You are on page 1of 52

MİNERALLER VE KAYAÇLAR

JEOLOJİK YAPILAR , KTÜ,


DOÇ. DR. SALİM GENÇ
3, 5. 3. 20
FELDSPATOİDLER
3.5.4. M!IQ\LAR 20 5,2.2. JEOLOJİK OLAYLARDAN KAYNAKLANMAYAN ÇATLAKLAR
3.5.5. {TEKTONİK KÖKENLİ OLMAYAN ÇATLAKLAR) 52
AMFİBOLLER 21
3.5.6. 5.3. FAYLAR 54
P!ROKSENLER 21
3.5.7. 5. 3. 1. TANIMLAMALAR 54
OL!V!N GRUBU MİNERALLER 22
3.5.8. 5.3.2. FAYLARIN DEi'.lİŞ1K TÜRLERİ 55
SERPANTİN MİNERALLERİ 22
3.5.9. 5.3.2.1. DOĞRULTU ATIMLI FAYLAR 55
23
3. 5 .1 o. KARBONAT GRUBU MİNERALLER 5.3.2.2. Ei'.l1M ATIMLI FAYLAR 56
KİL MİNERALLERİ 23
3.5.11. 5.3.2.2.1. NORMAL FAYLAR 56
GRANATLAR 23 5.3.2.2.2. TERS FAYLAR 57
3.5.12. 23
KAYAÇ YAPAN DİĞER MİNERALLER 5.3.2.3. YANAL (VEREV VEYA OBLİK) ATIMLI FAYLAR 58
5.3.3. FAYLARIN TANINMASINA YARAYAN VERİLER 58
4.
4.1. Kayaçlar 24
TANIMLAMALAR 24 6.
ıı.2. Kıvrımlar ye Kıvrımlanma 60
MAGMATİK KAYAÇLAR 24 6.1.
4. 2. 1. GİRİŞ VE TANIMLAMALAR 60
GENEL AÇIKLAMA 24 6.2.
4.2.2. KIVRIMLI BİR YAPININ DEi'.lİŞİK KISIMLARI 62
ıı.2. 3. MAGMATİK KAYAÇLARIN SINIFLANDIRILMASI 25 6.3. KIVRIMLARIN DEi'.l!Ş!K TilRLER! 62
MAGMATİK KAYAÇLARA ÖZGÜ KÜTLE ŞEKİLLERİ 27 6.4.
ıı.3. ANTİKLİNORYUM VE.SENKLİNORYIJM 66
MAGMANIN KÖKENİ VE OLUŞUMU 31
4.!\.
ıı.5. VOLKANLAR 32

ı.ı.5. 1. TORTUL KAYAÇLAR 33 7. Jeolojik Zamanlar 67


4.5.2. GİRİŞ 33
4. 5.2.1. TORTUL KAYAÇLARIN SINIFLANDIRILMASI 34
4.5.2. 1.1. KIRINTILI (KLAST!K, DETR!TİK) TORTUL KAYAÇLAR 35 8. Düzlemsel ve Çizgisel Yapıların Konumları 68
4.5.2.1.2. KABA TANELİ KIRINTILI KAYAÇLAR (PSEF!TLER) 35 8. 1. GİRİŞ 68
ıı. 5.2. 1.3. İNCE TANELİ KIRINTILI KAYAÇLAR [PSAMMİTLER) 36 8.2. Doi'.lRULTU VE Ei'.l!M 68
4.5.2.2. ÇOK İNCE TANELİ KIRINTILI KAYAÇLAR (PELİTLER) 37 8.3. YÖNLE1'! VE DALIM 71
ıı.s .2 .2. ı. KİMYASAL TORTUL KAYAÇLAR 38
ıı.s .2 .2 .2. KİREÇTAŞLARI (KALKERLER) 38
ıı.s .2 .2. 3. EVAPORİTLER 39 9. Jeolojik Pusula (Jeolog Pusulası) ve Kullanılışı 72
4.5.2.3. ÇÖRTLER 39 9.1. G!R!Ş 72
ıı. 5.2 .3.1. ORGANİK TORTUL KAYAÇLAR 39 9.2. BRUNTON PUSULASINI!f'•DEi'.l!ŞİK KISIMLARI (PARÇALARI)
ıı. 5 .2. 3. 2, KİREÇTAŞLARI 39 9.3. SAPMA AÇISI VE BRUNTON PUSULASIYLA YERLEŞTİRİLMESİ 74
4.5.2.3.3. RADİOLARİTLER 40 9.4. PUSULA İLE YAPILAN ÖLÇMELER 75
ıı.5. 2. 3. DİATOMİTLER 40 9.4.1. BRUNTON PUSULASIYLA YÖN ÖLÇÜLMESİ 75
4. KÖMÜRLER 40 9.4.2. BRUNTON PUSULASIYLA .Doi'.lRULTU VE Ei'.l!M ÖLÇÜLMESİ 77
4.5.2.3.5. FOSFAT DEPOLANMALARI 41 9.4.2.1. DQGRULTU VE EĞİMİN' AYRI AYRI ÖLÇÜLMESİ 77
!\.5.2. PETROL 42 9.4.2.1.1. PUSULAYI DÜZLEJIISEbS·YAPFYÜZEYİNE DAYAYARAK DOĞRULTU VE
3.6. TRANSGRESİF DİZİ, REGRESİF DİZİ, TAM DİZİ VEYA KAT 43 Eil!M ÖLÇilLMESİ 78
ıı.5. 3. UYUMLU (KONKORDAN) VE UYUMSUZ (DİSKORDAN) TABAKALAR 44 9.4.2.1. 2. ÜÇ NOKTA YÖNTEMİYLE DOClRULTU VE. EĞİM ÖLÇÜLMESİ 79
ıı.5.4. METAMORF!ZMA VE METAMORFİK KAYAÇLAR (METAMORF!TLER) 46 9.4.2 .1. YATAYA ÇOK YAKIN KONUMLU DÜZLEMSEL YAPILARIN DOi:lRULTU VE
EĞİMLERİNİN ÖLÇÜLMESİ 81
4.6. G!R!Ş 46 3.
4.6.1. EĞİM YÖNU AÇISI !LE EG!M DERECESİNİN ÖLÇÜLMESİ VE BUNDAN
METAMORFİ ZMA TllRLERİ 46 YARARLANILARAK DOĞRULTUNUN BULUNMASI 81
ıı. 6. 2. 9.4.2.2.
METAMORFİK FAS!YES 47 ÇİZGİSEL YAPILARIN YÖNLEM VE DALI!1ININ BRUNTON PUSULASI
4,6.3. METAMORF!ZMA DERECELER! 47 9.4. 3. İLE ÖLÇÜLMESİ 82
4.6 . METAMORFİK KAYAÇLAR 48 BRUNTON PUSULASININ KULLANILMASIYLA DÜŞEY AÇILARIN
ıı. 6:5. 9.!J.ll. ÖLÇÜLMESİ 83
BRUNTON PUSULASI İLE DÜŞEY AÇI ÖLÇ1lLEREK YÜKSEKLİK
9.!\. 5. FARKININ BULUNMASI 84
Çatlaklar ve Faylar 50
BRUNTON PUSULASINI KULLANARAK Göz YÜKSEKL!Gİ İLE AYNI
5. GİRİŞ 50 85
9.l!.6. YÜKSEKLİKTEKİ NOKTALARIN İŞARETLENMESİ
5. i. ÇATLAKLAR 50 GÖZ YÜKSEKLİÖİNDEKİ NOKTALARIN BRUNTON PUSULASI İLE
5.2. JEOLOJİK OLAYLARDAN KAYNAKLANAN ÇATLAKLAR (TEKTONİK 9.4.7. BULUNMASI YOLUYLA İKİ NOKTA ARASINDAKİ YüKSEKL!K
5 .2, 1. KÖKENLİ ÇATLAKLAR) 51 FARKININ BULUNMASI 86
BRUNTON PUSULASI YARDIMIYLA YAMAÇ EilİMİNİN BULUNMASI 87
9.!\.8.

1T!
IV
9.5. PUSULA ÖLÇtlMLERİ SIRASINDA SAKINILACAK MANYETİK ENGELLER 87
9.6. BRUNTÔN PUSULASININ BAKIMI VE DÜZELT!UJESİ 88
9.7. 13. 3. 2. 1 . 2. 3. FAYLI ,ıEOLOJİK HARİ'fA VE KESİTLER 150
PUSULA TRAVERS1 88
13. 3. 2. 1 . 2. !I. KIVRHILI YAPILA-1<.IN BULIJNDUGU HARİTA VE KESİTLER 156
13. 3. 2.1 . 2. 5. MAGMATİK KAYAÇLARIN BULU!mUGU JEOLOJİK HARİTA VE KESİTLER 163

1O. Altimetre ve Kullanılışı 91


13. 3. 2.1 . 3. ENİNE JEOLOJİK KESİTLEm; İLİŞKİN DEĞİŞİK UYGULAMALAR 166
10.1. GENEL AÇIKLAMA VE OKUMALARIN YAPILIŞI 91 13. 3. 2, 1. !I. İÇ MOSTRA (INLIER) VE [,lŞ MOSTRA (OUTLIER) VE BUNLARIN
JEOLOJİK KESİTLERLE GÖSTERİLİŞİ 195
1 O. 2. ALTİMETREN1N KONTROLÜ VE AYAR EDİLMESİ 92 202
13 ..3.2.2. BOYUNA JEOLOJİK KESİTLER
202

11. Haritalar 94
11. 1. 94 204
GİRİŞ 1 ı.ı. Jeolojide Saha Çalışmalaı-ı
11.2. TOPOGRAFİK HARİTALAR 95 204
ııı. 1. G!R!Ş
205
11.2.1. GENEL AÇIKLAMA 95 1 ıı.2. SAH!IDA YAPILAN ÇALIŞMALAl<
205
11.2.2. TÜRKİYE 'NİN DEĞİŞİK ÖLÇEKL! TOPOGRAF!K HARİTALARI VE
BUNLAR ARASINDAKİ İLİŞKİLER 97
ııı .2 .1. GENEL AÇIKLAMA
JEOLOJİK VERİLERİN HARİTAYA GEÇİRİLMESİ vn DEGİŞ!K KAYAÇ
1ıı.2.2.
11.2.3. TOPOGRAFİK HARİTALAR ÜZERİNDE YER TAYİNİ 101 TÜRLERİNDE YAPIL.'ili SAHA ÇALIŞMALARI 206
11. 3. JEOLOJİK HARİTALAR 102 ıı.ı.3. STRA1'1GRAFİK KESİTLERİN ÜLÇÜt!O 209
11.3.1. GENEL AÇIKLAMA 102 1 ı.ı. 3. 1 . GİRİŞ 209
11. 3. 2. JEOLOJİK HARİTALARIN SINIFLANDIRILMASI 105 1 ıı. 3.2. STRATİGRAFİK KESİT ÖLÇÜMÜ İÇİN YER SEÇİMİ 209
11. 3. 3. TOPOGRAFİK EŞYÜKSEKLİK EĞRİLERİNİN BULUNMADIĞI VE ltı.3.3. STRATİGRAF!K KESİT OLÇüMÜNDE KULLANIL/iN YÖNTEM VE ALETLER 210
BULUNDUĞU JEOLOJİK HARİTALAR 107 DOGRUDAN ŞERİT METRE VEn. BENZERİ GEREÇLER!:.B YAPILAN
14.3.3.1.
11. 3. ıı. EĞİMLİ VE YATAY KONUMLU BİRİMLERİN BULUNDUĞU JEOLOJİK
HARİTALAR 111
ÖLÇilMLER
211

\Ll.3.3.2. JACOB ÇUBUGU !LE YAPILAN ÖLÇtlMLER


11.3.5. 11
Vn KURALI 112 JEOLOJİK PUSULA KULL.lıNILARAK STRATİGP.AFİK KALINLIK
\Ll.3.3.3. 214
11.3.6. JEOLOJİK HARİTALAR BAKIMINDAN HAVA FOTOGRAFLARININ ÖNEMİ 115 ,,-BULUNMASI
215
11. 3. 7. JEOLOJİK HARİTALARIN TOPOGRAFİK EŞYÜKSEKLİK EĞRİLERİNDEN ıı.ı.ıı. SAHA ÇALIŞMALARINDA NOT DEFTERİNİN KULLANiil!ASI
YARARLANILARAK TAMAMLANMASI 115
11.3.7.1. GENEL AÇIKLAMA 115
11.3.7.2. JEOLOJİK HAR.1TALARIN TOPOGRAFİK EŞYÜKSEKLİK EĞRİLERİNDEN Jeolojik Raporların .Hazırlanması 217
YARARLANILARAK Tl'İ.W!LANMASINA İLİŞKİN ÖRNEKLER 116 15. 217
l 5. 1. JEOLOJİK RAPORLARIN GENEL ÖZELLİKLERİ
JEOLOJİK RAPOFlllf HAZIRLANMASI VE DEG!ŞİK Böı;üML:.'Rİ 218
15,2.
12. Kalınlık Problemleri 125
12. 1. GENEL AÇIKLAMA 125
12.2. TOPOGRAFİK EŞYÜKSEKLİK EĞRİLERİNİN BULUNDUGU JEOLOJİK 220
HARİTALAısDA KALINLIK BULUNMASI 127 Değinilen Belgeler

13. Topografik Profiller ve Jeolojik Kesitler 129


13 . l. GİRİŞ 129
13. 2. · TOPOGRAFİK PROE'tL,LER 129
13. 2.1 . TOPOGRAFİK PROFİLLERİN HAZIRLANMASI 129
1 3. 2 , 2 . • •·. TOPOGRAFİK PROF!LLERE _ÖRNEKLER 13 l
13. 3. • JEOLOJİK KESİTLER 141
13. 3 iL • TANIMLAMA 141
l3. 3. 2. JEOLOJİK KESİT TÜRLER! 141
13. 3. 2. 1 ·ENİNE JEOLOJİK KESİTLER 141
13. 3; 2. l. L GENEL AÇIKLAMA 141
L
13. 3. 2. 1 1 : I<ES!T liATTININ TABAKA DOĞRULTUSUNA DİK OLDUĞU KESİTLER 143
13.3.2,1 l.2; K.ES!T,.HA'.('T):N.IN TABAKA DOGRULTUSUNA DİK OLMADIĞI KESİTLER 144
13. 3. 2; 1 2 ; . YAP!SAL BİRİMLERİN ENİNE JEOLOJİK KESİTLERLE GÖSTERİLMESİ 145
13.3.2. l 2 ..LGİRİş• 145
13. 3. 2. 1. 2.2:.UYUMSUZLU >:l:ÇEREN JEOtOJ1K HARİTA VE KESİTLER 145

VI
1. GİRİŞ VE TANIMLAMA

"Jeoloji" terimi Yunanca kökenli olup "Geo = yer, yerküre" ve


"logos= bilim" anlamındaki köklerin birleşmesiyle oluşmuştur.
Türkiye'de kulla nılan şekli yani "jeoloji", diğer pek çok terimde
olduğu gibi Fransız ca'dan (Geologie) dilimize geçmiştir.

Yer bilim anlamına gelen jeoloji yerkürenin yapısını, bileşimini, kuv


vetler etkisiyle uğradığı değişiklikleri ve oluşumundan beri geçirdiği
tarihsel evrimi inceleyen doğal bir bilim dalıdır.

Jeolojinin bu işlevleri yerine getirilirken genellikle Jeofizik ve


bu nun yanısıra Jeokimya, Coğrafya ve Oseonografi gibi doğal bilim
dalla rından da yararlanılır. Çoğu jeolojik çalışmalar bilimselliğin
yanısıra ekonomik amaçlıdır; böyle bir durumda maden ve petrol gibi
yeraltı zen ginliklerinin bulunup ortaya çıkarılması çalışmaların en
önemli bölümü nü oluşturur. Jeolojik inceleme ve araştırmaların
gerçekleştiril\nesi geniş ölçüde saha gözlem ve çalışmalarına
dayanır.

Jeoloji birtakım yan bilim dallarına ayrılabilir, Bunlar arasında en


çok bilinenler şunlardır:
a) Genel Jeoloji: Genel anlamda, yerkürenin yapısını, yerkabuğunu oluş
turan mineralleri, kayaçları ve jeolojik amaçlı saha çalışmalarını
ve yöntemlerini inceler.
b) Mineraloji: Kayaçları (taşları) ve yerkabuğunu oluşturan mineralleri
ayrıntılarıyla ele alır.
c Petrografi: Kayaçları inceler.
d) Maden Yatakları: Madenleri araştırır.
e) Yapısal Jeoloji veya Tektonik: Kayaçların ve yerkabuğunun yapısını
ve bu yapılara neden olan deformasyonlarla bu deformasyonları oluş
turan kuvvetleri ele alır.
f) Stratigrafi veya Tarihsel Jeoloji: Yerkabuğunun katmanlı yapısını ve
tarih el evrimini inceler.
g) Paleontoloji: Eski devirlerde yaşamış canlıların geçirdikleri evrim
leri ve bunların taşlaşmış kalıntıları olan fosilleri konu alır.
h) Hidrojeoloji: Yeraltı ve yüzey sularına ilişkin jeolojik verileri
inceler.
i) Mühendislik Jeolojisi: Jeolojik ilke ve yöntemlerin çeşitli inşaat
alanlarına uygulanabilirliğini inceler.

2. YERKÜRENİN YAPISI VE BİLEŞİMİ

2.1. Sismik Dalgalar

Yerkürenin yapısı genelde jeofiziksel yöntemlerle ve özellikle sismik


dalgalar yardımıyla belirlenir. Bu dalgalar yerkürenin yapısına ve bi
leşimine uygun olarak hızlarını azaltır, artırır ve yapının özelliğine
göre izledikleri yolu değiştirirler.

Sismik dalgaların üç ana türü. ayırt edilir.


a) Primer veya boyuna dalgalar (primary or longitudinal
waves): Bunlar kısaca "P" dalgalar:;. olarak da bilinir ve dalgaların
yayıldığı yönde partiküllere bir s,:_i_ cnım hareketi veren boyuna
titreşimlerden ibarettirler (Şekil 2. l-ü.,.

(--

Yayılma. rVavılma
/yonU -'- y8nU

- - Tti?
l
Titreşirn
yönler/
(a)
(b)

Şekil 2.1. Primer (P) ve sekonder (S) dalgaların yayılma


ve titreşim •yönleri arasındaki ilişki.
a) Primer dalga (P), b) Sekonder dalga (S).

b) Sekonder veya enine dalgalar (secondary or transversal waves):


Makaslama veya kısaca "S" dalgaları diye de anılırlar ve hareket yön
lerine dik salınımları ile karakteristiktirler (Şekil 2·.l.-'b}.
c) Yüzey veya "Love" dalgaları (surficial or Love waves): Bunlar
yerkürenin çevresinde hareket eden dalgalardır ve bulucusunun
adının başlı,arfi olan "L" ile gösterilir veya kısaca "L" dalgaları
adlandırılırlar.
P dalgaları en hızlı yayılan dalgalardır ve bu nedenle de yayılma mer
kezinden belli bir uzaklıkta bulunan kayıt aletlerine (sismograflara) Böyle bir ortamda P dalgalarının yayılma hızı ise
en önce ulaşıp kaydolurlar. S dalgaları P'ye kıyasla biraz daha
yavaş ve L dalgaları ise en yavaş yayılanlardır. P, S ve L 4
K + 3(0) K + O
dalgaları arasın 1
da amplitüdü en büyük olanlar L dalgalarıdır ve deprem sırasında Vp =----d;---=, Vp = / K/d
en fazla hasarı meydana getirirler. Sekil 2.2'de P, S ve L
dalgalarının d
kaydedildiği bir sismograf diyagramı (sismograın) verilmiştir: olacaktır ve buna göre P dalgalarının hem sıvı ve hem de katı or.tamlar
Burada, P sismografa en önce ulaşan ve aınplitüdü en küçük olan dalga da yayılabileceği kendiliğinden ortaya çıkar.
olarak gözlenmekte, S ve L dalgaları ise onu izlemektedir.

2. 2. Sismik Dalgalarla Yerkürenin Yapısının Belirlenmesi

Araştırmalar P ve S dalgalarının bir deprem dış odağından (episantır =


sismik dalgaların yerkabuğu içindeki yayılma merkezinin yeryüzündeki
dik izdüşümü) itibaren 105 derecelik bir yay boyunca (Şekil 2.3)
Şekil 2.2. P, S ve L dalgalarını gösterir şematik bir sismogram, bir likte yayılabileceklerini göstermiştir (Read ve Watson, 1974;
Ketin, 1977; Gedik, 1985). 105° ile 142° arasındaki bölgede ne P
ve ne de S
Yukarıda değinildiği gibi L dalgaları yüzeysel niteliklidirler ve dalgaları yayılamamakta, 142 dereceden sonra ise P dalgaları yeniden gö
bu nedenle de yerkürenin yapısını belirlemede kullanılamazlar. Halbuki rülmekte, ancak S dalgaları yine alınamamaktadır.
P ve S dalgaları yerküresi içinde yayılan dalgalardır ve bunların
kulla nılmasıyla yerkürenin yapısı incelenebilir. Bunun için önce bu
dalga ların hızının, içinde yayıldıkları malzeme veya kayacın ne gibi "Deprem. dış odağı
fiztk sel verilerinden etkilendiğinin bilinmesi gerekir. Bu veriler ( epısantır l

şunlar dır:
a) Yoğunluk (d).
b) H&,cim modülü (hacim değişikliğine dayanma gücü) (K).
c) Sertlik modülü (şekil değişikliğine dayanma gücü) (N).
-- s '\\
Hesaplamalar P dalgalarının hızının (vp) aşağıdaki gibi formüle edile 0

"""-.·, \10s
- ··_ .
- /> -.....•s ı '
bileceğini (Read ve Watson, 1974) göstermiştir: ..
'
',
K+ !±_ N \ i ·, \\
\
\
=
\\ i \' •,, ;
V 3_
P d
Çek'ırdek

Buna karşılık S dalgalarının hızı Cvs) ise:


\ ) ,fos
i
vs=/N/d
formülüyle bulunur. Bu iki formülden kolayca görülebileceği gibi, aynı
bir ortam.söz konusu olduğunda, daha önce de belirtildiği gibi P dalga
ları S dalgalarına kıyasla daha hızlı yayılmaktadır. Öte yandan
sıvı bir ortamdaki yayılma dikkate alındığında sertlik modülü (N)
sıfır ola cağından S dalgalarının böyle bir ortamda yayılamayacağı
'
/r \1.2
k

anlaşılır, çünkü bu. durumda v8 ;. /N/d formülünde


Sekil 2.3._ P ve S dalgalarının yerküresi içinde
v8 = 0/d = O yayılması.

olur.

4
5
!\..._, -

Burada, 1os0-ı42°11er arasında kalan ve ne P, ne de S dalgalarının görülebileceği gibi kabukla birlikte mantonun en üst kesimini oluşturan
gö rülmediği kesime "gölge zonu" adı verilir (bakınız; Şekil 2.3). kısım "litosfer", onun hemen altı.ndaki manto dilimi de "astenosfer"
142° ve daha sonraki bölgelerde görülen P dalgaları 0°-105° olarak bilinmekt.edir. Astenosfer litosfere kıyasla daha plastik ve
arasındakilere kıyasla daha düşük hızla yayılırlar. Bu, P dalgalarının akışkan özellikte, litosfer ise katı, rijit karakterdedir. Litosfer tek
yerküresi için den geçerken yavaşladıklarına işaret eder. Şekil 2.41te bir kütle halinde olmayıp sayıları onbeş dolayında olan (bakınız, şekil
P ve S dalgala rının yayılma hızlarının, yerkürenin derinliğine göre 2.9) ve her biri "levha" veya "plaka" adını alan dilimlerden ibarettir.
nasıl değiştiği Litosfer dilimleri (levhalar) astenosfer üzerinde ve birbirlerine kı
yasla sürekli hareket halindedL:ler. Levhaların özellikleri, hareketle
grafik olarak gösterilmiştir.
ri ve bunlara ilişkin jeolojik ve jeofiziksel veriler "Levha Tektoniği"
adı verilen özel bir bölüm halinde yapısal jeolojinin kapsamı içerisin
de ele alınır (bakınız; Ketin ve Canıtez, 1972; Dennis, 1972;
Ketin, 1977; Davis, 1984; Gedik, 1985).
\l j
Iız
;,oJ 2. 3. Çekirdek, Manto ve Kabuğun Bileşimi ve Fiziksel Özellikleri
I
i 6·. Çekirdek, S dalgalarına karşı bir sıvı ortam gibi davranan, nikel
lL----,----.-----.,-- ve demir (NIFE) bileşimli bir kısım olarak' düşünülmektedir. Yoğunluğu
0 2000 l000 6000
Derinlik Ckml
yak laşık 12, sıcaklığı ise birkaç bin derece dolayındadır.
Çekirdek, Weichert-Gutenberg süreksizliği ile sınırlanır ve mantodan
gelerek çe kirdekte yayılan P dalgalarının hızı ani düşüş gösterir.
Şekil 2.4. P ve S dalgalarının yerküresi içinde yayılması
sırasında hız ve derinliğin birbirleriyle· Manto çekirdekten Weichert-Gutenberg süreksizliği ile ayrılır, dışta
kıyaslanması (Jeffreys, 1959'dan alınmıştır.). ise kabukla arasındaki sınırı Mohorovicic süreksizliği belirler. Manto
nun üst kısımlarda peridotit bileşimli yani silisyum ve magnezyum
(SIMA) bakımından zengin olduğu ve derinlere doğru inildikçe nikel ve
Oldham (1900) P dalgalarının hızının azalma nedenini yüzeye yakın demir (NIFE) oranının arttığı belirlenmiştir (Read ve Watson, 1974).
kı sımlardaki malzeme ile derinlerdeki malzemenin farkb bileşim ve
fizik sel özellikte oluşuna bağlamıştır. Mademki derinlere inildikçe P Kabuk, tabanda Moho ile sınırlanır. Kıtalarda veya karalarda kabuğun
dalga larının hızı azalmakta,o halde yerkürenin merkezinde sıvı granitik bileşimli yani silisyum ve alüminyum (SIAL) bakımından zengin,
özellikli bir bölgenin bulunması gerekir. Bu dı,rum S dalgalarının okyanus altlarında ise bazaltik bileşimli yani silisyum ve magnezyumun
105°'ye kadar yayı lıp sonra yayılamamaları ile de desteklenmektedir. (SIMA) egemen olduğu bilinmektedir. Buradan anlaşılacağı gibi kabuk kı
Bu düşünce ve veri lerden hareketle Oldham (1900) yerkürenin katı bir tasal ve okyanusa! nitelikli yani S1MA ve SIAL bileşimli olmak
dış kısım tarafından çevrilen sıvı bir çekirdeği içerdiğini üzere iki değişik türde incelenir (Şekil 2 .7). Kabuğun kalınlığı
vurgulamış,daha sonraki çalışma lar (Gutenberg ve Richter, 1954; dağlı.k böl gelerde ve hareketli orojenik zanlarda kalın, okyanus
Howell, 1959) da bunu desteklemiştir. Çekirdekle onu çevreleyen katı tabanlarında ve tektonik bakımdan dengeli alanlarda daha incedir, öyle
kısım arasındaki sınır Wiechert-Gutenberg ki dağlık alan larda 100 km'ye kadar çıkan bu kalınlık okyanus
altlarında 5 km'ye d şer.
süreksizliği cilatak bilinir.
öte yandan Yugos:l y,jeofizikçi Jvlohorovitic tarafından 1909 yılında ger
çekleştirilen çalışmala.r sonucu çekirdek etrafındaki katı kısmın, DENİZ
"manto" Ve "kabuk!I. olmak üzere iki farklı bölgeden oluştuğu
anlaşılmış tır, Mohoroviçir.;:bazı· istasyonlarda P ve S dalgalarının 35
SIAL
iki takım ha linde kaydedildiğini ve bunların geliş zamanları arasında
SIMA
farklılıklar olduğunu ortaya koymuştur. Mohorovicic.'in belirttiğine
göre P ve S dal galarının b\r k,ıs111ı depremin dış odağından MANTO
(episantırdan) çıktıktan sonra doğrudarı:kayıtistasyonuna gelmekte, 100
' ,'-,.
diğer bir kısmı ise kayıt istasyonuna· gelirken direkt bir. yol
izlememektedü (Şekil 2.5). Şekil den. degöi:Ulebileceğı gibi_P ve S
dalgaları odak noktasından yayılırken bir kısmı Şekil 2:?. Yerkabuğunun birbirine
doğrudarykayıt.istasyonuna gelmekte bir kısmı ise önce derin deki olan kıtasal (SIAL) ve
katmana 'doğru :ırol almakta :ve bu katmanın üst sınırına ulaştığında
kırılarak yön değfştirıne tedir. Bu kırılma noktasından itibaren alt
ve üst katmanların ortak :5ınırı (süreksizlik :ırüzeyi) boyunca
ilerleyen P 8
Kayıt Kıtasal ve okyanusal kabuk üzerinde çoğunlukla, kalınlığı ve bileşimi
istasyonu değişebilen ancak genelde ince ve süreksiz bir tortul örtü
Pg-ı-Sg_,,. - bulunur. Bu ince tortul örtü diğer kayaçların sürekli aşınma ve
Odak -'- - depolanmasın dan kaynaklanır.
noktası'\)< Kabuk
y / Mohoroviçic;
sUreksizllgi
' '
P+S
(Moho)
2.4. Ana (Major) ve İz (Trace) Elementler
Manto

Şekil 2.5. P ve S dalgalarının kabuk ve manto arasında Değişik yörelerden alınan örneklerin kimyasal analizleri yerkabuğu ka
izlediği yol (Mohorovilic süreksizliği) yaçlarında aşağıdaki elementlerin yaygın olarak bulunduğunu ortaya
(Read ve Watson, 1974'ten alınmıştır.). koymuştur (Mason, 1958; Read ve Watson, 1974):

Element Ağırlık %'si


ve S dalgaları daha sonra yeniden kırılmaya uğrayarak gözetleme istas
yonuna ulaşmaktadır. Bu dalgalardan doğrudan kayıt istasyonuna ulaşma Oksijen 46.60"
yan P ve S dalgaları, doğrudan ulaşan Pg ve Sg dalgalarına kıyasla da Silisyum 27.72
ha hızlı yayılmakta ve bunların iki katman arasında izlediği yol Alüminyum 8.13
olan süreksizlik düzlemi yerkabuğu ile manto arasındaki sınırı Demir 5.00
oluşturmak tadır. Bu sınır "Mohorovicie süreksizlıği ', "M Kalsiyum 3.63
süreksizliği" veya kı saca "Moho" olarak adlandırılır. Sodyum 2.83
Potasyum 2.59
Yukarıda anlatılanlardan anlaşılacağı gibi yerküre esas itibariyle iç. Magnezyum 2.09
ten dışa doğru ç.ekirdek, manto ve kabuk olmak üzere üç. ana kısımdan.
oluşur. Bunlardan ç.ekirdek "iç çekirdek" ve "dış çekirdek", manto ise Buradan görülebileceği gibi bu sekiz element (O, Si, Al, Fe, Ca, Na, K,
"alt manto" ve "üst manto" bölgelerine ay,:rılır (Şekil2.6). Şekilden Mg) ağırlık yüzdesi olarak kabuk kayaçlarının yaklaşık olarak %99'unu
Derinlik (km) oluşturmaktadır. Bu elementlerin her biri "ana element" veya "major
o element" diye adlandırılır. Bunların dışında kalan tüm diğer elementler
35
100 de "iz elementler" diye bilinir. Kabuk kayaçlarında bulunan en
yaygın
.,...,,.,,.-· iz elementler ve bunların ağırlık %'leri aşağıda gösterilmiştir (Read
,;::--;>/ ---
lOO
-----------t 700 ve Watson, 1974):
KABU /.// /
Element A ırlık
/ti.si /
.•MANTO %1si Titanyum 0.44
Hidrojen O.14
// -.ı-""' Fosfor 0.12
.//
._:. Manganez o.10
,;,1-ı'.,<;' 2890 Kükürt 0.05
" Karbon
Klor
0.03
0.03
Mohor ovı'Cic'' ... '-""' Krom 0.03
süreksizliği
(Moho) /
. -::, 'v<,}' Nikel 0.008
}

'l:: •,ç. Bakır 0.007


<:,'i- Kalay 0.004
C,
1
fi 1
L>
<::/'· • • 5150 Kobalt 0.002
G)
- 'v Arsenik 0.0005
ı , ,,+f-
c,
Uranyum
Cıva 0.0004
0.00005
ı / 1 ·- • • 1 f \c,_• 1
; . _ .• ·._ .· ·. 0
6371 Gümüş 0.00001
LiTOSFERASTENOSFER
Altın 0.0000005
Şek:.l 2. 6, Yerkürenin 1.iç yapısını gösterir şematik kesit
(Ketin, 1977 .den yararlanılarak hazırlanmıştır.). Re_ad ve Watson (1974)'un belirttiğine göre yerkabuğunun ulaşılabilen

7
9
dış kesimi çoğunlukla, oksijen atomlarıyla birlikte buluna diğer
yedi ana elementin oksitlerinden oluşur; yani kabuk kayaçları içinde
bulunan en yaygın mineral bileeenleri oksijenin diğer yedi elementle Kıta sahanlığından sonra "KITA YAMACI" gelir. Burada yamaç eğimi kıta
oluşturduğu silikat ve/veya oksitlerdir. sahanlığına kıyasla daha fazla olup suyun derinliği 200-2000 metre
arasında değişmektedir. Kıta yamacının bittiği yerde "derin deniz plat
formu" başlar.
2.5. Yeryüzü {Karalar ve Denizler)
Deniz suyu derinliğinin 0-200 metre derinliğe kadar olan kesimine
"NERİTİK ZON", 200-2000 metre arasındaki kesime "BATIYAL ZON", daha
·Kapladığı alan yaklaşık 500 milyon km2 olan yeryüzünün dörtte üçü derin alanlara ise· "ABİSAL ZON" adı verilir (bakınız; Şekil 2.8).
su ile örtülüdür. Deniz yüzeyi dikkate alındığında su üstü
yükseltiler ve çukurluklar olmak üzere iki değişik bölgeden söz
edilir. Su üstü yük seltiler 8000 metreyi aşarken çukur derinlikleri Okyanusların tabanları eskiden sanıldığı gibi ·düz değildir ve sırtlar
okyanuslarda 11 km'ye ulaşır. Bu sınır seviyeler arasında değişik la çukurluklardan oluşur. Bu sırt ve çukurlar çoğu kez değişken özel
yükseklik ve derinlikte kara ve deniz alanları bulunur. Yeryüzünün likli (transforrn) faylarla kırılmış ve "rift" denilen yarıklarla zede
kara ve denizlerinden geçen lenmiştir, Okyanus sırtları, çukurlar ve onlarla bulunan bu fay ve ya
enine bir kesit şekil 2.8'de verilmiştir. rıklar yeryüzünün belli yörelerinde bulunurlar ve bölüm 2.2'de sözü
edilen litosfer dilimlerinin (levha1'.arın) sınırlarını oluştururlar
(Şekil 2.9).
yukseklik (m)
8000

-f=.,:, t" _: ?b sJ&lj /Ii ITYıw'.iN !


6000
4000
Kıta pla!formu
Kıta sahanlıgı 1
tr)i _ ;ı-ı
2000 ( •lf) NERİTİK_ ZON Deniz s_eııiyesi Derinlik

- ''-. t'i
'\ lı ı f
' !f"H
o (m)

Z O
Z O
N
N
E :ff?
+i ); . 1 1 1 ! 1 . . I• •--•-'--••-•-• '
. . . , .j'""°
,. - • , j •

D

-
1' fl o /
: · ; ;; :i

0i
c u l <u r u
' '10000 FİK "·- " {,

--
1 • "'- 11035 • - : L "- 1 , A ' •

//i
(ı D r;, D O : : G CI O ı;ı '-,.

LEVHASI

Şekil 2.8. Yeryüzündeki kara ve denizlerden geçen genelleş

m-
tirilmiş topogr fik kesit (hipsografik eğri), YA'- ;;•ef '
L
--- : : : :\.\:::7
..'..\_,

Burada kesiti belirleyen egrıye "hipsografik eğri" (Ketin, 1977) adı


-17Ç-
-; >"'-.._. I·' 11: •- -- --
ı-ı":: .......:
• verilir. (Şekil 2.B'deki A-B eğrisi). Şekilden görülebileceği gibi derin /4.' ·,11·• '',_,Is."---==@-= .1,.,/1
okyanus çukurları ve yüksek dağlık bölgeler oldukça dar alanlar içinde
.,. , :•: 'I' '
. ' ' 1 ' 1 ' 1 1 1 ' r - - - - -- - -
1 , , , , 1 , ' 1
• ' '
olan
AST. -~' • '°

, t7'"'
11

'"'''".'''-"·""''"·" '
.1..'
kıt '. plaiformu.ile, derinliği 4000 metre dolayında olan derin deniz
ı i ı,l,;,', ı ' • •
plaÜcirmu'.' çok geniş alanlar kaplamaktadır. Yine şekilden görülebilece-
... ,.H . - J_c_J'l'JJ-i - •• ' 1 1
ği" gibi ··deririliği·.200 metreden az olan, kıtalarla okyanuslar arasında bolg•l•rl m •kHnl ( Rıft)
'"'.'tlorıv• Trandocm ' l'ı!•• 1J !! 11 • ! ·' 1
.ı ' :
L ev ha ' ha 1rı ı'-k t' tl

• c"--
'. •
yataya yakın konumlu "KITA SAHANLIĞI" veya F oy. do§ruttusı.ı
"ŞELF" özellikle petrol bakımından önemli bölgeler
olarak amaçla Ege Denizi'ndeki kıta sahanlığında
araştır
Körfezi'nde ise halen yapılmaktadır.

Şekil 2.9. Yeryüzünde bulunan litosfer dilimleri .(levhalar)


ve bunların sınırlarını belirleyen
okyanus sırtları, riftler, okyanus
çukurları ve transform faylar
(Ketin, 19771den alınmışt.ır.).
11
2.6. İzostazi

Yoğunlukları ve.büyüklükleri birbirinden farklı yerkabuğu dilimlerinin


(levhaların) teorik denge durumuna "izostazi" adı verilir. Bu teoriye
göre yerkabuğu dilimlerinin denge durumu süreklidir, öyle ki dengeyi
bozacak herhangi bir olay meydana gelse, buna karşı gelen bir başka
olayın meydana gelmesiyle denge yeniden sağlanır. Örneğin bir dağ zin
cirinin aşınma ile azalan yüksekliği buna karşılık meydana gelen bir
yükselme (uplift) ·ile dengelenir. Benzer şekilde, karasal bloklar
buzul kütlelerinin ağırlığı nedeniyle sıkışabilir, ancak.buzların
erimesiyle blok yeniden eski halini alır ve böylece kabuğun denge
durumu devam et miş olur. Kara ve denizlerde birbirine kıyasla meydana 3. MİNERALLER
gelen alçalma ve yükselmeler de bu yolla açıklanabilir.
3.1. Tanımlamalar
Kabuk malzemesinin daha akışkan bir katman üzerinde yüzdüğünü varsayan
izostazi teorileri şekil 2.l0'da şematik olarak gösterilmiştir. Bu teo
rilerden bir tanesi Airey, diğeri de Pratt teorisidir. Airey teorisine
göre yeryüzündeki yükseklik farkları çeşitli blokların derinlik farkla Mineral, doğal olarak oluşan,, belli bir kimyasal bileşimi ve formülü,
kendine özgü fiziksel özellikl.e.ri ve atomik yapısı olan madde veya
rından, Pratt'a göre ise yoğunluk farklarından ileri gelmektedir. cisme verilen addır.·MineraJ.lercya tek başlarına veya diğer mineraller
ile bir araya gelerek kay ları oluşturur veya belli yerlerde
(yatak larda) birikerek cevher (maden) şeklinde bulunurlar.

Bazı mineraller tek bir, hazılaı:ı ise birden fazla elementten oluşur.
Örneğin altın (An) ve bakır (Cu} bir, kuvars (SiO2), kalkoprit
(CuFeS2) ve kaya.tuzu {NaCl} da birden fazla elementli minerallerden
bazılarıdır.

Doğada görülen minerallerin çoğunun düzgün ve muntazam kristal şekille


ri vardır, bazılarının ise_belli bir kristal şekli yoktur. Kristaller
genellikle düzlemsel, si:metrik:'v'e parlak yüzlerle çevrilmiştir. Belli
bir kristal şekliolmayan·mineraller "amorf (şekilsiz)" olarak nitelen
(a)
dirilir; opal (SiO2) amorf özellikli bir mineraldir. Minerallerin kris
tal şekilli veya amorf oluşu esas itibariyle sıvı halden katı hale
ge çen bir cismin çabuk veya yavaş yavaş soğuması ile ilgilidir:
Eğer so ğuma yavaş olursa düzgfuı:::c:şek±lli··kristaller gelişir, hızlı
soğuma duru munda ise amorf minerallerin oluşması söz konusu olur.

Genelde aynı kimyasal bile.ş:ime::c-sahip mineı:'aller aynı nitelikteki ).<ris


tal şekli ile karakteristika:r; ancak bazan aynı ldnıyasal bileşimli ol
duğu halde farklı kristal şekilleri gösteren mineraller de vardır. Ör
neğin kimyasal bileşimi SiO2 olan kuvars ile, CaCO3 bileşimli kalsit
hem farklı kimyasal bileşimli ve hem de farklı kristal şekilleri
olan iki mineraldir; buna karşın aynı bileşimli kalsit (CaCO3) ve
aragonit (CaC ) ise kimyasal bileşimleri aynı ve fakat kristal
şekilleri fark lı olan minerallerdir.
Şekil 2.10. Yerkabuğundaki denge durumunun (izostazi)
Airey ve Pratt teorilerine göre açıklan Mineralleri tanıyabilmek için onların kristal şekillerini veya amorf
ması. a) Airey teorisi. b) Pratt teorisi olup olmadıklarını, fiziksel özelliklerini, kimyasal bileşimlerini ve
(Whitten ve Briıoks, 1976'dan alınmıştır.) mikroskobik karakteristiklerini bilmek gerekir. Bazı mineraller çok
(açıklama.· için metne bakınız.). tipik özellikleri sayesinde çıplak gözle kolayca tanınabilir, bazıları
ise çoğu kez mikroskobik incelemeler veya jeokimyasal analizlerle ayırt
ed:i.lebilir.'

12 13
3.2. Kristal Sistemleri
3.l. Minerallerin Fiziksel Özellikleri

Kristal yüzeyleri arasındaki açısal ilişkiler ve simetrik özellikler


dikkate alındığında minerallere ait kristal şekillerinin altı farklı Minerallerin kolayca tanınabilmeleri için üzerinde durulması gereken
grupta toplandığı görülür. Her birisi bir "kristal sistemi" olarak ad önemli fiziksel özellikler şunlardır:
landırılan bu gruplar şunlardır:
1) Sertlik
1) Kübik sistem (küp sistemi) 2) Yoğunluk
2) Tetragonal sistem 3) Dilinim
3) Hekzagonal sistem 4) Kırılma yüzeyi
4) Rombusal sistem 5) Renk
5) Monoklinal (monoklinik) sistem 6) Çizgi rengi
7) Parlaklık
6) Triklinal (triklinik) sistem
8) Manyetik özellik
Bu sistemlerin birer ilkel şekli ve bundan türeyen birçok 9) Dokunum
şekilleri vardır. Her sisteminkendine özgü simetri 10) Tad
eksenleri, simetri düz lemleri ve birer de simetri merkezi vardır. 11) Koku

"Simetri ekseni" kristalin içinden g'eçen ,hayali b'ir 'ekserıdlr ,ve 'Bunlar aşağıda ayrı ayrı ele alınacak ve kısaca açıklanacaktır.
krista lin bu eksen etrafında 360° döndürülmesi halinde, kı:istaleait
aynı de ğer veya özeHikteH,ap, ayrıt ve yüzler en az iki sefer
tekrarlanır. Kristali iki 'simetrik parçaya,ayıran hayali' bir düzleme 3. 3. 1. SERTLİK
de' "simetri düzlemi" adı verilir, Kristallerde birdE!n·fazla simetri
ek.seni ve si metri düzlemi bulunabilir. Simetri eksenlerinin kristal
içinde kesişti Bir mineralin çizilmeye karşı gösterdiği dirence "sertlik", darbelere
ği nokta "simetri merkez{" olarak bilinir ve her krisfal'de tek bil' karşı gösterdiği dirence de "sağlamlık" adı verilir. Mineraller içinde
si metri ırierkeZi' vardır (Şekil 3.1}; en sert olanı elmastır ve tüm diğer mineralleri çizer, ancak bu minera
lin sağlamlığı fazla değildir, zira çekiç darbesiyle kolayca kırılabi
lir. F.n yumuşak mineral talktır ve sertliği 1 olarak kabul edilir; en
sert mineral olan elmasın sertliği ise 101dur. Bu iki mineral
...ı:ı,··, arasına diğer bazı minerallerin de eklenmesiyle aşağıda verilen ve
"Mohs sert lik cetveli" diye adlandırılan liste elde edilmiştir:
,.-,.+.,.,-;,•,
1) Talk
2) Jips } Tırnakla çizilebilir.
3) Kalsit
4) Florit}
5) Apatit Toplu iğne ve çakı ile çizilir.
6) Feldspat
} Camı çizer, toplu iğne ve çakı ile çok zor çizilir.
7) Kuvç1,rs
8) Topaz } Toplu iğne ve çakı ile çizilmez.
9) Korund
10) Elmas } Her şeyi çizer.

Bazı minerallerin sertlik derecesi kendi tozlarına kıyasla daha azdır.


Örneğin elmas t_ozu kendine göre daha serttir ve kristal haldeki
elması aşındırıp şekillendirmede kullanılabilir.

Yukarıdaki listede adı bulunmayan veya tayin


ralin önce sertlik derecesine göre listenin neresinde
bakılır. Bunun için mineral, toplu iğne,·çakı ve camla
şılır ve bundan sonra aşağıda açıklanacak diğer fiziksel
ait simetri eksenleri
yardımıyla: da hangi mineral olabileceği araştırılır.

15
3.3.7. PARLAKLIK
3.3.2. YOĞUNLUK
Her mineralin renginden başka, ışığın yansımasından kaynaklanan bir
parlaklığı vardır. Minerallerde genelde iki tür parlaklık ayırt edilir:
Bir minerale ait kristalin, hacmine eşit damıtık sudan kaç defa daha
ağır olduğunu gösteren sayıya o mineralin yoğunluğu veya özgül ağırlığı 1) Madeni parlaklık
ad verilir. Yoğunluğu fazla olan mineraller yoğunluğu az olanlara 2) Madeni olmayan parlaklık
kı yasla daha ağırdır.
Madeni parlaklık çoğunlukla saydam olmayan ağır minerallerde (örneğin
galenit "PbS" ve çinkoblend "ZnS "), madeni olmayan parlaklık ise diğer
bazı minerallerde (örneğin talk ve jips) görülür.
3.3.3. DİLİNİM

Minerallerin levha levha veya yaprak yaprak ayrılabilme özelliğine 3.3.8. MANYETİK ÖZELLİK
"dilinim" adı verilir. Bazı mineraller bu özellikleri ile tipikken ba
zılarında dilinim görülmez. Örneğin mikalar dilinimleri ile belirgin
olan bir grup oluştururken, kuvarsta böyle bir yapının gelişme.si söz Bazı mineraller, örneğin manyetit, manyetik özelliğe sahiptir; yani bu
konusu değildir. mineral toplu iğne veya hafif metalleri çeker. Bu özelliğe sahip mine
raller kolayca tanınırlar.

3,3.ij. KIRILMA YUZEYİ


3. 3. 9. DOKUNUM

Dilinim özelliği olmayan minerallerin kırılmaları sonucu oluşan yüzey


lerdir. Minerallerde esas itibariyle. iki tür kırılma yüzeyi gelişir: . Minerallerin, parmakla dokunulduğu zaman verdikleri his "dokunum" ola
rak bilinir ve bu özellik bir mineralden diğerine değişir. Örneğin talk
1) Konkoidal kırılma yüzeyi: Kuvars ve çakmak taşı gibi sert mineralle-. ve grafit gibi minerallerde dokunum yağlıymış gibi, amyant ve.krizotil-
rin kırılması sonucu meydana gelen ve midye kabuğu şeklinde olan de ise pürüzsüzdür.
kı rılma yüzeyleridir.
2) Cilalı kırılma yüzeyi: Opalde olduğu gibi kırılma sonucu oluşan ci-
lalı görünümlü kırılma·yüzeyleridir. •
3. 3. 1 O. TAD

3.3.5. RENK Suda eriyebilen bazı minerallerin kendilerine özgü tadları vardır. Ör
neğin kayatuzu (halit)(NaCl) tipik tadıyla kolayca tanınır.

Minerallerin pek çoğu renklidir. Renkler ya minerallerin karakteristik


renkleri veya sonradan bir takım ayrışma veya bozuşmalar sonucu geliş 3. 3. 11 . KOKU
miş renkler olabilir. Minerallerin esas renkleri, tanınmalarında
kulla nılan önemli bir özelliktir. Örneğin kükürt tipik sarı rengi ile
diğer minerallerden kolayca: ayırt edilebilir. Bazı mineraller kokuları ile tipiktir. Örneğin kükürt tipik sarı rengi
nin· yanısıra kokusuyla da kolaylıkla tanınabilen bir mineraldir. Bazı
mineraller de su ile ıslatıldığı zaman özel kokular verebilir.
3.3.6. ÇİZGİ RENGİ Islatı lan bir serpanti mineralinin acı bir kil kokusu vermesi buna
tipik bir
örnek oluşturur.
Burada amaç mineralin tozunun rengının ne olduğunu belirlemektir. Bu
··•· işlem çoğunlukla, .mineralin bir. porsel'Ein levha üzerine sürtülmesiyle
veya.toz haline getirilmesiyle gerçekleştirilir. Her mineralin kendine
özgü bir çizgi .rengi vardır. Çizgi rengi mineralin doğal renginden
farklı -olabileceği gibi aynı da olabili.r. Çizgi rengi belirlenmesi ge
nellikle sertliği 6.veya dahaaz olan minerallerle uygulanabilir.

16
3._4. Minerallerin Sınıflandırılması
Metamorfik kayaçlarda görülen mineraller, metamorfizmaya özgü basınç,
ısı ve ortamın kimyasal koşullarına uygun olarak gelişir. Metamorfit
Bileşimleri göz önüne alınarak mineraller değişik gruplarda toplanır: lerde de magmatik kayaçlarda olduğu gibi kuvars ve feldspatlar yaygın
olan minerallerdir; ayrıca piroksen ve amfiboller de metamorfik kayaç
larda sık görülen minerallerdir. Yaprak veya levha levha ayrılan mine
1) Element mineraller : Grafit (C), bakır. (Cu) gibi element
rallerle (örneğin mika ve kloritler) serpantin, talk, olivin, granat
haldeki minerallerdir. lar, epidot, andaluzit, sillimanit ve karbonatlar da metamorfik kayaç
2) Oksitler: Pek çok mineral bu gruba girer. Hematit (Fe203), ilmenit ların olağan minerallerindendir.
(FeTiO ), rutil (TiO2), manyetit (FeaO4), kromit (Fe,Mg)(Cr,Al,Fe)20"
3
bunlardan bazılarıdır. Kayaç yapan mineraller aşağıda ele alınacak ve özellikleri kıBaca açık
3) Sülfürler: Sfalerit (Zn,Fe)S, pirit (FeS2) ve kalkopirit lanacaktır.
2
(CuFeS ) bunların tipik örnekleridir.
4) Sülfatlar: Barit (BaSO4), anhidrit (CaSO4), jips (CaS0,.2H20) bu 3.5.1. KUVARS (Si02)
grubun bazı örnekleridir.
5) Tuzlar (halitler): Tipik örnekleri kayatuzu (NaCl) ve florit (CaF2)'
tir. Her tür kayaçta ve mineral damarlarında bulunan yaygın bir mineraldir
ve hekzagonal sistemde kristallenir. Değişik renkli türleri değişik
6) Karbonatlar: "Kalsit grubu" ve aragonit grubu" olmak üzere 2 yan
adlarla anılır. Bu değişik türler ve renkler aşağıda verilmiştir:
grupta incelenir. Kalsit (CaCOa), dolomit Ca(MgFe)(C03)2, magnezit
(MgCOa) ve siderit (FeCO3) kalsit grubu, aragonit ise aragonit grubu Menekşe-mor Ametist
Kahverengi Dumanlı kuvars
içindeki karakteristik minerallerdir.
Sarı S'itrin
7) Fosfatlar: Apatit l3Ca3(PO,)z.CaF2I.ve monazit l(Ca,La,Nd,Pr)P04I Pembe Gül kuvars
bunlardan bazılarıdır. • Beyaz Süt kuvars
8) Silikatlar: Minerallerin pek çoğu bu·grup içinde toplanır. Örneğin Saydam Kayaç kristali
kuvars, feldspatlar, feldspatoidler, skapolit ve zeolit grubu,
piroksenler, amfiboller, epidot grubu, granat grubu, silliınanit aile Kuvarsın tipik özelliklerinden birisi dilinim yapısı göstermemesi ve
si, turmalin grubu, mikalar, kil mineralleri ve serpantin grubu konkoidal kırılma yüzeyi göstermesidir. Mohs sertlik cetvelinin stan
tüm mineraller silikat_ bileşimlidir. Taşlarda (kayaçlarda) bulunan dart minerallerinden birisi olup sertliği 7'dir.
mine
Yukarıda anlatılan özellikler kuvarsın " a kuvars" veya "düşük
rallerin çoğunluğu bu gruba aittir. kuvars" (low quartz) diye adlandırılan ve 573°C'nin altında
dengede (stable) olan türüdür. 573°C'de a-kuvars J3-kuvars veya
yüksek ku1ars (high quartz) türüne dönüşür. S-kuvars genelde asitlik
özellikfi volkanik ka- yaçlarda (riyolit, riy_odasit, dasit)
3.-5. Kayaç Yapan Mineraller bulunur. •

Kuvars cam sanayiinde ve renkli olanları da süstaşı olarak


Mineraller bir.araya gelerek kayaçları oluştururlar. Doğada sayıları
2000 dola-y nda_ cüan değişik mineraller bulunmakta, ancak bunlardan sa kullanılır.
dece 1O-15.tanesikayaçların bileşiminde yer almakta, 20-25 tanesi
ma den yatakları içinde cevher olarak bulunmakta, geriye kalanlar ise
yer 3.5.2. FELDSPATLAR
kürenin.bileşiminde görülmektedir.
Bileşiınle;irı:i:tolc değişik olmasına rağmen, magma kökenli taşların esas yapan silikat bileşimli minerallerin en önemli ve yaygın olan mi
itibariyl .}u mfüerar gruplarından oluştukları bilinmektedir: Kuvars, neralleridir. Feldspatlar ya monoklinal veya triklinal sistemde kris
feldspatiar; feİdspatoidler, mikalar, amfiboller, piroksenler ve olivin Feldspatlar esas itibariyle 2 ana gruba ayrılır:
grubu mineraÜer..
PLAJİYOKLAZ GRUBU: Sodyum ve kalsiyum içeren feldspatlardır.
Tortul k.ayaçlar:ı öluştu'.,,an mineraller genellikle iki kaynaktan gelmek sodyum içeren albitle, sadece kalsiyum içeren anortit arasında,
tedir. Bı,;ntardanblrinci f to tuların kaynaklandığı orijinal kayaçtaki sodyum ve hem de kalsiyum içeren plajiyo laz mineralleri vardır.
mineraller,• diğeri\de..bıı.; r;,inera).lerin k;Lmyasal reaksiyonları sonucu mey iyoklaz grubuna dahil mineraller ve bunların yaklaşık albit ve,
dana gelen yeni. 0mırıefaJ.lel'.'dir. Tor'tal ,kayaçlar içinde yaygın olarak içerikleri. aşağıda _gösterilmiş tir: •
ku vars ve feldspatla;ra rastlanır'. Buhlardai.'l.:başka kil mineralleri ve
kar-•• bonatlar (özellikle kaisüOve dolomit) da tÔ'r'tul. kayaçlarda.
yaygın olan
minerallerdir. 19
2) Biyotit (siyah mika) grubu: Siyah mikalar da yaygın mineraller
olup her tür kayaç içinde hulunabilir, ancak tortul kayaçlar içinde
% Albit % diğer kayaçlara kıyasla daha az görülür. Siyah mika grubuna giren mi
Anortit
100 o nerallerin en önemlileri filogopit, zinvaldit ve margarittir.
Albit Oligoklaz Andezin 90 10
Labradorit Bitovnit 70 30
50 50 3,5 .5, AMFİBOLLER
Anortit %30O Albit 70 Anortit
% 'ıOO Kristal sistemleri itibariyle iki ana grupta toplanırlar:
10 90
Plajiyoklazlar triklinal sistemde kristallenir ve magmatik kayaçların 1) Rombusal amfiboller: Bunların en çok bilinenleri antofillit ve
çoğunluğunda bulunur. gedrittir.
2) ALKALİ FELDSPAT GRUBU (Potasyumlu Feldspatlar): Bu grup içinde 2) Monoklinal amfiboller: Amfibollerin kayaçlar içinde yaygın ola
bulunan en önemli mineraller şunlardır: rak bulunan mineralleri bu grup içinde yer alır. Bu minerallerin
baş lıcaları hornblend, tremolit, aktinolit, glokofan, riebekit,
a) Ortoklaz kamingto nit ve grunerittir.
b) Sanidin
c) Mikroklin Hornblend, tremolit ve aktinolit çok sık rastlanan amfiboller olup,
d) Adularya bunlar özellikle bazik magmatik kayaçlarla ultrabazik ve metamorfik
Alkali feldspatlar tipik pembe renkleri ile karakteristiktir ve özel kayaçlarda çok bulunur.
likle granitik nitelikli magmatik kayaçlarda ve gnays gibi metamorfit
lerle, arkoz gibi tortul kayaçlarda yaygın olarak bulunur. Amfiboller tipik dilinim şekilleriyle karakteristiktir ve dilinimleri
arasındaki dar ve geniş açılar, sırasıyla 56° ve 124° (Şekil 3.2) do
layındadır.

3. 5. 3, FELDSPATOİDLER

Kimyasal olarak sodyum ve/veya potasyum içeren minerallerdir ve


hiçbir zaman doğrudan kuvarsla birlikte bulunmazlar. Çoğunluğu kübik,
bir bö lümü ise hekzagonal sistemde kristallenirler. Feldspatoidleri
iki grup-
ta toplıimak mümkündür:
1) Basit feldspatoidler: Bu grubun en çok bilinen üyeleri nefelin
(NaA1Si0 kalsilit (KA1Si0
),

4
), lösit (KA1Si 0
4
2 ve analsit (NaA1Si 0
6)
2 6

HiO)'tir.
Şekil 3.2. Bir amfibol mineralinin dilinim yönleri arasındaki
2) Karmaşık feldspatoidler: Bunlar içinde en çok b.ilinenler açılar,
sodalit, nosean, haüynve konkrinittir.
Dilinimlerinin yanısıra koyu (genellikle koyu yeşil) renkleri de amfi
Feldspatoidler magmatik kayaçlarda sık görülen minerallerdir. Bazan
feldspatlarla birlikte bulunur, bazan da onların yerini alırlar. bollerin kolayca tanınmasını sağlar.

3. 5. 6. PİROKSENLER
3.5.4. MİKALAR

Diliniıiıleri ve yaprak yaprak ayrılabilme özellikleri ile tipik olan Özellikleri itibariyle amfibollere benzerler, ancak 87°'lik dilinimleri
ile amfibol'lerden ayrılırlar. Piroksenler de amfiboller gibi kristal
mikalar genelde iki gruba ayrılır: sistemlerine göre iki ana grupta incelenirler:
1) Muskovit (beyaz mika) grubu: Pek çok kayaç türünde
bulunurlar. Krom içeren muskovit "ftizit'' (fuchsite)(Whitten ve
Brooks, 1976); sod yum içeren muskovit ise parag6nit diye
adlandırılır. 21

20
1) Monoklinal piroksenler: Diyopsit, diyallaj, ojit ve ejirin bun
ların en çok rastlananlarıdır.
3. 5. 9, KARBONAT GRUBU MİNERALLER
2) Rombusal piroksenler: Enstatit, hipersten ve bronzit en çok bi
linenleridir.
Daha önce de değinildiği gibi (bakınız; bölüm 3.3) kalsit ve aragonit
Piroksenler de koyu renkli olup bazik magmatik, ultrabazik kayaçlarla grı.:bu olmak üzere iki kısma ayrılırlar. Karbonat mineralleri özellikle
ileri derecede metamorfizma geçiren metamorfitlerde yaygın olarak göz torrnl kayaçlarda yaygın olup, çatlakları dolduran dolgu maddesi şek
linde de sık sık görülürler,
lenirler.

3. 5. 1O. KİL MİNERALLERİ


3. . 7. OLİVİN GRUBU MİNERALLER

Olivin grubu mineraller rombusal sistemde kristallenir, ancak genelde İnce taneli olmalarının yanısıra suyu çeker ve kuruyunca bu suyun uç
iyi gelişmiş kristallerine seyrek olarak rastlanır. Klivaj yapısı gös masıyla çatlaklı bir yapı kazanırlar, Kil mineralleri genelde beş
termezler, ancak konkoidal kırılma yüzeyleri ile tipiktirler. Genelde grupta incelenir:
olivin yeşil veya kahverengi.yeşil renklidir ve bileşimi forsterit 1) Kaolinit grubu
(Mg2Si04) ve fayalit (Fe2 Si05) arasında değişen mineraller, aşağıda 2) Montmorillonit grubu
gösterildiği gibi bu grubu oluşturur: 3) Vermikülit grubu
4) Paligorskit grubu
Forsterit % o- 10 fayalit 5) İllit grubu
içerir. Krizolit %10- 30 fayalit
içerir. Kil mineralleri tortul kayaçlarda çok yaygın olup, ayrıca damarlarda,
Hyalosiderit %30- 50 fayalit içerir. çatlaklarda dolgu maddesi, magmatik ve metamorfik kayaçlarda da ayrış
Hortonolit %50- 70 fayalit içerir. ma ürünü olarak görülürler.
Ferrohortonolit %70- 90 fayalit içerir.
Fayalit %90-100 fayalit içerir.
3.5.11. GRANATLAR
Sadece "olivin" diye adlandırılan mineralde genellikle krizolit kaste
dilir. Olivin grubu minerallerin su alarak ayrışmaları sonucu serpan
tin mineralleri oluşur. Bu gruptaki minerallerin en önemlileri pirop, almandin, spesartit,
grossularit ve andradit olup hepsi kübik sistemde kristallenirler.
Olivin minerallerinin çoğunluğu ultrabazik ve bazik kayaçlarda bulunur, Granatların bulunabileceği kayaçlar çoğunlukla metamorfitlerdir. Ayrı
bunun yanısıra demir bakımından zengin olivin mineralleri asitik magma ca bazı magmatik kayaçlarda ve kırıntı şeklinde, tortul birimler içinde
tik kayaçlarda: da görülebilir. görülmeleri de olağandır.,

3. 5. 8 .• SERPAN'l.'İN MİNERALLERİ 3.5.12. KAYAÇ YAPAN DİĞER MİNERALLER

Olivin gı-,:;b ,;inerallerle rombusal piroksenlerin ayrışma ürünü olarak Yukarıda verilen minerallerden başka değişik kayaç türleri içinde bir
meydana geiıirt minerallerdir. Bu işlem aşağıdaki formülde gösterildiği takım başka minerallere de rastlamak mümkündür. Sfen, zirkon, andalu
gibi'si:ı\veikarbondioksitin etkisiyle olur: zit, sillimanit, kyanit, topaz ve turmalin bunlardan bazılarıdır.

4Mg2Si04 + 1>H20+ 2C02 -> Mg6Si4010(OH)8 + 2MgC03


,olivin;' < serpantin magnezit

Serpantin grubu ,mirıeraiıerden oluşan kayaca "serpantinit" adı verilir.


Serpantin grubtı,nıiner8:ller ayrıca bazik ve ultrabazik kayaçlarda da
ayrışma ürünü olarak bulunurlar:, Serpantin grubu minerallerin en çok
bilinenleri· ıızard±t/ kriı::ot:g Ve·antigorittir.

23
orijinal magmanın bileşimini yansıtmaz, çünkü bir magma ilk oluşumun
dan sonra "magmatik farklılaşma" (magmatic differentiation) diye ad
landırılan bir olay nedeniyle bileşimi birbirinden farklı kısımlara
ayrılabilmektedir.

Magmanın yerkabuğunda soğuduğu derinliklere göre yapı bakımından üç


tür kayacın oluşumu söz konusudur:

1) Derinlik kayaçları (plütonik kayaçlar): Magmanın yerkabuğu·içe


risinde yani yüzeyden derinlerde yavaş, yavaş soğuyup katılaşması so
nucu oluşan kayaçlardır. Bunlar genelde, iri taneli ve kristalli olup,
kristaller arasında bir aralık yoktur.

2) Yüzey kayaçları (volkanik kayaçlar): Magmanın yeryüzüne çıktık


tan sonra veya yeryüzüne çok yakın derinliklerde, hızlı bir
şekilde soğuması neticesinde meydana gelen kayaçlardır. Bu
kayaçlarda çoğun lukla gözle görülebilen kristaller, kristalli
!J. KAYAÇLAR olmayan camsı bir hamur içinde serpilmiş olarak bulunur.

3) Yarı derinlik kayaçları (porfirik kayaçlar veya damar kayaçları):


4.1. Tanımlamalar Magmanın yerkabuğu içerisinde, yüzeye yakın derinliklerde soğuması ile
oluşan kayaçlardır, Porfirik kayaçların esas yapısal özellikleri iri
kristallerinin daha ince taneli bir fon içinde öteyi beriye dağılmış
Tek bir veya birden fazla minerale ait kristal ve/veya tanelerin olmasıdır.
bir araya gelerek oluşturdukları katı kütlelere "kayaç" veya "taş" adı
ve rilir.
!J.2.2. MAGMATİK KAYAÇLARIN SINIFLANDIRILMASI
Kayaçların herhangi bir sahada gözlenebilen ve yerli olan kısımlarına
"yüzeylenme", "mostra" veya "aflörman" denir. Bu tanımlamadan anlaşıla
cağı gibi bir kayaç kütlesinin yeryüzünde görülen her parçası yüzeylen Pek çok türü olan magmatik kayaçların adlandırılıp sınıflandırılması
me değildir, yüzeylenme olabilmesi için görülen kısmın yerinden oynama esas itibariyle mineral bileşenlerine göre yapılır. Kuvars ve feldspat
mış veya. kırılıp bloklar (parçalar) halinde başka bir yere taşınmamış lor bu minerallerin başında gelir. Kuvarsın bulunup bulunmayışına veya
olması gerekir. yüzde oranına; feldspatların türüne ve özellikle plajiyoklazların anor
tit içeriğine göre magmatik kayaçlar aşağıda çiz0lge 4.l'de verildiği
Kayaçlar kökenleri ve oluşum koşullarına göre üç ana grupta toplanırlar: .gibi sınıflandırılabilir.
1) Magmatik kayaçlar (kor kayaçlar, magmatitler)
2) Tortul (sedimanter) kayaçlar Buradaki çizelgede ve.rilen yüzey kayaçlarının dışında bir de
3) Metamorfik kayaçlar (başkalaşım kayaçları, metamorfitler)
"piroklas tik kayaçlar" diye adlandırılan ve volkanlardan çıkan katı
malzemeler ile sonradan katılaşan "lav" kırıntılarının çökelmesiyle
oluşan kayaç
Bu kayaç grupları aşağıda ayrı ayrı ele alınacaktır.
·1ar da vardır, Bunlar arasında en önemlileri tüf, aglomera ve ignimbi
Tüfler volkanlardan çıkan küllerin sertleşerek taşlaşması sonucu oluşan
ıı. 2; Magmatik Kayaçlar kayaçlardır. Eğer küller, bir su ortamında toplanıp orada diğer tortu
larla birlikte çökelirse meydana gelen kayaç "tüfit" diye bilinir. Tüf
lerde tane boyu genellikle 2 cm'den daha küçüktür.
4. 2. 1. GENEL AÇIKLAMA
'Aglomeralar genelde tane boyları 2 cm'den daha büyük olan parçacıkların
oluşturduğu kayaçlardır. Bunlarda çoğu kez volkanik çakıl, lapilli,
Yerin kabuğu veya üst ıiıarit3 içinde oluşan ve bileşim itibariyle bomba ve blokların bir ara maddesi ile çimentolanması ve böylece bir
erımış silikatları içeren sıv'ı:ya 11magma" adı verilir, Magmanın oluşumu söz konusudur. Aglomeralardaki çakıl ve parçaların kö
soğuması ile meydana gelen kaya lara"magmatik kayaçlar", "kor kayaçlar" olması durumunda kayaç "volkanik breş" olarak adlandırılır.
veya sadece ".magmatitler" deni.r. Magmatik bir kayacın bileşimi bunun
kaynaklandığı

., ;.'-

24 25
4.2.3. MAGMATİK KAYAÇLARA ÖZGÜ KÜTLE ŞEKİLLERİ
İgnimbiritler, kalın dayanıklı olan ve geniş sahalar kaplayan lav ör
tüleridir. Bunlar yarı eriyik veya yapışkan, akkor haldeki volkanik
cam bulutlarının çatlaklar boyunca yüzeye çıkması ve soğuması sonucu Genel anlamıyla, yeryüzeyinden derinlerde magmanın soğuyup katılasmas.
oluşan kayaçlardır. ile oluşan bir derinlik kayacı kütlesine "plüton" adı verilir.
Plüton·· lar değişik şekil ve büyüklükte olurlar ve şekillerine
Bu kayaçların yanısıra bazı yörelerde volkandan çıkan küller etrafa göre de çeşitL adlarla anılırlar. Doğada yaygın olarak rastlanan
yayılır ve "kül platosu" denilen alanları oluştururlar. magmatik kayaç kütL şekilleri şunlardır:

1) Lopolit: Genellikle kıvrımlı katmanlar arasına giren, şekil iti~·


bariyle çukur tarafı yukarıya doğru olan bir ince kenarlı merceğe
beı,--
ıçıne girdiği kayaçlarla uyumlu olan kayaç kütlelerine "lopa--·
verilir (Şek l 4.1).

Mineral DERİNLİK YA
D ERİNLİK y
o· I
ZEY 1 '\. / /

-
bileşimleri KAYACLARI KAYACLARI KAYACLARI

.,
L

t:J::::
Daha çok
orfoxlaslı
Gran"ıt Granit
porfir
1 Riyolit
o.. t:J
<il L
"'O.,
a:; ,:: Ortoklaslı ve daha Granodiyorit . ..
- E çok albitce zengin G ranodiyorlt. porfir I Rıyodasıt
plajıokla,;lı
;....><o :'.'.: -------:+------:-----'-iı: :;;:;; ;--t-- - -7
En çok albitce zengini.Kuvarslı Kuvarslı
1 Dasit
:,
:,,: + plajioklcısh diyorit diyorit Sekil 4.1. Lopolit şekilli bir magmatik kayaç kütlesinin
.C
En çok ortoklas.lı Siyenit
porfir
Siyenit
porfir 1 Trakit
şematik gösterilişi.

,
"f
:, . ,,, 0r1ok !aslı ve
-
albilce zengin plajioklaslı Monzonil
Monzonit
porfirit
1 Trakiandezit
2) Batolit: Genelde granit ve granodiyorit türünden kayaçların,
derinlere doğru genişleyen ve üst kısımları az çok kubbe şekilli olan
-"';---------,-------+ hacimli kütlelerine "batolit" adı verilir ·(şekil 4.2). Batolit
I
+-"'
Eri. ok albitce zengin Diyorit Diyorit çoğunlukla sıradağların eksenlerine paralel olarak uzanırlar ve
1 Andez·,ı
0 +ı plaııoklaslı Porfirit onların kök ve çekirdeklerini oluştururlar. Çevredeki kayaçlarla uyum
i
o.:.•. 'h----------+--------------------t--
Eilçok anortitce
-
Gabro
lu veya uyumsuz olabilirler.
.·.::_•'E zengin plajioklaslı Gabro porfirit 8 azalt
Batolitleri oluşturan magma yavaş yavaş yukarıya doğru yükselirken
I t ğ- , Daha c;ok olivinli Peridotit - - üzerindeki kayaçları da yükseltir, kubbeleştirir ve yer yer içine
- ·aı_ır. Magmanın yükselmesi sırasında içine aldığı yabancı kayaç
ı:
!'!
·• ..·. ·.
Dahcı· c;ok piroksenli

Proksenil - - parçalarına "anklav" adı verilir (bakınız;- Sekil 4.2).
·r--
,:.::,···>
+ı ,-.,...-'c-c-c-
D<ıhci çok homblendli

t--"---'- --
Hornblendi!
-
-
----+------
- 3) Stok: Şekli genellikle daire ve elipsi andırır. Yan
-
>, :,

t •·-:;; Olivinden ibaret Dünit - kayaçlarla olan dokanakları sarp veya hafif engebeli bir rölyef
oluşturur. Stok lar küçük ölçekil batolitler olarak bilinir
(bakınız; Şekil 4.2).

!\:·,:::. 4) Diyapir: Çevresindeki kayaçların katmanlarını delip geçtikten


•-:,._.._:'::><?.:··_-;>-·:· sonra onlar üzerine kubbe gibi oturan kayaç kütleleri "diyapir" olarak
adlandırılır (Şekil 4.3).
Çizelge 4 . Min ı:iı_ hiieşiınlerı dikkate alınarak magmatik
• •.kayaçl_arın sınıflandırılması.

27
, ,..

Anklavlar
Lakolil
/ / /
/ / /
/. /
)(
/

"
/

Şekil 4.5. Lakolit.

7) Fakolit: Çukur tarafı aşağı doğru gelen bir merceği andıran


ka yaç kütleleridir (Şekil 4.6). Fakolitlerin, magmanın daha önce
kıvrıl mış olan kayaçlar içine sokulması sonucu oluştuğu kabul edilir.
Kalın lıkları birkaç metreden birkaç kilometreye kadar değişir.
X
X
X Balolit
X
)( X X X. X
X X X
X X
Xx

Şekil 4.2. Batolit ve stok şekilli derinlik kayacı kütleleri.

Şekil 4.6. Fakolit.

• . - . X _._._.•_•_._ 8) Dayk: İçine girdiği kayaçları bir duvar gibi kesen ve


onlarla uyumsuz olan.kayaç kütleleridir. Yan kayaçları kesmesi ve iki
Diyap·ır kenarı nın aşağı yukarı paralel olması ile karakteristiktir (Şekil
4.7).
Şekil 4.3. Diyapir.
Dayklar bazan kümeler halinde bulunurlar ve genelde iki tip dayk küme
si ayırt edilir.
5) Sil: Tortul kayaçlardaki tabakalanma veya metamorfitlerdeki kli
vaj düzlemleri arasına giren, iki kenarı az çok birbirine paralel mag
matik kayaç kütlelerine "sil" denir (Şekil 4.4).
.,_.,_ _-_-_::-
Sil, içine girdiği kayacın konumuna uygun olarak yatay veya dikey ola '/.
..,_
- -
........
-
bilir.
/!- •. ·.·: •. •.•
Oayk

)( )( X X )( X X ı<_..,;,r'SİI Şekil 4.7. Dayk.

a) Işınsal dizilişli kümeler: Daykların bir merkezden çevreye


doğru dizilmesiyle oluşan kümelerdir (Şekil 4.8-a).
Şekil 4.4. Sil.
b) Paralel dizilişli dayk kümeleri: Birbirine paralel konumlu
daykların oluşturduğu kümelerdir (Şekil 4.8-b).
1
6) Lakolit: Şekil 4.5 1:e görüldüğü gibi içine girdiği kayaçları
yu karıya doğru iterek kavisli hale getiren magmatik kayaç kütleleri Daykların büyüklükleri yöresel olarak değişiri 400 km uzunluğunda dayk
".Lakolit" olarak nitelendirilir. ların v:arlıği bile bilinmektedir (Whitten ve Brooks., 1976).

28
29
,.,,,--;,·,-n ,, '' ,,..'T": ..,--,· , ,·,,..:· ;--,,~•,-, . ,: :"C"S '"'7'7'<' ',;f;l,'T7r;w:•; T 0;;1 °'.< ;7:Tr,: T' 'T'• ; ~•ı;,; :1;,""7'ı·; 'T'.7 fi". T;i • v,•:;ıı,G
su altındaki volkanlardan çıkan lavlar genellikle basık küre veya elip-
, \ ) soid şeklinde kütleler meydana getirirler. Bu tür denizaltı lavları
"yastık lav" (pillo1:-1 lava) diye adlandırılır (Şekil 4.10),

--::---/ /
1 (b)
l!,3. Magmanın Kökeni ve Oluşumu
(a)

Şekil 4.8, Işınsal ve paralel dizilişli dayk kümeleri.


a) Işınsal dayk kümesi. önce açıklandığı gibi (bakınız; bölüm 2.2 ve 2,3), sismik
dalga lardan yararlanılarak yerkürenin çekirdeğini çevreleyen manto
b) Paralel dayk kümesi.
ve kabu ğunun katı özellikli olduğu bilinmektedir. Bu yüzden
yeryüzüne çıkarak volkanik kayaçlar veya plütonik kütleleri oluşturan
magmaların yerkü renin çekirdeğinden kaynaklanamayacağı düşünülmektedir
9) Damar: Çevre kayaçlar içinde bulunan çatlakların magma ile dol (Wyllie, 197J.; Read ve Watson, 1974; Gorshkov ve Yakushova, 1977;
ması sonucu meydana gelen düz nsiz oluşuklardır (Şekil 4.•9).
Gedik, 1985). Diğer taraftan magmatik faaliyetin yeryüzünün değişik
kesimlerinde ve deği şik zamanlarda meydana geldiği dikkate alınırsa,
manto veya kabuk için de bu magmatik faaliyetleri besleyen büyük ve tek
bir hazinenin söz ko nusu olamayacağı anlaşılır,

Magmanın, mantonun üst ve kabuğun alt kesimlerinde bulunan katı,


sili kat bileşimli malzemenin yer yer veya kısmen ergimesi sonucu
oluştuğu na inanılmaktadır. Böylece, primer bir magma yukarıya doğru
yükselirken birçok değişikliğe uğrar ve bu değişikliklere uygun
olarak, farklı bi leşimli magmatik kayaçların meydana gelmesinde
Şekil 4.9. Kayaçlar içindeki çatlakların magma tarafından kaynak oluşturur.
doldurulması sonucu oluşan damarlar.
Gerek kabuk ve gerekse üst manto içinde magmaya hazinelik yapan
ceple rin (alanların) nasıl bir mekanizmaya göre oluştuğu henüz
10) Lavlar: Volkanlardan yeryüzüne çıkan sıvı ve akışkan magmaya anlaşılama mıştır, Kabuğun tabanına yakın kısımlarda ısının S00°-600°C
"lav" adı verilir. Lavlar yeryüzünde bir müddet aktıktan sonra soğuya dolayında olduğu bilinmektedir. Bilindiği gibi kabuğun bu bölgesi
rak katılaşır. Bileşim itibariyle lavların %90'ı bazaltik, %10'u bazalt bileşim lidir (bakınız; bölüm 2,3) ve bazaltın ergime ısısı
ise diğer yüzey kayaçlarını oluşturan türdendir. yaklaşık l000°c' dir. Volkanlardan yeryüzüne akan b.azaltik lavların
sıcaklığı ise l000° ll00°C kadardır. Bu nedenle kabuk tabanındaki
bazaltların ergime dere cesine ulaşabilmesi için buradaki ısı değerinin
artması gerekmektedir. Yerbilimleriyle uğraşanlar tarafından bu ısı
artışını sağlayabilecek değişik kaynaklar önerilmiştir. Bunlardan
birine göre yerkabuğunun gra nit içeren bölgelerinde radyoaktif
maddelerin oldukça bol olduğu ve bunların ayrışması ile meydana
gelecek ısının daha derinlerde sıcaklık artışına neden olabileceği
vurgulanmaktadır. Bir diğer düşünceye·göre, yerkürenin iç kesiminden
gelen ve mantonun alt kısmındaki konveksiyon akıntıları nedeniyle
oluşan ısı akması manto ve kabukta ısının yüksel mesini
sağlamaktadır. Başka. bir görüş ise kabuktaki jeolojik değişik likler
ve yerkürenin hareketinin ısının yersel olarak artmasına sebep
olacağı ve kalın tortul depolanmaların da içteki ısı kaybını
önleyerek sıcaklığın daha da yükselmesine yardımcı olacağı
şeklindedir (Read ve Watson, 1974).

Hangi nedenle olursa olsun kabuğun alt kesiminde magmanın oluşumu için
gerekli koşullara ulaşıldığında kabuğun üstte bulunan kesiminin magma
(pillow lavas). oluşumunda etkili rolü olur. Gerilmeler nedeniyle kabukta çatlaklar
oluşabilir. Bu çatlaklar sadece magmanın yükselmesini (göçünü) değil,
aynı zamanda daha derin kısımlar üzerindeki basıncın azalması nedeniyle
sıvı bir ortamın (ergimenin) meydana gelmesini kolaylaştırır.

31
;:.;&L2§@¼tKWZJt

oluşları itibariyle iki ana türe ayn.lırlar:


kuşakları karakterize eden kompresif nitelikli yer hareketleri
kabu ğun yapısını tümüyle etkiler ve genelde bölgesel olarak ısı kraterleri: Meteoritlerin çarpması sonucu oluşan krater-
artışları na neden olur. Bu ise sial kayaçlarından magma oluşumunu
mümkün kılar.
2) Patlama kraterleri: Magmanın,patlamalar sonucu volkanlardan yer
yüzüne çıkması ile oluşan kraterlerdir.

ıı.ıı. Volkanlar geniş olanları "kaldera" diye bilinir. Kalderalar aşa


oluşabilirler:

Yerkabuğunda bulunan,eriyik haldeki magma, sıcak gazlar ve diğer sıvı a) Birkaç kraterin birleşmesi sonucu.
ların yeryüzüne çıkmasını sağlayan ağız veya çatlaklara "volkan", bu
olaya da "volkanizma" adı verilir. Volkanların üst kısımlarında, lavın b) Tekrarlanan volkan patlamaları sonucu.
yeryüzüne çıktığı, az çok daire şekilli çöküntüler de "krater" c) Çökmeler nedeniyle.
olarak adlandırılır (Şekil 4.11). Şekilden görüldüğü gibi volkanların
ağız kısımları genellikle koni şekilli olmakta ve bunlar "volkan d) Yükselmekte olan magmanın yeryüzüne çıkmak için kolay bir
konisi" diye adlandırılmaktadır. Bir volkanda "ana koni" ve yol bulamadığı durumlarda çevresindeki kayaçları uzun süre
"parazitik koni" olmak üzere iki tür volkan konisi ayırt edilir. ve fa kat yavaş yavaş aşındırarak içine alması ve bunun sonucu
Bunlardan başka, bir volkanda lavı yeryüzüne ulaştıran yolun geniş çukurların oluşması ile.
büyüklüğü göz önüne alınarak "merkezi ağız" ve "tali ağız" olmak
üzere iki yoldan söz edilir (bakı nız; Şekil 4.11). volkandan yeryüzüne çıkma durumuna göre iki tip volkan ayırt

Merkezi tipli volkanlar: Bunlarda magma sadece tek ve geniş bir


yeryüzüne çıkar.

2) Çatlak tipi volkanlar: Bunlar magmanın çizgisel bir yarık boyunca


yeryüzüne sızmasını sağlayan yarıklardır.
'X
y X ı ,,.·, E sos \ıoni
X :/.· ı
ıı.s. Tortul Kayaçlar

-
,,.
\ X X X Paraziti\<
. \' '/. . 4.5.1. GİRİŞ
, "'
X
• •• //1·./·• ·ı'/ .._-X /1 X
/·_ /. /',/--..

\_' . . / ' / / /
Hava ve suyun mekanik ve kimyasal etkisiyle oluşan parçacıkların (tor
'\. J ...,. ' X X X /:/·\

ı,
' / ' f
....
' / ' '/ '- ', ' ..I 'I X
,,. . 'ı ''
:/
tuların) su, rüzgar, dalga ve buzullarla taşınıp deniz, göl, akarsu
·veya karalarda üst-üste birikmes·i olayına "tortulaşma", "çökelme" veya
,,ı,,.// X "sedimantasyon"; bu'yolla oluşan kayaçlara da "tortul" veya "sediman
'----... I 17··.
• I.
X
1 ..... ter" kayaç:,18ır adı verilir. Tortul kayaçlar magmatitlerin aksine genelde
'' . X I" ..._/ ' 1 - .• --:, katmanlı olup, her katman "tabaka" diye adlandırılır (Şekil 4.12). Tor
'ı--... '- I \ tul kayaçların pek·çoğu eski devirlerde yaşamış canlıların kalıntıları
kezi . '/, , \Yan
iZ
1 olan fosilleri içerirler. Fo·sillerin daha çok sularda yaşayan canlıla
fol! oğıı -- kayaçlar rın artıkları olduğu düşünülürse, tortul kayaçların çoğunlukla su orta
mında depolanacağı kendiliğinden ortaya çıkacaktır.

Tortul kayaçları oluşturan tanelerin şekilleri kayaç türlerine göre de


ğişir. Taneler çoğu kez Şekil 4.l31te gösterildiği gibi sınıfla dırılır
ve bu sınıflandırma "tanelerin yuvarlaklığ{" olarak bilinir.
Şekil 4.11. Bir volkanın değişik kısımları.

33
32
4.5.2.1. Kırıntılı (Klastik, Detritik) Tortul Kayaçlar

Ayrışma ve aşınma ile, daha önceden var olan kayaçlardan kopan parça ların taşınarak
belli bir yerde depolanması sonucu meydana gelen kayaç lardır. KJ.rıntılı kayaçlar
kırıntıların (tanelerin) büyüklüklerine göre sınıflandırılır (Çizelge 4.2).

Tane çapı Tanelerin çimentolanması Kayaç


(ınm) Tane adı sonucu oluşan kayaçlar grubu adı

...... Kaba
-s0 :f!;}f;)2]3 f/J?J;i/#J};i 200<._
200 -20
Blok
İri
Konglomera ,.,,··
taneli
çakıl
Şekil 4.12. İngiltere'de Aberystwyth yöresinde gözlenen 20 - 2 Çakıl ve/veya breş
tortul kayaçlarda tabakalı yapı. (psefitler)
Kumtaşı Ince
taneli
2 - 0.2 Kaba kunı \./
İnce kum V 1/
0.2 - 0.02 (psammitle\:-)
taneli
0.002> Kil Kiltaşı (pelitler)
0.02 - 0.002 Silt Silttaşı Çok ince

OOOOD
Çizelge 4.2. Kırıntılı (klastik, detritik) kayaçların sınıf
landırılması.

4.5.2,1.1. KABA TANELİ KIRINTILI KAYAÇLAR (PSEFİTLER)

Cok köııeli Köşeli Kısmen Kısmen Yuvarlak İyice Tane boyları 2 ınm'den daha büyük olan kırıntılı kayaçlar olup çizelge
' k-Öşeli yuvarlak yuvarlak 4.2'de görülebileceği gibi iki ana grupta incelenirler:

O
A) Konglomeralar
Şekil 4.13. Tortul kayaçları oluşturan tanelerin şekillerine B) Breşler
göre sınıflandırılması.
A) Konglomeralar:
Çok yuvarlak, yuvarlak veya yarı yuvarlak çakıl ve blokların doğal
4. 5. 2 .. TORTUL KAYAÇLARIN SINIFLANDIRILMASI bir çimento ile birleştirilmesi sonucu oluşan kırıntılı kayaçlardır.
Burada çakıl ve blokların yuvarlak olması söz konusu olduğundan bunların
belli bir mesafe boyunca taşındıktan sonra çimentolanmış olmaları
Tortııikayaçla:rinmineral bileşimi nıagmatitlerinkine kıyasla çok gerekir.
karı şıktıri Öyle ki.1:,ir tortul kayaç içinde değişik minerallerin Çakılların bileşimi dikkate alındığında konglomeraların iki türü ayırt
yanısıra çeşitli kayaç parçaları bulunabilir. Oluşum ortamları ve edilir:
kökenleri göz önüne a1ııiarak:,tottulkayaçlar üç ana grupta
a) Oligomiktik konglomeralar: Tek bir türden (bileşimden)
toplanabilir: olan tanelerin (örneğin kuvars veya kireçtaşı çakilları) oluşturduğu
konglo meralardır.
1) Kırint:ilı (klastik, detritik) tortul kayaçlar.
b) Polimiktik konglomeralar: Bileşim itibariyle, birden fazla ça-
2) " Kimyasal t:orl.:ul kayaçlar. kılın bulunduğu konglomeralardır. •
3) Orğaniktfrtul k?açl r·
Konglomeralara değişik yörelerde rastlanır ve
Bu kayaç grupları.: aşağıda.ayrı.ayrı ve kısaca gözden geçirilecektir. yerden diğerine değişebilir.

35
l&iiiJi,Z:.@L. \ .& ""''"'- · ..,.•., "------ ---

B) Breş_ler: 4.5.2,1.3. ÇOK İNCE TANELİ KIRINTILI KAYAÇLAR (PELİTLER)


Köşeli çakıl ve blokların, taşınmadan veya çok küçük bir mesafe boyun
ca taşınarak doğal bir çimento ile çimentolanması sonucu oluşan kayaç Bu grup içindeki kayaçların bir kısmının tane boyu 0.02-0.002 mm ara
lardır. Genellikle ,çakıl ve blok boyutları çok çeşitli olur. sındadır (bakınız; Çizelge 4.2) ve bunlar 11silt taşı" diye adlandırı
Breşlerin lır; bir bölümü ise tane boyu·o.002 mııı'den daha küçük olanlardır ve
değişik türleri ayırt edilir: "kiltaşı" olarak bilinirler.
a) Çimentolanmış yamaç molozları
b) Fay breşleri Çok ince taneli kayaçlarda en fazla kil mineralleri bulunur,
c) Volkanik breşler (aglomeralar) bunların yanısıra ince kuvars taneleri, karbonatlar ve pirit de
d) Formasyonlar arası breşler içerebilirler. Bu kayaçlar daima bir su ortamında depolanır. En
tipik örnekleri kil boyutundaki malzemenin oluşturduğu kiltaşı,
e) Çökme breşleri şeyl, çamurtaşı, marn ve silt boyutundaki tanelerin meydana
getirdiği silttaşlarıdır.
İNCE TANELİ KIRINTILI KAYAÇLAR (PSAMMİTLER)
ıı.s.2.1.2.
A) Kiltaşla_rı:
Büyüklükleri 2 mm ile 0.02 mm arasındaki tanelerin oluşturduğu
kayaç lardır. Kumtaşları, bu kayaçlar içinde en yaygın olanlarıdır Genelde kil minerallerinden oluşur. Ayrıca az miktarlarda feldspat,
ve tane lerin yine doğal bir .çimento ile çimentolanması ile muskovit gibi minerallere de rastlanabilir. Dokunumları sabuna benzer,
oluşurlar. Kumtaş- dile değdirilince dili çekerler. Nemli oldukları zaman geçirimsiz, ku
ruyunca çatlaklıdırlar; çeşitli renklerde olabilirler.
larında görülen çimento türleri şunlardır:
a) Kireçli ve/veya dolomitli çimento
B) Şeyl:
b) Silisli çimento
c) Demirli çimento (genelde limonit ve hematit bileşimli)
Bileşimindeki egemen mineral kildir; kilden başka karbonatlar da ana
d) Killi çimento mineral bileşenleridir, yani şeyller kil ve karbonatlardan
e) Pirit (FeSz) çimento (özellikle CaCO ) oluşan kayaçlardır. Tabaka düzlemleri boyunca görülen
f) Florit çimento çatlaklar la tipik olup dili hafifçe çekerler.Renkleri değişik
g) Jips çimento olabilir.
Kumtaşlarının başlıcaları kuvarsit, arkoz ve grovaklardır.
C) Çamurtaşı:

A) Şeyle çok benzeyen bir kayaçtır, yani bileşiminde kil mineralleri ve


Kuvars tanelerinin silisli bir çimento ile çimentolanması sonucu olu karbonatlar bulunur. Tabaka düzlemleri boyunca kırılmaması bu kayacı
şan kayaçlard2r. Kuvarsın yanısıra, az çok diğer minerallere de (örne şeylden ayıran en önemli özelliktir.
ğin feldspat, kil mineralleri, kalsit, v..b.) rastlanır. Bazı kuvarsit
lerde kuvars yüzde olarak kayacın %99'unu oluşturabilir. Tortul kuvar
sitlerin metamorfizmaya uğramasıyla metamorfik kuvarsitler oluşur. D) Marn:
Metamorfik kuvarsitler içinde görülen yönlü dizilim bunları tortul ku-
Kil ve CaC03'tan oluşan bir kayaçtır. Bileşiminde %SO'ye yakın
varsitlefden ayırır. kil·ve bir o kadar da CaCOa vardır. CaCOa miktarı arttıkça kayaç da
buna uy gun olarak sertliğini arttırır ve açık renkli olur. Su ile
B) ıslatıiınca kiltaşı ve şeyle kıyasla dili daha hafifçe çeker. Marn
Bileşiminde. granitin bütün elemanları, yani kuvars, feldspat ve mika içinde kil ve CaCOa'tan başka az miktarlarda kuvars, feldspat ve mika
bulunan.bir kumtaşıolup, çimentosu silisli, hazan da killi ve demirli pulları buluna bilir. Rengi içindeki minerallere göre değişir.
dir. Arkoz çoğunlukla granit ve gnays gibi kayaçların ayrışmasıyla
da ğılan elemanlarının yeniden çökelip, çimentolanması ile oluşur.
E) Kırıntılı Kireçtaşları:

C) Grovaklar: Kırıntılı Tortul kayaçların önemli bir grubudurlar ve organik


Boyutları değişken, köşeli veya yarı köşeli tanelerin ve kayaç parçala köken li karbonatlardan veya daha önceden var olan kireçtaşı
rının çimentolanmasiile meydana gelen kayaçlardır. Çimentoları genel- • parçalarından oluşurlar. Kırıntılı kireçtaşları diğer kırıntılı
likle killi ve kireçlidir..Tanelerin köşeli olmaması halinde grovak te kayaçlardakine ben zer şekilde tane boyutlarına göre aşağıdaki
rimi yerine "litik kumtaşı" ifadesi kullanıl;ı.r. gibi sınıflandırılır:

36
37
t A •:2u...::<>J:c. 2.::•=-"·,,

Mağaraların tavanlarından sızan kalsiyum bikarbonatlı sular dam


Kalsirudit Tane boyu 2 mm veya daha halinde düşerken karbondioksit uçar; geriye kalan kalsiyum karbo
Kalkarenit büyük Tane boyu 1/16 mm ile 2 natın bir kısmı mağaraların tavanında, diğer bir kısmı da tabanında çö
Kalsilutit mm arası Tane boyu 1/16 mm'den kelerek "sarkıt" ve "dikit" adı verilen sütunları o·luştururlar. Üzerle
daha küçük yeni çökeltilerin eklenmesiyle.uzayan vıı. kalınlaşan bu
sütunların birleştikleri de olur, •
F) Silttaşları:
Tane boylarının kile kıyasla daha büyük olması ile çamurtaşlarından ay
rılırlar, bileşimlerinde genelde kuvars da vardır.
EVAPORİTLER

suların buharlaşarak uçması sonunda oluşan tortul kayaçlardır.


çoğu deniz, bir bölümü ise göl sularından kaynaklanır.
4.5.2.2. Kimyasal Tortul Kayaçlar
tipik örnekleri alçı taşları ve anhidritlerdir.
Doygun eriyiklerin çökelmesi ve tuzlu suların buharlaşarak uçması sonu
cu oluşan tortul kayaçlardır. Bu gruba giren çeşitli tortul birimler ÇÖRTLER
vardır, bunlar arasında en çok bilinenler kireçtaşları (kalkerler), eva
porit ve çörtlerdir.
SiO bileşimli, çok küçük kristalli, organik ve inorganik kökenli ka
yaçlardır. Genellikle diğer tortul kayaçlar içinde yumrular veya kat
4.5.2,2.1, KİREÇTAŞLARI (KALKERLER) lar halinde bulunur. Bazı çörtler ve özellikle derin deniz ortamın
oluşanlar çoğunlukla radiolaria adı verilen hayvan kalıntılarını
bu gibi çörtler "radiolarit" diye adlandırılır.
"Kireçtaşı", karbonatlardan ibaret olan kayaçlara verilen genel bir ad
dır. En önemli mineral bileşenleri kalsit ve dolomittir; ancak bunların
yanısıra diğer karbonatları da görmek olağandır.
5.2.3. Organik Tortul Kayaçlar
Kireçtaşları deniz veya tatlı sularda genellikle sıcak ve temiz bir
su ortamındaki çökelme sonucu oluşurlar. Kimyasal kireçtaşları kireçli organizmaların, özellikle radiolarialar, foraıniniferler, mercan
ka yaçların asitli ve özellikle karbonik asitli sularda erimesiyle ve alglerin, iskelet, kabuk veya diğer parçalarının bir araya gel
oluşur lar. Bunlar içinde en. çok bilinenler kalker tüfleri veya ·sonucu oluşan kayaçlardır. Organik tortul kayaçlar genelde okya
travertenlerle sığ denizlerde ve göllerde çökelir.
sarkıt ve dikitlerdir.
'Organik kayaçların en önemlileri CaCO3 içeren organizmaların (alg, mer-
A) Travertenler (Kalker tüfleri):
0
meydana getirdiği kireçtaşları, silisli organizmaların (radiola
\

diatome) meydana getirdiği radiolarit ve diatomitler, çiçekli


Travertenler sünger gibi delikli ve hafif olup içlerinde genellikle bit ve bitkilerin taşlaşmasıyla oluşan çeşitli kömürler, fosfatlı
ki yaprak ve kırıntıları bulunur. Genellikle kalsiyumbikarbonatlı sula or
rın, bitkilerin bulunduğu alanlardan geçerken kalsiyumbikaThonat içinde birikmesinden kaynaklanan fosfat depolanmalarıdır. Bunla
ki karbondfoksitin özümleme için bitkiler tarafından alınması ve kalsi yanısıra petrol de organik tortul kayaçlar grubunda incelenir.
yumkarboriatınçö].<elinesi ile oluşurlar.

CaC03 + C02 + H20 KİREÇTAŞLARI


ca(HCba
Burada, ç./ikelirken bitkileri örter. Örtülen bitkiler bir süre çok bitki ve hayvanın iskeletinde CaC bulunur. Bu gibi
sonra ölür ve kırıntı halinde traverten içinde kalır, Bitkilerin,çürüye canlıla ölümü üzerine iskeletleri parçalanır ve bu parçaların
rek yokolı:ınkısim1arınınve özellikle gövdelerinin yerleri kayaç içinde çökelmesi
boşlukiarın ve·iricekanalların oluşmasına neden olur. Travertenlerin en oluşumunu sağlar. Organik kireçtaşlarının değişik tür
tipik örnekleri:Pamukkaleyöresinde görülür. ayırt edilir:

B) Saik tvfiDikit:.• Biohermal kireçtaşları:

Karbondioksitl.:L.}ular kiınyc1saliişJ.evleri ile kireçtaşı tabakaları ara içeren iskelet kırıntılarının taşınarak bir yere gelmesi ve
sında büyüklü küçüklü bir takım boşluk ve mağaraların oluşmasına neden bu yerli (tc1şınmamı9) kırıntılarla birlikte çökelmesi ile
meydana. kireçtaşlarıdır. Bu kireçtaşları "rif (reef)'--
Jdreçtaşları" olarak
bilinir-
38

39
B) Biostromal kireçtaşları:
mürüne benzer, ancak çizgısının koyu kahve renkli olmasıyla ondan ayırt
Genelde levha şeklinde kütleler halinde olan ve canlı iskeletlerinin edilir (maden kömürünün çizgi rengi siyahtır). Verdiği kalori 4000-7000
kırıntılarının depolanmasından kaynaklanan kireçtaşlarıdır. Biostromal dolayındadır.
kireçtaşlarının şu türleri ayırt edilir:
kömürü (Huy veya _bitumlu _kömür):
a) Kavkılı kireçtaşları
b) Mercanlı kireçtaşları renkli ve elmas parlaklığında bir kömürdür. Bileşimindeki
c) Alglı kireçtaşları miktarı %75-95 kadardır ve bu nedenle de verdiği kalori miktarı
d) Crinoidli kireçtaşları fazladır (7000-9000 kalori).
e) Foraminiferli kireçtaşları

4.5.2.3.2. RADİOLARİTLER görünüm itibariyle maden kömürüne benzer ve midye kabuğu şekil
kırılışı olan bir kömürdür, Az alevle yanar, yüksek ısı
Açıklama için bölüm 4.5.2.2.3'e bakınız.

FOSFAT DEPOLANMALARI
4.5.2.3.3. DİATOMİTLER

Diatome adı verilen mikroskobik bitkilerin iskelet kırıntılarından olu İçerdikleri mineraller dikkate alındığında fosfat depolanmaların n kar
şan silisli (Si02) tortulardır. Son derece ince taneli olan bu maşık bileşimli olduğu anlaşılır. Öyle ki bunlar genelde değişik bile
kayaçlar yumuşak, hafif, delikli ve genellikle sarımsı gri şimli kalsiyum fosfatların bir karışımı şeklindedir. Fosfat depolanma
renklidirler. Görünüm üç değişik türü ayırt edilir:
olarak tebeşire benzerler ve HCl ile köpürmemeleriyle tebeşirden ayırt
edilirler. Diatomitler emici, boşluk doldurucu ve süzücü özelliklerin A) Primer (birincil) deniz fosfatları:
den ötürü boya, plastik, dinamit yapımında ve kimya sanayiinde çok kul
lanılır. Ayrıca hafif tuğla yapımında da yararlanılan bir kayaçtır. Bütün deniz tortulları ve özellikle kireçtaşları bir miktar fosfat içe
rir. Bazı koşullar altında bu fosfatın 'miktarı artar ve böylece "fosfa
••tik kireçtaşları"ndan söz edilir. Çoğu kez bu tür kireçtaşlarında kal
4.5.2.3,4. KÖMÜRLER sitin ayrılmasıyla geriye kalan fosfat kesimi gübre sanayiinde kullan1-·
lır.
Bitkilerden kaynaklanan karbonlu malzemenin katmanlı birikintilerine Primer deniz fosfatları içinde çoğunlukla hidrokarbonların ve glokonit
genel anlamda "kömür" adı verilir. Deniz veya göllerin kıyılarında, denen mika türünün bulunuşu, olasılı olarak bunla ın denizlerin oksi
adalai:in etrafında veya bataklıklarda'yaşayan bitkiler zaman zaman mey jensiz derin kısımlarında oluşabileceğine işaret eder (Whitten ve
dana gelen olaylarla killi, siltli ve kumlu malzeme ile örtülür, Brooks, 1976).
hava sız kalır; basınç, ısı ve bakterilerin etkisiyle kömürleşirler.
Bu es nada C02, CH" ve H20 uçar, hacimleri küçülür ve bünyelerindeki B) Kemik tabakaları:
karbon miktarı artar.
Pek çok yörede yersel olarak.kemik, diş, pul ve fosilleşmiş hayvan ar
Kömürleşmenin derecesi ve verdikleri ısı değerine göre şu kömür türleri tıklarının birikmesi sonucu oluşurlar. Genellikle kalınlıkları fazla
ayırt edilir: değildir.

A) Turba: C) Guano:

Kömürleşmenin başlangıç aşamasında meydanş. gelen ilk kömür türüdür. Bi Genellikle okyanus adaları üzerinde deniz kuşlarının ve mağaralarda da
leşiminde. %45-60 kadar karbon bulunur. Görünüşü lifi, tütün gibi yarasaların biriken dışkılarına "guano" adı verilir. Guanolar doğrudan
ve gübre olarak kullanılabileceği gibi asitik özellikleri nedeniyle de
üzerinde biriktikleri tortul kayaçların fosfat bakımından zenginleşme-
rengi kahverengi esmerdir. Verdiği kalori 3000-3500 dolayındadır.

B) Linyit:
Turbaya kıyasla kömürleşmeriindaha iyi geliştiği·bir kömür türüdür. Bi
leşiminde '%60-:-7.5 karbon·vardır. Rengi esmer, siyah, kırılma yüzeyi odun
su olup hazan fosilleşmiş odun görünümündedir. Görünüşü hazan maden
kö-
41

40
il. 5.2.3.6. PETROL 4.5.3. TRANSGRESİF DİZİ, REGRESİF DİZİ, TAM DİZİ VEYA KAT

Petrol, yerkabuğu içinde doğal olarak oluşan, sarımsı, esmer, kırinızı


veya yeşilimsi renkli ve akışkan hidrokarbon eriyiğiclir. Petrol genel to.rtul kayaçlar tabakaların üstüste gelmesiyle oluşan dizi
likle doğal gaz, tuzlu su ve hazan da katı hidrokarbonlarla veya şeklinde bulunurlar. Çoğu kez farklı tortul kayaç
birlikte bulunur. birimlerinin gelmesiyle de tortul kayaç dizileri veya istifleri
meydana ge
Petrolün kökeni halen tartışmalıdır, fakat genelde organik kökenli ol Normal durumda birbiri üzerine gelen tortul kayaçlardan en yaşlısı
duğu yani özel koşullar altında bitki ve/veya hayvanların oksijensiz genci ise en üsttedir.
bir ortamda çürüyüp, bozuşması sonucu oluştuğu kabul edilir. Oluşum or
tamının çoğunlukla denizel ve hazan da nehir ağzı veya delta olabilece Tortul kayaç istiflerinin bazı yörelerde iri taneli kayaçlarla başlaya
ği düşünülmektedir. yukarı doğru ince tanelilere geçtiği veya bunun tersi bir durumun
konusu olduğu görülür. Birinci durumda dizi genellikle tabanda
Petrolün içinde oluştuğu kayaçlara "ana kayaç"adı verilir. Ana ile başlar ve yukarıya doğru kumtaşı, şeyl, marn ve·kireçta
kayaç ların içinde oluşan petrol, çeşitli kuvvetlerin etkisiyle boşluk, şeklinde devam edar. Bu şekil bir diziliş o yörede denizin kara
çat lak, klivaj ve tabaka düzlemleri boyunca akar ve başka yerlerde üze rine doğru ilerlediğini simgeler. Bu olaya "deniz basması" veya
depo edilirler. Bu olaya "petrolün göçü", petrolün içine dolup "trans
biriktiği ye ni kayaçlara da "hazne kayaçları" adı verilir. Bu göç gresyon" adı verilir (Şekil 4.14-a).
sırasında petrol ve birlikte bulunduğu su birbirinden ayrılarak iki
farklı katman oluş tururlar, yani petrol su üzerinde yüzer. Bu Tersi durumda kayaç dizisinin tabanda kireçtaşı gibi ince taneli bir
sırada ısının kısmen yük selmesi nedeniyle hidrokarbonlar kaynayarak birimle başlayarak yukarıya doğru taneleri daha iri olan kayaçlara geç
gaz katmanının oluşmasına neden olur. ise genelde.denizin gerilediğine işaret eder. Burada, denizin ge
rilemesi ·olayına "deniz çekilmesi" veya''regresyon'l böyle bir tortul ka
Eğer bir noktadan sonra göçünü önleyen herhangi bir engel yoksa petrol yaç istifine de "regresif dizi" denir (Şekil 4.14-b).
akmasını sürdürerek yeryüzüne çıkabilir. Böyle bir durumda yüzeye ula-
şan petrol buharlaşarak geride kir ve asfalt bırakır. • yörelerde deniz basması- ve deniz çekilmesi olayları birbirini
iz Bu gibi durumlarda yöredeki kayaç dizilerinin tabanda
Petrol, genelde "kapan" denilen yapılar içinde depolanır. Bir petrol kapanının tipik konglomera-
özelliği, üzerinde petrolün kaçmasını veya göçünü önle
yecek, geçirimsiz bir örtü kayacının bulunmasıdır. Genelde iki tür ka (bl (el
pan ayırtlanır: t.ıl
oo o
a) Yapısal. kapan: Faylanma ve/veya kıvrımlanma ile oluşan
'[1I ı=r:=11 o
ob o o 000 ()00

-- --
ouo
kapanlar dır. - ı:ıoO

- - · -- -
-:--

b) Stratigrafik veya litolojik kapan: Uyumsuzluklar veya birimlerin .... .... . ..


· - · -
.;;:.,

değişmesi nedeniyle oluşan kapanlardır.


a.,o!•o D
0
o ı 1
T7
-r- 7
J J 1 1
0
Petrol içeren katmanlar boşluklu ve geçirgen olabilir. Bir petrol kapa 1 1 7
nında,
"petrolörtü kay.acın
havuzuıt diye altında bulunanPetrolün
adlandırılır. petrollüüzerinde
birimin bulunan
oluşturduğu alan
gaz bölge l 1 T7 1
1
sinin: basıriciyla, altında bulunan suyun yukarıya doğru etkiyen
basıncı petrolü yüzeye çıkarmak için kullanılır ve böylece ayrıca l<ongtomera O Kumtaş:ı H _

petrolü yuka rıya pompalamaya gerek kalmaz. EJ Şeyi Marn Ei3Kir• 1a,ı
C• o
oo

Petrol' olmayan bir yörede:·aoğal gaza rastlanabilir, fakat bunun o"


o'
tersine Y?-ni gaz. içermeyen pe'trollü bir alana henüz rastlanmamıştır..

Şeki_l 4.14. Deniz basması (transgresyon) ve deniz çekilmesi


(regresyon) sonucu oluşan tortul kayaç dizileri.
a) Transgre.si.f dizi.
b) Regresif dizi.
c) Tam dizi veya (kat).

42 43
larla başlayarak yukarıya doğru kumtaşı, şeyl, marn, kireçtaşı şeklin
de devam ettiği, dana sonra ise tanelerin yeniden kabalaşarak marn,
şeyl, kumtaşı ve konglomeralara geçiş gösterdiği gözlenir. Böyle
bir kayaç dizisi "tam dizi" veya "kat" olarak adlandırılır (Sekil 4.14-
c).
7777777u_yunı<uzlu
'////// yuzeyı
4.5.4. UYUMLU (KONKORDAN) VE UYUMSUZ (DİSKORDAN) TABAKALAR (a) (b)

Normal olarak bir tortulaşma ortamında çökelme sürekli olur ve tabaka


lar birbirine paralel olarak gelişir. Buna uyumlu veya konkordan taba Şekil 4.16. Açısal uyumsuzluk.
kalanma, buradaki tabakalara da uyumlu tabakalar adları verilir (Şekil • a) Uyumsuzluk yüzeyi alt ve üstünde
4.15). bulunan birimler kıvr·ımsız.
b) Uyumsuzluk yüzeyi altında bulunan
birimler kıvrımlı.

(a)

U:ıumsuzluk
Şekil 4.15. Uyumlu (konkordan) tabakalanma.
a) Yatay konumlu uyumlu tabakalar. :.:.:.:.:.:.:.:.:.-: yuzeyı
b) Eğik konumlu uyumlu tabakalar.

Şekil 4.17. Paralel (boşluklu) uyumsuzluk (disconforınity).


Bazan aynı bir sahada bulunan, birbirine bitişik kayaçların konumları
·nın birbirine uymadığı görülür. Bu durumda farklı konumlu kayaçları
ayıran yapıya "uyumsuzluk" veya "diskordans" adı verilir. Bir uyumsuz
luğun oluşumunun esas sebepleri tortulaşmada bir kesiklik (duraklama)
ve/veya deformasyondur.

Uyumsuzluklar tortul kayaçlar dışında kalan diğer kayaçlarda da gelişe


bilir ve genelde şu türleri ayırtlanır:

a) Açısal uyumsuzluk: Uyumsuzluğun altında bulunan daha yaşlı kayaç


ların eğimi üstünde bulunan genç birimlerinkinden farklıdır (Şekil 4.16
-a). Bu uyumsuzluklarla bazan kıvrımlanmamış genç birimler, kıvrımlı
yaşli kayaçlar üzerine gelir (Şekil 4.16-b). - .. - ..... -.

b) Paralel veya.boşluklu uyumsuzluk: Uyumsuzluk yüzeyi altındaki yaş -U"yu"-nıs5_'\uzetlyuı k


lı birimlerle üstündeki genç birimler aynı eğim değerlerine sahiptir.
Bu uyumsuzluğun oluşumu bir bölgede daha önce çökelen tabakalar üzerine
yenileri gelmeden önce eski tabakaların b-ır' kısmının aşınmasına
bağlı gır; Burada aşınma ile meydana gelen ve düzgün olmayan yüzey
(Şekil 4.
Şekil 4.18. Heterolitik uyumsuzluk.
·17), uyumsuzluk yüzeyidir.

c) Ileterolitik. uyumsuzluk: Tortul birimlerin, aşınma ile açığa


çıkan derinlik ka.yaçla.rı; volkanik lavlar veya metamorfitler üzerine
uyumsuz olarak depolanmaları sonucu oluşan uyumsuzluktur (Şekil 4.18).
45

44
ıı.6. Metamorfizma ve Metamorfik Kayaçlar (Metamorfitler)
5) Kendi kendine metamorfizma (autometamorphism): Magmatik bir küt
4.6.1. GİRİŞ leni soğuması .sırasında kütle içinde bulunan sıvı maddelerin tkisiyle
meydana gelen kısmı değişiklikleri kapsayan metamorfizmadır.

Daha önce var olan kayaçların ısı ve basınç etkisiyle değişmesine


"metamorfizma", bu yolla oluşan kayaçlara da "metamorfik kayaçlar" veya
kısaca "metamorfitler" denir. Metamorfitlerin türediği köken kayaçlar 1!.6.3. METAMORFİK FASİYES
tortul, magmatik veya metamorfik olabilir. Metamorfizma sonucu oluşan
kayaçlar mineral bileşimi ve yapısal ,özellikleri bakımından
türedikleri kayaçlardan çok farklıdırlar. Örneğin kil mineralleri ve Bir metamorfik kayacın oluş koşullarını yansıtan özelliklerin tümüne
kalsitten olu şan ve daha önce sözü edilen marnın (bakınız; bölüm birden "metamorfik fasiyes" adı -verilir. Metamorfik kayaçlarda egemen
4.5.2.1.3) orta şiddette metamorfizmaya uğradığını düşünelim. Bu· olan değişik fasiyes türleri vardır; bunlarırı başlıcaları şunlardır:
durumda, meydana gele cek yeni kayaç "amfibolit" denen ve esas
itibariyle hornblend ve plaji yoklaz içeren bir metamorfit olacaktır. 1) Mavişist fasiyesi (Glokofarı fasiyesi): En düşük dereceli metamor
• fik fasiyestir. En tipik minerali monoklinal bir amfibol olan glokofan
olduğundan bu fasiyese glokofan fasiyesi de denir. Mavişist fasiyesinin
yaygın olarak belirlendiği kayaçlar bazalt, gabro gibi bazik, peri
it ve serpantinit gibi ultrabazik birimlerin okyanusal bir ortamda
4.6.2. METAMORFİZMA TÜRLERİ çökelmekte olan tortullarla birlikte oluşturduğu ofiyolitlerdir.

fasiyesi: Metamorfizmayı oluşturan basınç ve ısı koşul


Oluş şekli ve etkili olan faktörlere bağlı olarak metamorfizmanın beş mavişist fasiyesine kıyasla daha etkin olduğu bir
ana türü ayırt edilir: metamorfik
Kuvars+ klorit, kalsit+ tremolit ve kalsit+ klorit
1) Kontakt metamorfizma (termal metamorfizma): Magmanın daha önce gibi çiftlerinin birlikte bulunuşuyla karakterize edilen bir
var olan kayaçlar içine girerek bunları değiş.tirmesine "kontakt" veya fasi-'
"termal" metamorfizma ismi verilir. Buradaki.değişmede etkin o.lan esas
faktör ısıdır ve merkezden uzaklaştıkça metamorfizmanın şiddeti azalır.
3) Amfibolit fasiyesi: Yeşilşist fasiyesine kıyasla daha şiddetli
2) Bölgesel (rejyonal.) metamorfizma: Geniş alanlarda basınç ve ısı bir fasiyestir. Diyopsit, sillimanit ve forsterit + kalsit bu fa
nın etkin olması sonucu meydana gelen metamorfizmadır. Bölgesel simgeleyen tipik minerallerdendir. Amfibolit bu fasiye.si
simge bir kayaçtır.
meta morfizma ile oluşan kayaçlar içinde genelde mika, tremolit,
aktinolit ve hornblend gibi levhalı minerallerin dizilmesi sonucu
gelişen ve "klivajII veya •iyapraklanma" adı verilen yapı gelişir. 4) Granülit fasiyesi: Amfibolit fasiyesine göre daha etkin metamor
Bölgesel metamor fizmanın geliştiği alanlarda·çoğu kez büyük magma koşulların egemen olduğu bir fasiyestir. Bazı piroksen ve granatlar
sokulumlarından kay naklananbatolitler gelişir. alkali feldspatlar bu fasiyesin karakteristik minerallerirıdendir.

3} Dinamik metamorfizma (dislokasyon metamorfizması): Kayma,


kırılma ve faylanma sonucunda oluşan metamorfizmaya "dinamik
metamorfizma" veya "dislokasyonmetaniorfizması" adı verilir. Bu 6.11. METAMORFİZMA DERECELERİ
metamorfizmada ısının rolü çok ıizdir;ve değişikliği meydana getiren
esas faktör sürtünmedir. Ço ğunlukla kirılma ve ufalanmalar "milonit"
adı verilen ve bir ince tane li alari içine sHpilmiş daha iri fasiyes türlerine uygun olarak dört ayrı metamorfizma
kristallerden oluşan kayaç türünün oluşıimunıı rıederı olur. söz edilir (Winkler, 1967; 1976):.

4j Ret o ;;cL(gerileyici) metamorfizma (retrograde metamorphism): düşük dereceli metamorfizma: Mavişist fasiyesine karşılık ge
metamorfizmadır.
Önceleri/ da ,;; yük'sek d receH metamorfizma geçiren bir kayacın sonra
bunakıyasla,geçireceği d şükdereceli metamorfizmaya "retrograd (geri
leyici) metamorfi,,;mal' adı verilir. Böyle bir durumda kayaçlarda geniş Düşük dereceli metamorfizma: Yeşilşist fasiyesine karşılık gelir.
ölçüde bir bozuşma< yanLmin.,rallerin yüksek dereceden daha düşük dere
celere dönüşümüyayginolarak görülür. Orta derecede şiddetli metamorfizma: Amfibolit fasiyesini karşı-
46
4) Yüksek derecede şiddetli metamorfizma: Granülit fasiyesine
gelen metamorfizma derecesidir.

47
b) Sleyt: İnce taneli bir kayai olup genelde düşük dereceli metamor
tı,6.5. METAMORFİK KAYAÇLAR gelişir. Ancak mikroskobik plarak·gözlenebilen, ç.ok iyi
gelişmiş bir klivaj yapısı sergiler. Mika, kuvars ve feldspat ardalan
ması şeklinde görülen bu klivaj "sleyt klivajı" diye bilinir. Sleytler
Metamorfik kayaçlar genelde yapısal özellikleri ile tipiktir öyle levha levha ayrılma özelliğine sahiptirler ve çoğu kez ortü malzemesi
ki pek çoğunda daha önce de değinildiği gibi (bakınız; bölüm 4.6.2) olarak kullanılırlar.
belir gin bir klivaj yapısı ve zaman zaman gelişen mineral dizilimle.ri
(ç.iz gisellikler) görülür (Şekil 4.l.9-·a,b). Ancak bunların yanısıra, c) Fillit: Sleytlere kıyasla daha kaba taneli olan metamorfik
özel:.. likle kontakt metamorfizma sonucu oluşan kayaçlarda klivaj kayaç. lardır ve onlara kıyasla biraz daha şiddetli olan bir
yapısı iyi metamorfizma so nucu oluşurlar. Belirgin bir klivaj yapısı gösterir ve
gelişmemiş olabilir. yüzeyleri parlak
cilalıdır.
Metamm::fik·kayaçların ç.ok değişik türleri vardır ve magmatik kök nli
olanlar adlar:ı:nın başına "orto", tortul 1<ökenli olanlar da "para" eki d) Şist: Sleyt ve fillitlerden daha kaba taneli olan şist, mika
getirilerek ifade edilir. Örneğin "orto-amfibolit" bazik magmatitler ve kuvarsla feldspat ardalanması şeklinde gelişen tipik bir klivaj
-0en, "para-.amfibolit" -de tortul bir kökenden türeyen amfibolitlere yapısı sergiler. Şistlerde görülen bu tipik klivaj yapısı "şistozite"
işa ret eder. Metamorfik kayaçların en ç.ok sözü edilenleri şunlardır! diye ta nımlanır. Şistler fillitlere göre daha fazla metamorfizmaya
uğramış ka-
a) Hornfels: Bir kontakt metamorfizma ürünü olup klivaj veya
çizgi sellik yapısı göstermez. Az ç.ok eşit tanelerin oluşturduğu
mozayik bir doku sergiler; ancak bazı hornfels türleri iç.inde Gnays: Orta ve yüksek dereceli metamorfizma geçiren, kmiii:s·ve "·
çevresindeki tanelere kıyasla daha büyük olan mika veya andaluzit bakımından zengin kayaç.lardır.• Klivaj yapıları şistlerinki ka
kristalleri bulunabilir. ve tipik değildir;' İçlerinde bazan kuvars·· ve_/veya feldspat
"düğüm" veya "göz" şeklinde olur. Bu türden kristalleri
gnayslara "gözlü gnays" adı verilir.

Granülit (leptit veya leptinit): Yüksek dereceya özgü bir meta


morfik kayaç. olarak bilinir. En önemii özelliği mika. iç.ermediği halde
belirgin bir klivaj yapısı göstermesidir. Tipik.mineralleri piroksen ve
granatlardır (bakınız; bölüm 4.6.3).

g) Metakuvarsit: Tortul kökenli kuvarsitlerin metamorfizmaya


uğraması ile oluşan kayaç.lardır. Genelde ,kuvarstan,oluşur, ayrıca az
miktarlarda biyotit, muskovit, v.b. mineraller de bulunabilir.
0

h) Mermer: Kireç.taşlarının metamorf;i.zma geçirmesi ilameydana·gelir


ier. Esas mineralleri kalsit ve/veya .dolomittir. Bunlardan başka musko
- vit; tremolit gibi minerallere de olağan olarak rastlanır. Mermerler
şeıkere benzeyen dokularıyla kireç.taşlarından kolayca ayırt edilirler.
Mermerler çeşitli renklerde olabilir ve çoğunlukla kaplama işlerinde

İ; ;
kullanılır.

Genelde hornblend ve plajiyoklazlardan oluşan ve amfi


fasiyesini simgeleyen (bakınız; bölüm 4.6.3) bir kayaçtır. Horn-
. b,lendin yerine hazan tremolit ve/veya a:ktinolit bulunabilir.·

tb)

Şekil. 4;19. Metamorfik kayaçlarda gelişen klivaj yapısı ve


çızgiseİlik. a) Mikaşistlerde klivaj (şistozite)
yapısı,. b) Gnaysta kuvars ve
plajiyoklazların (aç.ık renkli kısımlar)
oluşturduğu çizgisellik.
49

48
r --••-•• -r• ~ ",_;_, - ------
"',;;'kı,r\"--1ii.7iı Wa- ===c---=-=--

kaynaklanmayan çatlaklar (tektonik kökenli

.1. JEOLOJİK OLAYLARDAN KAYNAKLANAN ÇATLAKLAR (TEKTONİK


KÖKENLİ ÇATLAKLAR)

deformasyonlara bağlı. olarak gelişen çatlaklardır ve esas


iki ana grupta toplanırlar: •

Tansiyon (germe) çatlakları


Makaslama (kesme) çatlakları

çatlakları kayaca etkiyen tansiyon (germe, uzatma) kuvvetle dik


veya basınç (sıkıştırma) kuvvetlerine paralel bir yönde geli
çatlaklardır. Örneğin doğu-batı yönlü germe (tansiyon) veya kuzey
5. ÇATL-P.KLA VE .FAYLAR yönlü basınç kuvvetlerinin etkisi altında bulunan bir granit ör
,.neg;ı.ncıe meydana ·gelen tansiyon çatlakları kuzey-güney yönünde uzanacak
u çatlaklar "deformasyon elipsoidi (veya elipsi)" denen şeklin kü
eksenine paralel olacaktır (Şekil 5.1). Makaslama (kesme) çatlak
,,_,ı_au • ise deformasyon elipsinin küçük ekseniyle 45 dereceden daha küçük
s.ı. Giriş •• yapan ve tansiyon çatlaklarına göre az çok si etrik olan çatlak-
(Şekil 5.1). İki makaslama çatlağının kesişmesiyle oluşan dar
Herhangi bir kayaca etkiyen kuvvetlerin kayacı oluşturan zerreleri bir 50°-60° dolayındadır.
birinden ayırması veya parçalaması şeklinde meydana gelen olaya "kırıl
ma" adı. verilir. Bu olayla kayaçlarda kırılma yüzeylei:i oluşmakta ve
çoğu kez kayaç blokları bu yüzeyler boyunca birbirinden uzaklaşmakta·
veyıı. :birbir-ine ·kıyasla. 1<aymaktadırlar. ·Eğer iki kırılma yüzeyi .arasın

!
daki-açiklık- bir· sauti.ıııetreden daha küçükse kırılma "çatlak" -olarak ni
telendiı:ilmekte., açıklığın bir. sanı:i.mecre veya daha fazla.olması duru Basını:
kuvveti
munda isekırılma "yarık" diye adiandırılmakt_adı .• • Çatlak ve yarık

%/
-
larda bir1?irinden uzaklaşan yüzeyler boyunca ya herhangi bir kaymamey
dana11;eimemekte:veya bu gözle farkedilemeyecek kadar küçük olmaktadır.
Kınkyüzefteririin birbirlerine kıyasla gözle görülebilir .bir şekilde
\j/ Çe m•
kuvveti
kaym al•a ı'}oııtcurıda ise "fay" denilen kırıkh yapılar oluşmaktadır.•
0
A\ j A
Ça lakJ.ar! f faylar aşağıda kısaca gözden geçirilecek, çatlakların
bir şekli/d rumunda olan· yarıklar ise ayrıca ele alınmayacaktır.
f
,.,.iit !lt :•
Makaslama (kesme l
allakları Tansiyon
•tla. ı

ÇaÜiiğ I ıfijifttiiİkıo <ob•k•l- v•klivaj


vedaha. çok dayanıki lc-'ıyıı.çlarda meydana gelen yapılardır. Çatlaklar
yil,eyledni kee
Makaslama ve tansiyon çatlıı.l<larının. deformasyon
elipsi üzerinde şematik gösterilişi.

çoğunlukla belli bir d_üz n içinde gelişirler. Birbirine paralel olarak


gelişen çatlaklariı '.'çatiak takımı", birbirini kesen iki veya. daha fazla ve makaslama çatlakları kıvrımlarda görüldüğünde değişik ad
çatlak takımına da>'.'çatlak, slstemi" adı verilir. ·Oluş mekanizmaları göz anılırlar. Tansiyon çatlakları kıvrım eksenine dik yönde gelişir
önüne alınarak. çatlaklax ·:i,ki ana grupta toplanırlar: "enine" veya "transversal" çatlaklar diye adlandırılırlar. Ma
·:·'···:··.··:.:,::·_':.. •
çatlakları ise kıvrım ekseni ile belli bir açı yapar ve "diya'."
1) Jeolojik la.)'.i ı:d.irikaynaklanan çatlaklar (tektonik kökenli çat- çatlaklar olarak bilinirler. Bunlardan başka kıvrımlarda, kıvrım. '
laklar). • • • •

51
eksenine paralel olarak gelişen ve "boyuna (longitudinal)" çatlaklar
olarak bilinen çatlaklar da vardır. Ayrıca kıvrım kanatlarında 1 ınsal
olarak gelişen çatlaklar ise ışınsal veya radyal çatlaklar diye tanım
lanır (Şekil 5.2).

Enine ça1\a lar


Boyun,:. {Tansiyon çattaltlanı
,allahl,r /
, n Kıvrım
'--.. -f9' l<sent
'1
'--.. - '--..
'--..

Şekil 5.2. Kıvrımlarda görülen çatlak türleri.

Tansiyon çatlakları çoğunlukla çatlağın iki yanında bulunan blokların


birbirlerinden uzaklaşmaları sonucu gelişen boşluklu yapılarla karak
teristiktir. Bloklar arasındaki bu boşluklar bazan kuvars, kalsit, kil,
v.b. mineraller tarafından doldurulur. Gerek aralarında açıklık bulunan Şekil 5.3. İngiltere'nin Warboy (Cambridgeshire) yöresinde
ve gerekse aralarındaki boşluk yabancı bir madde tarafından doldurulan görülen kuruma çatlakları.
tansiyon çatlakları çoğu kez "gerilme bereleri (tension gashes)" olarak
bilinir.

5.2.2. JEOLOJİK OLAYLARDAN KAYNAKLANMAYAN ÇATLAKLAR


(TEKTONİK KÖKENLİ OLMAYAN ÇATLAKLAR)

Jeolojik bakımdan önemli olmayan bu çatlakların an önemli türleri şun


lardır:

a) Kuruma Çatlakları: Özellikle killi ve sulu alanlarda suyun bu


harlaşriıası ve bunun sonucunda meydana gele.n kuruma ile olu,an çatlak
lardır (Şekil 5.3).

b) Soğuma-Büzülme Çatlakları: Özellikle magmatik kayaçlarda,


ıııagma
nın soğumasina bağlı olarak gelişen çatlaklardır. B,:,zalt ve dasitlerde
görülen sütunlu yapı soğuma-büzülme çat),aklarının tlp:lk örnekleridir
(Şekil 5,4). •••

c) Basınç azalma.si sonucu oluşan çatlaklar: Her\,angi·bir kayaç


lesi üzerinde etkin olan. veya onu decıgede tutan h.ısJ_ncın Kuzey İrlanda'nı.n Giant Caıiseway bölgesindeki
kalkması bazaltlarda, soğuma-büzülme sonucu gelişen
azalması sonucu oluşari çatlaklardır,. ,Jrneğin t·cr.· ;o,;:anit k0.tle;sini çatlaklı yapı ve bunlara eşlik eden bazalt
örten örtünün yok olması durumunda kütle üzerindeki basınç prizmaları.
azalacağındaI'.
nit içinde bu tür çatlaklar meydana ge.lecektir.

53

52
5.3. Faylar
,n-rteıenaır:.1..1..ı..c. Şekil 5,5'te görü ebil ceği g bi eğim atımı
"yatay "düşey atım" olmak uzere ıki bıleşenden ibarettir.
Bunlardan
5. 3. 1. TANIMLAMALAR atım tavan ve taban bloklarının birbirlerine kıyasla yatay, düşey
bunların düşey yöndeki hareketlerini ifade eder. Diğer taraftan
ve eğim atımlarının bileşkesi durumunda olan "net atım'' ise
Yukarıda da değinildiği gibi (bakınız; bölüm 5.1) faylar, kırıklar taban bloklarının birbirlerine kıyasla, ne sadece fay düzlemi
bo yunca gözlenebilir bir hareket meydana gelmesi sonucu oluşan ve ne de eğimi yönünde olduğunu gösterir. Bu durumda kayma
düzlem sel bir süreksizliği belirleyen yapılardır.. Faylarda fay düzleminin doğrultusu ve eğim yönüyle belli açılar yapacak
birbirlerine kı yasla kayan blok çiftleri söz konusudur.. Kaymalar fayı g·elişir. Net atım bazan "yanal", "verev" veya "oblik" atım ola
belirleyen sü reksizlik düzlemi (fay düzlemi) boyunca oluşmaktadır. bilinir,
Fay düzlemi dü şey veya eğik konumlu olur ve konumu doğrultu ve
eğiminin ölçülmesiyle verilir. Fay düzleminin eğik olması durumunda
birbirine kıyasla kayan bloklardan birisi fay düzleminin üzerinde,
diğeri de altındadır. Budu rumda, fay düzleminin •üzerinde bulunan bloka DEĞİŞİK TÜRLERİ
"tavarı>,bloku", altındakine ise "taban bloku" adı verflir. Fay
düzlemi çoğunlukla sürtünme nedeni ile cilalı, parlak bir görünüm
alır ve hareketin yönünü belirlemede ya rarlanılan kayma çizikleri ve
göz önünde tutularak fayların şu türleri ayırt edilir:
kayma kertiklerini içerir (Şekil 5.5).
Doğrultu atımlı faylar
Eğim atımlı faylar
Yanal (verev veya oblik) atımlı faylar

K,yma kertiklcri

1. Do rultu Atımlı Faylar

TAVAN
BLOKU

j Lemının iki yanında karşılıklı bulunan blokların birbirlerine


;1 S'.''.' i;f! ı, ,, ve fay
(Şekil 5.6).
düzleminin doğrultusu boyunca kayması sonucu oluşan fay

atımlı faylar hareketin yönüne-göre sol yönlü (sinistral) ve


(dextral) olmak üzere iki değişik türde olurlar. Doğrultu

F,y düzl•minirr
do§ruıtusu

Koyma

birbirine kıyasla kayan


"f' de etmede kullanılan
"""rilişi.
Eğiın:atımı. AD: Düşey
AE: Net at:tm (yanal, verev
AB: doğrultu atımı
A
ve bitişik olan noktaların fay düzlemi
uzaklaştıkları mesafeye "fayın
atımı" Doğrultu atımlı (sol yönlü) bir fay. Oklar
düzleminin doğrultusu boyunca meydana blokların kayma yönlerine işaret eder.
se "doğrultu atımı"', eğ:i.mi meydana gelirse "eğim atımı" diye

55
54
atımlı bir fayın sol yönlü mü yoksa sağ yönlü mü olduğunu anlamak için.
birbirine kıyasla kayan bloklardan birinin üzerine çıkan bir kişi,
yüzü karşı bloka gelecek şekilde ayakta durur. Bu pozisyonda, eğer
karşı blok kişinin soluna doğru kaymışsa fay sol yönlü, sağına
doğru kaymışsa fay sağ yönlüdür. Şekil 5.6'da verilen doğrultu
atımlı fay sol yönlüdür.
Horst Harsı
Doğrultu atımlı fayların özel bir türü olan "değişken" veya "transform"
faylar litosfer dilimlerinin hareketlerinde önemli olup, bunlar Yapısal Graben
Jeoloji'de ele alınacaktır.

5.3.2.2. Ei;jim Atımlı Faylar

Bunların iki değişik türü söz konusudur:

1) Normal faylar
2) Ters faylar Normal faylanma sonucu oluşan graben ve horst
yapıları. Oklar blokların kayma yönlerini gösterir.

5,3,2.2.1. NORMAL FAYLAR


yapılar oluşur. Bu yapıların çukur kesimine "graben",
da "horst" adı verilir (Şekil 5.8).
Tavan blokunun taban blokuna gôre fay düzleminin eğimi yönünde aşağı
doğru kayması sonucu meydana gelen faylardır (Şekil 5.7).

Bazı durumlarda aynı bir blok iki normal fay arasında bulunur ve
iki faya ait düşen bloku oluşturur; böylece iki tarafı tümsek ve
taban blokuna göre ve fay düzleminin eğiminin tersi yön
oluşan faylardır (Şekil 5.9).

fay düzleminin eğiminin 45°1den daha az olması durumunda


veya "şariyaj" olarak adlandırılır.
K1ıı,ıak,ı\i,lırl

rı:"!a,

5 lı.un
\')\oku

i
l
lab.an ,- ,- .. lzlklerl
bloku .
_

.:u;! ın.in

T.ıı.b.ı.n bloku

Şekil 5; 7. Normal fay. Oklar blokların kayma yönlerini


gösterir. AB: Eğim atımı. Ters fay. Oklar blokların birbirlerine göre kayma
yönlerini gösterir.

56 57
5.3.2.3. Yanal (Verev veya Oblik) Atımlı Faylar çakıl ve/vaya blokların doğal bir çimento maddesi ile çi
sonı.ıcu oluşan breşlerin (fay breşi) ve ezilme
zanlarının

Fayı meydana getiren blokların birbirlerine kı·yasla hareketlerinin ne


fay düzleminin doğrultusu boyunca ne de eğimine paralel olarak gelişme cevherleşme veya mineral birikimi.
diği faylardır. Eğer tavan bloku taban blokuna göre fay düzleminin eğim
yönüyle bir açı oluşturacak şekilde ve aşağı doğru kaymış ise yanal Minerallerin ayrışması sonucu meydana gelen bozuşma ve boyanma
atımlı normal bir fay, yukarı doğru hareket etmişse yanal atımlı kahverengi-kırmızı renkli hematit ve/veya sarı renkli
ters bir fay oluşturur (Şekil 5.10-a,b). liıno
ovanması),

kayaçlarına kıyasla yabancı olan tek blokların bulunuşu.

Tabakalanma veya klivaj yapılarının aynı bir yörede ani olarak


değişikliği göstermeleri.

"Şev"ola 7ak adlandırılan meyilli ve düzgün yamaçların varlığı.


/

klivaj, v.b, düzlemsel yapıları yanal olarak kesen


,:ı)

su kaynaklarının, diğer kaynakların, küçük göllerin ve suya


titkilerin bir hat üzerinde dizilişi.

··:
A

Şekil 5.ıo.\ Yanal (verev veya oblik) atımlı faylar.


·:a) Yanal atımlı normal bir fay.
,)J) Yanal atımlı ters bir fay.
,/lill: Yanal (oblik veya verev) atım.
ıf

5,3.3. FAYLr TANINMASINA YARAYAN VERİLER

İncelenen herhangi bir alanda fayların varlığı değişik jeolojik ve fi


ziksel veril r yardımıyla ortaya konabilir. Bu verilerin başlıcal8rı
şunlardır:

1) Yapıların süreksizliği: İzlenmekte olan bir yapı, örneğin bir ta


baka düzlemi ani bir. değişiklikle farklı özellikteki tabakalarla karşı
karşıya gelirse bu dı:ırum faylanmadan ileri gelebilir.

2) Herhangi bir birimin aniden kaybolması veya tekrarlanması.

3) Fay: düzleminin g5zlenmesi: Faylanma sırasında birbirine kıyasla


kayan blokların: basıncı ve sürtünmeler nedeniyle fay düzleminin
yüzeyi cilalanır ve aynt yüzey üzerinde hareket yönüne paralel
olarak kayma çizik ve kertikleri:oyışıır (bakınız; şekil 5.5). Böyle
bir fay düzlemi üzerinde bir el gezdirilmesi durumunda, elin hareketin
geliştiği yönde kayması pürüzsüz, diğer yönlerde ise pürüzlü olarak
hissedilecektir.

59
58
düz duran bir semeri andıran, yani tümsek tarafı yukarıvoı
ve merkezinde en eski kayaç birimini bulunduranlarına "a ,
ters veya yan yatan bir semere benzeyen ve merkezinde
en
kayacı içerenlerine de "senklinal" adı verilir (Şekil 6.2.). Baz.cırı
yapının merkezindeki birimin en yaşlı mı yoksa en genç mi o2.··
belirlemek mümkün olmaz. Örneğin metamorfik bir sahada çalışıl:t
kayaçlarda görülen katmanlı yapının tabakalanma mı yoksa klivaj
mi olduğu belirlenend.yorsa buradaki kıvrımlı yapıları
antik~· senklinal diye adlandırmak doğru olmaz, Böyle bir
durumda an"
tiklina.L yerine "antiform", senklinal yerine de "senform" ifadeleri
kullanılır. Eğer yapı görünüm olarak bir antiklinaJ.e benziyor ve
fakat

j
6. KIVRIMLAR VE KIVRlMLANMA

I Aot/kl<ool Seokliooi
6.1. Giriş ve Tanımlamalar

Deformasyona bağlı olarak gelişen dalgalı, az çok veya tipik semer


şe kill;l yapılara "kıvrım", bunların oluşmasına neden olan
deformasyona da "kıvr'ımlanma" adı verilir. Kıvrımlanma sıkıştırıcı Şekil 6.2. Antiklinal ve senklinal yapıları. 1 numaralı
nitelikli kuvvetle rin (b ınç kuvvetlerinin) etkisiyle gelişir: birim en yaşlı, 3 numaralı birim ise en gençtir.
Örneğin aynı anda iki ucunda b'a-s nç kuvvetlerinin etkidiği bir kayaç
kütlesi önce hafiften başlayarak za111<1nla gittikçe artan bir kıvrımlanma
gösterir (Şekil 6.1). Kıvrımlanmadaki ru:tış, ya kıvrımlanmaya neden olan merkezinde en yaşlı kayacın var olduğu ortaya konulamıyorsa bu
kuvvetin şiddetinin artması veya aynı lcm[vetin kütleye daha uzun süre kıvrım antiform olarak adlandırılır. Benzer şekilde, eğer yapı
etkimesinden kaynak- ,görünüm itibariyle senklinale benziyor, ancak içerdiği kayaçların han
'Y,gisii:ıin yaşlı, hangisinin daha genç olduğu bilinmiyorsa bu tür bir kıv
lanır. " senform diye adlandırılır. Ayrıca dış görünüm olarak antiklinale
\) fakat merkezinde en genç kayaç birim:l.ni bulunduran bir kıvrım
:;:,.,,.,ormal senklinal", bunun tersi durumda yani şekli senklinale ben

-
ancak merkezinde en yaşlı kayacı bulunduran kıvrım da "senformal

[ ı-
olarak adlandırılır (Şeki,l 6.3). Bu kıvrımlar normal duruş
yani ters dönmüş birimlerin kıvrımlanması sonucu gelişir.


-
(<1)

!::::;:::::
1 23}

C ••


• •• (<)
- -•
(dl •
--

-[O !•J
•0
U_((\\\
Antiformal

senklinal

\
]-
1 23

kütlesinde kıvrımlı
yapının gelişmesi.
Şekil 6.1. Basınç kuvvetlerinin etkisinde kalan bir kayaç
Antiformal senklinal ve senformal ant klinal
6d yapıları. 1 numaralı birim en yaşlı,
3 numaralı birim ise en gençtir.

---o•- ,..=,,":,;.: ,,_--- --- 61


6.2, Kıvrımlı Bir Yapının Değişik Kısımları
Asimetrik kıvrımlar (simetrik olmayan kıvrımlar): Kıvrım kanatla
eksen düzlemine göre simetrik olmadığı kıvrımlardır (Şekil 6.6).
Genelde bir kıvrım "kanat" adı verilen karşılıklı iki kısımdan
oluşur (Şekil 6.4), Kanatların kesişmesiyle meydana gelen
çizgisellik, yani kanatların arakesiti "kıvrım ekseni" olarak
bilinir. Bu ekseni içeren ve kıvrımı az çok iki simetrik parçaya
ayıran düzlem ise "eksen düzle mi" diye anılır. Kıvrımların konumu
çoğunlukla kıvrım ekseninin yönlemi ve dalımıyla, bazan da bunun
yanısıra eksen düzleminin doğrultu ve eği miyle belirlenir. Bazı
kıvrımlarda kıvrım ekseni doğru bir hat §eklinde bazılarında ise eğri
şekilli olabilir. Benzer şekilde eksen düzlemi ya şekil 6.4'teki
gibi kenarları düzgün hatlarla belirlenen yüzeyler veya düzgün Şekil 6.6. Asimetrik kıvrımlar. ED: Eksen düzlemi.
olmayan yüzeyler ş1eklinde olabilir,
3) İzoklinal kıvrımlar: Kıvrım kanatlarının birbirlerine ve dolayısı
: .. eksen düzlemine paralel olduğu kıvrımlardır (Şekil 6.7),

.. •'•
vrım • • • .
a. n adı ' - .

Kıvrım/;:};:/' ·· • · .=<• :• •.
kanadı ·'. \.·· •:, ,• ;• •o

Eksen
düzlemi
Şekil 6.4. Kıvrım kanatları, kıvrım ekseni ve eksen düzle Şekil 6.7. İzoklinal kıvrım. ED: Eksen düzlemi.
minin şematik gösterilişi.
kıvrımlar: Eksen düzlemleri yataya çok yakın veya yatay olan
(Şekil 6,8).
6.3. Kıvrımların Değişik Türleri

--
Doğada, kıvrımların çok değişik türleri vardır. Bunlardan eri çok
bili nenleri şunlardır: ED

l) Simetrik kıvrımlar: Kıvrım kanatlarının eksen düzlemine göre si \..:.:s:


metrik olduğu kıvrımlardır (Şekil 6.5). Bu kıvrımlarda eksen düzleminin "-:lc ED
eğimi genellikle 90 derecedir.
:2-?:) ED

===========
Şekil 6.8. Yatık kıvrımlar. ED: Eksen düzlemi.

Devrik kıvrımlar: Kıvrım kanatlarının aynı yönde eğimli olduğu ve


birist ters dönen kıvrımlardır, Kanatların aynı yönde
olmasına karşın çoğunlukla eğim dereceleri farklıdır ve ters dö
eğimi diğerinden daha fazladır "(Şekil 6.9).

Monoklinal kıvrım (fleksür) ve taraça (set): Monoklinaller, tabaka


Şekil 6.S; Simetrik kıvrımlar, ED: Eksen düzlemi. yön değiştirmeksizin aniden artması sonucu oluşan tek kanatlı

f ,

62 63
özellikli olan çeşitli kıvrım türleri vardır. Bunlar arasın
önemlileri konsantrik (veya paralel) kıvrımlarla benzer kıvrım-
. Paralel kıvrımlarda tabakalar ortak bir merkezden etrafa doğru
çok dairesel halkalar oluşturacak şekilde kıvrımlanır (Şekil 6.12-a).
kıvrımlarda ise katmanlar, büyüklükleri ve şekilleri yaklaşık
olarak birbirinin aynı olan bükülmeleri içerir (Şekil 6.12-b). Benzer
kıvrılan katmanların oluşturdukları yuvarlakların merkezle-
kıvrım ekseni boyunca yer değiştirmektedir.

Şekil 6.9. Devrik kıvrım. 1 en yaşlı, 3 ise en genç kayaç


birimini gösterir. ED: Eksen düzlemi.

bükülmelerdir (Şekil 6.10-a). Taraça ise tabaka eğiminin aniden azalması


sonucu meydana gelen tek kanatlı bir kıvrımdır (Şekil 6.10-b).

\-
;: 1

Şekil 6.12. Paralel (konsantrik) ve benzer kıvrımlar.


a) J.!onoklinal b) 'l'araç a) Paralel kıvrımlar. b) Benzer kıvrımlar.
kıvrım a (Set)
(flUsür)
8) Açısal kıvrımlar: Düz kanatların, herhangi bir bükülme göstermek-
Şekil 6.10, Monoklinal kıvrım veya fleksür (a) ve taraça ve keskin bir şekilde birbirlerine kavuşmaları sonucu meydana ge
veya set (b), kıvrımlardır. Bunlar arasında "kink bandları" veya "kink kıvrımla
bilinen yapılar (Şekil 6.13), en yaygın olanlarıdır. Bunların.
zig-zag (chevron) kıvrımlar, "M" şekilli, "W" şekilli, "Z" şe-
7) Silindirik kıvrımlar: Şekilleri silindire benzeyen ve kesitleri 11
S" şekilli ve "V" şekilli açısal kıvrımlara da sık sık rastla-
az çok daire dilimi şeklinde olan kıvrımlardır (Şekil 6.11)°.

Kink
bandları
r
r \
{ \

J
l l
-- -
/
' ,
/

( b)
Kink kıvrımlar. Bu kıvrımlarda eksen düzlemi
(ED), kink düzlemi (KD) olarak adlandırılmaktadır,

veya bavul kıvrımlar: Enine kesitleri az çok dikdörtgen veya


olan kıvrımlardır (Şekil 6.14).
Şekil 6.11. Silindirik kıvrımlar. a) Silindirik kıvrımların
şematik gösterilişi. b) A-A' boyunca alınan kesit.

65
64
n JEOLOJiK ZAMANLAR

l_l_ günümüze kadar geçen zaman süreci jeolojik olarak bir takım
ayrılır. Bu dilimler en küçüğünden en büyüğüne doğru "yaş,
, devir, zaman" olarak adlandırılmaktadır. Bunlardan üzerinde daha
durulan zaman olup, jeoloji tarihi boyunca belirlenen zamanlarla
Şekil 6.14. Loca veya bavul kıvrım. ait bazı devre ve devirler Çi elge 7.l'de gösterilmiştir.
• o il

K U VATERNER
'•ı' O,
Pi ei
6.11. Antiklinoryurn ve Senklinoryum - .f"
.- ;::- ı:ı:: 2
stosen
.
() Pliyosen
w 7
Bazı kıvrımlar büyük ölçekli olup geniş bir bölgede izlenebilir > Miyosen

s
nite likli olurlar. Bu kıvrımlar çoğunlukla üzerlerinde daha küçük 26 Oligosen
ın
ölçekli ve sistematik dağılımları olan antiklinal ve senklinalleri ıı:: 38
içerirler, Bu tür sistematik antiklinal ve senklinalleri içeren 0 w Eosen
,- 54
bölgesel ölçekli kıvrım antiklinal özellikli ise yapı tümüyle Paleosen
"antiklinoryum", senklinal
Kretase
özellikli ise "senklinoryun!rdiye adlandırılır (Şekil 6.15).
135
-,;
KG<;.ffi< ô\ • li antiklinal Jura )
.vı: .5en-klina\\cr 195

<:;,,sa-ıa-.ıS
1 ' Triyas
l --.,L.,_ _) - 1ı
Permiyen
ı .
l
l
l v- ,-
ın
2iıö'
Karbonifer
ı----------------------------------------------------------------------------1 22
Aniiklinoryum Senklinoryum Af\tiklinor\lum
;::, 345
Devoniyen
Şekil 6.15, Antiklinoryum ve senklinoryum. -395
Silüriyen
- 435
; :: ı-
. . ., 0rdovi sı·yen
- <C 500
Kambriyen

N IKAMBR EN ÖNCE )
.. .,
- - - - - - -- -
Q".v:
ı-------------600

PREKAMBRİYE

- - - - - 4500
JeoJojik geçmişe ilişkin zaman göstergesi. Sayılar milyon
yıl biriminden olup ait olduğu zaman, devir veya
devrin. kaç yıl sürdüğüne işaret eder ('Whitten ve
Brooks, 1976'dan alınmıştır).
67
66

You might also like