You are on page 1of 11

Başlayalım. Arkadaşlar merhabalar. Sanat tarihinde ilk dersindeyiz. Ikinci haftamız.

Geçtiğimiz hafta
bir tanışma yaptıktan sonra kısaca ben bir konuşmuştum. Bu hafta açıkçası ilk haftanız nasıl geçti diye
çok merak ediyorum. Çünkü evet uzaktan eğitim Fakültesi içerisinde uzaktan bir şeyler öğrenmeye
çalışıyorsunuz. Zor bir şey. Sanat derneğini uzaktan tedris edebilmek ama yavaş yavaş bu sanat tarihi
dünyasına gireceksiniz. Yani daha çok adapte olacaksınız. O yüzden biraz önce Faruk Burak dedi ki
Faruk mu diyeyim? Burak mı diyeyim? ikisinden beni tercih ediyor musun? Ikisini söylemek. Burak
hocam. Tamam Burak. Izdırabı mı oldu şeklinde bir ifade kullandı. Olabilir tabii ki. biraz kitabın dili
farklı. Onun farkındayım. Aslında sanıyorum bu Hayrullah Örs'ün çevirisi de biraz şey değil. Yani
orijinali Almanca biliyorsunuz evet yani Rönesans'ta barok dönemi mukayese eden bunu yaparken de
bir takım teknik hususlara değinen aslında burada bizim amacımız dediğim gibi yani bir eseri nasıl
görmek istiyoruz? Yani nasıl görmemizi bekliyor? Ya da o neyi öneriyor? Nasıl bir metot övüyor? Beş
tane ayrı metot önerecek. Işte mesela bir tanesini söyledim Evet. Çizgisellikten işte belli bir düzleme,
düzlemselliğe geçiş. Yani aslında kontur olarak belirlediğimiz şeyleri bir böyle optik böyle bir algıyla
algılayabiliyor muyuz? Algılayamıyor muyuz? Bu aslında stiller için için ayrıca bir özellik midir? Bütün
hepsine uygulanabilir mi yoksa Rönesans, Manisa barok arasında gidip gelmeli miyiz? Gibi bir takım
tabii teknik terimler de var bunun içerisinde. Sanat sözü almanızı öneriyorum ben. Sadece benim
dersim için değil, bu dört yıl boyunca devam edecek eğitimimiz için. Faydalı olacaktır. Evet, yani
kelime kelime ezberlemek zorunda değiliz. Oradan ne istediğimi ben size aktarmaya çalıştım bu ana
kitabın neyi anlatmaya çalıştığını anlayalım. evet ama sanat tarihi, sanat tarihçi kütüphanesi içerisinde
bir tane olmalı bence. Sanat kavramları sözcükleri var. işte bir tanesini ben burada şey yapmayayım.
Yani illa onu alın demeyeyim. Ama araştırdığınızda göreceksiniz. Bir herhangi birisi yeterli. böyle
ansiklopediler de var. Hani ulaşabiliyorsanız illa almanıza gerek yok. Hatta mesela PDF olarak da
temin edebileceğiniz yani yine internet kaynaklı bir bazı kitaplara da ulaşabilirsiniz illa bir tane alın
diye önermiyorum. Ama alın. Bir tane elinizde olsun. Mesela sanatın öyküsü olması lazım. Sanat
tarihçi olmayı kafanıza koyduysanız eğer yavaş yavaş bu tarz kitapları biriktirmenin doğru olacağını
düşünüyorum. Her kitap değil. Bir süre sonra iş çünkü çığırından çıkıyor. Koyacak yer kalmıyor. Işte
benim yaşadığım gibi. birçok hocanızın fakültede size ders veren hocanızın da sıkıntısı bu. Işte kendi
rızkımızdan kesip harçlıklarımızdan kesip işte bir süre sonra öyle bir kütüphane ortaya
çıkartıyorsunuz. Koyacak yer kalmıyor. Aynı zamanda ne yapacağız bunları? Dönem dijitale geçiyor.
Evet. ama işte bazı kitaplar olması gereken kitaplar sözü vermiyorum yani. Şu sözü illa alın
demiyorum. bir tane edinin ama. Şimdi bugün ne yapalım? Bugün sanat sanat tarihi yazıcıları, biraz
bunların üzerinde birtakım kavramların üzerinde duralım istiyorum. açıkçası sanat tarihine giriş
dersine başlayınca da göreceksiniz ki böyle ekonografi ve ekoloji dersinin onu tamamlayan böyle veya
karşılıklı müfredatların anlaşılmasını sağlayan yapan bir iki ders birbiri arasında. Böyle dersler
olduğunu göreceksiniz. Tabii sanat tarihine geldiniz. geçtiğimiz hafta tanıştık. hem herkes en az bir,
belki iki daha önce üniversite okumuş durumda. bununla ilgili tabii çok farklı disiplinlerden gelenler
var. Aynı zamanda yakın branşlardan gelenler de var. Nedir sanat tarihi? Nasıl algılamamız gerekir
yani genellikle böyle bir tarih, birimi gibi algılanıyor. Oysa biraz daha farklı aslında bakmamız lazım
herhalde. Tarih bir milim böyle bir alt disiplini gibi değil de daha çok sanatın tarihi gibi görmemiz
gerekiyor. ve bu anlamda ana konusu tabii ki sanat elbette. Peki sanat nedir? Nasıl tarif edilmelidir?
Sorusu hemen akla gelir. Böyle bir cümlenin hemen ardından kendi kuran ve yöntemlerine bağlı bir
disiplin aslında sanat dai disiplini. Ve akademik anlamda yani kapsamı, yöntemi bakımından sanat
tarihi nasıl yazılır, nasıl sanat tarihi yazıcılığı doğmuş gibi çok farklı alanları da aslında içeren böyle
komplike bir alan. Bunun tabii sonu yok, başı yok. Biraz insanlıkla alakalı yani insanın tarihiyle de
alakalı. Yani kromarlon döneminden yani milattan önce otuz iki binlerden itibaren başlarsanız o
döneme yani çok farklı noktalara sizi götürebilecek farklı uzmanlık alanlarıyla karşılaşabileceğiz. Kendi
içerisinde böyle odaklanan bir tarzı var elbette tabii kuşkusuz yani arkeoloji de çok önemli. Bu
anlamda. peki nasıl tamamlayabiliriz? Bir takım tanımları yapalım istiyorum Mesela sanatı nasıl
tanımlayabilirsiniz? Var mı fikri olan? tabii dik bir tanım yok elbette. Bir bir sürü farklı yorum
yapılabilir. Ama olmazsa olmazları içerisinde böyle onları koyarsak nasıl tanımlayabiliriz? Konuşmak
isteyen var mı sanat tarihi içerisinde sanat tarihi giriş dersini yapmadınız ama başka hangi dersleri
mesela hangi ders gerçekleşti? Mimarlık tarihine giriş yaptınız mı? Fikir ve sanat eserleri kanunundan
belki biraz şey yapabilirim. Orada sahibinin hususiyetini taşıyan diye bir tanım var. Evet, ifade var.
Büyük ihtimalle o da sanatçının özelliğini taşıyan, üslubunu taşıyan kendini ifade etme şekliyle ilgili bir
şey olsa gerek. Yani olmazsa yani bir aslında insanın kendisini ifade ettiği yollardan birisi olarak
söylenebilir. Ama bu bir sürü yolla insan kendisini ifade edebilir. Kimisi şarkı söyleyerek ifade edebilir
kimisi bir şeyler çizerek ifade edebilir elbette. Ya da susak da bir şey ifade edebilirsiniz. Dolayısıyla
yani bu kavram sanatın içerisinde evet olabilen bir şey ama aslında genel tanımı yapmaya kalksak ya
illa bir takım böyle bir illa bir çerçeve çizerek bir şeyleri oraya sıkıştırma gayesinde değilim elbette.
ama olmazsa olmazları tespit etmeye çalışıyoruz. Elbette ifade var. Insanın kendini ifade etmesi. Niye
ifade ediyor insan kendisini

anlaşılmak için mi? Anlaşılma gayemiz var mı? Bence var. Var değil mi? peki bu yani özellikle bir hedef
seçiyor mu? Anlaşılma gayemiz yani belli bir nokta atışı yapıyor mu yoksa genel anlamda böyle
herkese bütüne yönelen bir şey mi? Yoksa burada değişebilir mi sizce Hocam bence bazen yani
seçmeden anlaşılmak istiyoruz. Bazen de mesela sadece birisi bizi anlasa bize yetiyor. Eminim bu
vardır Özleme söz veriyorum. hocam şöyle anlaşılma gayesi bazen yani hedef seçedebilir ama mesela
sadece anlaşılmak için de değil de sanki bazen kimi arayışlarını da yansıması olabiliyor sanat aslında.
Hem sanatçının Kendinden kaynaklanan hem anlaşılmak hem hem anlamak hem de aşmak istediği
verebilir misin Yani şöyle mesela yani biraz da sanatçının öznel dünyasına bağlı aslında hocam. Hani
ne neyi aradığına neyi aşmak istediğine de bağlı olarak değişen bir şey aslında. Direkt aklıma şimdi
hani bir örnek olarak gelmedi ama mesela bir şey yansıtıyorsa Ya örneğin mesela bir tablo yapıyorsa
bizim biz tabloya baktığımızda ilk elden hatta çoğu insan bence çizgilerin ya da renklerin dünyasından
hemen bir şey anlamayabilir Ama orada sanatçının bir arayışı ya da anlatmak istediği kendi iç
dünyasından bir kendi dünyası olabilir. Yani hem kimi arayışlarını hem de anlatmak istediklerini, kendi
anlatmak Ve o tuvale dökmüş olabilir yani. Hani böyle düşündüm şu an. Evet olasılıklar geniş. Burak.
Hocam anlaşılmak tabii ki istiyor insan ve sana Sanat da bunun bir yöntemi ama bana kalırsa asıl
mesele burada anlaşılmaktan ziyade ölümü yenebilmek ve kalıcı olabilmek. insan yarattığı şeyle anca
var olabileceğini düşünüyor bu. Üremek dahil olmak üzere buna. Çocuğun yapmak, şey yapmak. Aynı
şekilde bir fikir veya sanat ürününü ortaya koyduğunuz zaman da ben buradaydım. Işte Burak Mal
sihir gibi bir imza atmış oluyorsunuz ve o hani insanın ilk çağlardan beri akıl baliğ olduğu zamandan
beri sorguladığı ölüme, ölümden sonraki hayata bir çalım atmaya çalışıyorsunuz gibi geliyor bana.
Kalıcı olmanın mücadelesi bir boyutu yani. Peki başka fikri olan Peki bunu nasıl yapıyor insan? Yani
ben bazen düşünüyorum. Şimdi kitabını okudunuz mu? Yani en azından ilk girişine baktınız mı
bilmiyorum. Orada şöyle bir ifade var. Bir insan sanat eserine baktığında onun içeriğiyle, üslubuyla,
stiliyle, hatta sanatçısıyla veya yapıldığı dönemle ilgili sosyal kültürel, işte bir sürü etkenin oluşturduğu
o çevreyi, sanatçının hayatını, yani ne kadar çok bilirseniz, Sanat eserinden o kadar çok keyif alırsınız
gibi bir ifadesi var ifadesi benim değil. Burada yani sanat için aslında altyapıyı oluşturmak ya da
bilmek mutluluk. Bazen bilmemek mutluluk değil mi? Dolayısıyla böyle bir algı yani formu tanımaya
onu anlamlandırmaya o biçimi çözmeye yönelik bir bakış açısının sonucu olsa gerek diye
düşünüyorum Dolayısıyla tabii ki Burak'ın söyledikleri diğer arkadaşlarınızın da söyledikleri ayrı ayrı
doğru elbette. Insan anlaşılma çabası güden neticede düşünen varlıklarız. Ve düşündüğümüzü
düşünen bizim gibi düşünen veya bizim gibi düşünmeyen insanların bizi anlamamasını istediğimiz,
bazen böyle de oluyor çünkü. Veya sadece bizim seviyemizde bizim gibi düşünen insanların bizi
anlamasını amaçlayarak ürettiğimiz Bir sürü şey var. Yani her müzik tarzını her müzik tarzı belli bir
kitleye hitap ediyor değil mi? Ya da her sanat eseri herkese hitap etmiyor. O belli bir zümreye, belli bir
aynı frekansı taşıyan insanlara yani Leonardo'nun yazısı açıyordu mesela. Işte aynayla
okuyabiliyorsunuz falan yani Leonardo o yazıyı illaki birinin okuyabileceğini tahmin etmiştir yani o
neticede Mitoloji mucizesi bir şey değil. Yani tuttuğunuz zaman ters bir şekilde okuyabiliyorsunuz ama
onu akıl edebilen insanların belki kendi notlarını paylaşması gerektiğini düşünmüş ve o şekilde de
bunu ifade etmeye çalışmış kendini bu şekilde. Direkt olarak kimse beni anlamasın ama Belli bir
aşamada, belli bir amaçla, belli bir mesai harcayan belli bir grubun anlaması için. Mesela birtakım
resimler var. Ifadeler var içerisinde. Simge bilim dediğimiz ayrı sanatın çok farklı bir konusu var. Ki
ikinci dönem yine ben benim yürüttüğüm bir ders olacak bu. Sanat tarihinde işaretler ve semboller
diye bir dersimiz var. Hiç görmediğimiz bir şey muhtemelen simge bilim üzerinde konuşacağız farklı
işaretlerin, sembollerin farklı coğrafyalarda aynı anlama geldiğini veya belki aynı işaretin farklı
coğrafyalarda bambaşka şeyler çağrıştırdığında öğreneceğiz. Dolayısıyla her gördüğümüz şey bir
mana yüklemeyi ya da mana yüklemekten kaçınmayı bazen de böyle önemsiz gördüğümüz birtakım
detayların üzerinde durarak aslında onun altındaki kavramsal altyapıyı anlamayı sağlamaya
çalışacağız. Bütün sembolleri, bütün işaretleri, bütün simge bilimi öğretmek zaten böyle bir şey söz
değil. Böyle bir şey zaten bizim iddiamız değil yani. Sanat tarihi lisans pormasyonu içerisinde de size
insanlık tarihinden günümüz yirmi birinci yüzyılın işte geçirdiğimiz yirmi iki yıl da dahil olmak üzere
bütün sanat hareketlerine akımlarını, her şeyini öğretecek iddiasında değiliz. Ama şu kesin yani bilgiye
nasıl ulaşacağınızı hangi başvuru kaynaklarına gideceğinizi, kendinizi o alanda nasıl yorumlayacağınızı.
Onu öğretebiliriz. Zaten esas gayemiz bu. Yani Bizans mimarisi dersi içerisinde, Bizans mimarisini işte
düşünsenize yani İstanbul'un üç yüz on, üç yüz on bir Konstantin diye bir başkent olmasından bin dört
yüz elli üçe kadar geçen süreyi de düşünürseniz Tamam arada kesinti devri falan var ama dönemi
falan bin yılın üzerinde bir tarihten ve coğrafyayı böyle kafanızda canlandırır. Bütün böyle binası
üniversitesine anlatmak mümkün mü? Hayır. Bir tipolojik tasnif genel kurallar, erken dönem üslubu,
orta Bizans'ta ne gelişti, ne değişti, son Bizans'ta nasıl şekillendi, işin içerisinde çevre kültürler nasıl
dahil oldu gibi bir takım temel bilgileri vermek maksat bu. Onun dışında sizin yorumlamanız, sizin bir
şeyleri anlamanızı bekliyoruz elbette. Bu bu derslerin içeriği de böyle. Yani komografi ve konoloji de
öyle. Komografi tanımını yapacağız. Daha yapmadık. Daha erken. Ikonoloji tanımını da yapacağız Ve
buradan hareketle aslında görmüş olduğumuz o tasvirlerde Tevrat sahnelerinde İncil'le ilgili birtakım
anlatımlarda sanatçının nerede olduğunu, neyi ifade etmek istediğini siz kendiniz çıkaracaksınız.
Çünkü bunun bir metodu var. Aslında size burada

Bütün bu sanat tarihi formasyonu içerisinde dört yıl isteyen işte üstüne yüksek lisans yapar, doktora
yapar. Bir benzer bölümlerde yüksek lisans doktoru yapanlar var. Biz burada size aslında metot artı
olmazsa olmaz bilinmeyenleri bir takım önemli önemli hususları öğretmekle mükellefiz. Onun dışında
yani böyle hepsini her şeyi böyle hap gibi YouTube öyle ezberletecek ya da birden bire böyle dünyamı
aydınlatacak böyle bir bölüm olsa herhalde biz burada bu maaşa bu bu işi yapmazdık diye
düşünüyorum. Ama öyle. Sizin çabanızla birtakım şeylerin olduğunu bu zamanla özellikle ikinci sınıfa
geçtikten sonra çok daha iyi anlayacaksınız Şimdi o yüzden weffle ıstırap gelebilir size. Gelsin. Gelmesi
lazım zaten. Orada öğrenmiş olduğunuz tek bir bile bence önemlidir diye düşünüyorum. Çünkü bugün
bile kullanılmayan ya da yanlış kullanılan birtakım terminolojik ifadelerin o kitap Kitap içerisinde
anlamlı olduğunu tespit etmiştim. Açıkçası birinci sınıfın birinci haftasında öğrenciye okutabilmek ya
da böyle bir şeyi tabiri caizse ödev verebilmek Sanat tarihi bilgisiyle hiç donanmamış şu aşamada
olduğunuzu düşünerek yaptığım bir eylem. Onun dışında yani son sınıf öğrencisine okutulabilir. Ve
orada da onlar için ızdırap gelebilir. Yani onlar da çok mutlu ve siz okumayacaklar. Elbette ama sizde
ne çağrıştırdığını ben çok merak ediyorum. Yani bunu geçen sene başladım bir şey bu. Birinci sınıfta
özellikle. Bunun üzerinde yorumlar ne beklediğinizi, ne bulduğunuzu anlayabilmek önemli. Şimdi
konuşuyoruz sanatla ilgili birtakım tarifler yapılabilir elbette. Bu bir soru cevap şeklinde de geçebilir.
Yani sanat eserinin olmazsa olmazı nedir? Kim buna sanat eseri olduğuna karar veriyor ayrıca ayrıca
sanatçıyı kim tanınmıyor? sanatçıyı nasıl yorumluyoruz? Sanat eseri olduğu hani bir birine ispat
etmemiz gerekiyor mu? Toplumda genel kanı yeterli mi? Gibi böyle hatta sanat sanat için mi? Sana
toplum için mi gibi birçok sorunun cevabını tartışabiliriz. Arayabiliriz. Bu ders kapsamında. özellikle ilk
dört hafta, ilk bir ay. Böyle bir beyin fırtınasının ben çok faydalı olduğunu düşünüyorum Yoksa Tevrat
sahnesini şu anda koyup üzerinde tartışabiliriz. Yorumlarını yapabiliriz. Bizim sanat camiası içerisinde
özellikle ele aldığımız konu plastik sanatlar Nedir plastik sanatlar arkadaşlar? Resim, heykel, mimari.
Bu şekilde tanımlanmış vaziyette. Dolayısıyla sessiz söze hatta harekete yön veren hatta biçim veren
sanatlar Aslında sanat tarihinin direkt ilgi alanı içerisine girmiyor. Peki bu bizi kısıtlar mı? Hayır.
birtakım ifadeler var. Hoşa giden bağlantılar yaratmak. Bakın ilginç ifadeler bunlar. Tırnak içerisinde
verilebilir. Hoşa giden bağlantılar. Nedir hoş olan şey? Estetik kitaplarının içerisinde birtakım tanımlar
görürsünüz. Güzel tırnak içerisinde. Hala bugün bile kullanıyoruz. Çok estetik ya Hani böyle tabirler.
Bunların bir geçerliliği olmadığını göreceksiniz. Sanat objesi için. Çünkü size belki çirkin gelen bir şeyin
sanat eseri olarak kabul edildiğini ya da bununla ilgili işte değişik manita stoların, değişik kitapların
artık kendi içerisinde hatta klasikleştiğini de göreceksiniz özellikle. Çağdaş sanatla ilgili. Bölümden
bahsediyorum. Dolayısıyla olmazsa olmazların içerisinde güzel, estetik hoşa giden gibi birtakım
birtakım kavramların çoğunluğu olsa da bu olmazsa olmaz gibi gözükmüyor. Birtakım başka şeyler var.
Hatırlar mısınız? Bir muz vardı üzerine böyle bir plastik böyle bant gibi bir şey. Hatırladınız mı? Ne
demek istediğimi Biri yemişti onu. Hatırladınız mı? Sanat bu mudur ya? Falan gibi böyle bir takım
tartışmalar sonra işte bu kadar paraya satın alınır mı bu ya falan diye. Brit kalkıp yemişti protesto
etmek için. hocam o değil hiçbir şeyin heykeli satıldı Ha evet. Yani demek ki şimdi bunları
anlayabilmek, anlamlandırabilmek için bir şey lazım. Demek ki bunların hepsinin yani Leonardo'nun
Milano'daki son akşam yemeğiyle ya da Mikelangelo'nun piyasasıyla bunun ortak noktası nedir ya?
Yani bu muzun ortak noktası nedir? Onu yakalamamız gerekiyor. Nedir sizce? Yani bir piyasadaki ya
da işte alakası hani o şeyi düşünün. O bütün o emekleri, o canlandırmaları, o işte o yaşta yapılan o
ölçüde yapılan yani omzun nasıl ortak bir noktası olabilir? Mahşide Betül Lütfen. hocam şöyle bir şey
olabilir. Mesaj verme gayesi olabilir. Yani ikisinde de öyle bir ortak nokta var. Çünkü yazıyla ya da ne
bileyim böyle düz yazıyla belki şiirli olabilir ama şiir de bir sanat zaten. Anlatamadığımız bir şeyi
sanatla bir anda hani ciltler dolusu bir şeyi belki anlatabiliriz. Böyle bir şey. Yani diyorsun ki biraz daha
tercüman olmaya çalışayım senin söylediklerine. Yani altında kavramsal bir felsefe, bir manifesto
söylenmesi gereken bir şey olmalı diyorsun. Evet, kesinlikle öyle düşünüyorum. Evet, çok doğru. Çok
doğru Yani orada yani muz değil hikaye ya da onu işte bantla oraya tutturmak değil hikaye. Tüketim
toplumuyla alakalı o süreç içerisinde yirmi birinci yüzyılın başında işte geldiğimiz süreçte ve birçok
farklı anlamı Yani altındaki fikir değil mi? Sanatsal açıdan fikir önemli. Dolayısıyla sanat eseri olarak
kabul edebilmemiz için herhangi bir objeyi altında bir fikirsel hazırlık olması gerekiyor bu çok önemli
bir şey. Bu yani Orta Çağ'da dini temalı kilisedeki yaptığınız fresk olabilir. Onun altında fikirsel bir
tema var. Inandığı bir değer var. Bir şeyin göstergesidir o. Diğer taraftan işte yani celm modern de
Ankara'da işte sergilenen başka bir olabilir. Çağdaş sanatlarla ilgili bir şey olabilir. O da işte kadın
haklarını savunuyor olabilir. O fikir, o bakış açısı, bambaşka bir şey. Bir tanesi işte hayvanlara karşı
yapılan bambaşka toplumsal bir şey olabilir. Bireysel olabilir Yani çok fütürist bir bakış açısı olabilir
veya tekrar geçmişte belki söylenmiş, kabul edilmiş veya reddedilmiş bir fikri tekrar yorumlanması
olabilir. Neticede hepsinin altında bir düşünsel altyapı olması gerekiyor Bence bu sanat eserinin
olmazsa olmazlarından bir tanesi. Peki bu yetiyor mu? Hayır. Ne gerekiyor başka? Sanat eserinin bir
benzerinin olmaması gerekiyor yani tek olması. Uniq olması gerekiyor. Bu anlamda şuraya yazayım
nasıl yazdığını. Evet. Minik. Kendine has başka olmayan, bir benzeri olmayan. Şimdi bu anlamda
bakıldığı zaman ne değildir? Tartışılır. Işte sanatla zanaat arasında özgün evet öyle ifadesi. özgün de
denebilir. Ama özgün çok daha böyle biraz daha geniş kapsamlı gibi geliyor bana biraz daha
biricik belki. Ha? eşsiz evet. Eşsiz de genelde güzeli tanımlamak için kullanılan bir söz gibi geliyor. Yani
kelimelere de dikkat etmemiz lazım burada nedir anlamı pekiştiren şey bir başka bir şey daha var.
Mesela fotoğraf sanıp deniyor değil mi ya da savaş sanatı deniliyor. Şimdi bakın farklı şeylerden
benzer örnekler veriyorum. Ya da resim sanatı deniyor. Mutfak sanatı deniyor, yemek sanatı deniyor.
Ne sanatı var başka? Dövüş sanatı deniliyor. Sinema sanatı deniyor başka işte heykel, resim, heykel,
mimari, işte neyse bir sürü şey var. Bunların içerisinde olmazsa olmazları arayacağım. Altında
düşünsel altyapı var mı? Iki benzersiz mi Peki nasıl fotoğraf sanat oluyor o zaman? Hocam farklı
kişiler, farklı açılardan çekiyor mesela aynı şeyi. Farklı peki. Bu da onay. Peki o fotoğrafın o fotoğrafın
baskısı yapılıyor. Beş yüz tane üretiliyor. Diyelim ki beş yüz öyle çok önemli fotoğraf sanatçılarının
resimleri var değil mi? Çok güzel kareler, negatiflerden, işte sadece yirmi tane basılıyor filan. Onlar
dünyanın her yerinde müzelerde sergilen ya da mesela Van Gogh'un ya da Ruben'sin ya da
Ramrand'ın mesela yapmış olduğu bir litografi, bir taş baskı. Yani ya da Picasso'nun bile var, Dalin'in
bile var, taş baskıları, litografileri bir gravir gibi düşünün yani. Belli bir şeyin üzerine işte bir kalıp
oluşturulup böyle serigrafi gibi basılarak böyle bir herhangi bir kağıda ters çeviriyorlar. Işte basıyorlar,
onu alıyorlar aynı kalıpta üç yüz tane çıkarıyor ve her birisine işte bir bölü üç yüz, iki bölü üç yüz
seksen dört bölü üç yüz diye numaralandırıyor ve ondan üç yüz tane var. Yani dünyada o Dali'nin o
litografisinden altmış tane üretilmiş mesela. Şimdi peki bu sanat eseri mi? Ne diyeceğiz buna? Hocam
bence bir tane yani ilk gerçeği var ya orijinali Yani bence bir tek yani biraz borca yarın hani
simülasyonlar kuralı vardı ya. Mesela orada da söylüyor. Yani bir tane ilk gerçeği aslında sadece
gerçek olan yani sanatın için peki? O zaman çekilen kare midir Şöyle fotoğraf içinde ben deminki
arkadaşımızın söylediği gibi çeken kişinin mesela kimi yönetmenlerin mesela Tarkovski gibi kim
yönetilenlerin çekim açılarının kimi zaman hala nasıl çekildiğini bulamıyorlar Resim çözemiyorlar.
Tamamen onu sanat anlayışına yani bağlı olarak yapıldığı için onun çektiğiyle çoğaltılan aynı değil
yani. Belki o ilk çektiği açısına vesaire dikkat ederek o benim için sanat eseri Yani bilmiyorum
diyebilirim ama aynen çerçevesinde mesela paralar var değil mi? Işte Roma dönemi sikkeleri. Mesela
dönemin sikkeleri. Osmanlı akçeleri. Işte Bizans falan yani. Değişik böyle bir sürü para birimi var yani
neticede sikke darp edilen bir şey. Hani belli bir plan. metalin üzerine belli bir baskıyla yapılan, kesilen
falan bir şey. Hep aynı, hep aynı. Bin tane, on bin tane üretiliyor mesela. Biz bulunduğu zaman onları
mesela müjdelerde saklıyoruz Işte şu anda bile Anadolu medeniyetleri müzesine gitseniz sikke
seksiyonunda bir sürü sikke görürsünüz. Onlar sanat eseri mi? Eser bir şey söyleyeceksin galiba.
Hocam ben fotoğraf konusunda bir şey söylemek istedim. Aslında Belki fotoğrafı kendi içinde özgünek
yapan mesela örneğin bir Eyfel Kulesi'ni düşünelim, bir fotoğrafçı çekti. Başka bir fotoğrafçı, başka bir
açıdan çekti vesaire yapan bence kompozisyon olabilir. bakış açısına ek olarak belki. bunu söylemek
istemiştim. belki içinde belli kuralları içermesi gereken belli bir sisteme bağlı olarak üretilmiş bir ifade
biçimi olarak düşündüğümüz zaman belki fotoğrafı da Unique yapabilecek olan şey bu olabilir diye
düşündüm Peki. Peki bu kısmı şu anda bu konu hakkında bir yorum yapmayacağım. Ama fotoğraf
tabii ki bir sanattır. Yani onu bakış açısı. biraz da geniş perspektifle bakmamız lazım. Yani şöyle
düşünmemiz gerekiyor. Tamam çok kısa değineyim. Şimdi burada elbette farklı insanların farklı
kadrajları, farklı deklarju ve bastığı noktada işte o çerçevenin içerisine neyi alıp, neyi almadığı,
havanın yağmurlu olup kışın çektiği, yazın çektiği Etrafındaki bir sürü şeyle beraber o sahnenin bir
daha bir araya gelemeyecek olması unique olmasına vurgulayabilir. Ama baskının elbette Tabii ki
zaman da tabii ki sanat da önemlidir. Sümeyra çok önemli bir nokta bu. Yani özellikle çağda sanatlarla
alakalı. ifade etmek lazım. Tabii aynı fotoğraftan tabii bin tane üretip her birisine sanat serip
diyemeyiz arkadaşlar. O aslanı yaşatan bir vaziyettir. Aynı şekilde sikke için de aynı şekilde. Sikke için
bir tasarımı yapan yani onu o kalıbın üzerine ters bir şekilde işleyen sanatçıdır. Onu basan o mekanik
yani. O zanaat yapıyor sanki yani Sürekli üretiyor. Fabrikasyon bir üretim var. Ama evet o tasarımın
aslı ilk hali bir sanattır. o anlamda mesela Anadolu Selçuklu dönemi çinilerini görmüşsünüzdür Konya
Karatay Müzesi'nde olan ya da işte birçok yerde sergi de var. O seramikleri yapan adam seramik
ustası. Ama o üzerine pişiren adam farklı olabilir. Üstüne deseni yapan farklı olabilir. Sanatın neyi
olduğunu bu detaylara girdiğimizde biraz hatırlayacağız. Bursa demiş ki bana vaktinde söylendiğinde
de çok mantıklı gelmemişti fakat bu tarz yönetimler için bir dersimizde demiştik diye hatırlıyorum
Evet yani olmazsa olmazlarımızı konuşuyoruz şimdi tabii ki. Kendi içerisinde dallanıp budaklanabiliriz
elbette. Dolayısıyla şunu da düşünmemiz lazım. Bir biçim yaratma ile ilgili bir kaygı duyulması da
önemlidir. Yani aslında mesela sandalyeler var. Sanat eseri kabul ediliyor. Mesela Victoria devrinde
falan mesela ait. Üzerindeki süslemeleriyle vesaire veya öyle modern sanat içerisinde tanımlanan
sandalyeler var. Mesela iki bacaklı sandalye ama durabiliyor ve bir insan oturabiliyor üzerinde.
Manyetizmayla mesela harekete geçen çok farklı teknikleri kullanılan bir takım böyle Kendi başına
ayakta durabilecek objeler var. Bütün bunların hepsi aslında fonksiyondan ziyade fonksiyonuyla
beraber bir yeni bir biçim yaratma kaygısını duyan sanatçının işi Işte o yüzden altında düşünsel bir
altyapısı var. Yani bir sandalyeye el atayım. Öyle bir sandalye tasarlayayım. Ama klasik sandalye
tarzının dışına çıkarak illa güzel olması, estetik olması gerekmez

Evet, devam edelim. Böyle ufak ufak konuşuyoruz biz. Tabii böyle birtakım şeyleri tartışıyoruz ama
mesela çok üzerinde durmak durma istediğim başka mevzular da var. bizde tabii vaziyetin nasıl
algılandığıyla ilgili. Yani mesela soyut sanat diye bir şey var mesela. Soyut sanat. Yani sterilize edilmiş
birtakım işte desenler, belki figürler Işte sorduğunuz zaman işte onu tanımlayabilir misiniz? Sanatçıya
sorduğunuz zaman siz bunu nasıl işte ne düşündünüz bunu yaparken? Bu soru çok soruluyordur.
Eminim yani. Belki çok merak ediyorsunuzdur. Yani seyirci mi? Yani izleyici mi anlamalı? Bunu yoksa
sanatçı tarif etmeli mi? Kesinlikle sanatçı tarif etmeli arkadaşlar. Yani Yani öyle bir şey yok. Hani ben
bunu yaptım. Işte izleyici bunu algılasın. Kendine göre işte burada ne olduğunu kendine göre
yorumlasınız. O işte izleyicinin iç dünyasına kalmış falan gibi birtakım ifadeler de görürsünüz. Bu
doğru bir şey değil Bu tamamen aslında içi boş bir sanatın yansımasıdır bu. Sanatçının kendi eserini
açıklayabilmesi o düşünsel altyapıyı o belki o altındaki manifestoyu izah edebilmesi beklenir. Zaten
estetik dediğimiz kavram da bununla alakalıdır. Tarif edebilmekle alakalıdır. Yani tırnak içerisinde
güzeli tarif edebilmek mutlak hoşa giden değerleri tarif edebilmekle alakalıdır. bu. Işte bizde tabii
durum biraz farklı. Öz eleştiri de yapmak lazım. Biz bazı şeyleri kendi içimizde geliştiremediğimiz bir
takım yerlerden ithal ettiğimiz için bazı dönemlerde özellikle bu çağdaş sanatlarla ilgili gerçekten
tartışılabiliriz. bununla ilgili. Bir süre benim direkt ihtisas alanım olmamasına rağmen üniversitenin
düzenlediği sempozyumlarda görev aldığımı ve hem heykel hem yani çağdaş resim sanatı içerisinde
önemli sanatçılarla tanıştığımı ve onlarla vakit geçirdiğimi de ifade etmek isterim. Mesela Picasso
dediğimizde aklımıza böyle bir kişi ve bir Yani kafamızda bir resim uyanıyor değil mi? Nasıl bir tarzı
var? Işte anlayabiliyoruz. Nasıl bir tarzı var Picasso'nun? Şu bizim evet. Sürrealizm üzerine hatta kübist
yetişen bir üslubu var söz konusu. Yani çok şanslı sanatçılardan bir tanesi olduğuna katılır mısınız
peki? Zamanı içerisinde hak ettiği değeri gören, ölmeden zengin olan önemli Sanatçılardan bir tanesi.
Herhalde hayır mı? Açıklar mısınız? Ayşegül neden hayır dedin Mikrofon varsa daha iyi olur. Ha savaşa
olan acısı yüzünden. Cümleyi anlayamadım Ha o açıdan yani peki. yani evet İspanya iç savaşından
falan bahsediyorsun. Guernica'dan falan bahsediyorsun herhalde. Evet peki Picasso'nun yani erken
döneminde Böyle her zaman kübis gibi görünen ya da bizimle alakalı olmayan şeyler çizdiğini de
biliyor muydunuz? Desenler çizdiğini. Yani bayağı bildiğiniz böyle Helenistik dönem sonrası ya da
Roma desenleri gibi, figürleri gibi birtakım tasvirler, birtakım resimler ürettiğini biliyor musunuz
arkadaşlar? Yani çok iyi desen, çok iyi insan portresi yapabiliyor, çok iyi figür yapabiliyor. bunu biliyor
muyduk mavi dönem, pembe dönem gibi birtakım dönemler olduğunu yani bu adam anasının
karnından çıkar çıkmasına işte üreteyim diye başlamamış işin içerisinde değil mi? Bir süreç bir süreç
geçirmiş bu adam Picasso işte aşklarıyla işte o günün toplumsal koşullarıyla, sosyoekonomik işte
vaziyet işte İspanya Almanya'da işte nasyonelasyonistler savaş makinası, Naziler işte İspanya bir sürü
kavram Işte Paris'te geçen süreç Avrupalı çeşitli kentlerinde yani o çok çalkantılı bir hayat, çok da
çapkın. Biliyorsunuz çok değişik bir hayatı var. Bunların içerisinde yani ben kalkayım da ya bugün işte
ne bileyim bir bu örnek ayı yapayım dememiş. Yani içerisinde bunu yorumlamamış kendisinden evvel
üretileni biliyor mu? Evet. Yani kendi saha takımları herhalde bir eğitimi var. kendini geliştiren ve tabii
müthiş bir yetenek elbette Ama bizde bazen böyle sanatçılar var biliyor musunuz? Yani güzel
sanatlardan mezun olur olmaz yani hiç desen çizmeden ya da doğru düzgün oturtmadan kendi tarzını,
tavrını hemen böyle soyut yapan insanlar var yani. Mesela Yalnız şimdi ismini zikretmeyeyim ama
mesela bir bir arkadaşım vardı. mesela sürekli işte bu marketlerden bir ürün okutulan kodlar var ya
işte barkod dediğimiz bu numaralı olanlar QR kod değil eski şeyi olan. Sürekli o, onları tasarlayarak
böyle balıklarla birlikte falan resimler yapardı, değişik resimler yapardı. Satıyordu bu resimler yani bir
şekilde. Yani peki bunu senle nasıl bağdaştığını bana söyler misin? Dediğim noktada bir şey
söyleyemiyordu yani Hani mesela şunu söyleyebilirsin. Ahmet Yeşil diye bir önemli Türk ressamımız
var bilirsiniz. Yani bu adam tekerlekli sandalyede maalesef. Ve hayatında halatın yani bildiğimiz bu
kalın ipin, halatın önemli bir yeri var. yani o tekerlekli sandalyeye mahkum kalmasıyla ilgili kendi
içerisinde yaşadığı bir takım psikolojik travmalar, başka şeyler sanatçı zaten ilginç bir adam. Üreten
insan bir garip oluyor yani. Çünkü o anlamda. Onun mesela bir dönemi var. Onun resimleri halatlarla
ilgili falan bir şeyler sunuyor. Yani adamın yaptığı resim aslında kendinle alakalı bir şey. Peki sen
barkodla veya işte balıklarla ilgili nasıl böyle bir kurgu yani ticari mi senin bu yaptığın? Yoksa kurumsal
böyle kendinle ilgili bir şey mi anlatıyor? Yani Picasso'nun mesela Kubizm öncesi dönemi gibi bir şey
mi bizde maalesef çok özür diliyorum bazı şeyler çakma oluyor Dolayısıyla işte o yüzden de birileri
çıkıp eleştiriyor işte çağdaş sanatı. Altında düşünsel altyapı yok. Çünkü biraz önce bahsettiğim konu. O
yok. Yani mesela ritim zirve performansı duydunuz mu daha evvel? çok önemli bu sanat tarihi
içerisinde. Evet bu mesela altındaki düşünsel altyapı olmazsa bildiğiniz sadizm gibi bir şey. Yani
insanın kendine yaptığı ya da mazoşizm gibi bir şeyle algılanabilir. Ama onun bir farklı bir algılanması
toplumun bir gelişimi var kendi içerisinde ve bunu sezebiliyorsun onun için de zaten insanı insan olan
o doğasıyla tabiri caizse hayvan çarpıştığını görüyorsun. Onu anlatmaya çalışıyor mesela. Sen bunu
bilmiyorsan işte onu çok farklı bir yere koyup eleştirebilirsin. Demek istediğim gibi Evet. Bravo. Aynen
öyle Şükrü. yani o dönem öncesinde evet aruz vezniyle şiirler yazması gibiydi. Ölçülü şiirler yazması
gibi. Herkes biliyor bu işi

Şimdi demek ki burada sanatçının yorumuyla bir biçim yaratma ifadesi kaygısı var. Yani Picasso
bilmiyor muydu? Yani öbürünün sonuna kadar işte o figürü olarak devam edebilirdi, desen çizerek ve
belki de satardı yani resimleri Ama o kendine has yeni bir tarz, yeni bir ekol yani var olan o süralizm,
gelişen o akımların üzerine böyle bir kendinden bir şeyler katmak istedi ve bunu aslında kendiliğinden
olan bir şey bu Yani zorlama değil. O yüzden ben Türkiye'de çağdaş sanatın bu şekilde algılandığını
düşünmüyorum ben. Sanatçıların bile bu şekilde algıladığını düşünmüyorum birçoğunu. Maalesef.
Yani ticari kaygı duyup bir şeyleri böyle ötelemek anlaşılabilir bir şey benim için. Çünkü herkes karnını
doyurmak zorunda okay. Ama zorlama bir takım dönemleri yakıştırmayın kendinize yani. Bunu neden
yapıyorsunuz? Bu bu basit bir şey çünkü Şimdi Uniq olmalı, düşünsel altyapısı olmalı elbette. aynı
zamanda tabii ki bu bir ifade tarzı. Yani herkesin farklı bir ifade tarzı bir anlatımı var. Bu anlatan
kişinin de üslubuna da uygun olmalı. Şimdi başlıca sanat alanları kabul edilen şeyler. Hepiniz
biliyorsunuz işte ses, söz. Bunlara fanatik sanatlar deniyor değil mi? Görsel sanatlar var tiyatro gibi.
Bir de plastik sanatlar var. Bizim ilgilendiğimiz resim, heykel, mimari gibi. Peki hepsi aslında insan
paydasında. Çünkü yani çok güzel, çok önemli şeyler var. Işte sanat eseri gibi doğa örnekleri falan
onlar sanat eseri demiyoruz. Insan ortaya çıkarması lazım. Eseri üretenin insan olması lazım. Aynı
zamanda fiziksel bir toplumsal çevre de var. Işte ekolojik boyutta bu toplumsal Toplumsal çevreyle
ilgileneceğiz biraz. Yani sanatçının yaşadığı dönemle ilgili, inandığı dinle ilgili ya da cinsel tercih neydi?
Onunla ilgileneceğiz yani. Sanat eserini anlamak için birtakım böyle Böyle görünümün ötesinde gizli
kalanlarla ilgileneceğiz. Ikonoloji bu. Ikonografi ise aslında elimizdeki veriye dayanarak yani Tevrat'la
ilgili bir şey anlatıyorsunuz. Bir sahne anlatıyorsa bize Tevrat'taki kaynağına bakacağız. Yani ilgili
ayette ne diyor? Sanatçı ne yapmış? Ha demek ki böyle yapmış. Mesela işte İnciller var değil mi?
Mesela Sinop İncirler apokrif incirler, kanonik incirler var. Bir sürü incir çeşidi var. Onlardan mesela
mattayı açacağız Işte diyeceğiz ki mesela matta da çarmıh sahnesi bu şekilde. İsa'nın çarmıha
gerilmesi bu şekilde tasvir ediliyor. Sanatçı bunu yaparken mesela çağırma sahnesi yapan bir sanatçıyı
koyacağız eserini O kitaba ne kadar bağlı kalmış? Neyi kendinden katmış? Nasıl yorumlamış? Bunları
konuşacağız. Bunlara da ikonografi diyoruz. Tabii bu tanımları ben çok daha ayrıntılı yapacağım. Daha
detaylı bir şekilde size belki yazdırabilirim bir de o şekilde gidebilirim. Yani çok fazla böyle tartışma
esnasında işte arkadan dönsün işte slayt dönsün istemiyorum. Konuşmayı engelleyen bir şey
olduğunu düşünüyorum ama elbette slayt göreceğiz şimdi bir de ilham diye bir şey var değil mi?
Sanatçıya ilham gelmesi. Nedir ilham? Ilham iki yerden olabilir. Bir iç dünyayla alakalı olabilir diğeri dış
dünyayla alakalı alakalı olabilir muhtemelen. Inançlar, savaşlar, ekonomik bunalımlar ya da belki
bazen doğa bile sanatçıya ilham verebilir sanatçı besleyen ana faktör muhtemelen sosyal, kültürel
olaylar veya doğanın sunduğu bu biçimlerdir. Olmak zorunda çünkü. Başka bir şey değil. Yani
beslendiği kadar varsın. Sen beslendiğin kadar varsın Ben onu hissetmiştim. Yani biraz yani haddim
olmayarak keman çalarımda. Yani ne izlersen, ne dinlersen bir sürü bir süre sonra mesela herhangi bir
notaya bağlı kalmadan işte klavyenin üzerinde gezerken ona böyle ister istemez gidiyorsun bir şeylere
bağlanıyorsun yani. Farkında olmadan dışarıdan ne alıyorsan onu veriyorsun birine değil. Bu anlamda
önemli. Sanatçı bu dış dünyadan aldığı etkileri nasıl seziyor? Sezgileriyle tabii seziyor, anlamlandırıyor
ve akıl yoluyla belki onu işleyerek ve yeteneğiyle belki taçlandırarak bir biçime dönüştürüyor ve
topluma sunuyor Buna göre aslında birkaç aşamadan bahsedilebilir. Zaten en başta insan faktörü var.
Sonrasında eser üretiliyor. Dış dünya, fiziksel, toplumsal çevre bunu görüyor. Etkileşim var. Ve tabii
sanatın dibi. Tüketicisi var üstünde tabii çok konuşulabilir. Birdenbire de böyle sizi boğmak
istemiyorum. Yani bu şeyde farklı Tabii aramızda çok farklı disiplinlerden öğrenciler var. onlara da
tabii onların da görüşlerini asıl dinlemek isterim. Mesela sosyolog vardı aramızda. Mesela sanat
sosyolojisi hakkında temel böyle sac ayakları nelerdir mesela diye sormak isterim. Aramızda mı
sosyolojik okuyan hem psikoloji hem sosyoloji okumuştu. Burada mı kendileri? Bugün daha
kalabalığız. Otuz yedi kişiyiz. Geçtiğimiz hafta yirmi sekiz kişiydik Gizleniyor mu şu anda? Bulurum
notlarından, not almıştım ben, geçtiğimiz hafta. Yok demek ki aramızda. Peki Peki işin felsefe boyutu
ne? Birazcık dokunalım mı? Yani sanat tarihi yazıcılığı içerisinde, bakın sanat tarihi demiyorum. Yani
sanat tarihi yazıcılığı özellikle bunu bunu bir bilim halinde geliştirebilmek evet biraz onlardan
bahsedeceğiz ama çok büyük tümörü bahsetmemiz lazım. Bu işin içerisine girer girersek ders bitmez
yani. felsefe çok önemli bir yan disiplin yani antik çağ sanatında Platon hatta Aristo, Orta Çağ Avrupa
sanatında nasıl skolastik düşünce tarzı önemliyse nasıl İslam sanatı içerisinde İslam felsefesi Öne
çıkıyor ise Rönesans'ta mesela ne diyoruz? Hümanizma. Hümanizm ya da nominalist bakış açısı. nasıl
etkiliyse bunlar da önemli elbette yani on sekizinci yüzyıl Avrupa'sındaki aydınlanmayı bilmeden
aydınlanma felsefesi ışığında geliştiğini bilmezsek eğer bazı şeylerin bilemeyiz. Yani başta romantizm
olmak üzere bunları anlamlandıramayız. Dolayısıyla Bazı konularda böyle oralardan böyle bilgi
devşirmemiz gerekecek. Yani Kant nasıl ne diyor? Ya da Heidigar ne diyor? Gibi nasıl yorumluyor?
Bunları. Bazı böyle hap gibi birtakım bilgilere tabii ben hepinize felsefe okuyun. Aramızda felsefe
okuyan da vardı sanıyorum. Ben yanlış mı hatırlıyorum? Yoksa örgün eğitimde miydi o? mesela bu bu
bilgiler önemli. Sanat kuramları yani bu kuram

Evet Şükrü birinci sınıftasın. Bu sene mi birinci sınıftasın? Yeni başladın yani. Uzatmalı bir Peki.
Tamam. Evet. Yani buna bakmamız lazım. Peki hayırlı olsun. Felsefe önemli. Psikoloji, sosyoloji,
felsefe sac ayağı gibi bunlar. Sanat tarihinin böyle diğer tarafını kavramsal tarafını besleyen damarlar
gibi düşünmek gerekiyor herhalde. Değerli bir bilgi kaynağı. Tabii felsefenin alt ya da böyle yan branşı
gibi yorumlanabilecek estetik tabii estetik este estetikte bakmamız lazım, uğraşmamız lazım. Onunla
da ilgili bir şey söyleyebiliriz. Mesela estetik nedir? Yani ekstra anlamda söylüyorum yani sana göre
değil getir estetik. Nasıl konuşabiliriz? Bunu nasıl yorumlayabiliriz? Bu çünkü önemli. Yani başlangıçta
bu çerçeveyi çizmek lazım. Ne için ortaya çıkmış mesela? Neden böyle bir estetik diye bir bilim dalı
doğmuş. Niye gereksinim duyulmuş böyle bir şeye? Fikri olan var mı? Güzelin ne olduğunu da ortak
bir kanı oluşturmak için mi olabilir Evet. Doğru. Bazı şeylerin tanımını yapabilmek için değil mi? Yani
herkes için herkesin kullandığı kavramların bazen içi boşalır. Değil mi? O kavramların ne olduğunu
tanımlayabilmek önemlidir. Yani hocamız derdi ki yani bir şeyi tarif edemiyorsanız o şeyi bilmiyor
hükmündesiniz. Ya da bir şeyi yazıya döküp anlamlı bir cümle kuramıyorsanız o anlamlı bir sizin
kafanızda, zihninizde, onun netleşmediğini gösterirlerdi ve çok doğrudur aslında bu yani
akademisyenlerin zorluklarından birisi bunlardır. Yani işte hoca ders anlatırken ne güzel konuşuyor
falan. Yazıya dökeceğin zaman yapamıyorsun işte bunları. Bütün bunları. Yani bu sohbetlerin hepsini
böyle bir kitap haline getirsin Karşılıklı konuşanların fikirlerine de yer versek olun basar ve satar yani.
ama tabii böyle çok şey var. Son zamanlarda özellikle işte Instagram, sosyal medya, birtakım sanat
böyle sınıfları, seminerleri gibi paralı şeyler görüyorum ben. Onların böyle sadece sanat eseri
hareketle yani sadece görüneni gösterme böyle bir olayı var sanki biraz böyle altındaki böyle fikirleri
tartışmak, ortaya çıkarmaktan yoksun gibi geliyor bana. Bilmem siz nasıl yorumluyorsunuz? yani
mesela estetik ve sanatın olan ilişkisini bilmek mecburiyet Aynı zamanda sanatın dinle olan ilişkisini
bilmek zorundayız. Dolayısıyla sanat ve dinler tarihi mesela çok önemli bir yerdedir. Insanlık din dinler
nasıl ortaya çıktı? Şimdi birisi diyebilir ki işte yani işte işte kutsal kitaplar var. Işte bunların ne zaman
indiği belli. Işte kimisi işte ne zaman? Hazreti Muhammed kırk yaşında mı inmeye başladı. Beş yüz
yetmiş bir kırkta. Altı yüz on altı yüz on bir de inmeye başladı ve işte altı yüz otuz iki değil mi? Ölüm
tarihi dediler. Işte o süreç içerisinde yedinci yüzyıl. Tevrat işte milattan önce iki bin dört yüzle iki bin
yedi yüz yılları arasında olup olmayacağı yönünde tartışmalar var. Işte Musa'nın bu asır sanatı
içerisindeki vaziyetinin ve birtakım neyse değerlendirmelere göre. Onun dışında İncil'e üç aşağı beş
yukarı biliyoruz yani ne zaman gerçekleştiğini bu yazılım çizdiğini. Şimdi bunlardan hareketle böyle
nasıl ortaya çıktı? Nasıl bağlantıları var? Bundan bahsetmiyorum ben Çok daha geriye gitmekten
bahsediyorum. Daha gerilere. Yani Sümer'den öncesine ya da işte ne bileyim yani çok daha farklı. yani
mitolojinin ne zaman ortaya çıktığı da belli aslında değil mi Bugün Roma mitorist olarak gördüğünüz
şey ya da grekoroman mitolojisi olarak gördüğünüz şey aslında Mezopotamya kültürüne dayanan bir
takım evet. onların uzantıları. Mesela İran kültür mitra vitraizm oradaki dinlerin işte etkileri
Heleniz'inle bir takım etkileşimler bunları tartışmak lazım. Benim söylediğim başka bir şey. Yani Kürşat
Demirci miydi o adamın adı? Dindar tarihiyle ilgili. Yorumlar, programlamalar yapmıştı. YouTube'da
da birtakım dersler veriyor anladığım kadarıyla. Mesela o adam hem arkeolog hem ilahiyatçı, ilginç bir
şey yani. bu çok değişik bir kombinasyon. Yani hem ilahiyatçı olup hem arkeolog olması çok acayip bir
şey. Yani savunduğu şeyleri böyle öyle bir kavram var. Arkeoloji. Yani kutsal topraklardaki işte İncil'in
izlerini arayarak işte bu şey sadece şey değil. Yani Nuh'un gemisinin yerini arıyorlar falan. Hani öyle
bir şey değil daha farklı insanların işte ilk dinlerinin nerede ortaya çıktığıyla, işte Göbeklitepe,
Karahantepe falan bütün bunlarla ilgili. O Kürşat Demirci'yi takip etmenizi isterim ben açıkçası. Yani
nasıl bu avcı toplamların din diniyle işte tarım toplumlarının dini arasında nasıl farklar var? Biz bir
bereket tanrısıyla inanıyor. Biz ruhlara inanıyor. Işte Volkanların yanında olursa daha böyle
cezalandırılacak. Böyle işte elinde Yıldırım'la böyle böyle bir baba Tanrı yaratıyor kendi içerisinde. Var.
Bir iyi tanrı, bir kötü Tanrı. Işte bize iyi olan kazanıyor falan. Onun böyle yorumları var. Ona bakmanızı
ben öneriyorum. Çünkü sanat direkt bununla alakalı bir şey. Buna sanata yön veren sanatın
gelişmesini sağlayan dinler aslında bir nevi belli bir dönemde öyle. Yani bu İslam için de böyle,
Hristiyanlık için de böyle. Birçok din için öyle. Mağara resimleri için de aynı muhtemelen Yani o
mağara resimlerini oraya yapan kişi muhtemelen ya böyle kendi içerisinde bazı tılsımlı güçlere sahip
olduğuna inanılan böyle bir sanatçı pozisyonunda olmalı yani ressam gibi böyle oraya onu yapıyor
sürekli falan. Mesela çiziyorsa o herifin kimse evet. Şey mikrofonumuzu kapatalım. Geri dönüyor ses.
Yani öyle değil mi mağaranın duvarına çok güzel resim yapan birisinin böyle avda niye ölsün? Yani o
herifi çünkü sanatçı olarak kullanıyorlar bir nevi. Sanatçı demiyorlar tırnak içerisinde ama gibi. Dinle
olan ilişki estetik olan ilişki Evet. Önümüzdeki hafta değinelim mi dinle olan ilişkiyle estetik ilişkisi?
Biraz. Ne dersiniz? Ya da konuşmak isteyen varsa dinleyebilirim Mesela dinle alakalı olarak bilinen en
eski eser hangisi? Bilen var mı? Yani dini anlamda yapılmış en eski böyle mimari de olabilir yani. Sanat
eseri her şeyde sanat eseri demiyoruz ama var mı böyle yorum yapılabilecek en eski Evet. Veysel
Merhabalar hocam, hayırlı akşamlar. En eski eser midir? Bilmiyorum da zaten ilahiyat mezunuydunuz
değil mi? Ilahiyatçıyım, evet Enes Keser midir bilmiyorum da, hani günümüz

yapılan araştırmalar sonucunda Göbeklitepe'nin milattan önce on binli yıllara kadar uzandığı
söyleniyor. Göbeklitepe aynı zamanda dini ritüellerin de yerine getirildiği ve aynı zamanda dini bir
merkez olarak da görülüyor diye biliyorum. gidip gezmiştim de o bölgeyi. mesela burada hani
ekleyeceğim bir husus din insanların kültürünü oluşturmada ana etkenlerden bir tanesi. doğal olarak
insanların duygu dünyasının oluşmasında da aynı etkenlerden bir tanesi. Duygu dünyasının
oluşmasına bu kadar etki eden dinin insanların bir nevi taşkınlığı gibi görürsek eğer sanatı duygusal
taşkınlığı olarak görebilirsek sanatı sanatlarına da etki eden ana esaslardan biri diye görebiliriz diye
düşünüyorum. Bu akşam yaptığımız belki de bir propaganda değil mi aynı zamanda? Yani çok büyük
taraftar kazanmak için yapılan bir şey de aynı zamanda yani reklamın olmaz hani. Bakıldığı zaman yani
Bizans devrindeki işte dördüncü yüzyıla ait işte yeni kilisenin oluştuğu bir dönemdi. Insanların okuma
yazma bilmediğini de kabul edersek yani bir büyük bir oranda. Insanların o görmüş olduğu çok büyük
etkisi olmalıydı. Bu aynı şekilde. Geriye de götürülebilir. Hani plastik sanatlarla insanlara
görselleştirme hani Nasıl diyelim? Böyle elle tutulabilir bir şeyler verebilme çünkü hani görmediğine
inanmak çok daha zordur. Hani plastik sanatların bu anlamda o bereket tanrıçaları olsun baktığımızda
insanların eline böyle görebileceği bir şeyler vermesi bir nevi o ihtiyacın giderilmesi hususunda da bir
etkiye sahip olur bahsettiği tanrıça idolleri bu anlamda sizin söylediğiniz o örtüşüyor. Çok teşekkürler.
Katkınız için. Rica ederim hocam. Iyi akşamlar. Iyi akşamlar. Yani evet şimdi tabii yavaş yavaş birtakım
şeylerden böyle beslenerek yani kendimizi aslında burada da ifade etmeye çalışıyoruz. Işte herkes
kendi fikrini söylesin. Bazen benim de aklıma gelmeyen çok böyle ilginç bir şey. bizi de besleyebilir.
Elbette. Yani özetle şunu söyleyelim bugün için. Sanat tarihi sadece salt, sanat dahi değil arkadaşlar
Yani bu anlamda beslendiğimiz damarlarımız farklı branşlara dayanıyor. Bunlardan ne kadar
beslenebilirseniz, ne kadar çeşitlendirebilirsiniz, o kadar daha açık görüşlü, daha vizyonu geniş sanat
tarihçileri olabilirsiniz diye düşünüyorum. Mesela elbette tarih bilmek, elbette sosyolojiden biraz
bilmek yani sosyolojiden anlayabilmek psikoloji belki üzerine yorumlar yapabilmek, en azından bir
takım boyutlarını bilebilmek. Yani yirminci yüzyılda gelişen özellikle psikoloji biliminin o boyutlarını
kavrayabilmek ve tabii ki estetik gibi felsefe gibi birtakım alanlardan yine anlayabilmek. Bakın ilahiyat
da çok önemli bir alan. Bu bu açıdan. tabii ki arkeoloji, arkeoloji verilerini yorumlayabilmek. Şimdi ben
arkeolojiyle bizim aramızda şöyle bir fark görüyor yani bazı tanımlamalar çok sert. Çok katı yani
kitapları, sözlükleri işte şablonları, belli şeylerin tarihlendirmesi artık o kadar düzenli, o kadar net ki
yani keşke sanat tarihi içerisinde de bazı alanlarda öyle olabilse. biz de öyle değil maalesef. Bizde de
her zaman yani iki kere iki dört etmiyor. çünkü işin yorum boyutu var Bir de geçtiğimiz hafta söyledim
bunu sanırım. Bilim tarihi ve sanat tarihi sürekli böyle sıfırdan zaman geçtikçe yukarıya doğru
gelişerek ivmelenen bir şey değil. Insanlığın kendi doğası gereği birtakım kültürlerin, toplumların
çöküşüyle beraber onlarda da bir gerileme Yani kalp grafisi gibi iniş çıkışlar yer alabiliyor. Bazen de
bizim bilgi sahibi olmadığımız dönemlerde biz o şekilde bunları adlandırabiliyoruz. Yani karanlık çağı
olarak nitelenen Avrupa çok önemli bir dönem. Bize göre karanlık. Yani o dönem içerisinde biz
karanlık çağdayız. Ya işte falan demiyorlardı. Bizim bilgimiz az. o dönem olmasaydı işte ondan sonra
düşünce ortaya çıkmayacaktı. O olmasaydı hümanizma ve o o nominalist değerler ortaya
çıkmayacaktı gibi aslında hepsinin birbiriyle böyle bağlantılı olduğu ve insanla alakalı bir süreç bu.
Bunu anlamak için de Tabii arkeoloji, tarih belki başta olmak üzere çok fazla eser görmek gerekiyor.
tipolojiler oluşturmak, üslup tahlili yapabilmek gerekiyor ve bunu yapmadan evvel de sanat tarihiyle
ilgili eğer kafayı takıp yani bir şeyler yapmak istiyorsanız eğer sanat tarihinin tarihini biraz
araştırmamız gerekiyor. Bu biraz insanlık tarihi araştırmak gibi çünkü aynı zamanda. Bunun içerisinde
biraz önce bahsettiğim işte din var. Işte bu biraz önce bahsettiğim branşlar var. Bütün bunlara
bakmamız lazım. Önümüzdeki hafta bunun üzerinde duralım biraz. Yani sanat tarihi bilim dalı olarak
ne zaman ortaya çıktı? Ne zaman gelişti? Nedir? Yani işte o Paleolitik Çağ resimlerinden başlarsanız
eğer yani işte milattan önce beşinci yüzyılda işte Platon sanatın güzelliğini nasıl tarif etmişler?
Sanatçıyı nasıl yorumlamışlar? Gibi oralardan getirip işte yirminci yüzyılın ilk yarıda işte bu hartın
fikirlerine getirmek istiyorum bir derste yapabilirsek eğer Şimdi bunu anlayabilirsek ondan sonra daha
az ızdırap verici olabilir diye düşünüyorum. Evet. Var mı sormak istediğiniz bir şey üzerinde konuşmak
istediğiniz bir şey. Tabii Türkiye'deki boyutu bambaşka bir konu. Yani sanat tarihinin Türkiye'de geldiği
durum. Biz evrensel biraz daha literatürden önümüzdeki hafta Var mı sormak istediğiniz bir şey? Bu
dersle ilgili olabilir. Genel sanat tarihiyle ilgili olabilir. Peki. Yok demek ki Bence keyifli bir dersti.
önümüzdeki hafta bir yandan okuyarak acı çekmeye devam. bir yandan da bu sanat tarihi yazıcılığı
üzerine siz de bakın oldu mu? Yani mesela bir dediğimde yani o konu şey çağrıştırsın. faydalı olacağını
düşünüyorum. Ben teşekkür ederim. Herkese iyi akşamlar diliyorum. Katkı veren arkadaşlara da
ayrıca teşekkür ederim. Hoşça kalın

You might also like