Professional Documents
Culture Documents
Malatyali Necati̇ Di̇vani-Baskison
Malatyali Necati̇ Di̇vani-Baskison
NECÂTÎ DÎVÂNI
MALATYALI
NECÂTÎ DÎVÂNI
M A L A T Y A K İ T A P L I Ğ I
MALATYA VALİLİĞİ
MALATYA KİTAPLIĞI YAYINLARI
Edebiyat Dizisi 8
ISBN
................................
Birinci Baskı
Temmuz 2015
Sırrım, Cân-pârem, Kızım
Koordinatör Aslı’ya...
Prof. Dr. Hasan Kavruk
Yayın Kurulu
Çetin Şişman
Yahya Karakaya
Hasan Demirbağ
Faruk Korkmaz
Şeref Çakar
Editör
.....................
Tashih - Redaksiyon
................
Kapak Çizimi
Mustafa Düzleme
Proje Uzmanı
Abbas Bozkurt
Görsel Yönetmen
Nurullah Özbay
Kapak Tasarım
..................
Tasarım Uygulama
......................
Baskı ve Cilt
Promat Basım Yayın San.ve Tic. A.Ş.
Sanayi Mah. 1673 Sok. No. 34 Esenyurt / İstanbul
Tel: (0212) 622 63 63 Fax: (0212) 605 07 98
İletişim
Malatya Valiliği
Tel: (0422) 234 54 54 Fax: (0422) 234 54 54
e-mail:malatyakitapligi@hotmail.com
Proje Yapım
Bu eserin finansmanı Malatya Valiliği, Fırat Kalkınma Ajansı
ve Kayısı Araştırma Geliştirme ve Tanıtma Vakfı tarafından sağlanmaktadır.
Bu yayının içeriği, destekleyen kuruluşların görüşlerini yansıtmamakta olup
içerik ile ilgili sorumluluk yazar/yazarlara aittir.
DOÇ. DR. HAKAN YEKBAŞ
1976 yılında Sivas’ta doğdu. İlk ve ortaöğrenimini Sivas’ta tamamladı. 1999 yı-
lında Erzurum Atatürk Üniversitesi Kâzım Karabekir Eğitim Fakültesi Türk Dili ve
Edebiyatı Öğretmenliği Bölümünden mezun oldu.
Milli Eğitim Bakanlığına bağlı muhtelif okullarda beş yıl boyunca Türkçe
Öğretmeni olarak çalıştı. 2004 yılında Cumhuriyet Üniversitesi Türk Dili Bölümüne
Türk Dili Okutmanı olarak atandı.
2005 yılında Cumhuriyet Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve
Edebiyatı Bölümünde Hüdâyî-i Kadîm Dîvânı (Edisyon Kritik-Metin-İnceleme) adlı ça-
lışmasıyla yüksek lisansını, 2011 yılında Sebzî Divanı (İnceleme-Tenkitli Metin) adlı
çalışmasıyla da doktora öğrenimini tamamladı.
Yazarın Osmanlı kültürü ve edebiyatı konusunda değişik dergilerde yayımlan-
mış bilimsel makaleleriyle elinizdeki eserin dışında yayımlanmış üç kitabı (Sehî Bey
Divanı, Kitabevi Yayınları, İstanbul 2010; Türk Edebiyatında Hz. Ali ve Hz. Fâtıma
Mevlidleri, Asitan Kitap, Ankara 2012; Divan Şiirinde Ashâb-ı Kehf ve Râşih’in Ashâb-ı
Kehf Mesnevîsi, Kitabevi Yayınları, İstanbul 2012) bulunmaktadır.
Hâlen Cumhuriyet Üniversitesi Edebiyat Fakültesinde öğretim üyesi olarak gö-
revine devam eden Hakan Yekbaş, evli ve üç çocuk babasıdır.
SUNUŞ
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
15
ğı anlaşılmaktadır. Yine Divan’ın sonundaki hasbihal tarzında söylemiş istinsahlarına bile rastlanmaktadır. Bu da Divan’da birçok kelimenin
olduğu destanında yetmiş yaşına geldiğini ve bir süre İstanbul Kuleli okunmasını ve anlamlandırılmasını güçleştirmiştir.
Kışlası’nda imamlık görevini ifa ettiğini öğrenmekteyiz. Çalışmamız üç bölümden oluşmaktadır:
Şairin bilinen tek eseri, Milli Kütüphane 8876 numarada kayıtlı olan Birinci bölümde, şairin hayatı ve edebî kişiliği teferruatlı olarak ele
Divan’ıdır. Gayr-ı mürettep olan yazma Divan, toplam 60 varaktır. alınıp işlenmiştir. Kaynaklarda Necâtî ile ilgili herhangi bir bilgi bulun-
Yazma nüsha, aruz kalıbıyla söylenmiş 76 manzume ve hece ölçüsüyle mamasına karşılık Divan’ındaki bilgilerden hareketle hayatına ve edebî
kaleme alınmış 7 şiir ihtiva etmektedir. Divan’ın bilinen tek bir nüshası şahsiyetine dair önemli bilgilere ulaşılmıştır.
bulunmaktadır. Söz konusu ünik nüsha, Milli Kütüphanedeki kayıtlara
İkinci bölümde ise Divan’ın şekil ve muhteva hususiyetleri ayrıntılı
göre Abdullah Öztemiz’den satın alınmıştır.
bir şekilde incelenmiştir. Divan’daki şiirler; dil ve üslup özellikleri, ve-
Şiirlerinde Necâtî mahlasının yanı sıra Fehmî mahlasını da kullanan zin, kafiye, nazım şekilleri ve muhteva bakımından değerlendirilmiştir.
şair, Nakşibendî tarikatının Hâlidiyye koluna mensup bir mutasavvıf-
Son bölümde ise nüsha tavsifi yapılmış, ardından metnin hazırlan-
tır. Zahirî ve batınî ilimlere vâkıftır. Malatya’da Hacı Feyzullâh Efendi
masında izlenen yol ve tek nüshadan hareketle oluşturulan transkripsi-
adında bir mürşide bağlandığını söyleyen şairin şiirlerinde ana tema
yonlu metin verilmiştir. Metin oluşturulurken Divan’daki şiirlerin yeri
tasavvuftur. Şiirlerinin önemli bir bölümünü tasavvufî neşve ile kale-
değiştirilmemiş, nüshadaki dizilişe riayet edilmiştir. Metnin sonuna bir
me almıştır. Hikemî tarzdaki manzumelerinde ise Nâbî etkisi hissedil-
de dizin ilave edilmiştir.
mektedir. Divan’ında şehir methiyesi tarzında yazdığı manzumeler de
önemli bir yer tutmaktadır. Şair, Aspozi (Malatya) ve İstanbul’u met- Malatya’nın kültür ve edebiyat tarihi açısından önemli bir çalışma
hettiği murabba²larında söz konusu şehirlerin sosyal ve kültürel hayatını olduğuna inandığımız bu kitabın, divan edebiyatı konusunda yapılacak
yansıtan önemli bilgiler vermektedir. Özellikle Aspozi’yi övdüğü şiiri araştırmalara katkı sağlamasını temenni etmekteyiz. Ünik nüshadan
ile ramazan, afyon ve büyük bir yangını anlattığı destanları, Necâtî’nin hareketle hazırlanan metindeki muhtemel eksiklikler ve yanlışlar ko-
gözünden 19. asır Malatya’sını gözler önüne sermektedir. nusunda araştırmacıların tavsiye ve tenkitlerinin bizlere yol gösterece-
ğine inanıyoruz.
Necâtî, şiir geleneği içerisinde divan şiiri ve halk şiiri arasında sayıla-
bilecek bir yerde durur. Manzumelerinde hem aruz hem de hece vezni- İki cihan saadetim eşim ve çocuklarıma her zaman yanımda olduk-
ni kullanmıştır. Eserinde klasik Türk edebiyatından kaside, gazel, kıt²a, ları için teşekkür ediyorum. Aşmakta zorlandığım engellerde, bilgi ve
murabba², tahmis ve tesdis nazım şekillerinin yanında halk şiirine ait tecrübeleriyle bana yol gösteren değerli hocalarım Prof. Dr. Mehmet
koşma, semai ve destan gibi nazım şekillerine yer vermiştir. Arslan ve Prof. Dr. Hüseyin Akkaya Bey’e şükranlarımı arz ediyorum.
Bu çalışmanın Malatya kültür ve edebiyatına katkıda bulunması temen-
Muhammed Necâtî, aruz ve heceyle söylediği şiirlerinde genellikle
nisiyle, kitabın basımını gerçekleştiren Malatya Valiliğine ve emeği ge-
sade bir dil kullanmıştır. Heceyle yazdığı şiirlerinde Malatya ağzında
çen bütün yetkililere teşekkürlerimi sunuyorum.
yaygın olarak konuşulan kelimelere yer vermiştir. Divan şiiri nazım şe-
killerinde ise şairin geleneğe uygun bir biçimde mazmunları, benzetme-
leri ve sembolleri kullandığı görülmektedir. Hakan YEKBAŞ
Buna karşın şairin aruz ve hece ölçüsünü uygulamada başarılı ol-
duğu söylenemez. Divan’da vezin kusurlarına sıkça rastlanmaktadır.
Özellikle hece ölçüsüyle yazdığı şiirlerinde ölçüye uymayan birçok mıs-
ra bulunmaktadır. Bazı manzumelerde kafiye uyuşmazlığı da dikkati
çekmektedir.
Divan’la ilgili bir diğer önemli husus ise metnin imlasıyla ilgilidir.
Muhtemelen Necâtî’nin elinden çıkmış olan Divan nüshasında özellik-
le Arapça kelimelerin yazımında tutarsızlıklar ve yanlışlar hemen göze
çarpmaktadır. Öyle ki bazen bir beyit içerisinde aynı kelimenin farklı
16 17
BİRİNCİ BÖLÜM
NECÂTÎ’NİN HAYATI
VE EDEBÎ KİŞİLİĞİ
HAYATI
Adı
Şairin asıl adı Muhammed Necâtî’dir. Divan’ında adının Muhammed
olduğunu birkaç beyitte ifade etmektedir:
18 19
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I
Buna göre oğlu Ahmed Cemal Efendi’yle ilgili bir arşiv belgesinde şa- İki maĥlaŝdan birini ķabż idüp ķıldım ķabûl
irin adının Muhammed Necâtî olduğu kayıtlıdır. 1 Mürşidim virdi Necâtî Fehmiyâ dirler bize (62/7)
20 21
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I
22 23
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I
24 25
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I
Recâm budur Ĥudâ’dan kim şu câmi² pes temâm olsun Şair, şiirlerini ancak ârif-i billâh olanların anlayabileceğini ifade et-
mektedir. Necâtî’ye göre câhiller onun söylediklerini idrak edemezler:
İder münkirler istihzâ bizi źevķ itme düşmâna (78/21)
26 27
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I
Naķş-bendî nakş-bendîyem sülûk-ı Ĥâlidî Ķıl nažar ²ibret göziyle işbu miģnet-ĥâneye
Şâh-ı ķutb-ı evliyâdır maģzen-i feyż-i Ĥudâ (1/9) Aldadup zehrin ŝunar bir mûr u mâr eyyâmıdır (34/3)
Birçoğu tebliğ ve irşat maksadıyla kaleme alınmış olan bu manzumele- Necâtî, Osmanlının 19. asırda yaşadığı sosyal ve siyasi aksaklıklar ve
rinde şairin sık sık nefs-i emmâreden şikâyet ettiği görülmektedir: huzursuzlukların Malatya’ya yansımalarını da dile getirmiştir. Divan’da
hece ölçüsüyle söylediği Destân-ı Afyon ve Destân-ı İhrâk-ı Sânî başlıklı şi-
Ne siģr itdi baña bilmem şu žâlim nefs-i emmâre irlerinde toplumdaki yozlaşma açık bir şekilde anlatılmaktadır:
Anıñ žulmıyla vîrân oldıġım yâ Hû yetişmez mi (32/2)
Nažar ķıl ²ibretle ķaldır niķâbı
Şiirlerinin ana teması tasavvuf olan Necâtî, kendisinden önce yetişmiş Yoķdur şu kâfiriñ źerre śevâbı
bazı mutasavvıf şairlerden etkilenmiştir. Divan’da yer alan aşağıdaki beyit, Budur Malašya’nıñ śânî ĥarâbı
ünlü mutasavvıf şair Yûnus Emre’nin Cennet cennet didükleri/ Bir ev ile bir Gün bugün olmaķda olur vîrâne
kaç hûrî/ İsteyene virgil anı/ Bana seni gerek seni mısralarını hatırlatmaktadır:
Kimi serĥoş olmuş kimisi ayıķ
Gerekmez cennet ü šûbâ n’idem ģûrî vü ģavrâyı Hîç bir iş ķalmadı ol Ģaķķ’a lâyıķ
İlâhî ente makŝûdî yeter ²uķbâdan el çekdim (16/4)
Nâ-maģremlik yaŝaķ hep açıķ ŝaçıķ
²Âr u nâmûs gitdi šoldı meydâna
Necâtî’nin etkilendiği bir diğer mutasavvıf şair ise Şemseddîn
Sivasî’dir. Şair, Sivasî’nin meşhur Sür çıkar ağyârı dilden tâ tecellî ede Hakk
/ Pâdişâh konmaz saraya hâne ma’mûr olmadan beytinin ikinci mısrasını ik- Azdıķça azdılar şimdiki insân
tibas etmiştir: Merģamet ķalmadı döndükçe devrân
Ya Mehdî ĥurûcı ya ŝâhib-ķırân
Pâdişâh ķonmaz sarâya ĥâne ma²mûr olmasa Nažar ķıl ki başa gelsin šûfâna (81/12, 20, 24)
Ey Necâtî şol göñül taĥtında sulšân olmalı (18/9)
Ziyâde aluben noķŝân ŝatarlar
Şair, Yavuz Sultan Selim’in Pâdişâh-ı âlem olmak bir kuru kavga imiş / Ģarâm kesbi ģelâline ķatarlar
Bir veliye bende olmak cümleden a²lâ imiş beytine nazire yaparcasına aşağıda- Vaķt-i ŝalâ dükkânında yatarlar
ki beyti söylemiştir:
Girmez ķulaġına Tañrı eźânı
Pâdişâh-ı ²âlem olmaķ bir ķurı ġavġâ ise
Kimisi mest olmuş kimisi ayıķ
Bir velîniñ bendesiyem cinn ile insâna ne (46/2)
Hîç bir iş ķalmadı ol Ģaķķ’a lâyıķ
İģrâķ-ı ûlâya bu oldı fâyıķ
Necâtî’nin şiirlerinde dikkati çeken bir husus da onun hikemî tarzda
Diñlemez şu yanġın aŝla fermânı (82/7, 24)
söylediği manzumeleridir. Bu yönüyle Nâbî’nin etkisinde olduğunu söy-
leyebiliriz. Aşağıdaki beyitlerde onun insanlar hakkındaki görüşlerini ve
toplumdaki bazı olaylara karşı duruşunu görmek mümkündür. Ona göre Şair, yukarıda zikrettiği olumsuzluklardan kurtulmak için tövbe et-
bu dünya bir mihnet yurdudur. İnsanlar, bu dünyaya aldanmaktadır: mek ve Hakk’ın emirlerine uymak gerektiğini de ifade etmektedir:
28 29
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I
26
1 Ķażârâ bir ŝapan šaşı bir altun kâseyi ķırsa
Ne ķıymet kesb ider ol šaş ne ķıymetden düşer kâse
30 31
ikincİ BÖLÜM
Sade Türkçe
Necâtî’nin şiir dili; külfetsiz, sade ve samimidir. Gerek halk ve divan
şiiri arasında bir sanat anlayışına sahip olması gerekse mutasavvıf kimliği
hasebiyle duygularını sade bir dille terennüm etmiştir. Heceyle yazdığı
koşma ve destanlarında halk şiiri geleneğine uygun olarak anlaşılır bir dil
kullanan Necâtî, aruzla söylediği manzumelerinde de büyük ölçüde üslu-
bunu değiştirmemiştir. Fakat şunu da özellikle ifade etmeliyiz ki şairin
bu tercihinin sebebi bilinçli bir dil bilinci veya Arapça ve Farsçaya tepki
olarak yorumlanmamalıdır. Necâtî’nin şiir dilindeki sadelik, onun sanat
anlayışı ve şiire bakışıyla ilgilidir. Necâtî’nin sade ve anlaşılır bir dil kul-
lanmasında en önemli faktör hiç kuşkusuz okunma ve anlaşılma isteğidir.
Yer yer günlük dilin akıcılığı ile Malatya yöresine ait kelimeleri kullanma-
sı şairin anlaşılır olmayı hedeflediğini ortaya koymaktadır.
Necâtî’nin birçok şiirinde pendimi tut, pendimi gûş eyle, kulak tut, dinle,
nazar kıl, aç gözün gibi ifadeleri kullanması, amacının doğrudan okuyu-
cuyla iletişim kurmak olduğunu göstermektedir. Bu anlayış, şairin günlük
konuşma diline yakın samimi bir dili tercih etmesine sebep olmuştur.
Şairin şiirlerine bakıldığında mücerret ve müşahhas kavramların ifa-
desinde yabancı kelimelere ve uzun tamlamalara başvurmadığı rahatlıkla
görülmektedir. Bu yüzden Necâtî’nin manzumelerinde tercihini daha çok
sade ve samimi bir dilden yana kullandığını söyleyebiliriz.
Necâtî’nin halkın kullandığı sade ve samimi Türkçe ile kaleme aldığı
manzumelerinin sayısı bir hayli çoktur. Örneğin aşağıdaki iki gazelde şa-
irin, sehl-i mümtenî bir üslup sergilediği görülmektedir. Âşıkâne tarzda
32 33
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I
yazdığı bu gazellerin bir diğer özelliği ise konuşma diline yatkın bir 67
tarzda söylenmiş olmasıdır:
1 Merģamet ķıl ey efendim yârim aġlatma beni
12 Şem²iñe pervâne-veş yanarım aġlatma beni
2 Bülbülem ģüsnüñ bâġında ķıl nažar feryâdıma
1 Firâķın nârına yanmış efendim cism ile cânım Yetişir ĥâra šolaşdım gül-zârım aġlatma beni
Baña raģm eyle sulšânım kerem ķıl pek perîşânım
3 ²Âleme rüsvây olup dillerde destân olmuşam
2 Yetişmez mi baña bu zâr eyâ ey dilber-i ra²nâ Gitdi ġayret gitdi nâmûs ²ârım aġlatma beni
Benem bir bülbül-i şeydâ ĥazân olmuş gül-istânım
4 Serimi meydâna ķoydum râhıña olsun fedâ
3 Ki ģüsnüñ pertev-i naķşı šoķunmuş ķalb-i ²uşşâķa İşte ĥançer işte gerdân ĥünkârım aġlatma beni
34 35
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I
er-ven: Geniş zaman 1. teklik şahıs eki Kurunun yanında yaş da yanar.
Dilerven meclis-i pâki eģibbâlar dilerlerse Fuķarâya şâhım yâ kimler baķar
Dü-çeşmimden aķan âba eger raģim ķılarlarsa (10/1) Ķuru sebebiyle yaşları yaķar
Isar: Gelecek zaman 3. teklik şahıs eki Yetîmleriñ âhı semâya çıķar
Kim ki iķrâr eylediyse ģaķlıġıñı yâ Resûl Billâhî ditredir ²arş-ı Raģmân’ı (82/19)
Anlarıñ ģaydır vücûdı olmayısardır memât (45/7)
Kimsenin yaptığı yanına kalmaz.
Mâddeniñ evvel ü aŝlın ķıl tefekkür zâhidâ Žann itme ķıldıġıñ meydâna gelmez
Kim ġarîb ²ömrüñ irişdi olısar yevmü’n-nüşûr (14/3) Kimse ²ibâdetle bir pula almaz
Herkesiñ itdigi kendiye ķalmaz
Söyünmek: Sönmek Ķayd olup defteriñ pinhân olamaz (63/4)
Pes derûnum içre iģrâķ ser-te-ser eyler hücûm
Mümkini olmaz söyünmez gelseler Nîl ü Furât (45/11) Hatasız insan olmaz.
Benem bir mücrim-i ²âŝî ĥašâdan ġayrı kârım yoķ
Men: Ben Ŝuçum ²afv eyle sulšânım beşerdir ibni insânım (12/8)
Ģasretâ âh firķatâ âh vâh şehîd-i Kerbelâ
(Herkes ancak dengiyle bir olur.)
Men Necâtî’yem ki yandı artdı efġânım ²Alî (53/11)
Ey Necâtî fâriġ ol aģvâl-i ²âlem böyledir
Cins cins ile ider kim aķrân aķrân ile baģś (61/10)
İrgürmek: Ulaştırmak, eriştirmek
Šur geçürme şu fenâda ²ömrüñi nergis gibi
Yavru kuş bir gün yuvasından uçar.
Mürşid-i kâmile irgür eyle iĥvân ile baģś (61/7)
Bu miģnet-ĥâneniñ derdin özine iĥtiyâr itme
Uçar bir gün yuvasından hezârân bülbülânlıķdır (68/2)
36 37
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I
Kendi gözündeki merteği görmez de elin gözündeki çöpü görür. Ayıp gözetmek: 1/10
Gözi önüñdeki çifte hezenlere nažar ķılmaz Bağrı yanmak: 22/3
Ki ġayrıñ ferdini gözler işâret ķaldırır nâsa (26/6) Baş açık yalın ayak: 44/4
Baş koymak: 35/4, 67/4
Şu denî mekkâre içün virir düzeni Beli kırılmak: 82/11
Šoldurur ģarâmla ķara ķazġanı Bende olmak: 56/2, 56/3
Görmez gözündeki çifte hezeni Canı yanmak: 2/11
Ġayrıdan gösterir ŝapla ŝamanı (82/33) Cefa kılmak: 29/7
Derde düşmek: 6/1
Kimsenin yaptığı yanına kalmaz. Dil uzatmak: 79/7
Žann itme ķıldıġıñ meydâna gelmez Dilini kesmek: 82/37
Kimse ²ibâdetle bir pula almaz Dilini tutmak: 34/9
Herkesiñ itdigi kendiye ķalmaz Dünyadan elini eteğini çekmek: 11/8, 16/1, 42/1
Ķayd olup defteriñ pinhân olamaz (63/4) Dünyaya meyletmek: 27/7
El bağlamak: 79/10
Ahmak kazı yolarlar. El çekmek: 16/1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 38/2, 69/5
El uzatmak: 54/4
Noķŝân kesle eyle egri šırâzı
Eli boş kalmak: 42/7
Aģmaķ bulurlarsa yolarlar ķazı
Eteğinden öpmek: 21/2
Gitdi Malašya’nıñ ķalmadı feyżi
Eteğinden tutmak: 2/10
Ķorķarım bulmazlar bir loķma nânı (82/4)
Feryad etmek: 4/3
Gaflet uykusundan uyanmak: 21/5, 27/1, 38/6
Gam çekmek: 20/2
Deyimler
Gam dağıtmak: 4/2
Deyimler, şiirde ahengi sağlayan önemli unsurlardan biridir. Bu özel-
likleriyle, tıpkı atasözleri gibi sadece anlama değil beytin ses yönüne de Gam yemek: 4/2
etki etmektedir. Bu arada halk kültürü ve yaşamıyla doğrudan ilgili olan Göz açtırmamak: 40/4
deyimlerin, şiir diline bazı yapısal farklılıklarla yansıdığını da ifade etme- Gözünden kan akmak: 22/7, 28/3, 30/2, 49/8
liyiz. Divandaki deyimlerden bazıları şunlardır: Gözünü açmak: 5/6, 21/5, 25/7, 27/1, 38/1, 60/5
Haya eylemek: 9/4
Aklını başına toplamak: 27/7, 51/5, 82/5 Hayran etmek: 3/3
Âleme rezil olmak: 14/4, 67/3 İçi dışına uymamak: 26/8
Âr ve namus şişesini kırmak: 21/4 Kendini bir pula satmak: 20/5
Ara yere girişmek: 82/2 Kulak vurmak (vermek): 1/10
Ayağına yüz sürmek: 7/7 Minnet eylemek: 20/1,2,3,4,5,6,7,8,9
Ayak basmak: 44/5, 58/1, 82/37 Nazar kılmak: 4/4, 4/6, 8/7, 17/7, 21/5, 24/7, 24/10, 33/1, 34/3, 37/1, 38/6,
38 39
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I
41/2, 47/3, 54/2, 56/9, 63/3, 68/1, 71/4, 76/10, 78/1, 78/7, 78/33, 79/11, 81/24, Döşürdüm ²aķlımı yâ Rab ferâġat vaķtidir şimdi
82/13 Geçürdüm câhil evķâtım kemâlet vaķtidir şimdi
Nefsine uymak: 40/6 Baña raģm eyle sulšânım hidâyet vaķtidir şimdi
Seyrana çıkmak: 79/1 Meded yâ Rabbî sen ķoyma beni dünyâda ģasretde
Söze yürümek (başlamak): 1/1 Sevindirme şu mel²ûnu yarın rûz-ı ķıyâmetde (51/5)
Ta²n etmek: 31/3, 49/3
Telaşa düşmek: 63/13 Urmak: Vurmak, çalmak.
Ümidini kesmek: 35/6, 43/2 Cümle eşyâda cemâl-i pâkin ıžhâr eylemiş
Ümit kesmek: 3/7 Na²ra-ı İsrâfil urdı cümleye çalındı ŝûr (14/2)
Yâd eylemek: 1/6
Yol azıtmak: 40/1 Dirilmek: Toplanmak, derilmek.
Yüz suyu dökmek: 82/35 Ümmetiñ šutdı cihânı yâ Muģammed Muŝšafâ
Yüz tutmak: 9/3 Ĥâk-i pâyıña dirildi tâ melek ins ü perî (29/4)
Yüz vurmak: 60/4
Yüzünü yırtmak: 37/1 Dirildi geldi ²âlimler olup bir meclis-i kübrâ
Binâsın eyleyüp tertîb ki her biri ²aķıl-dâna (78/3)
Yerel Söyleyiş
Necâtî, Divan’ında sosyal hayata dair birçok unsura yer verdiği gibi Ditmek: Deşmek, deşelemek.
Anadolu’da özellikle Malatya’da kullanılan bazı kelimeleri de kullanmış- Vaķt-i ²uzlet geldi ey dil kim firâr eyyâmıdır
tır. Birbirin ditmekdedir nâs pes żarar eyyâmıdır (34/1)
40 41
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I
Selvi: Servi ağacı. Çuka: Çuha / Saku: Ceket / Sarma (sarka): Ceket, kollu kadife ye-
Bir demde baķanıñ ķalmaz mecâli lek .
Kimi şol çenârıñ selviniñ dalı Evvel bahâr olur boyu uzanur
Sermiş gerdânına ol oġul balı Emlâk ŝâhibi żararlı rençber ķazanur
Seyr iden ²âşıķı bî-cân iderler (79/4) Boz ²abâ bulmayan şimdi düzenür
Çuķa ŝaķu ile ŝarma miltana (81/6)
Kiprik: Kirpik.
Her biri ŝaġına ŝolına baķar Kazgan: Kazan.
²Âşıķ-ı meftûnı odlara yaķar Malašya’ya ŝanki tuģfe getürdi
Kiprigi tîrini sîneye çaķar Gül-şân idem dirken ĥâra yitirdi
Herkesiñ başına šûfân iderler (79/5) Fuķarânıñ emlâkini batırdı
Zaĥîre bulmazlar ķoya ķażġana (81/17)
Vazalak: Yersiz gereksiz konuşan, kaba, densiz.
Yetişdi Ramażân geldi dıķıldı Tırtıl: Parasız, hasta, zayıf.
²Alî ķullarınıñ cânı ŝıķıldı Kimi ĥırsız olmuş kimisi ķâtil
Şol vazalaķlarıñ evi yıķıldı Kiminiñ burnundan fitil fitil
Anlarıñ ²indinde iftâr olur mı (80/1) Afyon ŝaģibi faķir ile šırtıl
Açdan ölmüş var mı ŝor ĥâne ĥâne (81/21)
Haccak: İyi, güzel / Maççik: Dertli, hastalıklı.
Šoġrı yolı ķoyup egriye ŝapma Mekkare (Mekare): Eşek.
Ĥaççagiñ maççigiñ şey³ini ķapma Ķarışma ģikmete her işi ģaķdır
Ģarâmdan kesb idüp ĥˇânıña ŝoķma Fi’l-cümle esrâra Mevlâ šanıķdır
Žulm ile aĥź idüp iftâr olur mı (80/5) Necâtî içinde bir şey³i yoķdur
Bend it mekkareñi ŝalma insâna (81/29)
Fişne: Vişne.
Al beri bir šabaķ … kebâbı Hezen: Damların üzerine döşenen kalın ve büyük ağaç, kiriş.
Anıñ üzerine fişne şarâbı Gözi önüñdeki çifte hezenlere nažar ķılmaz
Güllâc üzerine ŝaçıñ gül-âbı Ki ġayrıñ ferdini gözler işâret ķaldırır nâsa (26/6)
Pes bunlar olmazsa iftâr olur mı (80/11)
Balcan: Patlıcan.
Âh ele girer mi ŝuyuñ böregi
Şer²i[ye]li pilav dîniñ diregi
Zeytun yaġıyla balcan böregi
Ger bunlar olmazsa iftâr olur mı (80/18)
42 43
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I
DİVAN’IN ŞEKİL ÖZELLİKLERİ Abdülhamîd, caminin yeniden yapımı için 10.000 altın hibe etmiştir.8
Necâtî’nin kasidede II. Abdülhamîd’e teşekkür etmesi, camiden bahseder-
ken mescid-i sânî şeklinde bir ifade kullanması ve 1309 yılında temelinin
NAZIM ŞEKİLLERİ
atıldığını söylemesi, (Rûmî takvime göre Yeni Câmî’nin yapımı 1309/1894
Necâtî, divan ve halk edebiyatı nazım şekilleriyle şiir söylemiş bir şa- yılında başlamıştır.) söz konusu caminin Yeni Cami olduğuna işaret et-
irdir. Divan’da yer alan 83 manzumeden 76’sı divan edebiyatına mahsus mektedir. Kaside, aruzun Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün / Me fâ ²î
nazım şekilleriyle, 7 tanesi de halk edebiyatı nazım şekilleriyle kaleme lün kalıbıyla yazılmış, 35 beyitten ibarettir.
alınmıştır.
Murabba²
Divan Şiiri Nazım Şekilleri Divan’da yer alan iki murabba²dan ilki Malatya övgüsünde yazılmış
Necâtî Divanı’nda aruzla söylenmiş divan edebiyatı nazım şekillerinin bir şehir methiyesidir. Görmedim bir mislini emsâli yok Aspozi’niñ redifli şiir,
dağılımı aşağıdaki tabloda verilmiştir: aruzun Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lün kalıbıyla kaleme alın-
mıştır. 11 bendden müteşekkil murabba²da, Aspozi (Malatya’nın eski adı)
Nazım Şekli Sayı ve çevresindeki Adafı, Banaz, Tecde ve Orduzi gibi yerleşim bölgelerinin
Kaside 2 coğrafi güzelliklerinden bahsedilmektedir. Murabba² bir şehir methiyesi
Murabba² olması yönüyle örneğine az rastlanan bir muhtevaya sahiptir.9
2
İkinci murabba² da bir şehir methiyesidir. Görmedim göster bana bir mis-
Tahmîs 1 lini İstanbul’un redifli manzume, İstanbul övgüsünde yazılmış 11 bendlik
Tesdîs 1 bir murabba²dır. Aruzun Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lün
Gazel kalıbıyla kaleme alınan murabba²da İstanbul’un birçok semtinden bahse-
68
dilmektedir.
Kıt²a 2
TOPLAM 76 Tahmîs
7 bendlik tahmîs, aruzun Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün / Me
Kaside
8 Cami hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. İsmail Aytaç, a.g.e., s.250-263; Hasan Demirbağ, Fah-
Divan’da iki kaside bulunmaktadır. Bu kasidelerden ilki münâcâttır. reddin Fırat, Medeniyetin Beşiği Malatya, İstanbul, 2013, s.88.
Besmeleyle başlayan kaside, aruzun Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lâ tün / 9 Divan şiirindeki şehir methiyelerinden bazıları için bkz. Vanço Boşkov, “Türk Edebiyatın-
Fâ ²i lün kalıbıyla yazılmıştır. “â” kafiyeli olan manzume 17 beyitten mü- da Şehir Şiirleri ve Şehir Mersiyeleri”, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Araştırma Dergisi,
teşekkildir. Necâtî’nin kasidesindeki bir beyitte, rüyada Hz. Peygamber’i S.12, 1980, s.69-70; Cemal Kurnaz, “Arayıcızâde Hüseyin Ferdî ve Derviş Ömer Efendi’nin
Bilâdiyeleri”, Journal of Turkish Studies/Türklük Bilgisi Araştırmaları (Abdülbaki Gölpınarlı Hatıra
görmesi ve onun işaretiyle şiir yazmaya başladığını söylemesi, Mısırlı sufi Sayısı), XIX 1995, Harvard Üniversity, s.299-316; Kadir Güler, “XIX. Asır Şuarâsından Ârifî
ve şair Muhammed b. Saîd el-Bûsîrî’nin meşhur şiiri Kasidetü’l-Bürde’sini ve Pesendî’nin Kütahya Methiyeleri”, Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, S.7,
yazma sebebini hatırlatmaktadır. Kayseri, 1996, s.279-285; Kenan Erdoğan, “Türk Edebiyatında Şehir Şiirlerine Bir İlave: As-
pozi ve Hakkında Yazılmış Dört Şiir”, Dergâh, S.91, Eylül 1997, s.18-20; Mustafa Erdoğan,
Divan’daki ikinci kaside, Malatya’nın en eski camilerinden olan “Abdüllatif Râzî ve Ankara Methiyesi”, Türk Dili, S.550, Ekim 1997, s.356-359; Nuran Tez-
halk arasında Teze Cami, Taş Cami veya Hacı Yusuf Camii olarak bilinen can, “Güzele Bir Şehrengizden Bakış”, Türkoloji Dergisi, C.XIV, 2001, s.163-194; Muvaffak
Yeni Cami’nin7 yapılışına yazılmıştır. Söz konusu cami, 3 Mart 1894 yı- Eflatun, “Şehir Medhiyelerine Bir Örnek: Akşehir Medhiyesi” Türk Kültürü ve Hacı Bektaş
Velî Araştırma Dergisi, S.26, 2003; İsmail Hakkı Aksoyak, “Feyzullah Efendi‟nin Mesâiri ile
lında Malatya’da meydana gelen deprem sonucu yıkılmıştır. Sultan II. Lutfî’nin Ferdî’nin Bilâdiyesine Zeyli”, Gazi Üniversitesi Gazi Eğitim Fakültesi Dergisi (Özel
Sayı), 2007, s.37-51; Mustafa Erdoğan, “Gözden Kaçmış Bir XVI. Asır Şâiri: Celâl-zâde
7 Önceleri Hacı Yusuf Cami’si olarak bilinen bu cami, Malatyalılarca “Büyük Zelzele” diye anı- Mustafa’nın Oğlu Mahmûd Efendi ve Konya, İstanbul ve Edirne Medhiyeleri”, Celal Bayar
lan depremde ağır hasar görmüştür. Eski Malatya’dan Aspozi’ye göçün yoğunlaşması üzerine Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, C.10, S.2, 2012, s.300-325; Bahir Selçuk, “Bir Şehir Medhi-
Hacı Yusuf Efendi tarafından 1843 yılında yaptırılmıştır. Bkz. Adnan Işık, Malatya 1830-1919, yesi: Nergisî’nin Saray Kasidesi”, International Journal of Language of Language Academy, Volume
İstanbul, 1998, s.499-500. 2/3, 2014, s.27-39.
44 45
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I
fâ ²î lün kalıbıyla söylenmiştir. Münâcât türünde söylenen şiir, Meded yâ yittir. Aruzun Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lün kalıbıyla söy-
Rabbî sen koyma beni dünyâda hasretde / Sevindirme şu mel²ûnu yarın rûz-ı lenmiş olan manzume, hikemî ve sûfiyâne bir üslupla kaleme alınmıştır.
kıyâmetde beytine yazılmış bir tahmîstir. Şair, bu manzumede diğer mah- Divan’daki 73. sırada bulunan ikinci kıt’a, tasavvufî bir şiirdir. Aruzun
lası Fehmî’yi kullanmıştır. Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün kalıbıyla kaleme alınan
manzume, 7 beyitten müteşekkildir.
Tesdîs
Yeter zemm eyleme zâhidâ ben bende-i çâr-yâram / Pîrimdir Nakşıbendiyye Halk Şiiri Nazım Şekilleri
ledün dersinde ezkâram beytine dört mısra eklemek suretiyle kaleme alınan Necâtî Divanı’nda halk edebiyatı nazım şekilleriyle kaleme alınmış 7
tesdîs, 5 bendden müteşekkildir. Sûfiyâne ve hikemî bir üslupla yazılmış manzume bulunmaktadır. Bunlardan biri semai, biri koşma, beşi de destan
manzume, aruzun Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün kalı- türündedir. Hece ölçüsüyle yazılmış şiirler, 155 dörtlükten oluşmaktadır.
bıyla söylenmiştir.
Semai
Gazel
Divan’da 55. sırada bulunan semai, 11 dörtlükten müteşekkildir. Aşk
Divan’ın önemli bir bölümünü gazeller oluşturmaktadır. Eserdeki 83 ve tasavvuf üzerine söylenmiş olan semai, 8’li hece ölçüsüyle yazılmıştır.
manzumeden 68’i gazellerden müteşekkildir. Divan’daki gazellerin bü-
yük bir bölümü tasavvuf, hikemî ve nasihat içeriklidir. Bazı gazeller ise
münâcât ve na²t türünde kaleme alınmıştır. Necâtî’nin gazellerinde Nâbî Koşma
etkisi açıkça hissedilmektedir. Şair, hikemî üslupla söylediği gazellerinde 63. sıradaki şiir koşma nazım şekliyle ve 11’li hece ölçüsüyle kaleme
dünyanın faniliği, nefsin kötülükleri ve terbiyesinin gerekliliği, insanın alınmıştır. 16 dörtlükten oluşan manzume; nasihat-nâme niteliğindedir.
yaratılma amacı gibi konular üzerinde durmaktadır.
Divan’daki gazellerin bir diğer önemli özelliği ise sade bir dille ya- Destan
zılmış olmalarıdır. Şair, mutasavvıf bir kimliğe sahip olması hasebiyle
Divan’daki ilk destan, Destân-ı Bahâr adını taşımaktadır. Yazma nüs-
düşüncelerini ifade ederken Türkçe kelimelere ağırlık vermiş; Arapça,
hada bir varak koptuğundan dolayı manzume eksiktir. Bu yüzden des-
Farsça tamlamaları fazla kullanmamıştır. Bunun sonucunda muhtelif aruz
tanda, mahlas bulunmamaktadır. 12 dörtlükten oluşan manzume, divan
kusurlarına, özellikle imâlelere gazellerde sıkça rastlanmaktadır.
edebiyatında bahariyye, nevruziyye türünde yazılan şiirlerle benzer bir
Gazellerin beyit sayıları ise şöyledir: muhtevaya sahiptir. Karların erimesiyle tabiatın canlanması, âşıkların ba-
5 beyitli 10 gazel harla birlikte aşklarının artması, işret meclislerinin kurulması gibi konu-
6 beyitli 3 gazel ları işlemektedir. Destan, 11’li hece ölçüsüyle yazılmıştır.
7 beyitli 29 gazel Divan’daki ikinci destan ise bir ramazaniyyedir. 24 dörtlükten oluşan
şiir, 11’li hece ölçüsüyle kaleme alınmıştır. Öncesinde bir varak koptuğun-
8 beyitli 1 gazel
dan dolayı manzumenin eksik olması muhtemeldir. Şair, son dörtlükte
9 beyitli 14 gazel mahlasını söylemiştir. Destanın ilk bölümünde ramazan ayı övülmüş, ra-
10 beyitli 1 gazel mazanda yapılması gerekenler anlatılmıştır. Ardından özellikle iftar sofra-
11 beyitli 5 gazel larında bulunması gereken içecekler, yemekler ve tatlılardan bahsedilmiş-
12 beyitli 1 gazel tir. Bu bölüm, özellikle XIX. asırda Malatya’daki iftar sofraları hakkında
bilgi vermesi bakımından önemlidir.
13 beyitli 4 gazel
Destân-ı Afyon başlığını taşıyan üçüncü destan, afyonun zararları
üzerine söylenmiştir. Manzumeden o dönemde Malatya’da ahalinin bir
Kıt²a bölümünün afyon illetine mübtela olduğu anlaşılmaktadır. Öyle ki bazı
Divan’da iki kıt²a bulunmaktadır. Eserdeki 23. şiir olan ilk kıt²a, 8 be- tarlalarda afyon yetiştirilmektedir. Birçok kimse tiryaki olduğundan bü-
46 47
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I
tün malını mülkünü satıp parasını afyona vermiş, bunun sonucunda da Evvelâ gülşen ider ŝoñra hep ĥâr gösterir
toplumsal ahlak bozulmuş, birçok yuva dağılmıştır. Destan, 29 dörtlüktür Śâniyâ ŝıdķ u ŝadâķat ŝonra aġyâr gösterir (25/1)
ve 11’li hece ölçüsüyle yazılmıştır. Necâtî, 27. dörtlükte bu destanı, Rûmî
takvime göre 1301/1885 yılında kaleme aldığını da söylemektedir.
Aşağıdaki her iki beyitte yine hece eksikliğinden kaynaklanan aruz
Divan’daki dördüncü destan, Malatya’da yaşanan büyük bir yangını hatası bulunmaktadır. İlk beytin ikinci mısrasında bir tef²ile eksik iken
anlatmaktadır. Destân-ı İhrâk-ı Sânî başlığını taşıyan manzume, Malatya’da ikinci beyitte yine hece eksikliğinden dolayı vezin bozuktur.
1890 yılında gerçekleşen ikinci büyük yangından bahsetmektedir. Şair,
destanında yangının Neccâroğlu dükkânından başladığını, yangını fırsat
bilen hırsızların evleri yağmaladığını anlatmaktadır. Necâtî, yangının mü- Zebûn itdi beni emmâre-i nefsim ķašı žâlim
sebbibi olarak da halkın İslam’dan uzaklaşması, esnafın harama meyl et- Ĥalâŝ eyle bizi ķurtar nedâmetden
mesi, yetim malına el uzatılması ve toplumsal ahlakın bozulmasını göster-
mektedir. Rûmî takvime göre bu büyük felaketin 24 Teşrîn-i evvel 1306/5
Silüp ķalbim pasın ģabîbiñ ģürmeti yâ Rab
Kasım 1890 tarihinde gerçekleştiğini söylemektedir. Bu şiir Divan’daki
en uzun destan olup 56 dörtlükten müteşekkildir. 11’li hece ölçüsüyle ya- Güneş mânendi tâb eyle açup burc-ı sa²âdetden (40/2-3)
zılmıştır.
Divan’daki son destan ise hasbihâl niteliğinde bir manzumedir. Necâtî, Hece Fazlalığından Kaynaklanan Aruz Hataları
7 dörtlükten oluşan destanında artık yaşlandığını söyleyerek yalnızlıktan Aruzun Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lün kalıbıyla yazı-
şikâyet etmektedir. Şiirden, Necâtî’nin destanı yazdığı sırada İstanbul’da lan bir gazelde yer alan aşağıdaki beytin her iki mısrasında da bir tef²ile
olduğu anlaşılmaktadır. 11’li hece ölçüsüyle nazmedilen destanda mahlas fazladır. Beyitte italik olarak gösterilen kelimeler kaldırıldığında vezin
kullanılmıştır. düzelmektedir:
48 49
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I
TOPLAM
yüzünden vezin bozuktur:
Murabba²
VEZİN
Tahmîs
Meclis-i münkirden ²uzlet eyle her dem meh-liķâ
Kaside
Tesdîs
Gazel
Kıt²a
Gel ŝaķın müfsid münâfıķdan âh zâr eyyâmıdır (34/8)
Ķıl nažar ²ibret göziyle bülbül-i şeydâlara Fâ²ilâtün/Fa²ilâtün/Fâ²ilâtün/Fâ²ilün 8 2
Uyan ġafletden ey ġâfil rûz u şeb ifnâyı ķo (38/6) Mefâ²îlün/ Mefâ²îlün/ Mefâ²îlün/ Mefâ²îlün 8 2
Mefâ²îlün/ Mefâ²îlün/Fe²ûlün
Tecellî taķdîri nâlân ile geldik şu ġaddâra TOPLAM 8 6
Bir šarafdan şeyâšînler ve bir de nefs-i emmâre
Gezerken bâġ u gül-zârı šolaşdırdı bizi ĥâra Divan’da bulunan 83 manzumeden 7’sinin hece ölçüsüyle kaleme alın-
Meded yâ Rabbî sen ķoyma beni dünyâda ģasretde dığı daha önce ifade edilmişti. Çoğunluğu destan olan bu şiirlerin 6’sında
11’li, 1’inde ise 8’li hece ölçüsü kullanılmıştır. Şair, hece vezniyle yazdığı
Sevindirme şu mel²ûnu yarın rûz-ı ķıyâmetde10 (51/1)
şiirlerinde bazen ölçüye uymamıştır. Bu yüzden Necâtî’nin aruz veznin-
de olduğu gibi hece veznini kullanmakta da başarılı olduğu söylenemez.
Ki münkir meclisinde nušķa gelmez Necâtî, bazı mısralarda eksik veya fazla hece kullanmıştır. Aşağıdaki dört-
Bulur tenhâlarda dîvân ider şeyĥ (57/4) lüklerde italik olarak gösterilen bazı mısraların hece ölçüsüne uymadığı
açıkça görülmektedir:
Divan’daki ilk şiire ait olan aşağıdaki beyitte ise diğerlerinden farklı
Yetişdik efendim âĥir zamâna
bir aruz hatasına rastlanmaktadır. Bilindiği gibi kasidelerde tek bir aruz
Kimse bî²at ķılmaz ²ahd ü peymâna
kalıbı kullanılır. Ancak aşağıdaki beyit, kasidedeki diğer beyitlerden fark-
lı bir aruz kalıbıyla söylenmiştir. Aslında aruzla ilgili bu tür tasarruflara Cem² oluruz bir gün ²ažîm dîvâna
ancak bazı mesnevîlerde rastlanılmaktadır. Mesnevî şairleri, tekdüzeliği Şeş-cihetde her kimse ĥandân olamaz (63/2)
kırmak veya konunun yönünü değiştirmek gibi farklı amaçlarla bazen
manzumelerinin herhangi bir yerinde değişik aruz kalıpları kullanabilir- Aķçesiz birâder çıķar mı başa
ler. Ancak aşağıdaki beyit bir kasidenin mündericatındadır. Şu kelb nefis içün düşme šelâşa
Yâ ser-²asker olmalı yâ müşîr paşa
Gelen gitmekdedir ey dil bilürsin bu fenâ mülke Fuķarâya her dem iftâr olur mı (80/16)
Gider benlik ģicâbını gel olma ²âķıbet rüsvâ (1/7)
Gûş eyle nažmımı ey dil-i şeydâ
Divan’daki manzumelerde kullanılan aruz kalıplarını aşağıdaki tablo- Yâd idem bir tuģfe dürr ile yek-tâ
da görmek mümkündür. Tablodan da anlaşılacağı üzere şair, 76 manzume- Afyon ģabîśi pes yüzi ķara (81/1)
de sadece üç farklı aruz kalıbı kullanmıştır. İģdâś oldı ifsâd šoldı cihâna
KAFİYE
10 Yukarıdaki tabloya Divan’ın sonunda yer alan Erzurumlu Hüseyin Nazmi ve Şerbetçizâde
İsmail Harim’in manzum takrizleri dahil edilmemiştir. Söz konusu manzumelerde aruzun Divan’da kafiye bozukluğu olan bazı şiirler ve beyitler bulunmaktadır.
“Mefâ²îlün/ Mefâ²îlün/ Mefâ²îlün/ Mefâ²îlün” kalıbı kullanılmıştır. 59. sırada bulunan gazelde olduğu gibi hiç kafiye kullanılmayan manzu-
50 51
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I
meler de yer almaktadır. Divan’daki 53. gazel, “-ân” kafiyesiyle nazmedil- 3 Esirge ²abd-i memlûküñ ĥalâŝ it çü ²adûlardan
mişken aşağıdaki beyitlerde kafiyeye uyulmamıştır: Alup ešrâfımı yâ Rab ki giryânım yetişmez mi
Ŝad-hezârân la²net olsun Şimr-i mel²ûna Yezîd 4 Yaķarsañ cismimi yâ Rab Muģammed ismini ģıfž it
Ķıydı ol şâh-ı cinâna dökdi al ķanın ²Alî Ģabîbiñ ismi var ben de ki iģsânıñ yetişmez mi
N’eyledi evlâd-ı Zehrâ ehl-i Kûfe sizlere 5 Yedimde sermâyem ancaķ Muģammed ismidir yâ Hû
Ne idi ²âŝîleriñ şu fi’l-i pinhânı ²Alî Baña raģm eyle sulšânım ki efġânım yetişmez mi
52 53
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I
te Allah’a duyduğu muhabbeti en lirik ifadelerle anlatmaya gayret etmiştir. Ġâfil olma ey göñül gel ĥˇâb-ı ġafletden uyan
Necâtî, Divan’da en güzel isimlere sahip olan “Allah’ı, Rahmân, Ģaķ ile ģaķ ol Necâtî ²âbid-i Yezdân iken (11/9)
Rahîm, Kerîm, Gaffâr, Fettâh, Bârî, Hâlık, Hakîm, Zü’l-Celâl, Ganî, Hû,
Hâlık, Vâhid, Bâkî, Hudâ, Yezdân… “ gibi birçok isim ve sıfatıyla zikre-
der. Çoğu zaman acziyetini belirttiği mısralarında Allah’a dua etmekte, Allah, on sekiz bin alemin yaratıcısıdır:
ona yalvarmaktadır.
Bilindiği gibi birçok divan şairi, divanına tevhid veya münâcât gibi
Allah’ın birliğini öven, Allah’a hamd ü senâda bulunan ve dua ettiği bir Sen mi ĥalķ itdiñ cihânı on sekiz bin ²âlemi
şiirle başlar. Divanında münâcât bulunmayan Bâkî ve Nedîm gibi nadir Ey ²adû-yı ekberâ gel çeşm-i Rabbânıñ ķanı (17/4)
şairler de müteferrik beyitler yoluyla bu eksikliği telafi etmişlerdir. Bu,
divan edebiyatında bir gelenek olduğu gibi şairin şiir poetikası ve şahsiyeti
hakkında da ipucu veren bir anlayışı yansıtmaktadır. Kaldı ki mutasavvıf O, tecellî şarabını sunan sâkîdir, Fettâh ismiyle müşkilleri, sıkıntıları
şairler arasında münacat yazma eğiliminin daha fazla olduğu bilinen bir ortadan kaldırandır:
gerçektir.11 Necâtî de hem bu geleneğe uymuş hem de acziyetini ifade et-
mek için Divan’ına münâcâtla başlamıştır. Kaside nazım şekliyle yazdığı
münâcâtında asi ve günahkâr bir kul olduğunu söyleyen şairin tek sığınağı Kimin âb-ı tecellîden içirdiñ şerbeti sâķî
da yine Allah’tır:
Kimin derd-i dil-ârâya kimine fetģ-i bâb itdiñ (22/6)
Mücrimem geldim ķapuña eyle Raģmân’ım meded Dilerim ben Ĥudâ’dan kim viŝâl-i yâr-ı dil-dârı
Dertliyem dermâna geldim eyle dermânım meded (43/1)
Göreyim ²ayn-ı ²ibretle yetişdir derde dermânım (12/6)
Divan’daki ilk şiirin yanı sıra 3, 35, 43, 50 ve 51. sıradaki manzumeler
de münâcât türünde söylenmiştir. Necâtî, ayrıca Divan’da bazen yalvar- Allah’ın rahmetine nihayet yoktur:
ma, bazen hamd ü senâ, bazen de aşk ve coşku içinde hâlini Yaradan’a arz
etmiştir.
Raģmetiñ deryâsına yoķdur nihâyet ey Ĥudâ
Şaire göre Allâh, aşkın kaynağıdır, aşk şarabını kullarına ihsan etmiş- Kesmezem senden ümîdim eyle Ġufrân’ım meded (43/2)
tir:
²Aşķ şarâbından Ĥudâ bir ķatre iģsân eyledi
Hidâyet sahibi olan Allah’tır:
Câm-ı Hû’dan nûş idende rûģumuz buldı ŝafâ (1/2)
Bazı beyitlerde, şairin vahdet-i vücud inanışını anlattığı da görülmek- Cümleden kesdim ümîdim ķıl hidâyet yâ Kerîm
tedir: Ol ģabîbiñ ģürmeti Raģmân’a geldim gitmezem (35/6)
54 55
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I
Semâdan indirdi Cibrîl-i emîn Ölüm meleği olarak bilinen Azrâil, ecel kadehini sunan bir sâkî
Nâsa te³śîr itmez Furķân-ı mübîn gibidir:
Mü³mini źemm ider kâfir-i bî-dîn
Ķalmadı cihânda ĥavf-ı Rabbânî (82/32) Ecel câmın ŝunar sâķî ģaķîkat şerbetin yâ Hû
Yetişir dest-i ²Azrâ²il velî šozı dumanlıķdır (68/3)
Ciger iģrâķ olup beñzer kebâba
Hîç bir söz yoķdur raķı vü şarâba Âyetler
Ģaķķ’ıñ belâları gelmez ģisâba İmam ve aynı zamanda mutasavvıf bir kimliğe sahip olan Necâtî, bir-
Nažar ķıl ģadîśe yoķla Ķur²ân’ı (82/44) çok divan şairi gibi âyetlere, bazen iktibas bazen de telmih yoluyla yer
vermiştir.
12 Âyet mealleri için Diyanet İşleri Başkanlığının hazırlamış olduğu Kur’ân-ı Kerîm Meâli, Anka-
ra, 2009 esas alınmıştır.
56 57
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I
kurtulması için nahnü kasemnâ (Biz paylaştırdık.) ayetinde geçen fermana Aşağıdaki beyitte ise Alâk Sûresi 2. âyetinde geçen Halâka’l-insâne min
inanması gerektiğini söylemektedir. Çünkü Allah tarafından takdir edil- alâk (O, insanı alakdan yarattı.) ifadesine telmihte bulunulmaktadır.
miş olan rızkın kişiye ulaşmasına dünyadaki bütün insanlar bir araya gelse Cîfe bir ķašre menîden ĥâk ile bir źerresin
de mani olamazlar. Bu yüzden insanlar, Allah’ın taksimatına kanaat et-
Kim naŝıl eylersiñ ey dil baģr ü ²ummân ile baģś (61/2)
melidir. Ayrıca aşağıdaki ilk beytin ikinci mısrasında “Cenâb-ı Hakk’ın
verdiğine kanaat, tükenmez bir maldır.” hadis-i şerîfine de telmihte bulu-
nulmuştur. Peygamberler
Allah tarafından insanlara yaratılışın gayesini ve kulluğu öğretmek
Tevekkül bâbına yüz šut gözet naģnü ķasemnâyı amacıyla gönderilen peygamberler, Kur’ân-ı Kerîm’de anlatılan çeşitli
Ķanâ²at kenzini keşf it ne kim ķıldıysa ol taķdîr (9/3) kıssalara da konu olmuştur. İnsanlara Allah’ın birliğini ispat etmek, onları
uyarmak, hayır, şer, sabır, sızlanma, şükür, nankörlük gibi ahlâkî konular
hakkında ders vermek amacıyla13 Kur’ân’da anlatılan bu kıssalar, zamanla
Ķanâ²at ķıl eyâ ²âbid gözet naģnü ķasemnâyı hayatları, başlarından geçen olaylar ve mucizeleriyle divan şiirinin vazge-
Necâtî nefs-i emmâre zîrâ ben ejdehâ gördüm (15/7) çilmez konuları arasına girmiştir.14
Necâtî Divanı’nda “Hz. Âdem, Hz. İbrâhîm, Hz. Ya²kûb, Hz. Yûsuf,
Kerem ķıl efendim eyle gel diķķat Hz. Eyyûb, Hz. Mûsâ, Hz. Süleyman, Hz. Îsâ, Hz. Muhammed” gibi bir-
Ednâ kelâmıma eyle gel şefķat çok peygamberin adı geçmektedir. Divanda adı geçen peygamberlerin,
kronolojik sıraya uygun olarak hangi özellikleriyle anıldıkları aşağıda gös-
Naģnü ķasemnâya yoķdur ķanâ²at
terilmiştir:
Taķsîm-i ķısmetde ol âb u dânı (82/41)
Hz. Âdem
kâlû belâ (A²râf Sûresi 7/172)
İlahî dinlerin tamamı tarafından insanlığın ilk atası olarak kabul edi-
Bu âyet özellikle divan şairleri tarafından, ilk insan Hz. Âdem’den
len Hz. Âdem, edebiyatımızda yaratılışı, Hz. Havva ile olan münasebeti,
kıyamet günü yaşayacak olan son insana kadar herkesin nefsiyle, ruhuyla
yasak meyveyi yemesi, cennetten kovulması, yeryüzündeki hayatı, uzun
hazır bulunduğu elest meclisini hatırlatmak için kullanılır. Bu mecliste
ömrü … gibi birçok sebeple telmihlere söz konusu olmuştur.
bütün insanlar, Allah’a kul olacağına dair söz vermişlerdir. Bu sözü unu-
tanlar, dünyada gaflet içinde bulunmaktadır. Hz. Âdem’in şiirlere konu olan bir diğer özelliği ise toprağı ekip biçen
ilk kişi olmasıdır. Bundan dolayı çiftçilerin pîri olarak kabul edilen Hz.
Âdem, Divan’da da tarımla ilgili olarak anılır:
Elest bezminde ol ķalû belâ diyen merdânı gözle
Hemîşe ²ahd ü mîŝâķa ķavî peymân olandan ŝor (65/3)
Ģażret-i Âdem’den berü kimse ekmemiş
Ĥabîśiñ šoĥumın kimse dikmemiş
Feźkürullâhe (Bakara Sûresi, 2/198-200-239; Nîsâ Sûresi, 4/103)
Şu ķadar tarlaya gübre çekmemiş
Allâh’ı zikredin meâline gelen bu âyet, Kur²ân’da birkaç sûrede
geçmektedir: Anlar da yoķ muydu hîç ²aķl u dâna (81/9)
58 59
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I
Hz. Yûsuf
Ĥıżr u Mûsâ’ya yetiş gel al ledünnîden ĥaber
Kur’ân’da ahsenü’l-kasas15 olarak nitelendirilen Hz. Yûsuf’un hikâyesi,
divan şairlerinin birçoğunun dikkatini çekmiştir. Zamanla Kur’ân’daki Râh-ı Ģaķ’da ber-ķarâr ol ķušb ile aķšâba gel (8/2)
şeklini büyük ölçüde korumasına rağmen bazı kaynakların ve şairlerin
şahsî tasarruflarıyla bir aşk macerası şeklinde Yûsuf u Züleyhâ türünde Hz. Süleyman
eserler yazılmıştır.16 Hz. Yûsuf’un başından geçen birçok ilginç olay, di- Divan şiirinde adı en çok geçen peygamberlerin başında gelen Hz.
van şiirinde çeşitli vesilelerle söz konusu olmuştur. Necâtî Divanı’nda da Süleymân özellikle hükümdarlık sembolü olan yüzüğü ve bütün canlılara
Hz. Yûsuf’un babasından ayrı düşmesine telmihte bulunulmuştur: hükmetmesi sebebiyle mevzu edilmiştir:
15 Kur’an, 12/3.
16 Yûsuf u Züleyhâ hikâyeleri için bkz. Agâh Sırrı Levend, “Divan Edebiyatında Hikâye” TDAY Ne lâzım bî-vefâ mülkiñ olam dirseñ Süleymân’ı
Belleten, Ankara 1967, s.71-117; Dehri Dilçin, Yûsuf u Zeliha, İstanbul, 1946; Mehmet Ça-
vuşoğlu, Yahyâ Bey, Yûsuf u Zelîhâ, İstanbul, 1979; Mustafa Demirel, Kemal Paşazâde, Yûsuf
Nerîmân-ı cihân iken velî ²ayyâra aldandıñ (13/2)
u Zelîhâ, KTBY, Ankara, 1983; Naci Onur, Yusuf u Züleyhâ, Ankara, 1991; Leyla Karahan,
Erzurumlu Darir, Kıssa-i Yûsuf, Ankara, 1994; Kazım Köktekin, Süle Fakih’in Yûsuf u Zelihâsı, 17 15. yüzyıl şairlerinden Muhyiddin Çelebi, Hızır’ın Hz. Mûsâ ile yaptığı yolculuğu anlatan
(AÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Yayımlanmamış Doktora Tezi), Erzurum, 1994; Osman Yıl- Hızır-nâme isimli bir eser te’lif etmiştir. Ayrıca Şemseddin Sivâsî, Nev’î Yahyâ gibi şairler ta-
dız, Yûsuf u Zelihâ (Destân-ı Yûsuf), Ankara, 2008; Emin Eminoğlu, Destân-ı Yûsuf, İstanbul, rafından bu konuyu işleyen Kıssa-ı Hızır ve Musa, Kıssa-ı Musa ve Hızır gibi isimlerle müstakil
2008. eserler yazılmıştır.
60 61
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I
Virilse istemem şimdi bütün mülk-i Süleymân’ı Gelüp mühr-i nübüvvet mu²cizâtı sende ĥatm oldı
Degil İskender ü Dârâ velî Kisrâ’dan el çekdim (16/2) Belâ barmaġıñ ķılsañ işâret ayı depretmez (2/6)
Benim nažm-ı kelâmıma [²aceb] ša²n eylese münkir Şefâ²at ķılmasañ rûz-ı cezâda yâ Ebâ’l-Ķâsım
Degişmem noķšasına ben hezâr mülk-i Süleymân’ı (73/1) Fiġânım incidir ĥalķı ķamu ģavrâya depretmez (2/8)
Hz. Süleyman, aşağıdaki beyitte kuşlarla konuşabilmesi sebebiyle Câm-ı Hû’dan nûş idüp mürşid yedinden sâķıyâ
zikredilmiştir: Šamladı nûr-ı Muģammed pes anıñ ķatresiyem (5/5)
Ehl-i ²aşķıñ meclisinde ŝoģbet-i ²irfân ile Îmânıñ kenzini ģıfž u ģiŝâr it
Manšıķu’š-Šayr’ı Necâtî oldı Süleymân’a râh (60/7) Şefî²iñ Muŝšafâ’dır iftiģâr it (7/1)
62 63
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I
Šâlibâ Ĥıżr’ıñ yedinden nûş idüp âb-ı ģayât Ravża-ı pâk-i sa²âdetde niyâz itdim hezâr
Kenz-i esrâr-ı İlâhî keşf ola her maĥlûķât (48/1) Ol Ebû Bekr ²Ömer ü ²Ośmân ²Alîyü’l-Murtażâ (1/15)
Aşağıdaki beyitte ise Hz. Peygamber’e isnat edilen ed-Dünya cîfetün ve Necâtî ²aķlıñı cem² it yeter dünyâya meyl itdiñ
tullâ-buha kilâb (dünya bir leştir ve onu isteyenler de köpeklerdir) hadisine tel- Nažar ķıl ²ibret al ey dil Ģüseyn-i Kerbelâ’dan al (27/7)
mihte bulunulmaktadır:
Ģasan geldi bu bezmine sezâ içre ne ģâl oldı
Gel Necâtî kemteriniñ pendini šut ŝûfiyâ Aña câmı virüp sâķî didi iç zehr-i mâdır bu (70/7)
Pes ģadîśinde buyurdı cîfe-i dünyâyı gör (21/7)
Hz. Fâtıma
Hz. Peygamber’in Mûtû kable ente mûtû (Ölmeden evvel ölünüz) hadis-i Hz. Muhammed’in kızı, Hz. Ali’nin eşi, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’in
şerifi, mutasavvıflar tarafından nefis terbiyesinin ne kadar önemli olduğu- anneleri olan Hz. Fâtıma, Kerbelâ Hadisesi dolayısıyla zikredilmektedir:
nu ifade etmek için benimsenmiş bir ifadedir:
N’eyledi evlâd-ı Zehrâ ehl-i Kûfe sizlere
Ölmeden öldük zîrâ biz ķatle fermân istemez Ne idi ²âŝîleriñ şu fi’l-i pinhânı ²Alî (53/6)
Ķıl nažar Ģaydar vücûdum cânda bî-cân olmadıķ (24/10)
Ne ile ilzâm idesiz Fâšıma Zehrâ’yı kim
Yedlerinde ķanlı gömlegiñle dîvânım ²Alî (53/8)
Ehl-i Beyt, Sahâbeler
Necâtî, eserinde ehl-i beyt, dört halife ve sahabelerden de bahsetmiştir.
Hâlid, Mikdâd, Ammâr
İslam tarihinde kahramanlıkları ve savaşçılıklarıyla tanınan Hz.
Dört halifenin ismi çoğunlukla birlikte zikredilmiştir: Hamza, Halid bin Velid ve Ammâr bin Yâsir, eserde aynı özellikleriyle
bahse konu olmuştur:
64 65
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I
Âh n’olaydı ol vaķitde bulunaydı beş kişiden birisi Meded yâ Rabbî sen ķoyma beni ²uķbâda ģasretde
Biri Ģamza biri Ĥâlid biri Miķdâd biri ²Ammârım ²Alî (53/9) Sevindirme şu mel²ûnu yarın rûz-ı ķıyâmetde (51/2)
Cennet
Zekât
Gerekmez cennet ü šûbâ n’idem ģûrî vü ģavrâyı Ķılarlar namâzı du²âya šurmaz
İlâhî ente makŝûdî yeter ²uķbâdan el çekdim (16/4) Beş pâre ŝadaķa źekâtı virmez
Sâ³illeriñ kimse ģâlini ŝormaz
Cehennem Nažar ķılıñ başa gelen šûfânı (82/12)
Naŝıl ŝabr eyleyem bir dem cehennem nârına yâ Rab
Zebânîler çekişdirir atarlar dârına yâ Rab Oruç
Iraġ it ģubb-ı dünyâdan bıraķma ĥârına yâ Rab Rûz u şeb ģimârlar gibi gel yatma
Uyķuyı her demde oruca ķatma
66 67
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I
Aza ķanâ²at ķıl eşyâñı ŝatma bir şekilde Nakşibendî tarikatının Hâlidiye koluna mensup bir mürid ol-
İsrâf ile her dem iftâr olur mı (80/7) duğunu söylemektedir.
68 69
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I
Mürşid-i kâmil dilerseñ bâb-ı Feyżullâh šut savvuf ehli olanlar âlemin sırrına vâkıf olabilir:
Gir erenler meclisine bend olup aģbâba gel (8/10)
²Ârif-i billâh olan añlar kelâmım ser-te-ser
Var mıdır miśli cihânda Ģacı Feyżullâh gibi On sekiz biñ ²âlemiñ sırrında seyrân olmadıķ (24/9)
Terbiyet bâbında kâmil nitekim âdâba gel (8/11)
²Aşķ
Hidâyet eyledi Ģażret-i Allâh İlâhî aşka düşen Necâtî, yedi deryayı içse de gönlündeki aşk ateşini
Bizi irşâd iden Ģâcı Feyżullâh söndürememektedir:
Ednâ bendesiyem pes rûy-ı siyâh
Ķašreyi terk itdim aldım ²ummânı (82/51) Necâtî’niñ yanar cânı düşüp ²aşķ-ı İlâhî’ye
Egerçi nûş ider olsa yedi deryâyı depretmez (2/11)
Şair, bazı şiirlerinde tasavvuf ehli tarafından dört kapı olarak isimlen-
dirilen şeriat, tarikat, marifet ve hakikattan da bahsetmektedir: Bâtın
İlm-i zâhirle uğraşanlar batından habersizdir:
Söyle kimden ķaldı işbu šarîķat
Şerî²at olmazsa olmaz šarîķat Ne bilsin ²ilm-i bâšından ki žâhir ²âlim-i fâżıl
Ma²rifet râhına kesb it ģaķîķat Daķâyıķ baģrine šalmış ebed esrârımız vardır (31/4)
Ger mürşid olmazsa sulšân olamaz (63/10)
Bezm
Şerî²atda šarîķatda ģaķîķatdan olup yek-tâ Hakk’ın meclisinde bulunan herkesi, yani yaratılanı Yaradan’dan do-
Ma²ârif ĥil²atin giymiş velî sulšân olandan ŝor (65/5) layı yüce görmek gereklidir:
Özellikle mutasavvıfların dillerine pelesenk olan İlâhî ente maksûdî ve Zâhidâ bezm-i Ĥudâ’dır herkesi a²lâ gözet (47/1)
rızâke matlûbî (Allah’ım maksadım sensin ve senin rızanı talep ediyorum) duası, Şem²ayı şems-i münevver ķašreyi deryâ gözet
Necâtî tarafından aşağıdaki beyitte zikredilmektedir. Beytin ilk mısrası,
Yûnus Emre’nin Cennet cennet didükleri/ Bir ev ile bir kaç hûrî/ İsteyene virgil
anı/ Bana seni gerek seni mısralarını hatırlatmaktadır: Derviş
Dervişler, tekkede bir köşede yâra kavuşmanın mutluluğu içindedir:
Gerekmez cennet ü šûbâ n’idem ģûrî vü ģavrâyı
İlâhî ente makŝûdî yeter ²uķbâdan el çekdim (16/4) Bir bölük dervîşleriz biz kûşe-i meyĥânede
Vaŝl-ı yâr olduķ göñül mülkinde sulšân olmadıķ (24/5)
Divan’da geçen bazı tasavvufî kavramlar ve bunların geçtiği beyitler
ise şunlardır: Elest
Yaratılan bütün ruhlar, elest meclisinde Allah’a kulluk sözü vermiş-
Ârif lerdir:
Ancak ârifler, Necâtî’nin söylediklerini anlayabilir. Çünkü sadece ta-
70 71
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I
72 73
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I
74 75
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I
Terk-i dünyâ terk-i ²uķbâ terk-i terk itdim hemîn Var mıdır miśli cihânda Ģacı Feyżullâh gibi
Vâdî-i ²aşķla Necâtî nâm u şân itsem gerek (28/7) Terbiyet bâbında kâmil nitekim âdâba gel (8/11)
76 77
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I
Fikr it bu šarîķat çıķar mı başa Malatya’daki 3 Mart 1894 yılında meydana gelen büyük deprem so-
Yazıķ emeklere düşmeñ šalâşa nucunda yıkılan Yeni Cami’nin yeniden yapımı için Sultan Abdülhamîd
10.000 altın göndermiştir. Necâtî, sultanın bu yardımından dolayı kaside-
Ģâşâ bu bühtândır Ģâcı Bekdaş’a
sinde ona teşekkür etmektedir:
Her ģacer dürr ile mercân olamaz (63/13)
TOPLUM VE KÜLTÜR
Tarihî ve Efsânevî Kişiler
Kişiler
Tarihî Kişiler
Necâtî Divanı’nda genellikle İran mitolojisinde adı geçen şahıslara yer
Necâtî, yeri geldiğinde eserinde tarihte önemli olaylarda rolü olan şah-
verildiği görülmektedir. Bu şahısların da divan şiirinde yaygın olarak kul-
siyetlere de telmihte bulunmuştur. Bu şahısların birçoğu İslam tarihinde
lanılan özelliklerine uygun bir şekilde şiirlerde geçtiği tespit edilmiştir.
tanınmış kişilerden oluşmaktadır.
Necâtî, İstanbul’u övdüğü murabbasında Sultan Hamîd gibi bir padi- La²net olsun şol Yezîd’e ķıldı ol şâhı şehîd
şahın yeryüzüne gelmediğini söylemektedir: Virmedi bir ķašre âbı gitdi ²ašşânım ²Alî (53/3)
Ķaplamış ešrâfını bend eylemiş Baģr-i Sefîd N’eyledi n’itdi a kâfir ibni ²ammî Muŝšafâ
Salšanatıñ dâ³im olsun ŝad-hezâr ²ömrüñ mezîd La²net olsun ol Yezîd’e ģaŝmıyâ dirler bize (62/6)
Sen gibi bir pâdişâhı görmedim Sulšân Ģamîd
Kimseler görmüş degil bir miślini İstanbul’uñ (76/3)
78 79
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I
Battal Gâzî
Ša²n-ı Ēaģģâk’ı ķo Şâm’a gel merd olup meydân oķı
Anadolu’da İslam’ın yayılmasına büyük katkıları olan Battal Gâzî,
Šut siper ša²n-ı ²adûya işte ķalķan işte sen (56/7) cesareti ve yiğitliğiyle efsanevî bir kişiliğe bürünmüş, bu sayede hayatıy-
la ilgili birçok menkıbeye ve destana konu olmuştur. Battal Gâzî’nin en
Nerîmân önemli hususiyetlerinden birisi de Malatyalı olmasıdır. Bu yüzden şair,
Sözlük anlamı itibarıyla pehlivan manasına gelen Nerîmân, divan şi- Malatya’yı Battal Gâzî’nin beldesi olarak nitelendirmektedir:
irinde kahramanlık ve yiğitlik sembolü olarak anılan Acem kahramanla-
rındandır:
24 Divan şiirinde İskender’in kimliğiyle ilgili tartışmalar için bkz. İskender Pala, “İskender mi
Zülkarneyn mi?” Akademik Divan Şiiri Araştırmaları, İstanbul, 2003, s.285-315.
25 Dursun Ali Tökel, Divan Şiirinde Mitolojik Unsurlar, Ankara, 2000, s.242.
80 81
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I
Belde-i Baššâl-ı Gâzî mesken-i ŝâģib-ķırân (Malatya) ve İstanbul. Şair, her iki şehirde de yaşamıştır. Bunun sonucunda
Ma²den-i şer²-i şerî²at her šaraf emn ü emân da Aspozi (Malatya) ve İstanbul’a duyduğu sevgiyi yazdığı murabba²larla
Âh n’olaydı olmasa müşrik münâfıķ kâfirân dile getirmiştir.
Görmedim bir miślini emśâli yoķ Aŝbuzi’niñ (4/7) Divan’da 4. sırada bulunan manzume, 19. asırda Malatyalıların sayfiye
yeri olarak meşhur olan Aspozi’nin övgüsü için nazmedilmiştir. Aspozi,
Malatya’nın 4 kilometre kadar batısında olan geniş bir ovanın ortasında,
Süleymân dîvleri gelse götürmez işbu aģcârı dağ eteğinde ve Fırat Nehri’nin kollarından Taşmasu’ya dökülen bir çayın
Uyandı Seydî Baššâl u velîler geldi meydâna (78/16) kenarında bulunmaktadır. Gayet güzel ve ferah olduğu gibi sokakları dahi
muntazam ve temiz olan Aspozi, önceleri sayfiye alanı iken 1840’lı yıllar-
dan sonra bugünkü Malatya’nın üzerine kurulduğu bir yerleşim merkezi
Kavimler
olmuştur.
Divanda Arap, Acem ve Hind kavimlerinin ismi zikredilmektedir.
Önceleri Malatya sancağı Kasaba nahiyesine bağlı olan Aspozi,
Arap ve Acemler, Aspozi övgüsü için yazılmış murabba²da konuştukları
Müslüman halkın bağ ve bahçe işleriyle uğraştığı, Hristiyanların ise tahıl
diller vesilesiyle ele alınmıştır. Şaire göre Aspozi halkının konuştuğu dil,
ziraatı yaptığı bir köydür.28 Kâtip Çelebi, Cihannümâ’sında, Aspozi’nin29
Arap ve Acemlerin dilinden daha fasihtir:
bağları ve bahçeleriyle meşhur bir kasaba olduğundan bahseder.30 Evliya
Çelebi ise Aspozi bağlarında 600 kadar dükkân olduğunu, Malatya’dan
Bir šarafdan devr ider kevśer gibi şol deyr-Mesîģ daha güzel binalar bulunduğunu, bahar ayında halkın buraya göç ettiği-
Zeyn olup mescîd ü minâre olunur va²ž naŝîģ ni, bu yüzden Malatya’da bazı tüccar ve Hristiyanlarla birlikte 300 kadar
Ne ²Arab’dır ne ²Acem’dir dilleri ġâyet faŝîģ bekçi dışında kimsenin kalmadığını söylemektedir.31 Seyahatnâme’den
anlaşıldığı kadarıyla Aspozi, 17. yüzyılda artık büyük bir yerleşim merkezi
Görmedim bir miślini emśâli yoķ Aŝpozi’niñ (4/5)
olmuştur.32
Aspozi; kiraz, elma, kayısı, ceviz ve incir ağaçlarıyla bağlardan müte-
Hind (Hindistan), divan şiirinde zengin malzeme ve hayallerle ele şekkil bir ormanın içinde yer almaktadır. Evliya Çelebi, Aspozi’de yedi
alınır. Hindistan, siyah tenli insanların yurdu olması hasebiyle sevgilinin çeşit kayısı yetiştiğini ve zerdalisinden pestil yapıldığını ifade etmektedir.
saçları ve benine benzetilir.26 Seksen çeşit yetişen armudundan turşu ve şerbet imal edildiğini de belirt-
mektedir. Öyleki İstanbul’dan gelen birçok kişi bu armutların filizlerini
Ŝad-hezâr ŝaldıñ sîneme leşker-i Hindûları payitahta götürerek yetiştirirmiş ve Malatya armudu diyerek padişaha he-
Zülfüñüñ Manŝûr’ı oldum dârım aġlatma beni (67/5) diye ederlermiş.33
Helmut Von Moltke, Türkiye Mektupları isimli eserinde Malatya aha-
lisinin yazın Asbuzu’ya göç ettiğini, Malatya’nın daha doğru bir ifadeyle
Aspozi’nin eşi az bulunur bir ordugâh olduğunu, her tarafından pınarlar
Coğrafya
Divan şiirinde coğrafî mekânlar kapsamında; ülke, şehir, ilçe, semt, 28 Bu kelimenin imlası, Arap harfleriyle çeşitli şekillerde okunabilecek biçimde yazıldığı için
değişik kaynaklarda Aspozi, Aspoza, Aspozı Asbuzu, Asbuzı, Asbuzan, İşpozi gibi farklı oku-
dağ, deniz, ada ve nehir adları verilir.27 Geniş bir coğrafyaya hükmeden
yuşlara rastlanmaktadır. Kenan Erdoğan, “Türk Edebiyatında Şehir Şiirlerine Bir İlâve: Aspozi
Osmanlı İmparatorluğu’nun bu hususiyeti doğal olarak divan edebiyatı- ve Hakkında Yazılmış Dört Şiir”, Dergâh Edebiyat Sanat Kültür Dergisi, C:VIII, S.91, Eylül
nın muhtevasına da yansımıştır. 1997, s.20.
29 Şemsettin Sâmî, Kâmûsu’l-A’lâm, C.I, Ankara, 1996, s.185.
Necâtî Divanı’nda iki mekânın özel bir yeri bulunmaktadır: Aspozi 30 Refet Yinanç, Mesul Elibüyük, Kanuni Devri Malatya Tahrir Defteri (1560), Ankara, 1983,
s.55.
26 Emine Yeniterzi, “Klasik Türk Şiirinde Ülke ve Şehirlerin Meşhur Özellikleri”, Uluslararası 31 Kâtib Çelebi, Kitâb-ı Cihânnümâ li-Kâtib Çelebi, (Tıpkıbasım), Ankara, 2009, s.600.
Sosyal Araştırmalar Dergisi, Volume: 3, Issue:15, 2010, s.315. 32 Seyit Ali Kahraman, Yücel Dağlı, Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi, IV. Kitap, İstanbul, 2001, s.12.
27 Emine Yeniterzi, a.g.m, s.302. 33 Seyit Ali Kahraman, Yücel Dağlı, Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi, IV. Kitap, s.10.
82 83
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I
aktığını söylemektedir.34 Ata Tarihi’nde ise buranın Malatya’nın sayfiye 4 Câme-i hadrasın eyyâm-ı rebî²de kim giyer
alanı olduğu kayıtlıdır.35 Şübhesiz menzilgeh-i Hızr-ı zamândur Aspozi
Doğal güzellikleriyle meşhur bu yerleşim yeri, sadece tarihî kaynakla-
ra ve seyahatnamelere konu olmamıştır. Başta Niyâzî-i Mısrî olmak üzere
5 Her taraf pür-mîve-i şîrîn leb-i dilber-misâl
Gulâmî, Rızâyî, Adnî gibi şairler de Aspozi övgüsünde manzumeler yaz-
mıştır. Yeşil atlasla tonanmış nev-civândır Aspozi
Niyâzî-i Mısrî’nin aynı zamanda doğum yeri olan Aspozi’yi methettiği
9 beyitlik gazeli, bu konuda yazılmış manzumelerin en meşhurlarından- 6 Bî-midâd elması üzre nakş olur ebyât-ı sürh
dır. Şair, gazelinde Aspozi’yi cennete benzetmektedir. Havası ve suyu- Lâ-cerem sun²-ı Ĥudâ’ya bir beyândur Aspozi
nun güzelliğinin yanısıra meyvelerinin bolluğundan da bahsetmektedir.
Ayrıca Aspozi’de yetişen elmaların üzerine yazı yazıldığını da söylemekte-
dir ki aslında bu bir gelenektir. Buna göre kızarmaya yüz tutmuş elmaların 7 Ol sebebden ehli pür-akl u zekâ vü ma²rifet
üzerine oyma yazılar yazılmış kâğıtlar yapıştırılır ve güneş gören yazılı Mahzen-i ehl-i ulûm u kâmilândur Aspozi
mahaller kızarırken diğer taraflar sarı kalırmış.36 Mısrî, Aspozi halkının
ehl-i ilim ve kâmillerden olduğunu da gazelinde belirtmektedir. Niyâzî-i
Mısrî’nin Aspozi övgüsünde söylediği gazelin metnini aşağıda veriyoruz: 8 Cenneti min tahtihe’l-enhârı tecrî dinse hûb
Hâzihî cennâti adninden nişândur Aspozi
1 Bârekallâh gülsitân-ı bülbülândur Aspozi
Cenneti tezkîr ider âlî-mekândur Aspozi 9 Ey Niyâzî ger tokunmayaydı hîç bâd-ı fenâ
Kim dimezdi ana firdevs-i cinândur Aspozi38
2 Mu²tedil âb u hevâ hem müctemi² envâ²-ı zevk
Mecma²-ı bezm-i safâ-yı ²ârifândur Aspozi Sivaslı şairlerden Gulâmî de Aspozi’yi öven Der-Vasf-ı Malâtiyye Güfte-
şod başlıklı 12 beyitlik bir gazel yazmıştır. Şiirden anlaşıldığı kadarıyla
şair, bir süre Aspozi’de bulunmuştur:
3 Âb-ı hayvânı begenmez hasletinde deyr-Mesîh37
Akdugınca sanki bir rûh-ı revândur Aspozi
1 Şen olsun Aspozi gülşen gülinde bûy-ı behcet var
Hezâr u bülbülünde nagme-i şûr-ı mahabbet var
34 Hayrullah Örs, Moltke’nin Türkiye Mektupları, İstanbul, 1995, s.254-262.
35 Mehmet Arslan, Tayyar-zâde Atâ Osmanlı Saray Tarihi Târîh-i Enderûn, C.III, İstanbul,2010,
s.164. 2 Bütün eşcâr u ezhârı letâfetden urunmuş tâc
36 Şemsettin Sâmî, Kâmûsu’l-A’lâm, C.I, Ankara, 1996, s.185. Sarup etrâfa sebzâ-reng destâr-ı melâhat var
37 Bu mısra, Sayın Kenan Erdoğan ve Mustafa Tatcı tarafından “Âb-ı hayvânı begenmez hasle-
tindedür Mesîh” şeklinde okunmuştur. Kenan Erdoğan, Niyâzî-i Mısrî Dîvânı, Ankara, 2008,
s.397; Mustafa Tatcı, Malatya’nın Gönül Sultanı Niyâzî-i Mısrî, İstanbul, 2013, s.11. Söz ko- 3 Leb-i rûyı dilârâ-vâr sürh olmuş hicâbından
nusu şiir, Milli Kütüphane 2309 numaralı yazmanın 35b varağında bulunmaktadır. Yazmadan
anlaşıldığı kadarıyla bu mısranın “Âb-ı hayvânı begenmez hasletinde deyr-Mesîh” şeklinde Güli gösterdiği-çün bülbüle yüz serde minnet var
okunması gerektiğini düşünüyoruz. “deyr-Mesîh”, Malatya’nın güney bitimindeki harap bir
kilisenin yakınındaki dört köşeli bir havuzdan çıkıp Aspozi’nin girişinde ikiye ayrılan 35 km.
uzunluğunda bir nehirdir. Kaynağından bir buçuk saat mesafeye gelinceye kadar normal akan 4 Edâlarla ider sad-nâz u istignâ kılur ibrâz
suyu, süt renginde olup sanki nehrin ortasına kadar beyaz bir hat çekilmiş gibi görünmekte-
dir. Bu mesafeyi geçtikten sonra beyaz hat kaybolmaktadır. Süleyman Yapıcı, Osmanlı Vilayet
Sürûrından terennüm-sâz olur bülbül ki vuslat var
Sâlnâmelerinde Malatya (1869-1908), İstanbul, 2014, s. 51.
38 Niyâzî Mısrî Mehmed b. Ali Malâtî, Dîvân, 06 Hk 2309, vr. 35b.
84 85
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I
5 Visâl-i bî-melâli bes cemâl-i vech-i cânânla 3 Hele sen gonce-i handânını görsen bir dem
Müşerref oldıgı-çün nâlesinde sûz-ı hasret var Sen de bülbül olasın ehl-i nevâ Aspozi’de
6 Silüp âyîne-i bî-kîne-i dilden sivâ rengin 4 Câ-be-câ gülşen-i firdevs gibi rûh-fezâ
Ki olmuş yâr-ı her ezhâr bundan bize ²ibret var Hûriler bulsa n’ola neşv ü nemâ Aspozi’de
7 Dutar elde piyâle lâle-i hamrâ safâ birle 5 Deyr-Mesîh’den40 içüp âb-ı hayâtı her-bâr
Çemen mey-hânesinde nesteren-nâm sâkî Ne aceb Hızr gibi bulsa bekâ Aspozi’de
8 O bezm-i gülşen-i hum-hâne-i ülfetde mest olmuş 6 Mîvesi lezzeti ta²bîr degildir mümkin
Mey-âşâm telh-kâm dil adlu bülbülde harâret var Yazılur elmada bir sırr-ı Hudâ Aspozi’de
9 Nihâl-i kadd-i dilber gibi çekmiş serviler serler 7 Sîb-i sürhi leb-i dilber gibi gözden gâ³ib
Semâya irmeye her bir kesin desti su²ûbet var Kesret-i müşterîden buldı behâ Aspozi’de
10 İder her bir tarafdan murglar cânâ sabâ-hânlık 8 Câmi²inde görinür Cuma güni kesretden
Sabâ vakt-i seher bûy-ı vefâ virdikde lezzet var
Akd virüben gibi fevc-i ²ulemâ Aspozi’de
17. yüzyıl şairlerinden Rızâyî, Aspozî için iki şiir yazmıştır. Bunlardan
1 Bârekallâh Hak bu kim özge mekândur Aspozi
ilki Niyâzî-i Mısrî’nin gazeline naziredir ve 9 beyittir. Şairin Aspozi’yle il-
gili ikinci şiiri de gazel nazım şekliyle söylenmiştir. 9 beyitlik manzumede Bî-bedel âb u hevâyile cinândur Aspozi
yine Aspozi’nin doğal güzellikleri ve özellikle yazılı elması övülmektedir:
1 Göze gülşen görinür cümle fezâ Aspozi’de 2 Feyz-bahş olsa n’ola âb-ı hayât-âsâ suyı
Her zamân olmadadur zevk u safâ Aspozi’de Hâme-i Hızr ile Hızr-ı zamândur Aspozi
86 87
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I
3 Her nihâl-i nevresi bir dil-rübâ-yı dil-firîb Gülşen-i bâġ-ı lešâfet lâle sünbül erġavân
Mecma²-ı hûbâna ²âlem özge kândur Aspozi ²Âlimi mollâ müderris ehl-i taķvâ zâhidân
Ġam yimez ġamlar šaġıdır bî-ģesâbdır ĥˇâcegân
4 Her gelen ²uşşâkına enhârı pây-endâz ider Görmedim bir miślini emśâli yoķ Aŝpozi’niñ (4/2)
²Âşıka ma²şûk garîbe mihribândur Aspozi
Aspozi’nin etrafında şairin cennetteki Kevser suyuna benzettiği deyr-
5 Kîne-cû diller ile ²uşşâkı eyler sîne-sâf Mesîh isminde bir nehir akmaktadır. Mescidlerindeki vaizlerin fasih ve
Evliyâ ocagı eski cândândur Aspozi akıcı dilleri, ne Arap ne de Acemlerin dillerine benzemektedir:
6 Râgı dagı şûrişe gül oldı gûyâ andelîb Bir šarafdan devr ider kevśer gibi şol deyr-Mesîģ
Bezm-i Cem her kûşesi hoş gülsitândur Aspozi Zeyn olup mescîd ü minâre olunur va²ž naŝîģ
Ne ²Arab’dır ne ²Acem’dir dilleri ġâyet faŝîģ
7 Bir melege germ olup engüşt-nümâ olmuş felek Görmedim bir miślini emśâli yoķ Aŝpozi’niñ (4/5)
Bî-²aded mehrû-yı pür-meh-veşândur Aspozi
Şair, murabba²nın 8. bendinde Aspozi’nin Malatya’nın mahlası yani
8 Köhne dehrün bâgıdur ammâ ki her dem tâzedür diğer adı olduğunu, bu beldede nice hükümdarların cihat ettiğini de ifade
etmektedir:
Pîrdür tînetde sîretde cevândur Aspozi
88 89
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I
Pek müferriģdir Banaz’ı Ģaķķ aña olsun mu²în Şair, İstanbul’un gezilecek semtlerinden de bahseder. Haydarpaşa,
Görmedim bir miślini emśâli yoķ Aŝpozi’niñ Eyüp, Beylerbeyi, Cevizbaşı, Dolmabahçe gibi yerleşim mekânlarının
özellikle görülmesi gerektiğini ifade eder:
Tecde’niñ źevķi ŝafâsı bir yere olmaz ķıyâs
Mu²tedil âb u hevâsı mîvesi ġâyet de ĥâŝ Resm idüp gûş it kelâmım ey cenâb-ı muģterem
Kendi meskeniñ Necâtî ķıl ziyâde iltimâs ²Azm idüp Ģaydarpaşa’ya sür²at ile baŝ ķadem
Görmedim göster baña bir miśli yoķ Aŝpozi’niñ (4/9, 10, 11) Eyyûb’uñ çoķdur ŝafâsı ġayrısın ben istemem
Görmedim gördüñse söyle miślini İstanbul’uñ
Necâtî Divanı’nda adı geçen önemli mekânların başında İstanbul43 gel-
mektedir. Bunun en önemli sebebi şairin Kuleli Kışlası’nda imam olarak Ķıl nažar Beglerbegi’ne ĥûb yaratmış Źü’l-Celâl
uzun yıllar görev yapmış olmasıdır. Şairin Divan’ında Malatya’dan sonra Çoķ ŝafâ Cevizbaşı’nda źerrece olmaz melâl
İstanbul’u övmüş olması, bu şehri sevdiğini göstermektedir. 11 bendlik Dolmabaġçe’ye nažar ķıl miśli yoķ olmaķ muģâl
murabba²sında doğal güzelliklerinin yanı sıra insanlarını, âlimlerini ve
müderrislerini öven Necâtî için İstanbul’un ayrı bir önemi olduğu anla- Var ise göster baña bir miślini İstanbul’uñ (76/9, 10)
şılmaktadır.
Şair, murabba²sında İstanbul’da en çok Galata semtini beğendiğini fa- Aşağıdaki beyitte Necâtî, kültürümüzde kahvenin geldiği yer olarak
kat burada Müslümanlardan ziyade müşriklerin yaşadığını söylemekte ve bilinen Yemen’den bahsetmektedir. Ayrıca tütünüyle ünlü bir şehir olan
bundan dolayı üzülmektedir: Samsun da zikredilmektedir:
Ķalaša a²lâ mekândır olmasaydı müşrikîn
Kim ki bünyâd eylediyse ŝad-hezârân âferîn Otlar baş ķaldırup zeyn olur çemen
Ekśerîsi ehl-i küfrân anda azdır müslimîn Şekeriñ şerbeti ķahvesi Yemen
Görmedim göster baña bir miślini İstanbul’uñ (76/4) Ŝamsun duĥânına ŝarılsa kefen
Ferfiri filcânda ²ašşân iderler (79/9)
Necâtî, Üsküdar ve Çamlıca’nın doğal güzellikleri, temiz havası ve su-
yuyla hastalara şifa olduğunu da belirtmektedir: Belh ile Buhârâ, tarih boyunca ilim ve kültür merkezi olmuş şehir-
lerdir. Bedehşân ise edebiyatımızda kırmızı renkli la²l taşının çıktığı yer
Mu²tedil âb u hevâsı pek müferriģ Üsküdar olarak tanınır. Bu yüzden beyitlerde değerli taşlarla birlikte geçmektedir:
Šaġ u ŝaģrâyı šolaş gel Çamlıca’da ķıl ķarâr
Ģekîm-i ģâźıķ gerekmez anda olmazlar bîmâr Baŝ ķadem Belĥ ü Buĥârâ’ya Bedeĥşân duymasun
Görmedim gördüñse söyle miślini İstanbul’uñ (76/5) Gevheriñ elmâsını al dürr ü mercân duymasun (58/1)
90 91
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I
Şair, İstanbul’u övdüğü murabba²sında Bahr-i Sefîd (Akdeniz)’in bü- Bu kültürün en önemli yansıması edebiyatımızda görülmektedir.
tün şehri kuşattığını söylemektedir: Ramazaniye46 olarak bilinen nazım türünde; ramazanın gelişi, fazileti,
oruç, camiler, ramazan sofuları, tiryakiler, mahyalar, kandiller, iftar ve sa-
hur sofraları, kadir gecesi gibi birçok konu işlenmiştir.
Ķaplamış ešrâfını bend eylemiş Baģr-i Sefîd
Necâtî, bu geleneğe uygun olarak kaleme aldığı destanında Malatya
Salšanatıñ dâ³im olsun ŝad-hezâr ²ömrüñ mezîd
ramazanlarını edebî bir üslupla anlatmıştır. Şair, destanının ilk dörtlükle-
Sen gibi bir pâdişâhı görmedim Sulšân Ģamîd rinde ramazan ayını övdükten sonra iftar sofralarında olmazsa olmaz ye-
Kimseler görmüş degil bir miślini İstanbul’uñ (76/3) meklerden bahseder. Destana göre Malatyalıların iftar sofrasında mutlaka
aşağıdaki yiyecekler olmalıdır:
Divan şiirinde âşığın gözyaşlarının çokluğunu anlatmak için Ceyhun, Çorbalar: kulak çorbası, tarhana çorbası.
Nil, Fırat gibi nehirlerden bahsedilir. Necâtî ise gönlündeki ateşi söndür- Yemekler: kaz, sodak (tatlı su levreği), yufka, pirinç, çörek, bakla, pan-
meye Nil ve Fırat nehirlerinin bile kifayetsiz kalacağını ifade etmektedir: car, kuzu büryan, kebap, tas kebabı, kızartma, dolma, lahana dolması, şeh-
riyeli pilav, pirinçli tavuk, keklik, Şam kebabı, taze yağ.
Pes derûnum içre iģrâķ ser-te-ser eyler hücûm Börekler: börek, su böreği, zeytinyağlı balcan (patlıcan) böreği.
Mümkini olmaz söyünmez gelseler Nîl ü Furât (45/10) Tatlılar: baklava, güllaç, helva, tavuk göğsü, şekerli katmer, ekmek
kadayıfı, yassı kadayıf, ballı kadayıf, kalbur hurması, kadı lokması, üzüm
hoşafı, bal.
Meyveler: kavun, karpuz.
Sosyal Hayat
İçecekler: şeker şerbeti, ayran, vişne şurubu.
Malatya ve Malatya’nın Sosyal Hayatına Dair Unsurlar
Aşağıda yemek isimlerinin geçtiği bazı dörtlükler, örnek olarak veril-
Necâtî, yerel bir şairdir. Dolayısıyla Divan’ında Malatya’nın sosyal ha- miştir:
yatına dair birçok kültürel unsura yer vermiştir. Özellikle hece ölçüsüyle
yazmış olduğu destanlarında Malatya’nın günlük yaşamıyla ilgili önemli Cem² eyle ĥˇânıñda pirinc šorbasın
olayları tasvir etmiştir. Bunların başında Malatya’nın ramazanları gelir. Birinci ŝofrada ķulaķ çorbasın
Bilindiği gibi eski kültürümüzde ramazan, dinî bir vecibenin yerine A²lâ [olur] ģınša šâze yufķasın
getirildiği önemli bir ay olduğu kadar, kültür ve folklor hayatımıza getir-
Ger bunlar olmazsa iftâr olur mı
diği zenginliklerle de mühim bir yere sahiptir.44 Bu bağlamda ramazan
ayı, Osmanlılarda sadece dinî boyutuyla değil kültürel boyutuyla da yaşan-
mış bir ay olarak karşımıza çıkmaktadır. Öyle ki kültürümüzde, ramazanla Bir šaraf baķlava bir šaraf börek
ilgili olarak birçok deyim, atasözü, fıkra ve hatıra türünde zengin bir lite- İslâm ķubbesiyle yumuşaķ çörek
ratürün oluştuğunu söyleyebiliriz.45 Baķla ile pancar ile gül görek
44 Ali Fuat Bilkan, “Ramazaniyyelerde Zihniyet Değişmelerinin İzleri”, Osmanlı Şiirine Modern
Sür çıķar bunlarla iftâr olur mı
Yaklaşımlar, İstanbul, 2006, s.11.
45 Bu konularla ilgili bkz. Ahmet Rasim, Ramazan Sohbetleri, İstanbul, 1967; Ramazan Kitabı, mazanı Divan Şiiri Metinlerinden Okumak”, Dil ve Edebiyat Araştırmaları Dergisi, S.6, 2012,
(Haz.) Özlem Olgun, İstanbul, 2001; Tarihte Ramazan, (Editör) Ertuğrul Tarık Kara, İzmir, s.173-230.
2006; İbrahim Refik, Ramazan Medeniyeti, İstanbul, 2000; Taha Uğur Türkmen, Edebiyatçıla- 46 Edebiyatımızda ramazan konulu bazı çalışmalar için bkz. Âmil Çelebioğlu, Ramazannâme, Tercüman 1001
rımızın Kaleminden Ramazan, İstanbul, 2008. Edebiyatımızda ramazan konulu bazı çalışmalar Temel Eser, İstanbul ?; Âmil Çelebioğlu, “Dinî-Tasavvufî Edebiyatımızda Ramazan” Eski Türk Edebiyatı
için bkz. Âmil Çelebioğlu, Ramazannâme, Tercüman 1001 Temel Eser, İstanbul ?; Âmil Çele- Araştırmaları, İstanbul, 1998, s.697-701; Âmil Çelebioğlu, “Edebiyatımızda Ramazan” Eski Türk Edebiyatı
bioğlu, “Dinî-Tasavvufî Edebiyatımızda Ramazan” Eski Türk Edebiyatı Araştırmaları, İstanbul, Araştırmaları, İstanbul, 1998, s.691-695; Halit Dursunoğlu, “Klasik Türk Edebiyatında Ramazan Konulu Şi-
1998, s.697-701; Âmil Çelebioğlu, “Edebiyatımızda Ramazan” Eski Türk Edebiyatı Araştır- irler”, Atatürk Üniversitesi TAED, C.10, S.22, 2003, s.9-29; Hakan Yekbaş, “Ramazanı Divan Şiiri Metin-
maları, İstanbul, 1998, s.691-695; Halit Dursunoğlu, “Klasik Türk Edebiyatında Ramazan lerinden Okumak”, Dil ve Edebiyat Araştırmaları Dergisi, S.6, 2012, s.173-230.
Konulu Şiirler”, Atatürk Üniversitesi TAED, C.10, S.22, 2003, s.9-29; Hakan Yekbaş, “Ra-
92 93
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I
Yangın esnasında Çınarlı Camisi de yanmıştır. Necâtî, caminin Destân-ı Afyon başlığını taşıyan üçüncü destanda ise, o dönemde
yanmasına çok üzülmüştür: Malatya’da ahalinin bir bölümünün afyon illetine mübtela olduğu anla-
tılmaktadır. Bazı çiftçiler, tarlalarında afyon yetiştirmekte, birçok kimse
tiryaki olduğundan malını mülkünü satmaktadır. Bunun sonucunda da
toplumsal ahlak bozulmuş, birçok yuva dağılmıştır.
47 Adnan Işık, a.g.e., s.607.
48 Başbakanlık Osmanlı Arşivi, DH.MKT, 1771/34.
49 Başbakanlık Osmanlı Arşivi, DH.MKT, 120/23.
94 95
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I
Cennetden mi çıķdı šoĥum-ı ĥaşĥâş “Sakın abrulun beşinden, camızı ayırır eşinden.” sözü halk arasında yay-
Fesâda bâ²iśdir her yerde ŝavaş gındır. Necâtî, aşağıdaki mısralarda bu inanışa telmihte bulunmaktadır:
Šaķdılar altunı ŝoyuldı çoķ baş
Rüsvây olduķ ²Arab ²Acemistâna (81/3) Yetişdi zeyn oldı bahârıñ kânı
Artdı dilberleriñ şöhreti şânı
Nažar ķıl ²ibretle ķaldır niķâbı Nisan on sekizde dökerler ķanı
Yoķdur şu kâfiriñ źerre śevâbı Çoķ ķuzı ķatl idüp biryân iderler (79/8)
Budur Malašya’nıñ śânî ĥarâbı
Gün bugün olmaķda olur vîrâne (81/2) Âşık fasıllarında âşıkların yeteneklerini göstermek amacıyla kâğıda
yazdıkları bir bilmeceyi mendile sararak duvara asmaları bir gelenektir.
Aşıklar, muamma denilen bu bilmecelerden hareketle birbirlerine sazlı-
Dinî ve ahlakî konularda hassas olan Necâtî, afyon yüzünden toplum-
sözlü dörtlükler söyleyerek cevabı bulmaya çalışırlar. Necâtî, aşağıdaki
da meydana gelen yozlaşmadan dolayı rahatsızlığını açıkça dile getirmek-
beyitte bu geleneğe gönderme yapmaktadır:
tedir:
Derûnum levģine aŝdım müheyyâ bir mu²ammâyı
Ķız oġlana oġlan ķıza ķarışdı
Tevâtürle olur śâbit ki şâ²irler ararlarsa (10/4)
Eger düşmân ise anda barışdı
Nefs ü şeyšân ara yere girişdi
Afyon baġçesi oldı kerĥâne
Halk takviminde sayılı günler olarak ifade edilen bazı dönemler var-
dır. Bunlar, geçmişten bugüne sayısı ve süresi belli olan ve günümüzde
de özellikle yaşlılar tarafından hâlâ tekrar edilegelen günlerdir. Bunlardan
biri de Anadolu’da halk arasında abrul beşi, aprıl beşi, april beşi şeklinde
ifade edilen sayılı günlerdir. Söz konusu sayılı gün, miladi takvime göre
nisan ayının on sekizine tekabül etmektedir. Bahar günlerinin geldiği, ha-
vaların ısındığı bir anda aşırı soğuk ve fırtına yaptığına inanıldığından
96 97
üçüncü BÖLÜM
NÜSHA TAVSİFİ
98 99
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I
Müstensih: Eserin vikayesinde Latin harfleriyle müellif hattı ile te’lif Arapça kelimede yazılmaması gereken ünlüleri göstermiştir.50 Bu kelime-
edildiği ve ünik nüsha olduğu kaydedilmişse de Dîvân’ın herhangi bir ye- lerden bazıları şunlardır:
rinde buna dair bir ketebe kaydı bulunmamaktadır. Ümmet: Osmanlı harfleriyle elif, mim ve te ile istinsah edilen bu keli-
mede elif harfinden sonra vav yazılmıştır. (1/16, 35/6)
Nüshanın Değerlendirilmesi İrâde: Kelimenin başındaki elif harfinden sonra ye yazılmış. (3/5)
Divan’ın bilinen sadece bir nüshası bulunmaktadır. Söz konusu Ümîd: Kelimenin başındaki elif harfinden sonra vav yazılmış.(1/16,
ünik nüsha, Milli Kütüphanedeki kayıtlara göre Abdullah Öztemiz’den 35/6)
satın alınmıştır. Muhtemelen müellif nüshası olan Divan, Besmele’yle Zülf: Ze harfinden sonra vav yazılmış. (6/1)
başlamaktadır. Necâtî, divan şiiri geleneğine uygun olarak ilk beyitte
Besmele’yle söze ibtidâ ettiğini belirtmektedir: Müderris: Re harfinden sonra ye yazılmış. (78/14)
Ülfet: Elif harfinden sonra vav yazılmış. (35/5)
Besmeleyle başladım söze yürüdüm evvelâ Âciz: Cim harfinden sonra ye yazılmış. (35/7)
Ģamdeleyle kûşe-i vaģdetde kıldım ibtidâ Gâfil: Fe harfinden sonra ye yazılmış. (30/6)
Âkıl: Kaf harfinden sonra ye harfi yazılmış. (30/6, 47/3)
Toplam 60 varak olan yazmanın 40a-41b ve 58b-59a varakları boştur. Münkir: Kef harfinden sonra ye ünlüsü yazılmış (31/9)
Nüshada Necâtî’ye ait aruz kalıbıyla söylenmiş 76 manzume, hece ölçü- Sermâye: Mim harfinden sonra gelmesi gereken elif yazılmamış. (32/5)
süyle kaleme alınmış 7 şiir bulunmaktadır. Aruz kalıbıyla söylenen man- Zer: Ze harfinden sonra elif yazılmış. (34/9)
zumelerin toplam beyit sayısı 683, hece ölçüsüyle yazılmış dörtlüklerin
Kâmil: Mim harfinden sonra ye ünlüsü yazılmış. (36/1)
sayısı ise 155’tir.
Divan’ın 1b-39b arasında bulunan 78 manzumeden 76’sı divan şiiri
nazım şekilleriyle söylenmiş şiirlerden oluşmaktadır. 41a-57a arasında ise Arapça kelimelerde ünsüzlerin yazılışındaki yanlışlar:
hece ölçüsüyle söylenmiş dört destan ve bir de hasbihal tarzında şiirler Arzu: Ze ile yazılması gereken kelime, zı ile yazılmış.
bulunmaktadır. Nüshada 42b-43a arası varak muhtemelen koptuğundan Zann: Zı ile yazılması gereken kelime dat ile yazılmış. (63/4, 8)
dolayı yoktur. 58b-59b varakları arasında ise Erzurumlu Hüseyin Nazmi
Sû³-i zann: Sin olması gereken ilk harf sad ile yazılmış. (42/3)
ve Şerbetçizâde İsmail Harîm’in ta²lik hatla istinsah edilmiş manzum tak-
rizleri bulunmaktadır. Zâhid: Ze ile yazılması gerekirken zı ile yazılmış. (54/6)
Divan, gayr-ı müretteptir. Gazeller, hurûf-ı hecâya göre sıralanmamış- Hazer: Zal ile yazılması gerekirken zı ile yazılmış. (54/6)
tır. Eserde, bazı ibareler muhtemelen metnin okunmasını kolaylaştırmak Zarar: Dat ile yazılması gerekirken bir beyitte ze (77/5), başka bir be-
amacıyla harekeli olarak istinsah edilmiştir. yitte zı ile (34/1) yazılmış.
Hud²a: “Hile, aldatma” anlamına gelen bu kelime, “doğru yol göster-
Nüshanın İmlasıyla İlgili Hususlar me” manasındaki hüdâ şeklinde yazılmış. (40/6)
Divan’ın imlasıyla ilgili söylenecek ilk şey, cahil bir müstensihin elin- Kasâvet: Kelimenin ilk harfi gayn ile yazılmış. (40/8)
den çıkmış olmasıdır. Metinde başta Arapça ve Farsça kelimeler olmak Lahza: Zı ile yazılması gerekirken dat harfiyle yazılmış. (51/4)
üzere birçok kelime yanlış yazılmıştır. Söz konusu hatalardan bazılarını
Sâkî: Sinle yazılması gerekirken sadla yazılmış. (56/5, 58/5)
maddeler hâlinde şöyle sıralayabiliriz:
Feyz: Datla yazılması gerekirken ze ile yazılmış. (57/3)
100 101
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I
Râh: “Yol” anlamına gelen bu kelime, “şarap” manasındaki “râģ” şek- ve tamlamalarda İsmail Ünver tarafından yayımlanan Çeviriyazıda Yazım
linde yazılmış. (60/1) Birliği Üzerine Öneriler51 başlıklı makaledeki esaslara mümkün olduğun-
ca uyulmaya çalışılmıştır.
Habîs: Peltek se ile yazılması gerekirken sin harfi ile yazılmış. (81/1, Tek nüshadan hareketle oluşturulan metinde aşağıdaki transkripsiyon
81/9) sistemi kullanılmıştır:
102 103
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
METİN
Bismillâģirraģmânirraģîm
1 (A: 1b-2a)
Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lün
104 105
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I
6 Yâdigâr olsun deyü iĥvânıma ķaŝd eyledim 16 Var ümîdim ģażretiñden enbiyâlar ĥâtemi
Oķıyup yâd eylesün bu bendeyi bây u gedâ Raģm ķıl bu ümmetiñdir yâ Muģammed Muŝšafâ
7 Gelen gitmekdedir ey dil bilürsin bu fenâ mülke 17 Bu Necâtî ķuluña eyle hidâyet yâ Raģîm
Gider benlik ģicâbını gel olma ²âķıbet rüsvâ52 Ol caģîmiñden azâd it pür-²ašâsın pür-²ašâ
106 107
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I
9 Ayırma bizleri yâ Rab Ģabîb’iñ Muŝšafâ’dan kim 8 Firâķıñ nârına yanmış Necâtî ķaldı ģayretde
Dü-çeşmimden dökülen âb nice ŝaģrâyı depretmez Seniñ bâġ-ı viŝâliñdir beni nâlân iden yâ Hû
6 Kerem ķıl cürmimi ²afv it Ģabîbiñ Muŝšafâ ģaķķı 5 Bir šarafdan devr ider kevśer gibi şol deyr-Mesîģ
Seniñ ĥavf-ı ĥazânıñdır beni giryân iden yâ Hû Zeyn olup mescîd ü minâre olunur va²ž naŝîģ
Ne ²Arab’dır ne ²Acem’dir dilleri ġâyet faŝîģ
7 Ümîdim kesmezem billâh şerîkiñ yoķdur ey Vâģid Görmedim bir miślini emśâli yoķ Aŝpozi’niñ
Seniñ raģm-i raģîmiñdir beni ġufrân iden yâ Hû
6 Her šaraf görmek dilerseñ al birâder bir delîl
Çeşm-i ²ibretle nažar ķıl aç gözüñ olma ²alîl
108 109
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I
Çaġlayup âb-ı revânı žan idersiñ selsebîl 2 Men ²aref sırrına vâķıf olmadıñ ey müdde²î
Görmedim bir miślini emśâli yoķ Aŝpozi’niñ Kenz açılmaz her göñülden keşf olup kimyâsıyam
7 Belde-i Baššâl Gâzî mesken-i ŝâģib-ķırân 3 Bu vücûdum bâġına esdi nesîm-i ŝubģ u şâm
Ma²den-i şer²-i şerî²at her šaraf emn ü emân Pek ĥazânımdır gül-istân bülbül-i şeydâsıyam
Âh n’olaydı olmasa müşrik münâfıķ kâfirân
Görmedim bir miślini emśâli yoķ Aŝpozi’niñ 4 Ol ģaķâyıķ ģoķķasından ķayd olup bend olalı
Kâmiliñ pây-ı türâbı câhiliñ anķâsıyam
8 Ey mürüvvet-kânı şâhım ķıl sözime i²timâd
Aŝpozi maģlaŝda kâmil Malašiyye aña ad 5 Câm-ı Hû’dan nûş idüp mürşid yedinden sâķiyâ
Nice şâhlar şâhı geldi bunda ķıldılar cihâd Šamladı nûr-ı Muģammed pes anıñ ķatresiyem
Görmedim bir miślini emśâli yoķ Aŝpozi’niñ
6 Bendedir seb²ü’s-semâvât ²arş u kürs levģ ü ķalem
9 Ķudretiyle ĥûb yaratmış ol Kerîm-i Źü’l-Celâl Mîve-i ģikmet görindi aç gözüñ šûbâsıyam
Orduzi a²lâ mekândır belde-i ķurb-ı şimâl
Çoķ ŝafâsı Çarmuzi’niñ miśli yoķ olmaķ muģâl 7 Dil dehânım deprenürse derd döker ķâmet büker
Görmedim bir miślini emśâli yoķ Aŝpozi’niñ Var mı bir ŝarrâf-ı kâmil gevheriñ elmâsıyam
10 ²Ašafı baģr-i ŝafâdır ģâŝŝ u ²âm olmış emîn 8 Pes derûnum levģine düşdi hidâyet noķšası
Mu²tedil âb u hevâsı belde-i ķurb-ı yemîn Çoķ şükür ismim Muģammed ni²met-i ²užmâsıyam
Pek müferriģdir Banaz’ı Ģaķķ aña olsun mu²în
Görmedim bir miślini emśâli yoķ Aŝpozi’niñ 9 Bâšınım ehl-i šarîķat Naķş-bendî Ĥâlidî
Žâhirim şer²-i şerî²at kenziniñ fetvâsıyam
11 Tecde’niñ źevķi ŝafâsı bir yere olmaz ķıyâs
Mu²tedil âb u hevâsı mîvesi ġâyet de ĥâŝ 10 İsterem ehl-i ma²ârif şeş-cihet keşşâf ola
Kendi meskeniñ Necâtî ķıl ziyâde iltimâs Keşf ide bir bir kelâmım ehl-i dil dânâsıyam
Görmedim göster baña bir miśli yoķ Aŝpozi’niñ
11 Yaŝlanup pîr işigine zâhidâ gûş it sözüm
5 (A: 4b-5a) Sâ³ilim bâb-ı ²ašâdan bay olup gedâsıyam
Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lün 12 Men muģibb-i ĥânedânam bendedir sırr-ı ²Alî
Dervîşiñ pâyında na²lîn tâc olup ĥırķâsıyam
1 Zâhidâ ŝûret gözetme cism ü cân hem-tâsıyam
On sekiz biñ ²âlemiñ bir nüsĥa-ı kübrâsıyam 13 Pîrim üstâdım efendim mürşid-i ķutb-ı cihân
Maĥlaŝım virdi Necâtî cümlenin ednâsıyam
110 111
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I
4 Nüsĥa-ı kübrâdır ancaķ aŝlı Hû’dur lâ-mekân 1 Îmânıñ kenzini ģıfž u ģiŝâr it
Ķâ²il olmaz her viŝâle rûz u şeb şekvâlanur Şefî²iñ Muŝšafâ’dır iftiģâr it
5 Kûşe-i dilde açılsa ġonca-ı gül ĥânesi 2 ²Adûnuñ çengeline düşme ey dil
Her seģer feryâda başlar bülbüli şeydâlanur Ŝaķın şu cîfeden her dem firâr it
6 Bezm olup mihr-i maģabbet keşf ola esrâr-ı Ģaķ 3 Seni ŝayd itmesün ŝayyâd-ı ifnâ
Pes n’ider ekl ile şurbı dem çeküp ġıdâlanur Riyâzet pûtesinde gel ķarâr it
7 Sînesinde seyr mu²ažžam mürşid-i kâmilleriñ 4 Eger nûş ister iseñ feyż-i câmı
Ķašresinden nûş idenler mest olup sevdâlanur Yetiş pîr işigini iĥtiyâr it
8 Zâhidâ mekân idindik kûşe-i mey-ĥâneyi 5 Aķıt çeşm-i fenâdan ķanlı âbı
Sînesi maĥmûr olanlar ²uzlete tenhâlanur Ferâġat kûşesinde âh u zâr it
9 Ehl-i diller meclisinde sâķiyâ câm istemez 6 Şeb-i feryâda başla cân u dilden
Şerbet-i vuŝlat gerekdir nûş iden hem-tâlanur Açılsun ġoncalar kim nev-bahâr it
10 Nažmımıñ her bir kelâmı câhile ²anķâ gelür 7 Ara bul ehl-i dil ģikmetde ģâźıķ
Kâm ile güher baġışlar dür döküp yek-tâlanur Yüzüñ sür pâyına derde tîmâr it
112 113
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I
8 Gel ol bâġ-ı cinânıñ pâsbânı 10 Mürşid-i kâmil dilerseñ bâb-ı Feyżullâh’ı šut
Döşür elmâsı naķş-ı kesb ü kâr it Gir erenler meclisine bend olup aģbâba gel
9 Kelâm-ı gevheriñ ģıfž it Necâtî 11 Var mıdır miśli cihânda Ģacı Feyżullâh gibi
Šarîķat ehline pes âşikâr it Terbiyet bâbında kâmil nitekim âdâba gel
2 Ĥıżr u Mûsâ’ya yetiş gel al ledünnîden ĥaber 1 Nevâfilden geç ey ŝûfî sefîneñ eyle gel tašhîr
Râh-ı Ģaķ’da ber-ķarâr ol ķušb ile aķšâba gel Göñül mülkin muŝaffâ ķıl derûnuñ eyle [gel] tenvîr
3 Ĥurd u ĥaş eyle vücûdın nefs ile emmâreniñ 2 Çerâġ ol mušma²inneden ŝaķın emmâreden sâlik
Šut izin Ģaķ erleriniñ yapışup esbâba gel Yetişe lušf-ı Rabbânî ki hâtif irgüre muĥbir
4 Ģasretâ âh vâh diyeler innâ ileyhi râci²ûn 3 Tevekkül bâbına yüz šut gözet naģnü ķasemnâyı
Ķıl ŝalât ile ŝıyâmı ģacc ile niŝâba gel Ķanâ²at kenzini keşf it ne kim ķıldıysa ol taķdîr
5 İster iseñ Ģaķ rıżâsın źâkir-i meźkûrı ol 4 Vücûduñ yoķla ey ġâfil nedir aŝlıñ tefekkür ķıl
Sûre-i innâ feteģnâ oķıyup i²râba gel Ģayâ eyle Ĥudâ’dan kim tekebbür olma ey münkir
6 Mâ-ģaŝal levn-i cehâletde ķalup ²âr eyleme 5 Ķašı bend eylemiş benlik šolaşmış nefs-i emmâre
Ķıl recâ ²afvın Ĥudâ’nıñ ²an-ķarîb tevvâba gel Yiyüp işrâb idüp dürlü ni²amın eylediñ tekfîr
7 ²Ayn-ı ²ibretle nažar ķıl aç gözüñ sulšâna baķ 6 Seni ĥalķ eyleyen Ĥallâķ’ı ķoyduñ ġayrıya ŝapdıñ
Ref² idüp dilden niķâbı rûz u şeb ģicâba gel Niçün Ģaķķ ile maĥlûķı ki tefrîķ itmediñ tezvîr
9 Bâġ-ı vaģdet gülleridir Naķş-bendî sâlikân 7 Tedârük var mıdır azıķ ıraķ menzilleriñ fehm it
Ma²rifet râhına ²azm it kim ulü’l-elbâba gel Ki sür²atle geçer kerbân gelür bir bir gider bir bir
114 115
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I
8 Ne ŝandıñ sen şu ġaddârı anıñla eylediñ ülfet 5 Necâtî şimdi dil bîmâr göñül kenzin güşâd itme
Ķapar bir gün ķuşaġıñdan ne ŝûret ķoya ne taŝvîr Cevâhir ma²denin ģıfž it eger baġrın yararlarsa
9 Gülersiñ dürlü nâz ile ²aceb ŝırâšı mı geçdiñ 11 (A: 8a)
Ki zîrâ sözde mi geldi saña cennet olup tebşîr
Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lün
10 Geyüp ġaflet libâsını unutduñ ²ahd ü peymânı
Ķapanmış çeşm-i Raģmânıñ ķamu a²żâlarıñ temhîr 1 Gel göñül derde tîmâr it derdiñe Loķmân iken
Ķašreye aldanma ey dil nitekim ²ummân iken
11 Šarîķın ŝapdılar ümmet yetiş gel yâ Muģammed gel
Ķanı aģkâm-ı şer²iyye šutulmaz âyet ü tefsîr 2 Ser-te-ser dünyâyı mâ-fîhâyı virse isteme
Šobšolu özge maķâmıñ ģûrî vü ġılmân iken
12 Görünür ŝuretâ insân velâkîn sîreti ĥınzîr
Naŝıl teşrîģ idem taķsîm degil mümkin idem ta²bîr 3 Yetişür ĥâra šolaşdıñ ey deli uŝlana gel
Çevresi bâġıyla bostân sünbül ü reyģân iken
13 Yazıķ elfâžıña ey dil ferâġat gel şu sevdâdan
Necâtî müctehid olsañ ider mi kâfire te³śîr 4 ²Andelîb-i bâġı gülzâra ye³s-i feryâda gel
Vaķt-i gül geçer ²azîzim bî-ģisâb gül-şân iken
10 (A: 7b)
5 ²Âķıl iseñ ey birâder eyle mekrinden ģaźer
Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün Ŝaķla gel dîniñ îmânıñ düşmeniñ şeyšân iken
1 Dilerven meclis-i pâki eģibbâlar dilerlerse 6 Pes n’idersiñ sendeki şu siģr ider mekkâreyi
Dü-çeşmimden aķan âba eger raģim ķılarlarsa Yaķ riyâzet pûtesinde merd olup meydân iken
2 Ben içdim bâde-i ²aşķı ezelden mest-i maĥmûram 7 Šaķ irâdet zencirin gerdânıña dîvâne gel
Düşüp derd-i dil-ârâya nedir derdim ŝorarlarsa Yoķ dime ey dil vücûduñ mülkine sulšân iken
3 Şehâ derd ehliniñ derdin ki tefhîm eylemez ŝûfî 8 Çek yediñ gel mâsivâdan eyle dünyâdan firâr
Ne añlar câhil ü nâdân zîrâ fetvâ yazarlarsa Sür çıķar Lât’ı Menât’ı Ĥâlıķ’ın Raģmân iken
4 Derûnum levģine aŝdım müheyyâ bir mu²ammâyı 9 Ġâfil olma ey göñül gel ĥˇâb-ı ġafletden uyan
Tevâtürle olur śâbit ki şâ²irler ararlarsa Ģaķ ile Ģaķ ol Necâtî ²âbid-i Yezdân iken
116 117
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I
1 Firâķın nârına yanmış efendim cism ile cânım 1 Yeter ey dil ferâġat gel zihî ġaddâra aldandıñ
Baña raģm eyle sulšânım kerem ķıl pek perîşânım Ne siģr itdi saña bilmem ķašı seģģâra aldandıñ
8 Benem bir mücrim-i ²âŝî ĥašâdan ġayrı kârım yoķ Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lün
Ŝuçum ²afv eyle sulšânım beşerdir ibni insânım
1 Âşikâr oldı ²alâmet pertevi itdi žuhûr
9 Necâtî ģasb-i ģâlimden ne ģikmetdir ŝorar olmaz ²Aķlıñ idrâk eylemezse çünki sendendir ķuŝûr
Ki bilmem n’eyledim n’etdim išâ²at emre fermânım
2 Cümle eşyâda cemâl-i pâkin ıžhâr eylemiş
Na²ra-ı İsrâfil urdı cümleye çalındı ŝûr
118 119
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I
3 Mâddeniñ evvel ü aŝlın ķıl tefekkür zâhidâ 6 Giriftâr olalı göñlüm kemendi zülf-i dildâra
Kim ġarîb ²ömrüñ irişdi olısar yevmü’n-nüşûr Ki seyr itdim gül-istân u çemende meh-liķâ gördüm
4 Gel šolaşma ey bî-çâre zencîr-i mekkâreye 7 Ķanâ²at ķıl eyâ ²âbid gözet naģnü ķasemnâyı
Šur gerü rüsvâ-yı ²âlem olmadan eyle ģuźûr Necâtî nefs-i emmâre zîrâ ben ejdehâ gördüm
1 Uyandı feyż-i Raģmân’ım derûnumda żiyâ gördüm 4 Gerekmez cennet ü šûbâ n’idem ģûrî vü ģavrâyı
Yetişdi ģikmet-i Loķmân hezâr derde devâ gördüm İlâhî ente makŝûdî yeter ²uķbâdan el çekdim
2 Çalındı bâb-ı ķudretden sînemde nevbet-i sulšân 5 Fenâ-fillâh ol ey zâhid çerâġ ol mušma²inneden
Arada ķalmadı aġyâr bi-küllî âşinâ gördüm Uŝandım ķahr-ı ġurbetden ġam-ı ġavġadan el çekdim
3 Derûnum ķaŝrını bir bir ki temhîr eyledi mi²mâr 6 Apansızdan atar bir šor nitekim ŝayd ider ŝayyâd
Düşüp derd-i dil-ârâya ki źevķıyla ŝafâ gördüm Ŝoñını eyledim idrâk zîr ü bâlâdan el çekdim
4 Viŝâl-i Ka²be’sin şâhıñ šavâf itmekdedir ķaŝdım 7 Görür mi güneşi a²mâ naŝıl tefrîķ ider ģaķķı
Ki iģsân eyledi Allâh bi-ģamdillâh ²ašâ gördüm Anadan šoġma münkirdir yüzi ķaradan el çekdim
5 Benim nažm u kelâmımdan su²âl eyler ise sâ³il 8 Ki esrâr-ı İlâhî’den ĥaber-dâr olmadı bir dil
Açıldı perde-i ģikmet ²acâyib reh-nümâ gördüm Anı ķaš² eylesün ķaŝŝâb yazıķ ģayfâdan el çekdim
120 121
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I
9 Kimiñdir salšanat devlet Necâtî gel tefekkür ķıl 2 Ger çekerseñ šayf-ı ²aşķı nefs ile emmâreye
Ģaķıñdır ķabża-ı ķudret ķamu eşyâdan el çekdim Pehlivân-ı ibn-i Źâl yâĥûd Nerîmân olmalı
122 123
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I
3 Mest idüp mestân iderler gösterir mey-ĥâneden 6 Gel sürüşme herkes ile şu denî dünyâ içün
Dervîş ü sulšân iderler olma anlardan ıraķ Çek yediñ işbu fenâ külĥâna minnet eyleme
4 Olmaķ isterseñ dil-âver ger bu sırra âşinâ 7 Zeyd ü ²Amrıñ ekśeri zendir Necâtî bilmiş ol
Cânıñı cânâna ²arż it cân u dilden iştiyâķ Zâhidâ şîrân olup nisvâna minnet eyleme
1 Ey göñül bir cân içün her câna minnet eyleme 4 Ĥurd u ĥâş eyle temelden ²âr u nâmûs şîşesin
Derdiñe dermân içün Loķmân’a minnet eyleme Nefs-i ġaddârı temîz it rû-be-rû da²vâyı gör
2 Gel ķanâ²at kenzini dilden güşâd it zâhidâ 5 Aç gözüñ ġâfil yürime ĥˇâb-ı ġafletden uyan
Rızķ içün ġamlar çeküp ĥâkâna minnet eyleme ²Ayn-ı ²ibretle nažar ķıl ģikmet-i kübrâyı gör
3 Rûz u şeb dergâha yüz šut Ĥâlıķ’ın maģbûbı ol 6 Oķıyup ²ilm-i kemâli mekteb-i ²irfâna gel
Gir maģabbet bâġına gül-şene minnet eyleme Câm-ı Hû’dan nûş idegör mest olup sevdâyı gör
4 Sâ³il ol bâb-ı ²ašâdan nâzil olsun mâ³ide 7 Gel Necâtî kemteriniñ pendini šut ŝûfiyâ
Ĥâk-i pâya ser ķoyup iĥvâna minnet eyleme Pes ģadîśinde buyurdı cîfe-i dünyâyı gör
124 125
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I
7 Necâtî ķan döker çeşmi işidir âh u vâveylâ 1 Geçdi ²ömrüm bî-vefâ dünyâda şâdân olmadıķ
Buyurduñ kâfire nârı sa²îdi âfitâb itdiñ Rûz u şeb bîmâreyiz bir derde dermân olmadıķ
23 (A: 12b-13a) 2 Ne tecellîdir perîşân eyledi bu ²aşķ bizi
Ŝûretâ ģayvânı geçdik kâmil insân olmadıķ
Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lâ tün / Fâ ²i lün
3 Aldı ešrâfımı bir dem ceźbe-i dil-dâr-ı Hû
1 Bâġ-ı ķudret gösterir bir ferdeniñ elmasıyam Keşf olup kenz-i ģaķîķat dürr ü mercân olmadıķ
Kenz-i esrâr-ı İlâhî’dir dinâr olmaz baña
4 İstemem źevķ u ŝafâyı bize bu miģnet yeter
2 Maģzen-i baģr-i ģaķîķat şîşe-i âb-ı ģayât Bülbülüz ģüsn-i bâġında gül ü gül-şân olmadıķ
Nûş idüp mürşid yedinden pes ĥumâr olmaz baña
126 127
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I
5 Bir bölük dervîşleriz biz kûşe-i meyĥânede 4 Nicesin yoldan çıķarır ķaŝd ider îmânına
Vaŝl-ı yâr olduķ göñül mülkinde sulšân olmadıķ Cenneti tebşîr ider elbetde ol nâr gösterir
6 Pes ĥarâbât ehliyiz biz bilmeyen bilsin bizi 5 Az gülüp çoķ aġladır maķhûr ider šâliblerin
Münkiriñ ta²nından özge dilde destân olmadıķ Nâmûsın ĥakk eyleyüp her demde bî-²âr gösterir
7 Ķıl nažar ²ibret göziyle şem²a-ı pervâneye 6 Furŝatı fevt itme ²âşıķ rûzgâr elden gider
Sînede iģrâķ olup meydânda sûzân olmadıķ Ŝûretâ mihr ü maģabbet sîretâ mâr gösterir
8 Zeyd ü ²Amr’ıñ źemmini dilden bıraķ gel ŝûfiyâ 7 Aç gözüñ açar göziñi ķıl ģaźer mekkâreden
²Aķl irmez sırr-ı Ģaķķ’a ehl-i ²irfân olmadıķ Gizlemiş šab²ın Necâtî elde ĥançar gösterir
1 Evvelâ gül-şân ider ŝoñra hep ĥâr gösterir 4 Düşerse bir ķuru ķaba nitekim fare-i aģbeś
Śâniyâ ŝıdķ u ŝadâķat ŝonra aġyâr gösterir Zîrâ mundâr olur mı ol hezârân düşseler šasa
2 Šopšolu zehrin ŝunar bir vech ile bulmaz şifâ 5 Ki seyfiñ aŝlı ĥâm olsa olur mı cevheri anıñ
Ķatliñe furŝat arar elbet de bir dâr gösterir Eger ķaš² eyleseñ anı šayanmaz belki miķrâsa
3 Öyle bir seģģâr-ı ²âlem mekr ider mel²ûn-ı küfr 6 Gözi önüñdeki çifte hezenlere nažar ķılmaz
Ni²met-i küfrân ider her demde inkâr gösterir Ki ġayrıñ ferdini gözler işâret ķaldırır nâsa
128 129
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I
1 Gözüñ aç ĥˇâb-ı ġafletden uyan derde devâdan al 4 Varımı terk eyleyüp ²arż-ı cemâliñ vaŝlına
Geçürme ²ömrüñi nergiz gibi bey² ü şirâdan al Derd-i ²aşķım bâġ-ı dilde câvidân itsem gerek
2 Yediñ çek zîr ü bâlâdan bıraķ elden şu ġaddârı 5 Bâġ-ı ²aşķıñ bülbülünüñ eksik olmaz nâlesi
Bu miģnet-ĥâneyi terk it yetiş źevķ u ŝafâdan al Anıñ içün rûz u şeb vird-i zebân itsem gerek
3 Eger ²âşıķ iseñ yâra düş İbrâhîm gibi nâra 6 Mâcerâ-yı ²aşķ ile insâna her demde meded
Dilerseñ şefķati şâh-ı Muģammed Muŝšafâ’dan al ²Âlem-i lâhûtîde maģv-ı nişân itsem gerek
4 Tefekkür ķıl eyâ cânım ķanı ol mefģar-ı ²âlem 7 Terk-i dünyâ terk-i ²uķbâ terk-i terk itdim hemîn
Ebû Bekr ü ²Ömer ²Ośmân ²Alîyü’l-Murtażâ’dan al Vâdî-i ²aşķla Necâtî nâm u şân itsem gerek
130 131
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I
132 133
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I
4 Ne bilsin ²ilm-i bâšından ki žâhir ²âlim-i fâżıl 5 Yedimde sermâyem ancaķ Muģammed ismidir yâ Hû
Daķâyıķ baģrine šalmış ebed esrârımız vardır Baña raģm eyle sulšânım ki efġânım yetişmez mi
5 Biz ol bâb-ı hidâyetden bu faķri iĥtiyâr itdik 6 Açıldı bâġ-ı vaģdetde şeb-i elvânımız her dem
Ģaķâyıķ-ı gül-şen içre bizim bâzârımız vardır Çıķar dilden fenâ verdin ki gül-şânım yetişmez mi
6 Ĥarâbât ehliyiz zâhid düşüp derd-i dil-ârâya 7 Necâtî gizli esrârıñ ģaķâyıķ hikmetin fehm it
Yanup pervâne-veş şem²a hezâr ıŝrârımız vardır Daķâyıķ ²ilmini añla ki ²irfânım yetişmez mi
1 Şeb-i hecriñle nâlân oldıġım yâ Hû yetişmez mi 4 Ol ²adû-yı ekberânıñ cânına eyle cezâ
Ġamıñla zâr u giryân oldıġım yâ Hû yetişmez mi Ķašl idüp ķaldır vücûdın nefs ile emmâreniñ
2 Ne siģr itdi baña bilmem şu žâlim nefs-i emmâre 5 Dört kitâbı oķıyup tefsîr idersem ser-te-ser
Anıñ žulmıyla vîrân oldıġım yâ Hû yetişmez mi Źerrece źihnine girmez câhil ü nâdâneniñ
3 Esirge ²abd-i memlûküñ ĥalâŝ it çü ²adûlardan 6 İki maĥlaŝdan birini pîrim iģsân eyledi
Alup ešrâfımı yâ Rab ki giryânım yetişmez mi Birini virdi ²adûlar źemm idüp bî-çâreniñ
4 Yaķarsañ cismimi yâ Rab Muģammed ismini ģıfž it 7 Bu Necâtî derd-mendiñ derdine olmaz devâ
Ģabîbiñ ismi var bende ki iģsânıñ yetişmez mi Ķıl kerem lušf u ²inâyet Fehmiyâ dîvâneniñ
134 135
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I
1 Vaķt-i ²uzlet geldi ey dil kim firâr eyyâmıdır 1 Yâ İlâhî ²azm idüp dîvâna geldim gitmezem
Birbirin ditmekdedir nâs pes żarar eyyâmıdır Sâ³ilim bâb-ı ²ašâ iģsâna geldim gitmezem
2 Ĥırķayı başıña tâc it gir sarây-ı vaģdete 2 Bir siyeh-rû mücrimem ki ²âsiyim rûy-ı siyâh
Gel ŝaķın müfsid münâfıķdan şerâr eyyâmıdır Ģażretiñe yalvarır Ġufrân’a geldim gitmezem
3 Ķıl nažar ²ibret göziyle işbu miģnet-ĥâneye 3 Ben ġarîb-i bî-nevâñam ĥaste-dil bîmâreyem
Aldadup zehrin ŝunar bir mûr u mâr eyyâmıdır Derdime dermân içün Loķmân’a geldim gitmezem
4 Ķanı ol mihr-i maģabbet n’oldı esrâr-ı ģayâ 4 Râhıña terk eyledim ben ŝad-hezâr cânım fedâ
Gitdi ġayret gitdi nâmûs gitdi ²âr eyyâmıdır Ser ķoyup meydânıña ķurbâna geldim gitmezem
5 Küfr ile îmânı tefrîķ idemezler zâhidâ 5 Nice bir ĥâr ile ülfet ideyim aġyâr ile
Ekśerî müşrik münâfıķ şimdi şer eyyâmıdır Bâġ-ı vaģdetde gül ü gül-şâna geldim gitmezem
6 Dört kitâbı oķıyup tefsîr idersiñ rûz u şeb 6 Cümleden kesdim ümîdim ķıl hidâyet yâ Kerîm
Kimseniñ źihnine girmez kesb ü kâr eyyâmıdır Ol ģabîbiñ ģürmeti Raģmân’a geldim gitmezem
7 Gizle kendiñ ġâr içine kimse âgâh olmasın 7 Bu Necâtî ²abd-i ²âciz derd-mendiñdir seniñ
²Azm idüp šaġlar başı olsun ķarâr eyyâmıdır Ķašreyi terk eyledim ²ummâna geldim gitmezem
136 137
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I
3 Gel ey sâķî-i bezm meyden alup mey-ĥâneyi göster 6 Sen mi ķaldıñ ey Necâtî kâfiri uŝlandıran
Ŝaķın münkir münâfıķdan ki anlardan firâr itdim Olmayup Ģaķ’dan hidâyet ķayd-ı eflâk olmamış
1 Pek nažar ķıldım cihâna ekśerî pâk olmamış 5 Pendimi gûş eyle ey dil enbiyâlar ²aşķına
Ŝûretâ dervîş olup ģâşâ sellâk olmamış Geç bu sevdâ bî-vefâdan pes ķurı ġavġâyı ķo
2 Terk idüp nâmûs u ²ârı herkesiñ yırtar yüzin 6 Ķıl nažar ²ibret göziyle bülbül-i şeydâlara
Artırup fıŝķ u fücûrı kendi ĥakkâk olmamış Uyan ġafletden ey ġâfil rûz u şeb ifnâyı ķo55
3 Pes ŝalât ile ŝıyâm u ģac ile źekâtı yoķ 7 Ĥurd u ĥâş eyler temelden tâ felek çarĥıñ ķırar
Šurmamış dergâh-ı Ģaķķ’a yaķası çâk olmamış
Ĥâk ider nâzük vücûduñ yetişür rüsvâyı ķo
138 139
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I
140 141
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I
4 Geç bu keśret ²âleminden al daķâyıķdan ĥaber 3 İstemem dünyâ vü ²uķbâ ķıl rıżâñı yâ Kerîm
Şem²a-ı dildârı ģıfž it yanmasun pervâneler Şerr-i şeyšândan emîn it eyle Yezdân’ım meded
5 Bu Necâtî ķulına va²d eyleyüp bend eylemiş 4 Pek ķašı mücrim günâh-kâr ²âŝiyem yüzi ķara
Zülfünüñ Manŝûr’ı oldum seyr ider seyyâreler Ol ģabîbiñ ģürmeti-çün eyle sulšânım benim
2 Ģamdulillâh kûşe-i vaģdetde zâhidler ile 1 Râh-ı ²aşķda ber-ķarârım añlasun şeyĥ ile şâb
Râh-ı Ģaķ’da ber-ķarârım iftiĥâr itdim yeter Lušf idüp ²âlî-cenâb ol söyleyem bir bir cevâb
3 Sû³-i žannı terk idegör zâhidâ ša²n eyleme 2 Men ²aref sırrını dilden keşf idem ²âşıķlara
Ĥırķayı tâc eyledik biz ber-ķarâr itdim yeter Maģzen-i kenz-i Ĥudâ’dan žâhir olsun âfitâb
4 Ģâlimi ²arż eyledim düşdüm heniz dergâha ben 3 İsteyen Mevlâsını gelsün sa²âdet ehline
Kimse esrârımı bilmez der-kenâr itdim yeter Kûşe-i vaģdetde her-bâr eylesün cismin kebâb
5 Münkiriñ ša²nı Necâtî hîç dükenmez ser-te-ser 4 ²Azm idüp bâb-ı rıżâya baş açıķ yalın ayaķ
Artırup feryâdımı ben âh u zâr itdim yeter Źikr-i Ģaķķ’ı ezber itsün cem² idüp bir bir kitâb
142 143
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I
2 Nûr-ı vechinden alındı encüm ü şems ü ķamer 1 Derde dermân ister isem istemem Loķmân’a ne
Küntü kenziñ maģzenisiñ yâ Resûl-ı kâ²inât Ben muģibb-i ĥânedânem şol Yezîd Mervân’a ne
3 Gelmemiş olsañ cihâna gelmez idi ins ü cân 2 Pâdişâh-ı ²âlem olmaķ bir ķurı ġavġâ ise
Pes semâvât u zemîn bu nice eşcâr u nebât Bir velîniñ bendesiyem cinn ile insâna ne
4 Cümleniñ maķŝûdı sensiñ yâ Muģammed Muŝšafâ 3 Râh-ı Ģaķ’da ber-ķarâram şem²anıñ pervânesi
Kim şefî²iñ sâyesinde maģv olur hep seyyi³ât Yanar isem ben yanarım âteş-i sûzâna ne
5 Yaradılmışdan mufażżal ķıldı seni Źü’l-Celâl 4 Ķalmadı meyl-i maģabbet şu fenâ gül-zârına
Yandırup dîniñ çerâġın ümmetiñ buldı necât Rûz u şeb feryâd idersem bülbül-i gül-şâna ne
7 Kim ki iķrâr eylediyse ģaķlıġıñı yâ Resûl 7 Zülfine bend olmuşam ben tâ ezel bir dil-beriñ
Anlarıñ ģaydır vücûdı olmayısardır memât ²Âleme rüsvây olursam dillere destâna ne
8 Ser-te-ser šoldı cihâna ümmetiñ ey dîn eri 8 Ša²n-ı ²aşķa ser ķoyuben cânımı šutdum siper
Bir nebîye virmedi Ģaķ bu miśillü cem²iyât Sînemi mecrûģ idersem dem ķılınc ķalķana ne
9 Rûz u şeb âh ile efġân eyleyüpdür işbu dil 9 Maķŝûdum âĥir kelâmım ²azm idem îmân ile
Zülfünüñ Manŝûr’ı oldum yoķ ĥalâŝa mümkinât Nefs ile ġavġâya düşdüm ol la²în şeyšâna ne
10 Pes derûnum içre iģrâķ ser-te-ser eyler hücûm 10 İstemem şimden girü aġyâr ile ben ülfeti
Mümkini olmaz söyünmez gelseler Nîl ü Furât Meclis-i münkirden ²uzlet eyledim iĥvâna ne
144 145
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I
11 Ger ölürsem râh-ı Ģaķ’da ey Necâtî ġam degil 2 Zâhidâ şem²-i derûnuñ pertevi virsin żiyâ
Mürşid-i kâmili buldum câhil ü nâdâna ne Feyż-i Ģaķķ’ıñ enveri bu ²âleme olsun berât
5 Sâķiyâ mekân idegör kûşe-i mey-ĥâneyi 1 Açıldı bâġ-ı elvânım gül ü gül-şânıma bâ²iś
Nûş idüp ²aşķıñ şarâbın mest olup sevdâ gözet Göründi bezm-i vaģdetde dil-i nâlânıma bâ²iś
6 Bir canânıñ âteşiyle rûz u şeb maģv olagör 2 ²Aceb vaŝlın ĥayâli mi beni böyle süründürmek
Ķıl muŝaffâ ķalbiñi tašhîr idüp hem-tâ gözet Derûnum cûş ider her dem benim efġânıma bâ²iś
7 Bulagör üstâd-ı kâmil dâmenin bûs eyle gel 3 Bize ša²n itme ey zâhid ĥaber geldi dil-ârâdan
Ey Necâtî mekteb-i ²irfân ile fetvâ gözet Ki câm-ı ²aşķı nûş itdim budur mestânıma bâ²iś
146 147
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I
1 Beni derd ile öldürme ķašı hicrân ile yâ Rab 3 İlâhî mücrim ü ²âŝî bî-ģisâb ben günâh-kârem
Beni cândan uŝandırdı sînem sûzân ile yâ Rab Seniñ ĥavf-ı ĥazânıñdır dün ü gün âh ile zârem
Naŝîģat eylerem šutmaz ki kâfir nefs-i emmârem
2 Derûnum ²aşķ ile šoldı seniñ ²aşķ-ı firâķıñdan Meded yâ Rabbî sen ķoyma beni dünyâda ģasretde
Ki bu ŝabra mecâlim yoķ hemân efġân ile yâ Rab Sevindirme şu mel²ûnu yarın rûz-ı ķıyâmetde
3 Dün ü gün ġam çeker göñlüm göñül bâbı güşâd olmaz 4 Ne ģâcet ²arż idem ģâlim ki zîrâ ²arża ģâcet yoķ
Açılmaz bâġ u gül-zârım gül ü gül-şân ile yâ Rab Ŝıġındım saña ya Raģmân ki raģmıña nihâyet yoķ
Ķapuñdan laģža dûr olmam benim çün hîç ferâġat yoķ
4 N²olur ģâlim benim bilmem bu âh u zâr ile şâhım Meded yâ Rabbî sen ķoyma beni ²uķbada ģasretde
Dolaşdı zülfüñe göñlüm bu dem devrân ile yâ Rab
Sevindirme şu mel²ûnu yarın rûz-ı ķıyâmetde
148 149
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I
1 Şeb-i hicrânla nâlân oldıġım dillerde söylensün 5 Ŝad-hezârân la²net olsun Şimr-i mel²ûna Yezîd
Ġamıñla zâr u giryân oldıġım dillerde söylensün Ķıydı ol şâh-ı cinâna dökdi al ķanın ²Alî
2 Firâķıñla yanup yaķıldıġım dünyâya şay olsun 6 N’eyledi evlâd-ı Zehrâ ehl-i Kûfe sizlere
Tenûr-ı ġamda biryân oldıġım dillerde söylensün Ne idi ²âŝîleriñ şu fi’l-i pinhânı ²Alî
3 Ne şehristân idi göñlüm yıķup anı ĥarâb itdiñ 7 Ne cevâbla ķandırasız faĥr-i ²âlem serveri
Seniñ ²adliñle vîrân oldıġım dillerde söylensün Anlara kimler ķılacaķ şefķati şâhım ²Alî57
4 Bi-ģamdillâh nedir bilmem ki virdiñ miģnet-i kübrâ 8 Ne ile ilzâm idesiz Fâšıma Zehrâ’yı kim
Esîr-i bend-i zindân oldıġım dillerde söylensün Yedlerinde ķanlı gömlegiñle dîvânım ²Alî
150 151
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I
3 Ša²n-ı bâšındır ŝaķın her vech ile eyle ģaźer 4 Zâhid ta²n eyleme bizi
Šutma kendiñ seyfine gel söyleme merdâne söz Añlamazsıñ sözi sazı
Ģaķ ile nâz u niyâzı
4 El uzatma her viŝâle bil ki çıķar mâr u mûr Cân baş oynar meydânımız
Ĥurd u ĥâş ider vücûduñ söyleme şîrâne söz
5 Ne añlasun bizden nâdân
5 Yek-nefes âh eyler ise ditreşür ²arş u felek Geçmişüz derd-i ġınâdan
Çâk olur arż u semavât söyleme iĥvâna söz Fenâ ender bu fenâdan
Gözler görmez pinhânımız
6 Zâhidâ ŝûret gözetme merd-i Ģaķ’dır her biri
Ķalb-i mü³minden ĥaźer ķıl söyleme insâna söz 6 Şem²ine sîne šaġlarız
Yaş yirine ķan aġlarız
7 Bu Necâtî’den ĥaber al pendini šut zâhidâ Seyl gibi her dem çaġlarız
Ķašreden vaz gel ki ġâfil söyleme ²ummâna söz Artmaķdadır ²ummânımız
7 Olmuşuz Yezdân’a ²âşıķ
55 (A: 24b-25b) Şöyle cismimiz ķarışıķ
Bu göñülleriñ barışıķ
(8’li hece ölçüsü) Bâšındadır yârânımız
152 153
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I
Zencîre gelmez delimiz 5 Câm-ı Hû’dan nûş idüp mürşid yedinden sâķiyâ
Bend olmaz mı dîvânemiz Şerbet-i vuŝlat gerekse işte cânân işte sen
9 ²Aķlıñı cem² eyle deli 6 Oķıyup ²ilm-i ledünnî mektebinde her sebaķ
Gel ŝapıtma šoġrı yolı Kûşe-i vaģdetde ey cân işte pinhân işte sen
İçimizde vardır velî
Dermân ider Loķmânımız 7 Ša²n-ı Ēaģģâk’ı ķo Şâm’a gel merd olup meydân oķı58
Šut siper ša²n-ı ²adûya işte ķalķan işte sen
10 Behey ŝûfî gel tîmâra
Kesilsin nefs-i emmâre 8 Ĥurd u ĥâş eyle vücûdın nefs ile emmâreniñ
Gel šarîķa ey bî-çâre Gel ġazâ-yı ekberânıñ işte düşmân işte sen
İģsân ider sulšânımız
9 Gel Necâtî derd-mendiñ pendini šut meh-liķâ
11 Gel gör bâġ ile bostânı ²Ayn-ı ²ibretle nažar ķıl işte seyrân işte sen
Şaşırma gel gül-istânı
Necâtî virdi nişânı
57 (A: 26a)
Añlarlarsa ²irfânımız
154 155
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I
1 Baŝ ķadem Belĥ ü Buĥârâ’ya Bedeĥşân duymasun 4 Ki herkes râh-ı ²uķbâya gider bir yol kenârından
Gevheriñ elmâsını al dürr ü mercân duymasun Gidegör râh-ı Raģmân’a ki ġayra olma gel muģtâc
2 Her muģibbiñ ŝâdıķı olmaz olur mı şefķati 5 Göñül levģinde ki ĥašš-ı müsemmâ gör gel ey ģâfıž
Sırrıñı ģıfž eyle gel pes cehl ü nâdân duymasun Necâtî fehm idüp dilden ki ġayra olma gel muģtâc
156 157
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I
5 Aç gözüñ ġâfil yürime olma gel sen bî-baŝar 8 Gel ²adûnuñ çengelinden cânıñı eyle ĥalâŝ
Ŝûreti sîrete tebdîl eyle gel insâna râh Ġâfil olma her cihetle eyle meydân ile baģś
6 ²Aşķ ile nûş idegör al ledünnî şerbetin60 9 Çıķarup tebdîl idegör ŝûret-i ģayvânıñı
Nefsiñi źebģ eyleyüp gel idegör bayrâma râh Âşikâr olsun ²alâmet eyle insân ile baģś
7 Ehl-i ²aşķıñ meclisinde ŝoģbet-i ²irfân ile 10 Ey Necâtî fâriġ ol aģvâl-i ²âlem böyledir
Manšıķu’š-Šayr’ı Necâtî oldı Süleymân’a râh Cins cins ile ider kim aķrân aķrân ile baģś
61 (A: 27a-27b) 62 (A: 27b-28a)
1 Gel berü ey šâlib-i Ģaķ eyle ²irfân ile baģś 1 Kâmil-i ŝâdıķ muģibb-i enbiyâ dirler bize
Câhil ü nâdân ile gel itme dîvân ile baģś Biz faķîriz derd ü miģnet aġniyâ dirler bize
2 Cîfe bir ķašre menîden ĥâk ile bir źerresin 2 Biz ĥarâbât ehliyiz [kim] añlasun şeyĥ ile şâb
Kim naŝıl eylersiñ ey dil baģr ü ²ummân ile baģś Fâŝıķ u müfsid münâfıķ nâ-sezâ dirler bize
3 Bilmek isterseñ vücûd-ı gevheriñiñ aŝlını 3 Men muģibb-i ĥânedânam bilmeyen bilsün bizi
Gir ģaķîķat ĥânesine eyle burhân ile baģś Ümmet-i Aģmed Muģammed Muŝšafâ dirler bize
4 Ĥurd u ĥâş eyle vücûdı nefs ile emmâreyi 4 Severiz biz çâr-yârı ŝad-hezâr cânım fedâ
Sür çıķar Lât’ı Menât’ı eyle Ġufrân ile baģś ²Âşıķ-ı ŝâdıķ muģibb-i âşinâ dirler bize
5 Olma gel kim münkir-i Ģaķ pür-edeb erkâna gel 5 Teşne-dil gitdi cihândan âh şehîd-i Kerbelâ
Ĥâk-i pâyın çeşmimize tûtiyâ dirler bize
²Ârif-i billâh olagör eyle merdân ile baģś
158 159
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I
61 Mısra, 11’li hece ölçüsüne uymamaktadır. 62 Mısra, 11’li hece ölçüsüne uymamaktadır.
160 161
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I
Ģâşâ bu bühtândır Ģâcı Bekdaş’a 5 Gelen geçdi bu fânîden saña da ķalmaz ey ġâfil
Her ģacer dürr ile mercân olamaz Necâtî mürşid-i kâmil gibi pes ²ârifân ister
16 Necâtî diliñi ģıfž it bî-çâre 3 Elest bezminde ol ķalû belâ diyen merdânı gözle63
Çirk-âba šaş atma eyle müdâra Hemîşe ²ahd ü mîŝâķa ķavî peymân olandan ŝor
Cehennem boş ķalmaz aña ne çâre
Her sözüñ ķılınca ķalķan olamaz 4 İşimiz yoķ durur billâh velâkin nâ-sezâlarla
Eger ²ârif iseñ ŝûfî bizi ²irfân olandan ŝor
64 (A: 29b-30a)
5 Şerî²atda šarîķatda ģaķîķatdan olup yek-tâ
Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün Ma²ârif ĥil²atin giymiş velî sulšân olandan ŝor
1 Kemâlât ehliyim dirseñ bu şâna bir nişân ister 6 Ne bilsiñ ķıymetin ol ĥar šaķılsa boynına cevher
Geyerler ĥırķa vü tâcı bu źevķe ²izz ü şân ister Dehânından ŝaçup cevher dür ü mercân olandan ŝor
2 Cehâlet ehl olan dervîş ebed emmâreden çıķmaz 7 Ki naķş-ı dehre meylim yoķ görünmez ²aynıma uçmaķ
Şeyâšîn şerbetin içmiş hemen ol nefs nân ister Seģerde bülbül-i şeydâ gibi nâlân olandan ŝor
162 163
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I
5 Necâtî bâġ-ı vaģdetde olur bir bülbül-i şeydâ 1 Nažar ķıl ²ibret al ey dil bu bezmi pâsbânlıķdır
İder feryâd u efġânı şeb-i nâlâne mi bilmem Denî dünyâya meyl itmek ŝoñucı pîşmânlıķdır
164 165
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I
1 Yan maģabbet âteşine şem²a-ı dil-dârı gör 3 Virir künc-i ²ıyâl evvel ķadîmî mihribân-âsâ
Ser ķoyup meydân-ı ²aşķa cân ile bâzârı gör Nihâyet renc ider ŝoñra ednâ derdi devâdır bu68
2 Kim ģaķâyıķ baģriniñ kenzi güşâd olmaz meger 4 Ĥud²ası intihâ bulmaz budur a²dâ-yı źü’l-vecheyn
²Âķıl iseñ ey birâder aç gözüñ dîdârı gör Arası müntehâ bulmaz bilinmez mâcerâdır bu
3 Feźkürullâhe buyurdı ol cenâb-ı Kibriyâ 5 Ya ķanı bihter-i ²âlem Resûl-ı Kibriyâ n’oldı
Ķalb ile źikr eyle gel dil ile iķrârı gör Ne ķıldı ol şehen-şâhı ne ĥalķ-ı bed-gedâdır bu
4 Ĥurd u ĥâş eyle vücûdın nefs ile emmâreniñ 6 Ķanı Ŝıddîķ ile Fârûķ ķanı ²Ośmân ile Ģaydar
Sür çıķar Lât’ı Menât’ı ģikmet-i esrârı gör Ĥuŝûŝâ âl ü aŝģâba ne ķıldı ne revâdır bu
5 Çek yediñ gel mâsivâdan eyle dünyâdan firâr 7 Ģasan geldi bu bezmine sezâ içre ne ģâl oldı
Ķıl išâ²at emr-i Ģaķķ’a ²afv ile Ġaffâr’ı gör Aña câmı virüp sâķî didi iç zehr-i mâdır bu
6 Zemzem ü âb-ı ģayâtı nûş iden gelsün berü 8 Ģüseyn-i müctebâ geldi bu miģnet rezm-gâh içre
Yaŝlanup pîr işigine zübde-i envârı gör Didiler ġayrı vir cânı ki deşt-i Kerbelâ’dır bu
166 167
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I
168 169
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I
1 Bugün bir kürsiye çıķmış cevâhirler ŝaçar vâ²iž 6 Bî-ģisâb a²dâlarıñ maķhûr ide ol Źü’l-Celâl
Kimini cennete idĥâl kimin nâra atar vâ²iž Göz ucıyla kim baķarsa źâtıña Sulšân Ģamîd
2 Oķıyup ²ilm-i tefsîri dehânından döker dürler 7 Gelmedi gelmez cihâna sen gibi bir pâdişâh
Şerî²at râhını šutmuş šarîķatdan ķaçar vâ²iž Raģmına yoķdur nihâyet ŝad-hezâr Sulšân Ģamîd
3 Ģaķîķat dersini açmış ma²ârif gösterir ĥalķa 8 Evvelâ Allâh mu²îniñ śâniyen Peyġamberi
Ģaķâyıķ ģikmetin bilmez cenâģlanmış uçar vâ²iž Meskeniñ firdevs-i a²lâ pes ola Sulšân Ģamîd
4 Cehennemiñ anaĥtarın yedinde dutar ol ĥoca 9 Rûz u şeb ed²iyyeñize ser-te-ser ķıldım devâm
Derûnına döker nâsı ķapusını açar vâ²iž Bu Necâtî ²abd-i ²âciz źâtıña Sulšân Ģamîd
170 171
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I
6 Dilberi ģûrî miśâli pür-edeb pes pür-ģayâ 1 Şeb-i hecriñle bî-cân oldıġım dillerde söylensün
Begleri ŝıdķ u ŝadâķat ekśerî ŝâģib-seĥâ Ġamıñla zâr u giryân oldıġım dillerde söylensün
Pek muģibb ü âşinâlar bî-ģisâb źevķ u ŝafâ
Görmedim göster baña bir miślini İstanbul’uñ 2 Firâķıñla yanup yaķıldıġım dünyâya şây olsun
Tenûr-ı ġamda biryân oldıġım dillerde söylensün
172 173
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I
3 Ne şehr-istân idi göñlüm yıķup anı ĥarâb itdiñ 6 Ki şevketlü şehen-şâhım ķıla bu câmi²e iģsân
Seniñ ²adliñle vîrân oldıġım dillerde söylensün Yazup i²lâm idiñ keşfin o sulšân-ı kerem-kâna
4 Ĥarâbât-ı ģaķîķatda gerekmez ²izz ile şânım 7 Şu dünyâ çeşm ile bir kez nažar ķılsam o ĥünkâra
Söylenüp yine ²uryân oldıġım dillerde söylensün Hezâr cânım fedâ olsun ki sulšân ibni sulšâna
5 Hemîşe ša²n-ı münkirden bize źerre żarar gelmez 8 Benim derd-i derûnumı naŝıl ²arż eyleyem ey şâh
Hezârân dilde destân oldıġım dillerde söylensün Ĥużûr-ı ģażrete irsem yetişsem bâb-ı Loķmân’a
6 Ki bilmem n’eyledim n’etdim nedir bu miģnet-i ķübrâ 9 Ķuluñdur maġfiret eyle ki Ĥˇâce ibni ²Abdullâh
Esîr-i bend-i zindân oldıġım dillerde söylensün Resûlullâh şefî² olsun hemîşe Ĥˇâce ²Ośmân’a
7 Necâtî bâġ-ı ķudretden açıldı verd-i ģamrâlar 10 Sebeb ĥalķ itdi ol źâtı girişdi fî-sebilillâh
Seģer vaķtinde nâlân oldıġım dillerde söylensün Anı gördi ĥalâyıķlar ki ġayret düşdi iĥvâna
MEDĢ-İ CÂMݲ-İ ŞERÎF-İ MALAŠİYYE 11 Ki âmir ile me²mûrîn ķamusı ķıldılar iģsân
Hidâyet eyledi Allâh yetişdi ²izz ile şâna
78 (A: 37b-39b)
12 Oķundı tesbîģ ü tehlîl olundı ĥatm-i Rabbânî
Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün / Me fâ ²î lün Du²âlar ²azm idüp çıķdı šayandı ²arş-ı Raģmân’a
1 Derûnum ķaŝrına düşdi nažar ķıl feyż-i Raģmân’a 13 Yüridi fevc fevc insân çekildi sancaġ-ı İslâm
Bi-iźnillâh idem taķrîr ser-â-ser ehl-i ²irfâna Ki rûz u şeb çalışdılar eźâlar ķıldılar câna
2 Benim nažm-ı kelâmımdan eger aĥź eylese zâhid 14 Nežâret eyledi müftî müderris zâhid ü taķvâ
Bu şem²iñ pertevin görse döner her laģža pervâne Ķazandı cennet-i ²adni yetişir ģûr u ġılmâna
3 Dirildi geldi ²âlimler olup bir meclis-i kübrâ 15 Cebellerden çeküp bir bir ģacer taģtında ķaldılar
Binâsın eyleyüp tertîb ki her biri ²aķıl-dâna Niceler oldılar mecrûģ bulaşdılar ķızıl ķana
4 Bi-ģamdillâh yapılmaķda mücerred mescid-i śânî 16 Süleymân dîvleri gelse götürmez işbu aģcârı
Alay alay yüridiler ki ġayret geldi insâna Uyandı Seydî Baššâl u velîler geldi meydâna
5 Anıñ vaķt ü zamânında žuhûra geldi bu mescid 17 Gelüp keşf eyledi keşşâf nažar ķıldı ²ale²t-taĥmîn
Hezâr yâ Rab ²ömürler vir cihânda ol Ģamîd Ĥân’a Ki her bir šaşı yüz ķanšar inanmazsañ ķo mîzâna
174 175
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I
18 Bu ŝûretde ķazandılar Malašiyye ahâlîsi 29 Bize ša²n itme ey ŝûfî ki ²aķlıñ eylemez idrâk
Ümîdim var Ĥudâ’dan kim ide ²afv ile ġufrâna Ne añlar câhil ü nâdân uyar her demde şeyšâna
19 Cihânda böyle bir ĥayrât Malašiyye’ye az geldi 30 Ki görmez güneşi a²mâ naŝıl ta²rîf ider Ģaķķ’ı
Dilerseñ mefĥaret olmaķ getür šaşları meydâna Ledünnîden ĥaber bilmez šolanur cehl ü nâdâna
20 Bu mescidiñ derûnuna güzelce bir ŝadâ ister 31 Ki terk it câm-ı engûrı bıraķ elden gel ey sâķî
Seģer vaķtinde ey zâhid ķona bülbül [o] gül-şâna Şarâb-ı ²aşķı nûş itdik gerekmez bize mey-ĥâne
21 Recâm budur Ĥudâ’dan kim şu câmi² pes temâm olsun 32 Sene üç yüz šoķuzunda temel bıraķdılar cânım
İder münkirler istihzâ bizi źevķ itme düşmâna Şu târîĥi idem tibyân ģaķîķat ins ile câna
22 Şu câmi²iñ śevâbından ki yâ Rab ģiŝŝe-dâr eyle 33 Ģisâb-ı ebcedi šutdum ki iĥrâc eyledim bir bir
Ki zîrâ biñde bir parça yetişir bize bir dâne Nažar ķıl ²ayn-ı ²ibretle ki diķķat eyle destâna
23 Ĥˇâbımda nažar ķıldım Muģammed Muŝšafâ’ya ben70 34 Benim bu çekdigim cevr ü cefâlar hep maģabbetdir
Ģużûr-ı ģażrete irdim yetişdim anda dîvâna Yeter źemm itme ey zâhid girişdi Fehmî ²ummâna
24 Mübârek leblerinden pes döker dürler Resûlullâh 35 Beni ²afv eyle sulšânım ģabîbiñ ģürmeti yâ Rab
Kelâm-ı gevherîn aldım ķarışdım gül ü gül-şâna Necâtî sâ³iliñ her dem ŝıġındı bâb-ı Sübģân’a
Temmet
25 Ŝırâš-ı müstaķîm üzre yüridim ben bi-iźnillâh
Necâtî maĥlaŝın virdi baña raģm itdi merdâne
DESTÂN-I BAHÂR
26 Ģaķâyıķ ģikmetin gördüm göründi enver-i esmâ³
Degişmem ķašresin anıñ hezâr mülk-i Süleymân’ı 79 (A: 41a-42a)
176 177
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I
2 Emr oldı ol Ģaķ’dan bâd-ı ŝabâya 9 Otlar baş ķaldırup zeyn olur çemen
Eritdi ķarları dökdi ovaya Şekeriñ şerbeti ķahvesi Yemen
Bülbüller başladı her dem nidâya Ŝamsun duĥânına ŝarılsa kefen
Rûz u şeb feryâd u fiġân iderler Ferfiri filcânda ²ašşân iderler
4 Bir demde baķanıñ ķalmaz mecâli 11 Nažar ķılup ģarâm girme vebâle
Kimi şol çenârıñ selviniñ dalı Uzatma destiñi ġayrı viŝâle
Sermiş gerdânına ol oġul balı Fikr-i fâsid ile düşme ĥayâle
Seyr iden ²âşıķı bî-cân iderler Śâniyen cismiñi nîrân iderler
5 Her biri ŝaġına ŝolına baķar 12 Dilberiñ şöhreti nâz ile niyâz
²Âşıķ-ı meftûnı odlara yaķar Evvelâ mîveniñ birinci kiraz
Kiprigi tîrini sîneye çaķar Gel tuduñ başında uralım pervâz
Herkesiñ başına šûfân iderler Cevizi her demde ķalķan iderler
178 179
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I
3 Kerem ķıl terk eyle söz ile sâzı 10 Al şeker şerbetin ķoyma ayranı
Lušf eyle da²vet it gel šoldur ķazı Tîz gelsün ŝofraya ķuzı biryânı
Düşe ešrâfına ķavun ķarpuzı Her yerde artırır şöhreti şânı
Ŝodaķlık olmazsa iftâr olur mı Ger bunlar olmazsa iftâr olur mı
4 Cem² eyle ĥˇânıñda pirinc šorbasın 11 Al beri bir šabaķ …71 kebâbı
Birinci ŝofrada ķulaķ çorbasın Anıñ üzerine fişne şarâbı
A²lâ [olur] ģınša šâze yufķasın Güllâc üzerine ŝaçıñ gül-âbı
Ger bunlar olmazsa iftâr olur mı Pes bunlar olmazsa iftâr olur mı
180 181
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I
73 Mısra, 11’li hece ölçüsüne uymamaktadır. 74 Mısra, 11’li hece ölçüsüne uymamaktadır.
182 183
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I
184 185
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I
18 Cem² olup ķız gelin düşdi yazıya 25 Ben bu derdiñ ķanķı birine yanam
Ot ķalmadı ķoyun ile ķuzıya Tilkiler ķurt olmuş ķurt oldı ġanem
Ĥınšanıñ ölçegi çıķar ġâziye Dînleri dînârdır nisvânı ŝanem
Yazıķ šul ĥatuna öksüz oġlana Ekśerîniñ evi oldı put-ĥâne
19 Ķız oġlana oġlan ķıza ķarışdı 26 Memleket derûnun ķuzġun bürüdi
Eger düşmân ise anda barışdı Gitdi ĥânedânlar ismi çürüdi
Nefs ü şeyšân ara yere girişdi Ģükûmet ķaŝrına baķķal yüridi
Afyon baġçesi oldı kerĥâne Yer ķalmadı fülân ibni fülâna
20 Kimi serĥoş olmuş kimisi ayıķ 27 Bulmadım cihânda bir ŝâdıķ yârı
Hîç bir iş ķalmadı ol Ģaķķ’a lâyıķ Aldı beni fuķarânıñ efkârı
Nâ-maģremlik yaŝaķ hep açıķ ŝaçıķ Târîĥ üç yüz birde işbu eş²ârı
²Âr u nâmûs gitdi šoldı meydâna Yâdigâr eyledim cümle iĥvâna
21 Kimi ĥırsız olmuş kimisi ķâtil 28 Ģarâmdır ĥabîśiñ kesb ile kârı
Kiminiñ burnundan fitil fitil Ķılarsız maģşerde âh ile zârı
Afyon ŝaģibi faķir ile šırtıl Terk itme gülşeni šolaşma ĥârı
Açdan ölmüş var mı ŝor ĥâne ĥâne Afyon başında dönme pervâne79
186 187
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I
3 Bu ednâ pendimi šut iki gözüm 10 Diķķatle efendim bir nažar ķılıñ
Gerçi maķbûl ise söyleyem sözüm Baķıñ şu iģrâķa bir ²ibret alıñ
Çınarlı Câmi²ye pek yandı özüm Bu belâyı sizler ol Ģaķ’dan biliñ
Çıķdı âsumâna šozu dumanı Bu yüzden kimseye ķılmañ bühtânı
6 Raģm eyle efendim ey Ġâzî Ĥünkâr 13 Nažar ķıl ²ibretle ķaldır niķâbı
Faķîr fuķarâlar ider âh u zâr Yoķdur ²âŝîleriñ źerre śevâbı
Oldı ahâlîye bir ²ažîm efkâr Oldı bu çârşûnuñ leylen ĥarâbı
Belki bunlar terk iderler vašanı Âh idüp aġlatdı iģrâķ-ı śânî
188 189
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I
17 Helâk itdi iģrâķ yandı binâsı 24 Kimisi mest olmuş kimisi ayıķ
Bilmem ne olacaķ âĥir esâsı Hîç bir iş ķalmadı ol Ģaķķ’a lâyıķ
Yetişir efendim nâsıñ du²âsı İģrâķ-ı ûlâya bu oldı fâyıķ
Kimseye mülk olmaz bu dünyâ fânî Diñlemez şu yanġın aŝla fermânı
20 Ger Ģaķ’dan olmaz ise deprenmez seng 27 Ķalb gözi a²mâdır ol ģaķķı görmez
Şu denî dünyâya çekme gel emek Esrâr-ı İlâhî’ye hîç ²aķl irmez
²İŝyân bizleriñdir kime ne diyek İmâmıñ ŝaġ yanın kimseye virmez
Zîrâ incitdiler ehl-i îmânı Ŝûretâ gösterir pes ŝûfiyânı
190 191
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I
34 Felek ĥânedânı ayırdı seçdi 41 Kerem ķıl efendim eyle gel diķķat
Tilkiler arslanıñ postuna geçdi Ednâ kelâmıma eyle gel şefķat
Şimdi her iş ģikmet taģtına düşdi Naģnü ķasemnâya yoķdur ķanâ²at
Žulümler ķapladı ol âsumânı Taķsîm-i ķısmetde ol âb u dânı
36 Pek kebir belâdır gelmez kemâle 43 Zâhidler terk itdi ŝavm u ŝalâtı
Gelmezdi bu iģrâķ fikri ĥayâle Ġanîler terk itdi ģaccı źekâtı
192 193
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I
45 Bu bir fânî ġaddâr kimseye ķalmaz 52 Râh-ı Ģaķ’dan bir dem eylemem firâr
Merâķla milletiñ hîç yüzi gülmez Šarîķ-i Naķşî’de ķılmışam ķarâr
Şu gidişe Peyġamber Ģaķ râżı olmaz Kendi derûnumda gizledim esrâr
Atdılar yoķ yire dîn ü îmânı ²İlm-i bâšın ile šutdum ²irfânı
194 195
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I
52 Râh-ı Ģaķ’dan bir dem eylemem firâr 2 N’idem şimden gerü bostânı bâġı
Šarîķ-i Naķşî’de ķılmışam ķarâr Gitdi yigitligiñ ķalmadı çaġı
Kendi derûnumda gizledim esrâr Ben olmuşam Sulšân ²Azîz çerâġı
²İlm-i bâšın ile šutdum ²irfânı Ŝoruñ İslâmbol’dan alıñ ĥaberi
196 197
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I
1 Tehî žann itme güftâr-ı ģaķîķatdan bu dîvânı 1 Ģayât-ı câvidânı bul tilâvet it şu dîvânı
Aķıtmışdır Necâtî ĥâmesinden âb-ı ģayvânı Çıķar bir bir derûnuñdan bunuñla mekr-i dîvânı
198 199
SONUÇ
200 201
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I
sade bir dil kullanmıştır. Dili açık, samimî ve pürüzsüzdür. Heceyle yaz-
dığı şiirlerinde Malatya ağzında yaygın olarak konuşulan kelimelere yer
vermiştir. Divan şiiri nazım şekillerinde ise şairin geleneğe uygun maz-
munları, benzetmeleri ve sembolleri kullandığı görülmektedir.
Şairin aruz ve hece ölçüsünü uygulamada başarılı olduğu söylenemez.
Divan’da vezin kusurlarına sıkça rastlanmaktadır. Özellikle hece ölçüsüy-
le yazdığı şiirlerinde ölçüye uymayan birçok mısra bulunmaktadır. Bazı
manzumelerde ise kafiye uyuşmazlığı dikkati çekmektedir.
Necâtî, yaşadığı şehre dair gözlemlerini de dile getirmiştir. Özellikle KAYNAKÇA
Aspozi’yi övmek amacıyla yazdığı murabba²sı başta olmak üzere destan
nazım şekliyle kaleme aldığı şiirlerinde Malatya’nın 19. yüzyıldaki sosyal
yaşamına dair önemli bilgiler vermektedir.
Sonuç olarak 19. yüzyılda yaşamış Muhammed Necâtî’nin üslubu ve
edebî kişiliğiyle, hem divan hem de halk şiiri tarzında manzumeler kale-
me almış nevi şahsına münhasır bir şair olduğunu söyleyebiliriz. Yaşadığı
Ahmet Rasim, Ramazan Sohbetleri, İstanbul, 1967.
asrın önemli ve şöhretli şairleri arasında yer alamamış olmasına rağmen
kendine has söyleyişi ve samimî üslubu, onu diğer şairlerden ayırmakta- Andrews, Walter, Şiirin Sesi Toplumun Şarkısı, İletişim Yayınları, İstanbul, 2001.
dır. Bu çalışma vesilesiyle Necâtî’nin hayatı ve şiirleriyle ilgili yapılan de-
Arslan, Mehmet, Sivaslı Gulâmî Dîvânı, Asitan Yayınları, Sivas, 2009.
ğerlendirmelerin Malatya’nın kültür tarihine katkıda bulunacağını ümit
ettiğimizi de ifade etmek istiyoruz. Arslan, Mehmet, Tayyar-zâde Atâ Osmanlı Saray Tarihi Târîh-i Enderûn, C.III,
Kitabevi Yayınları, İstanbul, 2010.
Aksoyak, İsmail Hakkı, “Feyzullah Efendi‟nin Mesâiri ile Lutfî’nin Ferdî’nin
Bilâdiyesine Zeyli”, Gazi Üniversitesi Gazi Eğitim Fakültesi Dergisi (Özel Sayı),
2007, s.37-51.
Aytaç, İsmail, Malatya Türk-İslam Dönemi Mimari Eserleri II, Malatya Kitaplığı
Yayınları, İstanbul, 2013.
Başbakanlık Osman Arşivi, DH.MKT, 120/23.
Başbakanlık Osman Arşivi, DH.MKT, 1771/34.
Başbakanlık Osmanlı Arşivi, DH.SAİD, 171/69.
Boşkov, Vanço, “Türk Edebiyatında Şehir Şiirleri ve Şehir Mersiyeleri”, Atatürk
Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Araştırma Dergisi, S.12, Erzurum, 1980, s.69-70.
Bilkan, Ali Fuat, “Ramazaniyyelerde Zihniyet Değişmelerinin İzleri”, Osmanlı
Şiirine Modern Yaklaşımlar, L&M Yayınları, İstanbul, 2006.
Mehmet Çavuşoğlu, “Taşlıcalı Dukakin-zâde Yahya Bey’in İstanbul Şehrengizi”,
İstanbul Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Dergisi, C.XVII, Ağustos 1969, s.73-108.
Çavuşoğlu, Mehmet, Yahyâ Bey, Yûsuf u Zelîhâ, İstanbul, 1979.
Çelebioğlu, Âmil, Ramazannâme, Tercüman 1001 Temel Eser, İstanbul ?.
202 203
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I
Çelebioğlu, Âmil, “Dinî-Tasavvufî Edebiyatımızda Ramazan” Eski Türk Edebiyatı Kâtib Çelebi, Kitâb-ı Cihânnümâ li-Kâtib Çelebi, (tıpkıbasım), Türk Tarih Kurumu
Araştırmaları, İstanbul, 1998, s.697-701 Yayınları, Ankara, 2009.
Çelebioğlu, Âmil, “Türk Edebiyatında Manzum Dinî Eserler”, Eski Türk Edebiyatı Kavruk, Hasan, Özer, Metin, Geçmişten Günümüze Malatya Şairleri, Malatya
Araştırmaları, MEB Yayınları, İstanbul, 1998, s.348-365. Belediyesi Kültür Yayınları, Malatya, 2006.
Dilçin, Dehri, Yûsuf u Zeliha, İstanbul, 1946. Köktekin, Kazım, Süle Fakih’in Yûsuf u Zelihâsı, (Atatürk Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü Yayımlanmamış Doktora Tezi), Erzurum, 1994.
Demirbağ, Hasan, Fırat, Fahreddin, Medeniyetin Beşiği Malatya, Malatya Kitaplığı
Yayınları, İstanbul, 2013. Kur’ân-ı Kerîm Meâli, DİB Yayınları, Ankara, 2009.
Demirel, Mustafa, Kemal Paşazâde, Yûsuf u Zelîhâ, KTBY, Ankara, 1983. Kurnaz, Cemal, “Arayıcızâde Hüseyin Ferdî ve Derviş Ömer Efendi’nin
Bilâdiyeleri”, Journal of Turkish Studies/Türklük Bilgisi Araştırmaları (Abdülbaki
Dursunoğlu, Halit, “Klasik Türk Edebiyatında Ramazan Konulu Şiirler”, Atatürk
Gölpınarlı Hatıra Sayısı), XIX 1995, Harvard Üniversity, s.299-316.
Üniversitesi TAED, C.10, S.22, Erzurum, 2003, s.9-29.
Kurtoğlu, Orhan, “Divan Şiirinde Mahlas Değiştiren ve Birden Fazla Mahlas
Eflatun, Muvaffak, “Şehir Medhiyelerine Bir Örnek: Akşehir Medhiyesi” Türk
Kullanan Şairler”, Bilig, S.38, 2006, s.71-91.
Kültürü ve Hacı Bektaş Velî Araştırma Dergisi, S.26, 2003.
Levend, Agâh Sırrı, Türk Edebiyatında Şehr-engizler ve Şehr-engizlerde İstanbul,
Eminoğlu, Emin, Destân-ı Yûsuf, İstanbul, 2008.
İstanbul, 1958
Erdoğan, Mustafa, “Abdüllatif Râzî ve Ankara Methiyesi”, Türk Dili, S.550, Ekim
Levend, Agâh Sırrı, “Divan Edebiyatında Hikâye” TDAY Belleten, Ankara, 1967,
1997, s.356-359.
s.71-117.
Erdoğan, Mustafa, “Gözden Kaçmış Bir XVI. Asır Şâiri: Celâl-zâde Mustafa’nın
Macit, Muhsin, “Münâcât”, TDVİA, C.31, İstanbul, 2006, s.563-565.
Oğlu Mahmûd Efendi ve Konya, İstanbul ve Edirne Medhiyeleri”, Celal Bayar
Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, C.10, S.2, 2012, s.300-325. Necâtî, Dîvân-ı Necâtî-i Malatyevî, Milli Kütüphane. Yz A 8876.
Erdoğan, Kenan, “Türk Edebiyatında Şehir Şiirlerine Bir İlâve: Aspozi ve Hakkında Niyâzî Mısrî Mehmed b. Ali Malâtî, Dîvân, 06 Hk 2309.
Yazılmış Dört Şiir”, Dergâh Edebiyat Sanat Kültür Dergisi, C.VIII, S.91, Eylül 1997,
Pala, İskender, “İskender mi Zülkarneyn mi?” Akademik Divan Şiiri Araştırmaları,
s.18-20.
İstanbul, 2003, s.285-315.
Erdoğan, Kenan, Niyâzî-i Mısrî Dîvânı, Akçağ Yayınları, Ankara, 2008.
Ramazan Kitabı, (Haz.) Özlem Olgun, İstanbul, 2001.
Güler, Kadir, “XIX. Asır Şuarâsından Ârifî ve Pesendî’nin Kütahya Methiyeleri”,
Onur, Naci, Yusuf u Züleyhâ, Ankara, 1991.
Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, S.7, Kayseri, 1996, s.279-285.
Örs, Hayrullah, Moltke’nin Türkiye Mektupları, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1995.
Güngör, Zülfikar, “Tâhirü’l-Mevlevî’nin Hallâc-ı Mansûr’a Dair Risalesi” Ankara
Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Ankara, 1999, S.XXXIX, s.581-597. Schimmel, Annemarie, “Alman Gözüyle Divan Edebiyatı”, Osmanlı Divan Şiiri
Üzerine Metinler, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 1999.
Güzel, Abdurrahman, Dinî-Tasavvufî Türk Edebiyatı, Akçağ Yayınları, Ankara,
2006. Selçuk, Bahir, “Bir Şehir Medhiyesi: Nergisî’nin Saray Kasidesi”, International
Journal of Language of Language Academy, Volume 2/3, 2014, s.27-39.
İbrahim Refik, Ramazan Medeniyeti, İstanbul, 2000.
Seyyid Kutub, Kur’ân’da Edebî Tasvîr, (Çev.) Süleyman Ateş, Hilal Yayınları,
Işık, Adnan, Malatya 1830-1919, İstanbul, 1998.
Ankara, 1969.
Kahraman, Seyit Ali, Dağlı, Yücel, Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi, IV. Kitap, Yapı
Şemsettin Sâmî, Kâmûsu’l-A’lâm, C.I, Kaşgar Neşriyat, Ankara, 1996.
Kredi Yayınları, İstanbul, 2001.
Şentürk, Ahmet, Gülseren, Mehmet, Malatya’lı Şairler Antolojisi, C.I, Malatya,
Karahan, Leyla, Erzurumlu Darir, Kıssa-i Yûsuf, Ankara, 1994.
1990.
Karasoy, Yakup, Orhan Yavuz, “Nüvîsî ve “Şehrengîz-i İstanbul”u”, Selçuk
Tarihte Ramazan, (Editör) Ertuğrul Tarık Kara, İzmir, 2006.
Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi, S.20, Güz 2006, s.1-20.
204 205
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I
Tatcı, Mustafa, Malatya’nın Gönül Sultanı Niyâzî-i Mısrî, Malatya Kitaplığı Yayınları,
İstanbul, 2013.
Tatcı, Mustafa, Niyâzî Mansûr-nâme, İstanbul, 1994.
Tezcan, Nuran, “Güzele Bir Şehrengizden Bakış”, Türkoloji Dergisi, C.XIV, 2001,
s.163-194;
Timurtaş, Faruk K., Eski Türkiye Türkçesi, İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi
Yayınları, İstanbul, 1977.
Tolasa, Harun, Sehî, Latîfî ve Âşık Çelebi Tezkirelerine Göre 16. YY’da Edebiyat DİZİN
Araştırma ve Eleştirisi, Ege Üniversitesi Yayınları, İzmir, 1983.
Tökel, Dursun Ali, Divan Şiirinde Mitolojik Unsurlar, Akçağ Yayınları, Ankara, 2000.
Türkmen, Taha Uğur, Edebiyatçılarımızın Kaleminden Ramazan, İstanbul, 2008.
Uçar, Melike, Klasik Türk Şiirinde Peygamberler, (Kahramanmaraş Sütçü İmam
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi),
Kahramanmaraş, 2006.
A C
Cevizbaşı • 173
Ünver, İsmail, “Çeviriyazıda Yazım Birliği Üzerine Öneriler”, AÜ DTCF Türkoloji
Dergisi, C.XI, S.1, Ankara, 1993. Âdem • 184 Cibrîl • 192
Üstüner, Kaplan, Divan Şiirinde Tasavvuf, Ankara, 2007. Aģmed • 159, 171
Alî • 106, 111, 130, 151, 152, 161, Ç
Yapıcı, Süleyman, Osmanlı Vilayet Sâlnâmelerinde Malatya (1869-1908), Malatya
Kitaplığı Yayınları, İstanbul, 2014.
179
Çamlıca • 172
Ammâr • 151
Yekbaş, Hakan, “Ramazanı Divan Şiiri Metinlerinden Okumak”, Dil ve Edebiyat Çarmuzi • 110
Araştırmaları Dergisi, S.6, 2012, s.173-230. Ašafı • 110
Çınarlı Câmi • 188
Yeniterzi, Emine, “Klasik Türk Şiirinde Ülke ve Şehirlerin Meşhur Özellikleri”, Aŝpozi • 109, 110
Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, Volume: 3, Issue: 15, 2010, s.301-334. Azrâ²il • 165
Yıldırım, Ali, Divan Edebiyatında Mahlas ve Mahlas-nâmeler, Akçağ Yayınları, D
Ankara, 2006. Dârâ • 121
B
Yıldız, Osman, Yûsuf u Zelihâ (Destân-ı Yûsuf), Ankara, 2008. Dolmabaġçe • 173
Baģr-i Sefîd • 133
Yinanç, Refet, Elibüyük, Mesut, Kanuni Devri Malatya Tahrir Defteri (1560), Gazi Banaz • 67, 82
Üniversitesi Yayınları, Ankara, 1983.
Baššâl Gâzî • 81 E
Bedeĥşân • 68, 120 Ēaģģâk • 155
Beglerbegi • 68, 133 Ebâ’l-Ķâsım • 107
Bekr • 124, 150 Ebû Bekr • 106, 130
Belĥ • 68, 120 Ebû Cehl • 132
Buĥârâ • 68, 120 Eyyûb • 157, 173
206 207
M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I M A L A T Y A L I N E C Â T Î D Î V Â N I
208 209