüzgeci vücuda direk bağlanır.
Çift yüzgeçler pectoral ve pelvic kemer ile bağlanır.
https://lh3.googleusercontent.com/proxy/9_t7qae5al9Ng
FYqu5F1XA0GAqprvWT6uQf53PWWW7yk70kO4ae9_4
2birk5R21oB-
9AGr_xYwmDAaVY5Gl4ygjleTHrGyMl9LUr5wkKEJ0PI-
Radius (yüzgeç ışını) qazwxUl7vxqzp8lf4yTzys5H3hE8Jo
Dikenli Radius (Levrek- Dorsal yüzgeç) Yumuşak radius (Alabalık- Kuyruk yüzgeci)

https://i.ytimg.com/vi/PDKHVh42v9E/hqdefault.jpg https://aquaticpath.phhp.ufl.edu/lesionguide/im https://fishbio.com/wp-content/uploads/2011/07/dorsal-fin-rays.jpg


ages/rainbow%20trout-web.jpg
https://www.ucl.ac.uk/museums-static/obl4he/vertebratediversity/5.Labelled_carp_skeleton.jpg
https://youtu.be/beMu54KfRJc
******Yüzme kesesi (Hava kesesi)
Kemikli balıklarda hava kesesi bulunurken, kıkırdaklı balıklarda bulunmaz. Yapıları balık türlerine göre değişse de
görevleri
1. Solunum
2. Ses alma
3. Ses çıkarma (üretme)
4. Hidrostatik (Hydrostatic) organ
*Bazen iki parçadan oluşabilir.
*Bazı balıklarda, örneğin sazan-alabalık ince bir bağlantı ile özafagusa açılabilir.
*capillar damarlar yönünden zengindir.

https://www.earthlife.net/wp-content/uploads/swimbladder.jpg

https://cdn.britannica.com/s:690x388,c
:crop/41/148441-050-
83B1E0BC/Teleost-fish-cross-section.jpg

https://www.researchgate.net/profile/Craig-
Boys/publication/262732154/figure/fig4/AS:392501723713541@1470591111436/Two-
chambered-swim-bladder-of-the-Hypsibarbus-lagleri-a-species-endemic-to-the-Mekong.png
Balık vücudu bölümleri

BAŞ GÖVDE KUYRUK

http://necropsymanual.net/wp-content/uploads/2015/08/Fig-3-a-Body-parts-.jpg
Total boy
Çatal boy
Standart boy
Predorsal uzunluk

https://images.squarespace-cdn.com/content/v1/5808f56fcd0f687a0363b922/1479310082389-
KY0OORLJ87TDH8A282QY/ke17ZwdGBToddI8pDm48kEpF2lptGuxDReiKcVMPbmR7gQa3H78H3Y0txjaiv_0
fDoOvxcdMmMKkDsyUqMSsMWxHk725yiiHCCLfrh8O1z4YTzHvnKhyp6Da-
NYroOW3ZGjoBKy3azqku80C789l0ooWhOa5cxQSJsU3rXf8luVi8CZsBTpJO3RpsufHUTIS6zFvlOde1o12z2ix
0Te8jg/Artwork524+Bony+Fishes+TL+FL+SL.jpg?format=750w
Yüzgeçler
Destek ve hareket organları

Tek yüzgeçler
Denge ve dümen görevi görürler
1. Dorsal (sırt) yüzgeç Çift yüzgeçler
2. Anal anal İnsanlardaki extremite karşılığı…. hareket
3. Caudal (kuyruk) yüzgeci 1. Pectoral yüzgeçler
4. Adipose yüzgeç 2. Pelvic yüzgeçler
https://images.squarespace-cdn.com/content/v1/5808f56fcd0f687a0363b922/1479307163392-
GBARC7QKBVJTJRG8EHIG/ke17ZwdGBToddI8pDm48kEpF2lptGuxDReiKcVMPbmR7gQa3H78H3Y0txjaiv_0fDoOvxcdMmMKkDsyUqMSsMWxHk725yiiHCCLfrh8O1z4YTzHvnKhyp6Da-
NYroOW3ZGjoBKy3azqku80C789l0ooWhOa5cxQSJsU3rXf8luVi8CZsBTpJO3RpsufHUTIS6zFvlOde1o12z2ix0Te8jg/Dorsal+Fin+with+multiple+species+Full.jpg?format=750w
https://images.squarespace-cdn.com/content/v1/5808f56fcd0f687a0363b922/1479306976062-
0CTLSFXAIDEF42C8UREN/ke17ZwdGBToddI8pDm48kEpF2lptGuxDReiKcVMPbmR7gQa3H78H3Y0txjaiv_0fDoOvxcdMmMKkDsyUqMSsMWxHk725yiiHCCLfrh8O1z4YTzHvnKh
yp6Da-
NYroOW3ZGjoBKy3azqku80C789l0ooWhOa5cxQSJsU3rXf8luVi8CZsBTpJO3RpsufHUTIS6zFvlOde1o12z2ix0Te8jg/Anal+Fins+with+multiple+spe+Full.jpg?format=750w
https://images.squarespace-cdn.com/content/v1/5808f56fcd0f687a0363b922/1479307280169-
21Y6JK964AT24MWBAMZG/ke17ZwdGBToddI8pDm48kEpF2lptGuxDReiKcVMPbmR7gQa3H78H3Y0txjaiv_0fDoOvxcdMmMKkDsyUqMSsMWxHk725yiiHCCLfrh8O1z4YTzHvnKh
yp6Da-
NYroOW3ZGjoBKy3azqku80C789l0ooWhOa5cxQSJsU3rXf8luVi8CZsBTpJO3RpsufHUTIS6zFvlOde1o12z2ix0Te8jg/Caudal+Fins+with+multiple+species+Full.jpg?format=750w
https://images.squarespace-cdn.com/content/v1/5808f56fcd0f687a0363b922/1479837313168-30ZIFERNGNOYYM398D69/ke17ZwdGBToddI8pDm48kNSb-
S85X_baZHXiRMp5hrp7gQa3H78H3Y0txjaiv_0fDoOvxcdMmMKkDsyUqMSsMWxHk725yiiHCCLfrh8O1z4YTzHvnKhyp6Da-
NYroOW3ZGjoBKy3azqku80C789l0jRb3i7UjwNNySrgFE_nWasdTGvQk1ktSsFQRx-upbNB9IElk_hGgHKQwK6RvQ3MiA/Caudal+Fin+Types+Simplified+3+KoawOrg.jpg?format=2500w
https://images.squarespace-cdn.com/content/v1/5808f56fcd0f687a0363b922/1479307369534-
77D0B3Q40IES40ICA8VF/ke17ZwdGBToddI8pDm48kEpF2lptGuxDReiKcVMPbmR7gQa3H78H3Y0txjaiv_0fDoOvxcdMmMKkDsyUqMSsMWxHk725yiiHCCLfrh8O 1z4YTzHvnKhyp6Da-
NYroOW3ZGjoBKy3azqku80C789l0ooWhOa5cxQSJsU3rXf8luVi8CZsBTpJO3RpsufHUTIS6zFvlOde1o12z2ix0Te8jg/Pectoral+Fins+with+multiple+species+Full.jpg?format=750w
https://images.squarespace-cdn.com/content/v1/5808f56fcd0f687a0363b922/1479307416429-
FFEA45PTMFT0CHVOMJYY/ke17ZwdGBToddI8pDm48kEpF2lptGuxDReiKcVMPbmR7gQa3H78H3Y0txjaiv_0fDoOvxcdMmMKkDsyUqMSsMWxHk725yiiHCCLfrh8O 1z4YTzHvnKhyp6Da-
NYroOW3ZGjoBKy3azqku80C789l0ooWhOa5cxQSJsU3rXf8luVi8CZsBTpJO3RpsufHUTIS6zFvlOde1o12z2ix0Te8jg/Pelvic+Fins+with+multiple+species+Full.jpg?format=1000w
Ağız tiplerinden örnekler…

https://secure.spearfishingworld.com/product_images/uploaded_images/4f7b48ed11203mouth-and-
jawas.jpeg
Balıklar 3 ana sınıfa ayrılırlar..
Class 1: Agnatha
Class 2: Chondrichthyes
Class 3: Osteichtyes
CHONDRICHTHYES (Kıkırdaklı balıklar)

Köpek balıkları Kıkırdaklı balıklarda 5-7 çift ayrı ayrı açılan


solungaç yarıkları bulunur. Bazı türlerde
spirakulum adı verilen (spiracle –birinci
solungaç açıklığı bulunur).

http://new-brunswick.net/new-brunswick/sharks/pics/parts.jpg https://www.world-of-
sharks.com/images/shark-
anatomy.jpg
https://www.scubadiving.com/sites/scubadiving.com/files/styles/opengraph_1_91x1/p
ublic/import/2013/files/_images/201304/tigershark_maryomalley.jpg?itok=ZSHBoRp
V

Kum köpek balığı (Carcharhinus plumbeus- Sandbar Shark)

https://ncfishes.com/wp-content/uploads/2020/08/Sandbar-Shark-Carcharhinus-plumbeus-Photo-Credit-
GW-Link-1024x477.jpg
https://www.animalspot.net/wp-content/uploads/2019/10/Types-of-Sharks.jpg
Vatoz

https://www.edirnepostasi.net/wp-content/uploads/2020/01/IMG_2016-1024x576.jpg
http://c.files.bbci.co.uk/35B5/production/_108494731_mediait
Daisy Stingray em108494730.jpg

https://www.floridamuseum.ufl.edu/wp- https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/thumb/9/93/Dasyatis_say_njsm_%28annota
content/uploads/sites/66/2017/05/Dasyatis-margarita-02.jpg ted%29.jpg/400px-Dasyatis_say_njsm_%28annotated%29.jpg
https://www.pierfishing.com/wp-
content/uploads/2017/12/Round.St https://i.pinimg.com/origi
ingray_Crystal.P_1-768x1024.jpg nals/13/a1/2e/13a12e8
62107c01b3a92562e93
8edf47.jpg
Basic internal anatomy of the brown stingray (Dasyatis lata)
showing the location of principal organs.

http://animaldiversity.org/collections/contributors/Grzimek_fish
/Rajiformes/v04_id149_con_ventral/medium.jpg

https://www.researchgate.net/profile/Gerald-
Crow/publication/236618772/figure/fig2/AS:66951
3091657741@1536635768696/Basic-internal-
anatomy-of-the-brown-stingray-Dasyatis-lata-showing-
the-location-of_W640.jpg
Vatoz balığı iskeleti

https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/thum
b/5/5f/Aetobatus_ocellatus_0zz.jpg/440px-
Aetobatus_ocellatus_0zz.jpg
OSTEİCHTYES (Kemikli balıklar)
Mersin balığı

https://www.glsturgeon.com/wp-content/uploads/2012/08/fishAnatomy-
1024x424.png

https://ncpedia.org/sites/default/files/sturgeondiagram.jpg
Caudal yüzgeç yapısı

https://www.hakaimagazine.com/wp-
content/uploads/shallow-sturgeon-excerpt.jpg

https://static.seattletimes.com/wp-content/uploads/2020/07/fca7e877-1662-42bf-b49f-a483aac81749.jpg
https://www.sharetheoutdoors.com/wp-
content/uploads/2018/08/IMG_0057-768x512.jpg
Ağız yapısı: https://images.squarespace-
cdn.com/content/v1/5808f56fcd0f687a036
3b922/1481466829341-
8NZVY6GQP01LXXUADUKW/ke17ZwdGBT
oddI8pDm48kJi7A5Xu9dOnLVOz0XMPVdR7
gQa3H78H3Y0txjaiv_0fDoOvxcdMmMKkDsy
UqMSsMWxHk725yiiHCCLfrh8O1z4YTzHvnK
hyp6Da-
NYroOW3ZGjoBKy3azqku80C789l0s0XaMN
jCqAzRibjnE_wBlmKK5Jpf7HisOJPGc0DalXEV
TV_1yBmsM8oMKtWbcatiw/Mouth+Compari
son+KoawOrg.jpg?format=750w
https://www.google.com/search?q=scale+of+fish&sxsrf=ALeKk02HTNKunDnQL1k29bJNNT1qEZd2RQ:1615360122635&source=lnms&tbm=isch&sa=X&ved=2ahUKEwj82ayylaXvAhUEzoUKHU2bCFcQ_AUoAXoECAEQAw&biw=1522&bih=829https://www.google.com/search?q=cycloid+scale&tbm=isch&ved=2ahUKEwijhsb1laXvAhUIYRoKHfLmAp4Q2-
cCegQIABAA&oq=cycloid+scale&gs_lcp=CgNpbWcQAzICCAAyAggAMgIIADICCAAyAggAMgIIADICCAAyAggAMgIIADICCABQjT5Y6kpg0UxoAHAAeACAAWiIAd4DkgEDNC4xmAEAoAEBqgELZ3dzLXdpei1pbWfAAQE&sclient=img&ei=B3FIYOPmIYjCafLNi_AJ&bih=829&biw=1522 https://www.google.com/search?
q=ctenoid+scale+scale&tbm=isch&ved=2ahUKEwjAzOD6laXvAhUNTRoKHWcBCC8Q2-
cCegQIABAA&oq=ctenoid+scale+scale&gs_lcp=CgNpbWcQAzoECAAQQzoCCAA6BggAEAcQHjoICAAQBxAFEB46BAgAEB5Q4ssCWODkAmDq6AJoAHAAeACAAXqIAYsKkgEDOC41mAEAoAEBqgELZ3dzLXdpei1pbWfAAQE&sclient=img&ei=EnFIYMD7HI2aaeeCoPgC&bih=829&biw=1522https://www.google.com/search?
q=ganoid+scale+&tbm=isch&ved=2ahUKEwiFkK6RlqXvAhVR5IUKHS6KAzgQ2-
cCegQIABAA&oq=ganoid+scale+&gs_lcp=CgNpbWcQAzICCAAyAggAMgIIADICCAAyBAgAEAoyBAgAEAoyBAgAEAoyBAgAEAoyBAgAEAoyBAgAEAo6BAgjECc6BAgAEB46BggAEAUQHjoGCAAQChAYOgQIABAYOgQIABBDOgYIABAHEB46CAgAEAcQChAeOggIABAHEAUQHlDeEljL3wFgvecBaABwAHgAgAFwiAHUBZIBAzIuNZgBAKABAaoBC2d3cy13aXotaW1nwAEB&sclie
nt=img&ei=QXFIYMXrNdHIlwSulI7AAw&bih=829&biw=1522
PUL TİPLERİ
 Placoid pullar
 Ganoid pullar
 Cycloid pullar
 Ctenoid pullar

https://www.fishbase.in/glossary/Glossary.php?q=cycloid
https://biologyeducare.com/chondrichthyes-vs-osteichthyes/ https://www.britannica.com/science/ganoid-scale
BALIKLARDA YAŞ TAYİNİ
 Pullardan yaş tayini (Scalimetri)
 Otolitlerden yaş tayini (Otolitometri)
 Operküllerden yaş tayini
(Operkülometri)
 Kemiklerden yaş tayini (Osteometri)
 Boy uzunluğu

https://www.istockphoto.com/tr/vekt%C3%B6r/a%C4%9Fa%C3%A7-halka
lar%C4%B1-arka-plan-soyut-ya%C5%9F-y%C4%B1ll%C4%B1k-daire-a%C4%
9Fa%C3%A7-vekt%C3%B6r-gm1129392076-298324154
https://www.wikihow.vn/X%C3%A1c-%C4%91%E1%BB%8Bnh-tu%E1%BB
%95i-c%E1%BB%A7a-c%C3%A2y
Pullardan Yaş Tayini

https://www.google.com/search?q=age+determination+in+fishes&sxsrf=ALeKk00moQyQ_A4pOtA1B_5ps1bjOCL4LQ:1615362171429&source=lnms&tbm=isch&sa=X&ved=2ahUKEwiW-
aSDnaXvAhXSlosKHfQ1AU8Q_AUoAXoECAEQAw&biw=1522&bih=829#imgrc=IOUPdNfvhvN_jM&imgdii=VgrHTNg95_KviMhttp://www.chesapeakelighttackle.com/2013/07/02/five-facts-you-probably-dont-know-
about-striped-bass/https://www.slideserve.com/galvin-mooney/age-determination-of-fishes-concepts-and-hands-on-techniques-graduate-modulehttps://www.quora.com/How-can-we-know-age-of-a-
fishhttp://site.iugaza.edu.ps/elnabris/files/2014/12/4_age-determination.pdfhttp://www.jochemnet.de/fiu/lab10.pdf
Otolitlerden Yaş Tayini

https://maralliance.org/pt/2017/12/06/how-old-is-that-fish-youd-be-surprised-
3/https://www.merakedene.com/otolit-kulak-tasi-nedir-ne-ise-
yarar.htmlhttps://theconversation.com/how-were-using-fish-ear-bones-as-time-capsules-
of-past-river-health-95369
https://tr.pinterest.com/pin/479703797786452529/
https://www.slideshare.net/kaylakawula/4-determining-age-growth-and-sex-of-fish-and-
wildlife

https://www.google.com/search?
q=age+determination+with+otholit&tbm=isch&ved=2ahUKEwjxkaXK0cPvAhUC-
4UKHevhCDgQ2-
cCegQIABAA&oq=age+determination+with+otholit&gs_lcp=CgNpbWcQAzoGCAAQCB
AeOgQIIxAnOgIIADoGCAAQBRAeOgQIABBDOgQIABAYUJeaAljr3wJg_-
ECaABwAHgAgAGTAYgBiBuSAQUxMy4xOZgBAKABAaoBC2d3cy13aXot
aW1nwAEB&sclient=img&ei=H2pYYLGGB4L2lwTrw6PAAw&bih=829&biw
Kemiklerden Yaş Tayini

BALIKLARIN YAŞ TAYİNİNDE KULLANILAN KEMİKSİ YAPILARDAKİ HALKA ÖZELLİKLERİ


Derya Bostancı 1 , Nazmi Polat 2
¹ Ordu Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi, Perşembe-Ordu ² Ondokuz Mayıs Üniversitesi, Fen Edebiyat
Fakültesi, Kurupelit-Samsun
DOI: 10.3153/jfscom.2008011 Journal of FisheriesSciences.com 2(2): 107- 113 (2008)
BALIK MUAYENESİ
BALIK MUAYENESİ

Balık Muayenesi

CANLI MUAYENE POSTMORTEM MUAYENE

Dış Bakı İç Bakı


• Canlı Muayene’de
– Yüzme kontrol edilir.
• Yüzerken yalpalıyor mu?
• Su yüzeyinde mi, dipte mi?
• Hareketsiz mi?
• Ters dönüyor mu?
• Havuz dışına sıçrıyor mu?
– Yem alma kontrol edilir.
• Yeme ilgi var mı?
• Yem alma miktarı azalmış mı?
– Solunum hareketleri incelenir.
• Solungaç hareketleri?
• Suyun yüzeyinde ağzı açık mı?
– Çevre ile ilişkisine bakılır.
• Çeşitli uyarılara cevap veriyor mu?
• Postmortem Muayene’de;
– Bakteriyolojik, virolojik, mikolojik ve parazitolojik
incelemeler için gerekli marazi maddeler alınır.

– Balıkların öldürülmesinde,
• Baş kesilebilir,
• Büyük balıklarda bir ağırlıkla başa vurulup daha sonra
kesilebilir,
• MS 222, Quinaldrine gibi uyuşturucular,
• Elektrik akımı kullanılabilir.
• Dış Bakı;
– Vücut bozuklukları, gelişme durumu ve genel
görünüm değerlendirilir.
– Yağlanma x zayıflama
– İskelet bozuklukları
– Anomali
– Tümoral oluşumlar
– Karın şişkinliği
– Yüzgeçlerde değişiklik
– Anüste kızarıklık, şişlik
– Deride değişiklikler
– Pullarda dikleşme, dökülme
– Başın muayenesi, gerekirse beyin muayenesi
• Dış bakı;
– Görünürde ektoparazit varsa ince bir
pensle toplanarak % 70’lik alkole yada %
5 ‘lik formole konur.
– Lamelin bir kenarı ile laterallerden,
yüzgeçlerden kazıntı alınır ve kendi
ıslaklığıyla lam üzerine konularak
mikroskopta incelenmek üzere preparat
hazırlanır.
– Solungaç kapakları bir makasla kesilir.
• Solungaçlar anemik x hiperemik
• Mukus artışı
• Değişik lekeler
• Hareketli yapılar
– Lamelin bir kenarı ile solungaç
yapraklarından kazıntı alınıp kendi
ıslaklığıyla lam üzerine yerleştirilip
preparat hazırlanır.
Dış Muayene- Sürme Preparat

https://www.magonlinelibrary.com/doi/abs/10.12968/coan.2014.19.10.539

https://www.wikihow.com/Prepare-Microscope-Slides
• İç bakı;
– 3 ensizyon yapılır.
• Anüsün önünden bir dikme
• Anüs önünden başaltına kadar karın
boyunca düz
• Karın boşluğu, sırt kavisini sınırlayıp
operculum arkasından 2. ensizyona
birleşen kavis.

Su Ürünleri ve Hastalıkları Ders Notları, Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Parazitoloji AD


İç Muayene
https://www.necropsymanual.net/en/necropsy/procedures/

1
2

http://www.necropsymanual.net/en/ https://www.youtube.com/watch?v=9xnWwHVEVx8
https://www.youtube.com/watch?reload=9&v=SItEuymGkqY https://www.usgs.gov/media/images/field-necropsy-a-largemouth-bass
• İç bakı;
– Vücut boşluğunda sıvı, kan toplanması, parazit var mı?
– İç organlar anemik x hiperemik?
– İç organlarda kanama, nodül, tümör, yağlanma, büyüme?

– Parazit varsa % 70’lik alkole toplanır.


– Karaciğer, dalak, böbrekten küçük parçalar alınarak lam lamel
arasında ezilir, ezme preparat hazırlandıktan sonrada
mikroskopta incelenir.
– Sindirim sistemi özefagustan anüse kadar açılır, parazit varsa
toplanır.
– Hava kesesi kontrol edilir.
https://ar.pinterest.com/pin/486248091016907302/
Ezme Preparat

https://microbiologylaboratoryturkey.blogspot.com/2019/02/lam-lamel-aras-preparat-hazrlama-lam.html

https://fisikazone.com/menggunakan-mikroskop-dan-merawat-mikroskop/cara-meletakkan-objek-pada-kaca-preparat/
Original

You might also like