You are on page 1of 105

MALATYALI

NECÂTÎ DÎVÂNI
MALATYALI
NECÂTÎ DÎVÂNI

DOÇ. DR. HAKAN YEKBAŞ

M A L A T Y A K İ T A P L I Ğ I
MALATYA VALİLİĞİ
MALATYA KİTAPLIĞI YAYINLARI
Edebiyat Dizisi 8

Malatyalı Necâtî Dîvânı


Doç. Dr. Hakan Yekbaş

ISBN
................................

Birinci Baskı
Temmuz 2015
Sırrım, Cân-pârem, Kızım
Koordinatör Aslı’ya...
Prof. Dr. Hasan Kavruk

Yayın Kurulu
Çetin Şişman
Yahya Karakaya
Hasan Demirbağ
Faruk Korkmaz
Şeref Çakar

Editör
.....................

Tashih - Redaksiyon
................

Kapak Çizimi
Mustafa Düzleme

Proje Uzmanı
Abbas Bozkurt

Görsel Yönetmen
Nurullah Özbay

Kapak Tasarım
..................

Tasarım Uygulama
......................

Baskı ve Cilt
Promat Basım Yayın San.ve Tic. A.Ş.
Sanayi Mah. 1673 Sok. No. 34 Esenyurt / İstanbul
Tel: (0212) 622 63 63 Fax: (0212) 605 07 98

İletişim
Malatya Valiliği
Tel: (0422) 234 54 54 Fax: (0422) 234 54 54
e-mail:malatyakitapligi@hotmail.com

Proje Yapım
Bu eserin finansmanı Malatya Valiliği, Fırat Kalkınma Ajansı
ve Kayısı Araştırma Geliştirme ve Tanıtma Vakfı tarafından sağlanmaktadır.
Bu yayının içeriği, destekleyen kuruluşların görüşlerini yansıtmamakta olup
içerik ile ilgili sorumluluk yazar/yazarlara aittir.
DOÇ. DR. HAKAN YEKBAŞ

1976 yılında Sivas’ta doğdu. İlk ve ortaöğrenimini Sivas’ta tamamladı. 1999 yı-
lında Erzurum Atatürk Üniversitesi Kâzım Karabekir Eğitim Fakültesi Türk Dili ve
Edebiyatı Öğretmenliği Bölümünden mezun oldu.
Milli Eğitim Bakanlığına bağlı muhtelif okullarda beş yıl boyunca Türkçe
Öğretmeni olarak çalıştı. 2004 yılında Cumhuriyet Üniversitesi Türk Dili Bölümüne
Türk Dili Okutmanı olarak atandı.
2005 yılında Cumhuriyet Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve
Edebiyatı Bölümünde Hüdâyî-i Kadîm Dîvânı (Edisyon Kritik-Metin-İnceleme) adlı ça-
lışmasıyla yüksek lisansını, 2011 yılında Sebzî Divanı (İnceleme-Tenkitli Metin) adlı
çalışmasıyla da doktora öğrenimini tamamladı.
Yazarın Osmanlı kültürü ve edebiyatı konusunda değişik dergilerde yayımlan-
mış bilimsel makaleleriyle elinizdeki eserin dışında yayımlanmış üç kitabı (Sehî Bey
Divanı, Kitabevi Yayınları, İstanbul 2010; Türk Edebiyatında Hz. Ali ve Hz. Fâtıma
Mevlidleri, Asitan Kitap, Ankara 2012; Divan Şiirinde Ashâb-ı Kehf ve Râşih’in Ashâb-ı
Kehf Mesnevîsi, Kitabevi Yayınları, İstanbul 2012) bulunmaktadır.
Hâlen Cumhuriyet Üniversitesi Edebiyat Fakültesinde öğretim üyesi olarak gö-
revine devam eden Hakan Yekbaş, evli ve üç çocuk babasıdır.
SUNUŞ

Bârekallâh gülistân-ı bülbülândur Aspozi


Cenneti tezkîr ider âlî-mekândur Aspozi
Mu’tedil âb u hevâ hem müctemi envâ-ı zevk
Mecma-ı bezm-i safâ-yı ârifândur Aspozi
Necâtî

Şiir; kelimelerle ilahi ve beşeri aşkın, tabiatın, kâinatın ve insanın, gönüllere


resmedilme sanatıdır. Şiir, sözlerin en güzeli, edebiyatın baş tacıdır; duygunun
bin bir çeşidinin ifadesine imkân sağlayan yegâne yoldur. İlahi buyrukların mu-
azzam gücü, şiir diliyle vahyedilmiş olmalarından ileri gelmektedir. Bu nedenle
şiir, kelimeler vasıtasıyla zaman ve mekânı aşan emsalsiz bir güce sahiptir.
Vakurdur şiirin kelimeleri; kimi zaman yiğit, kimi zaman hüzün dolu… Ve
öyle tanıdıktır ki bazen, kendini bulur insan sözün ve sanatın duygu ummanı-
nın billur katrelerinde. Çünkü sayfalara çalakalem işlenmiş suskun karalamalar
bütünü değildir şiir; hislerin intifadasıdır, ışığa uzanan kardelen bir umuttur.
Malatyalı Necati Divanı adlı bu müstesna eser de, imam ve mutasavvıf
Muhammed Necati’nin gönül ikliminden esintilerin kuşattığı şiirleri uhde-
sinde barındırmaktadır. Dînî-Tasavvufî Türk Edebiyatı’na emsal teşkil edecek
Divan’ını vücuda getirip bizlere miras bırakan Malatyalı Necati’yi bundan mü-
tevellid rahmet ve şükranla yâd ediyorum.
Bu vesileyle; eseri hazırlayan Doç. Dr. Hakan Yekbaş’a, eserin hazırlanma-
sında emeği ve katkısı bulunan herkese ve Malatya Kitaplığı Projesi görevlileri-
ne teşekkür ediyor, müstakbel çalışmalarında başarılar diliyorum.
Süleyman KAMÇI
Malatya Valisi
İÇİNDEKİLER Atasözleri ve Atasözü Hükmünde Söyleyişler / 36
Deyimler / 38
Yerel Söyleyiş / 26
DİVAN’IN ŞEKİL ÖZELLİKLERİ / 44
NAZIM ŞEKİLLERİ / 44
Divan Şiiri Nazım Şekilleri / 44
Kaside / 44
ÖN SÖZ / 15 Murabba² / 45
GİRİŞ / 17 Tahmîs / 45
Tesdîs / 46
BİRİNCİ BÖLÜM
Gazel / 46
NECÂTÎ’NİN HAYATI VE EDEBÎ KİŞİLİĞİ / 19 Kıt²a / 446
NECÂTÎ’NİN HAYATI / 19 Halk Şiiri Nazım Şekilleri / 47
Adı / 19 Semai / 47
Mahlası / 20 Koşma / 47
Doğum Yeri ve Tarihi / 22 Destan / 47
Öğrenimi ve Mesleği / 22 VEZİN / 48
Tarîkatı / 23 KAFİYE / 51
Ailesi ve Hayatıyla İlgili Diğer Bilgiler / 24 DİVAN’IN MUHTEVASINDA DİKKAT ÇEKEN DİNÎ VE
Ölümü / 26 TASAVVUFÎ HUSUSLAR / 53

EDEBÎ KİŞİLİĞİ / 26 Dinî Unsurlar / 54


Tasavvufî Unsurlar / 68
TOPLUM VE KÜLTÜR / 78
İKİNCİ BÖLÜM
Kişiler / 78
DİL VE ÜSLUP ÖZELLİKLERİ / 33 Hükümdar ve Devlet Adamları / 78
Sade Türkçe / 33 Tarihî ve Efsânevî Kişiler / 79
KISALTMALAR
Kavimler / 82
Coğrafya / 82
Sosyal Hayat / 92

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

METİN TESPİTİYLE İLGİLİ HUSUSLAR / 99 bk. : Bakınız


NÜSHA TAVSİFİ / 99 C : Cilt
Nüshanın Değerlendirilmesi / 100 çev. : Çeviren
Nüshanın İmlasıyla İlgili Hususlar / 100 Hz. : Hazret-i
Türkçe Kelimelerin İmlasıyla İlgili Hususlar / 10 haz. : Hazırlayan
Metin Neşrinde İzlenen Yöntem / 102 KBY : Kültür Bakanlığı Yayınları
Çeviri Yazı Sistemi / 103 m. : Miladî tarih
MEB : Milli Eğitim Bakanlığı
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM No. : Numara
S : Sayı
METİN / 105
s. : Sayfa
SBE : Sosyal Bilimler Enstitüsü
SONUÇ / 201
TDK : Türk Dil Kurumu
KAYNAKÇA / 203
TDV : Türkiye Diyanet Vakfı
DİZİN / 207
TTK : Türk Tarih Kurumu
vb. : Ve benzer(ler)i
vr. : Varak
Yay. : Yayınevi, Yayınları
yy. : Yüzyıl
ÖN SÖZ

Osmanlı döneminde edebî muhitlerin başta payitaht İstanbul ile


Edirne, Bursa, Manisa, Kütahya ve Afyon gibi şehzade sancakları etrafın-
da toplandığı bilinmektedir. Bunun doğal sonucu olarak Tanzimat’tan
günümüze kadar divan edebiyatıyla ilgili tetkiklerin İstanbul merkezli
ve birinci sınıf şairler etrafında yoğunlaştığı görülmektedir. Ancak son
yıllarda ikinci sınıf ya da taşra şairi diye tabir edilen divan şairlerine yö-
nelik çalışmalar da yaygınlık kazanmaya başlamıştır. Böylece tezkire ve
biyografi kitaplarında adı bile geçmeyen, eserlerinin nüshalarına genel-
likle şahsi kütüphanelerde rastlanan şairler gün ışığına çıkarılmaya baş-
lanmıştır. Bu tür çalışmalar, divan edebiyatının taşrada nasıl algılandı-
ğını ve Osmanlı kültür coğrafyasının ne kadar geniş bir alana yayıldığını
göstermektedir.
Söz konusu şairlerin eserlerinde yaşadıkları bölgenin şartlarına göre
söyleyiş ve muhtevada bazı farklılıklar olduğu da dikkati çekmektedir.
Bu farklılıklar, nevi şahsına münhasır divan şairlerinin ortaya çıkmasına
sebep olmuştur. Bunlardan birisi de Malatyalı Muhammed Necâtî’dir.
Necâtî, şiirlerinde umumi olarak tasavvufî konuları işleyen mutasavvıf
bir şairdir. Ayrıca memleketi Malatya’ya dair gözlemleri ve tasvirleri
değerlendirildiğinde kültür ve şehir tarihi açısından önemli bir şahsi-
yettir.
Necâtî, XIX. yüzyılda Malatya’nın yetiştirmiş olduğu dikkate de-
ğer şairlerinden birisidir. Tezkire ve biyografilerde hayatı hakkında
herhangi bir bilgi bulunmamaktadır. Sultan II. Abdülhamîd için yazdı-
ğı övgülerden, Malatya’da 3 Mart 1894’te meydana gelen deprem sonu-
cu yıkılan Yeni Cami için söylediği kasideden ve 5 Kasım 1890 tarihinde
Malatya Çarşısı’ndaki yangını anlatığı destanından 19. yüzyılda yaşadı-

15
ğı anlaşılmaktadır. Yine Divan’ın sonundaki hasbihal tarzında söylemiş istinsahlarına bile rastlanmaktadır. Bu da Divan’da birçok kelimenin
olduğu destanında yetmiş yaşına geldiğini ve bir süre İstanbul Kuleli okunmasını ve anlamlandırılmasını güçleştirmiştir.
Kışlası’nda imamlık görevini ifa ettiğini öğrenmekteyiz. Çalışmamız üç bölümden oluşmaktadır:
Şairin bilinen tek eseri, Milli Kütüphane 8876 numarada kayıtlı olan Birinci bölümde, şairin hayatı ve edebî kişiliği teferruatlı olarak ele
Divan’ıdır. Gayr-ı mürettep olan yazma Divan, toplam 60 varaktır. alınıp işlenmiştir. Kaynaklarda Necâtî ile ilgili herhangi bir bilgi bulun-
Yazma nüsha, aruz kalıbıyla söylenmiş 76 manzume ve hece ölçüsüyle mamasına karşılık Divan’ındaki bilgilerden hareketle hayatına ve edebî
kaleme alınmış 7 şiir ihtiva etmektedir. Divan’ın bilinen tek bir nüshası şahsiyetine dair önemli bilgilere ulaşılmıştır.
bulunmaktadır. Söz konusu ünik nüsha, Milli Kütüphanedeki kayıtlara
İkinci bölümde ise Divan’ın şekil ve muhteva hususiyetleri ayrıntılı
göre Abdullah Öztemiz’den satın alınmıştır.
bir şekilde incelenmiştir. Divan’daki şiirler; dil ve üslup özellikleri, ve-
Şiirlerinde Necâtî mahlasının yanı sıra Fehmî mahlasını da kullanan zin, kafiye, nazım şekilleri ve muhteva bakımından değerlendirilmiştir.
şair, Nakşibendî tarikatının Hâlidiyye koluna mensup bir mutasavvıf-
Son bölümde ise nüsha tavsifi yapılmış, ardından metnin hazırlan-
tır. Zahirî ve batınî ilimlere vâkıftır. Malatya’da Hacı Feyzullâh Efendi
masında izlenen yol ve tek nüshadan hareketle oluşturulan transkripsi-
adında bir mürşide bağlandığını söyleyen şairin şiirlerinde ana tema
yonlu metin verilmiştir. Metin oluşturulurken Divan’daki şiirlerin yeri
tasavvuftur. Şiirlerinin önemli bir bölümünü tasavvufî neşve ile kale-
değiştirilmemiş, nüshadaki dizilişe riayet edilmiştir. Metnin sonuna bir
me almıştır. Hikemî tarzdaki manzumelerinde ise Nâbî etkisi hissedil-
de dizin ilave edilmiştir.
mektedir. Divan’ında şehir methiyesi tarzında yazdığı manzumeler de
önemli bir yer tutmaktadır. Şair, Aspozi (Malatya) ve İstanbul’u met- Malatya’nın kültür ve edebiyat tarihi açısından önemli bir çalışma
hettiği murabba²larında söz konusu şehirlerin sosyal ve kültürel hayatını olduğuna inandığımız bu kitabın, divan edebiyatı konusunda yapılacak
yansıtan önemli bilgiler vermektedir. Özellikle Aspozi’yi övdüğü şiiri araştırmalara katkı sağlamasını temenni etmekteyiz. Ünik nüshadan
ile ramazan, afyon ve büyük bir yangını anlattığı destanları, Necâtî’nin hareketle hazırlanan metindeki muhtemel eksiklikler ve yanlışlar ko-
gözünden 19. asır Malatya’sını gözler önüne sermektedir. nusunda araştırmacıların tavsiye ve tenkitlerinin bizlere yol gösterece-
ğine inanıyoruz.
Necâtî, şiir geleneği içerisinde divan şiiri ve halk şiiri arasında sayıla-
bilecek bir yerde durur. Manzumelerinde hem aruz hem de hece vezni- İki cihan saadetim eşim ve çocuklarıma her zaman yanımda olduk-
ni kullanmıştır. Eserinde klasik Türk edebiyatından kaside, gazel, kıt²a, ları için teşekkür ediyorum. Aşmakta zorlandığım engellerde, bilgi ve
murabba², tahmis ve tesdis nazım şekillerinin yanında halk şiirine ait tecrübeleriyle bana yol gösteren değerli hocalarım Prof. Dr. Mehmet
koşma, semai ve destan gibi nazım şekillerine yer vermiştir. Arslan ve Prof. Dr. Hüseyin Akkaya Bey’e şükranlarımı arz ediyorum.
Bu çalışmanın Malatya kültür ve edebiyatına katkıda bulunması temen-
Muhammed Necâtî, aruz ve heceyle söylediği şiirlerinde genellikle
nisiyle, kitabın basımını gerçekleştiren Malatya Valiliğine ve emeği ge-
sade bir dil kullanmıştır. Heceyle yazdığı şiirlerinde Malatya ağzında
çen bütün yetkililere teşekkürlerimi sunuyorum.
yaygın olarak konuşulan kelimelere yer vermiştir. Divan şiiri nazım şe-
killerinde ise şairin geleneğe uygun bir biçimde mazmunları, benzetme-
leri ve sembolleri kullandığı görülmektedir. Hakan YEKBAŞ
Buna karşın şairin aruz ve hece ölçüsünü uygulamada başarılı ol-
duğu söylenemez. Divan’da vezin kusurlarına sıkça rastlanmaktadır.
Özellikle hece ölçüsüyle yazdığı şiirlerinde ölçüye uymayan birçok mıs-
ra bulunmaktadır. Bazı manzumelerde kafiye uyuşmazlığı da dikkati
çekmektedir.
Divan’la ilgili bir diğer önemli husus ise metnin imlasıyla ilgilidir.
Muhtemelen Necâtî’nin elinden çıkmış olan Divan nüshasında özellik-
le Arapça kelimelerin yazımında tutarsızlıklar ve yanlışlar hemen göze
çarpmaktadır. Öyle ki bazen bir beyit içerisinde aynı kelimenin farklı

16 17
BİRİNCİ BÖLÜM

NECÂTÎ’NİN HAYATI
VE EDEBÎ KİŞİLİĞİ

HAYATI

Necâtî’nin hayatı hakkında tezkire ve benzeri eserlerde herhan-


gi bir bilgi bulunmamaktadır. Buna karşın şairin bilinen tek eseri olan
Divan’ında hayatına dair önemli bilgiler yer almaktadır.

Adı
Şairin asıl adı Muhammed Necâtî’dir. Divan’ında adının Muhammed
olduğunu birkaç beyitte ifade etmektedir:

Pes derûnum levģine düşdi hidâyet noķšası


Çoķ şükür ismim Muģammed ni²met-i ²užmâsıyam (5/8)

Yaķarsañ cismimi yâ Rab Muģammed ismini ģıfž it


Ģabîbiñ ismi var ben de ki iģsânıñ yetişmez mi (32/4)

Yedimde sermâyem ancaķ Muģammed ismidir yâ Hû


Baña raģm eyle sulšânım ki efġânım yetişmez mi (32/5)

Osmanlı arşivlerindeki bilgiler de şairin Divan’ındaki beyanlarını


doğrulamaktadır.

18 19
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I

Buna göre oğlu Ahmed Cemal Efendi’yle ilgili bir arşiv belgesinde şa- İki maĥlaŝdan birini ķabż idüp ķıldım ķabûl
irin adının Muhammed Necâtî olduğu kayıtlıdır. 1 Mürşidim virdi Necâtî Fehmiyâ dirler bize (62/7)

Mahlası İki maĥlaŝdan birini pîrim iģsân eyledi


Şairlerin kendine uygun bir mahlas seçmesi, hem halk hem de divan Birini virdi ²adûlar źemm idüp bî-çâreniñ (33/6)
şiiri geleneğinde şairliğin ilk şartlarından birisi sayılmıştır. Bilindiği gibi
şairlerin halk ve divan şiirinde mahlas almalarında veya seçmelerinde bazı
yollar vardır. Bunlar gelenekle belirlenmiş usullerdir. Halk şairleri genel- Şair, şiirlerinde genellikle Necâtî mahlasını tercih etmiştir, çok az sa-
yıda şiirinde ise Fehmî mahlasını kullanmıştır:
likle rüyada bade içme motifine dayalı olarak mahlaslarını alırlar. Divan
şiirinde ise şairler, sanatkârlığını en iyi bir şekilde temsil edebilecek yani
onların her anlamda özelliklerini yansıtabilecek mahlasları tercih etmiş- Bu fânî verdiniñ źevķın temâşâ ķılma ey ġâfîl
lerdir. Şairlerin birçoğu; kişisel özellikleri, soyu, mesleği, sosyal durumu, Eger ²âķıl iseñ Fehmî ŝaķın gül-zâreden gel geç (30/6)
fizikî görünümü, doğduğu yer, şiir anlayışı vb. kriterlerden hareketle mah-
laslarını seçmişlerdir.2 Bazı şairler ise gelenekte hoş karşılanmasa da bir-
den fazla mahlas kullanmışlardır.3 Seniñ ²aşķ u firâķından deli dîvânedir Fehmî
Muhammed Necâtî’nin iki mahlası bulunmaktadır. Şiirlerinde ge- Šolaşmış şem²-i dil-dâra yanar pervânedir Fehmî
nellikle Necâtî mahlasını kullanan şairin bir diğer mahlası ise Fehmî’dir. Necâtî câm-ı vaŝlıñdan ķanar mestânedir Fehmî
Şair, her iki mahlası nasıl aldığını Divan’ında açıklamıştır. Buna göre Meded yâ Rabbî sen ķoyma beni dünyâda ģasretde
Necâtî’nin mahlasını rüyasında Hz. Peygamber vermiştir. Şairin bu beya- Sevindirme şu mel²ûnu yarın rûz-ı ķıyâmetde (51/7)
nı yukarıda ifade ettiğimiz halk şiiri geleneğine uygun bir şekilde mahla-
sını seçtiğini göstermektedir:
Şair, iki şiirde ise Necâtî ve Fehmî mahlaslarını beraber kullan-
mıştır:
Ĥˇâbımda nažar ķıldım Muģammed Muŝšafâ’ya ben
Ģużûr-ı ģażrete irdim yetişdim anda dîvâna
Bu Necâtî derd-mendiñ derdine olmaz devâ
Mübârek leblerinden pes döker dürler Resûlullâh Ķıl kerem lušf u ²inâyet Fehmiyâ dîvâneniñ (33/7)
Kelâm-ı gevherîn aldım ķarışdım gül ü gül-şâna
Ŝırâš-ı müstaķîm üzre yüridim ben bi-iźnillâh
Benim bu çekdigim cevr ü cefâlar hep maģabbetdir
Necâtî maĥlaŝın virdi baña raģm itdi merdâne (78/23, 24, 25)
Yeter źemm itme ey zâhid girişdi Fehmî ²ummâna

Şairler bazen de üzerinde etkisi olan, sevip saydığı birinin telkiniyle
Beni ²afv eyle sulšânım ģabîbiñ ģürmeti yâ Rab
mahlaslarını seçmektedirler. Aşağıdaki beyitlerden şairin diğer mahlası
olan Fehmî’yi mürşidi Hacı Feyzullah Efendi’nin verdiği anlaşılmaktadır: Necâtî sâ³iliñ her dem ŝıġındı bâb-ı Sübģân’a (78/34, 35)

1 Başbakanlık Osmanlı Arşivi, DH.SAİD, 171/69.


2 Harun Tolasa, Sehî, Latîfî ve Âşık Çelebi Tezkirelerine Göre 16. YY’da Edebiyat Araştırma ve
Eleştirisi, İzmir, 1983, s.240; Ali Yıldırım, Divan Edebiyatında Mahlas ve Mahlas-nâmeler,
Ankara, 2006, s.105-106.
3 Orhan Kurtoğlu, “Divan Şiirinde Mahlas Değiştiren ve Birden Fazla Mahlas Kullanan Şa-
irler”, Bilig, S. 38, 2006, s. 75.

20 21
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I

Doğum Yeri ve Tarihi Tarîkatı


Necâtî, Malatyalıdır. Aspozi’yi övdüğü şiirinde Malatya’yı kendi mes- Necâtî, Nakşibendî tarikatının Hâlidiyye koluna bağlı bir mutasavvıf-
keni olarak nitelendirmektedir: tır. Şair, birçok beyitte bunu açıkça dile getirmektedir:
Tecde’niñ źevķi ŝafâsı bir yere olmaz ķıyâs
Mu²tedil âb u hevâsı mîvesi ġâyet de ĥâŝ Naķş-bendî nakş-bendîyem sülûk-ı Ĥâlidî
Kendi meskeniñ Necâtî ķıl ziyâde iltimâs Şâh-ı ķutb-ı evliyâdır maģzen-i feyż-i Ĥudâ (1/9)
Görmedim göster baña bir miśli yoķ Aŝpozi’niñ (4/11)
Bâšınım ehl-i šarîķat Naķş-bendî Ĥâlidî
Necâtî’nin doğum tarihine dair bir bilgi bulunmamaktadır. Ancak Žâhirim şer²-i şerî²at kenziniñ fetvâsıyam (5/9)
Divan’ındaki Sultan II. Abdülhamîd için yazdığı övgülerden, Malatya’da
3 Mart 1894’te meydana gelen deprem sonucu yıkılan Yeni Cami için söy-
Râh-ı Ģaķ’dan bir dem eylemem firâr
lediği kasideden ve 5 Kasım 1890 tarihinde Malatya Çarşısı’ndaki yangını
anlatığı destanından 19. yüzyılda yaşadığı anlaşılmaktadır. Divan’ın so- Šarîķ-i Naķşî’de ķılmışam ķarâr
nundaki hasbihal tarzında söylemiş olduğu destanında ise yetmiş yaşına Kendi derûnumda gizledim esrâr
geldiğini söylemektedir. Buna göre şairin 19. asrın ilk yarısında doğduğu- ²İlm-i bâšın ile šutdum ²irfânı (82/52)
nu söylemek mümkündür.
Necâtî, Hacı Feyzullâh adında bir mürşide intisap etmiştir. Divan’daki
Öğrenimi ve Mesleği birçok şiirde şeyhinin adını zikretmekte, onu övmektedir:
İmam olması hasebiyle şer²î, mutasavvıf olması nedeniyle bâtınî ilimle-
re vâkıf olan şairin medrese tahsili görmüş olması muhtemeldir. Aşağıdaki Mürşid-i kâmil dilerseñ bâb-ı Feyżullâh šut
beyitlerden şairin bâtınî ilimleri bildiği anlaşılmaktadır:
Gir erenler meclisine bend olup aģbâba gel

Râh-ı Ģaķ’dan bir dem eylemem firâr


Var mıdır miśli cihânda Ģacı Feyżullâh gibi
Šarîķ-i Naķşî’de ķılmışam ķarâr
Terbiyet bâbında kâmil nitekim âdâba gel (8/10,11)
Kendi derûnumda gizledim esrâr

²İlm-i bâšın ile šutdum ²irfânı (82/52)

Hidâyet eyledi Ģażret-i Allâh


Hasbihal türünde yazdığı destanından İstanbul’daki Kuleli Kışlası’nda
Bizi irşâd iden Ģâcı Feyżullâh
imamlık yaptığını öğrenmekteyiz. Aynı bilgiye Başbakanlık Osmanlı
Arşivleri’nde de rastlamaktayız:4 Ednâ bendesiyem pes rûy-ı siyâh
Ķašreyi terk itdim aldım ²ummânı (82/51)
İstemem redd itdim şöhreti şânı
Ĥâŝŝa ²askerinde imâm-ı śânî Aşağıdaki beyitten Bayram adında bir mürşide daha bağlandığı anla-
şılmaktadır:
Çoķ zamân İslâmbol’da šutdum mekânı
Bayrâm üstâdım efendim mürşid-i ķušb-ı cihân
Ķuleli Ķışlası’ndan alıñ ĥaberi (83/4)
Varlıġım bir bir šaġıtdı ģâliyâ yaġmâlanur (6/12)
4  Başbakanlık Osmanlı Arşivi, DH.SAİD, 171/69.

22 23
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I

Ailesi ve Hayatıyla İlgili Diğer Bilgiler Naŝıl ²adûlarla ķılam ŝavaşı


Necâtî, hayatının büyük bölümünü Malatya’da geçirmiştir. Ancak gö- Baña çoķ gördiler cüz³î ma²âşı
revi gereği İstanbul’da da bulunduğu anlaşılmaktadır. Divan’da İstanbul Necâtî baġrıña baŝ türâb šaşı
övgüsü mahiyetinde yazılmış murabba²sı onun bu şehirde bir süre kaldığı-
Ehl-i Malašya’dan alıñ ĥaberi (83/7)
na işaret etmektedir. Ayrıca Divan’daki bazı şiirleri bize, şairin hayatının
son demlerini İstanbul’da geçirdiğini düşündürmektedir. Necâtî, aşağıda-
ki dörtlüklerde artık yetmiş yaşına gelmiş bir emekli olduğunu ve sıkıntı- 3 Mart 1894’te meydana gelen deprem sonucu yıkılan Yeni Cami için
lar içinde İstanbul’da yaşadığını söylemektedir: yazdığı kasideden o tarihlerde Malatya’da olduğunu öğrenmekteyiz. Söz
konusu manzumede Necâtî, İstanbul’da bulunan Sultan Hamîd’i görmeyi
arzuladığını söylemektedir. Bu ifadelerden anlaşılıyor ki şair, o yıllarda
Ben bir teķâ²üdüm kendi başıma
Malatya’da yaşamaktadır.
Bil ki irmişimdir yetmiş yaşıma
Söyleyem aģvâlim dîn ķardaşıma
Anıñ vaķt ü zamânında žuhûra geldi bu mescid
Ŝoruñ iĥvânlardan alıñ ĥaberi
Hezâr yâ Rab ²ömürler vir cihânda ol Ģamîd Ĥân’a

N’idem şimden gerü bostânı bâġı


Şu dünyâ çeşm ile bir kez nažar ķılsam o ĥünkâra
Gitdi yigitligiñ ķalmadı çaġı
Hezâr cânım fedâ olsun ki sulšân ibni sulšâna (78/5, 7)
Ben olmuşam Sulšân ²Azîz çerâġı
Ŝoruñ İslâmbol’dan alıñ ĥaberi (83/1, 2)
Necâtî, hac farizasını da yerine getirmiştir. Aşağıdaki iki beyitte şair
Hz. Peygamber’in ravzasını ziyaret ettiğini ve Ka²be’yi tavaf ettiğini ifade
Kuleli Kışlası’nda imam olarak görev yapan Necâtî, gurbette dostları- etmektedir:
nın bulunmadığını, şiirinin kıymetinin bilinmediğini de ifade etmektedir:

Ķalmadı dünyâ murâdımdan yeter ey zâhidâ


Bulmadım kendime muģibb-i ŝâdıķ
Çoķ şükür beyti šavâf sa²y eyledim beyne’ŝ-ŝafâ
Emśâlim miśillû baña mušâbıķ
Nažmımdan añlamaz ģekîm-i ģâźıķ
Ravża-ı pâk-i sa²âdetde niyâz itdim hezâr
Ŝoruñ ²âriflerden alıñ ĥaberi
Ol Ebû Bekr ²Ömer ü ²Ośmân ²Alîyü’l-Murtażâ (1/14, 15)

İstemem redd itdim şöhreti şânı


Viŝâl-i Ka²be’sin şâhıñ šavâf itmekdedir ķaŝdım
Ĥâŝŝa ²askerinde imâm-ı śânî
Ki iģsân eyledi Allâh bi-ģamdillâh ²ašâ gördüm (15/4)
Çoķ zamân İslâmbol’da šutdum mekânı
Ķuleli Ķışlası’ndan alıñ ĥaberi (83/3, 4)
Başbakanlık Osmanlı Arşivleri’nde Necâtî’nin 1290/1873 yılında
Ahmed Cemal adında bir oğlunun bulunduğu kayıtlıdır.5 Bu bilgi şairin
Aşağıdaki dörtlükten Necâtî’nin İstanbul’dan ayrıldığı anlaşılmakta- evli olduğunu da göstermektedir.
dır. Şair, İstanbul’daki düşmanlarıyla başa çıkamamıştır. Ayrıca cüz³î mik-
tardaki maaşını da elinden almışlardır:
5  Başbakanlık Osmanlı Arşivi, DH.SAİD, 171/69.

24 25
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I

Ölümü Söyledim bir ķaç ġazel ķılsun nažar erbâb-ı dil


Necâtî’nin ölüm tarihi hakkında herhangi bir bilgi bulunmamaktadır. Raģm idüp iĥvânımız bu bendeye ķılsun du²â (2/12, 13)
Ancak Divan’ında Malatya’da 3 Mart 1894’te meydana gelen deprem so-
nucu yıkılan Yeni Cami için yazdığı kasideden ve 5 Kasım 1890 tarihin- Necâtî, şiirlerini yâd edilmek amacıyla söylediğini de belirtmektedir:
de Malatya çarşısındaki yangını anlatığı destanından 19. asrın sonlarında
hayatta olduğu anlaşılmaktadır. Ancak Yeni Cami’nin yeniden yapımını
anlattığı kasidesinden anlaşıldığı kadarıyla caminin yapımı henüz tamam- Yâdigâr olsun deyü iĥvânıma ķaŝd eyledim
lanmamıştır. Oķıyup yâd eylesün bu bendeyi bây u gedâ (1/6)

Recâm budur Ĥudâ’dan kim şu câmi² pes temâm olsun Şair, şiirlerini ancak ârif-i billâh olanların anlayabileceğini ifade et-
mektedir. Necâtî’ye göre câhiller onun söylediklerini idrak edemezler:
İder münkirler istihzâ bizi źevķ itme düşmâna (78/21)

²Ârif-i billâh olan añlar kelâmım ser-te-ser


Yeni Cami’de bulunan bir kitabede tamiratın 1328/1910 yılında bittiği
kayıtlıdır.6 Şair, muhtemelen Yeni Cami’nin açılışını görmemiştir. Buna On sekiz biñ ²âlemiñ sırrında seyrân olmadıķ (24/9)
göre Necâtî’nin 1894-1910 yılları arasında ölmüş olması muhtemeldir.
Nažmımıñ her bir kelâmı câhile ²anķâ gelür
EDEBÎ KİŞİLİĞİ Kâm ile güher baġışlar dür döküp yek-tâlanur (6/10)
Necâtî, aruz ve hece ölçüsüyle şiirler kaleme almıştır. Bu yönüyle di-
van ve halk şiiri geleneğinin ortasında yer alan bir şairdir. Divan’da ağır- Necâtî’nin birçok şiirinde pendimi tut, pendimi gûş eyle, kulak tut, din-
lıklı olarak divan edebiyatı nazım şekilleri yer alsa da şairin aruz vezninde le, nazar kıl, aç gözün gibi ifadeleri kullanması ve nasihat-âmiz bir üslubu
başarılı olduğunu söylemek güçtür. Aynı şekilde heceyle söylediği şiirle- benimsemesi, şiirlerini yol göstermek ve tebliğ maksadıyla yazdığını gös-
rinde de ölçü hatalarına rastlanmaktadır. termektedir:
Necâtî’nin şiirinde geleneksel dinî-tasavvufî Türk edebiyatının yansı-
maları sıklıkla görülmektedir. Manzumelerinde irşat ve tebliğin ön plana Bu Necâtî’den ĥaber al pendini šut zâhidâ
çıkması, didaktik bir üslubu tercih etmesi onun mutasavvıf kimliğinin bir
Ķašreden vaz gel ki ġâfil söyleme ²ummâna söz (54/7)
yansımasıdır.
Yukarıda bahsi geçtiği üzere şairin iki mahlası vardır. Şairin, Necâtî
mahlasını seçerken halk şiirinde rastladığımız rüya motifinden yararlan- Gûş eyle pendimi gel iki gözüm
ması, Fehmî mahlasını üstadı ve şeyhi Hacı Feyzullah’tan alması onun Yâd idem bir tuģfe söyleyem sözüm
her iki gelenekten istifade ettiğini göstermektedir. Aşağıdaki beyitlerde Geçirdim merâķla gice gündüzüm
Necâtî, şiir söyleme sebebini yine halk edebiyatındaki rüya motifinden ya- Kimse bu derdlere dermân olamaz (63/1)
rarlanarak ifade etmektedir. Buna göre rüyasında Hz. Peygamber’i gören
şair, gönül erbabına hitaben şiirler kaleme almıştır:
Cân u dilden gel ķulaķ ur bu sözime ey püser
Kimseniñ ²aybın gözetme šut naŝîģat al nidâ (1/10)
Bir gice ma²nâda görsem faĥr-i ²âlem serveri
Raģm idüp ķıldı işâret ol Resûl-i Kibriyâ
Necâtî, her şeyden önce mutasavvıf bir şairdir. Divan’ında
6 İsmail Aytaç, Malatya Türk-İslam Dönemi Mimari Eserler II, Malatya Kitaplığı, Malatya 2013, Nakşibendiyye tarikatının Hâlidiyye koluna mensup bir sâlik olduğunu
s. 262. her fırsatta dile getiren şair, şiirlerinde tasavvufa sıkça yer vermiştir:

26 27
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I

Naķş-bendî nakş-bendîyem sülûk-ı Ĥâlidî Ķıl nažar ²ibret göziyle işbu miģnet-ĥâneye
Şâh-ı ķutb-ı evliyâdır maģzen-i feyż-i Ĥudâ (1/9) Aldadup zehrin ŝunar bir mûr u mâr eyyâmıdır (34/3)

Birçoğu tebliğ ve irşat maksadıyla kaleme alınmış olan bu manzumele- Necâtî, Osmanlının 19. asırda yaşadığı sosyal ve siyasi aksaklıklar ve
rinde şairin sık sık nefs-i emmâreden şikâyet ettiği görülmektedir: huzursuzlukların Malatya’ya yansımalarını da dile getirmiştir. Divan’da
hece ölçüsüyle söylediği Destân-ı Afyon ve Destân-ı İhrâk-ı Sânî başlıklı şi-
Ne siģr itdi baña bilmem şu žâlim nefs-i emmâre irlerinde toplumdaki yozlaşma açık bir şekilde anlatılmaktadır:
Anıñ žulmıyla vîrân oldıġım yâ Hû yetişmez mi (32/2)
Nažar ķıl ²ibretle ķaldır niķâbı
Şiirlerinin ana teması tasavvuf olan Necâtî, kendisinden önce yetişmiş Yoķdur şu kâfiriñ źerre śevâbı
bazı mutasavvıf şairlerden etkilenmiştir. Divan’da yer alan aşağıdaki beyit, Budur Malašya’nıñ śânî ĥarâbı
ünlü mutasavvıf şair Yûnus Emre’nin Cennet cennet didükleri/ Bir ev ile bir Gün bugün olmaķda olur vîrâne
kaç hûrî/ İsteyene virgil anı/ Bana seni gerek seni mısralarını hatırlatmaktadır:
Kimi serĥoş olmuş kimisi ayıķ
Gerekmez cennet ü šûbâ n’idem ģûrî vü ģavrâyı Hîç bir iş ķalmadı ol Ģaķķ’a lâyıķ
İlâhî ente makŝûdî yeter ²uķbâdan el çekdim (16/4)
Nâ-maģremlik yaŝaķ hep açıķ ŝaçıķ
²Âr u nâmûs gitdi šoldı meydâna
Necâtî’nin etkilendiği bir diğer mutasavvıf şair ise Şemseddîn
Sivasî’dir. Şair, Sivasî’nin meşhur Sür çıkar ağyârı dilden tâ tecellî ede Hakk
/ Pâdişâh konmaz saraya hâne ma’mûr olmadan beytinin ikinci mısrasını ik- Azdıķça azdılar şimdiki insân
tibas etmiştir: Merģamet ķalmadı döndükçe devrân
Ya Mehdî ĥurûcı ya ŝâhib-ķırân
Pâdişâh ķonmaz sarâya ĥâne ma²mûr olmasa Nažar ķıl ki başa gelsin šûfâna (81/12, 20, 24)
Ey Necâtî şol göñül taĥtında sulšân olmalı (18/9)
Ziyâde aluben noķŝân ŝatarlar
Şair, Yavuz Sultan Selim’in Pâdişâh-ı âlem olmak bir kuru kavga imiş / Ģarâm kesbi ģelâline ķatarlar
Bir veliye bende olmak cümleden a²lâ imiş beytine nazire yaparcasına aşağıda- Vaķt-i ŝalâ dükkânında yatarlar
ki beyti söylemiştir:
Girmez ķulaġına Tañrı eźânı

Pâdişâh-ı ²âlem olmaķ bir ķurı ġavġâ ise
Kimisi mest olmuş kimisi ayıķ
Bir velîniñ bendesiyem cinn ile insâna ne (46/2)
Hîç bir iş ķalmadı ol Ģaķķ’a lâyıķ
İģrâķ-ı ûlâya bu oldı fâyıķ
Necâtî’nin şiirlerinde dikkati çeken bir husus da onun hikemî tarzda
Diñlemez şu yanġın aŝla fermânı (82/7, 24)
söylediği manzumeleridir. Bu yönüyle Nâbî’nin etkisinde olduğunu söy-
leyebiliriz. Aşağıdaki beyitlerde onun insanlar hakkındaki görüşlerini ve
toplumdaki bazı olaylara karşı duruşunu görmek mümkündür. Ona göre Şair, yukarıda zikrettiği olumsuzluklardan kurtulmak için tövbe et-
bu dünya bir mihnet yurdudur. İnsanlar, bu dünyaya aldanmaktadır: mek ve Hakk’ın emirlerine uymak gerektiğini de ifade etmektedir:

28 29
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I

Geliñ ey ķardaşlar tevbe ķılalım


Şerî²at râhına šoġrı gidelim 9 Yazıķ lisânıña ķat² it kime söylersiñ ey şâ²ir
Ĥudâ’nıñ nehyini gel terk idelim Necâtî pend ider olsañ yüzini dönderir ²âŝa
Tefekkür ķılalım ol ķabristânı (82/14)

Necâtî, aruzla söylediği bazı şiirlerinde ahlakî ve felsefî konulara da


değinmiştir. Aşağıdaki gazelde, şairin bu konudaki düşüncelerini hikmetli
sözlerle dile getirdiği görülmektedir:

26

1 Ķażârâ bir ŝapan šaşı bir altun kâseyi ķırsa
Ne ķıymet kesb ider ol šaş ne ķıymetden düşer kâse

2 Hücûmla bir ķuduz kilâb sarây šamına pislerse


Ki te³śîr eylemez ĥalķa derûnunda olan nâsa

3 Šaķarsañ boynına gevher ne bilsün ķadrini ģimâr


Bilür ŝarrâf-ı kâmiller kerâhet gelmez ol nâsa

4 Düşerse bir ķuru ķaba nitekim fare-i aģbeś


Zîrâ mundâr olur mı ol hezârân düşseler šasa

5 Ki seyfiñ aŝlı ĥâm olsa olur mı cevheri anıñ


Eger ķaš² eyleseñ anı šayanmaz belki miķrâsa

6 Gözi önüñdeki çifte hezenlere nažar ķılmaz


Ki ġayrıñ ferdini gözler işâret ķaldırır nâsa

7 Domuzuñ derisi šâhir olur mı pes dibâġatla


Vücûdı külli mundârdır ki zîrâ gelmez ķıyâsa

8 İçi šaşına uymaz ise ol câhil münâfıķdır


Görünür ŝûretâ müslim nažar ķıl anda esâsa

30 31
ikincİ BÖLÜM

DİL VE ÜSLUP ÖZELLİKLERİ

Sade Türkçe
Necâtî’nin şiir dili; külfetsiz, sade ve samimidir. Gerek halk ve divan
şiiri arasında bir sanat anlayışına sahip olması gerekse mutasavvıf kimliği
hasebiyle duygularını sade bir dille terennüm etmiştir. Heceyle yazdığı
koşma ve destanlarında halk şiiri geleneğine uygun olarak anlaşılır bir dil
kullanan Necâtî, aruzla söylediği manzumelerinde de büyük ölçüde üslu-
bunu değiştirmemiştir. Fakat şunu da özellikle ifade etmeliyiz ki şairin
bu tercihinin sebebi bilinçli bir dil bilinci veya Arapça ve Farsçaya tepki
olarak yorumlanmamalıdır. Necâtî’nin şiir dilindeki sadelik, onun sanat
anlayışı ve şiire bakışıyla ilgilidir. Necâtî’nin sade ve anlaşılır bir dil kul-
lanmasında en önemli faktör hiç kuşkusuz okunma ve anlaşılma isteğidir.
Yer yer günlük dilin akıcılığı ile Malatya yöresine ait kelimeleri kullanma-
sı şairin anlaşılır olmayı hedeflediğini ortaya koymaktadır.
Necâtî’nin birçok şiirinde pendimi tut, pendimi gûş eyle, kulak tut, dinle,
nazar kıl, aç gözün gibi ifadeleri kullanması, amacının doğrudan okuyu-
cuyla iletişim kurmak olduğunu göstermektedir. Bu anlayış, şairin günlük
konuşma diline yakın samimi bir dili tercih etmesine sebep olmuştur.
Şairin şiirlerine bakıldığında mücerret ve müşahhas kavramların ifa-
desinde yabancı kelimelere ve uzun tamlamalara başvurmadığı rahatlıkla
görülmektedir. Bu yüzden Necâtî’nin manzumelerinde tercihini daha çok
sade ve samimi bir dilden yana kullandığını söyleyebiliriz.
Necâtî’nin halkın kullandığı sade ve samimi Türkçe ile kaleme aldığı
manzumelerinin sayısı bir hayli çoktur. Örneğin aşağıdaki iki gazelde şa-
irin, sehl-i mümtenî bir üslup sergilediği görülmektedir. Âşıkâne tarzda

32 33
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I

yazdığı bu gazellerin bir diğer özelliği ise konuşma diline yatkın bir 67
tarzda söylenmiş olmasıdır:
1 Merģamet ķıl ey efendim yârim aġlatma beni
12 Şem²iñe pervâne-veş yanarım aġlatma beni
2 Bülbülem ģüsnüñ bâġında ķıl nažar feryâdıma
1 Firâķın nârına yanmış efendim cism ile cânım Yetişir ĥâra šolaşdım gül-zârım aġlatma beni
Baña raģm eyle sulšânım kerem ķıl pek perîşânım
3 ²Âleme rüsvây olup dillerde destân olmuşam
2 Yetişmez mi baña bu zâr eyâ ey dilber-i ra²nâ Gitdi ġayret gitdi nâmûs ²ârım aġlatma beni
Benem bir bülbül-i şeydâ ĥazân olmuş gül-istânım
4 Serimi meydâna ķoydum râhıña olsun fedâ
3 Ki ģüsnüñ pertev-i naķşı šoķunmuş ķalb-i ²uşşâķa İşte ĥançer işte gerdân ĥünkârım aġlatma beni

Sînem iģrâķ olup her dem şeb ü rûz artdı sûzânım


5 Ŝad-hezâr ŝaldıñ sîneme leşker-i Hindûları
Zülfüñüñ Manŝûr’ı oldum dârım aġlatma beni
4 Dil-i nâ-şâdımıñ kenzi açılup fetģ-i bâb olmaz
Görinmez ²aynıma uçmaķ aķar şu çeşm-i giryânım
6 Rûz u şeb beytü’l-ģazende iñledim Ya²ķûb gibi
Çıķdı âsumâna âhım dil-dârım aġlatma beni
5 N²ola ol mâh-liķânıñ ben ķapusında olam Ķıšmîr
Hezârân cism ile cânım anıñ ²ıydında ķurbânım
7 Göz ucıyla yek-nažarda sînemi çâk eylediñ
²Ahdine peymân Necâtî iķrârım aġlatma beni
6 Dilerim ben Ĥudâ’dan kim viŝâl-i yâr-ı dil-dârı
Göreyim ²ayn-ı ²ibretle yetişdir derde dermânım Şairin, yukarıda bahsi geçen tarzdaki gazellerinin sayısı Divan’da bir
hayli fazladır. Buna karşın bazı Arapça ve Farsça kelimelerin yapısında
7 Şerî²at râhını šutdum šarîķatdan olup yek-tâ farklı uygulamaları olduğu da dikkat çekmektedir. Örneğin Arapça bir ke-
lime olan ekberi çoğul yapmak için Farsça çokluk eki “ân” kullanılmıştır:
Degilem ģâşâ ben münkir bu ²abd-i ²âciz iģvânım

Ol ²adû-yı ekberânıñ cânına eyle cezâ


8 Benem bir mücrim-i ²âŝî ĥašâdan ġayrı kârım yoķ
Ķašl idüp ķaldır vücûdın nefs ile emmâreniñ (33/4)
Ŝuçum ²afv eyle sulšânım beşerdir ibni insânım

Ĥurd u ĥâş eyle vücûdın nefs ile emmâreniñ


9 Necâtî ģasb-i ģâlimden ne ģikmetdir ŝorar olmaz Gel ġazâ-yı ekberânıñ işte düşmân işte sen (56/8)
Ki bilmem n’eyledim n’etdim išâ²at emre fermânım
Divan’da Eski Anadolu Türkçesinde kullanılan bazı kelime ve eklere
de rastlanmaktadır:

34 35
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I

er-ven: Geniş zaman 1. teklik şahıs eki Kurunun yanında yaş da yanar.
Dilerven meclis-i pâki eģibbâlar dilerlerse Fuķarâya şâhım yâ kimler baķar
Dü-çeşmimden aķan âba eger raģim ķılarlarsa (10/1) Ķuru sebebiyle yaşları yaķar
Isar: Gelecek zaman 3. teklik şahıs eki Yetîmleriñ âhı semâya çıķar
Kim ki iķrâr eylediyse ģaķlıġıñı yâ Resûl Billâhî ditredir ²arş-ı Raģmân’ı (82/19)
Anlarıñ ģaydır vücûdı olmayısardır memât (45/7)
Kimsenin yaptığı yanına kalmaz.
Mâddeniñ evvel ü aŝlın ķıl tefekkür zâhidâ Žann itme ķıldıġıñ meydâna gelmez
Kim ġarîb ²ömrüñ irişdi olısar yevmü’n-nüşûr (14/3) Kimse ²ibâdetle bir pula almaz
Herkesiñ itdigi kendiye ķalmaz
Söyünmek: Sönmek Ķayd olup defteriñ pinhân olamaz (63/4)
Pes derûnum içre iģrâķ ser-te-ser eyler hücûm
Mümkini olmaz söyünmez gelseler Nîl ü Furât (45/11) Hatasız insan olmaz.
Benem bir mücrim-i ²âŝî ĥašâdan ġayrı kârım yoķ
Men: Ben Ŝuçum ²afv eyle sulšânım beşerdir ibni insânım (12/8)
Ģasretâ âh firķatâ âh vâh şehîd-i Kerbelâ
(Herkes ancak dengiyle bir olur.)
Men Necâtî’yem ki yandı artdı efġânım ²Alî (53/11)
Ey Necâtî fâriġ ol aģvâl-i ²âlem böyledir
Cins cins ile ider kim aķrân aķrân ile baģś (61/10)
İrgürmek: Ulaştırmak, eriştirmek
Šur geçürme şu fenâda ²ömrüñi nergis gibi
Yavru kuş bir gün yuvasından uçar.
Mürşid-i kâmile irgür eyle iĥvân ile baģś (61/7)
Bu miģnet-ĥâneniñ derdin özine iĥtiyâr itme
Uçar bir gün yuvasından hezârân bülbülânlıķdır (68/2)

Atasözleri ve Atasözü Hükmünde Söyleyişler


Dünyanın safası geçicidir.
Necâtî, bilinen atasözlerinden ziyade halk arasında yaygın olarak kul-
Gel ey dil mihr-i dünyâdan ģaźer ķıl bî-vefâdır bu
lanılan söz kalıplarının etkileyici ve inandırıcı ifade tarzından istifade et-
miştir. Divan’da yer alan birçok söz, atasözünü çağrıştıran halk söyleyiş- Ŝafâsı câvidân olmaz zîrâ kân-ı cefâdır bu (70/1)
leri veya hikmetli sözler tarzındaki özlü sözlerdir. Öğüt niteliği taşıyan bu
sözlerin birçoğu hikmet yüklüdür. Altın yere düşmekle değerini kaybetmez.
Ķażârâ bir ŝapan šaşı bir altun kâseyi ķırsa
Aza kanaat etmeyen çoğu bulamaz. Ne ķıymet kesb ider ol šaş ne ķıymetden düşer kâse (26/1)
Rûz u şeb ģimârlar gibi gel yatma
Uyķuyı her demde oruca ķatma Altın eyer vursan eşek yine eşektir.
Aza ķanâ²at ķıl eşyâñı ŝatma Šaķarsañ boynına gevher ne bilsün ķadrini ģimâr
İsrâf ile her dem iftâr olur mı (81/7) Bilür ŝarrâf-ı kâmiller kerâhet gelmez ol nâsa (26/3)

36 37
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I

Kendi gözündeki merteği görmez de elin gözündeki çöpü görür. Ayıp gözetmek: 1/10
Gözi önüñdeki çifte hezenlere nažar ķılmaz Bağrı yanmak: 22/3
Ki ġayrıñ ferdini gözler işâret ķaldırır nâsa (26/6) Baş açık yalın ayak: 44/4
Baş koymak: 35/4, 67/4
Şu denî mekkâre içün virir düzeni Beli kırılmak: 82/11
Šoldurur ģarâmla ķara ķazġanı Bende olmak: 56/2, 56/3
Görmez gözündeki çifte hezeni Canı yanmak: 2/11
Ġayrıdan gösterir ŝapla ŝamanı (82/33) Cefa kılmak: 29/7
Derde düşmek: 6/1
Kimsenin yaptığı yanına kalmaz. Dil uzatmak: 79/7
Žann itme ķıldıġıñ meydâna gelmez Dilini kesmek: 82/37
Kimse ²ibâdetle bir pula almaz Dilini tutmak: 34/9
Herkesiñ itdigi kendiye ķalmaz Dünyadan elini eteğini çekmek: 11/8, 16/1, 42/1
Ķayd olup defteriñ pinhân olamaz (63/4) Dünyaya meyletmek: 27/7
El bağlamak: 79/10
Ahmak kazı yolarlar. El çekmek: 16/1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 38/2, 69/5
El uzatmak: 54/4
Noķŝân kesle eyle egri šırâzı
Eli boş kalmak: 42/7
Aģmaķ bulurlarsa yolarlar ķazı
Eteğinden öpmek: 21/2
Gitdi Malašya’nıñ ķalmadı feyżi
Eteğinden tutmak: 2/10
Ķorķarım bulmazlar bir loķma nânı (82/4)
Feryad etmek: 4/3
Gaflet uykusundan uyanmak: 21/5, 27/1, 38/6
Gam çekmek: 20/2
Deyimler
Gam dağıtmak: 4/2
Deyimler, şiirde ahengi sağlayan önemli unsurlardan biridir. Bu özel-
likleriyle, tıpkı atasözleri gibi sadece anlama değil beytin ses yönüne de Gam yemek: 4/2
etki etmektedir. Bu arada halk kültürü ve yaşamıyla doğrudan ilgili olan Göz açtırmamak: 40/4
deyimlerin, şiir diline bazı yapısal farklılıklarla yansıdığını da ifade etme- Gözünden kan akmak: 22/7, 28/3, 30/2, 49/8
liyiz. Divandaki deyimlerden bazıları şunlardır: Gözünü açmak: 5/6, 21/5, 25/7, 27/1, 38/1, 60/5
Haya eylemek: 9/4
Aklını başına toplamak: 27/7, 51/5, 82/5 Hayran etmek: 3/3
Âleme rezil olmak: 14/4, 67/3 İçi dışına uymamak: 26/8
Âr ve namus şişesini kırmak: 21/4 Kendini bir pula satmak: 20/5
Ara yere girişmek: 82/2 Kulak vurmak (vermek): 1/10
Ayağına yüz sürmek: 7/7 Minnet eylemek: 20/1,2,3,4,5,6,7,8,9
Ayak basmak: 44/5, 58/1, 82/37 Nazar kılmak: 4/4, 4/6, 8/7, 17/7, 21/5, 24/7, 24/10, 33/1, 34/3, 37/1, 38/6,

38 39
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I

41/2, 47/3, 54/2, 56/9, 63/3, 68/1, 71/4, 76/10, 78/1, 78/7, 78/33, 79/11, 81/24, Döşürdüm ²aķlımı yâ Rab ferâġat vaķtidir şimdi
82/13 Geçürdüm câhil evķâtım kemâlet vaķtidir şimdi
Nefsine uymak: 40/6 Baña raģm eyle sulšânım hidâyet vaķtidir şimdi
Seyrana çıkmak: 79/1 Meded yâ Rabbî sen ķoyma beni dünyâda ģasretde
Söze yürümek (başlamak): 1/1 Sevindirme şu mel²ûnu yarın rûz-ı ķıyâmetde (51/5)
Ta²n etmek: 31/3, 49/3
Telaşa düşmek: 63/13 Urmak: Vurmak, çalmak.
Ümidini kesmek: 35/6, 43/2 Cümle eşyâda cemâl-i pâkin ıžhâr eylemiş
Ümit kesmek: 3/7 Na²ra-ı İsrâfil urdı cümleye çalındı ŝûr (14/2)
Yâd eylemek: 1/6
Yol azıtmak: 40/1 Dirilmek: Toplanmak, derilmek.
Yüz suyu dökmek: 82/35 Ümmetiñ šutdı cihânı yâ Muģammed Muŝšafâ
Yüz tutmak: 9/3 Ĥâk-i pâyıña dirildi tâ melek ins ü perî (29/4)
Yüz vurmak: 60/4
Yüzünü yırtmak: 37/1 Dirildi geldi ²âlimler olup bir meclis-i kübrâ
Binâsın eyleyüp tertîb ki her biri ²aķıl-dâna (78/3)
Yerel Söyleyiş
Necâtî, Divan’ında sosyal hayata dair birçok unsura yer verdiği gibi Ditmek: Deşmek, deşelemek.
Anadolu’da özellikle Malatya’da kullanılan bazı kelimeleri de kullanmış- Vaķt-i ²uzlet geldi ey dil kim firâr eyyâmıdır
tır. Birbirin ditmekdedir nâs pes żarar eyyâmıdır (34/1)

Gül-şân (Gül-şen): Gül bahçesi. Şay: Şayia, yayılmış haber, söylenti.


Bülbülüz cinân bâġında Firâķıñla yanup yaķıldıġım dünyâya şay olsun
Gül-şân bizim seyrânımız Tenûr-ı ġamda biryân oldıġım dillerde söylensün (52/2)
Yaŝlandıķ yâr otaġında
Raģm itmez mi cânânımız (55/1) Heniz: Henüz.
Ģâlimi ²arż eyledim düşdüm heniz dergâha ben
Deprenmek: Hareket etmek, kımıldanmak, sarsılmak. Kimse esrârımı bilmez der-kenâr itdim yeter (42/4)
Deprenüp mevc urmaġa baģr-ı ģaķâyıķ ser-te-ser
Bâd-ı ²aşķ günden güne buldı derûnumda nemâ (1/3) Yazı: Düzlük, ova, alan.
Cem² olup ķız gelin düşdi yazıya
Döşürmek (Devşirmek): Toplamak. Ot ķalmadı ķoyun ile ķuzıya
Gel ol bâġ-ı cinânıñ pâsbânı Ĥınšanıñ ölçegi çıķar ġâziye
Döşür elmâsı naķş-ı kesb ü kâr it (7/8) Yazıķ šul ĥatuna öksüz oġlana (81/18)

40 41
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I

Selvi: Servi ağacı. Çuka: Çuha / Saku: Ceket / Sarma (sarka): Ceket, kollu kadife ye-
Bir demde baķanıñ ķalmaz mecâli lek .
Kimi şol çenârıñ selviniñ dalı Evvel bahâr olur boyu uzanur
Sermiş gerdânına ol oġul balı Emlâk ŝâhibi żararlı rençber ķazanur
Seyr iden ²âşıķı bî-cân iderler (79/4) Boz ²abâ bulmayan şimdi düzenür
Çuķa ŝaķu ile ŝarma miltana (81/6)
Kiprik: Kirpik.
Her biri ŝaġına ŝolına baķar Kazgan: Kazan.
²Âşıķ-ı meftûnı odlara yaķar Malašya’ya ŝanki tuģfe getürdi
Kiprigi tîrini sîneye çaķar Gül-şân idem dirken ĥâra yitirdi
Herkesiñ başına šûfân iderler (79/5) Fuķarânıñ emlâkini batırdı
Zaĥîre bulmazlar ķoya ķażġana (81/17)
Vazalak: Yersiz gereksiz konuşan, kaba, densiz.
Yetişdi Ramażân geldi dıķıldı Tırtıl: Parasız, hasta, zayıf.
²Alî ķullarınıñ cânı ŝıķıldı Kimi ĥırsız olmuş kimisi ķâtil
Şol vazalaķlarıñ evi yıķıldı Kiminiñ burnundan fitil fitil
Anlarıñ ²indinde iftâr olur mı (80/1) Afyon ŝaģibi faķir ile šırtıl
Açdan ölmüş var mı ŝor ĥâne ĥâne (81/21)
Haccak: İyi, güzel / Maççik: Dertli, hastalıklı.
Šoġrı yolı ķoyup egriye ŝapma Mekkare (Mekare): Eşek.
Ĥaççagiñ maççigiñ şey³ini ķapma Ķarışma ģikmete her işi ģaķdır
Ģarâmdan kesb idüp ĥˇânıña ŝoķma Fi’l-cümle esrâra Mevlâ šanıķdır
Žulm ile aĥź idüp iftâr olur mı (80/5) Necâtî içinde bir şey³i yoķdur
Bend it mekkareñi ŝalma insâna (81/29)
Fişne: Vişne.
Al beri bir šabaķ … kebâbı Hezen: Damların üzerine döşenen kalın ve büyük ağaç, kiriş.
Anıñ üzerine fişne şarâbı Gözi önüñdeki çifte hezenlere nažar ķılmaz
Güllâc üzerine ŝaçıñ gül-âbı Ki ġayrıñ ferdini gözler işâret ķaldırır nâsa (26/6)
Pes bunlar olmazsa iftâr olur mı (80/11)

Balcan: Patlıcan.
Âh ele girer mi ŝuyuñ böregi
Şer²i[ye]li pilav dîniñ diregi
Zeytun yaġıyla balcan böregi
Ger bunlar olmazsa iftâr olur mı (80/18)

42 43
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I

DİVAN’IN ŞEKİL ÖZELLİKLERİ Abdülhamîd, caminin yeniden yapımı için 10.000 altın hibe etmiştir.8
Necâtî’nin kasidede II. Abdülhamîd’e teşekkür etmesi, camiden bahseder-
ken mescid-i sânî şeklinde bir ifade kullanması ve 1309 yılında temelinin
NAZIM ŞEKİLLERİ
atıldığını söylemesi, (Rûmî takvime göre Yeni Câmî’nin yapımı 1309/1894
Necâtî, divan ve halk edebiyatı nazım şekilleriyle şiir söylemiş bir şa- yılında başlamıştır.) söz konusu caminin Yeni Cami olduğuna işaret et-
irdir. Divan’da yer alan 83 manzumeden 76’sı divan edebiyatına mahsus mektedir. Kaside, aruzun Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün / Me fâ ²î
nazım şekilleriyle, 7 tanesi de halk edebiyatı nazım şekilleriyle kaleme lün kalıbıyla yazılmış, 35 beyitten ibarettir.
alınmıştır.
Murabba²
Divan Şiiri Nazım Şekilleri Divan’da yer alan iki murabba²dan ilki Malatya övgüsünde yazılmış
Necâtî Divanı’nda aruzla söylenmiş divan edebiyatı nazım şekillerinin bir şehir methiyesidir. Görmedim bir mislini emsâli yok Aspozi’niñ redifli şiir,
dağılımı aşağıdaki tabloda verilmiştir: aruzun Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lün kalıbıyla kaleme alın-
mıştır. 11 bendden müteşekkil murabba²da, Aspozi (Malatya’nın eski adı)
Nazım Şekli Sayı ve çevresindeki Adafı, Banaz, Tecde ve Orduzi gibi yerleşim bölgelerinin
Kaside 2 coğrafi güzelliklerinden bahsedilmektedir. Murabba² bir şehir methiyesi
Murabba² olması yönüyle örneğine az rastlanan bir muhtevaya sahiptir.9
2
İkinci murabba² da bir şehir methiyesidir. Görmedim göster bana bir mis-
Tahmîs 1 lini İstanbul’un redifli manzume, İstanbul övgüsünde yazılmış 11 bendlik
Tesdîs 1 bir murabba²dır. Aruzun Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lün
Gazel kalıbıyla kaleme alınan murabba²da İstanbul’un birçok semtinden bahse-
68
dilmektedir.
Kıt²a 2
TOPLAM 76 Tahmîs
7 bendlik tahmîs, aruzun Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün / Me
Kaside
8 Cami hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. İsmail Aytaç, a.g.e., s.250-263; Hasan Demirbağ, Fah-
Divan’da iki kaside bulunmaktadır. Bu kasidelerden ilki münâcâttır. reddin Fırat, Medeniyetin Beşiği Malatya, İstanbul, 2013, s.88.
Besmeleyle başlayan kaside, aruzun Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lâ tün / 9 Divan şiirindeki şehir methiyelerinden bazıları için bkz. Vanço Boşkov, “Türk Edebiyatın-
Fâ ²i lün kalıbıyla yazılmıştır. “â” kafiyeli olan manzume 17 beyitten mü- da Şehir Şiirleri ve Şehir Mersiyeleri”, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Araştırma Dergisi,
teşekkildir. Necâtî’nin kasidesindeki bir beyitte, rüyada Hz. Peygamber’i S.12, 1980, s.69-70; Cemal Kurnaz, “Arayıcızâde Hüseyin Ferdî ve Derviş Ömer Efendi’nin
Bilâdiyeleri”, Journal of Turkish Studies/Türklük Bilgisi Araştırmaları (Abdülbaki Gölpınarlı Hatıra
görmesi ve onun işaretiyle şiir yazmaya başladığını söylemesi, Mısırlı sufi Sayısı), XIX 1995, Harvard Üniversity, s.299-316; Kadir Güler, “XIX. Asır Şuarâsından Ârifî
ve şair Muhammed b. Saîd el-Bûsîrî’nin meşhur şiiri Kasidetü’l-Bürde’sini ve Pesendî’nin Kütahya Methiyeleri”, Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, S.7,
yazma sebebini hatırlatmaktadır. Kayseri, 1996, s.279-285; Kenan Erdoğan, “Türk Edebiyatında Şehir Şiirlerine Bir İlave: As-
pozi ve Hakkında Yazılmış Dört Şiir”, Dergâh, S.91, Eylül 1997, s.18-20; Mustafa Erdoğan,
Divan’daki ikinci kaside, Malatya’nın en eski camilerinden olan “Abdüllatif Râzî ve Ankara Methiyesi”, Türk Dili, S.550, Ekim 1997, s.356-359; Nuran Tez-
halk arasında Teze Cami, Taş Cami veya Hacı Yusuf Camii olarak bilinen can, “Güzele Bir Şehrengizden Bakış”, Türkoloji Dergisi, C.XIV, 2001, s.163-194; Muvaffak
Yeni Cami’nin7 yapılışına yazılmıştır. Söz konusu cami, 3 Mart 1894 yı- Eflatun, “Şehir Medhiyelerine Bir Örnek: Akşehir Medhiyesi” Türk Kültürü ve Hacı Bektaş
Velî Araştırma Dergisi, S.26, 2003; İsmail Hakkı Aksoyak, “Feyzullah Efendi‟nin Mesâiri ile
lında Malatya’da meydana gelen deprem sonucu yıkılmıştır. Sultan II. Lutfî’nin Ferdî’nin Bilâdiyesine Zeyli”, Gazi Üniversitesi Gazi Eğitim Fakültesi Dergisi (Özel
Sayı), 2007, s.37-51; Mustafa Erdoğan, “Gözden Kaçmış Bir XVI. Asır Şâiri: Celâl-zâde
7 Önceleri Hacı Yusuf Cami’si olarak bilinen bu cami, Malatyalılarca “Büyük Zelzele” diye anı- Mustafa’nın Oğlu Mahmûd Efendi ve Konya, İstanbul ve Edirne Medhiyeleri”, Celal Bayar
lan depremde ağır hasar görmüştür. Eski Malatya’dan Aspozi’ye göçün yoğunlaşması üzerine Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, C.10, S.2, 2012, s.300-325; Bahir Selçuk, “Bir Şehir Medhi-
Hacı Yusuf Efendi tarafından 1843 yılında yaptırılmıştır. Bkz. Adnan Işık, Malatya 1830-1919, yesi: Nergisî’nin Saray Kasidesi”, International Journal of Language of Language Academy, Volume
İstanbul, 1998, s.499-500. 2/3, 2014, s.27-39.

44 45
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I

fâ ²î lün kalıbıyla söylenmiştir. Münâcât türünde söylenen şiir, Meded yâ yittir. Aruzun Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lün kalıbıyla söy-
Rabbî sen koyma beni dünyâda hasretde / Sevindirme şu mel²ûnu yarın rûz-ı lenmiş olan manzume, hikemî ve sûfiyâne bir üslupla kaleme alınmıştır.
kıyâmetde beytine yazılmış bir tahmîstir. Şair, bu manzumede diğer mah- Divan’daki 73. sırada bulunan ikinci kıt’a, tasavvufî bir şiirdir. Aruzun
lası Fehmî’yi kullanmıştır. Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün kalıbıyla kaleme alınan
manzume, 7 beyitten müteşekkildir.
Tesdîs
Yeter zemm eyleme zâhidâ ben bende-i çâr-yâram / Pîrimdir Nakşıbendiyye Halk Şiiri Nazım Şekilleri
ledün dersinde ezkâram beytine dört mısra eklemek suretiyle kaleme alınan Necâtî Divanı’nda halk edebiyatı nazım şekilleriyle kaleme alınmış 7
tesdîs, 5 bendden müteşekkildir. Sûfiyâne ve hikemî bir üslupla yazılmış manzume bulunmaktadır. Bunlardan biri semai, biri koşma, beşi de destan
manzume, aruzun Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün kalı- türündedir. Hece ölçüsüyle yazılmış şiirler, 155 dörtlükten oluşmaktadır.
bıyla söylenmiştir.

Semai
Gazel
Divan’da 55. sırada bulunan semai, 11 dörtlükten müteşekkildir. Aşk
Divan’ın önemli bir bölümünü gazeller oluşturmaktadır. Eserdeki 83 ve tasavvuf üzerine söylenmiş olan semai, 8’li hece ölçüsüyle yazılmıştır.
manzumeden 68’i gazellerden müteşekkildir. Divan’daki gazellerin bü-
yük bir bölümü tasavvuf, hikemî ve nasihat içeriklidir. Bazı gazeller ise
münâcât ve na²t türünde kaleme alınmıştır. Necâtî’nin gazellerinde Nâbî Koşma
etkisi açıkça hissedilmektedir. Şair, hikemî üslupla söylediği gazellerinde 63. sıradaki şiir koşma nazım şekliyle ve 11’li hece ölçüsüyle kaleme
dünyanın faniliği, nefsin kötülükleri ve terbiyesinin gerekliliği, insanın alınmıştır. 16 dörtlükten oluşan manzume; nasihat-nâme niteliğindedir.
yaratılma amacı gibi konular üzerinde durmaktadır.
Divan’daki gazellerin bir diğer önemli özelliği ise sade bir dille ya- Destan
zılmış olmalarıdır. Şair, mutasavvıf bir kimliğe sahip olması hasebiyle
Divan’daki ilk destan, Destân-ı Bahâr adını taşımaktadır. Yazma nüs-
düşüncelerini ifade ederken Türkçe kelimelere ağırlık vermiş; Arapça,
hada bir varak koptuğundan dolayı manzume eksiktir. Bu yüzden des-
Farsça tamlamaları fazla kullanmamıştır. Bunun sonucunda muhtelif aruz
tanda, mahlas bulunmamaktadır. 12 dörtlükten oluşan manzume, divan
kusurlarına, özellikle imâlelere gazellerde sıkça rastlanmaktadır.
edebiyatında bahariyye, nevruziyye türünde yazılan şiirlerle benzer bir
Gazellerin beyit sayıları ise şöyledir: muhtevaya sahiptir. Karların erimesiyle tabiatın canlanması, âşıkların ba-
5 beyitli 10 gazel harla birlikte aşklarının artması, işret meclislerinin kurulması gibi konu-
6 beyitli 3 gazel ları işlemektedir. Destan, 11’li hece ölçüsüyle yazılmıştır.
7 beyitli 29 gazel Divan’daki ikinci destan ise bir ramazaniyyedir. 24 dörtlükten oluşan
şiir, 11’li hece ölçüsüyle kaleme alınmıştır. Öncesinde bir varak koptuğun-
8 beyitli 1 gazel
dan dolayı manzumenin eksik olması muhtemeldir. Şair, son dörtlükte
9 beyitli 14 gazel mahlasını söylemiştir. Destanın ilk bölümünde ramazan ayı övülmüş, ra-
10 beyitli 1 gazel mazanda yapılması gerekenler anlatılmıştır. Ardından özellikle iftar sofra-
11 beyitli 5 gazel larında bulunması gereken içecekler, yemekler ve tatlılardan bahsedilmiş-
12 beyitli 1 gazel tir. Bu bölüm, özellikle XIX. asırda Malatya’daki iftar sofraları hakkında
bilgi vermesi bakımından önemlidir.
13 beyitli 4 gazel
Destân-ı Afyon başlığını taşıyan üçüncü destan, afyonun zararları
üzerine söylenmiştir. Manzumeden o dönemde Malatya’da ahalinin bir
Kıt²a bölümünün afyon illetine mübtela olduğu anlaşılmaktadır. Öyle ki bazı
Divan’da iki kıt²a bulunmaktadır. Eserdeki 23. şiir olan ilk kıt²a, 8 be- tarlalarda afyon yetiştirilmektedir. Birçok kimse tiryaki olduğundan bü-

46 47
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I

tün malını mülkünü satıp parasını afyona vermiş, bunun sonucunda da Evvelâ gülşen ider ŝoñra hep ĥâr gösterir
toplumsal ahlak bozulmuş, birçok yuva dağılmıştır. Destan, 29 dörtlüktür Śâniyâ ŝıdķ u ŝadâķat ŝonra aġyâr gösterir (25/1)
ve 11’li hece ölçüsüyle yazılmıştır. Necâtî, 27. dörtlükte bu destanı, Rûmî
takvime göre 1301/1885 yılında kaleme aldığını da söylemektedir.
Aşağıdaki her iki beyitte yine hece eksikliğinden kaynaklanan aruz
Divan’daki dördüncü destan, Malatya’da yaşanan büyük bir yangını hatası bulunmaktadır. İlk beytin ikinci mısrasında bir tef²ile eksik iken
anlatmaktadır. Destân-ı İhrâk-ı Sânî başlığını taşıyan manzume, Malatya’da ikinci beyitte yine hece eksikliğinden dolayı vezin bozuktur.
1890 yılında gerçekleşen ikinci büyük yangından bahsetmektedir. Şair,
destanında yangının Neccâroğlu dükkânından başladığını, yangını fırsat
bilen hırsızların evleri yağmaladığını anlatmaktadır. Necâtî, yangının mü- Zebûn itdi beni emmâre-i nefsim ķašı žâlim
sebbibi olarak da halkın İslam’dan uzaklaşması, esnafın harama meyl et- Ĥalâŝ eyle bizi ķurtar nedâmetden
mesi, yetim malına el uzatılması ve toplumsal ahlakın bozulmasını göster-
mektedir. Rûmî takvime göre bu büyük felaketin 24 Teşrîn-i evvel 1306/5
Silüp ķalbim pasın ģabîbiñ ģürmeti yâ Rab
Kasım 1890 tarihinde gerçekleştiğini söylemektedir. Bu şiir Divan’daki
en uzun destan olup 56 dörtlükten müteşekkildir. 11’li hece ölçüsüyle ya- Güneş mânendi tâb eyle açup burc-ı sa²âdetden (40/2-3)
zılmıştır.
Divan’daki son destan ise hasbihâl niteliğinde bir manzumedir. Necâtî, Hece Fazlalığından Kaynaklanan Aruz Hataları
7 dörtlükten oluşan destanında artık yaşlandığını söyleyerek yalnızlıktan Aruzun Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lün kalıbıyla yazı-
şikâyet etmektedir. Şiirden, Necâtî’nin destanı yazdığı sırada İstanbul’da lan bir gazelde yer alan aşağıdaki beytin her iki mısrasında da bir tef²ile
olduğu anlaşılmaktadır. 11’li hece ölçüsüyle nazmedilen destanda mahlas fazladır. Beyitte italik olarak gösterilen kelimeler kaldırıldığında vezin
kullanılmıştır. düzelmektedir:

VEZİN Âh n’olaydı ol vaķitde bulunaydı beş kişiden birisi


Divan’ın iki bölümden meydana geldiği daha önce ifade edilmişti. Biri Ģamza biri Ĥâlid biri Miķdâd biri ²Ammârım ²Alî (53/9)
Divan’ın ilk bölümünde iki manzume dışında divan şiirine ait nazım şe-
killeri ve aruz vezni kullanılırken, ikinci bölümünde ise hece ölçüsüyle
Aşağıdaki beyitlerde de fazla hecelerden dolayı vezin bozuktur:
yazılmış manzumeler bulunmaktadır. Necâtî, eserindeki 83 manzumeden
76’sını aruz vezniyle, 7’sini de hece ölçüsüyle kaleme almıştır. Sayılardan
anlaşılacağı üzere Divan’da bulunan manzumelerin büyük bir bölümü Elest bezminde ol ķalû belâ diyen merdânı gözle
aruz vezniyle söylenmiştir. Hemîşe ²ahd ü mîŝâķa ķavî peymân olandan ŝor (65/3)
Necâtî’nin aruz veznini kullanmada başarılı olduğu söylenemez.
Özellikle zihaflara Divan’da sıkça rastlanmaktadır. Ayrıca bazı beyitlerde Serimi meydâna ķoydum râhıña olsun fedâ
şairden veya müstensihten kaynaklanması muhtemel eksik veya fazla hece
kullanımları da görülmektedir. Aşağıdaki beyitlerde söz konusu aruz ha- İşte ĥançer işte gerdân ĥünkârım aġlatma beni (67/4)
talarından bazılarına örnek verilmiştir:
Rûz u şeb beytü’l-ģazende iñledim Ya²ķûb gibi
Hece Eksikliğinden Kaynaklanan Aruz Hataları Çıķdı âsumâna âhım dil-dârım aġlatma beni (67/6)
Aşağıdaki beyitte Evvelâ veya sonra kelimelerinden sonra bir hece ek-
sik olduğu için mısra aruz kalıbına uymamaktadır: Göz ucıyla yek-nažarda sînemi çâk eylediñ
²Ahdine peymân Necâtî iķrârım aġlatma beni (67/7)

48 49
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I

Aşağıdaki beyitlerde ise italik harflerle gösterilen heceler ve kelimeler

TOPLAM
yüzünden vezin bozuktur:

Murabba²
VEZİN

Tahmîs
Meclis-i münkirden ²uzlet eyle her dem meh-liķâ

Kaside

Tesdîs
Gazel
Kıt²a
Gel ŝaķın müfsid münâfıķdan âh zâr eyyâmıdır (34/8)
Ķıl nažar ²ibret göziyle bülbül-i şeydâlara Fâ²ilâtün/Fa²ilâtün/Fâ²ilâtün/Fâ²ilün 8 2
Uyan ġafletden ey ġâfil rûz u şeb ifnâyı ķo (38/6) Mefâ²îlün/ Mefâ²îlün/ Mefâ²îlün/ Mefâ²îlün 8 2
Mefâ²îlün/ Mefâ²îlün/Fe²ûlün
Tecellî taķdîri nâlân ile geldik şu ġaddâra TOPLAM 8 6
Bir šarafdan şeyâšînler ve bir de nefs-i emmâre
Gezerken bâġ u gül-zârı šolaşdırdı bizi ĥâra Divan’da bulunan 83 manzumeden 7’sinin hece ölçüsüyle kaleme alın-
Meded yâ Rabbî sen ķoyma beni dünyâda ģasretde dığı daha önce ifade edilmişti. Çoğunluğu destan olan bu şiirlerin 6’sında
11’li, 1’inde ise 8’li hece ölçüsü kullanılmıştır. Şair, hece vezniyle yazdığı
Sevindirme şu mel²ûnu yarın rûz-ı ķıyâmetde10 (51/1)
şiirlerinde bazen ölçüye uymamıştır. Bu yüzden Necâtî’nin aruz veznin-
de olduğu gibi hece veznini kullanmakta da başarılı olduğu söylenemez.
Ki münkir meclisinde nušķa gelmez Necâtî, bazı mısralarda eksik veya fazla hece kullanmıştır. Aşağıdaki dört-
Bulur tenhâlarda dîvân ider şeyĥ (57/4) lüklerde italik olarak gösterilen bazı mısraların hece ölçüsüne uymadığı
açıkça görülmektedir:

Divan’daki ilk şiire ait olan aşağıdaki beyitte ise diğerlerinden farklı
Yetişdik efendim âĥir zamâna
bir aruz hatasına rastlanmaktadır. Bilindiği gibi kasidelerde tek bir aruz
Kimse bî²at ķılmaz ²ahd ü peymâna
kalıbı kullanılır. Ancak aşağıdaki beyit, kasidedeki diğer beyitlerden fark-
lı bir aruz kalıbıyla söylenmiştir. Aslında aruzla ilgili bu tür tasarruflara Cem² oluruz bir gün ²ažîm dîvâna
ancak bazı mesnevîlerde rastlanılmaktadır. Mesnevî şairleri, tekdüzeliği Şeş-cihetde her kimse ĥandân olamaz (63/2)
kırmak veya konunun yönünü değiştirmek gibi farklı amaçlarla bazen
manzumelerinin herhangi bir yerinde değişik aruz kalıpları kullanabilir- Aķçesiz birâder çıķar mı başa
ler. Ancak aşağıdaki beyit bir kasidenin mündericatındadır. Şu kelb nefis içün düşme šelâşa
Yâ ser-²asker olmalı yâ müşîr paşa
Gelen gitmekdedir ey dil bilürsin bu fenâ mülke Fuķarâya her dem iftâr olur mı (80/16)
Gider benlik ģicâbını gel olma ²âķıbet rüsvâ (1/7)
Gûş eyle nažmımı ey dil-i şeydâ
Divan’daki manzumelerde kullanılan aruz kalıplarını aşağıdaki tablo- Yâd idem bir tuģfe dürr ile yek-tâ
da görmek mümkündür. Tablodan da anlaşılacağı üzere şair, 76 manzume- Afyon ģabîśi pes yüzi ķara (81/1)
de sadece üç farklı aruz kalıbı kullanmıştır. İģdâś oldı ifsâd šoldı cihâna

KAFİYE
10 Yukarıdaki tabloya Divan’ın sonunda yer alan Erzurumlu Hüseyin Nazmi ve Şerbetçizâde
İsmail Harim’in manzum takrizleri dahil edilmemiştir. Söz konusu manzumelerde aruzun Divan’da kafiye bozukluğu olan bazı şiirler ve beyitler bulunmaktadır.
“Mefâ²îlün/ Mefâ²îlün/ Mefâ²îlün/ Mefâ²îlün” kalıbı kullanılmıştır. 59. sırada bulunan gazelde olduğu gibi hiç kafiye kullanılmayan manzu-

50 51
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I

meler de yer almaktadır. Divan’daki 53. gazel, “-ân” kafiyesiyle nazmedil- 3 Esirge ²abd-i memlûküñ ĥalâŝ it çü ²adûlardan
mişken aşağıdaki beyitlerde kafiyeye uyulmamıştır: Alup ešrâfımı yâ Rab ki giryânım yetişmez mi

Ŝad-hezârân la²net olsun Şimr-i mel²ûna Yezîd 4 Yaķarsañ cismimi yâ Rab Muģammed ismini ģıfž it
Ķıydı ol şâh-ı cinâna dökdi al ķanın ²Alî Ģabîbiñ ismi var ben de ki iģsânıñ yetişmez mi

N’eyledi evlâd-ı Zehrâ ehl-i Kûfe sizlere 5 Yedimde sermâyem ancaķ Muģammed ismidir yâ Hû
Ne idi ²âŝîleriñ şu fi’l-i pinhânı ²Alî Baña raģm eyle sulšânım ki efġânım yetişmez mi

Âh n’olaydı ol vaķitde bulunaydı beş kişiden birisi


6 Açıldı bâġ-ı vaģdetde şeb-i elvânımız her dem
Biri Ģamza biri Ĥâlid biri Miķdâd biri ²Ammârım ²Alî (53/5, 6, 9)
Çıķar dilden fenâ verdin ki gül-şânım yetişmez mi

Divan’da 5. sırada bulunan gazel, “â” kafiyesiyle söylenmiştir. Ama


7 Necâtî gizli esrârıñ ģaķâyıķ hikmetin fehm it
gazelin 5. beytindeki katresiyem ifadesi kafiyeye uymamaktadır:.
Daķâyıķ ²ilmini añla ki ²irfânım yetişmez mi

Câm-ı Hû’dan nûş idüp mürşid yedinden sâķiyâ


DİVAN’IN MUHTEVASINDA DİKKAT ÇEKEN DİNÎ VE
Šamladı nûr-ı Muģammed pes anıñ ķatresiyem (5/5)
TASAVVUFÎ HUSUSLAR
“îr” kafiyeli 9. gazelin 2 ve 4. beyitlerinde kafiyenin diğer beyitlerle
uyuşmadığı görülmektedir:
Dinî Unsurlar
Çerâġ ol mušma²inneden ŝaķın emmâreden sâlik Divan şiirinin temel kaynaklarından olan din, hemen her şairin diva-
nında farklı şekillerde yer bulmuştur. Öncelikle birçok divanda rastladı-
Yetişe lušf-ı Rabbânî ki hâtif irgüre muĥbir
ğımız besmele-nâme, tevhid, münâcât, na²t gibi dinî türler, ayet ve hadis
iktibasları, peygamber kıssaları, dinî ilimlere dair terimler, divan şiirinde
Vücûduñ yoķla ey ġâfil nedir aŝlıñ tefekkür ķıl bazen didaktik bazen de edebî gayelerle kullanılagelmiştir. Bu kullanım-
Ģayâ eyle Ĥudâ’dan kim tekebbür olma ey münkir (9/2, 4) lar, bazı şairlerde dikkat çekici bir nitelikte iken bazılarında ise geleneğin
bir yansıması olarak karşımıza çıkmaktadır.
Aşağıdaki gazelde ise 1 ve 2. beyitler ile 3, 5, 6 ve 7. beyitlerin kendi Necâtî, gerek aruzla gerekse hece ölçüsüyle yazdığı şiirlerinde büyük
arasında kafiyeli olduğu, 4. beytin ise tamamen farklı bir kafiyede nazme- ölçüde irşat amacıyla dinî terimleri kullanmıştır. Nâbî ekolünün takipçi-
dildiği görülmektedir: lerinden biri olan şair, insana ve topluma dair düşüncelerini ifade eder-
ken yeri geldiğinde ayet, hadis veya dinî bir ilme muhakkak referansta
bulunmuştur. Kendisinin mutasavvıf bir şahsiyet ve aynı zamanda imam
1 Şeb-i hecriñle nâlân oldıġım yâ Hû yetişmez mi olmasının da bunda etkisi büyüktür. Bu çerçevede Divan’da yer alan dinî
Ġamıñla zâr u giryân oldıġım yâ Hû yetişmez mi unsurlar kısaca aşağıda verilmiştir:

2 Ne siģr itdi baña bilmem şu žâlim nefs-i emmâre Allah


Anıñ žulmıyla vîrân oldıġım yâ Hû yetişmez mi Necâtî, vahdet-i vücûda inanan mutasavvıf bir şahsiyettir. Dolayısıyla
aşktan, sevgiliden, gönülden, güzellikten bahsettiği her satırda veya beyit-

52 53
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I

te Allah’a duyduğu muhabbeti en lirik ifadelerle anlatmaya gayret etmiştir. Ġâfil olma ey göñül gel ĥˇâb-ı ġafletden uyan
Necâtî, Divan’da en güzel isimlere sahip olan “Allah’ı, Rahmân, Ģaķ ile ģaķ ol Necâtî ²âbid-i Yezdân iken (11/9)
Rahîm, Kerîm, Gaffâr, Fettâh, Bârî, Hâlık, Hakîm, Zü’l-Celâl, Ganî, Hû,
Hâlık, Vâhid, Bâkî, Hudâ, Yezdân… “ gibi birçok isim ve sıfatıyla zikre-
der. Çoğu zaman acziyetini belirttiği mısralarında Allah’a dua etmekte, Allah, on sekiz bin alemin yaratıcısıdır:
ona yalvarmaktadır.
Bilindiği gibi birçok divan şairi, divanına tevhid veya münâcât gibi
Allah’ın birliğini öven, Allah’a hamd ü senâda bulunan ve dua ettiği bir Sen mi ĥalķ itdiñ cihânı on sekiz bin ²âlemi
şiirle başlar. Divanında münâcât bulunmayan Bâkî ve Nedîm gibi nadir Ey ²adû-yı ekberâ gel çeşm-i Rabbânıñ ķanı (17/4)
şairler de müteferrik beyitler yoluyla bu eksikliği telafi etmişlerdir. Bu,
divan edebiyatında bir gelenek olduğu gibi şairin şiir poetikası ve şahsiyeti
hakkında da ipucu veren bir anlayışı yansıtmaktadır. Kaldı ki mutasavvıf O, tecellî şarabını sunan sâkîdir, Fettâh ismiyle müşkilleri, sıkıntıları
şairler arasında münacat yazma eğiliminin daha fazla olduğu bilinen bir ortadan kaldırandır:
gerçektir.11 Necâtî de hem bu geleneğe uymuş hem de acziyetini ifade et-
mek için Divan’ına münâcâtla başlamıştır. Kaside nazım şekliyle yazdığı
münâcâtında asi ve günahkâr bir kul olduğunu söyleyen şairin tek sığınağı Kimin âb-ı tecellîden içirdiñ şerbeti sâķî
da yine Allah’tır:
Kimin derd-i dil-ârâya kimine fetģ-i bâb itdiñ (22/6)

Bu Necâtî ķuluña eyle hidâyet yâ Raģîm


Ol caģîmiñden azâd it pür-²ašâsın pür-²ašâ (1/16) Dertlere derman olan O’dur:

Mücrimem geldim ķapuña eyle Raģmân’ım meded Dilerim ben Ĥudâ’dan kim viŝâl-i yâr-ı dil-dârı
Dertliyem dermâna geldim eyle dermânım meded (43/1)
Göreyim ²ayn-ı ²ibretle yetişdir derde dermânım (12/6)

Divan’daki ilk şiirin yanı sıra 3, 35, 43, 50 ve 51. sıradaki manzumeler
de münâcât türünde söylenmiştir. Necâtî, ayrıca Divan’da bazen yalvar- Allah’ın rahmetine nihayet yoktur:
ma, bazen hamd ü senâ, bazen de aşk ve coşku içinde hâlini Yaradan’a arz

etmiştir.
Raģmetiñ deryâsına yoķdur nihâyet ey Ĥudâ
Şaire göre Allâh, aşkın kaynağıdır, aşk şarabını kullarına ihsan etmiş- Kesmezem senden ümîdim eyle Ġufrân’ım meded (43/2)
tir:
²Aşķ şarâbından Ĥudâ bir ķatre iģsân eyledi
Hidâyet sahibi olan Allah’tır:
Câm-ı Hû’dan nûş idende rûģumuz buldı ŝafâ (1/2)

Bazı beyitlerde, şairin vahdet-i vücud inanışını anlattığı da görülmek- Cümleden kesdim ümîdim ķıl hidâyet yâ Kerîm
tedir: Ol ģabîbiñ ģürmeti Raģmân’a geldim gitmezem (35/6)

11  Muhsin Macit, “Münâcât”, TDVİA, C.31, İstanbul, 2006, s.564.

54 55
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I

Kitaplar İsrâfil ise kıyamet günü sûra üflemesi sebebiyle zikredilmiştir:


Divan’da kutsal kitaplardan Kur’ân ve Furkân’ın adı geçmektedir.
Necâtî, aşağıdaki mısralarda insanların Kur’ân’ın emirlerine riâyet etme- Cümle eşyâda cemâl-i pâkin ıžhâr eylemiş
mesinden yakınmaktadır: Na²ra-ı İsrâfil urdı cümleye çalındı ŝûr (14/2)

Semâdan indirdi Cibrîl-i emîn Ölüm meleği olarak bilinen Azrâil, ecel kadehini sunan bir sâkî
Nâsa te³śîr itmez Furķân-ı mübîn gibidir:
Mü³mini źemm ider kâfir-i bî-dîn
Ķalmadı cihânda ĥavf-ı Rabbânî (82/32) Ecel câmın ŝunar sâķî ģaķîkat şerbetin yâ Hû
Yetişir dest-i ²Azrâ²il velî šozı dumanlıķdır (68/3)
Ciger iģrâķ olup beñzer kebâba
Hîç bir söz yoķdur raķı vü şarâba Âyetler
Ģaķķ’ıñ belâları gelmez ģisâba İmam ve aynı zamanda mutasavvıf bir kimliğe sahip olan Necâtî, bir-
Nažar ķıl ģadîśe yoķla Ķur²ân’ı (82/44) çok divan şairi gibi âyetlere, bazen iktibas bazen de telmih yoluyla yer
vermiştir.

Yaşadığı dönemdeki olaylara kayıtsız kalamayan şair, dört kitabı oku-


yup tefsir etseniz bile halka tesir etmediğini, insanların sadece kazancı, kabe kavseyni ev ednâ (Necm Sûresi 53/9)
kârı düşündüğünü söylemektedir. Necâtî’nin mesleğinin imamlık olduğu “İki yay aralığı kadar, yahut daha az oldu.”12 anlamına gelen bu âyet,
düşünüldüğünde aşağıdaki beyit daha da anlamlı olmaktadır. Şair, gece Hz. Muhammed’in miraç münasebetiyle Allah’a olan yakınlığını anlat-
gündüz halka Allah’ın ayetlerini tefsir etmektedir, ama anlaşıldığı kada- maktadır.
rıyla bu çabalar boşa gitmektedir:
Şu deñlü ķuvvete [irdi] viŝâliñ ķâbe ķavseynde
Dört kitâbı oķıyup tefsîr idersiñ rûz u şeb Eger itseñ nişânı ķurb-ı ev ednâyı depretmez (2/2)
Kimseniñ źihnine girmez kesb ü kâr eyyâmıdır (34/6)
innâ ileyhi râci²ûn. (Bakara Sûresi, 2/156)
Melekler Şair, müminlere namaz, oruç, hac ve zekât gibi mükellefiyetlerini ha-
Necâtî, kerrûbiyyûn olarak anılan dört melekten Cebrâil, İsrâfil ve tırlatmaktadır. Çünkü gerçek müminler, …şüphesiz O’na döneceğiz. demek
Azrâil’den bahseder. Divan’da Cibrîl-i emîn olarak geçen Cebrâîl, vahiy suretiyle dönüşün mutlaka Allah’a olacağını ifade etmektedir:
meleği olarak anılır:
Ģasretâ âh vâh diyeler innâ ileyhi râci²ûn
Semâdan indirdi Cibrîl-i emîn Ķıl ŝalât ile ŝıyâmı ģacc ile niŝâba gel (8/4)
Nâsa te³śîr itmez Furķân-ı mübîn
Mü³mini źemm ider kâfir-i bî-dîn nahnü kasemnâ (Zuhrûf Sûresi, 43/32)
Ķalmadı cihânda ĥavf-ı Rabbânî (82/32) Necâtî, insanoğlunun hırstan, tamahtan ve buna bağlı kötü huylardan

12 Âyet mealleri için Diyanet İşleri Başkanlığının hazırlamış olduğu Kur’ân-ı Kerîm Meâli, Anka-
ra, 2009 esas alınmıştır.

56 57
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I

kurtulması için nahnü kasemnâ (Biz paylaştırdık.) ayetinde geçen fermana Aşağıdaki beyitte ise Alâk Sûresi 2. âyetinde geçen Halâka’l-insâne min
inanması gerektiğini söylemektedir. Çünkü Allah tarafından takdir edil- alâk (O, insanı alakdan yarattı.) ifadesine telmihte bulunulmaktadır.
miş olan rızkın kişiye ulaşmasına dünyadaki bütün insanlar bir araya gelse Cîfe bir ķašre menîden ĥâk ile bir źerresin
de mani olamazlar. Bu yüzden insanlar, Allah’ın taksimatına kanaat et-
Kim naŝıl eylersiñ ey dil baģr ü ²ummân ile baģś (61/2)
melidir. Ayrıca aşağıdaki ilk beytin ikinci mısrasında “Cenâb-ı Hakk’ın
verdiğine kanaat, tükenmez bir maldır.” hadis-i şerîfine de telmihte bulu-
nulmuştur. Peygamberler
Allah tarafından insanlara yaratılışın gayesini ve kulluğu öğretmek
Tevekkül bâbına yüz šut gözet naģnü ķasemnâyı amacıyla gönderilen peygamberler, Kur’ân-ı Kerîm’de anlatılan çeşitli
Ķanâ²at kenzini keşf it ne kim ķıldıysa ol taķdîr (9/3) kıssalara da konu olmuştur. İnsanlara Allah’ın birliğini ispat etmek, onları
uyarmak, hayır, şer, sabır, sızlanma, şükür, nankörlük gibi ahlâkî konular
hakkında ders vermek amacıyla13 Kur’ân’da anlatılan bu kıssalar, zamanla
Ķanâ²at ķıl eyâ ²âbid gözet naģnü ķasemnâyı hayatları, başlarından geçen olaylar ve mucizeleriyle divan şiirinin vazge-
Necâtî nefs-i emmâre zîrâ ben ejdehâ gördüm (15/7) çilmez konuları arasına girmiştir.14
Necâtî Divanı’nda “Hz. Âdem, Hz. İbrâhîm, Hz. Ya²kûb, Hz. Yûsuf,
Kerem ķıl efendim eyle gel diķķat Hz. Eyyûb, Hz. Mûsâ, Hz. Süleyman, Hz. Îsâ, Hz. Muhammed” gibi bir-
Ednâ kelâmıma eyle gel şefķat çok peygamberin adı geçmektedir. Divanda adı geçen peygamberlerin,
kronolojik sıraya uygun olarak hangi özellikleriyle anıldıkları aşağıda gös-
Naģnü ķasemnâya yoķdur ķanâ²at
terilmiştir:
Taķsîm-i ķısmetde ol âb u dânı (82/41)

Hz. Âdem
kâlû belâ (A²râf Sûresi 7/172)
İlahî dinlerin tamamı tarafından insanlığın ilk atası olarak kabul edi-
Bu âyet özellikle divan şairleri tarafından, ilk insan Hz. Âdem’den
len Hz. Âdem, edebiyatımızda yaratılışı, Hz. Havva ile olan münasebeti,
kıyamet günü yaşayacak olan son insana kadar herkesin nefsiyle, ruhuyla
yasak meyveyi yemesi, cennetten kovulması, yeryüzündeki hayatı, uzun
hazır bulunduğu elest meclisini hatırlatmak için kullanılır. Bu mecliste
ömrü … gibi birçok sebeple telmihlere söz konusu olmuştur.
bütün insanlar, Allah’a kul olacağına dair söz vermişlerdir. Bu sözü unu-
tanlar, dünyada gaflet içinde bulunmaktadır. Hz. Âdem’in şiirlere konu olan bir diğer özelliği ise toprağı ekip biçen
ilk kişi olmasıdır. Bundan dolayı çiftçilerin pîri olarak kabul edilen Hz.
Âdem, Divan’da da tarımla ilgili olarak anılır:
Elest bezminde ol ķalû belâ diyen merdânı gözle
Hemîşe ²ahd ü mîŝâķa ķavî peymân olandan ŝor (65/3)
Ģażret-i Âdem’den berü kimse ekmemiş
Ĥabîśiñ šoĥumın kimse dikmemiş
Feźkürullâhe (Bakara Sûresi, 2/198-200-239; Nîsâ Sûresi, 4/103)
Şu ķadar tarlaya gübre çekmemiş
Allâh’ı zikredin meâline gelen bu âyet, Kur²ân’da birkaç sûrede
geçmektedir: Anlar da yoķ muydu hîç ²aķl u dâna (81/9)

Feźkürullâhe buyurdı ol cenâb-ı Kibriyâ


13  Seyyid Kutub, Kur’ân’da Edebî Tasvîr, (Çev.) Süleyman Ateş, Ankara, 1969, s.219-235.
Ķalb ile źikr eyle gel dil eyle iķrârı gör (69/3) 14  Divan şiirinde adı geçen peygamberlerin; kullanım özellikleri, şairlere sağladığı ifade imkânları
ve şiire kattıkları zenginlikleri hakkında daha geniş bilgi için bkz. Melike Uçar, Klasik Türk
Şiirinde Peygamberler, (Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Ya-
yımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Kahramanmaraş, 2006.

58 59
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I

Hz. İbrâhîm Ģasretâ firķat ile âh itmeyen Ya²ķûb gibi


Hz. İbrâhîm, üç büyük ilâhî dinin peygamberlerinin soylarının bir- Bulmadılar bilmiş ol kim Yûsuf-ı Ken²ân’a râh (60/2)
leştiği bir isimdir. Edebiyatımızda; doğumu, yıldızlarla alakası, babası
Âzer’le olan münasebeti, putları kırması ve Nemrut’la mücadelesi, ateşe
Hz. Eyyûb
atılması, evliliği, eşleri, Hz. İsmail’i kurban etmeye niyetlenmesi, ades kıs-
sası, Kâbe’yi inşa etmesi, ulü’l-azm peygamberlerden olması, sofrasının Kültürümüzde ve edebiyatımızda sabrın sembolü olarak bilinen Hz.
bereketi ve misafirperverliği gibi birçok özelliğiyle zikredilmiştir. Eyyûb, Divan’da çektiği sıkıntılar ve hastalığı sebebiyle zikredilmiştir:
Aşağıdaki beyitte Hz. İbrâhîm’in Nemrud tarafından ateşe atılması ha-
disesine telmihte bulunulmuştur: Çekmeyen Eyyûb gibi derd ü belâyı miģneti
Bulmadı bâb-ı ²ašâdan derdine dermâna râh (60/3)
Eger ²âşıķ iseñ yâra düş İbrâhîm gibi nâra
Dilerseñ şefķati şâh-ı Muģammed Muŝšafâ’dan al (27/3) Hz. Mûsâ
Edebiyatımızda genellikle Kelîmullâh olması, yed-i beyzâ ve asasının
ejdere dönüşmesi gibi mucizeleriyle bahis konusu olan Hz. Mûsâ, Hz.
Hz. Ya²kûb
Hızır ile olan münasebeti ile de zikredilir. Aşağıdaki beyitte Hz. Mûsâ’nın
Edebiyatımızda genellikle oğlu Hz. Yûsuf’la birlikte anılan Hz. Ya²kûb, yed-i beyzâ ve Hz. Îsâ’nın ölüleri diriltme mucizelerine gönderme yapıl-
beytü’l-hazen isimli evi ile sıkça bahse konu olmuştur. Oğlunun hasretiyle maktadır:
çekilmiş olduğu bu evde ağlamaktan gözleri kör olmuştur. Bundan dolayı
şairler, kendilerini Hz. Ya²kûb’a benzeterek onun gibi derd ve gam içinde
âh ettiklerini ve ağladıklarını söylerler: Şeb-i mu²cîz-i esrârıñ yed-i Mûsâ’yı depretmez
Sözün iģyâ-yı mevtâda leb-i ²Îsâ’yı depretmez (2/1)
Rûz u şeb beytü’l-ģazende iñledim Ya²ķûb gibi
Çıķdı âsumâna âhım dil-dârım aġlatma beni (67/6) Hz. Mûsâ, Kehf Sûresi 65-82. ayetleri arasında Hz. Hızır ile yaptığı
yolculuk sebebiyle divan şiirinde birçok esere ve beyte konu olmuştur:17

Hz. Yûsuf
Ĥıżr u Mûsâ’ya yetiş gel al ledünnîden ĥaber
Kur’ân’da ahsenü’l-kasas15 olarak nitelendirilen Hz. Yûsuf’un hikâyesi,
divan şairlerinin birçoğunun dikkatini çekmiştir. Zamanla Kur’ân’daki Râh-ı Ģaķ’da ber-ķarâr ol ķušb ile aķšâba gel (8/2)
şeklini büyük ölçüde korumasına rağmen bazı kaynakların ve şairlerin
şahsî tasarruflarıyla bir aşk macerası şeklinde Yûsuf u Züleyhâ türünde Hz. Süleyman
eserler yazılmıştır.16 Hz. Yûsuf’un başından geçen birçok ilginç olay, di- Divan şiirinde adı en çok geçen peygamberlerin başında gelen Hz.
van şiirinde çeşitli vesilelerle söz konusu olmuştur. Necâtî Divanı’nda da Süleymân özellikle hükümdarlık sembolü olan yüzüğü ve bütün canlılara
Hz. Yûsuf’un babasından ayrı düşmesine telmihte bulunulmuştur: hükmetmesi sebebiyle mevzu edilmiştir:
15  Kur’an, 12/3.

16 Yûsuf u Züleyhâ hikâyeleri için bkz. Agâh Sırrı Levend, “Divan Edebiyatında Hikâye” TDAY Ne lâzım bî-vefâ mülkiñ olam dirseñ Süleymân’ı
Belleten, Ankara 1967, s.71-117; Dehri Dilçin, Yûsuf u Zeliha, İstanbul, 1946; Mehmet Ça-
vuşoğlu, Yahyâ Bey, Yûsuf u Zelîhâ, İstanbul, 1979; Mustafa Demirel, Kemal Paşazâde, Yûsuf
Nerîmân-ı cihân iken velî ²ayyâra aldandıñ (13/2)
u Zelîhâ, KTBY, Ankara, 1983; Naci Onur, Yusuf u Züleyhâ, Ankara, 1991; Leyla Karahan,
Erzurumlu Darir, Kıssa-i Yûsuf, Ankara, 1994; Kazım Köktekin, Süle Fakih’in Yûsuf u Zelihâsı, 17 15. yüzyıl şairlerinden Muhyiddin Çelebi, Hızır’ın Hz. Mûsâ ile yaptığı yolculuğu anlatan
(AÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Yayımlanmamış Doktora Tezi), Erzurum, 1994; Osman Yıl- Hızır-nâme isimli bir eser te’lif etmiştir. Ayrıca Şemseddin Sivâsî, Nev’î Yahyâ gibi şairler ta-
dız, Yûsuf u Zelihâ (Destân-ı Yûsuf), Ankara, 2008; Emin Eminoğlu, Destân-ı Yûsuf, İstanbul, rafından bu konuyu işleyen Kıssa-ı Hızır ve Musa, Kıssa-ı Musa ve Hızır gibi isimlerle müstakil
2008. eserler yazılmıştır.

60 61
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I

Virilse istemem şimdi bütün mülk-i Süleymân’ı Gelüp mühr-i nübüvvet mu²cizâtı sende ĥatm oldı
Degil İskender ü Dârâ velî Kisrâ’dan el çekdim (16/2) Belâ barmaġıñ ķılsañ işâret ayı depretmez (2/6)

Benim nažm-ı kelâmıma [²aceb] ša²n eylese münkir Şefâ²at ķılmasañ rûz-ı cezâda yâ Ebâ’l-Ķâsım
Degişmem noķšasına ben hezâr mülk-i Süleymân’ı (73/1) Fiġânım incidir ĥalķı ķamu ģavrâya depretmez (2/8)

Hz. Süleyman, aşağıdaki beyitte kuşlarla konuşabilmesi sebebiyle Câm-ı Hû’dan nûş idüp mürşid yedinden sâķıyâ
zikredilmiştir: Šamladı nûr-ı Muģammed pes anıñ ķatresiyem (5/5)

Ehl-i ²aşķıñ meclisinde ŝoģbet-i ²irfân ile Îmânıñ kenzini ģıfž u ģiŝâr it
Manšıķu’š-Šayr’ı Necâtî oldı Süleymân’a râh (60/7) Şefî²iñ Muŝšafâ’dır iftiģâr it (7/1)

Hz. Îsâ Nûr-ı vechinden alındı encüm ü şems ü ķamer


Divan’da ölüleri diriltme mucizesi sebebiyle adı geçmektedir: Küntü kenziñ maģzenisiñ yâ Resûl-ı kâ²inât (45/2)

Şeb-i mu²cîz-i esrârıñ yed-i Mûsâ’yı depretmez Lokmân


Sözün iģyâ-yı mevtâda leb-i ²Îsâ’yı depretmez (2/1) Lokmân’ın peygamber veya veli olduğu hususunda ihtilaflar vardır.
Kur’ân’ın 31. sûresi onun adını taşır. Divan şiirinde hikmetin ve tıbbın
sembolü olan Lokmân, Necâtî tarafından dermân ve hikmet kavramları et-
Hz. Muhammed
rafında göndermelere konu olmuştur:
Âmil Çelebioğlu, Hz. Muhammed’in edebiyatımızdaki yeri ve önemin-
den bahsederken, “Şurası muhakkaktır ki, bütün dünyada hiçbir peygam-
bere, hiçbir din veya doktrin müessesine, istisnasız hiçbir şahsa dair Hz. Uyandı feyż-i Raģmân’ım derûnumda żiyâ gördüm
Peygamber’e olduğu kadar çeşitli şekil ve türlerde asırlar boyunca muh- Yetişdi ģikmet-i Loķmân hezâr derde devâ gördüm (15/1)
telif eserler devamlı tarzda teşekkül etmemiştir.”18 demektedir. Hemen
her şairin divanında olduğu gibi Necâtî Divanı’nda da adı en çok geçen Gel göñül derde tîmâr it derdiñe Loķmân iken
peygamber, Hz. Muhammed’dir.
Ķašreye aldanma ey dil nitekim ²ummân iken (11/1)
Divan’da yer alan 2, 29 ve 45 numaralı şiirler na²t türünde söylenmiş-
tir. Bunların dışında birçok beyitte Hz. Muhammed’in adı; mucizeleri, ya-
ratılan ilk ruh ve ümmetine şefaatçi olması gibi değişik vesilelerle geçmek- Hızır
tedir. Bu beyitlerden bazılarını örnek olması açısından aşağıda veriyoruz: Tıpkı Lokmân gibi peygamber veya veli olduğu hususunda tartışmalar
bulunan Hızır, Kehf Sûresi’nde Hz. Musa ile yolculuğu sebebiyle anlatılır.
Âb-ı hayatı içerek ölümsüzlüğe kavuştuğu ve darda kalanların yardımına
Var ümîdim ģażretiñden enbiyâlar ĥâtemi yetiştiği yönündeki inanışlar halk arasında oldukça yaygındır.
Raģm ķıl bu ümmetiñdir yâ Muģammed Muŝšafâ (1/15)
Ĥıżr u Mûsâ’ya yetiş gel al ledünnîden ĥaber
Râh-ı Ģaķ’da ber-ķarâr ol ķušb ile aķšâba gel (8/2)
18  Âmil Çelebioğlu, “Türk Edebiyatında Manzum Dinî Eserler”, Eski Türk Edebiyatı Araştırmala-
rı, İstanbul, 1998, s.356-357.

62 63
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I

Šâlibâ Ĥıżr’ıñ yedinden nûş idüp âb-ı ģayât Ravża-ı pâk-i sa²âdetde niyâz itdim hezâr
Kenz-i esrâr-ı İlâhî keşf ola her maĥlûķât (48/1) Ol Ebû Bekr ²Ömer ü ²Ośmân ²Alîyü’l-Murtażâ (1/15)

Hadis Tefekkür ķıl eyâ cânım ķanı ol mefģar-ı ²âlem


Divan’da hadis-i şeriflerden lafzen ve manen bahsedilmektedir. Bu ha- Ebû Bekr ü ²Ömer ²Ośmân ²Alîyü’l-Murtażâ’dan al (27/4)
disler, özellikle mutasavvıflar arasında meşhur olmuştur. Bunlardan ilki,
men arefe nefsehû fekad arefe Rabbehû (kendini bilen Rabbini bilir) hadisidir: Ķanı Ŝıddîķ ile Fârûķ ķanı ²Ośmân ile Ģaydar
Ĥuŝûŝâ âl ü aŝģâba ne ķıldı ne revâdır bu (70/6)
Men ²aref sırrına vâķıf olmadıñ ey müdde²î
Kenz açılmaz her göñülden keşf olup kimyâsıyam (5/2) Dört halife içinde Hz. Ali’nin özel bir yeri vardır. Necâtî Divanı’ndaki
53 numaralı şiir Hz. Ali için yazılmış bir na²ttır. Dört halife dışında Hz.
Peygamber’in torunları olan Hz. Hüseyin ve Hz. Hasan da beyitlerde adı
Men ²aref sırrını dilden keşf idem ²âşıķlara geçen sahabelerdendir. Hz. Hüseyin Kerbela Hadisesi, Hz. Hasan da ze-
Maģzen-i kenz-i Ĥudâ’dan žâhir olsun âfitâb (44/2) hirlenerek öldürülmesi sebebiyle Divan’da mevzu olmuştur.

Aşağıdaki beyitte ise Hz. Peygamber’e isnat edilen ed-Dünya cîfetün ve Necâtî ²aķlıñı cem² it yeter dünyâya meyl itdiñ
tullâ-buha kilâb (dünya bir leştir ve onu isteyenler de köpeklerdir) hadisine tel- Nažar ķıl ²ibret al ey dil Ģüseyn-i Kerbelâ’dan al (27/7)
mihte bulunulmaktadır:
Ģasan geldi bu bezmine sezâ içre ne ģâl oldı
Gel Necâtî kemteriniñ pendini šut ŝûfiyâ Aña câmı virüp sâķî didi iç zehr-i mâdır bu (70/7)
Pes ģadîśinde buyurdı cîfe-i dünyâyı gör (21/7)
Hz. Fâtıma
Hz. Peygamber’in Mûtû kable ente mûtû (Ölmeden evvel ölünüz) hadis-i Hz. Muhammed’in kızı, Hz. Ali’nin eşi, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’in
şerifi, mutasavvıflar tarafından nefis terbiyesinin ne kadar önemli olduğu- anneleri olan Hz. Fâtıma, Kerbelâ Hadisesi dolayısıyla zikredilmektedir:
nu ifade etmek için benimsenmiş bir ifadedir:
N’eyledi evlâd-ı Zehrâ ehl-i Kûfe sizlere
Ölmeden öldük zîrâ biz ķatle fermân istemez Ne idi ²âŝîleriñ şu fi’l-i pinhânı ²Alî (53/6)
Ķıl nažar Ģaydar vücûdum cânda bî-cân olmadıķ (24/10)
Ne ile ilzâm idesiz Fâšıma Zehrâ’yı kim
Yedlerinde ķanlı gömlegiñle dîvânım ²Alî (53/8)
Ehl-i Beyt, Sahâbeler
Necâtî, eserinde ehl-i beyt, dört halife ve sahabelerden de bahsetmiştir.
Hâlid, Mikdâd, Ammâr
İslam tarihinde kahramanlıkları ve savaşçılıklarıyla tanınan Hz.
Dört halifenin ismi çoğunlukla birlikte zikredilmiştir: Hamza, Halid bin Velid ve Ammâr bin Yâsir, eserde aynı özellikleriyle
bahse konu olmuştur:

64 65
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I

Âh n’olaydı ol vaķitde bulunaydı beş kişiden birisi Meded yâ Rabbî sen ķoyma beni ²uķbâda ģasretde
Biri Ģamza biri Ĥâlid biri Miķdâd biri ²Ammârım ²Alî (53/9) Sevindirme şu mel²ûnu yarın rûz-ı ķıyâmetde (51/2)

Diğer Dinî Unsurlar Tefsir


Necâtî, şiirlerinde birçok dinî unsurdan ve kavramdan bahsetmiştir. Dört kitâbı oķıyup tefsîr idersiñ rûz u şeb
Bunda şairin imam olması, hayata dinin ve tasavvufun penceresinden bak- Kimseniñ źihnine girmez kesb ü kâr eyyâmıdır (34/6)
ması etkili olmuştur. Aşağıdaki beyitlerde Necâtî’nin şiirlerindeki kavram
dünyasına ışık tutan bazı örneklere yer verilmiştir: Îmân
Îmânıñ kenzini ģıfž u ģiŝâr it
Ka²be Şefî²iñ Muŝšafâ’dır iftiģâr it (7/1)
Viŝâl-i Ka²be’sin şâhıñ šavâf itmekdedir ķaŝdım
Ki iģsân eyledi Allâh bi-ģamdillâh ²ašâ gördüm (15/4) Kıyâmet
Bu ķadar ġafletde ġâfil ķılmaġa ģikmet nedir
Besmele Pek ŝaķın maģşerden ey dil ²âlem içre olma ĥôr (14/6)
Besmeleyle başladım söze yürüdüm evvelâ
Hamdulillâh kûşe-i vahdetde kıldım ibtidâ (1/1) Mescid
Zînet-i dünyâyı terk it mescid ü miģrâba gel
Ümmet Meclis-i ifnâyı terk it ekmel-i erbâba gel (8/1)
Rûz-ı maģşerde şefâ²at ķılmasañ ģâlim n²ola
Merģamet ķıl ümmetiñdir bu Necâtî kemteri (29/3)
Namâz

On iki aylarıñ budur sulšânı
Şerî²at
Ŝavm u ŝalât ile bulur ġufrânı
Şerî²at râhını šutdum šarîķatdan olup yek-tâ
Cennetde ģabîbiñ olur cîrânı
Degilem ģâşâ ben münkir bu ²abd-i ²âciz iģvânım (12/7)
Pes šoķuz a²żâsız iftâr olur mı (80/2)

Cennet
Zekât
Gerekmez cennet ü šûbâ n’idem ģûrî vü ģavrâyı Ķılarlar namâzı du²âya šurmaz
İlâhî ente makŝûdî yeter ²uķbâdan el çekdim (16/4) Beş pâre ŝadaķa źekâtı virmez
Sâ³illeriñ kimse ģâlini ŝormaz
Cehennem Nažar ķılıñ başa gelen šûfânı (82/12)
Naŝıl ŝabr eyleyem bir dem cehennem nârına yâ Rab
Zebânîler çekişdirir atarlar dârına yâ Rab Oruç
Iraġ it ģubb-ı dünyâdan bıraķma ĥârına yâ Rab Rûz u şeb ģimârlar gibi gel yatma
Uyķuyı her demde oruca ķatma

66 67
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I

Aza ķanâ²at ķıl eşyâñı ŝatma bir şekilde Nakşibendî tarikatının Hâlidiye koluna mensup bir mürid ol-
İsrâf ile her dem iftâr olur mı (80/7) duğunu söylemektedir.

Münkir Oķıyup ²ilm-i iĥfâyı alup dersi dil-ârâdan


Meclis-i münkirden ²uzlet eyle her dem sâķiyâ Šutuşdum kûh u ŝaģrâyı ki Naķşîde ķarâr itdim (36/4)
Ģamdulillâh ey Necâtî cehl ü nâdân olmadıķ (24/11)
Naķş-bendî nakş-bendîyem sülûk-ı Ĥâlidî
Kâfir Şâh-ı ķutb-ı evliyâdır maģzen-i feyż-i Ĥudâ (1/9)
Yazıķ elfâžıña ey dil ferâġat gel şu sevdâdan
Necâtî müctehid olsañ ider mi kâfire te³śîr (9/13) Şîşe-i âb-ı ģayâtı nûş iden gelsin berü
Naķşiye sellâk olan dil dâ’imâ esmâlanur (6/11)
Tasavvufî Unsurlar
Kaynakları itibarıyla çeşitlilik ve zenginlik arz eden divan şiirinin is- Bâġ-ı vaģdet gülleridir Naķş-bendî sâlikân
tifade ettiği en önemli konulardan biri de tasavvuftur. Divan şairlerinin Ma²rifet râhına ²azm it kim ulü’l-elbâba gel (8/9)
birçoğu tasavvufu bir ifade vasıtası olarak kullanmışlardır.19 Bazen mecaz-
lar bazen de sembollerle birçok tasavvufî terim ve tabir; divan şiirinin şe-
Bâšınım ehl-i šarîķat Naķş-bendî Ĥâlidî (5/9)
killenmesinde önemli bir yere sahip olmuştur.20 Tasavvuf, şairlerin anlam
ve hayal dünyasını zenginleştirmiş, şiirin estetik bir boyut kazanmasında Žâhirim şer²-i şerî²at kenziniñ fetvâsıyam
ve derinlik kazanmasında etkili olmuştur.
Divan şairlerinin bazılarının inanarak bazılarının ise yaşadıkları dö- Divan’daki 72. sırada bulunan şiir, Nakşibendî tarikatının övgüsü ma-
nemin eğilimlerine uyarak tasavvuf mazmunlarını kullandığını, fakat so- hiyetinde olduğu gibi birçok tasavvufî terimin kullanıldığı bir müseddes-
nuç itibarıyla şairlerin tamamının tasavvuf neşvesine tabii olduğu bilinen tir:
bir gerçektir. Bu itibarla Ahmet Yesevî geleneğini takip eden bazı şairler,
şiiri; tasavvuf eğitiminde bir araç olarak görürken bazıları da bir geleneğin
Bi-ģamdillâh müselmânım velî ²uşşâķ-ı dîdâram
tezahürü olarak şiirlerinde tasavvufî terimlere yer vermiştir.
Rumûz-ı evliyâyam lâ-ĥarâb şehrinde ben varam
İlk grupta yer alan şairlerin birçoğu tekkelerde yetişmiş, kalabalık halk
topluluklarına sade ve güzel bir Türkçe ile şiir söylemişlerdir.21 Yani yaşa- Ĥarâmî girmez o şehre derûnında anaĥtaram
dıklarını veya yaşanması gerekenleri şiir vasıtasıyla anlatmışlardır.
İkinci grupta yer alanlar ise, üzüntü, sevinç, gurbete düşmüşlük, hay- Ne yüzden dâr olupdur çünki Manŝûr’dan ĥaberdâram
ret vb. duyguları tasavvufî terimler yoluyla anlatmayı tercih eden ama mu- Yeter źemm eyleme zâhid ben[i] bende-i çâr-yâram
tasavvıf olmayan şairlerdir. Pirimdir Naķşıbendîyye ledün dersinde eźkâram (72/1)
Necâtî, şiirlerinden anlaşıldığı kadarıyla yukarıda bahsi geçen birinci
grupta yer alan şairlerdendir. Yani mutasavvıf bir şairdir. Divan’ında açık
Necâtî, gazellerinde mürşidi olan Feyzullâh Efendi’den de bahsetmek-
tedir. Kaynaklarda hakkında herhangi bir bilgiye rastlayamadığımız Hacı
19  Özellikle XIV ve XV. yüzyılda divan şiirinde tasavvuf ve tasavvufî terimlerin kullanımıyla ilgili
olarak bkz. Kaplan Üstüner, Divan Şiirinde Tasavvuf, Ankara, 2007. Feyzullâh Efendi’nin Necâtî’nin hayatında önemli bir yeri olduğu anlaşıl-
20  Annemarie Schimmel, “Alman Gözüyle Divan Edebiyatı”, Osmanlı Divan Şiiri Üzerine Me- maktadır:
tinler, İstanbul, 1999, s.155; Walter Andrews, Şiirin Sesi Toplumun Şarkısı, İstanbul, 2001,
s.81-82.
21  Abdurrahman Güzel, Dinî-Tasavvufî Türk Edebiyatı, Ankara, 2006, s.278.

68 69
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I

Mürşid-i kâmil dilerseñ bâb-ı Feyżullâh šut savvuf ehli olanlar âlemin sırrına vâkıf olabilir:
Gir erenler meclisine bend olup aģbâba gel (8/10)
²Ârif-i billâh olan añlar kelâmım ser-te-ser
Var mıdır miśli cihânda Ģacı Feyżullâh gibi On sekiz biñ ²âlemiñ sırrında seyrân olmadıķ (24/9)
Terbiyet bâbında kâmil nitekim âdâba gel (8/11)
²Aşķ
Hidâyet eyledi Ģażret-i Allâh İlâhî aşka düşen Necâtî, yedi deryayı içse de gönlündeki aşk ateşini
Bizi irşâd iden Ģâcı Feyżullâh söndürememektedir:
Ednâ bendesiyem pes rûy-ı siyâh
Ķašreyi terk itdim aldım ²ummânı (82/51) Necâtî’niñ yanar cânı düşüp ²aşķ-ı İlâhî’ye
Egerçi nûş ider olsa yedi deryâyı depretmez (2/11)
Şair, bazı şiirlerinde tasavvuf ehli tarafından dört kapı olarak isimlen-
dirilen şeriat, tarikat, marifet ve hakikattan da bahsetmektedir: Bâtın
İlm-i zâhirle uğraşanlar batından habersizdir:
Söyle kimden ķaldı işbu šarîķat
Şerî²at olmazsa olmaz šarîķat Ne bilsin ²ilm-i bâšından ki žâhir ²âlim-i fâżıl
Ma²rifet râhına kesb it ģaķîķat Daķâyıķ baģrine šalmış ebed esrârımız vardır (31/4)
Ger mürşid olmazsa sulšân olamaz (63/10)
Bezm
Şerî²atda šarîķatda ģaķîķatdan olup yek-tâ Hakk’ın meclisinde bulunan herkesi, yani yaratılanı Yaradan’dan do-
Ma²ârif ĥil²atin giymiş velî sulšân olandan ŝor (65/5) layı yüce görmek gereklidir:

Özellikle mutasavvıfların dillerine pelesenk olan İlâhî ente maksûdî ve Zâhidâ bezm-i Ĥudâ’dır herkesi a²lâ gözet (47/1)
rızâke matlûbî (Allah’ım maksadım sensin ve senin rızanı talep ediyorum) duası, Şem²ayı şems-i münevver ķašreyi deryâ gözet
Necâtî tarafından aşağıdaki beyitte zikredilmektedir. Beytin ilk mısrası,
Yûnus Emre’nin Cennet cennet didükleri/ Bir ev ile bir kaç hûrî/ İsteyene virgil
anı/ Bana seni gerek seni mısralarını hatırlatmaktadır: Derviş
Dervişler, tekkede bir köşede yâra kavuşmanın mutluluğu içindedir:
Gerekmez cennet ü šûbâ n’idem ģûrî vü ģavrâyı
İlâhî ente makŝûdî yeter ²uķbâdan el çekdim (16/4) Bir bölük dervîşleriz biz kûşe-i meyĥânede
Vaŝl-ı yâr olduķ göñül mülkinde sulšân olmadıķ (24/5)
Divan’da geçen bazı tasavvufî kavramlar ve bunların geçtiği beyitler
ise şunlardır: Elest
Yaratılan bütün ruhlar, elest meclisinde Allah’a kulluk sözü vermiş-
Ârif lerdir:
Ancak ârifler, Necâtî’nin söylediklerini anlayabilir. Çünkü sadece ta-

70 71
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I

Elest bezminde ol ķalû belâ diyen merdânı gözle Hikmet


Hemîşe ²ahd ü mîŝâķa ķavî peymân olandan ŝor (65/3) Hikmet meyvesini yiyenler; yedi gök, arş, kürsî, levh ü kalemin ne
olduğunu bilir:
Fenâ
Bu dünya fânîdir, gelen gitmektedir. Bu yüzden benlik sevdasında ola- Bendedir seb²ü’s-semâvât ²arş u kürs levģ ü ķalem
nın sonu rezil rüsva olmaktır: Mîve-i ģikmet görindi aç gözüñ šûbâsıyam (5/6)

Gelen gitmekdedir ey dil bilürsin bu fenâ mülke İlm-i ledün


Gider benlik ģicâbını gel olma ²âķıbet rüsvâ (1/7) İlm-i ledüni bilmek isteyen bir mürşid-i kâmile intisap eder:

Gaflet Dâmenin bûs eyle gel bir mürşid-i merdâneniñ


Gaflet uykusundan uyanan şair, bir mürşid-i kâmile bende olmuştur: Bâšınen ²ilm-i ledünni žâhiren fetvâyı gör (21/2)

Uyandım ĥˇâb-ı ġafletden šarîķi iĥtiyâr itdim Kesret


Bulup bir mürşid-i kâmil hezâr derde tîmâr itdim (36/1) Bu dünya kesret âlemidir, bu dünyanın kavgasından ancak ârif olanlar
kurtulabilir:
Hakîkat
Cahiller, hakîkat hikmetini bilmezler: Geç bu keśret ²âleminden gel ķurı ġavġayı ķo
²Ârif-i billâh olup pes ehl-i ²irfân olmalı (18/4)
Ne añlar câhil ü nâdan ģaķîķat ģikmetin ey dil
Ĥaber bilmez mu²ammâdan çalışup kesb ü kâr itdim (36/6) Küntü kenz
Âlemlerin yaratılışı, Hz. Muhammed’in yüzü suyu hürmetinedir:
Harâbât
Bu dünyadan vazgeçenler için başkalarının kınamasının bir önemi Nûr-ı vechinden alındı encüm ü şems ü ķamer
yoktur: Küntü kenziñ maģzenisiñ yâ Resûl-ı kâ²inât (45/2)

Biz ĥarâbât ehliyiz vaķtiyle rüsvây olmuşuz Mahabbet


Ŝoyunup ²uryan olursam belki ²âr olmaz baña (23/6) Hak yoluna ancak muhabbet kapısından girilir:

Hırka Šâlibâ ²azm-i Ĥudâ ķıl šut maģabbet bâbını


Vahdet sarayına girmek isteyen dervişlik hırkasını giymelidir: Ģaķ aña fânî buyurdı bilmediñ mi sen anı (17/1)

Ĥırķayı başıña tâc it gir sarây-ı vaģdete Ma²rifet


Gel ŝaķın müfsid münâfıķdan şerâr eyyâmıdır (34/2) Marifet yoluna ancak ilim sahipleriyle girilebilir:

72 73
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I

Bâġ-ı vaģdet gülleridir Naķş-bendî sâlikân Nûr-ı Muhammedî


Ma²rifet râhına ²azm it kim ulü’l-elbâba gel (8/9) Bütün insanlık, nûr-ı Muhammedî’nin yansımasıdır:

Mâsivâ Câm-ı Hû’dan nûş idüp mürşid yedinden sâķiyâ


Allâh’tan başka her şeyden vazgeçmek, elini çekmek gereklidir: Šamladı nûr-ı Muģammed pes anıñ ķatresiyem (5/2)

Çek yediñ gel mâsivâdan eyle dünyâdan firâr Riyâzet


Sür çıķar Lât’ı Menât’ı Ĥâlıķ’ın Raģmân iken (11/8) Yokluğa mahkum olmak istemeyen riyâzete girmelidir:

Melâmet Seni ŝayd itmesün ŝayyâd-ı ifnâ


Başkalarının ayıplamalarına, kınamalarına aldırmamalıdır: Riyâzet pûtesinde gel ķarâr it (7/3)

Tehî-dest olmuşam naķd-i dilimiz olmada żâyi² Sâkî


Unutdum zühd ü taķvâyı hemen fi’l-i melâmetden (40/1) Sâkî; sâliki hakîkî aşka yönlendiren, ona kapılar açandır:

Mestâne Kimin âb-ı tecellîden içirdiñ şerbeti sâķî


Aşk şarabından mest olanlar, meyhâne köşesini mesken tutmuşlardır: Kimin derd-i dil-ârâya kimine fetģ-i bâb itdiñ (22/6)

Leźźetin almış alanlar mest olan mestâneler Sâlik


Żabš ķılmışlar erenler kûşe-i meyģâneniñ (33/2) Sâlik, Hakk’ın lutfuyla nefs-i emmâreden nefs-i mutmainneye geç-
mektedir:
Mürşid-i kâmil, pîr, şeyh
Mürşidin eli; hakîkat denizinin kaynağı, sonsuz hayatın şişesi gibidir: Çerâġ ol mušma²inneden ŝaķın emmâreden sâlik
Yetişe lušf-ı Rabbânî ki hâtif irgüre muĥbir (9/2)

Maģzen-i baģr-i ģaķîķat şîşe-i âb-ı ģayât Sır


Nûş idüp mürşid yedinden pes ĥumâr olmaz baña (23/2) On sekiz bin âlemin sırrını ancak ârifler anlar:

Nefs-i emmâre ²Ârif-i billâh olan añlar kelâmım ser-te-ser


Zalim nefis, gönülleri harap etmektedir: On sekiz biñ ²âlemiñ sırrında seyrân olmadıķ (24/9)

Ne siģr itdi baña bilmem şu žâlim nefs-i emmâre Terk


Anıñ žulmıyla vîrân oldıġım yâ Hû yetişmez mi (32/2) Ehl-i Nakşibendî’nin dört şeyi terk etmesi lüzumludur: Dünyayı terk,
âhireti terk, varlığı ve vücûdu terk, en sonunda terkin de terki gereklidir:

74 75
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I

Terk-i dünyâ terk-i ²uķbâ terk-i terk itdim hemîn Var mıdır miśli cihânda Ģacı Feyżullâh gibi
Vâdî-i ²aşķla Necâtî nâm u şân itsem gerek (28/7) Terbiyet bâbında kâmil nitekim âdâba gel (8/11)

Uzlet Hidâyet eyledi Ģażret-i Allâh


Meyhâne köşesini mesken edinenler, uzlete çekilir: Bizi irşâd iden Ģâcı Feyżullâh
Ednâ bendesiyem pes rûy-ı siyâh
Zâhidâ mekân idindik kûşe-i mey-ĥâneyi Ķašreyi terk itdim aldım ²ummânı (82/51)
Sînesi maĥmûr olanlar ²uzlete tenhâlanur (6/8)
Hallâc-ı Mansûr
Vahdet İslam tasavvufunun en meşhur ve etkisi en yaygın olan simalarından
Felekler, Hak yolunda deveran ederken gönül vahdet köşesindedir: biri olan Hallâc-ı Mansûr, Ene’l-Hak sözü sebebiyle öldürülmüştür. Gerek
halk gerekse divan edebiyatında birçok şair, onunla ilgili kavramlara ve
mazmunlara yer vermişlerdir.22 Şiirlerde çoğunlukla Ene’l-Hak, dâra çe-
Ģamdulillâh râh-ı Ģaķ’da devr ider seyyâreler kilmek, ber-dâr olmak, aşk şehid 23 gibi kavramlar etrafında adı geçen bu
Kûşe-i vaģdetde ey dil kesb ü kâr olsa dimem (39/2) büyük mutasavvıf, Necâtî’nin aşk meydanında kendisine örnek aldığı bir
isimdir:
Zühd
Melâmet ehli olan zühd ve takvayı da unutmuştur: Bu Necâtî ķulına va²d eyleyüp bend eylemiş
Zülfünüñ Manŝûr’ı oldum seyr ider seyyâreler (41/5)
Tehî-dest olmuşam naķd-i dilimiz olmada żâyi²
Unutdum zühd ü taķvâyı hemen fi’l-i melâmetden (40/1) Rûz u şeb âh ile efġân eyleyüpdür işbu dil
Zülfünüñ Manŝûr’ı oldum yoķ ĥalâŝa mümkinât (45/9)
Mutasavvıf Şahsiyetler
Necâtî, Nakşibendî tarikatının Hâlidiyye koluna mensup bir şairdir. Ŝad-hezâr ŝaldıñ sîneme leşker-i Hindûları
Divan’ında tasavvufî kavramlara sıkça yer veren şair, yeri geldiğinde bazı Zülfüñüñ Manŝûr’ı oldum dârım aġlatma beni (67/5)
mutasavvıflardan da bahsetmiştir.
Hacı Bektaş Velî
Şeyh Feyzullâh Efendi Mevlânâ, Hacı Bayrâm-ı Velî, Şabân-ı Velî ile birlikte Anadolu’nun
Necâtî, intisap ettiği mürşidi Feyzullâh Efendi’yi birkaç beyitte zikret- evtâd-ı erbaası (dört direk) olarak kabul edilen Hacı Bektaş Velî, divanda
miştir. Divan’da Feyzullâh Efendi’nin ismi dışında hakkında herhangi bir ismi geçen mutasavvıf şahsiyetlerdendir. Necâtî, eserinde yoldan çıkan
malumat bulunmamaktadır. Bu yüzden Feyzullâh Efendi’nin kim olduğu bazı sapkınların kendilerine Hacı Bektaş Velî’yi kalkan yapmalarını eleş-
veya tekkesiyle ilgili herhangi bir bilgiye ulaşılamamıştır. Aşağıdaki be- tirmektedir:
yitlerden Necâtî’nin Hacı Feyzullâh’ın müridi olduğu açıkça anlaşılmak-
tadır:
22  Hallâc-ı Mansûr’un edebiyatımızdaki yeri hakkında bkz. Mustafa Tatcı, Niyâzî Mansûr-nâme,
İstanbul, 1994.
Mürşid-i kâmil dilerseñ bâb-ı Feyżullâh šut
23  Zülfikar Güngör, “Tâhirü’l-Mevlevî’nin Hallâc-ı Mansûr’a Dair Risalesi” Ankara Üniversitesi
Gir erenler meclisine bend olup aģbâba gel (8/10) İlahiyat Fakültesi Dergisi, S.XXXIX, Ankara 1999, s.581.

76 77
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I

Fikr it bu šarîķat çıķar mı başa Malatya’daki 3 Mart 1894 yılında meydana gelen büyük deprem so-
Yazıķ emeklere düşmeñ šalâşa nucunda yıkılan Yeni Cami’nin yeniden yapımı için Sultan Abdülhamîd
10.000 altın göndermiştir. Necâtî, sultanın bu yardımından dolayı kaside-
Ģâşâ bu bühtândır Ģâcı Bekdaş’a
sinde ona teşekkür etmektedir:
Her ģacer dürr ile mercân olamaz (63/13)

Anıñ vaķt ü zamânında žuhûra geldi bu mescid


Hezâr yâ Rab ²ömürler vir cihânda ol Ģamîd Ĥân’a (78/5)

TOPLUM VE KÜLTÜR
Tarihî ve Efsânevî Kişiler

Kişiler
Tarihî Kişiler
Necâtî Divanı’nda genellikle İran mitolojisinde adı geçen şahıslara yer
Necâtî, yeri geldiğinde eserinde tarihte önemli olaylarda rolü olan şah-
verildiği görülmektedir. Bu şahısların da divan şiirinde yaygın olarak kul-
siyetlere de telmihte bulunmuştur. Bu şahısların birçoğu İslam tarihinde
lanılan özelliklerine uygun bir şekilde şiirlerde geçtiği tespit edilmiştir.
tanınmış kişilerden oluşmaktadır.

Hükümdar ve Devlet Adamları


İbni Selûl
Necâtî, 19. asırda yaşamış bir şairdir. Divan’ından anlaşıldığı kada-
Münafıkların reisi olarak tanınan İbni Selûl’un ismi, Divan’da
rıyla Kuleli Kışlası’nda imam olarak görev yapan şairin devlet ricali ile
Malatya’da nifak çıkartan bozgunculara teşbih amacıyla geçmektedir:
ilişkilerinin çok yakın olmadığı anlaşılmaktadır. Divan’ında devlet adam-
larından sadece dönemin hükümdarı Sultan II. Abdülhamîd Han’ın ismi
geçmektedir. Divan’daki 75. Şiir Sultan Abdülhamîd’in övgüsü için naz- ²Âlemiñ ifsâdı münâfıķ başı
medilmiştir. Gazel nazım şekliyle yazılan manzumede şairin bazı istekler- İbni Selûl miśli cihân ķallâşı
de bulunduğu anlaşılmaktadır: Nâsı tefrîķ itdi Ģasan-ı Kâşî
Ĥarâb itdi ²Arab ²Acemistân’ı (82/28)
Yek-nažar ķıl âh efendim çeşmimiñ giryânına
Kimse esrârımı bilmez ķıl kerem Sulšân Ģamîd Yezîd
Kerbelâ Hadisesi sebebiyle gerek Ehl-i Sünnet gerekse Şiî kaynaklar-
Al elim ķaldır ģaķîķat düşmişem rûy-ı siyâh da sert bir şekilde eleştirilen hatta lanetlenen Yezîd, Necâtî tarafından da
Men muģibb-i ĥânedânam ķıl meded Sulšân Ģamîd (75/3, 4) geleneğe uygun bir şekilde tel²în edilmektedir:

Necâtî, İstanbul’u övdüğü murabbasında Sultan Hamîd gibi bir padi- La²net olsun şol Yezîd’e ķıldı ol şâhı şehîd
şahın yeryüzüne gelmediğini söylemektedir: Virmedi bir ķašre âbı gitdi ²ašşânım ²Alî (53/3)

Ķaplamış ešrâfını bend eylemiş Baģr-i Sefîd N’eyledi n’itdi a kâfir ibni ²ammî Muŝšafâ
Salšanatıñ dâ³im olsun ŝad-hezâr ²ömrüñ mezîd La²net olsun ol Yezîd’e ģaŝmıyâ dirler bize (62/6)
Sen gibi bir pâdişâhı görmedim Sulšân Ģamîd
Kimseler görmüş degil bir miślini İstanbul’uñ (76/3)

78 79
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I

Mervân Ne lâzım bî-vefâ mülkiñ olam dirseñ Süleymân’ı


Yezîd taraftarı olması sebebiyle Mervan da divanda eleştirilen isim- Nerîmân-ı cihân iken velî ²ayyâra aldandıñ (56/7)
lerden biridir. Mervan, Yezîd gibi Ehl-i Beyt’in düşmanları arasındadır:
Ger çekerseñ šayf-ı ²aşķı nefs ile emmâreye
Çıķmasun nâr-ı caģîmden ²âŝî Mervân-ı pelîd Pehlivân-ı ibn-i Źâl yâĥûd Nerîmân olmalı (18/2)
Bulmasun cennet maķâmın anda gül-şânım ²Alî (53/4)
İskender
Derde dermân ister isem istemem Loķmân’a ne
Tarihte fethettiği ülkeler ve sahip olduğu büyük topraklar sebebiyle
Ben muģibb-i ĥânedânem şol Yezîd Mervân’a ne (46/1) Büyük İskender olarak tanınan Makedonyalı İskender, divan şiirinde çoğu
zaman Kur²ân’da kıssası anlatılan Zülkarneyn ile karıştırılmıştır.24 Necâtî,
Şimr Divan’ında İskender’le birlikte Hz. Süleymân’ı zikretmektedir. Her iki
şahsiyetin ortak özelliği saltanatın ve devletin sembolü olmalarıdır:
Kerbelâ Hadisesi sebebiyle lanetlenen isimlerden biri de Şimr’dir.
Şimr bin Zi’l-Cevşen, Kerbelâ’da Hz. Hüseyin’in başını kesmiştir:
Virilse istemem şimdi bütün mülk-i Süleymân’ı
Ŝad-hezârân la²net olsun Şimr-i mel²ûna Yezîd Degil İskender ü Dârâ velî Kisrâ’dan el çekdim (16/2)
Ķıydı ol şâh-ı cinâna dökdi al ķanın ²Alî (53/5)
Devlet-i İskender ü mülk-i Süleymân istemem
Ser-te-ser dünyâ virilse iftiĥâr olmaz baña (23/5)
Efsânevî Kişiler
Divan’daki efsânevi kişiler, çoğunlukla Şehnâme’de adı geçen Acem Kisrâ
kahramanlarıdır. İran hükümdarlarına verilen unvan olan Kisrâ, aynı zamanda adaletiy-
le ün salmış meşhur Nûşirevân’ın lakabıdır.25
Dahhâk
Firdevsî’nin Şehnâme’sinde kötülüğün, zulmün ve şerrin temsilcisi Bu Necâtî dür döker dilden velî gevher ŝaçar
olarak anılmaktadır. Divan’da da aynı özellikleriyle bahis konusu olmuş- Al ģaķîķat ma²deninden ma²den-i Kisrâ’yı ķo (38/9)
tur:

Battal Gâzî
Ša²n-ı Ēaģģâk’ı ķo Şâm’a gel merd olup meydân oķı
Anadolu’da İslam’ın yayılmasına büyük katkıları olan Battal Gâzî,
Šut siper ša²n-ı ²adûya işte ķalķan işte sen (56/7) cesareti ve yiğitliğiyle efsanevî bir kişiliğe bürünmüş, bu sayede hayatıy-
la ilgili birçok menkıbeye ve destana konu olmuştur. Battal Gâzî’nin en
Nerîmân önemli hususiyetlerinden birisi de Malatyalı olmasıdır. Bu yüzden şair,
Sözlük anlamı itibarıyla pehlivan manasına gelen Nerîmân, divan şi- Malatya’yı Battal Gâzî’nin beldesi olarak nitelendirmektedir:
irinde kahramanlık ve yiğitlik sembolü olarak anılan Acem kahramanla-
rındandır:
24  Divan şiirinde İskender’in kimliğiyle ilgili tartışmalar için bkz. İskender Pala, “İskender mi

Zülkarneyn mi?” Akademik Divan Şiiri Araştırmaları, İstanbul, 2003, s.285-315.
25  Dursun Ali Tökel, Divan Şiirinde Mitolojik Unsurlar, Ankara, 2000, s.242.

80 81
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I

Belde-i Baššâl-ı Gâzî mesken-i ŝâģib-ķırân (Malatya) ve İstanbul. Şair, her iki şehirde de yaşamıştır. Bunun sonucunda
Ma²den-i şer²-i şerî²at her šaraf emn ü emân da Aspozi (Malatya) ve İstanbul’a duyduğu sevgiyi yazdığı murabba²larla
Âh n’olaydı olmasa müşrik münâfıķ kâfirân dile getirmiştir.
Görmedim bir miślini emśâli yoķ Aŝbuzi’niñ (4/7) Divan’da 4. sırada bulunan manzume, 19. asırda Malatyalıların sayfiye
yeri olarak meşhur olan Aspozi’nin övgüsü için nazmedilmiştir. Aspozi,

Malatya’nın 4 kilometre kadar batısında olan geniş bir ovanın ortasında,
Süleymân dîvleri gelse götürmez işbu aģcârı dağ eteğinde ve Fırat Nehri’nin kollarından Taşmasu’ya dökülen bir çayın
Uyandı Seydî Baššâl u velîler geldi meydâna (78/16) kenarında bulunmaktadır. Gayet güzel ve ferah olduğu gibi sokakları dahi
muntazam ve temiz olan Aspozi, önceleri sayfiye alanı iken 1840’lı yıllar-
dan sonra bugünkü Malatya’nın üzerine kurulduğu bir yerleşim merkezi
Kavimler
olmuştur.
Divanda Arap, Acem ve Hind kavimlerinin ismi zikredilmektedir.
Önceleri Malatya sancağı Kasaba nahiyesine bağlı olan Aspozi,
Arap ve Acemler, Aspozi övgüsü için yazılmış murabba²da konuştukları
Müslüman halkın bağ ve bahçe işleriyle uğraştığı, Hristiyanların ise tahıl
diller vesilesiyle ele alınmıştır. Şaire göre Aspozi halkının konuştuğu dil,
ziraatı yaptığı bir köydür.28 Kâtip Çelebi, Cihannümâ’sında, Aspozi’nin29
Arap ve Acemlerin dilinden daha fasihtir:
bağları ve bahçeleriyle meşhur bir kasaba olduğundan bahseder.30 Evliya
Çelebi ise Aspozi bağlarında 600 kadar dükkân olduğunu, Malatya’dan
Bir šarafdan devr ider kevśer gibi şol deyr-Mesîģ daha güzel binalar bulunduğunu, bahar ayında halkın buraya göç ettiği-
Zeyn olup mescîd ü minâre olunur va²ž naŝîģ ni, bu yüzden Malatya’da bazı tüccar ve Hristiyanlarla birlikte 300 kadar
Ne ²Arab’dır ne ²Acem’dir dilleri ġâyet faŝîģ bekçi dışında kimsenin kalmadığını söylemektedir.31 Seyahatnâme’den
anlaşıldığı kadarıyla Aspozi, 17. yüzyılda artık büyük bir yerleşim merkezi
Görmedim bir miślini emśâli yoķ Aŝpozi’niñ (4/5)
olmuştur.32
Aspozi; kiraz, elma, kayısı, ceviz ve incir ağaçlarıyla bağlardan müte-
Hind (Hindistan), divan şiirinde zengin malzeme ve hayallerle ele şekkil bir ormanın içinde yer almaktadır. Evliya Çelebi, Aspozi’de yedi
alınır. Hindistan, siyah tenli insanların yurdu olması hasebiyle sevgilinin çeşit kayısı yetiştiğini ve zerdalisinden pestil yapıldığını ifade etmektedir.
saçları ve benine benzetilir.26 Seksen çeşit yetişen armudundan turşu ve şerbet imal edildiğini de belirt-
mektedir. Öyleki İstanbul’dan gelen birçok kişi bu armutların filizlerini
Ŝad-hezâr ŝaldıñ sîneme leşker-i Hindûları payitahta götürerek yetiştirirmiş ve Malatya armudu diyerek padişaha he-
Zülfüñüñ Manŝûr’ı oldum dârım aġlatma beni (67/5) diye ederlermiş.33
Helmut Von Moltke, Türkiye Mektupları isimli eserinde Malatya aha-
lisinin yazın Asbuzu’ya göç ettiğini, Malatya’nın daha doğru bir ifadeyle
Aspozi’nin eşi az bulunur bir ordugâh olduğunu, her tarafından pınarlar
Coğrafya
Divan şiirinde coğrafî mekânlar kapsamında; ülke, şehir, ilçe, semt, 28  Bu kelimenin imlası, Arap harfleriyle çeşitli şekillerde okunabilecek biçimde yazıldığı için
değişik kaynaklarda Aspozi, Aspoza, Aspozı Asbuzu, Asbuzı, Asbuzan, İşpozi gibi farklı oku-
dağ, deniz, ada ve nehir adları verilir.27 Geniş bir coğrafyaya hükmeden
yuşlara rastlanmaktadır. Kenan Erdoğan, “Türk Edebiyatında Şehir Şiirlerine Bir İlâve: Aspozi
Osmanlı İmparatorluğu’nun bu hususiyeti doğal olarak divan edebiyatı- ve Hakkında Yazılmış Dört Şiir”, Dergâh Edebiyat Sanat Kültür Dergisi, C:VIII, S.91, Eylül
nın muhtevasına da yansımıştır. 1997, s.20.
29  Şemsettin Sâmî, Kâmûsu’l-A’lâm, C.I, Ankara, 1996, s.185.
Necâtî Divanı’nda iki mekânın özel bir yeri bulunmaktadır: Aspozi 30  Refet Yinanç, Mesul Elibüyük, Kanuni Devri Malatya Tahrir Defteri (1560), Ankara, 1983,
s.55.
26  Emine Yeniterzi, “Klasik Türk Şiirinde Ülke ve Şehirlerin Meşhur Özellikleri”, Uluslararası 31  Kâtib Çelebi, Kitâb-ı Cihânnümâ li-Kâtib Çelebi, (Tıpkıbasım), Ankara, 2009, s.600.
Sosyal Araştırmalar Dergisi, Volume: 3, Issue:15, 2010, s.315. 32  Seyit Ali Kahraman, Yücel Dağlı, Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi, IV. Kitap, İstanbul, 2001, s.12.
27  Emine Yeniterzi, a.g.m, s.302. 33  Seyit Ali Kahraman, Yücel Dağlı, Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi, IV. Kitap, s.10.

82 83
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I

aktığını söylemektedir.34 Ata Tarihi’nde ise buranın Malatya’nın sayfiye 4 Câme-i hadrasın eyyâm-ı rebî²de kim giyer
alanı olduğu kayıtlıdır.35 Şübhesiz menzilgeh-i Hızr-ı zamândur Aspozi
Doğal güzellikleriyle meşhur bu yerleşim yeri, sadece tarihî kaynakla-
ra ve seyahatnamelere konu olmamıştır. Başta Niyâzî-i Mısrî olmak üzere
5 Her taraf pür-mîve-i şîrîn leb-i dilber-misâl
Gulâmî, Rızâyî, Adnî gibi şairler de Aspozi övgüsünde manzumeler yaz-
mıştır. Yeşil atlasla tonanmış nev-civândır Aspozi
Niyâzî-i Mısrî’nin aynı zamanda doğum yeri olan Aspozi’yi methettiği
9 beyitlik gazeli, bu konuda yazılmış manzumelerin en meşhurlarından- 6 Bî-midâd elması üzre nakş olur ebyât-ı sürh
dır. Şair, gazelinde Aspozi’yi cennete benzetmektedir. Havası ve suyu- Lâ-cerem sun²-ı Ĥudâ’ya bir beyândur Aspozi
nun güzelliğinin yanısıra meyvelerinin bolluğundan da bahsetmektedir.
Ayrıca Aspozi’de yetişen elmaların üzerine yazı yazıldığını da söylemekte-
dir ki aslında bu bir gelenektir. Buna göre kızarmaya yüz tutmuş elmaların 7 Ol sebebden ehli pür-akl u zekâ vü ma²rifet
üzerine oyma yazılar yazılmış kâğıtlar yapıştırılır ve güneş gören yazılı Mahzen-i ehl-i ulûm u kâmilândur Aspozi
mahaller kızarırken diğer taraflar sarı kalırmış.36 Mısrî, Aspozi halkının
ehl-i ilim ve kâmillerden olduğunu da gazelinde belirtmektedir. Niyâzî-i
Mısrî’nin Aspozi övgüsünde söylediği gazelin metnini aşağıda veriyoruz: 8 Cenneti min tahtihe’l-enhârı tecrî dinse hûb
Hâzihî cennâti adninden nişândur Aspozi
1 Bârekallâh gülsitân-ı bülbülândur Aspozi
Cenneti tezkîr ider âlî-mekândur Aspozi 9 Ey Niyâzî ger tokunmayaydı hîç bâd-ı fenâ
Kim dimezdi ana firdevs-i cinândur Aspozi38
2 Mu²tedil âb u hevâ hem müctemi² envâ²-ı zevk
Mecma²-ı bezm-i safâ-yı ²ârifândur Aspozi Sivaslı şairlerden Gulâmî de Aspozi’yi öven Der-Vasf-ı Malâtiyye Güfte-
şod başlıklı 12 beyitlik bir gazel yazmıştır. Şiirden anlaşıldığı kadarıyla
şair, bir süre Aspozi’de bulunmuştur:
3 Âb-ı hayvânı begenmez hasletinde deyr-Mesîh37
Akdugınca sanki bir rûh-ı revândur Aspozi
1 Şen olsun Aspozi gülşen gülinde bûy-ı behcet var
Hezâr u bülbülünde nagme-i şûr-ı mahabbet var
34  Hayrullah Örs, Moltke’nin Türkiye Mektupları, İstanbul, 1995, s.254-262.
35  Mehmet Arslan, Tayyar-zâde Atâ Osmanlı Saray Tarihi Târîh-i Enderûn, C.III, İstanbul,2010,
s.164. 2 Bütün eşcâr u ezhârı letâfetden urunmuş tâc
36  Şemsettin Sâmî, Kâmûsu’l-A’lâm, C.I, Ankara, 1996, s.185. Sarup etrâfa sebzâ-reng destâr-ı melâhat var
37  Bu mısra, Sayın Kenan Erdoğan ve Mustafa Tatcı tarafından “Âb-ı hayvânı begenmez hasle-
tindedür Mesîh” şeklinde okunmuştur. Kenan Erdoğan, Niyâzî-i Mısrî Dîvânı, Ankara, 2008,
s.397; Mustafa Tatcı, Malatya’nın Gönül Sultanı Niyâzî-i Mısrî, İstanbul, 2013, s.11. Söz ko- 3 Leb-i rûyı dilârâ-vâr sürh olmuş hicâbından
nusu şiir, Milli Kütüphane 2309 numaralı yazmanın 35b varağında bulunmaktadır. Yazmadan
anlaşıldığı kadarıyla bu mısranın “Âb-ı hayvânı begenmez hasletinde deyr-Mesîh” şeklinde Güli gösterdiği-çün bülbüle yüz serde minnet var
okunması gerektiğini düşünüyoruz. “deyr-Mesîh”, Malatya’nın güney bitimindeki harap bir
kilisenin yakınındaki dört köşeli bir havuzdan çıkıp Aspozi’nin girişinde ikiye ayrılan 35 km.
uzunluğunda bir nehirdir. Kaynağından bir buçuk saat mesafeye gelinceye kadar normal akan 4 Edâlarla ider sad-nâz u istignâ kılur ibrâz
suyu, süt renginde olup sanki nehrin ortasına kadar beyaz bir hat çekilmiş gibi görünmekte-
dir. Bu mesafeyi geçtikten sonra beyaz hat kaybolmaktadır. Süleyman Yapıcı, Osmanlı Vilayet
Sürûrından terennüm-sâz olur bülbül ki vuslat var
Sâlnâmelerinde Malatya (1869-1908), İstanbul, 2014, s. 51.
38  Niyâzî Mısrî Mehmed b. Ali Malâtî, Dîvân, 06 Hk 2309, vr. 35b.

84 85
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I

5 Visâl-i bî-melâli bes cemâl-i vech-i cânânla 3 Hele sen gonce-i handânını görsen bir dem
Müşerref oldıgı-çün nâlesinde sûz-ı hasret var Sen de bülbül olasın ehl-i nevâ Aspozi’de

6 Silüp âyîne-i bî-kîne-i dilden sivâ rengin 4 Câ-be-câ gülşen-i firdevs gibi rûh-fezâ
Ki olmuş yâr-ı her ezhâr bundan bize ²ibret var Hûriler bulsa n’ola neşv ü nemâ Aspozi’de

7 Dutar elde piyâle lâle-i hamrâ safâ birle 5 Deyr-Mesîh’den40 içüp âb-ı hayâtı her-bâr
Çemen mey-hânesinde nesteren-nâm sâkî Ne aceb Hızr gibi bulsa bekâ Aspozi’de

8 O bezm-i gülşen-i hum-hâne-i ülfetde mest olmuş 6 Mîvesi lezzeti ta²bîr degildir mümkin
Mey-âşâm telh-kâm dil adlu bülbülde harâret var Yazılur elmada bir sırr-ı Hudâ Aspozi’de

9 Nihâl-i kadd-i dilber gibi çekmiş serviler serler 7 Sîb-i sürhi leb-i dilber gibi gözden gâ³ib
Semâya irmeye her bir kesin desti su²ûbet var Kesret-i müşterîden buldı behâ Aspozi’de

10 İder her bir tarafdan murglar cânâ sabâ-hânlık 8 Câmi²inde görinür Cuma güni kesretden
Sabâ vakt-i seher bûy-ı vefâ virdikde lezzet var
Akd virüben gibi fevc-i ²ulemâ Aspozi’de

11 Hezârân ²andelîbin eşk-i çeşminden revân olmuş


9 Ey Rızâyî dil-i sâfile selâmum her-bâr
Nice bin nehr-i cârî bâg u bustân içre kesret var
Âşinâya götüre bâd-ı sabâ Aspozi’de41

12 Gülistân-ı cihânı ²andelîb-âsâ tecessüs kıl


Niyâzî-i Mısrî’nin gazeline nazire söyleyen şairlerden biri de Adnî
Bulunmaz Aspozi misli Gulâmî varsa cennet var39 Efendi’dir:

17. yüzyıl şairlerinden Rızâyî, Aspozî için iki şiir yazmıştır. Bunlardan
1 Bârekallâh Hak bu kim özge mekândur Aspozi
ilki Niyâzî-i Mısrî’nin gazeline naziredir ve 9 beyittir. Şairin Aspozi’yle il-
gili ikinci şiiri de gazel nazım şekliyle söylenmiştir. 9 beyitlik manzumede Bî-bedel âb u hevâyile cinândur Aspozi
yine Aspozi’nin doğal güzellikleri ve özellikle yazılı elması övülmektedir:

1 Göze gülşen görinür cümle fezâ Aspozi’de 2 Feyz-bahş olsa n’ola âb-ı hayât-âsâ suyı
Her zamân olmadadur zevk u safâ Aspozi’de Hâme-i Hızr ile Hızr-ı zamândur Aspozi

2 Gül-i hamrâsı sanursun ki bahâr eyyâmı


40  Sayın Kenan Erdoğan’ın “vird-i Mesîh” şeklinde okuduğu bu tamlamanın, söz konusu gazelin
Bir bölük al kabâ-yı cilve-nümâ Aspozi’de bulunduğu yazmaya (Niyâzî Mısrî Mehmed b. Ali Malâtî, Dîvân, 06 Hk 2309) göre “deyr-
Mesîh” olması gerektiğini düşünüyoruz.
39  Mehmet Arslan, Sivaslı Gulâmî Dîvânı, Sivas, 2009, s.110-111. 41  Niyâzî Mısrî Mehmed b. Ali Malâtî, Dîvân, 06 Hk 2309. vr. 36a.

86 87
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I

3 Her nihâl-i nevresi bir dil-rübâ-yı dil-firîb Gülşen-i bâġ-ı lešâfet lâle sünbül erġavân
Mecma²-ı hûbâna ²âlem özge kândur Aspozi ²Âlimi mollâ müderris ehl-i taķvâ zâhidân
Ġam yimez ġamlar šaġıdır bî-ģesâbdır ĥˇâcegân
4 Her gelen ²uşşâkına enhârı pây-endâz ider Görmedim bir miślini emśâli yoķ Aŝpozi’niñ (4/2)
²Âşıka ma²şûk garîbe mihribândur Aspozi
Aspozi’nin etrafında şairin cennetteki Kevser suyuna benzettiği deyr-
5 Kîne-cû diller ile ²uşşâkı eyler sîne-sâf Mesîh isminde bir nehir akmaktadır. Mescidlerindeki vaizlerin fasih ve
Evliyâ ocagı eski cândândur Aspozi akıcı dilleri, ne Arap ne de Acemlerin dillerine benzemektedir:

6 Râgı dagı şûrişe gül oldı gûyâ andelîb Bir šarafdan devr ider kevśer gibi şol deyr-Mesîģ
Bezm-i Cem her kûşesi hoş gülsitândur Aspozi Zeyn olup mescîd ü minâre olunur va²ž naŝîģ
Ne ²Arab’dır ne ²Acem’dir dilleri ġâyet faŝîģ
7 Bir melege germ olup engüşt-nümâ olmuş felek Görmedim bir miślini emśâli yoķ Aŝpozi’niñ (4/5)
Bî-²aded mehrû-yı pür-meh-veşândur Aspozi
Şair, murabba²nın 8. bendinde Aspozi’nin Malatya’nın mahlası yani
8 Köhne dehrün bâgıdur ammâ ki her dem tâzedür diğer adı olduğunu, bu beldede nice hükümdarların cihat ettiğini de ifade
etmektedir:
Pîrdür tînetde sîretde cevândur Aspozi

Ey mürüvvet-kânı şâhım ķıl sözime i’timâd


9 Adnî-i bî-çâreye def²-i gam olsaydı ne gayb
Aŝpozi maģlaŝda kâmil Malašiyye aña ad
Şübhesiz dirdüm ki firdevs-i cihândur Aspozi42
Nice şâhlar şâhı geldi bunda ķıldılar cihâd
Görmedim bir miślini emśâli yoķ Aŝpozi’niñ (4/8)
Necâtî de Görmedim bir miślini emśâli yoķ Aŝpozi’niñ mükerrer mısra-
lı murabba²sında Aspozi’nin doğal güzelliklerini övmektedir. Ona göre
Aspozi’nin dünyada bir eşi daha yoktur; Aspozi, İrem bağlarına benzeyen Murabba²da Aspozi’nin kuzeyinde bulunan Orduzi, Çarmuzi
güzellikleriyle cennet misali bir beldedir: Mahallesi, bugünkü adıyla Adafı, Banaz, Tecde gibi yerleşim yerlerinin
adı da geçmektedir. Şair; Orduzi’nin güzelliğiyle, Çarmuzi’nin safasıyla,
Mihr-i dünyâyı šolaş bir miśli yoķ Aŝpozi’niñ Atafı’nın suyu ve havasıyla, Banaz’ın ferahlığıyla, Tecde’nin meyvesiyle
meşhur olduğunu söylemektedir. Ancak, Necâtî’ye göre bunlar içinde en
Cennet-i a²lâ miśâli miśli yoķ Aŝpozi’niñ
güzel yer Aspozi’dir:
Ķanı dünyâ olmaŝaydı ben direm bâġ-ı İrem
Görmedim bir miślini emśâli yoķ Aŝpozi’niñ (4/1) Ķudretiyle ĥûb yaratmış ol Kerîm-i Źü’l-Celâl
Orduzi a²lâ mekândır belde-i ķurb-ı şimâl
Aspozi’nin doğal güzellikleri yanısıra âlimleri, müderrisleri ve ehl-i
Çoķ ŝafâsı Çarmuzi’niñ miśli yoķ olmaķ muģâl
takva hocaları da meşhurdur:
Görmedim bir miślini emśâli yoķ Aŝpozi’niñ
²Ašafı baģr-i ŝafâdır ģâŝŝ u ²âm olmış emîn
42  Niyâzî Mısrî Mehmed b. Ali Malâtî, Dîvân, 06 Hk 2309, vr. 35b-36a. Mu²tedil âb u hevâsı belde-i ķurb-ı yemîn

88 89
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I

Pek müferriģdir Banaz’ı Ģaķķ aña olsun mu²în Şair, İstanbul’un gezilecek semtlerinden de bahseder. Haydarpaşa,
Görmedim bir miślini emśâli yoķ Aŝpozi’niñ Eyüp, Beylerbeyi, Cevizbaşı, Dolmabahçe gibi yerleşim mekânlarının
özellikle görülmesi gerektiğini ifade eder:
Tecde’niñ źevķi ŝafâsı bir yere olmaz ķıyâs
Mu²tedil âb u hevâsı mîvesi ġâyet de ĥâŝ Resm idüp gûş it kelâmım ey cenâb-ı muģterem
Kendi meskeniñ Necâtî ķıl ziyâde iltimâs ²Azm idüp Ģaydarpaşa’ya sür²at ile baŝ ķadem
Görmedim göster baña bir miśli yoķ Aŝpozi’niñ (4/9, 10, 11) Eyyûb’uñ çoķdur ŝafâsı ġayrısın ben istemem
Görmedim gördüñse söyle miślini İstanbul’uñ
Necâtî Divanı’nda adı geçen önemli mekânların başında İstanbul43 gel-
mektedir. Bunun en önemli sebebi şairin Kuleli Kışlası’nda imam olarak Ķıl nažar Beglerbegi’ne ĥûb yaratmış Źü’l-Celâl
uzun yıllar görev yapmış olmasıdır. Şairin Divan’ında Malatya’dan sonra Çoķ ŝafâ Cevizbaşı’nda źerrece olmaz melâl
İstanbul’u övmüş olması, bu şehri sevdiğini göstermektedir. 11 bendlik Dolmabaġçe’ye nažar ķıl miśli yoķ olmaķ muģâl
murabba²sında doğal güzelliklerinin yanı sıra insanlarını, âlimlerini ve
müderrislerini öven Necâtî için İstanbul’un ayrı bir önemi olduğu anla- Var ise göster baña bir miślini İstanbul’uñ (76/9, 10)
şılmaktadır.
Şair, murabba²sında İstanbul’da en çok Galata semtini beğendiğini fa- Aşağıdaki beyitte Necâtî, kültürümüzde kahvenin geldiği yer olarak
kat burada Müslümanlardan ziyade müşriklerin yaşadığını söylemekte ve bilinen Yemen’den bahsetmektedir. Ayrıca tütünüyle ünlü bir şehir olan
bundan dolayı üzülmektedir: Samsun da zikredilmektedir:
Ķalaša a²lâ mekândır olmasaydı müşrikîn
Kim ki bünyâd eylediyse ŝad-hezârân âferîn Otlar baş ķaldırup zeyn olur çemen
Ekśerîsi ehl-i küfrân anda azdır müslimîn Şekeriñ şerbeti ķahvesi Yemen
Görmedim göster baña bir miślini İstanbul’uñ (76/4) Ŝamsun duĥânına ŝarılsa kefen
Ferfiri filcânda ²ašşân iderler (79/9)
Necâtî, Üsküdar ve Çamlıca’nın doğal güzellikleri, temiz havası ve su-
yuyla hastalara şifa olduğunu da belirtmektedir: Belh ile Buhârâ, tarih boyunca ilim ve kültür merkezi olmuş şehir-
lerdir. Bedehşân ise edebiyatımızda kırmızı renkli la²l taşının çıktığı yer
Mu²tedil âb u hevâsı pek müferriģ Üsküdar olarak tanınır. Bu yüzden beyitlerde değerli taşlarla birlikte geçmektedir:
Šaġ u ŝaģrâyı šolaş gel Çamlıca’da ķıl ķarâr
Ģekîm-i ģâźıķ gerekmez anda olmazlar bîmâr Baŝ ķadem Belĥ ü Buĥârâ’ya Bedeĥşân duymasun
Görmedim gördüñse söyle miślini İstanbul’uñ (76/5) Gevheriñ elmâsını al dürr ü mercân duymasun (58/1)

Hz. Hüseyin’in şehit edildiği Kerbelâ, birçok mersiyeye konu olmuş


bir mekân olarak karşımıza çıkmaktadır:
43  Divan şiirinde İstanbul’u öven şehrengiz türünde birçok manzume yazılmıştır. Bunlardan
bazıları için bkz. Agâh Sırrı Levend, Türk Edebiyatında Şehr-engizler ve Şehr-engizlerde İstanbul,
İstanbul, 1958; Mehmet Çavuşoğlu, “Taşlıcalı Dukakin-zâde Yahya Bey’in İstanbul Şehrengi- Teşne-dil gitdi cihândan âh şehîd-i Kerbelâ
zi”, İstanbul Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Dergisi, C.XVII, Ağustos 1969, s.73-108; Yakup
Ĥâk-i pâyın çeşmimize tûtiyâ dirler bize (62/5)
Karasoy, Orhan Yavuz, “Nüvîsî ve “Şehrengîz-i İstanbul”u”, Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araş-
tırmaları Dergisi, S.20, Güz 2006, s.1-20.

90 91
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I

Şair, İstanbul’u övdüğü murabba²sında Bahr-i Sefîd (Akdeniz)’in bü- Bu kültürün en önemli yansıması edebiyatımızda görülmektedir.
tün şehri kuşattığını söylemektedir: Ramazaniye46 olarak bilinen nazım türünde; ramazanın gelişi, fazileti,
oruç, camiler, ramazan sofuları, tiryakiler, mahyalar, kandiller, iftar ve sa-
hur sofraları, kadir gecesi gibi birçok konu işlenmiştir.
Ķaplamış ešrâfını bend eylemiş Baģr-i Sefîd
Necâtî, bu geleneğe uygun olarak kaleme aldığı destanında Malatya
Salšanatıñ dâ³im olsun ŝad-hezâr ²ömrüñ mezîd
ramazanlarını edebî bir üslupla anlatmıştır. Şair, destanının ilk dörtlükle-
Sen gibi bir pâdişâhı görmedim Sulšân Ģamîd rinde ramazan ayını övdükten sonra iftar sofralarında olmazsa olmaz ye-
Kimseler görmüş degil bir miślini İstanbul’uñ (76/3) meklerden bahseder. Destana göre Malatyalıların iftar sofrasında mutlaka
aşağıdaki yiyecekler olmalıdır:
Divan şiirinde âşığın gözyaşlarının çokluğunu anlatmak için Ceyhun, Çorbalar: kulak çorbası, tarhana çorbası.
Nil, Fırat gibi nehirlerden bahsedilir. Necâtî ise gönlündeki ateşi söndür- Yemekler: kaz, sodak (tatlı su levreği), yufka, pirinç, çörek, bakla, pan-
meye Nil ve Fırat nehirlerinin bile kifayetsiz kalacağını ifade etmektedir: car, kuzu büryan, kebap, tas kebabı, kızartma, dolma, lahana dolması, şeh-
riyeli pilav, pirinçli tavuk, keklik, Şam kebabı, taze yağ.
Pes derûnum içre iģrâķ ser-te-ser eyler hücûm Börekler: börek, su böreği, zeytinyağlı balcan (patlıcan) böreği.
Mümkini olmaz söyünmez gelseler Nîl ü Furât (45/10) Tatlılar: baklava, güllaç, helva, tavuk göğsü, şekerli katmer, ekmek
kadayıfı, yassı kadayıf, ballı kadayıf, kalbur hurması, kadı lokması, üzüm
hoşafı, bal.
Meyveler: kavun, karpuz.
Sosyal Hayat
İçecekler: şeker şerbeti, ayran, vişne şurubu.
Malatya ve Malatya’nın Sosyal Hayatına Dair Unsurlar
Aşağıda yemek isimlerinin geçtiği bazı dörtlükler, örnek olarak veril-
Necâtî, yerel bir şairdir. Dolayısıyla Divan’ında Malatya’nın sosyal ha- miştir:
yatına dair birçok kültürel unsura yer vermiştir. Özellikle hece ölçüsüyle
yazmış olduğu destanlarında Malatya’nın günlük yaşamıyla ilgili önemli Cem² eyle ĥˇânıñda pirinc šorbasın
olayları tasvir etmiştir. Bunların başında Malatya’nın ramazanları gelir. Birinci ŝofrada ķulaķ çorbasın
Bilindiği gibi eski kültürümüzde ramazan, dinî bir vecibenin yerine A²lâ [olur] ģınša šâze yufķasın
getirildiği önemli bir ay olduğu kadar, kültür ve folklor hayatımıza getir-
Ger bunlar olmazsa iftâr olur mı
diği zenginliklerle de mühim bir yere sahiptir.44 Bu bağlamda ramazan
ayı, Osmanlılarda sadece dinî boyutuyla değil kültürel boyutuyla da yaşan-
mış bir ay olarak karşımıza çıkmaktadır. Öyle ki kültürümüzde, ramazanla Bir šaraf baķlava bir šaraf börek
ilgili olarak birçok deyim, atasözü, fıkra ve hatıra türünde zengin bir lite- İslâm ķubbesiyle yumuşaķ çörek
ratürün oluştuğunu söyleyebiliriz.45 Baķla ile pancar ile gül görek
44  Ali Fuat Bilkan, “Ramazaniyyelerde Zihniyet Değişmelerinin İzleri”, Osmanlı Şiirine Modern
Sür çıķar bunlarla iftâr olur mı
Yaklaşımlar, İstanbul, 2006, s.11.
45  Bu konularla ilgili bkz. Ahmet Rasim, Ramazan Sohbetleri, İstanbul, 1967; Ramazan Kitabı, mazanı Divan Şiiri Metinlerinden Okumak”, Dil ve Edebiyat Araştırmaları Dergisi, S.6, 2012,
(Haz.) Özlem Olgun, İstanbul, 2001; Tarihte Ramazan, (Editör) Ertuğrul Tarık Kara, İzmir, s.173-230.
2006; İbrahim Refik, Ramazan Medeniyeti, İstanbul, 2000; Taha Uğur Türkmen, Edebiyatçıla- 46  Edebiyatımızda ramazan konulu bazı çalışmalar için bkz. Âmil Çelebioğlu, Ramazannâme, Tercüman 1001
rımızın Kaleminden Ramazan, İstanbul, 2008. Edebiyatımızda ramazan konulu bazı çalışmalar Temel Eser, İstanbul ?; Âmil Çelebioğlu, “Dinî-Tasavvufî Edebiyatımızda Ramazan” Eski Türk Edebiyatı
için bkz. Âmil Çelebioğlu, Ramazannâme, Tercüman 1001 Temel Eser, İstanbul ?; Âmil Çele- Araştırmaları, İstanbul, 1998, s.697-701; Âmil Çelebioğlu, “Edebiyatımızda Ramazan” Eski Türk Edebiyatı
bioğlu, “Dinî-Tasavvufî Edebiyatımızda Ramazan” Eski Türk Edebiyatı Araştırmaları, İstanbul, Araştırmaları, İstanbul, 1998, s.691-695; Halit Dursunoğlu, “Klasik Türk Edebiyatında Ramazan Konulu Şi-
1998, s.697-701; Âmil Çelebioğlu, “Edebiyatımızda Ramazan” Eski Türk Edebiyatı Araştır- irler”, Atatürk Üniversitesi TAED, C.10, S.22, 2003, s.9-29; Hakan Yekbaş, “Ramazanı Divan Şiiri Metin-
maları, İstanbul, 1998, s.691-695; Halit Dursunoğlu, “Klasik Türk Edebiyatında Ramazan lerinden Okumak”, Dil ve Edebiyat Araştırmaları Dergisi, S.6, 2012, s.173-230.
Konulu Şiirler”, Atatürk Üniversitesi TAED, C.10, S.22, 2003, s.9-29; Hakan Yekbaş, “Ra-

92 93
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I

Šarĥana çorbası geride šursun Bu ednâ pendimi šut iki gözüm


Laĥananıñ dolması diş mi ķırsun Gerçi maķbûl ise söyleyem sözüm
Şol şekkerli ķatmer elime girsün Çınarlı Câmi²ye pek yandı özüm
Pes bunlar olmazsa iftâr olur mı (80/4, 9, 11, 17) Çıķdı âsumâna šozu dumanı (82/3)

Necâtî, Divan’daki üç destanında Malatya halkı üzerinde menfi tesir-


Necâtî, yangının müsebbibi olarak da halkın İslam’dan uzaklaşması ve
leri olan bazı olaylardan bahsetmektedir. 19. asrın ikinci yarısında gerçek-
leşen bu hadiseler, o dönemdeki Malatya’nın sosyal hayatına dair önemli esnafın doğru yoldan sapmasını göstermektedir. Çünkü esnaf terazisinde
bilgiler içermektedir. eksik tartmakta, harama meyletmektedir. Üstelik ezanı duymazlıktan gel-
Necâtî, ilk olarak Malatya’da yaşanan büyük bir yangını anlatmakta- mekte ve camiye namaza gitmemektedir:
dır. Destân-ı İhrâk-ı Sânî başlıklı şiirde, Malatya’da 1890 yılında gerçek-
leşen ikinci büyük yangın anlatılmaktadır. Kaynaklara göre 1889 ve 1890 Ziyâde aluben noķŝân ŝatarlar
yıllarında özellikle Malatya’nın çarşısını kasıp kavuran iki büyük yan-
gın olmuştur.47 Söz konusu yangınlarda Malatya çarşısı ile birlikte bazı Ģarâm kesbi ģelâline ķatarlar
cami, medreseler,48 ve rüşdiye mektebi49 de hasar görmüştür. Şair, des- Vaķt-i ŝalâ dükkânında yatarlar
tanında yangın yüzünden Malatya halkının perişan olduğunu, yangının Girmez ķulaġına Tañrı eźânı
Neccâroğlu dükkânından başladığını ve bunu fırsat bilen hırsızların evleri
yağmaladığını anlatmaktadır:
Kimisi mest olmuş kimisi ayıķ
Diñle kelâmımı ey ibni insân Hîç bir iş ķalmadı ol Ģaķķ’a lâyıķ
İĥrâķ-ı śânîyi ideyim beyân İģrâķ-ı ûlâya bu oldı fâyıķ
Ehl-i Malašiyye oldı perîşân Diñlemez şu yanġın aŝla fermânı
Rûz u şeb aġlatdı pîr ü civânı
Zâhidler terk itdi ŝavm u ŝalâtı
Neccâr oġlı dükkânından šutuşdı
Ġanîler terk itdi ģaccı źekâtı
Yanġın yanup her tarafa yetişdi
Yoķdur bu dünyânıñ aŝlâ śebâtı
Žâlim ĥırsız ara yere girişdi
Yalan cîfe içün döner pervânı (82/7, 24, 43)
Yaġmalayup mâlı šutdı pinhânı (82/1, 2)

Yangın esnasında Çınarlı Camisi de yanmıştır. Necâtî, caminin Destân-ı Afyon başlığını taşıyan üçüncü destanda ise, o dönemde
yanmasına çok üzülmüştür: Malatya’da ahalinin bir bölümünün afyon illetine mübtela olduğu anla-
tılmaktadır. Bazı çiftçiler, tarlalarında afyon yetiştirmekte, birçok kimse
tiryaki olduğundan malını mülkünü satmaktadır. Bunun sonucunda da
toplumsal ahlak bozulmuş, birçok yuva dağılmıştır.
47  Adnan Işık, a.g.e., s.607.
48  Başbakanlık Osmanlı Arşivi, DH.MKT, 1771/34.
49  Başbakanlık Osmanlı Arşivi, DH.MKT, 120/23.

94 95
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I

Cennetden mi çıķdı šoĥum-ı ĥaşĥâş “Sakın abrulun beşinden, camızı ayırır eşinden.” sözü halk arasında yay-
Fesâda bâ²iśdir her yerde ŝavaş gındır. Necâtî, aşağıdaki mısralarda bu inanışa telmihte bulunmaktadır:
Šaķdılar altunı ŝoyuldı çoķ baş
Rüsvây olduķ ²Arab ²Acemistâna (81/3) Yetişdi zeyn oldı bahârıñ kânı
Artdı dilberleriñ şöhreti şânı
Nažar ķıl ²ibretle ķaldır niķâbı Nisan on sekizde dökerler ķanı
Yoķdur şu kâfiriñ źerre śevâbı Çoķ ķuzı ķatl idüp biryân iderler (79/8)
Budur Malašya’nıñ śânî ĥarâbı
Gün bugün olmaķda olur vîrâne (81/2) Âşık fasıllarında âşıkların yeteneklerini göstermek amacıyla kâğıda
yazdıkları bir bilmeceyi mendile sararak duvara asmaları bir gelenektir.
Aşıklar, muamma denilen bu bilmecelerden hareketle birbirlerine sazlı-
Dinî ve ahlakî konularda hassas olan Necâtî, afyon yüzünden toplum-
sözlü dörtlükler söyleyerek cevabı bulmaya çalışırlar. Necâtî, aşağıdaki
da meydana gelen yozlaşmadan dolayı rahatsızlığını açıkça dile getirmek-
beyitte bu geleneğe gönderme yapmaktadır:
tedir:

Derûnum levģine aŝdım müheyyâ bir mu²ammâyı
Ķız oġlana oġlan ķıza ķarışdı
Tevâtürle olur śâbit ki şâ²irler ararlarsa (10/4)
Eger düşmân ise anda barışdı
Nefs ü şeyšân ara yere girişdi
Afyon baġçesi oldı kerĥâne

Kimi serĥoş olmuş kimisi ayıķ


Hîç bir iş ķalmadı ol Ģaķķ’a lâyıķ
Nâ-maĥremlik yaŝaķ hep açıķ ŝaçıķ
²Âr u nâmûs gitdi šoldı meydâna

Kimi ĥırsız olmuş kimisi ķâtil


Kiminiñ burnundan fitil fitil
Afyon ŝaģibi faķir ile šırtıl
Açdan olmuş var mı ŝor ĥâne ĥâne (81/19, 20, 21)

Halk takviminde sayılı günler olarak ifade edilen bazı dönemler var-
dır. Bunlar, geçmişten bugüne sayısı ve süresi belli olan ve günümüzde
de özellikle yaşlılar tarafından hâlâ tekrar edilegelen günlerdir. Bunlardan
biri de Anadolu’da halk arasında abrul beşi, aprıl beşi, april beşi şeklinde
ifade edilen sayılı günlerdir. Söz konusu sayılı gün, miladi takvime göre
nisan ayının on sekizine tekabül etmektedir. Bahar günlerinin geldiği, ha-
vaların ısındığı bir anda aşırı soğuk ve fırtına yaptığına inanıldığından

96 97
üçüncü BÖLÜM

mETİN TESPİTİYLE İLGİLİ HUSUSLAR

NÜSHA TAVSİFİ

Milli Kütüphane, Yz A 8876.

Başı: Besmeleyle başladım söze yürüdüm evvelâ


Ģamdeleyle kûşe-i vaģdetde ķıldım ibtidâ

Sonu: Naŝıl ²adûlarla ķılam ŝavaşı


Baña çoķ gördiler cüz³î ma²âşı
Necâtî baġrıña baŝ türâb šaşı
Ehl-i Malašya’dan alıñ ĥaberi

Cilt: Kahverengi karton kapak, sırtı dikişli sağlam.


Kâğıt: Kahverengi, cedid kâğıt.
Yazı: Son devir rik’ası, siyah mürekkep, sayfa altlarında rekabe mev-
cut. Divan’ın son varaklarında ta’lîk hatla yazılmış takrizler bulunmakta-
dır.
Sütun: Tek sütun, cetvel ve serlevha kullanılmamış.
Satır: 18 satır
Varak: 60 varak.
Ebat: 233x175 mm
Te’lif Tarihi: Hicrî 1308

98 99
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I

Müstensih: Eserin vikayesinde Latin harfleriyle müellif hattı ile te’lif Arapça kelimede yazılmaması gereken ünlüleri göstermiştir.50 Bu kelime-
edildiği ve ünik nüsha olduğu kaydedilmişse de Dîvân’ın herhangi bir ye- lerden bazıları şunlardır:
rinde buna dair bir ketebe kaydı bulunmamaktadır. Ümmet: Osmanlı harfleriyle elif, mim ve te ile istinsah edilen bu keli-
mede elif harfinden sonra vav yazılmıştır. (1/16, 35/6)
Nüshanın Değerlendirilmesi İrâde: Kelimenin başındaki elif harfinden sonra ye yazılmış. (3/5)
Divan’ın bilinen sadece bir nüshası bulunmaktadır. Söz konusu Ümîd: Kelimenin başındaki elif harfinden sonra vav yazılmış.(1/16,
ünik nüsha, Milli Kütüphanedeki kayıtlara göre Abdullah Öztemiz’den 35/6)
satın alınmıştır. Muhtemelen müellif nüshası olan Divan, Besmele’yle Zülf: Ze harfinden sonra vav yazılmış. (6/1)
başlamaktadır. Necâtî, divan şiiri geleneğine uygun olarak ilk beyitte
Besmele’yle söze ibtidâ ettiğini belirtmektedir: Müderris: Re harfinden sonra ye yazılmış. (78/14)
Ülfet: Elif harfinden sonra vav yazılmış. (35/5)
Besmeleyle başladım söze yürüdüm evvelâ Âciz: Cim harfinden sonra ye yazılmış. (35/7)
Ģamdeleyle kûşe-i vaģdetde kıldım ibtidâ Gâfil: Fe harfinden sonra ye yazılmış. (30/6)
Âkıl: Kaf harfinden sonra ye harfi yazılmış. (30/6, 47/3)
Toplam 60 varak olan yazmanın 40a-41b ve 58b-59a varakları boştur. Münkir: Kef harfinden sonra ye ünlüsü yazılmış (31/9)
Nüshada Necâtî’ye ait aruz kalıbıyla söylenmiş 76 manzume, hece ölçü- Sermâye: Mim harfinden sonra gelmesi gereken elif yazılmamış. (32/5)
süyle kaleme alınmış 7 şiir bulunmaktadır. Aruz kalıbıyla söylenen man- Zer: Ze harfinden sonra elif yazılmış. (34/9)
zumelerin toplam beyit sayısı 683, hece ölçüsüyle yazılmış dörtlüklerin
Kâmil: Mim harfinden sonra ye ünlüsü yazılmış. (36/1)
sayısı ise 155’tir.
Divan’ın 1b-39b arasında bulunan 78 manzumeden 76’sı divan şiiri
nazım şekilleriyle söylenmiş şiirlerden oluşmaktadır. 41a-57a arasında ise Arapça kelimelerde ünsüzlerin yazılışındaki yanlışlar:
hece ölçüsüyle söylenmiş dört destan ve bir de hasbihal tarzında şiirler Arzu: Ze ile yazılması gereken kelime, zı ile yazılmış.
bulunmaktadır. Nüshada 42b-43a arası varak muhtemelen koptuğundan Zann: Zı ile yazılması gereken kelime dat ile yazılmış. (63/4, 8)
dolayı yoktur. 58b-59b varakları arasında ise Erzurumlu Hüseyin Nazmi
Sû³-i zann: Sin olması gereken ilk harf sad ile yazılmış. (42/3)
ve Şerbetçizâde İsmail Harîm’in ta²lik hatla istinsah edilmiş manzum tak-
rizleri bulunmaktadır. Zâhid: Ze ile yazılması gerekirken zı ile yazılmış. (54/6)
Divan, gayr-ı müretteptir. Gazeller, hurûf-ı hecâya göre sıralanmamış- Hazer: Zal ile yazılması gerekirken zı ile yazılmış. (54/6)
tır. Eserde, bazı ibareler muhtemelen metnin okunmasını kolaylaştırmak Zarar: Dat ile yazılması gerekirken bir beyitte ze (77/5), başka bir be-
amacıyla harekeli olarak istinsah edilmiştir. yitte zı ile (34/1) yazılmış.
Hud²a: “Hile, aldatma” anlamına gelen bu kelime, “doğru yol göster-
Nüshanın İmlasıyla İlgili Hususlar me” manasındaki hüdâ şeklinde yazılmış. (40/6)
Divan’ın imlasıyla ilgili söylenecek ilk şey, cahil bir müstensihin elin- Kasâvet: Kelimenin ilk harfi gayn ile yazılmış. (40/8)
den çıkmış olmasıdır. Metinde başta Arapça ve Farsça kelimeler olmak Lahza: Zı ile yazılması gerekirken dat harfiyle yazılmış. (51/4)
üzere birçok kelime yanlış yazılmıştır. Söz konusu hatalardan bazılarını
Sâkî: Sinle yazılması gerekirken sadla yazılmış. (56/5, 58/5)
maddeler hâlinde şöyle sıralayabiliriz:
Feyz: Datla yazılması gerekirken ze ile yazılmış. (57/3)

Arapça kelimelerde ünlülerin yazımındaki yanlışlar:


Bilindiği gibi Osmanlı Türkçesinde, Arapça kelimelerin sadece uzun 50  Çalışmamızda söz konusu kelimelerin transkribinde yazma nüshadaki imlaya değil, sözlükler-
ünlüleri yazılmaktadır. Ancak müstensih (muhtemelen Necâtî), birçok deki doğru yazılışa riayet edilmiştir.

100 101
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I

Râh: “Yol” anlamına gelen bu kelime, “şarap” manasındaki “râģ” şek- ve tamlamalarda İsmail Ünver tarafından yayımlanan Çeviriyazıda Yazım
linde yazılmış. (60/1) Birliği Üzerine Öneriler51 başlıklı makaledeki esaslara mümkün olduğun-
ca uyulmaya çalışılmıştır.
Habîs: Peltek se ile yazılması gerekirken sin harfi ile yazılmış. (81/1, Tek nüshadan hareketle oluşturulan metinde aşağıdaki transkripsiyon
81/9) sistemi kullanılmıştır:

Türkçe Kelimelerin İmlasıyla İlgili Yanlışlıklar Çeviri Yazı Sistemi


Sakın: Aynı beytin ilk mısrasında ünlüleri yazılan bu kelime, ikinci
mısrada ünlü olmadan yazılmış (30/1) ‫ ﺀ‬ ³ ‫ ﺶ‬ ş
-dIr: Bildirme eki –dIr, ye ünlüsüyle yazılmış. (31/1) ‫ ا‬ a, e, ı, i, u, ü ‫ ﺺ‬ ŝ
İşte: 56. şiirde bazen işte bazen işde şeklinde yazılmış. ‫ آ‬ â, a ‫ ﺾ‬ ż, ē
Kurt: Aynı dörtlükte kurt ve kurd şeklinde yazılmış. (81/25) ‫ ﺐ‬ b ‫ ﻂ‬ š
Hezen: Bir beyitte güzel he (26/6) ile başka bir beyitte ha (82/33) ile ‫ ﭗ‬ p ‫ ﻆ‬ ž
yazılmış. ‫ ﺖ‬ t ‫ ع‬ ²
‫ ﺚ‬ ś ‫ غ‬ ġ
Metin Neşrinde İzlenen Yöntem ‫ ج‬ c ‫ ﻒ‬ f
Metin oluşturulurken eserin ünik nüshasından hareket edilmiştir. ‫ چ‬ ç ‫ ﻖ‬ ķ
Gayr-ı mürettep olan Divan’da şiirlerin yeri değiştirilmemiş, nüshadaki ‫ ح‬ ģ ‫ ﻚ‬ ,kñ, g
dizilişe uygun olarak metin ortaya konmuştur. Şiirlerin bulunduğu varak ‫ خ‬ ĥ ‫ ﻞ‬ l
numaraları ilgili manzumenin üstüne yazılmıştır.
‫ ﺪ‬ d ‫ ﻢ‬ m
Divan’daki ayet ve hadisler, eğik (italik) harflerle gösterilmiştir.
‫ ﺬ‬ ź ‫ ﻦ‬ n
Vezinler, metin başında Latin harfleriyle yazılmıştır.
‫ ﺮ‬ r ‫ ﻮ‬ ,u ü, o, ö, v
Vezin gereği kısa okunması gereken uzun ünlülerle ilgili herhangi bir
‫ ﺰ‬ z ‫ ە‬ h ,a ,e
düzeltme yoluna gidilmemiş, nüshadaki orijinal yazılışa uygun olarak bu
kelimeler okunmuştur. ‫ ﮋ‬ j ‫ ی‬ y,ı,î,i
²Akl, rahm, kadr, vakt, şükr… gibi kelimeler vezin gereği; şükür (5/8), ‫ ﺲ‬ s
rahim (10/1), kadir (76/8), akıl (73/4), vakit (79/3) şeklinde okunmuştur.
Bu şekilde okunan kelimelerde, ortaya çıkan ünlüleri göstermek için her-
hangi bir işaret kullanılmamıştır.
Dost, hoş, hod… gibi kelimeler, vezin gereği bir buçuk hece okunması
gereken durumlarda dôst, hôş, hôd… şeklinde yazılmıştır.
Vezin gereği yapılması zorunlu olan her türlü eklemeler ve metin ta-
mirleri köşeli parantez [ ] içinde gösterilmiştir. Okunamayan kelimeler ise
(…) işaretiyle belirtilmiştir.
Lafzatullâh olan isim veya kelimelerde herhangi bir işaret kullanılma-
mıştır. ²Abdullâh, Habîbullâh, Resûlullâh gibi.
Farsçadaki vâv-ı ma²dûleler “ˇ” ile gösterilmiştir.
51  İsmail Ünver, “Çeviriyazıda Yazım Birliği Üzerine Öneriler”, AÜ DTCF Türkoloji Dergisi,
Metin tespitinde birlik sağlamak amacıyla Arapça ve Farsça kelime C.XI, S.1, 1993, s.51-90.

102 103
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

METİN

Bismillâģirraģmânirraģîm

1 (A: 1b-2a)

Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lün

1 Besmeleyle başladım söze yürüdüm evvelâ


Ģamdeleyle kûşe-i vaģdetde ķıldım ibtidâ

2 ²Aşķ şarâbından Ĥudâ bir ķašre iģsân eyledi
Câm-ı Hû’dan nûş idende rûģumuz buldı ŝafâ

3 Deprenüp mevc urmaġa baģr-ı ģaķâyıķ ser-te-ser


Bâd-ı ²aşķ günden güne buldı derûnumda nemâ

4 Pür-ma²âŝî mücrimem ki pür-ĥašâ rûy-ı siyâh


Birledim Ģaķķ’ı Resûlullâh’a itdim ittikâ

5 Tevbeler olsun hezârân ķıldıġım ²iŝyânıma


Râh-ı Ģaķ’dan dûr idüp devr eyledi nefs-i hevâ

104 105
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I

6 Yâdigâr olsun deyü iĥvânıma ķaŝd eyledim 16 Var ümîdim ģażretiñden enbiyâlar ĥâtemi
Oķıyup yâd eylesün bu bendeyi bây u gedâ Raģm ķıl bu ümmetiñdir yâ Muģammed Muŝšafâ

7 Gelen gitmekdedir ey dil bilürsin bu fenâ mülke 17 Bu Necâtî ķuluña eyle hidâyet yâ Raģîm
Gider benlik ģicâbını gel olma ²âķıbet rüsvâ52 Ol caģîmiñden azâd it pür-²ašâsın pür-²ašâ

8 Dilerim bir noķtasın maķbûl ide ol Źü’l-Celâl 2 (A: 2b-3a)


²Afv ide ²iŝyânımı sehv-i lisânımdan ĥašâ
Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün
9 Naķş-bendî nakş-bendîyem sülûk-ı Ĥâlidî
Şâh-ı ķutb-ı evliyâdır maģzen-i feyż-i Ĥudâ 1 Şeb-i mu²cîz-i esrârıñ yed-i Mûsâ’yı depretmez
Sözün iģyâ-yı mevtâda leb-i ²Îsâ’yı depretmez
10 Cân u dilden gel ķulaķ ur bu sözime ey püser
Kimseniñ ²aybın gözetme šut naŝîģat al nidâ 2 Şu deñlü ķuvvete [irdi] viŝâliñ ķâbe ķavseynde
Eger itseñ nişânı ķurb-ı ev ednâyı depretmez
11 Men muģibb-i ĥânedânam bilmeyen bilsün bizi
Râhına terk eyledim ben ŝad-hezâr cânım fedâ 3 Ģarîm-i bâġ-ı ķudretden irişmiş bir şecersin kim
Dehânıñ mîve-i ģikmet virir šûbâyı depretmez
12 Bir gice ma²nâda görsem faĥr-i ²âlem serveri
Raģm idüp ķıldı işâret ol Resûl-i Kibriyâ 4 Cemâl-i gülşeniñ vaŝfı ider ²âşıķları mehcûr
Ledünnî ilmiñ ey şâhım hezâr ĥaērâyı depretmez
13 Söyledim bir ķaç ġazel ķılsun nažar erbâb-ı dil
Raģm idüp iĥvânımız bu bendeye ķılsun du²â 5 Ĥaš-ı reyģân-ı ģüsnüñ levģ-i maģfûzda mecâmi²dir
Döker dür lebleriñ kenzi ŝaçar kimyâyı depretmez
14 Ķalmadı dünyâ murâdımdan yeter ey zâhidâ
Çoķ şükür beyti šavâf sa²y eyledim beyne’ŝ-ŝafâ 6 Gelüp mühr-i nübüvvet mu²cizâtı sende ĥatm oldı
Belâ barmaġıñı ķılsañ işâret ayı depretmez
15 Ravża-ı pâk-i sa²âdetde niyâz itdim hezâr
Ol Ebû Bekr ²Ömer ü ²Ośmân ²Alîyü’l-Murtażâ 7 Derûnum şem²ini yaķdı viŝâliñ yâ Muģammed âh
Bu mecrûh sîneme tîr ü kemânıñ yâyı depretmez

8 Şefâ²at ķılmasañ rûz-ı cezâda yâ Ebâ’l-Ķâsım


52  Kaside, aruzun “Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lün” kalıbıyla nazmedilmesine
karşılık 7. beyit “Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün” kalıbıyla söylenmiştir. Fiġânım incidir ĥalķı ķamu ģavrâyı depretmez
Divan şiirinde kaside, gazel gibi nazım şekilleriyle kaleme alınan manzumelerde aruzun tek
bir kalıbı kullanılmasına karşın 7. beyitte farklı bir aruz kalıbı kullanılması, söz konusu beytin
sonradan eklenmiş olma ihtimalini akla getirmektedir.

106 107
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I

9 Ayırma bizleri yâ Rab Ģabîb’iñ Muŝšafâ’dan kim 8 Firâķıñ nârına yanmış Necâtî ķaldı ģayretde
Dü-çeşmimden dökülen âb nice ŝaģrâyı depretmez Seniñ bâġ-ı viŝâliñdir beni nâlân iden yâ Hû

10 Dutupdur yâ Resûlallâh şefâ²at dâmenin destim 4 (A: 3b-4b)


Ki ol ²izz-i ģużûr-ı Ģaķķ’a sensiz pâyı depretmez
Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lün
11 Necâtî’niñ yanar cânı düşüp ²aşķ-ı İlâhî’ye
Egerçi nûş ider olsa yedi deryâyı depretmez 1 Mihr-i dünyâyı šolaş bir miśli yoķ Aŝpozi’niñ
Cennet-i a²lâ miśâli miśli yoķ Aŝpozi’niñ
3 (A: 3a) Ķanı dünyâ olmaŝaydı ben direm bâġ-ı İrem
Görmedim bir miślini emśâli yoķ Aŝpozi’niñ
Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün
2 Gülşen-i bâġ-ı lešâfet lâle sünbül erġavân
1 Seniñ ²aşķ-ı firâķıñdır beni hicrân iden yâ Hû ²Âlimi mollâ müderris ehl-i taķvâ zâhidân
Seniñ derd-i merâķıñdır beni vîrân iden yâ Hû Ġam yimez ġamlar šaġıdır bî-ģesâbdır ĥˇâcegân
Görmedim bir miślini emśâli yoķ Aŝpozi’niñ
2 N’olur ģâlim benim bilmem ²aceb bu dâr-ı miģnetde
Seniñ ģüsn-i ĥayâliñdir beni ģayrân iden yâ Hû
3 Dilberi ģûrî miśâli şöyle bir nâzik-edâ
3 Ġarîbem ķapuña geldim meded raģm eyle sulšânım Ruz u şeb feryâd iderler bülbülân eyler nidâ
Seniñ ķurb-ı viŝâliñdir beni dîvân iden yâ Hû Murġ-ı ekberdir hevâsı šolanur bâd-ı ŝabâ
Görmedim bir miślini emśâli yoķ Aŝpozi’niñ
4 Nice ŝabr eylesün göñlüm benim ŝabra mecâlim yoķ
Seniñ celle celâliñdür beni ķurbân iden yâ Hû 4 Ni²met-i šûbâ miśâli mîve-i ģikmet kesîr
Gündüzü bayram miśâli gice leyle-i ķadir
5 Tecellî eyleseñ ey şâh hezâr Mûsâ Kelîmullâh ²Ayn-ı ²ibretle nažar ķıl böyle saģrâ lâ-nažîr
Seniñ emr-i irâdeñdir beni ²uryân iden yâ Hû Görmedim bir miślini emśâli yoķ Aŝpozi’niñ

6 Kerem ķıl cürmimi ²afv it Ģabîbiñ Muŝšafâ ģaķķı 5 Bir šarafdan devr ider kevśer gibi şol deyr-Mesîģ
Seniñ ĥavf-ı ĥazânıñdır beni giryân iden yâ Hû Zeyn olup mescîd ü minâre olunur va²ž naŝîģ
Ne ²Arab’dır ne ²Acem’dir dilleri ġâyet faŝîģ
7 Ümîdim kesmezem billâh şerîkiñ yoķdur ey Vâģid Görmedim bir miślini emśâli yoķ Aŝpozi’niñ
Seniñ raģm-i raģîmiñdir beni ġufrân iden yâ Hû
6 Her šaraf görmek dilerseñ al birâder bir delîl
Çeşm-i ²ibretle nažar ķıl aç gözüñ olma ²alîl

108 109
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I

Çaġlayup âb-ı revânı žan idersiñ selsebîl 2 Men ²aref sırrına vâķıf olmadıñ ey müdde²î
Görmedim bir miślini emśâli yoķ Aŝpozi’niñ Kenz açılmaz her göñülden keşf olup kimyâsıyam

7 Belde-i Baššâl Gâzî mesken-i ŝâģib-ķırân 3 Bu vücûdum bâġına esdi nesîm-i ŝubģ u şâm
Ma²den-i şer²-i şerî²at her šaraf emn ü emân Pek ĥazânımdır gül-istân bülbül-i şeydâsıyam
Âh n’olaydı olmasa müşrik münâfıķ kâfirân
Görmedim bir miślini emśâli yoķ Aŝpozi’niñ 4 Ol ģaķâyıķ ģoķķasından ķayd olup bend olalı
Kâmiliñ pây-ı türâbı câhiliñ anķâsıyam
8 Ey mürüvvet-kânı şâhım ķıl sözime i²timâd
Aŝpozi maģlaŝda kâmil Malašiyye aña ad 5 Câm-ı Hû’dan nûş idüp mürşid yedinden sâķiyâ
Nice şâhlar şâhı geldi bunda ķıldılar cihâd Šamladı nûr-ı Muģammed pes anıñ ķatresiyem
Görmedim bir miślini emśâli yoķ Aŝpozi’niñ
6 Bendedir seb²ü’s-semâvât ²arş u kürs levģ ü ķalem
9 Ķudretiyle ĥûb yaratmış ol Kerîm-i Źü’l-Celâl Mîve-i ģikmet görindi aç gözüñ šûbâsıyam
Orduzi a²lâ mekândır belde-i ķurb-ı şimâl
Çoķ ŝafâsı Çarmuzi’niñ miśli yoķ olmaķ muģâl 7 Dil dehânım deprenürse derd döker ķâmet büker
Görmedim bir miślini emśâli yoķ Aŝpozi’niñ Var mı bir ŝarrâf-ı kâmil gevheriñ elmâsıyam

10 ²Ašafı baģr-i ŝafâdır ģâŝŝ u ²âm olmış emîn 8 Pes derûnum levģine düşdi hidâyet noķšası
Mu²tedil âb u hevâsı belde-i ķurb-ı yemîn Çoķ şükür ismim Muģammed ni²met-i ²užmâsıyam
Pek müferriģdir Banaz’ı Ģaķķ aña olsun mu²în
Görmedim bir miślini emśâli yoķ Aŝpozi’niñ 9 Bâšınım ehl-i šarîķat Naķş-bendî Ĥâlidî
Žâhirim şer²-i şerî²at kenziniñ fetvâsıyam
11 Tecde’niñ źevķi ŝafâsı bir yere olmaz ķıyâs
Mu²tedil âb u hevâsı mîvesi ġâyet de ĥâŝ 10 İsterem ehl-i ma²ârif şeş-cihet keşşâf ola
Kendi meskeniñ Necâtî ķıl ziyâde iltimâs Keşf ide bir bir kelâmım ehl-i dil dânâsıyam
Görmedim göster baña bir miśli yoķ Aŝpozi’niñ
11 Yaŝlanup pîr işigine zâhidâ gûş it sözüm
5 (A: 4b-5a) Sâ³ilim bâb-ı ²ašâdan bay olup gedâsıyam

Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lün 12 Men muģibb-i ĥânedânam bendedir sırr-ı ²Alî
Dervîşiñ pâyında na²lîn tâc olup ĥırķâsıyam
1 Zâhidâ ŝûret gözetme cism ü cân hem-tâsıyam
On sekiz biñ ²âlemiñ bir nüsĥa-ı kübrâsıyam 13 Pîrim üstâdım efendim mürşid-i ķutb-ı cihân
Maĥlaŝım virdi Necâtî cümlenin ednâsıyam

110 111
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I

6 (A: 5a-6a) 11 Şîşe-i âb-ı ģayâtı nûş iden gelsin berü


Naķşiye sellâk olan dil dâ’imâ esmâlanur
Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lün
12 Bayrâm üstâdım efendim mürşid-i ķušb-ı cihân
1 Bir göñül ki derde düşse cevr ile cefâlanur Varlıġım bir bir šaġıtdı ģâliyâ yaġmâlanur
Zülf-i dildâra šolaşsa źevķ ile ŝafâlanur
13 Ey Necâtî ĥâk-i pâyın çeşmiñe ķıl šûšiyâ
2 Depredirseñ bir telini ²âşıķ-ı ŝâdıķlarıñ Cûş idüp baģr-i münevver çeşm-i dil żiyâlanur
Dür döker hep leblerinden ser-te-ser kimyâlanur
7 (A: 6a)
3 ²Âlim ü monla müderris cem² olursa şeyh ü şâb
Baģś ile pes ģabš olunmaz nitekim fetvâlanur Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün / Fe ²û lün

4 Nüsĥa-ı kübrâdır ancaķ aŝlı Hû’dur lâ-mekân 1 Îmânıñ kenzini ģıfž u ģiŝâr it
Ķâ²il olmaz her viŝâle rûz u şeb şekvâlanur Şefî²iñ Muŝšafâ’dır iftiģâr it

5 Kûşe-i dilde açılsa ġonca-ı gül ĥânesi 2 ²Adûnuñ çengeline düşme ey dil
Her seģer feryâda başlar bülbüli şeydâlanur Ŝaķın şu cîfeden her dem firâr it

6 Bezm olup mihr-i maģabbet keşf ola esrâr-ı Ģaķ 3 Seni ŝayd itmesün ŝayyâd-ı ifnâ
Pes n’ider ekl ile şurbı dem çeküp ġıdâlanur Riyâzet pûtesinde gel ķarâr it

7 Sînesinde seyr mu²ažžam mürşid-i kâmilleriñ 4 Eger nûş ister iseñ feyż-i câmı
Ķašresinden nûş idenler mest olup sevdâlanur Yetiş pîr işigini iĥtiyâr it

8 Zâhidâ mekân idindik kûşe-i mey-ĥâneyi 5 Aķıt çeşm-i fenâdan ķanlı âbı
Sînesi maĥmûr olanlar ²uzlete tenhâlanur Ferâġat kûşesinde âh u zâr it

9 Ehl-i diller meclisinde sâķiyâ câm istemez 6 Şeb-i feryâda başla cân u dilden
Şerbet-i vuŝlat gerekdir nûş iden hem-tâlanur Açılsun ġoncalar kim nev-bahâr it

10 Nažmımıñ her bir kelâmı câhile ²anķâ gelür 7 Ara bul ehl-i dil ģikmetde ģâźıķ
Kâm ile güher baġışlar dür döküp yek-tâlanur Yüzüñ sür pâyına derde tîmâr it

112 113
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I

8 Gel ol bâġ-ı cinânıñ pâsbânı 10 Mürşid-i kâmil dilerseñ bâb-ı Feyżullâh’ı šut
Döşür elmâsı naķş-ı kesb ü kâr it Gir erenler meclisine bend olup aģbâba gel

9 Kelâm-ı gevheriñ ģıfž it Necâtî 11 Var mıdır miśli cihânda Ģacı Feyżullâh gibi
Šarîķat ehline pes âşikâr it Terbiyet bâbında kâmil nitekim âdâba gel

8 (A: 6b-7a) 12 Terk-i tecrîd ol Necâtî devlet-i dünyâyı ķo


Sür çıķar Lât’ı Menât’ı ²azm idüp Ĥaššâb’a gel
Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lün
9 (A: 7a-7b)
1 Zînet-i dünyâyı terk it mescid ü miģrâba gel
Meclis-i ifnâyı terk it ekmel-i erbâba gel Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün

2 Ĥıżr u Mûsâ’ya yetiş gel al ledünnîden ĥaber 1 Nevâfilden geç ey ŝûfî sefîneñ eyle gel tašhîr
Râh-ı Ģaķ’da ber-ķarâr ol ķušb ile aķšâba gel Göñül mülkin muŝaffâ ķıl derûnuñ eyle [gel] tenvîr

3 Ĥurd u ĥaş eyle vücûdın nefs ile emmâreniñ 2 Çerâġ ol mušma²inneden ŝaķın emmâreden sâlik
Šut izin Ģaķ erleriniñ yapışup esbâba gel Yetişe lušf-ı Rabbânî ki hâtif irgüre muĥbir

4 Ģasretâ âh vâh diyeler innâ ileyhi râci²ûn 3 Tevekkül bâbına yüz šut gözet naģnü ķasemnâyı
Ķıl ŝalât ile ŝıyâmı ģacc ile niŝâba gel Ķanâ²at kenzini keşf it ne kim ķıldıysa ol taķdîr

5 İster iseñ Ģaķ rıżâsın źâkir-i meźkûrı ol 4 Vücûduñ yoķla ey ġâfil nedir aŝlıñ tefekkür ķıl
Sûre-i innâ feteģnâ oķıyup i²râba gel Ģayâ eyle Ĥudâ’dan kim tekebbür olma ey münkir

6 Mâ-ģaŝal levn-i cehâletde ķalup ²âr eyleme 5 Ķašı bend eylemiş benlik šolaşmış nefs-i emmâre
Ķıl recâ ²afvın Ĥudâ’nıñ ²an-ķarîb tevvâba gel Yiyüp işrâb idüp dürlü ni²amın eylediñ tekfîr

7 ²Ayn-ı ²ibretle nažar ķıl aç gözüñ sulšâna baķ 6 Seni ĥalķ eyleyen Ĥallâķ’ı ķoyduñ ġayrıya ŝapdıñ
Ref² idüp dilden niķâbı rûz u şeb ģicâba gel Niçün Ģaķķ ile maĥlûķı ki tefrîķ itmediñ tezvîr

9 Bâġ-ı vaģdet gülleridir Naķş-bendî sâlikân 7 Tedârük var mıdır azıķ ıraķ menzilleriñ fehm it
Ma²rifet râhına ²azm it kim ulü’l-elbâba gel Ki sür²atle geçer kerbân gelür bir bir gider bir bir

114 115
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I

8 Ne ŝandıñ sen şu ġaddârı anıñla eylediñ ülfet 5 Necâtî şimdi dil bîmâr göñül kenzin güşâd itme
Ķapar bir gün ķuşaġıñdan ne ŝûret ķoya ne taŝvîr Cevâhir ma²denin ģıfž it eger baġrın yararlarsa

9 Gülersiñ dürlü nâz ile ²aceb ŝırâšı mı geçdiñ 11 (A: 8a)
Ki zîrâ sözde mi geldi saña cennet olup tebşîr
Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lün
10 Geyüp ġaflet libâsını unutduñ ²ahd ü peymânı
Ķapanmış çeşm-i Raģmânıñ ķamu a²żâlarıñ temhîr 1 Gel göñül derde tîmâr it derdiñe Loķmân iken
Ķašreye aldanma ey dil nitekim ²ummân iken
11 Šarîķın ŝapdılar ümmet yetiş gel yâ Muģammed gel
Ķanı aģkâm-ı şer²iyye šutulmaz âyet ü tefsîr 2 Ser-te-ser dünyâyı mâ-fîhâyı virse isteme
Šobšolu özge maķâmıñ ģûrî vü ġılmân iken
12 Görünür ŝuretâ insân velâkîn sîreti ĥınzîr
Naŝıl teşrîģ idem taķsîm degil mümkin idem ta²bîr 3 Yetişür ĥâra šolaşdıñ ey deli uŝlana gel
Çevresi bâġıyla bostân sünbül ü reyģân iken
13 Yazıķ elfâžıña ey dil ferâġat gel şu sevdâdan
Necâtî müctehid olsañ ider mi kâfire te³śîr 4 ²Andelîb-i bâġı gülzâra ye³s-i feryâda gel
Vaķt-i gül geçer ²azîzim bî-ģisâb gül-şân iken
10 (A: 7b)
5 ²Âķıl iseñ ey birâder eyle mekrinden ģaźer
Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün Ŝaķla gel dîniñ îmânıñ düşmeniñ şeyšân iken

1 Dilerven meclis-i pâki eģibbâlar dilerlerse 6 Pes n’idersiñ sendeki şu siģr ider mekkâreyi
Dü-çeşmimden aķan âba eger raģim ķılarlarsa Yaķ riyâzet pûtesinde merd olup meydân iken

2 Ben içdim bâde-i ²aşķı ezelden mest-i maĥmûram 7 Šaķ irâdet zencirin gerdânıña dîvâne gel
Düşüp derd-i dil-ârâya nedir derdim ŝorarlarsa Yoķ dime ey dil vücûduñ mülkine sulšân iken

3 Şehâ derd ehliniñ derdin ki tefhîm eylemez ŝûfî 8 Çek yediñ gel mâsivâdan eyle dünyâdan firâr
Ne añlar câhil ü nâdân zîrâ fetvâ yazarlarsa Sür çıķar Lât’ı Menât’ı Ĥâlıķ’ın Raģmân iken

4 Derûnum levģine aŝdım müheyyâ bir mu²ammâyı 9 Ġâfil olma ey göñül gel ĥˇâb-ı ġafletden uyan
Tevâtürle olur śâbit ki şâ²irler ararlarsa Ģaķ ile Ģaķ ol Necâtî ²âbid-i Yezdân iken

116 117
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I

12 (A: 8a-8b) 13 (A: 8b-9a)

Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün

1 Firâķın nârına yanmış efendim cism ile cânım 1 Yeter ey dil ferâġat gel zihî ġaddâra aldandıñ
Baña raģm eyle sulšânım kerem ķıl pek perîşânım Ne siģr itdi saña bilmem ķašı seģģâra aldandıñ

2 Ne lâzım bî-vefâ mülkiñ olam dirseñ Süleymân’ı


2 Yetişmez mi baña bu zâr eyâ ey dilber-i ra²nâ Nerîmân-ı cihân iken velî ²ayyâra aldandıñ
Benem bir bülbül-i şeydâ ĥazân olmuş gül-istânım
3 Şunuñ encâmını fikr it nedir tedbîriñ ey ŝûfî
3 Ki ģüsnüñ pertev-i naķşı šoķunmuş ķalb-i ²uşşâķa Hevâyî nefs ile ülfet idüp emmâre aldandıñ
Sînem iģrâķ olup her dem şeb ü rûz artdı sûzânım
4 Geyüp ġaflet libâsını unutduñ ²ahd ü peymânı
4 Dil-i nâ-şâdımıñ kenzi açılup fetģ-i bâb olmaz Geçürdiñ nâzenîn ²ömrüñ yazıķ bî-çâre aldandıñ
Görinmez ²aynıma uçmaķ aķar şu çeşm-i giryânım
5 Verâ-yı ġurbete düşdüñ çekersiñ miģnet-i kübrâ
5 N²ola ol mâh-liķânıñ ben ķapusında olam Ķıšmîr Ararsıñ mîve-i ģikmet ķurı eşcâra aldandıñ
Hezârân cism ile cânım anıñ ²ıydında ķurbânım
6 Ģacerden ķašısıñ ey dil naŝîģat šutmadıñ ģâlâ
Serîr-i salšanat ŝandıñ dil-i aġyâra aldandıñ
6 Dilerim ben Ĥudâ’dan kim viŝâl-i yâr-ı dil-dârı
Göreyim ²ayn-ı ²ibretle yetişdir derde dermânım 7 Necâtî dür döker dilden ki yaġmâ aĥź iderlerse
Šolaşdıñ bâġ u gülzârı ki zîrâ ĥâra aldandıñ
7 Şerî²at râhını šutdum šarîķatdan olup yek-tâ
Degilem ģâşâ ben münkir bu ²abd-i ²âciz iģvânım 14 (A: 9a-9b)

8 Benem bir mücrim-i ²âŝî ĥašâdan ġayrı kârım yoķ Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lün
Ŝuçum ²afv eyle sulšânım beşerdir ibni insânım
1 Âşikâr oldı ²alâmet pertevi itdi žuhûr
9 Necâtî ģasb-i ģâlimden ne ģikmetdir ŝorar olmaz ²Aķlıñ idrâk eylemezse çünki sendendir ķuŝûr
Ki bilmem n’eyledim n’etdim išâ²at emre fermânım
2 Cümle eşyâda cemâl-i pâkin ıžhâr eylemiş
Na²ra-ı İsrâfil urdı cümleye çalındı ŝûr

118 119
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I

3 Mâddeniñ evvel ü aŝlın ķıl tefekkür zâhidâ 6 Giriftâr olalı göñlüm kemendi zülf-i dildâra
Kim ġarîb ²ömrüñ irişdi olısar yevmü’n-nüşûr Ki seyr itdim gül-istân u çemende meh-liķâ gördüm

4 Gel šolaşma ey bî-çâre zencîr-i mekkâreye 7 Ķanâ²at ķıl eyâ ²âbid gözet naģnü ķasemnâyı
Šur gerü rüsvâ-yı ²âlem olmadan eyle ģuźûr Necâtî nefs-i emmâre zîrâ ben ejdehâ gördüm

5 Nevbetim geldi deyü var mı tedârük zâhidâ 16 (10a)


Šârumâr eyler vücûduñ ĥâk idüp eyler ġubûr
Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün
6 Bu ķadar ġafletde ġâfil ķılmaġa ģikmet nedir
Pek ŝaķın maģşerden ey dil ²âlem içre olma ĥôr 1 Görindi enver-i esmâ denî dünyâdan el çekdim
Degil dünyâyı [ser-te-ser bu] mâ-fîhâdan el çekdim
7 Derd-i miģnetle sürünme ²aķl ile uŝlana gel
Bu Necâtî gibi sen de esb-i ²aşķa eyle zûr 2 Virilse istemem şimdi bütün mülk-i Süleymân’ı
Degil İskender ü Dârâ velî Kisrâ’dan el çekdim
15 (A: 9b)
3 Derûnum ķaŝrına ķondı gelüp bir tuģfe-i âlî
Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün Bıraķdım fânî gülzârı şeb-i şeydâdan el çekdim

1 Uyandı feyż-i Raģmân’ım derûnumda żiyâ gördüm 4 Gerekmez cennet ü šûbâ n’idem ģûrî vü ģavrâyı
Yetişdi ģikmet-i Loķmân hezâr derde devâ gördüm İlâhî ente makŝûdî yeter ²uķbâdan el çekdim

2 Çalındı bâb-ı ķudretden sînemde nevbet-i sulšân 5 Fenâ-fillâh ol ey zâhid çerâġ ol mušma²inneden
Arada ķalmadı aġyâr bi-küllî âşinâ gördüm Uŝandım ķahr-ı ġurbetden ġam-ı ġavġadan el çekdim

3 Derûnum ķaŝrını bir bir ki temhîr eyledi mi²mâr 6 Apansızdan atar bir šor nitekim ŝayd ider ŝayyâd
Düşüp derd-i dil-ârâya ki źevķıyla ŝafâ gördüm Ŝoñını eyledim idrâk zîr ü bâlâdan el çekdim

4 Viŝâl-i Ka²be’sin şâhıñ šavâf itmekdedir ķaŝdım 7 Görür mi güneşi a²mâ naŝıl tefrîķ ider ģaķķı
Ki iģsân eyledi Allâh bi-ģamdillâh ²ašâ gördüm Anadan šoġma münkirdir yüzi ķaradan el çekdim

5 Benim nažm u kelâmımdan su²âl eyler ise sâ³il 8 Ki esrâr-ı İlâhî’den ĥaber-dâr olmadı bir dil
Açıldı perde-i ģikmet ²acâyib reh-nümâ gördüm Anı ķaš² eylesün ķaŝŝâb yazıķ ģayfâdan el çekdim

120 121
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I

9 Kimiñdir salšanat devlet Necâtî gel tefekkür ķıl 2 Ger çekerseñ šayf-ı ²aşķı nefs ile emmâreye
Ģaķıñdır ķabża-ı ķudret ķamu eşyâdan el çekdim Pehlivân-ı ibn-i Źâl yâĥûd Nerîmân olmalı

17 (A: 10b) 3 ²Âşıķa dürlü belâlar źerre deñlü ġam degil


Rûz u şeb iģrâķ olup her demde sûzân olmalı
Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lün
4 Geç bu keśret ²âleminden gel ķurı ġavġayı ķo
1 Šâlibâ ²azm-i Ĥudâ ķıl šut maģabbet bâbını ²Ârif-i billâh olup pes ehl-i ²irfân olmalı
Ģaķ aña fânî buyurdı bilmediñ mi sen anı
5 Kâmiliñ her bir kelâmı kim gerek gevher ŝaça
2 Giydigiñ cümle nebâtât ba²żısı ģayvân tüyi Leblerinden dökilen dür ile mercân olmalı
Pes ne gözlerde görürsüñ ey tekebbür sen seni
6 Küfr ile îmânı tefrîķ idemezsiñ ŝûfiyâ
3 Pây ile yerler dirisin ser-te-ser baş ķaldırup Mü³min ü müslim muvaģģid ehl-i îmân olmalı
Âĥiriñ bir cîfedir ki evveliñ ķašre meni
7 Her šabîbe ŝunma nažmıñ cism ü cânıñ ĥâk ider
4 Sen mi ĥalķ itdiñ cihânı on sekiz bin ²âlemi Ģekîm-i ģâźıķ olup her derde Loķmân olmalı
Ey ²adû-yı ekberâ gel çeşm-i Rabbânıñ ķanı
8 Bir velîniñ bendesi olmaķ dilerseñ zâhidâ
5 Bu nedir fısķ u fücûruñ yâ nedir fikr ü ĥayâl Ķalbiniñ her kûşesinde ²arş-ı Raģmân olmalı
Ĥâk olur nâzük vücûduñ ĥâr idersiñ gülşeni
9 Pâdişâh ķonmaz sarâya ĥâne ma²mûr olmasa
6 Ser-te-ser n’oldı nebîler enbiyâlar ĥâtemi Ey Necâtî şol göñül taĥtında sulšân olmalı
Cümlesin ķoydı zemîne gönderüp bir bir Ġanî
19 (A:11a-11b)
7 Ķıl nažar ²ibret göziyle ey Necâtî derd-mend
Aĥirî n²olup n’olısar ķıl tefekkür meskeni Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lün

18 (10b-11a) 1 ²Âşıķa bezm-i celâdır ²ârifâna šut ķulaķ


Merd idüp merdâneler yandırırlar çam çıraķ
Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lün
2 Cûş idüp baģr-i münevver seyr ider seyyâreyi
1 Ey dil-i ²uşşâķa sâķî ²ahde peymân olmalı ²Ayş u nûş ider firâset gösterir ķılma merâķ
Dervîşe bezm-i ²alâmet ²aşķa nişân olmalı

122 123
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I

3 Mest idüp mestân iderler gösterir mey-ĥâneden 6 Gel sürüşme herkes ile şu denî dünyâ içün
Dervîş ü sulšân iderler olma anlardan ıraķ Çek yediñ işbu fenâ külĥâna minnet eyleme

4 Olmaķ isterseñ dil-âver ger bu sırra âşinâ 7 Zeyd ü ²Amrıñ ekśeri zendir Necâtî bilmiş ol
Cânıñı cânâna ²arż it cân u dilden iştiyâķ Zâhidâ şîrân olup nisvâna minnet eyleme

5 Ķalb-i ²âlemden ĥaber-dâr olmadıñsa zâhidâ 21 (A: 12a)


Ara bul merd-i Ģicâz’ı aç gözüñ sulšâna baķ
Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lün
6 Bâġ-ı vaģdet gülleriyle pür-edeb erkâna gel
Pes ene’l-Ģaķ câmını nûş itdirir ²ašşâna Ģaķ 1 ²İzz ile şân ister iseñ meclis-i ²uķbâyı gör
Derde Loķmân ister iseñ tevģid-i esmâyı gör
7 N’eylediñ sen ey Necâtî ahd ile peymâneyi
²Âķıl iseñ gel irâdet zencîrin gerdâna šaķ 2 Dâmenin bûs eyle gel bir mürşid-i merdâneniñ
Bâšınen ²ilm-i ledünnî žâhiren fetvâyı gör
20 (A: 11b)
3 Ķıl muŝaffâ zâhidâ gel sil göñül âyinesin
Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lün Sür çıķar Lât’ı Menât’ı kenz açup kimyâyı gör

1 Ey göñül bir cân içün her câna minnet eyleme 4 Ĥurd u ĥâş eyle temelden ²âr u nâmûs şîşesin
Derdiñe dermân içün Loķmân’a minnet eyleme Nefs-i ġaddârı temîz it rû-be-rû da²vâyı gör

2 Gel ķanâ²at kenzini dilden güşâd it zâhidâ 5 Aç gözüñ ġâfil yürime ĥˇâb-ı ġafletden uyan
Rızķ içün ġamlar çeküp ĥâkâna minnet eyleme ²Ayn-ı ²ibretle nažar ķıl ģikmet-i kübrâyı gör

3 Rûz u şeb dergâha yüz šut Ĥâlıķ’ın maģbûbı ol 6 Oķıyup ²ilm-i kemâli mekteb-i ²irfâna gel
Gir maģabbet bâġına gül-şene minnet eyleme Câm-ı Hû’dan nûş idegör mest olup sevdâyı gör

4 Sâ³il ol bâb-ı ²ašâdan nâzil olsun mâ³ide 7 Gel Necâtî kemteriniñ pendini šut ŝûfiyâ
Ĥâk-i pâya ser ķoyup iĥvâna minnet eyleme Pes ģadîśinde buyurdı cîfe-i dünyâyı gör

5 Žahrıñ ile šaş šaşı ģelvâ umup aç ķalma sen


²Ömrüñi bir pula ŝat yârâna minnet eyleme

124 125
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I

22 (A: 12a-12b) 3 Gülşen-i bâġ-ı lešâfet ġoncanıñ şeydâsıyam


Her šaraf çaķır dikendir şimdi ĥâr olmaz baña
Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün
4 Yaķdı cismim âteş-i ²aşķ sînemi ķıldı ĥazân
1 Derûnum şehrini şâhım yıķup bir dem ĥarâb itdiñ Şem²anıñ pervânesiyem şimdi nâr olmaz baña
Ne mümkin olması ta²mîr zihî taģte’l-türâb itdiñ
5 Devlet-i İskender ü mülk-i Süleymân istemem
2 Perîşân olmada ²aķlım deli dîvânedir şimdi Ser-te-ser dünyâ virilse iftiĥâr olmaz baña
Geçürdüñ ²ömrümi nergis gibi bî-iģtisâb itdiñ
6 Biz ĥarâbât ehliyiz vaķtiyle rüsvây olmuşuz
3 Ŝaçıldı pertev-i ģüsnüñ derûnum eyledi iģrâķ Ŝoyunup ²uryan olursam belki ²âr olmaz baña
Sînem sûzân olup her dem ki bu baġrım kebâb itdiñ
7 On sekiz biñ ²âlem ile ger idersem ülfeti
4 Benim ²iŝyânımıñ künhin ki taģrîr idemez aķlâm Açsa ejderhâlar aġzın lîki mâr olmaz baña
Yazup ķayd eylediñ bir bir hezârân kim kitâb itdiñ
8 Zülfine bend ol Necâtî ŝâdıķ iseñ dilberiñ
5 Cemâle cân virir ²âşıķ nedir dünyâ vü uķbâyı Geçdi gerdânıma ebrû kim şikâr olmaz baña
Ki ķoyduñ perde-i ģikmet arada pür-niķâb itdiñ
24 (A: 13a-13b)
6 Kimin âb-ı tecellîden içirdiñ şerbeti sâķî
Kimin derd-i dil-ârâya kimine fetģ-i bâb itdiñ Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lün

7 Necâtî ķan döker çeşmi işidir âh u vâveylâ 1 Geçdi ²ömrüm bî-vefâ dünyâda şâdân olmadıķ
Buyurduñ kâfire nârı sa²îdi âfitâb itdiñ Rûz u şeb bîmâreyiz bir derde dermân olmadıķ

23 (A: 12b-13a) 2 Ne tecellîdir perîşân eyledi bu ²aşķ bizi
Ŝûretâ ģayvânı geçdik kâmil insân olmadıķ
Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lün
3 Aldı ešrâfımı bir dem ceźbe-i dil-dâr-ı Hû
1 Bâġ-ı ķudret gösterir bir ferdeniñ elmasıyam Keşf olup kenz-i ģaķîķat dürr ü mercân olmadıķ
Kenz-i esrâr-ı İlâhî’dir dinâr olmaz baña
4 İstemem źevķ u ŝafâyı bize bu miģnet yeter
2 Maģzen-i baģr-i ģaķîķat şîşe-i âb-ı ģayât Bülbülüz ģüsn-i bâġında gül ü gül-şân olmadıķ
Nûş idüp mürşid yedinden pes ĥumâr olmaz baña

126 127
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I

5 Bir bölük dervîşleriz biz kûşe-i meyĥânede 4 Nicesin yoldan çıķarır ķaŝd ider îmânına
Vaŝl-ı yâr olduķ göñül mülkinde sulšân olmadıķ Cenneti tebşîr ider elbetde ol nâr gösterir

6 Pes ĥarâbât ehliyiz biz bilmeyen bilsin bizi 5 Az gülüp çoķ aġladır maķhûr ider šâliblerin
Münkiriñ ta²nından özge dilde destân olmadıķ Nâmûsın ĥakk eyleyüp her demde bî-²âr gösterir

7 Ķıl nažar ²ibret göziyle şem²a-ı pervâneye 6 Furŝatı fevt itme ²âşıķ rûzgâr elden gider
Sînede iģrâķ olup meydânda sûzân olmadıķ Ŝûretâ mihr ü maģabbet sîretâ mâr gösterir

8 Zeyd ü ²Amr’ıñ źemmini dilden bıraķ gel ŝûfiyâ 7 Aç gözüñ açar göziñi ķıl ģaźer mekkâreden
²Aķl irmez sırr-ı Ģaķķ’a ehl-i ²irfân olmadıķ Gizlemiş šab²ın Necâtî elde ĥançar gösterir

9 ²Ârif-i billâh olan añlar kelâmım ser-te-ser 26 (A: 14a)


On sekiz biñ ²âlemiñ sırrında seyrân olmadıķ
Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün
10 Ölmeden öldük zîrâ biz ķatle fermân istemez
Ķıl nažar ģaydır vücûdum cânda bî-cân olmadıķ 1 Ķażârâ bir ŝapan šaşı bir altun kâseyi ķırsa
Ne ķıymet kesb ider ol šaş ne ķıymetden düşer kâse
11 Meclis-i münkirden ²uzlet eyle her dem sâķiyâ
Ģamdulillâh ey Necâtî cehl ü nâdân olmadıķ 2 Hücûmla bir ķuduz kilâb sarây šamına pislerse
Ki te³śîr eylemez ĥalķa derûnunda olan nâsa
25 (A: 13b)
3 Šaķarsañ boynına gevher ne bilsün ķadrini ģimâr
Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lün Bilür ŝarrâf-ı kâmiller kerâhet gelmez ol nâsa

1 Evvelâ gül-şân ider ŝoñra hep ĥâr gösterir 4 Düşerse bir ķuru ķaba nitekim fare-i aģbeś
Śâniyâ ŝıdķ u ŝadâķat ŝonra aġyâr gösterir Zîrâ mundâr olur mı ol hezârân düşseler šasa

2 Šopšolu zehrin ŝunar bir vech ile bulmaz şifâ 5 Ki seyfiñ aŝlı ĥâm olsa olur mı cevheri anıñ
Ķatliñe furŝat arar elbet de bir dâr gösterir Eger ķaš² eyleseñ anı šayanmaz belki miķrâsa

3 Öyle bir seģģâr-ı ²âlem mekr ider mel²ûn-ı küfr 6 Gözi önüñdeki çifte hezenlere nažar ķılmaz
Ni²met-i küfrân ider her demde inkâr gösterir Ki ġayrıñ ferdini gözler işâret ķaldırır nâsa

128 129
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I

7 Domuzuñ derisi šâhir olur mı pes dibâġatla 28 (14b-15a)


Vücûdı külli mundârdır ki zîrâ gelmez ķıyâsa
Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lün
8 İçi šaşına uymaz ise ol câhil münâfıķdır
Görünür ŝûretâ müslim nažar ķıl anda esâsa 1 Âb-ı rûyı pertev-i şem²in beyân itsem gerek
Gevher-i šab² u nihâdımı feşân itsem gerek
9 Yazıķ lisânıña ķat² it kime söylersiñ ey şâ²ir
Necâtî pend ider olsañ yüzini dönderir ²âŝa 2 Murġ-ı dil gîsûlarına şod girift bî-çâreyim
Ķâmet-i naķli ki …53 sâye-bân itsem gerek
27 (A: 14a-14b)
3 Ârzû-mendem ²ârıż-ı gül-zârına leyl ü nehâr
Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün ²Andelîb-veş dîdeden seyl-âb-ı ķan itsem gerek

1 Gözüñ aç ĥˇâb-ı ġafletden uyan derde devâdan al 4 Varımı terk eyleyüp ²arż-ı cemâliñ vaŝlına
Geçürme ²ömrüñi nergiz gibi bey² ü şirâdan al Derd-i ²aşķım bâġ-ı dilde câvidân itsem gerek

2 Yediñ çek zîr ü bâlâdan bıraķ elden şu ġaddârı 5 Bâġ-ı ²aşķıñ bülbülünüñ eksik olmaz nâlesi
Bu miģnet-ĥâneyi terk it yetiş źevķ u ŝafâdan al Anıñ içün rûz u şeb vird-i zebân itsem gerek

3 Eger ²âşıķ iseñ yâra düş İbrâhîm gibi nâra 6 Mâcerâ-yı ²aşķ ile insâna her demde meded
Dilerseñ şefķati şâh-ı Muģammed Muŝšafâ’dan al ²Âlem-i lâhûtîde maģv-ı nişân itsem gerek

4 Tefekkür ķıl eyâ cânım ķanı ol mefģar-ı ²âlem 7 Terk-i dünyâ terk-i ²uķbâ terk-i terk itdim hemîn
Ebû Bekr ü ²Ömer ²Ośmân ²Alîyü’l-Murtażâ’dan al Vâdî-i ²aşķla Necâtî nâm u şân itsem gerek

5 Şerî²at râhına ²azm it šarîķatdan olup yek-tâ 29 (A: 15a-15b)


Göñül mülkin muŝaffâ ķıl çalış bezm-i beķâdan al
Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lün
6 Nedir ġaflet behey ġâfil ki olduñ cîfeye mâ³il
Alursañ pend-i ²uşşâķı muģibb ü âşinâdan al
1 Merģabâlar merģabâ yâ enbiyâlar serveri
Merģabâlar merģabâ yâ ins ü cin peyġamberi
7 Necâtî ²aķlıñı cem² it yeter dünyâya meyl itdiñ
Nažar ķıl ²ibret al ey dil Ģüseyn-i Kerbelâ’dan al

53  Kelime okunamadı.

130 131
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I

2 Pertev-i ģüsnüñ görüp şems ü ķamer maģzûn olur 30 (A: 15b-16a)


Merģabâlar merģabâ yâ kâ²inâtıñ rehberi
Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün
3 Şânıña levlâke levlâk pes buyurdı Kibriyâ
Vaŝlıña irmek dilerler cümle ²âlem müşterî 1 Gel ey dil mihr-i dünyâdan ŝaķın emmâreden gel geç
Göñül mülkin muŝaffâ ķıl ŝaķın mekkâreden gel geç
4 Ümmetiñ šutdı cihânı yâ Muģammed Muŝšafâ
Ĥâk-i pâyıña dirildi tâ melek ins ü perî 2 Ecel câmın ŝunar bir gün idersiñ âh u vâveylâ
Dü-çeşmiñden dökersiñ ķan ŝaķın ġaddâreden gel geç
5 Ģaķķ’ı görüp örtdilerdi müşrikîn ķavm-i şerâr
Ķatl olup gitdi cihândan ol cehennem itleri 3 Bu miģnet-ĥâneniñ cevr ü cefâsını tefekkür ķıl
Şeyâšîn şerbetin içme ŝaķın ĥammâreden gel geç
6 Aķrabâ vü aŝdiķalar eyledi Ģaķ’dan firâr
Bilmediler ķadriñi âh nitekim ey dîn eri 4 Ne ģâŝıl bu mecâzîden ģaķîķat gevherin cem² it
Šolaşma šaġ u ŝaģrâyı ŝaķın seyyâreden gel geç
7 Pes hücûm itdi ser-â-ser ol Ebû Cehl-i la²în
Çoķ cefâlar ķıldı bî-dîn çekdi kâfir leşkeri 5 Yetişdir derdiñe dermân ki taķdîm eyle Loķmân’a
Cihânda ĥaste-dil gezme ŝaķın bîmâreden gel geç
8 Ol mübârek dişleriñi ķıldı kâfirler şehîd
Nûr-ı vechiñden aķıtdılar mübârek demleri 6 Bu fânî verdiniñ źevķın temâşâ ķılma ey ġâfîl
Eger ²âķıl iseñ Fehmî ŝaķın gül-zâreden gel geç
9 Ka²beyi puš-ĥânesinden pâk idüp ķıldın temîz
Çašladı Hübl-i Hebâ²il çıķdı şeyšân ²askeri 31 (A: 16a)

10 Çâr-yâr-ı bâ-ŝafâlar cümle aŝģâb-ı güzîn Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün


Pes rikâbıñda yüridi ibni ²ammî Ģaydar’ı
1 Gel ey bülbül fiġân itme bizim efkârımız vardır
11 Pes atam anam ki cânım râhına olsun fedâ Ki rûz u şeb nidâ itme bizim gül-zârımız vardır
Gel ķabûl eyle bu ²âŝî ²abd-i ²âciz çâkeri
2 Bu dehriñ naķşını her dem ki dilden eylediñ iĥrâc
12 Mücrimem ²âŝî günâh-kâr el-amân ŝaģib-livâ Ferâġat kûşesin šutduķ zîrâ dil-dârımız vardır
Rûz u şeb fikr ü ĥayâlimdir ģużûr-ı maģşerî
3 Bize ša²n itme ey ŝûfî ki ²aķlın eylemez idrâk
13 Rûz-ı maģşerde şefâ²at ķılmasañ ģâlim n²ola İdüp âmentüye îmân Ģaķ’a iķrârımız vardır
Merģamet ķıl ümmetiñdir bu Necâtî kemteri

132 133
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I

4 Ne bilsin ²ilm-i bâšından ki žâhir ²âlim-i fâżıl 5 Yedimde sermâyem ancaķ Muģammed ismidir yâ Hû
Daķâyıķ baģrine šalmış ebed esrârımız vardır Baña raģm eyle sulšânım ki efġânım yetişmez mi

5 Biz ol bâb-ı hidâyetden bu faķri iĥtiyâr itdik 6 Açıldı bâġ-ı vaģdetde şeb-i elvânımız her dem
Ģaķâyıķ-ı gül-şen içre bizim bâzârımız vardır Çıķar dilden fenâ verdin ki gül-şânım yetişmez mi

6 Ĥarâbât ehliyiz zâhid düşüp derd-i dil-ârâya 7 Necâtî gizli esrârıñ ģaķâyıķ hikmetin fehm it
Yanup pervâne-veş şem²a hezâr ıŝrârımız vardır Daķâyıķ ²ilmini añla ki ²irfânım yetişmez mi

7 Oķıyup ²ilm-i iĥfâyı alup dersi müsemmâdan 33 (A: 16b-17a)


El³ân ²âşıķlara tuģfe güzel eş²ârımız vardır
Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lün
8 Velî güher ŝaçarsa dil zamâne fitnesin almaz
Kemâlât ehline her dem bizim niśârımız vardır 1 Ķıl nažar ²ibret göziyle şem²ine pervâneniñ
Rûz u şeb feryâd iderler bülbüli gül-şâneniñ
9 Necâtî meclis-i münkir yaraşmaz bizlere ķaš²â
Ŝaķın ĥavf-ı ĥıyânetden bizim firârımız vardır 2 Leźźetin almış alanlar mest olan mestâneler
Żabš ķılmışlar erenler kûşe-i meyģâneniñ
32 (A: 16b)
3 Zâhidâ ŝûret gözetme yoĥla kâmil sîretin
Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün Sû³-i žannı terk idegör merd olan merdâneniñ

1 Şeb-i hecriñle nâlân oldıġım yâ Hû yetişmez mi 4 Ol ²adû-yı ekberânıñ cânına eyle cezâ
Ġamıñla zâr u giryân oldıġım yâ Hû yetişmez mi Ķašl idüp ķaldır vücûdın nefs ile emmâreniñ

2 Ne siģr itdi baña bilmem şu žâlim nefs-i emmâre 5 Dört kitâbı oķıyup tefsîr idersem ser-te-ser
Anıñ žulmıyla vîrân oldıġım yâ Hû yetişmez mi Źerrece źihnine girmez câhil ü nâdâneniñ

3 Esirge ²abd-i memlûküñ ĥalâŝ it çü ²adûlardan 6 İki maĥlaŝdan birini pîrim iģsân eyledi
Alup ešrâfımı yâ Rab ki giryânım yetişmez mi Birini virdi ²adûlar źemm idüp bî-çâreniñ

4 Yaķarsañ cismimi yâ Rab Muģammed ismini ģıfž it 7 Bu Necâtî derd-mendiñ derdine olmaz devâ
Ģabîbiñ ismi var bende ki iģsânıñ yetişmez mi Ķıl kerem lušf u ²inâyet Fehmiyâ dîvâneniñ

134 135
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I

34 (A:17a-17b) 35 (A: 17b)

Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lün Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lün

1 Vaķt-i ²uzlet geldi ey dil kim firâr eyyâmıdır 1 Yâ İlâhî ²azm idüp dîvâna geldim gitmezem
Birbirin ditmekdedir nâs pes żarar eyyâmıdır Sâ³ilim bâb-ı ²ašâ iģsâna geldim gitmezem

2 Ĥırķayı başıña tâc it gir sarây-ı vaģdete 2 Bir siyeh-rû mücrimem ki ²âsiyim rûy-ı siyâh
Gel ŝaķın müfsid münâfıķdan şerâr eyyâmıdır Ģażretiñe yalvarır Ġufrân’a geldim gitmezem

3 Ķıl nažar ²ibret göziyle işbu miģnet-ĥâneye 3 Ben ġarîb-i bî-nevâñam ĥaste-dil bîmâreyem
Aldadup zehrin ŝunar bir mûr u mâr eyyâmıdır Derdime dermân içün Loķmân’a geldim gitmezem

4 Ķanı ol mihr-i maģabbet n’oldı esrâr-ı ģayâ 4 Râhıña terk eyledim ben ŝad-hezâr cânım fedâ
Gitdi ġayret gitdi nâmûs gitdi ²âr eyyâmıdır Ser ķoyup meydânıña ķurbâna geldim gitmezem

5 Küfr ile îmânı tefrîķ idemezler zâhidâ 5 Nice bir ĥâr ile ülfet ideyim aġyâr ile
Ekśerî müşrik münâfıķ şimdi şer eyyâmıdır Bâġ-ı vaģdetde gül ü gül-şâna geldim gitmezem

6 Dört kitâbı oķıyup tefsîr idersiñ rûz u şeb 6 Cümleden kesdim ümîdim ķıl hidâyet yâ Kerîm
Kimseniñ źihnine girmez kesb ü kâr eyyâmıdır Ol ģabîbiñ ģürmeti Raģmân’a geldim gitmezem

7 Gizle kendiñ ġâr içine kimse âgâh olmasın 7 Bu Necâtî ²abd-i ²âciz derd-mendiñdir seniñ
²Azm idüp šaġlar başı olsun ķarâr eyyâmıdır Ķašreyi terk eyledim ²ummâna geldim gitmezem

8 Meclis-i münkirden ²uzlet eyle her dem meh-liķâ 36 (A: 18a)


Gel ŝaķın müfsid münâfıķdan âh zâr eyyâmıdır54
Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün

9 Diliñi ģıfž it Necâtî kimseye pend eyleme


1 Uyandım ĥˇâb-ı ġafletden šarîķi iĥtiyâr itdim
Dînleri dinâr olupdur sîm ü zer eyyâmıdır
Bulup bir mürşid-i kâmil hezâr derde tîmâr itdim

2 Daķâyıķ baģrine šaldım çıķardım gevher-i ²âlî



Girüp sûķ-ı velâyetdeki cân ile bâzâr itdim
54  8b’de vezin bozuk.

136 137
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I

3 Gel ey sâķî-i bezm meyden alup mey-ĥâneyi göster 6 Sen mi ķaldıñ ey Necâtî kâfiri uŝlandıran
Ŝaķın münkir münâfıķdan ki anlardan firâr itdim Olmayup Ģaķ’dan hidâyet ķayd-ı eflâk olmamış

4 Oķıyup ²ilm-i iĥfâyı alup dersi dil-ârâdan 38 (A: 18b-19a)


Šutuşdum kûh u ŝaģrâyı ki Naķşîde ķarâr itdim
Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lün
5 Hezârân ša²n-ı münkirden bize źerre żarar gelmez
²Adûdan ĥavfımız yoķdur nice cânlar niśâr itdim 1 Aç gözüñ ġâfil yürime ŝâġar u ŝaģbâyı ķo
Ġâfil iseñ ey seĥâ gel cîfe-i dünyâyı ķo
6 Ne añlar câhil ü nâdan ģaķîķat ģikmetin ey dil
Ĥaber bilmez mu²ammâdan çalışup kesb ü kâr itdim 2 Çek yediñ işbu fenâ gül-zârına meyl itme gel
Kûşe-i vaģdetde ĥâŝŝ ol işbu istiġnâyı ķo
7 Nevâ ķıl geçmesin ²ömrüñ Necâtî bâġ-ı vaģdetde
Uŝandım ša²n-ı münkirden anıñ-çün iĥtiŝâr itdim 3 Bu vücûduñ zevraķın ŝarpa çalup ķılma żarar
Gevheri ŝarrâfa taķdîm eyleyüp bahâyı ķo
37 (A: 18a-18b)
4 Kendiñe ŝadıķ ŝanursıñ şu denî mekkâreyi
Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lün Vaŝl-ı yâr olmaķ dilerseñ dünyâyı ²uķbâyı ķo

1 Pek nažar ķıldım cihâna ekśerî pâk olmamış 5 Pendimi gûş eyle ey dil enbiyâlar ²aşķına
Ŝûretâ dervîş olup ģâşâ sellâk olmamış Geç bu sevdâ bî-vefâdan pes ķurı ġavġâyı ķo

2 Terk idüp nâmûs u ²ârı herkesiñ yırtar yüzin 6 Ķıl nažar ²ibret göziyle bülbül-i şeydâlara
Artırup fıŝķ u fücûrı kendi ĥakkâk olmamış Uyan ġafletden ey ġâfil rûz u şeb ifnâyı ķo55

3 Pes ŝalât ile ŝıyâm u ģac ile źekâtı yoķ 7 Ĥurd u ĥâş eyler temelden tâ felek çarĥıñ ķırar
Šurmamış dergâh-ı Ģaķķ’a yaķası çâk olmamış
Ĥâk ider nâzük vücûduñ yetişür rüsvâyı ķo

4 Dört kitâbı tefsîr itseñ kim ma²âźallâh pelîd


8 Fâriġ ol işbu ²adûnuñ çengelinden šur gerü
Źerrece źihnine girmez hîç feraģ-nâk olmamış
Râh-ı Ģaķ’da ber-ķarâr ol miģnet-i kübrâyı ķo

5 Bir ²adû-yı ekberâdır ki şeyâšîn ²askeri


9 Bu Necâtî dür döker dilden velî gevher ŝaçar
Ol ²adû Ģaķ’dan ķaçar bir ferde emlâk olmamış
Al ģaķîķat ma²deninden ma²den-i Kisrâ’yı ķo

55  6b’de vezin bozuk.

138 139
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I

39 (A: 19a) 3 Silüp ķalbim pasın ģabîbiñ ģürmeti yâ Rab


Güneş mânendi tâb eyle açup burc-ı sa²âdetden
Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lün
4 Dirîġâ ĥˇâb-ı ġaflet[den] girân oldı göz açdırmaz
1 Kenz-i esrâr-ı Ĥudâ’nıñ âşikâr olsa dimem Fenâ dârında ķaldım der-be-der dehr-i felâketden
Gülşen-i bâġ-ı lešâfet şimdi ĥâr olsa dimem
5 Hücûm itdi ġamıñ ²askerleri bir dem yaĥam šutdı
2 Ģamdulillâh râh-ı Ģaķ’da devr ider seyyâreler Esîr-i bend-i hicrânem ki ķurtulmam siyâsetden
Kûşe-i vaģdetde ey dil kesb ü kâr olsa dimem
6 Uyup nefsiñ ĥud²asına nice bir ben çeker oldum
3 Gitdi keśret geldi vaģdet oldı ĥalvet yâr ile Bu deşt ü kûh u ŝaģrâda ĥalâŝ olmam rezâletden
Ķaynadı mihr-i maģabbet ŝad-hezâr olsa dimem
7 Tehî-dest olmuşam naķd-i dilimiz olmada żâyi²
4 Bu vücûdum gevheri aldı daķâyıķdan ĥaber Unutdum zühd ü taķvâyı hemen fi’l-i melâmetden
Bezm olup meydân-ı ²aşķda kim şikâr olsa dimem
8 İlâhî ŝuçumuz ²afv it ķamu iĥvânımız bir bir
5 Ben ģaķîķat bâġınıñ oldum nihâyet bülbüli Varınca rûz-ı maģşerde ki gösterme ķasâvetden
Ĥâr olup küllî vücûdum âh u zâr olsa dimem
9 Baġışla cürmümi yâ Rab Necâtî ķuluña raģm it
6 Sen mi ķaldıñ ŝûfiyâ pes ²âşıķı źemm eylemeñ Ģabîbiñ ģürmeti şâhım ayırma ki kemâletden
Bend olup maģbûs olursam kim ĥisâr olsa dimem
41 (A: 19b-20a)
7 Ķondırup esrâr-ı Ģaķķ’ı bu derûnum ķaŝrına
Ey Necâtî bu vücûdum šârumâr olsa dimem Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lün

40 (A: 19a-19b) 1 Sâķiyâ šoldur šolı gel mest olur mestâneler


Bir šaraf va²ž u naŝîģat bir šaraf mey-ĥâneler
Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün
2 Ķıl nažar ²ibret göziyle zâhidâ şeydâlara
1 Ĥudâvendâ ayırma bizi meded ķıl gel ²inâyetden Rûz u şeb feryâd iderler ne çeker gül-şâneler
Yol azıtdım yolda ķaldım eyleme mehcûr hidâyetden
3 Ķaşları ķavs olmuş ammâ tîr döker kirpikleri
2 Zebûn itdi beni emmâre-i nefsim ķašı žâlim Çoķ sîne mecrûģ iderler ķan döker mekkâreler
Ĥalâŝ eyle bizi [nefsden yâ Rab] ķurtar nedâmetden

140 141
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I

4 Geç bu keśret ²âleminden al daķâyıķdan ĥaber 3 İstemem dünyâ vü ²uķbâ ķıl rıżâñı yâ Kerîm
Şem²a-ı dildârı ģıfž it yanmasun pervâneler Şerr-i şeyšândan emîn it eyle Yezdân’ım meded

5 Bu Necâtî ķulına va²d eyleyüp bend eylemiş 4 Pek ķašı mücrim günâh-kâr ²âŝiyem yüzi ķara
Zülfünüñ Manŝûr’ı oldum seyr ider seyyâreler Ol ģabîbiñ ģürmeti-çün eyle sulšânım benim

42 (A: 20a) 5 Bu Necâtî ķuluña eyle hidâyet yâ Raģîm


Pes caģîminden ba²îd it eyle Sübģânım benim
Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lün
44 (A: 20b)
1 Ģubb-ı dünyâdan çeküp el infirâr itdim yeter
Ķalmadı meyl-i maģabbet kesb ü kâr itdim yeter Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lün

2 Ģamdulillâh kûşe-i vaģdetde zâhidler ile 1 Râh-ı ²aşķda ber-ķarârım añlasun şeyĥ ile şâb
Râh-ı Ģaķ’da ber-ķarârım iftiĥâr itdim yeter Lušf idüp ²âlî-cenâb ol söyleyem bir bir cevâb

3 Sû³-i žannı terk idegör zâhidâ ša²n eyleme 2 Men ²aref sırrını dilden keşf idem ²âşıķlara
Ĥırķayı tâc eyledik biz ber-ķarâr itdim yeter Maģzen-i kenz-i Ĥudâ’dan žâhir olsun âfitâb

4 Ģâlimi ²arż eyledim düşdüm heniz dergâha ben 3 İsteyen Mevlâsını gelsün sa²âdet ehline
Kimse esrârımı bilmez der-kenâr itdim yeter Kûşe-i vaģdetde her-bâr eylesün cismin kebâb

5 Münkiriñ ša²nı Necâtî hîç dükenmez ser-te-ser 4 ²Azm idüp bâb-ı rıżâya baş açıķ yalın ayaķ
Artırup feryâdımı ben âh u zâr itdim yeter Źikr-i Ģaķķ’ı ezber itsün cem² idüp bir bir kitâb

43 (A: 20a) 5 Gir erenler meclisine ²ilm-i simyâdan oķu


Baŝ ķadem râh-ı ²ulûma evvelâ budur ŝavâb
Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lün
6 Küntü kenzîden ĥaber almaķ dilerseñ zâhidâ
1 Mücrimem geldim ķapuña eyle Raģmân’ım meded Câm-ı Hû’dan nûş idegör pes açılsun nice bâb
Dertliyem dermâna geldim eyle dermânım meded
7 Sırr-ı Ģaķķ’ı añlar ise cehl ü nâdân añlamaz
2 Raģmetiñ deryâsına yoķdur nihâyet ey Ĥudâ Bir göñül ma²mûr Necâtî biñ göñül olur ĥarâb
Kesmezem senden ümîdim eyle Ġufrân’ım meded

142 143
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I

45 (A: 20b-21a) 11 İsterem işbu vücûdum ĥâk ile yeksân olsa


Bu Necâtî ķurbân olsun râhıña olsun memât
Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lün
46 (A: 21a-21b)
1 Bâġ-ı ķudretden irişdiñ ey nebî-i mü³minât
Šopladıñ ins ile cinni buldılar şekker simât Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lün

2 Nûr-ı vechinden alındı encüm ü şems ü ķamer 1 Derde dermân ister isem istemem Loķmân’a ne
Küntü kenziñ maģzenisiñ yâ Resûl-ı kâ²inât Ben muģibb-i ĥânedânem şol Yezîd Mervân’a ne

3 Gelmemiş olsañ cihâna gelmez idi ins ü cân 2 Pâdişâh-ı ²âlem olmaķ bir ķurı ġavġâ ise
Pes semâvât u zemîn bu nice eşcâr u nebât Bir velîniñ bendesiyem cinn ile insâna ne

4 Cümleniñ maķŝûdı sensiñ yâ Muģammed Muŝšafâ 3 Râh-ı Ģaķ’da ber-ķarâram şem²anıñ pervânesi
Kim şefî²iñ sâyesinde maģv olur hep seyyi³ât Yanar isem ben yanarım âteş-i sûzâna ne

5 Yaradılmışdan mufażżal ķıldı seni Źü’l-Celâl 4 Ķalmadı meyl-i maģabbet şu fenâ gül-zârına
Yandırup dîniñ çerâġın ümmetiñ buldı necât Rûz u şeb feryâd idersem bülbül-i gül-şâna ne

6 Enbiyâlar evliyâlar serverisin yâ Habîb 6 Zencîr-i ²aşķa düzüldük ²ahdine peymâneyiz


Nice mevtâlar yediñle buldılar âb-ı ģayât Ŝoyunup ²uryân olursam meclis ü dîvâna ne

7 Kim ki iķrâr eylediyse ģaķlıġıñı yâ Resûl 7 Zülfine bend olmuşam ben tâ ezel bir dil-beriñ
Anlarıñ ģaydır vücûdı olmayısardır memât ²Âleme rüsvây olursam dillere destâna ne

8 Ser-te-ser šoldı cihâna ümmetiñ ey dîn eri 8 Ša²n-ı ²aşķa ser ķoyuben cânımı šutdum siper
Bir nebîye virmedi Ģaķ bu miśillü cem²iyât Sînemi mecrûģ idersem dem ķılınc ķalķana ne

9 Rûz u şeb âh ile efġân eyleyüpdür işbu dil 9 Maķŝûdum âĥir kelâmım ²azm idem îmân ile
Zülfünüñ Manŝûr’ı oldum yoķ ĥalâŝa mümkinât Nefs ile ġavġâya düşdüm ol la²în şeyšâna ne

10 Pes derûnum içre iģrâķ ser-te-ser eyler hücûm 10 İstemem şimden girü aġyâr ile ben ülfeti
Mümkini olmaz söyünmez gelseler Nîl ü Furât Meclis-i münkirden ²uzlet eyledim iĥvâna ne

144 145
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I

11 Ger ölürsem râh-ı Ģaķ’da ey Necâtî ġam degil 2 Zâhidâ şem²-i derûnuñ pertevi virsin żiyâ
Mürşid-i kâmili buldum câhil ü nâdâna ne Feyż-i Ģaķķ’ıñ enveri bu ²âleme olsun berât

47 (A: 21b -22a) 3 Kim dehânıñdan žuhûr itsün ²acâyib mîveler


Nitekim var sen de ²âlem bunca eşçâr u nebât
Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lün
4 Šut vücûduñ bezm-i Ģaķķ’a çek belâsından sitem
1 Zâhidâ bezm-i Ĥudâ’dır herkesi a²lâ gözet Šutagör ²aşķıñ oķına olagör ķalbur ŝurât
Şem²ayı şems-i münevver ķašreyi deryâ gözet
5 Bâġ-ı vaģdet gülleriyle pür-âdâb erkâna gel
2 Ĥavf ķıl Bârî Ĥudâ’dan baķma ednâ göz ile Pes derûn-ı derdiniñ dermânına bulsun necât
Dürr ile mercânı farķ it serçeyi ²anķâ gözet
6 ²Âķıl iseñ ey Necâtî ġâfilûndan olma sen
3 ²Ayn-ı ²ibretle nažar ķıl ķubbe-i binâya baķ Mürşid-i kâmil yediyle cânıñı meydâna at
²Âķıl iseñ her gedâyı miśli yoķ dânâ gözet
49 (A: 22a-22b)
4 Šur oturma meskeniñ seyr eyleyüp her kûşesin
Gel çalış bâb-ı rıżâya mertebeñ a²lâ gözet Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün

5 Sâķiyâ mekân idegör kûşe-i mey-ĥâneyi 1 Açıldı bâġ-ı elvânım gül ü gül-şânıma bâ²iś
Nûş idüp ²aşķıñ şarâbın mest olup sevdâ gözet Göründi bezm-i vaģdetde dil-i nâlânıma bâ²iś

6 Bir canânıñ âteşiyle rûz u şeb maģv olagör 2 ²Aceb vaŝlın ĥayâli mi beni böyle süründürmek
Ķıl muŝaffâ ķalbiñi tašhîr idüp hem-tâ gözet Derûnum cûş ider her dem benim efġânıma bâ²iś

7 Bulagör üstâd-ı kâmil dâmenin bûs eyle gel 3 Bize ša²n itme ey zâhid ĥaber geldi dil-ârâdan
Ey Necâtî mekteb-i ²irfân ile fetvâ gözet Ki câm-ı ²aşķı nûş itdim budur mestânıma bâ²iś

48 (A: 22a) 4 Mu²aššar kâkülüñ ²ıšrı perîşân eyledi ²aķlım


Mu²aššal ķıldı a²żâyı budur ģayrânıma bâ²iś
Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lün
5 Yüzüñ gül-zârına ey dost nažar ķılmaz ise ²aynım
1 Šâlibâ Ĥıżr’ıñ yedinden nûş idüp âb-ı ģayât Temelden maģv olur cismim benim sûzânıma bâ²iś
Kenz-i esrâr-ı İlâhî keşf ola her maĥlûķât

146 147
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I

6 Ki meydân-ı maģabbetde idersem cân ile cevlân 51 (A: 23a-23b)


Sebeb feyż-i İlâhî’dir benim devrânıma bâ²iś
Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün
7 Bi-ģamdillâh bu ²âlemde ki buldum mürşid-i kâmîl
Olup her vech ile Loķmân benim dermânıma bâ²iś 1 Tecellî taķdîri nâlân ile geldik şu ġaddâra
Bir šarafdan şeyâšinler ve bir de nefs-i emmâre56
8 Esîr-i ²aşķam ey ĥˇâce šolaşdım zülf-i dil-dâra Gezerken bâġ u gül-zârı šolaşdırdı bizi ĥâra
Ki śâbit ķan döker çeşmim budur dîvânıma bâ²iś Meded yâ Rabbî sen ķoyma beni dünyâda ģasretde
Sevindirme şu mel²ûnu yarın rûz-ı ķıyâmetde
9 Ĥarâbât-ı ģaķîķatda ki oldum ²âleme rüsvâ
Necâtî ģasb-i ģâlimdir benim ²uryânıma bâ²iś 2 Naŝıl ŝabr eyleyem bir dem cehennem nârına yâ Rab
Zebânîler çekişdirir atarlar dârına yâ Rab
50 (A: 22b) Iraġ it ģubb-ı dünyâdan bıraķma ĥârına yâ Rab
Meded yâ Rabbî sen ķoyma beni ²uķbâda ģasretde
Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün Sevindirme şu mel²ûnu yarın rûz-ı ķıyâmetde

1 Beni derd ile öldürme ķašı hicrân ile yâ Rab 3 İlâhî mücrim ü ²âŝî bî-ģisâb ben günâh-kârem
Beni cândan uŝandırdı sînem sûzân ile yâ Rab Seniñ ĥavf-ı ĥazânıñdır dün ü gün âh ile zârem
Naŝîģat eylerem šutmaz ki kâfir nefs-i emmârem
2 Derûnum ²aşķ ile šoldı seniñ ²aşķ-ı firâķıñdan Meded yâ Rabbî sen ķoyma beni dünyâda ģasretde
Ki bu ŝabra mecâlim yoķ hemân efġân ile yâ Rab Sevindirme şu mel²ûnu yarın rûz-ı ķıyâmetde

3 Dün ü gün ġam çeker göñlüm göñül bâbı güşâd olmaz 4 Ne ģâcet ²arż idem ģâlim ki zîrâ ²arża ģâcet yoķ
Açılmaz bâġ u gül-zârım gül ü gül-şân ile yâ Rab Ŝıġındım saña ya Raģmân ki raģmıña nihâyet yoķ
Ķapuñdan laģža dûr olmam benim çün hîç ferâġat yoķ
4 N²olur ģâlim benim bilmem bu âh u zâr ile şâhım Meded yâ Rabbî sen ķoyma beni ²uķbada ģasretde
Dolaşdı zülfüñe göñlüm bu dem devrân ile yâ Rab
Sevindirme şu mel²ûnu yarın rûz-ı ķıyâmetde

5 Olanca varımı ŝatsam dü-²âlem bir pula almaz


5 Döşürdüm ²aķlımı yâ Rab ferâġat vaķtidir şimdi
Necâtî âh ider her dem ķašı ²iŝyân ile yâ Rab
Geçürdüm câhil evķâtım kemâlet vaķtidir şimdi
Baña raģm eyle sulšânım hidâyet vaķtidir şimdi
Meded yâ Rabbî sen ķoyma beni dünyâda ģasretde
Sevindirme şu mel²ûnu yarın rûz-ı ķıyâmetde

56  1b’de vezin bozuk.

148 149
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I

6 Bıraķdım bâġ u gül-zârı n’idem ben ķurı sevdâyı 53 (A: 24a)


Ferâġat kûşesin šutdum n’idem dünyâ vü ²uķbâyı
Bu miģñet-ĥâneniñ her dem nedir bu hûy ile hâyı Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lün
Meded yâ Rabbî sen ķoyma beni ²uķbâda ģasretde
Sevindirme şu mel²ûnu yarın rûz-ı ķıyâmetde 1 Men muģibb-i ĥânedânam şâh-ı merdânım ²Alî
Bülbül-i bâġ-ı viŝâlem şîr-i Yezdânım ²Alî
7 Seniñ ²aşķ u firâķından deli dîvânedir Fehmî
Šolaşmış şem²-i dil-dâra yanar pervânedir Fehmî 2 Ģikmet-i ²ilm-i ledünniñ kânısın yâ Murtażâ
Necâtî câm-ı vaŝlıñdan ķanar mestânedir Fehmî Sendedir bâb-ı kerâmet sırr-ı Sübģânım ²Alî
Meded yâ Rabbî sen ķoyma beni dünyâda ģasretde
Sevindirme şu mel²ûnu yarın rûz-ı ķıyâmetde 3 La²net olsun şol Yezîd’e ķıldı ol şâhı şehîd
Virmedi bir ķašre âbı gitdi ²ašşânım ²Alî
52 (A: 23b)
4 Çıķmasun nâr-ı caģîmden ²âŝî Mervân-ı pelîd
Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün Bulmasun cennet maķâmın anda gül-şânım ²Alî

1 Şeb-i hicrânla nâlân oldıġım dillerde söylensün 5 Ŝad-hezârân la²net olsun Şimr-i mel²ûna Yezîd
Ġamıñla zâr u giryân oldıġım dillerde söylensün Ķıydı ol şâh-ı cinâna dökdi al ķanın ²Alî

2 Firâķıñla yanup yaķıldıġım dünyâya şay olsun 6 N’eyledi evlâd-ı Zehrâ ehl-i Kûfe sizlere
Tenûr-ı ġamda biryân oldıġım dillerde söylensün Ne idi ²âŝîleriñ şu fi’l-i pinhânı ²Alî

3 Ne şehristân idi göñlüm yıķup anı ĥarâb itdiñ 7 Ne cevâbla ķandırasız faĥr-i ²âlem serveri
Seniñ ²adliñle vîrân oldıġım dillerde söylensün Anlara kimler ķılacaķ şefķati şâhım ²Alî57

4 Bi-ģamdillâh nedir bilmem ki virdiñ miģnet-i kübrâ 8 Ne ile ilzâm idesiz Fâšıma Zehrâ’yı kim
Esîr-i bend-i zindân oldıġım dillerde söylensün Yedlerinde ķanlı gömlegiñle dîvânım ²Alî

5 Giriftâr olalı göñlüm kemend-i zülf-i dil-dâra


9 Âh n’olaydı ol vaķitde bulunaydı beş kişiden birisi
Necâtî niye ²uryân oldıġım dillerde söylensün
Biri Ģamza biri Ĥâlid biri Miķdâd biri ²Ammârım ²Alî

10 Âh idüp aġla dü-çeşmim çeşmeler gibi revân


Çıķsun ol göz aġlamasa işbu giryânım ²Alî

57  9. beyitte vezin bozuk.

150 151
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I

11 Ģasretâ âh firķatâ âh vâh şehîd-i Kerbelâ Yaŝlandıķ yâr otaġında


Men Necâtî’yem ki yandı artdı efġânım ²Alî Raģm itmez mi cânânımız

54 (A: 24b) 2 ²Aşķ ile olmuşuz nâ-çâr


Dost ilinden ķılmam firâr
Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lün Cümle cânlar olsa ġubâr
Ta²mîr olur vîrânımız
1 Dil uzatma her gedâya söyleme dîvâne söz
Ġâfil olma ġaflet üzre söyleme ²irfâne söz 3 ²Aşķıñ şarâbın içeriz
Aġı ķaradan seçeriz
2 Ķılma gel dervîş ģaķîre pes ģaķâretle nažar ²Adûvullâhdan ķaçarız
²Ayn-ı ²ibretle nažar ķıl söyleme efsâne söz Şeyšân gibi düşmânımız

3 Ša²n-ı bâšındır ŝaķın her vech ile eyle ģaźer 4 Zâhid ta²n eyleme bizi
Šutma kendiñ seyfine gel söyleme merdâne söz Añlamazsıñ sözi sazı
Ģaķ ile nâz u niyâzı
4 El uzatma her viŝâle bil ki çıķar mâr u mûr Cân baş oynar meydânımız
Ĥurd u ĥâş ider vücûduñ söyleme şîrâne söz
5 Ne añlasun bizden nâdân
5 Yek-nefes âh eyler ise ditreşür ²arş u felek Geçmişüz derd-i ġınâdan
Çâk olur arż u semavât söyleme iĥvâna söz Fenâ ender bu fenâdan
Gözler görmez pinhânımız
6 Zâhidâ ŝûret gözetme merd-i Ģaķ’dır her biri
Ķalb-i mü³minden ĥaźer ķıl söyleme insâna söz 6 Şem²ine sîne šaġlarız
Yaş yirine ķan aġlarız
7 Bu Necâtî’den ĥaber al pendini šut zâhidâ Seyl gibi her dem çaġlarız
Ķašreden vaz gel ki ġâfil söyleme ²ummâna söz Artmaķdadır ²ummânımız

7 Olmuşuz Yezdân’a ²âşıķ
55 (A: 24b-25b) Şöyle cismimiz ķarışıķ
Bu göñülleriñ barışıķ
(8’li hece ölçüsü) Bâšındadır yârânımız

1 Bülbülüz cinân bâġında 8 Cânân ilidir ilimiz


Gül-şân bizim seyrânımız Mürşide bâġlı bilimiz

152 153
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I

Zencîre gelmez delimiz 5 Câm-ı Hû’dan nûş idüp mürşid yedinden sâķiyâ
Bend olmaz mı dîvânemiz Şerbet-i vuŝlat gerekse işte cânân işte sen

9 ²Aķlıñı cem² eyle deli 6 Oķıyup ²ilm-i ledünnî mektebinde her sebaķ
Gel ŝapıtma šoġrı yolı Kûşe-i vaģdetde ey cân işte pinhân işte sen
İçimizde vardır velî
Dermân ider Loķmânımız 7 Ša²n-ı Ēaģģâk’ı ķo Şâm’a gel merd olup meydân oķı58
Šut siper ša²n-ı ²adûya işte ķalķan işte sen
10 Behey ŝûfî gel tîmâra
Kesilsin nefs-i emmâre 8 Ĥurd u ĥâş eyle vücûdın nefs ile emmâreniñ
Gel šarîķa ey bî-çâre Gel ġazâ-yı ekberânıñ işte düşmân işte sen
İģsân ider sulšânımız
9 Gel Necâtî derd-mendiñ pendini šut meh-liķâ
11 Gel gör bâġ ile bostânı ²Ayn-ı ²ibretle nažar ķıl işte seyrân işte sen
Şaşırma gel gül-istânı
Necâtî virdi nişânı
57 (A: 26a)
Añlarlarsa ²irfânımız

Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün / Fe ²û lün


56 (A: 25b-26a)

1 Ģaķîķatca kemâl iģsân ider şeyĥ


Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lün
Vücûduñ dür ile mercân ider şeyĥ

1 Gel berü ey šâlib-i Ģaķ işte peymân işte sen


2 Ŝaçar câna derûn-ı pertevinden
Geç bu keśret ²âleminden işte ²ummân işte sen
Yetişür ķalbiñe sûzân ider şeyĥ

2 Dâmen-i pîre yapış gel bir velîye bende ol


3 Virir feyż-i viŝâli Ka²be’sinden
Cem² olup meclis-i Ģaķķ’a işte dîvân işte sen
Ĥudâ’nıñ zemzemin ²ummân ider şeyĥ
3 Her kişiye bende olma kâmil insân olamaz
Cevher-i câma degişme işte kimyân işte sen 4 Ki münkir meclisinde nušķa gelmez
Bulur tenhâlarda dîvân ider şeyĥ59
4 Ma²rifet râhına ²azm it gel ķurı ġavġâyı ķo
²Ârif-i billâh olagör işte ²irfân işte sen
58  7a’da vezin bozuk.
59  4b’de vezin bozuk.

154 155
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I

5 Ģaķ’a her rûz u şeb ider niyâzı 59 (A. 26b-27a)


Hezârân derdiñe dermân ider şeyĥ
Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün
6 İrilmez sırrına esrâr-ı Ģaķ’dır
Bi-iźnillâh seni merdân ider şeyĥ 1 Yetiş kim bâb-ı Raģmân’a ki ġayra olma gel muģtâc
Göñül kenzin güşâd eyle ki ġayra olma gel muģtâc
7 Necâtî baķma gel ednâ göz ile
Ki her dem dervîşi sulšân ider şeyĥ 2 İrişsün âh ile zârıñ diyâr-ı dâr-ı dil-dâra
Çalış sa²y-ı belîġ eyle ki ġayra olma gel muģtâc
58 (A: 26a-26b)
3 Bahâr-ı bâġ u gül-zârıñ açılsun ġoncası tâ kim
Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lün Ŝaçılsun misk ile ²anber ki ġayra olma gel muģtâc

1 Baŝ ķadem Belĥ ü Buĥârâ’ya Bedeĥşân duymasun 4 Ki herkes râh-ı ²uķbâya gider bir yol kenârından
Gevheriñ elmâsını al dürr ü mercân duymasun Gidegör râh-ı Raģmân’a ki ġayra olma gel muģtâc

2 Her muģibbiñ ŝâdıķı olmaz olur mı şefķati 5 Göñül levģinde ki ĥašš-ı müsemmâ gör gel ey ģâfıž
Sırrıñı ģıfž eyle gel pes cehl ü nâdân duymasun Necâtî fehm idüp dilden ki ġayra olma gel muģtâc

3 Besmeleyle intihâ ķıl kim ²ulûmuñ evvelin 60 (A: 27a)


Naķşîye sellâke ²azm it ins ile cân duymasun
Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lün
4 Dil dehânıñdan žuhûr itsün ²acâyib tuģfeler
Aç künûz-ı Muŝšafâ’yı ĥân u ĥâkân duymasun 1 Cânını terk itmeyenler bulmadı cânâna râh
Bulmadı cân bülbüli şâdân ile gül-şâna râh
5 Al ledünnî zemzemin Ĥıżr’ıñ yedinden sâķiyâ
Câm-ı Hû’dan nûş idegör ²ašş u ²atşân duymasun 2 Ģasretâ firķat ile âh itmeyen Ya²ķûb gibi
Bulmadılar bilmiş ol kim Yûsuf-ı Ken²ân’a râh
6 Yan ģaķîķat nârına gel nitekim envârı gör
Şem²anıñ pervânesi ol sûz u sûzân duymasun 3 Çekmeyen Eyyûb gibi derd ü belâyı miģneti
Bulmadı bâb-ı ²ašâdan derdine dermâna râh
7 Gir maģabbet bâġına her dem Necâtî śâbit ol
Rûz u şeb nâlâna başla gül ü gül-şân duymasun 4 Yüz urup pîr işiginde dervîş iden źâtını
Şübhesiz buldı derûnı himmet-i merdâna râh

156 157
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I

5 Aç gözüñ ġâfil yürime olma gel sen bî-baŝar 8 Gel ²adûnuñ çengelinden cânıñı eyle ĥalâŝ
Ŝûreti sîrete tebdîl eyle gel insâna râh Ġâfil olma her cihetle eyle meydân ile baģś

6 ²Aşķ ile nûş idegör al ledünnî şerbetin60 9 Çıķarup tebdîl idegör ŝûret-i ģayvânıñı
Nefsiñi źebģ eyleyüp gel idegör bayrâma râh Âşikâr olsun ²alâmet eyle insân ile baģś

7 Ehl-i ²aşķıñ meclisinde ŝoģbet-i ²irfân ile 10 Ey Necâtî fâriġ ol aģvâl-i ²âlem böyledir
Manšıķu’š-Šayr’ı Necâtî oldı Süleymân’a râh Cins cins ile ider kim aķrân aķrân ile baģś

61 (A: 27a-27b) 62 (A: 27b-28a)

Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lün Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lün

1 Gel berü ey šâlib-i Ģaķ eyle ²irfân ile baģś 1 Kâmil-i ŝâdıķ muģibb-i enbiyâ dirler bize
Câhil ü nâdân ile gel itme dîvân ile baģś Biz faķîriz derd ü miģnet aġniyâ dirler bize

2 Cîfe bir ķašre menîden ĥâk ile bir źerresin 2 Biz ĥarâbât ehliyiz [kim] añlasun şeyĥ ile şâb
Kim naŝıl eylersiñ ey dil baģr ü ²ummân ile baģś Fâŝıķ u müfsid münâfıķ nâ-sezâ dirler bize

3 Bilmek isterseñ vücûd-ı gevheriñiñ aŝlını 3 Men muģibb-i ĥânedânam bilmeyen bilsün bizi
Gir ģaķîķat ĥânesine eyle burhân ile baģś Ümmet-i Aģmed Muģammed Muŝšafâ dirler bize

4 Ĥurd u ĥâş eyle vücûdı nefs ile emmâreyi 4 Severiz biz çâr-yârı ŝad-hezâr cânım fedâ
Sür çıķar Lât’ı Menât’ı eyle Ġufrân ile baģś ²Âşıķ-ı ŝâdıķ muģibb-i âşinâ dirler bize

5 Olma gel kim münkir-i Ģaķ pür-edeb erkâna gel 5 Teşne-dil gitdi cihândan âh şehîd-i Kerbelâ
Ĥâk-i pâyın çeşmimize tûtiyâ dirler bize
²Ârif-i billâh olagör eyle merdân ile baģś

6 N’eyledi n’itdi a kâfir ibni ²ammî Muŝšafâ


6 Šut izin Ģaķ erleriniñ ²azm ķıl biñ cân ile
La²net olsun ol Yezîd’e ģaŝmıyâ dirler bize
Gir ģaķîķat kûşesine eyle sulšân ile baģś

7 İki maĥlaŝdan birini ķabż idüp ķıldım ķabûl


7 Šur geçürme şu fenâda ²ömrüñi nergis gibi
Mürşidim virdi Necâtî Fehmiyâ dirler bize
Mürşid-i kâmile irgür eyle iĥvân ile baģś

60  6a’da vezin bozuk.

158 159
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I

63 (A: 28a-29b) 7 Ey ŝûfî yetişir yalanı ķorķma


Nûn u sinni aġzına ŝoķma62
(11’li hece ölçüsü) Nâzük vücûduñı gel nâra yaķma
Mü³min olan Ģaķķ’a düşmân olamaz
1 Gûş eyle pendimi gel iki gözüm
Yâd idem bir tuģfe söyleyem sözüm 8 Saña kimden geldi bu emr ü fermân
Geçirdim merâķla gice gündüzüm Ķanı şerî²atiñ kitâbıñ ķanı
Kimse bu derdlere dermân olamaz Žann idersiñ Bekr ü ²Ömer ²Ośmân’ı
Düzdügüñ kitâblar Ķur²ân olamaz
2 Yetişdik efendim âĥir zamâna
Kimse bî²at ķılmaz ²ahd ü peymâna 9 Yañlış râha gitdi ²Alî ķulları
Cem² oluruz bir gün ²ažîm dîvâna Ŝapdıķça ŝapdılar šoġrı yoldan
Şeş-cihetde her kimse ĥandân olamaz61 Köpeklerden alçaķ oldı ģâlleri
Anlar iblîs olur şeyšân olamaz
3 Nažar ķıl ²ibretle behey münâfıķ
Eyle aģvâliñi şer²e mušâbıķ 10 Söyle kimden ķaldı işbu šarîķat
Olur mı işleriñ ol Ģaķķ’a lâyıķ Şerî²at olmazsa olmaz šarîķat
Tevbesiz gidenler ġufrân olamaz Ma²rifet râhına kesb it ģaķîķat
Ger mürşid olmazsa sulšân olamaz
4 Žann itme ķıldıġıñ meydâna gelmez
Kimse ²ibâdetle bir pula almaz 11 Gel berü şeyšânıñ sözini šutma
Herkesiñ itdigi kendiye ķalmaz Tosšoġrı cehennem yolına gitme
Ķayd olup defteriñ pinhân olamaz Purut papazınıñ ģabını yutma
Ŝûretâ ģayvândır insân olamaz
5 Šoġrı yolı ķoyup egriye ŝapdıñ
Ĥavf-ı Rabbânî yoķ ģarâmı ķapdıñ 12 Geyerler başına şeyâšîn tâcı
Âĥret ĥarâb olup dünyâyı yapdıñ Tevbe eyle olur anıñ ²ilâcı
Böyle mü³min olup iĥvân olamaz Deger mi nâmûslar Rûm’uñ ĥarâcı
Ĥâr ile ülfetde gül-şân olamaz
6 Ķıldıġıñ ²iŝyânı fikr eyle fâcir
Dîn-i Muģammed’den ne gördüñ kâfir 13 Fikr it bu šarîķat çıķar mı başa
Dâ²imâ nefsiñe eylediñ tâcir Yazıķ emeklere düşmeñ šalâşa
Bu gidiş derdiñe dermân olamaz

61  Mısra, 11’li hece ölçüsüne uymamaktadır. 62  Mısra, 11’li hece ölçüsüne uymamaktadır.

160 161
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I

Ģâşâ bu bühtândır Ģâcı Bekdaş’a 5 Gelen geçdi bu fânîden saña da ķalmaz ey ġâfil
Her ģacer dürr ile mercân olamaz Necâtî mürşid-i kâmil gibi pes ²ârifân ister

14 Hemân bir eyvallâhla bir mi bu iş 65 (A: 30a-30b)


Šarîķ-i Ģaķķ’a gel eyleme teşvîş
Bu bir sırdır dirler bilmem ne gidiş Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün
Bu sözler erlere fermân olamaz
1 Ŝorarsa bizleri zâhid şeb-i hicrân olandan ŝor
15 Nefsiñe aldanma behey bî-çâre Ĥarâbât-ı ģaķîķatda zihî ²uryân olandan ŝor
Gel šarîķ-i Ģaķķ’a çıķma kenâra
Šınķır mınķır gidüp düşersiñ nâra 2 Nedâmet kisvesin giymiş ĥıyânet ehline ŝorma
Kimse siper olup ķalķan olamaz Riyâzet pošasında pes pişüp biryân olandan ŝor

16 Necâtî diliñi ģıfž it bî-çâre 3 Elest bezminde ol ķalû belâ diyen merdânı gözle63
Çirk-âba šaş atma eyle müdâra Hemîşe ²ahd ü mîŝâķa ķavî peymân olandan ŝor
Cehennem boş ķalmaz aña ne çâre
Her sözüñ ķılınca ķalķan olamaz 4 İşimiz yoķ durur billâh velâkin nâ-sezâlarla
Eger ²ârif iseñ ŝûfî bizi ²irfân olandan ŝor
64 (A: 29b-30a)
5 Şerî²atda šarîķatda ģaķîķatdan olup yek-tâ
Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün Ma²ârif ĥil²atin giymiş velî sulšân olandan ŝor

1 Kemâlât ehliyim dirseñ bu şâna bir nişân ister 6 Ne bilsiñ ķıymetin ol ĥar šaķılsa boynına cevher
Geyerler ĥırķa vü tâcı bu źevķe ²izz ü şân ister Dehânından ŝaçup cevher dür ü mercân olandan ŝor

2 Cehâlet ehl olan dervîş ebed emmâreden çıķmaz 7 Ki naķş-ı dehre meylim yoķ görünmez ²aynıma uçmaķ
Şeyâšîn şerbetin içmiş hemen ol nefs nân ister Seģerde bülbül-i şeydâ gibi nâlân olandan ŝor

3 Görünür ŝûretâ zâhid velâkîn fitne-i ²âlem


8 Vücûdı bâġına esmiş nesîm-i ŝubģ-ı Yezdânî
Bu dünyâ bâšına ŝıġmaz ki zîrâ dü-cihân ister
Ĥazân irmiş ĥarâb itmiş yanup sûzân olandan ŝor

4 Yediñden gelmez ey ŝûfî ŝaķın kibr ü riyâdan geç


9 Necâtî n’eylesün cânı aķıdır çeşm-i giryânı
Çıķup meydân-ı ²aşķ içre ki ĥaŝma pehlevân ister
Nedir bulduñ mı sulšânı yetiş iĥvân olandan ŝor

63  3a’da vezin bozuk.

162 163
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I

66 (A: 30b) 4 Serimi meydâna ķoydum râhıña olsun fedâ


İşte ĥançer işte gerdân ĥünkârım aġlatma beni65
Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün
5 Ŝad-hezâr ŝaldıñ sîneme leşker-i Hindûları
1 Derûnum şem²-i dil-dâra yanar pervâne mi bilmem Zülfüñüñ Manŝûr’ı oldum dârım aġlatma beni
Šolaşdım zencîr-i ²aşķa ²aceb dîvâne mi bilmem
6 Rûz u şeb beytü’l-ģazende iñledim Ya²ķûb gibi
2 Viŝâliñ Ka²be’sin cânân güneşden âşikâr oldı Çıķdı âsumâna âhım dil-dârım aġlatma beni66
Açılsa ²ayn-ı ²uşşâķım ²aceb seyrâne mi bilmem
7 Göz ucıyla yek-nažarda sînemi çâk eylediñ
3 Diler Hû şerbetin dâ³im taģammül eylemez bu cân ²Ahdine peymân Necâtî iķrârım aġlatma beni67
Ki bir laģža ķarâr itmez içer mey-ĥâne mi bilmem
68 (A: 31a-31b)
4 Ben içdim bâde-i ²aşķı ezelden mest ü maĥmûrem
Ki câmı ŝunmasun sâķî göñül ²ašşâne mi bilmem Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün

5 Necâtî bâġ-ı vaģdetde olur bir bülbül-i şeydâ 1 Nažar ķıl ²ibret al ey dil bu bezmi pâsbânlıķdır
İder feryâd u efġânı şeb-i nâlâne mi bilmem Denî dünyâya meyl itmek ŝoñucı pîşmânlıķdır

67 (A: 31a) 2 Bu miģnet-ĥâneniñ derdin özine iĥtiyâr itme


Uçar bir gün yuvasından hezârân bülbülânlıķdır
Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lün
3 Ecel câmın ŝunar sâķî ģaķîkat şerbetin yâ Hû
1 Merģamet ķıl ey efendim yârim aġlatma beni Yetişir dest-i ²Azrâ²il velî šozı dumanlıķdır
Şem²iñe pervâne-veş yanarım aġlatma beni
4 Ģaķîķat ģikmetin añla oķu dil-dârîden dersi
2 Bülbülem ģüsnüñ bâġında ķıl nažar feryâdıma Uyandır şem²-i dil-dârı uzaķ yollar ķaranlıķdır
Yetişir ĥâra šolaşdım gül-zârım aġlatma beni64
5 ²Adû-yı nefsi ıŝlâģ it girüp kûşe-i vaģdetde
3 ²Âleme rüsvây olup dillerde destân olmuşam Aña ceng ü cidâl eyle hemîşe pehlevânlıķdır
Gitdi ġayret gitdi nâmûs ²ârım aġlatma beni

65  4b’de vezin bozuk.


66  6b’de vezin bozuk.
64  2b’de vezin bozuk. 67  7b’de vezin bozuk.

164 165
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I

6 Ki ol ²izz ü celâliñ-çün bize raģm eyle sulšânım 70 (A: 32a-32b)


Hidâyet ķıl eyâ yâ Rab ķamusı perîşânlıķdır
Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün
7 Bize ša²n itme ey ŝûfî ne žann itdiñ bu ednâyı
Necâtî’niñ yanar cânı ²âşıķlıķ dervîşânlıķdır 1 Gel ey dil mihr-i dünyâdan ģaźer ķıl bî-vefâdır bu
Ŝafâsı câvidân olmaz zîrâ kân-ı cefâdır bu
69 (A: 31b-32a)
2 ²Arûs-ı bî-nevâdır kim kimesne idemez temkîn
Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lün İder mi bikrini inzâl hezârân âşinâdır bu

1 Yan maģabbet âteşine şem²a-ı dil-dârı gör 3 Virir künc-i ²ıyâl evvel ķadîmî mihribân-âsâ
Ser ķoyup meydân-ı ²aşķa cân ile bâzârı gör Nihâyet renc ider ŝoñra ednâ derdi devâdır bu68

2 Kim ģaķâyıķ baģriniñ kenzi güşâd olmaz meger 4 Ĥud²ası intihâ bulmaz budur a²dâ-yı źü’l-vecheyn
²Âķıl iseñ ey birâder aç gözüñ dîdârı gör Arası müntehâ bulmaz bilinmez mâcerâdır bu

3 Feźkürullâhe buyurdı ol cenâb-ı Kibriyâ 5 Ya ķanı bihter-i ²âlem Resûl-ı Kibriyâ n’oldı
Ķalb ile źikr eyle gel dil ile iķrârı gör Ne ķıldı ol şehen-şâhı ne ĥalķ-ı bed-gedâdır bu

4 Ĥurd u ĥâş eyle vücûdın nefs ile emmâreniñ 6 Ķanı Ŝıddîķ ile Fârûķ ķanı ²Ośmân ile Ģaydar
Sür çıķar Lât’ı Menât’ı ģikmet-i esrârı gör Ĥuŝûŝâ âl ü aŝģâba ne ķıldı ne revâdır bu

5 Çek yediñ gel mâsivâdan eyle dünyâdan firâr 7 Ģasan geldi bu bezmine sezâ içre ne ģâl oldı
Ķıl išâ²at emr-i Ģaķķ’a ²afv ile Ġaffâr’ı gör Aña câmı virüp sâķî didi iç zehr-i mâdır bu

6 Zemzem ü âb-ı ģayâtı nûş iden gelsün berü 8 Ģüseyn-i müctebâ geldi bu miģnet rezm-gâh içre
Yaŝlanup pîr işigine zübde-i envârı gör Didiler ġayrı vir cânı ki deşt-i Kerbelâ’dır bu

7 Šaķ berât zencîrin gerdânıña dîvâne gel


9 Necâtî n’eylesün şânı tefekkür ķıl Süleymân’ı
Ġâfil olma ey Necâtî mest olup maĥmârı gör
Eger ŝorarsañız anı ki kâżib pür-ĥašâdır bu

68  3b’de vezin bozuk.

166 167
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I

71 (A: 32b-33a) Yeter źemm eyleme zâhid ben[i] bende-i çâr-yâram


Pirimdir Naķşıbendîyye ledün dersinde eźkâram
Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün
3 O şehri seyr idüp anda olan meyl-i cânândır hep
1 Neden lâzım saña aġyâra ey dil âşinâ olmaķ Tamâmı bir münevver źât-ı maģbûb-ı c[in]ândır hep
Cihânıñ bâġ u gül-zârıyla bunda rûşenâ olmaķ Maĥâric kimseler yoķ âşinâdır dervîşândır hep
Ma²ârif fehm ider anlar ki zîrâ zâhidândır hep
2 Hebâdır cümlesi terk eyle gir vaģdet sarâyına Yeter źemm eyleme zâhid ben[i] bende-i çâr-yâram
Bulasıñ derdiñe dermân sezâdır dil-güşâ olmaķ Pîrimdir Naķşıbendîyye ledün dersinde eźkâram

4 Ŝorarsañ ismini anıñ o şehriñ adını bilmez
3 Vücûduñ zevraķın pâk it oķu dil-dârîden dersi
Egerçi ben görem dirseñ kimesneniñ eli irmez
Hemîşe al sebaķ šurma dime ŝubģ u mesâ olmaķ
Görür mürşid-i kâmiller ki zîrâ eşķıyâ görmez
Ki ol şehriñ derûnına münâfıķ müfsidân girmez
4 Nažar ķıl gülşen-i yâra hidâyet nüktesin fehm it
Yeter źemm eyleme zâhid ben[i] bende-i çâr-yâram
Ģaķîķat meşrebin añla nedir bil incilâ olmaķ
Pirimdir Naķşıbendîyye ledün dersinde eźkâram

5 İşigin bekle ol yârıñ Necâtî başıña tâc it


5 Ķala mı zümremiz ol şehr-i yârı eyledik seyrân
İçüp ²aşķın şarâbın diler iseñ aŝfiyâ olmaķ
Bugün pes görmeyen yârı yarın da görmez ol ģayvân
Ŝıfâtımdır gerçi îmân Necâtî men ²arefden ķan69
72 (A: 33a-34a)
Behey zâhid bu sözler hep saña[dır] ģüccet ü bürhân
Yeter źemm eyleme zâhid ben[i] bende-i çâr-yâram
Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün
Pirimdir Naķşıbendîyye ledün dersinde eźkâram

1 Bi-ģamdillâh müselmânım velî ²uşşâķ-ı dîdâram 73 (A: 34a-34b)
Rumûz-ı evliyâyam lâ-ĥarâb şehrinde ben varam
Ĥarâmî girmez o şehre derûnında anaĥtaram Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün
Ne yüzden dâr olupdur çünki Manŝûr’dan ĥaberdâram
Yeter źemm eyleme zâhid ben[i] bende-i çâr-yâram 1 Benim nažm-ı kelâmıma [²aceb] ša²n eylese münkir
Pirimdir Naķşıbendîyye ledün dersinde eźkâram Degişmem noķšasına ben hezâr mülk-i Süleymân’ı


2 ²Acâyib şehre düşdüm ²arż iden çoķ amma yol bilmez
2 Ne ģaddim var benim bunda ki dilden eyleyem iĥrâc
Otur murġ-ı gül-istân çevresinde ġoncalar ŝolmaz
Ki zîrâ himmet-i mürşid nažar ķıl işte dîvânı
O şehriñ pâsbân-ı ķahramânı bâķîdir ölmez
Bizim seyrânımız ol şehr ki anda ķîl u ķâl olmaz
69  5c’de vezin bozuk.

168 169
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I

3 Šolaşdı nefs-i emmâre gezerken câhil ü nâdân 75 (A: 34b-35a)


Bi-ģamdillâh ²ašâ ķıldı yetişdi lušf-ı Rabbânî
Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lün
4 ²Aķıllar eyledi idrâk ki ķurtuldum cehâletden
Nevâ ķıl geçmedi ²ömrüm ŝoyundum ŝevb-i ģayvânı 1 Ķaynadı mihr-i maģabbet źâtıña Sulšân Ģamîd
Ŝad-hezâr cânım fedâ olsun saña Sulšân Ģamîd
5 Benim pend ü kelâmıma išâ²at eylemez câhil
Ŝapıtdı râh-ı ²uķbâyı ķazandı ²ilm-i şeyšânî 2 Sâ³ilim bâb-ı ²ašâdan ģażretiñe yalvaru
Raģmıña ķıldım deĥâlet raģm ķıl Sulšân Ģamîd
6 Riyâżetden ĥaber bilmez ki žâhir ²âlim-i fâżıl
Derûnunda żiyâ görmez ki zîrâ feyż-i Raģmânı 3 Yek-nažar ķıl âh efendim çeşmimiñ giryânına
Kimse esrârımı bilmez ķıl kerem Sulšân Ģamîd
7 Necâtî ²ârif-i billâh olagör ²ilm-i ģikmetle
Yetiş feyż-i İlâhî’ye bulam dirseñ o cânânı 4 Al elim ķaldır ģaķîķat düşmişem rûy-ı siyâh
Men muģibb-i ĥânedânam ķıl meded Sulšân Ģamîd
74 (A: 34b)
5 Aģmed ü Maģmûd Muģammed enbiyâlar ²aşķına
Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün Merģamet ķıl pâdişâhım bendeñe Sulšân Ģamîd

1 Bugün bir kürsiye çıķmış cevâhirler ŝaçar vâ²iž 6 Bî-ģisâb a²dâlarıñ maķhûr ide ol Źü’l-Celâl
Kimini cennete idĥâl kimin nâra atar vâ²iž Göz ucıyla kim baķarsa źâtıña Sulšân Ģamîd

2 Oķıyup ²ilm-i tefsîri dehânından döker dürler 7 Gelmedi gelmez cihâna sen gibi bir pâdişâh
Şerî²at râhını šutmuş šarîķatdan ķaçar vâ²iž Raģmına yoķdur nihâyet ŝad-hezâr Sulšân Ģamîd

3 Ģaķîķat dersini açmış ma²ârif gösterir ĥalķa 8 Evvelâ Allâh mu²îniñ śâniyen Peyġamberi
Ģaķâyıķ ģikmetin bilmez cenâģlanmış uçar vâ²iž Meskeniñ firdevs-i a²lâ pes ola Sulšân Ģamîd

4 Cehennemiñ anaĥtarın yedinde dutar ol ĥoca 9 Rûz u şeb ed²iyyeñize ser-te-ser ķıldım devâm
Derûnına döker nâsı ķapusını açar vâ²iž Bu Necâtî ²abd-i ²âciz źâtıña Sulšân Ģamîd

5 Necâtî ģaddiñi fehm it ilerü perdeye geçme


Ķuŝûruñ ²afv ider ²âlem ķabâģatdan geçer vâ²iž

170 171
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I

76 (A: 35b-36b) 7 ²Âlim ü mollâ müderris pes şerî²at andadır


Ba²żısı mürşid-i kâmil kim kerâmet andadır
Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lün Ŝâģib-i ²adl ü ²adâlet dîn diyânet andadır
Var ise göster baña bir miślini İstanbul’uñ
1 Gelmedi gelmez cihâna böyle bir ²âlî-mekân
Görmediler kimse bilmez miślini ĥalķ-ı cihân 8 Salšanat-ı âl-i ²Ośmân andadır ŝâģib-serîr
Zâhidâ gûş it kelâmım ideyim bir bir beyân Gündüzi bayrâm miśâli gice leyle-i ķadir
Görmedim göster baña bir miślini İstanbul’uñ Görmedim bir miślini ben böyle belde lâ-nažîr
Görmedim gördüñse göster miślini İstanbul’uñ
2 Pây-ı taĥt-ı pâdişâhî andadır rûy-ı zemîn
Mu²tedil âb u hevâsı Ģaķ aña olsun mu²în 9 Resm idüp gûş it kelâmım ey cenâb-ı muģterem
Ne güzel ĥalķ eylemişdir anı Rabbü’l-²âlemîn ²Azm idüp Ģaydarpaşa’ya sür²at ile baŝ ķadem
Görmedim göster baña bir miślini İstanbul’uñ Eyyûb’uñ çoķdur ŝafâsı ġayrısın ben istemem
Görmedim gördüñse söyle miślini İstanbul’uñ
3 Ķaplamış ešrâfını bend eylemiş Baģr-i Sefîd
Salšanatıñ dâ³im olsun ŝad-hezâr ²ömrüñ mezîd 10 Ķıl nažar Beglerbegi’ne ĥûb yaratmış Źü’l-Celâl
Sen gibi bir pâdişâhı görmedim Sulšân Ģamîd Çoķ ŝafâ Cevizbaşı’nda źerrece olmaz melâl
Kimseler görmüş degil bir miślini İstanbul’uñ Dolmabaġçe’ye nažar ķıl miśli yoķ olmaķ muģâl
Var ise göster baña bir miślini İstanbul’uñ
4 Ķalaša a²lâ mekândır olmasaydı müşrikîn
Kim ki bünyâd eylediyse ŝad-hezârân âferîn 11 Ķuleli źevķi ŝafâsı bir yere olmaz ķıyâs
Ekśerîsi ehl-i küfrân anda azdır müslimîn Mu²tedil âb u hevâsı ķışlası ġâyetde ĥâŝ
Görmedim göster baña bir miślini İstanbul’uñ Kendi meskeniñ Necâtî ķıl ziyâde iltimâs
Görmedim göster baña emśâlini İstanbul’uñ
5 Mu²tedil âb u hevâsı pek müferriģ Üsküdar
Šaġ u ŝaģrâyı šolaş gel Çamlıca’da ķıl ķarâr 77 (A: 36b-37a)
Ģekîm-i ģâźıķ gerekmez anda olmazlar bîmâr
Görmedim gördüñse söyle miślini İstanbul’uñ Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün

6 Dilberi ģûrî miśâli pür-edeb pes pür-ģayâ 1 Şeb-i hecriñle bî-cân oldıġım dillerde söylensün
Begleri ŝıdķ u ŝadâķat ekśerî ŝâģib-seĥâ Ġamıñla zâr u giryân oldıġım dillerde söylensün
Pek muģibb ü âşinâlar bî-ģisâb źevķ u ŝafâ
Görmedim göster baña bir miślini İstanbul’uñ 2 Firâķıñla yanup yaķıldıġım dünyâya şây olsun
Tenûr-ı ġamda biryân oldıġım dillerde söylensün

172 173
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I

3 Ne şehr-istân idi göñlüm yıķup anı ĥarâb itdiñ 6 Ki şevketlü şehen-şâhım ķıla bu câmi²e iģsân
Seniñ ²adliñle vîrân oldıġım dillerde söylensün Yazup i²lâm idiñ keşfin o sulšân-ı kerem-kâna

4 Ĥarâbât-ı ģaķîķatda gerekmez ²izz ile şânım 7 Şu dünyâ çeşm ile bir kez nažar ķılsam o ĥünkâra
Söylenüp yine ²uryân oldıġım dillerde söylensün Hezâr cânım fedâ olsun ki sulšân ibni sulšâna

5 Hemîşe ša²n-ı münkirden bize źerre żarar gelmez 8 Benim derd-i derûnumı naŝıl ²arż eyleyem ey şâh
Hezârân dilde destân oldıġım dillerde söylensün Ĥużûr-ı ģażrete irsem yetişsem bâb-ı Loķmân’a

6 Ki bilmem n’eyledim n’etdim nedir bu miģnet-i ķübrâ 9 Ķuluñdur maġfiret eyle ki Ĥˇâce ibni ²Abdullâh
Esîr-i bend-i zindân oldıġım dillerde söylensün Resûlullâh şefî² olsun hemîşe Ĥˇâce ²Ośmân’a

7 Necâtî bâġ-ı ķudretden açıldı verd-i ģamrâlar 10 Sebeb ĥalķ itdi ol źâtı girişdi fî-sebilillâh
Seģer vaķtinde nâlân oldıġım dillerde söylensün Anı gördi ĥalâyıķlar ki ġayret düşdi iĥvâna

MEDĢ-İ CÂMݲ-İ ŞERÎF-İ MALAŠİYYE 11 Ki âmir ile me²mûrîn ķamusı ķıldılar iģsân
Hidâyet eyledi Allâh yetişdi ²izz ile şâna
78 (A: 37b-39b)
12 Oķundı tesbîģ ü tehlîl olundı ĥatm-i Rabbânî
Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün Du²âlar ²azm idüp çıķdı šayandı ²arş-ı Raģmân’a

1 Derûnum ķaŝrına düşdi nažar ķıl feyż-i Raģmân’a 13 Yüridi fevc fevc insân çekildi sancaġ-ı İslâm
Bi-iźnillâh idem taķrîr ser-â-ser ehl-i ²irfâna Ki rûz u şeb çalışdılar eźâlar ķıldılar câna

2 Benim nažm-ı kelâmımdan eger aĥź eylese zâhid 14 Nežâret eyledi müftî müderris zâhid ü taķvâ
Bu şem²iñ pertevin görse döner her laģža pervâne Ķazandı cennet-i ²adni yetişir ģûr u ġılmâna

3 Dirildi geldi ²âlimler olup bir meclis-i kübrâ 15 Cebellerden çeküp bir bir ģacer taģtında ķaldılar
Binâsın eyleyüp tertîb ki her biri ²aķıl-dâna Niceler oldılar mecrûģ bulaşdılar ķızıl ķana

4 Bi-ģamdillâh yapılmaķda mücerred mescid-i śânî 16 Süleymân dîvleri gelse götürmez işbu aģcârı
Alay alay yüridiler ki ġayret geldi insâna Uyandı Seydî Baššâl u velîler geldi meydâna

5 Anıñ vaķt ü zamânında žuhûra geldi bu mescid 17 Gelüp keşf eyledi keşşâf nažar ķıldı ²ale²t-taĥmîn
Hezâr yâ Rab ²ömürler vir cihânda ol Ģamîd Ĥân’a Ki her bir šaşı yüz ķanšar inanmazsañ ķo mîzâna

174 175
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I

18 Bu ŝûretde ķazandılar Malašiyye ahâlîsi 29 Bize ša²n itme ey ŝûfî ki ²aķlıñ eylemez idrâk
Ümîdim var Ĥudâ’dan kim ide ²afv ile ġufrâna Ne añlar câhil ü nâdân uyar her demde şeyšâna

19 Cihânda böyle bir ĥayrât Malašiyye’ye az geldi 30 Ki görmez güneşi a²mâ naŝıl ta²rîf ider Ģaķķ’ı
Dilerseñ mefĥaret olmaķ getür šaşları meydâna Ledünnîden ĥaber bilmez šolanur cehl ü nâdâna

20 Bu mescidiñ derûnuna güzelce bir ŝadâ ister 31 Ki terk it câm-ı engûrı bıraķ elden gel ey sâķî
Seģer vaķtinde ey zâhid ķona bülbül [o] gül-şâna Şarâb-ı ²aşķı nûş itdik gerekmez bize mey-ĥâne

21 Recâm budur Ĥudâ’dan kim şu câmi² pes temâm olsun 32 Sene üç yüz šoķuzunda temel bıraķdılar cânım
İder münkirler istihzâ bizi źevķ itme düşmâna Şu târîĥi idem tibyân ģaķîķat ins ile câna

22 Şu câmi²iñ śevâbından ki yâ Rab ģiŝŝe-dâr eyle 33 Ģisâb-ı ebcedi šutdum ki iĥrâc eyledim bir bir
Ki zîrâ biñde bir parça yetişir bize bir dâne Nažar ķıl ²ayn-ı ²ibretle ki diķķat eyle destâna

23 Ĥˇâbımda nažar ķıldım Muģammed Muŝšafâ’ya ben70 34 Benim bu çekdigim cevr ü cefâlar hep maģabbetdir
Ģużûr-ı ģażrete irdim yetişdim anda dîvâna Yeter źemm itme ey zâhid girişdi Fehmî ²ummâna

24 Mübârek leblerinden pes döker dürler Resûlullâh 35 Beni ²afv eyle sulšânım ģabîbiñ ģürmeti yâ Rab
Kelâm-ı gevherîn aldım ķarışdım gül ü gül-şâna Necâtî sâ³iliñ her dem ŝıġındı bâb-ı Sübģân’a
Temmet
25 Ŝırâš-ı müstaķîm üzre yüridim ben bi-iźnillâh
Necâtî maĥlaŝın virdi baña raģm itdi merdâne
DESTÂN-I BAHÂR
26 Ģaķâyıķ ģikmetin gördüm göründi enver-i esmâ³
Degişmem ķašresin anıñ hezâr mülk-i Süleymân’ı 79 (A: 41a-42a)

27 Šolaşdım ehl-i ešrâķı şu Naķşîde ķarâr itdim (11’li hece ölçüsü)


Ki mürşid eyledi irşâd irişdim nûr-ı Yezdân’a
1 Evvel bahâr oldı ref² oldı şitâ
Şecerler šonandı giyindi dîbâ
28 Giriftâr olalı göñlüm kemend-i zülf-i dil-dâra
Çıķdılar seyrâna bây ile gedâ
Yanup pervâne-veş şem²a šutuşdum anda sûzâna
Cem² olup ķız gelin seyrân iderler

70  23a’da vezin bozuk.

176 177
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I

2 Emr oldı ol Ģaķ’dan bâd-ı ŝabâya 9 Otlar baş ķaldırup zeyn olur çemen
Eritdi ķarları dökdi ovaya Şekeriñ şerbeti ķahvesi Yemen
Bülbüller başladı her dem nidâya Ŝamsun duĥânına ŝarılsa kefen
Rûz u şeb feryâd u fiġân iderler Ferfiri filcânda ²ašşân iderler

3 Gönderir raģmeti gökden melekler 10 Bu źevķı idenler ider dâ³imâ


Šonanır yeryüzi elvân saçarlar Ķarşuñda el baġlar bir melek-simâ
Ol vaķitde ķabûl olur dilekler Bir šarafa efġân-ı bülbül-i şeydâ
Herkesiñ derdine dermân iderler Nâzük elleriyle gül-şân iderler

4 Bir demde baķanıñ ķalmaz mecâli 11 Nažar ķılup ģarâm girme vebâle
Kimi şol çenârıñ selviniñ dalı Uzatma destiñi ġayrı viŝâle
Sermiş gerdânına ol oġul balı Fikr-i fâsid ile düşme ĥayâle
Seyr iden ²âşıķı bî-cân iderler Śâniyen cismiñi nîrân iderler

5 Her biri ŝaġına ŝolına baķar 12 Dilberiñ şöhreti nâz ile niyâz
²Âşıķ-ı meftûnı odlara yaķar Evvelâ mîveniñ birinci kiraz
Kiprigi tîrini sîneye çaķar Gel tuduñ başında uralım pervâz
Herkesiñ başına šûfân iderler Cevizi her demde ķalķan iderler

6 Sevüp maģbûbı virmez cihâna 80 (A: 43b-46a)


Sevmezse redd ider atar yabana
Hindû leşkerini dikmiş dîvâna (11’li hece ölçüsü)
Ururlar tîġını hicrân iderler
1 Yetişdi Ramażân geldi dıķıldı
7 Uzatma lisânıñ depretme ŝûfî ²Alî ķullarınıñ cânı ŝıķıldı
Bir dâne bizlere olursa kâfî Şol vazalaķlarıñ evi yıķıldı
Yediyle ŝunarsa şerbet-i şâfî Anlarıñ ²indinde iftâr olur mı
Belki bizlere de iģsân iderler
2 On iki aylarıñ budur sulšânı
8 Yetişdi zeyn oldı bahârıñ kânı Ŝavm u ŝalât ile bulur ġufrânı
Artdı dilberleriñ şöhreti şânı Cennetde ģabîbiñ olur cîrânı
Nisan on sekizde dökerler ķanı Pes šoķuz a²żâsız iftâr olur mı
Çoķ ķuzı ķatl idüp biryân iderler

178 179
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I

3 Kerem ķıl terk eyle söz ile sâzı 10 Al şeker şerbetin ķoyma ayranı
Lušf eyle da²vet it gel šoldur ķazı Tîz gelsün ŝofraya ķuzı biryânı
Düşe ešrâfına ķavun ķarpuzı Her yerde artırır şöhreti şânı
Ŝodaķlık olmazsa iftâr olur mı Ger bunlar olmazsa iftâr olur mı

4 Cem² eyle ĥˇânıñda pirinc šorbasın 11 Al beri bir šabaķ …71 kebâbı
Birinci ŝofrada ķulaķ çorbasın Anıñ üzerine fişne şarâbı
A²lâ [olur] ģınša šâze yufķasın Güllâc üzerine ŝaçıñ gül-âbı
Ger bunlar olmazsa iftâr olur mı Pes bunlar olmazsa iftâr olur mı

5 Šoġrı yolı ķoyup egriye ŝapma 12 Şekkeriñ ģelvâsı aġzıña lâyıķ


Ĥaççagiñ maççigiñ şey³ini ķapma Nâzlı šolandırma aña mušâbıķ
Ģarâmdan kesb idüp ĥâneñe ŝoķma Gör ki šavuķ gögsi cümleye fâ³iķ
Žulm ile aĥź idüp iftâr olur mı Pes bunlar olmazsa iftâr olur mı

6 Ger olursa bir dem sehv ile ķażâ


13 İtmek ķadayıfı başlarıñ šacı
Ol günde eyleme cânıña cezâ
Yaŝŝı ķadayıf derdleriñ ²ilâcı
Esrârı fâş idüp gel olma rüsvâ
Ballı ķadayıf Rûm’un ĥarâcı
Nâmûsuñ ģakkiyle iftâr olur mı
Pes bunlar olmazsa iftâr olur mı

7 Rûz u şeb ģimârlar gibi gel yatma


14 Šas kebâbı ķurulmuş bıyıķın büker
Uyķuyı her demde oruca ķatma
Ķızartma nâz idüp kendüye çeker
Aza ķanâ²at ķıl eşyâñı ŝatma
Südli her dem fitne šohımın eger
İsrâf ile her dem iftâr olur mı
Pes bunlar olmazsa iftâr olur mı

8 Dü-çeşmiñden aķıt ķan ile yaşı


15 Sıcaķ ekil itme aġzıñı yaķar72
Ŝofraya cem² eyle ŝâdıķ ķardaşı
Dolmanıñ köftesi boġazın dıķar
Çoluķ çocuķ ile ķılma ŝavaşı
Ŝaķın ġavġâ ile iftâr olur mı Bunlarıñ cümlesi paraya baķar
Ki aķçeñ olmazsa iftâr olur mı
9 Bir šaraf baķlava bir šaraf börek
İslâm ķubbesiyle yumuşaķ çörek 16 Aķçesiz birâder çıķar mı başa
Baķla ile pancar ile gel görek Şu kelb nefis içün düşme šelâşa
Sür çıķar bunlarla iftâr olur mı
71  Kelime okunamamıştır.
72  Mısra, 11’li hece ölçüsüne uymamaktadır.

180 181
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I

Ser-²asker olmalı yâ müşîr paşa 23 Raģm eyle efendim kebâb-ı Şâm’a


Fuķarâya her dem iftâr olur mı Mıŝır šavuġına gönder bir nâme
Yemek tedârük it ķalma aĥşama
17 Šarĥana çorbası geride šursun Ger bunlar olmazsa iftâr olur mı
Laĥana dolması dişimi ķırsun
Şol şekkerli ķatmer elime girsün 24 Necâtî pâre hû düşme efkâra
Pes bunlar olmazsa iftâr olur mı Zerde ķo pilavın getir ķašâra
Yanında ŝalata olsun ĥıyara
18 Âh ele girer mi ŝuyuñ böregi Pes bunlar olmazsa iftâr olur mı
Şer²i[ye]li pilav dîniñ diregi
Zeytun yaġıyla balcan böregi DESTÂN-I AFYON
Ger bunlar olmazsa iftâr olur mı
81 (A: 46b-50a)
19 Tâze yaġı bala ķatmalı ey cân
Kehribâl îmâmesiñ gibi duĥân (11’li hece ölçüsü)
Yemen’iñ ķahvesi ferfiri fincân
Bunlar olmazsa iftâr olur mı 1 Gûş eyle nažmımı ey dil-i şeydâ
Yâd idem bir tuģfe dürr ile yek-tâ
20 Dolsa pirinç ile šavuġuñ genci Afyon ģabîśi pes yüzi ķara74
Kekligiñ eti virmiyor ŝancı73 İģdâś oldı ifsâd šoldı cihâna
Tarĥana çorbası olmuş dilenci
[Söyleyiñ] anıñla iftâr olur mı 2 Kerem ķıl efendim eyle gel diķķat
Ednâ kelâmıma eyle gel şefķat
21 Ķalbur ĥurmasına šayanmaz dişiñ Naģnü ķasemnâya yoķdur ķanâ²at
Ķaēı loķmasına artar ŝavaşıñ Taķsîm-i ķısmetde ol âb u dâne
Çok yeme ısbanaķ dükedir yaşıñ
[Söyleyiñ] anıñla iftâr olur mı 3 Cennetden mi çıķdı šoĥum-ı ĥaşĥâş
Fesâda bâ²iśdir her yerde ŝavaş
22 Cem² eyle aģbâba bir tuģfe ²âlî Šaķdılar altunı ŝoyuldı çoķ baş
Düşe misâfire güzelce ĥâlî Rüsvây olduķ ²Arab ²Acemistâna
Üzüm ĥoşâbı ŝavmıñ viŝâli
Egerçi olmazsa iftâr olur mı 4 Ŝarf ider aķçeyi ģisâbın ŝormaz
²Azm idüp emlâki üstinde durmaz

73  Mısra, 11’li hece ölçüsüne uymamaktadır. 74  Mısra, 11’li hece ölçüsüne uymamaktadır.

182 183
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I

Gübreniñ bahâsı eline girmez 11 Ŝarf itme mâlıñı cânıña yazıķ


²Aķlın Allâh almış olmuş dîvâne Rençbere virmeden ķalmadı azıķ
Var şunuñ taģtında bir kebir ķazıķ
5 Az ķaldı ²ulemâ ķalmadı velî Atarsıñ šopları olmaz ceb-ĥâne
Ümmet-i Muģammed ŝapıtdı yolı
Emlâk ŝâģibiniñ kâffesi deli 12 Nažar ķıl ²ibretle ķaldır niķâbı
Ģınša bulmaz muģtâc olmuş ŝamana Yoķdur şu kâfiriñ źerre śevâbı
Budur Malašya’nıñ śânî ĥarâbı
6 Evvel bahâr olur boyu uzanur Gün bugün olmaķda olur vîrâne
Emlâk ŝâhibi żararlı rençber ķazanur75
Boz ²abâ bulmayan şimdi düzenür 13 İsteme dünyâda ²izz ile şânı
Çuķa ŝaķu ile ŝarma miltana Eger ķıtlık olsa n’idersiñ anı
Ekl olur mı cehennemiñ ķašrânı
7 Rençber olan ĥâ³in ešrâfa baķar Naŝîģatim budur pîr ü civâna
Kemîne šıngayı cebine ŝoķar
Emlâk ŝâhibiniñ cigerin yaķar 14 Seniñ tarlañ baġçeñ var ya ben n’ideyim
Sînesin bişirir ider biryâne Başım alup ķanķı diyâra gideyim
²Azm idüp İslâmbol’u şekvâ ideyim
8 Kerem ķıl efendim gel alup ŝatma Aģvali ²arż idem ol Ģamîd Ĥân’a78
Ģelâlce mâlıñı ģarâma ķatma 15 ²Aķlıñı cem² eyle bıraķ sevdâsın
Afyon baġçesi semtinde yatma76 Gerçi ģelâl ise çıķar fetvâsın
Ŝoñra gülünç olmayasın düşmâna Meydâna ķoyayım anıñ taķvâsın
Eger inanmazsañ gel imtiģâna
9 Ģażret-i Âdem’den berü kimse ekmemiş77
Ĥabîśiñ šoĥumın kimse dikmemiş 16 Añma iki gözüm gel olsun kâfî
Şu ķadar tarlaya gübre çekmemiş Şunı îcâd iden bir aģmaķ ŝûfî
Anlarda yoķ muydu hîç ²aķıl-dâna Yudmak ister her dem ol kûh-ı Ķâf’ı
Nefsine žulm itmiş uymuş şeyšâna
10 Terk itme dünyâda nâmûs u ²ârı
Šoldurma ŝandukı az olsun kârı 17 Malašya’ya ŝanki tuģfe getürdi
Ŝonra çekmeyesin âh ile zârı Gül-şân idem dirken ĥâra yitirdi
Ŝoyarlar mâlıñı idüp ²uryâne Fuķarânıñ emlâkini batırdı
75  Mısra, 11’li hece ölçüsüne uymamaktadır.
Zaĥîre bulmazlar ķoya ķażġana
76  Mısra, 11’li hece ölçüsüne uymamaktadır.
77  Mısra, 11’li hece ölçüsüne uymamaktadır. 78  14. dörtlük, 12’li hece ölçüsüyle nazmedilmiş.

184 185
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I

18 Cem² olup ķız gelin düşdi yazıya 25 Ben bu derdiñ ķanķı birine yanam
Ot ķalmadı ķoyun ile ķuzıya Tilkiler ķurt olmuş ķurt oldı ġanem
Ĥınšanıñ ölçegi çıķar ġâziye Dînleri dînârdır nisvânı ŝanem
Yazıķ šul ĥatuna öksüz oġlana Ekśerîniñ evi oldı put-ĥâne

19 Ķız oġlana oġlan ķıza ķarışdı 26 Memleket derûnun ķuzġun bürüdi
Eger düşmân ise anda barışdı Gitdi ĥânedânlar ismi çürüdi
Nefs ü şeyšân ara yere girişdi Ģükûmet ķaŝrına baķķal yüridi
Afyon baġçesi oldı kerĥâne Yer ķalmadı fülân ibni fülâna

20 Kimi serĥoş olmuş kimisi ayıķ 27 Bulmadım cihânda bir ŝâdıķ yârı
Hîç bir iş ķalmadı ol Ģaķķ’a lâyıķ Aldı beni fuķarânıñ efkârı
Nâ-maģremlik yaŝaķ hep açıķ ŝaçıķ Târîĥ üç yüz birde işbu eş²ârı
²Âr u nâmûs gitdi šoldı meydâna Yâdigâr eyledim cümle iĥvâna

21 Kimi ĥırsız olmuş kimisi ķâtil 28 Ģarâmdır ĥabîśiñ kesb ile kârı
Kiminiñ burnundan fitil fitil Ķılarsız maģşerde âh ile zârı
Afyon ŝaģibi faķir ile šırtıl Terk itme gülşeni šolaşma ĥârı
Açdan ölmüş var mı ŝor ĥâne ĥâne Afyon başında dönme pervâne79

22 Yüzüm šutdum ol Ģażret-i Ĥallâķ’a 29 Ķarışma ģikmete her işi ģaķdır


İster i²lân olsun Şâm’a ²Iraķ’a Fi’l-cümle esrâra Mevlâ šanıķdır
Ben bir efkâr ile düşdüm merâķa Necâtî içinde bir şey³i yoķdur
Anıñ içün şürû² itdim destâna Bend it mekkareñi ŝalma insâna

23 Çalar çarpar pes mâlıñdan artırır DESTÂN-I İĢRÂĶ-I ŚÂNÎ


Ŝâdıķâne ²avrat seni batırır
Düşmânıñı firâşıñda yatırır
82 (A: 50a-57a)
Arada bozılur ²ahd ü peymâna

(11’li hece ölçüsü)


24 Azdıķça azdılar şimdiki insân
Merģamet ķalmadı döndükçe devrân
1 Diñle kelâmımı ey ibni insân
Ya Mehdî ĥurûcı ya ŝâhib-ķırân
İģrâķ-ı śânîyi ideyim beyân
Nažar ķıl ki başa gelsin šûfâna
79  Mısra, 11’li hece ölçüsüne uymamaktadır.

186 187
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I

Ehl-i Malašiyye oldı perîşân Malašya çârşûsı oldı bir yazı


Rûz u şeb aġlatdı pîr ü civânı Ķalmadı dükkânıñ nâm u nişânı

2 Neccâr oġlı dükkânından šutuşdı 9 Žuhûra gelmekde veled-i zinâ


Yanġın yanup her šarafa yetişdi Tekebbür oldılar cümle aġniyâ
Žâlim ĥırsız ara yere girişdi Bilmem ne gidişdir gidişler fenâ
Yaġmalayup mâlı šutdı pinhânı Kâffe menhiyyâtlar oldı ²ayânî

3 Bu ednâ pendimi šut iki gözüm 10 Diķķatle efendim bir nažar ķılıñ
Gerçi maķbûl ise söyleyem sözüm Baķıñ şu iģrâķa bir ²ibret alıñ
Çınarlı Câmi²ye pek yandı özüm Bu belâyı sizler ol Ģaķ’dan biliñ
Çıķdı âsumâna šozu dumanı Bu yüzden kimseye ķılmañ bühtânı

4 Noķŝân kesle eyle egri šırâzı 11 Dükkân ŝâģibiniñ ķırıldı beli


Aģmaķ bulurlarsa yolarlar ķazı Ķapandı söylemez ol bülbül dili
Gitdi Malašya’nıñ ķalmadı feyżi Sersem gibi herkes şaşırdı yolı
Ķorķarım bulmazlar bir loķma nânı Ķalmadı insânıñ tâb u tüvânı

5 ²Aķlını cem² eyle behey bî-çare 12 Ķılarlar namâzı du²âya šurmaz


Šarîķ-i Ģaķķ’a gel gezme âvâre Beş para ŝadaķa źekâtı virmez
Çirk-âba šaş atma eyle müdâra Sâ³illeriñ kimse ģâlini ŝormaz
Şimdi ne ģaķ yere dökerler ķanı Nažar ķılıñ başa gelen šûfânı

6 Raģm eyle efendim ey Ġâzî Ĥünkâr 13 Nažar ķıl ²ibretle ķaldır niķâbı
Faķîr fuķarâlar ider âh u zâr Yoķdur ²âŝîleriñ źerre śevâbı
Oldı ahâlîye bir ²ažîm efkâr Oldı bu çârşûnuñ leylen ĥarâbı
Belki bunlar terk iderler vašanı Âh idüp aġlatdı iģrâķ-ı śânî

7 Ziyâde aluben noķŝân ŝatarlar 14 Geliñ ey ķardaşlar tevbe ķılalım


Ģarâm kesbi ģelâline ķatarlar Şerî²at râhına šoġrı gidelim
Vaķt-i ŝalâ dükkânında yatarlar Ĥudâ’nıñ nehyini gel terk idelim
Girmez ķulaġına Tañrı eźânı Tefekkür ķılalım ol ķabristânı

8 Ķudret ķalemiyle yazılmış yazı 15 Naŝîģat idersem eylemez te³śîr


Ģaķ’dan ġayrı kime idek niyâzı Lisânından çıķan hep küfür kâfir

188 189
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I

Ne gelür destinden ne yapsun şâ²ir Bize daĥl idenler bulmasun cinân


İšâ²at ķılmazlar emr-i Sübģân’a Görmesün cennetde ģûr u ġılmânı

16 Bu belâ ķullardan degildir ģâşâ 23 Ķalmadı cihânda ehl-i ŝadâķat


Te³śîr itdi iģrâķ türâb u šaşa Gün-be-gün artmaķda ehl-i ēalâlet
Raģm eyle sulšânım gel vâlî paşa Ne yapsun fâsıķa erbâb-ı devlet
Ĥaber-dâr idegör âl-i ²Ośmân’ı Öyle kimseleriñ nârdır vašanı

17 Helâk itdi iģrâķ yandı binâsı 24 Kimisi mest olmuş kimisi ayıķ
Bilmem ne olacaķ âĥir esâsı Hîç bir iş ķalmadı ol Ģaķķ’a lâyıķ
Yetişir efendim nâsıñ du²âsı İģrâķ-ı ûlâya bu oldı fâyıķ
Kimseye mülk olmaz bu dünyâ fânî Diñlemez şu yanġın aŝla fermânı

18 Hidâyet eylesün saña Źü’l-Celâl 25 İstihzâ iderler biri birini


Dünyâ vü âĥretde virmesün melâl ²İŝyânıñ baģrine atar serini
²Ömrüñ mezîd olsun bulmasun zevâl Bey² iderler cehennemden yerini
Ķahr eylesün Allâh kebir düşmânı Çıķarmaz içinden nefs ü şeyšânı

19 Fuķarâya şâhım yâ kimler baķar 26 Sülûk-ı İslâm’ı elden ķodılar


Ķuru sebebiyle yaşları yaķar Cebr ile yetîmiñ mâlın yediler
Yetîmleriñ âhı semâya çıķar Araķıya imâm ŝuyı didiler
Billâhî ditredir ²arş-ı Raģmân’ı Ĥašâ žann eylemez ķılar küfrânı

20 Ger Ģaķ’dan olmaz ise deprenmez seng 27 Ķalb gözi a²mâdır ol ģaķķı görmez
Şu denî dünyâya çekme gel emek Esrâr-ı İlâhî’ye hîç ²aķl irmez
²İŝyân bizleriñdir kime ne diyek İmâmıñ ŝaġ yanın kimseye virmez
Zîrâ incitdiler ehl-i îmânı Ŝûretâ gösterir pes ŝûfiyânı

21 Kelâm-ı kibârdır diñle ķafâ-dâr 28 ²Âlemiñ ifsâdı münâfıķ başı


Dilde rumûzumı eyledim esrâr İbni Selûl miśli cihân ķallâşı
Bize ša²n eyleme olursın ġaddâr Nâsı tefrîķ itdi Ģasan-ı Kâşî
Ŝaçdım cevâhirle dürr ü mercânı Ĥarâb itdi ²Arab ²Acemistân’ı

22 Loķmân bulamadı ecele dermân 29 Fırķa fırķa oldı millet-i İslâm


Mâlik olamadı mülke Süleymân Ya šaġlarda iskân ya belde-i Şâm

190 191
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I

Raģmeti beldeniñ gitdi bi’t-temâm Ģaķķ’a ģamd idiñiz girmeñ vebâle


Ĥazân oldı el³ân bâġ u bostânı Aġlatdı rûz u şeb ins ile cânı

30 Silinmiş süngerle nûr-ı İlâhî 37 Ĥudâ’nıñ nehyine ķadem baŝarlar
Serine tâc itmiş şeyšân külâhı Eger pend idersem baña küserler
Rûz şeb artırdılar rûy-ı siyâhı Depretme lisânıñ diliñ keserler
Ķalmadı elbetde pes ²âķılânı Şimdiki insânlar ider šuġyânı

31 ²İlm-i şeyâšîni ķıldılar ezber 38 Böyle taķdîr itmiş ol Bârî Ĥudâ


Ne yapdı sizlere Ģażret-i ²Ömer Pes Ģaķķ’ıñ yolına cânımız fedâ
Billâh ķabûl itmez sizleri Ģaydar Źekât ŝadaķayı ķılmazlar edâ
Redd itdiler Bekr ü ²Ömer ²Ośmân’ı Defterlere šoldururlar ²iŝyânı

32 Semâdan indirdi Cibrîl-i emîn 39 Kimisi aġlayup kimisi güler


Nâsa te³śîr itmez Furķân-ı mübîn Kimisi âh idüp göz yaşın siler
Mü³mini źemm ider kâfir-i bî-dîn Ba²żısı ol Ģaķ’dan pes dilek diler
Ķalmadı cihânda ĥavf-ı Rabbânî Ekśerî ešrâfdan ider seyrânı

33 Şu denî mekkâre içün virir düzeni 40 Ŝûretâ ķalmadı mürşid-i kâmil


Šoldurur ģarâmla ķara ķazġanı Şimdilik az ķaldı ²ilmiyle ²âmil
Görmez gözündeki çifte hezeni Herkes umdıġına olamaz nâ³il
Ġayrıdan gösterir ŝapla ŝamanı Zirâ²at olmazsa olmaz ĥarmanı

34 Felek ĥânedânı ayırdı seçdi 41 Kerem ķıl efendim eyle gel diķķat
Tilkiler arslanıñ postuna geçdi Ednâ kelâmıma eyle gel şefķat
Şimdi her iş ģikmet taģtına düşdi Naģnü ķasemnâya yoķdur ķanâ²at
Žulümler ķapladı ol âsumânı Taķsîm-i ķısmetde ol âb u dânı

35 Şeyšân firâr idüp šaġlara ķaçdı 42 Yüzüm šutdum ol Ģażret-i Ĥallâķ’a


²İŝyânıñ deryâsı serlerden aşdı İster i²lân olsun Şâm’a ²Iraķ’a
Döküldi yüz ŝuyı yerlere geçdi Ben bir efkâr ile düşdüm merâķa
Bıraķdılar elden ģaķķ-ı cîrânı Anıñ içün taģrîr itdim destânı

36 Pek kebir belâdır gelmez kemâle 43 Zâhidler terk itdi ŝavm u ŝalâtı
Gelmezdi bu iģrâķ fikri ĥayâle Ġanîler terk itdi ģaccı źekâtı

192 193
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I

Himmet-i mürşiddir eyledi iģsân Himmet-i mürşiddir eyledi iģsân


Ķaldı derûnumda ²ahd ü peymânı Ķaldı derûnumda ²ahd ü peymânı

44 Ciger iģrâķ olup beñzer kebâba 51 Hidâyet eyledi Ģażret-i Allâh


Hîç bir söz yoķdur raķı vü şarâba Bizi irşâd iden Ģâcı Feyżullâh
Ģaķķ’ıñ belâları gelmez ģisâba Ednâ bendesiyem pes rûy-ı siyâh
Nažar ķıl ģadîśe yoķla Ķur²ân’ı Ķašreyi terk itdim aldım ²ummânı

45 Bu bir fânî ġaddâr kimseye ķalmaz 52 Râh-ı Ģaķ’dan bir dem eylemem firâr
Merâķla milletiñ hîç yüzi gülmez Šarîķ-i Naķşî’de ķılmışam ķarâr
Şu gidişe Peyġamber Ģaķ râżı olmaz Kendi derûnumda gizledim esrâr
Atdılar yoķ yire dîn ü îmânı ²İlm-i bâšın ile šutdum ²irfânı

46 Bu nâsıñ sülûkı çıķar mı başa 53 Bulmadım cihânda bir ŝâdıķ yârı


Şimdi ²adûlarla düşdük ŝavaşa Aldı beni şu iģrâķıñ efkârı
Gerçi žuhûr itse bir ²âdil paşa Târîĥ üç yüz altı işbu eş²ârı
Ref² ide bu fısķı söylene şânı Yâdigâr eyledim gül ü gül-şânı

47 Ķarışdı her işe millet-i küfrân 54 Teşrîn-i evveliñ yigirmi dördi


Fuķarâ perîşân olmaķda el³ân Ķašı iģrâķ olup ķalmadı ferdi
İšâ²at eylemez zevcine nisvân Šayandı sâriķler dükkâna girdi
Bulunmaz bu derdiñ şimdi dermânı Az ķaldı vireler cism ile cânı

48 Selâm olsun cümle iĥvânımıza 55 Pes tehî söylemez şâ²irler kelâm


Muģibb-i ŝâdıķî emśâlimize Aĥir-i zamândır böyle bir eyyâm
Baķmayalar sehv ü noķŝânımıza Şimdi destânımız bulmaķda ĥitâm
Beşer ģasebiyle olur noķŝânı Ĥaber-dâr ideyim ol Ģamîd Ĥân’ı

49 Tefekkür eyle gel bıraķ sevdâsın 56 Tefekkür ķılmazlar mevti memâtı


Ĥırsızlıķ ģelâlsa çıķar fetvâsın Yoķsa nûş itdik mi âb-ı ģayâtı
Meydâna ķoyayım anıñ taķvâsın İçinde neyiñ var behey Necâtî
Eger inanmazsañ al imtiģânı Ehl-i taķvâlarıñ geçdi zamânı

50 Ša²n itme nažmıma ey ehl-i ²irfân 51 Hidâyet eyledi Ģażret-i Allâh


Benim bu sözlerim ĥalķa nümâyân Bizi irşâd iden Ģâcı Feyżullâh

194 195
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I

Ednâ bendesiyem pes rûy-ı siyâh Söyleyem aģvâlim dîn ķardaşıma


Ķašreyi terk itdim aldım ²ummânı Ŝoruñ iĥvânlardan alıñ ĥaberi

52 Râh-ı Ģaķ’dan bir dem eylemem firâr 2 N’idem şimden gerü bostânı bâġı
Šarîķ-i Naķşî’de ķılmışam ķarâr Gitdi yigitligiñ ķalmadı çaġı
Kendi derûnumda gizledim esrâr Ben olmuşam Sulšân ²Azîz çerâġı
²İlm-i bâšın ile šutdum ²irfânı Ŝoruñ İslâmbol’dan alıñ ĥaberi

3 Bulmadım kendime muģibb-i ŝâdıķ


53 Bulmadım cihânda bir ŝâdıķ yârı
Emśâlim miśillû baña mušâbıķ
Aldı beni şu iģrâķıñ efkârı
Nažmımdan añlamaz ģekîm-i ģâźıķ
Târîĥ üç yüz altı işbu eş²ârı
Ŝoruñ ²âriflerden alıñ ĥaberi
Yâdigâr eyledim gül ü gül-şânı

4 İstemem redd itdim şöhreti şânı


54 Teşrîn-i evveliñ yigirmi dördi
Ĥâŝŝa ²askerinde imâm-ı śânî
Ķašı iģrâķ olup ķalmadı ferdi
Çoķ zamân İslâmbol’da šutdum mekânı80
Šayandı sâriķler dükkâna girdi
Ķuleli Ķışlası’ndan alıñ ĥaberi
Az ķaldı vireler cism ile cânı

5 Kerem ķıl źemm itme gel alma âhım
55 Pes tehî söylemez şâ²irler kelâm
Dergâha šutarım rûy-ı siyâhım
Aĥir-i zamândır böyle bir eyyâm
Şimdi destânımız bulmaķda ĥitâm Ģaķ’dan ġayrı şimdi yoķdur penâhım
Ĥaber-dâr ideyim ol Ģamîd Ĥân’ı Geliñ derûnumdan alıñ ĥaberi

56 Tefekkür ķılmazlar mevti memâtı 6 Kimi süvaridir kimi piyâde
Yoķsa nûş itdik mi âb-ı ģayâtı
Kimlere aģvâlim idem ifâde
İçinde neyiñ var behey Necâtî
Çoķ cefâ çekmişem ģadden ziyâde
Ehl-i taķvâlarıñ geçdi zamânı
Ŝoruñ żâbıšândan alıñ ĥaberi
83 (A: 57a-58a)
7 Naŝıl ²adûlarla ķılam ŝavaşı
(11’li hece ölçüsü) Baña çoķ gördiler cüz³î ma²âşı
Necâtî baġrıña baŝ türâb šaşı
1 Ben bir teķâ²üdüm kendi başıma
Ehl-i Malašya’dan alıñ ĥaberi
Bil ki irmişimdir yetmiş yaşıma
80  Mısra, 11’li hece ölçüsüne uymamaktadır.

196 197
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I

DER-ĢAĶĶ-I NECÂTÎ EFENDİ BERÂY-I DÎVÂN-I NECÂTÎ EFENDİ

(A: 59b) (A: 60b)

Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün

1 Tehî žann itme güftâr-ı ģaķîķatdan bu dîvânı 1 Ģayât-ı câvidânı bul tilâvet it şu dîvânı
Aķıtmışdır Necâtî ĥâmesinden âb-ı ģayvânı Çıķar bir bir derûnuñdan bunuñla mekr-i dîvânı

2 Bıraķmaķdır hüner âśâr ile bir nâm dillerde


Giderse kendi ger ķalsun cihânda şöhret ü şânı 2 Ķılup tenvîr-i ebŝâr-ı ģaķîķat gûş-mâl eyle
Temîme eyle ŝadrıñda ķatı bil ģırz-ı cân anı
Ketebehü’l-faķîr Necef min kelâm-ı Ģarîm 1308
3 Denâ³isden beri olmaķ dilerseñ ģıfž-ı feģvâ ķıl
DER-ĢAĶĶ-I NECÂTÎ EFENDİ Ŝaķın ša²n itme ey ŝûfî temâmet eyle iź²ânı

(A: 60) 4 Ledünnî ²ilmini bilmez mažâhirde olan ²âlim


Bu özge źevķ-i tenhâdır degildir herkesiñ nânı
Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün
5 Şarâb-ı nâb-ı fikrinden Necâtî dür niśâr itmiş
1 Ģaķîķat-bîn olan ŝâģib-suĥan gördükde dîvânı Olur mı her suĥan şâhım suĥanlar içre aķrânı
Dür-efşân-ı maźâmîninden alur feyż-i rûģânî
6 Gelüp Mecnûn gelüp Ferhâd bu bâġı olmasun seyrân
2 Suĥan-pîrâ olan aŝģâb-ı im²âna ġanîmetdir Nice Şîrîn ile Leylâ bu bâġıñ oldı derbânı
Bu ra²nâ ravżadan alsun meşâma bûy-ı cânânı
7 Ģarîmâ šayy-ı güftâr it dükenmez vaŝf-ı a²lâsı
3 Necâtî’niñ bu âśârı cihâna oldı revnaķ-baĥş Bütün dünyâyı seyr itseñ bulunmaz aña bir śânî
²Aźâb-ı dûzaĥa yâ Rab ebed gösterme sen anı
Ketebehû İsmâ²il Ģarîm Şerbetci-zâde
Ģarrerahû ve nažemehû Ģüseyn Nâžım-ı Erżurumî 1308

198 199
SONUÇ

Kaynaklarda hakkında herhangi bir bilgi bulunmayan Necâtî’nin bi-


linen tek eseri Divan’ıdır. Divan’ındaki şiirler, Necâtî’nin hayatı ve edebî
şahsiyeti hakkında önemli bilgilere ulaşmamızı sağlamıştır. Bunları şu şe-
kilde özetleyebiliriz:
Şairin asıl adı Muhammed Necâtî’dir. Malatyalıdır. Doğum ve ölüm
tarihlerine dair elimizde bir bilgi bulunmamaktadır. Ancak bazı şiirlerin-
den anlaşıldığı kadarıyla 19. asrın ilk yarısında doğmuş ve muhtemelen
20. asrın başlarında vefat etmiştir. Şiirlerinde genellikle Necâtî mahlasını
kullanan şairin bir diğer mahlası ise Fehmî’dir. Divan’ından şer²î ve bâtınî
ilimleri tahsil ettiği ve Nakşibendî tarikatının Hâlidiyye koluna bağlandı-
ğı anlaşılmaktadır. Osmanlı arşivlerinde Ahmed Cemal adında bir oğlu
olduğu kayıtlıdır. Mesleği imamlıktır. Uzun yıllar Kuleli Kışlası’nda
imam olarak görev yapmıştır.
Necâtî, şiir geleneği içerisinde divan şiiri ve halk şiiri arasında sayıla-
bilecek bir yerde durur. Manzumelerinde hem aruz hem de hece veznini
kullanmıştır. Klasik Türk edebiyatından kaside, gazel, kıt²a, murabba²,
tahmis ve tesdis nazım şekilleri yanında halk şiirine ait koşma, semai ve
destan gibi nazım şekilleriyle şiirler kaleme almıştır.
Necâtî, mutasavvıf bir şairdir. Şiirlerinin önemli bir bölümünü
tasavvufî neşve ile söylemiştir. Bu yüzden Divan’ında geniş halk kitlele-
rine ulaşma arzusuyla yazdığı didaktik tarafı ağır basan manzumeler hayli
fazladır.
Divan’da hikemî tarzda söylediği şiirlerinde Nâbî etkisi hemen his-
sedilmektedir. Bu şiirlerinden şairin devrindeki sosyal aksaklıklara karşı
duyarsız olmadığı anlaşılmaktadır.
Muhammed Necâtî, aruzla ve heceyle söylediği şiirlerinde genellikle

200 201
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I

sade bir dil kullanmıştır. Dili açık, samimî ve pürüzsüzdür. Heceyle yaz-
dığı şiirlerinde Malatya ağzında yaygın olarak konuşulan kelimelere yer
vermiştir. Divan şiiri nazım şekillerinde ise şairin geleneğe uygun maz-
munları, benzetmeleri ve sembolleri kullandığı görülmektedir.
Şairin aruz ve hece ölçüsünü uygulamada başarılı olduğu söylenemez.
Divan’da vezin kusurlarına sıkça rastlanmaktadır. Özellikle hece ölçüsüy-
le yazdığı şiirlerinde ölçüye uymayan birçok mısra bulunmaktadır. Bazı
manzumelerde ise kafiye uyuşmazlığı dikkati çekmektedir.
Necâtî, yaşadığı şehre dair gözlemlerini de dile getirmiştir. Özellikle KAYNAKÇA
Aspozi’yi övmek amacıyla yazdığı murabba²sı başta olmak üzere destan
nazım şekliyle kaleme aldığı şiirlerinde Malatya’nın 19. yüzyıldaki sosyal
yaşamına dair önemli bilgiler vermektedir.
Sonuç olarak 19. yüzyılda yaşamış Muhammed Necâtî’nin üslubu ve
edebî kişiliğiyle, hem divan hem de halk şiiri tarzında manzumeler kale-
me almış nevi şahsına münhasır bir şair olduğunu söyleyebiliriz. Yaşadığı
Ahmet Rasim, Ramazan Sohbetleri, İstanbul, 1967.
asrın önemli ve şöhretli şairleri arasında yer alamamış olmasına rağmen
kendine has söyleyişi ve samimî üslubu, onu diğer şairlerden ayırmakta- Andrews, Walter, Şiirin Sesi Toplumun Şarkısı, İletişim Yayınları, İstanbul, 2001.
dır. Bu çalışma vesilesiyle Necâtî’nin hayatı ve şiirleriyle ilgili yapılan de-
Arslan, Mehmet, Sivaslı Gulâmî Dîvânı, Asitan Yayınları, Sivas, 2009.
ğerlendirmelerin Malatya’nın kültür tarihine katkıda bulunacağını ümit
ettiğimizi de ifade etmek istiyoruz. Arslan, Mehmet, Tayyar-zâde Atâ Osmanlı Saray Tarihi Târîh-i Enderûn, C.III,
Kitabevi Yayınları, İstanbul, 2010.
Aksoyak, İsmail Hakkı, “Feyzullah Efendi‟nin Mesâiri ile Lutfî’nin Ferdî’nin
Bilâdiyesine Zeyli”, Gazi Üniversitesi Gazi Eğitim Fakültesi Dergisi (Özel Sayı),
2007, s.37-51.
Aytaç, İsmail, Malatya Türk-İslam Dönemi Mimari Eserleri II, Malatya Kitaplığı
Yayınları, İstanbul, 2013.
Başbakanlık Osman Arşivi, DH.MKT, 120/23.
Başbakanlık Osman Arşivi, DH.MKT, 1771/34.
Başbakanlık Osmanlı Arşivi, DH.SAİD, 171/69.
Boşkov, Vanço, “Türk Edebiyatında Şehir Şiirleri ve Şehir Mersiyeleri”, Atatürk
Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Araştırma Dergisi, S.12, Erzurum, 1980, s.69-70.
Bilkan, Ali Fuat, “Ramazaniyyelerde Zihniyet Değişmelerinin İzleri”, Osmanlı
Şiirine Modern Yaklaşımlar, L&M Yayınları, İstanbul, 2006.
Mehmet Çavuşoğlu, “Taşlıcalı Dukakin-zâde Yahya Bey’in İstanbul Şehrengizi”,
İstanbul Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Dergisi, C.XVII, Ağustos 1969, s.73-108.
Çavuşoğlu, Mehmet, Yahyâ Bey, Yûsuf u Zelîhâ, İstanbul, 1979.
Çelebioğlu, Âmil, Ramazannâme, Tercüman 1001 Temel Eser, İstanbul ?.

202 203
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I

Çelebioğlu, Âmil, “Dinî-Tasavvufî Edebiyatımızda Ramazan” Eski Türk Edebiyatı Kâtib Çelebi, Kitâb-ı Cihânnümâ li-Kâtib Çelebi, (tıpkıbasım), Türk Tarih Kurumu
Araştırmaları, İstanbul, 1998, s.697-701 Yayınları, Ankara, 2009.
Çelebioğlu, Âmil, “Türk Edebiyatında Manzum Dinî Eserler”, Eski Türk Edebiyatı Kavruk, Hasan, Özer, Metin, Geçmişten Günümüze Malatya Şairleri, Malatya
Araştırmaları, MEB Yayınları, İstanbul, 1998, s.348-365. Belediyesi Kültür Yayınları, Malatya, 2006.
Dilçin, Dehri, Yûsuf u Zeliha, İstanbul, 1946. Köktekin, Kazım, Süle Fakih’in Yûsuf u Zelihâsı, (Atatürk Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü Yayımlanmamış Doktora Tezi), Erzurum, 1994.
Demirbağ, Hasan, Fırat, Fahreddin, Medeniyetin Beşiği Malatya, Malatya Kitaplığı
Yayınları, İstanbul, 2013. Kur’ân-ı Kerîm Meâli, DİB Yayınları, Ankara, 2009.
Demirel, Mustafa, Kemal Paşazâde, Yûsuf u Zelîhâ, KTBY, Ankara, 1983. Kurnaz, Cemal, “Arayıcızâde Hüseyin Ferdî ve Derviş Ömer Efendi’nin
Bilâdiyeleri”, Journal of Turkish Studies/Türklük Bilgisi Araştırmaları (Abdülbaki
Dursunoğlu, Halit, “Klasik Türk Edebiyatında Ramazan Konulu Şiirler”, Atatürk
Gölpınarlı Hatıra Sayısı), XIX 1995, Harvard Üniversity, s.299-316.
Üniversitesi TAED, C.10, S.22, Erzurum, 2003, s.9-29.
Kurtoğlu, Orhan, “Divan Şiirinde Mahlas Değiştiren ve Birden Fazla Mahlas
Eflatun, Muvaffak, “Şehir Medhiyelerine Bir Örnek: Akşehir Medhiyesi” Türk
Kullanan Şairler”, Bilig, S.38, 2006, s.71-91.
Kültürü ve Hacı Bektaş Velî Araştırma Dergisi, S.26, 2003.
Levend, Agâh Sırrı, Türk Edebiyatında Şehr-engizler ve Şehr-engizlerde İstanbul,
Eminoğlu, Emin, Destân-ı Yûsuf, İstanbul, 2008.
İstanbul, 1958
Erdoğan, Mustafa, “Abdüllatif Râzî ve Ankara Methiyesi”, Türk Dili, S.550, Ekim
Levend, Agâh Sırrı, “Divan Edebiyatında Hikâye” TDAY Belleten, Ankara, 1967,
1997, s.356-359.
s.71-117.
Erdoğan, Mustafa, “Gözden Kaçmış Bir XVI. Asır Şâiri: Celâl-zâde Mustafa’nın
Macit, Muhsin, “Münâcât”, TDVİA, C.31, İstanbul, 2006, s.563-565.
Oğlu Mahmûd Efendi ve Konya, İstanbul ve Edirne Medhiyeleri”, Celal Bayar
Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, C.10, S.2, 2012, s.300-325. Necâtî, Dîvân-ı Necâtî-i Malatyevî, Milli Kütüphane. Yz A 8876.
Erdoğan, Kenan, “Türk Edebiyatında Şehir Şiirlerine Bir İlâve: Aspozi ve Hakkında Niyâzî Mısrî Mehmed b. Ali Malâtî, Dîvân, 06 Hk 2309.
Yazılmış Dört Şiir”, Dergâh Edebiyat Sanat Kültür Dergisi, C.VIII, S.91, Eylül 1997,
Pala, İskender, “İskender mi Zülkarneyn mi?” Akademik Divan Şiiri Araştırmaları,
s.18-20.
İstanbul, 2003, s.285-315.
Erdoğan, Kenan, Niyâzî-i Mısrî Dîvânı, Akçağ Yayınları, Ankara, 2008.
Ramazan Kitabı, (Haz.) Özlem Olgun, İstanbul, 2001.
Güler, Kadir, “XIX. Asır Şuarâsından Ârifî ve Pesendî’nin Kütahya Methiyeleri”,
Onur, Naci, Yusuf u Züleyhâ, Ankara, 1991.
Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, S.7, Kayseri, 1996, s.279-285.
Örs, Hayrullah, Moltke’nin Türkiye Mektupları, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1995.
Güngör, Zülfikar, “Tâhirü’l-Mevlevî’nin Hallâc-ı Mansûr’a Dair Risalesi” Ankara
Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Ankara, 1999, S.XXXIX, s.581-597. Schimmel, Annemarie, “Alman Gözüyle Divan Edebiyatı”, Osmanlı Divan Şiiri
Üzerine Metinler, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 1999.
Güzel, Abdurrahman, Dinî-Tasavvufî Türk Edebiyatı, Akçağ Yayınları, Ankara,
2006. Selçuk, Bahir, “Bir Şehir Medhiyesi: Nergisî’nin Saray Kasidesi”, International
Journal of Language of Language Academy, Volume 2/3, 2014, s.27-39.
İbrahim Refik, Ramazan Medeniyeti, İstanbul, 2000.
Seyyid Kutub, Kur’ân’da Edebî Tasvîr, (Çev.) Süleyman Ateş, Hilal Yayınları,
Işık, Adnan, Malatya 1830-1919, İstanbul, 1998.
Ankara, 1969.
Kahraman, Seyit Ali, Dağlı, Yücel, Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi, IV. Kitap, Yapı
Şemsettin Sâmî, Kâmûsu’l-A’lâm, C.I, Kaşgar Neşriyat, Ankara, 1996.
Kredi Yayınları, İstanbul, 2001.
Şentürk, Ahmet, Gülseren, Mehmet, Malatya’lı Şairler Antolojisi, C.I, Malatya,
Karahan, Leyla, Erzurumlu Darir, Kıssa-i Yûsuf, Ankara, 1994.
1990.
Karasoy, Yakup, Orhan Yavuz, “Nüvîsî ve “Şehrengîz-i İstanbul”u”, Selçuk
Tarihte Ramazan, (Editör) Ertuğrul Tarık Kara, İzmir, 2006.
Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi, S.20, Güz 2006, s.1-20.

204 205
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I

Tatcı, Mustafa, Malatya’nın Gönül Sultanı Niyâzî-i Mısrî, Malatya Kitaplığı Yayınları,
İstanbul, 2013.
Tatcı, Mustafa, Niyâzî Mansûr-nâme, İstanbul, 1994.
Tezcan, Nuran, “Güzele Bir Şehrengizden Bakış”, Türkoloji Dergisi, C.XIV, 2001,
s.163-194;
Timurtaş, Faruk K., Eski Türkiye Türkçesi, İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi
Yayınları, İstanbul, 1977.
Tolasa, Harun, Sehî, Latîfî ve Âşık Çelebi Tezkirelerine Göre 16. YY’da Edebiyat DİZİN
Araştırma ve Eleştirisi, Ege Üniversitesi Yayınları, İzmir, 1983.
Tökel, Dursun Ali, Divan Şiirinde Mitolojik Unsurlar, Akçağ Yayınları, Ankara, 2000.
Türkmen, Taha Uğur, Edebiyatçılarımızın Kaleminden Ramazan, İstanbul, 2008.
Uçar, Melike, Klasik Türk Şiirinde Peygamberler, (Kahramanmaraş Sütçü İmam
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi),
Kahramanmaraş, 2006.
A C
Cevizbaşı • 173
Ünver, İsmail, “Çeviriyazıda Yazım Birliği Üzerine Öneriler”, AÜ DTCF Türkoloji
Dergisi, C.XI, S.1, Ankara, 1993. Âdem • 184 Cibrîl • 192
Üstüner, Kaplan, Divan Şiirinde Tasavvuf, Ankara, 2007. Aģmed • 159, 171
Alî • 106, 111, 130, 151, 152, 161, Ç
Yapıcı, Süleyman, Osmanlı Vilayet Sâlnâmelerinde Malatya (1869-1908), Malatya
Kitaplığı Yayınları, İstanbul, 2014.
179
Çamlıca • 172
Ammâr • 151
Yekbaş, Hakan, “Ramazanı Divan Şiiri Metinlerinden Okumak”, Dil ve Edebiyat Çarmuzi • 110
Araştırmaları Dergisi, S.6, 2012, s.173-230. Ašafı • 110
Çınarlı Câmi • 188
Yeniterzi, Emine, “Klasik Türk Şiirinde Ülke ve Şehirlerin Meşhur Özellikleri”, Aŝpozi • 109, 110
Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, Volume: 3, Issue: 15, 2010, s.301-334. Azrâ²il • 165
Yıldırım, Ali, Divan Edebiyatında Mahlas ve Mahlas-nâmeler, Akçağ Yayınları, D
Ankara, 2006. Dârâ • 121
B
Yıldız, Osman, Yûsuf u Zelihâ (Destân-ı Yûsuf), Ankara, 2008. Dolmabaġçe • 173
Baģr-i Sefîd • 133
Yinanç, Refet, Elibüyük, Mesut, Kanuni Devri Malatya Tahrir Defteri (1560), Gazi Banaz • 67, 82
Üniversitesi Yayınları, Ankara, 1983.
Baššâl Gâzî • 81 E
Bedeĥşân • 68, 120 Ēaģģâk • 155
Beglerbegi • 68, 133 Ebâ’l-Ķâsım • 107
Bekr • 124, 150 Ebû Bekr • 106, 130
Belĥ • 68, 120 Ebû Cehl • 132
Buĥârâ • 68, 120 Eyyûb • 157, 173

206 207
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I

F Mûsâ • 107, 108, 114


Fârûķ • 167 K Muŝšafâ • 107, 108, 113, 130, 132, T
144, 156, 159, 176,
Fâšıma • 151 Ka²be • 120, 132, 155, 164 Tecde • 110
Ferhâd • 199 Ķâf • 185
Feyżullâh • 114, 115, 195 Ķalaša • 172 N
Ü
Furât • 144 Kelîmullâh • 108 Naķş-bendî • 106, 111, 114
Üsküdar • 172
Ken²ân • 157 Nerîmân • 112, 123
Nîl • 144
G-H Kerbelâ • 130, 152, 159, 167
Y
Ġâzî Ĥünkâr • 188 Kisrâ • 121, 139
Ya²ķûb • 157, 165,
Ģâcı Bekdaş • 162 Kûfe • 151 O
Yemen • 176, 182,
Ĥˇâce O²śmân • 175 Ķuleli Ķışlası •197 Ośmân • 106, 130, 161, 167, 173,
Yezîd • 145, 151, 159,
175, 190, 192
Ĥâlid • 151 Yûsuf • 157
Ģamîd Ĥân • 174, 185, 195, 196 L
Ģamza • 151 Leylâ • 199 Ö
Ģaydar • 132, 167, 192, Loķmân • 117, 120, 123, 124, 125, Ömer • 106, 130, 161, 192
133, 137, 145, 148, 154, 175, 190
Z
Ģaydarpaşa • 173
Źâl • 123
Ĥıżr • 114, 146, 156 R Zehrâ • 151,
Ģicâz • 124 M Rûm • 161, 181,
Ģüseyn • 130, 167, Maģmûd • 171
Malašiyye • 110, 174, 176, 188,
Ģüseyn Nâžım-198 S
Malašya • 185, 188, 189
Ŝamsun • 175
Manšıķu’š-Šayr • 158
I-İ Seydî Baššâl • 136
Manŝûr • 142, 144, 165, 168
Iraķ • 186, 193 Ŝıddîķ • 167
Mecnûn • 199
İbni Selûl • 191 Sulšân ²Azîz • 197
Mehdî • 186
İsâ • 107 Sulšân Ģamîd • 171, 172
Mervân • 145, 151
İskender • 121, 127 Süleymân • 119, 121, 127, 158, 167,
Mesîģ • 109 169, 175, 176, 190
İslâmbol • 185, 197
Mıŝır • 183
İsmâ²il Ģarîm Şerbetci-zâde • 199
Miķdâd • 151
İsrâfil • 119 Ş
Muģammed • 107, 111, 116, 130,
İstanbul • 172, 173 132, 134, 135, 144, 159, 160, 171, Şâm • 155, 183, 186, 191, 193
176, 184, Şimr • 151
Murtażâ • 106, 130, 151 Şîrîn • 199

208 209

You might also like