You are on page 1of 36

KUTADGU BILIG: 135X195 MM / 384 SYF / 24 FORMA / SIRT: 23 MM / İÇ KAĞIT: 60 GR ENZO / KARTON KAPAK TRIGROMI / MAT SELEFON+LAK / ISBN:

978-625-8096-49-1

Yusuf Has Hâcib


Yusuf Has Hâcib
KUTADGU
BİLİG KUTADGU BİLİG
Türkler İslamiyetin kabulüyle beraber yeni bir kültür
dünyasının içine girdiler. Hazırlayan: Mehmet Gedizli
Bir yandan Arap ve Fars kültürünün kaynaklarına
nüfuz etmeye çalışırken diğer yandan kendilerine ait
bir ifade dili aramaya koyuldular.

Yusuf Has Hâcib, “Mutluluk Bilgisi” diyerek


bugünkü dile aktarabileceğimiz bu eserinde çok yönlü
bir dünya arayışına girişir.
Bilginin değeri, hükümdarlık, iyilik, adalet, hayatın

KUTADGU BİLİG
anlamı, devlet yönetimi, gençlik, tarım yapma gibi akla
gelebilecek hemen her konuda konuşur.
Sonuçta bir öğüt kitabıdır ama bilmenin ve bildirmenin
yöntemlerinin peşine düşer.
Türkler bu kitapla düşünmeye başlamışlardır
demek abartı sayılmaz.

k apı no
00354
E DEBİ YAT

865 9 786258 096491


YUSUF HAS HÂCİB
Karahanlı Döneminde yaşayan Yusuf Has Hacib’in hayatı hak-
kında pek fazla bilgi yoktur. 1017-1019 yıllarında, Balasagun’da
doğduğu söylenmektedir. Eğitimini Balasagun’da görmüştür.
“Balasagunlu Yusuf” olarak bilinirken kendisine “Has Hacib”
unvanı verilmiştir. 1077 yılında Kaşgar’da vefat etmiştir. Türbe-
si de Kaşgar’dadır. Yusuf Has Hacib, Türk Dili ve Edebiyatının
önemli eseri Kutadgu Bilig’in yazarıdır.

DOÇ. DR. MEHMET GEDİZLİ


1972 yılında Manisa’da doğdu. 1996 yılında Fırat Üniversite-
si Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünden mezun oldu. Muğla Sıtkı
Koçman Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünde yüksek
lisans eğitimine başladı. 2000 yılında Sakarya Üniversitesi
Türkçe Eğitimi Bölümüne Öğretim Görevlisi olarak atandı. 2011
yılında Kocaeli Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünde
Doktorasını tamamladı. 2016-17 yıllarında Makedonya Kalkan-
delen Üniversitesi Şarkiyat-Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünde
görevlendirildi ve iki yıllık görev süresince Makedonya Aziz
Kiril-Metody Üniversitesi ve Uluslararası Balkan Üniversitesi
Türkoloji, Türkçe Öğretmenliği bölümleri ve Üsküp Yunus Emre
Enstitüsü Türk Kültür Merkezinde ders verdi. 2019 yılında Ce-
zayir II Üniversitesi Türkoloji Bölümünde görev yaptı. 2021 yı-
lında Manisa Celal Bayar Üniversitesi Türkçe ve Sosyal Bilimler
Eğitimi Bölümünde, Türkçe Eğitimi Anabilim Dalı Başkanı ola-
rak görevine devam etmektedir.
Yazabilmek (2004), Söyleyebilmek (2005), Okuyabilmek (2006), Sa-
çaklı-zade Muhammed El-Maraşi’nin Risaletü’s-Sürur ve’l-Fe-
rah Tercümesi (2015), Tek Kelimeyle Üç Dil (2017), Dilinizdeki
Kelimelerimiz (2018), İki Söyle Bir Dinle (2018), Türkçede Benzer
Anlamlı Kelimeler (2019), Türkçede Karşıt Benzer Anlamlı Ke-
limeler (2019), Türkçenin Fiiller Sözlüğü (2019), Türkçede Öbek
İsimler Sözlüğü (2019), Türkçenin İsimler Sözlüğü (2020).
Evli ve Erdem ile Kerem’in babası olan yazar, bilimsel, kültürel
ve sanatsal çalışmalarını Türkçevren’in imar ve inşası yolunda
sürdürmektedir.
Kapı Yayınları 865
Edebiyat 354

KUTADGU BİLİG-HERKES OKUYABİLSİN DİYE


Yusuf Has Hâcib

1. Basım: Aralık 2022

ISBN: 978-625-8096-49-1
Sertifika No: 43949

Editör: Özcan Tabaklar


Kapak Tasarımı: Elif Çepikkurt
Sayfa Tasarımı: Gökhan Özmen

© 2022; bu kitabın yayın hakları Kapı Yayınları’na aittir.

Kapı Yayınları
Ticarethane Sokak No: 15 Cağaloğlu/İstanbul
Tel: (212) 513 34 20-21 Faks: (212) 512 33 76
e-posta: bilgi@kapiyayinlari.com
www.kapiyayinlari.com

Baskı ve Cilt
Melisa Matbaacılık
Matbaa Sertifika No: 45099
Çiftehavuzlar Yolu Acar Sanayi Sitesi No: 8 Bayrampaşa/İstanbul
Tel: (212) 674 97 23 Faks: (212) 674 97 29

Genel Dağıtım
Alfa Basım Yayım Dağıtım San. ve Tic. Ltd. Şti.
Ticarethane Sokak No: 15 Cağaloğlu/İstanbul
Tel: (212) 511 53 03 Faks: (212) 519 33 00

Kapı Yayınları, Alfa Yayın Grubu’nun tescilli markasıdır.


YUSUF HAS HÂCİB
KUTADGU BİLİG
HERKES OKUYABİLSİN DİYE

Yayına Hazırlayan
Mehmet Gedizli
İçindekiler

SUNUŞ .......................................................................................9
ÖNSÖZ .....................................................................................11
• Giriş ......................................................................................19
1. Tanrı ................................................................................21
2. Peygamber ......................................................................22
3. Dört Sahabe ....................................................................23
4. Zaman ve Devir ..............................................................24
5. Evren...............................................................................27
6. İnsan ...............................................................................28
7. Dil....................................................................................29
8. Kitabın Yazılış Gerekçesi ...............................................31
9. İyilik................................................................................32
10. Bilgi ve Akıl ..................................................................35
11. Kitabın Adı ve Anlamı..................................................38
12. Küntogdı .......................................................................41
13. Aytoldı...........................................................................44
14. Kavuşma .......................................................................50
• Saadet ...................................................................................53
15. Saadet ...........................................................................55
16. Devlet ............................................................................57
• Adalet ...................................................................................63
17. Adalet ............................................................................65
18. Kanun............................................................................66
• Dil ve Söz ..............................................................................75
19. Dil ve Söz ......................................................................77
• Akıbet ...................................................................................83
20. Saadet ve İkbâl .............................................................85
21. Baba Oğul Buluşması ..................................................90

5
22. Aytoldı’nın Ögdülmiş’e Öğüdü....................................97
23. Aytoldı’nın Küntogdı’ya Vasiyeti ..............................100
24. Küntogdı Ögdülmiş’i Çağırır ....................................110
• Bilgi ve Akıl ........................................................................113
25. Ögdülmiş Küntogdı’nın Huzurunda .........................115
26. Ögdülmiş Küntogdı’nın Hizmetinde ........................115
27. Aklın Tarifi ..................................................................128
• Devlet İdaresi ....................................................................133
28. Beylik ve Bey ..............................................................135
29. Vezir ............................................................................148
30. Kumandan ..................................................................152
31. Hâcib...........................................................................161
32. Kapıcıbaşı...................................................................166
33. Elçi ..............................................................................170
34. Kâtip ............................................................................174
35. Hazinedar ...................................................................177
36. Aşçıbaşı ......................................................................182
37. İçkicibaşı ....................................................................185
38. Hizmetkârların Beylerdeki Hakları ..........................188
• İbadet .................................................................................201
39. Küntogdı’nın Odgurmış’a Mektubu..........................203
40. Ögdülmiş’in Odgurmış’ı Ziyareti ..............................207
41. Odgurmış’ın Ögdülmiş ile Münazarası....................209
42. Dünyanın Kusurları ...................................................218
43. Dünya ve Ahiret..........................................................225
44. Odgurmış’ın Hükümdara Mektubu ..........................228
45. Küntogdı’dan Odgurmış’a İkinci Mektup.................237
46. Ögdülmiş’in Odgurmış ile İkinci Münazarası .........241
• Sosyal İlişkiler...................................................................245
47. Beylere Hizmetin Usulü ............................................247
48. Hizmetkârlar ile İlişkiler ..........................................253
49. Halk ile İlişkiler .........................................................261
50. Ehl-i Beyt ....................................................................262

6
51. Âlimler ........................................................................262
52. Tabipler.......................................................................263
53. Efsuncular ..................................................................263
54. Rüya Yorumcuları ......................................................264
55. Müneccimler ..............................................................264
56. Şairler .........................................................................265
57. Çiftçiler.......................................................................266
58. Satıcılar ......................................................................267
59. Hayvan Yetiştirenler ..................................................268
60. Esnaflar ......................................................................268
61. Fakirler .......................................................................269
62. Evlilik .........................................................................269
63. Çocuk Terbiyesi ..........................................................271
64. Hizmetçiler .................................................................272
65. Yemeğe Gitme Usulü ..................................................274
66. Yemeğe Davet Usulü ...................................................278
• Dünya ve Ahiret ................................................................281
67. Dünyadan Yüz Çevirmek............................................283
68. Küntogdı’nın Odgurmış’ı Üçüncü Daveti .................295
69. Odgurmış Ögdülmiş’e Gelir ......................................300
70. Küntogdı Odgurmış ile Görüşür ...............................300
71. Odgurmış’ın Hükümdara Öğüdü ..............................305
72. Memleketi Yönetme Usulü .........................................321
73. Ögdülmiş’in Tövbesi ..................................................329
74. Odgurmış’ın Ögdülmiş’e Tavsiyeleri ........................334
75. Doğruluğa Doğruluk ve İnsanlığa İnsanlık .............336
76. Odgurmış Hastalandı ................................................346
77. Rüya Yorumu ..............................................................348
78. Odgurmış’ın Rüyası ...................................................350
79. Ögdülmiş’in Rüya Yorumu ........................................350
80. Odgurmış’ın Kendi Rüyasına Yorumu ......................350
81. Odgurmış’ın Ögdülmiş’e Öğüdü ...............................353
82. Odgurmış Öldü...........................................................362
83. Ögdülmiş’e Başsağlığı ...............................................363

7
84. Odgurmış İçin Ağıt ....................................................363
85. Hükümdarın Ögdülmiş’e Başsağlığı ........................364
• Yusuf’un Hayat Muhasebesi ............................................375
1- Yusuf’un Hayat Muhasebesi ..................................377
2- Zamanın ve Dostların Vefasızlığı ..........................379
3- Yusuf’un Kendine Nasihati....................................381

8
SUNUŞ

İnsanlık tarihi hemen hemen bütün toplumların belirli dö-


nemlerde kültürel değişimler yaşadığı örneklerle doludur.
Toplumların girdikleri yeni medeniyet sahasının etkisiyle
oluşan bu değişimlerin, genellikle bazı kültürel sıkıntıları
ortaya çıkardığı da bir gerçektir. Bunun en güzel örnekle-
rinden biri Türk toplumudur. 8. Yüzyıldan itibaren Budizm,
Maniheizm ve Hristiyanlık gibi dinlerin medeniyet daire-
sine girerek kültürel değişim yaşayan Türk topluluklarının
bir kısmı 10. Yüzyıldan itibaren de İslâm medeniyet saha-
sına girmiş ve bu medeniyetin etkisiyle farklı bir kültür dili
oluşturmuştur. İşte İslâm medeniyetinin tesirinde ortaya
çıkan bu yazı dili Karahanlı Türkçesi olarak adlandırılır.
Kutadgu Bilig, Karahanlı Türkçesinin bilinen ilk eseri-
dir. Yusuf Has Hâcib tarafından yazılan 6645 beyitlik bu
manzum eser Türk Edebiyatının ilk mesnevisidir. Yine ese-
rin sonunda yer alan manzum kısımlar Yusuf Has Hâcib’i
Türk edebiyatının ilk kaside yazarı yapmıştır. Kutadgu Bi-
lig’in en önemli özelliği onun bir siyasetname olmasıdır.
Yusuf Has Hâcib içinde yaşadığı toplumun yapısını yeni
bir düzene kavuşturmak, devlet ile insan arasındaki iliş-
kiyi uyumlu hâle getirmek, devlet adamının görevlerini
belirlemek gibi ilkeleri gaye edinerek, bazen Türk hanla-
rından, bazen Türk beylerinden, bazen İslâm dünyasının

9
bilim adamı ve filozoflarından örnekler verip ideal bir dev-
let anlayışı oluşturmaya çalıştırmıştır. Bu devlet anlayışı
adaletin, devletin, aklın ve İslâm dininin sentezi ile ortaya
çıkmıştır. Onun eserinde sık sık Kur’an ayetlerine ve hadis-
lere telmihte bulunması da iyi bir İslâmi bilgiye sahip ol-
duğunu göstermektedir. Siyasetnâme özelliği yanında eser
ilk nasihatnâme, ilk manzum mektup, ilk manzum vasiyet-
nâme örneklerini de içinde barındırmaktadır. Kutadgu Bi-
lig’i okuyan insan Türk aydınının nasıl bir bilimsel yetkin-
liğe sahip olduğunu ve 11. yüzyılda Türkçenin bir bilim dili
olarak nasıl yeterli bir dil olduğunu görür.
Elinizdeki bu kitap, Türk edebiyatının en önemli eserle-
rinden biri olan Kutadgu Bilig’in okuyan herkesin anlaya-
bileceği bir düzenle düz yazıya aktarılmış şeklidir. Böyle
bir eseri günümüz okuyuşuyla buluşturma gayesi ile ya-
pılan bu çevirinin, çok meşakkatli bir çalışmanın ürünü
olduğu açıktır. Hazırlayanın eline sağlık, emeğine sağlık.

Özcan TABAKLAR

10
ÖNSÖZ

Elinizdeki çalışma, kendi hikâyesini merak edenler veya


hikâyesine tutunmak isteyenler için hazırlanmış bir ki-
taptır. Kutadgu Bilig bizce yeterince idrak edilebilmiş bir
eser değildir. Kutadgu Bilig, bizim hikâyemizdir. Biz Türk-
ler, Türk kültürüyle müşerref olanlar ve hayatlarını Türk-
çe yaşayanlar Kutadgu Bilig’in söylemiyle var oluşumuzu
sürdürmekteyiz. Bizim var oluş kodlarımızın yegâne metni
olan bu eserin okunabilirliğinin artırılması için daha fazla
çabalamamız gerekmektedir.
Kutadgu Bilig, bizim her şeyimizdir. Hepsinden önce
Türkçedeki “insan” tanımını ilk kez biz onda görürüz.
Türk’ün insan algısı oldukça açıktır, fakat bilgi birikim-
lerimizle bunu göremeyiz. “Yanılmaz, yenilmez bir Al-
lah’tır.” derken bile hala Yusuf Has Hâcib’in tanımıyla
düşündüğümüzün pek farkında değilizdir. Yüce dinimiz
İslam insanı “Yaratılmışların en şereflisi ve sefillerin en
sefili” olarak iki kavram arasında konumlandırırken İs-
lam’ın insan tasavvurunu gösterir. Eyvallah. Dünya deni-
len bu ırklar fuarında insanların insanlıkları da dünyayla
ilişkilerinin niteliğine göre ad kazanmaktadır. İnsan ölür,
adı kalır; adı da iyilikleri ya da kötülükleriyle kalır der
Kutadgu Bilig. Çünkü insan, “yanılan”dır. Yanılmak insan
olmanın gereğidir.

11
Yanılana (insan), aklı veren Tanrı’dır ve o aklıyla bil-
gi ve anlayış sahibi olabilir. Aklı olmayanın sorumlulu-
ğu da yoktur, ancak anlayışsız ve bilgisiz için verilmesi
gereken bir hesap her zaman başucundadır. Mavi gök ile
yağız yer arasında yanılıp yenilebilen âdemoğlu durmak-
sızın dönen dünyaya karşı aklı sayesinde edindiği bilgi
ve anlayışla kayıtsız kalamaz. Tavır ve davranışlarını iyi
ve kötüye göre belirleyebilme yetkinliğini kullanmak zo-
rundadır. Yanılabilir, yenilebilir ama asla Tanrı’ya karşı
itiraz edemez; Tanrı, yaradandır. Yaradan, yani var eden;
ona karşı gelmek de aklın işi değildir.
Yanılan (insan), dilinden ve sözünden dolayı toplum-
sal sorumluluk sahibidir. Dilini korumayan dişini, sözünü
sakınmayan da başını kaybeder. İnsanın “yanılan” olması
aklından değil, dilinden ve sözünden dolayıdır. İnsandan
dilini ve sözünü alınca geriye neyi kalır ki?
Kutadgu Bilig, kendimizi doğrudan görebileceğimiz ve
“aklımızı başımıza getirebilecek” kuvvette ve kudrette bir
eserdir; hayır, şaheserdir. Teşekkülü bilinmeyen zamanla-
ra uzanan Türk aklının dünya üzerindeki ilk nişanlarından
biri olan bu eser, sadece Yusuf Has Hâcib’in sözlerini dile
getirmemektedir. Balasagunlu Yusuf’un kendisinin de be-
lirttiği gibi kitap, on sekiz ayda sözlerin derlenip seçilme-
siyle hazırlanmıştır. Zaten hemen her konuda Yusuf, kendi
sözlerini bilge, bilgin ve şairlerin sözleriyle desteklemiştir.
Bundan dolayı Kutadgu Bilig, kamusal bir kimliğe sahiptir.
Bu çalışma, Yusuf Has Hâcib’in telif sebebine sadakat
gösterilerek hazırlanmış bir kitaptır. Türkçevren’in imar
ve inşası açısından Kutadgu Bilig’in yeniden düzenlen-
mesi ve daha nice yeni düzenlemelerle Türkçe okuryazar
kamuoyunun dikkatlerine sunulması zorunluluktur. En
azından bizim girişimimizin düşünsel arka planında bu
niyet bulunmaktadır. Yediden yetmişe bir türlü sığışama-

12
dığımız evrenimizle ilişkilerimizi yoluna koyabilmemize
katkısı olması bakımından bu eserle yeniden kucaklaşa-
rak kendimize yeni bir fırsat sunabiliriz. Neden olmasın?
Herkesin okuryazar olabilmesi için gösterdiğimiz çaba-
nın küçücük bir kısmını herkesin Kutadgu Bilig okuryaza-
rı olması için gösterirsek belki de bir türlü olduramadığı-
mız beklentilerimizin kendisi bize gelecektir.
Eser, seksen beş ana başlıktan oluşmaktadır. İslam-
laşma sonrası Türk edebiyatının ilk örneklerinden biridir.
Mesnevi formunda kaleme alınan Kutadgu Bilig, Türkçe-
nin yazılı ilk edebi eseridir. Türk dili tarihinde Karahanlı
Türkçesi olarak belirtilen dönemin dil özelliklerini yan-
sıtmasının yanında dönemin siyasi ve kültürel anlayışı-
na ışık tutması bakımından da önemli bir yere sahiptir.
Türkçenin asırlarca mensubu ve mensuru olduğu medeni-
yet muhitinin dil, din, siyaset ve edebiyat anlayışı içinde
kendini kendince var etme yönteminin de ilk örneği ol-
masından dolayı Kutadgu Bilig, Türkçe ve Türk edebiya-
tı araştırmacıları nezdinde özel bir ilgi ve bilgi kaynağı
olma özelliğine sahiptir. Oysa yazılışından bu yana dokuz
yüz elli yıl geçmesine rağmen eser, yirmi birinci yüzyılda
Türk milletinin dünyayla ilişkisine hala ışık tutmaktadır.
Türk edebiyatının ilk mesnevi örneği olması bakı-
mından özel bir yere sahip olan Kutadgu Bilig, bu türün
özelliklerini ortaya koymasının yanında kompozisyon
bakımından da ilk on bir başlıkta giriş, on ikiden seksen
beşinci başlık arasında gelişme ve üç başlıktan oluşan
ekler kısmıyla da sonuç bölümlerinden oluşmaktadır. Altı
bin altı yüz kırk beş beyitten müteşekkil olan eserin nes-
re çevrilmesi esnasında bu sayıya sadık olunmaya gayret
edilmiş, ancak dil içi çevirinin zorunluluklarından dolayı
sapmalar olmuştur.

13
Müellifin eserin ilk on bir başlığında okur ile eser ara-
sında tutarlı bir ilişkinin kurulmasına yardımcı olması
için gerek mesnevi türünün biçimsel özelliklerine uyma-
sı gerekse Kutadgu Bilig’in ortaya çıkışına sebep olan ge-
rekçeleri açık ve anlaşılır şekilde ortaya koyması, Türk-
çe metin bilgisi ve dilbilimi yönünden özellikle üzerinde
durulmayı hak etmektedir. Öte yandan insanın evrendeki
konumu ve evrenle ilişkileri bakımından dünyayla ilişkile-
rini Türkçe ile kuran aklın algılayış ya da kavrayışını gös-
termesi bakımından da özel bir ilgiye dikkat çekmektedir.
Kutadgu Bilig, dört ana karakter üzerine kurgulanmış
bir eserdir. Küntogdı, Aytoldı, Ögdülmiş ve Odgurmış üze-
rinden anlatılan mutluluk bilgisi, kurmacanın tabiatına
uygun olarak gerekli alt karakterler, olgular ve olaylarla
da desteklenmiştir. Karakterler arasındaki ilişkilerin ku-
rulmasında romandaki gibi daha fazla şahsa yer açılma-
sından ziyade meslekleriyle çerçevesi belirlenmiş kişiler
üzerinden ana karakterler arasındaki bağlar kurulmuştur.
Bu yönüyle Kutadgu Bilig hem mesnevinin hem de çağdaş
anlatının temel kurallarına uyumlu bir yapı sergiler.
Genellikle siyasetname veya nasihatname olarak belir-
tilen Kutadgu Bilig, esasında çok yönlü okumalar yapılabi-
lecek ve her okuyuşta farklı bir özelliğinin keşfedilebilece-
ği Türkçenin ana metinlerinden biridir. Çalışma sürecinde
bizim de en az on sekiz defa okuduğumuz ve her okuyuşta
metne farklı bir yönden tutulduğumuz eser, günümüz oku-
ru açısından siyasetname veya nasihatnameden çok daha
fazlasını bize sunmaktadır. Biraz dikkatli okur, Kutadgu
Bilig’de Türk insanının günlük hayatını, ailesini, sosyal ya-
şamını, okulunu, tartışmalarını, memleket kaygısını ve ek-
mek kavgasını görebilir. Olaylara bakış, sorunları çözme
ve hayata karışma davranışlarındaki düşünsel arka plan

14
örtüşmeleri, eserin evrenselliğini hissederken Türk aklı-
nın da karakteristik yönleri hemen fark edilebilir.
Küntogdı eserde, hükümdar ya da kağandır. Aslında
Küntogdı sadece hükümdar değil, hepsinden önce insan-
dır. Sorumlulukları ve görevleri vardır. Herkes ona karşı
sınırlı sorumluluklar üstlenirken o tek başına herkesin
sorumluluğunu üstlenir ve bunun gerektirdiği şartları
yerine getirmeye çalışır. Yetmeye çalışan ama yetemedi-
ği noktada yetkilerini kaybedeceğinin de farkında oldu-
ğu için kendisine yardım edebilecek birini arar. Gücü ve
kudretiyle çekim merkezi olan, ancak kendi var oluşunu
sürdürmek için muhtaç da olan; var oluşunu sadece gü-
cüyle değil aklı, bilgisi, anlayışı ve adaletiyle sürdürmek
zorunda olan Küntogdı, atasından miras kalan bir ema-
netin de bekçiliğini yapmaktadır. Türk toplumunun çekir-
değini oluşturan temel sosyal yapı ailedir ve ailenin başı
olan ata ya da babanın ailenin diğer fertlerine karşı so-
rumlulukları ile Küntogdı’nın da kağan olarak duruşunu
belirleyen milletine karşı üstlenmiş olduğu sorumluluk-
ları aynıdır.
Küntogdı, Kutadgu Bilig’in birinci karakteri olarak su-
nulur. Onu destekleyecek ve toplumsal kimliğini tamam-
layacak olan Aytoldı, kendi isteği ve donanımıyla durması
gereken yerin Küntogdı’nın yanı olduğu bilinciyle hareket
eden ve bir yanıyla uyarıcı diğer yanıyla tamamlayıcı ve
hepsinden öte hizmetkârlık çizgisinde duran ana akıldır.
Kim olduğunu ve nasıl davranması gerektiğini çok iyi bi-
len, gerektiğinde kendi var oluş özelliklerine uygun şe-
kilde hareket edebilen, Türk sosyal yapısının omurgasını
oluşturan devlettir ve devletin kendine has özelliklerini
sergileyen de Aytoldı’dır. Eserde er kişi olarak sunulma-
sına rağmen anne iradesini yansıtır ve kimliğinin ayrın-
tılarında çekirdek sosyal yapı olan ailenin sürekliliğinin

15
uyanık kalmaktan ve çok çalışıp sorumlu davranmaktan
geçtiğini gösterir. Devletin gücü, töre ve adaletle belli
olur. Aytoldı’nın Küntogdı’ya uyarısı bu nokta etrafında
teşekkül eder.
Çocuk ailenin aynasıdır. Kutadgu Bilig, bu sözü doğ-
rularcasına Aytoldı’nın oğlu Ögdülmiş’i üçüncü karakter
olarak ortaya koyar. Aytoldı vefatı öncesi oğluyla buluşur,
öğüt verir, vasiyetini bildirir ve onu Küntogdı’ya emanet
eder. Ögdülmiş hem atası Aytoldı hem de kağan Küntogdı
karakterlerinin tamamlayıcısı niteliğinde sunulur. Kutad-
gu Bilig araştırmalarında Ögdülmiş, aklı temsil eder de-
nilse de aslında o mutluluktur. Eserin dört ana karakteri-
nin hepsinde akıl vardır ve akla muhalif bir temsil yoktur.
Ögdülmiş, mutluluk ülkesi devletinin yetiştirdiği ya da ye-
tiştirmesi gereken çocuğu gösterir. Çocuğa verilen terbiye
ailenin yüz akıdır ve Türk sosyal hayatındaki yansıması
da Ögdülmiş’te gözlemlenebilir. Normal şartlar altında
aklın toplum hayatındaki yansıması olan Ögdülmiş, her
bireyin karşılaşabileceği sorunlarla karşılaşmış ve yine
her bireyin toplumsal rolü için üstlenebileceği görevleri
üstlenmiştir.
Eserin gelişme bölümünün önemli bir kısmı, Ögdülmiş
karakterinin merkezde yer aldığını gösterir. Yirmi ikinci
başlıktan seksen beşinci başlığa kadar Ögdülmiş, Aytol-
dı, Küntogdı ve Odgurmış arasındaki ilişkiler, Ögdülmiş
karakterine bağlı olarak işlenir. Diğer taraftan Yusuf Has
Hâcib’in eserin giriş bölümünde ortaya koyduğu kuram-
sal çerçevenin hemen hemen bütün tezahürleri Ögdülmiş
karakteri etrafında sergilenir.
Kağan Küntogdı, vezir Aytoldı ve mutluluk Ögdülmiş’in
hünerleri karşısında eksik olan karakter, Odgurmış’tır.
Odgurmış’ı kanaatkârlık olarak belirten araştırmacılar
bir noktayı gözden kaçırırlar. Odgurmış, sosyal yapının

16
işleyişinde doğrudan ya da tanımlanmış bir sorumluluk
almayan fakat bütün işleyişin merkezinde bulunan, bugü-
nün ifadesiyle sade vatandaştır. Durduğu yerin farkında
olan ve haddini bilmenin görünen yüzü olan Odgurmış,
Küntogdı tarafından “zahid” olmakla itham edilse de Türk
sosyal hayatında kendi kendine yetmenin ve başkasına
yük olmamanın erdemini gösterir. Cemil Meriç’in “irfan”
olarak işaretlediği Türk sosyal hayatının görünmez kah-
ramanlarının sergilemiş olduğu meziyetlerinin Kutadgu
Bilig’teki temsilcisi Odgurmış’tır. Odgurmış, vatandaştır.
Sadeliği, dürüstlüğü ve temizliği ile dikkat çeken Odgur-
mış, Küntogdı’ya ve Ögdülmiş’e karşı itiraz ederken do-
laylı olarak da kendine ait yerin kendisiyle sınırlı olduğu-
nu fark ettirmeye çalışmaktadır.
Balasagunlu Yusuf Has Hâcib’in kendi diliyle ve kendi
penceresinden mensubu olduğu milletinin dünyayla iliş-
kisini devrinin şartları içinde ele aldığı eseri Kutadgu Bi-
lig, Türkçe okuryazar nezdinde yeterli ilgiyi görememiştir.
Aslında Türkçe yaşayan herkes sözünü Kutadgu Biligce
söylemektedir. Sosyal hayattan bireysel yaşama, iş haya-
tından aile yaşantısına kadar her yerde Kutadgu Bilig’de
geçen ifadeler kullanılmaktadır. Felsefeden sosyolojiye,
dil biliminden edebiyata, eğitimden yönetime kadar Türk
sosyal hayatının temin ve tanziminde süregelen arayış-
larda Kutadgu Bilig bize kılavuzluk edebilecek yeterliliğe
sahip Türk aklının temel metinlerinin başında gelir. Türk-
çe ve Türk edebiyatı araştırmacılarının dışındaki okurun
da metni okuyup değerlendirmesi gerekir.
Bu çalışma, Kutadgu Bilig’in okunurluğunu artırmaya
yönelik bir girişim olarak düşünülebilir. Bundan dolayı
eserin özü korunarak yeniden biçimlendirilmesi sağlan-
mıştır. Günümüz okurunun davranışları manzum metin-
lerden ziyade düzyazı metinlere göre şekillenmiştir ve bu

17
yüzden niteliği ile hâlâ okunurluğunun sürdürülmesi ge-
reken tarihi metinlerin biçimsel düzenlemelerle okurun
ilgisinde tutulması, Türkçe düşünsel bütünlüğün sağlan-
ması ve sürdürülmesi açısından önemli bir durum arz
etmektedir.
Reşit Rahmeti Arat’ın 1959 yılında ilk dil içi çevirisi-
nin esas alındığı bu çalışmada Kutadgu Bilig, düzyazı-
nın kompozisyon kurallarına göre yeniden düzenlenmiş-
tir. İlk dil içi çeviriden bu yana Türkçedeki değişimler ve
gelişimler göz önünde bulundurularak paragraf ve baş-
lık düzenlemeleriyle daha fazla okurun ilgisini çekeceği
düşünülen biçimlendirmeler yapılmıştır. Farklı bilimsel
disiplinler tarafından okunup değerlendirilmesi eserin
kıymetine kıymet katarken okuru da kıymetlendireceği
muhakkaktır.
Bu çalışmanın kusurları ve eksikleri bize aittir ve okur-
dan gelebilecek uyarılar, eserin değerine değer katacaktır.
Eserin bize ulaşmasını sağlayan merhum Reşit Rahmeti
Arat ve müellif Yusuf Has Hâcib’in ruhları şâd, mekânları
cennet olsun. Basım ve yayın sürecinde gösterdikleri ilgi
ve alakadan dolayı Ömer Erdem Bey’in şahsında emeği
geçenlere teşekkür ederim.
Çalışmanın tekâmül sürecinde yaptıkları okumalarla
hataların ve dikkatsizliklerin giderilmesindeki katkıla-
rından dolayı öğrencilerim Ayşenur Sarı, Mehmet Karaca
ve Dr. Latif Yardım’a da özellikle şükranlarımı sunarım.
Eşim Aslı ve çocuklarım Erdem ve Kerem’e de gösterdikle-
ri sabır ve anlayıştan dolayı ayrıca teşekkür ederim.

Manisa, Haziran 2022

18
• Giriş
1. Tanrı

Söze; yaratan, yetiştiren ve göçüren rabbim Allah’ın adıyla


başladım. Bir ve kudretli Allah’a binlerce hamd ve sena ol-
sun; ona fanilik yoktur. Kara yerle mavi göğü, güneşle ayı,
geceyle gündüzü, zamanla zamaneyi ve bütün varlıkları o
yarattı. Bütün bu varlıkları yaratmak isteyince bir kere ol
dedi ve bütün istekleri oldu. Eşi ve benzeri olmayan Tanrı
dışında bütün yaratılmışlar ona muhtaçtır.
Ey kuvvetli, kudretli, sonsuz ve müstağni Tanrı, bu ad
senden başkasına yakışmaz. Büyüklük ve yücelik sana
aittir; sana eşit ve denk olan yoktur. Ey bir Tanrı, her şey-
den önce ve sonra sen varsın, başkası sana ortak olamaz.
Kudretin her şeye hâkimdir ve senin bir olman hesap edi-
lemez. Şüphesiz sen, bir ve sonsuz Tanrısın; senin müs-
tağniliğin hesaplanamaz.
İçi ve dışı bilen ey hakka’l-yakin, sen gözümden uzak,
fakat gönlüme yakınsın. Varlığın güneşin ve ayın parlaklı-
ğı kadar bellidir ama bunun nasıl olduğunu kavrayabile-
cek akıl ve bilinç yoktur. Senin tek ve bir olman varlıklarla
ilgili olamaz, çünkü onları sen yarattın. Yarattığın bütün
varlıklar yok olurken sen kalıcısın. Yaratılanlar senin ya-
ratıcılığına tanıklık eder; iki, birin şahididir. Onun eşi ve
benzeri olmadığı için onun nasıl olduğuna yaratılanların
aklı ermez.
Yürüyüp yatmaz, uyumaz ve uyanıktır, ne benzer ne
karşılaştırılır ne de düşünülebilir. Arkada veya önde de-
ğildir; yeri ne sağda ne soldadır ne altta ne üstte ne de
ortadadır. Yeri o yarattığı için yerde değildir, ancak yer de
onsuz değildir.

21
Ey her sırra yakın ve her gönül için yüce olan Tanrı,
bütün suret ve şekiller sana tanıklık eder. Bu sayısız yüz
binlerce canlıyı ve ova, dağ, deniz, tepe ve çukurları da
sen yarattın. Mavi gökyüzünü sayısız yıldızlarla süsleyip
karanlık geceyi ışıklı gündüz ile aydınlattın. Uçan, yürü-
yen ve duranların tamamı rızıklarını senden bulunca yi-
yip içerler. Ey rabbim, gökyüzünün en tepesinden alttaki
toprağa kadar bütün her şey sana muhtaçtır.
Ey Tanrı’ya inanmış kişi, onu dilinle öv, gönlün şüp-
hesiz inandıysa aklını bu işe karıştırma. Varlığına inanıp
huzur ve sükûna kavuş, nasıl olduğunu arama ve gönlünü
izle. Kendini tut, nice ve nasıl olduğuna karışma; sözünü
uzatmadan onu nicesiz ve nasılsız bil.
Ey muhtaç olmayan rabbim, sen bu muhtaç kulunun
bütün günahlarını şefkatinle affet. Sadece sana sığındım
ve ümidim sensin, ihtiyacım olduğunda elimden tut. Kıya-
met günü beni sevgili peygamber ile haşret ve onu bana
şefaatçi kıl. Onun dört arkadaşına kesintisiz ve sayısız
selam eriştir. Büyük günde onların yüzünü bana göster
ve şefaatlerini bana yardımcı kıl. Sözüm bitti, artık seni
olduğun gibi övemiyorum, sen seni öv.

2. Peygamber

Koruyan ve kollayan Rabbim, insanların en iyisi ve halkın


en seçkini olan sevgili peygamberi gönderdi. O karanlık ge-
cede halka meşale olup çevreyi ışığıyla nurlandırınca seni
de aydınlattı. Onu sana Tanrı davetçi olarak gönderince
sen de bu sayede doğru yola girdin ey yiğit.
Onun tek dileği ümmetiydi, anasını ve atasını feda
edip ümmetine yol gösterdi. Gündüz yemeyip gece yatma-
dı, başka bir şey de istemedi, Tanrı’dan sadece seni istedi.

22
Şimdi sen de onu öv ve rızasını iste, çünkü o gece ve gün-
düz nice zahmetle hep seni istedi. Tek kaygısı, ümmetinin
rahat etmesi ve azaptan kurtulması idi. İnsanın atası ve
anasından daha merhametliydi, Tanrı’dan sürekli bunu
niyaz edip dilerdi.
O güzel tavırlı, dürüst ve güvenilir bir yaratılıştaydı,
Tanrı’nın ümmetine gönderdiği bir rahmetiydi. Asil tabi-
atlı, alçakgönüllü ve güzel tavırlıydı; hayâ sahibi, şefkatli,
cömert ve eli açıktı. Tanrı ona çok değer verdiği için kara
yerde ve mavi gökte de üstün idi. O bütün peygamberlerin
önünde baş oldu; sonra da bütün resullerin sonuncusu
kaldı. Ben onun yoluna gönül verdim, bütün dediklerine
inandım ve sözlerini severek tuttum.
Ey Tanrım, benim gönlümü gözet, kıyamet günü beni
sevgili peygamber ile beraber haşret. Ey Tanrım, kıyamet-
te onun yüzünü dolunay gibi göster ve kendisini bana şe-
faatçi kıl.

3. Dört Sahabe

Peygamberin sevdiği dört arkadaşı, aynı zamanda yanın-


daki danışmanlarıydı. Onlar halkın en iyisi ve önde gelen-
leriydi; ikisi kayınbabası, ikisi de damadıydı.
Herkesten önce, Tanrı’ya inanmış, gönlü ve dili dürüst
(sıddık) olan Ebubekir gelir. Peygamberin rızası için ma-
lını, bedenini ve canını feda etti. Sonra insanların seçki-
ni, halk içinde itibarlı, dili ve gönlü bir olan Ömer vardı.
Ömer, yardımcısı ve hak dinin temeliydi, çünkü o şeriatın
yüzünden perdeyi kaldırdı.
Osman da hayâ sahibi, yumuşak huylu, insanların seç-
kini ve cömert olanıydı. O kendisini ve malını feda etti;
peygamber de onu iki kızıyla evlendirdi. En sonuncusu

23
da yine seçkin olan cesur, yiğit, kahraman ve akıllı Ali idi.
Eli cömert, yüreği saf, bilgili, takva sahibi ve şanı büyük
bir kişiydi.
Bunlar, kâfirler ve münafıklardan gelen eziyetlere kat-
lanan, din ve şeriatın temelleriydiler. Bu dört sahabe be-
nim için dört unsur gibidir; unsurlar arasında denklik
sağlanırsa gerçek hayat ortaya çıkar.
Ey rabbim, sen onlara benden sonsuz selamlar ilet.
Onları benden razı et ve o büyük günde bana şefaatçi kıl.

4. Zaman ve Devir

Doğudan esip gelen bahar rüzgârı, dünyayı süsleyerek cen-


netin yolunu açtı. Kâfur kokusu gidince kara toprak miskle
doldu, çünkü dünya kendisini süsleyip bezemek ister.
Bahar rüzgârı eziyetli kış mevsimini sürüp götürünce
parlak yaz mevsimi yeniden mutluluk yayını kurdu. Gü-
neş, Balık kuyruğundan Koç burnuna kadar olan yerine
döndü. Kurumuş ağaçlar yeşillenirken doğa mor, al, yeşil
ve kızıl renkler ile süslendi.
Yağız yer, yüzüne yeşil ipek bağlayınca Hıtay kerva-
nı da bunun üstüne Çin kumaşı serdi. Düzlükler, dağlar,
sahralar ve ovalar yeşil ipeği yayıp döşendiler; vadiler ve
yamaçlar da al ve yeşil giyerek süslendiler. Binlerce çi-
çek gülerek açıldı; dünya misk ve kâfur kokusu ile doldu.
Karanfil kokulu bahar rüzgârı esince dünyanın her tarafı
misk ve amber kokusuyla kaplandı.
Gökyüzünü dolduran kaz, ördek, kuğu ve kılkuyruk
bağrışarak bir yukarı bir aşağı uçuşuyorlar. Bak, biri kal-
kıp biri konuyor; biri yüzerken diğeri de su içiyor. Kökiş
turnalar gökte yüksek sesle bağrışırlarken sanki dizilmiş
deve katarı gibi uçuşup kanat çırpıyorlar. Erkek keklik,

24
sanki güzel bir kıza gönül vermişçesine sesine ahenk ka-
tarak eşine sesleniyor. Ağzı kan gibi kızıl, kaşı simsiyah
olan keklik, yüksek sesle öttükçe sanki gülmekten katılı-
yor. Mızrak gibi gagasıyla öten kara çumgukun sesi, nazlı
bir kızın sesi gibi cana yakındır. Çiçek bahçelerinde bin-
lerce ötüşüyle sanki gece gündüz Mezamir okuyor.
Karacalar, çiçekler üzerinde oynarken geyikler de sıç-
rayarak oynaşıp koşuşturuyorlar. Bak, gökyüzü kaşını çat-
tı, gözünden yaş serpilirken çiçek, yüzünü açtı; gülmekten
katılıyor. Bütün bunlar olurken dünya kendi kendine bak-
tı; sevinip övünerek hazinesini gözden geçirdi.
Dünyanın gözü bana ilişince de sen bu hakanın yüzü-
nü görmedin mi diyerek söze başladı. Uyuyorsan şimdi
kalkıp gözünü aç, işitmediysen de şimdi benim sözümü
dinle. Ben binlerce yıldan beri benzi solmuş bir dul idim,
şimdi bu dul elbisesini çıkarıp beyaz gelinlikler giydim.
Süslendim, çünkü ulu hakan eşim oldu; dileğim budur, o
isterse canım feda olsun.
Gök gürleyip nevbet davuluna vurunca şimşek çakarak
hakanın tuğunu çekti. Biri kınından çıkınca ona memle-
ketler sunar; biri de nam ve şöhretini dünyaya yayar. Bü-
yük Tavgaç Buğra Han dünyaya hâkim oldu; adı kutlu ol-
sun, Tanrı onu her iki cihanda saygın kılsın.
Ey dinin izzeti, devletin yardımcısı, ey milletin tacı, ey
şeriatın hizmetkârı! Tanrı bütün dileklerini verdi, bundan
sonra da Tanrı sana daima arka ve destek olsun. Ey dünya-
nın süsü, ey ululuğun ziyneti, ey saltanatın nuru, ey dönek
huylu mutluluğun bağını elinde tutan, devran sana mem-
leket ve taht verdi; Tanrı bu taht ile bahtını daim eylesin.
Hakan tahta oturunca dünya düzene girdi ve ona şaha-
ne hediyeler gönderdi. Uzaydan gelen sema kuşları; kimi
rây-i hindî, kimi Kayseri; ötüşleri ile yarışarak adını anıp
sevinç ve huzur içinde onu överler. Yerde bin bir çiçek,

25
bin bir manzara; düzlük, dağ, sahra, vadi; yeşil ve mavi
renkler ile süslenmiş. Kimi kokusu ile kulluk eder, kimi
güzelliği ile harimine girer. Kimi elini uzatıp buhurdan
sunar, kimi misk saçınca dünya güzel kokular ile dolar.
Kimi doğudan binlerce armağan sunmaktadır, kimisi de
batıdan hizmetine koşmaktadır.
Saadet hizmete gelince kapıda duran, kulluk eder. Dün-
ya kulluk için böyle hazırlandı; düşman boyun eğince or-
tadan kayboldu. Hakanın adı sanı dünyaya yayılınca onu
göremeyen gözlerin uykusu kaçtı. Dünya güvene kavuş-
tu ve düzen kuruldu ve o da adını kanunla yükseltti. Kim
cömert görmek isterse gelip hakanın yüzüne baksın. Kim
mesut, kimseyi incitmeyen ve vefalı birini görmek dilerse
onun yüzünü görsün; onun her işi vefadır. Zarar görme-
den kendine hep fayda sağlamak dilersen beri gel, hizmet
et, gönül ver, ısın. Asil, alçak gönüllü, şefkatli ve yumuşak
huylu bir kimse görmek istersen de gelip onu gör ve gönül
rahatlığını hisset.
Ey iyi tabiatlı ve asil soylu hakan, dünya senden mah-
rum kalmasın. Ey devletli hükümdar, Tanrı sana mutluluk
verdi; adını bin kere zikrederek ona şükretmek gerekir. Çok
eski bir atasözü vardır; babanın yeri ve adı oğluna kalır.
Babanın memleketi ve adı sana kaldı; bunlara daha nicesi
eklensin. Binlerce insan, ona çok nadide hediyeler sundu;
sen de işte bu Kutadgu Bilig’i hediye et. Onların hediyesi
gelip geçer; bu benim hediyemse sonsuza kadar kalır. Dün-
ya malı ne kadar toplanırsa toplansın bir gün biter; söz
kaleme alınırsa kalıcı olur ve dünyayı dolaşır. Hakanın adı
bu kitaba geçti; ey devletli hükümdar, adın ölümsüzleşti.
Ey Rabbim, sen onun devletini arttır; bütün dileklerini
yerine getir, her işinde arka çıkıp destek ol. Onun sevdiği-
ni esen tut, düşmanını ortadan kaldır; sevincini daim kıl,
kederini yok et.

26
Yağmur yağmaya devam etsin, çiçekler açılsın; kurumuş
ağaçlardan perçemler sarksın. Felek dönmeyi sürdürürken
düşmanın başı hep aşağı eğilsin. Kara toprak bakır olunca-
ya ve ateşten yeşil çiçek çıkıncaya kadar devletli hükümdar
bin saadet içinde yaşarken çekemeyenlerin gözleri ateşte
yansın. Daha başka ne gibi dileği varsa Tanrı ona daima
arka ve destek olsun. Sevinç, huzur ve güven içinde memle-
kete hâkim olup Lokman kadar uzun ömürlü olsun.

5. Evren

Tanrı’nın adı ile söze başladım; o yaratan, yetiştiren ve gö-


çüren rabbimdir. Bütün âlemi dilediği gibi yarattı; dünya
için güneşi ve ayı aydınlattı. Bak, yarattığı felek durmadan
dönerken onunla birlikte hayat da durmadan devreder.
Mavi gökyüzünü ve üzerinde yıldızları yaratıp karanlık ge-
ceyi ve aydınlık gündüzü var etti.
Bu gökyüzündeki yıldızların bir kısmı süs, bir kısmı kı-
lavuz, bir kısmı da öncüdür. Bir kısmını yaratılanlar için
aydınlatmıştır; bir kısmını da yolunu kaybeden insanlara
kılavuz yapmıştır. Bazıları daha yüksekken bazısı daha
aşağıdadır; bazıları daha çok parlarken bazıları daha az
parlamaktadır. Bunlardan en üstte Zuhal dolaşır, bu bur-
çta iki yıl sekiz ay kalır. Ondan sonra ikinci olarak Müş-
teri gelir; bu burçta on iki ay kalır. Üçüncü olarak Merih
gelip hiddetle dolaşır; nereye bakarsa yeşerenler kurur.
Dördüncüsü Güneş’tir, dünyayı aydınlatır; yaklaşanları
ve yamacındakileri aydınlatır. Beşincisi Zühre’dir, sevimli
yüzünü gösterir; sana severek bakarsa için rahat olsun.
Sonra Utarit gelir; ona yaklaşanlarsa dilek ve arzularına
kavuşur. Bunlardan en altta Ay dolaşır; Güneş ile karşı
karşıya geldiğinde dolunay haline gelir.

27
Bunların dışında bir de on iki burç vardır; bazıları iki
evli bazısıysa tek evlidir. Hamel bahar yıldızıdır, son-
ra Sevr gelir; Cevza ile Seretan dürtüşerek yürür. Bak,
Esed’in komşusu Sümbüle’dir, sonra Akrep ve Kavs’ın ar-
kadaşı Mizan gelir. Bundan sonra Cedi, Delv ve Hut gelir;
bunlar doğunca gökyüzü aydınlanır.
Bunların üçü bahar yıldızı, üçü yaz, üçü sonbahar ve di-
ğer üçünün de kış yıldızı olduğunu bil. Bunların üçü ateş,
üçü su, üçü yel ve üçü de topraktır; bunlardan dünya ve
memleketler meydana gelir. Bunlar birbirlerine düşman-
dır; Tanrı düşmana karşı düşman gönderip savaşı bitirdi.
Uyuşmaz olan düşmanlar kendi aralarında barıştılar; gö-
rüşmez olan düşmanlar öçlerini ortadan kaldırdılar.
Her şeyi yoluna koyan Tanrım bunları da yola getirip
düzeltti ve birbirleri ile barıştırdı. Bundan sonra da insa-
nı anlattım; onun değeri bilgi, akıl ve anlayışıdır.

6. İnsan

Tanrı insanı yaratınca onu seçip yükseltti; ona erdem, bil-


gi, akıl ve anlayış verdi. Ona hem bilinç verdi hem de onun
dilini açtı; güzel biçim, güzel tavır ve davranış da bağışla-
dı. Ona bilgi verince insan bugünkü haline yüceldi; anlayış
da verince düğümler çözüldü. Tanrı kime anlayış, akıl ve
bilgi verirse o pek çok iyiliğe ulaşabilir.
Bilgiyi yüce, anlayışı ulu bil; seçkin kulu, bu ikisi yük-
seltir. Bu söze işte şu söz tanık olarak geldi; bu sözü işit
ve bu konudaki sözünü bitir.
Anlayış neredeyse orası ululuk kazanır,
Bilgi kimdeyse o büyüklük bulur.
Anlayışlı olan anlar, bilgili olan bilir,
Bilen ve anlayan her zaman dileğine kavuşur.

28
Bilginin manasını öğren; bak, bilgi, bilgiyi bilen insan-
dan hastalık uzaklaşır der. Bilgisiz insan hep hastalıklı
olur; hastalık tedavi edilemezse insan çabuk ölür. Ey bil-
gisiz, gidip hastalığını tedavi ettir; ey mesut âlim, bilgi-
sizliğin ilacını da sen söyle.
Anlayış bir yulardır; insan onu elinde tutarsa dileğine
erişir ve bütün arzularına kavuşur. Anlayışın insana fay-
dası çoktur; kişi bilgi öğrendikçe saygın olur. Bütün işini
gücünü anlayış ile yap; zamanını bilgi öğrenerek geçir.

7. Dil

Dil, anlayış ve bilgiye tercümandır; insanı aydınlatan fasih


dilin kıymetini bil. İnsanı dil kıymetlendirir ve insan onun-
la değer kazanır; dil, insanı kıymetten düşürür ve insanın
başı, dilinin yüzünden gider.
Dil, eşikte yatan yırtıcı aslandır; ey ev sahibi dikkat et,
senin başını yer. Dilinden eziyet çeken adamın ne dediğini
dinle; bu söze göre davranıp onu sürekli hatırında bulun-
dur. Bana dilim pek çok eziyet çektiriyor; başımı kestir-
meden ben dilimi keseyim.
Sözüne dikkat et, başın gitmesin,
Dilini tut, dişin kırılmasın.
Bilgin, dile has bir bilgi verdi ey dil sahibi, başını gö-
zet! Sen kendi selametini istiyorsan ağzından yakışıksız
bir söz kaçırma!
Söz, bilerek söylenirse bilgidir,
Bilgisizin sözü kendi başını yer.
Çok sözden fazla fayda görmedim,
Söylemeyi de faydasız bulmadım.
Sözü çok söyleme, yerinde ve az söyle,

29
Binlerce söz düğümünü bir sözle çöz.
İnsan söz ile yükselip hakan oldu,
Çok söz de başını gölge gibi yere serdi.
Bilgi, çok konuşana gevezelik etti,
Söylemeyene de dilsiz der.
O zaman sen açık dil konuş,
Dil açık olursa insanı yükseltir.
Dil gözetilince baş da gözetilmiş olur; sözünü kısa ke-
sersen ömrün de uzun olur. Dilin faydası çok olduğu gibi
zararı da çoktur; dil bazen övülür bazen de yerilir. Hal
böyleyse sözü bilerek söyle, sözün körlere göz olsun. Belli
ki bilgisiz insan kördür, o halde ey bilgisiz, bilgiden pa-
yını al. Bak, doğan kişi öldüğünde ondan geriye iz olarak
söz kalır, sözünü iyi söylersen ölümsüz olursun.
İnsan iki şey ile yaşlanmaz; biri iyi iş, diğeri de iyi söz.
İnsan doğdu; ölünce sözü, kendisi gidince de adı kaldı. Ken-
dine ölümsüz bir hayat dilersen ey bilge, işin ve sözün iyi
olsun. Dili bu kadar övmekten ve arada bir sövmekten mak-
sadım, sana sözün ne olduğunu anlatmaktır. Anlayış, her
sözü saklamayı hoş görmez; insan gerekeni söyler, gizlemez.
Ey yiğit, ben bu sözü oğluma söyledim; o benden aşa-
ğı mertebede ve dengim değildir.
Ey oğul, sözümü sana söyledim,
Ey oğul, öğüdümü sana verdim.
Benden sana gümüş ve altın kalırsa,
Sen onları bu söze denk tutma.
Gümüşü bir işe harcarsan tükenir,
Sözümü işe harcarsan gümüş kazanılır.
İnsandan insana söz, miras kalır,
Miras sözün faydası da çok olur.
Ey âlim bilge, bugün ürkerek özrümü söylersem bana
kaşını çatma.

30
8. Kitabın Yazılış Gerekçesi

Ey bilge, dileğim benden sonra geleceklere kalıcı bir söz


söylemektir. Anlayış, karşı çıkıp iyice dikkat et, sözün yan-
lış olursa zararı sana dokunur, dedi. Halkın dili kötüdür,
seni çekiştirir; insanın tabiatı oldum olası kıskançtır, etini
yer. Dikkatle bakınca yüküm hafifledi; kendi kendime söy-
leyip içindekileri dök dedim. Sebebini sorarsan ey yiğit
kişi, sana söyleyeyim sözümü dinle.
Bu insan adı insana yanıldığı için verildi; bu yanılma
da insan için yaratıldı. Bana yanılmayan bir kişi söyle-
yiver, ben sana binlerce yanılan insan göstereyim. Bilgi-
li insan çok az, bilgisizse çok fazladır, inan ki anlayışsız
da çok, anlayışlı da azdır. Bilgisiz bilgiliyle anlaşamadığı
için sürekli düşman oldu.
İnsandan insana çok fark var, dilim bu farkın bilgiden
ileri geldiğini söyler. İşte bu sözümü bilgili için söyle-
dim, bilgisizin dilini ben de bilemiyorum. Benim bilgisiz
hakkında hiçbir sözüm yoktur ey bilgili, işte ben senin
hizmetçinim. Sana sözümü çekinerek söylediğim için işte
böyle senden özür diledim. Sözü söyleyen yanılıp şaşıra-
bilir, anlayışlı da işitince bunu onarıp düzeltir.
Söz, deve burnu gibi yularlıdır; o, dişi devenin boynu
gibi nereye çekilirse oraya gider. Sözü bilerek söyleyen
çok kimse var; benim için sözü anlayan adam değerlidir.
Bütün iyilikler bilgi sayesindedir; bilgi ile gökyüzüne
dahi yol bulunur. Sen her sözünü bilgi ile söyle ve herke-
sin bilgi ile yükseldiğini bil. Söz yağız yere mavi gökyü-
zünden indi; insan kendisini sözü ile değerli kıldı.
İnsanın gönlü dipsiz bir deniz gibidir; bilgi onun di-
bindeki inci sayılır. İnsan inciyi denizden çıkarmadıkça o
ister inci olsun ister çakıl taşı, fark etmez. Kara toprağın
altındaki altın, taştan farksızdır; oradan çıkınca beylerin

31
başında tuğ tokası olur. Bilgili bilgisini dili ile ortaya çı-
karmazsa yıllarca yatsa bile onun bilgisi çevresini aydın-
latmaz. Anlayış ve bilgi çok iyi şeylerdir; eğer bulursan
onları kullan ve uçup göğe yüksel.
Anlayış ve bilginin ne olduğunu bilen bu memleketin
beyi ne der, dinle.
Dünyaya egemen olmak için insanın anlayışı olmalı,
Halkı yönetmek için de hem akıllı hem cesaretli olmalı.
Dünyaya egemen olan onu anlayış ile başardı,
Halkı yöneten de bunu bilgiyle yaptı.
Âdem dünyaya indiğinden beri iyi yasa her zaman anla-
yışlı insanlar tarafından kuruldu. Hangi çağda olursa ol-
sun bugüne kadar daha yüksek mevki, daima bilgiliye kıs-
met oldu. İnsandaki kötü haller, anlayış ile aşılırken halk
arasında çıkan kargaşa da bilgi ile durultulur. Bu ikisiyle
işleri halledemezsen bilgiyi bırak ve elini kılıca at.
Halkı idare eden bilge ve bilgili beyler, bilgisizin işini
kılıç ile halletmişlerdir. Dünyayı idare etmek için insanda
anlayış ve halkı yönetebilmek için de bilgi olması gerekli-
dir. Bu ikisi bir kişide toplanırsa o yetkin insan olur; do-
nanımlı insan dünyanın bütün nimetlerine kavuşur. Sen
her iki dünyayı da istiyorsan bunun çaresi iyilik yapmak-
tır. Eğer kendin iyilik bulmak istiyorsan durmadan iyilik
yap, o zaman başka söze ne gerek kalır.
İnsan değil, onun adıdır ölümsüz olan; bunun için iyi
kimselerin adı sonsuzluğa kalmıştır. Kendin ölümsüz de-
ğilsin, adın ölümsüzdür; adın ölümsüz olursa kendin de
ölümsüzleşirsin.

9. İyilik

Eğer halkı idare edecek bir sorumluluğun olursa davranış


ve sözlerinle her zaman iyilik yap. Gençlik kaçıcı ve hayat

32
uçucudur; bu düş gibi dünyadan çabuk göçersin. Hayatını
sermaye yap, bunun kazancı iyiliktir; bu sana gelecekte iyi
yiyecek ve giyecek olur.
Dinle, insanların iyisi, yürüyen ve nefes alanların hep-
si sonunda ölecektir, der. Dünyaya nice insanlar geldi, dü-
şünsene, bir müddet yaşadıktan sonra yine göçüp gittiler.
Gerek bey gerek kul, iyi veya kötü; bedenleri öldü, fakat
onların nişanı olarak yalnız adları kaldı. Şimdi buraya
sahip olma sırası sana geldi; sen herkesten daha iyi olup
hep iyilik yapmaya çalış. Her yaşayan er ya da geç ölecek
ve toprağa düşecektir; insan iyi nam ile ölürse adı yaşa-
yacaktır.
İnsanların dillerden düşmeyen iki türlü adı vardır; biri
iyi, diğeri kötü; bunlardan biri dünyada kalır. Kötüsüne
sövülür, iyisine övgüler düzülür; iyice dikkat et, canın
hangisini ister? Ey temiz kimse, iyi olursan adını övgüyle
anarlar; eğer kötü olursan seni söverek hatırlarlar. Küs-
tah Dahhâk’a neden sövüldü de Feridun neden övülüp ik-
bâle kavuştu? Biri iyiydi onu övdüler; diğeriyse kötüydü
ona da sövdüler. Senin için kötü mü yoksa iyi mi daha uy-
gun, sövülmeyi mi yoksa övülmeyi mi istersin? Hangisini
canın çekiyorsa onu seç; neticesi iyi veya kötü çıkarsa da
bundan pişman olma. Tecrübeli insanın sözü buna ben-
zer; tecrübeli insan herkesin işini bilir. Bak, insan iyi adı
ile alkışlanır; adı kötüye çıkan kimse ölünce beddua ile
anılır. Kötülük yapanı kaç defa tecrübe ettim; takati her
gün biraz daha azaldı ve sonunda da güçten düştü.
Ey bilgili adam, kötülerin işinin hiçbir zaman ileri gi-
demediğini kaç defa gördüm. Kötülük yakıcı bir ateştir,
onun yolundan gidilebilecek bir yol yoktur. İster halktan
ister dünyayı yöneten beylerden olsun bizden önce göçen-
lere dikkat et. Bunlardan hangileri bilgiyi öğrendilerse
onlar kendi dönemlerine ve dünyaya hâkim olmuşlardır.

33
Dünya beylerinden hangileri bilgiliyse iyi nizam koyan-
lar ve iyilikte ileri gelenler, onlardan olmuştur. Bugün de
kimler iyilik ile şöhret kazanmışlarsa iyilerin başında ilk
önce onlar gelir.
Kim bilge ve bilgili bir bey olmuşsa o bilgili insanları
kendisine yaklaştırmıştır. O eline aldığı her işi titizlikle
yapmış ve bilginin gösterdiği yolda yürüyerek halkı idare
etmiştir. Memleketini tanzim etmiş ve halkı zengin olmuş;
halkın zenginliğini de kendisine kalkan yapmıştır. İyi ad
kazanıp cömertlikle şöhret bulmuştur; bil ki cömert in-
san ölse bile onun adı yaşar. Öleceğini bilerek kendisi için
hazırlık yapmış, adını kitaplara yazdırıp geride kalanlara
bırakmıştır. Bugün bu kitapları kim okursa onları tanır;
onlara benzemeye çalışır ve bundan kendilerine ibret alır.
Dünyada bilgiden daha kıymetli ne var; insana bilgisiz
olduğunun söylenmesi, ağır bir hakarettir. Bilgili ve dün-
yada öğrenerek ömrünü geçirmiş olan insanın ne dediği-
ni dinle. Bilgisiz başköşede yer bulursa başköşe eşik ve
eşik de başköşe sayılır. Eğer bir âlime eşikte bir yer isabet
ederse o eşik başköşeden daha iyi ve saygın olur. Dünyada
yeri ister başköşe ister eşik olsun bütün bu değer, bilgi
içindir.
Bak, iki türlü asil insan vardır; biri bey diğeri âlim,
bunlar insanların başıdır. Bunlardan başka hepsini hay-
van sürüsü sayıp hangi tarafı istersen o tarafı tut. Sen
şimdi hangisisin bana bunu açıkça söyle; bu ikisinden
biri ol, üçüncüden kaçın. Biri eline kılıç alınca halkı ita-
at altında tutar; diğeri de eline kalem alınca doğru yolu
bulup gösterir. İyi nizam, onlardan kaldı; bu bir mirastır,
kimin eline geçerse onu yüceltir.
Ölüden diriye kalan miras, sözdür; miras kalan sözü
tutmanın yüzlerce faydası vardır. Bilgisiz, belli ki kördür;
ey gözsüz kör, bilgiden payını al. İnsanın süsü sözdür; bu

34
söz de çok çeşitlidir, haydi, ey dilim, iyi sözlü insanı öv.
Buna benzer Türkçe bir atasözü vardır; işte onu söylüyo-
rum, şöyle der.
Aklın süsü dil, dilin süsü sözdür,
İnsanın süsü yüz, yüzün süsü gözdür.
İnsan sözünü dili ile söyler,
Sözü iyi olursa yüzü parlar.
Eğer dikkat edersen görürsün ki dünya beyleri arasın-
da en iyileri, Türk beyleridir. Bu Türk beyleri arasında adı
meşhur ve ikbâli açık seçik olanı Tonga Alp-Er idi. O engin
bilgiye ve çok faziletlere sahipti; bilgili, anlayışlı ve hal-
kın seçkiniydi. Ne seçkin ne yüksek ne yiğit adamdı; zaten
âlemdeki anlayışlı insan bu dünyaya hâkim olur. İranlılar
ona Efrâsiyâb derler; bu Efrâsiyâb akınlar yapıp ülkeler
zapt etmiştir. Dünyaya hâkim olup onu idare etmek için
pek çok erdem, akıl ve bilgi lazımdır. İranlılar bunu ki-
taba geçirmişlerdir; kitapta olmasaydı, onu kim tanırdı?
Cesur ve yiğit kişi çok yerinde söylemiş; cesur insan
sıkı düğümleri çözer. Bu cihana hâkim olmak için bin tür-
lü meziyet gerek; yaban eşeğini alt etmek için arslan ol-
mak gerektiği gibi. Dünyaya hâkim olana binlerce erdem
lazım olur; o bunlar ile herkesi idare eder ve sorunları
ortadan kaldırır. O bu erdemler ile kılıç çalıp düşmanın
boynunu keser; memleketi ve halkını kanun yolu ile dü-
zene sokar.

10. Bilgi ve Akıl

Ey âlim bilge, maksadım söz söylemek olunca akıl ve bil-


giden bahsetmek istedim. Akıl karanlık gecede bir meşale
gibidir; bilgi de seni aydınlatan bir ışıktır. İnsan aklı ile
yücelip bilgisi ile büyür; bu ikisiyle de itibar görür. Buna

35

You might also like