You are on page 1of 93

ISBN: 978-625-401-752-0

Türkiye Klinikleri

PSİKİYATRİ
PSYCHIATRY
ÖZEL KONULAR/SPECIAL TOPICS

OBSESİF KOMPULSİF BOZUKLUK


OBSESSIVE COMPULSIVE DISORDER
Editör/Editor: Prof. Dr. Halise DEVRİMCİ ÖZGÜVEN

1 Obsesif Kompulsif Bozukluğun Tarihçesi, Nozolojisi ve Epidemiyolojisi Melike KÜÇÜKKARAPINAR


6 Obsesif Kompulsif Bozukluğun Klinik Özellikleri ve Değerlendirilmesi Aybüke AYDIN, Şebnem PIRILDAR
13 Obsesif Kompulsif Bozukluğun Nörobiyolojisi: Moleküllerden Nöral Devrelere Orhan Murat KOÇAK, Emre MISIR
24 Obsesif Kompulsif Bozukluğun Farmakoterapisi ve Diğer Somatik Yöntemlerle Tedavisi Mehmet Murat DEMET
33 Obsesif Kompulsif Bozukluğun Bilişsel Davranışçı Teorisi ve Terapisi Yasir ŞAFAK, Kadir ÖZDEL
43 Tedaviye Dirençli Obsesif Kompulsif Bozuklukta Seçeneklerimiz Neler? Hamide KUTLU CANSEVER, Halise DEVRİMCİ ÖZGÜVEN
61 Obsesif Kompulsif ve İlişkili Bozukluklar Yasemin HOŞGÖREN ALICI, Jamal HASANLI
71 PANDAS/PANS ve Obsesif Kompulsif Bozukluk İlişkisi Gonca ÇELİK, Didem Behice ÖZTOP

2022

Sanovel İlaç'ın hekimlerimize koşulsuz desteğidir…


ISBN: 978-625-401-752-0

Türkiye Klinikleri

PSİKİYATRİ
PSYCHIATRY
ÖZEL KONULAR/SPECIAL TOPICS

OBSESİF KOMPULSİF BOZUKLUK


OBSESSIVE COMPULSIVE DISORDER
Editör/Editor: Prof. Dr. Halise DEVRİMCİ ÖZGÜVEN

1 Obsesif Kompulsif Bozukluğun Tarihçesi, Nozolojisi ve Epidemiyolojisi Melike KÜÇÜKKARAPINAR


6 Obsesif Kompulsif Bozukluğun Klinik Özellikleri ve Değerlendirilmesi Aybüke AYDIN, Şebnem PIRILDAR
13 Obsesif Kompulsif Bozukluğun Nörobiyolojisi: Moleküllerden Nöral Devrelere Orhan Murat KOÇAK, Emre MISIR
24 Obsesif Kompulsif Bozukluğun Farmakoterapisi ve Diğer Somatik Yöntemlerle Tedavisi Mehmet Murat DEMET
33 Obsesif Kompulsif Bozukluğun Bilişsel Davranışçı Teorisi ve Terapisi Yasir ŞAFAK, Kadir ÖZDEL
43 Tedaviye Dirençli Obsesif Kompulsif Bozuklukta Seçeneklerimiz Neler? Hamide KUTLU CANSEVER, Halise DEVRİMCİ ÖZGÜVEN
61 Obsesif Kompulsif ve İlişkili Bozukluklar Yasemin HOŞGÖREN ALICI, Jamal HASANLI
71 PANDAS/PANS ve Obsesif Kompulsif Bozukluk İlişkisi Gonca ÇELİK, Didem Behice ÖZTOP

2022

Sanovel İlaç'ın hekimlerimize koşulsuz desteğidir…


• Yetişkinlerde Şizofreni
• Majör Depresif Epizodlarda (Antidepresanlara İlave Tedavide)
• Bipolar Mani
Pediyatrik hastalarda otistik bozukluk ile ilgili irritabilitenin tedavisinde.

İgnis kısa ürün bilgisinden alınmıștır. Detaylı bilgi için www.sanovel.com.tr

SANOVEL İLAÇ SAN. ve TİC. A.Ș. İstinye Mahallesi Balabandere Caddesi www.sanovel.com.tr
No:14 34460 Sarıyer / İstanbul Tel: (0212) 362 18 00 • Faks: (0212) 362 18 08 Daha geniș bilgi için firmamıza bașvurunuz.
Türkiye Klinikleri

PSİKİYATRİ
ÖZEL KONULAR

Psychiatry
SPECIAL TOPICS

OBSESİF KOMPULSİF BOZUKLUK


OBSESSIVE COMPULSIVE DISORDER

Editör - Editor:

Prof. Dr. Halise DEVRİMCİ ÖZGÜVEN


Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi, Ruh Sağlığı ve Hastalıkları AD, Ankara, Türkiye
Ankara University Faculty of Medicine, Department of Psychiatry, Ankara, Türkiye

Bu yayına www.dijitalakademi.org adresinden ücretsiz erişebilirsiniz.


You can access this publication for free on www.dijitalakademi.org
Türkiye Klinikleri

PSİKİYATRİ
ÖZEL KONULAR

Psychiatry
SPECIAL TOPICS

EDİTÖR - EDITOR
Prof. Dr. Halise DEVRİMCİ ÖZGÜVEN (Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi, Ruh Sağlığı ve Hastalıkları AD, ANKARA)

YAZARLAR - AUTHORS
Aybüke AYDIN (İzmir Bakırçay Üniversitesi Çiğli Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Ruh Sağlığı ve Hastalıkları AD, İZMİR)

Gonca ÇELİK (Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi, Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları AD, ADANA)

Mehmet Murat DEMET (Manisa Celal Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesi, Ruh Sağlığı ve Hastalıkları AD, MANİSA)

Halise DEVRİMCİ ÖZGÜVEN (Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi, Ruh Sağlığı ve Hastalıkları AD, ANKARA)

Jamal HASANLI (Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi, Ruh Sağlığı ve Hastalıkları AD, ANKARA)

Yasemin HOŞGÖREN ALICI (Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi, Ruh Sağlığı ve Hastalıkları AD, ANKARA)

Orhan Murat KOÇAK (Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi, Ruh Sağlığı ve Hastalıkları AD, ANKARA)

Hamide KUTLU CANSEVER (Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi, Ruh Sağlığı ve Hastalıkları AD, ANKARA)

Melike KÜÇÜKKARAPINAR (Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi, Ruh Sağlığı ve Hastalıkları AD, ANKARA)

Emre MISIR (Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi, Ruh Sağlığı ve Hastalıkları AD, ANKARA)

Şebnem PIRILDAR (Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi, Ruh Sağlığı ve Hastalıkları AD, İZMİR)
Kadir ÖZDEL (Sağlık Bilimleri Üniversitesi Ankara Dışkapı Yıldırım Beyazıt Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Kliniği, ANKARA)

Didem Behice ÖZTOP (Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi, Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları AD, ANKARA)

Yasir ŞAFAK (Sağlık Bilimleri Üniversitesi Ankara Dışkapı Yıldırım Beyazıt Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Kliniği, ANKARA)

Bu çalışmada yayımlanan bölümlerin yazar kurum bilgilerinde olabilecek değişiklikler nedeniyle oluşabilecek her türlü sorumluluk yazar(lar)ın kendisine ait olup,
yayınevi herhangi bir sorumluluk kabul etmemektedir.

.
Türkiye Klinikleri

PSİKİYATRİ
ÖZEL KONULAR

Psychiatry
SPECIAL TOPICS

Türkiye Klinikleri Yayınlarına abone olmak ve yayımlanmış diğer çalışmalara To subscribe to the Türkiye Klinikleri Publications and to reach other pub-
ulaşmak için; www.turkiyeklinikleri.com adresindeki “Online Alışveriş” linkini lished studies; click the "Online Subscription" link from the
tıklayınız. www.turkiyeklinikleri.com address.
Abone işlemleriyle ilgili görüşmek için; To discuss the subscription procedures;
Abone ve Halkla İlişkiler Servisi Subscription and Public Relations Service
Tel: +90 312 286 56 56 / 118 Phone: +90 312 286 56 56 / 118
e-posta: abone@turkiyeklinikleri.com e-mail: abone@turkiyeklinikleri.com

Türkiye Klinikleri yayınlarına reklam vermek için; To advertise the Türkiye Klinikleri publications;
Pazarlama Satış-Proje Servisi Marketing Sales-Project Service
Tel: +90 312 286 56 56 / 142 Phone: +90 312 286 56 56 / 142
e-posta: pazarlama@turkiyeklinikleri.com e-mail: pazarlama@turkiyeklinikleri.com

Çalışmanın her türlü yayın hakkı Ortadoğu Reklam Tanıtım Yayıncılık Turizm Eği- All rights are reserved by Ortadoğu Reklam Tanıtım Yayıncılık Turizm Eğitim
tim İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş.’ye aittir. Kitaptaki soru, yazı, resim, tablo, grafik ve İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş. The questions, writings, pictures, tables, graphics,
şekiller kısmen de olsa yayıncının yazılı izni alınmadan, elektronik veya mekanik and figures published in this book cannot be printed or reproduced in whole or in
yöntemlerle basılamaz, çoğaltılamaz. Yalnızca bilimsel amaçlarla (kaynak göster- part by electronic or mechanic ways without the written consent of the publisher.
mek kaydıyla) özetleme ve alıntı yapılabilir. Summarizing and citation for scientific purposes (by specifying the reference) is
Ürünle ilgili sorumsuzluk, ihmal veya başka bir nedenden ötürü veya burada yer allowed.
alan herhangi bir yöntem, ürün, kullanım talimatı veya görüşün herhangi bir şekilde No liability is accepted by the Publisher for any injury and/or damage to person
kullanılmasından veya uygulanmasından dolayı herhangi bir yaralanma ve/veya or property due to irresponsibility, negligence or any other reason or any use or
kişi veya mülke verilen zararlar için Yayımcı tarafından herhangi bir sorumluluk application of any method, product, instruction manual or opinion contained
kabul edilmez. Özellikle tıp bilimlerindeki hızlı gelişmeler nedeniyle, tanıların ve ilaç herein.
dozlarının bağımsız olarak doğrulanması yapılmalıdır. Although all advertising materials are expected to comply with ethical (medical)
Tüm reklam materyallerinin etik (medikal) standartlara uygun olması beklenmekle standards, inclusion in this publication does not constitute a guarantee
birlikte, bu yayına dahil edilmek, ilgili ürünün veya üreticisinin iddialarının kalitesi- or endorsement of the quality or value of the product or manufacturer's
nin veya değerinin garantisi veya onayı anlamına gelmez. claims.

Türkiye Klinikleri yayınları halka açık yerlerde satılmaz. Sağlıkla ilgili kişi ve ku- Türkiye Klinikleri publications cannot be sold in public places. It is sent to health-
rumlara abonelik usulü gönderilir. related persons and institutions as a subscription procedure.

E-ISBN: 978-625-401-752-0 E-ISBN: 978-625-401-752-0

© 2022 Türkiye Klinikleri © 2022 Türkiye Klinikleri

Türkiye Klinikleri Yayın Seri No: 1202 Türkiye Klinikleri Publication Serial Number: 1202

1. Baskı, Eylül 2022, Ankara-Türkiye 1st Edition, September 2022, Ankara-Türkiye

Türkiye Klinikleri

YAYIMCI - PUBLISHER
Ortadoğu Reklam Tanıtım Yayıncılık Turizm Eğitim İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş.
Türkocağı Cad. No:30 06520 Balgat/Ankara/Türkiye
Tel/Phone : +90 312 286 56 56
Faks/Fax : +90 312 220 04 70
e-posta/e-mail : info@turkiyeklinikleri.com
web : www.turkiyeklinikleri.com
Sertifika No/Certificate No : 48768
Türkiye Klinikleri

PSİKİYATRİ
ÖZEL KONULAR

Psychiatry
SPECIAL TOPICS

OBSESİF KOMPULSİF BOZUKLUK


OBSESSIVE COMPULSIVE DISORDER

İÇİNDEKİLER CONTENTS

Ön Söz - Preface
Halise DEVRİMCİ ÖZGÜVEN

1 Obsesif Kompulsif Bozukluğun Tarihçesi, Nozolojisi ve Epidemiyolojisi


The History, Nosology, and Epidemiology of Obsessive Compulsive Disorder
Melike KÜÇÜKKARAPINAR

6 Obsesif Kompulsif Bozukluğun Klinik Özellikleri ve Değerlendirilmesi


Clinical Features and Evaluation of Obsessive Compulsive Disorder
Aybüke AYDIN, Şebnem PIRILDAR

13 Obsesif Kompulsif Bozukluğun Nörobiyolojisi: Moleküllerden Nöral Devrelere


Neurobiology of Obsessive Compulsive Disorder: From Molecules to Circuits
Orhan Murat KOÇAK, Emre MISIR
24 Obsesif Kompulsif Bozukluğun Farmakoterapisi ve Diğer Somatik Yöntemlerle Tedavisi
Treatment of Obsessive Compulsive Disorder with Pharmacotherapy and Other Somatic Methods
Mehmet Murat DEMET

33 Obsesif Kompulsif Bozukluğun Bilişsel Davranışçı Teorisi ve Terapisi


Cognitive Behavioral Theory and Therapy of Obsessive Compulsive Disorder
Yasir ŞAFAK, Kadir ÖZDEL

43 Tedaviye Dirençli Obsesif Kompulsif Bozuklukta Seçeneklerimiz Neler?


What are Our Options in Treatment-Resistant Obsessive Compulsive Disorder?
Hamide KUTLU CANSEVER, Halise DEVRİMCİ ÖZGÜVEN

61 Obsesif Kompulsif ve İlişkili Bozukluklar


Obsessive Compulsive and Related Disorders
Yasemin HOŞGÖREN ALICI, Jamal HASANLI

71 PANDAS/PANS ve Obsesif Kompulsif Bozukluk İlişkisi


PANDAS/PANS and Association with Obsessive Compulsive Disorder
Gonca ÇELİK, Didem Behice ÖZTOP

Bu çalışmada yayımlanan şekil/resimlerin renkli hâli için:


http://www.turkiyeklinikleri.com
ÖN SÖZ PREFACE

Türkiye Klinikleri Psikiyatri - Özel Konular


OBSESİF KOMPULSİF BOZUKLUK

Sayın Meslektaşlarım,
Obsesif kompulsif bozukluk oldukça sık karşılaşılan psikiyatrik hastalıklardan biridir. Tipik
bir obsesif kompulsif bozukluk hastasına tanı koymak güç olmayabilir, ancak atipik belirti-
lerle giden, gerçeği değerlendirmenin bozulmaya başladığı bir hasta ile karşılaşıldığında
tanısı güçleşebilir. Bu hastalığın tedavisi ise apayrı zorluklar taşır. Tedavide karşılaşılan
güçlükler yalnızca hastaları değil, hastaları tedavi etmeye çalışan hekimleri de oldukça et-
kilemektedir.
Bu kitapta obsesif kompulsif bozukluğun fenomenolojisi, epidemiyolojisi, etiyolojisi ve te-
davisi ayrıntılı bir biçimde ele alınmıştır. Bunun yanında obsesif kompulsif ve ilişkili bo-
zukluklar sınıflaması altında yer alan tik bozukluğu, deri yolma bozukluğu, trikotillomani,
beden dismorfik bozukluğu ve istifçilik bozukluğu tanılarının tartışıldığı ve PANDAS/PANS
tablolarının ele alındığı birer bölüme de yer verilmiştir.
Editörlüğünü büyük bir zevkle yürüttüğüm bu kitaba yaptıkları katkılar için tüm yazarlara,
bu konuyu gündemine alan Türkiye Klinikleri’ne, yayının her aşamasında yardımlarını esir-
gemeyen tüm yayınevi çalışanlarına ve elbette, kitabı eline alıp okuyarak tüm bu çabalara
anlam kazandıran siz okuyuculara çok teşekkür ederim.
Saygılarımla.
Prof. Dr. Halise DEVRİMCİ ÖZGÜVEN
Editör
PREFACE ÖN SÖZ

Turkiye Klinikleri Psychiatry - Special Topics


OBSESSIVE COMPULSIVE DISORDER

Dear Colleagues,
Obsessive compulsive disorder is one of the most common psychiatric disorders. It may not
be difficult to diagnose a typical obsessive-compulsive patient, but the diagnosis may be
difficult when a patient presented with atypical symptoms and difficulties with reality tes-
ting. The treatment of this disease carries distinct difficulties and these difficulties affect
not only patients but also their physicians who try to treat them.
In this book, the phenomenology, epidemiology, etiology and treatment of obsessive-com-
pulsive disorder are discussed in detail. In addition, there are sections in which the diagnoses
of tic disorder, skin picking disorder, trichotillomania, body dysmorphic disorder and ho-
arding disorder, which are under the classification of obsessive compulsive and related di-
sorders, and PANDAS/PANS disorders are discussed.
I would like to thank all the authors for their contributions to this book, which I am the edi-
tor of, with great pleasure, to Türkiye Klinikleri, who brought this issue to its agenda, to all
the staff of the publishing house who did not spare their help at every stage of the publica-
tion, and of course, to you, the readers, who gave meaning to all these efforts by picking up
the book and reading it.
Sincerely.
Prof. Dr. Halise DEVRİMCİ ÖZGÜVEN
Editor

.
Türkiye Klinikleri

PSİKİYATRİ
ÖZEL KONULAR

Psychiatry
SPECIAL TOPICS

YAYIMLANMIŞ ÖZEL KONULAR - PAST SPECIAL TOPICS

BİPOLAR BOZUKLUK (2019) Editör: Prof. Dr. K. Oğuz KARAMUSTAFALIOĞLU


(İstanbul Ü.-Cerrahpaşa Adli Tıp ve Adli Bilimler Enst.)

MİKROBİYATA VE PSİKİYATRİK HASTALIKLAR (2020) Editör: Prof. Dr. Süheyla ÜNAL (İnönü Ü.T.F.)

PSİKİYATRİ VE LABORATUVAR (2020) Editör: Prof. Dr. Bayram Mert SAVRUN


(İstanbul Ün.-Cerrahpaşa Cerrahpaşa Tp F)

TEKNOLOJİ BAĞIMLILIĞI (2021) Editör: Prof. Dr. Adnan ÖZÇETİN (Düzce Ü.T.F.)

PSİKOONKOLOJİ - KANSERLİ HASTAYA PSİKOSOSYAL BAKIŞ (2021) Editör: Prof. Dr. Ali ÇAYKÖYLÜ(Ankara Yıldırım Beyazıt Ü.T.F)
Editör Yardımcısı: Doç. Dr. HAYRİYE DİLEK HAMURCU
(Sağlık Bilimleri Ü. Dr. Abdurrahman Yurtaslan
Ankara Onkoloji E.A.H)

YARATICILIK, PSİKİYATRİ VE SANATIN İYİLEŞMEYE KATKISI (2021) Editör: Prof. Dr. Aytül GÜRSU HARİRİ (Serbest Hekim, İstanbul)

SOMATİK BELİRTİ VE İLİŞKİLİ BOZUKLUKLAR (2021) Editör: Prof. Dr. Behcet COŞAR (Gazi Ü.T.F.)

NÖROPSİKİYATRİK AÇIDAN SEREBELLUM (2021) Editör: Prof. Dr. Behcet COŞAR (Gazi Ü.T.F.)

DEPRESYON (2021) Editör: Prof. Dr. Halise DEVRİMCİ ÖZGÜVEN (Ankara Ü.T.F.)

PSİKİYATRİ UYGULAMALARININ KORUYUCU VE Editör: Prof. Dr. Güliz ÖZGEN HERGÜL (Giresun Ü.T.F.)
TOPLUM TEMELLİ BOYUTLARI (2022)

STRES, TIP VE PSİKİYATRİ (2022) Editör: Prof. Dr. Selçuk ASLAN (Gazi Ü.T.F.)

OBSESİF KOMPULSİF BOZUKLUK (2022) Editör: Prof. Dr. Halise DEVRİMCİ ÖZGÜVEN (Ankara Ü.T.F.)

YAYIMLANACAK ÖZEL KONULAR - FORTHCOMING SPECIAL TOPICS

PSİKİYATRİDE GÖRÜLEN NADİR SENDROMLAR VE Editör: Prof. Dr. Behcet COŞAR (Gazi Ü.T.F.)
KÜLTÜRE BAĞLI SENDROMLAR (2022)

PSİKİYATRİ PRATİĞİNDE AJİTE HASTALARIN YÖNETİMİ (2023) Editör: Prof. Dr. Çiçek HOCAOĞLU (Recep Tayyip Erdoğan Ü.T.F)

Editör: Uzm. Dr. Buket KOPARAL


(Ankara Gazi Mustafa Kemal Mesleki ve Çevresel Hastalıklar H.)
Uzm. Dr. Mehmet ÜNLER (Gaziantep 25 Aralık Devlet H.)

KADIN RUH SAĞLIĞI (2023) Editör: Prof. Dr. Yıldız AKVARDAR (Marmara Ü.T.F.)

Özel konuları temin etmek için:


abone.turkiyeklinikleri.com
Obsesif Kompulsif Bozukluğun Tarihçesi,
Nozolojisi ve Epidemiyolojisi
The History, Nosology, and Epidemiology of
Obsessive Compulsive Disorder

Melike KÜÇÜKKARAPINARa ÖZET Obsesif Kompulsif Bozukluk (OKB), yüzyıllardır bilinen en eski psikiyatrik hastalıklardan biri-
dir. Obsesyonlar, kişinin elinde olmadan aklına gelen rahatsızlık verici düşünceler iken; kompulsiyon-
larobsesyonların yarattığı sıkıntıdan kurtulmak amacıyla yaptığı ve kişinin uygunsuz ve saçma bulduğu
Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi,
a
halde engel olamadığı eylemler veya düşüncelerdir. 15. Yüzyılda bu belirtiler dinibir sorunun göstergesi
Ruh Sağlığı ve Hastalıkları AD,
iken,DSM I’de ‘Obsesif Kompulsif Reaksiyon’ olarak değerlendirildi.Son olarak, DSM-5’te ise anksi-
Ankara, Türkiye
yete bozuklukları sınıfından çıkarılarak ‘Obsesif Kompulsif ve İlişkili Bozukluklar (OKİB)’ başlığı al-
tında sınıflandırıldı. OKB’nin, yaşam boyu prevalansı kadınlarda %1,5 iken erkeklerde %1’dirve güç
Yazışma Adresi/Correspondence: kaybına yol açan ilk beş psikiyatrik hastalıktan biridir. Hastalık yaygın olmasına rağmen, az fark edilir,
Melike KÜÇÜKKARAPINAR az tanı alır ve yetersiz tedavi edilir. Bu da sağlık ekonomisi için önemli bir yüke neden olmaktadır.Ge-
Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi, netik faktörlerin yanı sıra biyolojik, immünolojik, sosyal, kültürel veekonomik faktörler hastalığın geli-
Ruh Sağlığı ve Hastalıkları AD, şimine katkıda bulunur.OKB ve OKİB ile ilgili mevcut nozoloji, klinik fenomenoloji ve etiyolojiye
Ankara, Türkiye ilişkin bilgiler, hastalığın daha iyi anlaşılması ve daha iyi yönetilmesine katkıda bulunabilir.
melikekkpinar@gazi.edu.tr
Anahtar Kelimeler: Obsesif davranış; kompulsif davranış; obsesif kompulsif bozukluk;
epidemiyoloji; trikotillomani; istifçilik bozukluğu

ABSTRACT Obsessive compulsive disorder (OCD) is one of the oldest mental disorders that has been
recognized for centuries. Obsessions are inconvenient thoughts that arise from a person's desire, while
compulsions are activities or thoughts that the person engages in that are inappropriate and absurd in at-
tempt to get rid of the issue. These signs are symptomatic of a religious problem in the 15th century; then
classified as 'Obsessive Compulsive Reaction' in DSM I. Finally, in2013 it was removed from anxiety
disorder chapter, reclassified as 'obsessive compulsive and related disorders (OCRD)’ in DSM-5. OCD
is one of the first five psychiatric conditions that leads to disabling, with a prevalence of 1% in men and
a life-length prevalence of 1% in men.Although OCD is common, it is often unrecognized, undiagnosed,
and untreated. This places a significant strain on the health-care system. Aside from genetic considera-
tions, biochemical, immunological, sociological, cultural, and economic factors all have a role in the
disorder's development. Information on OCD and OCRD current nosology, clinical phenomenology and
etiology may help with improved understanding and management of the disorder.

Keywords: Obsessive behavior; compulsive behavior; obsessive-compulsive disorder;


epidemiology; tricotillomania; hoarding

OBSeSiF KOMPulSiF BOzuKluğuN TARiHÇeSi ve NOzOlOjiSi

O
bsesyonlar (takıntılı düşünceler) ve dürtüler veya bunlarla ilişkili eylemler gün-
lük hayatlarımızın bir parçasıdır. Kapıyı kilitleyip kilitlemediğimizi, ocağı ka-
patıp kapatmadığımızı kontrol etmek için eve geri dönebilir, gelecek hafta içi
yapmayı planladığımız stresli programı düşünmeden duramaz, yere düşürdüğümüz ka-
KAYNAK GÖSTERMEK İÇİN: şığı, kirlenme ihtimali olmasa bile pis kabul edebiliriz. Bu tür olaylar, düşüncelerimiz ve
Küçükkarapınar M. Obsesif kompulsif bozuk-
luğun tarihçesi, nozolojisi ve epidemiyolojisi. eylemlerimiz arasındaki normal geri bildirim ve kontrol döngüsünün bir parçasıdır ve
Devrimci Özgüven H, editör. Obsesif Kom- bize atalarımızdan aktarılan biyolojik bir hayatta kalma değeri vardır. Obsesif düşünce-
pulsif Bozukluk. Ankara: Türkiye Klinikleri;
2022. p.1-5. ler sık, yoğun ve kaçınılmaz olduğunda, zorlantılı ritüeller (kompulsiyonlar) belirgin

1
Melike Küçükkarapınar Obsesif Kompulsif Bozukluğun Tarihçesi, Nozolojisi ve Epidemiyolojisi

hale geldiğinde, bireyin işlevselliğini bozduğunda OKB ha- OKB’yi de dürtüsel çılgınlık (folie impulsive) olarak kabul
line gelir. etmiş, “Bu hastalıkta, şiddetli ve dayanılmaz dürtüler ira-
OKB çok uzun bir geçmişi olan, psikiyatri tarihinde deyi aşarak obsesyon veya kompulsiyonlar görünür hale
tanımlanan en eski hastalıklardan biridir. 15. yüzyılda bü- gelir” demiştir. Morel (1809-1873), OKB’nin otonom sinir
yücülük ve psikopatoloji üzerine yazılmış Malleus Malefi- sistemini etkileyen bir patolojiden kaynaklandığına inan-
carum’dan bir pasajda exorcism için Roma’ya getirilen bir dığından “delire emotif” (duygu hastalıkları) kategorisine
papaz açıklar: “Kiliseye gidip, yüce Bakire’nin onuruna yerleştirmiş, daha sonra obsesyon ve kompulsiyonların bir
diz çöküp de dua etmeye çalıştığında, şeytan onun dilini akıl hastalığından kaynaklandığını açıklamaya çalışırken
ağzından uzaklaştırdı (the devil made him thrust his ton- eşlik eden kaygıyı hesaba katmadığını fark etmiştir. Mag-
gue far out of his mouth). O dua etmeye çalıştıkça, şeytan nan (1835-1916), OKB’yi kusurlu kalıtım nedeniyle ortaya
ona daha şiddetli saldırdı.”1 çıkan bir serebral patoloji olarak tanımlamış ve bir “folie
des dejeneres” (dejenerasyon psikozu) olarak kabul etmiş-
17. yüzyılda obsesyonlar ve kompulsiyonlar genel- tir.
likle dini melankolinin belirtileri olarak tanımlanırdı. Ör-
Fransa’da irade ve duygular arasında görüşler gidip
neğin Norvik İngiltere Piskoposu John Moore 1691’de dini
gelirken, Alman psikiyatrisi, OKB’yi paranoya ile eş değer
melankoli ile ilgili vaazında obsesif bireylerden şöyle bah-
bir akıl hastalığı olarak kabul etti. 1868’de Griesenger,
seder: “Tanrıya ibadet ederken, terbiyesiz ve bazen de dine
‘grubelnsucht’, yani bir ruminasyon veya sorgulama ba-
küfreden düşünceler başladığında tüm çabaları ile onları
ğımlılığı olarak adlandırdığı üç OKB vakası yayınladı.
bastırmaya çalışırlar. Onlarla uğraştıkça, bu düşünceler
Westpahal, 1877’de obsesyonları bozulmuş entelektüel iş-
daha da çok artar.’’2 Yine bu dönemde dine küfreden veya
levlere bağladı. ‘vorstellung’ (gösterim, sunum) kavramı
cinsel nitelikteki obsesif düşünceleri olan bireylerin kıs-
zihinsel deneyimleri ve eylemleri kapsadığından dolayı,
men, “psikotik” bireylerin ise tamamen şeytan tarafından
Westphal’in ‘zwangsvorstellung’ (zorunlu gösterim veya
ele geçirildiği düşünülmekteydi. Suçluluktan kaynaklanan
düşünce) terimini kullanması, şu anki terminolojinin olu-
obsesyonlar ve el yıkama ritüelleri, yine bu dönemde Sha-
şumuna yol açtı. Büyük Britanya’da ‘zwangsvorstellung’
kespeare’in Lady Macbeth karakteri ile ölümsüzleştiril-
kavramı, ‘obsession’ (obsesyon, takıntı) olarak, Amerika
miştir.3
Birleşik Devletleri’nde ise ‘compulsion’ (kompulsiyon,
19. yüzyılla birlikte psikoloji, freneloji ve hipnozun zorlantı) olarak çevrildi. Daha sonra “Obsesif-kompulsif
popüler olması ve nevrozun nöropatolojik bir durum olarak
bozukluk” teriminde uzlaşıldı. On dokuzuncu yüzyılın son
tanımlanması ile obsesyon ve kompulsiyon kavramları ev-
çeyreğinde, nevrasteni (sinir sisteminin yetersiz tonusu),
rilmeye başladı. Bugün olduğu gibi o dönemlerde de psi-
çok sayıda diğer bozuklukla birlikte OKB’yi de yuttu.
kiyatristler, zihinsel hastalıkları anlamaya çalışırken
felsefe, psikoloji, fizik, kimya ve politika ile şekillenen en- Yirminci yüzyılda, hem Pierre Janet (1859-1947) hem
tellektüel akımlardan etkileniyordu. Obsesyonlar, iç görü- de Sigmund Freud (1856-1939) OKB’yi nevrasteniden
nün korunmuş olması bakımından sanrılardan ayırt edildi. ayırdı. Janet, Les Obsessions ve La Psychasthenie (Takıntı-
Kompulsiyonlar; planlı olması ve içgüdüsel olmaması ba- lar ve Psikasthenia) isimli çok saygın çalışmalarında, takın-
kımından dürtülerden (impulsiyonlar) ayırt edildi. tıların ve zorlantıların psikastenik (psişik zayıflık) hastalığın
OKB’nin irade, duygu veya zeka bozukluğundan kaynak- üçüncü (en derin) aşamasında ortaya çıktığı görüşünü önerdi.
lanıp kaynaklanmadığı konusunda o dönemde farklı gö- Birey, daha yüksek düzeydeki zihinsel aktiviteler (irade ve
rüşler vardı. Esquirol (1772-1840) 1838 tarihli psikiyatri yönlendirilmiş dikkat) için yeterli psikolojik gerilimden (bir
ders kitabında, OKB’yi bir monomanya veya kısmi delilik sinir enerjisi) yoksun olduğunda, sinir enerjisi, saplantılar ve
olarak nitelendirdi. OKB’nin bozulmuş zekâ ve bozulmuş zorlantıları içeren daha ilkel psikolojik operasyonlara yön-
irade arasında salındığı ileri sürüldü. Fransız psikiyatristleri lendirilir ve aktive edilir, diye belirtti. Ayrıca Janet, daha
1850’lerde monomanya kavramını terk ettikten sonra, ob- sonra davranışsal teknikler olarak ifade edilecek yöntemlerle
sesyon ve kompulsiyonları çeşitli ve geniş nozolojik kate- kompulsif ritüelleri tedavi etmeyi başardı.4
gorilerde anlamaya çalıştılar. Bunlar genellikle şimdi fobi, Freud, 1909 yılında bir obsesyonel nevroz vakasının
panik bozukluğu, agorafobi ve hipokondriazis olarak ta- (sıçan adam) psikanalizini içeren yayınında, hastanın zih-
nımladığımız durumları içeriyordu; bazı sınıflandırma şe- ninin, id’in kabul edilemez, bilinçsiz cinsel ya da agresif
maları ayrıca cinsel sapmalar, manik davranışlar ve hatta dürtüleri ile bilinç ve gerçekliğin talepleri arasındaki ça-
bazı epilepsi biçimlerini de içermekteydi. Örneğin, Dago- tışmalara maladaptif cevap verdiğini belirtir.5 Odipal
net (1823-1902), kompulsiyonları bir tür dürtüsellik ve dönem çatışmaları ile baş edemeyen bireyin kontrol ile il-

2
SANOVEL İLAÇ SAN. ve TİC. A.Ș. İstinye Mahallesi Balabandere Caddesi www.sanovel.com.tr
No:14 34460 Sarıyer / İstanbul Tel: (0212) 362 18 00 • Faks: (0212) 362 18 08 Daha geniș bilgi için firmamıza bașvurunuz.
Melike Küçükkarapınar Obsesif Kompulsif Bozukluğun Tarihçesi, Nozolojisi ve Epidemiyolojisi

gili endişelere kapıldığı ve psikoseksüel gelişimin anal-sa-


distik aşamasının düşünme özelliğine gerilediğini öne
sürer: Şüphe üreten ambivalans (ikircilik) ve batıl, kom-
pulsif eylemler üreten büyüsel düşünce. Ego bazı savunma
mekanizmalarını sıraya dizer: entelektüelleştirme ve izo-
lasyon (kabul edilemez fikirler ve dürtülerle ilişkili duy-
guları/etkileri uzaklaştırmak), geri alma (can sıkıcı fikirleri
ve dürtüleri nötralize etmek için zorlantıların yerine geti-
rilmesi) ve reaksiyon formasyon (korkulan dürtülerin tam
tersi bir karakter özelliğini benimsemek).5 Bu savunma me-
kanizmalarının kusurlu başarısı OKB belirtilerine yol açar:
Kir, mikroplar veya ahlaki sorularla meşgul olmaya bağlı
anksiyete ve kabul edilemez dürtülere göre hareket etme
korkuları. Fakat bu tespitler, hastalığın seyrine çok az kat-
kıda bulunmuştur.
Davranış terapisinin 1950’lerdeki yükselişi ile, fobik
bozuklukların kavramsallaştırmasında ve tedavisinde yar-
ŞEKİL 1: DSM-5'e göre obsesif kompulsif bozukluk ve ilişkili bozukluklar.
dımcı olduğu kanıtlanan öğrenme teorileri OKB belirtile-
OKiB: Obsesif kompulsif ve ilişkili bozukluklar.
rine uygulandı. Bu öğrenme teorileri, tüm OKB (obsesyon
ve kompulsiyon ile ilişkili bozukluklar da dahil) belirtile-
rini yeterince kapsamasa da 1960’ların sonunda gelişti ve
1970’lerin başında, zorlantılı ritüelleri azaltmak için çalış- Yirmi birinci yüzyılla birlikte, farmakoloji, nöroana-
maların yapılmasının önünü açtı. Amerikan Psikiyatri Bir- tomi, nörofizyoloji ve öğrenme teorisindeki gelişmeler,
liği’nin (American Psychiatric Association, APA) 1952’de OKB’nin terapötik olarak daha faydalı bir kavramsallaş-
yayınlamış olduğu Ruhsal Hastalıkların Tanısal ve Sayım- masını sağladı. 2013 Mayıs ayında yayınlanan DSM-5’te
sal El Kitabı I’de (DSM-I) Obsesif-Kompulsif Reaksiyon; OKB, anksiyete bozuklukları adı altında sınıflandırılmak-
1968’de DSM II’de Obsesif-Kompulsif Nevroz ve 1978’de tan çıkarıldı ve yeni bir başlık olan ‘Obsesif-Kompulsif
DSM- III’de OKB yer aldı. Araştırmalar, 1980’ler boyunca Bozukluk ve İlişkili Bozukluklar” başlığı altında sınıflan-
OKB’nin epilepsi, bellek bozuklukları ve tourette sendromu dırıldı. DSM-5’te OKB’nin artık anksiyete bozuklukları
gibi nörolojik sorunlar ile ilişkisine odaklandı.6,7 OKB ve adı altında sınıflandırılmamasının yanı sıra “uygunsuz” te-
OKİB’nin yaygın tezahürlere sahip olabileceği düşünüldü- rimi yerine “istenmeyen” terimi kullanılmakta ve bununla
ğünde, bu hastalıklar 1990’lardan beri geniş bir ilgili bo- değişik kültürler açısından egodistonik niteliğin daha iyi
zukluklar yelpazesiyle kavramsallaştırılmıştır. DSM-III tanımlanması arzu edilmektedir.9 OKB’nin anksiyete bo-
(1980) ve bunun 1987’de yenilenmiş baskısı olan DSM-III- zuklukları ile bir arada değerlendirilmek yerine, saf ve ho-
R’deki ‘psikoobsesif bozukluk’ kategorisi, 1994 yılında mojen gruplar oluşturulmasının, OKB’nin etyolojisinin
DSM-IV ile fobik/endişeli-kaçıngan ve obsesyonlar boyut- aydınlatılması açısından daha doğru sonuçlar elde edilme-
larına ayrıldı.8 DSM-IV-TR’de, OKB tekrarlayan düşünce- sini sağlayacağı düşünülmüştür.9 DSM-5’e göre OKB ve
ler, imajlar, hastanın durdurmakta güçlük çektiği intrusif ilişkili bozukluklar Şekil 1’de gösterilmiştir.
(girici) dürtülerle karakterize bir bozukluk olarak tanım-
landı ve anksiyete bozuklukları başlığı altında yer aldı. Bu OKB’NiN ePiDeMiYOlOjiSi
sınıflamayı obsesyonlarla anksiyetenin ortaya çıkması,
Obsesif ve kompulsif belirtiler toplumda yaygındır ve
kompulsiyonlarla anksiyetenin giderilmeye çalışılması doğ-
hepsi tam bir bozukluk olarak değerlendirilemez. Genel
rulamaktadır. DSM-IV-TR’de nozoloji, OKB ve OKİB’ler
nüfusun yaklaşık %50’si, bazı ritüelistik davranışlarda bu-
için aşağıdaki üç ana belirti kümesini vurguluyordu: Beden
lunurken, %80’i de müdahaleci, hoş olmayan veya isten-
Dismorfik Bozukluğu (BDB) ve hipokondriyazis için ‘so-
meyen düşüncelere sahiptir.10
matik’ bir küme; trikotilllomani (TTM) ve diğer dürtü kont-
rol bozuklukları (DKB) için bir ‘ödül eksikliği’ kümesi ve OKB, 1980’li yıllara kadar nadir görülen bir hastalık
son olarak da kleptomani, kompulsif alış-veriş (KA), pato- olarak düşünülürken, tüm coğrafi bölgelerde yoğun olarak
lojik kumar oynama (PKO), aralıklı patlayıcı bozukluk görülen, yaşam boyu prevalansı kadınlarda %1,5 ve er-
(APB) ve diğerleri için ‘dürtüsellik’ kümesi. keklerde %1 olan, yeti yitimine sebep olan ilk beş psiki-

3
Melike Küçükkarapınar Obsesif Kompulsif Bozukluğun Tarihçesi, Nozolojisi ve Epidemiyolojisi

yatrik hastalıktan biri olduğu görülmüştür.11 Ne olursa distonik’ duyguları ve düşünceleri olmaz, bu da hastalığın
olsun, OKB’nin ve OKİB’nin prevalansı, verilerin kayna- seyrini ve şiddetini karmaşık hale getirir.18 OKİB sınıfının,
ğına ve tanı araçlarının seçimine bağlı olarak değişebilir. dünya nüfusunun yaklaşık %2-3’ünü etkilediği düşünül-
Ayrıca birçok OKİB, birbirine veya OKB’ye eşlik edebilir. mektedir. Bu gruptan herhangi bir ya da birden fazla tanıya
BDB prevalansını, bu şiddetli durumun gizliliği göz önüne sahip olan kişiler, hastalıktan çeşitli derecelerde etkilen-
alındığında, tahmin etmek zordur, ancak tahminlere göre miştir ve hastalıkları kronisite kazanmıştır. Duygudurum
genel popülasyonda %0,7-2,3 arasında, kozmetik cerrahi bozuklukları (majör depresyon), anksiyete bozuklukları
ortamlarında ise en az %6-15 arasında değişmektedir.12,13 (yaygın anksiyete bozukluğu), nörogelişimsel bozukluklar
Genel popülasyonun %2’si istifçilik bozukluğu ölçütlerini ve diğer OKİB’ler, OKB’ye en yaygın eşlik eden hastalık-
karşılarken, TTM’nin yaşam boyu prevalansı bilinmemek- lardır.19
tedir, ancak tam tanı ölçütlerini karşılayan vakalar için OKB hastaları genellikle yine OKB’den etkilenen
%0,5-2 arasında hızlar bildirilmiştir.14,15 akrabalarına benzer belirtilere sahiptir. Hastaların birinci
OKB için bimodal bir başlangıç yaşı vardır. Ortalama derece akrabalarının yaklaşık %8’i OKB’ye sahiptir, ilk
başlangıç yaşı 19 iken (vakaların %21’i 10 yaş civarında belirtiler %75’inde 20’li yaşlarda ortaya çıkar; bu aniden
ortaya çıkar), yetişkinlerde OKB’nin başlama yaşı 22 ile ya da yavaş, genellikle epizodik olabilir.20 İlginçtir ki,
35 arasındadır (Ruscio ve ark., 2010). Hastalık başlangıç epizodik seyire, sıklıkla major depresif bozukluk eşlik
yaşının 50 ve üzeri olduğu az sayıda vaka da bildirilmiş- eder, ancak diğer duygudurum bozukluklarının da
tir.16 Genellikle, OKB ve OKİB ne kadar erken yaşta baş- OKB’ye eşlik edebileceği akılda tutmalıdır.21 Örneğin
larsa, bozukluğun seyri de o kadar kötüleşmektedir. çok az sayıda hasta, hastalağın neden olduğu ızdırabı
Ekonomik, sosyal ve kültürel etkiler, farklı klinik tab- sonlandırmak için intiharı bir çıkış yolu olarak görebilir.
loların ortaya çıkmasında rol oynayabilir ve biyolojik, Bu tür hastalarda, ortak bazı nörobiyolojik ve genetik te-
immün ve genetik faktörler de bozukluğun patogenezine mellerin depresif intihar davranışlarından ve ciddi ego-
katkıda bulunur. Örneğin, streptokok enfeksiyonları ile iliş- distonik obsesif tezahürlerden sorumlu olabileceği
kili pediatrik otoimmün nöropsikiyatrik bozukluk (PAN- hipotezi öne sürülmüştür. Böyle bir hipotez, her iki pa-
DAS), ani ve erken başlangıçlı bir OKB formudur.17 OKB tolojik boyutun, benzer farmakoterapötik stratejilerden
ve OKİB’nin etiyopatogenezi hala önemli bir araştırma ko- fayda görmesi ile desteklenmiştir. Hastalık seyrinin ve
nusudur. komorbiditenin öngörülmesinde her ne kadar nöropsiko-
lojik testler ve nörogörüntüleme çalışmaları fikir veriyor
OKB’nin genel nüfusta yarattığı iş gücü kaybı, klinik olsa da, hala daha kapsamlı ve geniş örneklemli çalış-
tablonun ve hastalığın seyrinin bireylere göre değişkenlik malara ihtiyaç vardır.
göstermesi nedeniyle neredeyse bilinmemektedir. Ayrıca,
birçok hasta daha hafif OKB ve OKİB formalarına sahip
olduğundan, tedavi edilmesi zorlaşana kadar tıbbi bakım
SONuÇ
aramaz. Ek olarak, çok sayıda birey obsesif kompulsif bo- OKB, 15. yüzyıldan beri kendine özgü bir belirti kümesi
zukluk tanı ölçütlerini karşılamasına rağmen tanı almamış olarak tanınmasına rağmen, tanı sistemlerinde sürekli farklı
da olabilir. Çalışmalar, klinik olarak OKB tanısı alan hasta klinik katagorilere yerleştirilmiştir. Yirminci yılın sonuna
hızının düşük olduğunu, OKB prevelasının gerçekte daha dek agorafobi, panik bozukluğu ve diğer anksiyete bozuk-
yüksek olabileceğini öne sürmektedir.16 OKB tanı hızının luklarının yol arkadaşı olmuş; son olarak DSM-5 ile ank-
gerçekte olduğundan daha düşük olmasının çeşitli neden- siyete bozuklukları sınıfından ayrılıp OKB ile ilişkili
leri olabilir. Birçok kişinin erken dönemde tedavi arayı- bozukluklar kategorisi oluşturulmuştur. Gelişmiş teknolo-
şında olmaması damgalanma ile ilişkili olabilir, ya da, jik yöntemlerle hastalığın kliniğine ve etyolojisine yönelik
hastalar OKB’den etkilendiklerini anlamayabilir. Bazı du- yapılacak çalışmalar, hastalığın daha iyi anlaşılmasını ve
rumlarda, düşük iç görülü obsesif-kompulsif bozuklukta daha etkili tedavi stratejilerinin geliştirilmesini mümkün
olduğu gibi, obsesyon ve kompulsiyonları ile ilgili ‘ego- kılacaktır.

4
Melike Küçükkarapınar Obsesif Kompulsif Bozukluğun Tarihçesi, Nozolojisi ve Epidemiyolojisi

KAYNAKlAR
1. Marks I. Current Insights in Obsessive Compulsive Disorder. edited By 12. Frare F, Perugi G, Ruffolo G, Toni C. Obsessive-compulsive disorder and
e. Hollander, j. zohar, D. Msarazziti and B. Olivier. Chichester: body dysmorphic disorder: a comparison of clinical features. eur Psy-
Wiley.1994. 297 pp. £45 (hb). The British journal of Psychiatry. chiatry. 2004;19(5):292-8. doi: 10.1016/j.eurpsy.2004.04.014.
1995;167(3):415-6. doi: 10.1192/S0007125000065223. 13. Bellino S, zizza M, Paradiso e, Rivarossa A, Fulcheri M, Bogetto F. Dys-
2. History | Obsessive-Compulsive and Related Disorders | Stanford Medi- morphic concern symptoms and personality disorders: a clinical investi-
cine. (n.d.). Retrieved February 21, 2022, from gation in patients seeking cosmetic surgery. Psychiatry Res. 2006 Sep
https://med.stanford.edu/ocd/treatment/history.html 30;144(1):73-8. doi: 10.1016/j.psychres.2005.06.010.
3. Khan M, Grisham jR. Wiping your conscience clean: Investigating the 14. Postlethwaite A, Kellett S, Mataix-Cols D. Prevalence of Hoarding Dis-
Macbeth effect in individuals with high obsessive-compulsive contami- order: A systematic review and meta-analysis. j Affect Disord.
nation concerns. 2018;9(3). doi: 10.1177/2043808718786595. 2019;256:309-16. doi: 10.1016/j.jad.2019.06.004.
4. Pitman RK. Pierre janet on obsessive-compulsive disorder (1903). Re- 15. Grant je, Chamberlain SR. Trichotillomania. Am j Psychiatry. 2016;
view and commentary. Arch Gen Psychiatry. 1987;44(3):226-32. doi: 173(9):868-74. doi: 10.1176/appi.ajp.2016.15111432.
10.1001/archpsyc.1987.01800150032005.5. 16. Ruscio AM, Stein Dj, Chiu WT, Kessler RC. The epidemiology of ob-
5. Fornaro M, Gabrielli F, Albano C, Fornaro S, Rizzato S, Mattei C, et al. sessive-compulsive disorder in the National Comorbidity Survey Repli-
Obsessive-compulsive disorder and related disorders: a comprehensive cation. Mol Psychiatry. 2010;15(1):53-63. doi: 10.1038/mp.2008.94.
survey. Ann Gen Psychiatry. 2009;8:13. doi: 10.1186/1744-859X-8-13. 17. Moretti G, Pasquini M, Mandarelli G, Tarsitani l, Biondi M. What every
6. Isaacs Kl, Philbeck jW, Barr WB, Devinsky O, Alper K. Obsessive-com- psychiatrist should know about PANDAS: a review. Clin Pract epidemiol
pulsive symptoms in patients with temporal lobe epilepsy. epilepsy Ment Health. 2008;4:13. doi: 10.1186/1745-0179-4-13.
Behav. 2004;5(4):569-74. doi: 10.1016/j.yebeh.2004.04.009. 18. Alonso P, Menchón jM, Segalàs C, jaurrieta N, jiménez-Murcia S, Car-
7. Pitman RK, Green RC, jenike MA, Mesulam MM. Clinical comparison of doner N, et al. Clinical implications of insight assessment in obsessive-
Tourette's disorder and obsessive-compulsive disorder. Am j Psychiatry. compulsive disorder. Compr Psychiatry. 2008;49(3):305-12. doi:
1987;144(9):1166-71. doi: 10.1176/ajp.144.9.1166. 10.1016/j.comppsych.2007.09.005.
8. Crino R, Slade T, Andrews G. The changing prevalence and severity of 19. Sharma e, Sharma lP, Balachander S, lin B, Manohar H, Khanna P, et
obsessive-compulsive disorder criteria from DSM-III to DSM-Iv. Am j al. Comorbidities in Obsessive-Compulsive Disorder Across the lifespan:
Psychiatry. 2005;162(5):876-82. doi: 10.1176/appi.ajp.162.5.876. A Systematic Review and Meta-Analysis. Front Psychiatry.
9. Steinberg H, Carius D, Fontenelle lF. Kraepelin's views on obsessive neu- 2021;12:703701. doi: 10.3389/fpsyt.2021.703701.
rosis: a comparison with DSM-5 criteria for obsessive-compulsive disorder. 20. do Rosario-Campos MC, leckman jF, Curi M, Quatrano S, Katsovitch
Braz j Psychiatry. 2017;39(4):355-64. doi: 10.1590/1516-4446-2016-1959. l, Miguel eC, et al. A family study of early-onset obsessive-compulsive
10. Salkovskis PM, Harrison j. Abnormal and normal obsessions--a replica- disorder. Am j Med Genet B Neuropsychiatr Genet. 2005 jul
tion. Behav Res Ther. 1984;22(5):549-52. doi: 10.1016/0005- 5;136B(1):92-7. doi: 10.1002/ajmg.b.30149.
7967(84)90057-3. 21. Sharma e, Math SB. Course and outcome of obsessive-compulsive dis-
11. Fawcett ej, Power H, Fawcett jM. Women Are at Greater Risk of OCD order. Indian j Psychiatry. 2019;61(Suppl 1):S43-S50. doi: 10.4103/psy-
Than Men: A Meta-Analytic Review of OCD Prevalence Worldwide. j chiatry.IndianjPsychiatry_521_18.
Clin Psychiatry. 2020;81(4):19r13085. doi: 10.4088/jCP.19r13085.

5
Obsesif Kompulsif Bozukluğun
Klinik Özellikleri ve Değerlendirilmesi
Clinical Features and Evaluation of
Obsessive Compulsive Disorder

Aybüke AYDINa, ÖZET Obsesif kompulsif bozukluk (OKB) kişide zorlanmaya neden olan obsesyonlar (istenmeyen, yi-
neleyici düşünce ve imgeler) ve kompulsiyonlarla (ritüelistik yineleyici davranışlar, düşünceler) karak-
Şebnem PIRILDARb
terize bir psikiyatrik bozukluktur. OKB, kişinin ailevi, akademik, mesleki ve sosyal işlevselliğini olumsuz
yönde etkileyen süreğen bir rahatsızlıktır. Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre, işlevselliği olum-
a
İzmir Bakırçay Üniversitesi suz yönde etkileyen fiziksel ve ruhsal hastalıklar arasında 10. sırada, 15-44 yaş arasındaki kadınlarda ise
Çiğli Eğitim ve Araştırma Hastanesi, beşinci sırada yer almaktadır. OKB'de hastalık süreci, şiddet ve biçim hastadan hastaya olduğu gibi, aynı
Ruh Sağlığı ve Hastalıkları AD, hasta için farklı zamanlarda değişebilmektedir. OKB, psikiyatrik hastalıklar içinde fobiler, madde kul-
İzmir, Türkiye lanım bozukluğu ve duygudurum bozukluklarından sonra en sık görülen dördüncü hastalıktır. Bu ya-
b
Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi, zıda OKB’nin klinik özellikleri, değerlendirilmesi, tanı ve ayırıcı tanısı ele alınacaktır.
Ruh Sağlığı ve Hastalıkları AD,
İzmir, Türkiye Anahtar Kelimeler: Obsesif kompulsif bozukluk; tanı; ayırıcı

Yazışma Adresi/Correspondence:
Aybüke AYDIN ABSTRACT Obsessive Compulsive Disorder (OCD) is a psychiatric disorder characterized by obses-
Bakırçay Üniversitesi sions (unwanted, repetitive thoughts and images) and compulsions (ritualistic repetitive behaviors,
Çiğli Eğitim ve Araştırma Hastanesi, thoughts) that cause distress. OCD is a chronic disorder that affects an individual's academic, profes-
Ruh Sağlığı ve Hastalıkları AD, sional, and social functionality adversely. According to the data of the World Health Organization, OCD
İzmir, Türkiye ranks 10th among physical and mental diseases that affect functionality adversely, and 5th in women be-
aybukeaydin@gmail.com tween the ages of 15-44. In OCD, the process, severity and form can vary from patient to patient, as well
as for the same patient, at different times. OCD is the fourth most common psychiatric disorder follow-
ing phobias, substance use disorder and mood disorders. In this article, the clinical features, evaluation,
diagnosis and differential diagnosis of OCD will be discussed.

Keywords: Obsessive compulsive disorder; diagnosis; differential

GENEL EPİDEmİYOLOjİ

O
bsesif Kompulsif Bozukluk (OKB) kişide zorlanmaya neden olan obsesyonlar
(istenmeyen, yineleyici düşünce ve imgeler) ve kompulsiyonlarla (ritüelistik
yineleyici davranışlar, düşünceler) karakterize bir psikiyatrik bozukluktur.
OKB, kişinin ailevi, akademik, mesleki ve sosyal işlevselliğini olumsuz yönde etkileyen
süreğen bir rahatsızlıktır. Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre, işlevselliği olumsuz
yönde etkileyen fiziksel ve ruhsal hastalıklar arasında 10. sırada, 15-44 yaş arasındaki
kadınlarda ise beşinci sırada yer almaktadır.1 OKB’de hastalık süreci, şiddet ve biçim
hastadan hastaya olduğu gibi, aynı hasta için farklı zamanlarda değişebilmektedir. OKB
KAYNAK GÖSTERMEK İÇİN: tanısı olan hastaların %80’inden fazlasında, belirtiler 18 yaşından önce başlamaktadır.
Aydın A, Pırıldar Ş. Obsesif kompulsif bozuk-
luğun klinik özellikleri ve değerlendirilmesi.
OKB, kadınlarda erkeklerden küçük bir farkla daha sık görülmektedir. Eşik altı düzey-
Devrimci Özgüven H, editör. Obsesif Kom- deki obsesif kompulsif belirtiler açısından ise kadınlar ve erkekler arasında bir fark ol-
pulsif Bozukluk. Ankara: Türkiye Klinikleri;
2022. p.6-12. madığı gösterilmiştir.2 Kadınlarda hastalık özellikle ergenlik döneminin ortasından

6
Aybüke Aydın ve ark. Obsesif Kompulsif Bozukluğun Klinik Özellikleri ve Değerlendirilmesi

yirmili yaşların sonlarına kadar olan dönemde başlamak- rın çoğu bireyleri birincil obsesif- kompulsif (OK) belirti
tadır.3 Erkeklerde başlangıç yaşı ve tedaviye başlama yaşı temasına göre sınıflandırmaya dayanmaktadır. Yale-
daha erkendir.4 Kadınlarda bulaş obsesyonlarının, erkeklerde Brown Obsesyon Kompulsiyon ölçeği (Y-BOCS) belirti
ise cinsel ve dini obsesyonların daha sık görüldüğü bildiril- listesi ile elde edilen veriler üzerinde faktör analizi yapı-
miştir.5 OKB görülme sıklığı farklı toplumlarda benzerdir, lan çalışmalarda bazı belirti boyutları tanımlanmıştır.
ancak belirtilerin ortaya çıkış biçimi toplumdan topluma de- Bunlar; saldırganlık obsesyonları ve ilişkili kompulsi-
ğişebilir. Örneğin, dini obsesyonlar, katı ve din temelli ahlak yonlar, cinsel/dini obsesyonlar ve ilişkili kompulsiyon-
kurallarına sahip kültürlerde daha yaygın görülmektedir. lar, kirlenme obsesyonları ve temizlik kompulsiyonları,
Benzer şekilde, temizliğin öneminin vurgulandığı toplum- simetri- düzen obsesyonları ve sayma, tekrarlama, sıra-
larda, temizlik kompulsiyonları daha yaygın görülmektedir.6,7 lama kompulsiyonları, istifleme obsesyon ve kompulsi-
OKB’nin eğitim durumu veya zeka düzeyi ile ilişkili olma- yonlarıdır.12
dığı ortaya konmuştur.4 OKB, psikiyatrik hastalıklar içinde
fobiler, madde kullanım bozukluğu ve duygudurum bozuk- KİRLENmE OBSESYONLARI-TEmİzLİK
luklarından sonra en sık görülen dördüncü bozukluktur.8 KOmPuLSİYONLARI
OKB’de en sık görülen belirti kirlenme obsesyonudur. Kişi
BELİRTİ YAPILARI kendisine dışkı, idrar, toz, mikrop, sperm vb. bulaşabile-
OKB’de temel tanı ölçütü obsesyonlar ve kompulsiyonlar- ceği endişesi taşır. Kirli olabileceğini düşündüğü ortam-
dır ve olguların çoğunda (%75-91) obsesyon ve kompulsi- lardan kaçınma ya da ritüelistik biçimde temizleme
yonlar bir arada görülmektedir.9 Obsesif düşünceler en davranışları görülebilir. Bu davranışlar anksiyete belirtile-
temel belirtidir. Obsesyonlar tekrarlayan, girici ve sıkıntı rini azaltmaya yöneliktir. Sık sık el yıkama, uzun süreli
verici görüntüler veya dürtüler biçiminde de ortaya çıka- banyo yapma, sık çamaşır yıkama, ev temizleme kişilerin
bilir. Çoğu zaman hasta tarafından gereksiz, anlamsız ve giderek işlevselliğini olumsuz yönde etkilemeye başlar.
saçma bulunurlar. Obsesyon içeriği, bireyin kişisel dene- Hastalar çoğunlukla birlikte yaşadıkları kişilerin de kendi
yimleri, sosyokültürel etkiler ve kritik yaşam olayları tara- oluşturdukları temizlik ritüellerine uymasını beklerler. Kir-
fından şekillendirilmektedir.10 lenme obsesyonu olan kişiler; bizzat kirlenme hissinden,
Kompulsiyonlar ise obsesif düşüncelerin yarattığı ra- kirlenmenin sebep olacağı hastalıklardan [AIDS, korona-
hatsızlığı azaltmaya yönelik olarak yapılan tekrarlayıcı tö- virüs hastalığı-2019 (COvID-19) gibi] veya bulaşı başka-
rensel davranışlar ya da zihinsel eylemlerdir. sına yaymaktan kaygı duyabilirler.
Kompulsiyonlar, obsesif düşüncenin yarattığı anksiyeteyi
gidermek için yapılsa da, aslında önlenmek istenen du- ŞÜPHE OBSESYONLARI-KONTROL KOmPuLSİYONLARI
rumla gerçekçi şekilde ilişkili değildir veya aşırıdır. Kişi Kişi yaptığı eylemlerden emin olamaz ve tekrar tekrar
kompulsiyonlara direnmeye çalıştığı zaman şiddetli bir kontrol etme ihtiyacı hisseder. Önemli bir belgeyi hazır-
anksiyete yaşar. Kompulsiyonlar el yıkama, kontrol etme larken hata yapmış olmak, cüzdanını düşürmek, kapıyı açık
gibi açık davranışlar olabileceği gibi, dua etme, sayı sayma bırakmak, araba sürerken birine çarpmak gibi pek çok ko-
gibi örtük eylemler de olabilir. nuda şüphe duyar. Eylemlerinin kendisine veya çevresine
Rasmussen ve Eisen’in binden fazla OKB hastasını zarar verebilecek bir sonucunun olabileceği ile ilgili endişe
değerlendirdikleri çalışmada bulaş (%50) ve şüphe (%42) duyar.
obsesyonlarının en yaygın obsesyonlar olduğu; simetri
(%32), saldırganlık (%31), cinsel (%24) ve dinsel (%10) SİmETRİ/DÜzEN OBSESYONLARI-
obsesyonların ise daha az görüldüğü gösterilmiştir.4 Kont- SAYmA/SIRALAmA/TEKRARLAmA KOmPuLSİYONLARI
rol (%61), temizlik (%50) ve onay arama (%34) en sık gö- Kişi, cisimlerin ya da olayların, belirli bir düzen, sıra ya da
rülen kompulsiyonlar iken, düzen /simetri (%28) ve simetride olması ihtiyacı hisseder.
istifleme (%18) daha az görülmektedir. OKB hastalarının
%80’inde zihinsel kompulsiyonlar olduğu bildirilmiştir.11 İSTİFLEmE OBSESYON vE KOmPuLSİYONLARI
Kişi, kullanım değeri olmayan eşyaları biriktirir ve bu eş-
OKB’DE ALT TİPLER yaların elden çıkarılmasıyla ilgili kaygı hisseder. Birik-
OKB belirti çeşitliliğinin oldukça fazla olduğu heterojen tirme davranışı, bir süre sonra yaşam alanını kullanılamaz
bir hastalıktır. OKB alt tipleri üzerine yapılan araştırmala- hale getirebilir.

7
Aybüke Aydın ve ark. Obsesif Kompulsif Bozukluğun Klinik Özellikleri ve Değerlendirilmesi

CİNSEL/DİNİ OBSESYONLAR vE İLİŞKİLİ sık görüldüğü, işlevselliğin daha kötü olduğu gösterilmiş-
KOmPuLSİYONLAR tir.23 Ayrıca aleksitimisi olan hastalarda içgörünün daha az
olduğu bulunmuştur.24
Cinsel ya da dini konularla ilgili rahatsız edici, kişide ge-
nellikle yoğun suçluluk hissi uyandıran düşünce ya da im- OKB hastalarında içgörü zaman içerisinde ve du-
geler bulunmaktadır. Çoğunlukla sıkı ahlak kuralları olan rumdan duruma değişebilmektedir. İçgörü, hastanın algı-
toplumlarda yaygın olarak görülür. Obsesyonların ortaya ladığı tehdit veya sıkıntı olasılığıyla da değişebilir. örneğin,
çıkardığı yoğun kaygı ve suçluluk duygularını azaltmaya evinde kontamine olduğunu düşündüğü nesnelere dokuna-
yönelik dua okuma, tersini düşünme gibi zihinsel kompul- mayan hasta, farklı bir ortamda objektif bir değerlendirme
siyonların yanı sıra, sık sık abdest alma, el yıkama gibi te- yaparak bu davranışının mantıksız olduğunu söyleyebilir.25
mizlenme kompulsiyonları da görülebilir. İçgörü ile hastalığın klinik özellikleri arasındaki iliş-
OKB’de alt tiplere göre yapılan sınıflandırmaların, te- kiyi araştıran çalışmalarda, içgörüsü az olan olgularda, so-
davi yanıtını öngörmede, kısıtlı bir klinik yarar sağlayabile- matik obsesyonların daha fazla olduğu, yanısıra narsisitik
ceği düşünülmektedir. İstifleme ve saf obsesyonları olan ve borderline kişilik bozukluğu ve major depresyonun daha
bireylerin, ilaç tedavisi ve bilişsel davranışçı terapi’ye (BDT) sık görüldüğü bildirilmiştir.23,26 İçgörüsü az olan hastalarda
daha kötü yanıt verdiği yönünde kanıtlar bulunmaktadır.13,14 belirtilerin daha kronik seyrettiği, A kümesi kişilik bozuk-
Saldırgan, cinsel ve dini içerikli obsesyonların, yoğun suç- luğunun daha fazla görüldüğü, Obsesif Kompulsif Kişilik
luluk duyguları ve major depresyonla birlikte görülme sık- Bozukluğu’nun ise daha az görüldüğü saptanmıştır.27
lığı daha yüksektir.15 Obsesyon alt türlerine göre BDT
uygulamalarında farklı terapi protokolleri önerilmiştir.16,17 TANI
Kirlenme obsesyonlarının, daha kötü dikkat, çalışma OKB, 2013’te yayınlanan Zihinsel Bozuklukların Tanısal
belleği, görsel-uzamsal bellek ve daha iyi planlama süresi ve Sayımsal El Kitabı-5 (DSM-5; The Diagnostic and Sta-
ile; kontrol kompulsiyonlarının daha zayıf alternatif öğ- tistical Manual of Mental Disorders)’te yapılan sınıflan-
renme ile; simetri obsesyonlarının daha zayıf sözel akıcılık dırmada anksiyete bozuklukları bölümünden çıkarılmış ve
ile; yasak düşüncelerin daha iyi görsel uzamsal bellek ve OKB ve ilişkili bozukluklar başlığı altında ayrı bir katego-
çalışma belleği ile; istiflemenin ise daha kötü sözel anlık ride yer almış, böylece sınıflandırma sistemi açısından
bellek ve daha iyi görsel-işitsel çalışma belleği ile ilişkili daha homojen bir yapı kazanmıştır.28
olduğu gösterilmiştir.18 OKB’si olan kişilerin çoğunda, bir-
DSM-5’e göre obsesyonlar, herhangi bir zamanda is-
den fazla obsesyon ve kompulsiyon türü bir arada bulun-
tenmeden yaşanan ve çoğu zaman kişide belirgin bir sı-
maktadır ve obsesif kompulsif belirti alt tiplerinde hastalık
kıntıya neden olan yineleyici düşünceler, dürtüler veya
seyri boyunca değişiklik gözlenmektedir.19
imgeler olarak tanımlanır. Kişi bu düşüncelere, dürtülere,
OKB ile ilgili alt gruplamalardan birisi de Lee ve imgelere aldırmamaya, ya da, bunları baskılamaya çalışır,
Kwon’un bilişsel teori bağlamında obsesyonların niteliğine ya da, bunları başka bir düşünce ya da eylemle nötralize
göre yaptıkları, otojen ve reaktif obsesyonlar olarak adlan- etme (bir zorlantıyı yerine getirerek) girişimlerinde bulu-
dırdıkları ikili sınıflamadır.20 Otojen obsesyonlar çoğunlukla nur. Kompulsiyonlar ise kişinin obsesyonlarına tepki ola-
saptanabilir bir uyaran olmaksızın zihne gelen, benliğe ya- rak ya da katı bir biçimde uyulması gereken kurallara göre
bancı olan, cinsel, dinsel ve saldırganlık temaları içeren ob- yapmaya zorlanmış gibi hissettiği tekrarlayıcı davranışlar
sesyonlardır. Reaktif obsesyonlar ise belirgin bir dış uyaranla (örneğin, el yıkama, düzenleme, kontrol etme) ya da zi-
ortaya çıkan, daha gerçekçi, rasyonel görünen ve kirlenme- hinsel eylemler (örneğin, dinsel değeri olan sözler söyleme,
bulaşma, simetri-düzen ve somatik temaları içeren obses- sayı sayma, sözcükleri sessiz bir biçimde yineleme) olarak
yonlardır. Yalnızca otojen obsesyonları olan hastalarda tanımlanır. Bu davranışlar ya da zihinsel eylemler yaşanan
hastalık başlangıç yaşının daha geç olduğu bulunmuştur.21 kaygı ve sıkıntıdan korunma ya da bunları azaltma ya da
korkulan bir olay ya da durumdan sakınma amacı ile yapı-
İÇGÖRÜ lır. Ancak bu davranışlar ya da zihinsel eylemler, nötralize
OKB’de içgörü, obsesyonların ve kompulsiyonların man- edeceği veya korunulacağı tasarlanan durumlarla gerçekçi
tıksız olduğunun farkında olabilme, bunlara karşı koyma bir biçimde ilişkili değildir ya da aşırı bir düzeydedir. Ob-
çabası içinde olma ve karşı koyma girişiminde bulunabilme sesyon veya kompulsiyonlar kişinin vaktini alır (örneğin,
olarak tanımlanabilir.22 İçgörüsü az olan hastalarda, hasta- günde bir saatten çok zamanını alır) ya da klinik açıdan be-
lığın daha erken yaşlarda başladığı, tedaviye direncin daha lirgin bir sıkıntıya ya da toplumsal, akademik ya da diğer

8
Aybüke Aydın ve ark. Obsesif Kompulsif Bozukluğun Klinik Özellikleri ve Değerlendirilmesi

alanlardaki işlevsellikte düşmeye neden olur. Obsesyon Major depresyon: Depresyonda görülebilen ruminas-
veya kompulsiyonlar, bir maddenin (kötüye kullanılabilen yonlar obsesyonlar ile karışabilmektedir. Kişinin dikkatini
bir madde, bir ilaç) ya da başka bir sağlık durumunun fiz- tekrarlayıcı olarak yaşadığı depresif belirtilere ve bu belir-
yolojik etkilerine bağlanamaz ve başka bir ruhsal bozuk- tilerin anlamına, olası neden ve sonuçlarına odaklaması
luğun belirtileri ile daha iyi açıklanamaz. olarak tanımlanan ruminasyonlar, kişi tarafından tuhaf ve
alışılagelenin dışında algılanmaz ve kişi ruminasyonları
RuHSAL DuRum muAYENESİ kontrol altına almaya çalıştığında anksiyete hissetmez.

OKB değerlendirmek için bir hastanın ayrıntılı öyküsü alı- Yaygın anksiyete bozukluğu: Yaygın anksiyete bo-
nırken, kişide herhangi bir konuyla ilgili, vaktini alan ru- zukluğunda anksiyete uyandıran düşünceler daha çok
minasyon ya da girici düşünceleri olup olmadığı yaşam olayları ile ilgili, gerçekçi ve egoya uygundur.
sorulmalıdır. Benzer şekilde, kişide dokunma, sayma, ye- Fobik bozukluklar: Fobik bozuklukta kişiler korkula-
niden düzenleme gibi tekrarlayıcı davranışlar olup olma- rına karşı kompulsif davranışlar göstermezler.
dığı ayrıntılı olarak sorgulanmalıdır. Burada, Şizofreni: Şizofreninin gelişim aşamasında geçici ve
kompulsiyonların zaman zaman dua okuma, tersini dü- değişebilen obsesif kompulsif belirtiler görülebilir ve tablo
şünme gibi örtük şekilde olabileceği akılda tutulmalıdır. tam yerleştikten sonra da ara ara ortaya çıkabilir. Şizofre-
Hastalığın genetik geçişi göz önünde bulundurularak, ai- nide pozitif ve negatif belirtilere eşlik eden obsesif kom-
lede OKB öyküsü araştırılmalıdır. pulsif belirtiler varlığında Şizoobsesif Bozukluktan söz
Temizlik kompulsiyonları olan hastalarda, muayene edilmektedir. Ayrıca kullanılan antipsikotik ilaçlara bağlı
sırasında, aşırı yıkama nedeniyle ellerde kızarıklık, dö- olarak da hastalarda obsesyonlar ortaya çıkabilmektedir.
küntü, çatlaklar fark edilebilir. Hasta kontaminasyon kor- Beden dismorfik bozukluğu: Beden dismorfik bozuk-
kusu ile muayene odasının kapısına dokunmaktan, koltuğa luğunda düşünce içeriği, bedeninin kusurlu olduğu ile iliş-
oturmaktan çekinebilir. Muayene sırasında tekrarlayıcı kilidir ve kişi bu düşünceleri çoğunlukla saçma ya da
davranışlar göze çarpabilir. Hastanın aşırı ayrıntıcı, detay anlamsız bulmaz.
vererek konuştuğu fark edilebilir.
Hipokondriyazis: Kişideki somatik kontroller ve dü-
zenli doktor ziyaretleri anksiyeteyi azaltmak için yapılan
DEğERLENDİRmE ARAÇLARI
kompulsif hareketlere benzer. Fakat bu davranışlar belir-
Obsesif kompulsif belirtileri değerlendirmede en sık kulla- gin bir kompulsif tekrarlayış göstermez.
nılan ölçme aracı Yale Brown Obsesyon Kompulsiyon Öl-
Patolojik kumar oynama ve madde kullanım bozuk-
çeği’dir (Y-BOCS). Ölçek obsesif kompulsif belirtilerin
luğu: Burada kumar oynama ya da madde kullanma dav-
türünü ve şiddetini ölçmek amacıyla geliştirilmiştir.29 Gö-
ranışı gibi dürtüsel davranışlar kompulsiyondan farklıdır.
rüşmeci tarafından uygulanan, toplam 19 maddeden oluşan
Kişiler bu davranışlardan keyif alırlar.
ölçeğin toplam puanı hesaplanırken yalnızca ilk 10 madde
kullanılır. Her sorunun puanı 0-4 arasında değişmektedir. Obsesif kompulsif kişilik bozukluğu (OKKB): Mü-
Ayrıca Y-BOCS Belirti Kontrol Listesi bulunmaktadır. kemmeliyetçilik, zihinsel esnekliğin azalması, çalışma ha-
yatına düşkünlük, inatçılık, kırılganlık, katı tavır ve tutum,
Obsesyon Kompulsiyon Envanteri (OKE), obsesif
düzenli olma genellikle OKB ile karışabilir. OKKB’de ob-
kompulsif belirti şiddetini ölçmek amacıyla geliştirilmiş,
sesyonlar ve kompulsiyonlar yoktur.
5’li likert tipinde, 18 maddeden oluşan bir ölçüm aracıdır.
Ölçekteki yüksek puanlar belirti şiddetinin yüksekliğine Frontal lob sendromu, dürtüsellik ve dopamin disre-
işaret etmektedir.30 Ölçeğin temizlik, kontrol etme, düzen- gülasyon sendromu, kompulsif davranışları olan bireylerde
leme, obsesyon, biriktirme, nötralizasyon olmak üzere 6 ayırıcı tanıda değerlendirilmelidir.31 Parkinson hastalarında
alt ölçeği bulunmaktadır. görülen ve punding adı verilen, amaçsız, ritüelistik, ste-
reotipik, tekrarlayıcı davranışlar OKB belirtileriyle karışa-
bilmektedir.
AYIRICI TANI
Tourette sendromu: Motor ve vokal tiklerle seyreden
OKB’DE EŞTANILAR
Tourette Sendromu’nda motor tikler ile kompulsiyonlar ka-
rışabilmektedir. Tikler, kompulsiyonlardan farklı olarak, OKB ile diğer psikiyatrik bozuklukların birlikte görülme
amaçsızdır. Tourette Sendromu’nda eşlik eden OKB görü- sıklığı oldukça yüksektir. Hastaların üçte ikisinde eşlik
lebilmektedir. eden en az bir psikiyatrik bozukluk olduğu ve %15’ten

9
Aybüke Aydın ve ark. Obsesif Kompulsif Bozukluğun Klinik Özellikleri ve Değerlendirilmesi

daha azının ömür boyu OKB dışında tanı almadıkları bil- farklı olabilir. Sıralama/simetri ve cinsel/dini obsesyonla-
dirilmektedir.32 Major depresyon, %65-85 yaşam boyu rın başlangıç yaşının daha erken olduğu gösterilmiştir.5
yaygınlık hızları ile en sık görülen komorbid hastalıklar- Erken başlangıçlı hastalarda, kompulsiyonların obsesyon-
dan biridir.33 Eşlik eden depresyonu olan kişilerde hastalık lara göre daha önce ortaya çıktığını, belirti şiddetinin daha
daha şiddetli seyretmektedir. Bununla birlikte, mevcut yüksek olduğunu, tedaviye yanıtın daha kötü olduğunu
OKB major depresyona neden olabilir.34 Şiddetli major gösteren çalışmalar bulunmaktadır.43 Bu özellikleriyle
depresyon OKB’de daha kötü tedavi yanıtıyla ilişkili bu- erken başlangıçlı OKB’nin ayrı bir alt tip olabileceği tartı-
lunmuştur.35 Sosyal fobi, özgül fobiler, beden dismorfik şılmaktadır.44,45
bozukluğu, tik bozuklukları ve C kümesi kişilik bozukluk- Çocukluk çağında grup A streptokok enfeksiyonu
ları da OKB’ye sıklıkla eşlik etmektedir.36 Daha az sıklıkla sonrasında ani başlayan, epizodik obsesif kompulsif belir-
yeme bozuklukları, alkol kullanım bozukluğu, beden dis- tiler ya da tikler ile seyreden klinik tablo pediatrik otoim-
morfik bozukluğu, trikotillomani ve hipokondriyazis eş ta- mün nöropsikiyatrik bozukluklar (PANDAS) olarak
nıları görülebilir. tanımlanmaktadır. Hastalığın, enfeksiyon sırasında oluşan
OKB; hareket bozuklukları, sol bazal gangliyon ve otoantikorların bazal ganglion hücreleri ile çapraz reaksi-
travmatik beyin hasarı, ilerleyici supranüklear inme ve çe- yona girerek oluşturduğu inflamasyon ile ilişkili olduğu
şitli demanslar dahil, bazı nörolojik hastalıklar ile ilişki- düşünülmektedir.46
lendirilmektedir.37,38,39 Konuyla ilgili bilimsel literatür olgu
sunumlarıyla sınırlı olmakla birlikte, OKB ve frontotem- YAŞLILIKTA OKB
poral demans ilişkisi üzerine veriler mevcuttur. Frontal
Yaşlı hastalarda OKB’nin epidemiyolojisi, tanısı, psiko-
bölge, nukleus kaudatus ve globus pallidus dejenerasyo-
patolojisi ve tedavisi ile ilgili az sayıda çalışma bulun-
nunda tekrarlayıcı davranışların ortaya çıktığı bildirilmiş-
maktadır.47 Geç başlangıçlı OKB ile ilgili çalışmaların
tir.36 Huntington hastalığında da benzer bulguların
çoğu vaka bildirimleridir. OKB belirtilerinin 50 yaşından
olabileceği söylenmektedir.40
sonra başlaması nadirdir.48 Geç başlangıçlı OKB’de genel
tıbbi nedenlerin dikkate alınması gerekmektedir. 65 yaş
HASTALIK SEYRİ üstü bireylerde stresli bir yaşam olayı sonrasında başlayan
Tedavinin etkisi nedeniyle OKB’nin doğal seyrini belirle- ve genel tıbbi bir nedenin saptanmadığı OKB olguları ya-
mek zordur, ancak izlem çalışmalarında OKB’nin kronik yınlanmıştır.48Ancak OKB prevalansının yaşla birlikte
bir seyir gösterdiği, belirti şiddetinin yaşam boyu azalıp azaldığı ve 60 yaş üstü kişilerde prevalansın % 0-0.8 ol-
arttığı, psikososyal stresörler ile dalgalanma gösterdiği sap- duğu bildirilmiştir.47
tanmıştır. OKB olgularının, yaklaşık 50 yıl izlendiği bir ça- OKB tanı ölçütleri yaşlılık dönemi için de aynıdır,
lışmada, vakaların sadece %20’sinin tam remisyona ancak bu dönemde klinik özellikler ve gidiş farklı olabilir.
girdikleri bulunmuştur.19 Yaşlılarda somatik obsesyonların daha sık görüldüğü, pa-
Hastaların %24-33’ünde dalgalı seyir, %11-14’ünde tolojik şüphenin yaşla birlikte şiddetlendiği saptanmıştır.
tam remisyonlu periyodların eşlik ettiği yavaş ilerleyen OKB, belirti çeşitliliği nedeniyle pek çok diğer hastalıkla
seyir, %54-61’inde ise sürekli ve ilerleyici bir seyir olduğu karışabilmektedir. 50 yaşın üzerindeki bir kişide ortaya çıkan
gösterilmiştir. Epizodik OKB ile bipolar duygulanım bo- yeni başlangıçlı OKB’de enfeksiyonlar, dejeneratif hasta-
zukluğu eş tanısı, yüksek sıklıkta görülebilmektedir. lıklar, beyin hasarı, serebrovasküler hastalıklar gibi pek çok
Erken başlangıç yaşı, uzun hastalık süresi, kötü sos- organik nedenin dikkatle araştırılması gerekmektedir.49
yal işlevsellik, büyüsel düşünce varlığı ve içgörü azlığı
kötü prognoz ölçütleridir.19 SONuÇ
OKB’de, belirtilerin çeşitliliği ve hastalık seyri sırasında
ÇOCuK vE ERGENLERDE OKB belirti şiddeti ve biçiminin değişebilmesi hastalığın tanı-
OKB, çok erken yaşlarda görülebileceği gibi, ergenlik dö- sında zorluklara yol açabilmektedir. Etkin ayırıcı tanının
neminde de başlayabilir.41 Ortalama başlangıç yaşı 9- yapılması ve komorbid durumların saptanması hastalığın
11’dir.42 Çocuk ve ergenlerde obsesyon ve kompulsiyonlar etkin tedavisi için önemlidir.

10
Aybüke Aydın ve ark. Obsesif Kompulsif Bozukluğun Klinik Özellikleri ve Değerlendirilmesi

KAYNAKLAR
1. World Health Organization. The World Health Report 1999: making a in obsessive compulsive disorder. Psychiatry Research. 2017;249:58-
Difference. World. Published online 1999:136. 64. doi:10.1016/j.psychres.2016.12.044.
www.who.int/whr/1999/en/whr99_en.pdf 19. Skoog G, Skoog I. A 40-year follow-up of patients with obsessive-com-
2. Grabe Hj, meyer C, Hapke u, Rumpf Hj, Freyberger Hj, Dilling H, et al. pulsive disorder [see commetns]. Arch Gen Psychiatry. 1999;56(2):121-
Prevalence, quality of life and psychosocial function in obsessive-com- 7. doi: 10.1001/archpsyc.56.2.121.
pulsive disorder and subclinical obsessive-compulsive disorder in north- 20. Lee Hj, Kwon Sm. Two different types of obsession: autogenous ob-
ern Germany. Eur Arch Psychiatry Clin Neurosci. 2000;250(5):262-8. sessions and reactive obsessions. Behav Res Ther. 2003;41(1):11-29.
doi: 10.1007/s004060070017. doi: 10.1016/s0005-7967(01)00101-2.
3. Kessler RC, Berglund P, Demler O, jin R, merikangas KR, Walters EE. 21. Besiroglu L, Agargun mY, Ozbebit O, Aydin A. A discrimination based on
Lifetime prevalence and age-of-onset distributions of DSm-Iv disorders autogenous versus reactive obsessions in obsessive-compulsive disor-
in the National Comorbidity Survey Replication. Arch Gen Psychiatry. der and related clinical manifestations. CNS Spectr. 2006;11(3):179-86.
2005;62(6):593-602. doi: 10.1001/archpsyc.62.6.593. Erratum in: Arch doi: 10.1017/s1092852900014292.
Gen Psychiatry. 2005 jul;62(7):768. merikangas, Kathleen R [added].
22. Bulut S, Fıstıkcı N, Topçuoğlu v. İçgörüsü Az Olan Obsesif-Kompulsif
4. Rasmussen SA, Eisen jL. The epidemiology and clinical features of ob- Bozukluk. Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar. 2014;6(2):126-41.
sessive compulsive disorder. Psychiatr Clin North Am. 1992;15(4):743-58. doi:10.5455/cap.20130816032746.
5. Labad j, menchon jm, Alonso P, Segalas C, jimenez S, jaurrieta N, et 23. marazziti D, Dell'Osso L, Di Nasso E, Pfanner C, Presta S, mungai F, et
al. Gender differences in obsessive-compulsive symptom dimensions. al. Insight in obsessive-compulsive disorder: a study of an Italian sam-
Depress Anxiety. 2008;25(10):832-8. doi: 10.1002/da.20332. ple. Eur Psychiatry. 2002;17(7):407-10. doi: 10.1016/s0924-
6. Okasha A, Saad A, Khalil AH, el Dawla AS, Yehia N. Phenomenology of 9338(02)00697-1.
obsessive-compulsive disorder: a transcultural study. Compr Psychia- 24. De Berardis D, Campanella D, Gambi F, Sepede G, Salini G, Carano A,
try. 1994;35(3):191-7. doi: 10.1016/0010-440x(94)90191-0. et al. Insight and alexithymia in adult outpatients with obsessive-com-
7. Tek C, ulug B. Religiosity and religious obsessions in obsessive-com- pulsive disorder. Eur Arch Psychiatry Clin Neurosci. 2005;255(5):350-8.
pulsive disorder. Psychiatry Res. 2001;104(2):99-108. doi: 10.1007/s00406-005-0573-y.
doi: 10.1016/s0165-1781(01)00310-9. 25. Tükel mR, Demet mm, Topçuoğlu v. Obsesif kompulsif bozukluğun
8. Karno m, Golding jm, Sorenson SB, Burnam mA. The epidemiology of fenomenolojisi. Tükel R, Alkın T, editörler. Anksiyete Bozuklukları.
obsessive-compulsive disorder in five uS communities. Arch Gen Psy- Ankara: Türkiye Psikiyatri Dergisi Yayınları; 2006. p.284-90.
chiatry. 1988;45(12):1094-9. doi: 10.1001/arch- 26. Türksoy N, Tükel R, Ozdemir O, Karali A. Comparison of clinical char-
psyc.1988.01800360042006. acteristics in good and poor insight obsessive-compulsive disorder. j
9. Akhtar S, Wig NN, varma vK, Pershad D, verma SK. A phenomenolog- Anxiety Disord. 2002;16(4):413-23. doi: 10.1016/s0887-6185(02)00135-
ical analysis of symptoms in obsessive-compulsive neurosis. Br j Psy- 4.
chiatry. 1975;127:342-8. doi: 10.1192/bjp.127.4.342. 27. Bellino S, Patria L, ziero S, Bogetto F. Clinical picture of obsessive-com-
10. Salkovskis Pm, mcGuire j. Cognitive-Behavioural Theory of OCD. In: pulsive disorder with poor insight: a regression model. Psychiatry Res.
menzies RG, De Silva P, eds. Obsessive-Compulsive Disorder: Theory, 2005;136(2-3):223-31. doi: 10.1016/j.psychres.2004.04.015.
Research and Treatment. Wiley–Blackwell; 2003. p.57-78. 28. American Psychiatric Association. DSm-5.; 2013. (Erişim tarihi:
11. Foa EB, Kozak mj, Goodman WK, Hollander E, jenike mA, Rasmussen 04.03.2022)https://dsm.psychiatryonline.org/doi/book/10.1176/appi.book
SA. DSm-Iv field trial: obsessive-compulsive disorder. Am j Psychiatry. s.9780890425787
1995;152(1):90-6. doi: 10.1176/ajp.152.1.90. Erratum in: Am j Psychia- 29. Goodman WK, Price LH, Rasmussen SA, mazure C, Fleischmann RL,
try. 1995;152(4):654. Erratum in: Am j Psychiatry. 1995;152(4):654. Hill CL, et al. The Yale-Brown Obsessive Compulsive Scale. I. Develop-
12. Goodman WK, Price LH, Rasmussen SA, mazure C, Delgado P, ment, use, and reliability. Arch Gen Psychiatry. 1989;46(11):1006-11. doi:
Heninger GR, et al. The Yale-Brown Obsessive Compulsive Scale. II. 10.1001/archpsyc.1989.01810110048007.
validity. Arch Gen Psychiatry. 1989;46(11):1012-6. doi: 10.1001/arch- 30. Foa EB, Huppert jD, Leiberg S, Langner R, Kichic R, Hajcak G, et al.
psyc.1989.01810110054008.
The Obsessive-Compulsive Inventory: development and validation of a
13. Clark DA, Guyitt BD. Obsessive-Compulsive Disorder.; 2007. short version. Psychol Assess. 2002;14(4):485-96.
doi:10.1016/B978-008044701-8/50005-X.
31. Polak AR, van der Paardt jW, Figee m, vulink N, de Koning P, Olff m, et
14. Frost RO, Steketee G. Obsessive-Compulsive Disorder.; 2007. al. Compulsive carnival song whistling following cardiac arrest: a case
doi:10.1016/B978-008044701-8/50006-1. study. BmC Psychiatry. 2012;12:75. doi: 10.1186/1471-244X-12-75.
15. Hasler G, LaSalle-Ricci vH, Ronquillo jG, Crawley SA, Cochran LW, 32. Brown TA, Campbell LA, Lehman CL, Grisham jR, mancill RB. Current
Kazuba D, et al. Obsessive-compulsive disorder symptom dimensions and lifetime comorbidity of the DSm-Iv anxiety and mood disorders in a
show specific relationships to psychiatric comorbidity. Psychiatry Res. large clinical sample. j Abnorm Psychol. 2001;110(4):585-99. doi:
2005;135(2):121-32. doi: 10.1016/j.psychres.2005.03.003. 10.1037//0021-843x.110.4.585.
16. Rachman S. A cognitive theory of obsessions. Behav Res Ther. 33. Crino RD, Andrews G. Obsessive-compulsive disorder and axis I co-
1997;35(9):793-802. doi: 10.1016/s0005-7967(97)00040-5. morbidity. journal of Anxiety Disorders. 1996;10(1):37-46.
17. Wells A, matthews G. Cognitive vulnerability to Anxiety Disorders: An doi:10.1016/0887-6185(95)00033-X.
Integration. In: Cognitive vulnerability to Emotional Disorders. ; 34. Demal u, Lenz G, mayrhofer A, zapotoczky HG, zitterl W. Obsessive-
2006:303-25. doi:10.4324/9781410615787. compulsive disorder and depression. A retrospective study on course
18. Kashyap H, Kumar jK, Kandavel T, Reddy YCj. Relationships between and interaction. Psychopathology. 1993;26(3-4):145-50. doi:
neuropsychological variables and factor-analysed symptom dimensions 10.1159/000284814.

11
Aybüke Aydın ve ark. Obsesif Kompulsif Bozukluğun Klinik Özellikleri ve Değerlendirilmesi

35. Abramowitz jS, Franklin mE, Street GP, Kozak mj, Foa EB. Effects of ogy of 70 consecutive cases. Arch Gen Psychiatry. 1989;46(4):335-41.
comorbid depression on response to treatment for obsessive-compul- doi: 10.1001/archpsyc.1989.01810040041007.
sive disorder. Behavior Therapy. 2000;31(3):517-528. 43. Rosario-Campos mC, Leckman jF, mercadante mT, Shavitt RG, Prado
doi:10.1016/S0005-7894(00)80028-3. HS, Sada P, et al. Adults with early-onset obsessive-compulsive disorder.
36. Ames D, Cummings jL, Wirshing WC, Quinn B, mahler m. Repetitive Am j Psychiatry. 2001;158(11):1899-903. doi:
and compulsive behavior in frontal lobe degenerations. j Neuropsychi- 10.1176/appi.ajp.158.11.1899.
atry Clin Neurosci. 1994;6(2):100-13. doi: 10.1176/jnp.6.2.100. 44. Taylor S. Early versus late onset obsessive-compulsive disorder: evi-
37. Lopez-Rodriguez F, Gunay I, Glaser N. Obsessive compulsive disorder dence for distinct subtypes. Clin Psychol Rev. 2011;31(7):1083-100. doi:
in a woman with left basal ganglia infarct: A case report. Behav Neurol. 10.1016/j.cpr.2011.06.007.
1997;10(2):101-3. doi: 10.3233/BEN-1997-102-308. 45. Wang X, Cui D, Wang z, Fan Q, Xu H, Qiu j,et al. Cross-sectional com-
38. Karnik NS, D'Apuzzo m, Greicius m. Non-fluent progressive aphasia, parison of the clinical characteristics of adults with early-onset and late-
depression, and OCD in a woman with progressive supranuclear palsy: onset obsessive compulsive disorder. j Affect Disord.
neuroanatomical and neuropathological correlations. Neurocase. 2012;136(3):498-504. doi: 10.1016/j.jad.2011.11.001.
2006;12(6):332-8. doi: 10.1080/13554790601125957. 46. morer A, Lázaro L, Sabater L, massana j, Castro j, Graus F. Antineu-
39. Potvin O, Hudon C, Dion m, Grenier S, Préville m. Anxiety disorders, de- ronal antibodies in a group of children with obsessive-compulsive disor-
pressive episodes and cognitive impairment no dementia in community- der and Tourette syndrome. j Psychiatr Res. 2008;42(1):64-8. doi:
dwelling older men and women. Int j Geriatr Psychiatry. 10.1016/j.jpsychires.2006.09.010.
2011;26(10):1080-8. doi: 10.1002/gps.2647. 47. Dell'Osso B, Benatti B, Rodriguez CI, Arici C, Palazzo C, Altamura AC,
40. Anderson KE, Gehl CR, marder KS, Beglinger Lj, Paulsen jS; Hunt- et al. Obsessive-compulsive disorder in the elderly: A report from the In-
ington's Study Group. Comorbidities of obsessive and compulsive symp- ternational College of Obsessive-Compulsive Spectrum Disorders
toms in Huntington's disease. j Nerv ment Dis. 2010;198(5):334-8. doi: (ICOCS). Eur Psychiatry. 2017;45:36-40. doi: 10.1016/j.eu-
10.1097/NmD.0b013e3181da852a. rpsy.2017.06.008.
41. Rettew DC, Swedo SE, Leonard HL, Lenane mC, Rapoport jL. Ob- 48. Tonna m, Ottoni R, Ossola P, De Panfilis C, marchesi C. Late-onset ob-
sessions and compulsions across time in 79 children and adolescents sessive-compulsive disorder associated with left cerebellar lesion. Cere-
with obsessive-compulsive disorder. j Am Acad Child Adolesc Psy- bellum. 2014;13(4):531-5. doi: 10.1007/s12311-014-0561-8.
chiatry. 1992;31(6):1050-6. doi: 10.1097/00004583-199211000- 49. Kumar v, Chakrabarti S, modi m, Sahoo m. Late-onset obsessive
00009. compulsive disorder associated with possible gliomatosis cerebri.
42. Swedo SE, Rapoport jL, Leonard H, Lenane m, Cheslow D. Obsessive- World j Biol Psychiatry. 2009;10(4 Pt 2):636-9. doi:
compulsive disorder in children and adolescents. Clinical phenomenol- 10.1080/15622970903036846.

12
Obsesif Kompulsif Bozukluğun Nörobiyolojisi:
Moleküllerden Nöral Devrelere
Neurobiology of Obsessive Compulsive Disorder:
From Molecules to Circuits

Orhan Murat KOÇAKa, ÖZET Obsesif kompulsif bozukluk (OKB) erişkinlik ve çocukluk çağında başlayabilen, işlevsellikte
belirgin bozulma ile gidebilen nöropsikiyatrik bir hastalıktır. Temel olarak davranışın inhibisyonunda ve
Emre MISIRa
karar vermede bozulma, bilişsel esneklikte azalma ve alışkanlığı tersine çevirme gibi işlevlerde bozulma
ile karakterizedir. Nöropsikolojik düzeydeki bu çıktılar ise beyinde yaygın bir kortikal-subkortikal etki-
Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi,
a
lenmenin ürünüdür. En tutarlı bozulma frontostriatal devrede olup; dopamin, glutamat ve serotonin gibi
Ruh Sağlığı ve Hastalıkları AD, çeşitli nörotransmitter sistemlerindeki değişikliklerin beyin devrelerindeki bozukluklardan sorumlu ol-
Ankara, Türkiye duğu düşünülmektedir. Özellikle farmakolojik ve optogenetik manipülasyon çalışmaları dopaminerjik
sistemde direkt yol hiperaktivasyonununkompulsif belirtilerden sorumlu olduğunu göstermiştir. Ayrıca,
Yazışma Adresi/Correspondence: ilaç çalışmaları ve hayvan çalışmaları serotonerjikdefisitin hastalıktaki rolünü ortaya koymuştur. Nö-
Orhan Murat KOÇAK rotransmitter sistemleri de genetik düzeydeki değişikliklerle regüle edilmektedir. Bu yazıda OKB’nin
Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi, mikro ve makro düzeydeki nedenleri tartışılmıştır.
Ruh Sağlığı ve Hastalıkları AD,
Ankara, Türkiye Anahtar Kelimeler: Obsesif kompulsif bozukluk; nöral devreler; hayvan çalışmaları; genetik
orhanmuratkocak@gmail.com

ABSTRACT Obsessive-compulsive disorder (OCD) is a neuropsychiatric disorder that can begin in


adulthood and childhood and may progress with significant impairment in functionality. It is mainly har-
acterized by impairment in functions such as inhibit on and decision making, decreased cognitive flex-
ibility, and habit reversal. These neuropsychological out puts are the product of a wide spread
cortical-subcortical influence in the brain. The most consistent disruption is in the front ostriatal cir-
cuitry, and changes in various neurotransmitter systems such as dopamine, glutamate, and serotonin are
thought to be responsible for disturbances in brain circuits. In particular, pharmacological and optoge-
netic manipulation studies have shown that direct pathway hyperactivation in the dopaminergic system
is responsible for compulsive symptoms. Pharmacological and animal studies have also revealed the
role of serotonergic deficit in the disease. Neurotransmitter systems are also regulated by changes at the
geneticlevel. In this article, the micro and macro level causes of OCD are discussed.

Keywords: Obsessive compulsive disorder; neural circuits; animal studies; genetic

İ
nsan beyni aynı anda farklı organizasyon seviyelerinde çalışan karmaşık bir nöral
elemanlar sistemidir. Genetik ifade, protein sentezi ve hücresel işlevlerin yönetilmesi
gibi mikro düzeyde ele alınabilecek sistemlerin örgütlenmesi ile çok sayıda bağlan-
tıyla makro düzeydeki nöral devrelerin işleyişi birbirine bağlı süreçlerdir. Nörobiyolo-
jik açıdan hayvan modelleri ve hücresel düzeyde çalışmalar neden-sonuç ilişkisini daha
net gözlemlememize olanak verirken, etkisi kontrol edilemeyecek kadar çok sayıda bu
mikro düzey sistemlerin lineer olmayan toplam etkisinin çıktısını makro düzey sistem-
lerde görürüz. Öte yandan hücresel düzeydeki farklılıklar nöral devrelerin işlevini ve
bağlantılarını şekillendirir ve aslında bu dinamik süreçlerin zamansal açıdan daha dura-
KAYNAK GÖSTERMEK İÇİN:
Koçak OM, Mısır E. Obsesif kompulsif bo- ğan çıktısı olarak nöroanatomik ve işlevsel bağlantılar tedavi müdahaleleri için daha
zukluğun nörobiyolojisi: Moleküllerden nöral makul hedefler olabilir. Beyin devreleri, bölgelerin aktivite bulguları her ne kadar küçük
devrelere . Devrimci Özgüven H, editör. Ob-
sesif Kompulsif Bozukluk. Ankara: Türkiye Kli- ölçekteki işleyişlerin bir gürültüsünü barındırsa da, nöropsikiyatrik hastalıklar gibi kli-
nikleri; 2022. p.13-23. nik açıdan karmaşık örüntülerin anlaşılmasında hem bir başlangıç noktası hem de mü-

13
Orhan Murat Koçak ve ark. Obsesif Kompulsif Bozukluğun Nörobiyolojisi: Moleküllerden Nöral Devrelere

dahale alanı oluşturabilmeleri açısından çok değerlidir. Belirtilerin davranışsal ve bilişsel doğasının anlaşıla-
Diğer yandan bir nöral devrenin işleyiş şekli hücresel ve bilmesi için yapılan deneysel çalışmalar hastalığın genetik
genetik düzeyde manipülasyonlardan kolayca etkilenebi- ve nörokimyasal izdüşümleri üzerinden yürütülmektedir.
lir.1 Bu konudaki araştırmalar son yıllarda beyin bölgeleri- Örneğin, belirli nöral devrelerin optogenetik aracılı modü-
nin genetik haritalaması gibi yöntemlerle hız kazanmıştır. lasyonu hayvan çalışmalarında son derece önemli bir yön-
Özellikle klinik açıdan karmaşık doğaya sahip hastalık- tem haline gelmiştir. Bu yöntemde hedeflenen dokularda
larda hem etiyopatogenezi anlamada hem uygun tedavile- viral vektör aracılığıyla ışığa duyarlı iyon kanalları sen-
rin araştırılmasında, moleküler düzeyden nöral devrelere tezletilmekte ve ışık uyarımıyla yüksek bir zamansal çö-
giden yolun ortaya konmasının değerli olduğu düşünül- zünürlükle hücre işlevleri kontrol edilebilmektedir. İlaç
mektedir. Bu bağlamda mercek altına alınabilecek hasta- tedavilerinde çeşitli nörotransmitter sistemleri hedeflen-
lıklardan biri obsesif kompulsif bozukluktur. mektedir. Özellikle serotonerjik sistemin OKB etiyopato-
Obsesif kompulsif bozukluk (OKB) erişkinlik ve ço- genezinde rol oynadığı bilinmektedir. Öte yandan
cukluk çağında başlayabilen, işlevsellikte belirgin bozulma dopaminerjik, glutamaterjik ve GABAerjik mekanizmala-
ile gidebilen nöropsikiyatrik bir hastalıktır. Belirtiler geniş rın rolüne dair bulgular artmaktadır. Genetik çalışmalarda
bir yelpaze içinde çeşitlilik göstermektedir. Yapılan geniş özellikle serotonin, dopamin ve glutamat ile ilgili bazı aday
örneklemli çalışmalarda obsesyon ve kompulsiyonların 3 genler bildirilmişse de genom boyu ilişkilendirme çalış-
ila 6 faktör ile temsil edilebileceği gösterilmekle birlikte, malarında (genome-wide association study; GWAS) ista-
çok daha fazla sayıda obsesyon ve kompulsiyon türü bu- tistiksel anlamlılık düzeyine ulaşan bir gen ortaya
lunmaktadır. Örneğin belirti tarama için en yaygın kulla- konamamıştır.5,6 Bu yazıda OKB’nin nörobiyolojisi gene-
nılan ölçek olan Yale-Brown Obsesif Kompulsif Ölçeği tik, nörokimyasal bulgular, inflamasyon, hayvan modelleri
istifleme, yıkama, kontrol etme ve kontaminasyon korkusu ve nörogörüntüleme çalışmaları bağlamında ele alınacak-
gibi ortaya çıkabilecek çeşitli belirti türlerine göre katego- tır.
rize edilen 70’in üzerinde obsesyon ve kompulsiyon belir-
tisinin kontrol listesini içermektedir. Bu çeşitliliğin GENETİK BULGULAR
nörobiyolojik olarak da kısmen söz konusu olduğu düşü-
nülmektedir. Nitekim çok sayıda nörogörüntüleme çalış- İKİz vE AİLE ÇALIşMALARI
masında farklı belirti profilleri farklı bağlantısallık OKB ailesel yığılım göstermektedir. Çocuk ve gençlerde
paternleriyle ilişkili bulunmuştur.2,3 Çeşitli belirti profille- OKB kalıtılabilirlik oranı %45-65 iken, erişkinlerde genel
rinin altında yatan nöral kaynaklar farklı olabilse de, OKB populasyonda OK belirti boyutlarının %30-77 oranında ge-
temel olarak orbitofrontal korteks (OFK) ve kaudat nuk- netik etkenlerle ilişkili olduğu bulunmuştur.7 Genel popü-
leusu içeren yapısal ve işlevsel anormalliklerle ilişkilendi- lasyonda yaşam boyu prevalansı %1-3 iken, birinci derece
rilmektedir. Frontostriatal devredeki bozulmalar ise akrabalarda bu hız %6-55 arasındadır.7 Bu risk artışının
OKB’de görülen set değiştirme ve inhibisyon kusuru gibi hastalığın genetik alt yapısına işaret ettiği düşünülmektedir.
nörobilişsel işlevlerde bozulmalarla ilişkilendirilmektedir. Nitekim yapılan ikiz çalışmalarında tutarlı bir şekilde mo-
Hayvan modellerinde de striatal disfonksiyonun tekrarla- nozigotik ikizler arasında konkordansın, dizigotik ikizler-
yıcı davranışlarda artış, artmış tımarlama davranışı ve öğ- deki konkordansın iki katından daha yüksek olduğunu
renilmiş davranışın inhibisyonunda bozulmayla ilişkili bildirilmiştir.7,8 Bir çalışmada OKB için ailesel riskin, pay-
olduğu gözlenebilmektedir. Yapılan deneysel çalışmaların laşılan çevrenin önemli bir etkisi olmaksızın büyük ölçüde
etkisiyle, OKB’nin nörobiyolojik modelleri bilişsel düzey- genetik faktörlere (%47) atfedilebildiği gösterilmiştir.8
den davranışsal düzeye doğru evrilmiş ve OKB fenome- Eşikaltı obsesif-kompulsif belirtilerin de kalıtılabilir ol-
nolojisinin odak noktası da düşünce kontrolü ve duğu ortaya konmuştur ve eşikaltı belirti sıklığı akraba-
içeriklerinden, eylem kontrolü modellerine kaymıştır. Böy- larda oldukça sıktır. Bu durum genetik aktarımla birlikte
lece son zamanlarda OKB’nin hedefe yönelik davranışsal paylaşılan çevrenin de etkisinin olduğunu düşündürmekte-
stratejilerden ziyade, alışkanlıktan uzaklaşamama ve alış- dir. Zürich kohort çalışmasında, birinci derece akrabalarda
kanlık davranışlarına aşırı derecede güvenmeyle ilişkili OKB sıklığı değerlendirildiğinde, obsesif-kompulsif belir-
olabileceği hipotezi ortaya atılmıştır.4 Alternatif olarak tisi olmayan grubun akrabalarında %7,5; işlevselliğin kıs-
kompulsiyonların ya belirli eylemlerin ve/veya bunların so- men etkilendiği eşik altı obsesif-kompulsif belirtilerin
nuçlarının aşırı değerlendirilmesinden ya da eylem perfor- olduğu grubun akrabalarında %18,8 ve sendromal OKB ta-
mansının izlenmesindeki sorunlardan kaynaklandığı öne nılı grubun akrabalarında ise %13,3 olduğu bildirilmiştir.9
sürülmüştür. Bunun tam tersi de geçerlidir. Ebeveynleri OKB tanısı alan

14
Orhan Murat Koçak ve ark. Obsesif Kompulsif Bozukluğun Nörobiyolojisi: Moleküllerden Nöral Devrelere

çocukların %4,5’unda OKB tanısı saptanmış, %39,4’ünde tur. Gen ekspresyonunda tek nükleotid polimorfizmlerinin
en az bir obsesif-kompulsif belirti olduğu gösterilmiştir. açıkladığı varyansları ineceleyen bir GWAS çalışmasında,
Bu hızlar toplum ortalamasının oldukça üzerindedir. Subk- beyinde özellikle anterior singulat korteks, nukleus akum-
linik belirtiler ailesel kümelenme göstermesi nedeniyle bir bens, amigdalada eksprese edilen genlerin ekspresyon dü-
yatkınlık göstergesi olarak ele alınabilir. Öte yandan aile- zeylerinin arttığı bildirilmiştir.15 Bu bölgeler OKB
sel yığılımın çevresel etkenlerle ilişkili olduğu, paylaşılan etiyolojisinde temel alanlar olmasa da emosyonel regülas-
ortak ailesel dinamiklerin obsesif-kompulsif belirti gelişi- yon, ödül işlemleme ve korku yanıtında bozulmaların gö-
minde söz sahibi olduğu da düşünülmektedir. rüldüğü düşünüldüğünde önemli olabilir.
Psikiyatrik belirtilerin sağlıklı popülasyonda da bir
MOLEKÜLER ÇALIşMALAR yelpaze içinde görüldüğü düşünülmektedir. Nitekim top-
OKB’de moleküler genetik çalışmalar başlıca nörokimya- lum tabanlı çalışmalara göre obsesif-kompulsif belirti sık-
sal sistemlerle ilgili aday genlere odaklanmıştır. Seroto- lığı %11,2-28 aralığındadır.9,16 Obsesif-kompulsif
nerjik sistemde 5-HTTLRP, 5-HT2A, 5-HT2C, 5-HT1B belirtilerin OKB ile genetik riski paylaştığı, ancak bu iliş-
ve triptofan hidroksilaz (TPH1 ve TPH2) genleri ile yapı- kinin belirti türlerine bağlı olabileceği düşünülmektedir.
lan çalışmalarda sonuçlar tutarlı değildir ve öne çıkan bir Obsesif-kompulsif belirtiler veya özellikler için poligenik
gen bulunmamıştır.7 Yapılan bir meta-analiz çalışmasında risk skorları (PRS) OKB ile ilişkili bulunmuştur. Ek olarak
OKB ile serotonin transporter gen (5-HTTLPR) polimor- OKB için PRS ile obsesif-kompulsif özellikler arasında da
fizmleri arasında anlamlı ilişki bulunmamıştır.10 Seroto- ilişki gösterilmiştir.13 Yakın tarihte yapılan bir çalışmada
nerjik sisteme benzer şekilde SLC6A3, DRD4, SLC1A1 istifleme belirtisi, aktin iskeletindeki histidin rezidülerinin
ve GRIN2B için farklı sonuçlar bildirilmiştir.11 metilasyonu ile bağlantılı SETD3 geni ile ilişkili bulun-
Genetik analiz yöntemlerindeki gelişmeyle birlikte gi- muştur.7 Hastalığın heterojen klinik yapısı nedeniyle obse-
derek artan genom boyu ilişkilendirme (GWAS) çalışma- sif-kompulsif belirtiler ve OKB’nin ortak genetik izlerini
ları OKB alanında henüz kısıtlı sayıdadır. İlk olarak 1465 anlamak için daha büyük örneklemli çalışmalara ihtiyaç
hasta, 5557 sağlıklı kontrol ve Uluslarası Obsesif-Kom- bulunmaktadır.
pulsif Konsorsiyum çalışmasından dahil edilen 400 trio-
nun (hasta ve her iki ebeveyni) dahil edildiği bir GWAS NÖROKİMYASAL BULGULAR
çalışmasında yalnızca trio grubunda nörogenez ile ilişkili Serotonin, dopamin ve glutamat başta olmak üzere kortiko-
bir gen (BTBD3) anlamlı düzeyde ilişkili bulunmuştur.6 striato-talamo-kortikal devre işlevini düzenleyen nörot-
İkinci olarak OCGAS konsorsiyumu (OCD Collaborative ransmiterlerin OKB gelişiminde rol oynadığı
Genetics Association Study) kapsamında 5061 katılımcıyı düşünülmektedir. Serotonin rolü en fazla vurgulanan nö-
içeren bir GWAS çalışmasında genom çapında anlamlı bir rotransmitterdir. Bunun yanında dopamin D2 reseptör an-
lokus bildirilmemiştir.5 Daha yakın tarihli bir GWAS ça- tagonizmasının belirtilerde azalmaya neden olduğunun
lışmasına 2688 hasta ve 7037 genomik olarak eşleştirilmiş görülmesiyle dopamierjik sistem de çalışılmaya başlan-
kontrol dahil edilmiş ve istatistiksel açıdan anlamlı ilişki mıştır. Son dönemde ise çalışmalar glutamaterjik ve GA-
bulunan bir gen saptanmamıştır.12 Yakın zamanda çocuk BAerjik sistemlere odaklanmıştır.
ve adolesanlarda yapılan bir GWAS çalışmasında PTPRD
(protein tirozin fosfataz delta) geninde bir lokus ile anlamlı SEROTONİN
ilişki bulunmuştur.13 Görüldüğü gibi anlamlılık düzeyleri
OKB patofizyolojisinde serotoninin rolünü destekleyen ka-
önemli çıkmasa da OKB ile birçok gen ilişkilendirilmiştir.
nıtların çoğu seçici serotonin geri alım inhibitörlerinin
Literatürde ilişkilendirilen genler ve aralarındaki gen-gen
(SSGI) önemli terapötik etkilerine dayanmaktadır. Buna
etkileşimlerinin modellendiği bir çalışmada sırasıyla
karşın presinaptik serotonin taşıyıcısına yüksek afinite ile
NMDA reseptör subunitleri GluN2A ve GluN2B’yi kod-
bağlanmayan antidepresanların OKB’de genellikle etkisiz
layan GRIN2A, GRIN2B ile AMPA reseptör subuniti
olduğu öne çıkmaktadır.11 Bu veriler beyinde serotonerjik
GluA2’yi kodlayan GRIA2 genleri ağ yapısında en mer-
sistemdeki işlev bozukluğunun OKB’nin patofizyolojisi-
kezi genler olarak bulunmuştur.14 Bu bulgular son yıllarda
nin altında yatabileceğinin varsayılmasına neden olmuştur.
önem kazanan glutamaterjik hipotezi desteklemektedir. Bununla birlikte serotonerjik eksiklikle hastalık arasındaki
Beyin bölgeleri arasında gen ekspresyon profillerinin bağlantıya dair güçlü kanıtlar ortaya konamamıştır. Nite-
değiştiği bilinmektedir. Bu farklılıklar üzerinden etiyopa- kim SSGI tedavi yanıtı OKB’de görece düşüktüri.17 Bu
togenezin anlaşılması adına genetik atlaslar oluşturulmuş- durum serotoninin OKB’de rolünün olmadığı anlamına

15
Orhan Murat Koçak ve ark. Obsesif Kompulsif Bozukluğun Nörobiyolojisi: Moleküllerden Nöral Devrelere

gelmez. Hücresel düzeyde ve bölgeye özgül incelemeler davranışçı hem de 12 haftalık sertralin tedavisine yanıt ve-
serotonerjik defisitin etkisini göstermektedir. renlerde raphe nukleusunda serotonin sentez kapasitesinde
Hayvan çalışmalarında serotoninin kompulsif benzeri artış bulunmuştur.26
davranışlardaki rolüne dair bulgular mevcuttur. Orbitof-
DOpAMİN
rontal korteks lezyonlarından sonra kompulsif benzeri dav-
ranışlar geliştiren sıçanlarda, striatumda presinaptik OKB belirti şiddeti SGAI ile önemli ölçüde azaltılabilse
serotonin taşıyıcı yoğunluğunda bir artış bulunmuştur.18 İn- de, SGAI farmakoterapisi OKB hastalarının sadece %40-
sanlarda ise serotonin taşıyıcı yoğunluğu ile ilgili tutarlı 60’ında başarılıdır. Öte yandan SGAI tedavisine dirençli
sonuçlar bulunmamaktadır. Öte yandan hayvan çalışmala- vakalarda atipik antipsikotikler veya dopamin D2 reseptör
rında serotonin reseptörleri ile kompulsif davranış arasında antagonistlerinin obsesif-kompulsif belirtilerin kontrolünde
ilişki gösterilmiştir. Kemirgenlerde 5-HT-2A antagonist- etkili olduğu bilinmektedir. Dopaminin OKB patofizyolo-
lerinin uygulanmasıyla stereotipik davranışlar geliştiril- jisindeki rolüne ilişkin ana argümanlardan biri, özellikle
miştir.19 Benzer şekilde 5-HT2A reseptör aktivasyonunda tikler eşlik ettiğinde SGAI’lara dirençli birçok vakada an-
azalma, tersine öğrenmede (reversal learning) bozulma ve tipsikotiklerin yararlı etkisidir.21 Ayrıca Sydenhams koresi
önceden öğrenilmiş davranışlardan uzaklaşmada azalma veya Huntington hastalığı gibi hiperdopaminerjik hareket
ile ilişkili bulunmuştur.20 İnsanlarda yapılan pozitron emis- bozukluklarında obsesif-kompulsif belirtiler sık görül-
yon tomografisi (PET) ve single pozitron emisyon bilgisa- mektedir. Benzer şekilde dopamin transporter (DAT)
yarlı tomografi (SPECT) çalışmalarında frontal polar, knock-out edilen ve sinaptik dopamin düzeyi normalin
dorsolateral prefrontal korteks (PFK), OFK ve temporal ve %70 üzerine çıkan farelerde kompulsiyon benzeri tımar-
pariyetal asosiyasyon alanlarında postsinaptik 5-HT2A re- lama davranışında artış bulunmuştur.27
septör bağlanma düzeyinde azalma olduğu gösterilmiştir.21 Dopamin artışının OKB’deki rolü kortiko-striato-ta-
Bir başka çalışmada ise tedavi almayan hastalarda kaudat lamo-kortikal devredeki işlevi üzerinden daha iyi anlaşıla-
nukleus 5-HT2A reseptör bağlanmasında artış bulunmuş- bilir. Bilindiği gibi OKB yeni düşünce ve davranışların
tur. 5-HT2A reseptörlerindeki bu artışın serotonerjik ile- eskileriyle yer değiştirmesinde güçlük ve yanıt inhibisyo-
tide azalmaya ikincil bir kompansasyon mekanizması nunda bozulma ile karakterizedir. İlgili sürece yazının iler-
olabileceği öne sürülmüştür.11 Preklinik ve klinik bulgular leyen bölümlerinde daha ayrıntılı yer verilecektir. Kısaca
potansiyel bir ilaç hedefi olarak 5-HT2C reseptörlerine işa- bakılacak olursa, bir eylemin ya da düşüncenin yönlendi-
ret etmektedir. Bir hayvan çalışmasında 5-HT2C reseptör rilmesi, etkisi birbirine zıt görünen ama daha doğru bir ifa-
agonisti benzofuranil piperazinin sıçanlar ve farelerde deyle tamamlayıcı iki devre ile olmaktadır. Dorsal
kompulsif benzeri davranışları azalttığı bulunmuştur.22 Öte striatumdan kaynaklanan direkt ve indirekt yolak sırasıyla
yandan başka bir 5-HT2C agonisti m-klorofenil piperazinin dopamin D1 reseptörü ve dopamin D2 reseptörü taşıyan
OKB belirtileri üzerindeki etkilerine dair bulgular çelişki- aranöron gruplarından kaynaklanmaktadır. Direkt yolak
lidir. Hayvan çalışmalarında başka bir serotonin reseptörü globus pallidus interna ve substantia nigra pars reticulata
olan 5-HT1B agonizmasının tekrarlayıcı daire çizme ve aracılığı ile; indirekt yolak globus pallidus eksterna, sub-
stereotipide artış gibi kompulsif benzeri davranışlara neden talamik nukleus, globus pallidus interna ve substantia nigra
olduğu gösterilmiştir.23 Benzer şekilde 5-HT1D reseptör pars reticulata ile talamusa uzanmaktadır. Direkt yolak ha-
agonisti sumatriptanın OKB belirtilerini kötüleştirdiği gö- reketin başlatılmasını, indirekt yolak inhibe edilmesini ve
rülmüştür. Başlıca frontal bölgeler ve kaudat nukleusta eks- yarışan motor programların elenmesini sağlamaktadır.4
prese edilen 5-HT1D’nin bir tedavi hedefi olabileceği OKB’de direkt yol baskınlığı mevcuttur. Bu durumun ob-
düşünülmüştür.24 sesif düşüncelerin devamlılığına ve kompulsif davranışla-
OKB’de presinaptik serotonin taşıyıcı (5-HTT) yo- rın inhibe edilememesine neden olduğu düşünülmektedir.17
ğunluğunda azalma gösteren çalışmaların yanında gen eks- Direkt ve indirekt yoldaki inhibitör ara nöronlarda temel
presyonu düzeyinde artış bulan çalışmalar mevcuttur. düzenleyici dopamindir. Bu nedenle dopaminerjik sistem-
Tedaviyle serotonerjik sistemde ortaya çıkan değişim ise deki birtakım değişimler obsesyon ve kompulsiyonlarla
çok az çalışmada incelenmiştir. Bu bağlamda yapılan bir ilişkilendirilmektedir.Geliştirilen kemogenetik ajanlar ile,
SPECT çalışmasında 12 haftalık klomipramin tedavisini viral vektörler kullanılarak, belli hücre ve devrelerdeki ak-
takiben OKB hastalarında talamus ve hipotalamusta 5-HTT tivite değiştirilebilmektedir. Bu yolla işlevi merak edilen
yoğunluğunda önemli düzeyde bir azalma bildirilmiştir.25 devrelerin etkileri gözlenebilmektedir. Bu yöntemde hüc-
Yakın zamanda yapılan diğer bir çalışmada hem bilişsel relerin aktivitesini etkilemek için kimyasal olarak tasar-

16
Orhan Murat Koçak ve ark. Obsesif Kompulsif Bozukluğun Nörobiyolojisi: Moleküllerden Nöral Devrelere

lanmış reseptörler ve bu reseptörlere özgü eksojen mole- olmak üzere prefrontal kortikal alanlarda GABA düzeyle-
küller (DREADD; Designer Receptors Exclusively Acti- rinin azaldığı bulmuştur. Ayrıca transkraniyal manyetik sti-
vated by Designer Drugs) kullanılmaktadır. Yakın mülasyon (TMS) kullanan çalışmalar, OKB hastalarının
zamanda yapılan bir hayvan çalışmasında dorsomedial sol motor korteksinde kortikal sessiz periyotların kısaldı-
striatuma uzanan substanstia nigra kaynaklı dopaminerjik ğını ve intrakortikal kolaylaştırmanın arttığını bulmuştur.21
projeksiyonlara yapay olarak yerleştirilen modifiye insan Bu gözlemler birlikte ele alındığında, kortikal GABAerjik
muskarinik reseptör tip 3 (hM3Dq) uyarımı yoluyla elde internöronların aktivitesinde ve sayısında azalmanın anor-
edilen kemogenetik aracılı aktivasyon ile medial PFK ve mal striatal aktivasyona yol açabileceği düşünülmektedir.
OFK metabolik ativitesinde azalma ve bunun yanısıra Bir hayvan çalışmasında GABA reseptör antagonisti olan
kompulsiyon benzeri davranışlarda azalma gösterilmiştir.28 bikukulinin kompulsiyon benzeri davranışları azalttığı gös-
Dorsal striatumun dorsomedial parçası öğrenilmiş olanın terilmiştir.21
yeni ipuçlarıyla güncellenmesinden, dorsolateral parçası
alışkanlığın oluşumu ve sürmesinden sorumlu tutulmakta- HAYvAN MODELLERİ
dır. Yakın zamanda yapılan bir çalışmada substantia nigra
Hayvan çalışmaları hem nöral sistemlerde hem de nöro-
pars compactadan (SNc) dorsomedial striatuma giden do-
kimyasal modülatör düzeyinde OKB’nin nöropsikolojik te-
paminerjik nöronların kemogenetik aracılı aktivasyonunun
meline ilişkin mevcut anlayışın şekillenmesinde önemli bir
kompulsiyonlarda azalmaya neden olduğu gösterilmiştir.29
rol oynamıştır. OKB hayvan modelleri farmakolojik, ge-
Nitekim bu çalışmada substantia nigradan dorsomedial
netik, bilişsel ve davranışsal modeller olarak dört temel sı-
striatuma giden bağlantıların baskın olarak D2 reseptörün-
nıfa ayrılabilir. Son 10 yıl içinde de optogenetiğin keşfi ile
den zengin striatal alana projekte olduğu ortaya konmuştur.
nöral devrelerde daha özgül müdahaleler yapılabilir ol-
Bu bağlantı paterni sayesinde SNc uyarımının kompulsi-
muştur. Optogenetik yöntemde belirli hücre grupları veya
yonlarda azalmaya neden olduğu düşünülmüştür.
nöral devrelere viral vektörler aracılığı ile yerleştirilen ro-
GLUTAMAT vE GABA dopsin kanallarının farklı dalga boylarındaki ışıkla uyarımı,
bu dalga boyuna yanıt veren reseptörün aktive ya da inhibe
OKB fizyopatolojisinde dopamin ve serotoninle birlikte
olmasına neden olmaktadır. Bu sayede zamansal ve uzay-
suçlanan ve son yıllarda giderek daha fazla araştırma alanı
sal çözünürlük açısından yüksek deneysel müdahaleler ya-
bulan glutamaterjik anormallikler hem hayvanlarda hem
pılabilmektedir. Bu yöntemlerin her birinin kendine has
insanlarda gösterilmiştir. OKB’de kortikostriatal yolların
avantaj ve dezavantajları mevcuttur. Ancak hepsinin or-
hiperaktif olduğuna dair tutarlı sonuçlar, özellikle korti-
taklaştığı temel sorun geçerliktir. Görünüm geçerliği (face
kostriatal sinapslarda glutamaterjik nörotransmisyon deği-
validity) hayvan modelinin psikiyatrik hastalığın belirtile-
şikliklerinin araştırılmasına yol açmıştır. Bozukluğun
rini temsil edebilme gücünü göstermektedir. Fizyolojik
hayvan modellerinde tanımlanan bazı genler glutamaterjik
ve/veya psikolojik nedenleri şu anda tam olarak bilinme-
reseptörlerle (GRIN2B), glutamat taşıyıcılarıyla (SLC1A1)
diğinden, OKB hayvan modellerinin yapı geçerliği seroto-
veya kortikostriatal glutamaterjik sinapslarda postsinaptik
nerjik, dopaminerjik ve glutamaterjik sistemlerin yanı sıra
dansite proteinleri (SAPAP3 geni) ile ilişkilidir.18 Manye-
OFK, singulat korteks ve bazal gangliadaki değişimlerle
tik rezonans spektroskopisi (MRS) çalışmaları OFK, ante-
model arasında korelasyona bakılarak değerlendirilebilir.
rior singulat korteks (ASK) ve striatumda glutamat
Prediktif geçerlik ise farmakolojik veya cerrahi girişimlere
düzeylerinin arttığına dair kanıtlar sunmuştur. Bununla bir-
yanıtın benzerliği üzerinden belirlenebilir.
likte sonuçların tutarsız olduğu görülmektedir. Bir PET ça-
lışmasında metabotropik glutamat 5 reseptörünün DAvRANIşşAL MODELLER
(mGluR5) tutulumu ile obsesyonlar arasında pozitif yönde
Tekrarlayıcı hareketlere harcanan zaman (tekrarlayan
anlamlı korelasyon bulunmuştur. Ek olarak farelerde kom-
tımar, bilye gömme, beslenme dışı davranışlar, çiğneme,
pulsif davranışın mGluR5 antagonisti 2-metil-6-feniletil-
kağıt parçalama vb.), tersini öğrenme (reversal learning),
piridin (MPEP) uygulanması ile azaldığı görülmüştür.
seri reaksiyon testleri, gecikmiş pekişme testi gibi davra-
Aynı zamanda memantinin hem hayvanlarda hem insan-
nışsal testler bilişsel ve davranışsal modellere örneklerdir.30
larda kompulsiyonları azalttığı bulunmuştur.21
Bu kategorilerdeki yöntemlerin ortak özelliği tekrarlayıcı
Merkezi sinir sistemindeki ana inhibitör nörotrans- ve dürtüsel davranışları modellemeleridir. OKB’de kom-
mitter olan gama-aminobütirik asit (GABA) OKB’de çok pulsiyonun özelliklerinden olan bu davranışların iki ne-
daha az çalışılmıştır. MRS çalışmalarında ASK dahil denle fenomenolojik açıdan geçerlik düzeyleri düşüktür.

17
Orhan Murat Koçak ve ark. Obsesif Kompulsif Bozukluğun Nörobiyolojisi: Moleküllerden Nöral Devrelere

Birincisi, kompulsif davranışlar dürtüsel ve tekrarlayıcı do- out farelerde lateral OFK ile striatum bağlantısının opto-
ğada olsalar da en azından hastaların çok büyük bir kıs- genetik stimulasyonunun, artmış tımarlama davranışını
mında gözlenen yıkama ve kontrol kompulsiyonları diğer azalttığı gösterilmiştir.32 Yine D1 reseptör agonistlerinin
stereotipik davranışlardan farklı olarak önleme dönük ça- sistemik uygulaması ile tımarlama davranışının şiddetinin
balardır. İkinci olarak psikiyatride pek çok başka hastalıkta arttığı, sistemik haloperidol uygulanması ile ise D1 ago-
da dürtüsel ve tekrarlayıcı davranışlar görülür. Dolayısıyla nisti SKF38393 tarafından indüklenen sıralı tımarlama
bu davranışlar üzerinden OKB’ye dönük özgül mekaniz- davranışının önlenebildiği görülmüştür.33
malara varmak mümkün değildir. Yine de farklı deneysel
yöntemlerin kombinasyonunun hastalığın modellenme- FARMAKOLOjİK MODELLER
sinde yararlı olduğu düşünülmektedir.
OKB’nin en çok çalışılan farmakolojik hayvan modelle-
Bilye gömme ve kendini tımarlama (grooming) öne rinden 5-HT1A agonisti 8-OHDPAT [8-hydroxy-2-(di-n-
çıkan davranışsal göstergelerdir. Hem zehirli hem de za- propylamino) tetralin] ile keşfetme sırasında spontalıkta
rarsız nesnelerin gömülmesini içeren doğal kemirgen dav- azalma ve D2/D3 reseptör agonisti quinpirole ile kompul-
ranışının engellenmesinin başlangıçta anksiyolitik aktivite sif kontrolde artış görülmektedir.
için bir tarama testi oluşturduğu varsayılmıştır. Çünkü nes- İlk olarak Yadin ve ark., sıçanların yeni yerleri sırayla
neleri gömme süresi ve boyutu farklı anksiyolitik ilaçlar ve art arda keşfetmeye yönelik doğal eğiliminde (spontan
tarafından azaltılmıştır. Bununla birlikte, daha sonra mo- alternasyon) farmakolojik manipülasyon yoluyla azalma-
delin kaygıyı taklit etmediği, daha çok kompulsif davra- nın OKB’nin iki özgül yönünü, yani perseverasyon ve ka-
nışlarla ilişkili olabileceği düşünülmüştür.31 Bilye gömme rarsızlığı modellemeye hizmet edebileceğini öne
testi davranış eğitimi ve farmakolojik manipülasyon ge- sürmüştür.34 Bu modelin en yaygın versiyonunda spontan
rektirmediği için muhtemelen maliyet açısından OKB’nin alternasyonu azaltmak için 5-HT1-A agonisti 8-OHDPAT
en uygun hayvan modelidir. Öte yandan anti-kompulsif ve uygulaması kullanılmaktadır.31 Perseverasyon ve kararsız-
anksiyolitik ilaçları birbirinden ayıramadığı için görünüm lık birçok psikiyatrik hastalıkta görüldüğü için modelin gö-
geçerliği iyi olsa da prediktif geçerliği zayıftır. rünüş geçerliği düşük olmakla birlikte, SGAI uygulaması
Diğer bir davranışsal gösterge, tımar etme, motor ile bozulmaların geri dönmesi nedeniyle prediktif geçerliği
eylem zincirleri ve karmaşık davranış fenomenlerinin do- iyi düzeydedir. Ek olarak akut uygulama sonrası fare fron-
laylı bir indeksi olarak ele alınmaktadır. Kendi kendine tal korteksinde serotonin düzeyinde %88, CREB düzeyinde
tımar hijyen, termoregülasyon, sosyal iletişim ve uyarıl- %32 oranında azalma görüldüğü, fluoksetin tedavisi ile bu
mayı içeren süreçlerde yer alan karmaşık ve doğuştan gelen azalmanın düzeldiği gösterilmiştir. Önemli bir bulgu olarak
fluoksetinin bu etkisinin doza bağımlı olduğu bulunmuş-
bir davranıştır. Karakteristik olarak sefalokaudal ilerle-
tur.35 Nitekim OKB tedavisinde de yanıt için yüksek doz-
meye sahip bir deseni vardır ve sıralı bir organizasyona sa-
larda fluoksetine gereksinim duyulmaktadır.
hiptir. Aslında insanlar da kendi kendilerine tımarla meşgul
olurlar ve bu davranış diğer hayvanlarda görülene benzer- Yakın tarihte yapılan bir çalışmada farklı reseptör
lik gösterir. Bununla birlikte insanın kendini tımar etme profillerinin farklı davranış paternleriyle ilişkili olduğu
davranışı, örneğin stresli durumlarda veya bazı nöropsiki- gösterilmiştir. Bu çalışmada bir 5HT1-A ve 5-HT1B ago-
yatrik bozukluklarda patolojik hale gelebilir. Tımarlama nisti olan RU24969 enjekte edilen farelerde tekrarlayan
davranışı, yıkama kompulsiyonları ve ovalama gibi daire çizerek dönme davranışları, kaygı ve tanıma belle-
OKB’de görülen bazı belirtiler ve beden dismorfik bozuk- ğinde bozulmalar olduğu bulunmuştur.23 Aynı çalışmada
luğu, patolojik deri yolma, trikotillomani gibi hastalıkların 8-OHDPAT uygulanan fareler tımarlama davranışında aşırı
bir özelliğidir. Aynı zamanda kemirgenlerde stresli du- artışa ek olarak, tanıma belleğinde bozulmalar sergilemiş-
rumlarda tımarlama davranışında uzamanın yanı sıra tı- tir. Bir 5-HT1A ve 5-HT2C agonisti olan MCPP (meta-
marlamanın kendine özgü sentaksında bozulma olduğu chlorophenylpiperazine) ise aşırı derecede kendi kendine
gösterilmiştir. Genetik modellerde tımarlamanın süresinde bakım davranışına neden olmuştur.23 RU24969 ve 8-OHD-
uzama, sentaksta bozulma, tekrarlayıcı örüntülerde artış PAT benzer beyin bölgelerinde c-fos artışına neden ol-
gibi davranışsal değişimler OKB ile ilişkilendirilmektedir. muştur.23
SAPAP3 gen delesyonuyla oluşturulmuş genetik model- Yaygın kullanılan bir model D2 reseptör agonisti olan
lerde de tımarlama davranışında artış görülmüştür.18 Gen quinpirol kronik enjeksiyonudur. Tuzlu su verilen hayvan-
ekspresyonunun tekrar eski haline gelmesiyle tımarlama larla karşılaştırıldığında, quinpirol alan hayvanların hareket
davranışı azalmıştır. Başka bir çalışmada SAPAP3 knock- hızı ve miktarında artış olmaktadır.36 D2-agonizmasının sü-

18
Orhan Murat Koçak ve ark. Obsesif Kompulsif Bozukluğun Nörobiyolojisi: Moleküllerden Nöral Devrelere

rekli olarak uygulanmasının D2-reseptörlerinin duyarlılaş- reseptör knock-out, aromataz knock-out ve dopamin trans-
masına neden olduğu, bunun da kortiko-striato-talamo-kor- porter azaltılması modelleri de kullanılmaktadır.18,39
tikal devrede bir bozulmaya neden olduğu ve sonuçta
kompulsiyon benzeri davranışlara yol açtığı ileri sürül- NÖROpSİKOLOjİK İşLEvLER
mekte, öte yandan belirti artışının D1 reseptör aracılı ol-
OKB’nin klinik görünümünün değişkenliği ve çeşitliliği,
duğu düşünülmektedir.7,37 İn vivo olarak D2 reseptörlerinin
hastalığın etiyopatogenezini anlamak için, bu klinik görü-
tekrarlanan aktivasyonunun kompulsiyon benzeri davra-
nüme dair endofenotipik özellikleri saptama gerekliliğini
nışlara neden olduğu bulunmuştur. Bu durum heterolog
aşikar kılmıştır. Hastaların esneklikten uzak bilişsel tarz-
sensitizasyon ile açıklanır. D2 reseptörlerinin kalıcı akti-
ları, davranış repertuarının darlığı, kompulsif davranışla-
vasyonunun adenilat siklaz aktivitesinde telafi edici bir ar-
rın durdurulamazlığının işaret ettiği yanıt inhibisyonu
tışla sonuçlandığı ve sonuçta cAMP’de meydana gelen
sorunu, epizodik bellekte probleme işaret eden kontrol
artışın daha sonra D1-aracılı sinyal transdüksiyonuna
kompulsiyonları, obsesyonların intrusif yönünü açıklaya-
neden olduğu düşünülmektedir.38
bilecek kognitif kontrol defekti, klinik görünümün bilişsel
süreçlerdeki ilk bakışta sayılabilecek yansımalarıdır. Bu-
GENETİK MÜDAHALELER
rada nöropsikoloji literatürünün yukarıda sayılan nöropsi-
Hayvanlarda glutamat transportundan sorumlu SLCA1 kolojik süreçlerin hemen hepsine dair bozulmadan
veya diğer adıyla Eaac1 (eksitatör aminoasit taşıyıcısı 1) bahseden yayınlar içerdiğini söylemek gerekir.
geni; bir postsinaptik iskele proteinini kodlayan Sapap3;
Başlangıçta literatürün sözel süreçlerden çok görsel
sinaptik diferansiyasyon ile ilgili Slitrk ve mikroglia göçü
uzaysal becerilerle ilgili problemi ön plana çıkardığı göz-
ile ilişkili Hoxb8 gen delesyonları OKB benzeri fenotip
lenmektedir. Burada da uzun süreli bellek probleminden çok
üretmede kullanılmış olan genetik modeller arasındadır.
çalışma belleğine vurgu dikkati çekmektedir.17 Rey Kom-
Eaac1 knock-out farelerde belirgin bir OKB fenotipi pleks Figür Testi ve Corsi Blok Test ile yapılmış çalışmalar
gözlenmemesine karşın, insanlarda yapılan bazı genetik ça- dışında, WAIS’in küplerle deseninin kullanıldığı farklı ça-
lışmalarda bu genin OKB ile ilişkisi gösterilmiştir.18 Bu lışmalar görsel uzaysal işlemlemede probleme dair bulgular
genin diğer genlerle ve çevresel etkenlerle etkileşime gire- sunmuştur. Sözel bellek testlerinde de OKB hastalarının
rek hastalık oluşumunda rol oynaması muhtemeldir. kontrollerden farklılık gösterdiğine dair raporlar vardır. Ek
Glutamaterjik transmisyonla yakından ilişkili olarak çelişki tarama, hata tarama ve eylem monitorizasyo-
SAPAP3 knock-out modeli kompulsif belirtileri oluştur- nunda zorlanmayı gösterecek şekilde Stroop Testi ve Flan-
mak için en fazla kullanılan hayvan modelidir. SAPAP3 ker Test gibi testlerde OKB grubunun kontrollerden daha
(SAP90/PSD95 ile ilişkili protein 3) esas olarak striatumda başarısız olduğu gözlenmiştir.21 Bu bulgular OKB’de görü-
eksprese edilen bir postsinaptik yapı iskeleti proteinidir. len baskın yanıtın baskılanmasında güçlük ve aşırı alışkan-
SAPAP3 knock-out farelerde kortiko-striatal sinapsların lık edimini açıklamaktadır. Yine de, burada da çelişkili
postsinaptik protein kompleksinde ve NMDA ve AMPA sonuçlar bulunduğunu vurgulamak gerekir. OKB’de yine
glutamat reseptörlerinin işlevinde bozulma meydana gelir. Stroop Testi benzeri çelişki paradigmaları üzerinden, çelişki
Hem erkek hem de dişi SAPAP3 knock-out farelerde 4-6 ve hataya duyarlılık ve bu duyarlılığın OKB etyopatogene-
aylıkken aktivite seviyelerinde hiçbir değişiklik olmaksı- zindeki rolü sadece nöropsikolojik çalışmalarla değil, nöro-
zın, çeşitli testlerde aşırı derecede kendi kendine bakım ve görüntüleme çalışmaları ile de gösterilmiştir.
artan kaygı benzeri davranışlar görülmüştür.39 Bellek ile ilgili problemlerin, belleğe kodlanmadan
Slitrk protein ailesi gelişim sırasında nörit büyümesini çok belleğe güven ve bellekten çağırmada problemle, dik-
kontrol ettiği düşünülen bir integral membran proteinleri ai- kat süreçleriyle, özellikle de dikkat yanlılığı (attention bias)
lesidir. Slitrk5 knock-out farelerde FosB ekspresyonunda veya anksieyete merkezli yanlılıkla (anxiety bias) açıkla-
artış görülmektedir. Bu artış ise OFK ile sınırlı artmış nö- nabileceği belirtilmektedir.40 Londra Kulesi Testi planlama
ronal aktiviteyi ve striatum hacminde azalma, dendritik dal- ve organizasyon; Wisconsin Kart Eşleme Testi ise set de-
lanmada azalma ve glutamat reseptör sayısında azalma gibi ğiştirme ve perseverasyona direnç ve N-back testi çalışma
anormallikleri yansıtmaktadır. Slitrk5 knock-out fareler açık belleği gibi süreçleri değerlendirebilen ve bahsedilen ya-
alan testinde ve yükseltilmiş artı labirent testinde aşırı de- yınlarda bilişsel işlevleri değerlendirmek için kullanılan
recede kendi kendine bakım, artan bilye gömme ve kaygı testler arasındadır. Set değiştirmede bozulma için tersini
benzeri davranışlar geliştirir. Sapap3 ve Slitrk5 knock-out öğrenme (reversal learning) görevleri kullanılarak yapıl-
modelleri en geçerli iki modeldir. Bunlar dışında 5-HT2C mış çalışmalar mevcuttur.21

19
Orhan Murat Koçak ve ark. Obsesif Kompulsif Bozukluğun Nörobiyolojisi: Moleküllerden Nöral Devrelere

Bütün bu bulgular OKB bulmacasının çözülmesine down) kontrolde yetersizliğe işaret etmeleridir. Yetersiz
katkıda bulunmaktadır. Öte yandan bulgular arasında çe- yukarıdan aşağı inhibisyon motor ve kognitif devrelerde
lişkili sonuçlar ve OKB’nin çeşitli klinik belirtileriyle nö- alışkanlık (habit) oluşumu ile ilgili uygunsuz bir aktivite
ropsikolojik işlevler arasındaki değişken ilişkiler tek bir artışına neden olmaktadır; bu da obsesyon ve kompulsi-
hastalıktan bahsetmeyi zor hale getirmektedir. Yukarıdaki yonlarla sonuçlanmaktadır.
çok genel literatür özetinin önemli bir bölümü fonksiyonel
nörogörüntüleme çalışmaları sırasında uygulanan görev- FONKSİYONEL ÇALIşMALAR
lerle ilgili sonuçları kapsamaktadır. OKB nörobiyolojisini
açıklamaya dönük çalışmaların son dönemde baskın ola- pET, SpECT Çalışmaları
rak nörogörüntüleme yöntemlerini barındırdığı söylenebi- Yapılan PET ve SPECT çalışmalarında obsesif-kompulsif
lir. belirtilerin oluşumundan sorumlu tutulan frontostriatal
devrede tedaviyle değişebilen kan akımı ve metabolik ak-
NÖROGÖRÜNTÜLEME ÇALIşMALARI tivite artışı gösterilmiştir. Çeşitli çalışmalarda sol OFK, bi-
lateral ASK, bilateral kaudat, sol premotor korteks, sağ
YApISAL ÇALIşMALAR kaudat, putamen ve talamusta artmış metabolizma ve dor-
Beyaz cevher anormalliklerinin OKB patofizyolojisindeki solateral PFK’da azalmış metabolizma bildirilmiştir.43
potansiyel rolü büyük ölçüde keşfedilmemiştir. Kortiko- Aynı zamanda sol OFK, bilateral PFK ve ASK’da hiper-
striato-talamo-kortikal devre içinde bulunan beyaz cevher metabolizma ile belirti şiddeti arasında ilişki gösterilmiş-
yollarındaki değişikliklerin yanı sıra, son teoriler daha yay- tir.43
gın anormalliklerin varlığını öngörmektedir. Literatürdeki PET çalışmalarında nöroinflamatuar süreçler de in-
çalışmalar tutarlı olarak OFK ve ASK’yı hedef alan fronto- celenebilmektedir. Bunun için mikroglial aktivasyonla il-
bazal yollarda mikroyapısal değişikliklere işaret etmekte- gili bir protein olan TSPO (translocator protein)
dir.41 Ayrıca lateral frontal ve parietal bölgeler arasındaki kullanılmaktadır. Bir PET çalışması OKB’de artmış im-
bağlantılarda zayıflama ve PFK’nın farklı alanlarını pos- munlolojik yanıta dolaylı olarak işaret etmektedir.45 Çalış-
terior parietal ve oksipital asosiyasyon alanlarına bağlayan mada OKB’li hastalarda dorsal kaudat çekirdek, OFK,
intra-hemisferik demetlerde mikroyapısal anormallikler talamus, ventral striatum, dorsal putamen ve ASK’da
bildirilmektedir.17,21,41 Ek olarak korpus kallozum-rostrum TSPO dağılım hacminin artmış olduğu bulunmuştur. Aynı
bağlantısallığında azalma ve genu bölgesi bağlantısallı- zamanda OFK’daki TSPO dağılım hacmi obsesif belirti
ğında artışa işaret eden çok sayıda çalışma bulunmakta- şiddetiyle ilişkili bulunmuştur. Bu sonuç nöroinflamatuar
dır.41 süreçlerin OKB’de hedef bölge olarak kortiko-striatal-ta-
lamo-kortikal devreleri etkilediğini gösteren tek çalışma-
OKB’de yapısal değişikliklerle ilgili şu ana kadar ya-
dır.
pılan en büyük meta-analiz çalışmasında tranvers temporal
korteks yüzey alanı ve inferior pariyetal korteks kalınlığı- SPECT çalışmaları kan akışı, reseptör kullanılabilir-
nın anlamlı olarak düşük olduğunu göstermiştir.42 Diğer bir liği (availability) ve ilaç alımına odaklanır. OKB’deki
meta-analizde bilateral OFK ve ASK’de gri maddede azal- SPECT çalışmalarında OFK, ASK, posterior singulat kor-
manın yanı sıra kaudat, putamen ve globus pallidus gri teks, temporal, pariyetal ve oksipital kortekste kan akı-
madde miktarında artış olduğu ortaya konmuştur.43 mında azalma gösterilmiştir. Reseptör kullanılabilirliği
çalışmalarında ise striatal DAT miktarında azalma bulun-
Yakın tarihte yapılan bir çalışmada obsesif inançları
muştur.43
yüksek olan ve şu andaki göreve odaklanamama ile karak-
terize dikkat dürtüselliği (attentional impulsivity) yüksek
Manyetik Rezonans Görüntüleme Çalışmaları
olan OKB hastalarında inferior parietal girus, süperior- me-
dial temporal girus ve insula kortikal kalınlıkları, şu andaki Göreve dayalı manyetik rezonans görüntüleme
göreve odaklanabilme ancak gelecekle ilgili plan yapmakta Hata işleme ve inhibitör kontrol, davranışların görev
zorlanma ile karakterize plansız dürtüsellik (non-planning taleplerini karşılayacak şekilde ayarlanmasını sağlar.
impulsivity) puanları yüksek olan hastalara göre daha OKB’de her iki süreçte de beyin aktivasyon anormallikleri
düşük bulunmuştur.44 OKB hastalarının tümü kontrollerle olduğu bilinmektedir. Norman ve ark. tarafından yapılan
karşılaştırıldığında ise OKB grubunda superior parietal meta-analize göre, hata işleme sırasında bilateral dorsal
girus kortikal kalınlığı kontrollere kıyasla daha düşük bu- ASK, suplementer motor alan (SMA), pre-suplementer
lunmuştur.4 Bu çalışmaların önemi yukarıdan aşağı (top- motor alan (preSMA), sağ anterior insula, frontal operku-

20
Orhan Murat Koçak ve ark. Obsesif Kompulsif Bozukluğun Nörobiyolojisi: Moleküllerden Nöral Devrelere

lum ve anterior lateral PFK’de hiperaktivasyon olduğu gö- girusta azalmış bölgesel homojenite bulunmuştur. Dinle-
rülürken; inhibisyon sırasında rostral ve ventral ASK, sağ nim durumu fMRI çalışmalarının bulguları hem uzak böl-
anterior insula/frontal operkulum, supramarginal girus, me- geler ya da ağlar arasında hem de bölgesel ya da ağ içi
dial OFK, bilateral talamus ve kaudat nukleusta hipoakti- bağlantılarda bozulmaya işaret etmektedir.49 Üçlü ağ mo-
vasyon olduğu ortaya konmuştur.40 Norman ve deline göre ağ bağlantısallıklarının değerlendirildiği güncel
arkadaşlarının OFK ile ilgili saptadıkları bulgu emosyonel bir meta-analizde frontopariyetal ve belirginlik ağı (sali-
uyaranlarla nötral uyaranların karşılaştırıldığı bir sistema- ence network) ağ içi bağlantısallıklarında ve bunun yanı
tik gözden geçirmenin sonuçları ile uyuşmamaktadır.46 sıra belirginlik ağı, frontopariyetal ve varsayılan mod ağı
Thorsen ve arkadaşları tarafından yapılan bu gözden ge- (default-mode network; DMN) ağları arası bağlantısallıkta
çirmede, bekleneceği gibi, emosyonel uyaranların işlen- azalma olduğu gösterilmiştir.50
mesi sırasında bilateral amigdala ve ASK gibi limbik
bölgeler ve putamenin de eşlik ettiği bir OFK hiperaktivi- SONUÇ
tesi ortaya konulmuştur.46
OKB çok heterojen bir hastalıktır. Tiplendirmedeki çeşit-
OKB’de verilen kararlardan emin olamama ve belir- lilik dahi (bulaş, kuşku, cinsel, dinsel vs.) heterojenliğinin
sizlik durumlarında karar verme süreçlerinde zorlanma ol- boyutunu göstermesi açısından önemlidir. Dahası DSM-
duğu bilinmektedir. Belirsizliğin manipüle edildiği bir 5’te yanına koyularak bir ana kategori oluşturduğu hasta-
deney paradigmasında objektif olarak belirsizlik içerme- lıklar, biliş ve davranışın kontrolünün anlaşılmasının
yen durumlarda hastalarda ventromedial PFK, parahipo- OKB’den geçtiği düşüncesini destekler niteliktedir. Eldeki
kampus, middle temporal korteks, amigdala, OFK ve nörobiyolojik bulgular bir bütün olarak ele alındığında,
ventral anterior insula dahil olmak üzere, daha önce içsel OKB’nin farklı klinik görünümlerle seyreden bir frontos-
odaklı düşünce ve değerlendirme ile ilişkilendirilen beyin triatal sistem bozukluğu olduğu, aynı zamanda davranışın
bölgelerinden oluşan bir ağda daha fazla aktivasyon gö- motor kontrolünü düzenleyen temel mekanizmalarda da
rülmüştür.47 Kontroller tarafından da belirsiz olduğu düşü- anormalliklerle gittiği düşünülmektedir.
nülen görevler sırasında ise hastalar ve kontroller arasında
Aşırı alışkanlık ediminin hedef yönelimli davranış
anlamlı fark bulunmamıştır. Bu durum OKB’de karar
kontrolü ile dengelenmemesinin OKB oluşumunda başat
verme sürecinde limbik/paralimbik beyin bölgelerindeki
rolü olduğu pek çok açıdan makul gözükmektedir. Alış-
hiperaktivasyonun öznel şüphe deneyimine katkıda bulun-
kanlıklar esnemeye dirençlidir ve otomatik doğaları nede-
duğuna işaret etmektedir.7 Tüm bu çalışmalarda görüldüğü
niyle kontrolleri güçtür. Eğer OKB’de yaygın bilişsel
üzere, OKB’de fronto-temporo-pariyetal kortikal alanlarda
problemlerin işaret ettiği şekilde, eldeki kaynak yetersiz
yaygın bir disfonksiyon mevcuttur. OKB’de karar verme
ise alışkanlıklar eldeki en iyi seçenek olabilirler. Ancak,
ve inhibisyonda zorlanmanın yanı sıra riskten kaçınma ol-
alışkanlık edinimi kavramının kendisinin dahi, açıklan-
duğu bilinmektedir ve bu durum hastalığın süreğen hale
maya ihtiyacı vardır. Çünkü kavram literatürde bir davra-
gelmesine neden olmaktadır.
nışın pekiştirici bir faktör barındırmaması durumuna işaret
Dinlenim durumu manyetik rezonans görüntü- etmektedir. Oysa davranışlarımız, ya o ya o denilebilecek
leme kadar dikotomik değildir. Kompulsiyonlar genelde otoma-
OKB’de 47 dinlenim durumu manyetik rezonans gö- tik özellik gösteren, yani sıra dışı bir durum olmadığı sü-
rüntüleme çalışmasının incelendiği en son yapılan meta- rece (anahtar bir türlü deliğe girmiyorsa ya da elin
analiz çalışmasında kaudat nukleus ile frontolimbik ağ üzerindeki bir lekenin sabunlama ile bir türlü gitmemesi
arasında artmış; frontoparietal ağ bölgeleri arasında azal- gibi) eylem monitörizasyonuna ihtiyaç göstermeyen dav-
mış bağlantısallık gösterilmiştir. Aynı zamanda nukleus ac- ranış paketleridir. Bu tip davranışların yürütülmesinde
cumbens ile frontolimbik ağ arasında azalmış bazal ganglionların önemli rolü vardır. OKB ile ilişkili nö-
bağlantısallığın yanısıra, striatum ve talamus arasındaki rogörüntüleme çalışmalarına bakıldığında bazal ganglion-
bağlantısallıkta azalma olduğu saptanmıştır.48 Bölgesel ho- larda işlev sapmasına işaret eden zengin bir bulgu birikimi
mojenite (ReHo) analizi kullanılarak yapılan çalışmaların gözlenir. Bütün bunlar tutarlı bir birliktelik gösteriyor gibi
dahil edildiği bir meta-analiz çalışmasında bilateral lateral olsa da mevcut resmin açıklanmaya ihtiyaç gösteren pek
OFK ve dorsomedial PFK’da artmış ve bilateral fusiform çok noktası da mevcuttur.

21
Orhan Murat Koçak ve ark. Obsesif Kompulsif Bozukluğun Nörobiyolojisi: Moleküllerden Nöral Devrelere

KAYNAKLAR
1. Marder E. Neuromodulation of neuronal circuits: back to the future. Neu- 16. Fullana MA, Mataix-Cols D, Caspi A, Harrington H, Grisham jR, Moffitt
ron. 2012;76(1):1-11. doi: 10.1016/j.neuron.2012.09.010. TE, et al. Obsessions and compulsions in the community: prevalence, in-
2. de Wit Sj, Alonso p, Schweren L, Mataix-Cols D, Lochner C, Menchón terference, help-seeking, developmental stability, and co-occurring psy-
jM, et al. Multicenter voxel-based morphometry mega-analysis of struc- chiatric conditions. Am j psychiatry. 2009;166(3):329-36. doi:
tural brain scans in obsessive-compulsive disorder. Am j psychiatry. 10.1176/appi.ajp.2008.08071006.
2014;171(3):340-9. doi: 10.1176/appi.ajp.2013.13040574. 17. Goodman WK, Storch EA, Sheth SA. Harmonizing the Neurobiology and
3. Fouche jp, du plessis S, Hattingh C, Roos A, Lochner C, Soriano-Mas Treatment of Obsessive-Compulsive Disorder. Am j psychiatry. 2021;
C, et al. Cortical thickness in obsessive-compulsive disorder: multisite 178(1):17-29. doi: 10.1176/appi.ajp.2020.20111601.
mega-analysis of 780 brain scans from six centres. Br j psychiatry. 2017; 18. Monteiro p, Feng G. Learning From Animal Models of Obsessive-Com-
210(1):67-74. doi: 10.1192/bjp.bp.115.164020. pulsive Disorder. Biol psychiatry. 2016;79(1):7-16. doi:
4. Gillan CM, Robbins TW, Sahakian Bj, van den Heuvel OA, van Wingen 10.1016/j.biopsych.2015.04.020.
G. The role of habit in compulsivity. Eur Neuropsychopharmacol. 2016; 19. Fineberg NA, potenza MN, Chamberlain SR, Berlin HA, Menzies L,
26(5):828-40. doi: 10.1016/j.euroneuro.2015.12.033. Bechara A, et al. probing compulsive and impulsive behaviors, from an-
5. Mattheisen M, Samuels jF, Wang Y, Greenberg BD, Fyer Aj, McCracken imal models to endophenotypes: a narrative review. Neuropsychophar-
jT, et al. Genome-wide association study in obsessive-compulsive dis- macology. 2010;35(3):591-604. doi: 10.1038/npp.2009.185.
order: results from the OCGAS. Mol psychiatry. 2015;20(3):337-44. doi: 20. Boulougouris v, Glennon jC, Robbins TW. Dissociable effects of selec-
10.1038/mp.2014.43. tive 5-HT2A and 5-HT2C receptor antagonists on serial spatial reversal
6. Stewart SE, Yu D, Scharf jM, Neale BM, Fagerness jA, Mathews CA, learning in rats. Neuropsychopharmacology. 2008;33(8):2007-19. doi:
et al. Genome-wideassociationstudy of obsessive-compulsivedisorder. 10.1038/sj.npp.1301584.
Molpsychiatry. 2013;18(7):788-98. doi: 10.1038/mp.2012.85. Erratum 21. Barahona-Corrêa jB, Camacho M, Castro-Rodrigues p, Costa R,
in: Mol psychiatry. 2013;18(7):843. Davis, L K [added]. Oliveira-Maia Aj. From Thought to Action: How the Interplay Between
7. Mahjani B, Bey K, Boberg j, Burton C. Genetics of obsessive-compul- Neuroscience and phenomenology Changed Our Understanding of Ob-
sive disorder. psychol Med. 2021;51(13):2247-59. doi: sessive-Compulsive Disorder. Front psychol. 2015;6:1798. doi:
10.1017/S0033291721001744. 10.3389/fpsyg.2015.01798.
8. Mataix-Cols D, Boman M, Monzani B, Rück C, Serlachius E, Långström 22. Rodriguez MM, Overshiner C, Leander jD, Li X, Morrow D, Conway RG,
N, et al. population-based, multigenerational family clustering study of et al. Behavioral Effects of a Novel Benzofuranyl-piperazine Serotonin-
obsessive-compulsive disorder. jAMA psychiatry. 2013;70(7):709-17. 2C Receptor Agonist Suggest a potential Therapeutic Application in the
doi: 10.1001/jamapsychiatry.2013.3. Treatment of Obsessive-Compulsive Disorder. Front psychiatry. 2017;
8:89. doi: 10.3389/fpsyt.2017.00089.
9. Fineberg NA, Hengartner Mp, Bergbaum CE, Gale TM, Gamma A, Aj-
dacic-Gross v, et al. A prospective population-based cohort study of the 23. Chen X, Yue j, Luo Y, Huang L, Li B, Wen S. Distinct behavioral traits
prevalence, incidence and impact of obsessive-compulsive symptoma- and associated brain regions in mouse models for obsessive-compul-
tology. Int j psychiatry Clin pract. 2013;17(3):170-8. doi: sive disorder. Behav Brain Funct. 2021;17(1):4. doi: 10.1186/s12993-
10.3109/13651501.2012.755206. 021-00177-x.
10. Mak L, Streiner DL, Steiner M. Is serotonin transporter polymorphism 24. Goddard AW, Shekhar A, Whiteman AF, McDougle Cj. Serotoninergic
(5-HTTLpR) allele status a predictor for obsessive-compulsive disorder? mechanisms in the treatment of obsessive-compulsive disorder. Drug
A meta-analysis. Arch Womens Ment Health. 2015;18(3):435-45. doi: Discov Today. 2008;13(7-8):325-32. doi: 10.1016/j.drudis.2007.12.009.
10.1007/s00737-015-0526-z. 25. zitterl W, Aigner M, Stompe T, zitterl-Eglseer K, Gutierrez-Lobos K, Wen-
11. pauls DL, Abramovitch A, Rauch SL, Geller DA. Obsessive-compulsive zel T, et al. Changes in thalamus-hypothalamus serotonin transporter
disorder: an integrative genetic and neurobiological perspective. Nat Rev availability during clomipramine administration in patients with obses-
Neurosci. 2014;15(6):410-24. sive-compulsive disorder. Neuropsychopharmacology.
2008;33(13):3126-34. doi: 10.1038/npp.2008.35.
12. International ObsessiveCompulsiveDisorder Foundation Genetics Col-
laborative (IOCDF-GC) and OCD Collaborative Genetics Association- 26. Lissemore jI, Sookman D, Gravel p, Berney A, Barsoum A, Diksic M, et
Studies (OCGAS). Revealingthecomplexgeneticarchitecture of al Brain serotonin synthesis capacity in obsessive-compulsive disorder:
obsessive-compulsivedisorderusing meta-analysis. Molpsychiatry. effects of cognitive behavioral therapy and sertraline. Transl psychiatry.
2018;23(5):1181-8. 2018;8(1):82. doi: 10.1038/s41398-018-0128-4.
13. Burton CL, Lemire M, Xiao B, Corfield EC, Erdman L, Bralten j, et al. 27. Wang L, Simpson HB, Dulawa SC. Assessing the validity of current
Genome-wideassociationstudy of pediatricobsessive-compulsivetraits: mouse genetic models of obsessive-compulsive disorder. Behav phar-
sharedgenetic risk betweentraitsanddisorder. Translpsychiatry. macol. 2009;20(2):119-33. doi: 10.1097/FBp.0b013e32832a80ad.
2021;11(1):91. doi: 10.1038/s41398-020-01121-9. 28. Casado-Sainz A, Gudmundsen F, Baerentzen SL, Lange D, Ringsted A,
14. Bozorgmehr A, Ghadirivasfi M, Shahsavand Ananloo E. Obsessive- Martinez-Tejada I, et al. Dorsal striatal dopamine induces fronto-cortical
compulsive disorder, which genes? Which functions? Which path- hypoactivity and attenuates anxiety and compulsive behaviors in rats.
ways? An integrated holistic view regarding OCD and its complex Neuropsychopharmacology. 2022;47(2):454-64. doi: 10.1038/s41386-
genetic etiology. j Neurogenet. 2017;31(3):153-160. doi: 021-01207-y.
10.1080/01677063.2017.1336236. 29. Lu j, Cheng Y, Xie X, Woodson K, Bonifacio j, Disney E, et al. Whole-
15. Smit DjA, Cath D, zilhão NR, Ip HF, Denys D, den Braber A, et al. Ge- Brain Mapping of Direct Inputs to Dopamine D1 and D2 Receptor-
netic meta-analysis of obsessive-compulsive disorder and self-report Expressing Medium Spiny Neurons in the posterior Dorsomedial
compulsive symptoms. Am j Med Genet B Neuropsychiatr Genet. Striatum. eNeuro. 2021;8(1):ENEURO.0348-20.2020. doi:
2020;183(4):208-216. doi: 10.1002/ajmg.b.32777. 10.1523/ENEURO.0348-20.2020.

22
Orhan Murat Koçak ve ark. Obsesif Kompulsif Bozukluğun Nörobiyolojisi: Moleküllerden Nöral Devrelere

30. Kalueff Av, Stewart AM, Song C, Berridge KC, Graybiel AM, Fentress compulsive disorder: a systematic review and meta-analysis of diffusion
jC. Neurobiology of rodent self-grooming and its value for translational tensor imaging studies. Neurosci Biobehav Rev. 2013;37(10 pt 2):2856-
neuroscience. Nat Rev Neurosci. 2016;17(1):45-59. doi: 77. doi: 10.1016/j.neubiorev.2013.10.008.
10.1038/nrn.2015.8. Erratum in: Nat Rev Neurosci. 2016 Feb;17(2):118. 42. Boedhoe pS, Schmaal L, Abe Y, Alonso p, Ameis SH, Anticevic A et al.
31. Albelda N, joel D. Current animal models of obsessive compulsive dis- Corticalabnormalitiesassociatedwithpediatricandadultobsessive-com-
order: an update. Neuroscience. 2012;211:83-106. doi: 10.1016/j.neu- pulsivedisorder: findingsfromthe ENIGMA Obsessive-CompulsiveDisor-
roscience.2011.08.070. derWorkingGroup. Americanjournal of psychiatry. 2018;175(5):453-62.
32. Burguière E, Monteiro p, Feng G, Graybiel AM. Optogenetic stimulation doi: 10.1176/appi.ajp.2017.17050485.
of lateral orbitofronto-striatal pathway suppresses compulsive behaviors. 43. Hazari N, Narayanaswamy jC, venkatasubramanian G. Neuroimaging
Science. 2013;340(6137):1243-6. doi: 10.1126/science.1232380. findings in obsessive-compulsive disorder: A narrative review to eluci-
33. Frederick AL, Yano H, Trifilieff p, vishwasrao HD, Biezonski D, Mészáros date neurobiological underpinnings. Indian j psychiatry. 2019;61(Suppl
j, et al. Evidence against dopamine D1/D2 receptor heteromers. Mol 1):S9-S29. doi: 10.4103/psychiatry.Indianjpsychiatry_525_18.
psychiatry. 2015;20(11):1373-85. doi: 10.1038/mp.2014.166. 44. Shan HD, Liu YF, zhao Q, Wang Y, Wang YM, Cheung EF, et al. Distinct
34. Yadin E, Friedman E, Bridger WH. Spontaneous alternation behavior: clinical manifestations of obsessive-compulsive disorder are associated
an animal model for obsessive-compulsive disorder? pharmacol with cortical thickness alteration. Aust N z j psychiatry. 2022;56(2):186-
Biochem Behav. 1991;40(2):311-5. doi: 10.1016/0091-3057(91)90559-k. 96. doi: 10.1177/00048674211009623.
35. Arora T, Bhowmik M, Khanam R, vohora D. Oxcarbazepine and fluoxe- 45. Attwells S, Setiawan E, Wilson AA, Rusjan pM, Mizrahi R, Miler L, et al.
tine protect against mouse models of obsessive compulsive disorder Inflammation in the Neurocircuitry of Obsessive-Compulsive Disorder.
through modulation of cortical serotonin and CREB pathway. Behav jAMA psychiatry. 2017;74(8):833-40. doi: 10.1001/jamapsychia-
Brain Res. 2013;247:146-52. doi: 10.1016/j.bbr.2013.02.038. try.2017.1567.
36 Szechtman H, Sulis W, Eilam D. Quinpirole induces compulsive check- 46. Thorsen AL, Hagland p, Radua j, Mataix-Cols D, Kvale G, Hansen B, et
ing behavior in rats: a potential animal model of obsessive-compulsive al. Emotional processing in Obsessive-Compulsive Disorder: A Sys-
disorder (OCD). Behav Neurosci. 1998;112(6):1475-85. doi: tematic Review and Meta-analysis of 25 Functional Neuroimaging Stud-
ies. Biol psychiatry Cogn Neurosci Neuroimaging. 2018;3(6):563-71. doi:
10.1037//0735-7044.112.6.1475.
10.1016/j.bpsc.2018.01.009.
37. Servaes S, Glorie D, Stroobants S, Staelens S. Neuroreceptor kinetics
47. Stern ER, Welsh RC, Gonzalez R, Fitzgerald KD, Abelson jL, Taylor SF.
in rats repeatedly exposed to quinpirole as a model for OCD. pLoS One.
Subjectiveuncertaintyandlimbichyperactivation in obsessive-compul-
2019;14(3):e0213313. doi: 10.1371/journal.pone.0213313.
sivedisorder. Hum Brain Mapp. 2013;34(8):1956–70.
38. Escobar Ap, Cornejo FA, Olivares-Costa M, González M, Fuentealba
48 Liu j, Cao L, Li H, Gao Y, Bu X, Liang K, et al. Abnormal resting-state
jA, Gysling K, et al. Reduced dopamine and glutamate neurotransmis-
functional connectivity in patients with obsessive-compulsive disorder:
sion in the nucleus accumbens of quinpirole-sensitized rats hints at in-
A systematic review and meta-analysis. Neurosci Biobehav Rev. 2022;
hibitory D2 autoreceptor function. j Neurochem. 2015;134(6):1081-90. 135:104574. doi: 10.1016/j.neubiorev.2022.104574.
doi: 10.1111/jnc.13209.
49. Hao H, Chen C, Mao W, Xia W, Yi z, zhao p, et al. Alterations in resting-
39. Alonso p, López-Solà C, Real E, Segalàs C, Menchón jM. Animal mod- state local functional connectivity in obsessive-compulsive disorder. j
els of obsessive-compulsive disorder: utility and limitations. Neuropsy- Affect Disord. 2019;245:113-9. doi: 10.1016/j.jad.2018.10.112.
chiatr Dis Treat. 2015;11:1939-55. doi: 10.2147/NDT.S62785.
50. Gürsel DA, Avram M, Sorg C, Brandl F, Koch K. Frontoparietal areas link
40. Muller j, Roberts jE. Memory and attention in Obsessive-Compulsive impairments of large-scale intrinsic brain networks with aberrant fronto-
Disorder: a review. j Anxiety Disord. 2005;19(1):1-28. doi: striatal interactions in OCD: a meta-analysis of resting-state functional
10.1016/j.janxdis.2003.12.001. connectivity. Neurosci Biobehav Rev. 2018;87:151-60. doi:
41. piras F, piras F, Caltagirone C, Spalletta G. Brain circuitries of obsessive 10.1016/j.neubiorev.2018.01.016.

23
Obsesif Kompulsif Bozukluğun Farmakoterapisi
ve Diğer Somatik Yöntemlerle Tedavisi
Treatment of Obsessive Compulsive Disorder with
Pharmacotherapy and Other Somatic Methods

Mehmet Murat DEMETa ÖZET Obsesif kompulsif bozukluğun (OKB) tedavisinde serotonin geri alım inhibitörleri ve bilişsel
davranışçı terapiler ilk sıra tercih edilmesi gereken tedavi şekilleridir. Çok yaygın ve başarılı şekilde uy-
gulanmalarına karşın bu tedavi şekillerine yeterli yanıt alındığı söylenemez. Bir grup hasta ise tedaviye
a
Manisa Celal Bayar Üniversitesi
yanıtsız olarak değerlendirilmektedir. Tüm bu değerlendirmeler OKB tedavisinde çeşitli tedavi şekille-
Tıp Fakültesi,
rinin gündeme gelmesine neden olmuştur. En sık uygulama güçlendirme uygulamaları olup ilk sıra te-
Ruh Sağlığı ve Hastalıkları AD,
davilerin ağırlıklı olarak serotonerjik, dopaminerjik ve glutamaterjik ilaçlar ile güçlendirilmesidir.
Manisa, Türkiye İntravenöz antidepresan uygulamalarının hem toplam etkiyi artırdıklarına hem de hızlı etki başlangıcı
sağladıklarına ilişkin araştırma sonuçları bir dönem geçerlik göstermiş, ancak rutin uygulamalar arasına
Yazışma Adresi/Correspondence: girememiştir. İlaç tedavilerinin dışında nörotransmitter düzenlenmesine yönelik cerrahi ve derin beyin
Mehmet Murat DEMET uyarımı, elektrokonvulsif terapi ve transkranyal manyetik uyarım gibi somatik uygulamalar giderek daha
Manisa Celal Bayar Üniversitesi sık ve başarılı şekilde uygulanmaya başlamıştır. Bu yazıda OKB’nin tedavisinde ilk sıra ilaç tedavileri,
Tıp Fakültesi, güçlendirme amacı ile yapılan uygulamalar ve ilaç tedavileri dışında uygulanan somatik tedavi yön-
Ruh Sağlığı ve Hastalıkları AD, temleri tartışılacaktır.
Manisa, Türkiye
muratdemet@gmail.com Anahtar Kelimeler: Obsesif-kompulsif bozukluk; farmakoterapi; güçlendirme; somatik tedaviler

ABSTRACT In the treatment of obsessive-compulsive disorder (OCD), serotonin reuptake inhibitors


and cognitive behavioral therapies are the first line treatment options. Despite their widespread and suc-
cessful application, it cannot be said that adequate response has been received to these treatment modal-
ities. A group of patients are considered as refractory to treatment. All these evaluations have led to the
emergence of various treatment modalities in the treatment of OCD. The most common application is
augmentation applications, and first-line treatments are mainly augmented with serotonergic, dopamin-
ergic, and glutamatergic drugs. Research results showing that intravenous antidepressant applications are
effective both to increase the total effect and to provide a rapid onset of action have shown its validity for
a period, but the application has not been among the routine applications. Apart from drug treatments, so-
matic intervention such as surgery, deep brain stimulation, electroconvulsive therapy, and transcranial
magnetic stimulation for neuromodulation have started to be applied more frequently and successfully. In
this article, first-line drug treatments in the treatment of obsessive-compulsive disorder, applications for
augmenting and somatic treatment methods applied other than drug treatments will be discussed.

Keywords: Obsessive-compulsive disorder; pharmacotherapy; augmentation; somatic terapies

O
bsesif kompulsif bozukluk (OKB) %2-3 yaygınlık hızı ile ciddi işlev kaybı ve
yaşam kalitesi düşüklüğüne neden olan bir ruhsal bozukluktur.1-3 OKB’nin eti-
yolojisi ve tedavisine yönelik çok kapsamlı araştırmalar yapılmasına karşın gün-
cel standart tedaviler ile hastaların ancak yaklaşık yarısında bir başarı elde edilebilmektedir.
Bu durum klinisyenlerin tedavi süreçlerinde birden fazla ilacın birlikte kullanımı, birinci
KAYNAK GÖSTERMEK İÇİN: sıra ilaca bir başka ilacın eklenmesi ile güçlendirme, alternatif ilaç tedavileri ve bunlar dı-
Demet MM. Obsesif kompulsif bozukluğun
farmakoterapisi ve diğer somatik yöntemlerle şında bir takım somatik tedaviler gibi farklı tedavi şekillerini uygulamalarına yol açmak-
tedavisi. Devrimci Özgüven H, editör. Obse-
sif Kompulsif Bozukluk. Ankara: Türkiye Kli-
tadır. Genel olarak bakıldığında OKB tedavisi üç grupta ele alınabilir: İlaç tedavisi, Bilişsel
nikleri; 2022. p.24-32. davranışçı terapi ve Nöromodülasyon. Araştırmalardan elde edilen en güçlü kanıtlar ilaç

24
Mehmet Murat Demet Obsesif Kompulsif Bozukluğun Farmakoterapisi ve Diğer Somatik Yöntemlerle Tedavisi

tedavileri, bilişsel davranışçı terapi ve bu ikisinin birlikte fluvoksamin, paroksetine ve sertralin - OKB tedavisi için
kullanımına ilişkin kanıtlardır.1-7 Bu yazıda OKB’nin birinci onaylı durumdadır. Bu noktada sitalopram ve essitalopra-
sıra tedavileri yanında, tedaviye direnç ve yanıtsızlık duru- mın da OKB tedavisinde etkili olduğuna ilişkin kanıtların
munda uygulanabilecek tedavi seçenekleri gözden geçirile- bulunduğunu belirtmek gerekir.17 Çeşitli meta-analiz ve
cektir. sistematik taramalar SSGİ’ler, klomipramin ve BDT’nin
plasebodan daha etkili olduğunu göstermiştir.18-20 Tablo
İLAÇ TEDAVİLERİ 1’de çeşitli antidepresanların OKB tedavisindeki dozları
depresyonla karşılaştırmalı olarak listelenmiştir.
KLOMİPRAMİn VE SEÇİCİ SEROTOnİn
gERİ ALıM İnHİBİTÖRLERİ SEÇİCİ SEROTOnİn-nOREPİnEFRİn
gERİ ALıM İnHİBİTÖRLERİ
Serotonerjik sistemin OKB’nin etiyolojisinde rolü oldu-
ğuna ilişkin ilk bilgi 1967 yılında klomipraminin depres- Seçici serotonin-norepinefrin geri alım inhibitörü (SNGI)
yonlu hastalardaki obsesyonel belirtilerde iyileşmeye yol venlafaksinin OKB tedavisindeki olası etkililiğini araştı-
açması ile ortaya çıkmıştır.8 1991 yılında OKB olan hasta- ran ilk çift kör, karşılaştırılmalı çalışmada 300 mg/gün
lar üzerinde yapılmış 10 haftalık plasebo kontrollü, büyük dozda venlafaksin ile 60 mg/gün dozda paroksetine karşı-
örneklemli bir klomipramin çalışmasında ilacın Yale laştırılmış, venlafaksinin paroksetine eşdeğer etki göster-
Brown Obsesyon Kompulsiyon Ölçeği (YBOKÖ) toplam diği, ancak paroksetinden üstün olmadığı gösterilmiştir.21
puanlarında, plaseboya göre anlamlı düzeyde düşme sağ- 2005 yılında yapılan bir yayın taramasında venlafaksinin
ladığı (%40’a karşı %4) bildirilmiştir.9 Diğer trisiklik anti- OKB tedavisinde etkili olduğu, ancak güncel tedaviler ile
depresanlara göre güçlü bir serotonin taşıyıcısı inhibitörü karşılaştırıldığında herhangi bir avantajı olmadığı bildiril-
olan klomipraminin OKB tedavisindeki etkililiğine ilişkin miştir.22 Son dönemde yayımlanan bir araştırmada da
bu sürecin ardından, seçici serotonin geri alım inhibitörü SSGİ’lere zayıf yanıt veren OKB hastalarında venlafaksin
(SSGİ) olan fluvoksamin ve sertralinin desipramine; klo- uygulamasının etkili olduğu, özellikle zayıf içgörünün ba-
mipramin ve SSGİ’lerin plaseboya üstünlüklerinin bildi- şarılı tedavi sonucu için belirleyici olduğu bildirilmiştir.23
rilmesi, bu ilaç grubunun OKB tedavisinde temel ilaç Duloksetinin OKB tedavisinde güçlendirme amacı ile ek-
grubu durumuna gelmesine yol açmıştır.10-16 Klomipramin lendiği çift kör desenli bir araştırmada, 12 hafta süre ile
OKB tedavisinde önemli bir tedavi seçeneği olmasına kar- fluoksetin, sitalopram veya fluvoksamine yetersiz yanıt
şın olumsuz yan etki örüntüsü nedeni ile birincil tedaviler veren OKB hastalarında mevcut tedaviye 8 hafta süre ile
arasında yer almamaktadır. Güncel olarak SSGİ’ler ilk te- 50-200 mg/gün doz aralığında sertralin ya da 20-60 mg/gün
davi tercihi durumundadır. Amerikan Gıda ve İlaç Kuru- doz aralığında duloksetin eklenmiş; duloksetinin sertra-
mu’na (FDA) göre klomipramin ve SSGİ’ler - fluoksetin, line eşdeğer bir etkiye sahip olduğu bildirilmiştir.24

TABLO 1: Obsesif kompulsif bozukluğun birinci sıra tedavisinde önerilen ilaç dozları ve onay durumları.67

İlaç Standart depresyon dozua Standart OKB dozua İlaç tercih durumu FDA onay durumu
Fluoksetin 40 mg 80 mg Birinci sıra Var
Sitalopram b
40 mg 40 mg İkinci sıra Yok
Klomipraminc 125 mg 250 mg İkinci sıra Var
Duloksetind 60 mgd 120 mg İkinci sıra Yok
Essitalopram 20 mg 40 mg Birinci sıra Yok
Fluvoksamin 150 mg 300 mg Birinci sıra Var
Paroksetin 40 mg 60 mg Birinci sıra Var
Sertralin 100 mg 200 mg Birinci sıra Var
Venlafaksin 150 mg 300 mg İkinci sıra Yok
a
Dozlar 40 mg fluoksetin eşdeğeridir.
b
40 mg üzerindeki sitalopram dozları, olası QTc uzaması nedeni ile önerilmemektedir.
c
Birincil etkililik kanıtına karşın yan etki örüntüsü nedeni ile klomipramin ikinci sırada önerilmektedir.
d
Major depresyon için FDA önerisine dayanmaktadır.

25
• Yetişkinlerde Şizofreni
• Majör Depresif Epizodlarda (Antidepresanlara İlave Tedavide)
• Bipolar Mani
Pediyatrik hastalarda otistik bozukluk ile ilgili irritabilitenin tedavisinde.

İgnis kısa ürün bilgisinden alınmıștır. Detaylı bilgi için www.sanovel.com.tr

SANOVEL İLAÇ SAN. ve TİC. A.Ș. İstinye Mahallesi Balabandere Caddesi www.sanovel.com.tr
No:14 34460 Sarıyer / İstanbul Tel: (0212) 362 18 00 • Faks: (0212) 362 18 08 Daha geniș bilgi için firmamıza bașvurunuz.
Mehmet Murat Demet Obsesif Kompulsif Bozukluğun Farmakoterapisi ve Diğer Somatik Yöntemlerle Tedavisi

AnTİPSİKOTİKLER yum ve kalsiyum kanalları ile etkileşimi olan topiramat,


voltaj kapılı sodyum kanallarını bloklayarak glutamat salı-
Antipsikotikler ilk sıra ilaç tedavilerine yeterli yanıt alın-
nımını ve AMPA reseptör işlevini inhibe eden lamotrijin,
mayan OKB hastalarında en sık başvurulan güçlendirme
ekstrasellüler glutamatı düzenleme ve oksidatif stresi
ajanlarıdır. Birinci kuşak antipsikotiklerden haloperidole
azaltma etkisi bulunan N-asetil sistein, tetrasiklin türevi bir
ilişkin iki güçlendirme çalışmasında, özellikle tik eşliği bu-
antibiyotik olan ve sodyum ve kalsiyum iyonik akımlarını
lunan OKB olgularında haloperidolün etkili olduğu, ancak
inhibe ettiği ve glutamat salınımını blokladığı gösterilen
ekstrapramidal sistem yan etkileri nedeni ile çalışmayı ya-
minosiklin, parsiyel NMDA reseptör ko-agonisti olan D-
rıda bırakma hızının yüksek olduğu ya da ek antikolinerjik
sikloserin ve glutamat düzenleyici etkisi olan bir başka ilaç
tedavi gerektiği bildirilmiştir. Birinci kuşak antipsikotik-
pregabalin OKB tedavisinde değişik kanıt düzeylerinde ça-
lerin, sadece ikinci kuşak antipsikotiklerin kullanımı ile il-
lışmalar ile, çelişkili sonuçlara rağmen, etkili olduğu gös-
gili bir kısıtlama var ise güçlendirme amacı ile kullanılması
terilen glutamat düzenleyici ilaçlardır.29 Ancak son
önerilmektedir.25-27 İkinci kuşak antipsikotiklerden risperi-
dönemde yapılan çift-kör, rastgele, kontrollü çok merkezli
don, olanzapin, ketiyapin ve aripiprazol OKB’nin güçlen-
bir çalışmada, mevcut ilaca 2-4 g/gün dozda eklenen N-
dirme tedavisi için en çok araştırılan antipsikotiklerdir.
asetil sisteinin OKB belirtilerini azaltmada plaseboya üstün
Ondört tane çift-kör, rastgele plasebo kontrollü araştırma-
olmadığı bildirilmiştir.30
nın dahil edildiği bir meta-analizde, aripiprazol, risperidon
ve haloperidol daha ön planda olmak üzere antipsikotik
DEKSTROAMFETAMİn
güçlendirmesinin yararlı olduğu bildirilmiştir.28 OKB te-
davisinde güçlendirme amacı ile antipsikotik etkisini araş- İki tane çift kör, plasebo kontrollü çalışmada d-amfetaminin
tıran çalışmalarda antipsikotiklerle güçlendirmenin hem tedavi görmemiş OKB hastalarında plasebodan üstün olduğu
obsesyonlarda hem de kompulsiyonlarda etkili olduğu; ilaç bildirilmiştir.31,32 SSGİ güçlendirmesinde d-amfetamin ile
bırakma hızları açısından antipsikotik grupları ile plasebo yüksek doz kafeinin karşılaştırıldığı bir başka çift kör araş-
grupları arasında fark bulunmadığı; güçlendirme etkisinin tırmada ise her iki ilacın da etkili olduğu bildirilmiştir.33
düşük antipsikotik dozlara göre orta/standart antipsikotik
dozlarında daha güçlü olduğu; OKB olgularında tik bo-
KAFEİn
zukluğu eştanısı varsa güçlendirme etkisinin daha yüksek Kafeinin temel etkisi adenozin A1 ve A2 reseptör antago-
olduğu; antipsikotikler ile güçlendirmenin yalnızca öneri- nizmasıdır. A1 reseptörü triptofan, serotonin ve nöroadre-
len dozlarda en az 8 haftalık SSGİ tedavisinden sonra di- nerjik sistem üzerinde düzenleyici ve inhibe edici etkiye
renç kararı verilmesinin ardından uygulanması gerektiği ve de sahiptir. Bu etkileri ile obsesif kompulsif belirtileri az-
bazı açık uçlu çalışmalarda gösterildiği üzere, şizotipal ki- altıcı etki yapar. Ayrıca OKB’li hastalarda sıkça görülen
şilik bozukluğunun olası bir tedavi yanıtı yordayıcısı ola- duygudurum, yorgunluk, enerji azlığı ve işlev kaybı gibi
bileceği şeklinde sonuçlar bildirilmiştir.27 belirtiler üzerinde de etkisi bulunmaktadır. Tedaviye di-
rençli OKB hastaları üzerinde yürütülen çift kör plasebo
gLuTAMATERjİK SİSTEM ÜzERİnDEn kontrollü bir güçlendirme çalışmasında SSGİ’ye eklenen
ETKİ EDEn İLAÇLAR günlük 300 mg’a kadar kafeinin OKB belirtilerini azalt-
Glutamat OKB etiyolojisinde önemli rol oynayan kortiko- mada plaseboya göre daha etkili olduğu bildirilmiştir.34
striatal-talamik devrenin temel nörotransmitteridir. Fron-
KLOnAzEPAM
tal ve singulat korteks, kaudat, putamen ve talamus
doğrudan kortikostriatal yolak ile ilgili alanlarken, globus Birincil etkisi GABAerjik nörotransmisyonu artırmak olan
pallidus ve subtalamik çekirdek dolaylı kortikostriatal yo- klonazepam, diğer benzodiyazepinlerden farklı olarak sero-
lakla ile ilişkili alanlardır. Glutamaterjik sistemin resep- tonerjik sistem üzerinde de etkilidir. İkibinüç yılında yürü-
törleri olan iyonotropik (NMDA, AMPA ve kainat) ve tülen bir araştırmada klonazepamın OKB tedavisinde tek
metabotropik reseptörler (mGluR’ler) OKB ile ilişkili dev- başına etkili olmadığı; ektanı olarak anksiyete bozukluğu bu-
relerde yoğun olarak bulunmaktadırlar. Sinaptik aralıkta lunması durumunda ve SSGİ’lerin güçlendirilmesinde etkili
glutamat salınımını inhibe eden ve astrositler tarafından olduğu bildirilmiştir.35 Güçlendirme etkisi için yürütülen iki
glutamat geri alımını uyaran riluzol, yarışmacı olmayan çift-kör, plasebo kontrollü çalışmanın ilkinde klomipramin
NMDA reseptör antagonisti olan memantin ve infüzyon ya da fluoksetine eklenen klonazepamın OKB belirtilerinde
şeklinde verilen ketamin, NMDA reseptör ko-agonisti olan anlamlı düzelmeye neden olduğu bildirilirken, diğer bir ça-
glisin, glisen taşıyıcısı-1’in endojen inhibitörü olan sarko- lışmada sertraline eklenenen klonazepamın etkili olmadığı
zin, AMPA reseptör antagonisti olan ve voltaj kapılı sod- bildirilmiştir.36,37

26
Mehmet Murat Demet Obsesif Kompulsif Bozukluğun Farmakoterapisi ve Diğer Somatik Yöntemlerle Tedavisi

MİRTAzAPİn İnTRAVEnÖz İLAÇ uYguLAMALARı


Presinaptik alfa2 adrenerjik otoreseptör ve heteroreseptör- Ağız yolu ile verilen antidepresanların yetersiz etkileri ve
leri bloke ederek norepinefrin salınımını artıran mirtaza- yanıtın gecikmesi intravenöz uygulamaların değerlendiril-
pin, serotonerjik nöronların noradrenerjik uyarımını mesine yol açmış ve değişik kanıt düzeyleri ile intravenöz
artırarak 5-HT salınımını da arttırır. 5-HT2 ve 5-HT3 post- uygulamanın hem daha büyük etkinlik hem de daha hızlı
sinaptik reseptörler üzerinde güçlü antagonist etki göste- etki başlangıcı sağladığına ilişkin araştırma sonuçları ya-
rirken, 5HT1A reseptörleri üzerinde önemli bir etkisi yımlanmıştır. Çok sayıda anti-obsesif ilaç tedavisine ye-
bulunmamaktadır. Serotonerjik nörotransmisyonu uyarıcı tersiz yanıt veren OKB hastalarına bir hafta boyunca IV
etkisi nedeni ile OKB tedavisinde güçlendirme amacı ile klomipramin uygulanan ve ardından tedavinin ağız yolu ile
kullanılmıştır. Ancak 2004 yılında yürütülen ve sitalop- kullanılan klomipramin (en fazla 225 mg/gün) ile değişti-
rama eklenen mirtazapinin etkisinin araştırıldığı bir çalış- rildiği yakın tarihli bir açık çalışmada, IV klomipraminin
mada, mirtazapin eklenen grupta tedavi etkisinin daha etkili olduğu bildirilmiştir.49 OKB tedavisinde intravenöz
erken dönemde ortaya çıktığı, buna karşın genel OKB te- olarak uygulanan bir diğer antidepresan sitalopramdır.
davisi açısından mirtazapin eklenmeyen grup ile eklenen Açık etiketli bir araştırmada tedaviye dirençli OKB hasta-
grup arasında bir fark bulunmadığı bildirilmiştir.38,39 larında intravenöz sitalopramın hem emniyet hem de hızlı
etki başlangıcı açısından etkili olduğu, hızlı etki başlangı-
OnDAnSETROn cının hem OKB belirtilerinin iyileşme hızını artırdığı hem
5-HT3 reseptörlerinin ventral tegmental alan içindeki yer- de ağız yolu ile verilecek sitalopramın etkililiği için yor-
leşimleri, 5-HT3 reseptör agonistlerinin bu alanda dopa- dayıcı bir özellik taşıdığı bildirilmiştir.50
minerjik nörotransmisyonu artırarak pekiştirici bir rol
oynayabileceğini akla getirmiş ve bu etki hayvan çalış- DİĞER SOMATİK TEDAVİLER
malarında gösterilmiştir.40 Ondansetron ayrıca OKB ile
ilişkili görülen singulat korteks, amigdala ve hipokam- DERİn BEYİn uYARıMı
pusta da etkili olmaktadır.41 Düşük doz ondansetronun me- Derin beyin uyarımı ABD’de ve bazı Avrupa Birliği ülkele-
zolimbik ödül yolağında bulunan nukleus akumbensteki rinde 2009 yılında tedaviye yanıtsız OKB tedavisinde “et-
dopamin işlevlerini düzenleyerek striatal dopamine bağlı kinlik kanıtı gerektirmeyen ancak hasta için risk
tekrarlayıcı hareketleri azalttığı ileri sürülmüştür.42 oluşturmayacak özel onaylı cihaz uygulaması” olarak onay-
SSGİ’lere 4 ve 8 mg/gün dozda eklendiğinde etkili oldu- lanmıştır. Dünya Steryotaktik ve Fonksiyonel Sinir Cerrahisi
ğuna ilişkin, çeşitli kanıt düzeylerinde araştırma sonuçları Derneği Psikiyatri için Sinir Cerrahisi Kurulu 2014 yılında
bulunmaktadır.43,44 tedaviye yanıtsız OKB tedavisi için bir uzlaşı metni yayım-
layarak, uygulamanın onaylı tedavi olarak kabul edilebilmesi
PİnDOLOL için aynı psikiyatrik bozukluk için aynı beyin alanları üze-
5-HT1A presinaptik reseptör antagonisti olan pindolol, bu et- rinde yürütülmüş, var olan bir başka terapi ile karşılaştırıl-
kisi aracılığı ile serotonerjik nörotransmisyonu artırır.45 Pin- mış, kabul edilebilir risk-yarar oranı olan ve iki ayrı
dololün SSGİ’lere eklendiğinde serotonin sekresyonu araştırmacı grubu tarafından yürütülmüş ve yayımlanmış en
üzerindeki olası negatif geri bildirim süreci ile klinik etkinliği az iki çift kör, rastgele, kontrollü çalışma bulunması gerektiği
artırdığı ileri sürülmüştür.46 Klomipramin ve çeşitli SSGİ’lere kuralını getirmiştir. Bu konuda yapılan çeşitli araştırmalarda
5-10 mg/gün dozda pindololün eklendiği dört çalışmada, flu- temel olarak iki farklı beyin alanı - nukleus akumbens ve
voksamin hariç (5-HT1A dolaylı agonisti etkisi nedeni ile) BNST (bed nucleus of stria terminalis) hedef olarak alınmış-
OKB tedavisinde başarıyı artırabileceği ileri sürülmüştür.47 tır.51-53 Son dönemde yapılmış bir çalışmada nukleus akum-
bens, ventral striatum ve internal kapsülü hedef alan derin
TRAMADOL beyin uyarımının ilaç tedavisine dirençli OKB olgularında
Mu-opioid reseptörlere orta derecede afinitesi olan trama- yararlı olduğu bildirilmiştir.54
dol, aynı zamanda norepinefrin ve serotonin geri alımını
da inhibe eder.48 Terapötik dozda en az bir SSGİ tedavi-
ELEKTROKOnVuLSİF TERAPİ
sine yanıtsız OKB hastaları üzerinde yürütülmüş 8 hafta Standart tedavilere yeterli yanıt alınamayan OKB olgula-
süreli açık etiketli bir çalışmada, 400 mg/gün doza kadar rında elektrokonvulsif terapinin (EKT) etkili olup olmadı-
verilen tramadolün OKB tedavisinde yararlı bir seçenek ol- ğını araştıran çalışmalar üzerinde yapılan 2015 tarihli bir
duğu ileri sürülmüştür.48 sistematik taramada, araştırmaların çoğunun olgu sunumu

27
Mehmet Murat Demet Obsesif Kompulsif Bozukluğun Farmakoterapisi ve Diğer Somatik Yöntemlerle Tedavisi

şeklinde olduğu; randomize kontrollü çalışma bulunma- rTMS ve tDCS’ye odaklanan toplam 14 araştırmanın dahil
dığı; olguların %60,4’ünde tedaviye olumlu yanıt alındığı; edildiği bir meta-analizde, rTMS’nin etkisinin tDCS’ye
olguların genellikle depresyonun eşlik etmediği, OKB be- göre daha güçlü olduğu, ancak her iki yöntemin de OKB
lirtileri açısından geç başlangıçlı ve şiddetli olgular olduğu tedavisinde etkili olduğu bildirilmiştir.61
bildirilmiş ve EKT’ye yanıt veren olguların yetersiz SSGİ
ve BDT tedavisi öyküleri bulunduğu vurgulanmıştır.55 Yedi TEDAVİ uYguLAMALARı KOnuSunDA
farklı merkezden alınan 1001 OKB hastası üzerinde yapı-
TEMEL İLKELER
lan 2016 tarihli bir araştırmada, EKT uygulanan OKB has-
talarının genel olarak daha şiddetli olgular olduğu, intihar Menchon ve ark.nın 2019 yılında yayımladıkları bir klinik
risklerinin daha yüksek olduğu, daha sık psikotik belirti ya- uygulama rehberinde yazarlar, aralarında Amerikan Psiki-
şadıkları, EKT kararında cinsel ve dini içerikli belirtilerin yatri Birliği (APA), Dünya Sağlık Örgütü, Uluslararası
etkili olabileceği ve yeterli antipsikotik tedavi almış olma- Psikofarmakoloji Koleji, Dünya Psikiyatri Birliği, Avrupa
larının daha olası olduğu bildirilmiştir.56 Nöropsikofarmakoloji Koleji ve Dünya Biyolojik Psiki-
yatri Federasyonu gibi uluslararası kurumların da bulun-
BEYİn CERRAHİSİ gİRİşİMLERİ duğu çok sayıda ulusal ve uluslararası kurumun
rehberlerini taramışlar ve OKB’nin ilaç tedavisinin plan-
Güncel ilaç tedavileri ve BDT’nin yetersiz kalması nedeni
lanmasında tedaviye rehber olacak şu aşamaların göz
ile OKB’de etkinliği araştırılan bir başka tedavi şekli de,
önüne alınmasını önermişlerdir: Akut dönemde tedavi; te-
nöromodulasyonun cerrahi işlemler ile gerçekleştirilmesi-
davi süresi; tedavi yanıtının yordanması ve özel belirtiler;
dir. Prefrontal lokotomi obsesyonel nevrozların tedavisinde
tedaviye kısmi yanıt ve yanıtsızlıkta uygulanacak strateji-
ilk kez uygulanan beyin cerrahisi işlemidir.57 Doku çıkar-
ler; özel gruplarda tedavi planlaması.62
maya yönelik beyin cerrahisi işlemlerinin hedefi OKB eti-
yolojisinde rol oynadığı varsayılan kortiko-striato-talamo- Akut Dönemde Tedavi
kortikal devre olup, uygulama amacı bu devredeki işlev bo-
İlaç tedavisi ve BDT ilk sıra tedavi yöntemleri olarak genel
zukluğunun giderilmesidir. Şiddetli ve tedaviye dirençli
kabul görmektedir. Sitalopram ve essitalopram dahil tüm
OKB olgularında uygulanan 4 temel beyin cerrahisi yön-
SSGİ’ler OKB tedavisinde eşit etkinliğe sahiptir. Klinis-
temi bulunmaktadır: Anterior kapsülotomi, singulotomi,
yen ilaç emniyetini, hastanın olası yan etkileri karşılaya-
subkaudat traktotomi, limbik lokotomi. Bu uygulamalar-
bilme durumunu, olası ilaç etkileşimlerini, önceki tedavi
daki etki hedef bölgesi anterior kapsülotomide internal
sonuçlarını ve olası tıbbi hastalık ektanılarını göz önüne
kapsülün anterior kolu, singulotomide anterior singulat
alarak seçim yapmalıdır.5 Birleşik Krallık Ulusal Sağlık ve
korteks ve singulum lifleri, subkaudat traktotomide fronto-
Tedavi Mükemmeliyeti Enstitüsü (NICE) ölçütlerine göre
talamik liflerdir. Limbik lokotomi ise anterior singulotomi
ise erişkinlerde OKB tedavisi için başlangıç tedavisi olarak
ile subkaudat traktotominin birlikte uygulanmasıdır.58 Son
sitalopram, essitalopram, fluoksetin, fluvoksamin, parok-
dönemde geliştirilen girişimsel olmayan tekniklerin uygu-
setine veya sertralin seçilmeli; seçimde ilaç etkileşimleri
lanmaya başlaması ile OKB tedavisinde beyin cerrahisi gi-
göz önüne alınmalıdır. OKB tedavisi için önerilecek ilaç-
rişimleri, konu hakkındaki etik tartışmaların sürmesine
ların dozlama şekli depresyon tedavisindekinden farklıdır.
karşın, umut vermektedir.59 OKB tedavi rehberlerinde OKB’de ilaç dozunun depres-
yon tedavisindeki dozlardan 2-3 kat yüksek olması gerek-
gİRİşİMSEL OLMAYAn BEYİn uYARıMı YÖnTEMLERİ tiği önerilmektedir.17,63-66 SSGİ’lerin depresyondaki doz
Girişimsel olmayan beyin uyarımı yöntemleri, beyin iş- titrasyon stratejisi beklenen en düşük etkin doza çıkılıp
levlerini düzenlemeye yarayan fiziksel tedavi yöntemleri- yanıt ya da iyileşme elde edilir edilmez dozun en düşük
dir. Tekrarlayan transkranyal manyetik uyarım (rTMS), sürdürüm dozuna indirilmesi şeklindeyken, OKB tedavi-
transkranyal doğru akım uyarımı (tDCS), transkranyal al- sinde dozun beklenen en yüksek etkin doza çıkılması ve
ternan akım uyarımı (tACS), transkutanöz vagal sinir uya- tedavi süresince bu şekilde uygulanması biçimindedir.
rımı (tVNS) ve trigeminal sinir uyarımı bu tür Mathews, SSGİ tedavisine erken yanıt alınmasının iyi bir
yöntemlerdir. Girişimsel olmayan uyarım yöntemleri ile prognostik belirleyici olabileceğini; ilk birkaç hafta içinde
anormal işlevi olduğu düşünülen kortiko-striato-talamo- beklenen yanıt alınamayan hastalarda doz artırımının daha
kortikal devredeki özgül beyin bölgelerine elektrik uyarımı erken dönemde yapılabileceğini belirtmiştir.67
gönderilmesi, nöronal aktiviteyi değiştirerek belirtilerde OKB başlangıç yaşı, tanı konmuş hastaların yaklaşık
iyileşmeye neden olmaktadır.60 Son dönemde yürütülen ve yarısında çocukluk çağı veya ergenlik dönemindedir. Buna

28
Mehmet Murat Demet Obsesif Kompulsif Bozukluğun Farmakoterapisi ve Diğer Somatik Yöntemlerle Tedavisi

karşın tedavi başvurusu geç olmaktadır. Tedavi edilmeden APA hasta tarafından kabullenilen en yüksek dozda, en az
geçen sürenin ortalama 7 yıl kadar olduğu bildirilmiştir.68,69 4-6 hafta olmak üzere, 8-12 haftalık bir tedavi denemesi
Tedavi gecikmesinin daha kötü tedavi yanıtına yol açması ardından yanıt alınamaz ise SSGİ’nin değiştirilmesini ya
ve daha şiddetli yeti yitimine neden olması açısından, has- da güçlendirilmesini önermektedir5. Britanya Psikofarma-
taya erken dönemde tanı konması ve tedavi başlanması son koloji Derneği rehberinde ise en üst düzeyde etkililik ge-
derece önemlidir. Tedaviye yetersiz yanıt durumunda has- rekli olduğunda bir SSGİ ile klomipraminin birlikte
tanın önerilmiş olan ilacı düzenli olarak ve doğru dozda kullanılmasını; ilk sıra tedavi yanıtsızlığı durumunda ise
alıp almadığı değerlendirilmeli ve alkol/madde kullanımı ilaç ve psikolojik tedavilerin birlikte uygulanmasını öne-
olup olmadığı belirlenmelidir. En az bir SSGİ tedavisine rilmektedir.71 NICE ölçütleri yetersiz etki görülen veya
yetersiz yanıt ya da yanıtsızlık durumu varsa klomipramin hasta tarafından yan etkiler nedeni ile kullanılamayan en
tedavisinin, yan etki örüntüsü dikkate alınarak, düşünül- az bir SSGİ ile yeterli doz ve süreli bir tedavi müdahale-
mesi önerilmektedir. NICE ölçütlerine göre ektanısı bu- sinden sonra, hasta tercih ederse ya da öyküde başarılı bir
lunmayan OKB olgularında şu ilaç ve ilaç grupları ilk sıra klomipramin tedavisi varsa, klomipramin tedavisinin de-
tedavi olarak önerilmemektedir: Klomipramin dışındaki ğerlendirilmesini önermektedir. NICE rehberinde ayrıca 12
trisiklik ve benzeri antidepresanlar, SNGİ’ler, monoamin haftalık bir SSGİ ve BDT (maruz bırakma ve tepki önleme)
oksidaz inhibitörleri (MAOİ), antipsikotikler ve SSGİ te- uygulaması ardından, tedaviye yeterli yanıt alınmaması du-
davisinin ilk günlerinde ortaya çıkacak yan etkilerin gide-
rumunda ya da tek bir SSGİ’ye yanıt yok ise, ya da hasta
rilmesine yönelik kısa süreli kullanım dışında
BDT alamıyorsa klomipramine ya da farklı bir SSGİ’ye
anksiyolitikler.70
geçilmesi önerilmektedir.70 Tedaviye kısmi yanıt ve yanıt-
sızlık durumunda uygulanacak güçlendirme stratejileri ise
Tedavi Süresi
şu şekildedir: NICE rehberi tek başına uygulanan en az bir
OKB’de başarılı bir ilaç tedavisi sürecinin ardından, APA SSGİ, bir SSGİ ve BDT kombinasyonu ve klomipramin te-
ölçütlerine göre dozun kademeli azaltılması koşulu ile 1-2 davilerine yanıt vermeyen hastalarda SSGİ veya klomip-
yıl; Britanya Psikofarmakoloji Derneği (BAP) ölçütlerine ramine aripiprazol, risperidon veya haloperidol eklenmesi
göre 12 ay sürdürüm tedavisi önerilmektedir.5,71 NICE ise ile ilgili kanıtların daha iyi olduğunu vurgulayarak, teda-
remisyon için bir yıldan daha uzun bir süre gerekli olduysa viye bir antipsikotik eklenmesini önermektedir.70 OKB te-
tedaviyi sürdürme gerekliliğinin periyodik olarak değer- davisinde her bir uygulama için yeterli kanıt bulunmasa da
lendirilmesi gerektiğini bildirmektedir.70 önerilen standart tedavilere yanıt yetersiz kaldığında değer-
lendirilebilecek çeşitli uygulamalar aşağıda listelenmiştir:62
Tedavi Yanıtının Yordanması ve Özel Belirtiler
 BDT eşliği olsun ya da olmasın bir SSGİ ile klo-
Obsesyonlara ilişkin içgörünün yetersiz olması, simetri/is- mipraminin birlikte uygulanması
tifleme ve bulaş/temizlik belirti boyutları, belirli kişilik bo-
zukluklarının eşliği, görüntüleme çalışmalarında  Karbamazepin, gabapentin, lamotrijin, pregabalin
orbitofrontal korteks, kaudat, putamen ve talamusa ilişkin ve topiramat gibi antikonvulsanlar
hacim ve aktivite değişikliklerinin olması SSGİ’lere yeter-  SNRİ’ler (venlafaksin), monoamin oksidaz inhibi-
siz yanıt için yordayıcı olarak bildirilmekte; ancak tedavi törleri (fenelzin, tranilsipromin) veya mirtazapin
rehberlerinde tedavi sonucunu yordayacak bir özellik yer  N-asetilsistein, memantin, riluzol, glisin ve intra-
almamaktadır. Üstelik APA rehberinde “Tedavi sonuçla- venöz ketamin gibi glutamaterjik ilaçlar
rının yordanmasında ilaç seçiminde göz önüne alınacak de-
 Ağız yolu ile verilen klomipramine yanıt verme-
mografik veya klinik bir özellik bulunmamaktadır.”
yen hastalarda intavenöz klomipramin
şeklinde bir ifade bulunmaktadır.5,72 Son dönemde yürü-
tülmüş iki meta-analizde, SSGİ tedavisinde en belirgin ya-  D-amfetamin gibi uyarıcılar
rarın yeterli doza ulaşılmasından sonraki iki hafta içinde  Ondansetron, granisetron, pindolol, selekoksib,
görüldüğü, ancak belirti düzelme sürecinin 12 haftaya morfin ve tramadol
kadar uzadığı belirlenmiştir.17,73
 Derin beyin uyarımı
Tedaviye Kısmi Yanıt ve Yanıtsızlıkta uygulanacak Stratejiler  Beyin cerrahisi
İlk sıra tedavilere yetersiz yanıt alınması durumunda çe- Tablo 2’de güçlendirme amacı ile önerilen ilaç ve uy-
şitli rehberler tarafından önerilen stratejiler şu şekildedir: gulamaların listesi ve onay durumları sunulmuştur.

29
Mehmet Murat Demet Obsesif Kompulsif Bozukluğun Farmakoterapisi ve Diğer Somatik Yöntemlerle Tedavisi

TABLO 2: Obsesif kompulsif bozukluk tedavisinde güçlendirme amacı ile kullanılan ilaç ve uygulamalar.74

İlaç ve uygulama Erişkinler için FDA onayı


İkinci kuşak antipsikotikler
 Risperidon Yok
 Aripiprazol Yok
 Ketiyapin Yok
Diğer ilaçlar
 glutamat düzenleyiciler (Memantin, riluzol, topiramat, lamotrijin, n-asetilsistein, ketamin) Yok
 Morfin Yok
 Pindolol Yok
 Klonazepam Yok
 Buspiron Yok
 Lityum Yok
 Ondansetron Yok
girişimsel olmayan beyin uyarımı
 Suplementar motor alana düşük sıklıklı r-TMS Yok
 Orbitofrontal kortekse düşük sıklıklı r-TMS Yok
 Dorsomedyal prefrontal korteks ve anterior singulat kortekse yüksek sıklıklı derin r-TMS Yalnız tedaviye dirençli OKB için var
 Doğrudan transkranyal akım uyarımı Yok
 Elektrokonvulsif terapi Yok
girişimsel uygulamalar
 Derin beyin uyarımı Etkinlik kanıtı gerektirmeyen, ancak hasta için risk
oluşturmayacak özel onaylı cihaz uygulaması
 Steryotaksik beyin cerrahisi uygulamaları Yok

Özel gruplarda Tedavi Planlaması üzere konjenital kardiyak malformasyona neden olma
riski, yenidoğanda pulmoner hipertansiyon riski akılda
Yaşlı hastalar için göz önüne alınması gereken en önemli
tutulmalıdır.71
nokta, tedaviye mümkün olan en düşük doz ile başlan-
ması ve dozun kademeli olarak artırılmasıdır. Bunun ya-
nında hastadaki farmakokinetik süreçleri etkileyecek tıbbi SOnuÇ
durum ve ilaç öyküsü değerlendirilmeli ve ilaç etkile- OKB’nin tedavisinde SSGİ’ler, klomipramin ve BDT ilk sıra
şimleri göz önüne alınmalıdır.62 Gebeler ve emziren kadın tercih edilmesi gereken tedavi şekilleridir. Çok yaygın ve yet-
hastalar için en önemli karar süreci risk-yarar durumunun kin şekilde uygulanmalarına karşın bu tedavilere yeterli yanıt
değerlendirilmesidir. Britanya Psikofarmakoloji Derne- alındığı söylenemez. Bir grup hasta ise tedaviye yanıtsız ola-
ği’nin 2017 yılında yayımladığı uzman uzlaşı rehberinde rak değerlendirilmektedir. Tüm bu değerlendirmeler OKB te-
OKB için özgül bir yorum olmamakla beraber, tedavi davisinde çeşitli tedavi şekillerinin gündeme gelmesine neden
başlama ya da tedaviyi değiştirme kararının hasta öze- olmuştur. En sık kullanılan yaklaşım güçlendirme uygula-
linde değerlendirilmesi gerektiği; bozukluk şiddetli dü- maları olup, ilk sıra tedavilerin ağırlıklı olarak serotonerjik,
zeyde ise farmakolojik tedavinin gerekli olabileceği; dopaminerjik ve glutamaterjik ilaçlar ile güçlendirilmesi bi-
herhangi bir ilacın seçilmesi için hastanın tedavi öyküsü- çimindedir. İntravenöz antidepresan uygulamalarının hem
nün alınması gerektiği önerilmiştir. Rehber hastanın te- toplam etkiyi artırmalarına hem de hızlı etki başlangıcı sağ-
davi gereksinimi için düzenli olarak izlenmesi, tedavi ladıklarına ilişkin araştırma sonuçları bu uygulamanın geçer-
kararı verilirse de mümkün olan en kısa süre boyunca uy- liğini göstermiş ancak uygulama rutin uygulamalar arasına
gulanması gerektiğini belirtmektedir. Kadınların herhangi girememiştir. İlaç tedavilerinin dışında nöromodülasyonu dü-
bir ilacın bilinen ve potansiyel risklerini bilme ve öğ- zenlemeye yönelik cerrahi, derin beyin uyarımı, elektrokon-
renme hakkı bulunmaktadır. Özellikle SSGİ’lerin doğum vulsif terapi ve transkranyal manyetik uyarım gibi somatik
sonrası kanamaları artırıcı etkisi, paroksetin başta olmak uygulamalar giderek daha sık ve başarılı şekilde uygulanmaya

30
Mehmet Murat Demet Obsesif Kompulsif Bozukluğun Farmakoterapisi ve Diğer Somatik Yöntemlerle Tedavisi

başlamıştır. Öte yandan ilk sıra tedavilerin, yani SSGİ’lerin ve rapistler tarafından olması gerektiği gibi uygulanmalarının
klomipraminin yeterli doz ve sürede, BDT’nin ise eğitimli te- sağlanması öncelikli odak noktası olmalıdır.

KAYnAKLAR
1. Ruscio AM, Stein Dj, Chiu WT, Kessler RC. The epidemiology of obsessive- 20. Skapinas P, Caldwell DM, Hollingworth W, Bryden P, Fineberg nA, Salkovskis
compulsive disorder in the national Comorbidity Survey Replication. Mol Psy- P, et al. Pharmacological and psychotherapeutic interventions for manage-
chiatry. 2010;15(1):53-63. ment of obsessive compulsive disorder in adults: a systematic review and net-
2. norberg MM, Calamari jE, Cohen Rj, Riemann BC. Quality of life in obsessive- work analysis. Lancet Psychiatry. 2016;3:730-9.
compulsive disorder: an evaluation of impairment and a preliminary analysis of 21. Denys D, van der Wee n, van Megen Hj, Westenberg Hg. A double blind
the ameliorating effects of treatment. Depress Anxiety. 2008; 25(3):248-59. comparison of venlafaxine and paroxetine in obsessive-compulsive disorder.
3. Adam Y, Meinlschmidt g, gloster AT, Lieb R. Obsessive-compulsive disorder in j Clin Psychopharmacol. 2003;23(6):568-75.
the community: 12-month prevalence, comorbidity and impairment. Soc Psy- 22. Phelps nj, Cates ME. The role of venlafaxine in the treatment of obsessive-
chiatry Psychiatr Epidemiol. 2012; 47(3):339-49. compulsive disorder. Ann Pharmacother. 2005;39(1):136-40.
4. Koran LM, Hanna gL, Hollander E, nestadt g, Simpson HB; American Psychi- 23. Balachander S, Kodancha Pg, Arumugham SS, Sekharan jT,
atric Association. Practice guideline for the treatment of patients with obsessive narayanaswamy jC, Reddy YCj. Effectiveness of venlafaxine in selective
compulsive disorder. Am j Psychiatry. 2007;164(7 suppl): 5-53. serotonin reuptake inhibitor-resistant obsessive-compulsive disorder: Experi-
5. American Psychiatric Association. Practice guideline for the treatment of patients ence from a specialty clinic in ındia. j Clin Psychopharmacol. 2019;39(1):82-
with obsessive compulsive disorder. Arlington, VA: American Psychiatric Asso- 5.
ciation, 2007. htttps://www.psych.org/psych.pract/treatg/pg/ prac_guide.cfm. 24. Mowla A, Boostani S, Dastgheib SA. Duloxetine augmentation in resistant ob-
6. greist jH, Bandelow B, Hollander E, Marazziti D, Montgomery SA, nutt Dj, et sessive-compulsive disorder: A double-blind controlled clinical trial. j Clin Psy-
al. WCA recommendations fort he long-term treatment of obsessive-compulsive chopharmacol. 2016;36(6):720-3.
disorder in adults. CnS Spectr. 2003;8(8 suppl):7-16. 25. Li X, May RS, Tolbert LC, jackson WT, Flournoy jM, Baxter LR. Risperidone
7. national ınstitute for Health and Care Excellence . Obsessive compulsive disor- and haloperidol augmentation of serotonin reuptake inhibitors in refractory ob-
der and body dysmorphic disorder: treatment. november 2005. sessive-compulsive disorder: A crossover study. j Clin Psychiatry.
2005;66:736-43.
8. Szechtman H, Harvey BH, Woody Ez, Hoffman KL. The Psychopharmacology
of Obsessive-Compulsive Disorder: A Preclinical Roadmap. Pharmacol Rev. 26. McDougle Cj, goodman WK, Price LH, Delgado PL, Krystal jH, Charney DS
2020;72(1):80-151. et al. neuroleptic addition in fluvoxamine-refractory obsessive-compulsive dis-
order. Am j Psychiatry. 1990;147:652-4.
9. Clomipramine in the treatment of patients with obsessive-compulsive disorder.
The Clomipramine Collaborative Study group. Arch gen Psychiatry 27. Thamby A, jaisoorya TS. Antipsychotic augmentation in the treatment of ob-
1991;48(8):730-8. sessive-compulsive disorder. ındian j Psychiatry. 2019;61(Suppl 1):51-7.

10. Leonard HL, Sedo SE, Rapoport jL, Koby EV, Lenane MC, Cheslow DL, et al. 28. Dold M, Aigner M, Lanzenberger R, Kasper S. Antipsychotic augmentation of
Treatment of obsessive-compulsive disorder with clomipramine and desipramine serotonin reuptake inhibitors in treatment-resistant obsessive-compulsive dis-
in children and adolescents. A double-blind crossover comparison. Arch gen order: An update meta-analysis of double-blind, randomized, placebo-con-
Psychiatry. 1989;46(12):1088-92. trolled trials. ınt j neuropsychopharmacol. 2015;18(9):pyv047.
29. Marinova z, Chuang DM, Fineberg n. glutamate-modulating drugs as a po-
11. goodman WK, Price LH, Delgado PL, Palumbo j, Krystal jH, nagy LM, et al.
tential therapeutic strategy in obsessive-compulsive disorder. Curr neu-
Specificity of serotonin reuptake inhibitors in the treatment of obsessive-com-
ropharmacol. 2017;15(7):977-95.
pulsive disorder. Comparison of fluvoxamine and desipramine. Arch gen Psy-
chiatry. 1990;47(6):577-85. 30. Sarris j, Byrne g, Castle D, Bousman C, Oliver g, Cribb L, et al. n-acetyl cys-
teine (nAC) augmentation in the treatment of obsessive-compulsive disorder:
12. Pittenger C, Bloch MH. Pharmacological treatment of obsessive-compulsive dis-
A phase ııı, 20-week, double-blind, randomized, placebo-controlled trial. Prog
order. Psychiatr Clin north Am. 2014;37(3):375-91.
neuropsychopharmacol Biol Psychiatry. 2022; 117:110550.
13. Katz Rj, DeVeaugh-geiss j, Landau P. Clomipramine in obsessive-compulsive
31. ınsel TR, Hamilton jA, guttmacher LB, Murphy DL. D-amphetamine in ob-
disorder. Biol Psychiatry. 1990;28(5):401-14.
sessive-compulsive disorder. Psychopharmacology (Berl). 1983;80:231-5.
14. goodman WK, Price LH, Rasmussen SA, Delgado PL, Heninger gR, Charney
32. joffe RT, Swinson RP, Levitt Aj. Acute psychostimulant challenge in primary
DS. Efficacy of fluvoxamine in obsessive-compulsive disorder. A double-blind
obsessive-compulsive disorder. j Clin Psychopharmacol. 1991;11: 237-41.
comparison with placebo. Arch gen Psychiatry. 1989; 46(1):36-44.
33. Koran LM, Aboujaoude E, gamel nn. Double-blind study of dextroampheta-
15. Perse TL, greist jH, jefferson jW, Rosenfeld R, Dar R. Fluvoxamine treatment mine versus caffeine augmentation for treatment-resistant obsessive-compul-
of obsessive-compulsive disorder. Am j Psychiatry. 1987; 144(12):1543-8. sive disorder. j Clin Psychiatry. 2009;70:1530-5.
16. goodman WK, Storch EA, Sheth SA. Harmonizing the neurobiology and treat- 34. Shams j, Soufi ES, zahiroddin A, Shekarriz-Foumani R. using caffeine on the
ment of obsessive compulsive disorder. Am j Psychiatry. 2021; 178(1):17-29. patients as therapeutic option against treatment-resistant obsessive-compul-
17. ıssari Y, jakubovski E, Bartley CA, Pittenger C, Bloch MH. Early onset of re- sive disorder. j Family Med Prim Care. 2019;8(5):1741-7.
sponse with selective serotonin reuptake inhibitors in obsessive-compulsive dis- 35. Hollander E, Alicia Kaplan A, Stahl SM. A double-blind, placebo-controlled trial
order: a meta-analysis. j Clin Psychiatry. 2016; 77(5):e605-11. of clonazepam in obsessive-compulsive disorder. World j Biol Psychiatry.
18. Ackerman DL, greenland S. Multivariate meta-analysis of controlled drug studies 2003;4(1):30-4.
fort he obsessive-compulsive disorder. j Clin Psychopharmacol 2002;22:309-17. 36. Pigott TA, L’Heureux F, Bernstein SE, et al. A controlled trial of clonazepam
19. Soomro gM, Altman Dg, Rajagopal S, Browne MO. Selective sertonin reuptake augmentation in OCD patients treated with clomipramine of fluoxetine. 145th
inhibitors (SSRıs) versus placebo for obsessive compulsive disorder (OCD). Annual Meeting of the American Psychiatric association, new Research Pro-
Cochrane Database Syst Rev. 2008;1:CD001765. gram Abstracts. Washington DC, May 20-24.

31
Mehmet Murat Demet Obsesif Kompulsif Bozukluğun Farmakoterapisi ve Diğer Somatik Yöntemlerle Tedavisi

37. Crockett BA, Churcill E, Davidson jR. A double- combination study of clon- 56. Dos Santos-Ribeiro S, Lins-Martins nM, Frydman ı, Conceição do Rosário M,
azepam with sertraline in obsessive-compulsive disorder. Ann Clin Psychiatry. Ferrão YA, Shavitt Rg et al. Prevalence and correlates of electroconvulsive ther-
2004;16:127-32. apy delivery in 1001 obsessive-compulsive disorder outpatients. Psychiatry Res.
38. Pallanti S, Quercioli L, Bruscoli M. Response acceleration with mirtazapine aug- 2016;239:145-8.
mentation of citalopram in obsessive-compulsive disorder patients without co- 57. Dibden WA. Prefrontal leucotomy for obsessional neurosis: report of a case.
morbid depression: a pilot study. j Clin Psychiatry. 2004;65(10):1394-9. Med j Aust. 1947;2(17):511.
39. Tükel R, Demet MM. Obsesif kompulsif bozukluğun farmakoterapisi. Obsesif 58. Lai Y, Wang T, zhang C, Lin g, Voon V, Chang j, et al. Effectiveness and safety
kompulsif ve ilişkili bozukluklar (Eds. R. Tükel, MM Demet). Türkiye Psikiyatri of neuroablation for severe and treatment-resistant obsessive-compulsive dis-
Derneği Yayınları Çalışma Birimleri Dizisi 21, Miki Matbaacılık San. Tic. Ltd. şti, order: a systematic review and meta-analysis. j Psychiatry neurosci.
Ankara, 2017. 2020;45(5):356-69.
40. Rodd zA, gryszowka VE, Toalston jE, Oster SM, ji D, Bell RL et al. The rein- 59. Mustroph ML, Cosgrove gR, Williams zM. The evolution of modern ablative sur-
forcing actions of a serotonin-3 receptor agonist within the ventral tegmental gery for the treatment of obsessive-compulsive and major depression disorders.
area: evidence for subregional and genetic differences and involvement of Front ıntegr neurosci. 2022;16:797533.
dopamine neurons. j Pharmacol Exp Ther. 2007; 321:1003-12. 60. Shivakumar V, Dinakaran D, narayanaswamy jC, Venkatasubramanian g. non-
41. Kalyani Bg, Hegde A, Arumugham SS, narayanaswamy jC, Math SB, Reddy invasive brain stimulation in obsessive-compulsive disorder. ındian j Psychiatry.
YCj. ıs ondansetron augmentation effective in obsessive-compulsive disorder? 2019;61:66-76.
j Clin Psychopharmacol. 2017;37(3):380-1. 61. gao T, Du j, Tian S, Liu W. A meta-analysis of the effects of non-invasive brain
42. Pallanti S, Bernardi S, Antonini S, Singh n, Hollander E. Ondansetron augmen- stimulation on obsessive-compulsive disorder. Psychiatry Res. 2022;312:114530.
tation in patients with obsessive-compulsive disorder who are inadequate re- 62. Menchon jM, Bobes j, Alamo C, Alonso P, garcia-Portilla MP, ıbanez A, et al.
sponders to serotonin reuptake inhibitors: ımprovement with treatment and Pharmacological treatment of obsessive compulsive disorder in adults: A clinical
worsening following discontinuation. European neuropsychopharmacology. practice guideline based on the ADAPTE methodology. Rev Psiquiatr Salud Ment
2014;24(3):375-80. (Barc). 2019;12:77-91.
43. Soltani F, Sayyah M, Feizy F, Malayeri A, Siahpoosh A, Motlagh ı. A double-blind, 63. Hirschtritt ME, Bloch MH, Mathews CA. Obsessive compulsive disorder: ad-
placebo-controlled pilot study of ondansetron for patients with obsessive-com- vances in diagnosis and treatment. jAMA. 2017;317(13):1358-67.
pulsive disorder. Hum Psychopharmacol. 2010; 25(6):509-13.
64. Stein Dj, Costa DLC, Lochner C, Miguel EC, Reddy YCj, Shavitt Rg et al. Ob-
44. Heidari M, zarei M, Hosseini SM, Taghvaei R, Maleki H, Tabrizi M, et al. On- sessive compulsive disorder. nat Rev Dis Primers. 2019;5(1):52.
dansetron or placebo in the augmentation of fluvoxamine response over 8 weeks 65. Fineberg nA, Reghunandanan S, Brown A, Pampaloni ı. Pharmacotherapy of ob-
in obsessive-compulsive disorder. ınt Clin Psychopharmacol. 2014;29(6):344- sessive-compulsive disorder: evidence-based treatment and beyond. Aust n z
50. j Psychiatry. 2013;47(2):121-41.
45. Artigas F, Perez V, Alvarez E. Pindolol induces a rapid improvement of depressed 66. Furukawa TA, Cipriani A, Cowen Pj, Leucht S, Egger M, Salanti g. Optimal dose
patients with serotonin reuptake inhibitors. Arch gen Psychiatry 1994;51:248- of selective serotonin reuptake inhibitors, venlafaxine, and mirtazapine in major
51. depression: a systematic review and dose-response meta-analysis. Lancet Psy-
46. Blier P, Bergeron R. The use of pindolol to potentiate antidepressant medica- chiatry. 2019;6(7):601-9.
tion. j Clin Psychiatry. 1998;Suppl 5;16-23. 67. Mathews C. Obsessive-Compulsive Disorders. Continuum (Minneap Minn).
47. Sassano-Higgins SA, Pato MT. Pindolol augmentation of selective serotonin re- 2021;27(6):1764-84.
uptake inhibitors and clomipramine for the treatment of obsessive-compulsive 68. Dell’Osso B, Benatti B, Hollander E, Fineberg n, Stein Dj, Lochner C, et al.
disorder: A meta-analysis. j Pharmacol Pharmacother. 2015;6(1):36-8. Childhood, adolescent and adult age at onset and related clinical correlates in
48. Shapira nA, Keck PE jr, goldsmith TD, McConville Bj, Eis M, McElroy SL. obsessive compuls,ve disorder: a report from the ınternational College of Ob-
Open-label pilot study of tramadol hydrochloride in treatment-refractory obses- sessive Compulsive Disorders (ıCOCS) ınt j Psychiatry Clin Pract. 2016;20:210-
sive-compulsive disorder. Depress Anxiety. 1997;6(4):170-3. 7.
49. Karameh WK, Khani M. ıntravenous clomipramine for treatment-resistant ob- 69. Dell’Osso B, Benatti B, grancini B, Vismara M, De Carlo V, Cirnigliaro g, et al.
sessive-compulsive disorder. ınt j neuropsychopharmacol. 2015; 19(2):pyv084. ınvestigating duration of illness and duration of untreated illness in obsessive
compulsive disorder reveals patients remain at lenght pharmacologically un-
50. Pallanti S, Quercioli L, Koran LM. Citalopram intravenous infusion in resistant ob-
treated. ınt j Psychiatry Clin Pract. 2019;23:311-3.
sessive-compulsive disorder: an open trial. j Clin Psychiatry. 2002;63(9):796-
801. 70. national ınstitute for Health and Care Excellence . Obsessive compulsive disor-
der evidence update September 2013. Manchester: national ınstitute for Health
51. Denys D, Mantione M, Figee M, van den Munckhof P, Koerselman F, Westen- and Care Excellence; 2013.
berg H, et al. Deep brain stimulation of the nucleus accumbens for treatment-re-
fractory obsessive-compulsive disorder. Arch gen Psychiatry. 71. Baldwin DS, Anderson ıM, nutt Dj, Allgulander C, Bandelow B, den Boer jA et
2010;67(10):1061-8. al. Evidence-based pharmacological treatment of anxiety disorders, post-trau-
matic stress disorder and obsessive - compulsive disorder: a revision of the 2005
52. Luyten L, Hendrickx S, Raymaekers S, gabriëls L, nuttin B. Electrical stimula- guidelines of the British Association for Psychopharmacology. j Psychophar-
tion in the bed nucleus of the stria terminalis alleviates severe obsessive-com- macology. 2014;28:403-39.
pulsive disorder. Mol Psychiatry. 2016;21(9):1272-80.
72. Hazari n, narayanaswamy jC, Arumugham SS. Predictors of response to sero-
53. Wu H, Hariz M, Visser-Vandewalle V, zrinzo L, Coenen VA, Sheth SA, et al. tonin reuptake inhibitors in obsessive-compulsive disorder. Expert Rev neu-
Deep brain stimulation for refractory obsessive-compulsive disorder (OCD): rother. 2016;16(10):1175-91.
emerging or established therapy? Mol Psychiatry. 2021;26(1):60-5.
73. Varigonda AL, jakubovski E, Bloch MH. Systematic review and meta-analysis:
54. Torres Díaz CV, Treu S, Strange B, Lara M, navas M, Ezquiaga E, et al. Deep early treatment responses of selective serotonin reuptake inhibitors and
brain stimulation of the nucleus accumbens, ventral striatum, or ınternal capsule clomipramine in pediatric obsessive-compulsive disorder. j Am Acad Child Ado-
targets for medication-resistant obsessive-compulsive disorder: A multicenter lesc Psychiatry. 2016;55(10):851-59.
study. World neurosurgery. 2021;155:168-76.
74. Fineberg nA, Hollander E, Pallanti S, Walitza S, grünblatt E, Dell’Osso BM, et
55. Fontenelle LF, Coutinho ES, Lins-Martins nM, Fitzgerald PB, Fujiwara H, Yücel al. Clinical advances in obsessive-compulsive disorder: a position statement by
M. Electroconvulsive therapy for obsessive-compulsive disorder: a systematic re- the ınternational College of Obsessive-Compulsive Spectrum Disorders. ınt Clin
view. j Clin Psychiatry. 2015;76(7):949-57. Psychoparmacol 2020;35:173-93.

32
Obsesif Kompulsif Bozukluğun
Bilişsel Davranışçı Teorisi ve Terapisi
Cognitive Behavioral Theory and Therapy of
Obsessive Compulsive Disorder

Yasir ŞAFAKa, ÖZET Obsesif kompulsif bozuklukta (OKB) belirtilerin oluşumu ve sürdürümüne dair teoriler içeri-
sinde bilimsel olarak ön plana çıkan, davranışçı ve bilişsel kuramlardır. OKB’nin davranışçı kuramları
Kadir ÖZDELa
OKB oluşumu ve sürdürümünde öğrenme modellerini ön planda tutmuştur. Literatürde ön plana çıkan
davranışçı kuramlar; iki aşamalı korku gelişim modeli, anksiyete azaltma hipotezi, emosyonelişlemleme
a
Sağlık Bilimleri Üniversitesi teorisi, inhibitör öğrenme kuramı olarak sayılabilir. Üzerinde en fazla çalışma yapılan bilişsel kuramlar
Ankara Dışkapı Yıldırım Beyazıt Eğitim ve ise; abartılmış sorumluluk, kişisel önemin yanlış yorumlanması, bilişsel yatkınlık, zihinsel kontrol ve
Araştırma Hastanesi, metakognisyonlardır. Tüm bu kuramlar doğrultusunda geliştirilen davranışçı ve bilişsel terapiler OKB
Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Kliniği tedavisinde oldukça başarılı olmuştur. Davranışçı terapiler daha çok maruz bırakma ve yanıt önleme
Ankara, Türkiye odaklıyken, bilişsel terapiler tespit edilen bilişsel özellikler doğrultusunda bir dizi bilişsel yeniden yapı-
landırma ve OKB’ye özgül bilişsel müdahalelerden oluşmaktadır. Her iki tedavinin kombine edildiği bi-
Yazışma Adresi/Correspondence: lişsel davranışçı terapiler ise şüphesiz ki OKB’nin en etkin psikoterapisi olarak gün yüzüne çıkmıştır.
Kadir ÖZDEL
Sağlık Bilimleri Üniversitesi Anahtar Kelimeler: Obsesyon; kompulsiyon; davranış terapisi; bilişsel terapi;
Ankara Dışkapı Yıldırım Beyazıt Eğitim ve bilişsel davranışçı terapi
Araştırma Hastanesi,
Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Kliniği,
Ankara, Türkiye ABSTRACT Behavioral and cognitive the ories that come to the forescient ifically among the theories
kadirozdel@gmail.com on the formation and maintenance of symptoms in obsessive-compulsive disorder (OCD). Behavioral
theories of OCD have prioritized learning models in the formation and maintenance of OCD. Behav-
ioral theories that come to the fore in the literature; two-stagefear development model, anxiety reduc-
tion hypothesis, emotional processingtheory, inhibitory learning theory. The most studied cognitive the
oriesare; inflated responsibility, misinterpretation of personal significance, cognitive vulnerability, men-
tal control, and metacognitions. Behavioral and cognitive therapies developed in line with all these the-
ories have been very successful in the treatment of OCD. While behavioral therapies are more focused
on exposure and responseprevention, cognitive therapiesconsist of a series of cognitive restructuring and
OCD specific cognitive interventions in line with the identified cognitive characteristics. Cognitive be-
havioral therapies, in which both treatments are combined, have undoubtedly emerged as the most ef-
fective psychotherapy of OCD.

Keywords: Obsession; compulsion; behavioral therapy; cognitive therapy;


cognitive behavioral therapy

O
bsesif kompulsif bozukluğun (OKB) bilişsel davranışçı terapisi (BDT) ve te-
davinin dayandığı kuramsal temeli anlamak için, fenomenolojinin, belirli bi-
lişsel süreçlerin ve davranışların, bozukluğun belirtilerini nasıl başlattığına ve
sürdürdüğüne dair ileri sürülen mekanizmaların ayrıntılı olarak bilinmesi gerekir. OKB
için belirtileri ve bu belirtilerin sürmesini açıklamada ilk öne sürülen bilimsel teoriler
davranışçı modeller olmuştur. OKB’nin davranışsal modelleri OKB oluşumu ve sür-
dürümünde öğrenme modellerini (klasik ve edimsel koşullanma) ön planda tutmuştur.1
KAYNAK GÖSTERMEK İÇİN:
Şafak Y, Özdel K. Obsesif kompulsif bozukluğun
OKB’nin ilk bilişsel modelleri ise girici (intrusif) düşüncelerin, imgelerin veya imaj-
bilişsel davranışçı teorisi ve terapisi. Devrimci Öz- ların genel popülasyonda neredeyse evrensel olduğu ve içeriklerinin klinik obsesyon-
güven H, editör. Obsesif Kompulsif Bozukluk. An-
kara: Türkiye Klinikleri; 2022. p.33-42. lardan ayırt edilemez olduğu gözlemiyle başlar.1 Nasıl olur da benzer içerikli girici

33
Yasir Şafak ve ark. Obsesif Kompulsif Bozukluğun Bilişsel Davranışçı Teorisi ve Terapisi

düşünceler bir grup bireyde daha yoğun bir zorlanmaya ve


ciddi işlevsellik bozucu davranışlara yol açar ? Normal bir
girici düşünce ile obsesif bir düşünce arasındaki fark, hem
OKB’li bireylerin girici düşünce oluşumuna veya içeriğine
verdiği anlam hem de düşünceye verdikleri yanıtta yat-
maktadır. Bilişsel modeller, OKB’si olan bireylerin girici
düşünceleri yanlış değerlendirdiğini ve bu düşünceleri veya
onların işaret ettiğine inandıkları korkulan sonuçları yö-
netmek için aşırı duygusal tepkilere ve stratejilere (örne-
ğin, düşünce kontrol stratejileri veya algılanan tehlikeyi
önlemek için yapılan kompulsif davranışlar gibi) yöneldi-
ğini söylemektedir. Bu stratejiler paradoksal olarak obse-
sif ve kompulsif belirtileri devam ettirerek girici
düşüncelere duyarlılığın artmasına neden olur.2

OBSESİF KOMPULSİF BOZUKLUĞUN


ŞEKİL 1: A1 uyaranı herhangi bir öğrenmeye ihtiyaç olmadan belli bir tepkiyi (B1)
DAVRANIŞÇI TEORİSİ
ortaya çıkartma gücüne sahiptir. A1 ve A2 uyaranları çoklu kereler eşleştiklerinde,
bir süre sonra koşullanma gerçekleşir ve A2 uyaranı da B tepkisini ortaya çıkartır.
İKİ AŞAMALI KORKU GELİŞİM MODELİ
Ortaya çıkan bu tepki, koşullu tepki (B2) olarak ifade edilir.
OKB’nin oluşumu ve sürmesini açıklamada Mowrer’in iki
aşamalı korku gelişimi modeli geleneksel öğrenme teori-
lerine dayanmaktadır ve bireyde obsesif düşüncelerle iliş- başladığını öngörmektedir (örneğin; gıda zehirlenmesi ge-
kili korku öğrenmesini etiyolojinin merkezine koyar.3 lişmesi bulaş korkusuna yol açabilir ya da önemli bir şeyi
Mowrer’e göre korku başlangıçta klasik koşullanma ile te- kaybetmek aşırı kontrole neden olabilir). Ancak çalışmalarda
tiklenir: Önceden nötral olan uyaran (örneğin; yer zemini), çoğu OKB hastasında koşullanmanın gerçekleştiği ileri sü-
olumsuz bir olay ya da deneyimle (örneğin; annenin ba- rülen olumsuz bir yaşantı tespit edilememiştir.4 Her ne kadar
ğırması) ilişkilendirilir ve sonuç olarak bir korku nesnesi bu tür olayların tespit edilememesi koşullanma hipotezini
oluşur.3 Böylece hem zeminle annenin bağırması hem de dışlamasa da, kuramın açıklayıcı gücünü zayıflatmaktadır.
‘kirli’ kelimesi koşullanmış olur. Bağırma uyaranının ko-
Bu noktada obsesyon/girici düşünce veya imge gibi
şullanmamış (öğrenilmemiş) tepkisi olan korku, artık
tamamen içsel yaşantılarla ilişkili olarak görünen feno-
‘zemin’ ve ‘kirli’ kelimesi için koşullanmış (öğrenilmiş)
menlerin davranışçılık gibi ölçülebilir değişkenler üzerin-
bir tepki olarak organizma tarafından verilir. İki aşamalı
den çalışan bir kuramda nasıl değerlendirildiği sorusu akla
modelde korku klasik koşullanmayla kazanılır, edimsel ko-
gelebilir. Davranışçı yaklaşıma göre düşünceler kişinin
şullanma süreçleri ile sürdürülür. Korkulan durum, nesne
‘sessiz konuşmalarıdır’. Hem klasik davranışçılıkta hem
ya da onlarla ilişkilendirilen ‘düşünce’den kaçınma, korku
de radikal davranışçılıkta düşünceler dil üzerinden tartışı-
ve kaygıyla ilişkili rahatsızlık hissini azaltır ve güven hissi
lır. Örnek verecek olursak, ‘dışkı’ kelimesinin ne harfleri
sağlayarak zaman içinde problemin sürmesini sağlar. Öğ-
ne de kelimeyi söylerken çıkarttığımız seslerin organiz-
renme ilkelerine göre obsesyonlar koşullanmış uyaranlar-
mada bir tepki oluşturma gücü vardır. Bu uyaranlar te-
dır ve anksiyete oluştururlar. Oluşan anksiyete kaçma,
kaçınma gibi stratejiler kullanılarak azaltılır. Tetikleyici melde nötr uyaranlardır. Ancak zamanla hem kelime hem
uyaran ile her karşılaşmada artan kaygı, tekrarlamalar ile de ses olumsuz duygusal fizyolojik tepkilerle eşleşir. Ger-
azalmakta, bu da olumsuz pekiştireç olarak patolojinin sür- çekten tiksinti ve bulantı tepkisi yaratacak bir uyaran
mesine katkı sağlamaktadır. Kaçınma davranışları ve kom- (bozuk veya zehirli bir materyal) bu ses ve kelimeleri ko-
pulsif ritüelleri sürdüren OKB’li birey, yaşadığı olumsuz şullar ve bir süre sonra ‘dışkı’ kelimesi ve sesi bireyde tik-
duyguları (kaygı, korku, tiksinti) anlık olarak azaltmakta, sinti ve bulantı tepkisine neden olabilir.5
öte yandan uzun vadede hem kompulsif davranışların hem
de obsesyonların sürme olasılığını artırmaktadır (Şekil 1). ANKSİYETEYİ AZALTMA HİPOTEZİ

OKB’de öğrenme modelleri, obsesif kompulsif belirti- Anksiyeteyi azaltma hipotezi, OKB davranış teorilerinde
lerin bazı olumsuz olaylar sonrasında klasik koşullanma ile merkezi bir kavramdır. Kompulsif ritüeller, kaygıyı

34
Yasir Şafak ve ark. Obsesif Kompulsif Bozukluğun Bilişsel Davranışçı Teorisi ve Terapisi

azaltma yetenekleri nedeniyle devam etmektedir. El yı- engellediğinde, kaçınma davranışı öğrenilmiş olur.7 Ka-
kama gibi kompulsif bir eylemin tamamlanması, obses- çınma davranışı, bir edimsel koşullanma süreciyle güçlen-
yonların ortaya çıkmasından kaynaklanan yüksek düzeyde dirilir. OKB’de kompulsiyon, obsesyonla ilişkili kaygıyı
öznel kaygıyı azaltır.6,7 Kaygı veya sıkıntıdaki azalma pe- azalttığı için aktif kaçınma şeklini alır.9 Araştırmalar, ob-
kiştirici olduğundan (olumsuz pekiştireç), kompulsif ritüe- sesyonların kompulsif bir ritüel gerçekleştirmeden önce
lin gelecekte tekrarlanma olasılığı artar. Paradoksal bir öznel sıkıntıda önemli bir artışa ve yüksek fizyolojik uya-
tarzda kompulsiyon, obsesyonun korku uyandıran özellik- rılmaya (nesnel) neden olduğunu göstermektedir. Ayrıca,
lerini de korur, böylece giderek daha sık ve yoğun obses- OKB’si olan bireyler istenmeyen girici düşünce veya ob-
yonlar ve kompulsiyonlardan oluşan bir döngü oluşturur sesyonlarını klinik olmayan bireylere göre daha yoğun, ra-
(Şekil 2).8 hatsız edici, sıkıntılı ve kabul edilemez olarak
Rachman obsesyonların, hassas bireylerde kaygı değerlendirmektedir. Obsesyonların doğrudan bir tetikle-
ve/veya sıkıntıya neden olan ve genellikle sıkıntıyı gider- yiciyle ilişkilendirilmesi her zaman mümkün olmasa da ço-
mek için kaçınma davranışlarının (ya da kompulsiyonla- ğunlukla dış uyaranlar tarafından tetiklenebilir. Bu bulgu,
rın) üretilmesiyle sonuçlanan ‘koşullu tehlikeli uyaranlar’ obsesyonların koşullu zararlı uyaranlar olduğu ve çağrı-
olduğunu ileri sürmüştür.5 Obsesyonlar devam eder, çünkü şımsal öğrenmeyle öğrenildiği varsayımıyla tutarlıdır. Ob-
bireyler girici düşünceye alışamamakta ve bilişe karşı artan sesyonların yarattığı sıkıntı, yıkama veya kontrol etme gibi
bir duyarlılık veya tepki göstermektedirler. Disforinin var- kompulsiyonlar ile öznel rahatsızlıkta ani ve önemli bir dü-
lığı ve önceden var olan kişilik kırılganlığı (örneğin; içe şüşle sonuçlanır. Kompulsiyonların kaygı azaltma etkileri,
dönüklük, aşırı vicdanlılık, ahlaki katılık) bu duyarlılaşma kaçınmanın açık veya örtük olmasına bakılmaksızın belir-
sürecine zemin hazırlarken, bu artan duyarlılıktan stres dö- gindir. Tüm bu araştırma sonuçları OKB’nin davranışçı
nemleri, yüksek uyarılma ve algılanan kontrol kaybı gibi teorisinde anksiyeteyi azaltma hipotezini desteklemekte-
çeşitli etmenler sorumludur.5,8 Ayrıca, hem aktif (yani dir. Ancak anksiyeteyi azaltma hipotezi için temel sorun,
kompulsif ritüel) hem de pasif (yani obsesyonu tetikleyen öznel kaygıda önemli bir artışa neden olmasına rağmen
durumlardan uzak durma) kaçınmaların ortaya çıkması, bazı kompulsiyonların neden hala yapılmaya devam edil-
alışmanın başarısız olmasına ve obsesyona duyarlılığın art- diğidir.6,8 Özellikle bazı kompulsif davranışların başlarda
masına katkıda bulunur.8 Bu durum aynı zamanda aşağıda kaygı azaltma işlevleri belirginken, zamanla bu etkileri
ele alınacak olan duygu işleme kavramıyla da ilişkilidir. kaybolabilir. Bu durum Skinner’in biçimlendirme (sha-
Temizleme, kontrol etme ve güvence arama gibi kom- ping) olarak tanımladığı durumla ilişkilidir. Yani bir ritüe-
pulsif ritüeller, Mowrer’ın iki aşamalı korku ve kaçınma lin zamanla daha uzun ve daha karmaşık hale gelmesi
gelişimi modelinde söylediği gibi, kendi kendine devam başlangıçta yapılan davranışın (olumsuz) pekiştireci ortaya
etme eğilimindedir. Olumsuz pekiştirmedeki paradoks, bi- çıkartmak için artık yeterli olmaması ve yeni bir davranı-
reyin ‘normal’ hissedebilmek için yaptığı davranışların, şın pekiştireci elde etme amacıyla önceki davranışa eklen-
yani bulduğu çözümlerin bir süre sonra problemin önemli mesidir.
bir parçası haline gelmesidir. Bir aktivite (herhangi bir et- Erken davranışsal teoriler, başarılı bir maruz bırakma
kinlik), tehlikeli veya korkulu bir uyarana maruz kalmayı terapisi denemesinden sonra korkunun geri dönüşünü açık-
lamakta güçlük çekmiştir.10 Eğer korku ya da kaygı tetik-
leyici duruma ve obsesyona tekrar tekrar maruz kalma
yoluyla söndürülmüş olsaydı, korku ya da kaygının geri
dönüşünü nasıl açıklayabiliriz? Rachman, kaygıyı azaltma
hipotezine alternatif olarak emosyonel işlemleme kavra-
mını ortaya attı.11 Emosyonel işlemlemeyi “Emosyonel sı-
kıntıların absorbe edilmesi veya azalması; diğer
deneyimlerin ve davranışların bozulmadan devam edebi-
leceği kapsamın genişlemesi” olarak tanımladı.11 Bu ne-
denle, korku gibi herhangi bir emosyonel tepki, emosyonel
ŞEKİL 2: Daha önce gerçekleşmiş olan koşullanma ile (A2-B2 ikilisi) başa çıkmak
işlemleme tamamlanmadığında devam edecek, ancak ba-
için birey bir davranış (edim) ortaya koyar (B); bu davranışın sonucunda hem kir-
lilik düşüncesi hem de tiksinti ve kaygıya dair öznel olumsuz yaşantı hafifler; bu da
şarılı emosyonel işlemleme mümkün olursa emosyonel sı-
olumsuz pekiştireç işlevi görür (C). Yıkama/silme davranışı yapılmadığında bire- kıntının absorbe edilmesi veya azalması ile duygunun
yin yaşadığı sıkıntı artar (geri yönlü ok). yoğunluğu azalacaktır.10,11

35
Yasir Şafak ve ark. Obsesif Kompulsif Bozukluğun Bilişsel Davranışçı Teorisi ve Terapisi

Rachman duygusal (emosyonel) işlemleme (işleme)


kavramıyla birbiriyle ilgisiz gibi görünen kavramları açık-
lamaya çalışmıştır: Rahatsız edici imajlar, istenmeyen gi-
rici düşünceler, uygunsuz duygu dışavurumu, korkunun
geri dönüşü, patolojik yas ve benzerleri gibi.11 Korku/kay-
gının geri dönüşü veya obsesyonların ve diğer istenmeyen
zihinsel tepkilerin kalıcılığı, kaygıyı azaltmada bir başarı-
sızlıktan ziyade, eksik emosyonel işlemleme ile açıklan-
mıştır.11 ŞEKİL 3: Bilişsel modele göre Obsesif kompulsif bozuklukta yanlı bilişsel değer-
lendirmenin merkezinde girici düşünce/imge/dürtünün yarattığı duygusal ve dav-
İNHİBİTÖR ÖĞRENME KURAMI ranışsal tepki vardır ve bu düşünce/imge/dürtünün değerlendirilmesi ve
önemsenmesiyle ilişkilidir.
Pavlovian klasik koşullanmada, koşullu uyaran artık cay-
dırıcı uyaranla eşleşmediğinde sönme (extinction) mey-
dana gelir. İnhibitör öğrenme kuramı, sönme sürecini süren formülasyona dayalı bir teoridir (Şekil 3).13 Klinik
açıklamak için geliştirilmiştir ve sönme öğrenmesine al- psikolojide değerlendirme teorileri, psikopatolojinin eti-
ternatif bir yaklaşım sunar. Klasik sönme açıklamalarının yolojisini ve kalıcılığını anlamak için yanlı olan bir bilgi
aksine inhibitör öğrenme kuramına göre, korku edinimi sı- işleme sisteminin içeriğine ve ürünlerine odaklanır.
rasında öğrenilen orijinal tehdit ilişkisi (örneğin, kapı ko- Beck’in duygusal bozuklukların bilişsel formülas-
lunun hastalık yapıcı bir tehdit olduğu), söndürme yonu ile ilgili ilk yazılarında obsesif durumlara çok az atıfta
çalışmalarıyla ortadan kalkmaz, daha çok bozulmadan kalır bulunulmuştur.14 Anksiyete bozuklukları için ilk bilişsel te-
ve yeni tehdit edici olmayan inhibitör ilişkilerle rekabet rapi tedavi kılavuzu OKB’yi hariç tutmuştur.15 Ayrıca,
eder.10-12 Korkulan uyaranlarla aversif olaylar olmadan tek- Hollon ve Beck, OKB için en etkili tedavinin ‘maruz bı-
rarlanan karşılaşmalar inhibitör öğrenme kuramının mer- rakma ve yanıt önleme (Exposure and response prevention-
kezindedir ve sadece yeni öğrenmeyi değil, aynı zamanda ERP)’ olduğu ve “açık bilişsel müdahalelerin bu bozukluğu
davranış değişikliğini veya koşullu tepkinin azalmasını açıklamak için ancak yardımcı olabileceği” sonucuna var-
da teşvik eder. Bunun nedeni, orijinal korku ilişkisinin ko- mıştı.16 Ancak sonrasında OKB’ye özgü birçok farklı bi-
şullu uyaran tarafından edinilen anlam nedeniyle korku ve lişsel özellik tanımlandı ve OKB’nin bilişsel terapisinde
endişe uyandıracak gücünü kaybetmesidir.12 Sönme son- oldukça ilerleme kaydedildi.
rası koşullu uyaran (örneğin, kapı kolu) hem bellekte sabit
kalan hem de değişim için rekabet eden iki anlama sahip Bu belki de Beck’in geldiği psikanaliz kökenin OKB
belirsiz bir uyaran haline gelir: (1) korku edinimi sırasında ile ilişkili önyargılarına dayanıyor olabilir. Ancak Sal-
edinilen orijinal anlam: koşullu uyaran-koşulsuz uyaran ve kovskis’in obsesyon ve kompulsiyonların bilişsel-davra-
(2) söndürme öğrenimi sırasında kazanılan yeni bir inhibi- nışsal analizi üzerine makalesinin yayınlanmasından sonra
tör anlam: koşullu uyaran-koşulsuz uyaran bağlantısının OKB bilişsel devrime dahil oldu ve anlaşılmasında önemli
zayıflaması veya tamamen ortadan kalkması. Bu orijinal ilerlemeler kaydedildi.17
korku temelli çağrışımların devam ettiği gerçeği, başarılı
maruz bırakma terapisinden sonra korkunun geri dönebi-
ABARTILMIŞ SORUMLULUK
leceği gerçeğiyle kanıtlanmıştır.12 Bu modelin ön plana çık- OKB’ye bilişsel-davranışçı yaklaşımda önemli bir gelişme,
ması hastaların düşünce ve duygularıyla ilişkisini Paul Salkovskis’in ‘Obsesif-kompulsif problemler: biliş-
değiştirmek açısından önemlidir. Olumsuz deneyimin or- sel-davranışsal bir analiz’ başlıklı etkili makalesinin ya-
tadan kaldırılmasından ziyade, bu deneyimi kabullenme ve yınlanmasıyla gerçekleşti.17 Salkovskis, obsesif
olumlu deneyimin artırılması hedef haline gelir. düşüncelerin kökenlerinin normal girici düşüncelerde ol-
duğunu iddia etti. Salkovskis genel popülasyonun yakla-
şık %90’ının klinik obsesyonlara benzer içerikte girici
OBSESİF KOMPULSİF BOZUKLUĞUN
düşünce deneyimlediklerini araştırmalarında göstermiştir.18
BİLİŞSEL TEORİSİ
Normal girici düşünceleri klinik obsesyonlardan ayıran
OKB’de bilişsel yaklaşım, tüm duygusal durumların temel şeyin düşüncelerin içeriği değil, kişinin düşünceleri yo-
yönünün “kişinin bir durumun, nesnenin veya olayın kişi- rumlama şekli olduğunu ileri sürmüştür. Salkovskis’e göre
sel öneminin, bir dizi boyut veya kriter üzerinde öznel ola- girici düşünceler kişinin kendisine ya da bir başkasına zarar
rak değerlendirilmesi veya yorumlanması” olduğunu öne vermesine neden olabileceği ya da zararı önlemek için so-

36
Yasir Şafak ve ark. Obsesif Kompulsif Bozukluğun Bilişsel Davranışçı Teorisi ve Terapisi

rumlu olabileceği bir durum olarak yorumlandığında prob- hakkında ciddi olumsuz sonuçlara yol açabilecek anlamlı
lem ortaya çıkar.18 Örneğin bir kişi “Çocuğuma zarar verir bir şeyin göstergesi olduğu şeklindeki hatalı değerlendir-
miyim ?” düşüncesine inanıyorsa onu yapma olasılığı artar, meyi içerir.22-24 Rachman ayrıca, hangi girici düşüncenin
böylece kişi düşünceyi baskılamaya çalışır ve bıçak gibi obsesyon haline geleceğinin, bunun ‘kişinin değerler sis-
keskin nesnelerden kaçınır. Bu modele göre kompulsiyon teminde önemli’ olup olmamasına bağlı olduğunu iddia
davranışları, düşünceleri baskılama girişimleri ve takıntılı eder.22 Girici bir düşünce bir kez yanlış yorumlandığında,
düşünceleri zihinsel olarak yüksüzleştirme çabalarının anlamla ilgili yanlış yorumlamalar devam ederse obsesyon
(nötralizasyon), bireyin bu düşüncelerin tehlikeli olmadı- devam eder, ancak yanlış yorumlama zayıfladığında veya
ğını öğrenmelerine engel olarak girici düşüncelere karşı ortadan kaldırıldığında obsesyon azalır.22,23
korkusunu sürdürdüğü/artırdığı varsayılır.
Rachman, obsesyonların patogenezinde kişisel öne-
Salkovskis, abartılmış sorumluluğu hem ısrarcı inanç- minin yanlış yorumlanmasına katkıda bulunan başka biliş-
lar hem de belirli anlık girici düşüncelere yönelik değer- sel süreçlerin de yer aldığını belirtir:
lendirmeler tarafından kuşatılmak olarak gördü ve bunu
Anksiyetenin yanlış yorumlanması: Anksiyete veya
“Kişinin öznel olarak önemli olumsuz sonuçları ortaya çı-
sıkıntı hissi gibi fiziksel duyumlar (örneğin; titreme, ter-
karmak veya önlemek için çok önemli bir güce sahip ol-
leme) kontrol kaybı olarak yanlış yorumlanabilir. Bu dü-
duğu inancı” olarak tanımladı.19
şünce biçimi, kişinin obsesyonun önemine ve bunun
Salkovskis, zararın sorumluluğunu değerlendirmenin olumsuz sonuçlarına olan inancını pekiştirecektir.25 Ka-
obsesif düşünceye özgü olduğunu öne sürer.20,21 Obses- çınma ve bunun sonucunda kaygıdaki azalma, kişinin
yonları diğer endişeli ve depresif düşünce biçimlerinden olumsuz bir sonucun önlendiğine olan inancını daha da
ayıran şey, onların sorumluluk değerlendirmeleriyle olan güçlendirecektir.25,26
ilişkileridir.20,21 Bir düşünce yalnızca zarar veya tehlike
Düşünce-Eylem Kaynaşması Yanlılığı: Düşünce-
değerlendirmeleriyle sonuçlanırsa, duygusal tepki kaygı
eylem kaynaşması (DEK), düşünceleri eylemlerle eş görme
olurken, kayıp değerlendirmeleri depresyonla ilişkilendi-
eğilimidir ve iki tipi vardır; obsesyonun ortaya çıkmasının
rilecektir.21 Ayrıca, girici düşünce veya imgenin patolojik
korkulan bir sonucun olasılığını artırdığına inanılan tip
hale gelmesi için abartılmış sorumluluğun yanlış yorum-
(DEK-Olasılık) veya obsesyona sahip olmanın ahlaki olarak
lanmasının gerekli olduğu ileri sürülmektedir; “Sorumlu-
luk değerlendirmesi olmadan, obsesif bir dönem ortaya yasak eylemi gerçekleştirmeye eşdeğer olduğuna inanılan
çıkmaz”.20 Bir obsesyonla ilişkili olumsuz duygusal tepki tip (DEK-Ahlaki).27 DEK’in varlığının, bazı istenmeyen gi-
(örneğin; sıkıntı, suçluluk, kaygı) sorumluluğun yanlış yo- rici düşüncelerin katastrofik şekilde yanlış yorumlanmasına
rumlanmasından kaynaklanır.21 katkıda bulunduğu düşünülmektedir. DEK yanlılığı göste-
ren kişiler, istenmeyen girici düşüncelere yanıt olarak, kişi-
KİŞİSEL ÖNEMİN YANLIŞ YORUMLANMASI sel anlamın yanlış yorumlanmasını ve aşırı sorumluluk
değerlendirmesini daha yüksek bir olasılıkla yaparlar.27
Salkovskis’in obsesyonların bilişsel-davranışçı formülas-
yonundan yola çıkarak, Rachman, bir kişi bir intrüzyonu Abartılmış Sorumluluk: Rachman, sorumluluk de-
kişisel olarak önemli bir şey ve tehdit edici bir fenomen ğerlendirmelerinin ve inançlarının, kişinin öneminin ka-
olarak yanlış yorumladığında, bazı istenmeyen girici dü- tastrofik şekilde yanlış yorumlanmasına katkıda
şüncelerin obsesyonlara dönüştüğünü iddia eder.17,22,23 bulunabileceğini kabul eder; ancak bunların mevcudiyeti-
Abartılmış sorumluluk modelinde olduğu gibi, Rachman’ın nin, obsesyonların patogenezini açıklamak için ne gerekli
bilişsel kuramı da istenmeyen düşünce, imge ve dürtülerin ne de yeterli olduğunu savunur.22,26 Ayrıca abartılmış so-
evrensel olarak yaşandığını kabul eder. Kişi doğal olarak rumluluğun, DEK’in hem bir nedeni hem de bir sonucu
olabileceğini varsaymaktadır.22,26 Bu nedenle, abartılmış
ortaya çıkan bu düşünceleri anlamlı ve tehdit edici bir
sorumluluk, Rachman’ın teorisinde Salkovskis’in formü-
tarzda yanlış yorumlarsa, bunlar obsesyonlar için temel teş-
lasyonunda olduğundan daha az belirgin bir rol oynar.
kil eder.22 Ancak Salkovskis’in kavramsallaştırmasının ak-
sine, yalnızca belirli içeriğe sahip düşüncelerin (örneğin; Tehlikeyi Olduğundan Büyük Görme Eğilimi: Zara-
cinsellik, saldırganlık, dini tema) obsesyona dönüşebilece- rın, tehdidin veya tehlikenin olasılığını ve ciddiyetini
ğini öne sürer.24 Bu tür düşünce içeriği, kişiler intrüzyon- abartma eğilimi, kişinin önemini yanlış yorumlamaya kat-
larını kişisel olarak anlamlı ve tehdit edici bir şekilde yanlış kıda bulunabilecek başka bir bilişsel süreçtir.26 Ancak bu
yorumladıklarında obsesyon haline gelir.24 Önemle ilgili bilişsel yanlılık OKB’ye özgü değildir, çünkü tüm anksi-
yanlış yorumlar, girici bir düşüncenin, kişinin karakteri yete bozukluklarında sıklıkla görülmektedir.28

37
Yasir Şafak ve ark. Obsesif Kompulsif Bozukluğun Bilişsel Davranışçı Teorisi ve Terapisi

Aşırı Düşünce Kontrolü: Rachman aşırı düşünce belirsiz bir şey olduğunda kesinlik için artan isteğin özel-
kontrolünün, anlamın katastrofik şekilde yanlış yorumlan- likle problem olduğu göz önünde tutulmalıdır.
masının bir sonucu olduğunu söyler.25 Bir intrüzyonun al- Mükemmeliyetçilik: Katı ve yüksek standartlar koyma
gılanan önemi arttıkça, kişi bu tür düşünceleri bastırmak eğilimi olarak tanımlanır. Depresyon, yeme bozuklukları
veya kontrol etmek için her zamankinden daha güçlü giri- ve anksiyete bozukluklarına ek olarak diğer bazı psikolo-
şimlerde bulunur. Ancak, bu kontrol çabaları başarısız ol- jik problemlerin de bir özelliğidir. OKB’li kişiler, özellikle
maya mahkumdur, bu intrüzyon sıklığında artışa katkıda hata yapma hakkında fazlasıyla kaygılıdırlar ve ayrıca yap-
bulunur ve bu da intrüzyonun atfedilen önemini güçlendi- tıkları işi doğru bir şekilde yapıp yapmadıkları ile ilgili aşırı
recektir.26 şüpheleri vardır. Klinik olarak bazı kişilerde ayrıntılara
Kişisel önemle ilgili yanlış yorumlara ek olarak, aşırı dikkat etme ve bir şeyleri ‘tam doğru’ yapma gerek-
Rachman de nötralizasyonun obsesyonların sürmesine liliği de görülür.32
önemli bir katkıda bulunduğunu düşündü.22,26 Girici özel-
likteki bir düşünce, artmış kişisel sorumluluğu gösterir ZİHİNSEL KONTROL
tarzda yanlış yorumlanırsa, girici düşünceler artmış sıkıntı Clark ve Purdon, düşünce kontrolü hakkındaki işlevsiz
ve anksiyete ile ilişkilenmekte ve sorumluluktan kaçma ya inançların, obsesyonların patogenezine önemli bir katkıda
da kaçınmaya yönelik çabalarla birlikte nötralizasyon ya- bulunduğunu iddia etmektedir.33 OKB’ye yatkın olan kişi,
nıtları oluşmaya başlatılmaktadır.22,26 Nötralizasyon yanıt- istenmeyen girici düşünceler ve bu düşünceler üzerinde
larının geliştirilmesi, OKB’nin patogenezinde önemli kontrol ihtiyacı hakkında gerçekçi olmayan inançlara sahip
görülen bir süreçtir. Nötralizasyon, algılanmış sorumluluğu olabilir. Kişi intrüzyon üzerinde tam kontrol sağlayamazsa
azaltıcı bir etki oluşturmak amacıyla istemli olarak başla- oluşacak katastrofik sonuçlardan korkar. Kişinin kontrolü
tılan bir etkinlik olarak tanımlanmaktadır. Bu etkinlik, elde etmek için kullandığı stratejiler dikkati dağıtma, dü-
kompulsif davranışlar ya da düşünce ritüelleri olarak or- şünceyi değiştirme, tetikleyicilerden kaçınma, düşünce
taya çıkabilir. Kişi, nötralizasyon yanıtının sorumluluk bastırma ve benzeri gibi daha olağan düşünce kontrol stra-
hissi ve sıkıntıda azalmaya yardımcı olduğunu deneyimle- tejileri olabilir. Bununla birlikte, yeterli düzeyde kontrol
diği için bunları sürdürür. Sorumluluk ve bu sorumluluğun elde edememek, kişinin nötralizasyon çabalarını açık veya
obsesyonların sıkı biçimde kontrol edilmeye çalışılarak gizli kompulsif ritüeller gibi daha aşırı stratejilere yükselt-
sürdürülmesi, OKB’ye neden olmaktadır. mesine neden olur.33

BİLİŞSEL YATKINLIK ÜST-BİLİŞLER


Bir grup OKB araştırmacısı, OKB’nin bilişsel temelini Üst-biliş basit olarak kişinin kendi inançları hakkında
araştırmak için deneysel prosedürlerin geliştirilmesinde iş sahip olduğu inancı tanımlar. Örneğin, düşüncelerin bir
birliği yapmayı kabul etti.29 Obsesif Kompulsif Bilişler Ça- şekilde tehlikeli ya da çok önemli olduğu şeklindeki gi-
lışma Grubu (OKBÇG) olarak adlandırılan grup, dokuz ül- rici düşünceleri kontrol etmesi ya da önlemesi gerektiği
keden 46 OKB araştırmacısından oluşuyordu. OKBÇG’nin inancı bir metakognisyondur.34 Çoğu OKB bilişsel mo-
en önemli başarılarından biri, OKB’yi karakterize ettiği ve deli, bozukluğu sürdürenin kişinin obsesyonlarla ilgili
bozukluk için bilişsel yatkınlık oluşturduğu düşünülen altı inançları olduğunu öne sürerek üst-bilişlerin rolünü vur-
inanç alanının tanımlanmasıydı:1) Abartılmış sorumluluk, gulamaktadır. Wells, OKB’de üst-bilişsel inançların nasıl
2) Düşünceye fazla önem verme, 3) Düşünceyi kontrol et- ortaya çıktığını açıklamak amacı ile metakognitif modeli
menin önemi, 4) Tehlikeyi büyük görme, 5) Belirsizliğe ta- açıklamıştır.35 Buna göre; girici düşüncelerin değerlen-
hammülsüzlük, 6) Mükemmeliyetçilik.30 İlk beş inanç dirilmesi, olumsuz düşünce ve duygulara karşı bir tepki
alanının OKB’ye özgü olduğu düşünülürken, altıncı alan oluşturmak için kullanılmaktadır. Metakognitif modelde
olan mükemmeliyetçiliğin önemli olduğu ancak OKB’ye iki tip inancın önemine vurgu yapılmaktadır. Birincisi
özgü olmadığı düşünülmüştür. düşünce ve duyguların önemi veya anlamı ile ilgili me-
takognitif inançlardır. İkincisi ise ritüelleri yerine getir-
Belirsizliğe tahammülsüzlük: Kesin olmanın gerekli-
mek amacıyla gereksinim duyulan metakognitif
liğine ilişkin inançlar, kişisel olarak öngörülemeyen deği-
inançlardır.
şikliklerle başa çıkamama ve belirsiz durumlarda
işlevsellik göstermede zorluk olarak tanımlanabilir. Belir- Wells ve ark. OKB ile ilgili metakognitif modelde üç
sizliğe tahammülsüzlük özellikle kontrol kompulsiyonları üstbilişsel inanç alanın önemini vurgular. Bu inanç alan-
ile giden OKB’nin bir özelliği olabilir.31 OKB’si olanlarda ları; düşünce kaynaşma inançları, ritüeller hakkındaki

38
Yasir Şafak ve ark. Obsesif Kompulsif Bozukluğun Bilişsel Davranışçı Teorisi ve Terapisi

inançlar ve durdurma işaretleri ile ilgili inançlar.36 İşlevsel MARUZ BIRAKMA


olmayan bu üstbilişsel inançlar intrusif düşünceye ilişkin
Maruz bırakma kişiye onu korkulu uyaranla tekrar tekrar
yapılan yorumların ve anlamların etkilenmesi ile davranış-
ve uzun süreli yüzleştirerek yardımcı olma sürecini ifade
sal tepkiler ve ritüellere ilişkin inançlarla ilgili değerlen-
etmektedir. Anksiyete oluşturan uyaran canlı (örneğin;
dirmeleri etkilemektedir.
çocuk, yaya), cansız (örneğin; yer zemini, tuvalet), du-
rumsal (örneğin; cenaze evi, köprü), bilişsel (örneğin; se-
OBSESİF KOMPULSİF BOZUKLUĞUN vilen birine zarar verme düşüncesi) veya fizyolojik
DAVRANIŞÇI TERAPİSİ (örneğin; çarpıntı, baş dönmesi) olabilir. Maruz bırakma
tedavisinde hastanın gönüllülüğü esastır. Bu uygulama-
Davranışçı modelde de bahsedildiği üzere, aslında nötr
larda terapist öncelikle kişinin problemlerinin nasıl gelişti-
olan ve herkesin aklına gelebilecek düşünceler, koşul-
ğini anlamaya ihtiyaç duyar ve sonra bu bilgiler ışığında
lanma yoluyla kişide anksiyete ile ilişkilenmekte ve sıkıntı
tedavi planını geliştirir. Bu nedenle öncelikle bu bilgi top-
verici özellikler kazanmaktadır (klasik koşullama). Bu tür
lama aşamasında işlevsel değerlendirmenin nasıl yapıla-
düşüncelerin akla gelmesi, kişide sıkıntı/kaygı oluştur-
cağı, sonrasında da maruziyet tedavisine kişinin angajmanı
makta ve kişi sıkıntıdan korunmak için kaçınma davranışı
ve korku hiyerarşisinin düzenlenmesini içeren tedavi planı
sergilemektedir. Bu kaçınma davranışı ise anksiyeteyi
geliştirilmelidir.39
azaltarak, bir tür pekiştireç gibi rol oynamaktadır (edimsel
koşullama). OKB’si olan kişi kaçınma davranışlarının İşlevsel değerlendirme aşırı korku ve kaygıyı kontrol
yanı sıra bir dizi kompulsif davranış da geliştirerek kay- eden etmenler hakkında hastadan özgül bilgilerin toplan-
gısını azaltmaya çalışır. Bu davranışlar da kaçınma dav- ması sürecidir. Terapist sürekli bilgi toplamaya devam et-
meli ve bu bilgileri formülasyon ve tedavi planı içinde
ranışında olduğu gibi pekiştireç görevi görür ve aynı
birleştirmelidir. Bir tedavi planı formüle etmek için hasta-
davranışların artmasına neden olur. Kişi anksiyete ile başa
nın korkularının anlaşılması gerekmektedir. Etkin bir hi-
çıkmakta yalnızca kaçınma ve tekrarlama gibi stratejiler
yerarşi geliştirmeden önce hasta kavramsal model ve tedavi
kullandığından anksiyete arttıkça bu stratejileri daha çok
yaklaşımını tam olarak benimsemelidir. Bu, maruz bırakma
kullanmakta ve böylelikle bir kısır döngü içine girmekte-
terapisinin sonuçta kendisine nasıl faydalı olacağını anla-
dir. Bu görüş, davranışçı terapi yaklaşımının gelişmesine
masına yardımcı olur. Bunun için birinci önemli nokta
neden olmuştur.
kaygı belirtilerinin ne şekilde işlediğinin, nasıl bir zararlı
OKB’nin davranışçı terapisinin temelleri Victor döngünün başladığının ve nasıl bu döngünün bazı tedavi
Meyer tarafından atılmıştır.37 Meyer OKB’si olan bireyler edici teknikler kullanılarak zayıflatılacağının veya kırıla-
bir korku durumunda kalmaya ikna edilebilirlerse ve kom- cağının iyi anlaşılmasını sağlamaktır. Sonrasında terapist
pulsiyon yapmaları engellenirse, o zaman kompulsiyonun bazı düşünce paternlerinin korku uyaranları (içsel veya dış-
yerine getirilmemesinin korkulan sonuçlarının gerçekleş- sal) bağlamında ne şekilde kaygılı hissetmeye neden oldu-
meyeceğini öğreneceklerini (yani, koşullu korku uyaranı- ğunu tanımlar. Hasta kaygının kavramsal modelini ve onun
nın koşulsuz korku uyaranı ile ilişkili olmadığını) düşündü. nasıl sürdüğünü açık bir şekilde anladığı zaman, ona maruz
Bu tedaviye ‘Maruz bırakma ve yanıtın önlemesi’ (Expo- bırakma temelli tedavi için kullanılacak bir rasyonel su-
sure and response prevention-ERP) adını verdi. ERP o dö- nulmalıdır. Özellikle aşamalı olarak korkulan durumlarla
nemden beri OKB’nin davranışçı tedavisinde bir seçenek yüzleşme ve güvenlik sağlayıcı davranışların bırakılması
olarak belirmiştir. Maruz bırakma korkulan durumla yüz- ile hasta sadece anksiyetenin kendiliğinden azalacağını
leşmeyi içermektedir (örneğin, kirli objelere dokunma, ya- değil, aynı zamanda korkulan sonuçların oluşmasının
zılı görevde kasten yanlış yapma, kişide anksiyeteyi mümkün olmadığını da öğrenecektir.39,40
provoke eden düşüncelere, kelimelere, imajlara maruz bı- Maruz bırakma tedavisi planı için, kişinin rahatsız
rakma). Yanıt önleme ise kompulsiyon, ritüel ve nötralize edici bulduğu ve/veya kaçındığı ya da belirtileri ortaya çı-
edici davranışların ortadan kaldırılmasını sağlamak olarak karan çeşitli durumları, nesneleri, zihinsel eylemleri veya
tanımlanabilir.38 diğer deneyimleri listeleyen bir korku hiyerarşisi oluşturu-
ERP’yi uygularken temel bileşenler şunlardır: (1) Te- lur. Korku hiyerarşisi, hastanın terapi boyunca yüz yüze
daviye hazır olma-motivasyonun oluşması, (2) tedavi ön- geleceği korkulan özgül uyaranların bir listesini içerir.
cesi değerlendirme, (3) psikoeğitim, (4) hiyerarşi Korku hiyerarşisinin genel kavramları tanımlandıktan
oluşturma, (5) seans içi ve seanslar arası ERP ve (6) yine- sonra terapist ve hasta birlikte yüzleşilecek maddeleri be-
leme önleme. lirlerler. Bunun yanında yanıt önleme de maruz bırakma

39
Yasir Şafak ve ark. Obsesif Kompulsif Bozukluğun Bilişsel Davranışçı Teorisi ve Terapisi

tedavisinin mutlak bir unsurudur. Hastalar kaygıyı pekişti- yunca hazır bulunmasıyla 2 saate kadar sürebilir. Davra-
ren kompulsif ritüeller, gizli zihinsel eylemler, güvence nışçı terapistler hastayı kompulsiyonlarını gerçekleştir-
arama, güvenlik işaretleri, güvenlik davranışları kullanı- mekten fiziksel olarak alıkoymazlar, ancak hastaların
yorsa maruz bırakma tedavisi boyunca bunların durdurul- kompulsif ritüellerine direnmelerine yardımcı olmak için
ması hedeflenmelidir. Hastaların, kompulsif ritüeli oyalama, geri bildirim, konuşma ve cesaretlendirme ya-
gerçekleştirmeleri engellendiyse, her bir hiyerarşi öğesiyle parlar.41 Ayrıca, güvence vermekten kaçınmak için her
ilişkili beklenen rahatsızlık düzeyini derecelendirmeleri is- türlü çaba gösterilmelidir. Örneğin, “Kontrol etmezsem
tenir. Kompulsif dürtünün yoğunluğu, öznel nötralize etme kötü bir şey olmayacağından emin misiniz ?” diye sorul-
dürtüsünün yanı sıra, kompulsiyon direnme tahmini dere- duğunda, terapist araştırmacı bir bakış açısıyla hastayı bek-
celendirilir.40 leyip ne olacağını görmeye teşvik eder. Terapist ayrıca
Maruz bırakma tedavisinin başarısı için üç unsur maruz bırakma sırasında sıkıntıyı hafifletmek için kullanı-
mevcut olmalıdır: 1) Her maruz bırakma seansı sırasında labilecek ikame ritüellere veya zihinsel nötralizasyona
yüksek düzeyde bir kaygı ortaya çıkarılmalı ve sürdürül- karşı dikkatli olmalıdır.39,40
melidir. Tedavi etkinliği sıkıntı düzeyine bağlıdır. Bu ne-
denle, OKB’si olan hasta tekrar tekrar sıkıntı veren OBSESİF KOMPULSİF BOZUKLUĞUN
durumlara maruz bırakılmalı ve öznel sıkıntıda önemli bir BİLİŞSEL TERAPİSİ
azalma yaşayana kadar bu durumlarda kalmalıdır.41 2)
OKB tedavisinde bilişsel terapinin çok önemli bir yeri var-
Hasta sıkıntılı durumlara dayanmaya çalışırken terapist
dır. OKB’de bilişsel terapinin temel noktası, kişiyi rahatsız
önemli ölçüde destek ve teşvik sağlamalıdır. OKB’si olan
eden girici düşüncelere yönelik hatalı değerlendirme ve iş-
kişiler genellikle kendilerini yüksek düzeyde sıkıntıya
levsel olmayan yorumların daha gerçekçi ve duruma uygun
neden olan durumlara maruz bırakmak konusunda istek-
yorumlara dönüştürülmesidir. Bu tedavide en önemli ba-
sizdirler. Terapist destek sağlarken teşvikin nötralizan
samak, kişinin kendi girici düşüncelerini daha az tehdit
özellikler kazanmamasını dikkat etmelidir. Terapist has-
edici şekilde açıklayacak yeni yorumlar geliştirmesidir. Ki-
taya, kendi başına bırakılırsa sıkıntının doğal olarak aza-
şinin gerçek bir tehdit gibi algıladığı durumun aslında yal-
lacağını hatırlatabilir, ancak aynı zamanda hastaya obsesif nızca bir tehdit olasılığı düşüncesi olduğunu vurgulamak
kaygının gerçeğe dönüşmeyeceğine (örneğin, hastanın yer gerekir. Kişi herhangi bir eylemi düşünme veya hayal et-
zeminine dokunarak ölümcül bir hastalığa yakalanmaya- menin, o eylemin oluşma sıklığını artırdığına inanabilir.
cağına) dair güvence vermekten de kaçınmalıdır. 3) Tera- Tedavide böyle bir düşünce, doğruluğu veya yanlışlığı gös-
pist, hastaya seanslar arası ev ödevi vermeden önce her terilmesi gereken varsayımlar olarak kabul edilir. Böyle bir
maruz bırakma görevini seans içi deneyimleterek en yaklaşımda kişi belirli şeyleri düşünmenin, onların gerçek
uygun yanıtı modellemelidir. Uygun davranışsal tepkiyi yaşamda oluşma şansını artırıp artırmadığını test etmeye
modelleyerek, hastaya sıkıntıya rağmen, nötralize edici bir cesaretlendirilir. Bilişsel terapi sayesinde kaygı yaratan
tepkiye girmeden provoke edici uyaranla temas kurulabi- uyum bozucu düşünce hatalarını fark etmeyi, yeniden ya-
leceği gösterilir.39 pılandırma sonucu daha akılcı alternatif düşünceler geliş-
tirmeyi öğrenirler. Bilişsel yaklaşımın temel hedefi; zihne
YANIT ÖNLEME gelen girici düşünceleri normalize etmek, hastanın düşünce
Yanıt önleme maruz bırakma tedavisinin asli bir unsuru- hatalarını belirlemek, kişinin obsesyonlara atfettiği önemi
dur. Hastalar kaygı ya da diğer olumsuz duyguları azaltan azaltmak, zihinsel kontrol çabalarına müdahale etmek,
kompulsif ritüeller, gizli zihinsel önlemler, güvence arama, uyum bozucu temel inançlar ile çalışmaktır. Bilişsel tera-
güvenlik işaretleri, güvenlik davranışları kullanıyorsa pinin amacı daha olumlu düşünmeyi sağlamak değil, daha
maruz bırakma terapisi boyunca bunların durdurulması he- gerçekçi ve daha az tehdit edici düşünce biçimlerinin ge-
deflenmelidir. Yanıt önleme hastanın istemli bir şekilde lişmesini sağlamaktır.39,40
uygunsuz güvenlik arama davranışlarından vazgeçmesine Tedavide öncelikle kişiyi değişim için hazırlamak ge-
yardımcı olan bir tekniktir. Klinisyen maruz bırakmada ol- rekir. Bu, bir anlamda tedaviye angajmanı sağlamak ve
duğu gibi yanıt önleme için de güvenlik davranışlarının motivasyonu artırabilmek için; kişiyi hastalık ve tedavi ko-
olumsuz etkileri ve sonuçları hakkında bir rasyonel sağla- nusunda bilgilendirmeyi ve terapinin kısa ve uzun dönem-
malıdır. Maruz bırakma seansları genellikle 30-60 dakika- deki avantajlarını tartışmayı içerir. Bir sonraki aşamada
dır, ardından nötralize edici bir tepki vermemeleri bilişsel yapılandırma aracılığıyla tehdit-tehlike-aşırı so-
talimatları gelir. Yanıt önleme, terapistin tüm bu aralık bo- rumluluk algılarının ne oranda gerçekçi olduğu, hasta ile

40
Yasir Şafak ve ark. Obsesif Kompulsif Bozukluğun Bilişsel Davranışçı Teorisi ve Terapisi

birlikte gözden geçirilir. Bu süreçte abartılı tehdit-tehlike- sesyonun önemsizliğine dair bir açıklama geliştirmek için
aşırı sorumluluk algılarının çeşitli bilişsel hatalar sonucu hastayla birlikte çalışır.43 Son olarak, alternatif açıklama-
nasıl ortaya çıktığı hastaya aktarılır.39,40 nın, kaygı ve sıkıntının obsesyonları kişisel olarak önemli
OKB için bilişsel terapi bilişsel yapılandırma mü- bir tehdit olarak yanlış yorumlamaktan ve nötralizasyon
dahaleleri ile sona ermez, ardından bireyin tetikleyici ve diğer zihinsel kontrol çabalarıyla üzerlerinde bilinçli
uyaranlara maruz kaldığı davranış deneyleri gelir. Dav- kontrol uygulamak için çok fazla çabalamaktan kaynak-
ranış deneyleri davranışçı teorideki gibi duygusal tepki- landığının vurgulanması gerekir. Hasta, istenmeyen dü-
nin sönmesinden ziyade bilişsel yapının değişimini şüncelerinin, imgelerinin veya dürtülerinin yanıt
hedefler. Bu, hastanın obsesyonları için alternatif, daha gerektirmeyen zararsız, alakasız, hatta aptalca fenomen-
uyarlanabilir açıklamalar benimsemesi ve bu yaklaşım- ler olduğu fikrini kabul edebildiğinde, gelecekteki obse-
ları test etmesiyle mümkün olacaktır. Hatalı obsesif sif eğilimlerine karşı daha uyarlanabilir bir bakış açısı
inançların bilişsel olarak yeniden yapılandırılması, ob- geliştirebilir.39,40,43
sesyonun daha az tehdit edici bir şekilde anlaşılmasıyla
sonuçlanmalıdır; OKB’nin devam etmesinden sorumlu SONUÇ
olan, obsesyonun oluşumundan ziyade yanlış yorumlan- Obsesif kompulsif bozukluk davranışçı ve bilişsel kuram-
masıdır.42 larla iyi ve bilimsel bir biçimde açıklanabilmektedir.
Alternatif açıklamaların en önemli teması, hastanın OKB’nin davranışçı kuramları klasik öğrenme kuramları
obsesif kaygılarını (örneğin; pislik, hastalık, şüphe, isten- ile OKB’yi ilk açıklayan kuramlardan olmuş ve yenilikçi
meyen zarar) içeren istenmeyen girici düşüncelerin, ken- öğrenme kuramları (emosyonel işlemleme teorisi, inhibitör
diliğinden düşünce üreten zihin işlevinin normal bir öğrenme kuramı) ile son dönemde yenilikçi bakış açıları
parçası olduğudur. Bu tür düşüncelerin istenmeyen ve teh- geliştirmiştir. Şüphesiz ki OKB’yi anlamak ve açıklamak
ditkâr bir doğası olan, iyi huylu, anlamsız ve kişisel olarak üzerine en büyük paylardan birisi de bilişsel kurama aittir.
önemsiz “zihinsel gevezelik” olarak değerlendirilmesi is- OKB’ye özgü birçok bilişsel özellik sunan bilişsel kuram
tenir: Varlığı kabul edilebilir, ancak hiçbir eylem gerek- (abartılmış sorumluluk, kişisel önemin yanlış yorumlan-
tirmez. Amaç, obsesyonları istenmeyen zihinsel olaylar ması, bilişsel yatkınlık, zihinsel kontrol ve metakognis-
şeklinde kabul etmek, anlamsız olarak değerlendirmek ve yonlar) tedavide de en etkin müdahalelerin oluşmasına
kasıtlı olarak kontrol etme çabalarından vazgeçmektir. Gi- yardımcı olmuştur. Bilişsel ve davranışçı kuramlar doğ-
rici düşünce/imge/dürtülerle ilgili kaygı ve sıkıntı, önemin rultusunda geliştirilen tedaviler OKB tedavisinde oldukça
hatalı değerlenmesinden ve nötralizasyon çabalarından başarılı olmuştur ve şüphesiz ki OKB’nin en etkin psiko-
kaynaklanmaktadır. Tedavinin bu aşamasında terapist, ob- terapisi olarak gün yüzündedir.

KAYNAKLAR
1. Rachman S, de Silva P. Abnormal and normal obsessions. Behav Res 8. Rachman SJ, Hodgson RJ. Obsessions and compulsions. Englewood
Ther. 1978;16(4):233-48. doi: 10.1016/0005-7967(78)90022-0. Cliffs, NJ: Prentic-Hall. 1980.
2. Clark DA. Cognitive-behavioral therapy for OCD. New York, N.Y: Guil- 9. Emmelkamp PMG. Phobic and obsessive-compulsive disorders: The-
ford; 2004. ory, research, andpractice. Springer Science& Business Media; 2012.
3. Mowrer OH. Neurosis, psychotherapy, andtwo-factorlearningtheory. Psy- 10. Jacoby RJ, Abramowitz JS. Inhibitory learning approaches to exposure
chotherapy theory and research. New York: Ronald Press; 1953. p.140- therapy: A critical review and translation to obsessive-compulsive disor-
9. der. Clin Psychol Rev. 2016;49:28-40. doi: 10.1016/j.cpr.2016.07.001.
4. Jones MK, Menzies RG. The relevance of associative learning pathways 11. Rachman S. Emotional processing. Behav Res Ther. 1980;18(1):51-60.
in the development of obsessive-compulsive washing. Behav Res Ther. doi: 10.1016/0005-7967(80)90069-8.
1998;36(3):273-83. doi: 10.1016/s0005-7967(98)00021-7. 12. Craske MG, Treanor M, Conway CC, Zbozinek T, Vervliet B. Maximizing
5. Lee JC. Second-Order Conditioning in Humans. Front Behav Neurosci. exposure therapy: an inhibitory learning approach. Behav Res Ther.
2021;15:672628. doi: 10.3389/fnbeh.2021.672628. 2014;58:10-23. doi: 10.1016/j.brat.2014.04.006.
6. Carr AT. Compulsive neurosis: a review of the literature. Psychol Bull. 13. Beck AT. Depression: Causes and treatment. Philadelphia: University of
1974;81(5):311-8. doi: 10.1037/h0036473. Pennsylvania Press; 1967.
7. Teasdale JD. Learning models of obsessional-compulsivedisorder. In: 14. Beck AT. Cognitive therapy and the emotional disorders. New York: New
Beech HR, ed. Obsessional states.London: Methuen;1974. p.197-229. American Library; 1976.

41
Yasir Şafak ve ark. Obsesif Kompulsif Bozukluğun Bilişsel Davranışçı Teorisi ve Terapisi

15. Beck AT, Emery G, Greenberg RL. Anxiety disorders and phobias: A cog- 30. Obsessive Compulsive Cognitions Working Group. Development and
nitiveperspective. Basic books; 2005. initial validation of the obsessive beliefs questionnaire and the interpre-
16. Hollon SD, Beck AT. Cognitive and cognitive behavioral therapies. In: tation of intrusions inventory. Behav Res Ther. 2001;39(8):987-1006. doi:
Garfield SL, Bergin AE, eds.Handbook of psychotherapy and behavior 10.1016/s0005-7967(00)00085-1.
change. 3rd ed. New York: Wiley.Hollon; 2013. p.428-66. 31. Tolin DF, Woods CM, Abramowitz JS. Relationship Between Obsessive
17. Salkovskis PM. Obsessional-compulsive problems: a cognitive-behav- Beliefs and Obsessive-Compulsive Symptoms. Cognitive Therapy and
ioural analysis. Behav Res Ther. 1985;23(5):571-83. doi: 10.1016/0005- Research. 2003;27(6):657-69. doi: 10.1023/A:1026351711837.
7967(85)90105-6. 32. Antony MM, Purdon CL, Huta V, Swinson RP. Dimensions of perfec-
18. Salkovskis PM. Psychological approaches to the understanding of ob- tionism across the anxiety disorders. Behav Res Ther. 1998;36(12):1143-
sessional problems. In: Swinson RP, Antony MM, Rachman S, Richter 54. doi: 10.1016/s0005-7967(98)00083-7.
MA, eds. Obsessive-compulsivedisorder: Theory, research, and Treat- 33. Clark DA, Purdon C. New perspectives for a cognitivetheory of obses-
ment. New York: GuilfordPress; 1998. p.33-50. sions. Australian Psychologist. 1993;28(3):161-7.
19. Salkovskis PM. Understanding and treating obsessive-compulsive dis- 34. Cartwright-Hatton S, Wells A. Beliefs about worry and intrusions: the
order. Behav Res Ther. 1999;37 Suppl 1:S29-52. Meta-Cognitions Questionnaire and its correlates. J Anxiety Disord.
20. Salkovskis PM. Cognitive-behavioural factors and the persistence of in- 1997;11(3):279-96. doi: 10.1016/s0887-6185(97)00011-x.
trusive thoughts in obsessional problems. Behav Res Ther. 35. Wells A, Papageorgiou C. Relationships between worry, obsessive-com-
1989;27(6):677-82; discussion 683-4. doi: 10.1016/0005- pulsive symptoms and meta-cognitive beliefs. Behav Res Ther. 1998;
7967(89)90152-6. 36(9):899-913. doi: 10.1016/s0005-7967(98)00070-9.
21. Abramowitz JS. Understanding and Treating Obsessive-Compulsive Dis- 36. Myers SG, Fisher PL, Wells A. An empirical test of the metacognitive
order: A Cognitive Behavioral Approach. 1st ed. New York: Routledge; model of obsessive-compulsive symptoms: fusion beliefs, beliefs about
2006. rituals, and stop signals. J Anxiety Disord. 2009;23(4):436-42. doi:
22. Rachman S. A cognitive theory of obsessions. Behav Res Ther. 1997; 10.1016/j.janxdis.2008.08.007.
35(9):793-802. doi: 10.1016/s0005-7967(97)00040-5. 37. Meyer V. Modification of expectations in cases with obsessional rituals.
23. Rachman S. Fear of contamination. Behav Res Ther. 2004;42(11):1227- Behav Res Ther. 1966;4(4):273-80. doi: 10.1016/0005-7967(66)90023-
55. doi: 10.1016/j.brat.2003.10.009. 4.
24. Rachman S. Unwanted intrusive images in obsessive compulsive disor- 38. Meyer V, Levy R, Schnurer A. The behavioural treatment of obsessive–
ders. J Behav Ther Exp Psychiatry. 2007;38(4):402-10. doi: compulsive disorders. In: Beech HR, ed. Obsessional states. London:
10.1016/j.jbtep.2007.10.008. Methuen; 1974. p.233-58.
25. Rachman S. A cognitive theory of obsessions: elaborations. Behav Res 39. Clark DA. Cognitive-behavioral therapyfor OCD and its subtypes. 2nd ed.
Ther. 1998;36(4):385-401. doi: 10.1016/s0005-7967(97)10041-9. Guilford Publications; 2019.
26. Rachman SJ. The treatment of obsessions. 1st ed. Oxford, UK: Oxford 40. Türkçapar MH, Şafak Y. Obsesif kompulsif bozuklukta bilişsel özellikler
University Press; 2003. ve bilişsel tedaviler. Türkiye Klinikleri J Psychiatry-Special Topics.
2012;5(3):69-75.
27. Rachman SJ, Shafran R. Cognitive and behavioral features of obses-
sive–compulsive disorder. In: Swinson RP, Antony MM, Rachman SJ, 41. deSilva P, Rachman S. Obsessive-compulsive disorder: Thefacts. Ox-
Richter MA, eds. Obsessive–compulsive disorder: Theory, research, and ford, UK: Oxford University Press; 1992.
Treatment. New York: Guilford Press; 1998. p.51-78. 42. Salkovskis PM, Freeston M. Obsessions, compulsions, motivation, an-
28. Clark DA, Beck AT. Cognitive therapy of anxiety disorders: Science and- dresponsibility fo rharm. Australian Journal of Psychology. 2001;53(1):1-
practice. New York: GuilfordPress; 2010. 6. doi: 10.1080/00049530108255113.
29. Cognitive assessment of obsessive-compulsive disorder. Obsessive 43. Clark DA. The Anxious Thoughts Workbook: Skills to Overcome the Un-
Compulsive Cognitions Working Group. Behav Res Ther. wanted Intrusive Thoughts that Drive Anxiety, Obsessions, and Depres-
1997;35(7):667-81. doi: 10.1016/s0005-7967(97)00017-x. sion. 1st ed. Oakland, CA: New Harbinger; 2018.

42
Tedaviye Dirençli Obsesif Kompulsif Bozuklukta
Seçeneklerimiz Neler?
What are Our Options in
Treatment-Resistant Obsessive Compulsive Disorder?

Hamide KUTLU CANSEVERa, ÖZET Obsesifkompulsif bozukluk (OKB), toplumun yaklaşık %2-3’ünü etkileyen, obsesyon ve kom-
pulsiyonlar ile karakterize bir ruhsal hastalıktır. Çalışmalar OKB hastalarının %40-60 kadarının tipik
Halise DEVRİMCİ ÖZGÜVENa,b,c
selektifserotonin geri alım inhibitörü/serotonin geri alım inhibitörü (SSRI/SRI) tedavilerine yanıt ver-
mediğini veya gerektiği kadar çabuk yanıt vermediğini kaydetmiştir. Bu durumda ilk yapılması gereken
a
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi, tedavi dozunu ve deneme süresini optimize etmektir. Eğer bu önlem ile bir sonuç alınamazsa, farklı bir
Ruh Sağlığı ve Hastalıkları AD, ajana geçmek, ardından başka ilaçlar ile güçlendirme yapmak denenmelidir. Bu yazı tedaviye dirençli
Ankara, Türkiye OKB’de göz önünde bulundurulması gereken tedavi seçeneklerini konu almaktadır.
b
Ankara Üniversitesi
Beyin Araştırmaları ve Anahtar Kelimeler: Obsesif kompulsif bozukluk; obsesyon; kompulsiyon; tedavi; tedavi direnci
Uygulama Merkezi,
Ankara, Türkiye
c
Ankara Üniversitesi ABSTRACT Obsessive-compulsive disorder (OCD) is a mental illness characterized by obsessions and
Sağlık Bilimleri Enstitüsü, compulsions, affecting approximately 2-3% of individuals world wide. Studies have noted that as many
Disiplinler Arası Sinirbilim AD, as 40-60% of obsessive-compulsive disorder (OCD) patients do not respondor do not respond as quickly
Ankara, Türkiye as they should to typical selective serotonin reuptake inhibitor/ serotonin reuptake inhibitor (SSRI/SRI)
treatments. In these case, the first thing to do is to optimize the treatment dose and trial period. If this
Yazışma Adresi/Correspondence: precaution fails to work, switching to a different agent, followed by augmentation with other drugs
Hamide KUTLU CANSEVER should be tried. This article covers the treatment options that should be considered in treatment-resistant
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi, OCD.
Ruh Sağlığı ve Hastalıkları AD,
Ankara, Türkiye Keywords: Obsessive-compulsive disorder; obsession; compulsion; treatment; treatment resistance
ktlhmd.94@gmail.com

O
bsesif kompulsif bozukluk (OKB), serotonerjik antidepresanlar ve bilişsel-dav-
ranışçı terapi ile etkili bir şekilde tedavi edilebilir. Seçici serotonin geri alım in-
hibitörleri (SSRI) ve serotonin geri alım inhibitörlerinin (SRI) OKB tedavisinde
birinci basamak farmakolojik ajanlar olarak etkililiği tutarlı bir şekilde desteklenmiş-
tir.1-5 Genel olarak, SSRI’lar ve bir SRI olarak klomipramin, OKB’li hastaların %40-
60’ında anlamlı düzelme sağlar.6,7 Bu ajanlardan birinin yeterli dozda ve yeterli süre
uygulandığı OKB hastalarında, belirtilerde %20-40’lık bir azalma olur.6,7 Ancak çalış-
malar, OKB hastalarının %40-60 kadarının tipik SSRI/SRI tedavilerine yanıt vermedi-
ğini veya gerektiği kadar çabuk yanıt vermediğini kaydetmiştir.8,9

HASTALAR SEROTONİN GERİ ALIM İNHİBİTÖRLERİNE


YANIT VERMEZSE NE YAPILMALIDIR?

KAYNAK GÖSTERMEK İÇİN: DOZU VE DENEME SÜRESİNİ OPTİMİZE EDİN


Kutlu Cansever H, Devrimci Özgüven H. Teda-
viye dirençli obsesif kompulsif bozuklukta seçe- SSRI tedavisi çok az yanıt sağladığında, dozu optimize etmek makul bir ilk adımdır.
neklerimiz neler?. Devrimci Özgüven H, editör.
Obsesif Kompulsif Bozukluk. Ankara: Türkiye
Üreticiler tarafından belirlenen tipik maksimum değerleri aşan dozların etkili olduğu
Klinikleri; 2022. p.43-60. gösterilmiştir ve güncel Amerikan Psikiyatri Birliği uygulama kılavuzları, nadiren de

43
Hamide Kutlu Cansever ve ark. Tedaviye Dirençli Obsesif Kompulsif Bozuklukta Seçeneklerimiz Neler?

olsa essitalopram 60 mg/gün, fluoksetin 120 mg/gün, flu- Önemli bir konu, bir ajanın bir güçlendirme ajanı ola-
voksamin 450 mg/gün, paroksetin 100 mg/gün ve sertralin rak başarılı olup olmadığının nasıl inceleneceğidir. Good-
400 mg/gün gibi yüksek dozların reçete edilmesini öner- man ve ark., OKB belirtilerinin şiddetini ve tedavi yanıtını
mektedir.10 Yüksek doz SSRI’lar, majör depresif bozukluk ölçmek için Yale Brown Obsesif Kompulsif Ölçeği’ni (Y-
(MDB) için artan etkililik olmaksızın artan yan etki yükü BOCS) geliştirmiştir.19 Y-BOCS, her biri 0 (belirti veya
ile ilişkiliyken, 2010 yılında yapılan bir meta-analizde, bozulma yok) ile 4 (en şiddetli belirti veya bozulma) ara-
OKB’si olan hastalarda daha yüksek SSRI dozlarının sında puanlanan ve toplam puanı 0 ile 40 arasında değişen
düşük veya orta dozlardan daha fazla etkililik ile ilişkili ol- 10 maddeden oluşmaktadır.19 En az %35’lik bir Y-BOCS
duğu gösterilmiştir.11 Bununla birlikte, daha yüksek SSRI puanı azalması tedaviye tam yanıt olarak kabul edilir, %25-
dozları, yan etkiler (başlangıçtaki gastrointestinal rahatsız- 35’lik bir azalma kısmi yanıttır ve %25’ten düşük bir
lık veya cinsel yan etkiler gibi) nedeniyle artan tedavi bı- azalma tedaviye yanıtsızlık olarak kabul edilir.20
rakma hızlarıyla da bağlantılıdır ve yan etkilerin dikkatli
bir şekilde izlenmesi gereklidir. TEDAVİYE DİRENçLİ OKB’DE ANTİPSİKOTİKLER İLE
MDB ile karşılaştırıldığında, OKB belirtilerine yanıt GÜçLENDİRME
için genellikle daha uzun süreli SSRI monoterapisi gerek- Antipsikotik ile güçlendirme en çok ve en yüksek kalitede
lidir; önde gelen uzmanlar en az 8-12 hafta (ve en az 4-6 kanıtlarla desteklenmektedir. Tedaviye dirençli OKB has-
hafta tolere edilebilir dozda) süren SSRI denemelerini talarının yaklaşık üçte biri antipsikotik güçlendirmeye yanıt
önermektedir.11,12 Plazma SSRI düzeylerinin OKB tedavi- verecektir; motor tikleri veya Tourette sendromu olan has-
sinin etkililiği ile ilişkili olduğuna dair kanıt yoktur, ancak talarda bu hız biraz daha yüksek olabilir.10,21 FDA tarafın-
tedaviye uyumu doğrulamaya yardımcı olabilir.13 dan bu amaç için onaylanmamasına rağmen, antipsikotik
Klomipramin için 300 mg’a kadar olan dozlar siste- ilaçlar sıklıkla OKB’de standart SSRI/SRI tedavilerini güç-
matik olarak araştırılmış ve kabul edilebilir bulunmuştur.14 lendirmek için kullanılmaktadır. Ancak antipsikotik ilaç-
Bununla birlikte, antikolinerjik yan etkiler, yüksek kon- ların yan etki risklerinin tartılması gerekir. Mevcut veriler
vülsiyon riski (%2’ye kadar) ve potansiyel olarak tehlikeli antipsikotik güçlendirmenin SSRI veya klomipramin mo-
kardiyotoksisite göz önüne alındığında, EKG ve plazma noterapisinden daha fazla kilo alımı ve/veya sedasyon ile
seviyesi izleme olanağı mevcut olmadıkça bunu aşan klo- ilişkili olduğunu göstermiştir.21,22 Ayrıca metabolik sen-
mipramin dozlarından genellikle kaçınılmalıdır. Toksisi- drom, ekstrapiramidal belirtiler, geç diskinezi ve nörolep-
teyi en aza indirmek için klomipraminin metaboliti tik malign sendrom ortaya çıkabilir.23
desmetilklomipramin ile birlikte plazma düzeyi, genellikle SSRI’ların veya klomipraminin gecikmeli etki baş-
450 ng/mL’nin altında tutulmalıdır.15 langıcı göz önüne alındığında, antipsikotik, hasta tolere
edilen maksimum antidepresan dozunda en az 12 haftalık
FARKLI BİR AjANA GEçİN bir denemeye yanıt vermezse eklenmelidir.10 Düşük antip-
Yeterli doz ve süre denenmesine rağmen SSRI yanıtı ye- sikotik dozları etkili görünmektedir (örneğin, risperidon
tersizse, alternatif bir ajana geçiş geçerli bir stratejidir. Se- veya eşdeğeri için 0,5 ila 3 mg). Hasta net bir fayda gör-
çenekler arasında başka bir SSRI, bir seçici mezse bir ay sonra antipsikotik kesilmelidir. Bu, antipsi-
serotonin-noradrenalin geri alım inhibitörü (SNRI) veya kotiklerin bilinen risklerine maruz kalmayı sınırlar.
klomipramin bulunur ve en güçlü kanıtlar başka bir SSRI Küçük bir retrospektif çalışma, antipsikotik kesildi-
denemesini destekler.12,16 SNRI’ler venlafaksin ve dulok- ğinde yüksek bir nüksetme riski olduğunu öne sürmüştür;
setin ile yapılan kontrollü denemeler, sonuçların karışık ol- 15 hastanın 13’ünde, antipsikotik tedavisi kesildiğinde
masına rağmen, her ikisinin de OKB belirtilerini tedavi OKB belirtileri geri dönmüştür.24 Bu nedenle, antipsikotik
etmede bir miktar etkililiğe sahip olabileceğini düşündür- güçlendirmeye yanıt veren hastalara, kademeli olarak bı-
mektedir.16,17 rakma girişiminde bulunulmadan önce ilaca altı aya kadar
devam etmeleri tavsiye edilir. Azaltma sırasında belirtiler
BAşKA BİR İLAçLA GÜçLENDİRİN tekrarlar veya kötüleşirse, uzun süreli yan etkiler yaşan-
maması şartıyla, antipsikotik daha uzun bir süre için yeni-
Monoterapi yeterli bir yanıt sağlamadığında, bir sonraki
den başlatılabilir.
makul adım tedaviye ilaç eklemektir. Güçlendirme ajanı
olarak antipsikotikler, serotonerjik ilaçlar, glutamaterjik OKB’de haloperidol ile yapılan iki çift kör, plasebo
ilaçlar ve diğer etki mekanizmalarına sahip ajanlar kulla- kontrollü çalışmanın her ikisi de haloperidolün OKB’de
nılabilir.18 plaseboya göre önemli belirti azalması sağladığını göster-

44
SANOVEL İLAÇ SAN. ve TİC. A.Ș. İstinye Mahallesi Balabandere Caddesi www.sanovel.com.tr
No:14 34460 Sarıyer / İstanbul Tel: (0212) 362 18 00 • Faks: (0212) 362 18 08 Daha geniș bilgi için firmamıza bașvurunuz.
Hamide Kutlu Cansever ve ark. Tedaviye Dirençli Obsesif Kompulsif Bozuklukta Seçeneklerimiz Neler?

miştir.25,26 Bu çalışmalardan birinde, haloperidol tiki olan dirilmiştir, ancak bu iki çalışmanın sonuçları çelişkilidir.
ve olmayan OKB hastalarında değerlendirilmiş ve tikleri Bystritsky ve ark. olanzapin ile kontrol grubuna göre an-
olanlarda daha iyi sonuçlar alındığı saptanmıştır.26 Bu ça- lamlı iyileşme bulmuştur, buna karşılık ve Shapira ve ark.
lışmada, tiki olan hastaların %100’ü, Y-BOCS puanlarında kontrollere göre önemli bir gelişme bulamamışlardır.40,41
en az %35 azalma göstermiştir.26 Haloperidol için yanıt Ancak ikinci çalışmanın yönteminde kullanılan kısa giriş
hızları, deneklerin %64,7’sinin tedaviye yanıt verdiği çift süresinin ve daha düşük dozun olumsuz sonuçlara yol
kör, plasebo kontrollü çalışmadan gelmektedir.26 Dozaj, açmış olabileceği iddia edilmiştir. Olanzapin ve risperidon
mevcut iki çalışmada 2 mg/gün ile 10 mg/gün arasında de- güçlendirmesini karşılaştıran tek kör bir çalışmadan elde
ğişmektedir.25,26 Haloperidol takviyesini değerlendiren edilen bulgular, her iki tedavinin de Y-BOCS skorlarında
kontrollü çalışmalar sınırlı olsa da, tedaviye dirençli ve tik- başlangıca göre önemli gelişmeler sağladığını ve her iki
lerin eşlik ettiği OKB vakalarındaki pozitif bulgular özel- ajanın da karşılaştırılabilir derecede bir iyileşme sağladı-
likle dikkate değerdir. ğını göstermiştir.30 Yanıt hızları %23 ile %57,1 arasında
Risperidon muhtemelen OKB için en yaygın şekilde değişmektedir.30,41 Dozlama 3,5 mg/gün ile 11,2 mg/gün
desteklenen güçlendirme stratejilerinden biridir. Üç ayrı çift (±6.5) arasındadır.30,40 Ketiapinde olduğu gibi, kontrollü
kör, plasebo kontrollü çalışmada, OKB’de risperidon tak- çalışmalardan elde edilen sonuçlar, olanzapinin OKB güç-
viyesinin plaseboya göre hedef ölçümlerde daha büyük ge- lendirmesindeki potansiyel etkililiğini desteklememekte-
lişme sağladığı bulunmuştur.27-29 Bu çalışmalardan ikisinde, dir. Ek olarak, OKB’de olanzapin takviyesi için araştırma
depresyon ve anksiyeteyi değerlendiren ikincil ölçümlerde temeli hem risperidon hem de ketiapin için mevcut olandan
de iyileşme olduğu bildirilmiştir.27,29 İki tek-kör karşılaş- önemli ölçüde daha küçüktür.32
tırma çalışmasında ve bir çift-kör plasebo kontrollü çapraz Aripiprazolün OKB’de bir güçlendirme ajanı olarak
geçiş çalışmasında, risperidon ile, hedef ölçümlerde baş- etkililiği üç çalışmada değerlendirilmiştir; bunlardan iki
langıç puanlarına göre anlamlı iyileşme gösterilmiştir.25,30,31 çift kör çalışmada, hedef ölçümlerde plaseboya göre
Risperidon güçlendirmesinin incelendiği tüm kontrollü ça- önemli gelişmeler saptanmıştır.42,43 Üçüncü çalışma tek kör
lışmalarda risperidon plaseboya üstün bulunmuştur.32 Yanıt bir karşılaştırma çalışmasıdır ve hem aripiprazol hem de
hızları %40 ile %50 arasında değişmektedir.27-29 Dozlama risperidon ile hedef ölçümlerde önemli gelişmeler gözlen-
0,5 mg/gün 25 ile 3 mg/gün arasındadır.30,31 miş; ancak risperidon grubunda, Y-BOCS puanlarında
OKB’de ketiapin takviyesi ile ilgili çalışmalarda, so- daha büyük bir düşüş gösterilmiştir.31 Yanıt hızları %25 ile
%72,2 arasında değişmektedir.31,42 Dozlama 10 mg/gün ile
nuçlarda varyasyonlar ortaya çıkaran farklı yöntemler ve
15 mg/gün arasındadır.31,42,43 Genel olarak, aripiprazol
popülasyonlar ile çoklu tasarımlar kullanıldığından, etkili-
OKB’de bir güçlendirme ajanı olarak plaseboya üstün ve
lik konusunda karışık sonuçlar ortaya çıkmıştır.32 Yedi
umut verici görünmektedir.32
çift/tek kör, plasebo kontrollü çalışmanın üçünde, Y-BOCS
puanları dahil olmak üzere, hedef ölçümlerde ketiapin tak- OKB için bir güçlendirme stratejisi olarak paliperi-
viyesi plaseboya üstün bulunmuştur.33-35 Kalan dört çalış- donu inceleyen sadece bir kontrollü çalışma yapılmıştır.
mada etkililik plasebodan farksızdır; bir karşılaştırma Bu çift kör, plasebo kontrollü çalışmada, hedef ölçümlerde
çalışması hem plasebo hem de klomipramin güçlendirme- plaseboya herhangi bir üstünlük gösterilememiştir.44
sinin ketiapine üstün olduğunu bulmuştur.36-39 Yanıt hızları
%27 ile %65 arasında değişmektedir.38,39 Dozlama, 91 TEDAVİYE DİRENçLİ OKB’DE SEROTONERjİK
mg/gün (±41.1) ile 600 mg/gün arasındadır.33,39 OKB için AjANLAR İLE GÜçLENDİRME
ketiapin takviyesini değerlendiren çeşitli çalışmalar, aktif SSRI’lar/SRI’lar şu anda OKB için en yaygın farmasötik
tedavi denekleri arasında en az %25’lik bir yanıt hızı bil- seçeneklerdir.1-5 OKB’de serotonerjik ajanların etkililiği-
diren mevcut kontrollü çalışmalarla benzerdir ve OKB’de nin bilinmesi, standart SSRI/SRI rejimlerinin diğer seroto-
ketiapinin plaseboya üstünlüğü gösterilememiştir.32 nerjik ajanlarla güçlendirilmesine yönelik çalışmaları
OKB’de olanzapin kullanımı ile ilgili daha az çalışma gündeme getirmiştir. Bununla birlikte, bu çalışmaların ço-
yapılmıştır ve etkililiğine ilişkin sonuçlar karışıktır. Olan- ğunda beklenen belirti azalması ortaya çıkmamıştır.45 On-
zapin, hiperlipidemi, kardiyovasküler riskler, metabolik dansetron gibi bazı dikkate değer istisnalar olmasına
sendrom riski ile daha da belirgin bir ilişkiye sahip gibi gö- rağmen, çok az serotonerjik ilaç, antipsikotiklere benzer ti-
rünmektedir ve bu nedenle risk-fayda oranının ciddi şe- tizlikle çalışılmış veya pozitif sonuçlar vermiştir. Bu ilaç-
kilde değerlendirilmesi gereklidir.32 İki tane çift kör, ların hiçbiri, OKB için güçlendirme ajanı olarak FDA
plasebo kontrollü çalışmada olanzapin takviyesi değerlen- onaylı değildir.32

45
Hamide Kutlu Cansever ve ark. Tedaviye Dirençli Obsesif Kompulsif Bozuklukta Seçeneklerimiz Neler?

Güçlü bir 5-HT3 antagonisti ve zayıf bir 5-HT4 anta- travenöz klomipramin kullanımını desteklemektedir, ancak
gonisti olan ondansetron, kemoterapi gibi çeşitli nedenler- resüsitasyon olanakları gerektiğinden, bu her zaman pratik
den kaynaklanan bulantı ve kusmayı önlemek için olmayabilir.52
kullanılmaktadır.46 İki çift kör, plasebo kontrollü çalışma, Mirtazapin, 5-HT nöronlarının norepinefrin tarafın-
OKB’de tipik SSRI/SRI tedavisi için bir güçlendirme stra- dan inaktivasyonunu inhibe ederek serotonerjik sistemi do-
tejisi olarak ondansetronu değerlendirmiştir. Her iki çalış- laylı olarak da etkileyebilen bir antidepresandır.32
mada da ondansetron hedef ölçümlerde plaseboya üstün Mirtazapinin monoterapi olarak OKB tedavisinde faydalı
bulunmuştur.47,48 Ek olarak, iki tek-kör çalışmada, ondan- olabileceğine dair ön veriler bulunmaktadır.53 Sadece bir
setron güçlendirmesi ile tedavi edilen deneklerde başlan- kontrollü çalışma, mirtazapin’i OKB için bir güçlendirme
gıca göre anlamlı iyileşme gösterilmiştir.49,50 Yanıt hızları stratejisi olarak değerlendirmiştir. Bu çalışmada sitalop-
%57 ile %90,9 arasında değişmektedir.47,50 Dozlama, 1 rama yeni başlayan hastalarda mirtazapin ve plasebo kar-
mg/gün ile 8 mg/gün arasındadır.47,49,50 OKB için bir güç- şılaştırılmıştır.54 Çalışmada, iki grup arasında belirti
lendirme ajanı olarak ondansetronun belirti şiddetinde tu- azalmasında önemli bir fark gösterilmemiştir. Ancak aktif
tarlı iyileşmeler sağladığı söylenebilir. güçlendirme grubunda sitalopram tedavisine yanıtın, pla-
Granisetron, özellikle kemoterapiden sonra bulantı ve sebo grubuna göre daha hızlı ortaya çıktığı kaydedilmiştir.
kusmayı tedavi etmek için onaylanmış olan başka bir 5- Buspiron, 5-HT1A reseptörü kısmi agonisti olduğu
HT3 antagonistidir. Ondansetrondan farklı olarak, grani- düşünülen bir antianksiyete ilaçtır ve çift kör, plasebo kont-
setron sitokrom P450 aktivitesinde değişikliğe neden rollü çalışmalarda OKB için bir güçlendirme stratejisi ola-
olmaz. OKB’de granisetron takviyesi üzerine mevcut tek rak önemli bir etkililik gösterilememiştir.32 Üç çift kör
çalışmada, Askari ve ark. fluvoksamin için bir güçlendirme çalışmadan hiçbirinde, plaseboya göre buspiron ile anlamlı
ajanı olarak granisetronun etkililiğini plasebo ile karşılaş- bir gelişme bulunmamıştır.55-57 Hatta Pigott ve ark.nın ça-
tırmış ve granisetronu plaseboya üstün bulmuştur.51 Ancak lışmasında deneklerin %21’i, belirtilerinin çalışma sıra-
granisetron ve fluvoksamin çalışmanın başında eş zamanlı sında %25 veya daha fazla kötüleştiğini bildirmiştir.57
olarak başlatıldığı için, bildirilen yanıt hızları yalnızca gra-
nisetronun etkisini yansıtmamaktadır. Çalışma için yanıt TEDAVİYE DİRENçLİ OKB’DE GLUTAMATERjİK AjANLAR
hızı, 8. haftanın sonunda %100’e ulaşmıştır. Dozlama, ça- İLE GÜçLENDİRME
lışma süresince 1 mg/12 saat olarak ayarlanmıştır. Bu ça- İnsan genetik çalışmaları, görüntüleme çalışmaları ve
lışmanın sonuçları, granisetronun fluvoksamin için etkili OKB’nin hayvan modelleri, kortiko-striato-talamo-korti-
bir güçlendirme ajanı olabileceğini düşündürmektedir. kal beyin devrelerindeki glutamaterjik anormalliklerin, ob-
Klomipramin OKB için birincil bir ilaç ve monote- sesyon ve kompulsiyonlara katkıda bulunduğunu
rapi olarak kullanılmasına rağmen, bir güçlendirme strate- göstermektedir. Fonksiyonel çalışmalar, OKB hastalarının
jisi olarak da önerilmiştir.32 Diniz ve ark. tarafından kortiko-striato-talamo-kortikal devresinde hiperglutama-
yürütülen bir çift kör, plasebo kontrollü çalışmada, klo- terjik bir durumun varlığı üzerinde birleşmiştir.58-63 Bu-
mipramin fluoksetine ek olarak kullanılmış ve ketiapin ve nunla birlikte, glutamaterjik işlev bozukluğu ile OKB
plasebo takviyeleri ile karşılaştırılmıştır.37 Çalışmada hem arasında net bir ilişki kurmak ve bunun işlevsel anlamını
klomipramin hem de plasebonun, ketiapine kıyasla Y- tam olarak kavramak, çeşitli nedenlerle kolay bir iş değil-
BOCS puanında daha fazla azalma sağladığı bulunmuştur. dir. İlk olarak, glutamaterjik nöronlar hemen hemen tüm
Bu sonuçlar, bir güçlendirme stratejisi olarak klomiprami- beyin devrelerinde bulunur ve bu nedenle belirli bir beyin
nin etkililiğini mutlaka desteklemez, ancak bir monoterapi bölgesinde glutamaterjik işlev bozukluğunu spesifik ola-
olarak klomipramin üzerinde yapılan diğer etkililik çalış- rak lokalize etmek zordur.64 İkinci olarak, çoğu çalışma
maları bağlamında düşünülmesi gerekebilir. Çalışmada OKB hastalarında hiperglutamaterjik bir durum olduğu ko-
yanıt hızları yalnızca Klinik Global İyileşme (CGI) puan- nusunda fikir birliği içindeyken, pro-glutamaterjik ajanla-
ları kullanılarak rapor edilmiş olup, deneklerin %44’ü te- rın da OKB belirtileri üzerinde bazı olumlu etkiler
daviye yanıt verenler olarak sınıflandırılmıştır. Çalışma gösterdiği belirtilmektedir.65
için dozlama 55 mg/gün (±20) olarak belirlenmiş, ancak Glutamatın OKB’deki kesin rolü hala devam eden bir
plazma klomipramin düzeylerinin toksik sınırların oldukça soru olmasına rağmen, glutamaterjik güçlendirmeleri test
altında olduğu ve artırılabileceği belirtilmiştir. OKB’de in- eden bir dizi çalışma umut verici sonuçlar bildirmiştir.66-70
travenöz klomipraminin etkililiğini araştıran kontrollü bir Bu bulgular, OKB’nin nörobiyolojisinde serotonin ve do-
çalışmanın sonuçları, oral tedaviye dirençli erişkinlerde in- pamin ile birlikte glutamat içeren hipotezlere yönelik ge-

46
Hamide Kutlu Cansever ve ark. Tedaviye Dirençli Obsesif Kompulsif Bozuklukta Seçeneklerimiz Neler?

netik ve görüntüleme çalışmaları ile desteklenmektedir.71- olarak kullanılmıştır.84-86 Bu bozukluklarda elde edilen ba-
73
Bununla birlikte, glutamaterjik ajanların OKB belirtile- şarı, NAC’nin OKB tedavisi için uygun bir güçlendirme
rini nasıl etkilediği sorusu, bir araştırma alanı olmaya seçeneği olabileceğini düşündürmüştür. Bir çift kör, pla-
devam etmektedir.73 sebo kontrollü çalışmada, NAC’nin OKB’de güçlendirme
Memantin, NMDA (N-metil-D-aspartat) reseptör an- tedavisindeki etkililiği değerlendirilmiştir. Bu çalışmada,
tagonistidir.32 Standart SSRI/SRI rejimlerine ek olarak me- Afshar ve ark. NAC güçlendirmesinin hedef belirtilerde
mantin kullanılan iki tane çift kör, plasebo kontrollü iyileşme açısından plasebodan üstün olduğunu bulmuşlar-
güçlendirme çalışmasının her ikisi de memantin güçlen- dır.66 NAC iyi tolere edilmiştir. Bu çalışmada yanıt hızı
dirmesinin plaseboya göre hedef ölçümlerde önemli geliş- %52,6 olarak bildirilmiştir. Dozaj, 12 haftalık çalışma sı-
meler sağladığını göstermiştir.68,69 Yanıt hızları, mevcut iki rasında 600 ila 2.400 mg/gün arasında değişmiştir. Aslında,
çalışma için %64,3 ve %100 olmuştur.68,69 Dozlama 5-10 tedaviye dirençli OKB hastaları için SRI’ların NAC ile
mg/gün ile 20 mg/gün arasındadır.68,69 2019’da yapılan bir güçlendirilmesine ilişkin mevcut 5 kontrollü çalışmanın
meta-analiz, bu kontrollü çalışmaları bir araya getirmiştir 3’ü pozitif sonuçlar bildirirken 2’si negatif sonuçlar bil-
ve hem orta hem de şiddetli ve tedaviye dirençli OKB’de dirmiştir.66,87-90
memantinin etkililiğini doğrulamıştır.74 Bu nedenle me- L-karnosin (iki amino asit beta-alanin ve histidinden
mantin, OKB tedavisi için en umut verici glutamaterjik oluşan bir dipeptit), genellikle yalnızca antioksidan aktivi-
ajanlardan biridir. teye sahip olduğu düşünülen, ancak farklı psikiyatrik bo-
Son yıllarda, ketamin (genellikle intravenöz olarak zuklukların tedavisi için araştırılmış olan ilginç bir
uygulanan, NMDA reseptörünün yarışmasız bir antago- glutamat modüle edici moleküldür.91-94 L-karnosinin
nisti), tedaviye dirençli depresif hastalarda hızlı başlangıçlı OKB’deki etkililiğinin araştırıldığı tek kontrollü çalışma
antidepresan etkisi nedeniyle çok dikkat çekmiştir.75 Bu ne- (1 g L-fluvoksamine ek olarak L-karnosin) iyi sonuçlar
denle, bazı araştırmacılar OKB’de ketamin etkisini incele- vermiştir.95
miştir. Aslında, erken raporlar, tek bir intravenöz ketamin Antikonvülsan bir ilaç olan topiramat, voltaj kapılı
infüzyonunun hızlı başlangıçlı ancak kısa süreli antiobses- sodyum ve kalsiyum iyon kanallarını etkileyen bir glutamat
yonel etkilerini göstermiştir.76-78 Ayrıca, 15 OKB hastası inhibitörüdür. Bu etki mekanizması, topiramatı memantin
üzerinde yürütülen randomize, çapraz geçişli bir çalışmada, ve NAC gibi diğer glutamaterjik seçeneklerden ayırır.
ketamin infüzyonu hem ilk infüzyondan hemen sonra hem OKB’de SSRI/SRI’ları güçlendirmek için topiramatın kul-
de 1 haftalık takipten sonra önemli antiobsesyonel etki gös- lanıldığı çift kör, plasebo kontrollü çalışmaların her iki-
termiştir.79 İlginç bir şekilde, bu çalışma antiobsesyonel et- sinde de tedavi grupları klinik ölçümlerde önemli
kinin (yanıt verenlerin neredeyse %50’si) ketaminin gelişmeler göstermiştir.70,96 Mowla ve ark. toplam Y-BOCS
antidepresan etkisine bağlı olmadığını, etki mekanizması- puanlarında iyileşme bildirirken, Berlin ve ark. yalnızca Y-
nın medial prefrontal korteksteki GABA azalmasıyla iliş- BOCS kompulsiyon puanlarında iyileşme bildirmiş ve to-
kili olduğunu ortaya çıkarmıştır.80 piramatın iyi tolere edilmediğini ve deneklerin %28’inin
Rapastinel (resmi adı GLYX-13), NMDA reseptörü- yan etkiler nedeniyle çalışmadan ayrıldığını, %39’unda doz
nün glisin bölgesinde kısmi bir agonisttir ve ketaminde ol- azaltmak gerektiğini bulmuşlardır.70,96 Mowla ve ark. yanıt
duğu gibi, genellikle intravenöz olarak uygulanır.32 hızının 12 haftanın sonunda %60’a ulaştığını bildirmiştir.70
Rapastinelin, ketamin ile görülen tipik yan etkiler olmak- Doz ortalamaları 177,8 mg/gün ile 180,15 mg/gün arasında
sızın, hem antidepresan hem de bilişsel güçlendirici etkiye değişmektedir.70,96
sahip olduğu gösterilmiştir.81 Rodriguez ve ark., tedaviye
Lamotrijin, net etkisi glutamatta genel bir azalma olan
dirençli OKB hastalarından oluşan küçük bir örneklemde
başka bir antikonvülzandır. OKB’de lamotrijin güçlendir-
OKB, anksiyete ve depresif belirtilerde hızlı ancak kısa sü-
mesi üzerine yapılmış araştırmalar sınırlıdır. İki farklı pla-
reli bir iyileşme göstermiştir.82 İlginç bir şekilde, aynı OKB
sebo kontrollü çalışmada, SRI’lara ek olarak kullanılan
örneklemi üzerinde yapılıp yayınlanan ayrı bir makalede,
lamotrijinin, OKB belirtileri üzerinde anlamlı bir etki gös-
ketamin için gözlemlenenin aksine, rapastinel etkisinin
terdiği saptanmıştır.67,97 Aynı zamanda, komorbid şizofreni
BDNF azalmasıyla ilişkili olduğu görülmüştür.83
ve OKB’si olan hastalarda (‘şizoobsesif’ olarak adlandırı-
N-asetilsistin (NAC), ventral striatal bölgede gluta- lan popülasyon) OKB belirtileri üzerinde de bir miktar et-
matı etkileyen bir antioksidan ve doğal takviyedir. NAC, kililik göstermiştir.98 Bununla birlikte, bipolar hastalar
patolojik kumar oynama ve trikotillomani dahil olmak üzerinde yakın zamanda yapılan bir natüralistik çalışmada,
üzere, çeşitli dürtü kontrol bozuklukları için birincil tedavi lamotrijin ile tedavi edilen hastalarda de-novo OKB belir-

47
Hamide Kutlu Cansever ve ark. Tedaviye Dirençli Obsesif Kompulsif Bozuklukta Seçeneklerimiz Neler?

tilerinin başladığı ve bu hastaların çoğunda OKB belirtile- steroidal antiinflamatuardır (NSAID). COX-2 inhibitörle-
rinin lamotrijinin kesilmesinden 1 ay sonra kaybolduğu rinin glutamat aracılı nöral ölüm üzerinde koruyucu etkileri
saptanmıştır.99 vardır ve proinflamatuar sitokinlerin (özellikle TNF-α ve
Riluzol, hem nöronal salınımı azaltarak hem de glial IL-6) üretimini engelleyerek antiinflamatuar etki göster-
geri alımı artırarak glutamatı modüle ettiği düşünülen bir mektedirler.114,115 İki çift kör plasebo kontrollü çalışmada,
ajandır.100-102 Riluzol, OKB’de üç kontrollü çalışmadan sa- SSRI’lara (sırasıyla fluoksetin ve fluvoksamin) 400 mg se-
dece birinde iyi sonuçlar göstermiştir.100,102,103 Bu nedenle lekoksib eklenmesinin plaseboya karşı etkililiği 8 hafta bo-
tedaviye dirençli OKB’de riluzol’ü değerlendirmek için yunca araştırılmıştır.116,117 Bu çalışmalarda selekoksib iyi
daha çok çalışmaya ihtiyaç vardır. tolere edilmiş ve plasebodan üstün olduğu bulunmuştur.
Ancak, her iki çalışmada da SSRI’ların selekoksib eklen-
Glisin, bir allosterik NMDA agonistidir; NMDA re- meden önce düşük dozda (önerilenlerin altında) ve yeterli
septör seviyelerini değiştirerek nörobiyolojik etkiler üret- olmayan bir tedavi süresi için uygulandığı düşünüldü-
tiği düşünülmektedir. OKB için bir güçlendirme stratejisi ğünde, sonuçların ciddi sınırlılıkları olduğu söylenebi-
olarak glisinin etkililiğini inceleyen sadece bir çalışma var- lir.116,117 Bu nedenle, OKB’nin inflamasyon aracılı
dır. Bu çift kör, plasebo kontrollü çalışmada, Greenberg ve patofizyolojisi açısından bu ön sonuçlar ilgi çekici olma-
ark., glisin takviyesi ile kontrollere göre anlamlı bir ge- sına rağmen, bu sonuçları genelleştirmek için daha fazla
lişme bulamamıştır.104 Ek olarak, aktif deneklerin %66,7’si ve daha büyük, çok merkezli çalışmalara ihtiyaç vardır.
yan etkiler veya ilacın tadından hoşnutsuzluk nedeniyle ça-
lışmayı bırakmıştır. Tamamlayanlar için yanıt hızı %40 Minosiklin, hem antiglutamaterjik hem de antiinfla-
olarak bildirilmiştir. Dozaj 60 g/gün olarak ayarlanmıştır. matuar aktiviteye sahip bir tetrasiklin antibiyotiktir.118 Bu
ajanla OKB hastaları üzerinde yapılan ilk açık çalışmanın
TEDAVİYE DİRENçLİ OKB’DE ANTİİNFLAMATUAR sonucu negatif iken, yüzden fazla OKB hastası üzerinde
AjANLAR İLE GÜçLENDİRME yakın zamanda yapılan çift kör, kontrollü bir çalışmada,
fluvoksamine eklendiğinde önemli bir antiobsesyonel etki
Otoimmünitenin OKB patofizyolojisinde rol oynuyor ola- gösterdiği görülmüştür.119,120
bileceği ilk olarak doksanlı yılların başlarında ortaya atıl-
mış, grup A beta-hemolitik streptokok pediatrik otoimmün TEDAVİYE DİRENçLİ OKB’DE GÜçLENDİRME AMACIYLA
nöropsikiyatrik bozukluk (GABHS) ile ilişkilendirilmiş, bu KULLANILAN DİğER AjANLAR
tabloya önce pediatrik streptekok enfeksiyonu ile birlikte
görülen otoimmün nöropsikiyatrik bozukluk (PANDAS) Aşağıdaki ilaçlar çok çeşitli etki mekanizmalarını temsil
adı verilmiş, daha sonra pediatrik akut nöropsikiyatrik sen- etmektedir. Bu listedeki birkaç tedavi umut verici sonuçlar
drom (PANS) olarak yeniden adlandırılmıştır.105-108 Bundan vermiştir, ancak sadece birkaç tanesi ile birden fazla araş-
sonra, yetişkinlerde de OKB patofizyolojisinde nöroinfla- tırma yapılmış ve pek azı için tutarlı sonuçlar elde edil-
masyon ve otoimmünitenin olası rolü araştırılmaya başlan- miştir.
mıştır. Sistemik lupus eritematozus ve multipl skleroz gibi Lityum, OKB tedavisi için değerlendirilen ilk güç-
otoimmün bozukluklar OKB hastalarında oldukça yaygın- lendirme ajanlarından biridir ve beklentilerin aksine, bu-
dır. OKB hastalarında ve sağlıklı akrabalarında yapılan güne kadar yapılan çalışmalar OKB tedavisi için lityum
araştırmalarda komorbid otoimmün hastalıkların sıklığı güçlendirmesini desteklememiştir. Yapılmış çift kör, pla-
%43’e kadar bildirilmiştir.109-111 Yakın tarihli bir meta-ana- sebo kontrollü tek çalışmada, fluvoksamine lityum eklen-
lizde OKB hastalarında antibazal ganglion antikorları sıklığı mesinin plaseboya göre küçük ama anlamlı gelişmeler
kontrollere kıyasla beş kat daha yüksek bulunmuştur.106 Son sağladığı bulunmuş, ancak yazarlar bu farkın klinik olarak
olarak, OKB hastalarında sitokin düzeylerindeki anormal- önemsiz olduğunu belirtmişlerdir.121 Pigott ve ark., klo-
liklerin varlığı en son yapılan meta-analizlere göre hala tar- mipramin ile birlikte lityum ve tiroid hormonunu değer-
tışmalı olmakla birlikte, yeni bir makale erişkin OKB’li lendirdikleri çift kör, çapraz geçişli bir çalışmada, ne
hastaların beyninde inflamasyon belirteçlerinin varlığını lityum ne de tiroid hormonu ile herhangi bir gelişme bula-
göstermektedir (özellikle OKB patofizyolojisinde yer aldığı mamışlardır.122
varsayılan kortiko-striato-talamo-kortikal bölgeler Pindolol, esas olarak, presinaptik 5-HT1A reseptör-
içinde).112,113 Bu nedenle, OKB’li erişkinlerde de antiinfla- leri üzerinde antagonist etkiye sahip, seçici olmayan bir
matuar ajanların etkililiği araştırılmıştır. beta blokerdir. Pindololün fluvoksamin veya paroksetine
Selekoksib, antiinflamatuar aktivitesini siklooksije- eklenmesinin etkililiğini değerlendiren iki çalışma yapıl-
naz-2 (COX-2) enzimini inhibe ederek gösteren bir non- mıştır. Bu iki çalışmadan elde edilen sonuçlar karışıktır.

48
Hamide Kutlu Cansever ve ark. Tedaviye Dirençli Obsesif Kompulsif Bozuklukta Seçeneklerimiz Neler?

Bir çalışmada, pindololün 8 haftada hedef ölçümlerde pla- çalışma süresince 40 mg/gün olarak ayarlanmıştır.
seboya göre önemli bir gelişme sağlamadığı bildirilmiş- Klonazepam, GABA-A reseptörünü modüle ederek
tir.123 Buna karşılık diğer çalışmada, pindololün 6 haftada GABAerjik aktiviteyi artıran bir benzodiazepindir. Çift
plasebo grubuna göre Y-BOCS üzerinde önemli azalma kör, plasebo kontrollü bir çalışmada, klonazepam takviyesi
sağladığı bildirilmiştir.124 Bu çalışmanın yazarları, ayrıca plaseboya üstün bulunmamıştır.129
paroksetinin pindolol ile güçlendirilmesinin, fluvoksami-
nin aksine daha etkili bir kombinasyon olabileceğini öne İnositol, OKB için monoterapi olarak etkili olduğu
sürmüşlerdir.124 Her iki çalışma için de doz 7,5 mg/gün ola- bulunan doğal bir takviyedir.130 Güçlendirme ajanı olarak
rak ayarlanmıştır.123,124 kullanılması, aynı düzeyde bir başarı sağlamamıştır. Çift
kör, plasebo kontrollü, çapraz geçişli bir çalışmada, inosi-
Kafein ve d-amfetamin, OKB’nin standart tol takviyesinin plaseboya göre anlamlı bir düzelme sağla-
SSRI/SRI/SNRI tedavilerine ek olarak, çift kör, çapraz ge- madığı bulunmuştur.131
çişli bir prosedürde güçlendirme ajanı olarak karşılaştırıl-
mıştır.125 Çalışmada, kafeinin plasebo olarak kullanılması Naltrekson bir opioid antagonistidir. Naltrekson’un
amaçlanmıştır. Çalışma sırasında hem kafein hem de d-am- OKB’de güçlendirme tedavisindeki etkililiği sadece bir
fetamin güçlendirmeleri, hedef ölçümlerde önemli azal- tane çift kör, plasebo kontrollü, çapraz geçişli çalışmada
malar sağlamıştır. Ancak, iki tedavi grubu için nihai değerlendirmiş ve naltrekson takviyesinin plaseboya göre
Y-BOCS puanları arasında hiçbir fark bulunmamıştır. Tar- hedef ölçümlerde önemli bir gelişme sağlamadığı, hatta
tışmada yazarlar, kafeinin nörobiyolojik düzeydeki etkileri naltrekson grubundaki hastalarda anksiyete ve depresyon
d-amfetaminden beklenenlere benzer olumlu tepkiler or- puanlarının daha yüksek olduğu bulunmuştur.132
taya çıkarmış olabileceğinden, kafeinin büyük olasılıkla iyi Bu listedeki diğer ilaçlardan farklı olarak, desiprami-
bir plasebo kontrolü olmadığını belirtmişlerdir. Yanıt hız- nin, serotonerjik sistemi doğrudan etkilemek yerine, önce-
ları kafein için %91,7, d-amfetamin için %66,7 olmuştur. likle norepinefrin taşınmasını etkilediği düşünülmektedir.32
Çalışmada kafein 300 mg/gün, d-amfetamin 30 mg/gün OKB için standart SSRI/SRI tedavisi için bir güçlendirme
dozlarında kullanılmıştır. ajanı olarak desipraminin etkililiği üzerine sadece bir tane
Opioid analjezik morfin de OKB için olası bir güç- çift kör, plasebo kontrollü çalışma yapılmıştır ve bu çalış-
maya göre desipramin takviyesi plaseboya göre hiçbir üs-
lendirme ajanı olarak önerilmiştir. Kuran ve ark.
tünlük göstermemiştir.133
SSRI/SRI’lara haftada bir kez morfin, lorazepam (bir ben-
zodiazepin) veya plasebo ekleyerek karşılaştırdıkları çift
Güçlendirme Ajanlarının Karşılaştırılması
kör, plasebo kontrollü, çapraz geçişli bir çalışma yürütm-
üştür.126 Çalışmada, morfinin hedef ölçümlerde plasebo ve Tedaviye dirençli OKB’de SRI’lar için farklı güçlendirme
lorazepam’a göre önemli gelişmeler sağladığı bulunmuş- ajanlarını karşılaştıran bir ağ meta-analizinde, güçlendirme
tur. Her iki aktif ilaç grubunda da bazı belirtilerde bir mik- ajanları olarak antipsikotik veya glutamaterjik ajanların
tar kötüleşme rapor edilmiştir, ancak genel olarak tedaviler kullanımı desteklenmektedir. Topiramat, lamotrijin, me-
iyi tolere edilmiştir. Çalışmada yanıt hızları morfin için mantin, aripiprazol ve risperidon dahil olmak üzere, bu
%30,4, lorazepam için %18,1 olmuştur. Morfin 30-45 gruplardaki ajanların plasebodan önemli ölçüde üstün ol-
mg/hafta; lorazepam 0.5-2 mg/gün kullanılmıştır. Bu so- duğu gösterilmiştir. Çalışmada, bu güçlendirme ajanları
nuçlar, eş zamanlı güçlendirme tedavilerini kontrol etme- arasında önemli fark olduğuna dair hiçbir kanıt gösterile-
den bile, morfin takviyesini takiben OKB belirtilerinin memiştir. Tolere edilebilirlik ile ilgili olarak, sadece topi-
şiddetinde önemli azalma olduğunu göstermektedir. Bu, ramat ve paliperidon, yan etkilere bağlı kesilme riskini
henüz tam olarak keşfedilmemiş benzersiz bir etki meka- önemli ölçüde artırmıştır. Tüm nedenlere bağlı ilaç bı-
nizmasını yansıtıyor olabilir. rakma riskinde, güçlendirme ajanları ve plasebo arasında
Çinko sülfat sayısız biyolojik süreçte çeşitli rollerle önemli bir fark saptanmamıştır.20
ilişkilendirilen doğal bir bileşiktir.127 Çift kör, plasebo kont-
TEDAVİYE DİRENçLİ OKB’DE ARAşTIRMA
rollü bir çalışmada çinko sülfatın OKB tedavisi için bir
güçlendirme ajanı olarak etkililiği değerlendirilmiş ve AşAMASINDAKİ GÜçLENDİRME AjANLARI
çinko sülfatın hem nihai Y-BOCS puanlarında iyileşme Seçici ve geri dönüşümlü bir COMT inhibitörü olan tolka-
hem de plaseboya göre daha yüksek yanıt hızları ile iliş- pon, CB1R agonisti sentetik bir kanabinoid olan nabilon,
kili olduğu bulunmuştur.128 Çalışmada çinko sülfat takvi- güçlü bir 5-HT1A ve 5-HT2A/2C agonisti olan psilosibin,
yesi, fluoksetin ile eş zamanlı olarak başlatılmıştır ve doz riluzolün bir öncüsü ve bir glutamat modülatörü olan tro-

49
Hamide Kutlu Cansever ve ark. Tedaviye Dirençli Obsesif Kompulsif Bozuklukta Seçeneklerimiz Neler?

riluzol, glutamaterjik modülasyonla ilişkili olan niröz oksit BDT ile ilgili literatürü sistematik olarak gözden geçirmiş
gazı, B-lenfositler üzerinde yaygın olarak eksprese edilen ve sekiz çalışmaya dayanarak BDT’nin tedaviye dirençli
yüzey proteini CD-20’yi bağlayan monoklonal bir antikor OKB için umut verici bir strateji olduğu sonucuna varmış-
olan rituksimab, bir gama-aminobütirik asit analoğu olan tır.138
pregabalin ve son olarak PANS/PANDAS ilişkili OKB için Sijercic ve ark., ilaç tedavisine dirençli OKB’de
araştırılan naproksen ve immünoglobulinler tedaviye di- BDT’nin sistematik bir incelemesini yapmış ve toplam
rençli OKB’de araştırma aşamasındaki ajanlardır.134 1183 katılımcının yer aldığı 23 çalışmayı incelemiştir.139
Gözden geçirmeye dahil edilen çalışmaların tümü hem kli-
TEDAVİYE DİRENçLİ OKB’DE PSİKOTERAPİ nisyen tarafından derecelendirilen hem de kişinin kendisi-
nin bildirdiği OKB belirtilerinde düşüşler bulmuştur ve bu
BİLİşSEL DAVRANIşçI TERAPİ sonuç takipte de korunmuştur. Y-BOCS puanlarındaki or-
Uzman klinik kılavuzları, ilaç tedavisine dirençli OKB’de talama azalma %36,9’dur; bu, Pallanti ve Quercioli tara-
bilişsel davranışçı terapinin (BDT) kullanılmasını öner- fından tanımlandığı şekilde, hastalarda tam yanıt elde
mektedir, ancak kılavuzlarda bu yaklaşımı desteklemek edildiğini göstermektedir.140 Bu sonuç, antipsikotik güç-
için kanıt eksikliğinden söz edilmektedir.135 lendirme çalışmaları arasında tam yanıt hızlarını %29,8
olarak bulan bir meta-analiz ile benzerdir.141 Özetle, BDT
BDT, psikolojik bozukluğu olan kişilerde, belirtileri
ilaç tedavisine ve diğer psikoterapi türlerine göre daha yük-
hafifletmek için onların uyumsuz düşünce ve davranış ka-
sek yanıt hızları üretir, ancak remisyon hızları daha dü-
lıplarını değiştirmelerine yardımcı olmaya yönelik olarak
şüktür. Çoğu çalışmada OKB belirtilerindeki düzelmeye
kullanılan bir dizi tekniktir. OKB için BDT bileşenleri, eği-
ek olarak depresif belirtilerde, işlevsellikte ve yaşam kali-
tim, bilişsel terapi teknikleri, maruz bırakma ve tepki ön-
tesinde de önemli gelişmeler kaydedilmiştir.139
lemeyi içerir.136
DİğER PSİKOTERAPİLER
OKB’de BDT Uygulamasının Sıklık ve Süresi
Obsesif kompulsif nevroz için psikanalitik tedavi Freud ta-
BDT, sorunun ciddiyetine ve zaman kısıtlamalarına bağlı
rafından tanımlanmıştır ve etkili bir yaklaşım olduğu dü-
olarak ayaktan tedavi bazında (örneğin, haftalık veya haf-
şünülmüştür.142 Psikodinamik yönelimli yazarların
tada iki kez), yoğun olarak (günlük ayaktan tedavi seans-
OKB’nin fenomenolojisini ve psikolojisini tanımlamaya
ları) veya yataklı tedavi ortamlarında uygulanabilir. Klinik
yaptıkları katkılara rağmen, OKB için psikanalitik tedavi-
deneyimler, hastalar seanslar arasında maruz bırakma ve nin mevcut kullanımını destekleyecek yeterli kanıt yok-
tepki önleme talimatlarına uymakta zorlandıklarında se- tur.143
ansların daha sık yapılmasının gerekli olduğunu göster-
Son yıllarda, belirtilerin ve kişisel özelliklerin kabu-
mektedir. OKB belirtilerinin aşırı heterojenliği nedeniyle
lünü teşvik eden stratejilere doğru bir kayma olmuştur.
bireysel tedavi, grup tedavisine tercih edilir.
Kabul ve kararlılık terapisi (Acceptance and Commitment
En yararlı bulunan format, birkaç saatlik değerlen- Therapy-ACT) tedavi modeli, hem olumlu hem de olumsuz
dirme, tedavi planlaması ve psikoeğitim, ardından haftada tüm deneyimlerin farkındalığı ve yargısız kabulü, değerli
iki kez 16 tedavi seansı olup, her biri yaklaşık sekiz hafta yaşam yönlerinin belirlenmesi ve bu değerleri destekleyen
boyunca yaklaşık 90 ila 120 dakika sürer.137 Hastanın be- hedeflere yönelik uygun eylemlerden oluşur. Hastalar, psi-
lirtilerinin niteliğine ve gerçek korkulan durumlarla yüz- kolojik olaylarla mücadele etmek yerine aktif olarak boş
leşmenin pratikliğine bağlı olarak, tedavi seansları değişen zaman, sosyal veya mesleki faaliyetlerde bulunmak gibi
miktarlarda gerçek ve hayali maruz bırakma uygulaması kararlı eylemlere enerji yatırmaya teşvik edilir. Farkında-
içerebilir. lık terapisi gibi diğer ‘üçüncü dalga’ BDT’ler de pilot ça-
lışmalarda araştırılmaktadır. Bu stratejilerin poliklinikte
BDT ile Güçlendirme uygulanması ve gözden geçirilmesi kolaydır ve şimdiye
BDT, OKB için birinci basamak tedavi olarak tek başına kadar OKB araştırmalarında titizlikle test edilmemesine
veya farmakoterapi ile birlikte uygulanabilir. BDT’nin bi- rağmen, bu hasta grubu için pratik değeri olması muhte-
rinci basamak tedavi olarak veya farmakoterapi ile kombi- meldir.144
nasyon halinde uygulanmadığı durumlarda, ilaca yanıtı Yeme bozukluğu için geliştirilen bilişsel iyileştirme
zayıf olanlar için BDT bir güçlendirme stratejisi olarak uy- terapisi (Cognitive Remediation Therapy-CRT), ayrıntıları
gulanabilir.135 Rodrigues ve ark., anksiyete bozukluklarında ve dikkati bir görevden diğerine kaydırabilmeyi hedefler,

50
Hamide Kutlu Cansever ve ark. Tedaviye Dirençli Obsesif Kompulsif Bozuklukta Seçeneklerimiz Neler?

esnek davranışı teşvik eder ve motivasyonu ve algılanan odaklanmaya yol açmıştır. SMA’ya düşük frekanslı rTMS
değişim yeteneğini artırır. OKB’de CRT’ye benzer yakla- uygulayan altı çalışma olumlu sonuçlar gösterirken; bir ça-
şımların kullanıldığı iki küçük ölçekli araştırma, obsesif- lışma olumsuz sonuçlanmıştır.160-165
kompulsif belirtilerin yanı sıra yürütme becerilerini ve OKB’de rTMS uygulamasında diğer ilgi alanı
bilişsel esnekliği iyileştirmede de etkili olmuştur.145,146 OFK’dir. Bu bölge OKB’nin patofizyolojisinde önemli bir
Yeme bozukluğunda CRT’nin, her zamanki tedavi ile bir- rol oynar, çünkü OFK’de bilateral ya da sınırlı olarak sol
leştirildiğinde yaşam kalitesini ve tedaviyi bırakma hızla- tarafta fonksiyonel hiperaktivite, obsesyonlar ve kompul-
rını iyileştirdiği gösterilmiştir ve ilginç bir şekilde, bilişsel siyonlara aracılık ediyor gibi görünmektedir.166-168 OFK’ye
esnekliğin az olması, CRT’ye daha iyi bir yanıtı yorda- düşük frekanslı rTMS uygulayan iki çalışmada da başlan-
mıştır.147 CRT, bu nedenle, OKB gibi bilişsel esneklik az- gıçta Y-BOCS puanlarında anlamlı bir azalma bulunmuş-
lığı ile karakterize bozukluklarda BDT’ye faydalı bir ken, tedavi bitiminden 1 ay ve 12 hafta sonra bu anlamlı
yardımcı olabilir. azalma kaybolmuştur.169,170
Özetle, SMA ve OFK’ye düşük frekanslı rTMS uy-
TEDAVİYE DİRENçLİ OKB’DE gulanan RCT’lerden elde edilen sonuçlar umut vericidir.
BEYİN STİMÜLASYONU Genel olarak, rTMS’nin ilaca zayıf yanıt veren OKB has-
Şiddetli ve dirençli OKB formları, tekrarlayan transkrani- taları için oldukça olumlu bir yan etki profili ile geçerli bir
yal manyetik stimülasyon (rTMS), derin transkraniyal alternatifi temsil ettiği söylenebilir.171
manyetik stimülasyon (dTMS), transkraniyal doğru akım
stimülasyonu (tDCS) ve elektrokonvülsif tedavi (EKT) TRANSKRANİYAL DOğRU AKIM STİMÜLASYONU (TDCS)
dahil olmak üzere invaziv olmayan stimülasyon teknikle- tDCS, farklı nöropsikiyatrik bozuklukların tedavisinde
rinden yararlanabilir.148 umut verici sonuçlar göstermiş ve dirençli OKB tedavisi
için de önerilmiştir.172,173 tDCS, kafa derisi elektrotları ile
TRANSKRANİYAL MANYETİK STİMÜLASYON (TMS) uygulanan sürekli akım ile invazif olmayan, düşük yo-
TMS, hızlı değişen bir manyetik alan yaratan, yüzey kor- ğunluklu bir beyin stimülasyonu tekniğidir; bu yolla beyin
tikal nöronların hiperpolarizasyonunu veya depolarizasyo- aktivitesini etkilediği kabul edilir.174 Bu beyin stimülas-
nunu tetikleyen bir kafa bobininde taşınan kısa darbeli yon tekniği, akım her zaman eşiğin altında olduğu için ak-
elektrik akımları yoluyla nöral uyarılabilirliği modüle eden siyon potansiyellerini tetiklemeden nöral uyarılabilirliği
invazif olmayan bir tekniktir.149 Farklı veriler, yüksek fre- modüle edebilir ve elektrot polaritesine göre nöral aktivi-
kanslı (5 Hz veya daha fazla) uyaranlar ile ilişkili artan si- teleri kolaylaştırabilir veya inhibe edebilir.175,176 tDCS,
nirsel uyarılabilirliği ve düşük frekanslı (1 Hz veya daha lokal nörofizyolojik değişiklikleri indüklemek için hedef-
az) uyaranlar ile azalmış uyarılabilirliği göstermiştir.150,151 lenen bir kortikal bölge üzerine ve onunla bağlantılı beyin
alanlarına yerleştirilen aktif elektrotun polaritesine göre
TMS ile ilgili altta yatan nörobiyolojik mekanizmalar
“anodal” veya “katodal” olarak sınıflandırılır.177 tDCS,
hala değerlendirme aşamasındadır, ancak elektriksel sti-
motor korteksin uyarılabilirliğini ve bölgesel serebral kan
mülasyon yoluyla belirtileri ele almak, farmakoterapi ve
akışını anod stimülasyonu yoluyla artırır veya katod sti-
psikoterapi yaklaşımlarının dışında yeni bir ‘üçüncü yol’
mülasyonu1 yoluyla azaltır.178,179 Şu an itibariyle, hangi
sunuyor gibi görünmektedir.152 OKB’de rTMS uygulama-
alanların hedeflenmesi ve hangi parametrelerin benim-
ları ile ilgili başlıca hedef bölgeler dorsolateral prefrontal
senmesi gerektiği hala çözülmemiş konulardır ve nörogö-
korteks (DLPFK), suplementer motor alan (SMA) ve or-
rüntüleme bir kılavuz sağlayabilir.162,163 OKB’de TMS
bitofrontal kortekstir (OFK).
sonuçlarından yola çıkarak, anormal hiperaktif beyin böl-
Randomize kontrollü çalışmalar, refrakter OKB’de gelerine (pre-SMA) katodal tDCS uygulanmasının OKB
rTMS’nin DLPFK üzerindeki etkisi hakkında tutarsız so- belirtilerini, bu belirtilerin altında yatan beyin ağı hipe-
nuçlar göstermiştir. DLPFK’ye yüksek frekanslı rTMS uy- raktivitesini düzenleyerek azaltacağı hipotezi öne sürülm-
gulayan bir ve düşük frekanslı rTMS uygulayan iki çalışma üştür.
olumlu sonuçlar gösterirken; yüksek frekanslı rTMS uy-
Bir vaka raporunda, katodal tDCS’nin DLPFK’ye
gulayan iki ve düşük frekanslı rTMS uygulayan iki çalışma
uygulandığında etkisiz olduğu kanıtlanmıştır,164 oysa
olumsuz sonuçlanmıştır.153-159
pre-SMA’ya anodal tDCS’den sonra tedaviye dirençli iki
DLPFK ile ilgili bu tutarsız sonuçlar, esas olarak OKB vakasında Y-BOCS puanında %40’ın üzerinde
OFK ve SMA dahil olmak üzere, diğer kortikal hedeflere azalma bulunmuştur.164,180 Buna karşılık, D’Urso ve ark.,

51
Hamide Kutlu Cansever ve ark. Tedaviye Dirençli Obsesif Kompulsif Bozuklukta Seçeneklerimiz Neler?

pre-SMA’ya uygulanan anodal ve katodal tDCS ile ya- TEDAVİYE DİRENçLİ OKB’DE
pılan randomize çapraz geçişli bir çalışmada, katodal BEYİN CERRAHİSİ YÖNTEMLERİ
yerleşimin OKB belirtilerini azaltmada anodal tDCS’den
önemli ölçüde üstün olduğunu bildirmiştir.181 Bu çalış- Psikiyatrik bozukluklar için beyin cerrahisi uzun ve belir-
manın sonuçları, inhibitör rTMS’nin pre-SMA’ya yöne- siz bir tarihe sahiptir, ancak son on yılda önemli bir gelişim
lik klinik etkililiğine ilişkin bulgularla aynı çizgidedir.160 göstermiştir. Psikocerrahi, 1935’te psikozlar için prefron-
tDCS, OKB belirtilerini azaltmada etkili olmuş, ancak tal lobotomi ile başlamıştır.190 1940’ların sonlarında, ste-
bu etki sadece vaka raporlarında ve küçük örneklemli reotaksik beyin cerrahisi cihazları geliştirilmiştir.191 Bu
kontrolsüz klinik çalışmalarda bildirilmiştir.182-184 Ran- cihazlar ve stereotaksik cerrahi, lezyonların çok daha has-
domize kontrollü, kısmi çapraz geçişli bir çalışmada, bi- sas bir şekilde hedef alınmasına ve daha az morbidite ve
lateral pre-SMA’ya uygulanan tDCS, OKB belirtilerini mortaliteye izin vermiştir.192
önemli ölçüde azaltmıştır.181 Bu etki polariteye özel bu- Şiddetli ve tedaviye dirençli OKB için beyin cerra-
lunmuştur, çünkü anodal değil sadece katodal tDCS po- hisi prosedürlerinin kullanımı dikkate değer bir konu ol-
zitif bir terapötik etki göstermiştir. Yöntemsel muştur. Çok sayıda ilaç ve yoğun BDT denemelerine
sınırlılıklara ve stimülasyon parametrelerinin heterojen- rağmen OKB hastalarının %10 kadarının bu kategoriye gi-
liğine rağmen, tDCS tedaviye dirençli OKB hastalarında receği düşünülmektedir.193,194
obsesif kompulsif belirtilerin yanı sıra komorbid depres-
yon ve anksiyeteyi azaltmak için umut verici bir araç gibi OKB’DE STEREOTAKSİK NÖROşİRÜRjİ
görünmektedir. Stereotaksik cerrahi, beynin üç boyutlu bir kartezyen
Özetlemek gerekirse, tDCS, dirençli OKB’yi tedavi uzayda referans alındığı belirli bir koordinat sistemini içe-
etmek için umut verici bir araç olarak kabul edilebilir.185 rir.195 Bu yöntem, beyin dokusu tahribatını en aza indirir-
Elektrot uygulama yerinde geçici hafif baş ağrısı, kaşıntı, ken, cerrahın subkortikal yapılara doğru bir şekilde
karıncalanma ve kızarıklıktan oluşan yan etkiler az ve to- ulaşmasına yardımcı olmak için kullanılır. Şiddetli, teda-
lere edilebilir niteliktedir.171 Ancak önce, anod ve katod so- viye dirençli OKB için dört stereotaksik prosedür vardır.
rununu çözmeli ve hangi beyin alanının uyarılma için en Bunlar anterior singulotomi, anterior kapsülotomi, sub-
iyi olduğuna karar verilmelidir. kaudat traktotomi ve limbik lökotomidir.192 Subkaudat trak-
totomi artık klinik olarak kullanılmamaktadır.195
EKT Anterior singulotomi, Whitty ve ark. tarafından ge-
OKB’de EKT kullanımını destekleyen kanıtlar, çalışma- liştirilmiştir ve anterior singulat girusun küçük bir bölü-
lardaki küçük örneklem büyüklükleri, anestezik kullanı- münün iki taraflı olarak çıkarılmasını içermektedir.196 Daha
mındaki değişkenlik, eşzamanlı farmakoterapi ve farklı sonra, 1960’ların başında, Ballantine prosedürde bir deği-
makineler kullanılması gibi çalışma tasarımı sorunları ne- şiklik yapmış ve bölgeyi çıkarmak yerine termokoagülas-
deniyle sınırlıdır.186 yon kullanmıştır.197 Modern prosedür, anterior singulat
girusta çok küçük lezyonlar yapmak için lokalizasyona yar-
EKT, OKB’li hastalar için tedavi kılavuzlarında yer
dımcı olmak amacıyla manyetik rezonans görüntüleme
bulamamıştır.187,188 Bugüne kadar herhangi bir randomize
(MRG) kılavuzunun kullanılmasını içerir. Bu prosedürün,
kontrollü çalışma yürütülmemiştir; bununla birlikte, kü-
kortiko-striato-talamo-kortikal döngüyle ilişkili sinir dev-
mülatif verilerin en az %60’ında EKT’ye pozitif yanıtlar
relerini kesintiye uğratarak çalıştığı düşünülmektedir; Ka-
bildirilmiştir.189 Tedaviye yanıt hızı oldukça yüksek gö-
nada ve Amerika Birleşik Devletleri’nde psikiyatrik
rünmektedir ve bu bilgi esas olarak, etkili ilaç (klomip-
hastalıklarda en yaygın olarak uygulanan beyin cerrahisi
ramin, SSRI’lar) ve psikoterapötik (bilişsel-davranışçı
prosedürüdür.195
terapi) tedavilerin bulunmasından önce yapılmış daha
eski çalışmalardan gelmektedir. Randomize olmayan ça- Anterior kapsülotomi, 1940’ların sonlarında tedaviye
lışmalar ve kohort çalışmaları, vaka serileri ve bazı tek dirençli psikiyatrik hastalıkların tedavisinde kullanılmaya
vaka raporlarını analiz eden ve EKT’nin OKB’de yararlı başlanmıştır.195 Lezyon, radyofrekans veya gama radyasyonu
etkileri olduğunu öne süren yeni bir sistematik derleme- ile oluşturulabilir ve iç kapsülün ön kolunda Monro fora-
nin sonuçlarına rağmen, EKT rutin olarak OKB için öne- menleri seviyesinde lezyon oluşturulur. Etki mekanizması-
rilmemektedir ve yalnızca OKB’nin primer depresif veya nın, OFK ve subgenual anterior singulat korteksten (ASK)
psikotik bozukluklarla birlikte olduğu hastalarda endi- talamik çekirdeklere anterior internal kapsül boyunca ilerle-
kedir.189 yen ventral liflerin kesilmesi olduğu varsayılmaktadır.195

52
Hamide Kutlu Cansever ve ark. Tedaviye Dirençli Obsesif Kompulsif Bozuklukta Seçeneklerimiz Neler?

Subkaudat traktotomi, anterior singulotomi ve kap- OKB’DE DERİN BEYİN STİMÜLASYONU


sülotominin daha sık tercih edilmesi nedeniyle artık pek
Derin beyin stimülasyonu (DBS), stereotaksik ve nörogö-
kullanılmamaktadır. İlk kez 1960’ların başında, kaudat çe-
rüntüleme tekniklerinin bir kombinasyonu yoluyla hedef-
kirdeğin başının hemen altındaki beyaz cevher fasikülün-
lenen beyin bölgelerine hassas bir şekilde mikroelektrotlar
deki lifleri kesmeye çalışan Knight tarafından Londra’da
yerleştirmeyi içeren bir beyin cerrahisi prosedürüdür. Bu
yapılmıştır.198 Başlangıçta lezyonu oluşturmak için bir izo-
elektrotlara bir deri altı harici pil cihazı bağlanır ve pato-
topun yerleştirilmesi gerekirken, daha sonra bunun yerini
lojik nöronal ağ aktivitesini modüle etmek için elektrik
radyofrekans termokoagülasyon almıştır.199 Bu prosedürün
akımı kullanılır.207
OFK ile subgenual ASK, striatum, talamus ve amigdala
gibi subkortikal yapıları birbirine bağlayan yolları keserek DBS’nin mekanizması bilinmemektedir. Orbitofron-
belirtileri hafiflettiği düşünülmektedir.200 tal korteks (OFK), medial prefrontal korteks (mPFK), bazal
ganglionlar ve talamusu birbirine bağlayan devrelerin,
Limbik lökotomi, 1973’te Kelly ve ark. tarafından,
OKB patofizyolojisi ve tedavi yanıtının merkezinde oldu-
anterior singulotomi ve subkaudat traktotominin etkilerini
ğuna inanılmaktadır.208 Yaygın olarak kabul edilen bir hi-
birleştirmek amacıyla geliştirilmiştir.201 İki ayrı alanı kap-
potez, OKB’nin kortiko-striato-pallidal-talamo-kortikal
saması nedeniyle, yukarıda belirtilen prosedürlerle karşı-
ağın hiperaktivitesi ile ilişkili olduğudur.209 DBS’nin bu ağ-
laştırıldığında daha geniş bir beyin dokusu alanını
daki patolojik hiperaktiviteyi inhibe etmesi veya işlevsel
etkilemektedir. Bu prosedürün, hem frontotalamik döngü-
olarak geçersiz kılması akla yatkındır.210
deki hem de Papez devresindeki lifleri keserek etkili ol-
duğu düşünülmektedir.195 DBS sistemi üç bileşenden oluşur: İmplante edilmiş
bir sinyal üreteci (IPG), gösterge (uçta dört elektrotlu) ve
Şiddetli ve tedaviye dirençli OKB için cerrahi prose-
uzatma kabloları. Elektriksel darbeler, bir pil içeren ve gö-
dürlerin etkililiği ve güvenliğini araştıran bir meta-ana-
ğüse cerrahi olarak implante edilen IPG tarafından üretilir.
lizde, farklı nöroablatif prosedürler arasındaki genel yanıt
hızı ortalama 45 aylık takipte %55 olarak saptanmıştır.202 Bir uzatma kablosu, IPG’den, boyun ve kafa derisinin al-
İncelenen 3 ana cerrahi prosedür arasında, kapsülotomi ile tından, kafatasındaki bir delikten geçer ve beyne cerrahi
ilişkili yanıt hızı (%59), limbik lökotomi (%47) ve singu- olarak implante edilen bir elektrota bağlanır. İmplantasyo-
lotomi (%36) ile görülen yanıt hızlarından daha yüksek bu- nun kesin anatomik konumu, MRG ve bilgisayarlı tomo-
lunmuştur. Toplam Y-BOCS puanındaki ortalama azalma grafi taramaları temelinde önceden hesaplanır. Gösterge,
yüzdesi kapsülotomi grubunda %46, limbik lökotomi gru- lokal anestezi altında hastanın kafatasına takılan stereo-
bunda %32 ve singulotomi grubunda %24 olmuştur. Bu so- taksik bir kafa çerçevesi kullanılarak beyne yerleştirilir. Bi-
nuçlara dayanarak, geçici olarak, her ablatif prosedürün lateral DBS’de (en yaygın olarak OKB’de
OKB’nin temel belirtilerinde klinik olarak anlamlı bir iyi- gerçekleştirilen/incelenen), göğüse iki uzatma kablosu çı-
leşme sağlayabildiği sonucuna varılmıştır. Ayrıca kapsü- kışı olan tek bir puls üreteci yerleştirilir.
lotomi ile elde edilen yanıt hızı, singulotomi ve limbik DBS’nin yeri, ele alınacak OKB belirtilerinin tipine
lökotomi ile görülenden daha yüksek olabilir, ancak bu göre seçilir. Yayınlanmış denemelere ve vaka çalışmala-
sonuç karşılaştırmalı çalışmaların eksikliği nedeniyle ista- rına dayanarak, toplam yaklaşık 250 OKB hastasının aşa-
tistiksel olarak doğrulanamamıştır. ğıdaki beyin bölgeleri kullanılarak deneysel DBS aldığı
Bir hasta OKB için beyin cerrahisine aday olarak tahmin edilmektedir: İnternal kapsülün anterior kolu, ven-
kabul edilmeden önce ilk yapılacak şey, tanının doğrulan- tral striatum/ventral kapsül, nukleus akkumbens, subtala-
ması ve belirtilerin ciddiyetinin değerlendirilmesidir. Has- mik çekirdek, inferior talamik pedinkül, globus pallidus
talar Y-BOCS kullanılarak değerlendirilmelidir.203 Bazıları, interna, stria terminalis bed nukleus, medial ön beyin de-
beyin cerrahisi adayı olabilmek için Y-BOCS puanının en meti.211-213 Bu farklı alanları uyarmanın karşılaştırmalı et-
az 28-30 olması gerektiğini öne sürmektedir.203 Tüm aday- kililiği bilinmemektedir.
ların hem farmakoterapi hem de BDT ile tedaviye direnç DBS’nin OKB’deki etkililiğini değerlendiren bir
göstermeleri zorunludur.204,205 Bir ilaçla yapılan deneme- meta-analizde, Y-BOCS ölçeğinde başlangıca göre %45,1
nin yeterli kabul edilebilmesi için hastanın en az 10-12 iyileşme bulunmuştur.214 Başka bir meta-analizde, DBS’nin
hafta süreyle yeterli dozda ilaç kullanmış olması gerekli- taklit tedaviye göre daha büyük bir yanıt hızına sahip ol-
dir.10 Bir hastanın tedaviye dirençli olarak kabul edilmesi duğu saptanmıştır (%51’e karşı %18).215 OKB tedavisinde
için ise, uygun süre ve uygun dozda en az iki SRI dene- DBS’nin etkileri uzun süreli görünmektedir ve OKB için
mesinde tedaviye yanıt vermemiş olması gerekmektedir.206 DBS, yaşam kalitesinin artmasıyla bağlantılıdır.216 Bunun

53
Hamide Kutlu Cansever ve ark. Tedaviye Dirençli Obsesif Kompulsif Bozuklukta Seçeneklerimiz Neler?

yanında DBS, OKB ve yaygın bir komorbidite olan ko- DBS uygulanan hastalarda bazı yan etkiler yaşana-
morbid depresyonu olan hastalarda depresif belirtilerin bilmektedir. İnvaziv bir prosedür olarak DBS implantas-
azalmasıyla da ilişkilendirilmiştir. Çalışmalar, nükleus yonu cerrahi komplikasyonlarla ilişkilendirilebilir.
akumbens, internal kapsülün anterior dalı ve ventral stria- Bununla birlikte, OKB’de ve hareket bozukluklarının DBS
tum/ventral kapsülün uyarılmasından sonra ruh halinde iyi- tedavisinde cihazlar ve implantasyon prosedürlerini içeren
leşme bildirmektedir.216-218 ciddi yan etkiler seyrek görülmüştür. Hareket bozuklukları
OKB’de deneysel bir tedavi olarak DBS uygulana- için DBS uygulanan 360 hastayı kapsayan bir gözden ge-
bilmesi için karşılanması gereken ölçütler203,219 çirmede, %0,6’lık bir ölüm hızı ve %2,8’lik kalıcı nörolo-
jik sekel saptanmıştır.222 Kalıcı etkilere yol açmayan
 Birincil OKB varlığı. Eşzamanlı ortaya çıkan bazı cerrahi komplikasyonlar enfeksiyon, kanama, konfüzyon
majör psikiyatrik bozukluklar DBS tedavisinde dışlama öl- ve nöbetlerdir. DBS ile donanım komplikasyonları ortaya
çütüdür. Ancak eşzamanlı ortaya çıkan depresif belirtiler çıkabilir; cihaz arızası, elektrot geçişi ve enfeksiyon dahil
ve/veya intihar düşünceleri DBS’ye engel oluşturmaz. olmak üzere DBS implantasyonundan sonraki donanım so-
 Hasta Y-BOCS’tan en az 28 puan almış olmalıdır. runları nadir değildir ve toplam bildirilen sıklık yaklaşık
 OKB tedaviye dirençli olmalıdır. %11-17 arasındadır.222 Stimülasyonla ilgili komplikasyon-
lar da söz konusudur; bunlar stimülasyonun türüne göre
OKB’de DBS kontrendikasyonları220,221 büyük ölçüde değişir ve beynin uyarıldığı alana özgü ola-
 Uzun süreli bir çalışmadan elde edilen veriler, çoğu bilir. Nörostimülatörün parametre ayarlarının optimize
hasta klinik veya subklinik belirtilere sahip olmaya devam edilmesi stimülasyonun olumsuz etkilerini azaltabilir; ge-
etse de, OKB belirtilerinin birkaç dekad sonra düzelebile- nellikle stimülasyonun kesilmesiyle geri dönüşümlüdür-
ceğini göstermektedir. Bu nedenle DBS 18 yaşın altındaki ler.211 Stimülasyonla ilgili başlıca yan etkiler şiddetli
hastalara uygulanmaz. depresyon, anksiyete, intihar, hipomani ve bilişsel işlev bo-
 IQ (zeka bölümü) puanı 80’in altında olan hasta- zukluğudur.
lar, prosedür için bilgilendirilmiş onam sağlama kapasite-
leri açısından değerlendirilmelidir. SONUç
 Önemli beyin atrofisi, artan kanama eğilimi, azal- Tedaviye dirençli OKB oldukça sık görülen bir durumdur;
mış enfeksiyon savunması, bazı serebrovasküler hastalık- OKB hastalarının %40-60 kadarının tipik SSRI/SRI teda-
lar (örneğin; serebrovasküler kaza) gibi klinik olarak vilerine yanıt vermediği veya gerektiği kadar çabuk yanıt
anlamlı olan ve/veya stabil olmayan nörolojik veya tıbbi vermediği bilinmektedir. Bu durumda tedavi dozunu ve de-
hastalıklar veya diğer cerrahi durumlar DBS için kontren- neme süresini optimize etmek ilk yapılması gereken aksi-
dikasyon oluşturur. yondur. Eğer bu önlem ile bir sonuç alınamazsa, farklı bir
ajana geçmek, ardından başka ilaçlar ile güçlendirme yap-
 Gebe hastalara DBS uygulanmaz.
mak denenmelidir. Güçlendirme stratejileri arasında, çe-
 Kalp pilleri ve defibrilatörler gibi elektriksel arte- şitli antipsikotikler, serotonerjik ajanlar, glutamaterjik
faktlar üreten cihazlar kullanan hastalarda DBS kontrendi- ajanlar, antiinflamatuar ajanlar ve çeşitli psikoterapiler bu-
kedir. lunur. Tüm bu yaklaşımlara yanıt vermeyen hastalarda
 Antisosyal kişilik bozukluğu, akut psikoz ve son EKT, TMS, tDCS gibi beyin stimülasyon teknikleri, beyin
altı ay boyunca alkol/madde kötüye kullanımı olan hasta- cerrahisi yöntemleri ve DBS gibi daha deneysel yöntemler
larda DBS uygulanmaz. göz önünde bulundurulabilir.

54
Hamide Kutlu Cansever ve ark. Tedaviye Dirençli Obsesif Kompulsif Bozuklukta Seçeneklerimiz Neler?

KAYNAKLAR
1. Fineberg NA, Bullock T, Montgomery DB, Montgomery SA. Serotonin re- 22. Komossa K, Depping AM, Meyer M, Kissling W, Leucht S. Second-gener-
uptake inhibitors are the treatment of choice in obsessive compulsive dis- ation antipsychotics for obsessive compulsive disorder. Cochrane Data-
order. Int Clin Psychopharmacol. 1992;7:43-7. base Syst Rev. 2010;CD008141.
2. jenike MA, Baer L, Greist jH. Clomipramine versus fluoxetine in obses- 23. Marder SR, et al. Physical health monitoring of patients with schizophre-
sive-compulsive disorder: A retrospective comparison of side effects and nia. Am j Psychiatry. 2004;161:1334-49.
efficacy. j Clin Psychopharmacol. 1990;10:122-4.
24. Maina G, Albert U, Ziero S, Bogetto F. Antipsychotic augmentation for treat-
3. Smeraldi E, Erzegovesi S, Bianchi I, Pasquali L, et al. Fluvoxamine vs ment resistant obsessive-compulsive disorder: what if antipsychotic is dis-
clomipramine treatment in obsessive-compulsive disorder: A preliminary continued? Int Clin Psychopharmacol. 2003;18:23-8.
study. New Trends Exp Clin Psychiatry. 1992;8:63-5.
25. Li X, et al. Risperidone and haloperidol augmentation of serotonin reuptake
4. Thorén P, Asberg M, Cronholm B, jörnestedt L, Träskman L. Clomipramine inhibitors in refractory obsessive-compulsive disorder: a crossover study.
treatment of obsessive-compulsive disorder. I. A controlled clinical trial. j Clin Psychiatry. 2005;66:736-43.
Arch Gen Psychiatry. 1980;37:1281-5.
26. McDougle Cj, et al. Haloperidol addition in fluvoxamine-refractory obses-
5. Tollefson GD, et al. A multicenter investigation of fixed-dose fluoxetine in
sive-compulsive disorder. A double-blind, placebo-controlled study in pa-
the treatment of obsessive-compulsive disorder. Arch Gen Psychiatry.
tients with and without tics. Arch Gen Psychiatry. 1994;51:302-8.
1994;51:559-67.
27. Erzegovesi S, Guglielmo E, Siliprandi F, Bellodi L. Low-dose risperidone
6. Pigott TA, Seay SM. A review of the efficacy of selective serotonin reup-
augmentation of fluvoxamine treatment in obsessive-compulsive disorder:
take inhibitors in obsessive-compulsive disorder. j Clin Psychiatry.
a double-blind, placebo-controlled study. Eur. Neuropsychopharmacol. j
1999;60:101-6.
Eur Coll Neuropsychopharmacol. 2005;15:69-74.
7. Greist jH, jefferson jW, Kobak KA, Katzelnick Dj, Serlin RC. Efficacy and
tolerability of serotonin transport inhibitors in obsessive-compulsive disor- 28. Hollander E, Baldini Rossi N, Sood E, Pallanti S. Risperidone augmenta-
der. A meta-analysis. Arch Gen Psychiatry. 1995;52:53-60. tion in treatment-resistant obsessive-compulsive disorder: a double-blind,
placebo-controlled study. Int j Neuropsychopharmacol. 2003;6: 397-401.
8. Alarcon RD, Libb jW, Spitler D. A predictive study of obsessive-compulsive
disorder response to clomipramine. j Clin Psychopharmacol. 1993;13:210-3. 29. McDougle Cj, Epperson CN, Pelton GH, Wasylink S, Price LH. A double-
blind, placebo-controlled study of risperidone addition in serotonin reuptake
9. Erzegovesi S, Martucci L, Henin M, Bellodi L. Low versus standard dose
inhibitor-refractory obsessive-compulsive disorder. Arch Gen Psychiatry.
mCPP challenge in obsessive-compulsive patients. Neuropsychophar-
2000;57:794-801.
macol. Off Publ Am Coll. Neuropsychopharmacol. 2001;24:31-6.
10. Koran LM, et al. Practice guideline for the treatment of patients with ob- 30. Maina G, Pessina E, Albert U, Bogetto F. 8-week, single-blind, random-
sessive-compulsive disorder. Am j Psychiatry. 2007;164:5-53. ized trial comparing risperidone versus olanzapine augmentation of sero-
tonin reuptake inhibitors in treatment-resistant obsessive-compulsive
11. Bloch MH, McGuire j, Landeros-Weisenberger A, Leckman jF, Pittenger,
disorder. Eur. Neuropsychopharmacol. j Eur Coll Neuropsychopharma-
C. Meta-analysis of the dose-response relationship of SSRI in obsessive-
col. 2008;18:364-72.
compulsive disorder. Mol Psychiatry. 2010;15:850-5.
31. Selvi Y, et al. The comparison of aripiprazole and risperidone augmen-
12. Pittenger C, Bloch MH. Pharmacological treatment of obsessive-compul-
tation in selective serotonin reuptake inhibitor-refractory obsessive-com-
sive disorder. Psychiatr. Clin North Am. 2014;37:375-91.
pulsive disorder: a single-blind, randomised study. Hum
13. Beaulieu AM, Tabasky E, Osser DN. The psychopharmacology algorithm Psychopharmacol. 2011;26:51-7.
project at the Harvard South Shore Program: An algorithm for adults with
32. Leppink EW, Grant jE. Pharmacological Augmentations of SRIs for Ob-
obsessive-compulsive disorder. Psychiatry Res. 2019;281:112583
sessive Compulsive Disorder. in The Wiley Handbook of Obsessive Com-
14. Geiss joseph D, Landau P, Katz R. Treatment of Obsessive Compulsive pulsive Disorders. john Wiley & Sons, Ltd, 2017. p. 311-40.
Disorder with Clomipramine. Psychiatr Ann. 1989;19:97-9. doi:10.1002/9781118890233.ch16.
15. Szegedi A, Wetzel H, Leal M, Härtter S, Hiemke C. Combination treatment 33. Atmaca M, Kuloglu M, Tezcan E, Gecici O. Quetiapine augmentation in
with clomipramine and fluvoxamine: drug monitoring, safety, and tolera- patients with treatment resistant obsessive-compulsive disorder: a single-
bility data. j Clin Psychiatry. 1996;57:257-64. blind, placebo-controlled study. Int Clin Psychopharmacol. 2002;17: 115-
16. Stein Dj, et al. Obsessive-compulsive disorder. Nat Rev Dis Primer. 9.
2019;5:52. 34. Denys D, de Geus F, van Megen HjGM, Westenberg HGM. A double-
17. Fineberg NA, et al. Obsessive-compulsive disorder (OCD): Practical strate- blind, randomized, placebo-controlled trial of quetiapine addition in pa-
gies for pharmacological and somatic treatment in adults. Psychiatry Res. tients with obsessive-compulsive disorder refractory to serotonin reuptake
2015;227:114-25. inhibitors. j Clin Psychiatry. 2004;65:1040-8.
18. Kayser RR. Pharmacotherapy for Treatment-Resistant Obsessive-Com- 35. Vulink NCC, Denys D, Fluitman SBAHA, Meinardi jCM, Westenberg HGM.
pulsive Disorder. j Clin Psychiatry. 2020;81:19ac13182. Quetiapine augments the effect of citalopram in non-refractory obsessive-
19. Goodman WK, et al. The Yale-Brown Obsessive Compulsive Scale. II. Va- compulsive disorder: a randomized, double-blind, placebo-controlled study
lidity. Arch Gen Psychiatry. 1989;46:1012-6. of 76 patients. j Clin Psychiatry. 2009;70:1001-8.
20. Zhou DD, et al. Augmentation agents to serotonin reuptake inhibitors for 36. Carey PD, et al. Quetiapine augmentation of SRIs in treatment refrac-
treatment-resistant obsessive-compulsive disorder: A network meta-analy- tory obsessive-compulsive disorder: a double-blind, randomised,
sis. Prog Neuropsychopharmacol Biol. Psychiatry. 2019;90:277-87. placebo-controlled study [ISRCTN83050762]. BMC Psychiatry. 2005;5.
21. Bloch MH, et al. A systematic review: antipsychotic augmentation with 37. Diniz jB, et al. A double-blind, randomized, controlled trial of fluoxetine
treatment refractory obsessive-compulsive disorder. Mol Psychiatry. plus quetiapine or clomipramine versus fluoxetine plus placebo for ob-
2006;11:622-32. sessive-compulsive disorder. j Clin Psychopharmacol. 2011;31:763-8.

55
Hamide Kutlu Cansever ve ark. Tedaviye Dirençli Obsesif Kompulsif Bozuklukta Seçeneklerimiz Neler?

38. Fineberg NA, Sivakumaran T, Roberts A, Gale T. Adding quetiapine to 56. McDougle Cj, et al. Limited therapeutic effect of addition of buspirone in
SRI in treatment-resistant obsessive-compulsive disorder: a randomized fluvoxamine-refractory obsessive-compulsive disorder. Am j Psychiatry.
controlled treatment study. Int. Clin. Psychopharmacol. 2005;20:223-6. 1993;150:647-9.
39. Kordon A. et al. Quetiapine addition to serotonin reuptake inhibitors in pa- 57. Pigott TA, et al. A double-blind study of adjuvant buspirone hydrochloride
tients with severe obsessive-compulsive disorder: a double-blind, ran- in clomipramine-treated patients with obsessive-compulsive disorder. j
domized, placebo-controlled study. j Clin Psychopharmacol. 2008;28: Clin Psychopharmacol. 1992;12:11-8.
550-4. 58. Chakrabarty K, Bhattacharyya S, Christopher R, Khanna S. Glutamater-
40. Bystritsky A, et al. Augmentation of serotonin reuptake inhibitors in re- gic dysfunction in OCD. Neuropsychopharmacol. Off Publ Am Coll Neu-
fractory obsessive-compulsive disorder using adjunctive olanzapine: a ropsychopharmacol. 2005;30:1735-40.
placebo-controlled trial. j Clin Psychiatry. 2004;65:565-8. 59. Bhattacharyya S, et al. Anti-brain autoantibodies and altered excitatory
41. Shapira NA, et al. A double-blind, placebo-controlled trial of olanzapine neurotransmitters in obsessive-compulsive disorder. Neuropsychophar-
addition in fluoxetine-refractory obsessive-compulsive disorder. Biol. Psy- macol. Off Publ Am Coll Neuropsychopharmacol. 2009;34:2489-96.
chiatry. 2004;55:553-5.
60. Yücel M, et al. Anterior cingulate glutamate-glutamine levels predict symp-
42. Muscatello MRA, et al. Effect of aripiprazole augmentation of serotonin re- tom severity in women with obsessive-compulsive disorder. Aust N Z j
uptake inhibitors or clomipramine in treatment-resistant obsessive-com- Psychiatry. 2008;42:467-77.
pulsive disorder: a double-blind, placebo-controlled study. j Clin
61. Starck G, Ljungberg M, Nilsson M, jönsson L, Lundberg S, Ivarsson T, et
Psychopharmacol. 2011;31:174-9.
al. A 1H magnetic resonance spectroscopy study in adults with obsessive
43. Sayyah M, Sayyah M, Boostani H, Ghaffari SM, Hoseini A. Effects of arip- compulsive disorder: relationship between metabolite concentrations and
iprazole augmentation in treatment-resistant obsessive-compulsive disor- symptom severity. j Neural Transm (Vienna). 2008;115(7):1051-62.
der (a double blind clinical trial). Depress. Anxiety. 2012;29:850-4.
62. Rosenberg DR, et al. Decrease in caudate glutamatergic concentrations
44. Storch EA, et al. Double-blind, placebo-controlled, pilot trial of paliperi- in pediatric obsessive-compulsive disorder patients taking paroxetine. j.
done augmentation in serotonin reuptake inhibitor-resistant obsessive- Am. Acad. Child Adolesc. Psychiatry. 2000;39:1096-103.
compulsive disorder. j Clin Psychiatry. 2013;74:e527-32.
63. Rosenberg DR, et al. Reduced anterior cingulate glutamatergic concen-
45. Marek Gj, Carpenter LL, McDougle Cj, Price LH. Synergistic action of 5- trations in childhood OCD and major depression versus healthy controls.
HT2A antagonists and selective serotonin reuptake inhibitors in neu- j Am Acad Child Adolesc Psychiatry. 2004;43:1146-53.
ropsychiatric disorders. Neuropsychopharmacol. Off Publ Am Coll
Neuropsychopharmacol. 2003;28:402-12. 64. Pittenger C. Glutamatergic agents for OCD and related disorders. Curr
Treat Options Psychiatry. 2015;2:271-83.
46. Hasler SB, Hirt A, Ridolfi Luethy A, Leibundgut KK, Ammann RA. Safety
of ondansetron loading doses in children with cancer. Support. Care Can- 65. Marinova Z, Chuang DM, Fineberg N. Glutamate-Modulating Drugs as a
cer Off j Multinatl Assoc Support Care Cancer. 2008;16:469-75. Potential Therapeutic Strategy in Obsessive-Compulsive Disorder. Curr
Neuropharmacol. 2017;15:977-95.
47. Heidari M, et al. Ondansetron or placebo in the augmentation of fluvox-
amine response over 8 weeks in obsessive-compulsive disorder. Int Clin 66. Afshar H, et al. N-acetylcysteine add-on treatment in refractory obsessive-
Psychopharmacol. 2014;29:344-50. compulsive disorder: a randomized, double-blind, placebo-controlled trial.
j Clin Psychopharmacol. 2012;32:797-803.
48. Soltani F, et al. A double-blind, placebo-controlled pilot study of on-
dansetron for patients with obsessive-compulsive disorder. Hum Psy- 67. Bruno A, et al. Lamotrigine augmentation of serotonin reuptake inhibitors
chopharmacol. 2010;25:509-13. in treatment-resistant obsessive-compulsive disorder: a double-blind,
placebo-controlled study. j Psychopharmacol Oxf Engl. 2012;26:1456-62.
49. Pallanti S, Bernardi S, Antonini S, Singh N, Hollander E. Ondansetron aug-
mentation in treatment-resistant obsessive-compulsive disorder: a prelim- 68. Ghaleiha A, et al. Memantine add-on in moderate to severe obsessive-
inary, single-blind, prospective study. CNS Drugs. 2009;23:1047-55. compulsive disorder: randomized double-blind placebo-controlled study.
j Psychiatr Res. 2013;47:175-80.
50. Pallanti S, Bernardi S, Antonini S, Singh N, Hollander E. Ondansetron aug-
mentation in patients with obsessive-compulsive disorder who are inade- 69. Haghighi M, et al. In a double-blind, randomized and placebo-controlled
quate responders to serotonin reuptake inhibitors: improvement with trial, adjuvant memantine improved symptoms in inpatients suffering from
treatment and worsening following discontinuation. Eur. Neuropsy- refractory obsessive-compulsive disorders (OCD). Psychopharmacology
chopharmacol. j Eur Coll Neuropsychopharmacol. 2014;24:375-80. (Berl.). 2013;228:633-40.
51. Askari N, et al. Granisetron adjunct to fluvoxamine for moderate to severe 70. Mowla A, Khajeian AM, Sahraian A, Chohedri AH, Kashkoli F. Topiramate
obsessive-compulsive disorder: a randomized, double-blind, placebo-con- Augmentation in Resistant OCD: A Double-Blind Placebo-Controlled Clin-
trolled trial. CNS Drugs. 2012;26:883-92. ical Trial. CNS Spectr. 2010;15:613-7.
52. Fallon BA, et al. Intravenous clomipramine for obsessive-compulsive dis- 71. Pittenger C, Bloch MH, Williams K. Glutamate abnormalities in obsessive
order refractory to oral clomipramine: a placebo-controlled study. Arch Gen compulsive disorder: neurobiology, pathophysiology, and treatment. Phar-
Psychiatry. 1998;55:918-24. macol Ther. 2011;132:314-32.
53. Koran LM, Gamel NN, Choung HW, Smith EH, Aboujaoude EN. Mirtaza- 72. Simpson HB, Shungu DC, Bender j jr, Mao X, Xu X, Slifstein M, et al. In-
pine for obsessive-compulsive disorder: an open trial followed by double- vestigation of cortical glutamate-glutamine and γ-aminobutyric acid in ob-
blind discontinuation. j Clin Psychiatry. 2005;66:515-20. sessive-compulsive disorder by proton magnetic resonance spectroscopy.
Neuropsychopharmacology. 2012;37(12):2684-92.
54. Pallanti S, Quercioli L, Bruscoli M. Response acceleration with mirtazap-
ine augmentation of citalopram in obsessive-compulsive disorder patients 73. Wu K, Hanna GL, Rosenberg DR, Arnold PD. The role of glutamate sig-
without comorbid depression: a pilot study. j Clin Psychiatry. naling in the pathogenesis and treatment of obsessive-compulsive disor-
2004;65:1394-9. der. Pharmacol Biochem Behav. 2012;100:726-35.
55. Grady TA, et al. Double-blind study of adjuvant buspirone for fluoxetine- 74. Modarresi A, Chaibakhsh S, Koulaeinejad N, Koupaei SR. A systematic
treated patients with obsessive-compulsive disorder. Am j Psychiatry. review and meta-analysis: Memantine augmentation in moderate to se-
1993;150:819-21. vere obsessive-compulsive disorder. Psychiatry Res. 2019;282:112602.

56
Hamide Kutlu Cansever ve ark. Tedaviye Dirençli Obsesif Kompulsif Bozuklukta Seçeneklerimiz Neler?

75. Molero P, et al. Antidepressant Efficacy and Tolerability of Ketamine and Ghiasi Z, et al. L-carnosine as an adjuvant to fluvoxamine in treatment of
Esketamine: A Critical Review. CNS Drugs. 2018;32:411-20. obsessive compulsive disorder: A randomized double-blind study. Hum
76. Rodriguez CI, Kegeles LS, Flood P, Simpson HB. Rapid resolution of ob- Psychopharmacol. 2017;32(4).
sessions after an infusion of intravenous ketamine in a patient with treat- 96. Berlin HA, Koran LM, jenike MA, Shapira NA, Chaplin W, Pallanti S, et al.
ment-resistant obsessive-compulsive disorder. j Clin Psychiatry. Double-blind, placebo-controlled trial of topiramate augmentation in treat-
2011;72:567-9. ment-resistant obsessive-compulsive disorder. j Clin Psychiatry.
77. Bloch MH, et al. Effects of ketamine in treatment-refractory obsessive- 2011;72(5):716-21.
compulsive disorder. Biol Psychiatry. 2012;72:964-70. 97. Khalkhali M, Aram S, Zarrabi H, Kafie M, Heidarzadeh A. Lamotrigine Aug-
78. Niciu Mj, Grunschel, B. D. G., Corlett, P. R., Pittenger, C. & Bloch, M. H. Two mentation Versus Placebo in Serotonin Reuptake Inhibitors-Resistant Ob-
cases of delayed-onset suicidal ideation, dysphoria and anxiety after keta- sessive-Compulsive Disorder: A Randomized Controlled Trial. Iran j
mine infusion in patients with obsessive-compulsive disorder and a history of Psychiatry. 2016;11(2):104-14.
major depressive disorder. j Psychopharmacol Oxf Engl. 2013;27:651-4. 98. Poyurovsky M, Glick I, Koran LM. Lamotrigine augmentation in schizo-
79. Rodriguez CI, Kegeles LS, Levinson A, Feng T, Marcus SM, Vermes D, et phrenia and schizoaffective patients with obsessive-compulsive symptoms.
al. Randomized controlled crossover trial of ketamine in obsessive-com- j Psychopharmacol. 2010;24(6):861-6.
pulsive disorder: proof-of-concept. Neuropsychopharmacology. 99. Sharma V, Doobay M. Lamotrigine-induced obsessive-compulsive disor-
2013;38(12):2475-83. der in patients with bipolar disorder. CNS Spectr. 2019;24(4):390-394.
80. Rodriguez C I, et al. In vivo effects of ketamine on glutamate-glutamine and 100. Pittenger C, Bloch MH, Wasylink S, Billingslea E, Simpson R, jakubovski
gamma-aminobutyric acid in obsessive-compulsive disorder: Proof of con- E, et al. Riluzole augmentation in treatment-refractory obsessive-compul-
cept. Psychiatry Res. 2015;233:141-7. sive disorder: a pilot randomized placebo-controlled trial. j Clin Psychia-
81. Moskal jR, et al. GLYX-13, an NMDA receptor glycine site functional par- try. 2015;76(8):1075-84.
tial agonist enhances cognition and produces antidepressant effects with- 101. Coric V, Taskiran S, Pittenger C, Wasylink S, Mathalon DH, Valentine G,
out the psychotomimetic side effects of NMDA receptor antagonists. Expert et al. Riluzole augmentation in treatment-resistant obsessive-compulsive
Opin Investig Drugs. 2014;23:243-54. disorder: an open-label trial. Biol Psychiatry. 2005;58(5):424-8.
82. Rodriguez CI, et al. Effect of a Novel NMDA Receptor Modulator, Ra- 102. Emamzadehfard S, Kamaloo A, Paydary K, Ahmadipour A, Zeinoddini A,
pastinel (Formerly GLYX-13), in OCD: Proof of Concept. Am j Psychiatry. Ghaleiha A, et al. Riluzole in augmentation of fluvoxamine for moderate to
2016;173:1239-41. severe obsessive-compulsive disorder: Randomized, double-blind,
83. Linkovski O, et al. Effects of Rapastinel (Formerly GLYX-13) on Serum placebo-controlled study. Psychiatry Clin Neurosci. 2016;70(8):332-41.
Brain-Derived Neurotrophic Factor in Obsessive-Compulsive Disorder. j 103. Grant Pj, joseph LA, Farmer CA, Luckenbaugh DA, Lougee LC, Zarate
Clin Psychiatry. 2018;79:17l11824. CA jr, et al. 12-week, placebo-controlled trial of add-on riluzole in the treat-
84. Grant jE, Kim SW, Odlaug BL. N-acetyl cysteine, a glutamate-modulating ment of childhood-onset obsessive-compulsive disorder. Neuropsy-
agent, in the treatment of pathological gambling: a pilot study. Biol Psy- chopharmacology. 2014;39(6):1453-9.
chiatry. 2007;62:652-7. 104. Greenberg WM, Benedict MM, Doerfer j, Perrin M, Panek L, Cleveland
85. Grant jE, Kim SW, Odlaug BL. A double-blind, placebo-controlled study of WL, et al. Adjunctive glycine in the treatment of obsessive-compulsive dis-
the opiate antagonist, naltrexone, in the treatment of kleptomania. Biol order in adults. j Psychiatr Res. 2009;43(6):664-70.
Psychiatry. 2009;65:600-6. 105. Chiarello F, Spitoni S, Hollander E, Matucci Cerinic M, Pallanti S. An ex-
86. Odlaug BL, Grant jE. N-acetyl cysteine in the treatment of grooming dis- pert opinion on PANDAS/PANS: highlights and controversies. Int j Psy-
orders. j Clin Psychopharmacol. 2007;27:227-9. chiatry Clin Pract. 2017;21(2):91-98.
87. Costa DLC, et al. Randomized, Double-Blind, Placebo-Controlled Trial of 106. Pearlman DM, Vora HS, Marquis BG, Najjar S, Dudley LA. Anti-basal gan-
N-Acetylcysteine Augmentation for Treatment-Resistant Obsessive-Com- glia antibodies in primary obsessive-compulsive disorder: systematic re-
pulsive Disorder. j Clin Psychiatry. 2017;78:e766-73. view and meta-analysis. Br j Psychiatry. 2014;205(1):8-16.
88. Sarris j, et al. N-Acetyl Cysteine (NAC) in the Treatment of Obsessive- 107. Swedo SE, Leonard HL, Garvey M, Mittleman B, Allen Aj, Perlmutter S,
Compulsive Disorder: A 16-Week, Double-Blind, Randomised, Placebo- et al. Pediatric autoimmune neuropsychiatric disorders associated with
Controlled Study. CNS Drugs. 2015;29:801-9. streptococcal infections: clinical description of the first 50 cases. Am j Psy-
89. Paydary K, et al. N-acetylcysteine augmentation therapy for moderate-to- chiatry. 1998;155(2):264-71.
severe obsessive-compulsive disorder: randomized, double-blind, placebo- 108. Swedo SE, Seidlitz j, Kovacevic M, Latimer ME, Hommer R, Lougee L,
controlled trial. j Clin Pharm Ther. 2016;41:214-9. et al. Clinical presentation of pediatric autoimmune neuropsychiatric dis-
90. Ghanizadeh A, et al. Efficacy of N-Acetylcysteine Augmentation on Ob- orders associated with streptococcal infections in research and com-
sessive Compulsive Disorder: A Multicenter Randomized Double Blind munity settings. j Child Adolesc Psychopharmacol. 2015;25(1):26-30.
Placebo Controlled Clinical Trial. Iran j Psychiatry. 2017;12:134-41. 109. Korostil M, Feinstein A. Anxiety disorders and their clinical correlates in
91. Sansone RA, Sansone LA. Getting a Knack for NAC: N-Acetyl-Cysteine. multiple sclerosis patients. Mult Scler. 2007;13(1):67-72.
Innov Clin Neurosci. 2011;8:10-4. 110. Bachen EA, Chesney MA, Criswell LA. Prevalence of mood and anxiety
92. Shen Y, et al. Carnosine protects against permanent cerebral ischemia in disorders in women with systemic lupus erythematosus. Arthritis Rheum.
histidine decarboxylase knockout mice by reducing glutamate excitotoxi- 2009;61(6):822-9.
city. Free Radic Biol Med. 2010;48:727-35. 111. Mataix-Cols D, Frans E, Pérez-Vigil A, Kuja-Halkola R, Gromark C, Iso-
93. Rossignol DA. Novel and emerging treatments for autism spectrum disor- mura K, et al. A total-population multigenerational family clustering study
ders: a systematic review. Ann Clin Psychiatry. 2009;21(4):213-36. of autoimmune diseases in obsessive-compulsive disorder and
Tourette's/chronic tic disorders. Mol Psychiatry. 2018;23(7):1652-8.
94. Szcześniak D, Budzeń S, Kopeć W, Rymaszewska j. Anserine and carno-
sine supplementation in the elderly: Effects on cognitive functioning and 112. Cosco TD, Pillinger T, Emam H, Solmi M, Budhdeo S, Matthew Prina A, et
physical capacity. Arch Gerontol Geriatr. 2014;59(2):485-90. al. Immune Aberrations in Obsessive-Compulsive Disorder: a Systematic
Review and Meta-analysis. Mol Neurobiol. 2019;56(7):4751-9.
95. Arabzadeh S, Shahhossenie M, Mesgarpour B, Rezaei F, Shalbafan MR,

57
Hamide Kutlu Cansever ve ark. Tedaviye Dirençli Obsesif Kompulsif Bozuklukta Seçeneklerimiz Neler?

113. Attwells S, Setiawan E, Wilson AA, Rusjan PM, Mizrahi R, Miler L, et al. a double-blind placebo-controlled cross-over study. Eur Neuropsy-
Inflammation in the Neurocircuitry of Obsessive-Compulsive Disorder. chopharmacol. 2008;18(6):455-61.
jAMA Psychiatry. 2017;74(8):833-40. 133. Barr LC, Goodman WK, Anand A, McDougle Cj, Price LH. Addition of de-
114. Kimura T, et al. Suppressive effect of selective cyclooxygenase-2 inhibitor sipramine to serotonin reuptake inhibitors in treatment-resistant obses-
on cytokine release in human neutrophils. Int Immunopharmacol. sive-compulsive disorder. Am j Psychiatry. 1997;154(9):1293-5.
2003;3:1519-28. 134. Grassi G, Cecchelli C, Vignozzi L, Pacini S. Investigational and Experi-
115. Strauss KI, Marini AM. Cyclooxygenase-2 inhibition protects cultured cere- mental Drugs to Treat Obsessive-Compulsive Disorder. j Exp Pharmacol.
bellar granule neurons from glutamate-mediated cell death. j Neuro- 2021;12:695-706.
trauma. 2002;19:627-38. 135. Albert U, Marazziti D, Di Salvo G, Solia F, Rosso G, Maina G. A System-
116. Sayyah M, Boostani H, Pakseresht S, Malayeri A. A preliminary random- atic Review of Evidence-based Treatment Strategies for Obsessive- com-
ized double-blind clinical trial on the efficacy of celecoxib as an adjunct in pulsive Disorder Resistant to first-line Pharmacotherapy. Curr Med Chem.
the treatment of obsessive-compulsive disorder. Psychiatry Res. 2018;25(41):5647-61.
2011;189:403-6. 136. Abramowitz jS, Taylor S, McKay D. Obsessive-compulsive disorder.
117. Shalbafan M, et al. Celecoxib as an Adjuvant to Fluvoxamine in Moder- Lancet. 2009;374(9688):491-9.
ate to Severe Obsessive-compulsive Disorder: A Double-blind, Placebo- 137. Abramowitz jS, Foa EB, Franklin ME. Exposure and ritual prevention for
controlled, Randomized Trial. Pharmacopsychiatry. 2015;48:136-40. obsessive-compulsive disorder: effects of intensive versus twice-weekly
118. Amantea D, Bagetta G. Drug repurposing for immune modulation in acute sessions. j Consult Clin Psychol. 2003;71(2):394-8.
ischemic stroke. Curr Opin Pharmacol. 2016;26:124-30. 138. Rodrigues H, Figueira I, Gonçalves R, Mendlowicz M, Macedo T, Ventura
119. Esalatmanesh S, et al. Minocycline combination therapy with fluvoxamine P. CBT for pharmacotherapy non-remitters--a systematic review of a next-
in moderate-to-severe obsessive-compulsive disorder: A placebo-con- step strategy. j Affect Disord. 2011;129(1-3):219-28.
trolled, double-blind, randomized trial. Psychiatry Clin Neurosci. 139. Sijercic I, Ennis N, Monson CM. A systematic review of cognitive and be-
2016;70:517-26. havioral treatments for individuals with psoriasis. j Dermatolog Treat.
120. Rodriguez CI, et al. Minocycline augmentation of pharmacotherapy in ob- 2020;31(6):631-8.
sessive-compulsive disorder: an open-label trial. j Clin Psychiatry. 140. Pallanti S, Quercioli L. Treatment-refractory obsessive-compulsive disor-
2010;71:1247-9. der: methodological issues, operational definitions and therapeutic lines.
121. McDougle Cj, Price LH, Goodman WK, Charney DS, Heninger GR. A con- Prog Neuropsychopharmacol Biol Psychiatry. 2006;30(3):400-12.
trolled trial of lithium augmentation in fluvoxamine-refractory obsessive- 141.Dold M, Aigner M, Lanzenberger R, Kasper S. Antipsychotic Augmentation of
compulsive disorder: Lack of efficacy. j Clin Psychopharmacol. Serotonin Reuptake Inhibitors in Treatment-Resistant Obsessive-Compul-
1991;11:175-84. sive Disorder: An Update Meta-Analysis of Double-Blind, Randomized,
122. Pigott TA, et al. A controlled comparison of adjuvant lithium carbonate or Placebo-Controlled Trials. Int j Neuropsychopharmacol. 2015;18(9):pyv047.
thyroid hormone in clomipramine-treated patients with obsessive-compul- 142. Sten Dj, Stone MH. Essential Papers on Obsessive-Compulsive Disor-
sive disorder. j Clin Psychopharmacol. 1991;11:242-8. der. 1st ed. New York: NYU Press; 1997.
123. Mundo E, Guglielmo E, Bellodi L. Effect of adjuvant pindolol on the an- 143. Overview | Obsessive-compulsive disorder and body dysmorphic disor-
tiobsessional response to fluvoxamine: a double-blind, placebo-controlled der: treatment | Guidance | NICE. (Erişim tarihi: 25.03.2022)
study. Int Clin Psychopharmacol. 1998;13:219-24. https://www.nice.org.uk/guidance/cg31
124. Dannon PN, et al. Pindolol augmentation in treatment-resistant obsessive 144. Reghunandanan S, Fineberg NA, Stein Dj. Obsessive-Compulsive and Re-
compulsive disorder: a double-blind placebo controlled trial. Eur. Neu- lated Disorders (Oxford Psychiatry Library). Obsessive-Compulsive and Re-
ropsychopharmacol. j Eur Coll Neuropsychopharmacol. 2000;10: 165-9. lated Disorders (Oxford Psychiatry Library) (Oxford University Press).
125. Koran LM, Aboujaoude E, Gamel NN. Double-blind study of dextroam- 145. Buhlmann U, et al. Cognitive retraining for organizational impairment in
phetamine versus caffeine augmentation for treatment-resistant obses- obsessive-compulsive disorder. Psychiatry Res. 2006;144:109-16.
sive-compulsive disorder. j Clin Psychiatry. 2009;70:1530-5. 146. Park HS, et al. Effect of cognitive training focusing on organizational strate-
126. Koran LM, et al. Double-blind treatment with oral morphine in treatment- gies in patients with obsessive-compulsive disorder. Psychiatry Clin Neu-
resistant obsessive-compulsive disorder. j Clin Psychiatry. 2005;66: 353- rosci. 2006;60:718-26.
9. 147. Dingemans AE, Danner UN, Donker jM, Aardoom jj, van Meer F, Tobias
127. Nowak G, Szewczyk B. Mechanisms contributing to antidepressant zinc K, et al. The effectiveness of cognitive remediation therapy in patients with
actions. Pol j Pharmacol. 2002;54:587-92. a severe or enduring eating disorder: a randomized controlled trial. Psy-
chother Psychosom. 2014;83(1):29-36.
128. Sayyah M, Olapour A, Saeedabad YS, Yazdan Parast R, Malayeri A. Eval-
uation of oral zinc sulfate effect on obsessive-compulsive disorder: a ran- 148. Saba G, Moukheiber A, Pelissolo A. Transcranial cortical stimulation in the
domized placebo-controlled clinical trial. Nutrition. 2012;28(9):892-5. treatment of obsessive-compulsive disorders: efficacy studies. Curr Psy-
chiatry Rep. 2015;17(5):36.
129. Crockett BA, Churchill E, Davidson jR. A double-blind combination study
of clonazepam with sertraline in obsessive-compulsive disorder. Ann Clin 149. Barker AT, jalinous R, Freeston IL. Non-invasive magnetic stimulation of
Psychiatry. 2004;16(3):127-32. human motor cortex. Lancet. 1985;1(8437):1106-7.

130. Fux M, Levine j, Aviv A, Belmaker RH. Inositol treatment of obsessive- 150. Sarkhel S, Sinha VK, Praharaj SK. Adjunctive high-frequency right pre-
compulsive disorder. Am j Psychiatry. 1996;153(9):1219-21. frontal repetitive transcranial magnetic stimulation (rTMS) was not effec-
tive in obsessive-compulsive disorder but improved secondary depression.
131. Fux M, Benjamin j, Belmaker RH. Inositol versus placebo augmentation j Anxiety Disord. 2010;24(5):535-9.
of serotonin reuptake inhibitors in the treatment of obsessive-compulsive
151. Speer AM, Kimbrell TA, Wassermann EM, D Repella j, Willis MW, Her-
disorder: a double-blind cross-over study. Int j Neuropsychopharmacol.
scovitch P, Post RM. Opposite effects of high and low frequency rTMS on
1999 ;2(3):193-5.
regional brain activity in depressed patients. Biol Psychiatry.
132. Amiaz R, Fostick L, Gershon A, Zohar j. Naltrexone augmentation in OCD: 2000;48(12):1133-41.

58
Hamide Kutlu Cansever ve ark. Tedaviye Dirençli Obsesif Kompulsif Bozuklukta Seçeneklerimiz Neler?

152. Lusicic A, Schruers KR, Pallanti S, Castle Dj. Transcranial magnetic stim- 168. Swedo SE, Pietrini P, Leonard HL, Schapiro MB, Rettew DC, Goldberger
ulation in the treatment of obsessive-compulsive disorder: current per- EL, et al. Cerebral glucose metabolism in childhood-onset obsessive-com-
spectives. Neuropsychiatr Dis Treat. 2018;14:1721-36. pulsive disorder. Revisualization during pharmacotherapy. Arch Gen Psy-
153. Greenberg BD, George MS, Martin jD, Benjamin j, Schlaepfer TE, Alte- chiatry. 1992;49(9):690-4.
mus M, et al. Effect of prefrontal repetitive transcranial magnetic stimula- 169. Nauczyciel C, Le jeune F, Naudet F, Douabin S, Esquevin A, Vérin M, et
tion in obsessive-compulsive disorder: a preliminary study. Am j al. Repetitive transcranial magnetic stimulation over the orbitofrontal cor-
Psychiatry. 1997;154(6):867-9. tex for obsessive-compulsive disorder: a double-blind, crossover study.
154. Alonso P, Pujol j, Cardoner N, Benlloch L, Deus j, Menchón jM, et al. Transl Psychiatry. 2014;4(9):e436.
Right prefrontal repetitive transcranial magnetic stimulation in obsessive- 170. Ruffini C, Locatelli M, Lucca A, Benedetti F, Insacco C, Smeraldi E. Aug-
compulsive disorder: a double-blind, placebo-controlled study. Am j Psy- mentation effect of repetitive transcranial magnetic stimulation over the or-
chiatry. 2001;158(7):1143-5. bitofrontal cortex in drug-resistant obsessive-compulsive disorder patients:
155. Prasko j, Pasková B, Záleský R, Novák T, Kopecek M, Bares M, et al. The a controlled investigation. Prim Care Companion j Clin Psychiatry.
effect of repetitive transcranial magnetic stimulation (rTMS) on symptoms 2009;11(5):226-30.
in obsessive compulsive disorder. A randomized, double blind, sham con-
171. Berlim MT, Neufeld NH, Van den Eynde F. Repetitive transcranial mag-
trolled study. Neuro Endocrinol Lett. 2006;27(3):327-32.
netic stimulation (rTMS) for obsessive-compulsive disorder (OCD): an ex-
156. Sachdev PS, Loo CK, Mitchell PB, McFarquhar TF, Malhi GS. Repetitive ploratory meta-analysis of randomized and sham-controlled trials. j
transcranial magnetic stimulation for the treatment of obsessive compul- Psychiatr Res. 2013;47(8):999-1006.
sive disorder: a double-blind controlled investigation. Psychol. Med.
172. Tortella G, Casati R, Aparicio LV, Mantovani A, Senço N, D'Urso G, et al.
2007;37:1645-9.
Transcranial direct current stimulation in psychiatric disorders. World j
157. Kang jI, Kim CH, Namkoong K, Lee CI, Kim Sj. A randomized controlled Psychiatry. 2015;5(1):88-102.
study of sequentially applied repetitive transcranial magnetic stimulation in
173. Senço NM, Huang Y, D'Urso G, Parra LC, Bikson M, Mantovani A, et al.
obsessive-compulsive disorder. j Clin Psychiatry. 2009 ;70(12):1645-51.
Transcranial direct current stimulation in obsessive-compulsive disorder:
158. Elbeh KAM, Elserogy YMB, Khalifa HE, Ahmed MA, Hafez MH, Khedr EM. emerging clinical evidence and considerations for optimal montage of elec-
Repetitive transcranial magnetic stimulation in the treatment of obsessive-
trodes. Expert Rev Med Devices. 2015;12(4):381-91.
compulsive disorders: Double blind randomized clinical trial. Psychiatry
Res. 2016;238:264-9. 174. Wagner T, Valero-Cabre A, Pascual-Leone A. Noninvasive human brain
stimulation. Annu Rev Biomed Eng. 2007;9:527-65.
159. Seo Hj, jung YE, Lim HK, Um YH, Lee CU, Chae jH. Adjunctive Low-fre-
quency Repetitive Transcranial Magnetic Stimulation over the Right Dor- 175. Bikson M, Inoue M, Akiyama H, Deans jK, Fox jE, Miyakawa H, et al. Ef-
solateral Prefrontal Cortex in Patients with Treatment-resistant fects of uniform extracellular DC electric fields on excitability in rat hip-
Obsessive-compulsive Disorder: A Randomized Controlled Trial. Clin Psy- pocampal slices in vitro. j Physiol. 2004;557(Pt 1):175-90.
chopharmacol Neurosci. 2016;14(2):153-60. 176. Paulus W. Transcranial electrical stimulation (tES - tDCS; tRNS, tACS)
160. Mantovani A, Simpson HB, Fallon BA, Rossi S, Lisanby SH. Randomized methods. Neuropsychol Rehabil. 2011;21(5):602-17.
sham-controlled trial of repetitive transcranial magnetic stimulation in treat- 177. Shafi MM, Westover MB, Fox MD, Pascual-Leone A. Exploration and mod-
ment-resistant obsessive-compulsive disorder. Int j Neuropsychophar- ulation of brain network interactions with noninvasive brain stimulation in
macol. 2010;13(2):217-27. combination with neuroimaging. Eur j Neurosci. 2012;35(6):805-25.
161. Mantovani A, Lisanby SH, Pieraccini F, Ulivelli M, Castrogiovanni P, Rossi 178. Nitsche MA, Paulus W. Excitability changes induced in the human motor
S. Repetitive transcranial magnetic stimulation (rTMS) in the treatment of cortex by weak transcranial direct current stimulation. j Physiol. 2000; 527
obsessive-compulsive disorder (OCD) and Tourette's syndrome (TS). Int Pt 3(Pt 3):633-9.
j Neuropsychopharmacol. 2006;9(1):95-100.
179. Zheng X, Alsop DC, Schlaug G. Effects of transcranial direct current stim-
162. Rauch SL, jenike MA, Alpert NM, Baer L, Breiter HC, Savage CR, et al. Re-
ulation (tDCS) on human regional cerebral blood flow. Neuroimage.
gional cerebral blood flow measured during symptom provocation in ob-
2011;58(1):26-33.
sessive-compulsive disorder using oxygen 15-labeled carbon dioxide and
positron emission tomography. Arch Gen Psychiatry. 1994;51(1):62-70. 180. Narayanaswamy jC, jose D, Chhabra H, Agarwal SM, Shrinivasa B,
Hegde A, et al. Successful Application of Add-on Transcranial Direct Cur-
163. Hou j, Wu W, Lin Y, Wang j, Zhou D, Guo j, et al. Localization of cerebral
rent Stimulation (tDCS) for Treatment of SSRI Resistant OCD. Brain
functional deficits in patients with obsessive-compulsive disorder: a rest-
Stimul. 2015;8(3):655-7.
ing-state fMRI study. j Affect Disord. 2012;138(3):313-21.
181. D'Urso G, Brunoni AR, Mazzaferro MP, Anastasia A, de Bartolomeis A,
164. Volpato C, Piccione F, Cavinato M, Duzzi D, Schiff S, Foscolo L, et al.
Modulation of affective symptoms and resting state activity by brain stim- Mantovani A. Transcranial direct current stimulation for obsessive-com-
ulation in a treatment-resistant case of obsessive-compulsive disorder. pulsive disorder: A randomized, controlled, partial crossover trial. Depress
Neurocase. 2013;19(4):360-70. Anxiety. 2016;33(12):1132-40.

165. Pelissolo A, Harika-Germaneau G, Rachid F, Gaudeau-Bosma C, Tanguy 182. Palm U, Leitner B, Kirsch B, Behler N, Kumpf U, Wulf L, et al. Prefrontal
ML, BenAdhira R, et al. Repetitive Transcranial Magnetic Stimulation to tDCS and sertraline in obsessive compulsive disorder: a case report and
Supplementary Motor Area in Refractory Obsessive-Compulsive Disorder review of the literature. Neurocase. 2017;23(2):173-7.
Treatment: a Sham-Controlled Trial. Int j Neuropsychopharmacol. 183. Bation R, Poulet E, Haesebaert F, Saoud M, Brunelin j. Transcranial direct
2016;19(8):pyw025. current stimulation in treatment-resistant obsessive-compulsive disorder:
166. Alptekin K, Degirmenci B, Kivircik B, Durak H, Yemez B, Derebek E, et al. An open-label pilot study. Prog Neuropsychopharmacol Biol Psychiatry.
Tc-99m HMPAO brain perfusion SPECT in drug-free obsessive-compulsive 2016;65:153-7.
patients without depression. Psychiatry Res. 2001;107(1):51-6. 184. Mondino M, Haesebaert F, Poulet E, Saoud M, Brunelin j. Efficacy of
167. Baxter LR jr, Schwartz jM, Mazziotta jC, Phelps ME, Pahl jj, Guze BH, Cathodal Transcranial Direct Current Stimulation Over the Left Or-
et al. Cerebral glucose metabolic rates in nondepressed patients with ob- bitofrontal Cortex in a Patient With Treatment-Resistant Obsessive-Com-
sessive-compulsive disorder. Am j Psychiatry. 1988; 145(12):1560-3. pulsive Disorder. j ECT. 2015;31(4):271-2.

59
Hamide Kutlu Cansever ve ark. Tedaviye Dirençli Obsesif Kompulsif Bozuklukta Seçeneklerimiz Neler?

185. Brunelin j, Mondino M, Bation R, Palm U, Saoud M, Poulet E. Transcra- sponse: management of treatment-refractory obsessive-compulsive dis-
nial Direct Current Stimulation for Obsessive-Compulsive Disorder: A Sys- order. j Clin Psychiatry. 2004;65 Suppl 14:6-10.
tematic Review. Brain Sci. 2018;8(2):37. 207.Vicheva P, Butler M, Shotbolt P. Deep brain stimulation for obsessive-com-
186. Rapinesi C, Kotzalidis GD, Ferracuti S, Sani G, Girardi P, Del Casale A. pulsive disorder: A systematic review of randomised controlled trials. Neu-
Brain Stimulation in Obsessive-Compulsive Disorder (OCD): A Systematic rosci Biobehav Rev. 2020;109:129-38.
Review. Curr Neuropharmacol. 2019;17(8):787-807. 208. Greenberg BD, Rauch SL, Haber SN. Invasive circuitry-based neurother-
187. Practice guideline for the treatment of patients with obsessive-compulsive apeutics: stereotactic ablation and deep brain stimulation for OCD. Neu-
disorder Clinical Practice Guidelines. Guideline Central (Erişim tarihi: ropsychopharmacology. 2010;35(1):317-36.
25.03.2022) https://www.guidelinecentral.com/summaries/practice-guide- 209. Meissner W, Leblois A, Hansel D, Bioulac B, Gross CE, Benazzouz A, et
line-for-the-treatment-of-patients-with-obsessive-compulsive-disorder/ al. Subthalamic high frequency stimulation resets subthalamic firing and re-
188. National Collaborating Centre for Mental Health (UK). Obsessive-Com- duces abnormal oscillations. Brain. 2005;128(Pt 10):2372-82.
pulsive Disorder: Core Interventions in the Treatment of Obsessive-Com- 210. McIntyre CC, Hahn Pj. Network perspectives on the mechanisms of deep
pulsive Disorder and Body Dysmorphic Disorder. Leicester (UK): British brain stimulation. Neurobiol Dis. 2010;38(3):329-37.
Psychological Society (UK); 2006.
211. de Koning PP, Figee M, van den Munckhof P, Schuurman PR, Denys D.
189. Fontenelle LF, Coutinho ES, Lins-Martins NM, Fitzgerald PB, Fujiwara H, Current status of deep brain stimulation for obsessive-compulsive disorder:
Yücel M. Electroconvulsive therapy for obsessive-compulsive disorder: a a clinical review of different targets. Curr Psychiatry Rep. 2011; 13(4):274-
systematic review. j Clin Psychiatry. 2015 jul;76(7):949-57. 82.
190. Fayad SM, Ward HE. Neurosurgical Treatments for Obsessive Compulsive 212. Nair G, Evans A, Bear RE, Velakoulis D, Bittar RG. The anteromedial GPi
Disorder. in The Wiley Handbook of Obsessive Compulsive Disorders. as a new target for deep brain stimulation in obsessive compulsive disor-
john Wiley & Sons, Ltd. 2017. p.681-95. der. j Clin Neurosci. 2014;21(5):815-21.
191. Spiegel EA, Wycis HT, Marks M, Lee Aj. Stereotaxic Apparatus for Oper- 213. Coenen VA, Schlaepfer TE, Goll P, Reinacher PC, Voderholzer U, Tebartz
ations on the Human Brain. Science. 1947;106(2754):349-50. van Elst L, et al. The medial forebrain bundle as a target for deep brain
192. Mashour GA, Walker EE, Martuza RL. Psychosurgery: past, present, and stimulation for obsessive-compulsive disorder. CNS Spectr. 2017;
future. Brain Res Brain Res Rev. 2005;48(3):409-19. 22(3):282-9.
193. Skoog G, Skoog I. A 40-year follow-up of patients with obsessive-com- 214. Alonso P, Cuadras D, Gabriëls L, Denys D, Goodman W, Greenberg BD,
pulsive disorder [see commetns]. Arch Gen Psychiatry. 1999;56(2):121-7. et al. Deep Brain Stimulation for Obsessive-Compulsive Disorder: A Meta-
194. Steketee G, Frost RO, Cohen I. Beliefs in obsessive-compulsive disorder. Analysis of Treatment Outcome and Predictors of Response. PLoS One.
j Anxiety Disord. 1998;12(6):525-37. 2015;10(7):e0133591.

195. Lapidus KA, Kopell BH, Ben-Haim S, Rezai AR, Goodman WK. History of 215. Martinho FP, Duarte GS, Couto FSD. Efficacy, Effect on Mood Symptoms,
psychosurgery: a psychiatrist's perspective. World Neurosurg. 2013; 80(3- and Safety of Deep Brain Stimulation in Refractory Obsessive-Compul-
4):S27.e1-16. sive Disorder: A Systematic Review and Meta-Analysis. j Clin Psychiatry.
2020;81(3):19r12821.
196. Whitty CW, Duffield jE, Tov' PM, Cairns H. Anterior cingulectomy in the
treatment of mental disease. Lancet. 1952;1(6706):475-81. 216. Graat I, Mocking R, Figee M, Vulink N, de Koning P, Ooms P, et al. Long-term
Outcome of Deep Brain Stimulation of the Ventral Part of the Anterior Limb of
197. Ballantine HT jr, Bouckoms Aj, Thomas EK, Giriunas IE. Treatment of
the Internal Capsule in a Cohort of 50 Patients With Treatment-Refractory Ob-
psychiatric illness by stereotactic cingulotomy. Biol Psychiatry. 1987;
sessive-Compulsive Disorder. Biol Psychiatry. 2021;90(10):714-20.
22(7):807-19.
217. Denys D, Mantione M, Figee M, van den Munckhof P, Koerselman F, West-
198. Knight G. Stereotactic Tractotomy In The Surgical Treatment Of Mental Ill-
enberg H, et al. Deep brain stimulation of the nucleus accumbens for treat-
ness. j. Neurol. Neurosurg. Psychiatry.1965;28(4):304-10.
ment-refractory obsessive-compulsive disorder. Arch Gen Psychiatry.
199. Malhi GS, Bartlett jR. Depression: a role for neurosurgery? Br j Neuro- 2010;67(10):1061-8.
surg. 2000;14(5):415-22; discussion 423.
218. Greenberg BD, Gabriels LA, Malone DA jr, Rezai AR, Friehs GM, Okun
200. Feldman RP, Alterman RL, Goodrich jT. Contemporary psychosurgery and MS, et al. Deep brain stimulation of the ventral internal capsule/ventral
a look to the future. j Neurosurg. 2001;95(6):944-56. striatum for obsessive-compulsive disorder: worldwide experience. Mol
201. Kelly D, Richardson A, Mitchell-Heggs N. Stereotactic limbic leucotomy: Psychiatry. 2010;15(1):64-79.
neurophysiological aspects and operative technique. Br j Psychiatry. 219. Miller MH, Wexler MA, Steigbigel NH. Single and combination antibiotic
1973;123(573):133-40. therapy of Staphylococcus aureus experimental endocarditis: emergence
202. Yavin D, Casha S, Wiebe S, Feasby TE, Clark C, Isaacs A, et al. Lumbar of gentamicin-resistant mutants. Antimicrob Agents Chemother. 1978;
Fusion for Degenerative Disease: A Systematic Review and Meta-Analy- 14(3):336-43.
sis. Neurosurgery. 2017;80(5):701-15. 220. Kocabicak E, Temel Y, Höllig A, Falkenburger B, Tan SKh. Current per-
203. Goodman WK, Price LH, Rasmussen SA, Mazure C, Fleischmann RL, Hill spectives on deep brain stimulation for severe neurological and psychi-
CL, et al. The Yale-Brown Obsessive Compulsive Scale. I. Development, atric disorders. Neuropsychiatr Dis Treat. 2015;11:1051-66.
use, and reliability. Arch Gen Psychiatry. 1989;46(11):1006-11. 221. Katz M, Kilbane C, Rosengard j, Alterman RL, Tagliati M. Referring pa-
204. Giacobbe P, Mayberg HS, Lozano AM. Treatment resistant depression as tients for deep brain stimulation: an improving practice. Arch Neurol.
a failure of brain homeostatic mechanisms: implications for deep brain 2011;68(8):1027-32.
stimulation. Exp Neurol. 2009;219(1):44-52. 222. Pahwa R, Factor SA, Lyons KE, Ondo WG, Gronseth G, Bronte-Stewart
205. Ferrão YA, Diniz jB, Lopes AC, Shavitt RG, Greenberg B, Miguel E. Re- H, et al; Quality Standards Subcommittee of the American Academy of
sistência e refratariedade no transtorno obsessivo-compulsivo [Resistance Neurology. Practice Parameter: treatment of Parkinson disease with motor
and refractoriness in obsessive-compulsive disorder]. Braz j Psychiatry. fluctuations and dyskinesia (an evidence-based review): report of the Qual-
2007;29 Suppl 2:S66-76. ity Standards Subcommittee of the American Academy of Neurology. Neu-
rology. 2006;66(7):983-95.
206. Pallanti S, Hollander E, Goodman WK. A qualitative analysis of nonre-

60
Obsesif Kompulsif ve İlişkili Bozukluklar
Obsessive Compulsive and Related Disorders

Yasemin HOŞGÖREN ALICIa, ÖZET DSM 4-TR’den farklı olarak DSM 5’te “Obsesif Kompulsif ve İlişkili Bozukluklar” adlı yeni bir
tanı kategorisi oluşturulmuş ve bu tanı kategorisine obsesif kompulsif bozukluk (OKB), tik bozukluk-
Jamal HASANLIa
ları, beden dismorfik bozukluğu (BDB), trikotillomani, deri yolma bozukluğu ve istifçilik bozukluğu
(İB) dahil edilmiştir. “Tik” tekrarlayan, bireysel olarak tanınabilen, kısa süre için bastırılabilen ani, kısa
Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi,
a
aralıklı hareketlerdir. Sıklıkla çocukluk çağında ortaya çıkmakla beraber stresli durumlarda yetişkinlik
Ruh Sağlığı ve Hastalıkları AD, döneminde de ortaya çıkabilir. Deri yolma bozukluğu, cildin kasıtlı ve tekrarlayan manipülasyonu yo-
Ankara, Türkiye luyla doku hasarının oluşmasıdır. Trikotillomani ise sıklıkla deri yolma ile benzer örüntüye sahip olan
beden odaklı bir hastalıktır; en sık saçlı deri, kaşlar ve kasık bölgesinde gözlenmektedir. BDB kişinin fi-
Yazışma Adresi/Correspondence: ziksel görünümündeki hayali veya hafif bir kusuru abartılı algılaması ve onunla aşırı uğraşması duru-
Jamal HASANLI mudur. İB gerçek değerlerine bakılmaksızın çeşitli nesneleri biriktirmek için güçlü bir ihtiyaç hissetme
Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi, ve onları elden çıkarmakta zorluk yaşama ile karakterizedir. Bu alanda yer alan hastalıkların anlaşılması
Ruh Sağlığı ve Hastalıkları AD, ve etkin sınıflandırması için daha çok çalışmaya ihtiyaç vardır.
Ankara, Türkiye
hasanlicamal@mail.com Anahtar Kelimeler: Tik bozuklukları; beden dismorfik bozukluğu; trikotillomani;
deri yolma bozukluğu; istifçilik bozukluğu

ABSTRACT Different from DSM 4-TR, new diagnostic category named “Obsessive Compulsive and
Related Disorders” has been created in DSM 5 and this diagnostic category includes obsessive compul-
sive disorder (OCD), body dysmorphic disorder (BDD), trichotillomania, skin picking disorder, and
hoarding disorder (HD) are included. “tics” are sudden, short-intermittent movements that are repetitive,
individually recognizable, and can be suppressed for a short time. Although they often appear in child-
hood, they can also occur in adulthood in stressful situations. Skin picking disorder is the occurrence of
tissue damage through deliberate and repetitive manipulation of the skin. Trichotillomania is a body-ori-
ented disease that has a similar pattern to skin picking, and is most commonly observed in the scalp, eye-
brows and pubic areas. BDD is the situation in which a person exaggerates an imaginary or slight defect
in his physical appearance and deals with it excessively. HD is characterized by a strong need to hoard
various objects and difficulty in disposing of them, regardless of their true value. More studies are needed
to understand and effectively classify the diseases in this area.

Keywords: Tic disorders; body dysorphic disorder; trichotillomania;


skin picking disorder; hoarding disorder

R
uhsal Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal El Kitabı (The Diagnostic and Statis-
tical Manual of Mental Disorders-DSM) çalışma grupları tanısal sınıflandırma-
ları oluştururken son on yıl içerisinde yapılan çalışmalarda saptanan tekrarlayan
davranışlar, kaygı gibi davranışsal fenotiplerdeki benzerlikleri ve altta yatan patofizyo-
lojideki bazal ganglionlarda ve dopaminerjik sistemdeki farklılıklar gibi nörobiyolojik
KAYNAK GÖSTERMEK İÇİN:
benzerlikleri göz önünde bulundurarak, obsesif kompulsif bozukluğun (OKB) anksiyete
Hoşgören Alıcı Y, Hasanlı J. Obsesif kompul- bozukluklarından farklı olduğu kanaatine varmış, DSM’nin 5. baskısında obsesif kom-
sif ve ilişkili bozukluklar. Devrimci Özgüven H,
editör. Obsesif Kompulsif Bozukluk. Ankara: pulsif bozukluk, tik bozuklukları, beden dismorfik bozukluğu, trikotillomani, istifçilik
Türkiye Klinikleri; 2022. p.61-70. bozukluğu, deri yolma bozukluğunu da içeren yeni bir sınıflandırma yaparak bu sınıfı

61
Yasemin Hoşgören Alıcı ve ark. Obsesif Kompulsif ve İlişkili Bozukluklar

Obsesif Kompulsif ve İlişkili Bozukluklar (OKİB) olarak ran ilaçlar, istemsiz hareketin sıklığını ve yoğunluğunu
adlandırmıştır.1 Bu bölümde OKİB içinde yer alan tik bo- azaltmaktadır.5
zuklukları, trikotillomani, deri yolma bozukluğu, beden Tik bozuklukları (TB) OKB ile yakından ilişkilidir ve
dismorfik bozukluğu ve istifçilik bozukluklarından bahse- etiyoloji olarak da örtüştüğü düşünülmektedir. Her iki bo-
dilecek, OKB ile benzer ve farklı yönlerine değinilecektir. zukluk da tekrarlayıcı davranışlarla karakterizedir. Bazı
karmaşık motor tiklerle kompulsiyonlar arasında ayırıcı
TiK BOzuKLuKLARI tanı yapmak her zaman kolay değildir.6 Eylem, belirli ku-
Tikler tekrarlayan, bireysel olarak tanınabilen, kısa süre rallara göre veya bir takıntıya yanıt olarak, kaygı veya ra-
için bastırılabilen ani, kısa aralıklı hareketlerdir. Aniden hatsızlığı azaltmak için yapıldığında genellikle
ortaya çıkar, motor veya vokal olarak görülebilirler, kısa kompulsiyon olarak kabul edilir.7 Kompulsiyonlardan
süreli olarak bastırılabilmelerine rağmen uzun sürede bas- farklı olarak, motor tiklerden önce genellikle, tiklerin or-
tırılmaları zordur.2 Klinik olarak basit, karmaşık, geçici ve taya çıkmasıyla geçici olarak rahatlayan, fokal, rahatsız
kronik olmak üzere alt gruplara ayrılırlar.1 ‘Basit motor tik- edici somatik duyumlar (duyusal tikler) gelir. Bununla bir-
ler’ göz kırpma, omuz silkme, yüz ekşitme, öksürme gibi likte, her ikisinin de özelliklerine sahip olduklarından, tik
hareketleri içerirken, ‘basit vokal tikler’ boğaz temizleme, veya kompulsiyon olarak sınıflandırmanın neredeyse im-
homurdanma, burun çekme gibi hareketleri içermektedir. kansız olduğu tekrarlayan davranışlar vardır; bunlara kom-
Basit motor tikler özellikle yüz ve boyunda tutulum göste- pulsif tikler veya “kompultiks” denilmiştir.8 Her iki grupta
rir. Gerek vokal gerekse motor olsun basit tikler istem dışı, da tekrarlayan davranışın altında kortiko-striato-talamo-
basmakalıp ve tekrarlayıcıdır. Bazen gönüllü olarak bastı- kortikal devrelerdeki dopamin ve serotonin dengesizliği-
rılabilirler. Genel olarak erkeklerde daha sık görülürler. nin yattığı düşünülmektedir.9 OKB ve TB gelişen bazı
Sıklıkla çocukluk çağında ortaya çıkmakla beraber stresli kişilerde streptokok enfeksiyonu ile ilişkili pediatrik oto-
durumlarda yetişkinlik döneminde de ortaya çıkabilirler. immün nöropsikiyatrik bozuklukların (PANDAS) çekirde-
Genellikle geçicidirler; birkaç haftadan bir yıla kadar bir ğini temsil eden, enfeksiyon sonrası otoimmün bileşenlerin
aralıkta görülebilirler. Kişi belli ortamlarda olduğunda kay- rol oynadığı da düşünülmektedir.10
bolabilirken, kişinin stresli olduğu ve daha uğraşsız olduğu Yine de OKB ile TB’nin yakın ilişkili doğasına dair
ortamlarda artabilirler. ‘Karmaşık motor tikler’, bir nes- bilgiler net değildir. DSM-5 hazırlığı sırasında TB nöro-
neyi taklit etme, atlama, dokunma, damgalama, bir nesneyi gelişimsel bozukluklar başlığı altında sınıflandırılmak-
koklama gibi hareketlerle, ‘karmaşık vokal tikler’ ise keli- taydı, fakat OKİB başlığı altına da TB başlığı eklenmiştir.1
melerin ve ifadelerin bağlam dışında tekrarlanması, müs- OKİB içinde yer alan ve en güçlü ampirik desteği olan po-
tehcen kelimelerin kullanımı ve ekolali şeklinde tansiyel alt tip TB olarak gözükmektedir. Bununla ilişkili
görülebilir. Karmaşık motor tikler en fazla üç kas grubunun olarak DSM-5’te OKB için yeni bir belirleyici dahil edil-
dahil olduğu karmaşık motor dizilerden oluşur. Karmaşık miştir; hastada OKB ile eş zamanlı olması gerekmeyen
vokal tikler ise temel seslerin yayımlanmasından oluşan mevcut veya geçmişte bir tik öyküsünün olup olmadığı sor-
ses dizileridir. Hem çocuklarda hem erişkinlerde görül- gulanmaktadır. Hastalıkların Uluslararası Sınıflandırması-
mekle birlikte kronikleşme eğilimindedirler.3 11’de (ICD-11), Tourette de dahil olmak üzere kronik tik
Tikler stres, yorgunluk, can sıkıntısı veya kaygı gibi bozuklukları sinir sistemi hastalıkları başlığı altında sınıf-
olumsuz duyguların yanı sıra heyecan veya beklenti gibi landırılırken, gelişim dönemindeki tipik başlangıçları, dik-
olumlu duyguları da içerebilen yüksek enerjili duygular ile kat eksikliği hiperaktivite bozukluğu ve otizm bozukluğu
artabilir. Televizyon izlemek gibi uğraşın azaldığı gevşeme gibi hastalıklarla yüksek birliktelikleri sebebiyle nörogeli-
durumları tiklerin artışına yol açabilirken, uğraşılan akti- şimsel bozukluklar sınıfıyla da çapraz listelenirler.11
viteye odaklanmak genellikle tiklerde bir azalmaya yol
Saha epidemiyolojik çalışmaları eksik olmasına rağ-
açar.4
men TB’nin yaşam boyu prevelansının %1’den daha düşük
Multifaktöriyel bir etiyolojisinin olduğu düşünülse de olabileceği varsayılmaktadır.9 Pediatrik ve yetişkin hasta-
bazal gangliyonlar ve dopaminerjik sistem tiklerin oluşu- ları içeren bir çalışmada, OKB’si olan bireylerde yaşam
munda büyük öneme sahiptir. Bazal gangliyonların motor boyu TB görülme prevalansı %12 olarak bildirilmektedir.12
korteks ile olan bağlantılarında farklılıklar olduğu düşü- Tik ile ilişkili OKB’nin, tik ile ilişkili olmayan OKB’ye
nülmektedir.3 Son dönemde akut stres sırasında üretilen bir göre ailesel olma olasılığının daha sık olduğu bildirilmiş-
stres hormonu olan allopregnanolone’un tik benzeri belir- tir.11 Son dönemde yapılan geniş örneklemli bir çalışma,
tileri artırdığı görülmüştür. Bu hormonun sentezini durdu- tik ile ilişkili OKB yaşayan bireylerde görülen ailesel kü-

62
Yasemin Hoşgören Alıcı ve ark. Obsesif Kompulsif ve İlişkili Bozukluklar

melenmenin diğer nöropsikiyatrik eştanılar sebebiyle ol- stimulasyonu dahil olmak üzere invasif tedavilerden de
madığını vurgulamıştır.11 faydalanılabilir.16 Çoğu durumda, hastaların belirti ve ihti-
Tik ile ilişkili OKB’si olan hastalar tipik klinik özel- yaçlarının genel yönetimi için farklı uzmanlıklara sahip
liklerle karşımıza çıkar. Bunlarda OKB başlangıç yaşı daha (psikiyatrist, çocuk psikiyatristi, nörolog, psikolog) çok di-
siplinli bir profesyonel ekip gerekli olabilir. Aile üyelerinin
erkendir.11 OKB belirtileri sıklıkla çocukluk döneminde
ve bakıcıların terapötik programa katılımı da sıklıkla ge-
başlar, erişkinlik döneminde daha şiddetli belirtiler görülür,
reklidir.
erkeklerde daha sık görülür.13 Bu hastalarda simetri obses-
yonları ve cinsel/agresif obsesyonlar daha sıktır.9,14 Kom-
pulsiyonlardan önce gelen duyusal fenomenler sıklıkla DERi YOLmA BOzuKLuğu
bulunur. Eksiklik hissi veya bir eylemi tam olarak gerçek- Deri yolma bozukluğu (DYB), cildin kasıtlı ve tekrarlayan
leştirme dürtüsü gibi araya giren duyusal deneyimler du- manipülasyonu yoluyla doku hasarının oluşumu ile karak-
yusal fenomenlerin daha fazla algılanmasına da yol terizedir. Cildi yolma, kaşıma, ovalama, kazıma veya
açmaktadır.13 Daha az tutarlı olmakla birlikte, çalışmalar sıkma ile doku hasarı oluşturulabilir.18,19 19. yüzyıldan beri
tik ile ilişkili OKB’si olan hasta grubunda daha fazla sa- tıp literatüründe bildirilmiş olmasına rağmen, DSM-5 ile
yıda psikiyatrik eştanı olduğunu bildirmektedir.9 Dikkat ek- beraber psikiyatri nozolojisine girmiştir. Trikotillomani ile
sikliği hiperaktivite bozukluğu (DEHB) ve otizm spektrum beraber OKİB başlığı altında gruplandırılmıştır. ICD’nin
bozukluğu (OSB) gibi nörogelişimsel bozukluklara dair eş 11. versiyonunda benzer şekilde sınıflandırılmıştır1. Gün-
tanılar da bildirmiştir.14 Hastalığın yanlış anlaşılması sebe- cellenmiş tanı terminolojisinde yer bulması ve tanımlan-
biyle öğretmenler, akranlar ve toplum tarafından damga- ması, deri yolmanın daha fazla tanınmasını sağlamıştır.
lanma, sosyal izolasyon, dışlanma, zorbalık ve ayrımcılığa Prevalans tahminlerinin %1,4-5,4 arasında olması beklen-
maruz kalma sıklığının daha yüksek olması, anksiyete ve mektedir.18,19 Deri yolma herhangi bir yaşta ortaya çıkabil-
depresyon gibi psikiyatrik komorbitide hızlarının artma- mesine rağmen, genellikle ergenlik döneminde başlar.20
sına sebep olmaktadır.9 DYB’nin patogenezi tam olarak bilinmemekle bir-
Tik ile ilişkili OKB alt tipinin, tedavi seçimlerini yön- likte, nörogörüntüleme çalışmalarında dorsal striatum, an-
lendirmede yardımcı olup olmadığı hala belirsizdir. Bu terior singulat, sağ medial frontal lop gibi alışkanlık
hastaların seçici serotonin geri alım inhibitörlerine (SGAİ) oluşumu, eylem izleme ve engelleme ile ilgili alanlarda ve
daha az yanıt verebileceği bildirilmiştir.15,16 Tik ile ilişkili insular korteks, parietal ve oksipital korteks gibi motor dür-
OKB’li hastaların maruz bırakma (exposure) tedavisine, tüsellik ile ilgili alanlarda anormal aktivasyon olduğu bil-
tik ile ilişkili olmayan OKB’li hastalar kadar iyi yanıt ver- dirilmiştir.21-26 DYB’si olan hastalarının sol serebellar
diği gösterilmiştir .11 lobüller V (motor) ve VI’da (duygusal-bilişsel), kontrol-
lere göre azalmış gri madde hacimlerine sahip olduğu bu-
OKB ve TB tedavisi ve genel yönetimi, son on yılda
lunmuştur.21 Yolma işlemi sırasında hastalarda sol
meta-analizler, uzman görüşleri ve mevcut uluslararası kı-
serebellumun Crus I’inde aktivasyon artışı olduğu, bunun
lavuzlarla önemli ölçüde ilerlemiştir.10 SGAİ’ler OKB’de
da sol ventrolateral prefrontal korteksde aktivasyon artı-
en etkili ajanlar olarak görülmelerine rağmen başarı oranı
şına yol açtığı bildirilmiştir.21 Bu sonuç bu bölgelerin duy-
%60’tır.17 OKB, TB ile beraber görüldüğünde tedaviye
gusal tetikleyicilere karşı uygunsuz bir deri yolma yanıtı
daha dirençli olmaktadır ve bu sebeple serotonerjik ve anti-
oluşturulmasına katkıda bulunuyor olabileceğine işaret et-
dopaminerjik farmakolojik tedavileri kombine uygulamak
mektedir. Görsel provokasyon yapılan fMRI çalışmala-
kural niteliğini almıştır.9,13 OKB hastalarının yüksek doz
rında, DYB olan bireylerin insula ve amigdalada, duygusal
SGAİ’lerden ve düşük doz antipsikotik ile tedavi düzenle-
sıkıntı (yani, iğrenme ve kendinden iğrenme) ile ilişkili
mesinden fayda sağladıkları görülmüştür. Bununla birlikte
daha yüksek aktivite seviyeleri gösterdikleri bulunmuş-
TB’de nispeten yüksek dozlarda antipsikotik ile güçlen-
tur.27
dirmeye ihtiyaç duyulabilmektedir. Tik ile ilişkili OKB’de
hem serotonejik hem de anti-dopaminerjik ajanın, tolere DYB, yaygınlık ve şiddet açısından geniş çeşitlilik
edilebilirliği de göz önünde bulundurularak, yüksek doz- gösteren, değişik büyüklükte, polimorfik lezyonlar olarak
lara çıkılması gerekebilir.9 Farmakolojik tedavilere ek ola- karşımıza çıkar. Yakın zamanda indüklenen lezyonlar se-
rak psikoeğitim, bilişsel davranışçı terapiler, sosyal roanguaz (serosanguineous) bir kabukla kaplı olabilirken,
becerileri ve dayanaklılığı artırmak için yapılan müdaha- daha eski lezyonlar hipopigmente veya hiperpigmente
leler tedavi etkinliğine katkıda bulunur. Ağır TB vakala- olarak görülebilir. Görünüm deriyi yolma yöntemine göre
rında botulinum toksin enjeksiyonları ve derin beyin değişiklik gösterebilir.28 Lezyonlar genellikle elin ulaşabi-

63
Yasemin Hoşgören Alıcı ve ark. Obsesif Kompulsif ve İlişkili Bozukluklar

leceği yerlerde simetrik dağılmakla birlikte; burun, alın, fizik muayene ve laboratuvar testleri ile ayırt edilmelidir.
yanaklar ve çene başta olmak üzere sıklıkla yüz, kafa de- Psikiyatriye başvurusu sonrasında delüzyonel bozukluk,
risi, kütikuller, ekstremitelerin extansör yüzleri, omuzlar, BDB gibi psikiyatrik hastalıklardan detaylı bir psikiyatrik
sırt, perianal bölge ve skrotal bölge en sık lezyon görülen muayene ile ayırıcı tanısı yapılmalıdır.35,36
bölgelerdir.29 Bir deri yolma seansı tipik olarak 6 ila 10 dk DYB’si olan hasta psikiyatrist ve dermatologların bu-
arasında sürmesine rağmen bazı hastalarda saatlerce de sü- lunduğu multidisipliner bir ekip tarafından tedavi edilmeli,
rebilir. Öğleden sonraları deri yolma aktivitesinin en yoğun deri lezyonlarının tedavisi psikiyatrik tedavilerle güçlen-
olduğu zamanlardır. Deri yolma aynaya bakmak, telefonla dirilmeli, yeni lezyonların oluşumu engellenmelidir. Psi-
konuşmak, yatakta yatmak, televizyon izlemek, banyo yap- kiyatrik ilaç tedavilerinde selektif serotonin geri alım
mak gibi aktiviteler sırasında gerçekleşebilir.29 Yolma iş- inhibitorleri (SSGI) ilk basamakta yer almaktadır; düşük
lemi böcek ısırığı, akne lezyonu, kabuklanma, siğil gibi doz başlanarak hastanın tolere edebildiği doza kadar titre
önemsiz bir cilt lezyonunu manipüle etme dürtüsü ile baş- edilir. Tedavi yanıtına göre serotonin-norepinefrin geri
layabilirken, tamamen normal cildi manipüle ederek, ya alım inhibitörleri (SNGI), olanzapin veya risperidon gibi
da, deride kaşıntı, yanma ve ağrı hissi ile de başlayabilir. antipsikotikler, N-asetilsistein, topiramat gibi glutamat mo-
Deri yolma tetikleyicileri birden fazla olabilir ve bireyler dülatörleri ve lorazepam gibi anksiyolitikler kullanılabi-
arasında farklılık gösterebilir; ancak stres, öfke ve kaygı lir.30-37 Bilişsel davranışçı terapi (BDT) başta olmak üzere,
gibi duygular, televizyon izlemek ve okumak gibi hareket- kabul ve kararlılık terapisi, psikodinamik psikoterapiler
siz faaliyetler; can sıkıntısı ve yorgun hissetmek sık görü- gibi non-farmakolojik yöntemlerin de tedavide önemli yeri
len tetikleyicilerdir.30 olduğu düşünülmektedir.
Hastalar sıklıkla deri yolma öncesinde yoğun bir ger-
ginlik ve kaygı, sonrasında ise rahatlama hissettiklerini bil- TRiKOTiLLOmANi
dirirler.31 Tekrarlayan çabalara rağmen deri yolma isteğine
Trikotillomani (TTM) saç yolma bozukluğudur.38 Daha
karşı koymak zordur. Kısa bir rahatlık hissinden sonra
önce bir dürtü kontrol bozukluğu olarak sınıflandırılan
utanç, endişe ve mutsuzluk hissedilir. Deri yolma bozuk-
TTM, DSM-5’te DYB ve beden dismormik bozukluğu ile
luğu olan bireyler lezyonları kamufle etmek için uzun vakit
birlikte OKİB grubuna alınmıştır ve ayrı bir tanı olarak yer
harcar. Bu durum okul, iş, sosyal ve günlük işlevsellikle-
almaktadır.1 Etiyolojisine dair net bir bilgi yoktur; hasta-
rinde bozulmaya sebep olabilir.32 Deri yolma davranışı so-
lığa nörotranmitter dengesizliklerinin sebep olabileceği dü-
nucunda meydana gelen fiziksel bozukluk nedeniyle de
şünülmektedir. İkiz çalışmaları genetik değişkenlerin
sosyal ve mesleki yaşantıları etkilenmekte, yaşam kalite-
önemli olabileceğine işaret etmiştir.39 Nörogörüntüleme ça-
leri düşmektedir.
lışmalarında, TTM hastalarında istirahat serebral glukoz
DYB, diğer beden odaklı tekrarlayan davranış bo- metabolizması hızının sağlıklı kontrollere kıyasla arttığı ve
zuklukları da dahil olmak üzere, önemli komorbiditeler ile duygulanım regülasyonu, motor alışkanlıklar ve yukarıdan
ilişkilidir; en yaygın görülen komorbidite trikotillomani- aşağıya davranışsal inhibisyon ile ilişkili beyin bölgele-
dir.33,34 KB ve beden dismorfik bozukluğu (BDB), DYB’si rinde gri madde yoğunluğunda bir artış olduğu bildiril-
olan bireylerde genel popülasyondan daha yaygındır. mektedir.40
DYB’de duygudurum ve anksiyete bozuklukları da sık gö-
Yolma kılın olduğu her bölgede yapılabilir, ancak en
rülür. Deri yolmanın komplikasyonları arasında ülseras-
sık saçlı deri (%72,8), kaşlar (%56,4) ve kasık bölgesinde
yon, enfeksiyon, yara izi ve şekil bozukluğu bulunur. Ciddi
(%50,7) gözlenmektedir.41 Saç yolma davranışı duyusal
tıbbi komplikasyonların olduğu, mortalite riskinin arttığı
(örneğin, saç kalınlığı, uzunluğu ve konumu ve kafa deri-
vakalar belgelenmiştir.33
sindeki fiziksel duyumlar), duygusal (örneğin, endişeli, sı-
DYB hastaları öncelikli olarak dermatoloji klinikle- kılmış, gergin veya kızgın hissetmek) ve bilişsel (örneğin,
rine başvurmaktadır; hastaların büyuk kısmının psikiyat- saç ve görünüm hakkında düşünceler) tetikleyicilerle baş-
riye başvurmaları gerektiğine dair bilgisi yoktur.33 Atopik layabilir. Saç yolma davranışının tetikleyicisi gün içeri-
dermatit, psöriazis, scapies, bullöz pemfigus, trigeminal sinde değişkenlik gösterebilir. Pek çok hasta, bazı
trofik sendrom gibi primer dermatolojik hastalıklardan zamanlarda, çekme davranışlarının tam olarak farkında ol-
ayırt edilmesi gerekmektedir. Üremi, kolestaz, polistemia madıklarını bildirmektedir-bu durum ‘otomatik yolma’ ola-
vera, lenfoma, solid organ tümörleri, hipertiroidizm, demir rak bilinen durumdur. Aksine ‘odaklanmış yolma’ durumu
eksikliği, alkol-madde bağımlılığı ve HIV enfeksiyonu gibi genellikle hasta bir saçın ‘doğru olmadığını’ veya bir saçın
genel tıbbi durumu ilgilendiren hastalıklardan detaylı bir ‘kaba, düzensiz’ olduğunu veya ‘olması gereken yerde ol-

64
Yasemin Hoşgören Alıcı ve ark. Obsesif Kompulsif ve İlişkili Bozukluklar

madığını’ hissettiğinde ortaya çıkar ve hasta sürecin far- burun (boyut veya şekil) ile ilgili endişeler en yaygın olan-
kındadır.42 larıdır. Bireylerin yaklaşık dörtte birinde beden bölgeleri-
Hastaların %20’den fazlası saçı yolduktan sonra yer nin asimetrik algılanmasıyla ilgili endişeler ortaya çıkar
ve bu davranışın saç yolmadan daha utanç verici olduğunu (örneğin, saç, göğüs, gözler, yüz, çene çizgisi veya dudak-
düşünür. Saç yutulması cerrahi müdahale gerektirecek şid- larda algılanan eşitsizlik veya asimetri ile ilgili endişeler).45
dette gastrointestinal saç yumaklarının oluşmasına sebep Kas dismorfisi, özellikle erkeklerde görülen, vücudu-
olabilir.43 nun yeteri kadar kaslı olmadığını düşünme ile karakterize
TTM hastaları nadiren psikiyatri polikliniğine başvu- ve genellikle daha şiddetli bir BDB biçimidir. Kas dis-
rur. Utanç ve mahcubiyet duyguları, saç yolmanın bilinen morfisi olan bireyler, diğer beden bölgeleriyle meşgul olan
bir psikiyatrik durum olduğunun farkında olmama ve kli- BDB’li kişilere göre daha düşük yaşam kalitesine ve daha
nisyenlerin tepkilerinden korkma hastanın tedavi arayı- yüksek intihar ve madde kullanım bozuklukluğu hızlarına
şında olmamasına sebep olan durumlar arasında sahip gibi görünmektedir.45 Kas dismorfisi, anabolik-an-
sayılmaktadır. TTM majör depresyon (%39-65), anksiyete drojenik steroidlerin kötüye kullanımı ve artan şiddet dav-
bozukluğu (%27-32) ve madde kullanım bozukluğu (%15- ranışı riski de dahil olmak üzere, olumsuz psikolojik ve
19) gibi diğer psikiyatrik hastalıklarla beraber sık görül- tıbbi sekellerle ilişkilidir.45
mektedir.43 OKB’si olan bireylerde TTM komorbiditesi sık Bedenle ilgili algılanan kusurlar ve zihnin bu durumla
görülmekle birlikte, birbirlerinden ayırıcı tanıları mutlaka meşguliyeti, bireyde ciddi sıkıntı hissi oluşturmaktadır ve
yapılmalıdır. OKB’deki tekrarlayan kompulsif ritüeller saç buna tepki olarak yineleyici davranışlar veya ritüeller or-
yolma ile benzerlik gösterebilir. Trikotillomani kadınlarda taya çıkabilir. OKB’de ortaya çıkan kompulsif davranışlar
daha sık görülür, birinci derece akrabalarda da sıklıkla tri- gibi, bunlar da genellikle sıkıntı verir, zaman alıcıdır ve di-
kotillomani veya tırnak yeme görülür. Trikotillomani erken renmesi veya kontrol edilmesi zordur. Bu davranışlar ge-
ergenlik döneminde başlarken, OKB geç ergenlik döne- nellikle algılanan kusurları incelemeyi, iyileştirmeyi ve
minde görülür. OKB’deki kompulsiyonlar genellikle in- gizlemeyi amaçlar; tipik olarak BDB’nin tetiklediği sıkın-
trusif düşünceler tarafından yönlendirilirken, TTM’de bu tıyı hafifletmez ve hatta daha da kötüleştirebilir. BDB’li-
tarz düşüncelerin etkisi yoktur. lerde sık görülen kompulsif davranışlar ve bunların
TTM tedavisinde ilk basamak farmakoterapidir. oluşumu DSM-5’te şöyle tanımlanmıştır: BDB’li bireyler,
Yakın zamanda yapılan bir meta-analizde SSGI’lerin ve gazete, dergi, televizyon veya sosyal medyadaki insanlar
klomiraminin TTM’de etkili olmadığı bildirilmiştir. N- da dahil olmak üzere, görünüşlerini başkalarıyla karşılaş-
asetilsistein başta olmak üzere glutamaterjik ajanların, an- tırır; diğer kompulsif davranışlar arasında aynaları ve diğer
tipsikotik ilaçların, natreksonun, kannabinoid agonistleri- yansıtıcı yüzeyleri tekrar tekrar kontrol etmek, aşırı bakım
nin ve deve dikeni bitkisinin etkili olabileceği yapmak, aşırı egzersiz yapmak veya ağırlık kaldırmak yer
bildirilmiştir.43,44 OKB’de maruz bırakmaya yönelik bir te- alır1. Bazı kompulsif davranışların potansiyel tıbbi riskleri
davi uygulanırken, TTM’de alışkanlığı tersine çevirmeye vardır. BDB hastalarının %27-45’inin cildinin görünü-
yönelik müdahaleler uygulanmaktadır.44 münü iyileştirmek için yaptığı kompulsif deri yolma, ciddi
deri hasarına neden olabilir.45
BEDEN DiSmORFiK BOzuKLuğu BDB ile ilgili içgörü tipik olarak zayıftır, ancak iyi
Beden dismorfik bozukluğu (BDB), fiziksel olarak göz- içgörüden içgörünün yokluğuna kadar değişebilen derece-
lemlenemeyen veya başkalarına hafif görünen bir veya lerde olabilir. Araştırmalarda, BDB’li bireylerin %36-
daha fazla kusuru aşırı algılama ve görünüş kaygılarına 60’ının halihazırdaki görünüşleri hakkında sanrısal
yanıt olarak bu kusurlarla hem zihinsel hem de davranışsal inançlara sahip olduğu bulunmuştur.45 Zayıf içgörü veya
olarak aşırı uğraşma belirtileri ile karakterizedir.1 Bu uğ- sanrı düzeyindeki BDB inançları, tedavi alma konusunda
raşlar kişinin işlevselliğinde önemli bir bozulmaya yol aç- isteksizliğe ve tedavi uyumsuzluklarına yol açabilir.46 BDB
maktadır. BDB’li bireyler, görünüşlerinin bazı yönlerinin tipik olarak kronik bir seyir izlemekte ve birden çok alanda
aslında olmadığı halde çirkin, şekilsiz veya kusurlu olduğu belirgin işlevsellik kaybına yol açmaktadır. Erişkinlerde
fikriyle aşırı meşguldür. Endişeler genellikle yüz veya baş BDB, mesleki uyumsuzluk, işsizlik, sosyal işlev bozukluğu
bölgesine odaklanır, ancak herhangi bir beden bölgesi ile ve sosyal izolasyon, gençlerde ise düşük akademik perfor-
de ilişkili olabilir. Cilt (örneğin akne, yara izleri, soluk al- mans, sosyal içe çekilme ve okulu bırakma gibi durumlarla
gılanan cilt), saç (örneğin saç dökülmesi, kıllanma artışı) ve sonuçlanabilmektedir.

65
Yasemin Hoşgören Alıcı ve ark. Obsesif Kompulsif ve İlişkili Bozukluklar

BDB, DSM’nin dördüncü baskısının gözden geçiril- Yale-Brown Obsesyon Kompulsiyon Ölçeği’nin (BDB-
miş versiyonunda somatoform bozukluklar bölümünde sı- YBOKÖ) BDB versiyonu, son bir hafta içinde BDB belir-
nıflandırılmışken, DSM-5’te önemli bir değişiklik tilerinin şiddetini değerlendiren, yaygın olarak kullanılan
yapılarak, BDB ile OKB arasındaki fenomenolojik örtüşme 12 maddelik, yarı yapılandırılmış, klinisyen tarafından uy-
ve yüksek komorbidite hızları ışığında OKİB bölümüne gulanan bir görüşme aracıdır. BDB-YBOKÖ iyi psiko-
alınmıştır.1,47 İkinci olarak, bozukluğun temel bir özelliği metrik özelliklere sahiptir ve BDB şiddetindeki
olarak tekrarlayan davranışlar veya zihinsel eylemleri içe- değişikliklere duyarlıdır. Tedavi sonrasında BDB-YBOKÖ
ren yeni bir tanı ölçütü dahil edilmiştir. Bu ölçüt, tanının puanında ≥%30’luk bir azalma, ‘tedavi yanıtı’ anlamına
özgüllüğünü artırarak, BDB’yi sosyal anksiyete bozukluğu gelmektedir.52
ve depresyon gibi diğer bozukluklardan ayırmaya yardımcı
BDB ile karışabilen en önemli bozukluklardan biri
olmaktadır.48
sosyal anskiyete bozukluğudur. BDB’li bireyler sıklıkla
Yakın tarihli bir sistematik derlemede, BDB’nin epi- utanma ve alay edilme korkusu yaşarlar, bu da sosyal or-
demiyolojik özellikleri ile ilgili bilgiler sunulmuştur.48 tamlardan ve yakın ilişkilerden kaçınma ile sonuçlanır.53
Buna göre hastalığın prevalansının yetişkinlerden oluşan BDB, obsesyonel düşünceler ve kompulsif davranışlar ne-
topluluk örneklemlerinde %1,9 ve psikiyatrik hastalarda deniyle OKB olarak yanlış tanı alabilir. İçgörüsü az olan
%5,8-7,4 arasında olduğu tahmin edilmiştir. Ergenler için BDB’li bireylerin bu konudaki düşünceleri sanrı olarak de-
yaygınlık tahminleri toplumda %1,7-2,2 ve psikiyatrik has- ğerlendirilebilir ve bazen şizofreni, psikotik depresyon
talarda %6,7-14,3 arasında değişmektedir. Prevalanstaki veya başka bir psikotik bozuklukla karıştırılabilir. BDB be-
cinsiyet farklılıkları ile ilgili olarak, bazı çalışmalar lirtileri, görünüm endişeleri tarafından tetiklenen panik
BDB’nin kadınlarda yaygın olduğunu öne sürerken, bazı- ataklarının ortaya çıkması durumunda panik bozukluğuyla,
ları her iki cinsiyette eşit prevalans hızlarına işaret etmek- algılanan kusurları iyileştirmek için saç tekrar tekrar kesil-
tedir. Bu tutarsızlıkların, klinik ortamda ve toplumda diğinde veya koparıldığında (örneğin, ‘gür’ veya düzensiz
yapılan çalışmalar arasındaki yöntemsel farklılıklar ile iliş- kaşlar) TTM ile, cilt kusurlarını azaltmak amacıyla deri
kili olabileceği yorumu yapılmıştır. Subklinik BDB belir- olma davranışı varsa DYB ile karıştırılabilir.45
tilerinin kadınlarda yaygın olduğu düşünülse de, tanı
BDB’de majör depresif bozukluk, sosyal anksiyete
konabilir BDB prevalansının her iki cinsiyette eşit olduğu
bozukluğu ve OKB komorbiditesi sıktır.46 Hastaların %33-
düşünülmektedir.49 BDB’nin klinik özellikleri erkeklerde
76’sı cerrahi ve/veya minimal invasif kozmetik müdahale-
ve kadınlarda büyük ölçüde benzerdir, ancak klinik çalış-
lere başvurmaktadır.46 BDB ayrıca yüksek intihar hızlarıyla
malar erkeklerin cinsel organları ve saçlarıyla, kadınların
ilişkilendirilmiştir; bildirilen intihar düşüncesi hızları %17-
ise kalça, göğüs, bacak ve beden kıllarıyla aşırı uğraşma
77 arasında değişirken, intihar girişimi hızları %3-63 ara-
olasılığının yüksek olduğunu göstermiştir.50 Klinisyenler,
sında değişmektedir.46
erkek ve kadınlarda BDB’nin klinik sunumundaki çeşitli-
liğin farkında olmalılardır. BDB tedavisinde BDT ve SGAİ kullanılması öneril-
mektedir. BDB için bilişsel davranışçı terapi (BDT-BDB),
Yaygınlığına ve günlük yaşamdaki etkilerine rağmen,
BDB belirti şiddetinin yanı sıra BDB’ye eşlik eden diğer
mevcut kanıtlar, BDB’nin sıklıkla tanı almadığını göster-
psikiyatrik belirtileri azaltmada altın standart farmakolojik
mektedir. Bu durum kısmen BDB hastalarının belirtilerle
olmayan tedavidir. BDT-BDB, hastaların temel BDB en-
ilgili utanç ve rahatsızlık duyması, içgörünün zayıf olması
dişelerini ele alan psikoeğitim, bilişsel yeniden yapılan-
ve plastik cerrahi gibi ruh sağlığı dışı tedavilere yönelik is-
dırma, maruz bırakma (exposure) ve tepkiyi engelleme
teklerinin fazla olması ile ilgilidir. Ayrıca hastalar ruh sağ- (response prevention) gibi çeşitli modüllerden oluşmakta-
lığı hizmetlerine başvursalar bile, görünüşleriyle ilgili dır.54 Altı randomize kontrollü çalışmada, BDT’nin BDB
kaygılarını kendiliğinden açıklama konusunda isteksizdir- şiddetini azaltmada etkili olduğu gösterilmiştir.55 BDT-
ler.48 Bu nedenle, anamnez görüşmesi sırasında BDB be- BDB alan ergenlerde yapılan 12 aylık bir takip çalışması,
lirtilerinin açıkça sorulması gerekmektedir. Tanısal genel kazanımların korunduğunu, ancak hastaların önemli
zorluklara rağmen, BDB’nin doğru tanı almasında kısa ta- bir bölümünün klinik olarak anlamlı belirtiler yaşamaya
rama araçlarının kullanılması büyük ölçüde yardımcı ol- devam ettiğini göstermiştir.56 Bu nedenle BDB’li hastala-
maktadır. Beden Dismorfik Bozukluğu Anketi (Body rın BDT’yi takiben daha uzun süreli izlenmesi önerilir. Flu-
Dysmorphic Disorder Questionnaire), çeşitli ortamlarda oksetin, fluvoksamin, sitalopram, esitalopram ve
BDB’yi saptamada yüksek duyarlılığa (%94-100) ve öz- klomipramin dahil olmak üzere BDB tedavisinde bir dizi
güllüğe (%89-93) sahip dört maddelik bir ölçüm aracıdır.51 SGAİ kullanılmıştır. BDB’de farmakoterapilerin etkinli-

66
Yasemin Hoşgören Alıcı ve ark. Obsesif Kompulsif ve İlişkili Bozukluklar

ğine dair çoğu kanıt açık denemelerden gelmektedir. Bu- sında olduğu tahmin edilmektedir.57 Fakat birçok İB’li has-
güne kadar sadece dört randomize kontrollü farmakoterapi tada içgörü olmadığı ve gerekmedikçe tedavi aranmadığı
çalışması yürütülmüştür ve %53-70 arasında değişen yanıt göz önüne alındığında, gerçek yaygınlık daha yüksek ola-
hızları bildirilmiştir. Klinik deneyimler, BDB’nin sıklıkla bilir. İstifleme bozukluğunun yaygınlığı cinsiyet açısından
depresyon tedavisi için gerekenden daha yüksek ve OKB farklılık göstermese de yaşla birlikte bu durum değişebil-
tedavisi için gerekli olana benzer SGAİ dozları gerektirdi- mektedir.54 Kesitsel bir çalışmada İB prevalansının her beş
ğini göstermektedir. SGAİ’lere yanıt vermeyen BDB has- yılda bir %20 arttığı bulunmuştur.58 Başka bir çalışmada
taları için güçlendirme stratejilerini değerlendirmeye de ise İB prevalansının 34-55 yaş arasındaki yetişkinlerde
ihtiyaç vardır. Bugüne kadar, BDB’de güçlendirme strate- %2,6, 55 yaş üstü yetişkinlerde ise %6,2 olduğu bildirmiş-
jileri konusundaki araştırmalar, sırasıyla fluoksetinin pi- tir.59
mozid ve olanzapin ile güçlendirilmesini değerlendiren İB’li bireylerde, biriktirme davranışına ek bir takım
küçük bir açık deneme ve bir randomize kontrollü çalışma psikiyatrik bozukluklar da görülebilmektedir. Bu bireyle-
ile sınırlıdır. Çalışmalarda güçlendirmenin yararlı etkileri rin yaklaşık yarısında major depresif bozukluk olduğu öne
gösterilememiş, ancak klinik deneyim ve kılavuzlarda, ati- sürülmektedir.60 Diğer yaygın psikiyatrik durumlar ise has-
pik bir antipsikotik ile SGAİ güçlendirmesinin faydalı ola- talarının yaklaşık %25’inde ortaya çıkan sosyal anksiyete
bileceği öne sürülmüştür.46 bozukluğu, yaygın anksiyete bozukluğu ve dikkat eksik-
liği hiperaktivite bozukluğudur. İB bir zamanlar OKB’nin
iSTiFçiLiK BOzuKLuğu bir alt türü olarak kabul edilmesine rağmen, araştırmalar,
İstifçilik bozukluğu (İB), gerçek değerlerine bakılmaksı- İB’li bireylerde OKB komorbiditesinin nispeten düşük ol-
zın çeşitli nesneleri biriktirmek için güçlü bir ihtiyaç his- duğunu göstermektedir.60 Biriktirme, başlangıçta OKB’nin
setme ve onları elden çıkarmakta zorluk yaşama ile bir alt türü olarak kavramsallaştırılmışken, araştırmalar
karakterizedir.1 İB, bir hobi olan normal koleksiyonculuk- OKB ile İB arasındaki açık fenomenolojik farklılıkları ta-
tan farklı olarak ciddi bir dağınıklığa, aktif yaşam alanla- nımlamış ve OKİB altında ayrı bir tanı olarak tanınmasına
rının daralmasına ve işlevsellikte azalmaya yol açar. yol açmıştır.61,62 OKB’li biri için aşırı miktarda eşya
Bozukluğa sahip bireylerin tamamını olmasa da çoğunu edinme, belirli obsesyonlardan veya kompulsiyonlardan da
karakterize eden aşırı edinim biçimi, ihtiyaç duyulmasa kaynaklanabilir (örneğin, yıkama ritüellerini önlemek için
veya koyacak uygun bir yer olmasa dahi nesnelerin aşırı kontamine olmuş eşyaları atmaktan kaçınma). Ancak
toplanması, satın alınması veya çalınması şeklindedir.1 OKB’de bu birikim, istenmeyen bir durumdur ve içgörü-
Eşya edinmek çoğu insan için normal bir deneyim olsa da nün mevcut olması halinde sıkıntıya neden olmaktadır.
İB’li bireyler bu edinim için patolojik bir dürtü hissederler. İB’de ise eşya biriktirmekten zevk ve memnuniyet duyul-
Edinilen yaygın ürünler arasında postayla gelen evraklar, maktadır.
faturalar, gazete, plastik torbalar, giysiler, karton kutular, DSM’nin önceki baskılarında, istifleme davranışları
yiyecekler, tuvalet malzemeleri ve çocuk oyuncakları yer yalnızca obsesif kompulsif kişilik bozukluğunun bir belir-
almaktadır. İB’li bazı kişiler bakabileceklerinin ötesinde, tisi olarak kabul edilmesine rağmen, İB şu anda DSM-5’in
aşırı sayıda hayvan edinebilir (örneğin, iki odalı bir dai- OKİB bölümünde sınıflandırılmaktadır. Bir bozukluk ola-
rede 35 kedi tutmak gibi). Biriktirme davranışı ilk başta rak biriktirme için ilk resmi tanı ölçütleri DSM-5’te sunul-
masum görünse de zamanla büyük problemlere yol açar. muştur. DSM-5’e göre bu bozukluk, (a) değeri olabilecek
Ev ortamındaki aşırı eşya birikimleri; düşme, gıda konta- ya da olmayabilecek nesneleri elden çıkarmada sürekli
minasyonu, yangın veya olası acil durumlarda kullanılacak güçlük çekme, (b) bireyin nesneleri atmayla ilgili olumsuz
kaçış yollarının engellenmesi gibi kişisel güvenliği tehdit duygulardan kaçınmak için biriktirme isteği, (c) aktif
eden sorunlara yol açmaktadır. Daha ciddi vakalarda, kom- yaşam alanlarını karıştıran önemli miktarda mal birikimi
şuların sağlık ve güvenliğini de tehdit edebilir. Sonuç ola- ve (d) işlevsellik alanlarında önemli sıkıntı veya bozulma
rak İB’li kişiler iş, sağlık, iyilik hali, sosyal ve kişilerarası ile karakterizedir.1 DSM-5 belirtilerin tıbbi bir duruma (ör-
ilişkiler dahil olmak üzere, hayatlarının birçok alanında be- neğin travmatik beyin hasarı, demans) veya diğer ruhsal
lirgin işlevsel bozulma yaşarlar.54 bozukluklara (örneğin şizofreni, otizm spektrum bozuk-
İstifçilik belirtilerinin ortalama başlangıçyaşı 13,4 luğu) atfedilmemesi gerektiğini belirtmektedir. DSM-5’in
olarak tahmin edilmektedir.57 Hastaların yaklaşık %60’ında OKİB kategorisinde yer alan diğer bozukluklarda olduğu
belirtilerin12 yaşına kadar, %80’inde 18 yaşına kadar or- gibi, bireyin biriktirme davranışlarına ilişkin içgörü düze-
taya çıktığı bildirilmiştir.57 İB yaygınlığının %1,7-3,6 ara- yini tanımlamak bir belirleyici olarak kullanılmaktadır; iç-

67
Yasemin Hoşgören Alıcı ve ark. Obsesif Kompulsif ve İlişkili Bozukluklar

görü iyi veya çok iyi, zayıf ve içgörüsüzlük/sanrısal ina- ile OKB arasındaki örtüşen fenomenoloji göz önüne alına-
nışlar şeklinde sınıflandırılır.1 İB’li kişiler OKB tanısı ko- rak bu ilaçların biriktirme davranışları üzerindeki terapötik
nanlara göre daha az içgörüye sahiptirler, yani etkisini araştıran klinik çalışmalar yapılmıştır. Bu çalış-
davranışlarının sorunlu olduğunu fark etmekte daha fazla malarda istifleme şiddetinde paroksetin tedavisiyle
zorluk çekerler.61 %24’lük ve venlafaksin tedavisiyle%32’lik düşüş gösteril-
miştir.54 Ancak bugüne kadar İB için SGAİ’ler ile yapıl-
İB’li bireyleri değerlendirmek için kullanılan birçok
mış randomize, plasebo kontrollü bir çalışma
tanısal görüşme ve özbildirim ölçeği vardır. İstifleme Bo-
yapılmamıştır.54 Araştırmacılar dikkati ve yürütücü işlev-
zukluğu için Yapılandırılmış Görüşme (İBYG), DSM-5
leri geliştirmek ve dolayısıyla biriktirme davranışlarını
tanı ölçütlerini yansıtan güvenilir ve geçerli yarı yapılan-
azaltmak için metilfenidat ve atomoksetin gibi uyarıcı ilaç-
dırılmış bir görüşme aracıdır. Ana tanı bölümüne ek olarak,
ların kullanımını da incelemiştir. Oniki hasta ile yapılan
İBYG ayrıca DSM-5 belirleyicilerini, ayırıcı tanıları ve
açık etiketli bir atomoksetin çalışmasında, hastaların istif-
riski değerlendiren ek bölümler de içermektedir. İstifleme
leme şiddetinde %41,3’lük bir düşüş saptanmıştır.64 Metil-
Derecelendirme Ölçeği-Özbildirim (Hoarding Rating
fenidat ile tedavi edilen İB’li dört hastadan oluşan bir vaka
Scale-Self Report-HRS-SR), UCLA İstifleme Şiddet Öl-
serisinde ise, iki hasta dört hafta sonra biriktirme belirtile-
çeği (UCLA Hoarding Severity Scale-UHSS), İstifleme
rinde %25 ve %32’lik bir azalma yaşamıştır.65
Değerlendirme Ölçeği ve İstifleme Envanteri-Revize (Sa-
ving Inventory-Revised-SI-R) ölçekleri istifleme bozuk-
luğu için kullanılan özbildirim ölçekleridir. Bu ölçekler
SONuç
arasında, araştırma çalışmalarında en yaygın olarak kulla- DSM-5 kapsamında tekrarlayan davranışlar etrafında odak-
nılanı, yetişkinlerde biriktirme davranışlarının şiddetini lanan bir dizi bozukluk ‘Obsesif Kompulsif ve İlişkili Bo-
ölçen 23 maddelik bir özbildirim anketi olan SI-R’dir. Her zukluklar’ başlığı altında toplanmıştır. Bu bozukluklar her
biri istiflemenin belirli bir yönünü ölçen dağınıklık, atma ne kadar ailesel özellikler, komorbidite, belirti örüntüsü
zorluğu ve aşırı edinme gibi üç alt ölçekten oluşmaktadır54. benzerliği gibi birçok değişken göz önünde bulundurula-
rak bir başlık altında toplanmış olsa da, hepsi aynı noktada
İB’si olan birçok kişi, içgörü eksikliği nedeniyle te-
kesişmemektedir; örneğin istifleme ve beden dismorfik bo-
davi aramamakta ve çoğu zaman aile ve arkadaşlarının ıs-
zukluğu bilişsel yönlerden OKB’ye benzerken diğer bo-
rarı ile doktora başvurmaktadır. Literatürde İB için BDT
zukluklar daha çok beden odaklı belirtilerle seyreder. Bu
ve farmakolojik tedaviler önerilmektedir. Bilişsel davra-
bölümde anlatılan hastalıklarda saptanan komorbiteler de
nışçı model, istifçiliğin kısmen karar verme mekanizması
göz önünde bulundurulduğunda, klinisyen bu tanılardan bi-
ve organizasyondaki eksikliklerden kaynaklandığını ve bu
rini düşündüğünde diğer ilişkili durumlar ile ilgili bir de-
eksikliklerin, kişinin sahip olduklarına aşırı duygusal bağ-
ğerlendirme de yapmalıdır.
lılığı ve eşyaların faydasıyla ilgili çarpık inançlarıyla bir-
leştiğini öne sürmektedir. Bu durum, bireyin sahip Her ne kadar bir başlık altında toplanmış olsalar da
olduklarını biriktirme eğilimi (atma zorluğu) ve yenilerini bu bölümde ele alından hastalıklar, tedavi açısından da he-
edinmesiyle (aşırı edinim) sonuçlanmaktadır.63 BDT mo- terojenite göstermekte, bir bozukluk için oldukça etkili
dülleri psikoeğitim, kararsızlığı azaltmak için motivasyo- olan tedaviler diğer bir bozukluk için etkisiz görülebil-
nel görüşme, yeni nesnelerin edinilmesini azaltmak için mektedir. Bu sebeple tedavi planlaması sırasında birbirleri
bilişsel ve davranışsal yöntemler, karar vermeyi geliştirme ile ilişkili hastalıkların belirlenmesi, ama bunların
stratejileri, nesnelerin atılmasına maruz kalma, sıkıntı to- OKB’nin bir alt türü olmadığının akılda tutulması gerekli-
leransını oluşturma ve saklama hakkında otomatik düşün- dir. Bu alt başlıktaki hastalıkların daha net anlaşılıp grup-
celerin yeniden yapılandırılmasını içermektedir. İB’nin landırılabilmesi için tedavi yanıtlarına etki eden faktörleri
farmakolojik tedavisi için SGAİ’ler ve uyarıcı ilaçlar iki de inceleyecek olan daha çok nörobiyolojik çalışmaya ih-
ana grubu oluşturur. SGAİ’lerin OKB’deki etkinliği ve İB tiyaç vardır.

68
Yasemin Hoşgören Alıcı ve ark. Obsesif Kompulsif ve İlişkili Bozukluklar

KAYNAKLAR
1. American Psychiatric Association. Diagnostic and Statistical manual of 18. Arnold Lm, Auchenbach mB, mcElroy SL. Psychogenic excoriation. Clin-
mental Disorders. 5th ed (DSm-5). Arlington: American Psychiatric Pub- ical features, proposed diagnostic criteria, epidemiology and approaches
lishing; 2013. to treatment. CNS Drugs. 2001;15(5):351-9. doi: 10.2165/00023210-
2. Sanger TD, Chen D, Fehlings DL, Hallett m, Lang AE, mink JW, et al. 200115050-00002.
Definition and classification of hyperkinetic movements in childhood. mov 19. Porta m, Saleh C, zekaj E, zanaboni Dina C, Bona AR, Servello D. Why
Disord. 2010;25(11):1538-49. doi: 10.1002/mds.23088. so many deep brain stimulation targets in Tourette's syndrome? Toward
3. Perrotta G. Tic disorder: definition, clinical contexts, differential diagnosis, a broadening of the definition of the syndrome. J Neural Transm (Vi-
neural correlates and therapeutic approaches. J Neurosci Rehab. 2019;1-6. enna). 2016;123(7):785-90. doi: 10.1007/s00702-015-1494-1.
4. Singer HS. Tourette's syndrome: from behaviour to biology. Lancet Neu- 20. Hayes SL, Storch EA, Berlanga L. Skin picking behaviors: An examina-
rol. 2005;4(3):149-59. doi: 10.1016/S1474-4422(05)01012-4. tion of the prevalence and severity in a community sample. J Anxiety
Disord. 2009;23(3):314-9. doi: 10.1016/j.janxdis.2009.01.008.
5. mosher LJ, Godar SC, Nelson m, Fowler SC, Pinna G, Bortolato m. Al-
lopregnanolone mediates the exacerbation of Tourette-like responses 21. Wabnegger A, Schienle A. The Role of the Cerebellum in Skin-Picking
by acute stress in mouse models. Sci Rep. 2017;7(1):3348. doi: Disorder. Cerebellum. 2019;18(1):91-8. doi: 10.1007/s12311-018-0957-y.
10.1038/s41598-017-03649-1. 22. Keuthen NJ, Koran Lm, Aboujaoude E, Large mD, Serpe RT. The preva-
6. Worbe Y, Gerardin E, Hartmann A, Valabrégue R, Chupin m, Tremblay lence of pathologic skin picking in uS adults. Compr Psychiatry.
L, et al. Distinct structural changes underpin clinical phenotypes in pa- 2010;51(2):183-6. doi: 10.1016/j.comppsych.2009.04.003.
tients with Gilles de la Tourette syndrome. Brain. 2010;133(Pt 12):3649- 23. Odlaug BL, Grant JE. Phenomenology and epidemiology of pathological
60. doi: 10.1093/brain/awq293. skin picking. In: Grant JE, Potenza mN, eds. The Oxford Library of Psy-
7. Steingard R, Dillon-Stout D. Tourette's syndrome and obsessive compulsive chology: Oxford Handbook of Impulse Control Disorders. New York:
disorder. Clinical aspects. Psychiatr Clin North Am. 1992;15(4):849-60. uSA: Oxford university Press; 2011. p.186-95.
8. Palumbo D, Kurlan R. Complex obsessive compulsive and impulsive 24. Odlaug BL, Hampshire A, Chamberlain SR, Grant JE. Abnormal brain
symptoms in Tourette's syndrome. Neuropsychiatr Dis Treat. activation in excoriation (skin-picking) disorder: evidence from an exec-
2007;3(5):687-93. utive planning fmRI study. Br J Psychiatry. 2016;208(2):168-74. doi:
10.1192/bjp.bp.114.155192.
9. Dell'Osso B, marazziti D, Albert u, Pallanti S, Gambini O, Tundo A, et al.
Parsing the phenotype of obsessive-compulsive tic disorder (OCTD): a 25. Grant JE, Odlaug BL, Hampshire A, Schreiber LR, Chamberlain SR.
multidisciplinary consensus. Int J Psychiatry Clin Pract. 2017;21(2):156- White matter abnormalities in skin picking disorder: a diffusion tensor
9. doi: 10.1080/13651501.2017.1291822. imaging study. Neuropsychopharmacology. 2013;38(5):763-9. doi:
10.1038/npp.2012.241.
10. Bandelow B, Baldwin D, Abelli m, Altamura C, Dell'Osso B, Domschke
K, et al. Biological markers for anxiety disorders, OCD and PTSD - a 26. Blum AW, Chamberlain SR, Harries mD, Odlaug BL, Redden SA, Grant
consensus statement. Part I: Neuroimaging and genetics. World J Biol JE. Neuroanatomical Correlates of Impulsive Action in Excoriation (Skin-
Psychiatry. 2016;17(5):321-65. doi: 10.1080/15622975.2016.1181783. Picking) Disorder. J Neuropsychiatry Clin Neurosci. 2018;30(3):236-41.
doi: 10.1176/appi.neuropsych.17050090.
11. Brander G, Kuja-Halkola R, Rosenqvist mA, Rück C, Serlachius E, Fer-
nández de la Cruz L, et al. A population-based family clustering study of 27. Schienle A, Übel S, Wabnegger A. Visual symptom provocation in skin
tic-related obsessive-compulsive disorder. mol Psychiatry. picking disorder: an fmRI study. Brain Imaging Behav. 2018;12(5):1504-
2021;26(4):1224-33. doi: 10.1038/s41380-019-0532-z. 12. doi: 10.1007/s11682-017-9792-x.
12. Lochner C, Fineberg NA, zohar J, van Ameringen m, Juven-Wetzler A, 28. Parent DJ, Krafft T, Noel JC, Askenasi R, Goldschmidt D, Heenen m, et
Altamura AC, et al. Comorbidity in obsessive-compulsive disorder (OCD): al Cutaneous münchausen syndrome with presentation simulating pyo-
a report from the International College of Obsessive-Compulsive Spec- derma gangrenosum. J Am Acad Dermatol. 1994;31(6):1072-4. doi:
trum Disorders (ICOCS). Compr Psychiatry. 2014;55(7):1513-9. doi: 10.1016/s0190-9622(09)80093-5.
10.1016/j.comppsych.2014.05.020. 29. Bohne A, Wilhelm S, Keuthen NJ, Baer L, Jenike mA. Skin picking in Ger-
13. Kloft L, Steinel T, Kathmann N. Systematic review of co-occurring OCD man students. Prevalence, phenomenology, and associated characteris-
and TD: Evidence for a tic-related OCD subtype? Neurosci Biobehav tics. Behav modif. 2002;26(3):320-39. doi: 10.1177/0145445502026003002.
Rev. 2018;95:280-314. doi: 10.1016/j.neubiorev.2018.09.021. 30. Lochner C, Roos A, Stein DJ. Excoriation (skin-picking) disorder: a sys-
14. de Vries FE, Cath DC, Hoogendoorn AW, van Oppen P, Glas G, Velt- tematic review of treatment options. Neuropsychiatr Dis Treat.
man DJ, et al. Tic-Related Versus Tic-Free Obsessive-Compulsive Dis- 2017;13:1867-72. doi: 10.2147/NDT.S121138.
order: Clinical Picture and 2-Year Natural Course. J Clin Psychiatry. 31. Snorrason I, Smári J, Olafsson RP. Emotion regulation in pathological
2016;77(10):e1240-7. doi: 10.4088/JCP.14m09736. skin picking: findings from a non-treatment seeking sample. J Behav Ther
15. Brander G, Kuja-Halkola R, Rosenqvist mA, Rück C, Serlachius E, Fer- Exp Psychiatry. 2010;41(3):238-45. doi: 10.1016/j.jbtep.2010.01.009.
nández de la Cruz L, et al. A population-based family clustering study of 32. Odlaug BL, Grant JE. Clinical characteristics and medical complications
tic-related obsessive-compulsive disorder. mol Psychiatry. of pathologic skin picking. Gen Hosp Psychiatry. 2008;30(1):61-6. doi:
2021;26(4):1224-33. doi: 10.1038/s41380-019-0532-z. 10.1016/j.genhosppsych.2007.07.009.
16. march JS, Franklin mE, Leonard H, Garcia A, moore P, Freeman J, et al. 33. Hayes SL, Storch EA, Berlanga L. Skin picking behaviors: An examina-
Tics moderate treatment outcome with sertraline but not cognitive-be- tion of the prevalence and severity in a community sample. J Anxiety
havior therapy in pediatric obsessive-compulsive disorder. Biol Psychi- Disord. 2009;23(3):314-9. doi: 10.1016/j.janxdis.2009.01.008.
atry. 2007;61(3):344-7. doi: 10.1016/j.biopsych.2006.09.035. 34. Snorrason I, Belleau EL, Woods DW. How related are hair pulling disor-
17. Fineberg NA, Gale Tm. Evidence-based pharmacotherapy of obsessive- der (trichotillomania) and skin picking disorder? A review of evidence for
compulsive disorder. Int J Neuropsychopharmacol. 2005;8(1):107-29. comorbidity, similarities and shared etiology. Clin Psychol Rev.
doi: 10.1017/S1461145704004675. 2012;32(7):618-29. doi: 10.1016/j.cpr.2012.05.008.

69
Yasemin Hoşgören Alıcı ve ark. Obsesif Kompulsif ve İlişkili Bozukluklar

35. Jafferany m, Patel A. Skin-Picking Disorder: A Guide to Diagnosis and 51. Brohede S, Wingren G, Wijma B, Wijma K. Validation of the Body Dys-
management. CNS Drugs. 2019;33(4):337-46. doi: 10.1007/s40263-019- morphic Disorder Questionnaire in a community sample of Swedish
00621-7. women. Psychiatry Res. 2013;210(2):647-52. doi: 10.1016/j.psy-
36. Neziroglu F, Rabinowitz D, Breytman A, Jacofsky m. Skin picking phe- chres.2013.07.019.
nomenology and severity comparison. Prim Care Companion J Clin Psy- 52. Phillips KA, Hart AS, menard W. Psychometric evaluation of the Yale?
chiatry. 2008;10(4):306-12. doi: 10.4088/pcc.v10n0406. Brown Obsessive Compulsive Scale modified for Body Dysmorphic Dis-
37. O'Sullivan RL, Phillips KA, Keuthen NJ, Wilhelm S. Near-fatal skin picking order (BDD-YBOCS). J Obsessive Compuls Relat Disord. 2014;3:205-
from delusional body dysmorphic disorder responsive to fluvoxamine. Psy- 8.
chosomatics. 1999;40(1):79-81. doi: 10.1016/S0033-3182(99)71276-4. 53. Van Ameringen m, Patterson B, Simpson W. DSm-5 obsessive-compul-
38. Woods DW, Houghton DC. Diagnosis, evaluation, and management of sive and related disorders: clinical implications of new criteria. Depress
trichotillomania. Psychiatr Clin North Am. 2014;37(3):301-17. doi: Anxiety. 2014;31(6):487-93. doi: 10.1002/da.22259.
10.1016/j.psc.2014.05.005. 54. Ramsey KA, myers NS, Reagan S. mcGuire JF, Obsessive-Compulsive
39. Novak CE, Keuthen NJ, Stewart SE, Pauls DL. A twin concordance study Spectrum Disorders. Reference module in Neuroscience and Biobe-
of trichotillomania. Am J med Genet B Neuropsychiatr Genet. havioral Psychology. Elsevier,2021
2009;150B(7):944-9. doi: 10.1002/ajmg.b.30922. 55. Veale D, Anson m, miles S, Pieta m, Costa A, Ellison N. Efficacy of cog-
40. Roos A, Grant JE, Fouche JP, Stein DJ, Lochner C. A comparison of nitive behaviour therapy versus anxiety management for body dysmor-
brain volume and cortical thickness in excoriation (skin picking) disorder phic disorder: a randomised controlled trial. Psychother Psychosom.
and trichotillomania (hair pulling disorder) in women. Behav Brain Res. 2014;83(6):341-53. doi: 10.1159/000360740.
2015;279:255-8. doi: 10.1016/j.bbr.2014.11.029. 56. Krebs G, Fernández de la Cruz L, monzani B, Bowyer L, Anson m, Cad-
41. Woods DW, Flessner CA, Franklin mE, Keuthen NJ, Goodwin RD, Stein man J, et al. Long-Term Outcomes of Cognitive-Behavioral Therapy for
DJ, et al; Trichotillomania Learning Center-Scientific Advisory Board. The Adolescent Body Dysmorphic Disorder. Behav Ther. 2017;48(4):462-73.
Trichotillomania Impact Project (TIP): exploring phenomenology, func- doi: 10.1016/j.beth.2017.01.001.
tional impairment, and treatment utilization. J Clin Psychiatry. 57. Grisham JR, Frost RO, Steketee G, Kim HJ, Hood S. Age of onset of
2006;67(12):1877-88. doi: 10.4088/jcp.v67n1207. compulsive hoarding. J Anxiety Disord. 2006;20(5):675-86. doi:
42. Christenson GA, mansueto CS. Trichotillomania: descriptive character- 10.1016/j.janxdis.2005.07.004.
istics and phenomenology. Trichotillomania. In: Stein DJ, Christianson 58. Cath DC, Nizar K, Boomsma D, mathews CA. Age-Specific Prevalence
GA, Hollander E, eds. 1st ed. Washington, DC; American Psychiatric of Hoarding and Obsessive Compulsive Disorder: A Population-Based
Press; 1999. p.1-41. Study. Am J Geriatr Psychiatry. 2017;25(3):245-55. doi:
43. Grant JE, Chamberlain SR. Trichotillomania. Am J Psychiatry. 10.1016/j.jagp.2016.11.006.
2016;173(9):868-74. doi: 10.1176/appi.ajp.2016.15111432. 59. Samuels JF, Bienvenu OJ, Grados mA, Cullen B, Riddle mA, Liang KY,
44. Farhat LC, Olfson E, Nasir m, Levine JLS, Li F, miguel EC, et al. Phar- et al. Prevalence and correlates of hoarding behavior in a community-
macological and behavioral treatment for trichotillomania: An updated based sample. Behav Res Ther. 2008;46(7):836-44. doi:
systematic review with meta-analysis. Depress Anxiety. 2020;37(8):715- 10.1016/j.brat.2008.04.004.
27. doi: 10.1002/da.23028. 60. Frost RO, Steketee G, Tolin DF. Comorbidity in hoarding disorder. De-
45. Kelly mm, Phillips KA. Body dysmorphic disorder. In: Geddes JR, An- press Anxiety. 2011;28(10):876-84. doi: 10.1002/da.20861.
dreasen NC, Goodwin Gm, eds. New Oxford Textbook Of Psychiatry. 3 61. Kress VE, Stargell NA, zoldan CA, Paylo mJ. Hoardingdisorder: Diag-
rd
ed. Oxford: Oxford university Press; 2020. p.1031-41. nosis, assessment, andtreatment. Journal of Counseling & Development.
46. Krebs G, Fernández de la Cruz L, mataix-Cols D. Recent advances in 2016;94(1):83-90. doi: 10.1002/jcad.12064.
understanding and managing body dysmorphic disorder. Evid Based 62. Abramowitz JS, Wheaton mG, Storch EA. The status of hoarding as a
ment Health. 2017;20(3):71-5. doi: 10.1136/eb-2017-102702. symptom of obsessive-compulsive disorder. Behav Res Ther.
47. American Psychiatric Association. Diagnostic and Statistical manual of 2008;46(9):1026-33. doi: 10.1016/j.brat.2008.05.006.
mental Disorders. 4th ed. Washington, DC: American Psychiatric Pub- 63. Frost RO, Hartl TL. A cognitive-behavioral model of compulsive hoard-
lishing; 2000. ing. Behav Res Ther. 1996;34(4):341-50. doi: 10.1016/0005-
48. Veale D, Gledhill LJ, Christodoulou P, Hodsoll J. Body dysmorphic disor- 7967(95)00071-2.
der in different settings: A systematic review and estimated weighted preva- 64. Grassi G, micheli L, Di Cesare mannelli L, Compagno E, Righi L, Ghe-
lence. Body Image. 2016;18:168-86. doi: 10.1016/j.bodyim.2016.07.003. lardini C, et al. Atomoxetine for hoarding disorder: A pre-clinical and clin-
49. Schneider SC, Turner Cm, mond J, Hudson JL. Prevalence and correlates ical investigation. J Psychiatr Res. 2016;83:240-8. doi:
of body dysmorphic disorder in a community sample of adolescents. Aust 10.1016/j.jpsychires.2016.09.012.
N z J Psychiatry. 2017;51(6):595-603. doi: 10.1177/0004867416665483. 65. Rodriguez CI, Bender J Jr, morrison S, mehendru R, Tolin D, Simpson
50. Phillips KA, Wilhelm S, Koran Lm, Didie ER, Fallon BA, Feusner J, et al. HB. Does extended release methylphenidate help adults with hoarding
Body dysmorphic disorder: some key issues for DSm-V. Depress Anxi- disorder?: a case series. J Clin Psychopharmacol. 2013;33(3):444-7.
ety. 2010;27(6):573-91. doi: 10.1002/da.20709. doi: 10.1097/JCP.0b013e318290115e.

70
PANDAS/PANS ve
Obsesif Kompulsif Bozukluk İlişkisi
PANDAS/PANS and
Association with Obsessive Compulsive Disorder

Gonca ÇELİKa ÖZET Streptokok ile ilişkili pediatrik otoimmün nöropsikiyatrik bozukluklar (pediatric autoimmune
neuro-psychiatric disorders associated with streptococci/PANDAS) ve pediatrik akut başlangıçlı nö-
Didem Behice ÖZTOPb
ropsikiyatrik sendrom (pediatric acute-onset neuropsychiatric syndrome/PANS) araştırmaları immün
sistem ve ruhsal bozukluklar ilişkisine giderek daha fazla vurgu yapmaktadır. Obsesif kompulsif
a
Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi, belirtilerin ani başlangıcı en önemli tanı ölçütlerindendir. Psikiyatrik belirtilerin heterojenlik gös-
Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve termesi, tekrarlayıcı ve ataklarla giden niteliği, serolojik olarak enfeksiyon veya enfeksiyon dışı et-
Hastalıkları AD, kenlerin gösterilmesindeki güçlükler hastaların tanı almasını geciktirebilmektedir. Pediatrik
Adana, Türkiye obsesif kompulsif bozukluk (OKB) ile PANDAS/PANS OKB’nin farklı klinik görünümlerinin ayırt
b
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi, edilmesi OKB şiddetini azaltabilir ve tedaviyi etkinleştirir. Klasik OKB tedavisi yanında erken dö-
Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve nemde başlanan antimikrobiyal veya immünmodülatör tedaviler sürecin kronikleşmesini
Hastalıkları AD, engelleyecektir. Klinik belirtilerin ani başlaması serolojik-immünolojik parametrelerden daha de-
Ankara, Türkiye ğerli görülmektedir. PANDAS/PANS olgularında psikiyatrik belirtilerin sorgulanmasına ek olarak
tıbbi geçmiş, ailesel otoimmünite ve ailesel psikiyatrik belirtiler de araştırılmalıdır. Erken tanı ve te-
Yazışma Adresi/Correspondence: davi belirtileri ortadan kaldırabilse de, uygun tanı ve tedaviyi alamayan çocuklar giderek daha şid-
Gonca ÇELİK detli ataklar yaşar ve bunun sonucunda sıkıntı ve işlev kaybı ortaya çıkar. Bunlara ek olarak,
Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi, çocuk/ergen yaş grubundaki PANDAS/PANS hastaları psikofarmakolojik ilaçlar ile beklenenden
Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve daha fazla yan etki çıkarabilirler. Otoimmün ensefalite benzer görünümdeki şiddetli vakalar genel-
Hastalıkları AD, likle uzun süreli olarak hastanede yatış gerektirebilir ve ölümle sonuçlanabilir. Tüm olguların bi-
Adana, Türkiye reysel ihtiyaç ve önceliklerine göre formüle edilerek multidisipliner bir ekip tarafından takibi
goncagulcelik@gmail.com
gereklidir.

Anahtar Kelimeler: PANS; PANDAS; obsesif kompulsif bozukluk

ABSTRACT Pediatric autoimmune neuro-psychiatric disorders associated with streptococci (PAN-


DAS) and pediatric acute-onset neuropsychiatric syndrome (PANS) researchs are increasingly empha-
sizing the relationship between the immune system and mental disorders. Despite the changing
diagnostic criteria to date, OCD and sudden onset of symptoms are the most important criteria. The het-
erogeneity of psychiatric symptoms, its repetitive and exacerbating nature, difficulties in demonstrating
infection or noninfectious factors serologically may delay the diagnosis of patients. Differentiating the
different clinical manifestations of pediatric OCD and PANDAS/PANS OCD may reduce the severity
of OCD and reinforce the treatment. In addition to classical OCD treatment, antimicrobial or im-
munomodulatory treatments started in the early stages will prevent the process from becoming chronic.
Sudden onset of clinical symptoms is considered more valuable than serological-immunological pa-
rameters. In addition to questioning psychiatric symptoms in PANDAS/PANS cases, medical history, fa-
milial autoimmunity and familial psychiatric symptoms should also be investigated. Although early
diagnosis and treatment can relieve symptoms, children who do not receive appropriate diagnosis and
treatment experience increasingly severe attacks, resulting in distress and loss of function. In addition,
PANS/PANDAS patients in the paediatric and adolescent age group may experience more side effects
from psychopharmacological drugs than was anticipated. Severe cases with an autoimmune encephali-
tis-like appearance often require prolonged hospitalization and may result in death. All cases should be
KAYNAK GÖSTERMEK İÇİN: formulated according to their individual needs and priorities and followed up by a multidisciplinary
Çelik G, Öztop DB. PANDAS/PANS ve ob-
team.
sesif kompulsif bozukluk ilişkisi. Devrimci Öz-
güven H, editör. Obsesif Kompulsif Bozukluk.
Ankara: Türkiye Klinikleri; 2022. p.71-8. Keywords: PANS; PANDAS; obsessive compulsive disorder

71
Gonca Çelik ve ark. PANDAS/PANS ve Obsesif Kompulsif Bozukluk İlişkisi

O
bsesyonlar, tekrar tekrar ortaya çıkan ve çocuğun ropsikiyatrik sendrom “pediatric acute-onset neuropsychi-
kontrolü dışında hissedilen, araya giren ve isten- atric syndrome (PANS)”] olarak adlandırılır.
meyen düşünceler, görüntüler veya dürtülerdir. PANDAS ilk kez Swedo ve ark. tarafından Grup A
Bu saplantılar çocuk için hoş değildir ve genellikle çok beta Hemolitik Streptokok enfeksiyonu ile ilişkili 50 pedi-
fazla endişe ve sıkıntıya neden olur. Yaygın obsesyonlar atrik vakada OKB ve tik bozukluğu başta olmak üzere, dik-
mikroplar, hastalık ve ölüm hakkında endişelenmek, kötü kat eksikliği hiperaktivite bozukluğu (DEHB), seperasyon
şeyler olacağına veya yanlış bir şey yapacağına dair aşırı anksiyetesi ve nörolojik belirtilerle giden, alevlenme ve
korkular, her şeyin “doğru” olması gerektiğini hissetmek, sönmelerle epizodik bir seyir gösteren bir kinik tablo ola-
başkalarını incitmekle ilgili rahatsız edici ve istenmeyen rak tanımlanmıştır.4 Bu gözlem çalışmasında 50 çocukta
düşünceler veya görüntüler, rahatsız edici ve istenmeyen 144 ayrı belirti alevlenmesi epizodu vardı; 45’i (%31) ka-
dürtüler veya cinsel içerikli görüntülerdir. Kompulsiyon- nıtlanmış Grup A Beta Hemolitik Streptokok (GABHS)
lar (ritüeller olarak da adlandırılır), obsesyonların neden enfeksiyonu, 60’ı (%42) farenjit veya üst solunum yolu en-
olduğu üzücü duygulardan kurtulmak amacıyla çocuğun feksiyonu belirtileri (boğaz kültürü alınmamıştı) ve 6’sı
‘yapması gerektiğini’ hissettiği davranışlardır. Bir çocuk (%4) GABHS maruziyeti ile ilişkilendirildi. Sonrasında
aynı zamanda bu kompulsiyonlarla bir şekilde kötü şeyle- PANDAS tanı ölçütleri oluşturuldu.4 Bu ölçütler şunlardır:
rin olmasını engelleyeceğine inanabilir. Yaygın kompulsi- (i) OKB ve/veya tik bozukluğu varlığı, (ii) Prepubertal be-
yonlar şunları içerebilir: Aşırı kontrol (kapının kilitli lirti başlangıcı, (iii) Akut belirti başlangıcı ve epizodik (tek-
olduğunu, fırının kapalı olduğunu tekrar tekrar kontrol rarlayan remisyon) seyri, (iv) S. pyogenes enfeksiyonu ile
etme), aşırı yıkama ve/veya temizleme, ‘doğru’ olana kadar belirti başlangıcı/alevlenme arasındaki zamansal ilişki, (v)
eylemleri tekrarlamak veya her şeye yeniden başlamak, bir Nörolojik anormallikler ile ilişki (koreiform hareketler,
şeyleri sipariş etmek veya düzenlemek, zihinsel kompulsi- motorik hiperaktivite).
yonlar (aşırı dua etme, zihinsel gözden geçirme), sık sık PANDAS tanısındaki en büyük güçlüklerden biri
itiraf etmek veya özür dilemek, şanslı kelimeler veya sayı- OKB, tik bozukluğu ve streptokok enfeksiyonunun eş za-
lar söylemek, aşırı güvence arayışı (örneğin; her zaman manlı olarak gösterilmesidir. Bunda taşıyıcılık durumu,
“İyi olacağımdan emin misin?” diye sormak). Bu obses- Antistreptolizin O antikoru (ASO) titrelerinin yüksekliği
yonlar ve kompulsiyonlar günlük işleyişi bozacak kadar için pencere fazının olması önemlidir. Bununla birlikte
zaman aldığında (örneğin; sosyal, okul, özbakım, vb.) ob- OKB, tik bozukluğu ve PANDAS hastaları ile uzunlama-
sesif kompulsif bozukluk (OKB) tanısı konulur. Tipik ola- sına ve retrospektif çalışmalarının derlendiği bir makalede,
rak, bu belirtilerin kademeli bir başlangıcı vardır ve birkaç streptokok enfeksiyonunun kendisinden daha çok tekrarla-
hafta veya ay boyunca gelişir.1 yıcı niteliğinin ve konağın immünogenetik yanıtının bunda
OKB’nin etiyolojisi bilinmemektedir, ancak artan ka- etkili olabileceği belirtilmiştir.5 PANDAS kavramı yakın
nıtlar bazı OKB vakalarının doğası gereği otoimmün ola- zamanda Danimarka’da yapılan nüfusa dayalı bir kohort
bileceğini veya streptokok enfeksiyonu tarafından çalışması tarafından güçlü bir şekilde desteklenmiştir; bul-
tetiklenebileceğini düşündürmektedir.2,3 Klasik OKB’nin gular streptokok testi pozitif olan 1.067.743 çocukta OKB
aksine, davranış ve ruh halinde hızlı bir değişiklik ve ani gelişme riskinin arttığını göstermektedir.3
gelişen şiddetli anksiyete ile görünüşte “bir gecede” geli- PANDAS tanımlamasının ardından, GABHS göste-
şebilen, çocuğun geçirdiği bir enfeksiyon sırasında bağı- rilemese de mycoplasma ve lyme etkeni gibi farklı etyolojik
şıklık sisteminin enfeksiyon kaynağı yerine nöronal ajanlarla ilişkilendirilen, dalgalı seyir gösteren ve akut baş-
yapılara saldırmasının neden olduğu bir pediatrik OKB alt langıcı olan, çocuklar dışında erişkinlerde de ortaya çıkan
tipi olarak düşünülebilir. Belirtilerin aniden ortaya çıkması, klinik tablolar tanımlanarak bunlar için PANS ismi önerildi.6
belirtilerin daha yavaş ortaya çıktığı genel pediatrik PANS için önerilen ölçütler şunlardır: (i) OKB’nin ani, akut,
OKB’den çok farklıdır. Strep enfeksiyonu ile tetiklendiyse dramatik başlangıcı veya ciddi şekilde kısıtlanmış gıda alımı,
‘Streptokok ile ilişkili pediatrik otoimmün nöropsikiyatrik (ii) Aşağıdaki kategorilerden en az ikisinde benzer şekilde
bozukluk [Streptokok enfeksiyonu ile ilişkili pediatrik oto- şiddetli ve akut başlangıçlı ek nöropsikiyatrik belirtilerin eş-
immün nöropsikiyatrik hastalıklar “pediatric autoimmune zamanlı varlığı: Endişe; duygusal oynaklık ve/veya depres-
neuro-psychiatric disorders associated with streptococcal yon; sinirlilik, saldırganlık ve/veya şiddetli karşıt
infections (PANDAS)”], başka bir enfeksiyon veya bilin- davranışlar; davranışsal (gelişimsel) regresyon; okul perfor-
meyen bir etken ile tetiklendiyse ‘pediatrik akut başlangıçlı mansında ani bozulma; motor veya duyusal anormallikler;
nöropsikiyatrik sendrom [Pediatrik akut başlangıçlı nö- uyku bozuklukları, enürezis veya idrar sıklığı dahil soma-

72
Gonca Çelik ve ark. PANDAS/PANS ve Obsesif Kompulsif Bozukluk İlişkisi

tik belirtiler, (iii) Belirtiler bilinen bir nörolojik veya tıbbi  Sık idrara çıkma ve/veya enürezis ve/veya gündüz
bozuklukla daha iyi açıklanamaz, (iv) Yaş şartı yoktur. inkontinansı
Güncel veriler nedeniyle bu antiteler ortak bir çatı al-  Kısa süreli bellek kaybı
tında PANDAS/PANS olarak sınıflandırmış, bir tanı kon-  Artan duyusal tepkiler (kokular, sesler, ışık, do-
sensusu geliştirilmiş ve ardından 2015 yılında kunma)
yayınlanmıştır.7
 İnce motor becerilerde bozulma
 Disgrafi
PANDAS/PANS TANı ÖLÇÜTLERİ8
 Tikler ve/veya tesadüfi hareketler
Ani Başlangıç: Belirtilerin birkaç gün, hatta saatler
içinde ani ve hızlı gelişmesi. PANDAS/PANS Konsorsiyumu’nun uzman üyeleri,
PANDAS/PANS’ın pediatrik popülasyonun %1-2’sini et-
2-6 haftalık bir süre boyunca belirtilerin doğasının ve
kileyeceğini tahmin ederken, kar amacı gütmeyen bir ku-
yoğunluğunun hızlı değişimi.
ruluş olan PANDAS Network, insidansı 200 çocukta 1
Major Ölçütler: olarak bildirmektedir.8,9 Ek olarak artan kanıtlar ve immün
OKB belirtilerinin varlığı modulatuar tedavilere cevap verilmesi, PANDAS/PANS
Ayrılık kaygısı (biri veya her ikisi) için otoimmün ensefalit tanımının daha kapsayıcı ve gün-
cel olacağını vurgulamakta ve kan beyin bariyeri geçir-
1. Ebeveynlerin fiziksel varlığına gündüz ve gece ba-
genliğinin immünogenetik yatkınlığa evrileceğini
ğımlılığı
öngörmektedir.10,11
2. Ebeveynlerin varlığına ihtiyaç duyarak veya duy-
Klasik çocukluk çağı OKB’si ile PANDAS/PANS OKB
madan, tanıdık fiziksel çevreye psikolojik bağımlılık
arasında bazı farklılıklar bulunmaktadır. Uluslarası OKB araş-
Anoreksia nevroza (bir veya daha fazla) tırmaları derneğinin hem klinik görünüm hem de genel fark-
1. Akut başlangıçlı yiyecek ve/veya sıvı reddi lılıkları özetleyen tablosu Tablo 1’de sunulmuştur.12
2. Boğulma korkusu
3. Kusma korkusu PANDAS/PANS İLE İLGİLİ ETİYOPATOGENEZ vE
4. Dayanılmaz koku veya doku nedeniyle yutamama BİYOBELİRTEÇ ARAşTıRmALARı
5. Bozuk beden imajı (genellikle 12 yaşından büyük Sydenham Koresi’nde (SC) saptanan otoantikorlar ile il-
çocuklarda; ve diğer anoreksia tiplerinden kaynaklanabi- gili kanıtlara dayanarak, PANDAS’ta altta yatan patoloji-
lir). nin moleküler taklit ile immün aracılı bir mekanizma
içerdiği varsayılmaktadır. Bu nedenle, birkaç çalışmada
Minör Ölçütler 1:
PANDAS, akut romatizmal ateş (ARA) ve ilgili bozuk-
 Uyku bozuklukları (uykusuzluk, gece terörü, yalnız lukları olan hastalarda çapraz reaktif antikorların rolü araş-
uyumayı reddetme) tırılmıştır. Tartışmalı sonuçlarla biriken kanıtlar,
 Davranışsal gerileme (bebeksi konuşma, öfke nö- otoantikorların bazal gangliyonlardaki antijenleri hedefle-
betleri, gerçek kronolojik yaşa uygun olmayan davranışlar) diğini göstermiştir.13,14 Tüm bu çalışmaların ışığında SC ve
 Duygusal değişkenlik/depresyon PANDAS arasında örtüştüğü belirlenen otoimmün enfek-
siyon tetikleyicisi ile ilişkili nöropsikiyatrik durumlara yö-
 Hiperaktivite, dikkat dağınıklığı, konsantre ola-
nelik olarak, ilgili bağışıklık fonksiyon bozukluğunu
mama (DEHB/ADD tanısı ile uyumlu)
ölçmek için kullanılan ve ülkemizde mevcut olmayan bir
 Belirtilerin başlangıcından önce bulunmayan öğ- kan testi, Cunningham Paneli, geliştirilmiştir.13-15 Bu panel,
renme güçlüğü (özellikle matematik) dopamin reseptörleri D1 ve D2, tubulin ve lisogangliosid-
 Varsanılar GM1 ve kalsiyum/kalmodulin bağımlı protein kinaz II’ye
Minör Ölçütler 2: (CaMKII) karşı otoantikorların titrasyonunu göstermeyi
amaçlar. Cox ve ark., insan nöron hücrelerinde CaM-
 ‘Aşırı uyarılmış’ görünüm ve/veya ‘kukla benzeri’
KII’nin daha yüksek aktivasyonu ile eş zamanlı olarak se-
yüz mimikleri
rumda yüksek anti-D1R ve anti-lisogangliosid anti-nöronal
 Hipotoni antikorları ile streptokokla ilişkili tikler ve OKB arasında
 Midriyazis (özellikle belirtilerin akut döneminde) anlamlı bir korelasyon saptadılar.16 PANDAS-kronik tikleri

73
Gonca Çelik ve ark. PANDAS/PANS ve Obsesif Kompulsif Bozukluk İlişkisi

TABLO 1: Pediatrik OKB-PANDAS/PANS OKB karşılaştırması.


Pediatrik OKB PANDAS/PANS OKB

Yaş Tipik olarak ilk başlangıcı 8-12 yaşları arasında görülür. Tipik olarak 4-14 yaş arası çocukları etkiler.

Zaman Subklinik belirtiler zamanla daha şiddetli hale gelir. Belirtilerin akut ve dramatik bir başlangıcı vardır.

Belirtiler Hasta, anksiyeteye neden olan obsesyonlar ve anksiyeteyi Ani, hızlı başlangıçlı obsesif-kompulsif davranışların yanı sıra olası hareket ve
azaltmak için yapılan kompulsiyonlar arasında gidip gelen çok davranış anormallikleri de dahil olmak üzere şunlar görülebilir:
çeşitli belirtiler yaşayabilir. Yaygın obsesyonlar, kontami- • şiddetli ayrılık kaygısı
nasyon korkularını içerebilir; patolojik şüphe; saldırgan, dini, • Anoreksia nervoza veya düzensiz yeme
cinsel nitelikte istenmeyen düşünceler ve/veya görüntüler; • Sık idrara çıkma
simetri ihtiyacı olabilir. Yaygın kompulsiyonlar aşırı kontrol, • Tikler ve/veya amaçsız motor hareketler
yıkama, temizlik, güvence arama; saymak, sıralamak veya • Akut el yazısı bozulması
bir şeyler düzenlemek gibi hareketleri içerebilir.

Etken muhtemel bir ailesel/genetik bağlantı ve kortiko-striato-pal- PANDAS: Bir Streptococcus pyogenes PANS: mikoplazma,
lido-talamik (KSPT) yolağın olası katılımı vardır. Anksiyete Grup A Strep enfeksiyonunu takiben mononükleoz, Lyme ve H1N1 gibi bir en-
üreten uyaranlardan kronik olarak kaçınma da katkıda bulu- beyindeki bazal gangliyonlara yanlışlıkla feksiyonun ardından beyindeki bazal
nan bir etmen olarak görülmektedir. saldıran otoimmün antikorların sonucu gangliyonlara yanlışlıkla saldıran otoim-
olduğu varsayılır. mün antikorların sonucu olduğu
varsayılır.

Tedavi Daha kademeli bir başlangıç olduğunda veya Ani başlangıçlı OKB (PANDAS/PANS), pediatrik OKB'nin tipik sunumu değildir. Ani
herhangi bir aktif enfeksiyon yokluğunda yukarıda sıralanan başlangıçlı ve yukarıda sayılan belirtilerle başvuran bir hastanız varsa:
belirtileri gösteren bir hastanız varsa: Test et, Tedavi et, Ekip oluştur
Belirtiler başladıktan sonraki 3 hafta içinde aktif enfeksiyonlar, özellikle strep için
Ekip Oluştur test yapın.
Bir tedavi planı oluşturmaya yardımcı Klinik olarak endikeyse, ayrıca mikoplazma, mononükleoz, Lyme hastalığı veya
olmak için bir OKB uzmanıyla ekip oluşturun. H1N1 testi yapın.
Lisanslı bir ruh sağlığı uzmanı, OKB belirtilerini tedavi Aktif enfeksiyonları iyice tedavi edin.
etmek için bilişsel davranışçı terapi (BDT) ve maruz Aktif enfeksiyonları tedavi etmek için her bir enfeksiyon etkeninin bakım
bırakma ve tepki önleme (ERP) gibi OKB için etkili ve am- standartlarına göre antibiyotik kullanın.
pirik olarak doğrulanmış tedavileri kullanacaktır. şiddetli veya kalıcı vakalar için intravenöz İmmünoglobulin (ıvıG) önerilebilir.
Psikiyatrik ilaçlar (Selektif Serotonin geri alım inhibitör- Bir tedavi planı oluşturmaya yardımcı olması için bir OKB uzmanıyla ekip
leri/SSGı) belirtilerin şiddeti nedeniyle gerekli olduğu du- oluşturun.
rumlarda kullanılabilir. Lisanslı bir ruh sağlığı uzmanı, OKB belirtilerini tedavi etmek için maruz bırakma
ve tepki önleme (ERP) adı verilen bir tür bilişsel davranışçı terapi (BDT)
kullanacaktır.

OKB: Obsesif kompulsif bozukluk;


PANDAS: Streptokok enfeksiyonu ile ilişkili pediatrik otoimmün nöropsikiyatrik hastalıklar “pediatric autoimmune neuro-psychiatric disorders associated with streptococcal infections”;
PANS: Pediatrik akut başlangıçlı nöropsikiyatrik sendrom “pediatric acute-onset neuropsychiatric syndrome”.

ve OKB’si olan çocuklarda yapılan başka bir çalışmada PANS açısından düşünüldüğünde, tüm yeni psikiyat-
bazı deneklerde GABHS alevlenmesinde CaMKII akti- rik bozukluklarda olduğu gibi, psikiyatrik belirtilerin ta-
vasyonu saptanmıştır.14 Ancak Hesselmark, Cunningham ranması son hastalıklara vurgu yaparak, ateş, ağrılı eklem
panelinin sensitivitesinin tartışmalı olduğunu vurgular.17 öyküsü, karın ağrısı gibi konulardaki tıbbi geçmişi içer-
27 PANDAS vakası ile 23 sağlıklı kontrolün karşı- melidir. Kore ve koreiform hareketleri, cilt döküntülerini
laştırıldığı bir diğer çalışmada, PANDAS serum IgG, stria- değerlendirmeye odaklı fizik muayene de gereklidir. Bu
tumun kolinerjik internöronlarına (CIN) seçici olarak sendrom belirgin olarak ortaya çıktığından, davranış geri-
yüksek bağlanma göstermiş ve bu hastalarda antikorlar için lemesi ve kişilik değişikliği, okul işleyişi, arkadaşlar ve
kritik bir hücresel hedef olarak striatal CIN’ler için yeni ebeveyni içeren psikososyal sorunları da tetikleyici olarak
kanıtlar sunulmuştur.18 sorgulamayı gerektirir. Akut başlangıçlı nöropsikiyatrik

74
Gonca Çelik ve ark. PANDAS/PANS ve Obsesif Kompulsif Bozukluk İlişkisi

belirtiler psikososyal travmalar/stres ile ilişkili olabilir ve mesi gerektiği unutulmamalıdır. PANS belirtileri, OKB,
travma/stres yanıtı bir dışlama tanısı olmalıdır. PANS be- Tourette sendromu, DEHB, depresyon ve bipolar bozuk-
lirtileri ile konversiyon bozukluğu ve psikosomatik hasta- luk gibi çeşitli psikiyatrik bozukluklarda görülen belirtilerle
lıklar arasında klinik örtüşme olabilir. Bu nedenle, örtüşmektedir. Bununla birlikte, bu belirtilerin başlangıcı
kapsamlı öykü, psikiyatrik görüşme ve eksiksiz fizik mua- ve eşzamanlı sunumu, PANS’yi diğer psikiyatrik durum-
yene şüpheli PANS vakalarında kritiktir. OKB dışındaki lardan ayırır. Bu nedenle PANS tanısı, birden fazla alanda
geniş belirti profili nedeniyle PANS hastalarında KSADS akut başlangıçlı belirtileri olan vakalarla sınırlıdır. Bazı du-
gibi kapsamlı tanısal araçların kullanılması daha uygun- rumlarda, PANS’lı çocuklar görsel veya işitsel varsanılar
dur. yaşarlar. Psikotik belirtilerin şizofreni, bipolar bozukluk ve
PANS ile başvuran hastada yüksek inflamatuar belir- lupus serebrit gibi durumlarda görülen psikotik belirtilerle
teçler, eritrosit sedimantasyon hızı (ESR) veya C reaktif benzer olabileceği göz önünde bulundurulmalıdır.7
protein (CRP) ve/veya sitopeniler (düşük kan sayımı) ya- Bellek bozuklukları, PANS sendromunun bir parçası
nında, kuru gözler, ağız kuruluğu gibi belirtiler varsa, Anti gibi görünmektedir. Çocuklar genellikle atak sırasındaki be-
Nükleer Antikoru (ANA) testi alınmalıdır. ANA pozitifse, lirtilerinin ayrıntılarını veya işlevsellik üzerindeki etkilerini
lupusa özgü antikorlar (çift sarmallı [ds] DNA, Smith, hatırlayamazlar. Duygusal oynaklık (emosyonel labilite) bir
RNP) ve Sjögren sendromuyla ilişkili antikorlar (SSA veya ayırt edici PANS belirtisidir ve istemsiz, sıklıkla kontrol
anti-Ro ve SSB veya anti-La) tespit edilebilir. Hasta ileri edilemeyen ağlama veya uyumsuz gülme atakları olabilir.
tetkik için pediatrik romatolojiye yönlendirilebilir. İnfla- Örneğin, hasta sinirlendiğinde kontrolsüz bir şekilde güle-
masyon belirteçleri yanında elektroensefalografi (EEG), bilir. Depresyon da özellikle kronik süreçlerde ve ilerleyen
beyin MRI istenebilir ve ensefaliti düşündüren bulgular aşamalarda yaygındır. Ajitasyon, sinirlilik, saldırganlık ve
mevcut ise lomber ponksiyon (LP) yapılabilir ve limbik en- öfke nöbetleri de yaygındır. PANS ataklarında konuşma
sefalit panelleri taranabilir. Özetle PANS olgularında en- genellikle etkilenir, ‘bebeksi konuşma’ dahil olmak üzere
feksiyon etkeninin belirlenmesinin ötesinde otoimmün çeşitli dikkate değer gelişimsel gerilemeye, konuşma ye-
ensefalitler, romatolojik hastalıklar ve immün yetmezlik tersizliğine, (seçici) konuşmazlığa veya yeni başlayan ke-
panellerinin de araştırılması, multidisipliner değerlendirme kemeliğe rastlanabilir. Şiddetli dürtüsellik ve zorlayıcı
ve takip esastır.7 davranışlar görülebilir, içgörü sınırlı olabilir. Çocuklar işit-
PANDAS/PANS konsorsiyum ekibinin önerilerinin sel veya görsel deneyimler yaşayabilir, varsanılar, ayrıca
yanında, PANS hastaları ile sağlıklı kontrol grubunun kar- şiddet içeren görüntüler ve intihar düşünceleri olabilir.
şılaştırıldığı güncel bir çalışmada nöroinflamasyonu öngö- PANS’lı çocuklar genellikle istenmeyen düşünce ve ey-
ren aminoasitlerden triptofan, glisin, histamin/histidin; yanı lemlerinin oldukça farkındadır ve onlardan utanabilir ve
sıra oksidatif stres durumunu düşündüren glutamin, 2-hid- sonrasında özür diler.8
roksibutirat ve triptofan-kinürenin değişimi bulunmuştur. PANDAS’ı olmayan OKB’li 6-14 yaş aralığındaki
Bu çalışma bu grupta metabolomlarla yapılan ilk çalışma çocuklarla ile PANDAS/OKB’li çocukların karşılaştırıl-
olması nedeniyle değerli bulunmuştur. Özellikle glisin, dığı bir çalışmada, PANDAS/OKB’li çocuklarda, nörop-
triptofan ve tirozin metabolik değişikliklerinin PANS kli- sikiyatrik hastalığın ilk epizodları sırasında ayrılık kaygısı,
nik şiddeti ile uyumlu olduğu gösterilmiştir.19 acil idrar yapma, hiperaktivite, dürtüsellik, el yazısında bo-
zulma ve okul performansında düşüş daha sık bulunmuş-
PANDAS/PANS KLİNİK GÖRÜNÜmLERİ: tur.20 PANDAS/OKB’li çocuklarda toplam tik sayısı daha
ORTAK ÖZELLİKLER vE FARKLıLıKLAR fazla ve vokal tikler daha şiddetliydi. Ayrılık kaygısı bo-
zukluğu ve sosyal fobi, PANDAS’ı olmayan OKB’li ço-
PANS’lı birçok çocuk, aşırı kompulsiyonlar (ayakkabı ya-
cuklarda daha yaygındı ve ritüellerine başkalarını dahil
lama, havlama), motor ve vokal tikler (boğmaca gibi ök-
etme olasılıkları daha yüksekti.20
sürme, burun çekme, elleri sıkma), davranışsal gerileme ve
korkunç aşırı kaygı veya saldırganlık nöbetleri ile aşırı de- Retrospektif bir çalışmada PANDAS ve PANS gru-
recede hastadır. Davranışsal belirtiler sıklıkla psikolojik bundaki hastalar karşılaştırıldığında, iki grup arasında tik-
veya psikiyatrik hizmetlere hızlı sevki gerektirir, ancak tüm ler ve OKB açısından fark bulunmamıştır.21 Yine PANS
hastalar tam bir tıbbi değerlendirmeye tabi tutulmalıdır. hastalarında ailesel tiroid ve diyabet hastalıklarında PAN-
PANS’ın bir ‘dışlama tanısı’ olduğu ve PANS tanısı ko- DAS hastalarına göre belirgin düzeyde artış olduğu göz-
nulmadan önce bilinen diğer tıbbi hastalıkların ekarte edil- lenmiştir.21 Anksiyete, okul performansında kötüleşme,

75
Gonca Çelik ve ark. PANDAS/PANS ve Obsesif Kompulsif Bozukluk İlişkisi

sinirlilik ve saldırganlık PANS hastalarında daha sık göz- detli ataklar yaşar ve bunun sonucunda sıkıntı ve işlev
lenmiştir.21 Murphy ve ark. da PANS hastalarında OKB ve kaybı (ders dışı etkinliklere katılamama, arkadaşlarını gö-
gıda alımı kısıtlamasına ek olarak sinirlilik, davranışsal ge- rememe, okula gidememe ve hatta okuldan ayrılamama)
rileme, el yazısında bozulma, detaylandırma hızı ve dikkat ortaya çıkar. Şiddetli vakalar genellikle uzun süreli psiki-
güçlükleri gibi majör belirtiler ve bedensel belirtiler (uyku yatrik hastane yatışı gerektirir ve ölümle sonuçlanabilir (in-
ve idrara sıkışma hissi) olduğunu göstermiştir.22 Antibiyo- tihar, açlık/dehidratasyon veya dürtüsel davranışların
tik, psikofarmakoloji ve terapi yöntemlerinin her üçü ise neden olduğu kazalar). Bilişsel Davranışçı Terapinin
tüm hasta grubunda tik belirtilerinden daha çok OKB be- (BDT) (özellikle maruz bırakma/tepki önleme -ERP) ve
lirtilerinde düzelmeye yol açmıştır.21 OKB davranışlarına ailenin uyum sağlamasının en aza in-
dirilmesinin, pediatrik OKB olgularında en etkili müdahale
Otuzdört PANS hastası ile 64 pediatrik kontrolün kar-
olduğu birçok yayınla gösterilmiştir.
şılaştırıldığı bir diffüzyon MR çalışmasında, PANS hasta-
larında tüm beyin bölgelerinde artan difüzyon paternleri Her ne kadar PANDAS/PANS’ta bu müdahalelerin
tanımlanmış, iki grup arasındaki en belirgin farkın talamus, etkililiğine dair geniş ölçekli çalışmalar henüz yapılma-
bazal ganglionlar (kaudat, putamen ve pallidum) ve amig- mışsa da, pilot çalışmalar PANDAS/PANS’a bağlı OKB’li
dala dahil olmak üzere derin gri maddede olduğu saptan- çocuklarda davranışsal terapilerin çok etkili olduğunu gös-
mıştır. Bu farklar klinik belirti şiddeti ile ilişkili termektedir.
bulunmuştur. Ancak iki grup arasında hacim ve beyin kan Kanıta dayalı tedaviler BDT, ebeveyn yönetim eği-
akımı açısından fark gözlenmemiştir. Özellikle OKB ağır- timleri ve ilaçları içermektedir. Ailenin de dahil edildiği
lıklı klinik görünümü olan bu örneklem grubunda, önceki yoğun BDT uygulamasına dair küçük ölçekli bir çalışma,
çalışmalarla da uyumlu olarak, amigdala tutulumunun duy- PANDAS’ın OKB belirtilerinin tedavisinde hem mevcut
gusal oynaklık ile, bazal ganglion tutulumunun OKB ile, atağın iyileşmesini sağladığını hem de ardından gelen alev-
talamik tutulumun ise uyku-uyanıklık döngüleri ile ilişkili lenmelerde de fayda sağladığını göstermiştir.26 Ailelerin
olabileceği düşünülmüştür.23 çocuğun kaçınma ve ritüellerine uyum sağlama davranışı
PANDAS ve ilgili bozuklukları olan hastalarda biliş- göstermemesi için cesaretlendirilmesi, arzulanan davra-
sel işlevsellik üzerine yapılan bir diğer araştırmada ise, nışların teşvik edilmesi, kesin sınırların oluşturulması, bek-
PANS’lı hastalarda özellikle görsel-motor yetenekler, kısa lentiler ve sonuçlar ve ödüllendirme sistemlerini içeren
ve uzun süreli bellek ve işlem hızı açısından, PANDAS’lı Ebeveyn Yönetim Tekniklerinin (EYT) uygulanması be-
hastalara göre daha riskli bir nöropsikolojik profil bulun- lirtilerin iyileşmesini ve çocuğun uyumunu artıracaktır.
muştur.24 EYT, PANS hastaları BDT’ye hazır veya gönüllü olma-
dıkları zaman özellikle kullanışlıdır.7
Koronavirüs hastalığı-2019 (COVID-19) pandemisi
döneminde 108 PANDAS/PANS’lı çocuğun belirtiler açı- Çok sayıda plasebo kontrollü klinik çalışmada,
sından araştırıldığı bir çalışmada, özellikle mevcut tablo- PANS’a bağlı OKB tedavisinde tercih edilen ilaç Selektif
lara irritabilite ve duygusal oynaklığın eklendiği ve bu Serotonin geri alım inhibitörleridir (SSGI). Fluoksetin, ser-
tablonun akut alevlenmelerin en önemli yordayıcısı olduğu talin, fluvoksamin ve klomipramin pediatrik OKB tedavi-
yorumlanmıştır.25 Olguların %71’inde önceki belirtilerde sinde FDA onayı ile kullanılan ve etkinliği en çok
artış olduğu, bunun da en çok kontaminasyon korkusu ile gösterilen ilaçlardır. Klinik deneyim, tüm SSGI’ların fay-
ilişkili olduğu görülmüştür. Bu çalışma çevresel etkenle- dalı olduğunu ve düşük dozlarda başlanarak yavaş titrasyon
rin PANDAS/PANS üzerine etkisinin önemli olduğunu ile yan etki riskinin en aza indirilebileceğini göstermekte-
gösteren bir çalışma olarak yorumlanmıştır. dir. Doz artırmalarının 2 haftalık aralıklardan daha erken
yapılmaması gereklidir.
PANDAS /PANS TEDAvİSİ PANS’ı PANDAS’ı da kapsayacak şekilde genişlet-
tiğimizde, PANS tanı ölçütleri geniş bir nöropsikiyatrik
PANDAS/PANS’lı çocukların tedavisinde ilk adım kap-
durum spektrumunu tanımlar, sendromun çeşitli hastalık
samlı bir tanısal değerlendirme olmalı, dürtüsellik, fiziksel
mekanizmalarından kaynaklandığı ve psikolojik travma
şiddet veya saldırganlık, yeme ve içmeyi reddetme ve in-
veya altta yatan nörolojik, endokrin ve metabolik bozuk-
tihar eğilimi gibi çocuk veya ailesi için risk oluşturan be-
luklardan postenfeksiyöz otoimmün ve nöroinflamatuar bo-
lirtilere dikkat edilmelidir.7
zukluklar, streptokok enfeksiyonları (PANDAS), serebral
Erken tanı ve tedavi belirtileri ortadan kaldırabilse de, vaskülit, nöropsikiyatrik lupus ve diğerleri ile ilişkili pedi-
uygun tanı ve tedaviyi alamayan çocuklar giderek daha şid- atrik otoimmün nöropsikiyatrik bozukluğa kadar çeşitli eti-

76
Gonca Çelik ve ark. PANDAS/PANS ve Obsesif Kompulsif Bozukluk İlişkisi

yolojilere sahip olduğu varsayılmaktadır.7 İyi karakterize lerle karakterize ve immün tedavilere yanıt veren heterojen
edilmiş PANS hastası kohortlarında, vakaların %80’inden bir klinik görünüm sergilemektedir. Klinik belirtilerin ani
fazlasında enfeksiyon sonrası otoimmünite ve/veya nöro- başlaması, serolojik-immünolojik parametrelerden daha
inflamasyon kanıtı bulunur.22,26-28 Bu nedenle, PANS teda- değerli görülmektedir. Çoğu PANDAS ve PANS vakası
visi üç tamamlayıcı müdahaleye bağlıdır:28,29 için tıbbi olarak tedavi edilebilir bir neden bulunabilir. Ön
veriler, hastalığın erken evrelerinde uygun tedavi ve etkili
1. Belirtilerin psikoaktif ilaçlar, psikoterapiler (özel-
antibiyotik profilaksisi kullanımı ile çocukluk çağı ruhsal
likle bilişsel davranışçı terapi) ve destekleyici müdahale-
hastalıklarının %25-30 kadarının önlenebileceğini düşün-
lerle tedavi edilmesi.
dürmektedir.30,31
2. Antimikrobiyal müdahalelerle iltihap kaynağının
Gizli Grup A Beta Hemolitik Streptokok (GAS) enfek-
ortadan kaldırılması.
siyonlarının erken tanınması ve hızlıca tedavisi, tam belirti
3. Bağışıklık sistemi bozukluklarının bağışıklık dü- remisyonunu sağlayabilir.31,32 Antibiyotikler, kanıtlanmış
zenleyici ve/veya iltihap önleyici ilaçlarla tedavi edilmesi. GAS enfeksiyonu olmasa bile PANS hastalarına yardımcı
olabilir. Steroidler, intravenöz immünoglobulin (IVIG) veya
SONUÇ terapötik plazmaferez gibi immünomodülatör tedaviler, şid-
detli belirtiler için faydalıdır.7
PANDAS/PANS ile birlikte görülen OKB’nin ötesinde, ço-
cuklukta başlayan OKB’si olan genel bir popülasyonda ba- Uygun tedaviyi almayan PANDAS/PANS’lı ço-
ğışıklıkla ilgili komorbiditeleri açıklayan bugüne kadarki en cuklar kronik olarak hasta kalır ve hastalığın ilerlemesi,
büyük çalışmada, hem etkilenen bireylerde hem de birinci okula gidememeleri, topluma katılamamaları ve bazı du-
derece akrabalarında belirli inflamatuar ve enfeksiyöz etken- rumlarda yataklı bakım/tedavi gerektirebilecekl ölçüde
lerin hızı yüksek bulunmuştur.29,30 Artmış bağışıklıkla ilgili belirtileri şiddetlenebilir. En şiddetli vakalarda, uygun
komorbidite prevalansının PANDAS/PANS’a özgü olma- tıbbi müdahalelerin olmaması, klinik olarak ilişkili be-
yabileceği ve dikkatle tasarlanmış OKB ek araştırma ça- lirtilerin ilerlemesine neden olabilir ve bu da intihar ne-
lışmaları için bir itici güç sağlayabileceği öne deniyle ölümle veya anoreksia nevroza nedeniyle oluşan
sürülmektedir. komplikasyonlarla sonuçlanabilir. Tüm olguların teda-
PANDAS/PANS tablosunda OKB en yaygın klinik visi bireysel ihtiyaçlarına göre formüle edilerek multidi-
tanıdır. Ancak tekrarlayıcı nitelikte, alevlenme ve sönme- sipliner bir ekip tarafından takibi gereklidir.

KAYNAKLAR
1. Geller DA. Obsessive-compulsive and spectrum disorders in children [ınternet]. Oklahoma City (OK): University of Oklahoma Health Sciences
and adolescents. Psychiatr Clin North Am. 2006;29(2):353-70. doi: Center; 2016-.
10.1016/j.psc.2006.02.012. 6. Swedo SE, Leckman JF, Rose NR. From research subgroup to clinical
2. Pérez-vigil A, Fernández de la Cruz L, Brander G, ısomura K, Gromark syndrome: modifying the PANDAS criteria to describe PANS (pediatric
C, mataix-Cols D. The link between autoimmune diseases and obses- acute-onset neuropsychiatric syndrome). Pediatr Therapeut. 2012;2:1-8.
sive-compulsive and tic disorders: A systematic review. Neurosci Biobe- doi:10.4172/2161-0665.1000113.
hav Rev. 2016;71:542-62. doi: 10.1016/j.neubiorev.2016.09.025. 7. Chang K, Frankovich J, Cooperstock m, Cunningham mW, Latimer mE,
3. Orlovska S, vestergaard CH, Bech BH, Nordentoft m, vestergaard m, murphy TK, et al; PANS Collaborative Consortium. Clinical evaluation of
Benros mE. Association of Streptococcal Throat ınfection With mental youth with pediatric acute-onset neuropsychiatric syndrome (PANS): rec-
Disorders: Testing Key Aspects of the PANDAS Hypothesis in a Nation- ommendations from the 2013 PANS Consensus Conference. J Child Ado-
wide Study. JAmA Psychiatry. 2017;74(7):740-6. doi: 10.1001/jamapsy- lesc Psychopharmacol. 2015;25(1):3-13. doi: 10.1089/cap.2014.0084.
chiatry.2017.0995. 8. Kovacevic, m. PANDAS/PANS: Current Diagnostic Guidelines in Prac-
4. Swedo SE, Leonard HL, Garvey m, mittleman B, Allen AJ, Perlmutter S, tice. CGH medical Center, Sterling, ıL. 30 Nov. 2016. Grand Rounds
et al. Pediatric autoimmune neuropsychiatric disorders associated with Lecture.
streptococcal infections: clinical description of the first 50 cases. Am J 9. PANDAS Network. Understanding- pandaspans/statistics/. (Erişim tar-
Psychiatry. 1998;155(2):264-71. doi: 10.1176/ajp.155.2.264. Erratum in: ihi: 11.03.2022). http://www.pandasnetwork.org 2016.
Am J Psychiatry 1998;155(4):578.
10. Dale RC, merheb v, Pillai S, Wang D, Cantrill L, murphy TK, et al. Anti-
5. Orefici G, Cardona F, Cox CJ, Cunningham mW. Pediatric Autoimmune bodies to surface dopamine-2 receptor in autoimmune movement and
Neuropsychiatric Disorders Associated with Streptococcal ınfections psychiatric disorders. Brain. 2012;135(Pt 11):3453-68. doi:
(PANDAS). 2016 Feb 10. ın: Ferretti JJ, Stevens DL, Fischetti vA, edi- 10.1093/brain/aws256.
tors. Streptococcus pyogenes: Basic Biology to Clinical manifestations

77
Gonca Çelik ve ark. PANDAS/PANS ve Obsesif Kompulsif Bozukluk İlişkisi

11. Graus F, Titulaer mJ, Balu R, Benseler S, Bien CG, Cellucci T, et al. A trial. J Child Adolesc Psychopharmacol. 2015;25(1):57-64. doi:
clinical approach to diagnosis of autoimmune encephalitis. Lancet Neu- 10.1089/cap.2014.0010.
rol. 2016;15(4):391-404. doi: 10.1016/S1474-4422(15)00401-9. 23. Zheng J, Frankovich J, mcKenna ES, Rowe NC, macEachern SJ, Ng
12. Differential Diagnosis of OCD or PANDAS/PANS ınternational OCD NN, et al. Association of Pediatric Acute-Onset Neuropsychiatric Syn-
Foundation. (Erişim tarihi: 11,03,2022) https://kids.iocdf.org/profession- drome With microstructural Differences in Brain Regions Detected via
als/md/ocd-or-pandas/ Diffusion-Weighted magnetic Resonance ımaging. JAmA Netw Open.
2020;3(5):e204063. doi: 10.1001/jamanetworkopen.2020.4063.
13. Cunningham mW. Rheumatic fever, autoimmunity, and molecular mim-
24. Gamucci A, Uccella S, Sciarretta L, D'Apruzzo m, Calevo mG, mancardi
icry: the streptococcal connection. ınt Rev ımmunol. 2014;33(4):314-29.
mm, et al. PANDAS and PANS: Clinical, Neuropsychological, and Bio-
doi: 10.3109/08830185.2014.917411.
logical Characterization of a monocentric Series of Patients and Pro-
14. Singer HS, mascaro-Blanco A, Alvarez K, morris-Berry C, Kawikova ı, Ben- posal for a Diagnostic Protocol. J Child Adolesc Psychopharmacol.
Pazi H, et al. Neuronal antibody biomarkers for Sydenham's chorea identify 2019;29(4):305-312. doi: 10.1089/cap.2018.0087.
a new group of children with chronic recurrent episodic acute exacerbations 25. Guido CA, Loffredo L, Zicari Am, Pavone P, Savasta S, Gagliano A,
of tic and obsessive compulsive symptoms following a streptococcal infec- et al. The ımpact of the COvıD-19 Epidemic During the Lockdown on
tion. PLoS One. 2015;10(3):e0120499. doi: 10.1371/journal.pone.0120499. Children With the Pediatric Acute-Onset Neuropsychiatric Syndrome
15. Shimasaki C, Frye RE, Trifiletti R, Cooperstock m, Kaplan G, melamed (PANDAS/PANS): The ımportance of Environmental Factors
ı, et al. Evaluation of the Cunningham Panel™ in pediatric autoimmune on Clinical Conditions. Front Neurol. 2021;12:702356. doi:
neuropsychiatric disorder associated with streptococcal infection (PAN- 10.3389/fneur.2021.702356.
DAS) and pediatric acute-onset neuropsychiatric syndrome (PANS): 26. Storch EA, murphy TK, Geffken GR, mann G, Adkins J, merlo LJ, et al.
Changes in antineuronal antibody titers parallel changes in patient symp- Cognitive-behavioral therapy for PANDAS-related obsessive-compulsive
toms. J Neuroimmunol. 2020;339:577138. doi: 10.1016/j.jneu- disorder: findings from a preliminary waitlist controlled open trial. J Am
roim.2019.577138. Acad Child Adolesc Psychiatry. 2006;45(10):1171-8. doi:
16. Cox CJ, Zuccolo AJ, Edwards Ev, mascaro-Blanco A, Alvarez K, Stoner 10.1097/01.chi.0000231973.43966.a0.
J, et al. Antineuronal antibodies in a heterogeneous group of youth and 27. Frankovich J, Thienemann m, Pearlstein J, Crable A, Brown K, Chang K.
young adults with tics and obsessive-compulsive disorder. J Child Ado- multidisciplinary clinic dedicated to treating youth with pediatric acute-
lesc Psychopharmacol. 2015;25(1):76-85. doi: 10.1089/cap.2014.0048. onset neuropsychiatric syndrome: presenting characteristics of the first
47 consecutive patients. J Child Adolesc Psychopharmacol.
17. Hesselmark E, Bejerot S. Biomarkers for diagnosis of Pediatric Acute
2015;25(1):38-47. doi: 10.1089/cap.2014.0081.
Neuropsychiatric Syndrome (PANS) - Sensitivity and specificity of the
Cunningham Panel. J Neuroimmunol. 2017;312:31-7. doi: 28. Swedo SE, Seidlitz J, Kovacevic m, Latimer mE, Hommer R, Lougee L,
0.1016/j.jneuroim.2017.09.002. et al. Clinical presentation of pediatric autoimmune neuropsychiatric dis-
orders associated with streptococcal infections in research and com-
18. Xu J, Liu RJ, Fahey S, Frick L, Leckman J, vaccarino F, et al. Antibod-
munity settings. J Child Adolesc Psychopharmacol. 2015;25(1):26-30.
ies From Children With PANDAS Bind Specifically to Striatal Cholinergic
doi: 10.1089/cap.2014.0073.
ınterneurons and Alter Their Activity. Am J Psychiatry. 2021;178(1):48-64.
doi: 10.1176/appi.ajp.2020.19070698. 29. Swedo SE, Frankovich J, murphy TK. Overview of Treatment of Pediatric
Acute-Onset Neuropsychiatric Syndrome. J Child Adolesc Psychophar-
19. murgia F, Gagliano A, Tanca mG, Or-Geva N, Hendren A, Carucci S, et macol. 2017;27(7):562-5. doi: 10.1089/cap.2017.0042.
al. metabolomic Characterization of Pediatric Acute-Onset Neuropsy-
30. Westwell-Roper C, Williams KA, Samuels J, Bienvenu OJ, Cullen B, Goes
chiatric Syndrome (PANS). Front Neurosci. 2021;15:645267. doi:
FS, et al. ımmune-Related Comorbidities in Childhood-Onset Obsessive
10.3389/fnins.2021.645267.
Compulsive Disorder: Lifetime Prevalence in the Obsessive Compulsive
20. Bernstein GA, victor Am, Pipal AJ, Williams KA. Comparison of clinical Disorder Collaborative Genetics Association Study. J Child Adolesc Psy-
characteristics of pediatric autoimmune neuropsychiatric disorders as- chopharmacol. 2019;29(8):615-24. doi: 10.1089/cap.2018.0140.
sociated with streptococcal infections and childhood obsessive-compul-
31. Susan E. Swedo, Jennifer Frankovich, and Tanya K. murphy.Overview
sive disorder. J Child Adolesc Psychopharmacol. 2010;20(4):333-40. doi:
of Treatment of Pediatric Acute-Onset Neuropsychiatric Syndrome.Jour-
10.1089/cap.2010.0034.
nal of Child and Adolescent Psychopharmacology. 2017;562-5. doi:
21. Rea ı, Guido CA, Spalice A. Clinical Features in Patients With PAN- 10.1089/cap.2017.0042.
DAS/PANS and Therapeutic Approaches: A Retrospective Study. Front 32. murphy mL, Pichichero mE. Prospective identification and treatment of
Neurol. 2021;12:741176. doi: 10.3389/fneur.2021.741176. children with pediatric autoimmune neuropsychiatric disorder associated
22. murphy TK, Parker-Athill EC, Lewin AB, Storch EA, mutch PJ. Cefdinir with group A streptococcal infection (PANDAS). Arch Pediatr Adolesc
for recent-onset pediatric neuropsychiatric disorders: a pilot randomized med. 2002;156(4):356-61. doi: 10.1001/archpedi.156.4.356.

78

You might also like