You are on page 1of 21

Pamukkale Üniversitesi

Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi


Sayı 22, 2015, Sayfa 55-75

PEYAMİ SAFA’NIN FATİH-HARBİYE ROMANINDA YAPI VE İZLEK

Havvaana KARADENİZ*

Özet
Fatih-Harbiye, Türk toplumunun Tanzimat’tan itibaren geçirdiği modernleşme/batılılaşma sürecini ve bu
süreçte yaşanan pişmanlıkları hem birey hem de toplum düzeyinde ele alan bir romandır. Romanda Türk
geleneğine bağlılığı ve kültürü ile dikkat çeken Faiz Bey’in kızı Neriman ile sözlüsü Şinasi’nin ilişkisinde
Batılılaşmanın etkisi incelenir. Romanda bu etki, sosyal ve kültürel açıdan ele alınır; bireyden topluma
yönelen bir çizgi doğrultusunda bireylerin ruhsal durumu, çatışmaları, yalnızlığı, pişmanlıkları, kendine
ve topluma yabancılaşması, kimlik kargaşası-sorgulaması gibi birçok unsur açısından değerlendirilir. Aynı
zamanda milli ve manevi değerlerine bağlı, maddeciliğe karşı kendi öz kimliğini ön plana çıkaran idealist
karakterlere de yer verilir.

Romanda yanlış Batılılaşma, Doğu-Batı çatışması ve bu iki medeniyet arasındaki çatışmanın pek çok
açıdan sunumu kavramlar ve simgeler düzeyinde ayrıntılı bir şekilde ele alınmaktadır. Bu çalışmada Fatih-
Harbiye romanının izleksel ve yapısal kurgusu incelenerek Batılılaşma algısı, Türk insanında yeni değerler
ve gelişmeler ile başlayan buhran ve duyulan pişmanlıklar gözler önüne serilmeye çalışılır. Ayrıca Fatih-
Harbiye romanında Türk insanının Batı’ya hayranlığı, onlara benzeme arzusu, başkası olma isteği ve insanın
kendisi olabilmesi/olamaması durumu anlatılır.

Anahtar Kelimeler: Peyami Safa, Doğu-Batı çatışması, Yanlış Batılılaşma, Musiki.

THE STRUCTURE AND THEME IN THE NOVEL FATİH-HARBİYE BY PEYAMİ SAFA


Abstract

Fatih-Harbiye is a novel which addresses the Turkish modernization/Westernization process beginning


from the Tanzimat era and the repentance during this process with both individual and social aspects.
The novel tackles the effects of Westernization through the relationship between Şinasi and his fiancée
Neriman, the daughter of Faiz Bey who stands out as a highbrow man adherent to Turkish traditions. The
effects in question are dealt with social and cultural perspectives on a line from individual to society via
several elements, i.e., the characters’ states of mind, conflicts, loneliness, remorse, depersonalization, social
alienation, identity confusion and questioning. The novel also includes idealist characters adherent to
national and moral values, showing up with their own identities against materialism/ worldliness.

In the novel, wrong Westernization, East-West conflict, and the conflict between these two civilizations
are presented from several viewpoints in detail with both concepts and symbols. This study aims to
examine the structural and thematic construct of the novel Fatih-Harbiye and to unfold the perception of
Westernization, the crisis and compunction starting with new values and developments among Turkish
people. The study also examines the Turkish people’s infatuation with the West, their desire to imitate
Westerners and to be somebody else, and the state of being able/unable to be oneself.

Key Words: Peyami Safa, East-West conflict, Wrong Westernization, Music.

*Doktora Öğrencisi,Ahi Evran Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü ,Kırşehir.
e-posta: havvaanakaradeniz@gmail.com
H. Karadeniz

1. ROMANIN KİMLİĞİ “Onu her sabah dirilten gündelik


arzulardan birini de hissetmiyordu. Aklına
İlk baskısı 1931 yılında yapılan Fatih- Harbiye, Şinasi’yle münakaşası gelince, bu hatıranın
Peyami Safa’nın olgunluk döneminde yükünden kurtulmak ister gibi yorganı
yazdığı bir romanıdır. Peyami Safa, toplumun üstünden attı ve yataktan atladı. Başı hep
geçirdiği değişim sürecine ve bu süreçte Türk düşünmeye cesaret edemediği şeylerle
insanının yaşadığı kargaşaya ve çatışmaya doluydu ve bir dakika sonraya bile hâkim
kayıtsız kalmaz; toplumun sıkıntısını âdeta olamayacak kadar istikbalden korkuyordu.
kendine dert edinerek eserlerinde işler ve O gün ne yapacağını tasarlamaya bir türlü
konuya dikkat çekmeye çalışır. Fatih- Harbiye, yanaşmadı.” (s. 80)
gelenekten kopup Batı’yı benimseyişin; birey,
aile ve toplum üzerindeki etkisini İstanbul’un Bir diğer önemli karakter ise Şinasi’dir.
semtleri üzerinden somutlaştırarak gözler Hâkim anlatıcının Şinasi’nin davranışlarını
önüne sermeye çalışır. Ayrıca romanda Faiz gözlemleyip anlattığı ve özellikle iç
Bey ile kızı Neriman arasındaki medeniyetler konuşmalarını dile getirdiği bölümler dikkat
arası nesil çatışmasına da sıklıkla vurgu çeker:
yapıldığı görülür.
“Sokağın kenarında, bahçe haline getirilen
2. BAKIŞ AÇISI VE ANLATICI kahvedeki masalardan birine sallanarak
ilerledi, bir sandalyeye çöktü. Bir kere
Fatih-Harbiye romanı, hâkim bakış açısı düşünmeye başlayacak olursa, kahvecinin
ile kaleme alınan bir romandır. Okuyucu; sualleriyle rahatsız edilmemek için hemen
başkarakter, yardımcı karakterler ve olaylar kahvesini ısmarladı, getirtti, bir cigara
hakkında ancak anlatıcının sağladığı imkânlar daha yakarak düşünmeye başladı.
ölçüsünde bilgi sahibi olur. “Hâkim bakış
açılı anlatıcı, bir olayın anlatılmasında ve bir Kendi kendine ilk sorduğu şu olmuştu: “Ne
durumun sergilenmesinde anlatıcının her şeyi yapmak lâzım?”
bildiği gördüğü bakış açısıdır. Bu bakış açısında
anlatıcı, olayın, kahramanların ve mekânın Fakat buna cevap vermeden evvel,
geçmişini bilir. Olay anlatılırken ileride olacaklar vaktiyle ona tabiî görünen, fakat şu anda
da okuyucuya sezdirilir.” (Yakıcı vd. 2008: 68). yeni bir mâna ile harekete gelen birçok
Hâkim anlatıcı, olayları yukardan izleyerek şeyler hatırlamaya başladı: Neriman’ın
roman karakterlerinin davranışlarını üçüncü Darülelhan’a uğramadığı günlerin
tekil şahıs anlatımla aktarır, zihninden geçenleri sıklaşması, evine geç gidişleri, tuvaletine
bilir, duygularını okuyucuya açıklar. Eserde verdiği ehemmiyetin artması, Şinasi’yle
hâkim bakış açısının kullanılması sayesinde konuşurken sesine dolan asabî titremeler
okuyucu roman karakterlerinin düşüncelerini ve bunun gibi, teferruatı unutulan, fakat
doğrudan görebilir, onların ruh ve hayal yekûnunun intibaı kuvvetli bir surette
dünyasına girme imkânına sahip olur. “Anlatıcı hatırlanan küçük küçük birçok hadiseler
zaman ve mekânla sınırlı değildir. Nerede kendi kendilerini hatırlatıyorlardı. Son
aranırsa orada hazırdır. Kahramanların bütün zamanlarda bütün bu farklara dikkat eden
geçmişini, her türlü hususiyetlerini, zihinlerinden Şinasi, aramak yorgunluğuna karışan
geçirdiklerini bilir. İç konuşmalarını duyar.” gizli bir korku ile her hadiseyi ayrı ayrı
(Aktaş, 1998). Hâkim bakış açısı ile okuyucu, eşelemekten çekinmişti.
zaman ve mekân unsurları bakımından
Hemen bir zihin gayretiyle muhakeme
kısıtlanmaksızın kahramanları hem içeriden
etmek istedi: ‘Mademki ben Neriman’ın
hem de dışarıdan tanıma olanağına sahiptir.
değiştiğini çoktandır farkediyordum...’
Hâkim anlatıcı, Batı’yı renkli ve yüzeysel diye başladı.” (s. 12)
yaşamı ile benimseyen romanın başkarakteri
Hâkim anlatıcı, kahramanın, zamanda geriye
Neriman’ın davranışlarını gözlemler,
dönüşler yaparak hatırladıklarını da bilir ve
aynı zamanda Neriman’ın içinden geçen
okuyucuya sunar:
düşünceleri bilir ve dile getirir:

Pamukkale University Journal of Social Sciences Institute, Number 22, 2015


56
Peyami Safa'nın Fatih Harbiye Romanında Yapı ve İzlek

“Satış memuru kız, esans şişesini başına aşçı ve kahve. Erkeklerin işi gücü
doldururken Neriman bir şey hatırladı: kahvede, caminin önünde oturup sokağı
Küçükken babası onu Ramazan’da Beyazıt seyretmek. Dün Tünel’den Galatasaray’a
sergisine götürürdü. Orada, çadır gibi bir kadar dükkânlara baktım. Esnaf bile zevk
şeyin altında, Arap kılıklı bir adam, irili sahibi. İnsan bir bahçede geziniyormuş
ufaklı bir çok yağlı, kirli şişeler arasında, gibi oluyor. Her camekân çiçek gibi. En âdi
ayakta durur, kokular satardı. Bu çadıra eşyayı öyle biçime getiriyorlar ki mücevher
uzaktan yaklaşırken bile sert bir nane, gibi görünüyor. Sonra halkı da bambaşka.
bahar, hacıyağı kokusu Neriman’ın Dönüp bakmazlar. Yürümesini giyinmesini
midesini bulandıracak derecede burnuna bilirler. Her şeyi bilirler canım... O Macit’in
dolardı ve oradan çabuk geçmek isterdi... ellerine baktım, kadın eli gibi, tertemiz,
incecik, tırnakların üstünde bile çalışmış.
Son günlerde sık sık yaptığı mukayeseyi Şinasi’nin elleri gözümün önüne geldi.
tekrarladı ve bu iki koku arasındaki farkı Tırnağının biri kırık, öbürü batık... Ne imiş?
düşündü.” (s. 33) Kemence çalarmış. Böyle elini parçalayan
sazı parçalamalı. Hiç telin kenarına tırnak
Hâkim bakış açılı anlatıcının yanı sıra romanda
sürtülen saz görülmüş müdür? Her işimiz
anlatıcı Neriman’ın bakış açısından da istifade
acayip, nefret ediyorum. Daha geçen
edilir. Anlatıda romanın birinci iç kısmında
gün...” (s. 28-29)
Neriman’ın bakış açısı daha ağırlıklı ve etkin bir
role sahipken ikinci iç kısımda durum tersine Anlatıcı, romanda Neriman’ın da bakış açısına
döner. Anlatıcı ön plana geçerken Neriman başvurarak okuyucunun, olayları ve kişileri
geri plana düşer (Tekin, 1999: 166). Birinci iç hem içeriden hem de dışarıdan görmesine
kısımda Neriman’ın bakış açısı ile hem kendisi imkân tanır. Ayrıca Neriman’ın bakış açısından
hem de çevresi daha iyi tanınır. Bu kısımda sunulan bu karşılaştırma ile Doğu-Batı
hemen her şey Neriman’ın bakış açısından çatışmasının, müzik başta olmak üzere, hayatın
verilir: tüm alanını kapsadığı detaylı bir şekilde gözler
önüne serilir.
“–Öf... Bu elimdeki ut da sinirime
dokunuyor, kıracağım geliyor. Şunu Örneklerden de anlaşılacağı gibi hâkim anlatıcı,
Şamlı’ya bırakalım. Bunu benim elime anlatı boyunca başkarakterin ve onun etrafında
nereden musallat ettiler? Evdeki hey hey bulunan diğer önemli karakterlerin duygu
yetişmiyormuş gibi üstelik bir de Darülelhan! ve düşüncelerini bilir. Bundan dolayı hâkim
Şu alaturka musikiyi kaldıracaklar mı ne bakış açısının kullanılması ile kahramanların
yapacaklar? Yapsalar da ben de kurtulsam. hem iç dünyasının hem de dış dünyasının tüm
Hep ailenin tesiri. Babam şark terbiyesi netliği ile okuyucuya sunma imkânına sahip
almış. Ney çalar, akrabam öyle... Fakat olunur. Anlatıcı; anlatma, gözlemleme, geriye
artık sinirime dokunuyor, bir kere şu dönüş tekniği gibi yöntemlere başvurabilir.
musibetin biçimine bak, hele bu torbası?.. Romanda hâkim bakış açılı anlatıcının yanı sıra
Yirmi gündür elime almıyorum, bugün Neriman’ın bakış açısına da yer verilerek hem
mecbur oldum. Bırakacağım musibeti... Neriman hem de Neriman’ın çevresi hakkında
Darülel-han’dan da çıkacağım, yahut birinci ağızdan bilgi edinilmesi sağlanır.
alafranga kısmına gireceğim. Zaten bizim
kısmı lağvedeceklermiş. Allah razı olsun. 3. OLAY ÖRGÜSÜ
Kendimden nefret ediyorum. Oturduğum
mahalle, oturduğum ev, konuştuğum Romanda olay akışının belli bir düzene göre
adamlar çoğu sinirime dokunuyor. O Fatih kurgulanmadığı görülür. Roman, on iki
meydanının önünden geçerken meydan bölümden oluşur, bu bölümler olayların seyrine
kahvelerinde bir sürü işsiz güçsüz, softa göre serim, düğüm ve çözüm çerçevesinde üç
makulesi adamlar oturuyorlar. Biraz temizce ana bölümde gruplandırılır ve bu bölümde ele
giyindin mi insanın arkasından fena fena alınan konular şöyle sıralanabilir:
bakıyorlar, kim bilir neler söylemiyorlar,
insan yolda bile rahat yürüyemiyor.
Sonra o dükkânların hali nedir? Adım

Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı 22, 2015


57
H. Karadeniz

Birinci Bölüm: • Neriman’ın konuşma isteği üzerine,


Neriman ile Şinasi’nin mektep çıkışı arka
• Darülelhan’dan çıkan Neriman ile
sokaklara doğru yürümeleri ve yürüyüş
Şinasi’nin Vezneciler’e kadar beraber
sırasında tartışmaları ve sonucunda
yürümesi, Neriman’ın Beyazıt’a bir
Neriman’ın sinir nöbeti geçirmesi,
arkadaşının (Fahriye’nin) davetine
eczaneye gitmeleri,
gideceği yalanını söyleyerek Şinasi’den
ayrılması, Şinasi’nin, Neriman’ın Fatih- • Faiz Bey’in, Şinasi’ye Neriman ile bir an
Harbiye tramvayına bindiğini görmesi, evvel evlenmeleri gerektiğini söylemesi,
Neriman’ın yalanını fark etmesi ve Faiz Bey’in bu kararı Neriman’a söylemesi
böylece Şinasi’nin, Neriman’ın aslında ve Neriman’ın iki üç ay zaman istemesi,
çoktandır değiştiğinin ilk kez bilincine/
• Neriman’ın, babasına ve Şinasi’ye baloya
farkına varması,
gideceğini söylemesi, Şinasi’nin de
İkinci Bölüm: baloya gelmesini istemesi, Şinasi’nin
bunu kabul etmesi ve Neriman’ın balo
• Şinasi’nin, Faiz Bey’in evine gitmesi,
için babasından kıyafet istemesi,
• Neriman’ın, Macit ile Beyoğlu’nda Maksim
• Şinasi’nin kahvede arkadaşı Ferit
Salonu’nda gizlice buluştukları gecenin
ile buluşması ve Neriman hakkında
sabahında babasına karşı duyduğu korku
konuşmaları,
ve ona yalan söylemesi; Maksim Salonu’nu
hatırladığında hissettiği beğeni, içinde • Neriman’ın balo kıyafeti bakmak için
bulunduğu duygu karmaşasından kaçma Beyoğlu’na ve ardından Şişli’de oturan
isteği ve bunların neticesinde yaşadığı dayısının evine gitmesi,
çatışma,
Üçüncü Bölüm:
• Neriman’ın Macit ile buluşmalarının
• Dayısının evinde bir ecnebi kadın görmesi
sonraki gününde, Neriman, Fahriye ve
ve bu ecnebi kadının kızının bir gün önce
Şinasi’nin birlikte Darülfünun binasının
intihar ettiğini öğrenmesi,
önüne kadar yürümeleri,
• Neriman’ın, dayısının kızlarının anlattığı
• Şinasi’nin, Neriman’ı ve Fahriye’yi bırakıp
intihar hikâyesini dinlemesi, kendisi ile
gitmesi,
bu hikâyedeki Rus kızı arasında benzerlik
• Neriman’ın Fahriye ile Beyoğlu’nda kurması ve bunun sonucunda pişmanlık
gezmesi ve orada bir ıtriyat mağazasına duymaya başlaması,
girmeleri, sonrasında Macit’i görmek
• Neriman’ın artık Macit’i ve Batılılaşmayı
için pastacının yukarı katına çıkmaları
sorgulamaya başlaması,
ve burada Neriman ve Fahriye’nin
Perapalas’taki baloya Macit tarafından • Neriman’ın tramvayda Macit ile
davet edilmeleri, karşılaşması ve baloya gitmemeye karar
vermesi,
• Neriman’ın günün sonunda Şinasi’nin
evine gidişi, • Ferit’in evinde yapılan toplantıya
Neriman’ın katılması ve orada
• Neriman’ın baloya gidebilmek için babası
Darülelhan’ın Türk musikisi bölümünün
Faiz Bey’e şirin görünmeye çalışması ve
kapatılacağı düşüncesi üzerine yapılan
yapay davranması,
bir tartışmanın sonucunda Neriman’ın
• Bir gece Neriman’ın; Doğu’yu kediye, bayılması,
Batı’yı da köpeğe benzeterek babası Faiz
• Neriman’ın, babasına ve Şinasi’ye baloya
Bey ile tartışması,
gitmeyeceğini söylemesi ve Neriman ile
• Neriman’ın, Faiz Bey’e yaşam şekli ile Şinasi’nin evlenmeye karar vermesi.
sıkıntılarını tartışarak itiraf etmesi,
4. ZAMAN
• Neriman’ın, sözlüsü Şinasi ile Batılı
yaşayışı ile hayran kaldığı Macit arasında Romanda vaka zamanının yılı ile ilgili bir
kendini sorgulaması ve çatışma yaşaması, belirleme yoktur. Darülelhan’ın 1917-1927

Pamukkale University Journal of Social Sciences Institute, Number 22, 2015


58
Peyami Safa'nın Fatih Harbiye Romanında Yapı ve İzlek

yılları arasında Osmanlı Devleti’nin ilk resmî dayısının kızlarının anlattığı intihar hikâyesini
müzik okulu olarak İstanbul’da faaliyet dinler; hikâyenin neticesinde kendisi ile bu
gösteren dört yıllık bir eğitim kurumu olduğu hikâyedeki Rus kızı arasında benzerlik kurar ve
göz önüne alınacak olursa Fatih-Harbiye bunun sonucunda pişmanlık duyarak kendi öz
romanında olayların bu tarihler arasında kimliğini bulur.
gerçekleştiği, ayrıca romanda geçen “Lozan
sulhundan sonra (s. 60)” ifadesi ile de romanın Romanda zaman, normal akışı içinde ilerlerken
vaka zamanının 1923 yılından sonraki süreci kimi zaman hâkim anlatıcının öznelliğine
içerdiği düşünülebilir. bağlı olarak zamanda geriye dönüşler yapılır
ve kahramanların geçmişleri hakkında
Romanda vaka zamanının yılı ile ilgili bir bilgiler verilir; böylece olayların, okuyucunun
belirleme olmamasına karşın ay olarak zihninde daha net ve daha doğru bir sıra ile
teşrinisaninin son gecelerine denk geldiği yer alması sağlanır. Fatih-Harbiye romanında
“Teşrinisaninin son geceleri. Hava kuru ve da hâkim anlatıcı, olayların anlatımında zaman
rüzgârsız. Yürüdü.” (s. 41) ifadesi ile romanda zaman geriye dönüşler yaparak hem olaylar
belirtilir. Romanda yaşanan bütün olayların, ve kahramanlar hakkında bilgi verir hem de
Neriman’ın, Maksim Salonu’nda Macit ile okuyucunun dikkatini diri tutmayı başarır.
buluştuğu gün ile başladığı ve on (10) gün
içerisinde gerçekleştiği bilinir: Romanda Neriman’ın, Fahriye’ye gidiyorum
diye Şinasi’ye yalan söylemesinin ardından
“Hatırlamaya çalışıyor. Bu felâketler ne Şinasi, meydanda dalgın dalgın yürümeye
zaman başladı? Maksim salonu. Kaç ay başlar. Bu yürüyüş sırasında Neriman’ın lise
evvel? Hayır, daha bir ay bile olmadı. Kaç yıllarıyla ilgili hatıralarının anlatıldığı bölümler,
gün evvel? Bunu bulmak için hadiselerin içinde bulunulan zamandan geçmişe
fihristini yapmaya uğraşıyordu. Sokakta, dönülerek sunulur:
ne gün bayılmıştı? Macit’le hangi gün
Löbon’da buluştular? O zaman baloya kaç “Kim bilir, kaç defa bu yollardan beraber
gün vardı? On gün. Baloya kaç gün daha geçtiler.
var? Balo yarın akşam, demek hepsi dokuz
Yedi sene!
gün!
Siyah saten gömlekli, siyah başörtülü kız.
Çok şaştı. İçinde gayet uzun bir zamanın
O vakit böyle koşmazdı. Liseden çıkar ve
hatırası vardı. Senelerden beri devam
Süleymaniye’nin köşesinde görünürdü.
etmiş felâketlerin ağır tesiri altında idi.
Kolunda çantası, başı önüne eğilmiş,
Hepsi dokuz on günden mi ibaret?” (s.
gözlerinde korku ve dudaklarında
127-128)
tebessüm, Şinasi’nin yaklaştığını görünce
Romanda olay örgüsü on (10) günlük bir korkusu giden ve sevinci artan gözleriyle
sürede gerçekleşir. Birinci bölüm, bir (1) yere bakar, hafifçe kızarırdı. Sonra
günlük bir zaman dilimini kapsar. İkinci bölüm yanyana, hiç konuşmadan, epey yürürler
ise sekiz (8) günlük bir süreyi kapsar. Yazar ve buluşmanın ilk zevkini bu sükût içinde
bu bölümü, zamanda sıçramalar yaparak kısa daha çok hissederlerdi.” (s. 14)
tutar; bu, metinde yer alan “baloya beş gün
Hâkim anlatıcı, Faiz Bey’in geçmişten bugüne
kaldı” gibi ifadelerle zamanın bir anda dört gün
kadar olan yaşamsal sürecini zamanda geriye
ilerletildiği şeklinde görülür. İkinci bölümde,
dönüş yaparak özetler:
yanlış Batılılaşmanın, birey ve toplum yaşamı
üzerindeki etkisi gözler önüne serilmeye “Yedi sene evvel, Faiz Bey karısı öldükten
çalışılır, aynı zamanda geriye dönüşler sonra, Kuruçeşme’deki yalıda oturmak
yapılarak ve özetleme tekniği kullanılarak istemedi. Maarif evrak müdürlüğünden
Neriman’ın çocukluğu, Faiz Bey’in geçmiş tekaüt edilmişti. Üsküdar’daki büyük evi
yaşamı, Neriman ile Macit’in tanışmaları de yanınca, azalan varidatına göre daha
ve Neriman’ın büyükannesi hakkında bilgi sade bir yaşayış temini düşündü, Gülter’i
verilir. Üçüncü bölümde ise olaylar bir (1) gün muhafaza ederek öteki hizmetçilerin kimini
içerisinde gerçekleşir, bu bir günde Neriman, savdı, kimini evlendirdi. Fatih’teki bu eve

Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı 22, 2015


59
H. Karadeniz

taşındılar. O vakit Neriman on beş yaşında tesirler bambaşkadır. Galatasaray’dan


idi ve Süleymaniye’deki kız lisesine girdi. çıkan ve tahsilini Avrupa’da bitiren büyük
Orada Şinasi’nin kız kardeşi Nezahet’le dayısı ve kızları, Neriman’da Garp hayatına
tanıştı. Aynı semtte ve aynı mahallede karşı incizap uyandırmışlardı.” (s. 59)
oturdukları için mektebe beraber gidip
gelmeğe başladılar. Romanın bir başka karakteri Faiz Bey’in
yardımcısı Gülter de Neriman’ın çocukluğuna
Faiz Bey biraz ney çalardı. Nezahet’in ve Neriman’ın büyükannesine dair bilgileri
kardeşinin kemence çaldığını öğrenince zamanda geriye dönüş tekniği ile verir:
onunla tanışmak istedi. O tarihten sonra
Şinasi, Nerimanlara sık sık gelip gidiyordu “Bir gün sizi kaynar sularla yıkadık. Bugün
ve o gün bugün ailenin bir ferdi gibidir.” (s. ensenize kadar kestirdiğiniz şu saçlar
56-57) yok mu? Ne uzundu, ne uzun! Köklerini
sökercesine onları taradık; hiç unutmam,
Faiz Bey’in geçmişine dair bilgi verildikten hanımefendi size üstü papatya örneği
sonra içinde bulunulan ana yani şimdiki beyaz ketenlerden yeni bir elbise diktirmişti,
zamana dönülür. onu giydirdik ve sizi büyük hanımefendiye
götürdük. O vakte kadar büyük annenizi
Hâkim anlatıcı, Neriman ile Macit’in görmemiştiniz, çünkü büyük hanımefendi
tanışmalarını da zamanda geriye dönüş damadıyla altı sene dargın durdu. Nihayet
yaparak özetler: barıştılar, biz de sizi götürdük. … Ah...
diye içini çekiyor ve başını sallıyor Gülter,
“Tam altı ay evvel, bir ilkbahar günü idi.
büyük anneniz gibi kadın nerede şimdi?..
Darülelhan’ın alafranga kısmında keman
Meziyetlerini anlatamam ki... Öyle temiz,
dersi almaya gelen Macit’i, arkadaşları
öyle tertipli, öyle ince bir kadındı ki... Ev
Neriman’a tanıttılar. Macit bir aydan
temizlenirken, tertip edilirken hizmetçilerin
fazla bu derslere devam etmemiş ve
başında durur, en kabasından en incesine
mektebi bırakıp gitmişti; fakat bu müddet
kadar bütün ev hizmetlerini bilirdi. … Sade
Neriman’la Macit arasındaki münasebetin
ev kadını mı? Büyük validenizin elinden
hususileşmesine kâfi geldi. Beyoğlu’nda,
kitap düşmezdi. Ne tarihidir o? Hani
arada bir gizlice buluşuyorlardı. Altı aydan
meşhur bir tarih vardır... Ay! Durun! Dilimin
beri Neriman birkaç defalar Macit’in
ucunda. Hah: Naima Tarihi! Daha böyle
randevusuna gitti ve bütün bunları
neler okurdu. Arapça da bilirdi, Farisîce
Şinasi’den gizledi.” (s. 59)
de... Bize okur okurdu da anlatırdı. Âdeta
Yine hâkim anlatıcının zamanda geriye dönüş bir mektepti o konak!” (s. 77-79)
yaparak Neriman’ın çocukluğu ile ilgili bilgi
Görüldüğü gibi roman şimdiki zamandan,
verdiği görülür. Bu geriye dönüş tekniği ile
geçmiş zamana doğru geriye dönüşler
olay akışı içinde zamanın kronolojik yapısı
yapılarak akronolojik zamanlı bir anlatımla
bozulur, böylece akronolojik bir anlatım
oluşturulur.
gerçekleştirilmiş olur:
Ayrıca romanın vaka zamanı; Osmanlı
“Birçok Türk kızları gibi, Neriman da,
Devleti’nin son zamanlarını, bilim
ailesinden ve muhitinden karışık bir
ve teknolojinin gelişmeye başladığı,
telkin, iki medeniyetin ayrı ayrı tesirlerinin
modernleşmenin bireyler ve toplumlar
halitasını yapan muhtelit bir içtimaî terbiye
üzerindeki etkisinin görüldüğü ve
almıştı.
medeniyetler arası çatışmaların yaşanmaya
Annesi ve babası ona halis bir şarklı başlandığı sosyal zamanı da örtük bir şekilde
itiyatları vermişlerdi; Anadolu’da, birçok içine alır. Romanda, okur, olayın zamanını
memuriyetlerde gezen Faiz Bey, Neriman’ı kendi çıkarımları ile bulabilmektedir.
yedi yaşına kadar saf Türk muhitlerinde
büyütmüştü. Fakat İstanbul’da yerleştikten
sonra, Neriman’ın akrabalarından,
bilhassa büyük dayısının ailesinden aldığı

Pamukkale University Journal of Social Sciences Institute, Number 22, 2015


60
Peyami Safa'nın Fatih Harbiye Romanında Yapı ve İzlek

5. MEKÂN Fatih-Harbiye romanında mekân unsurunun,


işlevsel bir nitelikte olduğu görülür. Peyami
5.1. Çevresel Mekânlar Safa, çizdiği karakterler ile bu karakterlerin
yaşadığı çevre/mekân arasında bir ilişki
Batılılaşma; dar mekândan geniş mekâna
kurarak hem mekâna hem de karakterlere
kadar yaşanılan tüm mekânlarda dekor
nitelikli anlamlar yükler. Romanda mekân
şeklinde, resimlerde, kitaplarda, konuşma
unsuru, başkarakter Neriman’ın bakış
dilinde, insanların giyim tarzında, edebiyatta,
açısından Doğu’yu simgeleyen Fatih ile
sinemada ve hayatın tüm alanlarında kendini
Batı’yı simgeleyen Beyoğlu semtlerinin
gösterir. Buna bağlı olarak Batılılaşma ile pek
karşılaştırılması şeklinde görülür. Anlatıda
çok birey de yaşadığı mekânı değiştirmeye
mekân, özellikle romanın başkarakteri Neriman
çalışır. “Anlatı türlerindeki mekân, kurgusaldır
etrafında anlamlandırılır ve oluşturulur. Bunun
ve içinde yaşayan insanların bakış açıları,
yanı sıra Fatih- Harbiye’de mekân; özellikle ana
algı kapasiteleri ve duygusal gelişmeleri
karakterlerin ruhsal durumlarını, duruşlarını,
doğrultusunda şekillendirilmiştir; sürekli
duygu ve düşüncelerini yansıtmada bir araç
yeniden yaratılır, biçimlendirilir ve mekân
olarak görülür.
etkin kurucu bir değer olarak üzerindekileri
etkiler, onları tinsel doğuş ve oluşlara hazırlar.” Çevresel mekân olayların geçtiği mekândır
(Korkmaz, 2007: 400). Romanın entrik ve bu mekân romanda genel itibari ile
kurgusunun oluşumunu sağlayan mekânlar, İstanbul’dur. Faiz Bey’in kızı Neriman ile
yalnızca olayların cereyan ettiği fiziksel bir Fatih’de yaşadığı ev, Fatih Meydanı, Neriman’ın
mekân olarak düşünülmemelidir. Çünkü bu Beyoğlu’nda Macit ile buluştuğu Maksim
mekânlar, karakterlerin ruhsal durumlarının, Salonu, yine Beyoğlu’nda bulunan balonun
duruşlarının, duygu ve düşüncelerinin dışa yapılacağı yer Perapalas; Neriman, Fahriye ve
vurulması ve somutlaştırılması açısından kilit Macit’in buluştuğu Löbon Pastanesi, Neriman
etkendir. Mekân karakterlerin ruhsal durumu, ve Şinasi’nin öğrenci olduğu Darülelhan binası,
ekonomik düzeyi, dünya görüşü, eğitim Şinasi’nin odası, Ferit’in evi, Şinasi ile Ferit’in
durumu ve toplumun sosyal gelişimi gibi daha buluştukları kahvehane, Süleymaniye’deki
pek çok konu ile ilgili bilgi vererek romanın eski konak, Neriman’ın dayısının Şişli’deki
izleksel kurgusunu biçimlendirir. evi, Neriman’ın seyahat ettiği Fatih-Harbiye
tramvayı ve Beyazıt romanda öne çıkan
Mekân, kahramanın kendini tanımak ve
mekânlardır. “Çevresel mekânlarda kısaca olay
keşfetmek için ya da içinde bulunduğu
örgütleyici bir anlatımın hâkim olduğunu ve
ruhsal durumdan kaçış için kullandığı bir
tek boyutlu/norm karakterlerin kullanıldığını
uğrak yeridir. “Roman gibi gelişmiş anlam
özellikle belirtmeliyiz.” (Korkmaz, 2007: 403)
yapılarında mekân, varoluş kayısıyla ilgili bir
Çevresel mekânlarda genellikle başkarakterin
duraksamadır; zamanın sonsuz akışında yitip
ön plana çıktığı, diğer karakterlerin ise
gitmek istemeyen insanın tutunduğu ‘dışardaki
başkaraktere yakınlık derecesine göre
içerdelik’ niteliğinde bir yerdir. Ancak bu yer,
mekânda konumlandırıldığı görülür.
çevre niteliğindeki her hangi bir alan değil,
Lukacs’ın ‘kavranabilen ben’ dediği ‘sorunsal 5.2. Algısal Mekânlar
ben’in kendini dinlemek, tanımak ve dünyada
konumlamak üzere seçtiği, duraksadığı bir Algısal mekânda, mekân ile insan ilişkisi ön
yerdir. Kurucu işleviyle bu sorunsal alan, plana çıkarılır. Bu nedenle mekânın somut
bir bakıma karakterin dünyadan koparıp unsurları ile insanın soyut değerleri arasındaki
kendileştirdiği bir uzamdır.” (Korkmaz, 2007: ilişki incelenir. “Algısal mekânlar, kişi-yer ilişkisini
401). Yazar mekânı tasvir ederken salt fiziksel sorunsal açıdan yansıtan, dönüştürülmüş,
bir ortam olsun amacını gütmez, bu nedenle anılaştırılmış yerlerdir; yalnızca topografik bir yer
mekâna katılan her unsur, romanda bilinçli değil, anlam üreten, anıları barındıran, kişinin
bir şekilde yer edinir. Olay örgüsünün daha iç dünyasını yansıtan bir değerdir.” (Korkmaz,
mantıklı ve somut bir çerçeveye oturtulması, 2007: 403). Mekânın, karakterlerin ruh halini
aynı zamanda romanın arka planında işlenen yansıtırken karakterlerin ruh hallerinin de
derin anlamın ve felsefi bakış açısının gün mekânı algısal olarak değiştirdiği ve belirlediği
yüzüne çıkmasında mekânın tamamlayıcı bir görülür.
rolü vardır.
Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı 22, 2015
61
H. Karadeniz

5.2.1. Kapalı-Dar ve Labirentleşen Mekânlar Daha önce Fatih Meydanı’nda görüp “bir sürü
işsiz güçsüz, softa makulesi adamlar” diye
Mekânın kapalı ve dar olması, fiziksel aşağıladığı insanları Rus kızının hikâyesini
anlamda hacim olarak küçüklüğünden dinledikten sonra bambaşka bir Neriman
değil karakterlerin ruhsal açmazları sonucu olarak ince bir şekilde över. İlk etapta kapalı-
yaşadıkları buhran ve baskının etkisindendir. dar olan mekân algısı daha sonraki süreçte
Yanlış Batılılaşmanın sebep olduğu buhran, açık ve geniş mekân olarak değişir. Bu durum
insanlar üzerinde baskı yaparak yalnızlaşma, romanda, değişen mekân algısı ile şu şekilde
insanın kendine ve topluma yabancılaşması yer alır:
ve bütün bunların sonucunda kaçış ve
arayış duygularının gün yüzüne çıkmasına “Tramvay Beyazıt’tan geçiyor ve Fatih’e
neden olur. “Mekânın darlığı, fiziksel doğru ilerliyordu. Fatih! Fatih! Beyoğlu
anlamda küçüklüğünden değil, karakterin arkada kalıyordu. Aylardan beridir, ilk defa
imkânsızlığından ve kendini orada sıkıştırılmış bugün, Neriman Fatih’e bu kadar istekle
duyumsamasından kaynaklanır.” (Korkmaz, gidiyordu ve Beyoğlu’nun cazibesinden
2007: 403). Kendini bunalmış ve sıkışmış kendini kurtarıyordu. Çünkü ne olursa
hisseden birey değişim sürecine sürüklenir, bu olsun, kalbiyle yaşayan bir kızdı ve
değişime ayak uyduramayan birey ya o mekânı ilcalarına hâkim değildi, bütün duygularını
kendi algısı ve imkânı ölçüsünde değiştirmeye teşhir ettikçe rahatlayan bir mizacı vardı ve
çalışır ya da yaşadığı yıkım ve çöküşten dolayı samimiyeti halis bir şey gibi seviyordu.
o mekândan kaçıp uzaklaşır.
Şehzadebaşı’ndan geçerken sokaktaki
Fatih-Harbiye romanında mekân; Doğu-Batı yolculara bakarak düşündü: ‘Şüphesiz
çatışmasını, yanlış Batılılaşmayı ve bu süreçte bunların içinde ne kıymetli insanlar var!’
bireyin ve toplumun yabancılaşmasını, dedi.” (s. 113-114)
arayışını, kaçışını ve buhranını yansıtacak bir
şekilde yer alır. Neriman için mekân olarak Hızla değişen toplumsal düzen ve gelişen
Darülelhan ve Şişli’deki dayısının evi, konunun teknoloji ile beraber bireylerin gereksinimleri
izahı bakımından ayrıca bir öneme sahiptir: ve bakış açıları da değişir. Değişimi bütünsel
olarak algılayan ve yaşamak isteyen birey,
“Darülelhan, Neriman’daki -Şinasi’den öncelikle kendisini saran dış mekânı
Fatih çevresine kadar uzanan- nefreti değiştirmeye çalışır. Bu değişim sürecinde
körüklerken; Şişli’deki ev, bir yandan mekân, bireyin iç hesaplaşmalarının ve ruhsal
Neriman’daki ‘yeni hayat’a duyulan arzuyu çıkmazlarının cereyan ettiği bir yerdir. “…
yoğunlaştırır, bir yandan da bu arzunun değişen yaşam koşulları ile birlikte değişen
kırılmasına zemin hazırlar. Bilindiği gibi mekanlar trajik anlamda yıkım yerleri olur.”
Neriman, bu evde dinlediği Rus kızının (Kanter, 2009: 1596). Aslında bireyin mekâna
hikâyesi ile kendi macerası arasında karşı yaklaşımı, onun dış dünya karşısındaki
benzerlik bulmuş, peşinden koştuğu değer yargıları ve dış dünyayı algılayışı ile
değerlerin ve ‘yeni hayat’ın sahte olduğunu doğru orantılıdır.
anlamıştı. Sonuç olarak Darülelhan,
Neriman’ı nasıl Beyoğlu çevresine Romanda insanların maddî durumu ile mekân
itmişse, Şişli’deki ev de onu tekrar Fatih’e arasında bir bağ kurmaya çalışılır. Fatih’te
döndürmüştür.” (Tekin, 1999: 174). köhne bir evde yaşayan emekli Faiz Bey’in
maddi sıkıntı içinde olduğu yansıtılırken
Neriman, dayısının evinde dinlediği Rus lükse ve gösterişe son derece önem verilen
kızının hikâyesinde son zamanlardaki kendi Beyoğlu’nda yaşayan Macit’in çok para
yaşamını görür. Macit’in ve Beyoğlu’nun hiçbir harcadığı vurgusu yapılır. İçinde bulunduğu
samimiyeti olmadığını ve bütün bunların kapalı ve dar mekândan uzaklaşmak isteyen
“yapay bir hayat” olduğunu anlar. Böylece kendi Neriman, çareyi açık ve geniş mekân
milli değerlerinin ve kendi kimliğinin farkına/ olarak gördüğü Maksim Salonu’na, Löbon
bilincine varır, baloya gitmek düşüncesinden Pastanesi’ne, Beyoğlu’na ve Perapalas’a
vazgeçer; Şinasi’ye, Darülelhan’a, Fatih’e ve gitmekte bulur.
orada yaşayan insanlara yeni bir göz ile bakar.

Pamukkale University Journal of Social Sciences Institute, Number 22, 2015


62
Peyami Safa'nın Fatih Harbiye Romanında Yapı ve İzlek

Romanda Neriman’ın; Macit ile Maksim mutsuz eder, çünkü orada bulunan birçok
Salonu’nda buluştuğu ertesi günün sabahında, yağ çeşidi Neriman’da Şark’ı, geri kalmışlığı,
Neriman’ın odası kapalı-dar mekân olarak özensizliği ve kirliliği ifade eder. Bu nedenle
işlenir. Bu odada ruhsal açmazları ve çelişkileri koku çadırı Neriman için kapalı-dar mekân
ile baş başa kalan Neriman; hem Macit ile olarak sunulur:
Şinasi’yi düşünerek çatışma yaşamakta hem de
dün geceki korkularından kaçıp uzaklaşmaya “Orada, çadır gibi bir şeyin altında, Arap
çalışmaktadır. Karmakarışık duyguların kılıklı bir adam, irili ufaklı bir çok yağlı,
ağırlığı altında ezilen Neriman, aynı zamanda kirli şişeler arasında, ayakta durur, kokular
bu odayı hem kaçış için bir sığınak hem de satardı. Bu çadıra uzaktan yaklaşırken
gerçeklerle yüzleşmesi gerektiği bir çatışma bile sert bir nane, bahar, hacıyağı kokusu
mekânı olarak görür. Böyle ruhsal bir durum Neriman’ın midesini bulandıracak
içinde olan Neriman bu odada kendi kimliğini derecede burnuna dolardı ve oradan
ve benliğini sorgular. “Mekânın darlaşması, çabuk geçmek isterdi...” (s. 33)
psikolojik açıdan çıkmazda olan karakterin,
Neriman kapalı-dar mekân olarak gördüğü
üzerine dünyanın yürüdüğünü hissetmesidir.
Fatih Meydanı’ndan kaçmak kurtulmak
Anlatı kişisinin kendini kuşatılmış, sıkıştırılmış
ister. Çünkü Neriman’a göre Fatih Meydanı;
bulduğu her durumda, mekân darlaşır.
Şark’ı, tembelliği, kirliliği, geri kalmışlığı ve
Böylesi hâllerde yer, adeta karakterin ayakları
başıboşluğu simgeler. Bu nedenle Neriman,
altından kaçıyor gibidir.” (Korkmaz, 2007: 406)
Fatih Meydanı’na karşı nefretini şu şekilde dile
Psikolojik bakımdan bunalımda olan insan,
getirir:
bulunduğu fiziksel mekânın içinde kendisini
âdeta bir köşeye sıkışmış, hapsedilmiş “Kendimden nefret ediyorum. Oturduğum
hisseder ve böylesi bir ruh halinden ancak mahalle, oturduğum ev, konuştuğum
o mekândan uzaklaşınca kurtulacağını bilir. adamlar çoğu sinirime dokunuyor. O Fatih
Bu durum metinden hareketle şu şekilde meydanının önünden geçerken meydan
örneklendirilebilir: kahvelerinde bir sürü işsiz güçsüz, softa
makulesi adamlar oturuyorlar. Biraz
“Başını yorganın altına çekerek barınacak
temizce giyindin mi insanın arkasından
yer arıyordu. Artık, aklına hep Şinasi
fena fena bakıyorlar, kimbilir neler
geliyordu. Ara sıra başını yorgandan
söylemiyorlar, insan yolda bile rahat
çıkarıyor, etrafı dinliyor, Gülter’in ayak
yürüyemiyor. Sonra o dükkânların hali
sesini bekliyor ve kapıya bakıyordu.
nedir? Adım başına aşçı ve kahve. Erkeklerin
Bunalarak yataktan atladı, oda kapısına işi gücü kahvede, caminin önünde oturup
doğru gitti, fakat aşağı kattan babasının sokağı seyretmek.” (s. 29)
bir haykırışını duyacakmış gibi korkarak
Ayrıca Neriman, Darülelhan’ı alaturka musikisi
uzaklaştı, pencereye doğru geldi, geceyi
ve Şark terbiyesinden dolayı eleştirir ve kendini
hatırlaması ihtimaliyle sokağı da görmek
sıkan, bunaltan bir mekân olarak görür:
istemiyordu, yatağından da ürktü, aynaya
doğru da gidemiyordu, gitmeye de kuvveti “…Darülelhan! Şu alaturka musikiyi
yoktu, her tarafa korkak ve ümitsiz adımlar kaldıracaklar mı ne yapacaklar? Yapsalar da
attıktan sonra olduğu yerde kaldı ve nihayet ben de kurtulsam. Hep ailenin tesiri. Babam
karyolasının kenarına gidip oturarak başını şark terbiyesi almış. Ney çalar, akrabam
önüne eğdi.” (s. 23-24) öyle... Fakat artık sinirime dokunuyor, bir
kere şu musibetin biçimine bak, hele bu
Mekânın kuşatıcılığı altında kalan Neriman için
torbası? Yirmi gündür elime almıyorum,
bu oda, bir iç hesaplaşmanın ve karamsarlığın
bugün mecbur oldum. Bırakacağım
yaşandığı kapalı-dar bir mekândır.
musibeti... Darülelhan’dan da çıkacağım,
Tabi ki ıtriyat mağazasında mutlu olan yahut alafranga kısmına gireceğim. Zaten
Neriman’ın zihnine küçüklüğünde babası ile bizim kısmı lağvedeceklermiş. Allah razı
gittiği koku çadırı gelir. Bu çadır Neriman’ı olsun.” (s. 29)

Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı 22, 2015


63
H. Karadeniz

Neriman, baloya gitmemeye karar verdiği ve geniş bir mekândır. Çünkü Neriman kendini
günün akşamında Ferit’in evindeki toplantıya bir Batılı gibi görür, Fatih’ten kendi semtinden
katılır. Bu toplantıda Darülelhan’ın alaturka ve kendi kimliğinden uzaklaştığını hisseder,
musiki bölümünün kapatılmaması ve böylece mutlu olur. Bu durum metinden
insanların Şark musikisine bakışı gibi konular hareketle şu şekilde örneklendirilebilir:
üzerine yapılan tartışma Neriman’ı çok üzer.
Çünkü Neriman artık değişmiştir ve orada “Bir ıtriyat mağazasının camekânı önünde
bulunanlar bunu henüz bilmiyordur. Neriman durdular. Burada herşey, tek başına konmuş
için bu ev kendisini sıkan, bunaltan kapalı zârif bir küçük şişenin tatlı mavisi, kırmızı
ve dar bir mekân olma yönü ile okuyucunun ipek bir püskül, siyah kadifelerin arasında
karşısına çıkar: gizlenmiş ve ampulün yumuşak ziyası, bir
gümüşün parıltısı... Gözleri ayrı ayrı çekiyor
“Her münakaşa, dönüp dolaşıp Neriman’a ve zaptediyordu; burada herşey, rahat ve
karşı bir ithamla neticeleniyordu. Sanki mes’ut insanların kullanmayı âdet ettikleri
bütün bu adamlar, onu muhakeme etmek eşyaydı; burası, aynı zamanda, bir insanın
için toplanmışlardı. ne kadar mes’ut olabileceğini hissettiren
imkânlara doğru açılmış pencereydi.
Neriman, Gülter haber verdiği zaman Neriman burada her duruşunda, bu
da biraz gayri tabiî bulduğu bu davetin pencereden onların saadetini imrenerek
hakikî sebepleri üzerinde âni bir kuruntuya seyrediyordu.” (s. 32)
kapıldı. Belki de bu münakaşalar, ona ağır
bir ders vermek için tertip edilmiş gizli bir Neriman, Fahriye ve Macit’in buluştuğu Löbon
mukaddime idi.” (s. 124) Pastahanesi, Neriman için tam bir açık-geniş
mekân örneğidir. Çünkü Batı’yı yüzeysel
Ferit’in evi Neriman için yıkımın yaşandığı olarak sadece giyim, eşya ve eğlence gibi
kapalı-dar bir mekândır. Neriman’ın bu görünen yönleri ile algılayan Neriman, Löbon
mekânda huzursuz olmasının ve sinir nöbeti Pastahanesi’ni Fatih’ten ve dertlerinden kaçıp
geçirmesinin nedeni; onun kendi iradesi sıyrıldığı bir mekân olarak görür. Böylece
dışında, etrafında bulunan insanların tutumları burada kendini mutlu hisseder ve mekânla
ve algıları ile ilintilidir. uyumundan dolayı rahatlar:
5.2.2. Açık ve Geniş Mekânlar “Neriman’ın buraya üçüncü gelişiydi; her
seferinde burasını biraz daha seviyor ve
Açık mekân, bireyin huzur ve uyum içinde
beğeniyordu. Her şey temiz, her şey güzel.
olduğu, hem kendisi hem de çevresiyle
Zevkli bir kadın eliyle döşenmiş küçük
barışık olduğu birer sığınak yeridir. Kanter’e
bir ev odası gibi; ve başbaşa konuşmaya
(2009: 1600) göre açık-geniş mekân, bireyin
ne müsait! Pastacı, muhallebici gibi
mekânın fiziksel özelliklerinden sıyrılarak
yerleri daima bir dükkân fikriyle beraber
ruhsal anlamda genişlediği mekândır. “Anlatı
düşünmeğe alışmış Neriman için, bu
kişisi açık ve geniş mekânlarda kendini güvende
mahrem küçük salon yepyeni bir şeydi.
hisseder; kimliği, varlığı, değerleri koruma
Fahriye’nin de hayranlığını yüzünden
altındadır. Ontolojik anlamdaki bu huzur
görmek istiyordu.” (s. 35)
ve güven duygusu, varlığın içten dışa doğru
açılmasını, akmasını sağlar. Mekândaki genişlik Neriman’ın, Fatih Meydanı’nı, Doğu’yu
algısı da fenomenolojik anlamdaki bu akıştan simgelediği düşüncesi ile sert bir şekilde
kaynaklanır.” (Korkmaz, 2007: 411) Açık-geniş eleştirmesinden sonra mekân olarak
mekânda birey, maddi ve manevi yönden Galatasaray’a övgüsü dikkat çeker. Neriman
bir bütünlük gösterir, mutlu ve huzurlu olur, içsel bir çatışma yaşadığı ve kendisini
bu duyguların içinde yoğrulan birey kendini hapsedilmiş gibi hissettiği Fatih Meydanı’nın
güvende hisseder, daha sağlıklı kararlar alır ve o kasvetli havasından kurtulmak için
böylece kendini gerçekleştirir. Galatasaray’a yönelir; böylece Neriman’ın
içinde bulunduğu mekân ruhsal açıdan geniş,
Romanda Neriman’ın Beyoğlu’nda gittiği
huzurlu ve rahatlatıcı bir hal alır:
ıtriyat mağazası, Neriman için algısal olarak açık

Pamukkale University Journal of Social Sciences Institute, Number 22, 2015


64
Peyami Safa'nın Fatih Harbiye Romanında Yapı ve İzlek

“Dün Tünel’den Galatasaray’a kadar Türk muhitlerinde yaşar, ancak İstanbul’a


dükkânlara baktım. Esnaf bile zevk sahibi. yerleştikten sonra Galatasaray’dan çıkan ve
İnsan bir bahçede geziniyormuş gibi öğrenimini Avrupa’da bitiren dayısının ve
oluyor. Her camekân çiçek gibi. En âdi kızlarının etkisi ile Batı hayatına karşı bir ilgisi
eşyayı öyle biçime getiriyorlar ki mücevher oluşur ve bu hayata meyleder. Romanda
gibi görünüyor. Sonra halkı da bambaşka. Neriman, Batı yaşamına özenti boyutuyla
Dönüp bakmazlar. Yürümesini giyinmesini yerini alır.
bilirler. Herşeyi bilirler canım...” (s. 29)
Darülelhan’ın alafranga bölümünde tanıştığı
Görüldüğü gibi mekâna bağlı olarak ve Batılı yaşam tarzı ile dikkat çeken Macit ile
bireyin ruhsal durumu, duruşu, dış dünyayı arkadaş olur ve Şinasi ile sözlü olduğu halde
algılayışı, düşüncelerinin dışa vurulması ve Macit ile flört etmeye başlar. Şinasi; sözleri,
somutlaştırılması da değişim gösterir. eğitimi ve idealist duruşu ile Macit de dış
görünüşü ve yaşam şekli ile Neriman üzerinde
6. ŞAHIS KADROSU bir etkiye sahiptir. Batılılaşmayı yalnızca
gözü ile algılayan Neriman; Şinasi ile Macit’i
6.1. Başkişi
görünüş olarak sık sık karşılaştırır ve tabi ki
Başkişi, anlatının en önemli karakteridir, yazarın karşılaştırmanın mutlak galibi Macit’tir:
benimsemiş olduğu değerleri bünyesinde
“Macit’in girdiği birçok masraflara rağmen
toplar ve anlatının merkezinde yer alır.
o kadar yalnız ve başbaşa kaldıkları halde,
Diğer bütün karakterler ve olaylar başkişinin
hiçbir çapkınca hareket yapmamasını
duruşunu ve durumunu gerçekleştirmesi ve
düşünüyor ve Macit’in ince uzun elleri,
geliştirmesi için romana yerleştirilir. Romanda
hafif manikürlü parmakları sık sık gözünün
Neriman karakteri aracılığı ile tüm anlatı ve
önüne geliyor “İnce bir adam!” diye
anlatıdaki bütün unsurlar karşılaştırma esasına
düşünüyor ve Macit’te tenkit edilecek hiçbir
dayanır.
şey bulamıyor.” (s. 22)
Fatih-Harbiye romanının başkişisi Neriman’dır.
Şinasi’yi ise hafif uzamış tıraşı, kabarık saçı,
Romanda yanlış Batılılaşma, çeşitli ruh hâlleri
aynaya bakılmadan bağlanmış boyunbağı,
ve olaylar Neriman üzerinden anlatılır ve
kemençe sürtünüşleri ile ütüsü bozulmuş
okuyucuya sunulurken Neriman’ın kendisi de
pantolonu, tozlu potinleri ve kemençe
tüm duyguları ve yaşadığı çatışma ile yerini
çalarken kırılmış tırnakları, diş ağrıları, parasını
alır.
idare edemeyişi ve giyimini ihmal edişi gibi
Annesini on beş yaşında kaybeden Neriman, özellikler ile hatırlar:
yirmi iki yaşında bir genç kızdır ve babası ile
“Macit’in ellerine baktım, kadın eli gibi,
Fatih’te bir evde yaşar. Neriman, sözlüsü Şinasi
tertemiz, incecik, tırnakların üstünde bile
ile Darülelhan’ın alaturka bölümünde okur ve
çalışmış. Şinasi’nin elleri gözümün önüne
ut çalar. Sözlüsünü yedi seneden beri tanır ve
geldi. Tırnağının biri kırık, öbürü batık... Ne
ona âşıktır. Çabuk sinirlenen bir genç kızdır ve
imiş? Kemence çalarmış.” (s. 29)
ara sıra sinir nöbetleri geçirir.
Neriman, Şinasi ile Macit arasında sürekli
Neriman, Doğu ile Batı arasındadır; tam
çatışma yaşar, iki medeniyeti temsil eden bu
anlamıyla ne Doğulu ne de Batılı olamayan
iki kişi üzerindeki işaretleri ve simgeleri okur,
bir genç kızdır. Neriman’ın yenileşmeye karşı
kendi içindeki duyguları/arzuları dışarı çıkarıp
arzusu çocukluk yıllarında başlar. Çocukluğu
karşılaştırmalar ve değerlendirmeler yapar.
hem Doğu hem de Batı medeniyetinin tesiri
Bu değerlendirmelerin neticesinde Neriman,
altında geçer ve iki medeniyetten de karma bir
hem kendisinin farkına varır hem de bu
terbiye alır. “Konak hayatından ve toplumdan
duygularının gün yüzüne çıkmasında Macit’in
gelen etkiler, Neriman’ın ‘bakış açısı’nı
etkili olduğunu bilir. Neriman daha sonra bu
yönlendirir ve o, ilk zamanlar, asıl kimliğine
iki zıt şahsın Şinasi’nin ve Macit’in kendisinde
ters düşen bir ‘bakış açısı’nın sahibi olur.”
uyandırdığı düşüncelere kapı aralar:
(Tekin, 1999: 172) Neriman, yedi yaşına kadar

Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı 22, 2015


65
H. Karadeniz

“Artık Neriman nereden gelip nereye 6.2. Norm Karakterler


gittiğini anlıyordu, çünkü iki zıt
iştiyakın remizlerini gözleriyle görüyor Roman başkişisi Neriman’ın eksikliklerini
ve mukayeseler yapabiliyordu. Şinasi tamamlayan, ona yol gösteren ve ayna tutan
Neriman’ın gözünde, aileyi, mahalleyi, karakterlerdir. Bu norm karakterler, başkişiye
eskiyi, şarklıyı temsil ediyordu; Macit ayna tuttuğu için başkişinin kusurlarını da
yeninin, garbın ve bunlarla beraber meçhul yansıtan genellikle iyi karakterlerdir. Fatih-
ve cazip sergüzeştlerin mümessili ve Harbiye romanındaki norm karakterler Şinasi,
namzediydi. Faiz Bey ve Gülter Neriman’ın doğru yolu
bulmasını sağlayan, ona yol gösteren norm
Bu iki genç, Neriman’ın ruhundaki iki karakterler olarak karşımıza çıkar.
cepheyi bütün vuzuhuyla şuura çıkardılar.
Neriman Macit’i tanıdıktan sonra kendi Faiz Bey, kızı Neriman ile kendi kültür ve
kendisini daha iyi tanımıştı.” (s. 60) medeniyetleri hakkında sık sık güzel ve anlayışlı
sohbetler yaparak onun Doğu medeniyeti
Neriman’ın, Macit’e karşı aşk ya da benzeri hakkındaki yanlış düşüncelerini ortaya koyar
bir duygusu yoktur, ancak Neriman, Macit’in ve Neriman’ın kendi öz kimliğine dönmesi için
Batılı hayat tarzını beğenir ve kendisinin de çaba sarf eder.
Fatih’ten kurtulması ve Batı yaşamına erişmesi
için Macit’i bir araç olarak görür. Faiz Bey, Neriman’ın babasıdır, Maarif Evrak
Müdürlüğü’nden emekli bir memurdur.
Neriman, Batı’yı, kıyafeti ve yürüyüşü ile taklit Üsküdar’da evi yandıktan sonra gelirine göre
etmeye başlar. Son zamanlardaki değişimle bir ayarlama yaparak daha sade bir yaşayış
beraber tuvaletine çok önem verir, dekolte için Fatih’teki eve taşınır. Eşini genç yaşta
rugan iskarpini ve filizî mantosu dikkat çeker. kaybeden Faiz Bey, bu evde kızı Neriman ve
Eğitimini aksatmaya başlar, Doğu ve Türk yardımcısı Gülter ile birlikte yaşar. Anlayışlı
kültürünü temsil eden sazını-udunu bırakır. bir babadır ve kızının eski ve neşeli haline
Beyoğlu’nda bir parfüm şişesinin camında kavuşması için çabalar.
mutluluğu, rahatı ve huzuru görür, çünkü
mutluluğa ancak Batılı yaşam ile ulaşabileceğini Faiz Bey Şark edebiyatı, tasavvufî edebiyat
düşünür. Hem o cadde hem de ıtriyat ve musiki ile ilgilidir ve biraz da ney çaldığı
dükkânındaki renkler ve ışıklar, batılılaşmayı (üflediği) görülür. Faiz Bey aynı zamanda kitap
sadece gözü ile algılayan Neriman’ın başını okumayı çok seven özellikle Mesnevi’yi ve
döndürür. Neriman için parfüm; hafif, ince ve Gazali’yi sıkça okuyan ilim sahibi ve kültürlü
gösterişli cadde ve vitrinlerde sergilenen hoş biridir. Romanda Doğu medeniyetini ve bu
bir koku iken çocukluğunda babası ile gittiği medeniyetin değerlerini temsil eder.
çadırda gördüğü ve Arap kılıklı bir adamın irili
Romanın bir başka norm karakteri olan Şinasi,
ufaklı birçok şişede satmaya çalıştığı sert nane,
Neriman’ın sözlüsüdür. Şinasi, Neriman ile
bahar ve hacı yağı gibi kokular ise ona son
birlikte Darülelhan’ın alaturka bölümünde
derece itici gelir ve onun midesini bulandırır.
öğrencidir ve kemençe çalar. Romanda Doğu
Roman boyunca ikilemde kalan Neriman, medeniyetinin değerlerini temsil ettiği ve
bir bunalım ve arayış içindedir. “Bu arayış ve Batı’yı katı bir şekilde reddettiği görülür.
bunalım önce köklerden ayrılış sonra köke Neriman’ın son zamanlardaki değişimi
dönüş ile sonuçlanır. Batılı anlayışa yürüyüş bir kendisini fazlasıyla üzer, bu nedenle Şinasi,
macera, öze dönüş ise yuvaya, huzura dönüş Neriman ile ilişkisini düzeltmek için çabalar.
olarak verilir.” (Tosun, 2015: 26). Romanın
Şinasi, dış görünüşüne ve yaşamına özen
sonunda Neriman, intihar eden Rus kızının
göstermeyen dağınık bir karakterdir. Romanda
hikâyesinde kendini görür ve yaptığı tüm
hafif uzamış tıraşı, kabarık saçları, aynaya
yanlışların farkına varır. Bu farkına varışlarla
bakılmadan özensizce bağlanmış boyunbağı,
beraber Neriman, büyük bir pişmanlık
kemençe sürtünüşünden dolayı ütüsü
duyarak Fatih’e, Beyazıt’a, babasına, Şinasi’ye,
bozulmuş pantolonu ve tozlu ayakkabıları gibi
Darülelhan’a kısaca bütün benliğine ve
görünüş özellikleriyle kendine dikkat etmeyen
kimliğine koşar.
bakımsız biri olarak resmedilir.

Pamukkale University Journal of Social Sciences Institute, Number 22, 2015


66
Peyami Safa'nın Fatih Harbiye Romanında Yapı ve İzlek

Şinasi sert görünmesine rağmen duygusal Romanda Batı’yı temsil eden, eğlenceyi seven
biridir, ancak bunu insanlara yansıtmaz; en bir Beyoğlu genci olarak yerini alır. Macit,
zor anlarda bile sessizliğini korur, kendini alafranga yaşam tarzı ile Neriman’ı etkiler.
güçlü göstermeye çalışır, meseleleri kendi
içinde çözmeye çalışır ve içinde bulunduğu 6.4. Fon Karakterler
ruh halinden kurtulmak için Türk musikisine
Anlatının zenginleşmesi için gerekli olan ancak
yönelir. Bu durum metinden hareketle şu
anlatıya pek bir şey katmayan sadece figür
şekilde örneklendirilebilir:
olarak kullanılan karakterlerdir. Fon karakterler
“Bu onun için, aciz duygusuyla müterafık “… romanın entrik kurgusunu tamamlamakla
ruh hallerinden biri değildi. Böyle içi görevli dekoratif unsurlardır.” (Kanter, 2009:
şiştikçe ve delindikçe daha kuvvetlendiğini 1607). Fon karakterler romanın soyut
hissediyordu… kurgusunun somutlaştırılması için kullanılan
figürlerdir. “… anlatma esasına bağlı edebî
Ve içine sırlar doluyordu. Yalnız duyulan eserlerde, mahallî rengi aksettiren, dikkatlere
ve asla bilinmeyen o sırlar ki, birbiri sunulmak istenen olay veya olay parçasına ait
üstüne yığılarak bir iğne ucu kadar küçük tablonun gözler önünde daha iyi oluşmasına
bir saha içinde âdeta büyük denizler hizmet eden kişiler de vardır. Bunların olay içinde
gibi derinleşiyordu. Şinasi, bu ummanın yüklendikleri herhangi bir fonksiyon yoktur …”
içine benliğini atarak boğmaya, bir (Aktaş, 2013: 49). Fon karakterlerin olayların
nevi derunî intihara çalışıyordu, fakat gelişiminde herhangi bir etkisi yoktur, olay
ölmüyordu; hayata daha kuvvetle kavuşan örgüsünün görsellik bakımından daha net
maneviyatının bu tatlı ve müthiş basü oluşabilmesi için bu karakterler yalnızca bir
badelmevti içinde, kendini oraya atıyor, fon ve dekoratif amaçlı kullanılır.
çıkıyor, tekrar atıyordu. Ve bu, saatlerce,
bazan günlerce devam ediyordu: Ruhî Fatih-Harbiye romanında Şinasi’nin annesi,
perversite’lerin en nefisi. Şinasi’nin kız kardeşi Nezahet, Neriman’ın
arkadaşları Fahriye ve Ülviye, Şinasi’nin,
Ve insanların yanında ise, kalabalıkta Neriman’ı da yakından tanıyan arkadaşları
ise, gözyaşlarını kendi içine akıtarak Ferit ve Muammer fon karakterlerdir. Bu fon
ağlıyordu.” (s. 94-95) karakterler romanda Neriman’ın kendini
bulmasına yardımcı olan, ancak romanın
Görüldüğü gibi Şinasi, içinde bulunduğu bu akışı içinde çok az yer bulan karakterlerdir.
ruh haliyle beraber kendini daha da güçlü Romanda anlattıkları Rus kızının hikâyesi ile
hisseder. Tabi ki bu güçlü ruh hali ilerleyen Neriman’ın doğru yolu bulmasını sağlayan
süreçte çatışmayı da beraberinde getirir; Neriman’ın dayısının kızları ve orada dayısının
çünkü Şinasi, kendi içinde yaşadığı ruh halinin evinde karşılaştığı ecnebi kadın yine fon
derinliği içinde âdeta kayboldukça manevi karakterlerdendir.
yönden daha da güçlenir, ancak bunu dış
dünyaya hissettirmez. Bu duygu Şinasi’de bir Darülfünun müderrisi Şeref Bey, Ziya Bey,
döngü hâlinde tekrar tekrar yaşanır. Darülfünün müdürü, musiki muallimleri ise
romanın son bölümlerinde Ferit’in evinde
6.3. Kart Karakterler: yapılan toplantıda karşılaşılan, Neriman’ın
kendi kimliğini bulmasını amaçlayan, Batı’nın
Anlatının başından sonuna kadar tek bir
yalnızca teknik bakımından alınmasını
duyguyu yansıtan ve sembolize eden
kabul eden ve Doğu kültürünü savunan fon
karakterlerdir. Anlatıda yer alan Macit
karakterlerdir. Neriman’ın Batı kültürünü
anlatının başından sonuna kadar Batılı hayat
temsil eden dayısı romanda görüntü olarak
tarzı ve düşüncelerini sembolize ettiği için bir
değil, yalnızca ifade boyutuyla yer alan bir
kart karakterdir. Roman boyunca pek fazla yer
fon karakterdir. Yine Neriman’ın dayısının
almayan bir karakterdir. Macit, Darülelhan’ın
kızlarının anlattığı hikâyede geçen Rus kızı,
alafranga musikisi bölümünde öğrencidir ve
Rum genç, Rus genç sadece ifade boyutuyla
keman çalar. Ancak Macit, eğitimi sevmez
yer alan romana doğrudan etkisi olmayan fon
ve okulu bir ay gibi kısa bir sürede bırakır.
karakterlerdir.

Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı 22, 2015


67
H. Karadeniz

Bekçi, tramvaydaki biletçi, ıtriyat mağazasındaki daha birçok karakter romanda sadece görüntü
satıcı kız ve müşteriler, Arap kılıklı esans itibari ile yer alan fon karakterlerdir.
satıcısı, Maksim Salonu’ndaki kırmızı esvaplı
kadın ve erkek, şarkı söyleyen zenci, kahvede 7. İZLEKSEL KURGU
oturanlar, meydanda oturanlar, tramvaydaki
Fatih-Harbiye romanında entrik kurguyu
insanlar, Beyoğlu’nda caddede dolaşan
oluşturan ve çatışmayı sağlayan değerleri
insanlar, Fatih Meydanı’ndaki insanlar, Fatih’te
“KORA şemasında” şu şekilde göstermek
yaşayanlar, gece semtten geçen helvacılar gibi
mümkündür.

Tablo1. Fatih-Harbiye’deki ülkü (tematik) değerler ve karşı değerler

Ülkü (Tematik) Değerler Karşı Değerler


Neriman Neriman
Şinasi Macit
Faiz Bey Neriman’ın dayısı ve kızları
Gülter
Kişiler Düzeyinde Ferit
Muammer
Ziya Bey
Şeref Bey
Nezahet
Doğu Batı
Maneviyat, Ruh Madde
Samimiyet Materyalizm
Doğallık Yapaylık/Taklit
Kavramlar Düze- Kendisi olma/Kendini gerçekleştirme Benlik/kimlik kaybı
yinde Milli kimlik Yozlaşma
Gelenekçilik Modernleşme
Dürüstlük Yanlış Batılılaşma
Güven Arayış
Kaçış
Çatışma
Yabancılaşma
Yalnızlaşma
Özenti

Fatih, Beyazıt Beyoğlu, Şişli


Ev Maksim Salonu, Perapalas
Kahvehane Löbon Pastanesi
Kemençe Keman, gitar
Saz, Ut, Ney Cazbant, fokstrot
Alaturka musiki Alafranga musiki
Kedi Köpek
Simgeler Düzeyinde Beyaz takke, beyaz entari Kırmızı elbise
Gaz lambası/Kandil Renkli abajur, elektrik
Lastik ayakkabı, sarık Rugan iskarpin
Esans Parfüm
Tahta ev Taş ev
Araba Otomobil
Başörtülü kadınlar Sarı saçlı kadın
Tespih Konfeti ve serpantın
Minder Balo
Cami avlusu, ezan sesleri Kilise kapısı
Tasavvuf ve Şark edebiyatı _
Mesnevi _

Pamukkale University Journal of Social Sciences Institute, Number 22, 2015


68
Peyami Safa'nın Fatih Harbiye Romanında Yapı ve İzlek

7.1. Çatışma Herkes ayakta, uyanık...” (s. 48-49)

Romanda karşılaşılan en önemli izleklerden biri Romanda Doğu-Batı çatışması; Şinasi’ye karşı
“çatışma”dır. Çatışma ile anlatılan şey insanın Macit; Fatih ve Beyazıt’a karşı Beyoğlu ve Şişli;
şuuraltında kendi kendine yaptığı mücadele insanların bir araya geldiği ev ve kahvehaneye
ve hayatı hakkında içinde bulunduğu ruhsal karşı Maksim Salonu, Löbon Pastanesi
durumlardır. Medeniyet çatışmasında birey, ve Perapalas; Türk musikisini simgeleyen
Batılı insanların bizden farkını, dünya görüşünü kemençe, saz, ud ve ney’e karşı Batı musikisini
ve onların yaşam şekillerini anlamaya çalışır. simgeleyen keman, gitar, cazbant ve fokstrot;
Neriman kendi kültürel değerleri ile Batı beyaz takke ve beyaz entariye karşı kırmızı
medeniyetini temsil eden değerler ve unsurlar kıyafetli erkek ve kadınlar; gaz lambası ve
arasında çatışma yaşanır. Bu çatışma romanda kandile karşı elektrik ve renkli abajür; lastik
Fatih ile Beyoğlu’nun karşılaştırılması şeklinde ayakkabı ve sarığa karşı rugan iskarpin; çeşitli
yansıtılır. Bu iki muhit; insanları, gelenek yağlardan oluşan esanslara karşı göz alıcı
ve görenekleri, hayat tarzı, milli değerleri, mağazalarda satılan parfümler; yanık ve küf
musikisi, mimari yapısı, evlerin şekli ve yapısı, kokan tahta eve karşı taş ev; hayvan arabaya
kadın algısı ve ahlâk anlayışı gibi pek çok karşı otomobil araba; başörtülü kadınlara
yönden karşılaştırılarak aralarındaki farklar/ karşı sarı saçlı kadınlar; tespihe karşı konfeti ve
zıtlıklar ortaya konmaya çalışılır ve aynı serpantın; cami avlusu ve ezan seslerine karşı
zamanda Doğu-Batı çatışması vurgulanır. büyük kilise kapısı gibi daha pek çok unsur
ve değerler üzerinden okuyucuya sunulmaya
Romanda dikkat çeken Doğu-Batı çatışmasını çalışılır.
en yoğun şekilde Neriman yaşar. Neriman bir
yandan Doğu kültürünü temsil eden babası Tahta ev; Neriman’ın uzaklaşmak istediği,
ve sözlüsünü sevmekte ve onlar gibi yaşamak onun yaşam felsefesini ve düşüncelerini
istemektedir, öte yandan Batı kültürünü gösteren sembolik manaları içerir. Neriman,
beğenmekte ve Batılılara özenmektedir yaşadığı evden ve Fatih’ten şikâyet ederken
(romanda birçok unsurda olduğu gibi Şinasi- bir yandan da bu evde çok mutlu olabileceğini
Macit çatışması da bu şekilde ortaya çıkar). düşünerek duyguları arasında çatışma yaşar:
Neriman bu bahiste kedi-köpek benzetmesine
başvurur. Neriman, Şarklıları kediye, Garplıları “Neriman bu mahallede, bu evin içinde, bu
da köpeğe benzetir. Şarklıları tıpkı kedi gibi gaz lâmbası, bu ihtiyar adam, bu dökülmüş
tüm gün ve gece tembel tembel uyumakla, sıvalar, bu eğrilmiş korniş ve çatlamış eski
yatmakla, boş boş hayal kurmakla ilişkilendirir; atlas perdeler karşısında, bu yeni silinmiş
Garplıları ise tıpkı bir köpek gibi çevik, uyanık, küflü tahta kokuları arasında insanın
dinamik ve daima hassas olarak nitelendirir: mes’ut olabileceğini görüyordu ve bu evde
geçen neş’eli günlerini hatırladı. Şinasi de,
“Neriman düşündü ve bir anda şarklıların koca olarak bu eve gelebilir ve herkesin
kedileri ve garplıların köpekleri niçin bu paylaştığı müşterek bir saadet içinde,
kadar sevdiğini anladı. Hıristiyan evlerinde Neriman, vicdan azabı duymadan mes›ut
köpek ve Müslüman evlerinde kedi bolluğu olabilirdi. Fakat ne idi, arasıra Neriman›ı
şundandı: Şarklılar kediye, garplılar köpeğe yakalayan o kuvvetli arzu ki bunların
benziyorlar! Kedi yer, içer, yatar, uyur, hepsine karşı nefret, isyan uyandırıyordu.”
doğurur; hayatı hep minder üstünde ve (s. 46-47)
rüya içinde geçer; gözleri bazı uyanıkken
bile rüya görüyormuş gibidir; lâpacı, Neriman için bu ev, yalnızca içinde yaşanılan
tenbel ve hayalperest mahlûk, çalışmayı fiziksel bir mekân olmaktan ziyade romanın
hiç sevmez. Köpek diri, çevik, atılgandır. izleksel kurgusunu oluşturan çatışmanın,
İşe yarar; birçok işlere yarar. Uyurken arayışın ve kaçışın yaşandığı yer olarak sunulur.
bile uyanıktır. En küçük sesleri bile duyar,
Ayrıca romanda kısmen de olsa bir nesil
sıçrar, bağırır. … bütün Fatih uykuda. …
çatışması hissedilir. Nesil çatışması, bireylerde,
Şark da işte böyle miskin, uykucu, lâpacı...
Batılılaşmaya bağlı olarak oluşan modern ve
Bakın şimdi her taraf uyuyor. Bir de şimdi
modern olmayan zaman algısı düzleminde
Beyoğlu’na çıkın... Ortalık mahşer gibi...

Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı 22, 2015


69
H. Karadeniz

ortaya çıkar. Zamanın farklı algılanması “Ne düşündüm bilir misiniz? Bütün bu
ise yaşam şeklinin ve düşünce dünyasının semt, müslümanlar...
farklılaşmasına neden olur. Romanın
başkarakteri Neriman, babasını sever, ancak Biraz düşünerek kelimeyi buldu:
babası ile arasında düşünce farklılıkları
Bütün Şark kedilere benziyor...” (s. 49)
mevcuttur. Babası Faiz Bey ilime ve Şark
kültürüne önem verirken Neriman Batılılaşma Görüldüğü gibi Neriman, çatışmayı kendi
arzusu ile dolup taşan, yaşadığı evden kişiliğinde tüm boyutlarıyla yaşar. Fatih
ve muhitten/Fatih’ten kaçıp uzaklaşmayı Camisi’ni, başörtülü kadınları, ezan seslerini
isteyen bir genç kızdır. Gün yüzüne çıkan bu ve Müslümanlığı geri kalmışlığın nedenleri
düşünce ve yaşayış çatışmalarında dolayı olarak görür. Müslümanları bir işe yaramayan,
Faiz Bey ve Neriman (baba-kız) arasında bir hayatı yalnızca rüya âleminde yaşayan tembel,
nesil çatışmasından bahsetmek mümkündür. hayalperest, uykucu ve doğurgan olarak
Ayrıca romanda Neriman’ın anneannesinin nitelendirirken Hıristiyanları hayatı dolu dolu
temizlik anlayışından, kültür düzeyinden yaşayan çevik, diri ve çok faydalı işler yapan
ve eğitiminden bahsedilerek eski ile yeni insanlar olarak nitelendirir. Bu nedenle Batılı
kıyaslanır ve Neriman ile anneanne arasındaki yaşam şekli için engel olarak gördüğü bütün
nesil farkına da vurgu yapılır. bu unsurlardan kaçıp uzaklaşmak ister.
Fatih-Harbiye romanında dinler arası bir Şinasi’nin idealist duruşuna karşı Neriman’ın
çatışmanın varlığından da bahsedilebilir; çünkü hem hayranlık hem de öfke duyması
Neriman Müslümanlığı Batılılaşmaya giden Neriman’ın, zaman zaman kendi duygularında
yolda bir engel olarak düşünür, tembelliği ve da çatışma içinde olduğunu gösterir:
uykuculuğu Müslümanlara özgü kötü unsurlar
olarak gösterir. Ayrıca Neriman’ın muhafazakâr “Şinasi ile yaşadığı eski saadet günlerini
yaşamı ile bilinen Fatih’ten kaçmak kurtulmak iade etmek arzusuyla da onu görmek
istemesi de vurgulanır: istiyordu. Zaafı meydana çıkmıştı. Artık
anlıyordu ki Şinasi’yi göreceği gelmişti.
“Birbirine zıt bir takım hayaller gözünün
önünden geçiyor ve kendiliklerinden bir Sonra hatırına Macit geliyor ve kendini
sürü mukayese unsurları teşkil ediyorlardı: birdenbire kuvvetli hissederek Şinasi›yi
Fatih sokakları, Beyoğlu caddesi, bir daha görmemeğe karar verecek kadar
başörtülü kadınlar, sarıklı adamlar… aleyhinde düşünmeye başlıyordu.” (s. 62-
Maksim salonu … büyük bir kilise kapısı 63)
… Fatih Camii’nin avlusu, ezan sesleri,
yangın korkuları, beşik gıcırtısı...” (s. 47) Neriman kendisi ile yaşadığı çatışmadan
dolayı romanda dikkatleri üzerine çeker.
“Hıristiyan evlerinde köpek ve Müslüman Kendisini Doğu kültürüne çağıran “ben”i ile
evlerinde kedi bolluğu şundandı…” (s. 48) Batı kültürüne çağıran “ben”i arasında kalır.
Neriman’ın yaşadığı benlik sorununda “ikinci
“… artık ben bir Fatih kızı olmak ben”inin uyanmasına neden olan dayısı ve
istemiyorum, anlıyor musun? Böyle dayısının kızlarıdır; fakat tam olarak gün
yaşamaktan nefret ediyorum, eskilikten yüzüne çıkmasına neden olan kişi ise Macit’tir.
nefret ediyorum, yeniyi ve güzeli istiyorum, Macit, Neriman için Fatih’ten, Şinasi’den,
anlıyor musun? Eski ve yırtık ve pis iğrenç peşini bir türlü bırakmayan Doğu kültüründen
bir elbiseyi üstümden atar gibi bu hayattan uzaklaşmak için kaçış kapısıdır. Neriman,
ayrılmak, çıkmak istiyorum. İhtiyar adam, Macit aracılığı ile bir yandan özgürlüğünü
bozuk sokak, salaşpur ev, gıy gıy, hey sınırsızca yaşama fırsatı bulurken diğer yandan
hey, ezan, helvacı... Bıktım artık, ben kendi kimliğine ve kültürel değerlerine
başka şeyler istiyorum, başka, bambaşka, yabancılaşarak benliğini kaybeder.
anlamıyor musun?” (s. 71) Bu alıntıda
ayrıca Neriman’ın maddeye önem verdiği Neriman sözlüsü ve babası ile de çatışma
ve materyalizmi ön plana çıkardığı yaşar. Neriman’ın; sözlüsü Şinasi, babası Faiz
görülmektedir. Bey ve kendisi ile çatışmasındaki en önemli
neden Macit’tir.
Pamukkale University Journal of Social Sciences Institute, Number 22, 2015
70
Peyami Safa'nın Fatih Harbiye Romanında Yapı ve İzlek

Romanın başkarakteri Neriman’ın yolculuk Neriman, tramvayı uzaklaşmak istediği kendi


yaptığı Fatih-Harbiye tramvayı aslında benliğinden, yaşadığı tahta evden-çevreden,
iki medeniyet arasında kurulan bir köprü Doğu kültüründen kaçış için bir fırsat olarak
niteliğindedir. Bu tramvay sadece iki muhit görür ve tramvay sayesinde başka dünyalara
arasında değil, aynı zamanda Doğu ve Batı açılarak tüm geçmişini geride bıraktığını
medeniyetleri arasındaki bir köprüdür ve düşünür.
yapılan yolculuk da âdeta bir medeniyetten
diğerine yapılan bir yolculuktur. Bu yol Rus kızının hikâyesinden sonra gerçek
Neriman’ın gözünden Türk insanının geçirdiği kimliğine kavuşan ve kendi değerlerine sahip
değişimi gözler önüne sermesi açısından çıkan Neriman için tramvay artık bir kaçış aracı
önemlidir. “Neriman’ı bir köprü gibi kullanarak olmaktan çıkar:
iki medeniyet, iki kültür, iki hayat tarzı, iki kadın
“Tramvay motorunun vınlayışı. Sanki
anlayışı, musiki, mimari ve dekor arasındaki
bu makineden başka yaşayan hiçbir şey
tezadı ortaya koyar.” (Bakırcıoğlu, 2001: 102).
yoktur.” (s. 112)
Aynı zamanda Neriman’ın kendisi de romanda
bir köprü vazifesi görür. Neriman’ın, Doğu Birey, kendi değerlerinin yitimini yaşayarak
ile Batı kültürünü temsil eden Fatih-Beyoğlu başta kendisi olmak üzere yaşadığı çevreye
arasında gidip gelmesiyle iki muhit arasındaki ve kültürüne yabancılaşır. Kendi kültüründen
dünya görüşü, yaşam şekli, sokakların- kopan birey, kendi değerlerini kaybederek
meydanların şekli, evlerin yapısı, kadın algısı, yabancılaşma sürecine girer. “Yabancılaşma en
musiki anlayışı gibi pek çok unsur ve bu yaygın anlamı ile kişinin kendilik değerlerinden
unsurların arasındaki zıtlıklar ortaya konmaya kopması ve öteki olma yolunda ilerlemesidir.”
çalışılır. (Kanter, 2009: 1608). Fatih-Harbiye romanında
yabancılaşma izleği, başkişi olan Neriman’ın
7.2. Yalnızlık Ekseninde Kaçış ve
kendi geleneklerinden ve kültüründen
Yabancılaşma
kopuş süreci şeklinde görülür. Neriman
Romanda öne çıkan bir başka izlek de kendi değerleri olan Doğu medeniyeti ile
yalnızlık duygusu içinde olan bireyin kendine kendi dışında bir değerler bütünü olan Batı
ve yaşadığı çevreye yabancılaşarak kaçış medeniyetinin çatışmasını yaşayarak kendine
isteğinin ortaya çıkmasıdır. “Kaçış insanın dış yabancılaşır. Yaşadığı bu çatışmanın altında
ve iç etkenlere bağlı olarak kendisini çevresinden ezilen Neriman kendi “ben”liğinden uzaklaşır.
ve insanlardan soyutlamasıdır. Bu soyutlama,
Batılılaşmanın ve modernleşmenin getirdiği
kaçılan nesne/obje ve öznelere karşı alınmış bir
değişimler karşısında çatışma yaşayan birey,
tavırdır. Öznenin ya da nesnenin baskısı altında
kendine ve kendi öz kültürüne yabancılaşır.
ezilen birey, çareyi kaçmakta bulur.” (Kanter,
Romanda Neriman, kendi öz değerlerini ve
2008: 54). Kaçış, bireyin çevresel etkenlere
kimliğini; Beyoğlu’nda ve Macit’te kaybederek
veya kendi ruh dünyasına bağlı olarak yaşadığı
başka’ya dönüşür. Batı medeniyetine olan
çevreden ve diğer insanlardan uzaklaşmasıdır.
özen Neriman’ın manevi duygularını okşarken
Neriman, başta kendisine olmak üzere Fatih’e,
Şinasi ve Faiz Bey cephesinde kabul görmez
Şinasi’ye, alaturka musikiye, eski küf ve yanık
bir durumdur.
kokan tahta evlere yabancılaşır ve bütün bu
ögelerden uzaklaşarak Beyoğlu’na, Macit’e 7.3. Yanlış Batılılaşma
yani Batılı yaşama kavuşmak ister. Bunun için
de tramvayı bir kaçış unsuru olarak görür: Romanda öne çıkan bir diğer izlek de “yanlış
Batılılaşma”dır. Ülkemizde Batılılaşma,
“Bir Fatih - Harbiye tramvayı yaklaşıyordu. modernleşmenin en temel taşı gibi görülür
Bu tramvay Neriman’da bütün arzuları ve içinde bulunulan her türlü sıkıntıdan
şiddetle uyandıran bir münebbih haline kurtuluşun reçetesi gibi algılanır. Hâlbuki asıl
gelmişti. Onu görür görmez ani bir arzuya çözüm için Batı’nın ruhunun, yaşayış şeklinin
kapıldı: örnek alınması yerine kendi ulusumuzun
tarihine, kültürüne, geçmişteki başarılarına ve
- Haydi, dedi, istersen Beyoğlu’na kadar
hissiyatına dayanan bir anlayışın geliştirilmesi
çıkalım.” (s. 31)
gerekir. Ancak sınırları iyi belirlenebilen,

Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı 22, 2015


71
H. Karadeniz

insana kimliğini veren kendi öz değerlerinden Doğu medeniyetini temsil eder: “Maneviyat
kopmadan yaşama imkânı veren bir Batılılaşma daima daha âlidir, vücut sefildir. Yapılan işlerin
kabul edilmelidir. Bu nedenle Doğu ve Batının farkı da bundandır.” (s. 51) Beden maddedir ve
iyi sentez edilmesi gerekir. Roman boyunca günü gelince toprak olur; asıl ve kalıcı olan,
madde ve ruh çatışması örneklendirilerek üstün olan; insanların kendi öz köklerine,
ruhun, maddeye üstün geldiği vurgulanır. maneviyatına ve geçmişine sahip çıkarak
Roman boyunca zihinsel bir değişim ve güzel ve faydalı şeyler yapmasıdır.
dönüşüm içinde olan Neriman’ın üzerinden
yanlış Batılılaşma somutlaştırılmış olur. Fatih-Harbiye romanında kadının, medeniyeti
ancak gözü ile algıladığı vurgusu yapılır:
Neriman, Batılılaşmayı; Batı’nın yaşam şekli, “Medeniyet kadının gözlerine hitap eder.
davranış şekli, dili, dansı, müziği, müzik Kadınların çoğu ellerinin zarif bir hareketi
aletleri, dekoru, resmi, sineması gibi “şekil”i için piyano çalarlar ve musiki onlar için güzel
ve görünüşü ihtiva eden unsurlar düzeyinde bir “pozisyon”dan ibarettir.” (s.118) Burada
benimser. Yani bu benimseyiş yüzeysel bir kadınlar, piyanoyu ve musikiyi; bir sanat olarak
benimseyiştir. Bu konuda Şinasi’nin, Neriman’a değil, Batılı gibi hareket etmek, giyinmek ve
sorduğu şu soru önemlidir: “Baloya gitmekle konuşmak için birer araç olarak görürler. Bu
hemen medenî olacak mısın?” (s. 90) Neriman, kadınlar Batılı gibi yaşayan, ancak özde kendi
Beyoğlu’nda ilerlerken caddede gördüğü kimliğini kaybeden kişilerdir. Modern yaşamın
insanları büyük bir beğeni ile izler; onların şartlarını ve gereğini doğru algılayamayan
kıyafetlerini, yürüyüşlerini, eve geç gelmelerini bireyin, Batılılaşma yolundaki aldığı yol
ve yüzlerdeki manayı “taklit”e çalışır. Romanda yalnızca şekil boyutunda kalır. Kaynağını daha
Batı’nın yalnızca “şekil” olarak alındığı vurgusu lüks, daha rahat yaşama arzusundan alan ve
yapılır ve bu şekil de öncelikli olarak yaşam, toplumsal değerlerin değişimi olarak algılanan
giyim, mimari, dekor, madde, eğlence şeklinin yanlış Batılılaşma, toplum ve birey nezdinde
taklit edilmesi olarak görülür. Batılılaşmaya modern yaşam biçimiyle kendini gösterir.
ilim, eğitim ve bilim cihetinden bakılmadığı Batılılaşmayı ilim ve bilim yönünden değil de
anlaşılır: görünüş ve estetik yönü ile şekil/biçim olarak
algılayan birey, kendi değerlerinden kopar.
“… şu elimdeki kitabı bir şarklı yazmıştır.
… Senden başka bu kitabı pek çok insan 7.4. Samimiyet/İçtenlik
okuyor. ... Frenkler de okuyor. Bu gibi
eserlerin garpta bir tanesinin yüzlerce türlü Romanda ön plana çıkan önemli bir izlek de
basılmış tercümeleri vardır. Avam da okur, “samimiyet/içtenlik”tir. Neriman, medeniyetin
havas da okur velâkin sen okumazsın, sahte değerlerini fark ettikten sonra, Macit
mazursun da. Mekteplerinizde böyle şey ile çok önceden “samimiyet” konusunda bir
kalmadı. Bir İngiliz kızma Sadi’yi sorsan münakaşa yaşadığını hatırlar:
bilir, sen Şarklı olduğun halde bilmezsin.
“Samimî olamayız, hiç kimse tam bir
Kabahat sende mi, Sadi’de mi?” (s. 51)
surette samimî olamaz; en samimî insanlar
Faiz Bey, Batılılaşmayı müziği, eğlencesi, renkli kimlerdir, bilir misiniz? Vahşiler! … Meselâ...
gece yaşamı gibi görsel yönleriyle yüzeysel karşımızdakini istemeyerek methetmeye
olarak algılayan ve kendi öz köklerinden mecbur olduğumuz zaman, sesimize,
uzaklaşan kızı Neriman’a, aslında gerçek bakışımıza filân.. bir istihza dolar. Yalnız
Batılılaşmanın eğitimle ve ilimle algılandığında sözlere ehemmiyet veren bir insan bunları
mümkün olacağını belirtir. anlayamaz.” (s. 111)

Neriman maddeye önem veren bir genç kızdır Batı özentisi ile yola çıkan Neriman, Macit’in
ve romanda Neriman’ın “para” konusunu sık aslında samimi duygularla kendisine
sık dile getirdiği görülür: “Çünkü onlar daima yaklaşmadığını anlar:
uyanık, uyurken bile uyanık... Çalışıyorlar,
“… ilk defa bugün, Neriman
kazanıyorlar, iyi yaşıyorlar.” (s. 50) Ancak
Fatih’e bu kadar istekle gidiyordu
Faiz Bey ve Şinasi maddeciliğe karşı manevi
ve Beyoğlu’nun cazibesinden
değerleri ön plana çıkaran en önemli
kendini kurtarıyordu. Çünkü, ne
karakterlerdir ve bu iki karakter aslında tüm
Pamukkale University Journal of Social Sciences Institute, Number 22, 2015
72
Peyami Safa'nın Fatih Harbiye Romanında Yapı ve İzlek

olursa olsun, kalbiyle yaşayan bir kimlik’in yanına bir de ‘toplumsal kimlik’ statüsü
kızdı ve ilcalarına hâkim değildi, ekler.” (Kanter, 2014: 76). İnsan olmanın en
bütün duygularını teşhir ettikçe önemli gereklerinden biri, kendi kimliğinin/
rahatlayan bir mizacı vardı ve şahsının bilincine varmaktır. Kendi bireysel
samimiyeti halis bir şey gibi kimliğinin farkına varan birey, bu birey olma
seviyordu.” (s. 114) bilincini diğer bireyler içerisinde yaşamak ister.
Bu istek; bireyin kendine güvenini sağladığı
Macit’in aksine samimiyet, Neriman için gibi kendi öz benliğinden uzaklaşarak
engel olunamayacak, içinden gelen güçlü toplumun ve diğer bir medeniyetin içinde yeni
bir dürtüdür. Bu samimiyet/içtenlik, kimliğe bürünmek şeklinde de görülebilir.
Neriman’ın kendi öz benliğinde var olan
hakiki bir duygudur. Neriman bu duyguyla Lozan Barış Anlaşması’ndan sonra Türkiye’de
beraber kendini tanıdıkça bu ana kadar kaçıp modernleşme ve Batılılaşma, devlet eliyle
uzaklaşmak istediği ezan seslerinin olduğu o kimi kanunlar çıkarılarak desteklenir. Bu
semte, tahta eve, Şinasi’ye ve bütün o Fatih’e Batılılaşma hamlesinin, aslında bireylerde
büyük bir pişmanlıkla kavuşmak ister. kimlik sorunsalına neden olduğu görülür.
Yeni değerlerle ve yeni bir medeniyetle karşı
Aslında Neriman, zihninin bir yerinde karşıya kalan birey, hangilerini benimseyip
Beyoğlu’nun bütün o renkli ve modern benimsemeyeceği konusunda bocalar veya
görünüşü içinde insanların sessizliğini, o değerlerin rengine, şekline ve yapaylığına
birbirleri ile konuşmak yerine işaretleşmelerini özenir. Bir süre sonra farkında olarak veya
yadırgar: olmayarak kendi öz benliğinden kayıplar
yaşamaya başlar. Bu da kimlik sorununu/
“Çantasındaki esans şişesini doldurmak
kimlik karmaşasını/kimlik buhranını oluşturur:
vesilesiyle mağazaya girdiler. Bütün
eşyanın iliklerine işlemiş hafif bir “Niçin, sen artık dünkü sen değilsin?
güzel koku. Neriman bu mağazaların Niçin, biz bugün ikimiz de kıymetli bir
sessizliğine de şaşıyordu. İçeride şey kaybetmiş gibiyiz? Niçin bugünün
kalabalık olduğu halde müşteriler pek az düne benzemiyor? Niçin dünkü gibi rahat
konuşarak, âdeta bir dilsiz gibi işaretle adımlar atamıyorsun? Niçin böyle oldun?”
meram anlatarak istediklerini alıyorlardı. (s. 71)
Yalnız, cam tezgâhların üstüne konup
kaldırılan şişelerin ince çıtırtısı.” (s. 33) Anlatının son kısmına kadar Neriman’ın kendi
kimliğini kaybettiği ve bir kimlik karmaşası
Batı algısının içinde iletişimsizliğin, yaşadığı görülür. Kendi öz değerlerinden,
samimiyetsizliğin ve yalnızlığın olduğunu gelenek ve göreneklerinden, milli duygu
düşünür, ancak bilinçli bir şekilde, bu gerçeği ve düşüncelerinden uzaklaşan Neriman,
görmez veya görmek istemez. Yalnızlık ve romanda dönüm noktası olarak belirlenen
iletişimsizlik, bir nevi mutsuzluğun belirtisidir. Rus kızının hikâyesine kadar tam anlamıyla
ne Doğulu ne de Batılı olmuştur. Bu nedenle
7.5. Benlik/Kimlik Kaybı
Doğu ile Batı arasında sıkışıp kalan Neriman,
Fatih-Harbiye romanında öne çıkan bir başka kendi içinde hep bir çatışma halindedir.
izlek ise “benlik/kimlik kaybı”dır. Kimlik kaybı,
Romanda anlatılan intihar eden Rus kızının
bireyin kendilik değerlerini bir tarafa bırakarak
hikâyesinde Neriman, hakiki değerler ile
değişen ve gelişen dış dünyaya karşı uyum
medeniyetin/asrileşmenin getirdiği sahte
sağlama arzusundan kaynaklanan değerler
değerler arasındaki farkı görür ve hikâyedeki
yitimidir. “Kendisi ile ilgili farkındalık oluşturan
Rus kızını kendisine benzetir. “Milliyet ve
her birey, ardından öteki ile ilişkilerini düzenleme
isim farklarından başka hiçbir şey yoktu. Para
aşamasına geçer. İşte bu aşama, benliğin
mara.. boş lâf! Saadet başka şey…” (s. 105). İşte
bütünleşmesini sağladığı gibi onu toplumsal
Neriman tam bu noktada deruni bir pişmanlık
ben’e doğru yöneltmeye başlar. Kimliğin yalnızca
duyar, baloya gitmekten vaz geçer ve kendi
birey olmaktan öte toplumun bir parçası olduğu
öz kimliğine, milli kimliğine döner. Neriman’ın
gerçeği de bu noktada devreye girer ve ‘bireysel
kendini bulmasında “ayna” simgesi de

Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı 22, 2015


73
H. Karadeniz

önemlidir. Neriman’ın tramvay ile Fatih’e maneviyatı gerektiği kadar alıp milli bünyesinde
giderken aynada kendine bakması, kendini birleştirmiş bir toplum ya da insan, onun (Peyami
bulması bakımından etkili bir rol oynar: Safa’nın) ütopyasıdır.” (Çil, 2015: 130). Batı,
“Ayna, ona, kendi şuurundan daha kuvvetli tekniği ve bilimi ile örnek alınmalı, maddiyat
olarak, derunî hayatını aksettirmişti. … Kendi ile maneviyat arasındaki hassas denge
içinde kuvvetli bir hayat uyanıyordu.” (s. 107). korunmalıdır. Bu bağlamda her ulus kendi
Neriman’ın aynada kendisiyle karşılaşması, kimliğini korumak koşuluyla başka uluslarla
onun kendisiyle baş başa kalmasını ve kendini yakınlık kurabilir. Türk milleti kendi musikisine
sorgulamasını sağlar. Kendini sorgulayan nasıl ehemmiyet veriyorsa Batı musikisine
Neriman, kendi aksinin ötesinde olan karşı da aynı şekilde ehemmiyet vermelidir,
geçmişini, köklerini ve gerçek kimliğini görme çünkü bütün bunlar bir toplum olmanın
imkânı bulur. gereğidir. Bu bakımdan ister Batılı ister Doğulu
olsun aslında bütün insanlar birbirlerinin
Hikâyenin anlatılması ile kendi kimliğine yerine geçebilecek kadar birbirlerine benzer.
kavuşan Neriman için artık Batı değerlerini Dünya, Batılıların Doğululaşırken Doğuluların
temsil eden Macit, Beyoğlu ve tramvay hiçbir da Batılılaştığı mantıksal bir süreci ve mekânı
anlam ifade etmez. Anlatıcı bu durumu şöyle kapsar. Belki de Doğu ve Batı ayrımı yalnızca
dile getirir: insanların zihninde olan ve maddede olmayan
bir olgudur.
“Macit şimdi ona uzak bir hikâye gibi
geliyor. Gündüz, ne şiddetli bir ihtirasla SONUÇ
Beyoğlu’na çıktığını, yorulmadan kaç
mağaza dolaştığını hatırladı ve hayret etti. Peyami Safa, Fatih-Harbiye romanında kendi
Baloya gitmeyi şimdi istemiyordu.” (s. 112) öz kimliğinden ve milli benliğinden uzaklaşan,
Batılılaşmayı yalnızca şekil bakımından alan
Roman kahramanlarından biri olan Ferit, bireylerle kendi öz kültürüne ve milli benliğine
Doğu-Batı sentezini savunan Peyami Safa’nın sahip çıkan idealist bireyleri ele alır. Bu bireyler;
âdeta bir sözcüsüdür. Bu nedenle Peyami yaşam tarzları ve düşünce dünyalarıyla Doğu-
Safa, Doğu ve Batı medeniyeti hakkındaki Batı çatışması, yanlış Batılılaşma, yabancılaşma
görüşlerini okuyucuya Ferit aracılığı ile sunar: ve kimlik kaybı gibi pek çok açıdan irdelenir.
Ayrıca roman, Türk toplumunun Batılılaşma
“Şark ve Garp âlemleri, güneşin doğduğu
sürecini, bu süreçte bireylerin ruhsal
ve battığı cihetler kadar birbirinden ayrı
durumunu ve pişmanlıklarını hem birey hem
değildirler. … Garp medeniyetinin içinde
de toplum düzeyinde yansıtır.
Şark unsurları ve Şark medeniyetinin
içinde Garp unsurları yok mudur? … Şark Yanlış Batılılaşmayı birey bazında gösteren
ve Garp, mütevasıl kaplardaki su gibi Fatih-Harbiye romanı, Türk insanının ve
birbirlerinin eksik taraflarını tamamlamak toplumunun sosyal değişim karşısında kendi
suretiyle, hem bugünkü müthiş kültür kültürel değerleri ile Batı kültürünün değerleri
buhranını halledecek, hem de yeni arasında yaşadığı çatışmayı ve kimlik sorununu
terkiplere doğru gideceklerdir. gözler önüne serer.
Şarkla Garbın mültekasında olan Fatih-Harbiye Türk milletinin, ulusal kimliğini/
Türkiye, Garptan tesir almakta tereddüt ruhunu korumak için vermiş olduğu zorlu
etmemelidir. Ancak, bu tesir, bizim mücadelenin en güzel kanıtıdır. Bütün bu
tarafımızdan yapılacak mukabil bir tesiri konuların arkasında derin (iç tabaka) anlamda
ihlâl etmeyecek bir derecede kalmalı, yani yitip giden ulusal kimliğimizi korumak için
kültürümüzün güzel ve halis köklerine verilen zorlu mücadele, bir milletin başka bir
kadar nüfuz etmemelidir.” (s. 122-123) millet olma arzusu, birbirlerinin yerine geçme,
başkası olma, başkasına benzeme, insanın
Peyami Safa, bizi biz yapan milli şahsiyetimizden
kendisi olabilmesi/olamaması durumu ve
ödün vermeden Batı’nın tekniği ile Doğu’nun
roman karakterlerinin okuyarak ya da yazarak
milli ruhunun sentezlenmesi taraftarıdır.
kendilerini bulmaları, kendileri olmaları
İnsanların zihnindeki Doğu-Batı ayrımını
anlamları görülür.
kaldırmayı amaçlar. “Hem tekniği hem de

Pamukkale University Journal of Social Sciences Institute, Number 22, 2015


74
Peyami Safa'nın Fatih Harbiye Romanında Yapı ve İzlek

KAYNAKÇA

Aktaş, Ş. (1998). Roman Sanatı ve Roman İncelemesine Giriş, Akçağ Yayınları, Ankara.
Aktaş, Ş. (2013). Anlatma Esasına Bağlı Edebî Metinlerin Tahlili Teori ve Uygulama, Kurgan
Edebiyat, Ankara.
Bakırcıoğlu, Z. (2001). Başlangıcından Günümüze Türk Romanı, Ötüken Neşriyat, İstanbul.
Çelik, S. K. (2001). “Yabancılaşmadan Ötekileşmeye: Kültürel Bir Hegemonyanın Kuruluş Biçimleri”,
Praksis, 4, 144-184.
Çetişli, İ. (2004). Metin Tahlillerine Giriş 2 (Hikâye, Roman, Tiyatro), Akçağ Yayınları, Ankara.
Çil, H. (2015). “Peyami Safa Romanlarında Dram ve Ütopya Arasında İnsan”, Hece Dergisi Peyami
Safa Özel Sayısı, 217, 127-139.
Kanter, M. F. (2008). Reşat Nuri Güntekin Romanlarında Yapı ve İzlek. Doktora Tezi, Fırat Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü.
Kanter, M. F. (2009). “Yaprak Dökümü Romanında Yapı ve İzlek”, Turkish Studies International
Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic, 4/8, 1588-
1620.
Kanter, M. F. (2014). Milli Edebiyat Dönemi Türk Şiirinde Benlik Algısı ve Kimlik Kurgusu,
Kitabevi Yayınları, İstanbul.
Kolcu, A. İ. (2008). Cumhuriyet Edebiyatı II Hikâye ve Roman, Salkımsöğüt Yayınevi, Erzurum.
Korkmaz, R. (2007). Romanda Mekânın Poetiği, Edebiyat ve Dil Yazıları Mustafa İsen’e Armağan,
Ankara.
Korkmaz, R. (2014). Aytmatov Anlatılarında Ötekileşme Sorunu ve Dönüş İzlekleri, Grafiker
Yayınları, Ankara.
Safa, P. (2000). Fatih-Harbiye, Ötüken Neşriyat, İstanbul.
Freud, S. (2000). Psikanaliz Üzerine, Say Yayınları, İstanbul.
Tekin, M. (1998). Romancı Yönüyle Peyami Safa, Ötüken Yayınevi, İstanbul.
Tosun, N. (2015). “Peyami Safa’nın Düşünce ve Edebiyatta Öncüleri”, Hece Dergisi Peyami Safa
Özel Sayısı, 217, 21-31.
Yakıcı, A. vd. (2008). Yazılı Anlatım, Gazi Kitabevi, Ankara.

Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı 22, 2015


75

You might also like