Professional Documents
Culture Documents
SEMPOZYUM BAŞKANI
Dr. Öğretim Üyesi
Özden GEZER OĞUZ
(Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi)
7. Oturum
Artsürem A1 Salonu
Oturum Başkanı
Dr. Serra Erdem
8. Oturum
Artsürem A1 Salonu
Oturum Başkanı
Dr. Sezin BAŞBUĞ
Saygılarımızla.
sadasempozyum.com - artsurem.com
ARTSÜREM
3. uluslararası
sada
DİSİPLİNLERARASI
sanat sempozyumu
BİLDİRİLER - PROCEEDINGS
ANKARA - 2019
ISBN: 978-605-80679-4-3
3. Uluslararası SADA Disiplinlerarası Sanat Sempozyumu 28-29 Kasım 2019
3rd International SADA Interdisciplinary Art Symposium ANKARA
Bildiriler / Proceedings
ISBN: 978-605-80679-4-3
Yayıncı / Publisher:
46183
2019
Dizgi / Design:
Caner ÇAVUŞ
Caner ÇAVUŞ
artsurem@yandex.com
www.artsurem.com
www.sadasempozyum.com
I
3. Uluslararası SADA Disiplinlerarası Sanat Sempozyumu 28-29 Kasım 2019
3rd International SADA Interdisciplinary Art Symposium ANKARA
ARTSÜREM
II
3. Uluslararası SADA Disiplinlerarası Sanat Sempozyumu 28-29 Kasım 2019
3rd International SADA Interdisciplinary Art Symposium ANKARA
DESTEKÇİLER
III
3. Uluslararası SADA Disiplinlerarası Sanat Sempozyumu 28-29 Kasım 2019
3rd International SADA Interdisciplinary Art Symposium ANKARA
Kitabın Yayın Hakları Artsürem Bilim Sanat Danışmanlık şirketine aittir. Bildiri tam metin içeriğiyle ilgili bütün sorumluluk yazara aittir.
Bildiri tam metinlerinde yer alan görüş ve düşünceler 3. Uluslararası SADA Disiplinlerarası Sanat Sempozyumu Bilim Kurulunun, Düzenleme
Kurulunun veya Editörlerin düşüncelerini yansıtmaz.
Özden GEZER
Fırat BAŞBUĞ
IV
3. Uluslararası SADA Disiplinlerarası Sanat Sempozyumu 28-29 Kasım 2019
3rd International SADA Interdisciplinary Art Symposium ANKARA
Yasemin SEZGİN
(Artsürem)
Uğur GÖKÇE
(Artsürem)
Caner ÇAVUŞ
(Artsürem)
V
3. Uluslararası SADA Disiplinlerarası Sanat Sempozyumu 28-29 Kasım 2019
3rd International SADA Interdisciplinary Art Symposium ANKARA
27-) SICAK CAM ŞEKİLLENDİRME TEKNİĞİ İLE CAM ÜZERİNDE BİR DENEME:
GELENEKSEL EBRU SANATINA BAKIŞ
Seyit Taha BAYDAR........................................................................................................................................................................................................................169
31-) DOĞAL İNDİGO VE ZERDEÇAL İLE BOYANAN YÜN LİFLERİNİN SUBJEKTİF VE OBJEKTİF DEĞERLENDİRİLMESİ
Yüksel Anna KOCATÜRK - Hürrem Sinem ŞANLI....................................................................................................................................................................197
34-) KIRGIZ CENAZE MERASİMLERİNDE ERKEKLERİN AĞLAMA GELENEĞİ OLARAK ÖKÜRÜÜ TÜRÜ
Sebahattin SİVRİKAYA...................................................................................................................................................................................................................207
37-) MEDYA ÜZERİNDEN KİMLİK VE BAĞIMLILIK: KİTLELER İÇİN SANATIN SİNSİ TÜKETİMİ
Wickham Catesby Flannagan..........................................................................................................................................................................................................217
VII
3. Uluslaarrası SADA Disiplinlerarası Sanat Sempozyumu 28-29 Kasım 2019
3rd International SADA Interdisciplinary Art Symposium ANKARA
Eda ÖZ ÇELİKBAŞ
Dr. Öğr. Üyesi Eda ÖZ ÇELİKBAŞ, Karabük Üniversitesi, SFT. Güzel Sanatlar ve Tasarım Fakültesi, Resim Bölümü,
e-mail: ozedaoz@gmail.com, 0533 607 7710.
Öz
Kişilerin içsel duygularını dışavurumlarını sanat yoluyla sağaltan Sanat ve terapi, sanat terapisi, sanatla terapi,
dışavurumcu sanat terapisi ve yaratıcı sanat terapisi diye de adlandırılan alan Uluslararası anlamda 1940’lı yılların
sonundan itibaren psikiyatrist ve psikoterapistler tarafından kullanılmaya başlanmıştır. Türkiye coğrafyasında Os-
manlı döneminde su ile tedavi, müzik ile tedavi, şiir ile tedavi yöntemleriyle terapi olarak sanat dalları uygulamada
kullanılmıştır. Günümüzde Türkiye’de 2000’li yıllarda araştırma ve uygulama alanlarında kendini gösteren sanat
terapisi, 2012 yılında dernek çalışmaları ve bilimsel çalışmalarla karşımıza çıkmaktadır. Ülkemizde henüz herhan-
gi bir lisans ve lisansüstü eğitim birimi bulunmayan sanat terapisi özel sertifika eğitim programlarıyla alanda yer
almaktadır.Bu çalışmada, sanat terapisine, uluslararası alanda yapılan çalışmaların ardından Türkiye’de sanat tera-
pisinin ne demek olduğuna, nasıl gerçekleştirildiğine yer verilecektir. Ayrıca sanat eğitimi bağlamında sanat terapisi
alanında çalışan sanat eğitimcisi ve sanat terapisti arasındaki farklara da yer verilecektir.
Anahtar Kelimeler: Sanat ve Terapi, Dışavurum, Türkiye, Sanat Eğitimcisi, Sanat Terapisti
Abstract
Art and therapy, art therapy, expressionist art therapy and creative art therapy, which treats people’s inner feelin-
gs through art, have been used internationally by psychiatrists and psychotherapists since the late 1940s. In Turkey,
in the Ottoman period in Turkey’s geography, with water therapy with music, poetry and the arts as therapy with
treatment methods are used in practice. Today, art therapy has been manifested in art therapy research and practice
in the year 2000’s in Turkey, in 2012, it emerges with association studies and scientific studies. Art therapy, which
does not have any undergraduate and graduate education units in our country in Turkey yet, takes place in the field
with special certificate training programs. In this study, art therapy, then the work done in the international field of
art therapy in Turkey what it means, how it is conducted will be given. It will also include the differences between
art educators and art therapists working in the field of art therapy in the context of art education.
Keywords: Art and Therapy, Expression, Turkiye, Art Educator, Art Therapist.
301
3. Uluslararası SADA Disiplinlerarası Sanat Sempozyumu 28-29 Kasım 2019
3rd International SADA Interdisciplinary Art Symposium ANKARA
Giriş
İlk insanın kendini bulduğu andan itibaren ihtiyaçlarına karşılık veren bir gerçek; sanat-zanaat ilişkisidir. Günümüz sanatın-
da her ikisinin de varlığı tek bir başlıkta sanat olarak birleşse de; giyinme ihtiyacından, avlanmasına, ısınma ihtiyacından yaşam
alanlarına kadar ve daha fazlası, insan olarak bizler, geçmişten bugüne sanatla iç içe olmuşuzdur. İlk başlarda farkında olmasak da,
alet yapabilme yetisini kazandığımız ve uygarlığa adım attığımız andan itibaren ihtiyaçlarımız, sanatsal prototiplerimizi de oluş-
turmuştur. Yaşanılan coğrafyanın kültürü etkilediği olgusundan hareketle, sanatsal gelişimimiz coğrafyaya göre zaman ve mekan
anlamında farklılık göstermiştir.
İlk mağara resimlerinin Altamira, Lascaux resimlerini referans alırsak, her iki mağara resmi de birbiriyle benzerlik gösterir.
Oysa ki coğrafi koşullar farklıdır. Buradan da şunu anlarız, insan her yerde insan ve belli ihtiyaçları, ifadeleri değişmez; fakat kül-
türel müdahalelere maruz kalabilir (Resim 1).
Aslında mağara resmi ile başladığı düşünülen sanat, insanın var oluşundan itibaren vardır. Kendini doğada bulan insan, ihtiyaç-
larını keşfederek başta kendini tanımaya çalışmış ve bedenini anlamayı öğrenmiştir. Burada tanrısal bir yaratma sanatının keşfinden
söz edilebilir. Mağara resimleri oysa ki, mimesis dediğimiz kavramla ve insan psikolojisindeki mağara psikolojisinden hareketle
kendini göstermiş ve terminolojide yerini almıştır. Mağaralarda insanlar, aslında korktukları şeyi resmetme ihtiyacı duymuştur. O
dönem insanının beyin gelişimi düşünüldüğünde muhtemelen bunu tesadüfen keşfetmiştir. Mağara duvarlarındaki renkler ilkel diye
adlandırdığımız, aslında sadece doğada o an gördükleri ve elde edebildikleri renklerdir: toprak rengi, taş renkleri, ot renkleri, fosil
renkleri (siyah ve gri gibi). Mağara duvarlarında sanatla terapi bağlamında terapötik diyebileceğimiz önemli bir detay vardır. İnsan-
lar mağaralarda aslında gördüklerinin kopyasının kopyasını yapar. Yani gördüğü bir Manda ya da Bizon ise, o kendi bilinçaltında
bizon ile yaşadığı bir anın donmuş halini dışavurur. Pek tabii ki önce ya da sonra aklında kaldığı biçimde ve çok da dışavurumsal
amaçlarla yapmamış olabilir. Çünkü ilk-el dediğimiz insanın, ilk elden doğaya sahip olduğu ve ona hükmetmeye çalıştığından
psikolojik yansımalarını birden çözümlememiz kolay değildir. Fakat şu bir gerçektir ki, insan; korkularını, hislerini, duygularını,
acılarını sembollerle, şemalarla, çeşitli coğrafyalara özgü betimlemelerle ve renklerle dışa vurmuştur.
Alet yapabilme yetisini kazandıktan sonra ilk elden doğayı ihtiyaçları doğrultusunda işleyebilen insan, artık hızla yaşamda yol
almaya başlamıştır. Doğa olayları, din savaşları, coğrafi koşullar, devrimler, siyaset, endüstri ve ekolojik sistem kaynaklı geçmişten
günümüze evrilen ve zamana ayak uyduran insan, yaratıcılığından ödün vermemiştir. Tartışmalara da sebep olsa kendini dışa vur-
maktan çekinmemiştir. Bu sebeple yıkımlar, savaşlar, kavgalar anlaşmazlıklar birbirini kovalamıştır. İnsan ihtiyaçları ve koşulları
doğrultusunda kendini tamamlamış ve gerçekleştirmiştir. Bu noktada sanat, ilk başlarda ihtiyaçtan doğsa da, zamanla lükse ve este-
tik zevke uğrayarak kendini dönüştürmüştür.
Sanatın var olduğu her alanda disiplinlerarasılık ve hatta günümüzde disiplinlerüstülük mevcuttur. Sanat ve Terapi kavramı da
sanat ile 1940’lı yılların başında Amerikalı Psikiyatr Adrian Hill’in terimleştirmesiyle literatürümüze girmiştir. Terimleşmeden
öncesinde de pek tabii ki kültürlerde, dışavurum anlamında ilkel ve mistik topluluklarda sanatla terapinin varlığından söz edile-
bilir. Afrikalı ve Orta Asya’lı yerlilerden, Şamanlara ve değişik birçok inanç sisteminde dışavurumcu sanatlardan bahsedilebilir.
Özellikle Şamanik öğretilerde oldukça çok sayıda terapötik ifadelerden ve sağaltım yöntemlerinden bahsedilebilir. Her ilkel ya
da şamanik sanat eseri ya da sanatsal ifadeler terapötik bir süreci yansıtır mı bu pek tabii ki tartışılabilir. Fakat var olan verilerle
ve referanslarla mistik ve ilkel topluluklarda katarsis durumlarından oldukça bahsedilir. Totem, tabu, metafor, yasak ve kurallar
birbirini doğuran kavramlardır ve ilkel toplulukların psikolojik göstergelerinde de hep bu kavramlar yer alır. Dışavurumcu sanat
terapilerinde de amaçlardan bir tanesi de tüm bu kavramların bilinçaltında saklanmış duygu ve düşüncelerin sanat yoluyla ortaya
çıkarılması temeldir.
Eğitim alanında, Avrupa’da ve Amerika’da eş zamanlı 1940’lı yılların sonrasında kendini gösteren sanatla terapi, günümüzde
uluslararası platformda lisans, yüksek lisans ve doktora eğitimine sahiptir. Türkiye’de ise henüz herhangi bir anabilim dalı anlamın-
302
3. Uluslaarrası SADA Disiplinlerarası Sanat Sempozyumu 28-29 Kasım 2019
3rd International SADA Interdisciplinary Art Symposium ANKARA
Sanat insan ile var olan, şekillenip gelişebilen bir olgudur. Tarihin başlangıcından beri süre gelen bu olgusal gerçeklik, insanın
farkında olduğu ya da olmadığı duygu ve düşüncelerin maddesel bir görüntüye dönüştürebilme süreci olarak tanımlanabilir (Gomb-
rich, 2014). Sanat terapisi: psikoterapinin de bir alt dalıdır. Psikoterapi Yunanca ‘therapeuein’, ‘iyileşmek ya da iyileştirmek’ anlam-
larına gelir. Bu sebeple psikoterapi tam anlamıyla ‘ruh iyileştirmesi’ demektir (Sayar, 2014, s.27). Sanat Terapisi, sanat aracılığıyla
duyguların ifade edilmesi, farkına varılması, kendini dönüştürme olarak tanımlanabilir. Kelimelerin yerini boyalar, kil, kağıtlar ve
imgeler alır. Heykel, resim, dans, hikayeler aracılığıyla duyguların farkına varılır. Sanat terapisinin iyileştirici yanını, bireylerin
kendi içinde var olan yaratıcılığı keşfetmeleri ve bu yaratıcılığı iyi olma yolunda kullanmaları olarak düşünebiliriz. Sanat, söze
dökülemeyen zor duyguların kolayca ele alınmasına yardımcı olur.
Türk coğrafyalarından bu yana elde edilen bilgilerde, insanlar var oldukları coğrafyanın ve topluluklarının sembolizmini sanat-
sal anlamda devam ettirmiştir. Bazen bu sanatsal repertuarlar, yaşam biçimlerinin özeti olmaktan öteye de gitmiştir. Totemlerden
tabulara, yasaklardan, inanışlara, ritüellerden geleneklere dönüşen inanışlarla kendini gösteren sanatsal etkinlikler, Türk Sanatı
repertuarında da oldukça önemlidir. Aspavatilerden, Gök Tengri inancına, Şamanizmden, Budizme ve İslam dinine uzanan bu ina-
nışlar ve güç hiyerarşisinde pek tabii ki Şamanizm inanç sistemi ve İslam dini çok etkili olmuştur. Aynı zamanda melez bir kültürün
yaşandığı yer olan Anadolu coğrafyası pek çok uygarlığa da ev sahipliği yapmıştır. Bu da tek başına kültür yoktur tezini güçlendir-
miştir. Şüphesiz ki Şamanizm günümüzde dahi gerek günlük yaşamda gerek kültürel inanışlarda adetlerde gerekse de sanatımızda
oldukça etkili olmuştur. Günümüze kadar gelebilen batıl diye adlandırdığımız birçok inanış hala Türk kültüründe mevcuttur. Sanatın
iletişimsel, olumlu gücünün 100.000 yıllık bir geçmişi bulunmaktadır. Şamanizm de kötü ruhları kovmak için dansların yapılması,
evleri ve yerleşik alanları korumak için mağaralara ve duvarlara sembolik resimlerin çizilmesi, sanatın gücüne ve büyüsüne inanıl-
dığı için yapılan çalışmalardır (Resim 2).
Resim 2: İnisiyasyon süreciyle kendi sağaltımını sağlayan Kam (şaman), hekim olma özelliğiyle de gerek kıyafetleri, gerek dansları ve ritim müzikleriyle
sanat terapisini ilk-elden uygulayanlardan biridir.
Sanatla terapide çok sık kullanılan kavramlardan sağaltım, inisiye olma durumu ve katarsis gibi durumların tamamen psikolojik
ve nörolojik olma durumu sanatla terapide de aynı amaçla yer almaktadır.
Batı kadar olmasa da inanç sistemlerinin dinlerin de Türk kültüründe oldukça etkili olduğu söylenebilir. Burada önemli nokta
şudur: Türkler sanatsal ve zanaat anlamında sadece üretmeyi merkeze almış gibi görünse de sanatsal anlamda eşsiz bir repertuara
sahip, estetik zevkin var olduğu ciddi bir geçmişe de sahiptir.
Türkiye’de derken Türkiye coğrafyası demek daha doğru olur çünkü Türk milliyetli coğrafyalarda, Orta Asya’da tıpkı Uzak
Doğu’da olduğu gibi kendine has bir mistisizm vardır. Bu mistisizm günümüze o dönemden imgelemlerle gelmiştir. Bu imgelemler
de coğrafi koşul ve kültürel değerlere göre şekil değiştirmektedir. Fakat sanatın özünde var olan sembolik ve dışavurumsal imgeler
psikolojik alt yapıda neredeyse benzerlik gösterir.
Türkiye Coğrafyasında sanat kavramının resim sanatından çok; müzik, minyatür sanatı, ebru sanatı gibi sanat alanları kavramın-
da işlendiği görülmektedir. Bu bağlamda Türkiye tarihine bakıldığında Osmanlı Devleti zamanında Zekeriya Er-Razî (854 – 932),
Farabî (870-950) ve İbn-i Sina (980 -1037) gibi isimlerin müziğin tedavi edici etkenlerini araştırdığı görülmüştür (Çoban, 2005).
Türk İslam medeniyetinde Nureddin Zengî’nin 1154 yılında Şam’da kurduğu Nureddin Hastanesi, Amasya Darüşşifası, Kayseri
Gevher Nesibe Tıp Medresesi, Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası, Fatih Darüşşifası, Süleymaniye Tıp Medresesi ve Şifahanesi, Edir-
ne II. Bayezid darüşşifası ve Enderun Hastanesi olmak üzere sekiz merkezde reseptif müzik terapi (pasif olarak dinletme yöntemi)
303
3. Uluslararası SADA Disiplinlerarası Sanat Sempozyumu 28-29 Kasım 2019
3rd International SADA Interdisciplinary Art Symposium ANKARA
Resim 3: Müzikle Terapi Yapılan İslam Coğrafyasında Bir Sağlık Merkezi, Nureddin Zengi Şifahanesi, Şam.
Seyahatname’de 1484-1488 yıllarında II. Beyazıd tarafından yaptırılan Edirne’deki Darüşşifa’da (Hastane) akıl hastalarının
tedavisinde sanat aktivitelerinden müziğin ve su sesinin tedavi amaçlı kullanıldığından söz edilir. Ayrıca 1037 yılında ölen ve yüz
elliden fazla eser bırakan Ünlü Türk hekimi İbn-i Sina, eserlerinin en önemlisi olan Kanun’da; melankolinin semptomlarını tanım-
larken korkulardan ve yalnız kalma isteğinden bahseder, tedavisinde ise müzik ve sanat aktivitelerinin büyük öneminin altını çizer
(meşguliyetle tadavi yöntemi). Selçuklu dönemi şifahanelerinde de müzik bir tedavi yöntemi olarak kullanılmaktaydı. Farabî, Kla-
sik Türk müziğinde yer alan makamların insanlar üzerinde uyandırdığı etkiler açısından farklılık gösterdiklerini ve bu makamların
yarattığı etkiler sebebiyle günün belli saatlerinde dinlenilmesi gerektiğini vurgulamıştır.
Sanat Psikoterapileri Derneği’nden (2013) elde edilen veriye göre Sanat Psikoterapileri Derneği (SPD)’nin 3 Mart 2013’te
“Türkiye’de Sanat ve Tedavi Alanlarında Gerçekleşen Uygulamalar Nedir?” sorusu temelinde çalıştay düzenlenmiştir. Bu çalıştayın
sonunda hazırlanan rapora göre Türkiye’de sanat ile tedavi üzerine ilk çalışmaların 1950’li yıllarda Dr. Süleyman Velioğlu ve Dr.
Kazım Dağ Yolu’nun koordinatörlüğünde İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde Sanat Psikopatoloji Laboratuvarı’nın kurulması
ile başladığı kabul edilir
Sanat terapisi alanında Sanat Psikoterapileri Derneği’nin kurulması 2013 yılını bulmuştur. Buna rağmen Sanat terapisi alanında
Sanat Psikoterapileri Derneği’nin kurulması 2013 yılını bulmuştur.
1950’li yılların sonrasında pek ses getiren çalışmalara sanat ve terapi başlığında rastlanmamaktadır. Prof. Dr. Nevin Eracar, Sa-
nat ve Terapi alanında öncü isim olarak 1990’lı yılların başında kendi psikolojik danışmanlık ve sanat terapisi merkezini kurmuştur.
Ardından 1999, Düzce depreminde sanat terapisi bağlamında bireylerle çeşitli başlıklarda çalışmıştır. Eracar, 17 Ağustos 1999 dep-
remi ardından İnsan Kaynağını Geliştirme Vakfı ile işbirliği kurarak deprem bölgesinde sanat terapi çalışmaları yapmıştır. Eracar,
Sanat içsel yaşantıların, sözlü ifade ile anlatılamayanların kendiliğinden, sanat yoluyla dışa yansıtma fırsatını sunar ve bu şekilde
bireyin duygusal yüklerinden arınmasına yardımcı olur sözleriyle sanat terapisini açıklamıştır (Eracar, 2013) (Resim 5).
304
3. Uluslaarrası SADA Disiplinlerarası Sanat Sempozyumu 28-29 Kasım 2019
3rd International SADA Interdisciplinary Art Symposium ANKARA
Resim 5: Prof. Dr. Nevin Eracar’ın Yazdığı Türkiye’deki İlk Sanatla Terapi Kitabı.
Burada önemli nokta konuşamadıklarımızı sanat yoluyla, çizerek, yazarak, seslendirerek, hareket ederek, taklit ederek, mimik
ve jestlerle, oyunla dışavurmaktır. En ilkel halimizi sanat yoluyla dışavururuz. Sanatla terapi içimizdeki ilkel yanımızla, çocuk ben-
liğimizle iletişim kurma olanağı tanır (Capacchione, 2011). Buradaki ilkellik geri ya da basit olan değil aksine önemli ve iz bırakan
anlamını taşır. Doğada kendini bulan ilkel insan aslında ilk elden doğaya temas etmiş ve farkındalık yaşamıştır. Bu farkındalık
(mindfulness), ona kendi sağaltımını mağara psikolojisiyle yaşatmıştır. Bu sağaltım terapötik (tedavi edici) bir süreci de kapsar.
Türkiye’ de Sanat Terapisti ve Psikoterapist Pınar Toker de oldukça kıymetlidir. Açmış olduğu Sanat Terapisi merkezini ilk kez
Kadir Has Üniversitesinde açmıştır. Aynı zamanda oyuncu da olan Toker, Sanat ve Terapi bağlamında oldukça önemli çalışmalara
imza atmıştır. Sanat Terapisi alanında iki adet kitabı da bulunan terapist, sanatla terapide özellikle sinema ve tiyatro alt başlıklarının
önemini daha da yoğun olarak ele almaktadır (Resim 7).
Türkiye’de ilk Kez Adana İl Emniyet Müdürlüğü personellerine verilen şiir terapisi eğitimini, Türkiye Gençlik ve Spor Konfe-
derasyonu tarafından Cezaevi’ndeki mahkumların hayata ve geleceğe bakışı açısından daha olumlu tepkilerinin yer alması, okuma
ve sanatsal yönlerinin ortaya çıkarılması, sosyal yönlerinin öne çıkarıldığı proje kapsamında İstanbul Bakırköy Kadın Kapalı Ceza-
evi’nde Burak Ballı Şiir Terapisi çalışmasını gösterebiliriz. Adana İli’nden sonra Gaziantep, Osmaniye, Ankara, Çankırı, Eskişehir,
Bursa, İzmir ve Antalya olmak üzere birçok ilde Şiir Terapi programları yapıldı. Yaklaşık 17 bin mahkum Şiir terapi programlarına
katılmıştır (Resim 8).
305
3. Uluslararası SADA Disiplinlerarası Sanat Sempozyumu 28-29 Kasım 2019
3rd International SADA Interdisciplinary Art Symposium ANKARA
Resim 8: İstanbul Sulhi Dönmezer Eğitim Merkezinde Cezaevi Memurlarına Şiir Terapisi, 18/05/2015 Tarihli Gazete Yazısı
Psikiyatri uzmanı Dr. Basri Köylü, şizofreni için 2015 yılında Türkiye’de ilk olan sıra dışı bir tedavi modelini hayata geçirdi.
Aksaray Devlet Hastanesi Toplum ve Ruh Sağlığı Merkezi’nde (TRSM) tedavi gören şizofreni hastalarıyla tiyatro grubu oluşturdu.
Tamamı şizofreni hastalarından oluşan Basri Köylü önderliğindeki “Ben de Varım” adlı tiyatro grubu, Aksaray ve farklı illerde
olmak üzere 20 gösteri düzenledi. Terapinin olumlu yansımalarının en güzel kanıtı ise 35 hasta tiyatro terapisiyle şizofreniyi yendi,
onların arasından 2 kişi ise sınava girerek memur oldu. Uludağ Üniversitesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Kliniği’nde tedavi gören
8 psikoz hastası ve aileleri tarafından oynanan ’Her şeyde bir hayır vardır’ adlı tiyatro gösterisi için, 14 hafta süren ’sanatla terapi’
programı kapsamında sergilenen tiyatro gösterisinde psikoz hastaları senaryoyu kendileri belirledi ve oyun izleyici ile buluştu. Her
geçen gün örnekleri çoğalan tiyatro/Dans/hareket terapisi birçok bilimsel çalışmaya da örnek olacaktır (Resim 9-10).
Resim 10: Türkiye’de Bazı Sanatla Terapi İmkanı Sunan Danışmanlık Merkezleri
306
3. Uluslaarrası SADA Disiplinlerarası Sanat Sempozyumu 28-29 Kasım 2019
3rd International SADA Interdisciplinary Art Symposium ANKARA
Sonuç
Sanatında sembolizmi, mistisizmi ve çeşitli sanatsal pratikleri yüzyıllardır barındıran ve günümüze kadar ulaşabilen Türk Sana-
tı, geleneksellik anlamında da oldukça kıymetlidir. Pek tabii ki yaratıcılıkta sınır tanımayan sanatçılar, sayısız sanatla terapi pratiği
geliştirecektir.
Dünya’da oldukça ilgi gören bir dal olan Sanat Terapisi, ülkemizde de son yıllarda ilgi çekmeye başlamıştır. Henüz herhangi bir
lisans ya da lisansüstü eğitim imkanı bulunmayan bu alan, Ülkemizde de ilerleyen zamanlarda hak ettiği yeri alacaktır.
Sanat terapisinde bir sanat pratiği olarak, Disiplinlerarası sanat ve deneysel atölye derslerinde resim terapisi bağlamında birçok
çalışma yapılabilir. Türk sanatında mistik sembolizm çalışmış bir sanatçı olarak sanat terapisi uygulamalarımda özellikle yurtdışın-
da Türk sembolizmi ve kültürel imgelemlerimizden oldukça sık faydalanılabileceğini düşünmekteyim. Geleneksel Türk sanatların-
da tezhip, hat, kat’ı, ebru, deri yakma gibi tekniklerden sıklıkla faydalanılabilir.
Sanat terapisinde farkında olunması gereken en önemli nokta şudur, bu alan psikoterapinin bir alt dalıdır ve sanat terapisti olmak
psikoloji eğitimi gerektirir. Sanat eğitimcileri sanat terapisi alanında uygulayıcı sanat terapisi eğitmenleri olabilirler.
Kaynaklar
CAPACCHİONE, L. (2011), Sanat Terapisiyle İyileşmek, çev. Duygu Özen, İstanbul: Kaknüs Yayınları.
ERACAR, N., (2013). Sözden Öte. Sanatla Terapi ve Yaratıcılık, İstanbul:3p Yayınları.
GOMBRİCH, E. (2014). Sanatın Öyküsü, çev. Ömer Erduran, Erol Erduran. Ankara:Remzi Kitabevi.
SAYAR, K. (2014). Terapi-Kültürel Bir Eleştiri. (5. Baskı). İstanbul: Timaş Yayınları.
İnternet Kaynakları
307