You are on page 1of 600

İnceleme Araştırma Dizisi

Yayın No: 59

Hoca Ahmed Yesevî Külliyâtı

Editör
Prof. Dr. Zülfikar Güngör

Yazarlar
Prof. Dr. Necdet Tosun
Prof. Dr. Kemal Eraslan

Hikmetlerin Türkçesi
Musa Uzunkaya

Çağatay Türkçesi Editörü


Prof. Dr. Funda Toprak

Hikmetlerin Çağatay Türkçesinde Yazımı


Abdurahmon Gofurov

Yayın Koordinatörleri
Halil Ulusoy
Harun Sarıgül

ISBN: 978-9944-237-14-7

Baskı Tarihi: 2019

Tasarım / Baskı: www.merkezrepro.com

© Ahmet Yesevi Üniversitesi


Mütevelli Heyet Başkanlığı
Taşkent Cad. Şehit H. Temel Kuğuoğlu Sokak. No: 30
06490 Bahçelievler/ANKARA
Tel: 0312 216 06 00 • Faks: 0312 223 34 29
www.ayu.edu.tr yayinlar@yesevi.edu.tr

Kitapta ifade edilen fikir ve görüşler sadece yazarlarının olup, Ahmet Yesevi
Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanlığı’nın görüşlerini yansıtmazlar.

AHMET YESEVİ ÜNİVERSİTESİNİN HEDİYESİDİR. PARA İLE SATILMAZ


İçindekiler
4 Takriz
6 Önsöz
11 Hoca Ahmed Yesevî
14 Hayatı
17 Eserleri
18 Menkıbeleri
21 Türbesi
22 Yesevîlik
26 Yesevîlikte Tasavvufî Eğitim
30 Bibliyografya
31 Fakr-nâme
35 Fakr
36 Fakîr
37 Fakr-nâme
44 Dil Hususiyetleri Ses Hususiyetleri
58 Fakr-nâme Metin
68 Fakr-nâme Tercüme
78 Fakr-nâme’nin Notları
88 Kısaltmalar ve Bibliyografya
91 Dîvân-ı Hikmet
Çağatay Türkçesi Orijinal Metin ve Türkiye Türkçesi
Manzum Çeviri
550 Kaynakça
551 İki Farsça Risale
553 Risâle Der-Âdâb-ı Tarîkat
558 Risâle Der-Makâmât-ı Erbaîn
563 Ekler
563 Ek-1 Fakr-nâme Tıpkı Basım
587 Ek-2 Risâle Der-Âdâb-ı Tarîkat Tıpkı Basım
597 EK-3 Risâle Der-Makâmât-ı Erbaîn Tıpkı Basım
Takriz

XII. asırda Türkistan’da yaşayan ve Pîr-i Türkistan diye anılan Hoca Ahmed
Yesevî, Türk-İslam kültüründe önemli bir yere sahiptir. O, bilgi ve irfanını, aşktan
ve sevgiden alan büyük bir Allah dostudur. Türklerin İslâm ile tanışmasında
âdeta köprü vazifesi gören, Kuran ve sünnete dayalı İslâm anlayışını bizlere
tanıtan şahsiyettir.
Ahmed Yesevî Hazretleri kendi zamanında İslâm çizgisi dışına çıkan ve
umumi olarak râfizilik, zındıklık ve mülhidlik olarak nitelendirebileceğimiz
gayr-ı sünnî akım ve yollara karşı Kur’ân ve sünnet bayrağını açan kişidir. O,
Kur’ân’ın tanımlayıp Hz. Peygamber’in uyguladığı ve telkin ettiği gerçek İslâm’ı
halka anlatan bir mana insanı, Kur’ân’ın aşk ve irfana dayalı yorumcusudur.
Türk-İslam kültüründe tasavvuf adına konuştuğumuz birikim Ahmed Yesevî
Hazretlerinin mirasıdır; biz bugün onun mirasını konuşuyoruz.
Yesevî Hazretleri, sadece Yûsuf Hemedânî Hazretlerinin gönlünde yaktığı
İslâm’ın aşk ve irfan kıvılcımını kendinden sonraki tâliplere aktarmakla
kalmamış; yetiştirdiği aksiyoner alperenleri Asya’nın bir ucundan Avrupa
içlerine kadar göndererek insanlara adalet, tevazu, birlik ve dirlik düşüncesini
telkin etmiştir. O, İslâm düşüncesine Türkistan’dan bir ayna tutarak, İslâm’ın
ışığını Anadolu’ya, Rumeli’ye ve Balkanlara ulaştırmıştır. Yesevîlik düşüncesi
Balkanlarda Gül Baba, Sarı Saltuk ile; Anadolu’da ise Yunus Emre, Hacı Bektaş
Velî gibi âbide şahsiyetlerle neşv ü nema bulmuştur.
Yesevî Hazretleri, dönemin din ve kültür dili olan Arapça ve Farsça
yerine, anadili Türkçeyi kullanmış; Türkçeyi bir ilim, aşk ve irfan dili hâline
getirmiştir. Türkler, İslâm’ın öğretilerini ve tasavvuf düşüncesinin inceliklerini
onun hikmetleriyle öğrenmiştir. “Mürşittir Hoca Ahmed, verir kalplere safa/ Sözler
gerçeğe açar gönüller ülkesini/ Ey Miskin Hoca Ahmed! Yedi ceddine rahmet!/Fars
dilini bilir de, güzel söyler Türkçeyi.” diyerek sohbetlerinde ve nutk etmiş olduğu
hikmetlerinde anadili Türkçeyi kullanarak geniş kitleleri etkileyen ilk Türk
mutasavvıfı odur. Bugün geniş bir coğrafyada konuşulup yazılan edebî bir
Türkçeden söz ediliyorsa bânîsi Ulu Pîr Ahmed Yesevî’dir.

4
Yesevî’nin asırlar önce yaktığı çerağ bugünün dünyasının muhtaç olduğu
hoşgörü, samimiyet, insana saygı ve sevginin en güzel örneğini teşkil etmektedir.
Bizler bu çerağı, yeni dünyaya taşımak zorundayız. Nitekim elinizdeki “Hoca
Ahmed Yesevî Külliyâtı” adlı bu eser, söz konusu misyonun bir göstergesidir.
Ahmet Yesevi Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanlığı olarak, 2016 yılının
UNESCO tarafından Hoca Ahmed Yesevî Yılı ilan edilmesi münasebetiyle “Dîvân-ı
Hikmet Hoca Ahmed Yesevî” adlı eseri hazırlamıştık. Elinizde bulunan bu eser
ise Ahmed Yesevî’nin bugüne kadar bulunan Hikmetlerinin Çağatay Türkçesi
orijinalleriyle birlikte manzum olarak Türkçeye aktarımlarını içermektedir.
Bununla beraber Ahmed Yesevî’nin Fakr-nâme, Risâle der-Âdâb-ı Tarîkat ve Risâle
der-Makâmât-ı Erba’în kitaplarının bir araya getirilmesiyle oluşturulmuş bir
külliyâttır.
Hikmetleri günümüz Türkçesine manzum olarak aktaran Sayın Musa
Uzunkaya’ya, Fakr-nâme eserini yayına hazırlayan Prof. Dr. Kemal Eraslan’a;
Ahmed Yesevî’nin hayatı, eserleri, menkıbelerini hazırlayan ve İki Farsça
Risalesi’ni Türkçeye çeviren Prof. Dr. Necdet Tosun’a; külliyatın editörlüğünü
üstlenen Sayın Prof. Dr. Zülfikar Güngör’e, Çağatay Türkçesiyle yazılan
hikmetlerin kontrolünü yapan Prof. Dr. Funda Toprak’a; Hikmetlerin Çağatay
Türkçesindeki yazımını gerçekleştiren Sayın Abdurahmon Gofurov’a ve eserin
ortaya çıkmasında gayretlerinden dolayı Sayın Halil Ulusoy’a, Sayın Harun
Sarıgül’e en kalbî şükranlarımı sunuyorum.

Prof. Dr. Musa Yıldız


Mütevelli Heyet Başkanı

5
Önsöz
“Aşk yolunda yok olayım Bir ve varım,
Her ne kılsan âşık kıl sen Perverdigâr,
El açarak dua kılayım Cebbâr Rabb’im,
Her ne kılsan âşık kıl sen Perverdigâr.”
Hoca Ahmed Yesevî

İnsanı topraktan yaratan Yüce Allah, ona ruhundan üfleyerek hayat verdi ve
varlıkların isimlerini öğreterek yeryüzünde kendisine halife kıldı. İlk insan ve ilk
peygamber olan Hz. Âdem ve eşi Hz. Havva ile başlayan dünya hayatımızın gayesi,
Allah’ı tanımak ve O’na kulluk ederek imtihanımızı başarmaktır. İmtihan için
geldiğimiz bu dünyada, yaratılış gayemizi bize hatırlatmak için görevlendirilen
seçkin insanlar peygamberlerdir. Cenab-ı Hak ilk insandan başlayarak her topluluk
için, kendi içlerinden seçtiği bir kişiyi peygamber olarak görevlendirmiş ve onları
tevhid inancına davet etmiştir. Peygamberlik halkasının son ismi, bütün insanlığa
gönderilen Hz. Muhammed (s.a.s.)’dir.
Âlemlere rahmet olarak gönderilen son peygamber Hz. Muhammed (s.a.s.),
Allah’ın kendisine vahiy yoluyla bildirdiği son ilahî kelam olan Kur’an-ı Kerim’i
insanlara tebliğ etmiş; kendisine inananlardan meydana gelen bir İslam toplumunu
inşa ederek vazifesini tamamlamış ve Rabbine kavuşmuştur. Hz. Peygamber’den
sonra dini tebliğ etme, insanlara öğretme ve onlara örnek olma işi, başta sahabe
nesli olmak üzere, her dönemde ümmetin âlimlerine düşmüştür. İslamiyet’in
evrensel mesajını ve tevhid inancını; bu dinin bireyi ve toplumu ilgilendiren inanç,
ibadet, ahlak ve muamelat esaslarını, peygamber vârisi olan Müslüman âlimler,
insanlığa öğretmiş ve muazzam bir İslam Medeniyeti’nin oluşmasına hizmet
etmişlerdir. Böylece 610 yılında Mekke’de Hz. Muhammed tarafından yakılan İslam
meşalesinin ışığı, çok kısa zamanda kıtalar aşarak, bütün insanlığı aydınlatacak
güce ulaşmıştır.
İslam Medeniyet Tarihimizde derin izler bırakmış âlim ve mutasavvıflar
vardır. Mezhep imamları, fakihler, muhaddisler, müfessirler, filozoflar, matematik,
coğrafya, astronomi gibi ilim dallarında yetişmiş şahsiyetler ve tarikat kurucusu
olan büyük mutasavvıflar, medeniyet tarihimizin parlayan yıldızlarıdır. Yaptıkları
işler, yazdıkları eserler ve yetiştirdikleri talebeler ile etkileri hâlen devam eden bu
şahsiyetlerden birisi de Hoca Ahmed Yesevî (ö.1186)’dir. Milletimizin Müslümanlıkla
şereflenme sürecinde en önemli isimlerden birisi olan bu mutasavvıf, son yıllarda
hakkında yazılan kitaplar, adına düzenlenen ilmî toplantılar, adını taşıyan bir
üniversitenin kurulması ile ülkemizde daha fazla tanınmaya başlamıştır. Onun
tanıtılması ve fikirlerinin yeniden milletimize rehberlik yapması noktasında
en önemli hizmeti adına kurulan Hoca Ahmet Yesevî Uluslararası Türk-Kazak
Üniversitesi yapmaktadır.

6
Hoca Ahmet Yesevî Üniversitesi son yıllarda bu mutasavvıf adına düzenlenen
Uluslararası Sempozyum tebliğlerini, Divân-ı Hikmet adlı eserin en fazla hikmet
örnekleri içeren bir yayınını, Fakrnâme, Risâle der-Âdâb-ı Tarîkat ve Risâle der-
Makâmât-ı Erba’în adlı eserleri Yesevî dostlarına ve araştırmacıların istifadesine
sunmuştu. Elinizde bulunan Hoca Ahmed Yesevî Külliyâtı adlı bu kitap ise, adı geçen
üniversitenin ilim dünyasına yaptığı çok önemli bir hizmettir. Bilindiği gibi külliyât
türü eserler, bir şahsın bütün eserlerini toplayan kitaplardır. Şahıslar hakkında
yapılacak çalışmalar da, o kişiye ait bütün kitapların görülmesi ve incelenmesi
büyük bir önem taşımaktadır. İşte külliyat tarzı kitaplar, araştırmacılara bu imkânı
sunmaktadır.
Hoca Ahmed Yesevî Külliyâtı, bu büyük mutasavvıfa ait dört eserin bir arada
sunulduğu bir çalışmadır. Bu kitabın başında Hoca Ahmet Yesevî’nin hayatı
hakkında bilgiler verilmiştir. Bu kısım Prof. Dr. Necdet Tosun tarafından kaleme
alınmıştır. Külliyât’ta yer alan eserler şunlardır:
1. Divân-ı Hikmet’in mukaddimesi gibi değerlendirilen, Hoca Ahmet
Yesevî’nin Fakrnâme’sinin Prof. Dr. Kemal Eraslan tarafından yapılan ve daha önce
yayınlanmış olan tercüme ve dil incelemesi.
2. Divan-ı Hikmet’in Çağatay Türkçesi orijinal metinleriyle birlikte Türkçe
manzum bir sadeleştirmesi. Hece vezniyle Türkçe manzum sadeleştirmesi Musa
Uzunkaya; Çağatay Türkçesi yazımları Abdurahmon Gafurov ve editörlüğünü
Prof. Dr. Funda Toprak’ın üstlendiği bu bölüm, ülkemizde daha önce neşredilen
Divân-ı Hikmet adlı çalışmaların hepsinden daha fazla orijinal metin içermiş olması
bakımından önemlidir. Hoca Ahmet Yesevî Üniversitesi tarafından hazırlatılarak
2016 yılında yayınlanan Divân-ı Hikmet adlı eserde, orijinal metinleri olan
hikmet sayısı 141, bu neşirde orijinal metinleri verilen hikmet sayısı ise 240’tır.
Kanaatimizce bu husus, konuyla ilgili ilmî araştırmalar yapacak kişiler için önemli
bir imkândır.
3. Hoca Ahmed Yesevî’ye nispet edilen ve daha önce ayrı bir kitap olarak
Ahmet Yesevî Üniversitesi tarafından yayımlanan, Fakr-nâme ile beraber basılan
Farsçadan Prof. Dr. Necdet Tosun tarafından çevrilen Risâle der-Âdâb-ı Tarîkat ve
Risâle der-Makâmât-ı Erba’în adlı risaleler Yesevî tarikatının esaslarının bilinmesi
bakımından önemlidir.
Hoca Ahmed Yesevî Külliyâtı adıyla siz değerli okuyucularımızın istifadesine
sunulan bu eserin sonuna da, Fakrnâme, Risâle der-Âdâb-ı Tarîkat ve Risâle der-
Makâmât-ı Erba’în adlı eserlerin orijinal nüshalarının tıpkıbasımları konulmuştur.
Böyle bir eserin hazırlanarak insanımızın istifadesine sunulması kararını
veren Ahmet Yesevî Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanlığı’na ve heyet başkanı
Prof. Dr. Musa Yıldız hocamıza çok teşekkür ediyor ve bu yoldaki gayretlerini
bereketlendirmesini Cenab-ı Hak’tan niyaz ediyorum. Ayrıca Külliyât’ta
çalışmalarına yer verdiğimiz ve yukarıda isimlerini saydığımız bütün hocalarımıza;
eserin dizgi, sayfa düzeni ve baskısında emeği geçen herkese; yayın sürecinde yoğun
çabaları olan Halil Ulusoy ve Harun Sarıgül’e de gönülden teşekkür ediyorum.

Prof. Dr. Zülfikar GÜNGÖR

7
HOCA AHMED YESEVÎ HAZRETLERİNE

Seninle mamur oldu Sultanım Kazakistan,


Senin aşkınla oldu, tüm bir âlem gülistan.
Senden sonra tanındı ulema-i Türkistan,
Sen gönüller sultanı; Hoca Ahmed Yesevî.

Yesi şehrinde doğdun sen bir güneş misâli,


Aslan Baba keşfetti sendeki güzel hâli,
Âşık ile maşukun yaşanınca visâli,
Olunurmuş demek ki, Hoca Ahmed Yesevî.

Abdullah Bin Mübarek, Ashab-ı Resulden nur,


Yusuf el-Hemedânî verir gönlüne sürur.
Kulluk ve niyaz ile kalbine doldu huzur,
Tüm cihanın mürşidi; Hoca Ahmed Yesevî.

Seninle aydınlandı Anadolu, Rumeli,


Mevlânâ’ya Yunus’a verdin manevi eli.
Aşk-ı Muhammediyle sen güzeller güzeli,
Gönülleri coşturdun; Hoca Ahmed Yesevî.

Dünyamız kararıyor yeniden el ver bize,


Kardeş kardeşi doğrar, acı bu hâlimize.
Himmet edin Hünkâr’ım ki, küffar gelsin dize,
Sultanım, nur çerâğım; Hoca Ahmed Yesevî.

Terörle bitap düşen dünya seni anıyor!


Asya, Avrupa, yurdum cayır cayır yanıyor,
Mazlum feryat ettikçe yaraları kanıyor,
Gel bu derde derman ol; Hoca Ahmed Yesevî.

Müellefâtı ise; Dîvân-ı Hikmet yaşar,


Âdâb-ı Tarîkât’ı bütün çağları aşar.
Makâmât-ı Erbâîn, kul o evradla coşar.
Fakr-nâme’nin fahrısın; Hoca Ahmed Yesevî.

Sana geldim ey can dost! Babında bevvâb oldum.


Sende bir başka âlem keşfettim türâb oldum.
O gün bugün Sultanım! Biliniz harâb oldum,
Kabul et dergâhına; Hoca Ahmed Yesevî.

Musa UZUNKAYA

8
TÜRKİSTAN’IN KALBİ

Türkistan’ın kalbi Ahmed Yesevî.


Aşk ile donatmış tüm gönülleri.
Toplamış başına Alperenleri.
Demiş yiğitlere erlik yolu bu,
Erenler hakiki yârlık yolu bu.

Melamet sırrını Arslan Baba’dan,


Alıp fakr donunu giymiş abâdan.
Vermiş icâzeti Yûsuf Hemedân.
Demiş sonucunda gürlük yolu bu,
Nefsini bilenin hürlük yolu bu.

Bu yeşil kubbede ses bırakan Pîr!


Hikmetli sözlerle anlatıp bir bir,
Vahyin dili ile, Türkçe seslenir.
Der ki Türkistan’a birlik yolu bu,
Aman dağılmayın dirlik yolu bu.

Tekbir sesleriyle sulanan bozkır,


Rüzgâra karışıp Hû yankılanır.
Yesevî türbeden nûruyla balkır.
Der ki Türk karındaş! Birlik yolu bu,
Ayrılma Kur’an’dan dirlik yolu bu.

Mustafa TATCI

9
Hoca Ahmed Yesevî

Prof. Dr. Necdet Tosun

11
Hoca Ahmed Yesevî

12
Hayatı, Eserleri

Orta Asya’da İslamiyet’in yayılmaya başlamasıyla birlikte Hicrî II. (M.VIII.) asır-
dan itibâren bölgede zahid ve sûfîler de görülmeye başlamıştır. Bugünkü Türkmenis-
tan sınırları içinde bulunan Merv şehrinde dünyaya gelen Abdullah b. Mübârek (M.
181/797) hem hadîs âlimi hem de zâhid ve sûfî idi. Merv şehrinde iki tekke (ribât)
kurduğu ve buralarda halkı irşâd ettiği nakledilir. Özbekistan sınırları içinde bulunan
Nahşeb (bugünkü adı Karşı) ve Tirmiz şehirleri de birçok alîm ve sûfînin yetiştiği böl-
gelerdi. “Sûfîyi hiçbir şey bulandıramaz, aksine her şey onunla saf ve duru hâle gelir.”
diyen Ebû Türâb Nahşebî (ö. 245/859-860) ile velîlik konusundaki fikirleriyle tanınan
ve çok sayıda Arapça tasavvufî eser kaleme alan Hakîm Tirmizî (m. 320/932-933) bu
sûfîlerin en meşhurlarındandır. Hakîm Tirmizî’nin kabri Tirmiz şehrinde hâlâ önemli
bir ziyâretgâhtır.

Buhara ve Semerkand ise hem âlimleri hem de sûfîleriyle Orta Asya’nın en önem-
li kültür merkezleriydi. Buhara’nın Kelâbâz (Kelâbâd) Mahallesi’nde yaşayan Ebû
Bekir Muhammed b. İshâk Kelâbâzî (ö. 380/990) tasavvufun öğretilerini et-Ta‘arruf li
Mezhebi Ehli’t-Tasavvuf isimli Arapça eserinde toplamış, ayrıca Bahru’l-Fevâid isimli
eserinde bazı hadislere tasavvufî yorumlar yapmıştır.

Tekke âdâbını tespit eden ve düzenlediği semâ meclislerinde okuduğu âşıkâne


şiirlerle tanınan Ebû Saîd-i Ebü’l-Hayr (ö. 440/1049), bugün Türkmenistan’da bu-
lunan Meyhene’de yaşamış ve orada vefat etmiştir. Türkmen halkı arasında “Mene
Baba” lakabıyla anılır. Hayatı, menkıbeleri ve sözleri Muhammed b. Ebû Ravh Lütful-
lah’ın (ö. 541/1147) Hâlât u Sühanân’ı Şeyh Ebû Saîd ve Muhammed b. Münevver’in
Esrârü’t-Tevhîd Fî Makâmâti’ş-Şeyh Ebî Saîd isimli Farsça eserleriyle günümüze ulaş-
mıştır. Mevlânâ Celâleddin Rûmî’ye nispet edilen ve: “Yine gel, yine gel, ne olursan
ol, yine gel” diye başlayan meşhur rubâî de aslında Mevlânâ’dan iki asır önce yaşayan
Ebû Saîd-i Ebü’l-Hayr’ın şiirleri arasında yer almaktadır.

Keşfu’l-mahcûb isimli eserin müellifi Hücvîrî (ö. 465/1072) Fergana bölgesinde


bazı mutasavvıflarla karşılaştığını, buradaki halkın şeyhlere “Bâb” dediğini nakleder.
Aslında bu durum Orta Asya’daki diğer bölgeler için de geçerlidir. Ahmed Yesevî’nin
bir süre yanında eğitim aldığı Otırarlı Arslan Bâb ile Arslan Bâb türbesi içinde ka-
birleri olan Karga Bâb ve Laçin Bâb da bu unvanı taşımaktaydılar. Nesebnâme’lerde
Ahmed Yesevî’nin babası, dedesi ve diğer bazı akrabalarının “Şeyh” olarak zikredilmesi,
bu bölgede Yesevî’den önce de tasavvufî hareketlerin önemli derecede etkili olduğunu

13
Hoca Ahmed Yesevî

göstermektedir. Bu şeyh ve Dervîşlerin göçebe ve yerleşik Türkler arasında, özellikle


Sirderya kenarlarında ve bozkırlarda anlaşılır bir Türkçe ile halka hitâp ederek İslâm’ı
ve tasavvuf ahlâkını yaydıkları anlaşılmaktadır.

Orta Asya genelde fütüvvet ve melâmet vasfıyla öne çıkan Horasan tasavvuf kül-
türünün etkisi altındaydı. Bununla birlikte Semerkand ve Buhara gibi şehirlerde güçlü
medreseleri ve âlimleri olan bu muhit, Horasan’ın kalenderî meşrep sûfîlerinin ya-
yılması için pek müsait bir zemîn değildi. Orada ancak dinî kurallara sıkıca bağlı bir
tasavvuf anlayışı gelişip yayılabilirdi ve neticede öyle oldu. Bağdat Nizâmiye Med-
resesi’nde eğitim görüp hoca olmuş, sonra Horasan tasavvuf kültüründe yetişmiş bir
sûfî olan Yûsuf Hemedânî, Mâverâünnehr’deki birkaç mürîdine irşâd izni verip halife
olarak tâyin ettiği zamân Orta Asya’nın en önemli iki tasavvuf ekolünün tohumlarını
da atmış oluyordu.

Yûsuf Hemedânî’nin (ö. 535/1140) iki önemli mürîdi Hoca Ahmed Yesevî ve
Abdülhâlik Gucdüvânî sonraları Orta Asya’nın en yaygın tarikatları olan Yeseviyye ve
Hâcegân (sonraki adıyla Nakşbendiyye) isimli tasavvuf ekollerinin kurucusu olmuş-
lardır. Yûsuf Hemedânî’nin kaleme aldığı bazı tasavvufî eserler günümüze ulaşmıştır.
Bunlardan en meşhuru Rutbetü’l-Hayât isimli Farsça eserdir. Yûsuf Hemedânî’den
dinî ve tasavvufî eğitim aldıktan sonra kendi memleketi olan Yesi’ye dönüp orada halkı
irşâd eden Hoca Ahmed Yesevî, Orta Asya’nın manevî hayâtında derin izler bırakmış
önemli bir mutasavvıftır.

Hayatı
Ahmed Yesevî bugün Kazâkistan’ın Çimkent şehri yakınlarında yer alan Sayram
kasabasında dünyaya gelmiş, dinî tasavvufî eğitimini tamamladıktan sonra yine o böl-
gedeki Yesi (bugünkü adıyla Türkistan) şehrine yerleşmiş, uzun yıllar halkı manevi-
yat yolunda irşad ettikten sonra burada vefat etmiş bir mutasavvıftır. Babası İbrahim
Şeyh, Sayram ve civarında mürîdleri olan tanınmış bir sûfî idi. Anne ve babasını küçük
yaşta kaybeden Ahmed Yesevî, bir süre Otırar’daki Arslan Bab isimli şeyhin yanında
dinî-tasavvufî eğitim gördü. Onun da vefat etmesi üzerine başka şehirlerde eğitimine
devâm etti.

Zamanın önemli ilim merkezlerinden Buhara’ya giden Ahmed Yesevî burada


Yûsuf Hemedânî’ye intisap edip mürîdi oldu. Bazı kaynaklarda Yesevî’nin Şihâbed-
din Sühreverdî’ye (ö. 632/1234) veya Ebû’n-Necîb Sühreverdî’ye (ö. 563/1168-69) de

14
Hayatı, Eserleri

mürîd olup icâzet aldığı söylenir. Akrabaları arasında başka şeyhler de olan ve baba-
sının Yesi’deki halifesi Mûsâ Hoca ile yakınlığı bulunan Ahmed Yesevî’nin bu akraba
çevresinden de önemli derecede tasavvufî eğitim almış olması muhtemeldir.

Eğitimini bitirdikten sonra Yesi’de dergâh kurup insanları dinî ve ahlâkî yönden
yetiştiren Hoca Ahmed Yesevî, tasavvufî düşüncelerini Türkçe ve sade şiirler ile an-
latmış, hikmet adı verilen bu şiirler zamanla toplanarak Dîvân-ı Hikmet mecmuaları
meydana gelmiştir. Bazı menkıbelerde ağaçtan tahta kaşık yontup satarak geçimini
temîn ettiği ifade edilmekteyse de, aslında varlıklı bir aileye mensup olduğu anlaşıl-
maktadır. Hakkında nakledilen menkıbelerden anlaşıldığı kadarıyla Yesevî, dergâhtaki
zikir usulü sebebiyle dönemîndeki bazı âlimler tarafından eleştirilmiştir. O da bazı
şiirlerinde samimiyetten uzak âlimler ile sahte sûfîleri tenkit etmiştir. Sohbetlerinde
ve şiirlerinde en çok işlediği konular Allah ve peygamber sevgisi, fakîr ve yetimleri
korumak, dinî kurallara riayet, güzel ahlâk, zikir, nefs ile mücadele, kendini eleştirmek
(melâmet), ölümü düşünmek, manevî mertebeler ve bu mertebeleri aşmadan şeyhlik
iddiasında bulunmanın kötülüğü gibi mevzulardı.

Rivâyete göre Ahmed Yesevî altmış üç yaşına geldiğinde dergâhında yerin altına
küçük bir oda şeklinde çilehane yaptırdı. Ömrünün kalan kısmını çoğunlukla orada
ibâdet ve tefekkürle geçirdi. Geç dönemlere ait bazı kaynaklarda Ahmed Yesevî’nin
Hicrî 562 (M. 1166-67) senesinde vefat ettiği belirtilmiş ise de, bazı araştırmacılar bu
tarihin biraz daha ileriye alınması gerektiğini düşünmektedirler.

Ahmed Yesevî’nin İbrahim adında bir oğlu olmuşsa da kendisi hayâttayken vefat
etmiştir. Yesevî’nin nesli Gevher isimli kızından devâm etmiştir. Türkistan, Mâverâün-
nehir ve Orta Asya’da olduğu gibi Anadolu’da da kendilerini Ahmed Yesevî’nin neslin-
den sayan pek çok ünlü şahsiyet çıkmıştır. Semerkantlı Şeyh Zekeriyyâ, Üsküplü Şâir
Atâ ve Evliya Çelebi bu isimlerden birkaçıdır.

XIV. yüzyılın sonunda Emîr Timur, Türkistan bozkırlarında şöhreti ve nüfuzu iyice
yayılmış olan Ahmed Yesevî’nin kabrini ziyaret edip kabrin üstüne bir türbe yapılma-
sını emretmiş, birkaç yıl içinde türbe, cami ve dergâhıyla birlikte bir külliye oluştur-
muştur. Bugün bu türbe Orta Asya’nın en önemli ziyaret yerlerinden biridir. Ahmed
Yesevî’nin çilehânesi ile türbesi arasında yüz metre kadar mesafenin olması, onun ilk
ve asıl dergâhının çilehane bölgesinde olduğunu akla getirmektedir. Vefatından son-
ra defnedildiği yere zamanla büyük bir külliye yapılınca kütüphane, aşevi, mescid ve
Dervîş hücrelerinden oluşan yeni ve daha büyük bir dergâh meydana gelmiş olmalıdır.

Ahmed Yesevî’nin Yesi’de irşada başladığı sıralarda Orta Asya’da İslâmlaşmanın


yanı sıra yaygın tasavvuf hareketleri de vardı. Bu dönemde Yesevî, Taşkent ve Sirderya

15
Hoca Ahmed Yesevî

ötesindeki bozkırlarda yaşayan göçebe Türkler arasında büyük bir etkiye sahip olmuş-
tu. İslâm’ın esaslarını, güzel ahlâkı, tasavvufun âdâb ve erkânını basit ve yalın bir dille
öğretiyordu. Bunun için, halk edebiyatından alınan anlatım teknikleriyle örülmüş hece
vezninde manzumeler söylüyordu. Hikmet adı verilen bu manzumeler, Dervîşleri vası-
tasıyla en uzak Türk topluluklarına kadar ulaştırılıyordu. Bu sayede Yesevîlik, kısa süre
içinde Orta Asya Türkleri arasında yayıldı.

Mürîdlerinden Sûfî Muhammed Dânişmend’in kaleme aldığı Mir’âtü’l-Kulûb


isimli eserde Ahmed Yesevî’den nakledilen: “Âhir zamanda bizden sonra öyle şeyhler
zuhûr edecek ki, şeytân onlardan ders alacak ve onlar şeytân’ın işini yapacaklar… Ehl-i
Sünnet ve’l-cemâati düşman görüp ehl-i bidat ve dalâleti sevecekler” şeklindeki sözleri
ile bazı Dîvân-ı Hikmet nüshâlarında yer alan:

“Mürşidlikni da‘vâ kılur şartın bilmes

Helâl harâm, sünnet, bid’at farkın bilmes

Bû-Hanîfe mezhebinde hergiz yürmes

Diger bid‘at mezheplerdin yürürlere”

şeklindeki ifadeleri, diğer Orta Asya Türkleri gibi Ahmed Yesevî’nin de Sünnî ve Ha-
nefî olduğunu göstermektedir.

Ahmed Yesevî’nin sözlerini ihtivâ eden en eski eserlerden biri Sûfî Muhammed
Dânişmend’in Mir’âtü’l-Kulûb isimli Çağatay Türkçesi ile yazılmış olan eseridir.
Yesevî’nin menkıbelerini ihtivâ eden en eski eser de Hüsâmeddin Sığnâkî’ye (ö.
711/1311-1312) nisbet edilen Farsça Menâkıb risalesidir. Bu eserlerin her ikisi de
yayımlanmıştır. Ahmed Yesevî, hikmetlerdeki düşünceleri ve bilhassa menkıbevî
hayâtıyla Orta Asya tasavvufunun en büyük isimlerinden biri olmuştur.

16
Hayatı, Eserleri

Eserleri
1.Dîvân-ı Hikmet

Yesevî’nin Türkçe şiirlerini içine alan derlemenin adıdır. Dîvân-ı Hikmet nüshaları,
muhteva bakımından olduğu kadar dil bakımından da önemli farklılıklar arzeder. Bu
durum, hikmetlerin farklı şahıslar tarafından yazıldığını veya derlendiğini gösterir. Bir
kısmı kaybolan veya zamanla değişikliğe uğrayan hikmetler derlenirken yeni hikmet-
ler eklenmiş, böylece ana metin kısmen aslından uzaklaşmıştır. Bununla birlikte, bütün
hikmetlerin temelinde Yesevî’nin inanç ve düşünceleri ile tarîkatının esasları bulu-
nur. Hikmetler, Türkler arasında bir düşünce birliğinin teşekkül etmesi bakımından
çok önemlidir. Dîvân-ı Hikmet, eski ve yeni harflerle birçok kez yayımlanmıştır. Bu
yayınlardan en sonuncusu Ahmet Yesevi Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanlığının
hikmetlerin Çağatay Türkçesi orijinalleriyle birlikte Hayati Bice’nin Türkçe sadeleştir-
mesinin yer aldığı baskısıdır (Ankara 2016).

2.Fakr-nâme

Yesevî’ye izafe edilen ve Çağatay Türkçesi ile yazılmış olan Fakr-nâme, Dîvân-ı
Hikmet’in Taşkent ve bazı Kazan baskılarında yer alır. Müstakil bir risâleden çok
Dîvân-ı Hikmet’in mensur bir mukaddimesi olan Fakr-nâme, Kemal Eraslan tarafın-
dan 1977 yılında yeni harflere çevrilerek İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk
Dili ve Edebiyatı Dergisi’nin 22. sayısında (s.45-120) makale halinde yayımlanmıştı.
Ahmet Yesevi Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanlığı tarafından bu makale müstakil
bir kitap olarak basılmıştır (Ankara, Nisan 2016).

3.Risâle der-Âdâb-ı Tarîkat

Taşkent’te yazma nüshaları bulunan bu küçük Farsça eser, tarikat âdâbı ve ma-
kamları, mürid mürşid ilişkileri, dervişlik, Allah’ı tanımak ve ilâhî aşk gibi konular
hakkındadır. S. Mollakanagatulı tarafından Kazak Türkçesine tercüme edilerek yayım-
lanmıştır (Almatı 2012). Eser Necdet Tosun tarafından Farsça aslından Türkçeye çev-
rilerek Ahmet Yesevi Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanlığı tarafından Fakr-nâme
ile birlikte basılmıştır (Ankara, Kasım 2016).

17
Hoca Ahmed Yesevî

4.Risâle der-Makâmât-ı Erba’în

Yesevî’ye nisbet edilen Farsça yazma ve küçük bir eser olup, şeriat, tarikat, mari-
fet ve hakikattan her biri hakkında onar makam olmak üzere toplam kırk makam ve
kaideyi ihtiva etmektedir. Şimdilik bilinen tek nüshası Kütahya Tavşanlı Zeytinoğlu
İlçe Halk Kütüphanesindedir (nr. 1056, vr. 112a-113a). Eser Necdet Tosun tarafın-
dan Farsça aslından Türkçeye çevrilerek Ahmet Yesevi Üniversitesi Mütevelli Heyet
Başkanlığı tarafından Fakr-nâme ve Risâle der-Âdâb-ı Tarîkat ile birlikte basılmıştır
(Ankara, Kasım 2016).

Menkıbeleri
Ahmed Yesevî’nin hayâtı hakkında eski kaynaklardaki bilgiler oldukça sınırlıdır.
O, Türk Dünyasında, gerçek hayâtından ziyade menkıbeleri ile tanınmıştır. Bu men-
kıbelerden bir kısmı onun hayâtı ve düşünceleri hakkında fikir verecek nitelikteyken,
diğer bazıları halk muhayyilesinin ürünüdür. Kendisine ait birçok menkıbeden bazıları
şunlardır:

Arslan Bâb, menkıbeye göre, ashâbın önde gelenlerinden idi. (Bâb, şeyh demektir.
Bu kelime sonraları bazı eserlere Baba diye geçmiştir). Hz. Peygamber’in gazâlarından
birinde ashâb-ı kirâm aç kalarak peygamberin huzuruna geldiler ve biraz yiyecek istir-
ham ettiler. Hz. Peygamber’in duâsı üzerine Cebrâil (a.s) Cennetten bir tabak hurma
getirdi. Fakat o hurmalardan bir tanesi yere düştü. Cebrâil (a.s.) dedi ki: “Bu hurma
sizin ümmetinizden Ahmed Yesevî adlı birinin kısmetidir.” Her emanetin sâhibine
verilmesi tabiî olduğu için Hz. Peygamber, ashâbından birini bu iş ile vazifelendirmek
istedi. Neticede hurmayı Arslan Bâb’ın ağzına attı ve çok sonraları yaşayacak olan
Ahmed Yesevî’nin terbiyesi ile meşgûl olmasını söyledi. Dört yüz küsür yıl yaşayan
Arslan Bâb, Sayram’a yahut Yesi’ye geldi ve vazifesini yerine getirdi.

Bazı soy şecerelerinde Arslan Bâb, Ahmed Yesevî’nin babası İbrahim Şeyh’in ak-
rabası olarak görülmektedir. Muhtemelen Arslan Bâb’ın âlem-i mânâda (rüyada) gör-
düğü bu hurma hâdisesi sözlü rivayetlerde değişmiş ve bu menkıbe meydana gelmiştir.

Ahmed Yesevî hazretleri vakitlerini üçe ayırırdı. Günün büyük bölümünde ibâdet
ve zikirle meşgûl olurdu. İkinci kısmında talebelerine zâhirî ve bâtınî ilimleri öğretirdi.
Üçüncü bölümünde ise alın teri ile geçimini sağlamak üzere tahta kaşık ve kepçe ya-
parak bunları satardı. Bir rivayete göre, onun hâlden anlar bir öküzü vardı. Bu öküzün

18
Hayatı, Eserleri

sırtına bir heybe asar, içine de yaptığı kaşık ve kepçeleri koyup Yesi çarşısına salıverirdi.
Kim kaşık ve kepçeden alırsa ücretini heybenin gözüne bırakırdı. Mâl alıp da ücretini
vermeyen olursa, öküz o kimsenin peşini bırakmaz, nereye gitse peşinden o da giderdi.
Adam ücreti heybeye koymadıkça o kimsenin yanından ayrılıp başka yere gitmezdi.
Akşam olunca da Ahmed Yesevî’nin evine gelirdi.

***

Hârezm’in Urgenc şehrinde İmâm Mervezî (bazı kaynaklarda Mergazî veya Merâgî)
nâmında bir alîm vardı. Ahmed Yesevî hakkında söylenen uygunsuz sözler ona kadar
gitmişti. Bu sözlere inanıp kendisini imtihan etmek ve şüphesini gidermek gayesiyle
yanına bazı arkadaşlarını alarak yola çıktı. Yesevî’nin her tarafta talebeleri olduğunu,
her zamân sohbetinde binlerce kişinin hâzır bulunduğunu öğrenmişti. “Ben üç bin
mesele ezberledim, hepsini ayrı ayrı sorar onları imtihan ederim.” diye düşündü. Bu
sırada Ahmed Yesevî hazretleri, tekkesinde bulunuyordu. Talebesi Sûfî Muhammed
Dânişmend’e: “Bakar mısın, bize kimler geliyor?” buyurdu. Dânişmend, Mervezî’nin
yanındakilerle birlikte ve hâfızasında üç bin mesele ile geldiğini söyledi. Yesevî’nin
emri ile Muhammed Dânişmend, o üç bin meseleden binini Mervezî’nin hâfızasın-
dan sildi. Sonra Yesevî hazretleri talebelerinden Süleyman Hakîm Ata’ya aynı şekilde
emretti. O da öyle yaptı. Mervezî, hâfızasında kalan bin mesele ile Yesi’ye geldi. Hoca
Ahmed Yesevî’nin yanına gelip: “Allah’ın kullarını doğru yoldan ayıran sen misin?”
dedi. Yesevî hiç kızmadı. Karşılık da vermedi. “Şimdilik üç gün misafirimiz olun, sonra
görüşürüz.” buyurdu. Üç gün sonra bir kürsü kuruldu. Mervezî konûşmak için kür-
süye çıktı. Ahmed Yesevî Hakîm Ata’ya geri kalan bin meseleyi de silmesini söyledi.
Hakîm Ata, Allah Teâlâ’ya duâ etti. Aklındaki bin mesele de silindi. Mervezî, kürsü
üstünde bir şeyler konuşmak istedi. Fakat hâfızasında hiçbir meselenin bulunmadığını
anladı. Kitap ve defterlerini açıp oradan okumak istedi. Fakat defterindeki yazıların da
silinmiş olduğunu gördü. Sayfalar bomboştu. Bu hâli gören Mervezî kusurunu anladı,
tevbe etti ve Ahmed Yesevî’ye mürîd oldu. Onun yanında yüksek derecelere ulaştı.

***

Yine bir menkıbeye göre, Yesi şehrine yakın bir yerde Savran diye bir kasaba vardı.
Bura halkının çoğu gayr-i müslim olup, Müslümân Yesi halkına ve özellikle Ahmed
Yesevî hazretlerine çok düşmandılar. Ahmed Yesevî’nin büyüklüğü, kerâmetleri etrafa
yayıldıkça ve ona bağlı olanların sayısı her geçen gün arttıkça Savranlılar ziyâdesiyle
rahatsız oluyorlar, Hoca hazretlerine olan düşmanlıkları da artıyordu. Bir gün Ahmed
Yesevî’ye iftira etmek istediler. Bir yere toplandılar. İçlerinden birinin öküzünü getirip
mezbahada kestiler. Sadece ayaklarını bıraktılar. Ertesi gün de kadıya gidip şikâyet
ettiler. Öküzlerinin çalınıp mezbahada kesildiğini, kanları akarak aceleyle götürüldü-

19
Hoca Ahmed Yesevî

ğünü, kan izlerini takip ettiklerini ve öküzlerinin Ahmed Yesevî’nin tekkesine götü-
rüldüğünü anladıklarını bildirdiler. Kadı, Ahmed Yesevî’nin tekkesine girip öküzlerini
arayabileceklerini söyleyince tekkeye geldiler ve doğruca gece gizledikleri öküzün ya-
nına vardılar. Tam maksatlarına kavuşmuş olduklarını zannediyorlardı ki Yesevî’nin
kerâmeti tecellî edip iftirâcıların hepsi bir anda köpek oldular. O öküz etine hücum
edip kısa zamanda bitirdiler. Böylece esas hâlleri anlaşılmış oldu. Dışarıda kalıp bu
müthiş manzarayı seyredenler hayret, dehşet ve korku içerisinde Ahmed Yesevî’nin
eteklerine yapıştılar. Pişmân olduklarını bildirip affedilmeleri için yalvarmaya başla-
dılar. Yesevî hazretleri merhâmet edip duâ etti. Böylece tekrar eski hâllerine döndüler.
Başka bir menkıbeye göre, bu Savranlılar Hoca Ahmed Yesevî’nin oğlu İbrahim’i öl-
dürmüş ve başını kesip bir havluya sararak Yesevî’ye kavun diye getirmişlerdi.

***

Başka bir menkıbeye göre, Hoca Ahmed Yesevî bir gün dergâhının önünde otu-
ruyordu. Yoldan geçmekte olan bir grup çocuk gördü. Câmiye veya medreseye Kur’ân
öğrenmek için giden bu çocuklar mushaflarını bir kılıf içine koymuş ve boyunlarından
aşağı sarkıtmışken, içlerinden bir tanesi Kur’ân’a olan saygısından dolayı mushafını
başının üzerinde taşıyordu. Ayrıca medreseden evine dönerken hocasının bulunduğu
tarafa sırtını dönmemek için geri geri yürüyerek gidiyordu. Bu durumu gören Ahmed
Yesevî o çocuğa: “Oğlum! Hocandan, anne ve babandan izin al, senin dinî eğitimini
ben vereyim.” dedi. Çocuk gerekli izinleri alıp Yesevî’nin dergâhına geldi. Uzun yıllar
dinî eserler okuyup ilim tahsîl etti, ardından mürîd olup maneviyatta ilerledi. Bu ço-
cuğun adı Süleyman idi. Bir gün Ahmed Yesevî, Süleyman ve diğer birkaç arkadaşını
odun toplamak için kıra gönderdi. Gelen odunlarla yemek pişirilecek ve Dervîşlere,
talebelere ve misafirlere ikrâm edilecekti. Çocuklar odun getirirken yolda yağmur yağ-
maya başladı. Süleyman cübbesini (paltosunu) çıkarıp odunlara sardı. Dergâha geldik-
lerinde diğer çocukların getirdiği ıslak odunlar yanmazken Süleyman’ın kuru odunları
yandı. Bunun üzerine Yesevî: “Sen ince düşünceli yani hikmetli bir iş yapmışsın. Bun-
dan sonra senin adın Hakîm Süleyman olsun.” dedi. Sonraki yıllarda hocası Ahmed
Yesevî’den icazet (diploma) alan ve Bakırgan denen bölgede yerleştiği için Süleyman
Bakırganî adıyla da anılan bu zât, daha ziyade Hakîm Ata diye meşhur olmuştur.

***

Ahmed Yesevî, çok sevdiği Hz. Peygamber’in 63 yaşında vefat ettiğini düşüne-
rek kendisi de bu yaşa geldikten sonra yeryüzünde fazla dolaşmak istemedi. Vaktinin
çoğunu dergâhında bir yeraltı odası şeklinde oluşturduğu çilehânesinde geçiriyordu.
Önde gelen talebelerinden Seyyid Mansûr Ata bu çilehâneye ilk defa indiği zamân
gördüğü manzaraya üzüldü. “Şeyhim bu dar yerde sıkıntı içindedir,” diye düşünerek

20
Hayatı, Eserleri

ağlamaya başladı. O sırada gözünden perdeler açıldı, o daracık zannettiği yeri bir ucu
doğuda, bir ucu batıda gördü ve içinden geçirdiklerinin yanlış olduğunu anladı.

***

Bir gün Ahmed Yesevî’nin dergâhında birçok mürîd bir araya gelmişti. Ancak bu-
rası dar bir yer olduğu için mürîdler çok terlemişler ve ter ortalığa saçılmıştı. Dergâhın
alt kısmına bir küp koyup ağzını açtılar. Sızan ter o küpe doluyor ve küpün içinde güzel
bir şerbete dönüşüyordu. Sûfîler de bu şerbetten içiyorlardı. Sonradan bu küp, “Aşk
Küpü” (Hum-i Aşk) diye meşhur oldu.

Türbesi
Hoca Ahmed Yesevî, miladî 1166 yılında vefat ettiğinde, içinde çilehânesinin de
bulunduğu dergâhın 100 metre kadar uzağına defnedilmiş ve basit bir kabir türbe
yapılmıştı. Bu ilk türbe o civarda yaşayan Müslümanlar için kısa zamanda bir ziya-
ret mekânı olmuşsa de, çok geçmeden (XIII. yüzyılın başlarında) ortaya çıkan Moğol
istilâsı ve bu istilânın yıkıcı etkileri bölgeyi olumsuz şekilde etkiledi. XIV. yüzyılın
sonlarında Altınorda devletini yıkıp bu bölgeyi ele geçiren Emir Timur, Moğolistan
hanının kızı Tükel Hanım’ı eş olarak seçip gelin alayını karşılamak üzere yola çıkmış,
yolda Yesi şehrine uğrayıp Hoca Ahmed Yesevî’nin kabrini ziyaret etmişti. Bu Yesi
ziyareti esnasında Timur’un rüyasında Ahmed Yesevî’yi gördüğü, kendisini zaferle
müjdeleyen Yesevî’ye bir şükrâne olmak üzere, onun küçük türbesinin yerine büyük bir
külliye inşâ edilmesini emrettiği kaydedilir. Külliyenin yapımı için o dönemde Türkis-
tan bölgesinin en meşhur mimarlarından olan Hoca Hüseyin Şîrâzî görevlendirilmişti.

İki kubbeli dikdörtgen bir yapı olan külliyede merkezî bölümün ortasında büyük
bir kazan yer alır. Yedi metalin karışımından oluşan bu kazanın etrafında bazı duâlar
ve kazan ustası hakkında bilgiler vardır. Önceleri bu kazana hafîf tatlandırılmış su
koyularak Cuma namâzlarından sonra ziyaretçilere ikrâm edildiği ve şifalı olduğuna
inanıldığı ifade edilmektedir. Bu kazan 1934’te Stalin’in emriyle götürüldüğü bir ser-
giden geri getirilmeyerek St. Petersburg’daki Leningrad Hermitage müzesine konmuş,
sonraları Kazâkistan makamlarının gayreti ile 1989 yılında yeniden türbedeki yerini
almıştır (Bkz. Metin Akar, Taykazan, Ahmet Yesevi Üniversitesi Yayınları, Ankara
2017). Üzerinde büyük bir kubbe olan bu merkezî bölümün çevresinde mutfak (halım-
hâne), mescid, kütüphâne, Dervîş odaları (halvethâne), su kuyusu odası (kudukhâne)
gibi çeşitli maksatlarla planlanmış birçok bölüm vardır.

21
Hoca Ahmed Yesevî

Merkezî bölümün bitişiğinde Orta Asya kültüründe evliyâ türbelerinin sembolü


olan bir tuğ (ucunda at kuyruğu kılları, sancak ve alem olan bir direk) ve bir kapı yer
alır. Bu kapı Ahmed Yesevî’nin mezarının bulunduğu odaya (Gûrhâne) açılmaktadır.
Ahşap oyma işçiliği ürünü olan kapının iç tarafındaki döküm halkalardan birinde, ya-
pılış tarihi olan hicrî 797 (m. 1395) tarihi bulunmaktadır. Bu mezar odasının üzerinde
küçük kubbe vardır. Yesevî’nin mezar sandukası, açık yeşil renkte bir taştan yapılmıştır.
Merkezî bölümün yanlarındaki odalardan bazılarında başka mezarlar da bulunmak-
tadır. XVI. yüzyıldan itibâren Kazâk Türklerinden bazı yüksek mevki sâhibi kişiler ve
yöneticiler buralara defnedilmiştir.

Külliyenin etrafı ve üzeri çinilerle süslenmişken, giriş kapısının bulunduğu cephesi


çinisizdir. Bu durum, Timur’un vefatı üzerine külliye inşaatının bitirilemediği ve çini
süslemelerinin kısmen eksik kaldığı şeklinde açıklanmaktadır. Hatta ana girişin üs-
tündeki kemer kısmının da Timur’un vefatıyla eksik kaldığı ve hicrî 1000 (1591-92)
senesinde Buhara emîri Abdullah Han’ın emri ve desteği ile bu kemerin tamamlandığı
belirtilmektedir. Abdullah Han zamanında kurulan iskeleden kalan tahtaların bir kıs-
mı günümüze kadar ulaşmıştır.

Türbenin dışını çevreleyen üç cephesinde üst kenarı takip eden kuşak şeklinde
çinilerle süslü Kur’ân âyetleri vardır. Bunlar En’âm sûresinin 59-63. âyetleri arasıdır.
Ayrıca dış cephede çinilerle ve Kûfî hatla Allah, Muhammed, el-Hamdü lillah, Al-
lâhu Ekber, Lâ ilâhe illallah gibi yazılar işlenmiştir. Türbenin dışında giriş kapısına
bakan bahçedeki küçük türbe, Uluğ Beg’in kızı ve Ebû’l-Hayr Han’ın eşi olan Râbia
Sultân’ın türbesidir.

Yesevîlik
Ahmed Yesevî’nin ardından mürîdleri vasıtasıyla onun tasavvuf yolu ve düşünceleri
zamanla Orta Asya’nın farklı bölgelerine yayılmıştır. Bu yolun takipçilerinin mensup
olduğu tarîkata Yeseviyye adı verildiği gibi, cehrî zikir yapmaları sebebiyle Cehriyye ve
mensuplarından çoğunun Türk olması sebebiyle Silsile-i Meşâyıh-ı Türk de denilmiş-
tir. Ahmed Yesevî’nin en meşhur halifeleri Mansûr Ata, Saîd Ata, Sûfî Muhammed
Dânişmend ve Hakîm Ata’dır. Yesevîlik daha ziyade Hakîm Ata ve talebeleri ile devâm
etmiştir.

Asıl adı Süleyman Bakırgânî olan Hakîm Ata (ö. 582/1186) tasavvufî eğitimini
tamamladıktan sonra Yesi’den ayrılıp Harezm bölgesine gitmiş ve orada halkı irşâd ile

22
Hayatı, Eserleri

meşgûl olmuştur. Hocası Ahmed Yesevî gibi hikmet tarzında Türkçe şiirler söyleyen
Hakîm Ata’nın bazı şiirleri Bakırgan Kitabı isimli mecmua içinde günümüze ulaşmış-
tır. Âhir Zamân Kitabı, Hazret-i Meryem Kitabı ve Mi‘râcnâme gibi başka manzum
eserleri de olan Hakîm Ata’nın hayâtı ve menkıbeleri, yazarı belli olmayan Türkçe ve
mensur Hakîm Ata Kitabı’nda toplanmıştır. “Barça yahşı biz yaman, barça buğday
biz samân” yani “herkes iyi biz kötüyüz, herkes buğday (gibi değerli), biz samanız.” ve
“Her gördüğünü Hızır bil, her geceyi Kâdir bil.” gibi sözleri meşhurdur. Kabri, Özbe-
kistan’ın Karakalpakistan özerk bölgesindeki Kongrat şehrindedir.

Hakîm Ata’nın en önemli halifesi Zengî Ata’dır (ö. 656/1258). Taşkent’te yaşayan
Zengî Ata’nın çobanlık yaparak geçimini sağladığı ve şeyhi Hakîm Ata’nın vefatından
sonra dul kalan hanımı Anber Ana ile evlendiği nakledilir. Zengî Ata’nın meşhur dört
halifesi Uzun Hasan Ata, Seyyid Ata, Sadr Ata ve Bedr Ata’dır. Bunlardan Seyyid
Ata ve Sadr Ata’nın Deşt-i Kıpçak’taki Sarayçık’a gittiği, orada bulunan Altınorda
hükümdarı Özbek Han’ı İslâmiyet’e davet ettiği ve Sadr Ata’nın gösterdiği kerâmet
neticesinde Özbek Han ile birlikte 70.000 kişinin Müslümân olduğu nakledilir.

Ahmed Yesevî’nin bir diğer icâzetli mürîdi (halifesi) Sûfî Muhammed Dâniş-
mend Otırar’da dergâh kurup halkı irşad etmiştir. Dânişmend’in en meşhur talebesi
Süzük Ata (bazı kaynaklarda lakabı Sükçük veya Süksük şeklinde geçer) diye anı-
lan Şeyh Mustafâ’dır. Şeyh Mustafâ’nın halifesi İbrahim Ata, İbrahim Ata’nın oğlu
İsmail Ata’dır. Babası öldüğünde on yaşında olan İsmail Ata dinî ve tasavvufî eğiti-
mine Hârezm, Buhara ve Semerkand’da devâm ettikten sonra Hocend’e gidip Şeyh
Maslahat Hocendî’den hilâfet almış ve kendi memleketi olan Kazıgurt’ta irşâ-
da başlamıştır. Oğlu ve halifesi Hoca İshak XIV. yüzyılın ortalarında kaleme aldığı
Hadikatu’l-Ârifin isimli Türkçe eserinde babası İsmail Ata ve diğer bazı sûfîlerin gö-
rüşleri ile Yesevîlik âdâbına yer vermiştir. İsmail Ata ve oğlu Hoca İshak’ın kabirleri
Kazıgurt yakınlarındaki Turbat’tadır. Yukarıda adı geçen Süzük Ata’nın Taraz’da yö-
neticilik yapan “Melikü’z-zühhâd” lakaplı bir kişiye hilâfet verdiği, bu silsilenin Ebû’n-
Nûr Süleyman Âşîk b. Dâvûd ve Cemâleddin Muhammed Kâşgarî ile devâm ettiği
anlaşılmaktadır.

Yukarıda adı geçen Zengî Ata’nın mürîd ve halifelerinden Sadr Ata’dan sonra sıra-
sıyla Elemîn Baba (bazı kaynaklarda Eymen veya Almîn), Şeyh Alî Şeyh ve Mevdûd
Şeyh halkı irşâda devâm etmişlerdir. Mevdûd Şeyh’ten sonra Yeseviyye silsilesi iki kola
ayrılarak devâm eder: Bunlardan birisi Kemâl Şeyh Îkânî, diğeri Hâdim Şeyh ile baş-
lamaktadır. Kemâl Şeyh’ten sonra silsilenin bu kolu şöyle devâm eder: Şeyh Aliâbâdî
(Seyyid Ahmed), Şemseddin Özgendî, Abdâl Şeyh (Şeyh Üveys), Şeyh Abdülvâsi‘ ve
Şeyh Abdülmüheymin. Bu son zâtın XVI. yüzyılda Taşkent’te yaşadığı bilinmektedir.

23
Hoca Ahmed Yesevî

Bu silsiledeki Şemseddin Özgendî “Şems-i Âsî” mahlasıyla hikmet tarzında şiirler söy-
lemiştir.
Hâdim Şeyh ile başlayan diğer Yesevî kolu da kendi içinde ikiye ayrılarak devâm
etmiştir: Birinci kol Hâdim Şeyh’in halifelerinden Şeyh Cemâleddin Kâşgarî Buhârî,
Süleyman Gaznevî, Seyyid Mansûr Belhî (ö. 965/1557) ile devâm ederek Osmanlı
dönemînde İstanbul’u ziyaret eden Nakşibendî ve Yesevî şeyhi Ahmed b. Mahmûd
Hazînî’ye ulaşır. Hazînî’nin eserleri şunlardır: Cevâhiru’l-Ebrâr Min Emvâci’l-Bihâr,
Menba‘u’l-Ebhâr Fî Riyâzi’l-Ebrâr, Huccetü’l-Ebrâr, Tesellâü’l-Kulûb, Câmi‘u’l-Mür-
şidîn ve Dîvân. Bu koldaki Cemâleddin Kâşgarî Buhârî’den sonra başka bir alt kol
Şeyh Hudâydâd Buhârî Gazîregî (ö. 939/1532), Mevlânâ Velî Kûh-i Zerî, Kâsım Şeyh
Azîzân Kermînegî (ö. 986/1578-79) ve Pîrim Şeyh yoluyla devâm ederek Alîm Şeyh
lakaplı Muhammed Alîm Sıddîkî’ye (ö. 1043/1633) ulaşır. Bu son zât, 1033’te (1624)
tamamladığı Lemehât Min Nefehâti’l-Kuds isimli Farsça eserinde Ahmed Yesevî’den
başlayarak kendi dönemîne kadar yaşamış olan birçok Yesevî şeyhi hakkında mühim
bilgiler vermiştir. Alîm Şeyh’in halifesi olan Mevlânâ Osmân’a intisap ederek hilâfet
almış bulunan Buharalı Mevlânâ Muhammedî İmlâ (ö. 1162/1749-1750) Yesevîliğin
yanı sıra Nakşibendiyye’den de icâzetli idi.
Alîm Şeyh’in halifelerinden Muhammed Şerîf Buhârî (ö. 1109/1697) Farsça ola-
rak kaleme aldığı Huccetü’z-Zâkirîn Li Reddi’l-Münkirîn isimli eserinde hem cehrî
zikrin meşrû olduğunu ispatlamak için deliller getirmiş, hem de önceki Yesevî şeyhleri
hakkında bilgiler vermiştir. Bu zât Yesevîliğin yanı sıra Nakşibendîlik’ten de icâzetli
idi. Hikmet tarzında Türkçe şiirler yazan Kul Şerîf ’in de bu zât olduğu tahmin edil-
mektedir. Kendisinden sonra silsile sırasıyla Fethullah Azîzân ve Lütfullah Azîzân
ile devâm edip Şeyh Hudâydâd b. Taş Muhammed Buhârî’ye (ö. 1216/1801) ulaşır.
Tasavvufa dâir birçok eser kaleme alan Şeyh Hudâydâd’ın Bustânü’l-Muhibbîn isimli
Türkçe eseri Yeseviyye tarikatının âdâbı hakkında mühim bilgiler içeren ve cehrî zikrin
önemîni anlatan bir kaynaktır. Onun halifesi Ömer Îşân, Yesevîlikle birlikte Nakşiben-
dîliğin Müceddidiyye koluna da bağlıydı. XIX. yüzyılın başlarına kadar izi sürülebilen
ve zayıflamış ya da Nakşibendîliğin içinde erimeye başlamış olsa da silsilesi bilinen
Yesevîlik, bu tarihten sonra yazılı kaynaklarda izlenemez olmuş, XIX. yüzyılın sonla-
rında Ruslar’ın Orta Asya’da hâkimiyet kurmasının ardından da gözden kaybolmuştur.
Yukarıda adı geçen Yesevî şeyhlerinin dışında, kaynaklarda hayâtı veya silsilesi
hakkında yeterli bilgi bulunmayan başka Yeseviyye mensupları da vardır. Ahmed Ye-
sevî’nin halifelerinden Baba Maçin ve Yaşlıg Yunus Ata, İsmail Ata’nın mürîdi Otlug
Yunus Ata, Bahâeddin Nakşibend’in kendileriyle görüştüğü Kusem Şeyh, Halil Ata ve
Pehlivan Ata, Emîr Külâl’in oğlu ile görüşen Kök Ata, Türkistanlı Tonguz Şeyh, sade-
ce Türkçe konûştuğu için Türkçü Ata diye anılan Taşkentli bir Yesevî şeyhi bunlardan
bazılarıdır.

24
Hayatı, Eserleri

Yaşayan bir şeyhten tasavvufî eğitim almayıp rüyasında Ahmed Yesevî’den ya da


sonraki Yesevî şeyhlerinden Üveysî yolla hilâfet aldığını söyleyen kişiler de olmuş-
tur. XV. yüzyılda Şehrisebz yakınlarında yaşayan ve Hazret Beşîr diye anılan Seyyid
Ahmed Beşîrî (ö. 868/1463) ile XVI. yüzyılda Doğu Türkistan’da yaşayan ve
Yârkend’de vefat eden Muhammed Şerîf Buzurgvâr (ö. 963/1556-57) bunlardan-
dır. Seyyid Ahmed Beşîrî’nin hayâtı ve menkıbeleri Nâsır b. Kâsım Türkistânî’nin
Heşt Hadîka veya Hadâiku’l-Cinân adıyla anılan Farsça eserinde toplanmıştır.
Muhammed Şerîf Buzurgvâr’ın menkıbeleri ise Muhammed Sıddîk Zelîlî’nin Türkçe
ve manzum olan Tezkire-i Muhammed Şerîf Buzugvâr isimli eseri ile aynı ismi taşıyan
ancak yazarı bilinmeyen mensur Türkçe bir eserde bir araya getirilmiştir.
Bazı kaynaklarda Tatar ve Bulgar bölgelerinde yaşayan Biraş b. Abraş Sûfî, Ufa
yakınlarında kabri olan Hüseyin Beg, Azerbaycan’ın Niyazabad şehrinde türbesi olan
Avşar Baba ve Türkmenistan’da yaşamış olan Gözlü Ata gibi şâhısların Yesevî şeyhi ya
da Dervîşi olduğu İddiâ edilmiştir.
XV. yüzyılın sonlarında kaleme alındığı tahmin edilen Vilâyetnâme’de Anado-
lu sûfîlerinden Hacı Bektâş-ı Velî doğrudan veya dolaylı olarak Ahmed Yesevî’nin
halifesi olarak gösterilmişse de, bu eserden daha önce XIV. yüzyılda yazılan Eflâkî’nin
Menâkıbü’l-Ârifîn’inde ve XV. yüzyılda kaleme alınan Âşıkpaşazâde Târihi’nde Hacı
Bektâş-ı Velî’nin Vefâiyye tarikatı şeyhi Baba Rasûl lakaplı Baba İlyâs-ı Horasânî’nin
halifesi olduğu açıkça belirtilmiştir. Ayrıca XVII. yüzyılda kaleme alınan Evliyâ
Çelebi Seyâhatnâmesi’nde Yesevî Dervîşi olarak takdim edilen Geyikli Baba ve
Emirci Sultân’ın (Emîr-i Çîn Osmân) daha eski ve güvenilir kaynaklar olan Elvan
Çelebi’nin Menâkıbü’l-Kudsiyye’si ile Âşıkpaşazâde Târîhi’nde Vefâiyye şeyhi Baba
İlyâs’ın önde gelen halifelerinden olduğu ifade edilmektedir. Geç döneme ait ve gü-
venilirliği tartışmalı olan Vilâyetnâme ve Seyâhatnâme gibi bazı kaynaklarda Anado-
lu’daki bir kısım Vefâiyye mensuplarının Yeseviyye tarikatından gibi gösterilmesi, XIII.
yüzyılda Vefâiyye şeyhlerinden Baba İlyâs-ı Horasânî’nin Anadolu Selçuklu Devleti
aleyhine başlattığı isyanın oluşturduğu toplumsal psikoloji ile doğrudan ilişkili ol-
malıdır. Babaîler İsyanı adı verilen bu hareket devlet tarafından bastırıldıktan sonra
Vefâiyye tarikatına mensup, özellikle de Babaîler ile ilişkisi bulunan birçok sûfî, is-
yân töhmetinden uzak kalmak için tarikatının adını gizlemiş ya da Ahmed Yesevî
yolundan geldiğini öne sürmüş olmalıdır. Sonraki asırlarda bu söylentiler Vilâyetnâme
ve Seyâhatnâme gibi kitaplara da geçmiştir. Bu sebeple güvenilir kaynaklar ve orijinal
silsilenâmeler bulunmadığı sürece Anadolu ve Balkanlar’da Yesevî varlığından söz
etmek oldukça zordur. XIX. yüzyılın sonlarında Orta Asya’nın Fergana Vâdisi’nde ve
Kırgız bölgelerinde görülen Laçiler ile Saçlı Îşânlar’ın da Yesevîlikle bağlantısı ispat
edilememiştir. Bunlar Orta Asya Kalenderîlerinin son kalıntıları olmalıdır.

25
Hoca Ahmed Yesevî

Yesevîlikte Tasavvufî Eğitim


İntisap

İntisap, tasavvuf yoluna girmek ve bağlanmak demektir. Yesevîlikte tasav-


vufî eğitim intisapla başlar. Hoca İshâk b. İsmail Ata’nın XIV. yüzyılda Çağatay
Türkçesiyle yazdığı Hadîkatü’l-Ârif în isimli eserinde anlatıldığına göre, Yesevî-
likte intisap merâsimi şöyle yapılırdı: Şeyh, mürîd olmak niyetiyle gelen kişi-
nin elini tutar, tevbe etmesini ve Allah’a yönelmesini tavsiye ederek şu tevbe vir-
dini üç kez okurdu: “Estağfirullâhe’llezî lâ ilâhe illâ Hû el-Hayye’l-Kayyûm ve
es’elühü’t-tevbe”. Sonra eline bir makas alır ve: “Yâ eyyühe’llezîne âmenû tûbû
ilallâhi tevbeten nasûhâ” (et-Tahrîm, 66/8) âyetini okuyup mürîdin saçından,
önce sağ, sonra sol, sonra da orta taraftan iki üçer adet kıl keserdi. Bu saç kesme
olayı, sembolik olarak mürîdin dünyâ ve dünyevî şeylerin sevgisini kalbinden ke-
sip atması ve mâneviyata yönelmesi gerektiğini ifade ederdi. Bunun peşinden şeyh,
mürîde nâfile namâz kılmayı, sürekli zikretmeyi, şeyhinden izinsiz iş yapmamayı
tavsiye ederdi.

Zikir

Yesevîlikte toplu ve sesli olarak icra edilen zikre, zikr-i erre adı verilirdi. Zikr-i
erre, Farsça’da “testere zikri” demektir. Zikrin ilerleyen aşamalarında kelimeler kay-
bolup sâdece boğazdan testere sesini andıran bir hırıltı çıktığı için bu şekilde isim-
lendirilmiştir. XIII. yüzyılın sonları ile XIV. yüzyılın başlarında yaşadığı anlaşılan
Yesevî şeyhi İsmâil Ata’nın zikir konusunda şöyle dediği nakledilir: “Demirci demiri
ateşte ısıtıp çekiçle dövdüğü gibi, mürîd de kalbini Hû zikrinin çekici ile dövüp
temizlemelidir.” İsmâil Ata bir mürîdine zikir telkîn ettikten sonra şöyle derdi: “Ey
Dervîş! Tarîkat kardeşi olduk. Benden bir nasîhat kabûl et: Bu dünyayı yeşil bir kub-
be olarak düşün, farz et ki âlemde sâdece sen varsın, bir de Hak Teâlâ var. O kadar
zikret ki, tevhîdin galebesi ile sadece Hak Teâlâ kalsın, sen aradan çık!” Hoca İshak
b. İsmail Ata, her şeyhin ve mürşidin zikir için Allah’ın isimlerinden birini tercih
ettiğini, Hoca Ahmed Yesevî’nin “Allah” ve “Hû” şeklinde iki ismi mürîdlere telkin
ettiğini, İsmâil Ata’nın ise “Hû” zikrini tercih ettiğini söyler.

Müellifi bilinmeyen ve Risâle-i Zikr-i Hazret-i Sultânü’l-Ârif în ismiyle anılan


Çağatay Türkçesiyle yazılmış bir eserde ise Yesevîlerin zikrinin altı türünden bah-
sedilir:

26
Hayatı, Eserleri

1. İsm-i zât zikri: “Allah” diye zikretmektir. Bu zikir, “Allah Hû, Allah Hû, Yâ Hû,
Allah Hû” şeklinde de icra edilir.

2. İsm-i sıfat zikri: “Hay âh, Hay âh” diye zikretmektir. Bu zikir öğle namâzından
sonra ayakta (kıyâmî) icra edilir, “Hay” ve “âh” derken beş parmak yumulur.

3. Dûsere zikri: “Hay, âh, Allah, Hay, Hû” ve “Hay, Hayyen, Hû Allah; Hay, Hay-
yen, Hû Allah” diye zikretmektir.

4. Zikr-i Hû: “Hû, Hû, Hû Allah; Hû, Hû, Hû Allah” diye zikretmektir.

5. Zikr-i çaykun: Zikir vaktinde ritim, âhenk ve mûsikînin bir arada ve uyum
içinde devâm etmesi için zâkirin elinde çıngırak gibi bir âleti hareket ettirmesi, çak
çak diye ses çıkarmasıdır. “Hû (çak), Hû (çak)” diyerek zikredilir. 6. Çehâr darb:
“Hay, âh âh âh, Hay, Hû; Hay, âh âh, âh, Hay, Hû” diye zikretmektir. Bu altı zikir
usûlüne ek olarak bir de “zikr-i kebûter” (güvercin zikri) vardır ki “Hû, Hû” diye icra
edilir.

Halvet

Dervîşlerin ibâdet ve tefekkür için bir süre yalnız kalmalarına halvet denir. Ye-
sevîlikte tasavvufî eğitimin önemli unsurlarından biri de halvettir. Yeseviyye tarîka-
tında halvetin geleneksel bir âdâb ve merasimi vardır. Hazînî’nin Cevâhiru’l-Ebrâr’da
verdiği bilgiye göre, genel teamülden farklı olarak Yeseviyye’de halvet grup hâlinde
yapılır. Halvete girecek olan mürîdler, mürşidin muvafakatıyla birgün önceden oruç
tutmaya başlarlar. Halvetten bir gün önce sabâh namâzından sonra mürîdler zikir ve
tekbirlerini çoğaltırlar. Aynı gün ikindi namâzından sonra halvethânenin kapı, baca,
tüm delikleri kapatılır ve mürîdler güneş batıncaya dek tevbe ve zikirle meşgûl olur-
lar. Akşam namâzından sonra iftar için sıcak su getirilir, mürîdler bununla orucunu
açar ve bundan sonra su verilmez. Ardından kara darıdan halvet çorbası verilir. Tüm
halvet ehli bu çorbayı içtikten sonra harâreti teskin için küçük bir karpuz ya da ayran
verilebilir. Yemekten sonra Kur’ân-ı Kerîm’den bir sûre, ya da birkaç âyet okunur.
Ayakta saf tutup üç kere tekbîr getirilir, sonra oturulup gece yarısına kadar zikrullâh
ile meşgûl olunur. Bu esnada “hikmet” adı verilen ilâhîler okunur. Ardından başlar
tıraş edilir ve halvethânenin dört yönüne doğru tekbîr getirilir. Bundan sonra zikirle
meşgûl olunur. Kandil sönünce birkaç sâat istirahat edilir ve görülen rüyalar şeyhe
tâbir ettirilir.

Halvet, gece gündüz bu şekilde kırk gün devâm eder. Kırk günün sonunda mut-
fak görevlileri diğerlerinden daha önce halvethâneden çıkar ve kurbân keserler.

27
Hoca Ahmed Yesevî

Bu kurbanların kanlarını ve kemiklerini gömerek saklamak âdettir. Kesilen kur-


banların boğazları kebâp yapılarak soğuk su veya ayranla halvet ehline verilir. O
gece sûfîler evlerinde istirahat eder ve ertesi gün sabâh namâzında duâ ve zikirlerle
halvetin tam olarak bittiği ilân edilmiş olur.

Sohbet

Bazı Yesevî şeyhleri tasavvufî ve ahlâkî sohbetin önemîni vurgulamak gayesiyle:


“Namâzın kazâsı olur, ama sohbetin kazâsı olmaz.” demişlerdir. Gâfil insanların, hatta
bu gâfil insanlara ait eşyaların bile sûfîlerin mânevî huzûr hâlini bozacağına inanılırdı.
Menkıbeye göre, Hoca Ahmed Yesevî, sohbetinde beklenen feyz ve huzûr hâli meyda-
na gelmeyince mürîdlerine tekkeyi araştırmalarını söylemiş, gâfil bir kişinin bastonunu
tekkede unuttuğu görülmüş, bu baston dışarı çıkarılınca feyizli bir sohbet yapılabil-
miştir.

Hilâfet

Tasavvufî eğitimini tamamlayan Dervîş, halkı irşad etme yetkisi yani hilâfet (icâ-
zet) alır ve halife olurdu. Yesevîlikte icâzet ve hilâfetin sembolü olarak bu kişiye şeyh
tarafından bir asâ hediye edilirdi. Çobanın koyunları asâ ile güttüğü ve kurtlardan ko-
ruduğu gibi, halife olan kişinin de mânevî terbiyesiyle meşgûl olduğu kişileri eğitmesi
ve nefsin tuzaklarından koruması beklenirdi. Tasavvufî eğitim mertebelerini tamam-
lamayan mürîde hilâfet verilmesi uygun görülmezdi. Bu makamları aştıktan sonra da
içinde kibir duygusunun kalıp kalmadığını anlamak için bazen boynuna bir sepet asılır
ve bir süre dilencilik yapması istenirdi. Hilâfet asâsı alan kişinin yüksek ahlâka sâhip
olması ve Yesevîliğin pîri Hoca Ahmed Yesevî’yi duadan unutmaması gerekirdi.

Hizmet

Hoca İshâk b. İsmail Ata’nın kaleme aldığı Hadîkatü’l-Ârifîn’in üçüncü bölümü


şeyh ve şeyhlik hakkındadır. Bu bölümde “şeyhlik, halkı Hakk’a davet etmektir”, “bü-
tün insanlara şefkatli olmaktır” gibi ifadeler yer alır. İsmail Ata’ya sormuşlar: “Halkı
Hak Teâlâ’ya ulaştıran kaç tane yol vardır?” Şöyle cevâp vermiş: “Varlıktaki bütün zer-
reler sayısınca yol vardır. Ama bir müslümânı rahatlatmak ve ona faydalı olmaktan
daha yakın ve daha iyi bir yol yoktur.”

Netice olarak Hoca Ahmed Yesevî, şiirleri, fikirleri ve eserleri ile Orta Asya’da
İslâmiyet’in, ahlâk ve maneviyatın yayılmasına önemli katkıları olmuş bir Allah dos-
tudur. Hikmet tarzı şiirleri kısa zamanda Anadolu’ya kadar ulaşmış olmalı ki, Yunus
Emre’nin “Bana seni gerek seni” nakaratlı şiiri, Yesevî’nin “Menge sen ok kerek sen”
(Bana sırf sen gereksin) şiirinin mana ve şekil yönünden tekrarı gibidir. Osmanlı’da

28
Hayatı, Eserleri

özellikle Nakşibendîlere ait Özbek tekkelerinde Dîvân-ı Hikmet’ten bazı şiirlerin


İlâhî tarzında okunduğu bilinmektedir. Osmanlı son dönemînde Nakşibendî-Hâlidî
şeyhlerinden Hacı Hasan Şükrü Efendi (ö. 1327/1909) tarafından bazı hikmetler
Çağatay Türkçesinden Osmanlı Türkçesine çevrilmiş ve Tercüme-i Dîvân-ı Ahmed-i
Yesevî adıyla yayınlanmıştır (İstanbul 1327/1909). Bu durum Ahmed Yesevî’nin Orta
Asya’dan binlerce kilometre uzaklarda bile asırlarca unutulmadığını ve fikirlerinden
istifade edildiğini göstermektedir.

Yesevî’nin hikmet tarzı şiirleri asırlardan beri Kazak bozkırlarında yankılandığı


gibi, Özbek köylerinde ve Kırgız çadırlarında tekrarlanmıştır. Özbekler çayhaneler-
de Yesevî hikmetleri okuyanlara “Yesevîhân” adını vermişler, bu hikmetler özellikle
Fergana vadisinde kadınlar arasında da okunmuştur. Kırgızlar’ın Dîvân-ı Hikmet’i ve
Hakîm Ata’nın şiirlerini ihtivâ eden Bakırgan Kitabı’nı çocuklarına okudukları bilin-
mektedir. Âhiret’te Sırât Köprüsü’nde Ahmed Yesevî’nin Kırgızlar’a yardım edeceği
şeklindeki halk inancı da Yesevîliğin Kırgızlar üzerindeki tesîrini göstermektedir. Bu-
gün Kazâkistan’ın Türkistan (eski adı Yesi) şehrinde düğün yapan gelin ve damatların
Ahmed Yesevî türbesine gelip duâ etmeleri bile, bu büyük gönül insanının asırları aşan
tesîrinin bir göstergesidir.

29
Hoca Ahmed Yesevî

Bibliyografya
Akar, Metin, Taykazan, Ahmet Yesevi Üniversitesi Yayınları, Ankara 2017
Babadjanov, Bakhtiyar, “Une Nouvelle Source sur les Rituels de la Tarîqa Yasawiyya: Le Risâla-yi Dhikr-i
Sultân al-Ârifîn”, Journal of the History of Sûfîsm, 3 (2001), s. 223-228.
Bice, Hayati, Günümüzün Aşk Yolcusuna Dîvân-ı Hikmet, H.yay., İstanbul 2015. Hoca Ahmed Yesevî,
İstanbul 2011.
Buhârî, Seyyid Zinde Alî, Semerâtü’l-meşâyıh, Taşkent, Özbekistan Fenler Akademisi Bîrûnî Şarkiyat
Enstitüsü Ktp., nr. 1336, vr. 1a-291b.
Buhârî, Şeyh Hudâydâd b. Taş Muhammed, Bustânü’l-muhibbîn (nşr. B. M. BabacanovM. T. Kadırova),
Türkistan 2006, s. 222-224.
Candarbek, Zikiriya, Nasab-nama Nuskaları Cane Turki Tarihı, Almatı 2002.
DeWeese, Devin, Islamization and Native Religion in the Golden Horde. Baba Tükles and Conversion to
Islam in Historical and Epic Tradition, Pennsylvania 1994, s. 567-573.
Aynı müellif, “The Mashâ’ikh-i Turk and the Khojagân: Rethinking the Links Between the Yasavî and
Naqshbandî Sûfî Traditions”, Journal of Islamic Studies, VII/2 (1996), s. 180-207.
Aynı müellif, “The Yasavî Order and Persian Hagiography in Seventeenth-Century Central Asia”, The
Heritage of Sûfîsm III: Late Classical Persianate Sûfîsm, Oxford 2000, s. 389-414.
Aynı müellif, “Yasaviya”, İslâm na Territorii Bıvşey Rossiyskoy İmperii, Moskova 2003, fasikül: 4, s. 35-38.
Eraslan, Kemal, “Ahmed Yesevî”, TDV İslâm Ansiklopedisi, İstanbul 1989, II, 159-161.
Hakîm Ata, Bakırgan Kitabı, Kazân 1884.
Hoca İshâk b. İsmâîl Ata, Hadîkatü’l-ârifîn, Taşkent, Özbekistan Fenler Akademisi Bîrûnî Şarkiyat Ens-
titüsü Ktp., nr. 11838, vr. 1b-131a.
Hazînî, Ahmed b. Mahmûd, Cevâhiru’l-ebrâr min emvâci’l-bihâr, İstanbul Üniversitesi Ktp., TY, nr. 3893, vr.
15a17b, 25b-26a.
Hüseynî, Muhammed Şerîf, Huccetü’z-zâkirîn li-reddi’l-münkirîn, Süleymaniye Ktp., Reşid Efendi, nr. 372,
vr. 1b-203b.
Kaya, Önal, Tezkire-i Hakîm Ata: Bir Yesevî Dervîşinin Menkabevî Hayatı, Ankara 2007.
Kenjetay, Dosay, Hoca Ahmet Yesevî’nin Düşünce Sistemi, Ankara 2003.
Köprülü, Fuad, Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar, Ankara 1981.
Mevlânâ Safiyyü’d-dîn, Neseb-nâme Tercümesi (hzr. Kemal Eraslan), İstanbul 1996.
Muminov, Aşirbek ve diğerleri, İslamizatsiya i Sakralnıe Rodoslovnıe v Sentralnoy Azii, Almatı 2008, II,
188-193.
Rafiu’ddin, SeyfuddinNadirhan Hasan, “Hazînî’nin Câmiu’l-Mürşidîn Adlı Eseri Hakkında”, Tasavvuf:
İlmî ve Akademik Araştırma Dergisi, V/12 (2004), s. 159-166.
Sâfî, Alî b. Hüseyin, Reşehât-ı Aynü’l-hayât (thk. Alî Asgar Mu‘îniyân), Tahran 2536/1977, I, 17-34,
97, II, 370-372.
Sıddîkî, Muhammed Alîm, Lemehât min nefehâti’l-kuds (nşr. M. Nezîr Rânchâ), İslamabad 1986.
Tekcan, Münevver, Hakîm Ata ve Bakırgan Kitabı, Selçuk Ün. Sosyal Bilimler Ens. Konya 1997 (yayım-
lanmamış doktora tezi).
Tosun, Necdet, “Yesevîliğin İlk Dönemîne Âid Bir Risâle: Mir’âtü’l-kulûb”, İLAM Araştırma Dergisi, II/2
(1997), s. 41-85.
Aynı müellif.“Ahmed Yesevî’nin Menâkıbı”, İLAM Araştırma Dergisi, III/1 (1998), s.73-81.
Aynı müellif. “Yeseviyye”, TDV İslâm Ansiklopedisi, İstanbul 2013, c. 43, s.487-490.
Yesevî, Ahmed, Dîvân-ı Hikmet (nşr. R. İsmâîlzâde, K. Kârî, G. Kambarbekova), Tahran 2000.
Zernûkî, Sûfî Muhammed Dânişmend, Mir’âtü’l-kulûb, İsveç, Uppsala Üniversitesi Ktp., nr. 472, vr.
158b-177a.

30
Fakr-nâme

Prof. Dr. Kemal Eraslan

31
Fâkr-nâme

Giriş

Yayımlamış olduğumuz Fakr-nâme mukaddimesi veya risalesi, Dîvân-ı


Hikmet'in Taşkend ve bazı Kazan baskılarında yer almaktadır (bk. Òikmet-i
óaøret-i sulùÀnuèl-‘arifìn ÒÀce Aómed b. İbrÀhìm b. Maómÿd b. İftiòÀr-i
Yesevì*, Taşkend 1312, s. 2-15; DìvÀn-i Óikmet-i sultÀnuèl-‘Àrifìn ÒÀce
Aómed b. İbrÀhìm b. Maómÿd İftiòÀr-i Yesevì*, (Üçünci mertebe), Kazan
1311/1896, s. 3-17; DìvÀn-i Óikmet, áavåuèl-vÀãılìn sulùÀnuèl-‘Àrifìn ÒÀce
Aómed-i Yesevì Óikmetleri, Kazan 1901, s. 121-129). Fakr-nÀme müstakil
bir risaleden ziyade DìvÀn-i Óikmet'in mensur bir mukaddimesi durumun-
da olup “AmmÀ bilgil kim bu risÀle-i úuùbuèl-aúùÀb ve server-i meşÀyıò, sultÀ-
nuèl-evliyÀ ve burhÀnuèl-etúiyÀ ferzend-i òÀn-i Óazret-i sultÀnuèl-enbiyÀ
ãalla’allu ‘aleyhi ve sellem òaøret-i sultÀn ÒÀce Ahmed-i Yesevì andaà aytıp-
durlar kim….” Sözleri ile başlamaktadır. 1901 tarihli Kazan baskısında ise
Fakr-nÀme “Hâzihî risÀle-i ÒÀce Aómed-i Yesevì raómetuèllahi taèÀlÀ ‘aley-
hi” başlığını taşımaktadır (bk. s. 121).
Fakr-nâme'nin gördüğümüz Dîvân-ı Óikmet yazmalarının hiçbirinde yer
almayışı (bilinen yazmalar için bk. F.Köprülü, Türk Edebiyatı'nda İlk Mu-
tasavvıflar (İkinci basım), Ankara 1966, s.102, not: 4) bu mukaddime veya
risalenin Yesevì tarafından kaleme alınmadığını, daha sonra Dîvân-ı Hik-
met’i tertip edenler tarafından yazılıp baskıya dâhil edildiğini göstermektedir.
F.Köprülü, sülûk âdâbına ait bu risalenin, Hazînî'nin CevÀhirüèl-ebrÀr min
emvÀcièl-bióÀr (yegâne yazması için bk. İstanbul Üniversitesi Ktp. Türkçe
yazmalar, no: 3893) adlı eserinden çıkarıldığını ileri sürmektedir (bk. Aynı

* İftiòÀr'dan önceki (b.) fazla olmalıdır.

9
33
Hoca Ahmed Yesevî

eser, s.103, not: 5). Yaptığımız karşılaştırmada Fakr-nâme’nin adı geçen


eserle muhteva yönünden benzerlik gösterdiğini, ancak tertip yönünden
tamamen ayrıldığını tespit ettik (Hazînî'nin eseri hakkında fazla bilgi için
bk. F.Köprülü, aynı eser, umumî indeks, s.322-323). Esasen aynı duruma
Dîvân-ı Hikmet’te de rastlamaktayız. Gerek yazma, gerekse basma Dîvân-ı
Hikmet nüshalarında yer alan hikmetlerin bir kısmının Yesevî’ye âit olma-
dığı bilinmektedir. Aynı tarzda olan bu manzumeler ya Yesevî dervişleri ta-
rafından yazılıp şeyhin mahlası ile Dîvân-ı Hikmet nüshalarına dâhil edil-
mişlerdir, yahut da “Ahmed” adlı başka bir hikmet şairi tarafından yazılan
manzumeler Yesevî'nin dillerde dolaşan manzumeleri ile Dîvân-ı Hikmet
adı altında birleştirilmiştir (bu husûs için bk. F.Köprülü, aynı eser, s.105).
İsminden de anlaşılacağı gibi fakr'ı, sülûk âdâb ve erkânını konu alan bu
mukaddime veya risale Taşkend baskısında on dört sahife kadardır. Biz, hik-
met geleneğinin hüküm sürdüğü sahayı göz önüne alarak metin tertibinde
Taşkend baskısını esas aldık ve gerektiğinde Kazan baskıları ile tamamladık.
Kazan baskılarından dâhil ettiğimiz kısımları ( ) içinde, baskılarda yer alma-
yıp ilâvesinde gerekli gördüğümüz kısımları da [ ] içinde gösterdik. Kazan
baskılarındaki farklar muhteva ile ilgili olmayıp, imlâ, ses ve şekil yönünden-
dir ki bunları da normal karşılamak gerekir.
Fakr-nâme'nin Millet Ktp. Şer'iye 1017 numarada kayıtlı bir yazması ise,
bu baskılardan birinden yer yer Türkiye Türkçesi'ne çevrilerek ve bazı atla-
malarla kopya edilmiştir. Çok muahhar olan, belki de Ali Emîrî tarafından
istinsah edilen bu nüshadan belirttiğimiz sebebiyle metnin tertibinde fayda-
lanmak mümkün olmadı.

10
34
Fâkr-nâme

Fakr
Tasavvufun önemli umdelerinden biri olan fakr kelimesi hakkında Ka-
mus Tercümesi’ nde şu kayıt bulunmaktadır: “‫ الفرق‬el-fakr, yoksulluk manâ-
sındadır, gınâ mukabilidir. Fakr, masdar-ı metrûk olup isim olarak müstâ-
meldir.” Sofiyye ıstılahatında fakr, ‫اهلل‬ ‫الفرق فهو‬olan
mevhum ‫فاذا مت‬varlıktan kurtulmak, fenâ
fi'llâh’a mazhar olmak yerinde kullanılan bir tabirdir (bk. M. Z. Pakalın, Os-
manlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü ‫فرخى‬I,‫الفرق‬
İstanbul 1946, s. 585). Fakr
hakkında Gölpınarlı ise şunları yazmaktadır: “Tasavvufta fakr, bildiğimiz
yoksulluk değildir, mânevî yokluktur. Mevhum ‫الفرق فرخى‬ ‫ الفرق‬olan varlığı terke-
ve nazarî
den, ef'âl, sıfât ve zâtını Hak'ta fâni kılan kimse hakikî fakr’a erişmiş ve "fakr
tamamlanınca Allah kalır." Meâlindeki ‫الفرق فهو اهلل‬ ‫ فاذا مت اى‬hadisi mucibince
fahredilecek fakr'a erişmiş olur. Böyle olan adamın isterse sayısız ‫ الفرق‬malı, mülkü
olsun, hiçbirine gönül bağlamayacağı ve tasavvufî‫فرخى‬ ‫ى‬ ‫الفرق‬
tabiriyle malına kul olma-
yıp, malı kendisine kul edeceği için hiç zararı yoktur ‫( اهلل‬bk.
‫الفرق فهو‬ ‫ فاذا مت‬Gölpınar-
Abdülbâki
‫بسم اهلل الرحمن الرحمي‬
lı, Kaygusuz-Vizeli Alâeddin, İstanbul 1932, s. ‫فرخى‬
132).” ‫الفرق‬
‫والصولة والسالم عىل رسوله م‬Tasavvufta
‫والعاقبة لملتقني‬fakr'ın
‫العالمني‬önemli bir yer tutması bilhassa ‫“ الفرق فرخى‬Fakr benim
‫الحمد هلل رب‬
iftiharımdır.” Mevzu hadisine dayanmaktadır. Risalemizde ‫اى‬ de bu husûsa
temas edilmiş ve meşayıhın fakr hakkındaki görüşleri‫فرخى‬ ‫الفرق‬belirtilmiştir:
şöylece
“Faúr, Óaú TaèÀlÀnıñg ‫ال اله اال اهلل محمد رسول اهلل‬
bÀà-i vaãlıdın dıraòtı turur. Ol ‫ى‬
dıraòtnıñg buùaàı ‘aúl
turur, rìşesi hidÀyet turur, meyvesi, òayr u seòÀvet turur, sÀyesi‫اى‬úanÀèat turur,
‫الرحمن الرحمي‬
anıñg ‫اهلل‬
‫بسماهلل‬
bÿyı şevk ‫محمد رسول‬
turur. Anıñg‫صفا‬bergi
‫اهلل صفا‬her
‫اال‬kimge
‫ ال اله‬tegdi, ‘amel-i ãÀlió óÀsıl úıldı. Ve
‫والسالم عىل رسوله محمد وآله‬
her kim‫والصولة‬ ‫والعاقبة لملتقني‬
meyvesidin yedi,‫العالمني‬ ‫رب‬cÀvidÀne
óayÀt-i ‫ الحمد هلل‬taptı. Ve eger bÿyı her ‫ ى‬kimge yetse,
mest ü óayrÀn bolàay. Ve eger sÀyesinde orun
‫ال اله اال اهلل عظمته محمد رسول اهلل خلقة‬ alsa, ÀfitÀb-i óakikat añga tüşkey.”
(s.14) ‫بسم اهلل الرحمن الرحمي‬
‫والصولة والسالم عىل رسوله محمد وآله أصحابه‬
‫لملتقنيرسالة‬ ‫العالمنياهلل‬
‫والعاقبة رسول‬
‫بقدرته محمد‬‫رسول‬ ‫محمد‬
‫رباهلل‬ ‫اهللهلل‬
‫اله اال‬ ‫ال اله اال ال‬
‫الحمد‬

‫اهلل صفا صفا محمد رسول اهلل‬ ‫اله اال‬


‫فرخى‬ ‫ال‬
‫الفرق‬
‫رسول اهلل‬
‫االيمان و بعض الفرقاء من الكرف‬ ‫محمد من‬
‫حباهللالفرقاء‬
‫ال اله اال‬
‫ال اله اال اهلل عظمته محمد رسول اهلل خلقة‬
‫و اال رضني‬ ‫ال اله اال اهلل صفا صفا محمد رسول اهلل‬

11
35
Hoca Ahmed Yesevî

Fakîr
Kamus Tercümesi'nde fakîr kelimesi şu şekilde yer almaktadır: “… el-
fakîr, fakr u fakke sahibi kişiye denir. Cem'i fukarâ gelir, müennesi fakîre ve
cem'i fekâ'ir'dir. Mâlum ola ki fakrın mikdar-i derecesi hemen iyâline kifâyet
eyleyecek kadar nesnesi olmaktan ibarettir. Bazı nüshada iyâlini idare edecek
nesneye iktidarı olmamak demek olur. Zahiren bu müreccahtır. Ehl-i arabiyye
fakîr ile miskîn beyinlerini fark ederler ki fakîr şol kimsedir ki sedd-i ramak
edecek kût ve gıdâ bulur ola ve miskîn asla bir nesnesi olmaya. Ve inde’l-ba'z
fakîr, muhtaç ve gedâ ve miskîn ve zelîl ve hakîre denir. Zillet ve hakareti ge-
rek fakr u fakke sebebiyle ve gerek ahval-i sâire sebebiyle olsun. İmam Şâfi'î
aleyhi'r-rahme, dedi ki fukarâ kötrüm ve muk'id olup asla hırfet ve san'atları
olmayanlara, kezâlik gücü ehl-i hırfet olup lâkin hırfeti havâyic-i zaruriyye-
sini idare eylemez olanlara denir. Ve miskîn şol kimselere denir ki gerçi hır-
fetleri olup lâkin nafaka-i iyâline müfti olmamağla su’al eder olalar, yahud
fakîr kifâyet mikdarı maaşı olana ve miskîn asla nesnesi olmayana denir. Ve
inde’l-ba’z miskîn fakîrden hali ahsen olana denir. Ve ala kavl ikisi de beraber-
dir ki zügürd ve gedâ olana denir.”
İslam Ansiklopedisi'nde ise fakîr hakkında şunlar yazılmıştır: “Maddî ve
mânevî bakımdan sıkıntı içinde olan, mukabili ganî. Kur'ân, XXXV, 16'da
‘Ey insanlar, siz Allah'a muhtaçsınız, Allah ise kimseye muhtaç değildir, O'na
hamd edilir'. Burada olduğu gibi, fakîr sonraları bilhassa Allah'a muhtaç
olan ve her suretle olsa tevekkül eden mânasına gelmeğe başlamıştır ve bu te-
lakkinin sevki ile Arapça konuşulan memleketlerde ‘dilenci derviş' mânasında
kullanılmıştır. “el-faúru faòrì” hadisi olarak söylenilen bu ‘Fakirlikle iftihar
ederim’ sözü bu mânanın değişmesine âmil olmuştur. Batı dillerinde bu tabir
‫ الفرق‬edilmiştir.
riyazet yapanlara ve yogilere teãmil
Metnimizde de “Faúìrlik mertebesi maúÀm-i aèlÀ turur, her kimge mü-
‫اهلل‬
. ‫فهو‬bu
yesser bolmas… el-Kıããa ‫الفرق‬ ‫ فاذا مت‬enbiyÀlar ve ‘Àrifler ve ‘Àşıúlarnıñg maúÀ-
maúÀm
mı turur. Òuãÿsen Óaøret-i Resÿl-i Ekrem, salla’llÀhu ‘aleyhi ve sellemniñg
maúÀmları turur, yaènì ‫ الفرق فرخى‬dediler…”(s.6-7) denilmektedir ki bunun-
la hem fakrın önemi belirtilmiş, hem de fakr İslâmî bir hüviyete büründü-
rülmüştür. ‫الفرق فرخى‬

12
36
‫بسم اهلل الرحمن ال‬
‫الحمد هلل رب العالمني والعاقبة لملتقني والصولة‬
Fâkr-nâme

Fakr-nâme
Bilindiği gibi Fakr-nâmeler, esas itibariyle fakr'ı, fakr'ın önemini ve
makamlarını belirtmeye çalışan öğretici (didaktik) eserlerdir. Bu husûslar
müstakil eserlere konu olduğu gibi, çeşitli tasavvuf ve tabakat kitaplarında
da, bölümler halinde veya yeri geldikçe ele alınmıştır. Ancak bu eserler üze-
rinde durmak konumuz dışı olduğu için, biz kısaca Âşık Paşa'nın Fakr-nâme
mesnevisi ile yayınladığımız Fakr-nâme metni üzerinde duracağız.
Âşık Paşa'nın Fakr-nâme mesnevisini, mevcut Roma ve Manisa nüsha-
larına dayanarak yayınlayan Agâh Sırrı Levend, eseri şu şekilde tanıtmakta-
dır: “Fakr, tasavvufta tarikate yeni giren sâlik’ten istenen, dünya nimetlerini
hiçe sayarak azla yetinmek, alçak gönüllü olmak, nefse düşkünlük gösterme-
mek, dünya ile ilgiyi kesmek (alâyık kaydından çözülmek), Tanrı'dan gayrıyı
düşünmemek (mâsivadan geçmek) ve kendini Tanrı'ya vermektir. ‘Sâlikè tari-
katteki dereceleri birer birer geçerek ‘seyr-i sülûk’ı tamamlarken bu vasıfları da
kazanmış olur. Nihayet son bir mertebe kalır ki, o da ‘fenâfi’llâh mertebesidir.
Bu kendi varlığını Tanrı'nın varlığında yok etmektir. Âşık Paşa, bu mesne-
visinde alçak gönüllülüğü, dünya nimetlerini hiçe sayarak azla yetinmeyi ele
alıyor ve onu Tanrı tarafından türlü renklerle bezenmiş “fakr” adlı bir kuş
olarak tasvîr ediyor.”
Mesnevinin konusu ise şöylece özetlenmiştir: “Tanrı yeri göğü yarattık-
tan sonra güzel bir kuş haline koyduğu fakr'a konacak bir yer bulmak üzere
uçmasını emrediyor. Kuş sırasiyle arş’ı, kürsi’yi, cennet’i, güneş’i yer’i dolaşıyor,
Âdem’e, Nûh’a, İbrâhîm’e, Mûsâ’ya, Îsâ’ya uğruyor fakat hiçbirinde durmaya-
rak Ahmed'e (Muhammed'e) gidiyor ve onda karar kılıyor. Çünkü o gâni iken
kendini fakîr bilmiştir ve bununla övünmüştür. Dünyada fakr'dan daha güzel
ne vardır. Fakr, alçak gönüllülüktür. Alçak gönüllü olmayan, azla yetinmeyen
ona yar olamaz. Yar, seni Hakk'a çağırandır. Ona kendini ver, bir nefes ik-
rarda bulun. Eğer dünyadan bu ‘ikrarla gidersen sonuna kadar 'didar' (Tan-
rı'nın cennette mü'minlere görünüşü) sana nasip olur.” (bk. A.S. Levend, Âşık
Paşa'nın bilinmeyen iki mesnevisi: Fakr-nâme ve Vâsf-ı hal, TDAY, Belleten
1953, Ankara 1953, s.205-255+28 sahife fotokopi).

13
37
Hoca Ahmed Yesevî

Görüldüğü gibi Âşık Paşa'nın mesnevisi sâdece fakr'ın ne olduğunu


anlatmaya ve onun önemini belirtmeye çalışan san’atkârane bir eserdir. Bu
bakımdan yayınladığımız Fakr-nâme'den şekil ve muhteva itibariyle tama-
men ayrılmaktadır. Metnimizde de önce fakr'ın mahiyet ve önemi, daha
sonra da dervişlik, dervişliğin, onu şeriatte, onu tarikatte, onu mârifette, onu
da hakikatte olmak üzere kırk makamı, fakr'ın on makam, on nur, on yol ve
on orunu ile altı fakr âdâbı, sekiz fakr makamı ve yedi fakr mertebesi, ayrıca
sofi ve sofiliğin esas ve husûsiyetleri Hazret-i Muhammed ve birçok büyük
sofilerin sözleriyle izaha çalışılmıştır.
Hazret-i Ali'den naklen dervişliğin kırk makamı metnimizde şu şekilde
sıralanmıştır:

a) Şeriatte bulunan on makam şunlardır:


1. Óaú TaèÀlÀnıñg birlikige, barlıàıàa, ãıfÀtıàa ve õÀtıàa ìmÀn
keltürmek (Hak Taâlâ'nın birliğine, varlığına, sıfatlarına ve zâtına
iman getirmek)
2. NamÀz oúumaú (namaz kılmak)
3. Rÿze ùuùmaú (oruç tutmak)
4. ZekÀt bermek (zekât vermek)
5. Óac úılmak (hac farizasını yerine getirmek)
6. MülÀyim sözlemaú (yumuşak konuşmak)
7. ‘İlm örgenmaú (İlim öğrenmek)
8. Óazret-i Resûl-i Ekrem ãalla’llÀhu ‘aleyhi ve sellemniñg sünnetleri-
ni becÀy keltürmaú (Hazret-i Resul-i Ekrem salla'allâhu aleyhi ve
selleme'in sünnetlerini yerine getirmek)
9. Emr-i maèrÿfnı becÀy keltürmaú (şeriat bakımından yapılması
gerekli şeyleri yerine getirmek)
10. Nehy-i münker úılmaú (şeriatin yasakladığı şeylerden kaçınmak)

14
38
Fâkr-nâme

b) Tarikatte bulunan on makam şunlardır:


1. Tevbe úılmaú (tevbe etmek)
2. Pìrge úol bermaú (pìre el uzatmak)
3. Òavf (korku)
4. RecÀ (Tanrının rahmetinden ümitli olmak)
5. Vird-i evúÀtnı becÀy keltürmaú (belirli vakitlerde Kur’ân’dan sûre-
ler veya dualar okuyarak yapılan ibadeti yerine getirmek)
6. Pìrni òızmetide bolmaú (pîrin hizmetinde olmak)
7. Pìrniñg icÀzeti birle sözlemaú (pîrin izni ile konuşmak)
8. Naãìhat eãitmek (nasihat dinlemek)
9. Tecrìd bolmaú (tecrit olmak)
10. Tefrìd bolmaú (tefrit olmak)

c) Mârifette bulunan on makam şunlardır:


1. FenÀ bolmaú (fenâ olmak)
2. Dervìşlıúnı úabÿl úılmaú (dervişliği kabul etmek)
3. Her işke taóammül úılmaú (her işe tahammül etmek)
4. ÓelÀl ùayyib ùaleb úılmaú (helâl ve güzel istekte bulunmak)
5. Maèrifet úılmaú (mârifet kılmak)
6. Şerìèat ve ùarìúatnı ber-pÀy tutmaú (şeriat ve tarikatı ayakta
tutmak)
7. DünyÀnı terk úılmaú (dünyayı terketmek, dünya bağlarından sıy-
rılmak)
8. Áòiretni iòtiyÀr úılmaú (âhireti seçmek)
9. Vücûd maúÀmını bilmaú (varlık makamını bilmek)
10. Haúìúat esrÀrını bilmaú (hakikat sırlarını bilmek)

15
39
Hoca Ahmed Yesevî

d) Hakikatte bulunan on makam şunlardır:


1. ÒÀk-rÀh bolmaú (herkesin yolunun toprağı olmak, alçak gönülü-
lük)
2. Yaòşı yamannı tanımaú (iyiyi-kötüyü tanımak)
3. Yurun loúmage úol salmaslıú (bir parça lokmaya el uzatmamak)
4. Özini loúmasını sebìl-rÀh úılmaú (kendisini, lokmasını Hak yo-
lunda sebil etmek)
5. Kişini ÀzÀr bermemek (kimseyi incitmemek)
6. Faúìrlıúàa münkir bolmamaú (fakirliği inkâr etmemek)
7. Seyr-i sülÿk úılmaú (seyr-i sülûk kılmak)
8. Her kimdin sırrın saúlamaú (herkesten sırrını saklamak)
9.- 10. Şerìèat, ùarìúat, mÀèrifet ve óaúìúat maúÀmını bilmek ve ‘amel
úılmaú (şeriat, tarikat ve hakikat makamını bilmek ve buna göre
amel etmek)

Fakirlik makamında bulunan on makam, on nur, on yol ve on orun (yer,


mevki) ise şu şekilde sıralanmıştır:

a) On makam şunlardır:
1. ÚanÀèat (kanaat)
2. BelÀàa taóammül úılmaú (belaya tahammül etmek)
3. (Teñgri) bendelikige giriftÀrlıú (Tanrı'nın kulluğuna bağlılık)
4. ‘AõÀb (azap)
5. Óayret (hayret)
6. RiyÀøet (riyazet)
7. Açlıà (açlık)
8. HelÀket (mahvolma)
9. Dil-òaste bolmaú (gönlü yaralı olmak)
10. Óaøret-i Rabbuèl-‘izzetlik (?)

16
40
Fâkr-nâme

b) On nur şunlardır:
1. Nÿr-i ãıdú (sıdk nuru)
2. Nÿr-i ãabr (sabır nuru)
3. Nÿr-i şükr (şükür nuru)
4. Nÿr-i fikr (fikir nuru)
5. Nÿr-i õikr (zikir nuru)
6. Nÿr-i namÀz (namaz nuru)
7. Nÿr-i rÿze (oruç nuru)
8. Nÿr-i ìmÀn (iman nuru)
9. Nÿr-i ãadaúa (sadaka nuru)
10. Nÿr-i pÀú-cÀn (temiz ruhluluk nuru)

c) On yol şunlardır:
1. Tevbe (tevbe)
2. Yazuúlardın úaytmaú (günahlardan vazgeçmek)
3. Yaman işlerdin peşìmÀnlıú (kötü işlerden pişmanlık)
4. Óayret (hayret)
5. ÒÀrlıú ve zÀrlıú (hakîrlik ve inleme)
6. Óaú TaèÀlÀdın yarı tilemek (Hak Taâlâ'dan yardım dilemek)
7. Yaman yollardın yanmaú (kötü yollardan geri dönmek)
8. ÒudÀ-yi TaèÀlÀnıñg õikri birlen bolmaú (Hüdâ-yi Taâlâ’nın zikri ile
olmak)
9. Tefekkür (tefekkür)
10. FenÀ bolmaú (fenâ olmak)

17
41
Hoca Ahmed Yesevî

d) On orun şunlardır:
1. Óikmet (hikmet)

2. ‘Adl (adalet)

3. ‘Aúl (akıl)

4. Óilm (yumuşaklık)

5. ‘İzzet (ululuk)

6. ÓayÀt (hayat)

7. İósÀn (bağış)

8. SettÀrlıú (örtücülük)

9. EmÀnet (emanet)

10. Teslìm (kendini Allah'ın iradesine terk etmek)

Fakrın altı âdâbı şunlardır:


1. Yaòşı ve yaman sözge sükÿt úılmaú (iyi ve kötü söze sükût etmek)

2. Pìr aldıda òÀm bolmaú ve bì-icÀzet-i pìr sözlememaú (pîr huzurun-


da susmak ve pîr izni olmadan konuşmamak)

3. Kişi birle açıà bolmamaú (kimseyle dargın olmamak)

4. ÒÀş u ‘Àmnıñg òiõmetini úılmaú (havas ve avamın, herkesin hiz-


metini görmek)

5. Nefsni öltürmaú (nefsi öldürmek)

6. HevÀ vü hevesni terk úılmaú (geçici istekleri terk etmek)

18
42
Fâkr-nâme

Fakrın sekiz makamı şunlardır:


1. Tevbe (tevbe)
2. ‘İbÀdet (ibadet)
3. Maóabbet (sevgi)
4. äabr (sabır)
5. Şükr (şükür)
6. RıøÀ (rıza)
7. Zühd (züht)
8. ‘Áriflıú (âriflik)

Fakrın yedi mertebesi şunlardır:


1. CevÀnmerdlıú (civanmertlik)
2. SipÀhìlıú (sipahilik)
3. áarìblıú (gariplik)
4. Òırúa (hırka)
5. Sabr (sabır)
6. ÚanÀèat (kanaat)
7. Tevekkül (tevekkül)
Bu listeye göre metnimiz öğretici husûsiyetinin yanında sistematik bir
husûsiyete de sahiptir. Bununla beraber metinde yer yer sıralamada eksiklik-
ler ve tekrarlar, dolayısiyle bazı karışıklıklar da yok değildir.
Metnimizde “Ey dervìş, bol Faúr-nÀme’de her vaãiyyetì ki bitildi, kelÀm-i
rabbÀnì ve óadìå-i nebevìdin ve icmÀè-i ümmetdin bitildi.” Sözleri ile bu
Fakr-nâme Yesevî dervişlerine şeyhin bir vasiyyeti gibi sunulmuştur. Özbek
ve Türkmenler arasında Yesevîlik’in kuvvetli şekilde yer etmesinin en önem-
li sebebi, onlar gibi Yesevîlik'in de şeriat esaslarına sıkı şekilde bağlı olması-
dır. Bu husûs metnimizde açıkça görüldüğü gibi, DìvÀn-ı Hikmet’te yer alan
manzumelerde de görülmektedir.

19
43
Hoca Ahmed Yesevî

Dil Hususiyetleri
Ses Hususiyetleri
Dil Hususiyetleri
Ses Hususiyetleri
‫الفرق‬

‫الفرقاهلل‬
‫فاذا مت الفرق فهو‬
A- Ses Hususiyetleri
‫فهو اهلل‬
Metnimizde yer alan başlıca ses hususiyetleri ‫الفرق فرخى فاذا مت الفرق‬
şunlardır:

Kapalı e (ẹ) ‫الفرق فرخى الفرق فرخى‬


Bilindiği gibi Eski Türkçe’de kelime başında veya ilk hecede bulunan bazı
aslî e sesleri, Çağatayca'da i-, - i-, Özbekçe'de ẹ-, - ẹ-, ‫فرخى‬ ‫الفرق‬Türkçesi'nde
Âzerî ‫ اى‬ẹ-,
- ẹ - ve Türkiye Türkçesi'nde e-, - e - olmaktadır. Metnimizin Özbek metni
olduğunu veya Özbekçeleştirildiğini göz önüne alarak, - ‫ اى‬veya ‫ ى‬- ile
yazılan bu sesleri hep ẹ olarak kabul ettik: bẹr-, dẹ-, dẹk, ẹ-/ẹr-, ẹri-, ẹt - , kẹç-,
keçe, kẹltür-, ‫الرحمي‬
kẹt-, ‫الرحمن‬ ‫ى‬
‫ بسم اهلل‬teñgiz, tẹr-, yẹ-, yẹt-, yẹti gibi.
mẹn, nẹçük,
‫الحمد هلل رب العالمني والعاقبة لملتقني والصولة والسالم عىل رسوله محمد وآله أصحابه أجمعني‬
‫الرحمن الرحمي‬
Orta hece‫اهلل‬ ‫بسم‬
ünlüsünün düşmesi (syncope)
‫والسالم عىل رسوله محمد وآله أصحا‬
Bütün‫والصولة‬
Türk ‫لملتقني‬
lehçe‫والعاقبة‬ ‫هلل رب العالمني‬
ve şîvelerinde ‫ الحمد‬gibi metnimizde de belirli haller-
olduğu
de orta hece ünlüsünün düştüğü görülür:‫اهلل‬baàrım ‫محمد رسول‬ ‫ال اله اال اهلل‬ornı (< orunı)
(< baàırım),
gibi.
‫اهللاهلل‬
‫رسول‬ ‫محمد‬
‫رسول‬ ‫صفااهلل‬
‫محمد‬ ‫صفااله اال‬
‫ال اله اال اهلل ال‬
Ünlü düşmesi (elision)
‫محمد رسول اهلل‬
Şu misâllerde ünlü düşmesi ‫خلقة‬ ‫رسولصفا‬
‫اهلل‬ ‫محمد صفا‬
kalıplaşmış ‫اهلل‬ ‫عظمتهاال‬
‫اال اهلل ال اله‬nẹçük
durumdadır: ‫ <( ال اله‬neçe+ök),
baãúaraèl -
‫اهلل خلقة‬
(< baãkara al-), úılaèl - (<‫رسول‬
úıla‫محمد‬
al-)‫عظمته‬
‫رسالة‬ ‫رسول‬ ‫بقدرتهاال اهلل‬
gibi. ‫محمد‬ ‫ال اله اال اهلل ال اله‬

‫ال اله اال اهلل بقدرته محمد رسول رسالة‬ ‫الفرق فرخى‬
‫حب الفرقاء من االيمان و بعض الفرقاء من الكرف‬

21
44
Fâkr-nâme

Düzleşme (delabialisation)
Diğer lehçe ve şîvelerde olduğu gibi metnimizde de bazı kelimelerde aslî
yuvarlak ünlünün düzleştiği görülür: savuú (< soàıú) gibi.

Yer değiştirme (métathése)


Metnimizdeki bazı kelimelerde kalıplaşmış durumdadır: örgen - (<
ögren-), örget - (< ögret-) gibi.

Ses ikilemesi (gemination)


Bilhassa Çağatay ve Âzerî Türkçesi'nde yaygın şekilde görülen ses ikile-
mesine Özbekçe'de de rastlanır. Ancak belirli kelimelerde görülen ses ikile-
mesine âit metnimizde bir işaret bulunmadığı için bu kelimeleri normal şe-
killeriyle aldık: iki, sẹkiz, sẹkizinci, toúuz, toúuzınçı, yẹti, yẹtinçi, yoúarı gibi.

Önses türemesi (prothėse)


y protezi bakımından metnimizde y'li şekiller yer almıştır: yıl, yıllık, yüz, yüz-
lüg gibi.
v protezi bakımından da metnimizde v'siz şekiller yer almıştır: ur-, uruş - gibi.

Ünsüz değişmeleri
-à - >-v - değişmesi: savuú (soàuú) gibi.
-ú>-à değişmesi: açlıà (< açlıú), yamanlıà (< yamanlıú) gibi.
-ú->-à - değişmesi: barlıàıàa (< barlıúıàa), butaàı (< butaúı) gibi.
-ñg->-à - değişmesi: yalàuz (< yalañguz) gibi.

Hemzenin y oluşu
Diğer lehçe ve şîvelerde de görülen bu husûsuiyet metnimizde de görülür:
‘acÀyib (<A.èacÀèib), fÀyide (< A. fÀèide), şerÀyit (<A. şerÀit) gibi.

t - ~ d - gelişmesi
Çağatayca'da da olduğu gibi Özbekçe'de de, kelime başındaki aslî t - sesi
muhafaza edilmekle beraber, bir-iki kelimede t'li ve d'li şekillerin birlikte
kullanıldığı görülür: tẹ - ~ dẹ - gibi

22
45
Hoca Ahmed Yesevî

Pronominal n sesi
Metnimizde pronominal n sesinin kaide hâlinde yer almadığı görülmek-
tedir: ẹşikide, közige şarÀbıdın gibi. Ancak bir misÀlde pronominal n sesi kul-
lanılmıştır: maúÀmında.

Yardımcı ünlüler
Eski Türkçe’den beri yardımcı ünlüler düzlük-yuvarlaklık uyumuna bağ-
landıkları için, metnimizde de normal olarak bu sesler düzlük-yuvarlaklık
uyumuna bağlanmışlardır.

Ek uyumsuzluğu
a) Kalınlık-incelik uyumu bakımından
Hârezm Türkçesi ve Çağatayca’da görülen kalınlık-incelik uyumsuzlu-
ğuna metnimizde de rastlanmaktadır. Daha ziyade kalın ünlülü ek kullanma
temayülünün, bir imlâ mes'elesi mi, yoksa bir telâffuz mes'elesi mi olduğu
husûsunda kesin bir şey söylemek mümkün olmamaktadır (fazla bilgi için
bk. K. Eraslan, “Doğu Türkçesinde Ek Uyumsuzluğuna Dâir,” TDED. C.X-
VIII, İstanbul 1970, s.1113-124). Metnimizde kalınlık-incelik bakımından
uyumsuzluk, bilhassa şu eklerde görülmektedir:
-àa/-ge, - úa/-ke (verme hali eki):
himmetiàa, sözleriàa, teñgizàa yanında, ‘arşke, dergÀhıge, loúmage gibi.

-àunça/-günçe (zarf-fiil eki):


yürmeàunça gibi

-àan/-gen, - úan/-ken (isim-fiil eki):


aytılgen, aytken gibi.

-lıú/-lik (isimden isim yapma eki):


‘Àriflıú, dervişlıú, faúìrlıú, müsÀfirlıú, pìrlıú, ãabrlıú, zÀhidlıú, yanında,
ùamaèlik gibi.

-maú/-mek (fiilden isim yapma eki)


bilmaú, kẹltürmaú, örgenmaú, sözlemaú, yẹmaú gibi.

23
46
Fâkr-nâme

b) Düzlük-yuvarlaklık uyumu bakımından


Aşağıdaki ekler düzlük-yuvarlaklık uyumuna bağlı değildirler:
-dın/-din (çıkma hali eki):
Daima düz ünlülüdür: hÿşumdın, kökdin gibi.

-nıñg/-niñg (ilgi hali eki):


Daima düz ünlülüdür.

-dı/-di, - tı/-ti, ;-du/-dü, - tu/-tü (görülen geçmiş zaman eki):


Ekseriyetle düz ünlülüdür: boldı, kördi, tüşti gibi
-ur/-ür (geniş zaman eki):
Daima yuvarlak ünlülüdür: bẹrür, úılurlar gibi.

-lıú/-lik (isimden isim yapma eki)


Daima düz ünlülüdür: altunlıú, tevÀøuèlıú gibi.

-sız/-siz (isimden isim yapma eki):


Daima düz ünlülüdür: tüpsiz gibi

-dur-/-dür-, - tur-/-tür - (fiilden fiil yapma eki):


Daima yuvarlak ünlülüdür: kẹltür-, úıldur-, sındur - gibi

-ur-/-ür - (fiilden fiil yapma eki):


Daima yuvarlak ünlülüdür: aşur - gibi

-dur/-dür, - tur/-tür (bildirme eki):


Daima yuvarlak ünlülüdür: úılmaúdur, yoútur gibi

24
47
Hoca Ahmed Yesevî

c) Ünsüz uyumu bakımından


Ünsüz uyumu tam olarak teşekkül etmiş değildir. Bazı eklerin ünsüz
uyumu bakımından durumu şöyledir:
-àa/-ge, - úa/-ke (verme hali eki):
Ünsüz uyumuna bağlanmıştır: mürìdge, yanımàa, Óaúúa, óaøretke gibi.

-da/-de (bulunma hali eki):


Ünsüz uyumuna bağlı değildir: óaúìúatda, kökde gibi.

-dın/-din (çıkma hali eki):


Ünsüz uyumuna bağlı değildir: aùlasdın, øalÀletdin gibi.

-ça/-çe (eşitlik eki):


Ünsüz uyumuna bağlı değildir: miúdÀrımça gibi.

-dı/-di, - tı/-ti; - du/-dü, - tu/-tü (görülen geçmiş zaman eki):


Ünsüz uyumuna bağlıdır: açtım, kẹtti, uruştum, taptı gibi.

-àay/àey, - úay/-key (gelecek zaman eki):


Ekseriyetle ünsüz uyumuna bağlıdır: körsetkey, tapúay, urusúaylar
gibi. Nâdir olarak uyumun bulunmadığı da görülür: satàay gibi.

-àıl/-gil, - úın/-kin (2.teklik şahıs emir eki):


Ünsüz uyumuna bağlıdır: aytkin gibi.

-àan/-gen, - úan/-ken (isim-fiil eki):


Ünsüz uyumuna bağlıdır: aytken gibi.

-àunça/-günçe (zarf-fiil eki):


Ünsüz uyumuna bağlıdır: tozàunça gibi.

-dur/-dür, - tur/-tür (bildirme eki):


Ünsüz uyumu bakımından durumu karışıktır: aytıpdurlar, úılmaúdur,
yoútur gibi.

25
48
Fâkr-nâme

B- Şekil Husûsiyetleri
Metnimizin başlıca şekil husûsiyetleri şunlardır:

Hal ekleri
İlgi hali (genitif) eki: - nıñg/niñg
Doğu Türkçesi’nin umumî ilgi hali eki olan -nıñg/-niñg metnimizde de
düz ünlülü şekilleriyle yer almıştır: óaúìúatnıñg, pìrniñg gibi
Yükleme hali (accusatif) eki: - nı/-ni; - n-nı/-ni Çağatayca’da olduğu
gibi metnimizde de umumî yükleme hali ekidir: dünyÀnı, nefsni gibi. Özbek
ağızlarında görülüp son devir yazı diline de geçen bir husûsiyet olarak metni-
mizde, - nı/-ni yükleme hali ekinin, - nıñg/-niñg yerine kullanıldığı da görül-
mektedir: Ol úırú maúÀmnı onı maúÀm-i şerìèatda turur “O kırk makamın
onu şeriat makamındadır.” “Köñgülni Óaúnı rıøÀsıàa bẹrse kẹrek “Gönül-
lü Hakk'ın rızasına vermelidir.” gibi (bu husûs için bk. A.J.E. Bodrogligeti,
ÒÀlisès Story of İbrÀhìm, Leiden 1975, s.9).
-n eki ise Eski Türkçe’den beri iyelikten sonra kullanılan yükleme hâli
ekidir. Eski Türkçe’de her şahıs iyelik ekinden sonra kullanıldığı hâlde, son-
raları kullanılış sahası daralmış, sâdece üçüncü şahıs iyelik ekinden sonra kul-
lanılır olmuştur. Metnimizde de bazen üçüncü şahıs iyelik ekinden sonra -n
ekinin kullanıldığı görülmektedir: daèvâsın, şerbetin gibi.
Verme hâli (datif) eki: - àa/-ge, - úa/-ke; - a/-e
-àa/-ge, - úa/-ke verme hâli ekinin metnimizde ünsüz uyumuna bağlan-
mış olduğu görülür: yolàa, köke gibi. Ancak ekin kalınlık-incelik uyumu
bakımından durumu bilhassa yabancı kelimeler için kesinlik göstermez. Ça-
ğatayca’da olduğu gibi, Özbekçe’de de kalın ek kullanma temayülü vardır:
risÀleàa, şeyòàa gibi.
-a/-e ekinin bazen iyelik ekli kelimelerden sonra kullanılışına Eski Türk-
çe’de rastlanmaktadır (bk. AGr. §180). Daha sonra bu ekin sahası daralmış
Doğu Türkçesi’nde -àa/-ge, - ka/-ke umumî verme hâli eki olarak devam
etmiş, Batı Türkçesi ise, baştaki à-/g - seslerini düşürerek eki -a/-e olarak

26
49
Hoca Ahmed Yesevî

umumîleştirmiştir. Metnimizde -a/-e ekine bir misâlde rastlanması (emri-


ne), bu eski kullanılışın bir kalıntısı olabileceği gibi, Batı Türkçesi imlâsının
tesiriyle de olabilir.
Bulunma hâli (locatif) eki: - da/-de
-da/-de bulunma hâli eki ünsüz uyumuna bağlı değildir: kökde, ùar1ada gibi.
Çıkma hali (ablatif) eki: - dın/-din
-dın/-din çıkma hali eki de ünsüz uyumuna bağlı değildir: aùlasdın, küfr
ü øalÀletdin gibi.
Eşitlik hâli (equatif) eki: - ça/-çe
-ça/-çe eşitlik hali eki ünsüz uyumuna bağlı değildir: miúdÀrımça gibi.
Vasıta hâli (instrumental)
Eski Türkçe’de vasıta hâlini kuran -n eki, bilindiği gibi daha sonra işlekli-
ğini kaybetmiş, bazı zarf ve edatlarda kalıplaşmıştır. Çağatayca'da da olduğu
gibi, metnimizde de vasıta hali birle, birlen edatları ile teşkil edilmektedir:
şerìèat emri birle, yazuú birlen gibi (bu husûs için bk. J.Eckmann, Chagatay
Manual, Indiana University Publications Uralic and Altaic Series, Volume
60, Mouton and Co., The Hague, The Netherlands 1966, § 48; K.Eraslan,
‘Alì Şìr NevÀyì, NesÀyimüèl-maóabbe min şemÀyinièl-fütüvve (Metin ve dil
hususiyetleri), İstanbul 1969 (Edebiyat Fakültesi doktora tezi).

İyelik ekleri
İyelik ekleri Eski Türkçe’den beri çeşitli şîve ve lehçelerde büyük bir
değişikliğe uğramadan bugüne kadar devam etmiştir. Başlıca değişme düz
ünlüden ibaret olan (-ı/-i gibi) veya içinde düz ünlü bulunan (-mız/-miz, -
ñgiz/-ñgiz gibi) eklerin, düzlük-yuvarlaklık uyumuna bağlanmaları ve Âzerî
Türkçesi'nde olduğu gibi - ñg>-v, - ñgiz>-vuz/-vüz olmalarıdır.
Teklik 1. şahıs: - m : içim, taşım
2. şahıs: - ñg
3. şahıs: - ı/-i, - sı/-si : maúÀmı, kẹçesi
Çokluk 1. şahıs: - mız/-miz
2. şahıs: - ñgız/-ñgiz : yüzüñgiz
3. şahıs: - ları/-leri : hÿşlarıàa

27
50
Fâkr-nâme

Âitlik eki
Metnimizde âitlik eki olarak yalnızca -ki geçmektedir: kündekidin gibi.

Sıra sayı sıfatları


Metnimizde kullanılan sıra sayı sıfatlarının durumu şöyledir: ilk, evvel,
ikinçi, üçünçi, törtinçi/törtünçi, bẹşinçi, altınçı, yẹtinçi, sẹkizinçi, toúuzunçı,
onunçı.

Şahıs zamirleri
Metinde geçen şahıs zamirleri ve çekimleri şöyledir:
Teklik 1. şahıs: mẹn, mañga, mẹni
2. şahıs: sẹn
3. şahıs: ol, anıñg, anı, añga, anda
Çokluk 1. şahıs: biz, bizge, bizdin
2. şahıs: siz
3. şahıs: alar, alaràa, alardın

Dönüşlülük zamiri
Metnimizde Doğu Türkçesi’nde olduğu gibi dönüşlülük zamiri olarak
yalnızca öz zamiri kullanılmıştır: özüm, özi, özleri gibi.

İşaret zamiri
Metnimizde işaret zamiri olarak yalnızca bular geçmektedir.

Şekil ve zaman ekleri


Metnimizde yer alan şekil ve zaman eklerinin durumu şöyledir:
Geniş zaman eki: - (u)r/-(ü)r
Ekin yardımcı ünlüsü daima yuvarlaktır: ayturlar, bẹrür gibi.
Görülen geçmiş zaman eki: - dı/-di, - du/-dü; - tı/-ti, - tu/-tü
Ek ünlüsünün durumu, düzlük-yuvarlaklık uyumu bakımından karışık-
tır: tüştüm, urdum yanında boldı, kördi, tüşti gibi
Öğrenilen geçmiş zaman eki: - pdur/-pdür (< - p turur)

28
51
Hoca Ahmed Yesevî

Öğrenilen geçmiş zaman teşkilinde kullanılan bu şekil, Eski Türkçe


devresinden sonra ortaya çıkmış ve bilhassa Doğu Türkçesi ile Âzerî
Türkçesi’nde -mış/-miş, - muş/-müş ekinin yanında yer almıştır (bk. Chag.
Man. §126, 127; Nesâyim s. 132-134; Az. T. §121, 127); aytıpdurlar, sözlep-
dürler gibi.
Gelecek zaman eki: àay/-gey, - úay/key
Metinde gelecek zaman bu ekle teşkil edilmektedir ve ek ünsüz uyumuna
bağlanmıştır: salàay, körgey, tapúay, örgetkey gibi. Bir misâlde ekin ünsüz
uyumuna bağlı olmadığı görülür: saùàay.
Şart eki: - sa/-se (< - sar/ - ser)
Şart eki ve şart çekimi diğer birçok şîve ve lehçelerde olduğu gibidir:
tileseñg, alsa gibi.

Emir ekleri
Metnimizde emir eklerinin ve emir çekiminin teklik şahısları geçmektedir:
Teklik 1. şahıs: - ay/-ey (< - ayın/ - eyin) : tapay
2. şahıs: - àıl/-gil (ekseri) : bolàıl, bilgil
- úın/-kin (nâdir) : aytkin
-  (nâdir) : (naôar) úıl

3. şahıs: - sun/-sün : bolsun, körsün

Gereklilik
Gereklilik kipi teşkili, Doğu Türkçesi’nin birçok şîve ve lehçelerinde ol-
duğu gibi kẹrek kelimesinin - maú/-mek ekli fiil kök ve gövdelerine getiril-
mesi ile yapılmaktadır: törtünçi kelime-i óaúìúatnı bilmek kẹrek “Dördüncü
(olarak) hakikat kelimesini bilmek gerek/Dördüncü (olarak) hakikat
kelimesi bilinmelidir.” gibi.
Menfi geniş zaman eki: - mas/-mes (< - maz/-mez)
Bilindiği gibi Eski Türkçe’de -maz/-mez olan menfi geniş zaman eki, bu
devreden sonra ekin sonundaki -z ünsüzünün sertleşmesi ile -mas/-mes şek-
line geçmiş ve bu şekil Çağatayca ile Özbekçe’de umumîleşmiştir (bk. Chag.
Man. § 102; Nesayim. S. 127; ÖGr. § 294). Metnimizde de menfi geniş za-
man eki daima -mas/-mes şeklindedir: sıàmas, körünmes gibi.

29
52
Fâkr-nâme

İsim-fiil ekleri
Metnimizde geçen isim-fiil ekleri şunlardır:
-(u)r/-(ü)r
Metnimizde pek fazla misâlleri bulunmamaktadır: úılur bolsa gibi.

àan/-gen, úan/-ken
Doğu Türkçesi’nde en çok kullanılan isim-fiil eklerinden biridir. Eski
Türkçe devresinden sonra Doğu Türkçesi’nde -duú/-dük isim-fiil ekinin
yerini de almaya başlamıştır. Ek -duk/-dük mânasını taşıdığı gibi, bazen ak-
tif fiil kök ve gövdelerinde pasif mânasını da vermektedir: alàan niyÀzıdın
“aldığı yardımdan”, ãïfì dẹgenni gÿrıda tapmaàaylar “sofi denilen (kişiyi)
mezarında bulmazlar.”, aytken risÀleàa ‘amel úılıp “bildirilen risaleye göre
amel edip….”

-mış/-miş
Ek düzlük-yuvarlaklık uyumuna bağlı değildir ve metnimizde bir-iki
misâlde görülmektedir: bolmış turur, yẹmiş dẹk gibi (isim-fiil ekleri için bk.
K.Eraslan, Eski Türkçe’de isim-fiiller (partisipler), Doçentlik tezi - İstanbul
1974).

Zarf-fiil ekleri
Metnimizde geçen zarf-fiil ekleri şunlardır:
-a/-e
Birkaç birleşik fiilde görülmektedir: başúaraèl - (< başúara al-), köye bẹr - gibi.

-àanda/-gende (< - àan/-gen + da/de)


Türkiye Türkçesi dışında yaygın şekilde kullanılan ve -ınca/-ince fonksi-
yonunda bir zarf-fiil ekidir: bolàanda “olunca” gibi.

-àunça/-günçe (< - àun/-gün + ça/çe)


Eski Türkçe’den beri kullanılan bu birleşik zarf-fiil eki, metnimizde bü-
yük ölçüde uyuma bağlıdır: tozàunça, bilmegünçe gibi. Bir misâlde de uyum
dışı olduğu görülür: yürmeàunça

30
53
Hoca Ahmed Yesevî

-may/-mey (< - ma/-me+ y< - mayın/-meyin)


Daha ziyade Çağatayca ve Özbekçe'de yaygın kullanılışı olan ek metni-
mizde de yer almıştır (ekin yapısı için bk. AGr. §234): úılmay, bilmey gibi.
-p
Ek Eski Türkçe’de olduğu gibi Doğu Türkçesi’nde de ünlü ile biten fiil
tabanlarına doğrudan doğruya getirilmekte, ünsüzle biten fiil tabanlarına ise
yardımcı ünlüyle getirilmektedir. Yardımcı ünlü eskiden beri düzlük-yuvar-
laklık uyumuna bağlanmıştır: sunup, köydürüp, dẹp, ẹrip gibi.
-u/-ü
Bir iki misâlde görülmektedir: úarşu (< úarış-u), tẹyü (< tẹ-y-ü) gibi.

Yardımcı fiiller
Metnimizde yer alan başlıca yardımcı fiiller şunlardır:
al-
Bu fiilin yardımcı fiil olarak kullanılışı Eski Türkçe devresinden sonradır.
Bilhassa Çağatayca ve Özbekçe’de bil - yardımcı fiilinin yanında ikinci bir
yardımcı fiil olarak iktidar çekiminin kuruluşunu sağlar (fazla bilgi için bk.
Chag. Man. § 81, e; Nesayim. S. 168-169). Metnimizde al - fiili ile ilgili şu
misâller bulunmaktadır: başúaraèl - (< başúara al-), úılaèl - (< úıla al-). gibi.

bẹr -
Birdenbirelik ifade eden bu yardımcı fiil metnimizde yer almaktadır:
toya bẹr-, köye bẹr - gibi.

bol-
Türkçe’nin isimlerle veya isim grubuna giren kelimelerle birleşik fiil teş-
kil eden bu yardımcı fiili, Türkçe'nin diğer şîve ve lehçelerinde olduğu gibi
metnimizde de büyük ölçüde kullanılmıştır: úıyÀm bol-, büt bol - gibi.

ẹ-/ẹr-
Bilindiği gibi Türkçe’nin bu ana yardımcı fiili başlıca iki fonksiyona sa-
hiptir: Birincisi müstakil olarak bildirmeyi teşkil etmek, ikincisi de çekimli
fiillerle birleşik zamanı kurmak: taà ẹrür, revÀ ẹrmes gibi.

31
54
Fâkr-nâme

úıl-
Metnimizde, isimlerle birleşik fiil teşkil eden bu yardımcı fiil de geniş öl-
çüde kullanılmıştır: iş úıl-, endìşe úıl - gibi.

tur-
Türkçe’de hem esas fiil, hem de yardımcı fiil olarak kullanılan tur - fiili,
Çağatayca’da da olduğu gibi yardımcı fiil olarak iki fonksiyonu bulunmak-
tadır: Birincisi -p zarf-fiil ekli teşkillerle, geniş zaman kipinin veya bu kipin
ekleşmiş şeklinin birleşmesi ile öğrenilen geçmiş zamanı kurmak: aytıpdur-
lar (< aytıp tururlar), sözlepdürler (< sözlep tururlar) gibi (bunun için bk.
Chag. Man. § 126-128; Nesayim. S. 133). İkinci fonksiyonu ise, teklik ve
çokluk 3.şahıslarda ẹrür yerine geçerek bildirmenin geniş zamanını kurmak.
Metnimizde bu fonksiyonu ile kullanılan tur - yardımcı fiili ekseriya varlı-
ğını korumakta, bazen de ekleşmektedir: bÀùıl turur, uluàraú turur yanında
bardur, ãÿretidür, yoútur gibi.

Edatlar
Metnimizde yer alan başlıca edatlar şunlardır:

a) Ünlem edatları
Seslenme edatları : ey Ey ùÀlib, eger Óaúnı taleb úılıp…

yÀ YÀ ‘Alì, faúìrlıú maúÀmında on


maúÀm bar turur.

Sorma edatları : nẹ YÀ Rab, ol nẹ ãÿret ẹrdi…

: nẹçük Ey dervìş, aóvÀlımız nẹçük bolàay?

Gösterme edatları : uşbu Òıøır Babam mẹni saldı uşbu yolàa

32
55
Hoca Ahmed Yesevî

b) Bağlama edatları
Sıralama edatları : ve Yaènì belâ ve miónet başıàa kẹlse…

Denkleştirme edatları : yÀ YÀ bilip âmel úılmasa…

Cümle başı edatları : ammÀ AmmÀ meşÀyıòlar ol ãÿretni beyÀnıda


muò telif sözlepdürler.

: eger Eger tevbe úılmay dünyÀdın barsa…

: meger Bol fièl müèminlerde bolmas,


meger münÀfıúlarda bolàay

Sona gelen edatlar : ki Her dervìş ki bol yẹti maúÀm dervìşlik


ni bilmese... kim Şeyò ŞihÀbüèd-dìn
raómetuèllÀhi ‘aleyhi aydılar kim…

c) Son çekim edatları


bilen duèÀ ve zÀrì bilen
birle şerìèat emri birle
birlen yazuú birlen, edeb birlen
dẹk su dẹk, pervÀne dẹk
soñgra andın soñgra, bizdin soñgra
üçün riyÀ üçün, dünyÀsı üçün

33
56
Fâkr-nâme

C- Sentaks Husûsiyetleri
Metnimizin sentaks husûsiyetleri olarak şunlar söylenebilir:

Bildirme
Bildirmenin müsbet ve menfisi genellikle er - yardımcı fiili ile teşkil edil-
mektedir: Faúr bir taà ẹrür. Şeyò ornı añga revÀ ẹrmes. 3.şahıs müsbet bildir-
mede ise ẹrür yerine turur geçebilir: Kelime-i şerìat bu turur. Bazen yardımcı
fiil ekleşir: Ol sÿret faúirlik ãÿretidür. Bazı hallerde yardımcı fiilin kullanıl-
madığı görülür: Ve ayàaylar ki mẹn bìzÀr mẹn, ÒudÀ bìzÀr dẹgeyler. äïfìler-
de riyÀøet yoú, faúirlerde úanÀèat yoú…

Cümle unsurlarının sırası


Metinde cümle unsurları genellikle Türk cümle yapısına uygun bir sırada
olmakla beraber, bazı hallerde bu sıranın bozulduğu görülür: Ve eger ãïfì
ùÀatını òalúàa ôÀóir úılsa riyÀ üçün, ẹllig yıllıú ùÀèatını zerre-i ùaèÀmàa satàay.

Miktar uyumsuzluğu
Metnimizde sık sık görülen bir husûsiyetde bilhassa fâil ile fiil arasındaki
miktar uyumsuzluğudur: Ol şeyòler kim mürìdlerinin ùamaè úılàay… Eger
mürìdleri neõr ü niyÀz bẹrmese… Andaà şeyòler melèÿn turur. Hirmet ifade
etmek için, teklik fâile fiilin çokluk olarak bağlandığı görülür: ÒÀce Aómed-i
Yesevì aytıpdurlar kim… Şeyò Óasan-i Baãrì raómetuèllÀhi ‘aleyhi rivÀyet úı-
lurlar. Nẹçük kim Óaøret-i nebiyyinÀ ãallaèllÀhu ‘aleyhi ve sellem aydılar.

34
57
Hoca Ahmed Yesevî

‫الفرق‬
Yesevî'nin Fakr-nâmesi

Metin ‫فاذا مت الفرق فهو اهلل‬

Fakr-nâme ‫الفرق فرخى‬

Metin ‫الفرق فرخى‬

‫اى‬

‫ى‬

‫بسم اهلل الرحمن الرحمي‬


‫بسم اهلل الرحمن الرحمي‬
‫الحمد هلل رب العالمني والعاقبة لملتقني والصولة والسالم عىل رسوله محم‬
‫المني والعاقبة لملتقني والصولة والسالم عىل رسوله محمد وآله أصحابه أجمعني‬

AmmÀ bilgil bu risÀle-i úuùbuèl-aúùÀb ‫اهلل‬ ‫رسول‬meşÀyıò


ve server-i ‫اهلل محمد‬ ‫ال اله اال‬
sulùÀnuèl-evliyÀ
burhÀnuèl-etúiyÀ, ferzend-i òÀn-i óaøret-i sultÀnuèl-enbiyÀ, ãallaèllÀhu ‘aley-
hi ve selem, Óaøret-i sultÀn ÒÀce Aómed-i Yesevì andaà aytıpdurlar kim
‫رسول اهلل‬
bizdin soñgra Àòirüèz-zamÀn yaúın ‫محمد‬
bolàanda ‫صفا‬meşÀyıòlar
andaà ‫اهلل صفا‬peydÀ
‫اله اال‬bolàay
‫ال‬
‫رسول اهلل‬
kim İblìs, ‘aleyhièl-laène, alardın sebaú alàay ve heme òalú alaràa muóib
bolàay ve mürìdlerini baãkara’l-maàaylar.
‫اهلل خلقة‬
Ol şeyòler kim mürìdleridin ‫رسول‬
ùamaè ‫محمد‬
úılàay ‫عظمته‬küfr
ve cÀnını ‫ اهلل‬ü‫اال‬êalÀletdin
‫ال اله‬
ayırmaàay ve ehl-i bidèatnı yaòşı körgey (ve ehl-i sünnetni yaman körgey) ‫سول اهلل خلقة‬
ve ‘ilm-i şerìèat birle ‘amel úılmaàay ve nÀ-maóremleràa köz salàaylar ve ya-
‫ال اله اال اهلل بقدرته محمد رسول رسالة‬
‫رسالة‬
36
58

‫من الكرف‬
Fâkr-nâme

manlıà pìşe úılıp AllÀhu TaèÀlÀnıñg raómetidin ümìd tutúaylar ve meşÀyıò


işlerini òor körgeyler, mürìdleri red bolàay, özleri (hem) mürted bolàaylar.
Ve yene òÀrlıú zÀrlıú birle mürìdleriniñg ẹşikide yürgeyler, ol óÀlda mürìd-
leridin niyÀz alàaylar. Eger mürìdleri neõr ü niyÀz bẹrmese, uruşúaylar ve
ayàaylar ki mẹn bìzÀr mẹn, ÒudÀ bìzÀr, dẹgeyler.
Şeyò oldur ki niyÀz alsa, müstaóaúlaràa bẹrgeyler. Eger alıp özleri yẹseler
, murdÀr ẹt yẹmiş dẹk bolàay. Eger ton úılıp kẹyseler, ol ton tozàunça Óaú
TaèÀlÀ namÀz ve rÿzesini úabul úılmaàay. Ve eger alàan niyÀzıdın nÀn úılıp
yẹse, Óaú TaèÀlÀ anı dÿzeòde türlüg ‘aõÀbàa giriftÀr úılàay. Ve eger andaà
şeyòàa bir kişi iètiúÀd úılsa, kÀfir bolàay. Andaà şeyòler melèÿn turur. Anıñg
fitnesi DeccÀldın bed-ter turur. Şerìèatda, tarìúatda, óaúìúatda, maèrifetde
mürted turur.
Ey ùÀlib, eger Óaú’nı ùaleb úılıp tapay dẹseñg, andaà pìrge úol bẹrgil kim
şerìèatda ‘Àrif-i bièllÀh bolsa, óakìúatda kÀmil-i mükemmel bolsa, maèrifetde
deryÀ-yi ‘ummÀn bolsa. Andaà pìrge úol bẹrgil kim işiñg saèÀdet bolàay. Eger
mürìd şerìèat ‘ilmini bilmese, şerìèat ilmini örgetkey. Eger ùarìúatda vÀúiè
peydÀ bolsa, ùarìúat ‘ilmi birlen yolàa salàay ve óaúìúat sarıdın mürìdge yol
körsetkey ve maèrifetde ceõbe-i Óaú peydÀ úılduràay.
Şeyò Õuèn-nÿn-i Mıãrì, raómetuèllÀhi ‘aleyhi, andaà aytıpdurlar kim
mürìd úırú yıl òıõmet úılmaàunca, şeyòlıú ve faúìrlıú ve dervìşlıú ornı añga
taèyìn bolmas ve òırúa kẹymeki añga revÀ ẹrmes. Óaøret-i sultÀn Aómed-i
Yesevì aytıpdurlar ki her kim pìrlıú ve şeyòlıú daèvÀsın úılur bolsa, úırú yıl
tÀ pìrniñg òıõmetide yürmeàunça, şeyò ornı añga revÀ ẹrmes. Ve eger mürìd
alsa red turur. Her kim dervìşlik daèvÀsın úılsa, evvel Óaú emrine boyun
sunup şerìèat emri birle yolàa yürgey ve bÀùıl işlerdin ve bidèat işlerdin per-
hìz úılàay. Kẹçe úıyÀm bolmaàunça ve kündüz òıõmet úılmaàunça şeyòlıú
daèvÀsın úılsa, işi bÀùıl turur. Her kim şerièat emridin çıúsa, mürted turur.
Eger tevbe úılmay dünyÀdın barsa, Óaú TaèÀlÀ tamuàda türlüg ‘aõÀbàa
giriftÀr úılàay.
Ey dervìş, eger zÀhid bolsa riyÀyì ve eger ‘Àbid bolsa sevdÀyì (ve eger) sïfì
bolsa gedÀyì (ve eger) dervìş bolsa hercÀyì, sïfìlıúları murdÀr, işleri fesÀd,
mürìdleri mürted; ãÿfìlıúları òïd-rÀylıú, dervìşlikleri ùamaèlik, niyetleri fit-
nelik, ùarìúaları ibÀóet, sünnetleri bidèat, fièlleri úabÀóat, netìceleri şeúÀvet,
sırları òıyÀnet ve àuslları cenÀbet. äÿfìlerde riyÀzet yoú, faúìrlerde úanÀèat
yoú, àanìlerde seòÀvet yoú, dervìşlerde vehm-i úıyÀmet yoú.

37
59
‫اى‬
‫الفرق فرخى‬
‫اى‬
‫اى‬
‫ى‬
‫اى‬
‫ى‬
‫‪Hoca Ahmed Yesevî‬‬
‫بسم اهلل الرحمن الرحمي‬ ‫ى‬
‫بسم اهلل الرحمن الرحمي‬ ‫ى‬
‫الحمد هلل رب العالمني والعاقبة لملتقني والصولة والسالم عىل رسوله محمد وآله أصحابه أجمعني‬
‫والصولةالرحمي‬
‫والسالم عىل رسوله محمد وآله أصحابه أجمعني‬ ‫لملتقنيالرحمن‬
‫الحمد هلل رب العالمني والعاقبةبسم اهلل‬
‫الرحمي‬
‫‪Ey dervìş, aóvÀlımız‬‬ ‫الرحمن‬
‫‪nẹçük‬‬ ‫اهلل‬ ‫والعاقبةبسم‬
‫?‪bolàay‬‬
‫لملتقني والصولة والسالم عىل رسوله محمد وآله أصحابه أجمعني‬
‫‪Ey dervìş, bilgil ve ÀgÀh bolàıl kim‬‬
‫الحمد هلل رب العالمني‬
‫‪evvel‬أصحابه أجمعني‬
‫محمد وآله‬ ‫‪şerìèat,‬رسوله‬
‫‪kelime-i‬‬ ‫‪ikinçi‬والسالم عىل‬
‫‪kelime-i‬والصولة‬
‫والعاقبة لملتقني‬
‫‪ùarìúat,‬‬‫العالمني‬ ‫‪kelime-i‬هلل رب‬
‫‪üçünci‬‬ ‫‪ maèrifet, tör-‬الحمد‬
‫‪bolup‬اهلل‪tünçi kelime-i óaúìúatnı bilmek kerek. Eger ãÿfì‬‬ ‫محمد رسول‬ ‫‪ bilme-‬ال اله اال اهلل‬
‫‪bu kelimelerni‬‬
‫ال اله اال اهلل محمد رسول اهلل‬
‫‪se, sÿfì ẹmes.‬‬
‫اهلل رسول اهلل‬
‫محمد‬ ‫رسول‬
‫محمدصفا‬
‫اهلل صفا‬
‫اال اهلل‬
‫اله اال‬
‫ال اله‬
‫ال‬
‫‪Kelime-i şerìèat bu turur‬‬ ‫اهلل رسول اهلل ‪:‬‬ ‫ال اله اال اهلل صفا صفا محمد‬
‫رسول‬ ‫محمد‬ ‫اهلل‬ ‫اال‬ ‫اله‬ ‫ال‬
‫‪Kelime-i ùarìúat bu turur‬‬ ‫اهللاهلل‬
‫خلقة ‪:‬‬ ‫رسول‬ ‫محمد‬
‫رسول‬ ‫صفا‬
‫محمد‬ ‫اهلل صفا‬
‫عظمته‬ ‫اال اهلل‬
‫اله اال‬
‫ال اله‬
‫ال‬
‫‪Kelime-i maèrifet bu turur‬‬ ‫‪:‬‬ ‫اهلل‬
‫خلقة‬ ‫رسول‬
‫اهلل‬ ‫محمد‬
‫رسول‬ ‫صفا‬
‫محمد‬ ‫صفا‬
‫عظمته‬ ‫اهلل‬
‫اهلل‬ ‫اال‬
‫اال‬ ‫اله‬
‫ال اله‬
‫ال‬
‫‪Kelime-i óaúìúat bu turur‬‬ ‫خلقة ‪:‬‬ ‫رسول اهلل‬
‫رسالة‬ ‫محمد رسول‬
‫عظمته محمد‬
‫اهلل بقدرته‬
‫اال اهلل‬
‫اله اال‬
‫ال اله‬
‫ال‬
‫خلقة‬ ‫رسول اهلل‬
‫رسالة‬ ‫محمد رسول‬
‫عظمته محمد‬
‫اهلل بقدرته‬
‫اال اهلل‬
‫اله اال‬
‫ال اله‬
‫ال‬
‫‪Ey dervìş meşÀyıò mÀ teúaddemeniñg‬‬ ‫‪ faúìrlıúını‬رسالة‬
‫بقدرته محمد رسول‬
‫‪úılıp,‬اهلل‪úabÿl‬‬
‫فرخىال اله اال‬
‫‪sözleriàa‬‬
‫الفرق‬
‫رسالة ‪pey-revlıú úılıp, aókÀm ve erkÀnlarını‬‬
‫رسول ‪bilip‬‬
‫محمد‪hevÀ‬‬ ‫‪terk‬اهلل بقدرته‬
‫‪vü hevesni‬‬ ‫‪úılıp,‬اله اال‬
‫‪ nef-‬فرخىال‬
‫الفرق‬
‫الكرف‬ ‫الفرقاء من‬
‫بعض ‪úılıp‬‬ ‫‪pìşe‬من االيمان و‬‫الفرقاء‬ ‫حب‬
‫الفرقالفرقاء من االيمان و بعض الفرقاء من الكرف‬
‫فرخى‬
‫‪sni mücÀhede yayı birlen sındurup özige‬‬ ‫‪muùìè‬‬ ‫‪ve úanÀèatnı‬‬ ‫‪úılıp,‬‬
‫حب‬
‫الكرف‪úaøÀsıàa rÀøì bolup, belÀsıàa ãabr úılıp‬‬
‫‪ni’metiàa‬‬
‫من‬
‫‪şükr‬‬
‫الفرقاء‬ ‫بعض‬
‫‪úılıp‬‬
‫و‬
‫‪aytken‬‬
‫االيمان‬ ‫من‬ ‫فرخى‬
‫الفرقاء‬‫الفرق‬
‫‪risÀleàa‬‬
‫حب‬
‫رحمة الفرقاء المؤمنني اعظم عند اهلل من سبع السموات و اال رضني‬
‫‪‘amel úılıp ÒudÀ-yi TaèÀlÀnıñg‬‬ ‫الكرف‬
‫‪emrlerini‬‬ ‫من‬ ‫الفرقاء‬
‫‪becÀy‬‬ ‫بعض‬
‫‪kẹltürse,‬‬ ‫و‬ ‫االيمان‬
‫‪dervìşlik‬‬ ‫من‬ ‫الفرقاء‬
‫‪atı‬‬ ‫حب‬
‫‪añga‬‬
‫رحمة الفرقاء المؤمنني اعظم عند اهلل من سبع السموات و اال رضني‬
‫‪müsellem bolur. Yoú ẹrse,‬‬ ‫رضني‬ ‫السموات و اال‬
‫‪bularnı‬‬ ‫‪bilmey‬‬ ‫‪şeyòlıú‬سبع‬
‫عند اهلل من‬ ‫المؤمنني اعظم‬
‫‪daèvÀsın‬‬
‫الفرقاءال ينيف‬
‫‪úılsa, kıyÀmet‬‬ ‫رحمة‬
‫القناعة كنرت‬
‫المؤمنني اعظم عند اهلل من سبع السموات و اال رضني‬
‫‪küni úara yüzlüg bolup şermende‬‬ ‫‪bolàay,‬‬ ‫‪neèÿõu‬‬ ‫‪bièllÀh‬‬ ‫‪min‬‬ ‫‪õÀlike.‬‬ ‫الفرقاء‬ ‫رحمة‬
‫‪Faúìrlıú‬‬
‫القناعة كنرت ال ينيف‬
‫‪mertebesi maúam-i aèlÀ turur, her kimge müyesser bolmas.‬‬ ‫القناعة كنرت ال ينيف‬
‫الصربكزن من كنوز الجنة‬
‫ينيفالجنة‬
‫من الكنوز‬
‫القناعةكزنكنرت‬
‫الصرب‬
‫الصربكزن من كنوز الجنة‪Úudret birlen Óaú’dın bizge fermÀn boldı,‬‬
‫بسم اهلل الرحمن الرحمي‬
‫‪ tẹñgiz‬الرحمي‬
‫‪Tüpsiz‬‬ ‫اهلل الرحمن‬
‫بسم‪içre‬‬‫الصربكزن من كنوز الجنة ‪yalàuz tüştüm dïstlar.‬‬
‫الحمد هلل رب العالمني والعاقبة لملتقني والصولة والسالم عىل رسوله محمد وآله أصحابه أجمعني‬
‫الرحمي‪Ol‬‬
‫والسالم عىل رسوله محمد وآله أصحابه أجمعني‬ ‫الرحمن‬
‫‪tẹñgizàa‬‬
‫والصولة‬ ‫بسم اهلل‬
‫‪uàan‬‬
‫لملتقني‬
‫‪ẹõim‬‬ ‫‪fermÀn úıldı,‬‬
‫الحمد هلل رب العالمني والعاقبة‬
‫الرحمي‬ ‫الرحمن‬
‫‪Bióamdi’llÀh‬‬ ‫اهلل‬ ‫بسم‬
‫‪ãıóóat‬‬ ‫‪selÀm‬‬ ‫‪kẹçtim‬‬
‫العالمني والعاقبة لملتقني والصولة والسالم عىل رسوله محمد وآله أصحابه أجمعني‬ ‫‪dïstlar.‬رب‬
‫الحمد هلل‬
‫العالمني والعاقبة لملتقني والصولة والسالم عىل رسوله محمد وآله أصحابه أجمعني‬ ‫رباهلل‬
‫رسول‬ ‫الاله اال اهلل محمد‬
‫الحمد هلل‬
‫‪Yaşım yẹtti, ‘ömrüm kẹtti, kökke‬‬ ‫‪ uçtum,‬اهلل‬
‫الاله اال اهلل محمد رسول‬
‫الاله اال اهلل صفا صفا محمد رسول اهلل‬
‫اهلل رسول اهلل‬ ‫رسول‬
‫محمدصفا‬
‫اهلل صفا‬
‫اال اهلل‬
‫الاله اال‬
‫‪Baàrım taştı, ‘aúlım şaştı‬‬ ‫محمد‪yẹrge‬‬‫‪tüştüm,‬‬ ‫الاله‬
‫‪Nefs-i şeyùÀn òaylı birle‬‬ ‫‪köp‬خلقة‬‫رسول اهلل‬‫اهلل‬‫محمد‬
‫‪uruştum,‬‬‫رسول‬ ‫عظمته‬
‫محمد‬ ‫اال اهلل‬
‫اهلل‬ ‫الاله اال‬
‫الاله‬
‫الاله اال اهلل عظمته محمد رسول اهلل خلقة‬
‫اهلل‬ ‫رسول‬ ‫محمد‬ ‫صفا‬ ‫صفا‬ ‫اهلل‬ ‫اال‬ ‫الاله‬
‫رسالة‪äabr u rıøÀ maúÀmÀtın‬‬ ‫‪aştum‬اهلل‬
‫رسول‬‫رسول‬‫محمد‬‫محمد‬‫صفا‬
‫‪dïstlar.‬‬ ‫بقدرته‬ ‫اال اهلل‬
‫اهلل صفا‬ ‫الاله اال‬
‫الاله‬
‫خلقة‬
‫الاله اال اهلل بقدرته محمد رسول رسالة‬
‫اهلل‬ ‫رسول‬ ‫محمد‬ ‫عظمته‬ ‫اهلل‬ ‫اال‬ ‫الاله‬
‫‪Toúuzımda tükel tozdım,‬‬ ‫خلقة‬ ‫اهلل‬ ‫رسول‬ ‫محمد‬ ‫عظمته‬ ‫اهلل‬ ‫اال‬
‫الاله اال اهلل بقدرته محمد رسول رسالة‬
‫‪tükenmedim,‬‬ ‫الاله‬
‫‪On yaşımda oñg yanımàa‬‬ ‫فخوى بقدرته محمد رسول‬
‫‪örkülmedim‬رسالة‬ ‫الفرقاال اهلل‬
‫الاله‬
‫الفرق فخوى‬
‫السرك‪On birimde öz nefsimge‬‬ ‫من ‪øÀbıù‬‬ ‫حب الفرقا و بغض الفرقا‬
‫‪boldım,‬‬
‫فخوىو بغض الفرقا‬
‫‪dïstlar.‬من السرك‬ ‫الفرقالفرقا‬
‫حب‬
‫االرضني‬
‫‪Faúr‬‬ ‫السموات و‬
‫‪u rıøÀ‬‬ ‫‪kẹçtim‬اهلل من سبع‬
‫‪maúÀmÀtın‬‬ ‫الفرقاء المؤمنني اعظم عند‬‫فخوى‬ ‫رحمة‬
‫الفرق‬
‫السرك‬ ‫من‬ ‫الفرقا‬ ‫بغض‬ ‫و‬
‫رحمة الفرقاء المؤمنني اعظم عند اهلل من سبع السموات و االرضني‬‫الفرقا‬ ‫حب‬
‫القناعة اليفىن‬ ‫السرك‬ ‫من‬ ‫الفرقا‬ ‫بغض‬ ‫و‬ ‫الفرقا‬ ‫حب‬
‫القناعة اليفىن‬ ‫رحمة الفرقاء المؤمنني اعظم عند اهلل من سبع السموات و االرضني‬
‫‪On‬‬ ‫‪ikimde‬‬ ‫‪barça‬‬ ‫‪ervÀó‬‬ ‫‪kelÀm‬‬ ‫‪úıldı,‬‬
‫القناعة كزن من كنوز الجنه‬ ‫االرضني‬
‫‪Óÿrlar‬‬ ‫‪úarşu‬و‬
‫السموات‬
‫‪kẹlip‬‬‫‪mañga‬سبع‬
‫عند اهلل من‬ ‫‪úıldı,‬اعظم‬
‫‪selÀm‬‬ ‫رحمة الفرقاء المؤمنني‬
‫كنوز اليفىن‬
‫الجنه‬ ‫القناعة‬
‫القناعة كزن من‬
‫كنوز اليفىن‬
‫القناعة‬ ‫‪Sır‬‬ ‫‪şerbetin‬‬ ‫‪sÀúì‬‬ ‫‪bolup‬‬ ‫‪mañga‬‬ ‫‪sundı,‬‬
‫الجنه‬ ‫القناعة كزن من‬ ‫‪Anı alıp edeb birlen içtim dïstlar.‬‬
‫القناعة كزن من كنوز الجنه‬

‫‪38‬‬
‫‪60‬‬
‫الفرق فرخى‬

‫الفرق فرخى‬
Fâkr-nâme
‫اى‬

On üçümde àavvÀã bolup deryÀ çomdum ‫ى‬


Maèrifetni gevherini sırdın tẹrdim,
Şemèin körüp pervÀne dẹk özüm urdum,
‫لملتقني‬Bì-hÿş
‫والعاقبة‬bolup
‫‘العالمني‬aúlım
‫ هلل رب‬kẹtti
‫ الحمد‬şaştım dïstlar

On törtümde tofraà-ãıfat òˇÀrlıú tarttım,


Hÿ Hÿ‫الفرق‬tẹyü ‫اهلل‬
başım birlen tünler úattım,
‫ال اله اال اهلل محمد رسول‬
Miñg altunlıú úıymetini birge sattım, ‫الفرق‬
‫الفرق فهو‬
Andın‫فاذا مت‬soñgra úanat úaúıp uçtum dïstlar.
‫ال اله اال اهلل صفا صفا محمد رسول اهلل‬
‫فاذا مت الفرق فهو اهلل‬
On bẹşimde dergÀhıge yanıp kẹldim,
‫فرخى‬ ‫الفرق‬
‫خلقة‬
Yazuú ‫اهلل‬ ‫رسول‬her
birlen ‫محمد‬ ‫اهلل عظمته‬alıp
iş úıldım, ‫اله اال‬kẹldim,
‫ال‬
‫الفرق فرخى‬
Tevbe úılıp Óaú’úa boyun sunup kẹldim,
‫فرخى‬ ‫الفرق‬
Tevbe‫رسالة‬
úılıp‫رسول‬ ‫بقدرته محمد‬úaçtım
yazuúlardın ‫اله اال اهلل‬dïstlar.
‫ال‬
‫الفرق فرخى‬
‫ اى‬vaóiy kẹltürdi òaú Resÿlàa,
CebrÀèìl
‫الفرق فرخى‬
Áyet kẹldi õikr aytkin dẹp cüz ü külàa, ‫اى‬
Òıøır‫الكرف‬
‫ى‬
Babam‫الفرقاء من‬
mẹni ‫بعض‬ ‫االيمان و‬
saldı uşbu ‫حب الفرقاء من‬
yolàa,
Andın soñgra deryÀ bolup taştım dïstlar. ‫ى‬
‫رحمة الفرقاء المؤمنني اعظم عند اهلل من سبع السموات‬
Şerièatıñg bÿstÀnıda cevlÀn úıldım,
Ùarìúatnıñg gülzÀrıda seyrÀn ‫ينيف‬úıldım,
‫القناعة كنرت ال‬
‫لملتقني‬ ‫والعاقبة‬ ‫العالمني‬ ‫رب‬ ‫هلل‬ ‫الحمد‬
Óaúìúatnıñg bÀzÀrıda ùayrÀn úıldım,
Maèrifetniñg ẹşikini açtım ‫الجنة‬ ‫الصربكزن من كنوز‬
dïstlar.
‫ال اله‬
Elest òamrın pìr-i ‫ اهلل‬muàÀn
‫محمد رسول‬ ‫اهلل‬bẹrdi,
toya ‫ال اله اال‬
İçe bẹrdim miúdÀrımça úoya bẹrdi
‫الحمد هلل رب العالمني والعاقبة ال اله‬
‫لملتقني‬
Úul ÒÀce‫اهلل‬Aómed
‫محمد رسول‬ içim‫صفا‬ ‫اهلل صفا‬
taşım köye ‫اال‬bẹrdi,
‫ال اله‬
ÙÀlibleràa dürr ü gevher saçtım dïstlar.
‫ال اله‬
‫اهلل اهلل خلقة‬
‫رسول‬ ‫رسول‬ ‫محمد‬
‫محمد‬ ‫اال اهلل‬
‫عظمته‬ ‫الالهاهلل‬
‫ال اله اال‬
‫بقدرته محمد‬ ‫ال اله‬maúÀm‫اهلل‬enbiyÀlar
‫اال اهلل‬bu
El-úıããa, ‫ محمد رسول‬ve
‫‘صفا‬Àrifler
‫ اهلل صفا‬ve
‫الاله اال‬
‘Àşıúlarnıñg maúÀmı turur.
Òusÿsen Òaøret-i Resÿl-i ‫رسالة‬ ‫رسول‬
‫اهلل خلقة‬Ekrem,
‫محمد رسول‬‫محمد‬ ‫بقدرته‬ ‫اهلل‬ ‫ اله اال‬ve
‫‘اال اهلل عظمته‬aleyhi
salla’allÀhu ‫الاله‬ ‫ ال‬sellemniñg maúÀm-
ları turur, yaènì ‫الفرق فرخى‬ ‫رسالة‬dẹdiler.
‫محمد رسول‬
Ve‫بقدرته‬ ‫اهلل‬yaóşı
faúìrni ‫الاله اال‬körmek ìmÀndın turur ve
faúìrni òˇÀr tutmaú küfr turur. Neçük kim Òaõret-i ‫فرخى‬ ‫ الفرق‬ãallaèllÀhu
nebiyyinÀ,
‘aleyhi ve sellem, aydılar: ‫ حب الفرقاء من االيمان وبعض الفرقاء من الكرف‬AmmÀ faúìr-
‫الفرق فخوى‬
lıú mertebesi ve óurmeti yẹti úat ÀsmÀndın ve yẹti úat yẹrdin uluàraú tu-
rur. Neçük kim‫رضني‬Óaøret-i ‫السرك‬
‫السموات و اال‬ ‫الفرقا من‬
‫سبع‬
Resÿl-i ‫من‬ ‫بغضاهلل‬
Ekrem, ‫الفرقا و‬ ‫‘حب‬aleyhi
‫ عند‬ãalla’llÀhu
‫اعظم‬ ‫المؤمنني‬ ‫ الفرقاء‬ve
‫رحمة‬
sellem, aydılar:
‫السموات واالرضني‬ ‫من سبع‬
‫كنرت ال ينيف‬ ‫ رحمة الفرقاء المؤمنني اعظم عند اهلل‬dẹp aydılar.
‫القناعة‬
‫القناعة كنرت ال ينيف‬
‫الصرب‬

39
61
Hoca Ahmed Yesevî

Ey dervìş, her kim àanìlerni ikrÀm úılsa dünyÀsı üçün, ebedüèl-ÀbÀd Òu-
dÀ-yi TaèÀlÀnıñg laènetiàa giriftÀr bolur; ve eger faúìrni òaúìr körse ve ihÀnet
úılãa, ÒudÀ-yi TaèÀlÀ çendìn ‘aõÀbàa giriftÀr úılàay. Bol fièl müèminlerde
bolmas, meger münÀfıúlarda bolàay.
Óaõret-i ‘Alì raøiyaèllÀhu ‘anhu, rivÀyet úılurlar kim dervìşlik maúÀmı
úırú turur. Eger bilip ‘amel úılsa, dervliki pÀk turur; ve eger bilmese ve örgen-
mese, dervìşlik makÀmı añga óarÀm turur ve cÀhil turur. Ol úırú maúÀmnı
onı maúÀm-i şerìèatda turur ve onı maúÀm-i ùarìúatda turur ve onı maúÀm-i
maèrifetde turur ve onı maúÀm-i óaúìúatda turur.
Ol on maúÀm şerìèatda turur: Evvel ìmÀn kẹltürmek Óaú TaèÀlÀ-
nıñg birlikige ve barlıúıàa ve åıfÀtıàa ve õÀtıàa. İkinçi namÀz oúumaú turur.
Üçünçi rÿze tutmaú turur. Törtinçi zekÀt bẹrmek turur. Bẹşinçi óac úılmaú
turur. Altınçı mülÀyim sözlemaú turur. Yẹtinçi ‘ilm örgenmaú turur. Sẹki-
zinçi Óaøret-i Resÿl-i Ekrem, ãallaèllÀhu ‘aleyhi ve sellemniñg sünentlerini
becÀy kẹltürmaú turur. Tokuzınçı emr-i maèrÿfnı becÀy kẹltürmaú turur.
Onunçı nehy-i münker úılmaú turur.
[Ol] on maúÀm ùarìúatda turur: Evvel tevbe turur. İkinçi pìrge úol
bẹrmaú turur. Üçünçi òavf turur, Törtinçi recÀ turur, yaènì Óaú TaèÀlÀ
raómetidin ümìdvÀr bolmaú turur. Beşinçi vird-i evúÀtnı becÀy kẹltürmaú
turur. Altınçı pìrni òıõmetide bolmaú turur. Yetinçi pìrniñg icÀzeti birle
sözlemaú turur. Sẹkizinçi naãìóat ẹşitmek turur. Tokuzınçı tecrìd bolmaú
turur. Onunçı tefrìd bolmaú turur.
On maúÀm maèrifetde turur: Evvel fenÀ bolmaú turur. İkinçi dervìşlıú-
nı úabÿl úılmaú turur. Üçünçi her işke taóammül úılmaú turur. Törtünçi
óelÀl ùayyib ùaleb úılmaú. Beşinçi maèrifet úılmaú turur. Altınçı şerìèat ve
ùarìúatnı ber-pÀy tutmaú turur. Yetinçi dünyÀnı terk úılmaú turur. Sekizinçi
Àòiretni iòtiyÀr úılmaú turur. Toúuzunçı vücÿd maúÀmını bilmaú turur.
Onunçı óaúìúat esrÀrını bilmaú turur.
[Ol] on maúÀm óaúìúatda turur: Evvel òaú-rÀh bolmaú turur. İkinçi yaò-
şı yamanı tanımaú ve yurun loúmage úol salmaslıú, belki faølage úanÀèat úıl-
maútur. Özini, loúmasını sebìl-rÀh úılmaú ve kişini ÀzÀr bẹrmegey ve faúìr-
lıúàa münkir bolmaàay ve seyr-i sülÿk úılmaú, her kimdin sırrın saúlamaú ve
şerìèat ve ùarìúat [ve maèrifet] ve óaúìúat maúÀmını bilmek ve ‘amel úılmaú.
Şeyò Óasan-i Baãrì, raómetuèllÀhi ‘aleyhi, rivÀyet úılurlar: Óaøret-i
Resÿl, rahmetuèllÀhi ‘aleyhi ve selemdin Óaøret-i ‘Alì, raøiyaèllÀhu ‘anhu,

40
62
‫الفرق‬
Fâkr-nâme
‫فاذا مت الفرق فهو اهلل‬

aydılar: MièrÀc kẹçesi Óaú TaèÀlÀnıñg fermÀnı birlen Óaøret-i ‫الفرق فرخى‬
‘CebrÀèìl,
‘aleyhiès-selÀm, BurÀú kẹltürdiler. Yẹti úat ÀsmÀndın aşurdı, Teñgri, ‘azze ve
celle, úudreti birlen; ‘acÀyiblerni kördi. Óaøret-i Rabbuèl-erbÀbdın ‫الفرق فرخى‬
nidÀ kẹl-
di: YÀ Seyyideèl-mürselìn, yoúarı naôar úıl! Óaøret-i Resÿl-i Ekrem, ãallaèl-
lÀhu ‘aleyhi ve selem, naôar úıldılar ẹrse, ‘acÀyib ãÿretlerni kördiler ‫اى‬ ki anıñg
şerói yẹr ve kökke sıàmas. Anda óayrÀn úaldılar ve bì-hÿş boldılar. Yene hÿş-
larıàa kẹldiler ve aydılar: YÀ Rab, ol ne ãÿret ẹrdi ki kördüm, ‘aúl u hÿşumdın ‫ى‬
kẹttim? Óaøret-i Rabbuèl-‘izzetdin nidÀ kẹldi ki ol ãÿret faúìrlıú ãÿretidür.
Ey Muóammed, ‫الرحمي‬eger
‫الرحمن‬ ‫بسم اهلل‬
mẹni tileseñg, faúìr ve tecrìd ve tefrìd bolàıl; ve eger
‫محمد وآله‬ ‫رسوله‬
dìdÀr ‫والسالم عىل‬
tileseñg, ‫والصولة‬tartúıl,
riyÀøet ‫والعاقبة لملتقني‬ ‫العالمني‬cemÀlımàa
tÀ mẹniñg ‫ الحمد هلل رب‬müşerref bolàay sẹn. Ve
her kim dìdÀr tilese, àayr-i Óaú añga óarÀm turur.
Faúìrlıú ãÿreti kökde ẹrdi, kökdin yẹrge indi. äaóÀbeler faúìrlıú ãÿretini
kördiler. AmmÀ meşÀyıòlar ol ãÿretni beyÀnıda ‫محمد رسول اهلل‬ ‫اله اال اهلل‬
muòtelif ‫ال‬
sözlepdürler. Óaø-
ret-i ‘Alì, kerremaèllÀhu vechehu, aydılar: Óaõret-i Muóammed MuãtafÀ,
ãallaèllÀhu ‘aleyhi ve sellem, ol kẹçe ‫رسول اهلل‬ ‫صفا محمد‬yanıp
MièrÀcdın ‫اهلل صفا‬kẹldiler,
‫ ال اله اال‬mubÀrek yüz-
leride nÿrì kördüm. On sẹkiz miñg ‘Àlem mañga ol nÿrdın ‘iyÀn boldı. Anda
aydım: yÀ Resÿl’llÀh, bu kün ‫خلقة‬ ‫محمد رسول اهلل‬
yüzüñgizde nÿr ‫عظمته‬
kördüm,‫اال اهلل‬kündekidin
‫ال اله‬ ziyÀde.
Óaøret-i Resÿl, ãallèllÀhu ‘Àleyhi ve sellem, aydılar: Bol kẹçe MièrÀc’da Rab-
buèl-‘Àlemìn óaõretide faúìrlıú ãÿretini ‫رسول رسالة‬ ‫بقدرته محمد‬
kördüm, ‘ışú‫اهلل‬ ‫ ال اله اال‬bir cürèa nÿş
şarÀbıdın
úıldım, dẹdiler. Óaøret-i ‘Alì, raøiyaèllÀhu ‘anhu, aydılar: Bu óÀlda mẹn hem
Àrzÿ úıldım. Óaøret-i Resÿl, ãallaèllÀhu ‘aleyhi ve sellem, ‘ışú şarÀbıdın ‫ الفرق فرخى‬cürèaì
mañga hem bẹrdiler, içtim, bì-óÀl ‫الكرف‬ ‫الفرقاء من‬
boldum ‫االيمان و بعض‬
ve bì-hÿş boldum. ‫الفرقاء من‬
Yene‫حب‬hÿşumàa
kẹldim, her ne Óaøretke muèÀyene ve müşÀhede erdi, mañga hem şundaà
boldı. Óaøret-i Resÿl-i‫ رضني‬Ekrem,
‫السموات و اال‬ ‫‘اهلل من سبع‬aleyhi
ãallaèllÀhu ‫اعظم عند‬
ve‫المؤمنني‬
sellem,‫الفرقاء‬ ‫رحمة‬YÀ ‘Alì,
aydılar:
faúirlıú maúÀmında on maúÀm bar turur ve on nÿr bar turur ve on yol bar
turur ve on orun bar turur, úırú mertebe bar turur. ‫القناعة كنرت ال ينيف‬
Sayfa 41, satır: alttan 8. Arapça cüm
Ol on maúÀm bardur: Evvel úanÀèat turur, çünÀnçi Óaøret-i Resÿl-i
Ekrem, ãallaèllÀhu ‘aleyhi ve sellem, aydılar: ‫ اﻟﻘﻨﺎﻋﺔ ﻛﻨﺰ ﻻ ﯾﻔﻨﻰ‬Yaènì
úanÀèat gencdür kim hergiz tükenmes. Ve mÀlnıñg fÀyidesi yoútur, ölüm
‫الرحمن الرحمي‬
vaútıda münúatiè bolur.‫اهلل‬İkinçi
‫ بسم‬maúÀm-i faúr, belÀàa Sayfa 53, satır
taóammül alttan 5. Arapça cüm
úılmaúdur.
‫الحمد هلل رب العالمني والعاقبة لملتقني والصولة والسالم عىل رسوله محمد وآله‬
Üçünci maúÀm-i faúr, giriftÀrlıú turur bendelikige. Törtünçi maúÀm-i faúr,
‫ﯾﻔﻨﻰ‬
‘aõÀb turur, Eyyüb dẹk bolmış turur. Bẹşinçi maúÀm-i faúr, óayret turur. ‫ﻻ‬ ‫ﻛﻨﺰ‬ ‫اﻟﻘﻨﺎﻋﺔ‬
Altınçı maúÀm-i faúr, riyÀøet turur. Yẹtinçi maúÀm-i faúr, açlıà turur. Sẹki-
‫محمد رسول اهلل‬ ‫الاله اال اهلل‬
Sayfa
zinçi maúÀm-i faúr, helÀket turur. Toúuzınçı maúÀm-i faúr,42, satır:
dil-òaste 2: ‫ﻘﻨﺎﻋﺔ ﻛﻨﺰ ﻣﻦ ﻛﻨﻮز اﻟﺠﻨﺔ‬
bolmaú
turur. Onunçı maúÀm-i faúr, Óaõret-i ‫رسول اهلل‬rabbuèl-‘izzetlik
‫اال اهلل صفا صفا محمد‬ ‫الاله‬
turur.
‫اﻟﺼﺒﺮ ﻛﻨﺰ ﻣﻦ ﻛﻨﻮز اﻟﺠﻨﺔ‬
‫اهلل خلقة‬ ‫الاله اال اهلل عظمته محمد‬
Sayfa 54, satır 5: Arapça cümle silinecek, yerine

‫اﻟﺼﺒﺮ ﻛﻨﺰ ﻣﻦ ﻛﻨﻮز اﻟﺠﻨﺔ‬


41
63
Sayfa 41, satır: alttan 8. Arapça cümle silinecek, yer
‫الفرق فرخى‬
‫االيمان و بعض الفرقاء من الكرف‬ ‫الفرقاء من‬
‫ﻛﻨﺰ ﻻ ﯾﻔﻨﻰ‬ ‫حب اﻟﻘﻨﺎﻋﺔ‬

Hoca Ahmed‫رضني‬ Sayfa 53, satır alttan 5. Arapça cümle silinecek, yeri
‫رحمة الفرقاء المؤمنني اعظم عند اهلل من سبع السموات و اال‬
Yesevî
‫اﻟﻘﻨﺎﻋﺔ ﻛﻨﺰ ﻻ ﯾﻔﻨﻰ‬
‫القناعة كنرت ال ينيف‬
Sayfa 42, satır: 2: ‫ اﻟﻘﻨﺎﻋﺔ ﻛﻨﺰ ﻣﻦ ﻛﻨﻮز اﻟﺠﻨﺔ‬silinecek, onun
Ve on nÿr-i faúr turur: Evvel nÿr-i ãıdú. İkinçi nÿr-i ãabr. Óaøret-i Resÿl,
ãallaèllÀhu ‘aleyhi ve selem, aydılar: ‫ اﻟﺼﺒﺮ ﻛﻨﺰ ﻣﻦ ﻛﻨﻮز اﻟﺠﻨﺔ‬Yaènì ãabr, behişt-
niñg gencleridin turur. Üçünci nÿr-i şükr turur. Törtinçi nÿr-i fikr turur.
Sayfa 54, satır 5: Arapça cümle silinecek, yerine şu yazılacak:
‫الرحمي‬ ‫الرحمن‬
Bẹşinçi ‫بسم اهلل‬
nÿr-i õikr turur. Altınçı nÿr-i namÀz turur. Yẹtinçi nÿr-i rÿze turur.
‫والسالم عىل رسوله محمد وآله‬ ‫لملتقني والصولة‬
Sẹkizinçi nÿr-ı ‫والعاقبة‬ ‫العالمني‬Toúuzınçı
ìmÀn turur. ‫اﻟﺠﻨﺔالحمد هلل رب‬
nÿr-i‫ﻛﻨﻮز‬ãadaúa
‫ ﻛﻨﺰ ﻣﻦ‬turur.
‫ اﻟﺼﺒﺮ‬Onunçı nÿr-i pÀk-
cÀn turur.
Ve on yol-i faúr turur: Evvel
‫رسول اهلل‬tevbe
‫محمد‬turur. İkinçi yazuúlardın úaytmaú tu-
‫الاله اال اهلل‬
rur. Üçünçi peşìmÀnlıú turur, yaman işlerdin. Törtinçi óayret turur. Bẹşin-
‫الاله اال اهلل صفا صفا محمد رسول اهلل‬
çi maúÀm òÀrlıú ve zÀrlıú turur. Altınçı Óaú TaèÀlÀ’dın yari tilemek turur.
‫رسول اهلل خلقة‬
Yẹtinçi yaman yollardın yanmaú‫عظمته محمد‬
turur.‫اهلل‬Sẹkizinçi
‫ الاله اال‬ÒudÀ-yi TaèÀlÀ’nıñg õikri
birlen bolmaú turur.‫رسالة‬ ‫محمد رسول‬tefekkür
Toúuzınçı ‫ اهلل بقدرته‬turur.
‫ الاله اال‬Onunçı fenÀ bolmaú turur.
Ve on orun bar turur: Faúr turur òikmet turur, ‘adl turur, ‘aúl turur, óilm
‫ فخوى‬settÀrlıú
turur, óayÀt turur, ‘izzet turur, iósÀn turur, ‫الفرق‬ turur, emÀnet turur, tes-
lìm turur. ‫حب الفرقا و بغض الفرقا من السرك‬
‫االرضني‬Şeyò
‫السموات و‬ ‫عند اهلل من سبع‬úaddesaèllÀhu
äihÀbüèd-dìn, ‫الفرقاء المؤمنني اعظم‬ ‫رحمة‬aydılar: Dervìşlikke bol úırú
sırrehu,
şerÀyitni bilmaú kẹrek. Andaà kişini ãïfì dẹgeyler. SulùÀn Aómed-i KübrÀ
aydılar: Yẹtmiş üç yıl ‘ömr kördüm, úırú yıl müsÀfirlıú birle boldum, yẹti yıl
óac úıldım, miñg mertebe òatm-i ÚurèÀn úıldım, yẹtmiş mertebe Óaøret-i
Resÿl-i Ekrem, ãallaèllÀhu ‘aleyhi ve sellemni tüşümde kördüm. MübÀrek
yüzlerige úarap bol úırú maúÀmnı mañga aydılar. Mẹn ‘amel úılaèlmadım,
Óaøret-i VÀcib TaèÀlÀàa yẹtişmedim. Óaøret-i Şeyò ŞihÀbüèd-dìn, raóme-
tuèllÀhi ‘aleyhi, aydılar kim bol úırú maúÀmnıñg onı [maúÀm-i] şerièatda
turur ve onı maúÀm-i ùarìúatda turur ve onı maúÀm-i óaúìúatda turur ve
onı maúÀm-i maèrifetde turur. Her sÿfì ve her dervìş ve her fakìr ki bol úırú
maúÀmnı bilmese ve ‘amel úılmasa, ãÿfìlıú şeyòlıú, faúìrlıú daèvÀsın úılsa,
yalàan turur. Ve eger ãÿfìàa bu dünyÀnı nièmeti [ni] tamÀm bẹrseler, kÀfir-
lerge işÀret úılsa kẹrek. Ve eger ‘uúbì nièmetini ve cennetni tamÀm bẹrseler,
müèminlerge işÀret úılsa kẹrek. Miónet ü renc [ü] belÀnı özige körse kẹrek.
äÿfì eger òalvetde bolsa, Óaú TaèÀlÀnı õikri birlen bolsa kẹrek. Ve eger òalú
arasıda bolsa, şerìèat emri birle iş úılsa kẹrek. Ve her vaútì ki dermÀnde bolsa,
anıñg dergÀhıàa ãabr úılsa kẹrek. äÿfì óelÀl yẹmaúdın tevbe úılsa kẹrek, illÀ
biúaderi øarÿretin, tÀ şübhege tüşmegey. Ve eger ãÿfì dünyÀ nièmetini tilese,
ãÿfì ẹmes. Ve eger duèÀ ve zÀrì bilen belÀ ve miónetàa ãabr úılsa, ãÿfì turur.
Ve şeyòlıú maúÀm-i mücÀhede turur. Ve ehl-i dünyÀ bülendni tiler ve
ehl-i ‘uúbì pestlikni tiler ve òÀrlıúnı tiler. Ve eger ãÿfìàa belÀ kẹlse, Àh vÀh

42
64
Fâkr-nâme

dẹmes ve ãabr úılur. Ve eger ãÿfìniñg nefsi nièmet Àrzÿ úılsa, nefsini Àrzÿsını
bẹrmegey. Ve eger ãÿfì aç bolsa ve bürehne bolsa, òoşnÿd bolàay ve ãabrdın
özgeni iòtiyÀr úılmaàay, òoş tevÀøuèlıú bolàay.
Bol on maúÀm şerìèatda turur ve on maúÀm ùarìúatda turur, teslìm turur,
yaènì belÀ ve miónet başıàa kẹlse, özini teslìmàa cÀn u dil birle salàay. Yene
içmek yemekni òalúdın tilemesün. Ve gilìm pÀresini aùlasdın ziyÀde körsün.
Kündüz rÿze, kẹçe namÀzda bolsun ve tilÀvet-i ÚurèÀn birle bolsun.

Naôm
Diliñg Àòırda bolsun rÀóat-i merg,
Oúup ÚurèÀn tilÀvet úılmagil terk.

Ve eger ùaèÀm yẹse ve libÀs kẹyse, niyeti ‘ibÀdet bolsun ve ehl-i maóabbet-
din özgeni õikr úılmasun. Ve yene iòlÀãı birle bolsun. äÿfì her kẹçe namÀz-i
teheccüdni terk úılmasun, òavf ve recÀ içide bolsun. Ve eger ãÿfì ùaèatını
òalúàa ôÀhir úılsa riyÀ üçün, ẹllig yıllıú ùÀèatını õerre-i ùaèÀmàa saùàay, Ùẹñgri,
‘azze ve celleàa şÀyeste bolmaàay.
Ve yene ãÿfì yolàa rÀstlıú birle úadem úoyàay ve rÀst sözlegey, zìrÀ ki köñ-
gül tilge òaber bẹrür. Yene ãÿfì nefsini köydürüp fenÀ úılsa kẹrek; dünyÀdın
sözlemese kẹrek. Óaú TaèÀlÀ’nıñg yÀdı birlen òoş-vaút bolsa kẹrek. Ve yene
ãÿfì pest-liúÀy bolsa, Óaú TaèÀlÀnı tapúay. Eger otúa baúsa, Óaúnı körgey
ve eger suàa baúsa, Óaúnı körgey ve eger yoúarı baúsa, Óaúnı körgey ve eger
ilgeri baúsa, Óaúnı körgey ve eger oltursa, Óaúnı körgey müşÀhede közi bir-
len. Ve yene ãÿfì ilmeèl-yakìn ‘ayneèl-yakìn maúÀmını tapúay. Ve eger sır
közi birle yoúarı baúsa, ‘arşnı körgey. Ve eger úoyı baúsa, yẹti ùabaúa zemìnni
tÀ taóteèå-åerÀ, püşt-i gÀv-i mÀhìni körgey ve hìç óicÀb bolmaàay. Ve eger
óaúúeèl-yaúìn közi birlen baúsa, maòlÿúÀt ve maãnÿèÀtdın kẹçip bì-çün ve
bì-çigÿne Óaúnı körgey ve maèrifetde barça kevneyn ‘Àlemini körgey, tanı-
maú turur bì-şekk ü bì-şübhe. Ve yene sÿfì dünyÀ ve Àòiretde anıñg himme-
tiàa sıàmas, barça behiştniñg nièmetleri közige körünmes. Yene ãÿfì dẹgen
ÒudÀ-yi TaèÀlÀnıñg şevúıda su dẹk bolup ẹrip aúsa kẹrek, köñgülni Óaúnı
rıõÀsıàa bẹrse kẹrek, ferzendiàa ve mÀlıàa köñgül bẹrmese kerek. Yene ãÿfì
dẹgenni gıda tapmaàaylar, veyl ãırÀtda hem tapmaàaylar ve cennetde hem

43
65
Hoca Ahmed Yesevî

tapmaàaylar, Óaõret-i VÀcib TaèÀlÀnıñg úurbıda tapàaylar. Eger ãïfì aytsa, ey


BÀr-ÒudÀyÀ, barça ‘Àãìlerni mañga baàışlaàıl dẹse, anıñg sözini Óaú TaèÀlÀ
red úılmaàay. Ve yene sÿfì tÀ Óaøret-i Óaú TaèÀlÀdın nidÀ ẹşitmese, cÀnını
bẹrmegey; münkir ve nekìrdin endìşe úılmaàay, úıyÀmetni endìşe úılmaàay,
óÿr u úusÿràa baúmaàay, tÀ Melik-i áaffÀrnı körmegünçe. Yene ãÿfì ol bo-
lur kim barça işlerdin köñgli savuúbolsa, nefs ve şehevÀtdın ãÀf bolsa, bÀùını
ÀfÀtdın ãÀf bolsa, yürüşi ãÀf bolsa, bÀùını puòte bolsa, közi iki dünyÀdın dÿòte
bolsa, sırrı efrÿòte bolsa.
Bol aytılgen sẹksen maúÀm boldı. Ey dervìş, her bir maúÀm bir peyàam-
berni maúÀmları turur. Evvel Óaøret-i Ádem, ‘aleyhiès-selÀmnı ve Àòırı
Óaøret-i Muóammed Muãùafa, ãallaèllÀhu ‘aleyhi ve sellemni turur. SulùÀ-
nuèl-meşÀyıò Óaøret-i ÒÀce Aómed-i Yesevì, raómetuèllÀhi ‘aleyhi, aydılar
kim yẹtmiş ‘ilm-i ÀdÀbnı bilmegünçe, yẹtmiş maúÀm yolını ùay úılıp kẹzme-
günçe her kim şeyòlıú maúÀmı daèvÀsın úılsa, ol hemÀn büt bolàay.
Şeyò Serì-i Saúatì, raómetuèllÀhi ‘aleyhi, aydılar: Fakr, bir taà ẹrür, bar-
ça kÀnlarnı mekÀnı turur. Şeyòuèl-meşÀyıò, úaddesaèllÀhu taèÀlÀ rÿóahu,
aydılar: Faúr, bir deryÀyì turur. Ol deryÀnıñg pÀyÀnı yoú, anıñg pÀyÀnı kişi
körgeni yoú, becüz Óaøret-i Muóammed MuãùafÀ, ãallaèllÀhu ‘aleyhi ve sel-
lem. Seyyidüèù-ùÀèife Óaõret-i Cüneyd-i BaàdÀdì ayturlar: Faúr, bir püşte
turur. Seyyid Aómed-i KübrÀ ayturlar: Faúr, nÿr-i ÒudÀ turur; her kimge
ol nÿrnı øiyÀsı tẹgse, anıñg øiyÀsıdın kemÀl-i ‘ışú tapar. Şeyò Aómed aytur:
Faúr, bir tÀc-i devlet turur; her kim başıàa úoydı, iki cihÀnda sulùÀn boldı.
Şeyò äaúìú-i Belòì, raómetuèllÀhi ‘aleyhi, aytur: Faúr bir ot turur; her kim-
niñg köñglige tüşti, vücÿdı altun boldı. Şeyò Aómed-i CÀm aytur: Faúr, bir
şarÀb turur; her kişi cürèaì nÿş úıldı, tÀ úıyÀmetàaça pest-likÀy boldı. Şeyò
Úutbuèd-dìn Óayder aytur: Faúr, ceõbe-i ÒudÀvend ẹrür; her kimge tẹgse,
iki cihÀnda murÀdı óÀãıl bolur. ÒÀce ‘AbdulÀh Óayder aytur: Faúr, hidÀyet-i
rabbÀnì turur; her kim ki yol taptı, cÀvidÀne sulùÀnlıànı taptı. Şeyò Manãÿr-i
ÓallÀc aytur: Faúr, dìdÀr-i Óaú TaèÀlÀ turur; her kim ki kördi, körmedi.
LoúmÀn-i Seraòsì aytur: Faúr, şehbÀz-i himmet turur; her kimge úondı, ol
kişi ‘arşke pervÀz úıldı.
MeşÀyıò úavlı mundaà ẹrür: Faúr, Óaú TaèÀlÀnıñg bÀà-i vaãlıdın dıraòtì
turur. Ol dıraòtnıñg butaàı ‘aúl turur, rìşesi hidÀyet turur, meyvesi òayr u
seòÀvet turur, sÀyesi úanÀèat turur, anıñg bÿyı şevú turur. Anıñg bergi her
kimge tẹgdi, ‘amel-i sÀlió óÀãıl úıldı. Ve her kim meyvesidin yẹdi, óayÀt-i cÀ-

44
66
Fâkr-nâme

vidÀne taptı. Ve eger bÿyı her kimge yẹtse, mest ü óayrÀn bolàay. Ve eger
sÀyeside orun alsa, ÀftÀb-i óaúìúat añga tüşkey.
Ey dervìş faúrnıñg altı ÀdÀbı bar turur: Evvel yaòşı ve yaman sözge sükÿt
úılmaú ve pìr aldıda òÀmÿş bolmaú ve bì-icÀzet-i pìr sözlememaú, kişi bir-
le açıà bolmamaú ve òÀã u ‘Àmnıñg òıõmetini úılmaú ve nefsni öltürmaú ve
hevÀ vü hevesni terk úılmaú. Faúrdın pÀkìze nẹmerse bolmas. Faúr àurbet
turur, aç bolmaú turur. Ve eger aç bolsa, anıñg ùahÀreti ve õikri kẹtmes. Ve
eger toú bolsa, fesÀdlar peydÀ bolur.
Faúr maúÀmı sẹkiz turur: Evvel tevbe turur, ‘ibÀdet turur, maóabbet tu-
rur, ãabr turur, şükr turur, rıõÀ turur, zühd turur, ‘Àriflıú turur. Evveli Óaø-
ret-i Ádem, ‘aleyhiès-selÀmdın úaldı, ‘abidlıú Óaøret-i İdrìs, ‘aleyhiès-selÀm-
dın úaldı, şükr ve maóabbet Óaøret-i İbrÀhìm, ‘aleyhiès-selÀmdın úaldı,
ãÀbirlıú Óaøret-i Eyyÿb, ‘aleyhiès-selÀmdın (úaldı), rÀøìlıú Óaøret-i MÿsÀ,
‘aleyhiès-selÀmdın úaldı, zÀhidlıú Óaøret-i ‘ÌsÀ, ‘aleyhiès-selÀmdın úaldı,
‘Àriflıú Óaøret-i Muóammed MuãùafÀ, ãallaèllÀhu ‘aleyhi ve selemdin úaldı.
Faúr mertebesi yẹti turur: CevÀnmerdlıú turur, sipÀhìlıú turur, [àarìblıú
turur], òırúa turur, úanÀèat turur, tevekkül turur. CevÀnmerdlıú Óaøret-i
‘Alìdin úaldı, sipÀhìlıú Óaøret-i SüleymÀn, ‘aleyhiès-selÀmdın úaldı, àarìblıú
Óaøret-i YaóyÀ, ‘aleyhiès-selÀmdın úaldı, úanÀèatlıú Óaøret-i Muóammed
Muãùafa, ãallaèllÀhu ‘aleyhi ve sellemdin úaldı.
Her dervìş ki bol yẹti maúÀm-i dervìşlikni bilmese, yÀ bilip ‘amel úılmasa,
şeyò ve mürìd almaú añga óarÀm turur. Ey dervìş, bol Faúr-nÀmede her vaãiy-
yeti ki bitildi, kelÀm-i rabbÀnì ve óadìå-i nebevìdin ve icmÀè-i ümmetdin bi-
tildi. Her ùÀlib ki bol vaãiyyetlerge ‘amel úılıp, istiúÀmet úılsa, dünyÀ ve ‘uúbì
müyesser bolàay. Ve eger ‘amel úılmasa, Àòır demide cÀyını körüp peşìmÀn
úılàay ve şermende-i Àòiret bolàay. Her dervìş bu úırú maúÀmnı bilmese ve
‘amel úılmasa, anıñg şeyòlıàı şeytÀnì turur. Evvel maúÀm-i melekÿt, ikinçi
maúÀm-i lÀhÿt, üçünci maúÀm-i nÀsÿt törtinçi, maúÀm-i ceberÿt şerièat tu-
rur, maúÀm-ı melekÿt ùarìúat turur, maúÀm-ı lÀhÿt maèrifet turur, maúÀm-ı
nÀsÿt óaúìúat turur.
Temmet Faúr-nÀme bi-faølihi ve kemÀli keremihi.

45
67
Hoca Ahmed Yesevî

‫الفرق‬
Yesevî'nin Fakr-nâmesi

Tercüme ‫فاذا مت الفرق فهو اهلل‬

‫الفرق فرخى‬
Fakr-nâme
‫الفرق فرخى‬
Tercüme
‫اى‬

‫ى‬

‫بسم اهلل الرحمن الرحمي‬


‫بسم اهلل الرحمن الرحمي‬
‫الحمد هلل رب العالمني والعاقبة لملتقني والصولة والسالم عىل رسوله محم‬
‫المني والعاقبة لملتقني والصولة والسالم عىل رسوله محمد وآله أصحابه أجمعني‬

Amma bil ki kutupların kutbu şeyhlerin ‫رسول اهلل‬ ‫ محمد‬sultanı,


başı, velilerin ‫ اال اهلل‬takva
‫ال اله‬sa-
hiplerinin delili, nebilerin sultanı (Peygamber) Hazretlerinin, Allah'ın salât
ve selâmı üzerine olsun, sofrasının çocuğu Sultan Hâce Ahmed-i Yesevî
‫محمد رسول اهلل‬
Hazretleri bu risalede şöyle buyurmuşlardır: ‫صفا‬sonra
Bizden ‫صفا‬âhır
‫ اهلل‬zaman
‫اله اال‬yakın
‫ال‬
‫رسول اهلل‬
olduğunda öyle şeyhler ortaya çıkacak ki İblîs, lânet onun üzerine olsun,
onlardan ders alacak ve bütün halk onlara dost olacak ve (fakat) müritlerini
idare edemeyecekler. ‫ال اله اال اهلل عظمته محمد رسول اهلل خلقة‬
O şeyhler ki müritlerinden açgözlülükle bir şeyler dilerler ve canlarını ‫سول اهلل خلقة‬
küfür ve dalâletten ayırmazlar ve bid'at ehlini iyi görürler ve sünnet ehlini
‫ال اله اال اهلل بقدرته محمد رسول رسالة‬
‫سول رسالة‬
48
68

‫من الكرف‬
Fâkr-nâme

kötü görürler ve şeriat ilmi ile amel etmezler ve nâmahremlere göz salarlar
(bakarlar) ve kötülüğü âdet edip Allahu Taâlâ'nın rahmetinden ümitli olur-
lar ve şeyhlik işlerini değersiz görürler, (onların) müritleri de dinden çıkmış
olur, kendileri de dinden çıkmış olur. Ve yine değersiz bir şekilde ve inle-
yerek müritlerinin eşiğinde dolaşırlar, o halde müritlerinden yardım alırlar.
Eğer müritleri bağış ve yardımda bulunmasa, döğüşürler ve derler ki “Ben
usanmışım, Tanrı da usanmıştır.” derler.
Şeyh odur ki yardım alsa, hakketmiş olanlara verir. Eğer alıp kendisi yese,
murdar et yemiş gibi olur. Eğer elbise yapıp giyse, o elbise eskiyene kadar
Hak Taâlâ (onun) namaz ve orucunu kabul etmez. Ve eğer aldığı yardımdan
ekmek yapıp yese, Hak Taâlâ onu cehennemde türlü azaba uğratır. Ve eğer
öyle şeyhe bir kişi itikat etse (inansa), kâfir olur. Öyle şeyhler mel'undurlar.
Onların fitnesi Deccal'dan beterdir. Şeriatten tarikatten, hakikatten, mârifet-
ten uzaklaşmışlardır.
Ey tâlip, eğer Hakk'ı bulayım desen, öyle pîre el ver (uzat) ki şeriatte ârif
bi'llah olsun, tarikatte sırlara vâkıf olsun, hakikatte tam mânasiyle olgun ol-
sun, mârifette büyük bir deniz olsun… Öyle pîre el ver (uzat) ki işin saadet
olsun… Eğer mürit şeriat ilmini bilmese, şeriat ilmini (ona) öğretsin. Eğer
tarikatte bir hÀl meydana gelse, tarîkat ilmi ile yola salsın ve hakikat yönün-
den müride yol göstersin ve mârifette ilâhî cezbe meydana getirsin.
Şeyh Zu'n-nûn-i Mısrî, Allah'ın rahmeti üzerine olsun, şöyle demişlerdir
ki mürit kırk yıl hizmet kılmayınca, şeyhlik ve fakîrlik ve dervişlik mevkii
ona verilmez ve hırka giymesi ona lÀyık görülmez. Sultan Ahmed-i Yesevî
Hazretleri buyurmuşlardır ki bir kimse pîrlik ve şeyhlik iddiasında bulunsa,
kırk yıl tâ pîrin hizmetinde bulunmayınca, şeyhlik mevkii ona lâyık görül-
mez. Ve eğer mürit alsa, (o mürit) dinden çıkmış olur. Dervişlik iddiasında
bulunan bir kimse, önce Hak emrine itaat edip şeriat emri ile yola girmeli
ve bâtıl işlerden ve bid'atlerden vazgeçmelidir. Gece kalkıp namaz kılmayın-
ca, gündüz hizmet etmeyince, şeyhlik iddiasında bulunsa, işi bâtıl olur. Bir
kimse şeriat emrinden çıksa, dinden (de) çıkmış olur. Eğer tevbe etmeden
dünyadan göçse, Hak Taâlâ (onu) cehennemde türlü azaba uğratır.
Ey derviş, eğer (o kimseler) riyakâr zâhit, sevdalı âbit veya dilenci sÿfi,
veya hercaî derviş olsalar, (onların) sÿfilikleri murdar, işleri fesat, müritleri
dinden çıkmış (olur); öylelerinin sÿfilikleri keyfî hareket (başı boşluk), der-
vişlikleri açgözlülük, niyetleri fitnelik, yolları mübah kılma, sünnetleri bid'at,

49
69
‫الفرق فهو اهلل‬
‫الفرقمت فرخى‬
‫فاذا‬
‫الفرق فرخى‬
‫فرخى‬ ‫الفرق‬
‫الفرق فرخى‬
‫فرخى‬ ‫الفرق‬
‫‪Hoca Ahmed Yesevî‬‬ ‫الفرق فرخى‬
‫اى‬
‫الفرق فرخى‬
‫اى‬
‫اى‬
‫ى‬
‫اى‬
‫ى‪fiilleri kabahat, neticeleri bedbahtlık, sırları hainlik, gusulları cenabettir. Sÿ-‬‬
‫ى‪ yok, zenginlerde cömertlik yok, derviş-‬بسم اهلل‬
‫‪kanaat‬الرحمن الرحمي‬
‫‪filerde riyazet yok, fakîrlerde‬‬
‫بسم اهلل الرحمن الرحمي‬ ‫ى‬
‫‪lerde‬أصحابه أجمعني‬
‫محمد وآله‬ ‫‪korkusu‬رسوله‬
‫‪kıyamet‬‬ ‫‪yok.‬والسالم عىل‬
‫الحمد هلل رب العالمني والعاقبة لملتقني والصولة‬
‫محمد‪Ey‬وآله أصحابه أجمعني‬ ‫‪halimiz‬رسوله‬‫والصولةالرحمي‬
‫والسالم عىل‬ ‫لملتقنيالرحمن‬
‫الحمد هلل رب العالمني والعاقبةبسم اهلل‬
‫‪derviş,‬‬ ‫‪nasıl‬‬
‫الرحمي‬
‫?‪olacak‬‬
‫الرحمن‬ ‫اهلل‬
‫‪Ey derviş, bil ve uyanık ol ki evvela şeriat‬‬
‫الحمد هلل رب العالمني والعاقبةبسم‬
‫‪kelimesini,‬أصحابه أجمعني‬
‫رسوله محمد وآله‬ ‫والسالم عىل‬
‫‪ikinci‬‬ ‫)‪(olarak‬‬‫والصولة‬ ‫لملتقني‬
‫‪tarikat‬‬ ‫‪kelimesini, üçüncü (olarak) mârifet keli-‬‬
‫الحمد هلل رب العالمني والعاقبة لملتقني والصولة والسالم عىل رسوله محمد وآله أصحابه أجمعني‬
‫‪mesini, dördüncü (olarak) hakikat kelimesini bilmek‬‬ ‫‪gerek.‬رسول اهلل‬
‫اهلل محمد‬
‫‪Eğer‬‬‫اله اال‬ ‫)‪ kimse‬ال‬
‫‪(bir‬‬
‫ال اله اال اهلل محمد رسول اهلل ‪sÿfi olup bu kelimeleri bilmese, sÿfi değildir.‬‬
‫اهلل رسول اهلل‬
‫محمد‬ ‫رسول‬
‫محمدصفا‬
‫اهلل صفا‬
‫اال اهلل‬
‫اله اال‬
‫ال اله‬
‫ال‬
‫‪Şeriat kelimesi budur‬‬ ‫اهلل رسول اهلل ‪:‬‬‫ال اله اال اهلل صفا صفا محمد‬
‫رسول‬ ‫محمد‬ ‫اهلل‬ ‫اال‬ ‫اله‬ ‫ال‬
‫‪Tarikat kelimesi budur‬‬ ‫اهللاهلل‬
‫خلقة ‪:‬‬ ‫رسول‬ ‫محمد‬
‫رسول‬ ‫صفا‬
‫محمد‬ ‫اهلل صفا‬
‫عظمته‬ ‫اال اهلل‬
‫اله اال‬
‫ال اله‬
‫ال‬
‫‪Mârifet kelimesi budur‬‬ ‫الال اله اال اهلل عظمته محمد رسول اهلل خلقة ‪:‬‬
‫اهلل‬ ‫رسول‬ ‫محمد‬ ‫صفا‬ ‫صفا‬ ‫اهلل‬ ‫اال‬ ‫اله‬

‫‪Hakikat kelimesi budur‬‬ ‫خلقة ‪:‬‬ ‫رسول اهلل‬


‫رسالة‬ ‫محمد رسول‬
‫عظمته محمد‬
‫اهلل بقدرته‬
‫اال اهلل‬
‫اله اال‬
‫ال اله‬
‫ال‬
‫خلقة‬ ‫رسول اهلل‬
‫رسالة‬ ‫محمد رسول‬
‫عظمته محمد‬
‫اهلل بقدرته‬
‫اال اهلل‬
‫اله اال‬
‫ال اله‬
‫ال‬
‫‪Ey derviş, şeyhler daha önce gelenlerin‬‬ ‫رسول رسالة‬ ‫بقدرته محمد‬
‫‪fakîrliğini‬‬ ‫‪kabul‬‬ ‫‪edip,‬اهلل‬
‫‪sözlerine‬ال اله اال‬
‫الفرق فرخى‬
‫‪uyup, ahkâm ve erkânlarını bilip, geçici‬‬ ‫رسالة‬ ‫محمد رسول‬
‫‪istekleri‬‬ ‫بقدرته‪terk‬‬
‫‪nefsi‬اهلل‪edip,‬‬
‫‪mücahede‬اله اال‬
‫الفرق فرخىال‬
‫حب الفرقاء من االيمان و بعض الفرقاء من الكرف‬
‫الكرف‪yayı ile parçalayıp kendisine itaat ettirip‬‬ ‫‪âdet‬الفرقاء من‬
‫‪ve kanaatı‬‬ ‫‪haline‬بعض‬
‫‪getirip,‬االيمان و‬ ‫‪kaza-‬فرخى‬
‫الفرقاء من‬ ‫الفرق‬
‫حب‬
‫الكرف‬ ‫فرخى‬ ‫الفرق‬
‫‪sına razı olup, belasına sabredip,‬‬ ‫‪nimetine‬‬
‫السموات و اال رضني‬ ‫الفرقاءمنمنسبع‬
‫بعضعند اهلل‬
‫‪şükredip,‬‬ ‫االيمان واعظم‬
‫الفرقاءمنالمؤمنني‬
‫‪bildirilen‬‬ ‫رحمةالفرقاء‬
‫‪risaleye‬‬ ‫حب‬
‫‪göre‬‬
‫‪amel edip Hüdâ-yı Taâla'nın‬‬‫‪emirlerini‬رضني‬ ‫الكرف‬
‫السموات و اال‬ ‫الفرقاءمنمنسبع‬
‫‪yerine‬‬ ‫بعضعند اهلل‬
‫‪getirse,‬‬ ‫االيمان و‬
‫اعظم‬ ‫منالمؤمنني‬
‫‪dervişlik‬‬ ‫‪adı‬‬ ‫الفرقاء‬
‫الفرقاء‬
‫رحمة‪ona‬‬‫حب‬
‫‪uy-‬‬
‫‪ şeyhlik‬و اال رضني‬
‫‪gun olur; yoksa bunları bilmeden‬‬ ‫سبع السموات‬ ‫‪bulunsa,‬عند اهلل من‬
‫‪iddiasında‬‬ ‫المؤمنني اعظم‬
‫الفرقاءال ينيف‬
‫‪kıyamet‬‬ ‫رحمة‬
‫‪günü‬‬
‫القناعة كنرت‬
‫رضني‬ ‫اال‬ ‫و‬ ‫السموات‬ ‫سبع‬ ‫من‬ ‫اهلل‬ ‫عند‬
‫ينيف‪kara yüzlü olup mahcup olur. Öylelerinden Allah'a sığınırım.‬‬ ‫اعظم‬ ‫المؤمنني‬ ‫الفرقاء‬ ‫رحمة‬
‫القناعة كنرت ال‬
‫‪Fakîrlik‬‬ ‫‪mer-‬‬
‫ينيفالجنة‬‫من الكنوز‬
‫القناعةكزنكنرت‬
‫‪tebesi yüce bir makamdır, herkesin kolayca eline geçmez.‬‬
‫الصرب‬
‫القناعةكزن من كنوز الجنة‬
‫ينيف‬ ‫ال‬ ‫كنرت‬ ‫الصرب‬
‫بسم اهلل الرحمن الرحمي‬ ‫الصربكزن من كنوز الجنة‬
‫الرحمي‪Kudret‬‬ ‫‪bize‬اهلل الرحمن‬
‫‪ile Hak’tan‬‬ ‫‪ buyruk oldu,‬بسم‬ ‫الجنة‬ ‫الصربكزن من كنوز‬
‫الحمد هلل رب العالمني والعاقبة لملتقني والصولة والسالم عىل رسوله محمد وآله أصحابه أجمعني‬
‫‪Dipsiz‬رسوله محمد وآله أصحابه أجمعني‬ ‫الرحمي‬
‫والسالم عىل‬
‫‪deniz‬‬‫الرحمن‬
‫والصولة‬ ‫اهلل‬ ‫والعاقبةبسم‬
‫لملتقني‪içine‬‬
‫‪yalnız‬‬ ‫‪düştüm,‬‬ ‫العالمني‬ ‫الحمد هلل رب‬
‫‪dostlar.‬‬
‫الرحمي‬
‫‪denize‬عىل‪O‬رسوله محمد وآله أصحابه أجمعني‬ ‫الرحمن‬
‫‪kadir‬والسالم‬ ‫اهلل‬
‫‪Rabb'ım‬والصولة‬‫بسم‬
‫والعاقبة لملتقني‬
‫‪buyurdu,‬‬‫الحمد هلل رب العالمني‬
‫‪Allah'a‬رسوله محمد وآله أصحابه أجمعني‬
‫والسالم عىل‬ ‫والصولة‬
‫‪hamd‬‬ ‫‪sıhhat‬لملتقني‬
‫‪olsun,‬‬ ‫رباهلل‬
‫العالمني‪ve‬والعاقبة‬
‫‪esenlikle‬‬‫رسول‬
‫هلل‬ ‫اهلل محمد‬
‫الحمد‬
‫‪geçtim,‬‬ ‫الاله اال‬
‫‪dostlar.‬‬
‫الاله اال اهلل محمد رسول اهلل‬
‫الاله اال اهلل صفا صفا محمد رسول اهلل‬
‫‪Yaşım ilerledi, ömrüm tükendi,‬‬ ‫رسول اهلل‬ ‫اهلل‬
‫محمد‬
‫‪göğe‬‬ ‫رسول‬
‫محمدصفا‬
‫‪uçtum,‬‬ ‫اهلل صفا‬
‫اال اهلل‬
‫الاله اال‬
‫الاله‬
‫رسول اهلل خلقة‬ ‫اهلل‬‫محمد‬
‫رسول‬ ‫عظمته‬
‫محمد‬ ‫اال اهلل‬
‫اهلل‬ ‫الاله اال‬
‫الاله‬
‫خلقة‪Bağrım taştı, aklım şaştı,‬‬ ‫اهللاهلل‬
‫‪yere‬‬ ‫رسول‬‫الاله اال اهلل عظمته محمد رسول‬
‫محمد‬
‫‪düştüm,‬‬ ‫صفا‬ ‫صفا‬ ‫اهلل‬ ‫اال‬ ‫الاله‬
‫خلقة ‪Şeytanî nefis güruhuyla‬‬ ‫رسالة‬
‫اهللاهلل‬
‫رسول‬‫رسول‬
‫)‪(arzularıyla‬‬ ‫محمد‬‫محمد‬‫صفا‬
‫‪çok‬‬ ‫بقدرته‬ ‫اال اهلل‬
‫اهلل صفا‬
‫‪vuruştum,‬‬ ‫الاله اال‬
‫الاله‬
‫الاله اال اهلل بقدرته محمد رسول رسالة‬
‫رسول‬ ‫محمد‬ ‫عظمته‬ ‫اهلل‬ ‫اال‬ ‫الاله‬
‫‪Sabır ve rıza makamlarını‬‬ ‫خلقة‬ ‫رسول اهلل‬
‫‪aştım,‬‬
‫رسالة‬ ‫محمد رسول‬
‫الاله اال اهلل عظمته‪dostlar.‬‬
‫الاله اال اهلل بقدرته محمد‬
‫‪Dokuzumda toz gibi savruldum,‬‬ ‫رسول رسالة‬ ‫فخوى بقدرته محمد‬
‫‪tükenmedim,‬‬ ‫الفرقاال اهلل‬
‫الاله‬
‫الفرق فخوى‬
‫حب الفرقا و بغض الفرقا من السرك‬
‫فخوىو بغض الفرقا من السرك‬ ‫الفرقالفرقا‬
‫‪On yaşımda sağ yanıma dolanmadım,‬‬
‫حب‬
‫‪kendi‬و االرضني‬
‫‪On birimde‬‬ ‫السموات‬ ‫‪ zabtettim,‬من سبع‬
‫‪nefsimi‬‬ ‫الفرقاء المؤمنني اعظم عند اهلل‬‫فخوى‬ ‫رحمة‬
‫الفرق‬
‫السرك‬ ‫من‬ ‫الفرقا‬ ‫بغض‬ ‫و‬ ‫الفرقا‬ ‫حب‬
‫القناعة اليفىن‬ ‫االرضني‪Fakr‬‬
‫‪ makamlarını‬و‪ve rıza‬‬
‫‪ geçtim,‬من سبع السموات‬
‫اعظم عند اهلل‬
‫السرك‬ ‫من‬
‫رحمة الفرقاء المؤمنني‬
‫‪dostlar.‬‬
‫الفرقا‬ ‫بغض‬ ‫و‬ ‫الفرقا‬ ‫حب‬
‫القناعة اليفىن‬ ‫رحمة الفرقاء المؤمنني اعظم عند اهلل من سبع السموات و االرضني‬
‫القناعة كزن من كنوز الجنه‬ ‫االرضني‬ ‫رحمة الفرقاء المؤمنني اعظم عند اهلل من سبع السموات و‬
‫كنوز اليفىن‬
‫الجنه‬ ‫القناعة‬
‫القناعة كزن من‬
‫كنوز اليفىن‬
‫الجنه‬ ‫القناعة‬
‫القناعة كزن من‬
‫‪ 50‬القناعة كزن من كنوز الجنه‬
‫‪70‬‬
‫الفرق فرخى‬

‫الفرق فرخى‬
Fâkr-nâme
‫اى‬

On üçümde dalgıç olup deryaya daldım, ‫ى‬


Mârifetin cevherini sırdan derdim,
Mumunu görüp pervane gibi kendimi vurdum,
‫لملتقني‬ ‫العالمني والعاقبة‬
Kendimden ‫الحمد هلل رب‬
geçip aklım gitti, şaştım, dostlar.

On dördümde ‫الفرق‬
toprak gibi hakîrlik çektim (hakîr görüldüm)
Hû Hû diyip gözyaşımla geceleri (birbirine) kattım,
‫ال اله اال اهلل محمد رسول اهلل‬
‫فهو اهلل‬
Bin ‫مت الفرق‬
altınlık ‫فاذا‬
kıymetini bire sattım,‫الفرق‬
Ondan sonra kanat çırpıp uçtum, dostlar.
‫ال اله اال اهلل صفا صفا محمد رسول اهلل‬
‫ فرخى‬dergâhına
‫الفرق‬ ‫فاذا مت الفرق فهو اهلل‬
On beşimde dönüp geldim,
Günah‫خلقة‬
ile ‫اهلل‬ ‫محمد رسول‬
yaptığım her‫عظمته‬ ‫اهلل‬geldim,
işi alıp ‫ال اله اال‬
‫فرخى‬Hakk’a
‫ الفرق‬boyun sunup ‫الفرق فرخى‬
Tevbe edip geldim,
‫رسالة‬
Tevbe edip ‫بقدرته محمد رسول‬
günahlardan ‫اال اهلل‬dostlar.
kaçtım, ‫ال اله‬
‫اى‬ ‫الفرق فرخى‬
Cebrâil vahiy getirdi hak Resul'a,
‫الفرق فرخى‬
‫اى‬
Âyet geldi (indi)‫ى‬zikret diye cüz ve kül'e,
‫من الكرف‬beni
Hızır Baba'm ‫الفرقاء‬ ‫بعض‬
saldı işte‫االيمان و‬
bu yola,‫حب الفرقاء من‬
Ondan sonra derya olup taştım dostlar. ‫ى‬
‫رحمة الفرقاء المؤمنني اعظم عند اهلل من سبع السموات‬
Şeriatın bostanında dolaşıp durdum,
‫القناعة كنرت ال ينيف‬
Tarikatın gülzarında gezinip durdum,
Hakikatin pazarında uçup durdum,
‫ ال اله‬eşiğini açtım, dostlar.
Mârifetin ‫الصربكزن من كنوز الجنة‬

‫اهلل اله اال اهلل‬


‫ال اله اال اهلل محمد رسول ال‬
Elest şarabını pîr-i mugân doyasıya verdi,
İçiverdim miktarımca koyuverdi,
‫لملتقني‬ ‫والعاقبة‬Ahmed
‫العالمني‬içim
‫هلل رب‬dışım
‫الحمد‬
‫اهلل‬
Kul ‫رسول‬
Hâce‫صفا صفا محمد‬
‫ال اله‬ ‫ال اله اال اهلل‬yanıverdi,
Tâliplere inci cevher saçtım, dostlar.
‫خلقة‬ ‫اهلل‬
‫رسول اال‬
‫محمد ال اله‬ ‫رسول اهلل‬
‫عظمته‬ ‫محمداال‬
‫اهلل ال اله‬ ‫الاله اال‬
‫محمد رسول‬ ‫بقدرته‬
Hâsılı bu ‫اهلل‬makam nebîler ve‫اهلل‬ârifler ve âşıkların makamıdır. Bilhas-
‫صفا محمد رسول اهلل‬
sa Resul-i Ekrem Hazretlerinin, ‫اهلل صفا‬salât
Allah'ın ‫الاله اال‬ve selâmı üzerine olsun,
‫رسالة‬
makamlarıdır, yani ‫خلقة‬ ‫رسول‬ ‫محمد‬ ‫بقدرته‬
‫الفرقاهللفرخى‬ ‫اهلل‬
‫رسول‬dediler. ‫اال‬
‫عظمته محمد‬‫اله‬ ‫ال‬
Ve‫اهلل‬fakîri
‫الاله اال‬iyi görmek (değerli tut-
mak) imandandır ve ‫رسالة‬ fakîri‫رسول‬ ‫ محمد‬tutmak
bayağı ‫اال اهلل بقدرته‬
(hor‫الاله‬görmek) küfürdür. Na-
‫فرخى‬ ‫الفرق‬
sıl ki Peygamberimiz Hazretleri, Allah’ın salât ve selâmı üzerine olsun,
buyurdular: ‫ حب الفرقاء من االيمان وبعض الفرقاء من الكرف‬Amma fakîrlik mertebesi
‫الفرق فخوى‬
ve hürmeti yedi kat gökten ve yedi kat yerden daha yücedir. Nasıl ki Re-
‫اال رضني‬
sul-i ‫السموات و‬
Ekrem ‫كنرتمنالسبع‬
‫ينيف‬
Hazretleri, ‫السرك‬
‫اهلل‬ ‫الفرقا من‬
‫اعظم عند‬
‫القناعة‬
Allah’ın salât‫بغض‬
‫المؤمنني‬ ‫و‬selâmı
‫رحمةالفرقا‬
ve‫الفرقاء‬ ‫حب‬
üzerine olsun, buyurdular:
‫ رحمة الفرقاء المؤمنني اعظم عند اهلل من سبع السموات واالرضني‬diye buyurdular.
‫الصربكزن من كنوز الجنة‬ ‫القناعة كنرت ال ينيف‬

51
71
Hoca Ahmed Yesevî

Ey derviş, bir kimse zenginleri dünyası için ağırlasa, ebediyete kadar Hü-
dâ-yi Taâlânın lânetine uğrar ve eğer fakîri hakîr görse ve horlasa, Hüdâ-yi
Taâlâ (onu) pek çok azaba uğratır. Bu türlü hareket mü'minlerde olmaz,
bilâkis münafıklarda olur.
Hazret-i Ali’den, Allah ondan razı olsun, rivayet ederler ki dervişlik ma-
kamı kırktır. Eğer (bir derviş) bilip (buna göre) amel etse, dervişliği temiz
olur ve eğer bilmese ve öğrenmese, dervişlik makamı ona haram olur ve (o
kişi) cahildir. O kırk makamın onu şeriat makamında ve onu tarikat maka-
mında ve onu mârifet makamında ve onu hakikat makamındadır.
O on makam (ki) şeriattedir, ilki Hak Taâlâ'nın birliğine, varlığına, sıfat-
larına ve zâtına iman getirmektir. İkincisi namaz kılmaktır. Üçüncüsü oruç
tutmaktır. Dördüncüsü zekât vermektir. Beşincisi hac kılmaktır. Altıncısı
yumuşak konuşmaktır. Yedincisi ilim öğrenmektir. Sekizincisi Resul-i Ek-
rem Hazretlerinin, Allâh'ın salât ve selâmı üzerine olsun, sünnetlerini yerine
getirmektir. Dokuzuncusu emr-i mârufu yerine getirmektir. Onuncusu
nehy-i münker kılmaktır.
O on makam (ki) tarikattedir, İlki tevbe etmektir. İkincisi pîre el vermek-
tir (uzatmaktır). Üçüncüsü havftır. Dördüncüsü recâdır, yani Hak Taâlânın
rahmetinden ümitli olmaktır. Beşincisi vird-i evkatı yerine getirmektir. Al-
tıncısı pîrin hizmetinde olmaktır. Yedincisi pîrin izni ile konuşmaktır. Seki-
zincisi nasihat dinlemektir. Dokuzuncusu tecrit olmaktır. Onuncusu tefrit
olmaktır.
O on makam (ki) mârifettedir, ilki fenâ olmaktır. İkincisi dervişliği kabul
etmektir. Üçüncüsü her işe tahammül etmektir. Dördüncüsü helâl ve güzel
istekte bulunmaktır. Beşincisi mârifet kılmaktır. Altıncısı şeriat ve tarikatı
ayakta tutmaktır. Yedincisi dünyayı terk etmektir. Sekizincisi âhireti seç-
mektir. Dokuzuncusu vücut (varlık) makamını bilmektir. Onuncusu haki-
kat sırlarını bilmektir.
O on makam (ki) hakikattedir, ilki (herkesin) yolunun toprağı olmaktır
(alçak gönüllülük). İkincisi iyiyi-kötüyü tanımaktır. Ve (üçüncüsü) bir parça
lokmaya el uzatmamak, belki fazlaya kanaat etmektir. Ve (dördüncüsü) ken-
disini, lokmasını Hak yolunda sebil etmektir. Ve (beşincisi) kimseyi incitme-
mektir. Ve (altıncısı) fakîrliği inkâr etmemektir. Ve (yedincisi) seyr-i sülûk kıl-
maktır. Ve (sekizincisi) herkesten sırrını saklamaktır. Ve (dokuzuncusu) şeriat,
tarikat, (mârifet) ve hakikat makamını bilmek ve onuncusu amel etmektir.

52
72
Fâkr-nâme

‫الفرق‬
Şeyh Hasan-i Basrî, Allah'ın rahmeti üzerine olsun, rivayet ederler
ki Hazret-i Resul'dan Allah’ın salât ve selâmı üzerine olsun, Hazret-i Ali,
‫فاذا مت الفرق فهو اهلل‬
Allah ondan razı olsun, naklettiler ki Mirac gecesi Hak Taâlâ'nın buyruğu
ile Hazret-i Cebrâil, selâm üzerine olsun, Burak getirdiler. Yedi kat gökler-
‫الفرق فرخى‬
den aşırdı Tanrı, aziz ve celil olsun, kudreti ile, acayipleri gördü. Hazret-i
Rabbu’l-erbab’dan nidâ geldi: Yâ Resulların (Peygamberlerin) Efendisi, yu-
‫الفرق فرخى‬
karı bak! Resul-i Ekrem Hazretleri, Allah'ın salât ve selâmı üzerine olsun,
baktılarsa, acayip sûretler gördüler ki onun açıklaması yer ve göğe sığmaz. O
an hayran kaldılar ve kendilerinden geçtiler. Tekrar kendilerine ‫ اى‬geldiler ve
buyurdular: Yâ Rab , o ne sûret idi ki gördüm, aklım (başımdan) gitti? Haz-
ret-i Rabbu'l-izzetden nidâ geldi ki o sûret fakîrlik sûretidir. Ey‫ى‬Muhammed,
eğer beni dilesen, fakîr ve tecrit ol ve eğer didar dilesen, riyazet çek, tâ benim
cemalime ‫الرحمي‬müşerref
‫اهلل الرحمن‬olasın.
‫ بسم‬Ve her kim didar dilese, Hak'tan başka her şey
‫رسوله محمد وآله أصحابه‬ ‫والسالم عىل‬
(ona) ‫الحمد هلل رب العالمني والعاقبة لملتقني والصولة‬
haramdır.
Fakîrlik sûreti gökte idi, gökten yere indi. Sahabeler fakîrlik sûretini gör-
düler. Amma şeyhler o sûretin anlatılmasında çeşitli sözler söylemişlerdir.
Hazret-i Ali, Allah onun zâtını şerefli ‫رسول اهلل‬ ‫محمد‬buyurdular:
kılsın, ‫ ال اله اال اهلل‬Hazret-i Muham-
med, Allah’ın salât ve selâmı üzerine olsun, o gece (ki) Mirac'dan dönüp gel-
diler, mübarek yüzlerinde ‫اهلل‬ bir‫رسول‬ ‫صفا صفا محمد‬
nur gördüm. On‫اهلل‬ ‫اله اال‬
sekiz bin ‫ ال‬âlem bana o nurdan
apaçık belli oldu. O zaman dedim (ki): Yâ Resula'llah, bugün yüzünüzde
nur gördüm, her günkünden ‫اهلل خلقة‬ziyade.
‫محمد رسول‬ ‫ عظمته‬Resul,
Hazret-i ‫اله اال اهلل‬Allah’ın
‫ال‬ salât ve selâmı
üzerine olsun, buyurdular: O gece Mirac’da Rabbu’l-âlemin huzurunda
fakîrlik sûretini gördüm, aşk ‫رسالة‬şarabından
‫بقدرته محمد رسول‬ ‫اله اال اهلل‬içtim,
bir yudum ‫ ال‬dediler. Hazret-i
Ali, Allah ondan razı olsun, buyurdular: Bu hâlde ben de arzu ettim. Haz-
ret-i Resul, Allah’ın salât ve selâmı üzerine olsun, aşk şarabından ‫ الفرق فرخى‬bir yudum
da bana verdiler, içtim, hâlsiz ‫حب الفرقاء من االيمان و بعض الفرقاء من الكرف‬
düştüm ve kendimden geçtim. Tekrar kendi-
me geldiğimde, her ne Hazret-i Peygamber'eSayfa gözükmüş 41, ise,
satır:
banaalttan
da aynı8. Arapça cümle s
şekilde gözüktü. ‫رحمة الفرقاء المؤمنني اعظم عند اهلل من سبع السموات و اال رضني‬
Resul-i Ekrem Hazretleri, Allah’ın salât ve selâmı üzerine
‫ﯾﻔﻨﻰ‬ ‫ﻻ‬
olsun, buyurdular: Yâ Ali, fakirlik makamında on makam, on nur (haslet),‫ﻛﻨﺰ‬ ‫اﻟﻘﻨﺎﻋﺔ‬
on yol ve on mevki vardır, (böylece) kırk mertebe‫ينيف‬ ‫القناعة كنرت ال‬
vardır.
Sayfa 53, satır alttan 5. Arapça cümle s
O on makamın ilki kanaattır, nasıl ki Resul-i Ekrem Hazretleri, Allah’ın
salât ve selâmı üzerine olsun, buyurdular; ‫ اﻟﻘﻨﺎﻋﺔ ﻛﻨﺰ ﻻ ﯾﻔﻨﻰ‬Yani, kana-
at hazinedir ki asla tükenmez ve ölüm vaktinde malın faydası yoktur, son
‫الرحمن الرحمي‬
bulur. İkinci ‫ بسم اهلل‬belâya tahammül etmektir.
fakr makamı Sayfa 42, satır:
Üçüncü fakr2:makamı
‫ اﻟﻘﻨﺎﻋﺔ ﻛﻨﺰ ﻣﻦ ﻛﻨﻮز اﻟﺠﻨﺔ‬sili
‫رسوله محمد وآله أصحابه‬ ‫والصولة والسالم عىل‬
(Tanrının) ‫لملتقني‬tutkunluktur.
kulluğuna ‫رب العالمني والعاقبة‬ ‫ الحمد هلل‬fakr makamı azaptır, (Haz-
Dördüncü
ret-i Eyyub gibi olmadır. Beşinci fakr makamı‫اﻟﺠﻨﺔ‬ ‫ﻣﻦ ﻛﻨﻮز‬
hayrettir. ‫اﻟﺼﺒﺮ ﻛﻨﺰ‬
Altıncı fakr makamı
Sayfa 54, satır 5: Arapça cümle silinecek, yerine şu y

‫اﻟﺼﺒﺮ ﻛﻨﺰ ﻣﻦ ﻛﻨﻮز اﻟﺠﻨﺔ‬


53
73
Hoca Ahmed Yesevî Sayfa 41, satır: alttan 8. Arapça cü

‫اﻟﻘﻨﺎﻋﺔ ﻛﻨﺰ ﻻ ﯾﻔﻨﻰ‬

Sayfa 53, satır alttan 5. Arapça cü


‫ و اال رضني‬açlıútır.
riyazettir. Yedinci fakr makamı ‫سبع السموات‬ ‫عند اهلل من‬
Sekizinci ‫اعظم‬makamı
fakr ‫الفرقاء المؤمنني‬ ‫رحمة‬
mahvolma-
dır. Dokuzuncu fakr makamı gönlü yaralı olmaktır. Onuncu fakr makamı
‫اﻟﻘﻨﺎﻋﺔ ﻛﻨﺰ ﻻ ﯾﻔﻨﻰ‬
Hazret-i Rabbu’l-izzetliktir. ‫القناعة كنرت ال ينيف‬
Sayfa 42, satır: 2: ‫ﺎﻋﺔ ﻛﻨﺰ ﻣﻦ ﻛﻨﻮز اﻟﺠﻨﺔ‬
Ve on fakr nurunun ilki sıdk nurudur. İkincisi sabır nurudur. Hazret-i
Resul, Allah’ın salât ve selâmı üzerine olsun, buyurdular: ‫اﻟﺼﺒﺮ ﻛﻨﺰ ﻣﻦ ﻛﻨﻮز اﻟﺠﻨﺔ‬
Yani sabır, cennetin hazinelerindendir. Üçüncüsü şükür nurudur. Dördün-
Sayfa 54, satır 5: Arapça cümle silinecek, yeri
cüsü fikir nurudur.‫الرحمي‬ ‫الرحمن‬zikir
Beşincisi ‫بسم اهلل‬
nurudur. Altıncısı namaz nurudur. Yedin-
‫وآله‬
cisi ‫محمد‬
oruç‫رسوله‬ ‫والسالم عىل‬
nurudur. ‫لملتقني والصولة‬
Sekizincisi iman‫والعاقبة‬ ‫العالمني‬
nurudur. ‫اﻟﺠﻨﺔالحمد هلل رب‬sadaka
Dokuzuncusu ‫ﻣﻦ ﻛﻨﻮز‬nurudur.
‫اﻟﺼﺒﺮ ﻛﻨﺰ‬
Onuncusu temiz ruhluluk nurudur.
Ve on fakr yolunun ilki tevbedir. İkincisi ‫رسول اهلل‬ ‫اال اهلل محمد‬vazgeçmektir.
günahlardan ‫الاله‬
Üçüncüsü kötü işlerden pişmanlıktır. Dördüncüsü hayrettir. Beşincisi
‫الاله اال اهلل صفا صفا محمد رسول اهلل‬
makam hakîrlik ve inlemedir. Altıncısı Hak Taâlâ’dan yardım dilemektir.
‫(اهلل خلقة‬vazgeçmektir).
Yedincisi kötü yollardan geri dönmektir ‫ عظمته محمد رسول‬Sekizincisi
‫ الاله اال اهلل‬Hüdâ-
‫رسول رسالة‬tefekkürdür.
yi Taâlâ’nın zikri ile olmaktır. Dokuzuncusu ‫اهلل بقدرته محمد‬Onuncusu
‫الاله اال‬ fenâ
(yok) olmaktır.
‫فخوى‬ihsan,
Ve on mevki vardır: Hikmet, adl, akl, hilm, hayat, izzet, ‫ الفرق‬settarlık,
emanet, teslim. ‫حب الفرقا و بغض الفرقا من السرك‬
‫ االرضني‬Allah
Şeyh Şihabü’d-din, ‫السموات و‬
onun‫سبع‬sırrını
‫عند اهلل من‬ ‫اعظم‬etsin,
takdis ‫المؤمنني‬ ‫الفرقاء‬ki:
dediler ‫رحمة‬
Dervişlikte
bu kırk şartı bilmek gerek. Öyle kişiye sûfi derler. Sultan Ahmed-i Kübrâ
dediler ki: Yetmiş yıl yaşadım, kırk yıl seferde bulundum, yedi yıl hac kıl-
dım, bin defa Kur’ân'ı hatmettim, yetmiş defa Resul-i Ekrem Hazretlerini,
Allah’ın salât ve selâmı üzerine olsun, düşümde gördüm. Mübarek yüzlerine
baktım, bu kırk makamı bana bildirdiler. Ben amel kılamadım, Vâcib-i Taâlâ
Hazretlerine ulaşamadım. Şeyh Şihabü’d-din, Allah'ın rahmeti üzerine
olsun, dediler ki bu kırk makamın onu şeriat makamındadır ve onu tarikat
makamındadır ve onu hakikat makamındadır ve onu mârifet makamında-
dır. Her sÿfi ve her derviş ve her fakîr bu kırk makamı bilmese ve (bunlara
göre) amel kılmasa, sÿfilik, şeyhlik (veya) fakîrlik iddiasında bulunsa, yalan
olur. Ve eğer sÿfiye dünyanın nimetini tamamen verseler, (onun) kâfirli-
ğine işaret edilmiş olur. Ve eğer öbür dünya nimetini ve cenneti tamamen
verseler, (onun) mü'minliğine işaret edilmiş olur. (Sûfi) zahmet, sıkıntı ve
belÀyı kendisine reva görmelidir. Eğer sofi halvette olsa, Hak Taâlâ’nın zikri
ile olmalıdır. Ve eğer halk arasında olsa, şeriat emri ile iş yapmalıdır. Ve her-
hangi bir zaman güçsüz olsa, O’nun (Tanrı'nın) dergâhında sabretmelidir.
Sÿfi zarurî miktarın dışında, helâl bile olsa, fazla yemekten kaçınmalıdır, tâ

54
74
Fâkr-nâme

(ki) şübheye düşmesin. Ve eğer sofi dünya nimetini dilese, sûfi değildir. Ve
eğer dua ve ağlama ile belâ ve zahmete katlansa, sofidir.
Ve şeyhlik mücahede makamıdır. Ve dünya ehli yüksekliği diler ve öbür
dünya ehli alçak (gönüllü) oluşu ve hakîrliği diler. Ve eğer sûfiye belâ gelse,
âh vâh demez ve sabreder. Ve eğer sofinin nefsi nimet arzu etse, nefsinin ar-
zusunu vermez. Ve eğer sûfi aç olsa, çıplak olsa, hoşnut olur ve sabırdan başka
bir yolu seçmez; (bu ise) iyi bir alçak gönüllülük demektir.
Bu on makam (ki) şeraittedir ve on makam (ki) tarikattedir, teslimdir. Yani
(sûfinin) başına belâ ve zahmet gelse, kendisini can ve gönülden teslime salar.
Yine (sûfi) yemek ve içmeği halktan dilemesin. Ve kaba dokumayı atlasdan üs-
tün tutsun. Gündüz oruç, gece namazda olsun ve Kur'ân okumakta bulunsun.

Nazm
Gönlün, sonunda ölüm rahatlığı ile olsun,
Kur’ân oku, tilâveti terk etme.

Ve eğer (sûfi) yemek yese ve elbise giyse, niyeti ibadet olsun ve muhabbet
ehlinden başkasını anmasın. Ve yine (sofi) ihlâsı ile olsun. Sûfi her gece nâfile
namazı terk etmesin. Havf ve recâ içinde olsun. Ve eğer sûfi ibadetini halka
gösteriş için yapsa, elli yıllık ibadetini bir zerre yiyeceğe satmış olur; (bu türlü
hareket) Tanrı, aziz ve celil olsun, katında makbul sayılmaz.
Ve yine sûfi yola doğruluk ile ayak koysun ve doğru konuşsun, zira gö-
nül dile haber verir. Yine sofi nefsini yakıp yok etmelidir; dünyadan söz et-
memelidir. Hak Taâlâ'yı anarak vaktini hoş geçirmelidir. Ve yine sûfi alçak
gönüllü olsa, Hak Taâlâ’yı bulur. Eğer ateşe baksa, Hakk’ı görür ve eğer suya
baksa, Hakk'ı görür ve eğer yukarı baksa, Hakk’ı görür ve eğer ileri baksa,
Hakk’ı görür ve eğer otursa, Hakk'ı müşahede gözü ile görür ve yine sûfi il-
me’l-yakîn ayne’l-yakin makamını bulur. Ve eğer sır gözü ile yukarı baksa,
arşı görür. Ve eğer aşağı baksa, tâ tahte's-serâ'ya kadar yedi kat zemini, (hatta)
balık üstündeki deniz öküzünün sırtını görür ve (arada) hiç perde olmaz.
Ve eğer hakke’l-yakîn gözü ile baksa, mahlukat ve masnuattan geçip zâtın-
dan soru sorulması doğru olmayan (nasılsızlık ve sebepsizlik vasfını taşıyan)
Hakk’ı görür ve mârifette bütün kevneyn âlemini görür, (bu ise) şeksiz ve
şübhesiz tanımaktır. Ve yine sûfi dünya ve ahrette onun himmetine sığın-
maz, bütün cennetlerin nimetleri gözüne görünmez. Yine sûfi denilen (kişi)
Hüdâ-yi Taâlâ’nın şevkinde su gibi olup eriyip akmalıdır, gönlünü Hakk'ın

55
75
Hoca Ahmed Yesevî

rızasına vermemelidir, çocuklarına ve malına gönül vermemelidir. Yine sûfi


denilen (kişiyi) mezarında bulmazlar; (hatta) sıratta da, cennette de bulmazlar,
Hazret-i Vâcib Taâlâ'nın yakınında bulurlar. Eğer sofi, ey Bâr-Hüdâyâ, bütün
âsileri bana bağışla dese, Hak Taâlâ onun sözünü (isteğini) reddetmez. Ve yine
sofi Hak Taâlâ'dan nidâ işitmeyince canını vermez, münker ve nekirden endi-
şe etmez, kıyameti düşünmez, tâ Melik-i Gaffar’ı görmeyince hûri ve köşklere
bakmaz. Yine sûfi o kimsedir ki her işten gönlü soğuk olmalı, nefis ve şehvetler-
den arınmış olmalı, içi âfetlerden arınmış olmalı, davranışları temiz olmalı, içi
pişkin, gözü (her) iki dünyaya kapalı, kafası aydınlanmış olmalı.
Bu söylentiler seksen makam oldu. Ey derviş, her bir makam bir peygam-
berin makamıdır. İlki Hazret-i Âdem, selâm ona olsun, sonuncusu Hazret-i
Muhammed Mustafa’nın Allah’ın salât ve selâmı üzerine olsun, makamla-
rıdır. Şeyhlerin sultanı Hâce Ahmed-i Yesevî Hazretleri, Allah’ın rahmeti
üzerine olsun, buyurdular ki (bir kimse) yetmiş edep ilmini bilmeyince,
yetmiş makam yolunu aşıp gezmeyince, şeyhlik makamı iddiasında bulunsa,
o derhal kâfir olur.
Şeyh Serî-i Sakatî, Allah’ın rahmeti üzerine olsun, buyurdular: Fakr
bir dağdır, bütün değerli maden ocaklarının mekânıdır. Şeyhu’l-meşayıh,
Allahu Taâlâ onun ruhunu takdis etsin, buyurdular: Fakr bir denizdir. O
denizin sonu yok, onun sonunu Hazret-i Muhammed Mustafa’dan, Allah’ın
salât ve selâmı üzerine olsun, başka kimsenin gördüğü yok. Seyyidü’t-tâife
Hazret-i Cüneyd-i Bağdadî buyurdular: Fakr bir tepedir. Seyyid Ahmed-i
Kübrâ buyurdular: Fakr Hüdâ’nın nurudur; her kime o nurun ışığı değse,
onun ışığından aşkın kemâlini bulur. Şeyh Ahmed buyurur: Fakr bir devlet
tacıdır: Her kim (onu) başına koydu ise, iki cihanda sultan oldu. Şeyh Şakîk-i
Belhî, Allah’ın rahmeti üzerine olsun, fakr bir ateştir. Her kimin gönlüne düş-
tü vücudu altın oldu. Şeyh Ahmed-i Câm buyurur: Fakr bir şaraptır; her kim
ki bir yudum içti, tâ kıyamete kadar yüzü yerde (mest) oldu. Şeyh Kutbu’d-din
Hayder buyurur: Fakr Allah’ın cezbesidir; her kime değse, iki cihanda muradı
yerine gelir. Hâce Abdullah Hayder buyurur: Fakr ilâhî hidayettir; her kim ki
(ona) yol buldu, ebedî sultanlık buldu. Şeyh Mansur-i Hallac buyurur: Fakr
Hak Taâlâ’nın didarıdır; her kim ki gördü, görmedi. Lokman-i Serahsî buyu-
rur: Fakr himmet doğanıdır; her kime kondu ise, o kişi arşa uçtu.
Şeyhlerin sözü ise şöyledir: Fakr Hak Taâlâ’nın vuslat bağından bir
ağaçtır. O ağacın budağı akıldır, kökleri hidayettir, meyvası hayır ve

56
76
Fâkr-nâme

cömertliktir, gölgesi kanattır, kokusu şevktir. Onun yaprağı her kime değdi
(ise), iyi amel elde etti. Ve her kim meyvasından yedi (ise), ebedî hayat buldu.
Ve eğer kokusu her kime ulaşsa, mest ve hayran olur. Ve eğer (bir kişi) gölge-
sinde yer tutsa, hakikat güneşi ona vurur.
Ey derviş, fakrın altı âdâbı vardır: İlki iyi veya kötü söze sükût etmek-
tir, (ikincisi) pîr huzurunda susmaktır, ve pîr izni olmadan konuşmamak-
tır, (üçüncüsü) kimseyle dargın olmamaktır, (dördüncüsü) havas ve avamın
(herkesin) hizmetini görmektir, (beşincisi) nefsi öldürmektir, (altıncısı) ge-
çici istekleri terk etmektir. Fakrdan temiz bir şey yoktur. Fakr gurbettir, aç
olmaktır. Eğer insan aç olursa, temizliği ve zikri gitmez. Ver eğer tok olursa,
fesatlar ortaya çıkar.
Fakr makamı sekizdir: İlki tevbedir, (ikincisi) ibadettir, (üçüncüsü) sev-
gidir, (dördüncüsü) sabırdır, (beşincisi) şükürdür, (altıncısı) rızadır, (ye-
dincisi) zühttür, (sekizincisi) ârifliktir. İlki Hazret-i Âdem’den, selâm ona
olsun, kaldı; âbidlik Hazret-i İdrîs’ten, selâm ona olsun, kaldı; şükür ve sevgi
Hazret-i İbrâhim’den, selâm ona olsun, kaldı; sabretme Hazret-i Eyyub’dan,
selâm ona olsun, kaldı; razılık Hazret-i Mûsâ’dan, selâm ona olsun, kaldı; zâ-
hidlik Hazret-i Îsâ’dan, selâm ona olsun, kaldı; âriflik Hazret-i Muhammed
Mustafa’dan, Allah’ın salât ve selâmı üzerine olsun, kaldı.
Fakr mertebesi yedidir: Civanmertliktir, sipahîliktir, garipliktir, hır-
kadır, sabırdır, kanaattır, tevekküldür. Civanmertlik Hazret-i Ali’den kaldı;
sipahîlik Hazret-i Süleyman’dan, selâm ona olsun, kaldı; gariplik Hazret-i
Yahya’dan, selâm ona olsun, kaldı; kanaatlık Hazret-i Muhammed Musta-
fa’dan, Allah’ın salât ve selâmı üzerine olsun, kaldı.
Her derviş bu yedi dervişlik makamını bilmese, veya bilip amel etmese,
şeyh ve mürit almak ona haram olur. Ey derviş, bu Fakr-nâme’de her vasiyet
ki yazıldı, Tanrı kelâmından, Peygamber’in hadislerinden ve icma-i ümmet-
den yazıldı. Her tâlip bu vasiyetlere göre amel edip doğru yol tutsa, dünya ve
ukbayı (ahreti) kolaylıkla elde eder. Ve eğer amel etmese, son anında yerini
görüp pişman olur ve ahret mahcubu olur. Her derviş bu kırk makamı bil-
mese ve amel etmese, onun şeyhliği şeytancadır. İlki melekût makamı, ikinci
lâhût makamı, üçüncü nâsût makamı, dördüncü ceberût makamı (dır). Ce-
berût makamı şeriattir, melekût makamı tarikattir, lâhût makamı mârifettir,
nâsût makamı hakikattir.
Allah’ın fazlı ve sonsuz cömertliği sâyesinde Fakr-nâme tamamlandı.

57
77
Hoca Ahmed Yesevî

Notlar
Fakr-nâme’nin Notları

1. baãúaraèlmaàaylar (< baãúar-a almaàaylar) “idare edemeyecekler, hâ-


kim olamayacaklar, yol gösteremeyecekler”. başúar - “idare etmek,
hâkim olmak, yol göstermek” esas fiili, al - yardımcı fiiline -a/-e ünlü
zarf-fiil eki ile bağlanarak birleşik fiil meydana getirmiştir. al-yardım-
cı fiili Doğu Türkçesi'nde başlangıçta müsbet iktidar çekiminde kul-
lanılırken daha sonra hem müsbet, hem de menfi iktidar çekiminde
kullanılmış ve bu fonksiyonu ile Çağatay yazı dilinde umumîleşmiştir
(bk.Chag.Man. s 81, e; Nesâyim. S. 168-169). Ancak bu yardımcı fi-
ilin kullanılışında yan-yana gelen ünlülerden birinin ekseri düştüğü
(ünlü düşmesi, Fr., Ing. Elision, Alm. Vokalausstossung, Osm. Hazf
hadisesi) görülür.
başúar - fiilinin baş isminden -àar-/-ger-, - úar-/-ker - isimden fiil yap-
ma eki ile genişletilerek teşkil edildiği ortadadır. Eski Türkçe'de çınàar
- “araştırmak”, köñgülker - “tefekkür etmek”, tüpker - “aslını araştır-
mak” gibi kelimelerde de görülen ek, pek fazla işlek değildir (ek için
bk. AGr. s 87). Radloff ve Şeyh Süleyman lugatleri kelimeyi şöylece
kaydetmişlerdir: Radloff, Wb. başúar - [(Çağ. Kaz.) baş + úarèdan] =
başar - “1. hâkim olmak, idare etmek 2. (Kaz.) bitirmek, son vermek,
sona erdirmek”; Şeyh Süleyman. (başúarmaú) “başarmak, becermek,
ucuna varmak, idare etmek, baş etmek, ihtida etmek, yol göstermek”.
2. yürgeyler (< yür-gey-ler) “yürüyecekler” ve yürmeàunça (< yür-me-
àunça) “yürümeyince” Metnimizde yer alan bu iki örnekten birinde
ince ek, diğerinde de kalın ek kullanılmıştır. Kalın ek kullanılışını,
Çağatayca ve Özbekçe'de de görülen ek uyumsuzluğuyla izah etmek

59
78
Fakr-nâme

mümkündür (bu husûs için bk. K.Eraslan, Doğu Türkçesi'nde Ek


Uyumsuzluğuna Dâir, TDED, c.XVIII, İstanbul 1970, s.113-124;
ayrıca bk. Manzum Oğuznâme, not: 6). Kalın örnek yormaàunça ola-
rak okunduğu takdirde, metinde aynı mânada yor - ve yür - şeklinde
iki ayrı fiilin kullanıldığı neticesine varılır ki, bir ihtimal olarak düşü-
nülebilir.
Esasen Eski Türkçe'de bile yorı - yanında yür - şeklinin bulunuşu (bk.
An. İnd.) iki ayrı fiilin varlığını kabul ettirmektedir; çünkü yorı - fii-
linin başta bulunan y tesiri ile ince sıraya geçmesi ve kökteki i sesinin
herhangi bir sebeple düşmesi sonucu yür - şeklinin ortaya çıkması hiç
olmazsa Eski Türkçe için uzak bir ihtimaldir.
Batı Türkçesi dışında kalan lehçeler genellikle yür - (<Kaz., Kır. cür-)
fiilini kullandıkları hâlde, Batı Türkçesi yorı - fiilini kullanmaktadır.
Ancak Batı Türkçesi yorı - fiilinin ince sıraya geçmiş ve düzlük-yuvar-
laklık uyumuna bağlanmış şeklini (yorı-> yöri - >yürü-) müstakil fiil
olarak kullandığı hâlde, şimdiki zaman teşkilinde fiilinin kalın ünlülü
ve ekleşmiş şeklini devam ettirir (bk. TDB. § 459).
3. tozàunça (< toz-àunça) “eskiyene kadar, çürüyüp dağılana kadar”
toz - “eskimek, köhneleşmek, çürümek, çürüyüp dağılmak vb. gibi”
fiili gerek yapı, gerekse mana bakımından toz ismi ile ilgili olmalıdır.
Eski Türkçe'de toz ismi yanında toz - fiilinin bulunması ilk bakışta
eş-sesli isim-fiil kökleri olduğunu düşündürmektedir (bu husûs için
bk. T.Tekin, Türkçe'nin Yapısı ve Eşsesli İsim-Fiil Kökleri, Hacettepe
Sosyal ve Beşerî Bilimler Dergisi, c.5, sy. 1, Mart 1973, s. 36-46). Bir
ihtimal olarak toz - fiilinin, toz isminden -ı-/-i-, - a-/-e - isimden fiil
yapma ekiyle tozı-/ toza - şeklinde bir fiil yapıldığı, sonradan bunun
toz - şekline geçtiği de düşünülebilir. Nitekin Zenker, Wb.'da toz -
yanında tozı-, ùoza - şekilleri de zikredilmiştir.
toz - fiili çeşitli sözlüklerde verilen manalariyle dikkati çekmektedir:
AGr. (Glossar) toz - “bitirmek, yükselmek”; US. toz - “bitirmek, çık-
mak, yükselmek”; DS. toz - “yerden kaldırmak, yükseltmek”; Clau-
son, EDPT. toz - “toz haline gelmek”; Dîvân. toz - “tozarmak, toz
yükselmek”; Radloff, Wb. toz - [(Çağ., OT., Kır.)] “1.küçük parçalara
ayrılmak, toz hâline gelmek 2. (Kır.) birbirinden ayrılmak, dağılmak,
yayılmak, saçılmak 3.son bulmak, eskimek”; Zenker Wb. toz - tozı -

60
79
Hoca Ahmed Yesevî

toza - “toz hâlinde serpmek, dağılmak”; El-İdrâk. tozdı “toz koptu,


kalktı”; Et-Tuhfetüèz-Zekiyye. toz - “toz olmak”; Şeyh Süleyman. toz
- “eskimek, köhne ve fersûde olmak; devam ve mukavemet etmek” vb.
gibi. Bu örneklerden de anlaşılacağı gibi toz - fiili başlıca şu manalara
gelmektedir: 1.bitirmek, 2.çıkmak, yükselmek, kaldırmak, yükselt-
mek, 3.toz yükselmek, toz kalkmak, 4.toz hâline gelmek, birbirinden
ayrılmak, dağılmak, yayılmak, saçılmak, 5. eskimek, köhne ve fersûde
olmak. Bu manalardan birincisinin nerden geldiğini açıklamak kolay
olmasa gerek. “bitirmek” manasında ayrı bir toz - fiili düşünülebi-
lir mi? Diğer manalar ise birbiriyle ilgili görünmektedir, “eskimek”
mânası, mâna kayması veya mana genişlemesi sonucu ortaya çıkmış
olmalıdır (bu husûs için bk. D.Aksan, Anlambilimi ve Türk Anlambi-
limi, Ankara 1971, Ank. Üniv. DTCF yayınları; 217, s.144-146).
toz - fiilinin genişlemiş şekilleri olarak da şunlar zikredilebilir: Dîvân.
ùoøàır - “toz kalkar gibi olmak”, tozıt - “tozutmak”; Radloff, Wb.
tozun - (Osm.) “toz gibi ince olan şeyler toz haline gelmek”, tozut
- (Osm.) “toz kaldırmak”, tozuş - (Osm.) “birlikte toz kaldırmak, bir-
likte toz halinde yükselmek”, tozdur - (Çağ.) “toz kaldırmak, yükselt-
mek”; Şeyh Süleyman. tozutmek “toz kaldırmak, toz etmek, ber-pâ ve
bünyad eylemek, yükseğe çıkarmak, husûle getirmek”.
4. örgetkey (<örge-t-key) “öğretecek” *örge - (<ögre - <ö-g-r-e-) fiili eli-
mizdeki malzemeye göre -t - (faktitif) veya -n - (dönüşlülük) ekiyle
genişlemiş olarak kullanılmaktadır: ögret-, örgen - gibi. Ayrıca Batı
Türkçesi dışındaki lehçe ve şîveler bu fiillerin yer değiştirme'ye uğ-
ramış örget-, örgen - şekillerini kullanırlar. Yukarıda da belirttiğimiz
gibi *örge - fili gövdesi, ö - “düşünmek” fiilinden - g ekiyle (ek için bk.
AGr. § 95) meydana getirilmiş bir gövdedir. ö - kökü ile ilgili teşkilleri
şöylece gösterebiliriz:

61
80
Fakr-nâme

ö - “düşünmek”

ög (<ö-g) “akıl” ök - (<ö-k) “düşünmek”


ökün - (< ök-ü-n-) “pişman olmak”

öglen - (< ög-le-n-) “kendine gelmek” *ögü - (<ög-ü-) “nasihat etmek”


öglendür - (<ög-le-n-dür-) “kendine getirmek” ögüt (< ögü-t) “öğüt”
ögren - (<ög-re-n-) “öğrenmek” ögütle - (<ögü-t-le-) “öğütlemek”
ögret - (<ög-re-t) “öğretmek”
ögretin - (<ög-re-t-i-n) “temrin etmek”
ögsire - (<ög-sire-) “kendinden geçmek”
ögret - (ög-re-t) “temrin, itiyat”
ögreyük (<ög-re-yük) “görenek, âdet”

Bu şemadan çıkarılabilecek sonuçlar şunlardır: “1. Türkçe, bilhassa


Eski Türkçe devresinden sonra, tek ünlülü köklerden uzaklaşmaya
başlamıştır. (bk. Manzum Oğuznâme, not: “), 2. Bir kökten meydana
getirilen gövdelerin hepsi Türkçe’de kullanılmamakta, bazı kullanıl-
mayan gövdelerin ise daha da genişlemiş şekilleri kullanılmaktadır
(* ögre - kullanılmadığı halde, örgen - ve ögret-‘in kullanılışı gibi). 3.
Türkçe kelimelerin manaları ve mana değişmeleri üzerinde geniş öl-
çüde durmanın gerekliliği.
5. körsetkey (<körse-t-key) “gösterecek” körse - “görmek istemek” fiil
gövdesinin Eski Türkçe'de körügse - (<kör-ü-g-se-; - ü - yardımcı
ünlü, - g fiilden isim yapma eki, - se - isimden bilhassa istek ifade eden
(desideratif) fiil yapma eki) olduğunu biliyoruz (meselâ bk. AGr.
(Glossar)., US., DS., Clauson, EDPT., Dîvân. körügse - “görmek
istemek”). körügse - fiilinin -t - faktitif ekiyle genişlemiş şekli olan kö-
rügset - fiiline Eski Türkçe'de rastlanmamaktadır. Fiil Eski Türkçe
devresinden sonra çeşitli lehçe ve şîvelerde hece düşmesine (haplo-
logie) uğramış olarak körset - “göstermek” şeklinde yaşamaktadır (me-

62
81
Hoca Ahmed Yesevî

selâ bk. Radloff, Wb. kürset - (Kaz.) “göstermek”; Et-Tuhfetü'z-Zekiy-


ye, körset - “göstermek” gibi). körügse - > körse - oluşunda Clauson, g
sesinin düşmesini, avurt ünsüzü (lateral ünsüz) kalın ve ince l sesinin
düşmesi hadisesine benzetmektedir (bk. EDPT. S. 746). Oysa Türk-
çe'de à/g sesi diftonglaşmaya müsâit ses olduğundan birçok hâllerde
düşmektedir (bu husûs için bk. R.R.Arat, Atabetü'l-hakayık, İstanbul
1951, not: 6).
Batı Türkçesi'nde körset - fiili, k-> g - değişmesi ve yer değiştirme'ye
(metathese) uğramış hâliyle (körset-> göster-) devam ettiği halde, Batı
Türkçesi dışında her iki şekil de yaşamaktadır: Meselâ Radloff, Wb.
kürset-, (Kaz.) “göstermek” küsteril - (Kaz.) “gösterilmek”, köstür -
(Kaçinz) “göstermek”; El-İdrâk. Kösterdi “gösterdi”; Şeyh Süleyman.
köstermaú “irâe, ibraz ve izhar etmek, ayan ve nümayan eylemek, ni-
şan dâden” v.b. gibi.
A.von Le Coq körügse - fiilini kör - “görmek” ve ökse - “şiddetli şe-
kilde arzu etmek” fiillerinden meydana gelmiş birleşik bir fiil kabul
etmektedir (bk. M.I,. Anmerkung: 15). Bizce bu izah doğru değildir;
her şeyden önce ökse - yardımcı fiil olmadığı gibi, iki fiilin birleşmesi
birinci fiilin zarf-fiil ekini alması gerekir.
6. yalàuz “yalnız”. Kelime Eski Türkçe'de yalañuz/yalıñuz, orta hece
düşmesi (syncope) ile yalñuz şekillerinde görülmektedir (bk. AGr.
(Glossar), US.). Gabain, kelimenin yÀlinus şeklini de kaydetmiştir
ki oldukça düşündürücüdür. Clauson, kelimeyi yalñu:s şeklinde tes-
bit etmiş, etimolojisinin belli olmadığını ve -z'li şeklinin daha sonra
ortaya çıktığını bildirmiştir (bk. EDPT. s. 930). Bizce -z'li şekil aslî,
- s'li şekil ise Eski Türkçe devresi sonunda ortaya çıkmış olmalıdır.
Nitekim bazı ek ve kelime sonlarındaki - z>-s değişmesi Eski Türk-
çe devresinden sonraya âittir (-maz/-mez>-mas/-mes, kögüz>kögüs
gibi). Dîvân.'da da kelime yalñus şeklinde yer almıştır.
yalañuz/yalıñuz kelimesinin menşei belli olmamakla beraber, ke-
limeyi ET. yalañ/yalıñ “çıplak” kelimesi ile ilgili görmekteyiz. Aynı
şekilde yalañuú “insan” kelimesi de bununla ilgili olmalıdır: yalañuz
< * yalañ-u-z (-u - isimden fiil yapma eki, - z fiilden isim yapma eki),
yalañuú < * yalañ-u-ú (-ú fiilden isim yapma eki). Şüphesiz ki bu izah
yeterli değildir ve mâna yönünün ayrıca ele alınması gerekmektedir.

63
82
Fakr-nâme

Yine bir ihtimal olarak yalañ kelimesi ile úarañàu “karanlık” (<* úa-
rañ-àu Kelimenin úara “kara, siyah” ile ilgili olduğu muhakkaktır) ke-
limesi arasındaki benzerlik üzerinde durulabilir.
Bazı kök ve eklerdeki ñg sesinin Doğu Türkçesi'nde à/g, Batı Türkçe-
si'nde de n olduğu bilinmektedir. Bu sebeple yalañuz/yalıñuz kelime-
si değişik şekillerde karşımıza çıkmaktadır: DS. yalàuz “yalnız, tek”,
Radloff, Wb. yalàuz (Tar., Çağ., OT.), yalàus (Kaz.), yalàız (Kom.,
Kar.), yalıñz/yalñız (Osm.), yañıs (Alt., Küer., Tel.). “yalnız, tek”
(yañıs şeklinde, keltür->ketür-, oltur->otur - misâllerinde olduğu gibi
l sesi düşmüştür): Şeyh Süleyman: yalàuz yalıñguz “yalnız, ârî, sâde,
tenha, tek”; Et-Tuhfetü'z-Zekiyye: yalıñgız, yalıàız “yalnız”; El-İdrâk:
yalañuz “yalnız”; İbnü Mühennâ: yalnız “tek” v.b. gibi.
7. aştum (< aş-tu-m) “aştım”. Görülen geçmiş zaman eki ünlüsünün
yuvarlak oluşu, bir imlâ hususiyeti değilse, bir ağız husûsiyetidir. Eğer
dudak ünsüzü m tesiriyle yuvarlaklaştığını kabul edersek, aynı duru-
ma şiirde yer alan kẹçtim, içtim, şaştım, úaçtım, taştım, açtım, saçtım
gibi şekillerde de rastlamamız gerekirdi.
8. örkülmedim (< örkül-me-di-m) “dolanmadım, dönmedim”. örkül -
şeklinde okuduğumuz fiil, Radloff, Wb. ürkül - [ (Çağ.)] “kendi etra-
fında dönmek, dolanmak”; Şeyh Süleyman. örkül - (“dört dolaşmak,
deveran, cevelan etmek, münkalib olmak, dönmek”; ÖGr. (Glossar).
örgül - “dönmek” şekillerinde tesbit edilmiştir. Fiilin yapısı hakkında
kesin bir şey söylemek mümkün olmamakla beraber, ör - “örmek” ile
ilgili olduğunu sanıyoruz. Bu takdirde örkül - < ör-ü-k-ü-l - (-ü - yar-
dımcı ünlü, - k fiilden isim yapma eki, (bk. AGr. § 85), - l - fiilden
fiil yapma (pasiflik-meçhulluk eki); örgül-<ör-gü-l - (-gü fiilden isim
yapma eki, - l - isimden fiil yapma eki (bk. AGr. § 88) şekillerinde
düşünülebilir.
9. çomdum (<çom-du-m) “daldım”. Metinde, deryâ çom - “deryaya
dalmak” şeklinde kullanılmıştır. Eski Türkçe'de fiilin kalın sırada ol-
duğu aldığı eklerden anlaşılmaktadır. Daha sonra baştaki ç - ünsüzü
tesiriyle çöm - şekli ortaya çıkmıştır. Çeşitli lehçe ve şîvelerde her iki
şekil de görülmektedir (bk. Clauson, EDPT. s. 422). Türkçe'de ç, s,
ş, y gibi inceltici ünsüzler tesiriyle bazı kalın sıradaki kelimelerin ince
sıraya, başka sebeplerle de bazı ince sıradaki kelimelerin kalın sıraya

64
83
Hoca Ahmed Yesevî

geçtikleri bilinmektedir (bu husus için bk. Manzum Oğuznâme,


not: 10). çim - “çimmek, yüzmek, suya batıp çıkmak vb. gibi” fiili de
çom-/çöm-‘nin bir varyantı olmalıdır.
10. yazuú (< yaz-uú) “günah, suç” yaz - “kusur, hata etmek, şaşmak, ya-
nılmak, yolunu kaybetmek, yoldan çıkmak, azmak, unutmak, günah
işlemek vb. gibi” (bk. AGr. (Glossar), DS., US., Clauson, EDPT.,
Dîvân., Radloff, Wb.) fiilinden -uú/ük eki ile teşkil edilen yazuú “gü-
nah, suç” kelimesi Eski Türkçe'den beri çeşitli lehçe ve şîvelerde bazı
değişikliklerle yaşamaktadır. Teşkil ekinin -uú oluşu, düz ünlülü fiil
köküne gelişinden bellidir. Eğer teşkil eki -ú olsaydı, Eski Türkçe'den
beri yardımcı üwwnlüler düzlük-yuvarlaklık uyumuna bağlı olduğu
için, kelimenin yazıú şeklinde olması gerekirdi.
yaz - fiilinin y protezsiz şekli olan az - “azmak, şaşırmak, yanılmak,
yoldan çıkmak, yolunu, yönünü kaybetmek” fiili de Eski Türkçe'den
beri yaz - ile birlikte yaşamaktadır.
yazuú kelimesi bugün Türkiye Türkçesi'nde düzlük-yuvarlaklık uyu-
muna bağlanarak yazıú şekline geçtiği gibi, mana bakımından yerini
günah kelimesine terk etmiş ve “acıma, esef” ifade eden bir söz olarak
kullanılmaktadır: yazık! ne yazık! kullanışlarında olduğu gibi. Anado-
lu ağızlarından Diyarbakır ağzında yazık kelimesi “acıma, merhamet”
manasında yaygın şekilde kullanılmaktadır: yazığı gel - “acımak, mer-
hamet duymak” gibi.
11. salmaslıú (< sal-mas-lıú) “salmamak, uzatmamak”. Metinde: ve yurun
loúmage úol salmaslıú “ve bir parça lokmaya el uzatmamak”. -mas/-
mes (<-maz/-mez) isim-fiil ekiyle teşkil edilen isim-fiiller, teşkil ekleri
ile genişletilmeye pek elverişli olmamakla beraber, gerek Doğu Türk-
çesi'nde, gerekse Batı Türkçesi'nde nadir olarak -lıú/-lik isimden isim
yapma, veya -la-/-le - isimden fiil yapma ekleri ile genişletildikleri de
görülür. Bilhassa -lıú/-lük ekiyle genişletilen şekiller mücerret hare-
ket ismi manası taşırlar (fazla bilgi için bk. K.Eraslan, Eski Türkçe'de
İsim-fiiller (Partisipler), İstanbul 1974, s.114-115, Edebiyat Fakültesi
Doçentlik Tezi).
12. bol (< bu+ol) “bu” Eski Türkçe devresinden sonra ortaya çıkan bol ve
paraleli şol şekli, daha ziyade Batı Türkçesi dışında kalan lehçe ve şî-
velerde kullanılmaktadır. Eski Anadolu Türkçesi devresinde şol şekli

65
84
Fakr-nâme

kullanılmış, Osmanlıca'nın sonlarına doğru da kullanılıştan düşmüş-


tür (benzeri teşkiller için bk. Manzum Oğuznâme, not: 7).
13. yarı “yardım”. Daha önce yazdığımız bir notta, kelimenin menşei ve
yapısı hakkında kesin bir şey söylenemeyeceği, Farsça yÀrì kelimesi ile
ilgili olabileceği belirtilmişti (bk. Manzum Oğuznâme, not: 80). Ke-
limenin büyük bir ihtimalle Türkçe olabileceği düşünülerek bu notta
yeniden ele alındı.
Uygur metinlerinde yarı kelimesine rastlanmamakla beraber büyük
bir ihtimalle bunun -lıà/-lig isimden isim yapma eki ile genişlemiş
şekli olan yarlıà (yarı-lıà) “fakir, muhtaç, yoksul, sefil” (bk. AGr.
(Glossar)., Clauson, EDPT., US., DS.) kelimesi yer almaktadır. Yarı
kelimesi Karahanlı Türkçesi (bk. KB. 618; AH. Yarı “yardım”) ile
modern lehçelerde görülmektedir.
Kelime, ilk bakışta *yar - gibi bir fiilden -ı/-i zarf-fiil ekiyle teşkil edil-
miş bir isim olduğunu düşündürmektedir. Türkçe'de bilhassa edatla-
rın bu şekilde meydana geldiği bilinmektedir (bk. N.Hacıeminoğlu,
Türk Dilinde Edatlar, İstanbul 1971). Kelimenin menşei ve yapısı
hakkındaki tereddüdü Clauson da belirtmiştir (bk. EDPT. s.967).
Doerfer ise yarlıà “fakir” kelimesi ile yarsı - (<yar-sı-) “tiksinmek, iğ-
renmek” kelimesini yar “salya, tükürük” kelimesi ile ilgili görmektedir
(bk. TMEN. IV, 158). Eski Anadolu Türkçesinde yarı kelimesi ile il-
gisi şübhe götürmeyen yardım ve yardın şekilleri kullanılmıştır (bk.
TTS. s.VI). Türkiye Türkçesi bugün bunlardan yardım şeklini devam
ettirmektedir. Bu iki kelime *yar - ile ilgili ise teşekkülleri şöyle olma-
lıdır: yardım<yar-ı-t-ı-m, yardın< yar-ı-t-ı-n (-ı-‘lar yardımcı ünlü, - t
- fiilden fiil yapma (faktitif) eki, - m ve -n fiilden isim yapma ekleri).
Kelimenin El-İdrâk'de yarlu (< yarı-lu veya yar-ı-l-u) “miskin” şekil-
lerinin bulunuşu tereddüdümüzü kuvvetlendirmektedir. Bununla
beraber Batı Türkçesi'nin tesiri ile yarlıà > yarlu/yarlı olabileceği dü-
şünülebilir.
14. sıàmas “sığmaz, sığınmaz”. Kelime şu cümlede geçmektedir: Ve yene
ãÿfì dünyÀ ve Àòiretde anıñg himmetiàa sıàmas, barça behiştniñg
ni'metleri közige körünmes. “ve yine sÿfi dünya ve ahrette onun
himmetine sığınmaz ve cennetin nimetleri gözüne görünmez.” Fiil
için bk. Dîvân. sıà - “sığmak, tesir etmek, dokunmak, koymak”; Şeyh

66
85
Hoca Ahmed Yesevî

Süleyman. sıà-“meşmul olmak, muhtevi olmak, sığmak, güncâyiş”.


Bilhassa Şeyh Süleyman'daki manaları göz önüne alarak, fiili tercü-
mede “sığınmaz” şeklinde karşıladık.
15. savuú “soğuú”. Kelimenin -à->-v - değişmesi ile soàıú> soàuú> savuú,
ayrıca da soàıú <soàı-ú olduğu malûmdur. Doğu Türkçesi daha ziya-
de ilk hecedeki yuvarlak ünlüyü düzleştirerek savuú, savuà şekillerini,
Batı Türkçesi ise yazı dilinde soàuú, ağızlarda ise sovuú, souú, savuú
şekillerini kullanır (kelimenin çeşitli lehçe ve şîvelerdeki durumu için
bk. Clauson, EDPT. s.808; Radloff, Wb. c.IV, s. 233, 516, 517. Ay-
rıca bk. W.Bang-G.R. Rahmeti, Oğuz Kağan Destanı, İstanbul 1936,
not: 238).
16. Metinde Şeyòu'l-meşÀyıò úaddesaèllÀhu taèÀlÀ ervÀóehu yazılmış.
Kasdedilen bir kişi olduğuna göre, ibarenin Şeyòuèl-meşÀyıò úadde-
saèllÀhu taèÀlÀ rÿóahu olması gerekir.
17. aldıda “önünde, huzûrunda, nezdinde, katında”. ald kelimesi Çağa-
tayca ve Özbekçe gibi modern lehçelerde iyelik eki ve verme, bulun-
ma veya çıkma hali eklerinden biri ile kullanılmaktadır: aldıàa, adlıda,
aldıdın gibi.
Kelimenin yapısını ve teşekkülünün anlamak için yer ve yön gösteren
benzer kelimeleri göz önüne almak gerekir. Eski Türkçe'de kullanılan
bu kelimeler şunlardır: al “yan, alt taraf”, bundan -dın/-din, - tın/-tin;
- dun/-dün, - tun/-tün eki ile genişlemiş olan altın “alt, alt taraf, altta,
altında, aşağı” (ek için bk. T.Tekin, OGr.s.152); as kökünden -ra/-
re yön eki ile genişleyen asra “altta, aşağıda” (ek için bk. AGr. §187;
OGr. s.135); *üs/*üz kökünden -a/-e verme hali eki ile genişleyen üze
“yukarı, yukarıda, üstünde” (ek için bk. AGr. §180; OGr. s.103); -
dın/-din, - tın/-tin;-dun/-dün, - tun/-tün eki ile genişleyen üsk (<*
üs-k) “ön” ile, - tın/-tin ekinin -t sesini bünyesine alan veya altın, üs-
tün kelimelerinin yanlış bölünmeleri sonucu (altın<al-tın yerine al-
tın<alt-ı-n ve üstün < üs-tün yerine üstün<üst-ü-n; - ı-, - ü - yardımcı
ünlü, - n vasıta hali eki telâkki edilerek) meydana gelen alt ve üst (bu
husûs için ayrıca bk. Clauson, EDPT. s.130, 242). Daha sonra bu
gruba Orta Türkçe'den sonra kullanılış sahasına giren ve aynı şekilde
teşekkül eden ast “alt, alt kısım” kelimesi dahil olur. ast kelimesi de
iyelik ve hal ekleri ile kullanılmaktadır. ald kelimesinin teşekkülü de

67
86
Fakr-nâme

bu yolla olmalıdır. Esasen Türkçe’de bu şekilde bünye değişikliğine


uğrayan pek çok kelime mevcuttur. ald < al-d olduğuna göre, - d sesi
için şunlar söylenebilir: İyelik ve hal ekleri ile kullanılan al kelimesi
ikizleşme sonucu allıàa, allıda şekline girer (Çağatayca'da olduğu gibi)
ve bu şekillerde iyelik ve hal eklerinin ayrılması ile kök all olarak kalır
ve - ll>-ld değişmesi ile ald şekli ortaya çıkar. Türkçe'nin bazı lehçe
ve şîvelerinde, meselâ Kazakça'da - l>-d değişmesi geniş ölçüde gö-
rülmektedir. -ld seslerinin yan yana bulunuşu Türkçe için normal bir
şeydir. Göktürk alfabesi de bu sesler için ayrı bir işaret kullanmıştır.
18. nẹmerse “şey, herhangi bir şey”. Metinde: Faúrdın pÀkìze nẹmerse
bolmas “Fakrdan temiz bir şey yoktur.”Kelimenin nẹmerse < nẹ +
me+erse olduğu bilinmektedir. Ne soru kelimesi Eski Türkçe'den beri
birçok edatlarla birleşmiş olarak da kullanılır (bk. Clauson, EDPT.
s.774-777; Manzum Oğuznâme, not: 7). ne kelimesinin birleştiği
edatlardan biri de ma/me kuvvetlendirme edatıdır (Gabain, ma/me
edatını yme<yim-e ile ilgili görmektedir, bk. AGr.§ 291, 352). Bu
şekilde teşekkül eden neme kelimesinin Eski Türkçe'den sonra bir-
likte kullanıldığı erse (< er-se) ile de birleştiği görülür: neme +erse >
nemerse. Batı Türkçesi dışında kalan yazı dillerinde nẹme, nse (< ne
+ erse) ile nẹmerse'nin birlikte kullanıldığı dikkati çeker. Oğuz-Kıp-
çak Türkçesi'nde de mahiyeti açık olmayan netse “nesne” (bk. Kisâèî,
Kitâbu Bedèièd-dünyâ ve Kısâsièl-enbiyâ, Ayasofya Ktp. 3354) şekli
görülmektedir. Bugün Türkiye Türkçesinde kullanılan nesne (<ne
+erse+ne) kelimesi de aynı şekilde teşekkül etmiştir.

68
87
Hoca Ahmed Yesevî

Kısaltmalar
Kısaltmalar ve ve
Bibliyografya
Bibliyografya

A. Arapça Kaç. Kaçinz ağzı


Alm. Almanca Kaz. Kazakça
Alt. Altay Türkçesi Kır. Kırgızca
Çağ. Çağatayca Kom. Koman Türkçesi
ET. Eski Türkçe Küer. Küer Türkçesi
F. Farsça Osm. Osmanlıca
Fr. Fransızca OT. Orta Türkçe
İng. İngilizce T. Türkçe
K. Kur’ân-ı Kerîm Tar. Tarançı Türkçesi
Kar. Karaim Türkçesi Tel. Teleüt Türkçesi

AGr. A. Von Gabain, Alttürkische Grammatik, Leipzig 1950 (2. Baskı)


AH. Edîb Ahmed b. Mahmud Yüknekî, Atabetü’l-hakayık (Ya-
yınlayan Reşid Rahmeti Arat, İstanbul 1951, T.D.K. yayın-
larından, C.II. 32).
An. İnd. W. Bang - A. Von Gabain, Analytischer Index zu den fünf ers-
ten Stücken der türkishen Turfan-Texte, Berlin 1931.
Az.T. Muharrem Ergin, Azeri Türkçesi, İstanbul 1971, İst. Üniv.
Ed. Fak.Yayınları, no: 1633.

69
88
Kısaltmalar ve Bibliyografya

Chag. Man. Janos Eckmann, Chagatay Manual Indiana University Pub-


lications, Uralic and Altaic Series, Volume 60, Mouton and
Co., The Hague, The Netherlands 1966.
Clauson, EDPT. Sir Gerard Caluson, An Etynological Dictionary of Pre-Thir-
teenth-Century Turkish, Oxford 1972.
Dîvân Kaşgarlı Mahmud, Divanü Lugat-it-Türk (Yayınlayan: Be-
sim Atalay, c.I-III, Ankara 1938-1941; Dizin, Ankara 1943.
Doerfer, TMEN. Gerhard Doerfer, Türkische und mongolische Elemente im
Neupersischen, c. I-IV, Wiesbaden 1969-1975.
DS. Drevnetyurkskih Slovar, Akademiya Nauk CCCP, Institut
Yazıkovnaniya, Leningrad 1969.
el-İdrâk. Abû Hayyân, Kitâb al-İdrâk li-Lisân al-Atrâk (Yayınlayan:
Ahmet Caferoğlu, İstanbul 1931).
et-Tuhfetü’z-Zekiyye. et-Tuhfetü’z-Zekiyye fil-lûgat-it-Türkiyye (Yayınlayan:
Besim Atalay, İstanbul 1945, T.D.K. yayınlarından).
İbnü Mühennâ. İbnü Mühennâ Lûgatı (Yayınlayan: Aptullah Battal, İstan-
bul, 1934).
KB. Yûsuf Has Hacib, Kutadgu Bilig (Yayınlayan: Reşid Rah-
meti Arat, I Metin, İstanbul 1947, Türk Tarih Kurumu ya-
yınlarından).
Manzum Oğuznâme Kemal Eraslan, Manzum Oğuznâme ,
TM. c. XVIII, İstanbul 1976, s. 169-236.
M.I A. Von Le Coq, Türkische Manichaica aus Chotscho I, Berlin
1912 (Aus den Anfang zu den Abhandlungen der Königl.
Preuss. Akademie der Wissenschaften 1911).
Nesâyim. Kemal Eraslan, Alî Şîr Nevâyî, Nesâyimü’l-muhabbe min
şemâyimi’l-fütüvve-Metin ve Dil Hususiyetleri-İstanbul
1969 (Ed. Fak. Doktora Tezi).
Ork. Gr. Talat Tekin, A Grammar of Orkhon Turkic, Indiana Univer-
sity Publications, Uralic and Altaic Series, Volume 69, Mou-
ton and Co., The Hague, The Netherlands 1968.
ÖGr. A.von Gabain, Özbekische Grammatik, Leipzig und Wien
1945.

70
89
Hoca Ahmed Yesevî

Radloff, Wb. Wilhelm Radloff, Versuch eines Wörterbuches der Türk-Dia-


lecte, c. I-IV, Mouton and Co., The Hague, The Netherlands
1960.
Şeyh Süleyman. Şeyh Süleyman Efendi-i Buharî, Lugat-i Çağatay ve Türkî-i
Osmanî İstanbul 1298.
TDAY. Belleten Türk Dili Araştırmaları Yıllığı-Belleten.
TDB. Muharrem Ergin, Türk Dil Bilgisi, İstanbul 1972.
TDED. Türk Dili ve Edebiyat Dergisi.
TM. Türkiyat Mecmuası.
TTS. Tanıklariyle Tarama Sözlüğü, c. I-VI, Ankara 1963-1972.
US. Ahmet Caferoğlu, Eski Uygur Türkçesi Sözlüğü, İstanbul
1968, T.D.K. yayınları, sayı: 250.
Zenker, Wb. Julius Theodor Zenker, Türkisch-arabisch, persisches Han-
dwörterbuch, Leipzig 1866.

Kitapta zikredilenler dışında faydalanılan eserler:

Abdullah Develioğlu, Gülzar-i Sofiyye (Kaside-i Taiyye Şerhi), İstanbul 1961.


Abdülbâki Gölpınarlı, Yunus Emre, Risâlet al-Nushiyye ve Dîvân, İstanbul 1945
(Açıklamalar kısmı).
Abdülbâki Gölpınarlı, Tasavvuf’tan dilimize geçen deyimler ve atasözleri, İstanbul
1977.
A.Mertol Tulum, Sinan Paşa, Tazarru’nâme, İstanbul 1971, MEB. Yayınlarından
(Notlar ve açıklamalar kısmı).
el-Kuşeyrî, Risâle I, (Çeviren: Tahsin Yazıcı, İstanbul 1966, MEB. Yayınlarından,
Şark-İslam klasikleri: 40).
Hucvîrî (Alî b. Osmân el-Cullâbî el-Hucvîrî), Keşfü’l-mahcûb (Yayınlayan: Reynold
A. Nicholson, London 1976).
Seyyid Ca’fer-i Seccâdî, Ferheng-i Lugât ve Istılâhat ve Ta’bîrât-i İrfânî, Tahran
1350.

71
90
Dîvân-ı Hikmet
Çağatay Türkçesi Orijinal Metin
ve
Türkiye Türkçesi Manzum Çeviri

Musa Uzunkaya
Dîvân-ı Hikmet

1- ‫حکمت‬ Hikmet - 1
İkinci Defterin Sözlerini Açtım Ben!1

1 1
‫بسم اهلل ديب بيان ايالی حکمت ايتيب‬ Besmeleyle başladım, ne hikmetler söyledim,
‫طابلالرغه در و گوهر ساچتيم منا‬ İnci, cevher hikmeti, taliplere saçtım ben,
‫رياضتین قتيغ تارتيب قانالر يوتوب‬ Çok riyâzetler çekip, çok kanlar yudumladım,
‫مني دفرتی ثاین سوزين آچتيم منا‬ Bak ikinci defterin sözlerini açtım ben.

2 2
‫سوزین ايديم هر کيم بولسه ديدار طلب‬ Söz dedim; her kim ise Cemâlu’llâh’a tâlip,
‫جان ین جانغه پيوند قيليب رکین اوالب‬ Damarları damara, cânı câna bağlayıp,
‫غريب يتيم فقريالرین کونلگني سيالب‬ Garip, yetim, fakirin gönlünü de okşayıp,
‫کونیلگ بوتون خاليقدين قاچتيم منا‬ Böylece gönlü latif olmayandan kaçtım ben.

3 3
‫قيده کورسنگ کونیلگ سنوق مرهم بولغيل‬ Nerde görsen gönlü kırık, koş da ona merhem ol.
‫انداغ مظلوم يودله قالسه همدم بولغيل‬ Şöyle mazlum yolda kalsa, yalnız koma yoldaş ol.
‫روز حمرش دراگهیغه حمرم بولغيل‬ Mahşer günü O İlâhın dergâhına yakın ol.
‫ما و من يلک خاليقدين قاچتيم منا‬ “Ben!” deyip benlik güden kişilerden kaçtım ben.

4 4
‫غريب فقري يتيم الرین رسول سوردی‬ Garip, fakir yetimlerin, Resul ahvâlini sordu.
‫اوشال توین معراج چيقيب ديدار کوردی‬ O gece mirâca çıkıp Hakk’ın cemâlini gördü.
‫قايتيب توشوب غريب فقري حالني سوردی‬ Mirâcından döndüğünde, fakirlerin hâlin sordu.
‫غريبالرین ايزين ايزالب توشتوم منا‬ Gariplerin izin sürüp, bu yollara düştüm ben.

5 5
‫امت بولسنگحق رسولغه تابع بولغيل‬ O Resul’e ümmet isen gariplere uyar ol.
‫آيت حديث هرکيم ايتسه سامع بولغيل‬ Ayet, hadis, her kim derse, itaat et, duyar ol.
‫رزق روزی هرنه بريسه قانع بولغيل‬ Rızık, nimet her ne verse, buna kanaatkâr ol,
‫قانع بولوب شوق رشابني اچيتيم منا‬ İşte hep kanaat edip, şevk şarabın içtim ben.

6 6
‫مدينه گه رسول باريب بودلی غريب‬ Hicretiyle Resulullah Medine’de garip oldu.
‫غريب يلغ ده حمنت تارتيب بودلی حبيب‬ Yalnızlık, sıkıntı çekip, Yaradan’a habip oldu.
‫جفا تارتيب يراتقانغه بودلی قريب‬ Cefâ çektikçe Rahmân’ın sevgisine yakın oldu.
‫غريب بولوب عقبه الردين آشتيم منا‬ Garip olup menzillerden, birer birer geçtim ben.

1
Bu Hikmette yer alan 18.- 22. arası dörtlükler, başka nüshalarda
92 2. Hikmetin metni olarak gösterilmiştir. Bu dörtlükler, kafiye uyumu ve
redif açısından değerlendirildiğinde 1. Hikmete ait olduğu görülmektedir.
Bu sebeple söz konusu dörtlükleri 1. Hikmete dahil ettik.
Dîvân-ı Hikmet

7 7
‫اعقل ايرسنگ غريبالرىن کونلگني آوهل‬ Akıllıysan sen ey nefsim! Gariplerin gönlün avla.
‫مصطیف ديک ايلین کزييب يتيم اکوهل‬ Resulullah gibi gezip, diyar diyar yetim ara.
‫دنياپرست ناجنس الردين بویون تاوهل‬ Sen sakın iltifat etme, dünyaperest soysuzlara.
‫بویون تاوالب دريا بولوب تاشيم منا‬ Yüz çevirip deryâ oldum, umman olup taştım ben.

8 8
‫عشق بابیین موالم آچقاچ منگه تيگدی‬ Mevlâ’m açtı aşk kapısın, o da geldi bana değdi.
‫تفراق قيليب حارض بودليب بوينوم ايگدی‬ Toprak eyleyip “Hazır ol!”, diyerek boynumu eğdi.
‫باران صفت مالمت ین اویق تيگدی‬ Melametin yağmur gibi tüm okları bana değdi.
‫پياکن آيلب يوراک بغریم تيشتيم منا‬ Ok saplandı yüreğime, ciğerimi deştim ben.

9 9
‫کونلگوم قتيغ تيليم اچيغ اوزوم ظالم‬ Gönlüm katı, dilim acı, özüm ve kendim zâlim.
‫قرآن اوقوب عمل قيلمای يالغان اعلم‬ Kur’ân okur, amel etmez, yalancısın sahte âlim.
‫غريب جانيم رصف اياليني يوقتور مايلم‬ Garip cânımı vereyim, ne yazık ki, yoktur malım.
‫حقدين قورقوب اوتقه توشمای پشتيم منا‬ Düşmeden ateşine Hak’tan korkup piştim ben.

10 10
ّ
‫آتلميش اوچاگ ياشيم يیت اوتوم اغفل‬ Yaşım altmış üçe erdi, ömrümü geçirdim gâfil,
‫حق امريین حمکم توتمای اوزوم جاهل‬ Hakk’ın emrini tutmadım, kendim ise kara câhil.
‫روزه نماز قضا قيليب بودلوم اکهل‬ Namaz, oruç hep kazada, olunmaz cemâle nâil,
‫يمان ايزالب خيشیالردين کيچتيم منا‬ Kötüye tâbi oldum, iyilerden geçtim ben.

11 11
‫وا دريغا حمبت ین جامني اچيمای‬ Yazıklar olsun bana, aşk kadehin içmeden,
‫اهل عيال خانماندين تواگل کيچمای‬ Çoluk çocuk, haneden, tamamen vazgeçmeden,
‫جرم و عصيان گره الرين مونده چيچمای‬ Suç ve isyan düğümünü, buradayken çözmeden,
‫شيطان اغلب جان بریارده شاشتيم منا‬ Şeytan galip gelince cân verirken şaştım ben.

12 12
‫ايمانيمغه چناگل اوروب قيدلی غمناک‬ Beni gam-kedere salıp, imânıma çengel vurdu.
‫پري مغان حارض بول ديب ساچیت ترياک‬ Mürşidim kokular saçıp, “Hazır ol!” diye buyurdu.
‫شيطان لعني مندين قاچيب کيیت بیپاک‬ Laîn şeytan benden kaçıp, pisliğiyle defoldu,
‫حبمد اهلل نور ايمان آچتيم منا‬ Yaradan’ıma hamdolsun, imân nuru açtım ben.

93
Dîvân-ı Hikmet

13 13
‫پري مغان خدمتيده يوگوروب يوردوم‬ Mürşid-i kâmile hâdim, ben yolunda yürüdüm,
‫خدمت قيليب کوزوم يوممای حارض توردوم‬ Göz kırpmadan hizmet ettim, edeple huzurda durdum.
‫مدد قيدلی عزازيل ین قوالب سوردوم‬ Medet etti, himmetiyle, şeytanı yanımdan kovdum.
‫آندين سونگره قنات قاقيب اوچتيم منا‬ Ondan sonra kanatlanıp, çırpınarak uçtum ben.

14 14
‫غريب فقري يتيم الرین قيلغيل شادمان‬ Garip, fakir, yetimleri, sevip sevindiresin.
‫حلقه قيليب عزيز جانينگ ايال قربان‬ Bedenini parçalayıp, yoluna kurbân veresin.
‫طعام تابسنگ جانينگ بيله قيلغيل مهمان‬ Misafirine, yoksula, cândan ikrâm edesin,
‫حقدين ايشتيب بو سوزالرین ايديم منا‬ Hakk’ın emrini işitip, bu sözleri dedim ben.

15 15
‫غريبفقري يتيم الرین هر کیم سورار‬ Fakir, garip, yetimlerin, her kim ki hâlini sorar,
‫رایض بولور اول بنده دين پرورداگر‬ Razı olur o kulundan, Rahîm olan Perverdigâr,
‫ای بیخرب سنی بري سبب اوزی ارسار‬ Ey bî-haber sen sebepsin, budur bir sırr-u esrar.
‫حق مصطیف پندين ايشتيب ايديم منا‬ Hak Mustafa öğüdünü, işitip söyledim ben.

16 16
‫یيیت ياشده ارسالن بابغه قيدليم سالم‬ Yedi iken benim yaşım, Arslan Bab’a verdim selâm,
‫حق مصطیف امانتني قيلينگ انعام‬ Dedim ona; “Hak Mustafa emanetin et armağan.”
‫اوشال وقتده مينگ بري ذکرين قيدليم تمام‬ Bin bir zikrini o zaman, ikmal eyledim, tamam,
‫نفسيم اولوب الماکنغه آشتيم منا‬ Nefsim ölüp lâ-mekâna, ulaşıp yükseldim ben.

17 17
‫خرما برييب باشيم سیالب نظر قيدلی‬ Hurma verip başımı okşayıp nazar eyledi,
‫بري فرصتده عقىب رسی سفر قيدلی‬ Fırsat bulup âhirete göç edip, sefer eyledi.
‫الوداع ديب بو اعملدين گذر قيدلی‬ “Elveda!” deyip dünyadan, vazgeçti hazer eyledi.
‫مکتب باريب قيناب جوشوب تاشتيم منا‬ Medreseye gittim de coştum, taştım işte ben.

18 18
‫انا فتحناین اوقوب معین سوردوم‬ “İnnâ fetahnâ”yı okuyup, ben ma’nâsını sordum,
‫پرتو سادلی بيخود بولوب ديدار کوردوم‬ Nur doldu gönlüme, O’nun cemâlini gördüm,
‫مالم اوروب اسکت ديدی باقيب توردوم‬ Hocam bana; “Sus!” dedi, ben ise bakakaldım,
‫ياشيم ساچيب مضطر بولوب تورديم منا‬ Yaşım saçıp çaresiz, durup kaldım işte ben.

94
Dîvân-ı Hikmet

19 19
‫ايا نادان معین بودليب ايدی بيدليم‬ “Ey câhil! Ma’nâsı budur.” dedi ve ben de bildim,
‫آندين سونگره چولالر کزیيب حقین سوردوم‬ Bundan sonra çöller gezip, Hakk’ı hakikati sordum,
‫روزی قيدلی عزازيلین توتوب مندين‬ Lütfetti, şeytanı yendim hem de sırtına bindim,
‫نلگر توقوب بيلني باسيب ياچنتيم منا‬ Mızrak sokup belini ezip dövdüm işte ben.

20 20
‫اى بيخرب معىن بول ديب بيان قيدلى‬ “Ey bî-haber! Ma’nâ budur,” dedi, ben de bildim,
‫بر آيتىن مينگ معناده عيان قيدلى‬ Bir ayeti, bin ma’nâda açıkladı ben de gördüm,
‫خواريلق زاريلق مشقتىن نيشان قيدلى‬ Harlık, zârlık, meşakkati hedef kıldı ben de bildim,
‫اندين سونگره حق یویلغه توشتوم منا‬ Ondan sonra Hak yoluna düştüm işte ben.

21 21
‫ذکرين تمام قيليب اوتوم ديوانه اگ‬ Zikrini itmam edip, ben döndüm divâneye,
‫حقدين اوزاگ هيچ سوزالمای بياگنه اگ‬ Hak’tan başka söylemedim, ben hiçbir bîgâneye,
‫شمعني ايزالب شاکرد کريديم پروانه اگ‬ Nur arayıp tâlip oldum o yüce pervâneye,
‫اخگر بولوب کويوب يانيب اوچتيم منا‬ Kor olup tutuştum, yandım ve söndüm işte ben.

22 22
‫نامنشان هيچ قاملدی الال بودلوم‬ Nam ve nişan hiç kalmadı; “Lâ...lâ…” oldum,
ّ
‫اهلل يادين ايته ايته اال بودلوم‬ Allâh zikrin diye diye, ben “İllâ...” oldum,
‫خالص بولوب خملص بولوب هلل بودلوم‬ Halis oldum, muhlis oldum, “Li’llâh...” oldum,
‫فنا يف اهلل مقایم غه آشتيم منا‬ Fenâ fi’llâh makamınına geçtim işte ben.

23 23
‫سنت ايرميش اکفر بولسه بريمه آزار‬ Sünnettir kâfir de olsa, incitmek kusur, günâh!
‫کونیلگ قاتيغ دل آزاردين خدا بزيار‬ Katı kalpli, gönül kıran, senden müştekidir Allâh!
ّ ‫اهلل حیق آنداغ قولغه‬
ّ ‫سجني‬
‫تيار‬ Hak şahittir böyle kula, yeri ateştir maâza’llah!
‫داناالردين ايشتيب بو سوز ايديم منا‬ Duydum bunu âlimlerden, söylüyorum işte ben.

24 24
ّ
‫سنت الرين حمکم توتوب امت بودلوم‬ Sünnetlerin sıkı tutup, ben Resul’e ümmet oldum.
‫يری آستيغه يالغوز کریيب نورغه تودلوم‬ Yer altına yalnız girip, içim dışım, nurla doldum.
‫حق پرست الر مقایم غه حمرم بودلوم‬ Hak âşıkları yanında ehil oldum, mahrem oldum.
‫تيغ باطن بریهل نفس ین ياچنتيم منا‬ Bâtın mızrağı ile kör nefsimi yendim ben.

95
Dîvân-ı Hikmet

25 25
‫نفسيم مين يودلين اوروب خوار ايالدی‬ Nefsim beni saptırdı, zelil, hakir eyledi.
‫تيلمورتوروب خاليق غه زار ايالدی‬ Çırpındırıp halka beni, ağlanacak kul eyledi.
‫ذکر ايتورمای شيطان بریهل يار ايالدی‬ Zikrullah’tan uzak tutup, şeytana dost eyledi.
‫حارضسن ديب نفس باشیین ساچنتيم منا‬ “Hazır ol ey nefsim!” deyip, başım parçaladım ben.

26 26
‫قول خواجه امحد غفلت بريهل عمرونگ اویت‬ Kul Hoca Ahmed dikkat et, ömrün gaflet ile geçti.
ّ ‫وا حرستا کوزدين تزيدين‬
‫قوت کيیت‬ Vâ hasretâ! Gözden dizden kuvvet ve dermân gitti.
‫وا ويلتا ندامت ین وقیت يییت‬ Eyvahlar olsun ey nefsim! Pişmanlık vakti geldi,
‫عمل قيلمای اکروان بولوب کوچتيم منا‬ Makbul bir amelim yokken, kervan olup göçtüm ben.

2- ‫حکمت‬ Hikmet - 2
Altmış Üçte Girdim Yere

1 1
‫آيا دوستالر قوالق سايلنگ ايدوغومغه‬ Ey dostlar kulak verin size olan sözüme,
‫نه سببدين آتلميش اوچده کريديم يرياگ‬ Ben niçin altmış üçte çekildim, girdim yere?
‫معراج اوزره حق مصطیف روحوم کوردی‬ Hak Mustafa miraçta nazar etti özüme,
‫اول سببدين آتلميش اوچده کريديم یریاگ‬ O sebepten, altmış üç yaşında girdim yere.

2 2
‫حق مصطیف جربائيدلين قيدلی سؤال‬ Hak Muhammed Mustafa, Cibril’e eder suâl;
‫بو چنوک روح تن غه کريمای تابیت کمال‬ “Bedene girmeden ruh, acep bulur mu kemâl?”
‫کوزی ياشليغ حلقه باشليغ قدی هالل‬ Göz yaşlı, başı eğik, kameti boyu hilâl,
‫اول سببدين آتلميش اوچده کريديم یریاگ‬ O sebepten, altmış üç yaşında girdim yere.

3 3
‫جربيل ايدی سزیاگ امت ايیش بر حق‬ Cebrail der Resule; “Ümmet işi size hak,
‫کوکاک چيقيب مالئک دين آلور سبق‬ Gökteki meleklerden ders ve hikmet alarak,
‫نالیشیدین ناهل قيلور هفتم طبق‬ Yedi kat gök inleyip feryâdına uyarak,
‫اول سببدين آتلميش اوچده کريديم یریاگ‬ O sebepten, altmış üç yaşında girdim yere.

96
Dîvân-ı Hikmet

4 4
ّ
‫تورت يوز یيدلين کيني چيقيب امت بولغای‬ Sen tam dört yüz yıl sonra ona ol sadık ümmet.
‫نيچه ييلالر يوروب خلقغه يول کورگوزاگی‬ Nice yıllar dolaş yol göster, eyle himmet.
‫هم اون تورت مينگ جمتهدالر خدمت قيلغای‬ On dört bin âlim ile gerek devam-ı hizmet,
‫اول سببدين آتلميش اوچده کريديم یریاگ‬ O sebepten, altmış üç yaşında girdim yere.

5 5
‫فرزنديم ديب حق مصطیف قيدلی کالم‬ “Evladım!” söyleyerek, Mustafa eyler kelâm,
‫آندين سونگره برچه ارواح قيدلی سالم‬ Bundan sonra tüm ruhlar gelir ve verir selâm.
‫رمحت دريا تولوب تاشیت ييیت پيام‬ Bahr-ı rahmet dolup da taştı geldi bu peyâm.
‫اول سببدين آتلميش اوچده کريديم يرياگ‬ O sebepten, altmış üç yaşında girdim yere.

6 6
‫رحم اچيره پيدا بودلوم ندا کيدلی‬ Ana rahmine düştüm gaipten nida geldi.
‫ذکر ايت ديدی بدنالريم جنبش قيدلی‬ “Zikret” dedi sen beni, azalarım titredi.
‫روحيم كريدى سوناگکالريم اهلل ديدى‬ Ruh girdi kemiklerim feryatla; “Allâh!” dedi.
‫اول سببدين آتلميش اوچده کريديم یریاگ‬ O sebepten, altmış üç yaşında girdim yere.

7 7
‫توقوز آی توقوز کونده يرياگ توشتوم‬ Dokuz ay dokuz günde, ben yeryüzüne indim.
‫توقوز ساعت توراملديم کوکاک اوچتوم‬ Dokuz saat durmadım sonra göğe yükseldim.
‫عرشکوريس پايه سيین باريب قوچتوم‬ Arş’ın Kürs’ün katlarına varıp kucakladım,
‫اول سببدين آتلميش اوچده کريديم یریاگ‬ O sebepten, altmış üç yaşında girdim yere.

8 8
‫عرش اوستيده نماز اوقوب تزييم بوكتوم‬ Arş üstünde namazı kılıp, dizimi büktüm,
‫رازيم ايتيب حقه باقيب ياشيم توکتوم‬ Sırrımı açıp, Hakk’a bakıp da yaşım döktüm.
‫يالغان اعشق يالغان صویف کوردوم سوکتوم‬ Sahte âşık ve sûfiler görünce de kızdım,
‫اول سببدين آتلميش اوچده کريديم یریاگ‬ O sebepten, altmış üç yaşında girdim yere.

9 9
‫جاندين کيچمای هوهو دياگن باری يالغان‬ Cândan geçmeden “Hû…Hû...” denirse, hepsi yalan.
‫بو قلتاقدين سورمانگ سؤال يودله قالغان‬ Bu kuldan ne sorarsın, ey gafil yolda kalan.
‫حقین تابقان اوزی پنهان سوزی پنهان‬ Özü ve sözü gizli, arayıp Hakk’ı bulan,
‫اول سببدين آتلميش اوچده کريديم یریاگ‬ O sebepten, altmış üç yaşında girdim yere.

97
Dîvân-ı Hikmet

10 10
‫بري ياشيمده اهلل مناگ اولوش بريدی‬ Bir yaşımdayken ruhlar bana yüce pay verdi.
‫ايکی ياشده پيغمربالر کيليب کوردی‬ İki yaşta iken peygamberler gelip gördü.
‫اوچ ياشيمده چلنت کيليب حايلم سوردی‬ Üç yaşımdayken kırklar, geldi hâlimi sordu.
‫اول سببدين آتلميش اوچده کريديم یریاگ‬ O sebepten, altmış üç yaşında girdim yere.

11 11
‫تورت ياشيمده حق مصطیف بريدی خرما‬ Dört yaşımda Mustafa, hak nebi hurma verdi.
‫يول کورساتديم يولغه کريدی نيچه گمراه‬ Nice yoldan çıkanlar irşatla yola geldi.
‫قيده بارسم خرض بابام مناگ همراه‬ Nereye varsam, Hızır Baba’m hep yoldaş oldu,
‫اول سببدين آتلميش اوچده کريديم یریاگ‬ O sebepten, altmış üç yaşında girdim yere.

12 12
‫بيش ياشيمده بيليم باغالب طاعت قيدليم‬ Beş yaşımda belimi bağlayıp kulluk ettim.
‫نفل نماز روزه توتوب اعدت قيدليم‬ Nafile namaz, oruç tutup da âdet ettim.
‫کيچه کوندوز ذکرين ايتيب راحت قيدليم‬ Gece gündüz zikredip böylece rahat ettim,
‫اول سببدين آتلميش اوچده کريديم یریاگ‬ O sebepten, altmış üç yaşında girdim yere.

13 13
‫آلیت ياشده تورمای قاچديم خاليقدين‬ Yaşım altı olunca, hep insanlardan kaçtım.
‫کوکاک چيقيب درس اوراگنديم مالئک دين‬ Gökteki meleklerden oturup da ders aldım.
‫دامن کيسيب اهل عيال عاليقدين‬ Dostlardan ilgim kestim, ehlimden uzaklaştım,
‫اول سببدين آتلميش اوچده کريديم یریاگ‬ O sebepten, altmış üç yaşında girdim yere.

14 14
‫يیت ياشده آرسالن بابام ايزالب تابیت‬ Yaş yedi, Arslan Baba’m arayıp beni buldu.
‫خرما برييب پرده بریالن رسيم يابیت‬ Hurma verip perdeyle tüm sırlarımı örttü.
‫حبمد اهلل کوردوم ديدی يوزوم اوبیت‬ “Bi hamdillâh!” gördüm der, sonra yüzümü öptü.
‫اول سببدين آتلميش اوچده کريديم یریاگ‬ O sebepten, altmış üç yaşında girdim yere.

15 15
‫قابض کيليب آرسالن بابام جانني آدلی‬ Geldi Arslan Baba’mın ruhun Azrail aldı.
‫حورالر کيليب حرير توندين کفن قيدلی‬ Huriler gelip ona ipekten kefen yaptı.
‫یيتميش فرقه فرشته الر يغليب کيدلی‬ Yetmiş bin melek gelip toplu namazın kıldı.
‫اول سببدين آتلميش اوچده کريديم یریاگ‬ O sebepten, altmış üç yaşında girdim yere.

98
Dîvân-ı Hikmet

16 16
‫جنازه سني اوقوب يريدن کوتارديالر‬ Namaz kılıp defnettiler mevtâyı,
‫بري فرصتده اومچاخ اچيره ييتکورديالر‬ Gösterdiler cennetini, Me’vâ’yı,
‫روحني آلوب عليني اگ کريگوزديالر‬ Ruh seyretti İlliyyîn’i, Mevlâ’yı,
‫اول سببدين آتلميش اوچده کريديم یریاگ‬ O sebepten, altmış üç yaşında girdim yere.

17 17
‫اهلل ديبان يري آستيده وطن قيدلی‬ “Allâh!” deyip, yer altını vatan eyler,
‫ربک ديب سوروغ سوردی‬ ّ ‫منکرنکري َمن‬
Münker-Nekîr; “Rabbin kimdir?” sual eyler.
‫ارسالن بابام اسالمیدين بيان قيدلی‬ Arslan Baba’m, İslam’ını beyân eyler,
‫اول سببدين آتلميش اوچده کريديم یریاگ‬ O sebepten, altmış üç yaşında girdim yere.

18 18
‫اعقل ايرسنگ ايرانالراگ خدمت قيلغيل‬ Âkil isen, erenlere hizmet et.
‫عزت قيلغيل‬ّ ‫امر معروف قيلغانالرین‬ Emr-i ma’rûf yapanlara izzet et.
‫نیه منکر قيلغانالرین حرمت قيلغيل‬ Nehy-i münker kılanlara hürmet et.
‫اول سببدين آتلميش اوچده کريديم یریاگ‬ O sebepten, altmış üç yaşında girdim yere.

19 19
‫سکزييمده سکزي ياندين يول آچيدلی‬ Sekizimde, sekiz yandan yol açıldı.
‫حکمت ايت ديب باشالريمغه نور ساچيدلی‬ “Hikmet söyle!” diye bana nur saçıldı.
‫حبمد اهلل پري ُمغان یم اچيوردی‬ Bi-hamdi’llâh, pîr-i mugân, mey içirdi.
‫اول سببدين آتلميش اوچده کريديم یریاگ‬ O sebepten, altmış üç yaşında girdim yere.

20 20
ُ
‫پري مغان حق مصطیف بيشک بيلينگ‬ Pîr-i mugân, Hak Mustafa’dır bilin.
‫قيده بارسنگ وصفني ايتيب تعظيم قيلینگ‬ Her nerede olsanız, saygı gösterin.
‫درود ايتيب مصطیف غه امت بویلنگ‬ Ümmet olup ona selâm gönderin.
‫اول سببدين آتلميش اوچده کريديم یریاگ‬ O sebepten, altmış üç yaşında girdim yere.

21 21
‫توقوزیمده تولغانماديم ايگری يولغه‬ Dokuzumda dolanmadım eğri yola.
ّ
‫ترب ديب آيلب يوردی قودلين قولغه‬ Teberrüken deyip gittim, elden ele.
‫قوانماديم بو سوزالرغه قاچتيم چولغه‬ Kanmadım bu sözlere, kaçtım çöle,
‫اول سببدين آتلميش اوچده کريديم یریاگ‬ O sebepten, altmış üç yaşında girdim yere.

99
Dîvân-ı Hikmet

22 22
‫اون ياشينگده اوغالن بودلونگ قول خواجه امحد‬ Onunda genç oldun Kul Hoca Ahmed,
‫خواجه يلکغه بنا قويوب قيلمای طاعت‬ Hoca olup, eylemedin ibâdet.
‫خواجه منديب يودله قالسنگ وا ندامت‬ “Hocayım” de, yolda kal, vay ne hasret.
‫اول سببدين آتلميش اوچده کريديم یریاگ‬ O sebepten, altmış üç yaşında girdim yere.

3- ‫حکمت‬ Hikmet - 3
İşte Ben!

1 1
‫هر صبح دم ندا کيدلی قوالقيمغه‬ Her sabah vakti ses geldi kulağıma,
‫ذکر ايت ديدی ذکرين ايتيب يوردوم منا‬ “Zikret!” dedi, zikrederek yürüdüm ben.
‫عشق سزیالرین کوردوم ايرسه يودله قادلی‬ Aşksızları gördüm ki, yolda kalmışlar,
‫اول سببدين عشق دواکنني قوردوم منا‬ O sebepten aşk dükkânı açtım ben.

2 2
‫اون برييمده رمحت دريا تولوب تاشیت‬ On birimde, deryâ-i rahmet doldu taştı.
‫اهلل ديديم شيطان مندين يراق قاچیت‬ “Allâh!” dedim, şeytan benden uzaklaştı.
‫های وهوس ما ومن يلک تورمای کوچیت‬ Hay u heves, bencillik durmayıp uzaklaştı,
‫اون ايکيمده بو رسالرین کوردوم منا‬ On iki de bu sırları gördüm işte ben.

3 3
‫اون اوچومده نفس هواین قولغه آدليم‬ On üçümde hevâ-yı nefsi ele aldım,
‫نفس باشيغه يوز مينگ بال قارمابس آدليم‬ Nefs başına yüz bin bela sarıp-saldım,
‫تکربین آياغيمغه باسيب آدليم‬ Tekebbürü ayaklar altına aldım,
‫اون تورتومده تفراق صفت بودليم منا‬ On dördümde toprak gibi oldum ben.

4 4
‫اون بيشيمده حور و غلمان قارشو کيدلی‬ On beşimde huri gılmân geldiler,
‫باشني ايگيب قول قاوشوروب تعظيم قيدلی‬ El bağlayıp, saygıyla eğildiler.
‫فردوس آتليغ جنتیدين حمرض کيدلی‬ Firdevs cennetinden haber verdiler,
‫ديدار اوچون برچه سيین قويديم منا‬ Cemâl için hepsini terk ettim ben.

100
Dîvân-ı Hikmet

5 5
‫اون آتليمده برچه ارواح اولوش بريدی‬ On altımda ruhlar bana pay verdi.
‫یه یه سزیاگ مبارک ديب آدم کيدلی‬ “Hay, hay, bâreke’lâh!” diyen Âdem geldi.
‫فرزنديم ديب بوينوم قوچوب کونلگوم آدلی‬ “Yavrum!” deyip sarıldı, gönlümü aldı.
‫اون یيتيمده تورکستانده توردوم منا‬ On yedimde Türkistan’da kaldım işte ben.

6 6
‫اون سکزیده چلنت بریهل رشاب اچيتيم‬ On sekizde kırklar ile mey içtim,
‫ذکرين ايتيب حارض توروب كوكسوم تيشتيم‬ Huzurda zikredip, kalbimi deştim.
‫روزی قيدلی جنت کریيب حورالر قوچتيم‬ Nasip olup cennet içre hurilere ulaştım.
‫حق مصطیف مجايلین کوردوم منا‬ Hak Mustafa cemâlini gördüm işte ben.

7 7
‫اون توقوزده ييتميش مقام ظاهر بودلی‬ On dokuzda yetmiş makam açıldı.
‫ذکرين ايتيب ايچ و تاشيم طاهر بودلی‬ Zikrullahla kalbime nur saçıldı.
‫قايده بارسام خرض بابام حارض بودلی‬ Nere varsam Hızır Baba’m hazırdı,
‫غوث الغياث یم اچيوردی تويدوم منا‬ “Gavslar gavsı” mey içirdi doydum ben.

8 8
‫ياشيم يییت یيگریمه اگ اوتديم مقام‬ Yaşım yirmi, geçtim sayısız makam.
‫حبمد اهلل پري خدمتني قيدليم تمام‬ Hamdolsun, pîr hizmetin ettim tamam.
‫دنياده یگ قورت قوشالر قيدلی سالم‬ Dünyada kurtlar-kuşlar verdi selâm,
‫اول سبب دين حقه ياووق بودليم منا‬ O sebeple Hakk’a yakın oldum ben.

9 9
‫مؤمن ايرمس حکمت ايشتيب يغالمای دور‬ Mü’min olan, hikmet desin ağlasın.
‫ايرانالرین ايتغان سوزين آنگالمای دور‬ Erenlerin sözüne öz bağlasın.
‫آيت حديث هر كيم ايتسه تينگالمای دور‬ Ayet, hadis her kim derse dinlesin,
‫بول روايت عرش اوستيده کورديم منا‬ İş bu sözü Arş üstünde gördüm ben.

10 10
‫رويت ین کوروب حقه سوزالشتيم من‬ Rivayeti görüp, Hakla sözleştim,
‫يوز مينگ تورلوک مالئک اک يوزالشتيم من‬ Yüz bin türlü meleklerle yüzleştim.
‫اول سبب دين حقین سوراب ايزالشتيم من‬ O sebeple Hak söyleyip izleştim,
‫جان وديلم اناگ فدا قيدليم منا‬ Cân u gönlü O’na fedâ kıldım ben.

101
‫‪Dîvân-ı Hikmet‬‬

‫‪11‬‬ ‫‪11‬‬
‫قول خواجه امحد ياشينگ ييیت يگریمه بری‬ ‫‪Hoca Ahmed! Yaşın oldu yirmi bir,‬‬
‫نه قيلغایسني گناهالرينگ تاغدين آغری‬ ‫‪Neylersin ki, günâhlar dağdan ağır.‬‬
‫قيامت کون غضب قيلسه ّ‬
‫ربیم قادر‬ ‫‪Kıyamette gazap ederse Kâdir,‬‬
‫ايا دوستالر چنوک جواب ايتکوم منا‬ ‫?‪Ey dostlarım! Nasıl cevap derim ben‬‬

‫حکمت ‪4-‬‬ ‫‪Hikmet - 4‬‬


‫!‪Geldim Ben‬‬

‫‪1‬‬ ‫‪1‬‬
‫خوش اغيب دين قوالغيمغه اهلام کيدلی‬ ‫‪Hoş gaipten kulağa ilham geldi.‬‬
‫اول سببدين حقه سيغينيب کيدليم منا‬ ‫‪O sebeple Hakk’a döndüm, geldim ben.‬‬
‫مجله بزریک يغيليب مناگ انعام بريدی‬ ‫‪Tüm büyükler bana armağan verdi,‬‬
‫اول سببدين حقه سيغینيب کيدليم منا‬ ‫‪O sebepten Hakk’a dönüp, geldim ben.‬‬

‫‪2‬‬ ‫‪2‬‬
‫من يیگریمه ايکى ياشده فنا بودلوم‬ ‫‪Yaşım yirmi iki, fânî kul oldum.‬‬
‫مرهم بولوب چني درديلکاک دوا بودلوم‬ ‫‪Merhem gibi her derde devâ oldum.‬‬
‫يالغان اعشق چني اعشقغه گواه بودلوم‬ ‫‪Sahte-gerçek, âşığa şahit oldum,‬‬
‫اول سببدين حقه سيغینيب کيدليم منا‬ ‫‪O sebepten Hakk’a dönüp, geldim ben.‬‬

‫‪3‬‬ ‫‪3‬‬
‫ايا دوستالر ياشيم يییت یيگریمه اوچ‬ ‫‪Ey dostlarım! Yaşım oldu yirmi üç,‬‬
‫يالغان دعوی طاعتالريم برچه یس پوچ‬ ‫‪Dava yalan, ibâdetler ise güç.‬‬
‫قيامت کون نه قيلغايمن برهنه لوچ‬ ‫‪Kıyamette sorulursa bunca suç,‬‬
‫اول سببدين حقه سيغینيب کيدليم منا‬ ‫‪O sebepten Hakk’a dönüp, geldim ben.‬‬

‫‪4‬‬ ‫‪4‬‬
‫من يیگریمه تورتگه کريديم حقدين يراق‬ ‫‪Yirmi dörde girdim, hep Hak’tan uzak,‬‬
‫آخرتغه بارور بولسام بارمو يراق‬ ‫?‪Ahirete hazırlık, var mı erzak‬‬
‫اولاگنيمده یيغيليب اورونگ يوز مينگ تياق‬ ‫‪Öldüğümde vurunuz yüz bin dayak,‬‬
‫اول سببدين حقه سيغینيب کيدليم منا‬ ‫‪O sebepten Hakk’a dönüp geldim ben.‬‬

‫‪102‬‬
‫‪Dîvân-ı Hikmet‬‬

‫‪5‬‬ ‫‪5‬‬
‫جنازم ین آرقاسيدين تاشالر آتينگ‬ ‫‪Cenazemin arkasından taş atın,‬‬
‫اياقيمدين توتوب سودراب گوراگ ايلتينگ‬ ‫‪Ayağımdan sürüyüp kabre atın.‬‬
‫حقه قوللوق قيلمادينگ ديب ياچنيب تیپينگ‬ ‫‪“Hakk’a kul olmadı!” de üstümde tepin,‬‬
‫اول سببدين حقه سيغینيب کيدليم منا‬ ‫‪O sebepten Hakk’a dönüp geldim ben.‬‬

‫‪6‬‬ ‫‪6‬‬
‫يازوق بيالن ياشيم يییت يیگریمه بيش‬ ‫‪Günâhlarla oldu yaşım yirmi beş,‬‬
‫سبحان اياگم ذکر اوراگتيب کوکسوم ین تيش‬ ‫‪Yüce Rabbim! Zikr öğretip, bağrım deş.‬‬
‫کوکسومده یگ گره الريم سني اوزونگ یيش‬ ‫‪Kalbimi aç, doğsun ona bir güneş,‬‬
‫اول سببدين حقه سيغینيب کيدليم منا‬ ‫‪O sebepten Hakk’a dönüp, geldim ben.‬‬

‫‪7‬‬ ‫‪7‬‬
‫من یيگریمه آلیت ياشده سودا قيدليم‬ ‫‪Yaşım yirmi altı sevdâ eyledim.‬‬
‫منصور صفت ديدار اوچون غواغ قيدليم‬ ‫‪Mansûr gibi Cemâl için kavga eyledim.‬‬
‫پريسزي يوروب درد و حالت پيدا قيدليم‬ ‫‪Pîrsiz yürüdüm, nice dertler peyda eyledim,‬‬
‫اول سببدين حقه سيغینيب کيدليم منا‬ ‫‪O sebepten Hakk’a dönüp, geldim ben.‬‬

‫‪8‬‬ ‫‪8‬‬
‫من یيگریمه يییت ياشده پريین تاپتيم‬ ‫‪Yaşım yirmi yedi, buldum pîrimi,‬‬
‫هر رس کوردوم پرده بریهل بوکوب ياپتيم‬ ‫‪Her ne gördüm ise, örttüm sırrımı.‬‬
‫آستانه سني من باسیبان ايزين اوپتيم‬ ‫‪Eşiğine yattım da, öptüm izini,‬‬
‫اول سببدين حقه سيغینيب کيدليم منا‬ ‫‪O sebepten Hakk’a dönüp, geldim ben.‬‬

‫‪9‬‬ ‫‪9‬‬
‫من يیگریمه سکزي ياشده اعشق بودلوم‬ ‫‪Yaşım yirmi sekiz, ben âşık oldum.‬‬
‫کيچه ياتمای حمنت تارتيب صادق بودلوم‬ ‫‪Gece yatmaz, mihnetli sâdık oldum.‬‬
‫آندين سونگره دراگهیاگ اليق بودلوم‬ ‫‪Böylece dergâhına lâyık oldum,‬‬
‫اول سببدين حقه سيغینيب کيدليم منا‬ ‫‪O sebepten Hakk’a dönüp, geldim ben.‬‬

‫‪10‬‬ ‫‪10‬‬
‫بری کم اوتوز ياشقه کريديم حايلم خراب‬ ‫‪Yaşım yirmi dokuz, haraptır hâlim.‬‬
‫عشق یويلده بوالملديم مثل تراب‬ ‫‪Aşk yolunda olsa, toprak misâlim.‬‬
‫حايلم خراب بغريم کباب کوزوم پر آب‬ ‫‪Bağrım kebap, gözüm yaş, bîmecâlim,‬‬
‫اول سببدين حقه سيغینيب کيدليم منا‬ ‫‪O sebepten Hakk’ a dönüp, geldim ben.‬‬

‫‪103‬‬
‫‪Dîvân-ı Hikmet‬‬

‫‪11‬‬ ‫‪11‬‬
‫اوتوز ياشده اوتون قيليب کويدورديالر‬ ‫‪Otuzumda odun gibi yaktılar,‬‬
‫مجله بزرگ يیغليب حقىن سويدورديالر‬ ‫‪Tüm ulular, dünyayı bıraktılar.‬‬
‫اوروب سوکوب دنيا عقبني قويدورديالر‬ ‫‪Dünyanın gam u derdini attılar,‬‬
‫اول سببدين حقه سيغينيب کيدليم منا‬ ‫‪O sebepten, Hakk’a dönüp geldim ben.‬‬

‫‪12‬‬ ‫‪12‬‬
‫قول خواجه امحد دنيا قويسنگ ايشينگ بیتار‬ ‫‪Hoca Ahmed, dünyayı koy, iş biter,‬‬
‫کوکسونگدایغ چيقان آهينگ عرشقه يتار‬ ‫‪Göğsünden çıkan âhın, Arş’a yeter,‬‬
‫جان بریارده حق مصطیف قولونگ توتار‬ ‫‪Cân verirken Hak Mustafa elin tutar,‬‬
‫اول سببدين حقه سيغینيب کيدليم منا‬ ‫‪O sebepten, Hakk’a dönüp, geldim ben.‬‬

‫حکمت ‪5-‬‬ ‫‪Hikmet - 5‬‬


‫!‪Ey Dostlar‬‬

‫‪1‬‬ ‫‪1‬‬
‫ناگهان توروريمده قموغ بزرک‬ ‫‪Birdenbire yüzleştiğim ulular,‬‬
‫حق عشقىىن كونلگوم اچيره سادلى دوستالر‬ ‫!‪Hak aşkını kalbime doldurdu dostlar‬‬
‫خرض بابام حارض توروب لطف ايالبان‬ ‫‪Hızır Baba’m, orda hazır lütfedip,‬‬
‫مدد قيليب ايلگيم توتوب آدلى دوستالر‬ ‫!‪Yardım etti, elim tuttu ey dostlar‬‬

‫‪2‬‬ ‫‪2‬‬
‫اوتوز بريده خرض بابام ىم اچيوردى‬ ‫‪Otuz birde Hızır Baba’m mey içirdi.‬‬
‫وجوديمدين عزازيلىن حق قاچوردى‬ ‫‪Bedenimden şeytanları Hak kaçırdı.‬‬
‫سودا قيدليم يازوقالريم حق كيچوردى‬ ‫‪Sevdâlandım Hak, günâhtan geçirdi,‬‬
‫آندين سونگره حق يويلغه سادلى دوستالر‬ ‫!‪Bundan sonra Hak yolcusu oldum dostlar‬‬

‫‪3‬‬ ‫‪3‬‬
‫اوتوز ايكى ياشده ييىت حقدين فرمان‬ ‫‪Yaşım otuz iki Hak’tan bir fermân,‬‬
‫بنده يلک اک قبول قيدليم قيلمه ارمان‬ ‫‪“Kulluğa kabulsün,” verildi emân.‬‬
‫جان بريورده بريگوم سیناگ نور ايمان‬ ‫‪Ruhumu verirken ben nûr-ı imân,‬‬
‫غريب جانيم شادمان بولوب كودلى دوستالر‬ ‫!‪Garip cânım mutlu, güldü ey dostlar‬‬

‫‪104‬‬
‫‪Dîvân-ı Hikmet‬‬

‫‪4‬‬ ‫‪4‬‬
‫خايلقيم دين خرب ييىت شاکر بودلوم‬ ‫‪Hâlik’imden müjde, şükreder oldum,‬‬
‫هر کيم سوکىت بلكه تيبىت صابر بودلوم‬ ‫‪Meşakkat, çileye sabreder oldum.‬‬
‫بو اعملده هيچ اوخالماى ذاكر بودلوم‬ ‫‪Gece gündüz O’nu zikreder oldum,‬‬
‫هاى هوس ما و من يلک کيیت دوستالر‬ ‫!‪Hay u heves, bencillik gitti dostlar‬‬

‫‪5‬‬ ‫‪5‬‬
‫اوتوز اوچده ساىق بولوب ىم اوالشتيم‬ ‫‪Otuz üçte sâkî oldum, mey sundum.‬‬
‫جام رشاب قولغه آيلب تويا اچيتيم‬ ‫‪Kadeh elde, meyi içtim, mest oldum.‬‬
‫لشكر توزاب شيطان بيالن كوپ اوروشتيم‬ ‫‪Ordu kurup, şeytana karşı koydum,‬‬
‫حبمد اهلل ايكى نفسيم اودلی دوستالر‬ ‫!‪Hamden li’llâh, iki nefsim öldü dostlar‬‬

‫‪6‬‬ ‫‪6‬‬
‫اوتوز تورتده اعلم بولوب دانا بودلوم‬ ‫‪Yaş otuz dört, âlim u ârif oldum.‬‬
‫حكمت ايت ديب سبحان ايدى گويا بودلوم‬ ‫‪“Hikmet söyle!” der Rabbim, söyler oldum.‬‬
‫چلنت بریالن رشاب اچيتيم همراه بودلوم‬ ‫‪Kırklar ile şarap içtim, yoldaş oldum,‬‬
‫ايچ و تاشيم حق نوريغه تودلى دوستالر‬ ‫!‪İçim dışım Hak nuruyla doldu dostlar‬‬

‫‪7‬‬ ‫‪7‬‬
‫اوتوز بيشده مسجد كرييب دوران سوردوم‬ ‫‪Otuz beşte, mescitlerde devrân sürdüm.‬‬
‫طابلالراگ عشق دواكنني توال قوردوم‬ ‫‪İsteyene, dolu aşk dükkânı kurdum.‬‬
‫ايگرى يولغه هركيم كريدى سوکتوم اوردوم‬ ‫‪Yanlış yola girenleri ben durdurdum,‬‬
‫اعشقالراگ حق دين مژده ييىت دوستالر‬ ‫!‪Âşıklara Hak müjdesi geldi dostlar‬‬

‫‪8‬‬ ‫‪8‬‬
‫اوتوز آلىت ياشده بودليم صاحب كمال‬ ‫‪Otuz altı oldum; sâhib-i kemâl,‬‬
‫حق مصطىف كورساىت الر مناگ مجال‬ ‫‪Hak Mustafa gösterdi bana cemâl.‬‬
‫اول سببدين كوزوم ياشليق قامتيم دال‬ ‫‪O sebepten gözde yaş, boyumda dâl,‬‬
‫عشق خنجرى يوراک بغريم تيدلى دوستالر‬ ‫!‪Aşk hançeri yüreğimi doğradı dostlar‬‬

‫‪9‬‬ ‫‪9‬‬
‫اوتوز ييىت ياشقه کريديم اويغانماديم‬ ‫‪Yaşım otuz yedi, ben uyanmadım.‬‬
‫انصاف قيليب اهلل سارى تولغانماديم‬ ‫‪İnsaf edip Rahmân’a dayanmadım.‬‬
‫سحر وقتده زارى قيليب اينگرانماديم‬ ‫‪Seher vakti ağlayıp uyanmadım.‬‬
‫توبه قيدليم خواجم قبول قيدلى دوستالر‬ ‫!‪Tövbemi Hak, kabul eyledi dostlar‬‬

‫‪105‬‬
Dîvân-ı Hikmet

10 10
‫اوتوز سكزي ياشقه كريديم عمروم اوىت‬ Yaşım otuz sekiz, ömrüm geçiyor,
‫ييغالمايمو اوالر وقتيم ياووق ييىت‬ Ağlayayım, ölüm vaktim geliyor.
‫اجل كيليب پيمانه سني مناگ توىت‬ Ecel, kadehini tutmuş; iç diyor,
‫بيلماى قادلوم عمروم آخر بودلى دوستالر‬ Aldandım, ömrüm sonu geldi dostlar!

11 11
‫اوتوز توقوز ياشقه كريديم قيدليم حرست‬ Yaşım otuz dokuz, gönlümde hasret.
‫وا دريغا اوىت عمروم قاىن طاعت‬ Ömrüm geçti gâfil, bilâ-ibâdet.
‫طاعتليقالر حق قاشيده خوش سعادت‬ Taat eden Hak indinde hoş saadet,
‫قزييل يوزوم طاعت قيلماى سودلی دوستالر‬ Kızıl yüzüm, ibâdetsiz soldu dostlar!

12 12
‫ساچ و سقال خوب آقاردى کونلگوم قرا‬ Saç-sakalım hep ağardı, gönlüm siyâh,
‫روز حمرش رحم ايتماسنگ حايلم تباه‬ Mahşer günü acımazsan hâlim tebâh,
‫سناگ عيان عمل سزيمن کوبتور گناه‬ Sana malum amelsizim, çoktur günâh,
‫مجله ملک يازوقالريم بيدلى دوستالر‬ Tüm melekler, günâhlarım biliyor dostlar!

13 13
‫پري مغان جرعه سيدين قطره تاتيم‬ Pîr-i mugân içkisin, katre tattım.
‫يول تاپاى ديب باشيم بریهل تونالر قاتيم‬ Yol bulmaya geceler, kaldım, yattım.
‫حبمد اهلل لطف ايالدى نوراگ باتيم‬ Bi hamdillah, lütfetti, nura battım.
‫کونلگ قوىش الماكنغه ييىت دوستالر‬ Gönül kuşu lâ-mekâna yetti dostlar!

14 14
‫قيامتنینگ شدىت دين عقليم حريان‬ Aklım şaşkın kıyamet şiddetinden.
‫كونلگوم قورقغان جانيم هوراکن خانه ويران‬ Cân yorgun, hâne virân dehşetinden.
‫رصاط آتليغ كوفروىگ دين ديلم لرزان‬ Gönlüm titrek, sırâtın mihnetinden.
‫عقليم کيتيب بيهوش بولوب قادليم دوستالر‬ Aklım gitti, bayıldım, kaldım dostlar!

15 15
‫قول خواجه امحد قريقغه كريدينگ نفسينگىن قريق‬ Hoca Ahmed, yaşın kırk, nefsini kır.
‫مونده ييغالب آخرتده بولغيل اريق‬ Ağla, pak ol, âhirette olmaz kir.
‫پوست ايمان رشيعت دور مغزى طريق‬ İmân dışı şeriat, içi tarikattir.
‫طريقت گه کرياگن اولوش آدلى دوستالر‬ Ehl-i tarîk Hak’tan pay aldı dostlar!

106
Dîvân-ı Hikmet

6- ‫حکمت‬ Hikmet - 6
Geldim Sana!

1 1
‫يا اهليم محديـنگ بریهل حکمت ايتيب‬ Ya İlahi! Hamd ile hikmet söyledim,
‫ذایت اولوغ خواجم سيغنيب کيدليم سناگ‬ Zâtı Yüce olansın! Sığındım sana.
‫توبه قيليب گناهيم دين قورقوب قايتيم‬ Tövbeler günâhıma! Korktum da geldim,
‫ذایت اولوغ خواجم سيغنيب کيدليم سناگ‬ Zâtı Yüce olansın! Sığındım sana.

2 2
‫قرق برييمده اخالص قيدليم يول تاپای ديب‬ Kırk birimde, ihlasla yol bulsam dedim.
‫ايرانالردين هر رس کورسام من ياپای ديب‬ Erenlerin sırların saklasam dedim.
‫پري مغان ايزين آيلب من اوپای ديب‬ Pîr-i kâmilin izin öpeyim dedim.
‫ذایت اولوغ خواجم سيغنيب کيدليم سناگ‬ Zâtı Yüce olansın! Sığındım sana.

3 3
‫قرق ايـکيمده طـالب بولوب يـولغه کريديم‬ Kırk ikimde, talip olup yola girdim.
‫اـخالص قيلـيب يـالغوز حقه کونلگ بريديم‬ İhlas ile yalnız Hakk’a gönül verdim.
‫عرش کریس لوحدين اوتوب قلم کزیدیم‬ Arş’ı, Kürs’ü, Levh’ten geçip, kalem gezdim,
‫ذایت اولوغ خواجم سيغنيب کيدليم سناگ‬ Zâtı Yüce olansın! Sığındım sana.

4 4
‫قرق اوچومده حقىن ايزالب ناهل قيدليم‬ Kırk üçümde, Hak arayıp, feryâd ettim.
‫كوز ياشيمىن آقوزوبان ژاهل قيدليم‬ Gözyaşlarım akıtarak pınar ettim.
‫بيابانالر كزييب اوزوم واهل قيدليم‬ Çölü gezdim, özümü divâne ettim.
‫ذایت اولوغ خواجم سيغنيب کيدليم سناگ‬ Zâtı Yüce olan Rabbim! Sığındım sana.

5 5
‫قرق تورتومده حمبت ین بازارينده‬ Kırk dördümde muhabbetin pazârında,
‫يقام توتوب یيغالب يوردوم لگزارينده‬ Yakam tutup, ağlar yürür gülzârında.
‫منصور صفت باشيم برييب عشق دارينده‬ Mansûr gibi baş verdim, aşk dârında.
‫ذایت اولوغ خواجم سيغنيب کيدليم سناگ‬ Zâtı Yüce olansın! Sığındım sana.

6 6
‫قرق بيشيمده سندين حاجت تيالب کيدليم‬ Kırk beşimde ben, senden hâcete geldim.
‫تـوبه قيدليم هر ايش قيدليم خطا قيدليم‬ Tövbe ettim de yine hata eyledim,
‫يا اهليم رمحتينگین اولوغ بيدليم‬ Ya İlahi! Rahmetine güvendim,
‫ذایت اولوغ خواجم سيغنيب کيدليم سناگ‬ Zâtı Yüce olansın! Sığındım sana.

107
‫‪Dîvân-ı Hikmet‬‬

‫‪7‬‬ ‫‪7‬‬
‫قرق آتليمده ذوق وشوقيم تولوب تاشیت‬ ‫‪Kırk altıda, zevk ü şevkim dolup taştı.‬‬
‫رمحتينگ دين قطره تامدی شيطان قاچیت‬ ‫‪Rahmetinden katre düştü, şeytan kaçtı.‬‬
‫حقدين اهلام رفيق بولوب بابني آچیت‬ ‫‪Hak ilhamı refîk olup, kapın açtı,‬‬
‫ذایت اولوغ خواجم سيغنيب کيدليم سناگ‬ ‫‪Zâtı Yüce olan Rabbim! Sığındım sana.‬‬

‫‪8‬‬ ‫‪8‬‬
‫قرق ييتيمده ييیت ياقدين اهلام ييیت‬ ‫‪Kırk yedimde, ilham geldi yedi yönden.‬‬
‫سایق بولوب جام رشاب خواجم تویت‬ ‫‪Bade içtim saki olan pîr elinden.‬‬
‫شيطان کيليب نفس هواین اوزی يویت‬ ‫‪Şeytan yuttu nefs u hevayı yerinden,‬‬
‫ذایت اولوغ خواجم سيغنيب کيدليم سناگ‬ ‫‪Zâtı Yüce olan Rabbim! Sığındım sana.‬‬

‫‪9‬‬ ‫‪9‬‬
‫قرق سکزیده عزيـز جاندين بزيار بودلوم‬ ‫‪Kırk sekizde ben cânımdan bizâr oldum.‬‬
‫گـنه دردی کسل قيدلی بيمار بودلوم‬ ‫‪Günâhım çok, sakat etti, hasta oldum.‬‬
‫اول سببدين حقدين قورقوب بيدار بودلوم‬ ‫‪O sebepten Hak’tan korkup, bidâr oldum‬‬
‫ذایت اولوغ خواجم سيغنيب کيدليم سناگ‬ ‫‪Zâtı Yüce olan Rabbim! Sığındım sana.‬‬

‫‪10‬‬ ‫‪10‬‬
‫قرق توقوزده عشقينگ توشدی کويوب يانديم‬ ‫‪Kırk dokuzda yaktı beni aşk ateşin,‬‬
‫جمنون صفت خيل خويشدين قاچيب تانگديم‬ ‫‪Eş ve dosttan kaçıyorum Mecnûnleyin,‬‬
‫تورلوک تورلوک جفا تيگدی بويون سوندوم‬ ‫‪Türlü türlü cefâ gelse boyun eğdim,‬‬
‫ذایت اولوغ خواجم سيغنيب کيدليم سناگ‬ ‫‪Zâtı Yüce olan Rabbim! Sığındım sana.‬‬

‫‪11‬‬ ‫‪11‬‬
‫ايـليگ يمده ايرمن ديديم فعليـم ضعيف‬ ‫‪Yaşım elli, amel az, ulaşamam ben,‬‬
‫قان توکماديم کوزالريمدين بغريم ايزيب‬ ‫?‪Kanlı yaşım akıtmadım acep neden‬‬
‫نفسيـم اوچون يورار ايرديم ايتدیک کزیيب‬ ‫‪Islah olmaz nefs için, it gibi gezen,‬‬
‫ذایت اولوغ خواجم سيغنيب کيدليم سناگ‬ ‫‪Zâtı Yüce olan Rabbim! Sığındım sana.‬‬

‫‪12‬‬ ‫‪12‬‬
‫قول خواجه امحد اير بوملاسانگ اولاگن خيیش‬ ‫‪Hoca Ahmed! Er olmazsan ölmen iyi.‬‬
‫قزیيـل يـوزونگ قرا ييـرده سولغـان خيیش‬ ‫‪Kızıl yüzün kara yerde solman iyi.‬‬
‫توفراق صفت ييـر آستيده بولغـان خيیش‬ ‫‪Toprak gibi yer altında olman iyi.‬‬
‫ذایت اولوغ خواجم سيغنيب کيدليم سناگ‬ ‫‪Zâtı Yüce olan Rabbim! Sığındım sana.‬‬

‫‪108‬‬
Dîvân-ı Hikmet

7- ‫حکمت‬ Hikmet - 7
Görür Müyüm?

1 1
َ ْ ُ ُ ُ
‫قل هو اهلل سبحان اهلل ورد ايالسام‬ “Kul huve’llâh, Sübhâne’llâh!” vird eylesem,
‫بري و باريم ديدارينگىن كورار من مو‬ Bir ve Vâr’ım, cemâlini görür müyüm?
‫باشدين آياغ حرستينگده درد ايالسام‬ Baştan başa, hasretinle feryâd etsem,
‫بري و باريم ديدارينگىن كورار من مو‬ Bir ve Vâr’ım, cemâlini görür müyüm?

2 2
‫ايليک بريده چولالر گزييب گياه یيديم‬ Elli birde çöller gezip, otlar yedim.
‫تاغالر چيقيب طاعت قيليب کوزوم اويديم‬ Dağa çıkıp, kulluk edip gözüm oydum.
‫ديدارينگىن كوراملاديم جاندين تويديم‬ Cemâlini göremeden, cândan doydum,
‫بري و باريم ديدارينگىن كورار من مو‬ Bir ve Vâr’ım, cemâlini görür müyüm?

3 3
‫ايليک ايكى ياشده كيچتيم خانماندين‬ Yaşım elli iki, geçtim ev barktan,
‫خانمانيم نه كوروناگى بلكه جاندين‬ Ev ve bark ne demek, belki de cândan.
‫باشدين كيچتيم جاندين كيچتيم هم ايماندين‬ Baştan, cândan geçtim, hatta imândan,
‫بري و باريم ديدارينگىن كورار من مو‬ Bir ve Vâr’ım, cemâlini görür müyüm?

4 4
َ
‫ايليک اوچده وحدت م دين روزى قيدلى‬ Elli üçte vahdet meyin lütfeyledi.
‫يودلين آزاگن گمراه ايديم يولغه سادلى‬ Yoldan sapmış mücrimi ıslah eyledi.
َ
‫اهلل ديديم َّليك ديبان قولوم آدلى‬ “Allah” dedim,“Lebbeyk!” dedi söz aldı,
‫بري و باريم ديدارينگىن كورار من مو‬ Bir ve Vâr’ım, cemâlini görür müyüm?

5 5
‫ايليگ تورتده وجودالريم ناالن قيدلیم‬ Elli dörtte bedenim ağlar eyledim.
‫معرفت ىن ميدانيده جوالن قيدلیم‬ Ma’rifet meydanında seyrân eyledim.
‫اسماعيل ديک عزيز جانيم قربان قيدلیم‬ İsmail gibi, cânım kurbân eyledim.
‫بري و باريم ديدارينگىن كورار من مو‬ Bir ve Vâr’ım, cemâlini görür müyüm?

6 6
‫ايليک بيشده ديدار اوچون گدا بودلوم‬ Elli beşte cemâl için saâil oldum.
‫كويدوم ياندوم کول ديک تىق فنا بودلوم‬ Kavruldum, yandım, lütfuna nâil oldum.
‫حبمد اهلل ديدار ايزالب ادا بودلوم‬ Bi hamdillah, tâlib-i cemâl kul oldum,
‫بري و باريم ديدارينگىن كورار من مو‬ Bir ve Vâr’ım, cemâlini görür müyüm?

109
Dîvân-ı Hikmet

7 7
‫ايليک آلىت ياشقه ييىت مونلگوغ باشيم‬ Yaşım elli altı, dertlidir başım,
‫توبه قيدليم آقارموكني كوزدین ياشيم‬ Tövbe ettim, akar mı ki gözyaşım?
‫ايرانالردين بهره آملاى كونلگ تاشيم‬ Erenlerden olsa bir gönüldaşım,
‫بري و باريم ديدارينگىن كورار من مو‬ Bir ve Vâr’ım, cemâlini görür müyüm?

8 8
‫ايليک ييىت ياشده عمروم ييدليک اوىت‬ Yaş elli yedi, ömrüm yel gibi geçti.
‫ايا دوستالر عمل سزيمن باشيم قاىت‬ Bu amelsiz başım, bak zorda kaldı.
‫حبمد اهلل پري مغان قولوم توىت‬ Pîr-i kâmil himmet etti, el verdi.
‫بري و باريم ديدارينگىن كورار من مو‬ Bir ve Vâr’ım, cemâlini görür müyüm?

9 9
‫ايليک سكزی ياشقه کريديم من بیخرب‬ Yaş elli sekiz, ömür geçti bî-haber.
‫قهار اياگم نفسیمین قيل زير و زبر‬ Kahhâr Melik etti beni zîr u zeber.
‫همت بريسنگ شوم نفسيم اگ اورسام ترب‬ Himmet etsen, zâlim nefse vursam teber.
‫بري و باريم ديدارينگىن كورار من مو‬ Bir ve Vâr’ım, cemâlini görür müyüm?

10 10
‫ايليک توقوز ياشقه يیتيم داد و فرياد‬ Yaşım elli dokuz, feryâd eyledim,
‫جان ین بریاگن جانانيم ىن قلماديم ياد‬ Cân veren cânânımı yâd eylemedim.
‫نه يوز بریهل سيناگ ايتاى قيلغيل آزاد‬ “Ya Rab! Eyle azat!” ne yüzle derim?
‫بري و باريم ديدارينگىن كورار من مو‬ Bir ve Vâr’ım, cemâlini görür müyüm?

11 11
‫كوزوم يوموب تا آجقوچنه ييیت آتلميش‬ Göz yumup açınca yetişti altmış.
‫بيليم باغالب مني قيلماديم بري خيىش ايش‬ Boyun büküp yapmadım, hayırlı bir iş.
َ
‫كيچه كوندوز يب غم يوردوم مني ياز و قيش‬ Gamsız gezdim gece gündüz, yaz ve kış,
‫بري و باريم ديدارينگىن كورار من مو‬ Bir ve Vâr’ım, cemâlini görür müyüm?

12 12
‫آتلميش بريده رشمنده من گناهيم دين‬ Altmış birde pişman oldum günâhımdan,
‫ايا دوستالر کوب قورقه من اهليم دين‬ Ey dostlarım! Korkuyorum İlâh’ımdan.
‫جاندين كيچيب پناه تيالى خدايم دين‬ Cândan geçip, af diledim Allâh’ımdan,
‫بري و باريم ديدارينگىن كورار من مو‬ Bir ve Vâr’ım, cemâlini görür müyüm?

110
Dîvân-ı Hikmet

13 13
‫آتلميش ايكی ياشده اهلل پرتو سادلى‬ Yaşım altmış iki, Allâh nur verdi.
‫باشدين آياغ غفلت الريم رها قيدلى‬ Baştan sona gafletim yok eyledi.
‫جانيم ديلم عقليم هوشيم اهلل ديدى‬ Cânım, kalbim, aklım, fikrim Allâh dedi.
‫بري و باريم ديدارينگىن كورار من مو‬ Bir ve Vâr’ım, cemâlini görür müyüm?

14 14
‫آتلميش اوچده ندا كيدلى قول يرياگ کري‬ Altmış üçte emir; “Yere gir kulum!”
‫هم جانينگ من جانانينگ من جانينگىن بري‬ Hem cân hem cânânınım, doğru yolum.
‫هو شمشريين قولغه آيلب نفسينگىن قري‬ “Hû!” kılıcın ele al, nefsini kır,
‫بري و باريم ديدارينگىن كورار من مو‬ Bir ve Vâr’ım, cemâlini görür müyüm?

15 15
‫قول خواجه امحد نفسىن تيفتيم نفسىن تيفتيم‬ Kul Hoca Ahmed’im, nefsimi teptim.
‫آندين كينی جانانيمىن ايزالب تابتيم‬ Cânânımı buldum, bitti hasretim.
‫اوملاس بورون جان بريماک ىن دردين تارتيم‬ Ölmeden cân vermenin derdini çektim,
‫بري و باريم ديدارينگىن كورار من مو‬ Bir ve Vâr’ım, cemâlini görür müyüm?

8- ‫حکمت‬ Hikmet - 8
İşte Ben!

1 1
‫صبح صادق دوشنبه کون يرياگ کريديممصطىف‬ Pazartesi sabah erken yere girdim.
‫غه ماتم توتوب كريديم منا‬ Mustafa’ya matem tutup ben yere girdim.
‫آتلميش اوچده سنت ديدى ايشتيب بيدليم‬ Altmış üç yaş sünnettir, işitip bildim.
‫مصطىف غه ماتم توتوب كريديم منا‬ Mustafa’ya matem tutup, ben yere girdim.

2 2
‫يري اوستيده يارانالريم ماتم توىت‬ Yeryüzünde dostlarım matem tuttu.
‫اعلم همه سلطانيم ديب نعره تارىت‬ Tüm âlem “Sultanım!” deyip nara attı.
‫حقىن تابقان چني صوفیالر قانالر يوىت‬ Hakk’ı bulan gerçek sûfi kanlar yuttu.
‫مصطیف غه ماتم توتوب کريديم منا‬ Mustafa’ya matem tutup, ben yere girdim.

111
Dîvân-ı Hikmet

3 3
‫الوداع ديب يري آستيغه قدم قويدوم‬ Elvedayla yer altına bastım ayak,
‫ياروق دنيا حرام قيليب حقىن سويدوم‬ Gün yüzünü nefsime harâm kılarak,
‫ذکرين ايتيب يالغوز اولوب يالغوزکويدوم‬ Zikredip yalnız yanıp, yalnız olarak,
‫مصطیف غه ماتم توتوب کريديم منا‬ Mustafa’ya matem tutup, ben yere girdim.

4 4
‫طه اوقوب تون كيچه الر قائم بودلوم‬ “Taha” okudum gece gündüz kâim oldum,
‫كيجه نماز کوندوزالرى صائم بودلوم‬ Gece namaz, gündüzleri sâim oldum.
‫بو حال بریهل يري آستيده دايم بودلوم‬ Bu hâl üzre yer altında dâim oldum,
‫مصطىف غه ماتم توتوب كريديم منا‬ Mustafa’ya matem tutup, ben yere girdim.

5 5
‫آتلميش كيچه آتلميش كوندوز بري يول طعام‬ Altmış gece, altmış gündüz, bir kez taam,
‫تانگ آتقوچنه نماز اوقوب بري يول سالم‬ Sabaha dek namaz kılıp, bir kez selâm,
‫آتلميش اوچده بودلى عمريم آخر تمام‬ Altmış üçte oldu ömrüm elhak tamam,
‫مصطىف غه ماتم توتوب كريديم منا‬ Mustafa’ya matem tutup, ben yere girdim.

6 6
‫حق مصطىف روىح کيليب بودلى امام‬ Hak Mustafa ruhu gelip imam oldu.
‫مجله ملک يري آستيده بودلى غالم‬ Tüm melekler yer altında köle oldu.
‫کوب يغالديم حق مصطىف بريدى انعام‬ Çok ağladım, Resulullah nimet verdi.
‫مصطىف غه ماتم توتوب كريديم منا‬ Mustafa’ya matem tutup, ben yere girdim.

7 7
‫معراج توىن نور ديدم فرزند ديدی‬ Leyl-i Mirâç; “Gözüm nuru evlat!” dedi.
ّ ‫قولوم توتوب امتيم سن‬
‫امت ديدی‬ Elim tutup; “Ümmetimsin Ümmet!” dedi.
‫سنتيم ىن حمكم توتقيل دبلند ديدی‬ “Sünnetimi sıkı tut, gönül ver!” dedi.
‫مصطىف غه ماتم توتوب كريديم منا‬ Mustafa’ya matem tutup, ben yere girdim.

8 8
‫قيامتده يول آداشسانگ يولغه ساالى‬ Kıyamette yolsuz kalsan yol veririm,
ّ
‫حممد ديب تشنه بولسنگ قولونگ آالى‬ Muhammed der ; “ Arar isen el veririm.”
ّ
‫فرزنديم ايلگينگ توتوب جنت كراى‬ Evladım der, cennetine yol veririm,
‫مصطىف غه ماتم توتوب كريديم منا‬ Mustafa’ya matem tutup, ben yere girdim.

112
Dîvân-ı Hikmet

9 9
‫اى يارانالر بو سوز ايشتيب شوقيم آرتدى‬ Ey dostlar bu sözü duydum şevkim arttı.
ّ
‫امت ديدى ايچ و تاشيم نوراگ باتدى‬ “Ümmet!” dedi, içim dışım nura battı.
‫پرتو سايلب ديداريىن حق كورساتدى‬ Nuru yayıp, Hak cemâlin lütfetti.
‫مصطىف غه ماتم توتوب كريديم منا‬ Mustafa’ya matem tutup, ben yere girdim.

10 10
‫ديدار كوروب روحوم اوچوب عرشقه قوندى‬ Cemâlini gördüm, ruhum arşa kondu.
‫موىس صفت وجودالريم كويوب ياندى‬ Musa gibi varlığım tutuştu yandı.
‫جمنون صفت خيل خويش دين قاچيب تانگدى‬ Mecnûn gibi eş ve dosttan kaçıp saklandı.
‫مصطىف غه ماتم توتوب كريديم منا‬ Mustafa’ya matem tutup, ben yere girdim.

11 11
‫يري آستيده خواريلغ تارتتم كوب مشقت‬ Yer altında çok eziyet, zorluk çektim,
‫توشک ياستوق تاشدين قيليب چيكتيم حمنت‬ Yastık döşek taştan yapıp, mihnet çektim,
‫اى يارانالر بو دنياده يوق فراغت‬ Ey dostlarım! Bu dünyada, elem çektim,
‫مصطىف غه ماتم توتوب كريديم منا‬ Mustafa’ya matem tutup, ben yere girdim.

12 12
‫تا مشقت تارتماغوچنه وصىل قيدا‬ Böyle zorluk çekmeyince vusul olmaz,
‫خدمت قيلماى درد حالت بوملاس پيدا‬ Hizmet ehli olmadan dertler kalkmaz,
‫جان و دلىن تا قيلماسانگ حقه شيدا‬ Cânı Hakk’a vermedikçe kemâl bulmaz,
‫مصطىف غه ماتم توتوب كريديم منا‬ Mustafa’ya matem tutup, ben yere girdim.

13 13
‫يري آستيغه کريديم ايرسه بيخود بودلوم‬ Nefsimden geçerek, yer altına girdim,
‫كوزوم آجيب مصطىف ىن حارض کوردوم‬ Gözüm açtım Mustafa’yı hazır gördüm,
ّ ‫اعىص جاىف‬
‫امت الرىن حالني سوردوم‬ Âsi olan ümmetlerin hâlin sordum,
‫مصطىف غه ماتم توتوب كريديم منا‬ Mustafa’ya matem tutup, ben yere girdim.

14 14
‫ايا فرزند مندين سورسانگ قین امت‬ “Ey evladım! Benden sorsan hani ümmet?”
‫امت ديدی کوکسوم توهل داغ حرست‬ “Ümmet” dedi göğsüm dolu elem, hasret.
‫امت اوچون کوب تارته من حقدين لکفت‬ “Ümmetim adına çektim, Hakk’tan külfet”,
‫مصطىف غه ماتم توتوب كريديم منا‬ Mustafa’ya hasret duyup, ben yere girdim.

113
Dîvân-ı Hikmet

15 15
‫امت الريم يازوقالرين هر مجعه کيچ‬ “Her cuma günâhların, affet ümmetim!”
ّ ‫آيلب كيلاگى يا‬
‫حممد سن موىن جيج‬ İşte geldim Ya Muhammed! Sana ülfetim.
‫تا كه یيغالب سجده ايالى تنگريغه کيچ‬ “Rabbim affet! Ağladım, secde eyledim.
‫مصطىف غه ماتم توتوب كريديم منا‬ Mustafa’ya matem tutup, ben yere girdim.

16 16
‫هر مجعه کيچ امت الرىن کناهیىن‬ “Cuma günü affetsen, ümmetin günâhını.”
ّ ‫آيلب کيلاگى يا‬
‫حممد كورگيل موىن‬ Ya Muhammed! Yol göster, şaşırtmasın râhını.
‫امت الرينگ نيالر قيلور امحد سىن‬ Ümmetlerin ne yapar Ahmed senin?
‫مصطىف غه ماتم توتوب كريديم منا‬ Mustafa’ya matem tutup, ben yere girdim.

17 17
‫من ملك دين رشم آلورمن اى امتيم‬ “Ben melekten hayâ ettim, Ey Ümmetim!”
‫يراتقاندين قورقماس موسني پست همتيم‬ Yaradan’dan korkmaz mısın, himmetsizim!
‫كيچه ياتمای طاعت قيلسانگ خوش دوتليم‬ Gece yatmadan taat et, hoş devletim,
‫مصطىف غه ماتم توتوب كريديم منا‬ Mustafa’ya matem tutup, ben yere girdim.

18 18
‫يري آستيغه کريديم دوستالر ىب اختيار‬ Yer altına iradesiz girdim dostlar,
‫آمني دينگالر آل اصحاب هم چهار يار‬ “Âmin!” deyin âl ve ashab, çehâr-yâr.
‫امت الرىن جرمني کيچگيل پرورداگر‬ Ümmetin günâhın affet, Ey Perverdigâr!
‫مصطىف غه ماتم توتوب كريديم منا‬ Mustafa’ya matem tutup, ben yere girdim.

19 19
‫قول خواجه امحد من دفرتى ثاىن ايتيم‬ Hoca Ahmed sözümü, defter sâniden dedim,
‫ايكى اعلم عرشتالرين َم اگ ساتيم‬ İki cihân nimetin, mey u meze eyledim.
‫اوملاس بورون جان اچيغني زهرين تاتيم‬ Ölmeden cân acısın gördüm, zehrini tattım,
‫مصطىف غه ماتم توتوب كريديم منا‬ Mustafa’ya matem tutup, ben yere girdim.

114
Dîvân-ı Hikmet

9- ‫حکمت‬ Hikmet - 9
Kabre Girdim!

1 1
‫ايا دوستالر حسب حايلم بيان ايالى‬ Ey dostlarım! Hâlimi arz edeyim;
‫نه سبب دين حقدين قورقوب اغراگ كريديم‬ Rabb’imden niçin korkup kabre girdim?
‫چني درديلکاگ بو سوزالرىن عيان ايالى‬ Gerçek kula derdimi söyleyeyim,
‫اول سبب دين حقدين قورقوب گوراك كريديم‬ O sebepten Hakk’tan korkup kabre girdim.

2 2
‫اغر اچينده کيچه کوندوز طاعت قيدليم‬ Kabr içinde gece gündüz taat kıldım,
‫تطوع نماز اوقوب اعدت قيدليم‬ Namazı, ibadeti adet eyledim..
‫هر نه جفا تيگسه آناگ طاقت قيدليم‬ Her ne ki cefâdır, tahammül ettim.
‫اول سبب دين حقدين قورقوب گوراك كريديم‬ O sebepten Hakk’tan korkup kabre girdim.

3 3
‫اغر اچينده مصطىف ىن حارض كوردوم‬ Kabr içinde Mustafa’yı hazır gördüm.
‫سالم قيليب ادب بریهل بيخود توردوم‬ Selâm verip edep üzre şaşıp kaldım.
‫اعىص جاىف امت الرىن حالني سوردوم‬ Âsi mücrim ümmetlerin hâlin sordum,
‫اول سبب دين حقدين قورقوب گوراك كريديم‬ O sebepten Hakk’tan korkup kabre girdim.

4 4
‫اغراگ كريماق رسول اهلل سنت الرى‬ Kabre girmek Peygamber’in sünnetleri,
‫طاعت قيلماق حق رسولىن اعدتالرى‬ İbâdet de Hak Resul’ün âdetleri,
‫غريب الراگ رحم قيلماق شفقت الرى‬ Gariplere rahmeylemek şefkatleri,
‫اول سبب دين حقدين قورقوب گوراك كريديم‬ O sebepten Hakk’tan korkup kabre girdim.

5 5
‫امت بولسنك کيچه کوندوز تينماى ييغال‬ Ümmet isen gece gündüz durma ağla,
‫بغرينگپيشيب اوپكانگ تيشيب يورک دغال‬ Bağrını yak, ciğerin deş, yürek dağla.
‫اجل كيلسه مردانه وار بيلينگ باغال‬ Ecel gelse mertler gibi belin bağla,
‫اول سبب دين حقدين قورقوب گوراك كريديم‬ O sebepten Hakk’tan korkup kabre girdim.

6 6
‫بري كون سيىن عمرونگ برىگ بولغاى خزان‬ Bir gün ömrünün yaprağı olur hazân,
‫اجل كيلماى توبه قيلغيل ايا نادان‬ Ecel gelmeden tövbe et, sen ey nâdan!
‫شايد سيناگ رحم ايالاگى ايزيم يزدان‬ Olur, sana rahmeyleye Rabb-i Yezdân,
‫اول سبب دين حقدين قورقوب گوراك كريديم‬ O sebepten Hakk’tan korkup kabre girdim.

115
Dîvân-ı Hikmet

7 7
‫چني درديلكىن ايىش ايرور سوز و گداز‬ Sözünde, amelinde sadakat dertli işi,
‫کوز يایش دور حق قاشيده حتفه نياز‬ Hakk’a samimi mutî, gözyaşı sunan kişi,
‫کيچه کوندوز تينماى قيلغيل روزه نماز‬ Gece gündüz namaz-oruç tutan kişi,
‫اول سبب دين حقدين قورقوب گوراك كريديم‬ O sebepten Hakk’tan korkup kabre girdim.

8 8
‫ايا فرزند امت الرىن دردى اورتار‬ Ey evladım! Ümmetlerin derdi örter,
‫فسق فجور گناه الرى تاغ دين آرتار‬ Fisk u fücur günâhları dağdan artar,
‫دينىن قويوب دنيا مالني اوزاگ تارتار‬ Dini atıp, dünyayı tercih eder.
‫اول سبب دين حقدين قورقوب گوراك كريديم‬ O sebepten Hakk’tan korkup kabre girdim.

9 9
‫قول خواجه امحد تكبري ايتيب صحبت باشال‬ Kul Hoca Ahmed! Tekbir ile söze başla,
‫هاى هوس من من يلکىن يراق تاشال‬ Hay u heves, benliğini kov ve taşla.
‫سحرالرده چار رضب اوروب تينماى ايشال‬ Seherlerde var gücünle, çalış aşkla,
‫اول سبب دين حقدين قورقوب گوراك كريديم‬ O sebepten Hakk’tan korkup kabre girdim.

10- ‫حکمت‬ Hikmet - 10


Kul Hoca Ahmed!

1 1
‫حق تعاىل فضىل بریالن فرمان قيدلى‬ Hak Teâla fazlıyla ferman buyurdu.
‫ايشتيب اوقوب يرياگ كريدى قول خواجه امحد‬ Dinleyip yere girdi; Kul Hoca Ahmed!
‫آتلميش اوچده سنت الرين حمكم توتوب‬ Tam altmış üç yaşında sünnete uydu,
‫ايشتيب اوقوب يرياگ كريدى قول خواجه امحد‬ Dinleyip yere girdi; Kul Hoca Ahmed!

2 2
‫يري اوستيده اوملاس بورون تریيک اودلوم‬ Yeryüzünde ölmeden, ben önce öldüm,
‫آتلميش اوچده سنت ديدى ايشتيب بيدليم‬ Altmış üç yaşını sünnettir bildim.
‫يري آستيده جانيم بريهل قوللوق قيدليم‬ Yer altında cânımla kulluk eyledim,
‫ايشتيب اوقوب يرياگ كريدى قول خواجه امحد‬ Dinleyip yere girdi; Kul Hoca Ahmed!

116
Dîvân-ı Hikmet

3 3
‫ايرانالردين فيض و فتوح آالملاديم‬ Erenlerden fetih ve feyz alamadım,
‫يوز یيگریمه بيش اگ کريديم بيالملاديم‬ Yüz yirmi beş yaşa girdim bilemedim.
‫حق تعاىل طاعتل رين قيالملاديم‬ Hakk’a kulluk ve itaat kılamadım,
‫ايشتيب اوقوب يرياگ كريدى قول خواجه امحد‬ Dinleyip yere girdi; Kul Hoca Ahmed!

4 4
ّ
‫بولغاى من مو حممدىن خاص امىت‬ Olur muyum Muhammed’in has ümmeti?
‫امت ديسه اعىص الرين خوش دولىت‬ Ümmet dese âsilerin hoş devleti,
‫بادلين تاتليغ ايرور مناگ بو حمنىت‬ Baldan tatlıdır bana, bunca mihneti,
‫ايشتيب اوقوب يرياگ كريدى قول خواجه امحد‬ Dinleyip yere girdi; Kul Hoca Ahmed!

5 5
ّ
‫بزيالر اوچون جانالر چيكىت اول حممد‬ Bizler için neler çekti o Muhammed!
‫امت بولسنگ غم ييماس سن يالغان امت‬ Ümmet olsan gam yemezsin, sahte ümmet!
‫کيچه کوندوز حاصل الرينگ عيش عرشت‬ Gece gündüz işi yeme, içme, işret,
‫ايشتيب اوقوب يرياگ كريدى قول خواجه امحد‬ Dinleyip yere girdi; Kul Hoca Ahmed!

6 6
‫ايليک ياشده ندا كيدلى اوملک آسان‬ Elli yaşta nidâ geldi; ölme âsân,
‫رشىط اودلور سینده بولسه نور ايمان‬ Şartı budur sende olsa nur-ı imân,
‫تانگال بارسانگ ديداريغه قيلور مهمان‬ Kıyamette cemâline eder mihmân,
‫ايشتيب اوقوب يرياگ كريدى قول خواجه امحد‬ Dinleyip yere girdi; Kul Hoca Ahmed!

7 7
‫اى مؤمن الر بو دنياىن پاياىن يوق‬ Ey Mü’minler! Bu dünyanın payanı yok.
‫چني اولورسني هرگزی موىن يالغاىن يوق‬ Ölüm mutlak, bu sözümün yalanı yok.
‫كيم بيلماسه واهلل آىن ايماىن يوق‬ Kim ki bilmez vallâhi, onun imânı yok.
‫ايشتيب اوقوب يرياگ كريدى قول خواجه امحد‬ Dinleyip yere girdi; Kul Hoca Ahmed!

8 8
‫اصليم تفراق نسليم تفراق برچه دين خوار‬ Aslım toprak, neslim toprak, dünya değil bana yâr!
‫باسيب اوتسانگ مردار جسميم قيلغوىس اعر‬ Basıp geçsem, kirli beden, duyacağı utanç, âr.
‫کيم اعر ايتسه شيطان قوىم هواىس بار‬ Kim âr etse, utansa, şeytan kavmi hevâsı var,
‫ايشتيب اوقوب يرياگ كريدى قول خواجه امحد‬ Dinleyip yere girdi; Kul Hoca Ahmed!

117
Dîvân-ı Hikmet

9 9
‫چني ذاکرغه خدا اوزى قيدلى رمحت‬ Zâkirine Yüce Allâh eyledi rahmet,
‫تانگال بارسه جنت اچيره بريور خلعت‬ Seher vakti cennet içre verir hil’at.
‫روز حمرش ديدار كوروب سوراگى دولت‬ Mahşerde cemâli görüp, sorunca devlet,
‫ايشتيب اوقوب يرياگ كريدى قول خواجه امحد‬ Dinleyip yere girdi; Kul Hoca Ahmed!

10 10
‫بنده بولسانگ حمنت تارتغيل اغفل آدم‬ Kul ol! Elem, keder çek, ey gâfil insan!
‫اعقل ايرسانگ غنيمت دور سناگ شول دم‬ Akıllıysan, ganimettir sana şu an!
‫امانت دور عزيز جانينگ يورمه ىب غم‬ Gamsız olma emanettir sana bu cân,
‫ايشتيب اوقوب يرياگ كريدى قول خواجه امحد‬ Dinleyip yere girdi; Kul Hoca Ahmed!

11 11
‫آتلميش اوچده سنت بودلى يرياگ كريمک‬ Altmış üçte sünnet oldu yere girmek.
‫رسول اوچون ايكى اعلم برباد بريمک‬ Resul için dü cihânı terk eylemek.
‫اعشق الرىن سنىت دور تریيک اوملک‬ Âşıkların sünnetidir diri ölmek,
‫ايشتيب اوقوب يرياگ كريدى قول خواجه امحد‬ Dinleyip yere girdi; Kul Hoca Ahmed!

12 12
ّ
‫امت بولسنگ ایشتيب جانينگ بريماس موسن‬ Ümmet olsan sen ona cânını vermez misin?
‫مصطىف غه جانينگ قربان قيلماس موسن‬ Mustafa’ya cânını kurbân eylemez misin?
‫جان نه بولغاى ايمانيگىن بريماس موسن‬ “Cân!” nedir ki, sen ona imânını vermez misin?
‫ايشتيب اوقوب يرياگ كريدى قول خواجه امحد‬ Dinleyip yere girdi; Kul Hoca Ahmed!

13 13
‫قول خواجه امحد آتلميش اوچده اغئب بودلی‬ Hoca Ahmed altmış üçte gâib oldu.
‫ادب ساقالب مصطىف غه نائب بودلى‬ Hıfz-ı edep, Mustafa’ya nâib oldu.
‫سلطان بودلى حمنت تارتيب تائب بودلى‬ Sultan oldu, elem çekti, tâib oldu.
‫ايشتيب اوقوب يرياگ كريدى قول خواجه امحد‬ Dinleyip yere girdi; Kul Hoca Ahmed!

118
Dîvân-ı Hikmet

11- ‫حکمت‬ Hikmet - 11


Mansur Oldum İşte Ben!

1 1
‫ايا دوستالر پاک عشقیین قولغه آدليم‬ Ey dostlarım! Temiz aşkı ele aldım,
‫بو دنياین دشمن توتوب يوردوم منا‬ Bu dünyayı düşman bildim, yürüdüm ben.
‫يقام توتوب حرضتيغه سیغنيب کيدليم‬ Yakam tutup, huzura sığındım geldim,
‫عشق بابیده منصور صفت بودلوم منا‬ Bâb-ı Aşk’ta Mansûr gibi oldum ben.

2 2
‫عشق يويلده اعشق بولوب منصور اویت‬ Aşk yolunda âşık olan Mansûr geçti.
‫بيلني باغالب حق عشیق ین حمکم تویت‬ Bel bağlayıp, Hak işini sıkı tuttu.
‫مالمت الر اهانت الر کوب ايشییت‬ Melametler, ihanetler çok işitti.
‫ای مؤمنالر من هم منصور بودلوم منا‬ Ey Mü’minler! Mansûr oldum işte ben.

3 3
‫اعشق منصور انا احلق ین تيل اگ آدلی‬ Söyleyince âşık Mansûr; “Ene’l-Hak!”
‫جربيل کيليب انا احلق ین برياگ ايدی‬ Geldi Cibril, o da dedi; “Ene’l-Hak!”
‫جربيل کيليب باشينگ بري ديب يولغه سادلی‬ Ver başını, artık dünyayı bırak,
‫داراگ آسيليب ديداريین کوردوم منا‬ Asılmış cemâlin gördüm işte ben.

4 4
‫منصور کيلاگچ دار ايگيليب اوزی آدلی‬ Mansûr geldi, eğildi dârağacı.
‫باطن کوزی آچوقالری حريان قادلی‬ Kalp gözüyle bakan duymaz mı acı?
‫پرتو سايلب اهلل اوزی نظر قيدلی‬ Nazar etti Mevlâ, nurdur ilacı,
‫وا شوقا ديب ديداريین کوردوم منا‬ Cemâline baktım, gördüm işte ben.

5 5
‫ندا کيدلی اوشل دارغه کوب بوغماغيل‬ Dârağaca nidâ; “Çok sıkma!” diye,
‫حمکم تورغيل هريان باقيب سن آغماغيل‬ “Sıkı dur, her yana bak, ağma” diye,
‫تاشقه ايدی امريم توتوب سني تيگماگيل‬ Taşa der; “Emrim tut, sen değme!” diye,
‫لوح املحفوظ ختته سيده کوردوم منا‬ Levh-i Mahfuz kaydında gördüm işte ben.

6 6
‫اوچ يوز مال يیغيليب بيیت کوب روايت‬ Üç yüz molla geldi, yazdı çok haber,
‫رشيعت دور من هم بيتای بري روايت‬ Şeriattır, ben de yazsam bir haber,
‫طريقت ده حقيقت ده حق محايت‬ Tarikatten, hakikatten ne haber?
‫باشيم برييب حق رسيین بيدليم منا‬ Başım verip, Hak sırrını bildim ben.

119
Dîvân-ı Hikmet

7 7
‫انا احلق ین معین سيین بيلماس نادان‬ “Ene’l-Hakk”ı, câhil bilmez ne demek?
‫دانا کريک بو يولالرده پاک مردان‬ Bu yollarda ilim ve mertlik gerek.
‫اعقل قولالر حق ياديین ايدی جانان‬ Akıllı kul Hak yanında “Yâr” demek,
‫جاندين کيچيب جانانین سويدوم منا‬ Cândan geçip cânânı sevdim işte ben.

8 8
‫ايما قيدليم دانا بولسه معین آلسون‬ Îmâ ettim ârif olsun, ibret alsın,
‫قال علميدين بيتيب ايديم نشان قالسون‬ İlm-i zâhiri söyledim, izi kalsın.
‫در و کوهر سوزالريمین اچياگ سالسون‬ İnci cevher sözlerimi kalbe koysun,
‫حادلين ايتيب اعشقالرغه بريديم منا‬ Hâlden deyip uşşaka2 verdim işte ben.

9 9
‫ايسزي منصور خواريلق بریهل بودلی ادا‬ Yazık Mansûr, horluk ile oldu fenâ.
‫بری سوز بریهل يارانالردين بودلی جدا‬ Bir söz dedi, yârândan oldu cüdâ.
‫حال دلني هيچکيم بيلماس تنگريم گواه‬ Kimse bilmez hâl-i kalbim, tek Hudâ,
‫قانالر يوتوب من هم گواه بودلوم منا‬ Kanlar yutup, hem de şahit oldum ben.

10 10
‫شاه منصورین انا احلیق بيجا ايماس‬ Şah Mansûr’un “Ene’l-Hakk”ı yersiz değil,
‫يولین تابقان بزياگ اوخشاش گمراه ايماس‬ Yolun bulan, bizim gibi mücrim değil.
‫هر ناجنس الر بو سوزالردين آاگه ايماس‬ Her nâ-ehil, bu yollarda ârif değil,
‫آاگه بولوب بوی خدا آدليم منا‬ Haberdarım, Hak kokusun aldım ben.

11 11
‫بري تون سحر غريب منصور کوپ يیغالدی‬ Seher vakti garip Mansûr çok ağlar,
‫پرتو سايلب اهلل اوزی رحم ايالدی‬ Nur gönderir Mevlâ bağrını dağlar.
‫آندين سونگره چلنت باقیب رشاب بريدی‬ Susayan gönlüne kırklar mey sunar,
‫داناالرغه بو سوزالرین ايديم منا‬ Bilginlere bu sözleri dedim ben.

12 12
‫نادانالراگ ايسزي سوزوم حيف حکمت‬ Sözüm câhillere değil, çünkü hikmet.
‫آدم من ديب بيلني باغالر قین همت‬ İnsanım der bel bağlar, nerde himmet?
‫دنيا اوچون بریبریيغه قيلماس شفقت‬ Dünya için bir birine etmez şefkat,
‫ظالم الراگ اسري بولوب اودليم منا‬ Zâlimlere esir oldum, öldüm ben.

2
Uşşak: Âşıklar.
120
Dîvân-ı Hikmet

13 13
‫ظالم الرده حدنه بولغای بزيده گناه‬ Zâlimlerde sayıca, bizde günâh çok.
‫درويش الرین حلیق مردار اوتماس داع‬ Dervişler kötü huylu, geçer dua yok.
‫اول سبب دين پادشاه قيلور بزياگ جفا‬ Bu sebepten Sultan’ın cefâsı çok.
‫آيت حديث معین سيدين ايديم منا‬ Ayet, hadis ma’nâsını dedim ben.

14 14
‫ظالم اگر جفا قيلسه اهلل ديگيل‬ Zâlim şayet cefâ etse, sen; “Allâh!” de.
‫ايلگينگ آچيب داع ايالب بويون سونگيل‬ Ellerin aç dua eyle, sabreyle.
‫حق دادينگاگ يیتماس بولسه زاری قيلگيل‬ Hak imdadın gelmez ise kork böyle!
‫حقدين ايشيتيب بو شوزالرین ايديم منا‬ Hak’tan duydum bu sözleri dedim ben.

15 15
‫ظالم اگر ظلم ايالسا مناگ يیغال‬ “Zâlim zulm ederse, gel bana ağla,
‫ياشينگ ساچيب مناگ سیغنيب بيلينگ باغال‬ Gözyaşın dök, kalbini bana bağla,
‫حرام شبهه ترک ايتيبان يورک داغال‬ Harâm, şüphe terk edip, yürek dağla…”
‫ظالم الراگ يوز مينگ بال بريديم منا‬ Zâlimlere yüz bin bela verdim ben.

16 16
‫ظالم الرین قریب نيدور من يراتقان‬ Zâlimlere dostluk nedir ki ben Yaradan?
‫يراتقان ین منظور قيلمای سن اونوتقان‬ Yaradan’ı akletmeden gâfil olup unutan,
‫مندين کيچيب ظالم الرین ايلگني توتقان‬ Benden geçip, zâlimlerin elin tutan,
‫ظالم الراگ اوزوم رواج بريديم منا‬ Zâlimlere kıymet verdim işte ben.

17 17
‫سناگ جزا يراتقانغه يابلار مادينگ‬ Sana cezâ; yalvarmadın Yaradan’a,
‫اهلل ديبان تونالر توروب اينگرانمادينگ‬ Gece kalkıp el açmadın Rahmân’a,
‫حقيقت دين سوزالر ايتيم ايشیتمادينگ‬ Hakk’ı dedim, kulak vermedin bana,
‫ظالم الرین ايلگني اوزون قيدليم منا‬ Zâlimlerin elini uzun kıldım ben.

18 18
‫ای بیخرب حقه کونلگ يوگورتمادينگ‬ Ey habersiz! Hakk’a gönül yöneltmedin!
‫دنيا حرام آندين کونلگ ساووتمادينگ‬ Dünya harâm, ondan gönül soğutmadın.
‫نفس دين کيچيب اهلل رسی تولغانمادينگ‬ Cândan geçip, Hakk’a doğru seğirtmedin,
‫بو نفس اوچون زار حريان بودليم منا‬ Nefsim için şaşkın oldum işte ben.

121
Dîvân-ı Hikmet

19 19
‫ظالم الرین شکوه قيلمه ظالم اوزونگ‬ Zâlimlerden şekvâ3 etme, zâlim özün,
‫خويونگ ريا تأثري قيلماس خلقه سوزونگ‬ Huyun riyâ, etki etmez halka sözün.
‫دنيا مالني توال بريديم تويماس کوزونگ‬ Dünya malın çokça verdim, doymaz gözün,
‫حريص الرین سجني اچيره سادليم منا‬ Harîsleri4 “Siccîn!”5 içre saldım ben!

20 20
‫لعل لیب جنبش قيليب ايدی نیب‬ Al dudaklar, kıpırdar söyler Nebi,
‫جان ديلم امت الريم کوز روشین‬ Cân ve kalbim, ümmetin göz rûşeni6,
‫حقه قوللوق مناگ امت بولغان قین‬ “Hakk’a kul, bana ümmet olan hani?”
‫چني امت ین سينه سياگ قويديم منا‬ Gerçek ümmet sinesine girdim ben.

21 21
‫قول خواجه امحد حق سوزيین سوزالب اویت‬ Hoca Ahmed, Hak sözünü dedi, geçti.
‫عني ايلقني طريقت ده بوزالب اویت‬ Ayne’l-yakin, tarikatte ömrü geçti.
‫علم ايلقني رشيعت ین سوزالب اویت‬ İlme’l-yakin, şeriatı bildi, geçti.
‫حق ايلقني حقيقت دين ايديم منا‬ Hakka’l-yakin, hakikatı dedim ben.

12- ‫حکمت‬ Hikmet - 12


Hakkı Sevdim Ben!

1 1
‫تعایل اهلل اعشق الراگ بريدی عشقني‬ Rabbim, âşıklara verdi aşkını,
‫شاکر بولوب اورتاب يانيب کويدوم منا‬ Şükredip tutuştum, yandım ben işte.
‫ايکی اعلم کوزالريمغه خشخاش دانه‬ Dü cihân7 gözümde haşhaş tanesi,
‫کورونمادی يالغوز حقین سويديم منا‬ Görünmedi, Hakk’ı sevdim ben işte.

2 2
‫جاندين کيچيب يالغوز حقین جانغه قوشتوم‬ Cândan geçtim, yalnız Hakk’ı câna kattım,
‫اندين سونگره دريا بولوب تولوب تاشتيم‬ Daha sonra deryâ olup, doldum taştım.
‫الماکن ین سري ايتيبان مقام آشتيم‬ Lâ-mekânı8 seyrederek, makam aştım,
‫دنيا عقبني يوز مينگ طالق قويديم منا‬ Yüz bin talakla dünyayı kovdum ben işte.

3
Şekvâ: Şikâyet. 6
Rûşen: Göz aydınlığı.
4
Harîs: Hırslı, tama’kâr. 122 7
Dü: İki (dü cihân: İki dünya)
5
Siccîn: Cehennemde bir tabaka, azap mahalli. 8
Lâ-mekân: Mekânsızlık âlemi.
Dîvân-ı Hikmet

3 3
‫حق آدليده عقل اکمل دم اوراملاس‬ Hak yanında, akl-ı kâmil dem vurmaz,
ّ
‫عشق شدیت طغيان قيلسه بري دم تورماس‬ Aşk şiddeti tuğyan etse de duymaz,
‫پروانه ديگ اخگر بولور اوزين بيلماس‬ Pervâne gibi kor olur, hâlin bilmez,
‫بو رسالرین جانانه دين تويديم منا‬ Bu sırları cânâneden duydum ben işte.

4 4
‫طريقت ین يولالرین عقبه یس کوب‬ Tarikat yollarının engeli çok,
‫پاک عشقیین قولغه آملای بوملاس يوروب‬ Temiz aşksız yürümekte fayda yok,
‫ديداريین کورسه بوملاس تون کون اویوب‬ Cemâlini görmek zordur, yönü yok,
‫هيچ اوخالمای ديداريین کوردوم منا‬ Uyumadım Cemâlin gördüm ben işte.

5 5
‫طريقت ین يویل قاتيغ طرفه شاشتيم‬ Tarikatın yolu zordur, sonsuz şaştım,
‫باشيم قایت پري مغان رسی قاچتيم‬ Başım dertte, pîr-i kâmile kaçtım.
‫پري ايتاگني توتوب باطن کوزين آچتيم‬ Dâmeninden9 tuttum, kalp gözüm açtım,
‫رسوا بولوب يول الر کزیيب يوردوم منا‬ Rezil olup yola düştüm ben işte.

6 6
‫طريقت ین يول الريدور قاتيغ عذاب‬ Tarikatın yollarında çile, azap,
‫بو يولالرده نيچه اعشق بودلی تراب‬ Bu yollarda nice âşık oldu turap10,
‫عشق يویلغه هرکيم کريسه حایل خراب‬ Aşk yoluna her kim girse, hâli harap,
‫ايرانالردين يولین سوراب يورديم منا‬ Erenlerden yol sordum, gittim ben işte.

7 7
‫طريقت ین يول الريدور طرفه اولوغ‬ Tarikat yolları sonsuz, yücedir.
‫روزی قيلغان بنده سيغه بولغای ياووق‬ Nasip olan kula, öze gücedir.
‫اوچقوین غه طاقت قيلماس یيیت تموغ‬ Cehennem dayanmaz, gücü nicedir?
‫ای يارانالر عزيز جاندين تويديم منا‬ Ey dostlarım! Cândan geçtim ben işte.

8 8
‫حقيقت ین معنایس اگ یيتاگن کییش‬ Hakikatin ma’nâsınıbilir kişi,
‫بيخود بولوب کويوب يانار ايیچ تایش‬ Hayretle tutuşup, yanar içi-dışı.
‫قانالر آقار کوزالريدين آقار يایش‬ Kan dökülür gözlerinden akar yaşı,
‫کوز ياشيم ین حتفه قيليب بارديم منا‬ Gözyaşlarım sundum, geldim ben işte.

9
Damen: Etek.
123 10
Turap: Toprak.
Dîvân-ı Hikmet

9 9
‫رشيعت دور اعشق الرین افسانه یس‬ Âşıkların efsanesi şeriattır.
‫اعرف اعشق طريقت ین دردانه یس‬ Âşık, ârif incileri tarikattır,
‫قيده بارسه جانانه یس همخانه یس‬ Nere gitse sevgilisi hakikattir,
‫بو رسالرین عرش اوستيده کوردوم منا‬ Bu sırları arş üstünde gördüm ben işte.

10 10
‫حمبت ین باغني کزيمای اعشق بوملاس‬ Âşık olmaz, aşk bağını gezmeden,
‫خواريلق زاريلق تارتماگوجنه نفسينگ اوملاس‬ Nefis ölmez mihnet, külfet çekmeden,
ُ
‫بري قطره غه قانع بوملای اول در بوملاس‬ İnci olmaz, bir katre11 su değmeden,
‫قانع بولوب خاص گوهرين آدليم منا‬ Razı olup aşk cevheri aldım ben işte

11 11
‫عشق اوتيغه کوياگن اعشق رنیگ اوچار‬ Aşk ateşinde yanan âşığın rengi uçar,
‫عقیب رسی جدل قيليب موندين کوچار‬ Âhirete yönelir, çeker buradan göçer,
‫مونده بولغان گره الرین آنده آچار‬ Dünya düğümlerini gider orada çözer,
‫رسول دنيا جيفه ديدی قويدوم منا‬ Resul; “Dünya leştir!” der, bıraktım ben işte.

12 12
‫حقيقت يلک اعشقالرین رنیگ سينوق‬ Gerçek âşıkların soluktur rengi,
‫آيينه غه نظر قيلسه آندين تانوق‬ Aynaya bakınca bulunmaz dengi,
‫اوزی حريان کونیلگ ويران کوزی ياشلوق‬ Yaşlı gözleriyle yapınca cengi,
‫قدرتيغه حريان بولوب قادليم منا‬ Kudretine hayrân kaldım ben işte.

13 13
‫اهلل ايدی کوب یيغالسانگ کورگونگ مین‬ Mevlâ der ki; “ Çok ağla ki gör Beni,
‫زاری قيلسانگ بندم ديبان ايغوم سین‬ Feryâd et ki, kulum deyim Ben seni,
‫جاندين کيچيب مین ایستار اعشق قین‬ Cândan geçen âşıklarım der; hani?”
‫اهلام کيدلی چني قوالقغه آدلیم منا‬ Bana ilham geldi, aldım ben işte.

14 14
‫چني کونلگ دن کوياگنالراگ ديدار عطا‬ Gerçek âşıklara armağandır Cemâl,
‫يلغان اعشق يولغه کريسه همه خطا‬ Sahte âşıklarda olmaz ki kemâl,
ّ
‫چني اعشق ین کوزی ياشليغ قدی دوتا‬ Gözü yaşlı âşıklara olur mu zevâl?
‫دوتا بولوب يري آستيغه کريديم منا‬ Büktüm boynum, yer altına girdim ben işte.

11
Katre: Damla.
124
Dîvân-ı Hikmet

15 15
‫حقيقت يلغ چني اعشقغه حتفه بريکوم‬ Gerçek âşıklara tuhfe12 sunayım,
‫روز حمرش چنوک سن ديب حالني سورگوم‬ Mahşerde ; “ Nasılsın?” hâlin sorayım,
‫شفيع بولوب شفاعتین اوزوم قيلغوم‬ Acıyıp da şefaatçi olayım,
‫رمحتينگ دين اميد توتوب کيدليم منا‬ Rahmetini umdum geldim ben işte.

16 16
‫قول خواجه امحد حق ياديین ايغيل مدام‬ Hoca Ahmed! Hak zikrini söyle dâim,
‫حقدين قورقوب تينمای یيغال یلع ادلوام‬ Maşûk u aşkına ağla, olma nâim13,
‫نماز اوقوب روزه توتوب هر صبح وشام‬ İbâdet et, gündüz sâim14, gece kâim15,
‫مونداغ قيليب مراديمغه يیتيم منا‬ Böyle yapıp muradıma erdim ben işte.

13- ‫حکمت‬ Hikmet - 13


Yer Altına Girdim İşte Ben!

1 1
‫اول قادريم قدرت بریالن نظر قيدلی‬ O Hâlık’ım, kudretiyle nazar etti,
ّ
‫خرم بولوب يري آستيغه کريديم منا‬ Mutlulukla yer altına girdim işte ben.
‫غريب بنده نگ بو دنيادين سفر قيدلی‬ Garip kulun bu dünyadan göç eyledi,
‫حمرم بولوب يري آستيغه کريديم منا‬ Mahrem olup yer altına girdim işte ben.

2 2
‫ذاکر بولوب شاکر بولوب حقین تاپتيم‬ Zâkir oldum, şâkir oldum, Hakk’ı buldum.
‫دنيا عقیب حرام قيليب ينچيب تيپتيم‬ Dünya, ukbâ16 harâm sayıp tekmeledim.
‫شيدا بولوب رسوا بولوب جاندين اوتيم‬ Şeydâ olup, rüsvâ olup cândan geçtim,
‫بیغم بولوب يري آستيغه کريديم منا‬ Gamsız olup yer altına girdim işte ben.

3 3
‫شوملوغوم دين تاغتاشالر سوکیت مین‬ Cürmüm ile dağlar taşlar sildi beni,
‫فصيح تيدله سوکوب ايدی حتفه نگ قاین‬ Açık dille çekiştirdi; tuhfen hani?
‫اول باريب حقین تاین‬ّ ‫اعشق بولسانگ‬
Âşık isen önce varıp, Hakk’ı tanı,
‫مرهم بولوب يري آستيغه کريديم منا‬ Mahrem olup yer altına girdim işte ben.

12
Tuhfe: Armağan, hediye. 15
Kâim: Gece namazı kılan kişi.
13
Nâim: Uyuyan, gâfil. 125 16
Ukbâ: Âhiret.
14
Sâim: Oruçlu.
Dîvân-ı Hikmet

4 4
‫سزيین بزيین حق يرایت طاعت اوچون‬ Hepimizi Hak yarattı kulluk için,
‫ای بوالعجب اچيمک یيمک راحت اوچون‬ Sen zannettin, yemek, içmek, rahat için.
‫قالوا بیل ديدی روحوم حمنت اوچون‬ Ruhum “Kâlû belâ…17” dedi, mihnet18 için,
‫ادهم بولوب يري آستيغه کريديم منا‬ Edhem19 olup yer altına girdim işte ben.

5 5
‫نفسيم مین کوپ يوگوریت حقه باقمای‬ Nefs peşine koştum, Hakk’a bakmadan,
‫کيچه کوندوز بیغم يوردوم ياشيم آقمای‬ Gece-gündüz gamsız, yaş akıtmadan,
‫های هوس ما و من ین اوتقه ياقمای‬ Hay u heves20, ben-benliği odda21 yakmadan,
‫پرغم بولوب يري آستيغه کريديم منا‬ Gamla doldum yer altına girdim işte ben.

6 6
‫قولین کورسام قویل بولوب خدمت قیلسام‬ Bir kul görsem, hizmet etsem, kulu olsam,
‫تفراق صفت يول اوستیده يویل بولسام‬ Toprak gibi yol üstünde yolu olsam,
‫اعشقالرین کوروب اوچاگن کویل بولسام‬ Âşıkların yanıp uçan külü olsam,
‫همدم بولوب يري آستيغه کريديم منا‬ Hem-dem22 olup yer altına girdim işte ben.

7 7
‫جاندين کيچيب حمنت تارتيم بندم ديدی‬ Cândan geçtim, elem çektim, kulum dedi.
‫قانالر يوتوب اهلل ديدیم رحم ايالدی‬ Kanlar yutup, “Allâh!” dedim, rahmeyledi.
‫دوزخ اچيره قاملسون ديب غميم یيدی‬ Nâr içinde yansam bana gam yok dedi.
‫خرم بولوب يري آستيغه کريديم منا‬ Mutlu olup yer altına girdim işte ben.

8 8
‫ياشيم یيیت آتلميش اوچاگ بری کوچنه يوق‬ Yaş ulaştı altmış üçe günüm yok,
‫وا دريغا حقین تابمای کونلگوم سینوق‬ Hakk’a vuslat için temiz gönlüm yok.
‫يري اوستيده سلطان من ديب بودلوم اولوغ‬ Yeryüzünde sultân oldum, kibir çok,
‫شاکر بولوب يري آستيغه کريديم منا‬ Şükrederek yer altına girdim işte ben.

9 9
‫شيخ من ديبان دعوی قيليب يودله قادليم‬ Şeyhim dedim, gurur yaptım, yolda kaldım,
ُ َ
‫فش دستار پوچک پولغه ساتيب کيدليم‬ Sarığımı ele sattım, para aldım.
‫نفسيم مین هوا قيدلی يودله قادليم‬ Nefse uydum, aldanarak yolda kaldım,
‫بيدم بولوب يري آستيغه کريديم منا‬ Huzursuzum yer altına girdim işte ben.

17
Kâlû belâ: Ruhlar âleminde “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” 19
Edhem: İbrahim Edhem Hazretleri kastedilmektedir.
sorusuna; “ Evet bizim Rabbimizsin.” anlamındaki sual ve cevap, 126 20
Hay u heves: Nefsani arzular.
elest sualide denir. (A’raf Sûresi, 7/172. Ayet ) 21
Od: Ateş.
18
Mihnet: Dünyada çekilecek sıkıntı ve kulluğun sorumluluğu. 22
Hem-dem: Beraber olmak.
Dîvân-ı Hikmet

10 10
‫باشيم تفراق اوزوم تفراق جسميم تفراق‬ Başım toprak, kendim toprak, cismim toprak,
‫حق وصلیاگيیتارمن ديب روحوم مشتاق‬ Hak vuslatına ermeye ruhum müştâk23.
‫کويديم يانديم بوالملاديم هرگزی آفاق‬ Yandım, piştim, olamadım pîr u pak,
‫شبنم بولوب يري آستيغه کريديم منا‬ Şebnem olup yer altına girdim işte ben.

11 11
ُ
‫پري مغان نظر قيدلی رشاب اچيتيم‬ Pîr-i kâmil nazar etti, mey içtim.
‫شبیل ينلگيغ سماع اوروب جاندين کيچتيم‬ Şiblî24 gibi sema dönüp, cândan geçtim.
‫رسمست بولوب ايل خلقدين تانيب قاچتيم‬ Sermest olup, elden, halktan korkup kaçtım.
‫زمزم بولوب يري آستيغه کريديم منا‬ Zemzem olup yer altına girdim işte ben.

12 12
‫قول خواجه امحد ناصح بولسانگ اوزونگ اگ بول‬ Hoca Ahmed! Nâsıh isen, kendine ol,
‫اعشق بولسانگ جاندين کيچيب بری يویل اول‬ Âşık isen, cândan geçip, bir kez öl,
‫نادانالراگ ايتسانگ سوزونگ قيلماس قبول‬ Câhil kalbe sözün girmez, bulmaz yol,
‫حمکم بولوب يري آستيغه کريديم منا‬ Güçlü olup yer altına girdim işte ben.

14- ‫حکمت‬ Hikmet - 14


Doydum Ben İşte!

1 1
‫ايا دوستالر نادان بریالن الفت بولوب‬ Ey dostlarım! Câhil ile dost oldum,
‫بغريم كويوب جاندين تويوب اودلوم منا‬ Bağrım yandı, cândan oldum ben işte.
‫توغرى ايتسام ايگرى يولغه بوينني تولغار‬ Doğru desem, eğriye çeker boynum,
‫قانالر يوتوب غم زهريغه تويدوم منا‬ Kanlar içip, gam zehrine doydum işte ben.

2 2
‫نادان بریهل اوتاگن عمرينگ نار سقر‬ Câhillerle geçen ömrüm nâr, sakar,
‫نادان بارسه دوزخ اندين قيلغاى حذر‬ Câhillerden cehennem bile korkar.
‫نادان بریهل دوزخ سارى قيلمنگ سفر‬ Câhillerle bir olma, cehennem yakar,
‫نادان اچيره خزان ينلگيغ سودلوم منا‬ Câhiller içinde soldum işte ben.

23
Müştâk: Âşık, arzulu.
127 24
Şiblî: Meşhur mutasavvıf, büyük imam ve tasavvuf önderi
(H. Doğum M. 247 Bağdat; Ölüm M. 334 Samarra).
Dîvân-ı Hikmet

3 3
‫داع قيلینگ نادانالرىن يوزين کورماى‬ Dua et ki, câhillerin yüzünü görmeyeyim,
‫حق تعاىل رفيق بولسه بریدم تورمای‬ Hak Teâla refik olsa, bir dem bile durmayayım,
‫بيمار بولسه نادان الرىن حالني سورمای‬ Hasta olsa câhillerin hâlini sormayayım,
‫نادانالردين يوز مينگ جفا کوردوم منا‬ Câhillerden yüz bin cefâ gördüm işte ben.

4 4
‫داد ايالسام حقه داديم ييتارموكني‬ Haykırsam imdadıma, acep yetişir mi Hak?
‫كوكسيمده ىغ زناگرالريم کيتارموكني‬ Kalbimdeki kirler gider olur mu pîr u pak?
‫همه نادان بو دنيادين اوتارموكني‬ Tüm câhiller dünyadan bir gün gidecek, elhak,
‫يا اهليم سناگ سيغينيب كيدليم منا‬ Câhillerden yüz bin cefâ gördüm işte ben.

5 5
‫حق وصلیین ایزالب تاپمای حریانه من‬ Hak vuslatın arayıp, bulmada hayrâneyim.
‫تینمای ییغالب کونیلگ بوزوق دیوانه من‬ Gece-gündüz ağlayan sanki bir divâneyim.
‫حایلم سورسانگ من طالب جانانه من‬ Hâlimi sorsan bana, ben talib-i Cânâneyim,
‫جانان ایزالب فنا بویلب کیدلیم منا‬ Sevgili’yi ararken bak yok oldum işte ben.

6 6
‫يري آستيغه قاچيب کريديم نادان الردين‬ Yer altına girdim ben ve kaçtım câhillerden.
‫ايلگيم آچيب داع تيالب مردانالردين‬ El açıp “ Dua!” dedim, mert olan kişilerden.
‫غريب جانيم يوز تصدق داناالردين‬ Bu cân için istedim tasadduk bilgelerden.
‫دانا تاپمای يري آستيغه كريديم منا‬ Bulamadım bilgeyi yer altına girdim işte ben.

7 7
‫نادانالرىن مندين سورمه کوکسوم چقه‬ Câhillerden sormayın, kalbim yerinden çıkar.
‫حقدين قورقوب ماتم قورسام کوالر قهقه‬ Ben Hak için ağlasam, o da, kahkaha atar.
‫آغزى آچوق نفىس اولوغ مثل لقه‬ Nefsi ulu, şom ağız, insana garip bakar.
‫نادانالردين قورقوب سناگ کيدليم منا‬ Câhillerden korkarak Sana geldim işte ben.

8 8
‫طمع قيلمه نادانالردين قدرينگ بيلماس‬ Câhilden bir şey umma, asla kadrini bilmez.
‫ظلمت اچيره يول اداشسانگ يولغه ساملاس‬ Karanlıkta kaybolsan, seni yoluna salmaz.
‫بوينونگ قیسيب زارى قيلسانگ قولونگ آملاس‬ Boyun büküp yalvarsan, gelip elinden tutmaz.
‫نادانالرىن شكوه ايالب كيدلیم منا‬ Câhillerden müşteki, Sana geldim işte ben.

128
Dîvân-ı Hikmet

9 9
‫اول آخر خوبالر كيىت قادليم يالغوز‬ Evvel, âhir iyiler göçtü ben kaldım yalnız.
‫نادانالردين ايشیتماديم بري خيىش سوز‬ Câhillerden duyulmaz iyi bir söz, imkânsız.
‫دانا كيىت نادان قادلى يیديم افسوس‬ Göçen bilge, kalan câhil, olunmaz ki gamsız.
‫يولین تابماى حريان بولوب قادليم منا‬ Yolumu kaybettim de şaşkın kaldım işte ben.

10 10
‫داغ هجران ايزدى بغريم قىن دردمند‬ Ayrılık elemi deldi bağrımı, nerde derd-mendim,
‫دانا تفراق نادانالرىن كوكیس بلند‬ Bilge toprak, câhil küstah ben bunu bilemedim.
‫آيت حديث بيان قيلسام قيلماس پسند‬ Ayet-hadis okununca beğeneni göremedim.
‫كوكسوم تيشينگ درد و غم اگ تودليم منا‬ Del bağrımı dert ve gamla doldum işte ben.

11 11
‫درد و حالت طغيان قيدلى بارمو طبيب‬ Derd u halet azıp coştu, var mı tabip?
‫عرض حايلم سناگ ايتاى يالغوز حبيب‬ Arz-ı hâlim sana derim yalnız Habip,
‫برچه طالب اولوش آدلى من یب نصيب‬ Tüm tâlipler payın aldı, ben bî-nasip,
‫اولوش ایستاب دوتا بولوب كيدليم منا‬ Payım ister, büklüm olup geldim işte ben.

12 12
‫خانمانينگ ترک ايالبان اولوش آلگيل‬ Evin barkın terk eyle, sen de gel al payını,
‫اى بیخرب دنيا ايشني آرقه سالگيل‬ Gerçeklerden bî-haber, terk et dünya gamını.
‫اهلل سىخ لطفني كوروب حريان قالگيل‬ Ara Yaradan’ının lütfunu ve in’amını,
‫كورارمن ديب فنا بولوب كيدليم منا‬ Görür bulurum diye, yok oldum geldim işte ben.

13 13
‫من دفرتی ثاىن ايديم سزیاگ ياداگر‬ Ben ikinci defteri dedim size yadigâr,
‫ارواحيم دين مدد تيالب اوقونگ زينهار‬ Ruhumdan medet umup, okuyun sade zinhâr.
‫داع قيالى واصل قيلسون پرورداگر‬ Dua ettim size, kavuştursun Perverdigâr,
‫رمحن اياگم عرض ايتاگىل کيدليم منا‬ Rahmân ve sahibime, arza geldim işte ben.

14 14
‫حكمتيم دین بهره آلغان کوزاگ سورسون‬ Hikmetinden nasiplenen kimler varsa göze sürsün.
‫اخالص بریالن کوزاگ سورتوب ديدار كورسون‬ İhlas ile göze sürüp, Rabb’inin cemâlin görsün.
‫رشىط اودلور رياضت غه بويون سونسون‬ Şart odur ki riyâzette, boynun büküp Hakk’a sunsun,
‫جانالر کیچيب جانانه ىن کورديم منا‬ Cândan geçip cânâneyi gördüm işte ben.

129
Dîvân-ı Hikmet

15 15
‫تاغ چولین همراه قیلیب یورسه اوزی‬ Dağ u çöle yoldaş olsa yalnız başı,
‫من ایتمادیم آیت حدیث قرآن سوزی‬ Ben demedim, ayet-hadis Kur’ân sözü.
‫یوز مینگ جفا تیگسه انگه قایتماس اوزی‬ Yüz bin cefâ yetse ona, dönmez yolu,
‫بال کیلسه صابر بویلب توردیم منا‬ Bela gelse sâbir olup geldim işte ben.

16 16
‫ديدار اوچون گدا بودليم آمني دينگ الر‬ Didâr için gedâ oldum, âmin deyin.
‫ای طالب الر حايلم کوروب غميم ينگ الر‬ Ey Tâlipler! Hâlim görüp, feryâdımı dinleyin.
‫يودله قالغان قول امحداگ يول برينگ الر‬ Yolda kalan Kul Ahmed’e, Allâh için yol verin,
‫يولىن ايزالب گدا بولوب کيدليم منا‬ Yol arayıp sâil oldum, geldim işte ben.

17 17
‫قول خواجه امحد گدا بولسنگ حقه بولگيل‬ Hoca Ahmed köle olsan, Hakk’a ol,
‫باشينگ بریهل ايرانالراگ خدمت قيلگيل‬ Boyun bük, itaat et, erenlere hizmet kıl.
‫نظر تاپسنگ حلقه قوروب صحبت قيلگيل‬ İlgi görsen, halka kurup sohbet kıl.
‫حلقه اچيره آاگه بولوب توردوم منا‬ Halka içre âgâh olup, kaldım işte ben.

15- ‫حکمت‬ Hikmet - 15


Mezar Olup Kaldım Ben İşte!

1 1
ً
‫واذکروا اهلل كثريا ديب آيت كيدلى‬ “Allâh’ı çok zikredin…” diye gelince ayet,
‫ذکرين ايتيب زارى قيليب يوردوم منا‬ Zikrin ettim ağladım ve yürüdüm ben işte.
‫ديداريىن اعشق الراگ وعده قيدى‬ Cemâlin aşıklara vadedince nihayet,
‫عشق يويلده جانيم برييب يوردوم منا‬ Aşk yolunda cân verdim ve yürüdüm ben işte.

2 2
‫چني اعشقىن اهلل سويوب بندم ديدى‬ Hak âşığı Hak sever, lütfeder de kulum der,
‫ارا يودله قاملاسون ديب غمني ييدى‬ Ara yolda kalmanın gamın kederin çeker.
‫يالغانىچ الر ديداريمىن کورماس ديدى‬ Yalancılar “cemâlin görmeyecek…” bilin der.
‫عشق بابيده حمكم بولوب توردوم منا‬ Bâb-ı aşkta sağlamım, sağlam durdum, ben işte.

130
Dîvân-ı Hikmet

3 3
‫اعقل ايرسانگ گورستان دين خرب آلغيل‬ Aklın fikrin var ise, kabristandan haber al.
‫من هم شونداغ بولورمن ديب عربت آلغيل‬ Ben böyle olacağım diye düşün ibret al.
‫موتوا قبل ان تموتوا اگ عمل قيلغيل‬ “Ölmeden önce ölün!” ilkesinden dersler al,
‫بو حديث ىن فكر ايالبان اودليم منا‬ Bu hadisi fikredip böyle öldüm ben işte.

4 4
ً
‫خرب بريور فليضحکوا قليال ديب‬ “Fe’l-yedhakü kalîla!..” haber verir; “ Az gülün!”
ً
‫ينه ايتور ويلبكوا كثريا ديب‬ “Ve’l yebkü kesirâ!..” der, “ Üzülün çok ağlayın.”
‫بو آيت ین معناسیاگ عمل قيل ديب‬ Ayet hükmünce amel, ma’nâsını anlayın,
‫بو دنياده هيچ كوملايني يوردوم منا‬ Bu dünyada gülmeden hayat sürdüm ben işte.

5 5
‫عمل سزيالر قهقه کولور خرم يورور‬ Amelsiz kul kahkaha atar güler, şen yürür.
‫فرمانیغه بويون سونغان پرغم يورور‬ Fermana boyun büken, gam ve kederle yürür.
‫کيچه کوندوز ديده الرى پُرنم يورور‬ Gece gündüz mahzundur, gözler yaşlı yürür,
‫كوز ياشيم ىن دريا قيليب يوردوم منا‬ Gözyaşım deryâ edip, hem yürüdüm ben işte.

6 6
‫نفس دين کيچوب چني اعشقالر اهلل ديدى‬ Nefsin terk eden âşık, ta gönülden “Allâh!” der.
‫سحر توروب چهار رضب اوروب كوزين اويدی‬ Seher vaktin döğünür, uykusun harâm eder.
‫رحم ايالبان اهلل اوزى نظر سادلى‬ Rahmetiyle Rahmânı, lütfuyla, nazar eyler.
‫آندين سونگره دريا بولوب تاشتيم منا‬ Bundan sonra deryâ olup coştum, taştım ben işte.

7 7
‫ظالم نفسيم هيچ قويمايني اوتقه سادلى‬ Zâlim nefsim koymadı, beni ateşe attı.
‫وجودالريم اوز اوزيدين كويوب ياندى‬ Kendisinden tutuştu, beden kül oldu yandı.
‫مرشک الرىن ايمانيىن شيطان آدلى‬ Müşriklerin imânı şeytan aldatıp aldı.
‫اعوذ باهلل بسم اهلل ديب يورديم منا‬ Euzü besmeleyle bak yürüdüm ben işte.

8 8
‫منافق الر دوزخ اچيره كويوب يانغاى‬ Münafık cehennemde tutuşup da yanınca,
‫ايمان ايتاگن خالص بولوب يانيب چيقغای‬ Ehl-i imân ateşten temizlenip çıkınca,
ّ ‫ايمان سزيالر‬
‫اول آخر کويوب يانغاى‬ İmânsızlar evvel âhir kor ateşte yanınca,
‫اواغنيمدين ايمان تيالب يورديم منا‬ Allâh’ımdan imân diler ve yürürüm ben işte.

131
Dîvân-ı Hikmet

9 9
‫نفسيم مین هوا قيدلى طرفه شاشتيم‬ Nefsin hevâsına uydum, yanıldım yoldan şaştım.
‫باشيم آيلب پری مغان رسى قاچتيم‬ Yanlışlardan kaçınarak, pîr-i kâmile ulaştım.
‫قول خواجه امحد عقبه الردين يیليب آشتيم‬ Hoca Ahmed ötelerden geçip engelleri aştım.
‫اوچقان قوشديک الماكنغه آشتيم منا‬ Uçan kuşların misali, lâ-mekânı aştım ben işte.

16- ‫حکمت‬ Hikmet - 16


Söyledim Ben İşte!

1 1
‫وا دريغا چنوک قيلغوم غريب يلغ ده‬ Ne yapayım gariplikle çok yazık,
‫غريب يلغ ده غربت اچيره قادليم منا‬ Gurbet elde garip kaldım ben işte.
‫خراسان و شام و عراق نيت قيلوب‬ Niyet ettim Horasan, Şam ve Irak,
‫غريب يلغ ىن كوب قدريىن بيدليم منا‬ Garipliğin kadrin bildim ben işte.

2 2
‫نه كيلسه كورمک کرياک اول خدادين‬ Başa gelen görmek gerek Hudâ’dan,
‫يوسف ىن آيرديالر اول کنعاندين‬ Yusuf’unu ayırdılar Ken’ân’dan.
‫توغغان يرييم اول مبارک تورکستاندين‬ Doğduğum yer o kutlu Türkistan’dan,
‫بغريمغه تاشىن اوروب کيدليم منا‬ Bağrıma taş vurup geldim ben işte.

3 3
‫غريت تيگدى مصطىف ديک ايرانالرغه‬ Gurbet hicret Mustafa’nın yoludur,
‫اوتوز اوچ مينگ صحابه هم يارانالرغه‬ Otuz üç bin sahabeyle doludur.
‫ابوبكر عمر عثمان مرتضاغه‬ Ebu Bekir, Ömer, Osman, Ali’dir.
‫غربت تيگدى آالراگ ايغوم منا‬ Onlar gibi gurbet oldum ben işte.

4 4
‫غربت تيگسه خپته قيلور کوب خام الرىن‬ Hicret etmek pişirirmiş hamları,
‫دانا قيلور هم خاص قيلور کوب اعم الرىن‬ Bilge eyler nice câhil cânları,
‫كيار كريتون تابسه ييور طعام الرىن‬ Eski giyer, bulsa yer taâmları,
‫آنينگ اوچون توركستانغه کيدليم منا‬ Türkistan’a koştum geldim ben işte.

132
Dîvân-ı Hikmet

5 5
‫غريب يلقده يوز ييل تورسه ايرور مهمان‬ Gurbet elde misafir kalsan yüz yıl,
‫ختت و خبت و بوستانالرى ايرور زندان‬ Tahtı bahtı zindandır bu, böyle bil.
‫غريب يلقده قول بودلى اول حممود سلطان‬ Sultan Mahmud gariplikle oldu kul,
‫اى يارانالر غربت اچيره کويديم منا‬ Ey dostlarım gurbet elde yandım ben işte.

6 6
‫غريب يلغ ده ارسالن بابام ايزالب تابىت‬ Arslan Baba’m, arar bulur gurbette,
‫هر رس کوروب پرده بریهل بوكوب يابىت‬ Gördüğü sırları saklar elbette.
‫حبمد اهلل كوردوم ديدی ايزيم اوبىت‬ “Hamden li’llâh!” der, iz öper yâd elde.
‫اوشبو رسین کوروب حريان قادليم منا‬ Sırlar görüp hayrân kaldım ben işte.

7 7
‫آرزويلق من قرينداشليغ واليت غه‬ Akrabalık, dostluğa arzuluyum,
‫اولوغ بابام روضه ىس آق تربت غه‬ Ulu Babam, Ak Türbe’ye bağlıyım.
‫بابام ىن روىح سادلى بو غربت غه‬ O ruh ile gurbete sevdâlıyım,
‫هيچ بيلماسمن چنوگ تقصري قيدليم منا‬ Bilmem, ne kusur işledim ben işte.

8 8
‫قول خواجه امحد سوزالاگىن حقىن يادى‬ Hoca Ahmed! Söylediğin Hak sözü,
‫ايشيتماگن دوستالريغه قالسون پندى‬ Dostlarına versin öğüdü, özü.
‫غريب النيب اوز شهريغه قيته ياندى‬ Gurbet elden öz şehrine dön yüzü,
‫تورکستانده مزار بولوب قادليم منا‬ Türkistan’da mezar kaldım ben işte.

17- ‫حکمت‬ Hikmet - 17


Girdim İşte Ben!25

1 1
‫کونلگ كوزى ياروتماين طاعت قيلسه‬ Gönül gözün ışıtmadan taat kılsa,
‫دراگهیاگ مقبول ايماس بيدليم منا‬ Dergâhına kabul olmaz bildim ben.
‫حقيقت ده بو سوزالرىن پاک اوراگنیب‬ Hak sözleri öğrenip, gerçek bilse,
‫الماكنده حق دين سبق آدليم منا‬ Lâ-mekân’da Hak’tan dersler aldım ben.

25
Not: 4-8. dörtlükler ile 10. dörtlük mevcut Divân-ı Hikmet’te
133 olmayıp, Özbekçe bir başka nüshadan ilave edilmiştir.
Dîvân-ı Hikmet

2 2
‫بري و باريم سبق بريدى پرده آچيب‬ Bir u vâr’ım, dersler verdi perde açıp,
‫يري و كوکده توراملادى شيطان قاچيب‬ Yer ve gökte duramadı şeytan kaçıp,
ْ
‫عرشت قيليب َوحدت ىم دين تويا اچييب‬ Kana kana vahdet şarabından içip,
‫الماكنده حق دين سبق آدليم منا‬ Lâ-mekân’da Hak’tan dersler aldım ben.

3 3
‫عشق مقایم تورلوک مقام ییتیب بوملاس‬ Aşk makamı, farklı makam, akıl ermez.
‫باشدین ایاق جرم عصیان کیتیب بوملاس‬ Baştan sona cebir, cefâ, zahmet bitmez.
‫مالمتالر اهانتالر قیلسه بوملاس‬ Melametler, ihanetler etmek olmaz,
‫الماكنده حق دين سبق آدليم منا‬ Lâ-mekân’da Hak’tan dersler aldım ben.

4 4
‫عشق بالیس باشاگ توشسه ناالن قیلور‬ Aşk belası başa düşse nalan kılar,
‫عقلینگ آلوب بیهوش قیلیب حریان قیلور‬ Aklın alıp, bî-hûş kılar, hayrân kılar,
‫کونلگ کوزی آچیلاگن سونگ گرییان قیلور‬ Gönül gözü açıldıkça giryân kılar,
‫الماكنده حق دين سبق آدليم منا‬ Lâ-mekân’da Hak’tan dersler aldım ben.

5 5
‫ییغالر ایردیم سحر وقیت ندا کیدلی‬ Seher vakti ağlıyordum nidâ geldi,
‫دیداریمین کورساتای دیب وعده قیدلی‬ “Didârımı göstereyim!” va’di geldi,
‫عقلیم آیلب بیهوش قیلیب عشقنی سادلی‬ Aklım alıp, bî-hûş edip aşka saldı,
‫الماكنده حق دين سبق آدليم منا‬ Lâ-mekân’da Hak’tan dersler aldım ben.

6 6
‫مونده جفا چيكاگنالرغه ديدارى ختت‬ Burda cefâ çekenlere didârı taht,
‫روز حمرش عطا قيلغاى هم ختت خبت‬ Rûz-ı Mahşer ata eder hem taht u baht,
‫يراتقانده قيلاگن اوزى اعشقغه عهد‬ Yarattığı uşşaka Rabbim vermiş aht,
‫الماكنده حقدين سبق آدليم منا‬ Lâ-mekân’da Hak’tan dersler aldım ben.

7 7
‫چولالر کزییب خلقدین بزییب عشقنی سورغیل‬ Çöller gezip, halktan bezip, aşkın sor,
‫بنده بولسانگ حقدین قورقوب ییغالب یورغیل‬ Kulu olsan, Hak’tan korkup, ağla gör,
‫دیداریین طلب قیلسانگ حارض بولغیل‬ Didârına tâlib olsan, gel hazır ol,
‫الماكن ده حق دين سبق آدليم منا‬ Lâ-mekân’da Hak’tan dersler aldım ben.

134
Dîvân-ı Hikmet

8 8
‫کو زالريمدين قانالر توکوب ياد ايتماديم‬ Gözlerimden kanlar döküp yâd etmedim,
‫يوزمينگ تورلوک حمنت سادلينگ داد ايتماديم‬ Yüz bin türlü eleme feryâd etmedim.
‫سندين قورقروب خسته كونلگوم شادايتماديم‬ Senden korktum, hasta gönlüm şâd etmedim.
‫الماكن ده حق دين سبق آدليم منا‬ Lâ-mekân’da Hak’tan dersler aldım ben.

9 9
‫اهلل دردی ساتقون ایرماس ساتيب آلسنگ‬ “Allâh!” derdi, satılmaz ki alasın,
‫پري مغان خدمتيده خاک بوملاسنگ‬ Pîr-i kâmil hizmetinde kalasın.
‫حق يويلغه کرييب بوملاس پاک بوملاسنگ‬ Temiz ol ki, Hak yoluna giresin,
‫الماكن ده حق دين سبق آدليم منا‬ Lâ-mekân’da Hak’tan dersler aldım ben.

10 10
‫ای یارانالر عشق دردیاگ دوا بوملاس‬ Ey yârânlar! Aşk derdine devâ olmaz,
‫تا ترییک سن عشق رفرتی ادا بوملاس‬ Hayattaysan, aşk defteri edâ olmaz,
‫تار حلدده استخواین جدا بوملاس‬ Dar lahitte kemikleri cüdâ olmaz,
‫الماكن ده حق دين سبق آدليم منا‬ Lâ-mekân’da Hak’tan dersler aldım ben.

11 11
‫عشق پادشاه اعشق فقري دم اوراملس‬ Aşk padişah, âşık fakir, yok nefes,
‫حق دين رخصت بوملگوچنه سوزالياملس‬ Hak’tan izin olmayınca çıkmaz ses.
‫حق پنديىن آلغان دنيا ايزالياملس‬ Hak söz duyan etmez dünyaya heves,
‫الماكن ده حق دين سبق آدليم منا‬ Lâ-mekân’da Hak’tan dersler aldım ben.

12 12
‫قول خواجه امحد ييىت ياشده سبق آدليم‬ Hoca Ahmed! Yaş yedi, ders eyledim.
‫سكزیيمده دنيا عقبني طالق قويديم‬ Sekiz oldu, terk-i dünya eyledim.
‫توقوزومده خدايم ىن حارض بيدليم‬ Dokuzumda Hakk’a kurbet eyledim,
‫الماكن ده حق دين سبق آدليم منا‬ Lâ-mekân’da Hak’tan dersler aldım ben.

135
Dîvân-ı Hikmet

18- ‫حکمت‬ Hikmet - 18


İşitiniz Teberrük!

1 1
ّ
‫خوش اغيب دين یيتوشىت خيىش سوزوم تربک‬ Hoş gaipten yetişti, güzel sözüm teberrük.
‫اعشق بولسنگ اى طالب رياضت ده بيلينگ بوک‬ Âşık isen ey tâlib! Riyâzette belin bük.
‫تون كيچه الر اوخالماى ياش اورنیغه قانينگ توک‬ Geceleri uyuma, yaş yerine kanın dök.
ّ ‫ارسالن بابام سوزالرين ايشيتينگزي‬
‫تربک‬ Arslan Baba’m sözlerin, dinleyiniz teberrük.

2 2
‫ارسالن بابام ايديالر طالب الرده يوق اخالص‬ Arslan Baba’m buyurdu, tâliplerde yok ihlas.
‫پريينگ حارض بولغانده نه حاجت خرض و ايلاس‬ Senin pîrin hazırsa, ne gerek Hızır-İlyas.
‫پريغه قدم قويغانده ياد ايتمه غوث الغياث‬ Pîre adım atınca, anmayın Gavsu’l-Gıyas.
ّ ‫ارسالن بابام سوزالرين ايشيتينگزي‬
‫تربک‬ Arslan Baba’m sözlerin, dinleyiniz teberrük.

3 3
‫طالب من ديب ايتورالر واهلل باهلل نا انصاف‬ “Tâlibim “deyip söyler, vallâh billah yok insaf.
‫ناحمرم غه باقارالر كوزالريده يوق انصاف‬ Namahreme bakarlar, gözlerinde yok insaf.
‫كيىش مالني ييورالر چون دلالری ايماس صاف‬ Kulun hakkını yerler, değil gönülleri saf.
ّ ‫ارسالن بابام سوزالرين ايشيتينگزي‬
‫تربک‬ Arslan Baba’m sözlerin, dinleyiniz teberrük.

4 4
‫پري خدمتني قيدلوق ديب طالب من ديب يورارالر‬ “Pîre hizmet eyledim, tâlibim…” deyip yürür.
‫ييوب حرام حريش ىن کوبلاريغه اورارالر‬ Helâl-harâm demeden torbasını doldurur.
‫کوزالريده نىم يوق حلقه اچيره کريارالر‬ Gözlerinde yaşı yok, kendinde kibir-gurur.
ّ ‫ارسالن بابام سوزالرين ايشيتينگزي‬
‫تربک‬ Arslan Baba’m sözlerin, dinleyiniz teberrük.

5 5
‫ذاكر من ديب زور اورار چيقماس كوزيدين يایش‬ “Zâkirim...” der de ağlar, çıkmaz gözünden yaşı.
‫دلالريده غىم يوق نااگه آغريغای باىش‬ Gönüllerinde gam yok, her an ağrıya başı.
‫مكر و حيله قيلورالر معلوم خداغه ايىش‬ Hile bile kurarlar, malum Hudâ’ya işi.
ّ ‫ارسالن بابام سوزالرين ايشيتينگزي‬
‫تربک‬ Arslan Baba’m sözlerin, dinleyiniz teberrük.

6 6
‫طالب من ديب ايتورالر کونلگيده يوق ذره نور‬ “Tâlibim” der söylenir, gönlünde yok zerre nur.
‫چني طابلىن سورسنگزي ايىچ تاىش گوهردور‬ Gerçek tâlibi sorsan, içi dışı tam huzur.
‫حقه عيان رسالرى ييميش الری صفا نور‬ Hakk’a açık sırları, yedikleri safa-nur.
ّ ‫ارسالن بابام سوزالرين ايشيتينگزي‬
‫تربک‬ Arslan Baba’m sözlerin, dinleyiniz teberrük.

136
Dîvân-ı Hikmet

7 7
‫صورتالری صویف نقش قيامت دين قورقماس الر‬ Görünüşte sûfidir, kıyametten korkmazlar.
‫فسق فجور حاصیل گناه الردين هورکماس الر‬ Fısk u fücur ne varsa, günâhlardan ürkmezler.
‫ریا تسبيح ايلگينده ييغالب ياشني توکماس الر‬ Riyâ tesbihi elde, gözyaşını dökmezler.
ّ ‫ارسالن بابام سوزالرين ايشيتينگزي‬
‫تربک‬ Arslan Baba’m sözlerin, dinleyiniz teberrük.

8 8
‫ريا تسبيح ايلگينده زنار خيیش بيلسانگزي‬ Riyâ tesbihi elde, zünnâr iyi bilseniz.
‫حق رضایس بو تورور عشق سوداسني قيلسانگزي‬ Hakk’ın rızası budur, aşk derdine girseniz.
‫عشقني آيلب حمرشده رسوا بولوب تورسانگزي‬ Aşkın alıp mahşerde, rezil rüsvây olsanız,
ّ ‫ارسالن بابام سوزالرين ايشيتينگزي‬
‫تربک‬ Arslan Baba’m sözlerin, dinleyiniz teberrük.

9 9
‫عشقغه قدم قويغانالر حق ديدارين كورارالر‬ Aşka adım atanlar, Hak cemâlin görenler.
‫موىس صفت حمرشده حق دين سؤال سورارالر‬ Musa gibi mahşerde Hak’tan sual sorarlar.
‫رسمست بولوب وصليده هو ذكريىن قورارالر‬ Vuslatla sarhoş olup “Hû!..” zikrini kurarlar.
ّ ‫ارسالن بابام سوزالرين ايشيتينگزي‬
‫تربک‬ Arslan Baba’m sözlerin, dinleyiniz teberrük.

10 10
‫انشاء اهلل ايشيتاگن ىن حقدين تيالب آلورمني‬ İnşallâh, dinleyeni, Hak’tan diler olayım.
‫شيطان يويلدين آيلب حق يويلغه سالور مني‬ Şeytan yolundan alıp, Hak yoluna salayım.
‫مدد قيلسه مصطىف گناه الرين تيالر مني‬ Yardım etse Mustafa, günâhların sileyim.
ّ ‫ارسالن بابام سوزالرين ايشيتينگزي‬
‫تربک‬ Arslan Baba’m sözlerin, dinleyiniz teberrük.

11 11
‫ارسالن بابىن سورسانگزي پيغمربغه اعتبار‬ Arslan Baba’m sorsanız, Peygamber’e saygılı.
‫صحابه الر اولوىغ خاص بندهء كرداگر‬ Sahabeler ulusu, Hakk’ın seçkin bir kulu.
‫ياتقان يريى ناهموار بر اکزهء خوار زار‬ Yattığı yer perişan, sanki bir derviş çulu.
ّ
‫ارسالن بابام سوزالرين ايشيتينگزي تربک‬ Arslan Baba’m sözlerin, dinleyiniz teberrük.

12 12
‫چهار شنبه کون ايشيتيب نااگه حرضت بارديالر‬ Çarşamba gün işitip, ansız ona vardılar.
‫ارسالن بابىن اوییغه اولكون مهمان بودليالر‬ Arslan Baba’m evine hem misafir oldular.
‫ياتاگن یريى ناهموار کوروب حريان قادليالر‬ Yattığı yere bakıp, cândan hayrân kaldılar.
ّ ‫ارسالن بابام سوزالرين ايشيتينگزي‬
‫تربک‬ Arslan Baba’m sözlerin, dinleyiniz teberrük.

137
Dîvân-ı Hikmet

13 13
ّ
‫اول حممد مصطىف توروب داع قيدليالر‬ Muhammed Mustafa’ya dua edip durdular.
‫مالئک الر آمني ديب ايلگني آچيب تورديالر‬ Melekler, “âmin” deyip, bu duaya uydular.
‫شونداغ امت بريدينگ ديب حق شکريین قيدليالر‬ “Böyle ümmet lütfettin,” deyip şükür kıldılar.
‫تربک‬ّ ‫ارسالن بابام سوزالرين ايشيتينگزي‬
Arslan Baba’m sözlerin, dinleyiniz teberrük.

14 14
‫صحابه الر ايديالر ارسالن بابا دور آتينگزي‬ Sahabiler dediler; “Arslan Bâb’tır adınız.
‫عرب الرین اولویغ پاکزيه دور ذاتينگزي‬ Arapların ulusu, tertemizdir zatınız.
‫تربیت تن فرض ديدی فرجه سايلب ياتينگزي‬ Beden terbiyesi farz, fereceyle yatınız.
ّ ‫ارسالن بابام سوزالرين ايشيتينگزي‬
‫تربک‬ Arslan Baba’m sözlerin, dinleyiniz teberrük.

15 15
‫آخر زمان امت الر نقش قيلور اويالرين‬ Âhir zaman ümmeti, süslerler evlerini.
‫نفس هواغه قوانيب بوزار هر دم خويالرين‬ Nefs ü hevâya uyar, yok say değerlerini.
‫شان شهرت الر بيالن برپا قيلور بوی الرين‬ Şan ve şöhret illeti, överler soylarını.
ّ ‫ارسالن بابام سوزالرين ايشيتينگزي‬
‫تربک‬ Arslan Baba’m sözlerin, dinleyiniz teberrük.

16 16
‫آخر زمان امت الر دنيا فاین بيلماسالر‬ Âhir zaman ümmeti, dünya fânî bilmezler.
‫کيتاگن الرین کوروبان آندين عربت آملاسالر‬ Gidenleri görerek, ondan ibret almazlar.
‫ايرانالرین قيلغانني کوروب کوزاگ ايلماسالر‬ Hak dostlarına bakıp, onlar gibi olmazlar.
ّ ‫ارسالن بابام سوزالرين ايشيتينگزي‬
‫تربک‬ Arslan Baba’m sözlerin, dinleyiniz teberrük.

17 17
‫خيیش يول الردين آزيب يامان يولغه آوشقان‬ İyi yollardan sapıp, kötü yola savuşan,
‫شيطان لعني پرييم ديب دامین غه ياپوشقان‬ Şeytana “ pîrim” deyip, eteğine yapışan,
‫عزازيل ین پرييم ديب ايرته آقشام کوروشقان‬ Onunla halvet olup, sabah-akşam görüşen,
ّ ‫ارسالن بابام سوزالرين ايشيتينگزي‬
‫تربک‬ Arslan Baba’m sözlerin, dinleyiniz teberrük.

18 18
‫ايمان اسالمني آيلب اوملايمن ديب کولوشاگن‬ İmân İslâm terk edip, ölmem deyip gülüşen,
‫اوملايمن ديب دنياده موالم بریالن اوروشاگن‬ Ölmeyecek zannıyla, Mevlâ’sıyla vuruşan,
‫اغفل يلق بریهل هر دم عمريین برباد برياگن‬ Gaflet içre her zaman, malaya’ni konuşan,
ّ ‫ارسالن بابام سوزالرين ايشيتينگزي‬
‫تربک‬ Arslan Baba’m sözlerin, dinleyiniz teberrük.

138
Dîvân-ı Hikmet

19 19
‫وقیت ييتسه عزرائيل امانت ین بريدیاگی‬ Vakit gelse Azrail; “Cânını ver!” diyecek,
‫شيطان لعني پرييم ديب جان بريارده کوروناگی‬ Lain şeytan pîr diye, o zata görünecek,
‫ايمان اسالمني آلوب حال دلني سورماگی‬ İmânını alarak, onu küfre sürecek,
ّ ‫ارسالن بابام سوزالرين ايشيتينگزي‬
‫تربک‬ Arslan Baba’m sözlerin, dinleyiniz teberrük.

20 20
‫توبه قيلسه توبه سني موالم قبول قيلمااگی‬ Tövbe etse tövbesi, o anda makbul değil,
‫اهلل ديسه خواجه ىس قولني توتوب آملااگی‬ Allâh deyip yalvarsa, duası kabul değil,
‫جرم عصيان گرهني پرياگ باريب چیچمااگی‬ Pîrden yardım dilese, edilecek kul değil,
ّ ‫ارسالن بابام سوزالرين ايشيتينگزي‬
‫تربک‬ Arslan Baba’m sözlerin, dinleyiniz teberrük.

21 21
‫ييیت ياشده ارسالن باب تورکستانغه کيدليالر‬ Yaş yedi, Arslan Baba’m, Türkistan’a geldiler.
‫باشيم قويوب ييغالديم حايلم کوروب کودليالر‬ Başım koyup ağladım, hâlim görüp güldüler.
‫مينگ بري ذکرين اوراگتيب مهربان يلغ قيدليالر‬ Bin bir zikir öğretip merhamet eylediler.
ّ ‫ارسالن بابام سوزالرين ايشيتينگزي‬
‫تربک‬ Arslan Baba’m sözlerin, dinleyiniz teberrük.

22 22
‫کالم قيدليم خرمادين ميناگ وحشت قيدليالر‬ Söz eyledim hurmadan, bana hiddetlendiler.
‫اى ىب ادب گودک ديب عصا آيلب سورديالر‬ “Edepsiz çocuk” deyip, asa ile kovdular.
‫وحشىت دين قورقماديم ميناگ باقيب تورديالر‬ Hiddetinden korkmadım, bana bakıp durdular.
ّ ‫ارسالن بابام سوزالرين ايشيتينگزي‬
‫تربک‬ Arslan Baba’m sözlerin, dinleyiniz teberrük.

23 23
‫آغزينگ آچگيل اى گودک امانتينگ بريايني‬ “Ağzını aç ey çocuk, emanetin vereyim,
‫مزاسيىن يوتماديم آچ آغزينگغه سااليني‬ Ben özünü yutmadım, aç ağzını koyayım.
‫حق رسولىن بويروغني امت بولسام قيالين‬ Hak Resul’ün emrini ifâ edip göreyim.
‫تربک‬ّ ‫ارسالن بابام سوزالرين ايشيتينگزي‬
Arslan Baba’m sözlerin, dinleyiniz teberrük.

24 24
‫اغزيم آچتيم سادليالر خرما ايىس قيدلى مست‬ Ağzım açtım koydular, hurma etti beni mest.
‫ايكى اعملدين كيچيب واهلل بودلوم حق پرست‬ İki dünyadan geçtim, vallâh oldum Hakperest.
‫خواجه مال ييغيدلى آيلب يوردى دست بدست‬ Şeyh ve mollalar geldi, yürüdüler dest-be-dest26.
ّ ‫ارسالن بابام سوزالرين ايشيتينگزي‬
‫تربک‬ Arslan Baba’m sözlerin, dinleyiniz teberrük.

26
Dest-be-dest: El ele.
139
Dîvân-ı Hikmet

25 25
‫بابام ايدى اى باالم تكليف قيلمادينگ ميناگ‬ Babam dedi; “Ey oğlum! Zorluk vermedin bana.
‫بيش يوز ييدلور اکميمده سقالب ايرديم من سيناگ‬ Beş yüz yıldır damakta saklıyordum ben sana.
‫مزاسيىن سزي آيلب تلقني بريدينگزي ميناگ‬ Özünü siz aldınız, kabuğu ise bana.”
ّ ‫ارسالن بابام سوزالرين ايشيتينگزي‬
‫تربگ‬ Arslan Baba’m sözlerin, dinleyiniz teberrük.

26 26
‫بابام ايدى اى باالم قاشيمده توراوالين‬ Babam dedi; “Ey yavrum! Karşımda dur öleyim.
‫جنازم ىن اوقوب كوم جان تصدق قياليني‬ Namazımı kıl ve göm, cânı Hakk’a vereyim.
‫مدد قيلسه مصطىف عليني غه كریايني‬ Yardım eyle Ey Nebi! İlliyyîn’e gireyim.”
ّ ‫ارسالن بابام سوزالرين ايشيتينگزي‬
‫تربک‬ Arslan Baba’m sözlerin, dinleyiniz teberrük.

27 27
‫ييغالب ايديم اى بابا ياش گودک مني بيلماسمني‬ Ağlayarak dedim ki; “Genç çocuğum bilemem.
‫گورونگزيىن قازسه الر كوتاريب ساالملاس مني‬ Kabrinizi kazsalar ben götürüp koyamam.
‫حق مصطىف سنتني گودک مني بيالملاس مني‬ Hak Mustafa sünnetin icrâ edip uyamam.”
ّ ‫ارسالن بابام سوزالرين ايشيتينگزي‬
‫تربک‬ Arslan Baba’m sözlerin, dinleyiniz teberrük.

28 28
‫بابام ايدى ای باالم ماليک الر ييغيلاگی‬ Babam dedi; “Ey Yavrum melekler toplanacak.
‫جربائیل امام بولوب اوزاگالر تابع بولغای‬ Cebrail imam olup, diğerleri uyacak.
‫مياکئيل و ارسافيل کوتاريب گوراگ قويغای‬ Mikail’le İsrafil, beni kabre koyacak.”
ّ ‫ارسالن بابام سوزالرين ايشيتينگزي‬
‫تربگ‬ Arslan Baba’m sözlerin, dinleyiniz teberrük.

29 29
‫قول خواجه امحد سوزونگین نادانالراگايتماغيل‬ Kul Hoca Ahmed sözün câhillere söyleme.
‫سوزین ايتيب نادان اگ پوچک پولاگ ساتماغيل‬ Söz söyleyip câhilin melabesi27 eyleme.
‫آچدين اولسانگ نامرددين هرگزی منت تارتمايل‬ Açlıktan ölsen bile, namerde boyun eğme.
ّ ‫ارسالن بابام سوزالرين ايشيتينگزي‬
‫تربک‬ Arslan Baba’m sözlerin, dinleyiniz teberrük.

27
Melabe: Oyuncak.
140
Dîvân-ı Hikmet

19- ‫حکمت‬ Hikmet - 19


İnci Cevher Saçtım Dostlar!

1 1
‫خرض بابام سادلى ميىن اوشبو يولغه‬ Hızır babam koydu beni bu yola,
‫آندين سونگره دريا بولوب تاشتيم دوستالر‬ Ondan sonra deryâ oldum taştım dostlar!

2 2
‫رشيعت نينگ بازاريىن سريان قيدليم‬ Şeriat pazarın seyrân eyledim.
‫معرفت نينگ بوستانيده جوالن قيدليم‬ Tarikat gülzârını tayrân28 eyledim.
‫طريقت نينگ پيشاگهنده طريان قيدليم‬ Marifet bahçesin cevlân eyledim.
‫حقيقت نينگ ایشيگيىن آچتيم دوستالر‬ Hakikat aşkını ben aştım dostlar!

3 3
ُ
‫الست مخرين پري مغان تويا بريدى‬ Elest şarabını pîrim bol verdi.
‫اچيا بريديم مقداريم چه قويا بريدى‬ İçebildiğim kadar dolduruverdi.
‫قول خواجه امحد ايج و تاشيم كويا بريدى‬ Hoca Ahmed içi dışı yanıverdi.
‫طابلالراگ در و گوهر ساچتيم دوستالر‬ Tâliplere inci mercân saçtım dostlar!

20- ‫حکمت‬ Hikmet - 20


Göçer Dostlar!

1 1
‫حمبت ىن جامني اچياگن ديوانه الر‬ Muhabbet kadehini içenler divânedir.
‫قيامت کون اوت آغزيدين ساچار دوستالر‬ Kıyamette ağzından ateşler saçar dostlar!
‫قدرت بریهل يراتيلغان ييىت تموغ‬ Kudretiyle var oldu malum yedi cehennem,
‫اعشق الرىن نعره سيدين قاچار دوستالر‬ Âşıkların narasından söner, kaçar dostlar!

2 2
‫دوزخ ييغالب داد ايالاگى خداىي اگ‬ Cehennem ağlayarak yalvarır Allâh’ına.
‫طاقتيم يوق اعشق الرىن بري آىه اگ‬ Gücüm yok âşıkların feryâdına, âhına.
‫قاچيب باراغى حق تعاىل پناىه اگ‬ Kaçıp da kurtulsunlar, sen bakma günâhına.
‫اعشق الرىن ياىش بریالن اوچار دوستالر‬ Âşıklar gözyaşıyla cehennem söner dostlar!

28
Tayran: Uçmak, havalanmak.
141
Dîvân-ı Hikmet

3 3
‫اعشق الرى عشق دواکنني بارسه قوروب‬ Âşıklar aşk dükkânın varsa beraber kurup,
‫ياشني ساچيب کوکسني آچيب يوزين سوروب‬ Yaş döküp, göğsün açıp, yüzün sürüp,
‫انشاء اهلل دوزخ قاچغای آندين قورقوب‬ İnşallâh, cahîm kaçar, bu aşıklardan korkup,
‫ييىت آسمان طاقت قيلمای کوچار دوستالر‬ Yedi sema dayanamaz göçer gider dostlar!

4 4
‫رمحن اياگم ساىق بولوب یم اچيورسه‬ Rahmân Mevlâ’m sâki olup mey içirse,
‫اهل عيال خانماندين پاک کيچورسه‬ Çoluk çocuk, evden barktan vazgeçirse.
‫وجوديمدين عزازيل ىن حق قاچورسه‬ Vücudumdan o şeytanı, lanetleyip Hak kaçırsa,
‫جرم عصيان گره الرين آچار دوستالر‬ Cürm ü isyan düğümümü, Hak Teâla açar dostlar!

5 5
‫عشق بابیین حق يوزيغه وا ايالسه‬ Hak Teâla aşk kapısın açık etsin yüzüme.
‫خاص عشىق ىن کونلگ اچيره جا ايالسه‬ Has aşkını yerleştirsin yüreğime, özüme.
‫لطف ايالسه ايکی اعلم شاه ايالسه‬ Dü âlemde sultan olsam, uyku girmez gözüme.
‫اعشق الری حق ساريغه اوچار دوستالر‬ Âşık olan Hakk’a doğru uçar gidermiş dostlar!

6 6
‫سبحان اياگم بري قطره ىم قيلسه انعام‬ Sübhân Rabbim bir katre mey sunsa bize in’am,
‫ذکر رسىن ايته ايته قيلسه تمام‬ Sırr-ı zikri böylece eylese gönlüm tamam.
‫حور وغلمان مجله ملک اناگ غالم‬ Tüm melekler O’na kul, bir kısmı hur u gılmân,
‫اومچاخ اچيره حرير تونالر بیچار دوستالر‬ Cennet içre ipekten elbise biçer dostlar!

7 7
‫اهلل ديبان گوردين قوپسه اعلم کويار‬ Allâh deyip kabirden, yanar âlem kul kalksa,
‫خاص بندم ديب رمحن اياگم يالغوز سويار‬ Seçkin kula rahmetle, Rahmân Allâh bir baksa.
‫ياش اورنیغه قانني توکوب يوزىن بويار‬ Kulun yaş yerine gözlerinden kan aksa,
‫محدين ايتسه شيطان لعني قاچار دوستالر‬ Hamd eylese, lain şeytan kaçar ondan dostlar!

8 8
‫مني ايتماديم اهلل اوزی وعده قيدلى‬ Ben demedim, Allâh bize va’detti, ihsân etti.
‫يولسزي ايديم لطف ايالبان يولغه سادلی‬ Yolsuz-çulsuz kul idik, lütfetti, ikrâm etti.
‫غريب بولوب ناهل قيدليم قولوم آدلی‬ Garip gönlüm feryâtta, O bana ilham etti.
‫انداغ اعشق شوق رشابني اچيار دوستالر‬ Böyle âşık şevk şarabın içer kalırmış dostlar!

142
Dîvân-ı Hikmet

9 9
‫قول خواجه امحد عشق سزيالرىن ايىش دشوار‬ Kul Hoca Ahmed! Kim ki aşkı yok divânedir.
‫تانگال بارسه حق كورساتماس اناگ ديدار‬ Hak cemâlinden mahrum, her şeyden bî-ganedir.
‫عرش کرىس لوح قلم همه بزيار‬ Arş u kürsü, levh u kalem, her biri bizâredir.
‫عشق سزيالراگ دوزخ بابني آچار دوستالر‬ Aşksızlara cehennem kapısın açıktır dostlar!

21- ‫حکمت‬ Hikmet - 21


Ente’l-Hâdî!

1 1
‫اعىص جاىف قولونگ کيدلى دراگهینگ اگ‬ Âsi, mücrim kulun geldi, ey Rabb’im dergâhına.
‫قولوم توتوب يولغه سالغيل انت اهلادى‬ Elimden tut, yolum göster ki; “Ente’l-Hâdî”.
‫قادر ایاگم ييغالب کيدليم باراگهینگ اگ‬ Ağlayarak geldim ben, Rabb’im bârgâhına,
‫قولوم توتوب يولغه سالگيل انت اهلادى‬ Elimden tut, yolum göster ki; “Ente’l-Hâdî”.

2 2
‫تون كيچه الر تانگ آتقوچنه ياتماق ايشيم‬ Geceleri sabaha dek yatmaktı benim işim.
‫سحر توروب راز ايتمادى مونلگو باشيم‬ Vakt-i seherde duaya kalkmadı benim başım.
‫ندامت ده آقارموکني كوزده ياشيم‬ Pişman olup akar mı, gözümden kanlı yaşım?
‫قولوم توتوب يولغه سالغيل انت اهلادى‬ Elimden tut, yolum göster ki; “Ente’l-Hâdî”.

3 3
‫يولسزي يولغه كريديم دوستالر حايلم خراب‬ Yol bilmeden yola girdim, dostlarım hâlim harap.
‫خلقدين سورسام هيچ كيم بريماس مناگ جواب‬ Halktan sual eylesem, kimse vermez bana cevap.
‫خالقيم سني يول كورساتغيل اعيل جناب‬ Hâlık’ımsın, yolum göster bana, ey âl-i Cenâp!
‫قولوم توتوب يولغه سالغيل انت اهلادى‬ Elimden tut, yolum göster ki; “Ente’l-Hâdî”.

4 4
‫خجالت ده قورقوب كيدليم گناهيم دين‬ Korktum geldim sana ben, utandım günâhımdan.
‫ذاىت اولوغ پرورداگر اهليم دين‬ Ümitvarım Rabbimden, zâtı yüce İlâhımdan.
‫ندا کيدلى نوميد قويمام دراگهيم دين‬ Nidâ geldi O Yüce’den “La taknetû...” dergâhımdan.
‫قولوم توتوب يولغه سالغيل انت اهلادى‬ Elimden tut, yolum göster ki; “Ente’l-Hâdî”.

143
Dîvân-ı Hikmet

5 5
‫ييغالب كيدليم حرضتينگ اگ ايا شاهيم‬ Ağlayarak geldim ben hazretine ey Şâhım!
‫قبساب كيدليم قرانغولوق چيقيل ماهيم‬ Karanlıklar kuşattı, fayda vermez eyvahım!
‫پادشاهيم سني بري و باريم تكيه اگهيم‬ Sultanımsın sen benim, yârim ve tekye-gâhım,
‫قولوم توتوب يولغه سالغيل انت اهلادى‬ Elimden tut, yolum göster ki; “Ente’l-Hâdî”.

6 6
‫باشدين اياغ تودلى گناه قايده باراى‬ Baştan başa günâhkârım, ben nereye gideyim?
‫يول اداشاگن ايتديک بولوب کيمدين سوراى‬ Yol kaybetmiş köpek gibi, hâlim kimden sorayım?
‫بو حال بریالن ديداريگىن قايدين كوراى‬ Bu hâl ile cemâlini, söyle nasıl göreyim?
‫قولوم توتوب يولغه سالغيل انت اهلادى‬ Elimden tut, yolum göster ki; “Ente’l-Hâdî”.

7 7
‫مني بریكيتسام ايليک اياق مجله گواه‬ El, ayak, cümle aza, günâhkârdır ey Şâhım!
‫رمحت ايتيب سني كيچماسنگ حايلم تباه‬ Sen beni affetmezsen, göklere çıkar âhım!
‫رشمنده من درمانده من كوپتور گناه‬ Mahçubum, utanırım, sana malum günâhım!
‫قولوم توتوب يولغه سالغيل انت اهلادى‬ Elimden tut, yolum göster ki; “Ente’l-Hâdî”.

8 8
‫گناه دردى بيمار قيدلى طبيبیم سن‬ Cürmümün hastasıyım, Sen benim tabibimsin.
‫حمبوبیم سن درمانيم سن حبيبیم سن‬ Rahmânım, dermânımsın, Sen benim Habibimsin!
‫يودله قادليم حايلم سورار رفيقیم سن‬ Yolda kalsam hâlimi soran tek sahibimsin.
‫قولوم توتوب يولغه سالغيل انت اهلادى‬ Elimden tut, yolum göster ki; “Ente’l-Hâdî”.

9 9
‫فاسق فاجر رمحتينگ دين نوميد ايماس‬ Fâsık, fâcir kim varsa umuyor rahmetini.
‫سيندين اوزاگ هيچ كيم ميىن يولغه ساملاس‬ Yolumu aydınlatan, Sen lütfet nimetini.
‫لطف ايتماسنگ مشلك الريم آسان بوملاس‬ İnandık bildik senin lütfunun kıymetini.
‫قولوم توتوب يولغه سالغيل انت اهلادى‬ Elimden tut, yolum göster ki; “Ente’l-Hâdî”.

10 10
‫هيچ كيىش يوق يريده كوكده سني سن قادر‬ Yerde kimse yok, Sen Kâdir’sin Allâh’ım!
‫شكیم يوقتور بو سوزوم ده اوزوينگ ناظر‬ Şüphem yok bu sözümde, özüm şahit Allâh’ım!
‫هم يكه سن ياگنه سن بيشک حارض‬ Yeksin, teksin, Sen Bir’sin, şüphem yoktur Allâh’ım!
‫قولوم توتوب يولغه سالغيل انت اهلادى‬ Elimden tut, yolum göster ki; “Ente’l-Hâdî”.

144
Dîvân-ı Hikmet

11 11
‫مني يولونگده باش بريماديم قادر خدا‬ Yoluna baş vermedim, ey kudreti çok Hudâ!
‫باش نه بولغاى غريب جانيم يوز مينگ فدا‬ Baş nedir ki bu yolda, Sana binler cân fedâ!
‫درد هم اوزونگ درمان اوزونگ لطفونگ دوا‬ Derdin bana dermândır, lütf u ihsânın devâ!
‫قولوم توتوب يولغه سالغيل انت اهلادى‬ Elimden tut, yolum göster ki; “Ente’l-Hâdî”.

12 12
‫جان وايمان غذاسيدور سینينگ ذوقينگ‬ Cân-imân gıdasıdır; ey Rabb’im, Senin zevkin.
‫جانيم برييب ساتقون آالى سيىن عشقينگ‬ Cânım verip alayım, Senin o yüce aşkın.
‫روز حمرش شفيع بولغاى سيىن شوقينگ‬ Mahşerde şâfî olsun, Senin ilâhî şevkin.
‫قولوم توتوب يولغه سالغيل انت اهلادى‬ Elimden tut, yolum göster ki; “Ente’l-Hâdî”.

13 13
َ َ ْ ُ َ ُ ُْ
‫قل هو اهلل سبحان اهلل دين قمچیىس‬ “Kul Huve’llâh, Sübhâne’llâh” bu dinin kamçısıdır.
‫روزه نماز تسبيح تهليل حق ايلچیىس‬ Oruç, namaz, tesbih, tehlîl, Hakk’ın aziz elçisidir.
‫پري مغان طابلالرىن يول باشچیىس‬ Pîr-i kâmil tâliplerin, yol gösteren bekçisidir.
‫قولوم توتوب يولغه سالغيل انت اهلادى‬ Elimden tut, yolum göster ki; “Ente’l-Hâdî”.

14 14
‫انت اهلادى انت احلق ىن ذکرين ايتسام‬ “Ente’l-Hadi, Ente’l-Hak” zikrini ben çekeyim.
‫هادى بولسنگ ايگرى يودلين راستقه قايتسام‬ “Hâdî” olan isminle, Seni ben yâd edeyim.
‫هر ذكريىن تيل اگ آيلب نعره تارتسام‬ “Hû” deyip nara atıp, yoluna cân vereyim.
‫قولوم توتوب يولغه سالغيل انت اهلادى‬ Elimden tut, yolum göster ki; “Ente’l-Hâdî”.

15 15
‫انت اهلادى انت احلق ىن ذكرى قوى‬ “Ente’l-Hâdî Ente’l-Hak!” Rabbim zikrin ne büyük!
‫پري مغان سوزالريدين آلسه فتوى‬ Pîr-i kâmil fetvası, olmaz müridâna yük.
‫باطنالرى روشن بولوب بولور خيىش‬ Bâtını aydınlatan zikir olur mu küçük!
‫قولوم توتوب يولغه سالغيل انت اهلادى‬ Elimden tut, yolum göster ki; “Ente’l-Hâdî”.

16 16
‫قول خواجه امحد رمحتينگدين اميد توتاى‬ Kul Hoca Ahmed ümitvardır Senin rahmetinden.
‫خواجم مىن بندم ديسه شكرين ايتاى‬ “Hâce kulumdur” dese, şükrederim nimetinden.
‫بندم ديماى يوز اوگورسه نيچوک ايتاى‬ Kulum demez, yüz çevirse, kahrolurum miknetinden.
‫قولوم توتوب يولغه سالغيل انت اهلادى‬ Elimden tut, yolum göster ki; “Ente’l-Hâdî”.

145
Dîvân-ı Hikmet

22- ‫حکمت‬ Hikmet - 22


Ente’l-Hâdî!

1 1
‫خوش قدرتليغ پرورداگر بري و باريم‬ Hoş kudreti olan Allâh, buyurur ki; Bir ve Vârım.
‫قولوم توتوب يولغه سالغيل انت اهلادى‬ Elimden tut, yolum göster Rabbim ; “Ente’l-Hâdî”.
ّ ‫ذاىت اولوغ رمحن اياگم هم‬
‫جباريم‬ Zâtı yüce olan benim, hem Rahmân hem Cebbâr’ım.
‫قولوم توتوب يولغه سالغيل انت اهلادى‬ Elimden tut, yolum göster Rabbim ; “Ente’l-Hâdî”.

2 2
‫سحر وقتده ييغالب توكسام قانالر کوزدين‬ Seher vaktinde ağlayıp, kanlı yaşlar döksem gözden.
‫کونلگیم آچيب آاگه بوالى خيىش سوزدين‬ Gönlüm rikkate gelsin de uyansın o yüce sözden.
‫قدرتيغه حمو بويلب کيتاى اوزدين‬ Kudretinde yok olayım, geçeyim nefsimden, özden.
‫قولوم توتوب يولغه سالغيل انت اهلادى‬ Elimden tut, yolum göster Rabbim ; “Ente’l-Hâdî”.

3 3
‫اجابتىن اندين تيالب قيل مناجات‬ Ecrini O’ndan bekleyip, ey Rabbine dua eden!
‫حاجتينگىن روا قيلغای قاىض حاجات‬ O’dur hâceti anında inâyetiyle gideren.
‫رمحت دريا تولوب تاشار ييتسه فرات‬ Rahmet deryâsından sana istediği kadar veren.
‫قولوم توتوب يولغه سالغيل انت اهلادى‬ Elimden tut, yolum göster Rabbim ; “Ente’l-Hâdî”.

4 4
‫اى داد اياگم هيچ يتمادى سيناگ داديم‬ “İmdat!” diyen kula koşan, arz ettim sana imdâdım!
‫يري و كوکىن ناالن قيدلى بول فرياديم‬ Yeri ve göğü ağlattı, intizarım bu feryâdım.
‫روز حمرش قيچقرياغي مو کيل آزاديم‬ Mahşer günü haykırayım, umarım ki ben âzâdım.
‫قولوم توتوب يولغه سالغيل انت اهلادى‬ Elimden tut, yolum göster Rabbim ; “Ente’l-Hâdî”.

5 5
‫بنده بولسانگ ذکرين ايغيل قولونگ آلسون‬ Kul olsan zikrini kabul, ardından da elin tutsun.
‫يودلين آزسانگ رهرب بولوب يولغه سالسون‬ Yolundan sapan kulları, rehber olup yola koysun.
‫سحرالرده زارى قيلغيل رحىم کیلسون‬ Sen seherlerde ağla ki, âlem rahmetine doysun.
‫قولوم توتوب يولغه سالغيل انت اهلادى‬ Elimden tut, yolum göster Rabbim ; “Ente’l-Hâdî”.

6 6
‫انت اهلادى انت احلق ىن ذکرین ایتماس‬ “Ente’l-Hâdî, ente’l-Hakk”ın zikrin etmez,
‫جان بریارده ایمان اسالم قولغه آملاس‬ Cân verir de imân İslâm ele almaz,
‫مشاخیالر سنتیین بیلیب قیلماس‬ Meşayihler sünnetini bilip yapmaz,
‫قولوم توتوب يولغه سالغيل انت اهلادى‬ Elimden tut, yolum göster Rabbim ; “Ente’l-Hâdî”.

146
Dîvân-ı Hikmet

7 7
‫انت اهلادى انت احلق ىن ذکرى اهلل‬ Zikrullah’ın zirvesidir; “Ente’l-Hâdî, Ente’l-Hak!”
‫حق ذکريىن ايغيل تينماى بولغونگ آاگه‬ Hakk’ın zikrini söyle ki, olmayasın ondan ırak.
‫رحيم موالم نظر قيلسه اولور نااگه‬ Mevlâ nazar kılsın sana, cenneti olsun son durak.
‫قولوم توتوب يولغه سالغيل انت اهلادى‬ Elimden tut, yolum göster Rabbim ; “Ente’l-Hâdî”.

8 8
‫انت اهلادى انت احلق ىن ذكرى ددله‬ “Ente’l-Hâdî, Ente’l-Hak” tamam eyle kalp zikrinde.
‫بيلماس نادان ذكرين ايتيب ظاهر تيدله‬ Câhiller bilmez, anlamaz, zikri yapar zâhir dilde.
‫منمن دياگن شيخ زمان آب و گيدله‬ Benim diyen vaktin şeyhi, yer altında âb u gîlde29
‫قولوم توتوب يولغه سالغيل انت اهلادى‬ Elimden tut, yolum göster Rabbim ; “Ente’l-Hâdî”.

9 9
‫انت اهلادى انت احلق ىن ذكرى اولوغ‬ “Ente’l-Hâdî, Ente’l-Hakk”ın, zikri yüce ve uludur.
‫حق ذكريىن ورد ايالاگن كونىلگ سینوغ‬ Hak zikrini vird eyleyen, gönlü kırık ve doludur.
‫ورد ايالماى شيخ من ديسه جاىي تموغ‬ “Şeyhim” deyip virdi yoksa, yolu cehennem yoludur.
‫قولوم توتوب يولغه سالغيل انت اهلادى‬ Elimden tut, yolum göster Rabbim ; “Ente’l-Hâdî”.

10 10
‫اى يارانالر نفس ايلگيدين ارمانده مني‬ Ey dostlarım! Beni duyun nefs elinden perişanım.
‫عصيان يویك دوتا قيدلى درمانده مني‬ Günâhlarım belim büktü, dertliyim ve bî-imkânım.
‫اعجز قولونگ هر نه قيلسه فرمانده مني‬ Ben senin âciz kulunum, şaşkınım ve bî-kararım.
‫قولوم توتوب يولغه سالغيل انت اهلادى‬ Elimden tut, yolum göster Rabbim ; “Ente’l-Hâdî”.

11 11
‫قول خواجه امحد نفس دين اولوغ بال بوملاس‬ Kul Hoca Ahmed nefsinden, daha büyük düşmanın yok.
‫يول اوستينده تفراق بولسام اكفر اوملاس‬ Yol üstünde toprak olsan, gelip seni örtenin yok.
‫يري وکوکدين طعمه بريسام هرگزی تويماس‬ Yerden gökten taam gelse, şükredeni doyanı yok
‫قولوم توتوب يولغه سالغيل انت اهلادى‬ Elimden tut, yolum göster Rabbim ; “Ente’l-Hâdî”.

29
Âb u gîl: Su ve çamur.
147
Dîvân-ı Hikmet

23- ‫حکمت‬ Hikmet - 23


Sensin Kâfî Sensin Gafûr!

1 1
‫قد علمنا انت يف لک امور‬ “Kad alimnâ, ente fî külli umûr,”
‫انت اکىف انت اعىف يا غفور‬ Sensin Kâfî, Sensin Âfî30 yâ Gafûr!31
‫اکىف ىف الغيب هو من ىف احلضور‬ “Kâfî fi’l-gayb hüve men fi’l-huzûr”.
‫انت اکىف انت اعىف يا غفور‬ Allâh’ım Sensin Kâfî, Sensin Âfî yâ Gafûr!

2 2
‫مصطىف در حالت نزع ايرديالر‬ Naz makamı Mustafa, erdiler ahvâline.
‫بري گروه ىن اعىص ديب قايغورديالر‬ Âsi olan toplumun, eyvah, yazık hâline!
‫امتيم واى امتيم ديب ايديالر‬ “Ümmetim vây ümmetim!” diyenin bak cemâline.
‫انت اکىف انت اعىف يا غفور‬ Allâh’ım Sensin Kâfî, Sensin Âfî yâ Gafûr!

3 3
‫بزيین سويدی اوزاگالرین سويمادی‬ Bizi sevdi o seven, sevmedi başkasını.
‫هم اتا اناسیین هم سويمادی‬ Hem baba hem annesin sevmez, tutmaz yasını.
‫يرالقاديم ديماگوچنه قويمدی‬ Bağışlanana kadar unutmaz sevdâsını.
‫انت اکىف انت اعىف يا غفور‬ Allâh’ım Sensin Kâfî, Sensin Âfî yâ Gafûr!

4 4
‫حق تعاىل دين ندا کيدلى آناگ‬ Hak Teâla’dan nidâ, o sevgili kuluna.
‫امتينگ ایشني حواهل قيل مناگ‬ “Ümmetin işin korkma, sen bırak onu bana.
‫مجله سني باغشاليني انده سناگ‬ Hepisini affedip, vereyim orda sana.”
‫انت اکىف انت اعىف يا غفور‬ Allâh’ım Sensin Kâfî, Sensin Âfî yâ Gafûr!

5 5
‫ايدی مندين سونگره امت بولغوىس‬ “Benden sonra Ümmetim,” Resul der; “ne olacak?
‫فرض و سنت ىن قويوب فسق ايتگوىس‬ Farz, sünneti terk edip, günâhlara dalacak.
‫اکرث امت دين ايمان کيتگوىس‬ Çoğu imândan çıkıp, imânsız mahvolacak.”
‫انت اکىف انت اعىف يا غفور‬ Allâh’ım Sensin Kâfî, Sensin Âfî yâ Gafûr!

6 6
‫امتيم امتالر اچيره صاىف دور‬ “Ümmetim, ümmetlerin içinde en safidir.
‫نياليني کوپراىگ اعىص جاىف دور‬ Ne yazık ki birçoğu, günâhkârdır, âsidir.
‫قادريم اوز وعده سيغه واىف دور‬ Kâdir Mevlâm sözünde sâdıktır hem vâfîdir.”
‫انت اکىف انت اعىف يا غفور‬ Allâh’ım Sensin Kâfî, Sensin Âfî yâ Gafûr!

30
Âfî: Affedici.
148 31
Gafûr: Bağışlayıcı.
Dîvân-ı Hikmet

7 7
‫مسکني امحد سني بو يازوق زهريدين‬ Miskin Kul Hoca Ahmed! Sen bu günâh zehrini,
‫قوتولونگ اچيسنگ رشاب مهريدين‬ Kurtulursun belki sen, iç rıza şerbetini.
‫گرچه کوپ قورقوم اهليم قهريدين‬ Bil Hakk’ın ikabının azamet, şiddetini.
‫انت اکىف انت اعىف يا غفور‬ Allâh’ım Sensin Kâfî, Sensin Âfî yâ Gafûr!

24- ‫حکمت‬ Hikmet - 24


Günâhlarla Sana Geldim!

1 1
‫خداوندا میین سالغيل اوز يولونگ اگ‬ Yolundan ayırma beni Allâh’ım,
‫نفس ايلگيده هاریب ادا بودليم منا‬ Nefs elinde harap oldum ben işte.
‫فسق فجور تولوب توشيب حد دين آشیت‬ Fısk içinde doldum taştım, haddi aştım,
‫غرقاب بولوب عصايان اچيره قادليم منا‬ Boğularak isyan içre kaldım ben işte.

2 2
‫دنيا جنس طالب بولوب ايتديک يورديم‬ Dünya necis peşinde it gibi koştum,
‫ایستاب آین آرقاسيدين تون کون قوديم‬ Gece gündüz kaçtım, haddimi aştım.
‫امرين توتمای حق يويلغه کوزیم يومديم‬ Emrini terk edip, Hak yoldan şaştım,
‫قايده بارای ايا دوستالر نيتکوم منا‬ Dostlarım nereye gideyim işte?

3 3
‫نفس شيطان اسري قيدلی آدم اوغلني‬ Şeytan esir aldı âdemoğlunu,
‫شتوراليني باغالب آدلی ايکی قولني‬ Dev gibi bağladı iki kolunu.
‫نه مشلک دور اونگ وسولین بيلمای يولني‬ Şaşırdı, kaybetti gerçek yolunu,
‫وا دريغا حرست بيالن بارغوم منا‬ Hasret ile gideceğim ben işte.

4 4
‫يوق منينگ ديک شوم بال اعلم ارا‬ Ben gibi kötü yok âlem içinde.
‫هيچ بوملادی مندين رضا خلق خدا‬ Hak razı olmaz ki zalam32 içinde.
‫ايمدی بودلی آخر مین يوزوم قرا‬ Yüzü kara oldum zaman içinde,
ّ ‫وا ويلتا‬
‫اول نیاگ بودليم منا‬ Eyvah! Perişanım görün ben işte.

32
Zalam: Karanlık.
149
Dîvân-ı Hikmet

5 5
‫عطا قيلغان عزيز جان ىن بيلماديم من‬ Bağışlanan aziz cânı bilmedim,
‫ظاهر باطن حارض سن ديب تورماديم من‬ Gizli açık hazır deyip durmadım.
‫قرا يوزوم دراگهينگاگ سورماديم من‬ Kara yüzüm dergâhına sürmedim,
‫يا ربنا هر نه قيلسانگ کيدليم منا‬ Günâhlarla Sana geldim ben işte.

6 6
‫طاقتیم يوق اگر باقسم گناهيم اگ‬ Güçsüzüm ben, bakamam günâhıma,
‫قيالی توبه قاچيب کيدليم پناهینگاگ‬ Tövbe ettim de geldim penâhına.33
‫رمحت بریالن نظر قيلغيل خواجه امحداگ‬ Rahmet eyle Hoca Ahmed kuluna,
‫هر نه قيلسانگ من بينوا کيدليم منا‬ Günâhlarla Sana geldim ben işte.

25- ‫حکمت‬ Hikmet - 25


Rahmet Eyle Seherlerde!

1 1
‫رمحن ایاگم رمحتینگین جاری قیلغیل سحرده‬ Acı bana Yüce Rabbim, yardım eyle seherlerde.
‫عصیان الییغه باتدیم یاری بریگیل سحرده‬ İsyan çukuruna battım, yardım eyle seherlerde.

2 2
‫استغفر استغفار قیلغیل شیطان دین بزیار‬ Rahmetinle beni affet, uzak eyle şeytanlardan.
‫شیطان یودلین آزغوردی پناه بریگیل سحرده‬ Şeytan beni azdırmasın, yardım eyle seherlerde.

3 3
‫امید بیالن کیلیب من دراگهینگ گه اهلیم‬ Bin bir ümitle gelmişim, Senin dergâhına Rabbim,
‫بدکردم بدکردار قولوم آلغیل سحرده‬ Günâhkârım, isyankârım, yardım eyle seherlerde.

4 4
‫توبه قیدلیم تیلیمده دیلم قورقماس خدادین‬ Dilimle tövbe eyledim, gönlüm korkmaz Yaradan’dan,
‫هم رمحت و هم دیدار عطا قیلغیل سحرده‬ Rahmetini, keremini, ihsân eyle seherlerde.

5 5
‫یولسزی یولغه یوگوردیم عمریم اویت غفلتده‬ Batıl yolda yol yürüdüm, gafletle geçirdim ömrüm,
‫یا قادر ذو اجلالل یولغه سالغیل سحرده‬ Ey Kâdir-i zü’l-Celâl’im, yoluna koy seherlerde.

33
Penâh: Sığınma, sığınılacak yer.
150
Dîvân-ı Hikmet

6 6
‫سنی سن مین پناهیم غضب قیلمه اهلیم‬ Sensin benim sığınağım, gazap eyleme Allâh’ım!
‫یا دانای لک حال حایلم سورغیل سحرده‬ Sırlarım bilen penâhım, hâlimi sor seherlerde.

7 7
‫باشدین ایاق گناهیم ایکی جهانغه سیغماس‬ Baştan aşağı günâhım, cihâna sığmaz Allâh’ım,
‫بندنگ اعیص گناهاکر پنهان قیلغیل سحرده‬ Âsi kulunu İlâh’ım, gizleyiver seherlerde.

8 8
‫تاغدین آغری گناهیم عذر ایتارگه تیلیم یوق‬ Günâhlarım dağdan ağır, özür demeye dilim yok.
‫گناهیمین باغیشالب یکسان قیلغیل سحرده‬ Sen bağışla isyanım çok, yerle bir et seherlerde.

9 9
‫گناهیمغه اقرارمن حارضسن و ناظرسن‬ Günâhım itiraf ettim, hem hâzır hem de nâzırsın,
‫گناهیمین باغیشالب پنهان قیلغیل سحرده‬ Elimden tut yüce Rabbim, yoluna koy seherlerde.

10 10
‫دنیا عقبا ایزالسام سیندن اوزگه رفیق یوق‬ İki cihânda arasam, Senden başka refik yoktur,
‫قولوم آیلب یا جبار یولغه سالغیل سحرده‬ Elimden tut yüce Rabbim! Yoluna koy seherlerde.

11 11
‫غریب من و بیکس من بیچاره من هم فقری‬ Garibim ve kimsesizim, görüyorsun bî-çareyim,
‫سیندین باشقه کیمیم بار رحم ایالگیل سحرده‬ Sen olmazsan ben bî-kesim, rahmet eyle seherlerde.

12 12
‫منی اعیص من پرگناه محد و ثنا ایتماسمن‬ Günâh yüklü bir âsiyim, hamd ü senadan ârîyim,
‫تاووق جانورین کورگیل ثنا ایتور سحرده‬ Hele bir bak horozlara, zikrederler seherlerde.

13 13
‫اعیص جایف قولونگمن ترسا جهود اعر ایتار‬ Âsi, câfi kulunum ben, Zerdüştler görse âr eder,
‫عیبیم یاپقیل یا ستار رحم ایالگیل سحرده‬ Suçumu ört Settâr Rabbim! Rahm eyle sen seherlerde.

14 14
‫قول خواحه امحد حقدین قورق کیم قورقماس ایماین یوق‬ Kul Hoca Ahmed Hak’tan kork, kim ki korkmaz imânı yok,
‫آدلینگده حارض تموغ اهلل دیگیل سحرده‬ Cehennemin ateşi çok, uyanık ol seherlerde.

151
Dîvân-ı Hikmet

26- ‫حکمت‬ Hikmet - 26


Ben Ne Yüzle Hazretine Varayım!

1 1
‫رحيم مويلم رحیم بریهل ياد ايالسه‬ Rahîm Mevlâ’m, rahmiyle yâd eylese,
‫نه يوز بریهل حرضتیغه بارغوم منا‬ Ben ne yüzle hazretine varayım!
‫توبه قيليب ايگری يودلين راست غه قايتيب‬ Tövbe edip, Hak yola geliversem,
‫نه يوز بریهل حرضیت غه بارغوم منا‬ Ben ne yüzle hazretine varayım?

2 2
‫بنده سني نامه الرين قولغه برسه‬
َ ‫حق‬
Hak kulunun, nâmesin verse ele,
‫حق اليم رحیم بریهل رمحت قيلسه‬ Yüce Rabb’im, affetse rahmetiyle.
‫پري مغان هادی بولوب يولغه سالسه‬ Pîr-i kâmilin o delâletiyle.
‫نه يوز بریهل حرضیت غه بارغوم منا‬ Ben ne yüzle hazretine varayım?

3 3
‫بري کون بولوب اجل وقیت ياووق یيتسه‬ Bir gün olup ecel bana gelecek.
‫سیناگ میناگ اصل وطن حکمني ايتسه‬ Gerçek vatan hükmünü söyleyecek.
‫اوملای توروب جان اچيغني زهرين تاتسه‬ Cân acısın zehrini tat diyecek.
‫نه يوز بریالن حرضیت غه بارغوم منا‬ Ben ne yüzle hazretine varayım?

4 4
‫رسداش بولغان همراه الرينگ شاشيب کيیت‬ Sırdaşlar ve yoldaşlar şaşıp gitti.
‫جدل قيليب عقبه الردين آشيب کيیت‬ Gayret edip engeller aşıp gitti.
‫چار رضب اوروب درياالردين تاشيب کيیت‬ Dövündü deryâ gibi taşıp gitti.
‫نه يوز بریالن حرضیت غه بارغوم منا‬ Ben ne yüzle hazretine varayım?

5 5
‫وا ويلتا کيچه کوندوز قيلمای طاعت‬ Gece gündüz hiç ibâdet etmeden.
‫حق رسویل امت اوچون يیمای نعمت‬ Hak Resul’ü ümmet için yemeden.
‫اچيميش ييميش نعمت الری قيغو حمنت‬ Gıdalardan hiçbir fayda görmeden.
‫نه يوز بریالن حرضیت غه بارغوم منا‬ Ben ne yüzle Hazretine varayım?

6 6
‫حق رسویل دنيا اوچون قيغورمادی‬ Hak Peygamber dünyaya meyletmedi.
‫امت تيالب اوزاگ سوزاگ دم اورمادی‬ “Ümmetim!” der, başka bir söz demedi.
‫دنيا اچيره حلظه آرام اول کورمادی‬ Bu dünyada bir gün rahat görmedi.
‫نه يوز بریالن حرضیت غه بارغوم منا‬ Ben ne yüzle Hazretine varayım?

152
Dîvân-ı Hikmet

7 7
‫وا دريغه حمرش کوین ظاهر بولسه‬ O müthiş, mahşer günü zâhir olsa.
‫تنگری اوزی قایض بولوب ناظر بولسه‬ Yüce Rabbim, hakem olup nâzır olsa.
‫يمان ايشيم قيلميشالريم حارض بولسه‬ İşlediğim günâhlarım hâzır olsa.
‫نه يوز بریالن حرضیت غه بارغوم منا‬ Ben ne yüzle Hazretine varayım?

8 8
‫کيچه کوندوز تينمای یيغال قول خواجه امحد‬ Gece- gündüz ağla; Kul Hoca Ahmed!
‫درود ايتيب حق رسول غه بولغيل امت‬ Salât söyle Hak Resul’e, ol ümmet.
‫هادی بولوب امت ديسه خوش سعادت‬ Ümmet dese yol gösterse ne nimet!
‫نه يوز بریالن حرضیت غه بارغوم منا‬ Ben ne yüzle hazretine varayım?

27- ‫حکمت‬ Hikmet - 27


Dua ettim Ben Sana!

1 1
‫رمحتينگ دين نوميد قيلمه منی غريب ىن‬ Rahmetinden umutsuz kılma beni Allâh’ım!
‫آرام آملاى ييغالب داع قيالى سناگ‬ Dinlenmedim, ağlayıp dua ettim ben Sana!
‫كيچه الر بيدار بولوب تانگ آتقوچنه‬ Geceleri uykusuz, Sana döndüm penâhım,
‫يومماى کوزىن ييغالب داع قيالى سناگ‬ Yummadan gözlerimi dua ettim ben Sana!

2 2
‫دراگهینگاگ ايمدى كيليب بيليم باغالب‬ Dergâhına gelerek belim, gözüm bağladım.
‫جان کويدوروب يورک بغريم توتوب داغالب‬ Bu cânı Sana sundum, ciğerimi dağladım.
‫يقام توتوب اوتاگن ايشاگ چندان ييغالب‬ Günâhlarıma baktım, yaka silktim ağladım,
‫اخالص بيالن ييغالب داع قيالى سناگ‬ İhlas ile el açıp dua ettim ben Sana.

3 3
‫کونلگ باىغ سزب ايكانده بيلماى يوردوم‬ Bedenim, ruhum dinçti, boşa geçti bilmeden,
‫عمريم یلگ خزان بودلى ايمدى تويدوم‬ Hazan oldu bu ömrüm, gerçekleri görmeden.
‫دنيا تاشالب دين يويلغه قدم قويدوم‬ Terk-i dünya eyledim, Hakk’a döndüm ölmeden.
‫هزار داستان ييغالب داع قيالى سناگ‬ Bin bir defa ağlayıp, dua ettim ben Sana.

153
Dîvân-ı Hikmet

4 4
‫بو يول الرده جان ىن آرساب بوملاس ايرمیش‬ Hakk’ın nurlu yolunda, cânı saklamak olmaz.
‫جان ارسااغن بو يول الراگ كريماس ايرمیش‬ Cânını sakınanlar, Hakk’ın yoluna girmez.
‫سود و زيان بولغانیىن بيلماس ايرمیش‬ Hak yoluna girmeyen kârı zararı bilmez,
‫بو حال بریالن ييغالب داع قيالى سناگ‬ Bu hâlimle ağlayıp, dua ettim ben Sana.

5 5
‫قول خواجه امحد نفس تایغ دين چيقيب آشىت‬ Kul Hoca Ahmed nefis dağını çıkıp aştı.
‫فنا ىف اهلل مقاىم غه ياووقالشىت‬ Ma’nâda fenâ fi’llâh makamına ulaştı.
‫يورک بغريم جوش اوروبان قيناب تاشىت‬ Dilim, gözüm, kalbim hep, coştu, kaynadı taştı.
‫بو حال بریالن ييغالب داع قيالى سناگ‬ Bu hâl ile ağlayıp dua ettim ben Sana.

28- ‫حکمت‬ Hikmet - 28


Ne Eylerim Allâhım?
1 1
‫عمريم آخر بولغانده نه قيلغايمن خدايا‬ Ömrüm sona erince, ne eylerim Allâh’ım?
‫جان آلغوىچ كيلاگنده نه قيلغايمن خدايا‬ Cân alıcı gelince, ne ederim Allâh’ım?

2 2
‫جان بريمک ىن وهمیدين عزازيل ىن زمخیدين‬ Cân vermenin vehminden, Azrail’in zahminden,
‫شفقت بوملاسه سندين نه قيلغايمن خدايا‬ Olmazsa şefkat Senden, ne ederim Allâh’ım?

3 3
ّ
‫جان بريمک ايىش دوشوارآسان قيلغيل يا جبار‬ Cân vermek işi zordur, Sen kolay kıl yâ Cebbâr!
‫سندين اوزاگ يوق غمخوار نه قيلغايمن خدايا‬ Senden başkası yoktur, gam gideren Allâh’ım!

4 4
‫جانيم جدا بولغانده تنيم مونده قالغانده‬ Cân tenden uçtuğunda, ten toprak olduğunda,
‫ختته اوزره آلغانده نه قيلغايمن خدايا‬ Sal üzre aldığında, ne yaparım Allâh’ım?

5 5
‫اعجز بولوب ياتقانده فرشته الر كرياگنده‬ Acz içre yattığımda, melekler geldiğinde,
‫من ربک ديب سوراغنده نه قيلغايمن خدايا‬ “Rabb’in kim?” sorduğunda, ne yaparım Allâh’ım?

154
Dîvân-ı Hikmet

6 6
‫ايلتيب گوراگ قويغانده یيىت قدم يانغانده‬ Kabre koyduklarında, ordan döndüklerinde,
‫سورغوچیالر كرياگنده نه قيلغايمن خدايا‬ Münkereyn geldiğinde, ne yaparım Allâh’ım?

7 7
ّ
‫من ربك ديب توراغنده قرا کوندور اوش انده‬ “Rabb’in kim?” dediğinde, kara gündür o yerde,
‫ربينگ كیمدور دياگنده نه قيلغايمن خدايا‬ “Rabb’in kim ?” sorduğunda ne yaparım Allâh’ım?

8 8
‫قول خواجه امحد سنی بنده نفس ايلگيده رشمنده‬ Hoca Ahmed bir kuldur, nefs elinde zebûndur,
‫حمرش كوین بولغانده نه قيلغايمن خدايا‬ Mahşer; şiddetli gündür, ne yaparım Allâh’ım?

29- ‫حکمت‬ Hikmet - 29


Umut Kesmez Kul Ahmed!

1 1
‫قهارآتليغ قهرينگ دين قورقوب ييغالر خواجه امحد‬ O Kahhâr’ın kahrından korkar, ağlar Kul Ahmed.
‫رمحن آتليغ رمحينگ دين اميد توتار خواجه امحد‬ O Rahmân’ın rahmından, umut kesmez Kul Ahmed.

َ 2 2
‫گناهيم كوپ اليم كيچوراگى سن گناهيم‬ Kusurum çok Allâh’ım, Sen bağışla günâhım,
‫برچه قولالر اچييده اعىص قول دور خواجه امحد‬ Bütün kullar içinde, âsi kuldur Kul Ahmed.

3 3
‫منافق الر يورارالر فسق و فجور قيلورالر‬ Münafıklar koşturup, fisk u fücûr işlerler,
‫حرام شبهه ييورالر قورقوب ييغالر خواجه امحد‬ Durmadan harâm yerler, buna ağlar Kul Ahmed.

4 4
‫طريقت ىن بيلماديم حقيقتغه كريماديم‬ Tarikata girmedim, hakikati görmedim.
‫پري بويروغني توتماديم عذرى کوبتور خواجه امحد‬ Pîr emrini tutmadım, cürmü çoktur, Kul Ahmed.

5 5
‫آخر زمان بولغاندور پادشاه ظالم بولغاندور‬ Âhir zaman gelmiştir, sultan zâlim olmuştur.
‫حرام شبهه تولغاندور حريان بولور خواجه امحد‬ Şüphe, harâm dolmuştur, şaşkın durur Kul Ahmed.

155
Dîvân-ı Hikmet

6 6
‫رشمنده اعىص قول من عشق يويلده بلبل من‬ Pişmanım âsi kulum, Hak yolunda bülbülüm,
‫ارسالن بابااگ قوملن قولونگ بولور خواجه امحد‬ Arslan Baba’dan elim, kölendir Hoca Ahmed.

7 7
‫قول خواجه امحد طاعت قيل ييغالماقىن اعدت قيل‬ Hoca Ahmed kulluk et, ağla Rabb’ini zikret.
‫بال کيلسه طاقت قيل حقدين بولور خواحه امحد‬ Bela gelince sabret, Hak’tan gelir Kul Ahmed.

30- ‫حکمت‬ Hikmet - 30


Affet Beni Allâh’ım!

1 1
‫کونلگوم قوىش اوچار دايم قنات قاقوب‬ Gönül kuşum çırpınarak, zaman zaman uçar gider.
‫ايكى كوزوم ندامتده قانالر توکوب‬ Gözlerim pişmanlıktan, kanlı yaşlar döker gider.
‫تن اوتلوروب رياضتده تزيين چوکوب‬ Riyâzetle bedenini, öldürür de göçer gider,
‫يا الىه عفو قيلغيل گناهيم ىن‬ Ey Allâh’ım! Sen Kerîmsin affet benim günâhımı.

2 2
‫نادان يلقده قيلغان ايشيم بارچه خطا‬ Câhillikte birçok hata, nice günâhlar işledim.
‫توبه تقصري ايالماديم يقام توتا‬ Yakam tutup kusurlardan, gerçek tövbe eylemedim.
‫گردنيماگ طوق ينلگيغ سالب فوطا‬ Ben boynumu tavuk gibi, bıçağa teslim etmedim.
‫يا الىه عفو قيلغيل گناهيم ىن‬ Ey Allâh’ım! Sen Rahîmsin, affet benim günâhımı.

3 3
‫دنيا سويوب دين سوداسني اوتكاريب مني‬ Dünyayı sevdim bağlandım, dini ihmal ettim, attım.
‫يازوق يوکني ايا دوستالر بیتاكريب مني‬ Günâhlarımı artırıp, birini bine çıkarttım.
‫دراگهیناگ معصيت الر كيلتوروب مني‬ Dergâhına kusurlarla geldim, yüzümü kızarttım.
‫يا الىه عفو قيلغيل گناهيم ىن‬ Ey Allâh’ım! Sen Rahîmsin, affet benim günâhımı.

4 4
‫شوم دنياغه کونلگ باغالب اکهل بودلوم‬ Şol dünyaya gönül verip, hata yaptım, zâlim oldum.
‫عرشت بيالن وا دريغا جاهل بودلوم‬ Eğlencelerle çok yazık gâfil oldum, câhil oldum.
‫بو دنياىن اوتاريىن ايمدى بيدليم‬ Geçici olan dünyaya aldanmışım, gâfil oldum.
‫يا الىه عفو قيلغيل گناهيم ىن‬ Ey Allâh’ım! Sen Kerîmsin, affet benim günâhımı.

156
Dîvân-ı Hikmet

5 5
‫كونلگ ملكني توتمیش اوخشار ظلمت توىن‬ Gönül mülkünü kaplamış gibi karanlık gecesi,
‫من يلک اچيره پيدا بولور ما و مىن‬ Benlik içinde var olur, ben- benliği bilmecesi.
‫پري خدمىت یرياق قيلور بزيدين آىن‬ Pîr hizmetinde olanın gündüz olurmuş gecesi,
‫يا الىه عفو قيلغيل گناهيم ىن‬ Ey Allâh’ım! Sen Rahîmsin, affet benim günâhımı.

6 6
‫قول خواجه امحد گناهیاگ قايل ايرور‬ Hoca Ahmed! Günâhını sen bilirsin, itiraf et.
‫هر کيم اهلل ديسه آناگ يارى بريور‬ Kim ki gönülden Allâh der, ona iner gökten rahmet.
‫ايرانالرىن صحبیت اگ مايل ايرور‬ Erenlerin sohbetinde bulunur sayısız hikmet.
‫يا الىه عفو قيلغيل گناهيم ین‬ Ey Allâh’ım! Sen Gaffârsın, affet benim günâhımı.

31- ‫حکمت‬ Hikmet - 31


Hatalarım Affeyle!

1 1
‫مينگ تومن تورلوک خطاالر ميندين اوتسه عفو قيل‬ Bin bir türlü hata etsem Sen yine de affeyle.
‫گفت گوى نارواالر ميندين اوتسه عفو قيل‬ Her ne denli kusur etsem, Sen yine de affeyle.

2 2
‫گر تالوت قيلمیشيم ده بو کالم اهلل ىن‬ Her tilavet ettiğimde Allâh’ın kelâmını,
‫سهو عصيان خطاالر ميندين اوتسه عفو قيل‬ Yanlış, kusur ve hatalar, Sen yine de affeyle.

3 3
‫اوقواغنده اغفل اوتسه يا غلط نقصان بيله‬ Kur’ân’ı gâfil okusam yanlışlarla, noksan ile,
‫هر نيچوگ بيجا جباالر ميندين اوتسه عفو قيل‬ Her ne var ki yerli yersiz, benden oldu affeyle.

4 4
‫مد بيالن اعراب و تشديدالرىن تغیري ايالسام‬ Meddi, i’rabı, şeddeyi, değiştirip okumuşsam,
‫بو كالمه هر خطاالر ميندين اوتسه عفو قيل‬ Kelâmına karşı hata benden olduysa affeyle.

157
Dîvân-ı Hikmet

5 5
‫فحش اوقوسام بري لكمه ىن يا بري حرىف ىن‬ Bir kelime yanlış olsa veya tek bir harfi bile,
‫مونداغ ناتام داعالر ميندين اوتسه عفو قيل‬ Böyle eksik dualarım, benden olursa affeyle.

6 6
‫آيت وعدو وعيدىن قيلماسام مني تفرقه‬ Vaad ile vaîdini okurken fark etmemişsem,
‫فهم قيلماى نارساالر ميندين اوتسه عفو قيل‬ Anlamayıp bazı şeyler, benden olduysa affeyle.

7 7
‫عزت و اكرام قرآن ىن جبا کيلتورمسام‬ O Kur’ân’ın izzetini ben yerine getirmezsem,
‫ىب ادب يلک ىب ابايلغ ميندين اوتسه عفو قيل‬ Edepsizlik, hayâsızlık benden olduysa affeyle.

8 8
‫حرض تينگده منی كىب قولىن خطاىس کوپ ايرور‬ Hazretine karşı hatam, görüp, anlayıp bilmezsem,
‫رو سياه يلک هر خطاالر ميندين اوتسه عفو قيل‬ Yüz karası bu hatalar, benden geldiyse affeyle.

9 9
‫خواجه امحد مسكني ىن نقصاىن كوبتور دنياده‬ Kul Hoca Ahmed miskinin, noksanı çoktur dünyada,
ّ ‫گرچه يا‬
‫رب مينگ خطاالر ميندين اوتسه عفو قيل‬ Gerçi yâ Rab! Binler hata benden geldiyse affeyle.

32- ‫حکمت‬ Hikmet - 32


Derdime Devâ Eyle!

1 1
‫الىه قادرا پرورداگرا‬ Ya İlahî, Kâdir olan Allâh’ım,
‫رحم قيل بندنگ اگ اى كرداکرا‬ Rahmet eyle Sen bu âciz kuluna.

2 2
‫سيغينديم حرضتينگ اگ اى الىه‬ Ey Allâh’ım! Sığındım ben zatına,
‫يراتقان مجله اعلم ىن پناىه‬ Âlemlerin Hâlık’ı penâhına.

3 3
‫اجابت سندين و مندين مناجات‬ Dua, kulluk benden, icabet Senden.
‫ایا اى ذواجلالل مجله حاجات‬ Ya İlahî! Hâcetlerim sundum Sana.

158
Dîvân-ı Hikmet

4 4
‫الىه حاجتيم ىن سن روا قيل‬ Rabb’im hâcetimi Sen kolaylaştır,
‫كريم سني لطف ایله درديم دوا قيل‬ Kerîmsin dertlerime dermân eyle.

5 5
‫كرم بريهل كيچورگيل اى آريغ ذات‬ Kereminle affet ey ârif olan!
‫عذاب آخرت دين قيلغيل آزاد‬ Azab-ı ahiretten azad eyle.

6 6
‫الىه رش شيطاندين سنی آرسه‬ Şeytanın şerrinden Sen koru beni,
‫قموغ يازوقالريم دين هم سنی آرسه‬ Bütün günâhlardan gel azad eyle.

7 7
‫قموغ يازوقالريم دين توبه قيدليم‬ Tüm günâhlarımdan tövbe eyledim,
‫كه مست ايرديم كه من آندين آييدليم‬ Aklım başta değil hata eyledim.

8 8
‫ديمايدور من مىن جاندين آيريمه‬ Demiyorum beni cândan ayırma.
‫وىل آخرده ايماندين آيريمه‬ Son günümde imânımdan ayırma.

9 9
‫الىه برچه ىن فرياديغه ییت‬ Rabbim! Kulların feryâdına yetiş.
‫قموغ بيچاره الرىن داديغه يیت‬ Çaresizlerin imdâdına yetiş.

10 10
‫قولونگ اعىص ىن سني هر حاجتني بری‬ Ver âsi kulunun her hâcetini,
‫بو درد ىب دوااگ سني دوا بری‬ Bu devâsız dertliye, ver devâsını.

11 11
َ
‫الىه سني كيچورگيل طاقتيم يوق‬ İlahî! Sen affeyle takatım yok,
‫سىن آدلينگده اليق طاعتيم يوق‬ Sana lâyık hiçbir ibâdetim yok.

12 12
‫الىه ذات پاكينگ حرمتيدين‬ İlahî! Zat-ı Pâk’ın hürmetine,
‫آيريغيل بزيىن شيطان زمحتيدين‬ Uzaklaştır bizi lain şeytandan.

159
Dîvân-ı Hikmet

13 13
‫الىه برچه ین قوللوقغه خاص ایت‬ Bizleri kulluğuna mazhar eyle.
‫مني مينلیکدين آيلب بري يول خالص ایت‬ Bizi bizden alarak halas eyle.

14 14
‫مناگ توفيق سوييدين سني اچيورگيل‬ Bana tevfik sularından Sen içir.
‫كرم بريهل گناهيم ىن کيچورگيل‬ Kereminle günâhımı affeyle.

15 15
‫که بيلماس دین گناه بسيار قيدليم‬ Ki bilmeden nice günâh işledim,
‫كونلگ الرىن بوزوب آزار قيدليم‬ Gönülleri yıkıp mahzun eyledim.

16 16
‫كه هر اعىص ايرور رمحت اگ اليق‬ Ki, her âsi kul rahmete lâyıktır,
‫كيل اى امحد داعغه بول موافق‬ Hoca Ahmed kulunu da affeyle.

33- ‫حکمت‬ Hikmet - 33


Ey Allâh’ım!

1 1
‫عشق يويلده فنا بوالى حق بري و بار‬ Aşk yolunda yok olayım, Hakk’ın kölesi olayım.
‫هر نه قيلسانگ اعشق قيلغيل پرورداگر‬ Her ne lütfetsen bileyim, âşık eyle ey Allâh’ım!
‫ايلگيم آچيب داع قيالى ايزيم جبار‬ El açıp dua edeyim, Sen varken nere gideyim?
‫هر نه قيلسانگ اعشق قيلغيل پرورداگر‬ Neylersen güzel eylersin, âşık eyle ey Allâh’ım!

2 2
‫لگ عشقیین کوییده من بلبل بودلیم‬ Gül aşkının derdiyle ben de bir bülbül oldum,
‫الوان الوان تیلالر بریهل نالیش قیدلیم‬ Türlü türlü dil ile ben feryâd eder oldum,
‫برچه ایشدین اعشق یلکین دشوار بیدلیم‬ Bu işleri aşkından, bil ki daha zor buldum,
‫هر نه قيلسانگ اعشق قيلغيل پرورداگر‬ Ne yaparsan yap beni, âşık eyle Allâh’ım!

160
Dîvân-ı Hikmet

3 3
‫عشىق تيگسه کويدورگوىس جان و تن ىن‬ Aşk değince yakar imiş, cânı, cânları, bedeni.
‫عشىق تيگسه ويران قيلور ما و من ىن‬ Aşk değince virân eyler, her şeyi, benliği beni.
‫عشق بوملاسه تانيب بوملاس موالم سىن‬ Aşk olmazsa nasıl bulur, Allâh’ım kulların Seni?
‫هر نه قيلسانگ اعشق قيلغيل پرورداگر‬ Her ne olsa Sen eylersin, âşık eyle ey Allâh’ım!

4 4
‫عشق دفرتی سیغماس دوستالر دراگىه اگ‬ Aşk defteri sığmaz imiş ulu dostlar dergâhına.
‫مجله اعشق ييغليب باراگى باراگىه اگ‬ Cümle âşıklar ağlaşıp, varırlar barigâhına.
‫يیىت دوزخ طاقت قيلماس بري آىه اگ‬ Yedi cehennem dayanmaz, feryâdına bir âhına.
‫هر نه قيلسانگ اعشق قيلغيل پرورداگر‬ Her ne yapsan Sen yaparsın, âşık eyle ey Allâh’ım!

5 5
‫خاص عشقينگ ىن کورسات مناگ شاکر بوالی‬ Has aşkını göster bana, şükreden kulun olayım.
ّ
‫اره قويسه زکرياديک ذاکر بوالى‬ Zekeriyya Nebin gibi, zikreden kulun olayım.
‫ايوب صفت بالسيغه صابر بوالى‬ Eyyüp gibi belalara, sabreden kulun olayım.
‫هر نه قيلسانگ اعشق قيلغيل پرورداگر‬ Her ne yapsan Sen yaparsın, âşık eyle ey Allâh’ım!

6 6
‫جلوه قیلغیل تیلبه قیلغیل شیدا قیلغیل‬ Divâne kıl cilve eyle, aşkın ile şeydâ eyle,
‫جمنون قیلغیل ایل و خلقغه رسوا قیلغیل‬ Mecnûnleyin deli eyle, halk içinde rüsvâ eyle,
‫شمع کورساتیب پروانه دیک اخگر قیلغیل‬ Mumda tut ki eriyeyim, pervâne gibi kor eyle,
‫هر نه قيلسانگ اعشق قيلغيل پرورداگر‬ Her ne yapsan sen yaparsın, âşık eyle ey Allâh’ım!

7 7
‫عشق درديىن طلب قيدليم درماىن يوق‬ Aşk derdini talep ettim, ne yazık ki, dermânı yok.
‫عشق يويلده جان برياگن ىن ارماىن يوق‬ Aşk yolunda cân verenin korkusu yok, fermânı yok.
‫بو يول الرده جان بريماسه اماكىن يوق‬ Bu yolda cân vermemenin mümkünü yok, imkânı yok.
‫هر نه قيلسانگ اعشق قيلغيل پرورداگر‬ Ne yaparsan Sen yaparsın, âşık eyle ey Allâh’ım!

8 8
‫قايدين تاپاى عشقينگ توشىت قراريم يوق‬ İlahî nerden bulayım, aşkın düştü kararım yok?
‫عشق ثناسني توىن کوىن قوياريم يوق‬ Aşk adına yakarışım, gece gündüz figanım çok.
‫دراگهینگ دين اوزاگ يرياگ باراريم يوق‬ Senin dergâhından başka sığınacak penâhım yok.
‫هر نه قيلسانگ اعشق قيلغيل پرورداگر‬ Ne yaparsan Sen yaparsın, âşık eyle ey Allâh’ım!

161
Dîvân-ı Hikmet

9 9
‫عشق بازارى اولوغ بازار سودا حرام‬ Aşk pazarı ulu pazar, o pazarda sûdâ34 harâm.
‫اعشق الراگ سیندين اوزاگ غواغ حرام‬ Âşık kula Senden başka ilgi harâm, kavga harâm.
‫عشق يويلغه كرياگنالراگ دنيا حرام‬ Aşk yoluna girenlere dünyalık ve dünya harâm.
‫هر نه قيلسانگ اعشق قيلغيل پرورداگر‬ Ne yaparsan Sen yaparsın, âşık eyle Ey Allâh’ım!

10 10
‫اعشق يلقىن دعوی قيليب يوراملاديم‬ Âşıklığı dava edip, yürümedim o yolda ben.
‫نفسدين کيچيب منی امرى ىن قيالملاديم‬ Nefsimden geçip Rahmân’a itaat etmedim neden?
‫نادان يلقده حق امريىن بيالملاديم‬ Câhillikle Hak emrini ben yerine getirmeden,
‫هر نه قيلسانگ اعشق قيلغيل پرورداگر‬ Geldi geçti ömrüm benim, âşık eyle ey Allâh’ım!

11 11
‫قول خواجه امحد عشق دين قاتيغ بال بوملاس‬ Ey Kul Hoca Ahmed’im! Aşktan ağır belâ olmaz.
‫مرهم سورمه عشق درديغه دوا بوملاس‬ Boşuna merhem sürme ki, aşk derdine devâ olmaz.
‫کوز ياشيدين اوزاگ هيچ کيم گواه بوملاس‬ Gözyaşından başka bir şey, şahit olmaz, çare olmaz.
‫هر نه قيلسانگ اعشق قيلغيل پرورداگر‬ Her ne yapsan Sen yaparsın, âşık eyle ey Allâh’ım!

34- ‫حکمت‬ Hikmet - 34


Ey Sultanım!

1 1
‫ايا شاىه دو اعلم پادشاىه‬ Ey Sultanım! Dü cihân Padişâhı.
‫ايرورسن بنده ىن پشت پنایه‬ Sensin kulunun yegâne penâhı.

2 2
‫تيالب دايم سيىن اول ذات پاكينگ‬ Dâim dileyip Senin pak zâtını,
‫شياطني رشيدين بريگيل پنایه‬ Şeytanların şerrinden ver felâhı.

3 3
‫بو شيطان رشيدين كيماگ قاجار مني‬ Şeytanın şerrinden kime kaçayım?
‫سيىن آدلينگده دور رسى کمایه‬ Senin elindedir sırrı ke-mâhî.35

34
Sûdâ: Ticaret.
162 35
Ke-mâhî: Olduğu gibi.
Dîvân-ı Hikmet

4 4
‫خداوندا سيناگ مني يانديم ايمدى‬ Allâh’ım! Ben, şimdi sana âşığım,
‫اوزونگ سن بارجه اگ رازق الیه‬ Herkese rızkı verensin İlahî!

5 5
َ ً
‫كراما كتبني آتليغ فرشته‬ Kiramen Kâtibin adlı melekler,
‫بيابان قم الريدين كوپ كناىه‬ Yazarlar cümle sevap ve günâhı.

6 6
‫حممد کيم ايرور هادى اعلم‬ Muhammed ki, âleme yol gösterir,
‫اوشال كونده بوالدور دادخواىه‬ O gün olur, âlemin imdat-gâhı.

7 7
‫اوقوب نامم ىن کورسام هيچ عمل يوق‬ Okuyup görsem kitabım amel yok,
‫باشيم قوىي سايلب بولغوم تباىه‬ Başım eğim olayım ben tebâhi.36

8 8
‫که مني ديرمن بو ايش ىن قيلغانيم يوق‬ Ki ben derim; “Bu işi yaptığım yok”
‫تمام اعضاالريم بولغای گواىه‬ Tüm organlar olacaktır güvâhi.37

9 9
‫اولوم ىن دستيدين هيچ كيم قوتوملاس‬ Ölümün elinden yoktur kurtuluş,
‫قلندر بول باشينگ اگ کیی کالىه‬ Kalender ol, başına giy külahı.

10 10
‫جهنم اوستيده تارتيغ رصاىط‬ Cehennem üstünde kurulu sırat,
‫كوروب بنده اورار افسوس آىه‬ Görüp eyler kullar figanı âhı.

11 11
‫خواجه امحد يسوى سني ييغال دايم‬ Hoca Ahmed Yesevi, ağla dâim,
‫ایسيغ قيلماس سيناگ تانگالىک آىه‬ Fayda vermez sana yarının âhı!

36
Tebâh: Mahvolmuş.
163 37
Güvâh: Şahit.
Dîvân-ı Hikmet

35- ‫حکمت‬ Hikmet - 35


Bana Seni Gerek Seni!

1 1
‫عشقینگ قيدلی شيدا ميین مجله اعلم بيدلی ميین‬ Aşkın şeydâ kıldı beni, cümle âlem bildi beni.
‫قايغو سينسن توین کوین ميناگ سني اوق کریاکسن‬ Gece gündüz kaygım Sensin, bana Seni gerek Seni.

2 2
‫تعایل اهلل زیه معین سني ياراتدینگ جسم و جانین‬ Yüce Allâh’ın gufrânı, Sen yarattın cism u cânı,
‫قوللوق قيالم توین کوین ميناگ سني اوق کریاکسن‬ Gece gündüz anar Seni, bana Seni gerek Seni.

3 3
‫كوزیم آچديم سيىن كورديم لک کونلگىن سیناگ بريديم‬ Gözüm açtım Seni gördüm, tüm gönlümü Sana verdim.
‫اوروغالريم تركني قيدليم ميناگ سني اوق کریاکسن‬ Akrabamı terk eyledim, bana Seni gerek Seni.

4 4
‫سوزالسام مني تيليمده سني كوزالسام مني كوزيمده سني‬ Söylesem ben dilimdesin, gözlesem ben gözümdesin.
‫كونلگيمده هم جانيمده سني ميناگ سني اوق کریاکسن‬ Hem gönlümde, cânımdasın, bana Seni gerek Seni.

5 5
‫فدا بولسون سيناگ جانيم تواکر بولسانگ مينیم قانم‬ Fedâ olsun Sana cânım, aksın vücudumdan kanım,
‫مني قویلنگ من سني سلطانیم ميناگ سني اوق کریاکسن‬ Ben kulunum, Sen Sultan’ım, bana Seni gerek Seni.

6 6
‫اعلم الراگ كتاب کرياک صوفيالرغه مسجد کرياک‬ Âlimlere kitap gerek, sûfilere mescit gerek,
‫جمنون الرغه يلىل كرياک ميناگ سني اوق کریاکسن‬ Mecnûn’lara Leylâ gerek, bana Seni gerek Seni.

7 7
‫اغفل الراگ دنيا كرياک اعقل الرغه عقىب کرياک‬ Gâfillere dünya gerek, âkillere ahret gerek,
‫واعظ الرغه منرب كرياک ميناگ سني اوق کریاکسن‬ Vâizlere kürsü gerek, bana Seni gerek Seni.

8 8
‫اعلم بارى اومچاخ بولسه مجله حورالر قارشو کيلسه‬ Bütün âlem cennet olsa, tüm huriler bana gelse,
‫اهلل ميناگ روزى قيلسه ميناگ سني اوق کریاکسن‬ Allâh bana nasip etse, bana Seni gerek Seni.

9 9
‫اومچاخ كریم جوالن قيالم نه حورالزغه نظر قيالم‬ Ne cennetine gireyim, ne hurileri göreyim,
‫آىن موىن مني نه قيالم ميناگ سني اوق کریاکسن‬ Onu bunu neyleyeyim, bana Seni gerek Seni.

164
Dîvân-ı Hikmet

10 10
‫خواجه امحد در منیم آتیم توین کوین ينار اوتیم‬ Hoca Ahmed benim adım, gece gündüz yanar odum,
‫ايكى جهانده اميديم ميناگ سني اوق کریاکسن‬ İki cihânda umudum, bana Seni gerek Seni.

36- ‫حکمت‬ Hikmet - 36


Tarikatın Yolu Edeptir.

1 1
ّ
‫حممدین بيلينگ ذاىت عرب دور‬ Muhammed’in zâtı bilin Arap’tır.
‫طريقت ین يوىل لک ادب دور‬ Tarikatın bütün yolu edeptir.

2 2
‫حقيقت ييلماگن آدم ايماس دور‬ Hakikat bilmeyen insan değildir,
‫بيلينگزی هيچ نيمه اگ اوخشاماس دور‬ Bilin insanlığın yolu edeptir.

3 3
‫بيلينگ بيچون ايرور هم یب چکونه‬ Bil ki o benzersiz, bî-nazîrdir,
‫و یب شبهه ايرور هم یب نمونه‬ Hem şüphesiz o emsalsizdir.

4 4
‫قهرالنسه قیلور يري بریهل يکسان‬ Kahırlansa eder yer ile yeksân,
‫بوالدور زلزهل يري بریهل آسمان‬ Yer gök sallandırır, bil zelzeledir.

5 5
‫رمحت قيلسه بيلينگزي رمحیت بار‬ Rahmet etse, tükenmez rahmeti var,
‫بريور بولسه تواگنماس نعمیت بار‬ Verir olsa, tükenmez nimeti var.

6 6
‫حممدىن صفت قيلسام کمينه‬ّ Muhammed’i tarif etsem bir nebze,
‫آناسيىن آىت بيلگيل آمنه‬ Anasının adı bil ki; Âmine.

7 7
‫اتاىس آىت عبداهلل ايکان دور‬ Babasının adı ise; Abdullah,
‫آنادين توغمايني اولاگن ايكاندور‬ Doğmadan babasın almıştı Allâh.

165
Dîvân-ı Hikmet

8 8
‫حممدىن باباىس ساقالاغندور‬ Muhammed’i o dedesi korumuş,
‫يالنغاچ و آچالرىن يوقالاغندور‬ Nice çıplak, aç kulları doyurmuş.

9 9
‫باباسيىن بيلسنگزي عبداملطلب‬ Dedesi biliniz; Abdulmuttalip,
‫کونلگده ساقالاغى سزي خيىش بيليب‬ Gönlünüzde saklayın iyi bilip.

10 10
‫باباسيىن اتاىس ايردى هاشم‬ Dedesinin babası idi; Haşim,
‫ايشيتاگنده آقادور کوزده ياشيم‬ İsmini duyunca akar gözyaşım.

11 11
‫بيلينگ تورتونىچ ىس دور عبد املناف‬ Biliniz dördüncüsü; Abdulmenaf,
‫آالرىن بيلسه هر کيم کونىلگ دور صاف‬ Onları bilenin olur gönlü saf.

12 12
‫رسول ىن بيلسه هر کيم تورت پشتني‬ Resul’ün her kim bilse dört ceddini,
‫قيامتده كزیار سكزی بهشتني‬ Ahrette gezer sekiz cennetini.

13 13
‫باباىس ييىت ياشيده اولوب دور‬ Dedesi sekiz yaşında ölmüştür,
‫عم سیاگ برييب دور‬ّ ‫رسول ىن‬ Muhammed’i amcasına vermiştir.

14 14
‫ابوطالب یلع ین آته یس دور‬ Ebu Talib Ali’nin babasıdır,
‫قاموغ عرایب الرین اکته یس دور‬ Mekke Araplarının ulusudur.

15 15
‫ابو طالب بوالدور ايش باشيده‬ Ebu Talib olunca iş başında,
‫حممد اوتلورور دايم قاشيده‬ Muhammed oturur yanı başında.

16 16
‫حممدىن ياىش اون ييىت بودلی‬ Muhammed’in yaşı kemâle erdi,
‫که اول وقتده خدجيه آىن کوردی‬ Ki o vakit, Hatice onu gördü.

166
Dîvân-ı Hikmet

17 17
‫حممدىن بيلینگ کيم مثل شونقار‬ Muhammed’i bilin şahin misali,
‫خدجيه آىن کوروب بوالدور زار‬ Hatice arzular ona visali.

18 18
‫خدجيه کونلگيده آىن سويادور‬ Hatice onu gönlünde sevmekte,
‫حممد عشقيده ايیچ کويادور‬ Muhammed aşkıyla içi yanmakta.

19 19
‫کيچه کوندوز تيالر آین خدادين‬ Gece gündüz diler onu Allâh’tan,
‫بيلينگزي اعقبت تابیت مرادين‬ Sonunda muradını aldı Hak’tan.

20 20
‫کورونگزيالر خداین شيوه سيین‬ Görün anlayın Allâh’ın işini,
‫حممد باقغان ايکان تيوه سیین‬ Muhammed bakar iken devesini.

21 21
‫خدجيه غه رسول چاكر بولوبتور‬ Hatice’ye Resul tâlip olmuştur,
‫بو باعث بریهل بيل آىن آيلب دور‬ Bu sebeple Hatice’yi almıştır.

22 22
‫خدجيه ىن خدا خبتني آجيب دور‬ Hatice’nin Allâh bahtını açmış,
ُ
‫رسول ىن باشيغه درالر ساجيب دور‬ Resul’ün başına inciler saçmış.

23 23
‫رسول ىن ياشالرى قرقه يیتيب دور‬ Resul’ün yaşları kırkına varmış,
‫كه اندين سونگ خدادين ویح اينيب دور‬ Tam kırkında Allâh’tan vahiy almış.

24 24
‫كه آندين سونگ حممد بودلى پادشاه‬ Muhammed elçi oldu Yaradan’a,
‫رسول ىن كونلگيده يار بودلى اهلل‬ Resul’ün kalbi açıldı Rahmân’a.

25 25
‫حممدىن ايشني اهلل بيتوردی‬ Muhammed’in işini yazan Allâh,
‫خاليق بارچه ىس ايمان کيتوردى‬ İnsanlar imân etti; hamden li’llâh.

167
Dîvân-ı Hikmet

26 26
‫رسول ىن باشيده بودلی عمامه‬ Resul’ün başında oldu amâme,
‫كمال تابىت اوتوز اوچ مينگ صحابه‬ Kemâl buldu otuz üç bin sahâbe.

27 27
‫رسول غه بارچه ىس خدمت قيالدور‬ Hepsi Resul’e hizmet eylemekte,
‫ادب بریالن يوروب عزت قيالدور‬ Edeble izzet ikrâm eylemekte.

28 28
‫رسول آدليغه بري يتيم كيليب دور‬ Resul’ün önüne bir yetim gelmiş,
‫غريب و مبتال مني ديب ايتيب دور‬ Garip müptelayım demiş, söylemiş.

29 29
‫رحم قيدلى رسول آىن حايلغه‬ Rahmeyledi Resul onun hâline,
‫تيالاگنني آىن بريدى قويلغه‬ Dileğini verdi onun eline.

30 30
‫رسول ايدى اناگمني هم يتيم من‬ Resul dedi ona; “Ben de yetimim,
‫يتيم يلكده غريب يلغده يیتيب من‬ Yetim nedir, garip nedir, bilirim.”

31 31
‫حممد ايديالر هر کيم يتيم دور‬ Muhammed dedi ki ; “Her kim yetimdir,
‫بيلينگ الر اول ميین خاص امتيم دور‬ Biliniz o benim has ümmetimdir.”

32 32
‫يتيم ىن كورسنگزي آغريتمانگزيالر‬ Yetimi görünce incitmeyiniz,
‫غريب ین كورسنگزي داغ ايتمانگزيالر‬ Garibi görünce ta’n etmeyiniz.”

33 33
‫يتيم الر بو جهانده خوار ايكاندور‬ Bu cihânda ezilmiştir yetimler,
‫غريب الرىن ايىش دشوار ايكاندور‬ Gariplerin hâli zordur, kim dinler?

34 34
‫غريب الرىن ايىش دايم سلوک دور‬ Gariplerin işi dâim riyâzet,
‫تریيگ ايرماس غريب مثل اولوگ دور‬ Garip bir ölüdür, yeri de cennet.

168
Dîvân-ı Hikmet

35 35
‫خداىي غه غريب الر بيلگولوک دور‬ Allâh bilir her garibin hâlini.
‫غريب ىن ايرته اقشام سورگولوک دور‬ Sabah akşam sormuştur ahvâlini.

36 36
‫صفت قيلسام ىلع شري خدادور‬ Bilin Allâh’ın arslanıdır Ali,
‫که شمشري بریهل اكفرىن قریادور‬ Nice kâfiri öldürmüş o veli.

37 37
‫اکفرالرىن قيلور ايمانغه دعوت‬ Kâfirleri etti imâna davet,
ّ ‫بریادور هر زمان اسالم اگ‬
‫قوت‬ Verdi her an İslâm dinine kuvvet.

38 38
‫که مؤمن بولغانني آيلب كيالدور‬ Mü’min olanları İslâm’a kattı,
‫قبول قيلمااغنني چاپيب كيالدور‬ İnanmayanlara nice ok attı.

39 39
‫که شمشري قولغه آيلب مينسه ددلل‬ Kılıncın kuşandı bindi Düldül’e,
‫توشادور قوم اکفرالرغه غلغل‬ Küffarın kalbine saldı velvele.

40 40
‫قويلده ىگ يراىغ ذوالفقارى‬ Zülfikardır elindeki silâhı,
‫چاپوشقانده اوزالور قرق قارى‬ Korur onu her savaşta penâhı.

41 41
‫ىلع ىن بار ايدى اون سكزی اوىلغ‬ Ali’nin var idi on sekiz oğlu,
‫آىن هر قايىس ىس دور اكته توىلغ‬ Onların hepsi, büyük tuğlu.

42 42
‫ىلع اسالم اوچون قانالر يوتادور‬ Ali İslâm için kanlar yutmakta,
‫که اسالم توىغ ىن حمكم توتادور‬ İslâm sancağını sıkı tutmakta.

43 43
‫خواجه امحد غريب يلک اگ توشوب دور‬ Bil, gariplik tutmuş Hoca Ahmed’i,
‫رسول اوالديغه سوزالر قاتيب دور‬ Meth eylemiş, evlad-ı Muhammed’i.

169
Dîvân-ı Hikmet

37- ‫حکمت‬ Hikmet - 37


Ümmet Demez Muhammed!

1 1
‫الكذاب ال امىت دیدى بيلينگ حممد‬ “El-kezzâbu lâ ümmetî” dedi, bilin Muhammed,
ّ ‫يالغانىچ الر قومیىن‬
‫امت ديماس حممد‬ Yalancılar kavmine, ümmet demez Muhammed.

2 2
‫توغرى يوراگن قويلىن حقىن ايزالب يوىل ىن‬ Doğru giden kuluna, arayıp hak yoluna,
‫راست يوراگن قويلىن امت دياگى حممد‬ Doğru gidem kuluna, ümmetim der Muhammed.

3 3
ّ ‫هركيم‬
‫امت من ديسه رسول ايشني قويماسه‬ Her kim “Ümmetim” dese, Resul işin komasa,
‫شفاعت كوىن بولسه حمروم قويماس حممد‬ Şefaat günü olsa, mahrum etmez Muhammed.

4 4
‫تنگرى تعاىل سوزين رسول اهلل سنتني‬ Hak Teâla sözüne, Resul’ün sünnetine,
‫اينانمااگن امتني امت ديماس حممد‬ İnkârcı ümmetine, ümmet demez Muhammed.

5 5
‫امت من ديب يورورسن بويروغيین قيلماس سن‬ Ümmetim der öğünür, buyruğundan yerinir,
‫چنوک امید توتارسن آنده سورماس حممد‬ Sana ümmet mi denir, orda ne der Muhammed?

6 6
‫مشلك دور اعىص بنده امت ديماسه آنده‬ Müşkildir âsi kula, ümmet demezse n’ola?
ّ ‫رسوا بولور حمرشده‬
‫امت ديماس حممد‬ Mahşerde rezil ola, ümmet demez Muhammed.

7 7
ّ ّ
‫امت دياگى حممد چني سوزالسه قول امحد‬ Ümmetim der Muhammed, gerçek dese Kul Ahmed,
‫تانگال بولسه قيامت حمروم قويماس حممد‬ Sabah kopsa kıyamet, mahrum etmez Muhammed.

170
‫‪Dîvân-ı Hikmet‬‬

‫حکمت ‪38-‬‬ ‫‪Hikmet - 38‬‬


‫?‪Kimler İçin Geldi Resul‬‬

‫‪1‬‬ ‫‪1‬‬
‫نور خدا دوست خدا اول مصطىف‬ ‫‪Allâh nuru, Allâh dostu Mustafa,‬‬
‫كيم الر اوچون کيدلی رسول بيدلينگزی مو‬ ‫?‪Kimler için geldi Resul bildin mi‬‬
‫درود خدا ورد خدا حق مصطىف‬ ‫‪Hakk’ın selâmı ve zikri Mustafa,‬‬
‫كيم الر اوچون کيدلی رسول بيدلينگزی مو‬ ‫?‪Kimler için geldi Resul bildin mi‬‬

‫‪2‬‬ ‫‪2‬‬
‫كيم الر اوچون گريان قيدلى کوزالريىن‬ ‫‪Kimler için yaş akıttı gözünden,‬‬
‫امت اوچون بريان قيدلى اوزالريىن‬ ‫‪Ümmet için feryâd etti özünden,‬‬
‫امت بولسانگ آنگال اوشبو سوزالريىن‬ ‫‪Ümmet olsan anlardın sözlerinden,‬‬
‫كيم الر اوچون کيدلی رسول بيدلينگزی مو‬ ‫?‪Kimler için geldi Resul bildin mi‬‬

‫‪3‬‬ ‫‪3‬‬
‫ييغالی ييغالى يوز كوزالرى شیشىت كورينگ‬ ‫‪Ağlayarak gözleri şişti görün,‬‬
‫قيام توروب اياغالرى شیشىت كورينگ‬ ‫‪Namazda ayakları şişti görün,‬‬
‫امت اوچون قايغو حمنت چيكىت كورينگ‬ ‫‪Ümmet için kaygılar çekti görün,‬‬
‫كيم الر اوچون کيدلی رسول بيدلينگزی مو‬ ‫?‪Kimler için geldi Resul bildin mi‬‬

‫‪4‬‬ ‫‪4‬‬
‫ايا دوستالر موىن بيلور امت قاىن‬ ‫?‪Aziz dostlar, şuurlu ümmet hani‬‬
‫اگر بيلسانگ آندين آرتوق نعمت قاىن‬ ‫?‪Bilene bundan büyük nimet hani‬‬
‫قيامت کون آندين اوزار شفقت قاىن‬ ‫?‪Kıyamette o gibi şefkat hani‬‬
‫كيم الر اوچون کيدلی رسول بيدلينگزی مو‬ ‫?‪Kimler için geldi Resul bildin mi‬‬

‫‪5‬‬ ‫‪5‬‬
‫امت بولوب رسول قدرين بيدلينگزیمو‬ ‫‪Ümmet ol, bil Resul’ün değerini,‬‬
‫تن جان بریهل سنت الرين قيدلينگزیمو‬ ‫‪Kavlî fi’lî sünnetin kıymetini,‬‬
‫رسول اوچون زار اينگرابان اوتدينگزیمو‬ ‫‪Resul için ağlama nimetini,‬‬
‫كيم الر اوچون کيدلی رسول بيدلينگزی مو‬ ‫?‪Kimler için geldi Resul bildin mi‬‬

‫‪6‬‬ ‫‪6‬‬
‫هيهات هيهات سعادت دور اول مصطىف‬ ‫‪Heyhât, heyhât! Saadettir Mustafa,‬‬
‫هيهات هيهات غنيمت دور اول مصطىف‬ ‫‪Heyhât, heyhât! Ganimettir Mustafa,‬‬
‫هيهات هيهات عنايت دور اول مصطىف‬ ‫‪Heyhât, heyhât! İnayettir Mustafa,‬‬
‫كيم الر اوچون کيدلی رسول بيدلينگزی مو‬ ‫?‪Kimler için geldi Resul bildin mi‬‬

‫‪171‬‬
Dîvân-ı Hikmet

7 7
‫قول خواجه امحد سوزالر سوزوم تیليم کفا‬ Hoca Ahmed söyler sözü, der kefâ,38
‫امت الريم قيلغيل وفا قيلمه جفا‬ Ümmetine et vefâ, kılma cefâ.
‫امىت اگ مونداغ ديدى حق مصطىف‬ Ashabına böyle dedi Mustafa,
‫كيم الر اوچون کيدلی رسول بيدلينگزی مو‬ Kimler için geldi Resul bildin mi?

39- ‫حکمت‬ Hikmet - 39


Ya Muhammed Mustafa!

1 1
‫بزيدين درود بسيار يا مصطىف حممد‬ Bizden Sana sonsuz selâm, yâ Muhammed Mustafa!
‫حتيات ىب شمار يا مصطىف حممد‬ Sayısız tahiyye, senâ, yâ Muhammed Mustafa!

2 2
‫يا سيد املرسلني يا خاتم انلبيني‬ Ey Resuller efendisi, ey nebiler sonuncusu,
‫يا هادى املضلني يا مصطىف حممد‬ Ey sapkınların hâdîsi, yâ Muhammed Mustafa!

3 3
ََْ ُ ّّ
‫يا ايها املدثر حق ايدى قم فان ِذ ْر‬ Ve “Yâ eyyuhe’l-Müddessir…” Allâh dedi ; “Kum fe-enzir.”
َ َ َّ َ
ْ ِّ ‫ك‬
‫ب يا مصطىف حممد‬ ‫وربکَ ف‬ “Ve Rabbeke fe-kebbir…” yâ Muhammed Mustafa!

4 4
‫حرضتده سني معظم قربتده سني مكرم‬ Sen en yüce hazrettesin, sen keremli kurbettesin.
‫انبياغه مقدم يا مصطىف حممد‬ Peygamberlerin öncüsü, yâ Muhammed Mustafa!

5 5
‫سني سن حبيب خالق حق دراگهیغه اليق‬ Sen Hâlık’ın sevgilisi, Hak dergâhının incisi,
‫خالصهء خاليق يا مصطىف حممد‬ Mahlukâtın efendisi, yâ Muhammed Mustafa!

6 6
‫اصل وجود آدم مرسل نىب خاتم‬ İnsan varlığının aslı, Resul ve nebiler hatmi,
‫راز نهان غه حمرم يا مصطىف حمدد‬ Dualarda gizli sesli, yâ Muhammed Mustafa!

38
Kefâ: Yeter.
172
Dîvân-ı Hikmet

7 7
‫طویب قاب قوسني قمر باغ کونني‬ “Kâbe Kavseyn”in tubâsı, iki cihânın en hası,
ّ ‫برچه غه‬
‫قرة عينني يا مصطىف حممد‬ Kurretu’l-‘aynın me’vâsı, yâ Muhammed Mustafa!

8 8
‫عرىش كرسيدين آشقان حرضتياگ اوالشقان‬ Sensin arş u kürsü aşan, Yüce Hazrete ulaşan,
‫توقسان مينگ راز ايتوشاكن يا مصطىف حممد‬ Doksan bin niyâz söyleyen, yâ Muhammed Mustafa!

9 9
‫يري کوک ايرور مأمورينگ صحابه الر منظورينگ‬ Yer gök yürür me’murundur, sahabeler manzurundur,
‫مجله امت مغفورينگ يا مصطىف حممد‬ Bütün ümmet mağfurundur, yâ Muhammed Mustafa!

10 10
‫هر کيماک بولسه ميلينک کوتارور حق عذابني‬ Her kime versen meylini, Hak kaldırır elemini,
‫اعلم سينينک طفيلينک يا مصطىف حممد‬ Âlem özler hitabını, yâ Muhammed Mustafa!

11 11
‫هر كيم سناگ سيغينور تموغدين اول قوتولور‬ Her kim senden bekler şefkat, cehennemden olur azat,
‫اومچاخ رسى اوالنور يا مصطىف حممد‬ Cennete varmaktır murat, yâ Muhammed Mustafa!

12 12
‫جانيم فداىس قيلسام خوشنودلوقىن آلسام‬ Cânım sana fedâ etsem, şefaat halkana girsem,
‫ارمان يوق ايردی اولسام يا مصطىف حممد‬ Elemim olmazdı ölsem, yâ Muhammed Mustafa!

13 13
‫گرچه كوپتور گناهيم كيچوراگى سني اهليم‬ Malumdur sana günâhım, affet beni Sen Allâh’ım!
‫سني سن مىن پناهيم يا مصطىف حممد‬ Sensin benim sığınağım, yâ Muhammed Mustafa!

14 14
‫يارب چنوک قيلغايمن شفاعتني قولاگى من‬ Ya Rab! Ben nasıl edeyim, şefaatin celbedeyim,
‫امىت دين بولغای من يا مصطىف حممد‬ Ümmetliğine gireyim, yâ Muhammed Mustafa!

15 15
‫امتيدين بولغانالر شفاعتني قولغانالر‬ O’nun ümmetinden olan, şefaatlerini alan,
‫اهل بهشت بولغانالر يا مصطىف حممد‬ Onlar ehl-i cennet olan, yâ Muhammed Mustafa!

16 16
‫امحد مرادیسنی سن ذكرى ويادى سنی سن‬ Ahmed’in muradı sensin, zikri de yâdı da sensin,
‫ايشالر كشادى سني سن يا مصطىف حممد‬ Kâinatta en güzelsin, yâ Muhammed Mustafa!

173
Dîvân-ı Hikmet

40- ‫حکمت‬ Hikmet - 40


Rehber Olan Muhammed!

1 1
‫اون سكزي مينگ اعملغه رسور بولغان حممد‬ On sekiz bin âleme server olan Muhammed!
‫اوتوز اوچ مينک اصحاب غه رهرببولغان حممد‬ Otuz üç bin ashâba rehber olan Muhammed!

2 2
‫يالنغاچ و آچلیقغه قناعت يلغ حممد‬ Çıplaklık ve açlığa kanaatli Muhammed!
‫اعىص جاىف امت غه شفاعت يلغ حممد‬ Âsi, câfi ümmete şefâatli Muhammed!

3 3
‫تونالر ياتيب اويوماس تالوت يلغ حممد‬ Geceleri uyumaz, tilavetli Muhammed!
ّ ‫غريب بريهل يتيم غه‬
‫مروت يلغ حممد‬ Garip ile yetime mürüvvetli Muhammed!

4 4
‫يودلين آزاغن گمراه غه هدايت يلغ حممد‬ Yoldan çıkan kullara hidâyetli Muhammed!
‫مهم توشسه هر كيماگ كفايت يلغ حممد‬ Muhtaç olan herkese, kifâyetli Muhammed!

5 5
‫ابو جهل بوهلب غه سياست يلغ حممد‬ Ebu Cehil, Leheb’e siyâsetli Muhammed!
‫مالمت ىن صابوىن سالمت يلغ حممد‬ Melametin sabunu, selâmetli Muhammed!

6 6
‫نماز روزه قيلغوىچ عبادت يلغ حممد‬ Namaz, oruç edası ibâdetli Muhammed!
‫تينماى تسبيح ايتگوىچ رياضت يلغ حممد‬ Durmadan tesbih çeken, riyâzetli Muhammed!

7 7
‫ملعون لعني شيطانغه سياست يلغ حممد‬ Lanetlenmiş şeytana, siyâsetli Muhammed!
‫رشيعت ىن يويلغه عنايت يلغ حممد‬ Şeriatın yoluna inâyetli Muhammed!

8 8
‫طريقت غه رهنما ارادت يلغ حممد‬ Tarikatta reh-nümâ, irâdetli Muhammed!
‫حقيقت اگ مقتدا اجازت يلغ حممد‬ Hakikatte muktedâ, icâzetli Muhammed!

9 9
‫داعالرى مستجاب اجابت يلغ حممد‬ Duaları müstecap, icâbetli Muhammed!
‫يمانليغ غه خيشيليق كرامت يلغ حممد‬ Kötülüğe iyilik, kerâmetli Muhammed!

174
Dîvân-ı Hikmet

10 10
‫توفيق برياگن ظالم اگ جاللت يلغ حممد‬ Zâlime tevfik veren, celâletli Muhammed!
‫سجده قيلغان ايگيليب اطاعت يلغ حممد‬ Secde yapıp eğilen, itâatli Muhammed!

11 11
‫بيش وقت نماز بولغانده امامت يلغ حممد‬ Beş vakit namazında, imâmetli Muhammed!
‫معراج آشيب باراغنده شهادت يلغ حممد‬ Mirâçı aştığında, şehâdetli Muhammed!

12 12
‫عرش کریس بازاری عنايت يلغ حممد‬ Arş ve Kürsi pazarı, inâyetli Muhammed!
‫سکزي بهشت اياگیس واليت يلغ حممد‬ Sekiz cennet sahibi, velâyetli Muhammed!

13 13
‫يتيم فقري غريب غه سخاوت يلغ حممد‬ Yetim, garip, fakire, sehâvetli Muhammed!
‫مسکني امحد قويلغه کتابت يلغ حممد‬ Miskin Ahmed kuluna kitâbetli Muhammed!

41- ‫حکمت‬ Hikmet - 41


Âşık-ı Muhammed!

1 1
‫باشیمغه توشوب نعرۀ سودای حممد‬ Başıma sen düşürdün, nâr-ı sevdâ Muhammed!
‫من آین اوچون کوییده شیدای حممد‬ Ben de onun yolunda âşık, şeydâ Muhammed!

2 2
‫کیم امیت دور محد و ثنا تینماین ایتور‬ O ki kula ümmet der, kul da Hakk’ı zikreder,
‫پااک صمدا قیل میین رسوای حممد‬ Eyle beni yâ Samed! Sen rüsvâ-yı Muhammed!

3 3
‫کونلگیم اگ سایلب عشق حمبتین اهلیم‬ Gönlüme yerleştirdim, aşk sevdâsın Allâh’ım!
‫قیلغیل میین سنی اعشق یکتای حممد‬ Eyle beni Sen âşık-ı yektâ-yı Muhammed!

4 4
‫مانندۀ جمنون کیچوروب ایکی حهاندین‬ Mecnûn gibi geçirip beni iki cihândan,
‫دیوانه قیلیب قیل میین رسوای حممد‬ Divâne eyle beni, hem rüsvâ-yı Muhammed!

175
Dîvân-ı Hikmet

5 5
‫اوتلورگیل و کویدورگیل و هر حمنتین سالغیل‬ Öldür, yandır, azap ver, her sıkıntıyı gönder,
‫اول روز جزا قیل میین شیدای حممد‬ O cezâ günü olsam, ben şeydâ-yı Muhammed!

6 6
‫دایم غیم امت ییدی و ییمادی نعمت‬ Her zaman derdi ümmet, yemedi hiçbir nimet,
‫گر امیت دورسن قاین غم های حممد‬ Kerametin bir devlet, sen gamhâ-yı Muhammed!

7 7
‫امت دیبان کیچه کوندوز ییدی حرست‬ Ümmet diye dert çekti, gece gündüz hasretti,
‫کوکسیدین چیقارور پر خوین دهلای حممد‬ Gönlünde merhameti bize sundu Muhammed!

8 8
‫امت گناهیین تیالب اول شاه شاهنشاه‬ Ümmetinin günâhı, af diler şahlar şahı,
‫اول روز جزا بولور اول دادخوایه حممد‬ Cezâ günü eyvahı, bize eder Muhammed!

9 9
‫کیچگیل همه دین ایزهل حممدین رضاسنی‬ Vazgeç her şeyden ara, Muhammed’in rızasın,
‫واهلل بوالسن حلظه ده گویای حممد‬ Bir lahzada olursun, sen gûyâ-yı Muhammed!

10 10
‫سندین تیالگیم بودلور ای خالق بیچون‬ Sen’den budur dileğim, Ey Halık-ı bî-sebep,
‫سالغیل قوالغیمغه مین غواغی حممد‬ Koy kulağıma benim, hem gavgâ-yı Muhammed!

11 11
‫من اورگوالینی خوش کرمینگ دین سین اهلل‬ Ben senin keremine kurbân olayım Allâh!
‫بری قطره تاتورغیل مناگ دریای حممد‬ Bir damlasın tadayım, o deryâ-yı Muhammed!

12 12
‫یول بریگویچ رمحن رحیم اغفر ستار‬ Yol veren Rahmân, Rahîm, Gafûr ve Settâr olan,
‫قیلمه میین رشمندۀ گمرایه حممد‬ Kılma beni perişan o gümrâh-ı Muhammed!

13 13
‫بری قطره یم اول جام الست دین مناگ انعام‬ O elest kadehinden, bir damla su ver bana,
‫قیلغیل بوالین محدیناگ دانای حممد‬ Böylece hamd üzere, o dânâ-yı Muhammed!

176
Dîvân-ı Hikmet

14 14
‫روی سیاهینگ سور قدیم پری مغان غه‬ Sür o kara yüzünü, pîr-i kâmil pâyine,
‫لطف ایتسه بریور دیدهۀ بینای حممد‬ Lütfederse o verir, göz bînâsın Muhammed!

15 15
‫مقصودیمه یتکور مین ای خالق بیچون‬ Maksada erdir beni, Hâlık-ı zü’l-Celâlim,
‫من در طلب زلف سمن سای حممد‬ Ben tâlîbiyim zülfü, yasemin-i Muhammed!

16 16
‫یوزدین کوتاریب پرده ین امحد رسی باقغبل‬ Yüzden kaldır perdeyi, miskin kula doğru bak!
‫من بندهۀ اول موی سیاه پای حممد‬ Ben kuluyum o mûy-ı siyah pây-ı Muhammed!

17 17
‫مسکنی یسوی آرزوی روضۀ حرضت‬ Miskin Yesevî kulun, arzu-yı ravza-i Muhammed!
‫بولغایمو میرس خاک کف پای حممد‬ Olur mu müyesser hâk-i kef ü pây-ı Muhammed!

42- ‫حکمت‬ Hikmet - 42


Ebu Bekr-i Sıddık!

1 1
‫کوراگن زمان ايناناگن ابابكر صديق دور‬ Gördüğü an inanan, Ebu Bekr-i Sıddık’tır.
‫اوستون بولوب تياناگن ابابكر صديق دور‬ Üstün olup dayanan, Ebu Bekr-i Sıddık’tır.

2 2
‫مونگالشقانده ييغالاغن قوللوقغه بيل باغالن‬ Dertleşince ağlayan, kulluğa bel bağlayan,
‫ايچ بغریىن داغالاغن ابابكر صديق دور‬ Ciğerlerin dağlayan, Ebu Bekr-i Sıddık’tır.

3 3
ّ
‫بري قويلدين قيتمااغن رسين هرگزی ايتمااگن‬ Hiçbir sözden dönmeyen, kimseye sır vermeyen,
‫اغفل بولوب ياتمااغن ابابكر صديق دور‬ Gaflete meyletmeyen, Ebu Bekr-i Sıddık’tır.

4 4
‫جان جانانغه قاوشوراغن قزیين قودلين تابشوراغن‬ Cânı cânâna veren, Resul ile everen,
‫قول قاوشوروب يابلاراغن ابابكر صديق دور‬ El açıp dua eden, Ebu Bekr-i Sıddık’tır.

177
Dîvân-ı Hikmet

5 5
‫ايتاگن سوزياگ ييتاگن نفس هوادين كيتاگن‬ Sözünün eri olan, nefsi yerlere çalan,
‫حق رسول ىن بریکيتاگن ابابكر صديق دور‬ Hak Resul’e bağlanan, Ebu Bekr-i Sıddık’tır.

6 6
ّ
‫حممداگ قني اتا قيلغان ايماس هيچ خطا‬ Muhammed’e kaynata, hiç yapmış değil hata,
‫بوينيغه سالغان پوطا ابابكر صديق دور‬ Boynu Resul’e i’ta, Ebu Bekr-i Sıddık’tır.

7 7
‫قول خواجه امحد قيل تصديق يار اغرين قيل تفريق‬ Hoca Ahmed tasdik et, gâr-ı yâri ayrı tut,
‫اعرف يلكده بيل صادق ابابكر صديق دور‬ Âriflikte bil sâdık, Ebu Bekr-i Sıddık’tır.

43- ‫حکمت‬ Hikmet - 43


Adaletli Ömer!

1 1
‫ايكینىچ ىس يار بولغان عدالت يلغ عمردور‬ İkincisi dost olan adaletli Ömer’dir.
‫مؤمن يلغ ده يار بولغان عدالت يلغ عمر دور‬ Mü’minlikte dost olan adaletli Ömer’dir.

2 2
‫باللغه اذان ايتوراغن رشيعت ىن بيدلوراگن‬ O, ezanı okutan, şeriatı duyuran,
‫دين سوزيىن اوقتوراغن عدالت يلغ عمر دور‬ Dini kâmil anlatan, adaletli Ömer’dir.

3 3
‫کعبه ايشيگني آچدراغن بارجه بوتىن سیندوراغن‬ Kâbe kapısın açan, putları yere saçan,
‫رسول كونلگني تيندوراغن عدالت يلغ عمر دور‬ Resulle kucaklaşan, adaletli Ömer’dir.

4 4
‫رشيعت ىن باش توتقان طريقت ىن راست توتقان‬ Şeriatı gözeten, tarikatı yücelten,
‫حقيقت ىن خوب بيلاگن عدالت يلغ عمر دور‬ Hakikati yaşatan, adaletli Ömer’dir.

5 5
‫اوغلني چارالب كيلتوراگن دره اوروب اوتلوراگن‬ Oğlunu azarlayan, sırtını kırbaçlayan,
‫عدل قيليب يول سوراگن عدالت يلغ عمر دور‬ Adalet çağı açan, adaletli Ömer’dir.

178
Dîvân-ı Hikmet

6 6
‫چراغ بولوب اومچااغن دين يويلدين يانمااغن‬ Çıra olup sönmeyen, din yolundan dönmeyen,
‫ناحق ايشىن ايتمااگن عدالت يلغ عمر دور‬ Haksızlığı sevmeyen, adaletli Ömer’dir.

7 7
‫مسکني امحد قيلغيل ياد قيلغيل عجزينگىن بنياد‬ Miskin Ahmed yâd eyle, aczin itiraf eyle,
‫شايد روىح شاد قيلغاى عدالت يلغ عمر دور‬ Yüce ruhu şâd eyle, adaletli Ömer’dir.

44- ‫حکمت‬ Hikmet - 44


Hayâ Sahibi Osman!

1 1
‫اوچونىچ دوسىت يار بولغان عثمان با حيا دور‬ Üçüncü dost yar olan, hayâ sahibi Osman.
‫هر نفس ده يار بولغان عثمان با حيا دور‬ Her nefeste yar olan, hayâ sahibi Osman.

2 2
‫حق رسول ىن دامادى دينیمزيىن آبادى‬ Hak Resul’ün damadı, dinimizin âbâdı,
‫بنده الرىن آزادى عثمان با حيا دور‬ Kölelerin azadı, hayâ sahibi Osman.

3 3
‫اوقواغىن شاطىب آيت حديث اكتىب‬ Okuduğu şatıbi, vahy-i nebi kâtibi,
‫منرب اوزره خطيىب عثمان با حيا دور‬ Minberlerin hatibi, hayâ sahibi Osman.

4 4
‫مناجاىت کوه طور آلغانالرى ايكى نور‬ Münacatı kûh-ı Tur, aldıkları iki nur,
ُ
‫ايتاكنالرى بارچه در عثمان با حيا دور‬ Söyledikleri hep dürr, hayâ sahibi Osman.

5 5
‫كوپالر كيليب پياده قويماديالر شهزاده‬ Üzerine geldiler, hançeri indirdiler,
‫شهيد قيدليالر انده عثمان با حيا دور‬ Ve şehit eylediler, hayâ sahibi Osman.

6 6
‫توصيف قيدلينگ عثمان ىن خواجه امحد سني اىن‬ Tarif ettim Osman’ı, Hoca Ahmed sen tanı,
‫يوقتور شک و گماىن عثمان با حيا دور‬ Yoktur şek ve gümânı, hayâ sahibi Osman.

179
Dîvân-ı Hikmet

45- ‫حکمت‬ Hikmet - 45


Allâh Arslanı Ali!

1 1
‫تورتونىچ یس يار بولغان شري خدا ىلع دور‬ Dördüncüsü dost olan, Hak arslanı Ali’dir.
‫هم معراجده يار بولغان شري خدا ىلع دور‬ Hem mirâçta yâr olan, Hak arslanı Ali’dir.

2 2
‫ايتاگن سوزى رمحاىن كورسانگ يوزى نوراىن‬ Dediği söz Rahmânî, görsen onu nuranî,
‫اکفرالرىن قرآىن شري خدا ىلع دور‬ Kâfirlerin kıranı, Hak arslanı Ali’dir.

3 3
‫همت قورى بيليده موالم يادى تيليده‬ Himmet şalı belinde, Mevlâ yâdı dilinde,
‫ذوالفقارى ايلگيده شري خدا ىلع دور‬ Zülfikâr’ı elinde, Hak arslanı Ali’dir.

4 4
‫مینيب چيقسه ددللغه يرياگ توشار زلزهل‬ O binince Düldül’e, yerde olur zelzele,
‫اكفرالرغه غلغله شري خدا ىلع دور‬ Kâfirlerde velvele, Hak arslanı Ali’dir.

5 5
‫دشمن الراگ مقابل بودلى اكفرغه قاتل‬ Düşmanları alt eden, kâfirleri katleden,
‫زايل قيلغان باطل ىن شري خدا ىلع دور‬ Batılı da yok eden Hak arslanı Ali’dir.

6 6
‫رمحت قيلغاى بري وبارهرنه قيلسه ايرىك بار‬ Rahmet eylesin Cebbâr, her ne yapsa gücü var.
‫خواجه امحداگ مدداكر شري خدا ىلع دور‬ Kul Ahmed’e medetkâr, Hak arslanı Ali’dir.

46- ‫حکمت‬ Hikmet - 46


Cânını Vermek İçin!

1 1
‫بري كون كيدلى ابو بكر سلمان بيالن‬ Bir gün geldi Ebu Bekir ve Selmân,
‫حق مصطىف رازين آچىت رمحن بيالن‬ Hak Mustafa duasın açtı Rahmân.
‫بارچه بارور بو دنيادين ارمان بيالن‬ Gelen gider bu dünyadan her zaman,
‫ايلكني بولوب حقه واصل بوملاق اوچون‬ El açıp Hakk’a vâsıl olmak için.

180
‫‪Dîvân-ı Hikmet‬‬

‫‪2‬‬ ‫‪2‬‬
‫عزرائیل بري كون كيدلى فرمان بيالن‬ ‫‪Azrail bir gün gelir fermân ile,‬‬
‫فاطمه سالم بريدى اكرام بيالن‬ ‫‪Fatıma selâm verdi ikrâm ile,‬‬
‫حق مصطىف مشغول بودلى ايمان بيالن‬ ‫‪Hak Mustafa meşguldü imân ile,‬‬
‫ایسيغ تن دين عزيز جان ىن بريماك اوچون‬ ‫‪Sıcak tenden cânını vermek için.‬‬

‫‪3‬‬ ‫‪3‬‬
‫رسول ايدى صحابه الر حبيل بولونگ‬ ‫‪Resul dedi; “Ashabım sessiz olun,‬‬
‫آخرت قه اوالندوق سزي آنوق بيلينگ‬ ‫‪Âhirete gidiyorum siz bilin,‬‬
‫روزه توتونگ نماز اوقونگ زاكة بريينگ‬ ‫‪Oruç tutup, namaz kıl, zekât verin.‬‬
‫جهنمدين اوزىن آزاد قيلماق اوچون‬ ‫”‪Cehennemden özünüz azad için.‬‬

‫‪4‬‬ ‫‪4‬‬
‫دوشنبه كون حق مصطیف دنيا قويدى‬ ‫‪Pazartesi bu dünyayı terk etti,‬‬
‫حق تعاىل فرماىن غه بويون سوندى‬ ‫‪Hak Teâla fermânını iletti.‬‬
‫عباس سوىن قويدی ىلع يودى‬ ‫ابن ّ‬
‫‪İbn-i Abbas su koydu, Ali gasl etti,‬‬
‫اومچاق اچيره حله تونني كيیماك اوجون‬ ‫‪Cennet içre hüllesin giymek için.‬‬

‫‪5‬‬ ‫‪5‬‬
‫اهلل ديبان صحابه الر تیربانديالر‬ ‫‪Allâh deyip sahabeler coştular,‬‬
‫پيغمربىن جنازه سني کوتارديالر‬ ‫‪Peygamber’in namazına koştular.‬‬
‫اول سدرة املنتىه غه اشورديالر‬ ‫‪“Sidretü’l-müntehâ”ya sundular,‬‬
‫عرش اوستيغه ییتکوروبان قويماق اوچون‬ ‫‪Arş üstüne Nebiyyi koymak için.‬‬

‫‪6‬‬ ‫‪6‬‬
‫آسمانده یگ فرشته الر يرياگ ايندى‬ ‫‪Yere indi melekler gökyüzünden,‬‬
‫پيغمربىن نورى بریالن اعلم تودلى‬ ‫‪Yürüdüler Hak Nebi’nin izinden.‬‬
‫بابام تيو فاطمه گريان قادلى‬ ‫‪Fatıma’nın yaşlar aktı gözünden,‬‬
‫باباسيدين يتيم بولوب قاملاق اوچون‬ ‫‪Babasından yetim kaldığı için.‬‬

‫‪7‬‬ ‫‪7‬‬
‫قول خواجه امحد گوهرينلگيغ حكمت ايدى‬ ‫‪Hoca Ahmed inciler hikmet söyler,‬‬
‫ايرانالراگ خدمت قيليب نظر تاپدى‬ ‫‪Erenlere hizmetle nazar eyler.‬‬
‫توقسان توقوز مينگ حكمت ايتيب داستان قيدلی‬ ‫‪Doksan dokuz bin hikmet deyip derler,‬‬
‫داستان قيليب بوستان اچيره يورماق اوچون‬ ‫‪Destan edip cennet içre girmek için.‬‬

‫‪181‬‬
Dîvân-ı Hikmet

47- ‫حکمت‬ Hikmet - 47


Ben Nereden Bilirim?

1 1
ْ ُ ِّ َ ُ ْ َ
‫اول ألست بِربكم دياگنینده‬ “Elestü bi-Rabbiküm” bana dendiği zaman,
َ ُ َ
‫قالوا بَل دياگنيمىن بيالملاس من‬ “Kâlû belâ ” dediğim, ben nasıl bilecektim?
ُ ْ
‫َو َما ِدينُك ْم ديبان ينه سوراگنینده‬ “Ve mâ dinüküm” tekrar sorulacağı o an,
‫دينيم اسالم دياگنيمىن بيالملاس من‬ “Dinim İslam” dediğim, ben nasıl bilecektim!

2 2
‫اهليم دين ينه اوچ يول كيدلى خطاب‬ Yaradan’dan gelince bize üç kere hitâb,
‫ربيم سني ديب بريدى جواب‬ ّ ‫مؤمن ارواح‬
Mü’min ruhlar “Rabbimsin!” diyerek verir cevâb.
ّ
‫جواب ايتمااگن ىن اكفر قيدلى ايزيم وهاب‬ Cevap vermeyenleri, kâfir kıldı o Vehhâb,
‫مني هم جواب ايتاگنيم ىن بيالملاس من‬ Nasıl cevap verdiğim, ben nereden bilecektim!

3 3
‫مجله روح اگ شول ساعتده فرمان ييىت‬ Tüm ruhlara o anda ulaştı yüce ferman.
‫فرمان بولغاچ دم اوتماين صف قورودلى‬ Saf oldu bütün ruhlar, emir geldiği zaman.
‫اكفر چپده مؤمن بنده اونگده توردى‬ Sol tarafta kâfirler, sağda durdu Müslüman.
‫قايیس طرف توراغنيمىن بيالملاس من‬ Hangi tarafta durdum, ben nereden bilecektim!

4 4
‫سجده قيل ديب حقدين ينه فرمان بودلى‬ Secde ediniz diye emir gelince Hak’tan,
‫سجده قيليب بارچه مؤمن اولوش آدلى‬ Mü’min ruhlar secdede, pay aldı bu hitaptan.
‫سجده قيلماى قالغانالرى اكفر بودلى‬ Secde etmeyenlerse, kâfir oldu inattan.
‫مني هم سجده قيلغانيمىن بيالملاس من‬ Ben secde ettiğimi, nereden bilecektim!

5 5
‫اى مؤمن الر وهىم بریالن بودلوم گريان‬ Ey mü’minler işte ben, şüphelerle giryânım!
‫بو غم بریالن عقليم حريان يوراگيم قان‬ Bu gamla aklım zâil, yüreğim kan, biryânım!
‫تندين اوتوب ددلين اوتوب اورتادى جان‬ Vücudumdan vazgeçtim, gönülden perişânım!
‫نيچوک عالج ايتاريمىن بيالملاس من‬ Derdimin devâsını nereden bilecektim?

6 6
‫خدايم ىن قدرىت غه ييتيب بوملاس‬ Rabbimin kudretine ben nasıl yetişirim?
‫شىق سعيد امر قيدلى بيليب بوملاس‬ “ Âsi kimdir, muti kim?” ben nereden bilirim?
‫طاقت قيليب خلق اچينده توزوب بوملاس‬ Gücüm, takatım yoktur, halk içinde eririm,
‫قايىس طرف كيتاريمىن بيالملاس من‬ Hangi yöne gideyim, nereden bilecektim?

182
Dîvân-ı Hikmet

7 7
‫بريىن گرب بريىن ترساجهود قيدلى‬ Kimi gebir, kimi tersâ, kimini cühûd kıldı,
‫بريىن مؤمن بريىن اكفر يهود قيدلى‬ Kimi mü’min, kimi kâfir, kimini yahud kıldı,
‫عزازيل ىن دراگهيدين مردود قيدلى‬ Şeytanı dergâhından kovdu, merdut kıldı,
‫نه سبب دين قيلغاىن ىن بيالملاس من‬ Ne sebeple lanetlik, ben nereden bilecektim?

8 8
‫گناهيم كوپ تاغ دين آغري طاعتيم آز‬ Günâhım dağdan ağır, ibâdetlerimse az,
‫طاعت قيلماى عمروم اوىت قيش و هم ياز‬ Taatsız geçti ömrüm, heder oldu kış ve yaz.
‫دراگىه اگ بارور بولسام يوقتور نياز‬ Dergâhına varmaya ne dua var, ne niyâz!
‫نه يوز بریالن باراريمىن بيالملاس من‬ Hangi yüzle giderim, ben nereden bilecektim?

9 9
‫جاندين كيچاگن چني اعشق الر اوزين كوردى‬ Tüm gerçekleri gördü, cândan geçen âşıklar.
‫روز ازل ينه بريىن اعشق قيدلى‬ Ezel günü aşkını tazeledi sâdıklar.
‫لطف كرم ايالب آناگ عشقني سادلى‬ Lütuf ve keremine âşık, bağrı yanıklar,
‫آنده ديدار كوراريمىن بيالملاس من‬ Cemâli göreceğim, ben nereden bilecektim?

10 10
‫زاهد قيدلى ينه بريىن طاعت اوچون‬ Zâhit kıldı birini, O’na ibâdet için.
‫زاهد ينه طاعت قيلماس راحت اوچون‬ Zâhit yine ibâdet eylemiş rahat için.
‫حور غلمان طوىب ودلان جنت اوچون‬ Huri gılmân ne varsa hepisi cennet için.
‫زاهد ديدار كوراريمين بيالملاس من‬ Zâhit cemâl görecek, ben nereden bilecektim?

11 11
‫آخرت ىن يراىغ ىن قيالملاديم‬ Âhiret ışığını tedarik edemedim.
‫يولالر اوزاق يول آزوقني آالملاديم‬ Yol uzak, azığımı burdan götüremedim.
‫جاندين كيچيب حق امريىن قيالملاديم‬ Cândan geçip Hak emrin, bi-hakkın yapamadım.
‫آزوق سزیين باراريمىن بيالملاس من‬ Azıksız gideceğim, ben nereden bilecektim.

12 12
‫تويماى قادليم دم اوتمايني عمريم اوىت‬ Sanki bir nefes gibi, ömrüm geldi de geçti.
‫ملک املوت کيلماىگ هم ياووق ييىت‬ Ölüm meleği ansız, geldi de beni seçti.
‫ايا دوستالر عمل سزي من باشيم قاىت‬ Dostlarım amelsizim, dünyada yolum şaştı.
‫نه حال بریهل كيتاريمىن بيالملاس من‬ Hangi hâl üzre gidiş, ben nereden bilecektim?

183
Dîvân-ı Hikmet

13 13
‫بري فرصتده ييتيب کيلاگى اوتماى ساعت‬ Vakti gelince onun gecikmez tek bir saat.
‫هيبىت اگ يري و كوكالر قيلماس طاقت‬ Haşmetine güç yetmez, yer ve gökteki tâkat.
‫فرمان بولسه اهليم دين ملک املوت‬ Fermânı veren Allâh, ölüm meleği rahat.
‫نيچوک طاقت قيالريمىن بيالملاس من‬ O’na karşı gelinmez, ben nereden bilecektim.

14 14
‫جان آلورغه اول عزرائيل کيليب تورسه‬ Yüce ölüm meleği, cânım almaya gelse,
‫جانينگ بري ديب هيبت بریهل بري چنگ اورسه‬ “Ruhunu ver!” diyerek, haşmet ile seslense,
‫اوچ يوز آتلميش تامورالريم تیرتار بولسه‬ Üç yüz altmış eklemim tam o anda titrese,
‫نه حال بریهل باراريمىن بيالملاس من‬ Ben ne hâlde giderim, nereden bilecektim?

15 15
‫اهل عيال يوزونگ رسى باقيب توراگی‬ Çoluk çocuk yüzüne mahzun bakıp duruyor.
‫باقيب توروب سوز ايتورغه تيلينگ کيلماى‬ Derdini söyleyemez, dillerin tutuluyor.
‫رحم ايتماسه ياقني ايشينگ يریاق بولغاى‬ Rahmeti lütfetmezse, âhiret mahv oluyor.
‫حريان بولوب نيتاريمىن بيالملاس من‬ Böyle şaşkın kalırım, nereden bilecektim?

16 16
‫خدايم ىن امرى بریهل جانيم آلسه‬ Azrail Hak emriyle gelse, cânımı alsa,
‫جانيم آنده باريب تنيم مونده قالسه‬ Ruhum onunla gidip, bedenim burda kalsa,
‫رنگيم مثل برگ خزان ينلگيغ سولسه‬ Rengim, gazel misali, yapraklar gibi solsa,
‫ايمان بریهل باراريمىن بيالملاس من‬ İmân ile gideceğim, ben nereden bilecektim?

17 17
‫اهل عيال قورشاب توراگی ييغالب سيین‬ Çocuklar eşin, dostun, ağlar beklerler seni.
‫يوغوچیالر ختته اوزره آلغای سيین‬ Gassal gelip de yıkar, kirletilmiş bedeni.
‫سوىن قويوب پاک ايالاگی ظاهريم ىن‬ Gassâlin döktüğü su, sade temizler teni.
‫باطنيمىن يواغىن ىن بيالملاس من‬ Bâtınımı kim yıkar, ben nereden bilecektim?

18 18
‫آندين سونگره کفن تونني کیيدوراگيالر‬ Sonra dikişsiz kefen, sarınca bedenime,
‫پاک ناپاک ميىن سايلب چولغااگيالر‬ Temiz kirli fark etmez, yapışacak tenime.
‫باش آياغيم حمكم توتوب باغالاگيالر‬ Başımı ayağımı bağlarlar amelime,
‫توبه تونني کيیاگنيمىن بيالملاس من‬ Ben tövbe libâsını nereden bilecektim?

184
Dîvân-ı Hikmet

19 19
‫تورت آياغ يلغ تابوتيمىن كيلتوراگی الر‬ Dört kollu tabutumu önüme getirseler,
‫ميین سايلب تورت طرفدين کوتاراگی الر‬ Dört taraftan kaldırıp, tabuta bindirseler,
‫ثنا ايتيب جنازمىن اوقواگی الر‬ Sonra da dua edip, namazım kıldırsalar,
‫مني هم ثنا ايتاريمىن بيالملاس من‬ Ben de dua ederim, nereden bilecektim?

20 20
‫آندين سونگره ميىن سايلب روان بولسه‬ Tabuta koyup beni, kabre revân olsalar,
‫ييتميش ايكى يرده مندين سؤال سورسه‬ Melekler yetmiş iki, yerde suâl sorsalar,
‫جواب بري ديب فرشته الر وحشت قيلسه‬ “Cevap ver!” diye bana ağır korku salsalar,
‫نيچوک جواب برياريمىن بيالملاس من‬ Nasıl cevap veririm, ben nereden bilecektim?

21 21
‫تابوت بریهل آيلب تورسه گور باشینده‬ Tabut ile götürüp, beni kabir başında,
‫يارانالريم ييغالب توراگى کوپ قاشيمده‬ Dostlarım ağlayıp da, hep dursalar karşımda,
‫يالغوز ييغالب قورغوم ايل باشیمده‬ Yalnız kalacağım ben, evet yalnız başımda,
‫آنده نيچوک قيالريمىن بيالملاس من‬ Orada ne yaparım, ben nereden bilecektim?

22 22
‫ميىن قويوب ييىت قدم كيتار بولسه‬ Beni kabre koyarak, yedi adım gitseler,
‫منكر نكري اوشال دمده كرييب كيلسه‬ O zaman da münkereyn, sual için gelseler,
َ
‫َم ْن َر ُّبك ديب فرشته الر باقيب تورسه‬ “Rabbin kimdir?” diyerek, bana suâl sorsalar,
‫ربيم اهلل دياگنيمىن بيالملاس من‬ّ
“Rabbim Allâh!” cevabın, ben nereden bilecektim?

23 23
‫قول خواجه امحد مزنل خطر يولالر یرياق‬ Hoca Ahmed menzilin tehlikeli, yol uzak.
‫بارور یريينگ ياووق تورور بارمو يراق‬ Yakındır zannederek, nefsinden sana tuzak,
‫توبه قيليب اوزين بيلاگن آدلى يراق‬ Tövbeye gel, özün bil, olsun yüzün dâim ak.
‫مني هم توبه قيلغانيمىن بيالملاس من‬ Tövbe eylediğimi, ben nereden bilecektim?

185
Dîvân-ı Hikmet

48- ‫حکمت‬ Hikmet - 48


Diyesim Gelir!

1 1
‫حمبت ىن درياسيده غواص بولوب‬ Muhabbet deryâsında dalgıç olup,
‫معرفت ىن گوهريىن آلغوم كيلور‬ Ma’rifet cevherin alasım gelir.
‫طريقت ىن ميدانيده پرواز قيليب‬ Tarikat meydanında kanat çırpıp,
‫اول طوىب درختیغه قونغوم کيلور‬ Tubâ ağacına konasım gelir.

2 2
‫اول طوىب درختیىن ايكسه بیتماس‬ Tubâ ağacını eksen yetişmez,
‫اهلل دياگن اعشق قودلين تقصري كيلماس‬ “Allâh!” diyen kullar hata işlemez.
‫چني اعشق و ايران هرگزی يودله قاملاس‬ Gerçek âşıklar da günâhı bilmez,
‫اعشق بولوب اهلل يادين ايغوم كيلور‬ Âşık olup;” Allâh!” diyesim gelir.

3 3
‫اعشق قولالر حق ياديدين خاىل ايماس‬ Âşık kullar olmaz Allâh’a uzak,
‫حقيقت يلغ بو دنياغه ميل قيلماس‬ Bu dünya onlara kuramaz tuzak.
‫چني اعشق الر دنيا عقبني هرگزی آملاس‬ Gerçek âşık dünya derdinden uzak,
‫من تىق بو دنياىن قويغوم كيلور‬ Ben de bu dünyayı koyasım gelir.

4 4
‫جتىل ىن نورى بریالن عقىل شاشقان‬ Tecelli nuruyla aklı şaşanlar,
‫آهلل تيو كونلگ باغالب طورغه آشقان‬ “Allâh!” deyip coşan, Tur’u aşanlar,
‫حمبت ىن اوىت بریالن قيناب تاشقان‬ Muhabbet ve aşkla dolup taşanlar,
‫منی تىق اهلل تيو بارغوم كيلور‬ Ben de “Allâh!” deyip varasım gelir.

5 5
‫اهلل يادى كونلگ الرىن قيدلى خرم‬ “Allâh!” adı, gönülleri şâd eder.
‫بلخ ملىك ىن تاشالب لكيم کیيدى ادهم‬ Belh şehrini terk eden Edhem eder.
‫لكيم كیيب هدايت اگ اوردى قدم‬ Aba giyer gönüller irşâd eder,
‫هدايت اگ انداغ قدم اورغوم كيلور‬ Hidâyete adım atasım gelir.

6 6
‫لکيم كیياگن اول عزيزالر حقه ياقار‬ Aba giyen kullar Hakk’a yalvarır,
‫چون رسالرى دواکن اچيره حقىن تاپار‬ Çünkü bütün sırlar Allâh’a varır.
‫آه الريدين تیليم تاغ الر سزييب آقار‬ Tüm mürşitler gönülleri uyarır,
‫سليم بولوب اول لكيم ىن کيیکوم کيلور‬ Kul olup abayı giyesim gelir.

186
Dîvân-ı Hikmet

7 7
‫سليم بولوب صاف بودلى جنيد شبىل‬ Selim u saf oldu Cüneyt ve Şiblî,
‫نفسني تيفيب قهر قيدلى حسن برصى‬ Nefsini gemledi, Hasan-ı Basrî,
‫خلق ىن قويوب فنا بودلى ذوانلون مرصى‬ Halkı terk edince Zü’n-nûn-ı Mısrî,
‫عزيز الراگ متابعت قيلغوم كيلور‬ Azizlere tâbi olasım gelir.

8 8
‫اهلل يادى تكربىن اويني بوزدى‬ “Allâh!” adın, kibrin evini yıktı.
‫مشايخ الر بو حلقه ىن كورلكوک توزدى‬ Şeyhler, halkasını görkemli dikti.
‫چون هو ديديم معصيت الر توزاگ توزدى‬ “Hû!” dedi, kötülük yok oldu gitti.
‫منی هم تىق اول حلقه ده بولغوم كيلور‬ Ben de o halkada olasım gelir.

9 9
‫شوق رشابني اچيتيم ايرسه قيدلی خراب‬ Aşk şarabın içtim de etti harâb,
‫حمبت ىن اوىت بریالن بغريم كباب‬ Muhabbet ateşiyle bağrım kebâb,
‫ديداريىن روزى قيلسه ايزيم وهاب‬ Cemâlin lütfeyle Sen Aziz, Vehhâb!
‫دارالسالم رساىي غه كريگوم كيلور‬ “Dâru’s-selâm” yurduna, giresim gelir.

10 10
‫قول خواجه امحد گوهرينلگيغ حكمت ايدى‬ Hoca Ahmed cevher, hikmet söyledi,
‫عزيزالرىن مدیح بریالن سوزين يايدى‬ Azizleri sevdi, medih eyledi.
‫اوزون تون ىن كون اگ اوالب قيام توردى‬ Uzun gecelerde kıyâm eyledi,
‫داع اوقوب روان حكمت ايغوم كيلور‬ Dua edip hikmet diyesim gelir.

49- ‫حکمت‬ Hikmet - 49


Cânımı Cânlara Katasım Gelir.

1 1
‫قايو يريده عزيزالرىن مجىع بولسه‬ Nerede bir gönül sofrası olsa,
‫اوشال يريده حال علميىن ايغوم كيلور‬ O yerde hâl ilmi diyesim gelir.
‫االرىن صحبىت ىن خوشالسم مني‬ Sohbet-i yârândan mutluluk duysam,
‫اوزوم ىن اوزالريغه قاتقوم كيلور‬ Cânımı cânlara katasım gelir.

187
‫‪Dîvân-ı Hikmet‬‬

‫‪2‬‬ ‫‪2‬‬
‫خوش صحبت يلغ درويش الراگ جانيم بريسام‬ ‫‪Dervişler demine cânımı versem,‬‬
‫هر بری باسقان ايزالريىن كوزاگ سورسام‬ ‫‪Ayak izlerine gözümü sürsem,‬‬
‫خدمت قيليب خيشيالردين داع آلسام‬ ‫‪Hizmet edip dualarını alsam,‬‬
‫اندين سونگره شوق رشابني تاتقوم كيلور‬ ‫‪Sonra aşk şarabın tadasım gelir.‬‬

‫‪3‬‬ ‫‪3‬‬
‫شوق رشابني اچياگن قيلور دنيا طالق‬ ‫‪Aşk şarabın içen dünyayı boşar,‬‬
‫خرض بابام كيليب آناگ بريور سباق‬ ‫‪Hızır anda gelir, imdada koşar.‬‬
‫دنيا تيفيب قيليب يورگيل يوز مينگ طالق‬ ‫‪Dünyayı boşayan Hak üzre yaşar,‬‬
‫شونداغ ايراگ عزيز جانيم بري كوم كيلور‬ ‫‪Erenlere cânım veresim gelir.‬‬

‫‪4‬‬ ‫‪4‬‬
‫وا دريغا خوبالر همه ييغالب اوىت‬ ‫‪İyiler hep böyle ağlayıp göçtü,‬‬
‫اناسيدين توغدى ايرسه ماتم توىت‬ ‫‪Dünyaya gelince matemin tuttu.‬‬
‫کوزوم يوموب تا آچقوچنه عمريم اوىت‬ ‫‪Gözün açıp yumdu, bir ömür geçti,‬‬
‫بو دنياىن پوچکپولغه ساتقوم کيلور‬ ‫‪Kıymetsiz dünyayı satasım gelir.‬‬

‫‪5‬‬ ‫‪5‬‬
‫تيىل بریهل امت من ديب يالغان سوزالر‬ ‫‪Dille; “Ümmetim” der, yalanı söyler,‬‬
‫کيىش مالني آملاق اوچون هزيان سوزالر‬ ‫‪Kul hakkı yemeye tevessül eyler,‬‬
‫حالىل ىن مونده تاشالب حرام كوزالر‬ ‫‪Harâma göz diker, helâl terk eyler,‬‬
‫نادانالرغه بو سوزالرىن ايغوم کيلور‬ ‫‪Câhillere Hakk’ı diyesim gelir.‬‬

‫‪6‬‬ ‫‪6‬‬
‫زمانه آخر بولسه اعقل کيتاگى‬ ‫‪Zaman-ı âhirde aklımız gider,‬‬
‫آدم اوىلغ بر بريىن توتوب يياگى‬ ‫‪Âdemoğlu kardeş kanını döker.‬‬
‫دنيا اوچون ايمان اسالم دينني ساتغاى‬ ‫‪Hem dinini satar, imânı heder,‬‬
‫اعقل الرغه بو سوزالرىن ايغوم كيلور‬ ‫‪Âkillere sözüm diyesim gelir.‬‬

‫‪7‬‬ ‫‪7‬‬
‫مالئک الر ييغليب بو كون صحبت قوردى‬ ‫‪Melekler toplanıp, sohbet kurdular,‬‬
‫رقص سماع اورماق اوچون يوگوروب يوردى‬ ‫‪Raks u semâ edip, zikre daldılar,‬‬
‫معراج اوزره حق مصطىف موىن كوردى‬ ‫‪Mirâçta Resul’üm bunu gördüler,‬‬
‫ايمدى مني هم رقص سماع اورغوم كيلور‬ ‫‪Şimdi raks u semâ edesim gelir.‬‬

‫‪188‬‬
Dîvân-ı Hikmet

8 8
‫حق مصطىف بيخود بولوب اوزدين كيىت‬ Hak Resul o anda kendinden geçti,
‫جربيل كيليب حق مصطىف باشني توىت‬ Cebrail, Nebi’nin başını tuttu.
‫سبحان اياگم قدرت بيالن ذکر اوراگتىت‬ Sübhân Melik’imiz zikir öğretti.
‫امت بولسام مني هم ذكرين ايغوم كيلور‬ Ümmet olsam zikrin diyesim gelir.

9 9
‫اعشق بولسانگ کوز ياشينگىن ساچيب يورگيل‬ Âşık isen, gözyaşını saç yürü.
‫بايزيدديک دنيا عقبني تيفيب يورگيل‬ Bâyezid ol, dünya derdin tep yürü.
‫ادهم صفت ختت خبت دين کيچيب يورگيل‬ Edhem gibi, kısmetinden geç yürü.
‫همت بريسانگ دنيا عقبني تیفكوم کيلور‬ Himmet et, dünyayı tepesim gelir.

10 10
‫قول خواجه امحد دنيا کورسانگ زنهار قاچغيل‬ Hoca Ahmed sen dünyayı gör ve kaç,
‫ذکرين ايتيب طريقت ین يولني آچغيل‬ Zikreyleyip tarikat yolunu aç.
‫آيت حديث سوزی بریهل دينار ساچغيل‬ Ayet hadis sözleriyle nurlar saç,
ُ
‫ايرانالردين در و گوهر آلغوم کيلور‬ Erenlerden cevher alasım gelir.

50- ‫حکمت‬ Hikmet - 50


Cânım Kurbân Edesim Gelir.

1 1
‫حمبت نینگ بوستاىن غه بلبل كىب‬ Muhabbet bağına bülbüller gibi,
‫سحرالرده ناهل ايالب قونغوم کيلور‬ Seherde feryâdla konasım gelir.
‫اوشل وقت ده اهليم ىن مجاىل ىن‬ O vakitte cemâlini Rabb’imin,
‫معىن کوزى بریهل عيان کورگوم كيلور‬ Ma’nâ gözü ile göresim gelir.

2 2
‫مردان ايرور حق يویل ىن باشىچ الرى‬ Mertler Hak yolunun başçılarıdır,
‫مريد بریهل خدا آرا ايلىچ الرى‬ Allâh’a müridin elçileridir.
‫وحدانيت درياسيىن يولىچ الرى‬ Vahdet deryâsının yolcularıdır,
‫آستانه ده باريب دربان بولغوم كيلور‬ Dergâhında bevvâb olasım gelir.

189
‫‪Dîvân-ı Hikmet‬‬

‫‪3‬‬ ‫‪3‬‬
‫حق وصالني تيالاگنالر توىن كوىن‬ ‫‪Hakk’a kavuşmayı arzu edenler,‬‬
‫تينمای جاىن بریهل ايتور ذکر هو ىن‬ ‫‪“Hû!” zikrini cândan, aşkla diyenler,‬‬
‫حقدين اهلام یيتيب كيلور بيلسانگ موین‬ ‫‪Hak’tan ilham alır bunu bilenler,‬‬
‫آخرت ىن آزوىق ىن آلغوم كيلور‬ ‫‪Âhiret azığım alasım gelir.‬‬

‫‪4‬‬ ‫‪4‬‬
‫َمودت نینگ عصاسيىن قولغه آيلب‬ ‫‪Muhabbet asasın alsam elime,‬‬
‫سعادتین خرقه سيىن تن اگ سايلب‬ ‫‪Saadet hırkasın giysem yenime,‬‬
‫حمبت ین يونىگ بریالن قناتالنيب‬ ‫‪Muhabbetle kanatlanıp, gönlüme,‬‬
‫معرفت ىن بوتاىغ غه قونغوم كيلور‬ ‫‪Marifet aşkını koyasım gelir.‬‬

‫‪5‬‬ ‫‪5‬‬
‫ايرانالری بارچه باروب بودلى مازار‬ ‫‪Erenler göç edip, mezar oldular,‬‬
‫قاتيغ النيب اى دوستالريم بولگيل بيدار‬ ‫‪Mahzun dostlar, hep uykusuz kaldılar,‬‬
‫موىس صفت طور تاغيده كوروب ديدار‬ ‫‪Tur’da Musa olup, cemâl gördüler,‬‬
‫َْ ُ َ َ‬
‫َر ِّب انظ ْر ِالْك ديب ايغوم کيلور‬ ‫‪“Rabbi enzur ileyk” diyesim gelir.‬‬

‫‪6‬‬ ‫‪6‬‬
‫ایر ایرسانگ تورغیل توتیب خوار ییغالیو‬ ‫‪Er isen sıkı dur, hem de çok ağla,‬‬
‫توبه سویی بریهل یازوق کرییین یو‬ ‫‪Tövbe suyu ile günâhın dağla,‬‬
‫یا ایها انلاس یوم یفقد تون کون تیو‬ ‫‪“Yâ eyyühe’n-nâs!..”ın, hükmünü söyle,‬‬
‫اول یوسف نینگ مجایلین کورگوم کیلور‬ ‫‪Yusuf’un cemâlin göresim gelir.‬‬

‫‪7‬‬ ‫‪7‬‬
‫وا دريغا ايسزي عمروم بريديم يیل اگ‬ ‫‪Vah ne yazık! Ömrümü verdim yele,‬‬
‫عبادتدين هيچ نيمه يوق باقسم قول اگ‬ ‫‪İbâdetten bir şey yok, baksam ele.‬‬
‫قوللوق قورين کيچ باغالديم ايمدى بيل اگ‬ ‫‪Kulluk kemerini geç taktım bele,‬‬
‫همت قيليب پري خدمتني قيلغوم کيلور‬ ‫‪Himmetle pîr hizmeti edesim gelir.‬‬

‫‪8‬‬ ‫‪8‬‬
‫خوش معجزه بریدی ایمان عطاسیین‬ ‫‪En büyük mucize, imân atâsı,‬‬
‫تنیم جانیم روحوم سویدی غناسیین‬ ‫‪Tenim, cânım, gönlüm ruhun sevdâsı,‬‬
‫رس قوالقیم ایشتیب نااگه نداسیین‬ ‫‪Sır kulağın verip feryâd nidâsı,‬‬
‫ندا ایشتیب جانیم فدا قیلغوم کیلور‬ ‫‪Ses duyunca cânım veresim gelir.‬‬

‫‪190‬‬
‫‪Dîvân-ı Hikmet‬‬

‫‪9‬‬ ‫‪9‬‬
‫قول خواجه امحد دون اهىل دين بيل ايرماس اول‬ ‫‪Hoca Ahmed o, ehl-i dünya değil,‬‬
‫رياضت سزي هيچ اعملین كورگوزماس اول‬ ‫‪Riyâzetsiz etmez âleme meyil.‬‬
‫اهلل ديمک مؤمن قول غه اعر ايماس اول‬ ‫‪Allâh demek mü’min kula âr değil‬‬
‫حق ياديغه جانيم قربان قيلغوم کيلور‬ ‫‪Cânım Hakk’a kurbân edesim gelir.‬‬

‫حکمت ‪51-‬‬ ‫‪Hikmet - 51‬‬


‫!‪Başlasam Ben‬‬

‫‪1‬‬ ‫‪1‬‬
‫حمبت نینگ بازاريده جوالن قيليب‬ ‫‪Muhabbetin pazarını dolaşıp,‬‬
‫آخرتنینگ سوداسيىن باشالسام من‬ ‫‪Âhiret sevdâsına başlasam ben.‬‬
‫بو دنيانينگ عزت الرين آرقه تاشالب‬ ‫‪Dünya nimetini arkaya atıp,‬‬
‫خواريلق زاريلق يول الريىن خوشالسام من‬ ‫‪Ağlama yollarını hoşlasam ben.‬‬

‫‪2‬‬ ‫‪2‬‬
‫بو يول الرده خواريلق زاريلق دراكر ايرميش‬ ‫‪Horlanan ve ağlayan zarar etmez,‬‬
‫تسبيح تهليل روزه نماز بياكر ايرميش‬ ‫‪Sade namaz, tesbih oruç kâr etmez.‬‬
‫يالغاچنيدين خدا رسول بزيار ايرميش‬ ‫‪Yalancıdan Resulullah haz etmez,‬‬
‫يالغان نماز رياالرىن تاشالسام من‬ ‫‪Riyâkârca namazı terk etsem ben.‬‬

‫‪3‬‬ ‫‪3‬‬
‫چني كونلگ ده نماز قيلغيل خدا بيلسون‬ ‫‪Tam kalbinle namaz kıl, Allâh bilsin,‬‬
‫خلق اچيیده رسوا بولغيل اعلم کولسون‬ ‫‪Halk içinde rüsvâ ol, âlem gülsün,‬‬
‫تفراق صفت خواريلق تارتقيل نفسینگ اولسون‬ ‫‪Toprak gibi hor görül, nefsin ölsün,‬‬
‫همت بريسانگ نفسيم تيفيب یيغالسام من‬ ‫‪Himmet et, nefsim yenip ağlayım ben.‬‬

‫‪4‬‬ ‫‪4‬‬
‫دوستالريمىن رسوا قيلغان نفس هوا‬ ‫‪Dostları rezil eden nefs ü hevâ,‬‬
‫آنينگ اوچون شيطان لعني قيلور غواغ‬ ‫‪Şeytan bunun için ediyor kavga.‬‬
‫لطف ايالسانگ منمن يلكىن قيالى ادا‬ ‫‪Lütfetsen benliğim ederim edâ,‬‬
‫رياضت ده جانيم قيناب ايشالسام من‬ ‫‪Riyâzetle cânımı acıtsam ben.‬‬

‫‪191‬‬
‫‪Dîvân-ı Hikmet‬‬

‫‪5‬‬ ‫‪5‬‬
‫عشق يويلده قطره قطره قانالر يوتاى‬ ‫‪Aşk yolunda damla damla kan yutsam,‬‬
‫رمحن آتليغ رمحتینگدين اميد توتاى‬ ‫‪Rahmân’ın rahmetine ümit tutsam,‬‬
‫جام رشاب تويا بريسانگ جاندين اوتاى‬ ‫‪Mey kadehini içip cândan geçsem,‬‬
‫حرستینگده ايكى كوزوم ياشالسام من‬ ‫‪İki gözüm yaş ile sulasam ben.‬‬

‫‪6‬‬ ‫‪6‬‬
‫نفسيم ميىن اوتديک يانيب يودلین اوردى‬ ‫‪Nefsim ateş oldu, yolumu kesti,‬‬
‫يوز مينگ تورلوک طعام تيالب دواكن قوردى‬ ‫‪Yüz bin lezzet ile kendinden geçti.‬‬
‫آغزين آچيب هر ايشیکاگ ميىن سوردى‬ ‫‪Beni her kapıya zelil sevk etti,‬‬
‫همت بريسانک ايت نفسيم ىن موشالسام من‬ ‫‪Himmet etsen, nefsim yakalasam ben.‬‬

‫‪7‬‬ ‫‪7‬‬
‫عشقيم تاشىت روحیم قاچىت قايدين تاپاى‬ ‫‪Taştı aşkım, kaçtı ruhum bulamam,‬‬
‫آرقاسيدين عشق آتیىن مينيب چاپاى‬ ‫‪Aşk atına binsem ona varamam.‬‬
‫كیمىن كورسام خرض بيلیب قولني توتاى‬ ‫‪Hızır olsa ben elini tutamam.‬‬
‫خرض و ايلاس مدد قيليب اوشالسام من‬ ‫‪Hızır-İlyas himmetiyle yakalasam ben.‬‬

‫‪8‬‬ ‫‪8‬‬
‫گناهيم كوپ یرياگ سيغماس كيم اگ ايتاى‬ ‫?‪Günâhım çok, ben kimlere diyeyim‬‬
‫توبه قيليب ايگرى يودلين راست اگ قايتاى‬ ‫‪Tövbe edip Hak yoluna döneyim,‬‬
‫ندامت ده ايت الريم ىن اوزوب تارتای‬ ‫‪Pişmanlıkla etlerimi lime lime edeyim.‬‬
‫صد دريغ ديب بارماق الريم تيشالسام من‬ ‫‪Yüzler kez parmaklarım ısırsam ben.‬‬

‫‪9‬‬ ‫‪9‬‬
‫گناه قيليب توبه قيلماى حددين آشتيم‬ ‫‪Günâh çok, tövbesizim haddi aştım,‬‬
‫نفسيم ميىن طغيان قيدلى طرفه شاشتيم‬ ‫‪Âsi nefsim aldattı, yoldan şaştım.‬‬
‫حبمد اهلل پري مغان رسى قاچتيم‬ ‫‪Şükr olsun ki, pîr-i kâmile kaçtım.‬‬
‫قولغه آيلب نفس بدىن اوشالسام من‬ ‫‪Kötü nefsi tutup yakalasam ben.‬‬

‫‪10‬‬ ‫‪10‬‬
‫قول خواجه امحد هر بري سوزونگ درداگ درمان‬ ‫‪Hoca Ahmed! Her sözün derde dermân.‬‬
‫طالب الراگ بيان قيلسام قاملاس ارمان‬ ‫‪Elem kalmaz, duysa tâlib-i Cânân.‬‬
‫تورت مينگ تورت يوز حكمت ايدیم حقدين فرمان‬ ‫‪Dört bin dört yüz Hikmet’im Hak’tan fermân,‬‬
‫فرمان بولسه تا اولگوچنه سوزالسام من‬ ‫‪Ferman olsa ölene dek, söylesem ben.‬‬

‫‪192‬‬
Dîvân-ı Hikmet

52- ‫حکمت‬ Hikmet - 52


Mest u Hayrân Olsam Ben!

1 1
‫وحدت خیم آچیدلی میخانه غه کریسام من‬ Vahdet küpü açıldı, meyhâneye girsem ben,
‫بری جام اچییب شول یم دین مست حریان بولسام من‬ Bir kadeh içip meyden, mest ü hayrân olsam ben.

2 2
‫اوشل یم نینگ مزایس ایچ بغریمین قان قیدلی‬ Meyin lezzeti benim, bağrımı kan eyledi,
‫بغری قانیم آقوزوب جانان ساری بارسام من‬ Bağrım kanını döküp, Cânânıma varsam ben.

3 3
‫سایق سوندی هر نفس کیفیتنینگ رشابنی‬ Sâkî sundu her nefes, lezzetini şarabın,
‫رسمست بولوب اوشل دم ناهل فریاد اورسام من‬ Sarhoş olup da o an, feryâdlar eylesem ben.

4 4
‫انسانیت یقاسنی شوق آتیش کویدیردی‬ İnsanlık yakasını, şevk ateşi yandırdı,
‫وحدانیت دریاسنی اوشل دمده سورسام من‬ Vahdaniyet deryâsın, o anda boylasam ben.

5 5
‫اول دریانینگ موجیدین چوممای غواص در آملاس‬ O deryâ dalgasından, her dalgıç inci almaz,
‫جاندین کیچیب در اوچون حبر قعریغه چومسام من‬ Cândan geçip deryâdan, inci mercân alsam ben.

6 6
‫خواجه امحد نینگ مخیده حمبت نینگ رشایب‬ Hoca Ahmed küpünde, muhabbetin şarabı,
‫اعشقالرغه شول یم دین مرادینچه بریسام من‬ Âşıklara şu meyden muradınca versem ben.

53- ‫حکمت‬ Hikmet - 53


Gaflet İçinde Gördüm!

1 1
‫اهلل دياگن بنده ین جاين جنتده كوردوم‬ Allâh diyen kulların, yerin cennette gördüm,
‫حور غلمان مجله سني قارشو آدليده کوردوم‬ Huri, gılmân hepsini, ana hizmette gördüm.

2 2
‫فاذکروىن ذكريىن ايتاگن قول الر دايما‬ “Fezkürunî...” zikrini, söyleyen kullarını,
‫مجله سيین همراىه بهشت عدنده كوردوم‬ Tamamın yoldaş olup “Adn” cennette gördüm.

193
Dîvân-ı Hikmet

3 3
‫توىن كوىن اوخالماى هو ذكريىن ايتقانالر‬ Gece gündüz uykusuz “Hû!” zikrini söyleyen,
‫مالئک الر همراىه عرشىن اوستيده كوردوم‬ Meleklerine yoldaş, Arş’ın üstünde gördüm.

4 4
‫خري سخا قيلغانالر يتيم کونلگني آلغانالر‬ Cömertlik eyleyeni, yetim gönlü alanı,
‫چهار يارالر همراىه کوثر بلینده كوردوم‬ Çehâr-yârlar yoldaşı, Kevser başında gördüm.

5 5
‫اعمل بولغان اعملالر یولغه کریاگن اعصیالر‬ Amel eden âlimler, yola gelen âsiler,
‫انداغ قایض جایی ین دار السالم ده کوردوم‬ Öyle kadı yerini Dâru’s- Selâm’da gördüm.

6 6
‫قاىض بولغان اعملالر پاره رشوت يياگن الر‬ Kadı olan âlimler, para-rüşvet yiyenler,
‫انداغ اعلم جاىي ىن نار سقرده كوردوم‬ Öyle kadı yerini sakar ateşte gördüm.

7 6
‫مفىت بولغان اعلم الر ناحق فتوى برياگنالر‬ Müftü olan âlimler, haksız fetva verenler,
‫انداغ مفىت جاىي ىن رصاط كوفروكده كوردوم‬ O müftüler yerini sırat üstünde gördüm.

8 7
‫ظالم بولوب ظلم ايتاگن مؤمن الرىن آغريتاگن‬ Zâlim olup zulmeden, yetim hakkını yiyen,
‫قرا يوزلوک حمرشده قولني آرقه ده كوردوم‬ Mahşerde kara yüzlü, kolun arkadan gördüm.

9 8
‫مجاعت اگ بارمايني ترک نماز قيلغانالر‬ Cemaate gitmeyen, namazları terk eden,
‫شيطان بریهل بری يريده درک اسفل ده كوردوم‬ Şeytan ile bir yerde, derk-i esfelde gördüm.

10 9
‫قول خواجه امحد اكن آچىت در گوهرىن ساچىت‬ Ahmed hazine açtı, inci mercânlar saçtı,
‫تينگالمااگن بو سوزىن غفلت اچيینده كوردوم‬ Sözüm dinlemeyeni, gaflet içinde gördüm.

194
Dîvân-ı Hikmet

54- ‫حکمت‬ Hikmet - 54


Tamam Eyledim.

1 1
‫يولغه كرياگن ايرانالردين يول ىن سورماى‬ Yola giren erenlerden, yolu sormadan,
‫يیغالمايمو اى دوستالريم خطا قيدليم‬ Ağlamayım mı ey dostlar! Hata eyledim.
‫حق ذكريىن کيچه كوندوز ورد ایالماى‬ Hak zikrini gece gündüz vird edinmeden,
‫ايا دوستالر اوز جانيمه جفا قيدليم‬ Ey dostlarım! Ben cânıma cefâ eyledim.

2 2
‫اهلل يادى كونلگ الرىن قيلور روشن‬ Allâh adı gönülleri pür-nur eyleyen,
‫اعشق الرغه خدا اوزى وعده قيلغان‬ Âşıklara kendisidir, cennet va’deden.
‫عشق نسيىم مصطىف غه حتفه كيلاگن‬ Aşk rüzgârı Mustafa’ya hediye gelen,
‫اول سببدين كوز ياشيمىن گواه قيدليم‬ O sebepten gözyaşımı, şahit eyledim.

3 3
‫اهلل ايتور اعشق الريم براق سوار‬ Allâh der ki; âşıklarım Burak’a biner,
‫حق ذکريىن ايتاگنالراگ رمحت يااغر‬ Hak zikrini diyenlere, rahmetler iner.
‫كوب ييغالاغن ديداريمىن ىب شک كورار‬ Çok ağlayan Cemâlimi, anda seyreyler,
‫روز حمرش ديداريمىن عطا قيدليم‬ Mahşer günü Cemâlimi ihsân eyledim.

4 4
‫وعده قيدلیم اعشق الرغه يوز مينگ براق‬ Va’d eyledi âşıklara, yüz binler Burak,
‫اعلم خلىق مالمىت آنكا يراق‬ Âlem halkı, melameti, ona çok uzak.
‫بو اعملده ايل كوزياگ يانغان چراق‬ Bu âlemde sayısızdır kullara tuzak,
‫عقىب اچيره يوز مينگ کوشک الر بنا قيدليم‬ Âhiret için yüz bin köşk bina eyledim.

5 5
‫دردسزي آدم بنده ايرماس موىن آنگالنگ‬ Dertsiz insan, insan değil, bunu anlayın.
‫عشق سزي آدم حيوان جنىس موىن تينگالنگ‬ Aşksız insan hayvan cinsi, bunu dinleyin.
‫کونلگونگزيده عشق بوملاسه مناگ ييغالنگ‬ Gönlümüzde aşk olmazsa bana ağlayın,
‫گريان الرغه خاص عشقيم ىن عطا قيدليم‬ Ağlayana gerçek aşkı hediye ettim.

6 6
‫بنده بولسانگ منمن يلک ىن زينهار تاشال‬ Kul olsaydın benliğini sen terk ederdin.
‫سحرالرده جانينگ قيیناب تينماى ايشال‬ Seherlerde Hakk’a dönüp sen zikrederdin.
‫يودلين آزاغن گمراه الرىن يولغه باشال‬ Yoldan sapan âsilere himmet ederdin.
‫بري نظرده دل الريىن صفا قيدليم‬ Bir nazarda gönüllere safâ eyledim.

195
Dîvân-ı Hikmet

7 7
‫چني درديلک اک اوزوم دارو اوزوم درمان‬ Mübtelâ-yı derde ilaç, dermân da benim.
‫هم اعشق من هم معشوق من اوزوم جانان‬ Hem âşıkım, hem maşûkum, cânân da benim.
‫رحم ايالسام آتيم رمحن ذاتيم سبحان‬ Rahmet ettim, adım Rahmân, Sübhândır zâtım,
‫بري نظرده باطن الرين صفا قيدليم‬ Bir nazarla gönüllere safâ eyledim.

8 8
‫تانگ آتقوچنه حق ياديىن آيغان كيىش‬ Tan ağarana kadar Hakk’ı zikreden kişi,
‫تاغ چول ىن بوستان قيلور آقان يایش‬ Dağ ve çölü bostan eyler, akan gözyaşı.
‫اهلل ايتور اوزاگ بریهل يوقتور ايىش‬ Allâh der, gayrısıyla yoktur ki işi,
‫اول اعشق ىن خاليق دين جدا قيدليم‬ Âşıkları, ahaliden ayırt eyledim.

9 9
‫عشق درديین يرياگ سالسام يري کوتارماس‬ Aşk adını yere koysam, taşımaz yerler,
‫دفرت قيلسام تا تریيک سني بيتيب بوملاس‬ Defter tutsam kayda yetmez defterler.
‫حقىن بيلاگن بيک و خان و خلقىن بيلماس‬ Hakk’ı bilen, hânı, beyi, halkı bilmezler,
‫اول بندم ىن اوز يولومده دوتا قيدليم‬ Kulumu yolumda ben büklüm eyledim.

10 10
‫مال و پولىن پروا قيلماس اعشق کيیش‬ Malı mülkü dert eylemez o âşık kişi,
‫يول اوسيده تفراق بولوب عزيز باىش‬ Yol üstünde toprak olur vücudu, başı.
‫آندين سونگره نورغه تولور ايىچ تاىش‬ Ondan sonra nurla dolar içi-dışı,
‫تانگال بارسه حمرش آرا پادشاه قيدليم‬ Sabaha varsa mahşere, Sultan eyledim.

11 11
‫حق دين قورقوب مال و پولىن سويمااگن ىن‬ Hak’tan korkup malı mülkü sevmeyen dostlar,
‫حقىن ايتيب بري دم ياتيب اويمااگن ىن‬ Hakk’ı anıp uyumayan, zikreden dostlar,
‫ياتسه قوپسه حق ذكريىن قويمااگن ىن‬ Yatıp kalkıp Hak zikrinden zevk alan dostlar,
‫آچتيم باطن كوزالريىن بينا قيدليم‬ Açtım size kalp gözümü bînâ eyledim.

12 12
‫روزه توتوب خلق غه ريا قيلغانالرىن‬ Oruç tutup halka riyâ eyleyenler,
‫نماز اوقوب تسبيح قولغه آلاگنالرىن‬ Namaz kılıp, elde tesbih gezinenler,
‫شيخ من تيو اوزاگ بنا قويغانالرىن‬ Şeyhim deyip ibâdetten yerinenler,
‫آخر دمده ايماىن دين جدا قيدليم‬ Son anında imânından cüdâ eyledim.

196
Dîvân-ı Hikmet

13 13
‫حقه اعشق بولوب ايدى قول خواجه امحد‬ Hakk’a âşık olun dedi, Kul Hoca Ahmed,
‫صدىق بریالن ايشيتاگن اگ يوز مينگ رمحت‬ Sıdk ile dinleyenlere binlerce rahmet.
‫داع قيالى کورمااگيالر حمنت زمحت‬ Dua ettim görmesinler meşakkat, zahmet.
‫اعقل ايرسانگ بري سوز بریالن ادا قيدليم‬ Âkil isen bir söz ile tamam eyledim.

55- ‫حکمت‬ Hikmet - 55


Gönlüm Kuş Gibi Benim!
1 1
‫ايزيم يادى اولوغ ياددور ايتور بولسام‬ Zikrullah sözlerin en yücesidir.
‫عسل ينلگيغ سچوک بولور تيليم منينگ‬ Söylesem bal olur bu dilim benim.
‫اوزوم فقري قيدليم ُمقر بودلوم حقري‬ Ben fakir, hakir oldum, ikrar ettim,
‫قنات قاقار اوچار قوشديک كونلگوم منينگ‬ Kanat çırpıp, uçan kuş oldu gönlüm.

2 2
‫توزلوک عيشيم تورلوک ايشيم مونلگوغ باشيم‬ Türlü aşım, türlü işim, dertli başım,
‫ايریدى جانيم كيىت هوشوم آقىت ياشيم‬ Cân eridi, gitti şuur, aktı yaşım,
‫يازوق بيالن تودلى تواگل ايچ و تاشيم‬ Bütün günâhlarla dolu içim dışım,
‫ىب نيازيم آچا بريسون يويلم منينگ‬ Niyâzsızım, açıversin yolum benim.

3 3
‫كوزوم توشىت كونلگوم اوچىت عرشقه آشىت‬ Gözüm düştü, ruhum uçtu, Arş’ı aştı.
‫عمريم کيچىت نفسيم قاچىت حبريم تاشىت‬ Ömrüm geçti, nefsim kaçtı, deniz taştı.
‫اکروان کوچىت مزنل آشىت هاريب توشىت‬ Menzil aştı, kervan göçtü, yorgun düştü.
‫رس اوالشىت نيچوک بولغای حايلم منينگ‬ Sır ulaştı, nasıl ol’cak hâlim benim?

4 4
‫صورت مونده سريت آنده قدرتيده‬ Sûret bur’da, sîret orda, kudretinde,
‫اوزون تونده ياروق كونده كونلگوم انده‬ Uzun gece, aydın günde, gönlüm O’nda.
‫يوروب تونده بولوب بنده باراى انده‬ Kul olup yürür gecede, Allâh nerde?
‫سورسه انده يازوق کوبتور تيليم منينگ‬ Sorsa orda günâhkârdır benim dilim.

197
‫‪Dîvân-ı Hikmet‬‬

‫‪5‬‬ ‫‪5‬‬
‫اچيتيم رشاب بودليم خراب اصليم تراب‬ ‫‪İçtim şarap, oldum harap, aslım toprak.‬‬
‫کيدليم كوراب كونلگوم سریاب عشقه پراب‬ ‫‪A’ma geldim, gönlüm serap, aşkı bırak.‬‬
‫حقدين خطاب كيلسه كورماس قولالر عذاب‬ ‫‪Hak’tan gelse hitap; azap size uzak,‬‬
‫بوالق ينلگيغ آقار كوزدين ياشيم منينگ‬ ‫‪Pınar gibi yaşım akar gözden benim.‬‬

‫‪6‬‬ ‫‪6‬‬
‫توشتيم اوزاق براق توزار كيتسه بازار‬ ‫‪Düştüm uzak, tozar Burak, gitse pazar,‬‬
‫دنيا بازار اچيره كرييب قول الر آزار‬ ‫‪Dünya pazarına giren kullar azar.‬‬
‫باشيم بزيار ياشيم سزيار قانيم توزار‬ ‫‪Dertli başım, tozar kanım, yaşım sızar,‬‬
‫آتيم امحد توركستاندور ايليم منينگ‬ ‫‪Adım Ahmed, Türkistan’dır benim ilim.‬‬

‫حکمت ‪56-‬‬ ‫‪Hikmet - 56‬‬


‫?‪Seni Bulur muyum‬‬

‫‪1‬‬ ‫‪1‬‬
‫تينماين حرضتینگده اهلل ديسام‬ ‫‪Ben, durmadan huzurda Allâh desem,‬‬
‫زار اينگرابان ذاكر بولوب ربیم ديسام‬ ‫!‪Ağlayıp inleyerek; Rabbim desem‬‬
‫قول بولوبان قوللوغونگده بويون سونسام‬ ‫‪Kulu olup kulluğuna boyun versem,‬‬
‫بو ايش بریهل يا رب سيىن تابقايمن مو‬ ‫?‪Bu işle yâ Rab! Seni bulur muyum‬‬

‫‪2‬‬ ‫‪2‬‬
‫ّ‬
‫زكرياديگ بول باشيمغه اره قويسام‬ ‫‪Zekeriya gibi bıçkıya başım,‬‬
‫ايوب صفت بو تنيمغه قورتىن قويسام‬ ‫‪Eyüp olup, kurtlu beden, gözyaşım,‬‬
‫مویس صفت طور طاغيده طاعت قيلسام‬ ‫‪Musa gibi, Tur Dağı’nda taatım,‬‬
‫بو ايش بریهل يا رب سيىن تابقايمن مو‬ ‫?‪Bu işle yâ Rab! Seni bulur muyum‬‬

‫‪3‬‬ ‫‪3‬‬
‫يونس ديک دريا اچيره بایلق بولسام‬ ‫‪Yunus gibi denizde balık olsam,‬‬
‫يوسف ديک قدوق اچيره تون كون بولسام‬ ‫‪Yusuf gibi kuyuda köle olsam,‬‬
‫يعقوب ديک يوسف اوچون زار اينگراسام‬ ‫‪Yakup gibi, Yusuf için ağlasam,‬‬
‫بو ايش بریهل يا رب سيىن تابقايمن مو‬ ‫?‪Bu işle Ya Rab! Sana ulaşır mıyım‬‬

‫‪198‬‬
Dîvân-ı Hikmet

4 4
‫شبىل ديک اعشق بولوب سماع اورسام‬ Âşık Şiblî olup, ben sema dönsem.
‫بايزيد ديک تون كون تينماى کعبه بارسام‬ Bâyezîd olup ben, Ka’be’ye varsam.
‫کعبه اگ يوزوم سورتيب زار اينگراسام‬ Ka’be’ne yüz sürüp, orada ölsem,
‫بو ايش بریهل يا رب سيىن تابقايمن مو‬ Bu işle Ya Rab! Sana ulaşır mıyım?

5 5
‫معروف ديک اوشبو يولغه قدم قويسام‬ Ma’ruf gibi yoluna atsam adım,
‫منصورديک جاندين كيچوب دارغه قونسام‬ Mansûr olup yoluna versem cânım.
‫دار اوزره شوقالنيبان حقىن ايسام‬ Dârağacı olsa benim imdadım,
‫بو ايش بریهل يا رب سيىن تابقايمن مو‬ Bu işle Ya Rab! Seni bulur muyum?

6 6
‫قول خواجه امحد قول لوق اچيره ثابت بولسام‬ Hoca Ahmed, kulluk içre sabit olsam.
‫ذاکر بولوب ذکرین ايتيب ربیم ديسام‬ Zâkir olup, Hakk’ın yolunda kalsam,
‫حلقه اچیره شوقالنيب كويوب يانسام‬ Zikrinle aşka gelip, kavrulsam yansam,
‫بو ايش بریهل يا رب سيىن تابقايمن مو‬ Bu işle Ya Rab! Sana ulaşır mıyım?

57- ‫حکمت‬ Hikmet - 57


“Lâ İlâhe İllallâh!”

1 1
‫اهلیم ین ایزالرمن ایزین آیلب کیتارمن‬ Rabbim Seni ararım, hükmün üzre yürürüm,
‫دایم سیین ایتورمن ال اهل اال اهلل‬ Dâim Seni söylerim; “LÂ İLÂHE İLLALLÂH!”

2 2
‫قایدین این تاپارمن جانیم قربان ایتارمن‬ O’nu nerde bulurum, iyi bir kul olurum,
‫قربان بولوب کیتارمن ال اهل اال اهلل‬ Kurbân olup giderim; “LÂ İLÂHE İLLALLÂH!”

3 3
‫جان و دیلم بریاین برییب باقیب توراین‬ Cânım ruhum vereyim, Hak sırrına ereyim,
‫جانیم بریالن ایتاین ال اهل اال اهلل‬ Ben yolunda öleyim ; “LÂ İLÂHE İLLALLÂH!”

199
Dîvân-ı Hikmet

4 4
‫جان و دیلم کویوب دور کویوب بریان بولوبدور‬ Cânım ruhum yanmıştır, ciğer büryân olmuştur,
‫بریان بولوب ایتاین ال اهل اال اهلل‬ Cân kafesten uçmuştur ; “LÂ İLÂHE İLLALLÂH!”

5 5
‫عشق اهیل یب سامان یوقتور دردیغه درمان‬ Aşkın ehli perişan, yoktur derdine dermân,
‫ایتا کورونگ یب ارمان ال اهل اال اهلل‬ Diyelim yorulmadan ; “LÂ İLÂHE İLLALLÂH!”

6 6
‫امحد بن ابراهیم اوشبو سوزین خوب دیدیم‬ Ahmed İbn-i İbrahim, acısın sana Rahîm,
‫ایتا کورونگ جانالریم ال اهل اال اهلل‬ Zikrim o ki Allâh’ım ; “LÂ İLÂHE İLLALLÂH!”

58- ‫حکمت‬ Hikmet - 58


Cândan Geçmiş Olmalı!

1 1
‫ناگهان توروريمده کونلگوم اچيره‬ Ansızın uyandım gönlüm içinden,
‫حق موالم ىن نظراگىه توشىت بولغاى‬ Mevlâ nazar etmiş, nazargâhıma.
‫قریق ييليق زناگر باسقان كونلگوم لوحني‬ Kırk yıllık zinciri kırdım içimden,
‫حق ياديىن نورى بریهل آچىت بولغاى‬ Hak zikrin nuruyla açmış olmalı.

2 2
‫ذاكرالرى مجع بولوب توزومليشده‬ Zâkirler toplanıp dizildiğinde,
‫ذكر سماع ديننوبیت قورومليشده‬ Semâ meclisleri gezildiğinde,
‫بوتون دنياعقبه سيدين اوزومليشده‬ Boynum bedenimden kesildiğinde,
‫کونلگ قوىش حرضتیغه اوچىت بولغاى‬ Gönül kuşum O’na uçmuş olmalı.

3 3
‫هيچ بيلماس من نيچوک بولغاى مین ايشيم‬ Nasıl olur bilmem, bu benim işim?
‫آنينگ اوچون آقار دايم کوزده ياشيم‬ O’nun için akar daim gözyaşım.
‫سحرالرده قوپوب حقدين تيالمیشيم‬ Seherlerde kalkıp dua edişim,
‫فرشته الر آميىن غه توشیت بولغای‬ Melek “âmin”ine düşmüş olmalı.

200
‫‪Dîvân-ı Hikmet‬‬

‫‪4‬‬ ‫‪4‬‬
‫مونلگوغ جانغه يقني تورور حق دراگىه‬ ‫‪Mahzun câna yakın Hakk’ın dergâhı,‬‬
‫ندامتده يتار اناگ بریار آىه‬ ‫?‪Pişmanlık siler mi bunca günâhı‬‬
‫قايىس كونلگ بولسه حق ىن نظراگىه‬ ‫‪Hangi gönül olsa Hak nazargâhı,‬‬
‫حق نظرى اچياگ تولوب تاشىت بولغاى‬ ‫‪Hakk’ın nazarıyla taşmış olmalı.‬‬

‫‪5‬‬ ‫‪5‬‬
‫خلق یلق ايشني حق يلق اوچون بيورديالر‬ ‫‪Hak işini, Hak için buyurdular,‬‬
‫اوزالريىن خلق الر ارا یيتورديالر‬ ‫‪Sözlerini halkına duyurdular.‬‬
‫حمنت الرين نعمت ينلگيغ کوتارديالر‬ ‫‪Elemleri nimet bilip saydılar,‬‬
‫بغرى قانليغ كوزی ياشليغ تودلى بولغاى‬ ‫‪Bağrı kan, gözü yaş dolmuş olmalı.‬‬

‫‪6‬‬ ‫‪6‬‬
‫حمب قول الر حمبوىب غه قايرديالر‬ ‫‪Seven kullar, sevdiğini kayırdı.‬‬
‫دنيا قويوب دين ايىش غه اوگورديالر‬ ‫‪Hayatını din işine ayırdı.‬‬
‫اعشق قول الر اهلل تيو تربانديالر‬ ‫‪Âşık kullar; “ALLÂH!” deyip bayıldı,‬‬
‫شيطان لعنی زهرى ياريليب قاچىت بولغاى‬ ‫‪Şeytanın zikrinden kaçmış olmalı.‬‬

‫‪7‬‬ ‫‪7‬‬
‫اهلل ديگيل اى قول امحد اوزونگ بيلغيل‬ ‫‪“ ALLÂH!” de, Kul Ahmed, sen bil özünü.‬‬
‫اوزونگ بيلميش علمينگ بریهل عمل قيلغيل‬ ‫‪İlminle âmil ol, “Hak!” de sözünü.‬‬
‫اولوغ کيچيک يارانالردين عذر قيلغيل‬ ‫‪Büyük küçük dostlarından yüzünü,‬‬
‫سني بيلماسده سيندين خطا كيچىت بولغاى‬ ‫‪Çevirmezsen hatan geçmiş olmalı.‬‬

‫حکمت ‪59-‬‬ ‫‪Hikmet - 59‬‬


‫!‪Fikrim Gitmiş Olmalı‬‬

‫‪1‬‬ ‫‪1‬‬
‫ايا دوستالر يوراک بغريم بودلى کباب‬ ‫‪Ey dostlarım! Yüreğim oldu kebap,‬‬
‫حقيقت يلغ اعشق جاندين اوىت بولغاى‬ ‫‪Âşık-ı Cânân, cândan geçmiş olmalı.‬‬
‫عشق پرتوى كونلگ ملكني قيدلى خراب‬ ‫‪Aşk ateşi etti gönlümü harap,‬‬
‫اول سبب دين عقل هوشوم كيىت بولغاى‬ ‫‪O sebepten aklım gitmiş olmalı.‬‬

‫‪201‬‬
‫‪Dîvân-ı Hikmet‬‬

‫‪2‬‬ ‫‪2‬‬
‫عشق سزي کيىش آدم ايرماس انگالسانگزي‬ ‫‪Aşksız kişi insan değil anlayın,‬‬
‫ىب حمبت شيطان قوىم تينگالسانگزي‬ ‫‪Bî-muhabbet, kavm-i şeytan dinleyin,‬‬
‫عشق دين اوزاگ سوزىن اگر سوزالسانگزي‬ ‫‪Aşktan başka sözü varsa söyleyin,‬‬
‫ايلگينگزیدين ايمان اسالم کيیت بولغاى‬ ‫‪Elinizden İslâm gitmiş olmalı.‬‬

‫‪3‬‬ ‫‪3‬‬
‫ميخانه غه كرياگن اعشق رسى عيان‬ ‫‪Meyhanede âşıkın sırrı ayân,‬‬
‫بغرى پيشيب ياىش آقيب قيلور افغان‬ ‫‪Bağrı yanmış, yaşlı göz eder figân,‬‬
‫بيخود يورار قايده بارسه خانه ويران‬ ‫‪Boşa yürür, her yerde evi virân,‬‬
‫بيشک بيلینگ وحدت ىم دين تاىت بولغاى‬ ‫‪Vahdetin meyinden tatmış olmalı.‬‬

‫‪4‬‬ ‫‪4‬‬
‫عشیق توشىت بو باشيمغه حريان بودلوم‬ ‫‪Aşk düştü başıma ben hayrân oldum.‬‬
‫خانماندين كيچيب تىق رسسان بودلوم‬ ‫‪Evden barktan geçtim, ben üryân oldum,‬‬
‫ايكى اعلم برباد اوروب عريان بودلوم‬ ‫‪Dü cihânı terk ettim, ben biryân oldum,‬‬
‫چيقان آهيم بو فلک اك يیىت بولغاى‬ ‫‪Âh u figânım semaya çıkmış olmalı.‬‬

‫‪5‬‬ ‫‪5‬‬
‫اعقل ايرسانگ حقدين اوزاگ سوزالر حرام‬ ‫‪Âkil isen, Hak’tan başka söz harâm.‬‬
‫تا تریيک سن پري خدمتني قيلغيل مدام‬ ‫‪Yaşıyorsan, pîr hizmetin et tamam.‬‬
‫اهلل ديسانگ شيطان لعني سيناگ غالم‬ ‫‪“Allâh” desen şeytan kaçar el-aman.‬‬
‫اهلل ديماس دين الريىن ساىت بولغاى‬ ‫‪Kim Allâh demez, dini satmış olmalı.‬‬

‫‪6‬‬ ‫‪6‬‬
‫عمرین ضايع ایالاگنالر عشق ىن بيلماس‬ ‫?‪Ömrü boşa geçen, aşkı ne bilsin‬‬
‫جاندين کيچاگن ديوانه ىن كوزاگ ايلماس‬ ‫‪Cândan geçen divâneyi ne görsün,‬‬
‫هو صحبتني قوراغن يرياگ قاچيب کيلماس‬ ‫‪“Hû!” sohbetin meclisine ne varsın,‬‬
‫جاىن كونىلگ تاشدين برت قاىت بولغاى‬ ‫‪Kalbi taştan beter, katı olmalı.‬‬

‫‪7‬‬ ‫‪7‬‬
‫اهلل سوياگن بنده دايم ييغالب يورار‬ ‫‪Kim Allâh’ı sever, o dâim ağlar,‬‬
‫حقدين قورقوب رازين ايتيب سحر تورار‬ ‫‪Seherlerde gönlünü Hakk’a bağlar,‬‬
‫حيىي صفت تينماى ييغالب ماتم قورار‬ ‫‪Yahyâ gibi ağlar, ciğerin dağlar,‬‬
‫بو دنياىن آرقه تاشالب آتىت بولغاى‬ ‫‪Dünyayı ardına atmış olmalı.‬‬

‫‪202‬‬
Dîvân-ı Hikmet

8 8
‫اعشق الرىن ايىش ايرور سوز و گداز‬ Âşıkların dâim işi söz ve naz,
‫اعشق الرىن حاجت الرى روزه نماز‬ Âşıklar haceti oruç ve namaz,
‫روز حمرش كوز ياىش دور حقه نياز‬ Mahşerde gözyaşı o Halik’a niyâz,
‫اعرف اعشق درد و الم تارىت بولغاى‬ Ârif âşık, dertler çekmiş olmalı.

9 9
‫اعشق الرىن آغزى خندان دىل لرزان‬ Âşıkın ağzı handân38, dili lerzân,39
‫اهلل اوچون کوزده ياىش بغرى بريان‬ Allâh için gözde yaş, bağrı biryân.
‫جاىن ذاکر كونىلگ شاكر فكرى جانان‬ Cânı zâkir, gönlü şâkir, fikri cânân,
‫انشاء اهلل قيل كوفروكىن اوىت بولغاى‬ İnşallâh sıratı geçmiş olmalı.

10 10
‫اعشق الرى خلق اچيیده كويوب ييغالر‬ Âşıklar halk içinde yanıp ağlar,
‫ظاهر خنده باطن الرى يوراک داغالر‬ Açıktan güler, özde kalp dağlar.
‫اجل ایستاب اوملاك اوچون بيلني باغالر‬ Eceli kovalar, belini bağlar,
‫معشوىق غه عرض حالني ايىت بولغاى‬ Sevgiliye arz-ı hâl demiş olmalı.

11 11
‫اعشق الرى مالمت دين قامچاس بولور‬ Melametten, sohbetten kaçmaz âşık,
‫نادانالراگ باطن رسين آمچاس بولور‬ Câhillere sırr-ı bâtın açmaz âşık,
‫هر نامرداگ در و گوهر سامچاس بولور‬ Her namerde inci mercân saçmaz âşık,
‫اوزى اوقوب خون زرداب يوىت بولغاى‬ Özün bilir, zehri yutmuş olmalı.

12 12
‫پري مغان سوياگن اعشق هواىس يوق‬ Pîr-i kâmil seviyorsa hevâ yok,
‫يوز مينگ تورلوک طاعت قيلسه بناىس يوق‬ Yüz bin tür ibâdetin binası yok.
‫اى دوستالريم عشق درديىن دواىس يوق‬ Ey dostlarım! Derd-i aşkın devâsı yok,
‫تونالر قوپوب پري ايتاگني توىت بولغاى‬ Geceleri pîr eteğin tutmuş olmalı.

13 13
‫پري مغان نظر قيلسه برياگى دوا‬ Pîr-i kâmil nazar etse olur devâ,
‫هاى و هوس ما و من يلک بولغاى ادا‬ Hay u heves, ben benlik olur edâ,
‫آندين سونگره شيطان لعني سيندين جدا‬ Lain şeytân olur senden de cüdâ,
‫تار حلدده ايمان بریالن ياىت بولغاى‬ Dar kabirde imân ile yatmış olmalı.

38
Handân: Gülen, mutlu, sevinçli.
203 39
Lerzân: Ağlayan, mahzun, hüzünlü.
Dîvân-ı Hikmet

14 14
‫قول خواجه امحد حق سوزىن سوزالر مدام‬ Hoca Ahmed! Hak sözünü söyler müdâm,40
‫حق دين اوزاگ سوزالر بارى ايرميش حرام‬ Hak’tan gayrı sözlerinin hepsi harâm,
‫روزى قيلسه اورنونگ بولغاى دارالسالم‬ Razı olsa yerin olur; “Dâru’s-Selâm”,
‫مغفرت ىن درياسيغه باىت بولغاى‬ Mağfiretin deryâsına batmış olmalı.

60- ‫حکمت‬ Hikmet - 60


Gelin Allâh Diyelim!

1 1
‫حق تعاىل پرتو سادلى جانيم كويدى‬ Hak Teâla nur saldı, gönlüme ateş düştü,
‫کيلينگ ييغیلینگ ذاکر قولالر ذکر ايتایليک‬ Toplanın ey zâkirler! Gelin Allâh diyelim.
‫سحر وقتده پري مغان باقيب سوردى‬ Seher vaktinde bizim önümüze pîr düştü,
‫کيلينگ ييغیلینگ ذاکر قولالر ذکر ايتایليک‬ Toplanın ey zâkirler! Gelin Allâh diyelim.

2 2
‫ذاکرالرغه وعده قيدلى قادر خدا‬ Zâkirîne va’detti, Kâdir-i Mutlak Allâh,
‫گور اچيیده عطا قيدلى حورى لقا‬ Kabirde ihsân eder, cânibinden lütfu’llâh.
‫ذاكرالرىن تورار جاىی دارابلقا‬ Zâkirînin makamı, cennette bekâ bi’llâh,
‫کيلينگ ييغیلینگ ذاکر قولالر ذکر ايتایليک‬ Toplanın ey zâkirler! Gelin Allâh diyelim.

3 3
‫ذاكر بولسه شاكر بولسه يريى جنت‬ Zâkirin ve şâkirin, varacağı yer cennet,
‫قانالر آقسه کوزالريدين قيلماس منت‬ Gözlerinden kan aksa, kimseye etmez minnet.
‫امت بولسانگ ذكرين ايتماق سزياگ سنت‬ Ümmet olan kullara Hakk’ı zikretmek sünnet,
‫کيلينگ ييغیلینگ ذاکر قولالر ذکر ايتایليک‬ Toplanın ey zâkirler! Gelin Allâh diyelim.

4 4
‫ذاکرالراگ خدا اوزى وعده قيدلى‬ Allâh’ı zikredene, zikrini va’deyledi.
‫فاذکروىن اذكركم آيت كيدلى‬ “Fezkürûnî ezkürküm…” diye ayeti geldi.
‫فردوس آتليغ جنىت دين حمرض كيدلى‬ Firdevs cennetlerini onlara lütf eyledi,
‫کيلينگ ييغیلینگ ذاکر قولالر ذکر ايتایليک‬ Toplanın ey zâkirler! Gelin Allâh diyelim.

40
Müdâm: Devamlı.
204
Dîvân-ı Hikmet

5 5
‫ذاکرالرى هر نفس ده ذكرين ايتار‬ Zâkirler her nefeste Mevlâ’sını zikreder,
‫توبه قيليب ايگرى يودلين راست غه قايتار‬ Tövbe-i nasuh ile Rabb’e ilticâ eder.
‫ذکرين ايتسه آسته آسته شوىق آرتار‬ Zikrini tezyid edip, her nefeste Allâh der.
‫کيلينگ ييغیلینگ ذاکر قولالر ذکر ايتایليک‬ Toplanın ey zâkirler! Gelin Allâh diyelim.

6 6
‫ذاکرالرى حلقه اچيره پرتو كورار‬ O halka-i zikirde nur-ı imânı görür.
‫آنينگ اوچون حلقه اچيره اوزين اورار‬ O, zikir halkasında, ruh dünyasını görür.
‫معشوىق ىن کوراگن زمان جانني بريار‬ Cânânını görünce, kendi cânından olur.
‫کيلينگ ييغیلینگ ذاکر قولالر ذکر ايتایليک‬ Toplanın ey zâkirler! Gelin Allâh diyelim.

7 7
‫يالغان اعشق معشوقيدين جانني ايار‬ Yalan âşık yârinden, kendi cânın esirger.
‫عقىب يولني آرقه تاشالب دنيا سويار‬ Âhireti terk edip, dünya nimetin sever.
‫هو حلقه سني قوراغن يريدين ايالر فرار‬ “Hû!” halkasından kaçar, zikirden firâr eder,
‫کيلينگ ييغیلینگ ذاکر قولالر ذکر ايتایليک‬ Toplanın ey zâkirler! Gelin Allâh diyelim.

8 8
‫الكذاب ال امىت ديدى رسور‬ “Kezzâbu lâ ümmetî…” dedi âleme Server,
‫بو بزیالراگ يول بريگوىچ هادى رهرب‬ Bu sözlerin sahibi, hâdî-i ümmet, rehber.
‫يالغانىج ىن امت ديماس اول پيغمرب‬ Yalancılara “ümmet” hiç söyler mi Peygamber?
‫کيلينگ ييغیلینگ ذاکر قولالر ذکر ايتایليک‬ Toplanın ey zâkirler! Gelin Allâh diyelim.

9 9
‫رمحن اياگم چني اعشق ىن يولني آچار‬ Yüce Allâh âşıkın yolunu nura açar.
‫حمبت ىن شوىق بریهل ياشني ساچار‬ Şevk-i muhabbetiyle, gözlerinden yaş saçar.
‫اهلل تيو قايده بارسه شيطان قاچار‬ O, Allâh der, zikreder, şeytan da ondan kaçar,
‫کيلينگ ييغیلینگ ذاکر قولالر ذکر ايتایليک‬ Toplanın ey zâkirler! Gelin Allâh diyelim.

10 10
‫ذاکرالرى ذکرين ايتيب ناهل قيلور‬ Allâh’ı zikredenler, coşar feryâd ederler,
‫كوز ياشىن رسيغ يوزاگ ژاهل قيلور‬ Akan gözyaşlarını, çağlayan sel ederler.
‫بيابان الر كزييب اوزین واهل قيلور‬ Kırlarda gezen Mecnûn, ilan-ı aşk ederler,
‫کيلينگ ييغیلینگ ذاکر قولالر ذکر ايتایليک‬ Toplanın ey zâkirler! Gelin Allâh diyelim.

205
Dîvân-ı Hikmet

11 11
‫ذاکر قول الر حق فرمانني حمكم توتار‬ Fermân-ı Hakk’ı zâkir, sıkı ve sağlam tutar,
‫اخالص بریالن اهلل تيو قانالر يوتار‬ İhlas ile “ Allâh!” der, su yerine kan yutar.
‫حلقه اچيره كرياگن وقتده جاندين اوتار‬ Halk içine girince, Hak için cândan geçer.
‫کيلينگ ييغیلینگ ذاکر قولالر ذکر ايتایليک‬ Toplanın ey zâkirler! Gelin Allâh diyelim.

12 12
‫ىب طهارت ذکر ايتاگن اگ لعنت يااغر‬ Taharetsiz zikreden kuluna lanet yağar.
‫اوشل كوىن بولغان فرزند شيطان تواغر‬ Bu hâlde kazanılan çocuk, bil şeytan doğar.
‫اول كيليب شيطان باقار‬ ّ ‫اوالر وقتده‬
Ölüm anında gelir, son demde şeytan bakar,
‫کيلينگ ييغیلینگ ذاکر قولالر ذکر ايتایليک‬ Toplanın ey zâkirler! Gelin Allâh diyelim.

13 13
‫ىب طهارت ذكرين ايتاگن ايمان ايتماس‬ Taharetsiz zikirde sağlam olur mu imân?
‫اوالر وقتده حق مصطىف قولني توتماس‬ Elini tutmaz Resul, demez ona Müslüman.
‫سبحان اياگم گناهيىن هرگزی اوتماس‬ Affedip bağışlamaz böyle bir kulu Rahmân,
‫کيلينگ ييغیلینگ ذاکر قولالر ذکر ايتایليک‬ Toplanın ey zâkirler! Gelin Allâh diyelim.

14 14
‫مؤمن بولسانگ ىب طهارت ذكرين ايتمه‬ Taharetsiz zikretmez mü’min-i kâmil olan,
‫كرامت الر ايتيب خلقه دينينگ ساتمه‬ Kerametin söylemez, ilmiyle âmil olan,
‫مسلمانليغ دعوى قيليب اکفر كيتمه‬ Kâfir olarak ölmez, İslâm’ı hâmil olan,
‫کيلينگ ييغیلینگ ذاکر قولالر ذکر ايتایليک‬ Toplanın ey zâkirler! Gelin Allâh diyelim.

15 15
‫ذاكر بولسانگ ذكرين ايتماى هرگزی ياتمه‬ Zâkir isen zikrini yapmadan asla yatma,
‫نادان بریهل ناجنس الراگ هيچ سوز قاتمه‬ Câhil ve soysuzları hiçbir sözüne katma.
‫منافق الر حادلين سورسه بري سوز ايتمه‬ Münafıklar sorunca, onlara sırrın açma,
‫کيلينگ ييغیلینگ ذاکر قولالر ذکر ايتایليک‬ Toplanın ey zâkirler! Gelin Allâh diyelim.

16 16
‫قول خواجه امحد يامانالرىن يماىن سني‬ Ey sen Kul Hoca Ahmed! Kötüler kötüsü sen,
‫بارچه بغداى ايل توتمااگن ساماىن سني‬ Herkes buğday, et nimet, çeri, çöpü, saman sen.
‫يودلين آزاغن گمراه الرىن ناداىن سني‬ Yoldan sapan müznibîn, aman en câhili sen,
‫کيلينگ ييغیلینگ ذاکر قولالر ذکر ايتایليک‬ Toplanın ey zâkirler! Gelin Allâh diyelim.

206
Dîvân-ı Hikmet

61- ‫حکمت‬ Hikmet - 61


Ol Lâ-Mekân İçinde!

1 1
‫خايلقیمین ایزالرمن تون کون جهان اچییده‬ Yaratanı ararım tüm gün cihân içinde.
‫تورت یانیمدین یول ایندی کون ماکن اچییده‬ Dört cihette yol açtı, arz u semâ içinde.

2 2
‫تورتدین یییت اگ ییتیم توقوزدین بری بری اوتوم‬ Dörtten yediye çıktım, dokuzu geçip gittim,
‫اوندین ایکی اگ کیدلیم چرخ کیوان اچییده‬ Ondan ikiye geldim, bütün cihân içinde.

3 3
‫اوچ یوز آتلمیش سو کیچتیم تورت یوز قریق تورت تاغ آشتیم‬ Üç yüz altmış su geçtim, dört yüz kırk dört dağ aştım,
‫وحدت رشابنی اچیتیم توشتوم میدان اچییده‬ Vahdet şarabın içtim, düştüm meydan içinde.

4 4
‫چونکه توشتوم میدانغه میدان ین توال کوردوم‬ Çünkü meydana düştüm, meydanı dolu gördüm,
‫یوز مینگ اعرفین سوردوم برچه جوالن اچییده‬ Yüz bin ârifi sordum, tüm cevelân içinde.

5 5
‫غواص حبریغه کریدیم وجود شهریین کزیدیم‬ Daldım denize girdim, varlık şehrini gezdim,
‫درین صدف ده کوردیم گوهر ین اکن اچییده‬ Dürr ü sedefi gördüm, cevher maden içinde.

6 6
‫عرش کریس ین یوردوم لوح قلمین کوردوم‬ Arş, Kürs’üye yürüdüm, levh-i kalemi gördüm,
‫وجود شهریین کزیدیم ایدیم بو جان اچییده‬ Varlık âlemin gezdim, söyledim cân içinde.

7 7
‫جان ین کوردوم جانانده عشقین کوردوم میدانده‬ Cânı gördüm cânânda, aşkı gördüm meydanda.
‫اعشقالرنینگ میداین مجله بوستان اچییده‬ Âşıkların meydanı, cümle bostân içinde.

8 8
‫ایرین کوردوم ایراگشتیم ایزالاگنیم ین سوردوم‬ Eri gördüm erleştim, yiğitle cebelleştim.
‫برچه یس سینده دیدی قادلیم حریان اچییده‬ Hepsi Sendendir dedim, kaldım hayrân içinde.

9 9
‫حریان بولوبان قادلیم بیهوش بولوبان تادلیم‬ Hayrân olarak kaldım, şuursuzca aldandım,
‫اوزوم ین درداگ سادلیم تاپتیم درمان اچییده‬ Kendimi hüzne saldım, buldum dermân içinde.

207
Dîvân-ı Hikmet

10 10
‫سری ایستاگیل ای بلبل آچیلیبدور قزییل لگ‬ Seyr ister mi ki bülbül, açılmıştır gonca gül,
‫هر لگ ین خایل کورمه لگ ین لگزار اچییده‬ Her gülü uzak görme, gül, bahçesi içinde.

11 11
‫مسکنی خواجه امحد جاین هم گوهردور هم اکین‬ Miskin Ahmed’in cânı, hazinedir vatanı,
‫مجله انینگ ماکین اول ال ماکن اچییده‬ Her yer O’nun mekânı, Ol, lâ-mekân içinde.

62- ‫حکمت‬ Hikmet - 62


Müridimsin Der Mi Ki?

1 1
‫سحرالرده قوپوب ييغالب داع قيلسام‬ Seherlerde ağlayıp, Rabb’ime dua etsem,
‫دوستالر خواجم ميىن بندم دياگيموکني‬ Dostlarım! Mevlâ’m bana “ sen kulumsun” der mi ki?
‫ياش اورنیغه قانيم توكوب داع قيلسام‬ Yaş değil kan akıtıp, Mevlâ’ya dua etsem,
‫دوستالر خواجم ميىن بندم دياگيموکني‬ Dostlarım! Mevlâ’m bana “ sen kulumsun” der mi ki?

2 2
‫دراگهيغه باشيم قويوب ناهل قيلسام‬ Dergâhına baş koyup, feryâd ü figân etsem,
‫كوز ياشيم ىن آقوزوبان ژاهل قيلسام‬ Gözyaşlarım akıtıp, yoluna sebil etsem.
‫بيابانالر كزييب اوزوم واهل قيلسام‬ Çöller, ovalar gezip, kendimi Mecnûn etsem,
‫دوستالر خواجم ميىن بندم دياگيموکني‬ Dostlarım! Mevlâ’m bana “sen kulumsun” der mi ki?

3 3
‫قايدا بارسام يادين ايتیب ييغالسام مني‬ Ben her nereye gitsem, ismin anıp ağlasam,
‫خدمتيده بيليم حمكم باغالسام مني‬ Cânımı hizmetine sapasağlam bağlasam.
‫حرستيده يوراک بغريم داغالسام مني‬ Hasretiyle bağrımı gece-gündüz dağlasam,
‫دوستالر خواجم ميىن بندم دياگيموکني‬ Dostlarım! Mevlâ’m bana, “sen kulumsun” der mi ki?

4 4
‫هرکون يوز مينگ قولوم آچيب آمني ديسام‬ Yüz bin kez her gün elim, açıp da “âmin!” desem,
‫موىس صفت طور تاغيده رازين ايتسام‬ Musa gibi Tur’da ben, yalvarıp niyâz etsem,
‫توقسان توقوز رازين ايتیب جانيم بريسام‬ Esma-i Hüsnâ’n ile dua edip cân versem,
‫دوستالر خواجم ميىن بندم دياگيموکني‬ Dostlarım! Mevlâ’m bana “ sen kulumsun” der mi ki?

208
Dîvân-ı Hikmet

5 5
‫بايزيدديک ييتمیش يوىل اوزوم ساتسام‬ Bâyezîd o yoluna, yetmiş bin cânım versem,
‫اهلل تيو دردى بيالن اولوب كيتسام‬ Hak yolunda aşk ile ölüp huzura gelsem,
‫رياضت ده ایريب آزيب اچيب قاتسام‬ Riyâzette yorulup, donsam, erisem, bitsem.
‫دوستالر خواجم ميىن بندم دياگيموکني‬ Dostlarım! Mevlâ’m bana “sen kulumsun” der mi ki?

6 6
‫اهلل اوچون فرزندالريم يتيم قيلسام‬ Hak için evlâdım, ölsem, yetim eylesem,
‫رياضتده سوناگک الريم حليم قيلسام‬ Riyâzetle bedenimi ezip hamur eylesem.
‫اهل وعيال خانمانيم غنيم قيلسام‬ Ehl ü iyâl, evimi sonra düşman eylesem.
‫دوستالر خواجم ميىن بندم دياگيموکني‬ Dostlarım! Mevlâ’m bana “sen kulumsun” der mi ki?

7 7
‫اهلل دياگن بنده الرىن قوىل بولسام‬ “Allâh!” diyen kullara ben de kul, köle olsam.
‫اعشق الرىن کويوب اوچاگن كوىل بولسام‬ Âşıkların tutuşup, savrulan külü olsam.
‫یول اوستيده تفراق صفت يوىل بولسام‬ Yol üstünde onlara toprak olup, yol olsam.
‫دوستالر خواجم ميىن بندم دياگيموکني‬ Dostlarım! Mevlâ’m bana “sen kulumsun” der mi ki?

8 8
‫اهلل اهلل جانيم اهلل ديلم اهلل‬ Allâh Allâh cân Allâh! Dertlere dermân Allâh!
‫سيندين اوزاگ پناهيم يوق واهلل باهلل‬ Senden başka penâh yok, hem vallâh hem de billâh!
‫ييغالب کيدليم دراگهينا ىشء هلل‬ Ağlayıp sana geldim, ne olur “şey’en li’llâh”
‫دوستالر خواجم ميىن بندم دياگيموکني‬ Dostlarım! Mevlâ’m bana “sen kulumsun” der mi ki?

9 9
‫خيىش الرىن صحبتیده ذاكر بولسام‬ İyiler sohbetinde, zikreden “zâkir” olsam,
‫هر نه جفا تيكسه ميناگ شاكر بولسام‬ Her ne cefâ gelse de şükreden “şâkir “ olsam,
‫ايوب صفت بالسيغه صابر بولسام‬ Eyyup gibi belaya sabreden “sâbir “ olsam,
‫دوستالر خواجم ميىن بندم دياگيموکني‬ Dostlarım! Mevlâ’m bana “sen kulumsun” der mi ki?

10 10
‫آستانانگغه باشيم قويوب توبه قيلسام‬ Eşiğine baş koyup, sana tövbe eylesem.
‫غيبت قيلغان تيلالريم ىن يوز مينگ تيلسام‬ Gıybet eden dilimi lime lime eylesem.
‫گناه قيلغان بندالريمىن پاره قيلسام‬ Günâhkâr uzuvları parça parça eylesem,
‫دوستالر خواجم ميىن بندم دياگيموكني‬ Dostlarım! Mevlâ’m bana “sen kulumsun” der mi ki?

209
Dîvân-ı Hikmet

11 11
‫توبه قيدليم توبه قيدليم قبول قيلغيل‬ Tövbe eyledim tövbe, tövbemi kabul eyle.
‫توبم قبول قيلماس بولسانگ جانيم آلغيل‬ Tövbem kabul etmezsen, cânım al helak eyle.
‫يودله قادليم يودله قادليم قويلم آلغيل‬ Yolda kaldım elim tut, gel de hidayet eyle.
‫دوستالر خواجم ميىن بندم دياگيموكني‬ Dostlarım! Mevlâ’m bana “sen kulumsun” der mi ki?

12 12
‫اهلل اوچون مردانه وار جانيم بريسام‬ Mert olup Allâh için, yolunda cânım versem,
‫اهل عيال خانمانيم تاشالب كيتسام‬ Ehl ü iyâl, evim barkım terk-i diyar eylesem.
‫جان نه بولغاى ايمانيمدين بلكه اوتسام‬ Cân nedir ki o yolda, her şeyim terk eylesem.
‫دوستالر خواجم ميىن بندم دياگيموكني‬ Dostlarım! Mevlâ’m bana “sen kulumsun” der mi ki?

13 13
‫سحرالرده ايرته قوپوب حقه يانسام‬ Er kalkıp seherlerde, Hakk’a yansam, yalvarsam.
‫اولوغ كيچيک گناهالردين توبه قيلسام‬ Günâhlardan pişmanlık, O’na tövbemi sunsam.
‫زارى قيليب حرضتياگ بويون سونسام‬ Ağlayıp Hazretine bel büküp, boyun kırsam,
‫دوستالر خواجم ميىن بندم دياگيموكني‬ Dostlarım! Mevlâ’m bana “sen kulumsun” der mi ki?

14 14
‫قهار اياگم سندين قورقوب اويغانسام مني‬ Kahhâr olan Melik’im! Pişman olup uyansam,
‫گناهيم غه اقرار قيليب اينگراسام مني‬ Günâhlarıma nâdim, inleyerek ağlasam.
‫سحرالرده يقام اوشالب يابلارسام مني‬ Seherde yakam tutup, sular gibi çağlasam,
‫دوستالر خواجم ميىن بندم دياگيموكني‬ Dostlarım! Mevlâ’m bana “sen kulumsun” der mi ki?

15 15
‫تاشقني كيلاگن درياالرده يوزالسام مني‬ Taşkın gelen deryâda, kulaç atıp yüzsem ben,
‫آزيب قالغان بوته الردیک بوزالسام مني‬ Kayıp develer gibi, böğürüp de gezsem ben.
‫اوالر وقتده مينگ بري آتينگ سوزالسام مني‬ Öleceğim vakitte bin bir adın desem ben.
‫دوستالر خواجم ميىن بندم دياگيموكني‬ Dostlarım! Mevlâ’m bana “sen kulumsun” der mi ki?

16 16
‫وا ويلتا ندامت ديب قورقوب قوپسام‬ Vahlar bana pişmanım desem kalksam yerimden,
‫پري مغان دراگهيىن تينماى اوپسام‬ Pîr-i kâmil dergâhın, öpsem eteklerinden.
‫خيىش الرىن خاک پایی بولوب اولسام‬ İyiler hâk-i payı olsam, öyle ölsem ben.
‫دوستالر خواجم ميىن بندم دياگيموكني‬ Dostlarım! Mevlâ’m bana “sen kulumsun” der mi ki?

210
Dîvân-ı Hikmet

17 17
‫تانگ آتقوچنه ييغالب تينمای قورقوب چیقسام‬ Sabaha dek ağlasam hıçkırıkla durmadan,
‫سبحان دردين آيتيب دوام اينگراب چیقسام‬ Derd-i Sübhânla koşsam, inlesem yorulmadan.
‫تفراق صفت اعجز بولوب خواريلق تارتسام‬ Toprak gibi acz içre, zevk alsam horlanmadan,
‫دوستالر خواجم ميىن بندم دياگيموكني‬ Dostlarım! Mevlâ’m bana “sen kulumsun”der mi ki?

18 18
‫قول خواجه امحد جانينگ بريگيل مردانه وار‬ Hoca Ahmed cânın ver, mertler, yiğitler gibi,
‫جاندين كيچيب يولغه كريسانگ كورگونگ ديدار‬ Cândan geç, cemâlin gör sen de şehitler gibi.
‫مرادينگىن بريور آخر پرورداگر‬ Muradın verir Allâh, hem de seyyitler gibi,
‫دوستالر خواجم ميىن بندم دياگيموكني‬ Dostlarım! Mevlâ’m bana “sen kulumsun” der mi ki?

63- ‫حکمت‬ Hikmet - 63


Hatm-i Yâsin Kılar mı ki?

1 1
‫بو اعملده حقدين قورقوب زار اينگراسام‬ Bu âlemde Hak’tan korkup, ağlayarak inlesem,
‫آخرت ده روحوم آرام آالرموكني‬ Âhirette ruhum rahat olur muyum bilmem ki?
‫ايرانالرىن باسقان ايزين کوزاگ سورسام‬ Erenler ayak izine ben yüzüm gözüm sürsem,
‫پري مغان مین يولغه ساالرموكني‬ Pîr-i kâmil Hak yoluna salar mı hiç bilmem ki?

2 2
‫باشيم برييب بيليم باغالب قيلسام اخالص‬ Ey Allâh’ım! İhlas ile baş verip bel bağlasam,
‫نفس شيطان چناگيلدين بولسام خالص‬ Nefsi şeytan çengelinden kurtarıp da ağlasam.
‫جان بريارده مدد قيلسه خرض ايلاس‬ Cân verirken Hızır-İlyas, yardım etse yalvarsam,
‫غوث الغياث ختم يس قيالرموكني‬ Gavslar gavsı Hocam bana “Hatm-i Yâsin” kılar mı ki?

3 3
‫تاغ چول الر گناهيم دين قيلماس طاقت‬ Suçlarımı taşımaya gücü yetmez çölün dağın,
‫هر کون يوز مينگ جرم عصيان ميناگ اعدت‬ Nasıl verilir hesabı, her gün işlenen günâhın?
‫بو ايش بریالن آخرت ده بارمو راحت‬ Âhirette yok rahatı, kusurlarımın bu rahın,
‫توبه قيلسام اعدتالريم قاالرموكني‬ Tövbe etsem Hâlık’ıma, günâhlarım kalır mı ki?

211
Dîvân-ı Hikmet

4 4
‫آستانه اگ باشيم قويوب زارى قيلسام‬ Dergâhına başlar koyup, hem gece-gündüz ağlasam.
‫غريب يتيم باشني سيالب داع آلسام‬ Garip-yetimler başını, okşayıp da dua alsam.
‫حقدين قورقوب دنيا ايشني آرقه سالسام‬ Hak’tan korkup dünya işin, terk etsem, arkaya koysam,
‫خواجم مىن حال ديلم سورارموكني‬ Hocam benim gönlümün hâlini sorar mı ki?

5 5
‫آدم صىف سنت الرين تيل اگ آلسام‬ Âdem Sâfî sünnetini, yaşasam alsam dile,
ّ ‫يا‬
‫ربنا ظلمنا ديب ناهل قيلسام‬ “Ya Rabbenâ, zalemnâ!...” söylesem feryâd ile,
‫بيابانده كوز ياشيىن ژاهل قيلسام‬ Kırlarda gözyaşımı akıtsam bile bile,
‫بري و باريم مىن يولغه ساالرموكني‬ Var’ım, Bir’im, İlâhım, yoluna koyar mı ki?

6 6
‫سحرالرده زارى قيليب ييغالسام مني‬ Seherlerde feryâd edip, ağlayıp sızlasam ben,
‫جان بريارده بيليم حمكم باغالسام مني‬ Cân verirken belimi, sıkıca bağlasam ben.
‫شوىق بریالن يوراک بغريم داغالسام مني‬ Aşk ile yüreğimi, yakıp da dağlasam ben.
‫حق چراىغ قربيم اچيره يانارموکني‬ Hak çerağı kabrimde, nur verir yanar mı ki?

7 7
‫باشيم تنيم تفراق قيليب فنا بولسام‬ Başım bedenim toprak, eyleyip de yok olsam,
‫ديدار تيالب حرستينده ادا بولسام‬ Cemâlini dileyip, hasretinle şok olsam,
‫اهل عيال خانمان دين جدا بولسام‬ Ehl ü iyâl, evim barkım terk edip cüdâ olsam,
‫دوستالر خواجم ميناگ رحىم كيالرموكني‬ Dostlarım! Mevlâ’m bana merhamet eyler mi ki?

8 8
‫شيطان لعني يودلين اوردی حايلم تباه‬ Lain şeytan yoldan etti, hâlim perişan benim,
‫ييغالمايمو نفسيم مىن قيدلى هوا‬ Ağlarım nefs ü hevâma, günâhım çoktur benim,
‫اعلم خلىق باسيب اوتسه مىن ای واه‬ Çiğneyip geçse üstümden, tüm insanlar sezâ benim,
‫اكفر نفسيم عزازيل دين تانارموكني‬ Bu kâfir ve mücrim nefsim, şeytandan geçer mi ki?

9 9
‫غريب جانيم حق يويلده نذر ايالسام‬ Garip gönlüm Hak yolunda adak kurbân eylesem,
‫شاه حسني ديک كربالده سوساب اولسام‬ Kerbela’da Hüseyin gibi, susuz kalıp şehit ölsem.
‫حق رشابني اچيارمن ديب تشنه کيتسام‬ Hakk’ın şarabın içerek, huzuruna öyle gelsem.
‫آنده بارسام سوسوزلغيم قانارموکني‬ Orda benim susuzluğum gider ve kanar mı ki?

212
Dîvân-ı Hikmet

10 10
‫اصحاب الرديک دين تالشيب باشیم بريسام‬ Din uğrunda ashab gibi, savaşsam versem başımı,
‫شهربانو امام الرديک ييغالب يورسام‬ Şehribanu imam gibi, akıtsam gözden yaşımı.
‫اهلل اوچون اكفرالراگ اسري بولسام‬ Esir olsam Allâh için, küffar çiğnese nâşımı,
‫رمحن اياگم سيناگ مقبول بوالرموکني‬ Ey Rahmân olan Melik’im! Sence makbul olur mu ki?

11 11
‫رشمنده من رشمنده من قولوم آلغيل‬ Dertliyim, mahcubum ben, gel de ey dost elim tut!
‫يودلين آزاغن درمانده من يولغه سالغيل‬ Yoldan sapmış bir kulum, gel beni yolunda tut!
‫اهلل ديبان فنا بودلوم رحم ايالگني‬ “Allâh!” dedim yok oldum, rahmetindir tek umut,
‫اعىص الرغه فيض فتوح بريارموكني‬ Âsilere feyz-i kalp, feth-i gönül verir mi ki?

12 12
‫اى اعىص الر توبه قيلغيل حق ایشیتسون‬ Âsiler tövbe etsin, Hak’ da onu dinlesin,
‫ناالنگزيدين يري و كوک الر ناهل قيلسون‬ Feryâd ü figânından yer ve semâ inlesin.
‫مالئک الر حقدين تيالب اولوش بريسون‬ Melekler dua etsin, Hak da rahmet eylesin,
‫اولوش آلغان قولىن غیم بوالرموكني‬ Bu rahmetten pay alan kula gam olur mu ki?

13 13
‫عقليم حريان كوزوم گريان خانه ويران‬ Aklım şaşkın, gözüm yaş, evim virân neyleyim,
‫حق يويلىن بيالملاس من اوزوم نادان‬ Câhil kulum, Hak yolunda seni kurbân eyleyim.
‫اى طالب الر ىب طاقت مني قايدا جانان‬ Ey tâlipler hâlsizim, nerde cânân söyleyin,
‫جانانيم دين هيچ كيم خرب بيالرموكني‬ Cânânımdan bir haber, gören bilen var mı ki?

14 14
‫جانانه ىن تاپاى ديسانگ سحر تورغيل‬ Sevgilini arar isen bulursun seherlerde,
‫اعشق الرنينگ جملىس اگ اوزونگ اورغيل‬ Âşıkların meclisine, gönlünü ver her yerde.
‫حقىن ايزالب ييغالب يوروب ماتم قورغيل‬ Ağlayıp da Hakk’ı ara, o çaredir her derde,
‫ماتم قورماى طريقت اگ كرارموکني‬ Tarikat yas tutmadan, girilen olur mu ki?

15 15
‫حق وصىل غه ييتاى ديسانگ زارى قيلغيل‬ Hakk’a vuslat edeyim ben, der isen durma ağla!
‫ذكرين ايتيب ايرانالرغه يارى بريگيل‬ Zikredip de erenlere yardım et, gönül bağla.
‫جفا تارتيب ايرانالردين اولوش آلگيل‬ Cefâ çekip erenlerden pay al, kalbini dağla,
‫اولوش آملاى ديداريىن کورارموكني‬ Hiçbir kul pay almadan, cemâlin görür mü ki?

213
Dîvân-ı Hikmet

16 16
‫قول خواجه امحد هرنه ديرسن بواهلوس سن‬ Hoca Ahmed! Sen ne dersin, heveskârsın bu dünyaya,
‫حقدين قورقوب آخرت قه غم ييماس سن‬ Hak’tan korkup gam çekmezsin, öbür âleme, ukbâya!
‫باشينگ بریهل تونالر قاتيب هو ديماس سن‬ Geceler zikr ile dönüp, “Hû!” demezsin ki Mevlâ’ya,
‫بوهلوس ىن خواجم قبول قيالرموکني‬ Dünyaya harîs olanı, Mevlâ’m kabul eder mi ki?

64- ‫حکمت‬ Hikmet - 64


Girdim İşte Ben!

1 1
‫هر صبحدم بوینوم قیسیب ربیم دیسام‬ Her sabah “Allâh!” desem; mücrim boynumu büküp,
‫ربیم مین مرادیمین بریارموکنی‬ Rabbim benim muradım, lütfedip verir mi ki?
‫قانالر توکوب کوزالریم دین زار اینگراسام‬ Ağlayıp inleyerek, gözlerden kanlar döküp,
‫تنگریم مین مرادیمین بریارموکنی‬ Rabbim benim gönlümün hâlini sorar mı ki?

2 2
‫حمبت ین میدانیده جان اویناسام‬ Muhabbet meydanında, kan verip cân oynatsam,
‫منصور صفت باشیم برییب دار اویناسام‬ Mansûrleyin baş verip, dâr ağacın oynatsam.
‫یوز مینگ تورلوک جفا تارتیب جان قیناسام‬ Yüz bin tür cefâ çekip, ben aklımı oynatsam,
‫اعجز قولونگ مجایلنگ ین کورارموکنی‬ Rabbim! Bu âciz kulun, Cemâlin görür mü ki?

3 3
‫یا ربنا ذکرین ایتیب ذاکر بولسام‬ “Ya Rabbenâ!” diyerek, zikreden zâkir olsam,
‫سانسزی حمنت باشغه آیلب شاکر بولسام‬ Sayısız belalara sabreden sâbir olsam.
‫خیشیالرین صحبتینده حارض بولسام‬ İyilerle beraber her zaman hazır olsam,
‫مسکنی بندنگ فیض فتوخ آالرموکنی‬ Fakir ve miskin kulun, feyz-i feth alır mı ki?

4 4
‫زاهدالردیک نماز اوقوب طاعت قیلسام‬ Zâhit ol namazın kıl, Hakk’a eyle ibâdet.
‫اعشقالردیک ییغالماقین اعدت قیلسام‬ Âşıklar gibi ağla, gözyaşın olsun âdet.
‫اوز یرییمده غریب یلکین راحت بیلسام‬ Öz yurdunda gurbeti, bilesin câna minnet,
‫دراگهیغه خواجم قبول قیالرموکنی‬ Mevlâ’m, Efendim dergâhına hiç kabul eder mi ki?

214
Dîvân-ı Hikmet

5 5
‫یگیت یلکده طاعت قیلیب ایگیلمادیم‬ Gençliğimde ibâdet etmedim, eğilmedim.
‫قریب چوکوب ریاضتده بوکوملادیم‬ Garibim riyâzette, huzurda bükülmedim.
‫ال ال ایتیب اال اهلل ده سوکوملادیم‬ “Lâ, Lâ!” ile “İlla’llâh!” bilmedim, eğilmedim.
‫خرض بابام اوزی یولغه آالرموکنی‬ Hızır Babam himmetle, yoluna alır mı ki?

6 6
‫بو دنیاده منی دیک اعیص هرگزی بوملاس‬ Bencileyin âsi kul bu dünyada bulunmaz,
‫مونداغ گناه ترسا جهود اکفر قیلماس‬ Günâha cehd eylemiş böyle bir münkir olmaz.
‫اولوب بارسام دوزخ اچیره اورون بریماس‬ Ölüp gitsem dünyadan cehennem beni almaz.
‫توبه قیلسام خواجم قبول قیالرموکنی‬ Şayet tövbe eylesem, beni affeder mi ki?

7 7
‫حاجت تیالب دراگهینگ گه ییغالب کیدلیم‬ Hâcetim arz eyleyip dergâha ağlar geldim,
‫جاندین کیچیب بیلیم حمکم باغالب کیدلیم‬ Cândan geçip belimi, ben sana bağlar geldim.
‫عیب یاپقویچ ستار یلغینگ انگالب کیدلیم‬ Günâhlarımı örten “Settâr”sın, anlar geldim.
‫قان ییغالسام حاجت روا بوالرموکنی‬ Kan ağlayıp hâcetim, kabul edilir mi ki?

8 8
‫قزییل یوزوم ریاضت ده ساراغتمادیم‬ Günâhkâr kızıl yüzüm, solmadı riyâzetle,
‫سحرالرده غریب جانیم اینگراتمادیم‬ Zikrile seherlerde, gönlüme o lezzetle.
‫هر کون تیپیب ایت نفسیمین اوراگتمادیم‬ Nefsimi itler gibi, tekmeleyip zilletle,
‫اهلل دیسام اکفر نفسیم اوالرموکنی‬ “Allâh!” de, kâfir nefsim, yolunda ölür mü ki?

9 9
‫قول خواجه امحد کونلگ کوزی آچیلاگیمو‬ Kul Hoca Ahmed gönlün, kalp gözün açılır mı?
‫تیل الریم دین در گوهر ساچیلاگیمو‬ Dilinden inci cevher, dökülür, saçılır mı?
‫کوپ ییغالسام گناه الریم توکولاگیمو‬ Ağlayuben günâhlar, yok olur dökülür mü?
‫اوشل وقت ین منگه عطا قیالرموگنی‬ O vakit Rabbim bana merhamet eder mi ki?

215
Dîvân-ı Hikmet

65- ‫حکمت‬ Hikmet - 65


İnci Cevher Saçar Mı Ki?

1 1
‫سنی سن مین پناهیم دیب یولغه کریسام‬ Yoluna revân olsam, sensin benim penâhım!
‫بری و باریم مین یولوم آچارموکنی‬ Bir’im, Var’ım, İlah’ım! Açıver benim rahım.
‫حرام شبهه قرانغولوق باسقان کونلگوم‬ Harâmlarla kalp katı, çoktur benim günâhım!
‫روشن بولوب در گوهر ساچارموکنی‬ Nurunla aydınlanıp, inci cevher saçar mı?

2 2
‫نظر قیلسه خسته کونلگوم روشن بولور‬ Nazar eylese bana, hasta gönlüm nur olur.
‫یوز مینگ خطا یازوقالریم پنهان بولور‬ Yüz bin hatam olsa da günâhlarım yok olur.
‫لطف ایالسه یوز مینگ اعیص خندان بولور‬ Affetse yüz bin âsi, sevinçlere gark olur,
‫نظر تاپاگن چراغ هرگزی اوچارموکنی‬ Nazar kılsa çerağa, kandiller söner mi ki?

3 3
‫اعوذ باهلل من الشیطان الرجیم دیسام‬ “Recmedilen şeytandan sığındım Rabbe” desem.
‫طاعت بریهل سوناگکالریم حلیم قیلسام‬ Kemiklerim taatle hamur eyleyiversem,
‫اهل عیال خانمانیم غنیم قیلسام‬ Ailem, evim, barkım terk ile yetim etsem,
‫شیطان لعنی مندین یراق قاچارموکنی‬ Lanetlik şeytan benden dûr olur, kaçar mı ki?

4 4
‫یول اوستیده عزیز باشیم تفراغ قیلسام‬ Yollara başım koyup, onu toprak eylesem,
‫جان دیلم حق یویلغه شیدا قیلسام‬ Cânımı Hak yoluna verip, kurbân eylesem,
‫ذکرین ایتیب مردار تنیم آفاق قیلسام‬ Zikrinle bedenimi, ak pak tenvîr eylesem,
‫الست مخرین مسکنی بندنگ اچیارموکنی‬ Elest şarabın fakir bu kulun içer mi ki?

5 5
‫اهلل دیبان حرضتینگ اگ سیغینیب بارسام‬ Allâh deyip huzura gelsem, sığınıp varsam,
‫حمبت ین شویق بریهل کوکسوم یارسام‬ Şevk-i muhabbet ile açsam gönlümü yarsam,
‫دردینگ تارتیب محدینگ ایتیب آچیلیب بارسام‬ Derdin çekip hamdinle, pişsem, odunda yansam,
‫وجودیم دین بو عقبه الر کوچارموکنی‬ Korkularım yok olup, göç eder gider mi ki?

6 6
‫تاغدین آغری عصیانیم بار اوتای دیسام‬ Affet beni mücrimim, dağdan ağır isyanım!
‫گناهیم کوپ یریاگ سیغماس تیپای دیسام‬ Sayılmaz kabahatim, yere sığmaz günâhım!
‫باشیم آیلب بیابانالر کیتای دیسام‬ Başım alıp kırlara, dağlara düşse rahım,
‫رمحن تنگریم گناهیم دین اوتارموکنی‬ Rahmân olan Allâh’ım günâhım örter mi ki?

216
Dîvân-ı Hikmet

7 7
‫طریقت ین بازاریده سودا قیلسام‬ Aşk ile sevdâ etsem, tarikat pazarında.
‫منصور ینلگیغ انا احلق ین غواغ قیلسام‬ Mansûr gibi “Ene’l-Hak”, hakikat yollarında,
‫خدمت قیلیب درد حاتلنی بیان قیلسام‬ Hâl derdini söyleyip, marifet meydanında,
‫دیدار کوروب روحوم عرشقه اوچارموکنی‬ Didârın gören ruhum, arşına uçar mı ki?

8 8
‫اوالر وقتده ارسالن بابام ین بری کورسام‬ Ben ölümüm anında, Arslan Baba’mı görsem,
‫گودک یلکده بیالملادیم جانیم بریسام‬ Çocuktum bilemedim, cânımı ona versem,
‫هر بری باسقان ایزالریین کوزاگ سورسام‬ Bastığı izlerine yüzüm gözümü sürsem,
‫کوکسوم دایک گره الریم آچارموکنی‬ Göğsümde saklı olan düğümler açar mı ki?

9 9
‫قول خواجه امحد زاهد بولوب مسجد کریسام‬ Hoca Ahmed zâhit ol! Secde et, mescide gir!
‫خواب غفلت حرام قیلیب قایم بولسام‬ Nevm-i gafleti yok et, kâim ol silinsin kir!
‫شبه آیلب قیامتدین قورقوب یورسام‬ İbret al kıyametten, kalbini eyle tenvir,
‫اومچاخ اچیره حور غلمان قوچارموکنی‬ Cennet içre huriler istikbal eder mi ki?

66- ‫حکمت‬ Hikmet - 66


Helâlleşelim Dostlarım!

1 1
‫نيت قيدلوق كعبه اگ رضا بولونگ دوستالريم‬ Niyet eyledik Ka’be’ye, helâlleşelim dostlarım!
‫يا اولاگيمزي كيلاگيمزي رضا بولونگ دوستالريم‬ Ya ölürüz, ya geliriz, helâlleşelim dostlarım!

2 2
‫نيت قيدلوق كعبه اگ حق مصطىف روضه اگ‬ Niyet eyledik Ka’be’ye, Hak Mustafa Ravzasına,
‫نصيب قيلغاى بارچه اگ رضا بولونگ دوستالريم‬ Nasip eylesin herkese, helâlleşelim dostlarım!

3 3
‫نصیب بولسه باراگیمزی نصیب بولسه کیلاگیمزی‬ Nasip eylerse varırız, imkân verirse geliriz,
‫اجل کیلسه اولاگیمزی رضا بولونگ دوستالريم‬ Ecel yetince ölürüz, helâlleşelim dostlarım.

217
Dîvân-ı Hikmet

4 4
‫قدرت بولسه یورونگزی کوچ بوملاسه تورونگزی‬ Takat verirse yürürüz, güç yetmez ise dururuz,
‫داع قیله کورونگزی رضا بولونگ دوستالريم‬ Duada olsun gönlünüz, helâlleşelim dostlarım!

5 5
‫رضا بولونگ اوزوم دين خيىش يمان سوزوم دين‬ Razı olunuz özümden, iyi kötü her sözümden,
‫اوتونگ ميىن يوزوم دين رضا بولونگ دوستالريم‬ Suç varsa benim yüzümden, helâlleşelim dostlarım.

6 6
‫دوستالر بزيىن يوقالاغى فاسق الر كوب اوخالاگى‬ Dostlarımız bizi yoklar, uyuyan fâsıklar çoklar,
‫مسجد سارى كيلمااگى رضا بولونگ دوستالريم‬ Mescitte taatte yoklar, helâlleşelim dostlarım!

7 7
‫پریدين بودلى اشارت مونده قيدلوق عمارت‬ Pîrimden oldu işaret, burda eyledik imâret,
‫قيلغاى رسول شفاعت رضا بولونگ دوستالريم‬ Kılsın Resul’ü şefaat, helâlleşelim dostlarım!

8 8
‫کعبه سارى کوچالوک ظالم الردين قاچالوک‬ Gelin Ka’be’ye göçelim, tüm zâlimlerden kaçalım,
‫اوغول قزيدين کيچالوک رضا بولونگ دوستالريم‬ Oğul kızdan vazgeçelim, helâlleşelim dostlarım!

9 9
‫تيليم سوزده قرار يوق غريب اولسه سورار يوق‬ Dilim sözde kararı yok, garip ölse soranı yok,
‫ييميشالرده حالل يوق رضا بولونگ دوستالريم‬ Yenilenin helâli yok, helâlleşelim dostlarım!

10 10
‫ارسالن باب دین بشارت بودلی پریدین اشارت‬ Arslan Baba’mdan beşaret, oldu pîrimden işaret,
‫دوستالر قیلغای عبادت رضا بولونگ دوستالريم‬ Dostlar yapar hep ibâdet, helâlleşelim dostlarım!

11 11
‫کيچیت قولونگ جانيدين چيقىت خلقىن سانیدين‬ Kul ölür cânından geçer, halkın arasından çıkar,
‫دوستالر باراگى سونگيدين رضا بولونگ دوستالريم‬ Dostları ardından gider, helâlleşelim dostlarım!

12 12
‫خواجه امحد يوم كوزونگىن خلقغه ایتگیل سوزونگین‬ Hoca Ahmed yum gözünü, söyleyiver Hak sözünü,
‫کعبه اگ سورت یوزونگین رضا بولونگ دوستالريم‬ Beytullah’a sür yüzünü, helâlleşelim dostlarım!

218
Dîvân-ı Hikmet

67- ‫حکمت‬ Hikmet - 67


Çare Bulurum Dostlarım!

1 1
‫کوزوم نمليک ديلم غمليق جان الم يلک‬ Gözümde yaş, gönlüm mahzun, kalbimde elem ve keder,
‫نيچوک عالج ايتاريمىن بيلمام دوستالر‬ Bu acıya nasıl ilaç sunacağım ey dostlarım?
‫بو حرستده ندامت ده ياشيم آقيب‬ Hasret, nedâmet, gözyaşı, benim ömrüm oldu heder,
‫قايو طرف کيتاريمىن بيلمام دوستالر‬ Hangi cihete gideyim bilmez oldum ey dostlarım.

2 2
‫تورلوک تورلوک عالمتالر بودلی پيدا‬ Sayısız dertlere düştüm, alametler oldu zâhir,
‫يوراکيمده جراحت الر بودلی پيدا‬ Yüreğimdeki yaralar ne ilk oldu, ne de âhir.
‫بو دنياده حلظه فارغ بوملاغ قيدا‬ Rahat yoktur bu dünyada, günâhlarım tüm kebâir,
‫نيچوک عالج ايتاريمىن بيلمام دوستالر‬ Dertlerime nasıl ilaç sunacağım ey dostlarım?

3 3
‫اهلل اوچون فرزنداليم يتيم قيلسام‬ Evlatlarımı Hak için yetim bırakıp da gitsem,
‫جاندين کيچيب مادلين کيچيب غريب بولسام‬ Cânımdan malımdan geçip, garip bir kul olup göçsem,
‫بيابانده يالغوز قاز ديک ناهل قيلسام‬ Çöllerde yalnız kaz gibi, bağırıp feryâdlar etsem,
‫نيچوک عالج ايتاريمىن بيلمام دوستالر‬ Dertlerime nasıl ilaç, sunacağım ey dostlarım?

4 4
‫خاص قولالر ديک کيچه الرى قايم بولسام‬ Geceleri kâim olsam Allâh’a has kullar gibi,
‫مردانالر ديک کوندوزالرى صايم بولسام‬ Gündüzleri oruç tutsam, o ermiş merdânlar gibi,
ّ ‫کيچه الرى آرام آملاى‬
‫ربيم ديسام‬ Zikreylesem geceleri, adanmış kul, cânlar gibi,
‫نيچوک عالج ايتاريمىن بيلمام دوستالر‬ Dertlerime nasıl ilaç, çare bulurum dostlarım?

5 5
‫ختم عصيان بيحد ساچتيم طاعتيم آز‬ Çoktur isyanım, günâhım, ibâdetlerim ise az,
‫اوىت عمروم غفلت بيالن هم قيش و ياز‬ Gaflet ile geçti ömrüm sonbahar, kış, ilkbahar, yaz,
‫ياقني تورور جانیم قوىش قيلسه پرواز‬ Cân kuşum uçmaya hazır, nerdeyse eyledi pervâz,
‫نيچوک عالج ايتاريمىن بيلمام دوستالر‬ Dertlerime nasıl ilaç, çare bulurum dostlarım?

6 6
‫قول خواجه امحد خدمتيده جان بريماسه‬ Kul Hoca Ahmed hizmette, yoluna vermez ise cân,
‫دهقان ايرماس كيتمان چاپيب نان بريماسه‬ Ekmeğini bölüşmezse, harap oldu iki cihân.
‫وا بوملااغی لگ غنجه ىس نم بوملاسه‬ Su olmazsa açılır mı, güllerin goncası cânân,
‫نيچوک عالج ايتاريمىن بيلمام دوستالر‬ Dertlerime nasıl ilaç, çare bulurum dostlarım?

219
Dîvân-ı Hikmet

68- ‫حکمت‬ Hikmet - 68


Boynu Bükük Vardım Şimdi!

1 1
‫مركب ياغري يوکوم آغري اوزوم غمگني‬ Kalbim kırık, gönlüm gamlı, merkep yağır, yüküm ağır,
‫حرست بيالن عقل هوشيم کيیت تمكنی‬ Hayretimle aklım gitti, şuurum yok, kulak sağır,
‫اوتوب اکروان كوزدين اغيب بودلى ساكن‬ Geçti kervan, göçtü dostlar, ister ağla ister bağır,
‫بارور جايم بيالملاس من قيان ايمدى‬ Gideceğim yeri bilmem, sen merhamet eyle şimdi.

2 2
‫عبث اوىت ايسزی عمروم رسوايلقده‬ Boşa geçti ömrüm benim, günâhlarım, isyanım çok,
‫هيچ بوملاديم زمان ترس خدايلقده‬ Allâh yolunda amelim, ibâdet ve kulluğum yok.
‫دايم يوردوم نفسيم اوجون گدايلقده‬ Nefsime kul, köle oldum, kulluğa aç, isyana tok.
‫هر نه قيلغان سوداالريم زيان ايمدى‬ Her neye gönül verdiysem, bilin hepsi ziyan şimdi.

3 3
‫بو حالت ده اول عزرائيل كيلسه نااگه‬ Azrail gelse ansızın, nice olur hâlim benim?
‫ایسيغ تندين جان ىن آلسه بريگيل پناه‬ Sıcak tenden çeker ruhu, cânsız kalır bu bedenim,
‫شيطان آيلب ايمانيمىن قيلسه رسوا‬ Şeytan alırsa imânım, Yaradan’ıma ne derim?
‫برادرالر ارا يودله من قالغان ايمدى‬ A’raf’ta kalmışım gibi, ah hâlim perişân benim.

4 4
‫بو حالت ده سوز ايتورغه يوقتور فرمان‬ Hâlimi tarif etmeye sözüm yetmez, yok dermânım,
‫اوچوب قالغاى وجود اچيره شمع ايمان‬ Ten içinde sönüp kalır, zâyi olur mu imânım?
‫قزیيل لگ ديک اوشبو يوزونگ بولور سامان‬ Gül yüz saman gibi solar, senden merhamet, gümânım,
‫يقني بولغونگ يري آستيغه نهان ايمدى‬ Hesap için huzuruna, boynu bükük vardım şimdi.

5 5
‫زن و فرزند ااغ اينينگ ييغالب توراغى‬ Kadın erkek, büyük küçük, toplanırlar bir araya,
‫مرياث ديبان مال ملكونگ بولوب آلغاى‬ Mirası bölüşmek için, başlarlar büyük kavgaya,
‫ايلتيب سىن قرا يرياگ تيپيب کوماگى‬ İt gibi gömerler seni, dua etmezler Mevlâ’ya,
‫طعمه قيلغای قريش آتليغ ييالن ايمدى‬ Yılanlara yem olursun, kasvetli kabrinde şimdi.

6 6
‫كيل اى خائف بو ايشالردين خرب آلغيل‬ Be hey gâfil, korkak nefsim, bu işlerden ibret alsan!
‫توبه قيليب دنيا قويوب حقىن سويگيل‬ Dâim Hakk’a tövbe eyle, her ibretten hikmet alsan.
‫قول خواجه امحد بو دنيادين اوتوب يانغيل‬ Hoca Ahmed dünyalıktan vazgeçip de minnet alsan,
‫شايد قيلغاى نظر پري مغان ايمدى‬ Umulur ki pîr-i kâmil, atf-ı nazar eder şimdi.

220
Dîvân-ı Hikmet

69- ‫حکمت‬ Hikmet - 69


Dünyayı Bırakıp Gittim!

1 1
‫عقىب خربين ايشيتيب دنياىن سايلب كيتارم‬ Âhiret haberin alıp, dünyayı bırakıp gittim.
‫توشدوم ايرانالر حبرياگ دنياىن سايلب كيتارم‬ Düştüm erenler bahrine, dünyayı terk ettim, gittim.

2 2
‫ايرانالر دنيا ديمادى دنيا غمني يمادى‬ Erenler dünya demedi, onun zehrini yemedi,
‫حقدين اوزاگىن ديمادى دنياین سايلب كيتارم‬ Hak’tan gayrı söz demedi, dünyayı terk ettim, gittim.

3 3
‫موىس عمران قاملادى ختت سليمان قاملادى‬ Musa-yı İmrân kalmadı, taht-ı Süleyman kalmadı,
‫مينگ ياشليغ لقمان قاملادى دنياین سايلب كيتارم‬ Bin yaşken Lokman kalmadı, dünyayı terk ettim, gittim.

4 4
‫دنيا دياگن آزار ايرميش اعقل قولالر بزيار ايرميش‬ Mutsuz olur dünya diyen, âkildir değer vermeyen,
‫جاهل الر بریهل يار ايرميش دنياىن سايلب كيتارم‬ Câhillerdir dost edinen, dünyayı terk ettim, gittim.

5 5
‫سلطان خواجه امحد يسوى ايدى بو حكمتىن تمام‬ Kul Ahmed Yesevî aman, hikmetlidir sözü tamam,
‫ايشيتسون ديب مجله جهان دنياىن سايلب كيتارم‬ İşitsin diye tüm cihân, dünyayı terk ettim, gittim.

70- ‫حکمت‬ Hikmet - 70


Güzel Söyler Türkçe’yi!
1 1
‫خوشالمايدور اعلم الر سزیین ايغان تورکيین‬ Konuşulan Türkçe’yi hoş görmezmiş âlimler,
‫اعرف الردين ايشتسانگ آچار کونلگ ملکیین‬ Açar gönül kapısın, dinlenirse ârifler.

2 2
‫آيت حديث معناىس تورىك بولسه موافق‬ Ayet, hadis ma’nâsın Türkçe ne güzel derler,
‫معناىس اگ یيتاگنالر يرياگ قويار بورىک ىن‬ Yere koyar börkünü,41 ma’nâsını bilenler.

3 3
‫قاىض مفىت مالالر رشيعت دراگهیىن‬ Kadı, müftü, mollalar yolunda şeriatın,
‫اعرف اعشق آيلب دور طريقت ىن ارىك ىن‬ Ârif, âşık almıştır, şevkini tarikatın.

41
Börk: Hayvan derisinden yapılan başlık, kalpak.
221
Dîvân-ı Hikmet

4 4
‫عمل قيلغان اعلم الر دينیمزيىن چراىغ‬ İlmiyle âmil olan, çerağı hakikatin,
‫براق مينار حمرشده ايگرى قويار بورىک ىن‬ Burak biner mahşerde, eğri tutar börkünü.

5 5
‫عمل قيلسه اعلم الر دين و آيني ياروىق‬ Dinin, ay ziyasıdır, ilmiyle âmil olan,
‫كورسه بولور االرىن رنگ روىي کورىک ىن‬ Görse okur onların yüzün rengi görkünü,42

6 6
‫عمل قيلماى قال علمني اوقوى بيلماى قالغانالر‬ Amel olmayıp da, kâl ilmini bilenler,
‫آرقه سيغه كوتارور قریق ايشک ین يویک ىن‬ Sırtında taşıyordur, kırk eşeğin yükünü.

7 7
‫خو اجه من ديب الف اورمه اوشبو دنيا یب پايان‬ Hocayım deyip durma, bu dünyadır bî-payan,
‫بيالمن ديب ايتماسني کونلگدایک چریک ین‬ Bilgiçlik taslayanın içindedir çirkini.

8 8
‫رهنمادور خواجه امحد لگستان دور معرفت‬ Mürşittir Hoca Ahmed, verir kalplere safa,
‫سوزالر سوزى حقيقت آچار کونلگ ملىك ىن‬ Sözler gerçeğe açar gönüller ülkesini.

9 9
‫مسكني ضعيف خواجه امحد يیىت پشتونگاگ رمحت‬ Ey Miskin Hoca Ahmed! Yedi ceddine rahmet!
‫فارىس تيل ىن بيليبان خوب ايتادور تورکيین‬ Fars dilini bilir de, güzel söyler Türkçe’yi.

71- ‫حکمت‬ Hikmet - 71


Bilmem ki Hâlim Ne Olur?
1 1
‫ای دوستالریم اولسام منی بیلمام که حایلم نه بولور‬ Ölsem ben ey dostlarım! Ne olur bilmem hâlim?
‫گورگه کرییب یاتسام منی بیلمام که حایلم نه بولور‬ Kabre girip yatsam ben, ne olur bilmem hâlim?

2 2
‫ایلتیب حلداگ قویسه الر ارقه غه باقمای یانسه الر‬ Varıp kabre koysalar, hiç bakmadan dönseler,
‫سوروغ سؤایلم سورسه الر بیلمام که حایلم نه بولور‬ Sorgu suâl sorsalar, ne olur hâlim benim?

42
Görk: Güzellik, göz alımı, görkem.
222
Dîvân-ı Hikmet

3 3
‫کریسه قریش آتلیغ ییالن چولغانسه تنگه شول زمان‬ Kabrime girse yılan, sarsa bedeni o an,
‫قاملاس بوتون بری استخوان بیلمام که حایلم نه بولور‬ Kalmaz vücutta organ, bilmem hâlim ne olur?

4 4
‫مجله ییغیلیب مور و مار اطرافیمده نیش اورار‬ Vücudum sarsa böcek, hâlim kimler görecek,
‫مشلک ایرور بس اکر بار بیلمام که حایلم نه بولور‬ Müşküldür her iş gerçek, bilmem hâlim ne olur?

5 5
‫هیچ کیلمادی میندین صواب آنده نه بریگومدور جواب‬ Getirmedim ben sevap, nasıl veririm cevap?
‫گر قیلسه الر یوز مینگ عذاب بیلمام که حایلم نه بولور‬ Eylerse yüz bin azap, hâlim ne olur benim?

6 6
‫بولسه قیامت ین کوین حارض بولور بارچه الری‬ Gelse kıyamet anı, bak arasat meydanı,
‫قیلغان عمل الرینگ قاین بیلمام که حایلم نه بولور‬ Derse ameller hani, hâlim ne olur benim?

7 7
‫ای قول امحد سنی بوگون قیلغیل عبادت تون کون‬ Ey Hoca Ahmed bugün, kıl itaati her gün,
‫دیماگیل عمروم دور اوزون بیلمام که حایلم نه بولور‬ Zannetme ömrüm uzun, hâlim ne olur benim?

72- ‫حکمت‬ Hikmet - 72


Dostlarım!
1 1
‫نيچه ييل يلق مهربانيم جان ايديالر دوستالريم‬ Nice yıllık mihribânım, cânânım, benim dostlarım,
‫بو وجودوم شهريىن فاىن قيالدور دوستالريم‬ Bu vücudum, şehri fânî eylemektedir dostlarım.

2 2
‫بو قفس ىن طوطییس پرواز ايتادور اوجغاىل‬ Ten kafesindeki kuşum, havalanır uçmak için,
‫بري قرانغو شعله سزي يرياگ بارادور دوستالريم‬ Karanlık yere düşmüşüm, menzil burası dostlarım!

3 3
‫اى مىن يارانالريم همت توتونگ ايمانيمه‬ Ey benim cânım dostlarım, şehâdet edin imânım,
‫دشمنيم ايمانيمه زمحت بریادور دوستال ريم‬ Zahmet vermekte düşmanım, bana acıyın dostlarım!

41
Börk: Hayvan derisinden yapılan başlık, kalpak.
223
Dîvân-ı Hikmet

4 4
‫اوشبو جان بزيالر بيالن بري نيچه ييل الر بار ايدى‬ İşte bu cân bizler ile nice yıllar sizler ile,
‫حق تعاىل حكىم بریالن عزم ايتادور دوستالريم‬ Yola çıktı Hak emriyle, görün hâlimi dostlarım!

5 5
‫بو مىن اعضاالريم جانيم بيالن شادمان ايدى‬ Vücudumda organlarım mutlu, mesuttu cânlarım,
ّ
‫جان چيقارغه لك اعضام ترتاشادور دوستالريم‬ Tenden çıkınca anlarım, titreşmektedir dostlarım!

6 6
‫امر حقه بارچه خلق اعملني بودلى رضا‬ Kulların O’ndan niyazı, Hak emrine olmak razı,
‫اول حقيقت بنده الر دايم رضادور دوستالريم‬ Mü’min kullarının nazı, O’na sunulur dostlarım!

7 7
‫قول خواجه امحد طوطییس پرواز ايتادور اوچغاىل‬ Kul Hoca Ahmed’in kuşu, uçup çıkıyor yokuşu,
‫نيالسون مسکني حکم خدادور دوستالريم‬ Hakk’ın hükmüdür ey kişi, dönüş O’nadır dostlarım!

73- ‫حکمت‬ Hikmet - 73


İtaat Edesim Gelir!
1 1
‫عمروم ضایع غفلت بیالن ییدلیک اویت‬ Ömrüm gaflet ile yel gibi geçti,
‫حرستینگده کوزدین یاشیم قاندیک کییت‬ Hasretle gözyaşım kan oldu, aktı.
‫بیدلیم دوستالر بونگه عقلیم ایندی یییت‬ Bildim, aklım şimdi bu işe yetti,
‫سحرالرده قوپوب طاعت قیلغوم کیلور‬ Seher vakti taat edesim gelir.

2 2
‫سحرالرده قرآن اوقوب ثنا قیلسام‬ Seherlerde dua, Kur’ân okusam,
‫حرضتینگ گه قول کوتاریب داع قیلسام‬ Allâh’a el açıp öyle yalvarsam,
‫زاری قیلیب بو جانیمین فدا قیلسام‬ Ağlayıp cânımı fedâ eylesem,
‫سحرالرده قوپوب طاعت قیلغوم کیلور‬ Seher vakti taat edesim gelir.

3 3
‫حرص هوا نفس یویلین قویماق کریاک‬ Hevâ-yı nefs yolun bırakmak gerek,
‫منصور ینلگیغ دار باشیغه مینماك کریاک‬ Mansûr gibi boynu vurulmak vermek gerek,
‫نسییم دیک جان آچیغنی چیکماك کریاک‬ Nesimî cân acısın çekmek gerek,
‫سحرالرده قوپوب طاعت قیلغوم کیلور‬ Seher vakti taat edesim gelir.

224
Dîvân-ı Hikmet

4 4
‫فاذکروین اذکرکم آییت دین‬ “Fezkürûnî, ezkürküm…”43 ayetinden,
‫ایمان بودلی حق تعایل طاعیت دین‬ İmândır Hak Teâla taatından,
‫کیچماك کریاک اوشبو نفسنینگ راحیت دین‬ Geçmelisin nefsinin rahatından,
‫سحرالرده قوپوب طاعت قیلغوم کیلور‬ Seher vakti taat edesim gelir.

5 5
‫زاهدالراگ زهد و عمل تقوا کریاک‬ Zâhitlere züht, amel, takva gerek,
‫ریاضت یلغ اعشقالرغه فتوا کریاک‬ Riyâzetli uşşaka44 fetvâ gerek,
‫اول طریقت ایر بولغان اگ دعوا کریاک‬ Tarikat erlerine dava gerek,
‫سحرالرده قوپوب طاعت قیلغوم کیلور‬ Seher vakti taat edesim gelir.

6 6
‫ایریتور اول دل زناگرین هو هو یادی‬ “Hû!” zikri temizler gönül pasını,
‫اعشقالرین کیچه کوندوز هو مرادی‬ Âşık “Hû, Hû”der bulur Mevlâ’sını,
‫هو هو تیو جان بریاگی سنی قول امحدی‬ Kul Ahmed “Hû” deyip cân vermesini,
‫سحرالرده قوپوب طاعت قیلغوم کیلور‬ Seher vakti taat edesim gelir.

74- ‫حکمت‬ Hikmet - 74


Tarikata Girmek Gerek

1 1
‫هر كيم قيلسه طريقت ین دعواسيىن‬ Tarikat davasın eyleyen kimse,
‫اول قدم رشيعت اگ قويماق کرياک‬ّ Amel, şeriate uyması gerek.
‫رشيعت ىن ايشالریىن ادا قيليب‬ Şeriat ahkâmın tamam eyleyip,
‫آندين سونگره بو دعواىن قيلماق كرياک‬ Sonra tarikata girmesi gerek.

2 2
‫رشيعت سزي دم اورماس الر طريقت ده‬ Şeriatsız hiç olur mu tarikat?
‫طريقت سزي دم اورماس الر حقيقت ده‬ Tarikatsız ulaşılmaz hakikat.
‫اوشبو سوزالر معلوم بولور معرفت ده‬ Tüm bunları öğretince şeriat,
‫بارچه سيىن رشيعتدين سورماق كرياک‬ Şeriat ilmini bilmesi gerek.

43
“Fezkürûnî, ezkürküm…”: “Beni anın ki, ben de sizi anayım.”
225 (Bakara Sûresi, 2/152. Ayet)
44
Uşşak: Âşıklar.
‫‪Dîvân-ı Hikmet‬‬

‫‪3‬‬ ‫‪3‬‬
‫آندين سونگره بریایر كرياک ارادت يلق‬ ‫‪Bundan sonra iradeli er gerek,‬‬
‫بومليش بولسه اول پريى دين اجازت يلق‬ ‫‪O er de icazetli olmak gerek.‬‬
‫رشيعت اگ موافق راست كرامت يلق‬ ‫‪Şeriate kerametli el gerek,‬‬
‫شونداغ ايرىن ايتاگیىن توتماق کرياک‬ ‫‪Böyle erin eteğin tutmak gerek.‬‬

‫‪4‬‬ ‫‪4‬‬
‫هركيم بيلماى بو ایشالرىن شيخ من ديسه‬ ‫‪Yol, yordam bilmeden kim “Şeyhim!” derse,‬‬
‫كرامتدين واليت دین خرب بريسه‬ ‫‪Velayet, keramet izhar ederse,‬‬
‫باطل ايرور اگر روح األمني ايرسه‬ ‫‪Bâtıldır “Ruhu’l-emin” dahi gelse,‬‬
‫انداغ شيخ دين يریاق یرياق قامچاق کرياک‬ ‫‪Bâtıldan kendini korumak gerek.‬‬

‫‪5‬‬ ‫‪5‬‬
‫ارادت سزي اجازت سزي مرشد بوملاس‬ ‫‪İrade, icazetsiz mürşit olmaz.‬‬
‫طريقت ىن نشانه سني هرگزی بيلماس‬ ‫‪Tarikat yollarını asla bilmez.‬‬
‫مونداغ كيىش ارادت غه اليق بوملاس‬ ‫‪Bidatçı, iradeye lâyık olmaz,‬‬
‫اول گمراه دين یرياق يریاق تورماق كرياک‬ ‫‪Bunlardan köşe bucak kaçmak gerek.‬‬

‫‪6‬‬ ‫‪6‬‬
‫ارادت ىن بريگيل اهل اجازت اگ‬ ‫‪İradeni ver icazet ehline,‬‬
‫قايم بولغيل توىن كوىن رياضت اگ‬ ‫‪İtaat kıl, meydan oku cehline,‬‬
‫سانيب آىن قول لوغیىن عبادت اگ‬ ‫‪Ulaşıver ibâdetin zevkine,‬‬
‫قول لوغیده بيلىن باغالب تورماق كرياک‬ ‫‪Kullukta bel bağlayıp durmak gerek.‬‬

‫‪7‬‬ ‫‪7‬‬
‫آندين سونگره جماهده تونني کييوب‬ ‫‪Mücahede elbisesini giydin,‬‬
‫رياضت ىن پوته سيده ايريب آقيب‬ ‫‪Riyâzet bahrine eriyip girdin,‬‬
‫منمن يلکدين اوتوب اوزیىن صاف قيليب‬ ‫‪Benliğinden geçmek olmalı virdin,‬‬
‫عزت رختني ساتيب خواريلق آملاق کرياک‬ ‫‪Kibrini yerlere çalması gerek.‬‬

‫‪8‬‬ ‫‪8‬‬
‫اوشبو تورور ايرانالرىن قيلغانالرى‬ ‫‪İşte budur erenlerin yaptığı‬‬
‫طالب الرغه بيلسون ديبان ايغانالری‬ ‫‪Tâliplere “bunu bilin” dediği,‬‬
‫راستدور بو سوز بيلگيل يوقتور يالغانالرى‬ ‫‪Doğru sözdür yoktur bunun eksiği,‬‬
‫جان قالىق بریالن موىن اوقماق کرياک‬ ‫‪Cân kulak kesilip, duyması gerek.‬‬

‫‪226‬‬
Dîvân-ı Hikmet

9 9
‫صدىق بریالن هر كيم قبول قيلسه موىن‬ Sadakatle bunu kabul edenler,
‫اعتقادى بریالن بولسه توىن كوىن‬ Gece gündüz sabitkadem gidenler,
‫يادی بریالن دایم مشغول قیلسه اوزىن‬ Geceleri zikreylese erenler,
‫ايرانالردين همت يارى قیلماق كرياک‬ Erenlerden himmet beklemek gerek.

10 10
‫ارادت سزي اوشبو يولغه کريماديالر‬ Bu yollara iradesiz girilmez,
‫انابت سزي يولغه قدم قويماديالر‬ Hedefine inâbesiz varılmaz,
‫اجازت سزي يريم نفس اورماديالر‬ Yarım nefes icâzetsiz alınmaz,
‫مريد بولغان بو صفت يلغ بوملاق کرياک‬ Müritlerin vasfı bu olmak gerek.

11 11
‫هر كيم كريسه اوشبو يولغه بيلني باغالب‬ Bu yollara giren bel bağlayacak,
‫خدمت قیلیب تونالر قایتیب کوزین یاشالب‬ Hoca Ahmed kul olup ağlayacak,
‫نيتىن خداىي غه دوروست ايالب‬ İhlas ile Mevlâ’sına varacak,
‫توجه ىن عزيزالراگ قيلماق کرياک‬ Dostlara teveccüh eylemek gerek.

12 12
‫هركيمرسه اوشبو يولغه کريار بولسه‬ Her kim ki iş bu yola girer olsa,
‫توبه قيليب حرضيت اگ قدم قويسه‬ Tövbe edip kul huzuruna gelse,
‫ذواجلالل ىن مجايلىن كورار بولسه‬ Rahmân’ın cemâlini görür olsa,
‫قول خواجه امحد توبه توننی کییماك کرياک‬ Kul Ahmed’in cübbesin giymek gerek.

75- ‫حکمت‬ Hikmet - 75


Cemâlin Gördüm Dostlar!

1 1
‫رشيعت ىن رشائطني بيلاگن اعشق‬ Âşıklardan kim bilir, şeriat ahkâmını,
‫طريقت ىن مقامیىن بيلور دوستالر‬ İşte o zat müdriktir, tarikat makamını.
‫طريقت ىن اشالريىن ادا قيليب‬ Tanzim eder tarikat işini, mekânını,
‫حقيقت ین درياسيغه باتار دوستالر‬ Hakikat deryâsına, gönülden dalar dostlar!

227
Dîvân-ı Hikmet

2 2
‫ديداريىن کوروب بوملاس تون کون اويوب‬ Gece-gündüz uyuyup, Cemâlu’llâh görülmez,
‫پاک عشقىن قولغه آملاى بوملاس يوروب‬ Temiz aşksız, sevdâsız, bu yollarda yürünmez.
‫حقيقت ىن درياىس ىن خطرى کوپ‬ Hakikat deryâsının, tehlikesi bilinmez,
‫هيچ اوخالماى ديداريىن کوردوم دوستالر‬ Yatmadan, uyumadan, cemâlin görür dostlar!

3 3
‫ايا اعشق بو دنياده حمنت تارتقيل‬ Ey âşık bu dünyada, sıkıntı ve elem çek,
‫تارتقان جور و جفاالرىن راحت بيلگيل‬ Elemi rahatlık bil, bu hakikattir, gerçek.
‫هو صحبتني قوراغن يرياگ اوزونگ اورغيل‬ “Hû” sohbeti nerde var, dervişler orda gerek,
‫اوراگن اعشق مراديغه یيتار دوستالر‬ Âşıklar muradına, menzile ersin dostlar!

4 4
‫بو يول الرىن غذایس دور قيغو حمنت‬ Kaygı, elem, sıkıntı, bu yolun gıdasıdır,
‫حمنت تارتيب جفا چياکن كورار راحت‬ Kedere sabredenin, muini Mevlâ’sıdır.
‫سحرالرده زارى قيلغان خوش سعادت‬ Seherlerde ağlamak, ezkârın cilasıdır,
‫هو هو تيو بو دنيادين اوتار دوستالر‬ “Hû” diyen bu dünyadan, gelip gidecek dostlar!

5 5
‫چني دل بریهل یيغالاغنالر كوراگی لقا‬ Hak cemâlini görür, gönül ile ağlayan,
‫سبحان اياگم ديداريىن قيلغاى عطا‬ Kula Rabb’in ihsânı, Cemâlu’llâh armağan,
‫قالوزسزي يولغه كريمانگ عني خطا‬ Kılavuzsuz gidilmez bu yollar çetin, yaman,
‫يولغه كرياگن مزنلالردين اوزار دوستالر‬ Yola çıkan menzile bil ki ulaşır dostlar!

6 6
‫وا دريغا اوىت عمروم بيلماى قادليم‬ “Vah!” ömrüm geldi-geçti, bilmedim câhil kaldım,
‫بو دنيا ین اسباىب ىن قولغه آدليم‬ Dünyanın zevklerine ne de gâfil aldandım!
‫دنيا ايزالب دين ايشيىن آرتقه سادليم‬ Dini arkaya atıp, dünya işine daldım,
‫بيالملاس من حايلم نيچوک بولور دوستالر‬ Yarın bilmem ki hâlim nice olacak dostlar?

7 7
‫حمبت ىن رشاىب دين تاتمااغنالر‬ Muhabbet şarabını içip de tatmayanlar,
‫بايزيد ديک هر کون اوزين ساتمااغنالر‬ Bâyezîd gibi her gün cânını satmayanlar,
‫بو دنياىن عزىت دين اوتمااگنالر‬ Bu dünya lezzetinin tadından geçmeyenler,
‫حيوان ايرور بلكه آندين برت دوستالر‬ Hayvandan da beterdir, böyle biline dostlar!

228
Dîvân-ı Hikmet

8 8
‫اعشق بولسانگ عشق يويلغه قويغيل قدم‬ Âşıksan aşk yoluna atmalısın adımı,
‫دنيا عقبني طالق قويغيل مثل ادهم‬ Edhem gibi terk eyle dünyadan muradını,
‫اعقل ايرسانگ دنيا اوچون ييماگيل غم‬ Dünya için gam çekme, önemseme tadını,
‫قيامت کون جزاالرين بريار دوستالر‬ Kıyamet günü cezâ verilecektir dostlar!

9 9
‫رس رشابني اچياگن اعشق اوزين بيلماس‬ Sır şarabını içen âşık kendini bilmez,
‫بو دنياىن عزت الرين کوزاگ ايلماس‬ Dünya lezzetlerine o asla önem vermez,
‫يوز مينگ دانا ناصح بولسه پندين آملاس‬ Yüz bin nasihat alsa, ona iltifat etmez,
‫وا شوقا ديب اوزين بيلماى يورار دوستالر‬ “ Vâ şevkâ!” der kendinden geçer de gider dostlar!

10 10
‫روز الست خدا اوزى ندا قيلاگن‬ “Elest” gününde Allâh kendi nidâ eyledi,
‫قالوا بىل ديبان روح الر جواب برياگن‬ “Kâlû belâ” diyerek, ruhlar da cevap verdi.
‫حرضت تبا روح الر اوچوب قارشو کيلاگن‬ Hazrete doğru ruhlar, uçup huzura geldi,
‫آنداغ اعشق حق مجالني کورار دوستالر‬ İşte böyle âşıklar, cemâlin görür dostlar!

11 11
‫قول خواجه امحد اعشق بولسانگ دنيا قويغيل‬ Hoca Ahmed âşıksan gel terk eyle dünyayı,
‫آخرت ىن عذاىب دين قايغو ييگيل‬ Ahirette mesutsun, memnun etsen Mevlâ’yı.
‫ايرانالرىن قيلغانالرين سني هم قيلغيل‬ Gir erenler bağına, bul orada sevdâyı,
‫خدمت قيلغان آخر مراد تاپار دوستالر‬ Muradına kavuşur, hizmet edenler dostlar!

76- ‫حکمت‬ Hikmet - 76


Saçar Dostlar!

1 1
‫كيلينگ دوستالر اهلل يادين دايم ايتينگ‬ Gelin Allâh zikrini dâim diyelim dostlar,
‫اهلل يادى كونلگ ملكني آچار دوستالر‬ Zikrullâh ile coşup, hep inleyelim dostlar!
‫استغفر استغفارىن تينماى ايتينگ‬ Gelin her an tövbeye, pişman olalım dostlar,
‫شيطان لعني تن ملىك دين قاچار دوستالر‬ Lain şeytan teninden, kaçsın, defolsun dostlar!

229
Dîvân-ı Hikmet

2 2
‫شيطان لعني سزياگ دشمن حارض بولونگ‬ Şeytan aleyhi’l-lane, düşmandır hazır olun,
‫کيچه اهلل کوندوز اهلل ايتيب كويونگ‬ Gece-gündüz Allâh de, erenler hazır olun,
‫تار حلداگ کرار وقتده نوراگ تولونگ‬ Dar kabrine girince, nurlarına gark olun,
‫مالئكالر اهلل نورين ساچار دوستالر‬ Melekler Hak nurunu, yüzüne saçar dostlar!

3 3
‫اهلل نورى قرب اچيیىن روشن قيلغاى‬ Allâh nuru kabrini pür nur aydın kılınca,
‫ماليک الر تيگراسيده روزن قويغای‬ Melekler saf saf olup, huzurunda durunca,
‫مؤمن بنده كوروب آىن حريان قالفاى‬ Mü’minler anı görüp sana hayrân kalınca,
‫بو اعلم ىن روشنيدين کيچار دوستالر‬ Bu âlemin nurundan, kul olan geçer dostlar!

4 4
‫بارچه ارواح يغيليب كيلاگى مبارک اک‬ Tüm ruhlar toplu gelir Cenab-ı mübarek’e,
‫خاليق الر مشغول بولغاى تبارک اک‬ İnsanlar meşgul olur, Allâh’ım Tebarek’e,
‫داع قيليب يانغاندين سونگ قالوريکا‬ Dua edip dönerler aniden, yekten yek’e,
‫مجله ارواح سويونوب بریبری قوچار دوستالر‬ Cümle ruhlar sevinip, kucaklaşırmış dostlar!

5 5
‫ييىت قدم قويغاندين سونگ منكر نکري‬ Yedi adım atınca, Münker-Nekir gelirler,
‫هيبت بریالن كرييب كيلاگى قيليب قهر‬ Huzuruna o kulun heybet ile girerler,
‫ايكى کوزى اوتديک يانيب اوقراب تورار‬. Gözleri çakmak çakmak, ateş gibi dönerler,
‫نورين کوروب تعظيم قيليب قاچار دوستالر‬ Nurunu görüp ona, saygı gösterir dostlar!

6 6
‫منکر نکری نورین کوروب حریان قالغای‬ Münker-Nekir nurunu görüp de hayrân olur,
‫دین اسالم خری احسان حارض بولغای‬ Din-i İslâm, hayr, ihsân, hepisi hazır olur,
‫منکر نکری فردوس جنت بوینی کوراگی‬ Münker-Nekir, firdevsten güzel kokular alır,
‫حور قصور حریر تونالر بیچار دوستالر‬ Huriler ipek biçip giyer, kuşanır dostlar!

7 7
‫منكر نکري سورماى چيقيب ناهل قيلغاى‬ Münker-Nekir sormadan kalkıp feryâd edince,
‫کوز ياشيین آقوزوبان ژاهل قيلغاى‬ Gözyaşını akıtıp, yanağın süsleyince,
‫حق ياديىن ايتيب اوزين واهل قيلغاى‬ Hak sözünü söyleyip, cânın kurbân edince,
‫پرواز قيليب هوا رسى اوچار دوستالر‬ Kanatlanıp semaya uçar olurlar dostlar!

230
Dîvân-ı Hikmet

8 8
‫ندا كيلاگى اهليم دين نه ييغالدينگ‬ Nidâ gelir Rabbinden ;”niçin böyle ağladın?
‫خاص قولوم دين قرب اچينده نه تينگالدينگ‬ Has kulumdan kabirde neleri sorguladın?
‫اى ىب ادب قوالق سايلب نه آنگالدينگ‬ Ey edepsiz, duydun da, söyle sen ne anladın?”
‫منكر نكري اونگ و سولاگ قاچار دوستالر‬ Münker-Nekir sağ-sola, kaçar da gider dostlar!

9 9
‫يورسه تورسه ياتسه قوبسه ميىن ياديم‬ Gitse-dursa, yatsa-kalksa benim yâdım,
‫خط برات قولغه آلغان اول آزاديم‬ Kulum azat olmuş, eline almış berâtım,
‫انداغ قول ىن صيدى دورمن اول صياديم‬ Böyle kulun avıyım ben, o da avcım,
‫قيلميش ايتميش گناه الرين كيچار دوستالر‬ Yapmış, etmiş günâhları siler dostlar!

10 10
‫كناه الرين حق باغيشالب نظر قيلغاى‬ Günâhların Hak affedip, nazar kılar,
‫اونگده سودله ياتقانالرى شاکر بولغاى‬ Sağda-solda yatanları şâkir kılar,
‫اندین سونگره بارچه ارواح حارض بولغاى‬ Ondan sonra tüm ervâhı hazır kılar,
‫قربستانغه حق رمحتني ساچار دوستالر‬ Kabristana Hak rahmetin saçar dostlar!

11 11
‫حبمد اهلل خيىش كيدلى بزي قوتودلوک‬ “Bi-hamdi’llâh, iyi geldi, biz kurtulduk,
‫قرب اچينده هر عذابدين فارغ بودلوک‬ Kabr içinde her azaptan fâriğ olduk,
‫نيچه ييل الر مرده ايردوک باز تریيدلوک‬ Kaç senedir ölü idik, biz dirildik,”
‫داع قيليب حقه ايلگني آچار دوستالر‬ Dua edip Hakk’a elin açar dostlar!

12 12
‫منكر نكري ييغالب ايتورسني بيلورسن‬ Münker-Nekir ağlayıp der; “Sen bilirsin,
‫ذاتينگ اولوغ هر نه قيلسانگ سني قيلورسن‬ Zâtı Yüce, her ne yapsan Sen yaparsın,
‫لطف ايالسانگ يول سزیالراگ يول بريورسن‬ Lütf edersen yolsuzlara yol verirsin.”
‫سجده ايالب شاکر تيلني آچار دوستالر‬ Secde edip, şükür dilin açar dostlar!

13 13
‫ال هلإ إال اهلل غه شيدا بولغان‬ “Lâ ilâhe illallâh”a şeydâ olan,
‫ديدار اوچون بو اعملده رسوا بولغان‬ Didâr için bu dünyada rüsvâ olan,
‫دنيا قويوب آخرت ىن سودا قيلغان‬ Dünya satıp, ahireti satın alan,
‫حوض كوثر رشابیدين اچيار دوستالر‬ Havz-ı Kevser şarabından içer dostlar!

231
Dîvân-ı Hikmet

14 14
‫روز ازل تقدير قيلسه حق مجاىل‬ Ezelde Hak takdir etmişse cemâli,
‫يوز مينگ شيطان قصد ايالسه يوق زواىل‬ Yüz bin şeytan kastetse de yok zevâli,
‫كوندين كوناگ زياد بولغاى قال و حاىل‬ Günden güne ziyad olur kâl u hâli,
‫دانا بولوب حق يولالرين آچار دوستالر‬ Bilge olup, Hak yolunu açar dostlar!

15 15
‫حمبت ىن ميدانيده جوالن قيلغان‬ Muhabbet meydanında cevelân eden,
‫حقيقت ىن درياسيدين گوهر آلغان‬ Hakikat deryâsından cevher edinen,
‫معرفت ىن متاىع ىن اچياگ سالغان‬ Marifetin metaını gönlüne veren,
‫يورسه تورسه در و گوهر ساچار دوستالر‬ Gitse-dursa, inci-cevher saçar dostlar!

16 16
‫اعشق اودلور حقه جانني قربان قيلسه‬ Âşık olur, Hakk’a cânın kurbân etse,
‫ذكرين ايتيب چهار رضب اوروب سحر تورسه‬ Zikirle kükreyerek seherde kalksa,
‫ايرانالردين فيض فتوح توهل آلسه‬ Erenlerden feyz-i futuh tam alsa,
‫سلطان بولوب در و گوهر ساچار دوستالر‬ Sultan olup, inci-cevher saçar dostlar!

17 17
‫حق تعاىل بويني آلغان مونده تورماس‬ Hak Teâla’yı bulan kul, burda durmaz,
‫دعوى قيليب ايشانليق ىن الفني اورماس‬ “Şeyhim” diye dava edip, laflar etmez,
‫قايده بارسه فقري مسكني دواكن قورماس‬ Nere varsa fakir-miskin, dükkân kurmaz,
‫غريب بولوب ويرانه غه كوچار دوستالر‬ Garip olup, virâneye göçer dostlar!

18 18
‫قول خواجه امحد نفس دين اولوغ بال بوملاس‬ Hoca Ahmed, nefsten büyük belâ olmaz,
‫يري وكوكدين طعمه بريسانگ هرگزي تویماس‬ Yer ve göğü lokma yapsan, asla doymaz,
‫تفراق اولوب يريده ياتسانگ اكفر اوملاس‬ Toprak olup yerde yatsan kâfir olmaz,
‫نفیس اولاگن حور غلمان قوچار دوستالر‬ Nefsi ölen hurileri kucaklar dostlar!

232
Dîvân-ı Hikmet

77- ‫حکمت‬ Hikmet - 77


Aşkla Söyleyin!

1 1
‫يراتقان بري و باريم يولني ايزالب‬ Yolunu arıyorum, Bir’im, Var’ım, Yaratan’ım!
‫شيطان لعني يولالریدين قايتينگ دوستالر‬ Yollarından sakının, alametli şeytanın.
‫اخالص بریالن حمبت ىن جامني اچييب‬ Siz aşkın şarabından ihlas ile içiniz,
‫جان و ددله یح ذكريىن آيتينگ دوستالر‬ Hay zikrini gönülden, aşkla söyleyin dostlar!

2 2
‫یح ذكريین آيتيب اچياگن جام رشاب‬ Aşk şarabını içip, “Hayy!” zikrini söyleyen,
‫يول اوستيده عزيز باىش مثل تراب‬ Yol üstüne baş koyup, onu toprak eyleyen,
‫اهلل اوچون حاىل خراب بغرى كباب‬ Allâh için hâl harap, bağrın kebap eyleyen,
‫جان و ددله یح ذكريىن ايتينگ دوستالر‬ Hay zikrini gönülden, aşkla söyleyin dostlar!

3 3
‫آستانه غه باشيم قويوب زارى قيلسام‬ İlahî! Eşiğine, başım koyup ağlasam,
‫حلقه قوروب كيم ذکر ايتسه يارى بريسام‬ Halkadaki zâkirin ben de içinde olsam.
‫ذكرين ايتيب اول صحبتده درالر تريسام‬ Zikr ile o sohbetten, inci mercânlar dizsem,
‫جان و ددله یح ذكريىن ايتينگ دوستالر‬ Hay zikrini gönülden, aşkla söyleyin dostlar!

4 4
‫عمل قيلمای اعلم علمني باسيب يوراگى‬ İlmini ketm eylemiş,45 amelsiz olan âlim,
‫اولوب بارسه تار حلدده جاىن کوياگى‬ Ölüp kabre varınca, cânın yanar mı zâlim?
‫اهلل رسول دينينگ کيمديب هيبت قيلغاى‬ Allâh, Resul, din deyip, perişan ise hâlim,
‫جان و ددله یح ذكريىن ايتينگ دوستالر‬ Hay zikrini gönülden, aşkla diyelim dostlar!

5 5
‫منكرنكري من ربک ديب سؤال قيلغاى‬ Münker-Nekir varınca, “Rabbin kimdir?” sorunca,
‫قال علميدين بري نكته ىس اكر قيلمااغى‬ Faydasız ilimlerin bir kârı olmayınca,
‫وا حرستا عمل سزيالر نيچوک قيلغاى‬ Amelsiz, itaatsiz, ortalıkta kalınca,
‫جان و ددله یح ذكريىن ايتينگ دوستالر‬ Hay zikrini gönülden, aşkla diyelim dostlar!

6 6
‫اهلل دياگن قند و عسل پيدا قيدلى‬ “Allâh!” diyen zâkirin, ağzı ve dili baldır.
‫آخرتده اهلل بیالن سودا قيدلى‬ Allâh ile halvette, o ne güzel bir hâldir!
‫عمل قيلغان چني اعلم ىن دانا قيدلى‬ İlmiyle âmiline böyle lütuflar vardır,
‫جان و ددله یح ذكريىن ايتينگ دوستالر‬ Hay zikrini gönülden, aşkla diyelim dostlar!

45
Ketm etmek: Gizlemek.
233
Dîvân-ı Hikmet

7 7
‫قايلنگ چراغ حايلنگ پلته ياىغ ياشينگ‬ Kâlin kandil, hâl fitil, yağı ise gözyaşım,
‫نیچه ايتسام بهره آملاس كونىلگ تاشينگ‬ Taştan kalbe ne desem, kâr etmez arkadaşım.
‫يول اوستيده تفراق بولسون عزيز باشينگ‬ Yollar üstünde toprak, olsa, çiğnense başım,
‫جان و ددله یح ذكريىن ايتينگ دوستالر‬ Hay zikrini gönülden, aşkla diyelim dostlar!

8 8
‫ايسزی اعلم عمل قيلماى يودله قالور‬ Aşksız, amelsiz âlim, ne yazık yolda kalır,
‫اوقوب اوقماى دنيا مالني قولغه آلور‬ Harâm-helâl demeden dünya malını alır.
‫منمن يلكدين ايسزی عمرين ضايع قيلور‬ Kimliksiz fânî ömrü, zâyidir, hebâ olur.
‫جان و ددله یح ذكريىن ايتينگ دوستالر‬ Hay zikrini gönülden, aşkla diyelim dostlar!

9 9
‫ظاهر بوزوب باطن توزه اعلم بولسانگ‬ Zâhir bozup bâtını, düzelten âlim olsan,
‫روز حمرش قولونگ توتقاى تانگال بارسانگ‬ Mahşer günü elinden tutulan insan olsan.
‫وا ويلتا ندامت ديب يودله قالسانگ‬ “Vah, yazıklar pişmanım!” deyip yollarda kalsan,
‫جان و ددله یح ذكريىن ايتينگ دوستالر‬ Hay zikrini gönülden, aşkla diyelim dostlar!

10 10
‫اعلم اودلور نماز اوقوب طاعت قيلسه‬ Âlimler namaz kılıp, kulluk ibâdet etse,
‫حقدين قورقوب آخرت ىن غمني ييسه‬ Hak’tan korkup mahşerin, keder, tasasın çekse,
‫قرآن اوقوب حقدين قورقوب زاراينگراسه‬ Tilavet-i Kur’ân’la, ağlayarak inlese,
‫جان و ددله یح ذكريىن ايتينگ دوستالر‬ Hay zikrini gönülden aşkla diyelim dostlar!

11 11
‫آنداغ اعلم ايكى کوزى گريان بولور‬ İlmiyle âmil kulun, yaş olur iki gözü,
‫سحرالری ايرته قوپوب ناالن بولور‬ Er kalkıp seherlerde, aşk ile ağlar özü,
‫حق يويلده كويوب يانيب بريان بولور‬ Tutuşur Hak yolunda, doğrudur anın sözü,
‫جان و ددله یح ذكريىن ايتينگ دوستالر‬ Hay zikrini gönülden aşkla diyelim dostlar!

12 12
‫خواريلق تارتقيل اكفر نفسينگ باىش قاتسون‬ Kâfir nefsin horlansın donsun, ezilsin başı,
‫دايم مدام بو دنيادين ييغالب اوتسون‬ Hiç durmasın ağlasın, aksın gözünün yaşı.
‫تفراق بولغيل اعلم سیىن باسيب اوتسون‬ Toprak ol, bassın geçsin, ağyarı arkadaşı,
‫جان و ددله یح ذكريىن ايتينگ دوستالر‬ Hay zikrini gönülden aşkla diyelim dostlar!

234
Dîvân-ı Hikmet

13 13
‫خواريلق تارتيب حق مصطىف امت ديدى‬ Horluk çeken her nefse, Hak Mustafa ümmet der,
‫اعىص جاىف امت الرين غمني ييدى‬ Âsi, mücrim olanın dâim tasasın çeker.
‫آنینگ اوچون امت الرى قوت آدلى‬ Ondan tefeyyüz eden, ona vermesin keder,
‫جان و ددله یح ذكريىن ايتينگ دوستالر‬ Hay zikrini gönülden aşkla diyelim dostlar!

14 14
‫امت اوچون بغريده يوق ذره بوتون‬ Ümmet için bağrını Peygamber’im parçalar,
‫امت ديسه دماىغ دين چیقاى توتون‬ Ümmet dese başından dumanlar çıkar ağlar.
‫حق تعاىل قيلغايمو ديب بزيىن اوتون‬ Cehennemin odunu olmasın diye yanar,
‫جان و ددله یح ذكريىن ايتينگ دوستالر‬ Hay zikrini gönülden aşkla diyelim dostlar!

15 15
‫قول خواجه امحد آالى ديسانگ حقدين اولوش‬ Kul Hoca Ahmed Hak’tan, hisse alayım desen,
‫بايزيدديک نفسينگ بيالن تون كون اوروش‬ Bâyezîd ol nefsinle, her zaman cebelleşsen,
‫اى بيخرب امت ايرسانگ بودلور رویش‬ Ümmet olmanın yolu budur şayet bilirsen,
‫جان و ددله یح ذكريىن ايتينگ دوستالر‬ Hay zikrini gönülden, aşkla diyelim dostlar!

78- ‫حکمت‬ Hikmet - 78


Kılavuzsuz Yola Girme!

1 1
‫ديدار اوچون جان ين قربان قيلماگوچنه‬ Cemâl için yolunda cân kurbân etmedikçe,
‫اسماعيل ديک ديدار آرزو قيلمانگ دوستالر‬ İsmail gibi cemâl, arzu etmeyin dostlar!
‫جاندين کيچيب طريقت گه کريماگوچنه‬ Cândan ve maldan geçip, tarike girmedikçe,
‫اعشق منديب يالغان دعوى قيلمانگ دوستالر‬ Yalandan aşk davası, olmaz bilinsin dostlar!

2 2
‫اعشق يلق اولوغ دعوی قيلسانگ موىن‬ Bunu böyle bilesin, aşk yüce bir davadır,
‫حمنت بریهل سینار ايرميش موالم سيىن‬ Mihnetle imtihanı yapan ise Mevlâ’dır.
‫رنج حمنت بریهل بولسانگ توین کوىن‬ Elem ve cefâ her an çekilse de evlâdır,
‫معشوقينگ دين کونلگ اوزاگ قيلمانگ دوستالر‬ Gönlünüzü maşûktan uzak tutmayın dostlar!

235
Dîvân-ı Hikmet

3 3
‫من يلک بریهل طريقت اگ کريمادی الر‬ Kibrine esir olup tarikata girmeyen,
‫جاندين کيچماى يولغه قدم قويمادی الر‬ O yolda cândan geçip, başın kurbân vermeyen,
‫نفس اوتلورماى تسليم فنا بوملادى الر‬ Nefsini öldürüp de fenâ fi’llâh olmayan,
‫خام طمع يلغ بریهل يولغه کريمانگ دوستالر‬ Kuru tama’kârlıkla yola çıkmayın dostlar!

4 4
‫اوشبو عشق ىن يوىل تيليم بوملاق تورور‬ Bil ki bu aşkın yolu dilim-dilim olmaktır.
‫مونده يیغالب آخرتده كوملاق تورور‬ Bu dünyada ağlayıp, âhirette gülmektir.
‫لگ رنگ الری زعفران ديگ سوملاق تورور‬ Güller gibi zaferan, ardından da solmaktır,
‫مرنداغ بوملای اعشق منديب ايتمانگ دوستالر‬ Âşıkım demesinler böyle olmayan dostlar!

5 5
‫مرشدالرىن خدمىت ىن قيل اختيار‬ Alışkanlık eylesin mürşidine hizmeti,
‫اوزلوگوم دين يولغه کريديم ديمه زنهار‬ Kendisinden sanmasın ulaşılan nimeti,
‫خيىش بيلسانگ طريقت ىن خطری بار‬ Tarikat yolunun var meşakkati, mihneti,
‫قالوزسزي اوشبو يولغه كريمانگ دوستالر‬ Kılavuzsuz bu yola sakın girmeyin dostlar!

6 6
‫مرشدالراگ خدمت قيلسانگ نفس اگ آفت‬ Mürşitlere hizmet et, olmasın nefse afet,
‫تيگمه نادان بو يول الرده قيلماس طاقت‬ Câhiller için bu yol, olabilir felaket.
‫صادق قول الر بو يولالرىن بيلور راحت‬ Sâdık olan müridân, alır hizmetten lezzet,
‫تریيک اوملاى ديدار آرزو قيلمانگ دوستالر‬ Cemâli arzu eden, diriyken ölsün dostlar!

7 7
‫الكذاب ال امىت ديدى سزياگ‬ “El-kezzâb lâ ümmetî”46 Peygamber dedi size,
‫اول حممد حق رسوىل ديدى بزياگ‬ O Muhammed Hak Resul, gönderilmiştir bize.
‫يالغانىچ غه جنت يوقتور واهلل آناگ‬ Kezzaba cennet yoktur, söyledi hepimize,
‫يالغان سوزالب ايمانسزيين كيتمانگ دوستالر‬ Yalan deyip imânsız, sakın gitmeyin dostlar!

8 8
‫خانمانني ترک ايتمايني کورماس ديدار‬ Ev-barkı terk etmeyen, göremez hiç cemâli,
‫ديدار کوراى دياگن اعشق بولور بيدار‬ Cemâli dileyenden gitmeli uyku hâli.
‫آنداغ اعشق آخر كوراگى آنده ديدار‬ Böyle âşık sonunda görecektir cemâli,
‫ديدار كورماى رسدين خرب تویمانگ دوستالر‬ Cemâli görmeyenin sırrı olur mu dostlar?

46
El-kezzâbu lâ ümmetî: Yalancılar benim ümmetim değildir. (Hadis)
236
Dîvân-ı Hikmet

9 9
‫رسدين معىن تویمااغنالر بياگنه دور‬ Sır ma’nâsın bilmeyen, hikmetini duymayan,
‫اول اعشق ىن ماكنالرى ويرانه دور‬ Virâne mekânları âşıklarda görmeyen,
‫عشق يويلده جان برياگنالر جانانه دور‬ Aşk yolunda cânını, fedâ edip ölmeyen,
‫جاندين كيچمای جاندين خرب بيلمانگ دوستالر‬ Cânından vazgeçmeyen, habersiz kalır dostlar!

10 10
‫قول خواجه امحد اوزدين كيچمای دعوى قيلمه‬ Sen de Kul Hoca Ahmed, sen de gel geç kendinden,
‫خلق اچييده اعشق من ديب تيلاگ آمله‬ Halk içinde aşkını söyleme zilletinden.
‫اعشق يلغ اولوغ ايشدور اغفل بومله‬ Âşıklık yüce iştir, kerametin kendinden,
‫اغفل بولسانگ حق ديدارين کورمانگ دوستالر‬ Hak Cemâlin gafletle, asla görülmez dostlar!

79- ‫حکمت‬ Hikmet - 79


Kullara Saçar Dostlar!

1 1
‫حقه يانيب مؤمن بولسانگ طاعت قيلغيل‬ Hakk’a âşık mü’minsen, durma ibâdet eyle,
‫طاعت قيلغان حق ديدارين کورار دوستالر‬ Hak cemâlini görür, kulluk edenler dostlar!
‫يوز مينگ بال باشقه توشسه اينگرانمغيل‬ Yüz bin bela gelse de sabret ve Hakk’ı söyle,
‫اندين سونگره عشق رسيىن بيلور دوستالر‬ Böylece aşk sırrını bilir ve anlar dostlar!

2 2
‫اعشقالرى زار اينگرابان يولغه كريدى‬ Âşıklar hep ağladı, inledi yola girdi,
‫هر نه جفا تيگسه آىن حق دين بيدلى‬ Her ne cefâ çektiyse, onu Rabb’inden bildi.
‫راىض بولوب يري آستيغه حارض بودلى‬ Razı olup kabrine kendini hazır kıldı,
‫زار ييغالبان سحرالرده قوپار دوستالر‬ Seherde ağlayarak, kalkar yalvarır dostlar!

3 3
‫ايا دوستالر هيچ بيلماديم من يولومىن‬ Gafletim çok dostlarım bilemedim yolumu,
‫سعادتقه باغالماديم من بيليم ىن‬ Ben huzura dönmedim, bağlamadım belimi.
‫غيبت سوزدين هيچ ييغماديم من تيليم ىن‬ Gıybetten sakınmadım, korumadım dilimi,
‫نادانليقيم مىن رسوا قيدلى دوستالر‬ Cehalet beni rezil, rüsvâ eyledi dostlar!

237
Dîvân-ı Hikmet

4 4
‫کيچه كوندوز یب غم يوردوم ذكرين ايتماى‬ Gece-gündüz gâfilim, Hak zikrini demeyip,
‫جهد ايالبان توىن كوىن فکرين ايتماى‬ Tefekkürlere dalıp, Hak fikrini etmeyip,
‫حمبت ىن بازاريده اوزىن ساتماى‬ Muhabbet pazarında öz nefsini satmayıp,
‫نفسيم مین يوز مينگ طعام تيالر دوستالر‬ Nefsim yüz bin tür ta’am, yemiş istiyor dostlar!

5 5
‫نفسينگىن سن اوز رأىي اگ قويمه زينهار‬ Nefsinin hevâsına, aldanıp da bırakma,
‫ييماى اچيماى طاعت بریهل بولغيل بيدار‬ Yeme, içme ve aç kal, sakın uykuya yatma,
‫آخر بري كون كورساتگوىس سناگ ديدار‬ Bir gün sana cemâlin gösterecek unutma,
‫بيدار بولغان انده ديدار كورار دوستالر‬ Uykusuzlar orada cemâlin görür dostlar!

6 6
‫ايا اغفل حق ذكريىن تيدلين قويمه‬ Ey gâfil, Hak zikrini sakın bırakma dilden,
‫دنيايلقدين بري ذره سني قولغه آمله‬ Zerre dünya malını çıkarasın gönülden,
‫ايرانالرىن آرقاسيدين هرگزی قامله‬ Sen arkasından yürü, erenler de önünden,
‫يولغه کرياگن آخر مراد تاپار دوستالر‬ Yola giren murada nâil olurmuş dostlar!

7 7
‫وا دريغا ارمان بيالن عمريم كيچىت‬ Dertlerle geçti ömrüm, yazıklar olsun bana,
‫نفسيم مىن طغيان قيدلى حددين آشىت‬ Nefsim aldattın beni, nasıl inandım sana?
‫جانيم قوىش پرواز قيلسه روحوم قاچىت‬ Cân kuşum havalansa, ruhum gider Rahmân’a,
‫اغفل يوراگن عمرين ييل اگ ساتار دوستالر‬ Gâfil yürüyen ömrün, yele satarmış dostlar!

8 8
‫ديدار كوراى دياگن قولالر بيدار بولور‬ Cemâl göreyim diyen kullar uykusuz gerek,
‫يورسه قوبسه ياتسه تورسه ذکرين ايتور‬ Yürüse, yatsa, kalksa, kendisi susuz gerek,
‫ايىچ تاىش انداغ قولىن نوراگ تولور‬ İçi-dışı nur dolsa, yine huzursuz gerek,
‫اهلل نورين انداغ قول غه ساچار دوستالر‬ Allâh böyle kullara, nurunu saçar dostlar!

9 9
‫اعرف اعشق اوز جانيىن اوتقه ياقماس‬ Ârif, âşık cânını, nâr-ı cahîmde yakmaz,
‫ىب دردالراگ عشق چقماقني ياقيب چاقماس‬ Dertsizler aşk ateşi, çakmağını da çakmaz.
‫دنیا کيليب جلوه قیلسه قيا باقماس‬ Dünya cilve eylese, dönüp yüzüne bakmaz,
‫عشق سزي کییش بهايمدين برت دوستالر‬ Aşksız insan hayvandan beter olurmuş dostlar!

238
Dîvân-ı Hikmet

10 10
‫قول خواجه امحد بنده بولسانگ ييغالب يورگيل‬ Hoca Ahmed kul olsan, ağlayarak yürürdün,
‫حمبت ین جملسیغه اوزونگ اورغيل‬ Muhabbet meclisinde kendine yer bulurdun.
‫قيامت ین شدتيدين ماتم قورغيل‬ Kıyamet şiddetinden yerlerde sürünürdün,
‫ماتم قوراغن رسدين خرب آلور دوستالر‬ Hüznü kuşanan sırdan haber alırmış dostlar!

80- ‫حکمت‬ Hikmet - 80


İkazdır Dostlarıma!

1 1
‫فلیعمل العاملون اوقور اعلم‬ “Fe’l-ya’meli’l-âlimûn...”u47 okur âlimler,
‫معناسیین اوقمای این بولور ظالم‬ Ma’nâsını bilmeyen, gâfil, hâin zâlimler,
‫معناسیین اوقانالرین توین لکیم‬ Abadır elbisesi, ma’nâsını bilenler,
‫انداغ اعلم اعلم بولور دوستالریما‬ Böylesi gerçek âlim yaraşır dostlarıma.

2 2
‫اعلم اودلور خشت یستانوب حتصیل قیلسه‬ Âlimse gece-gündüz ilmi tahsil eyleye,
‫کیچه کوندوز تنگریسیغه زاری قیلسه‬ Her an ağlayıp Rabb’e, sevgi hâsıl eyleye,
‫فلیضحکوا آیتیین تفسری قیلسه‬ “Fe’l-yedhakû”48 ayetin, ma’nâ tafsil eyleye,
‫انداغ اعلم اعلم بولور دوستالریما‬ Böylesi gerçek âlim gerekir dostlarıma.

3 3
ً
‫ویلبکوا کثریا دیب تنگری آیدی‬ “Ve’l-yebkü kesirâ” dır,49 Allâh böyle söyledi.
‫معنا اوقان اعلم دایم ییغالر ایردی‬ Ma’nâsını bilenler, gece-gündüz ağladı.
‫ییغالی ییغالی ایکی کوزی اعیم بودلی‬ Ta ki gözler kör oldu, yaşlar aktı, çağladı.
‫انداغ اعلم اعلم بولور دوستالریما‬ Böylesi gerçek âlim, gerekir dostlarıma!

4 4
‫اعلم اودلو رشیعتده جوالن قیلسه‬ Âlimler sefer eyler yolunda şeriatın,
‫طریقتین بازاریغه اوزون اورسه‬ İlm u irfanın satar, pazarda tarikatın,
‫حمبت نینگ دریاسیدین گوهر آلسه‬ İnci-mercân dökülür, deryâsın hakikatın,
‫انداغ اعلم اعلم بولور دوستالریما‬ Böylesi gerçek âlim gerekir dostlarıma.

47
“Fe’l-ya’meli’l-âlimûn”: Âlimler, amel etsinler.
239 48
“Fe’l- yedhakû kalîlen...”: “Az gülsünler...” (Tevbe Sûresi, 9/82. Ayet )
49
“Ve’l-yebkû kesira.”: “…ve çok ağlasınlar.” (Tevbe Sûresi, 9/82. Ayet )
Dîvân-ı Hikmet

5 5
‫اعلم من دیب کتاب اوقور معین اوقماس‬ Âlimmiş kitap okur ma’nâsını hiç bilmez,
‫کوپ آیتین معناسیین هرگزی بیلماس‬ Kur’ân ayetlerini idrak edemez, bilmez,
‫تکرب منمن یلکین هرگزی قویماس‬ Kibrine esir olur, hak yoluna eremez,
‫اعلم ایماس جاهل تورور دوستالریما‬ Âlim değil câhildir, ikazdır dostlarıma!

6 6
‫تکرب عزازیلغه نه الر قیدلی‬ Kibirlenmek şeytanı yanılttı ve aldattı,
‫تکربدین طوق لعنت اناگ سادلی‬ Allâh lanet eyledi, onu cennetten attı.
‫فریشته الر کوروب انده سجده قیدلی‬ O Rahmân’a diretti, melekler secde yaptı,
‫سجده قیلیب امان بودلی دوستالریما‬ Secde edip dualar gönderin dostlarıma!

7 7
‫اعلم ایکی دور تن و جانغه رهرب تورور‬ Bil ki ilim ikidir rehber; bedene, câna,
‫جان اعلیم حرضتیغه یاقنی تورور‬ Cân âlimi ne güzel, kulluk eder Rahmân’a!
‫حمبتین رشابیدین اچییب تورور‬ Muhabbet şarabını içerler kana kana.
‫انداغ اعلم اعلم بولور دوستالریما‬ Böylesi gerçek âlim gerekir dostlarıma!

8 8
‫تن اعلیم ظالم الرغه اوخشار ایرمیش‬ Sadece dünya ilmi, âlimi zâlim eder,
‫براءت ین آیتیده چون بویورمیش‬ Bu hususta ayetler, hüküm ihtiva eder.
‫دوزخ اچیره تینمای دایم کویار ایرمیش‬ Dünya ilmine dalan, nâr-ı cahîme gider,
‫زهر زقوم اچییب دایم دوستالریما‬ Zakkum zehir içerler, uyarım dostlarıma!

9 9
‫قول خواجه امحد اعلم الراگ خدمت قیلغیل‬ Sen de Kul Hoca Ahmed, ulemaya hizmet et.
‫اعلم الرین سوزین ایشتیب عمل قیلغیل‬ Âlimler sözün dinle, Hak yolunda sebat et.
‫عمل قیلیب حق یویلده جانینگ بریگیل‬ Amel-i salih işle, cânın Hakk’a kurbân et.
‫عمل سزیالر دیدار کورماس دوستالریما‬ Amelsize cemâl yok, ikazdır dostlarıma!

240
Dîvân-ı Hikmet

81- ‫حکمت‬ Hikmet - 81


Dünyayı Terk Edersen!

1 1
‫حمبت ىن رشاىب دين اچيورماسه‬ Muhabbet şarabından içirmezse Yaradan,
‫جان ديلم حرست بيالن كيتار دوستالر‬ Cân bedenden hasretle ayrılır, gider dostlar!
‫اهلل يادين ورد ايالمای اولوب كيتسام‬ Zikrim-virdim olmadan, ölüp çıksam aradan,
‫ايسزی عمروم ارمان بریهل اوتار دوستالر‬ Harap ömrüm zahmetle, gelip de geçer dostlar!

2 2
‫اهلل دياگن چني اعشق الر براق میندى‬ Allâh diyen âşıklar, nurlu Burak’a biner,
‫معشوقيدین حمنت يیتسه بويون سوندى‬ Mihnet gelse cânândan, boynun ona terk eder.
‫طريقت ىن بازارينده جوالن قيدلى‬ Tarikat pazarında, koşar onu seyreyler,
‫حقيقت ىن درياسيدين اوتار دوستالر‬ Hakikat deryâsından, gelip de geçer dostlar!

3 3
‫حقيقت ىن درياسيدين آلغان كیىش‬ Hakikat deryâsına, yüzüp de dalan kişi,
‫اوزى مونلگوغ كونىلگ سينوق كوزده يایش‬ Öz mahzun, gönül kırık, akıtır gözden yaşı.
‫خواريلق زاريلق مشقت دور دايم ايىش‬ Hor görülüp ağlamak, meşakkat daim işi,
‫ديداريین طلب قيليب تاپار دوستالر‬ Hak cemâlini ister, orda bulunur dostlar!

4 4
‫حقيقت يلغ اعشق الرىن نفىس اولوک‬ Hakikat âşıkları ölü sayar nefsini,
‫ تورت يوز قرق تورت همه سلوک‬،‫اوچ يوز آتلميش‬ Üç yüz altmış,50 dört yüz kırk dört51 sülûk ile hepsini
‫سوزى شریين خلق خویش يوز مينگ تورلوک‬ Sözü, huyu, şuuru, yüz bin tat, lezzetini,
‫بو دنياىن پوچک پولغه ساتار دوستالر‬ Bu dünyayı değersiz paraya satar dostlar!

5 5
‫اعرف اعشق بوالى ديسانگ الم تارتغيل‬ Ârif, âşık olayım dersen elem çekersin,
‫حق وصىل غه یيتاى ديسانگ تونالر قاتغيل‬ Hakk’a vuslat istersen, geceler zikredersin.
‫بو دنياىن عرشتیين تاشالب آتغيل‬ Dünya meşgalesini, boşayıp terk edersin,
‫تاشالب آتسانگ ما و من يلگ كيتار دوستالر‬ Terk-i dünya edersen ben, benlik gider dostlar!

6 6
‫گناه قیلیب توبه قیلمای کیتاگن الرین‬ Günâhları işleyip, tövbesiz gidenleri,
‫حقدین قورقمای غفلت بیالن یاتقانالرین‬ Mevlâ’sından korkmayıp, gafletle yatanları,
‫دنیا اوچون ایمانیین ساتقنالرین‬ Dünya için ahreti, imânı satanları,
‫رصاط آتلیغ گذراگه ده توتار دوستالر‬ Sırat denen o yolda, tutar atarlar dostlar!

50
Kast edilen, 360: Su, nehir geçmek.
241 51
444: Dağ aşmak, Hikmetlerin bazılarında ise 360 “damar”ı; 444
“kemik”i tanımlamak için kullanılmıştır.
Dîvân-ı Hikmet

7 7
‫قيامت ىن شدىت ىن بيلمااگنالر‬ Kim bilmez kıyametin, o elim şiddetini,
‫قاتيغ عذاب تار حلددين قورقمااغنالر‬ Dar kabir azabının, o korkunç dehşetini,
‫حق قهريدين قورقوب ياشني توكمااگنالر‬ Yaşamayan anlamaz, gözyaşı nimetini,
‫دوزخ اچيره يوز مينگ عذاب تارتار دوستالر‬ Nârında yüz bin azap, çeker dururlar dostlar!

8 8
‫وا دريغا اوىت عمرم بيالملاديم‬ Eyvahlar! Geçti ömrüm kıymetini bilmedim,
‫جاندين کيچيب حرضت ساری باراملاديم‬ Cândan geçip hazrete doğru yola varmadım,
‫نفسدين كيچيب حق امريىن قيالملادوم‬ Nefsimden kurtulup da Hak emrini yapmadım,
‫اولوب بارسام حرست مناگ یيتار دوستالر‬ Ölüp- gitsem ayrılık bana yetmez mi dostlar?

9 9
‫اوىت عمروم رشيعت اگ يیتاملاديم‬ Ömrüm gafletle geçti, şeriate yetmedim,
‫رشيعت سزي طريقت اگ اوتاملاديم‬ Şeriatsız olmaz ki, Tarikata geçmedim.
‫حقيقت سزي معرفت اگ باتاملاديم‬ Hakikatsız Ma’rifet denizine batmadım,
‫قاتيغ يودلور پريسزي نيچوگ اوتار دوستالر‬ Sarp yollar pîr olmadan, nasıl geçilir dostlar!

10 10
‫قول خواجه امحد نفسيم سادلی اوشبو يولغه‬ Kul Hoca Ahmed nefsim saldı beni bu yolla,
‫آنينگ اوچون قاچتيم دوستالر چودلين چولغه‬ Onun için ben kaçtım, dağlara, çölden çöle,
‫اهلل ديدیم هيچ باقماديم اونگ سولغه‬ “Allâh!” dedim, bakmadım ne sağa ne de sola,
‫اهلل دياگن شوق رشابني اچيار دوستالر‬ Allâh diyen âşıklar, aşk şarabın içmez mi?

82- ‫حکمت‬ Hikmet - 82


Zahire Bakan Câhil!

1 1
‫روح قوشيىن تیرتار بولسه بال پرى‬ Titreyince ruh kuşum kolları, kanatları,
‫پرواز قيليب عرشدين عرشقه قونار دوستالر‬ Yükselir, arştan arşa, uçar ve konar dostlar!

242
Dîvân-ı Hikmet

2 2
‫قول من دياگن دايم تينماى ذكرين ايتار‬ Kulum diyen “Allâh!” der, durmadan zikir çeker,
‫عشق اوىت غه بغرى کويوب فرياد ايتار‬ Aşk ateşinde bağrın yakar da feryâd eder.
‫بيخربالر عمرين بيلمای ييل اگ ساتار‬ Habersiz kul ömrünü bilmeden yele satar,
‫غفلت بریهل جهنم اگ كيتار دوستالر‬ Gafletle cehenneme sevk olur, gider dostlar!

3 3
‫آخر زمان شيىخ توزار صورتالرين‬ Âhir zaman şeyhleri düzeltir sûretini,
‫زهد تقوی قيلماى بوزار سريتالرين‬ Terk eder züht, takvayı, bozarlar sîretini.
‫کرامت دير خواب غفلت رؤيت الرين‬ Keramet der rüyada gâfil, gördüklerini,
‫ريا بریهل خلقه اوزين ساتار دوستالر‬ Riyâ ile aldatır, kendini satar dostlar!

4 4
‫ايا اغفل عمرينگ سیىن اوتار ييل ديک‬ Ey gâfil! Senin ömrün gelip-geçer yel gibi,
‫کوز ياشينگىن آقوز دايم آب سيل ديک‬ Gözyaşın akıt dâim, oluversin sel gibi.
‫سيىن سويار دراگهيده مثل قول ديک‬ Dergâhta seni sever, sadık bende, kul gibi,
‫خواجه سويسه سيىن آزاد ايتار دوستالر‬ Mevlâ severse seni, azat da eder dostlar!

5 5
‫غفلت بریهل عمرينگ سیىن اوتار بيلگيل‬ Gafletle geçer ömrün, bu dünyaya aldanma,
‫جانينگ بریهل پري خدمتني توروب قيلغيل‬ Sen pîrine hizmetten sakın ha geri kalma.
‫اندين سونگره دراگىه اگ اليق بولغيل‬ Sonra lâyık olursun, şeyhinin dergâhına,
‫خدمت قيلغان مراديغه یيتار دوستالر‬ Hizmet ehli olanlar, murada erer dostlar!

6 6
‫قول خواجه امحد حكمت ايتيب ييغال سحر‬ Kul Hoca Ahmed hikmet söyler, ağlar, her seher,
‫ايرانالرىن الفاىظ دين آيلب خرب‬ Erenlerin bağından size getirir haber.
‫سوز اصىل ىن بيلاگنالراگ اصل گوهر‬ Sözün aslını bilen, anlar inci ve güher,
‫ظاهريغه باقغان قوروغ قاالر دوستالر‬ Zâhire bakan câhil, mahrum kalırmış dostlar!

243
Dîvân-ı Hikmet

83- ‫حکمت‬ Hikmet - 83


Ne Söylesem Boştur Dostlar!

1 1
‫عشق رسيىن بيان قيلسام اعشقالراگ‬ Sırr-ı aşkı beyân etsem, söylesem âşıklara,
‫طاقت قيلمای باشني آيلب کيتار دوستالر‬ Dayanamaz, başın alıp çıkar dağlara dostlar!
‫تاغ تاشقه باشني اوروب بيخود بولوب‬ Dağa-taşa başın vurup, şuursuzca dolaşır,
‫اهل عيال خانماندين اوتار دوستالر‬ Çoluk-çocuk, evden-barktan geçer, ayrılır dostlar!

2 2
‫عشق شدىت باشقه توشسه اعشق تيالر‬ Aşk ateşi başa düşse, âşık anı neylesin,
‫بياگنه الر تاشالر آتيب اناگ كوالر‬ Ağyar gelip taşlar atsın, gönüllerin eğlesin.
‫ديوانه ديب باشني ياريب قانغه بوالر‬ Divâne deyip başın, kan ve revân eylesin,
‫شاكر بولوب محد ثنا ايتار دوستالر‬ O yine şükrederek, Rabb’e hamd eder dostlar!

3 3
‫عشق سزيالرىن هم جاىن يوق هم ايماىن‬ Aşksızların cânı yok, hem de sağlam imânı,
‫رسول اهلل سوزين ايديم معىن اکىن‬ Resul’ün sözün dedim, nerdedir ma’nâ hani?
‫نيچه ايتسام ايشيتگوىچ بيلاگن قاىن‬ Nice sözler söylesem, bilen var mı kelâmı?
‫بيخرباگ ايتسام كونىلگ قاتار دوستالر‬ Hakikatten habersiz, ne desem boştur dostlar!

4 4
‫عشق گوهری توبسزي دريا اچيره پنهان‬ Aşk cevheri, dipsiz deniz mahzeninde saklıdır,
‫جاندين کيچيب گوهر آلغان بودلى جانان‬ Cândan geçip cevher alan, sevgilidir, haklıdır.
‫بو هلوس الر اعشق من ديب يودله قالغان‬ Heveskâr acemiler; “âşıkım” der, yolda kalır,
‫دين الريىن پوچک پولغه ساتار دوستالر‬ Dinlerini değersiz pula satarlar dostlar!

5 5
‫اوتقه كويدوم جاندين تويدوم حريان بودلوم‬ Ateşine cândan yandım, doydum ve hayrân oldum,
‫بو نیچوک اوت کويمای يانمای بر يان بودلوم‬ Bu nice bir ateştir ki, yanmadan biryân oldum.
‫حمبت ىن آتني ايشيتيب گريان بودلوم‬ Muhabbet adını duyup, gözleri yaş, üryan oldum,
‫كوزى گريان مراديغه يیتار دوستالر‬ Kim ki yaş akıtır gözden, muradına erer dostlar!

6 6
‫زار ييغالبان زار اينگراغيل رحىم کيلسون‬ Çok ağlayıp, çok inle ki, rahmet-i ilâhî gelsin,
‫يول اداشسانگ رحىم کيليب يولغه سالسون‬ Yolun şaşana rahmeti, gelsin ona yol versin.
‫آمني دينگالر پري مغان قولونگ آلسون‬ Âmin deyin, pîr-i kâmil, destur versin, elin alsın.
‫خدمت قيلغان مراديغه یيتار دوستالر‬ Hizmet eyleyen murada hiç kuşkusuz erer dostlar!

244
Dîvân-ı Hikmet

7 7
‫زمانه هم آخر بودلی خويونگ کيیت‬ Artık âhir zaman oldu, dostlar ve kervanlar gitti.
‫رسول اهلل وعده الری ياووق ييیت‬ Resul’ün vadettikleri, hep bir bir tecelli etti.
‫خاص قولالری خيىش سوزاگ قوالق تویت‬ Gerçek kullar bu sözlere önem verip, kulak tuttu,
‫يمان قولالر کوندين کوناگ برت دوستالر‬ Kötü kullar günden güne, küfre saplandılar dostlar!

8 8
‫لك يوم برت ديدی حق مصطىف‬ “Külle yevmin beter”52 dedi, Hak Resul’üm Mustafa,
‫امت بولسانگ قوالق سالغيل اهل وفا‬ Ümmet olan kulak verir, vefalıdır, bulur safa.
‫خيىش الرین اجرين بريور بداگ جزا‬ İyi kullara mükâfat, kötü kullara da cezâ,
‫قيامت کون جزاالرين تارتار دوستالر‬ Kıyamet günü ecirler, böyle dağıtılır dostlar!

9 9
‫فاسق فاجر هوا قيليب يريىن باسماس‬ Fisk u fücur işleyenler, ayakları yere basmaz,
‫روزه نماز قضا قيليب مسواک آسماس‬ Orucu yok, namazı yok, misvak ile işi olmaz.
‫رسول اهلل سنت الرين کوزاگ آملاس‬ Resul’ün sünnetlerini, işlemeyi göze almaz,
‫گناه الری كوندين کوناگ آرتار دوستالر‬ İşlediği günâhları günden güne artar dostlar!

10 10
‫دنيادارالر مالني کوروب هوا قيلور‬ Dünya malını sevenler, görüp de heves edenler,
‫منمن يلک دين اول دعوای خدا قيلور‬ Nefsine esir olanlar, ilâhlığa meylederler,
‫اوالر وقتده ايمانيدين جدا قيلور‬ Ölüm vakti imânından ayrı kalır, yalnız gider,
‫جان بریارده حرست بریالن کيتار دوستالر‬ Cân verirken hasret ile “Elveda!” der, gider dostlar!

11 11
‫قموغ دنيا یيقانالرىن واهلل کوردوم‬ Tüm dünyayı biriktiren kulları vallâhi gördüm,
‫جان بریارده نیچوک سن ديب حالني سوردوم‬ Öleceği an; “Nasılsın?” deyip ben, hâlini sordum.
‫شيطان ايدى ايماىن غه چناگل اوردوم‬ O sessizdi, şeytan dedi; “İmânına çengel vurdum!”
‫جان چيقارده ييغالى ييغالى كيتار دوستالر‬ Cân verirken ağlayarak, feryâd ile gider dostlar!

12 12
‫قول خواجه امحد اعشق بولسانگ جانينگ كويسون‬ Hoca Ahmed âşık isen, kul ol Hakk’a cânın yansın,
‫صدقينگ بریالن اهلل ديگيل تنگری بيلسون‬ Sıdk ile dayan Allâh’a, vücudun aşkla boyansın.
‫داع قيلغيل مؤمن قولالر دنيا قويسون‬ Dua et mü’min kullara, gaflet ile aldanmasın,
‫دنيا قويغان آخرتین تاپار دوستالر‬ Kim ki dünyayı terk eder, ukbâ ona yeter dostlar!

52
Külle yevmin beter: Her gün daha kötü.
245
Dîvân-ı Hikmet

84- ‫حکمت‬ Hikmet - 84


Bu Gönül Bahçesidir!53

1 1
‫قايو خملوق خالقيغه مطيع بولسه‬ Hangi mahlûk Yaradan’a itaatkâr olursa,
‫اعلم خلىق اوشل قولىن سويار دوستالر‬ Tüm cihânda var olanlar, o kulu sever dostlar!
‫يادين ايتيب بغرى پيشيب ايىچ كويسه‬ Allâh’ı zikreyleyip, bağrı pişip yanarsa,
‫هو هو دیسه سانسزي اوچقون اوچار دوستالر‬ Nefesinden sayısız kıvılcım uçar dostlar!

2 2
‫بلبل سایرار بوستان اچیره هزار دستان‬ Bülbül öter bostan içre binler destan,
‫هرگزی بوملاس بوستانالری یاز زمستان‬ Asla olmaz bostanları yaz-zımıstan,54
‫خدمت قیلغان بو یول الرده بولور خوشان‬ Hizmet eden bu yollarda olur handan,
‫پرواز قیلیب هوا ساری اوچار دوستالر‬ Pervâz edip göğe doğru uçar dostlar!

3 3
‫پری اکمل مکمیل بولغان کییش‬ Pîr-i kâmil mükemmili olan kişi,
‫شمس و قمر ینلگیغ یارور اییچ تایش‬ Güneş ve ay gibi parlar içi-dışı,
‫ذره قاملاس کونلگ اچیره غل و غیش‬ Zerre kalmaz kalp içinde gıll u gışı,
‫نظر قیلسه هر یان این کورار دوستالر‬ Hangi yöne nazar etse görür dostlar!

4 4
‫تولکین راست قولغان الر یولغه کریدی‬ Gerçek tevekkül edenler yola girdi,
‫اندیشه دین کونلگ اوینی خایل قیدلی‬ Endişeden gönül evin temiz kıldı,
‫اژدر مینسه منمن یلکین بیلماس بیدلی‬ Ejdere binse, asla benlik bilmedi,
‫حقدین قورقسانگ برچه سندین قاچار دوستالر‬ Hak’tan korksan, herkes senden korkar dostlar!

5 5
‫اعشق ایرسانگ ماسوا دین کونلگ اوزدور‬ Âşık isen masivadan gönlünü kes,
‫سیع قیلیب حق یویلغه کونلگ کزیدور‬ Sa’y edip Hak yolunda gönlünle gez,
‫ایرانالرین حکمتیده اوشبو سوزدور‬ Erenlerin hikmetinden çıkmış bu söz,
‫همت قیلغان رس دریاسنی بولور دوستالر‬ Himmet eden sır deryâsın bulur dostlar!

6 6
‫تيىل كونىلگ رسى بریالن ذاكر بولوب‬ Dili, gönlü sırrı ile zikrederse Allâh’ı,
‫اوچ يوز آتلميش تمورالرى قانغه تولوب‬ Üç yüz altmış damarından hep dökülür günâhı.
‫يازو قيشني بلبل داين واهل بولوب‬ Bülbül gibi, yaz-kış demez, feryâdla yükselir âhı,
‫سريابان اول شاخدين شاخقه قونار دوستالر‬ Coşar, öter, daldan dala atlar ve konar dostlar!

53
Not: 2-5. Kıtalar, Özbekçe bir başka metinden ilave edilmiştir.
246 54
Zımıstan: Kış.
Dîvân-ı Hikmet

7 7
‫بو کونلگین بوستانيدور عجب بوستان‬ Bilin ki, garip bahçe, bu gönlün bahçesidir,
‫بوستان اچیره سرياشورالر هزار دستان‬ İçinde ötüşenler kuşların hecesidir.
‫کورونادور هر شاخ اوزره تورلوک الوان‬ Her dalda ayrı cümbüş, renkler bilmecesidir,
‫نعمت الرىن پيشاگنيىن کورار دوستالر‬ Nimetler olgunlaşır, onları görür dostlar!

8 8
‫ظاهر نعمت شکريین اغفل بيلماس‬ Zâhirde nimetlerin, gâfil şükrünü bilmez,
‫باطن داغني قياس بریهل کورسه بوملاس‬ Bâtında olanları, kıyasla görse olmaz.
‫ظاهر کوزی غفلت بریهل باقيب کورماس‬ Zâhir gözü gâfildir, baksa gerçeği görmez,
‫باطن کوزی آچیلسه اول کورار دوستالر‬ Bâtın gözü açılsa, belki de görür dostlar!

9 9
‫باطن کوزی آچیلغانده مجله پرده‬ Bâtın gözü açılsa, iner bütün perdeler,
‫آجیلور کوز قاملاس حجاب ذره انده‬ Kalkar önünden engel, perde açılır, iner.
‫جان ين کوزی حريان بولور اوشل دمده‬ Cân gözü hayrân olur, neler varsa seyreder,
‫باقيب ايمان نوری بریهل کورار دوستالر‬ Bakar imân nuruyla, her şeyi görür dostlar!

10 10
‫قول خواجه امحد يسوی نينگ اوشبو سوزی‬ Hoca Ahmed Yesevi, söyler size bu sözü,
‫عجب ايرماس باقيب کورسه رسین کوزی‬ Umulur ki, bakarsa görür sırları, gözü.
‫فنا یف اهلل مقامينده اوزنينگ اوزی‬ “Fenâ fi’llâh” makamı, sırlarla, özün özü,
‫فنايلیق اچيره باقيب کورار دوستالر‬ “Yokluk” içinden bakıp, her şeyi görür dostlar!

85- ‫حکمت‬ Hikmet - 85


Muhabbet Kadehi!

1 1
‫حمبت ىن جامني اچييب رقص ايالاگن‬ Muhabbet kadehini, içip de rakseyleyen,
‫ديوانه يلغ مقاىم غه كريدى دوستالر‬ Divâne makamına girip de çıkmaz dostlar!
‫آچ و توقلوق سود و زيان هيچ بيلمااگن‬ Açlık-tokluk, kâr-zarar, nedir bunu bilmeyen,
‫رسمست بولوب رقص سماع اوردى دوستالر‬ Sarhoş olup raks ile semâda döner dostlar!

247
Dîvân-ı Hikmet

2 2
‫رقص سماع اوراگنالراگ دنيا حرام‬ Raks ve semâ yapanlar, sizlere dünya harâm.
‫اهل عيال خانماندين کيچیت تمام‬ Çoluk-çocuk, ev-barktan geçtinse işin tamam.
‫سحر وقتده حقه سيغنيب ييغالر مدام‬ Seher vakti Mevlâ’ya sığınıp ağla müdâm,
‫آندين سونگره رقص سماع اوردى دوستالر‬ Bundan sonra raks, sema eylemelidir dostlar!

3 3
‫رقص سماع اوراگن اعشق اوزين بيلماس‬ Raks, sema yapan âşık, asla kendini bilmez.
‫بيهوش يورار دنيا مالني قولغه املاس‬ Şuursuz döner orda, dünyaya değer vermez.
‫يوز مينگ آدم تقصري ديسه مغرور بوملاس‬ Yüz bin kul “efem” dese, dünyaya mağrur olmaz,
‫دنيا تيفيب رقص سماع اوردى دوستالر‬ Dünyayı reddederek, raks, semâ yapar dostlar!

4 4
‫دنيا تيفماى رقص سماع اوراگن جاهل‬ Dünyayı tepmeden raks, sema yapanlar câhil,
‫حق ياديىن بر دم ايتماى يورور اغفل‬ Hak adını anmadan, boşa yürüyen gâfil,
‫درويش من دير دنيا سارى کونىلگ مايل‬ Dervişim der kendince, gönlü dünyaya mâil,
‫دنيا اوچون رقص سماع اوردى دوستالر‬ Sadece dünya için raks, semâ yapar dostlar!

5 5
‫اوزدين کيتمای رقص سماع اورماق خطا‬ Raks ve semâ olur mu, kul kendinden geçmeden?
‫سبحان اياگم اناگ قيلماس ايمان عطا‬ Hâlık’ım imân vermez, kişi Hakk’ı seçmeden.
‫طاعت قيلسه دل الريىن قيلماس صفا‬ İbâdet fayda vermez, aşk şarabın içmeden,
‫ريا قيليب رقص سماع اوردى دوستالر‬ Riyâkârca yapılan raks, semâ olmaz dostlar!

6 6
‫وای اوشنداغ نادانالردين اميد قيلمانگ‬ Vah nefsim! Gâfil olma, câhile bel bağlama,
‫فيض فتوح آلور من ديب يوگروب يیلمانگ‬ Feyz u feth alır diye, ona fırsat sağlama,
‫نفىس اولوغ رشىع بوزوغ وىل بيلمانگ‬ Şeriat bilmeyenin sen peşinden ağlama,
‫شيطان لعني نوخته اورماى میندى دوستالر‬ Lain şeytan boynuma gem vurdu, bindi dostlar!

7 7
‫اوزدين كيتماى رقص ايالسه اهلل بزيار‬ Candan geçmeyen gâfil, raksından müşteki Hak,
‫سماعيدين يري تیربانيب تارتقاى آزار‬ Zikri yeri sarsmayan, gel dönmeleri bırak.
‫داع قيالى كورساتماسون اناگ ديدار‬ Dua ettim Rahman’a, cemâlu’llâh sana ırak,
‫دين دن کيچيب رقص سماع اوردی دوستالر‬ Dinden geçip raks semâ yapınca gâfil dostlar!

248
Dîvân-ı Hikmet

8 8
‫ديوانه يلغ اغلب کيلماى سماع اورار‬ Cünun galip gelmeden, kim kalkar semâ yapar,
‫حق مصطىف چهار يار دين بزيار يورار‬ Çehâr-yâr55 Mustafa’dan o, uzaklaşır, kaçar.
‫باشدين اياغ گناه الرى حارض تورار‬ Baştan sona günâhlar hazırdır, ona bakar,
‫گناه تيالب رقص سماع اوردی دوستالر‬ Günâh işleyip sonra raks, sema yaptı dostlar!

9 9
‫شبىل اعشق سماع اوردى پرتو کوروب‬ Âşık Şiblî semâ eyler, gönlü aydın, nur görüp,
‫مصطىف ىن حارض كوروب سؤال سوروب‬ Mustafa’yı hazır bulup, selâmlar sualler sorup,
‫دنيا عقبني آرقه تاشالب كوزين يوموب‬ Dünya derdin arda koyup, imân ile gözün yumup,
‫انداغ قولالر رقص سماع اوردى دوستالر‬ Böyle kullar aşkı ile raks ve sema yapar dostlar!

10 10
‫شبىل اعشق ييغالب ايدى ايا رسول‬ Şiblî âşık ağlayarak hitap etti; ”Ey Resul!
‫بيطاقت من سماع اورسام هم منی ملول‬ Takatsızım, sema yapsam, kalp kırık, gönül melül.”
‫رسول ايدى انشاء اهلل قيلغاى قبول‬ Resulullah buyurdu ki ; “İnşallâh eyler kabul!”
‫رخصت تيالب رقص سماع اوردى دوستالر‬ Ruhsat isteyip Nebi’den, raks ve semâ yaptı dostlar!

11 11
‫قول خواجه امحد رقص سماع هركيم اگ يوق‬ Raks ve semâ kimde ki yok, bil ki Kul Hoca Ahmed,
‫تقليد بریهل اورسه سماع كرياگى تموغ‬ Taklit eden cehennemde, yanar yok merhamet.
‫بو روايت پنهان ايردى ايتسام قموغ‬ Söylemedim tamamını, gizli sırdır bu rivayet,
‫حق ىن تاپيب رقص سماع اوردى دوستالر‬ Hakk’ı bulan kulları, raks ve semâ yaptı dostlar!

86- ‫حکمت‬ Hikmet - 86


Farkında mısınız Dostlar?

1 1
‫اويلاالر ايتاگن وعده كيدلى بولغاى‬ Evliyanın dediği vade gelmiş gibi,
‫قيامت ىن کوىن ياووق بودلى دوستالر‬ Kıyamet saati yakın oldu dostlar!
‫اعقل قولالر بولغاىن ىن بيدلى بولغاى‬ Âkil kullar geldiğini anladılar,
‫خلق ايل دين مهر شفقت كيىت دوستالر‬ İnsanlardan sevgi, şefkat gitti dostlar!

55
Çehâr-yâr: Dört büyük halifeye denir.
249
Dîvân-ı Hikmet

2 2
‫اولوغ کيچيک يارانالردين ادب كيىت‬ Genç ihtiyar erkeklerden edep gitti,
‫قزي و ضعيف جوانالردين حيا كيىت‬ Kızlardan kadınlardan hayâ gitti,
‫احلياء من االيمان ديب رسول ايىت‬ “El-hayau mine’l-imân” Resul dedi,
‫حياسزي قوم عجايب الر بودلى دوستالر‬ Hayâsız halk garip oldu dostlar!

3 3
‫مسلمان مسلمان ىن قيدلى قتل‬ Müslüman Müslümanı etti katl,
‫ناحق توتوب حق ايشالرين قيدلى باطل‬ Haksız olup, hak işleri etti bâtıl,
‫مريد پريغه قيلمادي هیچ يوزى خاطر‬ Mürit, pîrine kılmadı hiç hatır,
‫عجب شوملوغ زمانه الر بودلى دوستالر‬ Nasıl da kötü zaman oldu dostlar!

4 4
‫اهل دنيا خلقیمزيده سخاوت يوق‬ Ehl-i dünya halkımızda sehâvet yok,
‫پادشاه الرده وزيرالرده عدالت يوق‬ Padişah ve vezirlerde adalet yok,
‫درويشالرىن داعسيده اجابت يوق‬ Dervişlerin duasında icabet yok,
‫تورلوک بال خلق اوستيغه ياغدى دوستالر‬ Türlü bela halk üstüne yağdı dostlar!

5 5
‫آخر زمان اعلم الرى ظالم بودلى‬ Âhir zaman âlimleri zâlim oldu,
‫خوش آمدین ايتگوچیالر اعلم بودلى‬ Dalkavukluk yapanlarsa âlim oldu,
‫حقىن ايتاگن درويش الراگ غنيم بودلى‬ Hak söyleyen dervişlere düşman oldu,
‫کورینگزیالر اسالم قودلین کییت دوستالر‬ Bakın hele İslâm elden gitti dostlar!

6 6
‫قيامت كون ياووق ييىت قالغاىن يوق‬ Kıyamet günü yaklaştı, zamanı yok,
‫اویلاالر ايتاگن سوزين يالغاىن يوق‬ Evliyanın sözünde hiç yalanı yok,
‫اوز اوزيغه بري نصيحت قيلغاىن يوق‬ Doğru-dürüst nasihatler edeni yok,
‫نصيحتني خلقه ايتيب كيىت دوستالر‬ Öğüdünü halka deyip gitti dostlar!

7 7
‫قاتیغالنیب ای قول امحد یولغه کریگیل‬ Sebat edip ey Kul Ahmed sen yola gir,
‫قولین کورسانگ قویل بولوب معنا سورفیل‬ Kulu görsen, sen ona uy ma’nâyı sor,
‫گر اهلیم روزی قیلسه معین آلغیل‬ Eğer Allâh nasip etse hikmeti al,
‫معین سوراب معین آلغان تایت دوستالر‬ Ma’nâ sorup, ma’nâ alan tattı dostlar!

250
Dîvân-ı Hikmet

87- ‫حکمت‬ Hikmet - 87


Asla Gafil Olmasın!

1 1
‫بزیدین سالم دوستالرغه طلب یولنی قویماسون‬ Dostlara bizden selâm, duayı boşlamasın,
‫دیدار طلب قیلسه الرهرگزی اغفیل بوملاسون‬ Kim cemâlin isterse, asla gâfil olmasın.

2 2
‫اغفل تاپماس حق یولنی آنده تاپماسالر اورین‬ Gâfiller Hak yolunda, zinhar bulamaz makam,
‫اییچ تایش کویوبان سحرالرده یاتماسون‬ İçi-dışı yanan kul, seherlerde yatmasın.

3 3
‫یادی بریالن بولسه الر دیدار آرزو قیلسه الر‬ Adını yâd eyleyip, cemâli isteyenler,
‫هر چند خواریلق کورسه الر کونلگ اوزگه بوملاسون‬ Hor görülseler dahi, gönlü mahzun olmasın.

4 4
‫اعشقالرغه دنیاده خواریلق زاریلق مالمت‬ Dünyada âşıklar hor, melametli ağlarlar,
‫مالمت سزی حمنت سزی اعشق من دیب ایتماسون‬ Melâmetsiz,56 mihnetsiz, ben âşıkım demesin.

5 5
‫رشیعتده جتریددور دنیاسیین ترک ایتماك‬ Şeriatte tecrittir, dünyasını terk etmek,
‫ترک ایتماینی تن جاننی جترید بودلوم دیماسون‬ Terk etmeden dünyayı, Hakk’ı sevdim demesin.

6 6
‫طریقتده تن جاننی ترک ایتمایك مشلکدور‬ Tarikatte cânını terk eylemek müşküldür,
‫ترک ایتماینی تن جاننی سوا بودلوم دیماسون‬ Cânını terk etmeden, seninleyim demesin.

7 7
‫حقیقتده حرامدور بری خدادین اوزاگیس‬ Hakikatte harâmdır Bir Allâh’tan başkası,
‫انداغ بوملای اعشقالر دیدار آرزو قیلماسون‬ Âşık böyle olmadan, cemâl arzu etmesin.

8 8
‫انداغ رسول مصطیف دنیا مالنی سویمادی‬ Hak Muhammed Mustafa, dünya malın sevmedi,
‫امت بولسه رسول اگ دنیا مالنی سویماسون‬ Resul’e ümmet olan, dünya malı sevmesin.

9 9
‫مسکنی امحد یسوی سالم ایتدی دوستالرغه‬ Miskin Ahmed Yesevî, selâm verdi dostlara,
‫اوشبو سوزنینگ معناسنی طالب بولسه انگالسون‬ İş bu sözün ma’nâsı, tâlip olan anlasın.

56
Melamet: Kınanmışlık, aşağılanma.
251
‫‪Dîvân-ı Hikmet‬‬

‫حکمت ‪88-‬‬ ‫‪Hikmet - 88‬‬


‫!‪Kibirli Kul Cehennemde‬‬

‫‪1‬‬ ‫‪1‬‬
‫ديداريىن طلب قيلسانگ اى ذاکرالر‬ ‫‪Ey zâkirler! Kim ki cemâl isterse,‬‬
‫جاندين کيچيب حلقه اچيره کورونگ ديدار‬ ‫‪Cemâl görmek zikr halkasında olur.‬‬
‫شوقينگ بيالن اهلل ايتيب راست اگ قايتيب‬ ‫‪Şevkle Allâh diyerek Hakk’a dönen,‬‬
‫تون اويقوسني حرام ايالب بولغيل بيدار‬ ‫‪Uykusu harâmdır, uyumaz olur.‬‬

‫‪2‬‬ ‫‪2‬‬
‫بيدارالراگ حق رمحىت بولور ياووق‬ ‫‪Uykusuza, Hak rahmeti yakındır.‬‬
‫بيدارالرىن کونیلگ سينوق کوزى ياشليق‬ ‫‪Gözü yaşlı, gönlü kırık sakindir.‬‬
‫منمن يلک ىن جزاسيىن برياگى تموغ‬ ‫‪Ben-benliği, cehennemden arındır,‬‬
‫تكربین دوزخ اچيره حاىل دشوار‬ ‫‪Kibirli kul, cehennemde perişân.‬‬

‫‪3‬‬ ‫‪3‬‬
‫سیندين بورون يارانالرينگ قيان کيىت‬ ‫?‪Senden önce dostlar nereye gitti‬‬
‫بو دنياغه ميل قيلماى ييغالب اوىت‬ ‫‪Dünyaya meyletmedi, ağladı geçti.‬‬
‫عمرينگ آخر بودلى نوبت سناگ یيىت‬ ‫‪Ömrün sona erdi, yol sana yetti,‬‬
‫گناهینگاگ توبه قيلغيل اى بد کردار‬ ‫!‪Günâhlara tövbe, ey mücrim insan‬‬

‫‪4‬‬ ‫‪4‬‬
‫نفسينگ سىن باقيب تورسانگ نيالرديماس‬ ‫‪Sen nefsine uysan, neler istemez,‬‬
‫زارى قيلسانگ اهلل سارى بيون سونماس‬ ‫‪Allâh’a yönelsen, o boyun eğmez,‬‬
‫قولغه آلسانگ يبان قوشديک قولغه قونماس‬ ‫‪Yaban kuşu gibi, avuca girmez,‬‬
‫قولغه آيلب تون اويقوسني قيلغيل بيدار‬ ‫‪Uykuların terk et, kalsın uykusuz.‬‬

‫‪5‬‬ ‫‪5‬‬
‫نفس يويلغه کرياگن کیىش رسوا بولور‬ ‫‪Rezil olur, nefsin yoluna giren,‬‬
‫يودلين آزيب تايیب توزوب گمراه بولور‬ ‫‪Yoldan kayar, çıkar günâhkâr olur.‬‬
‫ياتسه قوبسه شيطان بيالن همراه بولور‬ ‫‪Nefse uyup, kim kötülük işlerse,‬‬
‫نفسىن تیپکيل نفسىن تیپكيل ای بد كردار‬ ‫‪Yatar-kalkar, şeytana yoldaş olur.‬‬

‫‪6‬‬ ‫‪6‬‬
‫نفسينگ سیىن آخر دمده گدا قيلغاى‬ ‫‪Nefsin seni, son anda köle eyler,‬‬
‫دين اوىي ىن اغرت قيليب ادا قيلغاى‬ ‫‪Din evin yağmalayıp, talan eyler,‬‬
‫اوالر وقتده ايمانينگدين جدا قيلغاى‬ ‫‪Öldüğünde, imândan mahrum eyler,‬‬
‫اعقل ايرسانگ نفس بددين بولغيل بزيار‬ ‫‪Aklın varsa, nefsinden müşteki ol.‬‬

‫‪252‬‬
Dîvân-ı Hikmet

7 7
‫فرعون قارون شيطان سوزين حمکم توتدى‬ Firavn, Karun şeytan sözünü tuttu,
‫بول سببدين يری ياريدلى آىن يوتدى‬ O sebeple, yer yarıldı da yuttu,
‫موىس لکيم ناصح بولوب سوزالر ايتدی‬ Musa Kelîm’in öğüdün unuttu,
‫قوالق توتماى اول ايكى ىس اودلى مردار‬ Dinlemeyip, küfr üzere öldüler.

8 8
‫گناهینگ اگ توبه قيليب ييغالب يورغيل‬ Günâhlara tövbe et ağla, sürün,
‫كيتارمن ديب يول باشيغه باريب تورغيل‬ Giderim deyip yol başında durun.
‫كيتاگنالرىن كوروب سني هم عربت آلغيل‬ Gidenleri, ibret alın da görün,
‫عربت آلسانگ ياتميش يريينگ بولور لگزار‬ İbret alsan, yatak gül bahçen olur.

9 9
‫مؤمن قول الر درد حالت پيدا قيدلى‬ Mü’min kullar, derdi peydâ eyledi,
‫حق يويلده جان و دلىن شيدا قيدلى‬ Hak yolunda cânı şeydâ57 eyledi,
‫دنيا تاشالب آخرت ىن سودا قيدلى‬ Dünya değil, ukbâ sevdâ eyledi,
‫سودا قيلسانگ حور وغلمان بارى تيار‬ Huri- gılmân, sevdâlıya hazırdır.

10 10
‫قول خواجه امحد نفس ايلگيدين قيلورمن داد‬ Hoca Ahmed, nefs elinden et feryât,
‫پري مغان بولغاى موکني اناگ جالد‬ Pîr-i kâmil, olur mu ona cellât!
‫بيخربالر ايشيتماسالر داد و فرياد‬ Bî-haber, işitmez eder imdât!
‫قان ييغالغيل ايشيتسون اول پرورداگر‬ Kan ağlasan, işitir Allâh seni.

89- ‫حکمت‬ Hikmet - 89


Dervişler Sohbetinde!

1 1
‫ایرانالر مجال کورور درویشالر صحبتیده‬ Erenler cemâl görür, dervişler sohbetinde,
‫ایرانالر جملسینده نور یااغر صحبتیده‬ Erenler meclisinin, nur yağar sohbetinde.

2 2
‫نه تیله سه اول بولور درویشالر صحبتیده‬ Ne dilerse o olur, dervişler sohbetinde,
‫هر رسالر ظاهر بولور درویشالر صحبتیده‬ Cümle sırlar ayandır, erenler sohbetinde.

57
Şeydâ: Aşırı sevgiden doğan hâl, aşk.
253
Dîvân-ı Hikmet

3 3
‫هر کیم صحبتاگ کیدلی ایراندین اولوش آدلی‬ Her kim sohbete geldi, erenlerden pay aldı,
‫یات کیدلی بیلیش بودلی درویشالر صحبتیده‬ El geldi tanış oldu, erenler sohbetinde.

4 4
‫هر کیم صحبتاگ کیدلی کونیلگ اگ معین تودلی‬ Her kim sohbete geldi, gönlü sırlara erdi,
‫اصحابالر مراد تاپیت درویشالر صحبتیده‬ Dostlar muradın buldu, dervişler sohbetinde.

5 5
‫اعیم کیلسه خاص بولور یودلوز کیلسه آی بولور‬ Avamsa mümtâz olur, yıldız gelse ay olur,
‫میس کیلسه آتلون بولور درویشالر صحبتیده‬ Bakırsa altun olur, dervişler sohbetinde.

6 6
‫کرب حسدالر اوالر اچییگه معای توالر‬ Kibr ü hasetler ölür, sırlar içinde kalır,
‫کوز آچیب حقین کورار درویشالر صحبتیده‬ Göz açıp Hakk’ı görür, dervişler sohbetinde.

7 7
‫رسولغه ویح کیدلی باشیدین تاجنی آدلی‬ Resul’e vahiy geldi, tâcı başından aldı,
‫قوپیت خادم یلق قیدلی درویشالر صحبتیده‬ Kalktı hizmette kaldı, dervişler sohbetinde.

8 8
‫قول خواجه امحد صحبتده دم اورار مناجاتده‬ Hoca Ahmed sohbette, dili münacâtta,
‫زیه خوش سعادتدور درویشالر صحبتیده‬ Gönlü hoş saadette, dervişler sohbetinde.

90- ‫حکمت‬ Hikmet - 90


Seher Vakti Olanda!

1 1
‫نه خوش تاتلیغ حق یادی سحر وقیت بولغانده‬ Hakk’ın zikri ne hoştur, seher vakti olanda.
‫بادلین سچوک هو آیت سحر وقیت بولغانده‬ Baldan tatlı “Hû!” adı, seher vakti olanda.

2 2
‫سحر وقیت توراغنالر جاننی فدا قیلغانالر‬ Seher vakti kalkanlar, cân fedâ eyleyenler,
‫عشق اوتیده کویاگنالر سحر وقیت بولغانده‬ Aşk odunda yanarlar, seher vakti olanda.

254
Dîvân-ı Hikmet

3 3
‫سحر وقیت خوش ساعت توراغنغه بولغای راحت‬ Seher vakti hoş saat, kalkana olur rahat,
‫آچیلور دولت سعادت سحر وقیت بولغانده‬ Ederler hep münacât, seher vakti olanda.

4 4
‫هر کون کویار بو جانیم قول یلق سزی یوق درمانیم‬ Her gün yanar bu cânım, zikirsiz yok dermânım,
‫سنی کیچورگیل گناهیم سحر وقیت بولغانده‬ Sen bağışla günâhım, seher vakti olanda.

5 5
‫ایمان شمعنی یاندورسانگ روح قوشیم ین کویدورسانگ‬ İmân nurun yandırsan, ruh kuşunu kandırsan,
‫حداینگ گه سیغنی سانگ سحر وقیت بولغانده‬ Kalbini uyandırsan, seher vakti olanda.

6 6
‫قول خواجه امحد ساعیت بری حلظه یوق طاعیت‬ Hoca Ahmed taati, yok zerre ibâdeti,
‫ذکری جان نینگ راحیت سحر وقیت بولغانده‬ Zikir kalbin rahatı, seher vakti olanda.

91- ‫حکمت‬ Hikmet - 91


Gelin Kısmet Alınız!
1 1
‫هو حلقه ىس قورودلی ای درويشالر کيلينگ الر‬ “Hû!” halkası kuruldu, ey dervişler geliniz.
‫حق سفره ىس يايدلى آندين اولوش آيلنگ الر‬ Hak sofrası açıldı, gelin kısmet alınız.

2 2
‫قال علمیین اوقوبان حال علیم اگ ييتيبان‬ Kâl ilmini okuyan, hâl ilmine ulaşır,
‫يوقلوق اچيره ياتيبان باريلق الردين آيلنگ الر‬ Yokluk içine dalıp, varlıklardan alınız.

3 3
‫يریتيب شفقت پرده سني تيالب ديدار وعده سني‬ Yırtıp şefkat perdesin, dile cemâl vadesin,
‫آچيب کونلگ ديده سني مشاهده قيلينگ الر‬ Açıp gönül perdesin, müşahede eyle sen.

4 4
ّ ‫هو‬
‫اره سني آيلبان نفس باشيغه سايلبان‬ “Hû!” bıçkısın alarak, nefs başına çalarak,
‫توىن کوىن طالب الر جان ىن قربان قيلينگ الر‬ Gece-gündüz anarak, cânın kurbân eyle sen.

255
Dîvân-ı Hikmet

5 5
‫حلقه اچيره هو دينگزي عشق اوتيغه يانينگزي‬ Halkada “Hû!” deyiniz, aşk içinde yanınız,
‫تن جان بریالن طالب الر تكبري باشالب ايتينگ الر‬ Ten-cân ve cânânınız, tek bir “Allâh” deyiniz!

6 6
‫هو هو تيو زار اينگراب هو ديمکده معىن بار‬ “Hû, hû!” deyip, inleyip, “Hû!” demekte ma’nâ var,
‫ديداريدین اميدوار رمحتيدين آيلنگ الر‬ Cemâlini dileyip, rahmetini alınız.

7 7
‫قول خواجه امحد قول بولغان يول اوستيده کول بولغان‬ Hoca Ahmed kul olan, yol üstünde kül olan,
‫طالب الرغه مل بولغان اندين عربت آيلنگ الر‬ Tâliplere mül58 olan, ondan ibret alınız.

92- ‫حکمت‬ Hikmet - 92


Hak Cemâlin Göstermezse!

1 1
ّ
‫اول هو آخر هو ديب بيخود بولغيل‬ “Evveli Hû, âhiri Hû!” bil ki nefsin perişan.
‫حق مجالني کورساتماسه ضامن بوالی‬ Hak cemâlin göstermezse, senin hâlin pek yaman.
‫ظاهر هو باطن هو ديب يولغه کريگيل‬ “Zâhiri Hû, bâtını Hû!” deyip de yola çıkan,
‫حق مجالني کورساتماسه ضامن بوالی‬ Hak cemâlin göstermezse, hâlin perişân senin.

2 2
‫ال هلإ إال اهلل ديب زارى قيلغيل‬ “Lâ ilahe illa’llâh!” de, ağla aksın gözyaşın,
‫حق ذکريىن هركيم ايتسه ياری بريگيل‬ Hak zikrini kim söylerse, bil ki odur yoldaşın.
‫پري مغان خدمتينه يوگوروب يورگيل‬ Mürşid-i kâmil yoluna, hizmetine koy başın,
‫حق مجالني کورساتماسه ضامن بوالی‬ Hak cemâlin göstermezse, hâlin perişân senin.

3 3
َّ
‫تيلگه آلگيل ال هلإ إال اهلل‬ “Lâ ilahe illa’llâh”ı, dilin dâim zikretsin.
‫اچياگ سالغيل هر نفسده بولغيل آاگه‬ Aklına koy her nefeste, beynin onu fikretsin.
‫پري مغان نظر قيلغاى سیناگ نااگه‬ Pîr-i kâmil nazar kılıp, seni kalpten fethetsin,
‫حق مجالني کورساتماسه ضامن بوالی‬ Hak cemâlin göstermezse, hâlin perişân senin.

58
Mül: Şarap, manevi aşk şarabı.
256
Dîvân-ı Hikmet

4 4
‫ادهم صفت سوا بولوب دنيا تيبگيل‬ Sen İbrahim Edhem gibi, uzak ol dünyayı tep,
‫كيمىن کورسانگ خرض بيليب قولني اوپگيل‬ Kimi görsen Hızır bilip, saygı duy elini öp,
‫مجایلىن كوراى ديسانگ سحر قوپغيل‬ Cemâlini görsem dersen, seherde kalk pür edep,
‫حق مجالني کورساتماسه ضامن بوالی‬ Hak cemâlin göstermezse, hâlin perişân senin.

5 5
‫اهلل دياگن بنده الرىن قوىل بولغيل‬ Allâh diyen kullarının, sen de oluver gülü,
‫تفراق صفت يول اوستيده يوىل بولغيل‬ Toprak ol, yerlere seril, ol yürüyenin yolu,
‫اعشق الرىن كويوب اوچاگن كوىل بولغيل‬ Sen, âşıkların savrulan külü olasın külü,
‫حق مجالني کورساتماسه ضامن بوالی‬ Hak cemâlin göstermezse, hâlin perişân senin.

6 6
‫ذاکر بولوب شاكر بولوب حقىن سويگيل‬ Hakk’ı seven kulları, zâkir olur şükreder,
‫سحر وقتده قوپوب نفسینگ کوزين اويغيل‬ Seher vaktinde kalkar, nefsini ıslah eder.
‫بايزيدديک اعشق بولوب دنيا قويغيل‬ Âşık Bâyezîd gibi, hem dünyayı terk eder,
‫حق مجالني کورساتماسه ضامن بوالی‬ Hak cemâlin göstermezse, hâlin perişân senin.

7 7
‫یورسانگ تورسانگ ياتسانگ قوپسانگ حقین ايتسانگ‬ İster yürü, ister dur, yatıp-kalkıp Hak söyle,
‫ذاكر بولوب شاكر بولوب جاندين اوتسانگ‬ Zâkir olup cândan geç, Hakk’a dâim şükreyle,
‫واهلل باهلل دنيا حرام تاشالب آتسانگ‬ Vallâh-billâh dünyayı, harâm sayıp terk eyle,
‫حق مجالني کورساتماسه ضامن بوالی‬ Hak cemâlin göstermezse, hâlin perişân senin.

8 8
‫حق وصلیغه یيتاى ديسانگ سحر ييغال‬ Hak vaslına varayım dersen seherde ağla,
‫اهلل تيو يوراک بغرينگ اوتقه داغال‬ “Allâh!” de yüreğini, aşk ateşiyle dağla.
‫همت قورين جان بيیل اگ حمكم باغال‬ Hikmet kemerini sen, beline sıkı bağla,
‫حق مجالني کورساتماسه ضامن بوالی‬ Hak cemâlin göstermezse, hâlin perişân senin.

9 9
‫ادهم صفت بو دنيادين كونلگ اوزگيل‬ Edhem ol bu dünyadan gönlünü azat eyle,
‫حرص هوا تكربىن اوينی بوزگيل‬ Hırs, heva, tekebbürden, evin yık mezat eyle.
‫حمبت ىن درياسيغه چوموب يوزگيل‬ Muhabbet deryâsına dalarak yüz sen öyle,
‫حق مجالني کورساتماسه ضامن بوالی‬ Hak cemâlin göstermezse, hâlin perişân senin.

257
Dîvân-ı Hikmet

10 10
‫كيچه کوندوز آخرت ىن غمني ييگيل‬ Gece-gündüz âhiret gamın çek, tasasın çek,
‫تون اويقوىن حرام قيليب طاعت قيلغيل‬ Gece uykusu harâm, onda ibâdet gerçek,
‫حمبت ىن شوىق بریالن کوکسونگ يارغيل‬ Göğsünü muhabbetle aç ki, rahmet girecek,
‫حق مجالني کورساتماسه ضامن بوالی‬ Hak cemâlin göstermezse, hâlin perişân senin.

11 11
‫اهل هوا منمن يلكدين قاچيب يورگيل‬ Ehl-i hevâ olandan, ben-benlikten kaç yürü.
‫اهلني تاپسانگ كوزده ياشینگ ساچیب يورگيل‬ Bulursan ehlini sen, gözyaşını saç yürü.
‫حمبت ىن رشاىب دين اچييب يورگيل‬ Muhabbet şarabından kana kana iç yürü,
‫حق مجالني کورساتماسه ضامن بوالی‬ Hak cemâlin göstermezse, hâlin perişân senin.

12 12
‫ايا دوستالر بو دنيادين ييغالب اوتينگ‬ Dostlarım bu dünyadan ağlayarak vazgeçin,
‫فاىن تورور بو دنيادين كيچيب كيتينگ‬ Fânidir bu dünyadan eli, eteği çekin.
‫حمبت نينگ جامني آيلب ىم نوش ايتينگ‬ Muhabbet kadehiyle aşk şarabını için,
‫حق مجالني کورساتماسه ضامن بوالی‬ Hak cemâlin göstermezse, hâlin perişân senin.

13 13
‫کيچه اهلل كوندوز اهلل تينماى ايتغيل‬ Gece-gündüz demeden “Allâh!” de, zikrin eyle,
‫کيچه الرى بيدار بولوب قانالر يوتغيل‬ Geceleri uykusuz kanlar yut, fikrin eyle,
‫بو دنياىن عزت الرين تاشالب اوتگيل‬ Dünya izzetlerini bırakıp sen terk eyle,
‫حق مجالني کورساتماسه ضامن بوالی‬ Hak cemâlin göstermezse, hâlin perişân senin.

14 14
‫پري مغان ايتایگ ین حمکم توتغيل‬ Pîr-i kâmil eteğin yapışıver, sıkı tut,
‫معرفت ین بازاريده اوزونگ ساتغيل‬ Ma’rifet pazarında özün sat, nefsin unut,
‫ىم نوش ايتيب سماع قيليب ذکرين ايتغيل‬ Mey içip semâ eyle, budur zikirde umut,
‫حق مجالني کورساتماسه ضامن بوالی‬ Hak cemâlin göstermezse, hâlin perişân senin.

15 15
ّ
‫يا ربنا ظلمنا ديب ناهل قيلغيل‬ “Yâ Rabbenâ, zalemnâ”,59 deyip de feryâd eyle,
‫کوز ياشينگىن هر طرفقه ژاهل قيلغيل‬ Saçıver gözyaşını her yeri şebnem60 eyle,
‫حق ياديین ايتيب اوزونگ واهل قيلغيل‬ Hak zikrini söyleyip, özünü helak eyle,
‫حق مجالني کورساتماسه ضامن بوالی‬ Hak cemâlin göstermezse, hâlin perişân senin.

59
Rabbenâ zalemnâ: Ey Rabbimiz biz zulmettik. (A’râf Sûresi, 7/23. Ayet)
258 60
Şebnem: Çiğ, yere düşen nem, gece ıslaklığı, çiçek ismi.
Dîvân-ı Hikmet

16 16
‫درد حالت پيدا قيليب يولغه کريگيل‬ Derdini ortaya koy, müstakim ol, yola gir,
‫پروانه ديک شمع ین کوروب اوزونگ اورغيل‬ Pervâne gibi mumu, görüp de özünü vur,
‫قايدا بارسانگ ذکرين ايتيب دواكن قورغيل‬ Her nereye gidersen, zikir yap pazarın kur,
‫حق مجالني کورساتماسه ضامن بوالی‬ Hak cemâlin göstermezse, hâlin perişân senin.

17 17
‫حمبت ىن ميدانيده باش اويناسانگ‬ Muhabbet meydanında baş oynatıp, cân versen,
‫هو هو تيو ذكرين ايتيب جان قيناسانگ‬ “Hû, Hû” deyip zikrini, yükseltip “Allâh!” desen,
‫ديدار تيالب قان ياش توكوب زار اينگراسانگ‬ Cemâl dile, kan-yaş dök, ağlayıp da inlesen,
‫حق مجالني کورساتماسه ضامن بوالی‬ Hak cemâlin göstermezse, hâlin perişân senin.

18 18
‫ايرانالرىن آستانه سني ساقالب ياتقيل‬ Erenler dergâhını bekle gözet öyle yat,
‫سحرالرده چار رضب اوروب ايرته قوپقيل‬ Seherlerde dövünüp, yatağından öyle kalk,
‫زارى قيليب فنا بولوب جاندين اوتغيل‬ Ağlayıp, yok olarak, cândan geçmelidir halk,
‫حق مجالني کورساتماسه ضامن بوالی‬ Hak cemâlin göstermezse, hâlin perişân senin.

19 19
‫تفراق صفت خواريلق تارتقيل نفسینگ اولسون‬ Toprak gibi hor görül, enaniyetin ölsün,
‫خلق اچيینده رسوا بولغيل اعلم كولسون‬ Halk içinde rezil ol, tüm âlem sana gülsün,
‫چني كونلگده ييغالی كورگيل خدا بيلسون‬ Cân u gönülden ağla, sadece Allâh bilsin,
‫حق مجالني کورساتماسه ضامن بوالی‬ Hak cemâlin göstermezse, hâlin perişân senin.

20 20
‫کوز ياشينگىن دريا قيلغيل رحىم كيلسون‬ Gözün yaşın deryâ kıl, gelsin Hakk’ın rahmeti,
‫غريب بولوب يودلا ياتقيل قولونگ آلسون‬ Garip olup yolda yat, yetişsin inâyeti.
‫پنهان يوروب طاعت قيلغيل تنگری بيلسون‬ Gizli yap, Allâh bilsin kulluğu, ibâdeti,
‫حق مجالني کورساتماسه ضامن بوالی‬ Hak cemâlin göstermezse, hâlin perişân senin.

21 21
‫هجران توىن آهينگ بریالن اوتالر ياققيل‬ Ayrılık geceleri, âh ile ateşler yak,
‫كوز ياشينگىن برىق بريالن چقماق چاققيل‬ Gözyaşın şavkı ile aç yolunu çakmak çak,
‫ايرانالرىن صحبتيده ايريب آققيل‬ Erenler sohbetinde çağla, sular gibi ak,
‫حق مجالني کورساتماسه ضامن بوالی‬ Hak cemâlin göstermezse, hâlin perişân senin.

259
Dîvân-ı Hikmet

22 22
‫اى نا انصاف دنيا فاىن حقه يانغيل‬ Ey insafsız bu dünya fânidir sakın kanma,
‫بنده بولسانگ حق ذکريىن تينماى آيتغيل‬ Kul olan Hak zikrin der, başka şeye aldanma,
‫پري مغان خدمتيده جفا تارتقيل‬ Pîr-i kâmil hizmeti, sakın cefâdır sanma,
‫حق مجالني کورساتماسه ضامن بوالی‬ Hak cemâlin göstermezse, hâlin perişân senin.

23 23
‫اهلل تيو فنا بولغيل بغرينگ کويسون‬ Allâh de, nefsin yok et, ciğerin, bağrın yansın,
‫تونالرقوپيب طاعت قيلغيل تنگری سويسون‬ Sen gece ibâdet et, Hakk’ın sevdiği cânsın,
‫آندين سونگره خاص بزرک الر نظر قيلسون‬ Sonra da has büyükler sana gönül bağlasın,
‫حق مجالني کورساتماسه ضامن بوالی‬ Hak cemâlin göstermezse, hâlin perişân senin.

24 24
‫تون سحرالر بيدار بولوب سحر تورگيل‬ Kalkıver seherlerde, geceler uykusuz ol,
‫اعشق بولسانگ اسماعيل ديک جاندين اوتگيل‬ İsmail gibi cândan geç ki, doğrudur bu yol,
‫قول آياغينگ حمكم بوغوب امرين توتغيل‬ Tüm azaların koru, Hakk’ın emrine râm ol,
‫حق مجالني کورساتماسه ضامن بوالی‬ Hak cemâlin göstermezse, hâlin perişân senin.

25 25
‫رياضت ىن قاتيغ تارتيب جانالر قیينا‬ Riyâzeti sıkı yap, bundan incinsin cânlar,
‫ميدان اچيره باشینگ بریيب باشينگ اوينا‬ Meydan içre başın ver, kabul olsun kurbânlar,
‫عيش دين كيچيب مال اورنيغه زقوم چاينا‬ Harâm zakkum yiyenler, gerçeği nasıl anlar?
‫حق مجالني کورساتماسه ضامن بوالی‬ Hak cemâlin göstermezse, hâlin perişân senin.

26 26
‫فوهاد صفت حمنت تارتيب تاغالر كیسگيل‬ Ferhât gibi elem çek, istersen dağı delmek,
‫بايزيد ديک تونالر قوپوب اوزونگ آسغيل‬ Bâyezîd gibi özün, gece Allâh’a vermek,
‫جنيد ديک چولالر کزیيب خارالر باسغيل‬ Cüneyt gibi çöllerde gezip, dertlerle ermek,
‫حق مجالني کورساتماسه ضامن بوالی‬ Hak cemâlin göstermezse, hâlin perişân senin.

27 27
‫حق رمحىت اولوغ دريا بري قطره بس‬ Hak rahmeti deryâdır, tek bir katresi yeter,
‫قطره سيدين بهره آلغان قيلماس هوس‬ Bir damlanın içinden sonsuz hidayet eder,
‫ما و من يلک سيندين كيتار مثل مگس‬ Nefs ölür sinek gibi ben ve bencillik gider,
‫حق مجالني کورساتماسه ضامن بوالی‬ Hak cemâlin göstermezse, hâlin perişân senin.

260
Dîvân-ı Hikmet

28 28
‫حق رمحىت اولوغ دريا قابل بولغيل‬ Hak rahmeti deryâdır, gel onu kabul eyle,
‫طالب ايسانگ حق ساريغه مايل بولغيل‬ Hak yoluna tâlipsen, rahmetine meyl eyle,
‫زهد تقوى دايم قيليب نايل بولغيل‬ Nâil olmak istersen züht, takva dâim eyle,
‫حق مجالني کورساتماسه ضامن بوالی‬ Hak cemâlin göstermezse, hâlin perişân senin.

29 29
ّ
‫الال ايتيب اال اهلل غه شيدا بولغيل‬ “Lâ, lâ.” de “İlla’llâh”a, tutkun ol, sarıl cândan,
‫منصور صفت انااحلق ديب غواغ قيلغيل‬ Mansûr gibi “ene’l-hak” de ve çekil meydandan,
‫گريان بولوب کوز ياشينگىن دريا قيلغيل‬ Gözyaşın deryâ eyle, arz titresin giryândan,
‫حق مجالني کورساتماسه ضامن بوالی‬ Hak cemâlin göstermezse, hâlin perişân senin.

30 30
‫اى ىب خرب غفلت بيالن اويقوده سني‬ Gerçeklerden bî-haber, gaflette uykudasın,
‫دنيا تيالب كيچه كوندوز قايغوده سني‬ Dünya için ne telaş, her dâim kaygıdasın,
‫طاعت قيلماى سوزالر سوزالب بيهوده سني‬ İbâdet eylemezsin, sen nasıl saygıdasın?
‫حق مجالني کورساتماسه ضامن بوالی‬ Hak cemâlin göstermezse, hâlin perişân senin.

31 31
‫تاشدين توشاک يستوق قيليب طاعت قيلسانگ‬ Yastık-yatak taştan et, ibâdet yap Mevlâ’ya,
‫حق امريغه راىض بولوب بويون سونسانگ‬ Hak emrine razı ol, boynunu bük Hudâ’ya.
‫اوالر وقتده ايمان آريغ قولغه آلسانگ‬ Temiz, imânlı kul ol, meyletme mâsivaya,
‫حق مجالني کورساتماسه ضامن بوالی‬ Hak cemâlin göstermezse, hâlin perişân senin.

32 32
‫قول خواجه امحد نصيحتىن اوزوناگ قيل‬ Hoca Ahmed Yesevî, kendine et nasihat,
‫اى ىب خرب خلقىن قويوب اوزونگىن بيل‬ Sen nefsini ıslah et, halkını bırak rahat.
‫تاغ دين آغري گناهينگ بار اوزوناگ كيل‬ Dağlardan daha ağır, günâhların kat be kat,
‫حق مجالني کورساتماسه ضامن بوالی‬ Hak cemâlin göstermezse, hâlin perişân senin.

261
Dîvân-ı Hikmet

93- ‫حکمت‬ Hikmet - 93


Hoca Ahmed Tövbe Et!61

1 1
‫تينماى اعشق هو ديرالر خداىي غه يابلاريب‬ Dinmeden âşıklar “Hû!” der, Allâh’ına yalvarıp,
‫يورور آىن عشقيده كيچه كوندوز ساراغيب‬ O’nun aşkıyla yürürler, gece-gündüz sararıp.

2 2
‫زار ييغالتيب اعشق ىن عشق ايلگيده خدايم‬ Çok ağlatıp âşıkları, aşk elinde Allâh’ım!
‫عشق يويلده مالمت آناگ كورور مناسب‬ Aşk elinde melâmeti, ona görür münasip.

3 3
‫منصور بري كون ييغالدى ايرانالر رحم ايالدى‬ Mansûr bir gün ağlayınca, erenler rahmeyledi,
‫چلنت رشبت اچيوردى منصورغه مهرين سايلب‬ Kırklar şerbet içirdiler, Mansûr’a değer verip.

4 4
‫منصور ايتور انااحلق ايرانالر ايىش برحق‬ Mansûr deyince “Ene’l-Hak”, erenler; “doğru”dedi,
‫مالالر ايتور ناحق كونىلگ اگ يمان آيلب‬ Mollalar der; “doğru değil” gönlüne kötü gelip.

5 5
‫ايتماگيل انا احلق ديب اكفر بودلونگ منمصور ديب‬ “Kâfir olursun Ey Mansûr! Sen söyleme ene’l-Hak.”
‫قرآن اچيره بودلور ديب اودلورديالر كوپالشيب‬ “Kur’ân içre hüküm budur”, öldürdüler taş atıp.

6 6
‫بيلماديالر مالالر انا احلق ىن معناسني‬ Bilemediler mollalar “Ene’l-Hakk”ın ma’nâsını,
‫قال اهىل اگ حال علمني حق كورمادى مناسب‬ Zâhir ehline, hâl ilmi Hak görmedi münasip.

7 7
‫روايت الر بيتيدلى حالني آىن بيلمادى‬ Rivayetler yazılınca, onun hâlin bilmedi,
‫منصور ديک اويلاىن قويديالر دارغه آسيب‬ Mansûr gibi bir veliyi dârağacına asıp.

8 8
‫بیاگنه دیب مالالر شیخ منصورین اوتلوردی‬ Merdut deyip mollalar, Şeyh Mansûr’u öldürdü,
‫اکفر دیب کویدوردیالر اوچ یوز مال تالشیب‬ Kâfir deyip öldürdüler, üç yüz molla kapışıp,

9 9
‫کولنی کوکاک ساوردی ایلتیب دریاغه سادلی‬ Külün göğe savurdu, atıp nehire saldı,
‫ذوق دریایس موج اوردی آقیت دریا قایناشیب‬ Zevk deryâsı mevclendi, aktı nehir kaynaşıp.

61
Not: 8-10. Beyitler, Özbekçe bir başka nüshadan alınmıştır.
262
Dîvân-ı Hikmet

10 10
‫اوشل کوین اول دریا قیدلی افغان واویال‬ İşte o gün o nehir, ağladı feryâd ile,
‫اعشقالرغه خدایا قیلغیل دیدارینگ نصیب‬ Âşıklara Allâh’ım eyle cemâlin nasip.

11 11
‫افسانه دور رشيعت فرزانه دور حقيقت‬ Rivayetdir şeriat, hakikatler hikmettir.
‫دردانه دور طريقت اعشق الرغه مناسب‬ Tarikat mücevherdir, âşıklara münasip.

12 12
‫خلق اعلم ييغيدلى منصور ديب فرياد قيدلی‬ Halk-ı âlem birleşerek, Mansûr der feryâd eder,
‫منصورىن يارانالرى قادلى آنده ييغالشيب‬ Mansûr’un dostları kaldı, başucunda ağlayıp.

13 13
‫توبه قيلغيل خواجه امحد بولغای حقدين عنايت‬ Hoca Ahmed tövbe eyle, ola Hak’tan inâyet,
‫يوز مينگ وىل الر اوىت رسىن رساگ اوالشيب‬ Nice yüz bin veli geçti, sırrı sırra ekleyip.

94- ‫حکمت‬ Hikmet - 94


Sersem Olan Âşıklar!
1 1
‫اون سکزی مينگ اعملده حريان بولغان اعشقالر‬ On sekiz bin âlemde, hayrân olan âşıklar,
‫تاپمای معشوق چراغني رسسان بولغان اعشقالر‬ Sevgilinin nurundan sersem olan âşıklar.

2 2
‫هردم بایش اورگولوب کوزی خلقه تريمولوب‬ Her an başı dönerek, gözü halka çevirip,
‫هو هو تيو چورگولوب گريان بولغان اعشقالر‬ “Hû, Hû!” diye kavrulup, giryân olan âşıklar.

3 3
‫کويوب يانوب کول بولغان عشقيده بلبل بولغان‬ Tutuşup da kül olan, aşkından bülbül olan,
‫کيمىن کورسه قول بولغان مردان بولغان اعشقالر‬ Kimi görse kul olan, merdân olan âşıklar.

4 4
‫يول اوستيده خاک بولغان سينه الرى چاک بولغان‬ Yollarda toprak olan, sinesi parçalanan,
‫ذكرين آيتيب پاک بولغان ناالن بولغان اعشقالر‬ Zikrin edip pak olan, nâlân olan âşıklar.

263
Dîvân-ı Hikmet

5 5
‫همت قورين باغالاغن يوراک بغرين داغالاغن‬ Himmet kuşak bağlayan, yüreğini dağlayan,
‫فرياد اوروب ييغالاغن گريان بولغان اعشقالر‬ Feryâd edip ağlayan, giryân olan âşıklar.

6 6
‫اگىه يوزى ساراغيب اگىه يويلده غريب‬ Bazen yüzü sararıp, bazen yolunda garip,
‫تسبيح الرى يا حبيب جوالن بولغان اعشقالر‬ Tesbihleri; “Ya Habib!” zikrediyor âşıklar.

7 7
‫امحد سني هم اعشق بول صدقينگ بریهل صادق بول‬ Ahmed sen de âşık ol, sıtkın ile sâdık ol,
‫دراگىه اگ اليق بول جانان بولغان اعشقالر‬ Dergâhına lâyık ol, cânân olan âşıklar.

95- ‫حکمت‬ Hikmet - 95


Allâh Diyen Dervişler!
1 1
‫يول اوستيده اوتلوروب يولىن سوراغن درويشالر‬ Yol üstünde oturup, yolu soran dervişler,
‫عقبادين خرب ايشتيب يولغه کرياگن درويشالر‬ Ah’retten haber alıp, yola giren dervişler.

2 2
‫عصاالرى ايلگيده همت قورى بيليده‬ Asaları elinde, himmet şalı belinde,
‫ايزيم يادى تيليده اهلل دياگن درويشالر‬ Rabb’in yâdı dilinde, Allâh diyen dervişler.

3 3
‫خرقه الری کريچفان کونلگيده يوز مينگ عيان‬ Hırkalar, cüppe solgun, gönlü bedeni yorgun,
‫بيلينگزی ايکى جهان کوزاگ ايلماس درويشالر‬ İki cihânda durgun, bizim olan dervişler.

4 4
‫درويش حق نینگ منظورى ذکرى تورور لگزاری‬ Dervişe Hak nazarı, zikru’llâh gül pazarı,
‫حق ىن يادى ارسارى خوب ادبليغ درويشالر‬ Hakk’ın adı, sırları, tam edepli dervişler.

5 5
‫يازوقوم کوپ يوالتماس اصحاب داروسني تاپماس‬ Günâhım çok yol vermez, dost dermânımı bilmez,
‫کوزده ياشني قوروتماس ياىش آققان درويشالر‬ Gözün yaşını silmez, yaşı akan dervişler.

264
Dîvân-ı Hikmet

6 6
‫رسى بریالن سوزالرالر تيل اگ حكمت توزارالر‬ Sırrı cândan söylerler, dilde hikmet dizerler,
‫عشق بریالن جان گزارالر رنىگ رسيغ درويشالر‬ Aşk ile cân gezerler, benzi sarı dervişler.

7 7
‫ايت نفسيىن اودلورور قزييل يوزين سودلورور‬ İt nefsini öldürür, kızıl yüzün soldurur,
‫خواجه امحد قول تورور ساتيب يیسون درويشالر‬ Hoca Ahmed bir kuldur, satıp yesin dervişler.

96- ‫حکمت‬ Hikmet - 96


Hak Cemâlin Görmüşler!
1 1
‫حق قولالری درويشالر حقيقت ىن بيلميش الر‬ Hak kulları dervişler, hakikati bilmişler,
‫حقه اعشق بولغانالر حق يويلغه کريميشالر‬ Hakk’a âşık olanlar, Hak yoluna girmişler.

2 2
‫حق يويلغه کراگنالر اهلل تيو يوراگنالر‬ Hak yoluna girenler “Hû!” diye yürüyenler,
‫ايرانالر ايزين ايزالب مملکت دين کيچميشالر‬ Eren izin izleyip, memleketten geçmişler.

3 3
‫اعلم فخری مصطیف انداغ ايدی مرحبا‬ Fahr-i âlem Mustafa, anda dedi ; “merhaba!”
‫معراج توین ايیت فخر فقر يویلین آمليشالر‬ Mirâç gecesi deyip, fakr yolunu almışlar.

4 4
‫کونلگ بريمای دنياغه رشوع قيلمای حرام غه‬ Gönül vermez dünyaya, el uzatmaz harâma,
‫حقین سوياگن اعشقالر حاليقدين کيچميشالر‬ Hakk’ı seven âşıklar, ahaliden geçmişler.

5 5
‫دنيا منينگ دياگنالر جهان مالني آلغانالر‬ Dünya benim diyenler, cihân malın yiyenler,
‫کرکس قوشديک بولوبان اول حرامغه باتميشالر‬ Kerkenez kuşu olup, harâmlara dalmışlar.

6 6
‫مال مفیت بولغانالر ناحق دعوی قيلغانالر‬ Molla müftü olanlar, yanlış fetva verenler,
‫آقین قرا قيلغانالر اول تموغ گه کريميشالر‬ Aka kara diyenler, cehenneme girmişler.

265
Dîvân-ı Hikmet

7 7
‫قاىض امام بولغانالر ناحق دعوی قيلغانالر‬ Kadı, imam olanlar, haksız dava güdenler,
‫اول محارديک بولوبان يوک آستيده قامليشالر‬ Eşşekler gibi olmuş, yük altına girmişler.

8 8
‫حرام يیاگن حاكم الر رشوت آيلب يیاگنالر‬ Harâmzâde hâkimler, nice rüşvet almışlar,
‫اوز بارماقني تيشالبان قورقوب توروب قامليشالر‬ Kendi parmaklarını, ısırıp da yemişler.

9 9
‫تاتليغ تاتليغ یياگنالر تورلوک تورلوک کياگنالر‬ Tatlı tatlı yiyenler, türlü türlü giyenler,
‫آتلون ختت اوتلوراغنالر تفراق آستني قامليشالر‬ Altın tahta çıkanlar, yer altında kalmışlar.

10 10
‫مؤمن قول الر صادقالر صدىق بریهل توراغنالر‬ Mü’min kullar, sâdıklar, Hakk’a bağrı yanıklar,
‫دنيایلغني رصف ايتيب اومچاخ حورين قومچيشالر‬ Dünyalığı sarf edip, hurileri almışlar.

11 11
‫قول خواجه امحد بيلميش سني حق يويلغه کريميش سني‬ Hoca Ahmed bilmişsin, Hak yoluna girmişsin,
‫حق يويلغه کرياگنالر حق ديدارين کورميشالر‬ Hak yoluna girenler, Hak cemâlin görmüşler.

97- ‫حکمت‬ Hikmet - 97


Saadetli Dervişler!
1 1
‫خوش اغيب دين ييتوشىت بر مجاعه درويشالر‬ Hoş gaipten geldiler, bir cemaat dervişler,
‫باطنيده هو ديرالر رسى پنهان درويشالر‬ Bâtınında “Hû!” derler, sırr-ı pinhân62 dervişler.

2 2
‫تينماى روان يورارالر تینسه تكبري ايتورالر‬ Hiç durmadan yürürler, durunca tekbirdeler,
‫تاپسه صحبت قورارالر خوش صحبت يلغ درويشالر‬ Bulsa sohbet ederler, hoş sohbetli dervişler.

3 3
‫جنده الرى پر صالح تسبيح الرى اال اهلل‬ Heybelerinde salah, tesbihleri “ İlla’llâh!”
‫خدمت قيلور هر صباح بال خوردور درويشالر‬ Hizmet eder her sabah, zikir çeker dervişler.

62
Pinhân: Gizli, saklı.
266
Dîvân-ı Hikmet

4 4
‫جنده الرى کريچفان كونلگيده يوز مينگ ارمان‬ Heybe, cübbeler kirli, gönülde yüz bin derdi,
‫اوشبو دنيا ىب پايان کوزاگ ايلماس درويشالر‬ Bu vefâsız dünyaya ilgisizdir dervişler.

5 5
‫جنده الرى ايگنيده عصاالری ايلگيده‬ Heybeler omuzlarda, asalar ellerinde,
‫ايزیم يادى کونلگيده اهلل تيو درويشالر‬ Rabbin yâdı dillerde, Allâh diyen dervişler.

6 6
‫اصىل فقري بولسه الر وجود شهرين کزيسه الر‬ Özde fakir olsalar, varlık yurdu gezseler,
‫ظاهر باطن توزسه الر سعادت يلغ درويشالر‬ Zâhir-bâtın düzseler, saadetli dervişler.

7 7
‫مشاخيالر ساری بار خدمتيده بولور هر آن‬ Meşâyihlerde sırlar, her an hizmette varlar,
‫پيغمربدين ياداگر قالغان ترور درويشالر‬ Peygamberden yadigâr kalanlardır dervişler.

8 8
‫قول خواجه امحدمسکني بول مسکينالردين معین سور‬ Hoca Ahmed miskin ol, hem onlardan ma’nâ sor,
‫درويشليکین بيل خضور هو قوشيدور درويشالر‬ Dervişliktir mutlu yol, “Hû!” kuşudur dervişler.

98- ‫حکمت‬ Hikmet - 98


Gariplik Hâlini Bilen!
1 1
‫غريب يلغ ده غريب بولغان غريب الر‬ Gariplikte garip olan garipler,
‫غريب الر حاىل ىن بيلاگن غريب الر‬ Gariplik hâlini bilen garipler.

2 2
‫سبب بریهل يریاق يرياگ باريبان‬ Bir sebeple uzak yere gidince,
‫قرينداش قدريىن بيلاگن غريب الر‬ Kardeşin kıymetin bilen garipler.

3 3
‫سوسااگنده سواگ حمتاج بولغان‬ Susayınca suya muhtaç olanlar,
‫تریيگیده زار بولوب اولاگن غريب الر‬ Diriyken ağlayıp ölen garipler.

267
Dîvân-ı Hikmet

4 4
‫کیىش بيلماس غريب الر حاىل نيدور‬ Kimse bilmez garip hâlin nicedir,
‫مگر بيلاگى غريب بولغان غريب الر‬ Meğer bilse garip olan garipler.

5 5
‫غريب يلغ قاتيغ ايشدور اى عزيزيم‬ Gariplik zor iştir benim azizim!
‫كيم اول ىب قدر اوالر مسكني غريب الر‬ Kim kıymetsiz olur miskin garipler.

6 6
‫کيل ايمدى امحدا اوزوناگ باقغيل‬ Gel de şimdi Ahmed kendine bir bak,
‫غريب سني سن غريب مسكني غريب الر‬ Garipsin sen garip, miskin garipler!

99- ‫حکمت‬ Hikmet - 99


Yürür Olur!63

1 1
‫سبحان ايزيم فرمان قيلسه قدرت بيالن‬ Sübhân olan Allâh’ım, fermân kılsa kudretle,
‫اعشق الرى غواغ قيليب يورور بولغاى‬ Âşıklar kavga eder, yollarda yürür olur.
‫حمرشاگهده افغان قيليب ياشني توكوب‬ Mahşerde figân edip, yaşlar dökse hasretle,
‫ايلاگ اوزين گمراه قيليب يورور بولغاى‬ Kendisini günâhkâr gösterir, yürür olur.

2 2
‫خلق اچییده رسوا یورور اوزین بیلماس‬ Halk içre rüsvâ yürür, kendini asla bilmez,
‫نادان الرین صحبتیگه قاچیب کیلماس‬ Câhiller sohbetine, asla iltifat etmez,
‫اول صحبتدین ایرانالرین بویی کیلماس‬ Erenlerin kokusu, o sohbetlerden gelmez,
‫کوزده یاشنی نوا قیلیب یورور یولغای‬ Gözden yaş akıtarak, perişan yürür olur.

3 3
‫اعشق الرىن حق قاشيده يوز نازى بار‬ Hak yanında âşığın, yüzlerce nazı vardır,
‫نعره تارتسه ذره هرگزی قاملاس ينار‬ Zerresi kalmaz asla, nâra atsa yanardır.
‫روزه نماز تسبيح الرى پرورداگر‬ Tesbihatı ; “Allâh”tır, namaz orucu vardır,
‫باطن الرین گويا قيليب يورور بولغاى‬ Bâtın ilmini söyler, böylece yürür olur.

63
Not: 2.-4. ve 12. Kıtalar, Özbekçe bir metinden alınmıştır.
268
Dîvân-ı Hikmet

4 4
‫وحیش ینلگیغ چولالر ارا قیلغای وطن‬ Vahşi yaratık gibi, çölü vatan edinir,
‫صحراالرده همراه الری زاغ زغن‬ Sahrada kargalarla yoldaş olur, gezinir,
‫حاجت ايرماس اعشق الراگ باغ مچن‬ Hacet yok âşıklara, bağ u bostan edinir,
‫خرض وايلاس همراه قيليب يورور بولغاى‬ Hızır-İlyas’ı yoldaş edinir yürür olur.

5 5
‫اعشق الرىن كوز ياشيدور باغ و بوستان‬ Âşığın gözyaşıdır, bağ-bahçe, gül-gülistân,
‫آنده سريار ىلع ادلوام هزار داستان‬ Bülbüller durmaz söyler, nice binlerce destân,
‫ظاهرالرين بوزوب يورار خانه ويران‬ Zâhirleri bozulmuş, haneler ise virân,
‫حق قدرتني انشا قيليب يورور بولغاى‬ Hak kudretini söyler, yolunda yürür olur.

6 6
‫بيخود بولوب كويوب يورار مست و حريان‬ Şuurunu kaybetmiş, yürürler mest u hayrân,
‫اهلل تيو کوزده ياىش بغرى بريان‬ “Allâh!” der, gözünde yaş, bağırlar yanık büryân,
‫نعره اوروب فرياد ايتيب قيلور افغان‬ Nara atar bağırır, eyler feryâd ü figân,
‫اهلل يادين ثنا قيليب يورور بولغاى‬ Allâh’ı zikrederek, müstakim yolda yürür.

7 7
‫قادر اياگم قدرت بيالن صلح ايالسه‬ Kâdir olan Allâh’ım! Kudretle sulh eylese,
‫جنت اچيره كريار اعشق امر ايالسه‬ Cennet içine giren uşşaka emreylese,
‫نعره تارتيب فرياد ايتيب ورد ايالسه‬ Nara atıp zikirle, tesbihat vird eylese,
‫ىم نوش ايتيب سماع قيليب يورور بولغاى‬ Mey içip semâ eyler, Hak yolda yürür olur.

8 8
‫كيچه کوندوز ييغال دايم بری دم تينماى‬ Gece- gündüz ağla sen, bir an olsun dinmeden,
‫تيدلين اهلل يادين ايتيب هارب تاملای‬ Dilde Allâh zikrini söyleyip yorulmadan,
‫کوزده ياىش آقماس هرگزی بغری کويمای‬ Gözdeki yaşlar akmaz, kulun bağrı yanmadan,
‫ياشني آيلب گواه قيليب يورور بولغاى‬ Gözyaşları şahittir, Hak yolda yürür olur.

9 9
‫حمبت ىن براىق ىن مينيب يوراگن‬ Muhabbet Burak’ını binip yolda yürüyen,
‫آنداغ اعشق طريقت ده جوالن قيلغان‬ Tarikat meydanına hem aşkını sürüyen,
‫رس رشابني اچييب ازل روىح قانغان‬ Sır şarabını içip, tüm bedeni eriyen,
‫عشق بابیده ندا قيليب يورور بولغاى‬ Aşk kapısında inler, seslenip yürür olur.

269
Dîvân-ı Hikmet

10 10
‫دوزخ اچيره كريسه اعشق پروا قيلماس‬ Yeri cehennem olsa, âşık bundan üzülmez,
‫كوروب بيليب مال ملكىن قولغا آملاس‬ Malı-mülkü ne varsa, birine kıymet vermez,
‫حور و قصور غلمان الرىن کوزاگ ايلماس‬ Ne köşk ne huri-gılmân, göz atmaz ilgilenmez,
‫فرياد ايتيب غواغ قيليب يورور بولغاى‬ Feryâd u figân ile yoluna yürür olur.

11 11
‫قهار اياگم قدرت بيالن ندا قيلسه‬ Kahhâr olan Allâh’ım, kudretle nidâ etse,
‫ديدار اوچون كوياگنالريم کيلگيل ديسه‬ “Cemâlime kim âşık, gel ey kulum, gel!” dese,
‫كوز ياشيىن آقوزوبان فرياد قيلسه‬ O kul da gözyaşını akıtıp feryâd etse,
‫عقل هوشني دانا قيليب يورور بولغاى‬ Akıl ve şuurunu, rehber eyleyip yürür.

12 12
‫رمحن اياگم رحىم بریالن ندا قيلغاى‬ Rahmân olan Allâh’ım, rahmetle nidâ eder,
‫اعیص جایف امت الرین حالنی سوراغی‬ Âsi câfi kulların hâlini sual eder,
‫روز حمرش دیداریین عطا قیلغای‬ Mahşer günü kullara, dîdârın izhar eder,
‫جان و دلین فدا قیلیب یورور بولغای‬ Cânını fedâ edip, yolunda yürür olur.

13 13
‫رمحن اياگم رحىم بریالن ندا قيلغاى‬ Rahmân olan Melik’im, rahmetle eder nidâ,
‫حزين ندا ايشتيب اعشق جاىن كرياگی‬ Cânı yanan âşıklar, işitir der; elvedâ!
ًّ ًّ
‫صفا صفا بولوب اعشق باش کوتاراگى‬ Âşıklar saf saf olur, başkaldırır orada,
‫اعشق اوزين يكتا قيلیب يورور بولغاى‬ Aşk kendini tek kılar, yolunda yürür olur.

14 14
‫حقین تاپاگن دیوانه الر بیهوش سوزالر‬ Hakk’ı bulan divâne şuursuzca söz söyler,
‫درد حالت پیدا قیلیب یورور بولغای‬ Hâlini izhar edip, yoluna devam eder,
‫مقامالری بلند مقام عرشین کوزالر‬ Yüce olan makamı, ilâhî Arş’ı gözler,
‫خلقه اوزین رسوا قیلیب یورور بولغای‬ Halka kendini rüsvâ eyleyip yürür olur.

15 15
‫ایدلین قاچیب تاغ چولین قیلغای وطن‬ Yurttan kaçıp çölleri eyler kendine vatan,
‫چولالر ارا همراه الری زاغ و زغن‬ Çöllerde arkadaşı çaylak, kuş, karga, yılan,
‫رحلت قيلسه چوروک ايگىن آناگ كفن‬ Ayrılsa bu dünyadan, kefeni diken yorgan,
‫تورلوک وحیش همراه قیلیب یورور بولغای‬ Bütün vahşi hayvanlar, onunla yürür olur.

270
Dîvân-ı Hikmet

16 16
‫مونداغ بوملای جان معشوقنی تاپیب بوملاس‬ Fedâkârlık olmazsa, cân dostları bulunmaz,
‫بو یولالرین عقبه یس کوپ شاشیب بوملاس‬ Bu yolların telaşı, acelesi hiç olmaz,
‫جاندین کیچمای وحدت میدین اچییب بوملاس‬ Sen cândan geçmedikçe, vahdet meyi içilmez,
‫یم نوش ایتیب سماع قیلیب یورور بولغای‬ Semâ yapıp, mey içip, yollarda yürür olur.

17 17
‫جانان ین تاپاگن کییش اوزین بیلماس‬ Özünü kaybetmiştir, cânını bulan kişi,
‫اعلم خلیق طالب بولسه قاچیب کیلماس‬ Âlemler tâlip olsa, kaçıp gelmez o kişi,
‫یوز مینگ ناصح بولسه آنینگ پندین آملاس‬ Yüz bin nasihat olsa, dinlemez bu gidişi,
‫ایلگه اوزین رسوا قیلیب یورور بولغای‬ Özünü rüsvâ eder, yolunda yürür olur.

18 18
‫یوز مینگ اعشق یانسه کویسه بولور خرم‬ O yine mutlu olur, yüz bin âşık yok olsa,
‫حق یادیین هر کیم ایتسه بولور همدم‬ Onun dâim dostudur, Hakk’ı zikreden olsa,
‫روز حمرش دیداریغه بولور حمرم‬ Mahşer günü cemâle bakan bir sırdaş olsa,
‫جان ایمان فدا قیلیب یورور بولغای‬ Cân, imân fedâ edip, yolunda yürür olur.

19 19
‫اهلل اوچون جاننی بریاگن ضایع قیلماس‬ Allâh için cânını verenler boşa vermez,
‫ایکی اعلم اناگ بوستان هرگزی اوملاس‬ İki cihân bağ olsa, asla ona râm olmaz,
‫چنی اعشقین رسی پنهان خلق بیالملاس‬ Gerçek âşıklar sırrı hafîdir, kimse bilmez,
‫کوز یاشین گواه قیلیب یورور بولغای‬ Gözyaşı şahit olup, yolunda yürür olur.

20 20
‫اعشق اوملاس قری بوملاس عشیق جوان‬ Âşığın aşkı taze, ölmez, ihtiyarlamaz,
‫خلق اچییده آغزی خندان کویار پنهان‬ Halk içinde gülerler, hüznü hiç ayan olmaz,
‫چولالر کزییب یولالر یوروب حق ال ماکن‬ “Hak’la, lâ mekân” olur, çölde gezer görülmez,
‫حق عشقیین ثنا قیلیب یورور بولغای‬ Hak aşkını yakarak, yollarda yürür olur.

21 21
‫عشق باغین کزیاگن اعشق اوزین بیلماس‬ Aşk bağında gezerler, âşıklar özün bilmez,
‫کیچه کوندوز مست حریان اوزاگ کیلماس‬ Gece-gündüz mest olur, asla kendine gelmez,
‫کوز ایستار خالیقه الفت بوملاس‬ Kullarına göz olur, lakin sırların vermez,
‫حق وصلیین پناه قیلیب یورور بولغای‬ Maksudu Hakk’a vuslat, yolunda yürür olur.

271
Dîvân-ı Hikmet

22 22
‫چنی دردیلکالر بیدردیلکین کوزاگ ایلماس‬ Gerçek derdi olanlar, dertsizi göze almaz,
‫زاهد اعبد مسلکالری تیلاگ آملاس‬ Zâhit ve âbitlerin işini dile almaz,
‫قایده کورسه عشقسزیالرین نظر قیلماس‬ Aşksızların hâlini, gerek duymaz ve sormaz,
‫چنی دردیلک اک دوا قیلیب یورور بولغای‬ Gerçek dertliye devâ, yolunda yürür olur.

23 23
‫اعشقالرین بیلاگنالرین خلق بیالملاس‬ Halk bilmez âşıkların bildiği hiçbir şeyi,
‫حور غلمان مجله ملک خیل کیالملاس‬ Nerde kaldı huriler, melekleri görmeyi,
‫سقاهم ربهم ین آرزو قیلماس‬ “Sekahum Rabbuhum”u,64 idrak edip bilmeyi,
‫دیداریغه وفا قیلیب یورور بولغای‬ Cemâle vefa edip, yolunda yürür olur.

24 24
‫حور غلمان انطهوردین آیلب کیلاگی‬ Huri- gılmân en temiz nimet alıp gelince,
‫رضوان ملک قدح سونوب تعظیم قیلغای‬ Rıdvan melek kadehin sunup hürmet edince,
‫اعشقالری کوزین یوموب بیهوش بولغای‬ Âşıklar gözün yumup, sessiz göçüp gidince,
‫وا شوقا دیب قرب اچییده یورور بولغای‬ “Vâ şevkâ!”65 deyip anda, yolunda yürür olur.

25 25
‫حق تماشا قیلیب اناگ رمحت قیلغای‬ Hak cemâlin seyredip, ona kılınca rahmet,
‫گور اچییده پرتو سایلب شفقت قیلغای‬ Kabrine nur gönderir, eder ona merhamet,
‫ییتمیش فریق مالئکین الفت قیلغای‬ Yetmiş bölük melekle, eder ona inâyet,
‫لطف کرم عطا قیلیب یورور بولغای‬ Lütfun armağan edip, yolunda yürür olur.

26 26
‫اعشق کویار جاندین کویار حقین سویار‬ Âşıklar cândan yanar, yanar da Hakk’ı sever,
‫اهلل اوچون دنیا عقبنی طالق قویار‬ Allâh için dünyayı, masivayı terk eder,
‫باغرین تیشیب باشدین آیاغ قانغه بویار‬ Bağrını şerhe şerha parçalar, kana beler,66
‫اعشق اوزین یکتا قیلیب یورور بولغای‬ Âşıklar tek başına, yolunda yürür olur.

27 27
‫ایا دوستالر عشق اهلیین ساماین یوق‬ Ey dostlar! Aşk ehlinin, malı yok, serveti yok,
‫دوا سورمانگ عشق دردیین دوایس یوق‬ Âşıka devâ sorma, derdinin devâsı yok,
‫بو یولالرده اعشق اولسه تاواین یوق‬ Bu yolda âşık olan gider ve dönüşü yok,
‫جان ین تندین جدا قیلیب یورور بولغای‬ Cân bedenden ayrılır, yolunda yürür olur.

64
“Sekahum Rabbuhum: Rableri onlara sular, içirir.” (İnsan Sûresi, 76/21. Ayet)
272 65
Vâ şekvâ: Eyvah bana, yazık, şikâyet ve imdat dileme.
66
Belemek: Bulaştırmak.
Dîvân-ı Hikmet

28 28
‫تین جدا اوتده کویاگن جاین اوزاگ‬ Beden büyük ateşte, cânı başka yerlerde,
‫حکمت اوقور طالب بولوب ییتسه سوزاگ‬ Hikmete tâlip olur, kifayetsiz sözlerle,
‫کیمین کورسه ایزین آیلب سورار کوزاگ‬ Herkesten izin ister, perde ise gözlerde,
‫عقل هوشنی دانا قیلیب یورور بولغای‬ Akl u şuurun bilip, yolunda yürür olur.

29 29
‫بوهلوسین تین کویسه جاین کویماس‬ Sevdiği beden yansa, özünde cânı yanmaz,
‫اول سببدین عشق قدریاگ ییتیب بوملاس‬ O sebeple aşkına, kıymet ve paha olmaz,
‫ایرانالرنینگ صحبتیاگ قاچیب کیلماس‬ Erenler sohbetini asla ihmale gelmez,
‫ذکر داع ریا قیلیب یورور بولغای‬ Riyâsız zikir eder, yolunda yürür olur.

30 30
‫بو اعملدین سوا قیلغان اهلل اوزی‬ Bu âlemden ayırdı Allâh onun özünü,
‫ای امتالر حق مصطیف ایغان سوزی‬ Ey ümmet tutuverin Mustafa’nın sözünü.
‫روز حمرش روشن بولغای حقه یوزی‬ Allâh mahşer gününde nurlandırır yüzünü,
‫دین دل الری روشن بولوب یورور بولغای‬ Onun nurlu izinde dâima yürür olur.

31 31
‫اعشقالرین ترییک اولاگن جاین جدا‬ Cân ayrılır bedenden, âşıklar asla ölmez,
‫پرواز قیلیب اوچای دیسه ساقالر خدا‬ Kanat çırpıp da uçsa, esirger Allâh, bilmez,
‫دین دل الری روشن توتوب بولسه بینا‬ Din kalbini nur eyler, Mevlâ’dan uzak kalmaz,
‫اعشقالری حریان بولوب یورور بولغای‬ Âşıklar hayrân olup, izinde yürür olur.

32 32
‫اعشق بولوب حكمت آيدى قول خواجه امحد‬ Söyledi Hoca Ahmed, âşık olup çok hikmet.
‫صدىق بریالن ايشيتاگن اگ يوز مينگ رمحت‬ Sıdk ile dinleyene olsun binlerce rahmet!
‫ايمان عطا قيلغاى تنگريم تاج دولت‬ İman armağan etti, Allâh’ım tâc ve devlet!
‫اعشق دلني صفا قيليب يورور بولغاى‬ Âşık gönlü safada, yolunda yürür olur.

273
Dîvân-ı Hikmet

100- ‫حکمت‬ Hikmet - 100


Dostu Hızır Olur!67

1 1
‫حمبت ىن شوىق بریهل يار ایستاگيل‬ Muhabbetin şevkiyle, sen Mevlâ’dan yâr iste,
‫روزه نماز اواغنيم ىن فرىض بولغاى‬ Oruç, namaz, ibâdet, Rabb’imin farzı olur,
‫حمرشاگه ده عدىل بریهل سورار بولسه‬ Mahşerde adaletle, sual edince Allâh;
‫اعشق الرىن بری خدای غه عرىض بولغاى‬ Âşıkların Rahmân’a, elbette arzı olur.

2 2
‫عرىض شودلور خداىي غه مينگ داد ايتار‬ Arzı şudur Allâh’a ondan bin imdat ister,
‫حايلم کور ديب ياشني ساچيب فرياد ايتار‬ “Hâlimiz gör!” diyerek, yaş döküp feryâd eder.
‫نعره تارتيب حمرشاگه ىن آباد ايتار‬ Mahşerde nara atıp, bağırır feryâd eder,
‫اعشق الرىن بري خداى غه عرىض بولغاى‬ Âşıkların âhları, Allâh’a arzı olur.

3 3
‫چني اعشق الر دايم تریيک اولاگن ايماس‬ Gerçek âşıklar daim, diridir ölmüş değil,
‫ارواح الرى يري آستيغه كرياگن ايماس‬ Ruhları yer altına nitekim girmiş değil,
‫زاهد اعبد بو معىن ىن بيلاگن ايماس‬ Zâhitler ve âbitler, hikmetin bilmiş değil,
‫چني اعشق الر خاليق ىن خرضى بولغاى‬ Gerçek âşıklar halkın, yâr, dost, Hızır’ı olur.

4 4
‫يازوق الردين قورقوب اوزى ييغالب تورار‬ Günâhlarından korkar, kendisi ağlar durur,
‫روز حمرش نیتارمن ديب قانالر يوتار‬ “Mahşerde hâlim nice!” der de göğsüne vurur,
‫رصاط آتليغ گذراگهده باىش قاتار‬ Sırat köprüsündeyken, aklı, beyni, uyuşur,
‫خواجه سيغه شكسته يلغ عرىض بولغاى‬ Yaradan’a aczini böyle arz eder olur.

5 5
‫ذره عشىق كيماگ توشسه ناالن قيلور‬ Hangi kalbe aşk düşse, feryâd ü figân eyler,
‫كوز ياشني آقوزوبان عمان قيلور‬ Gözyaşı akıtarak, deryâlar, ummân eyler,
‫هر نه تابسه حق يويلده احسان قيلور‬ Hak yolunda ne varsa, hepsini ihsân eyler,
‫خبيل الرىن عداوىت بغىض بولغاى‬ Cimrilere düşmanlık, adavet, buğzu olur,

6 6
‫اعشق الرىن ياش اورنیغه قاىن آققاى‬ Âşıkların gözünden, yaş değil kanlar akar,
‫ماليک الر هر طرفدين نورالر ياققاى‬ Melekler her taraftan, gelip de nurlar yakar,
‫اعقل بولسه حارض بول ديب اوزى باققاى‬ Gâfil olsa, “hazır ol” deyip kendine bakar,
‫چني اعشق الر بو دنياىن جغدى بولغاى‬ Gerçek âşıklar ise, dünya baykuşu olur.

67
Not: 8. kıta Özbekçe nüshadan alınmıştır.
274
Dîvân-ı Hikmet

7 7
‫اهل دنيا آخرت دين پرواىس يوق‬ Gâfildir ehl-i dünya, ahiret korkusu yok,
‫روىح تنها ايمان اسالم همراىس يوق‬ Ruhu yalnız, imânı, İslâm’ı, yoldaşı yok,
‫طريقت يول اداشقان هيچ پرواىس يوق‬ Tarikatın yolundan şaşmış da korkusu yok,
‫بنده من دير تيىل بریهل آغزی بولغاى‬ “Kulum!” der dili ile ağzı yalancı olur.

8 8
‫عشق باده یس مست ایالسه بیخود بولغای‬ Aşk şarabı mest etse, bil ki kendinden geçer,
‫بیاگنه الر این کوروب قهقه کولاگی‬ Bilmeyenler görünce, kahkaha ile güler,
‫اهل معنا باشنی سیالب کوپ ییغالاغی‬ Ehl-i hâl okşar başın, bu garip hâle ağlar,
‫اهل معنا اسالمیین مغزی بولغای‬ Ehl-i ma’nâ İslâm’ın özü, cevheri olur.

9 9
‫کيچه اهلل کوندوز اهلل تينماى يورار‬ Gece-gündüz Allâh der, durmadan O’na yürür,
‫اهلل شمىع پروانه ديک اوزين اورار‬ Allâh nuru pervâne, kendin, özünü vurur,
‫يلىل جمنون فرهاد رشين دورين سورار‬ Leylâ-Mecnûn, Ferhad-Şirin aşkıyla ölür,
‫حق تعاىل اعشق الرىن سوزی بولغاى‬ Âşıkların mahbubu, Allâh Teâla olur.

10 10
‫اعشق كويسه خاص معشوىق بریاگ کوياگى‬ Âşık yansa, tek yanmaz, sevgilisiyle yanar,
‫جمازيالر کويماى تورور جاندين توياگى‬ Sahtekâr yanmaz düşer, aldattığını sanar,
‫چني اعشق الر کوياگن سارى پرنور بولغاى‬ Hakk’ın gerçek âşığı, yanar, nuruna kanar,
‫اول سببدين معشوىق غه نازى بولغاى‬ O sebepten maşûka, gönülden nazı olur.

11 11
‫اوتقه يانماس سالسه اوتدين اعشق کيىش‬ Ateşlere atsalar, yanmaz ki âşık kişi,
‫يري و كوكىن بوستان قيلغاى آققان ياىش‬ Yeri-göğü bağ eder gözünden akan yaşı,
‫اهلل ديسه بيشک يارور ايىچ تاىش‬ Allâh derse şüphesiz, nurlanır içi-dışı,
‫کويماك يانماق اعشق الراگ بازى بولغاى‬ Pişmek, yakılmak, yanmak, âşığa ikrâm olur.

12 12
‫مجله اعشق ييغليب باراگى دراگىه غه‬ Tüm âşıklar yığılıp, varırlar dergâhına,
‫ياشني ساچيب افغان قيليب باراگىه غه‬ Gözyaşını akıtır, döner barigâhına,
‫ييىت دوزخ طاقت قيلماس بري آىه غه‬ Yedi cehennem söner, feryâdına, âhına,
‫رمحن اياگم اعشق الراگ قاىض بولغاى‬ Rahmân olan Melik’im, uşşaka hâkim olur.

275
Dîvân-ı Hikmet

13 13
‫صلح ایالسه اعشقالری قبول قیلماس‬ Sulh eylese âşıklar, onu kabul eylemez,
‫حور غلمان جنت بریسه کوزگه ایلماس‬ Cennet, huriler verse, onlar gözüne gelmez,
‫دیدار تیالب باشالرین یریدین آملاس‬ Sadece cemâl diler, alnın secdeden almaz,
‫اعشقالری دیدار کوروب رایض بولغای‬ Âşıklar cemâl görüp, tek ona razı olur.

14 14
‫اعشق الرىن ييىت كوكاگ ييتار آىه‬ Âşıkların göklere çıkar feryâdı âhı,
‫اهلل ديسه يكسان بولور هر گناىه‬ Bir kez Allâh deseler, dökülür tüm günâhı,
‫اعشق الرىن رمحن اياگم تكيه اگىه‬ Rahmândır âşıkların mutlak ilticagâhı,
‫عزيز باىش خاليق ىن نذری بولغاى‬ Başını halka sunar, Hakk’a da nezri olur.

15 15
‫اعشق الرىن کوب کويدوراگن حق ديدارى‬ Hakk’ın nurun ummaktır, âşıkları yandıran,
‫آنينگ اوچون تينماى ييغالب قيلور زارى‬ Uğrunda yaş akıtıp, uykudan uyandıran,
‫وعده قيلغان اعشق الرى كورار آىن‬ Âşıkları nuruna, deryâsına bandıran,
‫حق مجایل كوز ياشيىن مزدى بولغاى‬ Gözyaşının bedeli, Hakk’ın cemâli olur.

16 16
‫اعشق الرى حقه باقيب نعره تارتار‬ Âşıklar Hakk’a bakıp, gönülden nara atar,
‫ماليک الر حتفه قيليب حقه ايتار‬ Melekler Hak katına bunu arz için çıkar,
‫شوق رشابني اچياگن اعشق شوىق آرتار‬ Şevk şarabını içen, âşığın meyli artar,
‫شور افغان خاليق ىن توزی بولغاى‬ Onun âh u feryâdı, tuzu biberi olur.

17 17
‫ىم جانبخش اچياگن اعشق آنده سلطان‬ Dünyada cefâ çeken âşık orada sultân,
‫آنينگ اوچون حق يويلده جاىن قربان‬ Onun için eyledi, cânını Hakk’a kurbân,
‫تانگال بارسه ديداريغه قيلور مهمان‬ Huzuruna varınca, olur cemâle hayrân,
‫زمستانده ىم اچيورسه يازى بولغاى‬ Zemheride mey içse, kışı ona yaz olur.

18 18
‫پنهان يورور کيمىن كورسه اعشق قيلور‬ Gizli yürür kim görse, kendine âşık eyler,
‫لطف ايالسه كذاب الرىن صادق قيلور‬ Lütfedip nazar etse, kezzabı sâdık eyler,
‫حقدين قورقان دراگىه غه اليق قيلور‬ Hak’tan korkan kulları dergâha lâyık eyler,
‫ظاهر اعىم باطن اچيره كوزى بولغاى‬ Sade zâhiri görmez, bâtında gözü olur.

276
Dîvân-ı Hikmet

19 19
‫اعشق يانار خلقدين تانار اهلل راىض‬ Halktan kopan âşıktan, Yaradan’ı, Hak razı,
‫اعشق يلق ىن آرزو قيلغان شهيد اغزى‬ Aşkullah ile yanan, ya şehittir ya gazi,
‫حاجت ايرماس اعشق الراگ کوب و آزى‬ Âşık’a mal gerekmez, ne çoğu ne de azı,
‫قطره ياىش حق موالم ىن نذرى بولغاى‬ Gözünden damla düşse, Mevlâ’ya nezri olur.

20 20
‫جنون اچيره باشني ياراغن قاىن جارى‬ Cünûn içre başını, yararlarsa kan gider,
‫ذكرين آيتسه اهلل اوزی بري و بارى‬ Allâh’ı zikreylese, uğruna bir cân gider,
‫سحرالرده قان ييغالماق اكر وبارى‬ Seherlerde ağlayıp, gözünden dermân gider,
‫اعشق الرى هركون يوز مينگ اغزى بولغاى‬ Her gün böyle âşıklar, yüz bin kez gazi olur.

21 21
‫قول خواجه امحد ماىل يوقتور نذرى باىش‬ Hoca Ahmed malın yok, senin adağın başın,
‫تانگال بارسه خواجه سيغه حتفه يایش‬ Sabaha ulaşırsan, Rabb’e armağan yaşın,
‫عجز و نياز شکسته يلغ قيلغان ايیش‬ Acz ve niyaz içinde, hüzündür senin işin,
‫اشک رسیخ روی زردی عذری بولغاى‬ Gözlerinde kanlı yaş, sararan yüzdür özrün.

101- ‫حکمت‬ Hikmet - 101


Soru Sorar Olmalı!

1 1
‫رشيعت اگ مرشد بولغان اعشق قول الر‬ Şeriatte mürşittir, garip-gureba kullar,
‫رشيعت دين االر مزنل آلور ايرميش‬ Şeriatten menziller mutlak almış olmalı.
‫نمازيغه رشوع قيلغان مؤمن قول الر‬ Namaza titiz olan, o samimi mü’minler,
‫اومچاخ اوينی اميد توتوب تورار ايرميش‬ Cenneti ümit edip, anda durmuş olmalı.

2 2
‫ملک املوت فرمان بریهل جانيم آلسه‬ Ölüm meleği gelip, fermanla cânım alsa,
‫آاغ ايین بارچه ييغليب کويوب يانسه‬ Eş-dost, akraba koşup, feryâd ile ağlasa,
‫ييیت قدم باسقان دين سونگ قالور بولسه‬ Yedi adım yürüyüp, kendisi yalnız kalsa,
‫منكر نكري كرييب سؤال سورار ايرميش‬ Münker-Nekir gelerek, soru sorar olmalı.

277
Dîvân-ı Hikmet

3 3
‫منكر نكري کرییب سؤال سورور بولسه‬ Münker-Nekir gelerek, sorular sorar olsa,
‫اول عمود اوتلوغ بریهل اورور بولسه‬ O ateşli mızrakla, garibe vurur olsa,
‫ياشني ياشناب جان تنيم اوتغه يانسه‬ Başım, tenim tutuşup, cânım ateşte yansa,
‫قيناب جانيم تار حلدده کويار ايرميش‬ Dar kabirde incinip cânım yanar olmalı.

4 4
‫تورت يوز قرق تورت پيغمرب مرسل نیب‬ Dört yüz kırk dört peygamber, mürsel nebiler gibi,
‫قاملادليالر بو دنيادين اویت باری‬ Kalmadı bu cihânda, göçtü gitti her nebi,
‫لک نفس ذائقة املوت آيیت‬ “Küllü nefsin zâika”68 ölümü tadar hepsi,
‫قرآن اچيره موتداغ خرب بريور ايرميش‬ Kur’ân bu gerçekleri, haber verir olmalı.

5 5
‫رشيعت دين طريقت دين بيان قيدلی‬ Şeriat, tarikatten gerçekler beyân oldu,
‫حقيقت دين قرآن سوزي کالم بودلی‬ Hakikat Kur’ân sözü, en yüce kelâm oldu,
‫بول جهان غه حممد ین نوری تودلی‬ Cihâna Muhammed’in sınırsız nuru doldu,
‫اول نور بيالن ايکی جهان يارور ايرميش‬ O nurla iki cihân, aydınlanır olmalı.

6 6
‫خوش دولت دور واليتده پادشاه بولسه‬ Nice güzel devlettir, velayette pîr olmak,
‫اعدل بولوب بري مؤمن ین قایض قيلسه‬ Âdil olan bir mü’min, millete kâdı olmak,
‫اوشل قایض بارچه ايل ین رایض قيلسه‬ O kâdının hükmüne, her şartta razı olmak,
‫رایض يلق دين اومچاخ اویني آالر ايرميش‬ Rızayla cennet evin satın alır olmalı.

7 7
‫مؤمن قول الر نماز اوقوب بولسه فارغ‬ Namaz kılan mü’minler, günâhtan uzak olsa,
‫اوشل قولین مونده بولغای رنیگ ساريغ‬ Riyâzetten renkleri kaçıp sararıp, solsa,
‫اول خدمتدین حق قاشيده بولوب اليق‬ Hak yanında hizmete, hakkıyla lâyık olsa,
‫حور قزيالری قارشو کيليب قوچار ايرميش‬ Huriler karşılayıp, kucaklayan olmalı.

8 8
‫جاهل کيیش نماز قدرين قچان بيلور‬ Câhil kimse namazın, kadrini nerden bilsin,
‫هر نمازده ايمان باشدين تازه بولور‬ Her namazda imânı, yeniden tazelensin,
‫صالة ديسه اغفل باشني بوراکب اويور‬ “Es-salât” dense gâfil nasıl ma’nâ anlasın?
‫اغفل قولالر عمرين ييل اگ ساتار ايرميش‬ Gaflet dolu ömrünü, yele satar olmalı.

68
“Küllü nefsin zaikatü’l-mevt: Her nefis ölümü tadacaktır.” (Âl-i İmrân
278 Sûresi, 3/185; Enbiyâ Sûresi, 21/35; Ankebut Sûresi, 29/57. Ayetler)
Dîvân-ı Hikmet

9 9
‫قول خواجه امحد قول من ديسانگ طاعت قيلغيل‬ Kul Hoca Ahmed sen de, kulum de, ibâdet et,
‫قيامت ین كونالريین ياووق بيلگيل‬ Kıyamet çok yakındır, hazırlık et ve sabret.
‫حقه ياقني بوالی ديسانگ جانينگ بريگيل‬ Hakk’a kurbiyyet için yapmalısın ibâdet,
‫طاعت قيلاگن حقه ياووق بوالر ايرميش‬ İbâdet eyleyenler, Hakk’a yakın olmalı.

102- ‫حکمت‬ Hikmet - 102


Cân Verip Ölmek Gerek!

1 1
‫عزرائيل بري کون کيلور شدت بریالن‬ Azrail gelir bir gün, şiddet ve celâdetle,
‫ایسيغ تن دين عزيز جان ین بريمك كرياک‬ Sıcak bedenden cânı, râm olup vermek gerek.
‫بيش کونلوک نقد عمری ین قودلين برييب‬ Beş günlük fânî ömrü, verip elden çıkarıp,
‫چاره تاپمای آخر بري کون اوملاك کرياک‬ Bir gün çaresiz kalıp, cân verip ölmek gerek.

2 2
‫اوغول قزيينگ ييغالب قالسه فرياد اوروب‬ Oğlun-kızın ağlayıp, sana feryâd etseler,
‫مال ملكينگ مونده قالسه حريان بولوب‬ Malın-mülkün dünyada, bölüşüp üleşseler,
‫دشمن الرينگ قوانوشور سيین كوروب‬ Düşmanların sevinip düğün bayram etseler,
‫بويون سونوب اوزايلبان ياتماق کرياک‬ Boynun sunup Allâh’a, uzanıp yatman gerek.

3 3
‫مرياث ديبان باش اياغينگ باغالاغيالر‬ Miras diyerek başın, ayağın bağlayalar,
‫ایسيغ سوین باشدين قويوب چايقه اغيالر‬ Sıcak suları döküp, yıkayıp ağlayalar,
‫تورت طرف دين آسته آسته اوشالاغيالر‬ Dört taraftan taşıyıp, anda kabre varalar,
‫آلیت قریش بوزدين كفن قيلماق کرياک‬ Altı karışlık bezden kefenin yapmak gerek.

4 4
‫جنازنگ ین اولوغ كيچيک كوتارسه الر‬ Büyük-küçük demeden, cenazen kaldırsalar,
‫گورستانغه قاراب سيین يوروتسه الر‬ Seninle yürüyerek kabristana varsalar,
‫ييتميش يريده سؤال سورسه فرشته الر‬ Yetmiş yerde melekler, sana soru sorsalar,
‫بریبری آین جوایب ین بريماك كرياک‬ Tek tek bu sorulara, cevabın vermek gerek.

279
Dîvân-ı Hikmet

5 5
‫خاليق ین مزاريده عمارت ین‬ Halkın mezarındadır emeği, imareti,
‫كورونگ انده تورلوک تورلوک عالمت ین‬ Görün, orda saklıdır her türlü mahareti,
‫حلد آتليغ دروازۀ قيامت ین‬ Kıyamet penceresi, kabirdeki mühleti,
‫سياست يلغ اويغه باريب کريماك كرياک‬ Akıl, iz’an, şuurla o eve girmek gerek.

6 6
‫كرييب كورسانگ قرانغولوق يوقتور چراغ‬ Girsen görsen karanlık, yok orada bir ışık,
‫ايیچ توهل حرست ايرور اوتلوغ فراق‬ İçler dolusu hasret, bu ateşli ayrılık,
‫اولكون سيناگ کيم قيلغویس انده يراق‬ Sana kim yardım eder, yok O’ndan başka varlık,
‫تا قيامت تانگ آتقوچنه ياتماق کرياک‬ Kıyamete dek orda uzunca yatmak gerek.

7 7
‫عمرينگ آخر بولغویس دور بری کون تمام‬ Sonunda bir gün olur, bu fânî ömrün tamam,
‫بو ايش بریالن بارسانگ اگر دار السالم‬ İmânla göçsen kabre, bu yurda denir; “Selâm!”
‫حالل قويوب یياگن بولسانگ دايم حرام‬ Helâli bırakıp da, dünyada yersen harâm,
‫عذایب ین باريب آنده تارتماق کرياک‬ Orada azabını gidip de çekmek gerek.

8 8
‫قول خواجه امحد توبه قيلغيل اوملاس بورون‬ Hoca Ahmed tövbe et, ölüm gelmeden önce,
‫قزييل يوزونگ گورده ياتيب سوملاس بورون‬ Kabirde al yanağın yatıp solmadan önce,
‫ييالن چيان گورينگ اچيره توملاس بورون‬ Kabrine yılan-çıyan girip dolmadan önce,
‫قضا كيلسه رضا بولوب تورماق کرياک‬ Kazaya razı olup, saygıyla durmak gerek.

103- ‫حکمت‬ Hikmet - 103


İnlesen Bile!

1 1
‫قرا کوندور اوشال ساعت که دنيادين سفر قيلسانگ‬ Kara gündür o saat ki, dünyadan sefer eylersin,
‫زن فرزند مال ملكینگ باریسیدين گذر قيلسانگ‬ Çoluk-çocuk, mal ve mülkü, bırakıp öyle gidersin.

2 2
‫سین قويماس اجل هرگزی نيچه حكمینگ روان بولسه‬ Seni koymaz ecel asla, hükmün, sözün geçer olsa,
‫حكومت بریهل اعملین اگر زير و زبر قيلسانگ‬ İdare edip âlemi, altını üstüne getirsen bile.

280
Dîvân-ı Hikmet

3 3
‫حماصل دور خاليقغه اجل مثل سپاه ینلگیغ‬ Hâsıl olur her bir ferde, eceller askerlik gibi,
‫غضب بریهل آلور جانینگ نیچه کیم زارالر قيلسانگ‬ Öfkeyle alır cânını, ne kadar inlesen bile.

4 4
‫بولوبدور بارچه غه فرمان اولومین رشبتني اچيمک‬ Olmuştur herkese ferman, ölüm şerbetini içmek,
‫قاچوب آندين قوتوملاس سن نيچه آندين حذر قيلسانگ‬ Ondan kaçıp kurtuluş yok, çekinip sakınsan bile.

5 5
‫خاليق نينگ مزاريغه باريب یرب بری تماشا قيل‬ İnsanların mezarına var, ibret al, nazar eyle,
‫اولوكالردين آلوب عربت كرياک بغرینگ كباب قيلسانگ‬ Ölülerden ibret almak, gerek bağrın delse bile.

6 6
‫هميشه خيشيليق قيلغيل كيتارسن اوشبو دنيادين‬ Her zaman iyilik eyle, sen de gidersin dünyadan,
‫قيامت آب رویي غه كرياک خون جگر قيلسانگ‬ Kıyametin hürmetine, ciğerlerini kan eyle.

7 7
‫خدا فرمانیین توتغان بولور اول اويلاالردين‬ Allâh emrin tutan olur, Hakk’ın sevdiği kullardan,
‫بولورسن اويلاالردين رياضت ین کوپرك قيلسانگ‬ Olursun o velilerden, sen de çok riyâzet eyle.

8 8
‫قوانمه مال و ملكینگ اگ قوروتور بو اجل آخر‬ Sevinme mal ve mülküne, ecel kurutur sonunda,
ُّ ‫قرا يرياگ كريارسن اخر نيچه کیم‬
‫كر وفر قيلسانگ‬ Sen kara yere girersin, ne kadar kâr eylesen de.

9 9
‫خواجه امحد معصيت بریهل حياتینگ قيلماغيل ضايع‬ Hoca Ahmed kötülükle, hayatını etme zâyi,
‫بولورسن اليق حرضت اگر طاعت سحر قيلسانگ‬ Olursun Hazret’e lâyık, seherde ibâdet eyle.

104- ‫حکمت‬ Hikmet - 104


Sevdâlar Eder İmiş!
1 1
‫کيلينگ دوستالر بارچه توروب آيتایليک‬ Gelin dostlar hep birlikte, durun Allâh diyelim.
‫يادی بزيین ياروغلوققه تارتار ايرميش‬ Zikir bizi aydınlığa, Hak nuruna çeker imiş,
‫يادی بریالن رشوع قيلغان اعشق الرين‬ Zikri ile devrân eden, devam eden âşıklarmış,
‫نيازالری کوندين کوناگ آرتار ايرميش‬ Niyazları günden güne yazılır da artar imiş.

281
Dîvân-ı Hikmet

2 2
‫کيم که ايتسه حق ياديین بغری كويوب‬ Kim söylerse Hak zikrini, ta içinden bağrı yanıp,
‫کوز ياشيین باران قيليب رنیگ سولوب‬ Gözyaşları sel eyleyip, benzi atmış, rengi solup,
‫اوز ياقاسني يانگیدليم ديب اوزی توتوب‬ Öz yakasına yapışıp, nedâmetle özür tutup,
‫آنداغ اعشق رس رشابني تاتار ايرميش‬ Böyle âşık sır şarabın, kana kana içer imiş.

3 3
‫اوشبو يول ین مزاسيین بيلمااگنالر‬ Bu yolun lezzetini tanımayıp bilmeyenler,
‫اوز ياقاسني توتوب توبه قيلمااغنالر‬ Kendi yakasını tutup, tövbe ile gelmeyenler,
‫دنياسيغه مغرور بولوب يورواگنالر‬ Dünyaya mağrur olup, kibir edip yürüyenler,
‫حيوان ايرور بلكه آندين برت ايرميش‬ Hayvandır belki ondan da beter imiş.

4 4
‫عشق سودایس کيماگ توشسه خانه ويران‬ Aşk sevdâsı kime düşse, hânesi virân olur,
‫کيچه کوندوز ديدار تيالب يورار حريان‬ Gece-gündüz, cemâl der, yürüyüp hayrân olur,
‫عشق يويلده کوزی ياشليغ بغری بريان‬ Aşk yolunda gözde yaş, bağrı da yanan olur,
‫شيدا بولوب اوزين ايزالب يورار ايرميش‬ Bağlı kalır özüne, arayıp yürür imiş.

5 5
‫ايا دوستالر قابساب كيدلی قرانغولوق‬ Ey dostlarım kapladı, geldi işte karanlık,
‫اميديم بار اول ايزيم دين هم ياروغلوق‬ Ümitvarım Rabb’imden, şimdi gelir aydınlık.
‫طريقت ین بازاری دور هم قوروغلوق‬ Tarikat pazarıdır kuruluk ve ferahlık,
‫نيازيلق قول کرييب سودا ايتار ايرميش‬ Dualı kullar girip, sevdâlar eder imiş.

6 6
‫قول خواجه امحد عربت آلغيل صد هزاردين‬ Hoca Ahmed ibret al, sayısız sad hezârdan,69
‫نيازسزيالر بهره آملاس اول بازاردين‬ Duasız nasip olmaz, o müstesna pazardan,
‫فاضل يلق ده قروغ قالور اول نظردين‬ İyiler uzak olmaz o lütufkâr nazardan,
‫نادان عمرين پوچک پول غه ساتار ايرميش‬ Değersiz tek bir pula, câhil ömrün satarmış!

69
Sad hezâr: Yüz bin.
282
Dîvân-ı Hikmet

105- ‫حکمت‬ Hikmet - 105


Durmadan Uçar İmiş!

1 1
‫كيلينگ ييغلينگ ذاکر قولالر ذکر ايتایلوک‬ Toplanın ey dervişler, Allâh’ı zikredelim.
‫ذاكرالرین خدا بيشک سويار ايرميش‬ Allâh, zikredenleri, şüphesiz sever imiş.
‫عشق سزيالرین ايماین يوق ای يارانالر‬ Aşksızda imân olmaz, böyle bilin dervişler,
‫دوزخ اچيره تينمای دايم کويار ايرميش‬ Cehennem içre dâim, tutuşur, yanar imiş.

2 2
‫حمبت يلک اعشق الرین خدا سويدی‬ Muhabbetli âşıklar, sizleri Allâh sevdi.
‫آنينگ اوچون دنيا عقبني طالق قويدی‬ Dünya derdinden aldı, gönül sevgisi verdi.
‫جاندين کيچيب ياشني ساچيب اعشق بودلی‬ Gözyaşın saçan âşık, cânından geçer oldu.
‫روز حمرش ديداريین کورار ايرميش‬ Mahşer günü âşıklar, cemâlin görür imiş.

3 3
‫اعشق الرین چني دوستيغه جاین قربان‬ Gerçek dostlara kurbân âşıkın malı cânı,
‫شویق بریالن آین ايزالب قيلور افغان‬ Şevk ile arar, koşar, inletirler meydanı.
‫عشق سودایس باشقه توشسه خانه ويران‬ Sevdâsı başa düşse, yanar biter her yanı,
‫شيدا بولوب آین ايزالب يورار ايرميش‬ Sadakatle bağlanıp, peşinde yürür imiş.

4 4
‫اعشق بولسانگ كيچه کوندوز تينمای ييغال‬ Âşıksan gece gündüz ey gönül durma ağla!
‫پري مغان خدمیت غه بيلينگ باغال‬ Pîr-i kâmile hizmet ederek gönül bağla.
‫کويوب پيشيب دردی بریهل کوکسینگ داغال‬ Yansın, pişsin vücudun, göğsünü aşkla dağla,
‫داغده كيتاگن وصايلین کورار ايرميش‬ Dağla giden visâle, arzuya erer imiş.

5 5
‫حقین سوياگن اعشق الری تاپیت مراد‬ Hakk’ı seven âşıklar, murada nâil olur,
‫يالغان اعشق بولوب يورمه تانگال اويات‬ Sahte âşıkın hâli, sabaha zâil olur.
‫قيليچ دين تزي قيل کفروک ین آیت رصاط‬ Sırat kılıçtan keskin, üstünde rezil olur,
‫يالغان دعوی قيااغن اوتمای قاالر ايرميش‬ Davası yalan olan, üstünde kalır imiş.

6 6
‫اعشق بولسانگ يالغان دعوی قيلمه زنهار‬ Âşıksan yalan dava eyleme gönül sakın,
‫يالغان دعوی قيلغانالردين خدا بزيار‬ Allâh yalancılara, ırakları ırakın.
‫قهار اياگم قهر ايالسه آیت قهار‬ Ey Allâh’ım bilirim, Kahhârdır diğer adın,
‫قيامت کون يوزی قرا قوپار ايرميش‬ Yalancı kıyamette yüzü kara kalkarmış.

283
Dîvân-ı Hikmet

7 7
‫اعشق الرین كيچه ييغالب سحر قوپار‬ Âşıklar gece ağlar, seher vakti kalkarlar,
‫رس رشابني اچياگن اعشق رسین ياپار‬ Sır şarabını içip, aşk sırrını örterler,
‫هر کيم سوكسه بلكه تیپسه قولني اوپار‬ Saldırsa küfretseler, kalkıp elin öperler,
‫آنداغ قول الر فيض فتوح آالر ايرميش‬ Erenler feyz-i fetih, bu hâllerle alırmış.

8 8
‫حمبت دين خرب آلغان جان ین بيلماس‬ Muhabbetten haberler alanı cânı bilmez,
‫باشني کيسسه ياناری يوق قان ین بيلماس‬ Başın yarısı gitse, inan haberi olmaz,
‫عشق كالیم ذوق طعایم نان ین بيلماس‬ Aşk sözü, zevk yemeği, aşı ekmeği olmaz,
‫هو هو تيو ذکرين ايتيب يورار ايرميش‬ “Hû, Hû!” deyip zikrini söyleyip yürür imiş.

9 9
‫اعشق الرین كوزی گريان بغری بريان‬ Âşıklar gözü yaşlı, olurlar bağrı yanık,
‫پروایس يوق نامویس يوق يورار عريان‬ Çekinme, utanma yok, yürür üryân, uyanık,
‫ايل كوزياگ تفراق دين كم رسی پنهان‬ Topraktır halk içinde, sırrı gizli uyanık,
‫جاین بریهل يادين ايتيب يورار ايرميش‬ Aşk ile zikrullah’ı söyleyip yürür imiş.

10 10
‫توغری يوراگن اعشق الردين خدا رایض‬ Kim ki doğru yürürse, o âşıktan Hak razı,
‫اعشق ايیش آسان ايماس قيلمه بازی‬ Âşıkın işi zordur, bırak hevesi, nazı.
‫يالغانیچ الر اعشق من دير اهلل قایض‬ Yalancı, âşıkım der, yok Allâh’a niyazı,
‫ايمانیین پوچک پول غه ساتار ايرميش‬ İmanını değersiz bir pula satar imiş.

11 11
‫اعشق يلق ین آسان ايیش باش بريمک يلک‬ Âşıklıkta en kolay malı, başını vermek,
‫منصور صفت اوزدين کيچيب جان بريمک يلک‬ Mansûr gibi kendinden geçip de cânı vermek,
‫موتوا قبل ان تموتوا خاک بوملک يلک‬ “Mutû kable en temutû” toprak olup da gitmek,
‫اعشق الری اوملاس بورون اوالر ايرميش‬ Tüm âşıklar ölmeden ölür de gider imiş.

12 12
‫سودا قيلسانگ آخرت ین سوداسيین‬ Sevdâ edersen eyle ahiret sevdâsını,
‫باشقه آمله بو دنياین غواغسيین‬ Boşa çekme dünyanın telaşı, kavgasını.
‫عمل قيلیب آلغيل جنت مأواسيین‬ Amel edip kazansan cennetin me’vâsını,
‫جنت آلغان ديداريین کورار ايرميش‬ Cenneti satın alan, cemâlin görür imiş.

284
Dîvân-ı Hikmet

13 13
‫قول خواجه امحد اعشق بولسانگ جاندين كيچگيل‬ Hoca Ahmed âşıksan, gel sen dahi cândan geç,
‫آندين سونگره شوق رشابني تويا اچيگيل‬ Sonra da şevk şarabın doyasıya cândan iç,
‫گناهینگین سبک قيليب مونده اوچغيل‬ Günâhın hafifletip, eyle göklere uruc,
‫اعشق الری اومجاق اچيره اوچار ايرميش‬ Âşıklar cennet içre durmadan uçar imiş.

106- ‫حکمت‬ Hikmet - 106


Pîrsiz Yola Çıkanlar!

1 1
‫طريقت اگ رشيعت سزي کرياگنالرین‬ Tarikata, şeriatsız girenlerin,
‫شيطان کيليب ايماین ین آلور ايرميش‬ Şeytan gelip imânını alırmış.
‫اوشبو يول ین پريسزي دعوی قيلغانالرین‬ İş bu yola pîr olmadan çıkanlar,
‫رسسان بولوب ارا يودله قالور ايرميش‬ Şaşkın olup ara yolda kalırmış.

2 2
‫طريقت اگ سياست يلغ مرشد کرياک‬ Tarikata siyasetli mürşit gerek,
‫اول مرشداگ اعتقاديلغ مريد کرياک‬ O mürşide, itikatlı mürit gerek,
‫خدمت قيليب پري رضاسني تاپماق کرياک‬ Hizmet edip, pîr rızasın almak gerek,
‫مونداغ اعشق حق دين اولوش آالر ايرميش‬ Böyle âşık, Hak’tan pay alır imiş.

3 3
‫پري رضایس حق رضایس بولور دوستالر‬ Pîr rızası, Hak rızası olur dostlar,
‫حق تعایل رمحتيدين آلور دوستالر‬ Hak Teâla rahmetine alır dostlar,
‫رياضت ده رس سوزيدين بيلور دوستالر‬ Riyâzette sır sözünü bilir dostlar,
‫آنداغ قول الر حقه ياووق بولور ايرميش‬ Öyle kullar Hakk’a yakın olur imiş.

4 4
‫اوشبو يولغه ای برادر پريسزي کريمه‬ Ey kardeşim! Sen bu yola pîrsiz girme,
‫حق ياديدين حلظه اغفل بولوب يورمه‬ Hak yolundan gâfil olup yürüme,
‫ما سوااگ اعقل ايرسانگ كونلگ بريمه‬ Akıllıysan mâsivâya gönül verme,
‫شيطان لعني اوز يويلغه سالور ايرميش‬ Lâin şeytan yoluna, gâfili alır imiş.

285
Dîvân-ı Hikmet

5 5
‫ايا دوستالر هيچ بيلماديم مني يولوم ین‬ Ey dostlarım! Bilemedim yolumu,
‫سعادت غه باغالماديم مني بيليم ین‬ Saadete bağlamadım belimi,
‫ماسوادين هيچ ييغماديم مني تيليم ین‬ Mâsivâdan hiç çekmedim dilimi,
‫نادان يلقيم ميین رسوا قيلور ايرميش‬ Câhilliğim beni rezil eder imiş.

6 6
‫رشيعت ین طريقت ین بيالی ديسانگ‬ Şeriatı, tarikatı bileyim dersen,
‫طريقت ین حقيقت اگ اوالی ديسانگ‬ Tarikatı, hakikate ulayım dersen,
‫بو دريادين در گوهر آالی ديسانگ‬ Bu dünyadan inci-cevher alayım dersen,
‫جان دين کيچاگن خاص قولالری آلور ايرميش‬ Cândan geçen seçkinleri alır imiş.

7 7
‫اعشق قول الر کيچه کوندوز هرگزی تينماس‬ Âşık kullar, gece-gündüz hiç dinmez,
‫بری ساعیت حق ياديدين اغفل ایرماس‬ Hak yolundan bir saat gâfil olmaz,
‫انداغ قولین سبحان اياگم ضايع قویماس‬ Yüce Mevlâ kulunu zorda koymaz,
‫داع قيلسه اجابت يلغ بولور ايرميش‬ Dua etse kuluna; icabet eder imiş.

8 8
‫وا دريغا كيچیت عمروم غفلت بيالن‬ Vah! Çok yazık, geçti ömrüm gaflet ile,
‫سني کيچورگيل گناه الريم رمحت بيالن‬ Sen bağışla günâhımı rahmet ile,
‫قول خواجه امحد سناگ ياندی حرست بيالن‬ Hoca Ahmed sana yandı hasret ile,
‫اوز اوزيغه اوزی يانيب کويار ايرميش‬ Kendisini yakıp, helak eder imiş.

107- ‫حکمت‬ Hikmet - 107


Fırsat Bırakmaz İmiş!

1 1
‫قدرت بریالن فرمان قيدلی موالم بزيغه‬ Kudretiyle fermân eyler, Yüce Mevlâ’mız bize,
‫يريده كوکده جانليق خملوق قاملاس ايرميش‬ Yerde, gökte cânlı mahlûk, o saatte kalmaz imiş.
‫قابض قيدلی عزرائيل ین اعلم اوزرا‬ Cân alıcı melek gelir, Azrail hepimize,
‫عزيز جانني آملاقوچنه قويماس ايرميش‬ Aziz cânımız almadan hiç kimseyi komaz imiş.

286
Dîvân-ı Hikmet

2 2
‫ياشيم ميین ياش بولور ديب آيتور ايرديم‬ Benim yaşım küçük iken, her şeyi söyler idim,
‫هر نه حاصل بولسه آز ديب آيتور ايرديم‬ Her ne hâsıl oldu ise; az deyip, söyler idim.
‫تورلوک تورلوک دعوا ايشالر قيلور ايرديم‬ Türlü türlü davalar, fiiller işler idim,
‫ايمدی بيدليم مني آيتاگنديک بوملاس ايرميش‬ Şimdi bildim ki benim dediğim olmaz imiş.

3 3
‫دنيا ميین ملكوم دياگن سلطانالرغه‬ Dünya benim mülküm diyen sayısız sultanlara,
‫اعلم مالني سانسزي ييغيب آلغانالرغه‬ Elin sınırsız malını, haksız yere alanlara,
‫عيش و عرشت بریهل مشغول بولغانالرغه‬ Yeme, içme, nefse hizmet ile meşgul olanlara,
‫اولوم كيلسه بريی وفا قيلماس ايرميش‬ Ölüm gelse hiçbir kimse, ona vefa etmez imiş.

4 4
‫مغرور بوملانگ ای دوستالريم عرشت ايتيب‬ Mağrur olmayın dostlarım, gaflet ile eğlenip,
‫كيچه كوندوز يالغان آيتيب بيخود ياتيب‬ Gece, gündüz yalan deyip, tembellikle boş verip,
‫جان آلغویچ كيلور ايرميش بري كون يیتيب‬ Azrail cân almak için bir gün aniden gelip,
‫مونداغ یريده اغفل يورسه بوملاس ايرميش‬ Böyle yerde gafletle, yürümek olmaz imiş.

5 5
‫قول خواجه امحد اوالرينگین بيال كورگيل‬ Hoca Ahmed sen dahi, öleceğin bile gör,
‫آخرتین يراقیین قيال كورگيل‬ Âhiret hazırlığın, dünyadayken kıla gör,
‫بارورمن ديب يول باشيده تورا كورگيل‬ Geç kalma, kervan göçtü, sen de yola düşe gör,
‫ملک املوت كيلسه فرصت قويماس ايريش‬ Ölüm meleği gelse, fırsat bırakmaz imiş.

108- ‫حکمت‬ Hikmet - 108


Şaşırıp Kalır İmiş!

1 1
‫لک من عليها فان آيتیده‬ “Küllü men aleyha fân.”70 ayetinde hükmeder,
‫بري خدادين اوزاگ خملوق اوالر ايرميش‬ Allâh’tan başka her şey ölümü tadar imiş.
‫ارسافيل صورين آيلب هوراگنیده‬ İsrafil Sur’u alıp, ikinci üfleyişte,
‫گوردين ينه تريگوزوبان قوپار ايرميش‬ Deriler giydirilip, kabirden kalkılırmış.

70
Küllü men aleyha fân: Yeryüzünde bulunan her şey fânîdir. (Rahmân
287 Sûresi, 54/26. Ayet)
Dîvân-ı Hikmet

2 2
‫ايليک مينگ ييل گور باشیده توراغنیده‬ Elli bin yıl kabrinin içinde durduğunda,
‫آندين کينی عرصاتاگ سوراغنیده‬ Sonra da Arasat’a insanı sürdüğünde,
‫يالنگ باش ويالنگ اياغ يوراگنیده‬ Yalın ayak, baş açık insan yürüdüğünde,
‫آدم اویلغ بيهوش ينلگيغ بوالر ايرميش‬ Âdemoğlu orada sanki deli olurmuş.

3 3
‫اول حساب ايالاگیالر طهارت دين‬ّ Önce hesap sorulur temizlik, tahâretten,
‫ايکینچییس حساب ايالر نمازينگدين‬ Ard arda gelir hesap, namaz ve nezâfetten,
‫اوچونیچ حساب ايالر حالل حرامينگ دين‬ Üçüncü hesap gelir, helâl-harâm yemekten,
‫منمن دياگن حريان بولوب قاالر ايرميش‬ “Ben, ben!” diyen orada, şaşırır kalır imiş.

4 4
‫حساب ايالب يوروتاگيالر حمرش ساری‬ Mahşere doğru hesap, yapıp da yürütünce,
‫خاليق الر قدم اوراغی ناچار باری‬ Ahali izdihamdan çaresizlik görünce,
‫معاينه انده کوراگی دوزخ ناری‬ Cehennem ateşine artık orda girince,
‫االمان ديب اوكروشوبان تورار ايرميش‬ “Aman!” diye çağrışıp, azap çekilir imiş.

5 5
‫مجله امت يوز یيكریمه مينگ صف بولغاي‬ Yüz yirmi bin saf olur bütün ümmet orada,
‫اطرافيدين فرشته الر بری صف توراغي‬ Etrafta meleklerin saf tuttuğu sırada,
َ َ َ َْ
‫المف ّر نداسيین ييتکوراگي‬ ‫اين‬ “Eyne’l- mefer?”71 nidâsı duyulur o arada,
‫قاچیب قوتولوب بوملاس ديب تورار ايرميش‬ Kaçıp kurtuluş olmaz, diyerek ağlar imiş.

ْ ُ َْ 6 6
َ
‫اول وقتده ندا کيلاگی وامتازوا الوم‬ “Vemtazü’l- yevm.”72 denilir, vakit saat gelince,
‫اوشل كونده دستگري بولغای نماز صوم‬ Sığınak namaz oruç orada belirince,
‫عقل هوشينگ کيتیب انده قاملااغی فهم‬ Akıl, şuur ve idrak tamamıyla gidince,
‫تيل الل بولوب سوزالياملای قاالر ايرميش‬ Dil susar konuşamaz, lâl olur kalır imiş.

7 7
‫بارچه خلقالر آدم آتا ساری باراغی‬ Tüm insanlar Âdem’in ardı sıra gidince,
‫ای اتامزي ايمدی بزيین قولالنگ دياگی‬ “Ey babamız ne olur bizi kolla!” deyince,
‫نافرمانليغ میندن اویت فرزند دياگی‬ “Ruhsat yok evlatlarım, benden geçti!” deyince,
‫ابراهيم اگ بارالوک ديب ايتار ايرميش‬ “İbrahim’e gidelim diye söylenirlermiş.

71
Eyne’l- mefer ?
288 72
Vemtazü’l-yevme: Ey suçlular ayrılın!, (Yasin Sûresi, 36/59. Ayet)
Dîvân-ı Hikmet

8 8
‫ابراهيم اگ باريب ايتاگی آدم اتا‬ Âdem aleyhi’s-selâm, İbrahim’e giderek,
‫شفاعت قيل بوالرین سني باريب حاال‬ “Hepsi mücrim bunların, şefaat etmek gerek!”
‫اول هم ايتور سوزده توقوب آدم اتا‬ O da ; “ Sözünü kesip; Âdem ata.” diyerek,
‫مویس ساری بارالوک ديب ايتار ايرميش‬ “Biz Musa’ya gidelim!” diye söylenirlermiş.

9 9
َ ّ َ
‫مویس دياگی رب ا ِرين ديديم اولكون‬ Musa; “Rabbi erinî…”73 diye söyledim o gün,
‫خجالت دين چقانيم يوق تا اوشبو کون‬ Acizlikten çıkmadım ne o gün ne de bugün.
‫بارالوک حمد اگ بولوب واژگون‬ Gidelim Muhammed’e, her bir erimiz mahzun,
‫بارچه الری حرضت ساری بارار ايرميش‬ Hepsi Hazret’e doğru huzura gider imiş.

10 10
‫مویس دياگی يا حممد اورغيل قدم‬ Musa dedi Resul’e; “Ya Muhammed! Baş-ayak,
‫امت الرينگ دوزخ اچيره بودلی عدم‬ Cehennemde ümmetler, hepsi helak olacak.”
‫حممد هم ابا قيليب توراغی اودلم‬ Muhammed hayret ile kulak verip duracak,
‫مویس قويمای ايكاوالری بارار ايرميش‬ Musa bırakmayınca, birlikte varır imiş.

11 11
‫تاجني آيلب گيسو سايلب عرش آستیده‬ Alır tacı Muhammed, arşın altına gelir,
‫نعره تارتيب ييغالب توراغی او شل كونده‬ Ağlayıp feryâd ile huzurda selâm verir.
‫يا قادرا يا غفورا دياگنینده‬ “Ya Kâdir, Ya Gafûr !” der, arşa velvele verir,
‫يا حبيبيم باش کوتار ديب ايتار ايرميش‬ “Habibim! Başın kaldır!” Hak’tan nidâ gelir imiş.

12 12
‫آيلب كيلگيل امتينگین دراگهیمغه‬ “Al getir ümmetini, huzura, dergâhıma,
‫باغیشاليني بارچه سيین من سزیالراگ‬ Bağışlarım hepsini, ben bakmam günâhına,
‫داخل قيالی مجله سيین جنتيماگ‬ Dâhil ettim hepsini güzel cennet bağına,”
‫مونداغ ديبان حقدين ندا کيالر ايرميش‬ Böyle diyerek Hak’tan bir nidâ gelir imiş.

13 13
‫زاهد اعبد خاص قول الردين علماین‬ Zâhit, abit ve fazıl, kulları âlimleri,
‫آيلب کيلاگی دراگیه غه اوشبوالرین‬ Alıp gelince Nebi bu güzel mü’minleri,
‫تنگريم ايغای يا حممد اعیص قاین‬ Rabbim der ki ; “Ey Nebi! Âsi kullarım hani?
‫اعیص اليق ايماس ديبان ايتار ايرميش‬ “Âsiler huzuruna lâyık değil.” der imiş.

73
Rabbi erinî: (Musa dedi) Ey Rabbim bana göster…” (A’raf Sûresi, 7/143. Ayet)
289
Dîvân-ı Hikmet

14 14
‫اعیص جایف اليق دياگی رمحتيم اگ‬ “Âsi, mücrim ne varsa, lâyıktır rahmetime,
‫داخل ايتای من اوالرین حنتيم اگ‬ Ben onları sokarım, lütfumla cennetime,
‫گناه الرين باغیشاليني بارين سیناگ‬ Günâhlarını sildim, senin şefaatine.”
‫رسول خرم بولوب يوگوروب کيالر ايرميش‬ Peygamber memnun olup, geriye döner imiş.

15 15
‫مویس بریالن رسول اهلل يوگوروب كيلاگی‬ Musa ile Muhammed yürüyüp de gelince,
‫اعیص جایف امت الريم يورونگ دياگی‬ Âsi-mücrim kullara, yürüyelim deyince,
‫گناه الرينگ عفو ايالبدی قادر یح‬ “Günâhlar affedildi!” müjdesi verilince,
‫بهشت اچيره آدلين سايلب کریار ايرميش‬ Cennet içine önden gelip de girer imiş.

16 16
‫قول خواجه امحد قيامت دين آيدی موین‬ Kıyametten söyledi, Kul Hoca Ahmed bunu,
‫حكمت قيليب خاليقه يايدی موین‬ İltifat edip halka, dedi; bu müjde günü,
‫اولوغ اولوغ کتابالردين ايدی مدین‬ Nice hakikatlerden size söyledi bunu,
‫اوقواغندين داع طمع قيالر ايرميش‬ Müjdeleri duyandan, dualar ister imiş.

109- ‫حکمت‬ Hikmet - 109


O Kuşu Görür İmiş!

1 1
‫ال اهل إال اهلل دياگن قول ین آغزيدين‬ “Lâ ilâhe illa’llâh” diyen kulun ağzından,
‫بري ياشیل قوش بولوبان اوچار ايرميش‬ Bir yeşil kuş olarak, o kelâm uçar imiş.
‫قناتالری توقوغلوق در ياقوت دين‬ Kanatları dokunmuş sanki inci-yakuttan,
‫پرواز قيليب عرشدين عرشاگ اوچار ايرميش‬ Kanatlanıp da arştan arşa dek uçar imiş.

2 2
‫اول قوشقه قدرت بریالن مينگ تيل برياگی‬ O kuşa kudret ile binler dil verilince,
‫بارچه تيدله اوشال قولین حقدين قولغای‬ Tüm dillerdeki kulu Mevlâ’dan isteyince,
‫زباین غه چناگیل ین اوروب يولغای‬ Diline çengelini vurup onu yolunca,
‫توین کوین يارايقه ديب ايتار ايرميش‬ Gece-gündüz affeyle deyip de söyler imiş.

290
Dîvân-ı Hikmet

3 3
‫ايا دوستالر اوشال قوشین عياین ین‬ O kuşun gerçeğini, ey dostlar bildireyim,
‫مني ايتاين سزي تينگالنگزي بياین ین‬ Dinleyin beyânımı, ben size söyleyeyim.
‫کوپ نادانالر بيلماس اولقوش پاياین ین‬ Câhiller değerini bilmiyor ki ne deyim?
‫قولونگ توتوب بهشت اچيره کریار ايرميش‬ Elinden tutup onun cennete girer imiş.

4 4
‫اول قوش ايتور هرگزی تينمای من بر زمان‬ Kuş der; “Ben bir zamanlar, dinmeden yorulmadan,
‫تا بريماسه قادر میناگ دار األمان‬ Kâdir Mevlâ’m vermese bana emniyet, aman,
‫هيچ قاملااغی بوکونلگده ذره گمان‬ Gönlüm tertemiz oldu, hiçbir şüphe kalmadan,
‫آندين سونگره قرار تاپيب قونار ايرميش‬ Ondan sonra bu gönül, müstakar olur imiş.”

5 5
‫روزه توتوب نماز اوقوب توبه قيلغان‬ Oruç tutup namaz kıl, Rabb’ine tövbe eyle,
‫سحر توروب اهلل تيو قول لوق قيلغان‬ Seherlerde kalkarak, Mevlâ’ya kulluk eyle,
‫مشايخ الر خدمیت ین تمام قيلغان‬ Şeyhlerin hizmetini noksansız tamam eyle,
‫آنداغ قولالر حق ديدارين کورار ايرميش‬ Bu kullar Hak cemâlin, seyreder, görür imiş.

6 6
‫بو يسوی مسكني امحد حريان قايلب‬ Yesevî miskin Ahmed, cemâle hayrân kalır,
ّ
‫ال اهل اال اهلل ین تيل اگ آيلب‬ “Lâ ilâhe illa’llâh!” der, Rahmân’dan destûr alır,
‫حق ذکریین جان و دل غه واصل قيليب‬ Zikri cân u gönülden gönderir, mesrûr olur,
‫روح قوشيین الماكنده كورار ايرميش‬ Lâ mekânda o kuşu uçarken görür imiş.

110- ‫حکمت‬ Hikmet - 110


Havada Uçar İmiş!

1 1
‫اهلل یادی نورین کیمگه عطا قیلسه‬ Allâh yâdı nurunu kime ihsân eylese,
‫نفس هوا منمن یلکدین قالور ایرمیش‬ Nefs, hevâ ve benlikten arınır kalır imiş,
‫بنده اگر ذاکر بولوب اهلل دیسه‬ Kul şayet zâkir olup, bir kerre Allâh dese,
‫توتمیش کونلگ زناگریین آچار ایرمیش‬ Gönül pası kirini, o dem giderir imiş.

291
Dîvân-ı Hikmet

2 2
‫فاذکروین اذکرکم ایشیتیب ندا‬ “Fezkürûnî, ezkürküm.” duyunca nidâsını,
‫ذکرین ایتیب امرین توتوب مشاهده‬ Zikrullahı söyleyip emrini edâsını,
‫کرییب گوراگ تارتیب تورلوک جماهده‬ Kabrine girdiğinde işitir sadâsını,
‫اعشق جانالر رس رشابنی اچیار ایرمیش‬ Âşıklar sır şarabın, aşk ile içer imiş.

3 3
‫اعشقالرغه بولوب حق نینگ عناییت‬ Âşıklara yetişir, Allâh’ın inâyeti,
‫باطن اچیره آچیلور کشف کرامیت‬ Kalp içinde açılır keşif ve kerameti,
‫دل الریغه ساچیب هر دم حق رمحیت‬ Dillerinden dökülür her an Hakk’ın rahmeti,
‫فنا بولوب ماسوا دین کیچار ایرمیش‬ Fâniler mâsivâdan hep böyle geçer imiş.

4 4
‫کشف االرسار بولوب باطن کوزین آچیب‬ Tüm sırları keşfeder bâtın gözünü açıp,
‫حق اعشیق بو دنیاین تاشالب قاچیب‬ Hak âşığı dünyayı, hepten terk edip geçip,
‫نفس هوا کوزین اویوب رسن کیسیب‬ Nefs gözünü kör edip, ona boynunu büküp,
‫زایل بولوب شیطان اندین قاچار ایرمیش‬ Mahvolup şeytan ondan yel gibi kaçar imiş.

5 5
‫بیلگیل ایمدی قول خواجه امحد عشقدین انگالب‬ Bildim Kul Hoca Ahmed, aşk u meşkten anlayıp,
‫جاندین کیچیب اوشبو یولغه کونلگ باغالب‬ Cândan geçip bu yola gönlünü tam bağlayıp,
‫دریغ عمروم ضایع کیچیت تیو ییغالب‬ “Eyvah ömrüm zay oldu!” söyleyerek ağlayıp,
‫ندامت نینگ هواسیدین اوچار ایرمیش‬ Pişmanlık acısından, havada uçar imiş.

111- ‫حکمت‬ Hikmet - 111


Mutlaka Görür İmiş!

1 1
‫اعرف اعشق شویق بریهل قيامت كون‬ Ârif âşık şevk ile, o kıyamet gününde,
‫خدایي غه حبث و جواب قيلور ايرميش‬ Allâh ile konuşup, cevaplar verir imiş.
‫بو اعملده تارتقان جور و جفاالرين‬ Bu âlemde çektiği elem ve kederi de,
‫کوکسني ياروب حق قاشيغه ساالر ايرميش‬ Göğsünü Hakk’a açıp, ortaya koyar imiş.

292
Dîvân-ı Hikmet

2 2
‫بو اعملده قيدلينگ ميین خلق غه رسوا‬ “Ey nefsim bu âlemde beni rezil eyledin,
‫ديداريم ین کورساتای ديب قيدلينگ شيدا‬ Cemâli göstereyim diye tutkun eyledin,
‫اعلم خلقني دشمن قيليب سادلينگ غواغ‬ Âlemi bana saldın, düşman kavga eyledin,”
‫خدایي غه باريب عرضه قیالر ايرميش‬ Huzurullâh’a varıp, hâlin arz eder imiş.

3 3
‫ديداريم ین آرزو قيلسانگ كيچه ياتمه‬ Cemâlimi dilersen sakın geceler yatma,
‫بو دنيانينگ طعمه سيدين ذره تاتمه‬ Dünya lezzetlerinden asla zevk alıp tatma,
‫حادلين سورسه نادانالراگ رسین ساتما‬ Hâlden sorsalar bile, câhillere sır satma,
‫مونداغ ايرالر فيض فتوح آالر ايرميش‬ Böyle erler feyizler, fetihler alır imiş.

4 4
‫ديداريم ین طلب قيلسانگ عرشقه باققيل‬ Cemâlimi istersen şöyle dön de arşa bak,
‫عرش اوستيده آهینگ بریهل اوتالر ياققيل‬ Arş üstünde âh ile gönül ateşini yak,
‫امت بولسانگ مصطیف غه قپوغ قاققيل‬ Ümmet isen Muhammed kapısıdır son durak,
‫سبحان اياگم چني اعشق ین سینار ايرميش‬ Sübhân olan Melik’im uşşakı sınar imiş.

5 5
‫ايشيتيب اعشق رقص و سماع اوروب یوراغی‬ Âşıklar işitip de raks ve sema edince,
‫ييیت کوکدين ماليک الر ييغليب کيلاگی‬ Yedi gökten melekler arza inip gelince,
‫عرش کریس لوح قلم داد ايالاگی‬ Arş, Kürsi, Levh-i Mahfuz, kalem feryâd edince,
‫يري تيربانيب حقه زاری قيالر ايرميش‬ Yerler hareketlenip, Rahmân’a ağlar imiş.

6 6
‫ای يري و کوک اعشق الردين حذر قيلينگ‬ Ey arz ve semâ sizler, âşıklardan çekinin,
‫اوتلوغ آیه چيقار بولسه حارض بويلنگ‬ Feryâd u âhı çıksa, yer ve gök titrer bilin,
‫کوکاگ باقيب نعره تارتسه قورقوب تورينگ‬ Nazar etse semâya korkup endişelenin,
‫بري آه اورسه اعلم يكسان بولور ايرميش‬ Bir “âh!” çekse âlemler yerle bir olur imiş.

7 7
‫چني اعشق الر صف صف بولوب سالم قيلغای‬ Saf saf durur âşıklar, ulaşsa ondan selâm,
‫قدرت بيالن پرده اچيره عليگ آلغای‬ Perdenin verasına ulaştırılır kelâm,
‫ديدار اوچون كوياگن الريم كيل كيل دياگی‬ Cemâl âşıklarına; “ gel, gel…” denince tamam,
‫لطفني کوروب چني اعشق الر تيالر ايرميش‬ Lütfunu gören ancak, gerçek âşıklar imiş.

293
Dîvân-ı Hikmet

8 8
ّ ّ
‫صفا صفا اعشق الراغ ندا كيلاگی‬ Bu saf saf âşıklara ondan nidâ gelince,
‫يوز یيگریمه مينگ اعشقالر بری صف بولغای‬ Yüz yirmi bin âşığın hepsi bir saf olunca,
‫جنت كري ديب اهليم دين ندا كيلاگی‬ “Cennetime giriniz!”, nidâ Hak’tan gelince,
‫جنت كريمای ديدارین كورار ايرميش‬ Cennetine girmeden cemâlin görür imiş.

9 9
‫ندا كيلاگی ماليکاگ زجنر سالغيل‬ Hak’tan nidâ gelince meleklere; zincir vur!
‫زجنر سايلب حمرشاگه ده آيلب يورگيل‬ Mahşer yerinde zincir vurulup da öyle dur,
‫ديدار اوچون کوياگن الريم معلوم قيلغيل‬ Cemâl için yananın hâlleri belli olur,
‫اعشق الری بيخود بولوب يورار ايرميش‬ Âşıklar kendisinden geçip de yürür imiş.

10 10
‫ايتاگن الرين قيلغان اعشق ديدار كوراگی‬ Söylediğini yapıp, âşık cemâl görünce,
‫واصل بولوب حمرش ارا دوران سوراگی‬ Vasıl olup mahşerde huzur, devran sürünce,
‫افغاین دين ييیت دوزخ اورتاب يانغای‬ Cehennemin ateşi, feryâdından yanınca,
‫مالک کيليب آناگ تعظيم قيالر ايرميش‬ Melekler gelip ona saygı gösterir imiş.

11 11
‫اعشق الرین هيبیت دين مالک قاچغای‬ Âşıklar heybetinden Malik melek kaçınca,
‫قورقوب باريب دوزخ اچيره اوتالر ساچغای‬ Korkup da cehennemde ateşleri saçınca,
‫وهیم بریهل زهر زقوم تويا اچياگی‬ Vehm ile zakkum zehri doyasıya içince,
‫قدریت غه حريان بولوب قاالر ايرميش‬ Kudretullah’a hayrân olup da kalır imiş.

12 12
‫ملک الردين اعشیق کوب ای بیخرب‬ Meleklerin birçoğu habersiz âşıklardan,
‫بري آه اورسه اعلم بولور زير و زبر‬ Altun-mücevher olur yüreği yanıklardan,
‫زاهد اعبد سالک الردين عشق معترب‬ Zâhit, âbit, sâlikler “âh!”ıyla sâdıklardan,
‫عشق سزي آدم واهلل يودله قاالر ايرميش‬ Bir insan aşksız olsa, vallâh yolda kalırmış.

13 13
‫قول خواجه امحد ديدار ايزالب گدا بولغيل‬ Kul Hoca Ahmed sen de, cemâl ara gedâ ol,
‫کيچیب اهل عيایلنگدين سوا بولغيل‬ Çoluk-çocuktan vazgeç, işte budur doğru yol,
‫اهلل حیق بوالر دشمن جدا بولغيل‬ Vallâh, billâh düşmandır, sen bunlardan uzak ol.
‫جدا بولغان ديداريین کورار ايرميش‬ Ayrı kalan cemâlin mutlaka görür imiş.

294
Dîvân-ı Hikmet

112- ‫حکمت‬ Hikmet - 112


Gamlı Gönlüm Şâd Eder!

1 1
‫هر كییش كورسه مجایلنگ دنيا ايشني برباد ايتار‬ Kim görmese cemâlini, dünya işin berbat eder,
‫كيچه كوندوز تنی بيلماین خدايین يادین ايتار‬ Gece-gündüz dinlenmeden, Allâh adın yâd eder.

2 2
‫كيم آنینگ كويده بولسه حق أنینگ كونلگیده دور‬ Kim O’nun yolunda olsa, Hak onun yanındadır,
‫هر ساری بارسه اوشال ياری بيالن پرواز ايتار‬ Her nereye gider ise, yâr ile pervâz eder.

3 3
‫اكشیك من دايم سنینگ يادینگ بيالن بولغای ايديم‬ Keşke ben de dâima, yâdın ile olsaydım,
‫باقیشینگ يوز مينگ منینگ دیک بنده ین آزاد ايتار‬ Bakışın benim gibi, yüz bini âzâd eder.

4 4
‫معرفت ميداین اچيره بو كونلگین شاد ايتيب‬ Marifet meydanında, bu gönlünü şâd edip,
‫دنياسني ترک ايلاگنالر حق بيالن سودا ايتار‬ Dünyasını terk eden, Mevlâ’ya sevdâ eder.

5 5
‫اعرف اول دور بولسه اعشق حلقه ده جوالن ايتيب‬ Ârif oldur, olsa âşık, halkada yer alarak,
‫استعانت ین تيالب اول پريین قالقان ايتار‬ Yardımını isteyip, mürşidi kalkan eder.

6 6
‫خوش عجايب و غرايب بو خدانينگ ايشالری‬ Hoş acayip gariptir, Hakk’ın yüce işleri,
‫بريیسني گويا قيلوبان بريیسني گونگ کر ايتار‬ Birisin konuşturup, diğerini lâl eder.

7 7
‫كورگیل اوشبو دنيا اچيون كوپ جفاالر ايالسانگ‬ Gel gör bu dünya için çok cefâlar eylesen,
‫آخری هيچ اوشبو دنيا يري بيالن يكسان ايتار‬ Sonu bir hiç bu dünya; yer ile yeksân eder.

8 8
‫كيچه كوندوز آرزو قيلسانگ آنینگ ديداريین‬ Gece-gündüz istesen, Rahmân’ın cemâlini,
‫صاف قيلغيل بو كونلگین بري کوین دربار ايتار‬ Sen gönlünü temiz tut, maksada vâsıl eder.

9 9
‫ای قول امحد سني يوروب غمگني كونلگین اوالغيل‬ Ey Kul Ahmed yürüyüp, gamlı gönlünü avla,
‫اهل دل بولغان کییش غمگني كونلگین شاد ايتار‬ Gönül ehli olanlar, gamlı gönlün şâd eder.

295
Dîvân-ı Hikmet

113- ‫حکمت‬ Hikmet - 113


Şeytanın Kaçar Olur!

1 1
‫مالمتغه مخر اچیاگن دیداریغه باتیا‬ Melamet şarabından içen cemâlin görür,
‫پری قویلدین یم اچیاگن انواریغه باتیا‬ Pîr elinden mey içen, nurlarına gark olur.

2 2
‫آقمان بیالن قارامان کوپ کوروب ایدی دوران‬ Nice ak yüz, kara yüz, çok görmüştür bu devrân,
‫همت قیلیب عطاغه ایت صورتلیک بودلیا‬ Himmet edip ataya it suretinde olur.

3 3
‫ابراهیم غه شک قیلغان اوت یاقیب لگ آچیلغان‬ İbrahim’den şek duyan, ateşinde gül olan,
‫اینانماسانگ کیلیب باق کوروب بیلیب ایدیا‬ İnanmazsan gelip bak, görüp bilenler vardır.

4 4
‫شیطان یویلغه کریاگن امحدگه تاشالر آتغان‬ Şeytan yoluna giren, Ahmed’e taşlar atan,
‫حتت الرثا تگینده دمدار بولوب یاتدیا‬ Toprağın altında o, yalnızca yatan olur.

5 5
‫اویلاغه ییتاگنالر دنیاسیدین اوتاگنالر‬ Evliyâya yetişip dünyasından geçenler,
‫اخالص یلق قول خلق اچیره مرادیغه ییتدیا‬ Halk içinde muhlis kul, murada eren olur.

6 6
‫قول خواجه امحد اوزینگ بیل گناهینگین حارض قیل‬ Hoca Ahmed özün bil, günâhını hazır bul,
‫غفلت بیالن یاتماغیل شیطان میندین قاچدیا‬ Gâfil olup yatmazsan, şeytanın kaçar olur.

114- ‫حکمت‬ Hikmet - 114


Aşk Derdine Çare Yok!

1 1
‫حاجت ايرماس عشق درديغه دوا سورمق‬ Gerekmez bu aşk derdine, kalkıp da devâ sormak,
‫ايران ايتيب کيتاگن ايرميش دوایس يوق‬ Erenler demiş, gitmiş, onun hiç devâsı yok.
‫جانينگ قيناب ياشینگآقيب هوشينگ کيتیب‬ Cân incitip yaş akıtan, aklın zâyi edenlerin,
‫عشق درديدين دوستالر قاتيغ بالیس يوق‬ Aşk derdinden daha acı ey dostlarım belâsı yok.

296
Dîvân-ı Hikmet

2 2
‫هر کيم کويار جانغه آالر عشق ین اوتني‬ Her kim yanar, câna çeker aşkın ağır ateşini,
‫جاین کويسه اعضاسيدين چيقار توتون‬ Cânı yansa uzuvlardan duyar inilti sesini,
‫بغری این صد پاره دور يوقتور بوتون‬ Bağrı bin parça olmuştur, tadınca aşk meyvesini,
‫خلق غه ظاهر کورونوب توراغن يرایس يوق‬ Halk zâhirine bakınca, sanırlar hiç yarası yok.

3 3
‫جاندين کيچمای تابماس هرکيم جانانه ین‬ Cândan geçmeden bulamaz hiçbir kimse cânânı,
‫کوروب همت قيلماق كرياک پروانه ین‬ Görüp himmet etmek gerek, pervânesi, pervâzını.
‫کوروب بيليب اوتقه اوردی اوز جاین ین‬ Aşk elinden oda vurdu, yüreğini öz cânını.
‫سود و زيان بریهل هرگزی پروایس يوق‬ Kâr ve zarar endişesi, asla bir tereddüdü yok.

4 4
‫آچنه يوردونگآچنه توردونگ ای یب خرب‬ Onca yürüdün durdun, gâfil habersiz oldun,
‫نفس شيطان ايشالريدين قيلغيل حذر‬ Şeytan, nefs işlerinden endişe etmez oldun.
‫بزيدين بورون تليم اكروان قيلغان سفر‬ Bizden önce nice kervan sefer eylemiş buldun,
‫ايتا کيتاگن بو دنيانينگ وفایس يوق‬ Rivayet oldur ki denir; dünyanın hiç vefâsı yok.

5 5
‫ايتيب اوتاگن ايرانالردين يول ین سورغيل‬ Deyip geçen erenlerden, Hak yolunu sorasın.
‫سحرالرده اوره قوپوب چار رضب اورغيل‬ Seherlerde erken kalkıp, dövünüp yakarasın,
‫هو صحبتني قوراغن يرياگ اوزونگ اورغيل‬ “Hû!” sohbetin meclisine gidip özün vurasın,
‫يولغه کرياگن ايرانالرین هوایس يوق‬ Yola revan olanlardan, erenlerin hevâsı yok.

6 6
‫قول خواجه امحد ايدی دوستالر ايشيتینگ موین‬ Hoca Ahmed söyledi, dostlar bunu işitin.
‫قافتایغ ديک تاشالر تيكسه چيقماس اوین‬ Kafdağı gibi taşlar değse ses çıkmaz bilin.
‫کيماگ ايتيب کيماگ ييغالی عشق درديین‬ Kime desem ağlasam, kim bilir aşk derdinin,
‫واهلل باهلل عشق درديین دوایس يوق‬ Vallâh billah dermânsız aşk derdine çâre yok.

297
Dîvân-ı Hikmet

115- ‫حکمت‬ Hikmet - 115


Sufî Meşrep Olsun!

1 1
‫ای كونلگ قيدلينگگناه هرگزی پشيمان بوملادينگ‬ Ey gönül Günâh işledin, asla pişman olmadın,
‫صویف من ديب الف اوروب طالب جانان بوملادينگ‬ Sûfî’yim der laf edersin, yârin tâlibi olmadın.
‫حيف عمرونگ اویت بري حلظه گريان بوملادينگ‬ Yazık, geldi-geçti ömrün, bir an giryân olmadın,
‫صویف نقش بودلونگ ویل هرگزی مسلمان بوملادينگ‬ Sûfî-nakş oldun amma asla Müslüman olmadın.

2 2
‫صویف يلغ شونداغ مودور دايم ايشينگ غفلت بيالن‬ Sûfîlik böyle mi olur, dâim işin gaflet ile,
‫دانهء تسبيح قولونگده تيل الرينگ غيبت بيالن‬ Tesbih tanesi elinde, dillerinde gıybet ile,
‫سلهء چل پيچ اورارسني نفس بد عزت بيالن‬ “Çilpeç sillesi” vurursun, kötü nefse izzet ile,
‫صویف نقش بودلونگ ویل هرگزی مسلمان بوملادينگ‬ Sûfî-nakş oldun amma asla Müslüman olmadın.

3 3
‫صویف بولسانگ صاف بولغيل جرم عصيان بوملاسون‬ Sûfî isen tasaffi et, suçun isyanın olmasın,
‫طاعت تقوی قيليب کونلگونگ پريشان بوملاسون‬ İbâdet, takva eyleyip, gönlün perişan olmasın,
‫جان ددله ييغالغيل حمرشده يالغان بوملاسون‬ Cân u gönülden ağla ki, mahşerde yalan olmasın,
‫صویف نقش بودلونگ ویل هرگزی مسلمان بوملادينگ‬ Sûfî-nakş oldun amma asla Müslüman olmadın.

4 4
‫صویف يلق رشیط دورور تونالر قوپوب قان ييغالماق‬ Sûfîliğin şartlarından, gerekir kalkıp ağlamak,
‫هر جفاغه صرب ايتوبان بيليین حمكم باغالماق‬ Her cefâya sabrederek, belini sağlam bağlamak,
‫طالب اهلل بولوب هر خيیش سوزین سوزالماق‬ Hakk’ı isteyen kul olup, her iyi sözü söylemek,
‫صویف نقش بودلونگ ویل هرگزی مسلمان بوملادينگ‬ Sûfî-nakş oldun amma asla Müslüman olmadın.

5 5
‫صوفيا طاعت قيلورسني بارچه یس عجب و ريا‬ Ey sûfî ibâdet ettin, hepsi kibir, hepsi riyâ,
‫جان و دل دنياغه مغرور تيل الرينگده آه وآه‬ Mağrur oldun cân ve mala, görünürde bir evliyâ!
‫جان بريورده بولغونگ نور ايماندين جدا‬ Cân verirken hâlin nice, imândan mahrum eşkıyâ,
‫صویف نقش بودلونگ ویل هرگزی مسلمان بوملادينگ‬ Sûfî-nakş oldun amma asla Müslüman olmadın.

6 6
‫صویف بوملای نيالسون اويده قيلورغه ايیش يوق‬ Sûfî olmayıp neylesin, evde yapacak işi yok,
‫صویف يلغ دعوی قيلور خلق غه بريورغه آیش يوق‬ Sûfîlik iddia eder, halka vermeğe aşı yok,
‫آه وآه ديرالرينه كوزيده قطره يایش يوق‬ Âh vah! Edip güya ağlar, gözünde damla yaşı yok,
‫صویف نقش بودلونگ ویل هرگزی مسلمان بوملادينگ‬ Sûfî-nakş oldun amma asla Müslüman olmadın.

298
Dîvân-ı Hikmet

7 7
‫صویف بولوب نفس اوچون هردم ايشيکاک باقه سني‬ Sûfî olup nefsin için her dem kapıya bakarsın,
‫نذر آيلب كيدليمو ديب هر دم كيشياگ باقه سني‬ “Adak alıp geldin mi?” der, her an kapıya bakarsın.
‫لعنت اهلل طوقیین بوينونگاگ هر دم تاقه سني‬ Sen Allâh’ın lanetini her dem boynuna takarsın,
‫صویف نقش بودلونگ ویل هرگزی مسلمان بوملادينگ‬ Sûfî-nakş oldun amma asla Müslüman olmadın.

8 8
‫صویف من ديب الف اورارسن سوز افغانينگ قاین‬ Sûfîyim der, söz edersin, feryâd ü figânın hani?
‫اشک رسخ و روی زرد و چشم خونبارينگ قاین‬ Gönül aşkıyla gözünden, akan kanlı yaşlar hani?
‫مرشد اكمل مكمل راه مردانينگ قاین‬ Mükemmil mürşid-i kâmil, yol gösterenin hani?
‫صویف نقش بودلونگ ویل هرگزی مسلمان بوملادينگ‬ Sûfî-nakş oldun amma asla Müslüman olmadın.

9 9
‫صوفيا بیغم يورارسن دانهء تسبيح آيلب‬ Gamsız yürürsün ey veli! Tesbih taneleri alıp,
‫دنياغه مغرور بولوب دين ايشین آرقه سايلب‬ Dünyaya mağrur olursun, din işin arkaya atıp,
‫قورقغيل ايمدی قورقغيل ايمدی بری خداغه يابلاريب‬ Kork şimdi kork be hey gâfil, dönüp Allâh’a yalvarıp,
‫صویف نقش بودلونگ ویل هرگزی مسلمان بوملادينگ‬ Sûfî-nakş oldun amma asla Müslüman olmadın.

10 10
‫صویف بولوب مال كس آملاق اوچون قيدلينگ جدل‬ Sûfî olup servet için sen koştun, savaş eyledin,
‫ظاهرينگ صویف نمادور باطنينگ دون و دغل‬ Zâhirin sûfî gibidir, bâtının kir, kalbini taş eyledin.
‫ای یب خرب ای یب خرب رشمنده سني روز ازل‬ Mahcupsun sen ey habersiz, ezel gününü neyledin?
‫صویف نقش بودلونگ ویل هرگزی مسلمان بوملادينگ‬ Sûfî-nakş oldun amma asla Müslüman olmadın.

11 11
‫دانهء تسبيح آيلب ايل كوزيغه خوب صویف سن‬ Tesbih tanesini alıp, halk gözünde has sûfîsin,
‫نفس بدین آدليده ترسا جهودین تویف سن‬ Kötü nefsinin elinde sen nankörün birisin,
‫بنده يلغ قيلسانگ خداغه بو حنیفه كویف سن‬ Kulluk eyle sen Rahmân’a, yoksa seg-i Kûfî’sin
‫صویف نقش بودلونگ ویل هرگزی مسلمان بوملادينگ‬ Sûfî-nakş oldun amma asla Müslüman olmadın.

12 12
‫صوفيا اوز طوريناگ يالغوز خداغه بنده سن‬ Ey sûfî bak öz tavrına, yalnız Allâh’ın kulusun,
‫اصليناگ باقسانگ اگر اعلم اچينده كنده سن‬ Şayet aslına bakaydın, âlem içinde sen birsin,
‫پر گناه و پر خطر هم اعیص و رشمنده سن‬ Günâhkâr, hatalı kulsun, nâmın âsidir bilirsin,
‫صویف نقش بودلونگ ویل هرگزی مسلمان بوملادينگ‬ Sûfî-nakş oldun amma asla Müslüman olmadın.

299
Dîvân-ı Hikmet

13 13
‫صوفيا قيدلينگ حمبت دعوی سني ديوانه بول‬ Ey sûfî! Kıldın muhabbet davasın, divânesi ol,
‫مال و ملک و خانماندين كيچگيل و بياگنه بول‬ Malı mülkü, evi barkı terk eyle bîgânesi ol
‫كيم خدا ديب سوزالسه مينگ اورگولوب پروانه بول‬ Kim “Allâh!” adın söylerse, hep onun pervânesi ol,
‫صویف نقش بودلونگ ویل هرگزی مسلمان بوملادينگ‬ Sûfî-nakş oldun amma asla Müslüman olmadın.

14 14
‫صوفيا دعوی عشق قيل بارچه دين بزيار بول‬ Ey sûfî! Aşk davasını eyle her şeyden bîzâr ol,
‫اويقوین ايالب حرام تونالر قوپوب بيدار بول‬ Uykuyu eyleyip harâm, geceler kalk uyanık ol,
‫دردی يوق بيدردین كورسانگ قاچقيل و آزاد بول‬ Derdi olmayan dertsizi, görürsen kaç ve uzak ol,
‫صویف نقش بودلونگ ویل هرگزی مسلمان بوملادينگ‬ Sûfî-nakş oldun amma asla Müslüman olmadın.

15 15
‫امحدا سني صویف بولسانگ صویف يلغ آسان ايماس‬ Ey Ahmed sen sûfî olsan, bil sûfîlik kolay değil,
‫حق رسول صویف بولوب دنيا مالني سوياگن ايماس‬ Hak Resul’ü sûfî olup, dünya malın sevmiş değil,
‫دنياین سوياگن كيیش یب شک بيلينگ انسان ايماس‬ Dünya malın seven kişi şüphesiz ki insan değil,
‫صویف نقش بودلونگ ویل هرگزی مسلمان بوملادينگ‬ Sûfî-nakş oldun amma asla Müslüman olmadın.

116- ‫حکمت‬ Hikmet - 116


Bunda Yalanım Yoktur!

1 1
‫اعشق يلق ین دعوی سيین قيلغان کيیش‬ Âşıklık davasını, dert edip güden kişi,
‫معشوقيدین ذره اغفل بولغاین يوق‬ Maşûkundan zerrece, gâfil olma hakkı yok.
‫عشق گوهری توب سزي دريا اچيره پنهان‬ Aşk incisi gizlidir, dipsiz deniz içinde,
‫جاندين کيچمای اول گوهردين آلغاین يوق‬ Cânından geçmeyene, inciden hiç nasip yok.

2 2
‫گوهر آلور غواص اگر جاندين کيچسه‬ İnci alır dalgıçlar, şayet cânından geçse,
‫شيدا بولوب عشق رشابني هر کيم اچيسه‬ Her kim tutkun olup da, aşk şarabını içse,
‫نيچه آيالر نيچه کونالر اگر اوتسه‬ Nice günler ve aylar, ömründen akıp geçse,
‫عشق ین یلگ آچيليب هرگزی سولغاین يوق‬ Aşkın gülü açılıp, bil asla solduğu yok.

300
Dîvân-ı Hikmet

3 3
‫اعشق بولوب تاپای ديسانگ حقین يولني‬ Âşık olup bulayım dersen Hakk’ın yolunu,
‫ارساغني سني عشق باغيده ارسار لگني‬ Sakla sen aşk bağında sırlarının gülünü,
‫حمنت بریالن سینار ايرميش خيیش قلني‬ Sıkıntılarla sınar, Mevlâ iyi kulunu,
‫چني اعشق ین اندين کونیلگ قالغاین يوق‬ Gerçek âşığın ise, gönlünün kaldığı yok.

4 4
‫حمبت ین درياسيدا موج اورغویس‬ Sıkıntı deryâsında seven çırpınıp dursun,
‫علم و عمل قيل و قال الر شوق اولگویس‬ İlim, amel, sözleri sevgi bağını kursun,
‫بو تنگزیاگ کيم کرييبان کيم چيقغویس‬ Bu denize gireni, hem de çıkanı görsün,
‫اعشق قول الر معشوقيدين قالغاین يوق‬ Âşığın maşûğundan hiç uzak kaldığı yok.

5 5
‫قول خواجه امحد قبول قيدلی ايماغليق ین‬ Gizliliği, hikmeti, Hoca Ahmed kabul et,
‫قبول قيدلی عشق اویت غه کويماغليق ین‬ Ateş-i aşk içinde, sen yanmayı kabul et.
‫جانني برييب ساتقون آدلی کويماغليق ین‬ Cânın verip satın al, yanmaklığı kabul et,
‫چني سوزومدور هرگزی آین يالغاین يوق‬ Gerçek sözümdür asla, bunda bir yalanım yok.

117- ‫حکمت‬ Hikmet - 117


Uzak Olmasa Gerek!

1 1
‫اعشق کيشيالر کيچه الری ياتماسه بهراق‬ Âşık olan kişiler gece yatmasa gerek,
‫هر درد و الم تيکسه فغان ايتماسه بهراق‬ Her ne dert gelse ona, feryâd etmese gerek.

2 2
‫باشین ياريب قانغه بوياب قيلسه ستم الر‬ Baş yarıp kan akıtsa, bağırıp feryâd etmez,
‫اوردی ميین ديب ظامله سوز قاتماسه بهراق‬ “Bana zâlimler vurdu!” söylememesi gerek.

3 3
‫درويش بولوبان خلق اچييده تسبيح اوگوروب‬ Dervişler halk içinde, tesbihiyle zikretse,
‫صویف بولوب اعلم غه اوزين ساتماسه بهراق‬ Sûfî görünüp inse, özün satmasa gerek.

301
Dîvân-ı Hikmet

4 4
‫اوتاگن صویف الر ايل کوزيدين يورماين قاچیت‬ Göçen sûfîler halktan, kaçındı, saklandılar.
‫حقین تيالاگن خلق اچييده يورماسه بهراق‬ Hakk’ı dileyen sûfî, halk içre olmaz gerek.

5 5
‫هر يريده خدا حارض و ناظر كیلتورورالر‬ Allâh her yerde hâzır, bize nâzırdır derler,
‫بيجا اوتوروب حقین بلند ايتماسه بهراق‬ Boş oturup da Hak’tan uzak olmasa gerek.

6 6
‫صویف بولوبان صاف بول ای بندهء اهلل‬ Sûfî olarak sâf ol, Yüce Allâh’ın kulu.
‫صویف بولوب اول يالغان دیم اوتماسه بهراق‬ Sûfîlikle yalanı birleştirmese gerek.

7 7
‫اهلل ديسه قيلسه نهان بدعت بسيار‬ “Allâh!” diye zikredip, işler gizli bid’atlar,
‫آنداغ صویف الر روزه نماز توتماسه بهراق‬ Böyle sûfîye namaz, oruç, kulluk ne gerek.

8 8
‫هر کيمین اوز يويلده ايالاكی شيدا‬ Her kimi öz yolunda, eylese kendine râm,
‫ديوانهء ژويلده ین عيب ايتماسه بهراق‬ Divâne-i uşşaka, ayıp etmese gerek.

9 9
‫حقین تانواغن اوزاگین هرگزی تانوماسالر‬ Mevlâ’yı tanıyanlar, tanımaz özgeleri,
‫اهلل ديمااگن بولسه این اولاگین بهراق‬ Kim ki Allâh demiyor, onun ölmesi gerek.

10 10
‫صویف بوالسن های هوس قيلماغيل اصال‬ Sûfî ol hay u heves sen eyleme dünyaya,
‫ايت نفیس اوچون بنده گه قان توتماسه بهراق‬ Köpek nefs için kula, düşman olmasa gerek.

11 11
‫رزاق ديدينگ بريدی سيناگ رزق فراوان‬ Rezzak-ı âlem dedin, sana rızıklar verdi,
‫شيطان سوزياگ بنده قالق ساملاسه بهراق‬ Şeytanların sözüne kulak asmasan gerek.

12 12
‫حقدين ايشيتيب ايدی موین امحد مسکني‬ Bunu Hak’tan işitti, söyledi miskin Ahmed,
‫چني بنده سيین سينه سيدين کيتماسه بهراق‬ O gerçek sevgilinin, gönlüne girmek gerek.

302
Dîvân-ı Hikmet

118- ‫حکمت‬ Hikmet - 118


Görse Olmaz!

1 1
‫ايا دوستالر عشق غوایص بوملاگوچنه‬ Ey dostlar! Aşk dalgıcı olmayınca,
‫وحدانيت درياسيغه كريسه بوملاس‬ Vahdaniyet deryâsına girsen olmaz.
‫اول درياین گوهريدور حق وصایل‬ O deryânın gevheridir Hak visali,
‫جاندين كيچيب كريماگوچنه کورسه بوملاس‬ Cândan geçip girmeyince, görse olmaz.

2 2
‫همت قورين جان بيیل غه حمكم چاملای‬ Himmet şalı cân beline sarmayınca,
‫ماسواین حمبتني اوزدين ساملای‬ Mâsivâ sevgisini gönlünden kovmayınca,
‫کوز ياشيین نياز ايالب رازين آيتمای‬ Niyaz ile yakarıp, gözyaşı dökmeyince,
‫ارسار يولني مردان الردين بيلسه بوملاس‬ Tarik-i esrârını merdandan bilse olmaz.

3 3
ْ ُ ُّ ُ
‫يبهم رشایب ین اچيماگوچنه‬ ِ “Yuhibbuhum” şarabını içmeyince,
َُ
‫يح ُّبونه بلاسيین كیيماگوچنه‬ِ ‫وي‬
ُ َ “Ve yuhibbunehu” libasın giymeyince,
‫رياضت ین پوته سيین بوغماغوچنه‬ Riyâzet potasında erimeyince,
‫حق مجالني مرادينچه کورسه بوملاس‬ Hak cemâlin muradınca görse olmaz.

4 4
‫هلل مقایم غه بارماگوچنه‬ َ َ
ِ ‫ِ َل مع ا‬ “Lî ma’allâh” makamına varmayınca,
ُ َ ْ
‫ان ت ُموتوا رسايیغه کريماگوچنه‬ “En temûtü” sarayına girmeyince,
َ
‫فنَا ِف اهلل درياسيغه چومماغوچنه‬ “Fenâ fi’llâh” deryâsına dalmayınca,
‫بقا باهلل گوهريدين آلسه بوملاس‬ “Bekâ bi’llâh!” cevherinden alsa olmaz.

5 5
‫رش يعت ین سالیح ین كيماگوچنه‬ Şeriatın libasını giymeyince,
‫طريقت ین برایق غه مينماگوچنه‬ Tarikatın Burak’ına binmeyince,
‫جذب جنون اعلیم غه بارماگوچنه‬ Cezbe, coşku âlemine varmayınca,
‫حقيقت ین ميداین غه کريسه بوملاس‬ Hakikatin meydanına girse olmaz.

6 6
‫مردانالرین مرادی دور حق ديداری‬ Mertlerin muradıdır, Hakk’ın cemâli,
‫حق ديداری كرياک بولسه بول بيداری‬ Hak cemâle vuslattır uykusuz hâli,
‫قول خواجه امحد سحر وقتده قيلغيل زاری‬ Hoca Ahmed seherler hep gözü yaşlı,
‫بيدار بوملای حق مجالني كورسه بوملاس‬ Olmadan, Hak cemâlin görse olmaz.

303
Dîvân-ı Hikmet

119- ‫حکمت‬ Hikmet - 119


Görse Olmaz!

1 1
‫حمبت ین درياسيغه چومماغوچنه‬ Muhabbetin deryâsına batmayınca,
‫ای دوستالريم عشق گوهرين آلسه بوملاس‬ Ey dostlarım! Aşk cevherin alsa olmaz.
‫تانگ آتقوچنه فرياد اوروب زار اينگرامای‬ Tan vaktine dek ağlayıp yatmayınca,
ّ ‫رصاف بولوب عشق‬
‫دريین بيلسه بوملاس‬ Sarraf olup aşk incisin bilse olmaz.

2 2
‫عشق درديین بيلاگن کيیش دنيا تیپار‬ Aşk derdini bilen kişi dünyaya bakar,
‫ايرانالرین ايزين آيلب تينمای اوپار‬ Erenler izin sürüp, durmadan öper,
‫حمبت ین شویق بریالن ياشني سیپار‬ Şevk-i muhabbetle gözyaşın döker,
‫يایش آقمای رياضت ده سولسه بوملاس‬ Gözyaşı dökmeden riyâzet olmaz.

3 3
‫حقه اعشق درويش الری سنگ حمک‬ Hakk’a âşık dervişler seng-i mihenktir,
‫بو اعملده ماكن قيلماس جایی فلک‬ Bu âleme meyletmez, yeri felektir.
‫نفیس اولوک کونیلگ ترييگ مثل ملک‬ Nefsi ölü, gönlü diri sanki melektir,
‫مونداغ بوملای رسدين بهره آلسه بوملاس‬ Bu hâlde olmayanlar, sırra erse de olmaz.

4 4
‫جاندين کيچيب باش اوينامای خالص بوملاس‬ Halis olmaz cândan geçip, baş vermeden,
‫ترييک اوملای جمازيغه راست سوزالماس‬ Doğru sözü söylemez mi cân vermeden?
‫حقيقت ین شایه بریهل راز آيتاملاس‬ Hakikat şahına niyaz etmeden,
‫خالص بوملای دنيا عقبني سالسه بوملاس‬ Pak olmadan dünya derdin koysa olmaz.

5 5
‫اخالص کرياک ايا طالب اعشق بولسانگ‬ Ey tâlip! İhlas gerek âşık olsan.
‫جاندين کيچيب حمنت تارتيب صادق بولسانگ‬ Cândan geçip Hak yolunda sadık olsan.
‫آندين سونگره دراگیه اگ اليق بولسانگ‬ Ondan sonra dergâhına lâyık olsan,
‫اليق بوملای ديداريین کورسه بوملاس‬ Liyakatsiz cemâlini görse olmaz.

6 6
‫اعشق الراگ درد و بال آفت کرياک‬ Âşıklara derd ü bela, âfet gerek,
‫حقدين بزيارتنرپورغه راحت كرياک‬ Hak’tan bizâr tembellere, rahat gerek,
‫مالمت اگ اهانت اگ طاقت كرياک‬ Melamete, ihanete, takat gerek,
‫طاقت قيلماى حقه اعشق بولسه بوملاس‬ Takatsız Hakk’a âşık olsa, olmaz.

304
Dîvân-ı Hikmet

7 7
‫عشق سزيالرین كوردوم دوستالر حريان يورار‬ Dostlar! Aşksızları gördüm, şaşkın yürür,
‫مؤمن من ديب ايمانالری ويران يورار‬ “Mü’minim der” imânları virân yürür,
‫روز حمرش ديدار كورمای رسسان يورار‬ Mahşerde cemâli görmez şaşkın yürür.
‫پري مغان نظر قيلمای کورسه بوملاس‬ Pîr-i kâmil görmeden, görse olmaz.

8 8
‫اعشق الری حمنت ایستار جاندين بزيار‬ Âşıklar mihnet ister cândan bizâr,
‫روزه نماز تسبيح الری پرورداگر‬ Oruç, namaz, tesbihleri Perverdigâr.74
‫تينمای كويار طاعت الری حق سني ديدار‬ Durmaz ibâdetleri Hakk’ı didâr.75
‫يار استامای بنده منديب تورسه بوملاس‬ Yâr dilemeden kulunum dese olmaz.

9 9
‫طريقت ین شویق ذویق کويماك يانماق‬ Tarikatın şevkidir yakılmak, yanmak,
‫حقدين قاچقان ناجنس الردين قاچيب تانماق‬ Hak’tan kaçan soysuzlardan uzak kalmak,
‫يوز مينگ تورلوک جفا تيكسه بويون سونماق‬ Yüz bin türlü cefâ görse boyun sunmak,
‫بويون سونمای عشق دواكنني قورسه بوملاس‬ Boynun sunmadan aşk pazarın kursa olmaz.

10 10
‫نادان کيم ديب سورسه ايتينگ بيخربالر‬ Bî-haber, câhil kimdir diye sorsan,
‫حقدين قورقمای ناجسن الرین سوراب ايزالر‬ Soysuzları arar Hak’tan korkmadan.
‫آيت حديث بيان قيلسانگ قاتيغ سوزالر‬ Ayet, hadis beyân etsen, karşı duran,
‫همدم بولوب نادان بریهل تورسه بوملاس‬ Hem-dem olup câhil ile dursa olmaz.

11 11
‫زينهار زينهار قاچيب يورگيل بولسه نادان‬ Sakın! Kaçın o câhilden, nâdândan.76
‫حق ياديین ايتسه هر کیم اوشل مردان‬ Zikr-i Hak üzere olan merdândan,77
‫جان ین جانغه پيوند قيلسه اوشل ايشان‬ Cânı câna bağlayanlar kaçmaz meydandan,
‫اورسه سوکسه اول عزيزدين تانسه بوملاس‬ Ezâ etse o azizden kaçsa olmaz.

12 12
‫تربک دور اول عزيزدين اولوش آيلنگ‬ Mübarektir o azizden pay alın,
‫ياستانيبان آستانه سني يولنی سورينگ‬ Arayıp dergâhının izin sürün,
‫يول کورساتسه جان دل ین برباد بريينگ‬ Yol gösterse, cân u gönülden verin,
‫برباد بريمای عشق يويلغه كريسه بوملاس‬ Gönülden verilmezse aşk yolu olmaz.

74
Perverdigâr: İlah, Allâh, 76
Nâdân: Câhil.
305 75
Didâr: Görme. 77
Merdân: Mert, yiğit, vefalı, sadık.
Dîvân-ı Hikmet

13 13
‫اعشق الرین خلق اچييده رسی پنهان‬ Âşıkların halk içinde sırrı pinhân78 olur,
‫آیه رسدی کوکاگ يیتار رنیگ خزان‬ Âh u feryâd göğe çıkar, rengi hazân79 olur,
‫كوزی گريان بغری بريان خانه ويران‬ Gözü yaşlı, bağrı yanık, evi de virân olur,
‫مونداغ بوملای حق يویل ین بيلسه بوملاس‬ Bu olmadan Hak yolunu bilse olmaz.

14 14
‫قول خواجه امحد زاهد بومله اعشق بولغيل‬ Kul Hoca Ahmed! Zâhit olma, âşık ol,
‫بو يول الرده یب باک يورمه صادق بولغيل‬ Bu yollarda yalnız olma, sâdık ol.
‫يلیل جمنون فرهاد شريين وامق بولغيل‬ Leylâ- Mecnûn, Ferhât-Şirin, Vamık ol.
‫اعشق بوملای حق ديدارين کورسه بوملاس‬ Aşk olmadan Hak cemâlin görse olmaz.

120- ‫حکمت‬ Hikmet - 120


Aşk Şarabın İçse Olmaz!

1 1
‫معرفت ین منربيغه مينماگوچنه‬ Marifet minberine yükselip, çıkmayınca,
‫رشيعت ین ايشالريین بيلسه بوملاس‬ Şeriat işlerini bilsen de bir şey olmaz.
‫رشيعت ین ايشالريین ادا قيلمای‬ Şeriat işlerini tamam eylemeyince,
‫طريقت ین ميداین غه کريسه بوملاس‬ Tarikat meydanında dolaşsan bir şey olmaz.

2 2
‫طريقت ده تورلوک ادب بيلماگوچنه‬ Tarikat adabını, vird edip bilmeyince,
‫نفیس بریهل حماربه قيلماغوچنه‬ Nefs ile muharebe, savaşa girmeyince,
‫عشق يويلغه اوزين اليق ايتماگوچنه‬ Aşk yoluna özünü, cânını vermeyince,
‫حقيقت ین رسالريین بيلسه بوملاس‬ Hakikat sırlarını bilsen de bir şey olmaz.

3 3
‫رشيعت ده مراد اودلور يولغه کريماك‬ Şeriatın maksadı, yoluna sülûk etmek,
‫طريقت ده مراد اودلور نفسدين کيچماك‬ Tarikatın gayesi, kişi nefsinden geçmek,
‫حقيقت ده عزيز جان ین فدا قيلماق‬ Hakikatin hedefi, cânı Hak yolda vermek,
‫جاندين کيچمای عشق رشابني اچيسه بوملاس‬ Cânından geçmeden kul, mey-i aşk içse olmaz.

78
Pinhân: Gizli.
306 79
Hazân: Solgun.
Dîvân-ı Hikmet

4 4
‫بوريا بوملای شيخ من ديبان دعوی قيلغان‬ Kâmil olmadan “Şeyhim!” diye iddia eden,
‫اوزی قيلمای خلق الر آرا وعظني ايغان‬ Yapmadığı şeyleri “Yapın!” diye söyleyen,
‫سوزی يالغان دنيا اوچون عمل قيلغان‬ Sözü yalan olup da dünyaya meyl eyleyen,
‫دنيا قويمای حال علیم ین بيلسه بوملاس‬ Dünyaperest oldukça, “hâl” ilmin bilse olmaz.

5 5
‫ايرانالری اوشبو يولغه قدم اوردی‬ Erenler Hak yolunda adım attı, yürüdü.
‫جماهده مونیگ بریهل عمل قيدلی‬ Derd-i mücahedeyle nefsi Hakk’a sürüdü.
‫ماکشفه باطن اچيره معلوم بودلی‬ Mükaşefe-i bâtın80 içre oldu, eridi.
‫مونداغ بوملای دراگیه غه ييتسه بوملاس‬ Bu hâle ermeyince, dergâha varsa olmaz.

6 6
‫نه عمل دور ايرمن تيو دعوی قيلماق‬ Ne iştir “erim!” deyip, tutup meydana çıkmak,
‫سجاده ین خلق الر آرا توراغ ساملاق‬ Seccadesi yüksekte, halk içre riyâ yapmak,
‫اوزی بيلمای بو معین اگ نفسني اورماق‬ Kendisini bilmeden nefsine esir olmak,
‫غواص بوملای در گوهرین آلسه بوملاس‬ Dalgıç olmadan inci, cevherler alsa olmaz.

7 7
‫وحدانیت کيمه سيین رسين بيلمای‬ Vahdaniyet gemisi esrarını bilmeyen,
‫عشق ارسار سوزالريدين خرب آملای‬ Elfaz-ı aşk81 sırrına, vâkıf olup ermeyen,
‫جتريد تفريد ايشالريین ادا قيلمای‬ Tecrîd-tefrîd82 işlerin tam tekmil eylemeyen,
‫او توحيدین ميوه سيدين آلسه بوملاس‬ Tevhidin meyvesinden alsa da yese olmaz.

8 8
‫قول خواجه امحد جتريد تفريد اميد قيلغيل‬ Kul Hoca Ahmed sen de, tecrîd-tefrîd um bekle,
‫مصطیف ین سوزالريغه عمل قيلغيل‬ Muhammed Mustafa’nın sözüyle amel eyle.
‫توبه ديبان تونالر قوپوب زار اينگراغيل‬ Geceler tövbe edip, dövün, ağlayıp inle,
‫زار ييغالمای ديداريین کورسه بوملاس‬ Ağlayıp inlemeden cemâli görsen olmaz.

80
Mükaşefe-i bâtın: İç âlemin keşfi.
307 81
Elfaz-ı aşk: Aşk sözleri.
82
Tecrît-tefrît: Ayırmak, tek kalmak, yalnız bırakmak.
Dîvân-ı Hikmet

121- ‫حکمت‬ Hikmet - 121


Saraya Girse Olmaz!

1 1
‫دوستالريغه آچديم ايزيم گوهر ین‬ Dostlarına açtım Rabbim senin cevherini,
‫آسان بریهل او گوهردين آلسه بوملاس‬ Kolaylıkla o cevherden alsa elbet ki olmaz.
‫جفا چيكمای حمنت تارتمای خدمت قيلمای‬ Cefâ, mihnet çekmeden bilemez kıymetini,
‫اوشبو پريین رسایي غه کريسه بوملاس‬ Hizmet etmeden pîre, saraya girse olmaz.

2 2
‫اعشق قول الر حله کییب براق مینار‬ Senin âşık kulların, kaftanlı, Burak biner,
‫حور و قصور اونگو سویل فرشته الر‬ Huriler, hizmetçiler, sağı-solu melekler,
‫اول براقغه باقيب آنده حريان قاالر‬ O Burak’a bakarak, daimi hayretteler,
‫اعشق بوملای اول براقغه مينيب بوملاس‬ Âşık olmadan Burak binilirse hiç olmaz.

3 3
‫رمحن اياگم رحم قيليب کريگوز يولغه‬ Rahmân olan Melik’im! Rahm eyle girdir yola,
‫رمحتينگدين مژده بريگيل اعیص قول غه‬ Rahmetinden müjde ver, bu âsi, mücrim kula,
‫يودلين آزاغن قول الرينگین سالغيل يولغه‬ Yolun şaşan kulları, sen çevir doğru yola,
‫قالوزسزی اوشبو يولغه کريسه بوملاس‬ Kılavuzsuz, rehbersiz bu yola girse olmaz.

4 4
‫حمبت ین درياسيغه جوموب باتقيل‬ Muhabbet denizine gömülüp öylece bat,
‫اعشق الرین صحبیت غه اوزونگ قاتقيل‬ Âşıklar sohbetine özün ver, öylece kat,
‫حمبت ین بازاريغه اوزونگ ساتقيل‬ Muhabbet pazarında cânın ver, özünü sat,
‫اوزين ساتمای حق رمحتني آلسه بوملاس‬ Özünü satmayana Hakk’ın rahmeti olmaz.

5 5
‫ايرانالرین ايزين ايزالب يولغه کريسانگ‬ Erenlerin izini arasan, yola girsen,
‫کيچگيل فاین دنيا سيدين چني قول بولسانگ‬ Fânî dünyadan geçip, sen gerçek bir kul olsan,
‫قالوزسزي اوشبو يولغه کريار بولسانگ‬ Kılavuzsuz bu yola çıksan ve revân olsan,
‫ايزالب آین تاپماغوچنه کريسه بوملاس‬ Arayıp bulmadıkça, o yoldan bir şey olmaz.

6 6
‫حمبت ین درياسيغه سالغيل اوزین‬ Muhabbet deryâsına kulak ver, aç gözünü,
‫حمبت ین مأواسيغه آچغيل کوزین‬ Tövbe edip Hak yola, dön de sen ver özünü,
‫توبه قيليب حق يويلغه آلغيل اوزین‬ Muhabbet deryâsına sal nefsini, sözünü,
‫تو به قيلمای بو سوداین قيلسه بوملاس‬ Tövbesiz bu sevdâyı tutsa, gütse de olmaz.

308
Dîvân-ı Hikmet

7 7
‫رشيعت نينگ ميدانيغه اوزين ساملای‬ Şeriat meydanına sen özünü koymadan,
‫طريقت نينگ بوستانيده جوالن قيلمای‬ Tarikat bahçesinde dolaşıp haz almadan,
‫حقيقت نينگ درياسيدين گوهر آملای‬ Hakikat deryâsına cevher için dalmadan,
‫معرفت نینگ آدابین بيلسه بوملاس‬ Marifet adabını bilsen de bir şey olmaz.

8 8
‫قول خواجه امحد حق يويلده تورغيل مدام‬ Hoca Ahmed Yesevî, Hak yolunda dur dâim,
‫اعشق الراغ درمان بريگيل یلع ادلوام‬ Dermân ver âşıklara, olsun yolunda kâim,
‫اعشق الرین آرزوسيدور دار السالم‬ Âşıkların arzusu, cemâl, cennet-i na’îm,
‫اعشق بوملای دارالسالم کريسه بوملاس‬ Aşk olmadan cenneti, cemâli görsen olmaz.

122- ‫حکمت‬ Hikmet - 122


Yürüse Olmaz!

1 1
‫عشق دعوی سني قيلغان اعشق گريان بولور‬ Aşk davasını güden, âşıklar giryân olur,
‫بو دنياین غربیت دين اولسه بوملاس‬ Bu dünya gurbetinden, öleyazar, kahrolur.
‫هویش كيتيب بغری آین بريان بولور‬ Şuurunu kaybeder, bağrı da yanık olur,
‫حيا كيتيب پرده سني یریتسه بوملاس‬ Hayâ perdesi gidip, onu da dürse olmaz.

2 2
‫بو دنياین عرشیت دين كيچاگن كییش‬ Dünya eğlencesinden kaçan, vazgeçen kişi,
‫بيخود يورار تينمای آقار کوزدين يایش‬ Başıboş gezer-durur, akar gözünün yaşı,
‫واهل بولوب حريان يورار ياز و قيیش‬ Âşık olur şaşkınca, yürür hem yaz hem kışı,
‫وحیش ينلگيغ ايدلين چیقار يورسه بوملاس‬ Vahşiler gibi çıkıp boşa yürüse olmaz.

3 3
‫کيچه کوندوز کوزده ياشني ژاهل قيلغان‬ Gece-gündüz gözlerde yaşı pınar eyleyen,
‫فرياد اوروب سحرالرده واهل بولغان‬ Seherde feryâd edip, aşkın ilan eyleyen,
‫کوکسني تيشيب چار رضب اوروب ناهل قيلغان‬ Bağrın deşip, dövünüp, sonra imdat dileyen,
‫مونداغ ايرین دراگهيدين کيتسه بوملاس‬ Böylesi dergâhından ayrılsa doğru olmaz.

309
Dîvân-ı Hikmet

4 4
‫کيچه توروب يورمای تينمای ييغالاغنالر‬ Gece kalkıp, yürüyüp, durmadan ağlayanlar,
‫عشق اویت غه يورک بغرين داغالاغنالر‬ Aşk ateşine yürek, bağrını dağlayanlar,
‫رسوا بولوب رسدين معین انگالاغنالر‬ Rüsvâ olup sırlardan, ma’nâlar anlayanlar.
‫خلق اچييده رسوا بولوب يورسه بوملاس‬ Halk içre rüsva olup, koşsa, yürüse olmaz.

5 5
‫اهلل يادين ايتيب يوروب زاری قيلغان‬ Allâh’ı zikreyleyip, yürüyerek ağlayan,
‫کوزده ياشني آقوزوبان جاری قيلغان‬ Gözyaşı akıtarak, sular gibi çağlayan,
‫رسسان بولوب قباب بریهل يوروش قيلغان‬ Tan vakti sersem gibi, sokakları boylayan,
‫آنداغ ايردين جدا بولوب يورسه بوملاس‬ Öyle erden ayrılıp, gitse, yürüse olmaz.

6 6
‫اعشق الری دايم مدام حقین ايزالر‬ Tüm âşıklar her zaman durmaz Allâh’ı anar,
‫ظاهر يوروب باطنیده عرشین کوزالر‬ Zâhirini bırakıp, bâtında arşı arar.
‫طالب الراگ آيت حديث سوزين سوزالر‬ Tâlibe ayet, hadis, din-i İslam’ı sunar,
‫رس سوزيین نادانالرغه ايتسه بوملاس‬ Sır sözü câhillere dese, anlatsa olmaz.

7 7
‫قايده بارسه عشق دواکنني انده قوردی‬ Her nereye giderse aşk pazarını kurdu,
‫يلیل جمنون بو دنياین دورين سوردی‬ Dünyanın devranını Leylâ Mecnûn da sürdü.
‫شيخ منصور انااحلق ديب غواغ قيدلی‬ “Ene’l-Hak!” diyen Mansûr, bu uğurda cân verdi.
‫وفا قيلغان ايرانالردين يانسه بوملاس‬ Vefalı erenlerden yansa, yakınsa olmaz.

8 8
‫رسدين معین تويمااغنالر بياگنه دور‬ Sırdan ma’nâ duymayan yalnız ve bîgânedir,
‫اول اعشق الر ماکنالری ويرانه دور‬ O âşıklar mekânı sessiz ve virânedir,
‫قايده بارسه همخانه یس جانانه دور‬ Her nereye giderse, evdeki cânânedir,
‫تونالر قوپمای اعشق من ديب يورسه بوملاس‬ Geceleri kalkmayıp, âşığım dese olmaz.

9 9
‫غواص بوملای گوهر اوچون دريا چومماس‬ Cevher için deryâya yüzemezsen dalınmaz,
‫جاندين کيچمای چومماغوچنه هرگزی آملاس‬ Mücevher de denizden, dalınmadan alınmaz,
‫بري قطره غه قانع بوملای اول در بوملاس‬ Bir damlaya kanaat etmezsen inci olmaz,
‫قانع بوملای شوق رشابني اچيسه بوملاس‬ Kanaat edilmeden mey-i şevk içse olmaz.

310
Dîvân-ı Hikmet

10 10
‫قول خواجه امحد الهوت ارا مقام توتمای‬ Hoca Ahmed lâhuttan makamlar tutmayınca,
ََ
‫هلل مقاميدين ييليب اوتمای‬
ِ ‫فنا ِف ا‬ “Fenâ fi’llâh”83 makamın aşıp da geçmeyince,
‫پري مغان قطره سيدين جرعه يوتمای‬ Pîr-i kâmil suyundan bir yudum içmeyince,
‫ِل َم َع اهلل مقایم غه ييتسه بوملاس‬ “Lî me’allâh”84 makamın erse, ulaşsa olmaz.

123- ‫حکمت‬ Hikmet - 123


Çıkmaz Olur!

1 1
‫اهلل دیبان ایتور قولالر معین بریالن‬ Ma’nâsını bilerek, her kim ki; Allâh söyler,
‫یب معنااگ هرگزی قوالق ساملاس بولور‬ Ma’nâsından habersiz olana sağır olur.
‫اهلل دیاگی اعشق قولالر دایم مدام‬ Âşık kullar daima; Allâh zikrini söyler,
‫حق یادیدین ذره اغفل بوملاس بولور‬ Hakk’ı her an zikreder, rikkate nâil olur.

2 2
‫حق یادیدین ذره اغفل بوملااغنالر‬ Hak yâdından, şânından, zerre gâfil olmayan,
‫یاتسه قوپسه حق ذکریین قویمااغنالر‬ Gece-gün, zikr-i Hak’tan asla gâfil olmayan,
‫واهلل باهلل دنیا حرام آملااغنالر‬ Vallâhi malı dünya harâm deyip almayan,
‫گور اچیینده اول قول هرگزی اوملاس بولور‬ Kabrin içinde o kul, katiyen ölmez olur.

3 3
‫معرفت نینگ بوستانیده جاننی بریاگن‬ Ma’rifet bostanında cânını Hakk’a veren,
‫حمبت نینگ میدانیده باش اویناتاگن‬ Muhabbet meydanında pişip kemâle eren,
‫حقیقت نینگ دریاسیدین گوهر آلغان‬ Hakikat deryâsından nice cevherler deren,
‫غواص ینلگیغ اول دریادین چیقماس بولور‬ Dalgıç gibi denizden, dalar ve çıkmaz olur.

4 4
‫ایرانالر اول دریاغه چومدی بایت‬ Erenler o denize daldı, çıktı ve battı,
‫کیچه کوندوز تینمای بری دم یادین اییت‬ Gece-gündüz durmadan zikr ü evradın yaptı.
‫اوملاس بورون جان اچیغنی زهرین تایت‬ Ölmeden cân acısın gördü, zehrini tattı,
‫آخرتین اسبابیین ساملاس بولور‬ Ölüm hazırlığını geriye koymaz olur.

83
Fenâ fi’llâh: Tasavvufta bir mertebe, Allâh’ın varlığında yok 84
Lî me’allâh: “Benim Allâh ile beraber bulunduğum bir makam
olmak. 311 vardır ki, ona melekler ve peygamberler giremez.” anlamındaki
hadisin başındaki ifade.
Dîvân-ı Hikmet

5 5
‫اغفل بوملاس حق یادیدین تونالر تمام‬ Gâfil olmaz Mevlâ’dan, geceleri de tamam,
‫لقمه حالل طلب قیلور ییماس حرام‬ Helâl rızka tâliptir, asla yemezler harâm.
‫درویش کریاک اوشبو صفت بریهل مدام‬ Bu güzel vasıflarla, derviş olmaktır merâm,
‫قول بولوب قول لوغیدین تانماس بولور‬ Kul olur kulluğundan, katiyen caymaz olur.

6 6
‫قول بولوب قول لوق قيلور خواجه سیغه‬ Kul olur, köle olur, kulluk eder Rabb’ine,
‫تننی جاننی آیاماس اول موالسیغه‬ Cânını esirgemez Yaradan Hâlık’ına,
‫صابر بولوب امید توتار وعده سیغه‬ Sabr u sebat gösterir, umut besler va’dine,
‫جفاسیدین چنی اعشقالر قایتماس بولور‬ Cefâsını çekse de âşıklar dönmez olur.

7 7
‫جفا چیکمای اعشق بوملاس تینگال اغفل‬ Kim ki cefâ çekmedi, âşık olmaz; bil gâfil!
‫جفا چیکیب صابر بولغیل بوملا اغفل‬ Cefâyı çek, sabreyle, sakın ha olma câhil!
‫رضا بولوب قول لوق قیلغان بولور اعقل‬ Rıza gösteren kullar, hem âriftir, hem âkil,
‫جاهل آدم بری برییدین یانماس بولور‬ Câhiller birbirinden asla ayrılmaz olur.

8 8
‫قول من تیو حق امریین قیلمااغنالر‬ “Kulum!” deyip Hak emrin, eda edip kılmayan,
‫قدرتیین کوروب عربت آملااغنالر‬ Kudretini görüp de ders ve ibret almayan,
‫ایمان اسالم احاکم الرین بیلمااگنالر‬ İmanın ve İslam’ın, kuralların bilmeyen,
‫اولوغ کونده قزییل یوزلوک بوملاس بولور‬ Büyük günde kızıl yüz, solar ve kara olur.

9 9
‫حق یولوین شویق کوپتور بیلاگنالراگ‬ Hak yolunun şevki çok, bilene, görenlere,
‫قورقونچ بیالن ییتگیل اوشل اولاگنالراگ‬ Korku ile ulaşır önceden ölenlere,
‫آسان کورینور یویل مدام یوراگنالراگ‬ Kolay görünür yolu, dâim yürüyenlere,
‫مونداغ قولالر گور عذابنی بیلماس بولور‬ Böyle kullar kabirde azabı bilmez olur.

10 10
‫قول خواجه امحد اهلل دیگیل یاشینگ آقغای‬ Kul Hoca Ahmed sen de; “Allâh!” de yaşın aksın,
‫اوتاگن اعرف همت قیلیب قویلنگ توتقای‬ Giden ârifân senin, himmetle elin tutsun,
‫رحیم کیلسه رحیم موالم رحم قیلغای‬ Rahmeti sonsuz Mevlâ sana da rahmet etsin!
‫خواجه قولنی هرگزی ضایع قویماس بولغای‬ Allâh, kulunu asla zararda koymaz olur.

312
Dîvân-ı Hikmet

124- ‫حکمت‬ Hikmet - 124


Pir Hizmetin Kılmadıkça!

1 1
‫ایا دوستالر بو یولالرنینگ عقبه یس کوپ‬ Ey dostlar bu yolların engel, elemi çoktur,
‫اوتسه بوملاس پری خدمتنی قیلماغوچنه‬ Geçse olmaz bu keder pîr hizmetin kılmadıkça.
‫یوز مینگ بال حمنت آفت خطری کوپ‬ Yüz bin bela, sıkıntı ve tehlikesi çoktur,
‫تویسه بوملاس پری خدمتنی قیلماغوچنه‬ Duysa yetmez bu keder, pîr hizmetin kılmadıkça.

2 2
‫رشیعت سزی طریقت اگ اوتوب بوملاس‬ Şeriatsız tarikat, geçip yükselse olmaz,
‫حقیقت سزی معرفت اگ ییتیب بوملاس‬ Hakikatsiz marifet, yetmek ulaşmak olmaz.
‫پریسزی هرگزی شوق رشابنی تاتیب بوملاس‬ Pîrsiz şevk şarabını içmek ve tatmak olmaz,
‫تاتسه بوملاس پری خدمتنی قیلماغوچنه‬ Tatsa olmaz elbette, pîr hizmetin kılmadıkça.

3 3
‫نادانالراگ رس معنا ایتیب بوملاس‬ Câhile ma’nâ sırrı söylesen, versen olmaz,
‫در گوهرین هر ُمهره اگ ساتیب بوملاس‬ İnciyi, mücevheri, ucuza satmak olmaz,
‫ادهم صفت دنیا عقبنی ییتیب بوملاس‬ Edhem gibi dünyanın, kaygısın çekmek olmaz,
‫ییتیب بوملاس پری خدمتنی قیلماغوچنه‬ Asla çekse de olmaz, pîr hizmetin kılmadıkça.

4 4
‫رسسزی یوز مینگ طاعت قیدلیم یودلین آزدیم‬ Sırra ermeden yüz bin ibâdetimle şaştım,
‫راحله سزی یولغه کرییب تایلب توزدوم‬ Mürşitsiz yola girdim, şaşkın şaşkın dolaştım,
‫پری مغان نظر قیدلی نفسین سزیدیم‬ Mürşidim nazar etti, engin dağları aştım,
‫سزیسه بوملاس پری خدمتنی قیلماغوچنه‬ Sezse, ulaşsa olmaz, pîr hizmetin kılmadıkça.

5 5
‫وا دریغا تویمای قادلیم عمروم اویت‬ Vah ne yazık duymadan bitti ve ömrüm uçtu,
‫نفس هوا اورتا آیلب میین یویت‬ Nefs ü hevam aldattı, günâhlar beni yuttu,
‫حبمد اهلل پری مغان قولوم تویت‬ Hamdolsun Mevlâ’ya ki, pîrim elimden tuttu,
‫توتسه بوملاس پری خدمتنی قیلماغوچنه‬ Elimden tutsa olmaz, pîr hizmetin kılmadıkça.

6 6
‫واهلل باهلل ثم تاهلل رسسزی بوملاس‬ Hem vallâhi, billâhi, tallâhi sırsız olmaz,
‫رسسزی یوز مینگ طاعت قیلسانگ مقبول بوملاس‬ Sırsız yüz bin ibâdet eylesen makbul olmaz,
‫نیچه ایتسام بیخربالر موین بیلماس‬ Ne söylesem kar etmez, câhiller bunu bilmez,
‫بیلسه بوملاس پری خدمتنی قیلماغوچنه‬ Bilse, duysa da olmaz, pîr hizmetin kılmadıkça.

313
Dîvân-ı Hikmet

7 7
‫جاندین کیچمای باش اوینامای یولغه ساملاس‬ Baş koyup, cândan geçip, bu yola ulaşılır,
‫اعتقادینگ تام بوملاسه قولونگ آملاس‬ İmanın tam olmazsa boşuna dolaşılır,
‫طابلالرده گینه هوا کدورت بوملاس‬ Tâlipler heves etse, yardım gelmez şaşılır,
‫کیچسه بوملاس پری خدمتنی قیلماغوچنه‬ Himmet gelse de olmaz, pîr hizmetin kılmadıkça.

8 8
‫ایا طالب اوملاس بورون اوال کورگنی‬ Ey tâlib-i hakikat! Sen ölmeden öledur,
‫خیشیالر نینگ خاک پایی بوال کورگنی‬ İyiler ayağının tozu, kiri oladur,
‫توفراق بولوب فیض و فتوح آال کورگنی‬ Hak için toprak olup, feyz-i fetih buladur,
‫آلسه بوملاس پری خدمتنی قیلماغوچنه‬ Feyiz gelse de olmaz, pîr hizmetin kılmadıkça.

9 9
‫حقیقت نینگ یولالریده یوز مینگ خطر‬ Hakikat yollarında yüz bin tehlike olur,
‫بیلنی باغالب یولغه کریاگن آخر ییتار‬ Kim belini bağlarsa, gider menzili bulur,
‫رس ایشیگنی یاستاناگنالر مراد تاپار‬ Sır kapısın çalanlar, murada nâil olur,
‫تاپسه بوملاس پری خدمتنی قیلماغوچنه‬ Murada erilemez, pîr hizmetin kılmadıkça.

10 10
‫مرادینگ اگ ییتای دیسانگ بولغیل بیدار‬ “Muradıma ereyim” diyen olur uykusuz,
‫اهل عیال خانماندین بولغیل بزیار‬ Çoluk-çocuk, ev barktan, şikâyetçi, huzursuz,
‫آخر بری کون کورساتگویس سیناگ دیدار‬ Sonunda cemâlini gösterecek kuşkusuz,
‫کورسه بوملاس پری خدمتنی قیلماغوچنه‬ Cemâlin görse olmaz, pîr hizmetin kılmadıkça.

11 11
‫اهلل دیگیل جانینگ کویوب اوتالر چیقسون‬ “Allâh!” de, cânın çıksın, tende ateşler yansın,
‫هو دیاگنده سوناگکالرینگ چقماق چاقسون‬ “Hû!” deyip kemiklerin çatır çatır doğransın,
‫بغرینگ تیشیب اوپکانگ شیشیب ایریب آقسون‬ Bağrını deş vücudun al kanlara boyansın,
‫آقسه بوملاس پری خدمتنی قیلماغوچنه‬ Kanın aksa da olmaz, pîr hizmetin kılmadıkça.

12 12
‫اوشبو یولغه قدم قویغان جاندین کیچیت‬ Bu yola adım atan cândan ve maldan geçer,
‫ذکر قلبنی ایتا ایتا کوکسنی تیشیت‬ Kalpten “Allâh!” diyerek, ciğerlerini deşer,
‫آندین سونگره جانان باقیب ایشیک آچیت‬ Ondan sonra sevgili, bakıp kapılar açar,
‫آچسه بوملاس پری خدمتنی قیلماغوچنه‬ Kapı açsa da olmaz, pîr hizmetin kılmadıkça.

314
Dîvân-ı Hikmet

13 13
‫یوز مناجات ایتیب ییغالی سیناگ خدا‬ Yüz münacat eyleyip ağlarım sana Rabbim!
‫حرص هوا منمن یلکدین قیلغیل جدا‬ Hırs, heva ve benlikten, sen uzak eyle Rabbim!
‫لطف ایالسانگ منمن یلکین قیالی ادا‬ Lütfedersen keremin tamam eyleyim Rabbim!
‫قیلیب بوملاس پری خدمتنی قیلماغوچنه‬ Tamam eylemek olmaz, pîr hizmetin kılmadıkça.

14 14
‫رمحن ایاگم رمحتینگ اگ الیق قیلغیل‬ Rahmân olan Melik’im, rahmetine râm eyle,
‫برق ینلگیغ همت برییب اعشق قیلغیل‬ Şimşek gibi himmet kıl, kendine âşık eyle,
‫تا اولگوچنه صدقیم بریهل صادق قیلغیل‬ Ölenedek sıdkımla kendine sâdık eyle,
‫بولسه بوملاس پری خدمتنی قیلماغوچنه‬ Sâdık olsan da olmaz, pîr hizmetin kılmadıkça.

15 15
‫قول خواجه امحد اهلل دیمای نه ایش قیالی‬ Kul Hoca Ahmed; “ Allâh!” demeyip ne yapayım!
‫عملیم یوق زار اینگرامای نه ایش قیالی‬ Amel yok ağlamayıp, duasız ne yapayım!
‫حقدین قورقوب قان ییغالمای نه ایش قیالی‬ Hak’tan korkup duamla ben O’na yakarayım,
‫قیلیب بوملاس پری خدمتنی قیلماغوچنه‬ Ne yapsa yine olmaz, pîr hizmetin kılmadıkça.

125- ‫حکمت‬ Hikmet - 125


Âhir Zaman Şeyhleri!

1 1
‫تطوع روزه توتار خلقالرغه شيخ يلك ساتار‬ Nafile oruç tutar, kullara şeyhlik satar,
‫علیم يوق اعميدين برت آخر زمان شيخ الری‬ İlmi yok körden beter, âhir zaman şeyhleri.

2 2
‫بيیل اگ فوطه چالوب اوزین کيیش سانور‬ Beline kuşak bağlar, kendini adam sanar,
‫عرصاتده اوفتانور آخر زمان شيخ الری‬ Arasat’ta da ağlar, âhir zaman şeyhleri.

3 3
‫باشيغه دستار اورار علیم يوق نياگ يرار‬ Başına sarık sarar, ilmi yok neye yarar,
‫اویق يوق ياسني قورار آخر زمان شيخ الری‬ Ok yok yayını çeker, âhir zaman şeyhleri.

315
Dîvân-ı Hikmet

4 4
‫االيیدين آل قيلور معمله ین بال قيلور‬ Alayından al eyler, işlerini bal eyler,
‫ايسزی عمرين ييل قيلور آخر زمان شيخ الری‬ Boş ömrünü yel eyler, âhir zaman şeyhleri.

5 5
‫شيخ يلق اولوغ تورور حرضتاگ ايلتاگن ایش تورور‬ Şeyhlik ulu bir baştır, Hakk’a ulaşan iştir,
‫آش بريماس بغری تاش تورور آخر زمان شيخ الری‬ Aş vermez bağrı taştır, âhir zaman şeyhleri.

6 6
‫مسكني امحد قنده سني حق يويلده نيده سني‬ Miskin Ahmed nerdesin, Hak yolda ne edersin?
‫علمينگ يوق نه سانده سني آخر زمان شيخ الری‬ İlmin yok ne hâldesin, âhir zaman şeyhleri.

126- ‫حکمت‬ Hikmet - 126


Keşf u Kerâmet!

1 1
‫حمبت ین كوچه سيین كزياگن اعرف‬ Muhabbet sokağını gezip tozan ârifler,
‫خيیش بيلور خوماگهالرین عالمتني‬ İyi tanır ve bilir, sâdıkların hâlini.
‫ارادت دين قولالريغه حربه آيلب‬ İrade silahını kuşanınca ârifler,
‫دفعني ايالر مرضت ین سالمتني‬ Def eder mazarratın her türlü elemini.

2 2
‫انداغ اعشق اياقيغه باشني قويسه‬ Öyle âşık ayağın tutsa, başına koysa,
‫بنا قويمای نفس هواین کوزين اويسه‬ Her şey nefs ü hevanın kalksa gözünü oysa,
‫شوق رشابني اچييب تاکه رویح قانسه‬ Şevk şarabını içip, ta ki ruhuyla kansa,
‫هيچ آغزیدين ساملاس توبه ندامتني‬ Hiç dilinden bırakmaz tövbe, pişmanlığını.

3 3
‫يولني تاپيب باطن كوزی آچيلغانالر‬ Yolun sırrını bulup, kalp gözleri açılan,
‫خار خشق ديك اياغ آسیت ياچنيلغانالر‬ Olgun başaklar gibi ayakaltı saçılan,
‫برك لگ ديک سولوب توزوب ساچيلغانالر‬ Gül yaprakları gibi, sararıp da dökülen,
‫اعر آملاس اول خااليق نینگ مالمتني‬ Eremez o kulların zaaf, melâmetine.

316
Dîvân-ı Hikmet

4 4
‫صویف کرياک باطنین ین قيلسه صایف‬ Sûfî, gerek kalbini eylese sâfi hâli,
‫طاعت قيلسه مانندهء برش حایف‬ İbâdetle olurdu Bişr-i Hafî misâli.
‫آندين سونگره وعده سيغه بوالر وایف‬ Sonra olur vadinde, sözlerinde vefâlı,
‫بيشک کورار هر كيم کشف و کرامتني‬ Şüphesiz herkes görür, keşf u kerâmetini.

5 5
‫رجال ال تلهيهم ديب ايدی خدا‬ “Ricâlün, lâ tülhihim” deyip söyledi Allâh!
‫اوشل مردان ماسوی دين بولور جدا‬ O kul ki olur ayrı, masivadan gayru’llâh.
‫ذکرين ايتيب هر نفسده اولسه روا‬ Her nefeste zikredip, gönlü dolar hubbu’llâh,
‫تاپار هردم غوث الغياث جالتلني‬ Bulur her zaman gavslar, gavsın celâletini.

6 6
‫الهوت آرا مريد اگر مقام توتسه‬ Kabir içinde mürit eğer bir makam tutsa,
‫درويش يلكده قرق تورت مقام آندين اوتسه‬ Dervişliğinde kırk dört makamı birden geçse,
‫شيخ مني تيو بنا قويوب اوتین يوتسه‬ “Şeyhim!” deyip ortaya çıkıp ateşler yutsa,
‫یب مشقت تاپماس ايمان حالوتني‬ Çilesiz bulmaz imân, zevk u halâvetini.

7 7
‫دور ايایغ ييتيب كيدلی ای بیخرب‬ Artık vakit geldi de geçti bile habersiz,
‫اچيریور قويمای نيچه اگر قيلسانگ حذر‬ Çekinsen bile koymaz, içirir nice sensiz,
‫وا حرستا ايمانينگده كوپتور خطر‬ Vah! Yazık imânında tehlike büyük, densiz!
‫قوتوملاس سني بريمای آین امانتني‬ Kurtuluşun yok senin vermeden emâneti.

8 8
‫قول خواجه امحد ظاهر اعیم يول اداشیت‬ Hoca Ahmed, ten gözü âmâ oldu, yol şaştı,
‫طالب الرین صحبیت دين یرياق قاچیت‬ Tâliplerin sohbetten ayrıldı, uzak kaçtı.
‫قاريب چوكوب حق يويلغه عقیل شاشیت‬ İhtiyarlayıp, çöktü, hak yolda aklı şaştı,
‫تانگال بارسه كورماس کوزین فراغتني‬ Seherle varsa görmez körün feragatini.

317
Dîvân-ı Hikmet

127- ‫حکمت‬ Hikmet - 127


Kirlenmez O.

1 1
‫ایسزی بو طریقت نینگ تانسوق ایدی‬ Eşsiz bu tarikatın sonu nerdedir?
‫دوستالریم ارامزیده ایدالنماس اول‬ Dostlarım aramızda dolaşıyor mu?
‫گر ایدی بوملاس ایردی اعشقالرده‬ Şayet gezseydi, olmazdı âşıklarda,
‫نیچه یول کرکالر اورننی کریالنماس اول‬ Nice yollar kirlenir, yerini kirletmez o.

2 2
‫اول ایرنینگ یلگ اول رشیعت دور‬ O yiğidin gülü o şeriattır,
‫میوه یس تاتلیق لقمه طریقت دور‬ Meyvası tatlı, lokması tarikattır.
‫کیم قونلینگ قویل بولسه حقیقت دور‬ Kim kulunun kulu olsa bu hakikattır.
‫قاف تاغین تواگل یوتسه تورالنماس اول‬ Kaf dağını yutsa da esnemez o.

3 3
‫نشاننی ایتا کیتدی اعشق الری‬ Eserini söyledi, gitti âşıklar,
‫ایستایو بودلی آنینگ صادق الری‬ İsteyerek oldu ona sâdıklar,
‫بودلوق دیب ایتمادیالر الیق الری‬ Erlik diye söylemedi lâyıklar,
‫کوراگننی کوراگن یریده سویالنماس اول‬ Gördüğünü görür ama söylemez o.

4 4
‫سوز تاشته بولسه اچیته مزه بوملاس‬ Söz dilde ise, içerde olmaz lezzet,
‫اچیمای قوروق بولسه انده مزه بوملاس‬ İçi kuru olsa, orada olmaz lezzet.
‫نیچه الر آرزو قیلیب بهره آملاس‬ Niceleri arzular; der ki nasip et,
‫دعوااگ معین آیلب یوزالنماس اول‬ İddialı ma’nâsın, arayıp da bulmaz o.

5 5
‫قاموغ اعضا صورتیدین تیل کیچماغوچنه‬ Organların derdinden dil geçmedikçe,
‫موتوا قبل ان تموتوا بوملاغوچنه‬ “Mûtû kable en temûtû.”85 olmadıkça,
‫ظاهریده باش کوزیین یومماغوچنه‬ Zâhirinde ten gözünü yummadıkça,
‫باطنیده ایچ کوزی کوراگنماس اول‬ Bâtında da kalp gözüyle görülmez o.

6 6
‫ایماگک سزیین ییتملکییگ ایرماس آسان‬ Sabırsızın ulaşması kolay değildir.
‫چنوک چنکر ییتماگوچنه خم مخدان‬ Ham, acı meyve yutmak değildir.
‫بوملاغوچنه بو یول اچیره مونلگیغ حریان‬ Bu yol üzre, dertli şaşkın olmadıkça,
‫قوروق اوتون کیماغوچنه کورالنماس اول‬ Kuru odun yanmadan alevlenmez o.

85
Mûtû kable en temûtû: Ölmeden önce ölünüz.
318
Dîvân-ı Hikmet

7 7
‫قول خواجه امحد قاتیغالنیب کوی سنی ایمدی‬ Kul Hoca Ahmed sıkılarak yansın şimdi,
‫ایچ و تاشینگ خام قاملاسون پیش سنی ایمدی‬ İçin dışın ham kalmasın, pişsin şimdi.
‫دوستالر مینگه سوزیین ایت سنی ایمدی‬ Dostlarım sözünü bana söylesin şimdi,
‫یوق ایرسه معرفتینگ تورالنماس اول‬ Yoksa marifetini ele vermez o.

128- ‫حکمت‬ Hikmet - 128


Gam Deme!
1 1
‫دم بو دمدور اوزاگ دمین دم ديمه‬ Dem bu demdir, başka demi dem deme.
‫دنيادين یب غم اوتارسني غم ديمه‬ Dünyadan gamsız geçersin gam deme.

2 2
‫کويماسه جان ديلنگ هم استخوان‬ Yanmasa cân u gönlün, hem kemiğin,
‫كوز ياشينگ آقان بيله سني نم ديمه‬ Gözyaşının akmasından nem deme.

3 3
‫خواه کولسه ييغالسه اعشق ايیل‬ Kahkahayla gülse, ağlasa âşık,
‫چهرهء رسخني كوروب یب غم ديمه‬ Rahat yüzün görüp de gamsız deme.

4 4
‫اصل نسلينگ قطرهء آب مین‬ Aslın, neslin, erlik suyu damlası,
‫خس ین کورسانگ سني اوزونگدين كم ديمه‬ Çöpü görsen, özünden eksik deme.

5 5
‫آدميده ذره معین بوملاسه‬ Âdemoğlu, zerre ma’nâsız kalsa,
‫سني آين آدم كوروب آدم ديمه‬ Sen onu adam görüp, adam deme.

6 6
‫تويماسه رس معین دين آدم ايماس‬ Duymasa ma’nâ sırrı adam değil,
‫سني آین صورت کوروب حمرم ديمه‬ Sen onun suretini görüp, mahrem deme.

7 7
‫گر يوراكده بوملاسه يوز داغ درد‬ Yürekte olmazsa yüz dert yarası,
‫زنهار قاچغيل آین همدم ديمه‬ Sakın, kaç onu hem-dem deme.

319
Dîvân-ı Hikmet

8 8
‫تيگسه بيلاگن آبدار خنجری‬ Değse sana bir fânînin hançeri,
‫جان بريور جانانه غه مرهم ديمه‬ Cân verir, cânân merhem verir deme.

9 9
‫دوستالر ديوانه ايرماس هر کيیش‬ Dostlar! Divâne değildir her kişi,
‫عز و جاه دين کيچماسه آدم ديمه‬ “İzz ü câh”tan geçmezse âdem deme.

10 10
‫مثل دريا يوزيده يوراگن خیس‬ Deryâ üzerinde yürümüş hası,
‫های هوی دياگن بيالن حمکم ديمه‬ “Hayy Hû!” diyene sağlam deme.

11 11
‫امحدا توتقيل غنيمت هر نفس‬ Ey Ahmed! Ganimet bil her nefesi,
‫يارسزي اوتاگن بو دمین دم ديمه‬ Yârsız geçen bu demi, demdir deme.

129- ‫حکمت‬ Hikmet - 129


Kurbân Eyler!
1 1
‫حمبت سزي خاليقدين هر كيم قاچسه‬ Muhabbetsiz kişiden her kim kaçsa,
‫اعرفالرین صحبتيدين جوالن قيلور‬ Ârifler sohbetinde gönül eyler.
‫اورتاب کويوب عشق يويلده ياشني ساچسه‬ Yansa, yolunda gözlerinden yaş aksa,
‫سبحان اياگم عرش اوستيده مهمان قيلور‬ Subhân Allâh, arş üstünde konuk eyler.

2 2
‫بندم دياگی كوياگن الرین سويوب اهلل‬ “Kulum!” deyip, yananları sever Allâh.
‫حق كورساتاگی ديداريین واهلل باهلل‬ Hak gösterir cemâlini vallâh, billâh.
ً
‫قايده بارسه تسبيح الری شيئا هلل‬ Nere gitse tesbihleri “Şey’en li’llâh!”
‫هر نه تاپسه حق يويلده احسان قيلور‬ Her ne bulsa Hak yolunda ihsân eyler.

3 3
‫ذاكر بولوب ذکرين آيتسه کيلاگی ندا‬ Zâkir olup, zikreylese, gelir nidâ,
‫شيطان لعني ييتميش فرسنگ بولغای جدا‬ Lain şeytan yetmiş fersah olur cüdâ,
‫دردی بولسه حق درديغه برياگی دوا‬ Derdi olsa, Hak derdine verir devâ,
‫انداغ قولین اوزی ايزالب جانان قيلور‬ Öyle kulu kendi arar, cânân eyler.

320
Dîvân-ı Hikmet

4 4
‫تون سحرالر حق اويغاتيب قان ييغالتار‬ Hak uyarır, seherlerde kan ağlatır,
‫بيدار قيليب اوز عشیق غه بيل باغالتار‬ Uykusunu giderir, kendine bel bağlatır,
‫دوایس يوق دردین برييب زار اينگراتار‬ Devâsız dertler verip, için için çağlatır.
‫مونده ييغالب انده بارسه سلطان قيلور‬ Dünyada ağlayanı, orada sultân eyler.

5 5
‫حقه اعشق بولغان قول الر دايم بيدار‬ Hak âşığı olan kullar bîdâr86 olur,
‫رضوان ايماس مقصودالری ايرور ديدار‬ Cennet değil arzuları didâr87 olur,
‫اهل عيال خانماندين بولور بزيار‬ Çoluk-çocuk, evden- barktan bizâr88 olur,
‫اسماعيل ديک عزيز جانني قربان قيلور‬ İsmail gibi cânını kurbân eyler.

6 6
‫شيخ مني تيو باش کوتاراگن حقه رقيب‬ Şeyhim diye, başkaldıran Hakk’a rakîb,
‫من يلک قيليب سبحاین غه بوملاس حبيب‬ Benlik güden Sübhân’ıma olmaz habib,
‫بيدار بولوب دردسزيالراگ بولغان طبيب‬ Uykusuzken dertsizlere kim ki tabib,
‫بو دنياین مؤمن الر اگ زندان قيلور‬ Bu dünyayı mü’minlere zindan eyler.

7 7
‫ای مؤمن الر طاعت قيليب تايانمنگ الر‬ Ey mü’minler! İbâdete aldanmayın,
‫امانت دور عزيز جانغه اينانمنگ الر‬ Emanettir, aziz câna inanmayın,
‫حرام حريش ييغميش مالغه اينانمنگ الر‬ Harâm-mekrûh yığmış mala kanmayın,
‫مال الرينگین قريش آتليغ ييالن قيلور‬ Mallarını “Karış” adlı yılan eyler.

8 8
‫بو دنياغه بنا قويغان قارون قاین‬ Bu dünyaya saray diken Karun hani?
‫دعوی قيلغان فرعون بريهل هامان قاین‬ İlahlaşan Firavn ile Haman hani?
‫وامق عذرا فرهاد شريين جمنون قاین‬ Vamık- Azra, Ferhât- Şirin, Mecnûn hani?
‫قهر ايالسه بري حلظه ده يكسان قيلور‬ Kahreylese bir anda, hâk ile yeksân eyler.

9 9
‫هيچ بيدلينگ مو آدم اوملای قالغاین ین‬ Duydun mu kulun ölmeyip kaldığını,
‫بو دنياین وفاسيین بيلاگین ین‬ Bu dünyanın vefasını gördüğünü?
‫دنيا طلب بوی خدا آلغاین ین‬ Dünyalıktan Hak kokusu aldığını!
‫اهلل ديسانگ كوز ياشينگین باران قيلور‬ Allâh desen, gözyaşını yağmur eyler.

86
Bîdâr: Uykusuz.
321 87
Didâr: Cemâli görmek.
88
Bizâr: Şikâyetçi, feryâd eden.
Dîvân-ı Hikmet

10 10
‫عشق درديغه دوا سوراغن حارض تيلبه‬ Aşk derdine devâ sorma, çare yok.
‫ظاهرده يوق باطن اچيره قيلور جلوه‬ Bâtın içre cilve eder, zâhirde yok.
‫مغز رسينگ بغرينگ اچيره قيلور غلوه‬ Bu bir ilahî imtihan, çâresi yok,
‫عشق درديغه دوا قيلسه رمحن قيلور‬ Aşk derdine dermân etse, Rahmân eyler.

11 11
‫کيمین کورسانگ بو يول الرده يالغان اعشق‬ Kimi görsen bu yollarda sahte âşık,
‫ظاهر صویف باطن اچيره ايرماس صادق‬ Zâhirde sanki sûfî, bâtında değil sâdık.
‫انينگ اوچون معشوقيغه بوملاس اليق‬ Onun için sevdiğine olmaz lâyık,
‫يالغانیچ ین روز حمرش رسسان قيلور‬ Yalancıyı mahşer günü şaşkın eyler.

12 12
‫تن سوزالمس جان سوزالمس ايمان سوزالر‬ Ten söylemez, cân söylemez, imân söyler,
‫جاندين كيچاگن چني اعشق الر حقین كوزالر‬ Cânından geçen âşıklar, Hakk’ı gözler,
‫اعرفالراگ خدمت قيليب يولني توزالر‬ Âriflere hizmet edip, yolun düzler,
‫اول اعشق ین خاليقغه سلطان قيلور‬ O âşıkı insanlara sultan eyler.

13 13
‫اعشق بولسانگ کيچه كوندوز عشق ایستاگيل‬ Âşık olsan, gece-gündüz aşk istersin,
‫طاعت قيلغيل کيچه قوپوب هيچ ياتماغيل‬ Seherde kalkar, hem teheccüd eylersin,
‫اعقل بولسانگ نادانالراگ رس ايتماغيل‬ Aklın olsa câhillere sır vermezsin,
‫چني درويشالر طاعت الرين پنهان قيلور‬ Gerçek derviş, ibâdetin gizli eyler.

14 14
‫درويش بولسانگ طاعت قيلغيل قيلمه ريا‬ Derviş ol, ibâdet et, eyleme riyâ,
‫هر کوشه ده طاعت قيلغيل تنگريم گواه‬ Tenhalarda ibâdet kıl, görür Hudâ,
‫يالغان درويش قايده بارسه رزق کوتاه‬ Sahte derviş nerde ise, orda dava,
‫اعدل پادشاه طاعت الرين عصيان قيلور‬ Âdil Sultan bu taatı isyân eyler.

15 15
‫وای اوشنداغ درويش الردين پناه بريگيل‬ Sahte dervişlerden sen koru beni,
‫اول نادانغه الفت قيلمای جانيم آلغيل‬ Câhillerden koru, al bu bedeni,
‫ايا حمبوب يودله قادليم يولغه سالغيل‬ Yolda kaldım Rabbim, yola koy beni!
‫توبه يلقین خواجم جاين بستان قيلور‬ Tövbekârın yerini Mevlâ bostan eyler.

322
Dîvân-ı Hikmet

16 16
‫درويش من ديب طاعت قيلور خلق اچييده‬ Dervişim der, halk içinde kılar taat,
‫ريا قيليب يوگروب يورار انده مونده‬ Riyâkârdır her gün, her dem, her saat,
‫اهلل اوچون طاعت قيلغان درويش قنده‬ Nerde Allâh için kulluk, itaat?
‫چني درويشالر تاغ چول ین ماكن قيلور‬ Gerçek derviş dağı, çölü mekân eyler.

17 17
‫اعشق بولسانگ عشق يويلده فنا بولغيل‬ Âşık olsan, aşk yolunda yok olurdun,
‫ديدار ايزالب حرستيده ادا بولغيل‬ Cemâlu’llâha hasreti çok olurdun,
‫مرهم بولوب چني درديلک اک دوا بولغيل‬ Merhem olup dertlere dermân olurdun,
‫خلق خوشین جان آلورده آسان قيلور‬ Cân alırken hüsn-i ahlakı âsân eyler.

18 18
‫اعشق الری حقه باقيب نعره تارتار‬ Âşıklar cemâle bakıp nara atar,
‫حمبت ین درياسيغه چوموب باتار‬ Muhabbetin denizine dalıp, batar,
‫گوهر آيلب معشوقيغه رازين ايتار‬ Cevher alıp, sevdiğine mercân satar,
‫قطره يایش يرياگ تامسه عمان قيلور‬ Damla yaşı yere düşse ummân eyler.

19 19
‫اعشق الراگ بريدی مشقني کويدوراگیل‬ Yandırmaya âşıklara aşk verir,
‫زيلخاديک قدين دوتا قيدلوراغیل‬ Züleyha’nın belin büker, dert verir,
‫رياضت ده رنگ رويني سودلوراغیل‬ Riyâzetle ona solmuş renk verir,
‫چني اعشق ین رنگ رويني سامان قيلور‬ Gerçek âşık yüzünü saman eyler.

20 20
‫اعشق الری حق قهريدين قورقوب تیرتار‬ Hak kahrından korkar, titrer âşıklar,
‫يري و كوکده ماليک الر ييغالب تورار‬ Yerde gökte ağlar melek, sâdıklar,
‫اگیه قزييل اگیه رسيغ بولوب يورار‬ Rengi solar nice bağrı yanıklar,
‫ناهل قيليب يري و كوكین لرزان قيلور‬ Feryâd edip, yer-göğü lerzân89 eyler.

21 21
‫اعشق الرین خاص معشویق سحر خزيالر‬ Âşıkları seven, seherde bekler,
‫ندا قيلغای يا عبدی ديب باطن كوزالر‬ Nidâ eder kula, titrer yürekler,
‫عشق شدیت طغيان قيلسه دردی زورالر‬ Aşkın şiddetiyle intizar eyler,
‫قايده سن ديب يوراک بغرين بريان قيلور‬ “Nerdesin der?” bağrını biryân eder.

89
Lerzân: Titrek.
323
Dîvân-ı Hikmet

22 22
‫قايده سني ديب قايده سن ديب اعشق ايتار‬ “Nerdesin ey sevgili?” diye âşık söyler,
‫اعشق الرده حدنه بولغای معشوق ايتار‬ Âşıklar haddin bilmez, maşûk söyler,
‫آغزی ايتماس تيیل ايتماس دیل ايتار‬ Ağız demez, dil demez, kalbi söyler,
‫اوچ يوز آتلميش تامورالری لرزان قيلور‬ Üç yüz altmış damarı feryâd eyler.

23 23
‫اعشق الرین قيامت کون حالني سوراغی‬ Âşıkların kıyamette Hak soracak hâlini,
‫چني اعشق ین کوکسني ياريب داغني كوراگی‬ Gerçek aşka düşenlerin, dağlayacak kalbini,
‫پاک آغزيدين كوفوک آقيب يوگروب يوراگی‬ Temiz ağzından alacak nemini, elfazını,
‫کيماگ بريسه پاک عشیق ین حريان قيلور‬ Kimse vermez aşkını hayrân eyler.

24 24
‫اعشق الرین طلب الری جام رشاب‬ Âşıkların arzusu kadeh ve şarap,
‫معشوقيغه ييتماق اوچون بغری کباب‬ Sevgiliye vuslat için bağrı kebap,
‫روح الريین غذایس دور چنگ رباب‬ Ruhların gıdasıdır, çeng ü rebap,
‫آیه چيقسه ييیت اقليم ويران قيلور‬ Âhı çıksa, yedi iklim virân eyler.

25 25
‫قدرت بریهل هرنه قيلسه ايرک يلک اوزی‬ Her ne yapsa, Kâdirdir kudretiyle,
‫قدرتيدين معلوم تورور قيش و يازی‬ Yazlar kışlar, O’nundur rahmetiyle,
‫ای نا انصاف اهلل بريهل قيلمه بازی‬ Neyin varsa hep O’nun nimetiyle,
‫قهار ااگم جانليغالرین بيجان قيلور‬ Kahhâr Melik, cânlınlıları cânsız eyler.

26 26
‫ييغالماقین هر آدم غه برياگن قاین‬ Ağlamayı her insana veren hani?
‫ييغالماق يلغ آسان ايماس باغرقاین‬ Ağlayanın yanar bağrı, hem de cânı.
‫كوز ياشينگین ريا قيلمه حقین تاین‬ Gözün, yaşın riyâsız, Rabbini tanı,
‫حق تعایل سوياگن الرین گريان قيلور‬ Hak Teâla, sevdiklerin giryân eyler.

27 27
‫قول خواجه امحد بنده من ديب اورمغيل الف‬ Hoca Ahmed, kulum deyip, deme laf,
‫ريا بریالن قيلغان طاعت بارچه كذاب‬ Riyâkâr sözlerin, hep laf-ı güzaf,90
‫رشيعتده طريقتده اکرينگ خالف‬ Şeriatta, tarikatte, kazancın hilaf,91
‫آخرتده كذابالرین عريان قيلور‬ Âhirette yalancıyı, Hak üryân92 eyler.

90
Laf-ı güzaf: Boş söz.
324 91
Hilaf: Şüpheli.
92
Üryân: Çıplak.
Dîvân-ı Hikmet

130- ‫حکمت‬ Hikmet - 130


Deniz Eyler!

1 1
‫حمبت ین بوستانيده هزار داستان‬ Muhabbet bahçesinde on binlerce destan var,
‫بلبل الری سريار انده افغان قيلور‬ Bülbülleri şakıyıp, orada figân eyler.
‫معرفت ین ميدانيده جوالن قيلغان‬ Marifet meydanında dolaşan bahadır var,
‫کيچه کوندوز کوز ياشین عمان قيلور‬ Gece gündüz durmadan gözyaşın ummân eyler.

2 2
‫اول بلبل ین آوازین ايشیتاگن الر‬ Bülbülün feryâdını işitip anlayanlar,
‫تكربین تاغني كیسيب اوشاتاگنالر‬ Kibir dağını geçip, reddedip ağlayanlar,
‫بو دنياین مزاسيین اونوتقانالر‬ Dünyanın lezzetini terk edip unutanlar,
‫فرياد اوروب ييغالب کوزين گريان قيلور‬ Feryâd ile inleyip, gözünü giryân eyler.

3 3
‫اعشق قول الر بو دنياین کوزاگ ايلماس‬ Âşık kullar dünyaya zerre iltifat etmez,
‫دنيا عشقني زاهد قولالر تيل اگ آملاس‬ Dünyaya muhabbeti, zâhitler asla sevmez,
‫کيچه کوندوز مست و حريان اوزاگ کيلماس‬ Gece-gün, mest u hayrân, kat’a kendine gelmez,
‫ديدار تيالب كوکسني تيشيب ناالن قيلور‬ Cemâlu’llâhı diler, kendini nalân eyler.

4 4
‫وا دريغا کيچیت عمروم تويمای قادليم‬ Ömrüm geldi de geçti, açım, doymadım kaldım,
‫راحله سزي يولغه کرييب هاريب قادليم‬ Rehbersiz yola çıktım, yoruldum ve aldandım.
‫همت قوری بيل اگ حمكم چايلب آدليم‬ Hikmetin kemeriyle sıkı sıkı bağlandım,
‫اوزی سوياگن اعشق الرين رسسان قيلور‬ Nefsin seven âşığı, bencillik pişmân eyler.

5 5
‫ايا اعشق كيچه كوندوز تينمای ييغال‬ Ey âşık gece-gündüz feryâd et durma, ağla,
‫کويوب پیشيب يوراک بغرينگ ايزيب داغال‬ Yansın, pişsin yüreğin, ciğerlerini dağla,
‫اجل ييتسه مردانه وار بيلينگ باغال‬ Ecel gelse, yiğitçe Hakk’a gönlünü bağla,
‫مونداغ اعشق بارسه انده مهمان قيلور‬ Aşkı böyle olanı, orada mihmân eyler.

6 6
‫شيخ منصور اوز باشین دارده کوردی‬ Hallac-ı Mansûr başın darağacında gördü,
‫پرتو سادلی حق ديدارين انده کوردی‬ Ziyasını gönderdi, Hak cemâlini gördü,
‫بيخود بولوب اوزين بيلمای افغان قيدلی‬ Sonra kendinden geçti, Hakk’a vuslata erdi,
‫واشوقا ديب اوزين بيلمای جوالن قيلور‬ Cân havliyle şekvâda, bilinçsiz cevlân eyler,

325
Dîvân-ı Hikmet

7 7
‫شيخ شبیل اعشق بولوب بيلمای اویت‬ Şeyh Şibli âşık olup, ömrü bilmeden geçti,
‫شيخ بايزيد ييتميش يویل اوزين ساتدی‬ Bâyezîd-i Bestamî, yetmiş kez kendin sattı.
‫بو دنياین عزت الرين تاشالب آتدی‬ Dünyanın lezzetini terk etti çöpe attı,
‫اوتاگن ايشاگ ندامت ديب افغان قيلور‬ Onca yaşanmışlığa nâdimdir, feryâd eder.

8 8
‫انداغ ايرالر صحبیت ین تابقان کيیش‬ Nice er sohbetinden lezzet, tat alan kişi,
‫مست و حريان بولوب يورار ياز و قییش‬ Mest u hayrân olarak geçirir yazı, kışı.
‫سحرالرده چار رضب اورماق آین ايیش‬ Seherlerde döğünmek onun en zevkli işi,
‫ظاهر خنده باطن الرين پنهان قيلور‬ Zâhirde neşelidir, bâtında figân eyler.

9 9
‫مونداغ بوملای حق وصیل غه ييتيب بوملاس‬ Hakk’a vuslat isteyen, böyle olmadan olmaz.
‫رسوا بوملای رسدين معین آيلب بوملاس‬ Nefsi hakir görmeden, sırdan ma’nâlar almaz.
‫هو ذکريین ايتيب دايم تيدلين قويماس‬ “Hû!” zikrini söyleyip, dilden bırakmak olmaz.
‫وهیم بریالن دل الريین لرزان قيلور‬ Mahbubun hayaliyle dillerin lerzân eyler.

10 10
‫قول خواجه امحد بو حكمت ین كيماگ ايدينگ‬ Hoca Ahmed hikmeti, kalktın kime söyledin!
‫اعرف من ديب خاليقغه اوقوب يايدينگ‬ “Ârif oldum!” diyerek, halka ilan eyledin.
‫تاثري قيلماس اعلم الرغه ايغان پندينگ‬ Öğüdün tesir etmez, ulemaya ne dedin?
‫اعرف اودلور تن ملیك ین ويران قيلور‬ Ârif oldur bilesin, ten mülkün virân eder.

131- ‫حکمت‬ Hikmet - 131


Şaşkın Eyler!

1 1
‫جتیل ین مقایم دور عجب مقام‬ Tecellinin makamıdır bu makam,
‫اول مقامده اعشق قول الر جوالن قيلور‬ O makamda âşık kullar dolaşır.
‫قییس قلباگ جتیل سني پرتو سالسه‬ Hangi gönle tecelliden nur inse,
‫بيخود بولوب اوزين بيلمای افغان قيلور‬ Cândan geçer, bilmeden feryâd eyler.

326
Dîvân-ı Hikmet

2 2
‫اول مقام ین يولالرین رهزین بار‬ O makam yollarının eşkıyası var,
‫قالوزسزي يولغه كريسه يودلين آزار‬ Kılavuzsuz yola çıkanlar şaşar.
‫وسواس ايالب شيطان لعني دينني بوزار‬ Şüphe verir şeytan dinini bozar,
‫اوز يويلغه سايلب آین حريان قيلور‬ Yoluna çevirir hem şaşkın eyler.

3 3
‫اول مقام ین بيدلوراگیل رهرب کریاک‬ O makamı bildiren rehber gerek,
‫طريقت ین پيشه سيده صفدر كریاک‬ Tarikatta ön safta, safder gerek,
‫اوشبو يولین ضبط ايالاگن رسور كریاک‬ İş bu yola hükmeden server gerek,
‫انداغ مرشد اومچاق ملكني طريان قيلور‬ Böyle mürşit cennetin hazır eyler.

4 4
‫اول مقام غه ييتاگن اعشق رشاب اچيار‬ Makama eren âşık şarap içer,
‫خانمانني برباد برييب جاندين كيچار‬ Evin-barkın terk eder, cândan geçer,
‫شوق قناتني حرضت تبا توتوب اوچار‬ Şevk kanadıyla Hakk’a doğru uçar,
‫عرش کریس لوح قلم طريان قيلور‬ Arş u kürsü, levh ü kalem tayr93 eyler.

5 5
‫ديدار تيالب ترک ايالسانک ماسواین‬ Cemâl dile, terk eyle masivayı.
‫اوملاس بورون وجودينکین ايال فاین‬ Ölmeden öl, vücudun eyle fânî.
‫وانهار من عسل مصفاین‬ “Ve enhârun min aselin musaffâ”yı,94
‫اومچاقین خاص قویل غه احسان قيلور‬ Cenneti has kuluna ihsân eyler.

6 6
‫اول مقام ین توحيد آتليغ درخیت بار‬ O makamın vardır tevhîd ağacı,
‫سايه سيده اعشق قولالر براق سوار‬ Gölgesinde Burak biner baş tacı.
‫هر بری شایخ مينگ ييل چيليق يولین توتار‬ Her bir dalı, bin yıl tutan ağacı,
‫هر قايیس یس اوز اوزياگ عنوان قيلور‬ İstediğin kendine unvan eder.

7 7
‫اول درخت ین ميوه سيدين تاتقان قولالر‬ Ağacın meyvesinden tadan kullar,
‫دنياسيین آخرت قه ساتقان قولالر‬ Dünyasın ahirete satan kullar,
‫گور اچيیده آسايش ده ياتقان قولالر‬ Kabirde huzur içre yatan kullar,
‫سحرالرده كوز ياشيین عمان قيلور‬ Seherlerde gözyaşın umman eder.

93
Tayr: Uçmak, göklere yüceliklere ulaşmak.
327 94
“Ve enhârun min aselin musaffâ”: Süzülmüş bal nehirleri vardır.
(Muhammed Sûresi 47/15. Ayet)
Dîvân-ı Hikmet

8 8
‫همت قورين قول خواجه امحد بيل اگ باغال‬ Hoca Ahmed, kuşağın bele bağla.
‫حمبت ین اویت بریهل يوراک داغال‬ Muhabbet ateşiyle yürek dağla.
‫يقانگ توتوب تانگ آتقوچنه تينمای یيغال‬ Yakanı tut, seherde durma ağla,
‫شايد سیناگ رحم ايالبان جانان قيلور‬ Ta ki sana rahmeti cânân eyler.

132- ‫حکمت‬ Hikmet - 132


Ne Zaman Bilir?

1 1
‫اوشبو رسین بيلمااگن جاهل كییش‬ Sırları bilmeyen câhil kişiler,
‫درويشالرین قدريین قاچان بيلور‬ Dervişan kadrini ne zaman bilir?
‫تيل اوچيده امت من ديب دعوی قيلور‬ Dil ucuyla; ben ümmetim diyenler,
‫مصطیف ین قدريین قاچان بيلور‬ Mustafa’nın değerin ne zaman bilir?

2 2
‫طريقت ین ذلیت دين تاتقان كییش‬ Tarikat lezzetinden tadan kişi,
‫دنياسیین دين يويلده ساتقان كییش‬ Dünyasın din yolunda satan kişi,
‫کيچه کوندوز كوزده يایش آققان كییش‬ Gece gündüz gözyaşı akan kişi,
‫بو دنياین قدريین قاچان بيلور‬ Bu dünyâ değerini ne zaman bilir?

3 3
‫کيچه کوندوز طاعت قيلسه اوشال اعشق‬ Gece-gündüz ibâdet etse âşık,
‫بو دنياده گنایه دين بولور فارغ‬ Dünyada günâhlardan uzak olur.
‫درويشالرین غيبت قيلغان اول منافق‬ Dervişleri gıybet eden münafık,
‫معرفت ین قدريین قاچان بيلور‬ Marifetin değerin ne zaman bilir?

4 4
‫دنيا مالني ييغيب يولین یيتوراگنالر‬ Dünya malını yığıp, yolunu yitirenler,
‫ايسزی عمرين کفر اچييده كيچوراگنالر‬ Şu kısacık ömrünü küfr içre geçirenler,
‫قالوزسزي بيابانده يورواگنالر‬ Kılavuzsuz kırlarda, başıboş gezinenler,
‫حمبت ین قدريین قاچان بيلور‬ Muhabbetin değerin, nasıl, ne zaman bilir?

328
Dîvân-ı Hikmet

5 5
‫کوپ كیشيالر دعوی قيلور نفس كوزاتيب‬ Çok kişiler müddei, hem nefsini gözetip,
‫ييب اچييب حيوان کیب تونالر ياتيب‬ Yiyip-içip geceler, hayvanlar gibi yatıp,
‫روزه توتماس زاکة بريماس هم اوياتيب‬ Ne oruç, ne de namaz, zekât vermez utanıp,
‫حق تعایل قدريین قاچان بيلور‬ Rahmân’ın kıymetini nasıl, ne zaman bilir?

6 6
‫متیق لک تقوی ايدی رسول‬ “Küllü muttaki âlim”95 diye söyledi Resul,
‫ای قول امحد بو حديث ین قيلغيل قبول‬ Kul Ahmed bu hadisi, eyle gönülden kabul,
‫سويری خلیق قبول قيلمای بودلی ملول‬ Niceler reddeyledi, tamamı oldu zelil,
‫جاهل خلیق پري قدريین قاچان بيلور‬ Pîrlerin değerini câhiller nerden bilir?

133- ‫حکمت‬ Hikmet - 133


Giryân Olur!
1 1
‫سبحان ايزيم بنده سيغه لطف ايالسه‬ Sübhân olan Allâh’ım, kuluna lütfeylese,
‫ايیچ ياروب تایش کويوب بريان بولور‬ İçi nur, dışı yanık ciğeri biryân olur.
‫پري ايتاگني توتوب اعشق يولغه کريسه‬ Pîr eteğin tutarak, aşk yoluna girerse,
‫حقین ايزالب ايكی کوزی گريان بولور‬ Hak rızasın gözetip, gözleri giryân olur.

2 2
‫جاندين کيچمای عشق رسيین بيلسه بوملاس‬ Kişi cândan geçmeden, aşk sırrın bilse olmaz,
‫مادلين كيچمای منمن يلكین قويسه بوملاس‬ Maldan mülkten geçmeden, benliği koysa olmaz.
‫رشیم بوملای يالغوز اوزين سويسه بوملاس‬ Hayâ edep olmadan kendini sevse olmaz,
‫انداغ اعشق ايل كوزيدين پنهان بولور‬ Böyle gerçek âşıklar, gözlerden pinhân olur.

3 3
‫جانينگ قيناب زقوم چيناب اعشق بولغيل‬ Cânın incit, zakkum ye, sen Mevlâ’ya âşık ol,
‫ياشينگ توكوب كوزونگ سوالب صادق بولغيل‬ Gözlerinden yaş döküp, Hak yolunda sâdık ol.
‫اندين کیني دراگیه غه اليق بولغيل‬ O’na muti kul olup, dergâhına lâyık ol,
‫جانينگ بريسانگ رحم ايالسه جانان بيلور‬ Cânını verse değer, Rahmân’a cânân olur.

95
“Küllü muttaki âlim.”: Her takva sahibi âlimdir.
329
Dîvân-ı Hikmet

4 4
‫عشق يويلده کيچه کوندوز ييغالاغنالر‬ Aşk yolunda durmadan gece gündüz ağlayan,
‫جاندين كيچيب بيلني حمكم باغالاغنالر‬ Cândan geçip belini sıkı sıkı bağlayan,
‫خدمت قيليب حق رسيین آنگالاغنالر‬ Hakk’a hizmet eyleyip, sırlarını anlayan,
‫تون اويقوین حرام قيليب ناالن بولور‬ Gece uyku harâmdır deyip de nalân olur.

5 5
‫وا دريغا عشق يويلده جانم بريمای‬ Ne yazık aşk yolunda, kul cânını vermeden,
‫غواص بولوب دريا اچيره گوهر تريمای‬ Dalgıç olup deryâdan, cevherleri dermeden,
‫حقدين اوزاگ غفلت الرین یرياق ساملای‬ Hak’tan başka, gafleti anlayıp reddetmeden,
‫تانگال بارسه ندامت الر چندان بولور‬ Gün kıyamet olunca, pişmanlıklar çok olur.

6 6
‫اعشق بولسانگ بايزيدديک اوزونگ ساتقيل‬ Bayezîd gibi aşk bul, gel de sen nefsini sat,
‫واهلل باهلل دنيا حرام تاشالب آتقيل‬ Vallâhi dünya harâm, kaldır onu çöpe at.
‫قانالر توکوب کوزالرينگدين تونالر قاتقيل‬ Gözlerinden kanlı yaş dök, geceler öyle yat,
‫بري حلظه ده شيطان ملیك ويران بولور‬ Bir anda şeytan mülkü kaybolur, virân olur.

7 7
‫تانگ آتقوچنه ذکرين آيتگيل جانينگ بریهل‬ Tan vaktine dek zikret, kalbinle, cânın ile,
‫تاغ چول ین بستان قيلغيل قانينگ بریهل‬ Dağ, ova bostan eyle, akan ter, kanın ile,
‫تاشدين قاتيغ تاشقه ياتقيل يانينگ بریهل‬ Taştan katı taşa yat, böğrünle, yanın ile,
‫يودلين آزاغن يوزمينگ اغفل مردان بولور‬ Yoldan çıkan yüz binler, gafletli merdân olur.

8 8
‫تاشدين قاتيغ تاشین سوراگن یب خربالر‬ Taştan katı taşları gözetleyen câhiller,
‫عقیب ايشني آرقه تاشالب دنيا ايزالر‬ Âhiret işlerinden gaflette, dünya neyler,
‫آيت حديث بيان قيلسام قاتيغ سوزالر‬ Ayet-hadis söyle bak, kalkar da sana neyler,
‫ظاهر آدم باطن الری شيطان بولور‬ Dışı sanki insandır, içleri şeytân olur.

9 9
‫ذكرين آيغيل قانالر آقسون کوزالرينگدين‬ Zikrini cândan söyle kan aksın gözlerinden,
‫حكمت آيغيل درالر تامسون سوزالرينگدين‬ Hikmet söyle inciler damlasın sözlerinden,
‫لگ الر اونسون هر بری باسقان ايزالرينگدين‬ Güller bitsin, bastığın ayağın izlerinden,
‫لگ اگ باقسانگ لگ آچيليب بوستان بولور‬ Güle cândan bakarsan, gül açar, bostan olur.

330
Dîvân-ı Hikmet

10 10
‫سحرالرده ايرته توروب قانالر يوتغيل‬ Seherlerde erken kalk, ateş solu, kanlar yut,
‫پري مغان ايتایگ ین حمكم توتغيل‬ Pîr-i kâmil eteğin, dört el sarıl, sağlam tut.
‫حقه اعشق بولغان بولسانگ جاندين اوتگيل‬ Hakk’a âşık olmuşsan, maldan geç, cânı unut,
‫جاندين كيچاگن چني اعشق الر عريان بولور‬ Cândan geçen âşıklar o yolda üryân olur.

11 11
‫بو دنياده فقرييلق ین اعدت قيلغان‬ Dünyada fakirliği rehber, âdet eyleyen,
‫خواريلق تارتيب مشقت ین راحت بيلاگن‬ Hakirlik, meşakkati, kendine rahat bilen,
‫قول خواجه امحد خيیش الراگ خدمت قيلغان‬ Kul Hoca Ahmed sen de iyilik hizmet diyen,
‫قيامت کون انداغ كییش سلطان بولور‬ Kıyamet günü onlar, herkese sultân olur.

134- ‫حکمت‬ Hikmet - 134


Bülbül Olur!

1 1
‫اعرف اعشق جان ملکیده الم تارتسه‬ Ârif olan âşığın cân yurdu elem çekse,
‫اون سکزی مینگ قاموغ اعلم لگزار بولور‬ On sekiz bin âlemde, ne varsa gülzâr olur.
‫کونلگ قویش شوق قناتنی توقوب اورسه‬ Gönül kuşu şevk ile kanadın çırpıp uçsa,
‫مجله وجود یادین سایرار بلبل بولور‬ Bütün varlık yâdını söyler ve bülbül olur.

2 2
‫حمبت ین میداین غه اوزین سالسه‬ Muhabbet meydanına kalksa, kendini koysa,
‫معرفت ین میداین غه اوزین اورسه‬ Marifet meydanında durup boynunu vursa,
‫رس رشابنی اچییب اعشق رویح قانسه‬ Sır şarabını içip, âşık ruhuyla kansa,
‫مودت ین لگزاریده خوش لگ بولور‬ Meveddet96 gülzarına varır en hoş gül olur.

3 3
‫ایرانالری حق یادیدین اغفل بوملاس‬ Erenler Hak yâdından, unutup gâfil olmaz,
‫رجال ال تلهیهم دیر خالق انلاس‬ “Ricâlün lâ tülhihim.”97 der, Mevlâ yalınız koymaz,
‫ایران یولنی توتقان هرگزی یودله قاملاس‬ Erenler, yolun tutan, saçın ve başın yolmaz,
‫اول حرضتده رس ارساری مقبول بولور‬ Hazrete sırlar sırrı, mahbup ve makbul olur.

96
Meveddet: Dostluk.
331 97
“Ricâlün lâ tülhihim”: O adamları alıkoymaz… ” ( Nur Sûresi
24/37. Ayet)
Dîvân-ı Hikmet

4 4
‫الست مخرین کیماگ بریسه اوشال سایق‬ “Elest”in şarabını, kime verse o sâki,
‫بال مدام اچییب ارسار منگو بایق‬ Devamlı içip-saklar, olur ölümsüz, bâki,
‫تننی جاننی کویدوروب شوق احرایق‬ Ten cânını yakarak, aşkın şevki, ihrakı,
‫اچییدین کویار تاشدین یانار هم کول بولور‬ İçten yanar yıkılır ve savrulur kül olur.

5 5
‫ظاهرالرین آیت بریالن بزیااگنالر‬ Dışını adı ile süsleyip bezeyenler,
‫باطنالرین آیت بریالن توزااگنالر‬ Batını oduyla yakıp düzenleyenler,
‫شوق اوتیین ایچ کونلگ گه کزیااگنالر‬ Şevk ateşin gönlüne koyup yerleştirenler,
‫ما سوا بریالن قاچان مشغول بولور‬ Masiva ile nasıl, ne zaman meşgul olur.

6 6
‫طریقت دور بول یول آتنی بیلسه درویش‬ İşte bu tarikattır, adını bilse derviş,
‫معرفت ین متاعیدین آلسه درویش‬ Marifet servetinden kalksa da alsa derviş,
‫اوزگه یولالر باد هوا سانسه درویش‬ Bu yoldan gayrısını, kötülük saysa derviş,
‫حقیقت ین میدانیده ایر اول بولور‬ Hakikat meydanında durur, yiğit er olur.

7 7
‫قاتیغ النیب قول خواجه امحد یولغه کریگیل‬ Kul Hoca Ahmed sen de, Hakk’a dayan, yola gir,
‫قولین کورسانگ قویل بولوب معین سورگیل‬ Bir kul görsen kulu ol, hikmeti sor, ma’nâ bil,
‫گر اهلیم روزی قیلسه معین آلغیل‬ Mevlâ lütfeder sana, derviş ol, sırları bil,
‫معین سوراب معین آلغان چنی قول بولور‬ Sırlar sırrına eren, hakikatli kul olur.

135- ‫حکمت‬ Hikmet - 135


Devâ Eylesin!

1 1
‫سحر وقتده قوپوب ييغالب ناهل ايال‬ Sen seherlerde kalkıp, ağlayıp feryâd eyle,
‫نالیشينگ دين يري و كوکالر نوا قيلسون‬ Feryâdından yer ve gök, coşsun, taşsın inlesin!
‫حقه سيغنيب کوز ياشينگین ژاهل ايال‬ Hakk’a sığın gözyaşın, aksın çağlayan eyle,
‫آندين سونگره حق دردينگاگ دوا قيلسون‬ Allâh senin derdine dermân, devâ eylesin.

332
Dîvân-ı Hikmet

2 2
‫چني درديلک ین اهلل سويوب بندم ديدی‬ Gerçek dertliye Allâh, sevip de kulum dedi.
‫اوچ يوز آتلميش باقيب آین غمني يدی‬ Üç yüz altmış gün bakıp, gamını ref eyledi.
‫ماليک الر ياشني آيلب حتفه قيدلی‬ Melek gözyaşın alıp, nur armağan eyledi,
‫قان ييغالغيل ياشينگ آيلب گواه قيلسون‬ Kan ağla yaşın akıp, hem şahitlik eylesin.

3 3
‫يوز مينگ کناه صادر بودلی بيآلملادينگ‬ Yüz bin günâh işledin, yaptığın bilemedin,
‫توبه قيليب دراگیه اگ کيآلملادينگ‬ Hakk’a tövbe eyleyip, dergâha gelemedin,
‫خدمت قيليب خيیش داع آالملادينگ‬ Pîr’e hizmet eyleyip duasın alamadın,
‫يازوق الردين سيین نه ديب جدا قيلسون‬ Günâhlarından seni niçin azad eylesin?

4 4
‫بو اعملده رسوا بولوب قان يوتمسانگ‬ Âlemde rezil olup, kan ve zehir yutmazsan,
‫رشيعت ده طريقت ده پري توتمسانگ‬ Şeriat, tarikatte kendine pîr tutmazsan,
‫حقيقت ده جان تندين پاک اوتمسانگ‬ Hakikate cânınla, teninle geçemezsen,
‫غفلت الردين سین نه ديب جدا قيلسون‬ Gafletinden ne diye seni ârî eylesin?

5 5
‫ايرانالرین قيلغان الرين قيآلملسانگ‬ Erenlerin yaptığı ibâdeti yapmazsan,
‫پريسزي يوروب ورد اوراد بيآلملاسانگ‬ Pîr olmadan yürüyüp, vird ü evrad bilmezsen,
‫استعانت تيالب داع آالملسانگ‬ Ondan yardım dileyip, duasını almazsan,
‫خاص بزرک الر سيین نه ديب داع قيلسون‬ Seçkin ulular sana niçin dua eylesin?

6 6
‫دام تزوير قويوب خلقین يودلين اوردونگ‬ Çirkin sözler sarfedip, halkı yoldan çıkardın,
‫شيخ يلغ قيليب ريا بریهل دواکن قوردونگ‬ Kalktın; “Şeyhim!” deyip de, dünyayı pazar sandın,
‫عرشت قيليب شيطان بریهل دوران سوردونگ‬ Gönlünü eğlendirdin, şeytana nasıl kandın?
‫ديداريغه سيین نه ديب روا قيلسوق‬ Hak seni cemâline niçin lâyık eylesin?

7 7
‫لطف كرم حق يارایت سزيالر اوچون‬ Hak lütf u keremini yarattı senin için,
‫جان و ددله خدمت قيلمای سزيالر زبون‬ Cân u gönülden hizmet O’na yapmadın, niçin?
‫اهلل اوچون حبث ايتارمن تاپکون سخون‬ Allâh için diyorum, dünyalıktan vazgeçin,
‫ناپاک الراگ نه ديب لطفني عطا قيلسون‬ Temiz olmayanlara niçin ihsân eylesin.

333
Dîvân-ı Hikmet

8 8
‫كيچه ياتمای خواب غفلت حرام قيلسه‬ Gece yatma, uykuyu kendine harâm eyle,
‫ذكر قلب و ذكر رسین تمام قيلسه‬ Kır kalbin zincirini, sır zikrini tam eyle,
‫مينگ بري آتني تسبيح ايتيب كالم قيلسه‬ Bin bir adını tesbih, nâmını tebcîl eyle,
‫بنده نه ديب دراگهیاگ خطا قيلسون‬ Kul, Hakk’ın dergâhında, niçin hata eylesin?

9 9
‫امر معروف نیه منكر بيليب قيلسه‬ Emr-i bi’l-ma’ruf yapıp, nehy-i münker eylese,
‫ياتسه قوبسه بري خدای ین حارض بيلسه‬ Yatsa kalksa bin kere, Hakk’a tövbe eylese,
‫تا اولگوچنه خواجه سيغه خدمت قيلسه‬ Ölene dek Rabbine, kulluk, itaat etse,
‫قوت بريور آین نه ديب دوتا قيلسون‬ Güç verir, kulu niçin iki büklüm eylesin?

10 10
‫یب نماز و یب طاعت اگ بريماس قوت‬ Namazsız, taatsize elbette vermez kuvvet,
‫فعیل ضعيف اوزی معيوب بريماس همت‬ Kusurlu, amelsize, İlâh’ı etmez himmet.
‫رزیق ناقص اوزی ناجنس كورماس دولت‬ Rızkı nakıs soysuza, Rahmân verir mi devlet,
‫اول فاسق ین دلني نه ديب صفا قيلسون‬ O fasıkın gönlünü niçin mutlu eylesin?

11 11
‫حيف آدم اوز قدريین اوزی بيلماس‬ İnsan kendi kadrini, kendi nefsini bilmez,
‫من يلک قيليب خيیش الرین كوزاگ ايلماس‬ Kibir ve gururundan iyi kulları görmez,
‫هو صحبتني قوراغن يرياگ قاچيب كيلماس‬ “Huuu!” sohbeti kurulan, nezih mekâna gelmez,
‫اول یب وفا عهده نه ديب وفا قيلسون‬ Ahdine vefâsıza niçin vefâ eylesin?

12 12
‫آدم اول دور فقري بولوب يودله ياتسه‬ Bir insan fakir olup gitse yerlerde yatsa,
‫تفراق صفت اعلم این باسيب اوتسه‬ İnsanlar toprak gibi, basıp üstünden geçse,
‫يوسف صفت برادری قول ديب ساتسه‬ Yusuf gibi, kardeşi köle diyerek satsa,
‫قول ین قویل اول قول نه ديب هوا قيلسون‬ Kula kul olan kişi niçin kibir eylesin?

13 13
‫شویق ذویق حمبت دين عيان قيلغيل‬ Zikrin halavetini, sohbetle ayan eyle,
‫اعشق الراگ عشق اویت دين بيان قيلغيل‬ Aşk ateşin uşşaka,98 sakınma beyân eyle,
‫خواريلق زاريلق مشقت ین نشان قيلغيل‬ Horlanınca üzülme, meşakkati şan eyle,
‫چني اعشق الر اوتدين نه ديب حذر قيلسون‬ Gerçek âşıklar niçin ateşlerden sakınsın?

98
Uşşak: Âşıklar.
334
Dîvân-ı Hikmet

14 14
‫اهلل ديبان اوتقه كريدی خليل اهلل‬ “Allâh” diyerek nara atıldı Halilullah!
‫اوشل اوتین بوستان قيدلی كورونگ اهلل‬ Ateşi bostan kıldı, gördün mü Yüce Allâh!
ً
‫بوينني قیسيب ييغالب ايدی شيئا هلل‬ Boyun büktü, râm oldu dedi ki; “Şey’en li’llâh!”99
‫فقري مسكني اونده نه ديب هوا قيلسون‬ Fakir, miskin orada niçin kibir eylesin?

15 15
‫حقه اعشق صادقالری يورور خلوت‬ Hak âşığı olanın yürüyüşü bir heybet.
‫تانگال بارسه حق قاشيده كورار عزت‬ Sabah varsa huzura, görür orada ülfet,
‫جنت كرييب ديدار كورار عيش راحت‬ Cennet ve cemâl görür, yapılır ikrâm, izzet.
‫پنهان يورار خلقه نه ديب ريا قيلسون‬ Gizli yürüyen halka niçin riyâ eylesin?

16 16
‫قول خواجه امحد درد حالت پيدا قيلغيل‬ Kul Hoca Ahmed sen de, hâl derdin peydâ eyle,
‫جان و دل ین حق يويلده شيدا قيلغيل‬ Cânın, malın, her şeyin, Hak yolunda terk eyle,
‫دردين تارتيب روز حمرش غواغ قيلغيل‬ Derdini dünyada çek, mahşere dermân eyle,
‫درد بوملاسه موالم كيماگ شفا قيلسون‬ Derdi olmazsa Mevlâ, niçin dermân eylesin?

136- ‫حکمت‬ Hikmet - 136


Yalanı Yok!

1 1
‫عشق دعوی سني مناگ قيلمه يالغان اعشق‬ Aşk davasını bana, söyleme sahte âşık!
‫اعشق بولسانگ بغرينگ اچيره کوزقاین يوق‬ Âşık isen bağrında niçin kan yaş izi yok?
‫حمبت نینگ شویق بیالن جان بريماسه‬ Muhabbetin şevkiyle, cân vermezse bir kişi,
‫ضايع کيچار عمری این يالغاین يوق‬ Boşa geçmiştir ömrü, bu sözün yalanı yok!

2 2
‫عشق باغیین حمنت تارتيب کواگرتماسانگ‬ Aşk bağını sıkıntı çekip de, yeşertmezsen,
‫خواريلق تارتسه شوم نفسينگین اودلورماسانگ‬ Hor görülen nefsini, yok edip öldürmezsen,
‫اهلل ديوب ايچ اگ نورین تودلورماسانگ‬ “Allâh!” deyip kalbini, nuruyla doldurmazsan,
‫واهلل باهلل سينده عشق ین نشاین يوق‬ Hem vallâhi, billâhi, sende aşktan eser yok!

99
Şey’en li’llâh: Allâh için olan.
335
Dîvân-ı Hikmet

3 3
‫حق ذكريین مغز جاندين چيقارماسانگ‬ Allâh zikrini cândan çıkarıp söylemezsen,
‫اوچ يوز آتلميش تامورالرينگ تيربانماسانگ‬ Üç yüz altmış damarın zikrullah’a vermezsen,
‫تورت يوز قرق تورت سوناگکالرينگ لگ قيلماسانگ‬ Dört yüz kırk dört kemiği, kırıp gîl100 eylemezsen,
‫يالغانیچ دور حقه اعشق بولغاین يوق‬ Hakk’a aşkı yalandır, riyâkârdır, aşkı yok!

4 4
‫نفسدين کيچيب قناعت ین پيشه قيلغان‬ Nefs ü hevadan geçip, kenz-i kanaat101 etse,
‫هرکيم تیپسه رایض بولوب بويون سونغان‬ Kullardan zarar görüp, kadere boyun bükse,
‫خيیش الرغه خدمت قيليب داع آلغان‬ İyilere hizmetle, dua, iltifat görse,
‫انداغ اعشق حمرش کوین ارماین يوق‬ Uşşakın mahşer günü, üzüntü, elemi yok!

5 5
‫راحت تاشالب جان حمنتني خوشالاغنالر‬ Rahatını terk edip, koşmaya başlayanlar,
‫سحرالرده جانني قيناب اشالاگنالر‬ Seherlerde cânını, incitip çalışanlar,
‫های هوس ما و من ین تاشالاغنالر‬ Hay u heves, ben benlik terkine alışanlar,
‫چني اعشق دور هرگزی آین يالغاین يوق‬ Bunlar gerçek âşıktır, sözümün yalanı yok!

6 6
‫عشق درديین بیدردالراگ ايتيب بوملاس‬ Aşk derdini, dertsize söyleyip geçmek olmaz,
‫بو يولالرین عقبه یس كوپ اوتوب بوملاس‬ Bu yolun engeli çok, geçtim demekle olmaz,
‫عشق گوهرين هر نامرداگ ساتيب بوملاس‬ Aşk derdini namerde, sattım demekle olmaz,
‫بیخربالر عشق قدريین بيلاگین يوق‬ Habersiz olanların, aşk kadrin bildiği yok!

7 7
‫عشقه توشتونگ اوتقه توشتونگ کويوب اودلونگ‬ Sen aşka düştün ise, ateşe düştün öldün,
‫پروانه ديک جاندين کيچيب اخگر بودلونگ‬ Pervâne gibi cândan, geçip kor ateş oldun,
‫درداگ تودلونگ غم اگ سودلونگ تيلبه بودلونگ‬ Derd u gam ile doldun, işte sarardın, soldun.
‫عشق دردیین سورسانگ هرگزی درماین يوق‬ Aşk derdi nedir, dersen, onun hiç dermânı yok!

8 8
‫باشينگ کيتار بو يول الرده حارض بولغيل‬ Başın gider bu yolda, yolculuğa hazır ol!
‫عشق يويلده اوملاس بورون زينهار اولگيل‬ Aşk yolunda ölmeden, sen ölüme hazır ol!
‫پري ايتاگني حمكم توتوب خدمت قيلغيل‬ Pîr eteğini tutup, hizmetine hazır ol!
‫خدمت قيلغان هرگزی يودله قالغاین يوق‬ Hizmet ehli olanın yolda hiç kaldığı yok!

100
Gîl: Toprak.
336 101
Kenz-i kanaat: Kanaat hazinesi, razı olmak.
Dîvân-ı Hikmet

9 9
‫اعشق ايرماس جانانياگ جان بريماسه‬ Âşık, değil malını, yolunda cân vermezse,
‫دهقان ايرماس كیتمان چاپيب نان بريماسه‬ Köylü değil sabanı, ekmeğini vermezse,
‫مونده ييغالب آخرت ده جان بريماسه‬ Bu dünyada ağlayıp, uğrunda cân vermezse,
‫يودله قالغان بوی خدا آلغاین يوق‬ Yolda kalan kişide, Hudâ’nın kokusu yok!

10 10
‫ای بیخرب عشق اهليدين بيان سورمه‬ Ey aşktan habersizler! Ehlinden beyân sorma.
‫درد استاگيل عشق درديغه درمان سورمه‬ Aşkı kendine dert et, derdine dermân sorma!
‫اعشق بولسانگ زاهدالردين نشان سورمه‬ Züht kervanına katıl, zâhitten nişân sorma!
‫بو يول الرده اعشق اولسه تاواین يوق‬ Yolunda âşık ölse, bu yolun hiç sonu yok!

11 11
‫زاهد بومله اعبد بومله اعشق بولغيل‬ Zâhid u âbid olsan, gel sen Hakk’a âşık ol!
‫حمنت تارتيب عشق يويلده صادق بولغيل‬ Mihnet çek aşk yolunda, sen Rabb’ine sâdık ol!
‫نفسین تيپيب دراگيه غه اليق بولغيل‬ Nefsini tep ve körelt, dergâhına lâyık ol!
‫عشق سزيالرین هم جاین يوق ايماین يوق‬ Aşkı olmayanların cânı yok, imânı yok!

12 12
‫عشق سودایس کيماگ توشسه رسوا قيلور‬ Aşk, sevdâya düşeni, rezil u rüsvâ eder,
‫پرتو سالب حق اوزيغه شيدا قيلور‬ Hak ona nur gönderir, kendisine râm eder.
‫جمنون صفت عقلني آيلب يلىل قيلور‬ Mecnûn gibi aklını alır da Leylâ eder,
‫اهلل حیق بو سوزالرین يالغاین يوق‬ Allâh şahit bunlara, sözümün yalanı yok!

13 13
‫قول خواجه امحد جاندين كيچيب يول غه كريگيل‬ Kul Hoca Ahmed sen de, cândan geçip, yola gir.
‫آندين سونگره ايرانالردین يولین سورغيل‬ Erenlere gönül ver, gittikleri yola gir,
‫اهلل ديبان حق يويلده جانينگ بريگيل‬ “Allâh!” de, Rabbin zikret, yârânla kol kola gir.
‫بو يول الرده جان بريماسانگ اماكین يوق‬ Bu yolda cân vermezsen, kurtuluş imkânı yok!

337
‫‪Dîvân-ı Hikmet‬‬

‫حکمت ‪137-‬‬ ‫‪Hikmet - 137‬‬


‫!‪Korkusu Var‬‬

‫‪1‬‬ ‫‪1‬‬
‫توبه قيليب حقه يانغان اعشق الراغ‬ ‫‪Tövbe edip, Hakk’a yanan âşıka,‬‬
‫اومچاخ اچيره تورت اريغ ده رشبیت بار‬ ‫‪Cennet içre dört pınardan şerbet var.‬‬
‫توبه قيلمای حقه يانمااغن اغفل الرگه‬ ‫‪Tövbesize, Hak’tan gaflet edene,‬‬
‫تار حلدده قاتيغ عذاب حرسیت بار‬ ‫‪Dar kabirde sert bir azap, elem var.‬‬

‫‪2‬‬ ‫‪2‬‬
‫اومچاخ ملكني اوققان قول الر توبه قيلسون‬ ‫‪Cenneti uman kullar tövbe etsin,‬‬
‫توبه قيليب حرضیت غه ياووق بولسون‬ ‫‪Tövbe ile Hakk’a kurbet kesbetsin.‬‬
‫حور قصور غلمان ودلان خادم بولسون‬ ‫‪Huri, gılmân, vildân hizmetin etsin,‬‬
‫الوان الوان کیيار ترشيف خلعیت بار‬ ‫‪Renkli libas ve şeref kaftanı var.‬‬

‫‪3‬‬ ‫‪3‬‬
‫توبه قيلغان اعشق الرغه نوری ايرور‬ ‫‪Tövbe eden âşıklara nur iner,‬‬
‫توین كوین صايم بولسه كونیلگ يارور‬ ‫‪Gece-gün oruçluya huzur iner,‬‬
‫قچان اولوب گوراگ کريسه گوری کينگور‬ ‫‪Öldüğünde onun kabri genişler,‬‬
‫اواغن ايزيم رحيم رمحن رمحیت بار‬ ‫‪Yüce Rabb’in o kula rahmeti var.‬‬

‫‪4‬‬ ‫‪4‬‬
‫توبه سزيالر بو دنيادين كيتماس بيلور‬ ‫‪Tövbesiz, bu dünyadan göçmez sanır,‬‬
‫اولوب بارسه گور عذابني كورماس بيلور‬ ‫‪Ölünce kabr azabın görmez sanır,‬‬
‫قيامت كون تانگ عرصات آتماس بيلور‬ ‫‪Kıyamet ve Arasat olmaz sanır,‬‬
‫هيهات هيهات نوحه فرياد کونالری بار‬ ‫‪Heyhât! Feryâd u figân günleri var.‬‬

‫‪5‬‬ ‫‪5‬‬
‫نماز روزه توبه اوزره باراغن الرغه‬ ‫‪Namaz, oruç tövbe üzre varanlar,‬‬
‫حق يويلغه کرييب قدم قويغان الرغه‬ ‫‪Hak yoluna girip de yol alanlar,‬‬
‫اوشبو توبه بریهل آنده باراغن الرغه‬ ‫‪Tövbelerle cennetine varanlar,‬‬
‫يارلقاميش قولالر بریالن صحبیت بار‬ ‫‪Bağışlanmış kullarla sohbet eder.‬‬

‫‪6‬‬ ‫‪6‬‬
‫نماز بریهل روزه الری اوتدین یوالر‬ ‫‪Namaz, oruç, günâhlarını siler,‬‬
‫اعلم خلیق سويونوب این حقدين تيالر‬ ‫‪Kulları sevinir de Hak’tan diler,‬‬
‫قيامت کون كوروب آین آالر تينگالر‬ ‫‪Kıyamet günü onu görüp dinler,‬‬
‫نه قول ايرميش بو سعادت نرصیت بار‬ ‫‪Ne saadet, bu kullara nusret var.‬‬

‫‪338‬‬
Dîvân-ı Hikmet

7 7
‫اول اريغ الر كيماگ تورور بيلگيل آین‬ O pınarlar, kimler için bil onu!
‫توبه قيلغان اعشق الرغه اچيورور آین‬ Tövbe eden âşıklar içer onu,
‫توبه سزيالر اول اريغ دين اچيماس ویل‬ Tövbesizler asla göremez onu,
‫اناگ اچيورور زهر زقوم رشبیت بار‬ İçeceği zehir, zakkum şerbet var.

8 8
‫قيامت ین بريكوین ايليگ مينگ ييلچه بولور‬ Bir günü elli bin yıl ahret olur,
‫بو دنياین سانیچه ييل نيچه بولور‬ Bu dünya zamanıyla nice olur.
‫قيامت كون ييتميش مينگ ييل اوتده قالور‬ Yetmiş bin yıl ateşlerde kavrulur,
‫توبه قيلغان قول الر كويماس مهلیت بار‬ Tövbekâr yanmaz, onun beratı var.

9 9
‫هر كيم حقین قویل بولسه حقه يانسون‬ Her kim Hakk’a kul oldu, Hakk’a dönsün,
‫حقه يانماس اوزين دياگن ناری باررسن‬ Hakk’a dönmeyen kendin nâra salsın,
‫قول خواجه امحد چنوک مونده اورون تاپسون‬ Hoca Ahmed kendine yer kazansın,
‫كيچه کوندوز قورقه تورور هيبیت بار‬ Gece gündüz korka durur, korku var.

138- ‫حکمت‬ Hikmet - 138


Bil Ki Allâh Razıdır!

1 1
‫حكمت بریالن اول عدم دين بار ايالدی‬ Hikmetiyle yokluktan var eyledi.
‫اون سكزي مينگ قموغ اعلم حريان ايرور‬ On sekiz bin cümle âlem hayrândır.
‫قالوا بیل دياگن قول الر اولوش آدلی‬ “Kâlû belâ!”102 diyen kullar pay aldı,
‫سكوت ايتاگن قول الر ديین ويران ايرور‬ Sükût eden kulun sonu virândır.

2 2
‫حق تعایل ايمان عطا قيدلی بزياگ‬ Hak Teâla imân lütfetti bize,
‫اول مصطیف رسویل ايدی بزياگ‬ Mustafa’yı Hak Resul verdi bize,
ّ ‫درود ايتساک‬
‫قوت بریور دينیمزياگ‬ Salâtımız güç verir dinimize,
‫يوق ايرسه قيلغانالريم يالغان ايرور‬ Yok ise yaptıklarım hep yalandır.

102
“Elestü bi Rabbiküm kâlû belâ.”: Ben sizin Rabbiniz değil miyim?
339 Ruhlar, evet Rabbimizsin, dediler. (A’raf Suresi 7/172. Ayet)
‫‪Dîvân-ı Hikmet‬‬

‫‪3‬‬ ‫‪3‬‬
‫اول الست بربكم ديدی خدا‬ ‫‪“Elestü bi Rabbikum.”dedi Hudâ,‬‬
‫قالوا بیل دياگن روح الر قيدلی صدا‬ ‫‪“Kâlû belâ.” kullardan geldi sada.‬‬
‫يیغالب کيدلوک ايشیگينگاگ مجله گدا‬ ‫‪Ağlaşarak geldik senin kapına,‬‬
‫لطف ايالسانگ يوز مينگ اعیص خندان ايرور‬ ‫‪Lütfeylesen, yüz bin âsî sevinir.‬‬

‫‪4‬‬ ‫‪4‬‬
‫توبه قيلسام کيچارمو كني قادر اهلل‬ ‫?‪Tövbe eylesem bağışlar mı Allâh‬‬
‫يوق ايرسه نيتكوم انده مني رو سياه‬ ‫?‪Ya ben olursam orda yüzü siyah‬‬
‫تانگال بارسام ايليک آياغ بارچه گواه‬ ‫!‪Bütün azalar şahit bana eyvah‬‬
‫حق قاشيده بارچه ايشالر آسان ايرور‬ ‫‪Hak yanında, hesap-mizan kolaydır.‬‬

‫‪5‬‬ ‫‪5‬‬
‫ييغالمايمو اویت عمروم ايا شاهيم‬ ‫!‪Ağlayayım, geçti ömrüm sultanım‬‬
‫قپساب كيدلی قرانغولوق چيققيل ماهيم‬ ‫‪Vakit tamam, çoktur benim günâhım.‬‬
‫سندين اوزاگ يوق پناهيم تکيه اگهيم‬ ‫‪Senden başka yoktur ki sığınağım,‬‬
‫كيچه كوندوز تيالاگنيم ايمان ايرور‬ ‫‪Gece gündüz dilediğim imândır.‬‬

‫‪6‬‬ ‫‪6‬‬
‫امت اوچون رسول دايم قايغو ييدی‬ ‫‪Ümmet için o daima ağladı,‬‬
‫تيالب امت گنایه ین حقدين آدلی‬ ‫!‪Mücrimlerin affı için yalvardı‬‬
‫كيچه كوندوز قايم توردی تنگريم بيدلی‬ ‫‪Gece-gündüz eller duada kaldı,‬‬
‫تيدله امت مني دير ددله يالغان ايرور‬ ‫‪“Ben ümmetim!” dersin, özde yalandır.‬‬

‫‪7‬‬ ‫‪7‬‬
‫امت بولسانگ مصطیف غه پرور بولغيل‬ ‫‪Ümmet isen Mustafa’ya bağlı ol.‬‬
‫ايغانالرين جان و ددله سني هم قيلغيل‬ ‫‪Sünnetine ta gönülden tâbi ol.‬‬
‫كيچه قايم كوندوزالری صايم بولغيل‬ ‫‪Gece kâim, gündüzleri sâim ol.‬‬
‫چني امت ین رنیگ مثل سامان ايرور‬ ‫‪Gerçek ümmet, sararıp da solandır.‬‬

‫‪8‬‬ ‫‪8‬‬
‫سنت الرين حمكم توتوب امت بولغيل‬ ‫‪Sünnetini sıkı tutup ümmet ol.‬‬
‫كيچه كوندوز درود ايتيب الفت بولغيل‬ ‫‪Gece-gündüz salât-selâm, yakın ol.‬‬
‫نفس ین تيپيب حمنت ييتسه راحت بيلگيل‬ ‫‪Nefsini tep, meşakkatlere râm ol.‬‬
‫انداغ اعشق ايكی كوزی گريان ايرور‬ ‫‪Âşıkların iki gözü giryândır.‬‬

‫‪340‬‬
Dîvân-ı Hikmet

9 9
‫قول خواجه امحد نفس دين مدام سوا بولغيل‬ Hoca Ahmed! Sen nefsinden ayrı ol.
‫كويوب پیشيب دردی بریالن ادا بولغيل‬ Kavrulup piş, dertlerinle kâmil ol.
‫كيچه كوندوز تينمای ييغالب گدا بولغيل‬ Gece gündüz ağlayan sâdık kul ol.
‫دردين تارتسانگ خواجه سيندن رضا ايرور‬ Dert çekenden bil ki Allâh râzıdır.

139- ‫حکمت‬ Hikmet - 139


Rahîm Olan Rahmân Var!

1 1
‫بهشت دوزخ تالشور تاالشمقده بيان بار‬ Cennet cehennem çekişir, tartışmakta beyân var.
‫دوزخ ايتور من آرتوق مینده فرعون هامان بار‬ Cehennem der: “Ben üstünüm, bende Firavn, Hâmân var.”

2 2
‫بهشت ايرتر نه ديرسني سوزین بيلمای ايتورسني‬ Cennet der ki; “Sen ne dersin, sözü bilmez söylersin,
‫سينده فرعون بولسه مینده يوسف کنعان بار‬ Sende Firavun varsa, bende Yusuf Kenân var.”

3 3
‫دوزخ ايتور من آرتوق خبيل قول الر مینده بار‬ Cehennem der: “Ben üstünüm, cimri kullar bendedir,
‫خبيل الرین بويین ده اوتلوغ زجنري كیشان بار‬ Cimrilerin boynunda, ateş, zincir halka var.”

4 4
‫بهشت ايتور من آرتوق پيغمربالر مینده بار‬ Cennet der ki; “ Ben üstünüm, peygamberler bende var,
‫پيغمربالر آدليده کوثر حور وغلمان بار‬ Peygamberler önünde Kevser, huri, gılmân var.”

5 5
‫دوزخ ايتور من آرتوق ترسا جهود مینده بار‬ Cehennem der: “Ben üstünüm, tersâ,103 cuhûd104 bende var,
‫جهود ترسا آدليده تورلوک عذاب سوزان بار‬ Tersâ, cuhûd önünde türlü türlü azap var.”

6 6
‫بهشت ايتور من آرتوق مؤمن قول الر مینده بار‬ Cennet der ki; “Ben üstünüm, mü’min kullar bende var,
‫مؤمن الرین آدليده تورلوک نعمت الوان بار‬ Mü’minlerin önünde türlü türlü nimet var.”

103
Tersâ: İsevî, Hıristiyan.
341 104
Cuhûd: Musevi, inkârcı Yahudi.
Dîvân-ı Hikmet

7 7
‫دوزخ ايتور من آرتوق ظالم قول الر مینده بار‬ Cehennem der: “Ben üstünüm, zâlim kullar bende var,
‫ظالم الراگ بريوراگ زهر زقوم چندان بار‬ Zâlimlere sunmaya zehir, zakkum bolca var.”

8 8
‫بهشت ايتور من آرتوق اعلم قول الر مینده بار‬ Cennet der ki; “Ben üstünüm, âlim kullar bendedir,
‫اعلم الرین كونیلگ ده آيت حديث قرآن بار‬ Âlimlerin kalbinde ilm-i hadis, Kur’ân var.”

9 9
‫دوزخ ايتور من آرتوق منافقالر مینده بار‬ Cehennem der: “Ben üstünüm, münafıklar bendedir,
‫منافق الر بويین ده اوتدين اشلك کیشان بار‬ Münafıklar boynunda ateşten tasmalar var.”

10 10
‫بهشت ايتور من آرتوق ذاکر قول الر مینده بار‬ Cennet der ki; “Ben üstünüm, zâkir kullar bendedir,
‫ذاکرالرین کونیلگ ده ذکر اهلل سبحان بار‬ Zâkirlerin gönlünde Allâh fikri, zikri var.”

11 11
‫دوزخ ايتور من آرتوق یب نمازالر مینده بار‬ Cehennem der: “Ben üstünüm, namazsızlar bendedir
‫یب نمازالر بويین ده ييالن بيالن چيان بار‬ Namazsızlar boynunda yılan, akrep, çiyan var.”

12 12
‫بهشت ايتور من آرتوق ديدار كورمک مینده بار‬ Cennet der ki; “Ben üstünüm, cemâl görmek bendedir,
‫ديدارين کورساتورگه رحيم آتليغ رمحن بار‬ Cemâlin göstermeye, Rahîm olan Rahmân var.”

13 13
‫دوزخ انده تيک توردی بهشت اگ عذر قیدلی‬ Cehennem burda durdu, özür beyân eyledi,
‫قول خواجه امحد نه بيدلی بيدلورگویچ يزدان بار‬ Hoca Ahmed ne bilir, bildirici Yezdân var.

342
Dîvân-ı Hikmet

140- ‫حکمت‬ Hikmet - 140


Toprak Olur Bir Gün!

1 1
‫بيشک بيلینگ بو دنيا برچه خلقدين اوتارا‬ Şüphesiz bilin ey dostlar! Dünya halktan geçer bir gün.
‫اينانماغيل مايلنگ اگ بری کون قودلين کيتارا‬ İnanma saltanatına, mutlak elden gider bir gün.

2 2
‫آتاآنا قرينداش قيان کيیت فکر قيل‬ Baban, annen, kardeşlerin nereye gitti bir düşün,
‫تورت آياغليغ چوبني آت بری کون سیناگ یيتارا‬ Dört ayaklı tahtadan at, seni de götürür bir gün.

3 3
‫دنيا اوچون غم یيمه حقدين اوزاگین ديمه‬ Dünya için mahzun olma, Hak’tan başkasını deme,
‫کییش مالین ييمه رصاط اوزره توتارا‬ Kulların hakkını yeme, sıratta görürsün bir gün.

4 4
‫اهل عيال قرينداش هيچکيم بوملايدور يودلاش‬ Çoluk-çocuk, eş-dost, kardeş, hiç kimse olmuyor yoldaş,
‫مردانه بول غريب باش عمرينگ يیدليک اوتارا‬ Akıllı ol sen arkadaş, ömrün gelir geçer bir gün.

5 5
‫قول خواجه امحد طاعت قيل عمرينگ بيلمام نیچه ييل‬ Hoca Ahmed kulluk eyle, gel ömrünü hesap eyle,
‫اصلينگ بيلسانگ آب گیل ينه گیل اگ کيتارا‬ Aslındır toprak ve su, yine toprak olur bir gün.

141- ‫حکمت‬ Hikmet - 141


Gaffâr Adı İçin!

1 1
‫ایا مؤمن کریگیل یولغه مراد ایستاب‬ Ey Müslüman, murat iste, gir yola,
‫جان بهریدین اوتگنی رحیم رمحن اوچون‬ Sevgili cânından vazgeç Rahmân için.
‫گناهینگ اگ پشیمان بول صدقینگ بریهل‬ Günâhından pişmân ol sıdkın ile,
‫توبه قیلغیل رحم ایتگویچ غفران اوچون‬ Tövbe et, rahmeyleyen Gufrân için.

2 2
‫تنده جانینگ مهمان ایرور نیچه کونالر‬ Tende cânın mihmândır nice günler,
‫قان ییغالغیل قیغو بریهل اوزاق تونالر‬ Kan ağla sen uzak geceler, dünler,
‫نیچوک بولغای حایلم دیبان یریاق یول الر‬ Uzak yollar, “Hâlin ne ?” diye inler,
‫شاید قبول قیلغای سنی دیک حریان اوچون‬ Kabul eyler sen gibi hayrân için.

343
‫‪Dîvân-ı Hikmet‬‬

‫‪3‬‬ ‫‪3‬‬
‫لطف ایالسه مشلک ایشالر بولور آسان‬ ‫‪Lütfetse müşkil işler âsân olur,‬‬
‫اواغن ایزیم بندم دیسه قاملاس ارمان‬ ‫‪Hak kulum dese, heman şâdân olur,‬‬
‫نعمت بریور دنیا اچیره تورلوک الوان‬ ‫‪Nimetle dünya elvan elvan olur,‬‬
‫بنا قیدلی سکزی بهشت مهمان اوچون‬ ‫‪Sekiz cenneti verdi kullar için.‬‬

‫‪4‬‬ ‫‪4‬‬
‫زاهد قول الر تقوی قیلیب نماز اوقور‬ ‫‪Zâhit kullar, muttaki namaz kılar,‬‬
‫نصیب قیلسه انده باریب حورالر قوچور‬ ‫‪Hurileri orda amade kılar,‬‬
‫اعشق قولالر منصور ینلگیغ جاندین کیچور‬ ‫‪Âşık kul Mansûr olur boyun kırar,‬‬
‫قربان بولور دار اوستیده جانان اوچون‬ ‫‪İdam ve kurbân olur, cânân için.‬‬

‫‪5‬‬ ‫‪5‬‬
‫حرام ایرور اعشق الرغه غری از خدا‬ ‫‪Uşşaka harâm başkası Hûdâ’dan,‬‬
‫خطا ایرور طلب قیلسه هر دو رسا‬ ‫‪Hatadır talep etmek iki cihân,‬‬
‫حمبت سزی طاعت الرینگ باد هوا‬ ‫‪Muhabbetsiz talebin sonu hazân,‬‬
‫مغرور بومله دنیا عقیب رضوان اوچون‬ ‫‪Mağrur olma bu yalan dünya için.‬‬

‫‪6‬‬ ‫‪6‬‬
‫یا ربنا خوب بیلورسن مجله ارسار‬ ‫‪Yüce Rabbim, sen bilirsin sırrımı,‬‬
‫کوبتور مونده جرم و عصیان قیلمه اظهار‬ ‫‪İzhar etme cürmümü, isyanımı.‬‬
‫قهر ایالمه من اعیص غه ایزیم جبار‬ ‫‪Kahreyleme sana sundum hâlimi,‬‬
‫بغیشالغیل اول حرمت فرقان اوچون‬ ‫‪Bağışla sen o Gaffâr adın için.‬‬

‫‪7‬‬ ‫‪7‬‬
‫قول خواجه امحد الف اوروبان ایدینگ موین‬ ‫‪Hoca Ahmed, laf ettin dedin bunu,‬‬
‫الف اورورسن حمبت دین عهدینگ قاین‬ ‫‪Sözün var muhabbetten, ahdin hani,‬‬
‫نه ایرانالر بو دنیادین بودلی فاین‬ ‫‪Nice erler dünyadan oldu fânî,‬‬
‫نفس ایلگیده اودلینگ مثل حیوان اوچون‬ ‫‪Nefs elinde misâl oldun hayvân için.‬‬

‫‪344‬‬
Dîvân-ı Hikmet

142- ‫حکمت‬ Hikmet - 142


Yolda Kalmazmış!

1 1
‫اعشقالری ذکرین آیتیب هارماس ایرمیش‬ Zâkir olan âşıklar, zikir ile yorulmaz,
‫باراغن ساری ییگیت بولور قارماس ایرمیش‬ Yoluna devam eder, asla geriye dönmez.
‫حلقه تاپسه اعشق ایشاگ هارماس ایرمیش‬ Zikir halkası görse, ondan da geri kalmaz,
‫کهف ایتیدیک اعرف سونیگ دین قاملاس ایرمیش‬ Ashab-ı Kehf’in iti, ârif ardında kalmaz.

2 2
‫اعرف سونیگ غه ایریشاگنالر مزا تاپیت‬ Ârif şanına eren zevk buldu, lezzet buldu,
‫مزا تاپیب حق یویلده رضا تاپین‬ Mest olup Hak yolunda, rıza ve cennet buldu.
‫جسم و جاننی فدا قیلیب غذا تاپیت‬ Cânını fedâ edip, yolunda gaza buldu,
‫چنی اعشقالر اورسه سوکسه تانماس ایرمیش‬ Gerçek âşıklar varsa, yine de aldırmazmış.

3 3
‫قطمری ایتدین عربت آلغیل اعشق ایرسانگ‬ Kıtmir’inden, itinden ibret al âşık isen,
‫آقساقالنیب یودلین قامله صادیق ایرسانگ‬ Mazeretle yolundan kalma, sen sâdık isen.
‫ایرالر سویر خییش قولغه الیق ایرسانگ‬ İyi ol, erler sevsin, kulluğa lâyık isen,
‫الیق بولغان قولالر یودله قاملاس ایمیش‬ Lâyık olan kulları, yollarda kalmaz imiş.

4 4
‫توفیق تیالب ایرانالرگه یاووقالنغیل‬ Başarılar dileyip sen erenlere yaklaş,
‫کونلگ اوزیب تعلق دین ساوقالنغیل‬ Gönül bağla, ilgilen, alaka duy, kucaklaş.
‫دنیا قویوب آخرتغه آزوقالنغیل‬ Terk-i dünya eyleyip koy ahret yoluna baş,
‫آزوق آلغان ارا یودله قاملاس ایرمیش‬ Dünyada azıklanan ara yolda kalmazmış.

5 5
‫اعشق قولالر جفا تاپسه قانالر یوتار‬ Âşık kul cefâ çekip, zehir içip, kan yutsa,
‫هر نه جفا تیگسه این راحت توتار‬ Her ne tür ezâ görüp, cân içre mihnet tutsa,
‫حمنت تارتمای جفا چیکمای قچان ییتار‬ Ezâ cefâ çekmeden, erliğe bir ulaşsa,
‫بو حاتلده بولغان اعشق قاملاس ایرمیش‬ Bu kemâle ermeyen, âşık olamaz imiş.

6 6
‫اعشق قولالر اینگرایورالر تون کون تینمای‬ Âşık kullar inlerler, gece-gündüz dinmeden,
‫زار اینگرابان نعره اورار بغری تاملای‬ Feryâd u figân eder, bağrı yanık olmadan,
ّ ‫ذاکر قولالر‬
‫اره تارتار دایم هارمای‬ Zâkir kullar “Allâh!” der, zevk ile usanmadan,
‫صحبت تاپسه جان اویناتیب هارماس ایرمیش‬ Sohbet bulsa cân verir, bedeni yorulmazmış.

345
Dîvân-ı Hikmet

7 7
‫ایرگشاگنالر خیشیالرغه ضایع قاملاس‬ İyilere kavuşsan asla zâyi olmazmış,
‫صدیق بریهل چنی اخالص یلغ تاپمای قاملاس‬ Sıdk ile muhlisleri bulmadan yorulmazmış,
‫چنی یولالرغه قدم قویغان اورسه قایتماس‬ Gerçek yollara düşse ondan geri dönmezmiş,
‫طالب قولالر مطلوبیدین قاملاس ایرمیش‬ Tâlipler matlubundan asla geri kalmazmış.

8 8
‫قول خواجه امحد اعرفالرغه مایل بولغیل‬ Kul Hoca Ahmed sen de, âriflere mâil ol,
‫هر نه دیسه بویون سونوب قایل بولغیل‬ Her ne söylense sana, kabullenip, kâil ol.
‫خدمت قیلیب یوگروب یوروب سایل بولغیل‬ Hizmet edip yolunda yürü, git ve sâil ol.
‫خدمت قیلغان مرادینه ییتار ایرمیش‬ Hizmet edenler bir gün muradına erermiş.

143- ‫حکمت‬ Hikmet - 143


Yürür İmiş!

1 1
‫آخر زمان شیخ الریدین سوزالین‬ Âhir zaman şeyhleri kimlerdir anlatayım;
‫ایمان اسالم بیلمای شیخلیق قیالر ایرمیش‬ İman-İslâm bilmeden teşeyyuh eder imiş.
‫علم اورگنمای عمل قیلمای معین اوقمای‬ İlmi yok, ameli yok, ma’nâyı da anlamaz,
‫آخرتده قرا یوزلوك بوالر ایرمیش‬ Âhirette bunların yüzleri kara imiş.

2 2
‫شیخ من تیو حمراب اچیره اوتلوراغیالر‬ “Şeyhim!” der, mihrap içre hayâsızca oturur,
‫حلقه اچیره خلقغه زمحت ییتکوراگیالر‬ Halkalarda bulunur, nasa zahmet yetirir.
‫های هو دیب رسمست یلكنی بیدلوراگیالر‬ Güya “ Hay u Hû!” edip, sermestliğin105 bildirir,
‫آنداغ جاهل قنداغ شیخلیق قیالر ایرمیش‬ İşte böyle câhiller teşeyyuh eder imiş.

3 3
‫مونداغ شیخ نینگ قیامتده یوزی قرا‬ Bu şeyhin kıyamette alnı ve yüzü kara,
‫نادانلیغ ده شیخ یلق قیلور اییش ریا‬ Şeyhliğe liyakatsız işi gösteriş, riyâ.
‫روز حمرش رسوا بولور کوزی اعما‬ Mahşerde rezil olur, her iki gözü âmâ,
‫اول آخر ضاللت ده بوالر ایرمیش‬ ّ
Dünya ve âhirette, dâllinden olur imiş.

105
Sermestlik: Sarhoşluk, kendinden geçme hâli.
346
Dîvân-ı Hikmet

4 4
‫مجع بوملاق غه مجع اجلمع ادنا مقام‬ Şeyhlik için cem‘u’l-cem’,106 bilesin en alt makam,
‫حارض بولوب آاگه بولسانگ یلع ادلوام‬ Hazır, uyanık olsa, bu yolda her şey tamam.
‫پری خدمتنی نیچه ییلالر قیلسه تمام‬ Yıllarca pîre hizmet, eylese etse itmam,
ّ ّ
‫یوق ایرسه ضال و مضل بوالر ایرمیش‬ Yoksa ehl-i dâllinden, mücrimden olur imiş.

5 5
‫آیم شیخالر قوالق دومسزی محار بولغای‬ Câhil şeyhler, kulaksız, kuyruksuz eşek olur,
ّ
‫همت الری دنیا مالنی ییغار بولغای‬ İşleri dünya malı, serveti yığmak olur,
‫خالیق ین یول آزغوروب کیتار بولغای‬ Cemaatini yoldan saptırır gider olur,
‫آنداغ شیخ الر بهایم دین برت ایرمیش‬ Böyle şeyhler hayvandan daha da beter imiş.

6 6
‫اوزالریین خلقالر ارا توتقای اولوغ‬ Halk içinde özünü gösterir, tutar ulu,
ّ ‫باطن الری اچیره یوقتور‬
‫ذره فروغ‬ Bâtınlarında yoktur zerrece korku, furu,
‫من آرتوق دیب یوراگنالرین جایی تموغ‬ Yücelik taslayanlar, bilin yeriniz tamu,
‫دوزخ اچیره قتیق عذاب تارتار ایرمیش‬ Zâlimler cehennemde hep azap çeker imiş.

7 7
‫عیبنی آیتسه آچّیغالنیب اوروشقای الر‬ Ayıbını söylesen, öfkelenip çıkışır,
‫اوزی بیلمای یمان ایشاگ یوروشاگی الر‬ Kendisini bilmeden, yanlış işle ilişir,
‫قرا یوزلوق حمرش کوین توروشقای الر‬ Kara yüzlü günâhkâr, mahşer günü sıkışır,
‫ندامت ده بایش قاتیب یورور ایرمیش‬ Nedâmetle baş donuk, öylece yürür imiş.

8 8
‫ای مؤمن الر اوشل شیخین بیانیین‬ Ey Mü’minler dinleyin o şeyhin beyânını;
‫من آیتاین خییش تینگالنگ عیانیین‬ Ben söyledim anlayın bu işin ayanını,
‫قیامت ده یوکالر مرید گناهیین‬ Kıyamette yüklenir, müridân günâhını,
‫رصاط اوزره تیرتاب قاقشاب تورار ایرمیش‬ Sırat üzre titreyip sallanıp, durur imiş.

9 9
‫مونداغ شیخ نینگ اعقلیین دیگیل امحاق‬ Böyle şeyhe ne denir? Aklı olmayan ahmak!
‫آیم یلکده شیخ یلق قیلور ایرمیش مطلق‬ Kalbi kör, şeyhlik eder, zannınca şeyh-i mutlak,
‫باطن اچیره انگه تیاگر دایم توقماق‬ Bâtında hak ettiği şiddetli azap, tokmak,
‫قیامت ده حرست قیلیب یورار ایرمیش‬ Kıyamette hasretle ateşe yürür imiş.

106
Cem‘u’l-cem’: Tasavvufta bir olgunluk, irşat makamı.
347
Dîvân-ı Hikmet

10 10
‫چنی شیخ بولسه دنیا مالنی سویماس بیلینگ‬ Gerçek şeyh, dünya malın asla sevmez ki bilin,
‫تانگال بارسه دوزخ اچیره کویماس بیلینگ‬ Vücudu nâra girse, katiyen yanmaz bilin,
‫اهلل دیبان کیچه الرده اویماس بیلینگ‬ “Allâh!” der geceleri, zinhar uyumaz bilin,
‫یوزون کورسه تولغان آی دیک بوالر ایرمیش‬ Yüzü dolunay gibi nur, ziya olur imiş.

11 11
‫قولنی توتسه دنیا مهری دل دین کیتار‬ Elin eline değse, dünya sevgisi gider,
‫حلقه سیده ماو من یلک مجله کیتار‬ Halkasında ben, benlik tamamı senden gider,
‫نظر قیلسه ایکی اعلم ایشینگ بیتار‬ Nazar etse kalbine dareynde işin biter,
‫آنداغ مرشد ال ماکن ده یورار ایرمیش‬ Bu mürşid lâ mekânda, böylece yürür imiş.

12 12
‫شیخ یلق آتنی اناگ قیلماق ایرور وبال‬ Müteşeyyih olana “şeyhim!” demek vebâldir,
‫جان بریارده ایمانیغه خوف و زوال‬ Cân verirken imânı, İslâm’ı da zevaldir,
‫آخرت ده اناگ بولور هر دم نکال‬ Ahirette azap var, bak bu ne kötü hâldir.
‫رمحن ایاگم مونداغ قول دین بزیار ایرمیش‬ Rahmân olan Allâh’ım, bu kuldan bizâr imiş.

13 13
‫آدم ایرسانگ توغری یودله یورا کورگیل‬ Âdem’sen doğru yolda müstakim yürüye gör,
‫پیغمربین قیلمیش الرین قیال کورگیل‬ Peygamber sevgisini, kalbine nakşede gör,
‫جان و دل ده طبیعت ین آیتا کورگیل‬ Cân u dilde sevgiyi, tabiatın diye gör,
‫بو یول یوراگن مقصودیغه ییتار ایرمیش‬ Bu yolda yürüyenler, maksada erer imiş.

14 14
‫قول خواجه امحد اگر بولسه عقلینگ سلیم‬ Kul Hoca Ahmed senin akl-ı selîmin olsun,
‫قوروق آتقه تکیه قیلماق خون عظیم‬ Kuru isme güvenmen, senin vebâlin olsun,
‫توبه قیلسانگ شاید قبول قیلغای رحیم‬ Kabul ederse Rabbin, son sözün tövbe olsun,
‫توبه قیلسانگ خدا رمحت قیالر ایرمیش‬ Tövbe eden kuluna, Hak rahmet eder imiş.

348
Dîvân-ı Hikmet

144- ‫حکمت‬ Hikmet - 144


Ara Yolda Kaldım Ben!

1 1
‫عقلیم کییت باشیم قتیغ نیچوک آیتای‬ Baş döndü, aklım gitti, ben nasıl söyleyeyim,
‫رمحن ایاگم ارا یودله قادلیم منا‬ Rahmân olan Allâh’ım ara yolda kaldım ben.
‫عمروم اویت وقتیم یییت قایده بارای‬ Ömrüm geçti, vakit geç; ben nereye gideyim?
‫رمحن ایاگم ارا یودله قادلیم منا‬ Rahmân olan Melik’im! Ara yolda kaldım ben.

2 2
‫وا دریغا تانگ آتقوچنه کوپوب یاتیم‬ Yazıklar olsun bana, tan vaktine dek yattım,
‫شیطان بیالن عرشت قیلیب دین ین ساتیم‬ Şeytan ile iş tuttum, kalktım, dinimi sattım,
‫بو اعلم ده حقین سویمای یب غم اوتدوم‬ Hak sevgisinden mahrum, hep kendimi aldattım,
‫رمحن ایاگم ارا یودله قادلیم منا‬ Rahmân olan Melik’im! Ara yolda kaldım ben.

3 3
‫گناهیم دین تاغ و توزالر حذر قیدلی‬ Günâhlarım dağları, ovaları korkuttu,
‫نه یری کیتای یازوقالریم ملک بیدلی‬ Her yerde meleklerin kalktı, hesabım tuttu,
‫اکتبالری شاهد بولوب خط غه سادلی‬ Kâtipler şahit olup, hem deftere kaydetti,
‫رمحن ایاگم ارا یودله قادلیم منا‬ Rahmân olan Sultan’ım! Ara yolda kaldım ben.

4 4
‫گناهیم کوپ یابلاراین رداگهینگ اگ‬ Günâhım çok yalvardım, o ulu dergâhına,
‫یقام توتوب ییغالب بارای باراگهینگ اگ‬ Yakam tutup, ağlayıp, varsam barigâhına,107
‫ستار ایاگم یول کورستگیل گمراهینگ اگ‬ Settâr108 olan Melik’im! Yol göster gümrâhına,
‫رمحن ایاگم ارا یودله قادلیم منا‬ Rahmân olan Allâh’ım! Ara yolda kaldım ben.

5 5
‫توفیق بریسه بوینوم ایگیب یولغه کریای‬ Lütfunu ihsân eyle ben yoluna gireyim,
‫خدمت قیلیب ایرانالردین یولین سورای‬ Hizmetle erenlerden, ben yolunu sorayım,
‫سنی سن میین پناهیم سن قایده بارای‬ Sensin benim penâhım, söyle nere varayım?
‫رمحن ایاگم ارا یودله قادلیم منا‬ Rahmân olan Sultanım! Ara yolda kaldım ben.

6 6
‫یا قادرا گناهیم دین رشمنده من‬ Ey Kâdir olan Allâh! Günâhtan utançlıyım!
‫ایلگیم آیلب عفو ایتمسانگ درمانده من‬ Elimden tut bağışla, bak işte dermânsızım.
‫اعجز قوملن هر نه قیلسانگ فرمانده من‬ Âcizim, her işine, emret hemen hazırım,
‫رمحن ایاگم ارا یودله قادلیم منا‬ Rahmân olan Allâh’ım! Ara yolda kaldım ben.

107
Barigâh: Allâh’ın huzuru, dua edilen yer.
349 108
Settâr: Örten, gizleyen.
Dîvân-ı Hikmet

7 7
‫گناهیم بار بینهایت سینگه معلوم‬ Günâhım nihayetsiz, suçlarım sana malum,
‫لب تشنه من قیامتده قیلمه حمروم‬ Âşıkım sana Mevlâ’m! Ahrette kılma mahrum,
‫قول قاوشوروب عذریم آیتای غریب مظلوم‬ El açtım duadayım ben garip, mücrim, mazlum…
‫رمحن ایاگم ارا یودله قادلیم منا‬ Rahmân olan Sultan’ım! Ara yolda kaldım ben.

8 8
‫یوزمینگ یوزمینگ گناهیم دین لطفینگ بلند‬ Yüz binler günâhımdan bilirim lütfun yüce,
‫شیطان لعنی یودلین اورسه قیلمام پسند‬ Lanetlenen şeytanla savaştım gündüz-gece.
‫مینگ بری آتینگ تسبیح قیلسام آغزیم ده قند‬ Bin bir ismini tesbih ederim hece-hece…
‫رمحن ایاگم ارا یودله قادلیم منا‬ Rahmân olan Allâh’ım! Ara yolda kaldım ben.

9 9
‫گناهیم دین اویاتلیغ من آتینگ رحیم‬ Günâhkar, ayıplıyım, senin adınsa Rahîm,
‫رمحتینگ دین قطره بریسانگ آتینگ کریم‬ Rahmetinden katre ver, sen cömertsin Yâ Kerîm!
‫دراگهینگ اگ ییغالب کیدلیم یح و قدیم‬ Ağlarım huzurunda reddetme Hayy u Kayyum,
‫رمحن ایاگم ارا یودله قادلیم منا‬ Rahmân olan Melik’im! Ara yolda kaldım ben.

10 10
‫قول خواجه امحد گناهاکرمن باشیم قویی‬ Kul Hoca Ahmed sen de günâhkârsın eğ başın,
‫روز حمرش پاک ایتماسه کوثر سویی‬ Mahşerde Kevser suyu yıkasın, kirin aksın.
‫اعیص جایف ترسا جهود فعیل خویی‬ Âsî, câfî,109 Yahudi, Tersâ110 işin ahlâkın,
‫رمحن ایاگم ارا یودله قادلیم منا‬ Rahmân olan Allâh’ım! Bak A’raf’ta111 kaldım ben.

145- ‫حکمت‬ Hikmet - 145


Cân Mahrem Bulamadım!

1 1
‫عشقیم تاشیت بغریم شیشیت روحیم قاچیت‬ Aşkım taştı, bağrım şiş, ruhum da benden kaçtı,
‫ییغالمایمو جان حمرمنی تابماس منا‬ Ben nasıl ağlamam ki, cân mahrem bulamadım!
ّ
‫عقلیم شاشیت اوپکام شیشیت حدین آشیت‬ Aklım şaşkın, dalak şiş, günâh haddini aştı,
‫ییغالمایمو جان حمرمنی تابماس منا‬ Ben nasıl ağlamam ki, cân mahrem bulamadım!

109
Câfî: Ezâ ve cefâ eden, zulmeden.
350 110
Tersâ: Hıristiyan.
111
A’raf: Cennet ve cehennem arasında bir mekân.
Dîvân-ı Hikmet

2 2
‫حمبت نینگ جامنی اچییب دیوانه من‬ Muhabbet kadehini içtim divâne oldum,
‫جمنون صفت خیل و خیش دین بیاگنه من‬ Mecnûn gibi akraba, dostlardan mahrum oldum.
‫ای یارانالر شمعنی کوروب پروانه من‬ Ey dostlar ışık görüp, döndüm pervâne oldum,
‫ییغالمایمو جان حمرمنی تابماس منا‬ Ben nasıl ağlamam ki, cân mahrem bulamadım.

3 3
‫یوراک پاره کونلگیم یاره عقلیم حریان‬ Yüreğim parça parça, kalp kırık aklım hayrân,
‫دیدار ایزالب فنا بولغان خانه ویران‬ Didâr ararken fenâ, yok oldu, hane virân.
‫قایده بارسام ماتم توتوب کوزوم گریان‬ Nereye varsam matem, iki gözümde giryân,
‫ییغالمایمو جان حمرمنی تابماس منا‬ Ben nasıl ağlamam ki, cân mahrem bulamadım.

4 4
‫عشق اوتیغه کویاگن اعشق بیلماس اوزین‬ Aşk ateşinde yanan âşık bilmez özünü,
‫بیهوش یورار خالیق غه آیتماس سوزین‬ Gâfil yürür âlemde, halka demez sözünü.
‫حقه باقار دنیا ساری ساملاس کوزین‬ Hakk’a bakar, dünyaya harâm kılar gözünü,
‫ییغالمایمو جان حمرمنی تابماس منا‬ Ben nasıl ağlamam ki, cân mahrem bulamadım.

5 5
‫تانگ آتقوچنه یاشیم آقار حایلم خراب‬ Tan zamanına kadar, yaş akar hâlim harap,
‫گونلگوم سینوق رنگیم ساریغ بغریم کباب‬ Kalp kırık rengim sarı, bağrım ise bir kebap.
‫حق ساریغه بنده بولسانگ قیلغیل شتاب‬ Hakk’ın kölesi ol ki, acele et bul sevap.
‫ییغالمایمو جان حمرمنی تابماس منا‬ Ben nasıl ağlamam ki, cân mahrem bulamadım.

6 6
‫خبتیم قرا بری قطره یم تاتاملدیم‬ Bahtım kara, meyinden bir katre tadamadım,
‫اهل و عیال خانمان دین اوتاملدیم‬ Eş, çocuk, evden barktan bir türlü geçemedim.
‫جاندین کیچیب پری ایتاگنی توتاملدیم‬ Cândan geçip pîrimin eteğin tutamadım,
‫ییغالمایمو جان حمرمنی تابماس منا‬ Ben nasıl ağlamam ki, cân mahrem bulamadım.

7 7
‫شوم طالع من تیگماس قولغه مین جامیم‬ Ben kötü talihliyim, ele yetmez kadehim,
‫طاعتیم یوق اعیم صفت تابمام یولوم‬ Gözler âmâ, taat yok, yolum bilmez nideyim?
‫بلبل صفت ناهل قیدلیم کیلماس لگیم‬ Bülbül gibi feryâdım, çıkar da açmaz gülüm,
‫ییغالمایمو جان حمرمنی تابماس منا‬ Ben nasıl ağlamam ki, cân mahrem bulamadım.

351
Dîvân-ı Hikmet

8 8
‫وا دریغا شوق اوتیغه کویمای اوتدوم‬ Aşk odunda yanmadan, vah bana geldim geçtim,
‫دنیا تیالب یلغوز حقین سویمای اوتدوم‬ Dünya tutkunu oldum, Hakk’ı sevmeden geçtim.
‫غفلت بریالن پری ایتاگنی توتمای اوتدوم‬ Pîr eteğin tutmadan, gafletle geldim geçtim,
‫ییغالمایمو جان حمرمنی تابماس منا‬ Ben nasıl ağlamam ki, cân mahrem bulamadım.

9 9
‫تورلوک تورلوک عالمت الر بودلی دوستالر‬ Nice türlü alamet zuhur eyledi dostlar,
‫راستلیغ کیتیب یلغان دعوا تودلی دوستالر‬ Sıdk u sadakat gidip, kizb dava oldu dostlar!
‫حق مصطیف آیغانالری کیدلی دوستالر‬ Hak Mustafa denilen, yüce zat geldi dostlar,
‫ییغالمایمو جان حمرمنی تابماس منا‬ Ben nasıl ağlamam ki, cân mahrem bulamadım.

10 10
‫حق مصطیف آیغانالری بیل نصیحت‬ Mustafa ne dediyse, bil ki, hepsi nasihat,
‫عزت‬ّ ‫حیف آدم بری برییین قیلماس‬ Ne yazık insanoğlu, kılmaz Rabb’ine taat,
‫مسجد کرییب طاعت قیلمای قیلور غیبت‬ Mescitte kulluk yapmaz, gıybet eder her saat,
‫ییغالمایمو جان حمرمنی تابماس منا‬ Ben nasıl ağlamam ki, cân mahrem bulamadım.

11 11
‫قول خواجه امحد قوملن دیرسن سوزونگ یلغان‬ Kul Hoca Ahmed; “Kulum!”diyorsan, sözün yalan.
‫بو دنیاده سنی دیک یوقتور یودله قالغان‬ Dünyada senin gibi var mıdır yolda kalan?
‫حقدین کیچیب شیطان بیالن الفت بولغان‬ Hak’tan uzaklaşarak, şeytanla dostluk kuran,
‫ییغالمایمو جان حمرمنی تابماس منا‬ Ben nasıl ağlamam ki, cân mahrem bulamadım.

146- ‫حکمت‬ Hikmet - 146


Halim Nicedir Benim?

1 1
‫توبه قیلیب حقه یانسام بوالر موکنی‬ Tövbeyle Hakk’a dönsem, acaba olur mu ki,
‫توبه سزیدین اولوب کیتسام نیتگوم منا‬ Tövbe etmeden ölsem, hâlim ne olur benim?
‫پری مغان مین یولغه ساالر موکنی‬ Pîr-i mugân sevgili, beni yola koyar mı,
‫یولغه کریمای اولوب کیتسام نیتگوم منا‬ Yola girmeden ölsem, ne olur hâlim benim?

352
Dîvân-ı Hikmet

2 2
‫یمان سوزدین بو تیلیمین امدی ییغسام‬ Kötü sözden dilimi koruyup şimdi tutsam,
‫ایگری یولغه کریاگنالرین اوروب سوکسام‬ Ters yola girenleri çevirsem yola soksam,
‫نماز اوقوب ریاضت ده بیلیم بوکسام‬ Namaz kılıp taatle, önünde belim büksem,
‫بیلیم بوکمای اولوب کیتسام نیتگوم منا‬ Ben belimi bükmeden ölsem, hâlim nicedir!

3 3
‫توبه قیلسام پری مغان تارتار موکنی‬ Tövbe eylesem acep, pîr-i mugân tartar mı?
‫کوندین کوناگ طاعتالریم آرتار موکنی‬ Günden güne taatim, ibâdetim artar mı?
‫نفسیم مین یامان یودلین قایتار موکنی‬ Nefsim de kötü yoldan, Hak yoluna döner mi?
‫قایتارماین اولوب کیتسام نیتگوم منا‬ Dönmeden ölüp gitsem, hâlim nicedir benim!

4 4
‫توبه قیلسام خواجم قبول قیالر موکنی‬ Pîrim ben tövbe etsem, Rabb’im kabul eder mi?
‫همه نادان بو دنیادین اوتار موکنی‬ Tüm nâdânlar dünyadan bir gün gelip geçer mi?
‫حرست بیالن غفلت تانیگ آتار موکنی‬ Hasret ile yoğrulup, gaflet tanı atar mı?
‫تانگ آتماین اولوب کیتسام نیتگوم منا‬ Tan atmadan ölürsem, halim nicedir benim?

5 5
‫عزرائیل بری کون کیلسه جان آلغایل‬ Azrail bir gün gelse emaneti almağa,
‫اول حاتلده جمال بوملاس سوز آیغایل‬ O halde mecal olmaz ona sual sormağa,
‫عزرائیل قویماس سین دم اوراغیل‬ Azrail bırakmaz ki, mazeret dem vurmağa,
‫دم اوراملای اولوب کیتسام نیتگوم منا‬ Dem vurmadan ölürsem, hâlim nicedir benim?

6 6
‫اهل و عیال خانمانینگ توروب قالور‬ Eş, çocuk, evin barkın, artık geride kalır,
‫برچه سیین حسابیین سندین آلور‬ Hepsinin hesabını sorar ve senden alır.
‫حایلنگ نیچوک کیچار ایرمیش تگریم بیلور‬ Hâlin nasıl geçecek, sadece Allâh bilir,
‫بو حالت ده اولوب کیتسام نیتگوم منا‬ Bu hâl üzre ölürsem, hâlim nicedir benim?

7 7
‫ایمان یلق قول اولوب بارسه جنت کریاگی‬ İmanlı kul ölüp de cennetine girince,
‫جنت کرییب حورالر بیالن عرشت قیلغای‬ Cennete girip orda hurileri görünce,
‫هر یانیدین رضوان کیلیب سالم قیلغای‬ Bir yandan Rıdvân gelip, ona selâm verince,
‫جواب آملای اولوب کیتسام نیتگوم منا‬ Ya ben cevapsız ölsem, hâlim nicedir benim?

353
Dîvân-ı Hikmet

8 8
‫حق بنده سنی نامه الرین قولغه بریور‬ Hak, kulun defterini duyurur, ele verir,
‫خاص بنده الر قولغه آیلب این اوقور‬ Has kullar ele alıp okur ve kalbi erir,
‫اوچار قوشدیک پرواز قیلیب قنات توقور‬ Kuş gibi kanat çırpıp, yücelere yükselir,
‫پرواز قیلمای اولوب کیتسام نیتگوم منا‬ Pervâz kılmadan ölsem, hâlim nicedir benim?

9 9
‫قول خواجه امحد توبه قیلغیل اوملاس بورون‬ Hoca Ahmed tövbe et, ölüm gelmeden önce,
‫حق تعایل سوروغ سوال قیلماس بورون‬ Hakk’ın sorgu-suali, başlatılmadan önce,
‫روز حمرش ترازوسنی قورماس بورون‬ Mahşerde teraziler, mizan konmadan önce,
‫عمل قیلمای اولوب کیتسام نیتگوم منا‬ Taat kılmadan ölsem; halim nicedir benim?

147- ‫حکمت‬ Hikmet - 147


Bildim İşte Ben!

1 1
‫اعرف الرین صحبتیدین بهره آلغان‬ Ârifler sohbetinden behre ve nasip alan,
‫خدای غه یقنی بودلی بیدلیم منا‬ Hudâ’ya yakın olur, bildim onu işte ben.
‫پری اکمل مکمل گه خدمت قیلیب‬ Pîr-i kâmil olana, nice hizmet eyleyip,
‫اخالص بیالن رس ارسارین بیدلیم منا‬ İhlasla esrarını, bildim onu işte ben.

2 2
‫رس ارسارین بیلاگن الرگه رمحت انعام‬ Sırr-ı esrar bilene sonsuz rahmeti in’âm,
‫خاص بندم دیب حق یوبارمیش مینگ یول سالم‬ “Kölem, has kulum” deyip, Hak göndermiş bin selâm.
‫آندین سونگره حقدین کیلاگی انگه پیام‬ Bu yolda sarfedildi nice hayırlı kelâm,
‫حارض توروب عرش اوستیده کوردوم منا‬ Beklerim arş üstünde, gördüm onu işte ben.

3 3
‫عرش اوستیده نماز اوقوب تزییم بوکتوم‬ Arş üzre namaz kılıp, boynum, dizimi büktüm,
‫رازیم آیتیب حقه باقیب یاشیم توکتوم‬ Hakk’a niyaz arz edip, bakın gözyaşım döktüm.
‫یلغان اعشق یلغان صویف کوردوم سوکتوم‬ Sahte, sûfî uşşakı, gördüm de uzak durdum.
‫معشوقوم غه مینگ بری سوال قیدلیم منا‬ Maşûkuma bin sual tevcih ettim işte ben.

354
Dîvân-ı Hikmet

4 4
‫سوایلم غه حقدین کیدلی خییش جواب‬ Suale geldi Hak’tan, güzel, hayırlı cevap,
‫روز حمرش اعمایلنگ ین قیلمام حساب‬ Mahşerde amelinden sorulmaz ağır hesap.
‫قدرت بریالن اکتب بیتیب بریدی خطاب‬ Kudretiyle yazıldı, tevcih edilen hitap,
‫حق قول دیدی تعظیم بیالن کودلوم منا‬ Rab, “kul” dedi ta’zimle, bildim onu işte ben.

5 5
‫یولسزی ایردیم اولوغ بابام قیدلی مدد‬ Yolsuzdum yolda kaldım, ulu bab, kıldı medet,
ّ
‫داع قیلیب خاص بزرک الر بریدی قوت‬ Dua edip büyükler, âcize verdi kuvvet.
‫خرض بابام حارض بولوب قیدلی شفقت‬ Hızır babam hazırken, mücrime kıldı şefkat,
‫شفقیت دین خاصیت الر کوردوم منا‬ Şefkatten nice erdem, gördüm, bildim işte ben.

6 6
‫خاصیت ین سزیاگ آیتای خلق جهان‬ Erdemi size dedim insanlar, halk-ı cihân!
‫بنده سیغه ندا کیدلی حقدین پنهان‬ Bendeye nidâ geldi; Hak’tan korunmuş, pinhân,
‫کیل عبدی دیب سحر چارالر حق مهربان‬ “Gel kulum” der seherde, ses güzel, Hak mihribân,
‫ییلیب یوگروب ایرانالر دین سوردوم منا‬ Yürüdüm, koştum coştum, erenlerden sordum ben.

7 7
‫قیو طالب حکمتیمین توتسه عزیز‬ Hangi tâlip hikmetim tutsa üstün ve aziz,
‫قایده بارسه بایش عزیز سوزی ذلیذ‬ Muhakkak nere varsa, kendi aziz söz leziz.
‫خییش سوزین فهم ایالماس هر یب تمزی‬ Yahşi sözü anlamaz, ahlaksız terbiyesiz,
‫اول سببدین دانا ایزالب یوردوم منا‬ Bilgeleri izleyip, gittim ona işte ben.

8 8
‫میخانه غه کریاگن بیلور یم قدریین‬ Meyhaneye girenler, bilirler mey kadrini,
‫عشقدین خرب آلغان بیلور ین قدریین‬ Aşktan haber alanlar, bilirler ney kadrini,
‫هر ناجنس دین سورسانگ بیلماس عشق قدریین‬ Kalksan sorsan soysuza bilmez aşkın kadrini,
‫عشق قدریین بیلاگن الردین سوردوم منا‬ Aşk kadrini bilenden sordum onu işte ben.

9 9
‫منی دفرتی ثاین آیدیم سالغیل قوالق‬ Defter-i sânî dedim, gel sen ver bana kulak,
‫قان یاش توکوب ییغالماسالر مثل بوالق‬ Kan-yaş döküp ağlamaz kim ki ateh ve bunak,
‫بنده بولسانگ دنیا عقبنی قیلغیل طالق‬ Esir olma dünyaya, boşa onu ver talak,
‫طالق قیلیب دیداریین کوردوم منا‬ Talak verip didârın, gördüm onu işte ben.

355
Dîvân-ı Hikmet

10 10
‫حق تعایل اعشق الرغه بریدی عشقنی‬ Hak Teâla uşşaka verdi himmet ve aşkın,
‫طالب الرغه حتفه بریدی شوق و ذوقنی‬ Tullaba verdi tuhfe ve sundu şevk-i zevkin.
‫کذاب الرغه شیطان بریدی ریا تلقنی‬ Şeytan yalancılara eyledi riyâ telkin,
‫ریایلقین سوزالر بیالن اوردوم منا‬ Riyâkâr sözleriyle vurdum onu işte ben.

11 11
‫ریا قیلغان شیخین کوردوم بزیار بودلوم‬ Riyâkâr şeyhi gördüm kendinden bizâr oldum,
ّ
‫ذره بویی تیگدی مینگه بیمار بودلوم‬ Zerresi değdi bana perişan hasta oldum.
‫حق یویلده رسمست ایدیم هوشیار بودلوم‬ Hak yolda sermest idim, ayıldım huşyâr oldum,
‫آنینگ اوچون دشمن توتوب یوردوم منا‬ Düşman tutup yürüdüm onun için işte ben.

12 12
‫قول خواجه امحد طاعت قیلسانگ پنهان قیلغیل‬ Hoca Ahmed taat kıl, Hak yolunu pinhân kıl,
‫لب ناحمرم دم ناحمرم اوزونگ بیلگیل‬ Dudak, nefes namahrem, sen dön kendi özün kıl.
‫بلکه دل هم ناحمرم دور حارض بولغیل‬ Belki dil namahremdir, sen vaktine hazır ol,
‫حقدین اوزگه طلب الرین سوردوم منا‬ Hak’tan özge talebi, sordum ona işte ben.

148- ‫حکمت‬ Hikmet - 148


Geldim Ben İşte!

1 1
‫اول سنینگ محدینگ آیتای قادر خدا‬ ّ Evvela senin hamdin söyleyim sana Hudâ!
‫سن زبانیم جاری قیلغیل حارض اهل‬ Sen zebânımı işlet, eyleme beni cüdâ,
‫گناه دردی بیمار قیدلی بریگیل دوا‬ Günâh derdiyle yandım, ya sen vermezsen devâ,
‫گناهیم دین سنگه ییغالب کیدلیم منا‬ Günâhımla ağlayıp, sana geldim ben işte.

2 2
‫گناهیم ین بیان قیلسام یریگه سیغماس‬ Günâhım beyân etsem, yer ve göklere sığmaz,
‫سندین اوزگه کیمگه بارای قولوم آملاس‬ Senden başka kimsem yok, gitsem de elim almaz.
‫هادی اوزونگ سن سزی هیچ کیم یولغه ساملاس‬ Hâdî sensin kimseler beni Hak yola koymaz,
‫گناهیم دین ییغالب سنگه کیدلیم منا‬ Günâhımdan ağlayıp, sana geldim ben işte.

356
Dîvân-ı Hikmet

3 3
‫گناه اکرمن هر نه بولسام سنگه بودلوم‬ Günâhkâr, her ne olsam, Allâh’ım sana geldim!
‫رمحن ایاگم یوز اوگورمه سیغنیب کیدلیم‬ Sultanım yüz çevirme, sığınıp sana geldim.
‫ایا حمبوب لطف ایتمسانگ یودله قادلیم‬ Melik’im! Lütfetmezsen bil ki ben yolda kaldım,
‫گناهیم دین سنگه ییغالب کیدلیم منا‬ Günâhımdan ağlayıp, sana geldim ben işte.

4 4
‫یا اهلا گناهیم دین درمانده من‬ İlahi! Günâhımdan amansız bir hâldayım,
‫سنگه الیق عمل قیلمای ارمانده من‬ Sana lâyık amel yok, her dâim hüsrandayım,
‫هر نه قیلسانگ اوزونگ قیلغیل رشمنده من‬ Sen ne verirsen bana, işte ben tam ordayım,
‫گناهیم دین سنگه ییغالب کیدلیم منا‬ Günâhımdan ağlayıp, sana geldim ben işte.

5 5
‫گناهیم ین هر کیم کورسه مندین بزیار‬ Günâhımı görenler müşteki, benden bizâr,
‫لطف و کرم اوزونگ قیلسانگ همه بیاکر‬ Lütf u kerem eyle sen, yazıktır hepsi zarar,
‫گیاه اونماس یریکه باقسانگ بولور لگزار‬ Ot bitmez yere baksan olur lale, gül, gülzar.
‫گناهیم دین سنگه ییغالب کیدلیم منا‬ Günâhımdan ağlayıp, sana geldim ben işte.

6 6
‫سن آزادیلغ براتین بریسانگ آسان‬ Sen azat beratımı verseydin sağ yanımdan,
‫رمحت دریا قطره تامسه حایلم خندان‬ Bir katre rahmet düşse olurdu hâlim handan,
‫فیض و فتوح توال بریسانگ جانیم قربان‬ Feyz-i fütûh dolarsa bu cânım sana kurbân,
‫گناهیم دین سنگه ییغالب کیدلیم منا‬ Günâhımdan ağlayıp, sana geldim ben işte.

7 7
‫توبه قیلیب گناهیم دین سنگه ییغالی‬ Günâhımdan tövbeyle gelip sana ağladım,
‫حمبت ین اویت بریالن یوراک داغالی‬ Muhabbet ateşiyle yüreğimi dağladım,
‫حق یولوده باشیم برییب ایمان اوینای‬ Hak yolunda baş verip, imânımı sağladım,
‫گناهیم دین سنگه ییغالب کیدلیم منا‬ Günâhımdan ağlayıp, sana geldim ben işte.

8 8
‫بنده بولسانگ توبه قیلغیل حاال فرست‬ Kul olup tövbe eyle, hâlâ fırsat elinde,
‫ییگیتلیک ده ریاضت قیل دم غنیمت‬ Yiğit ol, riyâzet kıl, bak ganimet elinde,
‫قاریب چوکوب قیالملاس سن حقه طاعت‬ Yaşlanıp yapmadığın, Hakk’a taat elinde,
‫گناهیم دین سنگه ییغالب کیدلیم منا‬ Günâhımdan ağlayıp, sana geldim ben işte.

357
Dîvân-ı Hikmet

9 9
‫ایکی اعلم بنده نگدورمن غفاریم سن‬ Ben kulunum Allâh’ım! Dü cihânda Gufrânsın,
‫شیطان لعنی یودلین اورسه غم خواریم سن‬ Şeytan kesse yolumu, sen ondan koruyansın,
‫یریگه سیغماس گناه قیدلیم ستاریم سن‬ Arz almaz günâhım çok, sen ki Gafûr, Settârsın,
‫گناهیم دین سنگه ییغالب کیدلیم منا‬ Günâhımdan ağlayıp, sana geldim ben işte.

10 10
‫بو یولالرین عقبه یس کوپ باشیم قاتیغ‬ Bu yolun çilesi çok, başım ayağım dondu,
‫ییغالمای مو غریبلیک ین اویق اویت‬ Ağlayıp, garipliğin oku bağrımı deldi,
‫مندین بورون بارچه طالب حقه یییت‬ Benden önceki dostlar, Hakk’a vuslat eyledi,
‫گناهیم دین سنگه ییغالب کیدلیم منا‬ Günâhımdan ağlayıp, sana geldim ben işte.

11 11
‫جانیم گواه جسمیم گواه دیلم گواه‬ Ben şahidim cismimle, ruhumla işim günâh,
‫نه تیل بریالن مونده من دیب سنگه اهل‬ Nasıl arz edeyim ki, kusurum çoktur; “İlâh!”
‫من ییغالمای کیم ییغالسون حایلم تباه‬ Ağlar feryâd ederim, bulur muyum ki felâh?
‫گناهیم دین سنگه ییغالب کیدلیم منا‬ Günâhımdan ağlayıp, sana geldim ben işte.

12 12
‫تنیم عصیان سوزوم یلغان اکریم خطا‬ Ten isyan, sözüm yalan, kârım ise hep hata,
‫گناهیم کوب یب حد ایرور وا حرستا‬ Günâhlarım sınırsız; vâ hasretâ, hasretâ!
‫رمحت لطفینگ قاموغ قیلسانگ بزیگه عطا‬ Tüm mü’minlere rahmet ihsân ede Hak atâ,
‫گناهیم دین سنگه ییغالب کیدلیم منا‬ Günâhımdan ağlayıp, sana geldim ben işte.

13 13
‫رمحن ایاگم نفس ین بریدینگ منگه ال ال‬ Rahmân olan Allâh’ım sen nefis verdin; lâ…lâ...
‫نه تیل بریالن آیتای سنگه محد و ثنا‬ Hangi dille diyeyim Allâh’ım hamd ü senâ!
‫دراگهینگ گه ییغالب کیدلیم بریگیل دوا‬ Ağlayıp dergâhına geldim bana ver devâ!
‫گناهیم دین سنگه ییغالب کیدلیم منا‬ Günâhımdan ağlayıp, sana geldim ben işte.

14 14
‫ای یارانالر اکفر نفسیم آتلمیش باش بار‬ Ey dostlar kâfir nefsin, altmış tane başı var,
‫هر باشیده یوز مینگ شیطان لشکری بار‬ Her başta yüz bin şeytan asker arkadaşı var,
‫خاص بزورک الر نفس ایلگیده تفراقدین خوار‬ Has kulların içinde nefsi baş eğdiren var,
‫گناهیم دین سنگه ییغالب کیدلیم منا‬ Günâhımdan ağlayıp, sana geldim ben işte.

358
Dîvân-ı Hikmet

15 15
‫ریاضت ین قریق کون چیکیب بری باش کییت‬ Kırk gün riyâzet yapıp, bir baş çekip de gitti,
‫صبح صادق باقیب کوردی اونوب چیقدی‬ Fecir vaktinde gördü onaylayıp da gitti,
‫غریب ادهم نفس ایلگیده طرفه شاشیت‬ İbrahim Edhem buna bakıp hayretle şaştı,
‫گناهیم دین سنگه ییغالب کیدلیم منا‬ Günâhımdan ağlayıp, sana geldim ben işte.

16 16
‫ایلگنی آچیب مناجاتنی حقه قیدلی‬ El açıp duasını Mevlâ’ya arz eyledi,
‫جان و ددله توبه قیلیب بیخود بودلی‬ Cândan tövbeler edip, Hakk’a niyaz eyledi.
‫ندامت ده ساچ و ساقال یولوب آدلی‬ Saçın-sakalın yolup, hep tarumar eyledi,
‫گناهیم دین سنگه ییغالب کیدلیم منا‬ Günâhımdan ağlayıp, sana geldim ben işte.

17 17
‫غریب ادهم نفس ایلگیده داد ایالدی‬ Edhem nefsin elinde, feryâd figân eyledi,
‫ختتدین کیچیب رمحنین یاد ایالدی‬ Tahtını terk eyleyip, Rahmân’ı yâd eyledi.
‫غریب یتیم کونلگنی آوالب شاد ایالدی‬ Garip yetim gönüller avlayıp şâd eyledi,
‫گناهیم دین سنگه ییغالب کیدلیم منا‬ Günâhımdan ağlayıp, sana geldim ben işte.

18 18
‫دراگهینگ غه ییغالب کیدلی قول خواجه امحد‬ Dergâhına ağlayıp geldi Kul Hoca Ahmed,
‫امیدیم کوب قیامت ده قیلسانگ رمحت‬ Ümidim sonsuz Rabbim! Kıyamette kıl medet!
‫پروایم یوق شیطان لعنی قیلسه زمحت‬ Endişem yok lanetli şeytan kılsa da zahmet,
‫گناهیم دین سنگه ییغالب کیدلیم منا‬ Günâhımdan ağlayıp, sana geldim ben işte.

149- ‫حکمت‬ Hikmet - 149


Sâdık Kaldım Ben İşte!

1 1
‫عشق دردیین اعشقالرغه حتفه بریدی‬ Aşk derdini uşşaka lütuf, mükâfat verdi,
‫شوق اوتیده اورتاب یانیب کویدیم منا‬ Şevk narıyla tutuşup yandım kandım ben işte.
‫حمبت ین رشابین تویا بریدی‬ Muhabbet şarabını Hak doyasıya verdi,
‫رسمست بولوب رقص سماع اوردوم منا‬ Sermest olup raks ettim, sema vurdum ben işte.

359
Dîvân-ı Hikmet

2 2
‫عشیق توشیت غریب باشغه توراملادیم‬ Aşk düştü garip başa, yerimde duramadım,
‫خلق اچییده طاقت قیلیب یوراملادیم‬ Takat yok halk içinde kalkıp oturamadım.
‫جمنون صفت خیل و خیشیم کوراملادیم‬ Mecnûnlar gibi oldum eş ve dost bulamadım,
‫بیابان ین وطن قیلیب یوردیم منا‬ Bozkırı vatan kılıp, yürüyorum ben işte.

3 3
‫بیابان ین قومالریین کوزگه سورتیم‬ Bozkırın kumlarını durdum, gözüme sürdüm,
‫جاندین کیچ دیب ندا کیدلی جاندین اوتیم‬ Cânından geç dediler, ben de ruhumu verdim.
‫بو دنیاده یوز مینگ تورلوک جفا تارتوم‬ Bu dünyada yüz bin tür bela ve cefâ gördüm,
‫حبمد اهلل وفاسیین کوردوم منا‬ Hamdolsun vefâsını şimdi gördüm ben işte.

4 4
‫کوزوم آچتیم یلیل دیمای اهلل دیدیم‬ Göz açtım Leylâ değil, yürekten Mevlâ dedim,
‫دنیا دیمای آخرت ین غمنی ییدیم‬ Dünya nimeti değil, âhiret gamı yedim,
‫شک کیلتورمای برییلگینگ گه بویون سوندوم‬ Şüphesiz birliğini ben de tevhîd eyledim,
‫تا اولگوچنه بری عهدیم ده توردوم منا‬ Ölene dek ahdimde sâdık kaldım ben işte.

5 5
‫اخالصیم ین کوروب معشوق قولوم آدلی‬ İhlasımı görünce maşûk elimi aldı,
‫فیض و فتوح توال برییب یولغه سادلی‬ Gönlümü feyz ü fetih doldurup öyle saldı.
‫بوینوم ایگیب ما و من یلک یکسان قیدلی‬ Ne cimrilik, atalet ne de bencillik kaldı,
‫تفراق بولوب اوملای بورون اودلوم منا‬ Toprak olup ölmeden önce öldüm ben işte.

6 6
‫اعشقالرغه عشقنی برییب اعشق قیدلی‬ Âşıklara aşk verip, kendine âşık kıldı,
‫رمحن ایاگم اوز یویلغه صادق قیدلی‬ Rahmân olan Allâh’ım yolunda sâdık kıldı.
‫چنی طالب ین دراگهیغه الیق قیدلی‬ Gerçek tâlip olanı dergâha lâyık kıldı,
‫الیق بولوب طریقت گه کریدیم منا‬ Lâyık olup tarike, yola girdim ben işte.

7 7
‫عشق خنجری کوکسوم تیشیت قیدلی خراب‬ Aşk hançeri deşerek etti göğsümü harap,
‫ییغالمای مو شوق اوتیده بغریم کباب‬ Şevk ateşiyle yandım, bak işte bağrım kebap,
‫حمنت تارتیم هیچ بریمادی مناگ رشاب‬ Mihnet çektim vermedi bana bir yudum şarap,
‫چولالر ارا حرست قیلیب یوردوم منا‬ Çöllerde hasret kalıp ve yürüdüm ben işte.

360
Dîvân-ı Hikmet

8 8
‫خاص عشقیدین بهره آلغان حریان بولور‬ Aşkından nasip alan billâhi hayrân olur,
‫رسوا بولوب خلق اچییده ویران بولور‬ Halk içinde rüsvadır, gönlü de virân olur,
‫دیدارین طلب قیلیب گریان بولور‬ Didârın talep eder, oysaki giryân olur,
‫ییغالی ییغالی بوی خدا آدلیم منا‬ Ağlayıp Hak kokusun çektim ve aldım işte.

9 9
‫عشق غلبه یس بغریم اچیره ماکن قیدلی‬ Aşk hanesi bağrımı deldi de mekân kıldı,
‫غم و شکری عقلیم آیلب پنهان قیدلی‬ Gam ve şükrümü alıp, aklımı şaşkın kıldı.
‫کیم دین ییغالی هر نه قیدلی جانان قیدلی‬ Kime derdim yanayım, derdimi cânân kıldı,
‫جانانیم غه عرض آلغایل کیدلیم منا‬ Cânânın huzuruna böyle geldim ben işte.

10 10
‫قول خواجه امحد آیغان سوزینگ بادلین شریین‬ Hoca Ahmed dediğin sözün baldan da şirin,
‫کوزونگ یاشلیغ کونلگینگ سینوق سوزونگ حزین‬ Gözün yaş, gönlün kırık, sözlerin ise hazin,
‫ان شاء اهلل بولغونگ آخر حقه یاقنی‬ İnşallâh olursun sen, ahrette Hakk’a yakın,
‫سجده ایالب دراگیه غه کیدلیم منا‬ Secde edip dergâha böyle geldim ben işte.

150- ‫حکمت‬ Hikmet - 150


Varayım İşte!

1 1
‫اهلل اهلل سبحان اهلل قیان کیتای‬ Allâh, Allâh Sübhânım! Ben nereye gideyim?
‫یازوقالریم یریگه سیغماس کیمگه آیتای‬ Yere sığmaz günâhım, ben kime arz edeyim?
‫ستار ایاگم عیبیم یابسانگ اولوب کیتای‬ Yâ Settâr! Ört ayıbım, ben öylece öleyim!
‫قرا یرینینگ اراسیده قادلیم منا‬ Kara yerler içinde böyle kaldım ben işte.

2 2
‫ساچ و ساقال خوب آقاردی کونلگ قرا‬ Saçım-sakalım beyaz, gönlüm ise kapkara,
‫تانگال بارسام یا پوچک من یاخود ثرا‬ Değersiz bir kulunum, tan’la varsam huzura,
‫کیم الست بربکم دیمیش وقتا‬ “Elestü bi Rabbiküm.” vakta kim demiş ara,
‫بیالملاسمن قیو مجع دین بودلوم منا‬ Bilmem hangi cenahtan böyle oldum ben işte?

361
Dîvân-ı Hikmet

3 3
‫غریب یلکین اویق تیگدی باشیم قاتيغ‬ Gariplik oku değdi, ayağım-başım dondu,
‫ایسزی عمروم غفلت بیالن ضایع اویت‬ Ömrüm gafletle geçti, ışığım erken söndü,
‫اکفر نفسیم طغیان قیلیب مین یویت‬ Günâhkâr olan nefsim beni tuğyana koydu,
‫وا حرستا نه یوز بریهل بارغوم منا‬ Vâ hasretâ ne yüzle sana varayım işte?

151- ‫حکمت‬ Hikmet - 151


Selâm Kıldı Bana!

1 1
‫حمبت نینگ دریاسیغه اوزوم آتتیم‬ Muhabbet deryâsına tuttum özümü attım,
‫رمحت سویی اولوغ دریا چوموب باتتیم‬ Ulu deryâya dalıp, rahmet suyuna battım.
‫مینگ آتلونلوق قیمتیمین بریگه ساتتیم‬ Değerim bin altınken, kalktım da bire sattım,
‫بنده بولوب تیگدی قول لوق یویل مناگ‬ İşte böylece düştü kulluğun yolu bana.

2 2
‫کیچیک یلکده قیلغان ایشدین ایمدی یاندیم‬ Küçükken nefs eğledim, şimdi o işten döndüm,
‫توبه توننی کیدیم توفیق قورین تانگدیم‬ Tövbe libası giyip, kemerimi kuşandım,
‫نفس قافیین مرکب قیلیب تیپیب میندیم‬ Nefsimi merkep yapıp bindim, ancak uslandım,
‫آندین تیگدی طریقت ین یویل مناگ‬ Ondan düştü, göründü, tarikat yolu bana.

3 3
‫ترییک یلکده حریان اولوب یودله قادلیم‬ Dirilikte hayrânım ben de bu yolda kaldım,
‫ریب دیو کیچه يیغالب کوندوز کودلوم‬ “Rab!” deyip gece ağlar, gündüzüne aldandım.
‫باشدین ساچ و یوزدین ساقال انده یودلوم‬ Saçım-sakalım yoldum, kendimi üryân sandım,
‫آندین سونگره روحالر سالم قیدلی مناگ‬ Cümle ruhlar dizilip, hep selâm durdu bana.

4 4
‫گیچه اهلل کوندوز اهلل دیدیم مونده‬ Gece-gündüz Allâh der, ben koşarım burada,
‫سبحان ایزیم سبحان اهلل دیدیم مونده‬ “Sübhâna’llâh!” derim de, ben yaşarım burada,
‫سکزی اومچاخ قبول قیلیب توردی انده‬ Sekiz cennet kapusu, kabul kıldı o anda,
‫آچیب سالم قیدلی بهشت حوری مناگ‬ Açıp da selâm verdi, cennet hurisi bana.

362
Dîvân-ı Hikmet

5 5
‫قول خواجه امحد کون دیک یارور کونلگیم نوری‬ Hoca Ahmed gün gibi bak işte gönlün yanar,
‫حاتلیم یوق هم قانیم یوق رنگیم ساری‬ Hâlim yok, rengim sarı, kanım çekilmiş donar,
‫قدرت قنات بریدی اوچتوم عرش دین ناری‬ Kudretin kanadıyla arşın üstüne konar,
‫روزی قیدلی دراگهیده بارین مناگ‬ Böylece nasip oldu, dergâhta hepsi bana.

152- ‫حکمت‬ Hikmet - 152


Huriler Gördüm!
1 1
‫ارادتگه کیدلوک ایرسه ای یارانالر‬ Allâh’a kulluk için koşup- gelen yârenler,
‫کالمیدین خوش عجایب رسین کوردوم‬ Ben yüce kelâmından, acayip sırlar gördüm.

2 2
‫موتوا قبل ان تموتوا خرب بریدی‬ “Mûtû, kable en temûtû.”dedi ve haber verdi,
‫اول سبب دین نیچه ییل الر یولین کوردوم‬ Nice yıllar ondandır, kendimi yalnız gördüm.

3 3
‫حوض کوثر تورت بُرجیده تورت چهاریار‬ Havz-ı Kevser dört burcu, dört dostuna emanet,
‫یوزالریدین آقیب توراغن نورین کوردوم‬ Yüz ve alınlarında çağlayan nurlar gördüm.

4 4
‫عرش دین فرشگه اوچار اول دم حریت اچیره‬ Arştan arşa o demde, hayret içre uçuşan,
‫لوح املحفوظ ختته سیده درین کوردوم‬ Levh-i Mahfuz nurunu, inci mercânı gördüm.

5 5
‫جان بلبیل سایراب قوبیت سوزین باشالب‬ Cân bülbülü şakırken, kalktı söze başlayıp,
‫بو سوزالرین دفرت قیلغان درین کوردیم‬ Bu sözleri deftere yazan inciyi gördüm.

6 6
‫اعشق الرین کریگوزورالر بهشت اچیره‬ Âşıkları sokarlar, cennet-i a’lâ içre,
‫کیچه کوندوز باقیب توراغن حورین کوردیم‬ Gece-gündüz bakışan nice huriler gördüm.

7 7
‫کوزوم یایش روان بودلی چشمه ینلگیغ‬ Gözyaşım revân oldu, aktı çeşmeler gibi,
‫غربت اچیره ارادت ین قارشو کوردوم‬ Diyar-ı gurbette ben, Hak iradesin gördüm.

363
Dîvân-ı Hikmet

8 8
‫حق رضاسنی بیلاگنالرگه همراه بودلوم‬ Rızasın bilenlere dost oldum, hemrah oldum,
‫ایرانالرین خدمتیده حورین کوردوم‬ Erenler hizmetinde nice huriler gördüm.

9 9
‫قول یسوی کیچ اویغاندینگ دیب آیدیالر‬ Kul Ahmed geç uyandın, uyarıp söylediler,
‫ایرانالرین پندین آیلب یولین کوردوم‬ Erenler öğüdünü aldım ve yolu buldum.

153- ‫حکمت‬ Hikmet - 153


Gözyaşın Riyası Yok!

1 1
‫عشق سزی یوروب طاعت قیلور نادان زاهد‬ Nâdân olan zâhitler taatte aşksız yürür,
‫یب توز آشدیک طاعتینگ ین مزایس یوق‬ Tuzsuz aş gibi olur, taatin mezesi yok.
‫اعشق من دیب دعوا قیلور یلغان اعشق‬ Âşıkım der âleme, riyâkâr, yalan âşık,
‫واهلل باهلل چنی اعشق ین هوایس یوق‬ Hem vallâhi, billâhi, gerçek âşık hâli yok.

2 2
‫عشق اوتیده کویوب یانیب طاعت قیلغیل‬ Aşk ateşinde yanıp, gel Hakk’a itaat kıl,
‫اعقل ایرسانگ یغالماقین اعدت قیلغیل‬ Sen gerçekten âşıksan, ağlamayı âdet kıl.
‫تونالر قاتیب حمنت تارتیب راحت کورگیل‬ Geceleri üşüyüp, mihnet çek, tazarru kıl,
‫حمنت تارتمای سناگ لطیف اعالیس یوق‬ Mihnet çekmeden sana, lutuf da ihsân da yok.

3 3
‫خلق اچییدی طاعت قیدلینگ برچه ریا‬ Halk içinde itaat ettiğin hepsi riyâ,
‫ایا زاهد قیلغان ایشینگ باری هوا‬ Ey Zâhit! Eylediğin işlerin hepsi hevâ,
‫هیچ نفیع یوق اوشبو طاعت بلکه ریا‬ Hiç faydası yok bunun, çünkü hepsi berhevâ,
‫مونداغ ایشگه حقین اصال رضایس یوق‬ Böyle işlere Hakk’ın katiyen rızası yok.

4 4
‫پنهان یوروب طاعت قیلغیل خدا بیلسون‬ Gizli yürü, taat kıl, Hudâ hâlini görsün,
‫کوز یاشینگین دریا قیلغیل رحیم کیلسون‬ Gözyaşını deryâ kıl, Hak sana rahmeylesin.
‫آندین سونگره حق دردینگ گه دوا قیلسون‬ Sonra da dertlerine varsın dermân eylesin,
‫ایا دوستالر کوز یاشیین ریایس یوق‬ Ey Dostlar! Akan yaşın yalanı, riyâsı yok.

364
Dîvân-ı Hikmet

5 5
‫تسبیح تهلیل اوشبوالرین هوایس بار‬ Tesbih, tehlil ezkârın, hepsinin hevâsı var,
‫تانگال بارسه یوز مینگ آفت بالیس بار‬ Kıyamet günü olsa, yüzlerce belâsı var.
‫یاشدین بوالک برچه ایشین ریایس بار‬ Yaştan başka her şeyin, sayısız riyâsı var,
‫ییغالب یورگیل کوز یاشیین ریایس یوق‬ Yürü gözün ağlasın, yaşının riyâsı yok.

6 6
‫بنده بولسانگ حق قهریدین قورقماس موسن‬ Kul olsan, Hak kahrından, ey nefsim korkmaz mısın?
‫هر تون سحر ندامت دیب تورماس موسن‬ Seherlerde nedâmet duyup, anlamaz mısın?
‫دراگهیغه یاشینگ توکوب بارماس موسن‬ Dergâhına gözyaşı akıtıp varmaz mısın?
‫ییغالب یورگیل کوز یاشیین ریایس یوق‬ Yürü, gözün ağlasın, gözyaşın riyâsı yok.

7 7
‫کوپ نادانالر کوز یاشیین قدرین بیلماس‬ Nice nâdân gözyaşın, kadr u kıymetin bilmez,
‫حق قاشیده کوز یاشیدیک حتفه بوملاس‬ Hakk’a gözyaşı gibi tuhfe sunanlar olmaz,
‫تسبیح تهلیل کوز یاشیغه تینگ کیالملاس‬ Ne tesbih ne de tehlil, gözyaşına denk olmaz,
‫ییغالب یورگیل کوز یاشیین ریایس یوق‬ Yürü, gözün ağlasın, gözyaşın riyâsı yok.

8 8
‫بو اعملده حق مصطیف ییغالب اوتاگن‬ Hak Nebi bu âlemde demiş, ağlamış, gezmiş,
‫ییغالماقدین کوزالرینینگ نوری کیتاگن‬ Gözlerin ağlamaktan nuru, ziyâsı gitmiş,
‫ییغالی ییغالی مرادیین حاصل ایتاگن‬ Ağlayıp Mevlâ’sından muradın hâsıl etmiş,
‫ییغالب یورگیل کوز یاشیین ریایس یوق‬ Gözün ağlasın yürü, yaşının riyâsı yok.

9 9
‫نیچه ییلالر ییغالب اویت آدم اتا‬ Nice yıllar ağlayıp geçirdi Âdem ata,
‫آندین سونگره رحم ایالدی باقیب اهلل‬ Ondan sonra da Mevlâ rahmeyledi kuluna,
‫کوزده یاشنی قوروتمادی حق مصطیف‬ Gözyaşı kurumadı hem Muhammed Mustafa,
‫ییغالب یورگیل کوز یاشیین ریایس یوق‬ Yürü gözün ağlasın, yaşının riyâsı yok.

10 10
‫کوب ایرانالر ییغالماقدین تابیت مراد‬ Erenler ağlamaktan kâm aldı, buldu murât,
‫نیچه اعیص داعسیدین تابیت جنات‬ Nice kul duasından feyz aldı buldu necât,
‫خییش بیلسانگ کوز یاشیدور آب حیات‬ Kadrini bilebilsen, gözyaşı ab-ı hayât,
‫ییغالب یورگیل کوز یاشیین ریایس یوق‬ Ağla sel olsun yaşın, gözde yaş, riyâsı yok.

365
Dîvân-ı Hikmet

11 11
‫یییت مینگ ییل اول عزازیل طاعت قیدلی‬ Yedi bin yıl Azazil, Hakk’a itaat kıldı,
‫مغرور بولوب طاعتیگه هوا قیدلی‬ Mağrur olup nefsiyle, taatin hebâ kıldı,
‫ریا قیلیب دراگهیدین مردود بودلی‬ Riyâ ve isyan ile dergâhından kovuldu,
‫ییغالب یورگیل کوز یاشیین ریایس یوق‬ Ağla sel olsun yaşın, gözünün riyâsı yok.

12 12
‫غریب منصور بری تون سحر کوب ییغالدی‬ Garip Mansûr bir gece, seherde çok ağladı,
‫حالنی کوروب ایرانالر رحم ایالدی‬ Erenler bu haline acıdı, rahmeyledi,
‫آندین سونگره چلنت باقیب رشاب بریدی‬ Kırklar yanına gelip, şarap ikrâm eyledi,
‫ییغالب یورگیل کوز یاشیین ریایس یوق‬ Yürü gözün ağlasın, yaşların riyâsı yok.

13 13
‫تانگال بولسه قیامت کون ایا دوستالر‬ Bil ki yarın mutlaka kopacak kıyametler,
‫پیدا بولغای تورلوک تورلوک عالمتالر‬ İşte açığa çıktı, sayısız âlametler,
‫یوز مینگ قایغو داغ و حرست ندامتالر‬ Yüz bin kaygı, endişe, sayısız nedâmetler,
‫ییغالب یورگیل کوز یاشیین ریایس یوق‬ Dünyada ağla yürü, gözyaşın riyâsı yok.

14 14
‫اوشل وقتده مالیک که فرمان بولغای‬ O vakit melaike, âleme ferman okur,
‫اول آخر برچه خلقین خارض قیلغای‬ّ Evvel-âhir tüm halkı cem eder, isim okur,
‫بری برییین خییش یمان حالنی سوراغی‬ İyi-kötü hâl sorar, insanın ruhun okur,
‫ییغالب یورگیل کوز یاشیین ریایس یوق‬ Yürü gözün ağlasın, yaşının riyâsı yok.

15 15
‫اول باشالب خاص قول الردین علماین‬ّ Evvel alır huzura has kullar, ulemayı,
‫آیلب کیلاگی دراگهیغه اوشبوالرین‬ Dergâhına getirir fuzela, sulehayı,
‫تنگریم دیاگی آیلب کیلاگن حتفه نگ قاین‬ Rabbim der; “getirdiğin, tuhfen, armağan hani?”
‫ییغالب یورگیل کوز یاشیین ریایس یوق‬ Yürü, gözün ağlasın, yaşının riyâsı yok.

16 16
‫تینمای یوروب اعلم الردین علم اوراگندوک‬ Yürüdük âlimlerden, ilim-irfan öğrendik,
‫هر نه بیلاگن علمیمزیگه عمل قیدلوک‬ İlmimizi yaşadık, Hakk’a taat eyledik,
‫یا قادرا اولوغ ذاتینگ انگالب بیدلوک‬ Zâtını idrak edip, Sana kulluk eyledik,
‫ییغالب یورگیل کوز یاشیین ریایس یوق‬ Sen ağlayuben yürü, yaşının riyâsı yok.

366
Dîvân-ı Hikmet

17 17
‫اهلل ایدی بندم موین یلغان آیدینگ‬ Allâh dedi kuluna; “Niçin yalan söyledin?
‫قچان میین رضام اوچون علم اوراگندینگ‬ Ne zaman rızam için ilim tahsil eyledin?
‫یاتسانگ تورسانگ حارض ایردیم هر ایش قیدلینگ‬ Gece-gündüz görürüm, türlü günâh işledin,
‫ییغالب یورگیل کوز یاشیین ریایس یوق‬ Yürü gözün ağlasın, yaşının riyâsı yok.”

18 18
‫ایتیب ایردینگ علم اوراگنیب اولوغ بولسام‬ İsterdin ki ilimden, pay alıp ulu olsan,
‫عزت حرمت کورسام‬ ّ ‫خلق اچییده آچنه‬ Halk içinde itibar, izzet ü ikrâm görsen,
‫دنیا ییغیب ییسام اچیسام اویناب کولسام‬ Dünyayı biriktirip, yesen-içsen ve gülsen,
‫ییغالب یورگیل کوز یاشیین ریایس یوق‬ Sen ağlayarak yürü, gözyaşın riyâsı yok.

19 19
‫آندین سونگره شهیدالرین آیلب کیلاگی‬ Sonra da şehitleri alıp huzura gelir,
‫دراگهیغه برچه الری باقیب توراغی‬ Rahmân’ın dergâhına hepisi bakakalır,
‫آیلب کیلاگن حتفه نگ بولسه کیلتور دیاگی‬ “Hediyen nerededir, hadi bul, getir!” denir,
‫ییغالب یورگیل کوز یاشیین ریایس یوق‬ Sen ağlayarak yürü, gözyaşın riyâsı yok.

20 20
‫دین تاالشیب اکفر بریالن اوروش قيدلوق‬ “Din uğruna savaştık, küffar ile vuruştuk,
‫بعضیالرین اوتلوروبان اغزی بودلوق‬ Birçoğunu öldürdük, gazi olduk döğüştük,
‫بعضیالرین ایمان اسالم یولغه سادلوق‬ Bazısın hidayete, İslâm’a dâhil ettik,”
‫ییغالب یورگیل کوز یاشیین ریایس یوق‬ Sen yürü ağlayarak, gözyaşın riyâsı yok.

21 21
‫آخر قویمای اکفر آدلی جانیمزیین‬ Sonunda bırakmayıp, kâfir aldı cânımı,
‫باشین کیسیب یریگه توکدی قانیمزیین‬ Başım kesip yerlere döktü aziz kanımı,
‫رصف ایالدوک هم یولونگده مایلمزیین‬ Sarf eyledim yoluna hem cânımı, malımı,”
‫ییغالب یورگیل کوز یاشیین ریایس یوق‬ Ağlayarak yürü sen, gözyaşın riyâsı yok.

22 22
‫ایا بندم بو سوزالرین باری یلغان‬ Hak’tan gelir bir nidâ ; “Ey kulum! Sözün yalan,
‫کونلگ رسین میندین توتوب بوملاس پنهان‬ Kalbindeki sırların hepisi bana ayan,
‫ظاهر باطن هر ایشینگدور مینگه عصیان‬ Zâhir, bâtın her işin, günâh, cerâim, isyan,”
‫ییغالب یورگیل کوز یاشیین ریایس یوق‬ Ağlayarak yürü sen, gözyaşın riyâsı yok.

367
Dîvân-ı Hikmet

23 23
‫حال الرینگین بنده الریم خوب بیلورمن‬ Kulumun hâllerini ben çok iyi bilirim,
‫قایده بولسانگ سنینک بیالن حارضدورمن‬ Çünkü nerede olsa ben orada hazırım,
‫دیلنگدایگ نیک و بد ین منی بیلورمن‬ Kalpten geçen iyiyi-kötüyü hep bilirim,
‫ییغالب یورگیل کوز یاشیین ریایس یوق‬ Sen ağlayuben yürü, gözyaşın riyâsı yok.

24 24
‫ایتور ایردینگ اکفر بیالن اوروش قیلسام‬ İşin düşmanlarınla, iyi bir savaş kılsam,
‫اوروش قیلیب اغزی بولوب باشنی آلسام‬ Vurulup gazi olsam, düşman kellesi alsam,
‫اولوغالرین انعامین توال آلسام‬ Sultan caizesine, böylece nâil olsam,
‫ییغالب یورگیل کوز یاشیین ریایس یوق‬ Sen yürü ağlayarak, gözyaşın riyâsı yok.

25 25
‫آندین سونگره آیلب کیلاگی زاهدالرین‬ Sonra da alır-gelir, huzura zâhitleri,
‫تنگریم دیاگی آیلب کیلاگن حتفه نگ قاین‬ Allâh der; “Nerededir, kulun hediyeleri?”
ّ
‫عزت حرمت بیالن توتتوم من سزیالرین‬ İzzet ü ikrâm ile bakın tuttum sizleri,
‫ییغالب یورگیل کوز یاشیین ریایس یوق‬ Sen yürü ağlayarak, gözyaşın riyâsı yok.

26 26
‫زاهد ایتور رضانگ اوچون طاعت قیدلوق‬ Zâhit der; “ Rızan için biz sana taat kıldık,
‫تانگ آتقوچنه نماز اوقوب قیام توردوق‬ Tan vaktine dek kıyam, ibâdet, namaz kıldık,
‫کیچه نماز کوندوزالری صایم بودلوق‬ Geceleri kâimdik, gündüzler sâim olduk…”
‫ییغالب یورگیل کوز یاشیین ریایس یوق‬ Sen ağlayarak yürü, gözyaşın riyâsı yok.

27 27
‫قچان طاعت قیدلینگ میین رضام اوچون‬ “Ne zaman taat kıldın, sen benim rızam için?
‫خلق اچییده عزت حرمت کورمك اوچون‬ Tüm bunlar halk içinde, izzet ü ikrâm için,
‫خلقین یودلین اوروب مالنی آملاق اوچون‬ Halkı yoldan saptırıp, malını almak için…”
‫ییغالب یورگیل کوز یاشیین ریایس یوق‬ Sen ağlayarak yürü, gözyaşın riyâsı yok.

28 28
‫آندین سونگره غین الرین آیلب کیلاگی‬ Sonra da zenginleri alıp-huzura erer,
‫دنیا مالنی آچنه سنگه بریديم دیاگی‬ “Nice dünya malını ben ki sana verdim!” der.
‫مینگه قاین آیلب کیلاگن حتفه نگ دیاگی‬ “Hani benim hediyem?” diyerek sual eder,
‫ییغالب یورگیل کوز یاشیین ریایس یوق‬ Sen ağlayuben yürü, gözyaşın riyâsı yok.

368
Dîvân-ı Hikmet

29 29
‫غین ایتور رضانگ اوچون خری قیدلوق‬ Zengin der ; “Rızan için mal verdik, hayır yaptık,
‫طعام برییب خیشیالردین داع آدلوق‬ Yemekler ikrâm edip, kullardan duâ aldık,
‫فقری مسکنی یتیم الرین حالنی سوردوق‬ Fakir, miskin yetimin nicesin hâlin sorduk…”
‫ییغالب یورگیل کوز یاشیین ریایس یوق‬ Sen yürü ağlayarak, gözyaşın riyâsı yok.

30 30
‫اهلل ایتور آری قیدلینگ خری و سخا‬ Allâh der ; “Evet kıldın, sen nice hayr u sehâ,
‫خلق اچییده قیدلینگ همه برچه ریا‬ Halk içinde hepsini yaptın gösteriş, riyâ.
‫ریا ایشین واهلل قبول قیلمام اصال‬ Riyâ karışan işi, ben kabul etmem asla…”
‫ییغالب یورگیل کوز یاشیین ریایس یوق‬ Sen ağlayarak yürü, gözyaşın riyâsı yok.

31 31
‫ایشیتیب اوقوب اعلم پندین آملادینگالر‬ “Okuyup- dinleyerek, niçin öğüt almadın?
‫پنهان یوروب خری و احسان قیلمادینگالر‬ Gizlice, tenhalarda, hayr u ihsân kılmadın?
‫دنیاده هیچ رضایلغیم تاپمادینگالر‬ Dünyada Hak rızasın arayıp da bulmadın?”
‫ییغالب یورگیل کوز یاشیین ریایس یوق‬ Ağlayarak yürü sen, gözyaşın riyâsı yok.

32 32
‫آندین سونگره کیلاگی همه دیوانه الر‬ Ondan sonra huzura gelir tüm divâneler,
‫حق عشقیده جان و تندین بیاگنه الر‬ Hak aşkından cânından, teninden bîgâneler,
‫دیدار ایزالب هر طرفگه جویانه الر‬ Didârını ararken, her yöne, yönelenler,
‫ییغالب یورگیل کوز یاشیین ریایس یوق‬ Ağlayuben yürü sen, gözyaşın riyâsı yok.

33 33
‫اعشقالرین دراگهیغه آیلب باراغی‬ Âşıklar dergâhına, huzuru’llâha varır,
‫باری حقدین قورقوب ینه ییغالب توراغی‬ Hepisi Hak’tan korkup, yine ağlayıp durur,
‫اواغن ایزیم حتفه نگ بولسه کیلتور دیاگی‬ Rahmân der; “Tuhfen varsa, hadi huzura getir,”
‫ییغالب یورگیل کوز یاشیین ریایس یوق‬ Sen yürü ağlayarak, gözyaşın riyâsı yok.

34 34
‫اعشق ایتور حتفه مزی یوق غری از گناه‬ Âşık der ; “Tuhfem yoktur, Yâ Rab! Günâhtan gayrı,
‫قیلغانیمزی دایم ایرور جرم وخطا‬ Daim işlediğimiz cürm ü hatadan gayrı,
‫لطفینگ بیالن عفو ایتماسانگ حایلم تباه‬ Lütf u ihsân etmezsen, hâlim perişan gayrı,”
‫ییغالب یورگیل کوز یاشیین ریایس یوق‬ Sen ağlayarak yürü, gözyaşın riyâsı yok.

369
Dîvân-ı Hikmet

35 35
‫برچه الری ییغالب ایتور سنی بیلورسن‬ Tamamı ağlayarak der ; “Rabbim sen bilirsin!
ّ
‫عزینگ اولوغ هر نه قیلسانگ سنی ایرورسن‬ Senin izzetin ulu, neylersen sen eylersin,
‫لطف ایالسانگ یولسزیالرغه یول بریورسن‬ Lütfetsen yolsuzlara, yol açar yol verirsin,”
‫ییغالب یورگیل کوز یاشیین ریایس یوق‬ Sen ağlayarak yürü, gözyaşın riyâsı yok.

36 36
‫قای کون بزیگه عشقینگ توشیت اعشق قیدلینگ‬ Ne zaman gönlümüze aşk düştü, âşık kıldın,
‫فهم و خرد عقلیمزیین تولگ آدلینگ‬ Basiret, feraseti, aklımızı da aldın,
‫کیفیتین جامنی برییب بیهوش قیدلینگ‬ Hikmet kadehlerini verip de şaşkın kıldın,
‫ییغالب یورگیل کوز یاشیین ریایس یوق‬ Ağlayarak sen yürü, gözyaşın riyâsı yok.

37 37
‫اهلل ایتور اعشقالریم راست ایتورسزی‬ Allâh der ; “Ey âşıklar! Siz doğru söylersiniz,
‫میندین قورقوب بغرینگزیین قان قیلیبسزی‬ Benden korkup bağrınız tüm helak edersiniz,
‫حرست قیلیب کوزالرینگ دین یاش توکوبسزی‬ Gözlerinizden yaşı hasretle dökersiniz,
‫ییغالب یورگیل کوز یاشیین ریایس یوق‬ Ağlayarak yürü sen, gözyaşın riyâsı yok.

38 38
‫کوز یاشیدین مینگه خییش حتفه بوملاس‬ Gözyaşınızdan başka iyi armağan olmaz,
‫موندین خییش دراگهیمغه هدیه بوملاس‬ Bundan iyi atiyye dergâhımıza gelmez,
‫فریشته الر طاعت الری تینگ قیالملاس‬ Meleklerin taati, buna denk bile olmaz,
‫ییغالب یورگیل کوز یاشیین ریایس یوق‬ Sen ağlayarak yürü, gözyaşın riyâsı yok.

39 39
‫کوز یاشیین شیشه اوزره قویوب آلغای‬ Gözyaşını şişeye melekler koyar-alır,
‫مالیک الر غسال بولوب این یواغی‬ Gözyaşıyla yıkarlar, melekler gassal olur,
‫حق تعایل امری بیالن آین یواغی‬ Hak Teâla emriyle yıkanır pîr-pâk olur,
‫ییغالب یورگیل کوز یاشیین ریایس یوق‬ Sen yürü ağlayarak, gözyaşın riyâsı yok.

40 40
‫کوردونگزیمو مالیکالر بندم دیاگی‬ “Gördünüz mü melekler, işte benim kulum.” der,
‫بو اعشقدور منی معشوق من بیلینگ دیاگی‬ O âşık ben maşûkum, bunu böyle bilin, der.
‫حورالر قاریش چیقیب انگه سالم قیلغای‬ Huriler karşılayıp, onlara selâm eder,
‫ییغالب یورگیل کوز یاشیین ریایس یوق‬ Sen ağlayarak yürü, gözyaşın riyâsı yok.

370
Dîvân-ı Hikmet

41 41
‫تویدونگ مو دیب اعشقالرغه ندا کیلاگی‬ Duydunuz mu diyerek, uşşaka nidâ gelir,
‫کیمین کورسانگ شفاعتین سنی قیل دیاگی‬ Kimi görse şefaat gel sen bize kıl denir,
‫اگیه بهشت اگیه عرشقه اوچوب قونغای‬ Gâh cennet, gâh Arasat, yükselir uçuverir,
‫ییغالب یورگیل کوز یاشیین ریایس یوق‬ Sen ağlayarak yürü, gözyaşın riyâsı yok.

42 42
‫حور و جنت خدای غه عرض ایالاگی‬ Huriler ile cennet, Hudâ’sına arz eyler,
‫اوشبو عزیز کیمدور بیان قیلغیل دیاگی‬ “İş bu azizler kimdir?” bize beyân eyle, der,
‫بری ساعت گه بزیگه مهمان بولسون دیاگی‬ “Bir saat dahi olsa, bize konuk olsun” der,
‫ییغالب یورگیل کوز یاشیین ریایس یوق‬ Sen ağlayarak yürü, gözyaşın riyâsı yok.

43 43
‫ندا کیلاگی اهلیم دین دوستوم دیدی‬ Nidâ gelir Allâh’tan; “Onlar benim dostum!” der,
‫بغری کویوب یاشنی توکوب کوب ییغالدی‬ “Bağrı yanık yaş dökmüş, aşkımdan ağladı.” der,
‫خوار یلق زاریلق مشقت ین راحت بیدلی‬ “Horlanma meşakkati câna minnet bildi.” der,
‫ییغالب یورگیل کوز یاشیین ریایس یوق‬ Ağlayarak sen yürü, gözyaşın riyâsı yok.

44 44
ّ
‫آندین سونگره براق حله کیتوراگیالر‬ Sonra huzura Burak, hulle’yi getirdiler,
ّ
‫باشیگه تاج حله براق میندوراگیالر‬ Başa tac, sırta hulle, Burak’a bindirdiler,
‫ختت بهشت اوزره سیگه قوندوراغیالر‬ Tahtı cennet üstüne saygıyla indirdiler,
‫ییغالب یورگیل کوز یاشیین ریایس یوق‬ Sen ağlayarak yürü, gözyaşın riyâsı yok.

45 45
ّ
‫بنده بولسانگ عشقه قدم قویماس موسن‬ Kul olsan aşka kadem, cânını koymaz mısın?
‫عشقدین اولوغ طاعت یوقتور کورماس موسن‬ Aşktan ulu taat yok, anlayıp görmez misin?
‫حرست قیلیب بغرینگ ایزیب یورماس موسن‬ Hasretle bağrın yakıp, yolunda ölmez misin?
‫ییغالب یورگیل کوز یاشیین ریایس یوق‬ Sen yürü ağlayarak, gözyaşın riyâsı yok.

46 46
‫قول خواجه امحد عشق دردی دین ایدی موین‬ Hoca Ahmed aşkının derdiyle söyler bunu,
‫نیچه اولوغ کتاب الردین آدلی موین‬ Nice Allâh dostundan, kitaptan aldı bunu,
‫حرست قیلیب ییغالر ایردی توین کوین‬ Hayretle gece-gündüz ağlayıp bildi bunu,
‫ییغالب یورگیل کوز یاشیین ریایس یوق‬ Sen yürü ağlayarak, gözyaşın riyâsı yok.

371
Dîvân-ı Hikmet

154- ‫حکمت‬ Hikmet - 154


Aldığı Yok!

1 1
‫ایرانالر توبسزی دریا اچیره پنهان‬ Erenler, dipsiz deryâ içinde pinhân olur,
‫تیکمه غواص اندین گوهر آلغاین یوق‬ Değme dalgıç deryâdan gevherin aldığı yok.
‫اعشقالری اول تینگزیگه چوموب اوینار‬ Âşıklar o denize dalıp-oynaşıp durur,
‫جاندین کیچمای اول گوهرین آلغاین یوق‬ Âşık cândan geçmeden cevherin aldığı yok.

2 2
‫طریقت نینک بوستانیدور خوش لگستان‬ Tarikat bostanıdır, hoş kokulu gülistan,
‫طابلالری بلبل صفت قیلور جوالن‬ Tâlipleri bülbüldür, sıfatlar kılar cevlân.
‫میرس بولغای مو دیب در و مرجان‬ Acep müyesser midir, söyler inci ve mercân,
‫اخالص یلق قول حمروم بولوب قالغاین یوق‬ İhlaslı olan kulun hiç mahrum olduğu yok.

3 3
‫بو یولالرنینگ جفاالرین هر کیم تارتسه‬ Bu yolların cefâsın kimler dayanıp çekse,
‫تاش یاستانیب پری ایشیگنی ساقالب یاتسه‬ Pîr eşiğinde taşa, başın yaslayıp yatsa,
‫صبح ینلگیغ کونلگ تانیگ نااگه آتسه‬ Sabah gibi gönlünün, ani şafağı atsa,
‫اخالص یلق قول حمروم بولوب قالغاین یوق‬ İhlaslı olan kulun hiç mahrum olduğu yok.

4 4
‫قول خواجه امحد سودا قیلغیل بازار اوتمای‬ Hoca Ahmed aşkını söyle, pazar geçmeden,
‫اجل کوین توغیب نااگه آیی باتمای‬ Ecel güneşi doğup, senin ayın batmadan,
‫موت رشابنی عزرائیل دین نااگه تاتمای‬ Mevt şarabın ansızın Azrail’den içmeden,
‫اخالص یلق قول حمروم بولوب قالغاین یوق‬ İhlaslı olan kulun hiç mahrum olduğu yok.

155- ‫حکمت‬ Hikmet - 155


Yettiği yok!

1 1
‫قدرت بیالن فرمان قیلسه بنده سیغه‬ Kudretle ferman kılsa kuluna, bendesine,
‫بو اعملده هیچ کیم اوملای قالغاین یوق‬ Bu âlemde hiç kimse ölmeden kaldığı yok.
‫بو آمانت جانین بریدی موالم بزیگه‬ Emanet cânımızı, Mevlâ lütfetti bize,
‫قابض کیلیب این آملای قویغاین یوق‬ Azrail gelip onu, almadan gittiği yok.

372
Dîvân-ı Hikmet

2 2
‫قابض کیلیب عزیز جان ین قویمای آلغای‬ Azrail gelip cânı bırakmayıp da alır,
‫دنیاپرست ناجنس آدم اغفل قالغای‬ Dünyaperest insanlar ölümden gâfil kalır,
‫جاننی کیلیب قبض ایتارده توبه قیلغای‬ Ruhunu kabz ederken, tövbe aklına gelir,
‫توبه سیین خواجم قبول قیلغاین یوق‬ Allâh böyle tövbeyi kabul eylediği yok.

3 3
‫صحت یلکده توبه قیلغیل مقبول بولسون‬ Sağlıkta tövbe eyle, ey nefis makbul olsun,
‫سحرالرده زاری قیلغیل قویلنگ آلسون‬ Seherlerde ağla ki, Mevlâ elini tutsun,
‫ایرانالرگه خدمت قیلغیل یولغه سالسون‬ Erenlere hizmet kıl, seni yoluna koysun,
‫خدمت قیلمای هیچ کیم یولین بیلاگین یوق‬ Hizmet etmeyen kullar, yolunu bildiği yok.

4 4
‫قوالق سزیغه آیت حدیث حکمت حرام‬ Kulağı duymayana, ayet-hadis hep harâm,
‫ایسزی حکمت ایچ قارنیمده بولسون تمام‬ Hikmet benim kalbimde gelişsin olsun tamam,
‫نادان الرغه تایک ایتیب ییغالی مدام‬ Nâdâna ne vakte dek, de; ağlamaya devam,
‫داد ایالسام هیچ کیم قوالق سالغاین یوق‬ Feryâd etsen bu sese, kulak veren bir kul yok.

5 5
‫یری آستیغه کرییب آیدیم خون جیگر‬ Ben yer altına girdim ve yedim kanla ciğer,
‫ایمان اسالم قولغه آیلب قیدلیم سفر‬ İman-İslâm diyerek, Hak yola ettim sefer,
‫شیطان لعنی قیالملادی مینگه رضر‬ Lain şeytan veremez bana zarar ve keder,
‫منکر نکری میندین سوال قیلغاین یوق‬ Münker-Nekir’in benden sual eylediği yok.

6 6
ّ
‫منکر نکری حدی بوملاس قیلسه سوال‬ Münker-Nekir’in haddi olmaz ki kılsın sual,
‫ایمان اسالم حارض توروب تابسه کمال‬ İman ve İslam hazır, bulursa orda kemâl,
‫گور اچییده حق کورساتسه مینگه مجال‬ Kabir içinde bana Rabb’im gösterse cemâl,
‫آنداغ قولالر ایکی اعلم اولاگین یوق‬ Böyle kulları için dü âlemde ölüm yok.

7 7
‫سوزین ایتگیل سوز قدریغه ییتاگنالرگه‬ Söz söyle değerini bilip de yetenlere,
‫اخالص بیالن سوزگه قوالق سالغانالرغه‬ İhlas ile dinleyip cân-kulak verenlere,
‫سوزین چایناب مزاسیغه ییتاگنالرگه‬ Sözünü hazmederek, tadına erenlere,
‫یب اخالصالر سوز قدریغه ییتاگین یوق‬ İhlassız olanların değeri bildiği yok.

373
Dîvân-ı Hikmet

8 8
‫سوزگه ییتماس بیخربگه ایسزی معین‬ Ma’nâsından bî-haber, söze yetmez ne bilsin,
‫سوزین ایتسانگ داناغه ایت درین اکین‬ Sözü bilgine söyle, inci kaynağı bilsin,
‫خدمت قیلمای ییتاگن بارمو بیلسانگ موین‬ Hizmetsiz erilmez ki, bunu insanlar bilsin,
‫خدمت قیلمای ایرانالرگه ییتاگین یوق‬ Hizmet kılmadan Hakk’a erenler yettiği yok.

9 9
‫در اکنیین میندین سورانگ شیخ صادق‬ İnci kaynağı şeyhtir, gelip de benden sorsan,
ّ
‫آنداق قولین خلق خویش حقه الیق‬ Huyunla, ahlakınla sen Hakk’a lâyık olsan,
‫کونیلگ واسع جاین مسیح اوزی اعشق‬ Gönül vâsi, cân Mesih, özünde âşık olsan,
‫آنداغ ایشان حقدین حمروم قالغاین یوق‬ Öyle mürşidin Hak’tan hiç mahrum kaldığı yok.

10 10
‫آنداغ ایشان پیدا بولسه جانینگ بریگیل‬ Böyle mürşit bulursan, hiç durma cânını ver,
‫هر بری باسقان ایزالریین کوزگه سورگیل‬ Bastığı izlerine, yüzünü, gözünü sür.
‫پری اکمل مکمل دور بیشک بیلگیل‬ Pîr-i kâmil, şüphesiz hem mükemmil böyle bil,
‫گیلروالر پری قدریین بیلاگین یوق‬ Şükürsüz, pîr değerin, tanıyıp bildiği yok.

11 11
‫گیلروین یامان خییش هر کیم پریی‬ Şükürsüzün her şahıs iyi-kötü pîridir,
‫اخالیص یوق پریگه معلوم دایم رسی‬ İhlası yok pîrine malum olan sırrıdır,
‫نیچه ایتسام کیتماس اندین کونلگ کریی‬ Ne söylesen fayda yok, gitmez gönül kiridir,
‫گیلروالر پریدین اولوش آلغاین یوق‬ Şükürsüzün pîrinden, feyz-i aşk aldığı yok.

12 12
‫هریان باقسانگ خدا حازض گیلروالر‬ Her ne cihete baksan şükürsüz, Hudâ hazır,
‫اهلل یادین بلند ایتیب ییغالسانگالر‬ Allâh! Deyip ağlasan, duyar o sana nâzır,
ّ
‫یلغان و چنی حقه معلوم راست ییغالنگالر‬ Riyâ-gerçek ağlama, o hepsine muntazır,
ّ
‫یلغان گرییه حقه مقبول بولغاین یوق‬ Yalancı gözyaşının nezdinde kıymeti yok.

13 13
‫چنی درویشالر تاش اوستیده طاعت قیدلی‬ Gerçek olan dervişler, taş üzre taat kılar,
‫قاتیغ یریین بسرت قیلیب اعدت قیدلی‬ Toprağı döşek yapıp, hem bunu âdet kılar,
‫یوز مینگ بال باشقه توشسه طاقت قیدلی‬ Yüz bin bela dokunsa hepsine takat kılar,
‫طاقت قیلمای حق وصلیغه ییتاگین یوق‬ Takatı yetmeyenin, Hakk’a hiç vuslatı yok.

374
Dîvân-ı Hikmet

14 14
‫توبم قبول بولسون دیسانگ سحر ییغله‬ Tövbe kabulü için vakt-i seherde ağla,
‫جاندین کیچیب مادلین کیچیب بیلینگ باغله‬ Cândan ve maldan geçip, belin-eteğin bağla,
‫حمبت نینگ اویت بیالن یوراک داغله‬ Muhabbet ateşiyle, gel yüreğini dağla,
ّ
‫مونداغ بوملای حقه واصل بولغاین یوق‬ Böyle olmadan Hakk’a asla vuslat bulan yok.

15 15
‫خاص درویشالر حقین ایزالب جاندین کیچدی‬ Hak derviş Hakk’ı arar, cândan ve maldan geçer,
‫ریاضتین قاتیغ تارتیب کوکسنی تیشیت‬ Riyâzette tam pişer, göğsün, bağrını deşer,
‫آندین سونگره وحدت یم دین تویا اچییت‬ Sonra vahdet meyinden kanarak bolca içer,
‫یلغاچنیالر وحدت یم دین تاتقاین یوق‬ Yalancı vahdet meyin tadını bildiği yok.

16 16
‫عشق پایه یس عرشدین بلند قولونگ ییتماس‬ Kıymeti arştan yüce, bil aşka elin yetmez,
‫وحدت یم دین تویا اچیاگن طعام تاتماس‬ Vahdet meyinden içen, başka bir taam tatmaz,
ّ
‫عشق سایه یس توشاگن اعشق خلقه باقماس‬ Aşkla yoğrulan âşık, nasa, eşyaya bakmaz,
‫یلغاچنیدور من دیب ایشیتیب کوراگین یوق‬ Dediğim Hak sözleri, işitip-gördüğü yok.

17 17
‫میخانه غه کریاگن طالب حایل اوزگه‬ Meyhanelere giren tâlibin hâli özge,
‫آیت حدیث بیان قیلسانگ ییتار سوزگه‬ Ayet-hadisi bilse, bu kâfî gelir söze,
‫اهلنی تابسه ایزین آیلب سورار کوزگه‬ Şayet ehlini bulsa, alıp-sürecek yüze,
‫آنداق اعشق بو اعملده توراغین یوق‬ Böyle âşık âlemde yaşayıp durduğu yok.

18 18
‫حق پرست الر هر یان باقیب حقین کورار‬ Hakperestler her yana bakar ve Hakk’ı görür,
‫جزبه کیلسه هر طرفگه اوزین اورار‬ Cezbeye gelse o an, bağrın, özünü vurur,
‫یلغاچنیالر کوردوم دیبان داکن قورار‬ Yalancılar gördüm der, kendi tezgâhın bulur,
ّ
‫کوردوم دیرالر اهلل حق کوراگین یوق‬ Gördüm der Hak cemâlin, aslında gördüğü yok.

19 19
‫یلغان درویش بیانیین آیتار سنگه‬ Sahte derviş beyânı açıklar, söyler sana,
‫قودله تسبیح ددله حیله فکر تنگه‬ Elde tesbih, gönül boş, fikri para baksana,
‫اعقل ایرسانگ اخالص قیلمه زنهاز انگه‬ Akıllı bir kul isen asla inanma ona,
‫اول ناداندین هیچ کیم بهره آلغاین یوق‬ O nâdân kimselerin hiç nasip aldığı yok.

375
Dîvân-ı Hikmet

20 20
‫حقین تابقان تفراق بولوب یودله یاتار‬ Hakk’ı bulan yer olur, serilir yolda yatar,
‫تفراق صفت اعلم این باسیب اوتار‬ Toprak misali âlem, üstünden basıp-geçer,
‫منمن یلکالر باشنی باسیب تیبیب کیتار‬ Ben-benlikler başını tepip, terk edip gider,
‫باش کوتاریب انگه سخن قیلغاین یوق‬ Ona başın kaldırıp, bir söz söylediği yok.

21 21
‫قول خواجه امحد هر نه بولسانگ فقری بولغیل‬ Kul Hoca Ahmed sen de, her ne olsan fakir ol,
‫قایده بارسانگ بوینونگ قیسیب حقری بولغیل‬ Nereye varsan boynun kırıp, otur, hakir ol.
‫اعشق بولسانگ عشق ایلگیده اسری بولغیل‬ Sen gerçek âşık isen, aşk elinde esir ol,
‫اسری بوملای هیچ کیم مراد تابقاین یوق‬ Esir olmadan kimse, muradın bulduğu yok.

156- ‫حکمت‬ Hikmet - 156


Bu Halkanın İçinde!

1 1
‫اعشقالری اویناسه بو حلقه نینگ اچییده‬ Cümle âşık oynasa bu halkanın içinde,
‫هو هو تیو جان بریسه بو حلقه نینگ اچییده‬ “Hû, Hû!” diye cân verse, bu halkanın içinde.

2 2
‫عشق اوتیغه قایناسه عقل و هویش اویناسه‬ Aşk ateşinde yanıp akıl-şuur oynasa,
‫اهلل تیو جان بریسه بو حلقه نینگ اچییده‬ “Allâh!” diye cân verse, bu halkanın içinde.

3 3
‫جام رشاب اچییلور در و گوهر ساچیلور‬ Şarap kadehi içer, inci ve mercân saçar,
‫جان ین کوزی آچیلور بو حلقه نینگ اچییده‬ Cân gözlerini açar, bu halkanın içinde.

4 4
‫عشق حبریغه چومسام منی ناهل فریاد قیلسام منی‬ Aşk bahrine batsam ben, feryâd figân etsem ben,
‫هو هو تیو اولسام منی بو حلقه نینگ اچییده‬ “Hû, Hû!” diye ölsem ben, bu halkanın içinde.

5 5
‫رویح حالت ذکر اهلل ال اهل اال اهلل‬ Ruhî hâlet zikrullah, lâ ilâhe illa’llâh,
‫اسم اعظم هو اهلل بو حلقه نینگ اچییده‬ İsm-i a’zam; hüva’llâh bu halkanın içinde.

376
Dîvân-ı Hikmet

6 6
‫هر کیمیگه ذوق حاهل بولسه بولور بو واهل‬ Her kimine zevk hâle112 olsa olur bu vâle,113
‫سایق سونار پیاهل بو حلقه نینگ اچییده‬ Sâki sunar piyâle,114 bu halkanın içinde.

7 7
‫ذاکر قولالر مجع بولوب فریاد اوروب جان اوزوب‬ Zâkir kullar cem olur, feryâd eder cân verir,
‫سایق یورار اورگولوب بو حلقه نینگ اچییده‬ Sâki yürür ve durur, bu halkanın içinde.

8 8
‫کویسه یانسه کول بولور اولسه اوچسه اوز بولور‬ Tutuşursa kül olur, ölse gitse kaybolur,
‫اکنغه توشسه توز بولور بو حلقه نینگ اچییده‬ Kana düşse tuz olur, bu halkanın içinde.

9 9
‫خرض ایلاس حارض اول غوث غیاث ناظر اول‬ Hızır İlyas hazır ol, gavs-ı gıyâs115 nâzır ol,
‫باطن کوزی ظاهر اول بو حلقه نینگ اچییده‬ Bâtın gözü zâhir ol, bu halkanın içinde.

10 10
‫طابلالرین مرشیدی قول خواجه امحد دیب آیدی‬ Tâliplerin mürşidi, Hoca Ahmed söyledi,
‫باش اویناغیل سنی دیدی بو حلقه نینگ اچییده‬ Başa oyna sen dedi, bu halkanın içinde.

157- ‫حکمت‬ Hikmet - 157


Söylemez Olur!

1 1
‫اعشقالری دایم تیالر دیداریین‬ Âşıkların her zaman isterler didârını,
‫سحرالرده غفلت بریهل یاتماس بولور‬ Böylece seherlerde, gafletle yatmaz olur.
‫نادانالر دین اوشبو رسین پنهان قیلیب‬ Nâdânlardan bu sırrı saklar, ketm etmiş olur,
‫جاهل الرگه اعشق من دیب آیتماس بولور‬ Câhillere “âşıkım!” deyip, söylemez olur.

2 2
‫اعرف اعشق دنیا اوچون غم ییمادی‬ Ârif olan âşıklar dünya gamın yemedi,
‫عزت حرمت بری دیمادی‬ ّ ‫بو دنیاده‬ Dünyada izzet, hürmet bana sunun demedi.
‫کیچه کوندوز کوز یاشیدین آیریلمادی‬ Gece-gündüz gözyaşın akıttı ve silmedi,
‫غفلت بریهل غم الریغه باتماس بولور‬ Gafletle gamlarına katiyen bakmaz olur.

112
Hâle: Işık saçan ayna, ziya, aydınlık. 114
Piyâle: İçki kadehi, bardak, maşraba.
113
Vâle: Elveda, ayrılık, hicran. 377 115
Gavs-ı Gıyâs: Yardımcı, yol gösteren.
Dîvân-ı Hikmet

3 3
‫اعرف الرنینگ دراگیه دور گوهر اکین‬ Cevherlerin kaynağı, ârifler dergâhıdır,
‫اول تینگزیده لؤلؤ گوهر یوق اماکین‬ Denizdeki o cevher, ârifin durağıdır.
‫حسابیین بیلور انده عشق سلطاین‬ Aşk sultanı ağlarsa bilin ki günâhıdır,
‫اعشق الرین عقیل انگه ییتماس بولور‬ Âşıkların irfanı ona yetişmez olur.

4 4
‫اعشقالری غواص بولوب چومسه دریا‬ Âşıklar dalgıç olup, deryâ-denize batsa,
‫چیقسه اندین اولوغ درالر بولور پیدا‬ İnci-mercân çıkarıp, onu ortaya saçsa,
‫جاندین کیچمای جانان یوزون کورماك قایده‬ Öz cânından geçmeden, cânân yüzüne baksa,
‫ایماگک بریالن تابغان قودلین کیتماس بولور‬ Zahmetle buldukları, elinden gitmez olur.

5 5
‫فاین فنا بوملای کورماس فنا ملکنی‬ Fâni, fenâ bulmadan görmez fenâ mülkünü,
‫اعشق بولسه پنهان قیلور وجود کورکنی‬ Âşıklar gizli eder, aşkın varlık derdini,
‫حرست تانیگ حرست بریهل اوتار موکنی‬ Hasret ile geçirir, ayrılık mihnetini,
‫غم تاغیدین ایماگنماین اوتماس بولور‬ Gam dağından emeksiz asla geçilmez olur.

6 6
ّ
‫اول عقبه دین همت بریهل آشاماغینگ‬ O engelden himmetsiz geçip aşamayasın,
‫تورت یوز قریق تورت یاشینگ بریهل یاشاماغینگ‬ Dört yüz kırk dört yıl ömrü, asla yaşamayasın,
‫اوچ یوز آتلمیش بند باغینگ بوشاماغینگ‬ Üç yüz altmış damarın, bağın çözemeyesin,
‫حمنت تارتمای راحت تانیگ آتماس بولور‬ Mihnetsiz-meşakkatsiz, rahata ermez olur.

7 7
‫قول خواجه امحد ایرانالرین یاد ایالبان‬ Hoca Ahmed yâd etsin erenler kervânını,
‫حکمت آیتیب اوشبو سوزین قیدلی بیان‬ Hikmetli sözler ile hakikat beyânını,
‫تینگالنگزیالر اوشبو سوزین برچه یاران‬ Dinleyin iş bu sözü, anlayın merâmını,
‫یلغان سوزین خالیقغه یایماس بولور‬ Cemaatte yalan söz asla yayamaz olur.

378
Dîvân-ı Hikmet

158- ‫حکمت‬ Hikmet - 158


Olmaz Olur!

1 1
‫کیچه کوندوز حق یادیین آیغان اعشق‬ Gece- gündüz durmayıp, Hakk’ı zikreden âşık,
‫معشوق یادین تیدلین هرگزی قویماس بولور‬ Maşûkunun ismini asla terk etmez olur.
‫خواریلق زاریلق مشقت ین راحت بیلاگن‬ Horlanmış, meşakkati cânına minnet bilen,
ّ ‫بو دنیانینگ‬
‫عزتیین سویماس بولور‬ Dünyanın izzetini reddeder, sevmez olur.

2 2
‫فکر و ذکری حق ایاگم ین ثناسیدور‬ Fikri- zikri Allâh’ın adının senâsıdır,
‫دیدار طلب قیلیب یوراگن گداسیدور‬ Didârını isteyen, yürüyen gedâsıdır,
‫حقین زکری مجله دردین دواسیدور‬ Allâh’ı zikreylemek, dertlerin devâsıdır,
‫دنیایلغ دین قولغه ذره آملاس بولور‬ Dünyalıktan bir zerre, eline almaz olur.

3 3
‫رحم ایالسانگ بوستان قیلغونگ تاغ و چولین‬ Rahm etse bostan eder, hem dağları, hem çölü,
‫یا اهلل یم یاريلقاغیل مجله قولین‬ Rahmeti bol Allâh’ım, affeyle cümle kulu,
‫یودلین آزاغن گمراه الرغه کورگوز یولین‬ Yoldan sapan mücrime, sen göster doğru yolu,
‫اعشقالرین ایزین ایزالب قاملاس بولور‬ Âşıkların izini arayıp, bulmaz olur.

4 4
‫ایا اعشق کیچه کوندوز حقین ایزهل‬ Ey Âşık! Gece-gündüz, Hak hakikati özle,
‫ظاهر یوروب باطنینگده عرشین کوزهل‬ Zâhirinde yol yürü, bâtında arşı gözle,
‫حکمت اوقوب آیت حدیث سوزین سوزهل‬ Himmetle ayet-hadis, hakikatli söz söyle,
‫خزان ینلگیغ قزییل یوزی سوملاس بولور‬ Hazan gibi gül yüzü, o günde solmaz olur.

5 5
‫دامالر قویوب خالیق ین یودلین اوراغن‬ Tuzaklar kurup halkı gerçek yolundan alan,
‫یلغان اعشق بولوب دور و داکن قوراغن‬ Düzenbaz âşık olup, halka tezgâhlar kuran,
‫کیچه کوندوز عرشت قیلیب دوران سوراگن‬ Gece-gündüz menhiyat, sefihçe devrân süren,
‫دنیا مالنی کوروب کوزی تویماس بولور‬ Dünya malını görüp, gözleri doymaz olur.

6 6
‫سحرالری ایرته قوپوب زاری قیلغان‬ Seherde erken kalkıp, ağlayıp zârî kılan,
‫خیشیالرگه خدمت قیلیب داع آلغان‬ İyi olan kullara hizmetle duâ alan,
‫پری مغان ساری یوروب خدمت قیلغان‬ Pîr-i mugâna koşup, hizmetine râm olan,
‫پری مغان ایتاگیین قویماس بولور‬ Pîr-i mugân eteğin asla bırakmaz olur.

379
Dîvân-ı Hikmet

7 7
‫پری مغان حق مصطیف بیشک بیلینگ‬ Mustafa pîr-i mugân, şeksiz, şüphesiz bilin,
‫آیت چیقسه درود آیتیب تعظیم قیلینگ‬ Adına selâm-saygı, tahiyye ta’zim edin,
ّ ‫سنت الرین حمکم توتوب‬ ّ
‫امت بولونگ‬ Sünnetine sarılın, samimi ümmet olun,
ّ
‫امت بولغان رشع یویلدین یانماس بولور‬ Ümmet olan şer yolda yürümez, koşmaz olur.

8 8
‫اعشق بولسانگ سحرالرده تینمای ییغال‬ Âşık olsan seherde durmaksızın ağlardın,
‫غریبالرین ایزین ایزالب کونلگنی آوال‬ Garipleri arayıp, hatırını sorardın,
‫دنیاپرست ناجنسالردین بویون تاوال‬ Dünyaperest kullardan, uzaklaşır, kaçardın,
‫چنی اعشقالر بو دنیاده کوملاس بولور‬ Gerçek âşık olanlar, dünyada kalmaz olur.

9 9
‫قول خواجه امحد اعشق بولسانگ زاری قیلغیل‬ Hoca Ahmed âşıksan, ağlayıp feryâd eyle,
‫حلقه قوروب کیم ذکر آیتسه یاری بریگیل‬ Zikir halkalarında, sen Allâh’ı zikreyle,
‫ذکرین آیتیب صحبت اچیره درالر تریگیل‬ Sohbetinde inciler, sen güzel sözler söyle,
‫گوهر آلغان هرگزی اغفل بوملاس بولور‬ Cevher alanlar asla, gaflette kalmaz olur.

159- ‫حکمت‬ Hikmet - 159


Kulları Cânân Olur!

1 1
‫اعرف اعشق جان ملکیده الم تارتسه‬ Ârif olan âşıklar, ta kalpten elem çekse,
‫یییت اعضا طاقت قیلمای لرزان بولور‬ Yedi organ takatsız her biri lerzan116 olur,
‫عشق دریایس وجود اچیره جوش ایالسه‬ Aşk deryâsı vücutta, cuş u huruşa117 gelse,
‫بیخود بولوب گرداب اچیره حریان بولور‬ Girdapta bilinçsizce kaybolur, hayrân olur.

2 2
‫غواص کریاک اول دریاغه اوزین سالسه‬ Dalgıç olması gerek, deryâya özün salsa,
‫قرماق سایلب نهنگالرین صید ایالسه‬ Oltasını bırakıp büyük balık avlasa,
‫در مقصود اندین کینی قولغه آلسه‬ Hedefteki inciyi sonra eğilip alsa,
‫آنداغ مرشید خلق اچییده پنهان بولور‬ Böyle mürşit halk içre tanınmaz, pinhân olur.

116
Lerzan: Titremek, sarsılmak.
380 117
Cuş u huruş: Coşup taşma, kendinden geçme.
Dîvân-ı Hikmet

3 3
‫طریقت نینگ یویل اوزاق قیلسانگ سفر‬ Tarikat yolu uzak, eylese ona sefer,
‫کییم ییتار کییم ییتماس کیمگه خطر‬ Kimi yeter, kim yetmez, kime tehlike olur,
‫ایزالاگنالر ایرانالراگ آخر ییتار‬ Arayan maksudunu mutlak sonunda bulur,
‫ایر نظری تیاکن کییش مردان بولور‬ Er nazarı değenler, yiğit ve merdân olur.

4 4
‫یولون تاپقان مردانالرغه خدمت قیلور‬ Yol bulan yiğitlere kusursuz hizmet eyler,
‫کوب اجنمن آراسیده خلوت قیلور‬ İnsanlar arasında tek kalır, halvet eyler,
‫اهل عیال مال ملکدین عزلت قیلور‬ Eş, çocuk, mal ve mülkten, kaçınır uzlet eyler,
‫مشلک ایشالر بیلمان نیچوک آسان بولور‬ Zor işler bilmem nasıl hallolur, âsân olur

5 5
‫هر کیم کییسه مالمت نینگ خلعتین‬ Her kim kalkar giyerse melamet118 hırkasını,
‫باطن راست الب ویران قیلسه صورتین‬ Bâtınını düzeltir, yok eder evsâfını,
‫هیچ تارتماسه خملوقات نینگ منتین‬ Hiç çekmez mahlûkatın meşakkat, minnetini,
‫مونداغ اعشق بارسه انده سلطان بولور‬ Böyle âşıklar gitse, orada sultan olur.

6 6
‫اعقل ایرسانگ توغری یولغه قدم اورغیل‬ Akıllı mürid isen doğru yola sefer sal,
‫مردانالرنینگ صحبتیدین بهره آلغیل‬ Yiğitler sohbetinden nasiplen de behre119 al,
‫اصحاب کهف ایتنی کوروب عربت آلغیل‬ Ashab-ı Kehf’i görüp, Kıtmir’inden ibret al,
‫عربت آلغان خاص قولالری جانان بولور‬ İbret alan has kullar, elbette cânân olur.

7 7
‫یا ریبا فاغفر نلا ذنوبنا‬ “Rabbenâ, fa’ğfir lenâ.” affeyle “ zünûbenâ”120 ,
‫گناهیمغه اقرار بولوب کیدلیم منا‬ Günâhım ikrar edip, geldim işte ben sana.
‫قهر ایالسانگ قاهر سنا قادر سنا‬ Kahreylesen ne olur kahrın ve lütfun senâ,
‫لطف ایالسانگ یوز مینگ اعیص خندان بولور‬ Lütfedip bağışlasan, yüz bin âsî, ne olur!

8 8
‫قول خواجه امحد اوزاق یودله حریان بودلونگ‬ Hoca Ahmed sen dahi, yol uzak hayrân oldun,
‫عملینگ یوق کوندین کونگه گریان بودلونگ‬ Amelsiz, günden güne ağlayıp giryân oldun,
‫ایرانالرگه ییته بیلمای رسسان بودلونگ‬ Erenlere yetmeden kayboldun, pinhân oldun,
‫انده بارسانگ ندامتالر چندان بولور‬ Huzuruna varınca, pişmanlık çendân121 olur.

118
Melamet: Horlanma, kınanma, aşağılanma. 120
Rabbenâ fa’ğfir lenâ, zünûbenâ: “ Rabbimiz! Günâhlarımızı bağışla.”;
119
Behre: Pay, kısmet. 381 (Âl-i İmran Suresi 3/193. Ayet)
121
Çendân: Çok sayıda.
Dîvân-ı Hikmet

160- ‫حکمت‬ Hikmet - 160


Âşıklar Derya Olur!

1 1
‫حق موالم نینگ نظری کیمگه توشسه‬ Mevlâ’mızın nazarı kimin üstüne düşse,
‫نادان بولسه بری حلظه ده دانا بولور‬ Câhil olsa o anda büyük bir âlim olur.
‫اوچ یوز آتلمیش تامورالری نورغه تولور‬ Üç yüz altmış damarı, kan yerine nur dolar,
‫تورت یوز قریق تورت سوناگک الری بنا بولور‬ Dört yüz kırk dört kemiği, billurdan saray olur.

2 2
‫آندین سونگره وحدت یم دین تویا اچیار‬ Sonra vahdet meyinden doya doya nur içer,
‫اهل عیال خانمان دین تولگ کیچار‬ Eş-çocuk, ev ve barktan toptan her şeyden geçer,
‫اهلل دیو قایده بارسه شیطان قاچار‬ Allâh deyip nereye gitse, şeytanlar kaçar,
‫یییت اعضا محدین آیتیب گویا بولور‬ Yedi organ şükreder, Hakk’ı zikreder olur.

3 3
‫وحدت یم دین اچیاگن اعشق بیخود بولور‬ Vahdet meyinden içen âşık bilinçsiz olur,
‫منصور ینلگیغ جاندین گیچیب دارغه مینار‬ Mansûr gibi kendini darağacında bulur,
‫اخالص بریهل پری ایتاگنی حمکم توتار‬ İhlasla pîr eteğin tutar ve Hakk’a yürür,
‫پری مغان نظر قیلسه گویا بولور‬ Pîri nazar eylese, dili çözülür olur.

4 4
‫جسمیم ربیم جان اهلل دیب یولغه کریگیل‬ Cismim; “Rabbim!”, cân ; “Allâh!” söyleyip de yola gir,
‫جان ودیلم بری اهلل دیب سحر تورغیل‬ Cân ve gönlüm, “Allâh bir !” deyip de sehere gir.
‫ما یف قلیب اال اهلل دیب ییغالب یورغیل‬ “Mâ fî kalbî illa’llâh!”122 de, yürü, dökülsün kir,
‫یولسزیالرغه حق مصطفا هدا بولور‬ Yolsuzlara Mustafa hidâyet, rehber olur.

5 5
‫عشق حبریغه چومغان اعشق گوهر آلور‬ Aşk denizine dalan her âşık cevher alır,
‫بوهلوس الر اعشق من دیب یودله قالور‬ Heveskârlar âşıkım deyip de, yolda kalır.
‫تیکمه نادان خام طمع الر ین بیلور‬ Değme câhil hem sofi, cehliyle neyi bilir?
‫گوهر آلغان چنی اعشقالر دریا بولور‬ Cevher alan âşıklar o yolda deryâ olur.

6 6
‫دنیا سویاگن اغفل آدم حقین سویماس‬ Dünyayı seven âdem, gâfildir Hakk’ı sevmez,
‫بو یولالرین عقبه یس کوب هرگزی بیلماس‬ Bu yolun çilesi çok, zorluk nedir ki bilmez,
‫سحرالرده چاررضب اوروب هرگزی قویماس‬ Seherde çardarp123 vurup, asla gerçeği görmez,
‫تانگال بارسه آخرتده خندان بولور‬ Tan vakti zikre dalsa, ahrette handân olur.

122
Mâ fî kalbî illa’llâh: Kalbimde Allâh’dan başkası yok!
382 123
Çardarp: Dört vuruş, Kalenderî’de saç, kaş, bıyık ve sakalı tıraş etmek.
Dîvân-ı Hikmet

7 7
‫حقغه اعشق بولغان کییش جاندین کیچار‬ Hak âşığı olanlar mutlaka cândan geçer,
‫بیخود بولوب شوق رشابنی تویا اچیار‬ Şevkle aşk şarabını hem doya doya içer.
‫روزی قیلسه جنت کرییب حورالر قوچار‬ Cennetine varınca, huriler “buyurun!” der.
‫ال اهل اال اهلل دیب شیدا بولور‬ “Lâ ilâhe illa’llâh!” diyerek şeydâ124 olur.

8 8
‫فعلینگ آزدی خالیقدین شفقت کیتیت‬ İşlerini sapıttı, insandan şefkat gitti,
‫لعنت یاغدی کوندین کونگه رمحت کیتیت‬ Lanet yağdı semadan günbegün rahmet gitti,
‫عزت کیتیت‬ّ ‫خواجه موال خیشیالردین‬
Hoca, molla, yahşiden, izzet ü ikrâm gitti,
‫تورلوک تورلوک عالمتالر پیدا بولور‬ Türlü türlü alâim125 cihânda peydâ olur.

9 9
‫منافقالر فسق ایتیبان اوزین بیلماس‬ Münafıklar fısk işler, bilmezler özür nedir,
‫انینگ اوچون خیشیالرین کوزگه ایلماس‬ Gözüne iliştirmez, görmezler yahşi nedir,
‫کونیلگ قاتیغ خییش سوزگه قوالق توتماس‬ Hak söze kulak vermez, duymazlar hayır nedir,
‫قیامتده حق قاشیده رسوا بولور‬ Allâh’ın huzurunda, ahrette rüsvâ olur.

10 10
‫کونده یوز مینگ اهلل دیسانگ انگه یاقار‬ Günde yüz bin kez “ Allâh!” desen hoşuna gider,
‫کوز یاشینگ ین دریا قیلسانگ معشوق باقار‬ Gözyaşın deryâ kılsan, maşûkun sana bakar,
‫بغرینگ اچیره دردینگ بولسه یاشینگ آقار‬ İçinde derdin olsa, yaşın sel olur akar,
‫اهلل اوزی چنی دردیلک که دوا بولور‬ Özü gerçek dertliye Allâh’tan devâ olur.

11 11
‫قول خواجه امحد حمنت قیلغیل اعلم کویسون‬ Hoca Ahmed mihnet kıl, varsın da âlem yansın,
‫فریشته الر سندین کیلیب اولوش آلسون‬ Melekler gelip senden hisseler, paylar alsın,
‫عرش کریس لوح قلم نورغه تولسون‬ Arş, kürsi, levhu kalem, hepisi nurla dolsun,
‫نوردین بهری آلغان کونلگ صفا بولور‬ Nurdan pay alan gönül, huzur ve sefa bulur.

124
Şeydâ: Aşk tutkunu, âşık.
383 125
Alâim: Alametler, işaretler.
Dîvân-ı Hikmet

161- ‫حکمت‬ Hikmet - 161


İki Gözü Giryân Olur!

1 1
‫عشق جتیل قیلسه کیمین وجودیده‬ Her kimin vücudunda aşk tecelli eylese,
‫نه قیلورین بیلمای تون کون حریان بولور‬ Aklı başından gider, gece gün hayrân olur.
‫ذکری فکری حق وصایل بولور مدام‬ Zikri-fikri sürekli, Hakk’a vuslattır onun,
‫یاش اوغالن دیک ایکی کوزی گریان بولور‬ Sabi çocuklar gibi, gözleri giryân olur.

2 2
‫دنیا بریهل قاملاس آین ذره اییش‬ Dünya ile kalmamış onun zerrece işi,
‫ذکرین آیتسه نورگه تولور اییچ تایش‬ Zikredip; “Allâh!” dese, nur dolar içi dışı.
‫اهلل دیاگچ روان بوالر کوزده یایش‬ Bir kez “Allâh!” söylese, revân olur gözyaşı,
‫عشق اوتیده کویوب یانیب بریان بولور‬ Aşk ateşinde yanıp tutuşup biryan olur.

3 3
‫ما ومن ین نفس و هوا حرصین قویسه‬ Ben, benlik nefs ü hevâ, hırs, öfkeyi bıraksa,
‫پری مرشید مکمل غه اوزون سالسه‬ Mürşid-i mükemmile, râm olup özün salsa,
‫ادهم الین کونلگ ملکنی سوا قیلسه‬ Edhem gibi, kendinden, mülkünden uzak kalsa,
‫برچه مشلک اییش این آسان بولور‬ Bütün elem, sıkıntı, işleri âsân olur.

4 4
‫رشیعت دین طریقت گه قدم قویاگن‬ Şeriatten tarike yol alıp, kadem koyan,
‫دنیا ایشنی ترک ایالبان حقین سویاگن‬ Dünya işin terk edip, coşkuyla Hakk’a varan,
‫حقیقت نینگ ارساریدین معنا آلغان‬ Hakikat esrârından hikmet, ma’nâlar alan,
‫معرفت ین میدانیده عریان بولور‬ Mağfiret meydanında saçılır, üryân olur.

5 5
‫مونداق بولغان اعشقالرین نشاین بار‬ Böyle olan uşşakın eseri, nişanı var,
‫حق یادیین تون کون آیتیب قیلماس قرار‬ Gece gündüz zikreder, dili olur bî-karar,
‫امید ایتماس بو دنیادین مال و دنیا‬ Bu dünyanın malından ne hayr umar ne yarar,
‫نه سوزالاگن سوزی انینگ ایمان بولور‬ Ne söylerse söylesin, her sözü imân olur.

6 6
‫قاییس اعشق حلقه اچیری جاننی بریسه‬ Hangi âşık halk içre kalkıp cânını verse,
‫جاندین گیچیب شهادت نینگ توننی کییسه‬ Cândan geçip şehâdet elbisesini giyse,
‫زهد ایالبان اوز نفسیین کوزین اویسه‬ Zühd ü takva içinde, nefsin gözünü oysa,
‫ایرانالر نینگ قتاریده مردان بولور‬ Erenler katarında, kalkar da merdân olur.

384
Dîvân-ı Hikmet

7 7
‫قول خواجه امحد مینای دیسانگ قوشدیک براق‬ Hoca Ahmed bineyim dersen kuş gibi Burak,
‫نادان الردین ایتگیل مدام اوزونگ یریاق‬ O zaman durmalısın sen câhillerden ırak,
‫قیغو بریهل هجر و حمنت تارتغیل فراق‬ Kaygıyla hicr u mihnet, hem çekmelisin firâk,
‫فراق تارتاگن اعشق تانگال سلطان بولور‬ Firâk çeken âşıklar, bakarsın sultan olur.

162- ‫حکمت‬ Hikmet - 162


Ere Nazar Kılarlar!

1 1
‫ای دوستالریم اعرفالر خالص صحبت ایتارالر‬ Ey dostlarım! Ârifler güzel sohbet ederler,
‫اول صحبت ده معرفت درالرین ساچارالر‬ Sohbetin marifeti, incileri dökerler.

2 2
‫صحبت وقیت حارض بول ایرانالراگ ناظر بول‬ Sohbet vakti hazır ol, erenlere nâzır ol,
‫اول حاتلده ایرانالر ایرگه نظر قیلورالر‬ O hâlete erenler, ere nazar kılarlar.

3 3
‫حالت وقیت ایرانالر دریاالرغه یوزالنسه‬ O kemâle erenler, deryâlarda yüzerler,
‫تابانالری نم بوملای دریاالرین کیچارالر‬ Ayaklar ıslanmadan denizleri geçerler.

4 4
‫مرید بولسانگ مرشدغه حمکم بولغیل ای طالب‬ Mürid isen mürşide, sağlam tutun ey tâlip,
‫مریدالرین مرشدالر هر باب بیالن سینارالر‬ Müridânı mürşitler, her konuda denerler.

5 5
‫همت توتسه ایرانالر کوزین یوموب آچقوچنه‬ Himmet etse erenler, göz yumup açana dek,
‫دریاالرین بواکرالر تاغالرین هم کیسارالر‬ Deryâları akıtıp, tüm dağları keserler.

6 6
‫تنگری سویاگن کییش نینگ اییش آنینگ بیالن دور‬ Hakk’ın sevdiği kişi dâim O’nun iledir,
‫هر کیم ین حق سویوبدور بارچه آین سویارالر‬ Her kim Hakk’ı severse, onlar onu severler.

385
Dîvân-ı Hikmet

7 7
‫اوزالرینینگ مرادین چنی اعشقالر تیالماس‬ Nefsin arzularını gerçek âşık dilemez,
‫معشویق نینگ مرادین دایم االر تیالرالر‬ Maşûkun muradını onlar dâim isterler.

8 8
‫قول خواجه امحد واقف بول فیض و رمحت ایشیگنی‬ Hoca Ahmed vâkıf ol, feyz ü rahmet kapısın,
‫ذکر و طاعت وقتیده فریشته الر آچارالر‬ Zikr ü taat vaktinde hep melekler açarlar.

163- ‫حکمت‬ Hikmet - 163


Sezdik Dostlar!

1 1
‫کونلگ اچیره کرییب جوالن قیدلوک ایرسه‬ Gönül içine girip biz cevlân ettik ise,
‫عشق آتلیغ سلطانیین کوردوک ایرسه‬ Aşk adlı sultanını orada gördük ise,
‫صانع قدرت اهلیم غه باقتوق ایرسه‬ Yaratan Allâh’ımın nuruna baktık ise,
‫اوشل یریده حال علمیین کورونگ دوستالر‬ Her yerde hâl ilmini, hissedin, görün dostlar!

2 2
‫عشق سلطاین اغرت قیدلی عقلیمزیین‬ Aşk sultanı geçersiz kılarsa aklımızı,
‫هم قووالدی نفس شیطان کربیمزیین‬ Nefs ü şeytandan uzak kovalar kibrimizi,
ّ ‫شکر هلل بیدلوک ایمدی‬
‫ربیمزیین‬ Biz şükren li’llâh bildik o Yüce Rabb’imizi,
‫اهلام بریهل بریار معنا سزیدوک دوستالر‬ İlhamla verir ma’nâ, sezdik, anladık dostlar!

3 3
‫اهلام ایندی حق تعایل رمحتیدین‬ İlham indi bizlere, Allâh’ın rahmetinden,
‫خواجم سوندی اوشبو وحدت رشبتیدین‬ Hocam sundu bizlere, vahdetin şerbetinden,
‫بودلوق ایمدی اول حممد امتیدین‬ Olduk elhamdülillah, Muhammed ümmetinden,
‫قال علیم مزی حالغه بدل بودلی دوستالر‬ Sözde ilmimiz hâle, bedel sayıldı dostlar!

4 4
ّ
‫اول فنا آخر فنا بوملاق فنا‬ Evvel ve âhir fenâ, yolunda dâim fenâ,
‫اول مقامغه ییتاگن اعشق قیلماس ثنا‬ Makama erse âşık, eder daima senâ
‫جانانیمزی مجایلین حقدور کوردوک‬ Cânânın cemâlini lütfeyle Ya Rabbenâ!
‫جان جانگه اوالندی بیدلوک دوستالر‬ Cânlara cân eklendi, bildik, anladık dostlar!

386
Dîvân-ı Hikmet

5 5
‫جانیمزی مجایل حقدور کوردوک‬ Cânımızın cemâli, Yüce Mevlâ’dır gördük,
‫جان اچیره بیلینور ایمدی حتقیق بیدلوک‬ Cân içinde bilinir, şimdi tahkîke erdik,
‫اهلام یییت سبحانیمدین ایمدی سزیدوک‬ İlhâm geldi Sübhân’dan, şu an gerçeği gördük,
‫نه کیم کیلسه حقدین اهلام بیدلوک دوستالر‬ Hak’tan her ne geldiyse, biz ilhâm bildik dostlar!

164- ‫حکمت‬ Hikmet - 164


Ey Dostlar!

1 1
‫ایا دوستالر خرب برییب رشیعت دین‬ Bizlere haber verin o yüce şeriatten,
‫طریقت ده اهلل یادین آیتینگ دوستالر‬ Tarikatta zikrullah deyin, söyleyin dostlar!
‫اعرف جانالر خرب بریور حقیقت دین‬ Ârifler haber verir, o yüce hakikatten,
‫اهلل تیو حق ذکریین آیتینک دوستالر‬ “Allâh, Allâh!” diyerek Hakk’ı zikredin dostlar!

2 2
‫ایر اول تورور قول من تیو قولليق قیلسه‬ Er odur, kulum diye, Rahmân’a kulluk yapsa,
‫قورقوب قهار آتیدین اول فرمان توتسه‬ Kahhâr adından korkup, yüce fermanın tutsa,
‫یییت تموغ اوچقونیغه قارشو کیلسه‬ Yedi tamu nârına düşmeyip karşı gelse,
‫اهلل دیسه اندین قایتار بیلینگ دوستالر‬ “Allâh!” deyip oradan bilin ki döner dostlar!

3 3
‫کیم که اهلل دیدی انده اوزين تابیت‬ Her kim ki “Allâh!” dedi, onda özünü gördü,
‫حقیقت نینک سوزين سوزالر اوالر وقیت‬ Öleceği vakitte Hakk’ın kelâmın duydu.
ّ
‫نیچه ییلالر شداد کورونگ اومچاخ یاپیت‬ Nice yıllardır Şeddat kendine cennet yaptı,
‫کریاملدی اندین عربت آیلنگ دوستالر‬ Giremedi cennete, ibretler alın dostlar!

4 4
‫بارمو ایران آنداغ ایشدین رایض بولسه‬ Var mı öyle erenler, işinden razı olsa,
‫اینانمسون دنیاسیغه قارون بولسه‬ Aldanmasın dünyaya velev ki, Karun olsa,
‫مینگ یشااغن لقمان حکیم اوالر بولسه‬ Bin yıl yaşayan Lokman Hekim de ölür olsa,
‫یوقتور اوملای قالغان مونده بیلینگ دوستالر‬ Yoktur ölmeden kalan dünyada bilin dostlar!

387
Dîvân-ı Hikmet

5 5
‫اومچاخ اچیره اورون بریاگی قیو جانغه‬ Cennet içre makamlar verilince bir câna,
‫کیم که طاعت بریهل ایشالب چیقسه تانگغه‬ Taat ile çıkmıştır sabaha, vakt-i tana,
‫ارسافیلین صوری کریسه قیو جانغه‬ İsrafil’in üflenen Sûr’u girse bir câna,
‫بزی حممد امیت مزی بیلینگ دوستالر‬ Muhammed ümmetiyiz böylece bilin dostlar!

6 6
‫قول خواجه امحد حق ذکریین آیسانگ مدام‬ Kul Hoca Ahmed Hakk’ın zikrini desen her an,
‫رمحت یااغر باشینگ اوزره یلع ادلوام‬ Başın üzre rahmetler yağar olur berdevam,
‫ایرانالرین خدمتیده بولسانگ مدام‬ Erenler hizmetinde olsan her dâim, her an,
‫آزاد قیلسه دار السالم بارور دوستالر‬ Dâru’s-Selâm’a varır, azat kılınca dostlar!

165- ‫حکمت‬ Hikmet - 165


Geçer Dostlar!

1 1
‫اعشقالری قالین اوقوب حالغه کریسه‬ Âşıklar “kâl” okuyup, hâlin ilmine girse,
‫حال حبریغه چومسه غرقاب بوالر دوستالر‬ Hâl denizine batsa, suya batıktır dostlar!
‫قال بریهل حال بری کیمه دور موین بیلسه‬ Sözle hâl bir gemidir, keşke bunu bir bilse,
‫قال سزیحال سزی اول دریادین اوتماس دوستالر‬ Sözsüz hâlsiz deryâdan asla geçilmez dostlar!

2 2
‫بو حال یویل نازیک یودلور خطری بار‬ Hâl yolu nazik olur, birçok tehlikesi var,
‫اعلم قال سزی قدم اورسه عقبه الر بار‬ Âlim sözsüz adımlar atınca tehlike var.
‫پری اکمل مکمل سزی اوتمک دشوار‬ Pîr-i kâmil mükemmil olmadan tehlike var,
‫قال علمیین بیلاگن امان اوتار دوستالر‬ Söz ilmini bilenler, çok rahat geçer dostlar!

3 3
‫اوشبو یودله رهرب سزیالر بسیار ایرور‬ Bu yolda rehbersizler, nicedir, sayısızdır,
‫شیطان لعنی کشف کورساتیب کوب آزغورور‬ Şeytan keşif gösterir, sonra da çok azdırır,
‫یب علم آدم بو نسبتگه مغرور ایرور‬ İlimsiz âdemiyyi mağrur, câhil gezdirir,
‫آنینگ اوچون ارا یودله قاالر دوستالر‬ Câhiller ara yolda kalır, kaybolur dostlar!

388
Dîvân-ı Hikmet

4 4
‫قول يلق اودلور قرآن اوقوب عمل قیلسه‬ Kulluk odur Kur’ân’ı okuyup amel kılsa,
‫قالین اوقوب حالین اوزگه دربر قیلسه‬ Kelâmını okuyup, ma’nâya bağlı kalsa,
‫پری اکمل مکمل گه خدمت قیلسه‬ Pîr-i kâmil’e gelip, ihlasla amel kılsa,
‫ایکی دنیا چرایغ دیب آیتینگ دوستالر‬ İki dünya ışığı deyip, duyurun dostlar!

5 5
‫یب علم آدم شیخ یلق قیلسه رواج تابماس‬ Her insan bilmelidir; İlimsiz şeyhlik olmaz,
‫نازوک یودلور یب علم هرگزی بیلسه بوملاس‬ Bu yol nazik bir yoldur, asla ilimsiz olmaz,
‫ای دوستالریم شیخ بوملاق یلق آسان ایماس‬ Şeyhlik kolay değildir, o cehaletle olmaz,
‫رهرب تیو رشع یویلده یورونگ دوستالر‬ Rehberin şeriattir ondan yürüyün dostlar!

6 6
‫پری اکمل هر طالب گه بریماس ارشاد‬ Pîr-i kâmil tâlibe, herkese vermez irşat,
‫طالب بولسه تون اویقوسنی قیلسه برباد‬ Gece uykularını, tâlipler eder ifsat,
‫کوب پایگه ده اوزوب کیلماس هر خییش آت‬ Her yarışı geçemez koşan yahşi rehvân at,
‫ریاضت ین قاتیق چیاکن اوزار دوستالر‬ Riyâzette pişenler, yarışı geçer dostlar!

7 7
‫مجله طالب عبادتقه اعجز کیلاگی‬ Cümle tâlip âcizdir kulluk ve ibâdette,
‫تهجدین وقیت بریهل توزاملغای‬ Teheccüt vakitleri kıyamda kıraatte,
‫نصف شبدین توروب وردین قیالملغای‬ Gece kalkıp virdini yapmazsa o saatte,
‫پری اکمل انگه رخصت بریماس دوستالر‬ Pîr-i kâmil bunlara, ruhsat vermez ki dostlar!

8 8
‫اهلل دیاگن بنده الرین عناییت‬ “Allâh!” demek kullara, Rahmân’ın inâyeti,
‫طلبیده یوراگن بنده حق رمحیت‬ Talep üzre yürümek, kula Hakk’ın rahmeti,
‫فاذکروین اذکرکم حق آییت‬ “Fezkurûnî ezkürküm” bu da Hakk’ın ayeti,
‫دم غنیمت اهلل ذکرین آیتینگ دوستالر‬ Ganimet bil, Allâh’ı bolca zikredin dostlar!

9 9
‫مرد و زن گه اوغول قزیغه علم فرض دیدی‬ Genç- ihtiyar, erkek- kız, ilim farzdır her kula,
‫طلب العلم فریضة دیب رسول آیدی‬ İlim talebi farzdır, Resul dedi her kula,
‫ما جیوز به الصالة علم رضوری‬ “Namazı sahih olmaz” ilimsiz olan kula,
‫ترییک بارسزی تا اولگوچنه اوقونگ دوستالر‬ Ölene dek okuyun, hayattaysanız dostlar!

389
Dîvân-ı Hikmet

10 10
‫مال بولوب معنا اوقوب کتاب آیتسه‬ Molla olup ma’nâya okuyup kitap dese,
‫یولین تاپیب یمان یودلین راستقه قایتسه‬ Hakk’ın yolunu bulup, ona gerçeği dese,
‫پری ایتاگنی حمکم توتوب خدمت ایتسه‬ Pîr eteğini tutup, şeyhine hizmet etse,
‫طاعت یلق قول اولسه ارمان قیلماس دوستالر‬ Mûtî kullar hüsrâna asla uğramaz dostlar!

11 11
‫اوشبو یولغه ریاضت یلق طالب کریاک‬ Bu yola riyâzetli mutlaka tâlip gerek,
‫نفس هواین قویوب طاعت قيلماق کریاک‬ Nefs ü hevayı koyup, itaat kılmak gerek,
‫جفا تارتیب پری نسبتنی توتماق کریاک‬ Cefâ çekip pîr emrin, tutup itaat gerek,
‫ریاضت سزی حقه واصل بوملاس دوستالر‬ Riyâzetsiz Allâh’a vuslat olmaz ki dostlar!

12 12
‫یب علم شیخ یلق دعواسیین قیلیب بوملاس‬ İlmi olmadan şeyhlik davasını güdenler,
‫عصا بوملای قرانغوده یوروب بوملاس‬ Asasız ve ışıksız karanlıkta gidenler,
‫کورماس بولسه چوقور یریین کوروب بوملاس‬ Önündeki çukuru düşmeden görmeyenler,
‫قودوق اچیره توشاگن امان قاملاس دوستالر‬ Çukurlara düşenler emin olamaz dostlar!

13 13
‫پری مرشد قیلسه مدام امر معروف‬ Pîr ü Mürşid kılınca her an emr-i bi’l-ma’ruf,
‫مروت یلک شریین سوزیلک خییش خویلیق‬ّ Mürüvvet, tatlı sözlü ve iyi huylu olur.
‫کیچه کوندوز ریاضت ین چیکسه اول خوب‬ Gece-gün riyâzette bulunup taat kılsa,
‫آنداغ پریین خدمتیده یورونگ دوستالر‬ Öyle pîre hizmette kusur edilmez dostlar!

14 14
‫حقه اعشق بولوب ایدی قول خواجه امحد‬ Hakk’a âşık olup da dedi Kul Hoca Ahmed,
‫اهلل کفیل دردیمزیگه قیل عبادت‬ Mevlâ her derde kefil, eyle O’na ibâdet,
‫قال وحالین جاندین تارتیب قیل ریاضت‬ Kâlinle ve hâlinle, sen Hakk’a kıl riyâzet,
‫طاعت یلق قول مجالین کورار دوستالر‬ İtaatkâr olanlar, cemâlin görür dostlar!

390
Dîvân-ı Hikmet

166- ‫حکمت‬ Hikmet - 166


Yürüyün Dostlar!

1 1
‫قرا آتیگه مینمگوچنه قرا کورماس‬ Kara ata binmedikçe erenler kara görmez,
‫قرا الچنی قونمگوچنه رسین کورماس‬ Kara laçin konmadan sırrı, gerçeği görmez,
‫رسین کوراگن اعرفالری مونده تورماس‬ Sırrı gören ârifler bu diyarlarda kalmaz,
‫سحر وقتده جان ین قییناب تورونگ دوستالر‬ Seher vaktinde cânı incitip kalkın dostlar!

2 2
‫قرا الچنی قایریلیبان قنات قاقار‬ Kara şahin kayrılıp, uçarak kanat çırpar,
‫اعشق اودلور تن جانین اوتقه یاقار‬ Âşık oldur ten cânın tutar ateşte yakar,
‫پری مغان نظر قیلیب انگه باقار‬ Pîri nazar kılıp da müride öyle bakar,
‫شونقار ینلگیغ قنات قاقیب اوچار دوستالر‬ Doğan gibi kanadın çırparak uçar dostlar!

3 3
‫دولت ینلگیغ شونقار قویش کیمگه قونار‬ Doğan kuş devlet gibi, gidip de kime konar?
‫الچنی ینلگیغ حلقه اچیره اوزین اورار‬ Şahin gibi halkada özünü kime sunar?
‫جان ین قویش پرواز قیلیب حارض تورار‬ Cân kuşu pervâz kılıp, hangi cihete uçar,
‫حارض بولوب توبه قیلیب یورونگ دوستالر‬ Her an tövbekâr olup, Hakk’a yürüyün dostlar!

4 4
‫ایا دوستالر آخر بودلی زمانه مزی‬ Ey dostlar âhir oldu günümüz, zamanemiz,
‫هیچ قاملادی بو دنیاده نشانه مزی‬ Hiç kalmadı dünyada izimiz, nişanemiz,
ًّ
‫عدوا دیب جانانه مزی‬ ‫خرب بریدی‬ Haber verdi “adüvven” diyerek cânânemiz,
‫اهلل ذکرین تینمای آیتیب یورونگ دوستالر‬ Allâh zikrin durmadan deyip yürüyün dostlar!

5 5
‫روز حنن قسنما ده اولوش بریدی‬ “Nahnü kasemnâ.” günü, kullarına pay verdi,
‫اولوش آلغان بنده الری یولغه کریدی‬ Pay alan bendeleri, O’nun yoluna girdi,
‫شمعنی کوروب پروانه دیک اوزین اوردی‬ Kandil görüp pervâne oldu özünü verdi,
‫جان ین جانغه پیوند قیلیب یورونگ دوستالر‬ Cânı cânâna katıp O’na yürüyün dostlar!

6 6
‫حق رسول نینگ آیغانالری کیدلی بولغای‬ Hak Resul’ün sözleri tecelli eder oldu,
‫آخر زمان نشانه یس بودلی بولغای‬ Âhir zaman nişanı tecelli eder oldu.
‫فسق و فساد دنیا اچیره تودلی بولغای‬ Fısk u fesat dünyayı kuşattı âlem doldu,
‫تورلوک تورلوک دعوا ایشین کورونگ دوستالر‬ Sayısız davaları, işleri görün dostlar!

391
Dîvân-ı Hikmet

7 7
‫زناگر باسقان کونلگوم روشن بوالرموکنی‬ Benim gönlüm pas tutmuş, o ruşen olacak mı?
‫ریاضت ده منینگ رنگیم سوالرموکنی‬ Bu rengim riyâzette, bilmem ki solacak mı?
‫اوالر وقتده قلبیم جاری بوالرموکنی‬ Ölüm anında kalbim, cevelân edecek mi?
‫بو طالعیم بودلی زبون کورونگ دوستالر‬ Talihim zebun oldu, görün, işitin dostlar!

8 8
‫عمل قیلمای اعلم پندین خلقه آیغای‬ Ameli yok âlimin, halka nasihat eder,
‫دنیا مالنی کوروب اوزی خالص بولغای‬ Dünya malına dalmış, kalkar ihlaslıyım der,
‫بدعت ایشالر دنیا اچیره توهل بولغای‬ Bidatlarla dünyayı kirletmiş, etmiş heder,
‫قیامت شدیت دین قورقونگ دوستالر‬ Kıyamet şiddetinden, korkun, korunun dostlar!

9 9
‫خدمت قیلیب خیشیالردین داع آلغیل‬ Hizmet et insanlara, iyilerden dua al,
‫کیچه کوندوز دراگه یغه ثنا آیغیل‬ Gece gündüz huzurda, Hakk’ı zikret ecir al,
‫ایرانالردین فیض و فتوح توهل آلغیل‬ Pîrlerden feyz ü fütûh, himmetin ve elin al,
‫حلقه تابسانگ آنده اوزونگ اورونگ دوستالر‬ Halka-i zikre dalın, öylece kalın dostlar!

10 10
‫وا دریغا ایسزی عمروم ضایع اویت‬ Eyvah! Çok yazık ömrüm, zay oldu, boşa geçti,
‫توبه قیلمای اجل کیلیب یقام تویت‬ Tövbe nasip olmadan ecel yakamı tuttu.
‫کیمگه آیتیب کیمگه ییغالی باشیم قایت‬ Kime derdim ağlarım, bak işte başım dondu,
‫اوتاگن اعرف ایرانالرین کورونگ دوستالر‬ Ârif ve erenleri, görün ve bilin dostlar!

11 11
‫خیشیالرغه خدمت قیلغان مراد تابیت‬ İyilerin hadimi, bil ki, murada erdi,
‫خدمت قیلیب داع آلغان رضا تابیت‬ Hizmetle dua alan, o da rızaya erdi.
‫جاندین کیچیب نفسنی قییناب غذا تابیت‬ Cândan geçip nefsini ezdi gıdayı buldu,
‫ویرانه ده یورار آین کورونگ دوستالر‬ Virânelerde gezer, onu görünüz dostlar!

12 12
‫قالوزسزییولغه کرییب حریان بودليم‬ Kılavuzsuz yoldayım, bak işte şaşkın kaldım,
‫باشیم قاتیغ عقلیم آزدی رسسان بودليم‬ Baş donuk, akıl şaşkın, ben de perişan oldum,
‫کویوب یانیب عشق اوتیغه بریان بودليم‬ Aşk ateşinde yanıp, tutuşup biryan oldum,
‫کوکسوم یاریب بغریم تیشیب کورونگ دوستالر‬ Göğsüm aç, bağrımı deş, hâlim görünüz dostlar!

392
Dîvân-ı Hikmet

13 13
‫حق رسولغه امت بولغان دنیا سویماس‬ Resul’e ümmet olan, asla dünyaya kanmaz,
‫آخرت نینگ غمنی قیلیب هرگزی اویماس‬ Âhiretin derdinden, gâfil olup aldanmaz,
‫فنا بولغان بو دنیاده قرار آملاس‬ Gaflet yurdu dünyaya, kat’a gönül bağlamaz,
‫فنا بولوب دنیا مهرین سایلنگ دوستالر‬ Fenâ bulup dünyaya, meyli atınız dostlar!

14 14
‫تاریخ الرده مشایخ الر پیدا بولغای‬ Âtide sahte şeyhler, çıkıp, peydah olacak,
‫شیطان الر اول نادان دین سباق آلغای‬ Şeytanlar bu nâdândan kalkıp dersler alacak,
‫ظاهر توزوب دنیا اچیره منمن دیاگی‬ Zâhiri dünyada hoş, dâim benlik güdecek,
‫قوروق دعوا باطین ده بیلینگ دوستالر‬ İçinde kuru dava, böyle biline dostlar!

15 15
‫مرید کریاک بایزید دیک صفا بولسون‬ Mürid Bâyezîd gibi, sâfî, berrak olacak,
‫صفا بولوب قریق ییل مدام خدمت قیلسون‬ Sâfî olup tam kırk yıl, dâim hizmet kılacak,
ّ ‫آندین سونگره‬
‫سجاده غه اول اوتلورسون‬ Sonra da seccadeye, hak edip oturacak,
‫آنداغ مرشید ایتاگیین توتونگ دوستالر‬ Böyle mürşidi bulup eteğin tutun dostlar!

16 16
‫بعیض شیخالر مرید الرین باشقرآملاس‬ Bazı şeyhler müridi, çekip de çeviremez,
‫سوزالریین خلقه آیتیب اوزی قیلماس‬ İnsanlara söz söyler, dediğini işlemez,
‫تکرب منمن یلکین اصال قویماس‬ Kibir ve benliğini, bırakıp, terk eylemez,
‫آنداغ شیخ نینگ دراگیه غه بارمانگ دوستالر‬ Böyle şeyh dergâhına kimse gitmesin dostlar!

17 17
‫قول خواجه امحد گمراه الرین گمرایه سن‬ Kul Hoca Ahmed sen de, gümrâhlar gümrâhısın,
‫بارچه ایل بوغدای ایرور ساماین سن‬ Bütün halk, özü buğday, sen onun samanısın,
‫یودلین آزاغن مرشید الرین همرایه سن‬ Sapkın sözde mürşidin meğerki yoldaşısın,
‫خییش الرین ایزین ایزالب یورونگ دوستالر‬ İyilerin izini, sürüp yürüyün dostlar!

393
Dîvân-ı Hikmet

167- ‫حکمت‬ Hikmet - 167


Yaş Döker Dostlar!

1 1
ّ
‫اعلم ین توتقیل عزت قیلغیل اکرام‬ Âlimleri Rabbimiz Kur’ân’da çok övmüştür,
‫اعلم ین قرآن اچیره اواگر دوستالر‬ Âlim ehl-i Kur’ân’sa, böyle yapmalı dostlar!
‫اعلم الر آچار مجله مشکالت ین‬ Hall ü âsân ederler ulema müşkilatı,
‫جاهل الر جهلیین کیم تواکر دوستالر‬ Câhillerin cehlini kimler yıkasın dostlar!

2 2
‫حق ناحق ین بیانین اعلم بیلور‬ Doğru-yanlış beyânı ancak âlimler bilir,
‫حالل حرام فرقنی اعیم قایدین بیلور‬ Harâm-helâl farkını avam nereden bilir?
‫اعلم الردین اعیم الر کوب فایده آلور‬ Âlimlerden avama, nice faydalar olur,
‫بو دنیاده خییش آتنی قولالر دوستالر‬ Dünyada iyi bir nam bırakır gider dostlar!

3 3
‫جاهل عوام اعلم سوزین هیچ تینگالماس‬ Câhil, avam, âlimin sözünü hiç dinlemez,
‫تیکمه جاهل اوزین هیچ اونگالماس‬ Değme câhil cehlini, hem özünü anlamaz,
‫اعلم ین اهلل اعیم غه تینگ ایالماس‬ Ulemayı avama Allâh eşit eylemez,
‫هر اعلم یوز مینگ اعیم غه ییتار دوستالر‬ Her âlim yüz bin avam eder de artar dostlar!

4 4
‫بوملسه اعلم عوام نیگه یارار‬ Olmasaydı ulema, avam neye yarardı?
‫قیلماس ایردی یری و کوک اعلم قرار‬ Kıymetsiz olur yer-gök, âlem neye yarardı?
‫قیلمییش اوچون اعلم یازوق کورار‬ Âlim günâhı görüp gönülleri açınca,
‫کوک تپا آشماس یریده تورار دوستالر‬ Semada değil yerde tebliğ ederler dostlar!

5 5
‫دین و دنیا اعلم بیالن بولور حاصل‬ Din ve dünya işleri âlimle olur hâsıl,
‫عبادت قیلسه قبول حقه واصل‬ İbâdetleri makbul, kendisi Hakk’a vâsıl,
‫اعتقاد قیل کریاک بولسه اریغ نسل‬ İtikadın sağlam tut, gerekir temiz nesil,
‫چنی اعشق بری سوزگه باش ایاگر دوستالر‬ Gerçek âşık Hak söze başını verir dostlar!

6 6
‫عوام تندور اعلم ایرور نتده جانتیک‬ Avam sanki bir tendir, âlim, tende cân gibi,
‫شاه حسنی بولسه اعلم کریاک هم تیک‬ Şah Hüseyin de olsa, âlim gerek kan gibi,
‫انس و جن ده اعلم ملک اعیم جینتیک‬ İns ve cin, melek âlim, câhil iblisten gibi,
‫توتمنگزی ایشلک زنهار انکار دوستالر‬ Sakın karıştırmayın inkârcıları dostlar!

394
Dîvân-ı Hikmet

7 7
‫اعلم الرین خوار کورمک ایرماس روا‬ Âlimleri hor görmek asla değildir revâ,
‫خوار کورماگی اول هم ینه یری کوک هوا‬ Onları hor görmüyor yer-gök solunan hava.
‫نیچه کیم فقری مسکنی اول بینوا‬ Nice fakir, miskinler huzursuz ve bî-nevâ,126
‫اعلم ین خوار کورمنگزی زنهار دوستالر‬ Âlimi hor görmeyin Hakk’a inanan dostlar!

8 8
‫اعلم ین خوار کورسه اول کفر و نفاق‬ Âlimleri hor görse o küfr ü nifak olur,
‫نص حدیث بار انس و جن باالتفاق‬ Hadis, ayet, nas ile ins cin ittifak olur,
‫اعلم ین سویاگن مؤمن یوزی آپ آق‬ Âlim seven mü’minin, yüzü nur, ak pak olur.
‫سوایل یوق یازوقیدین انکار دوستالر‬ Günâhından sorgusuz, mekânı cennet dostlar!

9 9
‫خواجه امحد گه اهلام بریدی آیسون تیو‬ Hoca Ahmed’e ilham verdi söylesin diye,
‫هر اعلم ین اعزازیین بیلسون تیو‬ Ulema değerini bilsin-bildirsin diye,
‫هم کیم بیلسه موین عمل قیلسون تیو‬ Her kim bilse bununla amel eylesin diye,
ّ ّ ‫اعلم‬
‫عزتنی قیلغان جنت کریار دوستالر‬ Âlime saygı duyan cennete girer dostlar!

168- ‫حکمت‬ Hikmet - 168


Hak Yâdından Her Zaman!

1 1
‫سحر سایرار بلبل الر لگ یادیدین هر زمان‬ Seherde öter bülbül, güle hasret her zaman,
‫سنی سایراسنگ نه بولغای حق یادیدین هر زمان‬ Sen de ötsen ne olur, Hak yâdından her zaman!

2 2
‫هر قورت و قوش آیتادور هر نوع بریهل ثناین‬ Kurtlar kuşlar söylerken her tür zikri, senâyı,
‫قورت و قوشچه بوملادینگ هو دیمادینگ هر زمان‬ Kurt ve kuş olamadın, “Hû!” demedin her zaman.

3 3
‫صبحدم ده توراغیالر راز آیتیشور حق بیالن‬ Seher vakti kalkarlar, söyleşirler Hak ile,
‫سنده همت بوملادی راز آیتمادینگ هر زمان‬ Sana himmet olmadı, söylemedin bir zaman!

126
Bî-nevâ: Sessiz, sadasız, ahenksiz, mutsuz.
395
Dîvân-ı Hikmet

4 4
‫دنیاغه غرقاب بودلونگ کفر و عصیان غه تودلونگ‬ Sen dünyaya boğuldun, küfr ü isyanla doldun,
‫ایمدی اوزونگه کیدلینگ فکر قیلغیل هر زمان‬ Şimdi kendine geldin, fikretseydin her zaman!

5 5
‫قویغیل دنیا فکریین قیلغیل حقین ذکریین‬ Bırak dünya fikrini, eyle Hakk’ın zikrini,
‫بوزغیل شیطان مکریین ذاکر بولغیل هر زمان‬ Yık şeytanın mülkünü, sen zâkir ol her zaman!

6 6
‫چنی اوالرسن یب گمان بوزولور بو خانمان‬ Öleceksin bî-gümân, yıkılacak hânüman,
‫نیچه اوقوسانگ قرآن ایمان ایتگیل بری زمان‬ Nice okursun Kur’ân, sen mü’min ol her zaman!

7 7
‫قول خواجه امحد بیلینگین ایکی یریدین باغالغیل‬ Kul Hoca Ahmed ağla, belin sıkıca bağla,
‫کیلسه اجل قویماسدور جانینگ آلور شول زمان‬ Ecel gelse bırakmaz, cânın alır her zaman!

169- ‫حکمت‬ Hikmet - 169


Dostlarım Ey!

1 1
‫کیلینگ دوستالر پری خدمتنی بیان ایالی‬ Ey dostlar! Pîr hizmetin gelin beyân edelim,
‫ایشیتیب اوقونگ خدمت قیلینگ دوستالریما‬ İşit, oku hizmet kıl, benim güzel dostlarım!
‫خواریلق زاریلق مشقت ین عیان ایالی‬ Horlanma ve elemi size ayan edeyim,
‫ایشیتیب اوقوب خدمت قیلینگ دوستالریما‬ Dinle, anla, hizmet kıl, benim güzel dostlarım!

2 2
‫اورسه سوکسه پری ایتاگنی حمکم توتغیل‬ Vurup- çekiştirse de, pîr eteğin sağlam tut,
‫ایا طالب خدمت اچیره قانالر یوتگیل‬ Ey tâlip hizmet için, zehir iç ve kanlar yut.
‫جان بری دیسه اخالص بریهل جاندین اوتغیل‬ Cânını ver dese de, ihlas ile cândan geç,
‫ایشیتیب اوقوب خدمت قیلینگ دوستالریما‬ İşit, anla, hizmet kıl, benim güzel dostlarım!

396
Dîvân-ı Hikmet

3 3
‫طالب بولسانگ یول آستیده بولغیل تفراق‬ Tâlipsen, yol üstünde çiğnenilen toprak ol,
‫وقت کوزده درختالردین توشاگن یفراق‬ Güz vakti ağaçlardan yere düşen yaprak ol,
‫اعشق بولسانگ دیداریغه بولغیل مشتاق‬ Âşıksan cânânının, didârına müştak ol,
‫ایشیتیب اوقوب خدمت قیلینگ دوستالریما‬ İşit, oku, hizmet kıl, benim güzel dostlarım!

4 4
‫چنی طابلغه پریدین تیاگر کونده ساچنیق‬ Pîrden gerçek tâlibe her gün gelirse sancı,
‫ظاهر ساچنیق باطن اچیره بادلین تاتلیق‬ Zâhir sancı olsa da, bâtını baldan tatlı,
‫جذب حالت انعام قیلغای عشیق قاتیغ‬ Cezbe hâlinde ikrâm, eder aşka kanatlı,
‫ایشیتیب اوقوب خدمت قیلینگ دوستالریما‬ İşitin, hizmet kılın, benim aziz dostlarım!

5 5
‫اینگرانماغیل پریدین تیکسه هر دم جفا‬ Sakın feryât eyleme, pîrden değince cefâ,
‫دیدار طلب ایکی اعلم سورماس وفا‬ Didârı dileyene, iki âlemde vefâ,
‫روز حمرش دل الرین قیلغای صفا‬ Mahşerde gönülleri mest olur bulur safâ,
‫ایشیتیب اوقوب خدمت قیلینگ دوستالریما‬ İşitin, hizmet kılın, benim güzel dostlarım!

6 6
‫پری اکمل مکمل ین تانای دیسانگ‬ Pîr-i kâmil mükemmil tanıyayım istersen,
‫خون جیاگر ییگیل اگر طالب بولسانگ‬ Ciğerin kanını iç, sen şayet tâlip isen,
‫اغزی دیرالر بول مقامده اولوب بارسانگ‬ Bak sana “Şehîd!” derler, bu makamda ölürsen,
‫ایشیتیب اوقوب خدمت قیلینگ دوستالریما‬ Dinleyip hizmet kılın, benim güzel dostlarım!

7 7
‫پری اکمل مکمل ین فریق بولغای‬ Pîr-i kâmil mükemmil mutlaka farklı olur,
‫پری اکمل خلقالر بریهل قولونگ آلغای‬ Pîr-i kâmil edeple senin elini alır.
‫مکمل پری باطن اچیره یولغه سالغای‬ Mükemmil pîr bâtına nüfuz eder yol alır,
‫ایشیتیب اوقوب خدمت قیلینگ دوستالریما‬ Dinleyip hizmet kılın, benim güzel dostlarım!

8 8
‫پری امریین توتمااگن ین واهلل کوردیم‬ Pîr emrin tutmayanı vallâh ve billâh gördüm,
‫دوزخ اچیره نیچوک سن دیب حالنی سوردیم‬ “Nasılsın cehennemde?” diye hâlini sordum.
‫مالیک الر اورابریدی من هم اوردیم‬ Melaikeler vurdu, bir miktar da ben vurdum,
‫ایشیتیب اوقوب خدمت قیلینگ دوستالریما‬ Dinleyin hizmet edin, benim güzel dostlarım!

397
Dîvân-ı Hikmet

9 9
‫بو اعملده خییش الردین قاچیب اوتيم‬ Dünyada iyilerden ayrıldım-kaçıp geçtim,
‫حقدین کیچیب شیطان سوزون حمکم توتيم‬ Hak sözden uzak kalıp şeytan sözünü tuttum,
‫ای نا انصاف دنیا اوچون قانالر یوتيم‬ Hayırsız dünya için ben nice kanlar içtim,
‫ایشیتیب اوقوب خدمت قیلینگ دوستالریما‬ Dinleyin hizmet edin, benim güzel dostlarım!

10 10
‫پری خدمتنی قیلغان کییش نوری روشن‬ Nuru aydınlık olur, pîr hizmetini kılan,
‫دیداریگه اهلل اوزی وعده قیلغان‬ Allâh’ın nuru ile gönlünü tenvir eden,
‫شک کیلتوروب یلغان طالب یودله قالغان‬ Şüphe edip tâlipken, yalandan yolda kalan,
‫ایشیتیب اوقوب خدمت قیلینگ دوستالریما‬ Okuyup hizmet edin, benim aziz dostlarım!

11 11
‫پری خدمتنی قیلغانالرین بویین سینوق‬ Pîr hizmeti kılanın boynu hep bükük olur,
‫خدمت قیلغان طالب الردین قاچغای تموغ‬ Hizmet eden tâlipler, ateşten kaçar olur.
‫پری تعریفنی هیچ تواگنماس آیتسام قاموغ‬ Pîr tarifi tükenmez, söylesem kamu olur,
‫ایشیتیب اوقوب خدمت قیلینگ دوستالریما‬ Dinleyin hizmet edin, benim güzel dostlarım!

12 12
‫پری خدمتنی قیلغان کییش دسیت دراز‬ Pîr hizmetini kılan kişinin eli uzun,
‫اول سببدین دنیا بریهل دایم اراز‬ Dünyaya meyl eylemez, gönlünde derin hüzün,
‫اشک رسیخ رنیگ زردی حقه نیاز‬ Kanlı göz yaş, renk sarı, Hakk’a vermiştir özün,
‫ایشیتیب اوقوب خدمت قیلینگ دوستالریما‬ Dinleyin hizmet edin, benim güzel dostlarım!

13 13
‫خدمت قیلغان ییتار آخر خدایی گه‬ Hizmet eden kavuşur âhirde Hudâ’sına,
‫پری مغان ضامن بودلی گناهیاگ‬ Mürşit şefaat kılar inşallâh günâhına,
‫پری ییتکوراگی حق تعایل پناهیگه‬ Pîr yetiştirir onu, Rahmân’ın yardımına,
‫ایشیتیب اوقوب خدمت قیلینگ دوستالریما‬ Dinleyin hizmet edin, benim güzel dostlarım!

14 14
‫پری خدمیت ای طالب الر آسان ایماس‬ Tâlipler! Pîre hizmet bilin ki kolay değil,
‫طالب الری پری آدلیده مثل مگس‬ Tâlipler pîr önünde elbette sinek değil,
‫ادب سقالب پری آدلیده طعام یماس‬ Pîr önünde edepten yediği taam değil,
‫ایشیتیب اوقوب خدمت قیلینگ دوستالریما‬ Dinleyip hizmet edin, benim aziz dostlarım!

398
Dîvân-ı Hikmet

15 15
‫پریین لطیف حقین لطیف طریقت ده‬ Pîr lütfu Hak lütfudur, bilirsen tarikatte,
‫حق انعایم پریگه ییتار حقیقت ده‬ Hakk’ın ihsânı yeter pîrlere hakikatte,
‫هادی بولوب یولغه سالغان معرفت ده‬ Hâdî olan Allâh’tır, yol verir marifette,
‫ایشیتیب اوقوب خدمت قیلینگ دوستالریما‬ Dinleyip hizmet edin, benim güzel dostlarım!

16 16
‫پری خدمیت حق خدمیت ادب قیلينگ‬ Pîr’e hizmet edebi, Hakk’a hizmet sayılır,
‫سحر وقتده نظر قیلور آاگه بولونگ‬ Seherde nazar kılar, âgâh olur ayılır,
‫ای طالب الر بیدار بولوب یولغه کریینگ‬ Tâlipler uyanıktır, yola erken girilir,
‫ایشیتیب اوقوب خدمت قیلینگ دوستالریما‬ Dinleyip hizmet edin, benim güzel dostlarım!

17 17
‫خدمت قیلغان طالب الری حقه یاقنی‬ Hizmet kılan tâlipler dâima Hakk’a yakın,
‫کیمین کورسه تواضع یلق سوزی حزین‬ Kimi görse tevazu, sözleri ise hazîn!
‫ان شاء اهلل انداغ طالب حقه یاقنی‬ İnşallâh bu tâlipler olurlar Hakk’a yakın,
‫ایشیتیب اوقوب خدمت قیلینگ دوستالریما‬ Okuyup hizmet edin, benim güzel dostlarım!

18 18
‫پریینگ غسال مرید مرده سوزالیاملاس‬ Pîr gassal, mürid ölü, ölüler konuşamaz,
‫کونلگ بریاگن پریدین اوزگه کوزالیاملاس‬ Gönül veren pîrinden başkasını aramaz,
‫حقین تاباگن حقدین اوزگه ایزالیاملاس‬ Hakk’ı bulan müridler, O’na ederler niyaz,
‫ایشیتیب اوقوب خدمت قیلینگ دوستالریما‬ Dinleyip hizmet edin, benim güzel dostlarım!

19 19
‫پریسزیالرین بیانیین آیتای سزیگه‬ Pîri olmayanların hâlin söyleyim size,
‫روز حمرش رنگ رویی بولغای اوزگه‬ Mahşer günü yüzünün rengi solgundur nice!
‫طالب بولسانگ قوالق سایلنگ خییش سوزگه‬ Tâlip ol da kulak ver, söylenen güzel söze,
‫ایشیتیب اوقوب خدمت قیلینگ دوستالریما‬ Dinleyip hizmet edin benim güzel dostlarım!

20 20
‫زاری قیلیب کیمگه بارسه قولنی آملاس‬ Feryâd ile ağlasa kimse elini tutmaz,
‫هدایت ده داد ایالسه یولغه ساملاس‬ Hakk’ı arayım dese, esirdir kimse salmaz,
‫انداغ قودله ایمان اسالم دیین بوملاس‬ Böyle kulda ne imân ne de İslâm bulunmaz,
‫ایشیتیب اوقوب خدمت قیلینگ دوستالریما‬ Dinleyip hizmet edin, benim güzel dostlarım!

399
Dîvân-ı Hikmet

21 21
‫هادی من دیب شیطان لعنی یولغه باشالر‬ “Ben Hâdî’yim!” diyerek şeytan yoluna çıkar,
‫ایت صورت یلک بولوب این قاپیب تیشالر‬ Sureti it gibidir, onu dişiyle sıkar,
‫هیبت قیلیب دوزخ اچیره ایلتیب تاشالر‬ Cehenneme sürükler, bir kütük gibi atar,
‫ایشیتیب اوقوب خدمت قیلینگ دوستالریما‬ Dinleyip hizmet edin, benim güzel dostlarım!

22 22
‫دوزخ اچیره وا ویلتا ندامتا‬ Cehennemde vah olsun, pişmanlık, nedâmet ey!
‫ناهل قیلغان قچان بولغای قیامتا‬ Feryâd eyleyin nasıl olurmuş kıyamet ey!
‫حقه قولليق قیلمادیم دیب ندامتا‬ “Hakk’a kulluk yapmadım!” deyip de nedâmet ey!
‫ایشیتیب اوقوب خدمت قیلینگ دوستالریما‬ İşitip hizmet kılın, benim güzel dostlarım!

23 23
‫خون جگر یوتوب ایتدیم سزیگه حکمت‬ Ciğer kanını içtim, söyledim size hikmet,
‫داع قیالی سزیالرین هم قیلغای رمحت‬ Dua edeyim size, eylesin Mevlâ rahmet,
‫غریت قیلیب حق ساری گه باغالنگ همت‬ Hakk’a teveccüh edin, dileyin O’ndan himmet,
‫ایشیتیب اوقوب خدمت قیلینگ دوستالریما‬ İşitip hizmet kılın, benim güzel dostlarım!

24 24
‫قول خواجه امحد صادق بولوب پریگه بارغیل‬ Kul Hoca Ahmed sen de sâdık olup pîre var,
‫ایتاگیگه یوزونگ سوروب اولوش آلغیل‬ Eteğine yüzün sür, verilirse paylar al.
‫ایلیگ آیاغ قایم قیلیب حارض تورغیل‬ El-ayak kâim olup öyle hizmetinde kal,
‫ایشیتیب اوقوب خدمت قیلینگ دوستالریما‬ İşitip hizmet kılın, benim güzel dostlarım!

170- ‫حکمت‬ Hikmet - 170


Dostlarım Ey!

1 1
ّ
‫ییغالمای مو توبه قیلمای حدین آشتیم‬ Tövbe edip ağlayım, zira haddimi aştım,
‫شیطان لعنی مکری بریهل طرفه شاشتیم‬ Şeytanın hilesiyle ben de yolumu şaştım,
‫نظر قیدلی پری مغان ساری قاشتیم‬ Nazar kılınca pîrim, ona koştum, ulaştım,
‫توبه قیلیب دیدار کورونگ دوستالریما‬ Tövbe edip cemâli görünüz dostlarım ey!

400
Dîvân-ı Hikmet

2 2
‫حق رسول نینگ عناییت بودلی مناگ‬ Hak Resul inâyeti tecelli etti bana,
‫آیت حدیث سوزین بیان قیدلیم سناگ‬ Ayet, hadis, kelâmı beyân etti o bana,
‫طابع بولوب آیتغانالرین قیلغیل اناگ‬ Söylenene tâbi ol, sen itaat kıl ona,
‫طابع بولوب دیدار کورونگ دوستالریما‬ Tâbi olup cemâli görünüz dostlarım ey!

3+ 3
‫امت بولسانگ درود آیتیب طابع بولغیل‬ Ümmetsen salât edip, sen Resul’e tâbi ol,
‫آیت چیقسه درود آیتیب تعظیم قیلغیل‬ Adı geçse nebinin salât gönder, mutî ol,
‫رزق روزی هرنه بریسه قانع بولغیل‬ Rızk ve rıza ne varsa, kanaatkâr bir kul ol,
‫قانع بولوب دیدار کورونگ دوستالریما‬ Kanaatkâr olarak didâr görün dostlar ey!

4 4
‫حقیقت یلق بنده الرگه روزی بریدی‬ Hakikatlı kullara lütfunu ihsân eder,
‫ییب اچییب نعمت الرین یادین آدلی‬ Yiyip-içip nimetin sahibine şükreder,
‫آتنی ایشیتیب ادب قیلیب تعظیم قیلسه‬ Adını işitince, edeple ta’zim eder,
‫تعظیم قیلیب دیدار کورونگ دوستالریما‬ Ta’zim edip didârı görünüz dostlarım ey!

5 5
‫حق تعایل بوینی آلغان مونده تورماس‬ Hak Teâla kokusun alan burada durmaz,
‫جاهل قولالر اوزون کورار عیبنی کورماس‬ Câhil kul nefse kanar, ayıplarını görmez,
‫جنیس آدم اعشق یلقده دم اوراملاس‬ Âdemoğlu aşkından, sevgisinden dem vurmaz,
‫اعشق بولوب دیدار کورونگ دوستالریما‬ Âşık olup didârı görünüz dostlarım ey!

6 6
‫چنی امت الر جاندین کیچیب دیدار کوردی‬ Gerçek ümmetler cândan geçip didârı gördü,
‫نو طالب دیک حلقه اچیره اوزین اوردی‬ Yeni müridler gibi, halkada özün vurdu,
‫قایده بارسه عشق داکننی انده قوردی‬ Her nereye varırsa, aşk tezgâhını kurdu,
‫دواکن قوروب دیدار کورونگ دوستالریما‬ Aşk tezgâhını kurup, didâr görün dostlar ey!

7 7
‫امت من دیب تیدله آیتور ددله یلغان‬ Diliyle “ümmetim!” der, kalbiyle ise yalan,
‫نفیس اوچون اوز جانیین اوتگه سالغان‬ Nefsi için cânını, kızgın ateşe salan,
‫شیخ من تیو کییش مالنی زورهل آلغان‬ “Şeyhim!” deyip kulların malını zorla alan,
‫نذرین آملای دیدار کورونگ دوستالریما‬ Adakları almadan, didâr görün dostlar ey!

401
Dîvân-ı Hikmet

8 8
‫قول خواجه امحد دنیا کورسانگ قاچا کورگیل‬ Kul Hoca Ahmed sen de, dünya bulsan kaça gör,
‫قنات قاقوب هوا ساری اوچا کورگیل‬ Kanat çırp semalara, varmak için uça gör,
‫اهل عیال دشمن سناگ کیچا کورگیل‬ Eş, çocuk düşman sana, bu gerçeği nice gör,
‫جدا بولوب دیدار کورونگ دوستالریما‬ Uzak kalıp didârı görünüz dostlarım ey!

171- ‫حکمت‬ Hikmet - 171


Yâd Edelim Dâima!

1 1
‫خلوت کرییب دوستالریم یاد آیتالوک دایما‬ Halvete girip dostlar yâd edelim dâima,
‫حمبت ین رشابنی نوش ایتالوک دایما‬ Muhabbet şarabını nûş edelim dâima.

2 2
‫حمبت نینگ رشابنی هیچ کیشیگه بریماسالر‬ Muhabbet şarabını kimselere vermezler,
‫بغری قاننی آقوزوب اعشق اچیار دایما‬ Ten kanını akıtan âşık içer dâima.

3 3
‫حمبت نینگ رشابنی اچیاگن اعشق نیشاین‬ Muhabbet şarabını içen âşık nişanı,
‫واهل بولغان بلبل دیک فریاد قیلور دایما‬ Coşkun bülbüller gibi, feryâd eder dâima.

4 4
‫مرید مرده پری غسال اوقوب یورور حسب حال‬ Mürid ölü, pîr gassal, okur, görür o anı,
‫کورای دیبان اول مجال جوالن قیلور دایما‬ Cemâl göreyim diye, cevlân kılar dâima.

5 5
‫مریدالرین تربیت کونده یوز مینگ خاصیت‬ Müridin terbiyesi günde yüz bini aşsa,
‫اوزالرین چوپان صفت چوپان قیلور دایما‬ Özünü bekçi gibi, çoban kılar dâima.

6 6
‫حلقه قوروب ایرانالر هو ذکریین باشالسه‬ Halka kurup erenler, “ Hû!” zikrine başlasa,
‫اول زکریا پیغمرب حارض بولور دایما‬ Zekeriya peygamber hazır olur dâima.

7 7
‫آندین سونگره حق نورین ذاکرالراگ ساچرالر‬ Sonra da Hak nurunu zakirlere saçarlar,
ّ ‫مالیک الر صف توتوب‬
‫اره باشالر دایما‬ Melekler saf bağlayıp erre başlar dâima.

402
Dîvân-ı Hikmet

8 8
‫حمبت رشابیین قولغه آیلب حممد‬ Muhabbet şarabını ele alır Muhammed,
‫ذاکرالرغه سونوبان سایق بولور دایما‬ Zâkirlere sunarak, sâkî olur dâima.

9 9
‫حمبت ین رشابنی اچیاگن اوچون خواجه امحد‬ Muhabbet şarabını içince Hoca Ahmed,
‫عرش اوستیگه قونوبان پرواز قیلور دایما‬ Arş üstüne konarak, pervâz kılar dâima.

172- ‫حکمت‬ Hikmet - 172


Kime Bahşiş Verdi İse!

1 1
‫معرفت بوستاین اچیره کرییب‬ Marifet bostanına ben edep ile girdim,
ّ
‫اول توحید درختیین کوردوم انده‬ Ben tevhîd ağacını, önce orada gördüm,
‫اول درخت نینگ هر شاخیده میوه یس بار‬ Ağacın dallarında her türlü meyvesi var,
‫سبحان ایزیم روزی قیدلی آدلیم منا‬ Sübhan’ım nasip etti, ben meyvesinden aldım.

2 2
‫اول درخت نینگ اصلنی بیلسانگ هو دین ایرمیش‬ O ağacın aslını bilseniz, Hû’dan imiş,
‫تفرید جترید چشمه الری سودین ایرمیش‬ Tefrid-tecrid çeşmeler, görsseniz sudan imiş,
‫اول درخت اعشقالرنینگ یریی ایرمیش‬ O ağaç âşıklara, ebedi vatan imiş,
‫مشاهده قیدلوق دوستالر حرضتیده‬ Biz müşahade kıldık, dostlarım hazretinden...

3 3
‫تیکمه نادان اول درخت نینک یریی ایرمیش‬ Nadanlar ve câhiller, o ağaca eremez,
‫نفسیم دیاگن اول میوه دین هرگزی ییماس‬ “Nefsim, nefsim!” diyenler, o meyveden yiyemez,
‫خام طمع الر نفیس اوچون نیالر دیماس‬ Tamahkâr nefs için; ah! Neler neler demez?
‫نفسدین گیچاگن یاقنی بولور قربتینده‬ Nefsinden geçen kullar, yakın olur Rabbine.

4 4
‫نفسدین کیچدیم جان حجایب اوترو کیدلی‬ Nefsimden geçince ben, cân hicab karşı geldi,
‫جاندین کیچتیم جانیم جانغه قارشو کیدلی‬ Cân verip cândan geçtim, cân câna karşı geldi.
‫غیبغه توشوب غیبغه کرییب اغیب بودلی‬ Gayba girdim gayb oldum, gayba giren gayb olur,
‫حرست اوزره حرست اویت غربتیده‬ Hasret üzere hasret, ateşi gurbetinde...

403
‫‪Dîvân-ı Hikmet‬‬

‫‪5‬‬ ‫‪5‬‬
‫اول همت مقامیغه کریگیل دیدی‬‫ّ‬ ‫‪Önce himmet makamına gir, dedi,‬‬
‫عظمت یلك پادشاه یلغیم کورگیل دیدی‬ ‫‪Azametli sultanlığım gör, dedi,‬‬
‫اول توحید میوه سیدین ییگیل دیدی‬ ‫‪O tevhidin meyvesinden ye, dedi,‬‬
‫لطیف بریالن ییدوردی عشق نعمتیده‬ ‫‪Lütfuyla yedirdi, aşk nimetinden.‬‬

‫‪6‬‬ ‫‪6‬‬
‫کیمگه خبشیش بریدی ایرسه بولسون قوتلوغ‬ ‫‪Kime bahşiş verdiyse olsun kutlu,‬‬
‫صد هزاران جانیم بولسه بولسون يولوغ‬ ‫‪Yüz bin cânım versem hepsi de mutlu,‬‬
‫اول درخت نینگ صفیت دور دوستالر اولوغ‬ ‫‪O ağacın vasfı dostlar çok ulu,‬‬
‫شکرین آیتور قول يلق قیلسنی خدمتیده‬ ‫‪Şükretsin, kulluk kılsın hizmetinde.‬‬

‫‪7‬‬ ‫‪7‬‬
‫اول درخت نینگ سایه سیده اوتلوراغیالر‬ ‫‪Ağacın gölgesinde otururlar,‬‬
‫شوق رشابنی اچییب روحنی قاندوراغیالر‬ ‫‪Ruhlarını şarapla kandırırlar,‬‬
‫ماسوا دین اوزین تمام ییغدوراغیالر‬ ‫‪Masivâdan özlerin koparırlar,‬‬
‫قرار قیلماس عشق تیالیو همتیده‬ ‫‪Karar kılmaz, aşk diler himmetinde.‬‬

‫‪8‬‬ ‫‪8‬‬
‫دوست تیالاگن اول بوستانده قرار قیلماس‬ ‫‪Dost dileyen bostanda karar kılmaz,‬‬
‫حقیقت یلق اعشقالری عشق سزی بوملاس‬ ‫‪Hakikatli âşıklar aşksız kalmaz,‬‬
‫کونلگ ملکنی بریسه انگه کوزگه ایلماس‬ ‫‪Gönül mülkünü verse asla almaz,‬‬
‫تقوا قیلور اچیار نبات رشبتیده‬ ‫‪Takva ile içer nebat şerbeti.‬‬

‫‪9‬‬ ‫‪9‬‬
‫دوست اوچون دنیا عقبا ملکنی سایلب‬ ‫‪Dost için dünya mülkünü bırakıp,‬‬
‫موت اویت اچیره کرییب کویوب یانوب‬ ‫‪Ölüm ateşiyle yanıp- yakılıp,‬‬
‫نیچه قوسه دراگهیدین قارشو کیلیب‬ ‫‪Kovulsa dergâhından karşı gelip,‬‬
‫أر ِن دیب زار ییغالیور حرضتیده‬
‫ِ‬ ‫‪Göster cemâlin der ağlar hasretiyle.‬‬

‫‪10‬‬ ‫‪10‬‬
‫قول خواجه امحد کریدی کورونگ میدان اچیره‬ ‫‪Kul Hoca Ahmed girdi meydan içre,‬‬
‫کوردی توحید درختیین بوستان اچیره‬ ‫‪Tevhîd ağacın gördü bostan içre,‬‬
‫اول درخت نینگ صفتیدور قرآن اچیره‬ ‫‪O ağacın evsafı Kur’ân içre,‬‬
‫خرب بریدی اول ابراهیم سوره سیده‬ ‫‪Haber verdi İbrahim Sûresi’nde.‬‬

‫‪404‬‬
Dîvân-ı Hikmet

173- ‫حکمت‬ Hikmet - 173


Orada Ne Söyleyim?

1 1
‫آاگه سزیین کیچیت دوستالر ایسزی عمریم‬ Habersiz geçti ömrüm, bunu diyeyim sana,
‫وادریغا باریب انده نه آیغایمن‬ Varıp ne söyleyeyim, yarın Hak divanına?
‫فضیل بریهل حکم قیلسه دولت مناگ‬ Lütfuyla hükmeylesin orada Rabb’im bana,
‫عدیل بریهل سورار بولسه نه آیغایمن‬ Adli ile sorarsa, yarın ne söyleyeyim?

2 2
‫اوتوز آشیت قریقغه یییت یاشیم مین‬ Otuz bitti, kırkıma ulaştı yaşım benim,
‫بیلماسمن کیم نیچوک کیچیت عمروم مین‬ Bilmem ki nasıl geçti, gafletle ömrüm benim?
‫تانگال کوین نیچوک بولغای ایشیم مین‬ Yarın nasıl olacak hâlim ve işim benim?
‫مسکنی بولوب قیان ساری قایریلغایمن‬ Miskin olup ne yöne gönderilirim böyle?

3 3
‫معصیت ین دریاسیغه غریق بولوب‬ Ma’siyet deryâsına daldım, düştüm, gark oldum,
‫یورومیش من شیطان بریهل رفیق بولوب‬ Şeytan ile yürüdüm, gafletle refîk oldum,
‫تون کون ییغالب کوزده یاشیم اریغ بولوب‬ Gece-gündüz ağlayıp, gözyaşı çağlar oldum,
‫رسوا بولوب باریب انده نه آیغایمن‬ Rezil olup orada, varıp ne söyleyeyim?

4 4
‫آزوق سزیین یولغه کریاگن اوملایگ بار‬ Aşsız yola girenin açlıktan ölmesi var,
‫کوکسزی درخت چیچک النیب سوملایغ بار‬ Köksüz ağaç çiçeği, dalının solması var,
‫جمرم قول الر بارسه انده سورمایغ بار‬ Mücrim olan kullara orada sorması var,
‫سورار بولسه من قول انده نه آیغایمن‬ Sorarsa ben kuluna, nasıl cevap vereyim?

5 5
‫بو دنیاین منگو یوقنی ایمدی بیدلیم‬ Bu dünyada rahat yok, şimdi anladım, bildim,
‫بو اسیغ سزي ایشالریم دین ایمدی یاندیم‬ Günâh ve isyanımı gördüm, bildim ve yandım,
‫قول خواجه امحد دراگهینگ غه سیغنیب کیدلیم‬ Hoca Ahmed sığındım, bak dergâhına geldim,
‫قورقادورمن قیو سوزغه توتولغایمن‬ Korkuyorum Allâh’ım! Ben hangi taraftayım?

405
Dîvân-ı Hikmet

174- ‫حکمت‬ Hikmet - 174


Kabul Eder Mi?

1 1
‫سحرالرده چاررضب اوروب ربیم دیسام‬ Seherde dört darp edip, aşk ile “Rabb’im!” desem,
‫دراگهیده خواجم قبول قیالرموکنی‬ Hocam beni dergâha acep kabul eder mi?
‫حرستیده باشدین ایاق ورد ایالسام‬ Hasretle baştan-sona, ayakta vird eylesem,
‫دراگهیده خواجم قبول قیالرموکنی‬ Hocam beni dergâha acep kabul eder mi?

2 2
‫تونالر قوپوب دراگهیغه ثنا قیلسام‬ Geceleri kalkarak dergâhta senâ kılsam,
‫باشیم قویوب حرضتیغه داع قیلسام‬ Başım koyup hazrete, yalvarıp dua kılsam,
‫قان یاش توکوب کوزالریمدین بغریم تیلسام‬ Gözlerimden kanlı yaş, dökerek bağrım delsem,
‫دراگهیده خواجم قبول قیالرموکنی‬ Hocam beni dergâha acep kabul eder mi?

3 3
‫اهلل اوچون مردانه وار جانیم بریسام‬ Allâh için yiğitçe, kalksam cânımı versem,
‫زار اینگرایوب ذاکر بولوب ربیم دیسام‬ Ağlayıp, inleyerek, zikredip; “Allâh!” desem,
‫اهل عیال خانمانیم یتیم قیلسام‬ Eş, çocuk, evden, barktan, vazgeçip yetîm kılsam,
‫دراگهیده خواجم قبول قیالرموکنی‬ Hocam beni dergâha acep kabul eder mi?

4 4
‫منصور دیک انا احلق دیب ییغالب یورسام‬ Mansûr gibi; “Ene’l-Hak !” deyip-ağlayıp gitsem,
‫شبیل دیک اعشق بولوب سماع قیلسام‬ Şiblî gibi aşk ile zikredip, sema dönsem,
‫بایزید دیک تون کون تینمای کعبه بارسام‬ Bâyezîd gibi her dem, gidip Ka’be’ye varsam,
‫دراگهیده خواجم قبول قیالرموکنی‬ Hocam beni dergâha acep kabul eder mi?

5 5
‫خییش الرین صحبتیده قایم بولسام‬ İyiler sohbetinde, bulunup kâim olsam,
‫هو هو تیو ذکرین ایتیب دایم بولسام‬ “Hû, hû!” deyip zikrini söyleyip dâim olsam,
‫اعشق الردیک چرخ اوروبان جانیم بریسام‬ Âşık olup yolunda ben de cânımı versem,
‫دراگهیده خواجم قبول قیالرموکنی‬ Hocam beni dergâha acep kabul eder mi?

6 6
‫ایوب صفت قورت رجنیغه صابر بولسام‬ Eyyüp gibi kurtların cefâsına sabretsem,
‫حییی صفت کوزالریم دین قان یاش توکسام‬ Yahya gibi gözlerden kanlı yaşları döksem,
‫مویس صفت طور تاغیده طاعت قیلسام‬ Musa gibi ben Tur’a çıkıp da kulluk etsem,
‫دراگهیده خواجم قبول قیالرموکنی‬ Hocam beni dergâha acep kabul eder mi?

406
Dîvân-ı Hikmet

7 7
‫یونس دیک دریا اچیره بلیق بولسام‬ Yunus gibi deryâda yüzen bir balık olsam,
‫یوسف دیک قودوق اچیره تون کون قالسام‬ Yusuf gibi kuyuda, günlerce öyle kalsam,
‫یعقوب دیک یوسف اوچون قان ییغالسام‬ Yakup gibi “Yusuf!” der, gece-gündüz ağlasam,
‫دراگهیده خواجم قبول قیالرموکنی‬ Hocam beni dergâha acep kabul eder mi?

8 8
‫ایا دوستالر هیچ قیلمادیم خییش عمل‬ Duyun benden dostlarım! Yoktur iyi amelim!
‫ایرانالرین ایزین ایزالب قیلمای جدل‬ Erenlerin yolunda cehd ü gayret edelim,
‫یب خربمن رشمنده من روز ازل‬ Habersizim ne olur, bilmem yevmu’l-ezelim,
‫دراگهیده خواجم قبول قیالرموکنی‬ Hocam beni dergâha acep kabul eder mi?

9 9
‫من دفرتی ثاین ایدیم دردگه دوا‬ Defter-i sânî dedim, bütün dertlere devâ,
‫تفراق صفت باسیب اوتسه مین روا‬ Toprak gibi basarak, üstümden geçse revâ,
‫ییغالب کیدلیم ایشیگینگ گه من یب نوا‬ Ağlayıp geldim ona çaresiz hem bî-devâ,
‫دراگهیده خواجم قبول قیالرموکنی‬ Hocam beni dergâha acep kabul eder mi?

10 10
‫تییل بیالن امت من دیب یلغان سوزالر‬ Diliyle “Ümmetim!” der, oysaki yalan söyler,
‫وعظنی ایتیب خالیقغه دنیا ایزالر‬ Halka nasihat edip, dünyalık malı gözler,
‫کییش مالنی آملاق اوچون هر یان دورالر‬ Kul hakkı yemek için her tür kılığa girer,
‫دراگهیده خواجم قبول قیالرموکنی‬ Hocam beni dergâha acep kabul eder mi?

11 11
‫اهلل تیو صدقیم بیالن توبه قیلسام‬ “Allâh!” deyip Rabb’ime sıdk ile tövbe etsem,
‫غیبت قیلغان تیلالریمین یوز مینگ تیلسام‬ Gıybet eden dilimi, yüz bin parçaya dilsem,
‫حقدین قورقوب دنیا ایشنی آرتقه سالسام‬ Hak’tan korkup dünyayı tutup arkaya atsam,
‫دراگهیده خواجم قبول قیالرموکنی‬ Hocam beni dergâha acep kabul eder mi?

12 12
‫حکمت اوقوب اخالص قیلیب یولغه کریاگن‬ Hikmetleri okuyup, ihlasla yola giren,
‫خیشیالرین ایزین ایزالب داع آلغان‬ İyiler izin sürüp, şeyhlerden dua alan,
‫بوهلوس الر اعشق من دیب یودله قالغان‬ Heveskâr âşık olup, yollarda yayan kalan,
‫دراگهیده خواجم قبول قیالرموکنی‬ Hocam beni dergâha acep kabul eder mi?

407
Dîvân-ı Hikmet

13 13
‫قول خواجه امحد حکمت آیغیل اعشقالرغه‬ Kul Hoca Ahmed sen de, hikmet de âşıklara,
‫صدق بیالن یولغه کریاگن صادقالرغه‬ Sıdk ile yola giren, sözünde sâdıklara,
‫اخالص بیالن حقین دیاگن الیقالرغه‬ İhlasla Hakk’ı anan, lütfuna lâyıklara,
‫دراگهیده خواجم قبول قیالرموکنی‬ Hocam beni dergâha acep kabul eder mi?

175- ‫حکمت‬ Hikmet - 175


Maksada Yeter Mi Ki?

1 1
‫سبحان ایزیم هدایتین روزی قیدلی‬ Sübhân olan Allâh’ım hidayet nasip etti,
‫تلیم حجاب کونلگیمزیدین کیتارموکنی‬ Ar, hicap gönlümüzden kaybolup gider mi ki?
‫توین کوین حرضتیگه اهلل دیسام‬ Gece-gündüz yalvarıp, “Hazreti Allâh!” desem,
‫مونلگیغ بنده مقصودیغه یتارموکنی‬ Mahzun olan bu kulu, maksuda erer mi ki?

2 2
‫معرفت نینگ بوستانیده بلبل بولوب‬ Ma’rifet bostanında güller, bülbüller olup,
‫حق یادیده دایم مدام مشغول بولوب‬ Hak adıyla dâima, zikirle meşgul olup,
‫قول يلق قیلسام حرضتیغه چنی قول بولوب‬ Riyâsız taat ile Rabbe gerçek kul olup,
‫بو حاتلده رحلت تانیگ آتارموکنی‬ Bu hâletle yolculuk şafağı atar mı ki?

3 3
‫ایگری یولغه یوردوم دایم خطا قیدلیم‬ Eğri yolda yürüdüm, dâim hata eyledim,
‫ایمدی بیدلیم اوز جانیمغه جفا قیدلیم‬ Şimdi bildim cânıma ezâ, cefâ eyledim,
‫دراگهینگ گه یقام توتوب ینا کیدلیم‬ Yakam tutup dergâha böyle sersefil geldim,
‫لطف ایالبان توبم قبول ایتارموکنی‬ Lütfedip de tövbemi bilmem kabul eder mi?

4 4
‫ایرانالرین ایزین ایزالب یولغه کریسام‬ Erenlerin izini sürüp de yola girsem,
‫آستانانگده داع قیلیب یوزيم سورسام‬ Dergâha dua ile eğilip yüzüm sürsem,
‫غریبالرین کونلگنی آوالب داع آلسام‬ Gariplerin gönlünü avlayıp, dua alsam,
‫بو ایش بیالن مین ایشیم بیتارموکنی‬ Bu amelimle bana iltifat eder mi ki?

408
Dîvân-ı Hikmet

5 5
‫ندامت ده توین کوین یاشیم توکسام‬ Nedâmetle gece-gün akıtıp yaşım döksem,
‫خدایمغه زاری قیلیب عرض ایالسام‬ Feryâd ile hâlimi Rabb’ime arz eylesem,
‫خیشیالرین حرضتیغه شفیع بولسام‬ İyiler hürmetine derdime şifa bulsam,
‫قول نیازی یب نیازغه ییتارموکنی‬ Duasız olan kula dua kâr eder mi ki?

6 6
‫امحد سین ایسزی عمرونگ ییدلیک اویت‬ Hoca Ahmed bak ömrün, yel gibi geldi-geçti,
‫دنیا تیالب آخرت ین شمیع اوچیت‬ Hep dünyayı diledin, âhiret mumun bitti,
‫معصیت ین پیمانه یس تودلی تاشیت‬ Günâhların çoğaldı, deryâlar gibi taştı,
‫رمحن تنگریم گناهیم دین اوتارموکنی‬ Rahmân olan Allâh’ım beni bağışlar mı ki?

176- ‫حکمت‬ Hikmet - 176


Dökülür Gider Mi Ki?

1 1
‫قارانغو تون اچییده یول اداشتیم‬ Karanlık gecelerde kayboldum, yol yitirdim,
‫یاروغلیغ تانیگ نااگه آتارموکنی‬ Tan vakti aydınlığı, ansızın atar mı ki?
‫قالوزسزی یولغه کرییب طرفه شاشتیم‬ Kılavuzsuz yollara düştüm, yolum şaşırdım,
‫سیقل بریسام زناگرالریم کیتارموکنی‬ Cila sürsem paslarım, dökülür gider mi ki?

2 2
‫ایا دوستالر بو یولالرده حریان بودلوم‬ Dostlarım bu yollarda kayboldum hayrân oldum,
‫باشیم قاتيغ عقلیم آزدی رسسان بودلوم‬ Baş döndü, aklım gitti, avare şaşkın oldum,
‫ایکی اعلم برباد اوروب عریان بودلوم‬ İki âlemde berbat, perişan üryân oldum,
‫آتقان تانیگ غفلت بیالن باتارموکنی‬ Tan vakti aydınlığı, gafletle batar mı ki?

3 3
‫ایرانالر اوشبو یودله جاندین کیچیت‬ İş bu yolda erenler, cândan ve maldan geçti,
‫ذکرین ایتیب سحرالرده بغرین تیشیت‬ Zikirle seherlerde vardı bağrını deşti,
‫جفا تارتیب بو دنیانینگ زهرین اچیت‬ Cefâ çekip dünyanın acı zehrini içti,
‫آنداغ اعشق راحت بیالن ییتارموکنی‬ Böyle âşık rahata kavuşur, yeter mi ki?

409
Dîvân-ı Hikmet

4 4
‫اعشقالری تونالر قوپوب زاری قیلغان‬ Âşıklar geceleri kalkıp ağlayan olur,
‫حمبت نینگ دریاسیدین گوهر آلغان‬ Muhabbet deryâsından cevherler alan olur,
‫بوهلوس الر اعشق من دیب یودله قالغان‬ Heveskâr âşıklarsa, yollarda kalan olur,
‫بایزید دیک اوزین بری کون ساتارموکنی‬ Bayezîd olup bir gün özünü satar mı ki?

5 5
‫کیچه کوندوز سماع قیلیب ییغالاغنالر‬ Gece-gündüz semayla zikredip ağlayanlar,
‫خدمت قیلیب عشق رسیین انگالاغنالر‬ Hizmet edip dergâha, aşk sırrın anlayanlar,
‫همت قورین بیلگه حمکم باغالاغنالر‬ Himmet kemerin bele sıkıca bağlayanlar,
‫شونداغ بوملای وحدت یم دین تاترموکنی‬ Böyle olmadan vahdet meyinden tadar mı ki?

6 6
‫جفا چیکمای حمنت تارتمای وفا یوقتور‬ Cefâ, mihnet çekmeden, bu yolda vefâ yoktur,
‫جفا تارتقان اعشقالرین کونیلگ توقدور‬ Cefâ çeken âşıkın gönlü dâima toktur,
‫جفا تارتمای حمنت کورمای راحت یوقتور‬ Cefâ-mihnet görmeden müride rahat yoktur,
‫اغفل الری حرست بیالن اوتارموکنی‬ Gâfiller hasret ile bu yoldan geçer mi ki?

7 7
‫ایا اعشق کیچه کوندوز تینمای ییغله‬ Ey âşık! Gece-gündüz, dinmeyip dâim ağla,
‫حمبت نینگ فوطه سیین بیلگه باغله‬ Muhabbet kuşağını sıkıca bele bağla,
‫چاررضب اوروب سحرالرده یوراک داغله‬ Dört darp yapıp seherde, yüreklerini dağla,
‫اعشقالری راحت بیالن ییتارموکنی‬ Âşıklar hiç rahata kavuşur, yeter mi ki?

8 8
‫وادریغا اوتیت عمروم تویمای قادلیم‬ Ne yazık geçti ömrüm, burda doymadan kaldım,
‫بو دنیانینگ حمبتنی قولغه آدلیم‬ Dünya muhabbetiyle nasıl oldu aldandım?
‫دنیا ایزالب دین ایشیین آرتقه سادلیم‬ Din, âhiret işinden nasıl da gâfil kaldım?
‫توبه قیلسام خواجم قبول قیالرموکنی‬ Tövbe eylesem Rabb’im, benden kabul eder mi?

9 9
‫ایا دوستالر سحرالرده ناهل قیلغیل‬ Ey dostlar! Seherlerde kalkıp feryâd eyleyin,
‫کوز یاشینگین آقوزوبان ژاهل قیلغیل‬ Gözyaşı akıtarak onda sebil eyleyin!
‫حق ذکریین ایتیب اوزونگ واهل قیلغیل‬ Hak zikrini söyleyip, cân divâne eyleyin,
‫واهل قیلغان حق وصلیغه ییتارموکنی‬ Divâne olan âşık, Hak vaslına erer mi?

410
Dîvân-ı Hikmet

10 10
‫قول خواجه امحد کیچه الری قایم بولغیل‬ Kul Hoca Ahmed sen de geceleri kâim ol!
‫طاعت قیلیب کوندوزالری صایم بولغیل‬ Taat kıl gündüzleri, Hakk’a mutî, sâim ol!
‫منصور ینلگیغ انا احلق دیب دایم بولغیل‬ Mansûr gibi ; “Ene’l-Hak!” söylemeye dâim ol!
‫اعشق بولغان بایش دارده بوالرموکنی‬ Âşığın darağacı, başına yeter mi ki?

177- ‫حکمت‬ Hikmet - 177


Tövbem Kabul Eder Mi?

1 1
‫ربیم اهلل دیبان کوزدین یاشیم ساچسام‬ Rabbim Allâh diyerek gözden yaşımı saçsam,
‫قولوم دیبان منینگ حایلم سوراغیموکنی‬ “Kulum!” diyerek benim hâlimi sorar mı ki?
‫یوزمینگ تورلوک گناهیم دین توبه قیلسام‬ Yüz bin tür günâhımdan, kalkıp tövbekâr olsam,
‫رحیم کیلیب توبم قبول قیلغای موکنی‬ Rahmeyleyip tövbemi O kabul eder mi ki?

2 2
‫تیلیم بیالن اهلل ذکرین جاری قیلسام‬ Dilimle Allâh zikri dâima câri kılsam,
‫سحر وقتده قوپوب ییغالب زاری قیلسام‬ Seher vakti kalkarak, ağlayıp zâri kılsam,
‫همت قیلیب کیچه کوندوز اکری قیلسام‬ Himmetle gece-gündüz, cemâle nazır olsam,
‫دراگهیده خواجم نظر سالغای موکنی‬ Dergâhta hocam bana hiç nazar kılar mı ki?

3 3
‫مسجد کرییب نماز قیلسام زاهدالردیک‬ Mescide girip namaz kılsam zâhitler gibi,
‫عشق اوتیده کویوب یانغان اعشقالردیک‬ Aşk ateşinde yanıp sönen âşıklar gibi,
‫یلغان سوزین تیلگه آملای صادقالردیک‬ Yalan söz söylemeyen, gerçek sâdıklar gibi,
‫اعرفالردیک حقغه واصل بولغای موکنی‬ Ârifler gibi Hakk’a vuslatım olur mu ki?

4 4
‫پری ایتاگنی توتوب حقدین قیلسام طلب‬ Pîr eteğinden tutup, Hak’tan eylesem talep,
‫هر مقصودوم بولسه پریدین قیلسام طلب‬ Maksadım hâsıl olsa, pîrden de kılsam talep,
‫اوشبو یودله دایم پریدین مدد تیالب‬ İş bu yolda dâima, pîrden beklenir medet,
‫مدد بولسه ایشیم روان بولغای موکنی‬ Medet olsa işlerim yoluna girer mi ki?

411
Dîvân-ı Hikmet

5 5
‫یا ربنا یادینگ بیالن بولسام مدام‬ Ya Rabbenâ! Yâdınla ben de olsam her dâim,
‫باری عمروم ذکرینگ بیالن بولسه تمام‬ Bütün ömrüm zikrinle geçip-gitse her dâim,
‫روزه توتوب نماز اوقوب هر صبح و شام‬ Sabah- akşam namazla, bütün günlerim sâim,
‫طلب قیلسام حاجت روا بولغای موکنی‬ İstesem hacetimi Mevlâ kabul eder mi?

6 6
‫قول کوتاریب پریدین داع آلسام دیرمن‬ El açıp pîrden dua, beklerim, alsam derim,
‫بیلیم باغالب خدمتیده تورسام دیرمن‬ Bel büküp hizmetinde, dâimi kalsam derim,
‫همت قیلیب راست یویلغه کریسام دیرمن‬ Himmet edip yoluna ben dahi girsem derim,
‫کونلگ باریب انده نشان بولغای موکنی‬ Gönlüm varıp orada bir nişan alır mı ki?

7 7
‫هر کیچه ین قدر بیلیب اویغاق تورسام‬ Her geceyi Kadir bil, sen de uyanık dursan,
‫خرض بیلیب کیمین کورسام داع آلسام‬ Gördüğün her kişiyi, Hızır bil, dua alsan,
‫قویل بولوب معنا سورای کیمین کورسام‬ Kölesi ol, ma’nâ sor, bilen her kimi görsen,
‫اوشبو ایشدین مراد حاصل بولغای موکنی‬ İşbu güzel amelden murat hâsıl olur mu?

8 8
‫غریت قیلیب دراگه ساری قدم قویسام‬ Gayret edip dergâhın yoluna kadem koysam,
‫ایرته سحر غفلت ده من یاتمای تورسام‬ Seherlerde gafletsiz ibâdet için kalksam,
‫سوا بولوب برچه سیدین حقین سورسام‬ Her şerden uzak kalıp, Hakk’ın rızasın alsam,
‫سوا بولسم حقدین مدد بولغای موکنی‬ Gafletten uzak kalsam, Hak medet eder mi ki?

9 9
‫قول خواجه امحد ین اوشبو سوزی آرزو ایرور‬ Hoca Ahmed’in sözü, kalpten gelen arzudur,
‫آرزوسیغه ییتاملاین قایغو ییور‬ Arzuya kavuşmamak içinde bir kaygudur,
‫تقلید قیلیب هو ذکریین آیتیب یورور‬ Taklitle “ Hû!” zikrini söylemek de kaygıdır,
‫هو هو دیسام صاحب دالن بولغای موکنی‬ “Hû, hû!” desem Allâh’ım dermânım verir mi ki?

412
Dîvân-ı Hikmet

178- ‫حکمت‬ Hikmet - 178


Gidersin Çaresiz Şimdi!

1 1
‫ایا اغفل کوزونگ آچغیل کیتیبدور مجله یار ایمدی‬ Ey gâfil bak, gözünü aç, gitmektedir yârân şimdi,
‫جهان کوهنه ربایت دور که بیلسانگ رهگزار ایمدی‬ Cihân köhne bir saraymış, mürşidini bilsen şimdi.

2 2
ّ
‫کوزونگ ین روشین احسان دیلنگ ین قویت ایمان‬ Gözünü ışıtan ihsân, kalbin kuvvetidir imân,
‫بو دنیا یب وفا یلغان کیتارسان یب مراد ایمدی‬ Bu dünya vefâsız yalan, gidersin çaresiz şimdi.

3 3
‫کیچه کوندوز جدل ایالب بو دنیا عزتنی ایزالب‬ Gece-gündüz cedellerde, dünya izzeti nerede?
‫تون کون بیهوده سوزالب یورورسن رشمسار ایمدی‬ Ömrün geçirme boş sözde, gidersin günâhla şimdi.

4 4
‫گورستانالر ارا باقغیل خالیق ین تماشا قیل‬ Dön de kabristana bir bak, ahalisi olmuş toprak,
‫باری حرست قیلیب ییغالر یاتیبدور خوار و زار ایمدی‬ Hasretle dedi; “el-firak!” yatmaktadır orda şimdi.

5 5
‫ندای ارجیع کیلسه نه کیلتوردونگ ایا بندم‬ “İrcı’î” nidâsı gelse, “Ne getirdin kulum?” dese,
‫بولورسن رسنگون اول دم تورورسن استوار ایمدی‬ Kulu da feryâd ederse, durursun perişan şimdi.

6 6
‫جهان غه اعتماد ایتمه تیلینگ حق ذکریدین قویمه‬ Cihâna itimat etme, sakın zikrini terk etme,
‫بو دنیا عیشین سورمه بولورسن نامدار ایمدی‬ Yanlış yola düşüp gitme, olursun perişan şimdi.

7 7
‫سحرالرده توروب ییغله عبادتغه بیلینگ باغله‬ Seherlerde kalkıp ağla, ibâdete belin bağla,
‫ایمانینگ ین اریغ ساقله بولورسن آبدار ایمدی‬ Kalbini imânla dağla, nedâmet duyarsın şimdi.

8 8
‫بودنیا ذوقیدین کیچگیل حمبت جامیدین اچیگیل‬ Bu dünyanın zevkinden geç, muhabbet kadehinden iç,
‫باریدین بری یوهل کیچگیل یورورسن شاهسوار ایمدی‬ Yanlış değil Hak yolu seç, yürürsün şahsuvar gibi.

9 9
‫خالیق برچه یس اوتیت باری یری قوینیغه یتیت‬ Bak dostların hepsi göçtü, ecel şerbetini içti,
‫اوغول قزیین یتیم اییت بوزودلی روزاغر ایمدی‬ Oğul-kızın yetim etti, bozuldu düzeni şimdi.

413
Dîvân-ı Hikmet

10 10
‫خواجه امحد یسوی ازلت تون کون یوتقاین حرست‬ Ahmed Yesevî’den izzet, gece-gündüz çekti hasret,
‫سحرالر تارتیبان حمنت قیله کور گشت اکر ایمدی‬ Seherlerde gördü mihnet, kazandığı kârdır şimdi.

179- ‫حکمت‬ Hikmet - 179


Özünü Satmadı Mı?

1 1
‫موتوا قبل ان تموتوا حدییث بار‬ “Mûtû, kable en temûtû...” hadis var duymadın mı?
‫اول اعلم فخر رسول آیتمادییم‬ Dü âlem fahri olan Resul’ü demedi mi?
‫مصطفانینگ سوزین ایمدی اوقمادینگ‬ Mustafa’nın sözünü sen hâlâ okumadın,
‫سن اوقماسانگ بورونىغ الر اوقمادیمو‬ Sen kabul etmesen de, büyükler almadı mı?

2 2
‫اوقای دیسانگ پری ایتاگنی حمکم توتقیل‬ Kabul dersen sen bana, pîr eteğin sağlam tut,
‫توبه قیلیب دنیا مالنی آرتقه سالغیل‬ Tövbe edip dünyanın varlığını geri it,
‫اوروب نفس ین شیخینگ اوچون اوزونگ ساتقیل‬ Vur nefsini taşlara, şeyhin için özün sat,
‫شونداغ پریگه مرید اوزون ساتمادی ىم‬ Şöyle mübarek pîre, mürid özün satmaz mı?

3 3
‫ایرگه ایلگینگ بریگیل جانینگ فدا قیلغیل‬ Erlere elini ver hem cânını fedâ kıl,
‫یورمه یریاق بومله ناحق بریی کیلگیل‬ Uzaklara yürüme olma haksız beri gel,
‫اوملک حقدور اوملاس بورون توبه قیلغیل‬ Ölüm mutlak gelecek ondan önce tövbe kıl,
‫کوب کیشیالر توبه سزیین اوتمادی ىم‬ Niceleri tövbesiz bu yurttan göçmedi mi?

4 4
‫اولسه ویل نفیس اوالر رویح اوملاس‬ Ölse bu şaşkın kulun nefsi ölür, ruh ölmez,
‫رس سوزین نادان الرغه آیتسه بوملاس‬ Sır sözleri nâdâna söylese doğru olmaz,
‫رس سوزین نادان جاهل قبول قیلماس‬ Sır sözünden nâdân u câhil de hiç anlamaz,
‫بولسه حمل اعقل قبول قیلمادی ىم‬ Buna mahal olsaydı akıl kabul etmez mi?

414
Dîvân-ı Hikmet

5 5
‫حقیقت یلق ایر سوزین نادان بیلماس‬ Hakikatlı er sözün nâdânlar nerden bilsin?
‫قیل و قادلین سوز سوزالسه جماز ایماس‬ Laf u sözden anlamaz o nasıl mecal bulsun?
‫ینچه چابسانگ قیلیچ بولسه تاشقه اوتماس‬ Saplasan kılıç girmez, o taşa nasıl girsin?
‫الیغه چابسانگ قیلیچ انگه اوتمادی یم‬ Çamura soksan geçer, ona soksan geçer mi?

6 6
‫بریسه ایلیگ توتسه ایتاک سوزگه ییتار‬ El-etek verse ona, belki de bir söz yeter,
‫یوز مینگ انینگ حالویت بیاکر اوتار‬ Onun yüz bin tür hâli, belli ki boşa geçer,
‫پریین سواگن دنیا مالنی تاشالب کیتار‬ Pîri seven dünyayı, malını boşar gider,
‫آخرت یلغ دنیا تاشالب کیتمادی یم‬ Âhiret için dünya boşayıp gitmedi mi?

7 7
‫ییتاگی موکنی ترییک یلگیم یاز و کوزگه‬ Dirliğim yetmez benim yaz, kış, bahar ve güze,
‫گیلاگی خزان یییل ینلگیغ اجل بزیگه‬ Hazan yelleri gibi, ecel geliyor bize,
‫جانیمزیین تنیمزیدین آیرور اوزگه‬ Cân teninden ayrılır, bir gün kavuşur öze,
‫کیم اول جان ین آیریب تندین کیتمادی ىم‬ Gelen cânlar tenlerden ayrılıp gitmedi mi?

8 8
‫توبه بیالن ترییک یلگنی قیلسه بو قول‬ Tövbeyle dirliğini cânlı tutsa iyi kul,
‫قیلسه طاعت ایتسه توبه دایم بو قول‬ İtaat ve tövbede dâim olsa güzel kul,
‫نفس و هوا بو شیطان غه بریماسه یول‬ Nefs u hevâ, şeytanı vermese ona bir yol,
‫توبه یولنی خییش قولالر توتمادی ىم‬ Tövbe yolunu kullar dikkate almadı mı?

9 9
‫قول خواجه امحد توبه قورین باغالغیل سن‬ Kul Hoca Ahmed tövbe kemerini bağla sen,
‫نفس و هوا دشمن الرین قووالغیل سن‬ Nefs ü hevâ düşmanın onları kovala sen,
‫سن تنگریین خاص قویل دیک ییغالغیل سن‬ Allâh’ın has kulusun, ta ciğerden ağla sen!
‫ییغالاغن قول حق دیدارین کورمادی ىم‬ Ağlayan kullar Hakk’ın didârını görmez mi?

415
Dîvân-ı Hikmet

180- ‫حکمت‬ Hikmet - 180


Seni Bulur Muyum?

1 1
‫ایا دوستالر عمروم تانیگ آتار بودلی‬ Bak ömrümün şafağı doğmakta, atar oldu,
‫ایمدی ایزالب یا رب سین تاپارمن مو‬ Ey Rabb’im! Arayıp da, ben seni bulur muyum?
‫جانیم تندین آیریلیبان یاتار بودلی‬ Cân tenden ayrılarak, upuzun yatar oldu,
‫ایمدی ایزالب یا رب سین تاپارمن مو‬ Şimdi arayıp Ya Rab! Ben, seni bulur muyum?

2 2
‫بیشدین اونغه کریدیم ایرسه یاشمن دیدیم‬ Beşten ona girdimse, bak işte gencim dedim,
‫ییگریمه ده ختت اوستیده سلطان بودلوم‬ Yirmide taht üstünde sanki ben sultan oldum.
‫اوتوز یاشین آیلب قولغه اوترو توردوم‬ Yaşım otuz olunca, artık dışarda durdum,
‫ایمدی ایزالب یا رب سین تاپارمن مو‬ Şimdi arayıp Ya Rab! Ben, seni bulur muyum?

3 3
‫قریقغه کرییب قنات قاقیب قایریلمادیم‬ Kırka girince kanat çırparak kayrılmadım,
‫گناه الریم تودلی تاشدی آیریلمادیم‬ Günâhlar doldu-taştı, ne yazık ayrılmadım,
‫عصیان قیلیب اوالریمین من بیلمادیم‬ İsyanlarım çoğaldı, ölümü hiç anmadım,
‫ایمدی ایزالب یا رب سین تاپارمن مو‬ Şimdi arayıp Ya Rab! Ben, seni bulur muyum?

4 4
‫ایلیک یاشاب یاشیم منینگ بودلی تمام‬ Elliye geldi yaşım, artık yol oldu tamam,
‫غنیمت دور بیلسانگ این هر خاص و اعم‬ Ganimettir bir bilse onu has ile avam,
‫مؤمن قول نینگ قوالغیغه بودور کالم‬ Mü’minin kulağına odur ilk ve son kelâm,
‫ایمدی ایزالب یا رب سین تاپارمن مو‬ Şimdi arayıp Ya Rab! Ben, seni bulur muyum?

5 5
‫آتلمیش اوچدور پیغمرب نینگ یاشنی بیلسانگ‬ Peygamberinin yaşı altmış üçtür bir bilsem,
ّ
‫فرض و سنت بویروغیین ادا قیلسانگ‬ Farz ve sünnet emrini hakkıyla eda etsem.
‫قضا ییتسه آخرتقه سفر قیلسانگ‬ Ecel vaktim gelince ahrete sefer kılsam,
‫ایمدی ایزالب یا رب سین تاپارمن مو‬ Şimdi arayıp Ya Rab! Ben, seni bulur muyum?

6 6
‫قول خواجه امحد قویغیل ایمدی دنیا فکرین‬ Kul Hoca Ahmed bırak şimdi dünya fikrini,
‫جهد ایالگیل تینمای آیغیل حقین ذکرین‬ Cehd eyle dinlenmeden, söyle Hakk’ın zikrini,
‫حارض بولوب اوالرینگین ایمدی بیلگیل‬ Sen hazır ol ölüme, gör hayatın aslını,
‫ایمدی ایزالب یا رب سین تاپارمن مو‬ Şimdi arayıp Ya Rab! Ben, seni bulur muyum?

416
Dîvân-ı Hikmet

181- ‫حکمت‬ Hikmet - 181


Yanmayım Mı?

1 1
‫بیدلیم ایمدی حرضتینگ غه کوب یازمیش من‬ Bildim şimdi huzurda çok günâhlar işledim,
‫قاموغ دوستله بو یول اچیره کوب آزمیش من‬ Birçok dostla bu yolda, doğrudan varıp geçtim,
‫قالوزسزی قرانغوگه یول آزمیشمن‬ Kılavuzsuz karanlık, gece yolumu şaştım,
‫کونلگوم تانیگ آتیب کوروب قوپماین مو‬ Gönlümün tanı atıp, görerek kalkayım mı?

2 2
ّ
‫کونلگ تانیگ آت ایرسه قوردی بازار‬ Gönül tanı atarsa meydanda kurar pazar,
‫تفکرین دریاسیغه کرییب سوزالر‬ Tefekkür deryâsına dalar, söyler ve gezer,
‫شوق رشابنی اچیسام دیوب کونلگیم سزیار‬ Şevk şarabını içip, onu gönlüyle sezer,
‫رس رشابنی قویا بریدی قویماین مو‬ Sır şarabını koydu, tutuşup yanmayım mı?

3 3
‫قاموغ دوستالر کیچیت کورونگ کیدلی سريا‬ Bütün dostlarım göçtü, sıra bizdedir görün,
‫یورومیش من تیلبه الردیک یودلین آزا‬ Tilbeler127 gibi oldum, yürüdüğüm yol sorun,
‫رس رشابنی اچیتیم ایرسه بریدی مزا‬ Sır şarabını içmek zorların zoru zorun!
‫آخرت ین اسبابیین قورماین مو‬ Âhiret azığını tedarik etmeyim mi?

4 4
‫آخرتین اسبابیین قوردی یاران‬ Âhiret azığını hazır eyledi yârân,
‫حق رسولین سنتیین توتیت یاران‬ Resul’ün sünnetini her biri tuttu heman,
‫اول سزیدین بورون اوتاگن کروان‬ّ ‫قاین‬
Bizden önce gidenler, nereye göçtü kervan?
‫من االرین ایزین ایزالب ییتماین مو‬ Ben onların izini arayıp bulmayım mı?

5 5
‫وا دریغا کیچیت عمروم غفلت بریالن‬ Vah! Ne yazık geçiyor bu ömrüm gaflet ile,
ّ ‫سوال سورسه جوایب یوق‬
‫حجت بریالن‬ Sual sorsa cevap yok sağlam bir hüccet ile,
‫بریماگی سزی اوترو کیلسه حمنت بریالن‬ Sual ters gelse şayet, cevap yok mihnet ile,
‫ایمدی موزالب قاردیک ایریب آقماین مو‬ Buzlanan kar misali eriyip akmayım mı?

6 6
‫وا دریغا کیچیت عمروم قادلی باقا‬ Vah ne yazık geçiyor ömrüm ben kaldım baka,
ّ
‫ییگیت یلگیم ییدلیک اوت سودیک آقا‬ Gençlik yel gibi geçti, hayat su gibi aka,
‫مسکنی یلکین مقامیده یریتیب یقا‬ Miskinlik makamında yırtıp gömlek ve yaka,
‫توتوب توبه اویت بریالن کویماین مو‬ Tutuşup tövbe ile kül olup yanmayım mı?

127
Tilbe: Dilenci kılıklı derviş.
417
Dîvân-ı Hikmet

7 7
‫قول خواجه امحد یتیت عشقین بساتینه‬ Kul Hoca Ahmed yettin sen de aşk eşiğine,
‫ان شاء اهلل حق ییتکوراگی نیّتینه‬ İnşallâh Hak erdirir, kabrin nur beşiğine,
‫ایشاندیم من حق کالیم آیتینه‬ İnandım Hak kelâmın azamet kudretine,
‫بودلیم رفیق اوتگوالردین اوتماین مو‬ Refik oldum sırattan imânla geçmeyim mi?

182- ‫حکمت‬ Hikmet - 182


Önce Öleyim Mi?

1 1
‫حق رسویل اوملای بورون اولونگ دیدی‬ Hak Resul’üm, “Ölmeden sizler ölünüz!” dedi.
‫دیدار اوچون اوملاس بورون اوملاین مو‬ Didâr için ölmeden önce ölmeyeyim mi?
‫موتوا قبل ان تموتوا بولونگ دیدی‬ “Mûtû kable en temûtû.” böylece olun dedi,
‫دیدار اوچون اوملاس بورون اوملاین مو‬ Didâr için ölmeden önce ölmeyeyim mi?

2 2
‫ایا دوستالر دیدار اوچون ادا بودليم‬ Ey dostlar didâr için nefsimi adar oldum,
‫بو دنیاده حمنت تارتیب گدا بودليم‬ Dünyada mihnet çekip, yolunda heder oldum.
‫فنا بولوب خانماندین جدا بودليم‬ Fenâ fi’llâh olarak, ev-barktan geçer oldum,
‫دیدار اوچون اوملاس بورون اوملاین مو‬ Didâr için ölmeden önce ölmeyeyim mi?

3 3
‫حمبت نینگ دریاسیده چوموب باتیب‬ Muhabbet deryâsına daldım, battım, yok oldum,
‫غواص کیب اول دریادین گوهر تاپیب‬ Dalgıç gibi deryâdan cevher aldım hiç oldum,
‫جانیم برییب شوق رشابنی تویا اچییب‬ Cân verip şevk şarabı doyarak içer oldum,
‫دیدار اوچون اوملاس بورون اوملاین مو‬ Didâr için ölmeden önce ölmeyeyim mi?

4 4
ّ
‫اول آخر خوبالر کتیت قادلیم یلغوز‬ Tüm iyiler göç etti, dünyada yalnız kaldım,
‫نادان الردین ایشیتمادیم بری خییش سوز‬ Nâdânlardan duymadım Hak sözü, sözsüz kaldım,
‫دیلم یوقتور تیلیم یوقتور قوالق هم کوز‬ Kalbim, dilim yok oldu, kulaksız, gözsüz kaldım,
‫دیدار اوچون اوملاس بورون اوملاین مو‬ Didâr için ölmeden önce ölmeyeyim mi?

418
Dîvân-ı Hikmet

5 5
‫انبیاالر اوملای توروب ترییک اودلی‬ Peygamberler ölmezler, dâim diri olurlar,
‫بو دنیاده جفا تارتیب نورغه باتیت‬ Dünyada cefâ çekip, Hakk’ın nuru olurlar,
‫اکفرالردین کوب مالمت جفا باتیت‬ Küffardan ezâ görüp Hakk’ın kulu olurlar,
‫اوملاس بورون دیدار اوچون اوملاین مو‬ Didâr için ölmeden önce ölmeyeyim mi?

6 6
‫اویلاالر بو اعملده گدا بودلی‬ Evliyâ bu âlemde hem kul, hem gedâ oldu,
‫کیچیب اهل و عیایلدین سوا بودلی‬ Eş ve çocuktan geçip, her şeyden ayrı oldu,
‫جاندین کیچیب دیدار اوچون فنا بودلی‬ Hak didârın uğruna, cân verip fenâ oldu,
‫دیدار اوچون اوملاس بورون اوملاین مو‬ Didâr için ölmeden önce ölmeyeyim mi?

7 7
‫حمبت نینگ بازاریده سودا قیلسام‬ Muhabbet pazarında aşk tutup sevdâ kılsam,
ُ
‫فقر فخری مالمتنی انده تارتسام‬ “Fakru fahr” melameti ben o pazardan alsam,
‫ایکی اعلم سوداسیین کوزدین سالسام‬ İki cihân aşkını ten gözümden çıkarsam,
‫اوملاس بورون دیدار اوچون اوملاین مو‬ Didâr için ölmeden önce ölmeyeyim mi?

8 8
‫قول خواجه امحد خوفیدین بیتیت سولوب‬ Hoca Ahmed’in benzi, havf-ı Yezdân’dan soldu,
‫موتوا قبل ان تموتوا اوقوب ایریب‬ “Mûtû kable en temût.” sırrına erdi öldü,
‫حق مصطیف حدیثین حمکم توتوب‬ Hak Mustafa hadisin kalbine sağlam koydu,
‫دیدار اوچون اوملاس بورون اوملاین مو‬ Didâr için ölmeden önce ölmeyeyim mi?

183- ‫حکمت‬ Hikmet - 183


Zehri Tatmayayım Mı?

1 1
‫دیدی اعلم قرآن اوشل تنگری سوزی‬ Âlim dedi kullara ; “Kur’ân Hakk’ın sözüdür!”
‫قول کونلگیغه سادلی نظر حق کوندوزی‬ Gönlüne kılsa nazar, gecesi gündüzüdür.
‫اول مقامین هر دم کورار کونلگ کوزی‬ Her dem gördüğü makam onun gönül gözüdür,
‫کوزوم کوردی کونلگیم اقرار قیلماین مو‬ Gözünün gördüğünü kalbi tasdik etmez mi?

419
Dîvân-ı Hikmet

2 2
ّ‫پری کیلاگن سونگ اون سکزی مینگ اعلم مقر‬ On sekiz bin âleme, pîr geldi sükûnet var,
‫ییيت قت یری ییيت قت کوک تسبیح اوقور‬ Yedi kat yer ve gökler, tesbihle Hakk’ı anar.
‫ضعیف قول من اوزوم مونلگوغ مسکنی فقری‬ Âciz, mahzun, miskinim, işte böyle bir kul var.
‫بودلوم آخر دنیا آرقا ساملاینمو‬ Âhir zaman yurdunu, arkaya salmayım mı?

3 3
‫ضعیف اوزوم یانرقو دیک قدرت بیال‬ Âcizim özüm yanar, kav gibi kudret ile,
‫جماز اوزوم قوشدیک اوچارهمت بیال‬ Mecaz ölüm kuş gibi uçuyor kudret ile,
‫کیچیت عمروم کیدلی کورونگ نوبت بیال‬ Geçti bu fânî ömrüm gel de gör nevbet ile,
‫دوستالریم اگ سوزوم یاداگر قویماین مو‬ Dostlarıma sözümü emanet etmeyim mi?

4 4
‫آیتادورمن ایزیم اهلل یادی بریالن‬ Söylüyorum sizlere, Allâh’ın adı ile,
‫اچییم تاشیم نوراگ یارور یادی بریالن‬ İçim dışım nuruyla parlıyor yâdı ile,
‫احسان قیدلی اهلل کوندوز فضیل بریالن‬ İhsan eyledi Allâh gündüzü fazlı ile,
‫تاشیم گوهر خریداراگ ساتماین مو‬ Dışım cevher olunca tâlibe satmayım mı?

5 5
‫ضعیف اوزوم ایزیم حقین کالمینه‬ Zayıf özüm, ayağım, yol Hakk’ın kelâmına,
‫کوز آچیبان باقمه دنیا حرامینه‬ Göz açıp bakma asla, dünyanın harâmına,
‫کیکوردیالر یم عشقینگ اوتاغینه‬ Aşkın meyi sunuldu, âşıklar otağına,
‫کرییب انده هزار داستان آیتماین مو‬ Girip binlerce destan orda söylemeyim mi?

6 6
‫نه بریورالر آخرت ده قوروق سوزگه‬ Hiçbir değeri yoktur ahrette kuru sözün,
‫قیلمیش فعلینگ اویروملاسون یاردین اوزگه‬ Yaptığın iş önemli, bir de cevherin özün.
‫اوزاق سفر کیلیب تورور ایمدی بزیگه‬ Artık sefer başladı yummadan aç şu gözün,
‫گینی قادلیم اول کروان غه یتماین مو‬ Geri kaldım kervandan ulaşıp yetmeyim mi?

7 7
ُ
‫خلق یلق قیلیب ییغالغوچنه کویسانگ کریاک‬ Duygulanıp ağlama, bak artık yanman gerek,
‫ایگری بولوب یوروگوچنه اولسانگ کریاک‬ Eğilip de bükülme, belki de ölmen gerek,
‫قول خواجه امحد توبه بریهل اولسانک کریاک‬ Kul Hoca Ahmed tövbe, ederek ölse gerek,
‫عسل ینلگیغ اول دم زهرین تاتماین مو‬ Bal misali o demde zehri tutmayayım mı?

420
Dîvân-ı Hikmet

184- ‫حکمت‬ Hikmet - 184


Ahireti Sevmeyim Mi?

1 1
‫سبحان ایزیم خاص عشقیین قیدلی انعام‬ Yüce Rabbim bizlere aşkını kıldı in’am,
‫اعشق بولوب پاک عشقیده کویماین مو‬ Ben O’na âşık olup, aşkından yanmayım mı?
‫اوزدین اوزگه طلبالرین قیدلی حرام‬ Nefsanî istekleri kıldı bizlere harâm,
‫بنده بولسام یلغوز اوزین سویماین مو‬ Ben sadece Rabb’imin cemâlin sevmeyim mi?

2 2
‫قیو بنده یلغوز سویسه پادشاه قیالی‬ Hangi kul sever ise, Rab onu sultan kılar,
‫اون سکزی مینگ اعلم اچیره افشا قیالی‬ On sekiz bin âlemde, gösterir, ayan kılar,
‫خالیقالر تایج رسای انشا قیالی‬ Hizmetliler, taç, saray, köşkleri inşa kılar,
‫بو سوز ایشیتیب آنگه جانیم بریماین مو‬ Ben bu lütfu duyunca, cânım vermeyeyim mi?

3 3
‫حق تعایل اعشقالرغه بریدی خلعت‬ Hak Teâla uşşaka sırmalı kaftan verir,
‫جان بریارده یاغیب اوتیت آب رمحت‬ Rahmet suyu indirir, kudretiyle cân verir,
‫اعشقالرین هر موییده مینگ خاصیت‬ Âşıklar zerresine, sayısız erdem verir,
‫حمنت تارتیب خاصیت الر کورماین مو‬ Mihnet çekip erdemi ben şimdi görmeyim mi?

4 4
‫اهلل ایدی رمحتیم دین عشق یراتیم‬ Allâh der; “Rahmetimden yüce aşkı yarattım,
‫آنینگ اوچون اعشقالرین کوب ییغالتیم‬ Onun için uşşakı, gece- gündüz ağlattım.
‫درد و بال حمنتالرگه بیل باغالتیم‬ Dert ve bela vererek, mihnete bel bağlattım.”
‫بیلیم باغالب عشق یویلده اوملاین مو‬ Bel bağlayıp da aşkın yolunda ölmeyim mi?

5 5
‫اعشقالرغه وعده قیدلی دیداریین‬ Âşıklara va’dettin, görmeyi didârını,
‫اوزی بیلور دیدار اوچون بیماریین‬ Bilen bilir didârın, hastası sevdâsını,
‫تونالر قاتیب کوب ییغالاغن بیداریین‬ Gece soğuklarında sessiz ağlamasını,
ّ
‫بیدار بولوب حقه قول يلق قیلماین مو‬ Uykusuz olup Hakk’a kulluk bağlamayım mı?

6 6
‫دنیا طلب حریص الرین بندم دیماس‬ Dünya muhterisine Rabb’imiz kulum demez,
‫روز حمرش یودلین آزسه یولغا ساملاس‬ Yoldan çıkan azgını, mahşerde yola koymaz,
‫سوساب چنقاب داد ایالسه قولنی آملاس‬ Susuzluktan çatlasa bir damla suyu vermez,
‫دنیا تیبیب آخرتین سویماین مو‬ Dünyadan nefret edip, ahreti sevmeyim mi?

421
Dîvân-ı Hikmet

7 7
‫خواجم ایدی چنی بنده گه بریای اولوش‬ Rabbim der ; “Gerçek kula taksimat, pay vereyim,
‫رشیط اودلور منگه ساری قیلسه یوروش‬ Şartım odur ki bana geldiğini göreyim.
‫نفسدین کیچیب شیطان بیالن قیلسه اوروش‬ Nefsiyle şeytanıyla savaşını bileyim.”
‫نفسدین کیچیب ریاضت ده سوملاین مو‬ Nefsimden vazgeçerek, takvada solmayım mı?

8 8
‫رمحتیم دین امید توتسانگ سحر تورغیل‬ Rahmetimi umarsan, seherlerde erken kalk,
‫گیچه یاتمای کوندوز ییغالب حقین تابقیل‬ Gece yatma beni bul, gündüz ağla diyor Hak!
‫آندین سونگره اریغ بولوب نفسین تیبگیل‬ Ondan sonra arı ol, nefsini sok ve bırak,
‫نفسین تیبیب حقه قول يلق قیلماین مو‬ Nefsimi tepip Hakk’a kulluk kılmayayım mı?

9 9
‫رصاط کیچمای بنده بولسانگ قهقه کومله‬ Sen sıratı geçmeden kahkaha ile gülme,
ّ ‫جنت کریمای بو دنیاده‬
‫خرم یورمه‬ Cennetine girmeden, kibirlenip yürüme,
‫دیدار کورمای ییغالماقین زینهار قویمه‬ Cemâlini görmeden, ağlamayı terk etme,
‫مونده ییغالب آخرت ده کوملاین مو‬ Burada ağlayıp da, ahrette gülmeyim mi?

10 10
ّ
‫ایسزی عمروم حقه یانمای بیجا کیتیت‬ Yazık ki ömrüm Hakk’a dönmeden boşa gitti,
‫حمبت نینگ جامنی اچیمای وقتیم یتیت‬ Muhabbet kâsesinden içmeden vaktim bitti.
‫کیمگه آیتیب کیمگه ییغالی باشیم قاتيغ‬ Kime deyip-ağlayım, aşk cânıma tak etti,
‫ندامت ده ساچ و ساقال یوملاین مو‬ Nedâmetle saçımı, başımı yolmayım mı?

11 11
‫اعیص جایف قولونگ اچیره من گنهاکر‬ Kusurluyum, âsîyim, işte geldim günâhkâr!
‫گناهیمین عفو ایالسانگ اوزونگ غفار‬ Ne olur affet beni; senin özündür Gaffâr!
‫رمحت بیالن عیبیم یابسانگ آتینگ ستار‬ Ört benim ayıbımı, senin bir ismin Settâr!
‫امید توتوب دراگهینگه کیلماین مو‬ Ümitle dergâhına ben şimdi gelmeyim mi?

12 12
‫حق تعایل رمحت بریالن منگه باقیت‬ Hak Teâla rahmetle, şefkatle bana baktı,
‫رمحت سویی کوزالریمدین تینمای آقیت‬ Gözümden rahmet yaşı coştu, dinmeden aktı.
‫اعشقالرغه عشق چقماقنی یاقیب چاقیت‬ Uşşaka aşk çakmağın, çakarak yaktı-baktı,
‫عشقنی اوقوب خالیقغه یایماین مو‬ Aşkını ahaliye okuyup yaymayım mı?

422
Dîvân-ı Hikmet

13 13
‫قول يلق اچیره اعدت قیالی قیلسانگ قبول‬ Âdetleşen kulluğum, keremen eyle kabul,
‫یوق يلق اچیره ادا بولسام مثل رسول‬ Yoklukta varlık bulsam, böyleydi Yüce Resul.
‫بو اعملده هیچ کیم یوقتور مندیک ملول‬ Bencileyin yaralı bu âlemde yok bir kul,
‫غریب بولوب آستانانگده اوملاین مو‬ Dergâhın kapısında ben şimdi ölmeyim mi?

14 14
‫لطف و کرم احسان قیدلی بیالملادیم‬ Lütf u kerem, ihsânı, hakkıyla bilemedim,
‫شاکر بولوب انینگ شکرین قیالملادیم‬ Şâkir olup şükrümü, bi-hakkın kılamadım,
‫پروانه دیک مینگ تصدق بوالملادیم‬ Pervâne gibi dönüp, ben kurbân olamadım,
‫پروانه دیک کویوب اخگر بوملاین مو‬ Pervâne gibi yanıp, ben kül olmayayım mı?

15 15
‫تون سحرالر بیدار قیدلی ییغالسون دیب‬ Seher vakitlerinde bîdâr olup, ağlasın,
ّ
‫یاشنی توکوب عشقه بیلنی باغالسون دیب‬ Gözyaşlarını döküp, aşka belin bağlasın,
‫اورتاب کویوب یوراک بغرین داغالسون دیب‬ Tutuşup yansın, pişsin, ciğerini dağlasın,
‫داغنی آیلب حق قاشیغه بارماین مو‬ Ben Hakk’ın huzuruna yükümle varmayım mı?

16 16
‫وحدانیت دریاسیدین خرب بریدی‬ Vahdetin deryâsından bizlere haber verdi,
‫اهلل اوزی هادی بولوب یولغه سادلی‬ Hâdî ismiyle Rabbim, lütf u inâyet verdi.
‫دوزخ اچیره قاملاسون دیب قولوم آدلی‬ Cehenneme düşmesin deyip, elimi aldı,
ّ
‫جان ودیلم آنداغ حقه بریماین مو‬ Cânımı ve kalbimi, Hakk’a vermeyeyim mi?

17 17
‫اهلل ایدی جان ین بریدیم طاعت قیلغیل‬ Allâh bize emretti; “Cânı verdim, taat kıl,
‫یوز مینگ بال سنگه سالسام طاقت قیلغیل‬ Yüz bin bela yaşatsam, sen yine de takat kıl,
‫مین ایزالب ییغالماقین اعدت قیلغیل‬ Gece-gün beni ara, ağlamayı âdet kıl.”
‫بالسیغه صابر بولوب یورماین مو‬ Belalara sabredip, yolda yürümeyim mi?

18 18
‫حق تعایل سالم ایدی کویاگنالرگه‬ Mevlâ selâm gönderdi, aşkından yananlara,
‫قانالر توکوب ایکی کوزین اویغانالرغه‬ Kanlı yaşlar akıtıp, gözlerin oyanlara,
‫جان ین جانغه پیوند قیلیب یوراگنالرگه‬ Cânı-câna ekleyip, huzura varanlara,
‫خنجر آیلب کوزالریمین اویماین مو‬ Hançer alıp gözlerim, şimdi oymayayım mı?

423
Dîvân-ı Hikmet

19 19
‫حق پرتوی کیمگه توشسه دانا قیلور‬ Hak nuru kime düşse, o gönlü bilge kılar,
‫کونیلگ یاروب باطن الرین بنا قیلور‬ Kalbini nurlandırır, dünyasın bina kılar,
‫معرفت ین آیتیب اوزين گویا قیلور‬ Ma’rifeti söyleyip özünü zinde kılar,
‫گویا بولوب حق یول الرین آیماین مو‬ Hakk’ın mutlak yolunu şimdi söylemeyim mi?

20 20
‫سالم ایدی دوستالریغه حق مهربان‬ Selâm dedi dostlara Hak, o Yüce mihribân,
‫مونده ییغالنگ آخرتده قیالی خندان‬ Kim dünyada ağlarsa, ahrette olur handân,
‫حق یویلده اعشقالرین جاین قربان‬ Hak yolda âşıkların olsun cânları kurbân,
‫بو سوز ایشتیب یوز مینگ جانیم بریماین مو‬ Bu sözü duyunca ben, yüz bin cân vermeyim mi?

21 21
‫من دفرتی ثاین آیدیم دردگه درمان‬ Ben defter-i sânîde, söyledim derde dermân,
‫بری و باریم بندم دیسه قاملاس ارمان‬ Tek olan Yüce Rabbim “Kulum!” derse iş tamam,
‫هر نه قیلسه اوزی قیلور حقدین فرمان‬ Her ne yapsa özüne, çünkü Hak’tandır fermân,
‫فرمانیده حارض بولوب یورماین مو‬ Fermâna hazır olup, şimdi yürümeyim mi?

22 22
‫قول خواجه امحد بو دنیاده یب غم اوتدونگ‬ Hoca Ahmed dünyadan gamsız, kedersiz geçtin,
‫حقدین قورقمای تانگ آتقوچنه کوپوب یاتدینگ‬ Güneş doğana kadar, Hak’tan korkmayıp yattın,
‫دنیا تیالب حق ذکرین تاشالب آتدینگ‬ Dünyayı talep ettin, Hak zikrini bıraktın,
‫توبوا ایله اوقوی اوقوی اوملاین مو‬ “Tûbû ileyhi.”128 diye, okuyup ölmeyim mi?

185- ‫حکمت‬ Hikmet - 185


Niçin Yapmazsın?

1 1
‫اولوم ایلچییس کیدلی یراغینگ نیگه قیلماس سن‬ Ölüm meleği geldi, sen hazırlık yapmazsın,
‫ساقال ساچینگ آقاروب یراغینگ نیگه قیلماس سن‬ Saç-sakalın ağarmış, aklardan utanmazsın!

2 2
ّ ‫تنینگده قاملادی‬
‫قوت وجودینگ بارچه یس زمحت‬ Bedeninde yok kuvvet, vücudun sana zahmet,
‫االردین آملاین عربت یراغینگ نیگه قیلماس سن‬ Bundan almayıp ibret, sen hazırlık yapmazsın!

128
Tûbû ileyhi: O’na tövbe ediniz. (Hud Sûresi 11/90. Ayet)
424
Dîvân-ı Hikmet

3 3
‫اولومین ایلچییس کیدلی سناگ ایمدی خرب بریدی‬ Ölüm elçisi geldi, sana haberler verdi,
‫سناگ نه بودلی کیلیب یراغینگ نیگه قیلماس سن‬ Yaşın kemâle erdi, sen hazırlık yapmazsın!

4 4
‫قاموغ یارانالرینگ کیتیت کورساتیت بوییین توتیت‬ Kamu yârânlar gitti, hepsi ahrete göçtü,
‫کیلیب یری قوینیده یاتیت یراغینگ نیگه قیلماس سن‬ Toprak koynunda yattı, sen hazırlık yapmazsın!

5 5
‫بو دنیاین نیگه سویدونگ غلت قیدلینگ خطا قیدلینگ‬ Niçin dünyayı sevdin, hayatın ona verdin,
‫قاین عقباغه نه قیدلینگ یراغینک نیگه قیلماس سن‬ Ukbâya neyi kıldın, sen hazırlık yapmazsın!

6 6
‫بو تندین جان ین آملاقغه ملک کیدلی آیرماقغه‬ Melek geldi almaya, cân tenden ayırmaya,
‫سین قویماس دم اورماقغه یراغینگ نیگه قیلماس سن‬ Mazeret yok saymaya, sen hazırlık yapmazsın!

7 7
‫قولخواجهامحدنهایشقیدلینگاوزونگارساگوقیدلینگ‬ Hoca Ahmed ne yaptın, özünü kime sattın?
‫بو دنیا جریاکنیب ییغدینگ یراغینگ نیگه قیلماس سن‬ Bak kendini aldattın, sen hazırlık yapmazsın!

186- ‫حکمت‬ Hikmet - 186


Deyip Söylemedi Mi?

1 1
‫شیک یوقتور قیامت کون کیلور دوستالر‬ Şüphe yok ki kıyamet bir gün gelecek dostlar!
‫ال اقسم بیوم القیامه دیب آیتمادی مو‬ “Lâ uksimu bi-yevmi’l-kıyâme…”129 demedi mi?
‫اوزون بایق اوزگه الرین فاین بیلینگ‬ Ruh bâki, beden fâni, gerçek böyledir dostlar,
‫لک یشء هالک دیب آیتمادی مو‬ “Küllü şey’in hâlikun…”130 Mevlâ söylemedi mi?

2 2
‫مجله جانالر یری قوینیغه آخر کریاگی‬ Evvel-âhir cümle cân, yer koynuna girecek,
‫منگو بایق آواغن ایزیم اوزی قالغای‬ Bâki kimdir fâni kim, onu orda bilecek.
‫زمانه آخر بولسه کوک یاریلغای‬ Kıyamet saatinde gök yarılıp inecek,
ّ
‫اذا السماء انشقت دیب آیتمادی مو‬ “İza’s- semaun şekkat...”131 deyip- söylemedi mi?

128
Tûbû ileyhi: O’na tövbe ediniz. (Hud Sûresi 11/90. Ayet) 130
“Her şey yok olacaktır...”, (Kasas Sûresi, 28/88. Ayet)
129
“Kıyamet gününe yemin ederim...”, (Kıyame Sûresi, 75/1.Ayet) 425 131
“Gök yarıldığı zaman...”, (İnşikak Sûresi, 84/1. Ayet)
Dîvân-ı Hikmet

3 3
‫قیامت نینگ عالمیت بسیار کیچاگی‬ Âdeta sayısızdır kıyamet alameti,
‫کالم اهلل معین کیتیب خطی اوچاگی‬ Saati gizlenmiştir, o da Hakk’ın hikmeti.
‫بولوت کوکراب یری تیربانیب تاغالر کوچاگی‬ Yer yarılır, dağ yürür, alınmaz mı ibreti,
‫یوم ترجف الراجفه دیب آیتمادی مو‬ “Yevme tercüfu’r-racif...”132 deyip söylemedi mi?

4 4
‫اهلل بیلور کیمگه راحت کیمگه عذاب‬ Her kulu bilir Allâh, kim rahat, kime azap,
‫اواغن ایزیم قایض بولوب سوراغی حساب‬ Kâdir Mevlâ Hâkimdir; o gün soracak hesap.
‫وا حرستا بنده نیچوک بریاگی جواب‬ Vâ hasretâ! Ben nasıl o gün veririm cevap!
‫یوم یقوم احلساب دیب آیتمادی مو‬ “Yevme yekumu’l-hisab...”133 deyip söylemedi mi?

5 5
‫قول خواجه امحد آیتور تون کون یا رب سین‬ Kul Hoca Ahmed anar gece-gündüz hep seni,
‫زار ییغالبان عشقینگ بیالن توین کوین‬ Hıçkırıklarla ağlar, yaşla yıkar bedeni,
‫تاپار بنده یورسه دایم ایستاب سین‬ Yürüse bulur bir dost, o ise ister seni,
‫فاطلبین جتدین دیب آیتمادی مو‬ “Fe’tlubnî, tecidnî...”134 deyip söylemedi mi?

187- ‫حکمت‬ Hikmet - 187


Almadı Mı?

1 1
‫دنیا سویمک خطاالرین بایش تورور‬ Dünya muhibbi olmak, hataların başıdır,
‫اول مصطیف بزیین آاگه قیلمادیمو‬ O Mustafa bizleri böyle uyarmadı mı?
‫الفقر فخری تیو تنگری ررسیل‬ “El-Fakru fahrî.” deyip bize Allâh Resul’ü,
‫اواغنیدین درویش یلکین آملادی مو‬ Kadrinden dervişliği çekip de almadı mı?

2 2
‫قویمادی مصطفادیک نیچه یاران‬ Koymadı Resul gibi nice dost, nice yârân,
‫ابو بکر عمر یلع بیلگیل عثمان‬ Ebu Bekir’le Ömer, Ali’yle bir de Osman,
‫ختیت بریهل اوچار ایردی اول سلیمان‬ Tahtı ile uçardı nerde Sultan Süleyman?
‫بو اولوم چنلگیگه آملادی مو‬ Bu ölüm çengeline takılıp gitmedi mi?

132
“O büyük sarsıntının olacağı günde…”, (Naziat Sûresi,79/6. Ayet)
426 133
“O kıyamet, hesap gününde…”, (İbrahim Sûresi, 14/41. Ayet)
134
“Beni talep et ve mutlaka bulursun.”, Risale-i Kutsiye’de.
Dîvân-ı Hikmet

3 3
‫عمر ایردی دین اسالم یولنی آچغان‬ Ömer’di, din-i İslâm yolunu nâsa açan,
‫یلع ایردی اکفرالرنینگ بویننی چابقان‬ Ali’ydi kâfirlerin kellesini koparan,
‫شریان ایلیگ بریالن خیرب بابنی آچقان‬ O arslan pençesiyle Hayber kapısın açan,
‫اول هم اجل رشابیدین تاتمادی مو‬ O da ecel şarabın, nûş edip tatmadı mı?

4 4
‫فتوبوا ایل اهلل غه بویون سونغیل‬ “Fe tübû ila’llâh...”135 de, boynunu eğ Rahmân’a,
‫معصیتغه باقماغیل کوزینگ یومغیل‬ Ma’siyetlere bakma, gözünü yum harâma,
‫نسوح دیک اعلم اچیره آتینگ قویغیل‬ Tövbe-i nasûh ile söz ver Rahmân olana,
‫تیالک یلک قول تیالگیین آملادی مو‬ Dileyen kul Rabbinden dileğini almaz mı?

5 5
‫الست بربکم دیمیش وقتده‬ “Elestü bi Rabbiküm?”136 söylediği o vakit,
ّ
‫عهد قیلیب قالوا بیل دیدیم حقه‬ “Kâlû belâ!”137 diyenler, yaptı Rabbiyle akit.
‫اگر سنی تانر بولسانگ املیثاقه‬ Sözünden dönsen şayet, olur misakın sâkıt,
‫اورنونگ سنینگ جهنم ده بوملادی مو‬ O zaman senin yerin cehennem olmaz mı ki?

6 6
‫اواغن ایزیم فاسقالرغه اوردی مثل‬ Rahmân fasık kullara zikretti böyle mesel,
‫اوئلک اکالنعام بل هم اضل‬ “Ulaike ke’l- en’am...” hayır o “belhum edall...”138
‫تورت ایاغلیق چارپاالردیک یورور االر‬ Dört ayaklı hayvanlar belki onlardan beter,
‫تلیم ایرالر اندین عربت آملادی مو‬ İbret alan yiğitler, bundan ibret almaz mı?

7 7
‫اعلم فخری کبوترگه مسجد دیاگن‬ Peygamber güvercine; “ Sen secde eyle!” demiş,
‫حممدنینگ حرضتیدین بال تیالاگن‬ O da Yüce Rabb’inden bol nimetler istemiş.
‫عرش و زاکت بریگیل دیسه خوب کورمااگن‬ “Öşür ve zekâtı ver!” dese iyi görmemiş,
‫دنیا اوچون دیننی ییلاگ ساتمادی مو‬ Dünya için dinini yellere satmadı mı?

8 8
‫سیغماس قارون مایل انینگ یابان یازی‬ Sığmaz hazinelere Karun’un malı, nazı,
‫اعلم اچیره مشهور تورور انینگ سوزی‬ Âlem içre meşhurdur onun o çirkin sözü,
‫دنیا مالنی ییغیب آلسه تویماس کوزی‬ Yığdı dünya malını asla doymadı gözü,
‫بری آووچ تفراق بریال تویمادی مو‬ Bir avuç toprak ile gözleri doymadı mı?

135
“Allâh’a tövbe edin…” (Nur Sûresi, 24/31. Ayet) 137
“Evet Rabbimizsin! dediler.” (A’raf Sûresi, 7/172. Ayet)
136
“Ben sizin Rabbiniz değil miyim ?” (A’raf Sûresi, 7/172. Ayet) 427 138
“Onlar hayvanlar gibidirler… Hayır hayır hayvanlardan da daha
aşağıdırlar.” (A’raf Sûresi, 7/179. Ayet)
Dîvân-ı Hikmet

9 9
‫ایر اول بولور اوملاس بورون مالنی بریسه‬ Er kişidir ölmeden önce malını verse,
‫قارون تورور اوشل کییش اغفل تورسه‬ Karun’dur o kişi ki, vermeden gâfil olsa,
‫یلغوزگینه شوملوغیدین اوشل عییس‬ Yalnızca şumluğundan, işte Hazreti İsa,
‫تورتونیچ کوکده یلغوز قاملادی مو‬ Dördüncü kat semada o yalnız kalmadı mı?

10 10
‫قول خواجه امحد بیدار بولغیل طاعت قیلیب‬ Hoca Ahmed uykusuz, aç-susuz kal, takat kıl,
‫تلیم یازوق ایشالرینگدین عربت آیلب‬ İbretlik günâhlardan ders çıkar doğruyu bul,
‫ایشانماغیل ییگیتلیک که فساد قیلیب‬ Aldanma yiğitliğe, hepsi geçer bir gün bil,
‫تلیم آچیلیب قایتیب ینه سویماین مو‬ İbretle nazar edip, doğruyu sevmedin mi?

188- ‫حکمت‬ Hikmet - 188


Bildiniz Mi?

1 1
‫ایا دوستالر کیتمک اوچون مونده کیدلوک‬ Ey dostlar gitmek için biz bu diyara geldik,
‫کیلیب کیتمک باعثیین بیدلینگزیمو‬ Niçin bu geliş- gidiş, akledip bildiniz mi?
‫اصیل وطن اودلور مونده مسافرسن‬ Asli vatan orası, burda misafir olduk,
‫سودا اوچون کیلیب سودا قیدلینگزیمو‬ Bir sevdâ için gelip emele erdiniz mi?

2 2
ّ
‫کروان بایش خرب بریدی لک جان غه‬ Kervanbaşı haberler veriyor cümle câna,
‫سودا قیل دیب بویوردیالر هر قیانغه‬ Alış-verişini yap, duyur bütün cihâna.
‫سوداسیین قیدلی زیان کوب نادان غه‬ Sevdâsın zâyi etti yazık olsun nâdâna,
‫سود و زیان قیلغانین بیدلینگزیمو‬ Kârda mı zararda mı, yaptığın bildiniz mi?

3 3
‫اعقل قول الر سوداسیین قیدلیالر ختت‬ Akıllı kullar ise, sevdâsına kılar taht,
‫سوداسیین قیلغان قول الر بولور نیکبخت‬ Sevdâsını bulanlar hepsi olur açık baht,
‫بازاریین قیلیب باغالر یوکالرین سخت‬ Pazarını iyi yap, yüklerini iyi tart,
ّ ‫تیار بودلی سزی هم‬
‫تیار بودلونگزیمو‬ ّ
Hazır oldu olanlar, siz hazır oldunuz mu?

428
Dîvân-ı Hikmet

4 4
‫رسداری کروان بایش قیلسه خرب‬ Serdar-ı kervanbaşı her yana salsa haber,
‫سودا قیلغان آزوق آلغان قیلور سفر‬ Hem sevdâ hem azığı olanlar kılar sefer,
‫یوک تانگوغلوق شاد و خندان یولغه توشار‬ Yükünü yükleyenler, şâd olur yola düşer,
‫جهد و جدل قیلیب یوکین تانگدونگزیمو‬ Cehd ü gayret ederek yükü hazırladın mı?

5 5
‫بعیض نادان کریدی بازار آدلی دواکن‬ Nâdân girdi pazara beğendi aldı dükkân,
‫همراه بودلی اول نادان غه انده شیطان‬ Yoldaş oldu nâdâna orada azgın şeytan,
‫تا قوروغلیق اوتلوردیالر شاد و خندان‬ Ta yok olana kadar, oturdu şâd u handan,
‫اوشل دواکن دنیا ایرور بیدلینگزیمو‬ İşte dükkân dünyadır, anlayıp bildiniz mi?

6 6
‫سودا قیالی دیسه شیطان قویماس بیلگیل‬ Pazarımı yapayım dese şeytan koymaz bil,
‫آیتور انگه قویغیل بوگون تانگال قیلغیل‬ Der ona bugün bırak, daha sonra taat kıl,
‫عمرونگ اوزاق دم غنیمت عرشت قیلغیل‬ Ömrün uzun eğlen-gez, dem, ganimet işret kıl,
‫آیتور انگه عرشت قیلیب تویدونگزیمو‬ Söyler ona içkiyle içip-içip doydun mu?

7 7
‫بو سوز بریهل نقد عمرین قودلین بریاگی‬ Ömür sermayesini bu sözler elden verir,
‫عمرونگ بودلی بو دواکندین چیقغیل دیاگی‬ Ömrün bitti ey gâfil, bu dükkândan çık denir,
‫وا دریغ دیب قولنی تیشالب افسوس دیاگی‬ “Vah yazıklar” diyerek, el ısırır, dert verir,
‫سودا اوچون ایمدی افسوس ییدینگزیمو‬ Sevdâ uğruna elem, ızdırap gördünüz mü?

8 8
‫بو حاتلده امری کروان کیلاگی ییتیب‬ Bu hâletle kervana artık göç emri gelir,
‫یوروگیل دیب اصل وطن حکمنی آیتیب‬ “Yürü asli vatana!” işin bitmiştir denir,
‫سودا قیلمای موچنه اوتدونگ نیتاک یاتیب‬ Alış-veriş yapmadın, ömrün boş geçmiş denir,
‫آزوق آملای بولغه کرییب ییدلینگزیمو‬ Azık hazırlamadan bu yola çıkılır mı?

9 9
‫قول خواجه امحد سودا قیلغیل بازار اوتمای‬ Hoca Ahmed sevdâ yap, pazar bitip geçmeden,
‫عمرونگ کوین بیتماس اجل کوین ییتمای‬ Senin ömrün tükenmez, ecel vaktin gelmeden,
‫ناگهانده اجل کیلیب یقانگ توتمای‬ Sen her dâim hazır ol, gelip yakan tutmadan,
‫اجل گیلور وقتنی دوستالر بیدلینگزیمو‬ Dostlar ecel vaktini söyleyin, bildiniz mi?

429
Dîvân-ı Hikmet

189- ‫حکمت‬ Hikmet - 189


Kara Yüzü Sürmez Misin?

1 1
‫ایا شیخا طابلالرگه یولین کورگوز‬ Ey şeyhim! Tâliplere yol, istikamet göster,
‫رشیعت نینگ بیانیین قیلماس موسن‬ Şeriat beyânını kullara yapmaz mısın?
‫طریقتده قالوزسزی یولغه کریسه‬ Kılavuzsuz tarikat yoluna girenlere,
‫حقیقت نینگ یول الریین آیتماس موسن‬ Hakikat yollarını durup söylemez misin?

2 2
‫شیخ من تیو اولوغ توتدینگ اوزینگ دایم‬ Şeyhim deyip nefsini büyük gördün her dâim,
‫کونلگونگ کرب و منلیک بیالن تیلینگ صایم‬ Gönlün kibir, benlikte, güya dilin de sâim,
‫نفسینگ اوچون اوزون تونالر توروب قایم‬ O uzun gecelerde nefs için oldun kâim,
‫اوقوب قرآن هیچ اوزونگ گه کیلماس موسن‬ Kur’ân’ı okuyup da özüne dönmez misin?

3 3
‫شیخ من تیو ظالم الرگه خدمت قیدلینگ‬ Şeyhim deyip hizmeti sen zâlimlere yaptın,
ّ ‫مالزمت پیشه ایالب‬
‫عزت قیدلینگ‬ Göz yumdun, değer verdin, izzet ü ikrâm yaptın,
‫نعمت بریسه جانینگ بریهل حرمت قیدلینگ‬ Sana iltifat etti, sen ona hürmet ettin,
‫جاهل بولوب ظالم صفت بوملاس موسن‬ Cehâletinle zâlim sıfatı almaz mısın?

4 4
‫معین قرآن توز بیلمادینگ هوا بریالن‬ Kur’ân’ın ma’nâsını bilmedin hevâ ile,
‫طاعت قیدلینگ خلق اچییده ریا بریالن‬ Halk içinde ibâdet yaparsın riyâ ile,
‫زناگر باسغان گونلگ یوقتور ضیا بریالن‬ Hiçbir gönül pas tutmaz nur ile ziyâ ile,
‫معین اوقوب ریا قورین ساملاس موسن‬ Ma’nâ okuyup riyâ kemerin salmaz mısın?

5 5
‫فقری بولوب مالمتین توشه قیلغان‬ Fakir olup melamet vasfını taşa vuran,
‫دنیا سالور آخرت ین پیشه قیلغان‬ Dünyayı terk edip de ahrete değer veren,
‫دل ایواننی خلوت قیلیب گوشه قیلغان‬ Kalp otağını halvet yapıp sığınak kılan,
‫آنداغ ایرنینگ خدمتیده بوملاس موسن‬ Böyle er hizmetinde ser verip kalmaz mısın?

6 6
‫قول خواجه امحد کیمگه ایدینگ اوشبو سوزین‬ Kul Hoca Ahmed kime söyledin sen bu sözü?
‫خوب بیلورسن هیچ بیلماس سن راه توزین‬ Sen çok iyi bilirsin; bilmezsin doğru yolu.
‫بیلور قاریب یول بیلگویچ قالوزین‬ İhtiyarlıkta bilir, yol veren kılavuzu,
‫گرد پاین قرا یوزگه سورتماس موسن‬ Ayak tozunu kara yüzüne sürmez misin?

430
Dîvân-ı Hikmet

190- ‫حکمت‬ Hikmet - 190


Önünde Ölmez Misin?

1 1
‫عمرونگ اوتیت ایا اغفل ضایع مونده‬ Ömrün geçti ey gâfil, zâyi ettin dünyada,
‫غفلت کوزین آچیب بیدار بوملاس موسن‬ Gaflet gözünü açıp, gören göz olmaz mısın?
‫یاتور یریینگ تار حلددور یلغوز گورده‬ Lahdin, yatacak yerin daracıktır kabirde,
‫اوملاس بورون فکرین مونده قیلماس موسن‬ Ölmeden fikreyleyip, kabri düşünmez misin?

2 2
‫اجل یودلور بارور یریینگ خطر بسیار‬ Çok garip bir yolculuk, sayısız tehlikeler,
ّ ‫قراقچیالر دایم انده تورور‬
‫تیار‬ Dâim orada hazır, seni gözetleyenler,
‫همت قیلیب بو دنیادین ایالب گزار‬ Himmet kılıp dünyadan seyr u sefer edenler,
‫آخرت نینگ یراغیین قیلماس موسن‬ Âhiret hazırlığın yaparak gitmez misin?

3 3
‫یوردونگ دایم شاد و خرم رسور بریالن‬ Yürürdün bu dünyada şâd, sevinç, sürûr ile,
‫مغرور بودلونگ های و هوس غرور بریالن‬ Mağrurdun, kibirliydin heves ve gurûr ile,
‫ییدینگ شبهه حرامالرین مکروه بریالن‬ Helâl-harâm demedin, uğraştın mekrûh ile,
‫دوزخ اچیره جزاسیین تارتماس موسن‬ Şimdi cehenneminde cezânı çekmez misin?

4 4
ّ
‫مؤمن دیاگن بولور دایم تفکرده‬ Mü’min denenler olur dâima tefekkürde,
‫فکر ایالب ذکرین ایتور اوزاق تونده‬ Fikreyleyip zikreyler, karanlık gecelerde,
ّ ‫بوملاس منلیک بری‬
‫ذرهء وجودیده‬ Olmaz benlik, tekebbür, vücutta tek zerrede,
‫آنداغ ایرین ایتاگین توتماس موسن‬ Böyle yiğit bir erin, eteğin tutmaz mısın?

5 5
‫ارا یودله پیدا بولور ایکی مزنل‬ Ara yolda bulunur, uğranan iki menzil,
‫آنداغ قول غه قیلغیل مونده جانینگ سبیل‬ Öyle kula burada eyle canını sebil,
‫سالغای سین خییش یولغه یار قابل‬ Hayırla yola koyar, burda yürümek kâbil,
‫خدمت قیلیب جنت ملکنی آملاس موسن‬ Hizmet eyleyip ona, cenneti almaz mısın?

6 6
‫جان آلغاین بری کون کیلور ملک املوت‬ Cân almaya gelecek bir gün o melekü’l-mevt,
‫اوملاس بورون اولوم بریهل بولغیل الفت‬ Ölmeden önce ölün, kurun onunla ülfet,
‫اوزاق یولغه آزوق آلغیل تارت ریاضت‬ Uzak yoldur azık al, yap ibâdet, riyâzet.
‫عزت ختتنی ساتیب خواریلق آملاس موسن‬ ّ
Benlik, rahatı satıp, horluğu almaz mısın?

431
Dîvân-ı Hikmet

7 7
‫اعشق بولسانگ مالمت دین قیلغیل وطن‬ Âşıksan melametten eyle kendine vatan,
‫غم تیغیدین زخم ایالسون ملک بدن‬ Gam mızrağıyla zahmet çeksin günâhkâr beden,
‫هم آچیلسون باطنینگ ده تورلوک مچن‬ Açılsın gül bahçende yeşillik, türlü çimen,
‫جاندین گیچیب دیدارین کورماس موسن‬ Cânından vazgeçerek didârı görmez misin?

8 8
‫راحت تاپار حمنت ساری قدم قویغان‬ Rahat bulur mihnete, külfete kadem koyan,
‫ضایع قویماس خدمت قیلسانگ پری مغان‬ Zayetmez hizmet kılsan, seni de pîr-i mugân,
‫خدمت قیلمای دعوا قیلسانگ باری یلغان‬ Senden hizmet yok ise, tüm davaların yalan,
‫قول خواجه امحد پری آدلیده اوملاس موسن‬ Ey Kul Hoca Ahmed pîr önünde ölmez misin?

191- ‫حکمت‬ Hikmet - 191


Bilmez Misin?

1 1
‫ایا دوستالر بو یول الردور قارانغولوق‬ Ey dostlar siz bilin ki, bu yollar çok karanlık!
‫شیطان یولنی اوزدین یریاق ساملاس موسن‬ Şeytan yolunda durur, lâini139 kovmaz mısın?
‫بند ایتیبان شیطان سین گمراه قیلور‬ Kendine bend eyleyip, azdırması bir anlık,
‫حق قاشیده یوزی قرا بوملاس موسن‬ Hakk’ın yanında yüzü kararmış olmaz mısın?

2 2
‫طمع قیلمه خواجه من دیب ایشیک الرده‬ Tamah etme hocayım diyerek eşiklerde,
‫عقل یوقتور اخالص قیلمغان کییش الرده‬ Akıl ve irfan yoktur, ihlassız kişilerde,
‫رشم و حیا کتیت اولوغ کیچیک الرده‬ Utanma, hâyâ gitti küçük ve büyüklerde,
‫آخر زمان نشانه سنی بیلماس موسن‬ Âhir zaman izidir, sen bunu bilmez misin?

3 3
‫شیخ من تیو معرفت ین قیدلی بیان‬ Şeyhim der marifeti, kılarsın açık, beyân,
ّ ‫ظاهر باطن‬
‫اول آخر قیلسه عیان‬ Zâhir-bâtın, ön ve son ne varsa hepsi ayan,
‫شونقار ینلگیغ رویح انینگ قیلسه طریان‬ Şahin kuş gibi uçup, ruhu eylese seyrân,
‫مونداغ بولوب مرید یولغه ساملاس موسن‬ Böyle olup, müridin yollara salmaz mısın?

139
Lâin: Lanetli, kovulmuş şeytan.
432
Dîvân-ı Hikmet

4 4
ّ
‫توین کوین طاعت قیدلی صیاد ابرار‬ Gece-gündüz taatte, sayyâd-ebrâr140 olanlar,
‫ییمای اچیمای یاشلیغیده خییش کردار‬ Yeme-içme olmadan gençken güzel kalanlar,
‫امت اوچون قایغو بریهل بودلی بیدار‬ Ümmet için uykusuz gecelere dalanlar,
‫رسول اهلل طبعیتنی بیلماس موسن‬ Resul’ün ahlakını sen hâlâ bilmez misin?

5 5
‫تانگ آتقوچنه ایکی ایاق تمام شیشیت‬ Onun tan vaktine dek, iki ayağı şişti,
‫آتا آنا ابراهیم دین تیق کیچیت‬ Ata, ana, yâr ve dost, İbrahim’den de geçti,
‫تیالب امت قایغو بریالن عقیل شاشیت‬ Rabb’inden ümmetini diledi, aklı şaştı,
‫ایا شیخا کوروب عربت آملاس موسن‬ Ey Şeyh! Onu görüp de sen ibret almaz mısın?

6 6
‫قول خواجه امحد بو یول الرین آسان بیلمه‬ Kul Hoca Ahmed sen de bu yollar kolay bilme!
‫حق رمحیت بسیار ییتور مغرور بومله‬ Hakk’ın lütfu sonsuzdur, erişip mağrur olma.
‫خوف و رجا اچیره تورغیل کونلگ قویمه‬ Havf ve recâ141 içre dur, kimseye gönül koyma,
‫قهر اچییده لطفنی انگالب یورماس موسن‬ Kahr içinde lütfunu anlar, yürümez misin?

192- ‫حکمت‬ Hikmet - 192


Neye Varayım Bilmem?

1 1
‫نه حمبت ایرمیش من اوتاریمین بیلماس من‬ Bu ne muhabbet imiş, ne söylesem ki bilmem?
‫شیدا قیدلی عشق مین قایده بارغوم بیلماس من‬ Şeydâ kıldı aşk beni, nere varayım bilmem?

2 2
‫کویار بغریم تاشالری آقار کوزوم یاشالری‬ Yanar bağrım taşları, akar gözüm yaşları,
‫ایا حق نینگ دوستالری قایده بارغوم بیلماس من‬ Ey Allâh’ın dostları, nere varayım bilmem?

3 3
‫اوت نه بولور یالنی سزی سو نه بولور جالسزی‬ Ateş olmaz dumansız, su kaynamaz buharsız,
‫مین دردیم دواسزی ایزالب دارو تابماس من‬ Benim derdim dermânsız, ilacım nedir bilmem!

140
Sayyâd-Ebrâr: Tüm iyi hasletleri kendisinde toplayan avcı.
433 141
Havf ve reca: Korku ve ümit.
Dîvân-ı Hikmet

4 4
‫دردیم بیالر طبیب یوق حایلم سورار رفیق یوق‬ Derdim bilen tabip yok, hâlim soran refik142 yok,
‫مندیک مونلگیغ غریب یوق منگو زاریم آیماس من‬ Ben gibi garipler çok, kederimi söylemem!

5 5
‫اوتالرین سو اوچریور بو اوت سوین کویدیرور‬ Ateşi su söndürür, ateş suyu yandırır,
‫اوتالر اویت بو ایرور یلغان تیو آیماس من‬ En büyük ateş budur, asla yalan söylemem.

6 6
‫کیم کیش کییار کیم چاپان کیم پادشاه دور کیم چوپان‬ Kim kiş143 giyer, kim çapan,144 kim sultandır, kim çoban,
‫کیم توز یورور کیم یمان موین اصال بیلماس من‬ Kim düz yürür, kim yaman, bunu asla bilemem!

7 7
‫قول خواجه امحد حقریمن یازوقومین اوقورمن‬ Hoca Ahmed hakîrim, günâhımı okurum,
‫دوستوم گوهر فقریمن فقرییلک دین تانماس من‬ Dostum! Gerçek fakirim, ben ondan vazgeçemem!

193- ‫حکمت‬ Hikmet - 193


Âşığı Allâh Çağırır!
1 1
‫یا اهلیم عشقینگ سایلب اعشق ایتگیل‬ Ya ilâhî ne olur beni sana âşık et,
‫تانگال حمرش اعشقالرین اهلل چارالر‬ Yarın mahşerde Allâh âşıkları çağırır.
‫اعشق بولسانگ ایا طالب حمنت تارتگیل‬ Âşık olan gönüller, Hak yolda çeksin mihnet,
‫تانگال حمرش اعشق الرین اهلل چارالر‬ Yarın mahşerde Allâh âşıkları çağırır.

2 2
‫حمنت تارتغان اعشقالردین خدا رایض‬ Mihnet çeken âşıklar, Hudâ sizlerden razı,
‫اعشقالرین عرش گه ییتاگی بیل آوازی‬ Uşşakın arşa çıkar dua, niyaz feryâdı.
‫اول اعشق دین اهلل اوزی بودلی رایض‬ O âşıklardan Allâh, mahşerde olur razı,
‫تانگال حمرش اعشق الرین اهلل چارالر‬ Yarın mahşerde Allâh âşıkları çağırır.

3 3
‫ایا طالب اعشق بولسانگ بوزالب یورگیل‬ Ey tâlip âşık isen, durma ağlayıp yürü,
‫دراگهیگه ییتگونگ آخر ایزالب یورگیل‬ Dergâhına varasın onun izinde yürü.
ّ ‫سن‬
‫رسیین نادان الردین ارساب یورگیل‬ Sırrını nâdânlardan gizleyip öyle yürü,
‫تانگال حمرش اعشق الرین اهلل چارالر‬ Yarın mahşerde Allâh âşıkları çağırır.

142
Refik: Yol arkadaşı.
434 143
Kiş: Samur kürk.
144
Çapan: Ceket, kaput bezi.
Dîvân-ı Hikmet

4 4
‫اعشق الرین کوزالریدین قاین آقار‬ Âşıkların gözleri, yaşlar dolup kan akar,
‫کوزین قاننی کوروب انده معشوق باقار‬ Akan kanlı yaşına orada maşûk bakar,
‫معشوق اوزی اعشق الرغه اوتالر یاقار‬ Maşûka olan aşkı, onu ateşte yakar,
‫تانگال حمرش اعشق الرین اهلل چارالر‬ Yarın mahşerde Allâh âşıkları çağırır.

5 5
‫اهلل سویاگن اعشق الری اینگراب یورار‬ Allâh’ı seven âşık, inleyip yolda yürür,
‫اعرف الرین صحبتیگه اوزون اورار‬ Ârifler sohbetine gider gönlünü verir,
‫حمنت تابسه اعشقالری جوالن قیالر‬ Mihnet görse âşıklar, cevlân ederek erir,
‫تانگال حمرش اعشق الرین اهلل چارالر‬ Yarın mahşerde Allâh âşıkları çağırır.

6 6
‫اعشق الرین معشوق اوزی چارالغویس‬ Maşûk, âşıklarını kendisi davet eder,
‫قایده سن دیب قایده سن دیب اینگرانغویس‬ “Nerdesin, neredesin?” diyerek sual eder,
‫اهلل دردین تارتیب اعشق بوزالغویس‬ “Allâh!” nidâsı ile orada feryâd eder,
‫تانگال حمرش اعشق الرین اهلل چارالر‬ Yarın mahşerde Allâh âşıkları çağırır.

7 7
‫اهلل سویاگن اعشق تانگال براق مینار‬ Allâh’ı seven âşık, yarın Burak’a biner,
‫براق مینیب حمرشاگه ده جوالن قیالر‬ Burak ile mahşere varıp da cevlân eder.
‫حور قصور کوزالماسالر دیدار تیالر‬ Ne huri, ne başka şey, yalnız cemâli diler,
‫تانگال حمرش اعشق الرین اهلل چارالر‬ Yarın mahşerde Allâh âşıkları çağırır.

8 8
‫حمرشاگه ده اعشقالرین بوینیده غل‬ Mahşerde âşıkların boynunda halkası var,
ّ
‫غل تاقیلغان اعشق اییش حقه مقبول‬ Kimin halkası varsa, Hak ile sevdâsı var.
‫اول اعشق قه اهلل اوزی کورساتور یول‬ Cemâlini gösterir, onlara rızası var,
‫تانگال حمرش اعشق الرین اهلل چارالر‬ Yarın mahşerde Allâh âşıkları çağırır.

9 9
‫مالیک الر زجنری تاقیب آیلب یوراگی‬ Melekler âşıklara zincir takıp da yürür,
‫اول اعشقین احوالین اهلل سوراگی‬ Âşığın ahvâlini, Allâh sorar ve görür,
‫اهلل یمگه اعشق یلیگ مقبول بولاگی‬ Rahmân’a âşıklığı inşallâh makbul olur,
‫تانگال حمرش اعشق الرین اهلل چارالر‬ Yarın mahşerde Allâh âşıkları çağırır.

435
Dîvân-ı Hikmet

10 10
‫حمنت تارتاگن اعشق الرین اهلل سویدی‬ Mihnet çeken âşıklar sizleri Allâh sevdi,
‫کیل بریی دیب اول اعشق قه رشاب بریدی‬ “Gel beri!” nidâsıyla onlara şarap verdi,
‫رشاب اچیاگن اعشقالرین اهلل سویدی‬ Şarap içen uşşakı, bilin ki Allâh sevdi,
‫تانگال حمرش اعشق الرین اهلل چارالر‬ Yarın mahşerde Allâh âşıkları çağırır.

11 11
‫قول خواجه امحد اعشق الرگه اوزونگ ین قات‬ Kul Hoca Ahmed sen de âşıklara cânın kat,
‫کیچه کوندوز حمنت قیلیب الم الر تارت‬ Gece-gündüz mihnet çek, elem lezzetini tat,
‫اعرف الرین بازاریده اوزونگ ین سات‬ Ârifler pazarında gidip de özünü sat,
‫تانگال حمرش اعشق الرین اهلل چارالر‬ Yarın mahşerde Allâh âşıkları çağırır.

194- ‫حکمت‬ Hikmet - 194


Yürür Olur!

1 1
‫اعشق الرگه تنگریم اوزی قیلغای رمحت‬ Âşıkların özüne Allâh lütf eder rahmet,
‫قرب اچیره پرتو سایلب قیلغای شفقت‬ Kabir karanlığında nuruyla eder şefkat,
‫جنت کرییب دیدار کوروب عیش و راحت‬ Cennet ve cemâl görür, olur ilâhî ülfet,
‫لطف و کرم عطا قیلیب یورور بولغای‬ Lütuf, kerem, armağan eyleyip durur olur.

2 2
‫اعشق الری قایده بارسه خلوت ایستار‬ Âşıklar her nereye varsalar ister halvet,
‫ایرگه حاجت ایرماس خییش بالنی بسرت‬ Bu ere hacet değil, iyilere bir devlet,
‫حقین تاپمای ییغالب یوروب بولور مضطر‬ Hakk’ı bulmadan yürür, yakınır çeker mihnet,
‫عشق باغیده نوا قیلیب یورور بولغای‬ Aşk bağında sadayla, Hak yolda yürür olur.

3 3
‫اعشق کویار جاندین تویار حقین سیوار‬ Âşıklar Hakk’ı sever, O’na yanar ve doyar,
‫اهلل اوچون دونیا عقبا طالق قویار‬ Allâh için dünyayı, âhireti de boşar,
‫بغرین تیشیب باشدین ایاق قانغه بویار‬ Ciğerini deşerek, vücudun kana boyar,
‫اعشق اوزی یکتا بولوب یورور بولغای‬ Âşıkların cevheri güçlü olup da yürür.

436
Dîvân-ı Hikmet

4 4
‫ای یارانالر عشق ایلیین ساماین یوق‬ Ey dostlar aşk ilinin serveti ve malı yok,
‫دوا سورمانگ عشق دردیین درماین یوق‬ Devâ sormayın aşka, derdinin dermânı yok,
‫بو یولالرده اعشق اولسه تاواین یوق‬ Bu yolda ölse âşık, bilin tazminatı yok,
‫جاننی تندین جدا قیلیب یورور بولغای‬ Cân tenden ayrılarak, huzura yürür olur.

5 5
‫جاین جدا اوتده کویاگی تین اوزی‬ Cân ayrı bir ateşte, ten atılmıştır köze,
‫کیمین کورسه ایزین آیلب سورتار کوزگه‬ Kimi görse orada, izini sürer yüze,
‫حکمت اوقوب طالب بولوب ییتسه سوزگه‬ Hikmetleri okuyup tâliptir güzel söze,
‫عقل و هوشنی دانا قیلیب یورور بولغای‬ Akıl ve iz’anıyla bilgece yürür olur.

6 6
‫بوهلوس ین تین کویسه جاین کویماس‬ Heveskâr teni yansa bilin ki cânı yanmaz,
‫این اوچون عشق قدریگه ییتیب بوملاس‬ Onunla aşk kadrine ulaşıp yeten olmaz,
‫خییش الرین صحبیت دین بهره آملاس‬ İyiler sohbetinden bir katre nasip almaz,
‫رزیق داع ریا قیلیب یورور بولغای‬ Rızkın duası riyâ, böylece yürür olur.

7 7
‫بو اعلم دین سوا قیلغان اهلل اوزی‬ Dünyayı önemsemez, Allâh’a verir özü,
‫ای امت الر حق مصطیف آیغان سوزی‬ Ey Ümmet-i Muhammed! Nebin söyledi sözü,
‫روز حمرش روشن بولغای خلق غه یوزی‬ Mahşer günü aydındır, o mü’minlerin yüzü,
‫دل الرین صفا قیلیب یورور بولغای‬ Dilleri zikirdedir, Allâh der yürür olur.

8 8
‫چنی اعشقالر ترییک بولغان جاین بیجا‬ Âşıklar diri olur, boşarlar cânı tenden,
‫پرواز قیلیب اوچای دیسه سخالر خدا‬ Hakk’a doğru uçarlar, ayrılırlar bedenden,
‫اچیمیش ییمیش طلب الری درد و بال‬ Talepler, dert ve bela, ye-iç ne gelir elden?
‫عشقنی باشقه بال قیلیب یورور بولغای‬ Aşk başa bir beladır, böylece yürür olur.

9 9
‫قول خواجه امحد درویش بولسانگ بیدار بولغیل‬ Kul Hoca Ahmed sen de derviş olsan bîdâr ol,
‫جور و جفا درد و حمنت غم ایستاگیل‬ Cevr u cefâ, gam çeken, bir âşık-ı didâr ol.
‫یوز مینگ بال باشغه توشسه اینگرانماغیل‬ Yüz bin bela yaşasan, sabırlı ve metin ol,
‫اهلل اوزی جفا قیلیب یورور بولغای‬ Özün Allâh’a veren, sabırla yürür olur.

437
Dîvân-ı Hikmet

195- ‫حکمت‬ Hikmet - 195


Yürür Olur!

1 1
‫حقین تاباگن دیوانه الر بیهوش سوزالر‬ Hakk’ı bulan divâne, bilinçsizce söz söyler,
‫درد حالت پیدا قیلیب یورور بولغای‬ Derdini, ahvâlini anlatıp yürür olur.
‫مقام الری بلند مقام عرشین کوزالر‬ Yüce olan makamı semayı, arşı gözler,
‫خلق قه اوزین رسوا قیلیب یورور بولغای‬ Nefsini rezil edip, halk içre yürür olur.

2 2
‫ایدلین قاچیب تاغ و چولین قیلغای وطن‬ Elden kaçıp dağları, çölleri kılar vatan,
‫چول الر ارا همراه الری زاغ و زغن‬ Çöllerde arkadaşı akrep, karga ve yılan,
‫کیتار بولسه چوروک ایگین انگه کفن‬ Gittiği yerde giyer biçilmiş yeni kefen,
‫طیور وحیش همراه قیلیبب یورور بولغای‬ Vahşi kuşlar yoldaşı, onlarla yürür olur.

3 3
‫مونداغ بوملای جان معشوقنی تانیب بوملاس‬ Böyle olmadan cânlar, maşûku tanır olmaz,
‫بو یول الرین عقبه یس کوب آشیب بوملاس‬ Bu yolun engeli çok, aşıp geçenler olmaz,
‫جاندین کیچمای وحدت یم دین تاتیب بوملاس‬ Cândan geçmeden vahdet şarabın tadı olmaz,
‫یم نوش ایتیب سماع قیلیب یورور بولغای‬ Vahdet şarabın içip, semayla yürür olur.

4 4
‫جانانه ین تابغان کییش اوزی بیلماس‬ Sevgiliye kavuşan onun özünü bilmez,
‫اعیم خلیق طالب بولسه قاچیب کیلماس‬ Halkın avamı tâlip olsa da kaçıp gelmez,
‫یوز مینگ ناصح بولسه اندین پندین آملاس‬ Yüz bin nasihat ehli öğüt verse de almaz,
‫ایلگه اوزون گمراه قیلیب یورور بولغای‬ Ele özünü şaşkın kılıp da yürür olur.

5 5
ّ‫یوز مینگ اعشق کویسه یانسه بولور خرم‬ Yüz bin âşık tutuşsa bu onlar için erdem,
‫حق یادیین هر کیم آیتسه بولور همدم‬ Hak ismini zikreden, onunla olur hem-dem,
‫روز حمرش دیداریغه بولور حمرم‬ Mahşerde cemâline olur elbette mahrem,
‫جان ایمان فدا قیلیب یورور بولغای‬ Cânını, her şeyini fedâyla yürür olur.

6 6
‫اهلل اوچون جاننی بریاگن ضایع قاملاس‬ Allâh için cânını verenler yoksun olmaz,
‫ایکی اعلم انگه بوستان هرگزی بوملاس‬ Du âlem onun için, asla bir bostan olmaz,
ّ ‫چنی اعشق ین‬
‫رسی نهان خلق بیالملاس‬ Gerçek âşıkın sırrı, saklıdır kimse bilmez,
‫کوز یاشین گواه قیلیب بارور بولغای‬ Gözyaşın şahit tutar, öylece yürür olur.

438
Dîvân-ı Hikmet

7 7
‫اعشق اوملاس قاریب سوملاس عشیق جوان‬ Âşık ölmez ve solmaz, aşkı tazedir her an,
‫خلق اچییده آغزی خندان کویار پنهان‬ Halk içinde hep güler, oysaki yanar, pinhân,
‫چول الر کزییب بوزالب یورور حق ال ماکن‬ Çöller gezer-dolaşır, hâlbuki Hak lâ-mekân,
‫حق عشقیین ثنا قیلیب یورور بولغای‬ Hak aşkıyla “Allâh!” der, çöllerde yürür olur.

8 8
‫عشق باغین کزیاگن اعشق اوزون بیلماس‬ Aşk bağın gezen âşık, esas yurduna gelmez,
‫کیچه کوندوز مست و حریان اوزگه کیلماس‬ Gece-gündüz mest olur, kendi özünü bilmez,
‫گوشه ایستار خالیق قه الفت بوملاس‬ Mal, mülk, dünyalık bilmez, halk ile ülfet kılmaz,
‫حق وصلیین فنا قیلیب یورور بولغای‬ Hakk’a vuslata doğru, yolunda yürür olur.

9 9
‫چنی دردیلک الرین دردیلک کوزگه ایلماس‬ Gerçek dertli olanlar, derdini umursamaz,
‫زاهد اعبد سالک الرین تیلگه آملاس‬ Zâhit, sâlik, âbidi asla diline almaz,
‫قایده کورسه عشق سزیالرین نظر قیلماس‬ Nerde görse aşksızı, ona hiç nazar kılmaz,
‫چنی دردیلک گه دوا قیلیب یورور بولغای‬ Gerçek dertliye devâ sunarak yürür olur.

10 10
‫اعشق الرین بیلاگن الرین خلق بیالملاس‬ Âşığın bildiğini câhiller hiç bilemez,
‫حور غلمان مجله ملک خیل کیالملاس‬ Huri, gılmân, melekler huzuruna gelemez,
‫سقاهم ربهم ین آرزو قیلماس‬ “Sekahum Rabbuhum…”u,145 onlar arzu eylemez,
‫دیداریغه وفا قیلیب یورور بولغای‬ Didârına vefalı davranır yürür olur.

11 11
‫حور قصور انطهور دین آیلب کیلاگی‬ Huriler, melekleri tertemiz alıp-yürür,
‫رضوان ملک قدح سونوب تعظیم قیلغای‬ Rıdvan kadehi sunar, tazimle selâm durur.
‫اعشق الری کوزی یوموب بیهوش بولغای‬ Âşık gözünü yumar, o an bilinçsiz olur,
‫واشوقا دیب قری اچییده یورور بولغای‬ “Vâ şevkâ!”146 der kır içre orada yürür olur.

12 12
‫حق تاماشا قیلیب انگه رمحت قیلغای‬ Hak temaşa eyleyip, ona rahmetler kılar,
‫نور اچییده پرتو سایلب شفقت قیلغای‬ Nur içinde yaşatır, ona merhamet kılar,
‫ییتمیش فریق مالیکین الفت قیلغای‬ Yetmiş farklı meleği kendine ülfet kılar,
‫لطف و کرم عطا قیلیب یورور بولغای‬ Lütfunu, keremini sunar da yürür olur.

145
“Sekahum Rabbuhum…” “.Onlara Rableri içecek sundu…”,
439 (İnsan suresi, 76/21. Ayet)
146
Şevkâ: Özlem, sevinç, mutluluk.
Dîvân-ı Hikmet

196- ‫حکمت‬ Hikmet - 196


Cevap Kolay Olsa!

1 1
‫آدم اویلغ اولگویس یری آستیغه کریگویس‬ Âdemoğlu ölesi, yer altına giresi,
‫کیم خیشیدور کیم یمان انده معلوم بولغویس‬ Orda malum olası, kim iyidir, kim kötü?

2 2
‫مونده اوزین بیلاگن الر حق قه قول يلق قیلغانالر‬ Burda özün bilenler, Hakk’a kulluk kılanlar,
‫حق یویلغه کریاگنالر یاروغ یوزيلك بولغویس‬ Hak yoluna girenler, aydın yüzlü olası.

3 3
‫منمن قوملن دیاگنالر یری یوزیگه کیلاگنالر‬ Ben kuluyum diyenler, yeryüzüne gelenler,
‫حرام حریش ییاگنالر بری بری جواب بریگویس‬ Harâmlardan yiyenler, bir gün hesap veresi.

4 4
‫مونده اوزين بیلمااگن نصیغت ین آملااغن‬ Burda özün bilmeyen, nasihat dinlemeyen,
‫بیش وقت نماز قیلمااغن انده رسوا بولغویس‬ Namazını kılmayan, orda rüsvâ olası.

5 5
‫اگر اعقل بولسانگزی نصیخت ین آلسانگزی‬ Siz akıllı olsanız, nasihati alsanız,
‫بیش وقت نماز قیلسانگزی انده فایده بولغویس‬ Namazları kılsanız, orda fayda olası.

6 6
‫قول يلق قیلغیل قویلغه کریگیل حق ین یویلغه‬ Hizmet eyle kuluna, gir Allâh’ın yoluna,
‫یارالقغان قویلغه حورالر قارشو کیلگویس‬ Bağışlanan kuluna, huri karşı gelesi.

7 7
‫حق دین فرمان بولغانده عزرائیل جان آلغانده‬ Hak ferman kıldığında, melek cân aldığında,
‫سوروغ سوال قیلغانده انده حریان قالغویس‬ Sualler sorduğunda, orda hayrân olası.

8 8
‫حریان بوملاس اول کییش آقسه کوزیین یایش‬ Hayrân olmaz o kişi, aksa gözünün yaşı,
‫حق بیالن بولسه اییش جواب آسان بولغویس‬ Hak ile olsa işi, cevap kolay olası.

9 9
‫طاعت قیلغیل قیش و یاز قول خواجه امحد بول گداز‬ Taat eyle kış ve yaz, Hoca Ahmed bî-niyaz,
‫یوزی قرا یب نماز انده رسوا بولغویس‬ Sen kılmaz isen namaz, orda rezil olası.

440
Dîvân-ı Hikmet

197- ‫حکمت‬ Hikmet - 197


Ne Diye Sefa Versin?

1 1
‫رشیعت نینگ رشائطنی ترک ایتماین‬ Şeriat ahkamını terk ü ihmal etmeden,
‫طریقت نینگ ایشالرین ادا قیلسون‬ Tarikat işlerini, mutlak edâ eylesin.
‫طریقت ده پرهزی قیلیب تقوا قیلغان‬ Tarikat perhiziyle, takvayı tercih eden,
‫کوروب بیلیب حالیلدین جدا قیلسون‬ Kendini helâlinden, kalksın uzak eylesin.

2 2
‫حقیقت نینگ دریاسیدین گوهر آلغان‬ Hakikat deryâsından dalıp cevherler alan,
‫معرفت نینگ میدانیده جوالن قیلغان‬ Marifet meydanında coşup pehlivan olan,
‫کویوب پیشیب ایچ بغرین اوتقه سالغان‬ Yanıp-pişip bağrını kor ateşlere salan,
ّ
‫آنداغ اعشق الف قدین دوتا قیلسون‬ Elif endamlı âşık, boynunu bükük kılsın.

3 3
ّ
‫قیامت نینگ شدتیدین ماتم قریسانگ‬ Kıyamet şiddetinden bilsen matem edersin,
‫نو طالب دیک حلقه اچیره اوزونگ اورسانگ‬ Yeni dervişler gibi halkada zikredersin,
ّ
‫قیامت نینگ شدتیدین نعره تارتسانگ‬ O şiddetten sarsılır, bir de nara çekersin,
‫حمرشاگه ده کوز یاشیین گواه قیلسون‬ Mahşerde gözyaşların sana şahitlik etsin.

4 4
‫اوشبو یولغه کریاگن اعشق جاندین گیچار‬ Bu yola giren âşık maldan ve cândan geçer,
‫جاندین کیچیب شوق رشابنی تویا اچیار‬ Cânından vazgeçerek, şevk şarabını içer,
‫رحلت قیلسه چوروک ایگننی کفن بیچار‬ Ölüm fermanı çıksa, donundan kefen biçer,
‫فریاد اوروب ایشیک الرده صدا قیلسون‬ Feryâd u figân ile, kapılarda inlesin!

5 5
ّ
‫قیامت نینگ شدتیین بیلمااگنالر‬ Kıyamet şiddetini anlayıp-bilmeyenler,
‫غریب فقری کورسه کوزگه ایلمااگنالر‬ Garip ve fakirleri gözetip görmeyenler,
‫امر معروف نیه منکر قیلمااغنالر‬ Emr-i maruf, nehy-i münker, görevi yapmayanlar,
‫خاص بزرگالر سین نه دیب داع قیلسون‬ Allâh dostları sana ne diye dua etsin!

6 6
‫حق ذکریین آیغانالرین دشمن توتقان‬ Hakk’ı zikredenleri, düşman yerine koyan,
‫منلیک قیلیب خیشیالرین باسیب اوتاگن‬ Kibredip has kulları görmeyip hakir sayan,
‫حالل حرام فرقنی قیلمای آیلب یوتقان‬ Helâl-harâm demeden bulduğu şeyi yiyen,
‫اول فاسقین دلنی نه دیب صفا قیلسون‬ O fasıkın kalbine ne diye sefa versin?

441
Dîvân-ı Hikmet

7 7
‫تکب منلیک بیالن هوا قیلغان‬ّ Tekebbür ve benlikle kullara caka satan,
‫خلق اچییده هر نه قیلسه ریا قیلغان‬ Yaptığı tüm işlere gösteriş, riyâ katan,
‫کیچه کوندوز دنیا اوچون سودا قیلغان‬ Gece-gündüz dünyanın muhabbetiyle yatan,
‫اول بنده ین آخرت ده گدا قیلسون‬ O bendeyi ahrette kendine gedâ kılsın.

8 8
‫خلق اچییده تسبیح قولغه آیلب یوراگن‬ Halk içre elde tesbih, gerinerek yürüyen,
‫شیخ منی تیو نادان الرغه وعظنی آیغان‬ Şeyhim diye nâdâna güya vaaz eyleyen,
‫نذرین آیلب کیلاگیمو دیب قاراب توراغن‬ Adağıyla gelir mi diye yolu gözleyen,
‫پری اول تورور ظاهر باطن صفا قیلسون‬ Pîr odur ki zâhiri, bâtını safâ kılsın!

9 9
‫کیچه کوندوز حق دین قورقوب توراغن کییش‬ Gece- gündüz Rabbinden korkup ağlayan kişi,
‫اوزون بیلور اوزگه بیالن یوقتور اییش‬ Kendi özünü bilir, gayrıyla yoktur işi.
‫آندین سونگره نورغه تولور ایچ و تایش‬ Bakmışsın nurla dolmuş hem içi hem de dışı,
‫حق دین قورقوب کوزده یاشنی روا قیلسون‬ Hak’tan korkup gözyaşın, akıtıp revân kılsın.

10 10
‫قول من تیو حق امریین قیلمااغنالر‬ Kulum deyip Hak emrin eda edip kılmayan,
‫نصیخت ین قوالقیغه آملااغنالر‬ Nasihatı dinleyip kulağına almayan,
‫سود و زیان بولغانیین بیلمااگنالر‬ Kârını-zararını hesap edip bilmeyen,
ّ
‫اول فاسق الر حقه نه دیب وفا قیلسون‬ O fasıklar Rahmân’a ne diye vefâ kılsın?

11 11
‫حکمت ایشتیب ییغالمااغن آدم ایماس‬ Hikmet duyup ağlamaz, bilin ki âdem değil,
‫کونیلگ قاتیغ کوزی انینگ نملیك ایماس‬ Gönlü taştan da katı, gözleri nemli değil,
‫یب شک بیلینگ دیین انینگ حمکم ایماس‬ Kuşkusuz onun dini, imânı sağlam değil,
‫قان ییغالغیل کوزینگ یایش دوا قیلسون‬ Kan akıtsın gözlerden, yaşları devâ kılsın.

12 12
‫ایا اغفل نادان بیالن الفت بومله‬ Ey gaflete dalan kul! Nâdânla ülfet kurma,
‫نادان الرین صحبتیغه اوزونگ اورمه‬ Nâdânın sohbetine katılıp orda durma,
‫حق قهریدین قورقوب ییغله هرگزی کومله‬ Hakk’ın kahrından korkup, ağla ve asla gülme,
‫قول خواجه امحد اعشقالردیک نوا قیلسون‬ Kul Hoca Ahmed âşık olsun da hep inlesin!

442
Dîvân-ı Hikmet

198- ‫حکمت‬ Hikmet - 198


Yanasım Gelir!

1 1
‫حق تعایل توفیق بریسه همت قیلیب‬ Hak Teâla hikmetle tevfîki refîk etse,
‫سحرالرده تینمای یادین ایغوم کیلور‬ Seherlerde dinmeden , zikrin edesim gelir.
‫جنبش قیلیب اعضاالریم درد ایالسه‬ Âzalar mesut olup, ezkârı dert eylese,
‫توبه قیلیب حرضتیاگ یانغوم کیلوم‬ Mevlâ’ya tövbe edip, aşktan yanasım gelir.

2 2
‫طالب بولوب اخالص قیلیب یولغه کریسام‬ Lütfuna tâlip olup, ihlasla yola girsem,
‫بیدار بولوب حق دیدارین تویا کورسام‬ Rabb’imin cemâlini ben doyasıya görsem,
‫پروانه دیک شمعنی کوروب اوزوم اورسام‬ Cemâlu’llâhı görüp, cânımı O’na versem,
‫یوق ایرسه ترییک یلکین آتقوم کیلور‬ Şayet böyle olmazsa cândan geçesim gelir.

3 3
‫اعشقالرین دعواسیدور حقین یادی‬ Uşşakın devâsıdır Yüce Rahmân’ın yâdı,
‫ذاکرالرین مرادی دور حق دیداری‬ Mevlâ’nın didârıdır, zâkirlerin muradı,
‫کیچه کوندوز ییغالب قیلور حق قه دادی‬ Gece-gündüz ağlayıp, yükseltirler feryâdı,
‫چنی دردیلک دین درد و حمنت تارتقیم کیلور‬ Gerçek muzdariplerden, mihnet çekesim gelir.

4 4
‫طریقت گه کریاگن اعشق حق ین ایزالر‬ Tarike giren âşık dâim Allâh’ı özler,
‫نه سوزالسه حال علمیین سوزین سوزالر‬ Hâl ilmini konuşur, ona dairdir sözler,
‫سحرالرده یادین ایتیب عرشین کوزالر‬ Seherlerde zikredip arşı-semayı gözler,
‫بایزید دیک بری کون اوزوم ساتقوم کیلور‬ Bâyezîd olup bir gün, cânım satasım gelir.

5 5
‫حقیقت ین دریاسیغه چومغان اعشق‬ Hakikat deryâsına batıp-yok olan âşık,
‫اول دریادین گوهر آیلب چقغان اعشق‬ Deryâdan cevher alıp, dışarı çıkan âşık,
‫گوهر آلغان دراگهیغه بولور الیق‬ Cevher alan dergâha umulur olsun lâyık,
‫الیق بولوب گوهر آیلب چيقغوم کیلور‬ Lâyık olup da cevher alıp çıkasım gelir.

6 6
‫فنا بولوب بو دنیادین ییغالب اوتسام‬ Fenâ fi’llâh olarak ben bu dünyadan göçsem,
‫حق رشابنی اچیارمن دیب تشنه کیتسام‬ Hak şarabın içerek, büyük sevinçle gitsem,
‫شبیل ینلگیغ اعشق بولوب سماع قیلسام‬ Şiblî gibi aşkımla mey içip sema çeksem,
‫مونداغ بولوب شوق رشابنی اچیگوم کیلور‬ Şevk şarabın böylece içip gidesim gelir.

443
Dîvân-ı Hikmet

7 7
‫قول خواجه امحد اعشق الردیک جاندین کیچگیل‬ Kul Hoca Ahmed sen de, âşık olup cândan geç,
‫جاندین کیچیب شوق رشابنی تویا اچیگیل‬ Cândan geçip şarabın doyasıya bol bol iç,
‫طالب الرگه حکمت ایتیب درالر ساچقیل‬ Hikmetle tâliplerin üstlerine inci saç,
‫پری مغان ایتاگیین توتقوم کیلور‬ Pîr-i mugân eteğin, durmaz tutasım gelir.

199- ‫حکمت‬ Hikmet - 199


Satasım Gelir!

1 1
ّ
‫ایا دوستالر توکین قیلیچیین‬ Ey dostlar tevekkülün çekerek kılıcını,
‫بیلگه باغالب یولغه قدم قویغوم گیلور‬ Bele bağlayıp yola, öyle çıkasım gelir.
‫ال تقنطوا رمحتیدین اومید توتوب‬ “Lâ taknetû…” rahmetten ümidimi kesmeyip,
ّ
‫مودت ین لگزاریده ییلگوم کیلور‬ Meveddet rüzgarıyla ben de esesim gelir.

2 2
‫اعشقالری جوالن قیالر اول میدانده‬ Âşıklar cevlân kılar, çıkarlar er meydana,
‫ایالن قامیچ قیلیب مینار اول ارسالن غه‬ Yılanı kamçı yapar, biner vahşi arslana,
‫رس سوزین آیتیب بوملاس هر نادان غه‬ Sır sözünü söylemez asla tek bir nâdâna,
‫رس سوزین داناالرغه آیغوم کیلور‬ Sır sözün âlimlere gidip diyesim gelir.

3 3
‫اعرف بولوب اعشق بولسه دانا کیتار‬ Hem ârif hem de âşık, bilgeler böyle olur,
‫آنداغ اعشق دیدار اوچون جاننی بریار‬ Öyle âşık cân verir, bir de didârın görür,
‫آنداغ قولغه تانگیم آتار کونیم باتار‬ Böyle kula tan atmaz, günü de batmaz olur,
‫توین کوین تینمای زاری قیلغوم کیلور‬ Gece-gündüz durmadan hep ağlayasım gelir.

4 4
‫نشانه یس اودلور این رنیگ ساریغ‬ Alameti odur ki rengi her dâim sarı,
‫آنداغ کییش بو دنیادین بولور فاریغ‬ Böyle olan kişiler olur dünyadan ayrı,
‫ماسوا دین ییغیب اوزین گونیلگ یاروغ‬ Kendini meşgul etmez, masivâsından gayrı,
‫معرفت الر انگه رختنی ساتقوم کیلور‬ Marifetle ben kanım, cânım satasım gelir.

444
Dîvân-ı Hikmet

5 5
‫ایا دوستالر طریقت ده بازار کوردوم‬ Tarikat pazarında dostlarım pazar gördüm,
‫رختیم تابیب اول بازارده دواکن قوردوم‬ Kârlı bir iş edindim, pazarda çadır kurdum,
‫اغفل کونلگوم اوزوم انده بیدار بودلوم‬ Gâfil gözüm özüne orada bîdâr oldum,
‫روزی بریسه تون کون سودا قیلغوم کیلور‬ Razı olsa her zaman sevdâ kılasım gelir.

6 6
‫اعشقالری اوزی بریهل بازار قیلور‬ Âşıklar Hak yolunda cân pazarını kurar,
‫جاهل قول الر مؤمن کونلگنی آزار قیلور‬ Câhiller de onları hasta rahatsız sanar,
‫اغفل الردین خدا رسول بزیار بولور‬ Hem Huda hem de Resul bizâr olarak anar,
‫حارض بولوب حق ذکرین آیغوم کیلور‬ Hazır olup Hak zikrin dâim diyesim gelir.

7 7
‫صدق بریالن اغفل هرگزی توبه قیلماس‬ Gâfil asla sıdk ile Allâh’a tövbe etmez,
‫ایسزی عمرین اغفل کیچرور هرگزی تویماس‬ Ömrü gafletle geçer, dünyanın malı yetmez,
‫فاین عمرونگ مینگ ایشانسانگ بایق قاملاس‬ Fânî ömürde emel, arzular asla bitmez,
‫توبه تیو توبه توننی کییگوم کیلور‬ Tövbe elbisesini, kalkıp giyesim gelir.

8 8
‫قول خواجه امحد گیچیت عمرونگ اغفل بومله‬ Kul Hoca Ahmed ömrün gafletle boşa geçti,
‫نفسینگ سوزین قیلیبان باطل یورمه‬ Nefsine tâbi oldun, o da batılı seçti,
‫جهد ایتیب تون کون زنهار جاهل یورمه‬ Gece-gündüz ömrünü câhillerle üleşti,
ّ
‫حارض بولوب حقه قول يلق قیلغوم کیلور‬ Hazırlanıp da Hakk’a kulluk edesim gelir.

200- ‫حکمت‬ Hikmet - 200


İçesim Gelir!

1 1
ُ
‫یا امحد عبدی دیاگن سبحان ایزیم‬ Ey benim kulum Ahmed! demiş Sultanım benim,
‫باردور این رشبت الری سانسزی تلیم‬ İkramları sınırsız bol şerbetleri vardır.
‫اعشق قول الر اچیسون دیدی این موالم‬ “Âşık kullarım içsin…” onları, dedi Mevlâm,
‫اعشق بولوب اول رشبت دین اچیگوم کیلور‬ Âşık olup şerbetten bolca içesim gelir.

445
Dîvân-ı Hikmet

2 2
‫کیچه کوندوز اوشبو جاندین اعشق بوملاس‬ Gece-gündüz içse de bu cândan âşık olmaz,
‫اعشقالرین کوزده یایش هرگزی تینماس‬ Âşıkların gözyaşı kurumaz, asla dinmez,
‫جان ایاسه خییش یولغه کریسه بوملاس‬ Cânını esirgese, yoluna girse olmaz,
‫جاندین کیچیب جانانه غه بارغوم کیلور‬ Cândan geçip cânâna tutup varasım gelir.

3 3
‫همت قورین مردان الردیک بیلگه باغالب‬ Himmetin kemerini ben merdâne bağlayıp,
‫منصور صفت جاندین کیچیب دارده اویناب‬ Darağacında Mansûr olup ben de sallanıp,
‫اعشقالردیک صحبت اچیره قانالر ییغالب‬ Âşık olup sohbette, kanlar içre ağlayıp,
‫سبحان ایزیم دراگهیگه بارغوم کیلور‬ Sübhân’ın dergâhına durup varasım gelir.

4 4
‫قادلین کیچمای حال تیلین بیلسه بوملاس‬ Laftan geçip hâl dilin anlayıp bilse olmaz,
‫حمبت ین رشابیدین اچیسه بوملاس‬ Muhabbet şarabından kanarak içse olmaz,
‫معرفت ین بازاریگه کریسه بوملاس‬ Marifet pazarına koşarak gitse olmaz,
‫قادلین کیچیب بوستان اچیره کریگوم کیلور‬ Laftan geçip bostana öyle giresim gelir.

5 5
‫اعشق بوملای وفا نيین چالسه بوملاس‬ Aşksız vefâ neyini çalsa, üflese olmaz,
‫حارض بوملای حق ذکرین آیتسه بوملاس‬ Hazırlıksız Hak zikrin dese, söylese olmaz,
‫چنگ و رباب سازالرین توزسه بوملاس‬ Çeng ü rebab sazların düzenlese de olmaz,
‫سازین توزوب محد و ثنا آیغوم کیلور‬ Rahmân’a hamd ü senâ, dua edesim gelir.

6 6
‫صدف ینلگیغ عشق اورنیده گوهرالرینگ‬ Aşk makamında durur, sedeften cevherlerin,
‫مؤمن قول غه یاقنی تورور رمحت الرینگ‬ Mü’min kula yakındır lütfun ve merhametin,
‫اعشق قول غه راحت تورور زمحتالرینگ‬ Âşık kula rahattır, verdiğin zahmetlerin,
‫حمنت تارتیب خواجم سنگه بارغوم کیلور‬ Mihnet çekip de hocam sana varasım gelir.

7 7
‫اعشقالری هر گوشه ده غواغ قیلور‬ Âşıklar her köşede nefsiyle kavga eder,
‫قطره قطره کوز یاشیین دریا قیلور‬ Katre katre akıtır, gözyaşın deryâ eder,
‫اول دریاده عشق گوهری سانسزی تورور‬ Deryâda aşk cevheri, sayısız cefâ eder,
‫غواص بولوب اول گوهرین آلغوم کیلور‬ Dalgıç olup cevherden girip alasım gelir.

446
Dîvân-ı Hikmet

8 8
‫قول خواجه امحد اوزون تونالر اویغاق بولغیل‬ Kul Hoca Ahmed sen de geceler uyanık ol,
‫جاهل الردین دایم یریاق قاچا کورگیل‬ Câhillerden daima kaça gör ve uzak ol,
‫کوز یاشینگ ین ساریغ یوزگه ساچا کورگیل‬ Gözyaşın sarı yüze, saça gör ve döker ol,
‫یاشیم ساچیب محد و ثنا آیغوم کیلور‬ Yaşım saçıp Rahmân’a senâ edesim gelir.

201- ‫حکمت‬ Hikmet - 201


Yâ Muhammed Mustafa!

1 1
‫حق تعایل حبییب یا مصطیف حممد‬ Hak Teâla habibi, yâ Muhammed Mustafa!
‫دردیلک الرین طبییب یا مصطیف حممد‬ Dertlilerin tabibi, yâ Muhammed Mustafa!

2 2
‫اظهار قیدلی آدم غه آدم دین تا خاتم غه‬ İzhar kıldı Âdem’e, Âdem’den de Hâtem’e,
‫نوری تودلی اعملغه یا مصطیف حممد‬ Nurun doldu âleme; yâ Muhammed Mustafa!

3 3
‫حمبویب پاک رسدان مطلویب شاه مردان‬ Mahbubu Hak’dır sırdan, matlubu Şah-ı Merdân,
‫خمدویم لک انسان یا مصطیف حممد‬ Mahdumu külli İnsan; yâ Muhammed Mustafa!

4 4
‫معراج یویلغه آشقان سدره گه دیک اوالشقان‬ Miraç yolunu aşan, Sidre’ye dek ulaşan,
‫امت اوچون تاالشقان یا مصطیف حممد‬ Rabbi ile konuşan; yâ Muhammed Mustafa!

5 5
‫یتیم قادلی اتادین هم مهربان آنادین‬ Yetim kaldı atadan, hem şefkatli anadan,
‫تقدیر بودلی خدادین یا مصطیف حممد‬ Takdir oldu Hudâ’dan; yâ Muhammed Mustafa!

6 6
‫یتیم باشنی سیالدی تیلبه بودلی حممد‬ Yetim başı okşadı, şefkatle kucakladı,
‫جان ین جانغه اوالدی یا مصطیف حممد‬ Cânı câna uladı; yâ Muhammed Mustafa!

447
Dîvân-ı Hikmet

7 7
‫یییت یاشار یاش اوغالن در قدرین بیدلی‬ Yedi yaşına girdi, inci kadrini bildi,
‫آلیت یانغاق قه ساتیت یا مصطیف حممد‬ Evc-i kemale erdi; yâ Muhammed Mustafa!

8 8
ّ
‫تیوه بودلی عفو دیدی امتین تیالدی‬ Şefkat oldu “Af!” dedi, ümmetini diledi,
‫جربائیل ییتیب کیدلی یا مصطیف حممد‬ Cebrail sana geldi; yâ Muhammed Mustafa!

9 9
‫بو دنیاین سویمادی فرچه نانغه تویمادی‬ Bu dünyayı sevmedi, taze ekmek yemedi,
‫حق قول یلغنی قویمادی یا مصطیف حممد‬ Eksik bir şey komadı; yâ Muhammed Mustafa!

10 10
‫تیالمادی آتاسنی هم مهربان آناسنی‬ Görmedi atasını, doymadı anasını,
‫قیدلی امت داعسنی یا مصطیف حممد‬ Ümmete duasını; yâ Muhammed Mustafa!

11 11
‫تنگریسیغه طلباگر کیچه کوندوز ییغالر زار‬ Rahmân’a çok talepkâr, gece-gündüz hep ağlar,
ّ ‫بودلی‬
‫امت گه خمتار یا مصطیف حممد‬ Oldu ümmete muhtar; yâ Muhammed Mustafa!

12 12
‫حمیط دریاغه توشیت عرش اعالین آشیت‬ Bahr-ı muhite düştü, arş-ı âlâyı aştı,
‫موالسیغه رازالشیت یا مصطیف حممد‬ Rabbiyle rızalaştı; yâ Muhammed Mustafa!

13 13
‫رشیعت ین سوزالدی طریقت ین ایزالدی‬ Şeriatı sözledi, tarikatı izledi,
‫حقیقت ین کوزالدی یا مصطیف حممد‬ Hakikatı gözledi; yâ Muhammed Mustafa!

14 14
‫صرب ایالدی قناعت تقوا ایالب عبادت‬ Kanaat sabreyledi, hem ittika eyledi,
‫کیچه کوندوز تالوت یا مصطیف حممد‬ Hep ibâdet eyledi; yâ Muhammed Mustafa!

15 15
‫اچییب کوثر سویین اوزوب جنت لگین‬ İçti Kevser suyunu, aldı cennet gülünü,
‫ایزالب این یولین یا مصطیف حممد‬ Arar Hakk’ın yolunu; yâ Muhammed Mustafa!

448
Dîvân-ı Hikmet

16 16
‫قول خواجه امحد قیل طاعت تینمای آیتغیل صلوات‬ Hoca Ahmed kıl taat, durma söyle salavat,
‫رسول اهلل بولغای شاد یا مصطیف حممد‬ Resulu’llâh olur şâd! Yâ Muhammed Mustafa!

202- ‫حکمت‬ Hikmet - 202


Gören Var Mı?

1 1
‫ایا دوستالر یوراک بغریم بودلی کباب‬ Ey dostlarım yüreğim, ciğerim oldu kebap,
‫عشق سزی آدم عشق قدریین بیلاگن بارمو‬ Aşksız insanın aşkın kadrin bildiği var mı?
‫توین کوین غربت تارتیب عشق یویلده‬ Gece gündüz hasreti çekerek aşk yolunda,
‫یب واسطه حق دیدارین کوراگن بارمو‬ Hak didârın rehbersiz gören bilenler var mı?

2 2
‫تاشقنی توراغن دریاالردیک قایناب یوراگن‬ Taşkın deryâlar gibi kaynayarak yürüyen,
‫دنیا مالنی کوروب انگه مغرور بولغان‬ Dünya malını görüp, onun ile öğünen,
‫های و هوس ما ومنلیک دعوا قیلغان‬ Kibir, ben ve benliği, varlık davası eden,
‫قارون ینلگیغ دنیا مالنی کوراگن بارمو‬ Karun gibi dünyaya değer verenler var mı?

3 3
ّ
‫عشق شدیت باشقه توشسه اعشق بیالر‬ Aşk narı başa düşse, onu âşıklar bilir,
‫بیاگنه الر تاشالر آتیب انگه کوالر‬ Yabancılar taş atıp onu alaya alır,
‫دیوانه دیب باشنی یاریب قانغه بویار‬ Deli der başın yarar, kanlar içinde kalır,
‫منصور ینلگیغ عشق داریغه میناگن بارمو‬ Mansûr ol, aşk darına çekilip ölen var mı?

4 4
‫اعشق منصور انا احلق دیب یایش آقیت‬ Âşık Mansûr ; “Ene’l-Hak” dedi ve yaşı aktı,
‫چلنت بریهل همراه بولوب قبوغ قاقیت‬ Kırklarla yoldaş olup, kendi vücudun aştı.
‫یوراک بغری کباب بولوب ایریب آقیت‬ Yüreği kebap olup, eriyip öyle aktı,
‫اغر اچییده چلنت الرین کوراگن بارمو‬ Kabir içre kırkları gören ve bilen var mı?

449
Dîvân-ı Hikmet

5 5
‫شیخ شبیل سماع قیلیب دایم یوردی‬ Şeyh Şiblî sema etti, yollar olmuştu yurdu,
‫ختت و خبتنی تاشالب ادهم دواکن قوردی‬ Tahtı-bahtı terk edip, Edhem dükkanı kurdu,
‫پروانه دیک شمعنی کوروب اوزين اوردی‬ Özün pervâne gibi döndürüp öyle vurdu,
‫پروانه دیک اخگر بولوب کویاگن بارمو‬ Pervâne gibi yanıp, tutuşup ölen var mı?

6 6
‫یلیل تیو سحراالرده جمنون اوتیت‬ Sahralarda Leylâ der, bir Mecnûn geldi-geçti.
‫یللیین کوراگن زمان هویش کیتیت‬ Leylâ’sın gördüğünde, aklı başından gitti.
‫حریان بولوب رسسان بولوب بایش قاتیغ‬ Hayrân u mest olarak, o an kendinden geçti,
‫اوتاگن اعشق ایرانالرین کوراگن بارمو‬ Uşşakı, erenleri gören ve bilen var mı?

7 7
‫شریین ین دیب تاغالر قازیب اعشق فرهاد‬ Şîrin der dağlar gezer, büyük âşıktı Ferhât,
‫شریین ین کوراگن زمان قیدلی فریاد‬ Şîrin’i gördüğünde koptu büyük bir feryât,
‫عقل و هوشنی تراج قیلیب بریدی برباد‬ Aklını, şuurunu kaybetti oldu berbât,
‫اعشق بولوب اوملای توروب اولاگن بارمو‬ Âşık olup ölmeden, önce ölenler var mı?

8 8
‫ذوانلون مرصی اوز شهریدین چیقیب کیتیت‬ Zünnün-i Mısrî çıkıp, öz vatanından gitti,
‫شیخ بایزید ییتمیش یویل اوزین ساتیت‬ Şeyh Bâyezîd yetmiş kez, vardı kendini sattı,
‫اوزین بیلمای واهل بولوب بایش قاتیغ‬ Özünü bilemeden, perişan oldu, yitti,
‫آنداغ ایرالر دعواسیین قیلغان بارمو‬ Böyle erlik davasın kılıp, güdenler var mı?

9 9
‫ابراهیم اوز اوغلین قربان قیدلی‬ İbrahim öz oğlunu Hakk’a kurbân eyledi,
‫اسماعیل دیدار تیو جان ین بریدی‬ İsmail didâr diye kendi cânını verdi,
‫کوزین آچیب حق مجالنی حارض کوردی‬ Gözünü açtığında Hak cemâlini gördü,
‫اسماعیل دیک حق مجالنی کوراگن بارمو‬ İsmail gibi Hakk’ın cemâlin gören var mı?

10 10
‫کوب اعشقالر بو دنیادین اوتیب کیتیت‬ Nice âşık dünyadan yaşadı, geçti-gitti,
‫گورستان مزنیلغه باریب یتیت‬ Kabristan menziline onlar intikal etti,
‫اهل عیال خانمان ین تاشالب آتدی‬ Eş, çocuk, ev barkını, terk edip öyle gitti,
‫عربت آیلب قزییل یوزی سولغان بارمو‬ İbret alıp al yüzü, sararıp solan var mı?

450
Dîvân-ı Hikmet

11 11
‫قول خواجه امحد دردسزی اوتیت عمرونگ انلگه‬ Kul Hoca Ahmed dertsiz geçti bu ömrün anla,
‫خدمت قیلیب ایرانالرین سوزین تینلگه‬ Hizmet et erenlere, bir de sözünü dinle,
‫ندامت ده یاشینگ توکوب تینمای ییغله‬ Nedâmetle yaş döküp dâim kendine ağla,
‫مونده ییغالب آخرت ده کولاگن بارمو‬ Burada ağlayanlar, âhirette güler mi?

203- ‫حکمت‬ Hikmet - 203


Dolan Var Mı?

1 1
‫بو غریب یلک دشوار ایرمیش ایا دوستالر‬ Bu gariplik, yalnızlık berbat imiş ey dostlar!
‫هیچ کیم کیلیب غریب حالنی سوراغن بارمو‬ Kimse gelip garibin hâlinden soran var mı?
‫توین کوین غربت تارتیب عشق یویلده‬ Gece- gündüz gurbette, aşk hasreti çekenler,
‫اییچ کویوب حرست بریهل تولغان بارمو‬ İçi yanıp özlemle ciğeri yanan var mı?

2 2
‫غربت اچیره کیچار ایرمیش غریب حایل‬ Gurbetlerde geçermiş onun o garip hâli,
‫هیچ قاملادی کونلگ اچیره قیل و قایل‬ Gönlünde hiç kalmadı lafa, söze mecâli,
‫هر بری کونده اوالر ایرمیش یوز مینگ یویل‬ Her gün yürür kat eder, uzun binlerce yolu,
‫نمازشام غریب حالنی سوراغن بارمو‬ Akşam namaz vaktinde, hâlini soran var mı?

3 3
‫غریب یلغده یوردوم من عیش ناخوش غه‬ Garip garip yürüdüm tekkedeki yemeğe,
‫دشوار ایرمیش تکیه یاستوق انده باشقه‬ Kirliydi yastıkları, başladım iğrenmeğe,
‫مونلگوغ بولوب آتا آنا قارینداش غه‬ Özlemle yanıyordum, anne- baba demeğe,
‫رحم قیلیب غریب حالنی سوراغن بارمو‬ Merhametle hâlimi, bilen soranım var mı?

4 4
‫قارینداش الر حرستیده بودلوم خراب‬ Kardeşler hasretiyle, ettim kendimi harap,
‫یوراک بغریم کویوب یانیب بودلوم کباب‬ Bağrım yandı- tutuştu, ciğerler oldu kebap,
‫غریب الرگه رحم ایالسانگ کوبتور ثواب‬ Acısan gariplere, belki en büyük sevap,
‫ایا دوستالر بو دردیمگه دوا بارمو‬ Ey dostlar bu derdime, söyleyin çare var mı?

451
Dîvân-ı Hikmet

5 5
‫دوام اورتار کوریگ مین غربت اویت‬ Her dâim yakar beni, gurbet elin ateşi,
‫غریب یلغده تاپمادیم من حالویت‬ Gurbette bulamadım mutluluk, halaveti,
‫من مات غریبًا دیب حدیث آیتیت‬ “Men mâte gariben.” de, hadisteki hikmeti,
ً
‫شهیدا دیب اولاگن بارمو‬ ‫فقد مات‬ “Fekad mâte şehîden.”147 diyerek alan var mı?

6 6
‫غریب یلغده یوروردوم من غربت تارتیب‬ Gurbet kahrı çekerek garip- garip yürüdüm,
‫مالمتالر بریهل خلقدین سوز ایشتیب‬ Melametler içinde halktan azar işittim,
‫تینیگ توشوم کونلگ یاروتوب جمال تارتیب‬ Kalbimi nurlandırdım, hanemi de ışıttım,
‫دیدار اوچون جان ین فدا قیلغان بارمو‬ Didâr için cânını fedâ edenler var mı?

7 7
‫دیدار اوچون جانین فدا قیدلی ایرسه‬ Didâr için cânını kul fedâ etti ise,
‫توین کوین حق ذکرین ایدی ایرسه‬ Gece-gündüz zikr-i Hak, söyleyip yetti ise,
‫قول خواجه امحد بو غربت گه توشیت ایرسه‬ Hoca Ahmed gurbete çocukken gitti ise,
‫ایشیتینگ دوستالر اوملاسلیک که اماکن بارمو‬ Dinleyin! Ölmemeğe acep bir çare var mı?

204- ‫حکمت‬ Hikmet - 204


Kevser Olan Muhammed!

1 1
‫اعشق الرنینگ سورایغ صادق الرنینگ یارایغ‬ Âşıkların sorduğu, sadıkların sevdiği,
‫انبیاالر چرایغ خاکسار بولغان حممد‬ Enbiyalar serveri, aziz olan Muhammed!

2 2
‫اوزین سایلب حمنت گه تورلوک تورلوک رمحت گه‬ Özün koyup mihnete, türlü türlü zahmete,
‫اعیص جایف امت گه کوثر بولغان حممد‬ Âsî, mücrim ümmete, şâfî olan Muhammed!

3 3
‫آتادین یتیم قایلب اوزین غم گه سایلب‬ Atadan yetim kalıp, özünü gama salıp,
‫خدچیه مالنی آیلب چاکر بولغان حممد‬ Hatice’yle mal alıp, ortak olan Muhammed!

147
“Men mâte garîben fekad mâte şehîden.”: Kim garip olarak, Hak rızası
452 için gittiği gurbette ölürse, şehit olarak ölür.” Hadis-i Şerif.
Dîvân-ı Hikmet

4 4
‫رایض بولغان قضاغه رازین آیغان خداغه‬ Razı oldu Mevlâ’ya, dua etti Hudâ’ya,
‫کوکدین کیلاگن بالغه صابر بولغان حممد‬ Gökten gelen belaya, sabreyledi Muhammed!

5 5
‫همت قورین باغالب یوراک بغرین داغالب‬ “Hû!” kemeri bağlayıp, yüreğini dağlayıp,
‫سحر وقتیده ییغالب بیدار بولغان حممد‬ Seher vakti ağlayıp, bîdâr oldu Muhammed!

6 6
‫حقین قول یلغنی قیلیب حق امرین خلق قه آیتیب‬ Hakk’a kulluğun bilip, O’nun emrin söyleyip,
‫اکفر جهودین قورقوتوب اژدر بولغان حممد‬ Tüm küffarı nefy edip, güçlü olan Muhammed!

7 7
‫انبیاالر خاتیم رس ارساری حمریم‬ Enbiyalar hâtemi, tüm sırların mahremi,
‫مسکنی الرین همدیم یاداگر بولغان حممد‬ Miskinlerin hem-demi, raûf olan Muhammed!

8 8
‫کوندوز روزه و نماز کیچه یس عجز و نیاز‬ Gündüz oruç ve namaz, gecesi acz ve niyaz,
‫تیالب امت ین قیش یاز مضطر بولغان حممد‬ Ümmeti diler kış-yaz, darda olan Muhammed!

9 9
‫شام و سحر ییغالر زار امت اوچون دل افاکر‬ Gece, seherde ağlar, ümmete gönül bağlar,
‫خلق اعلم غه یاداگر یکرس بولغان حممد‬ Âlem ona yadigâr, mütevazı Muhammed!

10 10
‫مسکنی الراگ یار بولغان امت تیالب زار بولغان‬ Öksüzlere yâr olan, ümmet için ağlayan,
‫بال سزیالراگ بال بولغان شاىف بولغام حممد‬ Balsızlara bal olan, şifa veren Muhammed!

11 11
‫مونلگیغ بولغان مضطرگه حارض بولغان گمراه گه‬ Mahzun ve mükeddere, mü’min ve günâhkâra,
‫یتیم بولغان غریب گه رسور بولغان حممد‬ Yetime, gariplere, server olan Muhammed!

12 12
‫قول خواجه امحد مسکیندور مسکینالردین معنا سور‬ Hoca Ahmed miskindir, miskin olan mahzundur,
‫مسکنی یلک اکن حضور برص بولغان حممد‬ Miskinlik bir huzurdur, mürşit olan Muhammed!

453
Dîvân-ı Hikmet

205- ‫حکمت‬ Hikmet - 205


Yolda Kaldım!

1 1
‫تانگ آتقوچنه غفلتده من حریان قالغان‬ Seher vaktine kadar, gaflette hayrân kaldım,
‫یا مصطیف ایلگیم آیلنگ یودله قادلیم‬ Tut elim yâ Mustafa! Ben garip yolda kaldım.
‫وا حرستا ایچ و تاشیم عصیان تولغان‬ Vah bana içim-dışım, günâh ve isyan dolmuş,
‫یا مصطیف ایلگیم آیلنگ یودله قادلیم‬ Tut elim yâ Mustafa! Karanlık yolda kaldım.

2 2
‫امت بولوب امت ایشنی قیالملادیم‬ Ümmet oldum ümmetlik işlerini yapmadım,
‫بیدار بولوب حق یویلغه کریاملادیم‬ Bîdâr olup Hak yola, davetine uymadım,
‫یلغان امت خدمتیده بوالملادیم‬ Ümmetlik davasına, ben hizmetkâr olmadım,
‫یا مصطیف ایلگیم آیلنگ یودله قادلیم‬ Tut elim yâ Mustafa! Karanlık yolda kaldım.

3 3
‫سحرالرده جانیم قییناب قان ییغالمای‬ Seherde cânım yanıp, kanlı yaş ağlamadan,
‫اهلل آیتوب قانالر یوتوب زار اینگرامای‬ “Allâh!” deyip kan yutup, zar u zar inlemeden,
‫ییلیب یوگوروب ایرانالردین رس آنگالمای‬ Boş gezip erenlerin sırrını anlamadan,
‫یا مصطیف ایلگیم آیلنگ یودله قادلیم‬ Tut elim yâ Mustafa! Karanlık yolda kaldım.

4 4
‫یا حممد یامان قولین حمروم قویمانگ‬ Kötü kulları mahrum yâ Muhammed koymayın,
‫اعیص جایف امت الرین یودله قویمانگ‬ Âsî, mücrim kulları, karanlıkta koymayın,
‫روز حمرش اعیص الردین یوز اوگورمانگ‬ Mahşerde âsîlerden, bizden yüz çevirmeyin,
‫یا مصطیف ایلگیم آیلنگ یودله قادلیم‬ Tut elim yâ Mustafa! Karanlık yolda kaldım.

5 5
‫بنده بولسام یلغوز حقین سویماس مودیم‬ Sana bende olsaydım, ben Hakk’ı sevmez miydim?
‫امت بولسام یولغه قدم قویماس مودیم‬ Has ümmetin olsaydım, yolunda olmaz mıydım?
‫قانالر توکوب کوزالریمین اویماس مودیم‬ Kanlı yaşlar akıtıp, gözümü oymaz mıydım?
‫یا مصطیف ایلگیم آیلنگ یودله قادلیم‬ Tut elim yâ Mustafa! Karanlık yolda kaldım.

6 6
‫امت دیبان هیچ اوخالمای اوتیت رسول‬ Ümmet deyip uyumaz, ağlar ve yürür Resul,
‫اعیص جایف امت اوچون بودلی ملول‬ Asi, mücrim kul için, mahzundur, Yüce Resul,
‫حق تعایل قیلغای مو دیب بزیین قبول‬ Hak Teâla affeder, kılar mı bizi makbul?
‫یا مصطیف ایلگیم آیلنگ یودله قادلیم‬ Tut elim yâ Mustafa! Karanlık yolda kaldım.

454
Dîvân-ı Hikmet

7 7
‫قیامتده تیلوراغی امت دیگیل‬ Mahşerde sorulurken; “Benim ümmetimdir.” de,
ّ ‫مغزی‬
‫رسیم قاینااغنده قولوم آلغیل‬ “Sırrımın kaynağıdır, Benim milletimdir.” de,
‫اعجز قولونگ یول آداشسه یولغه سالغیل‬ Âciz kul yol şaşarsa, “Benim cândaşımdır!” de,
‫یا مصطیف ایلگیم آیلنگ یودله قادلیم‬ Tut elim yâ Mustafa! Karanlık yolda kaldım.

8 8
‫گناهیم غه تاغ و تاشالر طاقت قیلماس‬ Günâhıma dağ ve taş, güç, takat eyleyemez,
‫ترسا جهود اکفر مندیک گناه قیلماس‬ Yahud, kâfir, ben gibi günâhlar işleyemez,
‫حق قاشیده رشمنده من هیچ کیم بیلماس‬ Huzurunda mahcubum, hiç kimse hâlim bilmez,
‫یا مصطیف ایلگیم آیلنگ یودله قادلیم‬ Tut elim yâ Mustafa! Karanlık yolda kaldım.

9 9
‫روزه نماز قضا قیلیب حقین بیلمای‬ Kazaya kaldı namaz, ben Hakk’ı bilemedim,
‫خییش الرین خاک پایی بولوب یورمای‬ İyilerin türabı olarak yürümedim,
‫ایرانالرین داعسیین مونده آملای‬ Erenlerin duasın becerip alamadım,
‫یا مصطیف ایلگیم آیلنگ یودله قادلیم‬ Tut elim yâ Mustafa! Karanlık yolda kaldım.

10 10
‫یا حممد گناهیم دین رشمنده من‬ Günâhım çok yâ Nebi! Sana karşı mahcubum,
‫یا حممد ایلگیم آیلنگ درمانده من‬ Yâ Muhammed elim tut, lütfunun muhtacıyım,
‫خییش طاعت قیالملادیم ارمانده من‬ İyi kulluk yapmadım, affedin duacıyım,
‫یا مصطیف ایلگیم آیلنگ یودله قادلیم‬ Tut elim yâ Mustafa! Karanlık yolda kaldım.

11 11
‫بو دنیاده قیلمیشالریم فسق و فجور‬ Bu dünyada işledim kusur, günâh, isyanı,
‫امت دیبان لطف ایتماسه صدر صدور‬ Sen şefaat etmezsen ey Sultanlar Sultanı,
‫اول سببدین بارسام ساری اهل قبور‬ Nasıl umarım Hak’tan mağfireti, gufrânı,
‫یا مصطیف ایلگیم آیلنگ یودله قادلیم‬ Tut elim yâ Mustafa! Karanlık yolda kaldım.

12 12
‫امت من دیب الف اورارمن قاین عمل‬ Ümmetim derim fakat nerede güzel amel,
‫اهلل اوچون من قیلمادیم هرگزی جدل‬ Allâh için yapmadım, hayırlı iş ve cedel,
‫آتیم امت قیلغان ایشیم مجله رضر‬ Adım mü’min, işlerim hepsi heder, yok bedel,
‫یا مصطیف ایلگیم آیلنگ یودله قادلیم‬ Tut elim yâ Mustafa! Karanlık yolda kaldım.

455
Dîvân-ı Hikmet

13 13
‫قول خواجه امحد عملیم یوق قیان بارای‬ Kul Ahmed yok amelim, ben nereye varayım?
‫پری مغان خدمتیده کوکسوم یارای‬ Pîre hizmet yolunda, kalbim parçalayayım,
‫تقصری آیتیب کیچه کوندیز حارض تورای‬ Hep “Efendim!” diyerek, dâim hazır durayım,
‫یا مصطیف ایلگیم آیلنگ یودله قادلیم‬ Tut elim yâ Mustafa! Karanlık yolda kaldım.

206- ‫حکمت‬ Hikmet - 206


Görmek Gerek!

1 1
‫ایا دوستالر تون کون تینمای ذکرین آیتینگ‬ Ey dostlar gece-gündüz durmadan zikreyleyin,
‫ذکرین آیتیب قول لوغیده بوملاق کریاگ‬ Zikrine devam edip, kullukta olmak gerek.
‫قول يلق قیلیب تکبری آیتیب صحبت قورسه‬ Tekbîr, tehlîl söyleyip sohbet halkası kursa,
‫هرنه باری بولسه حقدین کورماك گریاگ‬ Her ne olursa tamam, Hak’tan bilmesi gerek.

2 2
‫عشق قه قدم قویغانالری مراد تابیت‬ Aşka ayak basanlar bak muradına erip,
‫رسین کوروب عیبنی یابیت‬ ّ ‫کیمین کورسه‬ İnsanların sırrını, aybını ketmeyledi.
‫غریب بولوب خییش الرین ایزین اوبیت‬ Kendi garip olarak, nasa hizmetler kılıp,
‫شام و سحر خدمتیده تورماق کریاگ‬ Akşam ve seherlerde, hizmete devam gerek.

3 3
‫حمبت ین رشابیین اندین اچییب‬ Muhabbet şarabını ondan alarak içip,
‫منمن یلکین قیلغان الردین یریاق قاچیب‬ Ben-benlik edenlerden uzak kalarak, kaçıp,
‫هر کیم کریسه اوشبو یولغه جاندین کیچیب‬ Bu yola girenlerin hepsi cânından geçip,
‫خاک پاینی کوزالریگه سورماك گریاک‬ Ayak tozun gözlere, eğilip sürmek gerek.

4 4
‫یولغه کریاگن ایرانالردین یولین سورمای‬ Yola giren erlere yollarını sormadan,
‫هر نه کیلسه رایض بولوب حقدین کورمای‬ Her ne ki başa gelse, onu Hak’tan bilmeden,
‫اجازت سزی یولغه قدم قویوب یوراگی‬ İcazetsiz yol alıp, şeyhten izin almadan,
‫عشق دواکننی یازیب انده قورماق گریاک‬ Aşk tezgâhını yayıp, orada kurmak gerek.

456
Dîvân-ı Hikmet

5 5
‫اوشبو یولغه کریاگن طالب بودلی اعقل‬ İşbu yola girenler âkil ve zâkir olur,
‫غفلت بریهل کویوب یانوب بوملاس اعقل‬ Gafleti zâil eder, erdemi zâhir olur,
‫عمرین ضایع کیچوراگنالر بودلی جاهل‬ Ömrünü zay edenler, mutlaka câhil olur,
‫عشق لشکرین توتوب مدام قارماق کریاک‬ Aşk askerini tutup, dâim yoklamak gerek.

6 6
‫سحرالرده چاررضب اوروب ذکرین باشله‬ Sahrada dört darp edip, zikrini yapman gerek,
‫های و هوس ما و من یلک یریاق تاشله‬ Kibir, riyâ, ben, benlik, hepsini atman gerek,
‫کیچه کوندوز تکبری آتیب تینمای ایشله‬ Gece-gündüz tekbirle kulluğun yapman gerek,
‫ذکرین آیتیب صدیق بریهل تورماق کریاک‬ Hem zikrini söyleyip, sıdk ile durmak gerek.

7 7
‫حبر اچییده آدم نفیس جوالن قیلور‬ Deniz içinde adam, nefsini cevlân eder,
‫آچلیغیدین قاتیب تورسه افغان قیلور‬ Açlıktan öleyazsa daima efgân eder,
‫دنیا تیالب دین ایشیین ویران قیلور‬ Dünyayı isteyerek, dinini virân eder,
‫ییالن ینلگیغ حلقومیدین قریقماق کریاک‬ Yanlış halk ümidini burada kırmak gerek.

8 8
‫قول خواجه امحد نفسدین اولوغ بال بوملاس‬ Hoca Ahmed nefsinden büyük bir bela olmaz,
‫یری و گوکده طعمه بریسانگ هرگزی تویماس‬ Yer ve gök lokma edip, versen de asla doymaz,
‫تفراق بولوب یودله یاتسانگ اکفر اوملاس‬ Toprak olsan önünde, o kâfir nefsin ölmez,
‫پری مغان خدمتیده تورماق گریاک‬ Pîr-i mugân emrinde hizmette olmak gerek.

207- ‫حکمت‬ Hikmet - 207


Girmek Gerek!

1 1
‫اعرف اودلور حق امریین پاس ایالسه‬ Âriftir Hak emrini kul yerine getirse,
‫ماسوادین نفسنی ییغیب خاص ایالسه‬ Masivâdan nefsini çekip temiz eylese,
‫رشیعت همه بیش حروفدور راست ایالسه‬ Şeriat hepsi beş harf, tümün eda eylese,
‫اندین سونگره طریقت گه کریماك کریاک‬ Sonra da tarikata salimen girmek gerek.

457
Dîvân-ı Hikmet

2 2
‫طریقت همه بیش حروفدور اگر بیلسانگ‬ Bak tarikat beş harftir, hele bunu bir bilsen,
ّ
‫تعی بیلیب رشائطنی ادا قیلسانگ‬ Bilip de şartlarını şöyle edâ eylesen,
‫بیش کوچه سنی سریان قیلیب ییدلیک اوتسانگ‬ Beş kademeden geçip, işin özüne girsen,
‫اندین سونگره حقیقت گه کریماك کریاک‬ Sonra da hakikate yükselip ermek gerek.

3 3
‫اول هم بیش حرف خییش بیلسه حق قه ییتار‬ Beş harfi idrak eden, ulaşır Hakk’a yeter,
‫ماو من یلک ضمرییدین یب شک کیتار‬ Ben, benlik gafletinden kurtulur Hakk’a gider,
‫بیلسه قیلسه عبادتگه یوقتور خطر‬ Kullukta tehlike yok, dâim itaat eder,
‫معرفت نینگ میدانیگه کریماك کریاک‬ Marifet meydanına koşarak girmek gerek.

4 4
‫اول بیش حروف میدانیده جوالن قیلور‬ O beş harf meydanında, zikreder cevlân kılar,
ّ
‫ظاهر باطن یب توقف ناالن قیلور‬ İçi-dışı tertemiz, her dâim durmaz ağlar,
‫یییت اعضا کوزالریین اکتان قیلور‬ Yedi âza gözünü bir keten ile bağlar,
‫مرشد بولوب ارادت گه کریماك کریاک‬ Mürşid olup arzuya, nizama girmek gerek.

5 5
‫تورت میدان ین بوستانیده نه ایشالر بار‬ Dört meydan bostanında hele bak ne işler var,
‫ایتسانگ ادا بوملاس انده دیمیش الر بار‬ Söylesen edâ olmaz, orada demişler var,
‫هر دمیده یوز مینگ شیخ دین ییمیشالر بار‬ Her dâim yüz bin şeyhten, tadılan yemişler var,
ّ
‫مونداغ انعام ذلتین بیلماك کریاک‬ Böyle nimet, lezzeti, tadarak bilmek gerek.

6 6
‫بو یول الرین یط قیلماین مرشد بولسه‬ Bu yolları geçmeden yetişip mürşid olsa,
‫فاسق جاهل مرید بولوب قولنی آلسه‬ Müridi fâsık, câhil, tutup elini alsa,
‫مونداغ افعال تانگال انده مردود بولسه‬ Böyle işler reddolup yarın ortada kalsa,
‫حمرشاگه ین خلیق تمام کوملاك کریاک‬ Mahşerdeki insanlar tutup ağlasa gerek.

7 7
‫بیش کون اوتار دنیا اوچون قولنی آلسه‬ Beş gün geçer dünyada elin uzatıp alsa,
‫گوروب بیلیب نفیس اوچون اوتقه سالسه‬ Görüp de nefsi için, girip ateşe dalsa,
‫یول تابمااغن نذزین آیلب قولنی آلسه‬ Gözü nezrinde olup, öyle elini alsa,
‫وا حرستا ندامت الر دیماك کریاک‬ Vâ hasretâ, ne yazık, pişmanlık duymak gerek.

458
Dîvân-ı Hikmet

8 8
‫قول خواجه امحد بو حکمت ین نیچوک ایدینگ‬ Hoca Ahmed hikmetle, bunu nasıl söyledin?
‫بری حرفیین بیلمای اوزونگ خلق قه یایدینگ‬ Bir harfini bilmeden, özün ilan eyledin,
‫راست یول الردین باطل یولغه ایرته یاندینگ‬ Doğru yoldan yanlışa sen de mi meyleyledin?
‫خوف خطر اچیره نیچوک ایتملك کریاک‬ Korku ve tehdit içre, nasıl davranmak gerek?

208- ‫حکمت‬ Hikmet - 208


Cümle Ruhlar Görünür!
1 1
‫اعشقالر میدانیده علم حکمت بیلینور‬ Âşıklar meydanında ilim, hikmet bilinir,
‫ایرانالرین دامیغه شونقار الچنی ایلینور‬ Erenler tuzağında doğan, şahin tutulur.

2 2
‫مینگ نفسین بری نفس قیلسه همت قیلسه شوق‬ Bir nefes himmet alsa, semâlara erilir,
‫رس ایشییگ آچیلیب مجله ارواح کورونور‬ Sır kapısı açılır, cümle ruhlar görünür.

3 3
‫سحر بولسه یول آالر رس اچییده رس کوروب‬ Seher olsa yol alır, sır içinde sır görür,
‫انداغ صحبت قیلغانالر یب اختیار بیلینور‬ Öyle sohbet edenler, fark etmeden bilinir.

4 4
‫قطب االقطاب درویشالر خاص صحبت گه کیلورالر‬ Kutb-ı aktap dervişler, hoş sohbetlere gelir,
‫آالر بولغان صحبت ده شوق بسیار بولونور‬ Ulular sohbetinde şevk, huzur, coşku olur.

5 5
‫صحبت برار تابقایالر اول درویشالر کیلاگنده‬ Sohbet üzre bulurlar, dervişlere gelince,
ُ
‫کیمگه نظر سالسه الر قفل دیل آچیلور‬ Hep dilleri çözülür, onlar nazar edince.

6 6
‫حلقه اچیره حق یادین آیتیب تیدلین قویماسالر‬ Halka içre Hak yâdın söyleyip zikredince,
‫طغیان قیلیب روحالری الماکن غه اوالنور‬ Özgür olup ruhları, lâ-mekâna erilir.

7 7
‫اول صحبت ده ایرانالر حلقه اچیره اوتلورور‬ O sohbette erenler, halka içre oturur,
‫کیمگه نظر قیلسه الر قفل دیل آچیلور‬ Kime nazar kılsalar, dil kilidi açılır.

459
Dîvân-ı Hikmet

8 8
‫هر چند االر اولوک دور ظاهر کوزگه کورینماس‬ Zâhir gözle görülmez, oysa onlar ölüdür,
‫اغیبدورالر ویلکن باطن کوزگه کورونور‬ Gaibtirler velakin, bâtın gözle görünür.

9 9
‫سنی ساقالسانگ آدابین ایرانالرین آدلیده‬ Sen saklasan âdâbı, erenlerin önünde,
‫بیلگیل االر قاشیده سانسزی معنا بیلینور‬ Sayısız ma’nâ vardır, bil onların gönlünde.

10 10
‫درویشالرگه اخالص قیل بریگیل االرگه قولونگ‬ Ver elin dervişlere, ihlasları kalbinde,
‫هر کیم کریسه بو یولغه حتقیق دامغه ایلینور‬ Her kim girse bu yola, kul damgası vurulur.

11 11
‫عشق دامیغه توشمااكن رس معناسنی بیلمااگن‬ Aşk demine düşmeyen, sır ma’nâsı bilmeyen,
‫دنیا مهرین قویمااغن تانگال رسوا بولونور‬ Dünya mehrin koymayan yarın rüsvâ olunur.

12 12
‫قول خواجه امحد یسوی تینمای ایمدی ییغالغیل‬ Ahmed Yesevî sen de, şimdi dinmeden ağla,
‫کوز یاشینگین آقوزسانگ تانگال بارسانگ بیلینور‬ Gözyaşını akıtsan o mizan da görünür.

209- ‫حکمت‬ Hikmet - 209


Şerbetten İçeriz Biz!

1 1
‫ملول بودلی بو کونلگ الر ایا دوستالر‬ Mahzun oldu gönüller, kulak veriniz dostlar!
‫تینگالسانگزیرازین سزیگه آچاربزیا‬ Dinlerseniz maksadı, size arz ederiz biz.
‫وفایس یوق یلغاچنیدور اوشبو دنیا‬ Vefâsı yok dünyanın, yalancıdır, aldatır,
‫کونلگ کزییب بایق سوزین آچاربزیا‬ Bâkî sözü açarak kalplere koyarız biz.

2 2
‫اواغن ایزیم اوشبو جانغه قیدلی فرمان‬ Kâdir Mevlâm bu câna hükmetti, kıldı fermân,
‫بویون سونمای تقدیرگه انگه نه دور درمان‬ Boyun eğmek gerekir, takdire yoktur dermân,
‫آقشام توشوب سحر بولسه کوچار کروان‬ Batacak bir gün güneş, göçecek garip kervân,
‫اول کروان ین سونگنی آلوب کوچاربزیا‬ Kervanda bir yolcuyuz, vakt erer göçeriz biz.

460
Dîvân-ı Hikmet

3 3
‫بزیدین بورون برچه کروان کوچوب تورور‬ Bizden önce kervânlar nicedir göçer durur,
‫باقیب تورساق بزیگه نوبت ییتیب تورور‬ Biz bakarız ardından, nöbet bize de gelir,
‫ملک املوت قدح رشبت توتوب تورور‬ Azrail kadehini, o an önünde bulur,
‫نوبت کیلسه اول رشبت دین اچیاربزیا‬ Nöbet geldi şerbetten elbette içeriz biz.

4 4
‫تلیم نادان ایرمن تیو توزدی بورک یلک‬ Nice nâdân “Erim!” der, süslü kalpaklar giyer,
‫ایر اول بولور ایمانیین قیلسه کورک لوک‬ Erlik odur imânı zâhirse verir değer,
‫قیدلین ینگچکه قیلیچدیک تزی رصاط کوفروک‬ Sırat köprüsü ise, en son geçitmiş meğer,
‫اواغن ایزیم روزی قیلسه کیچاربزیا‬ Kâdir Mevlâm lütfeder, geçeriz inşallâh biz.

5 5
‫نیچه یاقسانگ یانماس چریاغ یاغنی یریده‬ Yakmaya kalksan yanmaz, çıralar ıslak yerde,
‫جانالر چیقیب تنالر یاتور قرا یریده‬ Cânlar çıkıp bu tenler, yatacak kara yerde,
‫دل چریایغ شعله اورار اعشقالرده‬ Kalp çırası tutuşur, nur olur gönüllerde,
‫روح بولوبان بیلمام قیان اوچاربزیا‬ Ruhlarımızla bilmem, nereye uçarız biz?

6 6
‫یاقنی ایرور اوشبو اولوم ایرماس یریاق‬ Yakındır işbu ölüm değildir bize ırak,
‫ایر اول بولور آخرت غه مینسه براغ‬ Er odur âhirette binerse güzel Burak,
‫نیچه باقسانگ اعقبت اول اوچار چریاغ‬ Ne kadar korusan da yanan çıran sönecek,
‫اول چریاغ دیک بری دم یانیب اوچاربزیا‬ O çıra gibi bir an yanıp da söneriz biz.

7 7
‫وادریغا اوتیت عمروم اویناب کولوب‬ Vah! Yazık geçti ömrüm gülerek, oynayarak,
‫آه اورارمنی ندامت ده قانالر یوتوب‬ Nice pişmanlıktayım, kan yutup ağlayarak,
‫قول خواجه امحد بو حرست دین جانیم کویوب‬ Hoca Ahmed hasretten bağrını dağlayarak,
‫کوز یاشیین ساریغ یوزگه ساچاربزیا‬ Gözyaşım solgun yüze, ağlayıp saçarız biz.

461
Dîvân-ı Hikmet

210- ‫حکمت‬ Hikmet - 210


Nihân Oldu!

1 1
‫ایا دوستالر شونقار قوشوم اوچوردوم من‬ Ey dostlar! Doğan kuşum yuvadan uçurdum ben,
‫قنات قاقیب قاییس طرف روان بودلی‬ Kanat çırpıp ne yana, uçarak revân oldu?
‫گیه گیه آرقه سیدین اوندای قادلیم‬ Zaman zaman ardından, bağırıp çağırdım ben,
‫دور آیلبان کوزالریم دین نهان بودلی‬ Süzülüp, gözlerimden yok olup, nihân oldu.

2 2
‫ایاق باغنی حمکم توتمای قاچوردوم من‬ Bağını tutamadan, doğanı kaçırdım ben,
‫سیالب سیفاب تابنی تابمای اوچوردوم من‬ Okşayıp sevemeden, elimden uçurdum ben,
‫ندامت ده قادلی عمروم کیچوردوم من‬ Nedâmetle ömrümü, ardından geçirdim ben,
‫ایمدی منینگ ایشیم آه و فغان بودلی‬ Şimdi benim işlerim, âh ile figân oldu.

3 3
‫سوراغ سورسام تاپیلغایمو اوشل قوشوم‬ Arasam bulunur mu, kaybettiğim o kuşum,
‫تاپیلماسه دشوار ایرور منینگ ایشیم‬ Bulmazsam perişândır, billâhi benim işim,
‫حرستیده تینمای آقار کوزده یاشیم‬ Dinmeden hasretiyle, dâim akar gözyaşım,
‫ایمدی منینگ قیلغان سودوم زیان بودلی‬ Şimdi benim yaptığım kâr iken ziyan oldu.

4 4
‫پرییم مدد قیلسه قایته قولغه آلسام‬ Pîrim medet kılsa da, tekrar koluma alsam,
‫هر بری یونگنی کوزالریمغه سورمه قیلسام‬ Her bir kanat tüyünü, gözüme sürme kılsam,
‫خییش تابالب قاز اوردک که قارشو سالسام‬ Onu iyi koruyup, kazlara karşı salsam,
‫حبمد اهلل ایمدی صاحب قران بودلی‬ Elhamduli’llâh şimdi, sahibim Kur’ân oldu.

5 5
‫مونداغ حتفه ایلگینگده دور قویمه زنهار‬ Bu lütuf hep ondandır, bırakma onu sakın,
‫ایاق باغنی حمکم توتوب تورغیل بیدار‬ Ayak bağın sağlam tut, zail olsun merakın,
‫آخر بری کون کورساتگویس سناگ دیدار‬ Bir gün sana lütfeder, didârı görmen yakın,
‫دیدار کوراگن قول ین اورین جانان بودلی‬ Didâr gören kulların, makamı cinân olur.

6 6
‫امهلل یا مالک الرقاب اوقوب‬ “Allâhumme, yâ Mâlike’r-rikab”ı148 okuyup,
‫آزادیلغ برائتیین ایزالب تاپیب‬ Hürriyet beratını kazanıp sonra alıp,
‫توبه دیبان ایگری یودلین راستقه قایتیب‬ Tövbe edip Hak yola, istikamete dönüp,
‫توبه قیلغان قول الر انده مهمان بودلی‬ Tövbe edenler orda, mutlu ve mihmân olur.

148
“Ey benim Allâh’ım! Cânı olan ve olmayan her şeyin sahibi.”
462
Dîvân-ı Hikmet

7 7
‫قول خواجه امحد اوزونگ اغفل عقلینک زایل‬ Kul Hoca Ahmed özün hem gâfil, hem de yitik,
‫عملینگ یوق دنیا ساری کونلگونگ مایل‬ Amelin yok dünyada, ukbâda işin bitik,
‫بول ایاقینگ آستیده دور چاه هابل‬ Göç zamanı yaklaştı, ömrün sonuna yetik,
‫ییقیلورین بیلاگن کییش امان بودلی‬ Göçeceğin anlayan, orda korunmuş olur.

211- ‫حکمت‬ Hikmet - 211


Bu İmtihan Değil Mi?

1 1
‫عشق کمیای امحر اعلم دواکن ایماس مو‬ Âşık kırmızı sülfür, âlem dükkân değil mi?
‫مرد خداغه معلوم اوسته دواکن ایماس مو‬ Hak evine âşıklar, usta dükkân değil mi?

2 2
‫کونلگوم ده عشق طوری توشیت جتیل نوری‬ Gönlümde aşkın Tur’u, düştü tecelli nuru,
‫هر بری آتینگ ظهوری شمع جهان ایماس مو‬ Her bir ismin zuhuru, cihân mumu değil mi?

3 3
‫رستارسی جهانغه باقسه بالی توفان‬ Baştan başa cihâna baksa tufan belası,
‫ای قوم نوح قورقونگ حق کشتبان ایماس مو‬ Ey Nuh’un kavmi! Korkun, Hak yöneten değil mi?

4 4
‫ایمن درختیدین کیم مویس غه اوت کوروندی‬ Eman ağacından ki, Musa’ya nâr göründü,
‫این انا اهلل آیتور ارساری جان ایماس مو‬ “ İnni ene’llah!”149 söyler, esrar-ı cân değil mi?

5 5
ّ
‫عیسای روح پرور ترک تعلق ایالر‬ O İsa’yı ruh-perver, terk-i taallük eyler,
‫کوک سحنیده قلندر خییش ماکن ایماس مو‬ Gökyüzünde kalender, güzel mekân değil mi?

6 6
‫حییاین یییغ توتیت آدم اوزین اونوتیت‬ Yahyâ’ya hüzün tuttu, Âdem özün unuttu,
‫یونس ین نهنگ یوتیت بو امتحان ایماس مو‬ Yunus’u balık yuttu bu imtihan değil mi?

149
İnni ene’llah: Muhakkak ki ben Allâh’ım. (Kasas Sûresi 28/30. Ayet)
463
Dîvân-ı Hikmet

7 7
‫خوش هر یح و سبحان خوش قدرت خوش اهلام‬ Hoş her şey Hayy ü Sübhân, hoş kudreti, hoş ihsân,
‫جنت اچییده رضوان بری باغبان ایماس مو‬ Cennet içinde Rıdvân, güzel bağban değil mi?

8 8
‫اعشق مرادی دلرب زاهدین مییل منرب‬ Âşık maksadın diler, zahidinki de minber,
ّ ‫جام‬
‫خرمین ایستار حق الماکن ایماس مو‬ Sevinç kadehi ister, Hak “lâ-mekân” değil mi?

9 9
‫عنی سحرده دور لگ آشوفته مثل بلبل‬ Aynı seherdedir gül, aşüfte olur bülbül,
‫کوراگچ این قزییل لگ رخساری قان ایماس مو‬ Görür onu kızıl gül, ruhsarı kan değil mi?

10 10
‫زنهار ای سخن ور بیهوده توکمه گوهر‬ Sakın ey vaaz veren, boşuna dökme terin,
‫گونلگ خزانه سیغه تیل پاسبان ایماس مو‬ Gönül telidir dilin, muhafızın değil mi?

11 11
‫خمدوم پاکبازی پرواز شاه بازی‬ Mahdumudur pâkbâzı,150 pervâzıdır şahbâzı,151
‫صاحب خروج اغزی چون ارسالن ایماس مو‬ Sahib-i Huruc Gazi, Koca Arslan değil mi?

12 12
‫خممور آدلی دل و جان قویدی یم ارغوان‬ Mahmur oldu kalp ve cân, yandı koca bir cihân,
‫سلطان ساتوق بوغراخان پری مغان ایماسمو‬ Sultan Saltuk Buğrahan, pîr-i mugân değil mi?

13 13
‫دراگه الری کربیا اسالم آچیب یب ریا‬ Dergâhları Kibriya, İslâm’dan geldi ziyâ,
‫رس حلقهء اویلا صاحب قران ایماس مو‬ Ser halkası evliyâ, sahip Kur’ân değil mi?

14 14
‫اوالد انبیادور رسدار اویلادور‬ Evlâd-ı enbiyâdır, serdâr-ı evliyâdır,
‫مر ِد رهِ خدادور اعیل نشان ایماس مو‬ Seçilmiş kibriyâdır, âlî nişân değil mi?

15 15
‫دور امحد خری البرش حممد‬
ِ ‫دور‬ Devir Ahmed’in devri, hayru’l-beşer Muhammed,
‫دنیا و دینغه رسمد رشع بیان ایماس مو‬ Dünya ve dine sermed, şer’i beyân değil mi?

150
Pâkbâz: İçten bağlı.
464 151
Şahbâz: Kahraman, mert, yiğit, yürekli insan.
Dîvân-ı Hikmet

212- ‫حکمت‬ Hikmet - 212


Ka’be’ye Varana Dek!

1 1
‫کعبه ساری کیتار بودلوق ان شاء اهلل‬ Ka’beye gider olduk, dua edin inşallâh.
‫ای یارانالر خییش قایلنگ تا کورگوچنه‬ Ey dostlar hoşça kalın, tekrar görüşene dek.
‫قایده بارساق اهلل یادی بزیگه همراه‬ Her nereye varırsak, meclis hazır; zikrullah!
‫ای یارانالر خییش قایلنگ تا کورگوچنه‬ Ey dostlar hoşça kalın tekrar görüşene dek!

2 2
‫کیتای دیرمزی خانومان دین جدا بولوب‬ Haydi, gidelim deriz ev barktan ayrı kalıp,
‫اهل و عیال خانومان دین سوا بولوب‬ Çoluk-çocuk eş-dosttan, bir müddet ırak olup,
‫دنیا عقبنی تاشالب حبر خدا بولوب‬ Dünya telaşını terk, bahr-ı hüdâya dalıp,
‫ای یارانالر خییش قایلنگ تا کورگوچنه‬ Ey dostlar hoşça kalın, tekrar görüşene dek!

3 3
‫یولغه قدم قویای دیرمزی حقین ایزالب‬ Yola kadem koyayım deriz Hakk’ı arayıp,
‫یری و گوکده آی وکونالر حقین ایزالب‬ Yerde-gökte, ay ve gün, dönüp Hakk’ı arayıp,
‫عرش و گریس لوح و قلم حقین ایزالب‬ Arş, Kürsi, Levh u kalem, durmaz Hakk’ı arayıp,
‫ای یارانالر خییش قایلنگ تا کورگوچنه‬ Ey dostlar hoşça kalın, tekrar görüşene dek!

4 4
‫اهل و عیال خانومان دین جدا بولوب‬ Çoluk-çocuk, ev barktan uzakta, ayrı kalıp,
‫سوا ایتوب خاتونالرین مهرین برییب‬ Hatunların mihrini hem haklarını verip,
‫سفر قیدلوق وصیل اوچون جاندین بزییب‬ Sefer kıldık vuslata, cândan her şeyden geçip,
‫ای یارانالر خییش قایلنگ تا کورگوچنه‬ Ey dostlar hoşça kalın, tekrar görüşene dek!

5 5
‫عرش ایستاسانگ مؤمن قولین کونیلگ اچیره‬ Arşı istersen mü’min kulun gönlü içinde,
‫عشق تیالسانگ مؤمن قولین کونیلگ اچیره‬ Aşkı dilersen mü’min kulun gönlü içinde,
‫کورار بولسانگ مؤمن قولین کونیلگ اچیره‬ Görmek istersen O’nu, mü’min gönlü içinde,
‫ای یارانالر خییش قایلنگ تا کورگوچنه‬ Ey dostlar hoşça kalın tekrar görüşene dek!

6 6
‫عیب ایتمانگزی حقین ایزالب یورادورمزی‬ Bu yollarda yürüyor, biz Hakk’ı arıyoruz,
‫خاصیت یلک کعبه ساری بارادورمزی‬ Keremli Beytullah’a yaklaştık, varıyoruz,
‫خوبالر کوروب یودله عربت آالدورمزی‬ Yolda iyiler görüp, ibretler alıyoruz,
‫ای یارانالر خییش قایلنگ تا کورگوچنه‬ Ey dostlar hoşça kalın, tekrar görüşene dek!

465
Dîvân-ı Hikmet

7 7
‫شاید کورساک باریب کعبه مجایلین‬ Varıp da görür müyüz, Ka’be’nin cemâlini?
‫خدمت قیلساک یودله صاحب کمایلین‬ Hizmet etsek o yolda sahib-i kemâlini,
‫ایستایدورمزی دایم وصل وصایلین‬ Diliyoruz dâima azamet celâlini,
‫ای یارانالر خییش قایلنگ تا کورگوچنه‬ Dostlarım hoşça kalın, tekrar görüşene dek

8 8
‫بنده بولساق خواجه مزیین ایزالماک خوب‬ Mürit olup mürşidi gözleyip izlemek hoş,
‫شام و سحر خدمتیده کزیالماک خوب‬ Gecenin seher vakti, hizmetinde olmak hoş,
‫یتیم قالغان بوته الردیک بوزالماک خوب‬ Deve yavrusu gibi, yetimce bağırmak hoş,
‫ای یارانالر خییش قایلنگ تا کورگوچنه‬ Ey dostlar hoşça kalın, ta hacı olana dek!

9 9
‫قول خواجه امحد معبودیغه کونلگ برییب‬ Hoca Ahmed Rabb’ine ihlasla gönül versen,
‫حق وصلیین تیالر دایم جوالن قیلیب‬ Hakk’a vuslat dileyip, evc-i kemâle ersen,
‫عشق یویلده مندیک یوقتور هیچ کیم غریب‬ Aşk yolunda, ben gibi bir garip yoktur, dersen,
‫ای یارانالر خییش قایلنگ تا کورگوچنه‬ Ey dostlar hoşça kalın, ben hacdan gelene dek!

213- ‫حکمت‬ Hikmet - 213


Kim Ağlasın?

1 1
‫تودلی عمر پیمانه یس من ییغالمای کیم ییغالسون‬ Doldu ömür kadehim, ben değil kim ağlasın?
‫شیطان کونلگ همخانه یس من ییغالمای کیم ییغالسون‬ Gönlüm şeytan hanesi, ben değil kim ağlasın?

2 2
‫قیلماس نصیحت هیچ کییش عصیان بیله بودلی ایشیم‬ Kılmaz nasihat kimse, işlerim isyan ise,
‫مونداغکیچیبیازوقایشیممنییغالمایکیمییغالسون‬ Böyle mücrim gidişe, ben değil kim ağlasın?

3 3
‫قاتیغ گناه بودلی ایشیم جهنم ده بودلی یرییم‬ Çok günâhlar işledim, cehennem benim yerim,
‫آخر غضب قیلسه کریم من ییغالمای کیم ییغالسون‬ Azap etse ne derim, ben değil kim ağlasın?

466
‫‪Dîvân-ı Hikmet‬‬

‫‪4‬‬ ‫‪4‬‬
‫قرآن خطنی کورماس کوزوم آیت حدیث ایرماس سوزوم‬ ‫‪Kur’ân’ı görmez gözüm, nas değil benim sözüm,‬‬
‫قول من دیسام یلغان اوزوم من ییغالمای کیم ییغالسون‬ ‫?‪Kul değil yalan özüm, ben değil kim ağlasın‬‬

‫‪5‬‬ ‫‪5‬‬
‫نه مونده دور روزه نماز نه خری احسان و نیاز‬ ‫‪Ne oruç ne de namaz, ne hayır, ihsân, niyaz,‬‬
‫یوق حقیقت خری نیاز من ییغالمای کیم ییغالسون‬ ‫?‪Sayfam değil ki beyaz, ben değil kim ağlasın‬‬

‫‪6‬‬ ‫‪6‬‬
‫نفسیم مین اوتقه سالور هر حلظه تندین جان آلور‬ ‫‪Nefsim ateşe koyar, tenim de onda yanar,‬‬
‫دردیم دوا تابمای قالور من ییغالمای کیم ییغالسون‬ ‫?‪Derdime çare arar, ben değil kim ağlasın‬‬

‫‪7‬‬ ‫‪7‬‬
‫شیطان غنیم دور مناگ نیچوک ایالی یا ربنا‬ ‫?”!‪Şeytan düşmandır bana, nasıl derim ; “Rabbenâ‬‬
‫یا رب سیغینورمن سناگ من ییغالمای کیم ییغالسون‬ ‫?‪Ya Rab! Sığındım sana, ben değil kim ağlasın‬‬

‫‪8‬‬ ‫‪8‬‬
‫ّ‬
‫ییگیت یلک قویت کیتیت قاریلیک نوبیت یییت‬ ‫‪Gençlik kuvveti gitti, ihtiyarlıksa yetti,‬‬
‫کیدلی یاقنی مرغ اجل من ییغالمای کیم ییغالسون‬ ‫?‪Ecelle her şey bitti, ben değil kim ağlasın‬‬

‫‪9‬‬ ‫‪9‬‬
‫توتقای اولوم جام رشاب خانومان قیلغان خراب‬ ‫‪Ölümle sunar şarap, haneyi eyler harap,‬‬
‫یا حرستا یلع االبد من ییغالمای کیم ییغالسون‬ ‫?‪Vay hâlimize yâ Rab! Ben değil kim ağlasın‬‬

‫‪10‬‬ ‫‪10‬‬
‫اگر یوز ییل مهلت بریور اجل آخر قارشو کیلور‬ ‫‪Ömrüm yüz yıl da olsa, ölüm meleği gelse,‬‬
‫جانغه قرا کونالر سالور من ییغالمای کیم ییغالسون‬ ‫?‪Çekip de cânım alsa, ben değil kim ağlasın‬‬

‫‪11‬‬ ‫‪11‬‬
‫دنیا ایشیدور بری ساری نفسیم ایرور دشمن باری‬ ‫‪Bu bir dünya işidir, her kulun gidişidir,‬‬
‫عقیب ایرور حرست یریی من ییغالمای کیم ییغالسون‬ ‫?‪Ah’rete varışıdır, ben değil kim ağlasın‬‬

‫‪12‬‬ ‫‪12‬‬
‫قیدلیم بیس فسق و فجور قادلیم نیتای حمروم در‬ ‫‪Eyledim günâh, hata, muhtacız o berata,‬‬
‫کونلگوم ده یوقتری ذره نور من ییغالمای کیم ییغالسون‬ ‫?‪Sen eylemesen atâ, ben değil kim ağlasın‬‬

‫‪467‬‬
Dîvân-ı Hikmet

13 13
‫حقدور کریم یا اکرم قول خواجه امحد ییمه غم‬ Hoca Ahmed yeme gam, O Azizun zü’ntikam,
‫درمانده یلک دم بدم من ییغالمای کیم ییغالسون‬ Hem Rahîm hem de Rahmân, ben değil kim ağlasın?

214- ‫حکمت‬ Hikmet - 214


Yola Giren Kalmaz İmiş!

1 1
‫بو دنیاده یاراتیلغان کوب خملوقالر‬ Bu dünyada var olan bütün yaratıklara,
‫ایمدی بیدلیم ترییکلیک بوملاس ایرمیش‬ Şimdi bildim esasen, dirilik olmaz imiş.
‫بو اولوم نینگ رشبتیدور آچّیغ رشاب‬ Ölümün şerbetidir, içilen acı şarap,
‫مجله اعلم اچیمای اندین قاملاس ایرمیش‬ Bütün âlem içerek, hiç biri kalmaz imiş.

2 2
‫یولغه قدم قویونگ دوستالر آزوق آیلب‬ Yola adım atarken dostlarım azık alıp,
‫اجل گیلسه آزوق کیلماس ساقال یویلب‬ Ecel gelse de azık gelmez, sakalı yolup,
‫بو دنیاین مال الریین حارض قیلیب‬ Dünyanın mallarını tamamen hazır edip,
‫رشوت بریسانگ ملک املوت آملاس ایرمیش‬ Rüşvet versen billahi, Azrail almaz imiş.

3 3
‫کروان اگر کوچار بولسه آزوق آلور‬ Şayet kervan göçerse, mutlaka azık alır,
‫سود و زیان بولغانیین انده بیلور‬ Kâr mı zarar mı sonuç, işi orada bilir,
‫آزوقسزیین یولغه کریاگن یودله قالور‬ Azıksız yola giren, elbette yolda kalır,
‫یوکنی یوکالب یولغه کریاگن حریان بولور‬ Yükün alıp gidenler, yollarda kalmaz imiş.

4 4
‫یوکنی یوکالب یولغه کریاگن مردان بولور‬ Yükünü yükleyerek, yol alan yiğit olur,
‫قالوزسزی یولغه کریاگن حریان بولور‬ Kılavuzsuz yol alan, yolunda şaşkın olur,
‫یوبلاشچییس یولین کوراگن کروان بولور‬ Yol rehberi, yol gören kervancı başı olur,
‫یولین کورمای کروان قدم قویماس ایرمیش‬ Yolu görmeden kervan, adımın atmaz imiş.

468
Dîvân-ı Hikmet

5 5
‫اجل کیلسه آزوق کیلماس ساقال یولسانگ‬ Ecel gelirse sana, arkadan azık gelmez,
‫اونگ و سولاگ جانینگ پاره پاره بریسانگ‬ Kendini parçalasan, sana bir yardım gelmez,
‫دنیا اوچون عزیز عمرینگ ادا قیلسانگ‬ Ölüm ne zaman gelir, hiçbir kul onu bilmez,
‫ملک املوت کیلسه فرصت قویماس ایرمیش‬ Ölüm meleği gelse hiç mühlet vermez imiş.

6 6
‫بو دنیاده پادشاه من دیب کوگسنی کریاگن‬ Dünyada “ Padişahım!” deyip göğsünü geren,
‫هم آدلیده کریس قویوب خیمه اوراغن‬ Önüne kürsü koyup, halka nasihat veren,
‫نیچه ییل الر خیل و حشم چریک سالغان‬ Onca muhafızıyla, sağa-sola emreden,
‫اجل کیلسه بریی وفا قیلماس ایرمیش‬ Ecel gelse hiçbiri, vefâ edemez imiş.

7 7
‫نیچه مینگ الر چریک ییغقان خان الر قاین‬ Nice binlerce asker toplayan hanlar hani?
‫بو سوزالرنینگ هر بریییس معنا اکین‬ Bu sözlerin her biri, ma’nâ yüklü her yanı,
‫وفایس یوق یب وفادور دنیا تاین‬ Vefâsızdır bu dünya, dostu-düşmanı tanı,
‫اغفل آدم کوروب عربت آملاس ایرمیش‬ Gâfil insanlar görüp, ibret de almaz imiş.

8 8
‫بو دنیاده یوگروک آتغه مینگوچیالر‬ Dünyada yürük ata, binip de koşturanlar,
‫حرب کونیده مبارزیلک قیلغوچیالر‬ Savaş meydanlarında yiğitçe vuruşanlar,
‫آملاس پوالت قیلیچ قورین چاپقوچیالر‬ Elmas-çelik kılıcı, giyip de kuşananlar,
‫اجل کیلسه بیک و خان ین قویماس ایرمیش‬ Ecel gelse ne beyi, ne hanı koymaz imiş.

9 9
‫بو دنیاده طبیب من دیب دعوا قیلغان‬ Dünyada “ Ben tabibim...” deyip iddia eden,
‫دعواالری باطل ایرور سوزی یلغان‬ İddiası yanlıştır, sözü asılsız neden?
ّ
‫خالیقالر علتیگه دارو قیلغان‬ Güya maraz-ı nâsa şifâ, dermân eyleyen,
‫اجل کیلسه داروسیین بیلماس ایرمیش‬ Kendine ecel gelse, dermânı bilmez imiş.

10 10
‫بنده نیچه یاش یاشاسه اوملایگ بار‬ Kul nice uzun ömür yaşasa ölmesi var,
‫کورار کوزگه بری کون تفراق توملایغ بار‬ Gören gözlere bir gün topraklar dolması var,
‫بو دنیاده سفر قیلغان کیلمایگ بار‬ Dünyada sefer kılan insanın gelmesi var,
‫آخرتگه سفر قیلغان کیلماس ایرمیش‬ Ah’rete sefer kılan, bir daha gelmez imiş.

469
Dîvân-ı Hikmet

11 11
‫ترییکلیک ده دین نوبتنی خییش اورغیل‬ Hayattayken dinini, imânını sağlam tut,
‫آخرت نینگ اسبابیین مونده قیلغیل‬ Âhiret sermayendir, senin için bir umut,
‫قول خواجه امحد ایمان اوزره تائب بولغیل‬ Hoca Ahmed kulluğu, sen ölene dek yürüt,
‫ایمان بریهل باراغن قول الر اوملاس ایرمیش‬ İmanla varan kullar orada ölmez imiş.

215- ‫حکمت‬ Hikmet - 215


Selâm Söyleyin Dostlar!

1 1
‫ایا دوستالر بیان ایالی حق رسودلین‬ Ey dostlar bildireyim size Yüce Resul’den,
‫امت بولسانگ اشتیب درود آیتینگ دوستالر‬ Ümmetsen salât-selâm ona söyleyin dostlar!
ً
‫اول رمحة للعاملنی جزؤ و لک دین‬ Tüm âlemlere rahmet olarak gönderildi,
‫امت بولسانگ اشتیب درود آیتینگ دوستالر‬ Ümmetsen salat-selâm, ona gönderin dostlar!

2 2
‫خداوندیم عطا قیدلی اناگ معراج‬ Allâh’ım lütfeyledi ona en yüce mirâç,
ّ
‫رمحت حبری تولوب تاشیب اوردی مواج‬ Rahmet denizi taştı, deryâ oldu herc ü merc,
‫لعمرک تاج‬َ ‫قویدی این بایش اوزره‬
Onun başına koydu çok güzel nurdan bir tac,
‫چنی امت سنی ایشتیب درود آیتینگ دوستالر‬ Gerçek ümmet iseniz, salât gönderin dostlar!

3 3
ّ
‫اول جربیل آیلیب کیدلی انگه براق‬ Burak’ı alıp geldi, Cebrail ona sundu,
‫براق مینوب قیدلی حرضت مینگ تومتوراق‬ O nebiler nebisi, döndü Burak’a bindi,
‫براق اوچوب پرواز قیدلی هند العراق‬ Burak’la havalanıp, hedef mekâna indi,
‫چنی امت سنی ایشتیب درود آیتینگ دوستالر‬ Ümmetsen salât-selâm ona gönderin dostlar!

4 4
َ‫اقیص باریب توشیت کورونگ انده رسور‬ Varıp indi Aksa’ya, görün orada server,
‫ییغیدلیالر مجله روحالر اول پیغمرب‬ Toplandı bütün ruhlar, gelmişti son Peygamber,
‫مبارک باد قیدلی روحالر انده یکرس‬ Nefes verdi ol Resul, ruhlar orada yekser,
‫چنی امت سنی ایشتیب درود آیتینگ دوستالر‬ Ümmetsen salât-selâm sen o Resul’e gönder.

470
Dîvân-ı Hikmet

5 5
‫جربیل آیلب اول حرضت ین قیدلی پرواز‬ Cebrail alıp onu beraber havalandı,
‫اول سدرت املنتهاغه یتیت الر باز‬ Sidre-i Münteha’ya bu yolculuk dayandı,
‫مصطفاین جربیل قیدلی خوب رس افراز‬ Cebrail geçemezdi, çünkü geçenler yandı,
‫چنی امت سنی ایشتیب درود آیتینگ دوستالر‬ Ümmetsen salât-selâm sen o Resul’e gönder.

6 6
‫مقامیدین اوتاملاین جربیل قادلی‬ Hududu geçemeyip, Cebrail orda kaldı,
‫جالویین اول میاکئل کیلیب آدلی‬ Daha sonra Mikail bu görevi devraldı.
‫آخر دم ده اول میاکئل هاریب قادلی‬ Nihayet Mikail de, geldi bir yerde kaldı,
‫چنی امت سنی ایشتیب درود آیتینگ دوستالر‬ Ümmetsen salât-selâm sen o Resul’e gönder.

7 7
‫اول ارسافیل این آیلب اوچیت جنان‬ İsrafil onu alıp, yükseldiler cennete,
‫اول مقامده رسول قیدلی عجب جوالن‬ Taaccüp etti Resul, hayret-âmiz rıhlete,
‫اول هم قادلی مقامیده قیلیب افغان‬ İsrafil geçemedi burdan öte gurbete,
‫چنی امت سنی ایشتیب درود آیتینگ دوستالر‬ Ümmetsen salât-selâm sen o Resul’e gönder.

8 8
‫عرشقه قاراب قدم قویدی رسول اهلل‬ Atınca Resulullah, Arşa bakarak adım,
‫نعلینیین ساالی دیدی حق مصطیف‬ “Naleyni çıkarayım, budur benim muradım.”
‫ندا کیدلی نعلنی بریهل سنی قویغیل پا‬ Nidâ geldi Resul’e ; “Naleyninle at adım,”
‫چنی امت سنی ایشتیب درود آیتینگ دوستالر‬ Gerçek ümmet iseniz, salât-selâm gönderin.

9 9
َ
‫حق ساری دین ندا کیدلی ا ِر ِن مین‬ Hak Teala’dan nidâ ; “Ya Muhammed gör beni!,
‫ای حبیبیم منگه قاراب کیلگیل بریی‬ Yaklaş bana Habibim! Baksın bana cân teni,
‫حمرم قیالی خاص رسیمگه ایمدی سین‬ Mahremsin sırlarıma, şahit tuttum ben seni.”
‫چنی امت سنی ایشتیب درود آیتینگ دوستالر‬ Gerçek ümmet iseniz, salât-selâm gönderin.

10 10
‫حق قه قاراب قویدی قدم رسول اهلل‬ Hakk’a bakıp ayağın atıyor Resulullah,
‫حقدین اوزگه هیچ کیم یوقتور انده همراه‬ Kimseler yok orada, sadece Yüce Allâh!
‫مونداغ مقام هیچ کیمگه یوق واهلل باهلل‬ Böyle makam kimseye vermedi vallâh billâh!
‫چنی امت سنی ایشتیب درود آیتینگ دوستالر‬ Gerçek ümmet iseniz ona salât gönderin.

471
Dîvân-ı Hikmet

11 11
‫چنی امت سنی بو سوزالرین خوب بیلیب آل‬ Sen gerçek ümmet isen, bu sözleri bilip al,
‫اوشبو سوزالر خاص امت گه مانند بال‬ Bu sözler ümmet için, her biri süzülmüş bal,
‫منافق قه یاقماس بو سوز کیلاگی مالل‬ Münafıklar haz etmez, verir onlara melal,
‫چنی امت سنی ایشتیب درود آیتینگ دوستالر‬ Gerçek ümmet iseniz, ona selâm gönderin!

12 12
‫منافقالر شک کیلتریوب بودلی مردود‬ Münafıklar şüphede hepisi oldu münkir,
‫تانگال دوزخ دیماغیدین چیقار بیل دود‬ Hesabını soracak, kabirde Münker-Nekir,
‫سونگره قیلغان پشیمان دین سینگه نه سود‬ Orada anlaşılır, kâfirce sapık fikir,
‫چنی امت سنی ایشتیب درود آیتینگ دوستالر‬ Gerçek ümmet iseniz, ona salât gönderin!

13 13
‫مصطیف ین معرایج غه سالغیل قوالق‬ Muhammed Mustafa’nın mirâcına ver kulak,
‫کیم ایشیتسه کونیلگ بولغای خوب سودین آق‬ Kimler işitse onu, olur gönlü nurdan ak,
‫چنی امت سنی ایشتیب ییغله مثل بوالق‬ Gerçek ümmeti isen dön de cemâline bak,
‫چنی امت سنی ایشتیب درود آیتینگ دوستالر‬ Gerçek ümmet iseniz, ona salât gönderin!

14 14
‫خدا ایدی مهمان بولوب کیدلینگ منگه‬ Allâh dedi; “Habibim! Hoş safa geldin bana,
‫قاچنه بولسه حاجتینگین ایتغیل منگه‬ Hacet dileğin neyse, çekinme söyle bana!
‫قیلیب خوشنود حاجتینگین بریای سنگه‬ Bütün dileklerini, ben de vereyim sana.”
‫چنی امت سنی ایشتیب درود آیتینگ دوستالر‬ Gerçek ümmet iseniz ona salât gönderin!

15 15
‫رسول ایدی تیله گنیم اعیص امت‬ Resulullahtan dilek ; “İsteğim âsî ümmet,
‫بالغت دین قریق یاشیین قیلغیل رمحت‬ Lütfunla kırk yaşımı, kıl vesile-i rahmet!
‫ای خدایا سیندین رمحت میندین شفقت‬ Senden onlara rahmet, benden olsun merhamet.”
‫چنی امت سنی ایشتیب درود آیتینگ دوستالر‬ Gerçek ümmet iseniz, ona selâm gönderin!

16 16
‫تیالاگنینگ قبول قیدلیم یا حق رسول‬ “Dileğin kabul ettim, habibim, Yüce Resul,
‫سنی ایتاگنینگ قبول قیدلیم بومله ملول‬ Ne istersen makbulüm, sen sakın olma melül.
‫کوپ کوپ تیله حاجتینگین قیالی قبول‬ Ne diliyorsan benden hepsini ettim kabul.”
‫چنی امت سنی ایشتیب درود آیتینگ دوستالر‬ Gerçek ümmet iseniz, ona selâm gönderin!

472
Dîvân-ı Hikmet

17 17
‫قریقدین ناری ایلیک یاشین قیدلیم طلب‬ Elli yaşı umarak, Rabb’imden talep ettim,
‫یب کس یتیم ییغالب کیدلیم سنگه قاراب‬ Kimsesiz bir yetimim, huzura böyle geldim,
‫کوزوم تیکتیم یا الیه سنگه ییغالب‬ Gözüm Cemâlullahta, ağlayıp feryâd ettim,
‫چنی امت سنی ایشتیب درود آیتینگ دوستالر‬ Gerçek ümmet iseniz, ona salât gönderin!

18 18
‫ایلیک یاشین بریدیم سنگه یا مصطیف‬ “Ya Muhammed Mustafa, elli yaşını verdim,
‫قایتیب تیله من ایرورمن حاجت روا‬ Dile benden ne varsa, dinleyim cümle derdin,
‫کوپراك تیله هر نه دیسانگ بریای سنگه‬ Ben rahmeti sonsuzum, istediğini verdim.”
‫چنی امت سنی ایشتیب درود آیتینگ دوستالر‬ Gerçek ümmet iseniz ona selâm gönderin!

19 19
‫یا الیه آتلمیش یاشین ایتدیم سنگه‬ “Allâh’ım altmış yaşı diliyorum ben senden,
‫سنی توانا منی ناتوان کیدلیم سنگه‬ Duamı kabul eyle, lütfunu kısma benden,
‫بویون سونوب کیدلیم سیین دراگهینگه‬ Boynumu büküp geldim, âşığım ta ezelden,”
‫چنی امت سنی ایشتیب درود آیتینگ دوستالر‬ Gerçek ümmet iseniz, ona selâm gönderin!

20 20
‫خدا ایدی حاجتینگین ایتدینگ منگه‬ Mevlâ dedi ; “Resul’üm, hâcetin dedin bana,
‫خوشنود بولغیل ایمدی میندین یا مصطیف‬ Ben de senden razıyım lütfum sonsuzdur sana,
‫منی راضیمن سنی هم میندین بولغیل رضا‬ Sen de benden razı ol, elini aç Rahmân’a.”
‫چنی امت سنی ایشتیب درود آیتینگ دوستالر‬ Gerçek ümmet iseniz, ona selâm gönderin!

21 21
‫رسول ایدی ایمدی تیالی ییتمیش یاشین‬ Şimdi senden dileğim; “Yaşları kılsan yetmiş,
‫غم الییغه باتیب قالغان اراالشین‬ Debelendik dünyada, gam çamuruna batmış,
ّ
‫امتیم دیب منی اچیمادیم تویوب آشین‬ Ümmet de benim gibi, gece-gündüz aç yatmış,”
‫چنی امت سنی ایشتیب درود آیتینگ دوستالر‬ Gerçek ümmet iseniz, ona selâm gönderin.

22 22
‫ییتمیش یاشنینگ حواهل سنی قیلغیل منگه‬ “Yetmiş yaş taatını kullar eylesin bana,
‫قیامت کون رمحتیمین ساچای انگه‬ Kıyamette rahmetim saçayım her kim ona,
‫کونلگونگ تینسون عنایتیم ایمدی سنگه‬ Gönlün müsterih olsun, inâyetimdir sana!”
‫چنی امت سنی ایشتیب درود آیتینگ دوستالر‬ Gerçek ümmet iseniz, O’na selâm gönderin.

473
Dîvân-ı Hikmet

23 23
‫ییتمیش ییدلور منگه بنده سنگه امت‬ “Yetmiş yıllık bir ömür, bana kul, sana ümmet,
‫زن و فرزند اوچون چیکاکن رنج و لکفت‬ Çoluk-çocuğu için çekti bu kadar külfet,
‫اول بندمگه منی بریماسمن اصال زمحت‬ O kuluma ben vermem, asla yeni bir zahmet.”
‫چنی امت سنی ایشتیب درود آیتینگ دوستالر‬ Gerçek ümmet iseniz, ona selâm gönderin.

24 24
‫ییتمیش سکسان توقسان یاشقه ییتسه بندم‬ “Yetmiş, seksen, doksana yaşı ererse kulum,
‫گیچیب آین گناهیین قیلغوم عدم‬ Bağışlarım zenbini, ne kadarsa bilumum...”
ّ
‫امتینگین غیم کیتسون بولغیل یب غم‬ “Ümmetim terk et gamı, yapma kendine zulüm...”
‫چنی امت سنی ایشتیب درود آیتینگ دوستالر‬ Gerçek ümmet iseniz, ona selâm gönderin.

25 25
‫قول قاریسه خواجه بریور خط برات‬ Yaşlanan insanlara, hocası verir berat,
‫بندم بریسه منی بریماسام مینگه اویات‬ Kul verir ben vermem mi, tecelli etmez murat,
‫ای حبیبیم خوشنود سنی بولغیل شاد‬ Habibim, sen hoşnud ol, eyle sen gönlünü şâd,
‫چنی امت سنی ایشتیب درود آیتینگ دوستالر‬ Gerçek ümmet iseniz, ona salât gönderin.

26 26
‫ای برادر معراج سوزی یالغان ایماس‬ Ey kardeş! Mürid olan asla yalan söylemez,
‫دیین سوسرتاق منافقالر نیالر دیماس‬ Bu yolda münafıklar neler yapıp eylemez,
‫اول ازدلین تریه خبت دور اوزگه کیلماس‬ Onun fıtratı bozuk, asla hizaya gelmez.
‫چنی امت سنی ایشتیب درود آیتینگ دوستالر‬ Gerçek ümmet iseniz, O’na selâm gönderin.

27 27
‫ای برادر منافق قه بومله الفت‬ Ey kardeş münafığa sakın ha olma yakın,
‫کیم الفتدور بایش اوزره یوز مینگ لکفت‬ Münafığı terk edin, onu yalnız bırakın,
‫باشدین آیاق منافقین زیان زمحت‬ Cezâsı şiddetlidir, Hak’tan olan firakın.
‫چنی امت سنی ایشتیب درود آیتینگ دوستالر‬ Gerçek ümmet iseniz, ona selâm gönderin.

28 28
‫حکمت قیدلی معراج سوزین قول خواجه امحد‬ Hikmet eyledi mirâç sözünü Hoca Ahmed,
‫شکر اهلل مصطیف غه قیدلی فرزند‬ Şükürler olsun O’na, Nebiye etti ümmet,
‫ارسالن بابام خرما برییب قیدلی خرسند‬ Arslan Baba hurması verdi tükenmez lezzet,
‫چنی امت سنی ایشتیب درود آیتینگ دوستالر‬ Gerçek ümmet iseniz, ona selâm gönderin.

474
Dîvân-ı Hikmet

216- ‫حکمت‬ Hikmet - 216


Ben Orada Neylerim!

1 1
‫هیچ بیلمادیم نیچوک کیچیت عمروم مینینگ‬ Bilmem ki nasıl geçti, gafletle benim ömrüm,
‫سورار بولسه منی قول انده نه قیلغایمنی‬ Sorar olsa kuluna, ben orada neylerim?
‫نه بولغویس یولغه سالسانگ منی اعجزین‬ Nasıl olur da yola çıkınca ben acizim,
‫سورار بولسه منی قول انده نه قیلغایمنی‬ Sorar olsa kuluna, ben orada neylerim?

2 2
‫یودلین چیقیب آزاغنیمین بیلمادیم منی‬ Yoldan çıkıp azmışım, günâhım bilmedim ben,
‫حق سوزیین قوالقیمغه آملادیم منی‬ Hak sözü kulağıma, dinleyip koymadım ben,
‫بو دنیادین کیتاریمین بیلمادیم منی‬ Dünyadan gideceğim, düşünüp bilmedim ben,
‫سورار بولسه منی قول انده نه قیلغایمنی‬ Sorar olsa kuluna, ben orada neyleyim?

3 3
‫اوتاگنالردین عربت آیلب یولغه کریمای‬ Görenden ibret alıp, ben hak yola girmedim,
‫نوحه فریاد ایتیب انده اورتاب یانمای‬ Nefsi terbiye edip, tutuşup da yanmadım,
‫کیچه کوندوز یورومیشمن اوزین بیلمای‬ Gece-gündüz yürüdüm, ben kendimi bilmedim,
‫سورار بولسه منی قول انده نه قیلغایمنی‬ Sorar olsa kuluna, ben ne cevap vereyim?

4 4
‫جانینگ چیقیب تنینگ یاتور تار حلد ده‬ Cân çıkıp dar kabirde, bu bedenim yatacak,
‫سورغوچیالر کیلیب سورسه اول حاتلده‬ Dostlarım üzerime kara toprak atacak,
‫اقار یاشیم کیتار هوشیم اول وقتده‬ Sorgucular gelince gözyaşlarım akacak,
‫سورار بولسه منی قول انده نه قیلغایمنی‬ Münker-Nekir sorarsa ben ne cevap vereyim?

5 5
‫اغفل یلکده یورودونگ سنی ایت دیک کزییب‬ Gaflet içre it gibi, sen boşlukta yürüdün,
‫تنینگ یاتور تار حلد ده ارسو شیشیب‬ Bak bedenin kabirde yavaş yavaş çürüdün,
‫ایش قیلمادینگ سنی تنگریگه کوکسینگ تیشیب‬ Günâhkâr bedenini bu çukura sürüdün,
‫سورار بولسه منی قول انده نه قیلغایمنی‬ Münker-Nekir sorarsa ben ne cevap vereyim?

6 6
‫قول خواجه امحد بو دنیا ده توبه قیلغیل‬ Hoca Ahmed sağ iken, nedâmetle tövbe et,
‫توبه قیلیب یول باشیغه باریب تورغیل‬ Tövbe edip yola çık, ibâdette sebat et,
‫خاص قول الردیک آزوقونگین آیلب یورگیل‬ Seçkin kulları gibi sen nefsini azat et,
‫سورار بولسه منی قول انده نه قیلغایمنی‬ Münker-Nekir sorarsa, ben ne cevap vereyim?

475
Dîvân-ı Hikmet

217- ‫حکمت‬ Hikmet - 217


Kılıcın Sallar İmiş!

1 1
‫زمانه آخر بولسه ایا دوستالر‬ Zaman âhir zamandır, ey dostlar dikkat edin,
‫تورلوک تورلوک بالالری یااغر ایرمیش‬ Türlü türlü belalar o zaman yağar imiş.
‫اول بالین اوزی سویاگن درویشالری‬ O belaları Hakk’ın gerçek derviş kulları,
‫ایلگنی آچیب داع ایالب قووار ایرمیش‬ El açıp dua ile belayı kovar imiş.

2 2
‫اول درویش ین عزیز بایش حقین یویل‬ O dervişliğin başı, halkına hizmet yolu,
‫قیده بارسه تانیب بوملاس قونلینگ قویل‬ Her nereye varırsa, tanıyıp bilir onu,
‫اعشقالرین شیدا قیلور اوچاگن کویل‬ Âşığı çılgın eder, savrulup uçan külü,
‫اخالص بیالن باراغن اعشق تاپار ایرمیش‬ İhlas yüklü âşıklar, hedefin bulur imiş.

3 3
‫اول درویش ین تابسانگ جانینگ بریماس موسن‬ Böyle dervişi bulsan, cânını vermez misin?
‫باسقان ایزین کوزالرینگ گه سورماس موسن‬ Bastığı toprakları, yüzüne sürmez misin?
‫شام سحر خدمتیده تورماس موسن‬ Her vakit hizmetinde bulunup durmaz mısın?
‫خدمت قیلغان هر رس کورسه یاپار ایرمیش‬ Hizmet eden, sırları görse de gizler imiş.

4 4
‫جام جهان نما بولوب رسالر کوراگی‬ Cihân gösteren ayna, tüm sırları görecek,
‫کورمادیم دیب اندین موندین حقین سوراغی‬ Görmeyince gayrıdan, Hakk’ı bulup soracak,
‫نوطالب دیک حلقه اچیره اوزین اوراغی‬ Yeni tâlipler gibi, halka içre olacak,
‫غریبالرین ایزین آیلب اوپار ایرمیش‬ Gariplerin izinden yürüyüp öper imiş.

5 5
‫پیغمرب آخر زمان سنت الری‬ Hayatı tanzim eder Peygamber sünnetleri,
‫فقری سورماق حق مصطیف اعدتالری‬ Fakir hâlini sormak Mustafa âdetleri,
‫من مات غریبًا دیب حدیث الری‬ “Men mate gariben...”de,152 uyaran hadisleri,
‫فقری سوراغن ایمان بیالن بارار ایرمیش‬ Fakir hâlini soran, imânla varır imiş.

6 6
‫انداغ درویش حقدین اوزگه قیلماس کالم‬ Böyle dervişler Hak’tan özge söylemez kelâm,
‫خرض ایلاس غوث الغیاث انگه غالم‬ Hızır, İlyas, gavsu’l- gavs, köle olsalar tamam,
‫ظاهرالری کیمین کورسه قیلغای سالم‬ Zâhirini görene çekinmez verir selâm,
‫باطن الری حق قیلیچنی چاپار ایرمیش‬ Bâtını Hak kılıcı dâima sallar imiş.

152
“Men mate gariben...”: “ Kim garip olarak, gurbette, ilim ve hikmet
476 yolunda ölürse...” (Hadis)
Dîvân-ı Hikmet

7 7
‫یوز مینگ سالم حقدین پیام اناگ قیلاگی‬ Hak’tandır yüz bin selâm, hepsi ona gelecek,
‫سحر وقتده فیض فتوح توال آلغای‬ Seherde feyz-i futuh, dolu dolu olacak,
‫اعتقادیلق طالب بارسه نظر قیلغای‬ İnançlı tâlip varsa, ona nazar kılacak,
‫ناجنس الرین صحبتیدین قووار ایرمیش‬ Soysuzları kapıdan durmadan kovar imiş.

8 8
‫اعشقالرین حق قه ییتاگی بیل فریادی‬ Bütün âşık kulların; Hakk’a erdi feryâdı,
‫عرشین بوزار اعشق الرین قیلغان دادی‬ Arşı titretiverdi dilenen o imdâdı,
‫روزه نماز تسبیح الری حقین یادی‬ Oruç, namaz, tesbihle olacak Hakk’ın yâdı,
‫اهلنی تابسه کوز یاشیین ساچار ایرمیش‬ Fark etmez âlim olsa, gözyaşın saçar imiş.

9 9
‫اعشقالرین حق بوینیغه غل الر سالغای‬ Âşıkların boynuna, Hak gülleri salınca,
‫مالئک الر زجنر سایلب آیلب یوراگی‬ Melekler zincirleme, âşıklarla olunca,
‫بری آه اورسه عرشدین اوتوب دوزخ کویاگی‬ Bir ah ile cehennem tutuşup da yanınca,
‫دودی چیقسه آی کون ین توتار ایرمیش‬ Dumanı çıksa ayı, güneşi tutar imiş.

10 10
‫حمرشاگه ین بوزماسون دیب اهلل اوزی‬ Mahşer yeri bozmasın, diyerek Allâh özü,
‫من ایتمادیب آیت حدیث قرآن سوزی‬ Ben değil ayet, hadis, hepsi Kur’ân’ın sözü,
‫اعشق الرغه ییتماس ایرمیش شهید اغزی‬ Âşıkın makamına yetemez şehit, gazi,
ّ
‫اول باریب اعشق دیدار کورار ایرمیش‬ Önce âşık kulları didârı görür imiş.

11 11
‫عشق ایستاگیل عشق ایستاگیل اعشق بولغیل‬ Sen Mevlâ’dan aşk iste, meşk iste ve âşık ol,
‫بو یول الرده ناپاک یورمه صادق بولغیل‬ Eğri büğrü yürüme, bu yollarda sâdık ol,
‫یلیل جمنون فرهاد شریین وامق بولغیل‬ Âşıksan Leylâ-Mecnûn, Şirin-Ferhât, Vâmık ol,
‫اعشق الری دیدار کوروب تویار ایرمیش‬ Âşık kullar didârı görüp de doyar imiş.

12 12
‫اعشق الری دیدار کوروب حریان قالغای‬ Âşıklar didârını görüp hayrân kalacak,
‫عقیل کیتیب واهل بولوب افغان قیلغای‬ Aşkı zâil şaşkındır, hem de efgân kılacak,
‫شویق بریالن یوز مینگ جاننی فدا قیلغای‬ Şevk ile yüz bin cânı olsa fedâ edecek,
‫ایلیک مینگ ییل اوزدین کیتیب یاتار ایرمیش‬ Elli bin yıl gönüllü, gider de yatar imiş.

477
Dîvân-ı Hikmet

13 13
‫تویدونگمو دیب اعشق الرغه ندا قیلغای‬ Âşıklara “doydun mu?” diye nidâ gelecek,
‫حزین آواز ایشیتیب اعشق جاین کریاگی‬ Hazin sesler işitip, onun cânı yanacak,
‫اعشق قول الر معشوق اوچون جاننی بریاگی‬ Âşık kul maşûkuna, öz cânını verecek,
‫واویلتا ندامت دیب قوپار ایرمیش‬ Ah! Nedâmet diyerek, orada durur imiş.

14 14
‫حلقه اچیره خبیل کریسه صحبت بوملاس‬ Halka içre cimriler girerse sohbet olmaz,
‫ذاکر قول الر ذکرین ایتیب فیض آملاس‬ Zâkirler o halkadan hiçbir lezzet de almaz,
‫اول صحبت دین ایرانالرین بویی کیلماس‬ Çünkü o sohbetlere, eren kokusu gelmez,
‫ذاکرالر ین عمری ضایع اوتار ایرمیش‬ Zâkirlerin ömrü de zâyi olur geçermiş.

15 15
‫ناجنس خبیل سیخ الرین غیبت قیلغای‬ Soysuz cimri, cömerti orda gıybet yapacak,
‫تانگال بارسه حلد اچیره جاین کویاگی‬ Tan vaktinde gitse de, cehennemde yanacak,
‫ییمک اچیمک بلاسالری اوتدین بولغای‬ Yiyip, içip, giydiği, hep ateşten olacak,
‫حرست بیالن زهر زقوم تاتار ایرمیش‬ Hasretle zehir-zakkum, orada tadar imiş.

16 16
‫اندین سونگره حق نوریدین اعلم تولغای‬ Kıyamet vakti güneş yavaş yavaş inecek,
‫قیامت نینگ آفتایب جوشقه گیلاگی‬ Hakk’ın âşıklarını, zikri ele verecek,
‫حق بنده سنی نامه الرین قولغه بریاگی‬ Sonra da Hak nuruyla, cümle âlem dolacak,
‫بری بری سوراب جزاالرین بریار ایرمیش‬ Mücrimler sorgulanıp, cezâ verilir imiş.

17 17
‫قول خواجه امحد بنده بولسانگ سیخ بولغیل‬ Hoca Ahmed Mevlâ’nın kulu olan cömertler,
‫سیخ بولوب مسکنی الرگه طعام بریگیل‬ Cömert ol, miskinlere gece-gündüz yemek ver,
‫تانگال بارسانگ جنت اچیره لگ الر تریگیل‬ Seherlerde zikir yap, cennet içre güller der,
‫واهلل سیخ دیداریین کورار ایرمیش‬ Cömert olanlar Hakk’ın didârın görür imiş.

478
Dîvân-ı Hikmet

218- ‫حکمت‬ Hikmet - 218


Tattığı Yoktur!

1 1
‫عشق رسیین بیان قیلسام بو اعملده‬ Aşkın sırrını beyân eylesem bu âlemde,
‫یب خربالر ایشیتوب قوالق سالغاین یوق‬ Habersizler işitip kulak veresi yoktur.
‫حق یادیین کیمگه ایتای همه اغفل‬ Hak yâdın kime desem, gâfiller bu âlemde,
‫من یلک قیلیب بو دنیادین اوتاگین یوق‬ Benlik kılıp dünyadan varıp geçesi yoktur.

2 2
‫ایشان من دیب شیخ و خواجه دنیا ایزالر‬ Sûfî, şeyh, hoca, molla hepsi dünyayı izler,
‫اول سبب دین پادشاه الرغه یالغان سوزالر‬ Bundandır sultanlara, her zaman yalan söyler.
‫آیت حدیث تفسری قیلیب مالین کوزالر‬ Ayet, hadis açıklar, gelecek malı gözler,
‫حق یویلده هرگزی حمنت تارتقاین یوق‬ Aşk yolunda mihneti, asla çekesi yoktur.

3 3
‫دنیا تیبوب حقین سیواگن تابیت مراد‬ Dünyayı terk ederek, Rahmân’ı seven kullar,
‫عشق رشابنی اچیاگن اعشق شویق زیاد‬ Aşk şarabını içen, âşık kullardır onlar,
‫قیامت کون کذاب الرین یوزی اویات‬ Yalancının ayıplı, yüzün mahşerde anlar,
‫یالغان چیالر حق یادیین ایغاین یوق‬ Yalancının Hak yâdı, deyip, edesi yoktur.

4 4
‫آخر زمان شیخ الر اییش همه ریا‬ Âhir zaman şeyhinin, neden hep işi riyâ,
‫روز حمرش ریاالری بولغای گواه‬ Riyâkâr mahşer günü, ne götürür oraya?
‫شیخ من تیو موچنه ریا موچنه هوا‬ Bu sahtekâr “şeyhim” der, gezer konuşur güya,
‫اهلل اوچون ذره ثواب قیلغاین یوق‬ Allâh için zerrece, sevap edesi yoktur.

5 5
‫ایشان من دیب تورلوک طعام توروب ییاگی‬ “Ben veli bir kulum!” der, oturur yemek yerler,
‫خییش الرین کوزگه ایلمای منمن دیاگی‬ Dünya malını alıp, severek cem ederler,
‫دنیا مالنی آیلب بارسه سویوب آلغای‬ İyi kulları görmez daima ; “Ben, ben!” derler,
‫واهلل باهلل منمن یلگدین اوتاگین یوق‬ Vallâh, billâh bunların “Ben” den geçesi yoktur.

6 6
‫سجاده گه کیم اوتلورسه فقری بولسون‬ Kim olsa seccadede, zengin ve fakir olsun,
‫حممد دیک فقری بولوب حقری بولسون‬ Nebi gibi fakr içre, isterse hakir olsun,
‫ریاضت ده رنیگ رویی ساریغ بولسون‬ Riyâzetle yüz rengi, ister sararıp, solsun,
‫حق مصطیف ایلگه قاتیغ آیغاین یوق‬ Onun ümmetlerine, sır söyleyesi yoktur.

479
Dîvân-ı Hikmet

7 7
ُ
‫خلق الر قیلیب خالیق غه سوزالر ایتیت‬ Tavır, nidâ ederek, halka sözler söyleyen,
ّ‫یوز مینگ اکفر بوترپست دین کیچیب قایت‬
Binlerce kâfir puttan geçip de dine dönen,
ُ
‫خلق الریدین اعلم همه نورغه باتیت‬ O tavr-ı edâ ile hepsi murada eren,
‫اندین سونگره ایمان اسالم کیتاگین یوق‬ Ondan beri İslâm’ın zâyi olası yoktur.

8 8
ُ
‫بنده بولسانگ خلق الر قیلیب امت بولغیل‬ Bende olsan kulluk et, ona halis ümmet ol,
‫اندین سونگره ایمان اسالم قولغه آلغیل‬ Çok samimi bir mü’min, ehl-i imân, İslâm ol.
‫سحر وقت ده یاشینگ ساچیب زاری قیلغیل‬ Seher vakti yaş akıt, kendinden geç, hebâ ol,
‫اهلل سیخ هیچ کیم نومید قالغاین یوق‬ Rahmân’ın cömertleri, hiç terk edesi yoktur.

9 9
ُ
‫ایکی جهان شایه تورور بری خییش خلق‬ İki cihân şahıdır, tavrı güzel olanlar,
ُ
‫خلق الریدین حق مصطیف بودلی اولوغ‬ Peygamber’i kendine rehber, örnek alanlar,
ُ
‫حق تعایل آیت بریدی ِم َّم خ ِلق‬ “Mimme hulik?”153 hükmüne bakıp kulak verenler,
‫اغفل آدم ایشتیب موین اوقغاین یوق‬ Gâfil olan kulların, hiç işitesi yoktur.

10 10
َ ُ
‫خ ِلق من ما ٍء دافق بیتیب ایتدی‬ “Hulika min mâin dafik.”154 dedi, hükmünü yazdı,
‫حق مصطیف امت الرغه اوقوب یایدی‬ Resul de ümmetine bunu okuyup yaydı,
‫یالغان امت وعده سیدین قایتیب تاندی‬ Yalancı olan ümmet, sonra va’dinden caydı,
‫سبحان ایاگم گنایه دین اوتاگین یوق‬ Sübhânım, günâhından asla geçesi yoktur.

11 11
‫میخانه دیب ایشتیب قوالق کریاگن ایرماس‬ Aşk meydanı neresi, duyup da girmiş değil,
‫ایران الردین حق یویلین سوراغن ایماس‬ Erenlerden Hak yolun öğrenip, sormuş değil,
‫پری اکمل مکمل ین کوراگن ایماس‬ Pîr-i kâmil mükemmil, işitip görmüş değil,
‫یالغانیچ دور وحدت یم دین تاتقاین یوق‬ Yalancıların vahdet meyi tadası yoktur.

12 12
‫جان دین کیچاگن چنی اعشق الر دنیا دیماس‬ Cândan geçen âşıklar, istemez, dünya demez,
‫نفیس اولوك آب طعام غمنی ییماس‬ Onun nefsi ölüdür, su, ekmek, gamın yemez,
‫بو اعلم ده سود و زیان موین بوملاس‬ Dünyanın kâr-zararı nedir bunu hiç bilmez,
‫دنیا کیلیب جلوه قیلسه آلغاین یوق‬ Dünya cilve eylese, asla alası yoktur.

153
“Neden yaradılmış ?” (Tarık Sûresi 86/5. Ayet)
480 154
“O dağılan, akan bir damla sudan yaradılmıştır.” (Tarık Sûresi 86/6. Ayet)
Dîvân-ı Hikmet

13 13
‫حمبت یلک دیوانه ین نشاین بار‬ Muhabbetli âşığın izi var, nişânı var,
‫جان و ددله عشق دردیین بیاین بار‬ Gönlünde aşk derdinin dermânı, beyânı var,
‫یب دردالر کیمین کورسه گماین بار‬ Dertsizler kimi görse, hepsine gümânı var,
‫بایزید دیک هر کیم اوزین ساتقاین یوق‬ Bâyezîd olup asla, özün satası yoktur.

14 14
‫اعشق ایرسانگ بغرینگده یوق کوزین قاین‬ Âşık isen bağrında yoktur gözünün kanı,
‫ای نارسا جسمینگ ده یوق عشق نشاین‬ Ey gâfil bak cismine, yoktur aşkın nişânı,
‫خدمت قیلسانگ پری مغان درین اکین‬ Hizmet kılsan severdi, pîr-i mugân mercânı,
‫خدمت قیلمای در اکنیین بیلاگین یوق‬ Hizmet kılmayanların, hâlin bilesi yoktur.

15 15
‫بوهلوس الر اعشق من دیب کوب الف اورار‬ Heveskârlar “Âşıkım!” diye nice laf söyler,
‫یب خرب الر قایده بارسه دواکن توزار‬ Gâfiller nere varsa orada pazar eyler,
‫یالغان ایتیب بو دنیاین دورین سورار‬ Yalan-dolan işlerle dünya safasın sürer,
‫دنیا ایزالب پایانیغه ییتاگین یوق‬ Dünyada arayıp da, sırra eresi yoktur.

16 16
‫حق دین قورقمای منمن دیاگن شاه الر قاین‬ Hak’tan korkmayıp “Ben, ben!” söyleyen şahlar hani?
‫آی و کونگه دعوا قیلغان ماه الر قاین‬ Aya, güne, güneşe, kafa tutanlar hani?
‫کیچه ییغالب سحر توراغن خوبالر قاین‬ Gece kalkıp seherde ağlayan kullar hani?
‫عربت آیلب قان زرداب یوتقاین یوق‬ İbret alıp kanlı yaş yutup, içesi yoktur.

17 17
‫قوروق زاهد عشق اهلیین کوزگه ایلماس‬ Kuru zâhit olanlar, ehl-i aşka bakmazlar,
‫جنت تیالب دیداریین طلب قیلماس‬ Cennet, didâr uğruna, cânlarını yakmazlar,
‫اعشق الرین ناهل سیاگ قوالق ساملاس‬ Uşşakın çığlığına, hiç kulak kabartmazlar,
‫بو دنیاین آرقه تاشالب آتقاین یوق‬ Bu dünyayı arkaya atıp, itesi yoktur.

18 18
‫قول خواجه امحد قول من دیسه قویلم دیگیل‬ Kul Hoca Ahmed sana; “Kulum!” derse, “ Kulum” de,
‫آندین سونگره بنده یلقغه بویون سونغیل‬ Sonra da “Kulluğuna, ben boynumu sundum.” de,
‫جان دین کیچیب میدان اچیره باش اویناغیل‬ Meydanlarda başın ver, “Yoluna cân verdim…” de,
‫باش اوینامای حق وصلیغه ییتاگین یوق‬ Başını vermeyenin, Hakk’a varası yoktur.

481
Dîvân-ı Hikmet

219- ‫حکمت‬ Hikmet - 219


Müridân Ederler Hâ!

1 1
‫کورونگ بو زمانه نینگ شیخ الرین‬ Görün de ibret alın zamane şeyhlerini,
‫گدا ینلگیغ ایدلین ایلگه کزیارالرا‬ Sanki dilenci gibi elden ele gezerler.
‫خلقالر میین عزیزیم دیب ایتسون تیو‬ İnsanlar bana “Şeyhim!” desin, iltifat etsin,
‫هر جملسده حلقه الرین توزارالرا‬ Diye her yerde halka kurup, alçalırlar ha!

2 2
‫اول حلقه ده یا هو قیلور شهرت اوچون‬ O mecliste “Hay, Hû!” der, şöhret kazanmak için,
‫شاعرالری شعر اوقورالر زینت اوچون‬ Şairler şiir okur, sadece zînet için,
‫قزی جوان ییغیلیشورالر صحبت اوچون‬ Kız ve kadın yığılır orada sohbet için,
‫آواز ایشیتیب هر طرفدین کیلورالرا‬ Sesi duyduğu yöne, durmadan koşarlar ha!

3 3
‫جملسیگه عیال الرین کیلتوراگی الر‬ Meclise kadınları çağırır, getirirler,
‫حلقه قوروب تیگراسیده اوتلوراغیالر‬ Halka kurup onlarla yan yana otururlar,
‫دردینگ بار دیب هر طرفدین رضب اوراغی الر‬ Derdi var diye sonra, kadına dokunurlar,
‫اوشبو باطل دغل ایشین قیلورالرا‬ Bu ve benzeri bâtıl işleri yaparlar ha!

4 4
‫بعیض الری سینه اوزره دم اورورالر‬ İçleri fitne dolu, nefse esir olurlar,
‫وسواس بولسه زبون ایشین هم قیلورالر‬ Bazısı göğüslerde mey çeker, dem vururlar,
‫طالع کوروب بری قرا قوی ایم کورورالر‬ Gönüllerince coşar, bundan devâ umarlar,
‫اوپکا تیق یوراک بغرین قاقارالرا‬ Öfke dolu yürekle, meydandan kalkarlar ha!

5 5
‫نادان جاهل مجع بولوبان هو هو تیو‬ Nâdân, câhil cem olur orada; “Hû, Hû!” diye,
ّ
‫اول مکرین پری قیلورالر شیخیم تیو‬ O günâhkâr âsîyi, pîr sanar “ Şeyhim” diye,
‫شیخالریدین منگه جزبه تیگدی تیو‬ Ellerinden gönlüne cezbeler gelsin diye,
‫حلقه اچیره مست شرتدیک آغنارالرا‬ Halk içinde mest olur, ağnarlar eşşekler ha!

6 6
‫خلقالر ارا کزییب یوروب مرید ایستار‬ İnsan içine çıkıp, yürür ve mürid ister,
‫منگه مرید بولغیل تیو خلقین قیستار‬ Bana mürid ol diye, kalk hokkabazlık göster,
‫اوشبو ینلگیغ اییچ کواک قوروق دستار‬ İşte bu ve benzeri kuru kavaklar destâr,
‫کونلگ سزیین زوردین مرید ایتارالرا‬ Gönlü olmayanı da, müridan ederler ha!

482
Dîvân-ı Hikmet

7 7
‫بو گمراه الر آرزو قیلور رشیعت دیب‬ O günâhkârlar bunu yapar şeriat diye,
‫ایتور خلق قه بدعت ایشین طریقت دیب‬ Söyler bunca bid’atı, halka tarikat diye,
‫فخر ایتارالر من بولوب من حقیقت دیب‬ Övünür ben olmuşum, ehl-i hakikat diye,
‫بو کذاب الر یلغان دعوا قیلورالرا‬ Yalancılar, yalanı dava kılıyorlar ha!

8 8
‫صادق بولوب رشیعت گه عمل قیلماس‬ Şeriate sadakat gösterip amel kılmaz,
‫اعلم الرین آیغان سوزین راستنی بیلماس‬ Âlimlerin dediği sözün doğrusu bilmez,
‫ریاضتلیق درویشالرین کوزگه ایلماس‬ Riyâzet ehli olan kullara önem vermez,
‫جهان اچیرا منمن تیو یورورالرا‬ Cihân içre ; “Ben, ben!” der, durmadan yürürler ha!

9 9
‫مرشدیلک ین دعوا قیلور رشطنی بیلماس‬ İddiası mürşitlik, tek bir şartını bilmez,
‫حالل حرام سنت بدعت فرقنی بیلماس‬ Helâl-harâm, sünnetle, bid’at farkını görmez,
‫بو حنیفه مذهیب دین هرگزی بیلماس‬ Hanefî Mezhebi’nde sabitkadem yürümez,
‫مبتدع مذهیب دین یورورالرا‬ Mübtedi mezhebinde yürür, bocalarlar ha!

10 10
‫قولالریغه اویچ تیغلیق عصا آیلب‬ Ellerine ucu tığ, büyük bir âsâ alıp,
ّ ‫باشالریغه دستاریین‬
‫کته قیلیب‬ Sarığı başlarına koca koca dolayıp,
‫صحرا کزییب عوام الرین نذرین آیلب‬ Sahrayı-çölü gezip, halkın nezrini alıp,
‫حالل حرام فرق قیلماین یورورالرا‬ Helâl-harâm demezler, yeyip gezinirler ha!

11 11
‫ایا دوستالر بو پندیمگه قوالق سالغیل‬ Ey dostlar öğüdüme iyice kulak verin!
‫اعقل ایرسانگ مصطفاین رشعنی توتغیل‬ Âkilseniz Nebi’nin şeriatını bilin,
‫اوشبو ینلگیغ گمراه شیخدین یریاق کیتگیل‬ Tüm günâhkâr şeyhlerden korkun ve uzak kalın,
‫یوقسه سیین شیطان ینلگیغ ادلارالرا‬ Yoksa şeytanlar gibi sizi aldatırlar ha!

12 12
‫قول خواجه امحد نفس یویلغه کریماگیل سن‬ Kul Hoca Ahmed asla, nefs yoluna girme sen,
‫بوالر بیالن همراه بولوب یورماگیل سن‬ Bunlarla yoldaş olup, çöllerde yürüme sen,
‫مطیع بولوب اعتقادینگ بریماگیل سن‬ Onlara tâbi olup, imânını verme sen,
‫ایلگینگ آیلب دوزخ اچیره توتورالرا‬ Dinini yok ederek, cehenneme çeker ha!

483
Dîvân-ı Hikmet

220- ‫حکمت‬ Hikmet - 220


Benim Güzel Dostlarım!

1 1
‫حمبت نینگ جامنی اچیمای ادا بودلوم‬ Muhabbet kadehini içmeden huzur buldum,
‫ارمان بیالر جانیم کیتار دوست الریما‬ Yiğitlerle mest olur, benim güzel dostlarım.
‫عمروم اوتیت غفلت بریالن فنا بودلوم‬ Ömrüm gafletle geçti, billâhi fenâ oldum,
‫عشق یویلده ییغالب اوتای دوست الریما‬ Aşk yolunda bu hayat ağlayıp geçer dostlar!

2 2
‫عشق سزیالرین رمحن ایاگم قووالب سوردی‬ Aşkı olmayanları, Hak huzurundan kovdu,
‫باقیب تورسام مالئک الر اورا بریدی‬ Amelini kaydedip, melekler hesap sordu,
‫مالک چیقیب دوزخ اچیره آیلب کریدی‬ Cehennemin bekçisi Mâlik de çıka geldi,
‫دوزخ اچیره زقوم چاینار دوست الریما‬ Cehennem içre zakkum, yer ve yutarlar dostlar!

3 3
‫منکر نکری زقوم برییب جاننی قیینار‬ Münker-Nekir zakkumu verir incitir cânın,
‫مالئک الر غضب قیلیب توتوب چورار‬ Melekler azab ile çevreler dört bir yanın,
‫اغفل بنده حرست بریالن تینمای ییغالر‬ Gaflet ile yükselir senin arşa feryâdın,
‫تورلوک تورلوک عذاب ایتار دوست الریما‬ Türlü, türlü azaba, düçar olunur dostlar!

4 4
‫اعشق بولوب دیداریین تویا کورگیل‬ Âşık olup didârı, doyasıya göresin,
‫دیداریین تویا کوروب دوران سورگیل‬ Didârını görerek, öyle devrân süresin,
‫آندین سونگره شیخ من تیو داکن قورغیل‬ Sonra da şeyhim diye, dükkânını kurasın,
ّ
‫آنداغ درویش حقه ییتار دوست الریما‬ Böyle mürşitler Hakk’ın rahmine erer dostlar!

5 5
‫یلغان اعشق دعوا قیلیب یودله قالغای‬ Aşkı bir iddiadır, yalancı âşıkların,
‫روز حمرش یوزی قاره بولوب توراغی‬ Yüzleri kara olur, mahşerde sapıkların,
‫یلغانیچ دین رمحن ایاگم یوز اوگوراگی‬ Hak nezdinde kadri yok, orda yalancıların,
‫جهنم گه تاشالب آتار دوست الریما‬ Cehenneme bırakır, orda kalırlar dostlar!

6 6
‫رشمندهء رسوا بولغای عرصات ده‬ Utanır rezil olur, meydan-ı Arasat’ta,
‫حق مصطیف امت دیماس شفاعت ده‬ Mustafa ümmet demez, o vakt-i şefaatte,
‫تیلالرین سودراب یوراگی قیامت ده‬ Dilleriyle sürünüp yürürler kıyamette,
ّ
‫سجنی اچیره کویوب یانار دوست الریما‬ Siccîn’de tutuşurlar orda yanarlar dostlar!

484
Dîvân-ı Hikmet

7 7
‫عشق قه بویسونمااغن ین حایل خراب‬ Aşka boyun eğmeyen kulların hâli harap,
‫تانگال بارسه خدایمغه بریماس جواب‬ Tan’la varsa Hudâ’ya, bulmaz karşılık cevap,
‫قهار ایاگم قهر ایالسه قیلغای عتاب‬ Kahhâr olan Allâh’ım kahr eder, kılsa itap,
‫جحیم اچیره عذاب ایتار دوست الریما‬ Cehennemlerde yanıp, azap çekerler dostlar!

8 8
‫اعشق من دیب دعوا قیلیب یوراگن کییش‬ Âşıkım deyip durur, nefsin aldatan kişi!
‫تاغ و چولین بوستان قولور آقغان یایش‬ Dağ, ova bostan eder, gözünden akan yaşı,
ّ
‫چنی اعشق ین حقه ییتار قیلغان اییش‬ Gerçek âşıkın Hakk’a malumdur bütün işi,
‫حق تعایل اوزیاگ تارتار دوست الریما‬ Hak Teâla özüne çeker onları dostlar!

9 9
‫عشق دردیین هر نامردگه بریماس خدا‬ Aşk derdini namerde ikrâm eylemez Hudâ!
‫اهل عیال خانومان دین بوملاس جدا‬ Ne çoluk, çocuğundan, ne de ev, barktan cüdâ,
ّ
‫اخالص بیالن حقه جانینگ قیلغیل فدا‬ İhlas ile cânını, Rabb’ine etse fedâ,
‫بایزید دیک اوزین ساتار دوست الریما‬ Bâyezîd gibi özün, sata da verir dostlar!

10 10
‫چنی اعشق الر ییغالی ییغالی دیدار کوردی‬ Gerçek âşık olanlar, ağlayıp didâr gördü,
‫هیچ کوملادی حقدین قورقوب ماتم قوردی‬ Hiç gülmez, Hak’tan korkar, bir ömür matem sürdü,
‫تون اویقوین حرام قیلیب حارض توردی‬ Gece uykusu harâm, dâim ayakta durdu,
‫دیدار اوچون جفا تارتار دوست الریما‬ Rahmân’ı görmek için, eziyet çeker dostlar!

11 11
‫چنی اعشقالر ییغالی ییغالی حقه یییت‬ Gerçek âşık ağlayıp, inleyip Hakk’a yetti,
‫آه رسدی سحر وقتده عرشدین اوتیت‬ Seher vakti gönlünün âhı arşı da geçti,
‫پری خدمتنی قیلیب سوراب یولین تابیت‬ Pîr hizmetini kılıp, ona hürmeti seçti,
‫پری خدمتنی حمکم توتونگ دوست الریما‬ Pîr hizmetini sağlam tutun dâimi dostlar!

12 12
‫اعشق الرغه حقدین ییتاگی یوز مینگ ندا‬ Âşık olan kullara Hak’tan gelince nidâ,
‫قان ییغالغیل کوز یاشینگ ین قیالی گواه‬ Çok ağla gözyaşını, şahit eylesin Hudâ!
‫دیداریمین من کورساتسام سنگه روا‬ Cemâlim göstereyim, tabii sana revâ,
ّ
‫مکر بوملای اعشق بولونگ دوست الریما‬ Hilekâr değil sizler, âşık olunuz dostlar!

485
Dîvân-ı Hikmet

13 13
‫ییغالماق ین معناسیغه ییتاگن کییش‬ Ağlama hikmetinin, ma’nâsın bilen kişi,
‫قان ییغالسه آسان قیلور قاتیق اییش‬ Ağlarsa kanlı yaşı, kolay kılar zor işi,
‫مزیان اوزره شاهد بولغای اقغان یایش‬ Mizanda şahit olur, gözünden akan yaşı,
‫گنایه دین یب شک اوتار دوست الریما‬ Günâhlarından geçer ve kurtulurlar dostlar!

14 14
‫حکمتیمین ایشیتاگن گه اولوش بریای‬ Hikmetimi duyana ondan bir pay vereyim,
‫حکمت ایشتیب ییغالاغن ین مهمان قیالی‬ Güzel söz duy ve ağla, seni konuk edeyim,
‫انداغ اعشق یودله قالسه قولنی آالی‬ Yolda kalan tâlibin, tutup elin alayım,
‫جان بریارده ایمان ایلتار دوست الریما‬ Cân verirken imânla, göçüverirler dostlar!

15 15
‫کیم اوقوسه حکمتیمین فرزند قیالی‬ Kim okursa Hikmet’im, onu evlat kılayım,
‫جان ین جانغه پیوند قیلیب دبلند قیالی‬ Cânı câna ekleyip, gönle bağlı kılayım,
‫حقین تابسام جنت اچیره خرسند قیالی‬ Hakk’ı bulsam cennette ben de razı olayım,
‫قیل کوفروک دین آسان اوتار دوست الریما‬ O sırat köprüsünden kolay geçerler dostlar!

16 16
‫عشق قه قدم قویغان اعشق اوزین بیلماس‬ Aşka kadem koyanlar, kendi özünü bilmez,
‫اغفل قول الر پیچاق اورسه انگه تیگماس‬ Bâyezîd gibi Hudâ deyip de öze gelmez,
‫بایزید دیک خدا دیبان اوزگه کیلماس‬ Tâlipler hançer vursa, hiçbir şey zarar vermez,
‫اوزالرینینگ قاننی تواکر دوست الریما‬ Cân verir, kanın döker, teslim olurlar dostlar!

17 17
‫حقین سویاگن اعشق الری فقری بودلی‬ Hakk’ı seven âşıklar, muhakkak fakir olur,
‫یول اوستیده تفراق صفت نفیس اودلی‬ Yol üstü toprak gibi, nefsi çok hakir ölür,
‫عشق یویلده جفا تارتیب نورغه تودلی‬ Aşk yolunda cefâyı, sefâ diyerek bulur,
‫قیده بارسه نفسین تیپار دوست الریما‬ Nere varsa nefsini teper, atarlar dostlar!

18 18
‫اعشق بولسانگ کذاب بومله صادق بولغیل‬ Sakın yalancı olma hem âşık, hem sâdık ol,
‫مکر و حیله ایشالریدین یریاق بولغیل‬ Hile-hurda işlerden, çirkinlikten uzak ol,
‫اهلل تیو صادق بولوب نورغه تولغیل‬ “Allâh!” deyip gönlünü saf tutarak, nurla dol,
‫راست قول الرین اهلل بیلور دوست الریما‬ Doğru olan kulunu, Allâh bilir ya dostlar!

486
Dîvân-ı Hikmet

19 19
‫اهلل ایتدی ایمان اوینی قیلمه ویران‬ Allâh, imân evini dedi kılmayın virân,
‫کونلگ بوزاغن جاهل الرین سویماس سبحان‬ Doğru kulun gönlünde sevgisi durur her an,
‫راست قول الرین قویلده دور حق برهان‬ Gönül kıran câhili, asla sevmez Hak, Sübhân,
‫حلیم بولوب دیدار کورونگ دوست الریما‬ Halîm bir kul olarak, didârı görün dostlar!

20 20
‫خوش اغیب دین اول درویش گه آواز کیلاگی‬ Dervişlere gaipten güzel sesler gelecek,
‫یا عبدی دیب اهلل اوزی قولنی آلغای‬ “Ey kulum !” diye Allâh, özün ele alacak,
‫یودلین آزسه هادی بولوب یولغه سالغای‬ Yoldan çıkanı Hâdî, tutup yola koyacak,
‫اهلل اوزی یول کورساتور دوست الریما‬ Allâh kulun gönlüne hidayet verir dostlar!

21 21
‫جزب حالت پیدا قیلغان عشق ین تاپار‬ Kim ki cezbeye girer, umarım Hakk’ı bulur,
‫شمشری دین قولغه آیلب نفسین چاپار‬ Din kılıcın kuşanıp, zâlim şeytanı vurur,
‫قیده بارسه رسین کوروب رسین یاپار‬ Gördüğü tüm sırları koruyup, saklar durur,
‫اهلنی تابسه رشحنی ایتار دوست الریما‬ İşin ehlini bulsa, sırrı açıklar dostlar!

22 22
ّ
‫حقه اعشق بولغان قول الر تابیت مراد‬ Hakk’a âşık olanlar, bulurlar muradını,
‫خرض ایلاس بریور مدام آب حیات‬ Hızır, İlyas sunarlar, o âb-ı hayatını,
‫تا قیامت کورماكیالر اصال ممات‬ Kıyamet vaktine dek, görmez ki mematını,
‫قرب اچیینده بیدار یاتار دوست الریما‬ Kabr içinde uyanık, uzanıp yatar dostlar!

23 23
‫اعشق ایرماس نفسین مدام تیبماگوچنه‬ Âşık değil, nefsini dâima tepmedikçe,
‫منصور ینلگیغ واشوقا دیب یورماگوچنه‬ Dünya izzetlerinden kurtulup geçmedikçe,
ّ ‫اوشبو دنیا‬
‫عزتیدین کیچماگوچنه‬ Mansûr gibi ; “Vâ şevkâ!” söyleyip ölmedikçe,
‫دراگیه غه الیق ایرماس دوست الریما‬ Dergâha lâyık değil böyle müritler dostlar!

24 24
‫قول خواجه امحد بنده بولسانگ نوحه باشله‬ Kul Hoca Ahmed sen de; âşıksan zikre başla,
‫بورخ ینلگیغ تاغدین چیقیب اوزونگ تاشله‬ Şimşek gibi fırlayıp, kendi özünü taşla,
‫ریاضت ین قاتیق تارتیب تینمای ایشله‬ Riyâzeti terk etme, dâim zikrini işle,
‫کوب ایشالاگن آخر ییتار دوست الریما‬ Çok zikreden murada, mutlak kavuşur dostlar!

487
Dîvân-ı Hikmet

221- ‫حکمت‬ Hikmet - 221


Didâr Diler Dostlarım!

1 7
Âşıklık erdemini, dert ve dava edinen, Yalan, sahte dervişe durup tazim edecek,
Zikreder geceleri, gündüz ağlar dostlarım. Halkla dualar yapıp, nezrini bekleyecek,
Başına yüz bin âfet, belalar gelse bile, Câhil derviş cânını nara kurbân edecek,
Musibetten korkmayıp, belin bağlar dostlarım! Cehennem içre dili yanar, pişer dostlarım!

2 8
Gerçek aşkı bilenler, cefâsını da çeker, Akıllıysan sultândan kaç, Hakk’ın sırrını al,
Hakk’a yakın âşıklar durmadan bela ister, Dünyâda cefâ çekip, orda âkil sultân ol,
Cânı, bağrı tutuşup, kor ateşlerde yanar, Horlanıp, yalnız Hakk’a sen samimi bir kul ol,
Hak aşkıyla bağrını dağlar durur dostlarım! Sevilen bir kul olsan, nidâ gelir dostlarım!

3 9
Hak aşkını sevenler, yükselip arşa kondu, Nidâ şu âşıklara; aşkları üleşecek,
Cennette hurilerle buluşup, Burak bindi, Hak bizzat kullarıyla orada görüşecek,
Dünyaperest soysuza yiğitçe karşı durdu, Huri, melek cem olup mahşerde buluşacak,
Kin tutmayıp her şeyi, içinde saklar dostlar! Hiç birine bakmayıp, didâr ister dostlarım!

4 10
Melamet, ihanetten âşıklar asla korkmaz, Şüphesiz biliniz ki, âşıka lütfu hazır,
Hak’tan cefâlar çekse, gidip halka dert yanmaz, Sâkî olup mey sunar, Rabb’im her şeye kâdir,
Açlıktan öleyazsa, kimseye hâlin sunmaz, Havz-ı Kevser’den sunup, gönüller olur tâhir,
Ölmek için cânını böyle verir dostlarım! Tâhir olun, didârı siz de görün dostlarım.

5 11
Hak aşkıyla kavrulan heves etmez dünyaya, Makamâtı aşanlar, tamamı dine yakın,
Ben ve benlikten geçer, onun gözü ukbâya, Keramet izhar eden, yanlış yapmayın sakın,
Yemez, içmez tutulmuş ilâhî bir sevdâya, Gıybete kendin veren, harâmları bırakın,
Hakk’ı arar derdini, Hakk’a sunar dostlarım! Kulağına ateşten demir sokar dostlarım!

6 12
Gerçek dertliler devâ sormayıp cefâ diler, Kul Hoca Ahmed böyle kullara nasıh oldu,
O sebepten mürşitten kendisine pay ister, Halktan korkup altmış üç yaşında yere girdi,
Ne dünya ne de cennet, sadece didâr diler, Edebiyle korunup Resul’e ümmet oldu,
Onlar Hakk’ı arayıp, didâr ister dostlarım! Dinleyene sözünü ulaştırır dostlarım!

488
Dîvân-ı Hikmet

13 17
Deryâlar gibi rahmet var ki özün bilecek, Dünyada rezil olup, sonra başını veren,
Lütfetse yalancıya, sâdık bir kul olacak, Muhabbet deryâsından dalıp da gevher alan,
Mevlâmız gurebânın hatırını soracak, Mihnetle mürşidinden, pay ve hisseler kapan,
Her ne yapsa kendinden sorulamaz dostlarım! Allâh der, Hakk’a ağlar, feryâd eder dostlarım!

14 18
Aşk derdi tene girse, yakar ve nefsi bozar, Aşk katı, gurbet acı, vuslat ise ne tatlı,
Hakk’a âşık gönüller cândan, gönülden coşar, Pîri olmayanların hayatları kasvetli,
Âşıkların ruhları dâima arşı gezer, İlgisiz kalanlara günâhları heybetli,
Aşkından gözlerini Hakk’a diker dostlarım! Hizmet edenler bir gün pîrden sorulur dostlar!

15 19
Elden kaçıp zakkum iç, Mevlâ nasıl bulunur? Seher vaktinde her kim ağlayıp derse; Allâh!
Ehlini bul yüzün sür, izi nasıl bulunur? Hak gösterir didârın hem vallâh hem de billâh,
Soysuz yüzleri görse ondan nasıl kaçılır? Hak vaslına ereyim dersen, söyle; Hüve’llâh!
Zâhiri rüsvâ olur, bâtını meçhul dostlar! “Hüve’llâh!” diye diye âşık ölür dostlarım!

16 20
Her kim ki lâyık dese, mutluluk duy, handân ol, Kul Hoca Ahmed bil ki; aşktan başka söz harâm,
Yiğitlere hizmet et, merdân oğlu merdân ol. Aşk olmazsa günâhlar tükenmez, hepsi tamam,
Daha sonra da Hakk’a gönül veren sultân ol, Böylece gece, gündüz ağla ki gülmen harâm,
Cânân olsan özünü takip ederler dostlar! Kimler, çok çok ağlarsa, didâr görür dostlarım!

Hikmet - 222
Orda Yüzü Kararır!

1 2
Dervişlerin yediği para, rüşvet, ribâdır, Nefsi kötü olanın, işleri de kötüdür,
Malını kaptıranlar ne de kötü pişmândır. Pîr yalancı olunca, müritleri dökülür,
Kul hakkı yiyenlerin, ahreti perişândır, Böyle şeyhlere her tür, sahte mürit bulunur,
Kul hakkını yiyenler, nasıl cevap verecek? Birisi ikrâm edip, öbür huzurda durur.

489
Dîvân-ı Hikmet

3 4
Binlerce yıllık sırat, kıyamette kurulur, Sahte şeyhin dergâhı, şeytanlarla beraber,
Mürit ve sahte şeyhin, yüzü kapkara olur, Dünyada ömrü geçmiş, gerçeklerden bî-haber,
Sırat güzergâhında müritler durdurulur, Hoca Ahmed’in sözü, yakut mercân ve güher,
Kararan yüzleriyle hesapları görülür. Bana inanmayanın orda yüzü karadır.

Hikmet - 223
O Şaraptan İçerler!

1 3
Bekâ bi’llâh makamın görüp cândan geçerler, Güçlü sultan, ârifler, zâhir-bâtın saçarlar,
Fenâ fi’llâh olanlar, o menzile ererler, “Lâ ilâhe” deseler, derde dermân katarlar,
Bekâ şarabı hoştur, o şaraptan içerler, İsbat için” İlla’llâh!” kılıcını sallarlar,
Sırdan ma’nâ çıkarıp, ona vuslat ederler. Şevk şarabın içenler, cândan geçip “Hû!” derler.

2 4
Sırlara eremezse, gerçeklerden kaçarlar, O şarabın şevkiyle yanar göğe uçarlar,
Zulmet içre kalarak, hayal ile uçarlar, Kul Hoca Ahmed ile dünyadan vazgeçerler,
Süsleyerek “Hû!” derler, cevher dükkân açarlar, Aşka ayağın basıp, hakikatı seçerler,
Zulmet denizlerinde şeytân ile beraber. Gerçek âşık olanlar, halka ışık saçarlar.

Hikmet - 224
Gizli Kıldım Erkânı!

1 2
Halik bizi yarattı, özüm gizlidir benim, Beşiklere bağlandık, ana sütünü emdik,
Geçtim sudan topraktan, aslım onlardır benim, Rezzâk olan rızkımız verdi bizler de yedik,
Kemik, derim bağlandı, dokuz ay on gün oldu, Bir yaşına gelince biz anne-baba dedik,
Dört ay, on dört saatte, ruhum üflendi benim. Yaşlar iki olunca ayaklandık yürüdük.

490
Dîvân-ı Hikmet

3 6
Yaş yediye varınca akıl geldi başıma, Kabrimize götürüp, örttüler toprağımız,
Her şeyi anlar oldum, koştum arkadaşıma, Bırakıp da gittiler, yeni ev-ocağımız,
Şeriat evindeyim, on beşe varışıma, Uyandırıldım o an, geldi sorgu çağımız,
Şeriat ahkâmıyla, gizli kıldım erkânı. Başucumda bekliyor Münker-Nekir sağımız.

4 7
Yaş otuzu bulunca, bir ağrı aldı başım, “Senin dinin ne ?” diye, sual sordular bana,
Dil derdini söylemez, akar gözümden yaşım, “Rabbim Allâh!” diyerek, cevap verdim ben ona,
Ağlaşır balalarım, var onlardan kaçışım, Parmağım kalem oldu, kefen kâğıttır bana,
Dilim söylemez amma, işitir kulaklarım. Hayır ve şer ne varsa, Rabb’ime arz eyledim.

5 8
Gasl edenler gelerek, teneşire aldılar, Hoca Ahmed ağlayıp, Allâh’ın evinde der,
Genç, ihtiyar kaldırıp, üstüme su saldılar, Sar boynuna peştamal, şükredelim Mevlâ’ya!
Başucumda bekleyen pehlivanlar geldiler,
Bizi taht-ı revana kaldırıp bindirdiler.

526- ‫حکمت‬ Hikmet - 225


Feyz-i Fütüh Alsam mı?

1 1
‫خوش اغیب دین خارض بولغان درویشالرین‬ Hoş gaipten gelerek, hazır olan dervişler,
‫جانیم بریالن توروب مهمان قیلسام موکنی‬ Cân ile huzurunda, misafir olsam mı ki?
‫یول الریغه باشیم قویوب یوزوم سوروب‬ Yoluna başım koyup, yüzüm yerlere sürtüp,
‫تفراق بولوب فیض فتوح آلسام موکنی‬ Vücudum toprak olup, feyz-i fütûh alsam mı?

2 2
‫درویش الرین هر بری سوزی دردگه درمان‬ Dervişlerin her sözü, bin bir tür derde dermân,
‫درویش الرگه یب اخالص ین سویماس سبحان‬ Dervişe güvenmezsen, sevmez seni Hak Sübhân,
‫اخالیص یوق یب ادب الر یودله قالغان‬ İhlassız, adapsızlar, onlardır yolda kalan,
‫درویشالرین خاک پایی بولسام موکنی‬ Dervişler ayağının türabı olsam mı ki?

491
Dîvân-ı Hikmet

3 3
‫صدقینگ بریالن اهلل دیگیل حاال فرصت‬ Sen sıdk ile “Allâh!” de, bu hâl sana fırsattır,
‫حق ذکریین ورد ایالگیل دم غنیمت‬ Hak zikrini vird eyle, dem bu dem ganimettir,
ّ ‫حلقه اچیره فغان قیلغیل بریور‬
‫قوت‬ Halk içre figân eyle, ondan gelen kuvvettir,
‫یادین آیتیب جانیم قربان قیلسام موکن‬ Adını yâd ederek, cân kurbân kılsam mı ki?

4 4
‫عقبه آشیب کوکسونک تیشیب یولین تاپقیل‬ Engelleri aşarak, göğsünü deş, yolu bul,
‫ایرانالردین هر رس کورسانگ بوکوب یاپقیل‬ Erenlerden sır görsen saklayan ve örten ol,
‫کیمین کورسانگ خرض بیلیب قولنی اوپگیل‬ Kimi görsen elin öp, saygılı ol, Hızır bil,
‫ایرانالرنینگ یولنی ایزالب یورسام موکنی‬ Erenlerin yolunu bulup yürüsem mi ki?

5 5
‫اوشبو یولغه کریدیم ایرسه حریان قادلیم‬ Ben bu yola girdimse, billâhi hayrân kaldım,
‫باشیم قاتیغ عقلیم آزدی رسسان بودلیم‬ Baş döndü, aklım gitti, inanın sersem oldum,
‫دانا ایردیم پریسزی یوروب نادان بودلیم‬ Bilge idim yürüdüm pîrsiz ve nâdân oldum,
‫پری مغان خدمتیده یورسام موکنی‬ Pîr-i mugâna hizmet edip yürüsem mi ki?

6 6
‫آستانه غه یاستانیب یات باسیب اوتسون‬ Dergâha var babında yat ki basıp da girsin,
‫اخالص بریالن خواجم دیگیل تنگرینگ بیلسون‬ İhlasla “Mürşidim!” de, bütün kâinat gülsün,
‫اندین سونگره گوهر ایستاب طالب کریسون‬ Sonra gevher isteyip, onun zevkine dalsın,
‫مشقت الر ریاضت الر تارتسام موکنی‬ Meşakkat çile ile riyâzet çeksem mi ki?

7 7
‫رصاط کیچمای بنده بولسانگ قهقه کومله‬ Sen sıratı geçmeden, kul isen asla gülme,
‫جنت کریمای بو دنیاده خرم یورمه‬ Cennete girmeyince sevinerek yürüme,
‫دیدار کورمای ییغالماق ین بری دم قویمه‬ Cemâlin görmeyince ağlamaktan vazgeçme,
‫مونده ییغالب آخرتده کولسام موکنی‬ Dünyadayken ağlayıp, ahrette gülsem mi ki?

8 8
‫تونالر قوبسام تاپیلغای مو یارین وصیل‬ Geceleri uykusuz, Hakk’a vâsıl olurum,
‫مینگ بری آیت ذات پایک اصیل نسیل‬ Bin bir güzel adına Rabb’im kurbân olurum,
‫اون سکزی مینگ اعلم اچیره یوقتری مثیل‬ On sekiz bin âleme ben de hayrân olurum,
‫قدرتیغه حمو بولوب یورسام موکنی‬ Ben kudretine hayrân olup yürüsem mi ki?

492
Dîvân-ı Hikmet

9 9
‫حاال دمدور صدقینگ بریالن قیلغیل صحبت‬ Hâlâ geçmedi vakti, sıdk ile eyle sohbet,
‫یماندین قاچ خیشیالرغه بولغیل الفت‬ Kötülerden kaçınıp, iyilerle yap ülfet,
‫زاری قیلیب کیچه گوندوز تارت ریاضت‬ Gece-gündüz ağlayıp, işin olsun riyâzet,
‫ریاضت نینگ پوته سیده کویسام موکنی‬ Riyâzet potasında eriyip yansam mı ki?

10 10
‫وادریغا یگیت یلغیم یب غم اوتیت‬ Vah ne yazık gençliğim gamsız kedersiz geçti,
‫توبه قیلمای قاری یلغیم قابساب یییت‬ Henüz tövbe etmeden yaşlılık bana yetti,
‫بیلمای قادلیم اجل کیلیب یقام توتیت‬ Bilmedim Câhil kaldım, ecel yakamı tuttu,
‫توبوا ایله اوقوب اوقوب اولسام موکنی‬ “Tubû ila’llâh!” deyip, okuyup ölsem mi ki?

11 11
‫سوزین ایتسام ایشیتاگنالر قیلسون عمل‬ Ben artık sözü dedim, dinleyen etsin amel,
‫امت بولسه خییش یولغه قیلسون جدل‬ Ümmetsen güzel sözle yap nasihat, kıl cedel,
‫معناسیگه ییتاگن الرگه قند و عسل‬ İdrak etsin ma’nâsın, söz olsun baldan güzel,
‫چنی قوللیق ىن طالب لراگ ایتسام موکنی‬ Dinleyen tâliplere sözüm söylesem mi ki?

12 12
‫قول خواجه امحد طالب لراگ ناصح بودلی‬ Kul Hoca Ahmed dahi, tâlibe nâsıh oldu,
‫حقدین قورقوب آتلمیش اوچده یریگه کریدی‬ Edebini koruyup, Resul’e nâib oldu,
‫ادب ساقالب مصطفاغه امت بودلی‬ Yaş altmış üç olunca, utandı yere girdi,
‫قالغانالرغه سوزین ایتیب اولسام موکنی‬ Kalanlara söz deyip böylece ölsem mi ki?

226- ‫حکمت‬ Hikmet - 226


Gözyaşı Şahit Olsun!

1 1
‫سحرالرده ایرته قوپوب ناهل ایال‬ Seherlerde erken kalk feryâd u figân eyle,
‫ناهل ایالب یوراک بغرینگ ادا بولسون‬ Feryâd edip yüreğin, kalbin imânla dolsun.
‫کوز یاشینگین آقوزوبان ژاهل ایال‬ Gözyaşın akıtarak, yoluna sebil eyle,
‫حق قاشیده کوزونگ یایش گواه بولسون‬ Huzur-ı Hak’ta yaşlar, gelip de şahit olsun.

493
Dîvân-ı Hikmet

2 2
‫اخالص بیالن عشق قه قدم قویغان بنده‬ İhlasla aşk yolunda yürüyen âşık, bende,
‫طاعت قیلمای حق دیدارین کورمك قنده‬ Taat kılmadan didâr görülür müymüş, nerde?
‫جان تنینگ کویوب پیشیب بارسانگ انده‬ Cânın, tenin tutuşsun her zaman her seherde,
‫دراگهیغه باریب ییغالب ادا بولسون‬ Dergâhına var ağla, kulluğun eda olsun.

3 3
‫کیچه کوندوز حق دیدارین تیالاگنالر‬ Gece-gündüz didârı Hak’tan niyaz edenler,
‫تن و جاننی عشق اوتیغه کویدوراگنالر‬ Tenini ve cânını ateşlere verenler,
‫شوق رشابنی اچیارمن دیب ییغالاغنالر‬ Şevk şarabın içerek, dâim feryâd edenler,
‫رشاب اچییب باریب انده گدا بولسون‬ Şarap içmeyen kullar, Rahmân’a gedâ olsun.

4 4
‫اعشقالرین خلق اچییده رسی پنهان‬ Âşıkların sırları, gizlidir halk içinde,
‫باشنی اوروب پروانه دیک کویار چندان‬ Virânelere başın vururlar havf içinde,
‫نعره تارتیب فریاد اوروب قیلور افغان‬ Nara ve feryâd ile koşarlar halk içinde,
‫قان ییغالغیل حق دردینگه دوا قیلسون‬ Kan ağla, Hak derdine, şifâ ve dermân olsun.

5 5
‫نفسدین کیچمای حق قاشیده یوقتری راحت‬ Kul nefsinden geçmeden, Hak önünde yok rahat,
‫جفا چیکیب حمنت تارتیب کورگیل دولت‬ Cefâ ve mihnet çekip, sen Hakk’a eyle rıhlet,
‫اچیمیش ییمیش نعمتالری قیغو حمنت‬ İçip, yenen nimetler, kaygı, meşakkat, mihnet,
ّ
‫وهیم بریالن الف قدینگ دوتا بولسون‬ Vehm ile boyun eğip, gönlün ona râm olsun.

6 6
‫چنی اعشقالر کیچه کوندوز خلوت ایستار‬ Âşıklar gece-gündüz, dâima halvet ister,
‫ییغالب توروب حقین تاپمای بولور مضطر‬ Hakk’ı bulup ağlayan kulların derdi biter,
‫حاجت ایرماس اعشقالرغه بالنی بسرت‬ Âşıklara bırakır sevgiyi ona yeter,
‫کویوب یانیب دردی بیالن ادا بولسون‬ Ateşlerde yanarak kulluğu edâ olsun.

7 7
‫دنیا ایزالب نفسیم مین سادلی یریاق‬ Dünya arayıp beni nefsim kıldı çok uzak,
‫طغیان قیلیب کیچه کوندوز اوتار فراق‬ Tuğyanla gece-gündüz, artar gönlümde firâk,
‫ایا نادان بو دنیاین قیلغیل طالق‬ Ey nâdân bu dünyaya, vedâ eyle ver talak,
‫خاص اعشقالر حق قاشیده روا بولسون‬ Âşıklar Hak önünde, koşup da revân olsun.

494
Dîvân-ı Hikmet

8 8
‫ایسزی عمروم کیچیت دایم رسوایلق ده‬ Bilinçsiz geçti ömrüm, perişan rüsvalıkta,
‫دایم یوردوم نفسیم اوچون گدایلق ده‬ Ben dâima yürüdüm nefs için gedâlıkta,
‫اوتکان عمروم قایته کیلماس ادایلق ده‬ Geçen ömrüm dönmez ki geriye edâlıkta,
‫ندامتده دل الرینگزی صفا بولسون‬ Nedâmet kıl dildâre ki, gönlün safa bulsun.

9 9
‫شوق رشابنی اچیاگن اعشق قرار آملاس‬ Şevk şarabını içen âşıkta karar olmaz,
‫ایرانالرنینگ ایزین ایزالب هرگزی قاملاس‬ Erenler izin bulur, asla geride kalmaz,
‫ذکرین ایتیب یادین ایتیب تیدلین ساملاس‬ Hak zikrini söyleyip, dilinden eksik olmaz,
‫چنی دردیلک که اهلل یادی دوا بولسون‬ Gerçek dertliye Hakk’ın hep yâdı şifâ olsun.

10 10
‫مرشدالرین آرقاسیدین هرگزی قامله‬ Mürşidin arkasından, asla geride kalma,
‫حقین سویسانگ دنیایلق دین قولغه آمله‬ Sen Hakk’ı seviyorsan dünyalık ele alma,
‫نفسینگ اوچون سنی اوزونگین اوتقه سامله‬ Nefs için bedenini asla ateşe salma,
‫کرد پاینی یوزونگ گه سور ضیا بولسون‬ Ayak tozun yüze sür, her yanın ziyâ olsun.

11 11
‫کوز یاشینینگ ریایس یوق ایا دوستالر‬ Gözyaşın riyâsı yok, böyle bilin ey dostlar,
‫دردی تیکسه نعره تارتار قوروق پوست الر‬ Dert değse nara atar, tutuşur, yanar dostlar,
‫کونیلگ قاتیق بهایم دیک دیین سوست الر‬ Saldırgan hayvan gibi, dinini hep boynuzlar,
‫اعشقالری اوملای توروب فنا بولسون‬ Dâim hayatta olur, âşıklar ölmez imiş.

12 12
‫نفیس اوچون تینمای هر دم حمنت قیلغان‬ Nefsi için dinmeden, her dâim mihnet kılan,
‫دین ایشیین آرقه تاشالب دنیا سویکان‬ Dini arkaya atıp, her dem dünyayı seven,
‫حارص بولوب بو دنیادین حمروم قالغان‬ Harîs olup sonunda, dünyadan mahrum kalan,
‫چني اعشقالر بو دنیادین سوا بولسون‬ Hakk’a gerçek âşıklar, dünyadan uzak olur.

13 13
‫قول خواجه امحد بنده بولسانگ حقین ایزال‬ Hoca Ahmed bendeysen, durmadan Hakk’ı ara,
‫اعشق بولسانگ باطنینگده عرشین کوزال‬ Âşıksan bâtınında, Hakk’ı gör, arşı ara,
‫حکمت ایتیب آیت حدیث سوزین سوزال‬ Hikmetle ayet-hadis oku ve Hakk’ı ara,
‫داناالرغه ایغان سوزونگ ایما بولسون‬ Bilgelere dediğin sözlerin îmâ olsun.

495
Dîvân-ı Hikmet

227- ‫حکمت‬ Hikmet - 227


Neyleyim?

1 1
‫تلیم سودا بو باشیمدین کیتماس بودلی‬ Kibirlidir bu sevdâm, başımdan gitmez oldu,
‫سیاست یلغ اولوغ کونده نه قیلغایمن‬ Mahşerin o gününde ne deyip ne söyleyim?
‫سانسزی حجاب بو کونلگومدین اوتماس بودلی‬ Nice hicap gönlümden gelip de geçmez oldu,
‫سیاست یلغ اولوغ کونده نه قیلغایمن‬ Siyasetli o günde, ne yapıp ne edeyim?

2 2
‫ییدیم اچیتیم حسابیین بیلمادیم من‬ Yedim içtim dünyada, hesabın bilmedim ben,
‫ایگری یودلین توغری یولغه کریمادیم من‬ Eğriden doğru yola evrilip girmedim ben,
‫صدقیم بیالن اریغ توبه قیلمادیم من‬ Sıdkım ile tam tövbe eyleyip dönmedim ben,
‫سیاست یلغ اولوغ کونده نه قیلغایمن‬ Mahşerin o gününde ben ne cevap vereyim?

3 3
‫بو دنیاین هرگزی فنا بوملاس صاندیم‬ Ben bu dünyayı asla son bulmaz, bitmez sandım,
‫حق امانت قویغانیین آملاس صاندیم‬ Hakk’ın emanet cânı, hiç çıkmayacak sandım,
‫ترییکلیکده بو اولومین کیلماس صاندیم‬ Hayatta sağlıklıyken ölümü gelmez sandım,
‫سیاست یلغ اولوغ کونده نه قیلغایمن‬ Mahşerin o gününde ne yapıp ne edeyim?

4 4
‫نعمتنی ییب حق شکریین قیلمادیم من‬ Nimetlerini yeyip, Hakk’a şükretmedim ben,
‫تونالر قوپوب بری کون طاعت قیلمادیم من‬ Gece seherde kalkıp, taatte kalmadım ben,
‫آخرت نینگ کیالریین بیلمادیم من‬ Âhiret günü gelip, ölceğim bilmedim ben,
‫سیاست یلغ اولوغ کونده نه قیلغایمن‬ Mahşerin o gününde ne yapıp ne edeyim?

5 5
‫قارانغو هم تار حلدگه مین قویسه‬ O karanlık lahitte zulümat beni sarsa,
‫سیاستلیغ فرشته الر کرییب کیلسه‬ Münker-Nekir melekler girip huzura gelse,
‫من ربک دیب مندین سوال ایتور بولسه‬ “Rabbin kimdir?” diyerek, benden sual eylese,
‫سیاست یلغ اولوغ کونده نه قیلغایمن‬ Mahşerin o gününde ben ne cevap veririm?

6 6
‫قیامت کون اولوغ رصاط یازیلغویس‬ Kıyamet günü bize sıfatlar yazılası,
‫مزیان آتلیغ ترازو هم قورولغویس‬ Mizan adlı terazi orada kurulası,
‫اونگدین سونگدین نامه الری برییلگویس‬ Sağdan-soldan defterler kullara verilesi,
‫سیاست یلغ اولوغ کونده نه قیلغایمن‬ Mahşerin o gününde ben ne cevap vereyim?

496
Dîvân-ı Hikmet

7 7
‫قیامت کون ایش قیلغانالر مزدین آلسه‬ İşini kıyamete bırakan mahrum olsa,
‫حجاب سزیین یولغه کرییب کوکراب یانسه‬ Hicapsız yola girip, aşkla ateşte yansa,
‫مندیک یودله قالغانالرغه حرست بولسه‬ Ben gibi hasret ile tutup yollarda kalsa,
‫سیاست یلغ اولوغ کونده نه قیلغایمن‬ Mahşerin o gününde ne yapıp, ne edeyim?

8 8
‫رصاط قعری جهنم دور اگر باقسه‬ Sırat altı cehennem, kul bakıp da bir görse,
‫این کوروب اعضاالرینگ تیرتاب تورسه‬ Görüp de azaların bir bir titreyip dursa,
‫فرشته الر یورگیل تیو اوروب تورسه‬ Melekler “yürü!” deyip, sırtına vurup dursa,
‫سیاست یلغ اولوغ کونده نه قیلغایمن‬ Mahşerin o gününde ben ne cevap veririm?

9 9
‫غفار ایاگم آسان قیلغیل اول ترازو‬ Gaffâr olan Melik’im! Âsân kıl terazimi,
‫شفاعتیچ دوست حممد بزیگه آرزو‬ Şefaatçı Nebime, sunuyorum arzımı,
‫قول الرینگه آسان قیلغیل یا اهلل هو‬ Bizlere rahmet eyle, eksik etme feyzimi,
‫سیاست یلغ اولوغ کونده نه قیلغایمن‬ Mahşerin o gününde ne yapıp ne edeyim?

10 10
‫قل خواجه امحد توبه بیالن ایدینگ موین‬ Hoca Ahmed tövbeyle size söyledi bunu,
‫ندامت ده بولغیل ایمدی توین کوین‬ Nedâmetlerle şimdi bekliyoruz o günü,
‫ان شاء اهلل یاریلقااغی مجله قولین‬ İnşallâh affedersin, mücrim cümle kulunu,
‫سیاست یلغ اولوغ کونده نه قیلغایمن‬ Mahşerin o gününde ne yapıp ne edeyim?

Hikmet - 228
Yaşı Akar Olacak!

1 2
Muhabbet pazarında koşturup cevlân kılıp, Rahmân olan Melik’im, kullara nidâ eder,
Hakk’ın güzel kulları daim yürür olacak. Nidâyı duyan kullar; “Buyur Yüce Rabbim!” der,
Mahşerde tüm insanlar tuğyan içinde kalıp, Kıyametin güneşi arza indikçe iner,
Âsî olan kulları, Hak’tan diler olacak. Âşıkların gözyaşı dâim akar olacak.

497
Dîvân-ı Hikmet

3 7
Marifet meydanında kullar cevlân kılacak, Yazıklar bana ömrüm, geçiyor ermân155 ile,
Tarikat gülzarını uçup seyrân kılacak, Aşk yolunda olmadım dostlarla yârân ile,
Hakikat bostanında durup hayrân kalacak, Hak yolunda koşmadım, zikr ile efgân ile,
Hoş kuşlar huzur bulup orda yürür olacak. Yolun bulan âşıklar, orda uçar olacak.

4 8
Ezel günü lütfetse Hak bize cemâlini, Muhabbet deryâsında koşturup cevlân kılan,
Yüz bin âşık tutuşup, yok olup zevâlini, Âhiret hazırlığın yaparak ele alan,
Günden güne ziyade olacak o hâlini, Akşam, sabah zikrini söyleyip hayrân kalan,
Yüce olan yolunu, nâsa açar olacak. Böyle kullar cennete mutlak girer olacak.

5 9
Hakk’ı arayıp gece, hâlsiz uykusuz kalan, Hoca Ahmed kul isen, durma dâima ağla,
Şevk şarabın içerim diye hevesli olan, Halkaya gir zikredip, kırık gönlünü dağla,
Öz yakasını tutup, hüngür hüngür ağlayan, Cân ve gönlünü Hakk’a, fikrin, zikrinle bağla,
Sabah şevkin şarabın kullar içmiş olacak. Vâsıl olanlar Hakk’ın cemâlini görecek.

6
Gece yatmaz uykuyu nefsine harâm kılsa,
Sır ve ruhun zikrini, vird edip tamam kılsa,
Bin bir adımda tesbih, Allâh’a ta’zîm kılsa,
Böyle âşıklar dâim halktan kaçar olacak.

229- ‫حکمت‬ Hikmet - 229


Orda Yatar Olacak!

1 1
‫حق اهلیم قیو قول غه لطف ایالسه‬ Benim Yüce Rahmân’ım kuluna lütfeylese,
‫کیچه کوندوز کوزدین یایش آقار بولغای‬ Gece-gündüz gözyaşı, durmaz akar olacak,
‫حمبت نینگ جامنی آیلب نوش ایالسه‬ Muhabbet kadehini alıp da nûş eylese,
‫عقیل کیتیب بیهوش بولوب یاتار بولغای‬ Aklı gidip şuursuz orda yatar olacak.

155
Erman: Yiğitlik taslama, kendini aldatma.
498
Dîvân-ı Hikmet

2 2
‫اول اعشقین رسوا قیلغان اهلل اوزی‬ Âşığı rüsvâ kılan Allâh’ın kendisidir,
‫خلق اچییده اویناب کوالر پنهان سوزی‬ Halk içinde eğlenir, kendi gizli sözlüdür,
‫خزان اوراغن زعفران دیک قزییل یوزی‬ Hazân vurmuş sararmış, sanki kızıl yüzlüdür,
‫چنی دردیلکالر دیدار ایزالب یورور بولغای‬ Gerçek dertli didârı arar, yürür olacak.

3 3
‫حق رسویل مصطفانینگ سنت الری‬ Hak Resul Mustafa’nın var olan sünnetleri,
ّ
‫ابراهیم خلیل اهلل ملت الری‬ İbrahim Halilullah Nebi’nin milletleri,
‫رشیعت ده منکر بولغان بدعت الری‬ Şeriat münkirinin var olan bid’atları,
‫کوزگه ایلمای مبتدع دین قاچار بولغای‬ Göz değmez müptediden, durmaz kaçar olacak.

4 4
‫عشق سزی آدم حیوان صفت حریان بولور‬ Aşkı olmayan âdem, hayvan sıfatlı olur,
‫بایش قایتسه اوزين بیلمای رسسان ایرور‬ Başı donmuş özünü bilmeyip sersem olur,
‫دنیا ایزالب کیچه کوندوز گریان ایرور‬ Gece-gündüz ağlayıp dünyaya zebûn olur,
‫دنیا اوچون عمرین ییلغه ساتار بولغای‬ Dünya için ömrünü yele satar olacak.

5 5
‫ایا اعشق درد حالت پیدا قیلغیل‬ Ey âşık sen derdini bir tavır meslek eyle,
‫منصور ینلگیغ انا احلق دیب غواغ قیلغیل‬ Mansûr gibi “Ene’l-hak!” diyerek kavga eyle,
‫دنیا قویوب آخرت ین سودا قیلغیل‬ Dünyayı terk eyleyip, ahreti sevdâ eyle,
‫سودا قیلغان حق دیدارین کورار بولغای‬ Aşk ile Hak didârın, mutlak görür olacak.

6 6
‫ایا دوستالر کیچه کوندوز ذکرین آیتینگ‬ Ey dostlar gece-gündüz, Hak zikrini söyleyin,
‫سحرالرده چار رضب اوروب دردین تارتینگ‬ Seherlerde coşarak, yâdını dert eyleyin,
‫غریب بولوب ویرانه ده تون کون یاتینگ‬ Garip kullar olarak, virâneler peyleyin,
‫دردیلک آدم خزان ینلگیغ سوالر بولغای‬ Dertli olan âdemin benzi soluk olacak.

7 7
‫رسوا بولوب اوزین ایزالب یوراگن اعشق‬ Rüsvâ olup da özün arayan garip âşık,
‫جفا تارتیب عشق یویلغه کریاگن صادق‬ Cefâyla aşk yoluna girip yürüyen sâdık,
‫اندین سونگره دراگهیغه بولور الیق‬ Sonra da dergâhına itaat ile lâyık,
‫وحیش ینلگیغ آدم الردین قاچار بولغای‬ Vahşi olan âdemden kaçar hâlde olacak.

499
Dîvân-ı Hikmet

8 8
‫یا اهلیم رفیق بولوب سالغیل یولغه‬ Ya İlâhî refîk ol, sal beni de yoluna!
‫حمبت نینگ شوقنی بریگیل جان دلگه‬ Muhabbet şevkini ver, bu günâhkâr kuluna,
‫دیدارینگ ین عطا قیلغیل مجله قولغه‬ Cemâlini lütfeyle, kim girmişse yoluna,
‫غریب بولوب ویرانه غه کوچار بولغای‬ Garipler virâneye, bir gün göçmüş olacak.

9 9
‫خرض اتانینگ صحبتیده دایم بولغان‬ Hızır Ata’m sohbeti, dinleyip dâim olan,
‫غوث غیاث چلنت الرین حارض کوراگن‬ Gavslar gavsı kırkları, orada hazır bulan,
‫رشاب اچییب واهل بولوب افغان قیلغان‬ Şarap içip çılgınca, durmayıp feryâd kılan,
‫انداغ اعشق قنات توقوب اوچار بولغای‬ Öyle âşıklar kanat çırpıp uçar olacak.

10 10
‫رس رشابنی اچیاگن اعشق رویح سوزالر‬ Sır şarabını içen âşık ruhu söz söyler,
‫بیاگنه الر تاشالر آتیب انگه کوالر‬ Bilmeyenler taş atıp, hâline bakıp güler,
‫تشنه بولوب هاریب تایلب یورور یول الر‬ Teşne olup yolunda tâlipler yürür gider,
‫واهل بولوب کوزدین یاشنی ساچار بولغای‬ Çılgın olup gözünden yaşın saçar olacak.

11 11
‫قول خواجه امحد درد حالت پیدا قیلغیل‬ Hoca Ahmed derdini kendine sevdâ eyle,
‫آخرت نینگ حمرشیده غواغ قیلغیل‬ Âhiret âleminin durma kavgasın eyle,
‫معرفت نینگ بوستانیده شیدا بولغیل‬ Marifet bostanında deli ol, devrân eyle,
‫حق بابیین موالم انگه آچار بولغای‬ Aşk kapısını Mevlâm ona açar olacak.

230- ‫حکمت‬ Hikmet - 230


Göçer Olacak!

1 1
‫حمبت نینگ بوستانیین کزیاگن اعشق‬ Muhabbet bostanını durmadan gezen âşık,
‫کوز یاشیین نیاز ایالب ساچار بولغای‬ Dua edip gözyaşın, akıtıp döker olur.
‫عشق یویلده جان ین فدا قیلغان صادق‬ Aşk yolunda cânını fedâ eyleyen sâdık,
‫قنات توقوب هوا ساری اوچار بولغای‬ Kanat çırpıp göklere yükselip uçar olur.

500
Dîvân-ı Hikmet

2 2
‫جفا چیکمای حمنت تارتمای اعشق بوملاس‬ Cefâsız ve mihnetsiz kişi âşık olamaz,
‫تفراق صفت خواریلق چیکمای صادق بوملاس‬ Toprak gibi horlanıp, Hakk’a sâdık olamaz,
‫بیدار بوملای دراگهیغه الیق بوملاس‬ Uykusuz dergâhına lâyık bir kul olamaz,
‫الیق بولغان خالیق دین قاچار بولغای‬ Lâyık olanlar halktan mutlaka kaçar olur.

3 3
‫ایرانالری من یلک بریالن یورمادیالر‬ Erenler benlik ile gururla yürümezler,
‫نفس دین کیچمای طریقت گه کریمادیالر‬ Nefislerinden geçip, yanlış yola girmezler,
‫بو دنیاده حلظه آرام کورمادیالر‬ Dünyada zerre miktar hiçbir rahat görmezler,
‫اهل عیال خانومان دین کیچار بولغای‬ Çoluk-çocuk, ev-barktan meğer geçmiş olalar.

4 4
‫وادریغا گیچیت عمروم ضایع مونده‬ Ah ne yazık ki ömrüm zâyi oldu burada,
‫سورساالرمین موندین نیتگوم انده‬ Sorarlarsa hâlimi, ne yaparım orada?
‫قول يلق قیلمای حق دیدارین کورمک قانده‬ Kulluk yoksa didârı görmek mi ki, nerede?
‫آدم اویلغ کروان ینلگیغ گوچار بولغای‬ Âdemoğlu bir yolcu, göçüp gider olacak.

5 5
‫دردیلک آدم بو دنیاده قرار آملاس‬ Dertli olan insanlar, dünyada karar kılmaz,
‫حق یادیین ایتیب هر دم تیدلین ساملاس‬ Her dâim Hakk’ı anar, dilinden eksik olmaz,
‫مست حریان یورور دایم هاریب تاملاس‬ Mest ü hayrân yürür de, hiçbir zaman yorulmaz,
‫ذکرین آیتیب دل زناگرین آچار بولغای‬ Zikriyle dil zincirin kırıp açmış olacak.

6 6
‫عریان بولوب ماسوا دین کیچیب یورور‬ Üryândır masivâdan, geçip yolunda yürür,
‫جمنون صفت خیل و خیش دین قاچیب یورور‬ Mecnûn gibi her işten kaçar aşkına yürür,
‫کونلگ قویش حرضت تپا اوچوب یورور‬ Gönül kuşu hazrete doğru uçup da yürür,
‫بو دنیاین مزاسیدین کیچار بولغای‬ Bu dünya lezzetinden dâim geçer olacak.

7 7
‫انداغ اعشق چول الر ارا قیلغای وطن‬ Böyle âşık çölleri eyler kendine vatan,
‫وحیش ینلگیغ همراه الری زاغ زغن‬ Vahşidir yoldaşları, karga, saksağan, arslan,
‫رحلت قیلسه چوروک ایگین انگه کفن‬ Ölürse libasının yakası ona kaftan,
ّ
‫حور غلمان حله تونالر بیچار بولغای‬ Hızır, İlyas hüllesin ona biçer olacak.

501
Dîvân-ı Hikmet

8 8
‫خرض ایلاس غوث غیاث سالم قیلغای‬ Hızır, İlyas ve gavslar ona selâm duracak,
‫ایما قیلیب ادب بیالن علیک آلغای‬ İhsan ve edep ile hepsi hayrân kalacak,
‫کوزين یومیب چنی اعشق الر بیهوش بولغای‬ Göz yumup gerçek âşık dâim şaşkın olacak,
‫جدل قیلیب عقیب ساری کوچار بولغای‬ Cedel ile ukbâya o da göçer olacak.

9 9
‫قول خواجه امحد شیخ ابراهیم فرزندی دور‬ Bilin Kul Hoca Ahmed, İbrahim’in oğludur,
‫حق رسویل مصطیف نینگ دبلندی دور‬ Hak Resul’ü Muhammed Mustafa’ya bağlıdır,
‫طالب الراگ ایغان سوزی بری قندی دور‬ Tâlipler sözlerinden, ta yürekten dağlıdır,
‫حکمت ایتیب طالب الراگ ساچار بولغای‬ Hikmetlerin söyleyip, halka nurlar saçacak.

231- ‫حکمت‬ Hikmet - 231


Münafıklar Belgesi!

1 1
‫ایتای سزیاگ دوستالریم کیمالر کیلیب کیتگویس‬ Anlatayım dostlarım, kimler gelip-gidesi,
‫مسلمانالر کونلگیدین مهر شفقت کیتگویس‬ Müslümanlar gönlünden mihribânlık gidesi.

2 2
‫مسلمان مزی دیاگنالر حرام حریش ییاگنالر‬ Müslümanız diyeler, harâm lokma yiyeler,
‫ییمادیم دیب تانگغانالر آخر زمان بیلگویس‬ Hem de inkâr edeler, âhir zaman belgesi.

3 3
‫بری برییگه باقماسالر مهر شفقت قیلماسالر‬ Birbirine bakmazlar, hiç şefkatli olmazlar,
‫آخرت ین برییبان دنیا مالنی آلغویس‬ Âhiretten çalalar, dünya malın sevdâsı.

4 4
‫حقین کوروب تانگغایالر ناحق ایشالر قیلغایالر‬ Hakkı görür uymazlar, haksızlığa koşarlar,
‫حقین ایتسه اوراغیالر یب دین الرین بیلگویس‬ Hak diyene vururlar, dinsizliğin belgesi.

5 5
‫مؤمن من دیب ایغایالر روزه نماز قیلغایالر‬ Mü’minim der söylerler, oruç, namaz sevmezler,
‫فساد ایشالر ایتاگیالر منافق لر بیلگویس‬ Fesâd işler yaparlar, münafıklık belgesi.

502
‫‪Dîvân-ı Hikmet‬‬

‫‪6‬‬ ‫‪6‬‬
‫اعلم الر حرام ییاگی اعیم الر دین دین کیتاگی‬ ‫‪Âlimler harâm yerler, dinsizliğe giderler,‬‬
‫ظالم الر قوى بولغای مؤمن الرین اورغویس‬ ‫‪Zâlimi güçlü eder, mü’min gâfil olası.‬‬

‫‪7‬‬ ‫‪7‬‬
‫حاکم الر ظالم بولغای مؤمن الر مالنی آلغای‬ ‫‪Hâkimler zâlim olur, mü’min malını alır,‬‬
‫اولوب مال الری قالغای انده تنگریم سورغویس‬ ‫‪Ölünce her şey kalır, orda hesap veresi.‬‬

‫‪8‬‬ ‫‪8‬‬
‫رشیعت ین بیلماسالر طریقت ین اوقماسالر‬ ‫‪Şeriatı bilmezler, tarikatı görmezler,‬‬
‫حقیقت گه ییتماسالر شیخ یلق دعوا قیلغویس‬ ‫‪Hakikate ermezler, şeyh davası kılası.‬‬

‫‪9‬‬ ‫‪9‬‬
‫ایلین مرید آلغایالر آه افغان قیلغایالر‬ ‫‪Halkı mürit alırlar, âh u figân kılarlar,‬‬
‫حریان بولوب قالغایالر دجال لعنی بیلگویس‬ ‫‪Hayrân olup kalırlar, lanet Deccâl olası.‬‬

‫‪10‬‬ ‫‪10‬‬
‫دنیا مالنی سویماگیل دنیاین کوب ییغماغیل‬ ‫‪Dünya malını sevme, ona meyil eyleme,‬‬
‫اوملاس من دیب ایماغیل برچه اعلم اولگویس‬ ‫‪Ölmem diye söyleme, bütün âlem ölesi.‬‬

‫‪11‬‬ ‫‪11‬‬
‫نفس ایلگیگه توشوبسن تن سیمریتوب یوروبسن‬ ‫‪Nefs eline düşmüşsün, onu besler durursun,‬‬
‫حمرش کوین بولغانده قهار قهر قیلغویس‬ ‫‪Âhirette görürsün, zavallı, kahrolası.‬‬

‫‪12‬‬ ‫‪12‬‬
‫قول يلق قیلمای اوالرسن قرا یریگه کریارسن‬ ‫‪İtaatsiz ölürsün, kara yere girersin,‬‬
‫یلغوز یاتیب قالورسن کوزگه تفراغ تولغویس‬ ‫‪Yalnız yatıp kalırsın, gözü toprak dolası.‬‬

‫‪13‬‬ ‫‪13‬‬
‫قول خواجه امحد باردور جان تورماغیل باقیب حریان‬ ‫‪Hoca Ahmed vardır cân, yürüme bakıp hayrân,‬‬
‫موالم دین تیال ایمان انده دیدار کورگویس‬ ‫‪Mevlâ’dan dile emân, orda didâr göresi.‬‬

‫‪503‬‬
Dîvân-ı Hikmet

232- ‫حکمت‬ Hikmet - 232


Gece-Gün Allâh Desem!

1 1
‫اهلل دیاگن یقنی قول ین کورسام یوزین‬ “Hak!” diyen âriflerin ben de görseydim yüzün,
‫خدمتیده اهلل یادین ایتسام منا‬ Gece-gündüz dinmeden, ben de Allâh deseydim.
‫آخرت غه اهلل دیبان بارور بولسام‬ “Allâh!” zikrin diyerek, âhirete varsaydım,
‫من هم مدام اهلل دیبان تورسام منا‬ Ben dinlenmeden dâim, Allâh deseydim işte.

2 2
‫قیو قول غه اهلل یادی بولسه همراه‬ Her kime Allâh adı olsa yoldaş, arkadaş,
‫آچیلور کوز یولنی تاپار بوملاس گمراه‬ Açılır göz, bulur yol, Hak ile olur sırdaş.
‫یادیلق قول دین قاچار بولغای غفلت گناه‬ Zâkirlerden kaçanlar, olur şeytana yoldaş,
‫روزی قیلسه گناه الردین قاچسام منا‬ Râzı olsa Allâh’ım, günâhtan kaçsam işte.

3 3
‫تن جان بیالن بری اعرف ین توتسام ایلگنی‬ Ten cânıyla ârifin, bir kez görsem yüzünü,
‫همراه بولوب جانیم بریهل دیسام یادین‬ Hem-rah olsam gönülden, ansam onun adını.
ّ
‫اهلل دیبان مین سورسه رب سیدین‬ Allâh deyip istese Rabb’inden muradını,
‫نادان اوزوم اول اعرف ین تابسام منا‬ Özüm, ruhum, bedenle, Rabb’imi görsem işte.

4 4
‫اهلل دیاگن اول بوستان ده تابدی دولت‬ Allâh diyen âşıklar şüphesiz buldu devlet,
‫تاپار دولت اناگ ایسه اولوغ همت‬ Devlet bulmuş sayılır, verilse ona himmet,
‫یاری ایالر اول ایشین قادر قدرت‬ Yardım eyler işine, Kâdir verir hep kudret,
‫بولغوم بیدار اول همت ین تابسام منا‬ Ben uykusuz kalarak, himmeti görsem işte.

5 5
‫اهلل دیاگن اعرف قول ین کوز یاشیین‬ Allâh diyen ârifin görseydim gözyaşını,
‫ضایع قیلماس قادر ایاگم هر ایشیین‬ Geri koymaz Melik’im onun hiçbir işini,
‫روشن قیلور صانع ایاگم ایچ تاشیین‬ Nurlandırır Allâh’ım hem içi hem dışını,
‫من هم مدام اهلل دیبان یورسام منا‬ Her dâim dinlenmeden, Allâh deseydim işte.

6 6
‫قول خواجه امحد تینمای مدام اهلل دیگیل‬ Hoca Ahmed dinmeden sen daima “Allâh!” de,
‫آخرت ین عذابیین قیغو ییگیل‬ Âhiret azabından kal dâim endişede.
‫نفسگه مدام لقمه حالل روزی بریگیل‬ Nefsi harâmdan koru, her dâim helâl ye de.
‫مؤمن بریهل سوزالشیبان اوتسام منا‬ Mü’minlerle sözleşip, dâim Allâh de işte.

504
Dîvân-ı Hikmet

233- ‫حکمت‬ Hikmet - 233


Didârın Görür müyüm?

1 1
‫دیداریین طلب قیلیب یولغه کریسام‬ Didârını dileyip onun yoluna girsem,
‫روز حمرش دیداریین کورار من مو‬ Mahşerde didârını mümkün mü, görür müyüm?
‫واهل قیلیب کوز یاشیمین ژاهل قیلسام‬ Feryâd edip gözyaşım, akıtıp yere sersem,
‫جان بریارده دیداریین کورار من مو‬ Cân verirken didârı görüp de ölür müyüm?

2 2
‫دیداریین آرزو قیلسانگ ییغالب یورگیل‬ Didârını istersen ağlayuben yürü sen,
‫یوز مینگ تورلوک رازین ایتیب سحر تورغیل‬ Yüz bin tür niyâz ile seherde kalkabilsen,
ّ
‫قیامت نینگ شدتیدین ماتم قورغیل‬ Kıyamet şiddetinden sen matem tutabilsen,
‫ماتم قورسام دیداریین کورار من مو‬ Dâim matemde olsam didârın görür müyüm?

3 3
‫خیشیالرین صحبتیده جفا چیکسام‬ İyiler sohbetinde gam, keder, cefâ çeksem,
ّ
‫یاشیم آقیب حقه باقیب کوزوم تیکسام‬ Yaşım akıtıp Hakk’a bakıp gözümü diksem,
‫نماز اوقوب ریاضت ده بیلیم بوکسام‬ Namazda riyâzette oturup dizim çöksem,
ّ
‫ای مؤمن الر حقه یاووق بوالر من مو‬ Söyleyin bana Hakk’a ben yakın olur muyum?

4 4
‫بو دنیاین بزیگه بریدی طاعت قیل دیب‬ Dünyayı bize verdi, itaat kılın diye,
‫حق ذگریین آیته آیته اعدت قیل دیب‬ Hak zikrini söyleyip, hem âdet kılın diye,
‫ذکرین ایتیب شیطان اوینی اغرت قیل دیب‬ İstiaze eyleyin, şeytanı kovun diye,
‫اغرت قیلسام فیض فتوخ آالر من مو‬ Kovabilsem feyzini, hem fütûh alır mıyım?

5 5
ّ
‫اوت عمروم ارمان بیالن طاعت قیلمای‬ Geçti ömrüm gafletle, Hakk’a taat kılmayıp,
‫حق شوقیده کویوب یانیب اعدت قیلمای‬ Hak şevkiyle tutuşup, yanıp âdet kılmayıp,
‫جان بریارده حق مصطیف مدد قیلمای‬ Cân verirken Nebi’den hiçbir medet kılmayıp,
‫اوالر وقتده ایمان بیالن بارار من مو‬ Ölür de o vakitte, imânla varır mıyım?

6 6
‫مدد بریسه بنده یولغه صادق بولور‬ Medet kılsa kuluna, yolunda sâdık olur,
‫دنیا تیپیب یاشنی ساچیب اعشق بولور‬ Dünyayı tepip atsa, yaş döküp âşık olur,
‫اندین سونگره دراگهیغه الیق بولور‬ Ondan sonra dergâha hakkıyla lâyık olur,
‫جاندین کیچمای انگه الیق بوالر من مو‬ Cândan geçmeden O’na lâyık kul olur muyum?

505
Dîvân-ı Hikmet

7 7
‫جاندین کیچمای ایشینگ بیتماس قیامت ده‬ Cândan geçmezsen işin bitmez ki kıyamette,
‫حرست بیالن ییغالب یورگیل ندامت ده‬ Hasret ile ağlayıp, yürürsün nedâmette,
‫مغز رسینگ قیناب توراغی عالمت ده‬ Günâh ve kusurların kılarsa dalâlette,
‫پری مغان ساری قاچسام قاالر من مو‬ Pîr-i mugâna kaçsam, acep kurtulur muyum?

8 8
‫عمروم ییتیب ییتمیش یاشقه کولاگنیم یوق‬ Ömrüm geldi yetmişe, huzur yok, güldüğüm yok,
‫حقدین اوزگه عرشت الرین بیلاگنیم یوق‬ Hak’tan başka işleri, gördüğüm, bildiğim yok,
‫ییغالماق دین اوزگه ایشین قیلغانیم یوق‬ Ağlamaktan başka iş yaptığım, kıldığım yok,
‫مونده ییغالب آخرت ده کوالر من مو‬ Ben burada ağlayıp, ahrette güler mi yim?

9 9
‫تفراق بوملای حق وصلیگه ییتیب بوملاس‬ Toprak olmadan Hakk’a ulaşmak, vuslat olmaz,
‫سیخ بوملای قیل کوفروک دین اوتوب بوملاس‬ Cömert bir kul olmadan sırattan geçmek olmaz.
‫حوض کوثر رشابیدین تاتیب بوملاس‬ Havz-ı Nebi suyundan kanarak içmek olmaz,
‫اهلل دیسام شوق رشابنی تاتار من مو‬ Allâh desem havzından acep ben tadar mıyım?

10 10
‫وا دریغا حمرش کوین قایم بولسه‬ Vah ne yazık mahşerde kulları kâim olsa,
‫قهار ایاگم عدیل بریالن حایلم سورسه‬ Kahhar olan Melik’im benim de hâlim sorsa,
‫وا ویلتا قولغه عمل الزم بولسه‬ Feryâd u figân ile amelim lâzım olsa,
‫ای دوستالریم من هم خالص بوالر من مو‬ Ey dostlarım orada ben halâs olur muyum?

11 11
‫قول خواجه امحد یول الر خطر مزنل يراق‬ Hoca Ahmed yollar hep tehlike, menzil uzak,
‫کیتار وقتینگ یاقنی کیدلی بارمو یراق‬ Dünya hayatı kurmuş sana binlerce tuzak,
‫راحله سزی یولغه کریسانگ مزنل یریاق‬ Bineksiz yola girme, gafleti elden bırak,
‫آزوق سزیین یولغه کریسام ییتار من مو‬ Azıksız yola girsem, hedefe varır mıyım?

506
Dîvân-ı Hikmet

234- ‫حکمت‬ Hikmet - 234


Yârânlar Binmeyim mi?

1 1
ّ
‫ففروا ایل اهلل دیب آیت کیدلی‬ “Fe firrû ila’llâhi”156 ayeti nazil oldu,
‫یقام توتوب حرضتینگ گه یانماین مو‬ Yakam tutup Hazrete varıp koşmayayım mı?
‫کوکدین مناگ سانسزی براق کیلتوردیالر‬ Gökten sayısız Burak bana indirir oldu,
‫منی دیدیالر ای یارانالر مینماین مو‬ “Bin!” dediler Burak’a, yârânlar binmeyim mi?

2 2
‫کیناگش بیالن اول براقغه میندوردیالر‬ Merasim düzenleyip Burak’a bindirdiler,
‫رسم تعظیم تواضع الر قیدلوردیالر‬ Tören ve saygı ile tevazu gösterdiler,
ّ
‫ایرانالر نینگ چیکسیگه قوندوردیالر‬ Erenler huzuruna garibi getirdiler,
‫قوندوردیالر ای یارانالر قونماین مو‬ Kondurdular meydana, yârânlar inmeyim mi?

3 3
‫سانسزی چیاکس کوردوم ایرسه حریان بودلوم‬ Sayısız ihsân gördüm, hepsine hayrân kaldım,
‫حبمد اهلل گدا ایردیم سلطان بودلیم‬ Ben gedâ iken şükür, şimdi de sultân oldum,
‫رمحت حبری توال بریدی عریان بودلیم‬ Rahmet deryâsı taştı, saflaştım üryân oldum,
‫چوم دیدیالر ای یارانالر چومماین مو‬ “Gir!” dediler ey dostlar! Deryâya girmeyim mi?

4 4
‫اول دریاغه چومدوم عجب تاشالری بار‬ O deryâya ki daldım, acayip taşları var,
‫اولوغ اولوغ عزیزالرین باشالری بار‬ Nice büyük azizin mükellef başları var.
‫باشالر کوردوم کوزالریده یاشالری بار‬ Başlardaki gözlerin, dökülen yaşları var,
‫سن هم یاشینگ توک دیدیالر توکماین مو‬ “Sen de yaş dök!” dediler, ben yaş dökmeyeyim mi?

5 5
‫اندین سونگره بری مقامغه ییتکوردیالر‬ Sonra da bir makama yükseltip götürdüler,
‫نفس هوا ایکی سیین اودلوردیالر‬ Nefs ü hevâmı vurup, yok edip öldürdüler,
‫اولوب ایردیم قیته باشدین تریگوزدیالر‬ Ölmüş olan hâlimi yeniden oldurdular,
‫ترییک یوروب اول دیدیالر اوملاین مو‬ “Ölmeden öl!” dediler, şimdi ben ölmeyim mi?

6 6
‫اندین سونگره حق رسویل منگه باقیت‬ O saat Hak Resul’ü bana nazar eyledi,
‫سالم بریدیم هیبت بریالن علیک آدلی‬ Selâm verdim zâtına, baktı kerem eyledi,
‫ییغالب توردوم رحیم کیلیب خبشیش بریدی‬ Ben ağlayıp durunca, himmet ikrâm eyledi,
‫ایت دیدیالر مؤمن الراگ ایتماین مو‬ “Söyle!” dedi kullara, şimdi söylemeyim mi?

156
“Fe firrû ila’llâhi”: Allâh’a koşunuz!, (Zariyat Sûresi 51/50. Ayet)
507
Dîvân-ı Hikmet

7 7
‫قول خواجه امحد بو دنیادین کیتیت بولغای‬ Hoca Ahmed dünyadan sen de geçtin olacak,
‫فنا یف اهلل مقامیغه یییت بولغای‬ Fenâ fi’llâh makama hemen yettin olacak,
‫معرفت ین دریاسیغه باتیت بولغای‬ Marifet deryâsına girdin, battın olacak,
‫بات دیدیالر باتقانیمچه باتماین مو‬ “Bat!” dediler yârânlar, söyleyin batmayım mı?

235- ‫حکمت‬ Hikmet - 235


Yurda Ma’nâ Saçarlar!

1 1
‫رشاب اچیاگن اعشقالر مال و جاندین کیچارالر‬ Şarap içen âşıklar, mal ve cândan geçerler,
‫فنا بولوب روحالری عرش ین کوزالب اوچار الر‬ Fenâ bulup ruhları, arşı görüp uçarlar.

2 2
‫انطهور ین رشایب عسل دین هم تاتیل دور‬ “Tahura”nın şarabı, hem de baldan tatlıdır,
‫رسدین معین تویاگنالر اول رشاب دین اچیارالر‬ Sırdan ma’nâ duyanlar, o şaraptan içerler.

3 3
‫رشاب اچیاگن مست بولور عشقیده رسمست بولور‬ Şarap içen mest olur, aşkından sermest olur,
‫اوتقه توشاگن خلیل دیک کویوب یانیب اوچار الر‬ Ateşte Halil gibi, yakılıp da uçarlar.

4 4
‫آتینگ بودلی فالنیچ انسان بولسانگ یول تاین‬ Adın oldu falanca, insan olsan yol tanı,
‫حقین سویاگن اعشقالر حالیل دین کیچارالر‬ Hakk’ı seven âşıklar, helâlinden geçerler.

5 5
‫قول خواجه امحد قان ییغالب منصور ینلگیغ اوزونگ آس‬ Hoca Ahmed kan ağla, Mansûr gibi özün as,
‫حقین بیلاگن اعشقالر ایلگه معین ساچارالر‬ Hakk’ı bilen âşıklar, yurda ma’nâ saçarlar.

508
Dîvân-ı Hikmet

236- ‫حکمت‬ Hikmet - 236


Âşıkların Sana Ağlar!

1 1
‫سحر وقتده تزیین بوکوب یاشنی توکوب‬ Seher vakti diz büküp, gözlerinden yaş döküp,
‫روز حمرش اعشق الرینگ سناگ ییغالر‬ Mahşerde âşıkların Ey Rabb’im sana ağlar.
‫حمبت نینگ شویق بیالن دردینگ اوقوب‬ Muhabbetin şevkiyle derdini bir bir döküp,
‫روز حمرش اعشق الرینگ سناگ ییغالر‬ Ey Rabb’im âşıkların mahşerde sana ağlar!

2 2
‫تینمای یوروب راز دلنی سناگ ایتار‬ Usanmadan yürüyüp derdini sana söyler,
‫توبه قیلیب نفس ین تیفیب سناگ قایتار‬ Tövbe edip nefsini incitip sana döner,
‫حقین یاووق اعشق الری سناگ ایتار‬ Hakk’a yakın dervişler, içini sana döker,
‫روز حمرش اعشق الرینگ سناگ ییغالر‬ Mahşerde âşıkların ey Rabb’im sana ağlar!

3 3
‫عشقینگ سین جان دلین اراسیده‬ Senin aşkın cânımın, ruhumun arasında,
‫درد غمینگ یوراک بغریم پاره سیده‬ Derd-ü gamın yüreğim, bağrımın yarasında,
‫اوتلوغ عشقینگ اویلاالر ساره سیده‬ Senin ilahi aşkın veliler arasında,
‫روز حمرش اعشق الرینگ سناگ ییغالر‬ Ey Rabb’im âşıkların mahşerde sana ağlar!

4 4
‫عشقینگ سین جاندین اوتوب ایمان اورتار‬ Aşkın cândan geçirip, imânı bile örter,
‫انینگ اوچون کونده یوز مینگ شویق آرتار‬ Her gün ilâhî şevkin durmaz yüz bin kat artar,
‫چنی اعشقالر راحت تاشالب حمنت ایستار‬ Gerçek âşık rahatı terk eder, mihnet ister,
‫روز حمرش اعشق الرینگ سناگ ییغالر‬ Ey Rabb’im âşıkların mahşerde sana ağlar!

5 5
‫تانگ آتقوچنه تینمای ییغالر دایم بیدار‬ Seher vaktine kadar uykusuz sana ağlar,
‫اول عزیزگه اخالص قیلیب بارینگ زنهار‬ İhlasla kulluğunu sana has kılar, zinhâr,
‫دنیا عقبنی طلب قیلیب تیالر دیدار‬ Dünya ve âhireti boşar ve diler didâr,
‫روز حمرش اعشقالرینگ سناگ ییغالر‬ Ey Rabb’im âşıkların mahşerde sana ağlar!

6 6
‫چنی اعشقالر پینهان یورار بیلماس کییش‬ Gerçek âşıklar yanar, bilmez bir başka kişi,
‫کوزالریدین تینمای آقار قانلیق یایش‬ Gözlerinden durmadan akar kanlı gözyaşı,
‫اهلل تیو جنبش قیلور ایچ و تایش‬ “Allâh!” der, mutlu olur, sevinçten içi-dışı,
‫روز حمرش اعشق الرینگ سناگ ییغالر‬ Ey Rabb’im âşıkların mahşerde sana ağlar!

509
Dîvân-ı Hikmet

7 7
‫یا قادرا عشقینگ اویت جان کویدورور‬ Aşkının ateşiyle ey Rabb’im cânlar yanar!
‫اعشقالرین اگه اودلورور اگه تریگوزور‬ Âşıkları öldürür, gâhı da geri döner,
ّ
‫شدتیدین طغیان قیلیب نور تودلورور‬ Aşkının şiddetiyle gönüller nurla dolar,
‫روز حمرش اعشق الرینگ سناگ ییغالر‬ Ey Rabb’im âşıkların mahşerde sana ağlar!

8 8
‫اهلل عشیق یوراک بغریم پاره قیدلی‬ Allâh aşkı yüreğim, bağrımı pâre kıldı,
‫تری عشقینگ پنهان تیکیب پاره قیدلی‬ Yüce aşkın derinden ciğerim yâre kıldı,
‫بیابانده جمنون بیالن جوره قیدلی‬ Kırlarda Mecnûn ile meclisi çâre kıldı,
‫روز حمرش اعشق الرینگ سناگ ییغالر‬ Ey Rabb’im âşıkların mahşerde sana ağlar!

9 9
‫اکفر عشقینگ جان دیلم شیدا قیدلی‬ Senin aşkın cânımı, gönlümü dilhûn etti,
‫طلب قیلیب خلق اچییده رسوا قیدلی‬ Talep ettim halk içre ruhumu zebûn etti,
‫منصور صفت اعلم مناگ غواغ قیدلی‬ Mansûr gibi tüm âlem hâlime bühtân etti,
‫روز حمرش اعشق الرینگ سناگ ییغالر‬ Ey Rabb’im âşıkların mahşerde sana ağlar!

10 10
‫بری قطره یم تاتماغینچه عشق ین بیلماس‬ Bir katre mey içmeden sen Hakk’ı bilemezsin,
‫پری مغان نظر قیلمای یولغه کریماس‬ Dert sana değmedikçe, mesafe alamazsın,
‫درد حالت تیگماگوچنه بویی آملاس‬ Pîrin nazar kılmazsa, Hak yola giremezsin,
‫روز حمرش اعشق الرینگ سناگ ییغالر‬ Ey Rabb’im âşıkların mahşerde sana ağlar!

11 11
‫قول خواجه امحد چنی اعشقالر تفراقدین خوار‬ Hoca Ahmed topraktan hordur gerçek âşıklar,
‫ظاهرالرین هر کیم کورسه قیلغای الر اعر‬ Zâhirlerin kim görse, ar duyar o sâdıklar,
‫قیامت کون حق آدلیده اول اعتبار‬ Kıyamette muteber kuldur bağrı yanıklar,
‫روز حمرش اعشق الرینگ سناگ ییغالر‬ Ey Rabb’im âşıkların mahşerde sana ağlar!

510
Dîvân-ı Hikmet

237- ‫حکمت‬ Hikmet - 237


Senden Önce Göçen Kişi!

1 1
‫معرفت حاصل قیلور اعرف بولغان‬ Marifet sahibidir cümle ârif olanlar,
‫اعشقالر نینگ بازاریدین کیلاگن کییش‬ Âşıklar pazarından yürüyüp gelen kişi.
‫طالب الرغه هادی بولوب یول کورساتاگن‬ Tâlibe hâdî olup yol ve hedef gösteren,
‫یریاق یریدین خرب آلور کوراگن کییش‬ Uzak yerlerden haber alır o gören kişi.

2 2
‫صورتین کوروب ایردیم ایراگ شتیم من‬ Suretini görmüştüm, erken geldim, geçtim ben,
‫مراد تیالب قولوم یازیب کوروشتیم من‬ Yazıp murat diledim, onunla görüştüm ben.
‫آسان کوروب یودلین یولغه آداشتیم من‬ Kolaylıklar görerek yoluna kavuştum ben,
‫پنهان ایرمیش رسدین خرب آلغان کییش‬ Pinhân imiş sırrından haberdâr olan kişi.

3 3
ّ
‫قیو قولین رسی بولسه حقه عیان‬ Hangi kulun sırları olursa Hakk’a ayan,
‫یب واسطه قیلور این شیخ زمان‬ Hak vasıtasız eder, o kulu şeyh-i zaman,
‫صحبیت دین بهره آلور خلق جهان‬ Sohbetinden hissedâr olurmuş halk-ı cihân,
‫بیلینگ این اوملاس بورون اولاگن کییش‬ Biliniz sizler onu, ölmeden ölen kişi.

4 4
‫ایر دیمانگزی دنیاسیین ترک ایتماسه‬ Er demeyin kişiye, terk etmez dünyasını,
‫شیخ بولوبان ییغسه دنیا افالسیین‬ Şeyh olarak yığarsa dünya emtiasını,
‫تاشالب کیتار مونده ملک و اشیاسیین‬ Koyup gider buradan mülkünü, eşyasını,
‫رسوا بولوب قوروق دعوا قیلغان کییش‬ Rezil olur dünyada kavgası kuru kişi.

5 5
‫مرید کریاک قدم قویسه خالص من دیب‬ Mürid kademin koysa, ben hâlis kulum diye,
‫ایرین کوروب ایتاک توتسه خملص من دیب‬ Er görüp etek tutsa, muhlis bir kulum diye,
‫توبه قیلسه غین یلقدین مفلس من دیب‬ Zenginken tövbe edip, müflis bir kulum diye,
‫شیخ اول بولور خدایی ین بیلاگن کییش‬ Şeyh odur ki Hudâ’sın bilip tanıtan kişi.

6 6
‫ایا دوستالر کیچه کوندوز بولونگ بیدار‬ Dostlarım gece-gündüz, sizler uykusuz olun,
‫کوز یاشیغه عطا قیلور انده دیدار‬ Gözlerden yaş akıtıp, orda didârı görün,
‫قهری کیلسه آرقه سیدین رمحیت بار‬ Kahretse arkasından rahmeti gelir bilin,
‫بری کون کورار طالب بولوب یوراگن کییش‬ Bir gün muhakkak görür, tâlip olan er kişi.

511
Dîvân-ı Hikmet

7 7
‫قول خواجه امحد تیلینگ بریالن ایدینگ ثنا‬ Hoca Ahmed dilinle zikredip yaptın senâ,
‫قبول قیلماس جاندین کیچیب بوملای فنا‬ Kabul olmaz cânından geçip bulmazsan fenâ,
‫کوزالرینگ دین قان یاش آقیب قیلینگ داع‬ Gözlerinden kanlı yaş akıtıp kılsan duâ,
‫انداغ قیدلی سندین بورون اوتاگن کییش‬ Böyle zikretti Hakk’ı senden önceki kişi.

238- ‫حکمت‬ Hikmet - 238


Didârın Gördüm İşte!

1 1
‫حق تعایل قدرت بریالن نظر سادلی‬ Rahman’ım, kudretiyle nazar eyledi bana,
ّ
‫خرم بولوب حق ساری غه یاندیم منا‬ Sevinerek yoluna koştum, döndüm ben işte!
‫پری مغان شفقت بریالن قولوم آدلی‬ Pîr-i mugân şefkatle benim elimden tuttu,
‫تاغالر چیقیب خالیق دین تاندیم منا‬ Dağa çıkıp da nastan uzaklaştım ben işte.

2 2
‫عییس مریم تاغالر چیقیب ماکن قیدلی‬ İsâ, Meryem’le çıkıp dağı mekân eyledi,
‫نفسنی تیفیب گیاه برییب یب جان قیدلی‬ Nefsin terbiye edip, otla bî-cân eyledi.
‫اندین سونگره حقین ایزالب افغان قیدلی‬ Sonra Hakk’ı arayıp, feryâd figân eyledi,
‫خدمت قیلیب من هم افغان قیدلیم منا‬ Hizmetle efgânımı artırdım böyle işte.

3 3
‫اعشقالرین مقامالری اولوغ مقام‬ Âşıkların makamı, nice büyük makamdır,
‫اول مقام ده اعشقالری ییغالر مدام‬ O makamda âşıkın ağlamaları tamdır.
‫حق قاشیده سلوک الرین قیلیب تمام‬ Hak önünde tariki dürüst ne de yamandır,
‫فرمان بودلی آهو الرین ایدیم منا‬ Fermân oldu ahlarla dağdan indim ben işte.

4 4
‫حمبت ین دریاسیدین گوهر تریدیم‬ Muhabbet deryâsından nice gevherler derdim,
‫تون کیچه الر باشیم بریالن قایم توردوم‬ Gece-gün, seherlerde huzurda kâim durdum,
‫حبمد اهلل حمنت تارتیب دیدار کوردوم‬ Şükür mihnetler çekip, O’nun didârın gördüm,
‫اهلل دیبان دیداریین کوردوم منا‬ Allâh deyip didârın seyrettim, gördüm işte.

512
Dîvân-ı Hikmet

5 5
‫تون کیچه الر قایم توراغن مونده بایش‬ Geceler huzurunda kâim duran her başı,
‫اول گوهرین اصلنی سورسانگ کوزین یایش‬ “O gevher aslı nedir?” sorsan, gözünün yaşı.
‫اندین سونگره اعشقالرین تریا تایش‬ Yaş akan âşıkların artık bitmiştir işi,
‫ریاضت ده سولوب سزییب قادلیم منا‬ Riyâzette pişince, sızdım, kaldım ben işte.

6 6
‫حقیقت ین دریاسیدین گوهر آدلیم‬ Hakikat deryâsından nice gevherler aldım,
‫مکمل گه خدمت قیدلیم‬ّ ‫پری اکمل‬ Pîr-i kâmil mükemmil, dâim hizmetler kıldım,
‫یودلین آزاغن طالب الرین یولغه سادلیم‬ Yoldan çıkan tâlibi, tutup da yola saldım,
‫طالب الرگه رسدار بولوب یوردیم منا‬ Tâliplere ser olup, böyle yürüdüm işte.

7 7
ّ
‫پری اکمل مکملیم همداین‬ Pîr-i kâmil mükemmil, Yusuf el-Hemedânî,
‫ظاهر باطن عزیزالرین عزیز خواین‬ Zâhir bâtın üstâzın en yüce aziz hanı,
‫ایچ و تایش نورغه تولغان درین اکین‬ İçi, dışı nur dolan, inci, mercânın kânı,
‫یییت یاشده پریدین اولوش ادلیم منا‬ Ben yedi yaşındayken, pîrden pay aldım işte.

8 8
‫آتالریین اگر آيتشام کویار تیلیم‬ Adlarını söylersem, inan ki yanar dilim,
‫مکمل یم سوزی حلیم‬ّ ‫پری اکمل‬ Pîr-i kâmil mükemmil, sözüdür benim hâlim,
‫هم مرشدیم هم ارشادیم جان دیلم‬ Mürşidin irşadıdır, sözüm, dilim ve cânım,
‫انداغ پریدین جدا بولوب قادلیم منا‬ Böyle pîrden cüdâyım, garip kaldım ben işte.

9 9
‫یییت دریا توقوز افالک تعظیم قیدلی‬ Yedi deryâ, dokuz gök, hürmet ve ta’zîm kıldı,
‫قول يلق مقام حارض بولوب مینگنی دیدی‬ Kulluk makamın hazır, gel hadi sen bin dedi,
ّ ‫حق مصطیف‬
‫امتیم دیب قولوم آدلی‬ Mustafa himmetiyle tuttu elimi aldı,
‫قولوم توتوب میندوردیالر میندیم منا‬ Elim tutup bindirdi, ben de bindim bak işte.

10 10
‫اول دریاین توبالریده گوهر کوردوم‬ Deryânın diplerinde nice gevherler gördüm,
‫بو نه رس دیب ایرانالردین سوال سوردوم‬ “Bu nasıl sır?” diyerek, ben erenlerden sordum.
‫حق انعایم سنگه دیدی سیونوب توردوم‬ “Hakk’ın ikrâmı sana!” dedi, sevinip durdum,
‫چومگنی دیدی جاندین کیچیب چومدیم منا‬ “Dalsan!” dediler bana, cân-baş daldım ben işte.

513
Dîvân-ı Hikmet

11 11
‫چوموب تافیب گوهر آیلب چیقتیم تاشقه‬ Dalıp buldum gevheri, alıp çıktım dışarı,
‫اوز حایلمغه نظر قیلسام حایلم باشقه‬ Hâlime nazar ettim, hâlimde yok başarı,
‫اعلم تودلی کوزالریم دین آقغان یاشقه‬ Tüm cihânı doldurdu, gözlerimin yaşları,
‫چیاکس کیلیب قونگنی دیدی قوندوم منا‬ “Yiğit gelip konasın!” dedi, kondum ben işte.

12 12
‫ایا دوستالر اول چیاکس ین بیاین بار‬ Ey dostlarım sorsanız yiğidin beyânını,
‫خییش تینگالنگ من ایتاین عیاین بار‬ İyice dinleyiniz bu sözün ayanını,
‫خاص بزرک الر بیلور این ماکنیین‬ Tüm ulular bilirler hep onun mekânını,
‫الماکن ده حق بیدلوردی بیدلیم منا‬ Lâ mekânda Hak dedi, ben onu bildim işte.

13 13
ّ
‫اول چیاکس ین اصلنی سورسانگ علینی ده‬ Yiğidin aslın sorsan mekânı illiyyîn’de,
‫حق ارسااغن خاص بزرک ین خاین انده‬ Hak nezdinde ulular, cânı orda, indinde,
‫جان جسمینینگ بو رسالرین بیلماک قنده‬ Cânların sırlarını bilmek ise nerede,
‫تویگنی دیدی باشیم توتوب تویدیم منا‬ “Doyasın!” dedi başım tutup, doydum ben işte.

14 14
‫حقیقت دین حکمت ایدیم دانا قین‬ Hakikat, hikmet dedim, bilgeler nerde hani?
‫خییش یمان حارض تورور باقیب تاین‬ İyi, kötü hazırdır, bakarak sağ, sol yanı,
‫حیوان قیلمای آدم قیدلی موالم سین‬ Hayvan değil kul kıldı, bak Yüce Mevlâ seni,
‫هر جفاگه کونگنی دیدی کوندوم منا‬ Her cefâya kan dedi, bakın kandım ben işte.

15 15
ّ
‫من تواضع حقه قیدلیم اول هم قیدلی‬ Hakk’a tevazu kıldım, O bana lütfeyledi,
‫اهلل دیدیم ّبلیک دیب جواب بریدی‬ “Allâh!” dedim, “Lebbeyk!” le, bana nidâ eyledi,
‫رمحت بابنی آچیب مین یولغه سادلی‬ Rahmet kapısın açıp, yola irsâl eyledi,
‫صور ینلگیغ دایم کوکراب اوندیم منا‬ Servi gibi hep yeşil, cânlı kaldım ben işte.

16 16
‫اعشق الرین کوزی یاشلیغ رنگالری رو‬ Âşıklar gözü yaşlı, renkler sarıya sarar,
‫اول سببدین حقین ایزالب دایم ییغالر‬ Bundandır Hakk’ı arar, durmaz ve dâim ağlar,
‫حق یویلده بغری پیشیب کوکسنی داغالر‬ Hak yolda bağrı yanıp, her dâim göğsün dağlar,
‫داغنی آیلب حق قاشیده اودلوم منا‬ Dağ alıp Hak önünde, erdim, oldum ben işte.

514
Dîvân-ı Hikmet

17 17
‫قول خواجه امحد اعلم کزییب تابتیم اهل‬ Hoca Ahmed çok gezip ben de buldum bir ehil,
‫اهلل دیبان جاننی بریسه بنده یلک سهل‬ “Allâh!” deyip cân verir, bu halde ölmek sehil,
‫درویشالرنینگ اصلنی سورسانگ قول ایاق شال‬ Dervişin aslın sorsan, el, ayak, şal ve cehil,
‫اول سببدین اوزوم ترییک کومدوم منا‬ Bundandır özüm diri, toprağa gömdüm işte.

Hikmet - 239
Sayısız Nimeti Var!

1 5
Mü’minler tövbe edin, sakın gâfil olmayın, Sırat köprüsü durur cehennem üzerinde,
Kim ki tövbe ediyor, orada izzeti var. Yalancı âşıkların perişân hâllerinde,
Hak cemâli lütfeder, bunu böyle anlayın, Lütfederse necâtı, yürürler üzerinde,
Cennet içre tükenmez, sayısız nimeti var. Lütfetmezse orada çok çetin azabı var.

2 6
Namazda ihlaslı ol, Hudâ hâlini bilsin, Çöllerdeki kumlardan çoktur onun günâhı,
Nefs, şeytan, ben benliği, hem senden cüdâ kılsın, Günâhını affetse kâinatın İlâhı,
Tövbe edip gözyaşın akıtıp revân kılsın, Kabul edilmez bugün ne feryâdı, ne âhı,
Gözyaşın dökenlere sonsuz merhameti var. Gece-gündüz kork ve kalk, hesabın heybeti var.

3 7
Yalan âşık olup da, öyle yürüme zinhâr, Her kim ki Hakk’a kuldur, O’nun aşkıyla yansın,
Sahtekâr âşıklardan, Hudâ her daim bizâr, Tövbe edip Rabb’ine, rahmetine dayansın,
Kezzâba “Ümmet!” demez, Yüce Seyyidü’l-ebrâr, Huri, gılmân, vildânın hizmetiyle uyansın,
Varınca dar kabirde, hatanın bedeli var. Türlü türlü nimetin sayısız lezzeti var.

4 8
“El-kezzâbu lâ ümme!” dedi, Nebi Muhammed, Her kim ki tövbe etmez, sabah erkenden kalkar,
Salât u selâm gönder, O desin sana ümmet, İşi güzel olsa da onu âfetler sarar,
Yalancıya melekler her dâim okur lanet, Nice türlü meşakkat gelir de verir zarar,
Cehennem içre azap, karanlık vahşeti var. Velev temiz de olsa her işin âfeti var.

515
Dîvân-ı Hikmet

9 13
Bel bağlama kötüye sen gerçekten âşıksan, Hak emrine uymayıp “ Ben!” davası kılınca,
Burada rüsvâ olup, göçüp oraya varsan, Güya “Mürşidim!” deyip, dükkânını kurunca,
İsyan ile yığdığın malına bakıp görsen, Dünyaya heves edip, bağrın ona açınca,
Kötünün hem cinsiyle öylece sohbeti var. Cehennem içre yılan-çıyanın acısı var.

10 14
Aklın varsa başında her dâim durma ağla, Fakirken miskinliği kendine âdet kılan,
Erenlerin yolunu sorgula, iyi anla, Geceler kâim olup, dâim huzurda duran,
Hakk’a tevekkül kılıp, belini O’na bağla, Şeyhi bulsa râm olup, kendine hizmet kılan,
O yolda erenlerin sayısız gayreti var. Seher vakti cennette her dâim nimeti var.

11 15
Âşık olsan Bâyezîd gibi sâfi, temiz ol, Hoca Ahmed hikmeti böyle kime söyledin,
Pîr eşiğine dayan, hizmetinde dâim ol, Âşıkım der durursun, bilir misin neyledin?
İbrahim Edhem gibi, tahttan geçip gedâ ol, Âlimlere kâr etmez senin yalan sözlerin,
Nasip etse kuluna sayısız devleti var. Hak yanında tevvâbın ne güzel devleti var.

12
Fâsık-fâcir, nefse râm, kibrinden yere basmaz,
Nefsine esir olmuş iyi kullara bakmaz,
Nasihat etsen ona sözüne kulak asmaz,
Fâsık olan kullara Mevlâ’nın laneti var.

516
Dîvân-ı Hikmet

240- ‫حکمت‬ Hikmet - 240


Verme Bana Pişmanlık!

1 1
‫الیه باطل ایشالردین مناگ بریگیل پشیمان یلق‬ İlâhî! Yanlışlardan pişmanlık, nedâmet ver,
‫عددسزی جرم عصیانالر یوراگیم ین قیلیب قانلیق‬ Sayısız suç, isyandan arındır da huzur ver,
‫گناهیم یادیمه سالسام سوناگک الر لرزه ایالرالر‬ Günâhım hatırlasam benliğimi mahv eder,
‫جهانده هیچ کییش بارمو منینگدیک جرم عصیان یلق‬ Cihânda benim gibi, suçlu bir kul var mı ki?

2 2
‫خداوندا اولوغ ذاتینگ اگر لطف ایتماسانگ تاکه‬ İlâhî! Yüce zâtın lütfetmezse bir anlık,
‫حلد تاریغ یولوم باریک همه ایشالر پشیمان یلق‬ Kabir dar ve karanlık, bütün işler bir anlık,
‫دیدینگ التقنطوا من رمحت اهلل دین امیدیم بار‬ Dedin ki ; “Lâ taknetû…”157 rahmetinle gufrânlık,
‫قیامت تانیگ آتقانده باشیمغه سامله رسسان یلق‬ Kıyamet günü Rabb’im verme bana pişmanlık.

3 3
ّ
‫حممد امیت قیدلینگ یولوم آزغورماغیل یا رب‬ Muhammed ümmetiyim, yolum şaşırtma Yâ Rab!
‫شفاعت دین قیلیب حمروم اراده قیلمه رسسان یلق‬ Şefaate nâil et, darda bırakma Yâ Rab!
ّ ‫هوای نفس جهلیم دین عزازیل دایما‬
‫خرم‬ Hevâ-yı nefs, cehlimden, azazil hep sevinçli,
‫یولوم ایگری اوزوم اغفل یوروشوم همه شیطان یلق‬ Yol yanlış, özüm gâfil, yolumu düzelt Yâ Rab!

4 4
‫مسلمان اویلغ من دیدیم قاین طاعت عبادتیم‬ Müslüman’ım ben dedin, nerede ibâdetin?
‫گنه دین اوزگه حاصل یوق قاین دوستالر مسلمان یلق‬ Günâhtan başka şey yok, nerde kulluk, taatin?
‫قولومده دانهء تسبیح تیلیمده دام ایله تزویر‬ Elinde güya tesbih, kalbinde ihanetin,
‫نماز و روزه ین تاشالب دیلمده توال طغیان یلق‬ Namaz ve orucun yok, o gün medet et Yâ Rab!

5 5
‫بو حالت بریهل من گمراه نیچوک بندانگ دور من رمحن‬ Bu hâlle ben günâhkâr, nasıl bir kulum Yâ Rab!
‫حضور ددله طاعت یوق کونلگ دایم پریشان یلق‬ Gönlüm dâim isyankâr, pişmanlık iver seb Yâ Rab!
‫بو دنیا مایلین ییغدی وفاسنی کورمادی قارون‬ Dünya malını yığdım, vefasını görmedim,
ّ ‫کرییب یری آستیغه قارون جهان دین‬
‫کیت ارمان یلق‬ Yerin altına girdim, sen imdat eyle Yâ Rab!

6 6
‫جهان گنیج ویل خوشدور خدا یویلغه رصف ایتسانگ‬ Cihân hazinesi hoş, hak yolunda sarf etsen,
‫فقری و یب نواالرغه گه بولسانگ خری احسان یلق‬ Fakir ve çaresize, malından ihsân etsen,
‫جهان باغنی لگنی اوزسانگ بولور بری دمده پژمرده‬ Cihân bağın gülünü, alıp dostlara versen,
‫ایرم باغنی لگني اوزگیل اوزوناگ بایق پایان یلق‬ İrem bağın lütfetsen, yolunda versem Yâ Rab!

157
“Lâ taknetû…”: Ümit kesmeyin…, (Zümer Sûresi 53. Ayet)
517
‫‪Dîvân-ı Hikmet‬‬

‫‪7‬‬ ‫‪7‬‬
‫اگر سن بنده یلق قیلسانگ خدانینگ قهریدین قورقغیل‬ ‫‪Şayet benlikten çıksan, Hakk’ın kahrından korksan,‬‬
‫خدانینگ قهریدین قورقسانگ بارورسان انده ایمان یلق‬ ‫‪Hudâ kahrından korkan, imânla göçer bilsen,‬‬
‫گناهیم سانیین ایتسام بیابان قومالریدین کوپ‬ ‫‪Günâhın sayıp döksen, sayılar yetmez bilsen,‬‬
‫کوالرسن یب خرب قهقه نیچوک یب رشم نادان یلق‬ ‫!‪Kahkahayla güleni, bağışla, affet Yâ Rab‬‬

‫‪8‬‬ ‫‪8‬‬
‫قیامت قاضییس سورسه توسار باشینگه یوز مینگ آه‬ ‫‪Ahret kadısı sorsa, başa yüz bin âh konsa,‬‬
‫گناهیم وهمیدین قورقوب توشار جسمیمگه لرزان یلق‬ ‫‪Günâh korkusu sarsa, titreyip ten sarsılsa,‬‬
‫همه ایشالر سنگه آسان ویل بزیالرگه مشلک دور‬ ‫‪Tüm işler kolay olsa, şaşkın kul zorda kalsa,‬‬
‫الیه سن کرم بریهل یولومغه سالغیل آسان یلق‬ ‫!‪İlâhî sen kerem kıl, bizi affeyle Yâ Rab‬‬

‫‪9‬‬ ‫‪9‬‬
‫حلد اچیره باریب یاتسام نیچوک کیچاگی مین حایلم‬ ‫‪Laht içre varıp yatsam, nasıl olur bir baksam,‬‬
‫مالئکالر سوراب ایتور نیچوک انصاف انسان یلق‬ ‫?‪Hâlim nicedir diye, meleğe sual sorsam‬‬
‫خدا دین طعمه الر ییدینگ قاین طاعت ده بولغانینگ‬ ‫‪Hudâ nimetin yedim, bari itaat kılsam,‬‬
‫اویات سزی یب خرب آدم آیلب کیدلینگ مو حریان یلق‬ ‫!‪Utanmaz arlanmazdım, hâlim nicedir Yâ Rab‬‬

‫‪10‬‬ ‫‪10‬‬
‫کوتاریب گرزیین اوراغی سوناگکالر لرزه الر بولغای‬ ‫‪Kaldırıp gürz vurunca, kemikler paramparça,‬‬
‫سین دوزخ ساری ایالب قیلورالر حکم سوران یلق‬ ‫‪Hükmün cehennem deyip, ateşine atınca,‬‬
‫غفار اذلنوب آیت خواجه امحد بوملاغیل اغفل‬ ‫‪Gaffâr deyip nefsini, Kul Ahmed aldatınca,‬‬
‫کورار یب شک مجایلین همیشه کوزی گریان یلق‬ ‫!‪Cemâl şüphesiz görür, gözü giryân olan kul‬‬

‫‪518‬‬
Dîvân-ı Hikmet

241- ‫حکمت‬ Hikmet - 241


Medine’ye Varsam Derim!

1 6
Ey dostlar ben habersiz, nice günâh işledim. Kuşlar gibi Ka’be’ye kanat çırparak uçsam,
Şimdi durmadan gidip Ka’be’ye varsam derim. Hayal kılmayıp yolda konmadan varıp düşsem,
Âşık olup “Hû!” diye, ben varsam Beytullah’a, O mübarek zemzemden kanarak doysam, içsem,
Cân gözüyle bakarak, neyi görsem söylerim. İsteyene muradın kalkıp da versem derim.

2 7
Ya İlâhî! Aşk ile senin Ka’be’ne varsam, Dergâhında yaptığım bu haccım kabul olsa,
Himmetle bel bağlayıp, gece-gündüz yürüsem, Evvel-âhir günâhım affolup da yok olsa,
Fırsat versen de bana beytini bir kez görsem, Lâin şeytan görerek, günâhla helak olsa,
Başım koyup yüzümü sürsem her şeyi derim. Ordan da Medine’ye, Resul’e varsam derim.

3 8
Ümidimdir Rabb’imden bana bir fermân olsa, Senin adın ne güzel; Medine Münevvere,
Evliyâ imdat edip, derdime dermân olsa, Âlemlerin içinde en üstünsün Medine,
Lâin şeytan yolumdan kovulup sersem olsa, Seçip de menzil kıldı Resul’üm seni bize,
Bu niyetle murada kavuşsam sırlar derim. Ölenedek orada yaşasam, kalsam derim.

4 9
Sübhân Azîm sıfatı vird edip dile alsam, Hoca Ahmed diler ki; her an Ka’be’ye varsam,
Ondan gelen himmeti, çareyi ele alsam, Nice yıllar ravzada, ben Medine’de kalsam,
Tevekkül örtüsünü üstüme, bele alsam, Ömrüm bitse orada, ecel gelse de ölsem,
Uzak yola düşerek, şimdi yürüsem derim. Resul’ün ayakucu benim olsa da yatsam.

5
Meğerki Ka’be yolu çok çetin, yaman imiş,
Evvel-âhir, dağ-deniz, her yeri divân imiş,
Âhiretin azığı tamamen ziyân imiş,
Havas ile o yola ben de varayım derim.

519
Dîvân-ı Hikmet

242- ‫حکمت‬ Hikmet - 242


Ahrette Gülmez misin?!

1 1
‫ای یب خرب حق یویلده اوملاس موسن‬ Hakikatten habersiz, Hak yolda ölmez misin?
‫ریاضت ین قاتیغ تارتیب سوملاس موسن‬ Sıkı riyâzet ile sararıp solmaz mısın?
‫قانالر یوتوب عشق دردیده توملاس موسن‬ Kan yutup aşk derdine düşüp de yanmaz mısın?
‫مونده ییغالب آخرت ده کوملاس موسن‬ Dünyadayken ağlayıp, ahrette gülmez misin?

2 2
ّ
‫حییی شعیب ییغالی ییغالی حقه یییت‬ Yahya ile Şuayıb, ağladı Hakk’a yetti,
‫دیدار اوچون کوزالریدین قانالر آقیت‬ O’nun didârı için gözlerinden kan aktı,
‫اندین سونگره معشوق کیلیب بری سوز ایتدی‬ Sonra maşûk kendisi, gelip de bir söz etti,
‫مونده ییغالب آخرت ده کوملاس موسن‬ Dünyadayken ağlayıp, ahrette gülmez misin?

3 3
‫سوز قاتقاننی من دین سورسانگ بری سوز آیدی‬ Ne dediğini benden, sorsan, o bir söz dedi,
‫مین سورسانگ بیدار بول دیب خرب بریدی‬ Beni sorarsan bîdâr, ol diye haber verdi,
‫چنی اعشقالر باطن اچیره اوقوب آدلی‬ Gerçek âşıklar bunu, tam kalbinden anladı,
‫مونده ییغالب آخرت ده کوملاس موسن‬ Dünyadayken ağlayıp, ahrette gülmez misin?

4 4
‫چنی ییغالغیل حق ایشیتسون ای نا انصاف‬ Gerçek ağla, Hak duysun, sen ey gâfil, bî-insaf,
‫مالئک الر آیلب بارسون تا کوه قاف‬ Melekler alsın seni, götürsünler kûh-ı Kâf,
‫راست یلق بریالن عشق ایستاگیل اورماغیل الف‬ Gerçekten sen samimi, aşk iste, etme boş laf,
‫مونده ییغالب آخرت ده کوملاس موسن‬ Dünyadayken ağlayıp ahrette gülmez misin?

5 5
ّ
‫کیم ذاکردور باشالریغه اره قویسون‬ Zâkir olan yiğitler, başın ortaya koysun,
‫زکریادیک حقین تاپیب حقین سویسون‬ Zekeriyya misali, Hakk’ı bulup da sevsin,
‫اهلل اوچون بیل ین باغالب جاندین اوتسون‬ Hak için bel bağlayıp, cândan ve maldan geçsin,
‫مونده ییغالب آخرت ده کوملاس موسن‬ Dünyadayken ağlayıp, ahrette gülmez misin?

6 6
‫تییل بریالن ذکر ایتاگنالر تاپماس ثواب‬ Dil ile zikredenler bulamazlar ki sevap,
‫حلقه اچیره تا بوملاسه بغری کباب‬ Halkada velev olsa, bağrı, ciğeri kebap,
‫یلغان اعشق نا انصاف دور مثل حباب‬ Riyâkâr âşıkların ahireti de harap,
‫مونده ییغالب آخرت ده کوملاس موسن‬ Dünyadayken ağlayıp, ahrette gülmez misin?

520
Dîvân-ı Hikmet

7 7
‫قان ییغالغیل کوز یاشینگین گواه قیلسون‬ Kan ağla ki ey gönül, gözyaşın tanık olsun,
‫دراگهیدین حاجت تیالب روا قیلسون‬ Dergâhtan hâcet dile ki sana revâ kılsın,
‫چنی درد بریالن بیمار بولغیل دوا قیلسون‬ Gerçekten hasta ol ki, derdine devâ kılsın,
‫مونده ییغالب آخرت ده کوملاس موسن‬ Dünyadayken ağlayıp, ahrette gülmez misin?

8 8
‫چنی دردیلکین اصلنی سورسانگ اهلل دردی‬ Gerçek dertliyi sorsan, daima Allâh derdi,
‫روز حمرش شاهد بولغای رنگ زردی‬ Mahşerde şahit olsun, sapsarı olmuş rengi,
‫بول میدانده باش بریماک یلک مردین مردی‬ Bu meydanda baş verdi, odur mertlerin merdi,
‫مونده ییغالب آخرت ده کوملاس موسن‬ Dünyadayken ağlayıp, ahrette gülmez misin?

9 9
‫ذاکر بولسانگ ذکرین ایتیب قانینگ ساچقیل‬ Zâkirsen zikrin söyle, kanlı gözyaşları saç,
‫ایرانالرگه خدمت قیلیب باطن آچقیل‬ Erenlere hizmet kıl, gönlünü onlara aç,
‫حمبت سزی خالئق دین دایم قاچقیل‬ Muhabbetsiz dostlardan, câhil insanlardan kaç,
‫مونده ییغالب آخرت ده کوملاس موسن‬ Dünyadayken ağlayıp, ahrette gülmez misin?

10 10
‫یوسف اوچون یعقوب ییغالب ادا بودلی‬ Yusuf’u için Yakup ağlayıp mahzûn oldu,
‫ییغالی ییغالی کوزالریدین جدا بودلی‬ Ağlayıp gözlerini kaybedip, mahrûm oldu,
‫ایوب صابر قورت ایلگیده فنا بودلی‬ Eyyup gibi sabredip, gönlü ateşte yandı,
‫مونده ییغالب آخرت ده کوملاس موسن‬ Dünyadayken ağlayıp, ahrette gülmez misin?

11 11
‫اخالص ایله کیم یاستانسه آستانه ین‬ İhlasla kim yönelse, şeyhinin dergâhına,
‫شایه چیقیب اول اعقبت کوراگی این‬ Tövbe, kulluk, itaat, keffaret günâhına,
‫اهلل اوچون جاندین کیچاگن طالب قاین‬ Cândan geçen kulların bir kulak ver ahına,
‫مونده ییغالب آخرت ده کوملاس موسن‬ Dünyadayken ağlayıp, ahrette gülmez misin?

12 12
‫عشق سزی آدم آدم ایرماس حقدین پیام‬ Aşksız kul âdem değil, Hak’tan haber ve kelâm,
‫قایده کورسانگ عشقسزیالرکه قیلمانگ سالم‬ Nerde görsen aşksızı, sen asla verme selâm,
‫سوز سوزالسه باقیب انگه قیلمانگ کالم‬ Söz söylese konuşma, yapma onunla kelâm,
‫مونده ییغالب آخرت ده کوملاس موسن‬ Dünyadayken ağlayıp, ahrette gülmez misin?

521
Dîvân-ı Hikmet

13 13
‫بنده بولسانگ یری آستیغه ییغالب کریگیل‬ Kul isen yer altına ağlayıp da öyle gir,
‫تون اویقوین حرام قیلیب حارض تورغیل‬ Gece uykusun harâm eyle kendini hazır,
‫حلد اچیره قوپوب چیقسه بری آه اورغیل‬ Laht içine konunca, sesin yükselt bir âh vur,
‫مونده ییغالب آخرت ده کوملاس موسن‬ Dünyadayken ağlayıp, ahrette gülmez misin?

14 14
‫اوتلوغ آهینگ ارواح الرین بیدار قیلسون‬ Senin ateşli âhın, ruhun uykusuz kılsın,
‫مجله ارواح ایلکنی آوچوب داع قیلسون‬ Tüm ruhlar elin açıp, sana dualar kılsın,
‫منکر نکری سندین قاچوب بزیار بولسون‬ Münker-Nekir vazgeçip, senden müşteki olsun,
‫مونده ییغالب آخرت ده کوملاس موسن‬ Dünyadayken ağlayıp, ahrette gülmez misin?

15 15
‫قاچیب بارسون حق تعایل پناهیغه‬ Kaçıp varsın kulları, Mevlâ’nın penâhına,
‫زاری قیلیب داد ایالسون دراگهیغه‬ Feryâd edip ağlasın, Rahmân’ın dergâhına,
‫توراملادیم اعشقالرین بری آهیغه‬ Durulmaz âşıkların gözyaşları, âhına,
‫مونده ییغالب آخرت ده کوملاس موسن‬ Dünyadayken ağlayıp, ahrette gülmez misin?

16 16
‫حق تعایل سویوب ایتاگی خاص بندم اول‬ Hak Teâla severek derse ; “bendem, kulumdur!”
‫سنی قربیگه حتفه ایلتگیل جنت دین لگ‬ Kabrine armağan kıl, bu solmayan gülümdür,
‫خرب بریگیل خادم بولسون ییتمیش مینگ حور‬ Yetmiş bin huri hâdim olan veli kulumdur,
‫مونده ییغالب آخرت ده کوملاس موسن‬ Dünyadayken ağlayıp, ahrette gülmeyim mi?

17 17
‫منکر نکری پرواز قیلیب جنت کریاگی‬ Münker-Nekir’den geçip kul cennete girince,
‫محد و ثنا تینمای ایتیب لگ الر تریاگی‬ Hamd ü senâ eyleyip güllerini derince,
‫ییلیب یوگریب حورالریغه خرب بریاگی‬ Koşup da hurilere iyi haber verince,
‫مونده ییغالب آخرت ده کوملاس موسن‬ Dünyadayken ağlayıp, ahrette gülmeyim mi?

18 18
‫حق قاشیغه حور غلمان ییغیلیب باراغی‬ Huri-gılmân yığılıp, Hak önüne gelecek,
‫قول قاوشوروب دراگهیغه تعظیم قیلغای‬ Ta’zîmle dergâhına gelip boyun bükecek,
‫یری آستیغه توشونگ الر دیب فرمان بولغای‬ Yerin altına girin diye fermân edecek,
‫مونده ییغالب آخرت ده کوملاس موسن‬ Dünyadayken ağlayıp, ahrette gülmeyim mi?

522
Dîvân-ı Hikmet

19 19
ّ
‫یری آستیده اعشیقیم بار عزت قیلغیل‬ Yer altında âşıkım, var ona izzet eyle,
‫نعمت برییب جانینگ بریالن حرمت قیلغیل‬ Nimet verip cânınla, kul olup hürmet eyle,
‫باش کوزیین سیالب سییپاب شفقت قیلغیل‬ Başın-gözün okşayıp merhamet, şefkat eyle,
‫مونده ییغالب آخرت ده کوملاس موسن‬ Dünyadayken ağlayıp, ahrette gülmeyim mi?

20 20
‫حوض کوثر رشابیدین مهمان قیلغیل‬ Kevser havzı şarabın kendine mihmân eyle,
‫انطهوردین آیلب برییب احسان قیلغیل‬ Temiz sulardan alıp, kullara ihsân eyle,
‫خلقرپ قیلیب اوزالرینگ گه جانان قیلغیل‬ Yaradılmışları sev, cânına cânân eyle,
‫مونده ییغالب آخرت ده کوملاس موسن‬ Dünyadayken ağlayıp ahrette gülmez misin?

21 21
‫فرمانیین حمکم توتوب تزیراق اوچقای‬ Fermânını muhkem tut, sen erkenden uçan ol,
‫وهیم بریالن زهر و زقوم تویا اچیاگی‬ Vehmile dokuz gökler kapısını açan ol,
‫حور غلمان قرب اچییده سویونوب قوچقای‬ Huri-gılmân kabr içre, sen içinden seçen ol,
‫مونده ییغالب آخرت ده کوملاس موسن‬ Dünyadayken ağlayıp ahrette gülmeyim mi?

22 22
‫حق تعایل بزیین سزیگه همراه قیدلی‬ Hak Teâla bizleri, sizlere yoldaş kıldı,
‫اعشیقیم دیب سینینگ بریالن سودا قیدلی‬ Âşık diye seninle muhabbet, sevdâ kıldı,
‫قدرت بریالن تیل الریین گویا قیدلی‬ Kudretiyle dillerin konuşur, söyler kıldı,
‫مونده ییغالب آخرت ده کوملاس موسن‬ Dünyadayken ağlayıp, ahrette gülmeyim mi?

23 23
‫حور غلمان ییغیلیب باراغی حق قاشیغه‬ Huri-gılmân yığılıp varınca Hak önüne,
‫حریان قادلیم اعشقالرین بری ایشیگه‬ Ben de hayrân kalmışım âşıkların işine,
‫اعلم تودلی کوزدین آقغان قان یاشیغه‬ Âlem doldu gözlerden akan kanlı yaşına,
‫مونده ییغالب آخرت ده کوملاس موسن‬ Dünyadayken ağlayıp, ahrette gülmeyim mi?

24 24
‫ییغالماقین خاصییت بول خاصیت‬ Ağlamanın onuru, tükenmez haysiyettir,
‫کیچه کوندوز این قیدلیم من تربیت‬ Gece- gündüz nefsini, ıslah bir meziyettir,
‫قرب اچییده عیش عرشت اعقبت‬ Kabr içinde neler var? Bu da bir akıbettir,
‫مونده ییغالب آخرت ده کوملاس موسن‬ Dünyadayken ağlayıp, ahrette gülmeyim mi?

523
Dîvân-ı Hikmet

25 25
‫باریب آیتگیل کوپ ییغالسون ندامت ده‬ Varıp söyle ağlasın pişmânlık, nedâmette,
‫دیداریمین کورساتورمن قیامت ده‬ Didârım gösteririm o kula kıyâmette,
‫ضایع قویمای تورلوک تورلوک عالمت ده‬ Zayetmem bir ameli, nice tür melâmette,
‫مونده ییغالب آخرت ده کوملاس موسن‬ Dünyadayken ağlayıp, ahrette gülmeyim mi?

26 26
‫بو سوزالرین ایشیتیب االر شادان بولغای‬ Bu sözleri işitip onlar mutlu olacak,
‫کفن الرین در بر قیلیب عریان بولغای‬ Kefenler biçilecek, tenler üryân olacak,
‫اونگ ده سونگ ده یاتقانالری شاکر بولغای‬ Sağda-solda yatanlar, orda şâkir olacak,
‫مونده ییغالب آخرت ده کوملاس موسن‬ Dünyadayken ağlayıp, orda gülmeyeyim mi?

27 27
‫قول خواجه امحد ییغالماقین حسایب بار‬ Kul Hoca Ahmed sen de ağlayuben hesap ver,
‫دیداریین جلوه قیلسه حق بری و بار‬ Didârın cilve kılsa, Hakk’ı bir bil, hesap ver,
‫روزی قیلسه یا اهلیم پرورداگر‬ Rabb’in izin verirse, suallere cevap ver,
‫مونده ییغالب آخرت ده کوملاس موسن‬ Dünyadayken ağlayıp, ahrette gülmez misin?

243- ‫حکمت‬ Hikmet - 243


Hak Yola Gittim İşte!

1 1
ّ
‫کیلینگ دوستالر همتیمدین اولوش آیلنگ‬ Gelin dostlar Rahmân’ın hikmetinden pay alın,
‫بسم اهلل دیب بیان ایالب ایدیم منا‬ Ben Bi’smillâh diyerek söze başladım işte.
‫جان و ددله حق ذگریین ایتیب مدام‬ Dilim, cânım ve kalpten, Hak yolun sağlam tutup,
‫شیطان لعنی یول الریدین قاچتیم منا‬ Lâin olan şeytanın yolundan döndüm işte.

2 2
‫توبه اوقوب توبه قیدلیم موالم گواه‬ “Tövbe edin!” emrini duydum, uydum bir nevâ,
‫نظر قیلیب حق دردیمه بریدی دوا‬ Nazar kılınca Rabb’im, derdime verdi devâ,
‫مال و جان و خانومان دین کیچسام روا‬ Mal, cân, evden ve barktan, geçsem yoluna revâ,
‫جان نه بولغای ایمانیم دین اوتتيم منا‬ Cân ne ki, her şeyimden ayrıldım geçtim işte.

524
Dîvân-ı Hikmet

3 3
‫حقیقت یلق معشوق اوچون جانیم فدا‬ Hakikatli maşûğa, cânım her şeyim fedâ,
‫تا اولگوچنه حمنت تارتیب بودلوم ادا‬ Ta ölüm vaktine dek, mihnette oldum edâ,
‫پروانه دیک اخگر بولوب قول دیک فنا‬ Pervâne gibi döndüm, yolunda buldum fenâ,
‫ان شاء اهلل حق نوریغه باتتیم منا‬ Umarım Hak nuruna böylece battım işte.

4 4
‫ای یارانالر دردیم افزون حایلم زبون‬ Ey dostlar derdim fazla, hâlim perişân, zebûn,
‫جانیم کویاگن بغریم اولاگن چیقماس توتون‬ Cân yanık, bağrım delik, içimde sonsuz hüzün,
‫دراگیه غه کوب ییغالدیم باقیت یب چون‬ Dergâhında ağladım kanlı yaş, iki gözüm,
‫حبمد اهلل یم جان خبش تاتیم منا‬ Bi-hamdi’llâh sunulan meyden tattım ben işte.

5 5
‫آرزو قیلغان وحدت یم دین اچیاملادیم‬ Arzu ettim vahdetin meyinden içemedim,
‫اهل عیال خامومان دین کیچاملادیم‬ Çoluk-çocuk, ev-barktan nedense geçemedim,
‫دنیا تیبیب حق ساریغه ییتاملادیم‬ Dünyayı terk edip de, Hak yolu seçemedim,
‫ای دوست الریم حرست بریهل کیتیم منا‬ Ey dostlarım hasretle, Hak yola gittim işte.

6 6
‫میخانه گه تا کریگوچنه هیچ اویمادیم‬ Meyhaneye ulaştım dinmeden, uyumadan,
‫تسبیح تهلیل شویق اوچون من سویمادیم‬ Tesbih-tehlil zikrettim, başka bir şey sevmeden,
‫عشقدین یوز مینگ بال تیگدی صرب ایالدیم‬ Yüz bin bela geldi de, aşk yolunda sabrettim,
‫صابر بولوب حق وصليغه یتیم منا‬ Sabredip Hak vaslına erebildim ben işte.

7 7
‫من آنادین توغدوم ایرسه کولاگنیم یوق‬ Ben anamdan doğduğum günden beri gülmedim,
‫بو دنیانینگ عرشتالرین بیلاگنیم یوق‬ Bu dünyanın zevkini, safasını sürmedim,
‫عمروم اچیره هرگزی خوشنود بولغانیم یوق‬ Dünyada hiçbir şeyden haz ve lezzet almadım,
‫حقدین قورقوب ییغالی ییغالی اوتگوم منا‬ Hak’tan korkup ağladım, böyle geçtim ben işte.

8 8
‫زاهد بولوب بوی خدا آالملادیم‬ Zâhit olup Hudâ’nın kokusun alamadım,
‫دنیا عقبنی آرقه ساری ساالملادیم‬ Dünyayı boşayıp da arkaya salamadım,
ّ
‫تسبیح اچیره عشقدین ذلت آالملادیم‬ Tesbih, zikir ve aşktan tam bir zevk alamadım,
‫مسجد کرییب زاهد صفت بودليم منا‬ Mescitlere girerek zâhit göründüm işte.

525
Dîvân-ı Hikmet

9 9
‫عشق رشابنی حق اچیوردی تولوب تاشتیم‬ Aşk şarabın içirdi, ben de doldum ve taştım,
‫بری فرصت ده یوز مینگ تورلوک مقام آشتیم‬ İmkân oldu yüz bin tür, nice makamlar aştım,
ّ
‫تسبیح قویوب زنار تاقیب حقه قاچتیم‬ Tesbih koyup zünnârla yıkıldım, Hak’tan kaçtım,
‫ال ال ایتیب اال اهلل ده تابتیم منا‬ “Lâ, lâ...” deyip “ illa’llâh “ sözünü buldum işte.

10 10
‫عشقنی آیلب رسول اهلل ساری باردیم‬ Aşk ile Resul’üme koştum, huzura vardım,
‫یاشیم توکوب دردیم ایتیب کوکسوم یاردیم‬ Yaş döküp derdim dedim, kalbimi ona açtım,
‫فیض فتوح توال بریدی حبر انگالدیم‬ Feyz-i futuh oldu da o ummâna ulaştım,
‫هر کون یوز مینگ رسالر کوروب یاتیم منا‬ Her gün yüz binlerce sır, görüp yattım ben işte.

11 11
‫عشق سزیالرین عقیل کوتاه اوزی اغفل‬ Aşksızın aklı cesur, özü gâfil olur muş,
‫صویف من دیب کوب الف اورار اوزى جاهل‬ “Sûfîyim!” der, laf söyler, özü câhil olurmuş,
ّ
‫حق عشقیدین بهره آلغان حقه مایل‬ Hak aşkından behredâr, Hakk’a mâil olurmuş,
‫جانیم بریالن عشق ایتاگنی توتيم منا‬ Cânımla aşk eteğin, sarılıp tuttum işte.

12 12
‫آستانه غه باشیم قویوب زار ییغالدیم‬ Eşiğine baş koydum, zarı zarı ağladım,
‫کوب مالمت باشقه توشیت بیل باغالدیم‬ Melâmet başa düştü, ben ona bel bağladım,
‫صابر بولغیل بندم دیدی من تینگالدیم‬ “Sabır ol!” bendem dedi, ben dinleyip anladım,
‫اخالص بریهل حق امریین توتيم منا‬ İhlasla Hak emrini tuttum uydum ben işte.

13 13
‫حمبت نینگ شویق بیالن کویوب یاندیم‬ Muhabbet şevki ile piştim, tutuştum, yandım,
‫خیل و خیش و اهل خلقدین قاچیب تاندیم‬ Boş sözden, insanlardan kaçtım ancak uyandım,
‫یوز مینگ جفا خلق دین تیگدی بویون سوندوم‬ Yüz bin türlü cefâya boynum sundum, adandım,
‫غوچنه ینلگیغ خون جیاگر بودلیم منا‬ Gonca gibi ciğerin kanı oldum ben işte.

14 14
‫خاص بزرک ین آستانه یس پری مغان‬ Uluların kapısı şeyhimdir, pîr-i mugân,
‫آیت اچیره خرب بریدی موالم اواغن‬ Ayetle haber verdi Kâdir ve Yüce Mevlâ’m,
‫پاک و پرهزی قولوب بارسه انده سلطان‬ Pak ve temiz olarak kalbi nur ile dolan,
‫غیب دین ایشتیب بو سوزالرین ایدیم منا‬ Gaypten gelen sözleri işitmişim ben işte.

526
Dîvân-ı Hikmet

15 15
ّ
‫فیض فتوح اول حافظ سونگره ذاکر‬ Feyz-i fütûh ezberle, sonra Hakk’ı zâkir ol,
‫رشیط اودلور قناعت یلک بولسه صابر‬ Lütfuna kanaatkâr, musibete sâbir ol,
ّ
‫یلغاین یوق اهلل حق خدا حارض‬ Riyâsız Hakk’a teslim, sen her şeye hazır ol,
‫ندا کیدلی حقدین ایشتیب ایدیم منا‬ Nidâ geldi Mevlâ’dan “duydum!” dedim ben işte.

16 16
‫قول خواجه امحد سیخ الرین اورین جنت‬ Hoca Ahmed evliyâ makamı cennet olur,
ّ
‫دریا دریا احسان قیلسه قیلماس منت‬ Deryâ-deniz ihsânı dâim bî-minnet olur,
‫تانگال بارسه حق انعایم تاج دولت‬ Sabah huzura çıksan, bu tac-ı devlet olur,
‫احسان اوچون یوز مینگ اوزین ساتتیم منا‬ Lütfuna yüz bin cânı verdim, sattım ben işte.

244- ‫حکمت‬ Hikmet - 244


Ağlamayım mı?

1 1
‫حق مصطیف امتیم دیب ییغالب اوتیت‬ Hak Muhammed Mustafa “Ümmet!” deyip ağladı,
‫مصطیف غه امت بولسام ییغالمای مو‬ Ona ümmet olunca ben de ağlamayım mı?
‫بو دنیاده یوراک بغرین داغالب اوتیت‬ Bu dünyada bağrını, ciğerini dağladı,
‫مصطیف غه امت بولسام ییغالمای مو‬ Ona ümmet olunca ben de ağlamayım mı?

2 2
‫چنی امت ین جان ددله سویدی رسول‬ O gerçek ümmetini sevdi cân u gönülden,
‫حق تعایل داعسیین قیدلی قبول‬ Duasın kabul etti Rabb’imiz kereminden,
‫امت اوچون حق آدلیده دایم ملول‬ Ümmet için Rahmân’a secde etti gönülden,
‫مصطیف غه امت بولسام ییغالمای مو‬ Resule ümmet olsam ben de ağlamayım mı?

3 3
‫امت الرین نشانیدور ییغالماق یلق‬ Ümmetlik nişanıdır âşık olup ağlamak,
‫جان ددله حق سوزیین سوزالماک یلك‬ Cân kulağıyla Hakk’ın emrin, sözün dinlemek,
‫حق رسول دین عشق رسیین انگالماق یلق‬ Hak Resulden sırları, aşkın ma’nâsın bilmek,
‫مصطیف غه امت بولسام ییغالمای مو‬ Ona ümmet olunca, ben de ağlamayım mı?

527
Dîvân-ı Hikmet

4 4
‫ییغالمای مو ییغالمای مو یودله قادلیم‬ Ben nasıl ağlamayım, bak işte yolda kaldım,
‫یول سزی یولین عقبه سیدین هاریب تادلیم‬ Yolsuzluk akıbeti, bir felakete daldım,
‫حمیت نینگ عصاسیین قولغه آدلیم‬ Muhabbet asasını çektim elime aldım,
‫مصطیف غه امت بولسام ییغالمای مو‬ Resule ümmet olsam, ben de ağlamayım mı?

5 5
‫حق تعایل حیبهم دیدی بزیگه‬ kibreimiz “Yuhibbuhum…” dedi biz kullarına,
‫وحیبون بیانیدور بزیدین انگه‬ “Ve yuhibbunehu…” de, beyândır bizden O’na,
‫مراد اهلل حمبت دور بزیگه انگه‬ Murad-ı ilâhîdir, muhabbet kullarına,
‫مصطیف غه امت بولسام ییغالمای مو‬ Nebiyye ümmet olsam, ben de ağlamayım mı?

6 6
‫ییغالماق یلق بو حادله جان راحیت‬ Ağlamak bu âlemde cânlar için huzurdur,
‫روح روان ایمان اسالم صالبیت‬ Ruh-ı revân mü’minin kalbine inen nurdur,
‫حمبت ین رشابیین حالویت‬ Muhabbet şarabının halaveti sürurdur,
‫مصطیف غه امت بولسام ییغالمای مو‬ Mustafa’ya ümmetsem, ben de ağlamayım mı?

7 7
‫ییغالاغن الر حق مجالنی کورار ایرمیش‬ Ağlayan Hak cemâlin muhakkak görür imiş,
‫کوز یاشیغه سکزی اومچاخ بریار ایرمیش‬ Gözyaşlarına sekiz cenneti verir imiş,
‫حق مصطیف ییغالاغن ین سویار ایرمیش‬ Mustafa ağlayanı her zaman sever imiş,
‫مصطیف غه امت بولسام ییغالمای مو‬ Ona ümmet olunca ben de ağlamayım mı?

8 8
‫آدم صیف بو دنیادین ییغالب اوتیت‬ Âdem de bu dünyadan mahzun, ağlayıp geçti,
‫شیت ادریس بو اعلم ده ماتم توتیت‬ Şit ve İdris peygamber, dünyada matem tuttu,
‫نوح نیب ییغالی ییغالی قانالر یوتیت‬ Nuh Nebi ağlayarak âdeta kanlar yuttu,
‫مصطیف غه امت بولسام ییغالمای مو‬ Ona ümmet olunca ben de ağlamayım mı?

9 9
‫هیچ پیغمرب بو دنیاده کولاگین یوق‬ Hiçbir peygamber asla, dünyada güldüğü yok,
‫ییغالماق دین اوزگه ایشین بیلاگین یوق‬ Ağlayıp yakarmaktan başkaca bir işi yok,
‫حمبت دین اوزگه متاع آلغاین یوق‬ Muhabbet-i ilâhî, başka sermayesi yok,
‫مصطیف غه امت بولسام ییغالمای مو‬ Ona ümmet olunca ben de ağlamayım mı?

528
Dîvân-ı Hikmet

10 10
‫اعشق الرین برک سزبی عزیز بایش‬ Âşıklar hediyesi, kendi aziz başıdır,
‫اعبد الرین حتفه سیدور کوزین یایش‬ Âşıkların tuhfesi gözden akan yaşıdır,
‫زاهد الرین حتفه سیدور قیلغان اییش‬ Zâhitlerin ikrâmı yaptıkları işidir,
‫مصطیف غه امت بولسام ییغالمای مو‬ Ona ümmet olunca ben de ağlamayım mı?

11 11
‫حق مصطیف اوشل توین معراج باردی‬ Hak Mustafa o gece, Kuds’e Mirâç’a vardı,
‫خدایی ین تیک دیدارین انده کوردی‬ Rabb’inin didârını Mevlâ lütfetti gördü,
‫یوز مینگ سوال خدایی دین ییغالب سوردی‬ Rahmân’a nice sual tevcih eyleyip sordu,
‫مصطیف غه امت بولسام ییغالمای مو‬ Ona ümmet olunca ben de ağlamayım mı?

12 12
‫کوز یاشیین خدا اوزی قبول قیدلی‬ Gözyaşını Mevlâ’sı ondan kabul eyledi,
‫یوز مینگ اعیص امت الرین تیالب آدلی‬ Nice âsî ümmeti dileyip Hak’tan aldı,
‫تیگمه نادان بو سوزالردین حریان قادلی‬ Birçok nebi, bilgeler bu sırra hayrân kaldı,
‫مصطیف غه امت بولسام ییغالمای مو‬ Ona ümmet olunca ben de ağlamayım mı?

13 13
‫کوز یاشینینگ ریایس یوق ایا دوستالر‬ Gözyaşının riyâsı, bilin ki olmaz dostlar,
‫درد تیگسه نعره تارتار قوروق پوستالر‬ Dert dokununca feryâd edermiş kuru postlar,
‫ییغالماق دین قاچیب کیلماس دیین سوستالر‬ Ağlamak için gelmez, dinde zayıf olanlar,
‫مصطیف غه امت بولسام ییغالمای مو‬ Ona ümmet olunca ben de ağlamayım mı?

14 14
‫قول خواجه امحد ییغالمای مو مزنل اوزاق‬ Hoca Ahmed ağlasın, bilir ki menzil uzak,
‫آخرت قه بارور بولسام قاین یراق‬ Hazırlıksız yoldayım, onda var bin bir tuzak,
‫ایا دوستالر کوز یاشیدور انده براق‬ Dostum gözyaşlarımdır, beni başbaşa bırak,
‫مصطیف غه امت بولسام ییغالمای مو‬ Ona ümmet olunca ben de ağlamayım mı?

529
Dîvân-ı Hikmet

245- ‫حکمت‬ Hikmet - 245


Didâr İçin Geldim Dostlar!

1 1
‫قارانغولوق شهرستان دین تاغالر آشیب‬ Karanlık şehristandan dağlar, engeller aşıp,
‫بو دنیاغه دیدار اوچون کیدلیم دوستالر‬ Dünyaya didâr için geldim biline dostlar!
‫حمبت نینگ دریاسیدین قایناب تاشیب‬ Muhabbetin deryâsı gibi kaynayıp taşıp,
‫بو دنیاغه دیدار اوچون کیدلیم دوستالر‬ Dünyaya didâr için geldim, biline dostlar!

2 2
‫رشیعت نینگ رشبتیدین تویا اچییب‬ Şeriat şerbetinden ben doyasıya içtim,
‫طریقت ده طریان قیلیب اوزدین کیچیب‬ Tarikatte yükseldim, kendi özümden geçtim,
‫حقیقت ده هو هو تیو جاندین کیچیب‬ Hakikatte “ Hû!” deyip, ecel şerbeti içtim,
‫بو دنیاغه دیدار اوچون کیدلیم دوستالر‬ Dünyaya didâr için geldim, biline dostlar!

3 3
‫دنیا اوچون بو دنیاغه کیلاگنیم یوق‬ Dünya için, dünyaya meyledip geldiğim yok,
‫عقیب اوچون طریقت گه کریاگنیم یوق‬ Ukbâ için tarike, sığınıp girdiğim yok,
‫حقدین اوزگه سوداالرین بیلاگنیم یوق‬ Hak’tan başka sevdâyı tanıyıp bildiğim yok,
‫بو دنیاغه دیدار اوچون کیدلیم دوستالر‬ Dünyaya didâr için geldim, biline dostlar!

4 4
‫رشیعت نینگ احاکمیغه عمل قیلیب‬ Şeriat ahkâmıyla nice ameller kılıp,
‫طریقت نینگ تریک اوچون جدل قیلیب‬ Tarikin evci için nice cedeller kılıp,
‫حقیقت ده اوملاک یلکین واجب بیلیب‬ Hakikatte ölmeyi kendine vacip bilip,
‫بو دنیاغه دیدار اوچون کیدلیم دوستالر‬ Dünyaya didâr için geldim, biline dostlar!

5 5
‫جماهده مقامیده جان قیینابان‬ Bu cihat meydanında cânıma ezâ verip,
‫حمبت نینگ میدانیده باش اوینابان‬ Muhabbet meydanında nefsime cezâ verip,
‫غریب یلقده زهر زقوم کوب چینابان‬ Gariplikte zehirler, zakkumları çiğneyip,
‫بو دنیاغه دیدار اوچون کیدلیم دوستالر‬ Dünyaya didâr için geldim, biline dostlar!

6 6
‫حق تعایل روزی قیلسه مجایلین‬ Hak Teâla lütfetse, bu kula cemâlini,
‫قول يلق اچیره کوروب حق نینگ کمایلین‬ Kulluk içinde görüp Rahmân’ın kemâlini,
‫حرام قویوب آیلب حقین حالیلین‬ Harâmları terk edip, alınca helâlini,
‫بو دنیاغه دیدار اوچون کیدلیم دوستالر‬ Dünyaya didâr için geldim, biline dostlar!

530
Dîvân-ı Hikmet

7 7
‫عشق سودایس باشقه توشسه حریان بودليم‬ Sevdâmız başa düştü cemâle hayrân oldum,
‫بو سوداین کورمای بیلمای رسسان بودليم‬ Bu sevdâayla tutuşup, ciğeri büryân oldum,
‫بری یان بولوب حق آدلیده سلطان بودليم‬ Âşıkım Hak önünde lütfuyla sultân oldum,
‫بو دنیاغه دیدار اوچون کیدلیم دوستالر‬ Dünyaya didâr için geldim, biline dostlar!

8 8
‫اوتوز اوچ مینگ رشیعت ده سریان بولوب‬ Şeriatte binlerce âleme seyrân olup,
‫اوتوز اوچ مینگ طریقت ده طریان بولوب‬ Otuz üç bin tarike yükselip, tayrân olup,
‫اوتوز اوچ مینگ حقیقت ده حریان بولوب‬ Sayısız hakikate, nâil u mazhar olup,
‫بو دنیاغه دیدار اوچون کیدلیم دوستالر‬ Dünyaya didâr için geldim, biline dostlar!

9 9
‫حمبت نینگ دریاسیغه چوموب کرییب‬ Muhabbet deryâsına boylu boyunca daldım,
‫یب خود بولوب اول دریادین گوهر ترییب‬ Ben kendimden geçerek nice gevherler aldım,
‫مرادینچه اعشق الرغه اندین برییب‬ İsteyen âşıklara o gevherlerden verdim,
‫بو دنیاغه دیدار اوچون کیدلیم دوستالر‬ Dünyaya didâr için geldim, biline dostlar!

10 10
‫حمبت نینگ دردی تیگدی ادا بودليم‬ Muhabbet derdi değdi, böylece edâ oldum,
‫دوا ایزالب ایشیک الرده گدا بودليم‬ Eşiğine yüz sürdüm, devâcı gedâ oldum,
‫گدا بولوب فنا اچیره فنا بودليم‬ Gedâyken fenâ içre, yeniden fenâ oldum,
‫بو دنیاغه دیدار اوچون کیدلیم دوستالر‬ Dünyaya didâr için geldim, biline dostlar!

11 11
‫قول خواجه امحد قول بولوبان گریان بودليم‬ Hoca Ahmed kul olup, yolunda giryân oldum,
‫ایکی اعلم متاعیدین عریان بودليم‬ Dü âlem varlığından soyundum, üryân oldum,
‫قول يلق اچیره قول لوق قیلیب سلطان بودليم‬ Kulluk içre kul olup, yolunda sultân oldum,
‫بو دنیاغه دیدار اوچون کیدلیم دوستالر‬ Dünyaya didâr için geldim, biline dostlar!

531
Dîvân-ı Hikmet

Hikmet - 246
Seni Nasıl Bulurum?

1 4
Gece- gündüz ayrılığın beni hayrân bıraktı. Râbia gibi olsam, ben de Ka’be’ye varsam,
Şevk ateşinde yakıp beni biryân bıraktı. Ka’be’nin kumlarını varıp yüzüme sürsem,
Yaş yerine kan aktı, beni giryân bıraktı, Feryâdla evden çıkıp, Ka’be yoluna girsem,
Nasıl bulur, görürüm, Yâ İlâhî ben seni? Nasıl bulur, görürüm, Yâ İlâhî ben seni?

2 5
Züht üzre meclislerde durup namaz kılayım, Makberden istiane dileyerek yürüdüm,
Molla gibi her yerde durup kitap açayım, Pazarlarda yaşlının gencin hâlini gördüm,
Âşık olup cânımı sana fedâ kılayım, Misafirin, komşunun bir de hâlini sordum,
Nasıl bulur, görürüm, Yâ İlâhî ben seni? Nasıl bulur, görürüm, Yâ İlâhî ben seni?

3 6
Gördüğüm Hızır bilip varıp elin alayım, Hoca Ahmed’in işi, sözü insan eritir,
Kulu görsem kul olup, varıp ma’nâ sorayım, Namazı orucu yok, varır orda unutur,
Dergâhta mürid olup, ben de murat alayım, Sermayesi bu yolda acz, niyâz üzre olur,
Nasıl bulur, görürüm, Yâ İlâhî ben seni? Nasıl bulur, görürüm, Yâ İlâhî ben seni?

247- ‫حکمت‬ Hikmet - 247


Ona Kavuşabilse!

1 1
‫جانان وصلنی دریاسیین پاک گوهری‬ Cânân vuslat deryâsın, pak gevherinden alıp,
‫غواص بولوب جان بهریدین کیچا بیلسه‬ Dalgıç olup cân deniz, deryâsın geçebilse.
‫کورور ایلیگ صدف اچیره اول گوهرین‬ İki sedef içinde görüp de o gevherin,
‫کوزين غفلت اویقوسیدین آچا بیلسه‬ Gözü gaflet nevminden, uyanıp açabilse.

2 2
‫حقیقت ین یول الریین عقبه یس کوب‬ Hakikat yollarının engel, manisi olmaz,
‫اول یول الرگه کورمای بیلمای بوملاس یوروب‬ O yolları bilmeden gidene vuslat olmaz,
‫یوراگن ییتار اول عقبه گه همت توتوب‬ Yürümekle ukbâya, vuslat ve himmet olmaz,
‫مزنیل الرین بیلیب آین قوچا بیلسه‬ Menzillerini bilip ona kavuşabilse.

532
Dîvân-ı Hikmet

3 3
‫جان بلبیل اومچاق ایستار بوستان کزییب‬ Cân bülbül uçmak ister, bağ u bostanı gezip,
‫لگ شوقیدین حمبت ین جامنی اجییب‬ Gül şevki muhabbetin kadehinden mey içip,
‫خالیق و غوایلق ین دامنی کیسیب‬ Şöyle-böyle eteğin kesip, doğrayıp, biçip,
‫اوچاگن خییش انینگ ساری اوچا بیلسه‬ Güzel cennete doğru, kuş olup uçmak ister.

4 4
‫درد حالت پیدا قیلغان عشق یلق بولور‬ Dert hâlin peydâ kılan, maşûka âşık olur,
‫جوش خروش حاصل ایتاگن خوشلوق بولور‬ Sevdâyla çırpınanın, kalbinde coşku olur,
‫شوق رشابنی اچیاگن اعشق شوق یلق بولور‬ Şevk şarabı içenin, bulunmaz zevki olur,
‫اول رشاب دیک رشاب بوملاس اچیا بیلسه‬ O şarap gibi şarap, olmaz ki içebilse.

5 5
‫مویس کیب بو یول الرین رهربی بار‬ Musa gibi yolların önderi, rehberi var,
‫آزغورویچ سامری دیک ساحری بار‬ Azgın Samirî gibi, sâhirden beteri var,
‫طالیب کیم بو ایشالردین خربی بار‬ Tâlip kim bu işlere, bilesin haberi var.
‫اعرف اودلور اوشبو سوزین ییچا بیلسه‬ Ârif olur bu kullar, bulanı seçebilse.

6 6
‫قیامت ین اندیشه سنی ایتمااگیدی‬ Kıyamet endişesin asla söylemez idi,
‫ایریک بولسه عدم بولوب کیتمااگیدی‬ Hür olsaydı yokluğa doğru hiç gitmez idi,
‫منکر نکری سوراغینه ییتمااگیدی‬ Münkereyn sualine varıp tutulmaz idi,
‫قول خواجه امحد جاین بریهل قاچا بیلسه‬ Hoca Ahmed ruhuyla onu kavrayabilse.

533
Dîvân-ı Hikmet

248- ‫حکمت‬ Hikmet - 248


Tâ Cemâli Göresin!

1 1
‫عید قربان آیی کیدلی کیلینگ دوستالر‬ Kurbân bayramı geldi, sizler de gelin dostlar,
‫ظاهر باطن روشن قیلیب دیدار کورونگ‬ İçin-dışın nur dolsun ki, cemâlin göresin.
‫اعتاکف ده خالص بولوب نفس ین اورونگ‬ Samimi itikâf yap, ta ki nefsin yok olsun,
‫جان دلین بری تن قیلیب دیدار کورونگ‬ Teni-ruhu birleyip tâ cemâli göresin.

2 2
‫نفسین اوروب دین قلعه سنی قیلینگ خایل‬ Nefsini yok eyleyip, dil kalesi boş kalsın,
‫اهلل دیسانگ اغیب قوشار آوازیین‬ “Allâh!” desen gaipten duyarlar avazını.
‫یب خربالر بیلمادیالر سوز فهمیین‬ Câhiller bilmez sözü, fehmin kalbin uyansın,
‫جان دلین احسان قیلیب دیدار کورینگ‬ Cânı-kalbi denkleyip, tâ cemâlin göresin.

3 3
‫نفس ین اوروب دین قلعه سنی ایالنگ بنا‬ Nefsi öldür, gönlüne kalbine dolsun huzur,
‫انعام بریسه سن ایرورسن انده شادمان‬ Huzur versen yürürsün, gönlün ve kalbin mesrûr,
‫روز حمرش خواجنگ باقار سنگه چندان‬ Mahşer günü mürşidin bakarsa sana mebrûr,
‫نفسین اوروب تانگال انده دیدار کورونگ‬ Dünyadayken ağlayıp, orda cemâl göresin.

4 4
‫نفسین اوروب دین قلعه سنی قیلغیل پناه‬ Nefsini yok eyleyip, dinini inşâ etsen,
‫قانالر یوتوب توبه قیلغیل کیچار گناه‬ Kan yutup tövbe etsen, günâhtan kurtulursun,
‫ایلگینگ آچیب آمنی دیسانگ کیچار اهل‬ El açıp “Âmin!” de ki, kusurun affedilsin,
‫از ختت دل توبه قیلیب دیدار کورونگ‬ Gönül evin tövbekâr, Hak cemâlin göresin.

5 5
‫توبه سزیالر جنس کیتیت توبه قیلغیل‬ Sen tövbe edeceksen, “nasûh” bir tövbe eyle,
‫اندین سونگره حق رمحتنی بیلیب کورگیل‬ Sonra Hakk’ın rahmetin bekleyip de göresin,
‫نادانلیقده عمرینگ اوتیت انصاف قیلغیل‬ Câhilce geçti ömrün, kendine insâf eyle,
‫حقدین قورقوب انصاف قیلیب دیدار کورونگ‬ Hak’tan kork insafa gel, tâ cemâlin göresin.

6 6
‫حیوان قیلمای آدم قیدلی قورقماق اوچون‬ Hayvan değil âdemsin, Rahmân’dan korkman için,
‫قیامت نینگ شدتیدین هورکماك اوچون‬ Kıyamet şiddetinden sarsılıp ürkmen için,
‫حقدین قورقوب کوز یاشینکین توکماق اوچون‬ Hak’tan korkup gözyaşın akıtıp dökmen için,
‫واویلتا افغان قیلیب دیدار کورونگ‬ “Vah!” deyip figân etsen, tâ cemâlin göresin.

534
Dîvân-ı Hikmet

7 7
‫ای بوهلوس اعشق بولسانگ جاندین اوتگیل‬ Ey heveskâr, âşıksan, malından-cânından geç,
‫تون اوقوین حرام قیلیب یاشینگ ساچقیل‬ Uykuları harâm kıl, gece-gündüz yaşın saç,
‫اندین سونگرا شوق رشابنی تویا اچیکیل‬ Sonra şevk şarabını, zevk alıp kanarak iç,
‫جان قییناتیب جانان قیلیب دیدار کورونگ‬ Cân incitme cânân ol, tâ cemâlin göresin.

8 8
‫نیچه ایتسام ایشیتماس سن ای یب خرب‬ Ne söylersem duymazsın, gerçeklerden habersiz,
‫نادان الرغه تایک چیاکی خون جگر‬ Câhil istikameti, lâyık değil rehbersiz,
‫سوز اصلیین بیلاگن الرگه در گوهر‬ Sözün aslın bilenler, kalmaz inci cevhersiz,
‫گوهر تاپیب افغان قیلیب دیدار کورونگ‬ Cevher bulup figân et, tâ cemâlin göresin.

9 9
‫قول خواجه امحد توبه توننی کیماك کریاک‬ Hoca Ahmed tövbenin libâsın giymek gerek,
‫حقدین قورقوب نفس شومین قویماق کریاک‬ Hak’tan korkup nefsini vurup terk etmek gerek,
‫خلقدین کیچیب یلغوز حقین سویماك کریاک‬ Halktan kaçıp da yalnız Mevlâ’yı sevmek gerek,
‫اصلینگ تفراق سلطان بولوب دیدار کورونگ‬ Aslın toprak ve sudur, tâ cemâlin göresin.

Hikmet - 249
Habibullah İçin!

1 3
On sekiz bin âlemi, Hak yoktan var eyledi, Cennette huri-gılmân, feryâd eder durmadan,
O Muhammed Mustafa Habibullah hakkıçün. “Ey Hudâ! Dostun Resul gelecek mi, ne zaman?”
Ay ve şemsi nurundan Hak Teâla yarattı, Cümle enbiyâ, müştak, muntazır bekler her an,
O Muhammed Mustafa, Resul’ün aşkı için. O Muhammed Mustafa Resul’ün aşkı için.

2 4
Sekiz ayrı kapısı, firdevsi, cennetleri, Resul hayrândır o gün arasat meydanında,
Yense asla tükenmez orada nimetleri, Gözleri yaş ve giryân, ümmetin feryâdında,
Huriler yetmiş adet giyerler hil’atleri, Duası, münacatı makbuldür Hak yanında,
O Muhammed Mustafa Resul’ün aşkı için. O Muhammed Mustafa Resul’ün aşkı için.

535
Dîvân-ı Hikmet

5 8
Hak’tan o dem bir nidâ der ki ; “Dostum, Ey Resul! Sonra da Hak gösterir cemâlini, nurunu,
Ümmetin kaygısından bu denli olma melül, Yaşayacak o anda cemâlin huzurunu,
Habibim münacatın, tamamı oldu kabul, İmânla göçen kullar, görür Hakk’ın yüzünü,
O Muhammed Mustafa Resul’ün hakkı için. Dost, dostuna kavuşur, cemâlin görmek için.

6 9
Sonra da Resulu’llâh sevinir, mutlu olur, Hak cemâlin dilersen, Rabb’e itaat eyle,
Cennetin cihetine kalkıp sevinçle yürür, İbâdette dâim ol, kulluğu âdet eyle.
Ümmetiyle beraber cennet içine varır, Gece-gündüz ağlayıp durmadan feryât eyle,
O Muhammed Mustafa Resul’ün aşkı için. Gözleri Allâh verdi, gözyaşı dökmek için.

7 10
Cennette yüz bin Burak ona öncü çıkacak, Hoca Ahmed bu sözü söyledi dostlarına,
Vad olunan o Burak, Habibinin olacak, İmânsız, cemâl görmez hükmüdür kullarına,
Ümmetin kaygısından kalbi sürûr bulacak, Mü’minler kavuşacak, Rahmân’ın didârına,
Yüz bin Burak yarattı Habibin aşkı için. İmânı lütfeyledi, cemâli görmek için.

Hikmet - 250
Korkmaz mısın Ey Zâlim!

1 3
Ey Hak’tan habersiz kul, dünyanın vefâsı yok, Ölüp varınca kabre, gelmez seninle malın,
Ahrette yanacaksın, zâlimin cezâsı çok. Mal ezâsı çekersin, nice olur ahvâlin,
Hak emrini tutmayan kulların ezâsı çok, Harâm lokma, aş versen, fayda vermez ikrâmın,
Allâh’dan korkmaz mısın, ey gâfil zâlim adam! Şimdi kabirde yalnız yatmaz mısın be zâlim!

2 4
Kıyamet günü Allâh, bizzat hâkim olcak, Şimdi kabrin karanlık, orda zorluk olası,
Dünyada zulmedenden orda hesap soracak, Kazancın ağu, irin, hepsi zehir olası,
Cennetlik, cehennemlik hepsini ayıracak, Yılan, çıyan ve ateş sana libâs olası,
Öleceğini bilmez, hatırlamazsın zâlim! İşitip de ibretler almaz mısın be zâlim!

536
Dîvân-ı Hikmet

5 7
Burda ibret almazsan, orada ders alasın, Hoca Ahmed kulunu affeyle, Gaffâr, Tevvâb!
Gelince Münker-Nekir, hakikati göresin, Zâlimlere tevfikin verince Azîz, Vehhâb!
Kurtuluş ve çare yok, orda mahzun olasın, “Zidnâhüm azâben...” le verilir “fevka’l-azâb…”,158
Tutuşan ateşlerden korkmaz mısın ey zâlim! Bu ayeti okumaz, bilmez misin ey zâlim!

6
Kabirdeki cehennem ateşi heybetiyle,
Korkmayanlar görecek orada ibretiyle,
Faydası yok o günde çekilen hasretiyle,
Dünyada tövbe edip dönmez misin ey zâlim!

251- ‫حکمت‬ Hikmet - 251


Rüyada Gördüğünü!!

1 1
‫ای اعشقالر درود ایتینگ من ایتاین‬ Âşıklar salât selâm söyleyin, ben söyleyim,
‫اول مصطیف ایکی جهان سلطانیین‬ O Muhammed Mustafa, dü cihân sultânını.
‫ای امت الر خوش تینکالنگزی حق رسولین‬ Ey Muhammed ümmeti güzelce dinleyiniz,
‫صحابه الر کوراگن توشنی بیانیین‬ Sahabenin gördüğü rüyanın beyânını.

2 2
‫آخر دمده حق رسویل آغریق یاتیت‬ Âhir deminde Resul, ağırlaşıp da yattı,
‫مرغ اجل اوشل وقتده یاقنی یتیت‬ Ecel kuşu o günde, Resulu’llâh’a yetti.
‫ابو بکر زار ییغالبان اینگراب یتیت‬ Ebu Bekir ağlayıp o an kendinden geçti,
‫ایتا بریدی نه کیم توشده کوراگنیین‬ Söyleyiverdi ne ki, rüyada gördüğünü.

3 3
‫دیدیالر کیم کوزوم نوری جان راحیت‬ Dedi ; “Gözümün nuru, cânların huzuruydun,
ّ ‫صحابه الر آرقه پشیت هم‬
‫قویت‬ Sahabenin desteği, ümmetin gururuydun,
‫اعیشه فاطمه حسن حسنی نینگ قویت‬ Hasaneyn’in, Fatma’nın sen solmayan gülüydün,”
‫خییش ایتینگ ضعیف قول ین کوراگنیین‬ Şimdi bana söyleyin bu kulun gördüğünü.

158
“Zidnâhüm azâben fevka’l-azâb”: “Azab üstüne azab, azabları ziyade-
537 leştirilmiştir.” (Nahl Sûresi, 16/88. Ayet)
Dîvân-ı Hikmet

4 4
‫کورارمن کیم اولوغ دستار بار باشیمده‬ Gördüm ki büyük sarık durur benim başımda,
‫تورور ایردی کوب خالیق بو قاشیمده‬ Bütün dostlar ahali, hemen yanı başımda.
‫اغیب بودلی اول عمامه بول باشیمده‬ O dem kayboldu sarık durur iken başımda,
‫هیچ بیلمادیم نیچوک جدا بولغانیین‬ Fark etmedim sarığın benden ayrıldığını.

5 5
‫رسول ایدی اول عمامه حرمت بولغای‬ Resulullah buyurdu ; “Sarık hürmet olacak,
‫باشینگزیدین کیتار دولت امحد بولغای‬ Başınızdan ayrılan devlet Ahmed olacak,
‫مندین سونگره سزیالرگه کوب زمحت بولغای‬ Benden sonra sizlere nice zahmet gelecek,”
‫ابو بکر قیدلی انده افغاین ین‬ Ebu Bekir o anda yükseltti feryâdını.

6 6
‫اوشبو حادله ارسالن عمر کیدلی ییتیب‬ İşte bu hâlde arslan Ömer geldi yetişip,
‫کوزالریدین قان یاش آقیب یقا یریتیب‬ Gözlerinden kanlı yaş, yaka yırtıp, akıtıp,
‫حق حبییب ایاقیین قوچیت اوپیب‬ Resul’ün ayağını kucaklayarak öpüp,
‫اول هم ایدی نه کیم کوراگن افغانیین‬ Dedi o dem orada kendinin gördüğünü.

7 7
‫یوزوکینگزی سایلب ایدریم بو ایلگیم ده‬ Yüzüğünüzü koydum avucuma, elime,
‫کوب یارانالر خادم ایردی بو ادلیمده‬ Dostlarım hizmetteydi, ateş düştü gönlüme,
‫اغیب بودلی اوشل اوزوک بو ایلگیمده‬ O dem yüzük kayboldu, çare yok bu hüznüme,
‫بیلمای قادلیم نیچوک جدا بولغانیین‬ Bilemedim yüzüğün nasıl kaybolduğunu?

8 8
ّ
‫رسول ایدی اوشل اوزوک عزت تورور‬ Resulullah buyurdu ; “Kayıp yüzük gariptir,
‫آرانگزیده بول حممد رمحت تورور‬ Kaybolan yüzüğünüz, Resul Ahmed Habib’tir,
‫اغیب بولغان اوشل اوزوک امحد تورور‬ Muhammed Mustafa’nın yolculuğu yakındır.”
‫حارض دوستالر قیدلی انده افغانیین‬ Huzurdaki tüm dostlar, yükseltti figânını.

9 9
‫بو حاتلده ییتیب کیدلی کورونگ عثمان‬ Bu esnada gözüktü, damat Osman’dı gelen,
‫ایچ و تایش رسول اوچون بودلی برییان‬ Gördüğü rüyasından tüm bedeni titreyen,
‫اوز توشیدین اوزی قورقوب کوزی گریان‬ Muhabbet-i Resul’den içi-dışı inleyen,
‫رسول سوردی بیلیب ویل گریانیین‬ Sordu Peygamberimiz hüznünün nedenini.

538
Dîvân-ı Hikmet

10 10
‫اول ایدی کیم اوشبو قولین آرقه نشیت‬ Hazreti Osman dedi, “Dayanağım, sevdiğim,
‫کورارمن کیم وضوء قیلیب مصحف آچتیم‬ Abdestle Mushaf açtım, şu garip düş gördüğüm;
‫اوقوی دیدیم آیت حریف یازیلیب اوچیت‬ Harf, ayetler silindi, okuyayım dediğim,
‫تعبری ایتینگ اوشبو قولین کوراکنیین‬ Tabir buyurun bana, Ya Resul gördüğümü…

11 11
‫رسول ایدی من اول ایردیم کیچوراگی سزی‬ Resulu’llâh buyurdu ; “Beni görünüz mazur,
‫مصحف ینلگیغ چراغ ایردیم اوچوراگی سزی‬ Mushaf gibi bir kandil sönecek budur özür,
‫مندین سونگره حالوت ین یتوراگی سزی‬ Benden sonra gidecek içinizdeki huzur,
‫عزیز توتونگ قالغان رسول اوالدیین‬ Ehl-i Beytim koruyun, arkamdan evlâdımı.

12 12
‫اوشبو حادله فریاد اوروب یلع ییت‬ O esnada Ali de Resul’e yakın geldi,
‫جراحتلیک کونلگ الرگه نمک سیپیت‬ Yaralı gönüllere sanki bir mızrak değdi,
‫ییتاکچ رسول ایاغیین ایزین اوپیت‬ Resul’ün ayağını yüz ve gözüne sürdü,
‫رسول ایدی ایتینگ نه کیم بولغانیین‬ Resul sordu ne için ağlıyor olduğunu.

13 13
‫یلع ایدی غزات اوچون یراغ کیدیم‬ Ali dedi, “Gazaya hazır, tam tekmil oldum,
‫اکفرلرغه تاش تیموردیک قارشو توردوم‬ Küffarın karşısında kayalar gibi durdum,
‫بار بویومدین یراغ جدا بودلی کوردوم‬ O esnada zırhımın ayrı kaldığın gördüm…”
‫ایته بریدی حریان بولوب قالغانیین‬ Söyleyiverdi niçin o şaşkın kaldığını.

14 14
‫رسول ایدو اول حممد یراغ بولغای‬ Resulu’llâh buyurdu ; “Nebin zırhı alınca,
‫بو کونالرده جان برییبان فارغ بولغای‬ Bu günler uzak düşüp benden ayrı kalınca,
‫دشمنالرغه ایمدی یوزونگ ساریغ بولغای‬ Düşmanın karşısında yüzler sarı olunca…”
‫بو سوز بیالن ییغالتیت اول ارسالنیین‬ Bu gamla yer yutuyor Allâh’ın arslanını…

15 15
‫بو حاتلده فاطمهء زهرا کیدلی‬ Bu esnada Fatıma girip huzura geldi,
‫بابام تیو اینگراب کوزی یاشقه تودلی‬ “Babam!” deyip ağladı, gözlerine yaş doldu,
‫مینگ اوغودلین آرتوق دیاگن قزیی کیدلی‬ “Bin erkekten yiğittir!” dediği kızı geldi,
‫ایته بریدی نه کیم توشده کوراگنیین‬ Herkesi çok ağlattı, huzurda olanları.

539
Dîvân-ı Hikmet

16 16
‫دیدیالرکه دنیا عقیب مهربانیم‬ Fatıma dedi ; “Benim dünya-ukbâ sevdiğim,
‫فدا بولسون ایا بابا سزیگه جانیم‬ Ey babam fedâ olsun sana cânım, her şeyim,
‫توش کوروب من تارقاب کتیت کییاگنالریم‬ Ben de rüyamda gördüm, kaybolmuş giysilerim,
‫خییش ایتینگ بو توشومین درمانیین‬ Nasıl olur bu düşün sen söyle dermânını.”

17 17
‫رسول ایدی کییاگن الرینگ باری زینت‬ Resul der ; “Ciğerbendim, göreceksin çok mihnet,
‫عزت حرمت‬ ّ ‫خالیق الر اراسیده‬ Ayrılık ateşiyle bağrına dolar hasret,
‫بابانگ کیتیب سن کورارسن رنج حمنت‬ Ben göç ettikten sonra, çekeceksin çok zahmet,
ّ ‫کورارسن‬
‫عزت بیالن باراغنیین‬ Şimdi gör izzetinle neler olacağını.”

18 18
‫انده کیدلی شهزاده الر گریان بولوب‬ Şehzadeleri geldi, ağlayıp feryâd ile,
‫کوزالرینینگ پیاهل یس یاشقه تولوب‬ Gözlerinin kadehi, doluydu yaşlar ile,
‫رنگ رویی برک خزان ینلگیغ سولوب‬ Yüzlerinin renkleri solgundu hazân ile,
‫سوردی رسول یوزالرینینگ سولغانیین‬ Sordu Resul yüzlerin bu denli solduğunu.

19 19
‫دیدیالرکه ایکی جهان کویوچنییس‬ Dediler dü cihânda bizim dayanağımız,
‫دنیا عقیب امت الرنینگ ایناچنییس‬ Dünya-ukbâ ümmete sen rahmet kaynağımız,
‫حسن حسنی صحابه الر قواچنییس‬ Hasan, Hüseyin, ashap bizim sığınağımız,
‫آغزی بازمای ایته بریدی کوراگنیین‬ Zor telaffuz eyledi, rüyada gördüğünü.

20 20
‫اولوغ بابام اوتلوردیالر ختت اوستیده‬ Dedemi oturttular, yüce bir taht üstünde,
‫اوشل ختتین آشوردیالر عرش اوستیده‬ Tahtı da aşırdılar, yüce Arş’ın üstünde,
‫فریاد اوروب ییغالب ایردیک یری آستیده‬ Feryâd ile ağladık, biz o tahtın altında,
‫موندین ایردی یوزالریمزی سولغانیین‬ Bundandır yüzümüzün sararıp da solduğu.

21 21
‫رسول ایدی تابوت ختتنی کیتوراگی الر‬ Resulu’llâh buyurdu ; “Tabut taht getirdiler,
‫مین سایلب فرشته الر کوتاراگی الر‬ Sidretü’l-Müntehâ’ya dedeni yetirdiler,
‫اول سدرت املنتیه غه آشوراغی الر‬ Beni alıp melekler böylece getirdiler,
‫حسن حسنی قیدلی انده افغانیین‬ Hasan-Hüseyin kıldı orada feryâdını.

540
Dîvân-ı Hikmet

22 22
‫اوتوز اوچ مینگ صحابه الر بودلی گریان‬ Otuz üç bin sahabi oldu orada giryân,
‫یوراک بغری اوتقه پیشیب بودلی بریان‬ Yüreği-bağrı yandı, ciğeri oldu biryân,
‫اعیشه فاطمه کوب قيدلیلر انده ناالن‬ Aişe-Fatma kıldı, o anda feryâd,figân,
‫بیلیب رسول سفر قیلور بولغانیین‬ Anladılar Resul’ün sefere çıktığını.

23 23
‫صرب قیلمای فاطمه زهرا کوب ییغالدی‬ Güçsüz düştü Fatıma, feryâd edip ağladı,
‫دوست الریین یوراگیین اول داغالدی‬ Dostların yüreğine ateş salıp, dağladı,
‫چارالب رسول قالقیغه بری سوز دیدی‬ Babası ikaz edip, kulağa fısıldadı,
‫وعده برییب سیوندوردی اوغالنیین‬ Müjdeyle sevindirdi o mübarek kızını.

24 24
‫وعده بودلور کوزوم نوری ای قراقیم‬ “Müjdem odur, göz nurum, ey benim aydınlığım,
‫صرب قیلغیل آلیت آیدور بو فراقیم‬ Sabreyle altı aydır seninle ayrılığım,
‫اندین سونگره کیلگونگ مناگ ای چراغیم‬ Sonra bana geleceksin göz nurum, aydınlığım,
‫سری ایتکومزی دار اجلنان بوستانیین‬ Seyrederiz orada cennet bahçelerini…”

25 25
‫ایلتدی اولوم آدم مویس لکییم ین‬ Götürdü ölüm Âdem ve Musa Kelîm’ini,
‫نوح نیب ابراهیم دیک خلییل ین‬ Nuh Nebiyyu’llâh ile, İbrahim Halil’ini,
‫برچه مزیین چرایغ اول حبییب ین‬ Gözlerimizin nuru, sevgili Habibini,
‫ای عزیزالر مناگ ایتینگ قالغانیین‬ Ey yârân! Göremezsin kimsenin kaldığını.

26 26
‫ای یارانالر مصطیف ین کوب یاد ایتینگ‬ Ey dostlar Mustafa’yı durmadan çok yâd edin,
‫آیت چیقسه درود ایتیب فریاد ایتینگ‬ Adına salât-selâm, aşkından feryâd edin,
‫جهنم دین اوزونگزیین آزاد ایتینگ‬ Böylece cehennemden özünüz âzâd edin,
‫موالم سویار بنده سینینگ گریانیین‬ Mevlâ sever her kulun kalpten ağlayışını.

27 27
‫بال شکردین تاتلیغ ایرور دوست ین سوزی‬ Bil, şekerden tatlıdır, sana dostunun sözü,
‫دوستین سوزی چیقسه ییغالر دوستین کوزی‬ Dostundan söz edilse, ağlar dostunun gözü,
‫قول خواجه امحد تنگریم قیلغای ایمان روزی‬ Hoca Ahmed Allâh’a ver imânınla özü,
‫ایر اول بولور ایلتسه انده ایمانیین‬ Er kişi ona derler, götürse imânını.

541
Dîvân-ı Hikmet

‫مناجات‬ Münâcât
Münâcât be-dergâh-ı Kâdil Hâcât Celle Celâluh
‫مناجات بدراكه قاىض احلاجات جل جالهل‬

1 1
‫مناجات ايدلی مسكني خواجه امحد‬ Münâcât eyledi, Hakk’a Kul Hoca Ahmed,
‫الىه قيل همه بنده نگ ىن رمحت‬ Allâh’ım bu kuluna eyle sen sonsuz rahmet.

2 2
‫غريب امحد سوزى هرگزی قوريماس‬ Hoca Ahmed sözlerin, hikmetlerin eskimez,
‫اگر يري آستيغه کريسه چوروماس‬ Yer altında çürüsen, güzel sözler çürümez.

3 3
‫ينه منسوخ بولوب اول خوار بوملاس‬ Sözlerin mensûh olup, kaybolup da yok olmaz,
‫اوقواغن بنده الر بيمار بوملاس‬ Seni okuyan diller, umarım hasta olmaz.

4 4
‫اوقواغنغه قيلور مني آنده شفقت‬ Okuyan dostlarıma şefaatçı olayım,
‫قيامت كونيده قيلغوم شفاعت‬ Kıyamette sizlere dilerim yâr olayım.

5 5
‫خدايم قيلسه انعام ميناگ جنت‬ Allâh’ım lütfederse bu kuluna cenneti,
‫اوقواغن ىن قيلورمن مني شفاعت‬ O’ndan dilerim size, edeyim şefaati.

6 6
‫تيالیگ هر نه بولسه تنگرى برياگى‬ Dileği her ne ise Rabb’im kuluna vere,
‫حمبت شوىق ىن کوکسياگ سالغاى‬ Muhabbetin şevkine, Habibu’llâh’a ere.

7 7
‫مجالني کورساتيب پرورداگريم‬ Cemâlini göstersin bize Perverdigâr’ım,
‫اوزين يويلغه سالسون بري و باريم‬ Koysun kendi yoluna bizi, Bir olan Vâr’ım.

8 8
ّ‫خدايم ايالسون حمرشده خرم‬ Rabb’im sen eyle bizi mahşerde mutlu mesut,
‫قيامت كون اريغ ذاىت غه حمرم‬ Temiz zâtına döndüm, senden kesilmez umut.

9 9
‫داعغه ياری بريسه هر مسلمان‬ Duama amin desin duyan, gören Müslüman,
‫اوالر وقتيده ايلتاگى نور ايمان‬ Ölüm anında olsun refîki imân, İslâm.

542
Dîvân-ı Hikmet

10 10
‫ميىن حكمت الريم اعملغه تولغان‬ Benim hikmetlerimle kim varsa gönlü dolan,
‫ايشيتماى هر كيم اولسه قيلغاى ارمان‬ Anlamadan ölmüşse, bil ki tüm ömrü ziyân.

11 11
‫ميىن حكمت الريم درديلكاگ درمان‬ Bu benim hikmetlerim dertliye dermân olur,
‫کيىش بوی ايلتمسه اول يودله قالغان‬ Bundan koku almayan, yolunda kalan olur.

12 12
‫ميىن حكمت الريم اعملده داستان‬ Benim tüm hikmetlerim âleme destan olur,
‫روحوم کيلسه قيلور صحبت ىن بوستان‬ Ruhum gelse huzura, sohbet-i bostan olur.

13 13
‫ميىن حكمت الريم اكن حديث دور‬ Benim tüm sohbetlerim, hadis hazinesidir,
‫كيىش بوى ايلتمسه بيلكيل خبيث دور‬ Ondan koku almayan, dünya divânesidir.

14 14
‫ميىن حكمت الريم طالب ىن رزىق‬ Benim bu hikmetlerim, tâliplerin rızkıdır,
‫اگر چنديكه بولسه جرم و فسىق‬ Cürmü binlerce olsa, umulacak affıdır.

15 15
‫ميىن حكمت الريم فرمان سبحان‬ Bu benim hikmetlerim Kelâm’ın beyânıdır,
‫اوقوب بيلسنگ همه معینء قرآن‬ Okuyup anlayana, Kur’ân’ın anlamıdır.

16 16
‫ميىن حكمت الريم اعملده سلطان‬ Benim bu hikmetlerim âleme sultân oldu,
‫قيلور بري حلظه ده چول ىن لگستان‬ Çöl ve kurak gönüller gül bahçesine döndü.

17 17
‫ميىن حكمت الريم شوق حمبت‬ Benim tüm hikmetlerim, şevkidir muhabbetin,
‫كوزيىن ياشيغه قيلغاى طهارت‬ Gözümden akan yaşım aslıdır taharetin.

18 18
‫نمازيغه رسول اهلل امایم‬ Onun namazlarının Resulu’llâh imamı,
‫آىن قوىم مالئک الر تمایم‬ Bütün aziz melekler cemaatin tamamı.

543
Dîvân-ı Hikmet

19 19
‫شكسته يلک بيله قيلغان نمازی‬ Gönlü kırık mahzunlar kıldığında namazı,
‫قبول بولغاى آین حقه نيازی‬ Kabul olur inşallâh, Hakk’a olan niyâzı.

20 20
‫ميىن حكمت الريم اعشق غه ايتينگ‬ Benim hikmetlerimi âşıklara söyleyin,
‫دىل آيينه ديک صادق غه ايتينگ‬ Gönlü nurla parlayan, sadıklara söyleyin.

21 21
‫همه کور و گر و باطىن گذاف‬ Tamamı kör ve sağır, kalbi boş olanlardan,
‫تمام اقليم ین کزيديم تابماديم صاف‬ Bütün âlemi gezdim, saf, temiz yok onlardan.

22 22
ّ
‫ميىن حكمت الريم رصاف اگ ايتينگ‬ Benim hikmetlerimi sarrâfına söyleyin,
ّ
‫خدای باکرم وهاب اگ ايتينگ‬ Kerem sahibi Allâh, Vehhâb’ına söyleyin.

23 23
‫عدالت پادشاه بری آىت صادق‬ Adalet Padişahı, bir diğer adı sâdık,
‫قيلور بري حلظه ده وصىل غه اليق‬ Eyler o an kulunu lütf-ı vaslına lâyık.

24 24
‫ميىن حكمت الريم نادان ايشتماس‬ Benim hikmetlerimi hiçbir câhil işitmez,
‫دىل کونىلگ قرا پنديم ىن آملاس‬ Gönlü kararmış olan, öğütten bir şey bilmez.

25 25
‫حطأ دين یب خرب اهلل غه منكر‬ Kusurundan habersiz, inkâr eder Allâh’ı,
‫ادب سزي یب ادب دنياده یب پري‬ Edepsiz ve hayasız, pîrsiz kaybeder rahı.

26 26
‫خطی ىن بیتسه هر كيم نرث بیتسون‬ Her kim yazı yazarsa, yazdığın nesir yazsın,
‫وىل نرثى بیتيب مقصودغه يتسون‬ Nesir yazarsa ancak maksadını anlarsın.

27 27
‫ديىن ايماىن يوق اسالىم ويران‬ Dini yok, imânı yok, İslâm’ı ise virân,
‫قيامت تانىگ آتسه يودله قالغان‬ Vakt-i kıyamet olsa, o olur yolda kalan.

544
Dîvân-ı Hikmet

28 28
‫پري اكمل ىن كورماى شيخ صنعان‬ Pîr-i kâmil görmeden, ararsa Şeyh-i San’an,159
‫خدا قيلماس قبول اوقوسه قرآن‬ Kabul eylese Mevlâ, okuduğu da Kur’ân.

29 29
‫اوزيىن شيخ آلور كوبلارى خاىل‬ Kendisini şeyh sanır, oysa torbası boştur,
‫يیگریمه بيش اگ ييتماى آىن ساىل‬ Yirmi beşe yetmeden, onun çağı bir hoştur.

30 30
‫نصيحت الر قيلور پري و جوان ىن‬ Güya nasihat eder, yaşlı ve genç demeden,
‫اوزى فهم ايتمايني خيىش يمان ىن‬ İyiyi ve kötüyü kendi ayırt etmeden.

31 31
‫آالرىن سوزالرى ضال مضل دور‬ Sözlerine bakarsan, hem sapmış, hem sapıtır
‫رشيعت اهىل بو ايل دين خجل دور‬ Şeriatın ehlini o sözler utandırır.

32 32
‫اينانسون ديب موىن بري نيچه یب عقل‬ İnansın diye buna nice câhil, akılsız,
‫قيلورالر اويلاالردين موىن نقل‬ Velilerden nakleder mesnetsiz ve iz’ansız.

33 33
‫قويوب دامني گذراگه الرغه یب پري‬ Kurdu tuzaklarını her bir geçite pîrsiz,
‫تيىل مكر و حيله قيلغاىن تزوير‬ Dili yalan ve hile, yaptığı şey izinsiz.

34 34
‫آىن مكرى ايرور شيطاندين اعال‬ Şeytandan daha üstün, ne yüzsüz hilebâzdır,
‫قوپار يوزی قرا حمرشده تانگال‬ Mahşerde yüzü kara, siyahlık buna azdır.

35 35
‫االرىن كورمانگزي يوزىن هرگزي‬ Onların yüzlerini sakın orda görmeyin,
‫انينكديک لعنىت دين ايالنگ پرهزي‬ O gibi lanetliye selâm bile vermeyin.

36 36
‫زبان حال ايله اعىم ىن ايتيم‬ Hâl diliyle ben nice görülmezi söyledim,
‫حقيقت سوز بيله جاهل ىن سوكتيم‬ Hakikatli söz ile, câhili redd eyledim.

159
Şeyh-i San’an: Feriduddin-i Attar’ın Mantıku’t-Tayr adlı eserinde,
545 başta Hüdhüd kuşu olmak üzere, kendilerine şeyh arama macera-
sında yer alan şeyh.
Dîvân-ı Hikmet

37 37
‫اگر اعلم بولسه جانيم تصدق‬ Gelen ecellerimiz, câna sadaka olsa,
‫در و گوهر سوزوم ىن ايشيتيب اوق‬ İnci-cevher sözlerden, dinlese nasip alsa.

38 38
‫در و گوهر سوزين اعملغه ساچسه‬ İnci, cevher sözünü bütün cihâna saçsa,
‫اوقوب اوقوسه کالم حقىن آچسه‬ Okuyup anlayarak, Hak kelâmını açsa.

39 39
‫اوشال اعلم غه جان قربان قيلورمني‬ Böyle âlimlere ben, cânım kurbân ederim,
‫تماىم خانمان احسان قيلور مني‬ Ev, bark, malım mülkümü ona ihsân ederim.

40 40
‫قاىن اعلم قاىن اعلم ياران الر‬ Amel işleyen dostlar, nerde gerçek âlimler,
‫خدادين سوزالسه سزي جان برينگ الر‬ Allâh’dan söz ederler, bunlar gerçek câhiller.

41 41
‫چني اعلم يستوقني تاشدين ياراتىت‬ Gerçek âlim olanın yattığı yastık taştır,
َ
‫نيمه اوقدى آین اعلم غه ايتیت‬ Anladığını söyler, gözünden akan yaştır.

42 42
‫اوزىن بيدلى ايرسه حقىن بيدلى‬ Bir kul kendini bilse, bil ki o Hakk’ı bildi,
‫خدادين قورقىت و انصاف غه كيدلى‬ Rahmân’ın korkusuyla kalkıp insâfa geldi.

43 43
‫ميىن حكمت الريم دانا ايشيتسون‬ Benim hikmetlerimi tüm bilginler işitsin,
‫سوزوم داستان قيليب مقصدغه ييتسون‬ Sözümü unutmayıp, maksadına erişsin.

44 44
‫ميىن حكمت الريم فعیل وقویل‬ Hem amel hem de sözdür bu benim hikmetlerim,
‫دىل كونلگيده بولسه ذکر موىل‬ Kalpten gelenler ile Mevlâ’yı zikrederim.

45 45
‫ميىن حكمت الريم بري پري اکمل‬ Benim her bir hikmetim, hepsi pîr-i kâmildir,
‫قايو بنده خداغه بولسه مايل‬ Hangi kul anlar ise, bil ki, Hakk’a vâsıldır.

546
Dîvân-ı Hikmet

46 46
‫ميىن حكمت الريم خوبالرغه آيتينگ‬ Benim hikmetlerimi, iyilere söyleyin,
‫داع تكبري قيليب رمحت اگ بآتينگ‬ Dua ve tekbir ile, bize rahmet dileyin.

47 47
‫ميىن حكمت الريم پري زبردست‬ Benim bu hikmetlerim, kudretli pîr sayılır,
‫ايشيتاگنالر بولور بيهوش و رسمست‬ İşiten sarhoş olur, şuursuzlar ayılır.

48 48
‫ترييک بولسه جهانده خوار بوملاس‬ Diri olsa cihânda gönül yanmaz, hor olmaz,
‫اوقواغن بنده الر بيمار بوملاس‬ Okuyan bağlıları mutludur, hasta olmaz.

49 49
‫قيامتده آناگ هادى بولور مني‬ Kıyamette onlara yol gösteren olurum,
‫اگر درديلک بولسه دارو بولورمني‬ Tek bir dertli kul olsa, ona dermân olurum.

50 50
‫اگر يوز ييل عمر کورسه قوريماس‬ Yüz yıllık ömrü olsa, ona mürşid olurum,
‫اگر يري آستيغه كريسه چوروماس‬ Yere girse çürümez, ben dermânı olurum.

51 51
‫خدا قيلغاى آىن دوزخدين آزاد‬ Allâh eylese onu cehenneminden âzâd,
‫بهشت جاودانده ايالاگى شاد‬ Ebedî cennetiyle eylesin onları şâd!

52 52
َّ َ ُّ
‫اگر حكمت اوقوسه أيها انلاس‬ Şayet hikmet okursa, beni bilen insanlar,
‫ايرور فرزند ميناگ اول طالب خاص‬ Bana has tâlip olur, söylediğimi anlar.

53 53
‫ايشيتيب حكمتيم ىن گوشه آلغان‬ Hikmetimi işitip kulaklarını açan,
‫عطا قيلغاى اوالر وقتيده ايمان‬ İmân armağan eder, hem nasip olur Kur’ân.

54 54
‫يسوى حكمتني دانا ايشیتسون‬ Yesevî hikmetini tüm bilginler işitsin,
‫ايشيتاگنالر همه مقصودغه يیتسون‬ İşitenler maksada, esas gayeye yetsin.

547
Dîvân-ı Hikmet

55 55
‫جواهر اكنيدن بري نكته آلسون‬ Cevher hazinesinden bir miktar girsin alsın,
‫ايشيتمااگن بارى حرستده قالسون‬ İşitip, görmeyenler, dâim hasrette kalsın.

56 56
‫كيىش حكمت ايشيتسه جاىن بریالن‬ Kişi hikmet işitse, tâ gönülden, cân ile,
‫چيقار جاىن آىن ايماىن بریالن‬ Ayrılır ondan ruhu, yanında imân ile.

57 57
‫قالقغه آملااغى بو سوزىن نادان‬ Kulağına sokmazsa bu sözleri câhiller,
‫آىن آدم ديمه اول جنس حيوان‬ Ona insan denilmez, hayvandan da sefiller.

58 58
‫خداىن سوزيدين چيقغان بو حكمت‬ Allâh’ım! Sözlerinden zuhûr etti bu hikmet,
‫ايشيتاگن اگ يااغر باران رمحت‬ Duyana yağmur gibi, nuzûl eder o rahmet.

59 59
‫میین حکمت الریم کیم توتسه حمکم‬ Benim hikmetlerime kim sıkı sarılırsa,
‫خدا قیلغای این ابلته یب غم‬ Uzak olsun onlardan her türlü gam ve tasa.

60 60
‫کریار جنت اچییاگ شاد و خندان‬ Şen, şakrak mutlulukla girsin cennet içine,
‫خدایم ایالاگی مرسور و شادان‬ Allâh’ım neşe katsın huzur ve sevincine.

61 61
‫ميىن حكمت الريم حقىن ثناىس‬ Benim bu hikmetlerim Rahmân’ın övgüsüdür,
‫حمبت اهیل ىن دردين دواىس‬ Muhabbet erlerinin, huzur ve sevgisidir.

62 62
‫ميىن حكمت الريم قند و عسل دور‬ Hikmetlerin tamamı şeker, bal ve şifâdır,
‫همه سوزالر اچيده یب بدل دور‬ Bütün sözler içinde derde çare, devâdır.

63 63
‫ميىن حکمت الريم انعام اهلل‬ Allâh’ın nimetidir, bu benim hikmetlerim,
‫سحر وقتده ديسه استفغر اهلل‬ Seher vakitlerinde estağfiru’llâh derim.

548
Dîvân-ı Hikmet

64 64
‫آىن شيطان لعني توتماس يوىل ىن‬ Lâin şeytan kesemez onun nurlu yolunu,
‫حممد مصطىف آلغاى قوىل ىن‬ Muhammed Mustafa’sı tutar onun elini

65 65
‫پيغمرب امتيم ديب مهرى تاوالر‬ Mihrini takdim edip, Peygamber ümmetim der,
‫عزازيل ىن خدايم اوزی قاوالر‬ Rahmân da şeytanını, yakalar helâk eder.

66 66
‫ميىن حكمت الريم دردسزياگ ايتمانگ‬ Benim hikmetlerimi dertsizlere demeyin,
‫بهاسزي گوهريم نادانغه ساتمانگ‬ Kıymet bilmez câhile, cevherleri vermeyin.

67 67
‫يسوى حكمتني قدريغه يیتگيل‬ Yesevî Hikmet’inin değerlerini anlat,
‫خم عشقدين مىي بری قطره تاتقيل‬ Aşk küpünden bir damla, bu meyden gel sen de tat.

68 68
‫خم عشقدين كيىش بري قطره تاتقاى‬ Her kim ki aşk küpünden bir damla olsun tadar,
‫خداىن وصىل اگ برب يوىل باتقاى‬ Rahmet deryâlarına, vâsıl olur da batar…

549
Hoca Ahmed Yesevî

Kaynakça
1. Ahmed Yesevî, Divân-ı Hikmet, Bosnavî El-Hac Muharrem Efendi
Matbaası, İstanbul, H. 1311/ M. 1893.
2. Ahmed Yesevî, Divân-ı Hikmet, İmparator Üniversitesi Matbaası, Kazan,
1904.
3. Ahmed Yesevî, Hikmetler, Yay. Haz: İbrahim Hakkulov, Taşkent, 1991.
4. Ahmed Yesevî, Hikmet (yazma), Ankara Milli Kütüphane, Yazmalar
Koleksiyonu, Arşiv No: 06 Mil Yz FB 156.
5. Ahmed Yesevî, Hikmet (yazma), Ankara Milli Kütüphane, Yazmalar
Koleksiyonu, Arşiv No: 06 Mil Yz B 945.
6. Ahmed Yesevî, Hikmet (yazma), Ankara Milli Kütüphane, Adnan Ötüken
İl Halk Kütüphanesi Koleksiyonu, Arşiv No: 06 Hk 151.
7. Ahmed Yesevî, Divan (yazma), İstanbul Millet Kütüphanesi, Ali Emirî
Koleksiyonu, Arşiv No: 34 Ae Manzum 16.
8. Ahmed Yesevî, Divan (yazma), İstanbul Millet Kütüphanesi, Ali Emirî
Koleksiyonu, Arşiv No: 34 Ae Manzum 17.
9. AŞURBAYOĞLU, Resul Muhammed; Hoca Ahmed Yesevî, Divân-ı
Hikmet, Gafur Gulam Neşriyatı, Taşkent, 1992.
10. BİCE, Hayati, Pîr-i Türkistan Hoca Ahmed Yesevî ve Hikmetleri, H Yayınları,
İstanbul, 2014.
11. ERASLAN, Kemal; Divân-ı Hikmet’ten Seçmeler, Kültür Bakanlığı Yayınları,
Ankara, 2000.
12. EŞMUHAMEDOVA, Meryem; Hoca Ahmed Yesevî “Divan-ı Hikmet’inin
Derlemeli-Karşılaştırmalı Metni, Taşkent Devlet Şarkiyat Enstitüsü,
Taşkent, 2008.
13. NADİRHAN, Hasan; Hoca Ahmed Yesevî, Divân-ı Hikmet (Yeni Bulunan
Hikmetler), Maveraünnehr Neşriyatı, Taşkent, 1994.
14. TATCI, Mustafa; Divân-ı Hikmet Hoca Ahmed Yesevi, Ahmet Yesevi
Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanlığı Yayınları, Ankara, 2016.
15. TOSUN, Necdet; Ahmed Yesevî, Ahmet Yesevi Üniversitesi Mütevelli
Heyet Başkanlığı Yayınları, Ankara, 2017.

550
İki Farsça Risale

İki Farsça Risale

Prof. Dr. Necdet Tosun

551
Hoca Ahmed Yesevî

Hoca Ahmed Yesevî’nin Türkçe olan Dîvân-ı Hikmet ve Fakr-nâ-


me isimli eserleri meşhurdur. Bunların dışında iki küçük Farsça yazma
eser de Ahmed Yesevî’ye nisbet edilmektedir. Bu Farsça eserlerin muh-
tevâları incelendiğinde, Yesevî’nin diğer Türkçe eserlerindeki konular
ile büyük benzerlik gösterdiği anlaşılmaktadır. Dolayısıyla bu Farsça
risâlelerin Ahmed Yesevî’ye ait olması kuvvetle muhtemeldir. Bu eserler
ister bizzat Ahmed Yesevî tarafından kaleme alınmış olsun, ister onun
sözlerinin müridleri tarafından derlenmesiyle meydana gelmiş olsun,
Yesevî’nin düşünce dünyasını günümüze aktaran önemli metinlerdir. Bu
iki Farsça eser şunlardır:
1. Risâle der-Âdâb-ı Tarîkat: Taşkent’te üç yazma nüshası bulunan
bu küçük Farsça eser, tarikat âdâbı ve makamları, mürid-mürşid ilişki-
leri, dervişlik, Allah’ı tanımak ve ilâhî aşk gibi konular hakkındadır.160
S. Mollakanagatulı tarafından Kazak Türkçesi’ne tercüme edilerek ya-
yınlanmıştır (Almatı 2012). Bu neşrin sonunda Farsça yazmaların tıpkı
basımı da bulunmaktadır.
2. Risâle der-Makâmât-ı Erba‘în: Ahmed Yesevî’ye nisbet edilen Far-
sça, yazma ve küçük bir eser olup şeriat, tarikat, marifet ve hakikattan
herbiri hakkında onar makam olmak üzere toplam kırk makam ve ka-
ideyi ihtiva etmektedir. Şimdilik bilinen tek nüshası Kütahya’nın Tav-
şanlı ilçesinde, Zeytinoğlu İlçe Halk Kütüphanesi’ndedir (nr. 1056, vr.
112a-113a).
Her iki eserde de tasavvufî konular anlatılırken âyet ve hadisten ör-
nekler verilmektedir. Ancak güvenilir hadis kaynaklarında olmayan
bazı sözlerin hadis olarak nakledilmesi, sûfîlerin hadis âlimleri kadar ti-
tiz olmadıkları şeklinde izah edilebileceği gibi, Ahmed Yesevî’nin aldığı
dinî eğitimin seviyesi konusunda da bir fikir vermektedir.
160
Yazma nüshaları: Taşkent, Özbekistan Fenler Akademisi Biruni Şarkiyat Enstitüsü Ktp, nr.
3808 (vr. 312b-316b); nr. 6652; nr. 9175.

552
İki Farsça Risale

1. RİSÂLE DER-ÂDÂB-I TARÎKAT


Bismillâhirrahmânirrahîm
Tarîkatın kutbu, hakîkatın burhânı (delili) Hazret-i Hoca Ahmed Yesevî
(rahmetullâhi aleyh) kendi risâlesinde, inşallah kalp gözleri aydınlansın ve
manevî yolun tâlipleri istifade etsin diye tarîkat âdâbı hakkında birkaç sözü
açıklamışlardır.
Birinci Bâb (Birinci Bölüm): Tarîkat Ahkâmı Hakkındadır:
Ey Derviş! Bilesin ki tarîkatın ahkâmı (hükümleri) altı kısımdır. Birincisi
marifet (Allah’ı tanımak), ikincisi cömertlik, üçüncüsü sıdk (doğruluk), dör-
düncüsü yakîn (sağlam inanç), beşincisi tevekkül, altıncısı tefekkürdür.
İkinci Bâb: Tarîkat Erkânı (Temelleri) Hakkındadır:
Ey derviş! Biliniz ki, tarîkatın erkânı altı kısımdır. 1. İlim, 2. Hilim (yumu-
şak karakterli, ağırbaşlı olmak), 3. Sabır, 4. Rıza, 5. İhlas, 6. Kurb (Allah’a yakın
olmak).
Üçüncü Bâb: Tarîkatın Vâcipleri (Gerekleri) Hakkındadır:
Ey derviş! Bilesin ki, tarîkatın vâcipleri altı kısımdır. 1. Talep, 2. Şevk (arzu),
3. Korku, 4. Ümit, 5. Zikir, 6. Fikir.
Dördüncü Bâb: Tarîkatın Sünnetleri Hakkındadır:
Ey derviş! Bilesin ki, tarîkatın sünnetleri altı kısımdır. 1. Cemaatle namaz
kılmak, 2. Gece seher vakti kalkmak (teheccüd namazı, zikir ve dua ile meşgul
olmak), 3. Her zaman temiz olmak, 4. Dâimâ abdestli bulunmak, 5. Tâzim
ile zikretmek. 6. Beş vakit namazda (namazdan sonra) peypamberler, velîler,
İslam padişahı, anne, baba, pir (şeyh), üstad, öğretmen ve çocukları için dua
etmek.
Beşinci Bâb: Tarîkatın Müstehabbı (Tavsiye Edilen İşleri) Hakkındadır:
Ey derviş! Bilesin ki, tarîkatın müstehabbı altı kısımdır: 1. Misafire güzel
ahlak ile muâmele etmek, 2. Ona yemek vermek, 3. Kendi evinde misafirle
sohbeti ganîmet bilmek, 4. Misafiri evden gönül hoşluğu ile (mutlu olarak)
göndermek, 5. Misafirin ihtiyaçlarını gidermek, 6. Mü’min kula hizmetkârlık
etmek.

553
Hoca Ahmed Yesevî

Altıncı Bâb: Tarîkatın Edebi (Âdâbı) Hakkındadır:


Ey derviş! Bilesin ki, tarîkatın edebi altı kısımdır: 1. Şeyhin huzurunda diz
üstü, edeble oturmak. 2. Kendini herkesten aşağı (ve âciz) görmek. 3. Şeyhin
huzurunda ondan önce konuşmamak. 4. Büyüklerin huzurundayken, başka-
sıyla konuşmamak. 5. Şeyhin izni olmaksızın konuşmamak. 6. Şeyh, üstad, öğ-
retmen ve benzerlerine cân u gönülden hürmet etmek, onların izni ile hareket
etmek, onlara hizmeti anne ve babaya hizmetten önde tutmak.
Şiir:
Şeyhinin izin vermediği bir işi,
Kendiliğinden aslâ yapma.
Yedinci Bâb: Mürid Kabul Etmek Hakkındadır:
Hazret-i Hoca Ahmed Yesevî şöyle buyuruyorlar: Mürid kabul etme (-nin
şartı) şudur ki, şeyh, mürşid-i kâmil olmalıdır. Mürid kendisine intisab edip
bağlandığı anda onun nefsânî sıfatları, cismânî problemleri ve kalbinin için-
den haberdâr olmalı ki mürid kabul etmek ve merhaba (tarîkatımıza hoş gel-
din) demek ona (o şeyhe) uygun olsun. Eğer şeyh Allah Teâlâ’nın farzlarından,
Hz. Peygamber’in sünnetlerinden haberdâr değilse, böyle bir şeyh dünyada
dikenlik, âhirette ise Hak Teâlâ’nın, rasûlünün, bütün mezhep âlimlerinin, en-
biyâ, evliyâ ve tasavvuf ehli insanların yanında mahcûb olacak, utanacaktır.
Bundan Allah’a sığınırız161.
Tarîkatın kutbu, hakîkatın delili Hoca Ahmed Yesevî (kaddesallahu sır-
rahû) şöyle buyururlar: Bir şeyhe mürid olmanın şartı şudur ki, o şeyh kırk-
dört makamdan haberdâr olmalıdır. Eğer bu makamlardan haberi yoksa, yirmi
iki makamından haberi olmalıdır. Eğer dervişliğin bu makamlarından haberi
yoksa, mutlaka dervişliğin şu sekiz makamından haberi olmalıdır. Bu sekiz
makamdan sekiz harf meydana gelir. Harfler şunlardır: 1. Elif, 2. Be, 3. Te, 4.
Sin, 5. Sad, 6. Fe, 7. Kaf, 8. Re. Bilesin ki, “Elif ” düzdür, derviş elif gibi düz olur.
“B” beşâretli (müjdeli, neşeli) olur. “T”, terk-i dünyâ eder (dünya sevgisini terk
eder), “Sin” seyr u sülûk eder (manevî eğitime girip tasavvuf yolunda ilerler),
“Sad” Sabırlı olur. “F” fâka içinde (fakr ve aczinin farkında) olur, “Kaf ” kanaatli

161
Ahmed Yesevî şeyh olup mürid kabul edebilmek için bazı şartlar bulunduğunu, bazı manevî
makamları aşmanın zorunlu olduğunu sıklıkla vurgulamıştır. Kendisinden nakledilen bazı sözler-
den biri şöyledir: “Pes ol muktedâ kim bu sıfatlık köngül ‘âlemin açsa ve yitmiş makâmdın keçse
şeyhlık anga müsellem bolur. Eger bu sıfatsız muktedâ bolsa kezzâb turur. Andağ şeyhdin hazar
kılmak kirek.” Bkz. Sûfî Muhammed Dânişmend, Mir’âtü’l-kulûb, İsveç (Sweden), Universitätsbib-
liothek zu Uppsala, No. 472, vr. 166b-167a.

554
İki Farsça Risale

olur, “R” derviş dâimâ riyâzat (perhiz) içinde olur162. Allah Teâlâ’nın Kur’ân-ı
Kerîmde: “Allah onlardan râzı oldu, onlar da Allah’tan râzı oldular” (el-Beyyi-
ne, 98/8) buyurduğu gibi, böyle (bu makamları bilen) bir şeyhin mürid kabul
etmesi, asâ vermesi, müridin hâlini sorması, hediye alması uygun olur. Eğer
dervişliğin bu sekiz makamını bilmiyorsa, şüphesiz mürid kabul etmesi uygun
olmaz. Eğer şeyhlik yapmaya kalkarsa ebedî azâba düçar olur.
Muhabbet Bâbı:
Şeyhimiz şöyle buyuruyorlar: Ey derviş! Muhabbeti boş söz olarak görme-
mek gerekir. Çünkü Cenâb-ı Hak Teâlâ muhabbeti yaratınca ona şöyle nidâ
etti: Ey muhabbet! Arş-ı azîme yerleş. Muhabbet Arş’ta yerleşmedi. Tekrar
nidâ edip seslendi: Kürsî’ye yerleş. Oraya da yerleşmedi. Nidâ geldi: Ey mu-
habbet! Niçin bu makamlara yerleşmedin? O zaman muhabbet yalvaran bir
dil ile şöyle dedi: Ey Rabbim! Muhabbetin yerleşmesi için onsekiz bin âlemde
maksad (gâye) gerekir. Tâlibe matlûb, âşıka ma’şûk, Züleyha’ya Yusuf ’un yüzü,
Hadîce’ye Hz. Muhammed’in (a.s) yüzü gerekir. Müride mürşidin sohbeti,
(Hakk’a) tâlip olan dervişe de Mevlâ’nın cemâli lâzımdır. Âyet: “Onları, Allah’ı
sever gibi seviyorlar” (Bakara, 2/165).
Aşk Hakkında Bâb:
Şeyhimiz şöyle buyuruyorlar ki: Aşk, bir hâlde, bir hâle kavuşmaktır. Âşık
o kişidir ki, bir defa “Allah” der, çakmak gibi şevk ateşinden tutuşur. İhlas ona
yüz gösterir, marifet kandili aydınlanır, muhabbet mumu erimeye başlar. Der-
viş o vakit seccâde üstünde pervâne (kelebek) gibi uçmaya başlar ve rûhânî
âlemde yüzünü duâ dergâhına çevirip şükreder.
Böyle (âşık) bir şeyh hakkında Hoca Ahmed Yesevî şöyle buyuruyorlar:
“Dünya ve ahirette her kim bir kâse gül suyu içerse, yani dostun elinden mu-
habbet kadehinin yudumunu kendi gayreti ile tadarsa, melâmet (halkın kına-
ma ve eleştirisine mâruz kalma durumu) onun nasîbi olacaktır.”
Marifet (Allah’ı Tanımak) Bâbı:
Kalbin hayatı, Allah iledir. Ey derviş! Bilesin ki, aşkın lezzeti ma’şûkun (sev-
gilinin, veya âşığın) boğazında olduğu sürece, aşk, vefâ ile artmaz, cefâ ile de
azalmaz. Muhabbet ona zevk verir. Zevk, yanında gözetleyen bir akıl varken,
sevgiliyle buluşmaktır.

162
Ahmed Yesevî’nin bazı harflere değişik anlamlar yüklemesi hakkında bkz. Muhammed Âlim
Sıddîkî, Lemehât min nefehâti’l-kuds (nşr. M. Nezîr Rânchâ), İslamabad 1986, s. 51-55.

555
Hoca Ahmed Yesevî

Ey derviş! Bilesin ki, Cennet, tâlib (Allah’ı arayan kişi) için Hak Teâlâ’nın
lütuf ve ihsanı olur. Kulların gönül derdine şifâ olur. Kulun dermanı, “Celîl
(yüce Allah) ile buluşmak, hastanın şifâsıdır” sözü olur. Dervişin gözleri
dâimâ yaşlı olur. Nitekim rahmet, göz ile olur (su, kaynaktan fışkırır). Dervişin
gönlü daimâ korku ve endişe içinde olur. Nitekim korku, kalp iledir. Dervişin
canı (ruhu) yücelerde olur. Nitekim yücelik, ruh iledir. Dervişin bedeni tevbe
içinde olur. Nitekim “beden tevbeyledir” (şeklindeki söz meşhurdur). Dervişin
elleri dâimâ hayırdadır. Nitekim: Hayır, eller iledir (sözü meşhurdur). Dervişin
ayakları sürekli itâattedir. Nitekim tâat (kulluk) ayakla olur. Dervişin iki ku-
lağı daimâ işitmektedir. Nitekim işitmek iki kulakla olur. Dervişin dili daimâ
zikirde olur. Zikir, dil iledir. Seven, sadece sevgilisinin makamını (bulunduğu
yeri) ister.
Ey derviş! Bilesin ki, kulun dört şeyi, dört şeye bağlıdır: Kulun dili sürekli
zikrullah ile olur. Kalbi muhabbet ve marifetullah ile olur. Gözleri, Allah ile
buluşma arzusu içinde sürekli yaşlı olur. Sözü daimâ tevbede olur. Allah Teâlâ
şöyle buyurmuştur: “Ey iman edenler! Allah’a samimi bir tevbe ile tevbe ediniz”
(et-Tahrîm, 66/8).
Marifetin Açıklanması Hakkında Bâb:
Hazret-i Hoca Ahmed Yesevî buyururlar ki: Ey derviş! Bilesin ki, marifet
kaledir, muhabbet padişahtır, akıl vezirdir. Dilin yolu zikirdir. Kalbin madeni
(içi) tefekkürdür. Müşâhede gönülde (sırda) olur. Tâlibin kulağı hikmetlerde
olur. Canı (ruhu), muhabbet denizine batmış olur. Dervişler muhabbete batıp
boğulmuşlardır.
Ey ağlayıp âşık olan ve Rabbinin cemalini özleyen derviş! Bilesin ki, Allah
Teâlâ Cennet’in içinde bahçe ve ağaçlar yaratmıştır. Dervişlerin kalbinin için-
de de marifet (Allah’ı tanıma) ağacı yaratmıştır (onlara bu kâbiliyeti ve istidâdı
vermiştir). Kalp evini ihlastan yaratmıştır. Kalp (ağacının) meyvesini inanç-
tan, yapraklarını tasdikten yaratmış, aklı da ona rağbet ettirmiştir.
Ey samimi ve âşık derviş! Bilesin ki, o ağacın bedeni imandır, dalları hik-
mettir. Allah Teâlâ anber tabiatlı Cennet’te dört ırmak yaratmıştır: Biri süt
nehri, biri bal nehri, biri temiz şerbet nehri ve biri de su nehri. Dervişin kal-
binde de ibadetin dört deryası (denizi veya nehri) vardır: Tevekkül, tefekkür,
tevâzu ve zikir deryaları. Hangi âşık-ı sâdık ve Hakk’a kavuşmaya tâlib derviş
kul bu deryaların kenarına yerleşirse ve bu şevk (ilahî aşk) şerbetinden içerse,
şeriat kilimi üzerine oturursa (dinî kurallara uyarsa), tarîkat yastığına yasla-

556
İki Farsça Risale

nırsa, marifet (Allah’ı tanıma) gülünü zevk burnu ile koklamaya başlarsa, mu-
habbet fırınında aşk ateşiyle yanarsa, Dost’un makamından, muhabbet ateşiyle
yanmış ve ayrılık ateşiyle kebap olmuş bu dervişe şu şekilde bir ilâhî muhabbet
mektubu ve padişahın saâdet fermanı ulaşıp muhabbet haberi tesir eder ki:
“Tevbe edenler, ibadet edenler, hamd edenler, oruç tutanlar, rükû edenler, secde
edenler, iyiliği emredip kötülükten alıkoyanlar ve Allah’ın sınırlarını (emirlerini)
koruyanlardır. O müminleri müjdele” (et-Tevbe, 9/112).
Tekrar Hak Teâlâ’dan şöyle hitap gelir: Ey canını feda eden derviş kullarım,
ey yanış ve eriyiş ile gönlü yaralı ve özleyen âşıklar! Sizin canlarınız bana fedâ
olmuştur. Âyet: “De ki, ruh (can), Rabbimin emr âlemindendir” (el-İsrâ, 17/85).
Sizin gönlünüz, benim nazargâhımdır (baktığım yerdir). Kalplerinizin içine
bir taht (koltuk) binâ etmişimdir. Tahtın üst tarafından benim şerefli ve mü-
barek ismim vardır. Sizin haberiniz yok ama ben müminlerin ve dervişlerin
gönlüne nazar ediyorum. Günde bin defa rahmet nazarıyla onların kalplerine
bakıyorum.
Bilesin ki, onun tahtı imandır, padişahı akıldır, veziri marifettir ve kalbin
zemini muhabbet makamıdır. O zeminde (toprakta) onun ağacı Lâ ilahe illal-
lah Muhammedün rasûlullah şeklindeki kelime-i tayyibedir. Hak Teâlâ şöyle
haber veriyor: “Görmedin mi Allah nasıl bir misal getirdi: Güzel bir sözü, kökü
(yerde) sâbit, dalları gökte olan güzel bir ağaca (benzetti)” (İbrahim, 14/24).
Dervişliğin Açıklanması Bâbı:
Şeyh Hoca Ahmed Yesevî (k.s) şöyle buyururlar: Dervişliğin hakikatı şu-
dur, dervişin gönlü daima zikirde, itikadı gönülde, gönül sevinci mescid içinde
namaz kılmakta ve zâhid (muttakî) olmaktadır. Sürekli Kur’an okur ve gündüz
oruçlu olur. Nitekim Hz. Peygamber (Cenâb-ı Hak’tan rivayetle bir kudsî ha-
diste) şöyle der: “Oruç benim içindir ve onun sevabını ben vereceğim.”
Hz. Hoca Ahmed Yesevi (k.s) şöyle buyururlar: Derviş o kişidir ki, eğer bir
mümin ayağını onun başına koysa, tefekkür denizinde gark olur ama halka
belli etmez. Ey âşık derviş, bilesin ki, tarîkat yolu tâlib olan dervişi tefekküre
ulaştırır, tefekkür korkuya, korku ümide, ümid göz yaşına, göz yaşı hidâyete,
hidayet tevfîke (başarıya), tevfik tâate, tâat zikre, zikir yakîne (sağlam imana),
yakîn hamd ve senâya, hamd ve senâ muhabbete, muhabbet rızâya (Allah’tan
râzı olmaya), rızâ selâmet yurduna (Cennet’e), selâmet yurdu Cenâb-ı Hakk’ın
cemâlini görmeye ulaştırır.
Hak Teâlâ Kur’ân-ı Kerîm’inde şöyle haber vermiştir: “Yüzler vardır ki o gün

557
Hoca Ahmed Yesevî

ışıl ışıl parıldayacaktır. Rablerine bakacaklardır” (el-Kıyâme, 75/22-23). Doğ-


rusunu Allah bilir.
Şiir:
Bizim râzı olduğumuz (istediğimiz) Cennet
Annelerin ayağının altındadır.
Hakk’ın rızasını aramak (bulmak) istersen,
Annenin râzı olacağı işi yap.
Hoca Ahmed Yesevî’nin (k.s) risâlesi tamam oldu.
**

2. RİSÂLE DER-MAKÂMÂT-I ERBAÎN


Bismillâhirrahmânirrahîm
Hamd, âlemlerin Rabbine, salât ve selâm da efendimiz Hz. Muhammed’e
ve tüm âilesine. Ey tâlib! Bilesin ki, bu risâle, Sultânü’l-ârifîn Kutbü’l-muhak-
kıkîn, öncekilerin ve sonrakilerin sırlarını keşf eden, şeyhlerin övünç kaynağı
Hoca Ahmed Yesevî’nin sözlerinden oluşan kırk makam hakkında bir eserdir.
(Ahmed Yesevî) Buyurdu ki: Kul, Allah Teâlâ’ya kırk makam (basamak) ile
ulaşır. İlk on makam şeriatla ilgilidir. İkinci on makam tarîkatla, üçüncü on
makam marifetle, dördüncü on makam da hakîkatla ilgilidir.
Şeriattaki on makam şunlardır:
1. Makam: Allah’a, meleklere, kitaplara, peygamberlere, kıyâmete, kadere,
yani hayır ve şerrin Allah’tan olduğuna inanmaktır. Nitekim Allah Teâlâ şöyle
buyurur (?): “Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahiret günü-
ne, kadere hayır ve şerrin Allah’tan olduğuna inandım.
2. Makam: Müslüman olmaktır. Allah Teâlâ’nın sözü şöyledir: “Allah ka-
tında hak din İslam’dır” (Âl-i İmrân, 3/19). Müslümanlığın beş şartı vardır: Bi-
rincisi namaz kılmak ve zekat vermektir. Allah Teâlâ şöyle buyurur: “Namazı
kılın ve zekatı verin” (el-Bakara, 2/43.). Ayrıca oruç tutmaktır. Allah Teâlâ bu-
yurur: “Sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de oruç farz kılındı” (el-Baka-
ra, 2/183). Ayrıca hac etmektir. Allah Teâlâ buyurur: “Gitmeye gücü yetenlerin
hacca gitmesi, Allah’ın insanlar üzerindeki hakkıdır” (Âl-i İmrân, 3/97).163
163
İslam’ın beş şartından biri (birincisi) olan “kelime-i şahâdet” eserde zikredilmemiştir.

558
İki Farsça Risale

3. Makam: Boş sözlerden ve övünmekten dili korumaktır. Nitekim Hz. Pey-


gamber (a.s): “Susan kurtuldu” buyurmuştur.
4. Makam: İlimdir. İlmi aramak gerekir. Hz. Peygamber (a.s) şöyle buyur-
muştur: “İlim talep etmek, her Müslüman erkek ve kadına farzdır.”
5. Makam: Evlenmektir. Cenâb-ı Hak âyette şöyle buyurur: “Kadınlardan
hoşunuza gidenleri ikişer, üçer, dörder nikahlayın” (en-Nisâ, 4/3). Hz. Peygam-
ber de şöyle buyurmuştur: “Nikah benim sünnetimdir. Kim benim sünnetim-
den yüz çevirirse benden değildir.”
6. Makam: Helal yemektir. Hak Teâlâ buyurur: “Size rızık olarak verdikleri-
mizin temiz (helal) olanlarından yeyin” (Tâhâ, 20/81).
7. Makam: Sünnete riâyet etmektir. Hz. Peygamber (a.s) buyurur: “Kim be-
nim sünnetim içinde (yolumu takip ederken) vefat ederse Allah onu bağışlar.”
8. Makam: Allah’ın yarattıklarına karşı şefkat ve merhamettir. Cenâb-ı Hak
buyurur: “Eğer bir iyilik yaparsanız, kendinize iyilik etmiş olursunuz. Kötülük
ederseniz de yine kendinize kötülük etmiş olursunuz” (el-İsrâ, 17/7).
9. Makam: Helal giymektir. Nitekim Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:
“Kim helal elbise giyerse, Allah onun duasını kabul eder.”164
10. Makam: Nefsin isteklerinden uzak durmaktır165. Hak Teâlâ buyurur:
“Nefsini dünyevî isteklerden uzak tutan kişi için Cennet yegâne barınaktır”
(en-Nâziât, 79/40-41).
Şeriat makamları bitti. Aynı şekilde tarîkat makamları da on tanedir.
1. Makam: Tevbe etmektir. Allah Teâlâ buyurur: “Ey iman edenler, Allah’a
samimi bir tevbe ile tevbe edin” (et-Tahrîm, 66/8).
2. Makam: (Saça) makas vurmak (mürid olmak) ve beşeriyet saçını kes-
mektir. Önce makas vurmak (saçı kesmek) ve tevbe etmek gerekir. Cenâb-ı
Hak buyurur: “Saçlarınızı traş etmiş ve kısaltmış olarak korkmadan (Mescid-i
Haram’a gireceksiniz). Allah sizin bilmediğinizi bilir” (el-Feth, 48/27).166
164
Helâl giymenin önemi hakkında Ahmed Yesevî’den nakledilen başka sözler hakkında bkz.
Muhammed Âlim Sıddîkî, Lemehât min nefehâti’l-kuds, s. 84.
165
Yazma eserin bu kısmında yazılar siliktir.
166
Bazı tarîkatlarda olduğu gibi, Yesevîlik’te de mürid olmak isteyen kişi şeyhe intisap edip
bağlanacağı zaman şeyh tarafından saçından bir miktar kesilmesi geleneği vardır. Yesevî şeyh-
lerinden Hoca İshak b. İsmail Ata’nın kaleme aldığı Hadîkatü’l-ârifîn isimli eserde Yesevîlikte-
ki intisap (müridliğe giriş) merâsimi hakkında şu bilgiler verilir: Şeyh, mürîd olmak niyetiyle

559
Hoca Ahmed Yesevî

3. Makam: Mürid olmaktır. Hz. Peygamber şöyle buyurur: “Şeyhi olmayan


kişinin şeyhi şeytandır”167.
4. Makam: Korku ve ümit arasında olmaktır. Hz. Peygamber şöyle buyur-
muştur: “Mü’min, korku ve ümit arasındadır.
5. Makam: Kahrı (öfkeyi) yakmak (yok etmektir). Cenâb-ı Hak buyurur:
“Öfkesini yutan ve insanları affedenler … Allah iyilik yapanları sever” (Âl-i İm-
rân, 3/134).
6. Makam: Hizmet etmektir. Hz. Peygamber (a.s) buyurur: “Hizmet edene
hizmet edilir.”
7. Makam: .. Sepet, makas, kandil .. (e sahip olmak?)168.
8. Makam: Allah’ın rahmet ve merhametinden ümitli olmaktır. Hak Teâlâ
şöyle buyurur: “Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin” (Zümer, 39/53).
9. Makam: Cem’iyyet ve nasîhattır (kalbin dağınık olmayıp Allah’a yönel-
mesi ve samimiyettir. Ya da sufiler cemiyeti/grubu içinde bulunmak ve nasihat
kabul etmektir).
10. Makam: Terk, tecrîd ve tefrîddir (inzivâ ve dünyadan kalben uzaklaş-
mak). Allah’a ve ona kavuşmaya âşık olmaktır. Tecrîd ve tefrîd arasındaki fark
nedir? Fark şudur: Tecrîd (dünyevî) alâkalardan (bağlardan), tefrîd ise engel-
lerden sıyrılmak ve uzaklaşmaktır.169
Tarîkat makamları bitti. Aynı şekilde marifetin makamları da on tanedir:

gelen kişinin elini tutar. Tevbe etmesini ve Allah’a yönelmesini tavsiye ederek şu tevbe virdini
üç kez okur: “Estağfirullâhe’llezî lâ ilâhe illâ Hû el-Hayye’l-Kayyûm ve es’elühü’t-tevbe.” Sonra
eline bir makas alır ve: “Yâ eyyühe’llezîne âmenû tûbû ilallâhi tevbeten nasûhâ” âyetini okur.
Ardından mürîdin saçından, önce sağ, sonra sol, sonra da orta taraftan iki üçer adet kıl keser.
Bu, dünyâ sevgisini gönülden kesip atmanın sembolüdür. Bunun peşinden mürîde nâfile namaz
kılmayı, sürekli zikretmeyi, şeyhinden izinsiz iş yapmamasını tavsiye eder. Bkz. Hoca İshâk b.
İsmâîl Ata, Hadîkatü’l-ârifîn, Taşkent, Özbekistan Fenler Akademisi Bîrûnî Şarkiyat Enstitüsü
Ktp., nr. 11838, vr. 91b.
167
Hadis kaynaklarında böyle bir hadis yoktur. Sûfîlerden Bâyezîd-i Bistâmî’ye nisbet edilen
bir sözdür.
168
Metinde kopukluk ve okunmayan kelimeler var.
169
Ahmed Yesevî Fakrnâme isimli eserinde tarîkatın on makamını yukarıdakine benzer şekilde
şöyle sayar: 1. Tevbe, 2. Şeyhe bağlanmak, 3. Korku, 4. Ümit, 5. Vird ve zikirleri yapmak, 6. Şe-
riat ve tarîkatın gereklerini yerine getirmek, 7. Şeyhin izni ile konuşmak, 8. Nasihat dinlemek,
9. Tecrîd olmak, 10. Tefrîd olmak. Bkz. Kemal Eraslan, Yesevî’nin Fakr-nâmesi, Ankara 2016, s.
40, 52.

560
İki Farsça Risale

1. Makam: Nefsin edebidir. Hz. Peygamber şöyle buyurur: “Nefsin edebi,


dersin edebinden daha hayırlıdır.”
2. Makam: Korkmaktır. Yani dervişlerden korkar.
3. Makam: Mâsivâdan sakınıp uzaklaşmak.
4. Sıdk ve ihlas. Âyet: “Sadece dini Allah’a tahsis ederek (ihlasla) ibadet et-
mekle emrolundular” (el-Beyyine, 98/5). Sıdk hakkında âyet: “O, sâdıkları se-
ver.”170
5. Makam: Hayâdır (utanmaktır). Nitekim Hz. Peygamber (a.s) buyurur:
“Hayâ, imandandır.”
6. Makam: Cömertliktir. Âyet: “Kim nefsinin cimriliğinden korunursa, işte
onlar kurtuluşa erenlerdir.” (el-Haşr, 59/9).
7. Makam: İlimdir. Hz. Peygamber (a.s) buyurur: “Allah, câhili dost edin-
mez (edinmedi).”
8. Makam: Sâlih ameldir. Âyet: “İman edip sâlih amel (hayırlı iş) yapanlar
için, amellerine karşılık varıp kalacakları cennet konakları vardır” (es-Secde,
32/19).
9. Kalbi temizlemektir. Âyet: “O gün mal ve oğullar fayda etmez, ancak Al-
lah’a selîm (temiz) bir kalp ile gelenler faydasını görür” (Şuarâ, 26/88-89).
10. Makam: Nefsi tanımaktır. Hz. Peygamber (a.s) buyurur: “Nefsini (ken-
dini) tanıyan Rabbini tanır.” Yani kendisinin fânî olduğunu tanıyan, bilen kişi,
Rabbinin bâkî olduğunu anlar, bilir.
Marifetin makamları bitti. Hakîkatın makamları da aynı şekilde on tanedir:
1. Makam: Teslim olmak.
2. Makam: Yetmiş iki millete tek nazar ile bakmak (herkese aynı gözle bak-
mak, insanlar arasında ayrım yapmamak) ve eşit şekilde hizmet etmek.
3. Makam: Gelen ekmeğin nereden geldiğini bilmedikçe yememek.
4. Makam: Yedi uzvunu Hak yoluna hizmete fedâ eylemek.
5. Makam: Her hayvana saygılı olmalı, öldürmemelidir. Sadece yılan hâriç.
Çünkü “Eziyet (ve zarar) vereni öldürün” diye hüküm vardır.

170
Böyle bir âyet yoktur: “Allah, muhsinleri (iyilik yapanları) sever” (Âl-i İmrân, 3/134) şeklinde
âyet vardır.

561
Hoca Ahmed Yesevî

6. Makam: Seyr u sülûk (manevî eğitim) ve müşâhededir (kalp gözüyle gör-


mek).
7. Makam: Dili korumaktır.
8. Makam: Allah’a yalvarmaktır.
9. Makam: Tevhîddir (Allah’ın birliğini idrak etmektir).
10. Makam: Kalp gözünü açmak ve din ilmini anlamaktır.
Hakîkat makamları bitti.
Başarı ve ihsan Allah’tandır.
En iyisini bilen Allah’tır.
Dönüş de O’nadır.

562
Ekler

Ek-1

Fakr-nâme
Tıpkı Basım

(Almatı Milli Kütüphane Nüshası)

563
Hoca Ahmed Yesevî

564
Fakr-nâme Tıpkı Basım

565
Hoca Ahmed Yesevî

566
Fakr-nâme Tıpkı Basım

567
Hoca Ahmed Yesevî

568
Fakr-nâme Tıpkı Basım

569
Hoca Ahmed Yesevî

570
Fakr-nâme Tıpkı Basım

571
Hoca Ahmed Yesevî

572
Fakr-nâme Tıpkı Basım

573
Hoca Ahmed Yesevî

574
Fakr-nâme Tıpkı Basım

575
Hoca Ahmed Yesevî

576
Fakr-nâme Tıpkı Basım

577
Hoca Ahmed Yesevî

578
Fakr-nâme Tıpkı Basım

579
Hoca Ahmed Yesevî

580
Fakr-nâme Tıpkı Basım

581
Hoca Ahmed Yesevî

582
Fakr-nâme Tıpkı Basım

583
Hoca Ahmed Yesevî

584
Fakr-nâme Tıpkı Basım

585
Hoca Ahmed Yesevî

586
Ek-2

Risâle Der-Âdâb-ı Tarîkat


Tıpkı Basım

587
Hoca Ahmed Yesevî

588
Risâle Der-Âdâb-ı Tarîkat Tıpkı Basım

589
Hoca Ahmed Yesevî

590
Risâle Der-Âdâb-ı Tarîkat Tıpkı Basım

591
Hoca Ahmed Yesevî

592
Risâle Der-Âdâb-ı Tarîkat Tıpkı Basım

593
Hoca Ahmed Yesevî

594
Risâle Der-Âdâb-ı Tarîkat Tıpkı Basım

595
Hoca Ahmed Yesevî

596
Ek-3

Risâle Der-Makâmât-ı Erbaîn


Tıpkı Basım

597
Hoca Ahmed Yesevî

598
Risâle Der-Makâmât-ı Erbaîn Tıpkı Basım

599
Hoca Ahmed Yesevî

600

You might also like