Professional Documents
Culture Documents
Recai Özcan*
Fatma Ağırbay**
“RESTLESS MÜMTAZ”
AN APPLICATION OF CHARACTERISTIC TRAIT PARADIGM
it will be tried to be determined and analyzed in accordance with the model that
Seymour Chatman has proposed as the “Characteristic Feature Paradigm” by
taking into account the characteristic features of Mümtaz, the character of Ahmet
Hamdi Tanpınar’s Huzur novel, and the basic narrative forms of the novel.
Keywords: Ahmet Hamdi Tanpınar, Huzur, Mümtaz, Seymour Chatman, cha-
racteristic feature paradigm.
...
Giriş
1
Aristoteles, Poetika, (S. Rifat, Çev.), Can Yayınları: İstanbul, 2018, s. 31.
“HUZUR’SUZ MÜMTAZ” BİR KARAKTERİSTİK ÖZELLİK PARADİGMASI UYGULAMASI 29
uygun düşmez. Üçüncü özellik olan benzer2 olma ise bu ikisinden farklıdır. Dördüncüsü
tutarlılıktır; yani tutarsızlık söz konusu olduğunda bile tutarlı bir tutarsızlık olmalıdır.3
Karakteri metnin merkezine koyarak yazan romancıların bir kısmı, bu süreçte
karakterin iradesinin, kendi iradelerinin önüne geçtiğini iddia ederler. Yani eserde
yazardan karaktere bir “irade nakli” söz konusudur ve karakter “teslim aldığı” iradeyi
kullanır. Bazı romancılar, karakterlerine bu “özerkliği” vermemekle birlikte, onların
kurmaca dünyanın diğer unsurlarına sıkı sıkıya bağlı olduklarını bilir; karakterini
roman dünyasının diğer nesneleri, mekânları, olayları gibi sadece bir “inşa unsuru”
olarak sınırlandırır.4 Bu bağlamda roman karakterleri üzerine iki soru sorulabilir: Bir
karakter kendisini yaratan yazarın iradesine bağlı, kimi zaman bu iradenin sınırları-
nı zorlayan “gerçeğe yakın bir unsur” mu? Yoksa her şartta yazarına bağlı, sadece
bulunduğu kurmaca dünyanın atmosferinde yaşayabilen, metnin diğer yapı taşları
gibi “işlevsel bir figür” mü? Bu noktada Seymour Chatman, biçimcilerin ve bazı
yapısalcıların görüşleriyle Aristo’nun fikirleri arasında paralellik olduğunu vurgular.
Yapısalcılara göre de karakterler, olay örgülerinin ürünleridir ve bu açıdan “işlevsel”
bir statüye sahiptirler; “kişilik” olmaktan ziyade, “katkıda bulunan” konumundadırlar.
Yapısalcılar, karakterlerin “ne oldukları” ile değil sadece öyküde “ne yaptıkları” ile
ilgilenirler. Onlara göre, karakterler olay örgüsünün ürünü olarak ikincil öneme sahip
oldukları için, gerçek varlıklarmış gibi değerlendirilmeleri hatalı bir yaklaşımdır.5
Roland Barthes’ın da karakterin olay örgüsüne bağlı olduğunu düşündüğünü belirten
Chatman; onun sonraları dar, işlevselci karakter anlayışından psikolojik anlayışa benzer
bir yaklaşım sergilediğini ifade eder. Barthes’a göre karakter, “kombinasyonların bir
ürünü”dür. Kombinasyon görece kararlı az ya da çok karmaşıktır ve bu özelliği, karak-
terin kişiliğini belirler.6 Chatman, karakterin karmaşıklığı konusunda Barthes’ın tespitine
katılmakla birlikte, modern karakterlerin çok daha fazla sayıda karakteristik özelliğe sahip
ve olay örgüsüne “eklenme” yerine onu “kırma” eğiliminde oldukları iddiasını savunur.7
2
Benzerlik için Hardison, “bir birey gibi” karşılığını önerir. Ona göre benzerlik, “genel taslağı belirsiz-
leştirmeden yumuşatan kişisel huylara sahip olmak” demektir. Buradaki benzeme Yunan trajedisindeki
doğanın sıkı bir taklidi anlamında değildir. Bkz. Chatman (2009), Öykü ve Söylem: Filmde ve Kurmacada
Anlatı Yapısı, (Özgür Yaren Çev.), Ankara: De Ki, s. 102.
3
a.g.e., s. 50-51.
4
Örneğin Orhan Pamuk, roman karakterinin merkezi bir konumda olmasına karşıdır. Ona göre edebî
kahramanı ve onun kişiliğini romanın merkezine yerleştiren görüşler “saflıkla” açıklanabilir. Yazar
romanda kahramanlarıyla özdeşleşebilir ancak onların yazarı yönlendirmesi gibi bir durum söz konusu
değildir. Yani roman yazarı, metnin bütünü üzerinde hakimiyetini korur. (Bkz. Orhan Pamuk, Saf ve
Düşünceli Romancı, İletişim Yayınları, İstanbul, 2011.)
5
Chatman, Seymour, a.g.e., s. 103.
6
a.g.e., s. 109.
7
a.g.e., s. 104.
30 RECAİ ÖZCAN-FATMA AĞIRBAY
8
McKay, M., Roman Nedir, Boğaziçi Üniversitesi Yayınları, İstanbul, 2018, s. 112-113.
9
E. M. Forster, Roman Sanatı, Adam Yayınları, İstanbul, 1985, s. 83.
10
a.g.e., s. 91.
“HUZUR’SUZ MÜMTAZ” BİR KARAKTERİSTİK ÖZELLİK PARADİGMASI UYGULAMASI 31
aynı kimse olması, onları daha yakından tanımamıza imkân tanır.11 Bu da romanın
ayırt edici özelliklerdendir. Forster bu değerlendirmelerinden sonra roman kişilerini
“yalınkatlık” ve “yuvarlaklık”larına göre tasnif eder. Düz karakterler romanın olay
örgüsü içerisinde “sürüklenir.” Yuvarlak karakterler ise çok boyutludur. Bunlar olay
örgüsünü yönlendirir, öykünün anlatımı karakterlerin kararlarına bağlı olarak gelişir.
Bu özellikleriyle yalınkat karakterler, yazarın düşüncesini en kolay aktarabileceği
roman unsurlarıdır. Onlar, “tek bir sözle” özetlenebilirken yuvarlak karakterleri bu
şekilde tanıtmak imkânsızdır. Forster’ın benzetimiyle yalınkat karakterler; “hacimleri
önceden tayin edilmiş olan ışıklı kürecikler gibi, yıldızlar arasındaki boşlukta şuraya
buraya “itilirler” ve “romanda çeşitli amaçlara hizmet ederler.”, yuvarlak karakterler
ise “inandırıcı bir şekilde bizi şaşırtabilen” unsurlardır.12
Karakterin ayırt edici özelliklerini roman ve romans türleri üzerinden açıklayan
Northrop Fry’a göre bu iki tür arasındaki temel fark, karakterin yaratılmasında ortaya çıkar:
Romans yazarı, eserinde ‘gerçek insan’ yaratmaya çalışmaz. Onun karakterleri çeşitli
ruh hallerinin somut sembolleridir. Jung’un libidosunu, animasını bulduğumuz eserler
romanslardır. Romanlardaki kadın ve erkek kahramanlar ve kötü karakterler, evrensel
tipler yansıtan birer gölgedirler. İşte romansın, romanda eksik olan yoğun, sübjektif
duyguların sıcaklığını yaymasının ve alegorik sembollerin sürekli bir şekilde hikâyenin
içine sızmasının sebebi budur.13
Romans kahramanı, bütün olumlu özelliklere sahiptir: İyi, yardımsever, ahlaklı ve
yeteneklidir. Yaşadığı dünyanın dilini bilir, bu dili çok iyi kullanır. Çevresi ile iletişimde
ustadır. Lider olma özelliklerine sahiptir. Kahraman, ardından sürükler götürür. Onun olay
örgüsü içerisinde ulaşacağı hedef daha önceden bellidir. Büyük engellerle karşılaşabilir,
engellerle savaşması çok uzun zaman alabilir; ancak o, aklı, bilgisi, inancı ve yetenekleri
sayesinde bu engelleri süratle aşar ve mutlu sona ulaşır. Hedefine sadece kendisi değil
çevresindekileri de ulaştırır. Ancak roman karakteri tıpkı “gerçek bireyler” gibi farklı,
kendine özgü niteliklere sahip bir “dilsel varlık” olarak ortaya çıkar.
Forster’ın “yalınkat” Fry’ın romans kahramanı olarak açıkladığı anlatı figürlerine
uygun olarak W.J. Harvey’in “stereotip” olarak nitelediği, çok boyutluluk özelliği gös-
termeyen karakterler, pek çok romanda bulunur. Ona göre, “iyi bir romanı büyük roman
yapan ölçütlerden biri, kimlik kazanmış karakterlerin çeşitliliği”dir. “Fon karakter”lerin
bakış açıları, okuyucunun romanın dünyasını tanıması bakımından değerlidir ve bunlar,
roman başkişisinin içinde yaşadığı ortamı somut bir şekilde sunma işlevi görür. Bu
bakımdan “fon karakter”ler, roman yapısını işleten mekanizmanın çarkları gibidirler.
Harvey’in “norm karakter” olarak nitelediği unsurlar ise herhangi bir “fon karakter”in
11
a.g.e., s. 95-96.
12
a.g.e., s. 108-110.
13
Philip Stevick, Roman Teorisi, Çev. Sevim Kantarcıoğlu, Akçağ Yayınları, Ankara, 2004, s. 37.
32 RECAİ ÖZCAN-FATMA AĞIRBAY
daha boyutlu ve kimlik kazanmış hâlidir ama “baş kişi” de değildir. O, romanda bir
amacı gerçekleştirmeye hizmet eder. Harvey’e göre, “norm karakter” de “fon karakter”
gibi roman başkişisi ile toplum arasındaki iletişimi sağlayarak kahramanın tecrübe-
lerinin derinliklerini görmemize yardım eden bir araç; eserin özünü genişletmek ve
güçlendirmek için bir dayanak noktası olabilir; hatta baş kişinin “kusurlarını”, “moral
körlüklerini” yansıtan bir ayna işlevi görebilir. Bununla birlikte “norm karakter”, diğer
roman kişilerindeki sapmaları görmeyi sağlayan bir ölçüt de sunabilir. Kimi kez rastla-
nan “kart-karakter”ler (card-charecter) ise romanda tek bir özelliğin sembolü gibidir.14
Karakter kuramı üzerine düşünen pek çok isim, romanın bu önemli unsurunu,
farklı özelliklerini vurgulayarak farklı biçimlerde açıklamaya çalışsa da onun, ro-
manın en önemli yapı taşlarından biri olduğu genel kabul görür. Özellikle “karakter
merkezli” romanlarda olay örgüsü, mekân, zaman gibi yapısal unsurların kurgusuna
yönelik karakter analizi çalışması, bize yazar ve eseri hakkında önemli bilgiler vere-
cektir. Öncelikle, Huzur romanı üzerinde bir uygulamasını göstermeye çalışacağımız,
Seymour Chatman’ın “karakteristik özellik paradigması” hakkında kısa açıklama
yapmakta fayda görülmektedir.
Seymour Chatman karakteristik özelliği, “görece kararlı ve kalıcı kişisel nitelik”
olarak tanımlar ve onun bir “karakteristik özellikler şeması” olarak kavramsallaştı-
rılması gerektiğini; ayrıca, karakterin, öykünün erken ya da geç aşamalarında ortaya
çıkabileceğini veya yerini başka bir özelliğe bırakabileceğini ifade eder ve ayrıca,
karakteristik özelliklerin “duygular, ruh hâlleri, düşünceler, geçici güdüler, eğilimler”
gibi daha kısa ömürlü psikolojik fenomenlerden ayırt edilmesi gerektiğini vurgular.
Chatman, yeri geldiğinde devreye giren anlık, duruma uygun duygu ve düşünce ve
ruh hâllerinin karakteristik özelliklerden farkını şöyle açıklar:
(Öyküde) olaylar ve karakteristik özellikler arasında köklü farklılıklar vardır. Olayların öy-
küdeki (en azından klasik anlatılarda) konumu katı bir biçimde belirlenmiştir: X olur, sonra
X nedeniyle Y olur ve sonuç olarak Z meydana gelir. Öykünün düzeni sabittir; söylem farklı
bir sıralama sunsa da, doğal düzen her zaman yeniden inşa edilebilir. Dahası olaylar ayrıktır;
çakışabilir ya da üst üste gelebilirler ancak her birinin belirgin bir başlangıcı ve sonu vardır,
alanları sınırlıdır. Öte yandan karakteristik özellikler bu sınırlamalara tabi değildir. Yapıt
boyunca ve elbette belleğimizin işini yaptığı ölçüde, yapıtın ötesinde hüküm sürebilirler.15
14
a.g.e., s. 178.
15
Chatman, Seymour., a.g.e., s. 120.
“HUZUR’SUZ MÜMTAZ” BİR KARAKTERİSTİK ÖZELLİK PARADİGMASI UYGULAMASI 33
Bir karakteristik özelliği, hangi alanın kavramlarıyla ele alıp açıklamamız gerekir?
Roman teorisine ait kavramlar, karakter analizi konusunda yeterli midir? Bu konudaki
eksikliğin farkında olan Chatman, karakteristik özellikleri belirleyen niteleyici söz-
cüklerin çeşitli alanlardan alınarak zenginleştirilebileceğini ifade eder:
16
Allport, G. H., & Allport, F. H., Personality Traits: Their Classification and Measurement. Classics in
the History of Psychology (16), 2000, 6-40.
34 RECAİ ÖZCAN-FATMA AĞIRBAY
Karakteristik özellik adları için diğer kaynaklarımızı astroloji (neşeli, somurtkan), bitkisel
tıp (güler yüzlü, soğukkanlı), Reformasyon (samimi, bağnaz, fanatik; kendinden emin),
Neoklasizm (budala, duyarsız, taşralı), Romantizm (kederli, duygusuz, utangaç), psikoloji
ve psikanaliz (içe dönük, nevrotik, şizoid)17 vb. oluşturur.18
17
Şizofrenik: Sanrılar, varsanılar, olağandışı psikodevinsel davranışlar gibi birtakım belirtilerle seyreden
psikiyatrik hastalık için kullanılan sıfat. / Nevrotik: Duygulanım bozukluğu, kafa karışıklığı, kaygı
bozukluğu, güven sorunları gibi belirtiler gösteren psikolojik tanı için kullanılan sıfat. (bkz. Amerikan
Psikiyatri Birliği, Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal Elkitabı, Beşinci Baskı (DSM-5), Tanı
Ölçütleri Başvuru Elkitabı’ndan, çev. Köroğlu E, Hekimler Yayın Birliği, Ankara, 2013, S. 53).
18
Chatman, Seymour., a.g.e., s. 116.
“HUZUR’SUZ MÜMTAZ” BİR KARAKTERİSTİK ÖZELLİK PARADİGMASI UYGULAMASI 35
Duygular
Karakteristik özellikleri ifade eden listenin oluşmasında duygu ifade eden sözcükler
de önemli bir işleve sahiptir. Duygular, bazı fizyologlar ve psikologlar tarafından sınıf-
landırmaya tabi tutulmuşlardır. Tabloda bu sınıflandırmalardan bir kısmı yer almaktadır.20
Mümtaz’ın karakteristik özellik paradigmasını oluşturmada, “psikolojik fenomenler” ile
“karakteristik özellikleri” ayırt etme noktasında bu tasniften faydalanılmıştır.
19
Hilgard, A. v., Psikolojiye Giriş, (D. F. Öznur Öncül, Çev.) Arkadaş Kitabevi, Ankara, 2012, s. 113-117.
20
Ortony, A., & Turner, T., What’s Basic About Our Emotions, Psychological Review, 1990, s. 315-331.
36 RECAİ ÖZCAN-FATMA AĞIRBAY
Bir romanda olaylar zaman zinciri içinde akar, karakteristik özellikler ise bu
zincirin tamamı ya da büyük bir kısmı ile birlikte var olur. Olaylar, vektörler gibi
yatay olarak ilerlerken karakteristik özellikler, sınırları olaylarla belirlenen “zaman
mesafeleri” üzerinde yayılırlar.22 Nitekim Huzur’da Mümtaz’ın “an”da değil geçmişte
yaşaması ve geleceğe duyduğu güvensizlik, ölüm korkusu gibi karakteristik özel-
likleri romanın çeşitli bölümlerinde, sıkça karşımıza çıkmaktadır. Onun “hissettiği”
gelip geçici duygular, durumlar, ruh hâlleri vb. psikolojik fenomenler ise belli zaman
aralıklarıyla sınırlı olmakla beraber, tekrarındaki sıklık derecesine göre karakteristik
özelliğe dönüşebilmektedir.
Chatman, bir anlatı metninde karakteristik özellikleri tespit için C=Tn formülün-
den yararlanmayı önerir. Burada C = Karakter, Tn = Verili bir karakteristik özelliktir.
21
Şizofreni Açılımı Kapsamında ve Psikozla Giden Bozukluklar, İki uçlu (Bipolar) ve ilişkili Bozukluklar,
Depresyon Bozuklukları, Kaygı (Anksiyete) Bozuklukları, Takıntı-Zorlantı Bozukluğu (Obsesif-
Kompulsif Bozukluk) ve İlişkili Bozukluklar, Örselenme (Travma) ve Tetikleyici Etkenle (Stresorle)
İlişkili Bozukluklar, Kişilik Bozuklukları: Kuşkucu (Paranoid) Kişilik Bozukluğu, Şizogibi (Şizoid)
Kişilik Bozukluğu, Şizotürü (Şizotipal) Kişilik Bozukluğu, Toplumdışı (Antisosyal) Kişilik Bozukluğu,
Sınırda (Borderline) Kişilik Bozukluğu, Histriyonik Kişilik Bozukluğu, Özsever (Narsisistik) Kişilik
Bozukluğu, Çekingen Kişilik Bozukluğu, Bağımlı Kişilik Bozukluğu,Takıntılı-Zorlantılı (Obsesif-
Kompulsif) Kişilik Bozukluğu. Çözülme (Dissosiyasyon) Bozuklukları, Bedensel Belirti Bozuklukları
ve İlişkili Bozukluklar, Beslenme ve Yeme Bozuklukları, Uyku-Uyanıklık Bozuklukları, Cinsel İşlev
Bozuklukları, Cinsel Kimliğinden Yakınma (Hoşnut Olmama),Yıkıcı Bozukluklar, Dürtü Denetimi
ve Davranım Bozuklukları, Madde ile İlişkili Bozukluklar ve Bağımlılık Bozuklukları, Norobilişsel
Bozukluklar, Parafili Bozuklukları ve diğer bozukluklar başlığı altında toplanmış bozukluklar listeye
dahil edilmemiştir. (Kaynak: Amerikan Psikiyatri Birliği, Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal
Elkitabı, Beşinci Baskı (DSM-5), Tanı Ölçütleri Başvuru Elkitabı’ndan, çev. Köroğlu E, Hekimler
Yayın Birliği, Ankara, 2013).
22
Chatman, Seymour, a.g.e., s. 123.
“HUZUR’SUZ MÜMTAZ” BİR KARAKTERİSTİK ÖZELLİK PARADİGMASI UYGULAMASI 37
23
a.g.e., s. 122.
24
Analiz çalışmasında Huzur romanının tamamı, yazarın bölümler hâlinde, Mümtaz’ın çocukluğundan
vaka zamanına kadar olan dönem sıralaması göz önünde bulundurularak incelenmiştir. Bu bağlamda,
Mümtaz’ın karakteristik özelliklerini yansıtan farklı uzunluklarda 150’nin üzerinde paragraf tespit edilmiş
ve analiz edilmiştir. Mümtaz’ın karakteristik özellikleri bu tespitlere dayalı olarak yapılmıştır. Makale
metninin sınırlılığı nedeniyle tespit yapılan cümlelerin/paragrafların tamamı alınamamış, örnekleme
yoluna gidilmiştir.
38 RECAİ ÖZCAN-FATMA AĞIRBAY
25
Mümtaz’ın “psikanalitik” yorumu için Cafer Şen’in “Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Diyalog(suzluğ)una
Felsefi ve Psikanalitik Bir Bakış” başlıklı makalesine bakılabilir. Bir Güneş Avcısı Ahmet Hamdi Tan-
pınar, Doğu Kütüphanesi Yayınları, İstanbul, 2018, s. 639-690.
“HUZUR’SUZ MÜMTAZ” BİR KARAKTERİSTİK ÖZELLİK PARADİGMASI UYGULAMASI 39
orada ağacın dibinde çalışanlara bakıyordu. ...Mümtaz daha fazlasına dayanamadı, eli
birdenbire tutunduğu kapının kanadında gevşedi ve yere yıkıldı” (s. 24).
“İçinde büyük bir günah işlemiş duygusu vardı; kendisini bilmediği şeylerden
mücrim sanıyordu. Belki de o anda sormuş olsalar, babamın ölümüne ben sebep oldum,
derdi. Bu çok korkunç bir duygu idi. Kendisini son derecede sefil buluyordu. Bu garip
ruh hali Mümtaz’da senelerce devam edecek, her adım atışında ayağına takılacaktır.
İlk gençliğine girdiği devirlerde bile Mümtaz bu hislerin içinde kalacaktır. Rüyalarının
bir tarafını dolduran hayaller, o garip tereddütleri, korkulan, hayatının zenginliğini ve
ıstırabını yapan bir yığın ruh hali hep bu ikiz tesadüfe bağlıdır” (s. 33).
“Birdenbire babasını olduğu gibi karşısında gördü ve bu hayal ona bir daha onu
görmeyeceğini, sonuna kadar onun varlığından uzak kalacağını, bir insanı bir daha
görmemenin, sesini bir daha işitmemenin, bir daha hayatına girmemenin keskin ve
yenilmez acısıyla ona hatırlattı. Tam bu esnada belki de geçirdiği fenalığın farkına
varan köylü kız düşmesin diye onu tutmuştu. Böylece, bir gece evvelin garip duyuru-
lan, babasının ölümüyle yeni baştan ve çözülmez bir şekilde birleşti. İçinde büyük bir
günah işlemiş duygusu vardı; kendisini bilmediği şeylerden mücrim sanıyordu. Belki
de o anda sormuş olsalar, babamın ölümüne ben sebep oldum, derdi. Bu çok korkunç
bir duygu idi. Kendisini son derecede sefil buluyordu. Bu garip ruh hali Mümtaz’da
senelerce devam edecek, her adım atışında ayağına takılacaktır. İlk gençliğine girdiği
devirlerde bile Mümtaz bu hislerin içinde kalacaktır. Rüyalannın bir tarafını dolduran
hayaller, o garip tereddütleri, korkulan, hayatının zenginliğini ve ıstırabını yapan bir
yığın ruh hali hep bu ikiz tesadüfe bağlıdır” (s. 28).
“İlk bayılışında gördüğü hayal, bütün o top, kazma kürek sesleri, annesinin çığlık-
ları ve konuşmalar arasında babasının billur Iambayı yakınaya çalışması, bir leit-motif
gibi bu rüyaları dolaşıyordu. Sonra ilk aşk tecrübesinin o karışık hatırası kendisinde
hiç eskimiyordu. Hasta annesinin yanı başında, genç köylü kızının yorgun vücuduyla
kendisine sarılışı, belki de etrafını tanımayan bakışların ta gözlerinin içine dikilişi,
o azap sarılı haz, her an zihninde ve uzviyetinde hazırdı. Bu sıkıntı ve tahammülsüz
ıstırap tabakasını günün hadiseleri, zaman vakıa unutturuyordu. Fakat en küçük
DEPRESYONda iki başlı yılan gibi, içinde onlar uyanıyor, garip şekilde benliğini
sarıyordu. Bazı geceler uykusunda bağırdığını arkadaşları söylüyorlardı” (s. 41).
Karakteristik Özellik: Kederli, karamsar, nevrotik
“Mümtaz, her şeye küskün, etrafa kapalı, gökten yalnız felaket bekleyen bir
mahluktu ve bunda da haklıydı” (s. 22).
“Mümtaz, bu ikinci türkü ile küçücük ömrünün henüz manasını dahi kavramadığı
kederlerin içinden çıkar, birdenbire çok ışıklı, taptaze; fakat bununla beraber yine hasret
ve ıstırap dolu başka bir dünyaya girerdi. Bu, bir ucu İzmir’in Kordonboyu’nda başla-
“HUZUR’SUZ MÜMTAZ” BİR KARAKTERİSTİK ÖZELLİK PARADİGMASI UYGULAMASI 41
yan, öbür ucu babasının hiç anlayamadığı ölümünde biten dünya idi. Orada da kendi
çocuk muhayyilesine sığmayan bir yığın şey, orada da ölüm, gurbet, kan, yalnızlık ve
içinde çöreklenen o yedi başlı ejder hüznü vardı” (s. 34).
“Mümtaz bunu bildiği gibi mesut olduklarını da biliyor ve onun için bu saadetin
bir gün kaybolmasından korkuyordu. Evliliklerinin gecikmesi, genç kadının bu kadar
beraber yaşamak arzu sona rağmen bir türlü evlenememeleri, onu içten içe keder-
lendiriyordu” (s. 209).
Karakteristik Özellik: Duyumsal
“Gündüzleri, sadece yosunlu, rüzgârın, yağmurun sünger gibi delik deşik ettiği
taş parçaları olan kayalar, bu saatte birdenbire canlanırlar, birdenbire, kudretleri
ve cüsseleri insanın çok üstünde, talih gibi susan ve yalnız varlıklarının içimizdeki
aksiyle konuşan bir yığın hayal varlık, Mümtaz’ın etrafını alırdı. Ve Mümtaz onların
arasında küçücük cüssesiyle, içinde genişleyen hayat idrakiyle bütün benliğini saran
o acayip, kökü çok derinlerde, korkunun rüzgarında dağılmaya çalışırdı. Bu, her şeyin
ayrı şekilde dirildiği, seslerin kabartma kazandığı, derinleşen, dost yüzünü, sıcaklığını
kaybeden göklerin altında insanoğlunun namütenahiye doğru küçüldüğü, tabiatın bize
her taraftan “ne diye ayrıldın, sefil ıstırapların oyuncağı oldun, gel, bana dön, terki-
bime karış, her şeyi unutur, eşyanın rahat ve mesut uykusunu uyursun” dediği saatti.
Mümtaz bu sesi ta belkemiklerine varıncaya kadar duyar ve manasını pek anlamadığı
bu davete koşmamak için küçücük varlığı katılaşır, kendi üstüne kapanırdı” (s. 30-31).
“Bayazıt Camii’ nin yan tarafında, büyük kestanenin altında güvercinleri seyret-
mek, Sahaflar içinde kitap karıştırmak, tanıdığı kitapçılarla konuşmak, sıcak günden
ve sert aydınlıktan çarşının birdenbire insanı kavrayan loşluğuna ve serinliğine girmek,
bu serinliği çok arızi bir hal gibi teninde duya duya yürümek hoşuna giderdi” (s. 41).
“Mümtaz’ın muhayyilesi, mesela büyük deniz ejderlerinin çektiği arabasında,
etrafa köpük saçarak gelen bir deniz tanrısının, Nuran’ı elinden alıp bütün etraftaki
parıltıların, onların arasından kıvranan, renkli bir akide şekeri hazırlanır gibi eriyen,
balık sırtı gibi pul pul, her renkten, her perdeden kadife ve yosun kadar yumuşak
gölgelerin toplandığı, en son haberini Andersen’in masallarından aldığımız o deniz
altı saraylarından birine götürebileceğine pekala inanabilirdi. Bu şüphesiz bir hayal
oyunuydu” (s. 42).
Karakteristik Özellik: Şizofrenik
“Bilhassa son günlerde uykuları adamakıllı bozulmuştu. Zorla uyuyabildiği birkaç
saatte garip, daha ziyade kâbusu andıran rüyalar içinde geçiyor, uykularından, yattığı
zamandan daha yorgun kalkıyordu. Asıl fenası fikirlerini takipte çektiği güçlüktü. Her
düşünce biraz ilerleyince azaplı bir rüya halini alıyordu. Bugün bile yolda gelirken hiç
42 RECAİ ÖZCAN-FATMA AĞIRBAY
26
Allport, G. H., & Allport, F. H., a.g.e., s. 5-10.
46 RECAİ ÖZCAN-FATMA AĞIRBAY
Sonuç
27
Melankoli: Melankolik, kelimesinin yaygın kullanım anlamı “karasevdaya tutulmuş” kimsedir. Melan-
kolinin klinik psikoloji alanında hafif depresif epizot, depresyon gibi ruhsal bozukluklarla ifade edilir.
Melankoli, bir kişilik özelliği olarak da görülmektedir. Melankolik kişi özellikleri de şöyledir; Karamsar
ve kederli ruh hali, gelecek hakkında olumsuz düşünme, kötümser düşünceler, hayattan zevk alamama,
saplantı ve korkular, hayattan zevk alamama vb. (Bkz. https://www.e-psikiyatri.com/melankolik).
28
Depresyon: Yorgunluk, enerji kaybı, değersizlik hissi, suçluluk duyguları, kararsızlık, konsantrasyon
bozukluğu, uyku bozuklukları, haz yitimi, huzursuzluk, ölüm korkusu, tekrarlanan ölüm/intihar dü-
şünceleri gibi belirtilerin en az iki hafta boyunca devam ettiği psikiyatrik rahatsızlık. (Geniş Bilgi İçin
Bkz. Amerikan Psikiyatri Birliği, Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal Elkitabı, Beşinci Baskı
(DSM-5), Tanı Ölçütleri Başvuru Elkitabı’ndan, çev. Köroğlu E, Hekimler Yayın Birliği, Ankara, 2013,
s. 92-94 ve https://www.e-psikiyatri.com/kategori/depresyon-eriskin-psikiyatri). Depresif: Deprosyanda/
depresyona yatkın kişi, depresyonla ilgili.
29
Yaşam Doyumu: Pozitif psikoloji ile ilgili bir kavramdır. Yaşam doyumu, kişinin bir bütün olarak kendi
yaşamının genel kalitesini olumlu olarak değerlendirmesinin derecesidir. Yaşamın belirli alanlarından
tatmin gibi bir seviyede değerlendirilebileceği gibi yaşamın geneli içinde de değerlendirilebilmekte-
dir. (Daha Geniş Bilgi İçin Bkz. Aşan, Ö. ve Erenler, E. (2008), İş Tatmini ve Yaşam Tatmini İlişkisi,
Süleyman Demirel Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, Sayı 2, 203-216).
48 RECAİ ÖZCAN-FATMA AĞIRBAY
30313233343536
30
Kronik Mutsuzluk: Sürekli üzgün olma, mutluluğa ulaşamama hâli. Belirtileri: yasama sevincinin
azalması, hayata karşı genel bir ilgisizliktir. (Bkz. https://mavitac.com/terapioku-193-tukenmislik_ve_
kronik_mutsuzluk.html).
31
Nevroz: Organik veya nörolojik kökenli olmayan, kısmen çarpıtmaya uğrasa da gerçeklikle ilişkinin
henüz kaybolmadığı, ruhsal kökenli rahatsızlıkların ortak adı. Nevrotik: Nevrozla, bu hastalığı taşıyan
kişiyle ya da bu hastalığa özgü davranışlarla ilgili. (http://www.psikolojisozlugu.com/)
32
Kaygılı (Anksiyete): Anksiyete (kaygı) bozukluğu yaşayan kişiler panik seviyelerinin yükseldiği kriz
durumlarında sanki çok kötü bir şey olacakmış duygusuna kapılarak içinde bulundukları durumu
olduğundan daha kötü, tehlikeli görme eğilimindedirler. (https://www.psikologofisi.com/psikolojik-
rahatsizliklar/anksiyete-kaygi).
33
Takıntı (Obsesyon): Kişinin zihnine girmesine engel olamadığı, zihninden uzaklaştıramadığı düşünce,
fikir ve dürtülerdir. Kişinin isteği dışında gelir ve kişi tarafından mantıkdışı olarak değerlendirilir, yoğun
sıkıntı ve huzursuzluğa yani anksiyeteye neden olur. Obsesif: Obsesyonu olan kişi/obsesyonla ilgili.
(Ayrıntılı bilgi için bkz. http://www.psikiyatri.org.tr/).
34
Duyumsal: Fordam’a göre, duyumsal tipler, dış gerçeklikten sık sık koparak kendi iç âleminde yaşayan,
içe kapanık duyumsal bir yapıya sahiptir. Böyle kişiler için eşya değil, eşyaların uyandırdığı duyumlar
önemlidir. Kendi zihinlerinde kurguladıkları bir hayal dünyasında yaşarlar çünkü dünya zaten bayağı
ve çok aşina bir yerdir. İçe dönük duyumsal kişiler, otobüslere veya tramvaylara bakarken bile ateş
kusan canavarları, insan yüzü ağaçları ve birden canlanan cansız maddeleri düşünürler. Gerçekte orada
olmayan kişileri gördüklerini sanırlar. (bkz. Fordam, F. (2015), Jung Psikolojisisnin Ana Hatları, (A.
Yalçıner, Çev.) İstanbul: Say Yayınları, s. 54-55).
35
Şizofreni: 1. Sanrılar, varsanılar, darmadağın konuşma, olağandışı psikodevinsel davranış, bilişsel
bozukluk, depresyon ve mani belirtileri ile seyreden psikiyatrik bozukluk. (bkz. Amerikan Psikiyatri
Birliği, Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal Elkitabı, Beşinci Baskı (DSM-5), Tanı Ölçütleri
Başvuru Elkitabı’ndan, çev. Köroğlu E, Hekimler Yayın Birliği, Ankara, 2013).
a
2. Bireyin gerçekle olan bağlantısını zamanla koparıp düşünce ve davranışlarda bozulmalar meydana
getiren bir ruhsal hastalıktır. (https://www.e-psikiyatri.com/sizofren-hastaligi).
36
Ruhsal Travma: Kişinin tutum, davranış ve işlevselliğinde uzun süreli olumsuz etkiye neden olacak kadar
yoğun ve belirgin korku, çaresizlik ya da diğer yıkıcı duygulara sebep olan rahatsız edici deneyim. Travmatik
olayların kaynağı, savaşlar, terör olayları, kaza ve doğal afetler, insanların sebep olduğu istismarlar olabilir.
(Prof. Dr. Sirel Karakaş, Psikoloji Sözlüğü, http://www.psikolojisozlugu.com/ TSSB:: Travmatik bir olay
sonrası hissedilen korkular ve bedensel tepkilerdir. Kişiler bu korkunç olayları tekrar gözünün önüne geti-
rerek yeniden yaşamaktadır. Fiziksel ağrılar ve uykusuzluk, travma sonrası stres yüzünden ortaya çıkabilen
durumlardandır. https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberleri/anksiyete-nedir-anksiyete-belirtileri-nelerdir/
37
Çağın, Sabahattin, Tanpınar’ın Abâsız Postsuz Dervişleri, Bir Güneş Avcısı Ahmet Hamdi Tanpınar,
Doğu Kütüphanesi:İstanbul, 2018, s.243.
“HUZUR’SUZ MÜMTAZ” BİR KARAKTERİSTİK ÖZELLİK PARADİGMASI UYGULAMASI 49
KAYNAKLAR
Allport, G. H., & Allport, F. H., Personality Traits: Their Classification and Measurement.
Classics in the History of Psychology (16), 2000.
Aristoteles, Poetika, (S. Rifat, Çev.), İstanbul: Can Klasik, 2018.
Chatman, S., Öykü ve Söylem: Filmde ve Kurmacada Anlatı Yapısı, (Ö. Yaren, Çev.), Ankara:
De Ki Yayıncılık, 2009.
Cohn, D., Şeffaf Zihinler: Kurmaca Eserlerde Bilincin Sunumu, (F. B. Aydar, Çev.), İstanbul:
Metis, 2008.
Fordam, F., Jung Psikolojisisnin Ana Hatları, (A. Yalçıner, Çev.) İstanbul: Say Yayınları, 2015.
Forster, E. M., Roman Sanatı, (Ü. Aytür, Çev.), İstanbul: Adam Yayınları, 1985.
Frye, N., Eleştirinin Anatomisi, (H. Koçak, Çev.), İstanbul: Ayrıntı Yayınları, 2015.
Stevick, P., Roman Teorisi, (S. Kantarcıoğlu, Çev., s. 176-194), Ankara: Akçağ Yayınları, 2010.
Hilgard, A. v., Psikolojiye Giriş, (D. F. Öznur Öncül, Çev.), Ankara: Arkadaş Kitabevi, 2012.
Edt. Rentzsch, Julian- Şahin, İbrahim, Tanpınar’ın Saklı Dünyası-Arayışlar-Keşifler-Yorumlar,
Doğu Batı Yayınları, Ankara, 2018.
Kantarcıoğlu, S., Türk ve Dünya Romanında Modernizm, İstanbul: Paradigma, 2007.
Kay, M., Roman Nedir, İstanbul: Boğaziçi Üniversitesi Yayınları, 2018.
Amerikan Psikiyatri Birliği (APA), Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal Elkitabı-DSM-V.
(2013). (E. Köroğlu, Çev.) Ankara: Hekimler Yayın Birliği.
Lodge, D., Kurgu Sanatı, (A. Ören, Çev.) Ankara: Hece Yayınları, 2013.
Ortony, A., & Turner, T., What’s Basic About Our Emotions. Psychological Review, 1990.
Pamuk, Orhan, Saf ve Düşünceli Romancı, İstanbul:İletişim Yayınları, 2011.
Sazyek, H., Roman Terimleri Sözlüğü, İstanbul: Hece Yayınları, 2015.
Stevens, A., Jung, (A. Çayır, Çev.), İstanbul: Kaknüs Yayınları, 1999.
Edt. Şahin, İbrahim; Depe, Deniz; Ankar, Nurcan, Bir Güneş Avcısı Ahmet Hamdi Tanpınar,
İstanbul: Doğu Kütüphanesi, 2018.
Tanpınar, A. H., Huzur, İstanbul: Dergâh Yayınları, 2010.
Wellek, R., & Warren, A., Edebiyat Teorisi, (Çev. Ö. F. Huyugüzel), İstanbul: Dergâh, 2005.
38
Rentzsch, Julian, Oluşum Romanı Olarak Huzur, a.g.e., s. s.325.