You are on page 1of 159

Tevhid Sayfasıı

MÜSNED
Ebu Hanife

[Fethu’l-Bari] Sayfa 1
Tevhid Sayfasıı

MÜSNED

Önsöz

Muhterem Okuyucu,

Elinize sunduğumuz bu kitap; İmam-i Azam Ebû Hanife


Hazretlerinin, mezhebine kaynak olarak aldığı hadislerin mecmuudur.

1974 senesinde Muhammed Selim Köse Hocamız bize tercüme edip


sunduğu zaman sevincimin zirvesini yaşadım. Bir yandan, İmam-ı
Azam'ın içtihad ve görüşlerini toplayan el-İhtiyar, diğer taraftan,
içtihat ve görüşlerine mesned teşkil eden ayetten sonra peygamber
buyruğu hadisler. Bunun bir naşir için ne olduğunu takdir edersiniz.

Yalnız, bu bizi kısa bir müddet sevindirdi. Kitabı okumadan almıştım.


Okuduğumda, birçok türkçe noksanlıkları gördüm. Bu kitabı böyle
neşretmek okuyucuya eziyet olurdu. Kitabı alıp Yüksek İslâm Enstitüsü
Dr. asistanlarımızdan birisine verdim. İki sene sonra bu günkü şekliyle
huzurunuza kitabı sunmak nasip oldu.

Dr. Asistan arkadaşıma kendi isminin kitaba yazılmasını istediğimde


bana:

- Evet kitaba emeğim geçti, çeşitli nüshalarla karşılaştırdım. Fakat, bazı


hadislerde nüsha farkları gördüm. Bunlar ise bir doktora tezi olarak
ele alınırsa daha faydalı olur. Bu çalışmayı yapma zamanım
olmadığından ismimi koymayınız ricasında bulundu. Biz de ricasına
hürmeten koymadık.

Üzerimde titizlikle durulması gereken bir sened idi. Her kelimesi


peygamberin dilindendi. Bunu ce+fel-kalem atkarmak olamazdı.
Asistan ankadaşımızın da uyarısını değerlendirerek, metinlerin
tümünü, Ali Ans'lan hocaya götürüp baştan sona tetkik ettirdim.
Bununla da yetinmeyip Ali Fikri Yavuz Ihoca'dan da tetkik etmesini

[Fethu’l-Bari] Sayfa 2
Tevhid Sayfasıı

rica ettim, her iki hocanın da meitin üzerinde ittifakından sonra


basmaya cesaret ettim. Her iki hocaya huzurunuzda teşekkürü bir borç
bilirim.

Hadisi Dr. A arkadaşımın titizliğine hayranım. Böyle bir eser nüsha


faıMarmı da igöze alaraflc *tenlciitli ve -şerhli olmalıydı. Ama elde
metin az eser ortada yok. Biz bu eseri metni ile sunarken, gelecek
nesillere örnek, araştırmalarına kaynak, yeni şerhlere ve yeni
tenkitlere açılklık getirsin, gencimiz, ihtiyarımız, talebemiz ve
hocamızın, bilhassa Hanefi mezhep mensuplaannm.mezhebinin
dayandığı hadisleri bilsin istedik.

Bunun yanmda, şerhe muhtaç hadislerin şerhini kısa dipnotlarla


belirttik.

Aliyyül Kârî Hazretlerinin Müsnet şerha esas alınarak terceme eden bu


eserde hatalarımızdan Allah'a, sevablariıu -^ian Resûlullahm
şefaıatma sığınır, Ümmet-i mü'mine hayırlı olmasını dilerim.

16 Şubat 1978 Duran Kömürcü1[1]

1[1] İmam-ı A'zam Ebû Hanîfe, Müsned, Emin Yayınları:

[Fethu’l-Bari] Sayfa 3
Tevhid Sayfasıı

Giriş

1- Ömer İbni ef-Hattâb'ın şöyle dediği rivayet edildi:

Allah'ın Resulü buyurdu ki:

«— Ameller niyetlerle ölçülür. Ve herkes niyetine göre [işinin) kar-


şılığını alır. Bu nedenle, Hicreti Aüah ve Resulüne olan kişinin-
muhacirliği Allah'a ve Resülünedif, ulaşacağı dünya (nimetine) veya
niıkâhiiyacağı kadın için hicret eden kimsenin de hicreti onlardan
birinedir.»

1- (...) Yahya bin Yamür'ün şöyle dediği rivayet edildi: «— Bir


arkadaşımla beraber Resuiüliah «s.a.»in şeyrindeyken ansızın
Abdullah ibn Ömer'i gördük. Arkadaşıma dönerek:

«— Ne dersin, O'na gidip kaderden soralım mı?» dedim. O da: «Evet»


karşılığını verdi.

Ben: «— O halde bırak ben sorayım, çünkü ben onu senden daha çok
tanırım,» dedim.

Böylece yamna yaklaştık, sordum :

«— Ey Ebu Abdurrahmân, bizler bu yerlere sık sık gelir gideriz ve


«Kader diye bir şey yoktur» diyen birtakım insanların bulunduğu
yerlere çok kez varırız. Böylelerine nasıl bir cevap verelim?»

İbnî Ömer:

•—Benden taraf onlara de ki, ben kendilerinden uzağım. Eğer bana


ar^ka olacak yardımcılar bulsaydım, onlarla savaşırdım» İ'bni Ömer,
Hz. Peygamberden, şu olayı bize anlatmağa başladı:

*— Birgün biz, ıblf gurup sahabe, Peygamber (s.a.) in yanındayd/t;. O


sırada, yakışıklı, beyaz tenli, saçları omuzlarına kadar inmiş, güzel ko-
kulu, üzerinde beyaz bir elbise olan bir genç çıka geldi ve Peygamber

[Fethu’l-Bari] Sayfa 4
Tevhid Sayfasıı

(s.a.) . e «Selam <sana ey Allah'ın Resulü» dedi. Sonra yanında


bulunanlara dönerek «Selâm sizlere» diye selâm verdi. Peygamber
(s.a.) ile birlikte bizler de selam aldık.

- Genç, Hz. Peygambere : .

«— Ey Allah'ın Resulü yaklaşabilir miyim?» diye sorunca, Peygamber


(s.a.) :

«— Yaklaş cevabını verdi. Genç bir veya üki adım yaklaşıp oturdu.
Sonra:

Peygamber (s.a.)'e tâzîmen tekrar kalkıp,

«— Yaklaşabilir miyimı ey Allah'ın Resulü,» diye sordu.

Peygamber (s.a.) ona:

«— Yaklaş,» deyince akadar yaklaştı ki diz kapaklarını onun diz ka-


paklarına dayadı ve :

«— Bana imandan haber ver,» dedi. Peygamber (s.a.):

«— İman, Allah'a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, Allah'a


kavuşmaya, âhiret gününe, hayır ile şerrin Allah'ın takdir* ile olduğuna
inanmaktır,» diye cevap verdi.

Genç:

«— Doğru söylüyorsun,» dedi.

[Abdullah İbn Ömer) diyor kî, «Biz, adamın Peygamber, (s.a.)'e sanki
biliyormuş gibi «Doğru söylüyorsu'n.» demesine hayret ettik.

Adam devamla:

«— Bana, İslâmın farzları nelerdir, onları söyle» dedi.

Peygamber (s.a.):

«—. Namaz kılmak, zekât vermek, yol 'bakımından gücü yetmesi halin-
de hac etmek, ramazan ayında oruç tutmak, ve bir de boy atbdesti

[Fethu’l-Bari] Sayfa 5
Tevhid Sayfasıı

almaık-tarc ibarettir,» karşılığını verdi.

Genç adam :

«— Doğru söylüyorsun,» dedi.

(İbn i Ömer) diyor ki:

«Biz bu gencin, «doğru söylüyorsun,' 'demesine 'hayret etti'k.»

Adam devam etti:

«— Bana ihsan nedir haber ver.»

Hz. Peygamber:

*— İhsan, Allah'ı görür gibi Allah için iş yapmandır (İbadet etmendir).


Çünkü sen O'nu görrnesen de o seni görür,» buyurdu.

Adam:

«— O halde, bu şekilde yaparsam ben işlerimde ihsan ediciyim (öy-le


mi?) diye sorunca, Peygamber (s.a.):

«— Evet» buyurdular.

Adam:

«—Doğru söylüyorsun, dedi ve devam etti: Bana Saat'ten (kıyametin


zamanından) haber ver?»

Hz. Peygamber şöyle cevap verdi:

«— Bu konuda, kendisine sorulan kimse, sorandan daha bilgili değil-


dir. Ancak, onun belirtileri vardır.» Peygamber (s.a.) buna deül olarak
şu mealdeki âyeti okudu:

«Muhakkak kî, o saatin (kıyametin) İlmî Allah teâl'anın nezdindedir.


Yağmuru (dilediği zaman ve mekânda) O yağdırır. Rahimlerde ne var
(dişi mi, erkek mi) O bilir. Kişi yarın (hayır veya şer, ne îşliyeceğini) ne
kazanacağını bilmez. Ve hiç bir kimse (zamanını bilmediği gibi) nerede
öleceğini de bilmez, şüphesiz Ailah-ü azîmüşşân âlimdir, habîrdir.

[Fethu’l-Bari] Sayfa 6
Tevhid Sayfasıı

(Herşeyin iç yüzünü ve dış yüzünü bilir.» 2[2]

*— Doğru söylüyorsun,» dedi ve gözümüzün önünde çıkıp gitti.

Peygamber (s.a.) bize :

«—O'nu bana çağırın?» diye emredince, biz de kalktık, arkasından


çıktık, fakat hangi yöne gittiğini bilemedik ve hiçbir* şey de göremedik.
Geri dönüp, Peygamber'e (s.a.) durumu anlattık. Hz. Peygamber de:
«Bu, Genç adam. Cebrail aieyhfeselâmdir, sizlere {flitinizin genel
esaslarını öğretmek üzere geldi. Allah’a yemin ederim ki, o bana kimin
kılığında geldiyse muhakkak tanıdım. Yalnız bu sefer ki kılığında
tanıyamadım.” buyurdular.

2- Abdullah b. Mesud’un şöyle dediği rivayet olundu:

«—Cibril aleyhisselam, genç bir adam kılığında Hz. Peygamber’e geldi.


Ashabdan hiçbiri onu tanımadı. Üzerinde beyaz bir elbise vardı.

«—Selam sana ey Allah’ın elçisi» dedi.

Peygamber (s.a.) de onun selamını aldı. Genç tekrar konuştu:

«—Ey Allah’ın elçisi, dedi. Yaklaşabilir miyim?»

Peygamber (s.a.):

«—Yaklaş.» buyurdu.

Genç yaklaşarak, Hz. Peygamber’in ta yanına gelip, diz kapaklarını


(O’nun diz kapaklarına dayadı). Ellerini Rasulullah’ın dizlerine koydu
ve sordu:

«—Ey Allah’ın elçisi, iman nedir?»

Hz. Peygamber cevap verdi:

«—İman, Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, hayır ile

2[2] Lokman 31, 34.


[Fethu’l-Bari] Sayfa 7
Tevhid Sayfasıı

şer (her şeyin) Allah’ın takdiri ile olduğuna inanmadan ibarettir.»

Genç:

«—Doğru söylüyorsun», dedi.

Onun «doğru söylüyorsun» demesine hayret ettik, sanki bunları


biliyormuş gibiydi.

Genç yine Peygamber (s.a.)’e:

«—Ey Allah’ın Rasulü, İslam’ın temelleri nelerdir?» diye sordu.

Hz. Peygamber buna şu cevabı verdi:

«—Namaz kılmak, zekat vermek, ramazan ayında oruç tutmak ve


cünüplükten temizlenmektir.»

Genç:

«—Doğru söylüyorsun», dedi.

Bunları sanki bilmiyormuş gibi Hz. Peygamberi tasdik etmesine hayret


ettik. Bundan sonra genç:

«—İhsan nedir?» diye sordu.

Peygamber (s.a.):

«—Allah’ı görür gibi kendisi için amel etmendir. Çünkü, sen onu
görmesen de O seni görür.» buyurdu.

«—Kıyamet saati ne zamandır?» diye sordu.

Peygamber (s.a.):

«—Bu konuda, kendisine sorulan kimse, sorandan daha bilgili


değildir.» cevabını verdi ve genç kalkıp gitti.

Hz. Peygamber, «onu bana getirin» deyince, aradık, fakat hiçbir şey
göremedik ve gelip Hz. Peygamber’e durumu bildirdik. O zaman bize:

«—O Cebrail’dir, dininizin esaslarını öğretmek üzere size geldi.»

[Fethu’l-Bari] Sayfa 8
Tevhid Sayfasıı

buyurdu.

3- Atâ, Peygamber (s.a.)'in ashabından bazı kimselerin kendisine şöyle


dediklerini rivayet etti:

Abdullah bin Revâhe'nin davar güden bir kadın çobanı vardı. Abdullah,
«Bu davarların içerisinde bir koyuna özellikle iyi bakmasını çobana
söylemişti. Çobanda gereğince İlgilenmiş, koyun iyice etlenmiş ve yağ-
lanmıştı. Bir gün Çoban diğer koyunlarla, meşgul olduğu sırada, kurt
gelerek, gizliden koyunu kapıp öldürmüştü. Daha sonra Abdullah geldi.
Koyunun yok olduğunu gördü. Çoban O'na olanları anlattt. Bunun
üzerine çobanı tokatladı. Fakat yaptığına,pişman oldu. Bunu
Peygamber (a.s.)'e anlattı. Hz. Peygamber, bunun bu davranışını çok
ağır buldu.»

Ve Ona:

«— İnanan bir kadının yüzüne vurdun,» diye çıkıştı. Abdullah:

«— O, Allah'ı tanımaz bir zencidir,» diye cevap verdi. Bunun üzerine


Hz. Peygamber, kadını getirtti. Ve ona:

«— Allah nerededir?» diye sorunca, kadın: «— Göktedir,» dedi. «—


Ben kimim?»

«— Allah'ın elçisi,» diye cevap verince,

«— İşte kadın mü'rmnedir, derhal azad et,» emrini verdi. Abdullah da


ona hürriyetini verdi.

4- İbn-i Büreyde'nm babası şöyle rivayet etti:

Biz fbirgün) Hz. Peygamber'in yanında oturuyorduk. Arkadaşlarına

«— Kalkınız, beraberce komşumuz hasta yahudiyî sormağa gidelim.»


buyurdular.

[Fethu’l-Bari] Sayfa 9
Tevhid Sayfasıı

Peygamber (s.a.), hastanın yanma vardığında, onu can- çekişmekte


buldu ve hatırını sorduktan sonra:

«— Allah'ın birliğine, benim de O'nun elçisi olduğuma şahadet eder


mi'sin?» dedi.

Bunun üzerine hasta dönüp babasına baktı, babası susuyordu.

Hz. Peygamber tekrar sordu:

«— Allah'ın birliğine, benimde O'nun elçiöi olduğuma şahadet eder


misin?»

Hasta yine babasına baktı, babası oğluna:

«— Şehadet et,» diye izin verince.

Genç:

«— Allah'dan başka hiçbir ilâh olmadığına Muhammed'in O'nun Resu-


lü olduğuna şahadet ederim,» deyince,

Peygamber (s.a.î şöyle dua etti:

*— Harnd O Allah'a ki, bir canlıyı Ateşten kurtarmasına sebep oldum.»

Diğer bir rivayette şöyle dendi:

Hz. Peygamber birgün arkadaşlarına:

«— Kalkınız, beraberce komşumuz yahudiyl sormağa gideHm,» bu-


yurdu.

Gittiklerinde, Peygamber ts.a.), onu can çekişmede buldu.

Ona: «Aliah'dan başka hiçbir ilâh olmadığına şahedet eder misin» diye
sordu.

Hasta:

«— Evet,» dedi,

Hz. Peygamber:

[Fethu’l-Bari] Sayfa 10
Tevhid Sayfasıı

«— Benim Allah'ın Resulü, olduğuma şahadet eder misin?» deyince


hasta babasına baktı. Hz, Peygamber tekrar aynı soruyu sordu. Râvl,
olayı bundan sonra yukarıdaki hadiste geçtiği giıbi anlattı ve sonunda,
Hz Peygamber şöyle dua etti:

*— Hamd O Allah'a iki, bir canlıyı ateşten 'kurtarmasına sebep oldum.»

5- Ebû Hureyre [r.a.Viın şöyle dediği rivayet edildi: 16

Peygamber (s.a.), buyurdu ki:

«Cİnsan soyundan) Her doğan, (İslâm) yaratılışı üzerine doğar. Sonra,


anası ve babası onu yahudi veya nasranî yaparlar.»

Hz. Peygambere soruldu:

«— Ya Resûlâllah, çocukken ölenler ne olacak?»

Peygamber (s.a.) buna:

«— Hayatta kafsaydılar neler yapmış olacaklardı, tamları Allah ha<k-


kıyle bMir.»

6- CabrrUrr şöyle dediği rivayet edildi:

Peygamiber (s.a.) buyurdu, ki:

«— insanlar Allah'dan başka ilah olmadığına sa'hactet edinceye kadar


kendileriyle dövüşmekle emrolundum. Bunu dedikleri zaman, kan ve
mallarını benden korurlar. Ancak bu sözün hakkı müstesnadır. Ve
on'ların giz-ledi'kleri şeye dair olan hesapları Allah'a aittir.

7- Ebû Zübeyr'in şöyle dediği rivayet edildi. Cabirıbin Abdiliah:

«— Sizin şirk saydığınız günahlar hangileridir?» diye sordum. Cevap


verdi:

[Fethu’l-Bari] Sayfa 11
Tevhid Sayfasıı

«Ebû Saîd dedi 'ki: Peygamber (s.aj'e sordum: Ey Allah'ın Resulü de-
dim. Bu ümmette iküfre varan Ibir ıgünaih varmıdır?»

Cevap verdi:

«— Allah'a ortak koşmanın dışında, (küfre varan bir günah) yok-


tur.»

8- Tavûs'un şöyle dediği rivayet edildi:

Bir adam İbn Ömer'e gelerek sordu:

«— Ey Ebû Abdurrahman ne dersiniz, kistlerimizi kıranlar, duyarları-


mızı delenler, mallarımıza tecavüz edenler, yaptıkları bu işlerle kâfir
oldular mı?

İbn Ömer, «Hayır» diye cevap verince, ada-m tekrar sordu: «—


Değersiz görüşlerle, fasit te'viilerie kanımızın helâl olduğuna inanıp,
kanımızı dökenler hakkında ne ders kriz, kâfir oldular mı?»

İbn Ömer cevabında şöyle dedi:

«— Allah'a herhangi bir şey ortak koşmadıkları müddetçe, hayır.»

Tavus dedi ki, bu sırada ben İbn Ömer'in parmağını salladığını gör-
düm, şöyle diyordu:

«Muhammed (s.a.)'i spnneti budur.»

Bu hadîs (dıştan mevkuf görünürse de) diğer bir topluluk tarafından


doğrudan Peygamber (s.a.)'den rivayet edilmiştir.

9.-Abdullah fen Haıbî'b'in şöyle dediği rivayet edildi:

Peygamber (s.aj'in arkadaşı Ebû-d-Derdâ anlatırken- işttiım. Dedi ki-:


B'irgün, Hz. Peygamber ıbemi 'bineğinin ardına alımış gidiyordu'k.
iB'ir ara bana:

[Fethu’l-Bari] Sayfa 12
Tevhid Sayfasıı

«— Ey Ebû-d-Derdâ, Allah'dan başka Allah olmadığına, benim de Al-


lah'ın Resulü olduğuma şahadet eden cennete girmeğe hak kazanır.»
diye buyurunca, ben:

«— Zina etse, çalsa da mı? dedim. Buna Peygamber (s.a.) bir müddet
cevap vermeden yoluma devam etti ve sonra:

«— Allah "dan başka Allah olmadığına, benim de Allah'ın Resûiü ol-


duğuma şahadet eden, cennete girmeğe hak kazanır,» buyurdu.

Ben:

«— Zina etse ve çalsa da mı?» diye sordum. Bir müddet benimle ko-
nuşmadan yola devam etti, ve barca:

«— AHah'dan başka Allah olmadığına, benim de Allah'ın Res&I'ü ol-


duğuma şehadet eden cennete girmeğe hak kazanır,» buyurdu. Ben
tekrar ettim: «— Zina etse çalsa da mı?»

«— Zina etse ve çalsa da, buyurdu, ve Bbü d-Derdâ'nın inat ve İsrarına


rağmen,» diye ilâve etti.

Râvî, Abdullah dedi ki:

«— Ebû-d-Derdâ bunu söylerken, şahadet parmağıyla burnunun


ucunu gösterdiğini hâlâ görür gabiyim.»

10.-Ebû Müslim el-Hevlânî'nin şöyle dediği rivayet olundu.

Muaz [İbn Cebel) Hımıs'ta konakladığı zaman genç bir adam gelerek
sordu :

«— Yakınlarının hallerini soran, herkese karşı iyi olan-, doğru söyliyen,


emaneti koruyan, yemesinde, içmesinde, namusunu ^korumada temiz
ve arık olarak yaşayan, gücü oranında iyi işler yapmakta olan, ancak
bü-tür bunların yanısıra Allah'ın birliği ve -sıfatları ve onun elçisi
hakkında kuşkusu bulunan bir kimsenin durumuna ne dersin?

Muaz: ,
[Fethu’l-Bari] Sayfa 13
Tevhid Sayfasıı

«— Bu cuşfcu, onun yaptığı bütün bu işleri netices'iz bırakır,» diye ce-


vap verdi.

Soru sahibi yine sordu :

«— Bir jnsan .ki, her çeşit günahı işler, kan döker, namuslara ve halkın
mallanma tecavüz eder. Bununla beraber Allah'dan başka Allah olma-
dığına, Mıiharnmed'in O'nun Icudu ve elçisi olduğuna, kuşku ve
gösterişten uzak olarak inanır. Böylesi hakkında ne dersin?»

Muaz şu cevabı verdi:

«— {'İmanından ötürü {'kurtulacağını) umarım ve (bu


'azgınlıklarından dolayı da ateşte yanacağından 'korkarım.» Bunun
üzerine «onu sahibi :

«—Allah'a yemin ederim ki, yapulan bütün iyi işleri silip süpüren o
kuşku ise, gösterişten ve kuşkudan uzak olan bu imana, bütün bu
yasaklara uymamak zarar vermez,» dedi ve oradan ayrıldı.

Muaz arkasından şöyle konuştu:

«— Sünneti (Allah ve Resulünün yolunu) bu gençten daha iyi bilenin


bulunacağını sanmam,»

11-Huzeyfenin şöyle dediği rivayet edildi:

Elbise eskidiğinde nasıl rengini atar yok olursa, İslâmda silinip gide-
cek. Geride ihtiyar adamın- veya ihtiyar bir kadının, «Bundan önce,
Allah1-dan başka Allah yoktur» diyen bir takım insanlar vardı.
Şeklindeki konuşmaları kalacak. Fakat kendileri de «Allah'dan ba-şka
Allah yoktur,» demi-yecekJer.

(Huzeyfe'nin bu sözlerini duyan) Sıla bin Züfer dedi* ki:

«— Ey Abdullah. Oruç tutmadıkları, namaz kılmadıkları, hac yapma-


dıkları, zekât vermedikleri* haide, yalnızca, «Alla'h'dan başka Mân
yoktur» demeleri onların- işine yarayacak?»

[Fethu’l-Bari] Sayfa 14
Tevhid Sayfasıı

Cevap verdi:

«— Bununla onlar, ateşten kurtulacaklar,» dedi ve ikinci bir sefer se-


sini yükselterek, «ey Sıla, bununla onlar ateşten kurtulacaklar,» diye
konuştu.

12-Yezîd'in şöyle dediği» rivayet olundu :

Bir zamanlar ben de Haricîlerim inançlarını benimsiyordum. Birgün,


Peygamber (s.a.)'in ashabından birine sorduğumda, Nebi {s.aj'in dedik-
leri', benimkinin tam tersi olduğunu açıklayınca; ona, «Allah, beni
sayenizde kurtardı» dedim.

13-Ebû Hanife (r.a.î'a şöyle dedi:

Biz. Alkame ile birlikte Atâ bin Ebî Rebâh'ın yarımdaydık. Alkame,
Atâ1-ya sordu:

«— Ey Bbû Muhammed», dedi, «ibizim ülkemizde», insanlar:

«— biz mü'miniz» denken kesinlik bildiren bir dil kullanmaktan çeki-


nerek, «Ibiz ancak Allah dilerse, mü'miniz,» derler.

Atâ:

«— Onların, biz gerçekten mü'm'iniz» dememelerinde ne sakınca var?»


diye sordu:

Alıkame :

«— Diyorlar ki, eğer kendimizde imanın varlığını kesinlikle söyHye-


cekolursak, kendimizi cerrnetli'k yapmış oluruz.»

Atâ:

«— Süfohanelİah. Bu düşünce, şeytanın hîle, düzen ve oyunları, olup


inançlarında kuşku içeri'sine düşmeleri için kurduğu tuzaklardır. Ve
Allah1 m en büyük lütuf ve İhsanı olan i'slâmdan onları uzaklaştırmaya
[Fethu’l-Bari] Sayfa 15
Tevhid Sayfasıı

ve Peygamber (s.a.)'in gittiği yoldan gitmemeğe zorlar. Hz.


Peygamberin arkadaşlarını gördüm, imantannm varlığını kat'iyetle
ifade ediyorlar, ve bunu böyle olduğunu da Alla'h'ın- elçisinden
naklediyorlardı. Onlara de ki: «Biz gerçekten mü'min 'kimileriz,»
desinler, fakat; «Biz şüphesiz cennetliklerdeniz,» demesinler. Çünkü,
Allah teâlâ, gö'klerdeki ve yerdeki yaratıklarını cezalandırmayı dilerse,
cezalandırır. Bundan ötürü yine de onlara zul-, medici olmaz.»

Aikame:

«— Ebû Mühammed. Melekler ki, Allah'a karşı biran bile karşı gel-
medikleri halde, Allah, onları cezalandırmış oluyorsa yine de onlara
zulmetmiş olmuyor Öyle mi?»

Atâ :

«— Evet.»

Alikame :

«— şu açı'klamamız bizim için gerçekten önemli. Bunları daha ayrıntılı


nasıl öğrenelim?»

Atâ:

«— Ey kardeşim oğlu. İşte kaderciler, bu yüzden sapıttılar. Aman ne


onların dediklerini demeyesin. Çünkü onlar, Allah'ın düşmanları,
Allah'ın ve Resulünün bu konudaki sözlerini kabul etmeyenlerdir.
Allah Teâlâ Nebisine şöyle demedimi: «De ki öyleyse (mademki böyle
bir hüccetiniz yok) tam ve kat'î burhan Allah teâlânındır. Deseydi
hepinize imam tevfik ve hidayet ederdi.» 3[3]

A ikame:

«—Ya Ebû Muhammetl. Burayı bize öyle açtkia ki, kalplerimizdeki


kuşkuyu tamamen giders'in.»

Atâ:
3[3] Enam: 149

[Fethu’l-Bari] Sayfa 16
Tevhid Sayfasıı

«— Allah tealâ meleklerine, kendisin-e itaat etmeyi hidayet ederek,


bunu yapmağa muvaffak kılıp, onları bu hususta kararlı, ve azimli
yaptıktan sonra, emir ve yasaklarına uyacak şekilde zorlamadı mı?

Alikame:

«— Evet.» . Atâ:

«— İşte bütün bunlar, Allah'ın onlara lütuf ve ihsanı mıdır?»

Alkamıe :

«— Evet.»

Atâ:

«— bu * nimetlerin karşılığını Allah onlardan istemiş olsa buna güçleri


yetmez. İşte Allah onları şü'kürl erindeki bu noksanlıktan dolayı cezs-
landırsa zulmetmiş olmaz.»

14 -Cabir'in şöyle dediği rivayet edildi:

Surâkâ bin Malik, Peygamber (s.a.)'e sordu:

«— £y Allah'ın elçisi,» dedi. «Bize dinimizin esaslarını açıklayın. Sanki


biz şimdi yaratılmışız gibi, şu konuda hiçbir şey bilmiyoruz. Bugün
yapmakta olduğumuz bir işr kalemlerin yazıp, mürekkeplenin
kuruduğu işler arasında mı, yoksa karşılayacağımız [yeniden meydana
gelecek) işler içinde midir?»' ,

Peygamber (s.a.) :

«— Hayır, kalemlerin yazıp, mürekkeplerin kuruduğu işler içindedir,»


cevabını verdi.

Sürâka :

«— Şu halde iyi amel işlemeye çaba göstermenin ne anlamı kah-yor?»


diye sordu.

[Fethu’l-Bari] Sayfa 17
Tevhid Sayfasıı

Peygamber (s.a.):

«— İyi ameller yapmaya çalışınız. Çünkü herkese işlemesi takdir edilen


işi yapmak yolları kolaylaştırılmıştır,» diye açıkladıktan- sonra şu âyeti
okudu: (meali) :

«— Sundan sonra kim verir ve sakınırsa o en güzeli de tasdik ederse,


biz de onu en kolaya hazırlarız. Ama kim Cimrilik eder, kendisini müs-
tağni görür ve en güzeli yalan sayarsa, biz de onu en güç oian İçin
hazır-yacağız.»4[4].

15-Sâd (bin Ebî Vakkas)'in şöyle dediği- rivayet edildi.

Peygamber (s.a.) buyurdu ki:

«— Her insanın dünyaya geldiğinden ölümüne kadar yapacağı herşeyi


ve sonra da ne ile karşılaşacağını, azîz ve ceiîl olan Allah muhakkak
yazmıştır.»

Denildi ki:

«— Şu halde, iyf iş yapmakta çaba göstermenin* anlamı nedir, ey Al-


lah'ın Resulü.»

Hz. Peygamber:

«— İyi iş yapmağa çalışınız. Çünkü herkese yapması takdir edilmiş


olan iş kolaylaştırılmış oluyor. Cennetlik olanlara, cennete gideceklerin
yapması gereken işleri yapmak kolaylaştırıldığı gi'bL Cehenneme
gidecek olanlara da cehennemliklerin yapacağı işler kolaylaştırır,»
diye açıkladı.

Ensârdan biri şöyle konuştu:

«— İşte şimdi iyi davranışlarda bulunmakla yükü-mlü tutulmanın hik-

4[4] Leyi: 5-10. .

[Fethu’l-Bari] Sayfa 18
Tevhid Sayfasıı

meti ortaya erkti,» (veya ameiin hakkı verü'di.)

16-Sâd bin Ebî Vakkas'm şöyle dediği Oğlu Musâb tarafrndan rivayet
edildi.

Peygamber (s.a.) buyurdu ki:

«— Her insan doğumundan ölümüne kadar ne yapacağını, sonra da


nelerle karşılaşacağını Allah şüphesiz yazmıştır.»

Ensârdan biri:

« Şu halde, iyi yahut kötü iş yapmanın anlamı nedir, ey A'IIah'rn el-


çfsi?» diye sordu.

Peygamber (s.a.)

«— İyi iş yapmayı bırakmayınız. Çünkü herkese yapması takdir edilen


işi yapmak kolay! aştırıl ir. Nitekim şakilerden olan kimseye, onların
yaptığı işleri yapmak kolaylaştınlır; Sakilerden olan kimseye de
sakilerin yaptığı işleri yapma'k kolaylaştınlır,» buyurdu.

Ensarî şöyle konuştu: ...

«— Şimdi, iyi işfer yapmakla emroiunmanm hikmeti ortaya çıktı.»


dedi.

Diğer bir rivayette şöyle dendi:

«— Çalışınız. Herkese {takdir olunanı yapmak'te kolaylâştrr. Cennetlik


olan bir kimseye cennetliklerin yaptığı işleri yapmak, kolaylaştırıldığı
gibi, Ateş ehlinden olana da, Ateş ehlinin yaptığı işleri yapmak
kolaylaş-trrılır.»

Ensârî şöyle konuştu;

«İyi işler yapmakla emrolummanın hikmeti şimdi ortaya çıktı.»

[Fethu’l-Bari] Sayfa 19
Tevhid Sayfasıı

17-.ibn Ömer'in şöyle dediği rivayet edildi:

Peygamber (s.a.3 buyurdu ki:

«— Kader diye birşey yoktur» diyen bir takım insanlar gelecek. Bir
müddet sonra, bu inançtan çıkıp zındıklığa varacaklar. Onlarla
karşılaştığınızda, selâm vermeyiniz, hastalandıkları zaman sormaya
gitmeyiniz; öldükleri zamanda namazlarını kılıp, gömülürken hazır
bulunmayınız. Çünkü onlar Deccal'm partisinden olup, bu ümmetin
mecûsîleridir. Ve onları, Ateş'te mecusîler arasına katmağa (takdir ve
kazası gereğince) Allah'ın hakkıdır.

18.-İbn Ömer'in şöyle dediği rivayet edildi:

Peygamber (s.aj buyurdu ki:

«Kader diye bir şey yoktur diyen bir takım insanlar türeyecek. Daiıa
sonra onlar bu inançlarından çıkıp zındıklığa varacaklar. Onlara
rastladığınızda, selam vermeyiniz; hastalaırdi'klan zaman sormaya
'gitmeyiniz; öldükleri vakit de cenazelerinde 'hazır 'bulunmayınız.
Çünkü oniar Deccâl'in' taraflarıdır ve bu ümmetin mecusileridir. Onları
mecusiler arasına katmak (takdir ve kazası gereğince) Allah'ın
hakkıdır.

19-İbn Ömer'in öyle dediği rivayet edildi:

Peygamber (s.a.) buyurdu ki:

«Kaderi inkâr edenlere Allah lanet etsin. Allah tarafından benden önce
gönderilen her Peygamber, onların bu kötü inançlarından, kendi üm-
metlerini sakındırmışlar ve Allah'ın rahmetinden uzak kalmaları için
onlara beddua etmiştir.»

20-Bürayde'nin şöyle dediği oğlu tarafından rivayet edildi:

[Fethu’l-Bari] Sayfa 20
Tevhid Sayfasıı

Peygamber (s.a.) buyurdu ki:

«— Kaderi inkâr edenlere Allah lanet etsin. Hiç bir nebi resul yoktur ki,
onlara lanet etmiş ve kendi ümmetini onlarla konuşmaktan
sakındırmış olmasın.»

21-İbn Ömer'in şöyle dediği rivayet edildi:

Peygamber (s.a.) buyurdu ki:

«— Kaderi inkâr edenler bu ümmetin mecusileridir. Onlar Deccâl'ın


yaı'd'mcılarıdır.»

22.-Cabir İbn Abdullah Hz. Peygamber'den rivayette şöyle demiştir:

«— Allah Teâlâ, Muhammed (s.a.) şefaatiyle bir kısım mü'minl&ri


Ateşten çıkarır.»

(Râvi) Yezid Cabir'e şöyle sordum dedi

«— Allah Teâlâ buyuruyor ki, onlar, ondan (cehennemden) hiç bir za-
man çıkacak değiller.» 5[5]

Cabi-r cevap verdi ve:

«— Âyeti baş tarafından oku. Zira, «Küfredenler... diye başlayan âyet,


ancak kâfirler hakkında inmiştir,» karşılığını verdi.

Diğer bir rivayette şöyle dedi:

(Günahları sebebiyle cehennemde bulunan) mü'minlerin bir kısmı


Muhammed (s.a.Tın şefaatiyle oradan çıkarlar.

(Râvî) Yezîd, Cabir'e şöyle dedi:

5[5] Mâide: 37 30

[Fethu’l-Bari] Sayfa 21
Tevhid Sayfasıı

«— Allah teâlâ buyuruyor ki: Onlar ondan hı'ç bir zaman çrkacak de-
ğiller.»

Cabir cevap verdi:

«— Âyetin baş tarafını (yan'i) «Küfredenleri...' -oku; zira onlardan


maksat kâfirlerdir.»

Diğer bir rivayette Yezîd şöyle demiştir:

Cabir'e şefaat konuşunda sordum dedi ki:

«— AİIah, bir kısım mü'minleri günahlarından ötürü bir müddet ceza-


landırdıktan sonra, Muhammed (s.aj'irr şefaatiyle oradan çıkarır.» o
zaman ben dedim.

«— Aziz ve Celîl olan Allah'ın sözü nerede kalır...»

Bundan sonra konuşmalar yukarıda olduğu gibi sürdü.

23. Huzeyfe'nin şöyle dediği rivayet edildi:

Peygamber (s.a.) buyurdu:

«— Allah'ın birliğine iman edenlerden bir kısmı, cehenn-ern ateşinde


yanıp kömür giıbi' olduktan sonra, Allah Teâlâ onları orsdan çıkartır,
cennete yerleştirir. Cennetin yerlileri onları bu yanrklarıyle tanır.
«Cehennemden gelenler» diye isim verirler. Onlar bu sıiyahlrktan
temizlenmek için Allah'a yalvarırlar, Allah da bunu onlardan giderir.

24 -Ebû Saîd'in şöyle dediği rivayet edildi.

«...Ümit edebilirsin, Rabtoin seni bir ma'kam-ı mahmüd'a gönderecek


i6[6] (mealindeki) âyeti, Peygamber [s.a.] şöyle açı'kladı:

6[6] Hicr: 2

[Fethu’l-Bari] Sayfa 22
Tevhid Sayfasıı

«Makam*ı mafomud, 'Şefaattir1 mü'rninlerden bir kısmını


günahlarından ötürü Allah cezalandırır, sonunda da Muhammed
(s.a.V'in şefaatiyle kurtu-ılurlar ve doğruca «ebedî hayat» adlı bir
nehre getirilerek orada yıkanırlar. Bundan sonra da Cennette
yerleşirler. Cennette, onlara, «Cehennemden gelenler» adiyle
çağrılmaları nedeniyle, Allah'a dua ederler. Böylece, {onların da
taşıdıkları) bu isiım yok olur.»

Diğer bir rivayette de şöyledir:

«— Allah, iman ve kıble sahibi olanlardan bir kısmını, Muhammed


(s.a.)'tn şefaatiyle, cehennem halkından ayırarak kurtarır. İşte (âyette
geçen) mökam-ı mahmûd bu şefaattir. Doğruca, 'Ebedi hayat1 adlı bir
ırmağa getirilip atılırlar. Orada taptaze sebiller ve renkler alarak acur
gibi içerisine (çarçabuk) yeşerirler. Sonra ırmaktan çıkıp cennete
girerler. Orada «Cehennemden gelenler» diye çağrılırlar. Bu yüzden,
bu ismin (alınlarından) siiln-mesi için Allah'a yalvarırlar. Allah Teâlâ
da onlardan bu ismi kaldırır.»

Diğer bir rivayette de yukarıdalki hadimle ayni anlamda olup ancak so-
nunda şu ilâve vardır: «Onlara kaldırılan ' İsim yerine, Allah'ın
azadlıları» adı verilir.

25-Ebû Saîd el-Hudrî'nin şöyle dediği rivayet edîl'di:

Peygamber (s.a.)'i'n «...Ümit edebilirsin, Rafobin servi maikam-ı


mahmûd'a gönderecektir,» (mealindeki) âyeti okudu, ve buyurdu ki:

«— Allah Teâlâ iman ve kıble sahibi olanlardan bir kısmını, Muham-


med (s.a.)'in şefaatiyle Ateş'ten çıkarır. İşte (âyette geçen) makam-ı
mah-mûd bu şefaattir. Bunlar, doğruca -Ebedî Hayat» adlı bir ırmağa
getirilip atılırlar. Orada yepyeni şekiller ve renkler atarak acur gibi
(çarçabuk) ye-şerirler. O ırmaktan çıkıp, cennete girerler. Orada
«Cehenrrenrden gelenler» diye çağrılırlar, kendilerinden bu İsmin
kaldırılması için Allah'a yalvarırlar. İsim de silinip gider.»

[Fethu’l-Bari] Sayfa 23
Tevhid Sayfasıı

26-İbn Abbâs'm şöyle dediği rivayet edildi: Peygamber (s.a.) buyurdu


ki:

«— Bir kısmı mü'nrmler kıyamet gününde, günahları nedeniyle Ateş'e


atılırlar. Oradaki müşrikler bunlara:

«—• Allah'a Peygarrvber'e inanmanız size ne yarar sağladı; biz ve siz


bir evde cezalandırılmaktayız,» derler.

Azız ve Celîl olan Allah müşriklere kızarak:

«— Allah'dan başka ilâh yoktur,» diyen bir tek kişi, Ateş'te kalmasın
emrini verir. Onlar da akarlar. Bu sırada, kömür gibi kabarıncaya kadar
yanmışlardır. Ancak onların gözlen (müşrrklerinki gibi) ne gömgök ol-
muş ne de yüzleri kararmıştır. Oıadan doğruca cennet kapısı önünde
akan bir ırmağa getirilip, yıkanırlar. Böylece hertüriü fesat, azgınlık ve
eziyet onlarda yok olur. Sonra da cennete girerler Melek onlara
seslenir:

«— Tertemiz geldiniz; artrk hepiniz sonsuz kalmak üzere girin bura-


ya.»

Cennete onlar, «Cehennemden gelenler» diye çağrılırlar, Allah'a dua


ederler. Utanç verici bu ismi Allah onlardan kaldırır. Bundan böyle o
isimle hiç çağrılmazlar.

Cehennemden çukarlarken, kâfirler:

«Ah. Molaydı bizde müslüman alsaydık,» diye feryat ederler. Azîz ve


Celîl olan Allah'ın şu sözü onların böyle diyeceklerini bildirir.

«— Çoğu kâfirler bir zaman olur müslümar? olmayı temenni ederler."

'

27-Abdullah İbn Mes'ûd'ün şöyle dediği rivayet edildi.

Bir adam, Peygamber (s.a.)'e gelerek sordu:

[Fethu’l-Bari] Sayfa 24
Tevhid Sayfasıı

«— Ey Allah'ın .elçi'Si, Tanrı'n in birliğine inanan'iardan hiç kimse ce-


hennemde kalmayacak mı?»

Peygamber (s.a.) cevap verdi:

«— Evet, kalacak. O da, Cehennemin tâ dibinde olup:

«— Ey rahmeti ve ihsanı sonsuz olan Allah'ım,» diye feryâd eder, O


kadar bağırır ki Cibrî (Aleyhi'sselâm) sesini duyar, ve bu biçfan yardım
isteyişe şaşakalır. «Acaba ne oluyor, acaba, ne oluyor...» der. Nihayet
dayanamaz, Rahman'in arşının önüne kadar giderek secdeye varır.
Allah te-berake ve teâlâ:

«— Ey Cibril, kaldır başını,» der kaldırır.

Gördüğü şeyleri en iyi bilen Allah Teâlâ olmasına rağmen Cibril'e


sorar:

«— Seni bu kadar şaşırtan şey nedir?»

Cibril:

«Ya Ra'bbi. Cehennemin dibinden gelen bir ses duydum. Sesin sa-hiıbi,
«Ey rahmeti ve ihsanı sonsuz olan Allah'ım,» diye feryâd ediyordu. İşte
beni çok çok şaşırtan bu ses İdi,» dedi.

Allah Teâlâ, Cibril'e şöyle der:

«— Ey Cibril, (Cehennem bekçisi) Mafik'e git, «el-Hannan ve el-Menn'


ân.' diye feryâd eden kulumu çıkarın.»

Cibril Aleyhisselam cehennemin kapılarından birine giderek çalar. Ma-


li'k çıkar. Cibril Aleyhisselâm ona:

«— Allah tebârake ve Teâlâ emr ediyor. 'el-Hennân ve el-Mennân1 di-


ye feryâd edeni çıkaracaksın,» der.

Maiük cehenneme girerek çök ararsa da bulamaz. Halbuki Mli'k,


cehen-nemdekHerini, annenin çocuklarını tanımasından daha iyi
tanımaktadır. Çıkar getir. Cibril'le der'ki:

[Fethu’l-Bari] Sayfa 25
Tevhid Sayfasıı

«— Doğrusu cehennem öyle bir çatırdıyİa patlayıp fışkırıyor ki, ne taşı


demirden ne de demiri insandan ayırt edebiliyorum.»

Cübrîl geri döner, Rahmân'm arşı önünde secdeye varır. Allah tebara-
ke ve Teâlâ ona:

*«— ya Citbrîl kaldır başını. Niçir okulumu getirmedin?» diye sorar:

Cübrîl:

«— Ey AH ah mı, 'Malik -diyor ki, cehennem öyle b'tr çatırdıyİa


patlayıp fışkırıyor1 ki, taşı demirden, demiri de İnsandan ayırt
edemiyorum.»

Allah tebareke ve teâlâ şu emri verir:

«—'Malik'e'söyle kulum; cehennemin şu kadar derinliğinde, gizli o bu


faian yerin şu köşesinde bulunmaktadır.»

Cibril tekrar Malike gelerelk haber verir. Malik yeniden cehenneme


girer adamı tarif edilen yerde başaşağı atılmış, başı ayaklarına ön
saçla-rıyle bağlanmış, elleri boynunda kenetli, üzerine yılanlar,
akrepler toplanmış bir durumda bulur. Onu tutup bütün kuvvetiyle
çeker, yılanlar ve akreplerden kurtarır. Tekrar'kuvvetle çeker zincirler
ve bukağılar kopar. Sonra onu ateşten alıp:

«— (Hayat suyuna sokar ve Cibril'e teslim eder. Cibrî! onun perçe-


minden tutup. Rahman'm arşı önüne kadar sürükleyerek götürür.
Yolda Cibril'in karşılaştığı her melelk topluluğu, bu kulu görmekten
sıkılırlar. Cibril arşı Rahman'in önünde secde eder. Allah tebarake ve
Teâlâ:

«— Ey Cibril kaldır basını,» diyerelk diğerine döner:

«— 'Kulum. Seni güzel bir yaratılış He yaratmadım mı, sana elçi gön-
dermedi<m mi; O, sana kitabımı okumadı mı; sana iyiyi yapmanı
emretmedi mi?» diye sorar. Kul da hepsinin doğru olduğunu söyler.

Cenab-ı Hak, ..

[Fethu’l-Bari] Sayfa 26
Tevhid Sayfasıı

«— O halde niçin şu günahları işledin?»

Kul,.

«— Tanrım. Günahlarımla kendi kendime zulmettim ve nihayet şu şu


nedenlerle senelerce cehennemde bırakıldım. Buna rağmen senden
asla üm'idimi kesmedim. Rabbhn. Sana «rahmeti ve ihsanı sonsuz
Allahım,» diyerek yalvardım. Böylece beni bu ceza evinden kerem ve
İhsanınla kurtardın. Bana merhamet et,» der. Bunun üzerine Allah
Teâlâ:

«— Meleklerim. Şahİd olunuz, bu kulumu yargıladım,» buyurur.

28 -Enes Ibn Mâlik'in şöyle dediği rivayet edildi:

«— Peygamber (s.a.)'e sorduk, Allah'ın elçvsi,» dedlki «Kıyamet gü-


nünde kimlere şefaat edersin?»

«— Büyük günah sahiplerine; pek çok günah işlemiş olanlara ve adam


öldürenlere,» buyurdu.

29 -Kays bin Ebî Mâtim'in rivayetine göre Cerîr bin Abdullah şöyle de-
miştir:

Allah'ın Elçisi buyurdu ki:

«— Sizler kıyamet gününde Rabbınızi, Bedir gecesinde şu ayı iste-


diğiniz yerde apaçık gördüğünüz gübi, göreceksiniz. O halde iyi
düşünün. Güneş doğmadan ve batmadan- önceki namazlarınızı
kaçırıpta (şeytana) yemlrneyi'niz.» ERâvî) Hammâd'a göre bunlar
sabah iie a'kşam namazlarıdır.

[Fethu’l-Bari] Sayfa 27
Tevhid Sayfasıı

AKD-İ TEDBİR VE VELALIK BAHSİ

(3 Hadistir)

299/1 Abdullah'ın şöyle dediği rivayet edildi:


İbrahim ibn Nuaym en-Nehhâm'ın, kendi vefatını azadına şart kılmış
olan 'bir 'kölesi vardı.
«Aradan bir müddet geçtikten sonra 'kölenin- bedeli olan paraya ihti-
yacı oldu. Bu yüzden Hz. Peygamber sekizyüz dirheme 'köleyi
satıverdi.»
Diğer bir rivayette:
' «Nebî SaNaNahü aleyhi ve sell&m, efendisi kendi ölümünü
azadına şart 'kılmış olan köleyi sattı» dendi. . .
300/2 Hz. Aişe'den rivayet edildi:
, Hz. Aişe, Berîre (adii cariyeyi) satın alıp azad etmek istemişti. Cari-
yenin, emrinde olduğu efendileri Hz. A-işeye:
-Velayet hakkı bizde Ikalmak şartıyle onu sana satarız.» dediler. 7[1]
Hz. Aişe: .
«Bu durumu Nebî Sallallahu aleyhi ve selleme söyledim. Şöyle bu-
hurdu:»
«Velayet hakkı, azad ederrirrdir.»

301/3 İbn Ömer'in şöyle dediği rivayet edildi:


«Hz Peygamber, kölenin, -kendisini azad eden efendisine olan fidemi
yakınlığını* (Velâ), bir bankasını satılmasına ve hibe edilmesini
nehyet
ti.»

Azad edilen bir köle öldüğü raman, geriye bınktıfiı tnal... kendisini
7[1]

azad edene [Mevlâ) yahut onun varislerine kalır ki buna «Ve», denir.

[Fethu’l-Bari] Sayfa 28
Tevhid Sayfasıı

BEYLER BAHSİ

(23 Hadis)

321/1 Şabî'nin şöyle dediği rivayet edildi:


En-Numân'ı minberde şöyle konuşurken duydum:
«Resululiah sallallahü aleyhi ve sellemden duydum şöyle diyordu.»
« Helâl olunan nesneler açıktır; haram olanlar da açıktır. Ancak bu ikisi
arasında bulunup da; çokların helâi mı haram mı diye bllmedi'k-!eri
(üçünGü bir) kısım vardır.
İşte kendini bu şüpheli nesnelerden koruyan kimse, dinini ve ırzım
temiz tutmuş olur.»

322/2 İbn Ömer'in şöyle dediği rivayet edildj:


«Şarapla beraber, onu sıkan, içene veren, içen, satan ve alan lanet-
lenmiştir.»

323/3 Muhammed bin- Kays'm şöyle dediği rivayet edildi:


İçyağının satışı konusunda İbn Ömer'den yahut İbn Kesîr'den bilgi is-
tedim, cevap verdi:
«— Allah, şu yahudilerin kökünü geçirsin! Kendilerine iç yağlan haram
kılındı. 8[1] Tutup yenmesini haram, satışını ise helâl saydılar. Ve pa-
rasını yediler.
«Halbuki, şarabı haranı kılan, onun satışını da haram kıldı.»

324/4 Hz. Ali'nin şöyle dediği rivayet edildi:


«Riba (faiz) yiyene ve yedirene Resuluilah sallallahü aleyhi ve seİIem
lanet etti.»

325/5 Üsâme bin Zeyd'in şöyie dediği rivayet edildi:


Ribâ [faiz) ancak veresiye yapılan alım satımda olur. [Veresiye ol-
mayıp) peşin alım Satımda bir sakınca yoktur.»

326/6 Ebû Saîd Ei-Hudrî'nin şöyle dediği rivayet edildi:


Nebî Sallallahü aleyhi ve sellem buyurdu ki:

Kur'an-ı Kenm'de. onlara Allah Tealânın. bunu ceza olarak


8[1]

vermiş olduğu ge-Ç'yor. (Bk. Enam Sûresi, âyet 1461

[Fethu’l-Bari] Sayfa 29
Tevhid Sayfasıı

«Altını ayn-i miktar altına satmak caiz fazlasına satmak faiz sayılır.»
Gümüşü ayni ağırlrktakl gümüşe satmak caiz fazlasına satmak faiz
sayıl .
Hurmayı aynı miktar hurmaya satmak caiz, fazlasına satmak faiz sa-
yılır.
Arpayı ayni mi'ktar arpaya satmak caiz fazlasına satmak faizdir. Tuzu
ayni miktar tuza satmak caiz fazlasına satmak faizdir.» 9[2]. Diğer bir
rivayette şöyle buyurdu:
«Altını aynı tartıda altın ile peşin alarak değiştirmek (satmak) cai2,
fazlası ile değiştirme-k faiz sayılır.
Buğdayı aynı ölçüde buğday ile peşin olarak değiştirmek (satmak)- ca-
iz, fazlasına satmak faizdir.
Hurmayı ayni ölçüde peşin hurma ile, tuzu ayni ölçüde peşin- tuz ile
değiştirmek (satmak) caiz, fazlası ile değiştirmek faiz sayılır.»

327/7 Cabir'in şöyle dediği rivayet edildi:


«Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem, bir köle ile i;ki köle satın aldı.»

328/8 İbn Abbas'm şöyle dediği rivayet edildi:


Nebî Sallallahü aleyhi ve sellem buyurdu ki:
«— Bir kimse, satın aldığı bir yiyecek maddesini tesl'im almadan bir
başkasına satmasın!»

329/9 ibn Ömer'in şöyle dediği rivayet edildi:


«Hz. Peygamber dış görünüşü ile malı beğendirmek suretiyle aldatıcı
satışı nehyetti.» / , ;
330/10 Cabir'in şöyle dediği- rivayet edildi:
«Henüz ağaçta bulunan hurmayı, tahmin ile o mi'ktar toplanmış hur-
maya satmayı (müzabene), ve buğdayı başaktayken kaç kile olduğu
tahmin edilip dışardan o kadar buğdaya satmayı, Hz. Peygamber
nehyetti.»

331/11 Câbir'in şöyle dediği rivayet edildi:

9[2]Bu maddelerde, -fazlasına satmak faizdir- deniyor. Bundan sonraki


rivayette görüleceği üzere, fazlasına satışın- ancak veresiye olduğu
zaman faiz olacağı anlaşılmalıdır.

[Fethu’l-Bari] Sayfa 30
Tevhid Sayfasıı

«Nebi Sallallahü aleyhi ve sellem, henüz belirmemiş olan bir meyveyi


ağacı üzerindeyken satın almayı nehyetti.»

332/12 İbn Ömer'in şöyle dediği rivayet edildi:


«Sağlam olup olmayacağı henüz belirmemiş hurmayı, o ağacı üzerin-
deyken (satmayı) Hz. Peygamber nehyetti.»

333/13 Ebû Hüreyre'nin şöyle dediği rivayet edildi: Nebî saliallahü


aleyhi ve sellem buyurdu ki:
«(Ülker) yıldızı doğarsa hububat ve 'meyve afattan kurtulmuş sayılır.»
(Yani ağacında satabilirsiniz.)

334/14 Cabir bin Abdullah el-Ensârî'nin şöyle dediği rivayet edildi:


Nebi Sallallahü aleyhi ve sellem buyurdu ki:
«Bir kimse, 'meyvesini yetiştirip 'henüz üzerinde iken bir hurma ağa-
cını yahut mal sahibi olan bir köleyi satarsa, ağacın meyvesi ve kölenin
malı, alıcı şart koşmamış ise, satıcınındır.!'
Diğer 'bir rivayette şöyle buyurdu:
»Bir kimse mal sahibi bulunan-bir köle satarsa, müşteri şart koşmamış
ise, 'kölenin maiı satıcınındır.» Ve yine bir kimse aşısı vurulmuş bir
hurma ağacını satarsa, müşteri şart koşmamış ise, meyve satıcınındır.»

335/15 Ebû Saîd eMıudrî ile Ebü 'Hureyre'nin şöyie dedikleri rivayet
edildi:
Nebî Sallaiiahü'aleyhi ve sellem buyurdu ki:
«Bir kimse, satıcı ile (din) kardeşi arasında anlaşma olmamış'ken dı-
şarıdan gelip, almak için, üzerinde kararlaştırılmış fiattar. fazla değer
ileri sürmez.
Bir kimse, (din) kardeşimin evleneceği kıza talip olup onunla evlen-
mez.
Kadın ne teyzesi ve ne de halası üzerine gelin gitme2.
Kadın, ('kuması olan din) kardeşinin payı da kendisine kalsın diye,
onun boşanmasını arzu etmez; zira onun rızkını veren Allahtır.
Bir şey satın alırken malın üzerine bir taş koyarak aldfğınızı göster-
meyin.
Ücretle çalıştıracağın ırgata, vereceğin- ücreti önceden bildir.»

336/16 ibn Mesûd'ün şöyle dediği rivayet edildi: Nebî sallallahü


aleyhi ve sellem:

[Fethu’l-Bari] Sayfa 31
Tevhid Sayfasıı

«— Allah'a dayanarak (veresiye) satın alınız!» buyurdu. Yanında


bulunanlar:
«—• Ona dayanmadan yapılan ne şekilde olur, ey Allah'ın Resulü!?»
diye sordular. Cevap verdi-:
«— Borcumuzu, rızkımızın dağılacağı şu yer ve zamanda ödemek üze-
re satın aldrk» demeniz suretiyle olur.»

337/17 İbn Abfaas'ın şöyle dediği rivayet edildi-


Av köpeğini satarak alınan paranın yenmesine Hz peygamber izin
verdi

338/18 Abdullah bin Ömer'in (R.A.) Hz. Peygamberden naklen şöyle


dediği rivayet edildi:
Hz. Peygamber, Attâb bin Esîd'i, Mekkeiliere idareci olarak gönderdiği
zaman ona şu emri verdi:
«— Onları, bir satış içersinde iki satış yapmaktan' 10[3], müşteriden
borç para almak şartiyle ona mal satmaktan 11[4] aldığı malın parasını
ödeyip, teslim almadan satarak kâr etmekten, ve tesiim almadığı malı
satmaktan nehy et.»

339/19 Said el-Hudri'nin şöyle dediği rivayet edildi: Nebî salialiahü


aleyhi ve sellem buyurdu ki:
«Şartlı olarak satılan bir köleyi ve cariyeyi satın almayın. Zira bu.şart
satılan köleye hak tanımaktadır.»

340/20 Huzeyfe'nin şöyle dediği rivayet ediidi: Bir kul kıyamet


gürrü Allah tealâya getirilir. Ve kul şöyle der: «— Rabbim! yalnız sana
kavuşmak gayesiyle, iyi güzel işlerden başka bir şey yapmadım.
Varlıklı kimseye cömertçe davranıyor, borçluyu da borcundan
kurtarıyodum.»
Allah tealâ o zaman:
«— Yaptığın bu işler senden çok bana yaraşır» der ve meleklerine: «Bu

Misâl: Bir kimse, «Bisikletini peşin para ile sana beş yüz liraya,
10[3]

veresiye bin iiraya sattım- deyip müşterinin de kabul etmesidir.

Misâl: -Bisikletimi sana şu fiatta satıyorum, ancak bana .şu kadar


11[4]

borç para vereceksin» şeklindeki satıştır.

[Fethu’l-Bari] Sayfa 32
Tevhid Sayfasıı

kulumun günahlarını cezasız bırakın» emrini verir. Ebû Mesûd el-


Ensârî dedi ki:
«Resûlullah salialiahü aleyhi ve sellemin adına şahadet ederim ki,
Huzeyfe bu sözleri O'ndan duymuştur.»

341/21 Ümmü Hâni'in şöyle dediği rivayet edildi:


Reoûlullah sallaİlahü aleyhi- ve sellem buyurdu ki:
«Kim ki, ümmetimden olan. bir borçlusunu borcunu ödemek için si-
kıştinrsa ve ödemeye de gücü yetmiyorsa, Allah tealâ da onu kabrinde
sıkıştırır."

342/22 İbn Ömer'in şöyle dediği rivayet edMdî: Nebî sallaİlahü


aleyhi ve sellem buyurdu ki: «Satış ve alışında hile yapan bizden
değildir.»

343/23 Ebû Süleyman şöyle dediği rivayet edildi: «Altın parayı


çıkartarrlann ilki «Tübbe» (3), gümüş parayı çıkartanların iliki ise
«Küçük Tübbe»dir.
Bakır parayı çıkartıp halkın elinde tedavül ettirenlerin ilki de Kenân'-
fn oğlu Nemrûd'dur.»
Himyer ve Hadramut eyaletlerine sahip olan yemen kırallarmin
taşıdığı unvandır. Burada Ebû Kerib Esad el-Hîmyeri kasdedilmiş
olduğu söylenir.

[Fethu’l-Bari] Sayfa 33
Tevhid Sayfasıı

CİHAD VE SİYER BÖLÜMÜ

(7 Hadîs)

315/1 İbn Bureyde'nin şöyle dediği rivayet edildi:


Resûlullah Sailalahü aleyhi ve sellem buyurdu ki:
«Allah tealâ savaşanların, karılarını, savaşmayıp geri kalanlara, 'kendi
anneleri gibi ıharam 'kılmıştır.»
Savaşanlardan birinin geride bıraktığı ehline, diğerlerinden kkn hıya-
net ederse, şüphesiz kıyamet gününde o savaşana:
«— Şimdi öcünü ondan- al! denecektir.»
*{Evet), savaşanlar hakkında ne zannediyorsunuz!»
316/2 İbn Bureyde'riin babasının şöyle dediği rivayet edildi:
Resûlulfah (S.A.V.) bir orduyu yahud bir müfrezeyi harbe gönderirken
onların komutanına: «Allanır? emirlerini tutup yasaklarından
kaçınmasını», Ve sonra da emrinde olan müslümanlara dönerek «İyi ve
güzel işlerde bulunmalarını» tavsiyede -bulunur ve şuniaorı söylerdi:
„Allah yolunda Allah'ın ismiyle savaşın. Allah'ı inkâr edenlerle
vuruşun. Düşmandan alacağınız mallara ihanet etmeyin. Vereceğiniz
ahdi eşitlik içinde yerine getirin. İbret için, kimsenin burun kulak ve
benzeri uzuvlarını kesmeyin. Küçük çocukları ve çok ihtiyarları
öldürmeyin. Düşmanınızla karşı karşıya geldiğiniz zaman onları önce
islâma çağırın. Kabul etmezlerse, cizye vermelerini teklif edin. Onu da
reddederlerse vuruşmaya başlayın.
Bir kale halkını muhasara edip (esir aldığınız) zaman ve onlar da siz-
den, «Allahu Tealânın hükmü ne ise ona göre hareket etmenizi»
isterlerse, dediklerini yapmayın. Zira Allah'ın hükmünün ne olduğunu
siz bilemezsiniz. O takdirde kendi hükmünüze göre hareket edin.
Karşınıza çıkan duruma göre haklarında hükmünüzü verin. Sizden,
kendilerine vereceğiniz ahde karşı Allah'ı borçlu göstermenizi
isterlerse, siz kendi kendinizi ve babalarınızı borçlu gösterin. Zira,
kendi adınıza esirlerinizi vermiş olduğunuz ahdi tutmanız Allah'ın-
adına verdiğiniz ahdi bozmaktan daha kolaydır.
Diğer bir rivayete göre şöyle buyurdu:
«Sizden, kendisine vereceğiniz ahd için Allah'ı ve resulünü 'borçlu
göstermenizi isterlerse vermeyin. Siz kendi kendinizi ve babalarınızı
borçlu gösterin. Zira kendi adınıza ve bahalarınızın adına vermiş
olduğunuz ahdi tutmamanız daha kolaydın»

[Fethu’l-Bari] Sayfa 34
Tevhid Sayfasıı

316/3 ibn Bureyde'nfn şöyle dediği rivayet edildi:


«Hz. Peygamber, o tesirleri) burun, kulak, dil ve benzeri organlarını
kesmek suretiyle cezalandırılmasını yasak etti.»

317/4 Atiyye el-Kurezî'nin şöyle dediği rivayet edildi:


«Kureyze (savaşı) günü, biz (esir aiınarr Kureyzeliler), Resulüllah (S.AJ
e gösterildik. Büyük olanlarımızın öldürülmesini 'küçüklerimizin de
köle edilmelerini emretti. Böylece «kasığında kıl bitmiş» olanlar (tesbit
edilip) öldürüldü, bitmeyenler sağ bırakıldı.»
a) Diğer -bir rivayette şöyle dedi: «Nebî saliallahü-aleyhi ve selleme
gösterildim:» «— Bakınız; 'kasığında kıl bitmişse boynunu vurun,
değilse kalsın? emrini verdi.
Beni böylece çocuk buldokları için kendi halime bırakıldım.» Eb) Bir
diğer rivayette şöyle dedi:
«Kureyze esirleri arasında idim. Beni de gösterdiler. Kasıklarıma bak-
tıklarında 'kılı bitmemiş -olduğum anlaşılınca köleler arasına kattılar.»

318/5 İbn Abbâs'ın şöyie dediği rivayet edildi:


Hendek savaşı günü müşriklerden biri hendek içerisinde öldürüldü.
Laşesinin kendilerine verilmesi için, bize müşrikler önemli bir mal
teklif ettiler. Fakat Hz. Peygamber tundan nehyetti.»

319/6 İbn Ömer'in şöyle dediği rivayet edildi:


«Hayber savaşı günü (alınan ganimetlerin) pay edilmesin-den önce
«beşte bir»in satılmasını Hz. Peygamber nehy etti.»

320/7 İbn Abbâs'ın şöyle dediği rivayet edildi: ...


«Bedir savaşında alınan ganimetleri, Hz. Peygamber Medine'ye var-
madan önce paylaştırmadı.»

[Fethu’l-Bari] Sayfa 35
Tevhid Sayfasıı

CİNAYETLER BAHSİ

(3 Hadistir)

482/1 İbrr Abbas'm şöyle dediği rivayet edildi:


Nebî saüaliahü aleyhi ve sellem buyurdu ki:
«Katil'i kısastan affedene, çenetten başka sevap yoktur.-

483/2 Ebû Hureyre'nin şöyle dediği rivayet edildi:


Nebî saliallahü aleyhi ve sellem buyurdu ki:
Yahudi ve hıristiyantn diyeti müslümanın diyeti kadardır.»

484/3 Cabİr'in şöyle dediği rivayet edildi: Hz. Peygamber buyurdu ki:
«Yara iyileşmeden önce onun kısası yapılmaz.»

[Fethu’l-Bari] Sayfa 36
Tevhid Sayfasıı

EDEB BAHSİ

(31 Hadistir)

447/1 Cebir'in şöyle dediği rivayet edildi: Resûlullah sallallahü


aleyhi ve sellem buyurdu ki-«Sen ve malın- babanın kazancısın.» f1)

448/2 Ibn Ömer'in şöyle dediği rivavet edildi-savaşa katılmak h


«— Annen, baban sağlar mı?» «— Evet!»
O halde, onlara hizmet yolunda savaş!» diye tenbih buyurdu.
1 Bir baba. çocuğunun mal, ile geçimini sağhyabilir. demektir.

449/3 Ziyâd'ın şöyle dediği rivayet edildi:


Neıbî sallallahü aleyhi ve seilem; her müslümana, müslümanlara öğüt
vermeyi emir buyurdu.»

450/4 Ebû Hüreyre'nin şöyle dediği rivayet edildi:


Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem buyurdu ki: «Allah Tealâ:»
«— (Zatî) ululuk, rida'mdır; sıfatı ululuk da. izanındır. İşte,
benden bunlardan birini çıkarmağa uğraşanı Cehenneme alırım.12[1]

451/5 Muhammed bin eİ-M"ünkedir et-Teymî'nin (Hz. Peygamberden


yahut sahabeden) şu haberi aldığı kendisinden rivayet edildi:
«— Kibirli insan, başı ayaklan arasına sıkıştırılmış olarak ateşten bir
tabut içerisine kapatıitr. Ve ateşte kalacağı süre, bu tabuttan asla çı-
kamaz.»

452/6 Ben Hz. Peygamberin yanındayken Üsâme bin Şerîk'in şöyle


dediği rivayet edildi:
Göçebe araplar, Ona sordular:
«— Ey Allah'ın elçisi! Kula (Allah tarafından) verilen şeyierin en ha-
yırlısı nedir?»
«— Güzel ahlâktır" cevabını verdi.

Ululuk ve azamet Allah'a mahsustur. Hiç bir kul. Allah Tealâ ile
12[1]

bu hususta ortaklığa yeltenmemelidir.

[Fethu’l-Bari] Sayfa 37
Tevhid Sayfasıı

453/7 Hz. Aişe'nin şöyle dediği rivayet edildi: Resûiullah sallahü


aleyhi ve sellem buyurdu ki: «Yumuşaklık, lütuf ve yardım gözle
görülen bir yaratık olsaydı, Allah'ın yaratıkları içersinde ondan daha
güzeli görülemiyecektî.
Cehalet, ahmaklık da gözle görülen bir yaratık olsaydı, Allah'ın yara-
tıkları içersinde ondan daha çirkini görülmiyecekti.»

454/8 Enes'in şöyle dediği rivayet edildi:


Resûlullah sallaliahü aleyhi ve sellem, beraber oturduğu kimsenin
yanında dizlerini asla uzatma mistir.
Elini tutan bir 'kimsenin etini, o bırakmadıkça, Resûlullah asla bırak-
mamıştır.
Hz. Peygamberin huzurunda oturanlar 'kalkmadıkça, Resûlullah asla
kalkmamıştır.
Hz. Peygamber'in (ter) kokusundan daha güzel olan hiç bir güzel 'koku
bulmadım.»
fa) Bir rivayette şöyle dedi:
«Bir iş için Hz. Peygamber ile görüşmeye gelen, -kendisi bırakıp gider
olmadan önce Resûlullah asla bırakıp gitmemiştir.»

(b) Bir rivayete şöyle dedi:


«Hz. Peygamber, el sıkıştığı kimsenin elini, o bırakmadıkça, bırak-
mazdı.»

455/9 ibn Ömer'in şöyle dediği rivayet edildi:


Hz. Peygamber evindeyken, bir adam dışarıdan seslendi. Hz. Resûl
orra:
«— İşte geldim!» diye cevap verdikten sonra, dışarı çıkıp yanına geldi.»

456/10 Ümeyme (Bİrrt Rukeyka) n,n şöyle dediği rivayet edildi-


«Biat etmek üzere Hz. Peygamber'e geldiğimde bana-» «- Kadınlarla
ben (biat sırasında) ei sıkışmam!, buyurdu

457/11 İbn Bureyde'nin babasının şöyle dediği rivayet edildi:


Resûluilah sallallahü aleyhi ve seîlem buyurdu ki:
«Kendisinden özür dileyen- bir müsiümanın özürünü kabul etmeyen
kişinin bundan ötürü kazanacağı günah, «meks sahibUnin çıünahı
gibidir.» Bunun üzerine soruldu:
«— Ey Allah'ın elçisi! «Meks sahibi» nedir?» «Vergi tahsildarıdır!»

[Fethu’l-Bari] Sayfa 38
Tevhid Sayfasıı

buyurdu.

458/12 İbn Ömer'in şöyle dediği rivayet edildi: Resûlullah sallallahü


aleyhi ve sellem buyurdu ki: «Müslüman- (din) kardeşi tarafından
dilenen özrü kabul etmiyenin nahı «meks sahibi, yani vergi
tshsildannınki, gibidir.» .
459/13 Cabir'in şöyle dediği rivayet edildi: Nebi sallallahü aleyhi ve
sellem buyurdu ki: «Birinize güzel koku getirilirse ondan alsın!»

460/14 Ebû Hureyrerrin şöyle dediği rivayet edildi:


«Yıldızlara bakarak gelecekten haber vermeyi Hz. Peygamber
nehy etti.»

461/15 Cabir İbn Abdillah'ın (R.A.) şöyle dediği rivayet edildi:


Resûlullah salialiahü aleyhi ve sellem buyurdu ki:
«Allah'a ve ahiret gününe inanan- bir kişinin hamama girmesi ancak
peştima! kullanması ile helâl olur.
Avret yerlerini başkalarından gizlemiyene, Allah, melekler ve yara-
tıkların hepsi lanet ederler.»

462/16 İbn Ömer'in şöyle dediği rivayet edildi:


Hz. Peygarober'in en çok sevdiği isimler, «Abdullah» ile
«Abdurrahman»dır.

463/17 İbn Ömer'in şöyle dediği rivayet edildi:


Hz. Peygamber buyurdu ki:
"İyili'k eskimez ve kötülük unutulmaz.»

464/18 Cabir İbrri Semüre'nin şöyle dediği rivayet edildi: «Hz.


Peygamber'e geldiğimizde, meclisin bizimle son bulacağı yere
otururduk.»

465/19 Ebû Saîd el-Hudrî'rrin şöyle dediği' rivayet edildi: Resûlullah


sailailahü aleyhi ve selle-m buyurdu ki: «Başkalarına teşekkür
etmeyen, Allah'a şükretmiş olamaz!

466/20 Ibn Ömer'in şöyle dediği rivayet edildi: Hz. Peygamber


buyurdu ki:
•»Zulüm yapmaktan sakın. Zira zulüm, Kıyamet gününde birçok karan-

[Fethu’l-Bari] Sayfa 39
Tevhid Sayfasıı

lıklara sebep olur.»

467/21 Ebû Bureyde'nin şöyle dediği rivayet edildi:


Hz. Peygamber, bir kısmı ensârı, görmeye gitmişti. Bir koyun kese rek
Ona yemek yaptılar. Yemekten bir parça alıp çiğn-emeye başladı. Bir
müddet çiğnediği halde lokmayı erip yutamiyordu. Nihayet:
«— 0nu nasıl ettir?!» diye sordu.
«— Filânın koyunuydu, gsiince anlaşsr parasın; veririz diye düşündü*
ve kestik» dediler.
Hz. Peygamber:
«Onu esirlere yedirin!» emrini verdi.
Bir rivayette: Âsim ibn üleyb'in babası şöyle dedi:
'Muhammed sailailahü aleyhi ve seiiemin ashabından bir tanesi yemek
yaparak Hz. Peygamberi davet etti.
Ne;bî sallallahü aleyhi ve sellem, bizleri de alarak gitti. Yemeği ko-
yunca, Hz. Peygamber uzanıp bir parça et aldı. Onu ağzında bir müddet
çiğnedi. Fakat bir türlü yutamadı. Ağzından çıkardı ve bekledi. Bu
hareketini görünce, biz de yemeği bıraktık. Yemek sahibini çağırdı:
«Bana şu etinden bahset!.. Nereden geldi?» diye sordu.
Cevap verdi:
.«— Ey Allah'ın Resulü! Bu, bir arkadaşımın koyunu idi. Kendisi ya-
nımızda yoktu ki satın alalım. Aceleden bekliyemezdik, tutup kestik ve
onu sana yemek yaptık. Geldiğinde parasını ödiyecektik.»
O zaman Hz. Peygamber, yemeğin kaldırılarak esirlere yedirilmesini
emir buyurdu.»
Abdulvahid dedi ki:
«Ebû Hanife'ye sordum: Siz «Birinin malını izni olmadan çalıştıran bir
kişi, kârından sadaka verir» hükmünü nereden aldınız?»
« Âsım'ın rivayet ettiği hadisten aldım» cevabını verdi.

463/22 Enes'in şöyle dediği rivayet edildi: Resûlullah saliaHaıhü


aleyhi ve sellem buyurdu ki: «Hayrın yapılmasına kılavuz olan, onu
yapan gibidir.

469/23 İbn Bureyde'nin babasının şöyie dediği rivayet edildi:


Resûlullah sallaliahü aleyhi ve sellem buyurdu ki: «Hayrın
yapılmasına kılavuz olan, onu yapan- gibidir.».

470/24 İbn Bureyde'nin babası, Hz. Peygarriber'den şu rivayeti

[Fethu’l-Bari] Sayfa 40
Tevhid Sayfasıı

yaptı:
Bir adam Resûluilah sallall&hü aleyhi ve selleme gelerek, binek istedi.
Hz. Peygamber:
« Seni bindirecek bir şeyim yok. Yalnız, sana binek verebilecek birini
göstereyim. Filân oğullarının mezarlığına kadar git. Orada errsârdan
bir genç, arkadaşlarıyla atış talimi yapıyor. Yanında bir de devesi var.
Ondan iste, seni ona bindirir» diye cevap verdi,
Adam çıkıp gitti; o genci arkadaşlariyte atış talimi yaparken buldu. Ona
Hz. Peygamberin dediğini anlattı. O zaman genç ona, Hz. Peygamberin
bunları söylediğine dair yemin etmesini söyledi. O da iki yahut üç kere
yemin etti. Genç, bunun üzerine onu deveye bindirip Resûlulfatı (SA.V)
e getirdi. Ve olanları anlattı.-Hz. Peygamber şöyle konuştu:
« İşirve döni Kaynn yapılmasına kılavuz olan, onu yapan gibidir.»

(a Bir rivayette şölye dedi:


Hz. Peygamber's bir adam gelerek binmek için bir hayvan istedi. Şu
cevabı verdi:
«— Yom in ederim ki, binmen için sana verecek bir şey yanımda yok.
Ama, filân oğullarının mezarlığına kadar git. Orada ensârdan bir genci
arkadaşlariyle atış talimi yapıyor bulacaksın. Ondan birrek hayvanı
iste. verir.
Adam gitti. Hz. Peygamberin dediği mezarlığa vardı. Oİanları ona an-
lattı. Genç yemin verdi. Adam:
« Kendisinden başka ilâh ol-rnayena yemin olsun ki, Resûluiish (S.A.V.)
beni sana gönderdi» deyince, gerrç devesini ona verdi. Beraber %Hz.
Peygarnber'e geldiler.
Resûluliah (S.A.V) ona:
«— İşine dön! Hayrın yapılmasına kılavuz olan onu yapan gibidir»
buyurdu.

471/25 İbn 3ureyde'nin babasının şöyle dediği rivayet edildi:


Resûluliah (S.A.V) buyurdu ki:
«En faziietli cihad, zâlim bir idarecinin1 katında hakkı söyliyebilmek-
tir.B

472/26 Ebü Hüreyre'nin şöyle dediği rivayet edildi:


Hz. Peygamber buyurdu ki:
«Sana bir şey danışana, en hayırlı olanı göster. Bunu yapmr-çekten
ona hıyanet etmiş olursun.»

[Fethu’l-Bari] Sayfa 41
Tevhid Sayfasıı

473/27 Nu'man'ın şöyle dediği rivayet sdildi:


ResûluHah {S.A.V) buyurdu ki:
«Müminler, birbirlerini sevmekte bir vücuda benzerler. Baş hasta ol-
duğu zaman, bedenin diğer uzuvları da onunla uykusuz kahr, acı çeker
ve ateşlenir.»

474/28 Enes'in şöyle dediği rivayet edildi: Resûluliah sailallahü


aleyhi ve seilem buyurdu ki: «Cibrîl, komşuya karşı iyilik yapmanın
önemi üzerinde o kadar durdu ki (Allah) onu varis kılacak zanettim.»

475/29 Enes'in şöyle dediği rivayet edildi:


Hz. Peygamber şöyle derken işittim:
«Şüphesiz Allah, pişman- olmuş kimsenin yardım istemesini sever.»

476/30 İbn Katâde'nin söyle dediği rivayet edildi: Resûlullah


sallallahü aleyhi ve seiiem buyurdu ki: «Zamana sövmeyin! Çünkü
Allah, kendisi zamandır.» 13[2]

477/31 Ebû Hanîfe (r.a.) nin şöyle dediği rivayet edildi: «(Hicrî)
Seksen (80) senesinde doğdum. Abdullah İbn Kuvays ise, Kû-fe'ye
doksan dört (94) senesinde geidi. Kendisin-i gördüm ve konuşmalarını
dinledim. Ben o zaman on dört (14) yaşında idim. Onu söyie derken
işittim:
«Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellemden işittim, buyurdu ki: «Bir
şeye karşı tutkunluğun seni kör ve sağır yapar.»

478/32 Ebû Hanîfe (r.a.) in şöyle dediği rivayet edildi": «Vâsıla bin el-
Eska'dan işittim dedi ki:»
«Resûlullah sallallahü aleyhi ve seliem'den işittim, şöyle buyurdu:
«tüin) kardeşinin uğradığı felâketten ötürü sevinçli görünme! (Bakar-
sın) Onu Allah, o belâdan kurtarır, seni ona uçar ediverir.»

13[2] Zamanı yaratan, hayır ile serde kutlanan O'dur.

[Fethu’l-Bari] Sayfa 42
Tevhid Sayfasıı

FAZİLETLER VE ŞEMAİL BÖLÜMÜ

(34 Hadistir)

350/1 (...) Enes'in şöyie dediği rivayet edildi:


Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem altmış üç yaşındayken, vefat etti.
. -
Hz. Ebû Bekir altmış üç ve Hz, Ömer de altmış üç yaşında vefat ettiler.»

351/2 Enes'in şöyle dediği rivayet edildi:


«Resuiüliah sallallahü aleyhi ve sellem 'kırk yaşını .doldurduğu sıralar-
da, vahiy almağa başladı.
On sene Mekke'de, on sene de Medine'de oturdu. .
Hz. Peygamber vefat ettiği zaman, saç ve sakalımla ağarmış kıllar yir-
miyi bulmamıştı.»
"
352/3 Cabir'in şöyle dediği rivayet edildi:.
«Resulüllah sallallahü aleyhi ve seilern, vücudunun güzel kokusu ile
tanınırdı.»

353/4 Abdullah bin Mesûd'un şöyle dediği rivayet edildi: «Resuiüliah


sallaliahü aleyhi ve sellem, gece, tabiî olan güzel kokusu iie tanınırdı."

354/5 İbn Ömer'in şöyle dediği rivayet edildi:


«Nebi sallaliahü aleyhi ve sellem'in bana bir miktar borcu vardı. Ba-
ödediği, alacağından daha fazla idi.»

; 355/6 Enes bin- Mâlİk'ih şöyle dediği rivayet edildi:


«Resulüüah sallallahü aleyhi ve sellemin avuçlarından daha yumuşak
bulduğum, ne bir poplin ne de halis bir ipek bilirim.»
(a)' Bir rivayette şöyie dedi:
«Resuiüliah sallaliahü aleyhi ve ve sellem, beraber oturduğu kimse-
lerin yanında dizlerini uzatarak oturduğu görülmemiştir.»

356/7 İbrahim'in babası Mesruk'tan rivayetle şöyle demiştir:


Mesruk, Hz. Aişe'den Resulüllah sailallahü aleyhi ve seliemin ahiâ-kını
sordu. O da:
«— Kur'an'ı okumuyor musun?!» diye cevap verfi.

[Fethu’l-Bari] Sayfa 43
Tevhid Sayfasıı

357/8 Enes'irr şöyle dediği rivayet edildi:


«Hz. Peygamber, kölenin yapmış olduğu davetine gider, (hastayı rcr)
ve eşeğe dahi binerdi.»

358/9 Hz. Aişe'nin şöyle dediği rivayet edildi1:


«Resulüllah sailallahü aleyhi ve sellem'in, hastalığı sırasında namaza
geldiğinde ayaklarının aklığını halâ görür gibiyim.»

359/10 Hz. Aişe'nin şöyle dediğr rivayet edildi:


Hz. Peygamber, vefatiyle sonuçlanan hastalığa yakalandığı vakit, bende
kalmak için hanımlarından irin istemiş, onlar da kabul etmişlerdi.
Buna duyunca acele kalkıp hücreme çekildim. O sırada hizmetçim de
yoktu. Kendisine, baş yastığı (güzel kokulu) Mekke ayrığı ile dolu, bir
yatak serdim.
ResuiuHah sallallahü aleyhi ve sersem, iki kişinin yardımıyla gelip ya-
tağına yattı.»

360/11 Enes'irr şöyle dediği rivayet edildi:


Hz. Ebû Bekir, Resuluilah (S.A.V) in biraz iyileştiğini görünce, karısı
Hâdice'nin kızına gitmek için izin istedi. Hanımı o şırada ensâr'ın
meyve bahçelerinden birinde bulunuyordu. Halbuki gördüğü bu
iyileşmenin ölüm rahatlığı olduğunu anlamamıştı. İzin alarak gitti. -
Hz. Peygarrtber o gece vefat etti.
Sabah olunca mahalle halkının birikirlerine bir şeyler söylemekte ol-
'i dukiarını görmece başladı. Konuşulanlara kulak verip kendisine
haber ge-tirmek üzere 'küçük bir köleyi dışarı yolladı.
Köle gelerek ona:
«— İşittiğime göre «Muhammed öldü» diyorlar, dedi. Hz. Ebû Bekir
bunu duyunca:
«— Vâh..;. vâh...! Gücüm, ıkudretim kırıldı» diyerek perişan bir hale
geldi.
Ebû Bekir radiyallahü and Mesci'd'e henüz varmamıştı ki, yerinde dü-
şüp kalacağını zann-ettiler.
Münafıklar; Muhammed Peygamber olsaydı ölmezdi!» diyerek müslü-
manlar arasında şüphe uyandırmağa çalışıyorlardı.
Hz. Ömer, o zaman kılıcını çekerek:
«— Hiç kimseden «Muhammed Öldü diye» duymıyayım yoksa kılıçla
boynunu vururum!»
Bunun üzerine seslerini kestiler,

[Fethu’l-Bari] Sayfa 44
Tevhid Sayfasıı

Hz. Ebû Bekir, geldiği zaman, Peygamber'in üzeri örtülüydü. Yüzünden


örtüyü kaldırdı, öpüp koklamağa başladı. Ve orada bulunan halka dö-
nerek: '
«— Ey nâs! Kim Muhammed'e tapıyorsa, bilsin ki, o öldü. Kim de Mu-
hammed'in Rabbına tapıyorsa, bilsin ki Muhammed'in Rabbi ölmez!»
deyip şu âyeti okudu,
«Muhammed, ancak bir peygamberdir. Ondan önce nice peygamberler
geldi geçti. Ölürse, yahut öldürülürse gerisin geriye mi döneceksiniz?
Kim dönerse 'bibin ki Allah'a hiçbir suretle zarar1 veremez ve Allah
şü'kredenlerin karşılığım yakında verecektir.» 14[1]
Hz. Ömer bu âyetle ilgili olarak şöyle konuştu:
«Bu âyeti o gün dinlediğimizde, onu sanki biz daha önce hiç okumamış
gibiydik!»
Hz. Ömer'in bu sözlerini dinleyen müslümanlar aynısını söyliyerek
âyeti okudular.
Resuiullah (S.A.V.) Pazartesi gecesi öldü. Öylece \k\ gece, iki gündüz
kaldı ve,salı günü defrıolundu.
Üsâme bin Zeyd 1le Evs bin Havle su döküyorlar, Alî ve Fadl da sal-
lallahü alevhi ve sellemi yıkıyorlardı.

361/12 Ibn Mesûd'un şöyle dediği rivayet edildi: Resuiullah


saliallahü aleyhi ve seliem buyurdu ki: «Benden sonra Ebû Bekir ve
Ömer'e uyunuz!».

362/13 Huzeyfe bin el-Yemân'ın şöyle dediği rivayet edildi:


«Benden sonra Ebû Bekir ve Ömer'e uyunuz. Ammâr'ın davranışlarını
örnek aiıniz! İbn Ürnm-i Abd'ın 15[2] yapmayı üzerine aldığı şeyi
tutmaya
özeniniz!» .

363/14 Mûsâ Ibn Kesîr'in şöyle dediği rivayet edildi:


Hz. Ömer (birgün) Hz. Osman'tn yanı Adan geçerken, üzüntülü görünce
sordu:
«— Seni' üzen ne. olabilir?»

14[1] Âli İmrân (3), âyet 144.


15[2] Abdullah bin Mesu'ttur

[Fethu’l-Bari] Sayfa 45
Tevhid Sayfasıı

Hz. Osman:
«— Üzülmem mi? Resulullah ile aramdaki kayıntoabalık-enişteiik
yakınlığı kesildi» diye konuştu.
Bu söz, nikâhlısı ve Hz. Peygarber'in kızı [Rırkiyye) nin vefat ettiği
sıralara rastladı.
Hz. Ömer:'
«— Seni kızım Hafsa ile evlendireyim!" dedi.
Hz. Osman:
«— Resulullah (S.A.V.) in emrini al, ondan sonra» cevabını verdi.
Hz. Peygamber bu iş için kendisine gelen Ömer'e:
«— İster misin1 ki, senin İçin, Osman'dan daha hayırlı bir enişte; Os-
man için de senden hayırlı bir kaymbaba göstereyim?» diye sordu.
Hz. Ömer, «Evet buyurun!» dedi.
Resulullah o zaman şu teklifi yaptı:
Sen Hafsa'yi benimle, ben de kızımı Osman ile evlendirelim!»
Buna Hz. Ömer «Evet» diyerek kabul etti ve Hz. Peygamber de dediğini
yaptı.
.
364/15 Hz. Ali'nin yakın arkadaşlarından Habbe ifan- el-Ürenî'nin
şöyle dediği rivayet edildi:
Ali'nin şöyle dediğini kendisinden işittim:
«Ben islâmı İtle defa kabul edenimdir. (Ve ben Resuiuliah (S.A.V.) ile ilk
namaz kılanım.»

365/16 Ümmü Hânİ'in şöyle dediği rivayet edildi:


Bir gün Hz. Peygamber, Hz. Ali'ye baktı ve aç olduğurru anladı.
«— Niçin açsın ey Ali!» diye sordu.
=Hz. Ali:
«— Ey Allah'ın Resulü, dedi. Şu vakitten beri çok az yiyiyorum da...»
Bunun üzerine Hz. Peygamber:
«— Seni Cennetle müjdeliyorum!» diye tebrik ettiler.

366/17 İbn Abbâs'ın şöyle dediği rivayet edildi: Resulullah sallallahü


aleyhi ve sell&m şöyle buyurdu:
«Kıyamet günü şehidleri* efendis,, Abduimuttalibm oğ!u Hamza- .
dan sonra da, devlet idarecinin huzuruna girip «Şunlar, yap diye ona
emr eden kişi olacakt yap"
[a) Bir rivayette şöyle dedi:
Kıyamet günü şehidierin efendisi. Abdulmuttalib'in "oğlu Hamza iie

[Fethu’l-Bari] Sayfa 46
Tevhid Sayfasıı

zâlim devlet idarecisinin karşısına çıkıp şunları yap, şunları yapma


diye orra emrfiripn ih<ıiHiı-
oıra emreden kişidir.

367/18 'Cabir'in. şöyle dediği rivayet edildi; -. .


Resuiullah sallallahü aieyhi ve seilem:
«Ahzâb (Hendek muharebesi) gecesi, bize kim haber getirebilecek?»
diye sordu, 16[3]
Bunu duyan Zübeyr hemen yola çrktı. Hz. Peygambere üç kez haber
getirmişti.
Resuiullah sallallahü aleyhi ve sellem o zaman:
Her nebinin yardımcilar' ftavârı) olmuştur. Benim yardımcım da tz-
£ubey;rdlr» buyurdular.

368/19 Abdulah İbn Mesûd'un şöyle dediği rivayet ediidi:


Bir gece, Hz. Peygamber'in eşliğinde Hz. Ebû Bekir ile Hz. Ömer ay '
ışığında sohbet ettiler.
Az sonra Hz. Peygamber ve ikisi çıkıp., fon Mesûd'un (evinin önünden)
geçtiler. O srada Kur'an okuyordu.
Hz. Peygamber:
«— Kur'an-ı indiği gibi okumak zevkini îadmak istiyen kimse, fbn-i
Ümm-i Abd'in okuyuşunu örnek alarak, okusun» buyurup, Onun için
şöyie demeğe başladı:
«Dilediğini iste; sana verilir!» .
Bunu duyan Ebû Bekir ve Ömer ona müjde vermeğe gittiler. Ona ilk
müjdeyi Ebübekir yahut Ömer verdi:
«Nebî sallallahü aleyhi ve sellem, sana dua etmeni istedi.» dedi. O da:
«— Ey Allah'ımı Sen'den, yerinden asla ayrılmayan devam edici bir
iman, yok olmaz nimetler ve cennette sonsuz olarak Peygamberinin
dostluğunu istiyorum!» diye duada bulundu.
(a) Bir rivayette Abdullah şöyle dedi:
Hz. Peygamber'in yanında Hz. Ebû Bekir ile Hz. Ömer ay ışığında soh-
bet ettiler.
Resûlullah (S.A.V.} ve onlar beraberce çaktılar. İbn Mesûd'un (evinin)
yanından geçtiler. O sırada namaz kılarken Kuc'an cnkuyordu. Nebî
sallallahü aleyhi ve sellem:

16[3] ' Habar, Beni Kureyze hakkında idi.

[Fethu’l-Bari] Sayfa 47
Tevhid Sayfasıı

«— Kur'an'ı, indirildiği gibi ter-ü taze olarak okumayı istiyen, İbn-i


Ümm-i Abd'in okuyuşunu örnek alarak okusun!» «— Dilediğini iste,
sana verilir!» dedi.
[Ravi bundan sonra, hadisi, yukarda olduğu gibi naklederek tamamla-
mıştır.)

369/20 Avn'ın babası Abdullah İbn Mesûd'dan rivayet ederek şöyle


demiştir:
«Hz. Peygamber evine geldiği zaman, Abdullah (İbn Mesûd), annesi
Ümmü Abd'İ oraya göndererek Nebi sallallahü aleyhi ve sellemin
davranışlarından gördüklerini gelip kendisine söylemesifii tembih
ederdi.
Böylece, annesinden almış olduğu bilgiye dayanarak Hz. Peygamber'e
benzemeğe çalışırdı.»

370/21 Avn'ın babası, Abdullah (ibn Mesûd'dan) rivayet ederek


şöyle
demiştir:
«Abdullah, Resûlullah [S.A.V.) in, palmiye yaprağı ile örülmüş secca-
desine sahip olurdu.»
Bir rivayette şöyle dedi:
«Hz. Peygamberin çomağına sahip olurdu.»
Bir rivayette şöyle dedi:
«Abdullah, Hz. Peygamber'in örtüsüne sahip olurdu.»
Bir rivayette şöyle dedi:
«Abdullah-, Hz. Peygamber'in bineğine sahip olurdu.»
Bir rivayette şöyle dedi:
«Abdullah, Hz. Peygamber'in misvakına, abdest ibriğine ve nalınlarına
sahip olurdu.

371/22 İbn Mesûd'un şöyie dediği rivayet edildi:


«Müslüman olduğumdan bu yana yalnız bir kere yalan söyledim. O da
şöyle oldu:»
Bert, Hz. Peygamber'in devesinin palanını vurmağa çalışırken,
Tâiflİ usta bir palan vurucusu gelerek bana:
« Hz. Peygamber devesine daha çok hangi tür palanın vurulmasını
ister?» diye sordu.
«Tâif Mekke türünü...» dedim. Gerçekte ise Hz. Peygamber
bu türden hoşlanmazdı.

[Fethu’l-Bari] Sayfa 48
Tevhid Sayfasıı

Bu şekilde hazırlanan deveyi getirince, Resûlullah (S.A.V.) yanında


bulunanlara):
« Bunu bizim için kim hazırladı?!» diye sordu.
«.Palancınız!...» dediler.
«İbn Ümm Abd'e gidin; devemize, o pafan vursun-i» emrini verdi.
. Böylece, deve bana geri getirildi.»1
[a} Bir rivayette, Abduilah şöyle dedi:
Taiflilerden bir palan vurucusu Hz. Peygambere getirildi. Taifli bana
gelerek:
«— Hz. Peygamber'in hoşuna giden en çok hangi tür palandır?» diye
sordu. 3en de:
«— Taif Mekke, türüdür» dedim.
Hz. Peygamber çıkıp bineğini görünce:
«— Bu bineği hazırlayan kimdir?» diye sordu.
*— Tâif İf» denildi.
«— Bu türe ihtiyacımız yoktur» buyurdu.

372/23 Abdullah (İbn Mesûd'un) şöyle dediği rivayet edildi:


«Müslüman olduktan bu yana yalnız bir kere yalan söyledim. O da
şöyle oldu:
Hz. Peygamber'in devesine palan vuruyordum. Tâifli bir palan vuru-
cusu gelerek bana:
«— Hz. Peygamber'in hoşuna giden daha çok hangi tür palandır?» diye
sordu. Ben:
«— Tâif —Mekke türüdür (!)» dedim Gerçekte Resûlullah (S.A.V.) bu
türü çirkin bulurdu.
O da Hz. Peygamber için deveyi bu şekilde hazırlayıp getirdiğinde:
«— Bizim için bu deveye palan vuran kimdir?" diye sordu.
«— Taiften getirttiğimiz palan vurucusu...» dedi.
Nebî (S.A.V) o zaman:
«— Deveyi İ-bn Mesûd'a geri gönderiniz, ö hazırlasın!» emrini verdi.»

373/24 Ebû Abdillah el-Cedelî'nin Huzeyme'den naklen şöyle dediği


rivayet edildi: :
Bir köyiü Hz. Peygamber'a satmış olduğu şeyi inkâr ederken, Hüzey-
me çıka geldi. Ve:
«— Ona sattığına ben şahidim!» diye söze karıştı.
Resûluliah (S.A.):
«— Nereden biliyorsun?» diye sordu.

[Fethu’l-Bari] Sayfa 49
Tevhid Sayfasıı

Huzeyme:
«— Gökten vahiy gevriyorsun, seni doğruluyoruz!» cevabını verince,
bundan böyle Hz, Peygamber onun şahadetini iki erkeğin şahadetine
eşit kıldı.
(a) Bif rivayette şöyle dedi:
Bir köylü, Resûluüah (S.A.) ile yapmış olduğu satış anlaşmasını inkâr
ettiği bir sırada, Huzeyme üzerine geliverdi. Ve:
«— Orta sattığına ben şahidim!» diye söze karıştı.
Hz. Peygamber ona,
«— Bana sattığını nereden biliyorsun?» diye sordu.
Huzeyme:
«— Gökten bize vahiy getiriyorsun, seni doğrulyoruz! Yeryüzünde
(verdiğin haberde) seni doğrulamıyor muyuz!» cevabını verdi.
Hz. Peygamber bu olaydan sonra vefatına kadar, Huzeymenin şahade-
tini iki erkeğin şahadetine eşit kıldı.
fb) Bir rivayette şöyle dedi: Uz. Peygamber, vefatına ıkadar, onun
şahadetini iki erkeğin şahadetine eşit olmayı caiz gördü.

374/25 Enes İbn Mâlik "in şöyle dediği rivayet edildi:


Hz. Hatice'ye verilen müjdeye göre, kendisine cennette, içe
gürültünün, yaygaranın ve herhangi bir yorgunluğun bulunmıyacağı
verilecektir. cennette, içerisinde bir ev

375/26 Hz. Aişe'rvin şöyle dediği rivayet edildi: Resûİullah (S.A.)


buyurdu ki:
<=Ya Aişe! artık öiüm bana tasa vermiyor, çün'kü Çenette de seni eşim
olarak gördüm.
Hz. Peygamber, bundan sonra yanında bulunanlara dönerek:
«— Aişe'yi cennette gördüğüm için ölümü artık
umursamıyorum.»
buyurdu.

376/27 :Hz. Aİşe'nin şöyle dediği rivayet edildi:


Nebî saliallahü aleyhi ve sellemin hanımları içersinde benim, onlarda
bulunmayan özelliklerim vardır.
Hz. Peygamber, babamı onların babasından daha çok severdi. Beni
hepsinden çok severdi. Beni bakire aldı. Cibril Aleyhisselâm suretimi
ona getirip gösterdikten sonra, o benimle evlendi. Kadınlar içersinde
Cibril Aieyhisselâmt yalnız ben gördüm. Hz. Peygamber'in örtüsü

[Fethu’l-Bari] Sayfa 50
Tevhid Sayfasıı

altında bulunduğum sırada Cibril'in geldiği- çak olmuştur. Bana atılan


iftiradan bir bölük insanın ez daha helak olacağı sırada, masum
olduğumu bildirmek üzere ona gelmişti. Hz. Peygamber'in ruhu
alındığında benim evimde, benim nöbetim olan- gecemde, benim
günümde 17[4]O ve başı çenem ile göğsüm arasında bulunuyordu.»

377/28 Hz. Aİşe'nin şöyle dediği rivayet edildi:


Resûluüah sallaliahü aleyhi ve seliemin hanımları içersinde onların hiç
birinde olmayan özelliklerim vardır:
Hz. Peygamber benimle evlenirken bakire idim. Böylece benden başka
hiç bir hanımım bakire olarak almamıştır. Benimle evlenmeden önce,
Cibril ona suretimi indirip göstermiştir. Benden başka hiç birinin
suretini indirip göstermemiştir. Benden başka hiçbir hanımına Cibril
görürvme-miştir. Beni onlardan, ve babamı onların babasından daha
çak severdi. [Bana atılan İftiradan bir bölük insanın az daha helak
"olacağı sırada, masum olduğumu bildirmek üzere âyetler indi. 18[5] Ve
nihayet, Resûlullah (S.A.V.) benim nöbetim olan gecem ve günümde,
başı çenemle göğsümün arasında bulunurken vefat etti.
- .
(a) Bir rivayette şöyle dedi:
«Hz. Peygamber'in hanımları içersinde, onların hiç birinde olmayan
yedi özelliğim vardır:
«Hz. Peygamber benden başta hiç biriyle bakire olarak evlenmedi.
Benimle evlenmeden önce Cibril ona suretimi getirdi. Böylece onların
içinde yalnız beni>m suretim ona getirilmiştir. Beni onlardan ve
babamı on-la*"in babalarından daha çok severdi. Bir bölük insanın
heiâk olacağı sırada, masum olduğum, inen ayetullahla sabit oldu.
Benim nöbet günüm ve gecemde, başı çenemle göğsümün arasında
iken vefat etti. Hanımlarının Cinde Cibril yalnız bana göründü.

378/29 İbrahim (en-Neheî), Mesruktan şöyle rivayet etti: Mesrûk,


Hz. Aişe'den hadis rivayet ederk&n şöyle derdi: «Bana rivayet eden,
«Her zaman doğrulayıcının kızı olan her zaman doğrulayıcı (Sıddî),

Hz. Peygamber, hanımlanyla nöbetleşe kalıyordu. Vefat ettikleri


17[4]

gün Hz. Aışenin nöbetiydi-


18[5] Adı geçen âyetler, Nûr sûresinin (24) 11-26 âyetleridir.

[Fethu’l-Bari] Sayfa 51
Tevhid Sayfasıı

masum olduğu Kur'an ile sabit olmuş olan, azamet ve bereket sahibi
Allah'ın elçisi (SAV.) nin sevgilisi (Aişe) dir.»

379/30 İbn Abbas'tan şöyle rivayet edildi:


Hz. Aişe hastayken, İbn Akbaş sormaya gelip, kabul edilmesi için izin
istemişti.
Hz. Aişe birini göndererek:
«— Kendfrmi kederli ve sıkıntılı hissediyorum. Bîr başfka zaman bu-
yursun!» dedi.
İbn Abbas haberciye:
„Kabul edilmeden, buradan ayrılmam!» cevabını verdi. Haberci bu
cevabı ona bildirince, Hz. Aişe girmesine izin verdi.
Huzuruna geldiğimde:
«— Doğrusu çok tasa ediyor ve sıkılıyorum. Zira hata ve noksanls-rım
varken ölümün ansızın geleceğinden korkmaktayım.» diye konuştu.
İbn Abbas:
« Allah'a yemin ederim ki, ben Sallallahü aleyhi ve sellem'i «Aişe
Cennetli'ktir!» diye söylenirken işittim. Allah teâlâ'nın il'k önce
Cehennemde yanıp sonra Cennete girecek bir kadınla, Onu
evlendirmesi, ona verdiği şerefle, asla uyuşmaz!»
Bu sözleri duyan Aişe:
«— Sen beni sıkıntı ve üzüntülerimden 'kurtardın. Allah da seni bun-
lardan kurtarsın!» dedi.

380/31 El-Heysem, Âmir eş-Şabî'den naklen söylediği rivayet edildi:


Eş-Şabî, (bir gün) müslümanlarin yapmış oldukları savaşları anlatıyor-
du. Bu sırada onu İbn Ömer de dinlemekteydi. Bir müddet dinledikten
sonra: Âmir, savaşlarda bulunmuş gibi (güzel) anlatıyor!» dedi.

381/32 Dâvûd bin Ebî Hind'in Âmir'den naklen şöyle dediği rivayet
edildi:
İbn Ömer'in de bulunduğu bir toplantıda, Âmir Hz. Peygamber "m sa-
vaşlarını anlatıyordu. Bir ara İbn Ömer şöyle dedi: Âmir savaşçıların
yalında bulunmuş gibi. (güzel) anlatıyor.

382/33 Ebû Hani-fe: «Hammâd şöyle konuşurken işittim» diyerek


rivayet edilmiştir ki:
«ibrahim (en-ıMeheî)ye baktığım zaman sen ve onun davranışlarını
gören herkes: «Onun davranışları Alkame'nin davranışlarıdır."

[Fethu’l-Bari] Sayfa 52
Tevhid Sayfasıı

derler. İbrahim dedi ki:


Aîkame'yi gören «Onun davranışları, Abdullah'ın davranışlarıdır»
der. A!kame'de şöyie dedi:
Abdullah'ı gören kimse, «Onun davranışları Hz. Peygamberin davra-
nışlarıdır!» der.

383/34 Abdullah İbn Davud'un şöyle dediği rivayet edildi:


«Büyüklerden kimlere yetiştin» diye Ebû Hamfe'ye sormuştum. Şu
isimlen saydı:
«El-Kas.rn, Salim, Tâvûs, İkrime, Abdullah bin Dînâr, Ei-Hasan el-Bas-
benzer Katade" 'brahmı, Eş-Şabî, Nâfi1 ve

[Fethu’l-Bari] Sayfa 53
Tevhid Sayfasıı

FİTNELER BAHSİ

(3 Hadistir)

495/1 İbn Ömer'in şöyfe dediği riayet edildi: Resûlulîah sallaiiahü


aleyhi ve sellem buyurdu ki: «Ümmetime kiline çeken, bilsin ki,
cehennemin yedi kapısı vardır, ve bunlardan bir tanesi de kılınç
çekene aittir.»

496/2 Ebû Cülâs'ın şöyle dediği rivayet edildi:


Benr Abdullah eş-Şeybânî'nin büyük bir sözünü işitenlerden biriydim.
Onu alarak yolda boynuna vura vura Hz. Ali'ye getirdik.
(Küfe mescidi'nin) geniş avlusunda, Hz. Ali'yi ayak ayak üstüne atmış
sırt üstü yatar, bulduk.
Hz. Ali, ondarr, ne gibi sözler1 söylediğini sordu. O da sözünü söyledi.
Hz.Ali:
«— Şu sözü, Allah'tan mı, O'nun kitabından mı yoksa O'nun Elçisinden
mi aktarmaktasın?»»
Adam:
« Hayır!..»
Hz.Ali:
Ya nereden?..."
Adam: '
« Kendimden..
« Sen bu sözü, Allah'tan veya Kitabından yahut Elçisinden aktardı ğını
söyleseydin, boynunu vururdum. Benden nakletiğini söyieseydin, sa na
ceza olarak işkence yapardım, çünkü yalancı olacaktın. Ama, ben Al-
lah'ın elçisinden duydum ki:
« Kıyamet saatinden önce otuz tane yalancı (peygamber! türeye-cekti.»
İşte sen onlardansın.»

(a) Bir rivayette, Ebû Cülâs şöyle dedi:


Abdullah eş-Şeybânînin bir büyük sözünü işitenler içersinde ben de
vardım. Onu Hz. Ali radiyaliahü anhaya getirdik.
(Küfe mescidinin) geniş avlusunda onu ayak ayak üstüne atmış arka
üstü yatar bulduk.
Abdullah'tan konuşmasını istedi, o da konuştu.
Hz. Ali: « Bu sözü, Allah'tan mı. Kitab'ından mı yoksa Elçisinden mi
nakl ediyorsun?»

[Fethu’l-Bari] Sayfa 54
Tevhid Sayfasıı

Adam: «Hayır!»
Hz. Ali: «Ya kimden...?» Adam: Kendimden... >*
Hz. Ali: « Sen, Allah'tan veya Kitab'ından, yahut Elçisinden naklettiğin;
söyleseydin boynunu vururdum. Benden nakletmiş olduğunu söyie-
seydin, yalancı olacaktın ki ceza olarak sana işkerrce ederdim. Ama,
ben Hz. Peygamber'den duydum ki,
«Kıyamet saatinden önce otuz tane yalancı (Peygamber) türeyecek-tir.
İşte sen onlardansın.»

497/3 Ebû Hüreyre'nin şöyle dediği rivayet edildi:


Hz. Peygamber buyurdu ki:
«Bir zaman gelecek, insanlar mezarlığa sık sık gidip, kabirler üzeri-n-e
kapanarak:
«Ah! şu mezar benim olmasını ne kadar isterdim!...» diyecekler.
Bunun üzerine Hz. Peygamber'den soruldu:
«— Ey Allah'ın Resulü! Naşı! olur?!...»
Hz. Peygamber :cevap verdi:
«— Zamanın maddî, manevî ızdiraplarla dolu olması; belâ, musibet ve
fitnelerin çok olması sebebiyle olur...»

[Fethu’l-Bari] Sayfa 55
Tevhid Sayfasıı

GİYİM SÜSLENME BOLÜMÜ

(8 Hadistir)

425/1 Ebû Hüreyre'nin şöyle dediği rivayet edildi: «Resûluliah


saliallahü aleyhi ve sellemin, Şam yapısı bir kavuğu vardı.-
(a) 'Bir rivayette şöyle dedi:
«Resûlullah saliallahü aleyhi ve sellem'in Şam yapısı beyaz bir ka-
vuğu vardı.» .

426/2 Ebû Cuheyfe'nin şöyle dediği rivayet ediidi: (Bir gün) elbisesi
yerlere kadar uzanan bir adamın yanından Hz. Peygamber geçmiş,
elbisesini toplayarak adamın omuzuna atmıştı.»

427/3 Huzeyfe'nin şöyle dediği rivayet edildi:


«İpek ve dibâc eibise giymeyi Hz. Peygamber nehy etti. Ve: «Bunları
afrirette ancak nasibi olmayan kimse giyer» dedi.
428/4 Hz. Ali (K.V.) nifi şöyle dediği rivayet edildi:
«Resûlullah saliatlahü aleyhi ve seilemin hane-i saadetlerinde üzerinde
mahlûkat resmi bulunan bir örtü asılı idi. Cibril aleyhisselâm Re-
sûiullah sailallahü aleyhi ve selleme gelişini tehir etti. Sonraki gelişinde
Hz. Peygamber sordu:
«— Bana güşin-e ne engel oldu?» Cibril cevap verdi:
«— Biz, içerisinde köpek ve resimler bulunan eve girmeyiz. Örtüyü
topla ve asma; resimlerin başlarını kopar (sil) ve şu yavru köpeği de
dışarı çıkar!» î1}
I İçeride bulunan küçük köpek, henüz çocuk yaşta olan Hasan ile
Hüseyin hazretlerinin oynamaları îçin getirilmiş olduğu, yapılan
rivayetlerden ani aşmaktadır.

429/5 İbn Ömer'in şöyle dediği rivayet edildi: Resûiullah sallailahü


aleyhi ve sellern buyurdu ki: Saç (ve sakalınızı) kına ile boyaym ve
böylece yahudi ve hıristiyanlara muhalefet edin!»

430/6 Ebû Zerr'in şöyle dediği rivayet edildi: Nebî saüallahü aleyhi
ve seİiem buyurdu ki:
«Ağarmış (saçların) rengini değiştirmede kullandığımız şeylerin
en güzeli kına ve ketm (2) dir.

[Fethu’l-Bari] Sayfa 56
Tevhid Sayfasıı

(a) Bir rivayette şöyle buyurdu:


Saçların rengini değiştirmede kullandığınız şeylerin en güzeli kına ve
ketendir.»
(b) Bir rivayette şöyle buyurdu:
«Kına ve ketem, ağarmış saçların rengini değiştirmece kullandığınız
şeylerin en güzelerindendirler.»
Ketem: Bir bitki .dalı oiup siyah saç boyası yapmada kullanılırdı.

431/7 El-Heysem bir 'kişiden yaptığı rivayette şöyle dedi:


«Ebû Kuhâfe, Hz. Peygamber'in huzuruna geldiğinde sakalı iyice uza-
mış ve yayılmıştı.
Resûlullah (SAVı) etiyle sakalı şeriflerinin enini ve boyunu göstererek:
«— Onun sakalım şöylece alsaydıntzl» buyurdu.

432/8 İbn-Abbas (r.a.) nın şöyle dediği rivayet edildi: «Kadın için,
saçına yün peruka takmakta bir sakınca yoktur. Ancak yasak oian,
insan saçından olanıdır.»
(a) Bir rivayette şöyle dedi: ' .
«Saç dökülmüş ise peru'ka ku!lanma;kta bir sakınca yoktur.»

[Fethu’l-Bari] Sayfa 57
Tevhid Sayfasıı

HAC BÖLÜMÜ

(37 Hadistir)

218/1 Ebû Saâd'in- şöyle dediği rivayet edildi:


Hz. Peygamber buyu-du ki:
— «Kim ki hac yapmayı murad ederse, hemen yapmağa çalışsın.»

219/2 Alkame'nin şöyle dediği rivayet edildi:


Hz. Peygamber buyurdu ki:
— «Haccı ifâ edenin, ve duâ ettiği kimsenin, günahları muharrem ayı
bitinceye kadar affolunur.»

220/3 İbn-i Mesûd'un şöyle dediği, rivayet edildi: .


Hz. Peygam'ber buyurduk
«Hac esnasında yapılanların en fazi'letli olanı yüksek sesle haykırmak
ve Okunban) kanı akıtmaktır.» Yüksek sesle haykırmak, telbiye esna-
sında olur. Kan akıtmağa gelince, o da (Mekke'de) hediye olarak
kesilen deve ve sığır gibi hayvanlardır. «Kan- artmak» diyenler de
vardır.
Bir rivayette: «Kan akıtmak» kurban kesmektir, denildi.

221/4 Nâfî' (Yahya'ya) verdiği haberde, Abdullah İbn Mesûd'un şöyle


dediğini işitmiş olduğunu söyledi:
— «Bir kişi ayağa kalkarak:» Ey Allah'ın Resulü, dedi, «terbiyeye» ne-
reden başlamalıdır?»
Hz. Peygamber: -«Medineliler Zulhuleyfe'den, Iraklılar elAkîk'den,
Şamlılar el-CuMe'dan, Necidüler Karn'dan, başlarlar.» diye cevap verdi.
İe dedi:

222/5 El-Esved İbn Yezîd şöyle rivayet etti:


— H2. Ömer İbn eİ Hattâb, halka karşı yaptığı bir konuşmasında şöy-
îdi:
«Sizden, kim hac için ihrama girmek isterse mrkattan başka yerde gir-
mesin. Peygamberimizin gösterdiği mîkatlar ise şunfardır:
MedıneHier ve oradan geçerek gelen yabancılar için «Zulhuleyfe»;
Şamlılar ve oradan geçerek gelen yabancılar için «el-Cuhfe»; Necidliler
ve oradan geçerek gelen yabancılar için «Kam»; Yemenliler ve oradan

[Fethu’l-Bari] Sayfa 58
Tevhid Sayfasıı

geçerek gelen yabancılar için «Yelemlem»; Ve nihayet Iraklılar ve o


yolla gelen diğer müsiûmanlar İçin «Zât-ü İrktır.

223/6 İ'bn-i Ömer'in şöyle dediği rivayet edildi:


«Hz. Peygamber'e biri sordu: «Yâ Resûlallafî, ihrama girmek istiyen
ne gidi elbiseler giyer?» diye sordu. Hz. Peygamber cevabında:
Giyemiyeceği elbiseler şunlardır: Kamis, imame, kollu kaftan, uzun
entari, başlıklı manto (bornoz), kırmfzımsi sarı veya safran renkli bir
elbise. Nalını olmayan (erkekler) mestlerini topuk kemliklerine varan
kısmın aşağısından boğazlarını keserek giysin.» buyurdu.

224/7 İbn-i A'bbâs'ın' şöyle dediği rivayet edildi: Hz. Peygamber


buyurdu ki:
«İhram için giyecek izan olmayan, serâvil giysin. Nalım olmayan da
mestlerini giysin.»

225/8 İbrahim bin Mübeşşir'babasının şöyle dediğini rivayet etti:


— «İibn-i Ömer'e sordum:»
— «ihrama gireöek olan güzel koku sürünür mü?» Bana cevap verdi:
— «"Koku sürünmektense katran- sürünmeyi daha çok İsterim.»
Bu cevap üzerine, Hz. Aişe'ye gittim, durumu anlattım. Şöyle dedi:
«Ben Hz. Peygambere koku sürdüm. Sonra hanımlarına uğradı ve
sonra ihrama girdi.»
Diğer bir rivayette (şöyle dedi):
— «Resûkıilah (S.A.)e güzel koku sürerdim. Ondan sonra hanımlarını
dolaşır ve sonra ihrama girmiş bulunurdu;»

226/9 Gabinim şöyle dediği rivayet edildi:


«Nebî (S.V.) ashabına, hac için- giydikleri ihramdan çıkıp o elbiseleri
umreye çevirmelerini emir buyurdu.»

227/10 Ca'bir'in şöyle dediği rivayet edildi:


«Hz. Peygamber, Veda haçcmda emrettiği şeyi, (umre için) de emre-
dince, Sürâke bin Mali>k sordu:
— «Bu umre yalnız bize mi, yoksa bundan böyle her zaman (ve herke-
se mi) mahsustur, bilgi verirmisiniz?»
Hz. Peygamber:
— «Her zaman (ve herkese) mahsustur.» diye cevap verdi.

[Fethu’l-Bari] Sayfa 59
Tevhid Sayfasıı

228/11 Hz. Aişe (R.A.) den rivayet edildi:


Hz. Aişe, âdet gördüğü bir sırada (Mekkeye)-temettü haccı yapmak
üzere gitmişti. Hz. Peygamberin emri üzerine Kabe'yi tavaf etmedi!

229/12 Hz. Aişe (R.A.) den rivayet edildi:


«Aişe, hacc-ı temettü yapmak için geldiğinde' âdet görmekteydi. Resul-
I ulan [S.A.) in emri üzerine umre yapmayı bıraktı ve hacca yeniden
başladı. Haccin geri kalan menâsi'kini yapıp bitirince, Hz. Peygambe
ona, 'kardeşi Abdurrahman iie «Tenimde çıkmalarını emir buyurdu.»

230/13 Hz. Aişe'den (R.A.) rivayet edildi:


«Alşe'nin umre yapmayı bırakmasından- ötürü, Hz. Peygamber bir
inek kesti.»

231/14 Hz. Aişe1 (R.A.) -dan rivayet edildi:


«Umreyi bırakması» sebebiyle Hz. Aişe'ye bir kurban (ıkoyun veya ke-
ç'O kesmesini Resûlullah ES.A.) emir buyurdu.»

232/15 Hz. Aişe' (R.A.) dan şöyle dedi: Hz. Peygamber'e şöyle dedi:
«Ey Allahin Resulü! Halk haccını umresini ifâ ederek dönüyor. Ben ise
yainiz hac yapabildim.»
Bunun üzerine Resuluilah (S.V.), Hz. Ebû Bekirin oğlu Abdurrahmân'a
emretti:
«Onuda (Aişe ile) Tenim'e git, ihrama girsin, {Umre için) gerekli olan
şeyleri yapsın, sonra da yanıma dönsün, Akabe'de kendisini
bekliyorum.»

233/16 Ebû Katâde'nin- şöyle dediği rivayet edildi:


-Nebî (S.V.) in ashabından müteşekkil bir toplulukla yola, çıktım. Ben-
den başka ihrama girmiyen yoktu. Derken bir devekuşu gördüm Atıma
doğru yumdum ve bindim. Aceleden alamadım kırbacım, vermelerini
kafileden istedimse de vermediler. Ben de inip kendim aldım. Arayıp
bula-madığjm devekuşu yerine bir eşek avladım. Onu ben ve onlar
yedik.»

234/17 Talha bin Ubeydillâh'm şöyle dediği rivayet edildi:


«Hz. Peygamber uyurken, biz aramızda, ihramda bulunmıyan birinin
avladığı avın etini ihramda bulunan kimsenin yemesi hususunu
görüştük Hz. Peygamber sesimize uyandı ve: «Neyi münâkaşa

[Fethu’l-Bari] Sayfa 60
Tevhid Sayfasıı

ediyorsunuz?» diye sordu.Biz de:


«İhrama girmiyen birinin avladığı ve ihrama girmiş bulunan bir kimse-
nin de yediği av eti konusunda...» diye cevap verdik.
Bunun üzerine Hz. Peygamber, yememizi emir buyurdu.»

235/18 İbn-î Ömer'in şöyle dediği rivayet olundu:


Hz. Peygamber buyurdu ici:
«İhrama girmiş bulunan bir kimse fare, yılan, yırtıcı köpek, çaylak ku-
}u ve akrep öldürebilir.»

236/19 İbn-i Abbâs'm şöyle dediği rivayet edildi:


«Hz. Peygamber, Hâris'm kızı Meymûne ile evrendiğj zaman ihramda
bulunuyordu.»

237/20 İbn-î Ab'bas'm (R.A.) şöyle dediği rivayet edildi:


«Hz. Peygamber ihramdayken kan aldırdı.»
İbn-i Ömer'm şöyle dediği rivayet edildi:
«Resûİullâh Sal-laNahü aieyhi veseHem'in. Hacer1* esved'i öptüğünü
(veya el sürdüğünü) gördüğümden bu yana .ben de onu öpmeği (el
sürmeği) hiç terletmedim.»

239/22 ibn-i Mesûd'un şöyle dediği rivayet edildi:


Hz. Peygamber buyurdu ki:
«Tavaf esnasında, Rükn-i Yemânî yanına her varışımda, orada
Cibril aieyhisselâm öle karşılaştım.»

240/23 Atâ İbn-i Rebâh'ın şöyle dediği rivayet edildi:


Hz. Peygamber'e soruldu:
«Ey Allah'ın Resulü, sen, Rükn-ü Yemaniyi çoık selâmlıyorsun!» Nebî
(S.A.) cevap verdi:
«Rükn-ü Yemânî'ye her vardığımda, Cibril'in orada, onu selâmhyana
istiğfarda bulunduğunu (gördüm).-

241/24 İbn-i Ömer'in şöyle dediği rivayet edildi:


Nebî (S.A.), Rü'kn ile Hacer-i Esved arasında şöyle derdi: «Allahım, ben
küfürden, fakirlikten, alçaklıklardan, dünyada ve âhiret-te ziyana
uğramaktan sana sığınırım.»

242/25 İbn-i Abbâs'ın şöyle dediği rivayet edildi:

[Fethu’l-Bari] Sayfa 61
Tevhid Sayfasıı

«Hz. Peygamber hastayken- bineği üzerinde kâbeyi tavaf edip, rükün-


leri t1) de, bir baston ile işaret etmek suretiyle selâmladı.»
Diğer bir rivayette (şöyle dedi) :
«Hz, Peygamber hastayken bineği üzerinde Safa ile Merve arasında
tavaf etti.»

243/26 İbn-i Abbâs'ın şöyie dediği rivayet ediidi:


«Hz. Peygamber, Hacer-i esved'den başlayıp orada bitmek üzere adım-
larını kısaltarak omuzlarını silkerek çalımlıca bir sür'at göstererek
tavaf
yaptı» 19[1]

244/27 Hadis:
Zeyd'in şöyie dediği rivayet edildi:
«Biz Ömer ile beraber Arafat'tan döndük. Cemâ'ya 20[2] indiğimizde ikâ-
met getirdi, birlikte akşam namazını kildi'k. (Namazı1 bitirdik) o öne
doğru jlerliyerek iki rekât daha kıldı. Bundan sonra su getirip üzerine
serpti ve yatağına gitti. Biz de oturup onu uzun zaman namaza
bekledik. (Gelme-
yince) biz «Ey Abdurrahman namaza kalk» diye seslenince, «Hangi
nama* za?» dedi. Biz «Yatsı namazına» dedik. Bunun üzerine: «Bert de
Resulullah (S.A.) in kıldığı gibi kıldım yaU diye karşılık verdi.»
Bir diğer rivayette (şöyle dedi) :
«Şüphesiz ki, Nebi (S.A.) akşamla yatsı namazınrayn'i vakitte kıldı.»

245/28 Ebû Eyyüb (R.A) in şöyle dediği rivayet edildi:


. «Veda haccı esnasında, Hz. Peygamber ile Müzdelifede akşam ve yatsı
namazını (Cemedersk) kıldım.»
246/29 Ebû Eyyûb'un şöyle dediği rivayet edildi:
«Şüphesiz ki, Hz, Peygamber, bir ezan ve bir ikamet ile akşam ve yatsı
namazını kıldı.»

Arafattan indikten sonra yapılan haccın ikinci rüknünü teşkil eden


19[1]

-tavafın» İlk üç devrinde erkeklerin bu şekiide bir tavır takıhmasına -


remel- denir,
20[2] Cem'â, Müzdelifenin bir başka ismidir,

[Fethu’l-Bari] Sayfa 62
Tevhid Sayfasıı

247/30 İbn-i Abbâs'ın şöyle dediği rivayet edildi:


«Hz. Peygamber ev halkını önceden 21[3] gönderdi ve onlara: «Güneş
doğmadan «Cemre-İ akabeyi» taşlamayınız!-» diye tenbih buyurdu.»
.
248/31 İ'bni Ömer'in şöyie dediği rivayet edildi:
«Hz. Peygamber ev halkını geceleyin Müzdelifeden gönderdi. Ve on-
lara:» Güneş doğmadan «Cemre-i akabeyi» taşlamayınız! «diye tenbrh
buyurdu.»

249/32 İbn-i Abbâs'ın şöyle dediği rivayet edildi:


«Şüphesiz ki, Nebî S.A.V, Cemrei akabeyi taşlamağa başlayıncaya ka-
dar-telbiyede bulunmağa devam etti.»
Diğer bir rivayette şöyle dedi:
«Nebi (S.A.V.) bineğinin arkasına sevimli bir çocuk olan Fadl b. Ab-'bası
almıştı. Fadl dikkatle kadınlara bakmağa başlamış. Hz. Peygamber ise,
yüzünü aksi yörce çevirmeye çalışıyordu. Cemre-i akabeyi taşiayıncaya
kadar telbiyede bulunmaya devam etti.»

250/33 Enes'in şöyle dediği rivayet edildi:


«Bir adam kurbanlık devesini çekip götürürken, Hz. Peygamber gördü:
Deveye biniveri» diye emir buyurdu.»

251/34 Subey İbni Mabed'in şöyle dediği rivayet edildi:


«Hac niyetiyle Cezire'den çıktım. Uzeybeye vardığımda oranın şöhretli
i'ki âlimi olan Selmân İbni Rabîa ile Zeyd bin Sühan'ın kafilesine
katıldım. Umre ve hac için telbiyede bulunduğumu duydular. İkisinden
biri: «Bu adam devesinden daha şaşkın imiş!» deyince, diğeri «O
şundan, şundan da şaşkın- imiş!» dedi. Ben (aldırmadım) geçtim.
Nihayet haccın gerektirdiği hususları tamamladıktan sonra,
Müminlerin emiri Hz. Ömere gittim, durumu anlattım: Ben dedim, çok
uzaklarda oturan, nice zorluklarla gelen bir insanım Allah bana bu
halimle hac etmemi .takdir etti. Haccs ve umreyi birlikte yapmak
istedim. Her ikisine niyet ederek ihrama girdim. Unutmadım. (Bu
şekilde yapmak istedim] yolda Selman bin Rabîa ile Zeyd bin Sühân'a
rastladım. Umre ve hacca telbiyede bulunduğumu duyduiar. Biri «Bu
adam devesinden de şaşkın!», öbürü «Şundan, şundan da şaşkın!»

21[3] Geceleyin Müzdetifeden Minaya.

[Fethu’l-Bari] Sayfa 63
Tevhid Sayfasıı

dedi.
Bunun üzerine Hz. Ömer:
« Daha başka neler yaptın?» diye sorunca anlattım:»
«[A.iHjrmayıp), geçtim. Bir tavaf, umrem için yaptım. Sonra umrem
için Sefa .,e Merve arasında say ettim. Sonra (Kâbeye) geri dönüp
geldim, yaptıklarımı tekrar ettim. Daha sonra ihramda kalarak,
hacceden bir kimsenin yapması gereken hususların en sonuncusuna
kadar yaptım.
Bunun üzerine Hz.ı Ömer Ona şöyle dedi:
«Sen Peygamberinin, Muhammed Sallallahü aleyhi ve seliemin gittiği
yoiu izlemişsin.»
Diğer bir rivayette. Subey İbn Mabed (şöyle dedi):
«Ben hıristiyarlıktan henüz dönmüş bir müslümar. idim. Ömer İbni
Hattâb'ın (R.A.) zamanında hacetmek gayesiyie Kûfe'ye geldim. Selmân
İbni Rabİa ile Zeyd İbni Sühân ile beraber idik. Oniar yainız hac için,
ben hem hac ve hem de umre yapmak için İhrama girdik. Onlar benim
yaptığımı görün-ce: «Yazık sana, dediler, Hz. Peygamber temettü
haccinı nehy etmişken, sen ana niyet ettin.» Ve bu sefer her ikisi şöyle
dediler: «Vallahi sen devendun de şaşkmmışsın.»
Bunun üzerine S übey: «Pekâlâ, biz de siz de Hz. Ömer'e gideceğiz»
diye cevap verdi.
Subey Mekke'ye varınca Umre niyetiyle Kabe'yi tavaf ettikten sonra
Safa i!e Merve arasında say etti.
Daha sonra ihrâmlı olarak geri döndü. Bütün yasaklardan korundu.
Hac niyetiyle bu kez Kâbeyi tavaf edip Safa ile Merve arasında say etti.
Arafat'a çıkıncaya kadar ihramda kalıp yasaklara riyet etti.
Arafat'ta vakfeden -sonra hacci bitirmiş oldu.
Kurban bayramının birinci günü olunca temettü haccı için kurban ke-
sip ihramdan çıktı.
Hac farizasını böylece yaptıktan sonra, doğru Hz. Ö-mer İbn el-Hat-
tâb'a gtitler.
«Önce Zeyd İbn- Süfyân konuştu:
«Ey Mü'minlerin emiri, dedi, sen şüphesiz, temettü haccinı yasak ettin.
Subev İbn Mabed ise temettü haccı yaptı.» '
Hz. Ömer SııbeyTe dönerek:
«Başka neler yaptın, ey Subey?» diye sordu.
Subey:
«Ey Mü'minlerin emiri, Önce hac ve umreye niyet ederek ihrama gir-
dim. Mekke'ye gelince umrem için Beytullah'ı tavaf edip sonra Safa ile

[Fethu’l-Bari] Sayfa 64
Tevhid Sayfasıı

Merve arasında tavafta bulundum. İhrâmlı olarak geri dönüp geldim,


yasak olan hiçbir şey yapmadım. Bu sefer haccım için Beytullah'ı tavaf
ettim ve Safa ile Merve arasında tavafta bulundum. Bayram gününe
kadar ihramlı kaldım o gün de gelince, temettü haccım için bir kurban
kestim. Sonra da ihramdan çıktım.»
Bunun üzerine Hz. Ömer, Subey'in sırtını oksıyarak:
Sen Peygamberinin yolunda giderek doğru olanı yapmışsın.» diye
tebrik etti.
Subeyden gelen* başka bir rivayetle (râvi söyle anlattı):
Subey, selman İbn-i Rebia ve zeyd ibn-i sükan haç için birlikte yola
çıkdılar. Mikâta gelince:
Subey, hac ve umre, Selman İbn Rebie ve Zeyd yalnız hac için ihrama
girdiler. Bu iki şahıs, Subeyy'in yaptığı işin yanlış olduğunu ksndisine
anlatmağa girişip dediler ki:
«Sen, gerçekten devenden daha şaşkınsın!. Hac ile Umreyi birleşti-
riyorsun, halbuki, Emir-ül-müminin Umre ile haccın birleştirilmesini
yasak etti.»subey onlara:
«Hz. Örner'e siz de ben de gideceğiz» diye cevap verip geçip gittiler.
Mekke'ye vardıklarında, Subey, umresi için, Beytullah'ı tavaf ettikten
sonra Saf aile Merve arasında say etti.
Sonra geri dönüp haccı için Beytullah'ı tavaf edip, sonra Safa ile
Merve arasında say etti.
Bayram günü gelinceye kadar, ihramlıya yasak olan hususlara riayet
etmek suretiyle öylece ihramda kaldı.
Bayram günü, kendisine kolay gelen bir koyunu kurban etti kesti.
Kurbanlarını kesip Medine'ye gittiler. Hz. Ömer'in huzuruna
girdiler.
Seimân- ve yezid:
«Ey müminlerin Emiri, dediler, Subey, hac ile Umreyi bir ihramla yap-
tı!.»
Hz. Ömer fSubeyy'e dönerek):
«Sonra neler yaptın?» diye sordu.
Subey anlattı:
«Mekkeye gelince, ilk Önce umrem için tavaf yapıp sonra, yine umrem
için Safa üe Merve arasında sa'y ettim.
Bundan sonra geri gelip bu sefer haccım için Beytullâh'i tavaf ettim.
Daha sonra Safa ile Merve arasında haccım için sa'y ettim.»
Hz. Ömer tekrar:
«Ondan sonra ne yaptın?» diye sordu.

[Fethu’l-Bari] Sayfa 65
Tevhid Sayfasıı

Subey anlattı:
«Üzerime haram olan hiçbir şeyi yapmadan ihramda kalarak Bayram
gününü bekledim. «O gün olunca, bana kolay gelen bir koyun kestim.»
Bunun üzerine Hz. Ömer, Subey'İn- sırtına vurarak:
«Sen, Peygamberinin (S.V.) yolunda giderek doğru olanı yaptın.» diye
tebri;k etti.

252/35 İbn-i Abbâs'ın şöyle dediği rivayet edildi:


Hz. Peygamber buyurdu ki:
«Ramazanda yapılan- bir umre bir hacca bedeldir.»

253/36 İbn-i Ömer'im şöyle dediği rivayet edildi:


«Hz. Peygamber, Mekke'nin fethî gününde, gri-kül renkli bir deveye
22[4] binmiş, yayını kuşanmış, ve başına siyah deve yününden mamul

bir imame giymişti.»

254/37 ibn-i Ömer [R.A.) nin şöyle dedKjli rivayet edildi1:


Hz. Peygarrtber'in kabri şeriflerini şu tarzda ziyaret etmen sünnetten-
dir. 23[5]
Nebi (S.V)' in kabrine itafole cihetinden 'gelir, arkanı 'kıbleye Gönderip
kabre doğru durursun ve şöyle dersin: «Selâm sana, ey NebK Allah'ın
rahmet ve bereketi sana ollsun!»

22[4] Bu, Hz. Peygamberin Kasvâ adındaki devestdir. (Alî, s. 116)

Burada sünnetten kasıt, ashâb-ı kiram ve onlardan sonra gelenlerin


23[5]

takip ettikleri yol, olsa gerektir.

[Fethu’l-Bari] Sayfa 66
Tevhid Sayfasıı

HADO BÖLÜMÜ

(6 Hadistir)

309/1 ibni Abbas'ın şöyle dediği rivayet edildi:


Nebi sallaliahü aleyhi ve sellem buyurdu [ki:
«Şüphesiz ki Allah şunları sizin için çirkin gördü:
Şarap, kumar, flüt 24[1] tavla oyunu 25[2], berbet 26[3] ve fener 27[4]

310/2 İbn Mesûd'dan Yahya, şu otayı rivayet ederek dedi ki: Bir adam,
içki içmiş ve böylece aklı (başından gitmiş olan kendi kardeşi oğlunu
\bn Mesûd'un 'huzuruna getirdi. Emri 'üzerine haps olundu.
Biraz sonra sarhoş kendine 'geldi. İbn Mesûd sopa getirtti, düğümlerini
'kopararak, onunla döğmesini emr etti. Sonra acıyarak bir dövücü
(Cellâd) istetip ona:
«(Şu sopayla) onun çıplak bedenine vur, dedi. Vuruşunda eüni kaldır
ve fakat pazulann gösterecek 'kadar kolun kaldırma!»
Bu sırada,,Abdullah vuruşları saymağa başladı. Seksen olunca da suç-
luyu 'bıraktı.
İhtiyar lamca) Abdullah bin Mesûd'a dönerek:
«Abdurrahman!1 Allah'a yemin ediyorum ki, o ölen kardeşimin oğlu-
dur. Ondan başka da çocuğum yok» deyince,
İbn Mesûd:
«Yetimin gözeticisi olan ne 'kötü bir amca!. Sen Allah'a yemin olsun ki,
onu ne çocukken iyi terbiye edebildin ve ne de 'büyükken {ayıbım) ör-
tebildin!» diyerek biz, yanındakilere dönerek sözlerine devam etti:
«Şüphesiz ki, Is lamda tik had cezası, Hz. Peygam'ber'e getirilen bir

24[1] Nefesle çalınan bir musfkî aletidir.


25[2] -Kûbe-ftin, tavla, davul, yahut ud mu olduğu ihtilaflıdır.
26[3] Ud'a benzer telli bir musrkî aletidir.

Feher fki anlama gelir. Bîr cariyenin cima esnasında çıkardığı


27[4]

şehvani sesi, aynı evde bulunan diğer bir cariyenin İşitmesidir. 2 — 3İr
kimse iki cariyeden biriyle cima yapmağa başlayıp, yarıda bıraJcarak
öbür cariyede devam etmesi ve bitirmesidir.

[Fethu’l-Bari] Sayfa 67
Tevhid Sayfasıı

hırsıza verilmişti. Suçu, açık delille sabit olduktan sonra Resun.I!ah


(S.V.):
«Götürün (elini) kesin!» emrini verdi.
«Suçlu götürülüp, (eli kesilince) Ne'bî Sallallahü aleyhi ve selleme
bakıldı. Allaha' yemin olsun ki, yüzüne sanki kül serpilmişti.
Yanındakiler-den biri:
«Ey Allah'ın Resulü! Bu iş çok zorunuza gitti gibi!» deyince, Hz. Pey-
gamber: «Kardeşiniz aleyhinde şeytarrın yardımcıları olmanız zoruma
gitmemeğe nasıl mani olur?» diye karşılık verdi.
Bunun üzerine Resûluilah'a:
«Ne olur, ceza vermeseydiniz! dediler.«
Hz. Peygamber:
Onu bana getirmeden önce «{Artık çok geç!) Zira, hiç olmaz mıydı,
idarecinin 'huzurunda sabit olmuş bir had cezasının infazına hiç kimse
mani» olamaz diye konuştuktan sonra:
«...Ve bağışlasınlar ve suçtan geçsinler. Allah'ın, sizi yargılamasını
sevmez misiniz?» 28[5] âyetini okudu.
(a) İbni Mesûd'dan yaptığı diğer bir rivayette' (şöyle dedi):
Bir adam, sarhoş olduğuna kail olduğu kardeşi oğlunu İbn Mesûd'un
huzuruna çıkardı. İbn Mesûd:
«Sallayın, silkin ve ağzını koklayın!» deyince, f'kükladtiar) ve ağzında
şarap .kokusu buldular. Emrj üzerine haps edildi. Ayıkınca, getirilme-
sini istedi. Bu arada-bir sopa da getirtti. Emri üzerine sopanın
düğümleri koparıldı.
«Ravi, bundan sonra yukardaki hadiste olduğu gibi devam etti.»
(b) İbn Mesûd'dan gelen 'bir diğer rivayette şöyle anlattı: «İslâmda
ilk had cezası, Resûlullah saîlallahü aleyhi ve selleme getirilen hırsızlık
yapmış 'birine verildi. Emri üzerine (eli) kesildi. Cezanın İnfazından
sonra, Hz. Peygamberce bakıldı, yüzüne sanki kül serpilmişti.
«Allah'ın Resûlü'ne. Bu iş, çok zorunuza gitti gibi!» deyince, Hz. Pey-
gamber:
«Kardeşinizin aleyhinde şeytan-ın yardımcıları olmanız zoruma gitmez
mi?» cevabım verdi.
«Bırakamaz mıydık!» dediler. Resûlullah (S.V.):
«Bana getirilmeden önce bu olamaz mıydı...? Şurası bir gerçek ki,
kendisine bir had cezası takdim edilen idareciye, onu tasdi'k etmekten

28[5] Nûr sûresi, âyet 22.

[Fethu’l-Bari] Sayfa 68
Tevhid Sayfasıı

başka hiç bir şey gerekmez.»


Dedi'kten sonra:
(t... Bağışlasınlar ve suçtan geçsinler.1 Allah'ın sizi yarlığamasını sev-
mez misirriz?» âyetini okudu.

311/3 Abdullah'ın şöyle dediği rivayet edildi:


«Resûiuilah Sallaliahü aleyhe ve sellemin sağlığında, on dirhem (gü-
müş) çalındığında el kesilirdi.»
Diğer bir rivayette {şöyle dedi):
«On dirhem caiindıöında ancak [elli kesilirdi.»

312/4 İbn Abbas'ın şöyle dediği rivayet edildi:


Resûiuilah Sallaliahü aleyhi ve sellem buyurdu ki: «Had cezalarını,
şüpheler karşısında, geri' çeviriniz!»

313/5 İbn Bureyde'nin babasının şöyle dediği rivayet edildi:


Mâiz bin Mâlik Hz. Peygamber'e gelerek:
«— İyi işlerden uzak olan zina yaptı. Cezasını ver!» diye (kendi kendini
ihbar etti.)
Hz. Peygamber kabul etmedi.
Mâiz, ikinci defa gelerek sözlerini'tekrar ettk Bir müddet sonra tekrar
geldi; yine ayni sözleri söyledi. Dördüncü sefer gelişinde:
«— İyi işlerden uzak olan zina yaptı, cezasını veri» deyince, Resûiuilah
(S.A.V.) onun aklî dengesinin bozuk olup olmadığını yakınlarına sordu:
Aklı başında bir kimse olduğunu söylediler. O zaman:
Onu götürüp recm ediniz!» emrini verdi.
Götürülüp taşla recmedilmeğe başlandı.
Vurulan taşlarla bir türlü ölmemişti. O zaman taşı 'bol bir yere çekildi
ve orada durdu. Onu takiben müslümanlar da geldi, ölünceye kadar
taş-la dövdüler.
Bu olay Hz. Peygamber'e ulaştığında,
«— Salıverseydiniz ya!» diye buyurdu.
Suçlu hakkında biri şöyle demişti:
«— Ümid ederiz ki, bu ceza onun hakkında makbul bir tövbe olmuş-
tur!»
'Bu 'sözler Hz. Peygamber'e ulaştığında:
«-— Şüphesiz o öğle bir tevbe etti ki, bir 'gurup insan o tevbeyi pay-
laşmış olsalar hepsine yetebilirdi!» diye buyurdu.
Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellemin bu 'konuşmasını suçlunun

[Fethu’l-Bari] Sayfa 69
Tevhid Sayfasıı

adamları haber alınca, yakından ilgilenmeğe başladılar ve Hz.


Peygamber'e cesedini ne yapacaklarım sordular.
«— Diğer ölülerinize yaptığınız gibi, kefenleyip namazını kılarak, def-
n-ediniz!» buyurdu.
Yakınları o zaman cesedi götürüp namazını kıldılar.
(a)- Diğer bir rivayette Cşöyle) dedi:
Mâiz, bin Mâlik Resûlullah salİallahü aleyhi ve selleme gelerek zina
yapmış olduğunu söyledi. Hz. Peygamber geri çevirdi. Tekrar geldi zina
yaptığını ikrar etti. Yine geri çevirdi. Bir müddet sonra yine geldi, zina
yaptığını söyledi. 'Hz. Peygamber geri çevirdi. Dördüncü gelişinde,
Nebî Saİlaİlahü aleyhi ve seüem:
(Bunun aklî dengesinde bir bozukluk vardır» diyebilir misiniz?» diye
yakınlarına -sordu.
«— 'Hayır» cevabını verdi-Ier.
Hz.~ Peygamber o zaman:
«—Onu taşla öldürün!» emrini vermesi üzerine, az taşlı bir yere reom
için götürdüler.
Vurulan taşlarla bir türlü -ölmeyince, oradan taşı bol bir yere gitmeğe
çalıştı. Arkasından 'halik 'onu takip edip orada Ölünceye kadar
dövdüler.
Bu durumu Hz. Peygamber'e aynen anlattıklarında:
«— Salıverseydiniz iyi olurdu» buyurdu.
Defnetmek ve namazını ıkılmak için' yakınları Resûlullah sallallahü
aleyhi ve sellemden izin istediler. Onlara izin verdi: " ' Ve: .
«— Öyle 'bir tevbe etti iki, bir gurup insan o tevbesini bölüsseler hep-
sine yeterdi!» diye buyurdu.

(b) Diğer bir rivayette şöyle dedi:


Mâiz bin Mâiik'in recm edilmesini Hz. Peygamber emredince taşı az bir
yerde reome başlandı. Bu yüzden bîr türlü ölmedi. O zaman çok taşlı
bir yere gitti. Arkasından da halik gitti orada recm ettiler.
Bu durum Resûlullah sallallahü aleyhi ve selleme ulaşınca:
«— Salıverseydiniz iyi olmaz mıydı!» buyurdu.

[c) . Diğer :bir rivayette şöyle dedi:


Mâiz bin Mâlrk recin ile İte I âk olunca, lehinde ve aleyhinde halk ko-
nuşmaya başlamıştı. Kimi: ' '
— Mâiz öldü ve kendi kendini de tevbesiz öldürdü!» derken, kimi de:
«— [Hayır) şüphesiz ki o tevbe etmiş olduU diyordu.

[Fethu’l-Bari] Sayfa 70
Tevhid Sayfasıı

Bu sözler, Hz. Peygamber'e ulaşınca:


«— Şurası muhakkak ki o, tevbe etti. Hem öyle bir tevbe ki, öşür
tahsildarı o tevbeyj yapmış olsa idi, kabul olunurdu. — Veya şöyle
buyurdu —: Bir gurup insan ayni tevbeyi yapmış olsalardı kabui
olunurlardı.»

(d) Diğer bir rivayette şöyle anlattı:


Resûluliah (S.A.V.) oturumken Mâiz bin 'Mâlik yanına geldi:
Allah'ın Resulü! Zina yaptım, bana1 ıh a d cezası verin!» diye ikrarda
bulundu.
Hz, Peygamber oralı olmadı.
Mâiz dört sefer gelerek ayni sözleri tekrar etti. Her seferinde Resûl-
üliah (S.A.V.) onu geri çevirip oralı olmadı.
Dördüncü seferde:
«— Bunun aklından şüpheniz var ms?» diye sordu.
*— Hayır, dediler. Biz bu yönden onu daima aklı başında ve daima iyi
şeyler yapar biliriz» cevabını verdiler.
Hz. Peygamber o zaman:
«— Götürüp recmediniz!» emrin-i verdi.
Az taşlı 'bir yere götürdüler. Atılan taşlar kendisine isabet etmeye
başlayınca dayanamayıp hüzünlendi ve çok telâşlandı. Oradan ayrılıp
süratle uzaklaştı çok taşlı olan Herre'ye varınca taşlanması için orada
kaldı. Bundan sonra iri taş parçalan atarak sesi ikesilinceye kadar
dövdüler.
Sonra:

E Ey AllahımResulü! dediler. Taşlar Mâiz'e isabet edince, sabırsız-


lanarak adeta dayanamaz hale geldi.»
Hz. Peygamber, onlara:
«— Kendi haline bıraksaydmız iyi olurdu!» diye buyurdu.
Hal'k arasında bundan sonra Mâiz hakkında zıd yorumlar yapıldı. Bir
kısmı:
«— Mâiz öldü, ve kendisini de Öldürdü!» derken, diğerleri.
«— Hayır, o Allah'a öyle bir tevbe ve rücu etti 'kı\ o tevbeyi bir bölük
insan yapmış olsaydı hepsine yeterdi!» dediler.
Hz. Peygamber'e:
«— Allanın Resulü! Cesede ne yapacağız diye» sordular.
«— Ölülerinize yaptığınız şeyleri yapınız: Yıkayın, kefenleyin, koku
sürün ve namazını kılarak gömün!» cevabını verdi.

[Fethu’l-Bari] Sayfa 71
Tevhid Sayfasıı

(Bu hadis muhtelif şekillerde rivayet olundu.)

314/6 Ebû !-Beyl&mânî'nin şöyle dediği rivayet edildi:


İslâmm ahid ve emânında olan bir gayr-i' müslimin, müslüman
katiline Hz. Peygamber ölüm cezası uyguladı; Ve:
«— Yapılan muahedeye herkesten çok ben riayet etmeliyim.» buyur-
dular.

[Fethu’l-Bari] Sayfa 72
Tevhid Sayfasıı

HÜKÜMLER BAHSİ

(10 Hadistir)

485/1 Ebû Zerr'in şöyle dediği rivayet edildi: . Hz. Peygamber


şöyle buyurdu:
Ebû Zerr! İdarecilik emânettir. Kıyamet gününde rezil rüsvay ve piş-
manlığa sebep olur. Ancak, (zulüm yapmadan) gereği gibi hakkını alan
ve adaletle idareyi yapabilen bundan müstesnadır ki, böylesi de zor
bulunur!.

(a) Bir rivayette Ebü Zere söyle dedi:


Nebî sallallahü aleyhi ve seliem bana:
« İdarecilik emanettir. Kıyamet gününde de rüsvay ve pişman olmaya
sebep olur. Ancak, onun hakkını verebilen, üzerine düşeni gereğince
yapabilen hariçtir ki, ey Ebû Zerr, böylesi nerede bulunur!.."

486/2 Ebû Saıd'in şöyle dediği rivayet edildi: Hz. Peygamber


buyurdu ki:
«Kıyamet günü. insanların en yüksek mertebede olanı, âdil olan yöne-
ticidir.»

487/3 Habîb İbn Sâbit'in babasının şöyle dediği rivayet edildi: Hz.
Peygamber buyurdu ki:
«Hâkimler üçe ayrılır; .Bunlardan ikisi cehenneme gideceklerdir;»
1) İlimden yoksun, insan-lar arasında hükmeden ve birinin
malını ötekine yediren:
2) İfmini bir tarafa bırakıp, haksız yere hükmeden;
3) Allah'ın kitabiyle hükmeden kadı ise cennete gidecektir.
488/4 Ebû Bekre, babasından aldığı mektupta, Hz. Peygamber'i
şöyle derken işittiğini yazıyordu:
"Hâkim, sinirliyken hüküm vermez!»

489/5 Hz. Aişe'nin şöyle dediği rivayet edildi: Nebî sallallahü aleyhi
ve sellem buyurdu ki: «Kalem, şu üç türlü insanın yaptıklarım kayd
etmez:»
1) Bulûğa erişinceye !kadar çocuğun:
2) lAkillanıncaya kadar delinin:
3) Uyanıncaya kadar uyuyanın.

[Fethu’l-Bari] Sayfa 73
Tevhid Sayfasıı

{a) 'Bir rivayette, Huzeyfe'nin şöyle dediği rivayet edildi:


Allah'ın Resulü (S.A.V) buyurdu ki:
«Üç türlü insanın yaptıklarını- kalem yazmaz:
1) Uyanıncaya kadar uyuyanın;
2) Akillanıncaya -kadar delinin;
3) İntifam oluncaya kadar çocuğun;»

490/6 İbn Abbâs'ın şöyle dediği rivayet edildi: Allah'ın Resulü


(S.A.V) buyurdu ki:
«Beyyine bulunmadığı zaman, en uygun olan şey, davalıya yemin ve-
rilmesidir.»

491/7 Hammâd'a bir kişinin- şöyie dediği rivayet edildi: «Eş'as İbn
Kays bir köleyi Abdullah !bn Mesûd'dan satın almıştı." Abdullah, parayı
ödemesini isteyince, Eş'as: « On bine satın aldım» dedi. Abdullah bin
Mesüd: « Sana yirmi bine sattım! Aramızı bulmak için, istediğini
gösterebilirsin. Eş'as:
« Aramızı sen bul!» :
Abdullah: . . '
« O halde sana, Hz. Peygamber'den işittiğim bir hükmü bildiriyorum:»
Alıcı ve satıcı, belirtmiş oldukları fiat kokusunda uyuşamayıp, her iki-
sinin de açık bir delili bulunmaz ve satılan mal da ortada olsa. satıcı ne
derse öyle oiur; yahut alıcı kabullenmezse, satış anlaşmasını
bozarlar.»

492/8 El-Kasım, babasından, dedesinin şöyle dediğini rivayet etti:


«Deviet malı olan bir köieyî, Esas bin Kays, İbni Mesâd'dan satın aldı.
Abdullah (İbn Mesûd), ödemesini isteyince paranın miktarında
anlaşamadılar.
Esas:
— On bin dirheme senden satın aldım,» Abdullah:
«— Sana yirmi bine sattım!» diye, münakaşa devam edince, Abdullah:
«— Aramızı bulmak için birini bul!»
Esas:
«—. Kendinle benim arama seni koyuyorum.»
Abdullah:
«— O halde, Hz. Peygamber'den işitmiş olduğum bir hüküm ile ara-
mızda hükmedeceğim:
«Satıcı ve alıcı uyuşmadıkları takdirde, satıcı ne derse öyle olur; yahut

[Fethu’l-Bari] Sayfa 74
Tevhid Sayfasıı

da satışı fesh ederler.»

(a) Bir rivayette. Kasım, babası aracılığı ile dedesinin şöyle dediğini
nakletti:
Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem buyurdu ki:
«Alıcı ve satıcı kesilen fiat üzerinde anlaşamadıkları zaman, mal ortada
ise, satıcı ne derse öyledir, yahut —satışı— fesh ederler. —Bir riva-
yette «satışı» (kelimesi) fazladan rivayet olundu

(b) Bir rivayette şöyle buyurdu: ,


Satış akdini yapan taraflar ihtilâf ettikleri zaman, söz satıcınındır, ya-
hut satışı fesh ederler.»

(c) Abdullah'tan yapılan bir rivayet te şöyledir:


Eş'as, ondan bir köle satın aldı. Parayı ödemesini İstedi. Miktarında
anlaşamadılar.
Abdullah:
«— Onu yirmi bine sattım.»
Esas:
«— Onu on bine satın aldım.»
Abdullah:
«— Resûlullah (S.A.V) den işittim, buyurdu ki:
«Alıcı ve satıcı kesmiş oldukları fiatta uyuşmazlarsa, karâr satıcınındır
yahut da satışı fesh ederier.»

493/9 Cabir bin Abdillah, Hz, Peygamber'den yaptığı rivaeytte şöyle


anlattı:
İki kişi, aralarında çıkan bir deve anlaşmazlığını Hz. Peygamber'e ge-
tirdiler. Her ikisi de devenin kendi devesinden doğmuş olduğuna dair
şâhid gösterdi.
Hz. Peygamber de: devenin, bilfiil tasarrufunda bulndurana ait oldu-
ğuna karar verdi.»

494/10 Cabir İbn Abdullah'ın şöyle dediği rivayet edildi:


«İki şahıs Hz. Peygamber'e baş vurarak bir deve hakkında aralarında
çıkan anlaşmazlıklarını arz ettiler.»
Devenin kendi devesinden olduğuna dair her ikisi de şahid dinletti.
Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem de, devenin, bilfiil tasarrufunda
bulundurana ait olduğuna karar verdi.»

[Fethu’l-Bari] Sayfa 75
Tevhid Sayfasıı

(a) Bir rivayette şöyle dedi:


«İki adam Hz. Peygamber'e gelerek, bir deve hakkında muhakeme ol-
dular.
Biri, devertin kendi devesinden doğmuş olduğuna, öbürü de kendi de-
vesinden olduğuna dair delil gösterdi.
Hz. Peygamber de. devenin, bilfiil tasarrufunda bulundurana ait
oldğuna karar verdi.»

[Fethu’l-Bari] Sayfa 76
Tevhid Sayfasıı

İLİM BÖLÜMÜ

(11 Hadistir)

30/1 -Abdullah (İ'bn MesudJ'un şöyle dediği rivayet edildi. Ailah'm


Elçisi (s.a.) buyurdu ki:
«— Bilgi öğrenmek her müslümana farzdır.»

31/2 -Ebû Hureyre'mn şöyle dediği rivayet edildi. Peygamber Cs.a.


buyurdu ki:
«— Bilgi öğrenmek her müslümana farzdır,»

32/3 Hadis :Ebû Hanife Allah ondan razı olsun- şöyle dedi:
* (Hicretin) Sekseninci yılında doğdum. Doksan altı [96] senesinde on
altı yaşımdayken babamla hacca gittim. Mescid-i Haram'a girdiğimde
kalabalık bir ders halkası gördüm. Babama, bu halkanın öğretmeni
kim?' diye sordum. Babam, Peygamberimizin —saiât ve selâm üzerine
oisun— arkadaşı Abdullah bir.1 el-Hârıs bin Gez* bin el-Zebîdî'dir,
dedi. İlerledim, iyice yaklaştım, şöyle dediğini işittim:,
«— Allah'ın elçisinden —salât ve selâm üzerine oisun— duydum. Bu-
yurdu ki:
• — Allah'ın Dinini anlamada üstün başarı gösteren kimsenin dünya ve
â'hiret ile ilgili neyi varsa Allah Teâİâ karşılar ve ona ummadığı yef-
lerden rızı'k verir.

33/4 -Ümühani'nin şöyle dediği rivayet edildi.


Peygamber —salât ve selâm üzerine olsun— şöyle buyurdu:
Ayşe. Kendini ilim ve Kur'ânı öğrenmekle göster.» ,

34/5 -Alî bin el-Akmer, Peygamber (s.a.)'den şöyle rivayet etti:


Allah'ın Elçisi —salat ve selam üzerine olsun— Allah T-eâlâyı anmakta
olan bir topluluğa rastladı:
«— Sizler o kimselerdensiniz ki, onlarİa beraber sabr etmekle emr
olundum. Sayınız kadar olarr her topluluk oturup Allah Teâlâyı anacak
olsa hiç şüphesiz, melekler onları kanatlarıyla çepeçevre sarar. İlâhî
rahmet onları boğar, ve Allah da yanında bulunanların, (meleklerin)
huzurunda onları anar.»

[Fethu’l-Bari] Sayfa 77
Tevhid Sayfasıı

35/6 - Abdullah İbn Mes'ûd'un şöyle dediği rivayet edildi:


Peygamber —«alât ve selam üzerine olsun— buyurdu ki: «— Allaih
Teâlâ kıyamet günü bilginleri toplar onlara: Kalplerinize
HİKMETİMİ yerleştirirken, ben yalnız sizlerin yararına olanı istedim.
Şimdi cennette yerlerinizi ahn. Geri kalan kusurlarınızı da
'bağışladım,» der.

35/7 -E!-Kasım'm dedesinin şöyle dediği rivayet edilmiştir:


Allah'ın Eiçisi-saiât ve selam üzerine olsun-buyurdu ki: Bana bilerek
yaian söz isnat eden, yahut bana söylemediğimi isnat eâen kimse
cehennemden yerini hazırlasın. E1)

37/8 -Ebû Said'in şöyle dediği rivayet edildi: .


Peygamber (s.a.) buyurdu ki:
«— Bana bilerek yalan isnat eden kimse cehennemde yerini hazır-
lasın.»

38/9 -Ebû Sairi El-Hudri'nir? şöyle dediği rivayet âdildi:


Peygamber (s.a.) buyurdu ki:
— «Bana bilerek yalan isnat eden kimse cehennemde yerini hazır-
lasın.»
fi) Cehennemdeki yerine hazırlansın, diye de terc:eme yapılır. 42
(Râvî) Atiyye dedi ki: «şahadet ederim ki, ne ben bu sözü Ebü Said
adına kendimden uydurdum, ne de O, Hz. Peygamber adına kendinden
uydurdu.

39/10-Enes'in şöyle dediği rivayet edildi:


Peygamber-ssiat ve selâm üzerine olsun- buyurdu ki: « Bana bilerek
yalan isnat eden kimse cehennemde yerini hazırlasın.»

40/11 -Enes'in şöyle dediği rivayet edildi:


Allah'ın- Elçisi-sanat ve selâm üzerine olsun- buyurdu ki: «Bana
bilerek yalan isnat eden kimse cehennemde yerini hazırlasın-.

[Fethu’l-Bari] Sayfa 78
Tevhid Sayfasıı

NAFAKALAR SOLUMU

(2 Hadistir)

297/1 ibn Abbâs'ın şöyle dediği rivayet edildi:


Resûîuüah (S.V.) buyurdu ki:
«Sizden birinizin, kendilerini besleyip geçindirdiği kimselerin geçim-
lerini düşünerek geçirdiği bir gece. Aiiah yoiunda bin kılıç vurmaktan
Allan Tealânın katında daha kıymetlidir.»

298/2 Sa'd'ın şöyle dediği rivayet edildi: Resûluüah {S.V.) buyurdu


ki:
«Şüphesiz sana. Allah rızasını istiyerek geçim için yapacağın- her
masrafa, hatta eiinle eşin ağzına uzattığın bir lokmaya karşılık sevap
verir.» .

[Fethu’l-Bari] Sayfa 79
Tevhid Sayfasıı

NAMAZ BÖLÜMÜ

(117 Hadistir)

79/1- Ebû Zerr'den şöyle rivayet edildi:


Kendisi kıldığı (nafile] bir namazı pek ağır yapmamış ancak rü'kûlar-
<da ve secdelerde çok kalmıştı. Bitirdiğinde bir adam ona şöyle dedi:
«Sen Peygamberin -salât ve selâm üzerce olsun- hem arkadaşısın, hem
namazı böyle çabuk kılyorsun?»
'Ebû Zerr Ona sordu:
« Rükû ve secdeleri kusursuz yaprnadımmı?»
Evet yaptın.»
« O halde, Peygamber'den -salât ve selâm üzerine olsun- işittim şöyle
buyurdu: Kim Allah'a bir secde yaparsa, bu secde nedeniyle o -krm-
sehin cennette derecesi bir kere daha yü'kseltHir. Ben de istsdim'ki,
bana çok çok dereceler verilsin. Yahut bana dereceler yazılsın.»
cevabını verdi.
Diğer bir rivayette İbrahim (en-Neheî) bir adamdan şöyle rivaet etti:
Adam, Rebze'de Ebû Zerr'e rastladığında (nafile) bir namaz kılıyordu.
Ancak namazın rükû ve secdelerinde çok beklerken, kıraati pek kısa
yapıyordu. Selâm verip namazı bitirince adam ona:
«—Sen ki, Peygamberin -salâtı selâm üzerine olsun- arkadaşı olu-
yorsun. Kıldığın namaz bu unudur?»
Ebû Zerr' Ona şöyle cevap verdi:
«— Peygamber'den -salât ve selâm onun üzerine olsun- işittim. Bu-
yurdu ;ki: kim Allah'a bir secde yaparsa, Allah bu secde sebebiyle
cennete o kimsenin derecesini bir kez daha yükseltir. İşte bu
nedenledir ki ben de 'namazımda secdelej-i uzatıyorum.» diye cevap
verdi.

80/2- Abdullah'ın dediğine göre Peygamber -salât ve selâm üzerine


olsun-buyurdu 'ki:
«— Göbekle diz kapaklan arası açık bırakılmaması gereken
yerlerdir. (Avret mahaüi.)»

81/3- Atâ Cabir'den şöyle rivayet etti.


«Cabir, halka namaz kıldırdı; üzerinde bir teık uzun gömlek vardı fazla
elbisesi bulunurken böyle yapmakla O, Peygamberin -salât ve selâm'

[Fethu’l-Bari] Sayfa 80
Tevhid Sayfasıı

üzerine olsun- Sünnetini bize açıkça bildirmek istemişti.»

82/4- Abdurrahman'dan şöyle rivayet edildi: ,


Peygamber'e -salât ve selâm üzerine olsun- bir adam sordu:
«— Bir tek elbise giyerek [şu kimse) namaz kılıyor?»
Hz. Peygamber:
«:— Hepinizin iki elbisesi var mı ki?» diye karşılığında 'bulundu.
Ebû Kurra dedi ki: Bbû Hanife'den duydum, Zührî'den naklediyordu.
Zührî'de Saîd İbn el-Müseyyeb'den o da Ebû Hureyre'den şöyle rivayet
etti:
Ebû Hureyre, Hz. Peygamber'e, bir tek parçalı elbise ile kılman namaz
konusunu sordu: Peygamber -salât ve selâm üzerine olsun-:
«— Aranızda iki elbiseli olmayan çıkabilir.» diye cevap verdi. '

83/5- Cabir'den şöyle rivayet edildi:


Peygamber -salât ve' selâm üzerine olsun- namaz kıldı: uçları boy-
nundan sarkmış olan bir elbise ile örtünmüştü. Ebû Zerr'e bazıları
şöyle sordu:
«Hz. Peygamber bu haliyle farz olmayan* namaz mı kıldı?» Ebû Zerr:
«Hem farzı, hem de farz olmayanı cevabını verdi.»

84/6- Cabir'ifi şöyle dediği rivayet edildi:


Peygamber'e -salât ve selâm üzerine olsun- soruldu:
« En yüksek dereceli amel hangisidir?»
« Vakti gelince kılınan namazdır» buyurdular.

85/7- İbn Ömer'in şöyle dediği rivayet edildi:


Peygamber -salât ve selâm üzerine olsun- buyurdu ki: «Sabah
namazını tanyeri iyice ağarmağa başladığı zamanda kılınız. Çümkü
bu vakitte kılmakta en büyük sevap vardır.»

86/8- Büreyde'nm şöyle dediği rivayet edildi:


Peygamber -salât ve selâm üzerine olsun- buyurdu ki:
«— İkindi namazım vakti girer girmez kılınız.»
Bir rivayette, Büreyde, Hz. Peygamber'in şöyle dediğini rivayet etti:
«— Kapalı hava olduğu gün, ikindi namazım valcti girer girmez kılınız.
Gerçek olan şudur ki; ikindi namazını, güneş batıncaya kadar kılama-
yıp kaçıran kimsenin ameli neticesiz kalır.»

[Fethu’l-Bari] Sayfa 81
Tevhid Sayfasıı

87/9- İbn Büreyde'nin şöyle dediği rivayet edildi:


Peygamber -salât ve selâm üzerine olsun- buyurdu ki: « İkindi
namazının vaktifii geçiren kimse ailesinden ve malından kayba
uğramış gibidir.»

88/10- Ebû Saîd'in şöyle dediği rivayet edildi:


Peygamber -salât ve selâm üzerine olsun- buyurdu ki: « Sabah
namazından sonra güneş doğuncaya, ikindi namazından sonra da
güneş batıncaya kadar hiç bir namaz kılınmaz. Şu iki günde: Kurban
bayramı ve Ramazan bayramı günlerinde oruç tutulmaz. Mescidler
arasında yalnız üç tanesi için yolculu'k yapılır. Mescidi Haram,
Mescidi Aksa ve Mescidim (medîdeki) dir. Ve kadın, en az iki günlük
bir yolculuğu, ancak kendisine nikâh düşmeyen bir erkekle yapabMir.»
89/11-. fon Böreyde şöyle rivayet etti.
Ensâr'dan biri, Peygamber'in-seriat ve selam üzerirre olsuh-yamndan
geçti, O'nu tasalı gördü. Bu kişinin sofrasında her zaman fakirler eş
dost bulunmaktaydı. Hz. Peygamber'de gördüğü hüzün onu da
kederiendirmişti. Bundan ötürü sofrayı ve o günkü konuklarını
bırakarak evindeki namazgahına çekildi, namaz kılmağa başladı. Bir
süre böylece kıldı. Sonra uyku bastırdı. Düşünde tanımadığı biri yanına
geldi.
« Peygamber'i -salat ve selâm üzerine olsun- üzen neydi
bilmiyormusun?» diye sordu.
«— Hayır!» dedi.
«Namaz için çağırmanın nasıl yapılacağı idi. O'nu bul ve namaz kı-
lanlara namaza gelmelerini şu şekilde -bildireceğini Bilâl'e
emretmesini söyle!» dedi. Ve Ezanı öğretti. «İıkİ defa,» Allahü Bkber;
«İki defa» Eşhedü en lâ ilahe fllailâ'h; «iki defa Hayye alessalâh»; iki
defa hayye alelfelâh»; «Allahü Ektber, Allahü Bcber; Lâ Mâhe illallah!
Bundan sonra «İkameti de ezan gibi, ancak (Hayye alel felâhVın sonun-
da «'Kâdka-meti'ssalah, Kadkâmetis-salah, Alla'hu Ekber Allahu Ekbef,
Lâ İlahe illallah.» dedi ve tıpkı müslümanların (bu gün okuduğu) ezan
ve ikameti öğretti.
En'sârî, bulunduğu yerden hemen çıktı, Peygamber'in-selat ve selam
üzerine olsun-kaprsinda durup 'bekledi. 8u esnada Bbû Bekİr-A!la!h
ondan razı oisun.-çıka geldi ve kapıdan içeri girerken, Ensârî ona,
kendisi için içeriye girme izni olmasını s6y!edi. Aynı düşü Bbü Bekir'de
görmüştü. Sonra Ensârî'ye izin aldı. O da girip Nebî'ye-selat ve selam
üzerîn-e olsun- gördüğünü anlattı. Hz. Peygamber ona: Aynı şeyi

[Fethu’l-Bari] Sayfa 82
Tevhid Sayfasıı

demin bize Ebû Bekir'de söyledi, dedi ve Bilâl'e bu şekilde ezan


okumasını emretti.
. Diğer 'bir rivayette şöyle dedi:
Ensârdan biri, Peygamıber'in-selat ve selam üzerine oisun-yanından
geçti, O'nu üzüntülü gördü. Adam, o akşam (yoksullara) yemek
veriyordu.
Peygamber'în selat ve selam üzerine olsun-üzüntüsünü gördüğü için
yemekten vaz geçti. Özel mescidine girerek namaz kırnağa başladı. Bir
süre böylece namaz kıldı. Sonra uyku bastırdı, düşünde biri geldi:
«— Peyga'mber'nselat ve selam üzerine olsun-üzen neydi biliyormu-
sun?» diye sordu.
«— Hayır!... »dedi.
«— Namaza nasıl çağrılacağıdır. O'na git Bilâl'e emretsin.»
Adam dedi ki: Ezanı öğretmeğe başladı:
«Allahü Ekber, Allahu Ekber», diye jiki defa; İki defa «Eşhedü enlâ ilahe
illallah»; i(ki defa «Eşhedü enne Muhamederresıullah»; iki defa «Hay-
yeaiessalâh»; iki defa «Hayye alel felah»; Allahü Ekber (bir defa), Lâ
ilahe illaâh»;
Bundan1 sonra, ikameti de ezan gibi, ancaık (Hayyeaiel felâ'h'dan)
sonra (fki defa] «'Kadi'ka mecissalaıh» diye ilâve yaparak, tıpkı
müslümanlann (bu günkü okuduğu) ezan ve i'kameti öğretti.

90/12- ibn Ömer'in.şöyle dediği rivayet edildi:


Peygamber sallaMahü aleyhi vesellem, müezzin ezan okurken
('işittiğinde) ne diyorsa onu aynen tekrarlıyarak İzlerdi.

91/13- Ebû Hanife şöyle dedi:


« Abdullah b. Bbû Evfâ, Hz. Peygaımiber'in şöyle buyurmuş olduğunu
işittiğini söyledi*:»
«Bağırtlak kuşurrun yuvası kadar da olsa bir mescid yapacak olan İçin
Allah (c.c.î cennette bir ev yapar.»

92/14- İbn Büreyde'den babasının şöyie dediği rivayet edildi:


«—. Peygamber-selat ve seiam üzerine oisun-bir adamın, mescidde
kaybolan erkek devesinin soruşturduğunu işittim."
«— Bulamaz alasın!» diye bedduaetti.
Diğer bir riveyette şöyle dendi*
«— Peygamber-selat ve seiam üzerine olsun-bir adamın dişi devesini
soruşturduğunu işitti:

[Fethu’l-Bari] Sayfa 83
Tevhid Sayfasıı

«Bulamaz olasın! Evet bu evier yapılmalarındaki gaye için yapılmışlar-


dır.» diye buyurdu.
,
93/15a -Vali b. Hücr'den rivayet edildi:
«— Peyganrber-selat ve selam üzerine olsun-eiîni kulaklarının yumu-
şağına değin kaldırdı.»

93/15b - Başka bir rivayette şöyledir:


«Evet iki elini, kulaklarının yumu'şağığna kadar kaldırdı.»

93/15c- Vail'den başka bir rivayet de şöyledir:


«O, Peygamber'i selat ve selam üzerine o-Isun-namazda ellerini kulak-
larının yumuşağına kadar kaldırdığını görmüştü.»
94/16- Vail'in oğlu Abdül Cebbar, babasının şöyle dediğini rivayet etti:
«— Peygamber-i selat ve selam üzerine olsun- gördüm: tekbir sırasın-
da ellerini kaldırdı, (sonunda) sağına ve soluna selam verdi.»
İbrahim VâH 'b. Hücr haManda sözleri-Hammâd, İbrahim'in Vâil b.
Hücr hakkında şöyle dediğini rivayet etti.
«— o göçebe bir araptir ki, Hz. Peygamberle 'birlikte, söz edilen na-
mazın dışında, kat'iyyen namaz 'kiimamıştı. O, Abdulla'h ve
arkadaşlarından daha »mı bilgili ki ellerin 'kaldırılmasını onlar değilde
o akimda tuttu?»

95/17a - İbrâhim'den yapılan başka bir rivayet de şöyledir:


Evet İbrahim'in yanında Vâil b. Hücr'ün sözü geçince şöyle ıkonuştu:
«O göçebe bir Araptir ki, Hz. Peygamberle birlikte, adıgeçen namazdan
önce, herhangi bir nama2 'kıldığını bilmiyorum. O, Abdullah'dan daha
mı bilgin?»

95/17b - Başka bir rivayet:


Onun yanında, Vâiİ b. Hücr'ün «Evet, Hz. Peygamber rükû ve secdeler-
de ellerini kaldırdı.» sözü geçince dedi ki:
«— O göçebe bir Araptir 'ki, İslâmın hükümlerini bilmez ve bana öyle
geliyor ki, o, blrtek namazdan haşılca Hz. Peygamberle birilikte namaz
kıhna-mıştır. Sayamıyacağim kadar çok kimse bana, Abdullah b.
Mes'üd'un yalnız, namaza başlarken ellerini ikaldırdığını söyledikleri
Hz. Peygamber'den de böylece haber verdi.
Abdullah islâmın hükümlerini, sınırlarını tümüyle bilir; Hz. Peygambe-
rin^-selat ve selam üzerine olsun-gizli, açı'k değişen durumlarını

[Fethu’l-Bari] Sayfa 84
Tevhid Sayfasıı

araştırır, gerek süreli olarak bir yerde oturduğu ve gerekse yolculuk


yaptığı sırada on-
dan ayrı kalmağa çalışırdı. Ayrıca Nebî ile-selat ve selam ona- birlikte
sa-yılmtyacak kadar namaz kılmıştır.»

96/18-Süfyan b. Uyayne dedi ki:


Ebû Hanîfe ile Evzâî Mekke'de buğdaycılar çarşısında karşılaşmışlardı.
Ebû Hanîfe'ye Evzâî sordu:
«— Niçin namazda ruküa giderken ve rükûdan kalkarken ellerini
kaldırmamaktasınız?»
Ebû Hanîfe:
«— Bu konuda Allah'ın Elçisinden-selat ve selam ona- kesin bir şey
bulamadığı için.» diye karşılık verdi.
Evzâî:
«— Nasıl kesin bir şey yok!? Evet, bu konuda «Zührî bana. Salim de
ona, buna da babası Ömer b. el-Hattâb'ın oğlu Abdullah haber verdi ki,
Allah'ın Elçisi (s.a.s) namaza başladığında, rukûa giderken ve de
rükûdan kalkarken ellerini omuzlarına kadar kardırdı.»
Ebû Hanîfe:
«— Bize de Hammâd, orva da İbrahim en-Neheî buna da Alkame ile
Esved, bu ikisine İbn Mesûd haber verirdi, Allah'ın Elçisi-selat ve selam
ona yalnız, namaza başlarken ellerini kaldırır, bunun dışında böyle bir
şey yapmazdı.»
Evzâî:
«— Ben sana diyorum ki; Zührî, Sâlim'den o da babasından böyle
nakletti, sen ise bana, Hammâd'ın İbrahim'den yaptığı nakli
söylüyorsun...»
Ebû Hanîfe:
«— Hammâd hadisleri anlamada Zührî'den daha üstündü İbrahim de
bu alanda Sâlim'den üstündü Alkarna ise Fıkıhda İbn Ömer'den geri
kalmaz. Her ne kadar İbn Ömer sahabe olma şerefini taşiyorsa -ki
bunun faziletinde kuşku yoktur- Esved'in de birçok yönden faziletleri
vardır. Abdullah ise Abdullahdır.»
Ebû Hantfe'nin bu sözü üzerine Evzâî sustu.

97/19a - Peygamber -salât ve selâm ona- buyurdu ki:


«— Namazın anahtarı aıbdesttir. Onun dünya ile ilişkisini 'kesen tek-
bir, yeniden ilişkisini kuran da selâm vermektir. Her iki relkâtta selâm
verme (teşehhüdü) vardır. Bir namaz ancak Kitabın Fatihası ile, ve ona

[Fethu’l-Bari] Sayfa 85
Tevhid Sayfasıı

ondan başkasını eklemekle olgunlaşır.

97/19b -Ebû Hanîfe'den el-Mukrîm'in yaptığı bir rivayet de buna eş


olup ancak sonunda şöyle der:
« Her fki rekâtta selâm verme vardır.» sözü He ne demek istiyor diye
Ebû Hanîfe'ye sordu'm: ,
«Teşehhüt süresince oturma'ktır.» 'karşılığını verdi.
El-Mukrî de «doğru söyledi.» diye ekledi.

97/19c -Benzeri bir rivayetin sonunda da şu ek vardır:


«— Bir namaz ancak Kitab'ın Fatihası ile ve (Kur'andan) bir şey ek-
lemekle olgunlaşır.»

98/20 Ebû Hureyre'nin şöyle dediği rivayet edildi:


Allah'ın Elçisinin -salât ve selâm üzerine olsun- görevlendirdiği kişi,
Medine'de halka duyuruyordu ki, namazın namaz 'olabilmesi için
Kur'andan bir miktar, Fatiha da olsa okuyacaktır.»

99/21-Enes'in şöyle dediği rivayet edildi:


« Nebî -salât ve selâm ona-, Ebû Bekir ve Ömer-Allah onlardan razı
olsun)» Bismi'llâhir-rahrnâni'r-Rahîm'i içlerinden okurlardı.»

100/22 -Yezîd 'b. Abdullah b. Muğaffal'den rivayet edildi:


«Yezîd, arkasında namaz kıldığı bir imam
«BİsmilIâlhirrahmânirrahîm»! açı-ktan okuyunca, namazdan sonra
ona dedi ki,
«— Abdullah! Bunu bize duyurma da içinden oku. Evet, ben Allah'ın
Elçisinin -salât ve selâm ona- ardında, Ebûibe'kir, Ömer ve Osman'ın-
Allah onlardan razı olsun-ardında namaz 'kıldrm; onu, se-sle
okuduklarını duymadım.»

101/23 İbrahim'in şöyle dediği rivayet edildi:


« Allah'ın Elçrsi-salât ve selâm ona- ile birlükte yatsı namazını kıldım.
Namazda «Vettîni vezzeytûni»yj okudu.»

102/24 Kutbe b. Mâlik'in şöyle dediği rivayet edildi':


Nebî, salât ve selâm ona- sabah namazının iki rekâtının birinde...»
Tomurcuklan birbiri üzerine kat 'kat yığılmış, uzun ve yüksek hurma

[Fethu’l-Bari] Sayfa 86
Tevhid Sayfasıı

ağaçları bitirdik.». 29[1] (anlamındaki) ayeti okudu. Ben de işittim.»

103/25a -Cabir b. AbduHah'dan şöyie rivayet edildi:


Nebî -salât ve selâm ona- buyurdu ki:
«— Bir kimse İmama uyduğunda, imamın okuması onun okuması ye-
rini tutar »
' Başka bir rivayet:
«Bir adam, Nebî'nin -salât ve. selâm ona- ardında öğle ve ikindiyi kı-
larken, okudu. O sırada biri ona okumamasını işaret etti. Bitirince
okuyan:

103/25b «— Nebinin -salât ve selâm ona- ardında okumama engelini


oluyorsun?» diye sordu ve bu konuda karşılıklı konuşmağa başladılar.
Derken Peygamber -selât ve selâm ona- duydu ve buyurdu ki:
«Bir kimse imam in ardında namaz kılarsa, evet, imamın okumaması,
onun okuması yerine geçer.»

103/25c-Başka bir rivayette dedi ki:


«— Peygamber -sefât ve selâm ona- ardındaki bir adamın sesle oku-
duğunu duyunca O'na engel olmuştu.»

103/25d - Başka bir rivayette dedi ki:


Peygamber -seiât ve selâm ona- topluluğa namaz kıldırdı. Ardında
olanların arasından- bir adam sesle okumuştu. Namazı bitirince:
«— Ardımda olanlardan hanginiz okudunuz?» diye üç kere sordu.
Biri:«— Ben, ey Allah'ın Resulü.» dedi. Buyurdu ki: .«— Bir kimse
imamın ardında namaz kılarsa, imamın okuması, onun okuması yerine
geçer.»

103/25e - Başka bir rivayet:


Peygamber -seiât ve selâm ona- öğle -yahut ikindi- namazını bitirince
sordu:
«— Hanginiz Sebbİhisme rabbikelâ'lâ'yı okuyordu? «Namaz kılanlar
susunca birkaç kez sorusunu tekrar etti. Sonunda içlerinden birisi:
«— Bendim ey Allah'ın elçisi...» dedi. .
Hz. Peygamber onunla şöyle konuştu:

29[1] Kâf suresi 50, 10.

[Fethu’l-Bari] Sayfa 87
Tevhid Sayfasıı

«— Evet, gördümki, Kur'an (okumada) sen benimle çekişiyordun.»


-Yahud- okumamı karıştırıyordun.»

104/26 -Sa'd bin Mâli'k'in şöyle dediği rivayet edildi:


«—• Biz rükûda ellerimizi baldırlarımızın üzerine koyuyorduk.
Sonra
diz kapaklar üzerine koymamız emr edildi.))

105/27 -İbn üs-Süb'ü, İbn Talha'nm şöyle dediğini söyledi:


«— Ebû Hanîfe'yi gördüm Atâ'dan soruyordu:
«— İmam, «Semiallâhü limen hamideh» dediği sırada, «Rabbenâlekel
!hamd» der mi?»
Cevap verdi:
«— Dese de olur demese de.»
Sonra Atâ, İbn Ömer'den şu rivayeti yaptı:
Bize, Hz. Peygamber namaz (aldırmıştı. Başını rekâttan kaldırırken
«Semiallâhü Ümen hamideh» demiş, namaz kılanlardan biri de şu
(anlamdaki) sözleri eklemişti:
«— Ra'bbimiz, bütün olmuş ve olacak hamd ve övgü sanadır. Sayısız,
temiz ve mübarek olan hamd ve övgü...)
Peygamber -se'lât ve selâm ona- namazdan sonra, «Bu sözlerin
sahi!bi kim?» diye üç 'kez sordu.
Sözün sahibi olan adam:
«— 'Benim, Allah'ın Eelçisi» cevabını verdi.
Hz. Peygam'ber ona:
«— Beni hak Peygamber olarak gönderene yemin ederim ki; sayıları
otuzu aşkın melek gördüm, sana onun sevabını yazmak ve onu Allah'ın
katına çıkarmak üzere birinci oFabifmek için yarışıyorlardı.» diye
müjde verdi.

106/28 Vâil b. Hucr'in şöyle dediği rivayet edildi:


Peygamber, -selât ve selâm ona- secdeye varmak istediğinde yere diz-
lerini ellerinden önce :kor, 'kalkarken ellerini dizlerinden önce
kaldırırdı.»

107/29 İbn Abbâe'ın yahut Hz. Peygamberin arkadaşlarından bin


başkasından şöyle rivayet edildi:
«Peygamber'e -selât ve selâm ona- secdeyi yedi kemikli uzuv ile yap-

[Fethu’l-Bari] Sayfa 88
Tevhid Sayfasıı

ması vahyolundu.» 30[2]

108/30 İbn Abbâs'ın şöyle dediği rivayet edildi: Allah'ın Elçisi jselât ve
selâm ona- buyurdu ki:
«— Secdeyi yedi 'kemikti uzuvlarla yapmak, saç ve elbiseyi toplayıp
düzeltmemek için (Allah'tan) emir aldım.»

109/31 Ebû Saîd'in şöyle dediği rivayet edildi:


Peygamber -selât ve selâm ona- buyurdu ki:
«— İnsan namazda yedi kemik- uzuv yardımı ile secde yapar: alnı, iki
eli, iki dizi, ve iki ayak uçları. Biriniz secde ederse her uzvu yerli yerine
koysun. Rüküa vardığında, başını, eşeğin yaptığı gibi, eğip sırtını kam-

110/32a - Ebû Nadirâ'nin şöyle dediği rivayet edildi:


Peygamber-seiât ve selâm ona- buyurdu ki:
«Biriniz secde yaptığında sakın ayaklarını uzatmasın. Evet, insar
rramazda yedi kemik-uzvu yardımıyla secde yapar: alnı, hki e!i, iki dizi,
iki ayağı.

110/32b -Bir başka rivayet:


« Biriniz secde yaparken belini ileri doğru çok uzatmasın."

111/33 -Diğer bir rivayet:


Peygamber -selât ve selâm ona- adamın, secdelerinde belini iler
doğru çak uzatmasına engel oldu.»
Abdullah b. Ömer'in şöyle dediği rivayet edildi; Peygamber -selât ve
selâm ona- buyurdu ki:
«— Bir kimse namazda, köpeğin yatışı gibi, kolunu yere uzatarak sec
de.yapmasın.

112/34 İbn Mesûd'dan şöyle rivayet edildi:


Peygamber -selât ve selâm ona- bir ay dışında hiçbir zaman sabah na
mazlarında kunut yapmadı. Ne ondan önce "e ne de ondan sonra
yaptığ 82
görülmemiş, o ayda yapmış olduğu kunutlarda müşriklerden
birtakım insanlara beddua etmişti.»

30[2] Bunlar: alın. İki el, İki diz. ve İki ayak uçlarıdırlar.

[Fethu’l-Bari] Sayfa 89
Tevhid Sayfasıı

113/35 Ebû SaFd'İn yapmış olduğu rivayete göre:


Nebî-selât ve selâm ona- kırk gün dışında hiç kunut yapmadı. Kırk gün-
süre ile yaptığı kun utlarında Usayye ve Zekvân -kabri el eri ne beddua
etmişlerdir. Bundan sonra vefatına değin hiç kunut yapmadılar.»

114/36 Vâil b. Hucr'ün şöyle dediğr rivayet edi'ldi:


Peygam'ber -salât ve selâm ona- namazda otururken so! ayağını yarrı-
na yatırıp üzerine oturur, sağ ayağını ise dikerdi.»
115/37 İbn Ömer'den rivayet edildi:
Kendisine, Peygamberin selât ve selâm ona- zamanında kadınlar na-
mazda nasıl otururlardı, diye soruldu. Cevap verdi:
«— Önceleri oturarak, bir süre sonra sol ayaklarını sağ tarafa yatuk
bulundurarak oturmaları emr edildi.»

116/38 Berrâ'dan şöyle rivayet edildi:


Peygamber-salât ve selâm ona- TEŞEHHÜDÜ (Ettehiyyâtü...)
bize Kur'andan ıbir sure öğrettiği gibi öğretirdi.»

117/39 Abdullah'ın şöyle dediği rivayet edildi:


Peygamber-selât ev selâm ona- bizlere namazın otururken, yapılan
hibesini 31[3] yani «Etternyyâtü'yü... öğretti."

118/40a - Abdullah b. Mesûd'ün şöyle dediği rivayet edildi: «Biz Hz.


Peygamber'in -selât ve selâm ona- namaz kıldığımızda: «— Selâm
Allah'a olsun» diye söylerdik.»
«— Bir başka rivayette şu ziyade vardır:» ...Kullarından ıselâm Cebrail
ev Mikâil'e olsun...»
Bu duamız üzerine Hz. Peygamber bize dönerek buyurdu ki: «Hayır,
Allah, kendisi selâmdır... Onun için biriniz teşehhüt yaparsa
(oturursa) şöyle desin: (anlamı):
«Bütün dualar, senalar, ve bedenî, mâlî ibadetler Allah'a mahsustur. -
Bunlara baş'kaiarı müstahîk olamaz- Selâm da ve Allah'ın rahmetiyle
bereketleri de, ey sânı yüce Peygamber sana mahsustur. Ve selâm
bizlere ve Allah'ın salih kullarına olsurv. Şehadet ederim ki: Allahdan
başka gerçek mâbud yoktur. Ve şahadet ederim ki: Hz. Muhanrvmed
O'nun kuludur ve Peygamberidir.»

31[3] Hitbe: Burada, Yüce Allah'ı övmektir.

[Fethu’l-Bari] Sayfa 90
Tevhid Sayfasıı

118/40b - Diğer bir rivayette:


«Evet, onlar şöyle diyorlardı:
«Selâm Allah'a olsun; Cebrail'e olsun. Selâm Allah'ın Elçisine mah-
sustur.»
Bunun üzerine Hz. Peygamber onlara şöyle konuştu:
«Allah'a selâm olsun» demeyiniz; ancak bütün dualar, senaJar bedenî
ve mâlî ibadetler Allah'a mahsustur (tehıyyâtın orvuna kadar.)

118/40c - Başka bir rivayet:


Hz. Peygamber onlara: «Ettahıyyâtüyü... (sonuna kadar) öğretti.

118/40d - Bir rivayette de şöyle dedi:


«Hz. Peygamberle birli'lcte namaz kıldığımızda 32[4], namazın sonunda.
otururken şöyle derdik:
«Selâm Allah'a mahsustur ve selâm Allah'ın Elçisine ve meleklerine
olsun. -Meleklerine derken isim saymazdık-»
Bunun üzerine Hz. Peygamber şöyle buyurdu: « Böyle demeyip şöyle
deyiniz.»
«Bütün- dualar, senalar ve bedenî, mâlî ibadetler Allah'a mahsustur.,
(sonuna kadar)

119/41 İbn Mesûd'un şöyle dediği rivayet edildi:


«Peygamber -selât ve selâm ona- yüzünü, yansı görününceye dek çe-
virir. «Esselâmü aleyküm ve rahmetülîah» diye sağına, ve sonra aynı
şekilde soluna selâm verirdi.»
Başka bir rivayet:
«...Sağ yanağının beyazı farikasından) görününceye kadar, (çevirir) ve;
solurra da öyle yapardı.»

119/42 Abdullah'ın şöyle dediği rivayet edildi':


«Peygamber salat ve selâm ona sağına ve soluna olmnaık üzere iki
selâm verirdi.»

120/43 İbrahim'in şöyle dediği rivayet edildi:


«Abdullah b, Mesûd, Huzeyfe, Ebû Musa Allah hepsinden razı olsun ve

32[4] İslâmın ilk yıllarında.

[Fethu’l-Bari] Sayfa 91
Tevhid Sayfasıı

Hz. Peygamberin ashabından bir kaçı bir evde hep bir arada idiler.
Birbirlerine namaz kıldırmayı teklif etmeğe başladılar:
Teklif alanlardan biri buna yanaşmayip:
« Ey Ebû Abdurrahmân sen örfe geç» deyince, o geçti, onlara ne ağır ne
de uzun olan ancak rükû ve secdelerinin hakkını verdiği bir namaz
kıldırdı. Bitirdiğinde orada bulunanlar:
« Evet gerçekten Ebû Abdurrahmân, Peygamber'in salat ve selâm ona
namaz kıldırma yöntemin1! aynen kapmış bulunuyor» diye konuş-
tular.

121/44 Ebû Saîd'den şöyle rivayet edildi:


Ebû Saîd, Peygamber'in salât ve selâm ona katına vardığında. O'nu
bir hasır üstünde namaz kılıp üzerine secde eder bulmuştu.»

122/45 İbn Abbâs'tan şöyle rivayet edildi:


«Evet, Peygamber salât ve selâm ona oturduğu yerde, ayakta ve
bacaklarmi ıkamina elleriyle çekerek de namaz kılmıştır.»

123/46 El-Hasan'dan şöyle rivayet edildi:


«Evet, Peygamber —salât ve selâm o'na göz ağrısından ötürü namazı
oturarak kılmıştı.» H

124/47 Dâmlğân Kadısı Muhammed b. Bu-keyr dedi ki-


Muha.mmed b. EI-MOnkedlr. Cablr b. Abdihân'm şöyie dediğini rivayet
' Peygamber salât selam o'na- Ebûbdclr ve Ömer'- Taya geldL Evet
°sırada kendimden
Hz-Pey9amber abdest
Bana:
(13 Bu oturma, s.rtrn, ve bacaklann, elbisesiyle sanp toplamak
biçimindedir. 38

125/48 Hz. Ayşe'nin (Mü'minlerin annesi) şöyle dediği rivayet edildi:


Allah'ın Elçisi salât ve selâm o'rra çûk halsiz, kendinden geçecek du-
ruma düşünce:
« Ebûbekir'e buyruğumu iletiniz, mü'minlere namaz kıldırsın buyurdu.
Bunun üzerine «Allah'ın Resulü Ebûbelkir yufka yürekli bir adamdır,
üstelik o tkendi'Sİ de yerinize -gecmök istemez» dendi.
Hz. Peygamber:
«— Size ne emrediyorsam onu yapınız» buyurdu.

[Fethu’l-Bari] Sayfa 92
Tevhid Sayfasıı

126/49 MüYninierin annesi Hz. Ayşe'nin şöyle dediği rivayet


olundu:
«Allah'ın Elçisi salât ve selâm o'na çok halsiz, kendinden geçecek
duruma düşünce:
* Ebübekir'e buyruğumu iletiniz, müminlere namaz kıldırsın." dedi.
Bunun üzerine:
«Allah'ın Resulü dedi. Ebûbekir yufka yürekli bir adamdır. Üste-iiık
yerinize geçmek de istemez» denince, Hz. Peygamber:
« Ebû Bekire buyruğumu iletiniz, rnü'minlere namaz kıldırsın, ey
Yûsuf'un arkadaşcııkları» diye bunu birkaç kez tekrarladı.

127/50 Hz. Ayşe'den şöyle rivayet olundu:


«Peygamber salât ve -selâm o'na hastalanmışki bu hastalığında vefat
etti. Bu yüzden gövdesi gücünü kuvvetini yitirmişti. Mü'minler namaza
gelince, Ayşe'ye:
«Ebûbekr'e buyruğumu ilet, mü'minlere namazı kendisi kıldırsın» bu-
yurdu. O da, Ebûbekr'e buyruğu
gönderdi ve:
«— Evet, Peygamber, salât ve seiâm o'na mü'minlere namaz kıldırmanı
emretti» dedi.
Hz. Ebübekr O'na şu haberi gönderdi:
« Yavrum ben çok ihtiyarım, yufka yürekliyim. Evet, ben Peygamberi
salât ve selâm o'na yerinde görmedimmi yüreğim dayanmaz. Onun
için, sen Hafsa ile birlikte Allah'ın Elçisinin salât ve seiâm o'nayanına
gidin, Hz. Ömer'e haber salsın, mü'miniere namazı o kıldırsın.'» Öyle
yaptılar. Hz. Peygamber o ikisine:
«— Sizler Yusuf'a tuzak kuranlar gibisiniz» buyruğumu Ebû Bekr'e
iletiniz, müminlere namazı kıldırsın»
«— Beni kaldırınız namaza gitmek istiyorum» buyurdu.
Hz. Ayşe:
«Özrünüz nedeniyle Ebûbekr'e namaz kıldırmasını emrettiniz.» deyin-
ce:
«— Beni kaldırınız. Çünkü ben namazda gerçek mutluluğu buldum.»
buyurdular.
Hz. Ayşe; devam etti:
« İki kişinin ortasında kalıktı, bu sırada ayaklan (yürürken) yerde
sürünüyordu.
Ebûbekr, Hz. Peygamfeer'In gelişini duyunca bekledi, geri çekildi. Bu-

[Fethu’l-Bari] Sayfa 93
Tevhid Sayfasıı

nun üzerine Hz. Peygamber, yerinde kalmasını işaret etti ve kendisi de


aynı hizada Ebûbekr'in sağında oturdu ve tekbir alıyordu. Ebûbekir'de
Hz. Peygamberin tekbirini tekrar ediyor, namaz kılanlarda Ebûbekir'irt
aldığı tekbirini yenilyorlardı. Bu yolda namazı bitirdi. Bu, mü'minlere
kıldırdığı son namaz oldu ki, hastalık çektiği süre içersinde, ve vefat
edinceye dek Bbûbekir İmamlık yaptı.

128/51 İbrahim'in şöyle dediği rivayet edildi: ,


Uu'ram okuyabiliyorsa. Piç, köle ve göçebe arap (tftle olsa) topluma
imamlık yapar.»

129/52 İbn Abbâs'tan şöyle rivayet edildi:


«Evet, Peygamber salât ve selâm ona bir erkek ve bir kathntaj namaz
kıldırdı. Ve erkek Hz. Peygamberin kadın da erkeğin arkasında
durdu.»

130/53 Ebû Saîd el-Hudrî'nin rivayetine göre


Hz. Peygamber şöyle buyurdu:
«'Evet, melekler namazda saflarda araltfk bırakmayıp düzgün tutanları
överler,»

131/54 İbh Abbâs'in rivayetine göre Hz. Peygamber şöyle


buyurdu:
«— Sabah ve yatsı namazlarını imama uyarak kılan bir kimse iki şey-
den arınır: ara bozukluğundan ve Tann'ya eş koşmadan.»

132/55 İbn Abbâs'rn rivayetine göre Hz. Peygamber şöyle buyurdu:


«_ Bir kimse, kırk gün sabah ve yatsı namazlarını imama uyarak kıl-
mayı sürdürürse onun için arabozukluğundan arındığı ve Tann'ya eş
koşmasından arındığı yazılır.»

133/56 İbn Ömer'den -şöyle rivayet edildi:


« Peygamber salât ve selâm o'na kadınlara sabah ve yatsı namazlarına
çıkmaları için- izin verdi.»
Dinliyenlerden biri şöyle diyecek oldu:
«—O takdirde bu çıkışlarını insanlar kötüye -kullanırlar.»
Bunun üzerine İbn Ömer ona:
« Ben Allah'ın Elçisinin salât ve selâm ona bu konudaki iznini
bildiriyorum sen ise böyle şeyler olur diyorsun.»

[Fethu’l-Bari] Sayfa 94
Tevhid Sayfasıı

134/57 Enes b Mâîik'in rivayetine göre Hz. Peygamber şöyle


buyurdu:
«- Yatsı namazına çağrılıp, müezzin de ikinci çağrısın, yaparken
(akşam yemeği hazırsa) yemeği önce alınız.»

135/58 El Esved babası Cabirden şöyle rivayet etti:


«Peygamber'în salât ve selâm o'na devrindeydi. İki kişi mes-crdde halk
namazını kılmış düşüncesiyle, öğle namazını her biri kendi evinde
kılmıştı. Sonra mescide gelince ne görsünler Peygamber saiât ve selâm
o'na namazda. Tutup mescidin bir yerinde oturdular. Çünkü, ikinci bir
kez namaz kılamiyacaklarını sanıyorlardı. Derken Peygamber —saiât
ve selâm o'na namazı bitirdi. Ve onları gördü. Haber gönderip onları
getirtti. Bu sırada, kendileri hakkında birşey mi Allah'tan geldi korkusu
ile omur ilikleri tir tir titriyordu. Hz. Peygamber onlara n-için namaz
kılmadıklarını sordu. Oniar durumu aniattılar. Bunun üzerine
buyurdu ki:
«— Öğleyi kıldınız ise, cemaatle de kılabilirdiniz. Bu iki namazdan
birincisini farz yapardınız.»
Denildi ki:
« Ebu Hanîfe'nin el-Heysem'en aktardığı bu hadisi, kemlisinden
bircokian rivayet ederken, el (Heysem'den sonra hiçbir râvi ismi söyle-
mediler ve şöyle dediler: Ebû Hanîfe Heysem'den aktardı, O da
doğrudan Hz. Peygamber'den nakletti.

136/59 Hz. (Ayşe'nin şöyie dediği rivayet edildi:


« Ashaptan çiftçi olanlar, kan-ter içerisinde, toza toprağa bulanmış bir
durumda yürüyerek cuma rramazma geliyorlardı. Kendilerine denildi
ki:
« Cumaya gelen yıkanıp gelsin».
Başka bir rivayette şöyle dedi:
«Halik tarlalarında çalışıyorlar, toz toprak ve terleri bir birine karışmış
durumda geliyorlardı.
Bu nedenle Hz. Peygamber onlara:
«Cuma namazına geldiğinizde yıkanınız» emrini verdi.

137/60 İbn Ömer'den rivayete göre Hz. Peygamber şöyle buyurdu:


«— Cuma günü cuma namazına gelmek rsteyen-e yi'kanmak gerekir.»

[Fethu’l-Bari] Sayfa 95
Tevhid Sayfasıı

138/61 İbn Ömer'in şöyie dediği rivayet edildi:


«— Peygamber salât ve selâm o'na Cuma günü minbere çıktığında,
konuşmağa başiamadan önce kısa bir süre otururlardı.»

139/62 İbrahim'den rivayet olunduğuna göre bir kişi- kendisine


şöyle rivayet etti:
vO kişi Abdullah b, Mesûd'a, Hz. Peygamberdin.Cuma namazında min-
berde (ayakta mı oturarak mı konuştuğunu sorunca:
«Cuma suresini okumuyormusun?» diye cevap verdi.
« Evet, ama çıkarılacak sonucu bilmiyorum» dedi. Bunun üzerine Ona
şu âyeti okudu: (Meali):
« Böyle iken bir ticaret veya eğlenti (def sesi) gördüklerinde ortaya
fırladılar da seni (hutbede) ayakta bıraktılar, i33[5]
Abdullah b. Abbâs,
«— İşte bu âyet, cuma günü minberde ayakta konuştuğunu bildiriyor.»
dedi.

140/63 İbnr Abbâstan şöyie riayet edildi:


« Peygamber salât ve selâm o'na cuma namazında cuma süresiyle
Münâfıkûn suresini okurlardı.»

141/64 Nûmân b. Beşir'in Hz. P e yg amber'd en yaptığı rivayete


göre:
«Peygamber salât ve selâm o'na iki bayram namazı ile cuma na-
mazında «Sebbihrsme rabbikei Â'lâ» (ey Resulüm) Rabbirrin çok yüce
adını teşbih et.» diye başlayan (sûre) ile «Hel etâke hadiysü-i ğâşiyeh)
(Ey Resulüm. Bütün insanları dehşeti ile) kaplayacak olan kıyametin
haberi, muhakkak ki sana gelmiştir.» 34[6]

142 65 İbn Mesüd'un dediğine göre Hz. Peygamber şöyle buyurdu:


«Hiç bir cuma gecesi yoktur ki sânı yüce Allah yaratıklarına rahmet
gözüyle üç kez bakmasın. Allah, kendisine ortak koşmayanları
yarlığar.»

143/66 Ebû Hureyre'nİn dediğine göre Hz. Peygamber şöyle

33[5] Cuma suresi (62), â. 11.


34[6] El-Â'lâ (87) suresi ile El-Gâşiye (88} suresinin ilk ayetleridir.

[Fethu’l-Bari] Sayfa 96
Tevhid Sayfasıı

buyurdu:
«— Cuma günü ölen, (mü'min) kimse, kabrin şiddetli ve çok büyük
sıkıntısından korunur.»

144/67 Ümmü Âtiyye'den işittiğini söyleyen birinin İbrahim'e yaptığı


rivayette Ümmü Atiyye şöyle dedi:
«Kadınlara, iki bayramda, namazgaha gitmelerine izin verildi. Evet,
nemde gidenler arasında, bir tek elbiseye bürünmüş iki genç kız
bulunuyordu. Ve üstelik hayız görenler de vardı ki namaz kılınan yere
gider, namaz kılarken değli, dua ederken halkın yanında oturup duaya
katılırlardı.»

145/68 Ümmü Atiyye'nin şöyle dediği rivayet edildi:


«(Hz. Peygamber) kadinların fitre ve kurban bayramına namazları için
çıkmalarına izin verdi.»
Bir rivayette şöyle dendi:
«Evet, içlerinde hayızlı olanlar da çıkar ıkadmların yambaşına oturup
dua ederlerdi.»
Başka bir rivayette şöyle dedi:
Peygamber selât ve selâm o'na bizlere kurban günü ile fitre günü
namaz kılınacak yere, örtülü olarak, hayiz görenler de dahil, çıkmamızı
emretti. Ancak hayız görenler namaz kılmamak için ayrılır, hayırlı
kişilerin ibadetini seyreder ve müslürnanların dualarına katılırlardı.
Bir kadın: «Ey Allah'ın Resulü, birimizin kendisine öz bir örtüsü yo-
ksa..?» diye sorunca Hz. Peygamber:
«O zaman kardeşi, ona fazla olan örtüsünü versin» buyurdu.

146/69 İbn- Abbâs'tan şöyle rivayet edildi:


«Evet, Peygamber seiât ve selâm o'na bayram günü bayram na-
mazgahına gitti. Ne namazdan önce ne de sonra herhangi biri namaz
kılmadı.»

147/70 Enes b. Mâlik'in şöyle dediği rivayet edildi: '


Peygamber selât ve selâm o'na ile birlikte öğleyi dört, Zülhüleyfe'de
ise ikinciyi vkl rekât olarak ki'ldt'k.» 35[7]
35[7]Sefere çıkmadan dört, sefer iç&risinde ikr rekât olarak
kılınmıştır.

[Fethu’l-Bari] Sayfa 97
Tevhid Sayfasıı

148/71 Abdullah b. Mesûd'un şöyle dediği rivayet edildi:


„ Peygamber selât ve selâm o'na yolculuk süresince, akşam namazı
dışında; (dörtlüleri) iki re:kât kılardı. Bunu, Ebubekir ve Ömer Allah
onlardan razı olsun çoğaltmadılar.

149/72 Abdullah b, Mesûd'dan şöyle rivayet edildi:


«Kendisine: «Osman, Mina da dört rekât kıldı» denilince şaşa kalarak:
«— Siz Allah'ın kulfarıyız, ancak ona döneriz, musibetlerine razıyız»
mealindeki âyeti okuyara'k, sözlerine şöyle devam etti: Hz.
Peygaımber ile iki re'kât 'kıldım; Ebubekir ile tki rekât, Ömer ile Pkî
rekât kıldım.»
Daha sonra, Abdullah, Hz. Osman'ın imam olduğu cemaatte bulundu ve
O'na uyarak dört rekât kıldı. Bunun üzerine ona:
«— Söylenenlere kızıp dediğini dedin ve sonra da dört rekât kildin.»
denilince:
«— Hilâfet öyle gerektirdi» cevabını verdi.
Abdullah b. Mesûd dedi ki: .
Mina da namazı dörde tamamlayan ilk fcişi Hz. Osman oldu.»

150/73 Mücâhid'den- şöyle rivayet edildi:


Kendisi Abdullah b. Ömer ile Mekke'den Medine'ye dek yolculuk yap-
mıştı. Abduliah yolda, bineği üzerinde, Medine'ye doğru nafile
namazlarını îmâme kılmış, ancak farz ve vitir namazlarını bineğinden
inere!k kıl-, mıştı.»
Mücâhid dedi ki: İbn Ömer'den binek üzerinde Medine'ye doğru gi-
denken 'kılmış olduğu namazından söz açtım. Bana şu cevabı verdi:
«. Peygamber selât ve selâm o'na bineği üzerine, yüzü Medine'ye
doğru olduğu halde, îmâ ile nafile namaz kılıyordu.»

151/74 İbn Ömer'in Allah her ikisinden razı olsun rivayetine göre
Hz. Peygamber şöyle buyurdu:
« Evet Allah Teâlâ farz namazlarınıza bir namaz daha ekledi ki, o
Vitirdir.
Diğer bir rivayet:
«Allah sizlere (beş vafcit namazı) farz kıldı. Vitir namazını da size
ayrıca ziyade yaptı.»
Başka bir rivayet:
« Allah size vitir namazını ziyade yaptı.»

[Fethu’l-Bari] Sayfa 98
Tevhid Sayfasıı

D;ğeı' bir rivayet:


«— Allah size bir namaz ziyade yaptı. O vitirdir. Bu nedenle onu kıt-,
mağa çaba gösteriniz."

152/75 Asmı b. Dumura'ni şöyle dediği rivayet edildi:


«Ali'ye KerremaHâhü vechehu sordum: «Vitir namazı hak mıdır? şöyle
cevap verdi:
«(Diğer) namazın subûtî gibi değildir. Ancak, Peygamberin selât ve
selâm o'na sünnetidir. Bu nedenle hic kimse onu 'bırakmamalıdır.»

153/76a Hz. Ayşe'den şöyle rivayet edildi:


« Peygamber seriât ve selâm o'naVitir namazım üç kılar ve
(çoğunlukla] birinci rekâtta «Sebbihısme rabbikel â'lâ»yı, ikinci
rekâtta «Kulyâ eyühe! kâfirûne»yi, üçüncü rekâtta «Kulhuvaiiahu
ahad'i okurdu.»
153/76b Diğer bir rivayet:
„Peygamber seiât ve selâm o'na Vitrin birinci rekâtında «Üm-mü'1-
Kitâb ile «sebbihısme rabbiket a'lâ»yı ikinci rekâtta «Ümmül-Kur'ân»
ile «Kulyâ eyyühel kâfirûn»u; üçüncü rekâtında «Ümmül Kİtâb» ile
«Kujhu-vellâhu ahad»ı okurlardı.

153/76c - Başka bir rivayet:


«Peygamber selâî ve selâm o'na Vitri üç kılardı.»

154/77 Abdurrahmân b. Ebzî'nirv şöyle dediği rivayet edildi:


« Peygamber selât ve selâm o'na Vitir namazında [çoğunlukla)
«Sebbihi'sme r&bbike'l a'Iâ'yı, ikincisinde «Ku»i yâ eyyu..'"l-
ikâfirûne»yi üçüncüsünde ise «Kulhuvallâhü ahad»i oıkurdu.»

'77/1 Diğer bir rivayet:


Hz. Peygamber vitrin -ilk rekâtında «Sebbiıhisme rabbi'kel a'Iâ» yi,
ikincisinde: «'kul lileziyne^yi yâni «kulyâ eyühel kâfirûne İbn
Mesûd'un

77/2 Başka bir rivayet: 102


«Evet, vitrin ilk rekâtında «sebbihisme rabbikel-âl'â»yi,
ikincisinde: «kulyâ eyyühei kâfirûne»yi, üçüncüsünde:
«'kulhuvallâıhu ahad»i okurdu.»

[Fethu’l-Bari] Sayfa 99
Tevhid Sayfasıı

157/80 Ebû Mesûd el-Ensârî'ntn şöyle dediği rivayet edildi:


«Peygamber selât ve selâm o'na Vitir namazını, bir kere, gecenin
başında, başka bir sefer yansında ve pek çük kez sonunda kılmıştır.
Bunun nedeni, müslürnanlara kolaylık, bol vakit sağlamaktır.
Bunlardan hangi va'kitte kılınırsa kılınsın sevaptır. Ancak, geceleyin-
kalkabileceğine güvenen, vitir namazını gecenin sonunda yapsın. En
faziletli 'olanı da budur.
-
Diğer bir riayette:
(itaba b. Âmir ile Ebû Mûsâ şöyie dedrler:
« Peygamber selât ve selâm o'na vitir namazını pek çok kez gecenin
başında, yansında ve sonunda kılıyorlardı. Bunur. nedeni, müslü-
manlara kolaylık sağlamaktı.»

158'81 Abdullah b. Mes'ûd'dan şöyie rivayet edildi:


"Peygamber seiât ve selâm o'na öğle yahut ikindi namazlarından birini
kıldırmış, bir rekât fazla yahut'eksik yapmıştı. Namazı bitirip selâm
verince kendisine:
«Namazda yeni bir değişiklik.-mi-oldu, yoksa unuttunuz mu?» diye
sorulunca:
« Evet, gerçekten namazla uğraşırken selâmla oyalanılmaz.» . İbn-i
Mesûd şöyle dedi:
O günden sonra, namazdayken hiç kimsenin selâmını almaz ol-
duk.»

161 84 Hz. Ayşe'nin şöyie dediği rivayet edildi:


Peygamber —selât ve seiâm O'na— gecenin bir kesiminde namaz
k'lıniyordu. Ben de yanibaşında uyuyordum. Bu sırada, elbisenin bir
yanı üzerimde bulunuyordu.»

162/85 İbn Ömer'den şöyle rivayet adildi:


«Namazda bir yanlışlık yapıldığında imamı uyarmak için Hz. Peygam-
ber'İn koyduğu yöntem, erkeklerin «Süphaneilah» demeleri, kadınların
ise el vurmaları idi.»

162/86 El-Esved b. Yezîd'den rivayete göre,


O, Hz, Ayşe'ye: «Ne gi'bi şeyler, namaz kılanın önünden geçerse
namazı keser» diye sordu. Hz. Ayşe şöyle dedi:
«— Ey Iraklılar! Evet, eşek, kadın, köpek ve kedi namazı kesmekte

[Fethu’l-Bari] Sayfa 100


Tevhid Sayfasıı

olduğunu ileri sürerken biz kadınları onlarla aynı düzeyde tuttunuz.


Sen istediğin kadar onları, önünden geçerken, elinle uzaklaştır;
Peygamber

106 selât ve selâm o'na namaz kılıyordu: ben de yanibaşında uyuya


duruyordum. Üzerindeki elbisenin bir tarafı üzerimde bulunuyordu.

163/87 Abdullah'ın şöyie dediği rivayet edildi:


Peygamberdin seriât ve selâm o'na oğlu İbrâhîm öldüğü gün, güneş
tutuldu. Bu nedenle Hz. Peygamber topluma karşı şöyle' konuştu:
«— Evet, güneş ve ay, Allah'ın bîriik ve gücünü kanıtlayanlardan Eki
tanesidir ki, bir kimsenin ne ölmüş, rre de yaşamı nedeniyle
tutulmazlar» Bu Haşinden hangisinin tutulduğunu görürseniz
çıkıncaya dek namaz kılınız, Allah'a hamd ediniz, O'nu yüceltiniz, O'nu
yaratıklardan tenzîh ediniz.» Sözünü bitirdikten sonra Hz. Peygamber
inerek iki rekât namaz kıldı.

164/88 İbn Ömer'in şöyle dediği rivayet edildi:


Hz. Peygamber'in oğlu İbrahim'in öldüğü gün güneş tutuldu. Halk «İb-
râhimi'n ölümü nedeniyle tutuldu» dediler. Bunun üzerine Peygamber
—selât ve selâm o'na namaza durdu. Ayakta uzun süre o denli durdu
ki, artık rükûa varmıyacak sandılar. Daha sonra rükûa varıp ayakta
durduju ölçüde rü-kûyu uzattı. Başını rükûdan kaldırıp aya:kta rükû
kadar bekledi. Ayakta durduğu ölçüde secdede kaldı. İki secde
arasında v\k secde kadar kaldı. Sonra ikinci rekâtı aynı ölçülerde
kılmağa başladı. Ancak son secdeye varınca ağladı. Ağlaması gittikçe
arttı. Bu sırada şöyle dediğini işittik;
«Onlara, aralarında bulunduğum sürece, azap etmiyeceğini vadet-
medin mi?"
Sonra oturarak teşehhüt yaptı. Namazı bitirince onlara doğru dönerek
buyurdu ki:
«— Evet, güneş ile ay Allah'ın büyüklüğünü ve gücünü kanıtlayanlar-
dan iki tanesidir ki, Onlarla kullarını korkutur. Bu, bir kimsenin ölmesi
yüzünden olmadığı giıbi yaşamı ile de olmaz. Onları böyle görünce
namaz kılmalısınız.»

165/89 -Ebû Hureyre'nin şöyle dediği rivayet edildi:


Peygamber selât ve selâm o'na bize Kur'an'dan bir surede olduğu gibi,
istihare duasını Eve namazını) öğretiyordu.»

[Fethu’l-Bari] Sayfa 101


Tevhid Sayfasıı

166/90 Abdullah (b. Mesûd'un) şöyle dediği rivayet edildi:


«Peygamber selât ve selâm o'na bize, bir konuda istihare için
yapılacak duayı, Kur'andan bir surede yaptığı gibi, öğretiyordu.»
Bir başka rivayet:
«Peygamber —selât ve selâm O'na buyurdu :ki: İçinizden her kim yap-
mayı tasarladığı bir işin- kendisi için iyi yahut kötü olacağını öğrenmek
isterse abdest alsın, iki rekât nafile namaz kılsın ve şöyle desin:
«Allah'ım. Herşeyi Kapsayan ilmin sebebiyle, benim için hayırlı olanı
senden öğrenmek isterim. Hayırlı olanı yapmamda bana kudretinle
güç ve 'kuvvet vermeni dilerim. Hayrı, yüce fazlından beklerim. Evet
benim bilmediğimi sen biiirsrn.» Senin gücün herşeye yeter de benim
yetmez. Kullarından gi2Ü olan şeyleri en iyi bilen sensin.
«Allahım. Yapmak istediğim bu iş, yaşayışım için hayırlı, geleceğim
halokinda hayırlı ise, onu bana 'kolay kıl.»
(İbn Mesûd, diğer rivayetinde, ek olarak şöyle dedi:
«Eğer, hayırlı olan bir başka şeyse, onu bana yaz ki, o hayırlı olsun ve
gönlümü ona yatır.»

167/91 Ümmühânî'den şöyle rivayet edildi:


Peygamber —seiât ve selâm o'na— Mekke'nin fethi günü zırhını çı-
kardı, su getirterek temizlik yaptı. Sonra da tek parçalı elbise getirtip
giydi, onunla namaz kıldı.
Bir rivayette ek olarak şöyle dedi: Tek parçalı elbiseyi, sağ koltuğunun
altından geçirip sol omuzunun üzerine atmak yoluyla büründü.»
Başka bir rivayet:
«— Peygamber selât ve seiâm O'na Mekke'nin fethi günü zırhını
çıkarıp su istedi. (Râvî) dedi ki: «Su, içerisinde hamur bulaşıkları bu-
lunan büyük bir çanakta getirildi. Onunla abdest aldı. Bir elbiseyle
utanç yerleriıri kapattı ve gusl etti. Sonra tek parçalı elbise getirterek,
sağ koltuğunun altından geçirip soi omuzunun üzerine atmak suretiyle
ona büründü. İki rekât namaz kıldı.
«Ebû Hanîfe'ye bakılırsa, bu kıldığı kuşluk namazıydı.» Başka bir
rivayet:
« Peygamber selât ve selâm O'na Mekke'nin fetih günü, zırhını çıkardı
su istedi. İçerisinde kuru hamur bulaşıkları bulunan büyük bir kapta
su getirildi. Yıkanarak dört, ya da iki rekât namaz kıldı. Bu sırada tek
parçalı elbiseye, sağ koltuğunun altından geçirip sol omuzunun üze-
rine atmak suretiyle, bürünmüştü.»

[Fethu’l-Bari] Sayfa 102


Tevhid Sayfasıı

168 92 Hz. Ayşe'den şöyle rivayet edildi:


«Evet. Peygamber selât ve selâm O'na Ramazan ayı geldiğinde, geceleri
uyuduğu gibi, ibadet de yapardı. Ancak son on günü gelince, kendini
tüm ibadete verirdi.»

169/93 Muğiyre'nin şöyle dediği rivayet edildi:


«Peygamber selât ve selâm O'na gecenin çoğunu ibadetle (tehec-cüd
namazı ile) geçirirdi ki, bu yüzden ayakları şişerdi. Arkadaşları O'na:
«— Geçmiş ve gelecekteki günahların bağışlanmadı mı?» diye sorar-
lardı. Hz. Peygamber:
«Öyleyse neden pekçok şükreden- bir kul oimıyayım?» diye cevap ve-
rirlerdi.

170/94 Ebû Cafer'den şöyle rivayet edildi:


«Evet, Peygamber'in selât ve selâm O'na geceleyin kıldığı namaz on üç
rekât İdi. Bunlardan üçü, vitir ikisi de sabah namazına ait idî."

171/95 Humrân'ın şöyle dediği rivayet edildi:


«İbn Ömer, nerede görülürse, Humrân'da herhalde onun yanında bu-
lunurdu. Günlerden birinde İbn Ömer:
«Humrân dedi. Bizimle birlikte olmak için gösterdiğin ça'ba İie ancak
'kendi 'kendine manevî ıbi-r 'kazanç sağlamak istediğini sezmekteyim»
deyince ümrân:
« Evet öyledir. Ey Ebû Abdirrahmân» diye karşılık verdi.
Bunun üzerine İbn Ömer şöyle konuştu:
« İki huy var ki, evet, sana bunları kendim yasak ediyorum, ve bir iyi
huy için de öğüt veriyorum, çünkü bunu, Peygamber'in de selât ve
selâm O'n-a emrettiğini kendisinden duydum.» Humrân: «Ebu
Abdirrahmân, Nedir bu üç huy?» diye sordu. O da cevap verdi:
« Ölümün geldiğinde, üzerinde kimsenin borcu kalmasın. Ancak
ödenmesi için karşılığım bıraktığın borç olursa başka.
Gereğince amel etmediğin bir âyeti, gösteriş için işittirmeğe çalışma.
Çünkü, sen nasıl böyle yaptinsa, kıyamet günü de aynı şey sana uy-
gulanarak cezalandırılırsın. Allah, kişiye, arvcak hak ettiği cezayı verir.
Peygamber'in 'selât ve selâm O'na bana emrettiği gibi benim de sana
emredeceğim şeye gelince, o da sabah'ın i'ki rekât namazıdır ki sakın
birakmıyasın.
Evet, bu İ'ki rekât namazda, gönülden istenecek pek çok yararlar var-
dır.:

[Fethu’l-Bari] Sayfa 103


Tevhid Sayfasıı

172/96 Hz. Ayşe'nin şöyle dediği rivayet edildi:


«.Peygamber selât ve. selâm O'na sabahın iki rekât sünnetini
kılmakla gösterdiği süreklilik ve direnişi nafile namazlarından hiç biri-

173/97 İbn Ömer'in şöyle dediği rivayet edildi:


«Peygamber -selât ve selâm O'na-, kırk gün yahut bu ay suresince
taktım. Sabah namazının (sünnetinde) «Kul huvallahu ahad» ile «Kul
yâ eyyühel kâfirûne»yi okuduğunu işittim.»

174/98 Cabir b. Semüre'tıin şöyle söylediği rivayet edildi:


«Peygamber selât ve selâm O'na sabah namazını-kıldıktan sonra
güneş doğup yükselinceye dek yerinden ayrılmazdı.»

175/99 İbn Ömer, Hz. Peygamberin şöyle söylediğini rivayet etti: . «


Her kim yatsının (farzını) kıldıktan sonra mescidden ayrılmadan dört
rekât namaz kılarsa, kadir gecesinde kılmış kadar sevap alır.»

176/100 İbn Ömer'den rivayete göre: Peygamber selât ve selâm Ona


şöyle buyurdu:
«Her kim yatsı namazından sonra, dört rekât, arada selâm vermek-
sizin, kılar; birinci rekâtta «fâtihâ» ile «Tenzil Secde suresini; ikinci re-
kâtta «Fâtî'hâ» ve «Hamim Du<hân» suresini; üçüncü rekâtta «Fatiha»
ile «Yâsin»i; son rekâtta da «Fatiha» ve «Tebâreke-Mülk» suresini
okursa Kadir gecesinde ibadet yapmış kimsenin sevabı gibi, Ona sevap
yazılır. Ayrıca, halkından cehennem ateşinde yanma cezasına
çarptırılmış olanların şefaat etmek için yetki verilir. Kabir
işkencesinden de korunur.

177/101 İbn A'bbâs'ın şöyle dediği rivayet edildi:


«Peygamber selât ve selâm O'na öğlenin farzından sonra iki rekât
namaz kıldı.»

178/102 İbn Ömer'in rivayetine göre; Peygamber selât ve selâm


O'na şöyle buyurdu:
«(Nafile) namazlarınızı evlerinizde kılınız. Oraları mezarlık (gibi na-
mazsız! yapmayınız.»

179/103 İbn Ömer'in şöyle dediği rivayet edildi:


-Bilâlden, Peygamberin selât ve selâm. O'ne Kabe'de namaz kıldığı

[Fethu’l-Bari] Sayfa 104


Tevhid Sayfasıı

yeri ve kaç rekât olduğunu sordum. Dedi ki:


«— iki rekât kıldı. Yeri de o-zaman altı sütun üzerinde bulunan Beyt
(ullâh'mj, kapısından itibaren başlayan ilk iki sütuırun yanıbaşıdır.»

180/104 İbn Ömer'den şöyle rivayet edildi:


«Bir adam, O'na, Peygamberin seriât ve selâm O'na Kâibeye girdiği gün
orada kıldığı namaza ilişkin bir soru sordu. Şöyle cevap verdi:
«Kabe'de -dört rekât kıldı.»
«Bildiği yeri bana göster» deyince, bunun için oğlunu
görevlendirdi.
Böylece, hurma ağacının kütüğünün yanındaki sütunun altına giderek
orası olduğunu gösterdi.
Başka bir rivayet; tbn Ömer şöyle dedi.
Peygamber selât ve selâm O'na Kabe'de dört rekât namaz kıldı.»
Bunun üzerine (Râvî Saîd) O'na:
« Namaz kıldığı yeri bana gösterir misin?» dedim. «Oğlunu benim le
gönderdi. Bana, hurma ağacının altındaki orta sütunun bulunduğu yer;
gösterdi.»

181/105 ibn Bureyde, babasının şöyle dediğini rivayet etti:


«Ölmeden önce, üç çocuğunun- ölümünü görüp bu uğursuzluğa sab-
reden hiçbir müsiüman yoktur ki, öldükten sonra da Allahu Teâlâ onu
cen nete sokmasın.»
Bunu işiten Ömer (R.):
«Yahut iki çocuğunun ölümünü...» diye söze katılınca, Peygamber
selât ve selâm O'na
«— Evet, iki çocuğunun- ölümünü...» cevabını verdiler.

182/106 -Abdülmelik, Suriye'li bir kişiden aldığı rivayete göre,


Nefrî selât ve selâm O'na şöyle buyurdu:
«Evet. sen (kıyamet günüî, göreceksin ki, doğmadan düşen çocuğa:
Haydi cennete gir» denildiğinde:
«Hayır, annem ile babam girmeden girmem» diyecektir.»

183/107 Abdullah b. Âmir, babasından aldığı rivayete göre,


Peygamber seriât ve selâm O'na şöyle buyurdu:
« Kul öldüğünde, yaptığı- kötü işleri Allah bildiği halde, insanlar onun
hakkında: «iyi bir insandı» diyerek tanıklık etmeleri'üzerine Allah
Teâlâ buyurur ki:

[Fethu’l-Bari] Sayfa 105


Tevhid Sayfasıı

«— Meleklerim, Evet kulum hakkında kullarımın tanıklıklarını kabul


ettim, ve bildiğim kötü işlerini de bağışladım.»

184/108 İbn Mesûd'un şöyle dediği rivayet edildi:


«Cenazenin taşınması konusunda* Hz. Peygamberin sünneti:
nâşın dört tarafından tutmandır. Bundan fazlası ise nafHedir.»

185/109 Ebû Atiyye el-Vedâî'den şöyle rivayet edi'Idi:


«Peygamber selât ev selâm ona bir cenaze kaldrrmaya çıktı. Ara-
larında bulunan bir kadını görünce.emir buyurdu da kadın oradan-
çıkarıldi. Kadın iyice uzaklaşıp gözden kayboiuncaya dek bekledi. Ve
sonunda (namaz için] tekbir almaya başladı.»

186/110 İbrahim, birden fazla Tabiîn'den şöyle rivayet etti:


«Ömer b. el-Hattâ'b [R.), Hz. Peygamber'in arkadaşlarını toplayarak
onlardan cenaze namazında alınan tekbir sayısını sordu ve:
«— 'Bunun- için Peygamberin selât ve selâm O'na tekbir getirdiği en
son cenazeyi araştırıp kaç tekbir olduğunu öğreniniz emrini verdi.»
Araştırma sonunda, vefatına değin, hep dört kez tekbir aldığı ortaya
çıktı.» Bunun üzerine Hz. Ömer: «O halde, dört defa tekbir alınız.»
buyurdu.

187/111 Ebû Hureyre'den şöyle rivayet olundu:


«Peygamber selât ve selâm O'na cerraze namazı kıldırdığında şöyle
derdi:
«Allah yaşayanlarımızı, ölenlerimizi, burada bulunanlarımızı, bulun-
mayanlarımızı, küçüklerimizi, büyüklerimizi, enkök ve kadınlarımızı
yarlığa.»

188/112 İbn Bürey'de babasından rivayette dedi ki:


«Peygamber'e selât ve selâm O'na lahit kazıldı. Kıble yönünden alınıp
lâhde kondu ve lahit ile kabir arasına kerpiç dizildi.»

189/113 Sad b. Ubâde'nm rivayetine göre Peygamber şoy


«_ Mü'min kabrine konulduğunda melek gelerek kendtsmı oturtur ve
aralarında şöyle konuşurlar: Melek: «— Rabbm 'kim?». « Allah.» «
Nebîn kim?»
«— Muhammed selâtı selâm O'na» «Hangi dindensin?»
« temrine, buhinduflu dar kabir genişletilir ve cennetten bir ba

[Fethu’l-Bari] Sayfa 106


Tevhid Sayfasıı

56 °Sf Ss'tnulan kâfir ise, mele. onu da oturtur ve aralanndaŞu


konuşma geçer:
Melek:
«— Rabbın kim?» _ -
«— Allah... Bilmem.»
Ve bu sırada bir şeyini yitirmiş 'kimseye benzer. Melek:
«— Peygamberin kim?» «Hah... Bilmem.»
Yine bir şeyini yitirmiş kimse gibi cevap verir.
Melek:
«— Hangi dindensin?» ,
; « Hah... Bilmem
Bunun üzerine kabri pek çok daraltılır ve oturduğu yer cehennemden
bir yer olduğu görülür. Sonrada, melek ona. öyle bir vurur ki, sesini
cinler insanlar dışında kalan 'bütün yaratıklar duyarlar.»
Peygamber —selât ve selâm O'na— bundan sonra (şu mealdeki) âyeti
okudu:
«Allah, imân edenleri hem dünyada, hem ahirette (kabirde) sabit söz
alan şehadet kelimesi ile sağlamlaştırır; tevhide bağlı .kılar. Allah
zalimleri {'kâfirleri) şaşırtır ve Allah dilediğini yapar.» 36[8]

190/114 Ümmühânî'n-in rivayetine göre


Nebi selât ve selâm O'na şöyle buyurdu:
«— Kabirde üç şeyle karşılaşılır; sânı yüce Allah'a olan iman sorusu,
(mü'minlere) cennette açılıp gösterilecek yerler, ve başucunda Kur'-an
okunması.»

191/115 Ibn Büreyde, babasmdan a-Idığı rivayete göre şöyle


dedi-
peygamber ile SeIât Ve Selâm °ona- bir cenaze –kaldırmağa
çıkmıştık Annesinin kabrine gittik döndüğünde o kadar çok ağlıyordu
ki nerdeyse ruhu bedenden çıkacaktı
.yordu ki. ruhu bedeninden çıkacaktı.
«Ey Allah'ın Resulü, neden ağlıyorsun?», diye sorduk Cevap verdi:
-— 'Rabbimden Murıammediın annesinin (Annemin-) kabrini ziyaret
etmek üzere izin istedim. İzin aldım. Anca!k, şefaat etmek için
istediğim izni geri çevirdi.»

36[8] İbrahim, â. 27.

[Fethu’l-Bari] Sayfa 107


Tevhid Sayfasıı

Başka bir rivayet:


Peygamber selât ve selâm O'na annesinin kabrini ziyaret etmek üzere
(Ratobiraden) izin istedi, verildi. Müslümanlarla birlikte gitti. Kabre
yaklaştıklarında müslüunanlar durdular, Peygamber —selât ve selâm
O'na— yalnız başına geçip gitti. Kabrin yanında uzun süre kaldı.
Ağlaması o kadar şi-ddetlendi ki, sakinieşmiyecek sanmıştık. Ve
ağlayarak 'dönmüştü'. Hz. Ömer O'na:
«Babam, annem yoluna kurban* ey Allah'ın Resulü...» diye sorunca,
buyurdu ki:
«—: Rabbimden, annemin kabrini ziyaret etmek üzere izin istedim,
verdi. Ancak, şefaat etmek için istediğim izni geri çevirdi. Bu yüzden
merhamete ğe'erek ağladım.»
Bunu duyan müslümanlar da Hz. Peygamber için merhamete gelerek
ağladılar.»

192/116 Abdullah, babası (Bürey'de) der; aldığı rivayete göre,


Hz. Peygamber —selât ve selâm O'na— şöyle buyurdu:
«— Kabirleri ziyaret etmenizi yasak etmiştik. Bundan böyle, bağırıp
çağırmada^ taşkınlık yapmadan, ziyaret edebilirsiniz.»

193/117 İbn Büreyde babasından şöyle rivayet etti.


Peygamber —selât ve selâm O'na— mezarlığa gittiğinde şöyle derdi:
«— Ey müsİümanlar ülkesinin sakinleri. Size selâm olsun. Evet, biz
de inşaallah aranıza katılacağız.» Allah'dan bize ve size afiyet
dileriz.»

[Fethu’l-Bari] Sayfa 108


Tevhid Sayfasıı

NİKÂH BÖLÜMÜ

(25 Hadistir)

255/1 Abdullah'ın [İbn-i Mesud) «RA» şöyle dediği rivayet edildi:


Resulullah (S.A.) bana hacet yani nikâh hutbesini öğretti; şöyledir:
«Hamd Allah'a mahsustur. O'r?a hamd eder, O'ndan yardım diler, O'n-
dan mağfiret bekler, O'ndan 'kurtuluş niyaz ederiz. Allah kimi doğru
yola getiıirse onu saptıracak yoktur. Saptırdığı kimseyi de doğru yola -
gitirecek yoktur. Allah'tan 'başka Allah olmadığına ve Muhammed'in
O'nun kulu ve elçisi olduğuna şahadet ederiz,» «Ey iman edenler! Allah
Tealâdan nasıl korunmak gerekse öyle 'korunun. Ve ancak müslüman-
olduğunuz halde ölümü bulun.» 37[1]
«AllaMi Teâlâdan kotfkun iki, tabirinizden birşey isterseniz O'nu
vesi'le edinip istersiniz. Ve hrstm'Iik bağlarını 'kırmaktan sakının.
Allah, üzerinizde gözeticidir.» 38[2] «'Ey jman edenler! Allah-u Teâlâdan
"korkun. Ve sözün doğrusunu söyleyin. Tâ ki amellerinizi islâh, gü-
nahlarınızı -mağfiret buyursun. Kim Allahu Teâlâya ve Resulüne itaat
ederse, O'nun nezdinde bütün istekleri husul bulur. Ve dünyada hamid
ve ankette said olur.» 39[3]

256/2 Ebû Mûs'ntn şöyle dediği rivayet edildi';


«Resûiullâh (S.V.) buyurdu *ki:»
«Evleniniz! Zira ben diğer ümmetlerle, sizin sayınız ile rekabet ede-
ceğim.»

257/3 ibn-i Ömer'in şöyle dediği rivayet edildi:


Resûlullah (S.V.) buyurdu -ki: .
Genç (bâ'kire) kızlarla evleniniz. Zira rahimleri dafha çabuk döI tutar,
ağızları daha güzel kokar, ve ('kocaları ile geçimleri, anlaşmaları
hususunda) en güzel ahlâka sahiptirler.»

37[1] Âli İmrân s. (3). â. 102


38[2] Nisa S." 141. â. 1.
39[3] Ahzâb S. (33), â. 70-71.

[Fethu’l-Bari] Sayfa 109


Tevhid Sayfasıı

258/4 Zeyd İlbn Sabit'ten rivayet edildi-:


r gün) Zeyd, Hz. PeygarrtberMn huzuruna gelmişti. Sordu-
«Yâ Zeyd, evlendin- rm'-?»
Zeyd: «Hayır» dedf.
Bunun üzerine Resûlullah (S.V) ona şu öğüdü verdi:
«Evlen ki haramlardan datıa çok sakınabilesin. Bir de şu beş kadın-dan
biriyle şaton evlenme:» .
«Şehbere,» «Neftbere,» «Lefobere,» «He'bdere» ve «1-etûf.»
Zeyd: , .
«Ey Allah'ın. Resulü, bu saydığın nasıl kadmterdan ilmeni.» deâî. Hz.
Peygamtber açıkladı: . -
«ŞeNbere»: Gö'k gözlü şişman kadındır. Nebbere: Zayıf, ince, uzun ka-
dındır. Lehbere: Şehveti kırılmış yaşlı kadındır. Hebdere: Aşırı kısa
boylu (şişman) kadındır. Letûf'a gelince, o da, senden önce bir başka
kocadan çocuğu bulunandır.»
Eş-Şeybânî dedi ki: «Ebû Hanife, bu hadisi müzâkere ederken, çok

259/5 Afodul- Meli'k, Şamlı birinden rivayet edere'k dedi ki:


Nebî (S.V.) e bir adam gelerek:
«Ey Allah'ın Resulü: dedi, falan kadınla evleniyorum.» . Hz.
Peygamber de onunla evlenmemesini- tembih etti. Bir müddet sonra
tekrar geldi, yine evlenmemesini söyledi. Üçüncü bir sefer geldi, yine
izin vermedi. Ve:
«Bana göre, çocuk doğuran zenci bir kadın, kısır olan güzel bir kadın-
dan daha iyidir.» buyurdu.

260/6 Ibn-i Bureyde'nin şöyle dediği rivayet edildi:


«Bir gün Hz. Peygamber'ı'n huzurunda, uğursuzluk inancının doğru
olup olmadığı tartışıyondu.
Resûlullah [S.V.) şöyle buyurdu:
«Şu üç şey (in bazısı): ev, at ve kadın, uğursuzdur: [Şöyle ki):
Oturanlara dar gelen-, ve kötü komşuları olan bir ev uğursuzdur.
Sahibini beslemiyen sert başlı at da uğursuzdur.
Kadının uğursuzluğu da kısır olmasıdır.»
E!-Hasan İbn Süfyân: (Hadisin sonunu) şöyle rivayet etti:
«{Kadının uğursuzluğu, 'kötü huylu ve kısır olmasıdır.»
Diğer bir rivayette (şöyle dedi):
«Eğer bir şeyde uğursuzluk varsa, o da: evde atta ve kadındadır:
Oturana dar gelen ev uğursuzdur.

[Fethu’l-Bari] Sayfa 110


Tevhid Sayfasıı

Kadının uğursuzluğu, kötü huylu, rahminin- kısır olmasıdır.


Atın uğursuzluğuna gelince: O da sert başlı serkeş olmasıdır.

261/7 İbn-i Abbas'ın şöyie dediği rivayet edildi:


Peygamber Sallallahü aleyhi ve sellem, (ıkızı) Fatma'ya: «Ali seninle
evlenmek istiyor» diye danıştı.

262/8 Ebû Hüreyrenİn şöyle dediği rivayet edildi:


Peygamber [S.V.), kızlarından birini evlendirmek istediğinde:
«Falar (erkek) falan (kızi) anıyor» diye (onunla) konuşur, daha sonra
cnu evlendirirdi.
Nebi (S.A.V.) kızlarından birini evlendirmek İstediği zaman, onur.- hüc-
resine gider:
«Falan «erkek» falan «ki2i» anıyor der sonrada onu eviendirirdi.
Diğer 'bir rivayette şöyle dedi:
Hz. Peygamber'den, kızlarından biri, istenince, onun hücresine gider:
«Falan (erkek) faian (kızı) anıyor» der gider, ve ondan sonra nikâhını
kivardı fevlendirirdi).

263/9 Cabir ibrv Abdullah'ın şöyle dediği rivayet edıldı:


Hz Aişe (R) nın yanında (büyütüp) evlendirdiği yetim bir kızın ciha-
zının masrafın, Resûlullah (S.V.) kendi bütçesinden ödedi.

264/10 Ebû Hüreyre'nİn şöyle dediği rivayet edildi:


Resûiullah CS.VJ buyurdu ki:
Bakire (kız), ancak izni' alındıktan sonra nikahlanır/ Sükût etmesi, ni-
kâhına izin verdiğini gösterir.
Dul (Kadın) da, kabul ettiğini sözle ifade etmesinden sonra onunla ni-
'kâhlanır.»
Diğer bir rivayette (şöyle dedi):
«Bakire ('kız) ancak izni alındıktan sonra evlendirilir. Sükût etmesi, ev-
lenmesine izin verdiğini gösterir.
Dul (Kadın) da, kabul ettiğini ancak diliyle söyledikten sonra, evlen-
dirilir.
Diğer bir rivayette (şöyle dedi):
«Bakire Okiz) ancak izin aldılktan sonra nikahlanır. Sükût ederse, bu
onun kabul ettiğini gösterir.
Dul (kadın) da kabul ettiğini diliyle söyledikten sonra ancak nikahla-
nır.

[Fethu’l-Bari] Sayfa 111


Tevhid Sayfasıı

265/11 İbn-i Ab'bâs'ın şöyle dediği rivayet edildi:


«Bir kadının kocası ölmüştü. Bir müddet sonra çocuğunun amcası ge-
lerek ona evlenme teklif etti. Fakat kadının babası kızını adama
vsrmsdi, ' bir başkasına verdi.
Kadın Hz. Peyganrrber'e geler&k durumunu anlattı. ' Resûluliaih
(S.V.) adama haber gönderdi. O da geidi.
«Bu kadın neler söylüyor?» diye adamla konuştu.
Adam:
«Doğru söylüyor. Ancak kentlisini istediği adamdan daha iyi olan i:i-
rine verdim.» deyince, Hz. Peygamber, kadınla yeni kocasının-
izdivacını fesh etti: ve onu, çocuğun amcası' ile evlendirdi.
Diğer bir rivayette (şöyle dedi):
«Esmâ'yı babasından, çocuğunun amcası ile bir başkası istemişti. Ba-
bası onu bu ikinci şahsa verdi.)Esmâ Hz. Peygamber'e gelerek bu
evlenmeyi şi»kâyet etmesi üzerine onu kocasından ayırıp çocuğunun-
amcası ile evlendirdi.»
Başka bir rivayette (şöyle dedi):
«Kocası ölen bir l.adma, çocuğunun amcası evlenme teklif etti. Kadının
babası, kızının izni olmaksızın onu bir başkası iie evlendirdi.
Bunun üzerine kadın, Hz. Peygambere gelip bunu anlattı. Nebî (S.V.j
babasını getirterek sordu:
«Onu evlendirdin öyle mi?»
Adam: — «Onu daha iyi biriyle evlendirdim?» deyince,
Resûlullah (S.V.) Onu Onun kocası ile oian izdivacını fesh edip, çocu-
ğunun amcası ile evlendirdi.
Diğer bir rivayette (şöyle dedi):
«Kocası ölüp ondan 'bir çocuğu bulunan bir kadını, çocuğunun amcası
babasından istedi.
Kadın: «Beni onunla evlendir!» diye babasına söyledi.
Etebası reddedip ,onun istemediği biriyle evlendirdi.
Bunun üzerine kadir? gelip Hz. Peygarrvber'e durumu haber verdi.
Resûluİİah (S.V.) babasından sordu: O da:
«Evet, dedi, kendisiyle evlendirdiğim adam, çocuğun amcasından da-
ha iyidir.»
Bu cevap üzerine Resûlullah (S.V.) kadını 'kocasından ayırıp, çocuğu-
nun amcası ile evlendirdi.»

266/12 Ebû Saîd El-Hudrî'nin şöyle dediği rivayet edildi1:

[Fethu’l-Bari] Sayfa 112


Tevhid Sayfasıı

«Kadir?, halası ve teyzesi (sağ iken) oniarın kocaları ile üzerlerine ev-
lendirüımez.»

267/13 Câbir İbn A'bdillâh ile Ebû Hüreyre'nrin şöyle dedikleri


rivayet edildi:
«Kadın ne halası ne teyzesi üzerine nikahlanmaz. Ve yine yaşlı kadın
kendisinden küçü'k olan kadının üzerine nikahlanmaz.» 40[4]

268/14 Enes'in şöyie dediği rivayet edildi.


«Nebi (S.V.) Muta (nikâhını) yasak etti.»

269 15 İbn Ömer'in şöyle dediği rivayet edildi:


«Resûlutiah (S.V), Muta (nikâhını), Hayber savaşında yasak etti.»

270/16 İbn Ömer'in şöyle dediği rivayet edildi:


«Hz. Peygamber, mutakâhiyle) kadın almayı yasak etti:.

271/17 Âl-i Sebre'den birinin söyie dediği rivayet edildi:


«Nebi fS.V.), muta (nikâhiyie} kadın almay: Mekke'nin fefhi günü ya-
sak etti.»
Diğer bir rivayette: «Fetih senesinde» dendi.

272/18 Sebre'nin şöyle dediği oğiu (Rebî) tarafından rivayet


edildi:
«Resûluilch (S.V.). muta (nikâhiyie) kadın almayı Mekke'nin fethi
gü- yasak eni.»
(1) Diğer bir rivayette (şöyie dedi):
«... Muta (nikâhını) hac senesi yasak etti.»
(23 Başka bir rivayette (şöyle dedi) :
«Resûlullâh (S.V.) muta (nikâhiyie) kadın almayı fetih, günü yasak
etti.»

272/19 ibn Ö-mer'in şöyie dediği rivayet edildi:


"Hz, Peygamber, Hayber savaşının yapıldığı yıl, ehlî merkeplerin Si-
lerini yemeği ve muta (nikâhiyie) kadın almayı yasak etti.»

Büyük ve küçükten kasıt şudur: -Teyze, kız kardeşinin kızı üstüne,


40[4]

hala da erkek kardeşinin kızı üzerine ni'kâhianamaz.- (Alî, S. 127)

[Fethu’l-Bari] Sayfa 113


Tevhid Sayfasıı

273/20 Abdullah Ibn-i Mesud'un şöyle dediği rivayet edildi:


«Azlin 41[5] hükmü, İbn Mesûd'a soruldıh O da şöyle cevap verdi..
«— Şüphesiz -Hz. Peygamber buyurdu ki1:»
•— Var olması için Allah'ın ahit yaptığı bir şey sert bir kayaya tevdi
edi'lmiş oisa bile, âlem-i vücutta o şeyin yine vücuda geleceği şüphe-
sizdir.»

274/21 Hz. Peygamber'in hanımı Hafsa'dan Ebû Yusuf İbn Mâhiık


rivayet edek dedi ilci:
'Bir kadın Hafsa'ya gelerek:
Kocam, istemediğim halde, yan üstü yatırarak benimle münasebette
bulnuyor,» dedi.
Bu söz Hz. Peygam'ber'e ulaşınca:
«Merkez ayni olmak şartıyla bir sakınca yoktur.» buyurdu.

275/22 Ebû Zerr, Hz. Peygamber'in şöyie dediğini rivayet etti:


«Cinsîmünasebette kadınların arka yoliarını kullanmak haramdır.'

276/23 Abduİlah İbn -Mesûd'un şöyle dediği rivayet edildi:


«Cinsî münasebette kadıniarın arka yollarını ıkullanmamiz bize
nehy edildi.»

2?7/24 İbn Mesûd'un şöyle dediği rivayet edildi:


«Kadınların arka yollarının'kullanılması haramdır.»

278/25 Ömer İbn ül-Hattâb (R.A), Hz.-Peygamber'in-'şöyle


buyurduğunu rivayet etti:
«[Doğan) çocuk yata'k -sahibine aittir. Zina eden erkek için de taş (re-
cim) vardır.» 42[6]

279/1 İbn Ömer'in şöyle dediği rivayet edildi:


Hâmile olan cariyelerle 43[7] çocuklarını doğurmalann'dan önce, cinsî
41[5] Cinsî münasebette, meninin dışarı akıtılmasına denir.

Evlilik dış! olan çocuğa, onun babası sahip çıkamaz. Çocuk


42[6]

nikâhlı karısından yahut azatiı cariyesinden doğan erkeğe ait olur.

Bu yasak, cariyeyi hamileyken satın almış, veya hibe, yahut miras


43[7]

yoluyla malik -olmuş <kimse içindir. Hamileyken mülküne geçen


[Fethu’l-Bari] Sayfa 114
Tevhid Sayfasıı

münesetoette ıbulunulmasını Hz. Peygamber nehy etti.»

280/1 Hz. Ali'nin şöyle dediği rivayet edildi;


Resûlullah (S.V.) buyurdu-ki: .
«Nesep ci'hetinden (evlenmeleri) haram olan, memeden süt emme ile
de'haram olur. Bunun azı da çoğu da birdir.»

281/2 Hz. Aişe'nifi şöyle dediği rivayet edifdi:


Hz. Arşenin evine Efleh bin Ebî-ÎKuays gelerek girmek için ondan izin
istedi.
Efleh:
«— Ben senin amcanım, neden yüzünü örtü yorsun?.» deyince:
Hz. Aişe «Nasıl sen benim amcam olursun!?- diye (hayretle) cevap
verdi.
Efleh: — «Kardeşimin karısı kardeşimden olan çocuğunun sütüyle seni
emzirdi.» diye açıkladı.
Hz. Aişe: «Bu durumu Resûlullah (S.A.) e açtım: dedi, bana şöyle cevap
verdi:
«Allah iyiliğini versin, bilmiyormusun ki, nesep cihetinden haram olan,
süt cihetinden de haram olur!»

böyle bir cariye doğum yapmakla, rahmini temizlemiş olur.

[Fethu’l-Bari] Sayfa 115


Tevhid Sayfasıı

ORUÇ

(22 Hadistir)

196/1 Ebû Hüreyre (R.A.) m şöyle dediği rivayet edildi:


Hz. Peygamber buyurdu ki:
Allah (CC.) şöyle buyuruyor: «jn-san oğlunun bütün amelleri kendisi
içindir. Yalnız oruç böyle değildir: O benim içindir ve onun mükâfatını
da ben vereceği'm.*

197/2 Ümmü Haniı'in şöyle dediği rivayet edildi:


Hz. Peygamber buyurdu ki:
— Bir gün aç kalıp, yasaiklardan ve haksız yere müslümanlarin malını
yemekten sakınan bir mümine, Allahü Tealâ, anca'k cennet
meyvelerinden yedirecektir.

198/3 Hâmid bin Abdirrahmân el-Himyerî'-den şöyle rivayet edildi.


Âşûrâ günü Hz. Peygamber, ashabından birine:
Git kendi ev halkına oruç tutmalarını söyle.» diye emretti. Oda: «Bugün
onlar yiyip içtiler.» deyince, «Olsun, günün' geri kalanını oruçlu
geçirsinler» diye ten'bih buyurdu.

199/4 Hz. Ömer'in şöyle dediği rivayet edildi:


Hz. Peygamber'e bir tavşan getirildi. Emir buyurmaları üzerine as*
habı toplanıp yediler. Tavşanı getiren adama:
Neden sen yemiyorsun?» diye sorunca, adam:
« Ben oruçluyum» dedi.
"Ne orucu,» diye Hz. Peygamber sordu. O:
« Nafile orucu,» diye cevap verdi.
Hz. Peygamber:
« Mehtaplı gecelerin günlerinde oruç tutmaya çalışın.» buyurdu.
44[1].

200/5 İbn-i Ömer'in şöyle dediği rivayet edildi:


Hz. Peygamber buyurdu ki:
Bilâl'ın ezan okumasından itibaren, ıbn-î Ümm-i Mektûm'un ezanına
kadar gece yiyip içiniz. Zira İbn-i Ümm-i Mektum, sabah namazı (vakti)
girince ezan otkur.

44[1] Bunlar, ayın 13.. 14. ve 15. günleridir. 124

[Fethu’l-Bari] Sayfa 116


Tevhid Sayfasıı

201/6 İbn-i Abbâs'ın şöyle (dediği] rivayet edildi:


Şüphesiz ki, Hz. Peygamber oruçlu i'ken- Kâhe'de kan aldırdı. 45[2]
Hz. Peygamber Kabe'de ihramlı oruçlu iken kan aldırdı.
Diğer bir rivayette (şöyle dedi):
Hz. Peygamber, kan aldırdı. Yaptığı işe karşılük kan alıcıya ücret verdi.
Bu ücret haram olmuş olsaydı vermezdi.

202/7 Enes'in şöyle dediği rivayet edildi: Şüphesiz ki, Hz.


Peygamber oruçlu iken kan aldırdı.
Ebû Hanife şöyle dedi:
İbn-i Şİhâb, (râvî) Enes'i (Seneddej zikretmeksizin, bana şu
haberi verdi:
Hz. Peygamber oruçlu iken kan aldırdı.

203/8 Ebû Süfyân'ın şöyle dediği rivayet edildi:


Hz. Peygamber: «Kan alan- ve kan aldıran, oruçlarını bozmuş olurlar.»
diye hüküm verdiıkten sonra, kan aldırdı.

204/9 Hz. Âişe'nin şöyle dediği rivayet edildi:


Hz. Peygamber, cima ile olan cünüplükten dolayı aldığı boy
abdestinden sonra olurdu.
saçlarından su damlaya damlaya sabah namazına çıkip gittjğj

205/10 Hz. Âİşe'nin şöyle dediği rivayet edildi:


Hz. Peygamber, cenabetten temizlenmek için aldığı boy abdestinden
sonra başından su damlaya damlaya fecir vakti çıkar gider ve yine o
gün oruçlu kalırdı. 46[3]

206/11 Hz. Âİşe'nin şöyle dediği rivayet edildi:


Hz. Peygamber, ihtilam haricinde, cünüp olduğunda bu haliyle
sabaha lar 47[4] ve sonra orucuna gündüz devam ederdi.

45[2] Kahe, Mekke ile Medine arasında olan bir yerin ismidir.
46[3]geceleyin cünüp kalması o günkü orucuna zarar vermezdi
47[4] Sabahtan kasıt imsak vaktidir.

[Fethu’l-Bari] Sayfa 117


Tevhid Sayfasıı

207/12 Ümmü Seleme'ni'n şöyle dediği rivayet edildi:


Hz. Peygamber, fecir vakti, (namaza) çıkıp giderken başından sular
damlar ve gündüz de orucuna devam ederdi.

213/18 Ebû Hüreyre (R,A.) şunu rivayet etti:


Nebî SaİIalahü aleyhi ve selfem-, geceleyin iftar edilmeyip iki üç gün
ard arda oruç tutmaktan [vi-sâl orucu) ve sükût orucundan 48[5]
(müslümanlan] nehv etti
manian) nehy etti.

214/19 Ebû Hüreyre nin şöyle dediği rivayet edildi-


— Hz. Peygamber, visal orucunu ve sükût orucunu rrehy etti.

215/20 Ebû Saîrf- el - Hudrî şunu rivayet etti:


- (Senenin) üç gününde oruç tutulmasını, Hz, Peygamber yasak etti-
49[6]

216/21 Ve yine rivayet etti:


Hz. Peygamber, ramazanın birinci günü olup olmadığında şek edilen
günde cruç tutmayı nehy etti. - .
217/22 İbn-i Ömer'in- şöyle dediği rivayet edildi:
Hz. Ömer İbn e!-Hattâb dedi
ki; ' . '
— Müslüman olmadan önce, Mescid-i Haram'da itikkâfa girmeyi nezr
etmiştim. İslârm kabul ettikten sonra, bu nezrimin geçerli olup
oimıyacağı-nı Hz. Peygamber'e sordum. Bana: «Nezrini yerine getir!»
diye cevap verdi. .

Sukut orucu: Oruç tutup bununla beraber ibadet ifnayla bir şey
48[5]

söyleyerek susmak demektir.


49[6]Minâ'da hacıların geçirdiği 2..3.. ve 4. günlerdir ki -Eyyam-
tetrfk- ismi verir. (Alî, s 123)

[Fethu’l-Bari] Sayfa 118


Tevhid Sayfasıı

RASULULLAH S.A.S'İN ÜMMETİNİNİN FAZİLETİ BAHSİ

[6 Hadistir]

384/1: Ebû Burde'nin babasının şöyle dediği rivayet edildi: Hz.


Peygamber şöyle buyurdu:
«Kıyamet günü olup yaratıklar secde etmeğe çağrıldığında, ümmetim
i'ki uzun secde yapmadan önce, öteki ümmetler secde yap-mağa
güçleri yetmiyecek.»
Müslümanlara:
«— Kaldırın başlarınızı! Ateşten kurtulmak için sayınızca yahudi ve
hirtstiyan size feda kıldım.» diye seslenilecektir.

385/2 Ebû Bureyde (Bürde (?)) nin babasının şöyle dediği rivayet
edildi:
Resûlullah (S.V.) buyurdu ki:
«Kıyamet günü olunca, müslümanjardan her birine bir yahudi ve hiris-
tiyan verilecek,» «Ateşten kurtulmak için verecek bedelin budur.»
denecek.
(a) Bir rivayette şöyle dedi:
«Kıyamet günü olunca, bu ümmetin her birine (kâfirlerden) bir tane
bırakılarak:» «Ateşten kurtulmak için verecek bedelin budur.»
denecek.»
(b) Bir rivayette şöyle buyurdu:
«Şüphesiz bu ümmet, Allah'ın rahmetine muhtaç olacak bir ümmettir
ki azaplarını kendi elleriyle hazırliyacaklardir.»

386/3 İbn Bureyde'nir? babasının şöyle dediği rivayet edildi:


Resûlullah sallalahü aleyhi ve sellem bir gün ashabiyle şöyle konuştu:
«— Cennette bulunanların dörtte 'biri olmaya razı mısınız?"
«— Evet.»
«— Cennette bulunanların üçte biri olmaya razı mısınız?»
«— Evet.»
«— Cennette bulunanların yarısı olmaya razı mısınız?» «— Evet.»
«— O halde birbirinize şu müjdeyi veriniz ki, Cennetlikler yüzyirmi sı-
radır. Bunların seksen sırası ümmetimdir.»

387/4 Ebî Bürde'nin babasının şöyle dediği rivayet edildi:' Resûlullah


(S;A.) buyurdu k\:

[Fethu’l-Bari] Sayfa 119


Tevhid Sayfasıı

Ümmetim Ailah'm rahmetine muhtaç olacak 'bir ümmettir (z-ira) kötü


akıbetlerini dünyadayken 'kendi elleriyle -hazırlıyacaklardır.
— Bir rivayette: «... birbirlerini öldürecek...» sözü eklenmiştir.

388/5 Ebû (Musa'nın şöyle dediği rivayet edildi:


Resûlullah (S.A.) buyurdu ki:
«Ümmetimi tü'ketecek olan, birbirlerine silâh çekmeleri ile tâün (veba)
dır.»
Bunun üzerine soruldu:
«Ey Allah'ın Resulü! Birbirlerine silâh çekme nedir, biliyoruz. Fakat
tâûn nedir (bilmiyoruz)?»
Cevap verdi:
» Cinlerden düşmanınız olanların, sizi silâhiariyle vurmalarıdır. Her iki
halde de şehitlik vardır.
— Bir rivayette: (... «Her iki halde de şehitler bulunur) dendi.

' 389/6 Ebû Musa'nın şöyle dediği rivayet edildi: Nebî sallalİahü
aleyhi ve sâllem buyurdu !<i:
«Ümmetimi tüketecek olan, birbirlerine silâh saplamaları ile
tâûn-dur.»
Bu haber üzerine soruldu:
«—. Birbirlerine silâh saplama» nedir biliyoruz. Fakat tâûn nedir?»
Cevap verdi:
«— Cinlerden düşmanınız olanların silâhlariyle sizi vurmalarıdır. Her
ki halde şehitlik vardır.»

[Fethu’l-Bari] Sayfa 120


Tevhid Sayfasıı

REHİN BAHSİ

(1 Hadistir)

344/1 Hz. Aişe'nin (R.A) şöyle dediği rivayet edildi: 'Resulullah


sallaİlahü aleyhi ve sellem, yahudîden yiyecek satın almış, ona
borcuna karşılık zırhını rehin vermiştir.»

[Fethu’l-Bari] Sayfa 121


Tevhid Sayfasıı

RİKAK BÖLÜMÜ

(3 Hadistir)

479/1 En-Numân İbn Beşîr'in şöyie dediği rivayet edildi:


Nebi sallallahü aleyhi ve sellem buyurdu ki:
İnsanda bir et parçası vardır. O, sıhhatte olursa cesedirr diğer uzuvları
da onunla sıhhatte olur.
O hasta olursa, onunla cesedin tümü de hasta olur. Dikkat edin, O
kalptir,d

480/2 Hz. Aişe'nin şöyle dediği rivayet edildi:


«Muhammed sallallahü aieyhi ve sellem dünyadan ayrılıncaya kadar
üç gün üç gece ardarda doyasıya ekmek yiyemedik.
Muhammed sallallahü aleyhi ve seliem dünyadan ayrılıncaya ksdar,
dünya üzerimizden sıkıntılarını e-kstk etmedi.
Muhammed (S.A.V) dünyadan ayrılınca da, ne musibet varsa, üstümü'
ze yağdırdı.

{a) Rir rivayette şöyle dedi;


«Muhammed sallallahü aleyhi ve seliemin ailesi, üç gün ardarda do-
yuncaya kadar buğday ekmeği yemedi.»

481/3 ibrahim'in şöyle dediği rivayet edildi:


Hz. Ömer İbn el-Hattâb, Peygamber (S.A.V) in, çok acı ç&ktiği bir has-
talığı sırasında evine gitti. Resûlullah [S.V.) i, bu sırada Katavan malı,
içi saz kamışla doldurulmuş geniş bir yürr âba üzerinde yan üzre
yatıyor görünce:
«— Babam, anam uğrunda feda olsun, ey Allah'ın Resulü!, İran İle
Roma kralları dibaceler üzerindeyken, sen de bu haldesin!» diye
konuştu. O zaman Hz. Peygamber!
«_ Ey Ömer! dedi. Sen memnun olmaz mısın ki, dünya onlar için, ahiret
de bizim için olsun?»
Hz. Ömer, daha sonra elini sürünce, Resûlullah (S.A.V) in ateşinin çok
yüksek olduğunu anladı ve:
«— Sen Allah'ın elçisi olduğun halde, bir de bu halinle ateşler içer-
sindesin!» dedi. Hz. Peygamber şöyle konuştu:
«— Bu ümmetin, en şiddetli belâya uğrıyani, onun peygamberi; Ondan

[Fethu’l-Bari] Sayfa 122


Tevhid Sayfasıı

sonra da, ümmetin derece ile en hayırlı olanlarıdır. Sizden önceki pey-
gamberler ile ümmetleri de böyle oldular.»

[Fethu’l-Bari] Sayfa 123


Tevhid Sayfasıı

ŞÜF'A BÖLÜMÜ

(3 Hadistir)

345/1 Süleyman bin Abdullah'ın şöyle dediği rivayet edildi:


Resuiuilah sallallahû aleyhi ve sellem buyurdu ki: «(Bir akar mülkün}
en yakın şefiî, o mülke komşu olan kimsedir»

346/2 E!-Misver bin Mehreme'nin şöyle dediği rivayet edi'ldi:


Sa'd (bin Ebî Vakkas) kendi evini satmak istediği sırada komşusuna şu
teklifi yaptı:
«Evime sekiz yüz dirhem fiat verildi, yedi yüz dirheme onu sen al! Onu
sana vermek istememin sebebi, Hz. Peygamber'in:
«(Bir akar mülkünO en yakın şefî, o mülke komşu olan kimse'dir»
sözünü kendisinden duymamdir.»
(a) 'Bir rivayette (...) Râfi bin Hedic şöyle demiştir: Sa'd, baha bir ev
göstererek:
v «— Onu ai ve bil ki, bana vereceğin miktardan daha fazlası verildi.
Ancak, onu almak herkesten çok senin hakkındır. Çünkü, ben Hz.
'Peygamber'in şöyle dediğim işittim:
«Komşunun şefi olmada öncelik hakkı vardır."
(b) Bir rivayette, Sa'd'ın azadlı kölesi Râfi birine şöyle dedi:
«Bu evime sekiz yüz dirhem verildi, dört yüze sen al! Bu fiatla sana
verişimin sebebi, Resullilah sallallahü aleyhi ve sellemden -işitmiş ol-
duğum:
«(Bir akar mülkün) en yakın şefîi, o mülke komşu olan kimsedir.»
sözüdür.
(c) Sa'd bin Mâlikten yapılan bir rivayet de şöyledir:
Sa'd, evini dört yüze almasını kömşusun-a teki îr etti ve:
«— Evime sekiz yüz verildi. Ancak Hz. Peygamber'in şöyle dediğini
işittim;
«[Akar mülkün) en yakın şefî'i o mülke komşu olan kimsedir.»

347/3 Hz. Arşs'nin şöyle dediği rivayet edildi: Nebî sallallahü


aleyhi ve sellem buyurdu ki:
«Sizden birinizin komşusu dıvarının üzerine bir kiriş koymak istedi-
ğinde, ona mani olmasın.»

[Fethu’l-Bari] Sayfa 124


Tevhid Sayfasıı

BOŞANMA BÖLÜMÜ

(15 Hadistir.)

282/1 :Ebû Hüreyre (R.A) İn şöyle dediği rivayet edildi:


Hz. Peygamber 'buyurdu iki: .
«Üç şey vardırki, ciddisi ciddi, şakası da ciddidir: Bunlar «boşanma,»
«ni'kâh,» «boşadığı 'kadına ıgeri dönmek.»

283/2 Cabir'in şöyle dediği rivayet edildi:


Resûlullah (S.V.), Sevde'yi boşadığı zaman Ona: «İddet bekle!- diye
söyledi.

284/3 Hz. Aişe'nin şöyle dediği rivayet edildi:


Resûlullah (S.V.), Sevde'yJ (boşadığı zaman Ona: «İddet bekle!» diye

285/4 Bir adam, İbn Ömer Radiyallâhü anhümâdan rivayet ederek


dedi ki:
İbn Ömer, karısı hayız gördüğü sırada, onu boşadı. Yaptığı, bu işten
ötürü ayıplanınca, ikansma geri döndü. Hayızdan temizlenince tökrar
boşadı. Kadının foekliyeceği Iddetin zamanını, hayızlı iken yapmış
olduğu boşamadan itibaren saydı.

286/5 Ebû Burde'nin babasının şöyle dediği rivayet edildi:


Resûlullah (S.V.) buyurdu ki:
«Şu adamların ne sı'kıntıları var k\, (eşlerine) «Artık -seni boşadım»
dedikten sonra (pişman olup): «Seni aidim,» diyerek Allah'ın çizmiş ol-
duğu sınırlarla oynuyorlar!»

287/6 Cebir'in şöyle dediği rivayet edildi: Resûlullah (S.V) buyurdu


ki:
Matuh'un ('), boşama, satma ve satın alma, gibi işleri hüküm-
süzdür.»

288/7 Hz. Aişe'rvin, şöyle dediği rivayet edildi:


Resûlullah (S.V.), biz eşlerine, kendisini koca olarak kabulde devam
edip etmemek hususunda selâhiyet verdi; biz de zevceleri c'makta
devam edeceğimize karar verdi'k.»

[Fethu’l-Bari] Sayfa 125


Tevhid Sayfasıı

289/8 El-Esved, Hz. Aişe'den şöyle rivayet etmiştir-


«Hz. Aişe (Cariyesi) Berîre'yi âzâd etti. Berîre'nin kocası da Ebû
Ahkarmakarp dünya ve ahiret işlerindeki idaresi fâ ıd ofan knmsed.r:
(Mecelle. M. 945. 1959 Ankara)med hanedanının azatlı kölesiydi
(Mevlâ). Berîre hürriyetine kavuşunca, kocasının nikâhında kalıp
kalmama hususunda kendisine, Hz. Peygamber selâhiyet verdi. O da
ayrılmak istediğini söyledi-. Bunun üzerine Resûlui-lah (S.V.) onu,
kocasından daha önce hürriyetine kavuşmuştu) ayırdı.»

290/9 İbn Ömer'in şöyle dediği rivayet edildi: Hz. Peygamber


buyurdu ki:
«Evii köle kadın, iki talakla boşanır. İddeti ise iki hayız görmesiyle bi-
ter.»

291/10 Hz. Ömer İ'bn ül-Hattâ'b'ırt şöyle dediği- rivayet edildi:


«Doğru, mu yalan mı söylediğini bilmediğimiz -bîr kadının sözüne
itibar ederek", Rahibimizin kitabını ve Peygamberimiz [S.V.) in
sünnetini terk ecfömeyiz: «Üç.talakla boşanmış olan bir
kadirra"Oturacak bir yer ile nafaka verilir,» 50[1]

292/11 El-Esved'in şöyle fdediği) rivayet edildi:


«Ebu Hâris ül-Esiemiye'nin ıkızı Sübey'amn kocası öldü. Kadiri
yirmibeş gece kaldıktan sonra doğum yaptı.
Ebû s-Senâbil Amr bin 'Ba!kek, Ona rastladı ve şöyle 'konuştu:
«Bezenip süslendiğine göre evlenmek istiyorsun. Aiiah'a yemin ederim
'ki, '(doğumun ile iddetin 'bittiğini zannedip) asla evienemezsin, iki ha-
yız müddetinden fazla (bekleyeceksin).»
Bunun üzerine, kadın Hz. Peygarriber'e gelerek dediklerini anlattı.
Resûlullah:
«O hata etmiş. Kısmetin çıkar gelirse hana haber ver!» diye tenbih
buyurdu.
.
293/12 Abdullah Ibn Mesûl (R.A) in şöyle dediği rivayet edildi:

Hz. Ömer'in dediği kadın, Fatma bint Kaysdrr ki:


50[1] «Ben
boyandığım zaman Hz. Peygamber bana ne oturacak bir yer ne de
nafaka verdi» demiştir.

[Fethu’l-Bari] Sayfa 126


Tevhid Sayfasıı

«İsteyen ile mübâhaleye 51[2] girerim iki, 'kadınların fiddetinin miktarı-


nı) bildiren i'ki sûreden ıkısa !olanı uzun olandan sonra indi.» 52[3]
Diğer'bir rivayette şöyle dedi:
«Kadınların (hallerini 'bildiren) uzun sûre (nin):
«Gebe kadınların da (gerek boşanmış, 'gerök 'kocası vefat etmiş olsun-
) iddetleri, doğurunca [son bulur.» âyeti, ( 53 [4] iner çeşit iddet
müddetini nesh etti.

294/13 Alkame, Abdullah İ'bn Mesûd'dan (aşağıdaki fetvasını)


nakletti:
Bir kadının 'kocası, herhangi' 'bir mihir takdir etmeden, ve kendisiyle
cinsî münasebette bulunmadan öldü. (Bu kadın hakkında) İbn Mesûd
şöyle karar verdi:
«Kadın, ait olduğu kavmin kadm-larma verilen miktar kadar mihr'i
m'i-sil alır. 'Kocasının malına vâris oîur. Vefat iddetini de, -
beklemelidir.»
Bu sırada, Maki! İ'bn Sinan el-Eşceî şöyle konuştu: «Şahadet ederim ki,
Hz. Peygamber, Vâsık'ın kızı Birva hakkında tıpkı senin gibi karar ver-
mişti.»

295/14 Aikame'nin şöyle dediği rivayet edildi:


«Belli bir müddet için karısı ile yatmamak üzere yemin eden bir kim-
senin, eşiy.'e tekrar yatması, yahut bir özür sebebiyle yatmayıp, diliyle
söylemesi neticesinde o müddet son bu-lur.»

Mübadele: Bir konuda, İki kişinin aralarında: »Kim haksız ise


51[2]

Allah ûna lânst etsin.» demek suretiyle mübahaseye girişmelerine


denir.
52[3]Kısa olan Tatâk, uzun olan da Baksre süresidir. Talâk
sûresinde, kocası öien veya boşanan bir kadın doğum yapınca >İddeti
b;ter deniyor. Bakara sûresinde ise iddet dört ay on gündür deniyor.
(Bk. â. 234) Bu durumda bu ikinci âyet, Talâk süresindeki âyetle nesh
edilmiş oluyor. Abdullah Ibn Mesûd da bunu kasdetmek istiyor.
53[4] Talâk sûresi (B5). â. 4. .

[Fethu’l-Bari] Sayfa 127


Tevhid Sayfasıı

296/15 Eyyûb üs-Sehtiyânî'nin şöyie dediği rivayet edildi:


Sabit ibn Kays'in karısı Hz. Peygamber'e gelerek: ''Ben de Sabit de
artık uyuşamıyoruz» dedi. Resûlullah (S.V.) sordu: '(Ni'kâh
esnasında sana verilmek üzere tayin ettiği) bahçeden feragat eder
misin?»
Kadm:
«Evet, dedi, üstelik kendi, mallardan da veririm.» Hz. Peygamber:
«Hayır, fazlasına hacet yok» diye karşılık verdi.»

[Fethu’l-Bari] Sayfa 128


Tevhid Sayfasıı

TEFSİR BAHSİ

(15 Hadistir)

498/1 İbn Abbâs radiyallahü anhümâdan, azîz ve celîl olan Allah'ın,


«Elif, lâm, mîm» sözünün anlamı şu olduğu rivayet edildi: «Ben
Allah'ımı bilirim.»

499/2 Ebû Seleme bin Sibt'in şöyle dediği rivayet edildi:


«El-Dahhâk İbn Mezâhim'in yanındaydım. Bir adam ona:
«!..zira, biz seni iyilik edenlerden görüyoruz.54[1] (mealindeki) ayette
geçen (Yusuf aleyhisselâmın) iyilikleri- nelerdi?» diye sordu. Cevap
verdi:
O, zindanda iken biri rte zaman srkişsa, ümitsiz kalsa onu teselli eder,
ferahlatırdı. Biri hasta olsa sormaya gider, yardımına koşardı. Biri bir
şeye muhtaç olsa onun [bu ihtiyacını gidermeye çalışırdı.»

500/3 Ebû Saîd el-Hudrî'-nin şöyle dediği rivayet edildi: Nebî


sailallahü aleyhi ve sellem buyurdu ki:
«Müminin süratli anlayışından sakının! Zira o, Allah tealânın nuru
ile bakar.»
Sonra şu âyeti okudu: Meali):
«Şüphe yok ki bunda düşünenlere ibretler var.» 55[2]

501/4 İbn Abbâs'ın şöyie dediği rivayet edildi:


Resûlullah sailallahü aleyhi ve selle-m buyurdu ki:
«Andolsun Rabbine ki, onların hepsirre soracağız yapti'klan
şeyle-
56[3]âyete, sorulacak olan «Lâ ilahe illallahtır.

502/5 İbn Abbas'm şöyle dediği rivayet edildi:


Resûiuilah sallallahü aleyhi ve seilem Cifeni aleyhi'selâm
« Bize yapmakta olduğunuz ziyaretleri daha çok yapamaz mısınız?»

54[1] Yûsuf (12), 36


55[2] hicr (15), 75
56[3] -Hicr (15), 92-93

[Fethu’l-Bari] Sayfa 129


Tevhid Sayfasıı

diye sordu.
Bundan bir kaç gece sonra şu âyet indi:
«Biz melekler, ancak rabbinin emriyle inebiliriz; onundur ve varsa
ilerimizde ve ne varsa gerimizde ve ne varsa gerimizde ve ne varsa
Ikisi arasında (ve rabbin hiçbirşeyi unutmaz.)» 57[4]

503/6 Ümmü Hâni'in şöyle dediği rivayet edildi:


Hz. Peygambere sordu-m:
«— Ey Allah'ın Resulü: Lût kavmi, meclislerinde yapmış oldukları her
türlü kötülük ne idî?»
Resûlullah cevap verdi:
« Parmaklariyle yolda gelip geçerre hurma çekirdeği veya çakıl taşı
atarlar ve onlarla alay ederlerdi.»

504/7 İbn Ömer'den rivayet edildi:


-Öyle bir Allah'tır ki sizi «zayıf» (min da'f) bir sudan yaratmıştır, sonra
bir «zayıflık» oian çocukluk çağından çıkarıp güç kuvvet vermiştir s:ze,
sonra kuvvetli çağdan gene bir «zayıflık- (da'f) çağına ve ihtiyarlık
yaşına getirmiştir sizi...» 58[5]
Hz. Peygamberin huzurunda bu (mealdeki) âyeti, İbn Ömer okuyunca,
«min da'f» diye okuduğu kelimeyi, «min du'f» oku!» diye emretti.

505/8 Abdullah {bin Mesûd) un şöyle dediği rivayet edildi: «Ed-


Duhân ve Batsa' 59[6] Hz. Peygamber zamanında vtfku bulmuştu.»

506/9 Hz. Aişe'nin şöyle dediği rivayet edildi: Resûluliah sallallahü


aleyhi ve seilem buyurdu ;ki: «Çocuklarınız kendi kazançlarınız olup,
57[4] Meryem (19). 64

58[5] Rûm (30), 34


59[6]Duhan sûresinin 10. ve 16. âyetlerinde geçen bu iki kelimeye
çeşitli anlamlar verilmiştir. Öğrenildiğine göre, Hz. Peygamber, azgın
Kureyşe beddua etmiş, böylece kıt-lik ve feiâkete duçar olmuşlardı. Ve
«duhan. yani dumanı o zaman görmüşlerdi. Abdul-' 'ah İbn Mssûd,
âyette geçen -batsa'-nm Bedir Savaşı günü olduğunu söylemiştir. (Alî.
s. 211)

[Fethu’l-Bari] Sayfa 130


Tevhid Sayfasıı

onlar sizlere Allah'ın vergisi-dir.» «Dilediğine 'kız ve dilediğine erkek


evlât verir.» 60[7]

507/10 Hz. Peygamberin azadlısı Sevbân'ın şöyle dediği rivayet


edildi: . Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellemden duydum şöyle
buyurdu:
«Dünya her şeyiyle benim olsa, yine şu âyet kadar sevinmem:
«De ki: Ey nefislerine uyup hadden aşın hareket eden kullarım, Al-
lah'ın rahmetinden ümit kesmeyin; şüphe yok ki Allah bütün
suçları' ör ter.» 61[8]
Hz. Peygamber-a. o zaman biri sordu:
«— Allah'a ortak koşan da mı?»
Resûlullah (S.A.V) buna cevap vermedi. Adam:
«— Allah'a ortak koşanda mı?!..» diye tekrar sordu. Yine bir müddet
sükût edip:
«__ Evet, bilin ki Allah'a ortak koşan da (ümidini kesmesin).» cevabını
verdiler.

508/11 İbn Abbas'ın şöyle dediği rivayet edildi:


Vahşî, Hz. Hamza'yı öldürdükten sonra bir müddet küfrü üzere kaldı.
Sonra kalbinde İslâm olma düşüncesi doğuverdi. Bunu Hz.
Peygamber'e bildirerek:
« Bununla beraber, dedi, senden duydum, Allah'ın Kitab'ından naklen:
«Ve öyle kişilerdir onlar, ki Allah'la beraber baş!ka bir mabuda kulluk
etmezler ve haklı olmadıkça Allah'ın haram ettiği bir cana kıyıp kimse-
yi öldürmezler. Ve zina etmezler ve kim 'bunları yaparsa cezaya
düşer.» Kıyamet günürrdeyse azabı kat kat arttırılır ve hor ve hakir bir
halde, ebedî olarak azabta kalır.», 62[9] diyordun. Ben ise bunların
hepsini yaptım. Benim için bir kolaylık var »mıdır?» Q zaman CPbrîl
inerek Hz. Peygambere:
«— Ona söyle ki: «Ancak tövbe edip inanan ve iyi işler işliyen müs-
tesna. O çeşit kişilerdir ki Allah, kötülüklerim iyiliklere tedbil eder

60[7] Sûra Sûresi 42. 49


61[8] Zümer Süresi 39 53 296
62[9] Furkan s. 25, 68-69

[Fethu’l-Bari] Sayfa 131


Tevhid Sayfasıı

onların, ve Allah suçları Örter, Rahîmidr.» 63[10] dedi.


Nebi sallallahü aleyhi ve seliem ona bu âyeti gönderdi. Âyeti kendisine
okuyunca:
« Şüphesiz bu âyette şartlar" var. Bunları yapamamaktan korkuyorum.
Ey Muhammedi Bu âyetin gösterdiğinden, daha çok kolaylık göste-
diğinden, daha çok kolaylı'k gösteren bir şey elinde var mı?» diye
bildirdi:»
O zaman Cibril şu âyeti indirdi:
«Şüphe yok ki Allah, kendi'sirce eş tanıyanları yarhğamaz, ondan baş-
ka, dilediğinin bütün suçlarını yarhğar...» 64[11]
Hz. Peygamber bu âyeti yaztp Vahşîye gönderdi.
Âyeti kendisine okuyunca şöyle konuştu:
«— Diyor ki: Hiç şüphesiz, Allah kendisine eş tanıyanları yarlığamaz
ondan başika dilediğinin bütün suçlarım yarlığar. Ben, bilmiyorum,
belki de yarlığamak istediği ben olmryacağtm. Eğer âyet, «Ondan
başka günahları affeder.» şevklinde olsaydı ve «...dilediğini...»
demeseydi oiurdu. Ey Muhammed, belki elinde bundan daha çok geniş
bir âyet vardır.»
Vahşî'nin bu sözü üzerine Cibril şu âyeti getireii:
«De ki: Ey nefislerin-e uyup hadden aşırı hareket eden kullarım, Al-
lahrın rahmetinden ümit kesmeyin; şüphe yok ki Allah bütün suçları
örter.» 65[12]
Nebi sallallahü aleyhi ve seİlem bu âyeti yazıp Vahşî'ye gönderdi:
Kendisine âyeti okuyunca:
*— Bu âyete gelince, evet» dedi ve İslama girdi. Hz. Peygamber'e de
gönderdiği haberde şöyle dedi:
«— Ey Allah'ın Resulü! İslâmı gerçekten kabul ettim. Seninle aörüş-
meme izin verir misin?.»
Vahşî'nir; bu isteğine Nebi (S.A.V) şu cevabı gönderdi: Yanıma
geldiğinde yüzünü ört. Gözlerimi, amcam Hamza'nın katiliyle
doldurmağa gücüm yetmez.:»
Vahşî bu sözler karşısında sustu.

63[10] Furkan s. 25, 70


64[11] Nisa s. 4. 48

65[12] _ Zümer s. 39. 53.

[Fethu’l-Bari] Sayfa 132


Tevhid Sayfasıı

Bir müddet sonra Müseyleme 66[13] Hz. Peygambere şu mektubu


gönderdi:
« Allah'ın elçisi Museyleme'den Allah'ın elçisi Muhammed'e. Yer-
yüzünde sana ortak kılındım. Bundan böyle yeryüzünün yarısı ben-im
yansı Kureyş'in. Ancak Kureyş, tümünü kendisi almak istediğinden,
sınırı tecavüz ediyor.»
İki kiş| bu yazıyı Hz. Peygamber'e getirip verdiler. Yazı kendisine oku-
nunca bu iki elçiye dönerek:
« Elçi olmasaydınız, ikinizi de öldürtürdüm» dedi, ve Alı] bin Ebî
Tâli'b'i çağırdı, şu mektubu yazmasmi emretti:
«— Rahman ve Rahim olan Allah'ın adiyle. Allah'ın Resulü Muham-
med'den «yalancı» Müseyleme'ye.
Selâm doğru yolda olanın üzerine olsun. Dinle! Şüphe yak ki yeryüzü
Allah tealânın olup kullarından dilediğine miras olarak kalır. Ve sonuç
(Allah'tan) çekinenlerindir. Ve Saüailahu alâ Seyyidina
Muhammed.» . "
Müseyleme'mn Hz. Peygambere yazdığı şeyleri haber alan Vahşî,
mızrağını çıkardı ve biledi. Onu öldürmeğe karar verdi. Bu azimle
yaşadı ve nihayet Yemâme savaşında onu öldürdü.

509/12 Ebû Z-Zerâ'nın şöyle dediği rivayet edildi:


Resûluliah (S.A.V.) buyurdu ki:
«İman sahiplerinden (fâsık olanlar) şefaatim ile ateşten elbette çıkar-
lar. Öyleiki orada yalnız şu âyetin bildirdikleri kalır: meâien:
«Nedir derler Cehenneme sokan sizi? Derler ki: Namaz kılmazdık, ve
yoksulu doyurmazdrk, ve boş lâflarla azgınlığa dalanlarla biz de
dalardık, ve ceza gününü yalanlardık, bize Ölüm gelip çatıncaya dek.
Derken şefaatçilerin şefaati fayda vermez onlara.» 67[14]

(a) Bir rivayette İbn Mesüd şöyle dedi:


İmân sahiplerinden bir takım kimseleri Allah Cehennem ateşiyle azap-
landırdiktan sonra, Muhammed (S.A.V) in şefaatiyle çıkarır, ve orada
yal-mz şu âyetin bildirdiği 'kimseler kalır: (tüfkçesi):
«Nedir, -derler, Cehenneme sokan sizi? Derler ki: Namaz kılmadık, ve

Müseyieme, yalancı
66[13] peygamberlerdendir. Hz. Peygamber
hayatta iken peygamberlik iddiasına başladı.
67[14] Müddessir 74, 42-45.

[Fethu’l-Bari] Sayfa 133


Tevhid Sayfasıı

yoksulu doyurmadık ve boş lâflarla azgınlığa dalanlarla biz de


dalardık...» 68[15]

510/13 İbn Mesûd'un şöyle dediği rivayet edildi;


«(Cehennem) ateşinde (ebedî} kalacak olanlar, yalnız Allah'ın şu âyette
sözünü ettiği kimselerdir; (türkçesi):
«Nedir, derler, Cehenneme sokan sizi? Derler ki; Namaz kılmazdık, ve
yoksulu doyurmazdik, ve boş lâflarla azgınlığa dalanlarla biz de daîar-
dck, ve ceza gününü yalanlardık, bize ölüm gelip çatıncaya dek. Derken
şefaatçilerin şefaati fayda vermez onlara» 69[16]

511/14 Ebu salih ‘in şöyle dediği rivayet edildi (Ayetteki) el hukub
70[17] seksen senedir onda dünya günleri sayısınca günler vardır

512/15 Ebü Z-Zübeyr'in dediği rivayet edildi: _ «Sözün en güzelini


tasdik eylerse» 71[18] huzurunda okununca, buyurdu ki- sözün» en
güzeli ilahe lllallâh-dır.

68[15] Müddessir 74, 42-45.


69[16] Müdessir 74, 42-4S

Nebe Süresinin 23" ayetinde: -Devirlerce (ahkab)cehennemin


70[17]

içinde kalacaklar deniyor Rivayette bu kelime açıklanıyor


71[18] Leyi, 6.

[Fethu’l-Bari] Sayfa 134


Tevhid Sayfasıı

TEMİZLİK BÖLÜMÜ

(38 Hadistir)

41/1-Cabir'in şöyle dediği rivayet edildi:


Peygamber -salat ve selâm üzerine olsun- 'buyurdu iki: «— Hiçbiriniz
durgun suya idrar yapıp sonra da onunla, abdest almasın.»

42/2 -Ebû Hureyre'nin şöyle dediği rivayet edildi:


Peygamberjsalat ve selâm üzerine olsun- bize. durgun suya idrar
yapıp sonra da onunla abdest atonarmzı veya yıkanmamızı yasak
'kıldı.»:
43/3 -Hz. Âişe'den şöyle rivayet edildi:
«— Allah'ın Elçis'î-salat ve selâm üzerine olsun-birgün abde'st almak
istedi. Bu sırada bir 'kedi gelerek kaptan su içti. Hz. Peygamber aynı su
ile abdest aldı.»

44/4 -Ebû Vâil'in şöyle dediği rivayet edi'kii:


«Peygamber-salat ve selâm üzerine olsun bir kimsenin çöplüğünde
idrarını ayakta yaparken gördüm.»

45/5 -İbn Abbas'ın şöyle dediği rivayet edildi:


«— Allah'ın Elçi'sİnİ^salat ve şehlâm üzerine olsun-gördüm: süt içti
(sonra su ile) ağzını ça lika I adı. Ve (yeniden) abdest almaksızın
namaz kıldı.»

46/6 -Cafer İbn Bbû Talib'in şöyle dediği' rivayet edildi:


Ashabdan birkaç Peygamber'İn -salat ve selâm üzerine olsun- hu-
zuruna geldiler. Onlara:
« Sizleri böyle dişleri sararmış mı göreyim sürekli misva'k kullanınız.
Ümmeti'me güçlük, vereceğini biimeseydim, her namaz (için abdest
aldıklarında) misvak kullanmalarını emrederdim.» buyurdu.
Diğer bir rivayette şöyle dendi:
«— Görüyorum ki, sararmış dişlerinizle yanıma geliyorsunuz. Her
zaman misvak kullanınız. Ümmetime güçlük vereceğim" büfneseydim,
her abdest aldıklarında misvak kullanmalarını emrederdim.

47/7 -Ali bin Ebî Tâlib'İn (r.a) şöyle abdest aldığı rivayet edildi:

[Fethu’l-Bari] Sayfa 135


Tevhid Sayfasıı

Hz. Ali abdest almağa başlayarak (önce) üç defa ellerini yıkadı, ağzına
ve burnuna üç defa su verdi. Üç defa yüzünü ve kollarını yıtkadı; başını
üç defa mesnetti. Sonra iki ayağını yıkadı ve bütün bunları yaptıktan-
sonra:
«— İşte Hz. Peygamber'in abdesti1 bırdur.» dedi.

48/8a -Abd Hayr'in şöyle dediği rivayet edildi:


Ali (r.a) abdest almak için su istedi. Üç defa ellerini yıkadı; üç defa
ağzını, üç defa burnunun içini, yıkadı. Üç defa yüzünü, üç defa kollarını
yıkadı. Başını iıç defa me&hedip, üç defa ayaklarını yıkadı. 'Bütün
'bunları yaptuktan sonra: «Peygamber (s.a)'in abdesti işte budur»
dedi.

48/8b -Aynı râvî zinciriyle gelen haberin diğer bir şekli:


Ali (r.a) su istedi, üç defa ellerini yıkadı-, üç defa ağzını, üç defa bur-
nunun içini yıkadı. Üç defa yüzünü, üç defa kollarını yıkadı; bir sefer
başını meshedip üç defa kollarını yıkadı. Bütün' bunları yaptıktan
sonra: Peygamber (s.a.)'in abdesti işte budur» dedi.

48/8c -Diğer bir rivayette şöyle dendi:


«Ali {r.a) su istedi. Üstü açık bir kapla su getirildi.
— Râvî Abd-i Hayr diyorki, biz de ona bakıyorduk. Önce sağ eliyle kabı
alıp, sol elinin avucuna su doldurdu. Sonra üç defa elİ3rini< yıkcdı.
Sonra sağ elini kaba sokup su alarak ağzını ve burnunun içini yıkadı.
3u işi üç sefer yaptı. Sonra üç defa yüzünü; üç defa dirseklerine kadar
kollarını yıkadı. Sonra eliyle su alıp bununla bir sefer başını mesnetti.
Her ayağını üç sefer yıkadıktan .sonra avucuna su aldı, içti. (Kendini
seyredenlere): Peygamber (s.a.) in abdest alışına bakmaktan hoşlanan
kimse (bilsinki-i-şte bu, O'nun abdestidir» dedi.

48/8d -Diğer bir rivayette şöyle dendi: ,


«— Hz. Ali su istedi. Önce üç sefer ellerini yıkadı. Üç sefer ağzını üç
sefer burnunun içini yıkadı. Üç defa yüzünü, üç defa koflarını yıkadı.
Daha sonra avucuna su alarak başının önündeki! saçsız 72[1] yerini
ıslattı. Bunları yaptıktan sonra: Resûlullah (s.a)'in abdest alışına
bakmaktan hoşlanan kimse işte benim abdestime baksın» dedi.

72[1] Hz. Ali'nin başının önündeki saç döküktü (tek. Alî el-Kari, s. 220.

[Fethu’l-Bari] Sayfa 136


Tevhid Sayfasıı

49/9 -Hz. Osman'ın azadlısı Humrâ'ntn şöyle dediği rivayet edildi


«Hz. Osman abdest alırken uzuvlarını (suyu her seferinde
yenilemek suretiyle) üçer sefer yıkadı ve dedi ki: «Peygamberi (s.a.)
bu şekilde abdest alırken gördüm.»

50/10 -Bureyde'nin oğlu babasından şöyle rivayet etti:


«— Nebî-salat ves elam üzerine olsun- abdest alırken her uzvunu bir
sefer yıkardı.»

51/11 -İbn Ömer'in (r.a.) şöyle dediği rivayet edildi:'


Allah'ın Elçisi-salat ve selâm üzerine olsun- buyurdu ki: [kuru kalan)
topukların vay ateşteki haline.* ,
52/12 -Sakîf kabilesinden, el-Hakem adlı biri babasından şöyle
rivayet etti.
Peygamber-salat ve selâm üzerine olsun- abdest aldıktan sonra bir
avuç su alarak abdest yerlerine serpti

53/13 -Şureyh'in şöyle dediği rivayet edildi.


Hz. Âişe'ye -Allah ondan- razı olsun- «Mesh üzerine mesti edeyimmi?»
diye sordum.
«— Git Aii'den r.a. sor; O, Peygamber [s.a.) ile yolculuk yapardı» ce-
vabını verdi.
Râvî Şureyh devam etti: «Bunun üzerine Ali'ye -Allah ondan razı
olsun- gitim; «Mesh et» dedi.

54/14 -Süleyman İbn Bureyde babasının şöyle dediğini rivayet etti:


Peygamber -Saiat ve selâm üzerine olsun- abdest alıp mestleri üzerice
mesh etti ve bununla beş vakit namaz kıldı.

55/15-İbn Bureyde, babasının şöyle dediğini rivayet etti:


Peygamber -saiat ve selâm Özerine olsun- Mekke'nin fethi sırasında
bir abdest ile beş vakit namazı kılınış, mestleri üzerine de mesh etmiş-
ti. Bunun üzerine Hz. Ömer: !
«—. Ey Allah'ın Resulü. Bugün sizi ilk defa bunu yaparken gördük»
deyince,
«— Bunu bilerek yaptım ya Ömer» cevabım verdi.

56/16 -İbrahim'in (en-Neheı) şöyle dediği rivayet edildi.

[Fethu’l-Bari] Sayfa 137


Tevhid Sayfasıı

Cerir bin Abduilah'-dan işiten biri bana haber verdi. Cerîr diyor ki:
«— Peygamber -salât ve selâm üzerine olsun- mestleri üzerine mesh
yaptığını 'Mâide suresi indi'kten sonra' gördüm.»

57/17 -Hammâm İbn ei-Hâriis'ten şöyle rivayet edildi:


Kendisi, Cerîr bin Abdullah'ın abdest alırken mestleri üzerirre mesh
yaptığını görmüş ve ona bunun gerekçesini sormuştu. Cerîr de
cevabında:
«— Gerçekten ben, Peygamberin -salat ve selâm üzerine olsun- onu
yaptığını görmüştüm. Ancak, Mâide (suresinin-) İnmesinden
sonradırki, ben O'nun ashabından oldum» diye açıkladı.

58/18 -Mugîre bin Şûbe'den gelen habere göre:


Peygamber'in -salat ve selâm üzerine olsun- gittiği (Tebük) seferine
kendisi de katılmış birlikte yola çıkmışlardı. Bir ara Allah'ın Elçisi-salat
ve selâm üzerine olsun -ayrılıp helaya gitmiş sonra dönmüştü.
Üzerinde (Rûm) Bizans malı, kollan dar bir cüb'be bulunuyordu.
Resûlullah -salat ve selâm üzerine, olsun- kolun darlığı nedeniyle
('kollarını sıvamayip) cübbe-yi kaldırıp öylece kollarını çıkarmıştı.
Mugîre burrdan sonra şöyle anlattı:
«— Beraberimddci ibrikten kendilerine su dökmeğe başladım. Namaz
abdesti giıbi abdest aldı. Mestlerini çıkarmayıp, üzerini mesh etti.
Sonra gidip namaz kıldı.»

59/19- Mugîre bin $ûbe'nin şöyle dediği rivayet edildi:


«— Peygamber'e -salat selâm üzerine olsun- su döktüm, abdest aldı.
Bu sırada üzerinde Rum (Bizans) malı, kolları dar bir Cübbe vardı. Kol-
larını (sıvamayıp) Cübbenin altından çıkardı. Ve mestleri üzerine mesh
etti.»
Diğer bir rivayette şöyle dedi:
*— Allah'ın Elçisi -salat selâm üzerine olsun mestler üzerine mesh etti.
Bu sırada üzerinde Şâm 73[2] malı, kolları dar bir cübbe bulunuyordu.
Ellerini cübbenin altından çrkardı. (Böylece kollarını yıkadı.)

60/20 -Mugire bin ŞûbeVrin şöyle dediği rivayet edildi:

Bir önceki rivayette Rûm [Bizans] malı diye geçer. Şâm, o tarihte
73[2]

Rumların elindeydi. Rûm. demekle Şâm kasdedi iştir.

[Fethu’l-Bari] Sayfa 138


Tevhid Sayfasıı

« Peygamber'in -salat ve selâm üzerine olsun- mesh ettiğini gör-


düm.»

61/21-İbn Ömer'in şöyle dediği rivayet edildi:


«— Irak savaşına katılmıştım. Birgün 'Sad bin Mâlik'in mestleri üze-
rine mesh yaptığını ansızın gördüm, sordum:
«— Ne bu yaptığın?» dedim.
«— Ey Ibn Ömer. Geri döndüğün zaman bu yaptığımı babana sor.» diye
tenbih etti.
Dönüşümde bunu babama sordum; dedi ki:
«— Peygamber'in -salat ve selâm üzerine olsun- mesh ettiğini gördüm.
(O'na uyarak) mesh ettik.»
Diğer rivayette şöyle dedi.
«(Savaş için) İrak'a gitmiştim. Orada Sâd bin* Mâlik'i, mestleri üzerine
meshederken görüverdim; «Ne bu yaptığın?» dedim.
«Geri döndüğün zaman Ömer'e sor» diye cevap verdi.
Dönüşümde Ömer'e gidip bunu sordum; bana:
(t— Peygamber'in -salat ve selâm üzerine olsun- mesh ettiğini gördüm
öylece mesnettik.» diye açıkladı.
Diğer bîr rivayette şöyle ded
21/2)
«— Celavlâ savaşı İçin Irak'a gitmiştim. Sâd bin Ebî Vakkas'ı mes-
hederken gördüm ve:
« Nedir bu yaptığın Sâd?» diye sordum. Bana:
«_* Mü'minlerin Emîrine kavuştuğun zaman bunu sor» diye cevap
verdi.
Dönüşümde Ömer'i gördüm ve onun yaptığını anlattım. , Ömer:
«— Sâd doğru söylemiştir. Peygamber'i -salat ve selâm üzerine olsun-
meshederken gördüm. Öylece meshetti'k.» buyurdu.
İbn Ömer'den gelen başka bir rivayet de şöyledir:
(21/3)
Irak savaşına gitmiştim. Orada Sâ'd b. Ebî Vakkas'ı mestleri üzerine
mesh ederken gördüm; öyle yapmamasını söyledim. Bana:
«— Geri döndüğün zaman bunu Ömer'e sor» diye ten-bih etti. Bir süre
sonra geri döndüm [babam) Ömer'e onu sordum. Sâd'ın yaptığını an-
lattım.
Bana: «— Amcan senden daha bilgilidir. Biz Resülullah (s.a) meshe-
derken gördük ve meshettiık diye cevap verdi.

[Fethu’l-Bari] Sayfa 139


Tevhid Sayfasıı

62/22 Hadis:Hz. Ömer'in oğlu Abdullah'ın oğlu Sâlİm'den rivayet


edildiğine göre:
Babası Abdullah ile, Sâd bin Ebt Vakkâs, mestler üzerine rnesheîme
konusunu tartışmışlardı. Sâd, «meshederim» derken, Abdullah:
«mesnet-men doğrusu beni şaşırtıyor» diye cevap veriyordu.
Sâd dedi ki:
«— Hz. Ömer'in yanında toplandık. Ömer (oğluna) şöyle dedi:
«Amcan SÜNNETİ senden iyi bir.»

63/23 İbni Ömer'in şöyle dediği rivayet edildi:


Peygamber -salat ve selâm üzerine olsun- yolculuk sırasında mestleri
üzerine mesnetti ve bunun süresini belirtmedi.»

64/24- Huzeyme bin Sabit Hz. Peygamberden rivayetle şöyle dedi:


Peygamber -salât ve selâm üzerine olsun- iki mest üzerine
meshetmenin süresini şöyle belirtti: Yolcu olmayan için bir gündüz
bir gece;yolcu için de üç gün üç gecedir; abdestliyken giymiş bu süre
içerisinde onları çıkarmaz.Diğer bir rivayette şöyle buyurdu:
(24/1)
«— Mestler üzerine meshetmenin süresi, yolcu için- üç gün, yojcu
olmayan için bir gündüz ve bir gecedir. Mestleri giymeden önce
a'bdest almak şartıyla bu süreyi kullanır.

65/25-Huzeyme b. Sabit'in şöyle dediği rivayet edildi:


Peygamber'den-salât ve seiâm üzerine olsun- mestler üzerine mes-
hetmenin süresi soruldu.
« Yolcu için üç gün üç gece; yolcu olmayan için- de bir gün bir gecedir.»
buyurdu.

66/26-Hz. Ali, Peygamber (s.a)'den şöyle rivayet etti:


«— Yolcu mestleri üzerine üç gün üç gece, yolcu olmayan da üç gün üç
gece mesh eder.» buyurdu.

67/27-Hz. Âişe'nin şöyle dediği rivayet edildi:


Peygamber -salât ve selâm üzerine olsun- hanımlarından biriyle, ge-
cenin başında cirrsî münasebette bulunur, yıkanmadan uyurdu.
Gecenin sonunda uyandığı zaman yine münasebette bulunurdu. Ve
yıkanırdı.»

[Fethu’l-Bari] Sayfa 140


Tevhid Sayfasıı

68/28-Hz. Arşe (r.a) nin şöyle dediği' rivayet edildi:


Peygamber-salât ve selâm üzerine olsun- eşiyle gecenin başlarında
cinsî münasebette bulunur, yukanmazdı. Gecenin bitiminde uyandığı
vakit ikinci defa münasebette bulunur ve öylece yıkanırdı.»

69/29 Hz. Âişe (r.a.) nin şöyle dediği rivayet edildi:


Peygamber -salât ve selâ>m üzerine olsun- cünüpken uyumak
istediğinde namaz için olduğu gibi abdest alırdı.»

70/30-Huzeyfe'den şöyle rivayet edildi:


Peygamber-salât ve selâm üzerine olsun-eiini ona uzattı. Ö da elini
vermeyerek çekti. Hz. Peygamber;
«— Neden böyle yaptın?» diye sordu. Huzeyfe: Cünübüm» dedi.
Peygamber (s.a):
«— Göster elini bize, mü'min neci® [pis) değildir» buyurdu. «
Mü'min, asla necis olma2.»

71/3-Huzeyfe'den şöyle rivayet edildi.


Peygamber -saiât ve selâm üzerine olsun.- elini Ona uzattı. O ise elini
vermekten çekiniyordu. Bu hareket karşısında Hz. Peygamber: «—
Müslüman cünüplü'kle necis olmaz» buyurdu.

72/32-Hz. Âişe'den şöyle rivayet edildi:


«— Peygamber -salât ve selâm üzerine olsun- Âişe'ye: seccadeyi
bana getir» dedi. Hz. Arşe:
«— Hay izliyim diyecek oldu. « Hayzın elinde değil ya» buyurdu.

73/33 -İbrahim dedi Jofr: «Ümmü Süleym'dan İşiten b'iri bana söyle
anlattı.
«Ümmü Süleyman, Peygambere -salât ve selâm üzerine olsun- sordu:
«— Kadın da erkek gibi ihtilâm olduğunu görürse (ytıkanır mı) Hz.
Peygamber:
«— Yıkanmalıdır» cevabını verdi.

74/34 -Hz. Âişe'nin şöyle dediği fivayet edildi:


'Peygamtoer-salât ve selâm üzerine olsun- buyurdu ki: «— Hamam ne
çirkin bir yerdir 'kî orada avret yerleri örtülmez ve temiz olmayan bir
su vardır.»

[Fethu’l-Bari] Sayfa 141


Tevhid Sayfasıı

75/35- Hz. Âişe'nin şöyle dediği rivayet edlldi:


«— Peygamber'in -salât ve selâm üzerine olsun- Çamaşırında kuru-
muş olan meniyi ovarak temizledim.»

76/36- Hammâm'dan şöyle rivayet edildi:


-— Müslümanların annesi Hz. Ayşe'riin evinde, bir adam konuk kal-
mıştı. Hz. Ayşe Ona, bir yorgan gönderrrVi'ş, gece üzerine örtmüştü. O
gece konuk cünüp olmuştu. Adam 'bütün yonganı yıkayıverd'İ. Bunu
duyan Ayşe dedi ki: " .
« Yorganı yıkamasının arrlamı neydi? sadece 'kirli yerini ovalasay-dı,
yeterdi. Peygamberin -salât ve selâm üzerine olsun- çamaşırının kirli
yerini ovardım, sonra bununla namaz kılardı.»

77/37- ibn Abbas'ın şöyle dediği rivayet edildi:


Peygamber -salât ve selâm üzerine olsun- buyurdu ki:
.«—Her Ölü hayvanın derisi tabaklandığında temiz oiur.» 74[3]

78/38- İbn Abbas'ın şöyle dediği rivayet edildi:


Peygamber -salât ve selâm üzerine oton- geçerken Hz. Sevde'nin ölmüş
olan koyununu gördü:
»Sa'hipleri derisinden faydalansalar ya» buyurdu. Bu söz üzerine,
koyunun derisini yüzüp evde su tulumu yaptılar ve eskiyinceye 'kadar
kullandılar.

74[3] Domuz, İnsan, ve köpek derileri, bu hükmün dışındadır.

[Fethu’l-Bari] Sayfa 142


Tevhid Sayfasıı

TIP BAHSİ —HASTALIĞIN SEVABI— TEDAVİ VE DUALARI

(14 Hadistir)

433/1 Hz. Aişe'rrin şöyle dediği rivayet edildi: ResûMiah sallaliahü


aleyhi ve sellem buyurdu ki: «Allah insan için Cennette yüksek
dereceler yazar. 0 insan, kendisini o dereceye ulaştırabilecek bir amel
yapamaz. Bu yüzden, Allah ona, o dereceyi kazanabilmesi için, çeşitli
belâ ve musibetler vermekte devam eder.»

434/2 İbn Bureyde'nin babasının- şöyle dediği rivayet edildi:


Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem buyurdu ki: «Kul bir takım
yararlı iş yapmaktayken hastalanacak olsa, Allah tebâreke ve teâlâ,
meleklerine şöyle emreder:
«— Kuluma, sağ İken yapmakta olduğu işin karşılığında alacağı se-
vabın aynısını yazınız!»
(a) Bir rivayette şu ilâve edildi:
«... Çefctiği hastalıktan ötürü kazandığı sevapla beraber...»
(b) Bir rivayette şöyle dendi:
«(...} Kuluma, sağlam iken yapmağa başladığı o işinin tam sevabını
yazınız!»
(c) Bir rivayette şöyle buyurdu:
«Kul, tanrının- yolunda yapmakta olduğu bir iş sırasında hasta olur-
sa, Allah tebâreke ve taâlâ «yazıcı meleklerine» şöyle der:
«— Kuluma sağlam iken yapmakta olduğu işin tam sevabını yazınız!»

435/3 Cabir'in şöyle dediği rivayet edildi: Nebî sallallahü aieyhi ve


seilem şöyle buyurdu:
. Allah Tealâ, her hastalığa bir ilâç yaptı. Hastalık kendi ilâcına rast-
larsa, Allah tealânın izniyle yok olur.»

436/4 İbn Mesûd'un şöyle dediği rivayet edildi:


Şüphe yok ki Allah, ölüm ve İhtiyarlık dışında, hiçbir hastalığı ilâçsız
yaratmadı.
Onun için sizlere inek sütlerini tavsiye ederim. Zira o, [sütüne) her
bitkiden karıştırır.»
437/5 İbn Mesûd'un şöyle dediği rivayet edildi: Resûlullah sallallahü
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:.
Allah ihtiyarlık dışında, indirdiği her hastalığın yanısıra ilâç da İndirdi.

[Fethu’l-Bari] Sayfa 143


Tevhid Sayfasıı

Bu yüzden sizlere inek sütlerini tavsiye ederim. Zira o, türlü


bitkilerden otlar,»
(a) Diğer bir rivayette şöyle buyurdu:
«Allah tealâ, yeryüzünde, ihtiyarlık ve ölüm hariç, hiç bir dert yarat-
mamıştır ki, devasını da yaratmamış olsun. Bu yüzden inek sütlerini
sizlere tavsiye ederim. Zira o, her çeşit bitkiden (sütüne) karıştırır.» f
b) Bir rivayette şöyle buyurdu:
«Ölüm ve ihtiyarlık dışında, Aİfah indirdiği hastalığın yanısıra ilâcını
da indirdi. Bu yüzden sizlere inek sütlerini tavsiye ederim. Zira o, her
türlü bitkiden (sütüne) karıştırır.»
c) Bir rivayette şöyle buyurdu:
«Aligh, şüphesiz yeryüzünde öiüm hariç, şifasız yahut ilâçsız hiçbir
hastalık vermedi. Bu sebepten, her çeşit inek sütierîni size tavsiye ede-
rim. Çünkü o, her bitkiden (sütüne) karıştırır.»

438/6 Abdullah İbn Mesûd'un şöyle dediği rivayet edildi: Nebi


saliallahü aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: «Çeşitli inek sütlerinden
istifade etmelisiniz. Zira o, (sütünü) her bitkiden otiiyarak yapar. Ve
sütlerde şifa vardır.»

439/7 -Gedildi:

440/8 Saîd İbn Zeyd'in- şöyle dediği rivayet edildi: Resûlullah


sailalahü aleyhi ve sellem buyurdu ki: «Verilen nimetlerden biri de
yeraltı mantarıdır. Suyu da göz (hastalığı) İçin şifalıdır.»

441/9 Ebû Hüreyre'nin şöyle dediği rivayet edildi:


Nebî sallailahü aleyhi ve selem buyurdu ki:
«Sabahleyin kai'ktp, üç sefer «Allah'ın kusursuz sözlerine (Kür'an'a)
sığınırım» diye dua eden, akşama kadar ona akrep dokunmaz. Ayni
duayı akşam olunca da yaparsa akrep ona sabaha kadar zarar
veremez.»

(a) Bir rivayette şöyle buyurdu:


Sabahleyin; güneş doğmadan önce «Allah'ın kusursuz sözlerine sığı-
nırım» dîye üç sefer dua edince, o gün akrep zarar veremez.
Ayni duayı akşam olunca yaparsa, akrep o gecesinde yine ona zarar
veremez.»

[Fethu’l-Bari] Sayfa 144


Tevhid Sayfasıı

442/10 Hz. Aişe'nin şöyle dediği rivayet edildi:


Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem bir hastayı sormaya geldiğinde
ona şöyle dua ederdi:
« Ey insanların Rabbı! Hastalığı gider. Gerçek şifa veren, şifandan
başka hiç bir şifa bulnmayan- sen, bu hastaya öyle bir şifa ver kit
hastalıktan hiçbir 12 geride bırakmasın;»

443/11 İbn Ömer'in şöyle dediği rivayet edildi:


Resûlullah (S.A.V.) buyurdu ki:
«— Mümin 'kendi kendini alçaltmamahdır!-Bu söz üzerine şöyle
soruldu:
«— Mümin kendi kendini nasıl alçalta'bilir?»
Cevap verdi:
« cevap elde edebilmek için) gücünün yetmiyeceği belâları iste-
meye Kalkarak...»

444/12 Cabir İbh Abdullah'irr (r.a.) şöyle dediği rivayet edildi: .


Ensârdan bir kişi, Nebi saliaİlahii aleyhi ve selleme gelerek:
«— Ey Allah'ın Resulü, bir çocukla asla rızıklandırılmadım, (evlât ta-
dını tatmadım) hiçbir çocuğum yok!» deyince, Hz. Peygamber ona:
«— Allah'tan çok çok yargılanma dilemekten, ve rızıklarldığın şey-
lerden bol bol sadaka vermekten seni alıkoyan ne vardır!?» dedi.
Bu şahrs, ondan- sonra bol sadaka veriyor ve Allah'tan çok yargılanma
diliyordu. Derken yedi tane oğlu olmuştu.

445/13 Ümm-i Hâni'in şöyle dediği rivayet edildi: Resûluilah


sallallahü aleyhi ve sellem buyurdu ki: «Kendisini Allah'ın
yarlığayacağını bilen, yarlığanmıştır.'

446/14 İbn Mesûd'un şöyle dediği rivayet edildi: Resûlullah sallallahü


aleyhi ve sellem buyurdu ki: «Hiç şüphesiz selâm olan Allah'dır ve
yaratıkları O'nım selâmına muhtaçtır.»

[Fethu’l-Bari] Sayfa 145


Tevhid Sayfasıı

VASİYETLER VE MİRAS BÖLÜMÜ

(6 Hadistir)

513/1 Sad bin Bbî VtfklkâVın şöyle dediği rivayet edildi: Hastalığım
sırasında Hz. Peygamber sormağa gelmişti; Ona sordum: «— Ey
Allah'ın Resulü! Malımın hepsini vasiyyet ediyorum, dedim. Şöyle
cevap verdi: '«— Hayır etme.» «— Yansını...?» «Hayır.» «— Üçte
birini...?»
«Üçte biri de çok. Vereseni halka el açacak durumda bprsrtane!» diye-
rek bana mani oldu.

(a) Bir rivayette şöyle dendi:


Resululiah (S.A.V) hasta olan Saîd'i sormağa gitti. Ve:
« Vasiyyet ettin mi?» diye sordu.
« 'Malımın hepsini vasiyyet ettim» diye cevap verince, Hz. Peygamber
bunu -kabul etmedi. Saîd üçte biri deyinceye 'kadar indirdi. Bunun
üzerine:
«— üçte brj de çok!» buyurdu. Bir rivayette şöyle dedi:
Ben hastayken Hz. Peygamber beni sormağa geldi. Kendisine: « Ey
Allah'ın Resulü! Maiımın hepsini vasiyyet ediyorum?» dedim.
Bunun üzerine:
«Hayır!» buyurdu. « Yansını...?» « Hayır!» <;Üçte birini...?»
— Üçte biri de çoktur...!» dedi ve devam etti: «Vereseni hayrın iie
bırakman, onları eli boş halka avuç açacak durumda bırakmandan
daha iyidir.»

514'2 Cabir'in şöyie dediği rivayet edildi: Resûluiiah saliaüahü


aleyhi ve seliem buyurdu ki:
«Müslüman, hıristıyana mirasçı olamaz. Ancak hıristiyan kölesin-e ya-
hut cariyesine olabilir...

515/3 İbn Abbas'ın şöyle dediği rivayet edildi: Hz. Peygamber


buyurdu ki:
«Mirastan Allah'ın belirttiği miktarları sahiplerine veriniz! Geri kalar
ise (asabeden) en yakın erkeğin hakkıdır.»

516/4 Abdullah bin Şeddâd'ın şöyle dediği rivayet edildi:


Hamzanın kızlarından birinin âzâd etmiş olduğu bir kölesi öldü.

[Fethu’l-Bari] Sayfa 146


Tevhid Sayfasıı

Geride bir kız çocuğu bıraktı.


Nebi saliallahü aleyhi ve seliem (kölenin malının) yarısını kızma, ye
rısım da Hamzanın- kızına verdi.»

520/2 Ümmü Hâni'nin şöyle dediği rivayet edildi:


Hz. Peygamber buyurdu ki:
Allah, Cennette, içersinde keskin misk kokuları esen bir şehir yarattı.
Suyu «selsebîl» kaynağından gelir. Ağaçları nurdandır. Şehirde kusur-
suz güzellMcte huriler dolaşır ki her biri yetmiş perçemlidir.
Hurilerden bir tanesi yeryüzünde görünseydi» doğu ile batı arasım
aydınlatır, ve yer ile gök arasını güzel kokusuyla doldururdu.»
Dinliyenle sordular:
*— Ey Allah'ın Resûlül Bu yer kiım İçindir?»
Cevap verdi:
«— Alacağını, hoş görürlük ve müsamaha Üe rstiyen içindir.»

(a) Bir rivayette şöyle buyurdu:


«...İri gözlü hurilerden biri görünseydi doğu ile batı arasını aydınlatır,
yer - gök arasını güzel koku ile doldururdu.»
Bir rivayette Ümmü Hâni şöyle dedi:
Hz. Peygamber buyurdu ki:
«Allah tealinin, arşın altında asılı, keskin misk kokusundan yaratılmış
bir şehri vardı. Ağaçları nurdan, suyu selsebîl kayrrağındandır. İri göz-
lü huriler cennet kızlarından yaratılmış, her bir* yetmiş perçemlidir.
Onlardan biri doğuda asılsaydı, bütün batı Ulan aydınlatırdı.»

[Fethu’l-Bari] Sayfa 147


Tevhid Sayfasıı

YEMİNLER VE ADAKLAR BÖLÜMÜ

(7 Hadistir)

302/1 Ebû Hüreyre'nin şöyle dediği rivayet edildi-Resûlullah


Sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki-
cabnk ^.HGrlylu A,"ah TSaİâya İSyan edi'en ?eyier çabuk verilen:
«Haddi Tecavüz»dür (beğy)
Kendileriyle. Allah Teâlâ'ya itaat edilerr şeyler içersinde en süratli
sevabı verilen ise yakınlar ile münasebeti kesmemektir.
Yalan yere edilen yemin de yuvalan harap ve ıssız çöl haline kor.
Diğer !bir rivayette [şöyle dedi) :
«Haddi aşmaktan, zulüm sebebiyle azgınlık ve serkeşlikten ve akra-
balar arasındaki sevgi bağını kesmekten cezası daha çabuk verilen hiç
bir şey yoktur.»
Yalan- yere edilen yemin ise yuvalan harap, ve yoksul hale kor.
Diğer 'bir rivayette (şöyle buyurdu):
«Kendileriyle allan taâlaya itaat edilen güzel ameller içerisinde ıhiç
biri» akrabaya ziyaret etmekten «'daha çabuk sahibine sevap
getirmez.»
«Kendileriyle Allah taâlaya ksrşı getiren 'kötü işler içerisinde hiç biri»
haddi aşma azgınlık ve serkeşlikten daha çabuk sahibine ceza
getirmez. Yalan yere edilen ise, yuvaları harap ve yoksul hale bırakır.
Diğer bir riavyette (şöyle buyurdu):
«Allah Teaiâya karşı yapılan isyana mukabil verilen hiçbir ceza, «beğ-
ye» verilen cezadan daha süratli değildir.»

303/2 İmrân'ın şöyle dediği rivayet edildi: Resûlullah sallaliahü


aleyhi veseilem buyurdu ti: «Kim, Allah Teâlâya itaat etmek hususunda
kendi kendine söz verirse, sözünü tutsun.
Ve 'kim de Allah Teâlâya karşı gelmek hususunda kendi kendine söz
verirse, sözünde durmasın.
Öfke artında yapılan nezir geçersizdir.»

304/3 İmrân ibn Hussyn'in şöyle dediği rivayet edildi-— ResûluIIah


sailallahü aleyhi vesellem buyurdu kidir Allaha- karşı
gelme,hususunda kendine verilen söz geçersizdir Boyle bir soz
vermeden ötürü doğan günahın izâlesi için verilecek nesne «yemin
bozmanın» cezası kadardır. Verilecek

[Fethu’l-Bari] Sayfa 148


Tevhid Sayfasıı

305/4 Hz. Aişenin şöyle dediği rivayet edildi-


yemin ettiğiniz içki sizi suçlu tutmaz 75 [1] âye-«evet Vallahi»
demesidir."

306/5 Hz. Aişe'nin şöyle dediği rivayet edildi:


-Allah, beyhude yere yemin ettiriniz için sizi suçlu tutmaz. 76[2]
âyetinde!ki «Beyhude yemin,» -kişinin: «tıayır vallahi» ve «evet valla-
hi* diye sözünün arasında söylediği, ve kalbinin hiçbir ahidde
bulunma-
Atnı efizüHür."
diğı sözüdür

307/6 Abdullah (bin Mesûd)un şöyîe dediği rivayet edildi:


— ResûluIIah sailallahü aleyhi ve sellem buyurdu ki: «(Eğer Allah
isterse) şeklinde ifîtisnâile yapmış olduğu yeminini bozan bir kimse
için 'bu istisnası geçerlidir. (Yeminini- tutmamış sayılmaz.)

308/7 İfan Mesûd (R.A) in şöyle dediği rivayet edildi:


«Eğer Allatı isterse» diye (istisna yapmak suretiyle) ettiği bir yemini
bozan "kimse yeminini bozmuş sayılmaz, (Kefaret gerekmez.)»

75[1] Bakaca, 225.

76[2] Ayni sûre ve âyet.

[Fethu’l-Bari] Sayfa 149


Tevhid Sayfasıı

YİYECEK, İÇECEK, KURBAN, AV VE BOĞAZLANMIŞ HAYVANLAR


BÖLÜMÜ

(35 Hadisitir)

390/1 İbn Ömer'in şöyle dediği rivayet edildi:


«Azı dişi bulunan yırtıcı hayvan eti yemeyi Hz. Peygamber nehy etti.

391/2 İbn Ömer'in şöyle dediği rivayet edildi:


Hayber savaşı günü, Hz. Peygamber, tırnaklı yırtıcı kuş eti yemeyi
nehy etti.»

392/3 El Berâ'nm şöyle dediği rivayet edildi:


«Ehiî eşeklerin etlerini yemeği, Hz. Peygamber nehy etti.»

393/4 İbn Ömer'in şöyle dediği rivayet edildi;


«Serçe, baykuş ve benzeri yer haşaratını (yemekten) nehy olunduk.»

394/5 Abdullah'ın şöyle dediği rivayet edildi: Resûlullah sallallahu


aleyhi ve sellem buyurdu kim: «Bir kimse, ihramda olsun veya
olmasın, bir kurbağa öldürürse bir koyun (kurban) etmesi gerekir.»

395/5 Hz. Aişe'derr şöyle rivayet edildi:.


Kendisine bir kertenkele hediye edilmişti. Onu yiyip yiyemiyeceğini Hz
Peygamberden sordu. Yemesini nehy etti. Sonra bir dilenci geldi; ker-
tenkelenin ona verilmesini söyledi. Bunun üzerine Hz. Peygamber ona
şöyle dedi:
«Yemediğin- şeyi yedirecek misin?»

396/7 Adî bin Hatem'in şöyle dediği rivayet edildi:


Resûlullah sallallahü aleyhi ve seilemden sordum:
« Ey Allah'ın Resulü! dedim, biz öğretilmiş av köpeklerini avın pe-
şinden gönderiyoruz. Yakalayıp getirdiklerim yiyelim mi?»
Cevap verdi:
«—. Onu Allah'ın ismini anarak gönderirsen ve başka bir köpek de işe
karışmazsa, yersiniz.»
Ben tekrar sordum.
«— Öldürmüş olsa da mı...?»

[Fethu’l-Bari] Sayfa 150


Tevhid Sayfasıı

«— Öldürmüş olsa da...»


diye cevap verdi.
«— Ey Allah'ın Resulü! dedi-m; mirâd 77[1] ile avlanmamıza (ne buyu-
rursunuz?»
Cevap verdi:
«— Atarken besmele çeker yaralıya bilirsen ye! Ortası île vurursan
yeme!»

397/8 Ebû Saîd'in şöyle dediği rivayet edildisin!


Resûluilah sallallahü aleyhi ve.seflem buyurdu ki:
«Suyun çekilmesiyle dışarda ikaları (balık ve benzerlerini) yiyebilir-

398/9 Ebû Hanîfe Hazretleri, Aişe 'bint-i Acred'den rivayet etti:


Resûluüah saiialiahü aleyhi ve sellem buyurdu ki: «Yeryüzünde
Allah'ın askerlerinin çoğu çekirgedir. Onu ne yenim, ne de haram
ederim!.»

399/10 Râfi bin Hedic'in şöyle dediği rivayet edildi:


Sadaka develerinden bir tanesi, ürkerek kaçmıştı. Yakalamaya çalış-
tılar. Deve kendisini tutmaya çalışanları yorunca, bir kişi attığı ok ile
onu ölüm yerinden vurdu.
Nebî saiialiahü aleyhi ve selleme danıştılar. Yenmesin-! emretti ve
sözlerine şöyle devam buyurdu:
« O devede de tıpkı vahşî hayvanlarda olduğu gibi, insanlardan korkup
kaçma vardır. Onun için bu gibi hayvanları tutmaktan âciz kalırsanız
bu deveye yaptığınız gibi yapın, sonra da yiyin!»
(a) Bir rivayette şöyie dedi:
Sadaka develerinden bir tarresi ürkerek kaçtı. Bir kişi de bir ok atarak
onu öldürdü.
Nebî sallallahü aleyhi ve selleme sorulduğunda:
«— Onu yiyiniz. Zira, vahşi hayvanlar gibi o da insana alışkın değildi»
cevabını verdi.

400/11 ıbn Ömer'in şöyle dediği rivayet edildi:


«'Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem, nişangâh olan hayvanın etini
yemeği nehy etti.»

Mirâd: Ortası şişkin oktur. Genellikle bu okun ucundaki demir


77[1]

değil, ortası ava isabet ettirilir.


[Fethu’l-Bari] Sayfa 151
Tevhid Sayfasıı

401/12 İbn Ömer'in şöyie dediği rivayet edildi:


«Ka'b bin Malik, Hz. Peygamber'e geierek:
«— Ey Allah'ın Resulü! Bir kadın (veya' kız) çobancik, sürüsünü gü-
derken içerisinde, öleceğinden korktuğu bir koyunu çakmak taşı ile bo-
ğazladı» dedi.
Hz. Peygamber de ona, boğazlanan koyunun etini yemesini, emretti.

402/13 Câbir bin Abdullah'ın şöyle dediği rivayet edildi: «Ensârdan


olan bir genç Uhud (dağına) doğru yola çıkmış, yolda giderken bir
tavşan avlamıştı. Boğazlamak için hiçbir şey bulamayınca, onu bir taş
ile kesmişti. Elinde asılı tutarak onu Hz. Peygambar'e getirdi Resuullah
fS.A.VI de onu vemeöi emretti.»
(a) Bir rivayette şöyle dedi:
«Bir adam İki tavşan yakalıyarak, onları keskin çakmak taşı ile
boğazlamıştı.
Nebî sallallahü aleyhi ve sellem onları ye-mesini adama emir buyur-
du.»
(b) Bir rivayette şöyle dedi:
«Benî Seleme'den bir adam, Uhud (dağında) bir tavşan yakalamış, bı-
çak bulamayınca, onu taş ile boğazlamıştı.
Nebî sailallahü aleyhi ve sellem tavşanı yemesini ona emretti.»

403/14 Abdullah bin Mesûd'un şöyle dediği rivayet edildi:


«Resûlullah saliallahü aleyhi ve sellem, bir kadının- kesmiş olduğu
hayvanın etinden yedi. Ve, kadınların öldürülmelerini netıy etti.» 78[2]

404/15 İbn Abbas'ın şöyle dediği rivayet edildi: Resûluilah sallailahü


aleyhi ve seİlem buyurdu ki-: Allah'ın katında, Zilhicce ayının (ilk) on
günlerinden daha kıymetli gün-ler yoktur, O günlerde Allah Tealâya
çok ibadet ediniz!»

405/16 İbn Ömer'in şöyle dediği rivayet edildi:


«Resûluilah sallallahü aleyhi ve seilem kurban kesmek suretiyle, kur-
banın meşruiyetini tesbit etmiştir.»

78[2] Muharebede.

[Fethu’l-Bari] Sayfa 152


Tevhid Sayfasıı

406/17 Cabİr bin Abdillah'ın şöyle dediği rivayet edildi: Çek yünlü ve
alaca renkli iki koçu Hz. Peygamber kurban etti. Bunlardan bir tanesi
kendi adına; diğeri ümmetinden Allah'tan başka hiç bir ilâh
olmadığına şahadet edenler adına idi.

407/18 Ebû Burde bin Niyâr'dan rivayet edildi ki Ebü Burde (Kurban
bayramı) namazından önce bir koyun kesti. Yaptığı bu işi Hz.
Peygamber'e anlatınca:
«— Senin için (bu seferlik) kurban sayılır. Fakat bundan böyle (kur-
banını namazdan önce kesen) hiçbir kimse için sayıimaz» buyurdu.

408/19 Abdullah bin Bureyde'nin babasının şöyle dediği rivayet


edileli:
Nebî sallaliahü aleyhi ve selİem buyurdu ki:
«Kurbanlarınızın etlerini üç günden fazia evlerinizde bekletmenizi
nehy etmemin sebebi, varlıklı olanlarınızın dar gelirlilerinize yardım
etmelerini sağlamak idi.»

409/20 Cabir'den şöyle rivayet edildi:


Muharip hazretİeri Cabir'in evine geldi. (Yemeğe oturduklarında) Ca-
bir ekmek ile sirke getirip:
«— Resûiuüah (S.A.V.) zahmete girmemizi nehy etmişti. Bu olmasaydı,
sizin için zahmete girerdim. Ve yine ben, Hz. Peygamberden duydum:
«Sirke ne hoş katıktır!» diyordu.

410/21 Cabir'in şöyle dediği rivayet edildi: «Resûlullah sailallahü


aleyhi ve sellem buyurdu ki: «Sirke ne hoş katıktır.»
411/22 İbn Ömer'in şöyle dediği rivayet edildi: Hz. Peygamber
buyurdu ki:
«Kâfir, yedi bağırsağını, mü'min bir tek bağırsağını doldurmak için
yer.»

412/23 Ebû Cuheyfe'nin şöyle dediği rivayet edildi:


Resülullah sallaliahü aleyhi ve seilem buyurdu ki:
«(...) Bana gelince, ben hiç bir tarafa yaslanarak yemek yemem. Kulun
yediği şekilde yer, içtiği şekilde içerim; ve Rabbıma ölünceye kadar
ibadet ederim.«

413/24 Huzeyfe'nin şöyle dediği rivayet edildi:

[Fethu’l-Bari] Sayfa 153


Tevhid Sayfasıı

«Altın ve gümüş kaptan içmemizi, yememizi, ipek ve dibâc elbise giy-


memizi, Hz. Peygamber nehy etti. Ve:
« Bunlar dünyada müşriklerin, ahirette sizin kullandığınız şeylerdir»
buyurdu.

414/25 Abdurrahmart bin Ebî Leylâ'nın şöyle dediği rivayet edildi:


Huzeyfe bin el-Yemân ile Medâin'e gittiğimizde, Dihkan'a misafir ol-
duk. Yemek getirdi, yedik. Sonra Huzeyfe içecek bir şey istedi. O da gü-
müşten bir kaba koyup getirdi. Huzeyfe gümüş kabı alıp onun yüzüne
vurdu. Bu davranışı bizi üzmüştü. Bizlere o zaman:
«— Niçin böyie yaptığımı biliyor musunuz?» diye sordu.
«— Hayır!» dedi..
«— Ben, dedi, geçen yıl Ona yine misafir olmuştum. Su istedim, ayni
kapla getirmişti. Kendisine o zaman «Resûlullah (S.A.V.} in, «Altın ve
gümüş kaptan yememizi ve içmemizi; ipek ve dibâc elbise giymemizi
nehy etti. Bütün bunlar müşriklerin dünyada, bizlerin ahirette
kullanacağı şeylerdir» sözünü haber vermiştim.

415/26 Abdurrahman bin Ebî Leylâ'nın şöyie dediği rivayet edildi:


Ûihkan'dan, Huzeyfe bin el-Yemân su istemişti. Gümüş bir kap içer-
sinde İçecek bir şey getirdi. Huzeyfe kabı alarak yüzüne vurdu. Ve:
— Şurası muhakkak ki, Resûlullah (S.A.V.) gümüş kapia
içmenizi nehy etti» dedi.

416/27 ;Ebi Leylâ anlattı:


Biz Huzeyfe ile beraber Medain'de idik, bir difrkandan su istedik gü-
müş bir kâsede su getirdi. Huzeyfe suyu alıp getirenin yüzüne attı. Ve
sonra şöyle dedi:
Resûlullah Sallailahü Aleyhi ve Sellem :bize altın ve gümüş kabı yasak
etmiştir.
Bize «Bunlarr onlar (kâfirler) dünyada, sizlerle ahirette bulunacaksı-
nız» demiştir.

417/28 İbn Ömer'in şöyle dediği rivayet edildi:


«Dübbâ' ve Hantem» 79[3] içersine meyve suyu yapmayı Hz. Peygamber
nehy etti.»

Dübba ve hantem, bir çeşit küp isimleridir. İçki, yasak edilmeden


79[3]

önce genellikle bu küplerde yapılırdı.

[Fethu’l-Bari] Sayfa 154


Tevhid Sayfasıı

41S/29 Süleyman bin Bureyde'nin babasının şöyle dediği rivayet


ediidi:
Peygamber saliallahü aleyhi ve sellem buyurdu ki-
-Kabirleri ziyaret etmenizi nehy etmiştik. Muhammed'e (S.A.V)
annesinin kabrini ziyaret etme izni verildi. Sizler de kabirleri ziyaret
edebilirsiniz! Ancak bağırıp çağırmaktan sakınınız. .
Kurban etlerini üç günden fazla evinizde bekletmenizi nehy etmiştik.
Bunun sebebi, varlıklı olanlarınızın dar gelirli bulunanlarınıza
yardım etmelerini sağlamak idi. Bu geçim darlığını şimdi Allah
üzerinizden kaldırmış bulunmaktadır. Böylece onları yiyiniz ve diğer
günlere de saklayınız!
«Hantem» ve «müzeffet'ten» 80[4] içmenizi nehy etmiştik. Bundan böy-
le, istediğiniz kaptan içiniz. Zira kap, içersine aldığı nesneyi ne helâl ne
de haram kılabilir. Ancak, sarhoş edici içkileri içmeyiniz!»
(a) Bir rivayette şöyle buyurdu: «Üç şeyden sizi nehy etmiştik:»
1- Kabirlerin ziyaretinden. Ama artık ziyaret edebilirsiniz.
2 -Üç günderr fazla kurban . etlerinizi [evlerinizde) tutmanızdan.
Bundan böyie tutabilir.ve ıkendiniz'için (ilerde yemek üzere]
saklayabilirsiniz. Sizi bundan nehy etmiş olmamın sebebi,
zenginlerinizin yoksullarınıza yardım edebilmelerini sağlamak idi.
3 -Düftbâ ve müzeffetten içmenizi nehy etmiştik. Şimdi istediğiniz
kaptan içebilirsiniz. Zira kap. içersine aldığı şeyi ne helâl ve ne de
haram kılar. Ancak, sarhoş edici içkiler içmeyiniz!»
(b) Bir rivayet de yukarıdakinin benzeridir. Yalnız burada şöyle den-
di:
«... Dübbâ1, hantem ,ve müzeffetten de içmenizi nehy etmiştik. Bun-
dan böyle her 'kaptan içebilirsiniz. Ancak, sarhoş edici olam
içmeyiniz!»

419/30 Abdullah bin Bureyde'nin babasının şöyle dediği rivayet


edildi: Nebî sallallahü aleyhi ve seliem şöyle buyurdu:
«Her 'kaptan içiniz. Zira .kap, içersine aldığı şeyi helâl yapmadığı gibi
haram da yapmaz.»

Müzeffet: içersinde içki yapılan, tahta ve ziftlenmiş küpe verilen


80[4]

isimdir.

[Fethu’l-Bari] Sayfa 155


Tevhid Sayfasıı

420/31 Hadis:Alkame'nin- şöyle dediği rivayet edildi:


«Abdullah bin Mesûd'un, yemek yiyip sonra da nebîz 81[5] getirtip içti-
ğini gördüm.
a— Allah sana merhamet etsin! Makamında nebîz mi içiyorsun!..»
diye sordum. Bana:
«— Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellemi nebîz içerken gördüm. Ben
onu içerken görmeseydim, nebîzi içmezdim!» diye cevap verdi.

421/32 Cabir'in şöyle dediği rivayet edildi kandırarak; ve yesil


hurma ilede olmuş hurmayı karıştırarak nebiz yapıp içmeyi hz
peygamber nehy etti 82[6]

422/33 Abdullah bin Bureyde'nin babasının şöyle dediği rivayet


edildi: Nebî sallallahü aleyhi ve sellem buyurdu ki: «Sarhoş edici şeyler
içmeyiniz!»

81[5]Nebîz: Hurma, kuru üzüm, incir, arpa. buğday ve benzeri şeylerden


yapılan iç-tay venlen genel bir isimdir. Rengr, beyaz, k.rm-z,, sar, ve yeşil
olabilir, üzüm suyu gi-o- beli. b,r müddetten sonra fermantas-ion
sonunda akollenir. Icki /asak edilmeden önce, sarabrn yan, sıra. bu tür
içkinin bol bol içildiği malûmdur. Ancak yasaktan sonra, bu meyve suyu.
fermantasion olmadan yani içersinde alkol teşekkül etmeden, içilmeğe
devam edilmiştir. Tamamen alkolsüz olarak içiten bu suyun ismi ^ebîz-
olarak da kal-mıştır. işte yukarda geçen olay gösteriyor ki. Abdullah bin
Mesûd alkolsüz olan nebîz içmekteydi. Ve dediği gibi H2. Peygamber de.
eğer içmişse alkolsüz nebîz içmiş olduğunda asla şüphe yoktur.

Sebebi şu oisa gerektir: Bu dört ayn maddenin fermantasion


82 [6]

müddett değişiktir. beş,l hurmanm müddeti (meselâ) on gün, olmuş


hurmanın ki onbeş gün olsun. Bu iki madden;n karıştınlmaa. sonunda
fermantasion müddeti değişmekte dolayısiyle hız-anmaktad>r. Olmuş
hurmanın onbeş günlük müddetine itibar edilirse aldanilablllr. Zira.
meydana gelen Icarışıın.n atkollenmesi belki on gün yahut daha az bir
zaman içersinde olacaktır. İşte buna meydan vermemek için, Hz.
Peygamber, kansric nebiz yapmayı yasak etmişlerdi.

[Fethu’l-Bari] Sayfa 156


Tevhid Sayfasıı

423/34 İbn Abbas'in şöyle dediği rivayet edildi:


«Şarabın azı da çoğu da haram edildi. Ve, içerisinde sarhoşluk vere-
bilsek derecede [akkol) bulunan her meşrubat da haram kılınmıştır.»
(a) Bir rivayette şöyle dedi:
«Şaraıbın kendisi, az olsun çok olsun, haram kılındı. Ve içerisinde
sarhoşluk verebilecek her meşrubat da haram edildi.»

424/35 Ebû Âmir es-Sakafî'den rivayet edildi.


Ebû Amir, her sene, Hz. Peygamber'e bir tulum şarap hediye ederdi.»
(a) Bir rivayette şöyle dendi:
Sekîf kabilesinden Ebû Amîr künyeli bir adam her sene, Hz. Peygam-
ber'e bir tulum şarap hediye ederdi. Şarabın haram edildiği sene, Hz.
Peygamber'e, önceki yıllarda yaptığı gibi, bir tuium şarap hediye
etmek istedi.
Uz. Peygamber ona:
« Ey Ebû Amir! Allahö Tealâ şarabı kat'î oiar&k haram etti. Artıik
şarabına ihtiyacımız kalmadı.» dedi. Adam:
«; Onu a!, sat; paras:iyle ihtiyacını 'karşılarsın!» deyince Resûlullah
(S.A.V.):
«— Ey Ebû Âmir! Allah şarabı haram edefken, onu içmeyi, satmayı, ve
parasını yemeyi de haram kıldı!» diyerek reddetti.

[Fethu’l-Bari] Sayfa 157


Tevhid Sayfasıı

ZEKÂT

(3 Hadistir)

193/1 İbni Ömer'in şöyle dediği rivayet edildi:


Resûlutlah sallallâhü ateyhi ve seilem buyurdu ki: «Rikâz, Allah'ın
arzda izlendirdiği madenler içersinde durdurduğu altın ve gümüş
vjb. damarlarıdır.»

194/2 Câbir'in şöyle dediği rivayet edildi:


Hz. Peygamber buyurdu ki
«Varaklıya ve yoksula yaptığın her iyilik sadakadır.»

195/3 Hz. Aişe'nin şöyle dediği rivayet edildi:


«Berîre 83[1]ye sadaka olarak verilen 'bir parça eti, Hz. Peygamber gö-
rünce:
«— Et onun için sadaka, bizim için de hediye sayılır.» buyurdu.

83[1] Hz. Aişe'nin cariyesiydl

[Fethu’l-Bari] Sayfa 158


Tevhid Sayfasıı

ZİRAAT BAHSİ

(2 Hadistir)

348/1 Cabir'in şöyle dediği rivayet edildi:


«Tarladan çıkan hububatın yarısı veya üçte biri yahut dörtte biri gibi
belli bir pay üzere anlaşma yolu ile ekin ekmeği Hz. Peygamber nehy
etti.»

349/2 Rafî bin Hudeyc'in Hz. Peygamber'den naklen şöyle dediği


i"iva" yet edildi:
Resulüllah sallaliahü aleyhi ve sellem (bir gün) bir bahçe dıvarmın
yanından- geçerken, bahçeyi çok beğendi ve:
«__ Bu kimindir?» diye sordu.
«— Benim, dedim.»
«— Nereden senin oluyor?»
«— Kira ile tuttum» dediğimde, bana:
«— Gelirinden herhangi bir şey karşılığında onu kira İle tutma» diye
amir buyurdu.
(---) Bir rivayette şöyle dedi:
Nebi saiiailahü aleyhi ve sellem bir bahçe dıvarmın yanından geçerken:
«— Bu bahçe kimimiir? diye sordu.
«— Senim ba-hçemdlr, kira ile tuttum» dedim. Bana:
«— Hiçbir şey ile onu kiralama» emrini verdi.

[Fethu’l-Bari] Sayfa 159

You might also like