Professional Documents
Culture Documents
.C.
K
ONYAV AL
İLİ
Ğİ
İ
LKÜL
TÜRTURİ
Z MMÜDÜRL
ÜĞÜ
Çeviri / Translated by
Nevit Oğuz Ergin
Telefon
0332 617 15 92
Adres
Doğu İstasyon Mah.
Sakarya Cad. 8/A
Sarayönü / KONYA
2018
I would like to dedicate this book to Meral
Ekmekçioğlu. Without her support and
encouragement, this work would have never been
completed. I also thank her for her patience and
guidance over the many years it took to edit the
Turkish translation, word by word.
Bu kıymetli eserin ortaya çıkmasında emeği geçen aşağıda isimleri yazılı kişilere
ayrı ayrı teşekkür ederiz. Onların desteği olmasaydı bu projeyi gerçekleştirmek
mümkün olmayacaktı:
Dr. Erdoğan Erol,
Mehti Demir;
Zeynep Ekmekçioğlu Davut,
İrem Ekmekçioğlu Aşçıoğlu,
Sergey Sechiv,
Profesör Mahmoud Ghanadan,
Kavous Barghi,
Keikhosro Barghi,
Stanford Üniversitesi’ndeki akademisyen grubu
ve Millicent Alexander.
For the one who is frustrated with the dead ends of faith and the mind (reason), there is
hope from Mevlana. No one but Mevlana articulates the deep silence of Absence so well.
Mevlana is a great mountain with humanity at its feet and nothingness at its peak. To climb
this mountain, Fenâ [Self annihilation] is required. With careful reading, this Rubailer [col-
lection] of rubais [quatrains] by Mevlana provides a road map for climbing the mountain.
This is why I and many others do not consider the poetics of these rubais --beautiful as
they are-- to be their most important attribute. Above all, we consider them to be sacred texts.
Mevlana recited them almost 800 years ago, and in them, he gives answers to questions that
have only recently been asked. Limiting these questions and his answers to the intellectual
level would be a great injustice to him. He is the King of Nothingness, as he describes:
They appraised my head, my turban and my robe.
They didn’t even give me a penny.
Haven’t you heard my name in this Universe?
I am Nothing, Nothing, Nothing.1
To Mevlana, the world is a magnificent lie: “in fact, we are not here; those are our shadows.”2
This lie is created by our human perception, which is generated by our Self. The Self is the
curse of humanity and the cause of all problems, individually and nationally. Human percep-
tion creates two institutions based on the Self: faith and mind (reason). The Self perpetuates
our human addiction to being and becoming. Unless we get rid of the Self, we look at each
other as either predator or prey.
About this folly, Mevlana asks, “How do you build mud houses on top of water?”3
In counterbalance, Mevlana’s most common theme in all of his poetry is Love, the kind of
Love that can only be reached by total annihilation of the Self. There are many, many rubais
that focus on this kind of Love, and they deserve the most careful of readings.
Death will knock on everyone’s door sooner or later. Mevlana explains that dying before
one’s chronological death--annihilatingthe Self and reaching Love-- is the only way to im-
mortality.
Closing one’s eye and ears to our human condition is not only püre ignorance, but also
dangerous. Mevlana is the last chance for humanity before calamity comes.
Nevit O. Ergin
San Mateo, CA, USA
11
TRANSLATOR’S NOTE
“Rubai”is the Arabic term for quatrain. It could very well be the Persian reinvention of
the old Greek epigram. The first, second and fourth lines rhyme, while the third is usually
free. Twenty-four meters are used in these rubais. They are variations of the meter “Mef ’ûlü,
mefâ’îlü, mefâ’îlü, fe’ûlün. ”
The “ahrem” group of rubais starts with “mef ’ûlün,” the “ahreb” group starts with “mef ’ûlü”
and ends with “fa’il, fa’ul, fa’lün, fâ. “Ahreb meters are more popular, such as “mef ’ûlü, mefa’ilün,
mefa’ilün, fa.”
The rubais are divided according to the last letter of their rhyme and scattered through-
out thepages of the second volume of the Divan-i Shams; more specifically, on pages 256-
289,313-314, 322, and 340-344.
In contrast to the gazels [longer poems], Shams is only mentioned a few times in the rubais.
For example, there is a rubai about Sham’s second return to Konya (D, rubai 383). Three other
rubais are considered eulogiesfor Shams (D, rubai 57 and 58 and Y, rubai 1).
There is a discrepancy in the number of rubais according to Gölpınarlı, Şefik Can, and
Furûzânfer. According to Gölpınarlı’s work, there are 1,765 rubais. One of them includes the
rubai that begins, “Come as you are ...” He included this rubai among the rubais with an end-
ing rhyming letter “A.” This popular rubai is not in this Divan, and its origin is questionable.
Four other rubaisare in Eflaki’s Menakıb, but not in the Divan.
Our most important finding came while we were analyzing the Divan page by page in
preparation for this book. Gölpınarh missed a whole page (both sides of page 158). That is a
little over 100 rubais.
Şefik Can translated 2,217 rubais based on Professor Furûzânfer ‘s rubais, and some from
his own sources. The concordance of the rubais has been done based on these three sources
as accurately as possible.
Although my English translations are based on two Turkish books, I consulted many Per-
sian scholars to overcome the shortcomings of translating Mevlana from another language
other than Persian (Farsi). I thought this would be better than depriving Mevlana lovers of
this treasure for another 800 years.
According to the Russian linguist Roman Jakobson, “...Poetry by definition is untranslat-
able. Only creative transposition is possible.1 This is very true for Mevlana’s poems. For that
reason, I have tried to be idiomatic and communicative, faithful to meaning rather than trans-
lating word-by-word. I humbly ask for tolerance and understanding from readersregarding
this gigantic task.
12
NOTES
For each of the rubais, there are three sources cited. This is due to conflicting scholarship
as regards original material.
In this volume, there is an alphabet letter and three numbers immediately below each
rubais. The alphabet letter and first number refer to the work of Gölpınarlı, the middle num-
ber refers to the work of Furûzânfer, and the third number to the work of Şefik Can.
Readers are encouraged to avail themselves of these and other sources to arrive at their
own conclusions.
INTRODUCTION
1
Can, Hz. Mevlânâ’nın Rubâîleri, v. 1421; Forûzânfar, (ed.), Kulliyât-é shams yâdîwân-é
kabîr-é mawlânâ jalâluddîn Muhammad mashhûrba- mawlawî, v. 1284. Göîpınarlı,
Mevlânâ Celâleddin, Rubâîler M 162, v.198.
2
Can, Hz. Mevlânâ’nın Rubâîleri, v. 18; Forûzânfar, (ed.), Kulliyât-é shams yâdîwân-é
kabîr-é mawlânâ jalâluddîn Muhammad mashhûrba-mawlawî, v. 165. Gölpınarlı, Mev-
lânâ Celâleddin, RubâîlerT 46, v. 153.
3
Can, Hz. Mevlânâ’nın Rubâîleri, v. 505; Forûzânfar, (ed.), Kulliyât-é shams yâdîwân-é
kabîr-é mawlânâ jalâluddîn Muhammad mashhûrba-mawlawî, v. 450. Gölpınarlı, Mev-
lânâ Celâleddin, Rubâîler D 102, v. 302
TRANSLATOR’S NOTE
1
Jakobson. “On Linguistic Aspeds of Translation” (1959), screen 19 of 22.
BIBLIOGRAPHY
Can, Şefik. Hz.Mevlânâ’nın Rubâîleri. Ankara, Turkey: T.C. Kültür Bakanliği Yayinlari!
2752 Yayimlar Dairesi Başkanligi Sanat-Edediyat Eserleri Dizise / 3655-120,2001.
Forûzânfar, Badî’uzzamân, ed. Kulliyât-é shams yâdîwân-é kabîr-e mawlânâ jalâluddîn
Muhammad mashhûrba-mawlawî. Tehrân: University of Tehrân, 1957-1967.
Gölpınarlı, Abdülbâki. Dîvân-i Kebîr Mevlânâ Celâleddin. I-VII. Ankara: Turkey: Kültür
Bakanliği, 1992.
-------------. Mevlânâ Celâleddin, Rubâîler. Ankara: Turkey: Ajans-Türk Matbaacilik San-
ayi, 1982.
13
GİRİŞ
15
ÇEVİRMEN NOTU
Rubâî, Arapça dörtlük anlamında olup, edebiyatta bir nazım şeklinin adıdır. Antik Yunan
epigramlarının İranlılar tarafından tekrar icat edilmiş hali de olabilir. Rubailerin birinci, ik-
inci ve dördüncü mısraları kendi aralarında kafiyeli, üçüncü mısraları ise genellikle serbesttir.
Rubailer, 24 çeşit vezin kalıbı ile yazılırlar. Bu kalıplar “Mef ’ûlü, mefâ’îlü, mefâ’îlü, fe’ûlün.”
vezinlerinin varyasyonlarıdır.
Mef ’ûlün ile başlayanlara “ahrem”, mef ’ûlü ile başlayanlara “ahreb “denir ve “fâ’il, fa’ul, fa’lün,
fâ.” ile sona ererler. Ahreb vezni daha popülerdir, “mef ’ûlü, mefâ’îlün, mefâîlün, fâ.” gibi.
Rubailer birinci mısralannın son harfine göre sıralanırlar ve tümü Divan- ı Kebir’in ikinci
cildinde yer alır. Bu ciltte yer aldıkları sayfalar 129b-146a, 158a-158b ve 163a-173b’dir.
Gazellerin aksine, Şems’in adı rubailerde sadece birkaç defa geçer. Bunlar Şems’in Konya’ya
ikinci dönüşünü konu alan rubâî (D, 383) ve Şems için ağıt olarak kabul edilebilecek diğer üç
rubâîdir (D, 57 ve 58 ve Y, 1).
Bu çalışmada eserlerinden istifade edilen Sayın Abdülbaki Gölpınarlı, Şefik Can ve Be-
diuzzaman Furûzânfer’in çalışmaları arasında rubailerin sayısı açısından bir çelişki vardır.
Gölpınarlı’nın eserinde 1765 rubâî vardır. Bunlardan birisi de “ Gel, gel, ne olursan ol gel”
satırıyla başlayan rubâîdir. Gölpınarlı, bu rubâîyi kafiyesi A olan diğer rubâîlerin içerisine
dahil etmiştir. Oysa bu popüler rubâî, Divân’da yer almamaktadır ve kaynağı meçhuldür.
Dört rubâî de Eflâkî’nin Menâkıbü’l-Ârifîn eserinden alınmıştır. Ayrıca bu kitabı hazırlamak
amacıyla Divan’ı sayfa sayfa incelerken, Gölpınarlı’nın eserinde 158. sayfanın ön ve arka yü-
zlerinde yer alan yaklaşık 100 rubâînin atlanmış olduğunu fark ettik.
Şefik Can ise, Profesör Furûzânfer’in rubailerinden yola çıkarak ve kitabına kendi
kaynaklarındaki rubaileri de ilave ederek, bu sayıyı 2217’ye çıkarmıştır. Rubâîler için kaynak
belirtilirken hatasız bir şekilde her üç eser arasında uyum sağlamaya özen gösterilmiştir.
Her ne kadar İngilizce çevirilerim iki Türkçe kaynak üzerinden olduysa da, Mevlânâ’yı
Farsça orijinalinden çevirmemenin sebep olabileceği noksanlıkları gidermek için birçok
İranlı araştırmacıya danıştım. Mevlânâ sevenleri bu hâzineden bir 800 yıl daha mahrum
bırakmaktansa böyle bir yol izlemenin daha doğru olacağını düşündüm.
Rus dilbilimci Roman Jakobson’a göre, şiirler doğaları itibariyle başka dillere çevrilemezler,
ancak yaratıcı bir şekilde tekrar takdim edilebilirler. Bu Mevlânâ’nın rubâîleri düşünüldüğünde
çok doğru bir tespittir. Bu yüzden ben de dilin özelliklerine uygun, kolay anlaşılır ve kelime
kelime çeviriden ziyade rubâîlerin özündeki mânâya sadık kalan bir çeviriyi tercih ettim. Bu
zorlu görevdeki kusurlarım için okuyucunun hoşgörü ve anlayışına sığınıyorum.
16
NOT
Her rubâî için üç referans sağladık ki okuyucu arzu ettiği taktirde bu kaynaklara dönerek
çeviriler arasındaki yorumsal farklılıkları kendisi değerlendirebilsin.
Rubâîlerin altında üç adet rakam bulunmaktadır. Bu numaralardan birincisi Abdülbaki
Gölpınarlı’nın, ortadaki İranlı yazar Furuzanfer’in, üçüncüsü ise Şefik Can’ın eserindeki say-
fa-rubâî numarasını ifade etmektedir. Araştırıcıların araştırmalarına kolaylık olması için, bu
numaraları her rubâînin hemen altına koyduk.
Okuyuculara acizane tavsiyemiz, hem buradaki hem de diğer kaynaklardaki çevirileri
okumaları ve kendi çıkarımlarına ulaşmalarıdır.
GİRİŞ
1
Can, Hz. Mevlânâ’nın Rubâîleri, v. 1421; Furûzânfer, (ed.), Kulliyât-é shams yâdîwân-é
kabîr-e mawlânâ jalâluddîn Muhammad mashhûrba-mawlawî, v. 1284. Gölpınarlı, Mev-
lânâ Celâleddin, Rubâîler M 162, v. 198.
2
Can, Hz. Mevlânâ’nın Rubâîleri, v. 18; Furûzânfer, (ed.), Kulliyât-é shams yâdîwân-é
kabîr-e mawlânâ jalâluddîn Muhammad mashhûrba-mawlawî, v. 165. Gölpınarlı, Mev-
lânâ Celâleddin, Rubâîler T 46, v. 153.
3
Can, Hz. Mevlânâ’nın Rubâîleri, v. 505; Furûzânfer, (ed.), Kulliyât-é shams yâdîwân-é
kabîr-e mawlânâ jalâluddîn Muhammad mashhûrba-mawlawî, v. 450. Gölpınarlı, Mev-
lânâ Celâleddin, Rubâîler D 102, v. 302.
ÇEVİRMEN NOTU
KAYNAKLAR
Can, Şefik. Hz.Mevlânâ’nın Rubâîleri. Ankara, Türkiye: T.C. Kültür Bakanlığı Yayınları/2752
Yayınlar Dairesi Başkanlığı Sanat-Edediyat Eserleri Dizisi / 3655-120, 2001.
Bedîuzzaman Furûzânfer, ed. Kulliyât-é shams yâdîwân-é kabîr-e mawlânâ jalâluddîn Mu-
hammad mashhûrba-mawlawî. Tahrân: Tahran Üniversitesi, 1957-1967.
Gölpınarlı, Abdülbâki. Dîvân-i Kebîr Mevlânâ Celâleddin. I-VII. Ankara: Türkiye: Kültür
Bakanlığı, 1992.
-------------. Mevlânâ Celâleddin, Rubâîler. Ankara: Türkiye: Ajans-Türk Matbaacılık San-
ayi, 1982.
17
مقدمة
برای كسی كه از راه ایمان و عقیده یا عقل و استدلال به نتیجه نرسیده امید از جانب مولانا وجود دارد.
هیچكس همانند مولانا از عمق سكوت نیستی سخن نگفته است .مولانا كوهستان عظیمی است كه
انسانیت پای دامنه �آن و نیستی قله �آنست .برای بر �آمدن بر این كوه ،احتیاج به فنا داریم .بر اساس دقت
در خواندن این مجموعه رباعیات ،نقشه راهی برای بالا رفتن از این كوهستان پدیدار می شود.
به همین علت است كه من همانند بسیاری از دیگران به جنبەهای شعری این رباعیات -گرچه زیبا
هستند -تاكید نمی كنم و �آنرا مهمترین وجه و نشان خاص �آن نمی دانم .برتر از همه ،ما اینها متونی
مقدس می شماریم .مولانا حدود ٨٠٠سال پیش �آنها را سرود و در �آنها ،به سئوالاتی پاسخ داد كه
فقط اخیرا مورد پرسش قرار گرفتەاند .محدود كردن این سئوالات و پاسخهای �آن در سطوح روشنفكرانه
قضاوتی نابجا خواهد بود .بولانا پادشاه نیستی است همانطور كه خود توضیح می دهد:
دستارم و ج ّبه و سرم هر سه بهم
قیمت كردند به یك درم چیزی كم
نشنیدستی تو نام من در عالم
من هیچ كسم هیچ كسم هیچ كسم
از دیدكاه مولانا ،جهان جز یك دروغ مجلل و با شكوه نیست :در حقیقت ما خود اینجه نیستیم؛
اینها سایەهای ما هستند .این دروغ از وهم انسان است كه مولود نفس ما است .نفس خودخواهانه
دشنامی بر علیه انسانیت است علت همه منازعات چه در سطح فردی و چه در سطح ملی است.
ادراك انسانی دو رسم و نهاد را سر اساس نفس انسان خلق می كند :عقیده و استدلالهای فكری.
نفس اعتیاد انسانی ما به بودن و شدن را تداوم می بخشد .تا وقتی از دست نفس خودخواهانه رهائی
نیافته و خلاص نشدەایم ،به یكدیگر بعنوان صید و صیاد می نگریم.
درباره این بی خردی مولانا از ما می پرسد :شما چگونه بر روی �آب خانه گلی می سازید؟ در مقابل،
موضوع اصلی گفتار مولانا در تمام اشعارش عشق است .این عشق است كه تنها راه رسیدن به �آن
فنای كامل نفس است .رباعیات زیادی وجواد دارد كه بدین مقوله از عشق تاكید دارد ،و شایسته
است در خواندن �آنها بالاترین دقت معمول گردد.
مرگ چه دیر و چه زود همه دربها را خواهد زد .مولانا توضیح می دهد كه كه مردن پیش از مرگ
طبیعی --به فنا بردن نفس و دسترسی به عشق --تنها راه رسیدن به جاودانگی است.
بستن چشمها و گوشها علاوه بر جهل و بی خبری ،مخاطراتی نیز در بر دارد مولانا �آخرین شانس
برای انسانیت است قبل از �آنكه فاجعه از راه برسد.
19
ملاحظات
رباعی اصطلاح عربی چهار بیتی است .این اصطلاح به نیكی می تواند باز�آفرینی فارسی یك مضمون
هجائی از واژگان قدیم یونان باشد .در رباعی مصراع های اول ،دوم و چهارم هم قافیه هستند ،در حال
كه مصراع سوم از نظر قافیه �آزاد است .در دباعیات مولانا ،از ٢٤وزن شعری مختلف استفاده شده
است� .آنها گونەهای متنوع اوزان شعری بر وزن (مفعولن)( ،مفاعیلن)( ،مفاعیلن)( ،فعل) ،هستند.
گروهی از رباعیات با وزن مفعولن و گروهی با وزن مفاعل �آغاز می شــوند .گروه اول با وزن شــعری
فعل ،فاعلن ،فعلون ،ف خاتمه می یابند .معیار دوم معروفتر و شــمهورتر اســت و وزن �آن بر اســاس
مفعولن ،مفاعیلن ،مفاعیلن ،ف می باشند.
رباعیــات بــر اســاس �آخریــن حرف قافیه تنظیم می شــوند و به همین ترتیب نیــز در مجلد دوم دیوان
شمس تبریزی نظم یافتەاند( .بطور مشخص می توان به صفحات ٢٠٦تا ٢٧٩و ٣٢٢-٣١٤-٣١٣
و نیز صفحات ٢٤٠تا ٣٤٤اشــاره كرد) .درســت بر عكس غزلیات در اینجا نام شــمس به ندرت
ذكــر شــده اســت .بــرای مثــال ،یكی از رباعیات در مورد بازگشــت مجدد شــمس به قونیه اســت
(حرف د رباعی )٣٧٣ســه رباعی دیگر فقط در مدح شــمس تبریزی اســت (حرف د رباعی های
٥٧و ٥٨و حــرف ی رباعی .)١
موارد اختلافی در نسخەهای گولپینارلی ،شفیق جان ( )١و فروزانفر وجود دارد .بر اساس نسخە
گولپینارلی تعداد ربعایات برابر ١٧٦٥رباعی است .یكی از �آنها رباعی است كه با عبارت بیایید بیائید
شروع می شود .گولپینارلی این رباعی را در میان رباعیاتی كه به حرف ریتمیك �آ ختم شده قرار داده
است .این رباعی مشهور در دیوان نیامده و منشاء و اصالت �آن مورد تردید است .چهار رباعی دیگر
نیز مورد بحث هستند كه در مناقب العارفین افلاكی �آمدەاند ،لیكن در دیوان وجود ندارند.
مهمترین اكتشاف ما موقعی پای گرفت كه در تحلیل و تطابق صفحه به صفحه دیوان برای تنظیم
این كتاب متوجه شدیم كه گولپینارلی یك صفحه را تمام ًا فراموش كرده است و �آن دو طرف صفحه
١٥٨است .این رباعیات قدری بالاتر از یكصد رباعی می باشد .شفیق جان ٢٢١٧رباعی را بر
اساس نسخە استاد فروزانفر ترجمه كرده كه قسمتی از �آنها نیز بر اساس منابع خودش می باشدد.
تطبیق رباعیات تا �آنجەئی كه امكان پذیر بوده بر اساس سه منبع فوق انجام شده است.
همچنین ترجمه انگلیسی كتاب بر اساس متن تركی دو كتاب مجزا انجام شده است .در این ترجمه
از مشورت صاحبنظران ایرانی متعددی برای ترجمه رباعیات مولانا و همچنین از نظرات بسیاری از
صاحبنظران دیگر به منظور فائق �آمدن برنقایص ترجمه استفاده شده است .من فكر كردم این كار بهتر از
این است كه دوستداران و عاشقان مولانا را برای ٨٠٠سال دیگر از این گنجینە محروم بگذاریم.
بر اساس نظر رومن جاكوبسون ( )١٩٠٩زبانشناس روسی ،مفاهیم شاعرانه قابل ترجمه نیستند .این
مطلب در مورد اشعار مولانا بسیار درست است .بر این اساس كوشش كردم بجای ترجمه ادبی از زبان
اصطلاحی و ارتباط جمعی مولانا استفاده كنم .كوشش كردم كه ترجمەهای دقیق و طبیعی باشند .با
خضوع و فروتنی سعه نظر و استدراك خوانندگان را برای مطالعه این اثر بزرگ می طلبم.
نویت ارگن
نكات قابل توجه:
برای هر رباعی سه منبع ذكر شده است .این تنوع بعلت ناسازگاری متون بر اساس منابع اصلی هر
كدام از محققان می باشد .در این مجلد بعد از هر رباعی یك حرف لاتین و سه رقم بدنبال �آن درج
شده .حرف و اعداد اولین ریفرنس گولپینارلی ،اعداد و سطین مربوط به كار فروزانفر و �آخرین �آنها مربوط
به شفیق جان است.
نظرخوانندگان محترم را به این منابع و سایر منابع برای برداشت و نتیجەگیری مستقبل خودشان جلب
می كنم.
توضیحات مقدمه
-١جان :رباعیات حضرت مولانا رباعی ١٤٢١
فروزانفر :كلیات شمس یا دیوان كبیر مولانا جلال الدین محمد مشهور به مولوی رباعی ١٢٨٤
گولپینارلی :رباعیات مولانا جلال الدین ١٦٢شعر ١٩٨
-٢جان :رباعیات حضرت مولانا رباعی ١٨٣
فروزانفر :كلیات شمس یا دیوان كبیر مولانا جلال الدین محمد مشهور به مولوی رباعی ١٦٥
گولپینارلی :رباعیات مولانا جلال الدین ت ٤٦شعر ١٥٣
-٣جان :رباعیات حضرت مولانا رباعی ٥٠٦
فروزانفر :كلیات شمس یا مولانا جلال الدین محمد مشهور مولوی رباعی ٤٥٠
گولپینارلی :رباعیات مولانا جلال الدین د ١٠٢شعر ٣٠٢
-١جاكوبسون در باره جبنەهای زبان شناسی ترجمه ( )١٩٥٩صفحه ١٩از ٢٢
كتابشناسی
جان -شفیق :رباعیات حضرت مولانا � -آنكارا -تركیه ٢٠٠١ -
فروزانفر -بدیع الزمان -كلیات شمس یا دیوان كبیر مولانا جلال الدین محمد مشهور به مولوی -تهران
-دانشگاه تهران ١٣٣٦ -
گولپینارلی -عبدالباقی :دیوان كبیر مولانا جلال الدین ١٩٩٢
جاكوبسون -رومان -مقاله درباره جنبەهای زبانشناسی ترجمه ()١٩٥٩
21
M E V L Â N Â
R U B Â Î L E R
T H E R U B A İ S
O F R Û M Î
29
تــش عشــق در جهــان گرمىهــا ِ از �آ نــاب شــد گوهــ ِر مــا،از بــادۀ لعــل
وز شــي ِر وفــاش در جفــا نرميهــا دســت مــا ســاغ ِر مــا
ِ �آمــد بــه فغــان ز
زان مــاه كه خورشــيد ازو شرمندهســت از بــس كــه همى خوريم مى بر ســ ِر مى
بىشــرم ُبــ َود مــرد؟ چــه بىشــرميها؟ مــا در ســ ِر مــى شــديم و مى در ســ ِر ما
Love's fire makes the world warm. My essence is kneaded by pure, clean, ruby-
Love's milk of kindness soothes the suffering. colored wine.
How impudent is the man who is not ashamed The glass in my hand yells, screams.
in front of that moon, I am at the top of that wine for some time.
The one that even the sun is embarrassed by. That wine is my head.
Dünya aşkın ateşiyle ısındı. Özümüz, kırmızı renkli saf temiz şarapla yoğrul-
Istıraplar aşkın şefkatli sütüyle azaldı. muş.
Güneşin bile utandığı Ay’dan nasıl olur da insan Elimizdeki kadeh bağırıp feryad eder. Bazen şarap
utanmaz. bizi içer. Bazen biz şarabı içeriz.
A 15-1 60 60 A 15-2 50 50
30
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
نديــده تيــره ا ّيامــان را،از خــاك افســوس كــه بيــگاه شــد و مــا شــيدا
از دُور نديــده دوزخ�آشــامان را در دريايــى كنــارهاش ناپيــدا
عشــق دل�آرامــان را؟
ِ دعــوى چــه كنــى َكشــتى و شــب و َغمــام و مــا مىرانيــم
بــا عشــق چــه كارســت نكونامــان را؟ توفيــق خدا
ِ بــه فضــل و،در بحــ ِر خــدا
You haven’t noticed the tears of the unfortunates. It is too bad that time has gone by.
Every day you are drunk, and smoke covers your Yet, we are still crazy, insane.
eyes. It is night. It is cloudy. Our ocean
You haven’t heard the cries of the ones in hell, yet has no boundary.
you talk about the love of Beauties. Embarked on a ship, we are sailing on God’s sea
Love goes with humiliation; With the help and kindness of God.
Fame has nothing to do with Love.
Ne yazık ki zaman geçti ve biz hâlâ deli dîvâneyiz.
Bahtsızların gözyaşlarını görmedin. Bulutlu bir gecede kıyısı belli olmayan bir deniz-
Günlük hayatın tozu ve dumanı gözlerini örttü. deyiz.
Cehennemdekilerin ağlayışlarını duymadın, Sev- Bir gemiye binmişiz, Allah’ın denizinde, Onun lüt-
gilinin aşkından bahsediyorsun. fu ve yardımı, bizi alıp götürmekte.
Aşkın yolu alçalmaktan geçer.
Şan ve şöhretin aşkla hiçbir alâkası yoktur.
A 20-41 34 34 A 15-3 7 7
ِ �آن
اصل ســخن كه جان دهد مرجان را جانــا،انجيرفــروش را چــه بهتــر
بىرنــگ چــو رنگ بخشــد او مرجان را جانــا،انجيرفروشــى اى بــرادر
مايــه بخشــد مشــعلۀ ايمــان را سرمســت زييم و مســت ميريم اى جان
بســيار بگفتيــم و نگفتيــم �آن را جانا،هم مســت دوان دوان به محشــر
Those pale words coming out of ruby lips Beloved, what is the best job for a fig seller?
Cover coral with color games and cause there to “To seli figs,” naturally, O my soul. “Living drunk,
be glitter in the torch of faith. dying drunk,” and running to resurrection as a
We say many words, but we can’t talk like Him. drunk is the most suitable one for us,
O Beloved.
O cana canlar katan güzelin tatlı sözleri renksizdir.
Ama mercanlara renkler bağışlar ve iman meşale- İncir satıcısı için en iyi iş nedir?
sinde parıldar. Tabiî ki “incir satmaktır”.
Biz de çok sözler söyledik, ama O’nun gibi söyle- Sarhoş yaşamak, sarhoş ölmek ve mahşere de sar-
yemedik. hoş girmek bizim için en uygunudur, ey Sevgili.
A 15-5 30 30 A 15-4 55 55
31
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
A 15-4 65 65 A 20-42 18 18
Seni tek başına yaratan, aşkın içinde O cana canlar katan, o güzel, o tatlı
yardımsız bırakmaz seni. sözler renksizdir.
Düşüncelerini oluşturduğun gönül Ama mercanlara renk verir ve iman
evinde seni yalnız bırakmamak için meşalesinde parıldar.
yüzlerce dost gösterir sana. Biz de çok sözler söyledik ama, O’nun
gibi söyleyemedik.
A 20-44 57 57 A 15-5 30 30
32
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
A 20-43 19 19 A 20-45 4 4
ا ّول بــه هــزار لطــف ب ْنواخــت مــرا تــش عشــق مىپزانَــد مــا راِ ايــن �آ
�آخــر بــه هــزار ُغ ّصــه بگداخــت مــرا هــر شــب بــه خرابــات كشــاند مــا را
چــون ُمهــرۀ ِمهــ ِر خويــش مىباخت مرا اهــل خرابــات نشــانَد مــا راِ بــا
برانداخت مرا،چــون من همه او شــدم تــا غيــ ِر خرابــات ندانــد مــا را
First, He pampered me with a This fire of Love cooks, matures us,
thousand favors, Pulls us every night to the tavern,
Then burned me with a thousand And separates us from all others.
troubles. Love makes us friends with only
He was playing with me, like a dice the ones in the tavern.
of His love.
When I died from myself, became Bu aşk ateşi bizi pişirip olgunlaştırıyor.
Him, He threw me out. Herkesten ayırıp her akşam meyhaneye
götürüyor.
Önce beni binlerce iltifatla okşadı. Ve aşk bizi sadece meyhanedekilerle
Sonra binlerce dertle yaktı. arkadaş ediyor.
Benimle aşkının zarı gibi oynuyordu.
Ben, kendimde ölüp O olduğumda,
fırlattı attı beni.
A 16-7 20 20 A 16-8 9 9
33
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
A 20-47 28 28 A 21-50 64
َگــر ِد تــرا،اى �آنكــه نيافــت مــا ِه شــب اى بــا ِد ســحر! خبــر بــده مــر مــا را
از مــا ِه تــو تحفههاســت شــبگر ِد تــرا در ره ديــدى �آن دلِ �آتشپــا را؟
اطراف شفق ِ هر چند كه ســرخ ُروســت تــش ُپرســودا را ِ ديــدى دلِ ُپر�آ
رخ زرد تــرا ْ ،شــهمات همىشــوند تش خود بســوخت صد خــارا را؟ ِ كــز �آ
The moon rose at night, but couldn’t O morning breeze, tell us
find our circling. If, on your way, you see that heart
He sent awards to the ones who turn Full of the flame of Love,
around at night. That heart that melts
The color of dawn is red, hundreds of marbles, granites!
Because he is ashamed of our pale faces.
Ey sabah meltemi, aşkın alevi ile dolup
Geceleri yükselen Ay bile Senin çevreni taşmış gönlü gördün mü?
bulamamıştır. Yüzlerce mermeri ve graniti bile eriten
Geceleri Seni bulmak için uğraşana, O gönlü gördün mü?
dönüp dolaşana, Senin Ay’ından ödüller gelir.
Şafağın kızıllığı, Senin solgun yüzünün
güzelliğinden utanır.
A 16-12 12 12 A 21-48 10 10
34
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
A 17-15 59 59 A 21-53 11 11
اى داده بــه نــان گوهــ ِر ايمانــى را زلــف تــو پريشــانيها
ِ اى در ســ ِر
يكــى كانــى را،داده بــه َجــوى قلــب لــب لعلــت ِش َكرافشــانيها ِ وانــدر
نمــرود چــو دل را بــه خليلــى نســپرد ز فــراقِ مــا پشــيمان گشــتى:گفتــى
بســپرد بــه پشّ ــه لاجــرم جانــى را اى جــان چــه پشــيمان كــه پشــيمانيها
O one who gives away the pearl of faith for a loaf The Beloved whose scattered hair makes
of bread, everyone confused Asked me with sweet ruby
O one who sacrifices the Essence of his Heart for lips that were leaking honey, “Are you sorry
a piece of barley, Likewise, in the end, Nimrod* about our separation?”
Didn’t give his heart to Abraham, “O my soul, so very much so That alt the world’s
But gave it to a mosquito instead. sorrows Are in that sorry”
*Koran 21:58-69.
Dağınık saçlarıyla herkesin kafasını karıştıran sev-
Ey, bir dilim ekmek için imanının incisini veren gili, lâl renkli tatlı dudaklarından bal dökerek sor-
kişi, du: “Ayrılığımızdan pişman oldun mu?”
Ey, bir parça arpa tanesi için gönlünü feda eden kişi, “Ey canım benim, hem de nasıl pişmanım, piş-
Nemrut da İbrahim’e kalbini vermedi ama, sonun- manlıkların tümü bu pişmanlıkta.”
da canını bir sivrisineğe verdi.
*Kur’an, ayet 21, sûre 58-69
A 16-14 41 41 A 16-13 61 61
35
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
اى دريــا دل! تــو گوهــر و مرجــان را اى دوســت! بــه دوســتى قرينيــم تــرا
كــه راه نيســت كمخرجــان را،دربــاز زمينيــم تــرا،هــر جــا كــه َق َــدم نهــى
تن همچو صدف دهان گشادست كه �آه مذهــب عاشــقى روا كــى باشــد ِ در
من كى ُگ ْنجم چو ره نشــد مر جان را؟ عا َلــم بــه تــو ببينيــم و نبينيــم تــرا؟
Your heart is the sea of pearls and corals: Get rid O Beloved, we are so close to You in Love,
of them. So close that wherever You step, we become the
The way of truth is closed to greedy people. ground there.
Flesh opened its mouth like a shell and said, Is it proper that in the creed of Love We see the
“Even soul can’t fit there. universe with You, but we don’t see You?
How can I?”
Sevgili, aşkta sana çok yakınız.
Gönlün, inci ve mercanların denizidir. Kurtul on- O kadar yakınız ki nereye ayağını bassan, o yerin
lardan. toprağı oluruz.
Cimrilere gerçeğin yolu kapalıdır. Beden, bir sedef Âşıklık mezhebinde bu nasıl bir şeydir ki kâinatı
gibi ağzını açmış, “Canın bile sığamadığı yere ben seninle görelim de, Seni görmeyelim.
nasıl sığarım?” diyor.
A 20-46 31 31 A 21-52 14 14
اى ســبزىِ هــر درخت و هــر باغ و گيا اى ســر ِو روان! بــا ِد خزانــت مرســا
اى دولــت و اقبــالِ مــن و كار و كيــا چشــم بدانت مرســا
ِ !چشــم جهان
ِ اى
اى خلوت و اى سماع و اخلاص و ريا اى �آنكــه تــو جــانِ �آســمانى و زميــن
بيا،حضــرت تو اين همه سوداســت
ِ بى راحت جانت مرســا
ِ جــز رحمــت و جز
O the greenness of every tree, garden and O swaying, walking cypress, may autumn winds
orchard, every grass and meadow, not hurt you!
O my Glory, fate and greatness, O my solicitude, O eyes of the universe, may evil eyes stay away
my sema, my honesty, my deceit: from you!
Come! Without you, You are the soul of sky and earth. May nothing
Everything is empty words. but compassion touch your soul!
Ey her ağacın, bağın-bahçenin, her çayırın- Ey nazlı nazlı yürüyen selvi, hazan rüzgârı incitme-
çimenin yeşilliği. sin seni.
Ey benim ihtişamım, kaderim ve büyüklüğüm. Ey dünyanın gözü, nazar değmesin sana. Sen gök-
Ey endişelerim, semâ’m, dürüstlüğüm, yalancılı- yüzü ve yeryüzünün canısın. Canına şefkatten baş-
ğım. ka bir şey dokunmasın.
Gel, sen olmadıkça dünya bomboş.
A 16-9 67 67 A 16-10 42 42
36
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
A 21-49 1 1 A 21-51 45 45
مذهــب ما
ِ اى هــر كــه گرفــت م ّلــت و ِ بــا عشــق روان شــد از عــدم َم ْر َك
ــب ما
قالــب مــا
ِ صــد جــانِ برهنــه بينــد از شــب ما ِ وصــل دايــم
ِ شــراب
ِ روشــن ز
مشــرب ما
ِ اى هر كه بخو ْرد شــربت از مذهب ما
ِ زان مــى كه حرام نيســت در
شــب مــاِ مســتى گــردد كــه روز بينــد لــب مــاِ صبــح عــدم خشــك نيابــى
ِ تــا
One who accepts o ur creed and walks our way We started the journey from the land of Absence
Sees so many naked souls in our body. with a load of Love. The night was illuminated
One who drinks sherbet from our glass by the wine of Union.
Becomes so drunk that he sees our night as day. With the permission of wine, our lips stayed wet
till the morning of Absence and never dried for
Mezhebimizi kabul eden bizim yolumuzda yürür. even a moment.
Bedenlerimizde birçok çıplak ruh görür. Kadehi-
mizden şerbet içen o kadar sarhoş olur ki gecemizi Yokluk yurdundan aşk yükü ile yola koyulduk.
gündüz görür. Gece, ardı ardına içtiğimiz şaraplarla aydınlandı.
Dudaklarımız, helâl şarap ile yokluk sabahına ka-
dar ıslaktır.
A 16-11 47 47 A 17-17 46 46
37
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
بر رهگذ ِر بلا نهادم دل را بيــگاه شدســت ليــك مــر ســيران را
پــى تــو پــاى گشــادم دل را
ِ خــاص از ســيرى َن ُبــ َود بجــز كــه اِدبيــران را
از بــاد مــرا بــوىِ تــو �آمــد امــروز چه صبح ِد ّليران را، چه شــب،چه روز
شــكرانۀ �آن بــه بــاد دادم دل را چه گرگ و چه ميش و ب ّره مر شيران را
I placed my heart on the way of trouble, “The Time is getting late.” Only a satiated one
Untied its feet to run after You. may say that. Satisfaction is for the ordinary.
The wind brought Your smell today. In gratitude, Day or night makes no difference to the brave
I gave my heart to the wind. one.
Wolf, sheep, goat-all are the same for a lion.
Kalbimi belâ yoluna koydum.
Senin arkandan koşabilmesi için, kalbimin ayak Sadece tok olan “zaman gecikiyor” diyebilir.
bağını çözdüm. Tokluk sadece sıradan olanlar içindir. Yiğit için
Bugün, rüzgâr senin kokunu getirdi bana. Minnet- gece gündüz fark etmez. Aslana kurt da bir, kuzu
tarlığımı göstermek için gönlümü rüzgâra verdim. da birdir.
A 17-16 17 17 A 21-54 33 33
نخســپم از ياريهــا،تــا بــا تــو ُبــ َوم ــكرخاييها َ عشــق تراســت ايــن ِش
ِ تــا
نخســپم از زاريهــا،تــا بــى تــو ُبــ َوم هــر روز تــو گــوشدار صفراييهــا
كــه هــر دو شــب بيدارم،حان ال َّلــه
َ ُســ ْب كا َرت همــه شــب شــراب پيماييهــا
تــو فــرق نگــر ميــانِ بيداريهــا مكــر و دغــل و خصومتافزاييهــا
I can’t sleep on the night I am with You because In your Love there is more sweetness to be
of joy and pleasure. When I am separated, I can’t chewed than in sugar.
sleep because of wailing and crying. But, you are surrounded by depressed people
I am awake during both of these nights, only.
But the difference between them is amazing. Beloved, all you do all night long is drink wine,
instigating troubles And creating animosity
Seninle olduğum gecelerde mutluluktan ve sevinç- among the people who admire you. Why is this?
ten uyuyamam.
Senden ayrı olduğum gecelerde ise hüzünden ağla- Aşkında, şekerden daha fazla çiğnenebilecek tatlı-
rım, uyuyamam. lık var.
Her iki gecede de uyanığım, ancak ikisinin arasın- Ancak, etrafın sadece karamsar insanlarla çevrili.
daki farkı sen gör. Sevgili, neden gece boyunca şarap içip, dertleri kö-
rüklüyorsun ve sana hayran olan kişileri birbirine
düşürüyorsun?
A 17-18 58 58 A 21-55 63 63
38
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
تــا كــى باشــى ز دُور ن َّظــارۀ مــا؟ دلا،نقــش خيالِ دوســت با ماســت ِ تــا
مــا چارهگريــم و عشــق بيچــارۀ مــا دلا،مــا را همــه عُ ْمــر خود تماشاســت
طفل گهــوارۀ ما ِ جــان كيســت؟ كمينه اى دل،وانجــا كــه مــرا ِد دل بر�آيــد
غريــب �آوارۀ مــا
ِ دل كيســت؟ يكــى دلا،يــك خــار بِــ ْه از هــزار خرماســت
How long will you look at us from a distance? As long as the Beloved’s image remains with us,
We dressed the wounds. Love is o ur poor We are in good shape, O heart. Wherever a heart
friend. attains its desire, it gets one more thorn,
Who is soul? A helpless baby in our cradle. Which is better than a thousand dates.
Who is heart? Our strange guest.
Sevgilinin hayali bizimle oldukça, iyi durumdayız,
Ne kadar zaman bize uzaktan bakacaksın? ey gönül.
Dertlere deva biziz. Gönül nerede muradına ererse, Sevgiliye kavuşur-
Aşk, bizim bir yoksul dostumuz. sa, oradaki bir diken binlerce hurmadan iyidir.
Ruh kimdir? Beşikteki çaresiz bebek. Gönül kim-
dir?
Bizim garip misafirimiz.
A 22-56 52 52 A 17-19 44 44
بيا،هلاك بنده مستيز ِ جانا! به مــرا جــز عشــق نبــود هيــچ دمســاز
بيــا،رنگــى كــه تــو دانــى تــو بر�آميــز مــرا نــی ا ّول و نــی �آخــر و �آغــاز
اى مكــر در�آموختــه هــر جانــى را مــرا جــان مىدهــد از درونــه �آواز
بيــا،يــك مكــر بــراىِ مــن در�آميــز مــرا كاهــل را ِه عشــق دربــاز
ِ كاى
O Beloved, don’t drag your feet to destroy me! I don’t have a friend besides Love. Love was with
Use the color you know: paint me with that me before I came into this world, and it is still
color! with me. Soul yells, “O lazy one on Love’s way,
O One who teaches the trick to everyone, Come on, hurry up, reach me.”
Teach me that new trick!
Aşktan başka arkadaşım yok.
Ey Sevgili, beni yok etmek için işini ağırdan alma. Ben bu dünyaya gelmeden önce de aşk benleydi ve
Bildiğin rengi kullan ve beni o renkle boya. hâlâ benimle.
Ey herkese düzenler öğreten, bana da yeni bir dü- “Ey aşkın yolundaki tembel, acele et, bana ulaş ”
zen öğret.
diye canım bana sesleniyor.
A 22-57 66 66 A 17-21 23 23
39
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
A 17-20 48 48 A 17-22 3 3
بجــو �آن جان را،در جانِ تو جانيســت چشــم �آن مفتــون را
ِ در خشــم ببيــن دو
در كــو ِه تنــت دُريســت جــو �آن كان را نيكــو بشــنو تــو نكتــۀ بيچــون را
صوفــى رونــده گــر توانــى مىجــوى
ِّ ِ هر خون كه بخورده است �آن
نرگس او
ز خــود بجو تــو �آن را،بيــرون تــو مجــو از ديــدۀ مــن روانــه بيــن �آن خــون را
There is a soul inside of your soul: search for it. See Love’s eyes in the eyes of the Beloved.
There is a jewel in the mountain of your flesh. Hear God’s subtle point on the beauty of this
Look for the mine of that jewel, O Sufi who walks creation.
on the way to God. If you know how to look for Watch how the blood which narcissus eyes drink
it, search inside of you, not outside. Flows now from my eyes.
Canının içerisinde bir can var, O’nu bul. Bedeninin Sevgilinin gözlerinden aşkın gözlerini gör.
dağında bir mücevher var. Yaradılışın güzelliğini Allah’ın nitelikli sözlerinde
O mücevherin madenini bul. duy.
Ey Allah’ın yolunda yürüyen Sûfî, eğer aramayı bi- Nergis gözlerinin içtiği kanların, şimdi nasıl gözle-
liyorsan, dışında değil kendi içinde bul. rimden aktığını gör.
A 22-60 32 32 A 22-59 35 35
40
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
در ســر دارم ز مــى پريشــانيها دســتانِ كســى دســتزنان كــرد مــرا
لــب تــو ِش َّكرافشــانيها
ِ قنــد
ِ بــا بىحشــمت و بىعقــل و روان كــرد مرا
چــو پياپــى كــردى،ســاقى پنهــان
ِ اى دلِ او دلِ مــرا گردانيــد،حاصــل
رســوا شــود ايــن دَم همــه پنهانيهــا هر شــكل كه خواست �آنچنان كرد مرا
I have the hangover from that wine, Some fairies’ cunning made me clap my hands,
The sugar of your sweet lips, O secret Made me shameless, blind, unable to think.
cupbearer! In short, His heart turned my heart inside out,
You served wine cups one after another. Made it the way He wants.
Now, all the secrets will be revealed.
Birisinin hikâyesi, beni coşturdu, el çırptırdı.
O şaraptan ve tatlı dudaklarının şekerinden ak- Beni utanmaz, göremez ve düşünemez bir hale
şamdan kalmayım, ey gizli sâkî. soktu.
Ardı ardına şarap sundun ve korkarım şimdi bü- Kısacası, onun gönlü, gönlümü içten dışa çevire-
tün sırlar açığa çıkacak. rek, beni kendi istediği gibi yaptı.
A 22-58 62 62 A 18-23 21 21
A 18-24 43 43 A 22-61 8 8
41
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
A 18-25 25 25 A 22-62 56 56
A 18-29 40 40 A 18-26 26 26
42
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
عاشــق همــه ســال مســت و رســوا بادا طريــق راه پيغامبــ ِر مــا
ِ عشقســت
ديوانــه و شــوريده و شــيدا بــادا مــا زادۀ عشــق و عشــق ُبــد مــاد ِر مــا
غصــۀ هــر چيــز خوريــمّ بــا هشــيارى اى مــاد ِر مــا نهفتــه در چــا َد ِر مــا
هــر چه بــادا بادا،چــون مســت شــديم طبيعــت كافــ ِر مــا
ِ پنهــان شــده از
The lover should be crazy-insane, Scorned, The path of o ur prophet is Love. We are the
disgraced, and drunk all year long. children of Love.
We are susceptible to suffering when we are Our mother is Love--
awake. O mother who is hidden in the dress
But, when we are drunk, everything is good. of our flesh, hidden
From our deceitful, incapable self.
Âşık, bütün yıl deli-dîvâne, rezil-rüsva ve sarhoş
olmalıdır. Peygamberimizin yolu aşktır.
Ayıkken dertlere düşeriz de sarhoşken her şey ne Biz aşk çocuklarıyız.
âlâ. Aşk, bizim anamızdır.
Ey beden elbisemizin altında gizlenen anamız, sen
gerçeği örten, gerçeği göremeyen kendimizden
saklanmışsın.
A 18-27 5 5 A 18-28 49 49
تــرا عمريســت نديدهايــم گلــزا ِر غــم خــود كه ُبــ َود كه يــاد �آريــم او را؟
تــرا نرگــس پــر خُ مــا ِر خَ ّمــا ِر
ِ و�آن در دل چــه كــه بــر خاك نگاريــم او را؟
وفــا ماننــد
ِ ،پنهــان شــدهاى ز خَ لــق ليــك بس بىمغزســت،غــم بادامســت
تــرا ديرســت نديدهايــم رخســا ِر مغــز بــر �آريــم او را،گــر ســر ننهــد
We haven’t seen your rose garden for a long Who cares about sorrow, cares that we call it by
time. name?
We haven’t looked at Your mind, catching Your Instead of in the heart, we should sow it in the
narcissus eyes. You have been concealed from ground.
people, like royalty. Sorrow is like a walnut, and it is empty.
And some of us... We haven’t even seen your If it doesn’t surrender to us, we will crush its
face. head.
Uzun zamandır senin gül bahçeni göremedik. Gam da kim oluyor ki adı anılsın?
Aklı baştan alan o nergis gözlerini seyredemedik. Gamı gönlümüze değil toprağa gömelim. Gam, bir
Vefâ gibi halktan gizlenmişsin. bademdir, fakat içsizdir.
Bir müddettir senin yüzünü göremedik. Eğer bize boyun eğmezse, kafasını ezelim.
A 18-30 13 13 A 22-63 36 36
43
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
دريــن كــوى ميــا،گــر بــوى نمىبــرى عمــ ِر دگــر داد خــدا،گــر عُ ْمــر بشــد
دريــن ُجــوى ميــا،كنــىَ ور جامــه نمى نــك عمــ ِر بقــا،گــر عمــ ِر فنــا نمانْــد
�آن ســوى كــه ســويها از �آن ســو �آيــد عشــق �آ ِب حياتســت دريــن �آب در �آ
مىباش همان ســوى و بدين ســوى ميا هــر قطــره ازيــن بحــ ِر حياتيســت جــدا
If you don’t get the smell of this tavern of If life ends, God gives another life.
meanings, don’t come here. If you can’t take off If temporary life is finished, here is the
the dresses of your desires, don’t dive into this permanent one.
river of Love. Love is Ab-ı hayat - the water of life. Plunge into
There is a side beyond there that all the sides it.
come from. There is a new life in every drop of that sea.
Stay there. Don’t come here.
Ömür biterse, Allah başka bir ömür verir. Eğer ge-
Bu mânâ meyhanesinden koku alamıyorsan, bura- çici ömür biterse, işte şuracıkta kalıcı ömür.
ya gelme. Aşk, bengisu gibidir, içine dalmak gerekir. Bu deni-
Tutkularından soyunamıyorsan, zin her damlasında yeni bir hayat vardır.
Aşk ırmağına dalma.
Bir yön var ki bütün yönler oradan gelir. Orada kal,
buraya gelme.
A 22-64 68 68 A 18-31 6 6
مــرا بياريــد شــما،گــر مــن ب ِِمــ َرم كوتــاه كنــد زمانــه ايــن َد ْم َد ِمــه را
مــرده بــه نــگا ِر مــن ســپاريد شــما گــرگ فنــا ايــن َرمــه را
ِ وز هــم ب َِــد َرد
لــب پوســيدۀ مــن
ِ گــر بوســه دهــد بــر انــدر ســ ِر هــر كســى غروريســت وليك
عجــب مداريــد شــما،گــر زنــده شــوم ســيلى اجــل قفــا زنــد ايــن همــه را ِّ
When I die, place my body Next to my Beloved. Time will cut short this uproar. Death’s wolf will
If he kisses my pale lips, tear this flock to pieces.
Don’t be surprised if I come back to life. Everyone carries some greatness or pride in his
head.
Ben öldüğüm zaman bedenimi Sevgilinin yanına But, the slap of death comes sooner or later.
götürün.
Soluk dudaklarımı öper de dirilirsem, hiç şaşırma- Zaman, şu gürültüyü-patırtıyı kısa keser. Ölüm
yın. kurdu, sürüyü parçalar.
Herkes, büyüklük ve gurur taşır.
Ecelin sillesi, er geç, her başa iner.
A 19-33 51 51 A 19-34 38 38
44
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
A 23-66 22 22 A 19-32 53 53
گــه مىگفتــم كــه مــن اميــرم خــود را لاحول ولا سود كند �آن غم را َ
گــه نعرهزنــان كــه مــن اســيرم خــود را كــز ديــو رســد جــانِ بنــى�آدم را
ازيــن پــس نپذيــرم خــود را،�آن رفــت لاحول ولا غمگين شد َ �آن كز د ِم
بگرفتــم ايــن كــه مــن نگيــرم خــود را ول َولا فزون كند �آن دم را َ لاح
َ
I used to say,”I am the master of myself.” Lahavle helps men against the troubles that come
Sometimes I was a slave. from Satan. But, Lahavle increases sorrows.
Those times have gone. Now I am not myself. A lot of troubles come from the breath of
Now I am behind my self. Lahavle.
But, what is Lahavle?
“Ben geçmişte kendimin hem esiriydim, hem usta- There is no willpower but in God!
sıydım” derdim.
O devirler çoktan geçti ve ben şimdi kendim de- Lâ havle, şeytanın neden olduğu belâlara karşı in-
ğilim. sanoğluna yardım eder.
Kendimden ötedeyim. “Lâ havle” çekenin nefesinden şeytan gamlandı,
dertlendi.
Fakat “Lâ havle” diyenin gücü arttı, nefesi çoğaldı.
*Lâ havle: Allah’tan başka güç ve kuvvet kimsede
yoktur.
A 23-65 16 16 A 19-39 24 24
45
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
َاحل َا ٰنــا ــذ ٰمــا َّ ــب ٰمــا َا َل َ ٰمــا َا ْط َی صنــم خوشخــو را
ِ مــن تجربــه كــردم
َا ْب ٰدا ٰنــا ْ ُك َّنــا ُم َه ًجــا َو َل ْــم ن َُك
ــن ســيلاب ســيه تيــره نكــرد �آن ُجــو را
ِ
َم ْو ٰلانَــا اِ ْن َشــا َء ِب َنــا َك َرا َمــ ًة يــك روز ِگــ ِره نبســت او ابــرو را
َا ْب َدانَــ َا َك َمــا َیع ُفــو َو ُی ِع ُید ٰنــا پــى مــرگ و زندگانــى او را ِ دارم
I was heart and soul without a body before, pure, I have tried my beautiful, good-natured
clean, pleasant. Beloved.
My master built my body as a guest house. He put No kind of torrent of water has made
the soul in it. His river turbid.
If You are so kind, do me a favor: pardon me. I haven’t seen Him frowning except on one day.
Recreate me as You did before; bring me back to I’ll love Him alive or dead.
life.
Ben, güzel huylu sevgilimi denedim.
Biz bedenleri olmayan gönüller ve ruhlardık. Saf, Sel suyu onun ırmağını bulandırmaz.
temiz ve latiftik. Yaradanımız, bedenlerimizi bir mi- Bir kere bile kaşlarını çattığını görmedim.
safir evi gibi kullanmamız için yarattı ve ruhlarımızı Ölü veya diri onu seveceğim.
içine koydu.
Lütfederse, bağışlar bizi. Nasıl önceden yarattıysa,
gene yaratır, tekrar diriltir bizi.
A 19-35 70 70 A 19-36 37 37
مــن ذ ّره و خورشــيدلقايى تــو مــرا َس َلفا ِم ّما َانَا�آل ّتا ِئ ُب،لاى َ َم ْو
عيــن دوايــى تــو مــرا
ِ بيمــا ِر غمــم َت َلفــا؟ عـــاش ٍق َق ْــد
ِ ــل عُ ْــذ ُر
ُ ــل ُي ْق َب
ْ َه
پــى تــو مىپــ ّرم
ِ بىبــال و پــر انــدر َجفــا كان نَدا َمتــى ُص ُــدود ًا َو َ اِ ْن
چــو كهربايى تــو مرا،مــن َكــه شــدهام عَ فا ،ُ عَ َفاال ّله،ُ عَ َفاال ّله،لاى َ َم ْو
I am a particle; You are my sun. My master, I repent for the past. Will you pardon
I am sick with grief; You are my cure. the lover who has been long gone?
I keep flying behind You without arm and wing. If my repentance is an insolence, may God
I am like a piece of straw; You are my magnet. forgive me, God forgive me, God forgive me!
A 23-67 27 27 A 19-37 69 69
46
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
مــا خاكــى
ِ تــن
ِ نــو ِر فلكســت ايــن هان اى ســفرى عز ِم كجايســت؟ كجا؟
مــا چالاكــى
ِ رشــك َم َلــك �آمدســت
ِ نشســتهاى در دلِ ما،هــر جا كــه َروى
مــا پاكــى
ِ گــه رشــك َبــ َرد فرشــته از غــم درياســت تــرا چــون ماهى
ِ چنــدان
مــا بيباكــى
ِ گــه بگريــزد ديــو ز خشــك تــو د ِّر دريــا
ِ لــب
ِ كافشــانْد
Our body that is created from clay is the heavenly Put your mind in your head, O passenger.
light of the sky. Angels are jealous of our agility. Where are you going? Where? You are in our
Sometimes angels envy our cleanliness. heart wherever you go.
Sometimes Satan is afraid of our evils. How long will your loving be out of our heart’s
sea, like a fish out of water? How long will your
Topraktan yaratılmış bedenimiz gökyüzünün nur- thirsty lips scatter the pearl of separation?
lu ışığıdır.
Melekler çevikliğimizi kıskanır. Aklını başına al, ey yolcu.
Bazen melekler temizliğimize imrenir. Bazen şey- Nereye gidiyorsun, nereye?
tan bizim şeytanlığımızdan korkar. Nereye gidersek sen bizim gönlümüzdesin. Ne ka-
dar zaman o denize hasret kalacaksın?
Ne kadar zaman o susuz dudakların ayrılık incisini
saçacak?
A 23-68 54 54 A 19-38 2 2
يــك چنــد بــه تقليــد گزيــدم خــود را موســى ايــن رمه را
ِ يك ُطرفه عصاســت
ناديــده همــى نــام شــنيدم خــود را اين همه را،يك لقمه كند چو ِب ْف َكـــ َند
زان نســزيدم خــود را،در خــود بــودم نــی ُســورگذارد او و نــی َم ْل َح ِمــه را
بديدم خود را،از خــود چو برون شــدم هــر عقــل نكــرد فهــم ايــن زمزمــه را
First I learned about myself by imitating others. Moses of this flock had a strange staff.
Although I was aware of my existence, I did not When he threw it, it cleansed the flock from only
comprehend my being. Because I didn’t see, I those
didn’t recognize myself; I was only hearing my Who live either by feast or by war.
name. When I went out of me, I saw my real But, few minds understand this.
being.
Bu sürünün Musâ’sının görülmemiş bir âsâsı var.
Ben bir müddet taklid ile kendimi bildim, kendi- Bir fırlattı mı, şunların hepsini bir lokma eder. Ne
mi beğendim. Ben o vakitler kendimde idim ama ziyafet kalır, ne savaş, her şey temizlenir.
asıl kendi varlığımı sezememiş anlayamamıştım. Ancak, bunu anlayabilen fazla akıllı yoktur.
Çünkü o zaman, ben kendimi görememiş, kendi-
mi tanıyamamıştım, sadece adımı işitmiştim. Fa-
kat ne zaman ki kendimden çıktım (benliğimi terk
ettim) işte asıl o zaman kendimi gördüm (kendimi
buldum.)
A 15 15 A 20-40 39 39
47
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
بانــگ ِســرافيل دميدســت َربــابِ از امــروز چــو هــر روز خرابيــم خــراب
تــا تــازه و زنــده كــرد دلهــاىِ كبــاب تــا رو ِز قيامــت نرهيــم از ســيلاب
�آن ســوداها كــه غرقــه گشــتند و فنــا شــبى �آمد و زد گــردنِ خواب،مهتــاب
تــك �آب
ِ چــون ماه َيــكان بر�آمدنــد از از خونريــزى چــه بــاك دارد مهتــاب؟
The rebab that is singing with the breath of İsrafil We are ruined today, just like any other day.
resurrects the heart that has been burned by We can’t get out of the torrent of Love till
Love’s fire. All the wounds that had been healed resurrection.
over time will start bleeding. Moonlight came one night to cut the neck of
Old loves that had been submerged and sleep.
disappeared will come to the surface, like small Why should moonlight be afraid of bloodshed?
fishes.
Bugün de her günkü gibi harap olmuşuz. Aşk se-
Rebâp İsrafil’in nefesi ile seslenmede. Aşkın ateşi linden, kıyamet gününe kadar çıkamayız.
ile yanan gönlü diriltmede. Zaman içerisinde ka- Bu gece ay ışığı uykunun boynunu kesmek için
panmış bütün yaralar kanamaya başlar. geldi.
Batıp yok olmuş o sevdalar küçük balıklar gibi bir Ay ışığı neden kan dökülmesinden korksun ki?
bir suyun yüzüne çıkar.
B 26-18 73 86 B 26-19 80 93
امــروز چــو هــر روز خرابيــم خــراب امشــب ز بــراىِ دلِ اصحاب مخســب
مگشــا د ِر انديشــه و برگيــر َربــاب مخســب،گوش شــب را بگير و برتاب ِ
صد گونه نمازست و ركوعست و سجود گوينــد كــه فتنــه خفتــه بهتــر باشــد
�آن را كه جمال دوســت باشــد محراب مخســب، مشــتاب،بيــدار بهى تو فتنه
We are desperately in love today like every day; Don’t sleep tonight for the sake of your friends.
don’t open the door of thoughts. Grab night’s ear. Don’t sleep,
Play the rebab whose sound makes us forget Even though they say, “Better to see an instigator
everything. in sleep.”
There are a hundred different prayers to the And, even if you are the instigator, don’t sleep.
One whose mihrab --altar-- is the face of the Stay awake.
Beloved.
Dostlarının uğruna bu gece uyuma. Gecenin kula-
Bugün, her gün olduğu gibi, umutsuzca âşığız. ğını tut, uyuma. “Fitneciyi uyurken görmek iyidir”
Endişe kapısını açma, sesi ile her şeyi unutturan derler, ancak fitneci de olsan, uyuma, uyanık kal.
rebâbı çal.
Mihrabı sevgilinin yüzü olanlar için, yüzlerce fark-
lı namaz, rükû ve secde vardır.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
بكن تو خود را در خواب،انديشه مكن انديشــه و غــم را َن ُبــ َود هســتى و تــاب
كانديشــه ز روىِ َم ْه حجابست حجاب �آنجا كه شرابســت و كبابســت و َرباب
در دل انديشه مدار،دل چون ماهست عيــش ابــدى نــوش كنيــد اى اصحاب ِ
انــداز تــو انديشــهگرى را در �آب لب �آب
ِ چــون ســبزه و گل نهيد لــب بر
Don’t think too much; go to sleep. Thoughts Wherever there are wine, rebab and kebab,
become a curtain to the moon face of the heart. Anxiety and thoughts won’t appear; they
The heart is like the moon. wouldn’t even dare.
A thought is like a cloud that shuts out the light O friends, let yourself be submerged in immortal
of the moon. joy.
Don’t place thought in your heart; throw it into Kiss the lips of water like grass does, like roses
the water. do.
Çok fazla düşünme, uyu. Şarabın, kebabın ve rebabın olduğu yere, kaygı ve
Düşünceler, kalbin ay yüzüne perde olurlar. düşünce gelmeye cesaret edemez.
Gönül ay gibidir, ancak düşünce ayın ışığını örten Ey dostlar, ebedi sevincin içine dalın,
bir bulut gibidir. Suyun dudaklarını, çim ve güllerin öptüğü gibi
Gönlüne, düşünce yerleştirme. Düşüncelerini suya öpün.
at.
B 26-20 86 99 B 24-3 79 92
�آنــى كــه فلــك بــا تــو در�آيــد بــه َطــ َرب اى �آنكــه تــو ديــر �آمــدهاى در ُك ّتــاب
گــر �آدميــى شــيفته گــردد چــه عجب؟ تــو مشــتاب،گــر بشــتابند كــودكان
تــا جــان ُبــ َودم بندگ َيــت خواهــم كــرد گر مانده شــدند قوم و از دســت شــدند
خواهــى بطلــب مــرا و خواهــى مطلــب زود برگيــر َربــاب،دســت ُت َوســت
ِ ايــن
You are such a person that even the sky rejoices O one, who comes late to secret meetings,
because of You! Don’t run. Even children don’t run now.
Is it a surprise that a human has fallen in love Even if the gathering becomes late, that’s in your
with You? hand--
I will be Your slave, Your servant, as long as I Pick up the rebab, start playing.
live
Whether You want me or not! A kâtiplerin toplantısına geç gelen. Çocuklar tez
olsalar bile sen tez olma. Topluluk geri kalsa bile,
Sen öyle birisin ki gökyüzü bile senden keyif alır. bu senin elindedir.
İnsanın sana Âşık olması seni şaşırttı mı? Yaşa- Rebâbı eline al ve çalmaya başla.
dığım sürece, beni istesen de istemesen de, kulun
kölenim.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
من يعقوب،يوســف منى ِ اى �آنكــه تو اى دل دو ســه روز تا سحرگاه مخسب
مــن َا ّيوب،ــت تنــى
ِ صحّ اى �آنكــه تــو چــون مــاه مخســب،فرقــت �آفتــاب
ِ در
من خود چه كسم؟ اى همه را تو محبوب ظلمت َچــ ْه ره مىكن
ِ چــون َد ْلــو درين
تــو پايى مىكوب،من دســت همىزنم مخســب،باشــد كــه بر�آيى به ســ ِر چاه
You are my Joseph, o my Beauty. O heart, don’t sleep a few nights till dawn. Don’t
I am Your Jacob. sleep like a moon separated from the sun.
You are the health of my body. Walk in the darkness of a well, like a bucket*.
I am Your Job.
Who can I be, next to you?
It may happen so you may rise again.
You are everyone’s Beloved. *Symbol of a sign of the Zodiac, Aquarius.
I keep clapping my hands. Tap Your feet on the floor
and keep dancing. Ey gönül, birkaç gece gün doğana kadar uyuma.
Güneşten ayrılmış ay gibi uyuma.
Ey güzel, sen benim Yusufumsun, ben de senin Bir Kova burcu gibi kuyunun karanlığında yürü.
Yakup’unum. Sen benim bedenimin sağlığısın, ben de
Olur ya, tekrar kuyudan yükselirsin, uyuma.
senin Eyüp’ünüm.
Ben senin yanında kim olabilirim ki?
Sen herkesin Sevgilisisin.
Ben alkışlamaya devam ediyorum.
Sen dans ediyorsun.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
مخســب،اى ماه! چنين شــبى تو َمهوار مخسب،اى يار! كه نيست همچو تو يار
چــرخ د ّوار مخســب
ِ چــو،در دَور در�آ مخسب،وى �آنكه ز تو راست شود كار
چــراغ عا َلــم باشــد
ِ بيــدارىِ مــا امشب ز تو صد شمع بخواهد افروخت
مخســب،يكشــب تو چراغ را نگهدار زنهــار مخســب،زنهــا ِر تــو اندريــم
O moon-faced one, don’t sleep like the moon on Beloved, there is no one like you. Don’t sleep!
such an evening! Put everything in order!
Start turning like this whirling sky; don’t sleep! Tonight, hundreds of candles will be lit by you!
Our awakenness has become a light, a candle to Do me a favor: don’t sleep!
the world!
Watch the candle. Sevgili, senin gibi kimse yok, uyuma. Her iş seninle
Don’t sleep just one night! yoluna girer, uyuma.
Bu gece senden yüzlerce mum yanacak. Bana bir
Ey Ay yüzlü, böyle bir gecede Ay gibi uyuma. iyilik yap, sakın uyuma.
Gökyüzü gibi dönmeye başla, uyuma. Bizim uya-
nıklığımız, evreni aydınlatan ışık olur, mum olur.
Mumu izle, sadece bu gece uyuma.
بــردار حجابهــا بــه يكبــار امشــب شــراب، درين دَور شرابســت،بــى جام
يــك موى ز هر دو َك ْون مگذار امشــب كباب،بــى دود دريــن ســينه كبابســت
حديــث جــان و دل مىگفتــى
ِ ديــروز بــاب عشــق از زخمــۀ اوســت
ِ فريــا ِد َر
پيــش تــو نهيــم ُكشــته و زار امشــب
ِ َربــاب،زنهــار مگــو هميــن َربابســت
Suddenly, lift the curtains tonight; leave the fear Our wine kept being served without glasses.
and worry. Our heart burns in our chest urithout smoke.
Give up both worlds. Cry and wail of the rebab of Love, Sorrow comes
You were talking about soul and heart last night. from His bow and plectrum, not from the
But tonight, I put them in front of you. rebab.
One is cut, turned to pieces.
Other cries constantly. Şarabımız kadehsiz sunulmakta. Gönlümüz göğ-
sümüzde dumansız yanıyor.
Bu gece birden perdeleri kaldır, korku ve endişe- Aşk rebâbının ağlayıp inlemesi, onun yayından ge-
yi bırak. İki dünyadan da vazgeç. Dün gece ruh ve liyor, rebaptan değil.
gönülden bahsediyordun. Bu gece onları önüne
koyuyorum.
Ruh paramparça, gönül ise ağlamakta.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
Başıboş durma, içeri gel ve bize katıl. İşsiz bir be- Sarhoş olmak için şaraba ihtiyacımız yok. Meclis-
den ya yer ya da uyur. Rebabın sesi semâdan geli- teki neşemiz çeng ve rebâba bağlı değil.
yor. Halkaya katıl ve semâya başla. Sarhoşlar gibi kendimizden geçmişiz. Bizim ne
sâkîye ne çalgıcıya ne güzele ihtiyacımız var.
B 26-24 77 90 B 25-11 82 95
موضع خواب
ِ خواب �آمد و در چشم َن ُبد بانگ َرباب؟
ِ دانــى كه چه مىگويد اين
زيــرا ز تــو چشــم بــود ُپــر �آتــش و �آب پــى مــن بيــا و ره را دريــاب
ِ انــدر
ديد دلى چون سيماب،جانب دل ِ شــد زيــرا بــه خطــا راه َبــرى ســوىِ صــواب
! ديد خراب و چه خراب،جانب تن ِ شد زيــرا بــه ســؤال ره َبــرى ســوىِ جــواب
Sleep came, wanting to enter my eyes, but couldn’t Do you know what the sound of the rebab says?
flnd a place there; It says,
Because of You, my eyes were full of fire and water. “Follow me to find the way!”
Then, sleep went toward my heart, but my heart You started the journey for truth, but You are
was inconstant like mercury. Finally, sleep turned going in the wrong direction. There is only one
to my body to settle there, but my body was in way to find the answer: You must ask the right
ruins, dilapidated.
questions.
Uyku geldi ve gözlere girmek istedi, ancak bir yer
bulamadı. Senden dolayı gözlerim ateşle ve suyla do- Rebâbın sesinin ne dediğini biliyor musun? “Yolu
luydu. bulmak için beni takip et” der. Gerçeği bulmak için
Sonra uyku, gönlüme doğru gitti, ancak gönlüm cıva yolculuğa başlamış olsan da, yanlış yöndesin.
gibi oynaktı. Doğru cevabı bulmak için sadece bir yol var.
Sonunda, uyku yerleşmek için bedenime yöneldi, an- Doğru soru sormalısın.
cak vücudum yıkık bir harabeydi.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
در چشــم �آمــد خيــالِ �آن ُد ِّر خوشــاب َرباب،هــوس تــو چون َربابســت
ِ دل از
�آن لحظــه كزو اشــك همىرفت شــتاب كبــاب،هــر پــاره ز ســو ِز تــو كبابســت
گوش دو چشــمِ پنهــان گفتــم به راز در دلــدار ز در ِد مــا اگــر خاموشســت
بيفــزاى شــراب،مهمــانِ عزيزســت جواب،در خاموشــى دو صد جوابست
The figure of that peerless pearl came to my Heart turned into a rebab because of Your Love.
eyes. Every part of it was burned, scorched.
That’s when my tears started to flow. I said If the Beloved kept silent in theface of our
secretly to the ears of my eyes: trouble,
“He is a very valuable guest. Serve him lots of There are hundreds of answers in that silence.
wine.”
Senin Aşkın için gönlüm rebâba döndü. Her par-
Eşsiz incinin hayali gözlerimin önüne gelince, göz- çası yandı, kavruldu.
yaşlarım akmaya başladı. Gizlice gözlerimin ku- Sevgili, dertlerimize suskun kalırsa, o suskunlukta,
laklarına dedim ki “O çok değerli bir misafirdir, yüzlerce cevap vardır.
Ona bol bol Aşk şarabı sun.”
B 27-25 84 97 B 27-26 72 85
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
حيات خوشــگوارى اى خواب ِ گــر �آ ِب گــرم �آمد و عاشــقانه و چســت شــتاب
امشــب بــ ِر مــا كار نــدارى اى خــواب روح او ز گلــزا ِر صــواب ِ برتافتــه
امشــب،گــر با عد ِد موى ســ ِر توســت بــر جملــۀ قاضيــان دوانيــد امــروز
يك ســر نبرى و ســر نخارى اى خواب قاضــى كاب
ِ ،ســتن �آ ِب زندگــى
ِ در ُج
O sleep, even if you were to become the sweet His soul shone from the rose garden of Truth.
water of life, He came like fire, quick and agile. Kadı of Kabaa
We wouldn’t want to deal with you tonight. is ahead of the others on the way to Kevsar,
And, if you had as many heads as your hairs, Searching for the water of life.
You couldn’t scratch even one of them, O sleep.
Gerçeğin gül bahçesinden O’nun ruhu parladı.
A uyku, bengisuya dönüşsen bile, bu gece seninle Ateş gibi hızlı ve çevik geldi.
uğraşmak istemiyoruz. Başındaki saç sayısı kadar Kâ’b şehrinin kadısı, Ab-ı Hayatı arama yolunda
başın olsaydı, bu gece bir tanesini bile kaşıyamaz- bütün kadıları geçti.
dın, ey uyku.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
مخســب،گــر مىخواهــى بقــا و پيــروز َم ْســ َتند مجــ ّردانِ اســرار امشــب
مخسب،عشــق دوست مىسوز ِ ِ از �آ
تش در پــرده نشســتهاند بــا يــار امشــب
حاصــل �آن ديدى
ِ صــد شــب خفتــى و هســتى بيگانــه! ازيــن ره برخيــز
ِ اى
از بهــ ِر خــدا امشــب تــا روز مخســب زحمــت باشــد بــودنِ اغيــار امشــب
If you want to have immortal life, happiness, The ones who know the secret become drunk
don’t sleep! tonight.
Burn with the fire of the Beloved. Don’t sleep! They sit behind the curtain with the Beloved
You have slept hundreds of nights. What have tonight.
you found? O outsider, get out of the way.
For God’s sake, don’t sleep one night till the It is unpleasant to be with a stranger tonight.
dawn!
Sırrı bilenler, bu gece sarhoş olup, perdenin arka-
Ebedî bir yaşam ve mutluluk istiyorsan, uyuma. sında Sevgiliyle beraberdir.
Sevgilinin aşkı ile yan, uyuma. A yabancı, çekil bu yoldan.
Yüzlerce gece uyudun da ne buldun? Allah aşkına, Yabancı ile olmak hoş değil bu gece.
bir gece gün doğana kadar uyuma.
تســبيح َربــاب
ِ حــق
ِّ يــارب! يــارب! بــه يارى كن و يار باش و اى يار مخســب
ِكش در تســبيح صد سؤالست و جواب بلبــل سرمســت بــه گلــزار مخســب
ِ اى
چشــم ُپــر �آب
ِ يــارب! بــه دلِ كبــاب و مخســب،يــارانِ غريــب را نگهــدار
ــم شــراب ّ ُجوشــانتر از �آنيــم كــه در خ مخسب،زنهار،شببخششاست ِ امشب
My God, my God, for the sake of the rebab’s Beloved, approach us. Be our friend; don’t
rosary, sleep!
Where have hundreds of questions and answers O drunk nightingale, don’t sleep in the rose
gone? garden!
My God, for the sake of my burned, scorched Think about your lonely friends: protect them!
heart and crying eyes, Tonight is the night of kindness. Don’t sleep!
We are more exuberant than the wine in the jar!
Sevgili, bize yaklaş, dostumuz ol, uyuma.
Ya Rabbi, Ya Rabbi, rebap hakkı için, rebabın sa- Ey sarhoş bülbül, gül bahçesinde uyuma.
pındaki yüzlerce sorular ve cevaplar nereye gitti? Garip dostlarını düşün, onları koru, uyuma.
Ya Rabbi, Ya Rabbi, yanmış, kavrulmuş gönlüm Bu gece bağış gecesi, sakın uyuma.
ve ağlayan gözlerimle, küpteki şaraptan daha çok
coşkunum.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
�آ ِب َح َيــوان در �آب و ِگل پيــدا نيســت �آرى صنمــا! بهانــه خــود كــم بــودت
هرگســل پيــدا نيســت
ِ در ِمهــ ِر دلــت ِم تــا خــواب بيامــد و ز مــا بربــودت؟
چندين خجل از كيست خجل پيدا نيست خوش خسب كه من تا به َس َحر خواهم گفت
ايــن راه بــزن كــه را ِه دل پيــدا نيســت فريــاد ز نرگســانِ خواب�آلــودت
The Divine gift --Ab-i Hayat-- is concealed in this clay Yes, my Beauty, since you didn’t give enough
body; it is invisible. The Self also put a seal on the excuses,
heart, where the prisoner is Love. Break the seal. You are now running away from us saying,
Free Love. Why are you afraid? “I feel sleepy.” Go sleep well.
There is a secret path in your heart. Follow that path I’ll cry for those sleepy, narcissus eyes till early
to find the Beloved. dawn.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
Seni tüketen ateş, yarının yüzlerce güzellerinden Meclisimizin en güzeli olan sevgili gitti. Şimdi et-
daha iyidir. rafımızda değil ve nereye gittiğini bilmiyorum.
Şehvetin ateşini görmüyor musun? En uzun selvi boyluydu.
Ne kadar saf ve sade. Boyu yüzünden kıyametler koptu.
Ancak ondan pek çok güzeller meydana gelir.
پيش صفســت ِ �آن پيش َروى كه جانِ او �آن تلخ ســخنها كه چنان دلشكنســت
داند كه تو بحرى و جهان همچو َك َفست لايــق �آن دهنســت؟
ِ انصــاف بــده چــه
عاشــق تــو
ِ ّ بــى
دف و نیــی رقــص كنــد لــب او تلــخ نگفتــى هرگــز
ِ شــيرين
امشب چه كند كه هر طرف ناى و دفست؟ شــوربختى منســت
ِّ ايــن بىنمكــى ز
The Guide whose soul walks in front of the rank There are harsh, heart-breaking bitter words
of lovers knows well that You are the ocean, and That don’t fit in His mouth.
the universe is the foam of this ocean. And, it is my bad luck that they are not His sweet
Your lover who dances without nay and lips That say these words.
tambourine, what will he do tonight? There are
nays and tambourines everywhere tonight. Onun ağzına yakışmayan, sert ve kalp kırıcı acı
sözler, benim bahtsızlığımdandır. Yoksa onun, tatlı
Âşıkların önünde yürüyen öncü, dudakları bunları söylemez.
bilir ki sen bir denizsin; dünya ise senin
köpüğün.
Neysiz ve tefsiz dans eden Âşığın, acaba neylerle,
teflerle dolu olan bu gece ne yapar?
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
Fitnecinin gözleri kapalı olursa, onun uykuda ol- Kanlı yaşlarla dalan, kedere eş olan bir gözden sen
duğunu düşünme. uyku bekleme.
Gözleri açıldığında, parlar. Böyle bir göz, nasıl uyuyabilir?
Dün o gözlerimizden birçok damla akıttı. Ondaki bu uykusuzluk halinin geçeceğini sanarak,
Bak, bugün kendisi ne kadar çok ağlıyor. ona uykusu gelince uyur diyen kişiye “Sen aşktan
habersiz olduğun için böyle söylüyorsun” de.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
�آن چيســت كزو ســماعها را شرفست؟ �آن چيست كه ّلذتست ازو در صورت؟
محل تلفست؟ ِّ ،و�آن چيست كه چون رفت ّ و�آن چيست كه بىاوست
مكدر صورت؟
مى�آيــد و مــىر َود نهــان تــا داننــد يك لحظه نهان شــود ز صورت �آن چيز
نه از ناى و دفست،كين ذوقِ سماعها يــك لحظــه ز لا مــكان زند بــر صورت
Who is He who brings us the pleasure of sema? Who is it that gives pleasure to the body?
Who is He who takes the joy of the gathering Who is He, that color and shape become blurry
with Him when He leaves? In order to prove without Him?
that nay and tambourine are not the sources of One moment, He hides in shape and body.
happiness, The next, He rises from the land of absence and
Sometimes He comes and goes away from sema reflects on shape and body.
secretly.
O, nedir ki şekle lezzet ondan gelir?
O, kimdir ki semânın zevkini bize getirir? O, kim- O, ne şeydir ki onsuz şekil de kederlidir, bulanıktır,
dir ki gittiğinde meclisin neşesi gider? suret de...?
Neyin ve tefin mutluluk kaynağı olmadığını ispat O şey, bir an olur ki suretten gizlenir, bir an olur
etmek için gizlice semâya gelir ve gizlice gider. ki mekânsızlık âleminden surete akseder şekilde
parlar, görünür.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
نــه زیــن یارانســت،�آنــرا كــه بــود كار �آن را كه خداى چون تو يارى دادســت
كیــن پیشــۀ مــا پیشــۀ بــی كارانســت او را دل و جــانِ بىقــرارى دادســت
ایــن راه كــه راه دزد و ع ّیارانســت زنهــار طمــع مــدار زان كــس كارى
چــه جــای توانگــران و زر دارانســت زيــرا كــه خــداش طرفه كارى دادســت
The one who has work and a business is not o ur When God gives someone such a beloved like
friend. You,
Our business is the work of the idle. Rich people He makes his heart restless, unstable.
who have gold Don’t walk on the road alongside Don’t expect normal behavior from him.
robbers. God assigned him an unusual task with Love.
Bu dünya işleri ile uğraşanlar, Hak âşıklarının dos- Allah birisine senin gibi Sevgili verdiğinde, onun
tu değildir. Bizim işimiz, işsizlerin işidir. Altınları kalbini, gönlünü huzursuz ve karasız yapar.
olan zengin insanlar, hırsızlarla aynı yolda yürü- Ondan normal bir davranış bekleme.
mezler. Çünkü; Allah, ona aşkla ilgili görülmedik bir görev
vermiştir.
�آن را كــه غمــى ُبــ َود َو بتوانــد گفــت نقش صفاتِ �آن روح كه بســته بــود در
غــم از دلِ خــود بــه گفــت بتواند ُرفت از پرتــ ِو مصطفــى روان شــد بــر ذات
ايــن ُطرفــه ُگلى نگر كه ما را بشــكفت ز شادى مىگفت،�آن دم كه روان گشت
نــى رنگ تــوان نمود و نــى بوى نهفت شــادىِّ روانِ مصطفــى را صلــوات
One can’t be relieved unless he talks about the When the soul that has been bound
sorrows in his heart. By the colors and shapes of material attributes
Such a strange, beautiful rose bloomed in my Is ascending to Essence by the light of Mustafa,
heart. While rising, it is pronouncing salavat to bless
But, I couldn’t show its color or give its smell. Mustafa’s soul.
Gönlündeki gamdan konuşmayan, sıkıntısını ata- Sıfatların şekillerine ve renklerine bağlı olan ruh,
maz. Mustafa’nın ışığı ile İlâhî aslına yükseldi
Öyle farklı ve güzel bir gül gönlümde açıldı. Yükselirken, Mustafa’nın ruhunun şâd olması için
Ancak ne rengini gösterebiliyorum ne de kokusu- salâvat getirdi.
nu anlatabiliyorum.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
چنينش فعلســت،�آن ُروى ُت ُرش نيســت �آن ســايۀ تــو جايگــه و خانــۀ ماســت
درینش فعلســت،مىگويــد و مىخــو َرد بنــد دلِ ديوانــۀ ماســت ِ و�آن
ِ زلــف تــو
ِ �آن كــس كه برين
چرخ َبرينش فعلســت هر گوشه يكى شمع و دوسه پروانه است
اين نيست عجب كه در زمينش فعلست شــمع مــا كه پروانۀ ماســت
ِ ا ّمــا نــه چو
That is not the face of a lover; his appearance is Your shadow is our Home and country.
too shaming. Your hair is the chain for our insane heart.
All he does is talk, eat, and sleep. There is a candle on every corner with two or
If someone does just this, he is not sky’s angel. three moths.
God only knows what he is doing on this earth. But, none resembles the candle that became a
moth for us.
O yüz, asık yüzlü değildir, böyle görünüşü yapma-
cıktır. Senin gölgen, yerimiz, yurdumuzdur, evimiz, bar-
Böyle söyler, böyle yer-içer, fakat yapmacıktır. kımızdır.
Gökyüzünde bile yapmacıklar yapanın yeryüzün- Senin saçlarının teli, gönlümüzün bağıdır, zinciri-
de yapmacık işlerine şaşılmaz elbet. dir.
Her köşede bir mum var, iki-üç pervâne. Fakat hiç-
biri, bize pervâne olan mumumuza benzemiyor.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
�آن شــه كــه ز بنــدگانِ بدخــو نگريخت عشــق مج ّرد ســوىِ صحرا مىتاخت ِ �آن
وز بىادبــى و جــر ِم صدتُــو نگريخــت ديــدش دلِ مــن ز َك ّر و َف َّرش بشــناخت
دريــا گو َيش،ايــن را تــو مگوى لطــف چون ز صورت ِب َرهَ م:با خود مىگفت
او نگريخت،بگريخت ز ما دي ِو سيه صورت عشــق عشقها خواهم باخت ِ با
That sultan doesn’t turn his face away from bad- Love was riding a borse towards the plains.
mannered creatures. He tolerates hundreds of My heart recognized Him by His magnificence
shameless people like you. And told himself: “When I am free from shapes, I
Let His ocean-like Grace hear these words, will play games with Love.”
“Even black Satan runs away from our ill temper,
but He doesn’t.” Aşk, ovaya doğru at sürüyordu. Gönlüm onu ihti-
şamından tanıdı ve kendi kendine dedi ki:
Kötü huylu kullarından yüzünü çevirmeyen O sul- “Şekillerden özgür olduğum zaman, Aşkla ne
tan, senin gibi yüzlerce huysuz insana tahammül oyunlar oynayacağım.”
eder.
İzin ver okyanusa benzeyen lütuf, bu kelimeleri
söylesin: Kara şeytan bile hasta mizacımızdan ka-
çar, ancak O kaçmaz.
Bizim kadımız, başka kadılara benzemez. Kötü gününde dostun olacağına söz veren bir kişi-
Satenden kıyafetleri umursamaz. nin sözlerine inanma.
Bizim kadımız ezelden beri âşıktır. O, yalan söylüyor.
Onun hükmü Aşkın yargısıdır. İyi gününde, bütün dünya senin dostundur.
*Bak: Gölpınarlı: 27-30 (Aynı kadı) Ancak, sadece birkaçı, gam gecesinde yanında ola-
caktır.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
�آن كــو ز نهــالِ هَ َو َســت شبخيزانســت ــخ ُصورســت ِ �آوا ِز تــو ارمغــانِ َن ْف
چون مســت به هر شــاخ در �آويزانســت ــوت هــر دلِ رنجورســت ِ زان قــ ّوت و ُق
شــاخ طــرب حاملــۀ فرزندســت ِ گــر �آواز بلنــد كــن كــه تــا َپســت شــوند
ــن طربانگيزانســت ِ كــو ُقــ ِّره عَ ْي هــر جــا كــه اميريســت و يا م أ�مورســت
If the grape of your desire has been ripened, Your voice is a gift of the trumpet on the last day
Hanging from the vine like a bunch of drunks, of judgment.
Your branches become pregnant with a son It gives strength and nurtures every sick heart.
Who becomes the apple of the eyes of the merry Raise your voice so that every authority
ones. subordinates himself,
Knowing his place.
Tutkularının üzümü olgunlaştı.
Şimdi, asma dallarından sarhoşlar gibi şakıyor. Senin sesin, Sûr’un sesinin bir armağanıdır.
Neş’enin dalı bir oğula gebe kalınca, o zevke dalan- Bu ses aşk hastasının gönlünü besler ve güç verir.
ların gözbebeği olur. Sen sesini yükselt ki her âmir, her memur yerini
bilsin.
از بــس كــه دلِ تــو دا ِم حيلــت افراخت از بىيــارى ظريفتــر يــارى نيســت
چشــم رحمت انداختِ خــود را و ترا ز وز بيــكارى لطيفتــر كارى نيســت
ماننــدۀ فرعــون خــدا را نشــناخت هــر كــس كــه ز ع ّيــارى و حيلــه ِب ُبريــد
چــون برف گرفت عالمــى را بگداخت وال َّلــه كه چــو او زيرك و ع ّيارى نيســت
Your heart has set so many traps of deceit Having no friend is the best friendship.
That we both have fallen from the favor of There is no better job than having no job.
Grace. The thief who gives up stealing and deceiving
The fact that it didn’t acknowledge Is the best thief among all.
God as Pharaoh is the reason
That the world is frozen and covered with snow. İnsana, dostsuzluktan daha güzel bir dost olamaz.
İşsizlikten daha hoş bir iş de yoktur. Hileden, yan-
Senin gönlün, birçok hile tuzakları kurdu ve her kesicilikten vazgeçen kişi kadar anlayışlı, yankesici
ikimizi de rahmet gözünden düşürdü. olamaz.
Firavun gibi Allah’ı tanımadığı için dünyası donup,
karlarla kaplandı.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
Bütün arzularımdan ve isteklerimden kolayca vaz- Gönlüm, kulağına da küpe olduğunun farkında.
geçebilirim. Çünkü herkesten daha çok halkasına bağlanmış.
Ancak, ruhlarımızın ruhu olandan ayrılmam O’nun gamı, gökyüzünü altüst etti.
imkânsız. Her zerre, güneş gibi dönüyor.
Herkes O’nun için başkasından ayrılıyor, ancak
kim O’ndan ayrılabilir ki?
دوســتى دوســت نگنجــم در پوســت ِ از از ديــدنِ اغيــار چــو مــا را مددســت
در پوست نگنجم كه شهم سخت نكوست كا ِر مــا در عددســت،بــس فــرد نهايــم
هرگــز َن ِز َيــد بــه كا ِم عاشــق معشــوق اين نيك و َب َدست،از نيك و بد �آگهيم
معشــوق كه بر مرا ِد عاشــق ِز َيد اوســت هر دل كه نه بيخودســت زي ِر لگدســت
I can’t fit in my body because of my Beloved’s Since we see others, we are not one anymore; we
intimacy. are multiplied.
I can’t wear my skin because of the Sultan’s Since we identify good and bad, that’s where the
beauty. trouble starts.
No Beloved lives according to the desires of a The heart that hasn’t learned ecstasy
lover. Will always stay under feet.
He is the only One.
Mademki etrafımızda başkalarını görüyoruz, artık
Sevgilinin yakınlığından dolayı, bedenime sığamı- tek değiliz, çoğalmışız. İyiden, kötüden haberi olan
yorum. dertlerle doludur.
Sultanın güzelliğinden bedenime sığamıyorum. Kendinden geçmeyi öğrenmeyen gönül, her za-
Hiçbir Sevgili, Âşığın tutkularına göre yaşamaz. O, man ayaklar altında kalır.
bir tek olandır.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
از عهــد مگــو كه �آن نه بر پاىِ منســت از كفر و ز اســلام برون صحرايى اســت
عهد من شكن در شكنست ِ زلف تو
ِ چون مــا را بــه ميــان �آن فضا ســودايى اســت
لب توســت
ِ زان بندشــكن مگو كه اندر ســر را بنهد،عــارف چــو بــدان رســيد
يــا زان �آتــش كــه از لبــت در دهنســت نه �آنجا جايى اســت،نى كفر نه اســلام
Don’t talk about vows; I can’t keep mine. There is a plain beyond Islam and heresy.
My promises are like your curly hair. Don’t talk Our Love stands in the middle of that plain.
about the turist of your lips, The sage will prostrate there because there is no
Or fire from my mouth will come out through room
your lips. For either Moslem or unbeliever there.
ميــراث نجات
ِ از نــوح ســفينهيى اســت بــر �آن فغانم مىســوخت،افغــان كــردم
گــردان و روان ميانــۀ بحــ ِر حيــات خا ُمش كردم چو خا ُمشــانم مىســوخت
انــدر دل از �آن بحــر ب ُرستســت نبــات از جملــه كرانههــا بــرون كــرد مــرا
ا ّمــا چــون دل نــه نقــش دارد نه جهات رفتــم بــه ميــان و در ميانــم مىســوخت
We inherited a boat from Noah as the prize of He threw me into the fire when I yelled and cried
deliverance. for Him.
It sails through storms on the sea of life. When I kept silent, He burned me like the silent
Thoughts, images, sorrows, and pleasures are ones.
the reeds over this sea, but they have neither He drove me away from the coasts, Brought me
shape nor direction like the heart. into the middle, and set fire to my shirt.
Nuh’tan kurtuluş mirası olarak bir gemi kaldı. Onun için ağlayıp sızladığımda beni ateşe koydu.
Yaşam denizinde, fırtınalarla dolaşır durur. Sessizken, beni sessiz kişiler gibi yaktı. Beni kıyı-
Gönlümüzdeki düşünceler, hayaller, gamlar ve dan kıyıya sürdü.
zevkler denizin üzerinde sazlar gibidir. Ortaya düşürdü ve gömleğimi ateşe verdi.
Gönül gibi ne şekilleri vardır ne de yönleri.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
افكنــد دلــم مــرا بــه غوغــا و گريخــت ــن ِل َف ْق ِد ُكــم َكثيــ ُر َال َع َبــرات ُ َا ْل َع ْي
جــان �آمــد هم از ســ ِر ســودا و گريخت ِ لــب ِل ِذ ْك ِر ُكــم َكثيــ ُر َا َلح َس
ــرات ُ َو َال َق
ِ �آن زُهــرۀ بــى زَهــره چــو ديــد �آ
تــش من َ ــن زَما ِننــا مــا َق ْــد
فــات؟ ْ َه
ْ ــل َي ْرجِ ُــع ِم
بربــط بنهــاد زود بــر جــا و گريخــت هــات ٌ فــات ز
ْ َمــان هَ ْي َ ــل ْ َهــات َو هَ هَ ْي
My heart threw me into fights and then ran away. My eyes are shedding so many tears because of
My soul felt sorry for me. It came, but when it saw my being separated from You.
Love, it couldn’t take it, so it ran away, too. Venüs,* My heart is longing for You.
after hearing my cry, came down from the sky. Will the time that has already passed
But, when she saw me on fire, that coward also ran Ever return? Ever return?
away, escaping with her harp.
*Zuhra (Venus) -- a mythological celestial harpist. Gözler, senin ayrılığından dolayı gözyaşları dökü-
yor.
Gönlüm beni kavgalara attı ve kendisi kaçtı. Ruhum Gönlüm sana hasret.
bana acıyıp geldi, ancak aşkımı görünce o da dayana- Geçmiş zaman hiç geri döner mi? Hiç geri döner
madı kaçtı. mi?
Zühre yıldızı ağlayışlarımı duyunca, gökyüzünden indi.
Ancak, ateşimi görünce, o da korktu kaçtı gitti.
*Zühre (Venüs) -- mitolojik gök tanrısı
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
امــروز مــن و جــا ِم صبوحــى در دســت امــروز َم َهــم دســ ْتزنان �آمــده اســت
مىافتــم و مىخيــزم و مىگــردم مســت نقش جان �آمده اســتِ پيــدا و نهــان چو
بلند خويش من مســتم و َپســت ِ با ســر ِو مست و خوش و َش ْنگ و بىامان �آمده است
من نيســت شــوم تا َن ُب َود جز وى هست زان ُروى چنينــم كــه چنان �آمده اســت
I exist; a glass of morning wine exists in my hand My moon-faced one came clapping his hands,
today. Came like soul--open, obvious, and at the same
I am thinking and walking around. time secret, hidden.
I am drunk, have loıvered myself in hront of my My Beloved came as a drunk, happy, joyful.
tall cypress, my Beloved, annihilating myself so I am like this, because he came like that.
that no one would exist besides Him.
Ay yüzlüm, ellerini çırparak geldi.
Bugün ben varım, bir de elimde sabah şarabının Ruh gibi açık, belirgin ve aynı zamanda gizli ve
kadehi. saklı olarak geldi.
Düşüp, kalkarak etrafta yürüyorum. Sarhoşum ve Sevgilim sarhoş, mutlu ve sevinçli geldi. Ben de
selvi boylu Sevgilinin önünde alçalıyorum. böyleyim.
Kendimi yok ediyorum ki O’ndan başkası var ol- Çünkü O, böyle geldi.
masın.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
اندر دلِ من درون و بيرون همه اوســت انصــاف بــده كــه عشــق نيكوكارســت
اندرتن من جان و رگ و خون همه اوست
ِ ز�آنســت خلــل كــه طبــع بدكردارســت
ايــن جاى چگونه كفــر و ايمان گنجد؟ شــهوت خويش را لقب عشــق نهى
ِ تــو
چون همه اوست،بيچون باشد وجو ِد من از شــهوت تــا عشــق ر ِه بسيارســت
He is inside and outside of my heart. Be fair: Love is a beautiful thing. Troubles are
He is the soul of my body. the result of human nature’s bad intentions.
He is my blood and my veins. You gave to your lust the name of “Love.”
How could faith or heresy fit here? But, there is a long way from lust to Love.
I am absent; He is all my existence.
İnsaf et; aşk, güzel şeydir.
O, benim gönlümün içinde ve dışında. O, benim Belâ, insanın tabiatındaki kötü niyetindendir.
bedenimin ruhu. Sen, şehvetinin ismine “Aşk” adını koymuşsun.
O, benim kanım, o benim damarlarım. Buraya Ancak, şehvetten Aşk’a uzun bir yol var.
iman veya kâfirlik nasıl sığar? Ben yokum.
O, benim bütün varlığım.
او پاك شدســت و خام ار در حرمســت ای از تــو دلــم پــر ســمن و یاسمنســت
نقد ِد َرمســت
ِ در كيســه بــدان ر َود كــه دولت تو كیست كه او همچو منست؟ ِ وز
َقــ ّلاب نشــايد كــه شــود بــا او يــار بر خاستن از جان و جهان مشكل نیست
از ضــد بجهــد و گــر يكى محترمســت مشــكل ز ســر كــوی تو بر خاستنســت
He is as pure and clean as gold and silver in the O Beloved, my heart is full of roses and jasmines
mine, as the harem in the Palace. because of You.
His coin goes into the pocket as good money. He Who else has received so much of Your grace
can’t be the friend of a counterfeiter. and kindness besides me?
Either be a bully or an honorable man, It is easy to part with the soul and the universe,
But remember: everyone runs away from his But it is hard to part from You.
opposite.
Ey Sevgili, seninle gönlüm, güller ve yaseminlerle
O, altınla gümüş gibi haremde, madeninde bulun- dolu.
dukça tertemizdir. Senin lütfuna ve şefkatine erişmiş, benim gibi kim
Geçer akçe olduğu için keseye girmiştir. Kalp para var?
basan kişinin onunla dost olmasına imkân yoktur. Candan ve cihandan ayrılmak kolaydır, ancak Sen-
İster bey olsun, ister saygın bir kişi, herkes, zıddın- den ayrılması zor.
dan kaçar.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
اى �آنكه چو تو درين جهان پاكى نيست ســ ْي َرت ِ اى �آنكــه هــواىِ َن ْف
َ ــس نادان
زيبا و لطيف و ُچست و چالاكى نيست عبــرت نگرفتــهاى ز حــالِ َغ ْيــ َرت
زيــن طعنــه دريــن راه بســى خواهد بود ِســقايهيى ســاختهاى،يــك خي ِر تــو اين
دگر باكى نيســت،بــا ما تــو چگونهاى تــا جملــۀ شــهر در ِر َينــد در خَ ْيــ َرت
O Beauty, no one in this world is as pure and O one who is overcome by his ignorant self
clean as you are. And who doesn’t want to take lessons from
No one is more beautiful, elegant, or charming others,
than You are. All your goodness was limited by leaving a cup
There will always be judgments made by critics next to the fountain. All you wanted was for the
on the way of Love. But, as long as you are my townspeople to drink to your health.
friend, that’s enough for me.
Ey hiçbir şey bilmez nefsine yenik düşmüş ve baş-
A güzel! Bu dünya da senden başka temiz ve güzel kalarından ders almayan kişi.
kişi yoktur. Yaptığın çeşmenin yanına bir tas koymuşsun.
Aşk yolunda her zaman suçlamalar olacaktır. Bütün şehir halkı sağlığına pislesin diye.
Sen benim dostum olduğun müddetçe, bu bana
yeter.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
اى بنده بدان كه خواجۀ شــرق اينســت اى بىخبــر از مغز شــده ِغ ّره به پوســت
از ابــ ِر گهربــا ِر ازل بــرق اينســت هشــدار كه در ميان جان دارى دوســت
تــو هــر چــه بگويــى از قياســى گويــى حست جانست ّ حس مغ ِز تنست و مغ ِز
فرق اينســت،قصــه ز ديــده مىكنــد
ّ او حس و جان گذشتى همه اوست ّ چون از تن و
O mortal, this is the Master of all the East. O one who has been deceived by flesh, who doesn’t
This is the lightning from the cloud that scatters know essence!
pearls. Put your mind in your head.
Whatever you say is based just on reasoning. The Beloved is inside of you.
Yet, He tells what he sees, and that’s the Senses are the essence of the body. The essence of
your senses is your soul.
difference.
If you go beyond body, senses and soul, everything is
the Beloved.
A kul, bil ki doğunun bilgesi budur.
İnciler yağdıran buluttan çakan şimşek gibidir. Ey bedeni tarafından kandırılan ve özünü bilmeyen, ak-
Sen ne söylüyorsan aklınla söylüyorsun. O, gördü- lını başına koy.
ğünü anlatıyor. Çünkü Sevgili senin içindedir.
İşte aradaki fark budur. Duyguların bedenin özüdür.
Duygularının özü de senin ruhundur. Bedeninin, duy-
gularının ve ruhunun ötesine geçersen, her şey O’dur.
اى تن تو نميرى كه چنان جان با توست اى جان! خبرت هست كه جانانِ تو كيست؟
كه ايمان با توســت،اى كفر! طربفزا وى دل خبرت هست كه مهمانِ تو كيست؟
هر چند كه از زنصفتان خســته شــدى اى تــن! كــه به هر حيله رهــى مىجويى
هم ِت مردان با توست
ّ ،مردى به صفت كشَ دت ببين كه ُجويانِ تو كيستَ او مى
O body, as long as you have such a soul, you O soul, do you know who your Beloved is?
won’t die! O heart, do you know who your guest is?
O unbeliever, rejoice, sing, and play. Faith is O body, who is using every trick it can find to
with you! escape, do you know who is pulling You?
Although you are tired and sick from lust, by Look and see: He is the one who is searching for
nature you are a man, you.
So the blessings of the brave are upon you!
Ey can, Sevgilinin kim olduğunu biliyor musun?
A beden, böylesine bir ruhun oldukça ölmezsin. Ey gönül, misafirinin kim olduğunu biliyor mu-
A inançsız, neşelen, şarkı söyle ve oyna. İmana ka- sun?
vuştun. Ey kaçmak için her türlü numarayı yapan beden,
Her ne kadar kadın huylu erkeklerden bıkmış ol- seni kimin çektiğini biliyor musun? Bak ve gör, O
san da sen bir ersin. seni arayandır.
Erlerin, ermişlerin himmeti seninle.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
اى جــان! ز دلِ تــو بر دلِ من راهســت اى جان و جهان! جان و جهان باقى نيست
وز َجســتن �آن در دلِ مــن �آگاهســت عشــق قديم شــاهد و ســاقى نيست
ِ جز
صافى خوشســت
ِّ زيــرا دلِ مــن چو �آ ِب بــر كعبــۀ نيســتى طوافــى دارد
�آ ِب صافــى �آينــهدا ِر ماهســت عاشــق چو ز كعبه اســت �آفاقى نيســت
There is a road from Your heart to mine. O soul, O universe, souls and the universe are
My heart carefully reaches that road. temporary.
When heart becomes as pure and clean as water, There is no beauty, no cupbearer except Eternal
It can reflect the Moon as a mirror. Love.
The lover turns around the Kaaba of Absence.
Ey Can! Senin gönlünden benim gönlüme giden He is from that Kaaba, not from the
bir yol var. surroundings.
Gönlümün O’ndan haberi vardır. Gönül, bir su gibi
saf ve temiz olunca, Ay’ı bir ayna gibi yansıtır. A can, a cihan; can da cihan da geçicidir. Güzellik
ve sâkî yoktur.
Ancak sonsuz aşk vardır.
Âşık, yokluk Kâbesini tavaf eder, durur.
O yokluk Kâbe’sindendir, başka yerden değil.
A dünyadaki her güzelliğin hasret kaldığı Güzel. A beden eşeği, sırtında kim var, haberin var mı?
A kaşları dindarlara kıble olmuş Güzel. Üstündeki yük, benzeri olmayan bir peridir. Yere
Senin nehrinde yüzmek için bütün sıfatlarımdan değil, gökyüzünün tahtının üzerine ayak bas. Öyle
soyundum. bir kişi taşıyorsun ki güneş bile bütün ömrünce bir
kez olsun cesaret edip bakamadı ona.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
اى ســاقى! اگر ســعادتى هست تراست مطرب ما را چه شدست؟ِ !ساقى جان ِ اى
جان و دلِ مست تراست،جانى و دلى ر ِه او كه زدســت؟،چــون مىنزند رهى
عشــق تــو پــا مىكوبــد
ِ انــدر ســ ِر مــا او مىداند كه عشــق را نيك و َب َدســت
دســتى مىزن كه تا ابد دســت تراســت نيك و َب ِد عشــق را ز مطرب َم َددَســت
O cupbearer, if there is such thing as happiness, O soul’s cupbearer, what happened to o ur
it must come from you. You are heart and soul. musician?
You are the drunkenness of heart and soul. Your Why doesn’t he sing and play?
love is dancing in my head. Keep clapping. Who stopped his beautiful melodies?
Yours is the only hand until the very end. He knows that there are good and bad loves.
But, he helps both of them.
Ey sâkî, mutluluk denen bir şey varsa, bu da sen-
den gelmedir. Ey sâkînin canı, çalgıcımıza ne oldu? Neden şarkı
Sen gönülsün, sen cansın. söylemiyor ve çalmıyor? Kim onun güzel şarkıla-
Sen gönlün ve canın sarhoşluğusun. Aşkın kafam- rını durdurdu?
da raks ediyor. Alkışlamaya devam et; sonsuza ka- O da bilir ki aşkın iyisi de var kötüsü de. Ancak o,
dar kudret, hüküm senindir. her ikisine de yardım eder.
اى شب! چه شبى كه روزها چاك ِر توست؟ مى تو مر مرا مستى نيست ِ اى شــب! ز
تــو دريايــى و جــانِ جان اخگ ِر توســت گزاف و سردســتى نيست،بيخوابى من ِ
انــدر دلِ مــن شعلهزنانســت امشــب خوابــم چــو فلــك بر �آســمان پ ّريدســت
كه اندر ســ ِر توســت،�آن �آتش و �آن فتنه زيرا ُجســتم بســى درين پســتى نيســت
What kind of night are you, O night? Even days O night, my drunkenness is not from your
are your slaves. wine.
You are an ocean; the soul of souls is your spark. My sleeplessness is not without cause.
Tonight, the fire in your head is igniting a flame My sleep flew, returned to the sky.
from the flame in my heart. I looked everywhere in this dirty world, but
couldn’t find it.
Ey gece, ne gecesin ki gündüzler bile sana kul, köle
olmuş. Ey gece, sarhoşluğum senin şarabından değil.
Sen bir denizsin; canların canı senin damlan, ale- Uykusuzluğum sebepsiz değil.
vin. Uykum, uçtu ve gökyüzüne geri döndü.
Senin başındaki aşk ateşi bu gece benim gönlümde Bu toprak dünyadaki her yere baktım, ancak uyku-
alev alev yanıp tutuşuyor. yu bulamadım.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
اى عقــل! برو كــه عاقلى اينجا نيســت نه پايت بازســت؟،اى فكــ ِر تو بربســته
گــر موى شــوى مــوىِ ترا ُگ ْنجا نيســت �آخــر حركــت نيــز كــه ديدى رازســت
روز �آمــد و روز هــر چراغــى كه ُفروخت انــدر حركــت قبــض يقين بســط شــود
در شــعلۀ �آفتــاب جــز رســوا نيســت �آ ِب َچــه و �آ ِب ُجــو بديــن ممتازســت
O reason, go away. There is no one reasonable here. O one whose thoughts are bound, your feet are
This place is only for lovers. also tied.
Even if you become a piece of hair, you cannot fit There is a secret in action.
here. With movement, boredom turns into joy.
In the morning in front of the rising sun of Love, That’s why the water in a fountain or river is
Your candle of reason will be ridiculed here. better than others.
اى لعــل و عقيــق و ُد ّر و دريا و ُد ُرســت اى هــر بيــدار بــا خبرهــاىِ تــو ُجفــت
فــارغ از جــاى و پــاى بر جا و ُد ُرســت لطف تو خفت ِ در ب ِر،اى هر كه بخفت
اى خواجــۀ روح و روحافــزا و ُد ُرســت اى �آنكــه بجز تو نيســت پيــدا و نهفت
ديــر�آ و ُد ُرســت،ديــر �آمدنــت رواســت بيــم تــو بيــش ازيــن نمىيــارم گفــت
ِ از
O ruby, O agate, O pearl, O Sea of meaning, O Beloved, there is the one who is awake and
O pure gold! You have no place, but you stand aware of You.
firmly on truth and never tum from God’s way. O And, the one who falls asleep sleeps at the door
master of the soul who is adding soul to soul and of Your grace.
keeping the body and soul healthy, If tardiness But, in Your universe, everything and everyone,
suits you, be late, as long as you come safely. visible or not, is You. And, I am afraid to say
more.
Ey kırmızı yakut, ey inci, ey anlamların denizi, ey
saf altın. Yerin yurdun yok. Ey Sevgili, ayık ve senin farkında olan birisi var bu-
Ancak gerçeğin üzerinde kararlı bir biçimde du- rada. Bir kişi de, lütfunun kapısında uykuya dalar
rursun ve hiçbir zaman Allah’ın yolundan dön- ve uyur.
mezsin. A cana can katan, bedeni ve ruhu sağlıklı Ancak, dünyada görünen ve görünmeyen her şey,
tutan, ruhların efendisi. Geç kalmak sana yakışırsa herkes sensin.
da geç kal ama güvenli gel. Daha fazla bir şey söylemeye korkuyorum.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
اى هــر چــه صدف بســتۀ دريــاىِ لبت اى همچــو خــر و گاو َكــه و َجو طلبت
فتــاده در پــاىِ لبت،وى هــر چــه گهــر ســايس گــردون ادبــت؟
ِ تــا چنــد كنــد
از را ِه زبــان رســيد جانــم تــا لــب لــب چنــد دراز مىكنــى ســوىِ لبــش؟
گــر ره ندهــى واىِ مــن و واىِ لبــت ِ هــر َگندهدهــان چشــيده از
طعــم لبــت
Every shell is thirsty for the sea of Your lips. O one who looks for straw, barley like a donkey!
Every pearl prostrates in front of the feet of Your How long has time’s groom trained you?
lips. Since every fall’s mouth tastes your lips,
My soul comes to my lips through my tongue. How could you expect to kiss that Beauty’s lips?
If You don’t allow me a kiss, pity me, pity your
lips. Ey eşek gibi saman ve arpa arayan, zaman seyisi ne
vakte kadar seni terbiye edecek?
Sevgilim, her midye kabuğu dudaklarının denizi- Her ağzı kokanın dudaklarını tattığına göre, nasıl
ne susamıştır. olur da o güzelin dudağını öpmeyi beklersin?
Her inci, dudaklarının ayakları önünde secde
eder.
Canım, dilimin ucundan dudaklarıma gelir.
Öpmeme izin vermezsen, bana acı, dudaklarıma
acı.
اى يوســف! امــانِ تو به خانۀ پدرســت جانب كيوانِ منستِ بانگ خوش از ِ اين
صحــرا و بــرادران هــلاك و خطرســت اين بوىِ خوش از گلشن و ُبستانِ منست
بــا گــرگ بســاز و با حســودان منشــين �آن چيــز كــه او بر دل و بر جانِ منســت
گــرگ برونى بترســت
ِ گــرگ حســد از
ِ كجــا ر َود؟ �آنِ منســت،تــا بــر ر َود او
O Joseph, your father’s Home is the safest place This beautiful sound comes from my Saturn.
for you. This beautiful smell comes from my rose
The plains and your brothers’ places are garden.
dangerous. There is something in my heart and soul.
It’s safer to befriend a wolf than to hang around It is mine. Where can that go?
the jealous!
The envious wolf is worse than a savage wolf of Bu güzel ses, benim Zühal yıldızımdan gelir.
the plains. Bu güzel koku, benim gül bahçemden gelir.
Gönlümde ve ruhumda bir şey var ve ben yaşadık-
A Yusuf, senin için en güvenli yer baba evidir. ça o benimdir.
Ovada kardeşlerinin yanında olacağına, kurtla ar- O nereye gitmiş olabilir?
kadaş ol. Nereye gitmişse o benimdir.
Kıskançlık kurdu, vahşi kurttan beterdir.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
بينش ماســت
ِ حد ِ چــرخ فلكها كه
ِ ايــن اين جمله شرابهاىِ بىجام كه راست؟
دســت تص ّرف خدا كم ز عصاســت ِ در اين دام كه راســت؟،رغ گرفتهايم ِ مــا ُم
هــر ذ ّره و قطــره گــر نهنگــى گــردد از بهــ ِر نثــا ِر عاشــقان هــر َن َفســى
�آن جملــه مثــالِ ماهيــى در درياســت چندين ِش َكر و پسته و بادام كه راست؟
At the boundary of our comprehension, These Whose wincs cannot be poured into glasses?
skies, these galaxies, these innumerable stars are Whose trap is set in this world that has caught
only a ıvorthless staff in God’s hand of power. us like birds?
Every particle, every drop appears and Whose sugars, almonds, pistachios are tlıose,
disappears like an alligator. They all look like Ready to be scattered for lovers?
fish in the ocean.
Kadehlerle sunulmayan bu şarap kimin?
Bizim algılama sınırlarımızda şu gökyüzü, şu gök- Kimin tuzağı bizi kuşlar gibi yakalamada?
teki âlemler, sayısız yıldızlar, Allah’ın elinde küçük Âşıklara dağıtılan bu şekerler, bademler, fıstıklar
bir âsâdan daha önemsizdir. Her zerre, her damla, kimin?
balina gibi belirse de, onların hepsi, denizdeki kü-
çük balıklara benzer.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
ايــن غمزه كه مىزنى ز نورى دگرســت زچيست؟،اين فتنه كه اندر دلِ تنگست
وانديشــه كــه مىكنى عبورى دگرســت زچيست؟،وينعشقكهقدازوچوچنگست
شــيرينى اوســت
ِ هــر چنــد دهــن زدن ز قالب من در شب و روز
ِ وين دل كه درين
اين دست كه مىزنى ز شورى دگرست ز چيست؟،با من ز براىِ او به جنگست
You are casting this friendly glance from a What is this mischief in my wearied heart?
different light. Why does Love bend the back of the lover like
Your thoughts are coming from the different a harp?
stages. Why does this heart fight with me in my body
That smacking noise coming from your mouth Day and night for Him?
is His taste.
But, clapping your hands is from a different Yorgun gönlümdeki bu bitkinlik nedir? Neden aşk,
exuberance. âşığın belini çeng gibi büker? Bedenimde bu gönül,
benimle gece gündüz O’nun için savaşır.
Bu dostane bakışın, başka bir ışıktandır.
Düşüncelerin, farklı aşamalardan gelir.
Senin ağzını şapırdatman, onun tatlılığından.
Ancak, ellerini çırpıp alkışlaman farklı bir coşku-
dan gelir.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
فصلى دگرست،فصل بهار نيســت ِ اين ايــن گرمابــه كــه خانــۀ ديوانســت
مخمورىِ هر چشــم ز وصلى دگرســت خلوتگــه و �آرامگــ ِه شيطانســت
هــر چند كــه جملــه شــاخهها رقصانند پرىرخــى پنهانســت،در وى پريــى
جنبيــدنِ هــر شــاخ ز اصلــى دگرســت يقيــن كمينگــ ِه ايمانســت،پــس كفــر
This is not spring; this is another season. This bathhouse is the place of demons
The spark in every eye comes from a different Where Satan resides and relaxes. But, a beautiful
union. fairy is also hidden there.
All the branches are moving, Here is surely the field of ambush for faith.
But each one moves from a different wind, for a
different reason. Şeytanların yeri olan bu hamam, şeytanın halvet
yeridir, rahatladığı yerdir.
Bu bahar değil; başka bir mevsim. Ancak, orada güzel bir peri saklanmaktadır.
Her gözdeki sarhoşluk, başka bir buluşmadan ge- Küfürün olduğu bu yer imanın gizlendiği yerdir.
lir.
Bütün dallar oynar.
Ancak, her dalın oynaması farklı sebeplerdendir.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
ايــن همــدم انــدرون كــه دم مىدهدت بــا تــو ســخنانِ بىزبــان خواهــم گفــت
اوميــد رســيدن بــه حــرم مىدهــدت
ِ از جملــۀ گوشهــا نهــان خواهــم گفت
تــو تــا د ِم �آخريــن د ِم او مىخــور كس،حديث من
ِ گوش تو نشــنودِ جــز
ز كــرم مىدهــدت،كان عشــوه نباشــد هــر چنــد ميــانِ مردمــان خواهــم گفت
There is such a close friend inside of you I will tell you the words without using tongue or
Who gives you breath, life, even the hope to lips.
reach Union. I will tell you secret things that are hidden from
Drink the wine that He offers you till your last the ears.
breath, I will talk to you among other people,
Because this comes from His Grace, not His But no one will hear except you.
endearment.
Kelimeleri, sana dilsiz ve dudaksız söylerim.
İçinde öylesine yakın bir dost var ki sana nefes, ha- Kulaklara sır olan şeyleri sana anlatırım. Seninle
yat ve birliğe ulaşmak için güç veriyor. başkalarının yanında konuşurum. Ancak söyle-
Son nefesine kadar O’nun sunduğu şaraptan iç. diklerimi senin dışında kimse duymaz
Çünkü bu O’nun lütfundan gelir, nazından değil.
با جانِ دو روزه تو چنان گشــتى جفت بــاد �آمد و گل بر ســ ِر ميخــواران ريخت
ســخن مــرگ نمىشــايد گفــت
ِ بــا تــو ِ يــار �آمــد و مــى در
قــدح يــاران ريخت
طالب منزلســت و منزل مرگست
ِ جان ّ رونــق
عطــاران بــرد ِ ســنبل تــر
ِ زان
ا ّمــا خــ ِر تــو ميانــۀ راه بخفــت نرگس مست خونِ هشياران ريخت ِ ز �آن
You became so intimate with the soul, who is a The breeze scattered roses to drunks.
guest of your body for only a couple of days! The Beloved filled up the glasses of drunks with
You don’t want to listen when I talk about death. wine.
But, your soul is longing for that mansion-the Hair that smells like hyacinth hurts the profits of
“death before death.” Unfortunately, your body’s perfumeries,
donkey fell asleep in the middle of the road. And those drunk, narcissus eyes shed the blood
of sober ones.
İki günlük ömrü olan bedeninde misafir olan can-
la çok içli dışlı oldun. Yel, sarhoşlara güller serpti.
Sana ölüm sözünü söylesem de değmez, dinlemez- Sevgili, sarhoşların kadehlerini şarapla doldurdu.
sin. Sümbül kokan saçlar, koku satanların kârlarını
Aslında senin ruhun ölmeden evvel ölmeyi ister. azalttı.
Gel gelelim ki beden eşeğin yarı yolda yatmış, uyu- O sarhoş, nergis gözler, ayıklann kanlarını akıttı
muş.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
Yâr benim düşmanımla yakınlaşırsa, onun yanına Sultanla çadırda bulunan kişi, bu beraberliğe sulta-
oturmak uygun olmaz. nın lütfuyla ve keremiyle ulaşır.
Dikene yakın olan gülden uzak dur. Her çeşit kendinden geçmeyle sultana nereden
Yılanla dost olan sinekten kaç. ulaşacaksın sen?
Kendinden geçmenin ötesinde O’na varmak için
binlerce yol vardır.
Geceye dedim ki: “Seni aydınlatan Ay’a âşıksan, Aşk ile beline kemer bağlamak ve başına külah giy-
neden hızlı geçiyorsun? mek, bir yandan da müziğin yürek yakan inleyişle-
Bu iyi değildir. Bu sadakatsizliktir; rini dinleyip dans etmek ne hoştur.
Ay’a olan aşkında eksikliktir.” Ey çalgıcı; tefi, neyi seher vaktine kadar okşayıp,
Gece yüzünü bana çevirdi ve dedi ki: böyle terennüm et.
“Bu benim suçum değildir. Bu güzel nağmeleri, sabaha kadar dinlemek ne
Aşkın sonu yok ki.” hoştur.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
دل ازو جيحونســت:بــا دل گفتم كــه بــاران بــه ســ ِر گرمدلــى بــر مــى ريخت
دلبــر ُت ُرش اســت و با تو ديگرگونســت َجست در خانه گريخت،بسيار چو ريخت
اين افسونســت: گفت كه،خنديد دلم بطى كه �آن بر من ريز،َپــر مــىزد خوش
َ �آخــر ِش
ــك ِر تُــ ُرش ببينــم چونســت كيــن جــانِ مرا خــداى از �آب انگيخت
I said to my heart, “You became like a turbulent Rain was pouring on the head of one whose
river because of the Beloved. heart was burning with Love.
Yet, the Beloved frowned at you and had a sour The rain kept coming, and the man took shelter
expression.” in his home. But, a duck who saw this fluttered
“This was all His deceit,” my heart answered with his wings and said, “Give all the rain to me, To the
a smile. one who toas created out of water!”
“He is sweet. How can sugar be sour?” And, the water became his shelter.
Gönlüme dedim ki: “Sevgili yüzünden, coşkun bir Aşkla kalbi yananlardan birisinin başına yağmur
ırmak gibi oldun. yağıyordu.
Sevgiliyse, sana kaşlarını çatıp, yüzünü ekşitmiş” Yağmur yağmaya devam etti ve Âşık evine sığındı.
Gönlüm, gülerek cevap verdi: Ancak, bunu gören bir ördek, kanatlarını çırparak
“Bunların hepsi O’nun düzenidir. dedi ki: “Bütün yağmuru bana ver” Sudan yaratıla-
O tatlıdır. Şeker nasıl ekşi olabilir ki?” na, su barınak olur.
بــا روز بجنگيــم كه چون زود گذشــت كــه یــار بــر ســ ِر پیمانســت،بــاز �آی
چون سيل به جويبار و چون باد به دشت صد چندانســت،از مهر تو بر نگشــت
امشــب ننشــينيم چــو �آن َمــ ْه بگرفــت كه ترا یك جانســت،تو بر ســر مهــری
لب َطشــت
ِ تــا روز همــى زنيــم طاس و او چــون باشــد كه جانِ جانِ جانســت
You are complaining because the day has passed Come again. The Beloved keeps his promise.
Just like a torrent in the creek, just like a wind in Like hundreds of times before,
the desert. He didn’t forget your love.
Tonight the moon is eclipsed. In order to bring You have only one soul, but you still are
it to light, Let’s hit the rite of the metal bowl.* hesitating.
*Old tradition for the eclipse of the moon. He is the soul of your soul.
Deredeki sel gibi, çöldeki rüzgâr gibi günün tez ge- Tekrardan gel, Sevgili sözünü tutar.
çip gittiği için söyleniyorsun. Daha önce yüzlerce defa olduğu gibi, senin sevgini
Bu gece ay tutuldu. unutmaz.
Onun için sabaha kadar güneş ve ay tutulmaların- Senin bir tek canın olduğu halde sevgide çekingen-
da *tas çalalım, tasın kenarına vurup duralım. sin.
*Güneş ve ay tutulmalarında tas çalmak, eski bir O, senin canının canının canıdır.
âdettir. Artık O ne yapar?
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
با عشــق نشــين كه گوه ِر جانِ ُت َوســت بــا نَــى گفتم كه بر تو بيداد ز كيســت؟
�آن كــس را جــو كــه تا ابــد �آنِ ُت َوســت بىهيــچ زبــان نالــه و فريــاد ز چيســت؟
غم جانِ ُت َوست ِ �آن را بمخوان جان كه َ ز ِش:گفتــا
ــكرلبى بريدنــد مــرا
اگر نانِ ُت َوســت،بــر خويــش حرام كــن نمىدانــم زيســت،بىنالــه و فريــاد
Live with Love; it is the essence of your soul. I asked the reed flute, “Why are you
Search for the One who will be yours forever. complaining?
Don’t call “my soul” anyone who troubles your How can you wail and cry even though you don’t
soul. have a tongue?”
Call him haram,*even if he brings you your daily The nay answered, “They cut and separated
bread. mefirom a sugar-lipped one. That’s why / can’t live
*Haram -- religiously forbidden. without wail and cry.”
Aşkla yaşa. Çünkü canın mayası aşktır. Ney’e sordum: “Neden şikâyet ediyorsun?
Gelip geçici sevdaların peşinde koşma. Dilin bile yok neden ağlıyorsun?”
Sonsuza kadar senin olanı ara. Ney de cevap verdi: “Beni kesip, şeker dudaklıdan
Senin canını derde düşürene “benim canım” ayırdılar.
deme. Bundan dolayı ağlamadan ve inlemeden yaşaya-
Günlük ekmeğini sana getirse bile onu haram say. mıyorum.”
Bir kimse ile oturduğun zaman, ruhun zevk almaz, Ne varlıktan, ne yokluktan haberim vardır. Fakat
gönlün huzur içinde olmaz ve insanlıktan öteye her ikisinden de el çekmek, insanlık, erlik değildir.
götürmezse seni, o kimsenin sohbetinden sakın. Gönlümde öyle garip şeyler var ki deli olduğum
Yoksa ermişlerin ruhları, sana haklarını helâl et- için çıldırmıyorum.
mezler. Eğer aklım olsaydı, gönlümdeki tuhaf şeylerden
çıldırırdım.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
برخــوانِ ازل گرچــه هــزاران غوغاســت ــكر چند مگس را غوغاســت َ بر كانِ ِش
گم نشد خوان برجاست،خوردند و خورند َ كى كانِ ِش
ــكر را به مگسها پرواست؟
مرغى كه بر�آن كوه نشست و برخاست مرغى كه بر �آن كوه نشست و برخاست
بنگر كه در �آن كوه چه افزود و چه كاست بنگر كه در �آن كوه چه افزود و چه كاست
Many fights go on at the table of Eternity. They Flies kept fighting over a sugar head. They
eat. crowded on top. But, sugar had no fear of them.
They are still eating. If a bird lands on the top of a mountain and then
But, the table remains the same. flies away, The mountain neither gains nor loses
Nothing is missed, anything.
Just like when a bird lands on the top of a
mountain, then flies away, and the mountain is Şekerin üstünde sinekler toplansa, şeker onlardan
still the same mountain. korkmaz.
Bir kuş, dağın tepesine konup, sonra uçarsa, dağ ne
Ezel sofrasında birçok kavgalar olur. Yediler ve yer- bir şey kazanır ne de bir şey kaybeder.
ler, sofra aynı şekilde durur. Bir kuş dağın tepesine
kondu, sonra uçtu gitti.
Dağdan ne eksildi ki.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
رقــم خطاپرســتى همــه هســتِ بــر مــا لب وصل بســته مىدارد دوســت ِ بر من
بدنامى عشق و شور و مستى همه هست ِ دل را بــه عَ نا شكســته مىدارد دوســت
اى دوســت چــو از زمانــه مقصــود تويى زين پس من و دلشكستگى بر د ِر دوست
همههست،چونتوهستى،جاىِ ِگ ِلهنيست چون دوست د ِلشكسته مىدارد دوست
Since mistakes and sins are written in o ur fate, The Beloved closed the door of union,
We are drunk, exuberant, have a bad reputation Broke my heart with sorrours and bitter words.
in love. Since the Beloved likes to see broken hearts and
But, O friend, since you are the source of o ur keeps them as friends,
existence, I will sit at His door broken-hearted.
There is no reason to complain.
You are the source of them all. Sevgili, kavuşma kapısını benim için kapattı.
Kalbimi gamlar ve acı sözler ile kırdı.
Hatalar ve günahlar kaderimizde yazılı. Sarhoşuz, Sevgili kırık kalplileri görmeyi ve onları dost olarak
coşkuluyuz ve aşkta adımız kötüye çıkmış. tutmayı sevdiği için, onun kapısında kırık kalpli
Ey Dost, sen bizim varlığımızın sebebi, kaynağı ol- olarak oturacağım.
duğun için, şikâyet etmek için bir sebep yok.
Şikâyet etmek neye yarar.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
بيــرون ز جهــانِ كفر و ايمان جاييســت بــى يــار نمانْــد �آنكــه بــا يــار بســاخت
كانجــا نــه مقــا ِم هــر تَــر و َرعناييســت مفلس نشــد �آنكــه با خريدار بســاخت
جــان بايــد داد و دل بــه شــكرانۀ جــان مــه نــور از �آن گرفــت كــز شــب َن َرميــد
�آن را كــه تم ّنــاىِ چنيــن م أ�واييســت گل بوى از �آن يافت كه با خار بساخت
There is a place beyond faith and heresy The one who gets along with friends will always
That is not for all the young and pretty ones who have a friend.
want to get there. The one who stays with customers will never
One has to give up their life and sacrifice their become broke.
heart as the price. The moon shines because it doesn’t run away
from the night.
İnancın ve kâfirliğin ötesinde bir yer vardır. The rose smells so beautiful because it is at peace
Orası, her tecrübesiz genç ve güzelin yeri değildir. with the thorns.
Oraya ulaşmayı isteyen kişi, hayatını feda etmeli ve
gönlünü bağışlamalıdır. Dostlarıyla anlaşan, dostsuz kalmaz.
Müşteriyle anlaşan, iflas etmez.
Ay, geceden kaçmadığı için pırıl pırıl parıldar.
Gül, dikenle uzlaştığından mis gibi kokar.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
Ayağını tuttum, bırakmam. Sarhoş bir şekilde ayakları gül bahçesinde yürür-
Gönlüm senin aşkınla yaralı. ken, gül toplardı, elleri.
Kimden yardım bekleyeyim? Ölüm tuzağı açılıp kapandığında, o eller kesildi
Diyorsun ki “Sende sabır ve cesaret yok”. gitti ve ayaklar kırıldı, düştü
Sabrım ve cesaretim yoksa da gözlerimde yaşlar
var.
رگ ماست
ِ پى بر به جهانى كه چو خون در فلــك �آينهگــون در كارســت
ِ تــا ايــن
رگماست
ِ خاصهچوندرّ خونچونخسپد؟ موج خون در كارســت
ِ اندر دلِ عشــق
رگ ماستِ غم نيســت كه �آثا ِر جنون در روزى �آيــد بــرون و روزى نايــد
رگ ماست ِ زيرا كه فســونگر و فسون در ا ّمــا شــب و روز انــدرون در كارســت
Step into the Universe that is inside of our vessels, This whirling, mirror-like sky Raises blood’s
our marrow. waves in the heart of Love.
Our souls’ essence is in there. Some days they are visible, some days not.
How could blood sleep, especially in our veins? But, they are there day and night.
Don’t worry if you see signs of madness in our
essence.
Ayna gibi olan şu gökyüzü, dönüp durdukça, aşkın
The magician and magic are inside of our vessels.
gönlünden kan dalgaları coşup kabarmaktadır.
Damarlarımızın ve iliklerimizin içerisindeki cihana Kan dalgaları, bir gün görünür, bir gün görünmez.
adımını at. Fakat gönlün içindeki dalgalar, gece ve gündüz
Ruhumuzun aslı oradadır. oradadırlar.
Kan, damarlarda nasıl uyuyabilir ki?
Hele bizim damarımız olunca.
Aslımızda bir delilik belirtisi görürsen, endişe etme.
Sihirbaz ve sihir, damarlarımızın içindedir.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
رشــك پريســت
ِ تــا در دلِ مــن خيالِ �آن تا شب مىگو كه رو ِز ما را شب نيست
دلشاد چو من درين همه عالم كيست؟ مذهب عشق و عشق را مذهب نيست ِ در
وال َّلــه كــه بجــز شــاد نمىدانــم زيســت عشق �آن بحريست كش كران و لب نيست
غــم مىشــنوم ولــى نمىدانــم چيســت بــس غرقه شــوند و ناله و يارب نيســت
Since there is a Beauty in my heart of whom “There is no nightfor our day.”
fairies are jealous, I say, “Love is the sun for our day.”
Who is happier than I am? No one has ever found the way to Love in the creed
I can’t live without joy. of Love.
I’ve heard of something called “sorrow.” Love is such an ocean that it has neither bottom
Thank God--I don’t know what that is. nor coast.
So many have been drowned in it,
But no one has heard their screaming, “Ya Rab”
Gönlümde, perilerin bile kıskandığı güzel varken, [My God].
kim benden daha mutlu olabilir?
Coşkusuz yaşayamam. Dedim ki: “Bizim günümüzde, gece yoktur. Aşk, gü-
Gam diye bir şey olduğunu duydum. nümüzün güneşidir.”
Allah’ıma şükürler olsun, onun ne olduğunu bil- Aşk öyle bir denizdir ki ne dibi vardır ne de kıyısı.
miyorum. Niceler boğulmuştur o denizde, ancak ne feryatları
duyulur ne de Ya Rabbi demeleri.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
تــا ظــن نبــرى دَو ِر زمانــم ُكشتســت تــا ظن نبرى كــه اين زمين بيهوشســت
ايــن چشــمۀ �آ ِب َح َيوانــم كشتســت بيدار و دو چشم بسته چون خرگوشست
دشمن جانش كشت
ِ او نيست عجب كه چــون ديــگ هــزار كف به ســر مــى�آرد
مــن بوالعجبم كه جانِ جانم كشتســت تــا خَ لــق بداننــد كــه او در جوشســت
When the Love of the peerless Beloved covered This earth makes you think that it has no mind
me, or consciousness.
His simya* turned me from copper to gold. It acts like it is sleeping; its eyes are closed. Yet, it
I was looking for Him with not one, but is awake and alive, like you are, like I am.
thousands of hands. Foam floats on the surface in the boiling
Then, He suddenly grabbed my feet. saucepan, The same way flowers and plants spurt
*Simya -- alchemy. out from the heart of nature.
Eşsiz Sevgilinin Aşkı beni kaplayınca, Şu yeryüzünün, aklı ve bilinci olmadığını düşü-
O’nun simyası* beni bakırdan altına çevirdi. nürsün. Uyuyormuş gibi yapar.
O’nu bir elle değil, binlerce elle arıyordum. Gözleri kapalıdır, ancak senin ve benim gibi ayıktır
Sonra, O benim ayağımı aniden tuttu. ve canlıdır.
*Simya: Eski kimya ilmi Köpük, kaynar tencerenin yüzeyine çıkar. Çiçekle-
rin ve bitkilerin, doğanın kalbinden fışkırdığı gibi
تــا عرش ز ســوداىِ ُرخَ ش ولولههاســت پيشــه و كارم اينســت،تــا مــن ِب ِز َيــم
در ســينه ز بــازا ِر ُرخَ ــش غلغلههاســت صيــد و شــكارم اينســت،صيــد اينــمِ
كــف جــان ُبل ُبلههاســت
ِ از بــادۀ او بــر روزم اينســت و روزگارم اينســت
زلــف او سلسلههاســت ِ در گــردنِ دل ز �آرام و قــرار و غمگســارم اينســت
The uproar that is rising to the sky is caused by This is my work, my business, and my art, as long
the love of Your face. as I live.
In hearts, praises for the beauty of Your cheeks This is my game, my prayer.
are heard. There are glasses in souls that are filled This is my day, my time.
with Your wine. Chains that are placed around This is my comfort, my confidant.
the hearts’ necks are made from Your hairs.
Yaşadığım sürece sanatım, işim, gücüm budur.
Gökyüzüne yükselen gürültüler yüzünün aşkın- Avcılığım, avlanmam, avım budur. Günüm, zama-
dan gelir. nım budur.
Yanaklannın güzelliğinden, kalpte övgüler duyu- Rahatım, huzurum dert ortağım budur.
lur.
Ellerde Senin şarabınla doldurulmuş kadehler var-
dır. Gönlün boynuna takılan zincir, Senin saçların-
dan yapılmıştır.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
تــا ِمهــ ِر نــگا ِر بــا وفايــم بگرفــت تنها نه همه خنده و ســيماش خوشست
مــس بــودم او چــو كيميايــم بگرفــت خشم و َس َقط و َطعنه و َصفراش خوشست
او را بــه هــزار دســت جويــان گشــتم ســر خواســتهاى گــر بدهــم يــا ندهــم
او دســت دراز كــرد و پايــم بگرفــت سر را چه محل؟ ليك تقاضاش خوشست
When the Love of the peerless Beloved covered Not only are the Beloved’s face and smile
me, beautiful,
His simya* turned me from copper to gold. But His anger, His blame,
I was looking for him with not one, but thousands His curses are also beautiful.
of hands. He has asked for my life.
Then, He suddenly grabbed my feet. It doesn’t matter if I lose it or not; it isn’t worth
*Simya -- alchemy. much.
But, His demand was beautiful.
Eşsiz Sevgilinin Aşkı beni kaplayınca,
O’nun simyası* beni bakırdan altına çevirdi. Sevgilinin sadece yüzü ve gülüşü güzel değil, onun
O’nu bir elle değil, binlerce elle arıyordum. öfkesi, kınaması, küfrü de güzeldir.
O benim ayağımı aniden tuttu. O benim hayatımı istedi.
*simya: eski kimya ilimi Hayatımın değeri yok.
Ancak, onun bu isteği güzeldi.
توبــه چه كنم؟ كه توبهام ســايۀ توســت توبــه كــردم كــه تــا كــه جانم برجاســت
پــا و ســ ِر توبــه جملــه ســرمايۀ توســت ســيرت راســت
ِ نگردم از،من چپ نروم
پيــش تــو توبــه ُبــ َود
ِ برتــر گنهــى بــه چندانكه نظر همىكنم از چپ و راســت
لايــق پايــۀ توســت؟ِ كــو �آن توبــه كــه جملهچپوراستوراستوچپدلب ِرماست
Why should I repent? “As long as I live, I won’t stray from the right
My repentance comes from You. way.”
The head and the feet of repentance are entirely I gave the oath to myself.
Your attainments. But later, I looked to my right and left, and I saw
It is the biggest sin to repent in front of You. nothing but the Beloved.
Does any repentance deserve Your greatness? He is at the right, and He is at the left.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
توبــه كــه دلِ خويــش چو �آهن كردســت درمان چيست؟، من نشدم،تو سير شدى
ِ در ُك
شــتن بنده چشــم روشــن كردســت عوض جانان چيست؟ ِ خود،بنماى عوض
زلف تو هر چند شــكن در شــكنم
ِ چــون گفتــى كــه بــه صبــر �آ ِخــر ايمــان دارى
بــا توبــه همــان كنم كــه با من كردســت اى ديــدۀ ايمــان ُج ِز تو ايمان چيســت؟
The heart of remorse is like iron. You are satisfied with love, but I am not.
It opens its eyes with anger and What is the answer to my trouble? Who could
wants to kill me. replace the Beloved?
I am lost in the curls of Your hair. “If you have faith, you should be patient,” You
But, what remorse wants to do to said.
me, I’ll do to him. O essence of faith, is there any faith but You?
Tövbe, kendi gönlünü demir gibi katı yapmıştır. Sen aşka doymuşsun, ben doymadım. Benim dert-
Kulunu öldürmek için gözünü hiddetle açmıştır. lerime kim derman olacak?
Sevgilim, ben her ne kadar saçların gibi büklümler, Kim Sevgilinin yerine geçebilir?
kıvrımlar halinde perişan isem de, ettiğim tövbe “İnancın varsa, sabırlı olmalısın” dedin. Ey inancın
bana ne yaptıysa ben de ona, onu yapacağım. kaynağı, senden başka bir inanç var mıdır ki?
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
Senin gamın, benim şikâyetlerimden çok daha Benim ruhum Sevgilinin ruhuna döndü. O yönü
kötü. kıble edindi, öptü ve secde yaptı Bize, bunların
Senin gamın, baş ağrısı, ateş, vücut ağrısından hepsi Arş Sultan’ından geldi.
daha zorlu. Burayı yöneten O’dur.
Her şey tükendikçe azalır.
Ancak, senin gamın arttıkça artıyor
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
Bize dost olan, arkadaş olan can vardı. Can, güzelliğin üzüm bağından Aşk şarabı içince,
O can bize şimdi yabancı oldu. Hekim olup hastalık- üzüm bağı onu boğazından yakalar ve “Sen be-
ları iyi eden akıl da deli dîvâne oldu. Padişahlar bü- nimkini içtin. Şimdi ben de senin kanını içeceğim”
tün hazinelerini, yıkık yerlere, viranelere gömerler. der.
Bizim viranemiz, yıkık gönlümüzse, dostun hazine-
sinden ötürü virane olmuştur. Dostun İlâhî emane-
tine dayanamamış, yıkılmış bu hale gelmiştir.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
Her gece çenk çalan bir güzel var. Şimdi anlıyorum ki aşk benden ayrılmaz.
Melodisi ahenkli. Bana bağlı olduğu için örgülü saçları benim elim-
“Bir gün şiir okuyarak geleceğim” diyerek şarkı de.
söyler. Dün kadehten ben sarhoş oldum.
Ancak, bu sözler gerçekleşmedi. Bugün kadeh benden sarhoş olmakta.
چــون دلبــ ِر مــن ميــانِ دلــداران نيســت چــون ديد مرا مســت بهم بر زد دســت
او را چو جهان هلاكت و پايان نيســت باز �آمد مســت،گفتا كه شكســت توبه
گــو مىزن،گــر خيــره ســرى َزنَــخ زند چــون شيشهگريســت توبــۀ ما پيوســت
معشــوقه ازيــن لطيفتــر امكان نيســت دشــوار تــوان كردن و �آســان بشكســت
There is no one like my Beloved among the He clapped his hands when He saw me drunk.
beauties. “He broke his vow and came back drunk,” he
He has no end, like the universe. said.
If a confused one says a bunch of nonsense about A repenting man resembles a glassmaker:
this, tell him, It’s hard to make a bottle, but easy to break it.
“Whatever you say, that Beloved is the most
beautiful.” Beni sarhoş görünce, ellerini çırptı dedi ki: “Sözü-
nü tutmadı, gene sarhoş döndü.”
Güzellerin arasında benim Sevgilim gibisi yoktur. Tövbekâr kişi, camcı gibidir, şişeyi yapması zordur,
Kâinat gibi sonu yoktur. ancak kırması kolay.
Aklı karışık olan birisi bununla ilgili anlamsız şey-
ler söylerse, ona de ki:
“Sen ne dersen de, o en güzel Sevgilidir.”
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
چون رشك برى كه اين شكاری او راست؟ چونى تو ُت ُرش؟ مگر ِش َكر بارت نيست؟
چون رشك نمىبرى كه او شي ِر خداست؟ ولى خريدارت نيست؟،يا هســت ِش َكر
كــى فخــر كند شــي ِر خدايى به شــكار؟ يــا كار نمىدانــى و سرگشــته شــدى؟
خالــق جملۀ شــكاران او راســت
ِ چــون يــا مىدانى ز كاســدى كارت نيســت؟
How can you envy this prey of His? Why are you bitter? Don’t you have the sweet,
How can you not be jealous that He is God’s charming Beloved?
lion? Or, you have sugar, but there are no buyers?
Since God created all prey, Or, you don’t know your business and are
He can’t boast of being God’s lion. confused?
Or you know the business, but everything is
Nasıl kıskanabilirsin ki bu av O’nun avıdır. worthless in this market?
Nasıl kıskanmazsın ki o Hakk’ın arslanıdır.
Bütün avlan yaratan Hakk olduğuna göre, Neden yüzün ekşi? Şeker gibi çekici Sevgilin yok
Hakk’ın aslanları bu avlarla hiç övünür mü? mu?
Yoksa şekerin var, ancak alıcısı mı yok? Yoksa işini
bilmiyorsun ve kafan mı karışık?
Yoksa işini biliyorsun, ancak bu dükkândaki mal-
ların değeri mi yok?
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
حاشــا كــه دلم ز شبنشــينى سيرســت حسنت كه همه جهان فسونش بگرفت
ســاقى مــا بىمــدد و اِدبيرســت
ِ يــا حســد حســود چونــش بگرفــت
ِ درد و
از خواب چو ســايه عقلها ســر زيرســت زردىِّ ُرخَ ت ز گرمى و خشــكى نيست
فــردا ز پگــه بيــا كــه امشــب ديرســت خونش بگرفت،از بس عاشق كه ُكشت
God forbid: I would never say either, The fame of your beauty spread around the
“I am too tired at night to stay with you so late,” or, world. Everyone was captivated by this beauty.
“Our cupbearer hasn’t been good to us.” How could the spell of envy affect that?
But, minds have fallen on the floor like shadows No, the red color of your face is from neither a
because of sleepiness. It is late now. spell, nor from heat, But from the blood of all
Come back early in the morning. the lovers your face has killed.
Hâşâ şunları söyleyemem: “Seninle geç saatlere Namın bütün dünyaya yayılmış.
kadar kaldığımda yoruluyorum.” “Sâkîmiz bize iyi Herkes bu güzellikle büyülenmiş.
davranmıyor”. Kıskancın büyüsü bunu nasıl etkileyebilir ki? Ha-
Ancak, zihnim uykulu olduğu için yere gölge gibi yır, yüzünün rengi ne büyüdendir ne de sıcaktan-
düşüyor. dır.
Şimdi geç oldu. Sabah erkenden geri gel. O yüz, nice âşık öldürdü, o öldürdüğün âşıkların
kanı seni üzdü de yüzünü sararttı.
Üzerine bastığın toprak, ruhuma mutluluk getirir; Sevgilinin sana yüzünü göstermesini istiyorsan,
Gül ve yasemin bahçelerine döner. Çiçekler ve içine dön, özüne doğru yürü ve bedeninden vaz-
meyveler büyür. geç.
Üzerine bastığın yerde, nasıl secdeyi bırakırım? O öyle bir öz ki kat kat perdelerle çevrili. O kendi
varoluşuna dalmış ve her iki dünya da onda kay-
bolmuş.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
خورشــيد و ســتارگان و َب ْــد ِر ما اوســت خیزیــد كــه �آن یــار ســعادت برخاســت
حن َصد ِر ما اوست ِ ُبســتان و ســرا و َص خیزیــد كــه از یــار غرامــت برخاســت
هــم قبلــه و هــم روزه و صب ِر ما اوســت عشــق تــو درونِ جــانِ مــن (جــا) دارد
ِ
شــب َق ْد ِر ما اوســت
ِ عيــد و رمضــان و وين ُطرفه كه از جان و جهان بيرونست
He is our sun, our star, our full moon. Let’s get up. The One who is the source of
He is our home, our rose garden, our place in it. happiness has risen.
He is our kiblah, our fasting, our patience. The Beloved to whom everyone is indebted has
He is our Ramadan, bairam, our namaz, our risen.
night of Kadir. Let’s get up.
That beautiful stature has risen.
O, bizim güneşimiz, yıldızımız, dolunayımız. Let’s get up today; it is the day of Resurrection.
O, bizim evimiz, gül bahçemiz, sarayımız.
O, bizim kıblemiz, orucumuz, sabrımız. Kalkın! Mutluluğun kaynağı kalktı.
O, bizim Ramazan bayramımız, Herkesin borçlu olduğu sevgili kalktı.
Kadir gecemiz. Kalkın! Güzel boylu kalktı.
Kalkın! Bugün kıyamet günüdür, her şey ayağa
kalktı.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
در بــاغ اگــر ســرو اگــر گلزارســت اگــر گلزارســت،بــاغ مــن ار ســرو
ِ در
عكــس قــد و رخســارۀ �آن دلدارســت
ِ عكــس َقــد و رخســارۀ �آن دلدارســت
ِ
مســت اين اقرارســت
ِ فكرت من كه
ِ �آن بِال ّلــ ْه بــه نامــى كــه تــرا اقرارســت
مــن كافــرم ار يكــى رگش هشيارســت امــروز مــرا اگــر رگــى هشيارســت
The cypress and the roses of my garden The roses and cypresses in my garden are
Are the reflections of my Beloved’s stature and reflections of the Beloved.
face. They came from His charming stature and the
Not only am I drunk by this acknowledgement, color of His face.
But I will be called an infidel if you can find I swear by the name that you will acknowledge:
anyone sober among the people. Today I don’t have a sober vessel in my body.
Bahçemin selvileri, gülleri, sevgilimin boyunun ve Bahçemdeki selvilerle güller, sevgilinin yansıması-
yüzünün yansımalarıdır. dır.
Bu gerçekle sarhoş olan bir ben değilim, insanlar- Onun boyunun ve yüzünün renginden gelmişler-
dan bir tanesini bile ayık bulursan, kâfirim ben. dir.
Senin de ikrar ettiğin ad’a and olsun ki bugün be-
denimde ayık bir damar yoktur.
در خــواب َمهــى دوش روانــم ديدســت در ديــدۀ صــورت ار تــرا دامــى هســت
روشــنى ديدســت
ِّ بــا ُرو َولبــى كــه اگــر تــرا كامى هســت،ز �آن دم بگــذر
ــكر جوشيدســتَ كانِ ِش،گل تر
ِ يــا بــر �آن را كه دليســت،در هــژده هــزار عالم
ِ يــا بــر ِش َكرســتان
گل تــر روييدســت دانــد كــه نه جنبــش و نه �آرامى هســت
Last night in my dreams, my soul saw a moon- Don’t fall into the traps of the desires in your
faced beauty. heart or in the eyes of your head.
That Beloved had a pleasant brilliance on His Wise men know that in eighteen thousand
face and beautiful lips. universes,
Either sugar is covering the new rose petal, There is not even one that has Either material
Or the new rose blossomed from a sugar cane. comfort or pleasure.
Gönlüm, dün gece rüyasında ay yüzlü bir güzel Eğer baş gözünde tutku tuzakları varsa ve başkala-
gördü. rında gördüklerin seni rahatsız ediyorsa bu tuzak-
O sevgilinin yüzünde, mutlu bir ifade vardı. lara düşme.
Sanki şeker gül yaprağını kapladı ya da yeni bir gül Bilge kişi bilir ki on sekiz bin âlemin bir tanesinde
şeker kamışından açıldı. ne rahatlık ne de zevk vardır.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
تــا عرش ز ســوداىِ ُرخَ ش ولولههاســت در عشــق اگــر چه كه قدم بر قدمســت
در ســينه ز بــازا ِر ُرخَ ــش غلغلههاســت �آنســت قــدم كــه �آن قــدم از ِق َدمســت
كــف جــان ُبل ُبلههاســت
ِ از بــادۀ او بــر در خانــۀ نيســت هســت بينــى بســيار
زلــف او سلسلههاســت ِ در گــردنِ دل ز مىمال دو چشم را كه اغلب عدمست
There are clamors in the Universe because of the Although steps are taken to progress in Love,
love for Your face. There are uproars in the heart Those steps are taken in a place beyond place.
because of the yearning for Your cheeks. You see so many beings in this house of illusions
There are drops on the lips of soul from Your called world.
wine. There are chains on the neck of the heart Rub your eyes, look at them carefully; most of
from Your hair. them don’t even exist.
O öyle bir güzeldir ki yüzünün sevdasından arşa Aşkta adım adım yol alınsa da o adımlar o mekânın
kadar velveleler yükseliyor. ötesinde bir yerdedir.
Yanaklarının özleminden, gönülde feryatlar var. Dünya adını verdiğimiz hayal evinde birçok varlık
Şarabından, ruhun dudaklarına dökülen damlalar görüyoruz.
var. Gözlerini ovalayıp dikkatlice bakarsan bunların
Gönlün boynunda, onun saçlarından örülmüş çoğu yoktur.
zincir gibi bağlar var.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
عشق تو هر حيله كه كردم هيچست ِ در در عهــد و وفــا چنانكــه دلدا ِر منســت
هر خو ِنجگر كه بىتو خوردم هيچســت خون باريدن به روز و شــب كا ِر منست
از در ِد تــو هيــچ ُروىِ درمانــم نيســت او يــا ِر دگــر كــرده و فــارغ ِش ْســته
درمان كه كند مرا؟ كه دردم هيچســت من ِش ْســته چو ابلهان كه او يا ِر منســت
Every use of my cunning to reach My Beloved’s loyalty and fidelity are such
Your Love ended up with nothing. That I kept crying bloody tears day and night
I shed bloody tears, but suffered for nothing. Because He found another lover and gave me
I couldn’t find relief from your troubles. up.
But, how could anyone help me? Yet, being stupid, I started calling him my
All of my troubles are nothing. Beloved.
Aşkın için, başvurduğum her düzen, Sevgilimin bana karşı olan sözünde, vefasında,
“hiçle” sona erdi. gösterdiği ilgisizlikten ötürü, gece ve gündüz göz-
Kanlı gözyaşları döküyorum, ancak “hiç” için acı lerimden kanlı yaşlar dökmek âdetim oldu.
çektim. O bir başka sevgili bulmuş, benden vazgeçmiş, ra-
Senin dertlerinden kurtulamıyorum ki kim bana hat rahat oturuyor.
yardım etsin? Ben de aptallar gibi oturmuşum, o benim sevgi-
Bütün dertlerim de, “hiçtir”. limdir deyip, duruyorum.
Sabır, senin gamının ülkesinden emir almaz. Âşıkların meclisinde başka bir hava vardır. Aşkın
Senin yüzünden yoksunluk gözyaşları yüzümden şarabında başka bir sarhoşluk vardır. Medresede
akmaktadır. öğrendiğin bilgi ile Aşkta öğrendiklerin başkadır.
Gönüldeki dermansız dertlerin hepsini kabul edi-
yorum.
Ben şikâyetçi değilim. Bu kelimeler dilimden değil,
gönlümden geliyor.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
در ِنــ ْه قــدم ار چــه راه بىپايانســت در ِنــه قدمــى كــه چشــمۀ حيوانســت
كــز دُور نظــاره كا ِر نامردانســت تا َم َهت گردانســت،مىگــرد چو چرخ
زندگــى دل حاصــل كــن
ِّ ايــن راه ز جانيســت تــرا به ِگــر ِد حضــرت گردان
صفــت حيوانســت
ِ زندگــى تــن
ِ كيــن گردش �آن جانســت
ِ ايــن جــان گردان ز
Step on the road that has no end to it. Step towards the fountain’s water of life.
Watching from the distance is not for a man. Start turning like the sky around the moon-
Start the journey with the strength of the heart. faced Beloved.
The body’s strength is for animals. The universe’s soul is turning around Him.
That soul is caught in His rotation.
Sonu olmayan yola adım at. Uzaktan izlemek, insa-
na yakışmaz. Gönlün gücüyle yolculuğa çık. Beden Bengisu pınarına doğru adım at.
gücü hayvanlar içindir. Ay yüzlü Sevgilinin etrafında gökyüzü gibi sen de
dön.
Kâinatın ruhu O’nun etrafında dönüyor. Bu can da
O’nunla birlikte dönsün.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
گل خندانِ منســت ِ جمالش،در وصــل در هــر جــزوم نشــانِ معشــوقِ منســت
خيالــش دل و ايمانِ منســت،در هجــر هــر پــاره ز مــن زبــانِ معشــوقِ منســت
دل بــا مــن و مــن بــا دل ازو در جنگيم چــون چنــگ منــم در بــ ِر او تكيــه زده
هريــك گويــد كــه �آن صنــم �آنِ منســت ايــن نالــهام از َبنــانِ معشــوقِ منســت
In union, His face is my smiling rose. Every particle of my body shows the signs of my
At separation, His image is my faith. My heart Beloved.
and I are fighting. Every part of my body is the expression of my
Each one says, “That Beauty is mine” Beloved.
I lean towards Him as a lyre,
Buluşunca yüzü, benim gülen gülümdür. My crying song created by His hand.
Ayrılıkta, hayali imanımdır.
Gönlüm ve ben şunun için savaşıyoruz; Bedenimdeki her zerrede Sevgilimin belirtisi var.
Her birimiz “O güzel benimdir” diyoruz. Bedenimdeki her parça, Sevgilimin ifadesidir.
Bir çenk gibi O’nun göğsüne dayanmışım.
Ağlayan nağmelerim O’nun parmaklarındandır.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
دلــدار اگــر مــرا بد ّرانــد پوســت دلدار ز پردهيى كز �آن ســو ســو نيســت
نگويــم اين درد ازوســت،افغــان نكنــم ار چه �آنش خو نيست،مىگفت ِبد من
مــا را همه دشــمناند و او تنها دوســت زود ســخن گردانيــد،چــون ديــد مــرا
از دوست به دشمنان شكايت نه نكوست اين ســخن با او نيست،كو �آنِ منســت
I don’t yell and I don’t cry if the Beloved skins Behind the curtain on the other side, He
me, said about me, “Beauty and charm are not his
Because that pain comes from Him. disposition. He is a bad man.”
Everyone is our enemy; He is the only friend, But, He changed his mind after seeing me.
And it is not nice to complain about friends to “You are mine,” He said. “These words were not
enemies. about you.”
Sevgili, derimi yüzse bağırmam, ağlamam; çünkü Sevgili, perdenin arkasında, benim hakkımda dedi
o acı O’ndan gelir. ki: “Güzellik ve cazibe onun hakkı değildir.
Herkes bizim düşmanımızdır. O kötü bir adamdır.”
O bizim tek dostumuzdur. Ancak, beni görünce fikrini değiştirdi: “Sen be-
Düşmanlara dostumuz hakkında şikâyette bulun- nimsin. Laflarım sana değildi” dedi.
mak iyi bir şey değildir.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
�آن دلب ِر ماســت،دل در بــ ِر هــر كه هســت دل رفت َب ِر كسى كه بى ماش خوشست
از �آن گوه ِر ماســت،هــر جــا َج َهد �آن برق غم خوش َن ُب َود وليك غمهاش خوشست
هــر زر كــه بــرو ُمهــ ِر الستســت و بلــى نمىدهــد روزى چند،جــان مىخواهد
ز ِر ماســت،در هر كانى كه هســت �آن زر تقاضاش خوشست،جان را محلى نيست
The One whom the heart wants to embrace is our My heart has left me and run to the One who has
Beloved. Wherever lightning strikes, sparks come no self like you or me. Sorrow is not pleasant
from our jewels. All gold carries the seal of Alast. except when it comes from Him.
It doesn’t matter which mine it has come from: it The Beloved is asking for my life, but I will delay
is our gold. a couple of days.
*Alas -- original agreement between Allah & His
My life is worthless, but His asking is pleasant.
creation. Allah asked “Alastu bi-rabbikum?” -- “Who
is your Lord?” Koran Vll-172,173.
Gönlüm beni terk ederek, sensiz bensiz birinin ya-
Gönül kime giderse, O’dur bizim Sevgilimiz. Şimşek nına koştu.
nereden çakarsa, Gam, keder hoş değildir amma O’ndan gelirse baş-
O’dur bizim cevherimiz. ka.
Üstünde “Elest” damgası olan altın, hangi madenden Sevgili, hayatımı istiyor, ancak birkaç günlüğüne
çıkarsa çıksın, bizim altınımızdır. erteleyeceğim.
Kur’ân-ı Kerîm VII-172,173 Benim hayatım değersiz, amma O’nun isteği hoş.
دل رفــت ســ ِر را ِه ِد ِل ْســتان بگرفــت دل يا ِد تو كرد چون به عشرت بنشست
زلف او بــه دندان بگرفت ِ وز عشــق دو جام از ساقى ُربود و انداخت و شكست
پرســيد كيــى تــو؟ چــو دهــان بگشــادم نه هشيار و نه مست،شوريده برون َجست
را ِه بيابــان بگرفــت،َجســت از دهنــم �آوازه در افتــاد كــه ديوانــه شدســت
My heart went and sat in the middle of the road, When my heart sat down to drink, He came to
waiting. my mind.
And, when the Beloved passed, it kissed and bit I grabbed the glass from the cupbearer, broke it,
His hair. and ran out.
Then it asked Him, “Who are you?” I was neither drunk nor sober.
But as soon as its mouth opened, the Beloved But, the rumor spread around that, “He went
freed Himself and vanished into the desert. mad, because He is crazy.”
Gönlüm gitti ve yolun ortasına oturup bekledi. Gönlüm içki içmek için oturduğunda,
Sevgili geçtiğinde, O’nun saçlarını öptü. O benim aklıma geldi.
Ve Sevgiliye, “Sen de kimsin?” diye sordu. Ancak, Sâkîden kadehi kaptığım gibi kırdım ve dışarı fır-
ağzını açar açmaz, Sevgili kendini özgür bıraktı ve ladım.
çöle doğru kaçıp gitti. Ne sarhoştum ne de ayık.
Şu dedikodu yayıldı: “Aklını kaçırdı deli oldu.”
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
دل يــا ِد تو كرد چون طرب مىانگيخت دُورســت نظــر ز تــو بهانــه اينســت
وال َّلــه كه نخــو ْرد �آن قــدح را و بريخت كيــن ديــدۀ مــا هنــوز صورتبينســت
قالــب مــرده ديــد خــود را بىتــو
ِ دل ــت ُروىِ تــو نــدارد ليكــن ِ اهل ّي
اينســت ســزاىِ �آنكه از جان بگريخت َ چون
بركـ َند از تو دل؟ كه جان شيرينست
O Beloved, my heart rejoices only when it You are invisible to me,
remembers You. Because these eyes can see only colors and
I swear to God, it is not because of wine. shapes,
My heart throws away the glass. But not your face. Even so, I can’t take my heart
It considers itself dead without You. But, the one away from You.
whose soul has run away is exactly that. You are soul, my sweet soul.
Ey Sevgili, gönlüm sadece Seni andığında, neşele- Sen bana görünmezsin çünkü bu gözler hâlâ sa-
niyor. dece renkleri ve şekilleri görmede. Senin yüzünü
Yemin ederim ki bu coşku şaraptan değil. görmeye gücü yetmez.
Gönlüm kadehleri fırlattı, attı. Gönül senden kendini nasıl çeksin?
Kendini, Sensiz ölü olarak gördü. Sen cansın, can da tatlıdır.
Kendi canından kaçanın layığı budur.
دوش از ســ ِر لطف يار در ما نگريســت دى �آنكــه ز ســوىِ بام بر ما نگريســت
گفتــا بىمــا چگونــه بتوانــى زيســت؟ روح پريســت
ِ يــا جــانِ فرشــته اســت يا
گفتــم بــه خــدا چنانكــه ماهــى بــى�آب رخ خوبش زيست ِ ُمرده است هر�آنكه بى
بر ما بگريســت،گفتا كه گنا ِه توســت از بىخبريســت،بــى او بخبــر بــودن
Yesterday, the Beloved was so kind as to ask me, The One who was looking at us yesterday
“How can you live without me?” Was either the soul of an Angel or the spirit of
I said, “Like a fish without water.” a fairy.
“It is your fault,” the Beloved answered and cried Anyone who lives without seeing His beautiful
for me. face is dead.
Knowledge of anything without Him comes
Dün lütfetti de Sevgili bana sordu: “Bensiz nasıl ya- from total ignorance.
şayabiliyorsun?”
Ben de cevap verdim: Dün bize bakan ya bir meleğin canı ya da bir peri-
“Susuz balık nasıl susuz yaşarsa öyle.” Sevgili, “Bu nin ruhuydu.
günah senin” dedi ve ağladı. Onun güzel yüzünü görmeden yaşayan kişi, ölü-
dür.
Onsuz herhangi bir bilgi edinmek, tamamıyla bil-
gisizliktir.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
�آدينــۀ ماســت،روزى كــه تــرا بينــم روزى كــه مــرا بــه نــز ِد تــو دَورانســت
هــر روز بــه دولتــت بِــ ْه از دينــۀ ماســت ســاقى و شــراب و قــدح و دَور �آنســت
گــر چرخ و هزار چرخ در كينۀ ماســت ــى احسانســت ِ و�آن دم كــه مــرا تج ّل
چو مه ِر يار در سينۀ ماست،غم نيست موســى ِعمرانســت
ِ جــان در ِتن من چو
The day I see You, I consider as a Friday. On the day I am with you
Today, my day is better than yesterday because There is cupbearer, glass, and wine!
of Your grace. Please do me a favor: manifest.
Even if the world of thousands of worlds nursed My soul will turn into Moses, Imran’s son!
a grudge against me,
As long as the Love of the Beloved is in my heart, Seninle olduğum gün, sâkî, kadeh ve şarap vardır.
I wouldn’t care. Lütfedip, görünürsen, ruhum İmran oğlu Musa’ya
döner.
Seni gördüğüm her gün, Cuma günüdür bana.
Senin sayende günüm, dünden daha iyidir.
İsterse dünya, hatta binlercesi bana kin gütse de
Sevgili benim gönlümde oldukça üzüntü yoktur
bana.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
Gönül kanatlarını açtın, varlık ovasına uçtun, git- Bir inci tanesi olan şekerci Türk’ten, evde oturup
tin. kalan kişi şeker alamaz.
Senin gönlünün o geniş alanında, sonsuzluğunda Kötü niyetli bir kişi, o güzelim yanaklarını kastet-
ova küçüldü, küçüldü, kayboldu, yok oldu. miş, hemen birkaç şeftali çalalım biz.
Senin gönlün yanında ova nedir ki?
Yedi gök bile, Senin gönül denizine açılmış bir
avuç gibidir.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
رونــق هــر ســماع �آوا ِز دفســتِ زان نشق جامش عشقستِ زان می مستم كه
ز�آنست كه دف زخم و ستم را هدفست زان اســب سوارم كه لجامش عشقست
مىگويد دف كه �آن كســى دســت ِب ُبرد ولیك،عشــق مــه مــن كار عظیمســت
ِ
زخــم پياپــى دلِ او را عَ َل َفســت
ِ كيــن مــن بنــدۀ �آنــم كــه غلامــش عشقســت
The tambourine is subjected to blows, beating I am drunk with the wine that Love has engraved
and tearing. on His glass.
That’s why its sound lights up the sema I ride a horse; its rein is Love. Falling in love with
gathering. my moon-faced one is great,
The tambourine says, “Long life to the one who But I am a slave and servant to the One who
hits mee! made Love a slave-servant to Him.
His strike is food for my heart.”
Kadehinin nakışı aşk olan şaraptan sarhoşum.
Tef, vuruşlara ve sitemlere amaç olmuştur. Dizginleri aşk olan ata binerim.
Bundan dolayı sesi, semâ meclisini neşelendirir. Benim Ay yüzlü Sevgilime âşık olmak da pek bü-
Tef der ki: “Bana vuranın, ömrü uzun olsun. yük bir iştir.
Senin vuruşun gönlümün gıdasıdır.” Ama asıl olan ben aşkı kendisine kul köle edinenin
kulu kölesiyim.
زلفــت كــه ازو پــاىِ دلــم در بيرســت سرســبز ُبــ َود خــاك كــه �آتشبارســت
حلقه حلقه چون زنجيرست،درهم شده خاصــه خاكــى كــه ناطــق و بيدارســت
گرفت دســتم كه مگير،چــون بگرفتــم ايــن خــاك ز مشّ ــاطۀ خــود بيخبرســت
خمــوش رو ِز گيراگيرســت:گفتــم كــه خوش بيخبرست از �آنك ازو هشيارست
The feet of my heart fell into the well because of When the sun scatters light, the land becomes
Your hair. green,
That hair is like a chain consisting of circles. Covered by flowers, especially if it is fertile
“Don’t,” the Beloved said, and held my hand land.
when I tried to caress them. I said, “Be silent. But, the nice thing is that this bride doesn’t
Today is the day of embracement.” know
The One who adorned and aroused her.
Dalgalı saçlarının yüzünden gönlümün ayağı ku-
yuya düştü. Güneş, ışık saçtığında, toprak çiçeklerle kaplı yeşil-
O saçları okşayınca, sevgili ‘Yapma’ dedi ve elimi lik olur; hele bir de verimli toprak olursa.
tuttu. Ancak, tuhaf olan ise, geline benzeyen bu toprak,
Dedim ki: “Sus! Bugün kucaklama günüdür.” onu kimin süslediğini ve canlandırdığını bilmez.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
سرگشــته چــو �آســياىِ گــردان كنمــت سرگشته دلا! به دوست ازجان راهيست
بىســر گــردان چو گوىِ گــردان كنمت اى گمشــده! �آشــكار و پنهان راهيست
بــروم بــا دگــرى در ســازم:گفتــى باكى نيست،گر شش جهتت بسته شود
بــا هــر كــه بســازى زود ويــران كنمــت كــز قع ِر نهادت ســوىِ جانان راهيســت
“I will turn and confuse you tike a millstone. I will O confused heart, the way to the Beloved is from
roll your head ilke a ball.” your soul.
You said. “Then I will go away and find someone O one who has lost his way, there are known and
else.” unknown roads to the Beloved.
“If you do, I will destroy and ruin you even more.” Don’t worry if they block your way in all six
directions.
There is a way right from the bottom of your
Seni bir değirmen taşı gibi döndürürüm.
heart.
Senin başını, bir top gibi yuvarlarım.
“O zaman ben de gidip başka birisini bulurum.” A şaşkın gönül, Sevgiliye candan giden bir yol var.
dedin. A yolunu kaybetmiş kişi, Sevgiliye giden apaçık da
Ben de dedim ki: gizli de yollar var.
“Başka birisini bulursan, seni yıkar ve perişan ede- Altı yönde de yolunu kesseler bile endişe etme.
rim.” Gönlünün derinliklerinde Sevgiliye giden gizli bir
yol var.
ديوانگــى اســت
َ ســرمايۀ عقــل ســ ِّر ســلطانِ ملاحــت َمــ ِه مــوزونِ منســت
فرزانگــى اســت
َ ديوانــۀ عشــق َمــر ِد در سلســلهاش ايــن دلِ مجنونِ منســت
�آن كس كه شــد �آشــناىِ دل در ر ِه درد خــاك درش خــونِ جگــر مىريــزم
ِ بــر
بيگانگــى اســت
َ بــا خويشــتنش هــزار خاك او ِب ْه از خونِ منســت
ِ هر چند كه
The asset of wisdom is a secret of madness. My moon-faced one is the sultan of beauty and
Love’s insane one is the wisest man in the world. charm.
If one learns the heart’s mysteries by the u/ay of This insane heart of mine is chained by his
suffering, Love.
He becomes a stranger a thousand times to I shed my blood on the soil of his door.
himself. Yet, this soil is more valuable than my blood.
Bilgeliğin özü Aşk deliliğinin sırrıdır. Güzelliğin ve cazibenin Sultanı, benim ay yüzlüm-
Aşkın delisi, en bilge kişidir. dür.
Gönlün sırlarını, acı çekerek öğrenen, kendisine Bu deli gönlüm, O’nun aşkıyla zincirlidir. Kapısı-
binlerce kez yabancı olur. nın toprağına kanımı döktüm.
Ama o kapının toprağı kanımdan değerlidir.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
Aşk yolunda ne soru ne de cevap vardır. Aşkı öğreten gönül, Senin öğrencindir.
Sadece sır vardır. Gönül, geçen gece gibi gündüzün ayağından tut-
Âşık, fetva dinlemez. muş.
Bu konu yokluk meselesidir, varlık meselesi değil. Nereye gitsem, aşk her zaman benim önümde.
Yağ gibi Aşk da onu yakanın peşine düşer.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
Bu evde bir ışık vardı. Ne oldu, o nerede? Yüz kere söyledim sana; ister ayık ol, ister sarhoş.
O gözlerdeydi, ancak şimdi gönüllerimizde. Cilve yapma, her kapıyı çalma.
O, güzel bir hayal gibi geldi. Ama gönlün o kadar çok şuna buna bağlandı ki se-
Hayır, hayır. nin güzelliğinin değeri azaldı, benim de gönlümün
O gitmedi; o her zaman gönüllerimizin içindedir. ateşi söndü.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
عاشق َن ُب َود �آنكه َس ُبك چون جان نيست عشــق �آمد و توبه را چو شيشــه بشكست
شب همچو ستاره ِگر ِد َم ْه گردان نيست كيست كو داند بست؟،چون شيشه شكست
از من بشــنو كه اين سخن ُبهتان نيست �آن هم عشقست،گر هســت شكســتهبند
رقــص عَ َلــم امكان نيســت
ِ بىبــا ِد هــوا شكســت او كجا شــايد َجست؟
ِ از بند و
One cannot be a lover if he is not as light and Love came and broke my regret as if it ıvere
pleasant as spirit. breaking a bottle.
He is not a lover if he doesn’t turn around the Who can repair a broken bottle except Love?
moon as a star. How can we escape
Hear this from me, Love’s constant breaking and
“Leaves don’t move without a breeze.” repairing?
Ruh gibi hafif ve latif olmayan kişi âşık olamaz. Aşk geldi ve pişmanlığımı bir şişe gibi kırdı.
Bir yıldız gibi ayın etrafında dönmeyen, âşık ola- Aşktan başka kim kırık bir şişeyi onarabilir?
maz. Aşkın sürekli kırıp, onarmasından nasıl kaçabiliriz
Bu sözü benden duy: “Rüzgâr esmedikçe, yaprak- ki?
lar oynamaz.”
عشق �آمد و شد چو خونم اندر رگ و پوست عشــقت بــه دلــم در�آمــد و شــاد برفــت
تى كرد مرا ز خويش و ُپر كرد ز دوســت رخــت عشــق بنهــاد برفــت
ِ بــاز �آمــد و
اجــزاىِ وجــو ِد مــن همــه دوســت گرفت دو ســه روزى بنشــين:گفتــم به تك ّلف
ناميســت ز من بر من و باقى همه اوســت كنــون رفتنــش از يــاد برفت،بنشســت
Love came and became the blood in my veins Your Love came to my heart, then left happily.
and skin. The next time He brought His belongings. When
It emptied me from myself, filled me with the leaving, I addressed Him politely, “Stay here for
Beloved. just a couple more days!”
Every part of my body is occupied by the Now, He doesn’t ever think of going away.
Beloved.
Only my name is left to me; He became the rest. Sevgilim aşkın gönlüme geldi ve sonra da mutlu
olarak gitti.
Aşk geldi; derimde, damarımda kan oldu. Beni Bir sonraki sefer, kendine ait şeyleri getirdi ve gi-
benden boşalttı, Sevgili ile doldurdu. derken ben ona kibarca yalvararak dedim ki:
Vücudumun zerrelerini Sevgili kapladı. “Sadece birkaç gün daha burada kal.”
Benden bana sadece bir ad kaldı; geri kalan O Şimdi gitmeyi bile düşünmüyor.
oldu.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
پند عاشــقان پيــش گرفت ِ عقــل �آمــد و عمريســت كه جانِ بنده بىخويشتنست
در ره بنشســت و رهزنــى كيــش گرفت عالــم مــرد و زنســت
ِ َِوانگشــتنماى
چــون در سرشــان جايگــ ِه پنــد نديــد برخاستن از جان و جهان مشكل نيست
پــاىِ همه بوســيد و ســ ِر خويــش گرفت مشــكل ز ســ ِر كــوىِ تــو برخاستنســت
Reason came to advise lovers. All life long, the soul was a slave and servant of
It sat in the middle of the road and stopped them the One who wasn’t by himself.
one by one. That’s why he was so distinct to the men and
But, when it realized that it couldn’t find a place women of the world.
in the minds of lovers, It is easy to give up the soul and the world, But it
It kissed their feet and left. is hard to give up His presence.
Akıl, âşıklara öğüt vermeye geldi. Bir ömürdür ki can, kendinden öteye geçmiş kişi-
Yolun ortasında oturdu ve âşıkları teker teker dur- nin kulu ve kölesidir.
durdu. Dünyada erkekler de kadınlar da parmakla göste-
Ancak, âşıkların kafalarında öğüt alacak bir yer rir O’nu.
bulamayınca, âşıkların ayaklarını öptü ve başını Candan, dünyadan vazgeçmek kolay. Güç olan
alıp gitti. O’nun varlığından uzak düşmektir.
قومى غمگين و خودمدان غم ز كجاست پس اين دود چراست؟،تش دل نيست ِ گر �آ
قومى شــادان و بىخبر كان ز چه جاست بوىِ اين عُ ود چراست؟،ور عُ ود نسوخت
چندين چپ و راست و بىخبر از چپ و راست عاشــق نابــود چراســت؟
ِ ايــن بــودنِ مــن
چندين من و ماست و بىخبر از من و ماست پروانــه ز ســو ِز شــمع خشــنود چراســت؟
Sad or merry, people don’t know the source of If there is no fire in the heart, what is this
sorrow and joy. smoke?
Some go left, some go right, but they have no If aloe wood doesnt bura, what is this smell?
idea of left and right. They say, “I am,” and “we While I exist, why is the lover annihilated?
are,” Why does the moth enjoy burning in the flame
But they don’t know who they are. of the candle?
Gamlı veya neşeli, insanlar gamın ve neşenin ne- Gönülde bir ateş yoksa bu tüten duman ne?
reden geldiğini bilmezler. Bazıları bu tarafa gider, Öd ağacı yanmıyorsa, bu buram buram koku ne?
bazıları ise o tarafa. Ancak nereye gittiklerinden Benim var oluşum meydanda iken, âşığın yokluğu
haberleri yoktur. ne?
“Ben” veya “Biz” derler, ancak kim olduklarını bil- Mumda yanışından pervanenin hoşlanışı ne?
mezler.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
�آه بديــن قانــع نيســت،گــر �آه كنــم ِ گــر بــاد بــر �آن
زلــف پريشــان زنــدت
شــاه بدين قانع نيســت،ور خاك شــوم ــن دنــدان زنــدت َ َمــ ْه
ِ طــال َبقــا از ُب
هر سو همه شب،ور سجده كنم چو سايه ناصــح مــن ز خــود بر�آيــى وز نُصح
ِ اى
پنهــان چه كنــم؟ ماه بدين قانع نيســت گــر ز�آنچــه دلم چشــيد بر جــان زندت
If I lament, alas, my wail is not enough for Him. When the wind caresses those scattered hairs,
If I become dirt and scatter on the ground, it’s The moon says, “May Your life be long,” and prays
not enough for my Sultan. from the bottom of its heart.
If I prostrate all night, like a shadow, adoring the O one who gives me advice, if Your heart tastes
moon, the pleasure of my heart,
My moon-faced One is still not satisfied. You will give the advice to Yourself.
گر بر ســ ِر شــهوت و هــوا خواهى رفت گــر جملــۀ �آفــاق همــه غــم بگرفــت
كــردم خبــرت كــه بينــوا خواهــى رفت بىغــم ُب َود �آنكه عشــق محكم بگرفت
ببينــى بــه عيــان،ور در گــذرى ازيــن يك ذ ّره نگر كه پاى در عشــق بكوفت
كجــا خواهى رفت،كــز به ِر چه �آمدى �آن ذ ّره چنــان شــد كــه دو عالم بگرفت
If you are deceived by your lust, your fancies and If grief covers everything,
desires, The one who grabs Love becomes carefree.
I tell you, you’ll come and go in this world empty- Look at the particle: When he touched Love,
handed. He turned into such a shape that created
If you get them under control, universes.
You’ll know where you came from and where
you are going. Bütün dünyayı gam, keder kaplasa, Aşka tutunan
kişi, gamsızdır.
Şehvete uyar, nefsinin, arzularının hevesine kapı- Zerreye bak: Aşka dokunduğu zaman, öyle bir hale
lırsan, haber vereyim sana, eli boş geçip gidersin. geldi ki iki dünyayı da yarattı.
Fakat heveslerden, şehvetten kurtulursan, dünyaya
neden geldin, nereye gideceksin apaçık bilirsin.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
Defimiz yoksa da O’nun şeker kamışından yapılmış Tef çalmaz isen akşam oldu, deriz.
ney’i yanımızda değil mi? Ruhum semâ etmeye devam edecektir.
O’nun aşk şarabı elimizde değil mi? Hak Âşıkları için gece, şarap haline gelmiştir.
Safları yaran *Kubâd bizim safımızda değil mi? Sü- Onlara ilâhî nağmeler neysiz ve tefsiz gelir.
leyman, **Asafımız değil mi?
*Kubâd: Eski İran imparatorlarından biri.
** Asaf: Süleyman’ın veziri.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
گر شــرم همى از �آن و اين بايد داشــت گرمــاىِ تَمــوز از دلِ ُپــر در ِد شماســت
عيب كســان زي ِر زمين بايد داشــتِ پس ِ ســرماىِ زمســتان َتب
ِــش ســر ِد شماســت
ور �آينــهوار نيــك و َبــد بنمايــى ايــن گرمــى و ســردى نرســد بــا صد پر
چــون �آينــه ُروىِ �آهنيــن بايــد داشــت در َگــر ِد جهانــى كه درو َگر ِد شماســت
If someone is ashamed of this and that, July’s heat is from your burning heart.
That someone has to bury people’s faults Winter’s cold is from your trembling anger.
underground. But, even if heat and cold had a thousand
In order to reflect good and evil like a mirror, wings,
You must have an iron face like a mirror. They couldn’t reach the dust of Your trace.
Eğer şundan bundan utanılıyorsa, insanların ku- Temmuzun sıcaklığı, senin yanan gönlünden gelir.
surlarını yer altına gömmek gerek. Kışın soğukluğu, senin öfkenden ve titreyişinden
Eğer bir ayna gibi iyiyi, kötüyü göstereceksen, gelir.
sana ayna gibi demirden bir yüz gerek. Ancak, bu sıcaklığın ve soğukluğun binlerce kana-
dı olsa dahi, izinin tozuna bile ulaşamazlar.
كس دل ندهد بدو كه خونخوا ِر منست كس نيست كه اندر هوسى شيدا نيست
جان رفت چه جاىِ كفش و دستا ِر منست؟ كس نيست كه اندر سرش اين سودا نيست
تو نيز برو دلا كه اين كا ِر تو نيست سررشــتۀ �آن ذوق كــزو خيــزد شــوق
كا ِر منست، كا ِر منست،اين كا ِر منست ولى پيدا نيست،پيداست كه هست �آن
No one could love Him, the One who sheds my Everyone is crazy with some desire.
blood. There is a love in everyone’s head.
My soul has gone. The pleasure that creates the yearning is
Who cares about shoes and turban? Please, O obvious,
heart, leave, too. But the source of the pleasure is obscure.
This is my business, only mine.
Herkes bir hevesle deli dîvâne olmuş.
O benim kanlarımı döken sevgilimdir. Başında bir sevda bulunmayan yok.
Kimse gönül veremez ona. Özlemi yaratan zevk, apaçık ortada.
Canım gitti, kim ayakkabıyı ve sarığı umursar? Ancak, zevkin kaynağı gizli.
Ey gönül, sen de git.
Bu benim işimdir, sadece benim.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
گفتــا ِر تــو ز ّر و فعلــت ارزيزيــن اســت بيا ســماع بر كار شدســت:گفتــم كــه
زين اســت،يك َح ّبه به نز ِد كس نيرزى برو كــه بنده بيمار شدســت:گفتــا كــه
اســبى كــه بهاش كــم ز ار ِز زين اســت زنده شــوى، اگر تو مردهاى:گفتــم كه
�آن را تــو ز بهــ ِر رهنَــ َورزى زيــن اســت عیســی روزگار بــركار شدســت
ِ كان
You aren’t worth a penny If you have a golden He said, “Come, sema has reached the peak.”
tongue, but bad affairs. “Go away,” I said. “This one is sick.” He pulled my
How can you start a long journey with a borse ear and said,”Come back, instigator of two worlds.
That has less value than its saddle? Wake up. The Jesus of our time is at work. You will
see His miracles.”
Bir kuruş bile etmezsin, sözün altın bile olsa.
Yaptığın işler kötü ise, Dedi ki: “Gel. Semâ doruk noktasında.”.
nasıl uzun bir yolculuğa çıkabilirsin, “Git başımdan, bu kul hasta” dedim.
değeri eğerinden daha düşük bir atla? Kulağımdan çekti ve dedi ki: “Geri gel, ölü bile ol-
san dirilirsin.
O iki dünyanında fitnesi uyandı. Zamanımızın
İsa’sı ayağa kalktı.
Onun mucizelerini göreceksin.”
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
خاك كويت
ِ چشــمم كه هســت:گفتم خويش منست ِ عشــقت قرابت و:گفتم
رخ نيكويــت ِ پــر�آب مــدار بــى بدانديش منست
ِ ِ غم از دل،غم نيســت
دولت من
ِ نه بــس ُب َود كه در:گفتــا كه بــه كمــان و تيــ ِر خــود مىنــازى:گفتــا
از مــن همــه عمــر باشــد �آ ِب رويــت؟ پيــش منســت ِ ِگــ َرو،گســتاخ مينــداز
I said to the Beloved, “My eyes are the dirt of your I said, “Your love is my friend, my relative.
yard. Sorrow doesrit exist; it is all from a bad heart”
Don’t make them cry because of their longing for “Do you count on your bow and arrows?” He
yourface.” asked.
“Being in the shadow of my kindness “They have already been pledged to me.”
Wouldn’t be enough honor for them,”
He answered. Dedim ki: “Aşkın, benim dostum ve akrabamdır.
Aslında gam yoktur; bunların hepsi gönlün kötü-
Sevgiliye dedim ki: “Gözlerim, senin bahçenin lüğünden gelir.”
toprağıdır. O da dedi ki: “Yayına, okuna mı güveniyorsun?
Yüzünün hasretiyle onları ağlatma.” Onları çoktan rehin aldım.”
O da cevap verdi: “Lütfumun gölgesinde olmak, bir
ömür boyunca senin için şeref değil midir”
به خشم در من نگريست، بيا:گفتم كه گفتــم كــه دلــم �آلــت و َانْــگا ِز منســت
من نيز به حال گفتمش كين دغليســت ماننــد َربــاب دل هــم�آوا ِز منســت
چه مىرمى؟ و اينت با كيست؟:گفتم كه خــود ايــن دلِ من يــا ِر كســى ديگر بود
ناموس تو چيســت؟
ِ همه،تو مردۀ اينى مــن مىگفتــم مگــر كــه هَ ْنبــا ِز منســت
I said, “Come to me.” I thought that my heart was my instrument:
He looked at me angrily. It sang the same tune with me; it was my friend.
I added, “Your anger is false, not sincere. Why Yet, my heart was someone else’s,
are you running away? Is there anything here that But I didn’t know it.
scares you? You are the victim of death. How can a
dead man be ashamed or embarrassed?” Gönlümün benim olduğunu düşünmüştüm.
Benimle rebap gibi aynı şarkıyı söyler.
“Gel” dedim, sevgiliye. Gönlüm, bana eş, dost diyordum.
Ancak, bana öfkeyle baktı. Meğer gönlüm, başkasına aitmiş.
Ben de dedim ki: “Senin öfken yanlış, samimî de- Ben bunu bilmiyordum.
ğil, neden kaçıyorsun?
Seni burada korkutan bir şey mi var? Burada bir
ölüsün sen. Bir ölü nasıl olur da utanabilir veya
mahçup olabilir?”
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
كوچــك بودن بزرگ را كوچك نيســت گوينــد بيــا بــه بــاغ كانجــا لاغســت
شك نيست،هم كودكى از كمال خيزد بانگ زاغســت
ِ زحمــت نُزهــت و نه
ِ نى
حديــث كــودك گويد
ِ گــر ز�آنكــه پــدر انــدر دلِ مــن رنگــر ِز ص ّباغســت
عاقــل دانــد كــه �آن پــدر كودك نيســت كانــدر پــ ِر هــر زاغ ازو صــد باغســت
Modesty is not lowness for a great man. They say, “Come to the garden to enjoy.
Acting like a child with children comes from There you’ll neither get tired nor hear the voice of
maturity. a raven.”
If a father talks like a child, But, I have such a painter in my heart
The wise man knows for sure: the father is not Who creates hundreds of gardens out of a feather
a child. of a raven.
Mütevazılık, büyük bir kişinin küçülmesi değildir. Dediler ki: “Eğlence bahçesine gel.
Çocuklarla beraber çocuk olmak olgunluktan ge- Orada ne yorulursun ne de kuzgunun sesini du-
lir. yarsın.”
Bir baba, çocuk gibi konuşuyorsa, Ancak, gönlümde öyle bir ressam var ki
Akıllı kişi kesinlikle bilir ki baba, çocuk değildir. kuzgunun tüyünden yüzlerce bahçe ve çiçekler ya-
ratıyor.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
عقل ُك َلســت
ِ صاحب فنون
ِ گوينــد كــه گوينــد كــه عشــق عاقبــت تسكينســت
عقل ُك َلســت
ِ چــرخ نگون
ِ مايــهد ِه ايــن ا ّول شورســت و عاقبــت تمكينســت
او جزوى بود،�آن عقل كه عقل داشت ســنگ زيريــن
ِ جانســت ز �آســياش
عقل ُك َلست
ِ در عقل ز عقل شــد كنون صــورت بيقــرار بالايينســت
ِ ويــن
They say, “The source of knowledge, science, and They say that Love eventually
skill is universal intellect. It created this upside Calms down, becomes serene.
down whirling sky and controls it with great In His mill, soul is one of the millstones at the
precision.” bottom;
But, the intellect that has reasoning is only part This confused shape called body is the stone at
of it, only particular intellect. Universal intellect the top.
has no reasoning.
Derler ki: “Aşk sükûnet bulur, yatışır.
Derler ki: “Bilginin, bilimin ve hünerin kaynağı Aşk’ta önce karışıklık, coşkunluk; sonra temkin,
Akl-ı Küll’dür. ağırbaşlılık görülür.
Şu baş aşağı duran göğü yaratan ve çeviren Akl-ı Ruh, Aşk’ın değirmenindeki alttaki taştır. Bu ka-
Küll’dür. Aklı olan akıl, cüzî akıldır. rarsız vücut ise üstteki taştır.”
Aklı, fikri olmayan akıl, Akl-ı Küll’dür.”
گوينــد كــه عشــق عقل�آميــز خوشســت گوينــد مــرا كه اين همه درد چراســت؟
پرهيز خوشست،در هر صفتى كه هست ِ ويــن نعره و �آه و اين
رخ زرد چراســت؟
�آرى ســخنت چون ز ِّر سرخســت وليك گفتم كه چنين مگو كه اين كار خطاست
شــمس تبريز خوشســت
ِ ِجــان نيز فداى ُروىِ چو مهش ببين و مشكل برخاست
Some say, “It is nice when Love and reason get They asked me,”What is the cause of your yelling
together.” and crying, of your troubles?”
Others say, “When Love becomes a friend of self, I answered them, “You would not understand
stay away from that” that.
Both sayings are as good as red gold. But, if you saw my Moon-faced
But, my soul-sacrificing to Shams of Tabriz is Beloved, your doubts and questions would
better. disappear.”
Derler ki: “Aşk, akılla birleşirse, hoştur. Böyle ol- Bana sordular: “Bu bağrışmalarının, ağlamalarının
maz da, aşk, aklı bırakır, nefis ile dost olursa, böyle ve dertlerinin sebebi nedir? Ben de cevap verdim:
aşktan çekinmek daha doğru.” “Siz bunu anlayamazsınız.
Evet, sözün altın gibi değerli. Fakat canın Tebrizli Ay yüzlü Sevgilime bakın ki sorularınız sona er-
Şems’e fedâ olması da ne hoştur. sin.”
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
مــا را بــه د ِم پيــر نگــه نتــوان داشــت عاشــق عشــقيم كه عشقست نجات ِ ما
در خانــۀ دلگيــر نگــه نتــوان داشــت جانچونخَ ِضرستوعشقچون�آ ِبحيات
ِ �آن را كــه ســ ِر
زلــف چــو زنجيــر ُبــ َود واى �آنكــه نــدارد از شــ ِه عشــق َبــرات
در خانــه بــه زنجيــر نگــه نتوان داشــت حيــوان چــه خبــر دارد از كانِ نبــات؟
You can’t control us by an old spell. We are the lovers of Love; Love is our salvation.
You can’t keep us in this boring place. Soul resembles Hizir; Love, the Water of Life.
One who has given his heart to your hair Alas to one who is not decorated by the Sultan
Can’t stay in another’s home, even if you tie it of Love.
with a chain. How does an animal know soul’s sugar?
Biz kocamış üfürüklere kulak asmayız. Gönül da- Biz aşkın âşıklarıyız.
raltan yerde tutamazsın bizi. Senin saçına gönül Aşktır bizim kurtuluşumuz.
vereni, zincirle bağlasan, hoşlanmadığı evde tuta- Can, Hızır’a benzer, Aşk da Âb-ı hayata.
mazsın. Yazıklar olsun aşkın Sultanından beratı olmayana.
Hayvan ne anlar can şekerinden?
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
من بندۀ �آن كسم كه بى ماش خوشست مــن زان جانــم كــه جانها را جانســت
غم �آن كسم كه تنهاش خوشست
ِ جفت
ِ مــن زان شــهرم كه شــه ِر بىشهرانســت
ّ گوينــد وفاهــاش چــه
لــذت دارد را ِه �آن شــهر را ِه بىپايانســت
جفاهاش خوشست،ز�آنم خبرى نيست َرو بى سر و پا شو كه سر و پاى �آنست
I am a slave of a person who is happy without “I” I am from the Soul who is the Soul of souls.
and “we.” I am from the place that is placeless;
I share the sorrow of One who suffers alone. The way to that place has no end.
They ask me about favors krom the Beloved. Walk there without head, without feet.
I don’t know any, but His cruelty delights me. He is the head, and His are the feet.
“Bensiz” ve “Bizsiz” mutlu olan kişinin kulu köle- Ben, canların canı olandan geldim.
siyim. Ben, yeri olmayan yerden geldim.
Tek başına acı çekenin gamını paylaşırım. O yerin yolunun sonu yoktur.
Bana Sevgilinin vefasından bahsederler. Orada başsız ve ayaksız yürü.
Hiçbirisini bilmiyorum. O, hem baştır hem de ayak.
Ancak O’nun cefası hoştur.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
مــن كوهــم و قــالِ من صداىِ يارســت مــىدان كــه درونِ تــو مثــالِ غاريســت
مــن نقشــم و نقشــبندم �آن دلدارســت پــس �آن غــار عجــب بازاريســتِ وانــدر
چــون قفــل كه در بانــگ در �آيد ز كليد هــر كــس یــارى گرفــت و كارى بگزيد
گفــت مــن گفتارســت
ِ مىپنــدارى كــه ايــن يــار نهانيســت عجايــب ياريســت
I am a mountain; I am echoing the Beloved. Know that your inside resembles a cave
I am a painting; that Beauty is my painter. With a strange bazaar beyond it. Everyone has
Do you think all these words I’ve said belong to chosen work and a friend there.
me? But, there is also the hidden Beloved who is the
No, they are the sound of the key turning in the most wondrous!
lock.
Bil ki senin için bir mağaraya benzer; o mağaranın
Ben bir dağım, sesim Sevgilinin yankısı. ardında da tuhaf bir pazar var. Herkes bir iş seçmiş,
Ben bir resimim. bir dost edinmiş.
Sevgili benim ressamım. Ancak, bu pazarda Sevgili gizlenmiş, görünmez
Bütün söylediğim sözler bana ait değildir. olmuştur.
Bunlar kilidi döndüren anahtarın sesi.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
جانب راســت
ِ مىتافــت َم َهــم هميشــه از مىگفــت يكــى پــرى كــه او ناپيداســت
گفتم كه نظر به چپ حرامست و خطاست كجاست؟،مقدس است از جاى ّ كان جان كه
چپ خويش �آن مه �آراســت
ِّ جانــب
ِ چــون �آن كس كه ازو هر دو جهان روزه گشاست
چپوراستوراستوچپهاسوداست:گفتم بــىكام و دهــان روزهگشــايى اوراســت
My moon-faced Beloved used to rise on the right Someone asked, “Where is the home of this
side. “It is a mistake to look at the left,” invisible fairy?
I said one day. Where is the home of the soul that is devoid of
But, when my moon-faced One illuminated the place?”
left side, They all broke fasting with His blessings.
I said, “Left and right are all the same. Love Breaking fasting without a mouth is possible
manifests itself everywhere.” only for Him.
Ay yüzlü Sevgilim, eskiden sağ taraftan parlar, yüz Birisi sordu: “Bu görünmez perinin yurdu neresi-
gösterirdi. dir?
Ona bir gün dedim ki: “Sola bakmak yanlıştır.” Yersiz, yurtsuz olan O ruhun, yurdu neresidir?”
Ancak, Ay yüzlüm sol tarafı aydınlattığında, dedim İki cihanda O’nun nimetleriyle oruç açar.
ki: “Sağ ve sol, hepsi aynı. Ancak, ağızsız, damaksız, oruç açmak sadece
Aşk her yerde kendini gösterir.” O’nun işidir.
مىنــال كــه �آن نالهشــنو همسايهســت ناچــار تــرا كا ِم دلــم بايــد ُجســت
بانــگ طفــل ِمهــ ِر دايهســت
ِ مىنــال كــه حديث من و تُســت
ِ زيــرا كــه درين شــهر
خودرايهســت،هــر چند كــه �آن دايۀ جان ار نــرم كنى،گــر ســخت كنى دلِ خــود
مىنــال كــه نالــه عشــق را سرمايهســت از سنگ تو چون چشمه برون خواهى ُرست
Cry and a neighbor may hear you, That neighbor You must fulfill my desire; you must please my
who is very close to you. heart,
Cry. A baby’s cry softens the nanny’s heart, Because everybody in this town is talking about
though she may act like she doesn’t care. us.
Keep crying. Crying is an asset of Love. It doesn’t matter if your heart is hard or tender;
You will come to me like sweet water sprouts out
Ağla, ağlayışını duyan senin yakın komşundur. Bu of a hard rock.
komşu sana şah damarından daha yakındır.
Ağla, çocuğun sesi dadıya merhamet verir. Gerçi İsteklerimi yerine getirmen ve gönlümü hoş tut-
o dadı başına buyruktur, bildiğini yapar ama, sen man gerek.
gene de ağla; ağlamak aşkın sermayesidir. Çünkü bu şehirde herkes bizi konuşmakta.
Gönlünü ister katılaştır ister yumuşat.
Kayadan fışkırıp çıkan tatlı su gibi bana akıp gele-
ceksin.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
شــاخ نبــات
ِ بروييــد يكــى نــاگاه ناگــه ز درم در�آمــد �آن دلبــر مســت
بجوشــيد چنيــن �آ ِب حيــات نــاگاه بنشســت،مــى لعــل نــوش كــرده
ِ جــا ِم
روان شــد ز شهنشــه صدقــات نــاگاه زلف چو َش ْســت
ِ گرفتــن
ِ از ديــدن و از
روانِ مصطفــى را صلــوات ِّشــادى رويم همه چشم گشت و چشمم همه دست
Suddenly, a sugar cane sprouts. When that beauty suddenly entered through my
Suddenly, the water of life spouts out. door, He was drunk.
Suddenly, alms start flowing from the Sultan of He sat and drank ruby-colored wine. I was lost
Sultans. watching and caring for His beautiful hairs.
So, say salavat for the soul of Mustafa.* My whole face turned into eyes, and my eyes
*Pray for Gods benediction on the Prophet. became hands.
Ansızın, bir şeker kamışı filizlendi. Ansızın, âb-ı O güzel, ansızın, sarhoş olarak geldi. Lâl renkli şa-
hayat kaynadı, coştu. rap içerek oturdu.
Ansızın, sultanlar sultanından lütuflar, ihsanlar Onun güzel saçlarını okşarken, kendimden geç-
yağdı. tim.
Hazret-i Mustafa’nın (sav) ruhu şâd olsun diye Yüzüm tümden göz kesildi.
salâvat getirin. Gözlerim ise ellerim oldu.
همــت و كارى دگرســت ّ انــدر ســ ِر مــا نگرفــت دلــت زانكــه تــرا دل نگرفــت
خــوب مــا نــگارى دگرســتِ معشــوقۀ ِ ،�آن را كــه گرفــت دل
غــم ِگل نگرفت
وال َّلــه كــه بــه عشــق نيــز قانــع نشــويم صفــت دل نگرفت
ِ ِگ ِل من جز،بــارى
مــا را پــس ازين خزان بهارى دگرســت بىحاصل َيــم جــز ر ِه حاصــل نگرفــت
A different passion, a different fervor is set in my Since you didn’t take care of the heart, It didn’t hold
head. your hands, and you didn’t get a fair share of Love.
My beautiful Beloved is different from all You can’t love just anyone! When the heart holds a
others. person’s hands, That person won’t fall in the mud of
I swear, we are not contented by love only. lowly desires. Not even once did my rose get its smell
or color from anyone but heart. I have nothing in my
We have a different spring after this fall.
hand, but this poverty made me own everything.
Başımızda farklı bir ihtiras, gayret vardır. Sen gönül sahibi olmadığından, gönül senin elinden
Güzel Sevgilimiz, herkesten farklı. tutmadı ve aşktan bir pay alamadın. Sevmek mutlulu-
Yemin ederim ki sadece Aşkla yetinmeyiz. ğuna eremedin. Gönül, birisinin elini tuttuğunda, o kişi
Bu sonbahardan sonra, başka bir ilkbaharımız var. tutkuların çamuruna düşmez. Benim gülüm, kokusunu
ve rengini gönülden başka kimseden almadı. Elimde
hiçbir şey yok. Ancak, yokluk her şeye ve Aşk’a sahip
olmama neden oldu.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
طبع خودرايۀ ماســتِ نُــه چرخ غــلا ِم نــى بــا تــو دمــى نشســتنم سامانســت
هســتى ز بــراىِ نيســتى مايــۀ ماســت نــى بــى تــو دمــى زيســتنم امكانســت
پــس پردههــا يكــى دايۀ ماســت
ِ انــدر انديشــه دريــن واقعــه سرگردانســت
اين ســايۀ ماســت،مــا �آمــده نيســتيم در ِد بىدرمانســت،ايــن واقعــه نيســت
Fate is not the slave of o ur heart’s desire. I am neither content being with you, Nor is there
Existence is a means to reach Absence. a chance to survive without you.
Our nanny is behind the curtain. In fact, we are My mind has become dizzy because of this
not here; those are o ur shadows. event.
And, this is incurable disease, not an event.
Kader, gönlümüzün dileğine kul olmuyor. Varlık,
bu dünyada yokluğa ulaşmak için bir araç. Ne seninle bir soluk oturabiliyorum ne de sensiz
Perde arkasında bir dadımız var. bir soluk yaşayabiliyorum. Bundan dolayı aklımın
Aslında biz bu dünyada değiliz, şu dolaşan gölge- bile başı dönmüş.
lerimiz bizim. Bu olay değil, dermansız bir dert.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
هــر جــان كــه ازان دلبــ ِر ما شادانســت هــر چند بــه حلم يــا ِر ما َجوركشســت
پیوســته ســرش ســبز و لبش خندانســت ليكــن زارىِّ عاشــقان نيــز خوشســت
اندازۀ جان نیست چنان لطف و جمال جــانِ عاشــق چــو گ ْل ِســتان مىخنــدد
مگــر جانانســت،�آهســته بگوییــم تــن مىلــرزد چو برگگويى َت َبش اســت
When o ur Beloved makes someone merry, Although our Beloved suffers from
He stays happy and keeps smiling. This grace forbearance,
and generosity couldn’t come from a lover, It is also nice to hear the cries and wails of
But --and I say this in a low voice-- most likely lovers.
from a Beloved. Their souls smile like rose gardens,
But their bodies tremble with malaria.
Sevgilimiz, birisini mutlu ettiğinde, o kişi mutlu
kalır ve gülümsemeye devam eder. Bu lütuf, bu Sevgilimiz, yumuşak huylu olduğundan çok cefa-
cömertlik, Âşıktan gelemez. Ancak, bunları alçak lar çeker.
sesle, kulağına söyleyeyim, büyük bir ihtimalle Ancak, Âşıkların ağlayıp inlemeleri de hoştur.
Sevgiliden gelir. Canları, gül bahçeleri gibi güler.
Ancak, bedenleri sıtmaya tutulmuş gibi titrer.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
ــكر ّلذ ِت جان و جگرســت َ هــر چند ِش پشــت اوميد شكســت
ِ هــر چنــد فــراق
َّ او خود دگرســت و ِش
ــك ِر او دگرســت دســت �آمال ببســت
ِ هــر چنــد جفــا دو
َ گفتــم كــه از �آن نَى ِش
ــكرم افــزون كن عاشــق مســت
ِ ِنوميــد نمىشــود دل
گفتا نى يقينســت كه �آن نى ِش َكرســت همت در بســت ّ مــردم برســد به هر چه
Though sugar from cane gives sweetness to body Even so, separation breaks hope’s back.
and soul, Even so, sorrow ties the hands of desires.
His sugar is different. But, the heart of a drunken lover won’t fall in
When I asked him, “Would you give me a piece of desperation.
Your sugar?” A committed heart always prevails.
He answered, “No.”
But, His “No” is sweeter than sugar. Ayrılık her ne kadar umudun belini kırsa da, acılar
isteklerin ellerini bağlasa da, sarhoş âşığın gönlü
Şeker kamışından gelen şeker, bedene ve cana tat- umutsuzluğa düşmez.
lılık verir. Kendini adayan gönül her zaman muradına ulaşır.
Ancak o güzelin şekeri farklıdır.
“Şekerinden bana bir parça verir misin?” diye sor-
duğumda, bana “Hayır” dedi. Ancak sevgilinin ce-
vabı, şekerden daha tatlıydı.
هــر چنــد كه بــا ِر �آن شــترها ِش َكرســت شكست خويشستِ هر درويشى كه در
چشم او خود دگرست ِ مســت ِ �آن ُاشــت ِر تــا ظــن نبــرى كــه او خيالانديشســت
چشمش مستست و او ز چشمش بترست �آنجــا كــه ســراپردۀ �آن خوشكيشســت
چشــم خــود بيخبرســت
ِ او از مســتى ز ِّ از كــون و مــكان و
كل عالــم بيشســت
Although these camels carry sugar, Only the Don’t ever think that the dervish who humiliates
One whose eyes are like drunken camels’ eyes and annihilates his self
is different. He is even more drunk than his Is fed by an illusion.
drunken eyes, The imperial tent of his beauty Is pitched beyond
So much so that He is not aware of His eyes. existence, beyond the universe.
Bu develer şeker taşısa da gözleri sarhoş olan deve Kendisini aşağılayan, yok etmeye çalışan dervişi
başkadır. hayal peşinde sanma.
O, sarhoş gözlerinden bile daha sarhoştur. Onun güzelliğinin görkemli çadırı, varlığın da
O kadar sarhoştur ki gözlerinin farkında bile de- yokluğunda da ötesinde kurulmuştur.
ğildir.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
هر ذ ّره كه چون گرسنه برخوانِ خداست هــر ذ ّره كــه در هــوا و در كیوانســت
گــر تا به ابد خورند اين خوان برپاســت برمــا همــه گلشنســت و سبستانســت
بر خوانِ ازل گر چه ز خَ لقان غوغاست ز راههــای كانســت،هــر چنــد كــه زر
خوردند و خو َرند و كم نشد خوان برجاست هــر قطــره طلسمیســت درو عمانســت
Every particle is hungry at God’s table.
They eat and drink there endlessly, but the table To us, every particle in the air is an apple orchard
remains the same. and rose garden.
When creatures greedily fight each other for Though gold comes from gold mines,
food, There is a golden spell in every drop
The Divine table just expands and is never That conceals an ocean.
cleared away.
Havadaki her zerre, bize elma ve gül bahçesidir.
Her zerre, Allah’ın sofrasında açtır. Altın, altın madeninden gelir ama, her damlada,
Orada, durmaksızın yer ve içer. bir okyanusu gizleyen altın büyüsü vardır.
Ancak, sofradan bir şey eksilmez.
Ezel sofrasında yaratıklar yemek için birbirleriyle
savaşırlar, ancak sofra aynı kalır.
هــر ذ ّرە كــه در هــوا و در هامونســت هــر ذ ّره و هــر خيــال چــون بيداريســت
نیكــو نگــرش كه همچو ما مجنونســت از شــادى و اندهــانِ مــا هشياريســت
هر ذ ّره اگر خوش است اگر محزونست بيگانــه چراييــد ميــانِ خويشــان؟
سرگشــتۀ خورشــید خــوش بیچونســت كــز بــا خبــران بيخبــرى َبــد كاريســت
Look carefully: every particle in the Every particle of matter that we think is lifeless
earth and sky is wide awake.
Is as crazy as we are. They talk to us without lips and mouths, relate
Somber or cheerful, they all keep turning to o ur joys and sorrows. “O people,” they say.
Around the Sun of Absence. “You are all related. Why do you feel alone?”
It is terrible to be ignorant among the
İyice bakarsan görürsün ki yer ve gökteki her zerre informed.
bizim kadar deli
dîvâne. Cansız sandığımız her zerre, canlıdır.
Üzüntülü veya neşeli, her zerre dönüp durmakta, Bizimle dilsiz ve dudaksız konuşurlar.
güneşin etrafında. Bizim neşemizi, gamımızı paylaşır ve bize derler
ki: “Ey insanlar, hepiniz eş-dostsunuz, neden bir-
birinizi sevmiyorsunuz?” Haberi olanlar arasında
habersiz olmak çok kötü bir şeydir.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
هــر روز بــه نــو بر�آيــد ايــن دلبــر مســت هــر روز دلِ مــرا ســماع و طربيســت
بــا ســاغ ِر ُپرفتنــۀ ُپرشــور بهدســت برين نيز مهايست:مىگويد ُحسنش كه
گــر بســتانم َقرابــۀ عقــل شكســت چرا خورى تو با پنج انگشــت؟:گويند
ور نســتانم ندانــم از دســتش َرســت شــش نيســت،زيــرا انگشــت پنــج �آمد
That charming Beauty comes drunk every day, I have a joyous, pleasurable sema every day in
Holding in His hand a glass full of troubles and my heart.
instigations. But, His beauty tells me, “Don’t stop there. Go
If I drink from that glass, the bottle of my reason further.”
will break, and I’ll lose my mind. If I don’t, He Some people ask me, “Why do you eat with five
won’t let me rest in peace. fingers?”
Because I only have five fingers, not six.
Elinde fitnelerle dolu kadehi ile her gün sarhoş bir
halde gelir. Gönlümde her gün, zevkli ve neşeli bir semâ var.
O kadehten içersem, akıl testim kırılır ve aklımı Ancak, O’nun güzelliği der ki:
kaybederim. “Burada durma. Bunu da yeterli bulma.”
O kadehten içmezsem, onun elinden kurtula- “Neden beş parmakla yiyorsun?” diyorlar.
mam. Beş parmağım var, altı parmağım yok da ondan.
ســاقات نوســت
ِ هــر روز مــرا از تــو ُم هر صورت ك آ�يد ِب ْه از �آن امكان هســت
ســخاوت تــو مــژده شنوســت
ِ گوشــم ز چون بهتر از �آن هست نه معشوقِ منست
طمعــى دگــرم هســت ز دريــاىِ َك َفــت ْ صورتهــا را بــران همــه از دلِ خويــش
طم ِع دگر به نان و ماهى گروســت ْ وان صــورت بىصــورت �آيــد در دســتِ تــا
Every day I receive a new kindness, new favors If a beauty appears in a shape, a form, There is
from You. always another beauty with a better shape.
I hear good news of Your generosity. This shaped beauty can’t be my Beloved.
I expect one more gift from Your ocean-like Get rid of forms from your heart. Then, the only
hands, Beauty that has no form or shape will be yours.
That hope which was pledged with bread and
fish. Güzel, bir şekilde görünürse, başka bir güzellik
ondan daha iyi bir şekilde olabilir. Bu şekillenmiş
Senden, her gün yeni bir lütuf, yeni bir iyilik alı- güzel benim Sevgilim olamaz.
rım. Gönlündeki şekillerden kurtul.
Cömertliğinle ilgili iyi haberlerini duyarım. Ancak o zaman şekilsiz güzel senin olur.
Ancak, denize benzeyen ellerinden bir umudum
daha var; o umut da ekmeğe ve balığa rehin ol-
muş.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
اى ُروىِ تــو از لطافــت �آيينــۀ روح ٰيــا ٰكا ِفــ ُر يــا ُم ْن ِكــ َر ُشــ ْر ِب ا ْلــ ّر ِاح
ٰ
خواهــم كــه قدمهاىِ خيالــت به صبوح ِ لا ت َْح َس ْب ٰها ِم ْن ِع َن ِب ا ْل َف ّل
اح
ولــى ز تيــ ِر مــژهام،در ديــده كشــم ــدی خَ ْمــ ِری َو ٰخ ِاطــ ِری َا ْق ٰد ِاحــی ِ َو ْج
ترســم كــه كنــد پــاىِ خيالــت مجروح ِ ــق ْال ِا ْص َب
ــاح ُ ــك ٰفا ِل َ الســا ِقی َو ْی َّ َو
O Beloved whose face is a mirror to the soul, O one who denies my wine-drinking,
I want You rubbing Your feet over my face. Don’t think that this wine is coming from
But, I am afraid grapes.
That my eyelashes might hurt You. My exuberance is my wine; my heart is my glass.
My cupbearer is the One who illuminates the
Ey yüzü ruhlara ayna olan sevgili, ayaklarını yüzü- darkness every morning.
me sürmeyi istiyorum.
Ancak, kirpiklerimin seni yaralamasından korku- Ey, beni aşk şarabımı içmemi kınayan kişi, şarabım
yorum. bağcının ektiği üzümden değil.
Coşkunluğum şarabımdır; gönlüm kadehimdir.
Her sabah, karanlığı aydınlatansa sâkîmdir.
Aşk, senin en iyi ve en güzel dostundur. O sana an- Şu gözlerden kan gibi dökülen yaşları, gel de gör,
lamlı bir şekilde der ki: Gönlümün içtiği şarap, gözlerimden damla damla
“Aşk, aşkı isteyenden esirgenmez. Özellikle bir gü- geliyor.
zel, bir güzeli seviyorsa.”
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
�آنجــا بنشــين كــه همنشــين مرداننــد �آنجــا كــه بــه هــر ســخن دلِ مــا گــردد
كــدورت تــرا بنشــانند
ِ تــا دو ِد مــن مىدانــم كــه زود رســوا گــردد
كايشان،عيب ايشــان ِ انديشــه مكن به خــوش تــو
ِ ِچنــدان بكنــد يــا ِد جمــال
مىداننــد،زان پيــش كــه انديشــه كنــى ِ كــز هــر َن َفســش
نقــش تــو پيــدا گــردد
Sit next to God’s lovers. Whenever my heart has started talking, it has
They will clear your confusion and clean the always been disgraced and criticized
smoke of your sorrow. Don’t ever think badly By the people who don’t know Love.
about them, Because they will know your O Beloved, my heart remembers Your beautiful
thoughts before you think them. face so much
That Your image appears in it with my every
Allah âşıklarının yanına otur. Bulanıklığını arıtsın- breath.
lar, gam dumanını temizlesinler.
Onlar hakkında hiçbir zaman kötü düşünme. Gönlüm ne zaman konuşmaya başlarsa, aşkı bil-
Çünkü onlar, düşüncelerini, senden önce bilirler. meyen kişiler tarafından kınanır. Ey Sevgili, gönül
Senin o güzel yüzünü o kadar çok anar ki her ne-
feste,
Senin hayalin belirir.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
�آن خوبانــی كــه فتنــۀ بتكدەانــد �آن راحــت جــان گــرد دلــم مــی گــردد
ره زدەانــد،مــارا بــه خرابــات بتــان گــرد دل و جــان خجلــم مــی گــردد
كافــر دل و خونخــواره و رهــزن بدەانــد ســر بر �آرم خندان،زین گل چو درخت
وز مكــر چنیــن زاهــد و عابــد شــدەاند ك آ�ب حیــوان گــرد گلــم مــی گــردد
The particle which accompanies nothing but The peace ofmy soul keeps turning Around my
Your sun heart and soul.
Gains value and never falls victim to its I grow like a tree from the earthly ground of my
expectations. body,
Is there any head where Your Love has fallen Because the water of life flows around me.
that Canıma rahatlık veren o Sevgili, gönlümün
Doesn’t sway like a branch of a willow tree with çevresinde dönüyor.
the breeze of Love?
Bu dönüş beni utandırıyor.
Senin güneşinden başka birisiyle birlikte olmayan Utancımdan yere geçiyorum da şu toprak bede-
zerre, gerçeğe ulaşmış, umutlara kapılıp aldanma- nimden bir ağaç gibi büyüyorum. Çünkü bengisu
mıştır. toprağımın etrafında dönüyor.
Aşkın, hangi başa düşerse,
Senin sevdanla, söğüdün başı gibi oynar durur.
�آن را كــه بــه علــم و عقــل افراشــتهاند �آن را كــه خــداى نــاف بــر عشــق بريد
حســاب روزى انگاشــتهاند
ِ �آن را بــه او دانــد نالههــاىِ عشّ ــاق شــنيد
�آن را كــه ســر از عقــل تهــى داشــتهاند زانجاى رميد،هــر جاى كــه دانه ديــد
از مــال بــه جــاىِ �آن درانباشــتهاند پ ّريــد بــدان ســوى كــه مرغــى نپريــد
When fate gives knowledge and intelligence to When God ties the belly-button of someone,
someone, He hears the cry of lovers.
It cuts his sustenance and throws him into He runs away from the trap of desires.
poverty. He flies to the place where no other bird has
It fills the ignorant one with wealth flown.
instead of wisdom
And turns him into a storehouse or Allah, kimin göbeğini aşkla kestiyse, âşıkların fer-
granary. yatlarını sadece o duyar. Nerede bir tutku tuzağı
görürse, oradan kaçıp, hiçbir kuşun uçmadığı yere
Kader birine bilgi ve akıl verdiğinde, onun kısme- uçar.
tini keser, darlık verir.
Cahile bilgelik yerine mal vererek onu ambara çe-
virir.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
عشــق تو شادِ �آن رفت كه بودمى من از �آن روز كــه جــان خرقــۀ قا َلــب پوشــيد
عشــق تــو ياد
ِ عشــق تــو مىنايــدم از
ِ از دريــاىِ عنايــت ز كــرم مىجوشــيد
پيــش مــن �آمــد بــاد
ِ اســباب و علــل بــه مى لب نوشــيد ِ ُســرناىِ دل از بــس كــه
بــر بحــر كجــا ُبــ َود ز كهــگل بنيــاد؟ لب تو مســت شــد و بخروشــيد ِ هــم بر
I was happy and cheerful with Your love. The day my soul put on the body’s cloak,
When You left, my joy and happiness also left. The sea of Kindness was raised by Your grace.
I was in such a mood with Your love that I The flute of my heart became exuberant
couldn’t recall Your love! After drinking wine from Your lips for the first
Cause and effect are hot air to me. How can one time.
build a mud house on the sea?
Canım, bedenimin hırkasını giyindiği gün, kere-
Senin aşkınla neşeliydim. minle, lütuf denizi coşup köpürmüştür.
Sen gittin, neşem de gitti. Gönül zurnası, dudaklarından ilk defa şarap içtik-
Senin aşkınla öyle bir hale gelmiştim ki aşkını bile ten sonra, coşmuştur.
anmaz olmuştum.
Bence sebepler ve neticeler bir rüzgâr gibi.
Denizin üstüne kerpiçten ev kurulabilir mi hiç?
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
�آن روز كــه جانــم ر ِه كيــوان گيــرد چشــم تــو ز مــن برگــردد
ِ �آن روز كــه
اجــزاىِ تنــم خــاك پريشــان گيــرد ميســر گــرددّ دســت تــو ُكشــتنم
ِ در
بــر خاك به انگشــت تــو بنويس كه خيز غصــۀ �آنــم كــه كه خواهــد عذرت؟ّ در
رج َهــم از گــور و تنــم جــان گيــرد
َ تــا َب ماتــم مــن تَــر گــردد
ِ چشــم تــو در
ِ گــر
The day my soul starts its journey to the sky It would be easier to die by your hands
Is the day that every celi in my body will mix If you took your eyes off of me.
with dirt. The only thing that bothers me is
If You come and write, “Raise,” with your finger Who will apologize when your eyes cry over
on that dirt, me?
Life will return to me, and I will jump from the
grave. Gözünü benden çevirdiğin gün, elinden öldürül-
mem kolaylaşır.
Ruhumun gökyüzüne yolculuğa çıktığı, bedeni- Ancak şu beni rahatsız ediyor:
min her parçasının toprağa girdiği gün, toprağıma Gözlerin benim için ağlarsa, senden kim özür di-
parmağınla “kalk” sözünü yaz. leyecek?
Yaz ki mezardan sıçrayıp kalkayım ve bedenime
can gelsin.
�آن روز كــه رو ِز ابــر و بــاران باشــد �آن روز كــه عشــق بــا دلــم بســتيزد
ــت يــاران باشــد
ِ شرطيســت كــه جمع ّي پــاى برهنــه از ميــان بگريــزد
ْ جــان
زان ُروى كــه يــار يــار را تــازه كنــد ديوانــه كســى كــه عاقلــم پنــدارد
مجمــع گل كــه در بهاران باشــد
ِ چــون عاقــل مــردى كــه او ز مــن پرهيــزد
Friends should get together on grey, rainy days, When Your love started fighting with my heart,
Because a friend refreshes a friend. My soul got scared and ran barefoot from their
Just like in a rose garden at springtime, sight.
Every rose beautifies all the others. I am a lover; You are crazy if you think I am
wise.
Bulutlu ve yağışlı günlerde dostların toplanması Wise is the one who stays away from me.
şarttır.
Çünkü dost, dostu tazeleştirir. Aşk, gönlümle inatlaşınca, canım, korkup onların
Nasıl ki baharda, her gül, diğer güllere ayrı bir taze- yanından yalınayak kaçar.
lik, ayrı bir güzellik katıyorsa, tıpkı onun gibi. Ben âşığım.
Beni akıllı sanan kişi delidir. Benden uzak duran
akıllıdır.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
�آن روز كــه ُمهــركان گــردون زدهانــد �آن ســر كــه ُبــ َود بىخبــر از وى خســپد
ُمهــ ِر ز ِر عاشــقان دگرگــون زدهانــد �آن كس كه خبر يافت ازو كى خســپد؟
واقــف نشــو بــه عقــل تــا چــون زدەاند :مىگويد عشق در دو چشمم همه شب
كایــن زر ز ســرای عقــل بیــرون زدەانــد اى واى بر �آن كســى كه بى وى خسپد
When they arranged and appraised the world, The sleepy head on top of the pillow is the one
They put a different seal on the gold of lovers. who doesn’t know Him.
You’ll never understand this business. How could the one who knows Him sleep?
The most valuable treasure was tossed out from Every night, Love whispers to me, looking into
the palace of mind. my eyes,
“Pitied is the one who sleeps without Him.”
Yeryüzünü değerlendirdikleri gün, âşıkların altın-
larına farklı bir damga bastılar. O’ndan haberi olmayan, yastığa yaslanıp uyuyan
Bu işi hiçbir zaman anlayamazsın. baştır.
En değerli hazine olan bu altınları, onlar aklın sa- O’ndan haberi olan, nasıl olur da uyur?
rayından fırlatıp attılar. Aşk, bütün gece, iki kulağıma da der ki:
“Eyvahlar olsun O’nsuz uyuyan kişiye.”
Bir şimşekten nefis bir kokudan ayırt edilemeyen O şeker madeni o şeker dengi gelmedi.
şu aşk, malımı mülkümü fırlatıp attı. O incileri bulunan bengisu denizi gelmedi.
Bana bir yamalı hırka kaldı. Kendi kendime dedim ki:
Eteğimi toplayarak geçtiğim o sevda suyu, şimdi “O’nun gönlünü almak için O’nun yanına gidip
coştu ve köpürüp boğazıma kadar geldi. O’nunla güzelce konuşmalıyım.”
Ancak, O’nu görünce, soluğum kesildi gitti.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
�آن كــس كــه ز �آب و ِگل نــگارى دارد �آن كــس كــه ز چــرخ نيــم نانــى دارد
روزى بــه وصــالِ او قــرارى دارد وز بهــر مقــام �آشــيانى دارد
اى نــادره �آن كه زاب و ِگل بيرون شــد مطلوب كســى
ِ طالب كــس ُب َود نه
ِ نــی
كــو چــون تــو غريــب شــهريارى دارد گو شــاد بــزى كه خــوش جهانــى دارد
When someone who came from mud suddenly The one who has half a loaf of bread and a small
finds place to stay,
A beloved who also came from mud, he calms The one who asks no one and is asked by no
down and becomes happy. one,
But, the best is the one who comes from mud, He is happiest, because he lives with Your joy
Finds the Divine Beloved and attains His Love. And has the best of the worlds.
Balçıktan meydana gelmiş birisi, sevgilisinin de Yarım ekmeği ve oturabileceği ufak bir yuvası olan
balçıktan meydana geldiğini öğrenince sevinir. ne kimseyi soran ne de kimsenin sormadığı kişi, en
Ancak, balçıktan meydana gelen Senin gibi İlâhi mutlu olandır. Çünkü Senin mutluluğunla yaşar ve
bir Sevgiliyi bulur ve aşkı elde ederse, o kişi en onun kendine göre hoş bir dünyası vardır.
mutlu olandır.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
�آن كــس كــه مــرا به صــدق اقــرار كند �آن لحظــه كــه از پيرهنــت بــوى رســد
چــون ُلعبتــكان مــرا بــه بــازار كنــد چرخ فلك جامه َد َرد
ِ من خود چه كنم؟
ِن َيــم بــازارى،بيــزارم از �آن كار يوســف خوشــبوى كجاستِ ِ �آن
پيرهن
مــن بنــدۀ �آن كســم كــه انــكار كنــد پيراهــن تــو بــوى بــرد
ِ كامــروز ز
One who likes and appreciates me Takes me to a How can I resist the smell of your shirt
bazaar, tries to seli me like a toy. When even the sky tears up its veils?
I am tired of this. I am not for sale. Where is the shirt of that beautiful Joseph*?
I am a slave for the One who denies me. If it returns today, it will smell yours.
*Alludes to the legend of the smell of the prophet
Benim hatalarımı görmeden beni doğru bulan Joseph’s skirt that hinted to his father, prophet
kişi, beni pazara götürüp bir oyuncak gibi satmaya Jacob, that his son is still alive. Koran, sura 12.
çalışır.
Bu durumdan çok kırgınım. Sevgilim, gömleğinin kokusu gelince ben ne yapa-
Ben, satılık değilim. bilirim ki?
Ben, beni inkâr edenin kulu, kölesiyim. O kokuyu alınca gökyüzü bile şaşırır da elbisesini
yırtar.
O güzel kokulu Yusuf ’un gömleği nerede ki?
Gelsin de bugün senin gömleğini koklasın.
�آن لحظــه كــه �آن ســر ِو روانــم برســيد �آن وسوســۀ كــه شــرمهارا نبــرد
تــن زد تنــم از شــرم چــو جانــم برســيد وان داعیــۀ كــه بنــد هــارا بــدرد
چنانم برســيد،او چــون كــه چنان بــود چــون ســیر برهنــه شــود از رســم جهان
مــن چونكــه چنــان ِن َيــم بدانــم برســيد در عشــق جهــان را بنیــادی نخــرد
My body was ashamed when that cypress-like When a person who is anxious to be rid of
beauty came, shame
Because he was my soul. Breaks the old ties and falls into Love,
He came as he was Undresses from earthly habits like peeled
And has changed me into the way I garlic,
am now. He doesn’t give a head of an onion to the whole
world.
O selvi boylum gelince bedenim sustu kaldı, çünkü
o benim ruhumdu, canımdı. Utançlarından kurtulma ve bağları koparma dileği
O olduğu gibi bana geldi ve beni şimdiki halime oldu mu, insan, sarımsak gibi dünya âdetlerinden
getirdi. soyunup, aşkın yoluna düşer.
Dünyayı bir soğana bile satın almaz.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
�آنهــا كــه چــو �آب صافــى و ســاده روند �آنهــا كــه دل از الســت مســت �آوردنــد
انــدر رگ و مغــ ِز خَ لــق چون بــاده روند جــان را ز عــدم عشقپرســت �آوردنــد
مــن پــاى كشــيدم و دراز افتــادم از دل بنهادنــد قــدم بــر ســ ِر جــان
انــدر َكشــتى دراز افتــاده رونــد تــا يــك د ِم ُپــر دَرد بهدســت �آوردنــد
One who is like pure, clear water Flows through When people come from non-being,
the minds and souls of people, like wine. Drunk with Alast, their souls worship Love.
I gave up everything, freed myself from desires, But, once they put their heads on the feet of
lay down and streched my legs. their souls.
This is the way one sails on the ship. They begin times full of troubles.
Su gibi saf ve temiz olan kişi, şarap gibi insanla- Gönülleri, yoklukta, Elest’le sarhoş olanların ruh-
rın akıllarında ve ruhlarında akar. Her şeyimden ları (bu dünyaya)
vazgeçtim, tutkularımdan kurtuldum, uzandım, Aşka tapmaya gelmiştir.
yattım. Ancak, başlarını, ruhlarının ayaklarına koydukla-
Gemide gitmenin yolu budur. rında, dertlerle dolu zamanları başlamıştır.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
�آنهــا كــه ز يــارانِ نكــو ببريدنــد �آنهــا كــه شــب و روز تــرا بــر اثرنــد
افســون و َد ِم راه زنــان بشــنيدند ولــى مختصرنــد،ص ّيــا ِد نهاننــد
همچــون بــ ِز لنــگ بــاز پــس خيزيدنــد بــا هــر كــه بســازى تــو از �آنــت ِب ُبرنــد
گــرگان همــه را يــكان يــكان بدريدنــد كشــان كشــانت ببرنــد،گــر تــو نَــ َروى
When one abandons good friends, He feels the You don’t know it, but there is someone who is
breath of brigands and Stumbles like a lame watching you day and night.
goat There are invisible, secret pursuers. They don’t
To become the prey of hungry wolves. show you their intention,
And they separate you from the One so that you
İyi dostları terk edenler, yol kesenlerin nefesini his- feel alone. And, if you don’t go out of yourself,
sederler. they will drag you out.
Topal bir keçi gibi tökezler ve aç kurtlara av olur-
lar. Bilmiyorsun, ancak, gece gündüz seni izleyenler
var.
Onlar, görünmeyen, gizli avcılardır.
Sana, niyetlerini göstermezler.
Seni yalnız bırakmak için dostlarından ayırırlar.
Yalnız gitmezsen, seni sürükleyerek götürürler.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
�آن يــار كــه از طبيــب دل بربايــد �آن يــار كــه عقلهــا شــكارش مىشــد
او را دارو طبيــب چــون فرمايــد؟ و�آن يــار كــه كوههــا قــرارش مىشــد
ســن خويــش اگــر بنمايــد
ِ يــك ذ ّره ز ُح :زلــف خــود بريــدى گفتا
ِ ســ ِر:گفتــم
وال َّلــه كــه طبيــب را طبيبــى بايــد بســيار ســر انــدر ســ ِر كارش مىشــد
What medicine could a doctor give to the There is a mind-catching Beloved who resides
Beauty above the mountains.
Who charmed him and took away his heart? I asked Him openly, “Have you intentionally
If that Beauty would show him a small sign of untied and scattered Your hairs?”
Her beauty, “Yes,” He answered.
By God, the doctor would need another doctor Oh, so many heads have lost their way at the tip
for himself! of those hairs!
Hekimin gönlünü çalana, hekim ne ilaç verebilir? Akılları avlayan o Sevgiliye, dağlarda oturan o eşsiz
O, güzelliğinin bir zerresini gösterse, hekime de bir yâre dedim ki:
başka hekim gerekir. “Saçlarının ucunu mu kestirdin?”
Evet dedi ve ilave etti:
“Bu saçların ucundan nice başlar kesildi, yok oldu,
gitti.”
�آهــو بــدود چــو در ِپ َيــش ســگ بينــد اِ ْجــرى د ِه ارواحــى و ســلطانِ ابــد
اســب دونــده حملــۀ بــگ بينــد
ِ بــر گــر چــه بــه لقــب بهــاىِ دينــى و ولــد
چنــدان بــدود كــه در تنــش رگ بينــد مگــذار كــه ســاغ ِر وفــا درشــكند
صلاح خود در �آن تگ بيند ِ زيرا كه چون شيشــه شكست پاىِ مستان بخلد
A gazelle runs when it sees a dog. Because your surname is Bahauddin Veled,* You
When he is attacked, a rider gallops, command souls; you are the Sultan of eternity.
And you can see his widened blood vessels. Don’t let the glass of loyalty be broken. Its pieces
They both are seeking salvation in their bodies. will hurt the feet of the drunks.
*This rubai is addressed to Mevlana’s elder son
Ceylan, peşinde köpek görünce, koşar. Ata binmiş -- Sultan Veled, who was named so in honor of
er de bir saldırı görünce, öylesine koşar ki bede- Mevlana’s father, Bahauddin Veled, who had the
nindeki damarlar şişip görünür. nickname, “Sultan of Ulema.”
Çünkü onlar kurtuluşlarını bedende görürler.
Her ne kadar lâkabın, Bahaüddin Veled ise de sen
ruhlara hükmedensin. Sonsuzluk sultanısın.
Vefâ kadehinin kırılmasını hoş görme çünkü kırı-
lan parçaları, sarhoşların ayaklarını yaralar.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
Sevgilinin bengisuyu, bütün hastalıklara derman Senin sevda ateşinden içimde bir alev vardı.
oldu. Gönülde, senin sohbetinden bir neşe ırmağı akı-
Sevgilinin gül fidanında bir diken bile kalmadı. yordu.
Derler ki: “Gönülden gönüle bir pencere vardır.” O su bir serapmış, o ateş de bir şimşek.
Pencereyi bırak, duvar bile kalmadı. Göründü kayboldu, parladı, geçti.
Meğer her şey bir rüyaymış, sadece anısı kaldı.
Sevgilinin ateşinden kıvılcımlar alıp, otu yemleri Aşk ateşi, soğuk gönülleri ısıtır, taşları eritir.
yakın. Ey dost, Âşıkların günahlarını affet.
Onun gam eli, gönlünün Ney’ini kaptı. Çünkü aşk şarabından içenler utanmaz olurlar.
Siz de bütün defleri çalmaya başlayın.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
از �آدميــى دمــى بــه جانــى ارزد تــاب تــو نــى يــار و عــدو مىمانَــد
ِ از
بــه كانــى ارزد،يــك مــوى كــزو فتــد در بــز ِم تــو نــى رطــل و ســبو مىمانَــد
صحبــت او
ِ هــم �آدميــى ُبــ َود كــه از جانــا گيــرم كــه خونــم �آشــاميدى
ملــك جهانــى ارزد ِ ناديــدنِ او شــهد تــو بــو مىمانَــد
ِ ِ �آ ِخــر بــه
لــب
There is someone that, “I’d love to give up my life Since You have this Divine light on Your face,
to be together with.” How could anyone become lonely, return to the
A piece of his hair is worth the whole gold mine. enemy?
But, there is another one whom I don’t want to How could anyone not find a glass at Your
be talking with, assembly?
Because avoiding him is worth the wealth of the Even if You drink my blood, O Beloved, the smell
whole world. of Your sweet lips will remain with me!
Bir insan vardır, bir an onunla beraber olmak, bir Senin yüzündeki nurdan, dostsuz kalınıp, düşmana
cana değer. dönülür mü?
Ondan düşen bir kıl, altın madenine değer. Senin meclisinde kadehsiz, testisiz bir hale düşülür
Ancak bir insan da vardır ki onunla konuşmamak mü?
hatta onu görmemek, dünya mülküne değer. Sevgili, varsayalım ki kanımı içtin, sonunda o bal du-
daklardan da benden bir koku olsun kalmaz mı?
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
از درد چــو جــانِ تــو بــه فريــاد �آيــد از ديــدن ُرويــى كــه تــرا ديــده ُبــ َود
�آنگــه ز خــداىِ عا َلمــت يــاد �آيــد مــا را بــه خــدا نــو ِر دل و ديــده ُبــ َود
داد �آيــد،وال َّلــه كــه اگــر داد كنــى خاصــه ُرويــى كــه از ازل تــا بــه ابــد
بــاد �آيــد، بــاد ُبــ َود،ور عشــوه دهــى از ديــدنِ ُروىِ تــو نب ّريــده ُبــ َود
You remember the creator of the universe when I swear to God that the image of the face that has
you are in trouble. If you call Him deep down in seen Your grace
your heart and soul, Is glory to my heart as well as to my
He will come to Help. eyes,
If not, you’ll get nothing. Especially if that face
Has seen Your beauty throughout
Canın dertten feryat edince, eternity.
Allah aklına gelir.
Gönlünden ve ruhundan gelerek O’na seslenirsen, Allah’a and olsun ki Senin yüzünü gören yüzü gör-
O senin yardımına gelir. Böyle seslenmezsen, eline mek, bizim gönlümüze ve gözümüze nur olur.
hiçbir şey geçmez. Bilhassa ezelden edebe kadar her şeyde Senin gü-
zelliğini gören, o yüzü görmekten ayrılmayan yüz
olursa.
از روی تــو روی مــن جمالــی دارد شــربت ســوداىِ تو هر جان كه َمزيد
ِ از
چشــمم ز رخــت خــوب خیالــی دارد در مزيدســت مزيــد،اى �آ ِب حيــات
از تــو جگــرم �آ ِب زلالــی دارد بــوىِ تو ديد،مــرگ �آمــد و بــو كرد مرا
ســماع مــا كمالــی دارد
ِ امــروز زان روز اجــل اميــد از مــن ببريــد
O Beloved, my face has gained grace from Your O water of life, whoever tastes
beauty! Your Love’s wine Adds life to his life.
Your beautiful image is always in my eyes! Death came and smelled me,
My heart is filled with Your grace and mercy. But when it got Your smell, it left me alone.
There is a different beauty, maturity, in o ur sema
today. Ey bengisu, Senin sevda şerbetinden kim tadarsa
ömrüne ömür katar.
Ey sevgili, yüzüme senin yüzünden bir güzellik Ölüm gelip, beni kokladı.
geldi. Senin kokunu alınca, beni yalnız bıraktı.
Güzel hayalin her zaman gözlerimde. O günden beri, ecel benden umudu kesti.
Gönlüm, senin lütfun ve merhametinle doldu.
Bugün semâ’mızda farklı bir güzellik ve olgunluk
var.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
Aşkından gençlik ateşi çıkıyor. Gönlümde, ruhu- Sevgilim, deniz Senin aşkından coşup köpürüyor.
nun güzelliği var. Bulutlar, ayağına inciler yağdırıyor.
Ey Sevgili! Beni öldüreceksen, öldür. Ben Seni- Aşkından bir şimşek çakıp yeryüzüne düştü ve şu
nim. duman gökyüzüne o yüzden yükseliyor.
Sevgilinin öldürmesinden dirilik doğar.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
از فقــر بــه انــواع ســخنها گفتنــد لطــف تــو هيــچ بنــده نوميــد نشــد
ِ از
در بىخبــرى گوهــ ِر معنــى ُســفتند ِ مقبــولِ تــو جــز ُم ْقب
ِــل جاويــد نشــد
واقــف چــو نگشــتند ز اســرا ِر جهــان لطفــت بــه كــدام ذ ّره پيوســت دمــى
ا ّول َزنَخــى زدنــد و �آخــر خفتنــد كان ذ ّره بِــ ْه از هــزار خورشــيد نشــد؟
Learned men said different things about Your grace gives hope to everyone.
Absence. Your favors become eternal.
They pierced the pearl of wisdom on the way of Particles that receive Your grace for the length of
ignorance. a breath
But, they were unable to understand the secret Glow brighter than thousands of suns.
of the Universe.
First, they wise-cracked, then fell on the ground Senin lütfun herkese umut verir.
and slept. Sana makbul olanlar ebedi olurlar.
Lütfun, hangi zerreye bir an gelirse, o zerre binlerce
Bilginler yokluk hakkında çeşitli sözler söylediler. güneşten daha fazla parlar.
Cahillik yolunda bilgelik incileri deldiler.
Ancak, kâinatın sırrını anlayamadılar.
Önce, çene çaldılar, sonra yattılar, uyudular.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
از مــرگ دلا نــه بــر زيــان خواهى شــد از نزديكــى كــه دلســتان را باشــد
بيجان ز كجا شوى كه جان خواهى شد مــن ظــن نبــرم كــه نيــز جــان را باشــد
ا ّول بــه زميــن ز �آســمان �آمــدهاى وال َّلــه نكنــم يــاد مــن او را هرگــز
و �آ ِخــر ز زميــن بــر �آســمان خواهى شــد ز �آن ُروى كــه يــاد غايبــان را باشــد
That heart-catching beauty is closer to us than
O heart, no harm comes to you from death. our soul.
How can you become lifeless when you become I never call Him,
soul? Because the One who is called Is the One who is
First, you came from the sky to the earth. not here.
In the end, you’ll ascend back to the sky.
Gönüller alanın yakınlığı, canımızdan bile bize
A gönül, ölümden bir ziyan görmezsin, nasıl cansız daha yakın.
kalacaksın? Ben O’nu asla anmam.
O’nun aşkıyla can olacaksın sen. Çünkü, yanımızda bulunmayanlar anılır.
Önce yeryüzüne gökten gelmiştin, sonunda gene
yeryüzünden göğe yükseleceksin.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
اســرا ِر تــو داراىِ فلــك مىدانــد اســرا ِر زبــان مــن بــه مرغــان نرســيد
كو موى به موى و رگ به رگ مىداند ترســم كــه بگويــم بــه ســليمان نرســيد
گيــرم كــه بــه زَرق خَ لــق را بفريبــى در پــردۀ عشّ ــاق يكــى راز نمانــد
بــا او چه كنى كه يــك به يك مىداند؟ كان راز به صد شــيوه بدين جان نرسيد
The One who commands the skies and knows all Birds could never understand the secrets of my
your secrets Places everything-hair by hair, vein words.
by vein. Assume you can deceive people with Even Solomon had never heard them.
lies. But, I am afraid that no secret is left in the tune
But, how can you deceive Him? of lovers
He knows everything -- detail by detail. That hasn’t reached me yet.
Senin bütün sırlarını gökyüzünün hâkimi bilir. Kelimelerimin sırlarını kuşlar anlayamazlar.
Kıldan kıla, damardan damara her şeyi bilen var Süleyman bile bu sırları duymamıştır derdim, an-
ya, O bilir. cak, korkuyorum.
Diyelim ki oyun oynayıp düzen kurup halkı aldat- Âşıkların perdesinde, bana ulaşmayan bir sır kal-
tın. madı.
O’na karşı ne yapabilirsin ki?
Tek tek her şeyi O bilir.
Yazıklar olsun ki gönüller aydınlatan bir huyun Yüzünün güzelliği şimdi canı da cihanı da kaptı.
yokmuş. Evde saklanmanın ne anlamı var ki?
Gönül kırmaktan ve can yakmaktan başka bir şey Büyüdüğünde, bütün dünyanın seni parmakla
yapmadın. göstereceğini bilmiyor muydun?
Sana gönlümü, hayatımı ve gözlerimi vermiştim,
ancak sen hepsini alıp gittin.
Ne yapabilirim ki kısmetin değilmiş.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
امروز خوشســت �آنكــه دل خوش دارد امــروز خوشســت هــر كه او جــان دارد
از جــا ِم ازل جــانِ قدحكــش دارد كــف پــاىِ ميــ ِر خوبــان دارد
ِ ُرو بــر
در �آ ِب حيــات غوطــه دارد دلِ او داغ هجــران داردِ بلبــل مســت
ِ چــون
تــا غــم خــو َرد �آنكــه در دل �آتــش دارد مســكن شــب و روز در گلســتان دارد
Today is a nice day, a happy and cheerful one. Today is a nice day for the lover.
He who has soul drinks wine from the glass of He puts his face at the feet of that beauty’s
eternity. Sultan.
His heart swims in the water of life. He is turned into a drunken nightingale with the
The one who carries the fire of Love in his heart fire of separation in his heart.
Doesn’t care what happens around him. He stays in the rose garden all day and all night.
Bugün, güzel bir gündür; mutlu ve neşeli. Bugün âşık için güzel bir gün.
O’nun ezel kadehinden şarap içen bir canı vardır. Yüzünü Sultanın ayağına sürmüştür.
Gönlü, bengisuyun içinde dalgalanır. Sarhoş bülbül gibi, gönlünde ayrılığın ateşi vardır.
Gönlünde aşk ateşi olan, hiç gam yer mi? Gece gündüz gül bahçesinde oturur durur.
ســماع تــو خــوش و َكــش �آمــدِ امــروز امشــب چــه لطيــف و بــا نــوا مىگردد
لــذت و پــر ذوق و َط َر ْب َكــش �آمــد
ّ پــر لطفــى دارد كــه كــس بــدان پــى نبــرد
اينــك كمــ ِر كهنــه در انداخــت دلــم انــدر گل و ســنبلى كــه ارواح چــرد
دف تــو شــرمش �آمــد ِ زيــرا ز كــف و خيــره شــد و خــواب و ُروبــرو مىنگــرد
Sema was full of joy and pleasure today. This night is passing by so beautifully, But no
All the worlds spun around me in endless one can understand its charm and beauty.
celebration. Sleep is astonished by the beauty of the rose and
My soul lost its grip; my body shed its fatigue. jasmine gardens,
Hearing your hands clap, your drum beat, Where souls are strolling and lovers are
discarding my heart’s old belt, enchanted just by looking at each other.
I floated up to the heavens.
Bu gece, ne kadar güzel geçiyor.
Bugün semâ, zevk ve neşe dolu. Öyle bir güzelliği var ki kimsecikler o güzelliğin
Bütün dünyalar sonsuz kutlamayla etrafımda dö- sırrına eremezler.
nüyorlar. Ruhların bulundukları gül ve sümbül bahçelerin-
Gönlüm, eski kemerini attı. de uyku, bu güzelliğe hayran. Âşıklar ise yüz yüze
Çünkü senin elinden, avucundan ve tefinden bakarak mest olmuşlardır.
utandı.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
ايــن دم چیــزی در ســ ِر مــا مىگــردد امشــب ســاقى به َمشك مى َگردان كرد
دل مــرغ شدســت و در هــوا مىگــردد دل يغمــا ُبــرد و دســت در ايمــان كــرد
هــر پــارۀ مــن جــدا جــدا مىگــردد مــى لعل ريخت تــا طوفان كرد ِ چنــدان
�آن يــار مگــر ِگــر ِد وفــا مىگــردد؟ يكبــاره ُوثــاقِ عقــل را ويــران كــرد
Something is turning around in our head The cupbearer is serving wine not by glasses, but
tonight. by pitchers tonight.
Heart has become a bird, flying in the air. He has plundered every heart and is now looking
Every particle of my body is trembling. at faiths.
I wonder -- maybe the Beloved is turning around He has served so much wine
devotion? That a flood has taken away the house of mind.
Bu gece, başımızda bir şey dönüyor. Bu gece sâkî şarabı kadehle değil testi ile sunuyor.
Gönül kuş olmuş, havalarda uçuyor. Her gönlü yağmaladı, şimdi de imana el atıyor.
Her zerremiz, ayrı ayrı titriyor. O kadar şarap sundu ki şarap sel oldu, aklın evini
Yoksa O sevgili, vefanın, çevresinde mi dönüyor? alıp götürdü.
شب �آن نيست كه از خانه ر َوند ِ امشب شهســوار شــبديز ُبــ َود ْ انــدر خــو ِر
از يــا ِر يگانــه ســوىِ بيگانــه ر َونــد وانــدر خــو ِر ديــگ و كاســه َك ْفليــز ُب َود
شــب �آنســت كه جانهاىِ عزيزِ امشــب صــك حيــز ُبــ َود ِ جايــى كــه دَلالــه َح ْف
تــش اشــتياق مســتانه ر َونــد ِ در �آ ــكرريز ُبــ َود؟ َ �آنجــا چــه جهــاز و چــه ِش
Tonight is not the niglıt to go out of the house A good rider deserves a black horse.
And leave that peerless Beloved to go to a For a cauldron, there is a good skimmer.
stranger. But, when a bad one becomes a bride,
Tonight, all souls must plunge into the fire of Neither dowry nor sherbet are needed.
longing And walk like drunks.
İyi bir binici yağız atı hak eder.
Bu gece, o gece değil ki evden gitsinler. Kazan ise kepçeyi
Tek Sevgiliyi bıraksınlar da yabancıya doğru git- Bir kötünün gelin olacağı yerde ne çeyiz gerekir ne
sinler. de şeker şerbeti.
Bu gece, öyle bir gece ki aziz canlar, özlem ateşine
dalıp sarhoşça yürüyüp giderler.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
Vefâsız gönül, gam yesin ve bu dünyada huzur bul- Ramazanda, vücudunun toprağını altın ederler.
masın. Varlığını ezip, seni göze sürme yaparlar.
Beni, gamdan başka kimsecikler hatırlamıyor. Orucunu açtığında, yediğin her lokma bir mânâ
Gama binlerce defa teşekkürler. incisi haline gelir.
Sabrını artırmak için gönlün gözünü açarlar.
انديشــۀ هشــيا ِر تــو هشــيار ُكشَ ــد صلاح دين برانگيخته باد ِ انوا ِر
زارش ُكشَ ــد و بــه زارىِ زار ُكشَ ــد در ديــده و جــانِ عاشــقان ريختــه بــاد
شــاهانِ زمانــه خصــم بــر دار َكشَ ــند هرجان كه لطيف گشت و از ُلطف گذشت
دولــت بيــدا ِر تــو بــىدار ُكشَ ــد
ِ و �آن صلاح دين در �آميخته باد ِ خاك
ِ با
Your sensible, sharp mind kills the wise ones. May the lights of Selahaddin be kindled!
First, it makes them cry, then kills them. May they be poured into the eyes of the souls of
The Sultans of o ur time put their enemies on the lovers!
gallows, May every soul be purified by God’s grace By
But Your grace kills without gallows. mixing it with the dust of Selahaddin!
*This quatrin was said most likely after Selahaddin
Senin uyanık düşüncen, aklı başında olanları öl- Zarkub’s death.
dürür.
Hem de onları ağlatarak öldürür. Salâhaddin’in nurları saçılsın.
Zamanın sultanları, hasımlarını darağacına çekip Âşıkların gözlerine, canlarına dökülsün.
öldürürler. Lâtif bir hale gelen her can, Salahaddin’in toprağı-
Senin devletin ise Âşıkları darağacına çekmeden na karışsın.
öldürür.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
ا ّول كــه رخــم زرد و دلــم ُپرخــون بــود اى بــس غايــب كــه در ســماع ماانــد
همخرقــه و همــرا ِه دلــم مجنــون بــود از صوفــى و از عــارف و از دانشــمند
�آن صــورت و �آن قاعــده تــا اكنــون بود دُورى نزديــك چــون دلِ �آواره
كارى �آمــد كــه �آن همــه مــادُون بــود خــود كيســت روانتــر از دلِ بىپابنــد؟
My face was very pale before; my heart was There is a sufi, a learned man, a sage in o ur
crying. sema.
I was crazy like Majnun; this had lasted till the But, if all of you doesn’t show up,
present. You become distant like a vain heart.
But then, something happened to me; Nothing goes away faster than a heart
Now, everthing in the past has become very Whose feet haven’t been tied by Love.
ordinary and forgotten.
Semâmızda sûfî, bilge ve bilginler var, ancak sen
Önceleri yüzüm sapsarıydı ve gönlüm Mecnun görünmüyorsun.
gibi kan ağlardı. Sen başıboş bir gönül gibi uzak ve yakınsın.
Bu düzen şimdiye kadar sürdü. Ayağı aşk ile bağlanmamış gönülden hızlı gideni
Şimdi öyle bir iş geldi ki başıma, geçmişteki her şey yoktur.
hafif kaldı ve unutuldu.
خــاك زميــن خ ّرم و شــاد ِ اى از َق َدمــت اى �آنكــه ز تــو مشــكلم �آســان گــردد
شــد حامله از شــادى و صد غنچه بزاد مســت احسان گرددِ ســرو و گل و باغ
ــجم و چــرخ ُ ْ زيــن ُغ ْل ُغ ِلهيــى فتــاد در َانـ گل سر مستست و خار َبدمست و خُ مار
چشــم مــاه بــر ن َْجــم فتــاد
ِ در غلغلــه جامــى در ده كــه جملــه يكســان گردد
The ground you step upon rejoices. O one who relieves my troubles!
It becomes pregnant with pleasure and brings Your grace is making cypresses and rose gardens
hundreds of buds to life. drunk!
Seeing that, the stars in the sky scream and The rose is drunk.
applaud with joy, and the moon glances at the Her thorn is deadly drunk!
stars with amazement. Pour us all one more glass, so we will join in Your
drunken stream.
Sen ayağını bastığın için yeryüzünün toprağı neşe
içinde seviniyor. Ey zor işlerimi kolaylaştıran. Selviyi, gülü, bağı,
Neşesinden toprak gebe kalıp, yüzlerce gonca do- bahçeyi, himmetiyle sarhoş eden. Gül sarhoş, di-
ğurdu. kense kör kütük sarhoş. Bir kadeh de bize sun da
Bu yüzden gökyüzündeki yıldızlarda bir gürültü hepimiz denk olalım.
koptu ve Ay’ın gözü hayretler içerisinde bir yıldıza
takıldı.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
Beni, Senin Ay yüzünün güzelliği döndürdü. Önce senin gözünün sihrine vurulan kendini kap-
Beni, Senin akan suyun, dönmeye zorladı. tıran kişi geldi.
Aşk ırmağın aktıkça, ben de değirmenin taşı gibi Güzelliğiyle senin bakışının yolunu kesti, aklını
dönerim. başından aldı.
Nice lâleler, nice güller bu sevda ırmağının kıyısın- Gözlerine bir sürme gibi girdi.
da açılır. Ve kendi güzelliğini Âşığın gözlerinde seyretti.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
اى خواجــه! بگــو تــو بنــدهاى يــا �آزاد؟ اى دوست! به هر سخن كسى يار ُكشد؟
بنــده كــه خَ ــ َرد بــراىِ زشــتى و فســاد؟ وانگاه چــه يــار؟ يــا ِر غمخــوار ُكشــد؟
اى دســت بــر�آورده تــرا دســت كه داد؟ دشــمنى گيــر مرا،خــود دوســت مگير
بگــذار مــرا ِد خويــش كاوراســت مــراد دشمن خويش را چنين زار ُكشد؟ ِ كس
O Hodja, tell me -- are you free or bound? O my friend, would a good man kill his hriend
Who would buy such a rebellious and disorderly for wrong words? Such a friend who stays behind
slave? O one who raises his hands to pray, tell you shares your troubles.
me, who raises your hands? So, don’t take me as your friend!
Who gives you the desire to pray? Those desires Even consider that I am your enemy!
are not yours, but His. How can you kill your crying enemy?
Ey Efendi söyle: “Köle misin yoksa hür müsün?” Ey dostum! Bir kimse, hiç olmayacak söz için dos-
Kötülükte bulunan bozgunculuk eden köleyi kim tunu öldürür mü?
satın alır ki? Hem de nasıl bir dost? Kederini alan, üzüntüsünü
Ey elini açıp dua eden,bir düşün: paylaşan bir dost.
Kim senin elini açtı, kim verdi sana dua etmek ar- Hatta beni dost olarak görme, düşman olarak gör.
zusunu? Bir kişi düşmanını bile böyle ağlatarak öldürür
Bunlar senin değil, O’nun dilekleridir. mü?
اى دولــت! از �آن َســرير يــادت �آمــد كــه ذ ّرههــا رقــص كنــد،اى روز! بــر �آ
زان خســر ِو بىنظيــر يــادت �آمــد جانها ز خوشــى بى ســر و پا رقص كند
اى خيمه كه َش ّقههات رقصان شده است �آن كــس كــه ازو چرخ و هوا رقص كند
زان بــاد و ز دارو گيــر يــادت �آمــد گــوش تو گويم كــه كجا رقص كند ِ در
O grace, do you remember the throne? O sun, rise so particles may start dancing.
Do you remember the Sultan of Sultans? Soul, become happy, start dancing without head
O imperial tent, do you remember and feet.
That even the wind can change you from one There is One whom the sky turns around.
form to another? Where is He dancing? Come close, I’II whisper
it into your ear.
Ey devlet! O tahtı hatırlıyor musun?
Ruh âlemindeki O eşsiz padişahlar padişahını ha- Ey güneş! Doğ ki zerreler oynamaya başlasın.
tırlıyor musun? Canlar mutlu olup, başsız ve ayaksız oynasın.
Ey kanatları oynayıp duran çadır, seni hırpalayan Gökyüzünün etrafında döndüğü Birisi var.
rüzgârın, seni bir şekilden diğer şekle değiştirdiği- O nerede oynuyor?
ni hatırlıyor musun? Gel, yaklaş, kulağına söyleyeyim.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
اى ســر ِو روان! بــا ِد خزانــت مرســاد اى تازه تنى كه در بلاىِ تو ُب َود
چشــم َبدانت مرســاد
ِ چشــم جهان
ِ وى �آغشته به خونِ كربلاىِ تو ُب َود
اى �آنكــه تــو جــانِ �آســمانى و زميــن يــا رب كــه چه كار دارد و كا ِر ْســتان
رحمت جانت مرســادِ جز راحت و جز �آن بيــكارى كــه از بــراى تــو ُبــ َود
O swaying cypress, may cold autumn’s winds not Your young body is affected by your trouble,
hurt you. Stained with your Karbala* blood.
O eye of the Universe, may evil’s eye not cast a When someone becomes idle because of You,
glance at you. My God, what business can he do?
You are the soul of earth and sky. *Karbala blood -- alludes to the murder of the
May nothing touch your soul but peace and
prophet Muhammeds grandson,
comfort.
Imam Hussein, near the city of Karbala, Iraq, in
Ey salına salına yürüyen selvi! Dilerim sana sonbaha- 680 A.D.
rın soğuk yeli dokunmasın.
Ey kâinatın gözü! Dilerim sana, kötü gözler değme- Belâna uğrayan körpecik beden, Senin Kerbela’nın
sin. kanlarına bulanır.
Sevgilim, Sen gökyüzünün ve dünyanın canısın. Senin yüzünden işsiz güçsüz kalan, Ya Rabbi, ne
Canına rahatlıktan ve esenlikten başka bir şey gelme- işler bulur, ne işler yapar?
sin.
اى دل! اثــ ِر صبــح گــ ِه شــام كــه ديد؟ اى دل ايــن ره بــه قيــل و قالــت ندهند
عاشــق صــادقِ نكونــام كــه ديــد؟
ِ يــك جــز بــر د ِر نيســتى وصالــت ندهنــد
فريــاد همــى زنــى كــه مــن ســوختهام و�آنگاه در �آن هــوا كــه مرغــانِ وىانــد
فريــاد مكــن ســوختۀ خــام كــه ديــد؟ پــر و بالــت ندهنــد،تــا بــا پــر و بالــى
O heart, have you ever seen the dawn of a new O heart, you go nowhere on this road by talk and
day in the middle of a night? gossip.
Do you know a real lover with a good name and You can’t reach the Beloved unless you pass
reputation? through the door of Absence.
You keep yelling, “I am burning!” If you don’t flutter your wings where His birds
Don’t. How could you stay raw over the fire? fly,
They don’t give out wings, O heart.
Ey gönül! Akşam vakti, sabah belirtisini gördün
mü? Ey gönül! Bu Aşk yolunda dedikoduyla, lafla hiçbir
Adı ve sanı iyi bir âşık tanıyor musun? yere varamazsın.
Yanmışım diye feryat ediyorsun. Yokluk kapısından geçmeden,
Feryat etme, yandığı halde, ham kalanı kim gör- Sevgiliye ulaşamazsın.
dü? O’nun kuşlarının uçtuğu havada kanat çırpmadık-
ça, sana kol, kanat vermezler.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
اى عشــق تــرا پــرى و انســان داننــد عشــق تــوام اِ َّن عَ ذابــى َلشَ ــديد
ِ اى
معروفتــر از ُمهــ ِر ســليمان داننــد تيــغ تو شــهيد
ِ زخــمِ عاشــق تــو بــه
ِ وى
كالبــد جهــان تــرا جــان داننــد
ِ در شــب �آمــد و جمله خلــق را خواب ببرد
مــن بــا تو چنــان ِز َيم كــه مرغــان دانند مگرش گرگ دريد؟،خواب من اى جان ِ كو
O Love, fairies know You and humans know O Love, You are the meaning of the ayat, “My
You. punishment is terrible indeed.”
They know You better than the seal of Solomon! Your lover is martyred by Your sword.
They think You are the soul of the body of the It is night. Everyone is asleep now. But, where is
universel my sleep?
But, the way I live with You, only the birds I wonder, did wolves eat my sleep?
know.
Ey Aşk, sen “Gerçekten de azabım pek çetindir”
Ey Aşk, seni peri biliyor, insan biliyor. ayetinin anlamısın.
Süleyman’ın mühründen Seni daha iyi tanıyorlar. Sana Âşık olan, kılıcınla şehit olmuştur. Gece oldu
Senin şu cihan bedeninde can olarak bilirler. ve herkes uyudu.
Ancak, ben seninle öylesine bir haldeyim, öylesine Ancak, benim uykum nerede?
yaşıyorum ki bunu sadece kuşlar bilirler. Yoksa onu kurtlar mı paraladı?
*Kur’ân-ı Kerim 14. sûrenin 7. âyeti
اى عشق! چه چيزى؟ كه همه �آنِ تو َاند اى عشــق كــه جانهــا ز اثــ ِر جــانِ تو َاند
جملــه تــو و جمعهــا پريشــانِ تو َانــد اى عشــق نمكهــا ز نمكــدانِ تو َانــد
تــو خانەنشــین و جملــه دربــان تو َانــد اى عشــق كــه زرهــا همــه از كانِ تو َاند
تو مادر و اين طايفه طفلانِ تو َاند جملــه عريــانِ تو َاند،پوشــيده كســى و
O Love, who are you? Everything belongs to You, O Love, all souls are the images of Your soul,
and You are everything! All beauty and pleasure is from Your source.
Joy and sorrow are from You. O Love, all gold is from Your mine.
You can make people scattered and confused. Only you are dressed up; all others are naked,
O Love, all the gold comes from Your mine. because You undressed them.
You are the mother; all humanity is Your
children. Ey Aşk, bütün canlar, canının hayalleridir. Bütün
tatlar ve tuzlar, senden gelir.
Ey Aşk, sen kimsin? Her şey Sana ait ve Sen her Ey Aşk, bütün altınlar senin madenindendir.
şeysin. Sen giyinip kuşanmışsın, diğerleri senin soyduğun
Sevinç Senden, hüzün Senden. Sen insanları peri- çıplaklardır.
şan eder, akıllarını karıştırırsın. Onları sen giydirirsin.
Ey Aşk, sen evde oturursun, herkes senin kapıcın.
Sen anasın, bütün insanlık senin çocukların.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
اى قــوم! كــه برتــر ز َمــ ْه و مهتابيــد اى نــرم دلانــى كــه وفــا مىكاريــد
هســتى �آب و ِگل چــرا مىتابيــد؟ِ از خــاك ســيه ُد ِر صفــا مىباريــد
ِ بــر
اهــل خرابــات كــه در غرقابيــد ِ اى در هــر جايــى خبــر ز حالــم داريــد
خيزيــد كه روز و شــب چرا در خوابيد؟ دســت چنيــن هجــر مــرا مگذاريــد
ِ در
O humans, who are better than moon and O gentle hearts who are sowing the seeds of
moonlight, you’ve been created from water and loyalty And scattering pearls of joy on black
mud, but you are better than them! soil,
Why are you stuck in the mud? Wherever you are, you know my situation.
O drunks of this tavern, why are you submerged Please, don’t leave me in the land of separation!
in water?
Why do you sleep day and night? Wake up! Ey vefa tohumunu eken merhametli kişiler, ey kara
toprağa sefa incileri saçanlar, nerede olursanız
Ey Ay’dan ve Ay ışığından üstün olan insanlar su- olun, benim halimi bilirsiniz.
dan, topraktan yaratılmış olduğu halde, sudan da Beni, böyle bir ayrılık elinde bırakmayın.
topraktan da üstün olan varlıklar!
Niye bir balçığa saplanıp, kalmışsınız?
A sulara batmış meyhane ehli artık kalkın, artık
gece, gündüz neden uykudasınız.
ايــن پــردۀ دل دگــر مكــن تــا نــرود ايــن تنهايــى هــزار جــان بيــش ارزد
جانــب دل نظــر مكــن تــا نــرود
ِ جــز لــك جهــان بيــش ارزد ِ ايــن �آزادى ُم
مجلس بىخودى كه چون فردوس است ِ اين در خلــوت يــك زمانــه بــا حــق بــودن
مســتى خــود ســفر مكــن تــا نــرود
ِ از از جــان و جهــان و ايــن و �آن بيش ارزد
Don’t change the tune of the heart so that the This solitude is better than the company of
pleasure of the melody won’t go away. thousands.
Don’t look at anything but the heart, so that its This freedom is sweeter than ouming the whole
sweetness won’t disappear. world.
Your ecstasy is like paradise, so don’t give up your Being in God’s vicinity for even a short time
own drunkenness. And, set out so that on the Is worth more than the soul, the universe, all of
journey, that paradise won’t be lost. this, all of that.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
ايــن دم چیــزی در ســ ِر مــا مىگــردد ايــن ِســركه دريــن ســينۀ مــا مىگــردد
دل مــرغ شدســت و در هــوا مىگــردد چــرخ دو تــا مىگــردد
ِ گــردش او
ِ از
هــر پــارۀ مــن جــدا جــدا مىگــردد نــى َســر دانــد ز پــاى و نــى پاى ز َســر
�آن يــار مگــر ِگــر ِد وفــا مىگــردد؟ انــدر ســر و پــا بــى ســر و پــا مىگــردد
Something is turning around in o ur head There is a secret in o ur hearts that keeps
tonight. turning.
Our heart has become a bird, flying in the air. It is the reason for the movement of every
Every particle of my body is trembling. creature. Even this whirling sky depends on it.
I wonder -- maybe the Beloved is turning around That secret doesn’t distinguish head from feet.
devotion? It keeps turning without heads and feet.
Bu gece, başımızda bir şey dönüyor. Gönlümüzde dönüp duran bir sır var.
Gönül kuş olmuş, havalarda uçuyor. Her varlık ve kat kat gökyüzü O’nun dönüşü yü-
Her zerremiz, ayrı ayrı titriyor. zünden dönüyor.
Yoksa O sevgili, vefanın, çevresinde mi dönüyor? O sır ne ayaktan başı ne de baştan ayağı ayırdedi-
yor.
Başta ayakta, O sırla başsız ayaksız dönüp duru-
yor.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
ايــن مســت بــه بــادۀ دگــر مىگــردد ايــن واقعــه را ســخت نگيــرى شــايد
َق ّرابــه تهــى گشــت بــه َســر مىگــردد كوشــش عاجزانــه چيــزى نايــد
ِ از
مســت مــرا د ّره مزن
ِ اى محتســب ايــن رحمــت ايــزدى كليــدى بايــد
ِ از
هــر چنــد زنيــش مســتتر مىگــردد قفــل چنيــن واقعــه را بگشــايد
ِ تــا
This drunk is intoxicated with another wine. You shouldn’t cling to your old mistake;
His jar is empty, but that wine keeps whirling in You should let it run its course.
his head. So, don’t whip him, O muhtesib.* But, you do need a key from God’s grace
The more you beat him, the more drunk he That opens the lock of such an incidence.
becomes.
*Muhtesib -- a sharia policeman, enforcing Islamic Şu olay üzerinde çok durmamak gerek.
wine prohibition law. İşi oluruna bırakmak gerek.
Allah rahmetinden bir anahtar lütfeder de böyle
Bu sarhoş, başka bir şaraptan sarhoş olmuş. bir olayın kilidi açılır.
Kırba boş ama şarap başını döndürüyor.
Ey muhtesip*, sarhoşuma kamçı vurma.
Ne kadar döversen, o kadar daha çok sarhoş olur.
*Muhtesip: İslâmî şarap yasağını uygulayan şeriat
polisi
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
بــا پرتــ ِو حــق يقيــن و شــكها چــه ُب َود؟ بــارى دگــر ايــن خســتهجگر بــاز �آمــد
خوشــى حــق چنين نمكها چــه ُب َود؟ ّ با بيچــاره بــه پــا رفــت و بــه ســر بــاز �آمد
خورشــيد ز شــر ِم او نهــان مىگــردد از شــوق تــو بــر مثــال جانهــای غریــب
باقــى روشــنا َيگيها چــه ُبــ َود؟
ِ ايــن ســوىِ َم َلــك از كــوىِ بشــر بــاز �آمــد
What are truth and falsity in front of God’s This broken-hearted, helpless wanderer came
light? back again.
What are sweetness and bitterness in front of He went out on his feet, but came back upside
God’s grace? down. Longing for You, he left the human
When even the sun is ashamed and hiding from kingdom and, as a lonely soul, returned in search
Him, of the angels’ world.
What is the use of the remaining lights?
Şu gönlü yaralı, çaresiz Aşk hastası, tekrar geri gel-
Allahın ışığı olduktan sonra gerçek de ne yanlış da di.
ne? Ayağıyla gitmişti, ancak başını ayak yapıp, geri gel-
Allah hoşluğu varken bütün şu tatlar, tuzlar da ne? di.
Güneş bile ondan utanıp gizlenirken, geri kalan Eşsiz ve dostsuz canlar gibi, senin özleminle, insan
aydınlıklar da ne? mahallesinden,
Meleklerin bulunduğu yere geldi.
بــا ُروىِ تــو هيچكــس ز بــاغ انديشــد؟ بــا ُروىِ تــو َمــ ْه ِمــرى كنــد؟ نــى نكند
عشــق تو از شــمع و چراغ انديشــد؟
ِ با گــم گشــته دلم ســرى كند؟ نــى نكند
گوينــد كــه قــ ّو ِت دمــاغ از خوابســت از بهــ ِر يكــى جــان دلِ تــو �آزردن
عاشــق باشــد كــه از دمــاغ انديشــد؟ اى قبلــۀ جــان ِكــرى كنــد؟ نــى نكنــد
The one who can see Your beautiful face doesn’t Could the moon say,”I am as bright as He is?”
think of gardens and meadows. The lover who Never.
has been illuminated by Your Love doesn’t think Could my lost heart claim to be a guide? Never.
about lamp and candle. O Kiblah* of souls, could a soul
“Sleep is the nourishment for reason and the break your heart
mind,” they say. And make you cry for someone?
Have you ever seen a lover who thinks of reason Never.
and the mind? *Kiblah -- direction to Mecca.
Senin O güzel yüzün varken, birisi çıkar da bağı Yüzüne karşı Ay, ben de eşitim diyebilir mi? Asla.
bahçeyi seyreder mi? Kaybolmuş gönlüm kılavuz olabilir mi? Asla.
Aşkın varken, mumu ve lâmbayı kim düşünür? Ey can kıblesi, can, gönlünü kırıp başkası için seni
Derler ki: “Aklın ve beynin, gücü kuvveti uykudan ağlatabilir mi?
gelir” aklını, beynini düşünen Âşık var mıdır ki? Asla.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
بــا ِر دگــر ایــن خســته جگــر بــاز �آمــد بــا ســو ِد وصــالِ تــو زيانــت نرســد
بیچــاره بپــا رفــت و بســر بــاز �آمــد جــانِ تــو كــه زحمتى بــه جانت نرســد
زحمت ز شكر بود و مگس را می راند مىترســاند تــرا كــه تــا هــر َن َفســى
صبــرش نبــد و ســوی شــكر بــاز �آمــد چشــم َبدانــت نرســد
ِ ُپــر دل شــوى و
This lover’s sick, broken heart has come back The blessing of His Union will never hurt you.
again. I swear by your soul that His Union will never
That poor one went out on his feet and came trouble you.
back using his head as his feet. The Beloved wants you to stay with Him and to
Sugar is what he suffered for. fill your heart with Him, “Otherwise,” He says,
He lost his patience and came back to sugar as scaring you “Evil eyes will hurt You.”
a fly.
Buluşma nimetini elde etmekten bir zarar gelmez
Bu ciğeri yaralı aşk hastası tekrar geri geldi. sana.
Bîçâre ayağı ile gitmişti, şimdi başını ayak yaptı da Sana yemin ederim ki birlikten bir zahmet erişmez
yine geldi. canına.
Çektikleri hep şeker yüzündendi, sabrı kalmadı, Her solukta O’nunla birlikte ol, gönlüne başka şey
sinek gibi tekrar şekere doğru geri geldi. getirme.
‘Yoksa, kötü gözler değer’ diyerek korkutuyor seni.
Yine gelip büklüm büklüm saçlarını gösterdi. O Hak sarhoşunun sesi gökyüzünden geliyor,
Yine o zulmü, sitemi gösterdi. O, gökyüzünde nâra atarak geliyor.
Venüs yıldızının bayrağını baş aşağı koyan o Ay, Onun nârasından can da coşuyor, coşuyor, cihan
yine sultanlık davulunu ve bayrağını getirdi. da.
Zaten, bu can da, cihan da, ötelerden, o cihandan
geliyor.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
بــر بنــده بخنــد تــا ثوا َبــت باشــد برخيــز و بخســپ يــار دســتورى داد
ــكرخنده جوابــت باشــد َ وز بنــده ِش از حــد بگذشــت زحمــت �آزاد �آزاد
مىگريــم زار تــا شــرابت باشــد خــواب مــن بــاز ُبمرد
ِ تــا مــن مانــم كه
مىســوزد ايــن دل كــه كبابــت باشــد چندانكــه بــرو خــاك ُبــ َود عمــر تــو باد
Do me a favor, smile at this slave, And I will smile Get up, don’t sleep. The Beloved promises,
back at You in return. “Your trials are over. I’m setting you free.
I am weeping bitterly My sleep has died. As long as it stays under the
So that my bloody tears will be wine ground,
for You, May God granit you long life!”
So that my burning heart will be kebab for You.
Haydi! Artık uyu, Sevgili izin verdi. Ç
Sen bu kula bir gül de sevaba gir. ektiğin zahmetler haddini aştı ve sen âzâd oldun,
Ben de sana cevap olarak tatlı tatlı gülümseyeyim. kurtuldun.
Kan ağlıyorum ki kanlı göz yaşlarım, sana şarap Sevgili yaşadıkça, benim uykum yeniden ölür.
olsun ve şu gönlüm de senin aşkınla yansın, sana Uykum toprak altında yattıkça, Allah sana ömür
kebâp olsun. versin.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
چو بــر مــا گذرد،بــر خــاك نظــر كنــد چــرخ فلــك ز �آتشــت تابــى بــود ِ بــر
تــا چهــرۀ مــا بــه خــاك بــر رشــك بــرد در جــوىِ جهــان ز بحــ ِر تــو �آبــى بــود
ِ بِــ ْه زان َن ُبــ َود كــه
پيــش او خــاك شــويم �آن �آب ســراب بــود و �آن �آتــش بــرق
تــا بــو كــه بريــن طريــق در مــا گــذرد ايــن دم اثــرش نيســت مگــر خوابى بود
The Beloved turns his head toward the ground There was warmth in the sky from Your sun.
when He is passing me by. There was water in earth’s rivers from Your sea.
He wants meto envy the ground. That water became an oasis, that fire was
It is so nice to be the soil in front of Him, extinguished.
Because He might step on me. There are no signs of them now; perhaps they
were all a dream.
Sevgili, benim yanımdan geçerken başını yere
doğru çevirir. Göklerde, senin ateşinden bir sıcaklık vardı.
Toprağı kıskanmamı ister. Dünyâ ırmaklarında senin denizinden bir su var-
Onun önünde toprak olmak güzeldi. Çünkü belki dı.
uğrayıp, üzerime ayak basar. Bu su serap oldu; ateşinde bir şimşek gibi parladı
söndü.
Şu anda bunlardan iz yok.
Acaba bu bir rüya mıydı?
O dünyanın tecelli bulutundan bir şimşek çakarsa Güzelim, beyit söylediğim için bana incindi.
ve ilâhî Aşk’la yanıp yakılan birisi olmazsa ne fay- Dedi ki: “Beni beytin vezni ile mi ölçüyorsun?”
dası olur? Dedim ki: “Hangi beyti söylememi istersin?”
İki dünyada da en az bir âşık gönül olmalı ki o şim- Cevap verdi: “Ben hangi beyte sığabilirim ki?”
şek çaktığında, onu hemen yakıp tutuştursun.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
مســت شــود،بر گو ِر من �آن كو گذرد بســیار تــرا خســته رو �آن بایــد شــد
تا به ابد مســت شــود،ور ايســت كند وانگشــت نمــای ایــن و �آن بایــد شــد
بحر و عَ َمد مســت شــود،در بحــر ر َود گــر �آدمــی بســاز بــا �آدمیــان
گور و َل َحد مســت شــود،در خاك ر َود ور چــون ملكــی بــر �آســمان بایــد شــد
One who passes by my grave becomes drunk. You should suffer longer with that broken
If he stands, he remains drunk for eternity. heart.
If he dives into the sea, the sea becomes rough You should be a person of distinction.
and drunk. If you are human, get along with people.
If he goes into the ground, his gravestone If you are an angel, you should go to the sky.
becomes drunk.
Gönlünün daha çok zaman yaralı olması gerek.
Mezarımın yanından geçen, sarhoş olur. Şunun, bunun, seni parmakla göstermesi gerek.
Mezarımın başında durursa, sonsuza kadar sarhoş İnsansan, insanlarla uzlaş.
kalır. Melek olmuşsan, gökyüzüne uçup gitmen gerek.
Denize dalarsa, deniz sarhoş olup coşar, köpürür.
Toprağa gömülürse, onun mezar taşı da sarhoş
olur.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
بــوىِ َد ِم ُم ْقبِــلان چــو ُگل خوش باشــد بــى بحــ ِر صفــا گوهــ ِر مــا ســنگ �آمــد
تيز و ســركش باشــد،بدبخت چو خار جان و جهان تنگ �آمد،بى جان و جهان
صحبــت ُگل خــار ز �آتــش برهــد
ِ در صيقل جان و دلستِ محنت دوست ِ چون
صحبــت خــار ُگل در �آتــش باشــد
ِ وز دافــع زنــگ �آمــد
ِ در جــان گيــرش كــه
Exuberant people smell like roses; timid ones If the water in the sea of Love is not clean, o ur
resemble thorns. pearl turns into a stone.
The thorns are not thrown into the fire just If there is no world found inside of o ur soul, the
because they are with a rose. soul and the wor!d shrink to confine us.
But, the rose remains in the fire, Because of its Pain from the Beloved is luster for the heart and
proximity to the thorns. soul.
Hold fast to it; it cleans away your dirt and rust.
İyi insanların kokuları, gül gibi hoştur.
Bahtı kötü kişilerin ise diken gibi keskindir. Aşk denizi temiz değilse, incimiz taşa dönüşür.
Diken, gülle beraber olduğu için ateşe atılmaz. O canla cihan bulunmadıkça, bize bu can ve cihan
Ancak, gül dikenle olduğu için ateşler içindedir. dar gelir.
Dostun eziyeti cana ve gönüle ciladır.
Canla, başla sarıl O’na, O’nunla kirden ve pastan
arınırsın.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
بيــت و غــزل و شــع ِر مــرا �آب ببــرد بيــزارم از �آن �آب كــه �آتــش نشــود
ســيلاب ببــرد،َرخْ تــى كــه نداشــتيم زلــف مشــ ّوش كــه مشــ ّوش نشــود
ِ وز
پارســايى مــرا
ِّ نيــك و بــد و زهــد و معشــوقۀ مــا خوشســت ناخوش نشــود
مهتــاب بــداد و بــاز مهتــاب ببــرد �آن ســر دارد كــه هيــچ ســركش نشــود
Water washed away my verses, my poems, my I am sick of the water which isn’t turned into fire
gazels. by Divine Love,
Torrents carried away my belongings. Of the hair which doesn’t become scattered by
My goodness, badness, my worship and Love,
devotion, they all came from moonlight, Of my Beloved who is nice and beautiful,
And moonlight took them away. But who has decided not to be unruly any
longer!
Beytimi, şiirlerimi ve gazellerimi su alıp götürdü.
Varımı, yoğumu, sel aldı götürdü. İlâhî aşkla ateş kesilmeyen sudan bıkmışım, usan-
Ay ışığı, bana vermiş olduğu iyiliği, kötülüğü, za- mışım.
hitliği ve kulluğu, alıp götürdü. Dağınık perişan saçların, aşkın etkisiyle büsbütün
dağılmış olmasından şikâyetçiyim.
Bizim sevgilimiz hoştur, güzeldir, ancak serkeşlik
etmemek düşüncesindedir.
بيــزارم از �آن لعــل كــه پيــروزه ُبــ َود بــى عشــق نشــاط و طرب افزون نشــود
بيــزارم از �آن عشــق كــه ســه روزه ُبــ َود بىعشــق وجود خــوب و موزون نشــود
بيــزارم از �آن ملــك كــه دريــوزه ُبــ َود صــد قطــره ز ابــر اگــر بــه دريــا بــارد
بيــزارم از �آن عيــد كــه در روزه ُبــ َود عشــق د ِّر مكنــون نشــودِ جنبــش
ِ بى
I am tired of the rubies that are turning into There would be no joy or happiness without
firuze [turquoise]. Love,
I am tired of the loves that last only three days. No beauty, no harmony in existence.
I am disgusted by the wealth that comes from Even if hundreds of raindrops fell from the
begging. clouds to the sea,
I am tired of the bairam* that parts with hunger. None would conceive a pearl without Love.
*bairam -- religious holiday.
Aşksız ne neşe ne de zevk olur.
Firuzeye dönen yakut dudaktan usanmışım. Aşksız varlık güzelleşemez, ölçülü bir hale gele-
Üç gün süren aşktan usanmışım. mez.
Dilencilikle elde edilen maldan ve mülkten bıkmı- Bulutlardan denize yüzlerce damla yağsa,
şım. Aşk olmadı mı inci meydana gelemez.
Açlıkla geçen bayramdan usanmışım.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
بيمــارم و غــم در امتحانــم دارد بــى مــن ز دهــانِ مــن ســخن مى�آيــد
غــم او تَــ ّر و جوانــم دارد
ِ ا ّمــا مــن بىخبــرم كــه �آنكــه مىفرمايــد
ايــن ُطرفــه نگر كه هر چــه در رنجورى ــكر �آرزوىِ مــن مى�آيــدَ زَهْ ــر و ِش
زيانــم دارد،بيــرونِ غمــش خــو َرم ز �آينــده چــه دانــد كــه كــرا مىشــايد
I am sick from the trials of Love; grief has been The words from my mouth don’t belong to me.
testing me. Although I talk with His words,
But, this sorrow and longing rejuvenate me. I am not aware of them.
It’s strange, but when I am sick with this illness, Do you think this poison or sugar is under my
Only grief nourishes me. Everything else just control? Although they come from my heart,
harms me. I don’t know to whom they belong.
Aşk hastasıyım. Keder, beni sınıyor. Ağzımdan çıkan kelimeler bana ait değil.
Ancak, Sevgilinin gamı beni tazeleştiriyor ve genç- O ne buyuruyorsa, ben onu söylüyorum.
leştiriyor. Benim o kelimelerden haberim bile yok.
Tuhaf şeydir ki bu dertle hastayken, Zehir ve şekerin isteğimle geldiğini mi düşünüyor-
O’nun gamından başka ne yersem, bana dokunu- sun?
yor. Onlar gönlümden geliyor, ancak kime ait olduğu-
nu ben nasıl bilebilirim ki?
بــى يــارىِ تــو دل بــه ســوىِ غــار نشــد كش نشــود،پا ســر نشــود يقين و ســر
غمخوار نشــد،لطــف غمــت نديــد ِ تــا و �آن دلبــر برگزيــده ســركش نشــود
خوار شــود،هــر چيــز كــه بســيار شــود او چشمۀ �آبست و چه �آب؟ �آ ِب حيات
غمهــاىِ تــو بســيار شــد و خــوار نشــد �آتــش نشــود،�آ ِب َح َيــوان نگــردد
My heart wouldn’t have turned to the cave Feet can’t be like the head; they cannot lead us.
without your friendship. And, that chosen Beauty cannot be unruly.
Sorrow is a pleasure when it comes from You. He is a sprlng of the water of life, And the water
Things become worthless when they are in of life cannot be like fire.
excess,
But your sorrow only becomes more valuable. Ayak baş olamaz, gerçekten de ayak öncülük ede-
*Friend of cave; Koran (9-40). mez.
O seçilmiş güzel de serkeş olamaz.
Senin dostluğun olmadan gönül, O su kaynağıdır. Hem de ne su, Bengisu.
mağaraya* yönelmedi. Bengisu ateş olamaz.
Gamını görmeden, gamlar yemedi.
Her şey çoğaldıkça, değeri düşer ve azalır.
Ancak, senin gamın çoğaldıkça değerlendi.
*Mağara arkadaşı: Kur’ân: (9-40)
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
پيوســته ســرت ســبز و لبت خنــدان باد عشــق تــو مــرا كار افتــاد
ِ غــم
ِ تــا بــا
جــان و دلِ عاشــقان ز تــو شــادان بــاد غــم بســيار افتــادِ بيچــاره دلــم در
�آن كــس كــه تــرا بينــد و شــادى نكنــد غــم عشــقِ بســيار فتــاده بــود هــم در
ســرزير و ســيهگليم و ســرگردان بــاد ا ّمــا نــه چنيــن زار كــه ايــن بــار افتــاد
May You always be happy and Your lips be My heart has suffered so much Since falling into
smiling. sorrow, longing for Your Love.
May lover’s hearts and souls always be cheerful Although my heart has been in this sort of
because of You. trouble before,
May anyone who doesn’t rejoice when seeing you It has never been grieving and wailing so much
Be sorry and miserable. before.
Sevgilim, her zaman mutlu ol ve dudakların gül- Gönlüm, aşkının gamına düştüğünden beri pek
sün. çok ızdırap çekti.
Âşıkların gönülleri ve ruhları, senin yüzünden her Gönül, daha önce de dertlere düşmüştü, ancak bu
zaman neşelensin. seferki gibi ağlayarak ve inleyerek gam çekmemiş-
Seni görüp de neşelenmeyen kişinin başı eğilsin ve ti.
mutsuz olsun.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
تــا گوهــ ِر جــان دريــن طبايــع افتــاد تــا مدرســه و َمنــاره ويــران نشــود
همســايه شــدند بــا وى ايــن چار فســاد احــوالِ قلنــدرى بــه ســامان نشــود
ز انگــو ِر َبــد انگــو ِر ُگزيــن رنگ گرفت تــا ايمــان كفــر و كفــر ايمــان نشــود
همســايۀ َبــد خــداى كــس را مدهــاد يــك بنــدۀ حــق به حق مســلمان نشــود
After a soul comes into a body, Not before the minarets and mosques come
It becomes a neighbor of four elements: air, down
water, earth and fire. Will the Kalenderi’s affairs be settled.
Just like a good grape gets color from a bad one, Not before faith becomes heresy and heresy
a soul imitates the four elements. becomes faith
May God give no one bad neighbors! Will anyone become a Müslim.
Ruh, bedene girdiğinde, tabiatın dört unsuru ile Minareler ve medreseler inmeden kalenderlik işle-
komşu olur: Hava, su, toprak ve ateş. ri düzene girmez.
Nasıl iyi üzüm kötü üzümden renk alırsa, ruh da İman küfür olmadıkça ve küfür de iman olmadık-
bu dört unsuru taklit eder. ça hiçbir kimse Müslüman olamaz.
Allah kimseye kötü komşular vermesin.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
تيــرى ز كمانچــه َربابــى بجهيــد ِــش عشــق بــه غايــت برســيد ِ جانــا َتب
از چنبــ ِر تــن گذشــت و در قلب رســيد عشــق تــو كارم بــه شــكايت برســيد
ِ از
ايــن پوســت نگــر كــه مغزهــا را بِخَ ليد ار زانكــه نخواهــى كــه بنالــم ســحرى
ايــن پــرده نگــر كــه پردههــا را بدريــد دريــاب كــه در ِد مــن بــه غايت برســيد
An arrow was shot into the air from the bow of O Beloved, the heat of Your Love’s fire has
the rebab player. reached the extreme!
It passed through the body’s shield and hit the There is nothing but complaining left for me.
heart. Please, come to me at early dawn if You don’t
Look at what penetrates essence. want to listen to my wailing, Because the troubles
Hear the sound of the rebab which silences all of your Love have past all boundaries.
other sounds.
Ey sevgili, aşkının ateşi doruk noktasında.
Rebabın yayından bir ok fırladı, beden çemberin- Aşkından bana sadece şikâyet etmek kaldı.
den geçip yüreğe saplandı. Seher vaktinde feryadımı duymak istemiyorsan,
Özü içine alan şeylere bak. gel yanıma, çünkü bu dert artık son haddine var-
Diğer bütün sesleri susturan rebabın sesini dinle. dı.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
جــان را ُجســتم بــه بحــر مرجــان �آمــد عالــم همايــون �آو ْرد
ِ جــان ُروى بــه
كــف ُقلــ ُزم پنهــان �آمــد
ِ در زيــ ِر وز چــون و چگونه دل بــه بىچون �آو ْرد
انــدر دلِ تاريــك بــه را ِه باريــك �آن راز كــه تــا كنــون همــى بــود نهــان
رفتــم رفتــم يكــى بيابــان �آمــد از زيــ ِر هــزار پــرده بيــرون �آو ْرد
I searched for my soul in the sea. When my soul turned his face to the Essence and
A coral came into my view, but then the coral gave up “why’s” and “what’s,”
hid itself under the foam. It started seeing eternity.
I started my journey in the narrow dark road of The secret of Love and the meaning of creation,
my heart’s night. which had been concealed from it up until now,
I walked and walked and arrived in the desert. appeared from behind thousands of curtains.
Ruhu aradım, denizin üstünde bir mercan çıktı, Ruhum, yüzünü özüne çevirip, “neden”den
sonra da deniz köpüklerinin altına girip gizlendi. “nasıl”dan vazgeçince, sonsuzluğu görmeye başla-
Karanlık gönül gecesinde incecik, daracık bir yola dı.
düştüm. Aşkın sırrı, şimdiye kadar gizliydi.
Yürüdüm, yürüdüm ve önüme bir çöl çıktı. Binlerce perdenin arkasından çıkıp göründü.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
جان كيست كه او به ديده كا ِر تو كند؟ جــان محــر ِم درگاه همــى بايــد بــود
يــا ديــده و دل كــه او شــكا ِر تــو كند؟ دل پــر غــم و پــر �آه همــى بايــد بــود
گــر از ســ ِر گــو ِر مــن بــر �آيــد خــارى از خويــش بــه مــا راه نيابــى هرگــز
�آن خــار بــه عشــق خارخــا ِر تــو كنــد از مــا ســوىِ مــا راه همــى بايــد بــود
Is there another soul that is capable of doing Unless your soul has been intimate with this
Your work? door for a long time,
Could it charm with His eyes and heart like Unless your heart has been filled with the pain
You? and sorrows of Love,
If a thorn grows at the head of my grave, You’ll never find a road to us from your self.
It will also want You and love You! You should give up your self and come to us
from us.
Başka bir can var mıdır ki senin yaptığın işi yapa-
bilsin? Canın, uzun zaman o kapının mahremi olmadık-
Gözle ve gönülle seni büyüleyebilsin? ça, gönlün aşkın gamı ve ahıyla yanmadıkça, bize,
Mezarımın başucundan bir diken bile çıksa, o di- kendinden yol bulamazsın.
ken aşkınla seni ister. Kendi varlığını verip, bizden bize yol alman gerek.
جانــم ز هواهــاىِ تــو دادى دارد جانــى كــه درو از تــو خيالــى باشــد
بيــرون ز ُمرادهــا ُمــرادى دارد كــى �آن جــان را نَقــل و زوالــى باشــد؟
بــر بــاد دهــم خويــش درين بادۀ عشــق َمــ ْه در نقصــان گرچــه هلالــى باشــد
كيــن بــاده ز ســوداىِ تــو بــادى دارد نقصــانِ وى �آغــا ِز كمالــى باشــد
In my soul there are different desires that yell How could a soul
and scream in Your air. Who thinks about You disappear?
Like a dead leaf, I threw myself to When the moon gets smaller, it becomes a new
the wind of Love moon.
After I caught a fragrance in this But, this is just the beginning of becoming a full
wine moon.
That has come from Your Love.
Seni düşünen bir ruh, nasıl olur da kaybolur?
Canımda Senin aşkından bir feryad, bir şikâyet var. Ay, küçülünce hilâl olur.
Dileklerden apayrı bir dileği vardır ruhumun. Hilâl de dolunayın başlangıcıdır.
Bu Aşk şarabı ile kendimi, bir kuru yaprak gibi se-
nin sevgi rüzgârının önüne atmışım.
Çünkü Senin sevdandan bir koku var bu şarapta.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
جايــى كــه درو چــون تــو نگارى باشــد عشــق تــو در گــوش نمانْد
ِ جــز دمدمــۀ
كفرســت كــه �آن جــاى قــرارى باشــد حلاوت ازل هوش نمانْد ِ جان را ز
عقلــى كــه تــرا بينــد و از ســر نــر َود رنگــى عشــق رنگهايــى �آميخــتِ بى
ســر كوفتــه بــا كــه زشــت مارى باشــد حالــت بىرنــگ فرامــوش نمانْــد
ِ وز
It is heresy not to get excited in front of beauty There is nothing remaining in my ears except
like Yours. Love’s murmur.
A mind that sees You There is nothing remaining in my soul -- no
But remains inside the head is like reason, no thought -- only the sweetness of
a snake Eternity. The colorless brush of Love has mixed
Whose head should be crushed. all of the colors.
Now, it can’t remember its past.
Senin gibi bir güzelin önünde, coşmamak
kâfirliktir. Kulağımda Senin aşk gürültünden başka hiçbir şey
Seni görüp baştan çıkmayan aklın başı ezilsin, kalmadı.
çünkü o bir yılandır. Canımda ezel tatlılığından başka ne akıl ne de fikir
kaldı.
Aşkın renksizliği, renklerle karıştığı için renksiz
halini bile hatırlamıyor.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
چشــمى كه نظــر بــدان گل و لاله كند چندانكــه دلــم رفــت بــه هامــون �آمــد
گنبــد چــرخ را پــر از نالــه كنــد
ِ ايــن حيــران شــده راه نيــز كــو چــون �آمــد
ميهــاىِ هــزار ســاله هرگــز نكنــد گــر مجنونــى بــه كــوه شــوريده برفــت
عشــق يكســاله كنــد
ِ ديوانگيــى كــه مــن مجنــون �آمــد
ِ صــد كــوه ز غــم بــر
An eye that would see those roses, those tulips My heart set forth on a journey, kept advancing,
fills this whirling sky with wails and cries. then saw a desert. Even roads have wondered how
Intoxication that you can get from one-year-old I have come this far. If Majnun* loses his mind for
Love love and climbs a mountain, what’s new in that? I am
also Majnun. The only difference is that hundreds of
You couldn’t get from a thousand-years-old mountains of sorrows came to me.
wine. *Majnun -- literally, possessed by the jinns, crazy. A
nickname of a legendary youth, Qays, madly in love
Gülü ve lâleyi gören göz, şu dönüp duran gökyüzü- with Leyla.
nü feryatlarla doldurur.
Aşkı bulmak için gönlüm, yollara düştü, gidip bir çöle
Bir yıllık aşkın yaptığı sarhoşluğu, bin yıllık şarap-
ulaştı. Çok sıkıntılar çekti.
lar bile yapamaz. Yol bile, bu nasıl geldi diye şaştı, kaldı.
Bir Mecnun, coşup köpürerek dağlara çıktıysa şaşılacak
ne var? Ben de bir mecnunum, bana yüzlerce gam dağı
geldi.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
چــون بدنامــى بــه روزگارى افتــد عارض چون سيم افتاد ِ چون ديده بر �آن
مــرد �آن َن ُبــ َود كــه نامــدارى افتــد لــب تــو چــو ديــدۀ ميــم افتاد
ِ جــان در
ز قعــ ِر دريــا طلبــى،گــر دُر خواهــى نمــرود صفــت ز ديــدگان رفــت دلــم
كان كــف باشــد كــه بــر كنــارى افتــد تــش ســوداىِ براهيــم افتــاد ِ در �آ
If a good man loses his reputation, if his name is When my eyes saw your silver-like face,
tarnished in bad times, Your mim-like* ruby lips,
It is not good for him if he doesn’t accept his fate, My heart disappeared like Nimrud In the smoke of
if he tries to clear his name. Abraham’s fire.**
If you’re looking for the pearl, dive deep into the * Mim -- the Arabic alphabet letter, a reminder of
small lips.
ocean.
** The story of Abraham and Nimrud -- see Koran
Foam consists of the ones on the shore.
21:58-69.
İyi bir insanın adı kötüye çıkarsa ve kaderini kabul Gözlerim, gümüşe benzer yüzünü ve *mim harfine
etmeyip adını temizlemeye çalışırsa, bu onun için benzeyen yakut dudaklarını gördüğünde, gönlüm
iyi olmaz. Nemrut gibi gözlerden kaybolup İbrahim’in Aşk ate-
İnci arıyorsan denizin dibinde ara, kıyıya vuran şine atıldı.**
sadece köpüktür. * Mim: Arap alfabesinde bir harf, dudak sembolü
** Kur’ân, 21. sûre 58-69 âyetleri
چــون ديــده برفت توتياىِ تو چه ســود؟ چــون خَ مــ ِر تــو در ســاغ ِر مــا درريزنــد
چون دل همه پالود وفاىِ تو چه ســود؟ پنهــان شــدگانِ ايــن جهــان برخيزنــد
غم تو
ِ چون جان و جگر سوخت تمام از ــت پرهيــز ز مــا پرهيزنــد ِ هــم ا ّم
�آنگــه ســخنانِ جانفــزاىِ تو چه ســود؟ هــم جملــه خرابــات ز مــا بگريزنــد
Since my eyesight is gone, what’s the use of Your When Your wine is poured into my glass,
salve? The saints who have been concealed in this world
Since my heart has been bled off, what’s the use Rise up, appear.
of Your loyalty? Both the pious and the drunks in the tavern keep
Since my heart and soul have been burned out away from us.
by Your sorrow,
What’s the use of Your sweet, calming talks? Senin Aşk şarabını kadehime döktüklerinde, şu
dünyanın gizlenmiş erenleri kalkıp, görünürler.
Göz gittikten sonra verdiğin sürmenin ne faydası İmanlı kişiler bizden çekinir hem de bütün meyha-
var? nedekiler bizden kaçarlar.
Gönül, tümden eridikten sonra vefâ etmişsin, ne
faydası var?
Can ve cihan, gamınla yanıp kavrulduktan sonra
senin o tatlı sözlerin neye yarar?
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
چــون رو ِز وصــالِ يــا ِر مــا نيســت َبديد چــون زيــر افكنــد در عــراق �آميــزد
انــدك انــدك زعشــق بايــد ببريــد ز تــن بگريــزد،دل عقــل رهــا كنــد
مىگفــت دلم كه اين ُمحالســت ُمحال برخيــزم،مــن �آتشــم و چــو در دَمــى
ســر پيــش افكنــد و زيــ ِر لــب مىخنديد هــر �آتــش را كــه در دَمــى برخيــزد
The Beloved never shows up, even on the day of When the musician lowered the tone down to
the Union. the Iraki* mode,
“I should give up that Love slovoly, little by little,” My heart let my mind go And freed itself from
I was thinking. reason.
“That is impossible,” said my heart And bent its “I am afire,” it said. ‘Your breath raises my
head down. flame.”
But, I saw how it was secretly smiling. *Irak -- a Near Eastern musical style.
Kavuşma gününde bile sevgilimiz görünmüyor. Çalgıcı, müzikte Irak makamına gelince gönlüm,
Kendi kendime dedim ki: “Yavaş yavaş bu aşktan aklını bırakıp kaçtı, gitti.
vazgeçmek lazım.” “Ben ateşim” dedi, gönül: Bana üflersen, alevleni-
Ancak, gönlüm “buna imkân yok” dedi. rim.
Sonra başını önüne eğip dudak altından gizlice gü- Hangi ateşi üflersen alevlenmez ki?
lümsemeye başladı.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
حاشــا كــه دلِ عشــق جهــان را نگــرد حاشــا ز تــو كــز عاشــق مهجــور ُبــ َود
خود چيست بجز عشق كه �آن را نگرد؟ ايــن ُروى نه �آن ُروســت كــه او دُور ُب َود
بيــزار شــوم ز چشــم در رو ِز َا َجــل پيــش او كــور ُبــ َود
ِ شــرحى بدهــم كــه
گــر عشــق رهــا كند كــه جــان را نگرد در شــرح چنيــن فســانه در ُســور ُبــ َود
Can a heart that has fallen in Love still look at You will never leave a lover; it is not expected of
the world? You.
That is impossible! In fact, there is nothing in You know that; it shows on Your face.
the world to be seen besides Love. And, I can explain this even to a blind man --who
I am tired and sick of the eyes that, on the day can’t see You! Ah. Even a blind man becomes
of death, exuberant listening to this story.
Look at soul instead of Love.
Hâşâ, sen âşıktan ayrılmazsın.
Gönül âşıkken nasıl hâlâ dünyaya bakabilir? Bu senden umulmaz.
Hâşâ, bu olmaz. Zaten o yüz, uzaklaşacak bir yüz değil.
Zaten bu dünyada, aşktan başka bakılacak ne var- Ben bunu ancak kör olana ve onu görmeyene an-
dır? latabilirim.
Ecel günü, aşkı bırakıp da can telaşına düşen göz- Kör bile böyle bir hikâyeyi duyunca coşar, bayram
den usanmışım. eder.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
خــاك تــوام و خــداى حــق مىدانــد ِ خامــوش مــرا ز گفــت گفتــا ِر تــو كــرد
واجــب َن ُبــ َود كــه از َم َنــت بســتاند حلاوت كا ِر تو كرد ِ بيكار مرا
ور بســتاند دعاگــرى پيشــه كنــم بگريختــم از دا ِم تــو در خانــۀ دل
پيــش َم َنــت بنشــاند
ِ تــا َر ْحــم كنــد دل دام شــد و مــرا گرفتــا ِر تــو كــرد
God knows that I have become the earth under Be silent. Your words made me speechless.
Your feet. Your sweetness made me soft and idle.
You should not move, I ran to the house of my heart from your traps,
Because if You do, I will keep praying till You But the house of my heart became the trap for
feel bad, sorry about it me.
And put me under Your feet again.
Sus! Sözlerin beni sözsüz etti.
Allah da bilir ki ben sana toprak olmuşum. İşinin tatlılığı, beni işsiz ve güçsüz bıraktı.
Beni ayaklarının altından atma. Tuzağından gönül evine kaçtım.
Fakat atarsan, bana acıyıp tekrar ayaklarını altına Ancak, bana gönlümün evi tuzak oldu.
alana kadar dua ederim. Beni sana tutsak yaptı.
خوابــم ز خيــالِ ُروىِ تــو ُپشــت بــداد خواهــم َگــردى كــه از هــواىِ تو رســد
وز تــو ز خيــالِ تــو همــى خواهــم داد خــاك پاىِ تو رســد
ِ باشــد كــه بــه ديده
خوابــم بشــد و دســت به دامــانِ تو داد جانــم ز جفــا خــ ّرم و خنــدان باشــد
خوابــم خــود ُمــرد چــون خيالِ تــو بزاد زيــرا ز جفــا بــوىِ وفــاىِ تــو رســد
When the image of Your face came before my I want that dust and dirt which is coming from
eyes, My sleep turned its head and left. Your air.
But, now I am asking for your justice: In fact, I wish the dust from the place where You
When my sleep returned, holding your skirt, stand would get into my eyes.
It saw Your image in my eyes again, and my sleep I enjoy the suffering which comes from You,
died again. Because I sense the smell of Your faithfulness.
Uykum, yüzünün hayalinden başını döndürdü ve Senden esip gelen tozu, toprağı istiyorum.
kaçıp gitti. Olur ya, belki gözlerime ayaklarının bastığı toprak
Senden ve hayalinden feryat ediyorum ve insaf is- girer.
tiyorum. Ben, zulümüne sevinirim ve neşelenirim.
Uykum, ölüm haline geldiğinde eteğine yapıştı. Çünkü senin zulmünden vefa kokusu gelir.
Fakat hayalin, tekrar gözümün önünde belirince
uykum can verdi, öldü.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
غــم او خو باشــد
ِ خواهــم كــه دلــم بــا خورشــيد كه باشد كه به ُروىِ تو رسد؟
چه نيكو باشــد،گر دســت دهد غمش يــا بــا ِد َس ُبكســر كــه به مــوىِ تو رســد
غــم او در بــر گيــر
ِ هــان اى دلِ بيــدل خواجگى شــه ِر وجود
ِ عقلــى كــه كنــد
غــم او او باشــد
ِ خــود،تــا چشــم زنــى ديوانــه شــود چــون ســ ِر كــوىِ تو رســد
I want to make my heart a friend to His troubles. How can the sun get the beauty of your face?
I want my heart to have plenty of His troubles. The fastest wind can’t reach a single thread of
Come to your senses, O lover. your hair.
Embrace His troubles, close your eyes. Even reason, who is the king of the city of
When you open them, you’ll see that His troubles existence,
have become Him. Becomes crazy when he reaches Your town.
Gönlümün O’nun dertleriyle dost olmasını iste- Güneş de kim oluyor ki Senin yüzünün güzelliğini
rim. elde etsin.
Gönlümün O’nun dertleriyle dolmasını isterim. En şiddetli esen rüzgâr bile, kimdir ki saçının bir
Ey âşık, kendine gel, O’nun dertlerine sarıl ve göz- teline erişebilsin.
lerini kapa. Varlık şehrinin sultanı olan akıl bile,
Gözlerini açtığında, göreceksin ki O’nun dertleri O Senin mahallene gelince deli ve dîvâne olur.
olmuş.
خورشــيد كمــر بســته بــه پيشــت ميــرد خورشــيد كــه در خانــه بقــا مىنكنــد
وان مــا ِه جگرخســته بــه پيشــت ميــرد جــا مــى نكنــد،مىگــردد جابهجــا و
گل ُرســته بــه پيشــت ميــرد
ِ وان ســرو و قصــد هــوا مــى نكنــد
ِ �آن نــور بجــز
ايــن دلشــده پيوســته بــه پيشــت ميــرد كاصــل مــا خطــا مــى نكنــد
ِ مىگويــد
The sun dies at Your temple serving You. The sun doesn’t stay at home, but goes around
Likewise, the pale-faced moon dies broken- the whole world,
hearted in front of You. Never stopping at any corner.
Both that tall cypress and full-blooming rose fall Its light fills the sky
on the ground before You. And tells us, “Our Creator doesn’t
And,I’m dying constantly in front of You. make mistakes.”
Güneş, sana hizmet ederken, yanında can verir. Güneş evde kalmaz, dünyanın etrafında döner,
O soluk yüzlü, kalbi kırık ay da senin karşında dolaşır ve hiçbir yerde durmaz. Işığı, gökyüzünü
ölür. doldurur ve bize der ki: “Aslımız hata yapmaz.”
Boy atmış selvi, açılıp saçılmış gül huzurunda he-
men ölür.
Bu gönlünü sana kaptırmış Âşık ise, zaten senin
önünde her an ölüp durmadadır.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
خون در دلِ عاشقان چو جيحون گردد خواهــم كــه ر َود رو ِز تو در عيش و مراد
عاشــق چــو كفى بر ســ ِر �آن خون گردد فيــل �آبــاد �آ كــه عيــش همــرا ِه تــو بــاد
جســم تــو چــو �آســيا و �آبش عشقســت
ِ خالــق رنج
ِ ّ كــى بــاز خَ ــ َرد ز
غصــهات؟
�آســيا چــون گــردد؟،چــون �آب نباشــد كــى بــاز خــرد ز پشّ ــهات؟ فيــل �آبــاد
Blood boils in the hearts of the lovers, like the I hope you have a pleasant day and fulfill all your
Jayhoun* river in the mountains. Lovers are like desires.
foam over the whirling blood. May joy and pleasure only accompany you at Fil-
Your body resembles a millstone. abat.*
How could a millstone turn without water? May the One who created pain and troubles save
* Jayhoun -- a long South-Asian river. İts historical you from them when you decide to live at Fil-abat!
Latin name: Oxus. Modern local name: Amu *Fil-abat -- A palace west of Konya.
Darya.
Dilerim, günün neşeyle, dileğine erişerek geçsin. Fil-
Kan, âşıkların gönüllerinden âbâtta*, zevk ve neşe sana eş olsun.
*Ceyhun gibi kaynar, coşar. Zahmetleri, ağrıları ve sızıları yaratan, ne zaman seni
Âşık da, o kanın üstünde bir köpük gibi döner. dertlerden kurtaracak?
Bedenin değirmene benzer, suyu aşktır. Ne vakit Fil-âbât’ta yaşatacak?
Su olmayınca değirmen nasıl döner? *FiI-Âbât: Konya civarında saray
* Ceyhun: Orta Asya’daki Amu-derya nehri
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
خواهــم ازان خــدا كــو مــاه دهــد دامانِ جلالِ تو ز دستم نشود
تــا جملــه بتــو خســرو �آگاه دهــد مــاغ مســتم نشــود
ِ ميهــاىِ تــو از ِد
زان ســلطنتی كــه اولیــارا دادســت چنانكــه هســتى بنمــا:گويــى تــو مــرا
ملــك دل و دیــن نیــز بتــو شــاه دهــد گــر بنمايــم چنانكــه هســتم نشــود
I pleaded in front of the Sultan who gave the I still hold the skirt of Your greatness.
moon to the earth The drunkenness from the wine You have served
To give everything to you. still remains in my head.
You know that Sultan of Sultans knows better. “Appear as you are,” You told me.
So, He promised to hand you the wealth of the But, it is impossible to appear as I am.
heart, the land of faith, and the knowledge of the
sage. Ululuk eteğini elimden bırakmam.
Bana ezelde sunduğun şarapların, sarhoş başım-
Yeryüzüne Ay bağışlayan padişahtan diliyoruz. dan çıkmaz.
Uyanık, her şeyi bilir bir padişahlar padişahısın, Bana dedin ki: “Nasılsan, kendini öyle göster.”
her şeyi sana versin. Ancak, olduğum gibi görünsem, olmaz.
Erenlere verdiği sultanlığı, gönül mülkünü, din ül-
kesini, senin gibi bir padişaha bağışlasın.
دانــى صوفــى َبهــ ِر چــه بســيار خــو َرد؟ در بــاغ �آييــد و سبزپوشــان نگريــد
زيــرا كــه بــه ا ّيــام يكــى بــار خــو َرد هــر گوشــه دكانِ ُگلفروشــان نگريــد
بگــذار ايــن دم تــا گل و گلنــار خــو َرد به بلبلان مىگويد،مىخندد ُگل
تــا چنــد چو اشــتر ز غم او خــار خو َرد؟ خامــوش شــويد و در خموشــان نگريــد
Do you know why that sufi eats too much? Come to the garden.
He eats only once during the day. Watch the ones dressed in green. Look at the
Let him eat roses for now. stores: roses are sold on every corner.
Who knows how long he will eat A smiling rose tells a nightingale, “Be silent.
thorns like a camel Think about those who become eternally silent.”
From the Beloved’s mountain of
sorrow. Bağa ve bahçeye gelip, yeşil giyinmişleri seyredin.
Her bucakta, gül satanların dükkânlarını görün.
Sûfî neden fazla yemek yer, bilir misin? Gül, bülbüllere diyor ki: “Susun, susun da toprağa
Günde bir öğün yemek yer de ondan. düşüp susanları seyre dalın.”
Bırak da şimdi güller yesin, nar çiçekleri yesin.
Daha ne zamana kadar Sevgilinin gam dağından
deve gibi diken yiyecek?
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
در خدمتــت اى جــان چو بــدن مىافتد در خانــۀ بــی وفــا غــم و ماتــم بــاد
ســخت خويشــتن مىافتــد
ِ زان ســجدۀ �آن را كــه وفــا نیســت ز عالــم كــم بــاد
هــر بــار كــه انــدر قدمــت مىافتــم دیــدی كــه مــرا هیــچ كســی یــاد نكرد
جــان در باطــن بــه پــاىِ مــن مىافتــد جــز غــم؟ كــه هــزار �آفریــن بــر غــم باد
O my Beloved, when I worship You, It should be sorrow and mourning in the houses
I prostrate toward my fortune, my glory. of the disloyal ones.
And, whenever I pray to You, Then, the number of the disloyal ones would be
My soul implores inside of me. diminished in the world.
As you can see, no one looks after me except
A benim Sevgilim, Sana secde edip yerlere kapa- loyal sorrow.
nınca, kendi bahtıma kavuşuyorum ve kendi dev- So, long life for sorrow!
letime erişiyorum.
Ayağına her kapandığımda, ruhum da benim Vefâsız kişinin evinde gam ve yas olsun.
içimde, aslımın ayaklarına kapanıyor. Vefası olmayan kişi, âlemde az olsun, olmaz olsun.
Gördüğün gibi beni gamdan başka hiç kimse an-
mıyor.
Aferin gama.
Saçlarına, cehennemde dokunmak mümkünse, Bu yolda dileğine kavuşmak isteyen kişi, dünyadan
cennettekilerin hallerine acırım. elini, eteğini çekmesi gerekir. Sen, kendi görüşünü
Sensiz, beni cennet ovasına çağırsalar, cennet ovası iyi bir hale getir.
bile gönlüme dar gelir. Çünkü her şey O’dur, ancak, O’nu görecek göz ge-
rekir.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
در سلســلهات هر �آنكه پا بســت شــود در ســینۀ هــر كــه ذزۀ دل باشــد
هســت شود،گر فانى و گر نيســت ُب َود بــی عشــق تــو زندگیش مشــكل باشــد
مىفرمايــد كــه َمى خور و مســت مشــو بــا زلــف چــو زنجیر گــره بر گرەاســت
مســت شــود،ناچــار هر �آنكه َمىخورد دیوانــه كســی بــود كــه عاقــل باشــد
The one whose heart is tangled up with your hair Life is difficult to live for anyone
Reaches Essence once he is annihilated. Who has a heart in his chest without Your Love.
Keep ordering, “Drink wine, but don’t get Call crazy anyone who keeps his mind
drunk.” After seeing Your beautiful hairs.
How could you drink wine without getting
drunk? Kimin göğsünde bir zerrecik gönül varsa,
Aşkın olmadıkça yaşaması zordur.
Güzel saçlarına ayağı takılan, yok olsa bile, sevgin Senin, güzel saçlarını gördükten sonra aklını yitir-
yüzünden aslına döner. meyen deli, dîvânedir.
“Şarap iç, fakat sarhoş olma” diyorsun.
Şarap içen, elbette sarhoş olur.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
در عشــق دمــى اگــر قــرارت باشــد در عشــق نــه پســتى نــه بلنــدى باشــد
صــف عاشــقان چه كارت باشــد ِ انــدر نــه هوشــمندى باشــد،نــى بيهوشــى
ســرتيز چوخــار بــاش تــا يــار چــو گل ُق ّرايــى و شــيخى و مريــدى َن ُبــ َود
گــه در بــر و گاه در كنــارت باشــد َق ّلاشــى و كمزنــى و رنــدى باشــد
If you are in Love but still calm, What are you In Love, no one is low, no one is high.
doing among lovers? Neither sobriety nor drunkenness exist in Love.
Be sharp like a thorn, so that the Beloved who There is no protector, no sheikh, no disciple in
resembles the rose Love, only poverty.
Will be pressing you into His heart and pulling Kalanderi rinds are in Love.
you close to His side.
Aşkta ne alçaklık vardır, ne yükseklik...
Âşıksan ve sakinsen, senin âşıklar arasında ne işin Ne kendinden geçiş vardır ne aklı başında olmak.
var? Aşkta hafızlık, şeyhlik ve müritlik yoktur.
Diken gibi, ucu sivri ol ki güle benzeyen Sevgili, Aşkta sadece yokluk, hiçlik, kalenderlik* rindlik**
bazen seni bağrına bassın bazen de yanına alsın. vardır.
*Kalenderlik: Dünyadan vazgeçmiş derviş
**Rindlik: Neşeli, alışılmadık mistik kişi
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
Aşka binlerce can ve gönül verilse bile yine yet- Ben kanlı göz yaşları dökerken, şekerler gibi tatlı
mez. gülüşün, beni de güldürdü. Dünyaya aldırış etme-
Can da nedir ki? Yeri mi var canın? Sözü bile edi- men beni sana bağladı.
lemez. Bana sordun: “Söz vermen nerede?”
Aşk yolunda giden kişi, her adımda yüzlerce can Beni sözünde durmaz yapan, senin sözlerinden ve
verir ve arkasına bakmadan gider. yeminlerinden vazgeçmen değil mi?
در كــوىِ تــو عاشــقان فزاينــد و ر َونــد در كــوىِ خرابــات تك ّبــر نخرنــد
خــونِ جگــر از ديــده گشــايند و ر َونــد مــردى ز ســ ِر كــوىِ خرابــات خَ َرنــد
چــو خــاك،مــن بــر د ِر تــو مقيــم بــادام مقامــرى بايــد كــرد،�آنجــا برســى
ور نــى دگــران چــو بــاد �آينــد و ر َونــد يــا ببرنــد، يــا ببــرى،يــا مــات شــوى
Lovers gather at Your quarter, but later they There is no room for the conceited at the tavern.
leave. Only the respectful and honest are allowed
They shed bloody tears, urailing, and then they there.
leave. Gamble: once you get in,
I am like dust on your door and stay there You will either be a winner or be checkmated.
forever,
While others come and go like the wind. Meyhane mahallesine kendini beğenmişleri al-
mazlar.
Mahallende âşıklar toplanır, sonra da giderler. Oraya sadece er insanlar girebilir.
Onlar, gözlerinden kanlı yaşlar dökerler ve sonra Oraya girdiğinde, kumar oynamalısın; ya yenersin
seni bırakıp giderler. ya da yenilirsin.
Ben, toprak gibi her zaman senin kapındayım.
Başkaları gibi değilim.
Onlar yel gibi gelip, yel gibi giderler.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
در لشــك ِر عشــق چونكه خونريز كنند عشــق تــو جــا گيرد
ِ در مغــ ِز فلــك چــو
شمشــير ز پارههــاىِ مــا تيــز كننــد تــا عــرش همــه فتنــه و غوغــا گيــرد
مــن غرقــۀ ايــن ســينۀ درياصفتــم چــون روح شــود جهان نه بــالا و نه زير
يــارانِ مــرا بگــو كــه پرهيــز كننــد عشق تو روح را ز بالا گيرد ِ چون
When the army of Love wants to shed a lover’s When Your Love takes its place in the mind of
blood, the firmament,
They sharpen their swords in my body. Trouble fills the world up to the sky.
Although I have drowned in this heart, deep as When Your Love catches the world’s soul, the
a sea, world turns into one soul,
Tell my friend to refrain. And neither up nor down remains.
Aşk ordusunda kan dökmeye başladıklarında, kı- Senin Aşkın, feleğin aklında yer bulunca, arşa ka-
lıçlarını bedenimde bilerler. dar bütün âlemi fitneler kaplar, kavgalarla dolar
Ben, şu denize benzeyen gönlümde batmışım, an- âlem.
cak dostlarıma söyleyin, onlar bundan çekinsinler. Aşkın, dünyanın ruhunu yakalayınca, dünya tek
ruha döner, artık ne yukarı kalır ne de aşağı.
چنــد در ِم ْصطبــۀ جهــان ز َبدنامــى در معنی هست و در بیان نیست كه دید
چنــد ســرزنش خامــى
ِ ســير �آمــدم از در دل پیــدا و در زبــان نیســت كــه دید
چنــد بگرفتــه ز طامــات الــف لامــى هستی جهان و در جهان نیست كه دید ِ
چنــد پيــش اجــل بــاز ر َوم گامــى
ِ تــا در هستی و نیستی چنان نیست كه دید
I am tired of sitting on the bench of the universe He is in the meaning, not in the words.
Because of the people of ill repute and the He is in the heart, not on the tongue.
bickering among them. He is the Essence of the universe, but not the
If the strength of my feet will carry me now, universe.
I’ll take a few steps toward Death. He is neither in Absence nor existence.
Cihan sedirinde adı kötüye çıkmış birkaç kişi yü- O anlamdadır, sözde değil ki görünsün.
zünden bezdim. O gönülde belirir, dilde değildir ki söylensin.
Birkaç ham kişinin kınamasına doydum. O cihanın aslıdır, fakat cihanda değil.
Ayağımın gücü beni taşıyabilirse, ecele doğru bir- O varlıkta da yoklukta da görülecek gibi değil.
kaç adım atacağım.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
درويــش كــه اســرا ِر نهــان مىبخشــد در يــار نظــر كنــم خجــل مىگــردد
هــر دم ُملكــى بــه رايــگان مىبخشــد فــت دل مىگــردد ِ ور ننگرمــش �آ
درويش كســى نيســت كه نــان مىطلبد در �آ ِب ُرخَ ــش ســتارگان پيداينــد
درويــش كســى ُب َود كه جان مىبخشــد بــى �آ ِب وى �آبــم همــه ِگل مىگــردد
If I look at the Beloved, He becomes bashful.
The dervish reveals the world’s secrets every If I don’t, He torments me.
moment Stars glitter on each drop of sweat on His face
And offers splendor for free. Without which my heart becomes dim and
The dervish is not one who begs for bread. turbid.
He donates soul.
Sevgiliye baksam utanır, bakmasam beni perişan
Gizli sırlar açıklayan derviş, her solukta bir ülkeyi, eder.
bir saltanatı bedavaya verir. Derviş, ekmek dilen- Yüzündeki ter damlalarından yıldızlar görünür.
mez. Onun yüzünün suyu olmadığında, benim suyum
O, can bağışlar. bulanır.
ُجــو چــه كنــد؟،دريــا نكنــد ســير مــرا دُر مىطلبــى ز چشــمه دُر برنايــد
مرا بو چــه كند؟،گلشــن چــو نباشــدم جوينــدۀ دُر بــه قعــ ِر دريــا بايــد
او معذورســت،گــر يــار كرانــه كنــد ايــن گوهــ ِر قيمتــى كســى را شــايد
تــا او چه كند؟،مــن مانْــدم و صبــر نيز كــز �آ ِب حيــات تشــنه بيــرون �آيــد
If the sea can’t satisfy my thirst, what can a brook Don’t search for a pearl in the river.
do? You have to dive to the bottom of the ocean of
If the rose garden isn’t mine to smell roses, what Truth.
can I do? The only one who deserves this pearl
If my Beloved is gone and neglects me, but my Is the one who finds it and doesn’t have thirst for
patience remains, the river of life.
Let’s see what my patience can do.
İnciyi ırmakta arama, çünkü bulamazsın.
Beni, deniz bile doyuramaz, ırmak ne yapabilir ki? İnciyi bulmak için hakikat denizinin dibine dal-
Gül bahçesi benim olmadıktan sonra, koku ne işi- malısın.
me yarar. Bu inci bengisuya dalıp da hâlâ susuz kalanındır.
Sevgili, kenara çekildiyse, özrü vardır.
Şimdi bir ben kaldım, bir de sabır. Bakalım sabır
ne yapabilecek?
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
دارد دری داری كــه بحــر را پــر دســت تــو بــه ُجــود طعنــه در ميــغ زند
ِ
دارد دری كــه هــزار بحــر پــر تيــغ گهر�آميــغ زنــد
ِ در معركــه
زخــر خواهــی كــه بیابیــش فــرود �آی از كا ِر تــو �آفتــاب را شــرمىباد
دار زانــروی روی خــر ب آ�خــر كــو تيــغ تــو ديــد و صبحــدم تيــغ زنــد
You have such a pearl that fills thousands of Your hand challenges the clouds in generosity.
oceans. Yet, the same hand holds the Steel sword in war.
If you want to find it, don’t be silly. The sun should be ashamed in the morning,
If you follow an ass, you’ll end up in a barn. Drawing its light’s sword in hront of Yours.
Look instead inside of your heart.
Senin elin, cömertlikte bulutu kınar.
Sende bir inci var ki denizleri doldurur. O el, savaşta, su verilmiş çelik kılıcı tutar.
O’nu bulmak istiyorsan, eşeklikten vazgeçip kendi Senin yaptıklarına karşı güneş utansın.
içine dal. Sabahleyin, senin kılıcını görünce, kıvılcımlar sa-
Eşekçesine gidersen, sadece ahıra varırsın. çarak o da kılıç vurur.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
دلــدار ابــد ِگــر ِد دلــم مىگــردد غم عشق مبتلا خواهم كرد ِ دل در
ِگــر ِد دل و جــانِ خجلــم مىگــردد جان را سپ ِر تي ِر بلا خواهم كرد
زيــن ِگل چو درخت ســر بــر �آرم خندان عشــق تو بگذاشــتهام
ِ عُ ْمــرى كــه نه در
كاب َح َيــوان ِگــر ِد ِگلــم مىگــردد
ِ امــروز بــه خــونِ دل قضــا خواهــم كرد
The Beloved of eternity keeps turning around I will put the sorrow of Love in my heart.
my heart And my bashful soul. I will make my soul the target of the arrows of
I will rise like a tree from this swamp, trouble.
Because the Ab-i hayat is turning around me. My life that is devoid of Your Love?
I will sacrifice it with the blood from my heart.
Canıma rahatlık veren o Sevgili gönlümün çevre-
sinde dönüyor. Gönlümü, aşk gamına uğratacağım.
Bu dönüş beni utandırıyor. Ruhumu, belâ okuna hedef yapacağım.
Şu balçıktan, ağaç başı gibi yükselip boy atacağım, Senin aşkınla geçmeyen ömrümü,
çünkü bengisu balçığın çevresinde dönüyor. bugün gönül kanıyla feda edeceğim.
Şu gönül, dün gece senin aşkınla dolmuştu. Ben, şuh güzelimin yanındayken, gönlüme dedim
Seher vaktine kadar ne uyudu ne de dinlendi. ki:
Sabah olup tan ağarınca, sap sarı yüzüyle ve uykulu “Bir yere gitme. Burada kal.”
gözleriyle hemen senin yanına geldi. Güzelim, sözümü duyunca dudağını ısırdı ve dedi
ki:
“Senin gönlün kimdir? Gönlün kalsa veya gitse ne
fark eder ki? O da kimdir ki?”
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
Gönüller, semâ’nın verdiği zevkle yerinde duramaz Ermişlerin gönülleri, ermişlerin safını arar.
bir hale geldi. Başkalarının gönülleri ise dünya işlerinin peşine
Bahar bulutu gibi her yerde kararsız oldular. düşer.
Ey yokluk aleminin Venüs’ü, rahmet avucunu aç. Halkın gönülleri, durmadan neşe arar.
Çünkü şu çalgıcı, şu avuç, şu tef ve şu ney kârın pe- Neşe ise yüzlerce gönülle, onların gönüllerini arar.
şine düşüp aşkı unuttular.
دل هــر چــه در �آشــكار و پنهــان گویــد دوش از َق َمــ ِر تــو �آســمان مىنوشــيد
زان زلف چو مشــك عنبر افشــان گوید حيــات تــو جهــان مىنوشــيد
ِ وز �آ ِب
دانــم،ایــن �آشفەســت و �آن پریشــان زان �آ ِب حياتــى كــه حياتســت مزيــد
كاشــفته ســنخنهای پریشــان گویــد در هــر چــه حيــات بــود �آن مىنوشــيد
Everything my heart says, openly or secretly, The sky drank wine from Your moon last night.
Is about that hair which smells of musk and The world has drunk wine from Your fountain
scatters ambergris. of the Ab-i hayat.
The first one is exuberant, the other one Whoever has the strength of living Has drunk
confused. wine from Your Ab-i hayat.
That’s why the exuberant one says confused
words. Dün gece gökyüzü,
Senin Ay’ından şarap içti.
Gönül, açık ve gizli ne söylerse, o mis gibi kokan ve Dünya, Senin bengisuyundan şarap içti.
amberler saçan saçlarla ilgili söyler. Kimde can varsa cana canlar katan o bengisudan
Gönül coşmuş köpürmüştür, diğeri ise devamlı şarap içti.
perişandır, dağınıktır.
Biliyorum ki bu yüzden coşkun ve dağınık sözler
söyler.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
بــت من همچو م ِه گردون بود ِ دوش �آن دى بــاغ ز دَى ُشــك ِر ســلامت مىكرد
نى نى كه به حســن از �آفتاب افزون بود بــر ُروىِ شــكوفهها علامــت مىكــرد
از دايــرۀ خيــالِ مــا بيــرون بــود �آن ســر ِو چمــن دعــوىِ قامــت مىكــرد
ندانــم چــون بود،دانــم كــه نكــو بــود گل خنــده زنــان بــرو قيامــت مىكــرد
The beloved was like a moon in the sky. Yesterday, gardens and orchards sent gratitude to
No, no, she was more beautiful than the sun, You for saving them from winter.
beyond o ur imagination. The cypress in the meadow has grown, challenging
All I know, she was beautiful. all others.
But, I can’t describe how. Your favors and kindness are expressed on the
faces of the flowers, and a rose is creating an
Dün gece Sevgilim, gökyüzündeki Ay’a dönmüştü. uproar with its color and smell.
Hayır hayır, güneşten de üstündü.
Hayal gücümüzün dışındaydı. Dün, bağ bahçe, kıştan kurtulduğuna şükrederek
Şu kadarını biliyorum ki pek güzeldi. Sana selam göndermedeydi. Çiçeklerin yüzlerine
Ancak, nasıl anlatacağımı bilemiyorum. Senin lütfunun belirtileri vurmuştu.
Yeşillikteki selvi boy atmış, üstünlük kavgasına giriş-
mişti.
Gül, gülerek göz göre göre kıyametler koparıyordu.
دى بنــده بــ ِر �آن َق َمــ ِر جانــى شــد ــح ِر مطلــق مىزد
ْ چشــم تــو راىِ ِس
ِ دى
يــك نكتــه بگفت و بحث را بانى شــد گنبــد َا ْز َرق مــىزد
ِ ُروىِ تــو ر ِه
مدعــاش ثابــت گردد ّ مىخواســت كــه تــا داشــتى �آفتــاب در ســايۀ زلــف
مدعــى فانــى شــدّ ،ثابــت نشــد �آن و صفــت ذ ّره مع ّلــق مــىزد
ِ جــان بــر
This slave was with the moon of the soul Your eyes were casting charms yesterday.
yesterday The brightness of Your face reflected the sky.
And asked a difficult question; While Your sun-face was showing in betureen
He wanted proof and explanations. the shadows of Your hair,
Although the answer did not come, the question My soul kept dancing like a dust particle in Your
disappeared. light.
Bu kul, dün O ruh Ay’ının yanındayken zor bir Dün gözlerin, görenleri büyülüyordu.
soru sordu, O’na. Yüzünün ışığı gökyüzüne vuruyordu.
İspat ve açıklama istiyordu. Saçlarının gölgesindeki güneş, yüzün parladıkça
O’ndan cevaplar gelmedi. ruhum, zerre gibi havalarda dönüp duruyordu.
Ancak soru yok oldu.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
ديوانــه ميــانِ خَ لــق پيــدا باشــد رفتــم بــه د ِر خانــۀ �آن خوشپيونــد
اســب َســودا باشــد
ِ زيــرا كــه ســوا ِر ِ بيــرون �آمــد بــه
خنداخنــد،پيــش مــن
ديوانــه كســى باشــد كــو را بشــناخت انــدر ب ِر خود كشــيد ســختم چــون قند
پيــش مــا شناســا باشــد
ِ ديوانــه بــه كاى عارف و اى عاشق و اى دانشمند
The one who rides Love’s horse I went to the house of that charming beauty
Is viewed by the people as crazy. Who welcomed me with a smile.
But, really crazy are those who can recognize She pressed me to her chest, sweet like sugar.
God’s lover; She embraced me, saying, “O lover, O learned
For us, crazy is the one who recognizes Truth. one, O sage!”
Sevda atına binmiş olan, halk arasında deli ve O kavuşulması hoş olan sevgilinin evine gittim.
dîvâne olarak gözükür. Beni gülerek karşıladı.
Asıl deli ve dîvâne olan, Hak âşığını tanımayandır. Şeker gibi beni göğsüne bastırıp, kucakladı ve dedi
Halkın deli ve dîvâne dediği ise, bizim katımızda ki:
ilâhî gerçeği bilendir, tanıyandır. “Ey ârif, ey âşık, ey bilge”
ديــده بــدوز تــا دلــت ديــده شــود،َرو روز �آمــد و غوغــاىِ تــو در بــر دارد
زان ديــده جهــانِ دگــرت ديــده شــود شــب �آمــد و ســوداىِ تــو در ســر دارد
پســند خويــش بيــرون �آيــى
ِ گــر تــو ز اين كا ِر منست،كا ِر شب و روز نيست
كا َرت همه ســر به ســر پســنديده شــود كــى دو خــ ِر لنــگ بــا ِر مــن بــردارد؟
If you close your eyes to the pleasures of the Day brought me Your troubles and fights.
earth, Night filled my head with Your Love.
Your heart will become your eye, and a different But, all this is not the business of day or night;
world will appear to you. this is my business.
If you quit being conceited, How could those two lame donkeys carry my
You’ll be admired for everything you do. load?
Gözlerini bu dünyanın zevklerine kapattığın za- Gün, senin kavganı ve gürültünü getirdi.
man, gönlün gözün olur ve farklı bir dünya görür- Gece, başımı senin aşkınla doldurdu.
sün. Bu, geceyle gündüzün işi değildir.
Sen kendini, beğenmişlerin yurdundan dışarı çı- Bu, benim işimdir.
karırsan her işin, beğenilmiş olur. İki topal eşek, nasıl benim yükümü taşıyabilir?
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
غــم چــرا بايــد خورد؟،رو ِز شاديســت محــك محتشــم و دُون �آمــد ِ روزه
امــروز مــى از جــا ِم وفــا بايــد خــورد زنهــار مگــو چــون كــه ز بيچــون �آمــد
كف خ ّباز و ســقا ِرزق خوريم؟ ِ چند از روزيســت كــه از وراىِ گــردون �آمــد
كــف خــدا بايــد خــورد
ِ يكچندگــه از زان روزبهــى كــه روز افــزون �آمــد
This day is the day of joy. Fasting is the touchstone of good and bad.
Why should we be sad? Don’t ask me how that could be:
We should drink wine from the cup of loyalty. This came from the One who is beyond
How long will we expect o ur sustenance to be questions.
from a bread-maker and a water-carrier? Fasting is the divine food that comes from
This is the time to start eating and drinking from beyond the sky.
God’s hand. It makes everything better, including you.
Bugün neşe günü, neden gam çekelim? Oruç, iyinin ve kötünün mihenk taşıdır.
Bugün vefa kadehinden şarap içmeliyiz. Sakın bu nasıl olur deme.
Daha ne kadar ekmekçinin ve sucunun elinden Bu, soruların ötesinde olandan geldi.
rızkımızı yiyip içelim? Oruç, bir gök sofrasıdır.
Allah’ın elinden, yemek ve içmek zamanı geldi. O sofraya oturduğun için günahlardan temizlenip,
iyi bir hale geldin.
روزى كــه ُبــ َود دلــت ز جانــان ُپــر درد روزى كــه خيــالِ د ْل ِســتان رقــص كنــد
شــكرانه هــزار جــان فــدا بايــد كــرد يك جان چه كند؟ كه صد جهان رقص كند
اى سره مرد،كاندر ر ِه عشق و عاشقى هــر پــرده كــه مىزننــد در خانــۀ دل
شــكر قفــاىِ نيكــوان نتــوان خــورد ُ بى تــن بيچــاره همان رقــص كند ِ مســكين
My heart must sacrifice thousands of souls as a When the image of that charmer moves,
sign of gratitude For the day it was filled with the Not one soul, but countless stars in the sky,
sorroıvs of the Beloved. whole universes start moving.
O chosen man on the way of Love, In the house of the heart, the helpless body
You won’t get slaps from Goodness without immediately starts dancing,
being graceful. No matter which tune is striken.
Gönlümün, Sevgilinin derdi ile dolu olduğu gün, O güzelin hayali oynayınca sadece bir can değil,
binlerce ruhu, minnetle feda ederim. yüzlerce cihan oynamaya başlar.
Ey seçilmiş er, aşk yolunda, Sevgilinin tokadını Gönül evindeki çalgıda hangi perdeyi vururlarsa
şükretmeden yiyemezsin. vursunlar, yoksul ve çaresiz beden, hemen oyna-
maya başlar.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
گيرد ّ
تولا روزى كه وجودها َرو نيكــى كــن كــه دهــر نيكــى دانــد
گيرد جانب اعلاِ روزى كه عدم او نيكــى را ز نيكــوان نســتاند
خــون تــا قبضــۀ شمشــير كــه �آلايــد مال از همه مانْد و از تو هم خواهد مانْد
گيرد تش اقبالِ كه بالا ِ تا �آ �آن بِــ ْه كــه بــه جــاىِ مــال نيكــى مانَــد
The day when all beings annihilate themselves Do good. Time recognizes goodness; it never
And they ascend to tlıe height of Absence, forgets its value.
We will see whose swords are Everyone will pass through this world,
stained with blood But their belongings will remain.
And whose lucky blood will be shed. Your goodness should be your inheritence.
Bütün varlıkların yok olacağı, yokluğun yücelerine İyilik et. Zaman iyiliği tanır ve iyilerin, iyiliğini
yükselecekleri gün, bakalım, kimin kılıcı kana bu- unutmaz.
lanacak, kim ikbal ateşi ile yücelecek? Herkesin malı dünyada kaldı, senin de kalacak.
Mal yerine iyiliğin miras olarak kalsın.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
زر را كــه ســيه كننــد و در دود نهنــد زلــف تــو بــه ُحســن ذوفنونهــا بــرزد
ِ
دســت دزدان برهنــد
ِ زان باشــد تــا ز مالــش عَ ْن َبــر �آســتينها بــرزد
ِ در
عاشــق ز ِر سرخســت ســيه ُرو نشــود ُمشــكش گفتــم ازين ســخن تــاب �آورد
در پــاى نيوفتــد كــه در دســت نهنــد درهــم شــد و خويشــتن زمينهــا بــرزد
In order to hide gold from thieves, they blacken O Beloved, the beauty of Your hair has thrown
it with soot. prudent people to the ground. Your hair has
A lover also resembles gold. smelled ambergris and has fallen down to your
But, his face doesn’t get changed. arms and neck.
Neither is he stepped on. When I said, “musk,” Your hair got mad,
Instead, he goes from one hand to another. And mixed with anger just as they had, those
fallen down to the ground.
Altını, hırsızların ellerinden kurtarmak için duma-
na ve ise koyup karartırlar. Sevgilim, saçların öylesine güzel ki hüner sahibi
Âşık da, sarı altını anımsatır, ancak onun yüzü ka- kişileri hayretlere düşürdü yerlere serdi.
rarmaz. Omuzlara dökülen amber kokulu saçlarına ben,
O, ayaklar altına düşmez; değerinden kaybetmez “Misk” deyince, o saçlar sözüme kızdı ve öfkeyle
ellerde, avuçlarda dolaşır. birbirine girip kendini yerlere vurdu.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
رهــروان نيــز ِن َينــد:زنهــار! مگــو كــه كــف يــا ِر ســيمبر بتــوان خــورد
ِ زَهْ ــر از
عيســىصفتانِ بىنشــان نيــز ِن َينــد َ تلخ ســخنش همچو ِش
ــكر بتــوان خورد ِ
زيــن گونــه كــه تــو محــر ِم اســرار نهاى بس با نمكســت يار و بس با نمكســت
پنداشــتهاى كــه ديگــران نيــز ِن َينــد جايــى كه نمــك ُب َود جگر بتــوان خورد
Don’t ever say, “No one walks toward the Truth One should drink poison from the hand of the
nowadays. silver-bodied Beauty;
No one is tike Jesus, tike a concealed saint in our One should taste His harsh words as if they were
time” sugar.
Since you are not intimate with the secrets of the The Beloved is the taste and the salt of
path,
everything.
You are assuming that everybody else is ignorant,
One could eat his own liver with that salt.
too.
Sakın “Hak yoluna, itlak yoluna gidenlere artık yok- Gümüş bedenli güzelin elinden zehir bile içilebilir.
tur” deme. Onun acı sözleri şeker gibidir.
İzlerinin tozları belirmeyen İsa huylular günümüzde Sevgili, pek tatlı, tuzludur.
yok diye söyleme. O tuzla, ciğer bile yenilebilir.
Sen sırları bilmediğin için, başkalarını da yok sanı-
yorsun.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
Âşıkların gönüllerindeki sırrı, çalgıcıdan duyun. Sarhoşları *muhtesiple korkuturlar. Ancak, herkes
Onun feryadıyla beraber gönüllerin çevresinde de bilir ki muhtesip de sarhoş olur.
dönüp dolaşın. Bu şehrin halkı adamsa, şu sarhoşlara neden sahip
Çalgıcı makamla ne dedi? çıkmazlar?
Dedi ki: “Makamdan dışarıya hiç çıkmayın.” * Muhtesip: Şeriat polisi
Tertemiz kişilerin bahçesinden yetişip gelişen sel- Ağaçların başları, kırmızı ve sarı renkte çiçekleri
vi, hem boy atar, baş çeker; bir araya getirdiler.
hem güzel olur, naz eder. O Yakup’lar, Yusuf ’larını gördüler.
Onun büyümesini hızlandıran dostlarından gurur Ağaçlar, kış günlerinde karaları giyinmişlerdi.
duyar. Çok ağlayıp, feryat ettiler.
Ancak, sonunda güldüler ve açıldılar.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
گل تــر مىچيننــدِ ســرهاىِ درختــان س ّريســت كــه يــار زيــ ِر لــب مىخوانَــد
و انــدر دلِ خــود كانِ گهــر مىبيننــد سرچشــمۀ كا ِر مــا همــو مىدانَــد
چــون بــر ســر پاينــد گــ ِه بــى برگــى صــد جــاىِ نشــيب �آســيا مىدانيــم
نوميــد نگردنــد و ز پــا ننشــينند وز بى�آبــى كار فــرو مىمانَــد
The tree branches have gathered fresh flowers. There is a secret that the Beloved is saying secretly
They had seen pearls in their hearts and stood with the tip of His tongue.
up, even when they lost all their leaves! He is the only one who knows the reason for o ur
But, they didn’t lose their hope, and they didn’t being.
bend. Alas, I know about the hundreds of mills in all the
right places,
But they are all idle because of the lack of water.
Ağaçlar taze çiçekler açtılar.
Gönüllerinde inci madenleri belirdi. Sevgili’nin dudak ucuyla gizlice söylediği bir sır var-
Yapraksız kaldıklarında da ayaklarının üstünde dır.
durdular. Var oluşumuzun nedenini de sadece O biliyor.
Umudu kesmediler ve eğilmediler. Bereketli yerlerde yüzlerce değirmen olduğunu bili-
yoruz.
Biliyoruz ama susuzluk yüzünden dönmüyordur, iş-
ten kalmışlar.
ســوداىِ تــرا بهانهيــى بــس باشــد ســو ِز دلِ عاشــقان شــررها دارد
مســتانِ تــرا ترانهيــى بــس باشــد در ِد دلِ بيدلان اثرها دارد
تيــغ جفــا؟ ِ در ُك
ِ شــتن مــا چــه مىزنــى دلســوختگان �آ ِه ،بشنيدســتى
مــا را ســ ِر تازيانهيــى بــس باشــد حضــرت رحمتــش گذرهــا دارد
ِ بــر
A little smile is enough to make us Your lover. There are sparks in the fires of the lovers’ hearts.
A short melody is enough to make Your drunks These are signs of troubles for the ones who give
exuberant. their hearts to the Beloved.
Why do You draw the sword of sorrow to kill us Haven’t you heard that the signs coming from
When a lash of Your whip would be enough? burning hearts
Go to the presence of God’s compassion?
Senin sevdana tutulmak için bir tebessüm yeter.
Senin sarhoşlarının coşması için bir nağme yeter. Âşıkların gönüllerinin yanışlarında kıvılcımlar
Bizi öldürmek için cefâ kılıcına ne gerek var? vardır.
Kamçının ucuyla dokunman yeter. Sevgiliye gönül verenlerin dertlerinin belirtileri
vardır.
Yanıp yakılanların gönüllerinden çektikleri ahı
duymuşsundur.
O ah, Allah’ın huzuruna gider
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
شــاد �آنكــه جمــالِ ماهتابــش ببــرد شــاد �آنكــه ز دُور يــا ِر مــن بنمايــد
ســاقى َكــ َرم مســت و خرابــش ببــرد
ِّ كــودك خُ ــرد �آســتين مىخايــد
ِ چــون
مىنايــد خــواب،مى�آيــد �آ ِب ديــده كنــار خــود بگشــايد،چــون ديــد مــرا
ترســد كــه اگــر بيايــد �آبــش ببــرد مــرغ دلــم بربايــد
ِ ،چــون بــاز َج َهــد
How happy is the person who sees moonlight on How beautiful does my Beloved look from the
the face of the Beloved! distance!
How nice is getting drunk with the wine by the He keeps playing with his sleeve like a child.
hand of the benevolent cupbearer! Then, He calls me to sit next to Him and opens
Tears keep running from the lover’s eyes, but sleep His arms,
doesn’t come And my heart catches Him like a falcon!
Because it is afraid of the torrent that will carry
him away.
Sevgilimin bana uzaktan bakması ne hoştur.
Ne hoştur Ay ışığını sevgilinin yüzünde gören. O küçücük bir çocuk gibi gömleğinin kolunu ısı-
Ne hoştur kerem sahibi sâkînin elinden içtiği şarapla rır.
sarhoş olan. Sonra beni görünce yanına oturmamı ister ve şa-
Gözyaşları gelir, ancak uyku, bir türlü gelmez. hin kuşu gibi gönül kuşumu kapar, gider.
Uyku gelirse gözyaşı seline kapılıp gideceğinden kor-
kar.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
Müjdeler olsun bütün arayanlara, aranan istenen Bir sultan var ki düşünsen gizlediğin her şeyi bilir.
geldi. Dilsiz ve dudaksız kızsan, kötü şeyler onu da bilir.
Ey âşıklar, sevincinizden feryat edin, sevgili geldi. Herkes, etkili konuşmayı ister, ancak, ben susmayı
Eyyub’un güçlüklerden, hastalıklardan iyileşme bilenin kuluyum ve kölesiyim.
zamanı geldi.
O binlerce Yakup’un Yusuf ’u geldi.
شــب چون دلِ عشّ ــاق ُپر از ســودا شد كجا رفت؟ همانجاى كه بود،شب رفت
نيــك جهان پنهان شــد
ِ از چشــم َبــد و تــا خانــه ر َود بــاز يقيــن هــر موجــود
بــا خــونِ دلــم چــون ســف ِر پنهانــى اى شــب چــو َروى بــدان مقــا ِم موعود
وقــت �آن شــد
ِ گوينــد اشــارتى كــه از مــن برســان كــه �آن فلانى چــون بود
The night is filled with Love, like the hearts of Night has gone, but where did it go?
lovers, It went back to where it came from.
Concealed from evil eyes as well as good eyes. Just like every being, it returned to its home.
Referring to the secret journey which I took with O night, when you arrive at that promised land,
my bleeding heart, “The time has come. Be ready Talk about us; talk about our sufferings, one by
to return to your origin.” one, which came from Love.
Gece, âşıkların gönülleri gibi sevdalarla doldu. Gece gitti, nereye gitti?
Dünyanın kötü gözlerinden de iyi gözlerinden de Her varlığın evine döndüğü yere gitti.
gizlendi. Ey gece, o vaad edilen durağa vardığında, bizim
Gönlümün kanıyla çıktığım gizli yolculuğu hatır- hakkımızda konuş ve tek tek Aşk’tan neler çektiği-
latıp: mizi anlat.
“Hazır ol” diyor, aslına dönme vakti geldi.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
شب گشت كه خلقان همه در خواب روند شــور �آوردم كــه گا ِو گــردون ن ََكشَ ــد
ماننــدۀ ماهــى همــه در �آب رونــد ديوانگيــى كــه صد چو مجنون نكشــد
جانــب اســباب روند
ِ ،چــون روز شــود هم من بكشــم كه جانِ تو جانِ منست
و �آنهــا دگرنــد كــه ســوىِ وهّــاب روند جانِ خود را بگو كســى چون نكشــد؟
Night has come; it’s time for people to fall I have brought such exuberance that neither the ox of
asleep, the earth nor the eagle of the sky could carry it.
Like the fish that plunges back into the water. I have brought the insanity of a hundred Majnuns.
In the morning, most will follow the steps of I am the one who bears them all; their souls are
reason. mine.
So, who complains here about the burden of his
Only a few will walk towards the One who
soul?
created reason.
Bende öyle bir çoşkunluk var ki bu çoşkunluğu öküz de
Bütün halkın uyku vakti geldi, gece oldu. çekemez, gökyüzünün kartalı da.
Balıklar gibi hepsi de suya dalarlar. Üstümde öyle bir delilik var ki bu deliliğe, Mecnun gibi
Halk, gündüz olduğunda, sebeplerin peşine düşer. yüzlerce âşık katlanamaz.
Bir kısmı da sebebi yaratana doğru gider. Fakat ben çoşkunluğu ve bu deliliği çekerim.
Çünkü, senin canın, benim canımdır.
Söyle kim kendi canının yükünü çekmez?
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
بــت مهــوش بــاد ِ صــد ســال بقــاىِ �آن مثــل َچ ْرمــت نكنــد
ِ صــد َســغرىِ گاو
غــم او را دلِ مــن َت ْر َكــش بــاد
ِ تيــ ِر كــف كليــم نرمــت نكنــد
ِ ســنگى كــه
خاك درش بمرد خوش خوش دلِ من ِ بر اى هــژده زمســتان تــو بهــم پيوســته
يارب كه دعا كرد؟ كه خاكش خَ وش باد دوزخ پــر نَــكال گرمــت نكنــد
ِ جــز
I pray, “May this moon-like beauty live a hundred Hundreds of oxen rumps can’t be thicker than your
years!” skin! You are such a stone that even Moses’ hand* can’t
Although my heart became the target for His soften you! O you, hundreds of winters got together
arrows of sorrow, to make your body. Nothing could warm you up
That was my heart dying in the dust of His except the fires of hell and extreme suffering.
*According to legend, Moses’ cut through a rock to get
threshold, urhispering,
water. Koran 2:60.
“O how sweet is obedience to His will!”
Yüzlerce öküz sağrısı, derin kadar kalın olamaz.
O, Ay gibi güzel, yüz yıl yaşasın. Sen, öyle bir taşsın ki Musa’nın* eli bile seni yumuşata-
Gönlüm, onun gam oklarının, okluğu olsun. maz. Ey kişi, on sekiz kış mevsimi gelmiş, birleşmiş de
Gönlüm, kapısında bir güzelce can verdi. senin şekline girmiş.
“Ya Rabbi, toprağı bol olsun” diye kim dua etti? Seni, azabı çetin cehennemden başka hiçbir şey ısıta-
maz.
*Kur’ân: Sûre 2/60
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
صد مرحله زان ســوىِ ِخ َرد خواهم شــد طــاووس نــهاى كــه در جمالــت نگرند
فــارغ ز وجــو ِد نيــك و َبــد خواهم شــد ســيمرغ نــهاى كــه بىتــو نــا ِم تــو برنــد
پــس پــرده منــم
ِ از بــس خوبــى كــه در شــهباز نــهاى كــه از شــكا ِر تــو چرنــد
عاشــق خَ ود خواهم شــد
ِ ،اى بيخبــران �آخــر تو چــه مرغى؟ و ترا با چه خورند؟
I will go hundreds of miles away from reason. Since you are not a peacock, who would want to
I will go away from goodness and evil. admire your beauty?
There are so many beauties beyond this curtain, Since you are not a Simurgh,* who would call your
including my real being. name when you are absent?
O ignorant one, I want to be in love with Since you are not a royal falcon, who would expect a
piece of your prey?
myself!
So, what kind of bird are you, and how could they eat
you?
Aklın bulunduğu yerden, yüzlerce konak öteye gi- *The King of Birds.
deceğim.
İyiden ve kötüden uzaklaşacağım. Tavuskuşu değilsin ki güzelliğini seyretsinler.
Bu perdenin arkasında ne kadar güzellikler var. Zümrüdüanka değilsin ki olmadığın halde adını ansın-
Benim aslım da oradadır. lar.
Ey hiçbir şeyden haberi olmayanlar, ben kendi Kocaman bir şahin değilsin ki avladığın avdan yesinler.
kendime âşık olacağım. Nasıl bir kuşsun ki seni neyle yerler?
عارف چو گلست و جز كه خندان َن ُب َود عاشــق بايــد كــه يــا ر َود بــاده خــورد
عــادت قنــد �آن َن ُبــ َود
ِ ،تلخــى نكنــد يــا پــردۀ عقــل و شــرم خــود را ب َِــد َرد
بــاح زُجاجــه اســت جــانِ عــارف ِ ِم ْص من باده كجا خورم؟ و گر زانكه خورم
ســندان َن ُب َود،پس شيشــه ُبــ َود زجاجــه انــدر ســ ِر مــن عقــل نيابــد چــه َبــ َرد؟
This arif* resembles a rose, except he doesn’t The lover drinks wine to get rid of reason and
smile. prudence.
He is not bitter; sugar doesn’t have that quality. But, why should I drink wine?
He is the light of the lantern. What would wine do to me?
His head is glass, not an anvil. There is no reason left in my mind.
* Arif -- a sage. This rubai refers to Koran 24:35.
Âşık, akıl ve utanç perdesini yırtmak için şarap
Ârif güle benzer, ancak o gülmez. içer.
O acı değildir, şekerin âdeti tatlılıktır. Ben neden şarap içeyim ki.
Camın içindeki kandildir. Şarap içsem bile başımda akıl kalmadı ki şarap
Arifin canı camdır, demir değildir.* neyi alıp götürecek?
* Kur’ân: 24/35
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
كه مســلمان َن ُب َود،عاشــق تــو يقين دان عاشــق كــه بنــاز و نازكــی فــرد بــود
مذهــب عشــق كفــر و ايمــان َن ُبــ َود
ِ در مذهــب عاشــقی جوانمــرد بــودِ در
در عشــق تــن و عقــل و دل و جان َن ُب َود بــر دل شــدگان چــه ناز در خــورد بود؟
او �آن َن ُب َود،هركــس كــه چنين نگشــت ســرد بــود،یعقــوب كــه یوســفی كنــد
Know this very well: a Lover cannot be a Courtesy and coquetry are not for lovers.
Müslim. In the sect of Love, lovers are brave and
In the religion of Love, there is no faith nor generous,
blasphemy; Lovers are not coy.
Neither body nor soul; neither reason nor It would be silly if Jacob acted like Joseph.
heart.
Whoever is not like that is not a Lover. Âşık, nazdan da geçmiştir, naziklikten de.
Âşıklar mezhebinde, âşık erdir ve cömerttir.
Şunu iyice bil ki: Naz, âşıkların harcı değildir.
Âşık Müslüman olamaz. Yakub’un, Yusufluk etmesi hoş değildir.
Aşk mezhebinde imana ve küfüre yer yoktur.
Ne beden vardır ne akıl; ne can vardır ne de gönül.
Kim böyle değilse o Âşık değildir.
چــه كند؟،تواضــع ننمايــد ُ عاشــق كــه عشــق �آن باشــد كــه خَ لق را دارد شــاد
چه كند؟،شــبها كه بــه كوىِ تو نيايــد عشــق �آن باشــد كــه دا ِد شــاديها داد
َط ْي ِره مشــو،زلــف تــرا
ِ گــر بوســه دهــد �آن عشــق بــزاد،مــا را مــادر نــزاد
چــه كنــد؟،ديوانــه كــه زنجيــر نخايــد صــد رحمــت و �آفريــن بــر �آن مــادر باد
A lover knows nothing but humiliation. Love is such a thing that it intoxicates people.
Where does he go at night but Your quarters? Love is such a thing that it gives joy and
Don’t get mad if he kisses Your hair. drunkenness.
What else could an insane one do but bite his We are not born from mothers. Love delivered
chain? us.
Hundreds of blessings, hundreds of bravos for
Âşık, gönül alçaklığı göstermez de ne yapar? that mother.
Geceleri senin mahallene gelmez de nerelere gi-
der? Aşk öyle bir şeydir ki insanı neşelendirir.
Saçlarını öperse gücenme. Aşk öyle bir şeydir ki neşe ve sarhoşluk verir.
Deli, zinciri gevelemez de ne yapar? Bizi anamız doğurmadı, bizi Aşk doğurdu.
Yüzlerce rahmet ve yüzlerce takdir O Aşk anamı-
za.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
عشــق �آن خوشتــر كــزو بلاهــا خيــزد عشــق از ازلســت تــا به ابــد خواهد بود
عاشق َن ُب َود كه از بلا پرهيزد جوينــدۀ عشــق بىعــدد خواهــد بــود
مردانــه كســى ُبــ َود كه در شــيوۀ عشــق فــردا كــه قيامــت �آشــكارا گــردد
ز جان برخيزد،چون عشق به جان رسد رد خواهد بود،اى هر كه نه عاشق است
The nicest thing about Love is that it is the source Love has no beginning, no end. Love is eternal.
of troubles. Countless people would search for it.
One is not a lover if he fears troubles. On the day of resurrection, everyone will be
One has to be brave in the business of Love. kicked off the Divine temple Except lovers.
When his soul catches the fire of Love,
A lover has to give up his soul. Aşkın ne başı vardır ne de sonu.
Aşk sonsuzdur.
Belâlar yaratan Aşk, en iyi Aşktır. Sayısız insanlar, Aşkı aramıştır.
Belâdan çekinen, âşık değildir. Kıyamet gününde, Âşıklar dışında herkes, kutsal
Aşk işinde yiğit olmak gerekir ki ruhu aşkın ateşine tapınaktan kovulacaklardır.
tutulduğunda, o hayatını verebilsin.
عشــق ازلــت نبــود �آدم كوشــيد ِ عشّ ــاق بــه يــكدم دو جهــان دربازنــد
نقــش ُســرنا پوشــيد
ِ او را بــه حــواس صــد ســاله بقــا بــه يــك زمــان دربازند
مى لب نوشــيد ِ ُســرناىِ تــو از بــس كــه بــر بــوىِ دمــى هــزار منــزل بدونــد
لب تو مســت شــد و بخروشــيد ِ هــم بر وز بهــ ِر دلــى هــزار جــان دربازنــد
At first, you didn’t have Divine Love. Lovers may give up both worlds in one
Adam covered this void with the melodies of the moment.
zurna.* They may sacrifice a hundred years of life in one
This zurna drank the wine of Your lips for so moment.
long They go through thousands of stages after getting
That it became drunk from Your lips. just one smell.
* A conical woodwind musical instrument. They sacrifice thousands of their souls to please
just one heart.
Ezeli aşk yoktu sende.
Âdem çalışıp onu, zurnanın melodileriyle örttü ve Âşıklar, bir anda iki dünyayı da terk ederler.
gizledi. Yüz yıllık yaşamı da bir âna feda ederler.
Zurnan, çoktan beri senin dudaklarının şarabını Bir koku için, bin konaklık yol aşarlar.
içip dudaklarından sarhoş oldu, coştu köpürdü. Bir gönül almak için, binlerce can verirler.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
Güzelim, Aşkın, kan dökmeye niyetlendiğinde, Öyle bir Aşk geldi ki bütün aşklar, O’nun yanında
ruhum beden kafesinden uçup gider. yok oldu.
Şekerlere benzeyen dudaklarını öpme fırsatını bu- Ben, yandım ve kül oldum.
lan, bu günaha girmezse kâfir olur. Külüm de savruldu, yok oldu.
Derken yine Senin havana kapılıp külüm geri geldi
ve binlerce şekillere büründüm.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
صفــات اوينــد
ِ عالــم همــه ُســخرۀ عقــل و دلِ مــن چــه عيشــها مىدانَــد
مــات اويند
ِ جملــه،هســتى خويــش
ِ در پيــش خــودم بنشــانَد
ِ گــر يــار دمــى
حيــات اوينــد
ِ وانهــا كــه ز پــردۀ نشــيب �آســيا مىدانــم
ِ صــد جــاى
ذات اوينــد
ِ ،موقــوف صفــت نينــد
ِ وز بى�آبــى كار فــرو مىمانَــد
The world is charmed by His attributes. If the Beloved would allow me to sit with Him
Everything, everyone, seems to exist. for just one moment,
But, they are annihilated in front of Him. My mind and heart wouldexperience so many
And, only the one who can lift the curtain of different joys and pleasures.
mortality May reach His Essence behind His Alas, I could have built mills in hundreds of
attributes. different places,
But the lack of water delays my job.
Dünya baştan başa O’nun sıfatlarıyla büyülenmiş-
tir. Sevgili, bir anlığına bile olsa onun yanına oturma-
Her şey ve herkes kendi varlıklarına bürünmüş ol- ma izin verirse, aklım ve gönlüm, ne zevkler duyar,
malarına rağmen, O’nda yok olmuşlardır. ne neşeler peydahlar.
Ancak, O’nun yaşam perdesinin ötesine geçenler Yüz yerde değirmen kurmayı bilirim, ancak susuz-
O’nun sıfatlarına kapılmamış, O’nun zatına ermiş- luk işimi güçleştirir.
lerdir.
عيــد �آمــد كــز تــو عيــد عيدانــه َبــ َرد غــم كــى بــ ِر بنــدگانِ ســلطان گــردد؟
عيــد تــو دانــه َبــ َرد
ِ خرمــن مــاه
ِ از �آنجــا همــه بختهــاىِ خنــدان گــردد
اي َنــش برســد كــه ُروى بــر مــاه كنــد چيــزى دگرى هســت فــزون از شــادى
اينــش نرســد كــه مــا ِه نــو خانــه بــرد �آن در ســ ِر ُپــر خُ مــا ِر مســتان گــردد
Bairam came, that Bairam which will get a gift Sorrow doesn’t come close to the Sultan’s slaves.
from you. There is no room for it among good fortune and
That Bairam brought grain from God’s divine grace.
Harvest. There is something above joy and pleasure,
It is coming now. It is turning its face to the moon. And that thing turns around in their heads.
It is coming, but not to take a new moon to its
home. Gam, hiç padişahın kullarının yanına yaklaşabilir
mi?
Bayram geldi, bayram senden bayramlık alıyor. Orada, devamlı gülen bahtlar, devletler döner do-
Senin bayramın, Hakk’ın nur harmanından tane ge- laşır.
tiriyor, feyz alıyor, nurlanıyor. Neşeden de üstün, bambaşka bir şey vardır.
İşte geliyor, yüzünü Ay’a döndürecek. O şey sarhoşların mahmur başlarında döner du-
Kendisi Ay olduğu için yeni Ay’ı eve götürmeyecek. rur.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
غم كيســت كه گر ِد دلِ مــردان گردد؟ پــى �آنكــه بنــده خنــدان نشــود
ِ قاصــد
غــم ِگــر ِد فســردگان و ســردان گــردد پنهــان مكــن از بنــده كــه پنهان نشــود
انــدر دلِ مــردانِ خــدا درياييســت زنــدان:گــر بــر د ِر باغــى بنويســى
گنبــد َگــردان گردد
ِ موج خوشــش
ِ كــز ازپــى �آن نبشــته زنــدان نشــود
ِ بــاغ
Sorrow that wouldn’t dare come close to the Don’t hide Your news from me. In fact, you
hearts of lovers Turns around cold, frozen can’t.
people. You just don’t want me to smile.
There is such a giant sea inside of a lover’s heart Even if you place a sign that says, “Dungeon,” on
That its waves make the sky turn around. the gate of the garden,
The garden still won’t become a dungeon.
Gam kimdir ki Hak âşıklarının yanlarına yaklaş-
sın. Gizleme benden, zaten gizliyemezsin.
Gam, duyguları donmuş ve buz olmuş insanların Sen, benim gülümsememi istemiyorsun.
çevresinde döner. Bir bahçenin kapısına “zindan” sözünü yazarsan, o
Âşıkların gönüllerinde büyük bir deniz vardır ki yazı yüzünden o bahçe zindan olmaz.
onun dalgaları gökyüzünü döndürür, durur.
Elif* gibi dik olan boynum, Aşktan cim* gibi bü- Bir grup insan, senin meyhanende kalırlar.
küldü. İçlerinden birkaç tane gönül ehli rind vardı.
Senin bulunduğun yerde güzellik, iki kat olur. Ancak, kaç kişi oldukları bilinmez.
Gönlüm, Senin sonsuz güzelliğini aldığındandır ki Onlar, hiçbir zaman ayıklığı beğenmezler.
sonsuza doğru koşuyor. Dünyanın hem iyisine hem de kötüsüne gülerler.
*Arapça alfabe harfleri
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
كارم بــه ُگل و شهســپرم برنامــد كاريــز درونِ جــانِ تــو مىبايــد
گفتــم كــه خمــش! شهســپرم برنامــد قصــه شــنيدن ايــن گــره نگشــايد
ّ كــز
چــون تيــ ِر ســه َپــر از �آن كمــان پ ّريــدم يــك چشــمۀ �آب از درونِ خانــه
اوج غمــش هــر ســه پــرم برنامــد ِ بــا بِــ ْه زان رودى كــه از بــرون مى�آيــد
Neither rose nor basil have helped me! I said to You have to do something inside of you.
myself, “Be silent. One can’t untie this knot by listening to stories.
His bow doesn’t match my shield.” The fountain in the house Is better than a river
Then, I was shot from that bow like a three-winged outside.
arrow.
But, I’ve reached the summit of His sorrow urithout
Kendi içinde bir şeyler yapmalısın.
the help of those three wings.
Bu düğümü, masal dinleyerek çözemezsin.
Gül de fesleğen de bana yardım edemedi. Evin içindeki bir çeşme, dışarıdaki bir ırmaktan
Kendi kendime dedim ki: daha iyidir.
“Sus! Onun yayı, kalkanıma uymuyor.”
Sonra, üç kanatlı ok gibi onun yayından fırlatıldım.
Ancak, gamının yücelerine vardığımda üç kanadım da
bir fayda vermedi.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
Gönülle ve gözle bir işim olmasa bile güzel Sevgi- Felek, bir zaman sana gülse de ciddiye alma.
limle buluşunca işim, onlara düşer. Seni sonunda alçaltır.
Gönül kanıyla gözyaşını yağmur gibi akıttığım za- Bir şerbetle seni sarhoş ederken başkalarını bağrı-
manlar, benim gönlüm ve gözüm olan Sevgilimin na basar.
kucağıma düştüğünü sanırım.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
گــر جــور كنى عهد چــه قيمــت دارد؟ گــر خــواب تــرا خواجــه گرفتــار كنــد
چون زَهْ ر دهى شــهد چــه قيمت دارد؟ مــن نگــذارم كســيت بيــدار كنــد
جانــب خَ لــق جهــد نيكوكارســت
ِ گــر عشــقت چــو درخت ســيب مىافشــاند
جانــب مــن جهــد چه قيمــت دارد؟
ِ از بــرگ ط ّيــار كنــد
ِ تــا خــواب تــرا چــو
If you become unjust and hurt people, what is When sleep overwhelms you,
the value of your promise to God? I don’t allow anyone to wake you up.
What is the use of honey after you’ve served But, Love shook you like an apple tree
poison? And blew your sleep away like leaves.
It is good to work for people.
What good comes from helping only yourself? Sana uyku bastırdığında kimsenin seni uyandır-
masına izin vermem.
Zulümde bulunursan, Allah’a verdiğin sözün ne Fakat Aşk, seni elma ağacını silker gibi silker ve uy-
değeri kalır? kunu, yaprak gibi döker.
Zehir verdikten sonra, bal sunarsam ne işe yarar?
Halk için çalışıp çabalamak, güzel bir iştir, yalnız
kendin için çalışmanın ne değeri olur?
گــر خــواب �آيــد دلِ كبابــش ببــرد گــر دريــا را همــه نهنــگان گيرنــد
ظلمــت شــب كــه �آفتابــش ببــرد
ِ چــون ور صحــرا را همــه پلنــگان گيرنــد
مىنايــد خــواب،مى�آيــد �آ ِب ديــده ور نعمــت و مــال چشــمتنگان گيرنــد
ترســد كــه اگــر بيايــد �آبــش ببــرد عشّ ــاق جمــالِ خوبرنــگان گيرنــد
How does the sun illuminate the darkness of If alligators infested all the seas, If tigers covered
night? all the plains,
His fiery heart gets rid of sleep. Tears come, but If the greediest were satisfied by wealth,
sleep doesn’t, Lovers would still keep their eyes fixed on that
Because it’s afraid of the torrent of tears which beautiful charmer’s face.
would carry him away.
Bütün denizleri timsahlar kaplasa, ovaları kaplanlar tutsa
Gece karanlığı nasıl güneşi alır, başka taraflara gö-
ve gözü doymazların gözleri mala doysa, yine de âşıkların
türürse, uyku da gelir,
Hâk âşığının yanan, yakılan gönlünü alır götürür. gözleri O güzelin yüzüne dalar gider.
Fakat âşık, ağlamaya, gözyaşları dökmeye başla-
yınca, uyku kaçar gider.
Geri dönerse, âşığın gözyaşı seline kapılıp gidece-
ğinden korkar.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
راه بــرت بگشــايند،گــر راه َروى جامه و جان مىســوزد،گــر صبــر كنــم
به هســتيت بگرايند،ور نيســت شــوى جــانِ مــن و جــانِ جملــگان مىســوزد
نگنجــى انــدر عالــم،ور پســت شــوى دهــان مىســوزد،ور بانــگ بــر �آورم
وانگاه تــرا بىتــو بــه تــو بنماينــد چه جاىِ دهان؟ هر دو جهان مىســوزد
If you start the journey, they will open the road If I continue to bear the pain of Your separation
for you. a little longer,
If you annihilate yourself, they will carry you to My dress, my soul, and everyone’s soul will burn
Absence. to ashes.
Humble yourself, and they will grow you greater But, if I let out just one scream of pain, my
than the universe. mouth will spit such a fire
Become nothing, and they will show you without That not only my mouth, but both worlds will
you. burn to ashes.
Yola çıkarsan, yolu sana açarlar, Eğer sabredersem elbisem de yanar, canım da, hat-
Yok olursan, seni aslına ulaştırırlar, ta benim değil, herkesin de canı yanar.
Alçalırsan, dünyalara sığmazsın, Fakat sabretmez de şikâyet eder, bağırıp çağırsam
Sonra da seni, sana, sensiz gösterirler. ağzım yanar. Hatta, ağzın da sözü mü olur?
İki dünya yanar.
گــر صبــر كنــم دل از غمــت تنــگ �آيد گــر عاشــق را فنــا و مــردن باشــد
ور فــاش كنــم حســود در جنــگ �آيــد يــا در ر ِه عشــق جانســپردن باشــد
پرهيــز كنــم كــه شيشــه در ســنگ �آيــد پس لاف ُب َود �آنچه بگفتند كه عشق
عشــق مــا تــرا ننــگ �آيــد
ِ گويــد كــه ز عيــن حيــات �آبخــوردن باشــد
ِ از
If I suffer through his love silently, He gets The lover either gives his life on the way to Love,
bored. Or he must annihilate himself.
If I open my heart, jealous people fight with me. They say, “Love’s goal is to drink ab-i hayat from
If I protect the glass of my heart, the fountain of life.”
He says, “Are you ashamed of my love?” These are just empty words.
O’nun aşkına sessizce dayanırsam, gönül sıkılır. Âşık ya aşk yolunda ölür ya da kendini yok eder.
Aşkımı açığa vurursam, kıskanç kişiler benle kav- Derler ki: “Aşk, yaşam kaynağından bengisu iç-
ga ederler. mektir.”
Gönül şişeme taş değmesin diye korursam, Bunlar sadece boş sözlerdir.
O der ki: “Aşkımdan mı utanıyorsun?”
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
گرمــا نــه همــه تنــو ِر ســوزان باشــد گــر ُمــرده شــود تن ب ِر خود جــاش كنند
گــرم �آن باشــد،ناگــه ز درم در�آيــى قصــد ســر و پــاش كنند
ِ ور زنــده شــود
ســرما نــه همــه ســر ِد زمســتان باشــد حريــف اوبــاش كننــد
ِ مــرا:گفتــم كــه
چــون وعــده دهى نيايى ســرد �آن باشــد نى نى مســت ســوى فــاش كنند:گفتا
Summer is hot, but it doesn’t have the steady, When a man dies, they carry his body over their
scorching heat of the oven. heads.
When You come suddenly, I feel like summer is But, when he is alive, they intend to end his life.
here; I feel warmth. Winter is cold, but it doesn’t I said, “They made me a friend of the rowdies.”
last forever. But, when You promise to come and “No, no,” He answered, “They call you the town’s
don’t, that feels like everlasting cold to me. drunk.”
Sade yanan ocak sıcak olmaz. Bir insan ölünce, bedeni baş üstünde taşınır.
Sen Sevgilim, birdenbire kapımdan içeriye gir de Fakat insan diriyse, onu çekemezler yaşamını sona
bak, orada ne sıcaklar bulursun. erdirmeye çalışırlar.
O zaman yaz gelir, ben ısınırım. Dedim ki: “Beni külhanbeylere dost ederler”
Soğukta her zaman soğuk olmaz, kara-kış sürüp Dedi ki: “Hayır, hayır. Sen sarhoş olursan seni
gitmez. Fakat sen söz verir de gelmezsen işte asıl o âleme sarhoş diye yayarlar.”
zaman soğuk olur o zaman kış gelir.
گــر نگريــزى ز مــا بــه بــازى چه ُبــ َود؟ گــر هــر دو جهــان ز خــا ِر غم ُپر باشــد
وداع مــا نبــازى چــه ْبــ َود؟
ِ ور نــر ِد از خــار نترســد �آنكــه ُاشــتر باشــد
لب خشــك و ديدۀ تر ِپى توســت ِ ما را غصــه �آلــوده شــود
ّ ور جــان و جهــان ز
خشــك ما بســازى چه ُب َود؟ِ گر با تر و چــو عشــق گازُر باشــد،پاكيــزه شــود
Wouldn’t it be nice if you didn’t run away? If thorns of sorrow were to cover both worlds,
Wouldn’t it be nice if you stopped playing the A camel wouldn’t mind.
farewell game with us? If troubles stain souls and universes,
Our lips are dry, but o ur eyes are wet because of A lover would stay free and clear, because Love
your separation! is his cleaner.
Please have pity on our crying eyes and dry lips!
Why don’t you make us happy? İki dünya da dikenle dolsa, deve aldırmaz.
Dertler, canı ve cihanı kaplarsa, Âşık tertemiz ka-
Oyunlar oynayıp bizden kaçmasan ne olur? lır.
Bize veda oyunu oynamasan ne olur? Onun temizleyicisi, Aşk’tır.
Sensiz dudaklarımız kupkuru, gözlerimiz yaş için-
de.
Bizim kurumuzla, yaşımızla uzlaşsan ne olur?
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
كشــتى كــه بــه دريــاىِ روان مىگــذرد َرك جــان نتوان كرد
ِ به ت، جانــى:گفتــم
مىپنــدارد كــه َن ْي ِســتان مىگــذرد جان را چو تن نشــان نتوان كرد:گفتــا
مــا مىگذريــم زيــن جهــان در رحلــت خموش: گفت، تو بح ِر َك َرمى:گفتم كه
مىپنداريــم كيــن جهــان مىگــذرد چو ســنگ رايــگان نتوان كرد،ُد ّرســت
One who has boarded a sailing boat Sees that “You are the soul that no soul should rid of its body!”
trees are moving on the shore. I said.
It is like that: We are passing by through the “Do you know a soul as well as you know your body?”
world, He answered.
But we think that the world is passing us. “You are the sea of Grace,” I said.
“Be silent,” He answered. “Love, like a pearl of the sea,
is not being given for free, like a stone”
Bir gemide giden karşı sahili seyrederse ağaçların
geçtiğini zanneder. Dedim ki: “Sen cansın. Hiçbir can, bedeninden vazgeç-
Tıpkı bunun gibi dünyadan göçüp gidiyoruz. mez.”
Ancak dünya gidiyor zannediyoruz. Dedi ki: “Bedenini bildiğin gibi, bildiğin bir can var
mı?”
Cevap verdim: “Sen kerem denizisin.”
Dedi ki: “Sus, denizde bir inci var ki taş gibi bedavaya
verilmez.”
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
گفتــم كــه دلــم باغــم او خــو باشــد بگو زبان چه محرم باشــد؟:گفتــى كه
گر دســت دهــد غمش چه نیكو باشــد محــرم َن ُبــ َود هرچــه بــه عا َلــم باشــد
هــان ای دل بــی دل غــم او بــر گیــر حديــث �آن دم گفتــنِ وال َّلــه نتــوان
تــا چشــم زنــی خــود غــم او او باشــد خــاك �آدم باشــد
ِ سرشــت
ِ بــا او كــه
I said, “My heart has become accustomed to His You said, “Tell,” but words can’t reveal that secret.
troubles. Never mind my tongue.
How nice if l were to get some more” Nothing in the whole universe could tell it.
O lover, come to your senses. It is impossible to talk about the breath that was
Open your arms and embrace His troubles. mixed with the dust of Adam.*
If You close your arms and open your eyes, *Koran 38-72 -- “I designed Adam and blew into
You’ll see: He himself becomes His troubles. him from My spirit.”
Dedim ki: “Gönlüm O’nun gamına alıştı, ne hoş Dedin ki: “Anlat”, fakat kelimeler sırları açığa çıka-
olurdu daha fazla alabilseydim.” Ey Âşık, kendine ramaz. Dil değil, âlemdeki hiçbir şey O’nu anlata-
gelip kollarını aç ve O’nun gamını kucakla. maz. Âdem’in toprağına karışmış olan nefes hak-
Gözünü açıp kapayınca görürsün ki O’nun gamı kında konuşmak imkânsızdır.
kendisi olmuş. Kur’ân 38-72 “Âdem’i tasarladım ve ona Ruhumdan
üfledim”
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
گفتــى كــه ز غــدر َن ْفــس ط ّنــاز �آيــد كــو پــاى كــه او بــاغ و چمن را شــايد
غمــاز �آيــد ّ تيريســت ز قولنــج كــه كو چشــم كه او ســرو و ســمن را شايد
بانگ ســ ِر خر چو َان َْك َرال أ� ْصوات اســت
ِ پــا و چشــمى يكــى جگــر ســوختهيى
بنگــر كــه ز كــونِ خــر چــه �آواز �آيــد؟ بنمــاى يكــى كــه ســوختن را شــايد
“The thing that comesfrom the deceitful self Where are the feet which deserve to step into the
Is like an arrow in the back from a traitor,” You garden of Love?
said. Where are the eyes which are worthy of seeing
Yes, the bray of a donkey is bad. the cypress and jasmine there? The feet and the
But, the sound that comes from its behind is eyes are God’s consumed lover.
worse. Show me the one who deserves to be burned for
Him.
Dedin ki: “Aldatıcı nefisten gelen, sanki hainin sır-
tına attığı ok gibidir” Nerede aşk bağında gezmeğe, çayıra, çimene bas-
Evet, eşeğin anırması, seslerin en çirkinidir. maya lâyık ayak?
Ancak arkasından gelen ses daha da kötüdür. Nerede selviyi, yasemini seyretmeye lâyık göz? X
Aslında ayak da, göz de Hakk’ın birer ciğeri yanmış
âşığı. Ancak Sen bana yanmaya, yakılmaya lâyık
birini göster.
Sevgilim nasılsın, hoş musun der ve güler. Derler ki: “Orada güzel bir cennet olacak, kara göz-
Dirilen bir ölü nasılsa, ben de öyleyim. lü huriler tarafından berrak kırmızı şarap sunula-
Bugün dağınık sözler söylemeyeceğim. cak.”
Her ne kadar sözümün yolu dağınık ise de ben da- Mademki işin sonu böyle olacak, şarap kadehleri-
ğınık söylemeyeceğim. ni çoktan elimize alıp Sevgilimizin yanına oturduk
biz.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
نوش تو رســد؟
ِ كى باشــد كين نيش به كــى غم خــو َرد �آنكه با تو خ ّرم باشــد؟
رفروش تــو رســد؟
ِ ــك َ لــب ِش
ِ زَهْ ــرم بــه فتــاب عا َلــم باشــد؟ ِ وز نــو ِر تــو �آ
زيــرا كــه تــو كيميــاىِ بىپايانــى اســرا ِر جهــان چگونــه پوشــيده شــود
جوش تو رسد ِ اى خوش خامى كه او به بــر خاطــ ِر �آنكــه بــا تــو َم ْحــ َرم باشــد؟
What could a scorpion do to one who drinks One who is happy rejoices with You.
Your sherbet? If, with Your light, one becomes the sun to the
How could poison affect me, when I have reached universe, how could he be sorrowful?
Your sugar lips? If he becomes Your confidant,
You are the alchemy of Non-being. How could the secrets of the world stay hidden
How lucky that man would be, maturing in Your from him?
fire.
Seninle neşelenen, Senin ışığınla cihana güneş
Senin şerbetinden içene akrep ne yapabilir? olan, dertlenir mi hiç?
Senin şeker dudaklarına ulaşana, zehirin etkisi ne- Sana sırdaş olana dünya sırları, nasıl olur da gizli
dir? kalır?
Sen yokluğun kimyasısın.
Ne sonun var ne de sınırın.
Senin ateşinde olgunlaşan kişi ne mutludur.
كى غم خو َرد �آنكه شــا ِد مطلق باشــد؟ �آن زندۀ جاويــد بمرد؟:كــه گفت كــه
چرخ َا ْز َرق باشــد؟
ِ وان دل كــه بــرون ز ِ �آ:كــه گفــت كــه
فتــاب اوميــد بمــرد؟
تخــم غــم را كجــا پذيــرد چــو زميــن
ِ دشــمن خورشــيد بر�آمــد بــر بــام
ِ �آن
�آن كــز هوســش فلــك مع ّلــق باشــد؟ خورشيد بمرد: گفت،دو چشم ببست
How can one be oppressed by sorrow Who said that the immortal spirit has died?
If he is filled with Divine Joy? Who said that the sun of hope has gone out?
How can grief reach the head that stays above That enemy of evidence climbs up on the roof,
the sky? Closes his eyes, and says, “The Sun has died.”
How can the seed of sorrow be sown in the one
who is suspended in air? “O ebedi diri öldü” diyen de kim?
Kimdir “umut güneşi öldü” diyen?
İlâhî neşeye dalan kişi, nasıl olur da gam yer? O umut düşmanı dama çıkıp gözlerini kapattı ve
Şu gökyüzünden yukarıda olan gönüle, gam nasıl dedi ki: “Güneş öldü.”
ulaşır?
O’nun havasına kapılıp gökyüzünde asılı duran
dünyaya gam tohumu nasıl ekilir?
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
كــه گفــت كــه روح عشــقانگيز بمرد؟ كو يوســف؟ كين جملــه جهان يعقوبند
جبريــل اميــن ز دشــنۀ تيــز بمــرد؟
ِ كــو صبــر؟ كــه ايــن دلشــدگان ا ّيوبنــد
�آن كــس كه چــو ابليس در اِســتيز بمرد دل كوفتــگان كجــا كــه پايــى كوبنــد
شــمس تبريــز بمــرد
ِ او پنــدارد كــه مجلــس جــان كه نقشــهاىِ خوبند؟ ِ در
Who said that the soul which created Love is Where is that beautiful Joseph, the
dead? One for whom the whole Universe became His
Who said that the Archangel Gabriel died by a Jacob?
sharp dagger? Where is the patience with which lovers became
The one who himself died as an obstinate devil His Jobs?
Has been alleging that the Sun of Tabriz has When the souls whose hearts were wounded
gone out. danced in a gathering,
They left traces of blood wherever they stepped.
“Aşkı yaratan ruh öldü” diyen de kim?
Kimdir “Cibril-i Emin’in” (Cebrail) keskin hançer- Nerede o Yusuf ki bütün cihan onun Yakup’udur?
lerle öldüğünü söyleyen? Nerede o sabır ki Âşıklar onun Eyyub’u olur?
İblis gibi inadından ölen sanıyor ki Tebrizli Şems Gönülleri yaralanmışlar, ruhlar meclisinde dans
öldü. ederler.
Her adım attıkları yerde, kan izleri bırakırlar.
لبهــاىِ وى �آنگــه كــه بــه اســتيز ُبــ َود لعليســت كــه او ِش َكرفروشــى دانــد
َ در هــر دو جهــان از تــو ِش
ــكرريز ُبــ َود عالــم غيــب بادهنوشــى دانــد
ِ وز
تنــگ خــود تــو ماهــى بينى ِ ِگــر در دل وليك دســتورى نيســت،نامــش گويــم
شــمس تبريــز ُبــ َود
ِ از مــن بشــنو كــه مــن بنــدۀ �آنــم كــه خموشــى دانــد
When his lips became obstinate, belligerent, Those ruby lips know how to seli sugar
Sugar and honey were scattered over both And drink the wine of Absence.
worlds. If I had permission, I would say whose lips they
If you see a moon in your weary heart, really are.
He is Shams of Tabriz. Hear that from me. But, I am a slave to the One who knows how to
keep silence.
Sevgilinin dudakları, inat edip, bahse girince, iki
dünyaya da şekerler dökerler ve ballar saçarlar. O yakut dudaklar şeker satmasını ve yokluk şara-
O daralmış gönlünde bir Ay görürsen, benden duy, bını içmesini bilirler.
Adını söylemek isterdim.
o Tebrizli Şems’tir.
Ancak söylemeye iznim yok.
Zaten ben, susmayı bilen kişinin kuluyum ve kö-
lesiyim.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
Bizi ezel meyhanesinden getirdiler. Bizi coşkun, perişan ve sarhoş bir halde Elest*
Eşek olanları ise savaşmaya çekişmeye getirdiler. meyhanesinden getirdiler.
Ancak, bizim bunlarla işimiz yoktur. Bizi, yokluktan varlığa getirdiler.
Çünkü bizi bal ve sütle karıştırdılar. Bundan dolayı bizi tekrar yokluk meyhanesine gö-
türecekler.
*Elest: Sûre VII (Araf) Âyet: 172-173
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
مردى كه به هست و نيست قانع گردد مــرغ َم َلكــى زان ســوىِ گــردون َپــ َّرد
ِ
هســت و عــدم او را همــه مانــع گــردد �آن سون َپ َّرد،�آن سوى كه سوى نيست
موقــوف صفــات و فعــل كــى باشــد او
ِ �آن مــرغ كــه از بيضــۀ ســيمرغ بــزاد
كــز صنــع بــرون �آيــد و صانــع گــردد؟ جانــب ســيمرغ بگــو چــون َپــ َّرد؟
ِ جــز
For the one who knows the true nature of The bird from the fairyland Flies to the place
Existence and Non-Existence, which has no directions.
Being and Non-Being can trouble him. The bird that comes out of a phoenix’s egg
The one who is free from creation Flies to the place of phoenixes--and nowhere
and turns into Creator else.
Isn’t bothered by acts and attributes.
Melekler ülkesinin kuşu, yönsüz yöne doğru uçar.
Varlığın ve yokluğun gerçeğini bilene, varlık ve Zümrüdüanka yumurtasından çıkan kuş, zümrü-
yokluk engel olur. düankadan başka bir yere uçmaz.
Eğer yaratık, yaratan olursa, fiillerle, sıfatlarla uğ-
raşmaz.
صيد او شــيرانند
ِ مرغيســت عجب كــه مرغــی كــه ز بــاغ پــاك بــازان باشــد
گمگشــتۀ ســوداىِ تــو جانْســيرانند هم سركش و هم سر خوش و نازان باشد
خــ ّرم زى و �آســوده كــه ايــن شــهر از تو می رسدش،گر سر كشد او ز سر كشان
زيــر و زَبـَــر و بىزَبـَــر و زيراننــد یــازان باشــد،كنــدر ســ ِر او غــرور
There is a strange bird which hunts only lions. The bird which is raised in the garden of the
The ones who have fallen into Your Love have no master
other desires. Becomes obstinant and, at the same time, coy
The people of the town of Love live happy, and drunk.
peaceful lives, although they are upside down. But, if it wants to guide the master, it will be
But, they don’t know either up or down. caught,
Because the pride of early flight deceives it.
Şaşılacak bir kuş vardır ki sadece aslan avlar.
Senin sevdana düşenlerin başka sevgileri yoktur. Ârif kişilerin bahçelerinin kuşu, hem baş çeker,
Bu Aşk şehrinin halkı neşeli bir hayat yaşarlar. inat eder, hem sarhoştur, nazlanır. Fakat baş çeken-
Her ne kadar Senin yüzünden alt üst olmuşlarsa da lere de baş çekerse ona erişirler; çünkü başında, tez
ancak ne alttan ne de üstten haberleri var. uçanların gururu vardır, onu aldatır.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
مســتانِ غمــت بــا ِر دگــر شــوريدند ُمشــكين َر َســنت چــو پــردۀ مــاه شــود
ديوانــه دلانــت ســ ِر مــه را ديدنــد بس پردهنشــين كه ضال و گمراه شــود
�آمــد ســ ِر َمــ ْه سلســله جنبانيدنــد ور چــا ِه زنخدانْــت ببينــد يوســف
پيراهــن عقــل و صبــر را ْبدريدنــد
ِ وال َّلــه كــه بــر �آن َر َســن درين چاه شــود
The ones who are drunk with your sorrow are When Your musk-smelling ropes became the
becoming more exuberant. curtain for the truth of the the moon, so many
The ones who have become crazy because of You people couldn’t find the way out of selfs well.
have started menstruating.* If Joseph saw the dimple of Your chin,
They all are shaking their chains And tearing the He would give up his royalty and descend to the
shirts of reason and patience. bottom of the well as a slave.
*Medieval superstition.
Benlik kuyusundan bizi çıkaracak, kurtaracak
Gamından sarhoş olanlar, bir kez daha coştular. olan misk kokulu iplerin, gerçeğin ay’ına perde
Senin yüzünden deli dîvâne olanlar, ay başı olup olduğunda, nice perde altında oturanlar, yollarını
zincirlerini şakırdattılar. bulamazlar.
Akıl ve sabır elbiselerini yırttılar. Yusuf, senin çenendeki gamzeyi görseydi, sultan-
lıktan vazgeçip, bir köle gibi o ipe tutunup kuyu-
nun dibine inerdi.
مطرب خواهم كه عاشــق و مســت ُب َود مطــرب كــه ترانــه گفــت يا افغــان كرد
خرابــات تــو پابســت ُبــ َود
ِ ِدر كــوى اميــد ص ّلــه و احســان كــرد
ِ ــع ِ طم
ْ بــر
گــر نيســت ُبــ َود شــاه و گر هســت ُب َود صورت احسان ز تو ُرو پنهان كردِ چون
يا رب بده �آن كس كه ازين دســت ُب َود ُد ّرســت چــو ســنگ رايگان نتــوان كرد
I want a playful, drunken player. A musician should expect tips for singing with
He shouldn’t leave the tavern in Your both joy and sorrow.
neighborhood. How could he be ignored, not receive such a
I don’t care if he is a Shah or not. favour?
God, grant me that drunken player. Because, His kindness doesn’t come for free.
It is like a pearl, not a stone.
Âşık ve sarhoş bir çalgıcı isterim.
Çalgıcı, senin komşu meyhaneyi terk etmesin. Çalgıcı, bahşiş almak için nağmeler söyler ve fer-
Şah ister olsun, ister olmasın; yatlar eder.
Allah’ım sen o sarhoş çalgıcıyı bana bağışla. İyilik, nasıl olur da senden yüzünü gizler.
O bize yabancı değildir, o bizdendir. Yalnız onun ihsanı bir incidir, taş gibi bedava ve-
rilmez.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
معشــوقه چــو �آفتــاب تابــان گــردد معشــوقۀ خانگــى بــه كارى نايــد
عاشــق بــه مثــالِ ذ ّره گــردان گــردد ُروى بــه مــا ننمايــد،در پــرده ر َود
چــون بــا ِد بهــا ِر عشــق جنبــان گــردد معشــوقه خراباتــى و مطــرب بايــد
رقصان گردد،هر شاخ كه خشك نيست تــا نيمشــبان زنــان و گويــان �آيــد
When the Beloved shines like the sun, The lover The beloved who stays at Home all the time is
starts dancing like a particle. not good.
The breeze of Love’s spring brings everything to She stays behind the curtain and pays no
life. attention to me.
Every branch keeps dancing except the dead The true Beloved should come to the tavern,
ones. Wear the plectrum ring, and play till midnight.
Sevgili, güneş gibi parladığında, Eve kapanan sevgili bir işe yaramaz.
Âşıklar zerre gibi oynamaya başlarlar. Perde arkasında durup bize ilgi göstermez.
Aşk, bahar rüzgârı gibi her şeyi canlandırır. Gerçek sevgili meyhaneye gelmeli ve çalgı çalıp,
Kuru olmayan her dal, onun yüzünden oynar. gece yarısına kadar gazeller söylemeli.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
مگــذار كــه وسوســه زبونــت گيــرد مــن بنــدۀ �آن جــان كــه چو جانــم دارد
چــون مــار بــه حيلــه و فســونت گيــرد سرســبز چــو بــاغ و بوســتانم دارد
تــا �آن مــ ِه بيچــون كنــد �آهنــگ گرفــت يــك لحظــه نشــانۀ جهانــم دارد
حيــران شــود �آســمان كــه چونــت گيرد يــك لحظــه چو خويــش بىنشــانم دارد
Don’t let worry charm And control you like a I am a slave and servant of the One who takes me
snake. to His soul,
When that peerless moon decides to shine over The One who makes my green garden and
you, meadow.
Even the sky will envy you. In one moment, He shows me to the world and
makes me famous,
Kendini salıverme. Then changes me to nameless and fameless in
Kuruntu seni perişan eder. the next one.
Yılan gibi, seni büyüler.
O eşsiz Ay, üzerine parladığında, gökyüzü bile seni Ben, o canın kuluyum ki beni can gibi tutar.
kıskanır. Beni, bağ gibi, bostan gibi yem yeşil, ter ü taze bir
hale getirir.
Beni bir anda tutar, dünyaya gösterir, ünlü kılar; bir
anda tutar, kendi gibi adsız, sansız bir hâle koyar.
مــن بنــدۀ �آن عقــل كــزو مجنــون شــد مــن بنــدۀ �آن قــوم كــه خــود را داننــد
صــد جــان ارزد دلــى كزو پر خون شــد هــر دم دلِ خــود را ز غلــط ِب ْرهاننــد
وال َّلــه كــه همى رشــك َبــ َرد �آ ِب حيات صفات خويش ســازند كتاب ِ از ذات و
چشم عاشقان بيرون شد ِ َز اشكى كه ز َ َ فهرســت كتــاب را َانـ
ــاالحق خواننــد ِ
I am a slave of the mind that became crazy about I am a slave of those people who know
the Beloved. themselves.
The heart that bleeds for Him is worth hundreds They save their souls from mistakes every
of souls. second.
By God, even the ab-i hayat becomes jealous They write a book about their Essence and
Of the tears flowing from the eyes of lovers. attributes,
And they name that book, “Anal- haq,*”
Ben, Sevgilinin yüzünden deli ve dîvâne olan aklın * “I am the Truth.”
kuluyum.
O’nun yüzünden acılar çeken, kanlarla dolan gö- Ben, kendini bilen topluluğun kuluyum ve kölesi-
nül, yüz cana değer. yim.
Vallahi bengisu bile, Âşıkların gözlerinden akan Onlar, her solukta kendilerini yanlıştan kurtarırlar.
yaşları kıskanır. Onlar kendi özleri ve sıfatları hakkında bir kitap ya-
zıp ismini de “Enelhak” (ben gerçeğim) koyarlar.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
مــن بنــدۀ يــارى كــه ملالــش َن ُبــ َود خــداى حــق مىدانــد
ْ ،مــن بىخبــرم
كان را كــه ملالســت وصالــش َن ُبــ َود كانــدر دلِ مــن مــرا چــه مىخندانــد
گويى كه خيالســت ترا نيســت وصال شــاخ گلــى را مانَــد
ِ دلِ مــن،بــارى
تــا تيــره ُبــ َود �آب خيالــش َن ُبــ َود ِكــش بــا ِد صبــا بــه لطــف مىافشــاند
I am a slave and servant of that Beloved who is I don’t know who is inside of me,
not bored, not disgusted. Makes me smile all the time.
I have nothing to do with the others. “You are God only knows.
dreaming. But, my heart is like a branch of a rose,
You can’t reach Union,” they say. Swaying nicely in the morning breeze.
But, nothing reflects on the surface of muddy
water.
Gönlümde kimin beni durmadan gülümsettiğini
Ben, sıkılmayan ve bıkmayan Sevgilinin kulu, köle- bilmiyorum.
siyim. Onu Allah bilir.
Benim sıkılan ve bıkanlarla işim olmaz. Ancak, gönlüm bir gül dalına benziyor, sabah ye-
Derler ki: “Hayale kapılmışsın, buluşamazsın onlar- linde, hafif hafif sallanıyor.
la.”
Ancak, su bulanık oldukça suyun yüzünde hayal
belirmez ki.
به كفــم عُ ــود �آمد،مــن چــوب گرفتــم مــه را طرفــى بــه ُروىِ او مىمانَــد
بديــم مســعود �آمــد،مــن بــد كــردم چيزيــش بــدان فرشــتهخو مىمانَــد
گوينــد كــه در َص َفر ســفر نيكو نيســت نــى نى ز كجا تا بــه كجا؟ مه چه ُب َود؟
كــردم ســفر و مــرا چنيــن ســود �آمــد بــدو خــود او مىمانَــد،جــان بنــدۀ او
I picked up a piece of wood. One side of the moon resembles His face.
It became aloe wood with a beautiful smell. The tender wings of an angel are like His
My evils turned into blessings. temper.
They don’t advise traveling in the month of No, no. Where do these comparisions come
safar.* But, I did, from?
And I had a happy, successful journey. Who is the moon?
*2nd month of Arabic calender My soul, His servant, testifies:
He resembles only Himself.
Sopayı kavradım, güzel bir öd ağacı oldu.
Kötülük ettim, kötü işim kutlu oldu ve iyilik kesil- Ayın bir yönü O’na benziyor.
di. Meleğin narin kanatları O’nun huyuna benziyor.
“Sefer ayında yolculuk iyi değildir” derler. Hayır, hayır, bu benzetme de nereden geliyor?
Ancak, ben yolculuğa çıktım ve bu yolculuk çok Ay da nedir ki? Canım, O’na kul ve kurban.
kârlı ve faydalı oldu. O, sadece kendisine benziyor.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
َم ْه ُرويــان را يــكان يــكان بــر شــمريد گــر ز منيد،مــن صاعقــهام درين جهان
باشــد كــه غلــط نــا ِم مــ ِه مــا ببريــد قيــاس خويش بر مــن مزنيد ِ خــود را بــه
پــس پــرده دَريــد
ِ اى انجمنــى كــه در زَهْ رســت مــرا و ُمهــرهام پيــروزى
تــش مــن برگذريــد ِ بــر ديــدۀ ُپــر �آ كــو ُمهــره؟ ولــى ز زَهْ ــر پرهيــز كنيــد
Recall all the moon-faced beauties one by one. I am lightning in this world.
Maybe you would be able to call my Beauty by If you belong to me, don’t compare yourself with
mistake. me.
O people whose eyes are closed, Y I have the poison, but my blessing is its
ou should look at all things through my fiery antidote.
eyes! Stay away from poison if you don’t have an
antidote.
Ay yüzlü güzelleri birer birer sayınız.
Belki yanlışlıkla benim ay yüzlümün de adını söy- Ben bu dünyada bir yıldırımım.
lersiniz. Siz, bendenseniz, kendinizi benimle kıyaslamayın.
Ey gerçeği göremeyen, gözleri kapalı olan insanlar, Zehirim var, ancak kutluluk panzehirimde var.
ateşle dolu olan gözlerimden geçinde gerçeği gö- Sizde panzehir yoksa zehirden kaçının.
rün.
Sevgili, tatlı tatlı gülümseyerek geliyor. Gönül, senin coşkunluğuna ulaşmak için coşar.
Öylesine yüce ki güneşe ve aya gülümsüyor. Senin aklına ve fikrine ulaşmak için aklını kaybedip
Dünyada, mahrem olan bir görüş var: “Her şey, kendinden geçer.
O’dur,*” Senin tatlı şerbetini elde etmek için zehirler içiyor.
Ancak gizli gizli, bu görüşe de gülümsüyor. Senin kulağına ulaşmak için halkaya* döndü.
*Vahdet-i vücud *Orta çağda esirleri tanımak için takılan küpe
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
نايــى ببريــد از نيســتان ُاســتاد نــو جــو نــو كــه نــو طــرب بيــش كنــد
بــا نُــه ســوراخ و�آدمــش نــام نهــاد پشت خران ريشكند ِ پالانِ كهن
اى نَــى تــو ازيــن لــب �آمــدى در فريــاد َــرك نــو گــو ُبتــا كــه تــو هــم كهنــى
ِ ت
�آن لــب را بيــن كــه اين لبــت را دم داد ن َّظــارۀ نــو نــو دل بىخويــش كنــد
The Master cut a piece of cane from the reed Look for the new. Novelty gives more pleasure.
bed, An old saddle hurts the back of a donkey.
Then He cut nine holes in it and called it O Beauty, you also have aged, you got old. Where
‘Adam.*’ is new beauty?
O nay, you are just wailing from these lips, but Watching freshness refreshes the heart.
you should see the
One who gives breath to them.
Yeniyi ara, yenilik daha çok zevk verir.
*A humaı has nine holes.
Eski semer, eşeklerin sırtlarını yaralar ve bereler.
Usta, kamışlıktan bir kamış kesti. Ey güzel, sen de eskidin, yaşlandın.
Sonra, ona dokuz delik* açıp adını Âdem koydu. Nerede yeni bir güzel?
Ey ney, sen şu dudaklardan feryada geldin. Yeniyi seyretmek, kendinden geçmiş kişinin gön-
Ancak, bu dudaklara soluk veren dudakları gör- lünü tazeler.
melisin.
*İnsanda mevcut olan dokuz delik
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
نــی �آب روان ز ماهیــان ســیر شــود َو هْ ــ َو َم َع ُك ْــم ازو خبــر مى�آيــد
نــی ماهــی ازان �آب روان ســیر شــود در ســينه ازيــن خبــر شــرر مى�آيــد
نــی جــان و جهــان ز عاشــقان ننگ �آید زان ناخوشــى تو كه خويش نشناختهاى
نی عاشــق ازان جان و جهان ســیر شود دگــر چــه در مى�آيــد؟،چــون بشناســى
Water never gets enough from fish, nor do fish “I am with you wherever you are,”* the news came
ever get enough from water. from Him.
The Soul of the universe never tires of lovers, My heart is glittered and filled with joy!
Nor do lovers ever tire of Him. You are not happy because you don’t know
yourself.
Ne akarsu, balıklara doyar ne balık akarsuya do- But once you gain knowledge, you don’t look
around.
yar.
* I am with you always.” -- Mathew 28:20.
Ne can ne cihan, âşıklardan bıkar. “Truly, I’m with you.” -- Koran 57-4.
Ne de âşık, o cana, o cihana doyar.
“O sizinledir”* diye O’ndan haber geldi.
Bu haber yüzünden gönül tutuştu.
Sen, kendini tanımadığın için mutlu değilsin.
Bir kendini bilsen, başka yerlere bakmazsın.
* Kur’ân: Sûre 57 Âyet: 4
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
هــر چنــد ســخن ِگــر ِد دهــن مىگــردد هــر جــور و جفايــى كــه ز تــو جــان �آيد
نقــش عجبــى ِگــر ِد ســخن مىگــردد ِ خوشتــر ز وفاهــا كــه ز خوبــان �آيــد
خيــره منگــر كــه ِگــر ِد خــود مىگــردم عشــق تــو پيــدا گردد
ِ هــر كفــر كــه در
�آن را بنگــر كــه ِگــر ِد مــن مىگــردد در عاقبــت �آن بهتــر از ايمــان �آيــد
Words are turning in my mouth, O, my soul, Your troubles are better
But someone turns around them. Than the favours of beauties.
The words say, “Don’t be confused The heresy that comes from Your Love
with me. Ends up better than faith.
Watch the one who turns around me.”
Ey benim canım, senden gelen her eziyet, her cefa,
Kelimeler ağzımda dönüp, duruyor. güzellerden gelen vefâdan daha hoştur.
Ancak onları döndüren biri var. Aşkından gelen her küfür, sonunda imandan daha
Kelimeler diyor ki: “Benimle kafan karışmasın. hoştur.
Benim etrafımda döneni, bana bu sözleri söyleteni
düşün, bul”
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
خوار شــود،هــر چيــز كــه بســيار شــود هــر دل كــه بــه ســوىِ دلربايــى نــرود
بــه خانــۀ يــار شــود،گــر خــوار شــود وال َّلــه كــه بجــز ســوىِ فنايــى نــرود
از همــه بيــزار شــويد،گــر ســير شــويد صيد عشقســت ِ اى شــاد كبوتــرى كــه
يــارش بــه بهــاىِ جــان خريــدار شــود بــه جايــى نــرود،چندانكــه برا ِن َيــش
Too much of anything becomes less valuable. If a heart is not attracted by that beauty,
Even then, they all stay in the Beloved’s house. I swear, it will be lost in mortality.
You get tired of things if you have too much of How happy is the pigeon which has been a prey
them, to Love!
But the Beloved has a room for them, too. It will go nowhere, even if you try to drive it
away.
Her şeyin çoğu değersiz olur.
Değersiz olan da Sevgilinin evine gider. Sevgiliye tutulmayan gönül, vallahi ölümden baş-
Doyarsanız, her şeyden usanırsınız. ka bir yere gitmez.
Ancak, Sevgiliden usananlara da bir yer vardır. Aşka av olan güvercine ne mutludur.
Ne kadar kovsan da başka yere gitmez.
هــر دل كــه درو مهــ ِر تــو پنهــان َن ُبــ َود خاينــد هــر حيوانــى بهــار ژاژى
كافــر ُبــ َود �آن دل و مســلمان َن ُبــ َود ِب ْرباينــد اســرا ِر بهــار را شــهان
هيبــت ســلطان َن ُبــ َود
ِ شــهرى كــه درو ُط َفيــل كوتهچشــمان دريــن بهارنــد
اگرچــه ويــران َن ُبــ َود،ويــران شــده گيــر �آراينــد ُبســتان ز بــراىِ دوســتان
The heart that doesn’t carry Your Love Only sultans know the secret of the spring;
Is an infidel; it can’t be Müslim. animals just eat grass and chew thorns.
A city which doesn’t have Your majesty should If one can’t see the power of creation, that divine
be considered a ruin, art,
Even if it stands prosperous. Even if he is old, consider him like a child.
The rose garden is adorned for lovers, not for
Sevgilim, hangi gönülde Senin aşkın yoksa o gönül children.
kâfirdir, Müslüman olamaz.
Bir şehirde Sultanın heybeti yoksa, o şehir yıkılma- Baharın sırrını sadece sultanlar bilir.
mışsa bile onu yıkılmış bil. Ancak hayvanlar ot yer, diken geveler.
Kim yaratmanın gücünü, bu ilâhî sanatı göre-
miyorsa, yaşlı da olsa onu çocuk bil. Gül bahçesi
âşıklar için süslenmiştir, çocuklar için değil.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
هــر شــب كه ز ســوداىِ تو نوبــت بزنند هــر عُ مــر كــه بىديــدنِ اصحــاب ُبــ َود
�آن شب همه جان شوند هر جا كه تنند يــا مــرگ ُبــ َود بــه طبــع يــا خــواب ُب َود
در چــا َد ِر شــب چه دختران دارد عشــق زَهْ ــر ُبــ َود،�آبــى كــه تــرا تيــره كنــد
ِســ ْبلت و ريشــش بكنند،گــر غــم �آيــد �آب ُبــ َود،زَهْ ــرى كــه تــرا صــاف كنــد
They beat the drum of Your Love at night, A life without friends and acquaintances is either
announcing, “The time for His Love has come!” death or a dream.
My body becomes soul after the day’s The water that makes you sick is like poison.
humdrum. But, the poison that can make you healthy
Love has so many daughters hidden behind Is like clear, clean water.
the dress of night Who pull sorrow’s beard and
mustache. Dostsuz geçen bir ömür, insana ya ölümdür ya da
rüya.
Her gece senin aşk davulunu çalıp “Seni sevmenin Seni hasta eden su, zehirdir.
zamanı geldiğini” ilân ederler. Ancak, seni sağlıklı da yapabilen zehir, berrak ve
O gece bedenler ruh olur. temiz su gibidir.
Gece çarşafına bürünmüş duvaklı, aşkın kızları
vardır.
Gam gelirse, sakalını da bıyığını da yolarlar.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
هــر كــو بگشــاده گرهــى مىبنــدد هــر لحظــه همــى خوانمــش از را ِه بعيد
بــر حــالِ خود و حــالِ جهــان مىخندد كــو ســورۀ يوسفســت و قــر�آنِ مجيــد
گوينــد ســخن ز وصــل و هجــران �آخــر دلم خون شد و از ديده دويد:گفتم كه
چيــزى كه جدا نگشــت چــون پيوندد؟ �آنكــه تــرا دويد كــس را ندويد:گفــت
The one who ties the untied knot again I call Him every moment from far away places,
Is laughing at himself as well as the world. because He is the sura Joseph from the almighty
They talk about union and separation. Koran.
But, one cannot be united until he is separated. I said, “My heart became a drop of blood which
dropped from my eye.”
“But no one has ever received those things which
Çözülmüş düğümü tekrar bağlayan kişi, kendisine came to you,*” He answered.
de güler, dünyaya da. Buluşmaktan, ayrılmaktan *Attudes to a lost beloved who suffered but was raised
söz ederler, ancak ayrılmayan nasıl buluşabilir ki? high. Koran, Sura 12.
Her solukta, O’nu uzak yollardan çağırıp dururum.
Çünkü O, Yusuf sûresidir, kadri yüce Kur’an’dan.
Dedim ki: “Senin aşkından gönlüm kan olup gözüm-
den aktı.”
Dedi ki: “Bu hal başkasının başına gelmedi ne mutlu
sana.”
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
هــر لحظه ميــى به جانِ سرمســت دهد هــر لقمــۀ خوش كــه بر دهــان مىگردد
تــا جــان و دلــم بــه وصل پيوســت دهد مىجوشــد و صافش همه جان مىگردد
ايــن طرفه كه يك قطرۀ �آب �آمده اســت خورشــيد و َمــ ْه و فلــك از �آن مىگــردد
تــا دريــاىِ پرگهــرش دســت دهــد تــا هــر چــه نهــان ُبــ َود عيــان مىگــردد
The Beloved is offering wine to drunken hearts Every bite you take into your mouth Is
and souls at every moment. transformed into blood and soul in your
He is making them His company. stomach.
The strange thing is that whenever I found a The sun, moon, and sky keep turning in order to
drop of His water, bring the unseen into existence.
I wanted to have all of His ocean full of pearls.
Ağzına götürdüğün her lokma, midende kana ve
Sevgili, sarhoş gönüllere ve canlara her an şarap cana dönüşür.
sunar. Güneş ve ay görünmeyeni varlık âlemine getirmek
Onlarla buluşur. için gökyüzünde dönüp dururlar.
Garip olan şudur ki ne zaman O’nun bir su dam-
lasını bulsam, incilerle dolu okyanusuna sahip ol-
mak isterim.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
هم كفرم و هم دينم و هم صافى و دُرد هيچــى تــو وليــك هيــچ تــو بِــ ْه ز وجود
كودك خُ رد
ِ هــم پيرم و هم جــوان و هم تــو غــرق زيانــى و زيانــت همــه ســود
گــر مــن بمــرم مــرا مگوييــد كــه ُمــرد گفتى كه مرا نيست بجز خاك به دست
گو مرده بد و زنده شــد و دوســت ببرد اى بــر خاكــت جملــۀ افــلاك حســود
I am faith; I am curse; I am clear; You are “nothing.” But this nothingness is better
I am turbid; than existence.
I am old and mature; I am a young baby. You are lost in losses, but your loss is better than
When I die, don’t say, “He is dead.” gain.
Say, “He was dead, then came to life. Then, the “I have nothing but a handful of dust,” you said.
Beloved took him back.” But, the skies are envious of that dust.
Ben küfrüm, ben dinim, hem arı duruyum, hem Sen bir “hiçsin”. Hiç bile değilsin.
tortuyum. Ancak senin hiçliğin var olmaktan daha iyidir.
Hem yaşlı ve olgunum. Sen ziyana batmışsın.
Hem gencim ve küçücük çocuğum. Ancak ziyanın, kârdan daha iyidir.
Ben ölürsem, bana öldü demeyin. Dedin ki: “Elimde bir topraktan başka bir şey yok.”
Deyin ki: “O ölüydü, dirildi ve onu Sevgili aldı gö- Ey benim canım, elindeki toprağı bütün gökyüzü
türdü.” kıskanır.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
گيــرد دلــم طپيــدن،يــا ِد تــو كنــم يــاران! يــاران! ز هــم جدايــى مكنيــد
گيــرد خونابــه ز ديــدگان چكيــدن هــوس گريزپايــى مكنيــدِ در ســر
گيــرد هــر جــا خبــ ِر دوســت رســيدن دو هوايــى مكنيــد،چــون جملــه يكيــد
گيــرد بيچــاره دلــم ز تــن پريــدن فرمــود وفــا كــه بىوفايــى مكنيــد
When I remember you, my heart jumps with Friends, friends, don’t be separated from each
excitement. other! The thought of leaving the flock should
My eyes rain with bloody tears. be banished from your mind.
When I hear news of my Beloved’s return, You are the One altogether.
My poor heart flies away from my chest. Don’t nourish the ideas of duality.
Don’t be a stranger to each other! Loyalty says,
Seni anarsam yüreğim heyecanla çarpmaya başlar. “Don’t be ungrateful.*”
Ve gözlerimden kanlı yaşlar akar. *Koran: 2-152
Nerede dostun gelmesine dair bir haber duyarsam,
zavallı gönlüm, bedenimden uçup gider. Dostlar, dostlar, birbirinizden ayrılmayın.
Başınızda kaçma hevesi bulunmasın.
Hepiniz de birsiniz, ikilik havasına kapılmayın.
Vefa der ki size: “Nankörlük etmeyin.”
* Kur’ân: 2-152
يــارى خواهــم كــه فتنەانگيــز ُبــ َود يــك لحظــه اگــر َن ْف ِس تو محكوم شــود
�آتــشدل و خونخــواره و خونريــز ُبــ َود علــم همــه انبيــات معلــوم شــود ِ
بــا چــرخ و ســتارگان بــه اِســتيز ُبــ َود طالب اوست
ِ صورت غيبى كه جهان ِ �آن
ِ چــو �آ،در بحــر ر َود
تــش تيــز ُبــ َود فهــم تــو مفهــوم شــود ِ در �آينــۀ
I want a Beloved who causes nothing but great If you could be the master of yourself for one
troubles, moment,
One who has a fiery heart and sheds blood, All the knowledge of the prophets would become
Who roars to the sky, fights with stars, and known to you.
becomes a blazing fire The Beauty that the whole world is after, that
Who won’t be extinguished when he plunges Beauty of Absence,
into the Ocean. Would appear on the mirror of your
perception.
Dertler yaratan bir sevgili istiyorum.
Ateşli bir gönlü olsun, kanlar içsin, kanlar döksün. Nefsin bir an iradenin altına girse, bütün Peygam-
Gökyüzüyle, yıldızlarla inatlaşsın ve savaşsın. berlerin bilgileri, sana malûm olur.
Denizlere dalıp sönmesin, yakıcı bir ateş olsun. Bütün dünyanın aradığı yokluk âleminin Güzeli,
senin algı aynanda belirir.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
Ey yeryüzünü balla ve şekerle dolduran, bizi ne ka- Neden günlük üzüntüler seni bu kadar rahatsız
dar daha bekleteceksin? ediyor?
Gül ve defne dallarıyla gel de mutlu olalım. Zamanın tabiatını bilmez misin?
Sevgili beni çağırıp diyor ki: “Ey âşık, ey gerçek Farz et ki baban anneni tanımadı ve kader senin
dost, ey bilge.” için bu külhanı, bir gül bahçesi gibi hazırlamadı.
اى بــوده ســماع �آســمان را ره و در خــاك درت ز �آ ِب كوثــر خوشتــرِ اى
مــرغ جان را َپر و ســر
ِ اى بــوده ســماع انــدر ر ِه تــو پــاىِ مــن از ســر خوشتــر
ا ّمــا بــه حضــو ِر توســت چيــزى ديگــر عشــق تــرا ماه شــنيد
ِ دف
ِ بانــگ
ِ چــون
پــس پيغامبــرِ ماننــد نمــاز از
ِ چنبر خوشتر:مه گشــت دو تا و گفت
Sema is an open door and road to O Beloved, the dust of Your door is better than the
the sky. water of Zamzam.* The feet that walk on Your way
Sema is the wing of the soul’s bird. are better than heads. When the full moon heard the
sound of Your Love’s tambourine, it split it in two**
If sema is enacted in your presence, and said, “Bending over in Your presence is better than
It becomes a namaz* which is a full moon.”
performed behind the Prophet. *Well of sacred water in Meccafrom which pilgrims
* Ritual Prayer drink.
**Splitting of the moon, a legendary miracle by the
Prophet Muhammed.
Semâ, açık bir kapıdır ve gökyüzüne giden yoldur.
Semâ, ruh kuşunun kanadıdır. Ey kapısının toprağı zemzem suyundan iyi olan Sevgili.
Senin huzurunda yapılan semâ, Senin yolunda yürüyen ayak başdan da değerlidir.
Peygamber arkasında kılınan namaz Dolunay, aşk definin sesini duyduğu zaman, ikiye ay-
rılıp der ki: “Benim için, iki büklüm* olup, huzurunda
gibidir. eğilmek daha hoştur.”
*Ayın yarılması ima edilmiştir (Hz. Muhammed’in (sav)
mucizesi)
R 118-5 910 1018 R 119-6 901 1009
248
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
ــل تــو از ســايۀ ُطوبــى خوشتــر ِّ اى ِظ چه خوش؟ كه از خوش خوشتر،اى عشق! خوشى
راحــت عُ ْقبــى خوشتر
ِ رنــج تــو از
ِ وى �آتــش بــه مــن انــدر زن و �آتــش خوشتــر
رخ تــو بنــدۀ معنــى بــودم ِ پيــش از هــر شــش جهت از عشــق خوش�آباد شدســت
نقــش تــو از هــزار َم ْعنــى خوشتــر
ِ اى بــا ايــن همــه بيــرون شــدن از شــش خوشتــر
O One whose shadow is larger than the Tuba* tree’s, O Love, how beautiful are you?
Your troubles are sweeter than the pleasures of You are more beautiful than beauty!
heaven. Before I saw Your face, I was a dependent of I like being burnt by Your fire.
reason, O Beloved. But, your beauty is better than Six directions have become beautiful because of
thousands of reasons. You, O Love! But more beautiful would be to go
*Tree in paradise of such length that a horseman can’t
beyond six dimensions.
cover it in 100 years [from Hadith].
Ey semâya giden, mideni boş tut. Himmette doğan kuşu ol, kudrette aslan.
Ney, sadece içi boşken feryat eder. Tok gözle, can hazinesine gir.
Çok yersen, kendini Sevgili’den, O’nun öpücükle- Koş, ne hızlı ne de yavaşın olduğu yere var.
rinden ve okşamalarından mahrum edersin. Yükseğin veya alçağın olmadığı yere yüksel.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
كريــم دلــدار
ِ رفتــم بــه ســ ِر گــو ِر ســيلاب گرفــت ِگــر ِد ويرانــۀ عمــر
مىتافــت ز ِگلــزار تنــش چــون ُگلــزار �آغــا ِز ُپــرى نهــاد پيمانــۀ عمــر
خــاكا! زنهــار،در خــاك نــدا كــردم خوش باش كه تا چشم زنى خود ب َِكشد
�آن يــا ِر وفــادا ِر مــرا نيكــو دار حمــالِ زمانــه َرخْ ــت از خانــۀ عمــر
ّ
I went tomy Beloved’s blessed tomb. The dilapidated house of your life has been
Hisrosegardenwas shiningurith light. flooded.
I begged the soil, “Please, take good care of my The glass of your time is getting full. Relax.
loyal friend! In the twinkling of an eye, The warden of time
Do not hurt him,” I said. will move your belongings from this old house.
طبعــم چــو حيــات يافــت از جلــوۀ فكر فرمــود خــدا بــه وحــى كاى پيغامبــر
عــروس نظــم در ُحجــرۀ ذكــر ِ �آو ْرد بگذر،صف عاشــقان بمنشــينِ جــز در
در هــر بيتــى هــزار دختــر بنمــود هــر چند ز �آتشــت جهان گرم شدســت
هــر يــك بــه مثــالِ مريــم �آبِســتن و ب ِْكر صحبــت خاكســتر
ِ �آتــش ب ِِمــ َرد ز
My nature comes to life by the caresses of my God made a revelation: “O, My Messenger,” He
mind said,
That bring the muse of poetry to the room of my “Don’t sit anywhere but next to lovers.
memory. Although your fire warms the whole world,
Then, thousands of giriş appear in every verse of Once it is covered by ashes, it will be
my poems. extinguished.”
Each one is pregnant in the same way as the Virgin
Mary. Allah Peygamberine buyurdu: “Ey Resulüm!
Âşıkların yanından başka bir yerde oturma.
Tabiatım, düşüncemin cilvesiyle dünyaya gelip de ha- Gerçi ateşin bütün dünyayı ısıtır amma o ateş, kül-
fızamın her odasına, şiirin ilhamını iletti. lerle kaplanırsa, sönüp gider.”
Sonra binlerce kız şiirimin her dizesinde ortaya çıktı.
Her biri Meryem gibi bakire, aynı zamanda hamile-
dir.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
بىتــو نرو َيــد جــز خــار،گــر ُگل كارم ماييــم چــو راىِ عاشــقان زيــر و زَبـَــر
زايــد مــار،ور بيضــۀ طــاووس نهــم وز دلبــ ِر مــا هــر دو جهــان زيــر و زَبـَــر
بــر د ّرد تــار،ور بــر گيــرم َربــاب از زيــر و زبــر منــ ّزه �آمــد شــ ِه مــا
گــردد نار،ور هشــت بهشــت بــر زنــم زير و زَبـَر،و �آن كس كه ازو ُجست نشان
Without You, if I plant a rose, thorns will grow. We are upside down like the views of lovers.
Without You, if I breed a peacock, I’ll get a Both worlds are confused because of the
snake. Beloved.
Without You, if I pick up the rebab, the strings But, o ur Sultan is free from confusion.
will be torn. Confused is the one who is searching for His
If I go to the eighth heaven, it will become hell proof or His sign.
without You.
Biz âşıkların bakışı gibi alt üst olmuşuz.
Bir gül ekersem, Sensiz diken biter. Her iki dünya da Sevgiliden dolayı şaşkındır.
Tavuskuşu yetiştirsem, bir yılan alırım. Ancak, Sultanımız şaşkınlıktan özgürdür.
Sensiz rebap çalarsam, telleri kopar. Alt üst olan, O’nun izini, belirtisini arayandır.
Sekiz cennete varsam, Sensiz cehenneme döner.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
İnsana göz açtırmayan, nefes aldırmayan şu dün- Hem semizi hem de cılızı kapan kurt, sabah erken-
yadan söz etmem. den geldi ve dedi ki:
Ben eğlence içindeyim. Neş’e içindeyim. “Niceye dek yatağında horlayıp duracaksın?
Halbuki bütün dünya, yasa bürünmüş. Başına toprak serpilecek kişi, kalk yüzüne su serp”
Sen bizden piyadeyi alabilirsin; ama şahı alamaz-
sın. Biz, şahın yüzüne dalmışız, varsın bin piyade
eksik olsun.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
هــر دم دلِ خســته را برنجانَــد يــار هــر دم دلِ جمــع را برنجانَــد يــار
يــا سنگدلســت يــا نمىدانَــد يــار ماننــدۀ چرخيــان بگردانَــد يــار
قصۀ خويش ّ از ديــده به خــون نبشــتهام يــكدم همــه را برانَــد از پيــش و دمــى
مىبينــد و هيــچ بــر نمىخوانَــد يــار چون فاتحهشــان به عشــق مىخوانَد يار
The Beloved hurts my wounded heart every The Beloved breaks neat, loyal hearts with His
moment. Love all the time.
Either He is stone-hearted, or He doesn’t know He turns them from one side to another like a
what He is doing. wheel. At one moment, He expels them.
I write my story with my tears. The next, He invites them with Love like a reciting
of the Fatiha.*
The Beloved sees it, but doesn’t read it.
*The first sura of the Koran.
Sevgili yaralı gönlümü her an incitiyor. Sevgili her zaman Aşkıyla, zarif, sadık gönülleri kı-
Ya o taş kalpli ya da ne yaptığını bilmiyor. rar.
Hikâyemi gözyaşlarımla yazdım. Onları bir taraftan diğerine bir teker gibi döndürür.
Sevgili görüyor, fakat okumuyor. Bir anda onları yanından kovar.
Bir an olur ki “Fatihâ” okur gibi aşkla hepsini yanına
çağırır.
* Fatihâ - “Açılış” Kur’ân’ın ilk sûresi
هُ شدار دلا كه هوش مىدارد يار �آنكــه نرفــت او هرگــز، �آمــد،�آمــد
پــس پــرده گــوش مــىدارد يــار
ِ انــدر خالــى نبــد �آن �آب ازيــن ُجــو هرگــز
مــا چــون ناييــم و هر خروشــى كه كنيم او معــدنِ ُمشــك و مــا همــه بــوىِ وييم
خــروش مــىدارد يــار،�آن نيســت ز مــا از مشــك جــدا تــو ديــدهاى بــو هرگز؟
Put your mind in your head, He came! The One who has never left came!
O heart; the Beloved is here. That water has never left this river.
He is listening, but hiding behind the curtain. He is the essence of musk; we are His scent.
We resemble a nay. Our wailing and crying is not Can the musk be separated from the scent?
created by us.
This moaning, groaning, exaltation comes from O geldi. Asla terk etmeyen geldi.
Him. Bu su, bu ırmağı hiç terk etmedi.
O misk kaynağıdır, biz onun kokusuyuz.
Aklını başına devşir, ey gönül; Sevgili burada. Misk bu kokudan ayrılabilir mi?
O dinliyor, fakat perdenin ardına saklanıyor.
Ney’e benzeriz, biz.
Feryadımız ve ağlamamız bizden değil.
Bu yakınma, inleme, yücelik O’ndan geliyor.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
�آمــد بــ ِر مــن دوش نــگارى ســرتيز �آمــد دىِ ديوانــه و شــبهاىِ دراز
َ ِش،شــيرين ســخنى
ــكرلبى شــورانگيز ســوداىِ دراز،شــب تيــره و
ِ ماييــم و
بيــدارم كــرد،بــا ُروىِ چــو �آفتــاب دل ياوه شدست،ما را س ِر خواب نيست
برخيــز،يعنــى كــه چــو �آفتــاب ديــدى او را كــه دلســت تــا كنــد پــاى دراز
The Beloved came to me last night. The cold winter and long nights have come
The one who provokes me with His sweet talks again. We also resemble dark nights.
and sugar lips Our Love extends forever.
Woke me up with His sun-bright face and The desire to sleep has disappeared from our
yelled, hearts. Whoever has that desire, let him stretch
“Wake up. The sun has risen!” out his legs and fall asleep.
As if it were not obvious by itself!
Soğuk kışın uzun geceleri yine geldi.
Dün, yanıma sert bir sevgili geldi. Bizler de karanlık gecelere benzeriz, aşkımız son-
O, tatlı dilli, şeker dudaklı, fakat yaygaracı, fitneler suza uzanır.
koparan bir sevgili idi. Bizde uyuma arzusu kalmadı. Gönlümüz kaybol-
Güneş gibi yüzü ile beni uyandırdı, yâni, “güneşi du gitti.
gördün ya, kalk artık” demek istedi. Gönlü olan kimse, ayaklarını uzatsın ve uykuya
dalsın.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
اى عشــق! نخســبى و نخفتــى هرگــز نقــش �آدمــى چنگــى ســاز ِ اى كــرده ز
در ديــدۀ خفتــگان نيفتــى هرگــز جانهــا همــه َقــ ّوالِ تــو از روىِ نيــاز
نگويــم �آن را،باقــى ســخنى هســت لعــل لبــت توانگــرى عمــ ِر دراز ِ اى
نگفتــى هرگــز،تــو نيــز نگويــى و يــك هديــه از �آن لعــل بــه َقــ ّوال انــداز
O Love, You neither sleep, nor have You slept. O Creator of the wailing and crying harps in
You never get into the eyes of the sleepy ones. human shape!
There is one more word left, but I can’t say it. Our souls became Your singers in every language,
In fact, You don’t say it either and never have. in every temple.
O ruby-lipped One, add souls to my soul. Extend
Ey Aşk! Sen ne uyursun ne de uyudun. life!
Sen hiçbir zaman uykulu olanların gözlerine gir- Give a gift to this singer from Your ruby lips!
medin.
Bir kelime daha kaldı, ancak onu söyleyemem. Ey insan şekline bürünerek feryat eden ve ağlayan
Aslında, Sen de söylemezsin. çeng Yaratanı.
Hiçbir zaman da söylemedin. Bizim ruhlarımız, her lisanda ve her tapınakta Se-
nin şarkıcın oldular. Ey yakut dudaklı; canlara can
ekleyen, hayatı uzatan. Bu şarkıcıya Senin yakut
dudaklarından bir hediye bağışla.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
اى لالــه! بيــا و از ُرخَ ــم رنــگ �آمــوز امــروز مــرو از بــرم اى يــار! بســاز
وى زُهــره! بيــا و از دلــم چنــگ �آمــوز ِ اى ُگ
لبــن صــد بــرگ بديــن خار بســاز
و �آنگــه كــه نــواىِ وصــل �آهنــگ كنــد اى عشــوەفروش بــا خريــدار بســاز
بخــت ابــد! بيــا و �آهنــگ �آمــوز
ِ اى شــب تــار بســاز
ِ اى مــا ِه تمــام بــا
O tulip, come to get colors from my face. Don’t leave me today, O Beloved.
O Venus, come to learn to play the harp from the Stay with me!
cries of my heart. O hundred-petal rose sapling, be friends with
When the melody of Union starts in my heart, this thorn!
O eternal destiny, come and learn about O Beauty who selis charms, get along with this
harmony! sad-eyed buyer!
O full moon, don’t run away from this dark
Ey lâle, yüzümden renkler almaya gel. evening!
Ey venüs, ağlayan yüreğimden çeng çalmayı öğ-
ren. Ey Sevgili! Beni bugün terk etme, benimle kal.
Gölümde buluşma nağmesi çalmaya başladığında, Ey yüz yapraklı gül fidanı, dikenle arkadaş ol.
ey sonsuz kader, gel ve ahengi öğren. Ey cazibe satan güzellik, arayanla uzlaş.
Ey dolunay, bu karanlık geceden kaçma.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
جهــدى بكــن ار پندپذيرى دو ســه روز علاج كس پذيرد؟ هرگز ِ در ِد تو
تــا پيشــتر از مــرگ بميــرى دو ســه روز يــا از تــو مــرا دمــى گریــزد؟ هرگــز
دنيــا زنِ پيرســت چــه باشــد گــر تــو گفتــى كــه نهــالِ صبــر در دل ِكشــتى
بــا پيرزنــى انــس نگيــرى دوســه روز بگيــرد؟ هرگــز،گيــرم كــه بكاشــتم
Hear this advice: “Try hard for two or three days Who could find a remedy for Your disease?
to die, Who could attain his desire from You?
Two or three days before your death.” You said, “Plant the sapling of patience in your
This world is an old aroman who has survived heart.”
many husbands. Assuming I did, I can’t seem to get ahold of it.
Don’t waste your last two or three days with that
old woman. Senin hastalığına kim çare bulabilir ki?
Kim sende kendi isteklerine ulaşabilir ki?
Bu tavsiyeyi dinle: “Kendi ölümünden iki üç gün Dedin ki: “Kalbine sabır fidanını dik.”
önce, iki üç gün çalış, ölmeden önce ölmeyi dene.” Diktiğimi farz edelim; tutar mı hiç?
“Dünya, birçok kocadan kalma, yaşlı bir kadındır,
son iki üç gününü bu kocakarıyla ziyan etme.”
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
شبگشت و مرا نيست خبر ازشب و روز هــر جــا مگريــز:صــد بــار بگفــت يــار
روزســت شــبم ز روىِ �آن روزافــروز بجــز ســوىِ مــا مگريــز،گــر بگريــزى
اى شــب شــب از �آنى كــه ازو بيخبرى هــر گــه ز خيــالِ گــرگ ترســان گردى
ز رو ِز او روز �آمــوز،اى روز بــرو ســوىِ صحــرا مگريــز،در شــهر گريــز
Night has come, but I cannot differentiate day from The Beloved has said this hundreds of times:
night. “Don’t run away everywhere like that. But, if you
Because of His bright face, all of my nights have have to run, run towards Me.
become days. When you are afraid of a wolf,
O night, you are dark, because you don’t know His Don’t run to a desolate plain.
glory. Run to the town.”
O day, go and learn how to be bright from Him.
Sevgili bunu yüzlerce defa söyledi:
Gece oldu, ancak ben gece ve gündüzü ayıramıyorum. “Her yere böyle kaçıp gitme.
O’nun aydınlık yüzünden dolayı gecelerim gündüz Ancak, kaçacaksan bana kaç.
oldu. Kurttan korktuğunda, ıssız ovaya değil, şehre kaç.”
Ey gece, sen karanlıksın, çünkü O’nun görkemini bilmi-
yorsun.
Ey gündüz, git ve aydınlık olmayı O’ndan öğren.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
شــب و روز،ماییــم و هــوای یــار مــەرو مردانــه بيــا كــه نيســت كا ِر تــو مجــاز
شب و روز،چون ماهی تشنه اندرین جو �آغــاز بنــه ترانهيــى بى�آغــاز
زین روز و شبان كجا برد بو شب و روز ِســ ْبلت مىمــال خواجــۀ شــهرى تــو
كو شب و روز،خود در شب و روز عاشقان ِ �آخــر ز گــزاف نيســت ايــن
ريــش دراز
We desire the Beloved always, all day and all night. Hold yourself up as a brave man. Your jobs are
We are like a thirsty fish, swimming in the river of not trivial.
Love, all day and all night. Don’t start singing a melody that has no
But, neither day nor night can catch the fragrance of beginning.
o ur day and night, because for lovers, on the night of Curl up your mustache; you are the master of the
Union, there is no day or night.
town.
You didn’t grow this long beard for nothing.
Biz gece ve gündüz Sevgilinin aşkı hevesindeyiz, O’nun
aşkıyla yaşıyoruz.
Biz, susamış bir balık gibiyiz, Ercesine gel, senin işin geçici, iğreti bir iş değil.
Aşkın nehrinde gün ve gece yüzer dururuz. Başı olmayan şarkıları söyleme.
Ne gece ne de gündüz, bizim gecemizin ve gündüzümü- Bıyığını bük, sen bu şehrin sahibisin.
zün kokusunu alabilir. Bu sakalları boşuna uzatmadın, sen.
Zaten âşıkların vuslat gecesinin ne gündüzü vardır ne
gecesi.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
يوســف جــان! ز حالِ يعقوب بپرس ِ اى صفــت قــدم ز ابــروت بپــرس
ِ جانــا
رنــج ا ّيــوب بپــرس ِ ز،وى جــانِ َكــ َرم زلــف هنــدوت بپــرس
ِ �آشــفتگيم ز
وى جملــۀ خوبــان بــ ِر تــو ُل ْع َب َتــكان حــالِ دلــم از دهــانِ تنگــت بطلــب
حــالِ مــا را ز هجــ ِر ناخــوب بپــرس چشــم جــادوت بپــرس
ِ بيمــارىِ مــن ز
O Joseph of my soul, ask about Jacob. O Beloved, if you want to know my shape, ask
O essence of kindness, ask about the troubles of Your eyebrow.
Job. Ask Your curly hair about the State of my
Because all of the beauties are Your subjects, confusion.
Ask them about my soul, which has been ruined Ask Your small mouth about the state of my
by separation! heart. And, ask Your beuıitching eyes about the
State of my insanity.
Ey canımın Yusuf u, halimi Yakup’a sor.
Ey lütfun esası, Eyyüb’ün dertlerini sor. Sevgilim, boyumun ne biçim olduğunu bilmek is-
Bütün güzeller senin oyuncakların. tersen, kaşlarından sor. Perişanlığımı, dağınıklığı-
Ayrılıkta mahvolan ruhumu onlara sor. mı, kıvrım kıvrım kapkara saçlarından sor.
Gönlümün hâlini daracık, küçücük ağzından sor,
öğren.
Hastalığını da büyücü gözlerinden sor.
تو از شــير مترس،چون ُرو َب ِه من شــدى دلــدار چنــان ُمشــ َّوش �آمــد كــه مپــرس
ز اِدبيــر متــرس،دولــت تــو منــم
ِ چــون هجرانــش چنــان ُپر �آتش �آمــد كه مپرس
از چــرخ چــو �آن مــاه تــرا همراهســت گفت مكن تــا نكنم،گفتــم كــه مكــن
متــرس،گــر روز بگاهســت و گــر ديــر اين يك سخنم چنان خوش �آمد كه مپرس
Since you have become My pet, don’t be scared The Beloved’s arrival was so confused, so
of lions. disordered.
Since I have become your fortune, don’t worry Don’t ask. His departure was also filled with so
about the bad times. much fire. Don’t ask.
Since that moon from the sky is your guide, I said,”Don’t do this.”
Don’t worry whether morning comes earlier or He answered, “I won’t if you don’t do it.”
later. Don’t ask me how much I like this.
Mademki benim tilkim oldun, aslanlardan kork- Sevgili, öyle darmadağın geldi ki sorma.
ma. Gidişi de ateşle dopdoluydu ki sorma.
Mademki senin bahtın oldum, kötü zamanlardan Dedim ki: “Bunu yapma.”
korkma. O da cevap verdi: “Sen yapmazsan ben de yap-
Mademki ay sana gökyüzünden öncülük ediyor, mam.”
sabahın erken ya da geç gelmesinden korkma. Bu cevabı ne kadar çok sevdiğimi sorma.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
مترس،مركب عشق را قوى ران و ِ ،َرو ُرويــم چــو ز ِر زمانــه مىبيــن و مپــرس
يت حق خوان و مترس ِ �آ،مصحف كژ
ِ وز اشــك چــو ناردانه مىبيــن و مپرس
ِ ايــن
چون از خود و غي ِر خود مســ ّلم گشــتى احــوالِ درونِ خانــه از مــن مطلــب
يقين دان و مترس،معشوقِ تو هم تويى خــون بــر د ِر �آســتانه مىبيــن و مپــرس
Go, gallop on the ride of Love. Don’t be afraid. Look at my pale, gold-colored face, but don’t ask
Read God’s Ayat from the Koran of Love. about my troubles.
Don’t be afraid. Watch a drop of my tears, a drop like a seed of a
When you give up yourself and others, pomegranate, but don’t ask anything about it.
You become your own Beloved. Don’t ask anything about the inside of the house;
Know this well, and don’t be afraid. look at the blood at the door.
Sür, Aşkın bineğini dörtnala, korkma. Benim soluk, altın renkli yüzüme bak, dertlerimi
Oku, Yaradan’ın sözünü Aşk Kur’an’ından, kork- sorma.
ma. Nar taneleri gibi süzülen gözyaşlarımı izle, bir şey
Kendinden ve başkalarından geçtiğinde, sen kendi sorma.
Sevgilin olursun. Kapıdaki kana bak. Evin içini sorma.
Bunu iyi bil, korkma.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
هســتم ز غمش چنان پريشان كه مپرس �آن دل كــه مــن �آنِ خويــش پنداشــتمش
زان ســان گر ِو بىسر و سامان كه مپرس بال َّلــه بــ ِر هيــچ دوســت نگذاشــتمش
مــرغ خيــال ســوىِ او كــن گــذرى
ِ اى بگذاشــت ُبتــا مــرا و �آمــد بــ ِر تــو
و�آنگــه ز منــش بپــرس چندانكه مپرس نيكــو دارش كــه مــن نكــو داشــتمش
I have been so drunk, so confused because of I haven’t given my heart to anyone.
Your sorrow. I thought it was mine.
Don’t ask. I have pledged everything I have ever But, it left me and went to You one day.
had to such an extreme. O, my Beauty, please take good care of it,
Don’t ask. Because I used to do the same.
O bird of imagination, fly around His place
And ask about me. But don’t ask too much! Ben gönlümü kimseye vermedim, bana ait oldu-
ğunu düşünürdüm.
Sevgilimin gamından sarhoşum, halim öylesine Ancak, beni terk etti ve sana gitti bir gün.
darmadağın ki sorma. Ey güzelim, ona iyi bak.
O derece yokluktayım ki varımı yoğumu rehin et- Benim ona baktığım gibi.
mişim, sorma.
Ey hayal kuşu, Sevgilinin etrafında uç ve beni sor.
Pek fazla da sorma.
عاشــق گلــزارش
ِ هــر ديــده كــه هســت �آن را كــه رســولِ دوســت پنداشــتمش
مشــغول كجــا كنــد ســ ِر هــر خــا َرش؟ من نام و نشــانِ دوســت درخواســتمش
یــار بــود دركارش،گــر راســت ُبــ َود بگشــاد دهــان را كــه بگويــد چيــزى
راســت نيايــد كارش،ور كــژ نگــرد غيــرت تــو نگذاشــتمش
ِ غايــت
ِ از
A lover who is in love with His rose garden I asked for my Beloved’s name and address from
Never looks at the thorns of that garden. His emissary.
If he is a real lover, the Beloved helps him. He was about to say something, but I closed his
If he is not, everything goes wrong. mouth,
Because I was so crazy jealous of my Beloved.
O’nun gül bahçesinde bir âşık, o bahçedeki diken-
lerle uğraşmaz. Sevgilimin adını sanını sordum O’nun elçisine.
Gerçek bir âşıksa, Sevgili ona yardım eder. Bana tam bir şey söylemek üzereyken, ben onun
Gerçek bir âşık değilse, her şeyi ters gider. ağzını kapadım.
Çünkü O’nu çok kıskanıyordum.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
اى جان و جهان و روشنايى همه خوش دامن خود در خون كش ِ ،اى چشم! بيا
�آرا ِم دلــى و �آشــنايى همــه خــوش قمــاش بــر گردون كش،وى روح! بــرو
اگــر كنــى ســلطانى،بــر مــا گــذرى لعــل لبت هــر �آنكــه انگشــت نهاد
ِ بــر
همــه خوش،ور بوســه َمزيــد بــر فزايــى زبانــش از قفــا بيــرون كــش،منديــش
You are the essence, the infinity, the O eye, lift up your skirt from this blood.
enlightenment, and all these things are nice. O soul, cover the sky with your garment.
You are my peace of mind, my self-understanding, If anyone says, “Be silent,” and puts his fingers on
and these things are also nice. Your ruby lips,
But, if You would act like a sultan, come close His tongue should be pulled out from his neck.
to me and give me a kiss, that would be even
better! Ey göz! Kendi eteğini kandan çek.
Ey ruh! Gökyüzünü giysinle kapla.
Sen asıl olansın, sonsuz olansın, aydınlatansın ve Birisi, “Sessiz ol” deyip parmaklarını senin yakut
bunların hepsi de hoştur. dudaklarına koyarsa, onun dili boynundan çekil-
Sen benim aklımsın, kendi anlayışımsın ve bunla- melidir.
rın hepsi de hoştur.
Ancak, sen bir sultan gibi davranıp, yakınıma ge-
lirsen ve beni öpersen, bu çok daha hoştur.
اى دل! بــرو از عاقبتانديشــان بــاش وقت تو خوشِ !اى رو ِز نشاط و روشنى
عالــم بيگانگــى از خويشــان بــاش
ِ در وقت تو خوش ِ ،عالم عيش و ايمنى
ِ وى
مركــب خــود مىخواهى
ِ گــر بــا ِد صبــا زلــف تــو دمــى مىخســپيم
ِ در ســايۀ
مركــب درويشــان بــاش
ِ خــاك قــد ِم
ِ وقــت تو خوشِ تــو نيــز موافقت كنــى؟
Go, O heart. Be the One who thinks about his O day of joy and enlightenment, have a beautiful
end. time!
Go, join your kin in the land of strangers. O world of pleasure and happiness, have a
If you want to ride the horse of the breeze of beautiful time!
early dawn, Please, let me sleep in the shadow of Your hair!
Then become the dust under the hoofs of the Accept o ur desire; have a beautiful time!
dervish’s horse.
Ey sevinç günü, ey aydınlık gün, güzel vakit geçir.
Git ey gönül; sonunu düşünenlerden ol. Ey keyifli ve mutlu dünya, güzel vakit geçir.
Yabancılık âleminde, hısımlara, yakınlarına katıl. Sevgilim izin ver saçının gölgesinde uyuyayım.
Bir seher rüzgârının atına binmek istiyorsan, der- Ne olur, arzumuzu kabul et ve vaktin hoş olsun.
vişlerin atlarının ayaklarına toprak ol.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
اى عشــق! بيا به تلخ خويان خو بخش اى كرده بهپنج شــمع روشــن هر شــش
پشت جهان! به حسنجويان ُروبخشِ اى اصل خوشى و هرچه دارى همه خوش ِ اى
بــاغ جمــالِ تو چه كم خواهد شــد؟
ِ از َ ْ تــا چنــد چــو َالـ
ــح ْمد مــرا مىخوانــى؟
سيب زنخدان دو سه شفتالو بخش ِ زان گوش مــن و كشِ همچــون بقــره بگيــر
O Love, come and give good characters to those O One, who lit a candle in o ur five senses and lights
who have bad attitudes. all six dimensions!
O One who is supporting the world, show Your O One who is the essence of kindness and beauty!
face to this seeker of beauty. O perfect One, how long will You keep reading me
What would You lose from the garden of Your the El-Hamd*? Grab me by my ear and pull me to
Your side, like a Bakara.**
beauty,
* “Opening.” Name of 1st sura of the Koran
If You gave out a few peaches from Your cheeks?
** “Cow.” Name of 2nd sura of the Koran
Ey Aşk, gel ve kötü huylulara güzel huylar ver. Ey altı yanı aydınlatmak için, beş hislerimizde birer
Ey dünyanın dayanağı, güzelliği arayanlara yüzü- mum yakan!
nü göster. Ey lütfün ve güzelliğin esası, ey kusursuz olan, ne za-
O elmaya benzer yanaklarından iki-üç şeftali ver- mana kadar bana “El-Hamd” okuyacaksın?
sen, güzellik bahçenden ne eksilir ki? Bakara (öküz) gibi beni kulağımdan tut ve kendi ta-
rafına çek.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
همه خوش،بر جان و دل و ديدۀ سوارى تــو جامــۀ عشــق مپــوش،تــا بتوانــى
همهخوش،واندر دلو جان هرچه بكارى بــه هــر بلايــى مخروش،چــون پوشــيدى
همه خوش،خوش چشمى و محبوبعذارى در جامــه همىســوز و همــى باش خموش
همــه خــوش،فريــادرس جــانِ نَــزارى
ِ كاخــر ز پــس صبــر ُبــ َود روزى نــوش
You stay in my heart, my soul, and my eyes. Resist wearing the cloak of Love as long as you
That’s nice. Whatever You sow that is reflected in can.
the mirror of my heart is nice, But once you wear it, don’t cry, don’t yell about
Because Your eyes and Your cheeks are so every trouble. Keep silence when ıvearing Love’s
beautiful. dress. Drink your bitter venom of sorrows.
But what is the nicest of all is that You help the You will be inescapably hurt. But, with patience,
poor soul! comfort and kindness will arrive for you.
Sen benim gönlümde, ruhumda ve gözlerimdesin; Aşk elbisesini kolay kolay giyme.
bu hoştur. Ancak, bir kere giyindiğinde de ağlama, her dertte
Ne ektiysen cana, gönüle hepsi de hoştur. bağırma.
Senin gözlerin ve yanakların çok güzeldir. Aşkın elbisesinde sessiz ol, acıların zehrini iç, ca-
Ancak, en güzel olan, senin bu zavallı ruhu kurtar- nın yanacak.
mandır. Ancak, sabredersen sonunda huzur ve şefkat gelir.
تــا در نزنــى بــه هــر چــه دارى �آتــش ميــانِ جــان بــاش، بيــا،جــانِ جانــى
وقــت تــو خوش
ِ حقيقــت
ِ هرگــز نشــود تاج ســ ِر مردان باش
ِ چــون عقــل و خرد
ع ّيــاران را ز �آتــش �آمــد مفــرش بخت همهاى در دو جهان ِ تــو دولــت و
ز عاشــقان پــا دركــش،ع ّيــار نــهاى چون دولت و بخت در جهان گردان باش
You will never taste the pleasure of the present If You are the soul of souls, come into my soul!
Unless you throw all your belongings in the fire. Be a crown to a man, like mind and reason.
Since the ayyars* bed is the fire and you are not If You are the fortune and glory of both worlds,
one of them, Go around like fortune and glory!
Leave this place of lovers.
*A warrior, a trickster character of the popular Sen, canların canısın gel, benim canıma gir.
medieveal Indo-Persian epic, “Hamzanama.” Akıl gibi fikir gibi erlerin baştacı ol.
Sen her iki dünyanın da devletisin ve bahtısın,
Bütün varını, yoğunu ateşe atmazsan, bu anın ta- devlet gibi baht gibi gez, toz; dön, dolaş.
dını tadamazsın.
Mademki ayyârın* yatağı ateştir ve sen ayyar değil-
sin, âşıkların yanında ne işin var?
* Ayyâr: Ortaçağ’da Hint ve İran edebiyatında; dü-
zenbazlara verilen isim.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
چــون رنــگ بدزديــد ُگل از رخســارش در انجمنــى نشســته ديــدم دوشــش
�آويخــت صبــا چــو رهزنــان بــر دارش نتوانســتم گرفــت در �آغوشــش
بســيار بگفــت بلبــل و ســود نداشــت رخ را بــه بهانــه بــر ُرخَ ــش بنهــادم
تــا بــو كه صبــا به جــان دهــد زنهارش يعنــى كــه حديــث مىكنم در گوشــش
When the rose stole her crimson color from that I saw him yesterday at a gathering.
Beauty’s cheek, He was sitting, and I couldn’t embrace him.
The morning breeze hanged her on the gallows like But, I found an excuse.
a thief. I put my lips to his ear,
Then, the nightingale screamed and yelled for mercy Pretending that I was going to tell him a secret.
all night,
Begging the morning breeze to bring the rose back to
life, but to no avail.
Onu, dün toplulukta gördüm. Oturuyordu ve bağ-
rıma basamadım. Ancak, bir bahane buldum; bir
Gül, o güzelin yanaklarından kırmızı rengi çaldığında, sır söyleyecekmiş gibi, dudaklarımla kulağına do-
sabah esintisi o gülü bir hırsız gibi darağacına astı. kundum.
Bülbül, bütün gece merhamet için çığlık attı ve bağırdı.
Gülü diriltmesi için yalvardı.
Ancak bir işe yaramadı.
نشــنومش،دلــدار مــرا وعــده دهــد بــر َود هــوش ز هــوش،دل يــا ِد تــو �آرد
نشــنومش،بر ُم ْص َحف اگر دســت نهد لب نوشــين تو كــى گردد نوش؟ ِ َمــى بى
نشــنومت،گويــد وال َّلــه كــه نشــنوى ديــدا ِر تــرا چشــم همــى دارد چشــم
نشــنومش،خواهــد كــه به اينهــا بجهد �آوا ِز تــرا گــوش همــى دارد گــوش
When my Beloved makes me promises, I don’t When my heart is remembering You, the mind
care. loses its mind.
Even if He were to put a hand on the Koran, I How could he drink wine without Your sweet
wouldn’t care. lips?
I swear to God, if He doesn’t pay attention to His Eyes keep an eye on Your beautiful face.
words, neither will I. Ears become all ears to listen to Your soft voice.
If He wants to get up and run, I don’t care.
Gönül seni anınca aklın, aklı başından gider.
Sevgilim bana bir söz verdiğinde umursamam. Senin tatlı dudakların olmadan nasıl şarap içebi-
Elini Kur’an’ın üstüne koysa bile umursamam. lir?
Yemin ederim ki dediklerine dikkat etmezse, ben Gözler, senin güzel yüzüne göz kulak oluyor.
de etmem. Kulak da senin tatlı sesine kulağını vermiş dinle-
Kalkıp gitmek isterse, aldırmam. mektedir.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
ســوداىِ تــوام د ِر جنــون مــىزد دوش سوگند بدان جان كه شدست او پستش
موج خون مىزد دوش ِ درياىِ دو چشــم ســوگند بدان سر كه شدست او مستش
خيــل خيالــت برســيد
ِ تــا نيــم شــبى ســوگند بــدان دَم كــه مــرا مىديدنــد
ور نــى جانــم خيمــه برون مــىزد دوش َســغراق بــه دســتى و به دســتى دســتش
Your Love was knocking at the door of insanity I praise the soul who gives up his pride and his
last niglıt. self for Him!
Waves of blood were overflowing my eye’s I praise the head which becomes drunk with His
oceans. beauty!
Your images kept coming like armies up until I praise the moment when they see me with a
midnight. wine glass in my hand,
That’s why my soul set up a tent outside. While my other hand is holding the Beloved’s
hand!
Dün gece Senin Aşkın delilik kapısını çalıyordu.
Gözlerimin okyanusunda kan dalgaları coşuyor- Sevgilinin uğruna kendi gururundan ve kendin-
du. den vazgeçen câna, and olsun. O’nun güzelliğiyle
Senin hayalinin ordusu gece yarısına kadar gelme- sarhoş olan başa, and olsun.
ye devam etti. Beni, bir elimde şarap kadehi, diğerinde Sevgilinin
Bu yüzden, ruhum dışarıya çadırlar kurdu. eli ile gördükleri o ana and olsun.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
يعقــوب مباش: گويــد،گــر نالــه كنــم جيحون كنمش: گفت كه، چشمم:گفتم
ا ّيــوب مبــاش: گويــد،ور صبــر كنــم ُپر خون كنمش: دلم گفت كه:گفتم كه
اِشكســته نخواهدم و چون ســر ب َِكشَ ــم درين روزى چند: گفت، تنم:گفتم كه
چوب مباش،بر ســر بزند كه سر مكش رســوا كنــم و ز شــهر بيــرون كنمــش
When I wail and cry, He says, “Don’t be like I asked, “My eyes?” He answered, “I’ll turn them into a
Jacob.” Jayhoun* of tears.”
When I am patient, He says,”Don’t act like Job.” I asked, “My heart?” He answered,
He doesn’t want me to get hurt. “I’ll fill it up with blood.”
But, when I revolt, He hits my head and I asked, “My body?” He answered,”I’ll shame it. In a
day or two, they’ll kick it out of town.»
says,”Don’t be a rebel. It won’t be good for you.”
* Oxus river in Central Asta.
Feryat edip, ağladığımda, “Yâkup gibi olma” der Sordum: “Gözlerim?”
bana. Cevapladı: “Onları Ceyhun’a çeviririm.”
Sabırlı olduğumda, “Eyyüb gibi davranma” der. Sordum: “Gönlüm?”
Benim incinmemi istemez. Cevapladı: “Onu kanla doldururum.”
Ancak, isyan ettiğimde, başıma vurup der ki: Sordum “Bedenim?”
“İsyan etme, bu senin için iyi olmaz.” Cevapladı: “Onu rezil ederim. Bir iki gün içinde şehir-
den atarlar.”
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
گفتــى چونى؟ بيا كــه چون روزم خوش گــه بــاده لقــب نهــادم و گــه جا َمــش
چــون روز همــى د ّرم و مــىدوزم خوش ســيم خا َمــش
ِ گاه،گاهــى ز ِر پختــه
تــا ُروىِ چــو �آتشــت بديــدم چــو ســپند گــه دانــه و گاه صيــد و گاهــى دامــش
مىســوزم و مىســوزم و مىسوزم خوش ايــن جمله چراســت؟ تــا نگويــم نامش
You asked me, “How are you?” I call Him sometimes wine, sometimes the
Come and see: I am happy, like morning. glass.
I’m tearing everything to pieces and then I call Him sometimes pure gold, sometimes raw
mending the pieces together again. silver.
Ever since I saw Your fiery face, I named Him “bait” and “trop” and “prey.”
I have kept burning, burning, and burning. Why all these? I don’t want to say His name.
Bana, “Nasılsın?” diye sordun. Ona bazen şarap bazense kadeh dedim.
Gel ve gör; Sabah kadar hoşum. Ona bazen saf altın bazense ham gümüş dedim.
Gündüz gibi her şeyi önce parçalayıp, sonra diki- Ona “yem” ve “tuzak” ve “av” adlarını koydum.
yorum. Bütün bunlar neden? O’nun adını söylememek
Senin alevli yüzünü gördüğümden beri, bir güzel için.
yanıyorum, yanıyorum, yanıyorum.
مرغــان رفتند ســوىِ ســليمان به خروش ناگــه بــزدم دســت بــه ســوىِ جيبــش
كيــن بلبــل را چــرا نمىمالــى گــوش؟ ّ سرمســت شــدم ز
لــذ ِت �آســيبش
بمجوش، به خــونِ مــا در:بلبــل گفتــا ا ّمــا،دســتم نرســيد ســوىِ جيبــش
ســه مــاه ســخن گويم و نه مــاه خموش َا ْل ِم ّنــ ُة ل َّلــه كــه ببــردم ســيبش
Once the birds got mad and complained to Suddenly, I reached toward His neck.
Solomon, His scolding had made me drunk.
“Why don’t you ever reprimand this nightingale?” My hands didn’t touch His neck,
“Why are you trying to hurt me?” the nightingale But instead, thank God, I picked up the dimple
replied. in His chin.
“I sing only three months, but nine months I keep
silent!” Aniden onun yakasına ulaştım.
Onun azarı beni sarhoş etti.
Kuşlar kızıp, Süleyman Peygambere gittiler ve de- Ellerim yakasına değmedi, ancak Allah’a şükürler
diler ki: olsun, yanağından elmasını kopardım.
“Neden şu bülbülü azarlamıyorsun?”
Bülbül de cevap verdi: “Neden beni hırpalıyorsu-
nuz? Ben sadece üç ay konuşurum, ama dokuz ay
susarım”.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
همه خوش،دف من به موش دادى ِ نيمى هان اى دلِ تشنه! جوى را جويان باش
همه خوش،كف بنده نهــادى ِ باقــى به دايمــا پويــان بــاش،بىپــاى ميــاى
ِّ بــا
در ســماع �آمدهايــم،دف دريــده نــى �آنكــه درونِ ســينه بــىكام و زبــان
همه خوش،اى بــا تــو مراد و بيمــرادى سرچشــمۀ هر گفت تويــى؟ گويان باش
You left a rat to eat half of my tambourine, O thirsty heart, looking for love’s river,
While the other half was left for this slave’s Don’t hesitate.
hand. Come by running.
I started sema with this ripped tambourine. You are the source of all unspoken words,
But, as long as I’m with You, I feel the same way: Keep saying.
do I satisfy my desire or not?
Ey Aşkın nehrini arayan susamış gönül, çekinme,
Tefimin yarısını, fare yesin diye bıraktın. koşarak gel.
Diğer yarısını da bu kölenin eline verdin. Sen bütün konuşulmamış kelimelerin kaynağısın.
Ve ben semâya bu yırtık tefle başladım. Söylemeye devam et.
Ancak, seninle olduktan sonra muradımıza ersek
de olur ermesek de.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
عَ ــ َرض َا ْل َجوهَ ــ ُر َف ْقــ ٌر و ِســ َوى ا ْل َف ْقــ ِر امروز سماعســت و سماعست و سماع
َمــ َرض َا ْل َف ْقــ ُر ِشــفا ٌء َو ســ َوى ا ْل َف ْقــ ِر نورست و شعاعست و شعاعست و شعاع
ُغــ ُرور َا ْلعا َل ُــم ُك ُّلــ ُه ِخــداعٌ َو ُمشاعست و ُمشاعست و ُمشاع،اين عشق
َغــ َرض ــم َك ْنــ ٌز و ِ ــن العا َل
َ َوا ْل َف ْقــ ُر ِم از عقل ِوداعســت و ِوداعســت و ِوداع
Absence is Essence; everything else is an Today is the day of sema--sema s day, sema’s day,
attribute. sema’s day!
Absence is health; everything else is an illness. Today is the day of glory--bright day, bright day,
This world is a big headache, a great illusion. bright day! This Love is very well known, is spread
Absence is the real treasure in the world. around, covering, covering!
Today is the day Love says goodbye to reason--
goodbye, day!
Yokluk asıl olandır, diğer varolan her şey sembol-
Goodbye, day! Goodbye!
dür, gölgedir.
Yokluk sağlıktır, diğer her şey hastalıktır. Bugün semâ günüdür, semâ günüdür, semâ günüdür.
Bu dünya büyük bir baş ağrısı, kocaman bir hayal- Bugün aydınlık bir gündür, aydınlık gündür, aydınlık
dir. gündür.
Yokluk dünyadaki gerçek definedir. Bu aşk yaygınlaşır, yaygınlaşır, yaygınlaşır.
Bugün, Aşkın akla veda günüdür, veda günüdür, veda
ettiği günüdür.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
ســماع ِمهمــانِ توايــم مــا و مهمــان هــر روز بيايــد �آن ســپهدا ِر ســماع
ســماع ِاى جــانِ ُمعاشــران و ســلطان چــون بــا ِد صبــا به ســوىِ گلزا ِر ســماع
ســماع ِهــم بحــ ِر حلاوتــى و هــم كان هــم طوطــى و عندليــب در كار �آيــد
ســماع ِ�آراســته بــاد از تــو ميــدان هــم گــردد هــر درخــت ُپربــا ِر ســماع
I am a guest of Yours at sema, That sema’s master comes every day.
O Sultan of sema. When He passes through the rose garden like
You are the soul of sema’s friend! the morning breeze,
You are the sea of sweetness and the spring of The parrots and the nightingales start singing,
sema! And every fruit tree starts sema with a beautiful
Sema’s place is always being adorned by You! rhythm.
چــون زاغ،اى بنــده ســردىِّ زمســتان بلبــل �آمــد بــه بــاغ و َرســتيم ز زاغ
محــروم ز بلبــل و گلســتان و ز بــاغ �آييــم بــه بــاغ با تــو اى چشــم و چراغ
دريــاب كــه ايــن دَم اگــرت فوت شــود چون سوســن و گل ز خويش بيرون �آييم
بسيار طلب كنى به صد چشم و چراغ چــون �آ ِب روان َرويــم از بــاغ بــه بــاغ
O one who has become a slave to cold winter, We are saved from the ravens.
like a raven, O one who has been deprived of the The nightingales have returned to the garden.
rose garden and nightingale, take this time as O light of my eyes, let’s go insane like the rose
your last chance, your last opportunity. and the iris,
If you miss it, it will be gone forever, And run from garden to garden, like running
Even if you look for it with hundreds of eyes and water.
candles.
Kurtulduk kuzgundan.
Ey soğuk kışa, kuzgun gibi köle olan. Bülbüller bahçeye geri döndü.
Ey gül bahçesinden, bülbülden mahrum kalan Ey gözümün nuru, gül ve süsen çiçeği gibi kendi-
kişi. mizden geçelim.
Bu son şansın, son fırsatın senin; bu fırsatı kaçırır- Akarsu gibi bir bahçeden, bir bahçeye diğerine
san, onu yüzlerce gözle ve mumla arasan bile son- akıp gidelim.
suza dek gitmiş olur.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
Eğer şarap kadehi, mecliste yalancıktan ağladıysa, Eğer başkasıyla meclis kurar eğlenirsem, beni hoş
yalanına bakma; sen onun neşeli parıltısını seyret. görünüz. Allah’a yemin ederim ki kimsenin sevgi-
Onun yalan kanında bile ne sahici kanlar coşar, sinden gönlümde yara yoktur.
köpürür. Fakat, şu kadar var ki güneş batınca insan güneş
Akıl, Aşkın ayranına bir sinek gibi düşer, ancak bu yerine elbette, önüne bir mum kor, elbette bir ışık
farklı bir ayrandır. uyandırır.
فرقــت باغ
ِ مگــرى چــو ابــر در:گفتــى مجلس َمى ســازم و لاغ
ِ گــر بــا دگــرى
ِ بخســپ،مــن �آنِ تــوام
ايمــن بــه فــراغ َن ْن َهــم بــه خــدا ز مهــ ِر كس بــر دل داغ
ترســم كــه چــراغ زيــ ِر طشــتى بنهــى ليكــن چو فروشــود كســى را خورشــيد
وانگاه بجويمش به صد چشم و چراغ در پيــش نهد بــه جاىِ خورشــيد چراغ
You said,”Don’t cry like a cloud because I am They say, “Love is a word, a sound.” It is a lie.
separated from the garden. Don’t worry. I am They say, “Love is a false expectation.” It is a lie.
yours. Sleep peacefully.” They say, “Happiness, like a star, like Saturn, is in
But, I am afraid that if you put the candle under the seventh heaven”
a basin, It is also a lie. Happiness is in our souls.
I won’t find it, even if I search with hundreds of
eyes and candles. Derler ki: “Aşk bir kelime, bir sestir.” Yalan.
Derler ki: “Aşk boş bir beklentidir.” Yalan.
Dedin ki: “Bahçeden ayrıldığım için bulut gibi ağ- Derler ki: “Mutluluk, Zühal yıldızı gibi yedinci
lama; ben seninim, huzur içinde uyu.” göktedir.” Yalan.
Ancak, mumu, leğenin altına koyarsın da ben onu, Mutluluk içimizdedir.
yüzlerce gözle ve mumla arasam bile bulamam.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
Derler ki: “Sevgilinin sadakati yoktur.” Yalan. Âşığın gönlünde, Sevgiliye açık bir pencere var.
Derler ki: “Ayrılıktan sonra kavuşma yoktur.” Ya- Ancak bunu bilemeyen de bağışlanır.
lan. Bu âşıklar topluluğunda aşk ve dostluk var.
Derler ki: “Şarap ruhları yakınlaştırmaz.” Yalan. Bunların sadece boş sözler olduğunu düşünebilir-
Derler ki: “Biz bu Aşk yolunu hak etmiyoruz.” Ya- sin, ama değiller.
lan.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
در فقــر فقيــر بــاش و در صفوت صاف گوينــد مــرا چنــد بخنــدى ز گــزاف؟
بــا فقــر و صفــا در�آ تــو در ُروىِ مصاف گفتت همه لاف،كا َرت همه عشرتست و
خصــم تو صــد تيــغ بــر�آرد از لاف
ِ گــر صفرا مىباف،اى خصــم چو عنكبوت
نزنــد زخــم گــزاف،چــون هيــچ نبينــد ســيمرغ طربنــاك شناســد ُكــ ِه قــاف
ِ
Annihilate your self into Non-Being. They ask me, “How long will you be laughing in vain?
Be pure in purity. Fun, games and drinking are all you do. Your talks are
Come to the fighting line with a clear heart nonsense!”
unrapped up by Absence. O enemy, keep weaving your web like a spider.
Although the enemy’s words are like hundreds But, the merry Simurgh knows the splendor of
Kafdag.*
of swords,
* Legendary mountain, surrounded by the world. Home
They will not see you, so they will not hurt you.
of Persian paradise bird of good luck (Simurgh).
Yoklukta yok ol, saflıkta arı duru ol. Bana diyorlar ki: “Daha ne kadar boş yere güleceksin?
Savaş safına, tertemiz bir gönülle, yokluğa bürüne- Tek yaptığın, eğlenmek, oyun oynamak ve şarap içmek.
rek gel. Konuşmaların anlamsız.”
Düşman, sözleriyle yüzlerce kılıç sallasa bile, seni Ey düşman, ağını bir örümcek gibi örmeye devam et.
göremez, seni saçma sözlerle yaralayamaz. Ancak, Kaf dağının güzelliğini Zümrüdü Anka kuşu
bilir.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
خوب اخلاقْ �آن كــس كه تــرا بديد اى عاشــق ِاى داروىِ فربهــى و جــان
در حال دهد َك ْون و مكان را سه طلاق عاشــق ِفربــه ز خيــالِ تــو روان
مه را چه طراوت؟ و ز َُحل را چه َم َحل؟ عاشــق ِشــيرين ز دهــانِ تــو دهــان
انــدر �آفــاق،طلعــت �آفتــاب
ِ بــا عاشــق ِجــان بنــدهات اى جان و جهان
O Beautiful, the one who sees You Divorces time O remedy for health and happiness,
and place three times. The lover’s soul gets its strength from You.
What is the Moon’s beauty, where does Satürn The sweet taste in the mouth of lovers comes
stand in the universe from Your mouth.
In front of the brightness of Your Sun. O One who is the soul, the universe of lovers,
lovers are slaves to You.
Ey Güzel, Seni gören varlığı da mekânı da üç kere
boşar. Ey sağlık ve mutluluğun dermanı olan;
Evrende Senin güneşinin parlaklığının yanında Âşıklar, ruhunu ve gücünü Senden alır.
ayın güzelliği nedir ki? Âşıkların ağzındaki tatlılık, Senin ağzından gelir.
Zühal yıldızının yeri mi var? Ey âşıkların canı, cihanı.
تمكيــن و قــرا ِر مــن كه دارد در عشــق؟ ِــذ ِه ْا َلا ْشــوٰاق ِ ــل ٰه َّ َلــ ْو ٰك َان َا َق
مســتى و خُ ما ِر من كه دارد در عشــق؟ ْ ِللشَّ ْــم ِس ل أ� ْذ ِه َل
ِــت عَ َلــی َا ْل ُعشَّ ــاق
طلــب �آب و نــگارم چــون بــاد
ِ مــن در َِلــ ْو ُق ِّس َــم َذا ْل َهــ َوی عَ َلــی َا ْل ُعشَّ ــاق
پــاىِ مــن و يــا ِر من كه دارد در عشــق؟ یــع ا ْلبٰا ِقــی ُ َا ْل ُعشْ ــ ُر َل ُه ْــم َو ِلــی َج ِم
Who else is as persistent and constant in Love as If the sun had as much pleasure and excitement
I am? in Love as I do,
Who else has my drunkenness in Love? It would have never risen; it would be simply
I am like a thirsty man who is looking at water. collapsed.
My Beloved is flying like the wind. Who else has If Love were to be divided among all the lovers
a beloved like my Beloved? in the world,
Then one-tenth would go to them, the rest of it
Aşktaki karar ve sebatım kimde var? to me.
Kim benim kadar aşk sarhoşu olur?
Ben, suyu arayan, susamış biri gibiyim. Güneş, benim kadar Aşktan zevk ve heyecan duy-
Sevgilim rüzgâr gibi uçuyor. sa, kendini kaybeder, doğmasını unuturdu.
Sevgilim gibi kimin Sevgilisi var? Bütün Aşklar, dünyadaki âşıklar arasında paylaştı-
rılsaydı, onda biri onlara, geri kalanı bana düşerdi.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
هــر روز بــه نــو بر�آيــد ايــن دلبــ ِر عشــق چه صلح و چه جنگ،�آنجا كه عنايتست
در گــردنِ مــا درافكنــد دفتــ ِر عشــق چهتسبيحوچهچنگ،وانجاكهبهعكساست
ايــن خــار از �آن نهــاد حــق بر د ِر عشــق چه ُرومى و چه زنگ،وان كس كه قبولست
تــا دُور شــود هــر كــه ندارد ســ ِر عشــق ور نى ســر و ســنگ،تســليم و رضــا بايد
This beauty of Love appears uniquely beautiful Peace and war are the same in the places where
every day. there is God’s grace and favor.
Every day He hangs a different book of Love If not, what’s the use of the rosary and organ?
around my neck. The believers from the land of Rum or a negro
God put those thorns next to Love’s door from far away are the same.
In order to stop all of those who don’t have Love Each one has either to surrender to God or hit his
in their hearts! head against the stone of his pride.
Şu Aşk güzeli, her gün ayrı bir güzellikle karşıma Allah’ın lütfu ve ihsanı olduğu yerde, barış veya savaş
çıkar. aynı şeydir.
Boynuma her gün başka bir Aşk kitabı asar. Ancak, aksi olunca tesbih nedir, çeng nedir?
Gönlünde aşk olmayanları durdurmak için Allah, İster Rum halkı olsun, ister zenci, inananlar aynıdır.
o dikenleri Aşk kapısının önüne koyar! Her kişi ya Allah’a teslim olur ya da başını gurur ta-
şına vurur.
Himmette şahin ol, büyüklükte kaplan. Cahilin testisine bir taş at, bilge kişilerin eteklerine
Avcılıkta uzman ol, savaşta kahraman. sarıl.
Tavuskuşu ve bülbül ile eğlenme, onlardan uzak Beceriksiz olanlarla bir anını harcama.
dur. Ayna, suya düşünce paslanır.
Biri kendini beğenmiştir, diğeri ise çok konuşur.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
حاشــا كــه شــود ســينۀ عاشــق غمنــاك خنديــد َفــ َرح تــا بزنــى انگشــتك
يــا از ُجــ ِز عشــق دامنــش گــردد چــاك گرديــد قــدح تــا بزنــى انگشــتك
حاشــا كــه بخفــت عاشــقى انــدر خاك بنمودمــت ابــروىِ خــود از زيــ ِر نقــاب
ِ كجــا ر َود؟ در �آن،پاكســت
عالــم پــاك تا بزنى انگشــتك،چــون قــوس و ُقــ َزح
The lover’s heart never grieves. Joy smiled at you for snapping your finger.
Nothing but Love ever affects him. A glass is served to you for snapping your finger.
A real lover is never buried in a grave. Behind the veil, I show to you the eyebrow like a
Since he is pure and clean, he goes to the world rainbour Just for snapping your finger.
of purity.
Küçük parmağını oynatasın diye neş’e sana gülüm-
Âşığın gönlü hiçbir zaman gam yemez. sedi.
Onu aşktan başka bir şey etkilemez. Parmağını oynatınca sana bir kadeh sunuldu.
Gerçek âşık, hiçbir zaman mezara gömülmez. Sırf parmağını oynatman için sana peçenin arka-
O saf ve temiz olduğu için saflığın dünyasına gi- sındaki gökkuşağı gibi kaşı gösterdim.
der.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
در بحــ ِر صفــا گداختــم همچــو نمــك چنگ،دامن عشّ ــاق زن اى دلشــده ِ در
نه يقين مانْد نه شك،نى كفر و نه ايمان ميــوه ز درخــت خويــش ســازد �آونــگ
انــدر دلِ مــن ســتارهيى پيــدا شــد زنگ به زنگ،ُرومــى به ســوىِ ُروم َب َرد
گم گشــت در �آن ســتاره هر هفت فلك انگــور ز انگــور همــى گيــرد رنــگ
I have been dissolved in the sea of purity like O lover, grab the skirt of another lover!
salt. A fruit cannot ripen alone, but only on the tree
Neither faith nor doubt remain in me. of its kind.
No belief, no heresy remain in me. The people of Rum get along with other Rum,
A shining star has appeared in my heart, Negroes with Negroes.
Such a star that the seven layers of sky have Even grapes are matured by looking at each
disappeared into it. other.
Saflığın denizinde bir tuz gibi eridim. Ey âşık, başka bir âşığın eteğini tut.
İçimde ne küfür kaldı ne iman ne inanç kaldı ne Bir meyve sadece kendi ağacında olgunlaşır.
şüphe. Rum insanları, diğer Rumlarla anlaşır, zenciler ise
Gönlümde parlak bir yıldız belirdi. zencilerle.
Öyle bir yıldız ki yedi katlı gökyüzü o yıldızın için- Üzüm, üzüme baka baka kararır.
de yok olup gitti.
مىگــردد اين ُروىِ جهان رنگ به رنگ يكچنــد ميــانِ خلــق كرديــم درنــگ
از پــرده همىبينــد معشــوقه َشــ ْنگ نه رنگ،زيشــان بــه وفا نه بوى ديديــم
ايــن لــرزۀ دلهــا همــه از معشوقيســت �آن بِــ ْه كــه نهــان شــويم از ديــدۀ خلــق
دنگ،عشق ويست نُه فلك چون ما ِ كز چون �آب در �آهن و چو �آتش در ســنگ
While the Beloved is looking behind the For the little time I spent with people,
curtain, I didn’t smell the scent of loyalty, nor did I see
The world’s face changes from one color to the color of it.
another. It would be best if I hid myself from their eyes,
All hearts tremble. Like water in iron or fire in stone.
Nine levels of sky are as confused as we are and
whirl because of His Love. İnsanlarla geçirdiğim kısa zaman içinde sadakatin
ne kokusunu aldım ne de rengini gördüm.
Sevgili, perdenin arkasından bakarken, dünyanın Demirdeki su gibi veya taştaki ateş gibi kendimi
yüzü renkten renge değişir. O’nun Aşkından, bü- halkın gözünden gizleyeyim.
tün gönüller titrer.
Dokuz gök bizim gibi şaşkın,
O’nun Aşkından döner durur.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
ُ اى ِم،از من زر و دل خواســتى
هرگ ِسل اســرا ِر حقيقــت نشــود حــل بــه ســؤال
ح ّقــا كــه نه ايــن دارم و نــى �آن حاصل درباختــن حشــمت و مــال
ِ نــى نيــز بــه
زر كو؟ ز ِر كه؟ زر از كجا؟ مفلس و زر؟ پنجه ســال
َ تــا ديــده و دل خــون نكنى
دل كو؟ دلِ كه؟ دل از كجا؟ عاشق و دل؟ از قــال كســى را َن ُبــ َود راه بــه حــال
O Love, You asked for gold and a heart from The secret of Truth cannot be understood by
me; asking questions, gathering information, or
Go away, O Love. I have neither one. spending all your wealth and belongings.
Where did you see a beggar having gold? If you haven’t cried for fifty years with bloody
Where did you see a lover having a heart? tears, if you haven’t burned your heart out,
You can’t find the way from this world to
Ey Aşk, benden altın ve gönül istedin; uzaklaş ben- ecstasy.
den.
Gerçekten de bende ikisi de yok. Gerçeğin sırrı, soru sorarak, bilgi toplayarak ya da
Bir dilencide altın olduğu nerede görülmüş? bir servet harcanarak öğrenilemez.
Bir Âşığın, gönlü olduğu nerede duyulmuş? Elli sene kanlı gözyaşı akıtmadıysan ve kendinden
geçerek kalbini yakmadıysan, sözden vecde giden
yolu bulamazsın.
اين عشق كمالست و كمالست و كمال ُپــر از عيس َيســت ايــن جهــان مالامــال
اين َن ْفس خيالســت و خيالست و خيال دجــال؟ ِ كــى ُگنجــد در جهــان ُق
ّ مــاش
اين نور جلالســت و جلالست و جلال ِ شــور�آبۀ
تلــخ تيــرهدل كــى گنجــد؟
امروز وصالســت و وصالســت و وصال شــك جهان ُپرســت از �آ ِب زلال
ِ چون َم
Love is completion, completion, completion! Since this world is filled up with Jesus,
The self is imagination, imagination, The deccal’s* substance can’t fit here.
imagination! The universe is like a leather bottle filled with pure
This Divine light is Majesty, Majesty, Majesty! water.
Today is the Day of Union, Union, Union! The turbid water of a black heart can’t get into it.
*An evil creature that will appear shortly before
doomsday (antichrist). (antichrist).
Bu aşk, olgunluktur, olgunluktur, olgunluk.
Bu nefis hayaldir, hayaldir, hayal. Bu cihan, İsa’larla doludur.
Bu ululuk ışığıdır, ululuk ışığıdır, ululuk ışığı. Cihana Deccal’ın* kumaşı nasıl sığsın ki?
Bugün buluşma günüdür, buluşma günüdür, bu- Dünya, bir tulum gibi saf ve temiz su ile doludur.
luşma günü. Kötü gönüllerin bulanık suyu, nasıl bu tuluma sığsın
ki?
*Deccal-Kıyamet gününden hemen önce belirecek kötü
yaratık.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
جانى دارم َلجوج و سرمســت و ُفضول حاشــا كــه كنــد دل بــه دگر جــا منزل
وانگــه يــارى نــازك و بىصبــر و ملــول دور از دلِ من كه گردد از عشق خجل
از مــن ســوىِ يا ِر من رسولســت خداى غي ِر �آ ِب تو نخو ْرد،چشمم چو ِش ُك ْفت
وز يــار به ســوىِ من خدايســت رســول هــم ســرمۀ ديــدهاى و هــم قــ ّو ِت دل
I have a soul--obstinate, drunk, indiscreet. My heart never stays anywhere but in my Love’s
I have a Beloved--delicate, impatient, easily place.
bored. Anyone who is ashamed of Love should stay
That is why God is my messenger to my Beloved away from me.
And from my Beloved to me. I have drunk only Your water since my eyes were
opened.
İnatçı, sarhoş, düşüncesiz bir canım var. You are the salve for my eyes and the power over
Kırılgan, sabırsız ve çabuk sıkılan bir Sevgilim var. my heart.
Benden Sevgiliye; Sevgiliden bana elçidir Tanrı.
Gönlüm, Aşk yerinden başka hiçbir yerde kalmaz.
Aşktan utanan benden uzak dursun.
Ben, gözlerimi açtığımdan beri sadece Senin suyu-
nu içtim.
Sen gözlerimin merhemi, gönlümün gücüsün.
ْ ناديــك ت
َعــال َ ــن الــ ِّزقِ ُي َ َا ْلخَ ْمــ ُر ِم ممكن �آن نيســت كه بــردارم دل
ِ خــود
الا ْشــغال َ ميــع
َ َوا ْق َط ْــع ِل ِوصا ِلنــا َج �آن بِــ ْه كــه بــه ســوداىِ تــو بســپارم دل
الا ْحــوالَ ُف ْزنــا َو َص َف ْونــا َو َســ َب ْقنا عشــق تــو نســپارم دل
ِ غــم
ِ گــر مــن بــه
َ ــق بِال ّن ْج َــد ِة ُر
وح ال ُع ّمــال ْ َك
َ ــى ُن ْع ِت دل را چــه كنــم؟ بهــ ِر چــرا دارم دل؟
Wine opened its mouth from the cupbearer’s hand to Since there is no way to separate my heart from
tell you, Your Love,
“Come, quit whatever you are doing. Come meet us.” I might as well give it to Your Love.
They made us guests here. What can I do with a heart that doesn’t burn
They cared for us. with the sorrow of Love?
Due time has passed; we are mature.
What is its use to me? What should I save it for?
But, the ones who stayed busy with work cannot be
freed by their bravery.
Mademki gönlümü, aşkından ayırmama imkân
Şarap, sâkînin elinden seslenerek, sana diyor ki: yok, sevdana gönül vermem daha iyi.
“Gel, her ne yapıyorsan bırak, gel bizimle tanış. Gönlümü aşk yoluna vermedikten sonra ne yapa-
Bizi burada misafir ettiler, bizi doyurdular. yım gönlü?
Zaman geçti, olgunlaştık. Ne işime yarar?
Ancak, işleriyle meşgul olanlar, meşgul olduklarından Ne diye saklayım şu gönlü?
özgür olamazlar.”
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
در خاموشــی چرا شــوی كنــد و ملول؟ در عشــق نــوا ُجــ ْز ْو زنــد �آنگــه ُكل
اصول، كه اصولست،خو كن بخموشی �آنگه ُمل،در بــاغ نخســت غــوره ُبــ َود
خود كو خمشی؟ �آنك خمش می خوانی فصل بهارِ اينست دلا قاعده در
پیامست و رسول،صد بانگ و غریوست در بانــگ شــود گربــه و �آنگــه بلبــل
Why do you get bored while you are silent? Make In Love, with the first bite, a piece starts
a habit of keeping silence; it is important. In fact, singing.
in silence, there are hundreds of yells, screams, Then, the whole sings.
and words. At first, grapes come to a vineyard unripe and
The One who knows how to keep silence sends only later become ready to be crushed for wine.
you hundreds of messages and emissaries. This is the rule of spring, O my Love.
At first, the cat meows.
Susunca neden daralırsın ve sıkılırsın? Then, the nightingale sings.
Susmayı alışkanlık edin; temel olan budur.
Aslında susmakta, yüzlerce feryat ve haykırış var- Aşkta, önce cüz nağmeye başlar, sonra bütün gelir.
dır. Bağa ilk koruk gelir, sonra şaraplık üzüm.
Susmayı bilen, sana yüzlerce haberler, yüzlerce el- Sevgilim, baharın kuralı budur; önce kedi miyav-
çiler gönderir. lar, sonra bülbül öter.
عشــقى بــه كمــال و دلربايى بــه جمال عشقى دارم پاكتر از �آ ِب زلال
دل ُپر ســخن و زبان ز گفتن شــده لال باختــن عشــق مــرا هســت حــلال
ِ ايــن
زيــن نادرهتــر كجــا ُبــ َود هرگــز حــال؟ عشــق دگــران بگــردد از حال بــه حال
ِ
پيــش مــن روان �آ ِب زلالِ مــن تشــنه و عشــق مــن و معشــوقِ مرا نيســت زوال
ِ
A perfect love and a most beautiful beloved! My Love is cleaner than pure, clean water.
My heart is filled with words, but my tongue is Gambling with that Love is permissible for me.
tied and mute. The love of others changes from one person to
It can’t be more bizarre than this: I am thirsty. another, from one time to the next.
Pure, clean water is flowing in front of me, but I But, my Love, my Beloved never ends.
can’t drink.
Benim Aşkım saf, temiz sudan daha temizdir.
Aşkım mükemmel, sevgilim güzel. Bu aşk oyunu, şehvetle ilgili olmadığı için bana
Gönlüm kelimelerle dolu, ancak dilim tutuk ve helâldir.
sessizim. Başkalarının aşkları halden hale döner.
Bundan daha tuhafı olamaz. Ancak benim Aşkım, hiçbir zaman bitmez.
Susadım ve saf temiz su önümde akıyor, ancak ben Benim Sevgilim ölümsüzdür.
içemiyorum.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
مــردا منشــين جــز كه بــه َپ ْه ُلــوىِ رجال يــت موســى قيــلِ هرگــز َن ُبــ َود ز �آ
خــوش باشــد �آينــه بــه َپ ْه ُلــوىِ ِصقــال پــردۀ موســيقيل،عشــق ويســت
ِ كــز
يارب چه طــرب دارد جان َپ ْه ُلوىِ جان رســان تــا ده ميــل،�آواز بلنــد كــن
�آن ســنگ ُبــ َود فتــاده َپ ْه ُلــوىِ ســفال بانــگ تــو ماهيانِ جــان را چون نيل
ِ اى
Sit next to a man and nowhere else. No one can talk about Moses’s miracle.
It is nice for a mirror to sit next to the one who His curtain turned as thin as hair because of his
cleans it. Love.
O my God, how much pleasure one soul gets if O one whose voice became the Nile for the fish
he sits next to another soul. of souls,
He becomes a jewel next to a broken jar. Raise your voice so it will be heard for miles and
miles.
Ey er kişi, erlerin yanlarına otur, başka bir yere de-
ğil. Kimse Musa’nın mucizesi hakkında konuşamaz.
Aynanın, cilacının yanı başında olması hoştur. Musa’nın perdesi bile onun aşkından kıla dönmüş-
Ya Rabbi, bir can, başka bir canın yanında oturursa tür.
çok zevk alır, mutlu olur. Ey, sesi ruh balıklarına Nil olmuş güzel, sesini yük-
Saksı kırıkları iken değerli taşa döner. selt de on millik yerden duyulsun.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
شــاهد دل
ِ شــاهد ديــدهاى و هــم
ِ هــم كاچــى ســازى كه رو ِز برفســت و َو َحل
اى ديــده و دل ز نــو ِر ُروىِ تــو خجــل دانى كه ز به ِر چيست اين رسم و عمل؟
از �آن هر دو چه حاصل كردى؟:گويند يعنى كه به صورت ار نَم و تَر مىريست
�آمــد كــه ز عشّ ــاق بجويــد حاصــل اين در معنى نبات و كاچيست و عسل
You are a beauty to my eyes, to my heart. When it is snowing, thick mud covers
Both are ashamed now because of the light of everywhere.
Your face. You start cooking bulamac.*
They are asking, “What did you get from them? Do you know where this custom comes from?
What’s in the hand of lovers?” The sky seems like it’s crying, but beyond these
What stupid questions are these? drops there is honey, sugar, bulamac.
* A thick soup of flour, butter, and milk.
Sen hem gözün güzelisin hem gönlün güzelisin;
göz de yüzünün ışığından utanmıştır, gönül de. Kar yağıp, her tarafı balçık kapladığı için sütlü bu-
Bana diyorlar ki: “O gözün, o gönlün güzelinden lamaç yaparsın.
ne elde ettin?” Bu âdet nereden geldi biliyor musun?
Çok şey. Görünüşte gök ağlıyor.
Âşıkların güzellerden ne elde ettikleri hiç sorulur Ancak bu damlaların ardında şeker ve sütlü bula-
mu? maç vardır.
ــن هُ َو َســ ِّيدى َو َاعْ لــى َو َا َجــل ْ يــا َم نقش چگل ِ اى،يك نكته شــنو ز بنــده
ــن َانـَــا عَ ْب ُــد ُه َو َادْ نــى َو َاقـَــلْ يــا َم جانب دل
ِ هــر چنــد كه راهســت ز دل
وشــيك ت َُمــل
ِ َ
حاشــاك ت ََم ُّلنــى َو ُي چشــم منى
ِ تو در،چشــم تو نيســتم
ِ در
ــل َف َطــل ُ ــن الواب
ِ ِــل بِال َو ْص ِ اِ ْن َل ْــم َي ُك تــو مــرد ِم ديــدهاى و مــن مــرد ِم ِگل
O my Master, O the Greatest of the Greats! I am O Beauty of Chigil,* hear these words:
very small and worthless in front of You. They say, “There is a road from one heart to
God forbid: I will never get tired of You! I also have another.”
no doubt that you will never get tired of me. Although I am not in your eye, You are in mine.
Your generosity is the same, coming either with big You are the apple of my eye.
drops from a rain cloud or with the moming dew. Yet, I am someone made from clay.
* A Turkish tribe on China’s border, famous for its
beautiful women.
Ey efendim, ey en büyüklerin büyüğü. Senin yanında
ben çok küçük ve değersizim. Ey Çiğil* şehrinin güzeli, bu kelimeleri duy:
Hâşâ, ben senden sıkılmam. “Bir gönülden diğerine giden bir yol vardır”, ancak
Senin de benden sıkılacağına şüphe etmem. ben senin gözünde değilim, sen benim gözümdesin.
Senin cömertliğin iri damlalı yağmur bulutu gibidir. Sen benim gözümün bebeğisin, bense balçıktan yoğ-
Yoksa bize sabah çiği de yeter. rulmuş biriyim.
* Çiğil-Türkistan’da güzelleri ile meşhur bir şehir.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
ْ
خوشــعربدۀ َمىكيشــم بــت
ِ �آمــد ِ �آمــد
شــد خــود بــه كــوىِ تــو مىبينــم
َ َنگ ِش
ــكر در پيشــم ِ بنشســت چو يك ت ميــل دل و ديــده ســوىِ تــو مىبينــمِ
بــر بــر بنهــاد َبر َبــط و ابريشــم گيــرم كــه همــه ُجــر ِم جهان مــن كردم
اين پرده همى زد كه خوش و بىخويشم �آ ِخــر نــه جهــان بــه ُروىِ تــو مىبينــم؟
My belligerent Beauty who made drinking wine I have been watching you, coming and going to
a habit Came tonight and sat in front of me like your neighborhood.
a bale of sugar. I see that my heart as well as my eyes are following
He picked up his saz* and started singing this you.
tune: Let’s say I have committed all sins.
“I am out of myself. I am so happy now.” Don’t I see the world through Your eyes?
*A stringed instrument.
Senin mahallene gidip gelişini görüyorum.
Bu gece, şarabı alışkanlık edinen o kavgacı güzelim Gözlerimin de tıpkı gönlüm gibi sana gittiğini gö-
geldi. rüyorum.
Bir deste şeker kamışı gibi karşıma geçip oturdu. Diyelim ki bütün günahları işledim; ben dünyayı
Sazını kucağına aldı ve şunu söylemeye başladı: senin gözlerinle görmüyor muyum?
“Şimdi ben pek neş’eliyim, kendimde değilim”
حرام،�آن بــاده كه بر جســم حرامســت حرام،�آن بــاده كــه بــر خلق حرامســت
مــدام،بــر جــانِ مجــ ّردان مدامســت مــدام،بــر جــانِ قلنــدری مدامســت
تمام،در ريــز مگــو كــه ايــن تمامســت تمــام،هــان ای ســاقی مگــو تمامســت
كــدام؟،�آغــاز و تمــا ِم مــا كدامســت كــدام؟،�آغــاز و تمــا ِم مــا كدامســت
The wine which was forbidden for the body The wine that is forbidden for the common
is served to the soul of the one who is free from people Is served to the souls of the kalandars.
body’s bondage. Continue to serve, O cupbearer.
Till the last drop, don’t say, Don’t say it is finished!
“That is the end.” Where is o ur beginning?
Who knows where o ur beginning is? Or, our Where is o ur end?
end?
Halka haram olan şarap, âriflerin (kalenderlerin)
Bedene haram olan şarap bedeninin esiri olma- ruhuna sunulur.
yanlara son damlasına kadar sunulur. “Bu sondur” Ey sâkî, şarap sunmaya devam et, bittiğini söyle-
deme. me.
Başlangıcımız nerede? Başlangıcımız nerede? Sonumuz neresi?
Sonumuz ne ki?
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
�آن خوش ســخنان كــه ما بگفتيم به هم جويمُ �آن كــس كه بــه �آ ِب ديــدهاش مى
چــرخ بِخَ ــم
ِ در دل دارد نهفتــه ايــن ســتن او روان چــو �آ ِب ُجويــمِ در ُج
يــك روز چــو بــاران كنــد او َغ ّمــازى ســماع:امــروز بــگاه �آمــد و گفتــا كــه
صحــن عا َلــم
ِ بــر ُرو َيــد ِســ ِّر مــا ز نگذاشــت كــه من دســتنمازى ُشــويم
I hope this hunched-back sky will keep the My Beloved, the One I searched for with as many
secrets tears as there is water in a river,
Which we spoke of when we were alone. Came to me at early dawn and said,
Then, one day, it will pour them over this world “Get up for the sema!” not even allowing me to
with rain, do the ablution.
And our secrets will grow like grass.
Nehirdeki sular gibi ağlayarak aradığım sevgi-
Birlikte konuştuğumuz o hoş sözleri, şu beli bü- li, bana erkenden bir şafak vakti gelip dedi ki:
külmüş gökyüzü gönlünde saklar. Bir gün olur “Semâya kalk”
gizlediklerimiz, yağmurlar gibi yağar ve dünyada Abdest almama bile izin vermedi.
çimenler gibi büyür.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
�آن را كــه بــه خلــوت بنشــانَد ايــن غــم �آن وقــت �آمــد كــه مــا بــه تــو پردازيــم
لبــاس �آدم
ِ بيــرون كشــد از ســرش مــر جــانِ تــرا خانــۀ �آتــش ســازيم
نی طالب و نى مطلوب،جانيست عجب ميــانِ جانــى پنهــان،تــو كانِ زرى
همــدم كه ُبــ َود ِورا كه بگسســتش دم؟ تــا صــاف شــوى در �آتشــت اندازيــم
When this sorrow catches someone alone, it The time has come for me to embrace you.
takes the dress of humanity from his head and I will turn your soul into a house of fire.
makes him a sage. You are a gold mine hidden in the soul.
He becomes such a strange soul that he doesn’t I’ll burn out your impurities.
want anything and no one wants him.
How could someone become his friend without Sana sarılacağım zaman geldi.
knowing his sorrow? Canını, ateşten bir ev yapacağım.
Sen, can içinde gizlenmiş bir altın madenisin.
Bu keder birini yalnız yakaladığında, başından in- Saf bir hale gelmen için, seni ateşe atacağım.
sanlık elbisesini çıkarır ve onu bilge yapar.
O kadar tuhaf bir ruh olur ki o ne kimseyi ister ne
de kimse onu ister.
Onu anlamayan bir insan nasıl onun dostu olur?
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
ــرافيل طــرب مىرســدم ِ �آوا ِز ِس از بــاد همــه پيــا ِم او مىشــنوم
خــاك فنــا بــر �آســمان مىرســدم
ِ از بلبــل مســت نــا ِم او مىشــنوم
ِ وز
كس را خبرى نيست كه بر من چه رسد نقش عجــب كه ديدهام بــر د ِر دل
ِ ايــن
زان بــا خبــرى كــه بىخبــر مىرســدم �آوازۀ �آن ز بــا ِم او مىشــنوم
I hear the sound of joy, the trampet of the last day. I hear His message from the wind, And I hear
That sound brings me back to life, raises me to the the same from the drunken nightingale.
sky. I have seen a strange beauty at the door of my
The one who knows everything comes to me heart.
suddenly, I listen to her at the roof of the house of my
Bringing so much beautiful news for me. Yet, no heart.
one is aware of that.
O’nun haberini rüzgârda duyarım ve sarhoş bül-
Zevk, neşe İsrafil’inin sesini duyuyorum. bülden adını işitirim.
Bu ses beni diriltiyor, beni şu fani dünyadan alıyor, Gönlümün kapısında şaşılacak bir Güzel gördüm;
gökyüzüne yükseltiyor. O’nun sesini, gönül evinin damında dinlerim
O her şeyden haberi olan, habersizce geliyor ve bana
bir sürü güzel haber getiriyor.
Kimse bunun farkında değil.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
از بهــ ِر تــو صــد بــار ملامــت بكشــم خــوش ميرم،از بهــ ِر تــو گــر جان بدهم
َغرامتبكشــم،گــر بشــكنم ايــن عهد خــوش ميــرم،ور بنــدۀ بنــدۀ تــوام
گــر عمــر وفــا كنــد جفاهــاىِ تــرا زلــف چــون زنجيــرم
ِ ديوانــۀ �آن دو
در دل دارم كــه تــا قيامــت بكشــم چشــم جــادوى كشــميرم
ِ مدهــوش دو
For You, I am ready to take the blame a hundred I would die gladly if my life were to
times. be sacrificed for You
Let me suffer if I break my promise. Or for someone who is Your slave!
As long as my life lasts, I’ll keep Your sorrows; I have lost my mind in Your curly hair,
I’ll keep them And I am lost in Your Kashmir-magic eyes.
Till the resurrection in my heart.
Hayatımı senin için fedâ edip, seve seve ölürüm.
Senin için yüzlerce kere kınanmaya hazırım. Senin kuluna kul olursam, neşeyle ölürüm.
Verdiğim sözü tutmazsam, günahı boynuma. Ben o ikiye ayrılmış güzel saçlarının deli,
Ömrüm vefâ ederse acılarını gönlümde kıyamete dîvânesiyim ve senin Kaşmirli büyücü gözlerine
kadar saklarım. dalıp, gitmişim.
از َثــو ِر فلــك شــي ِر وفــا مىدوشــم خوشــاب دوســت �آبى خوردم
ِ ِاز ُجــوى
هــر چنــد كــه از پنجــۀ او ب ِْخروشــم خوش كردم و خوش خوردم و خوش �آوردم
هــر چند كــه دوش حلقه ُبد در گوشــم خــود را بــ ِر ُجــوش �آســيايى كــردم
امشب به خدا كه خوشترست از دوشم مىگــردم،تــا �آ ِب حيــات مــىر َود
I am getting the milk of faithfulness from the ox I drank sweet water krom the Beloved’s river.
in the sky. I am glad I did.
I become exuberant because of its strength. Lots of good things came after that.
I had his earring on my ear last night. I became a water mili.
Thank God, tonight is better than my night last As long as that Ab-i hayat* flows, I’ll keep
night. turning.
*Water of life.
Gökyüzü öküzünden (boğa burcu) sadakat sütü
sağıyorum. Sevgilinin tatlı ırmağından su içtim.
Onun gücünden coşkunum. İyi ki içtim sonu iyi oldu.
Dün gece bir küpe kulağımdaydı. Dost için su değirmeni oldum.
Allah’a çok şükür, bu gecem dün gecemden daha O bengisu aktıkça ben de döneceğim.
iyi.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
از خويــش ب َِجســتن �آرزو مىكنــدم ز نَى نباشــد خوش َيم،از خويش خوشــم
�آزاد نشســتن �آرزو مىكنــدم نــه �آتشــ َيم، نــه �آبــى،از خــود گرمــم
بنــد مقامــات همــى بــودم مــن
ِ در كانــدر ميزان،چنــدان ســبكم ز عشــق
وان بنــد شكســتن �آرزو مىكنــدم از هيــچ كــم �آيــم دو مــن ار بــر كشــ َيم
I want to go beyond myself. I am sweet and beautiful by myself, not from
I want to be free. sugarcane.
I have been bound by the ties of presences; My warmth is from neither fire nor water.
I want to break them. Love has emptied me so much from myself that
when I am measured on a scale, I am two batmans*
Kendimden geçmeyi dilerim. lighter than Nothing.
Hür olmayı isterim. *An historical unit of weight.
Durakların bağlarıyla bağlanmışım.
Ben, bağlardan kurtulmak isterim. Ben kendimden tatlı ve güzelim, şeker kamışından
değil.
Sıcaklığım ne ateşten ne de sudan.
Aşk beni kendimden o kadar arındırdı ki terazide
tartılsam yokluktan iki batman* daha hafif gelirim.
*Batman: Ağırlık ölçüsü
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
از بهــ ِر تماشــاىِ يكــى مشــتى خــام از دوســت َيت خــونِ جگــر را بخــورم
ِق ّنينه و جام،جوشــان شــده از جوشــش ايــن َم ْظ َل ِمــه را تــا بهقيامــت ببــرم
گــر مىنايــى و مىگريــزى ز ِزحــام فــردا كــه قيامــت �آشــكارا گــردد
اى مــاه ســرى بــرون كــن از روزنِ بــام تــو خــون طلبــى و من بــه ُرويــت نگرم
In order to have a handful of ordinary people Your Love is shedding blood from my heart,
watch the process, But I will endure your torture till the
The wine is fermented in the jar and glasses. Resurrection.
O my moon-faced Beloved, if you are wary of On the last day when You start a blood feud,
the drunken crowd, I still will be watching Your face.
At least appear through the window next to the
roof. Senin Aşkın, gönlümden kan akıtıyor.
Bu zulmü kıyamete kadar çekerim.
Bir avuç ham kişinin seyretmesi için şarap, küpün Kıyamet kopunca, sen kan davasına kalkışırsın,
ve kadehin içinde coştu, köpürdü. bense yüzünü seyrederim.
Ey ay yüzlü sevgilim, gelmezsen, kalabalıktan ka-
çarsan, en azından damın kıyısındaki pencereden
başını çıkarıp da bak.
بــا ُروىِ تــو مــن هميشــه گلشــن بــودم رشــك جنــان را بــزدم
ِ از شــور و جنــون
وز ديــدنِ تــو دو ديــده روشــن بــودم راحــت جــان را بــزدم ِ ز �آشــفتهدلى
چشــم َبــد از ُروىِ تو دور
ِ مــن مىگفتم دل داد مــرا كــه ِد ْل ِســتان را بــزدم
چشــم بدت مــن بودم؟
ِ مگــر �آن،جانــا همــان را بــزدم،وان را كــه نواختــم
I was an ever-blooming rose garden because of I hit the beloved of whom even heavens are
You. jealous.
My eyes were bright and shining because of I roughened the peace of her heart with my
seeing You. exuberance.
“May evil eyes stay away from your face,” I used I hit that beautiful beloved, whom I kissed and
to say. caressed,
But, it seems that I have those evil eyes. Because she gave her heart to me and not to God.
Ben, senden dolayı her zaman açan bir gül bahçe- Cennetin bile kıskandığı sevgiliye vurdum.
siydim. Gönlümün coşkusuyla canıma huzur vereni hırpala-
İki gözüm de, seni görünce aydınlanırdı. dım.
Derdim ki: “Kem göz, yüzünden ırak olsun.” Bana gönül verdi de, Hakk’a gönül vermedi diye,
Meğer o kötü gözün sahibi benmişim. gönüller alanı öpüp okşadığım o güzel sevgiliye vur-
dum.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
بــ ِر صانــع باشــم،از ُص ْنــع بر�آيــم طبــع ملــولِ دوســت مــا مىدانيــم
ِ از
حاشــا كــه زبــونِ هيــچ مانــع باشــم غايــت عاشــقيش مىرنجانيــم ِ وز
مطبــخ حق ز ُلــوت مالامالســت
ِ چــون شــرمنده و ترســنده نبــ ّرد راهــى
تــا چنــد بــه �آ ِب گــرم قانــع باشــم؟ مــا مىرانيــم،حجــاب ماســت
ِ تــا راه
I would give up all crafts in order to reach the I know how easily my Beloved is getting tired of
creator. me.
No difficulty would ever make me exhausted. Even the thought that I love Him a lot hurts Him.
God’s kitchen is filled with all kinds of meals. But, no one could go far on the road to the Beloved
Why should I be satisfied with hot water? with fear and shyness.
If the road I take becomes difficult for walking, I
Sanatkâra ulaşmak için, sanattan vazgeçeyim. will ride a horse.
Hiçbir zorluk beni yıldıramaz.
Allah’ın mutfağı her türlü yiyecekle doludur. Sevgilinin bizden usanır, bezer bir huyu var.
Neden sıcak suyla yetineyim? O’nu çok sevdiğimin düşüncesi bile, canını sıkar.
Ancak, kimse Sevgilinin yolunda korkuyla ve çekin-
genlikle ilerleyemez.
Gittiğim yol yürümek için zorlaşırsa, ata binip gide-
rim.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
چــه كنم؟،افتــاد مــرا عجــب شــكارى َا ْل ِم َّنــ ُة ِل َّلــه كــه بــه تــو پيوســتم
چه كنم؟،واندر ســرم افكنــد خُ مــارى بنــد فراقــت َرســتم
ِ وز سلســلۀ
سالوســم و زاهــدم وليكــن در راه مــن بــادۀ نيســتى چنــان خو ْردَســتم
چــه كنم؟،گــر بوســه دهد مــرا نگارى كــز رو ِز ازل تــا بــه ابــد ســر مســتم
An amazing thing happened to me: I caught a Thank God that I found you!
beautiful prey. What can I do? I am saved from the bonds of separation!
The drunkenness in my head comes from that. I have drunk so much of the wine of
What can I do? I used to be a devout, pious man. Nothingness
But, when a beauty like that gives me a kiss, what That I will be drunk till the end of eternity!
can I do?
Allah’a çok şükür ki Seni buldum.
Harika bir şey başıma geldi. Ayrılığın bağından kurtuldum.
Güzel bir av avladım, ne yapabilirim? Yokluğun şarabından öylesine içtim ki ezelden
Başımdaki sarhoşluk bundan geliyor, ne yapabili- ebede sarhoşum.
rim?
Eskiden dindar bir adamdım.
Ancak, böyle bir güzel bana bir öpücük verdiyse,
ne yapabilirim ki?
امــروز چــو حلقــه مانــده بيــرونِ دَريــم پيــش نظــرمِ امــروز همــه روزه بــه
بــا حلقه حريف گشــته همچون كمريم او بــود از �آن خــراب و زيــر و زَبـَــرم
حريــف نظريم
ِ چــون حلقۀ چشــم اگــر غايــت حاضــرى چنــان مهجــورم ِ از
بايــد كــه ازيــن حلقــۀ در درگذريــم وز قــ ّو ِت �آن بــا خبــرى بىخبــرم
I am staying outside, like a door knocker, today. Today, He was in my eyes all day long.
I became friends with the door knob and am I became confused and felt turned upside
sticking to it like a belt around the waist. down.
If I were one of the friends of vision, I would He is so close and so obvious that I am separated
get in and never stay out, never become a door from Him!
knocker. I know so much of Him that I know nothing
about Him.
Bugün kapı halkası gibi dışarıda kalmışım.
Kapı halkası ile dost oldum, bele sarılan kemer Bugün bütün gün gözlerimin önündeydi.
olarak, ona yapışıp kalmışım. Gözün halkası gibi Aklım karıştı ve alt üst oldum.
bakışın ve görüşün dostu olsaydım, içeri girip hiç O kadar yakın ve belli ki ondan ayrıyım.
dışarı çıkmazdım ve hiçbir zaman kapı halkası ile Onu o kadar iyi tanıyorum ki hakkında hiçbir şey
dost olmazdım. bilmiyorum.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
مدام،غم عشــق مدامســت ِ امشــب كه امشــب كــه مــ ِه عشــق تمامســت تمام
َقــوام،مــى لعــل بــا َقوامســت
ِ جــام و دلــدار فــرو كــرده ســر از گوشــۀ بــام
حلال،خــونِ غم و انديشــه حلالســت امشب شب بادهست و سجودست و قيام
حرام،هوس خواب حرامست ِ خواب و حرام،چون بــاده د ِم خواب حرامســت
There is a growing sorrow of Love tonight. O Love, tonight the moon is full.
There is a glass and ruby wine tonight. My charming beloved sits in a corner, his head
It is helal* to shed the blood of thought tonight. bent down.
But sleep, even the desire of it, is haram** Tonight is the night of kiyam,* prostration and
tonight. remembrance of Him.
*Permissible. Like wine, sleep is forbidden tonight.
**Not permissible. *Kiyam -- the standing part of Muslim prayer.
Bu gece boyunca aşk gamı var. Ey Aşk, bu gece Aşkın dolunayı var.
Bu gece kadeh ve yakut rengi şarap var. Benim büyüleyici sevgilim damın köşesinde, başı
Bu gece düşüncelerin kanını akıtmak helaldir. öne eğik oturuyor.
Ancak, uykunun kuruntusu haramdır. Bu gece onu anmak, secde etmek ve kıyamda dur-
mak gecesidir.
Bu gece uyku şarap gibi haramdır, haram.
امشــب كــه همىرســد ز دلــدار ســلام نشســته اندر َح َزنم،امشــب همه شــب
حرام،بــر ديده و دل خواب حرامســت َمنــاره را كارد زنــم،فــردا بــروم
زلف تو كز بوىِ خوشــت ِ مانَــد بــه ســ ِر خشم�آلودســت اگرچــه با ماســت صنم
عطــار ز بيــم از در و بــام ّ مــى�آرد ولــى بىرســنم،در چــاه رســيدهام
Messages are coming all the time from the I spent the whole night at war with my sorrows.
Beloved tonight. I waited till morning to go and stab the minaret
Sleep is haram for the eyes as well as for the with the knife.*
heart. Although the Beloved was with me, He was
The perfumer who gathered the fragrance from angry.
Your hair I found the well, but I didn’t have a rope to get
Sells from the door and window because of his water.
fear. *Delayed the morning prayer.
Bu gece sevgiliden sürekli selâmlar geliyor. Bütün bir geceyi kederler içinde geçirdim.
Gözlere ve gönle uyku haram. Minareyi bıçakla kesmek için sabahı zor ettim.
Senin saçlarından koku toplayan satıcılar, korku- Sevgili benimle olmasına rağmen, kızgındı.
dan kokunu kapıdan ve pencereden satıyorlar. Kuyuyu buldum, ancak su almak için ipim yoktu.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
مــن ُگــدازانِ توام،اى �آنكــه چــو مــاه اى از تــو بــرون ز خانههــا جــاىِ دلــم
نايــى بــ ِر مــن شــبى كــه مهمــانِ تــوام؟ تلخــى رنجهــات حلــواىِ دلــمِ وى
گويــى بــه يقيــن بــدان كــه مــن �آنِ توام مــا را ز غمــت شــكايتى نيســت وليــك
نــك زنــده كنــم تــرا كه مــن جــانِ توام خــوش مى�آيــد كــه بشــنوى واىِ دلــم
O Beloved, I am vanishing like the moon because With the wings of Your Love, the place of my
of Your Love. heart is not in the house.
You have not come as a guest to me for even one Your torment has become halva for my heart.
night. Although I have no complaint about Your
Yet, You are telling me to know this well, sorrow,
“I am yours. I am your soul. Wouldn’t it be nice if You would hear my
I will bring you life.” moans?
Ey sevgili, senin Aşkından ay gibi gözlerden kay- Sevgilim, gönlümün yeri senin Aşkının kanatla-
boluyorum. rında, evde değil.
Bir gece için bana misafir olarak bile gelmiyorsun. Senin eziyetin gönlümde helva oldu.
Yine de bana, bunu iyi bilmemi söylüyorsun: Acından şikâyetçi değilim ama ağlayışlarımı duy-
“Ben seninim, senin canınım, sana hayat verece- san iyi olmaz mı?
ğim.”
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
Ey rebâbın sesi, senden içimde bir ateş var. Ey evrenin canı, canı ve cihanı kaybettim.
Gönlümde inleyen bir rebap var. Ey Ay, yeryüzünü ve gökyüzünü de kaybettim.
Ey sevgili, geçip gitme, içeri gel, misafirim ol. Bana şarap kadehini uzatma, ağzıma dök.
Senin için köşede bir yerim var. Bana verdiğin sarhoşlukla ağzımın yolunu kaybet-
tim.
شــكارى دارم،اى دوســت شــكارم و اى دل! ز جهانيــان چــرا دارى بيــم؟
بيــكارم و بــس شــگرف كارى دارم حسن و ُمن ِعم و كريمست و رحيم ِ حق ُم
ســ ِر َســر ُبريــدنِ مــن دارى:گفتــى ْ تيــ ِر كرمــش ز َش
ــص ِت احســانِ قديــم
�آرى دارم، نــگار، دارم،�آرى حاجــت بنــده مىكنــد مــوى دو نيم
ِ در
My friend, I am a prey, but I have also caught a O heart, why are you afraid of people
game. When God is the merciful and compassionate
I am idle, but busy at the same time. And, I have benefactor?
a good job. As soon as a man has a need,
“Are you planning to cut my neck?” You asked. God’s arrow flies from the bow of
“Yes, my Beauty. I have thfs fancy in my head.” His kindness
And splits a hair in two!
Ey dost, ben bir avım, aynı zamanda bir avcıyım.
Ben işsizim, ama aynı zamanda çok meşgulüm, Ey gönül, neden insanlardan korkuyorsun?
yüce bir işim var. Allah, ihsan sahibidir, nimetler verir, merhametli-
“Boynumu kesmeyi mi düşüyorsun?” diye sordun. dir.
“Evet güzelim, aklımda böyle bir düşünce var.” Bir insanın yardıma ihtiyacı olduğu anda, Allah’ın
kerem oku nimet yayından çıkar, bir saç telini ikiye
böler.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
A huzurum, mutluluğum, senin yüzünü gördü- Ey uykulu nergis göz, geldin ve uykumu kaçırdın.
ğümden beri, kötü olaylardan kurtuldum. Ey sulara kanmış lâle, yüzümün suyunu akıttın.
Senin içki meclisinde, bir kadeh kırdıysam, sana Ey kıvrım kıvrım sümbül, acınla kıvranıp duruyo-
yüzlerce altınla süslü kadeh yollarım. rum.
Ey nadide inci, seni ne zaman bulacağım?
ايــن گــردش را ز جــان خــود دزديــدم بــا توقصــص و درد و فغــان مىگويــم
پيــش از قالــب بــه جــان چنيــن گرديدم پنهــان مىگويــم،ور گــوش ببنــدى
گوينــد مــرا صبــر و ســكون اوليتــر دانســتهام اينكــه از غمــم شــاد شــوى
اين صبر و ســكون را به شــما بخشــيدم غــم دل بــا تــو از �آن مىگويــم
ِ چنديــن
I learned this turning from the soul. I am telling You my troubles with my stories.
Before I entered the body, while I was a soul, I If You close Your ears, I will whisper them to You
turned around like that. secretly.
They say, “Calmness and patience are the best.” I have come to the conclusion that You enjoy
I gave you both of them for free. watching my troubles.
That’s the reason I relay all my sorrows to You.
Bu dönmeyi kendi ruhumda öğrendim, bedene
girmeden önce böyle dönen bir ruh iken. Sana dertlerimi, hikâyelerimle anlatıyorum.
Dediler ki: “Sakinlik ve sabır en iyisidir.” Eğer kulaklarını tıkarsan dilsiz, dudaksız, gizlice
Her ikisini de size bağışladım. gönülden, sana söylerim.
Şu sonuca vardım ki benim dertlerimden zevk alı-
yorsun.
Bu yüzden bütün dertlerimi sana anlatıyorum.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
چــون دواىِ تــو منــم،بــا درد بســاز بــا ُروىِ تــو مــن هميشــه گلشــن بــودم
در كــس منگــر كــه �آشــناىِ تــو منــم وز ديــدنِ تــو دو ديــده روشــن بــودم
مگو كه من ُكشته شدم،گر ُكشته شوى چشــم َبــد از ُروىِ تو دور
ِ مــن مىگفتم
شــكرانه بــده كــه خونبهــاىِ تــو منــم چشــم بدت مــن بودم؟
ِ مگــر �آن،جانــا
Endure your pain quietly. I was an ever-blooming rose garden because of
I am your panacea. You.
Don’t look at anyone but Me. My eyes were bright and shining because of
I am the only One whom you know. seeing You.
Even if I kill you, don’t say, “I have been killed.” “May evil eyes stay away from your face,” I used
Be grateful. I am the weregild* for your life. to say.
*A payment for saving the life of a criminal guilty But, it seems that I have those evil eyes.
of homicide
Ben, senden dolayı her zaman açan bir gül bahçe-
Acına sessizce dayan, ben senin derdine devayım. siydim.
Benden başka kimseye bakma. İki gözüm de, seni görünce aydınlanırdı.
Senin bildiğin tek benim. Derdim ki: “Kem gözler, yüzünden ırak olsun.”
Seni öldürsem bile, “öldüm” deme. Meğer, o gözlerin sahibi benmişim.
Memnun ol çünkü kanının bedeli benim.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
لــك غمــت چــرا تك ّبــر نكنــم؟ ِ بــا ُم خموشــت خواهــم:بخروشــيدم گفــت
وز ُغل ُغلــهات جهــان چــرا ُپــر نكنــم؟ خروشت خواهم:خاموش شــدم گفت
پيــش َكــ َر ِم َك َفــت چــو دريــا كــف بود
ِ كه نى ســاكن باش:برجوشــيدم گفــت
كف تو َك َفــش پر از دُر نكنم؟
ِ چــون از َ به:ساكن گشتم گفت
جوشت خواهم
You granted me the land of contrition. I yelled and screamed. He said,
How can I not be proud of that? “Be quiet.” I became quiet.
How can I not fiil the world with Your uproar? Then, He demanded, “I want you to be exuberant.”
The ocean is only a drop of lather in the palm of I became exuberant again. “No,” He said. “Calm
Your kindness! down.”
Why shouldn’t I fill my shoes with the pearls
I calmed down.
scattered from Your hand?
This time, He demanded, “l want you to yell and
Sen bana gam mülkünü vermişsin, bundan neden scream.”
onur duymayayım ki?
Dünyayı Senin gürültünle nasıl doldurmam ki? Bağırıp çağırsam, der ki: “Sessiz ol”.
Senin şefkatli avuçlarının içinde deniz sadece bir Sessiz olsam, “Coşmanı istiyorum” der.
damla köpük. Tekrardan coşsam, “Hayır, sakinleş” der.
Neden ayakkabılarımı senin elinden saçılmış incile- Sakinleşsem bu sefer de, “Bağırıp çağırmanı istiyo-
rinle doldurmayayım ki? rum” der.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
بــر بــوىِ وفــا دســتزنانت باشــم زلــف تــو گــر دســت درازى كــردم
ِ بــا
َ وقــت جفــا دســت
گزانت باشــم ِ در َوال َّلــه كــه حقيقــت نــه مجــازى كــردم
بــا ايــن همــه انديشــهكنانت باشــم زلــف تو بديــدم دلِ خويش
ِ مــن در ســ ِر
كــم تو چيســت تــا چنانت باشــم
ِ تــا ُح مــن بــا دلِ خويــش عشــقبازى كــردم
I open my arms to You in hopes of loyalty. When I tried to touch Your hair,
I bite my finger during the time of Your cruelty. I did it because of real Love,
But, in any case, I’m always thinking about You Not with temporary lust.
and asking, I saw my heart inside of Your hair.
“What is your order? Tell me. What do You want I wanted to play with my own heart!
me to do?”
Saçlarına dokunduysam, bunu gerçek Aşktan yap-
Bağlılıkla sana kollarımı açtım. tım.
Acımasız olduğunda elimi ısırdım. Geçici bir Aşktan değil.
Ama yine de hep seni düşünüyorum ve soruyo- Gönlümü, senin saçlarının içinde gördüm.
rum: “Emrin nedir? Kendi gönlümle oynamak istedim.
Ne yapmamı istiyorsun?
Söyle, öyle olayım”
بــر شــا ِه َح َبــش زنيــم و بــر قيصــ ِر ُروم بــر ميكــده وقفســت دلِ سرمســتم
پيشــانى شــير برنويســيم ُرقــوم ِ ســبيل جــا ِم َمــى كردســتم
ِ جــان نيــز
هــن لشــك ِر ســليمانِ خوديــم ِ مــا �آ چــون جــان و دلم همى به مى پيوســتم
كــف داوود نگرديــم چــو مــومِ جــز در ايــن هــر دو به وى دادم و از غم َرســتم
We will attack the Emperor of Ethiopla and the My drunken heart has been devoted to the
Caesar of Rome! tavern.
We will write o ur stories on the foreheads of My soul has been spent on a glass of wine.
lions! When my heart and my soul fell into Love with
We are the iron for an army of Solomon. wine,
But, we are soft like wax in the hands of David. I gave them both as a gift and became free of
grief.
Habeş imparatoruna ve Roma’nın Sezar’ına saldı-
ralım. Benim sarhoş gönlüm meyhaneye düşkün.
Aslanların alınlarına hikâyelerimizi yazalım. Canım bir kadeh şarapla harcandı.
Biz, kendi Süleyman’ımızın ordusundaki demiriz. Gönlüm ve canım şaraba âşık olduğunda, her iki-
Davut’un avucundan başka bir avuçta mum gibi sini de şaraba hediye ettim ve gamdan kurtuldum.
yumuşamayız.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
Senin dudaklarına ulaşamadığım için, yüzüğü- Senin nefesinin kokusunu çimenden alırım.
mün yakutunu öpüyorum. Lâle ve yasemin, Senin güzel renklerini yansıtır.
Ellerim gökyüzüne ulaşamadığı için, secde edip Bunlar da olmazsa dudaklarımı açarım,
yeryüzünü öpüyorum. Senin adını söyler, ben de dinlerim.
بهــ ِر تــو زنــم نــوا چــو نَــى برگيــرم بــىدف َبــ ِر مــا ميــا كــه مــا در ُســوريم
كــوىِ تــو كنــم گــذر چــو َپــى برگيــرم برخيــز و دهــل بــزن كــه مــا منصوريــم
چنديــن َكــ َرم و لطف كه بــا من كردى مســت بــادۀ انگوريــم
ِ نــه،مســتيم
انــدر دو جهــان دل از تــو كــى برگيرم؟ مــا دُوريــم،از هــر چــه خيــال ُبــردهاى
When I have a nay, I wail for You. Don’t come to me without a tambourine.
I keep turning around Your quarter, looking for I am at the wedding feast.
your smell, your trace. Get up. Beat the drum and spread my fame in the
You have shown so much kindness, so much world. I am Mansur.*
favor to me. I am drunk, but not from grape wine.
How could I forget You in either world? I am not whatever you think I am.
*Mansur Hallaj (858-922 AD). Famous sufi martyr.
Neyi elime alınca, senin için inlemeye başlarım.
Senden bir koku almak ümidiyle mahallende do- Bana tefsiz gelme, ben düğün şölenindeyim.
laşırım. Ayağa kalk, davula vur ve dünyaya benim şöhretimi
Bana o kadar keremler edip, lütuflarda bulundun duyur.
ki iki dünyada da seni nasıl unutabilirim? Ben Mansur’um.
Sarhoşum ama üzüm şarabından değil.
Senin düşündüğün kişi değilim.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
مــن مــرادى دارم،بيــرون ز دو َكــ ْون غــم عشــقت كارمِ بيــكار شــدم اى
بىشــاديها روانِ شــادى دارم تخــم وفــا مــىكارم
ِ در بيــكارى
بگشــاى بــه خنــده �آن لبــانِ خــود را صورت وصل مىتراشــم شب و روز
ِ من
زيــرا ز گشــا ِد �آن گشــادى دارم نجــارم؟
ّ بــا خاطــ ِر چــون تيشــه مگــر
Although I have a wish beyond the two worlds, O Beloved, Your sorrow has replaced my work.
My soul is happy beyond happiness! Please I have become idle, even though I am scattering
smile, Beloved. Your seeds of loyalty with every breath.
Open your lips. I am carving the face of our Union day and night
When those rose lips are parted, they cheer me with the chisel of my imagination.
up. Am I a carpenter?
İki dünyanın ötesinden bir dileğim var. Ey Sevgili, işsiz güçsüz kaldım.
Sevinçten öte, huzurlu bir gönlüm var. İşim gücüm gamın oldu.
Sevgili gülümse de aç dudaklarını. İşsiz, güçsüzken de vefa tohumu ekiyorum.
Çünkü gül dudakların açılınca, benim de gönlüm Kesere benzer düşüncemle gece ve gündüz buluş-
açılır. mamızın şeklini yontup duruyorum.
Yoksa marangoz muyum ben?
بيگانــه مگيريــد مــرا زيــن ُكويــم بيــگاه شــد وز بيگهــى مــن شــادم
در كــوىِ شــما خانــۀ خــود مىجويــم امشــب ُق ُنــق اســت يــا ِر فــ ّرخ زادم
دشــمن ِن َيــم ار چنــد كــه دشــمن ُرويم شــب ديگرســت در عشــق مــرا ِ روز و
اصلــم تُركســت اگــر چه هنــدى گويم مــن زيــن شــب و زيــن روز بــرون افتادم
Don’t look at me as a stranger. Night has come; I am in joy.
I am from this town, searching for my house in Tonight, the Blessed Beloved is my guest!
your quarter. My evenings, my mornings are different in
I may appear to you as an enemy, but I am not. Love.
I speak Hindu, but my origin is Turkish.* I am out of the “day and night” of this world.
*This is a symbol.
Gece geldi, neşe içindeyim.
Bana yabancıymışım gibi bakma. Bu gece Kutsal Sevgili benim misafirim.
Bu köydenim ben, sizin köyünüzde evimi arıyo- Aşkta bambaşka bir gecem, gündüzüm var.
rum. Bu dünyanın gününden, gecesinden ayrıyım ben.
Düşman gibi görünüyorsam da düşman değilim.
Hintçe söylüyorsam da aslım Türk’tür.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
ندهــم،َــرك دلِ خويــش نگيــرى ِ تــا ت تــا جــان دارم بنــدۀ مرجــانِ تــوام
چــت گفتــم تــا نپذيــرى ندهــم ِ و�آن ِ دل جمــع از �آن َج
عــد پريشــانِ تــوام
خويشــتن مــرده مســاز،حيلــت بگــذار مســت افغــانِ تــوام
ِ اى نــاى بنــال
جــان و ســ ِر تــو كــه تــا نميــرى ندهــم وى چنــگ خَ ُمش مكن كه مهمانِ توام
I won’t grant your wishes till you abandon your As long as my soul remains in my body, I am a
desires. slave and servant of Your coral lips.
I won’t give in till you accept My orders. Because of Your dark and curly scattered hair,
Stop your deceit; stop playing dead! my heart is at peace and together.
I swear by your head and soul, I won’t give Myself O nay, wail. Your wail makes me drunk. O harp,
till you die first. don’t be silent.
I am Your guest.
Kendi isteklerinden vazgeçmedikçe, sana
dileğini vermem. Ruhum bu bedende olduğu sürece, ben senin mer-
Sana söylediğim şeyi kabul etmezsen, can dudaklarının kulu ve kölesiyim.
seninle uzlaşmam. Senin koyu, kıvırcık, dağınık saçlarından dolayı
Hilekârlığı bırak, ölü taklidi yapma. gönlüm huzurlu.
Başının ve ruhunun üstüne yemin ederim A ney, feryat et, bu yüzden sarhoşum.
ki sen ölmeden kendimi sana vermem. A çeng, susma, ben senin misafirinim.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
دست ستمهات خورم؟ ِ تا چند چو دف تــا چنــد بههــرزه چــون غبــارى گــردم؟
زخم غمهــات خورم؟ ِ يــا همچو َربــاب گــه بر ســ ِر ُكه گه ســوىِ غــارى گردم؟
گفتــى كــه چــو چنــگ در َبــ َرت بنوازم تــا چنــد چــو طفــل بر نــگارى گــردم؟
مــن نــاىِ تو نيســتم كــه دَمهــات خورم يــك چنــد گهــى بــه ِگــر ِد يــارى گردم
I asked, “How long will the hand of your blame be How long will I turn into dust and dirt for
beating me like a tambourine? How long will I face worthless things?
your sorrow’s bow and, like a rebab, endure the Will I climb a mountain? Will I hide in a cave?
strikes of Your plectrum?
You answered, “I am keeping you by
How long will I remain like a baby in the arms
My chest, like a harp.” of a beauty?
“Am I not Your nay that breathes Your Now is the time for turning around the Creator!
breath, believes Your words?”
Ne zamana kadar değersiz şeyler için, toz toprak
Tef gibi ne zamana kadar sitem ellerinden tokatlar yiye- olacağım?
ceğim? Ya da rebap gibi senin gam yayına göğüs gerece- Ne zaman dağlara tırmanacağım, bir mağaraya sı-
ğim, gam mızraplarını yiyeceğim?
Dedin ki: “Seni, çeng gibi kucağıma alıyor ve okşuyo- ğınacağım?
rum. Ne zamana kadar çocuk gibi, bir güzelin, kucağın-
Ben senin neyin değilim ki nefesini soluyayım, laflarına da kalacağım.
inanayım.” Biraz da Yaratanın çevresinde dönüp dolaşayım.
تــا خواســتهام از تــو تــرا خواســتهام از جهان ســير شــدم،تــا ُروىِ تــو ديدم
عشــق تــو خــوانِ عشــق �آراســتهام
ِ از ز فــ ِّر تــو شــير شــدم،روبــاه ُبــدم
فراموشــم شــد،خوابــى ديــدم دوش اى پــاى نهــاده بــر ســ ِر خَ لــق ز كبــر
ايــن مىدانــم كــه مســت برخاســتهام ايــن نيــز بينديــش كــه ســر زيــر شــدم
As long as I have had desire, Since I have seen Your face,
I have only wanted You from You. I have been tried and disgusted by the world.
Last night, I set a table with Your Love. I used to be a fox, but I’ve turned into a lion
Last night, I had a dream, but I have forgotten because of Your light.
it. O One who steps on people’s heads in His
All I know is that I woke up this morning greatness, I have bent my neck and waited for
drunk. Your grace.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
ــن نبــرى كــه از تــو بگريختــهام ْ تــا َظ تــا ظــن نبــرى كــه از غمانــت َرســتم
يــا بــا دگــرى جــز تــو در�آميختــهام يــا بىتــو صبــور گشــتم و بنشســتم
ز اصــل انگيختــهام،بربســته ِن َيــم عشــق او چنان خوردســتم
ِ شــربت
ِ مــن
چــون ســيل بــه بحــ ِر يــار در ريختــهام كــز رو ِز ازل تــا بــه ابــد سرمســتم
Don’t think that I ran away from You or that I Don’t suppose that I am free from Your grief
gave my heart to someone else. Or that I have götten used to living without
I am not tied to anything, anyone. You.
Because I am separated from my origin, I am a I drank so much of Your Love’s sherbet
stranger here. That I will be drunk from one eternity to the
And, I am running like a torrent into the last.
Beloved’s sea.
Senin gamından kurtulduğumu, sensiz yaşamaya
Senden kaçtığımı ya da gönlümü bir başkasına alıştığımı düşünme.
verdiğimi düşünme. Aşkının şerbetinden o kadar çok içtim ki ezelden
Ben kimseye bağlı değilim. ebede kadar sarhoşum.
Aslımdan ayrı kaldığım için, burada bir yabancı-
yım;
Sevgilimin denizine sel gibi akıyorum.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
تــا ظــن َن َبــرى كــه مــن دوى مىبينــم تــا ظــن نبــرى كــه مــن َك َمــت مىبينم
هــر لحظــه فتوحــى بــه نــوى مىبينــم زحمــت ديــده هــر دمــت مىبينــم
ِ بى
جــان و دلِ مــن جملــه تــوى مىدانــم در َوهْ ــم نيايــد و صفــت نتــوان كــرد
مىبينم،چشــم و ســ ِر من جملــه تــوى �آن شــاديها كــه از غمــت مىبينــم
Don’t even think I see double; don’t think I have Don’t think that I don’t see You enough.
fallen into separation. My heart sees You all the time.
I receive new Grace in every moment. The pleasure I have received from the troubles
I know You are my heart and soul. of Your Love Comes neither to mind nor
I see that You are my eyes, my head. You are my imagination.
everything.
Seni yeteri kadar görmediğimi düşünme.
Sanma ki iki görüyorum, ikiliğe düşüyorum, her Gönlüm, seni sürekli görüyor.
solukta yepyeni lütuflara ulaşıyorum. Senin aşkının gamından aldığım haz ne akla gelir
Biliyorum ki ruhum da Sen’sin, gönlüm de Sen. ne de hayale.
Görüyorum ki gözüm de Sen’sin, başım da Sen’sin,
her şeyim de Sen.
تــا كاســۀ دوغ خويــش باشــد پيشــم تــا كــى ز زمانــه رنــگ و بــو را بينــم؟
انگبيــن كــس ننديشــم
ِ وال َّلــه كــه ز وقتســت كــه �آن لطي ْفخــو را بينــم
ور بىبرگــى بــه مــرگ مالــد گوشــم خيــالِ خــود را بينــم،در وى نگــرم
�آزادى را بــه بندگــى نفروشــم خيــالِ او را بينــم،در خــود نگــرم
As long as a cup of buttermilk stays in front of How long will we be satisfied by the shapes and
me, appearences of time?
By God, I don’t care for anyone’s honey. How long will we watch and smell of existence?
Even if poverty were to threaten me with death, I am tired of the materials and creatures of the
I wouldn’t sell my freedom for slavery. present; it is time to see that Beauty of beauties.
But, when I look at Him, I see my image.
When I look at myself, I see His image.
Önümde bir bardak ayran oldukça, Allah’a yemin
ederim ki kimsenin balında gözüm yok. Daha ne kadar zamanın şekilleri ve görünümleriyle
Yoksulluk beni ölümle korkutsa bile, özgürlüğü- doyacağız?
mü, kölelik için satmam. Daha ne kadar varlığı seyredip koklayacağız?
Artık, güzellerin güzelini görmenin zamanı.
Fakat ben O’na bakıyorum, kendi hayalimi görüyo-
rum.
Kendime bakıyorum, O’nun hayalini görüyorum.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
تــا مــىر َود �آن نــگار مــا مىرانيــم تــو بحــ ِر لطافتــى و مــا همچــو َكفيــم
پيمانــه چــو ُپــر شــود فــرو گردانيــم مــا �آن طرفيم،�آن ســوى كــه موج رفت
كه درين �آب و ِگلست،چون بگذرد اين سر �آن كــف كــه بــه خونِ عشــق �آلودســتى
دولــت خندانيــم
ِ ِصبــح وصــال
ِ در بــر ما مىزن كــه بر َك َفــت همچو دَفيم
We will run till we reach the Beloved. You are the ocean of beauty.
We will drink till the glass is filled with wine. We are Your foam.
When this clay-kneaded secret passes through, We go wherever Your waves carry us.
We’ll enjoy the dawn of Your Union. Hit us with the hand stained with Love’s blood!
We moan like tambourines in Your hands.
Sevgiliye ulaşana kadar koşarız.
Kadeh şarapla dolunca içeriz. Sen güzellik denizisin, biz ise Senin köpüğünüz.
Bu toprakla yoğrulmuş baş kendinden geçtiğinde, Senin dalgaların bizi nereye taşırsa, oraya gideriz.
Sana kavuşmanın şafağını kutlarız. Bize aşkın kanıyla bulanmış elle vur.
Senin ellerlinde tef gibi ağlıyoruz.
تــو كژبينــى وليــك مــا راســت َرويــم جــان را كــه دريــن خانــه ُوثاقــش دادم
وز ديــدۀ كــ ِّژ منكــران كــژ نشــويم مــن نفاقــش دادم،پيــش تــو بــود
ِ دل
�آن كــو َغ ِلــۀ خانــه و َم ْهگانــه بــرد چون چند گهى نشست كدبانوىِ جان
شادســت بــه ُروىِ مــا كــه ما مــا ِه نويم ســه طلاقــش دادم،عشــق تــو رســيدِ
You may not see straight, but we are going the I gave another room to lady soul for
right way. staying in this house,
We won’t go off course because of the ones who Because my heart was with You on
don’t go straight. another floor.
The one who takes his salary home will be happy Lady soul stayed in her room for a
while.
to see us,
But, when Your Love arrived, I
Because we are the new moon.*
divorced her three times.
*Sign of payday
Ruha, bu evde kalması için başka bir oda
Sen düz gitmesen de biz doğru yoldayız. verdim.
Eğri olanların görüşlerinden, eğri olmayız. Çünkü gönlüm Seninle başka bir kattaydı.
Maaşını eve götüren bizi gördüğünde sevinir çün- Bayan ruh, odasında biraz oturdu.
kü biz yeni doğmuş ayız. Ancak, Senin aşkın gelince, onu üç kere
boşadım.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
جانــى كــه درو دو صــد جهــان مىدانم چنــدان كــه بــه كا ِر خــود فــرو مىبينــم
گويى كه فلانست و فلان مىدانم ديدگــى خويــش نكــو مىبينــم ِ بى
شــاهد حضرتســت و حــق نيك غيور
ِ او چشم خود چه خواهم كردن ِ زحمت ِ تا
هر چشم كه بسته گشت از �آن مىدانم چشــم او مىبينم؟
ِ اكنــون چــو جهان به
I know a soul who owns hundreds of worlds. The more attention I pay to the things I do,
You say, “I know him, too. He is such and such.” The more I realize that my view is
He is God’s Beloved. wrong.
And, since God is very jealous about the ones He I see better if I look at things
loves, others can’t see him. differently. Why should I bother with my eyes
I am the only one who recognizes him. When I can see through His eyes?
Bir ruh var ki yüzlerce dünyası var. Ne zaman yaptığım işlere daha fazla özen göster-
Sen dersin ki: “Ben de onu bilirim-o şöyledir böy- sem, bakış açımın yanlış olduğunu
ledir” görürüm.
O Allah’ın sevgilisidir. Eğer farklı açıdan bakarsam daha iyi görürüm.
Allah sevdiklerini çok kıskandığı için diğerleri onu Onun gözlerinden bakmak varken, neden gözleri-
göremez. mi yorayım ki?
Onu fark eden sadece benim.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
Susuyordun, masallar söyler hale getirdim seni. Senin Aşkınla candan geçmek istiyorum.
Dindardın, müzik sevmezdin, ben sana şarkılar Her iki dünyayı da Senin Aşkınla terk etmek isti-
söylettim. yorum.
Dünyada ne adın vardı ne ünün. Senin güneşinin dostlara vurması için, önünden
Âleme tanıttım, eserini söylenir hale getirdim. bir bulut gibi hızlıca geçmek istiyorum.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
خود را ز چنين لطف چه مانع باشــيم؟ شــب مهتــاب زنيــمِ خيزيــد كــه تــا بــر
پيــش صانع باشــيم ِ نــع حقيــم
ِ چــون ُص نرگــس بىخــواب زنيــم
ِ بــاغ گل و
ِ بــر
مطبــخ چــرخ كاســهها ز ّرينانــد
ِ در كشــتى ســه مــاه بــر ســ ِر يــخ رانديــم
حاشــا كــه بــه �آ ِب گــرم قانــع باشــيم وقتســت بــرادران كــه بــر �آب زنيــم
How can we turn down this offer? Let’s walk around in the moonlight.
Since we are God’s work of art, He is our artist, Let’s go to the rose garden, watch the sleepless
and we should ascend into His Presence. narcissus.
The dishes on the table that has been set in the We skidded our ship on the ice for three
sky are gold. months.
Why should we be satisfied with just hot water? The time has come, O brothers.
Let’s sail on the water.
Bu lütfu nasıl geri çevirelim?
Biz Allah’ın sanat eserleriyiz. Kalkın ay ışığında gezinelim.
O bizim ressamımız ve O’nun huzuruna yüksele- Gül bahçesine gidelim, uykusuz nergisi seyrede-
lim. lim.
Gökyüzü masasının kâseleri altından, neden yer- Gemimizi üç ay buzun üstünde kaydırdık.
yüzünde sıcak su ile yetinelim? Vakit geldi, ey dostlar, denizlere yelken açalım.
تــش خويش چــون دمى جوش كنم ِ در �آ در بــاغ شــدم صبــوح و ُگل مىچيــدم
خواهــم كــه تــرا دمــى فرامــوش كنــم وز ديــدن باغبــان همــى ترســيدم
گيــرم جامــى كــه عقــل بيهــوش كنــد شيرينســخنى ز باغبــان بشــنيدم
در جــام در�آيــى و تــرا نــوش كنــم گل را چــه محــل كــه باغ را بخشــيدم
I boil, am exuberant like blood, cooking over When I went to the garden at dawn and picked
my own fire. a rose,
If, in one moment, I wished I could forget You. I was afraid that the gardener would see me.
Then, I would pick up the glass that makes mind Suddenly, I heard the sweet voice of the
and reason disappear. gardener,
I would wish that you would get in that glass, so “What’s one rose? I gave you the whole garden.”
I would drink.
Sabahleyin bahçeye gittim ve bir gül kopardım.
Bir an, kan gibi, kendi ateşimle kaynayıp coşayım. Bahçıvan beni görecek diye korktum.
Seni, hiç olmazsa bir soluk unutayım. Birden bahçıvanın tatlı sesini duydum: “Bir gül ne-
Aklı, fikri kendinden geçiren kadehi elime alayım. dir?
Sen de bu kadehe dal da ben de seni içeyim. Sana bütün bahçeyi vereyim.”
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
در بحــ ِر خيــال غرقــۀ گردابــم چنــگ تــوام ُبتا در �آن چنگ خوشــم
ِ در
َ نــى بلكــه بــه بحــر مى
كشَ ــد ســيلابم در �آن جنگ خوشم،گر جنگ كنى بكن
اى ديــدۀ نيمخــواب مــن بنــدۀ �آنــك ملامــت ر ِه عشــق تــرا
ِ ننگســت
در خــواب بدانســت كه مــن در خوابم مــن نــام گــرو كــردم و با ننگ خوشــم
I am sunk in the vortex on the sea of I am in your harp, O Beloved, wailing when you
imagination. strike. But, I am happy.
No, I am caught by the torrent that is dragging If you get mad and fight with me,
me to the sea. I am happy, too.
You feel shame to be blamed on Love’s way.
O half-sleepy eye, I am a slave and a I gave up my name and fame.
servant of the One I am content, and I have become a friend of
Who sees me sleeping in His dream. blame.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
در كــوى خرابــات نــگارى ديــدم در هــر فلكــى مردمكــى مىبينــم
عشــقش بــه هــزار جــان و دل بخريــدم هــر مردمكــش را َم َلكــى مىبينــم
ــن دو زلــف او بشــنيدم ِ بــوى َر َس اى َا ْحــ َول اگــر يكــى تــو دو مىبينــى
دســت طمــع از هــر دو جهــان ِب ْبريــدم
ِ عكــس تــو مــن دو را يكــى مىبينم
ِ بــر
I have seen the beauty ncxt to our tavern. I see only one pupil of an eye in every sky
I have bought her love for the price of thousands And only One Beauty.
of souls and hearts. I see only one angel, one power in the eyes of
The smell of her divided hair that Beauty.
Made me give up my hopes for both worlds! O cross-eyed one, you see two in One,
But I see One in two.
Bir Güzeli, meyhanemizin yanında gördüm.
O’nun Aşkını binlerce can ve gönül karşılığında Her bir gökyüzünde bir tek göz bebeği, bir tek gü-
aldım. zel görürüm.
O’nun ayrılmış saçlarının kokusunu alınca da her O güzelin gözbebeklerinde de bir tek melek, bir tek
iki dünyadan umutlarımı kestim. kudret seyrederim.
Ey şaşı, sen biri iki görüyorsun.
Ancak senin tersine ben ikiyi bir görürüm.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
دل داد مــرا كــه دلســتان را بــزدم دلــدار چــو ديــد خســته و غمگينــم
�آن را كــه نواختــم همــان را بــزدم خنــدان نشســت بــر بالينــم،�آمــد
جانــى كــه بــدو زنــدهام و خندانــم بگفــت كاى مســكينم،خاريــد ســرم
ديوانــه شــدم چنانكــه جــان را بــزدم هــم مــى ندهــد دل كــه چنينــت بينــم
I hit that heart-catching beauty, When the Beauty who took my heart away saw
Because He gave his heart to me. me tired and sick,
I hit the Beloved whom I kissed and caressed. He sat next to my pillow, stroked my hair, and
I became insane. said,
I hit the friend who gave life and joy to me. “O poor soul, doesrit the heart
offer you Love’s wine
Bana gönül verdi de Hakk’a gönül vermedi diye gö- When You look so terrible?”
nüller alana vurdum.
Öpüp, okşadığım sevgiliye vurdum ben. Sevgili, beni hasta ve gamlı görünce geldi.
Delirdim, bana hayat ve neşe veren dostuma vur- Yastığın kenarına oturdu, başımı okşadı ve dedi ki:
dum. “Ey benim yoksulum, gönül sana aşk şarabını sun-
muyor mu ki böyle kötü gözüküyorsun.”
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
دل را ز ُوثــاقِ ســينه �آواره كنــم ايــن بــاغ دريــم،دل میگویــد كــه َن ْقــد
پــاره كنم،بــر ســنگ زنــم ســبوىِ خود بــه شــب هــم بچريــم،امــروز چريديــم
گــر پــاره كنــم هــزار گوهــر ز غمــت گــ َزدَش عقــل كه گســتاخ مرو َ لــب مى
ِ روزى �آن را ز
لعــل تــو چــاره كنــم زحمــت ببريم،گــر چــه د ِر رحمتســت
I would save my heart from all restrictions, make The heart said, “l am the owner of this garden of
it free from all bonds Love.
If I threw a stone at that jar to break it into I gathered its fruits this morning, and I’ll do it again
pieces. tonight.” But, reason bit its lips, saying,
Then, I would fix it and fiil it up with the pearls “Don’t be insolent. Although this is the door
which I’m gathering from Your ruby lips. to abundance, I am the one who will suffer the
consequences.”
Gönlümü yersiz, yurtsuz, başıboş, özgür yapayım. Gönül derki: “Ben bu Aşk bahçesinin sahibiyim.
Testime bir taş atıp, onu paramparça etsem bile al- Bu sabah meyvelerini topladım ve bu gece de tekrar
dırmam. toplayacağım.”
Çünkü senin lâl dudağından, binlerce hasret incisi Ancak, akıl dudaklarını ısırarak der ki: “Küstahlık
alır, testimi sapasağlam yaparım. etme.
Burası rahmet kapısı olsa da neticesinde acı çekecek
olan benim.”
دوش �آمــده بــود از ســ ِر لطفــى يــارم دوش ار چــه هــزار نــام بــر ننــگ زديــم
فــاش مكــن اســرارم:شــب را گفتــم دامــن �آن عهدشــكن چنــگ زديــم ِ بــر
پس و پيــش نگه كن �آ ِخر:شــب گفت دل بــر دلِ او نهــادم و مىگفتــم
ز كجــا صبح �آرم؟،خورشــيد تــو دارى هــم عاقبــت �آبگينــه بــر ســنگ زديــم
My Beloved did me a favor last night: Though people ran my name through the mud a
He came! thousand times last night,
I begged, “O night, please, don’t reveal this secret I was able to grab the skirt of the One who never
to the morning!” keeps his word.
“Don’t worry,” the night answered. From the joy and excitement of our union, o ur
hearts melted into one.
“The Sun is with you. How can I see the
As for my reputation, my name,
morning?”
I smashed it on a rock like a piece of glass.
Dün gece sevgilim bana bir iyilik yaptı ve geldi. Her ne kadar, dün gece insanlar benim adımı binler-
Geceye yalvararak dedim ki: ce defa çamura attılarsa da ancak, o sözünde durma-
“Ey gece, lütfen bu sırrı, sabaha kadar açığa çıkar- yanın eteklerine sarıldım.
ma.” Buluşmamızın neşesinden ve heyecanından gönülle-
Gece cevapladı: “Merak etme, güneş seninle bera- rimiz eriyip bir oldu, ismime, itibarıma gelince, onla-
ber, sabahı nasıl getirebilirim ki?” rı bir kayaya atıp, cam gibi kırdım.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
دوش از ســ ِر مســتى بخراشــيد ُرخَ ــم دوش از طربى به ســوىِ اصحاب شديم
�آن دم كــه ز ُروش لالــه مىچيــد ُرخَ ــم وز غورەفروشــان ســوىِ دوشــاب شديم
مخراشــش كــه از �آن روز كه زاد:گفتم جانــب مهتــاب شــديم
ِ وز شــبصفتان
از قبلــۀ ُروىِ تــو نگرديــد ُرخَ ــم بــا بيــداران ز خويــش در خواب شــديم
Last night He scratched my face because of his We went to the friends of joy and pleasure last
drunkenness. night.
He did it when my face was harvesting tulips We left the ones who squeeze unripe grapes
from His face. and went to the side of the ones who boil grape
“Don’t worry,” I said to Him “My face hasn’t juice.
turned around any place We abandoned the people of darkness.
But the Kaaba of Your face since its birth.” We went to the moonlight and slept with the
friends who are awakened from themselves.
Dün gece sarhoşlukla yüzümü tırmaladı.
Öyle bir zamanda tırmaladı ki yüzünden lâleler Dün gece neşeli ve eğlenceli dostlara gittik.
topluyordum. Olgunlaşmamış üzümleri sıkanları terk edip, üzüm
Sevgiliye dedim ki: “Merak etme. Doğduğu gün- suyu kaynatanların tarafına gittik.
den beri, yüzüm, yüzünün kıblesinden başka hiç- Karanlık insanları terk edip ay ışığına gittik ve ken-
bir yere dönmedi.” diliklerinden uyanık olan dostlarla uyuduk.
ده دينــارم بگفتــى ا ّول بــه َكــ َرم ديوانــه ِن َيــم وليــك مىخواننــدم
وانگــه ســه ازو بــاز گرفتــى بــه قلــم بيگانــه ِن َيــم وليــك مىراننــدم
زان هفــت دو َجــو نمىدهــى اكنون هم همچون عَ َسســان به َج ْهد در نيمشــبان
از هيــچ ســه دينــار چــرا كــردى كــم؟ ولــى چــو روز مىداننــدم،َم ْســ َتند
You generously offered me ten dinars. I am not insane, but they think I am.
Then you took three dinars back with the strike of I am not a stranger, but they think I am.
your pen. They are drunk like night watchmen, trying to
Now, you don’t even want to give up a couple of barley hurt me.
seeds from the remaining seven dinars. They think I am awake like morning.
What is the reason? Why do you hold up my three
promised dinars?
Deli değilim, ama öyle olduğumu sanıyorlar.
Önce, sen bana cömertlikle on dinar vereceğim, demiş- Yabancı değilim, ama öyle olduğumu sanıyorlar.
tin. İnsanlar gece bekçisi gibi sarhoşlar, ancak beni sa-
Sonra senin kaleminin bir vuruşuyla benden üç dinar bah gibi ayık sanıp incitmeye çalışıyorlar.
aldın.
Şimdi, yedi dinarıdan iki arpa tohumu bile vermek is-
temiyorsun.
Hiç yoktan ben üç dinardan oldum.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
روزى بــه خرابــات گــذر مىكــردم َب ْــدر مــن �آن را دانــم،رويــت بينــم
دلــق بشــردوخت بــه در مىكــردم
ِ ايــن َص ْدر مــن �آن را دانم،وانجــا كــه تويــى
هــر كــس نظــرى بــه جانبــى مىكردنــد رونــق عيد
ِ وان شــب كــه تــرا بينــم اى
مــن بــر نظــ ِر خويــش نظــر مىكــردم شــب َق ْــدر مــن �آن را دانــم
ِ در عمــر
I stopped Over at a tavern one day. I see the full moon when I look at your face.
There, I started to tear up my patched body- The seat of honor is wherever You are.
cloak to pieces. O Beautiful One who gives brilliance to the
While everyone else there was busy with their Bairam!*
own affairs, Any night that I see You is the night of Khadir!*
I was busy destroying, trying to find myself. *Islamic religious holidays
Bir gün, bir meyhaneye uğradım. Senin yüzüne bakınca dolunayı görüyorum.
Sonra, aşka kapılıp şu yamalı insan hırkasını yırt- Baş köşe Senin olduğun yerdedir.
maya başladım. Ey bayramlara görkemlik veren Güzel.
Orada herkes kendi işiyle meşgulken, ben kendimi Seni hangi gece görürsem, benim için Kadir Gece-
arıyordum. si O’dur.
زان بــاده كــه بــر خَ لق حرامســت حرام زان دم كــه تــرا بــه عشــق بشــناختهام
بــر جــانِ مجــ ّردان ُمدامســت ُمــدام بــس نــر ِد نهــان كــه با تــو مــن باختهام
بــر ريــز و مگــو كه ايــن تمامســت تمام بخــرام تــو سرمســت بــه خــرگا ِه دلــم
�آغــاز و تمــا ِم مــا كدامســت؟ كــدام؟ كــز بهــ ِر تــو خــرگاه بپرداختــهام
The wine which was forbidden for the body Beloved, ever since the moment I first knew
Is served to the soul of the one who is free from you,
the body’s bondage. I have secretly played so many of love’s games.
Till the last drop, don’t say, “That is the end.” Come to my heart’s tent, drunk and swaying.
Who knows where our beginning is? I have set up this tent just for You.
And, where is our end?
Seni aşkla tanıdığım günden beri, seninle gizlice ne
Bedene haram olan şarap bedeninin esiri olma- aşk oyunları oynadım. Gönlümün çadırına sarhoş
yanlara sunulur. bir halde salına salına gel.
Son damlasına kadar, “Son budur” deme. Ben bu bedenimle, senin için dikilmiş bir çadır ol-
Bizim başlangıcımız ve sonumuz hangisidir, han- dum.
gisi? Vakit geçirmeden gel, çadırıma gir.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
Aşk kelimesini ilk duyduğumda, gönlümü ve ru- Ben yoklukta bu kadar mutluyken, neden varoluşa
humu Aşk’ın ayaklarının altına attım. dönmemi istiyorsunuz?
Sonra kendi kendime “Seven ve Sevgili, iki farklı Yokluğun kılıcında öldürüldüğüm gün, benim için
şey midir?” diye sordum. ağlayanlara gülümsüyordum.
Onlar tek idi, gözlerim şaşı imiş benim.
زنبــور ِن َيــم مــن كــه بــه دودى بــروم ســاقى امــروز در خُ مــارت بــودم
يــا همچــو پــرى بــه بــوىِ عُ ــودى بــروم تــا شــب بــه خــدا در انتظــارت بــودم
ســيل شكســته تــا بــه ُرودى بــروم ِ يــا مــى در ده و از دا ِم جهانــم بجهــان
يــا حــرص كــه در ِعشْ ــوۀ ســودى بروم امشــب چــو بــه روز من شــكارت بودم
I am not a bee that flies away with smoke Cupbearer, I am Your drunk tonight.
or a genie that flies away with the smell of aloe I have waited for You all day long.
wood. Serve me wine.
I am not a torrent that flows down the river, Save me from the traps of both worlds.
Nor am I greedy, going after profit and gain. Tonight, I am Your prey till morning.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
ســاقى چــو دهــد بــادۀ َح ْمرا چــه كنم؟ خــاك �آســتان تــو ن ََهــم ِ ســر در ســ ِر
چون بوســهطلب كند مــه افزا چه كنم؟ زلــف ِد ْل ِســتانِ تــو ن ََهــم
ِ ــم ِ َدل در خ
امــروز چــو حاضرســت اقبــالِ وصــال پيش من �آر ِ لب،جانم به لب �آمدســت
حديــث فردا چــه كنم؟
ِ گــر گــول ِن َيــم تــا جــان بــه بهانــه در دهــانِ تــو ن ََهــم
What can I do if the cupbearer offers me red My head fell on the ground at Your door.
wine? My heart became entangled in the curls of Your
What can I do if the Beloved who is brighter beautiful hair.
than the moon gives me a kiss? I’ve had enough! My soul has come to the tip of my
If the glory of Union comes today, tongue.
I would be stupid if I were to talk about it Please, bring Your lips closer and let me release my
tomorrow soul into Your mouth!
Sâkî kızıl şarabı sunarsa, ne yapabilirim ben? Başımı senin kapının eşiğine koyarım.
Ay ışığını kıskandıran o güzel, öpücük verirse Gönlüm senin güzel saçlarının kıvrımlarına dolandı.
bana, ne edebilirim ben? Can vermek üzereyim.
Bugün, kavuşma devleti gelip çatmışken, aptal de- Canım dilimin ucuna geldi.
ğilsem yarından ne diye söz edeyim ben? Dudaklarını yaklaştır, canımı senin ağzına bıraka-
yım.
شــادم كــه ز شــادىِ جهــان �آزادم چــو �آن گهر شــد جفتم،شــادى كــردم
مســتم كــه اگــر مــى نخــورم من شــادم چــون مــوج ز بــاد و بــو ِد خــود �آشــفتم
حالــت هيچكــس نــدارم بايســت ِ از �آشــفته چــو رعــد ســ ِّر دريــا گفتــم
ايــن َد ْب َدبِــۀ خُ ْفيِــه مبــارك بــادم لــب دريــا خفتــم
ِ چــون ابــ ِر تهــى بــر
I am happy because I am saved from the world’s I became exuberant when that pearl emerged in
happiness. me!
I am happy because I am drunk without drinking I was turned into a rough sea by that storm!
wine. I revealed the secrets of the ocean, secrets shaken
I don’t care about anything else. out with thunder!
I am blessed by this secret happiness. Then, I slept on the shore like an empty cloud.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
عاشــق گشتســت گفــت بــر اســرارم عشق از ُب ِنه بى ُب َنست و بحريست عظيم
مرغــى كــه پريــد چــون نگاهــش دارم؟ دريــاىِ ُمع ّلــق اســت و اســرا ِر قديــم
بلبــل مســت در خُ مــا ِر چمنــى
ِ اى جانهــا همــه غرقهانــد در بحــر مقيــم
چنــدان گفتــم كــه مســت شــد گفتارم يــك قطــره ازو اميــد و باقــى همــه بيــم
He fell into Love and said, “I am in the world of Love is an ocean that has no bottom, no boundary,
secrets. an ocean that is suspended.
How can I catch and protect a flying bird?” Love is the secret of the One that has no beginning
I said, “O drunk nightingale, you are fascinated by of the beginning.
green grass.” All souls submerge in this ocean; they live there.
Hope is one drop of the ocean.
I repeated this so many times that in the end, my
The rest of it is fear.
words got drunk.
Aşk, dibi kıyısı olmayan ve boşlukta asılı duran bü-
O âşık olup dedi ki: “Ben sırlar dünyasındayım ama yük bir denizdir.
uçan bir kuşu nasıl yakalayıp koruyabilirim ki?” Aşk, önüne ön olmayan hakkın sırlarıdır.
Dedim ki: “Ey sarhoş bülbül, sen yeşil çime büyü- Canların hepsi de o denize dalmışlar, o denizi yurt
lenmişsin,” etmişlerdir.
Bunu o kadar çok tekrarladım ki sonunda kelime- O denizin bir damlası, nasibi olana umuttur, geri ka-
lerim sarhoş oldu. lanlara tümden korkudur.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
فانــى شــدم و پريــد اجــزاىِ تنــم فرمــود كــه دســت و پــا بــه كارى بزنيم
بــر چــرخ كــه بــر چــرخ ُبــد ا ّول وطنم تــا مىنــرود دو دســت بــارى بزنيــم
َم ْســ َتند و خوشــند و َمىپرســتند همــه چون در تو زديم دســت ازين شــادى را
در غيب ازين وحشــت و زندان كه منم پــس چــون نزنيــم دســت؟ �آرى بزنيــم
I have been annihilated. Before our two arms rest permanently next to
Particles of my body have flown to the sky where our body,
my home was before, You ordered us to find a job to do.
Every one of them happy, drunk, worshipping I reached You and embraced You with that joy.
wine. Because You ordered, I found that task.
Yet, I remain alone in this dungeon with faults
and shame. “İki kolumuz yanımıza gelmeden bir işe sarılalım,
bir işe koyulalım” buyurdu.
Ben yok oldum; bedenimin zerreleri gökyüzüne Sana el uzattım, sana sarıldım, bu neşeye nasıl el
uçtu. uzatamam?
Önce de yurtları orasıydı zaten. Nasıl sarılamam?
Her biri mutlu, şaraba taparak sarhoş oldular. Evet, bir işe sarıldım.
Bense, bu zindanda hatalarla ve utançlarla yalnı-
zım.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
ــش َو ُمــدام ٍ َق ْــد َص َّب َح َنــا ال ّلــ ُه ِب َع ْي ق ّلا شانيم و لا ُابالى حاليم
َــم ِصيــام َّ العيــد َو مات ُ َق ْــد عَ َّي َدنَــا �آزاليــم ِازل ِفتنهشــدگان
هات يا خَ ْي َر َانام ِ اِ ْمل َا َق َدح ًا َو رطــل مالاماليــم
ِ عشــق
ِ جــان داده بــه
َّ ــم عَ َلى
الدهْ ــ ِر َســلام َّ ــك َرنا ُث
ِ ــى ُي ْس ْ َك صافــى بخوريــم و دُرد بــر ســر ماليــم
God made me spend the whole evening with We are strange people who care for nothing.
wine and pleasure. We are the instigators of the One who has no
He made me celebrate the Bairam, even though beginning of the beginning.
I didn’t complete Ramadan’s fasting. We are on trial.
O best of the cupbearers, fill up my glass, make We gave our soul with love to a full glass.
me drunk, We drank the clear part;
And then send my greetings to time. We put the sediments in our head.
Allah, bütün gecemi şarap ve eğlenceyle geçirtti. Garip insanlarız, hiçbir şeye aldırış etmeyiz.
Orucumu tamamlamadan bana bayramı lütfetti. Ezellerin, ezelinden fitne olmuşuz, sınanıyoruz.
Ey sâkîlerin en iyisi, doldur kadehimi, sarhoş et Dopdolu bir kadehe, aşkla can vermişiz.
beni. Durusunu içeriz, tortusunu da başımıza süreriz.
Ve sonra zamana benden selâm söyle
قومــى كــه چــو �آفتــاب دارنــد قــدوم غــم دلبــران بــر �آتــش باشــم
ِ گاه از
در صدق چو �آهنند و در لطف چو موم پــى دوســتان مشــ ّوش باشــم ِ گاه از
چــون پنجــۀ شــيرانۀ خــود بگشــايند �آخــر بــه چــه خ ّرمــى زنــم را ِه نشــاط؟
نــى پرده رهــا كنند و نى نقش و رســوم خوش باشــم؟،�آخــر به كدام دلخوشــى
There are people who appear as bright as the Sometimes I am burned with the sorrow of
sun. beauties.
In truthfulness, they resemble iron; in generosity, Sometimes I am ruined by the friends who have
candles. left me.
When they strike with their lion-like paws, With what joy will I walk on the road of
Neither curtain, nor form, nor rule remains. happiness?
With what piece of heart will I be able to relax?
Güneş gibi parlayan insanlar vardır.
Gerçekte, demire benzerler, lütufta ise muma. Bazen güzellerin dertleriyle yanarım.
Aslana benzer pençeleriyle vurduklarında ne per- Bazen beni terk etmiş dostlardan yıkılırım.
de ne şekil ne de kural kalır. Hangi neşeyle mutluluk yolundan yürüyeceğim?
Hangi gönül huzuru ile rahatlayacağım?
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
معــذورم،گــر چــرخ ُپــر از نالــه كنــم ِگــر ِد تو خورشــيد زنم،گــر چــرخ زنــم
معــذورم،ور دشــت ُپــر از ژالــه كنــم نوبــت جاويــد زنــمِ ،ور طبــل زنــم
پــى تــو
ِ تــو جــانِ منــى و مــىد َوم در ْ
چوبــك زنِ بــا ِم تو شــوم چــون حــا ِر ِس
معــذورم،جــان را چــو بــه دنبالــه كنــم چو َبــك همــه بــر تــا َر ِك ناهيــد زنــم
If my wails fiil tlıe whole sky, If I whirl, I whirl around the Sun, just like You.
I am excused. If I beat a drum, I beat the drum of immortality.
If my cries cover tlıe whole desert, If I hit my staff on Your roof,
I am excused. I knock on the head of Venus.
You are my Life; I am running after You.
If I drag my life like a skirt behind You, I am Dönersem, senin gibi bir güneşin etrafında döne-
excused. rim.
Davul çalarsam, ebedilik davulunu çalarım.
Gökyüzünü feryatlarımla doldurursam, mazu- Asamı, senin çatına vurursam, Venüs’ün başına
rum. vurmuş gibi olurum.
Gözyaşlarım bütün çölü kaplarsa, mazurum,
Sen, benim canımsın; Senin peşinden koşarım.
Canımı bir etek gibi Senin arkandan sürüklersem,
mazurum.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
Gökyüzü gibi, bir Ayın sevgisine uymuşuz, dönüp du- Denizsen, senin denizinde balığım ben.
ruyoruz. Ova isen, ovanda ceylanım ben.
Bu yolda nasılız, ne haldeyiz? işimizi sadece Allah bilir. Sen benim içime üfle, nefeslerinin kuluyum, köle-
Biz, akıllıların nasıl oluyor da akılları başlarında kalıyor siyim ben.
diye şaşırıp kalmışız. Senin zurnanım, senin zurnanım, senin zurnan.
Onlar da bunlar neden böyle kendilerinden geçmişler
diye bize şaşıp kalmışlar.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
گــر دل دهــم و از ســ ِر جــان برخيــزم بــر ســ ِر ُكويــت بينــم،گــر دل طلبــم
جــان بــازم و از هــر دو جهــان برخيــزم ِ َ در خ،ور جــان طلبــم
ــم ُمويــت بينــم
مــن بنــده به خــوىِ تو نمىدانم زيســت غايــت تشــنگى اگــر �آب خــورم ِ از
مقصــو ِد تــو چيســت؟ تــا از �آن برخيــزم در �آب همــه خيــالِ ُرويــت بينــم
If I fall into Love, I will give my head and soul, When I look for my heart, it is in Your
As well as both worlds. neighborhood.
But, this slave doesn’t know how to live Your When I look for my soul, it is entangled in Your
way. hair.
Tell me Your desire. What do You want? I’ll do When I am thirsty and drink water,
it. I see Your image in the water.
Eğer ona gönül versem, canımdan, başımdan ve iki Gönlümü ararsam, görürüm ki Senin mahallen-
dünyadan da vazgeçerim. dedir.
Fakat bu kölen, senin huyuna uyup da yaşamasını Canımı ararsam, Senin güzel saçlarının içinde bu-
bilmiyor. lurum.
Söyle, maksadın ne? Onu bir bilirsem ne istiyorsan Susayıp su içtiğimde, Senin hayalini suda görü-
onu yaparım. rüm.
كــردى تــو قبــول و مــن ز َردْ مىترســم به جــاىِ بختــش گيرم،گــر رنــج دهــد
چشــم َبــد مىترســم
ِ خدمــت تــو ز
ِ در بــه جــاىِ تختــش گيــرم،ور بنــد نهــد
فتــاب ُحســنت ِ بيــم زوالِ �آ ِ از زان نــاز كنــد ســخت كه چون بــاز �آيد
َح ّقــا كــه مــن از ســايۀ خَ ــود مىترســم عظيــم ســختش گيــرم،ســختش گيــرم
You welcomed and accepted me, but I am afraid I feel so fortunate when my Beloved torments
of Your rejection. me.
At Your temple, I am in Your service, but afraid When He ties my hands and feet,
of evil eyes. I feel like a Sultan sitting on the throne.
Fearing the edipse of Your Beauty’s sun, And, I know that if He acts coy and reluctant,
I am afraid of my own shadow. It is because He wants me to embrace Him more
and more tightly.
Sen beni karşıladın ve kabul ettin, ancak beni kov-
mandan korkuyorum. Sevgilim bana acı çektirdiğinde, kendimi mutlu
Senin hizmetindeyim. hissederim.
Ancak kem gözlerden korkuyorum. Güzellik gü- Ellerimi ve ayaklarımı bağladığında, kendimi taht-
neşinin tutulmasından korkuyorum. ta oturan bir sultan sanırım. Biliyorum ki bana naz
Kendi gölgemden bile korkuyorum. edişi, onu sıkıca kucaklamam içindir.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
ن ََهــم گــر شــاد ببينمــت بريــن ديــده گــر صبــر كنــى پــردۀ صبــرت ب َِدريــم
ن ََهــم رخ پســنديده ِ وز ديــده بريــن ور خواب شوى خواب ز چشمت ببريم
دارم بــر عَ رعَ ــ ِر زيبــات طوافــى گــر كــوه شــوى در �آتشــت بگدازيــم
ن ََهــم عــد پژوليــده
ِ گــر ُروى بــدان َج ور بحــر شــوى به جملــه �آبــت بخوريم
When I see You joyful and happy, If you are patient, we’ll burn the curtain of your
I keep Your image in my eyes, then I put it on patience.
my face. If you fall asleep, we’ll pick the sleep from your
When I rub my face in Your scattered hair, eyes.
I turn around Your tall stature, like doing If you are a mountain, we’ll burn you to ashes.
Tavaf.* If you are an ocean, we’ll drink your water and
*Circling around the Kaaba dry you up.
Seni sevinçli görünce, hayalini gözlerime sürer, Sabredersen, sabır perdeni yırtarız.
sonra yüzünü yüzüme koyarım. Yüzümü o darma- Uyuyup, uykuya dalarsan gözünden uykuyu alırız.
dağın saçlara sürünce de o güzelim selvi boyunun Diken olursan, gülü gizleriz senden.
etrafında tavaf etmeye koyulurum. Dağ olursan ateşlere salar, kül ederiz seni.
Deniz olursan suyunu içer, kuruturuz seni.
سرمســت توام
ِ گــر ِكبــر بخــوردهام كــه بــر �آســمان كــم نگرم،گــر مــاه شــوى
دســت توام
ِ مشــتاب بــه ُكشــتنم كه در َرخْ ت بــه ُكويت نبرم،ور بخت شــوى
زميــن حــق فراخســت فراخ
ِ گفتــى كــه زيــن بيــش اگــر بــه يــك پشــيزت بخرم
پابســت توام
ِ اى جــان به كجا ر َوم؟ كه فرمــاى كــه چــون مــار بكوبنــد ســرم
If I become arrogant and conceited, forgive me; I If you become a moon, I won’t look at the sky.
am Your drunk. If you become my fate, I won’t even bother you.
Don’t rush me to death; I am in Your hands. If I were to buy you for a penny,
“I have created a big world for you,” You said.* They should crush my head like a snake!
O, my soul, You tied up my feet. Where can I go?
*Koran-IV-97, XXlX-56, XXXIX-10.
Ay bile olsan, gökyüzüne bakmam.
Kaderim olsan, yakınına bile yaklaşmam.
Kendimi üstün görüyorsam, hoş gör, senin sarhoşu-
num ben. Bundan sonra seni bir kuruşa bile alırsam, emret
Tezce öldürmeye kalkışma beni, zaten senin elinde- de bir yılan gibi başımı ezsinler.
yim.
Dedin ki: “Allah’ın yeryüzü geniş mi, geniş.*”
A benim canım, ayağımı sen bağladın, nereye gide-
yim, nasıl gideyim?
*Kur’ân-IV-97, XXIX-56, XXXIX-10
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
گــر مــن بــه د ِر ســراىِ تــو كــم گــذرم خصــم تــو اش گردانيــم
ِ گــر يــار كنــى
بيــم َغيــوران تــو باشــد َح َــذرم
ِ از هــر لحظــه بــه نوعــى دگــرت رنجانيــم
چو فكرت شب و روز،تو خود به دلم درى گــر خــار شــوى ُگل از تــو پنهــان داريم
در دل نگــرم،هــر گــه كــه تــرا جويــم ور ُگل َگــردى در �آتشــت بنشــانيم
I seldom pass through the gate of Your palace, If you like him, we’ll make him your enemy.
Because I am afraid of the jealous ones. Every moment, we’ll hurt you in a different way.
In fact, You are on my mind day and night, like If you become a thorn, we’ll hide the rose from
a thought. you.
Whenever I search for You, I look in my heart. If you are a rose, we’ll throw you into the fire.
Sarayının kapısından az geçiyorum, çünkü seni Seversen, düşman ederiz onu sana.
kıskananlardan korkuyorum. Zaten sen, düşünce Her an bir başka çeşit incitiriz seni.
gibi gece ve gündüz aklımdasın. Diken olursan, gülü gizleriz senden.
Seni ne zaman arasam gönlüme bakıyorum. Gül olursan, ateşlere atarız seni.
مدتــى بگــذارمّ گفتــم بــه فــراق ســگ َن ْفــس را مگــر پيــر كنــم
ِ گفتــم
باشــد كــه پشــيمان شــود �آن دلــدارم در گــردنِ او ز توبــه زنجيــر كنــم
بــس نوشــيدم ز صبــر و بــس كوشــيدم چــو بينــد ُمــردار،زنجيــ ْردَران شــود
از تــو چــه پنهــان دارم؟،نتوانســتم ســگ َن ْفس من چــه تدبير كنم؟ِ بــا اين
I said to myself, “I should stay away from him I thought I could control the dog of my
So that he’ll be sorry for what he has done.” selfishness
I tried hard, resisted. By putting on him the chain of repentance.
But, how could I hide this from you? I couldn’t. Although he is getting tired and old, whenever
he sees a carcass,
Dedim ki: “Bir müddet için ondan uzak durup gö- He breaks the chain and attacks.
rünmezsem, belki sevgilim, yaptıklarına pişman What can I do with this dog?
olur”
Çok dayandım, çok çalıştım ama ne diye senden Nefis köpeğinin, boynuna tövbe zinciri takarak,
gizleyeyim? kontrol edeceğimi düşünmüştüm.
Başaramadım gitti. Yorgun ve yaşlı olmasına rağmen, bir leş gördü mü
zincirini kırıp saldırır.
Bu nefis köpeğini ne yapayım?
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
گفتــم كــه مگــر غمــت ُبــ َود درمانــم گنجينــۀ اســرا ِر الهــى ماييــم
كــى دانســتم كــه بــا غمــت در مانــم؟ بحــ ِر دُر ِر نامتناهــى ماييــم
او از س ِر لطف گفت درمانِ تو چيست؟ بگرفتــه ز مــاه تــا بــه ماهــى ماييــم
گفــت بديــن درمانــم،گفتــم وصلــت تخــت پادشــاهى ماييــم
ِ بنشســته بــه
I said, “Your sorrow is my remedy. We are the treasure of God’s secrets.
How do I know I will remain with your sorrow We are the endless ocean full of pearls.
alone?” We are the space between moon and fish.
He kindly asked me, “What do you want from Me?” We are the One who sits on the throne of the
“To meet You, to be with You.” “Then,” He said, “l Sultan.
will keep you at this door of Union.”
Biz, Allah’ın sırlarının definesiyiz.
Dedim ki: “Belki de sana olan özlemim, benim ila-
cımdır. Biz, sonu olmayan, kıyısı bulunmayan incilerle
Özleminle baş başa kalacağımı nereden bilirdim ki.” dolu bir deniziz.
Bana sordu: “Dermanın nedir?” Biz, ay ve balık arasındaki her şeyiz.
Cevap verdim: “Seninle tanışmak, seninle beraber Biz, Sultanın tahtında oturan kişiyiz.
olmak.”
Dedi ki: “O zaman, seni bu buluşma kapısından ayır-
mam.”
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
گويــى كــه بــه تــن دُور و به دل بــا يارم گویــی تــو كــه مــن ز هــر هنــر بــا خبرم
كــه مــن دلــدارم، مپنــدار،زنهــار كه ز خود بی خبری،این بی خبری بس
نقــش خيــالِ خــود ببينــى روزى ِ گــر تــا از مــن و مــاىِ خــود مســ ّلم نشــوى
فريــاد كنــى كــه مــن ز دل بيــزارم بــا ايــن َم ِلــكان محــرم و همدم نشــوى
You say, “Although my body is far away, my heart You think you know everything, but you don’t
is always with You.” even know yourself.
Then, don’t even think that I am your Beloved. This ignorance is enough for you.
If, one day, you see the image in your heart, But, how can you be the confidant of angels
You will yell, “l hate my heart.” If you don’t free yourself from
“self”?
Dedin ki: “Bedenim uzakta olsa da gönlüm hep
seninle.” “Her hünerden haberim var” diyorsun.
Sakın beni senin sevgilin sanma. Kendinden haberin yok, bu haberin olmayışı yeter
Bir gün benim yerimde, kendi hayalini, gönlünde de artar sana.
görürsen bağırarak dersin ki: “Gönlümden usan- Kendi benliğinden ve bizliğinden kurtulmadıkça,
dım.” meleklere sırdaş olamazsın, sen.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
من چــه كنم؟،ليلــم كــه نهــارى نكند �آورديــم مــا بــاده ز يــا ِر دلفــروز
من چه كنم؟،بختم كه ســوارى نكنــد �آورديــم عشــق عش ْقســوز
ِ ِ مــا �آ
تــش
گفتــم كــه بــه دولتــى جهــان را بخورم خــواب تــا دَو ِر ابــد جهــان نبينــد در
من چــه كنم؟،اقبــال چــو يارى نكنــد �آورديــم �آن شــبها را كــه مــا بــه روز
If my night doesn’t enlighten me, what can I do? We brought the ıvine from the Beloved who
If my wish doesn’t ride the horse of fortune, what enlightens hearts.
can I do? We brought the flame of the Divine Love that
I wanted to conquer the ıvorld with glory, sets souls afire.
But if my luck doesn’t help me, what can I do? Until the world’s end, no dreamer will ever
dream
Gecem beni aydınlatmıyorsa, ne yapabilirim ki? About the nights we have just spent staying up
Dileğim, muradımın atına binmezse ne yapabili- till the morning light.
rim ki?
Dünyayı görkemli bir şekilde fethetmek istedim, Gönülleri aydınlatan sevgiliden şarap getirdik.
ancak bahtım bana yardım etmezse, ne yapabili- Ruhları ateşe veren kutsal aşktan alev getirdik.
rim ki? Sabahlara kadar geçirdiğimiz o gecelerin faziletini,
güzelliğini, kıyamete kadar, dünya rüyasında bile
göremez.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
مــا خــاك تــرا بــه �آب زمــزم ندهیــم رخــت وجــود بــر عــدم بربنديــم
ِ مــا
شــادی نســتانیم و ازیــن غــم ندهیــم نيســت مــز ّور خنديــم
ِ بــر هســتى و بــر
ایــن صــورت مــا نصیــب �آدمیانســت بــازى بــازى طنابهــا بگسســتيم
از صــورت تــو �آب بــه �آدم ندهیــم َ تــا خيمــۀ صبــر از فلــك
برك ْنديــم
I am not the town’s head; I am a kalandar. We put on the dress of existence in Absence.
I don’t live in a palace; I am a commoner. We smiled, passed through existence as well as
No, no, I am like a pen in the hand of a writer. Absence.
I don’t know where I am from or who I am. We untied the ropes one by one And knocked
the tent of patience down from the sky.
Biz, köy ağası değiliz, biz kalenderiz.
Sarayın başköşesinde oturmuyoruz, sıradan bir Biz varlık elbisesini yoklukta giydik.
kişiyiz. Varlığa da güldük geçtik, yokluğa da.
Hayır, hayır, kalem gibi o ressamın elindeyiz. Oynaya oynaya bir bir ipleri çözüp, sabır çadırını,
Nereden geldiğimizi ve kim olduğumuzu biz de gökyüzünden yıktık, söküp kaldırdık.
bilmiyoruz.
عاشــق خــود را بــه عــدو بســپاريمِ مــا مــا كار و دكان و پيشــه را ســوختهايم
هــم َم ْن َبــل و هــم خونــى و هــم عَ ّياريــم شــعر و غــزل و دو بيتــى �آموختهايــم
مــا را تــو بــه ِشــحنه ِده كــه مــا َط ّراريم در عشق كه او جان و دل و ديدۀ ماست
تــو حيلــۀ مــا مخــور كــه مــا َم ّكاريــم جان و دل و ديده هر ســه را ســوختهايم
We give our lover to our enemy. We’ve burned the store, profit and business,
We are like bloody murderers; we are guilty. Then learned how to write poems, gazels and
Take us to the watchman. rubais.
We are vagrants, imposters, cheats. Love is in o ur soul, in o ur heart, and in our
eyes.
Âşığımızı düşmanımıza verdik. When we fell in Love, we gave up all three of
Kanlı çıban gibiyiz, suçluyuz. these.
Bizi şahneye* ver.
Biz hilekâr ve sahtekârız. Biz, dükkânı, kârı ve işi yakmışız.
* Şahne: Anadolu ve İran’da devlet kurmuş halklar- Sonra şiir, gazel, rubâî öğrenmişiz,
da devlet görevlisi. Aşk ruhumuzda, gönlümüzde ve gözlerimizdedir.
Âşık olduğumuzda, üçünden de vazgeçmişiz.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
O’nun sarhoş, şuh gözlerinin mezhebindeyiz. Bir kalem gibi beyazın üstüne siyahla yazıyorum.
Puta tapan saçlarının mezhebindeyiz. Bir kalem gibi boynumu kesseler de yine de vaz-
Sevgilinin cefası gönüller kırar ama bizde kırılması geçmem.
gereken gönül ve can vardır. Benden bir sır istiyorsun,
eğer sırları söylemeye başlarsam, başımı
vermek zorunda kalırım.
ماهــى فــارغ ز چــارده مىبينــم ماييــم كــه بــى بــاده و بىجــام خوشــيم
بىچشــم بــه ســوىِ مــاه ره مىبينــم هــر صبــح من ّوريــم و هــر شــام خوشــيم
گفتــى كه ازو همه جهان �آب شدســت گوينــد ســرانجام نداريــد شــما
�آوخ كــه دريــن �آب چــه َمــ ْه مىبينــم ماييــم كــه بىهيــچ ســرانجام خوشــيم
I see a moon that is older than fourteen days. I am happy even without wine and cup.
I see a way to that moon without eyes and sight. I shine brightly every morning and every
“Because of that,” You said, “The whole world is evening.
melted and turned into water.” I am in joy and pleasure.
And, what a moon do I see in that water! They say, “You won’t go anywhere like that.”
I know, but I am happy where I am.
Ondördünden daha eski bir Ay görüyorum.
Gözsüz ve görüşsüz Aya giden bir yol görüyorum. Şarap ve kadeh olmadan da mutluyuz.
Dedin ki: “O’nun yüzünden bütün dünya eridi, su Her sabah aydınlık içinde, her gece neşeliyiz, ke-
kesildi.” yifliyiz.
Ben de suyun içinde bir Ay görüyorum. Derler ki: “Bu şekilde, bir yere gidemezsiniz.”
Biliyoruz ancak, biz olduğumuz yerde mutluyuz.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
ماييــم كــه ب ى ُقماش و بىســيم خوشــيم ماييــم كــه پوســتين بــه گازُر داديــم
در رنــج ُم َر َّفهيــم و در بيــم خوشــيم وز دادنِ پوســتين بــه گازُر شــاديم
مــى تســليم خوشــيم
ِ تــا دَو ِر ابــد از اندر دوغى كه ســاحل و قعرش نيســت
كه ما چو تو نيمخوشــيم،تــا ظــن نبرى ّنظارهگــر �آمديــم و پســت افتاديــم
We have neither silk garments nor silver, but we We gave our fur coat to the cleaners and were
are happy. glad that we did.
We are content after so much fear and trouble. We came to watch the bowl of buttermilk
We are drunk on the wine of Eternal that has no bottom, no shore.
submission. And, while we were watching, we fell right into
This is not like your halfway happiness. it.
ماييــم كه دل ز جســم و جوهــر كنديم دوســت خويش دشــمن داريمِ ماييم كه
ِمهــر از فلــك و ُكــ ّره َا ْغ َبــر كنديــم دشــمن هــر عاشــق و هــر بيداريــم
ِ مــا
از كبــر جهــان ِســبالِ خــود مىمالــد قاصــد دشــمنانِ خــود مــا ياريــم
ِ بــا
ســبلت او بركنديــم ِ دولــت دل
ِ از دامــن خود هميشــه در خــون داريمِ مــا
We freed our soul from the body and from the I consider friends as enemies.
Essence. I am a foe of every lover, every awakened one.
We saved our Love from the dirty earth and the Most of all, I am a friend of my enemy.
gloomy sky. My skirt is smeared with blood all the time.
When the world responded with arrogant
contempt,
Dostumuzu düşman sayarız biz, her âşığın, her
We took shelter in the glory of our heart and tore
uyanık kişinin düşmanıyız biz. Yalandan düşman-
off the world’s mustache.
larımıza dostuz biz.
Canımızı, bedenden de özden de çektik, çıkardık. Boyuna eteğimizi kanlara bularız biz.
Kendimizi, kirli dünyadan ve karanlık gökyüzünden
kurtardık.
Dünya kibirli bir şekilde karşılık verip bıyığını bur-
duğunda, gönül devletine sığındık ve dünyanın bıyı-
ğını yolup, attık.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
تــوام مگريــز ز مــن كــه مــن خريــدا ِر مــن بنــدۀ قر�آنــم اگــر جــان دارم
تــوام در مــن بنگــر كــه نــو ِر ديــدا ِر ــد مختــارم
ِ محم
ّ خــاك ر ِه
ِ مــن
تــوام رونــق كا ِر
ِ در كا ِر مــن �آ كــه گــر نقــل كنــد جز ايــن كــس از گفتارم
تــوام بيــزار مشــو ز مــن كــه بــازا ِر وزيــن ســخن بيــزارم،بيــزارم ازو
Don’t run away from Me. As long as my soul stays in my body,
I am your owner. Look at Me. I am a slave of the Koran and the dust on the
I am the light of your face, your eyes. path of Mohammed.
Do whatever I do; I am the brightness of your If anyone interprets my words differently than
affairs. this,
Don’t get tired of Me; I am your bazaar, your I will break with him and reject his words.
gain.
Yaşadığım sürece, Kur’an’ın kölesiyim ve
Kaçma benden, seni satın alanım ben. Muhammed’in yolunun toprağıyım. Sözlerimi
Bana bak, yüzünün gözünün ışığıyım ben. bundan farklı yorumlayan bir kişi olursa, ondan
Benim işime gücüme koyul, işinin gücünün par- bezmişim ben.
laklığı benim.
Benden usanma, bezme; pazarın, çarşınım ben,
sana kazanç veririm.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
مــن پيــر شــدم پيــر نــه َز ا ّيــام شــدم چــرخ اعظــم ندهــم
ِ خــاك تــرا بــه
ِ مــن
از نــا ِز ِش معشــوقۀ خــودكام شــدم غمهــاىِ تــرا بــه هــر دو عالــم ندهــم
خام شــدم،در هــر َن َفســى پختــه شــدم ــبيل خَ لقــان كــردم
ِ نقــش خــود را َس ِ
دام شــدم،در هــر قدمــى دانــه شــدم نقــش تــو مــن �آب بــه �آدم ندهــمِ از
I have become old, but not from time. I won’t exchange the sky for the dirt You stand
The endless coyness of the Beloved is what has upon!
aged me. I won’t exchange Your sorrow for both worlds!
In every breath, I was cooked, then became raw I have spent myself serving the people,
again. But I won’t give anything that is any part of You.
At every step, I became the bait, then the trap
again. Ayağının bastığı toprağı, göklere bile vermem.
Gamlarını iki cihana değişmem.
Pîr oldum ama günler, yıllar pîr etmedi beni. Kendimi insanlara hizmet için adadım.
Kendi dileğine uyan, başına buyruk Sevgilimin Ancak senin varlığından hiçkimseye bir şey ver-
nâzı yaşlandırdı beni. mem.
Her nefeste piştim, hamlaştım.
Her adımda yem ve tuzak kesildim.
مــن در ِد تــرا بــه هيــچ مرهــم ندهــم تــو َم ِنــه اى كانِ كــرم،مــن ســر بنهــم
يــك مــوىِ تــرا بــه هــر دو عا َلــم ندهــم كامــروز مــن از تــو اى صنــم مســتترم
گفتــم جــان را بــه يــا ِر محــرم ندهــم ســوگند خــورم اگــر تــو بــاور نكنــى
كــم ندهم،از گفتــۀ خــود بيــش دهــم ســوگند چــرا خــورم؟ چرا َمــى نخورم؟
I won’t exchange Your trouble for any relief. O Treasure of Generosity, I am the one, not You,
I won’t exchange both worlds for a single piece who sacrificed myself in Your way.
of Your hair. Because of that, I am more drunk today than
I said, “I will give my soul to my Beloved.” You.
I will give even more than what I just said. I’ll take an oath if You don’t believe me.
I want to take an oath, but why not take wine
Ben senin derdini hiçbir dermanla değişmem. instead?
Senin saçının bir telini, iki cihana vermem.
Dedim ki: “Sevgilime ruhumu vereyim.” Cömertlik madeni, ihsan sahibi, ben baş koyayım,
Söylediğimden daha fazlasını vermem gerek. sen koyma.
Çünkü bugün, senden daha sarhoşum ben a gü-
zel.
İnanmazsan and içerim.
Fakat and içerim de neden şarap içmem?
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
ســير ِن َيــم، ســير ِن َيــم،مــن ســير ِن َيــم مــن عــادت و خــوىِ �آن صنــم مىدانــم
زيــرا كــه ز اقبــالِ تــو ادبيــر ِن َيــم مىدانــم،او �آتــش و مــن چــو روغنــم
خرگــوش نخواهــم و نگيــرم �آهــو جــان مىبينــد،لطيــف اوســت
ِ از نــو ِر
طالــب �آن شــير ِن َيــم
ِ جــز عاشــق و جــز مىدانــم،�آن دود بــه گــر ِد او منــم
I am not contented, not contented, not I know the nature of that Beauty.
contented! I am the lamp’s oil, and His soul is its fire.
With Your grace, I have good fortune! There is smoke coming from His beautiful light.
I don’t want to catch a rabbit or a gazelle. And, as I keep turning around Him, I am that
I am in love with that lion, and that’s all that I smoke.
want.
O güzelin huyunu, âdetini bilirim.
Ben sana doymadım, doymadım, doymadım. O bir ateşe benzer, bense yağa benzerim.
Çünkü senin devletinle, bahtsızlığa düşmedim. Onun güzel ışığından duman çıkar.
Tavşan da istemem, ceylan da tutmam. Etrafında dönüp dururum.
Ancak, aslanın âşığıyım ve tek isteğim odur. Ben o dumanım.
مــن عاشــقى از كمــالِ تــو �آمــوزم عهــد شكســته بــر شكســتى بزنــم
ِ مــن
بيــت و غــزل از جمــالِ تــو �آمــوزم وز عشــوه ر ِه عشوهپرســتى بزنــم
در پــردۀ دل خيــالِ تــو رقــص كنــد امــروز كــه ارواح بــه رقــص �آمدهانــد
مــن رقــص هــم از خيــالِ تــو �آمــوزم نامــوس فــرود �آرم و دســتى بزنــم
I’ve learned Love from Your greatness. I will break the vow that is already broken.
Verses, gazels, poems are all from Your Beauty. I will destroy the manner of coyness with my
Your image keeps moving on the curtain of my caress.
heart. All souls are dancing today.
I’ve learned dancing from that image. I will quit being shy and clap my hands.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
چــه كنم؟،مــن غيــ ِر تــرا گزيــن نــدارم مــن قاعــدۀ درد و دوا مىشــكنم
درمــانِ دلِ حزيــن نــدارم چــه كنــم؟ مــن قاعــدۀ جــور و جفــا مىشــكنم
گويــى كه ز چرخ تا به كى چرخ زنيم؟ ديــدى كــه بــه صــدق توبههــا مىكردم
چه كنم؟،مــن كا ِر دگــر جز اين نــدارم بنگــر كــه چگونــه توبههــا مىشــكنم
I can’t choose anyone as a friend but You. I break the rules of sickness and cure.
What can I do? There is no cure for my sad heart. I destroy injustice and cruelty.
What can I do? See how many times I have made oaths,
You asked me, “How long will you turn tike the wheel But also watch how easily I break them.
of fortune?”
I have nothing else to do.
Derdin de devânın da kurallarını bozarım.
What can I do?
Cevri de cefayı da yok ederim.
Senden başka kimseyi dostum olarak seçemem. Kaç defa yemin ettiğimi gör.
Ne yapayım? Ancak seyret, yeminimi de ne kolay bozarım.
Hüzünlü gönlümün dermanı yok.
Ne yapayım?
Sen bana sordun: “Şu feleğe uyup; ne kadar daha dö-
neceksin?” Yapacak başka bir işim yok.
Ne yapayım?
تارك افلاك ن ََهم ِ من ِمه ِر تو بر مــن يــك جانــم كه صــد هزارســت تنم
دســت ســتمت بــر دلِ غمنــاك ن ََهــم ِ چه جان و چه تن؟ كه هر دو هم خويشتنم
هــر جــا كه تو بــر ُروىِ زميــن پاى نهى خــود را بــه تك ّلــف دگــرى ســاختهام
ديــده بــر �آن خــاك ن ََهــم،پنهــان بــر َوم تــا خــوش باشــد �آن دگــرى را كــه منم
I’ll keep Your Love above the sky. I’ll put Your I was also a sensible, rational person, like you
heavy hand on my sorrowful heart. are.
Wherever You step on this earth, I’ll go secretly I used to laugh at all the lovers.
just to put my face on that dirt. But then, I became drunk, fell in love, and lived
carefree in misery.
Senin aşkını gökyüzünün üstünde tutarım. And now, it feels like I have been like that all my
Senin ağır elini gamlı gönlümün üstüne koyarım. life.
Yeryüzünde nereye ayak basarsan, gizlice gidip o
toprağa, yüzümü, gözümü sürerim. Ben de senin gibi, aklı başında bir kişiydim.
Bütün âşıklara gülerdim.
Ancak, sonra sarhoş oldum, deli oldum.
Hayhuylara düştüm.
Şimdi sanki bütün ömrüm boyunca böyleymişim
gibi.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
مىپنــدارى كــه از غمانــت َرســتم خــودم ِمىپنــدارى كــه مــن بــه فرمــان
يــا بىتــو صبــور گشــتم و بنشســتم خــودم ِيــا يــك َن َفــس و نيم َن َفــس �آن
يــارب مرســان بــه هيــچ شــادى دســتم خــودم ِپيــش قلمــرانِ ماننــد قلــم
ِ
گــر يــك نفــس از در ِد تــو خالى هســتم خــودم ِچــون گــوى اســي ِر ميــ ِر چــوگان
Do you think that I am free fromYour sorrows Do you think that I am my own master,
Or that I am used to Your separation? That I control myself for even one moment?
O my God! If I stay away from your troubles for Like a pen, I depend on the One who writes with
even a moment, me.
Don’t give me a trace of joy! Like a ball, I am a slave of the Master who hits me
with His club.
Senin gamından kurtulduğumu ya da ayrılığa alış-
tığımı mı sanıyorsun? Kendi kendimin sahibi olduğumu mu düşünüyor-
Ya Rabbi, senin gamından bir an bile ayrı kalırsam, sun?
bana asla neşe verme. Kendimi bir an bile kontrol edebiliyor muyum ki?
Tıpkı bir kalem gibi, benimle yazana bağlıyım.
Bir top gibi bana cevgeniyle vuranın kölesiyim.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
دارم ناســاز از �آنيــم كــه ســازى پــى كســب ســوىِ بــازار شــويم
ِ نــى از
دارم بــد خــوى از �آنيــم كــه نــازى نــى چــون دهقــان خوشــۀ گنــدم ِد َرويم
دارم صــورت ُجغــد شــاهبازىِ در پــى وقــف بنــدۀ وقــف شــويمِ نــى از
دارم عيــن فنــا عمــ ِر درازىِ در وقف توايمِ ما،وقف توِ ما،وقف توِ مــا
The busier I am, the more I am idle. We are not doing business at the bazaar,
The more coyness I show, the worse is my Or in a wheat field as a farmer, or at a pious
attitude. foundation as a slavish scribe.
I am a falcon in the shape of a raven. We are serving only Your foundation, O
Although I am in the state of Absence, I live a Beloved.
long life. We are totally devoted to You!
Ne kadar işim gücüm varsa, o kadar aylağım. Ne para kazanmak için pazara gideriz ne de ekinci
Ne kadar nazlanırsam, o kadar huyum kötü olur. gibi buğday biçeriz ne de vâkıfa minnet eder, köle
Ben, baykuş şekline bürünmüş bir doğan kuşu- oluruz.
yum. Biz Senin vakfınız, ey Sevgili,
Yokluk arzuma rağmen, uzun ömrüm var. Sana vakfolmuşuz.
نى دســت كه در َمصــاف خونريز كنيم نــى ُســخرۀ �آســمانِ پيــروزه شــويم
نــى پــاى كــه در صبــر قــدم تيــز كنيــم شــاهد ســه روزه شــويم
ِ نــى شــيفتۀ
نــى رحــم تــرا كــه بــا َرهــى در ســازى در روزه چــو روزىد ِه بىواســطهاى
نــى عقــل مــرا كــه از تــو پرهيــز كنيــم پــس حلقهبهگــوش بنــدۀ روزه شــويم
I have neither a free hand to strike in the blood- We are not impressed by the dome of the sky,
thirsty ranks, Nor have we fallen in love with the one whose
Nor a fast foot to step into the breach in my own beauty lasts only three days.
defense. You give kindness and sustenance to those who
Neither do You have the compassion to tolerate fast, O my God!
Your slave, That’s why we have become an earringed slave of
Nor do I have the wisdom to save my soul from fasting!
Your wrath.
Ne gök kubbeye aldanmışız ne de üç günlük güzele
Ne elimiz var, savaşta kan dökelim ne ayağımız var tutulmuşuz.
sabırda direnelim. Allah’ım sen oruç tutanlara sebebsiz nasip verir-
Ne sende merhamet var ki bu kulla uzlaşasın ne sin.
bizde akıl var ki senden vazgeçelim. Biz de senin orucunun, kulağı küpeli kölesi olduk.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
يــك چنــد بــه كودكى به ُاســتاد شــديم صــورت غيبــى كه شــنيدش دشــمن
ِ �آن
يك چند به ُروىِ دوســتان شــاد شــديم بــا خــود بــه قيــاس مى ُبريــدش دشــمن
حديــث ما تو بشــنو كه چه شــد
ِ پايــان بنشســت،ماننــدۀ خورشــيد بر�آمــد
چــون ابــر در�آمديــم و چــون باد شــديم نديدش دشــمن،هــر ســوى نظــر كــرد
Once we were children and followed teachers. When the enemy heard about the Sun of
Later, we happily watched the faces of friends. Absence,
Now, see what has happened at the end? He tried to compare that Sun with himself.
We came as a cloud and went with the wind. The Sun rose, sat and watched.
The enemy looked everywhere, but couldn’t see
Çocukken öğretmenleri takip ettik. Him.
Sonra dostların yüzlerini mutlulukla izledik.
Sözümüzün sonuna bak, bir gör neler oldu? O gayb âleminin güneşi var ya; hani düşman onu
Bulut gibi geldik, rüzgâr gibi gittik. işitip kendisiyle kıyasladı.
İşte o güneş doğdu, otur da seyret.
Doğdu ama düşman, her yana bakıp bir türlü gö-
remedi onu.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
�آن كــس كــه نســاخت بــا لقــاىِ ياران منشــين،امــروز مراســت رو ِز ميــدان
تهديــد عَ ــوان
ِ افتــاد بــه مكــ ِر دزد و منشــين،پيش چوگان ِ ،مىتاز چو گوى
َ مىگفت و همى گريست انگشت
گزان مــردى بنمــا و همچــو حيــران منشــين
فريــا ِد مــن از خــوىِ َبــد و بــا ِر گــران اى جــان منشــين،امــروز قيامتســت
The one who can’t get along with friends Today is my day, and the place is mine.
Is like a fool deceived by thieves. He bites his Don’t sit. Roll in front of the club. Don’t sit.
fingers, cries and says, Dance!
“I am wailing, because my bad temper is my heavy Show your bravery.
burden. Don’t sit like a confused one.
Today is the day of Resurrection,
Dostlarla anlaşamayan kişi, hırsızların düzenine O my soul. Don’t sit!
kapılır, aşağılık kişilerin tuzağına düşer.
“Kötü huya ve ağır yüke feryat ediyorum” diye par- Bugün meydan benim, oturma.
mağını ısırarak söylenir, ağlar durur. Çevgenin önünde, top gibi yuvarlan, koş ama otur-
ma.
Şaşkın gibi oturma, erliğini göster.
Bugün, kıyamet günü a benim canım, oturma.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
غــم پالــودن
ِ اى جــانِ منــ ّزه ز اى جملــه جهــان به ُروىِ خوبت نگران
غــم فرســودن ّ جســم
ِ مقــدس ز ِ وى عشــق تــو جامــهدَران
ِ جــانِ مــردان ز
تــش عشــقى كــه درو مىســوزى ِ ايــن �آ نزديــك همــه پرهنــران
ِ بــا ايــن همــه
فــردوس تــو خواهــد بــودن
ِ ــت
ِ ايــن ج ّن عقــل دگــران
ِ ديوانگــى تــو بِــ ْه ز
ِ
O soul which has been purified from impurity, The whole world is striving to look at Your
O body which has been saved from weariness, beautiful face.
You are in this fire, burning. Brave souls are ripping off their clothes because
But, this fire will be your heaven, your garden of of Your Love.
paradise one day. For all those chosen ones,
Your insanity is better than others’ prudence.
Kirlilikten arınmış can, yıpranmaktan arınmış be-
den, şu ateşin içindesin, yanıp yakılıyorsun. Bütün dünya, güzelim yüzüne bakıyor.
Bu ateştir sana cennet, bu ateştir ebedi bağ bahçe. Erlerin ruhları, aşkından elbiselerini yırtıyor.
Haberin yok. Seçilmiş kişilerin katında, sana deli dîvâne olmak,
başkalarının akıllı fikirli oluşundan iyidir.
دستى مىزن،اى دل چو شدى ز دست اى دوســت قبولــم كــن و جانم ب ِْســتان
هــوس عشوهپرســتى مــىزن
ِ دســت از مســتم كــن وز هــر دو جهانــم بِســتان
چو من دست زنم؟،گويى كه چه ره زنم بــا هــر چــه دلــم قــرار گيــرد بىتــو
نرگــس مســتش ره مســتى مىزن
ِ چــون �آتــش بــه مــن انــدر زن و �آنــم بِســتان
O heart, since you have lost yourself, Clap your O my Beloved, accept me, take my soul.
hands. Have me pass through both worlds.
Be coy and cheerful. If I settle down on anything else besides You,
“I am clapping my hands, but which way do I go?” Throw me into the fire, bura that thing.
you ask.
Go the way of drunkenness, towards the Dostum, beni kabul et, canımı al, sen bana can ol.
Beloved’s drunken, narcissus eyes. Beni sarhoş et, iki dünyadan da geçir.
Senden başka bir şeye gönül verirsem, ateşe at beni,
A gönül, mademki kendini kaybettin, ellerini çırp, yak gitsin o şeyi.
cilvelen ve neşelen.
Dedin ki: “El çırpıyorum ama hangi yola gide-
yim?”
Onun nergis gözlerinin sarhoşluk yoluna git.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
اى رفتــه ز ياران تو به يك گوشــه كران اى ُروىِ تــو كعبــۀ دل و قبلــۀ جــان
فريــا ِد تــو از خــوىِ َبــد و بــا ِر گــران اى شعلۀ جان،چون شمع ز غم سوختم
چــه مىگريــزى ز نَران؟،گــر شــي ِر نَرى بــردار حجــاب و رخ بــه عاشــق بنمــا
بــرو ســوىِ لاشــهخران،ور لاشــهخرى دســت خود خرقۀ جان ِ تــا چاك كند به
O one who leaves friends and hides himself in a O Beauty whose face is the Kaaba* to the heart and
corner, kiblaht to the soul,
I know your wail is from your bad temper, your I am consumed with Your sorrows, like a burnt
heavy burden. candle.
If you are a lion, go where the lions are; O Flame of soul, lift Your cover.
Show Yourself to the lover Who rips off his soul’s
If you are a vulture, go where the vultures are.
cloak with his hands.
* Cubical temple of Mecca.
Ey dostlardan ayrılıp bir köşeye çekilen kişi. Direction of prayer.
Anlıyorum ki senin şikâyetin, feryadın kötü huy-
dan, hayatın ağır yükünden. Ey yüzü gönüle Kâbe ve cana kıble olan Güzel.
Eğer sen, erkek bir arslansan ne diye erlerden ka- Derdinden mum gibi yandım yakıldım.
çarsın. Ey can alevi.
Yok leş yiyici isen, leş yiyenlerin yanına git. Örtüyü kaldır da Âşığa yüzünü göster.
Göster ki Âşık kendi elleriyle can hırkasını yırtsın.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
Aşkın huyu, iman kaynağından yemek yemektir. Sevgili, gönül âlemi, Senin sayende canlandı.
Aşk ne ekmek derdine düşer ne can kaygısına. Zatının sıfatları, ruhun zorluklarını çözdü.
O yemek, geceden de dışarıdadır, gündüzden de. Can, anlayışı da Senden elde etti, gönlü de Senden,
Öyleyse oruç nedir? Gizli yemeğe çağrıdır. aklı da Senden.
Canın da cânı Sensin, aklın da cânı, gönlün de
cânı.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
اى يــك قــدح از دُر ِد تــو دريــاىِ جهان اگــر ُبــ َود جــاىِ ســخن:بــا دل گفتــم
گم كرده جهان از تو ســر و پاىِ جهان بــا دوســت غمــم بگــو در اثناىِ ســخن
عشــق تو بــر پ ّرد
ِ خواهــد كــه جهــان ز بــه گا ِه وصــل بــا يــار مــرا:دل گفــت
غيــرت تــو ببســته َپرهــاىِ جهــان
ِ اى َن ْبــ َود ز نظــاره هيــچ پــرواىِ ســخن
O Beloved, a glass of Your trouble became oceans I said to my heart, “When You see the Beloved, tell
for the universel Him, if you can, about my situation, my sorrow.”
The world has lost its head and feet because of My heart ansurered, “When I see the Beloved,
You. I become so absorbed by His beauty that I can’t
The world knows neither walking nor thinking. talk.
It wants to fly with Your Love, but Your jealousy I keep looking at Him.”
tied its wings.
Gönüle dedim ki: “Mümkün olur da söyleyebilir-
Ey, derdinin bir kadehi, cihan deryâsı olan Sevgili. sen, konuşurken Dosta gamımı söyle.”
Dünya, Senin yüzünden başını da yitirmiştir, ayağını Gönül dedi ki: “Sevgiliyle buluşunca söz söyleye-
da. mem ki ancak O’nu seyre dalar kalırım ben.”
Kıskançlığı, dünyanın bütün kanatlarını kırıp geçiren
Güzel, dünya, Senin aşkınla kanatlanıp uçmak ister.
Senin kıskançlığın, onun kanatlarını bağlar.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
بــا هــر دو جهــان به جنــگ بايــد بودن اى جان،باغســت و بهار و ســر ِو عالى
بيــزار ز لعــل و ســنگ بايــد بــودن اى جان،مــا مــى َن َرويــم ازيــن حوالــى
مردانــه و مردرنــگ بايــد بــودن بگشــاى نقــاب و در فــرو بنــد كنــون
ور نــى بــه هــزار ننــگ بايــد بــودن اى جان،ماييــم و تويــى و خانــه خالــى
One has to fight with both worlds. O my soul, the garden and meadow are blooming.
One has to be bored by earthly wealth, give up It’s springtime.
rubies, precious stones. The tall cypress tree is beautiful, but let’s not go
One has to be brave and act like a brave anywhere. Let’s stay at home, lock the door, and
Or suffer thousands of humilations and lift your veil.
disgraces. Yes, You and I are alone now.
The house is empty, O my soul.
İki dünya ile de savaşmak gerek.
Yakuttan da bezmek gerek, kıymetli taştan da. Bağ bahçe, bahar mevsimi, yüce boylu selvi a be-
Ercesine davranmak, er rengine boyanmak gerek. nim canım.
Yoksa binlerce ayıba katlanmak gerek. Biz, buralardan bir yerlere gitmeyiz.
Peçeni aç ve kapıyı kilitle.
Şimdi bir sen varsın, bir de ben.
Ev bomboş.
Gönlüme dedim ki: “Yine yeni bir aşka girişme, Şu avare gönlüm, bana bir çare bulmak için dünya-
yine yüzüme, yüzlerce dert, yüzlerce gam kapısını nın çevresinde çok döndü dolaştı.
açma.” Meğer çare gönlümde imiş.
Gönül utanır gibi oldu. O bengisu kaynağı, sonunda kayaya benzer gön-
Ama yine de dedi ki: lümden coşup akmaya başladı.
“Sevgilinin kadri pek büyük, var-git nazlanma.”
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
تــو شــا ِه دلِ منــى تــو شــاهى مىكــن جانــم بــ ِر �آن قــوم كــه جاننــد ايشــان
ظلــم ســپاهى مىكــن
ِ نوشــت بــاداَ چــون گل بجــ ِز لطــف نداننــد ايشــان
بر كف دارى شراب و جامى كه مپرس هر كس َك َسكى دارد و كس خالى نيست
�آن را بــده و تــو هر چــه خواهى مىكن هــر يك چــو ُقراضهايــم و كانند ايشــان
You are the Sultan of my heart. My soul is in the heart of the people who always
Rule like a Sultan. remain souls.
Torture me as You wish. I don’t mind; it is Your They know nothing but kindness, like roses.
right. Everyone has some content.
You have a glass full of wine in your hand. Offer We are like chips of gold,
me that, But they are like gold mines.
Then do whatever You want.
Benim canım, o insanların gönlünde yer tutmuş-
Benim gönlümün Sultanısın Sen; sür Sultanlığını. tur ki onlar hep candır.
Helâl olsun, dilediğin zulümde bulun. Elinde şarap Onlar, gül gibi, lütuftan, iyilikten başka bir şey bil-
dolu kadehin var. mezler.
Bana bir şey sorma, Sen o kadehi bana ver de ne Kimse boş değildir, herkesin bir kimseciği vardır.
dilersen dile. Bizim her birimiz altın kırıntıları gibiyiz.
Hâlbuki onlar altın madenidir.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
چنديــن بــه تــو بــر ِمهــر و وفا بســتۀ من نداىِ شــاهى مىزن،چــون بنــده نــهاى
اى خــوىِ تــو �آزردنِ پيوســتۀ مــن تيــ ِر نظــر �آنچنانكــه خواهــى مــىزن
مــن صبــر كنــم وليــك ننگــت َن ُبــ َود چون از خود و غي ِر خود مســ ّلم گشــتى
يــك روز تــو از در ِد دلِ خســتۀ مــن؟ كــوس اِلـــهى مــىزن
ِ ،بىخــود بنشــين
I am so much in Love with You, Since you are not a slave anymore, announce
Yet You are always hurting and breaking my that you are the Sultan.
heart. Throw the arrow of your gaze around as you
I will endure. But for even one day, wish.
Won’t you be ashamed to see my heart so Since you are freed of yourself and others,
wounded? Beat God’s drum in Absence.
Ben, bunca sevgiyle bağlıyım sana. Mademki kul değilsin, padişahlığını bildir.
Sense beni devamlı incitiyorsun. Bakış okunu, nasıl diliyorsan öyle at.
Dayanırım ama bir gün olsun, şu yaralı gönlüm- Mademki kendinden ve başkalarından kurtuldun,
den utanmaz mısın? varlıksız bir halde gerçeğin davulunu çal.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
خــود حــالِ دلــى ُبــ َود پريشــانتر ازين؟ چــون �آتــش مىشــود عذارش به ســخن
يــا واقعهيــى بىســر و ســامانتر ازيــن؟ چشم خمارش به سخن ِ خون مىشود �آن
انــدر عالــم كــه ديــد محنتزدهيــى خــون مىبــرد و صبر و قرارش به ســخن
سرگشــتۀ روزگار و حيرانتــر ازيــن؟ عشق سخنبخش در �آ َرش به سخن ِ اى
Is there any other heart more ruined than this? While He is talking, His forehead and cheeks
Who has ever lived through a worse affair than turn into fire.
this? His languid eyes become reddish.
Who has seen anyone in the world The torrent of blood takes away His patience
Who is more confused and hurt than me? and rationale.
O Love, who forces words, have Him start
Bundan daha dağınık bir gönül olabilir mi ki? talking.
Yahut bundan daha beter bir olay kimin başına ge-
lebilir ki? Söz söylerken yüzü ve yanakları ateşe dönüyor.
Dünyada, benden daha fazla başı dönmüş, daha O mahmur gözleri kanlanıyor.
fazla şaşırmış bir sıkıntı çekeni kim görmüştür? Söz söylerken sabrını ve kararını kan seli alıp gö-
türüyor.
Sözleri bağışlayan aşk, hemen söze getir, konuştur
onu.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
اى جان،وقت جنگست ِ ،در پوش سلاح چــرخ فلــك غلغلــۀ مســتان بيــن
ِ در
اى جان،انديشه مكن كه وقت َت ْنگست هســتان بيــن،در بوتــۀ نيســتى شــو و
اى جان،بگذر ز جهان كه جمله رنگست پايى برگير،دســت از دو جهان بــدار و
هر گوشه يكى موش و پلنگست اى جان جلالــت زَبـَــردستان بيــن
ِ در فقــر
Put on your arms. Listen to the clamor of Love’s drunks in the sky.
This is the time for war, O soul. See the exuberance of being in the crucible of
It is getting late. Don’t hesitate. This world is Absence.
nothing but a colorful show. Remove yourself from both worlds.
Give it up, O soul. Watch the greatness of the Ones annihilated in
There is a cat-and-mouse fight on every corner, Absence.
O soul.
Gök kubbede âşıkların gürültüsünü seyret.
Silahlarını kuşan, savaş vaktidir ey can. Yokluk potasında gerçek varlığa kavuşanların coş-
Düşünme, vakit dardır ey can. kunluğunu gör.
Geç dünyadan, dünya tümden gösteriş ve renktir. İki dünyadan da elini çek, ayağını dire.
Her köşede insan şeklinde bir fare var, bir kaplan Yoklukta, yok olanların ululuğunu gör.
var ey can.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
چشــم منســت ابــروىِ همچو كمانِ در بــودن در را ِه نيــاز فــرد بايــد
او تيرزنــان،مــن روح ســپر كــرده و بــودن حريــف درد بايــد
ِ پيوســته
زخــم او پــردهدران
ِ چــون زخــم رســيد وصــال ِمــردى َن ُبــ َود گريختــن ســوى
مــن لابهكنــان،او بازكنــان كنــار و بــودن در رو ِز فــراق مــرد بايــد
I can’t keep my eyes away from His bow-like One has to be alone on the way of imploring.
eyebrow. One has to look for and embrace troubles.
I put my soul like a target in front of His arrows. It Is not bravery to run towards Union.
Every wound lifts up a curtain. One has to be brave on the day of separation.
When He steps aside, I keep begging for more.
Yalvarış yolunda tek olmak gerek.
Yaya benzer kaşlarının hayali gözlerimde. Devamlı derde düşmek, derde sarılmak gerek.
Ben canımı O’na hedef etmişim. Buluşma yönüne koşmak erlik değildir.
Oysa ok atıyor. Ayrılık gününde er olmak gerek.
Bir ok yarası alınca, perdeler yırtılıyor.
O bir tarafa çekiliyor, bense yalvarıp duruyorum.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
تــو ُروپــوش مكــن،ديــدم ُرويــت ُبتــا رخ �آلــوده بــه خــون،رفتــم بــ ِر دلــدار
پنهانــى مــا تــو بادههــا نــوش مكــن
ِ در چشــم و رخــم پديــد �آثــا ِر جنــون
هــر چنــد دراز كــرد بدگــوى زبــان رفتــه بــرون،زنجيــر دريــده بــودم و
چراغ عاشقان گوش مكن ِ اى چشــم و در پــاى كشــان سلســلۀ ُكــن فيكــون
I saw you, O beauty. Don’t cover your face. I went to the Beloved, my face stained with blood.
Don’t drink wine without us. There were signs of insanity in my eyes and on my
O one who is the eyes’ light of lovers, face.
Don’t listen if an evil one gossips about you. I broke my chain and jumped out, dragging the
chain. He said, “Be. Then the thing becomes.”*
*Koran (2-117, 3-47, 6-73, 16-40, 19-35 36-82, 40-
Gördüm yüzünü a güzel, örtme yüzünü.
68 etc.).
Bizden gizli şaraplar içme.
Kötü sözler söyleyen ne kadar dil uzatsa da ey Yüzüm kanlara bulanmış, Sevgilinin yanına gittim.
âşıkların göz bebeği kulak asma sen. Gözlerimde ve yüzümde delilik belirtileri vardı.
Zincirimi kırıp fırlamıştım dışarı.
“Ol der, oluverir.* (Kün Feyekün)” zincirini sürükle-
meye başladım.
* Kur’an (2-117, 3-47, 6-73, 16-40, 19-35 36- 82,40-
68)
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
درد ُگزين، درد ُگزيــن، درد ُگزيــن،َرو روزى كــه گــذر كنــى بــه خر ُپشــتۀ من
زيــرا كــه ر ِه چــاره نــدارم جــز ازيــن اى به غم ُكشــتۀ من:بنشــين و بگو كه
دلتنــگ مشــو كه نيســتت َرخْ ــت قرين خــاك �آغشــتۀ مــن
ِ تــا بانــگ زنــم ز
بدان بــاش حزين،چــون دَرد نباشــدت يوســف روزگار و گمگشــتۀ مــن ِ كاى
Choose the trouble of Love among all troubles. Some day if you pass over my grave, that pile of
I don’t know a better way to reach the Beloved. earth,
Don’t worry if you don’t have wealth and Sit and exclaim, “O one who passed away with my
possessions. grief. ”
Worry if you don’t have trouble. Then, I will respond to you from the soil that is
mixed with my body,
Bütün dertlerin içinden Aşk derdini seç. “O Joseph of the time, O my lost Josephl”
Çünkü Sevgiliye ulaşmak için bundan başka bir
çare bilmiyorum ben. Bir gün, bir yığın toprak olan mezarımın yanından
Varım yoğum yok diye gönlünü daraltma. geçersen oturup de ki:
Aşk derdin yoksa asıl buna üzül. “Benim derdimle ölüp giden dost.”
Ben de bedenimle karışmış topraktan sana sesle-
nip diyeyim ki:
“Zamanın Yusuf ’u, benim kaybolmuş Yusuf ’um.”
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
زان خســر ِو جان تو ُمه ِر شــاهى ب ِِســتان زلــف تــو كــه يــك روزم ازو روشــن نــه
ِ
وانگاه ز مــاه تــا بــه ماهــى ب ِِســتان بــا خــاك در�آو َرد ســر و بــا مــن نــه
اى �آنكــه َمراغــه مىكنــى در حيــرت بــا هــر چــه در �آرد ســر ازو زنــده شــود
تبريــز بگــو و هــر چــه خواهــى ب ِِســتان كانجــا همــه جانســت سراســر تــن نــه
Get the seal of the sultanate from that soul’s Not even a day of my life have I seen light because
sultan. of Your dark hairs.
Rule everywhere, everyone from moon to fish. They are long and drag on the floor, but they
O one who admires the beauty of a Meragh,* don’t touch me.
See Tabriz, and then pick up whatever you want. Yet, anything Your hairs touch comes back to
* City at Azerbaijan. life,
Because they are full of soul, full of life.
O can padişahından, padişahlık mührünü al.
Sonra da aydan balığa kadar her yanı zaptet. Siyah saçlarının yüzünden bir günüm bile aydın-
Merağa şehrinin güzelliğine hayran ol, lanmadı.
Tebriz’i de gör, oradan ne istersen al. Saçlarının uçları yerlerde sürünür de bana dokun-
* Merağa: Azerbeycan’da bir şehir maz.
Saçlarının dokunduğu her şey dirilir.
Çünkü o bir ruhtur, beden değil.
Senin sarhoşunum, şarabın, afyonun değil. O sarhoşların havasına kapılıp sarhoş oldum.
Senin Aşkınla deli dîvâne olmuşum, deliden utan- Onların bilgeliği yüzünden elden çıktım, akıldan
mayı bekleme. bezdim, aşk tımarhanesine yatırılmak için deli
Coşkunluğumdan yüzlerce Ceyhun coşar ve kö- dîvâne oldum.
pürür.
Benim Aşk ile dönüşümden gökler şaşırdı, kaldı.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
Taze gülfidanını amberin başına vur. Gümüş bedenli güzelim, gece geçti gitti de gamına
Kâfirin başını Müslümanlık kılıcı ile kes. dair seninle gizlice konuşma sevdası gitmedi ba-
Mademki Senin ney’inim, kulağıma üfle. şımdan.
Mademki Senin tef ’inim, yüzüme gözüme vur. Gecemin uykusu sensin, gündüzümün ışığı sen.
Fakat yanımda sen olmayınca ne gündüzüm gün-
düz ne gecem gece.
Benim dünyam, ezel nuruyla aydınlanır. Çocukluk geçti gitti, gençlik de uçtu.
Kutluluğum, o ulular ulusu güzeldendir. İhtiyarlık geldi çattı, göç artık şu dünyadan.
Ezelî güzelle, ezel nuru olmadıktan sonra ne yapa- Her konuk, üç gün ağırlanır.
yım dünyayı? Efendi, kalk artık, eşeğini daha tez sür.
Buymuş benim kısmetim.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
ُشــور �آوردم كــه برنتابــد گــردون صورت همه مقبولِ هَ ُيولا مىدان
ُشــورى كه به خــواب در نبينــد مجنون ــت ُاولــى مــىدانِ ع ّل،تصويرگــرش
�آن ُشــو ِر كمينه اســت از ســينۀ دوســت ليــك،ناســوت فــرو نايــد
ُ لاهُ ــوت بــه
پاك دوســت چون باشــد چون ِ تا ســينۀ ناســوت ز لاهــوت هويــدا مــىدان
I have so much excitement that even the sky can’t All forms and shapes are from primary matter.*
stand it. Majnun* can’t see my exuberance even The Divine Agent** is the One who forms them.
in his dreams. The world of essence*** doesn’t come to world of
Appearance, ****
This exaltation is only a small portion of the But it manifests in the world of Appearance.
Beloved’s. *Heyula;
So, think about what is in His heart. **Illet-l Ula;
* Character in Arabic love story. ***Lahut-Divinity;
****Nahut-Humanity Shushud Haşatı, Mastar of
Öyle bir coştum ki coşkuma, gökyüzü bile dayana- Wisdoms Glossary, p, 122-Combspring 1983.
maz. Heyûlâyı, bütün suretleri, şekilleri kabul eder bil.
Bir coşkunluk ki Mecnun, rüyasında göremez. Suretleri suret eden, şekillere şekil veren de bil ki İllet-i
Bu coşkunluk, Sevgilimin gönlündeki coşkun- Ulâ’dır.
luğun az bir parçası, artık Sevgilimin gönlündeki Lâhut, tutup da Nâsût âlemine inmez.
coşkunluğu sen düşün. Ama bil ki Nâsût âlemi, Lâhut âleminden belirir.
Senin huyun taş gibi, gönlün demir gibi. Akılsın, buyruğundan aykırı bir iş işlenemez.
Demirle taştan, bana bir kıvılcım sıçradı.
Huten* güzeli, mademki ateş mi, ateş; mademki her
Dinsin, ezeldeki yemininden dönmeye imkân
şeyi yakar gider, dünya harmanına gönül versem, eşek yok.
olmam mı? Bir bilgisin, kaynağına erişilemez.
*Huten: Batı Türkmenistan’da güzelleri ile meşhur bir şe- Bir zahitliksin, tuzağından kurtulmak mümkün
hir. değil.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
عيــد �آمــد و عيدانــه جمــالِ ســلطان فــ ّرخ باشــد جمــالِ ســلطان ديــدن
عيدانه كه ديدست چنين در دو جهان؟ جــان زنــده شــود ز ُروىِ جانــان ديــدن
اى دل و جان،عيد اين ُب َود و هزار عيد عشــق تــو ديــدم در خواب
ِ من سلســلۀ
َ
ِ نــج جهــان بر�آيــد از ُك
نــج جهان ِ كان گ خــواب پريشــان ديدن؟
ِ يــارب چــه ُب َود
The Bairam has come. It is a good omen to see the face of the Sultan in
The Sultan is adorned for the Bairam. a dream.
Who has ever seen such a Bairam in either The soul comes to life after seeing the Beloved’s
world? O heart, O soul, the world’s treasure has face.
appeared from a secret place. I saw Your Love’s chain in my dream last night.
This is the real Bairam. How can I interpret this dream,
In fact, it is worth thousands of Bairams. O my God?
Bayram geldi, padişahın yüzü, bayram için bezen- Sultanımın yüzünü görmek kutludur.
di. Sevgilinin yüzünü görünce dirilir ruh.
İki dünyada da böylesine bayramlığı kim görmüş? Gece rüyamda, Senin aşk zincirini gördüm.
A gönül, a can, dünyanın O definesi, gizlendiği bu- Ya Rabbi, dağınık rüya görmek neye yorumlanır
caktan çıkıp görününce asıl bayram budur hem de ki?
binlerce bayram.
پايــى مــىزن،گــر دســت بشــد ز كار گــر شــام و گــر عــراق و گــر لورســتان
هــم نوايــى مــىزن،ور پــاى نمانــد روشــن شــده زان چهــرۀ چون نورســتان
گــر نيســت تــرا بــه عقــل رايــى مــىزن بــا ُم ْن َكــر و بــا نَكيــر همدســتى كــن
حاصــل هــر دم د ِم وفايــى مــىزن رقــص كند گورســتان،تــا دســت زنــد
If your hands get tired serving the Beloved, use Everywhere--in Iraq, Damascus, Loristan-all are
your feet. illuminated by the light of Your face.
If your feet get tired, yell and scream. Be a friend of Monkar and Nakir,* so that the
If you lose your voice, use your head. ones who are buried in the graveyard
In other words, be faithful every moment to the Will start clapping their hands and dance.
Beloved. *In Islamic eschatology, two angels who test the
faith of the dead in their graves.
Sevgiliye hizmet etmekten ellerin yorulursa, ayak-
larını kullan. Şam olsun, Irak olsun, Loristan olsun; her yer, O
Ayakların yorulursa, bağır çağır. ışıklı yüzden aydınlanmıştır. Münker ve Nekîr de-
Sesini kaybedersen, aklını kullan. dikleri sorgu melekleriyle el ele ver de mezarlıkta-
Her an Sevgiliye sadık ol. kilerin hepsi de el çırparak, oynamaya başlasın.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
گــر كشــته شــوم به نــز ِد پيــكا ِر تــو من پيــش مشــتاق نشــينِ گــر مشــتاقى بــه
بيــم �آزا ِر تــو مــنِ �آهــى نكنــم ز روز و شــب در حلقــۀ عشّ ــاق نشــين
زخــم ســ ِر غمــزۀ خونخــوا ِر تــو مــن
ِ از �آنگاه چــو ايــن حلقه ُربايــى كــردى
خنــدان ميــرم چــو گل ز ديــدا ِر تــو من از خَ لــق گــذر كــن بــ ِر خــ ّلاق نشــين
If I am wounded and dying in the war for Your If you are longing for an unseen Beloved,
Love, Go, find other lovers and get in their circle.
I won’t cry or complain so as not to bother You. Stay there for a while.
At the stab of Your sharp gaze, Then, leave them and leave others.
I will smile like a rose and die smiling. Go to the Creator. Stay there.
Senin aşkının savaşında ölürsem, incinmenden Özlem çekiyorsan, özlem çekenle birlikte ol.
korktuğum için ah bile etmem. Gece gündüz âşıkların halkasında otur.
Dikene benzeyen bakışlarının yarasından yüzüne Halkadaki âşıkların zevkine doyduktan sonra bu-
bakar, gül gibi gülerek can veririm. rada da fazla kalma.
Halktan vazgeç, âşıkların halkasından da.
Yaratana sığın, O’nu gönlünde bul,
O’nunla birlikte ol.
كس نيست به غير ازو درين جمله جهان حريف غمگين منشــينِ بــ ِر:گفتــم كــه
نــى زشــت و نــه نيكو و نه پيــدا و نهان جــز َپ ْه ُلوىِ خوشــدلانِ شــيرين منشــين
هر تير كه َجست َجست از �آن َسختهكمان ســوىِ خــار مــرو،در بــاغ در �آمــدى
هر نكته كه هست هست از �آن شعله دهان جز با گل و ياســمين و نســرين منشــين
In this world, there is no one but Him, “Don’t hang around with sad friends,” I said.
Apparent, concealed, beautiful, “Spend time with good-hearted, happy people.
Ugly, When you enter into a garden, don’t go to the
There is no one but Him. thorns.
Every arrow comes from Him. Stay around the roses and jasmines.”
Every word comes from His mouth.
Dedim ki: “Gamlı dostların etrafında olma.
Bütün dünyada O’ndan başka hiç kimse yok. Gönülleri hoş, tatlı kişilerle vakit geçir.
Ne çirkin var ne güzel. Bahçeye girince, dikene gitme; gülün, yaseminin
Ne görünen var ne gizli. yanında dur.
Atılan her ok, O’nun yayından çıkmıştır.
Söylenen her söz, O’nun güzel dudaklarından söy-
lenmiştir.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
مــا كا ِه َلــگانِ عشــق و َپ ْه ُلــو بــه زميــن نــه از بهــ ِر ســه نــان،مــا مــر ِد ســنانيم
كردســت زمين را َك َرمش مركب و زين دســت زنــان
ِ نــه از،مــا دســتزنانيم
تــا مى َبـــ َرد اين خفتــگكان را در خواب صيــد َبــدان
ِ نــه در،صيــد َبدانيــم
ِ در
َ اصحــاب
الك ْهــف تــا ســوىِ ِع ّل ّييــن ُ بنــد َجهــانِ نــه در،بنــد جِ هانيــم ْ از
We are Love’s lazies, lying down on the ground. We are not the ones who are after three morsels of
Only His grace made the earth into a saddle bread.
horse We are braves of the sword.
To carry people like the Ashab-i Kehf* as they We clap o ur hands for Divine joy, not for the lust
ascend to the top of the sky. for women.
We chase evils; we are not chased by them.
*Seven Sleepers. Koran 18:10-12, 25.
We are free from the world’s bondages.
Biz aşk tembelleriyiz. Biz, üç lokma ekmek için yaşayanlardan değiliz, kılıç
Yere yan yatmışız. erleriyiz biz.
Allah’ın keremi, Ashâb-ı Kehf gibi uykuya dalmış El çırparız ama kadınların yüzünden, şehvet yüzün-
kişileri, yücelerin yücesine götürmek için yeryüzü- den değil.
nü binek yapıp ve sırtına eğer koymuştur. Kötüleri avlarız, onlara av olmayız.
Bağlardan sıçrar kurtuluruz, dünyaya bağlanmamı-
şız biz.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
عاشق من
ِ عاشــق عشق و عشق هم ِ من اى جان،مــن كاغذهاىِ مصــر و بغداد
عاشــق جــان �آمد و جان عاشــق تن
ِ تــن اى جــان،ُپــر كــردم از لابــه و فريــاد
گــه مــن �آرم دو دســت انــدر گــردن يكســاعته عشــق صد جهــان بيش ارزد
گــه او كشــدم چــو دلربايــان دامــن اى جان،صد جان به فداىِ عاشقى باد
I am in love with Love. With my wails and imploring,
Love is with me. O my soul, I have filled up all the papers that
My body is in love with my soul. have been brought from Egypt and Baghdad
My soul is with my body. One moment of Love is worth hundreds of
Sometimes I hug Love with my arms; worlds, even more than that.
Sometimes Love hugs me. I have hundreds of souls to be sacrificed for
Love.
Ben aşka âşığım, aşk da bana âşık.
Beden ruha âşıktır, ruh da bedene âşık. A benim canım, Mısır’dan ve Bağdat’tan getirilen
Bazen kollarımı aşkın boynuna dolarım, bazen de kâğıtları, yalvarışla ve feryatla doldurdum.
aşk kollarını benim boynuma dolar. Bir anlık aşk, yüz dünyaya değer, hatta ondan daha
da değerlidir.
Âşıklığa yüzlerce ruh feda olsun.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
مــن كــى خنــدم تــات نبينــم خنــدان؟ كــه نمىبينــم مــن،مىبينــم �آن را
جــان بنــدۀ �آن خنــدۀ بــىكام و دهــان قنــد لبــش نبــات مىچينــم مــن ِ وز
افســوس كــه خنــدۀ تــرا مىبيننــد هــر چنــد چــو ســين ميــانِ ياســينم مــن
چشــم خلقــان پنهــان
ِ و�آن خنــدۀ تــو ز ياســين نهلــد دمــى كــه بنشــينم مــن
When I see You smile, I smile too. I see things which I can’t see with my eyes.
I am crazy for Your mouthless, lipless smile. I taste sugar from those sugar lips.
It is too bad no one sees Your smile I am in the middle of the sura “Ya Sin”* like the
Which is concealed from people’s eyes letter “sin,”
But “Ya Sin” doesn’t let me rest one moment.
*Koran Surat 36 starts with Arabic letters “Ya” and
Seni gülümser görünce, ben de gülümserim.
“Sin,” and it is titled “Ya Sin,” the mystic import of
Senin ağızsız ve dudaksız gülümsemenin kulu, kö-
which is said to be unknown.
lesiyim.
Yazıklar olsun, senin gülümsemeni görüyorlar mı Gözlerimle göremediğim şeyleri görüyorum.
ki? Şeker gibi dudaklarından şekerler tadıyorum.
Senin o gülümsemen, halkın gözünden gizli. “Sin” gibi Yâsin’in ortasındayım.
Ama “Sin” de beni bırakmıyor ki bir soluk oturup
dinleneyim.
*Yasin Süresi: Kur’ân’ın 36. Suresi
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
هــر روز خوشســت منزلــى بســپردن اى دلبــ ِر جــان،هــر روز ز نــو بر�آیــی
چــون �آ ِب روانِ فــارغ از افســردن ســوداىِ نــوى درافكنــى در ســ ِر جــان
حديث دى چو دى هم بگذشت
ِ دى رفت و ــحر ســاغ ِر جان
َ ُپــر ِده بــه هر َس،ُپــر ِده
حديــث تــازه بايــد كــردن
ِ امــروز مــاد ِر جــان،اى تــو پــد ِر جــانِ مــن و
It is so nice to move from one place to another, O Beauty of soul, You appear to the soul
To flow like running water, not to freeze. differently beautiful every day.
Yesterday has gone. Every day You make the soul fall into a different
The words of yesterday are also gone. Love.
We must say something new today. Every dawn, You serve us a new full glass of
wine.
Her gün bir yerden göçmek, her gün bir konağı bı- You are the father and the mother of the soul.
rakmak; akarsu gibi donmamak ne hoş.
Dün geçti, düne ait sözde, dün gibi geçti gitti. A ruhun güzeli, her gün, başka bir güzellikle görü-
Bugün, yepyeni bir söz söylemek gerek. nüyor, ruhumun başına yeni bir sevda salıyorsun.
Her sabah, ruh kadehi gibi dolu dolusun.
Sen ruhun hem babası hem de anasısın.
هــر مطــرب كو نيســت ز دل دفترخوان هشــدار كــه مىر َونــد هــر ســو ُغــولان
مطــرب دفتــر خوان
ِ �آن مطــرب را تــو با دانه و دام در شكا ِر ُگولان
گــر چهــره نهــان كرد ز تو بيــت و غزل دامــن دل گيــرد
ِ اى شــاد تنــى كــه
گــر خــط خوانــى ز چهــرۀ مــا برخــوان حالت معزولان ِ عبرت گيرد ز
Call the musician a bookish one. Put your mind in your head.
That musician can’t read from the book of The devil sets traps for fools all around.
heart. How lucky is the one who holds the skirt of the
Tell him, “If gazels and verses hide their faces from heart;
you, He took his lesson from the bad ones.
Look at my face and read their beauty from it.”
Aklını başına al, şeytanlar aptalları avlamak için
Gönül defterinden okumayan çalgıcıya, defter çal- her tarafa tuzak kurmuş.
gıcısı adını tak. Ne mutlu bu tuzaklardan kaçınan o kişiye ki gönül
Çalgıcıya derim ki: beyit ve gazel senden yüzünü eteğine yapışmıştır ve bu yolda olanların halinden
gizleyince, bizim yüzümüze bak ve yüzümüzden ibret almıştır.
oku.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
هنــگا ِم اجــل چــو جــان بپــردازد تــن هيــن شــيوهكنان دو ديــده را مىخوابان
ماننــد قبــاىِ كهنــه انــدازد تــنِ تشــويش همىفكــن بديــن فــن بــه ميان
تــن را كه ز خاكســت دهد باز به خاك فــن خــواب فــرو مىانــداز
ِ ســر را بــه
قديــم خويــش بــر ســازد تــن
ِ وز نــو ِر چــوب گندمكوبان
ِ هــر دم چــو ُجــواز و
The soul flies out of the body at the time of You are blinking your eyes with coyness
death, At the same time that You are instigating
Throws away the body like an old dress. troubles.
The body made of dust goes back to dust. Bend your neck as If you feel sleepy.
The soul makes a new body with his old radiance Snore heavily.
and dresses him with new flesh. Separate wheat from bran.
İnsan ölünce ruh bedenden uçar. Haydi, cilve yaparak, kırp gözlerini.
Eski kaftanı atar gibi bedeni, fırlatıp atar. Bu hünerle ortalığa bir kargaşalıktır, sal...
Topraktan yaratılan teni yine toprağa verir. Uykun varmış gibi başını eğ.
Kendi eski nurundan, yeni bir ten yapar, onu gi- Her nefeste, buğday kepeğini atıyormuş gibi ses
yer. çıkar.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
يــا دلبــ ِر مــن بايــد و يــا دل بــ ِر مــن َ يــا َا ْو َح ُــد بِا ْل َجمــالِ يــا جا ِن
مســن
نــى دل بــ ِر مــن باشــد و نــى دلبــ ِر مــن عهد من اى دوســت مگر نا ِد ْم َســن؟ ِ از
اى دلبــ ِر مــن مبــاش بىدلبــ ِر مــن ــل تاجِ ْك َســن؟ْ ــت ت ُِح ُّبنــى َف ُق َ َق ْــد ُك ْن
يــك دلب ِر من بِــ ْه كه دو صد دل ب ِر من ــل ســن ِك ْم َســن؟ ْ َوال َيــ ْو َم هَ َج ْرتَنــى َف ُق
I don’t want to be alone! O one who is peerless in beauty, you are in my
Either my charmer or my heart should be with me, soul.
but neither one is! Do you regret the promise you made to me?
O my charmer, don’t come without Your heart. If you love me, say, “Are you a Tajik?”
One heart is better for me than a hundred heartless You are leaving me today, but who are you?
charmers.
Güzellikte biricik güzel, ruhumdasın.
Ben yanlız kalmak istemiyorum. Ya güzelim yahut da
gönlüm benim yanımda bulunmalı. Fakat, ne yazık Bana verdiğin söze pişman mısın a dostum?
ki ne gönlüm benim yanımda bulunuyor ne de gü- Beni seviyorsan söyle, Tacik* misin?
zelim. Bugün benden ayrılıyorsun, söyle: Kimsin sen?
Ey benim güzelim! Sakın, yanında gönlün bulunma- * Tacik: Tacikistanlı
dan bana gelme, gönülsüz güzeli ben ne yapayım.
Benim için bir tek gönül, yüzlerce güzelden daha iyi-
dir, daha değerlidir.
يارب چه دلست اين و چه خو دارد اين �آن رهــزنِ دل كــه پــاى كوبانــم ازو
ســتن او چه ُجســتوجو دارد اين
ِ در ُج چــون �آينــۀ خيــالِ خوبانــم ازو
خــاك درش هــر َن َفســى ســر بنهــد
ِ بــر جانيســت كــه چــون دســتزنان مى�آيد
هــزار ُرو دارد ايــن:خاكــش گويــد يــارب يــارب چــه مىشــود جانــم ازو
O my God, what a great, divine being is this I am dancing and tapping on the floor Because
heart? It constantly searches for the Beloved, of that Beauty who waylaid me on the road to the
suffers through all kinds of troubles. heart. Because of him, I have turned into a mirror
It has put its head on His threshold so many which reflects beauties.
times that the ground says, “This heart has a O my God, O my God! What will happen to me
When that Beauty of soul comes to me, clapping
thousand faces.”
His hands?
Ya Rabbi! Bu ne gönüldür. O, gönül yolunu kesen güzelin yüzündendir ki ben
Bu ne büyük ve kudretli ilâhî varlıktır. ayak vura vura oynamadayım.
Bunun ne üstün huyu vardır. Ben, ona karşı duyduğum sevgi yüzünden, güzellerin
Gönül, sevgilisini ararken nelere katlanır, ne kadar hayal aynası haline geldim.
uğraşır. Kapısının toprağına her solukta baş koyar. O bir candır, bana el çırparak gelince,
O kapının toprağı; “Bu gönül bir tane değil, binler- Ey Rabbim, Ey Rabbim, canım sevincinden ne hale
ce yüzü var” der. gelir.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
�آن شــاه كــه هســت عقــل ديوانــۀ او �آن شــخص كــه رشــك ُبرد بــر جامۀ تو
وز عشــق دلــم شدســت همخانــۀ او تــا رشــك َبــ َرد بــر دلِ خودكامــۀ تــو
َپروانــه فرســتاد كــه مــن زانِ تــوام ِ يــا رشــك َبــ َرد بــر �آن
رخ فــ ّر ِخ تــو
صــد شــمع بــه نــور شــد ز پروانــۀ او رخ ع ّلامــۀ تــو ِ يــا بــر َكــر و َفــ ِّر
He is such a sultan that reason became his fool. Some will be jealous of either your dress
He and my heart stay in the same house. Or your lips which tell of your desires and
He sent a messenger, saying, “I am yours,” thoughts.
And hundreds of candles became moths for His Others will be jealous of either your bright face
light. Or your wise and refined soul.
Bir Sultan ki akıl O’nun delisidir, Kimi senin yeni elbiseni kıskanır; kimi isteklerini
O’na âşık olan gönlümle aynı evde oturmakta. söyleyen gönlünü kıskanır.
Bana “seninim” diye bir pervâne* ile haber gönder- Kimi aydınlık yüzünü kıskanır; kimi de bilgin ru-
di. hunun güzelliğini kıskanır.
O’nun bir pervânesinden** yüzlerce mum ışık saç-
makta.
* Pervane: Haberci
** Pervane: Işığın etrafında dönen, ışık saçan kelebek
�آن كــس كــه هميشــه بــا دلِ دردم ازو رخ زردم ازو ِ �آن لالهرخــى كــه بــا
رخ زردم ازوِ بــا ســينۀ ريــش و بــا وان داروىِ دردى كــه همــه دردم ازو
امــروز بــه نــاز او َبــرى َبــر مــن زد يــك روز بــه بــازار َبــرى بــر مــن زد
الم ّنــ ُة ل َّلــه كــه َبــرى خــوردم ازو بــاور نكنــد كــس كه َبــرى خــوردم ازو
There is someone who constantly pains me. Because of that Tulip’s color, the cheeks of my
My face is pale, my heart broken because of face became pale.
him. I suffer all these troubles, because they are the
He threw a fruit to me today. cure for all these troubles.
Thank God! I ate a fruit from him! One day in a bazaar, He threw me a fruit.
No one believed that I would eat that fruit.
Hani birisi var gönlüm onun yüzünden dertli.
Göğsüm onun yüzünden yaralı, yüzüm sapsarı. Yüzüm, o lâle yanaklının yüzünden sapsarı.
Bugün o, bana bir meyve attı, şükürler olsun Başıma gelen bütün dertler, o derdimin dermanı
Allah’a, ondan bir meyve yedim. yüzündendir.
Bugün, pazar yerinde bana omuz attı, fakat buna
kimse inanmadı.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
غــم تــو
ِ ِاز جــان بشــنيدهام نــواى او ويرانــۀ گنــج ِق َــدم شــديم
ِ از
غم تو
ِ ِ خــود جانهاســت ذ ّرههــاى،نــى او افســانۀ َز افســانۀ او شــديم
�آن صورتهــا كــه در درون مىتابــد او پيمانــۀ �آواخ ز پيمــان و ز
غــم تــوِ ِتابنــد ز روشــنى هــواى او از خانــۀ كــس خانــۀ خــود ندانــد
I listen to the melodies of Your sorrow in my Because of the treasure He gave us in eternity, we
soul. became His ruin.
In fact, aren’t all souls just parts of Your sorrow? Because of His history, we became one of His
They keep turning, like shining particles, stories. Alas, no one can separate his own home
In the air of Your sorrow. from His
Because of His glass, His covenant.
Candan, senin aşk derdinin nağmelerini duymu-
şum. Ezelde bize yerilen defineden ötürü,
Hayır, aslında canlar da senin gamının birer zerre- O’nun vîrânesi olduk.
sidir. O’nun masallarının yüzünden,
İçinde parlayıp duran sûretler, şekiller, hep senin O’nun masalı olduk.
gam havanda zerreler gibi döner, parlarlar. O’nunla yaptığımız sözleşmenin ve bize sunduğu
Aşk kadehinin etkisi ile, hiç kimse, kendi evini
O’nun evinden ayırdedemez oldu.
از شــرم ُبمــردم كــه َن َرســتم بىتــو اى �آب! ازيــن ديــدۀ بىخــواب بــرو
برخاســتم از جــان چــو نشســتم بىتــو وى �آتــش ازيــن ســينۀ پرتــاب بــرو
دســت فــراقِ تــو ن ََجســتم بىتــو
ِ از نمانْد،وى جان چو تنى كه مسكنت بود
دســت فــراق خــون گرســتم بىتــو ِ وز بــى خــود مجــوى بــر �آب بــروِ بى�آ
I died in shame because I have grown without O tears, go away from these sleepless eyes.
You. O fire, leave this burning heart.
I gave up life without You. O soul, this body used to be your home, though
I became idle because of my separation from you are not here now.
You. Don’t lower yourself.
Without you, I shed bloody tears. You are the esteemed one.
Look for glory.
Sensiz büyüdüm diye utancımdan öldüm.
Sensiz canımdan vazgeçtim. Ey gözyaşları, bu uykusuz gözleri bırak.
Ayrılığın elinden, Sensiz sıçradım, kurtuldum ama Ey ateş, bu yanan gönülden uzaklaş.
ayrılığın elinden de Sensiz kan ağladım. Ey can, senin olan bu ev artık senin değil.
Kendini alçaltma, sen yücesin, var git oraya.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
قالــب تــو
ِ اى از دل و جــان لطيفتــر چشــم جادو
ِ خــواب ما به
ِ اى بســته تو
لــب تــو
ِ ــكر تــا َ بســيار رهســت از ِش ِ �آن �آ ِب حيــات و ن
ُقــل بىخوابــان كــو؟
عمريســت كــه �آفتــاب و َمــ ْه مىگــردد كــى بينــم �آب؟ چــون منــم غرقــۀ جــو
شــب تــو
ِ ِروزان و َشــبان در �آرزوى خــود �آب گرفتســت مــرا هر شــش ســو
O my Beauty whose form is more subtle than O Beauty whose charming eyes have taken away
heart and soul, our sleep,
Your lips are sweeter than sugar. Where is the water of life, the snack for the
The sun and moon keep turning through light sleepless?
and darkness I have plunged into the river of Love. Water
With the desire to see your night. covers me in all six directions.
But, how can I see the water?
Ey bedeni gönülden de candan da güzel olan sev-
gili. Ey büyüleyen gözüyle uykumuzu kaçıran Güzel,
Dudağın o kadar tatlı ki şekerle dudaklarının ara- uykusuzların mezesi olan bengisu nerede?
sında uzun bir yol var. Ben aşk ırmağına dalmışım zaten, altı yönümü de
Senin geceni görmek arzusu ile ay ve güneş ömür- su kaplamış, suyu nasıl görebilirim?
leri boyunca döner dururlar.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
حق احســانْت مرو ِّ اى جــانِ جــان! بــه اى جان و جهان! جان و جهان بندۀ تو
ز شــي ِر پســتانْت مــرو، مســتم،مســتم َ شــيرين شــده عالــم ز ِش
ــكرخندۀ تــو
ــكر َمىافشــان و مــرو َ قفــص ِش
ِ انــدر �آســمان نيز نديد،صــد قرن گذشــت و
زين ِش َكرســتانْت مرو،طوطــى جان
ِ اى گــردش روزگار ماننــدۀ تــو
ِ در
O Soul of souls, for the sake of the favors I have O soul, O universe! Souls and universes are Your
done for you, don’t leave me. slaves and servants.
You nursed me with the milk of Love. The world becomes pleasant with Your sweet
I am drunk; don’t leave this baby of Love. smile.
O soul’s parrot, scatter wine to this cage of So many hundreds of centuries have past,
gratitude. But the sky has never seen such a beauty as You!
Don’t leave this land of sugar.
Ey can, ey cihan, can da cihan da senin kulun kö-
Ey canın canı, yaptığım iyiliklerin hakkı için bıra- lendir.
kıp gitme. Dünya, şeker gibi gülüşünle tatlılaşmış.
Ben emzirdiğin aşk sütünden sarhoşum, bu aşk Yüzlerce yüzyıllar geçti ancak gökyüzü bile, geçip
çocuğunu bırakıp gitme. giden zaman içinde bir eşini, görmedi senin.
Ey can papağanı, şükür kafesine şaraplar saç, bu
şeker yurdundan gitme.
اى جان و جهان! جز تو كسى كيست؟ بگو چــرخ فلــك پايــۀ پيــروزۀ تــو
ِ اى
بى جان و جهان هيچ كسى زيست؟ بگو زنبيــل جهــان گــداىِ دريــوزۀ تــو
ِ
مــن بــد كنــم و تــو بــد مكافــات كنــى خــاك تو كند
ِ خدمــت
ِ صــد ســال فلك
پــس فرق ميــانِ من و تو چيســت؟ بگو حــق يــك روزۀ تــوِ نگــزارده باشــد
O Soul of the universe, who else exists besides The whirling sky is a turquoise step to reach
You? You.
Tell me, how could one live without a soul, live The universe is Your beggar with basket in
outside of the universe like You? hand.
When I do bad things, You punish me. Even the sky has served Your land for thousands
Then tell me, what is the difference between us? of years.
It cannot repay You the favor of one day’s labor.
Ey can, ey cihan, Senden başka kim var? Söyle.
Cansız, cihansız, Senden başka kim yaşadı? Gökyüzü, Senin firuze bir basamağındır.
Söyle. Ben kötülük edeyim, Sen de karşılığında kö- Dünya ise Senden nimet dilenen bir yoksuldur.
tülük verirsin bana. Yüzyıl boyunca gökyüzü, toprağına hizmet eder
Peki benimle Senin aranda ne fark var? Söyle. ama Senin bir günlük hakkını bile ödeyemez.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
برو،طاقت غم نيســت
ِ اى دل! اگــرت اى دل! گــر ازيــن حديــث �آگاهــى تــو
برو،عشــق چــون تــو كم نيســت
ِ �آوازۀ ايــن تفرقــۀ خويش چــه مىخواهــى تو؟
اگر نخواهى ترســيد،اى جــان! تــو بيــا يــك لحظه كه از حضــور غايب گردى
برو، كا ِر تو هم نيســت،گــر مىترســى ِ �آن لحظــه بــدان كــه ُم
شــرك راهــى تــو
O heart, if you can’t take the troubles of Love, go O heart, if you are aware of the words:
away. “God is with you wherever you are,”*
There are so many here like you who yell and cry Why are you so confused?
because of Love. If you forget these words,
O soul, come if you are brave. You attribute a partner to God.
If you are also afraid, it’s not for you either. * Koran (57:4)
Ey gönül, aşk derdine dayanacak gücün yoksa git. Ey gönül, eğer bu sözden haberdarsan, kalbindeki
Senin gibi aşk derdinden feryad edenler az değil. bu şaşkınlık nedir?*
Ey ruh, korkmuyorsan sen gel. Bir an bile Hakk’tan ayrı olduğunu düşünürsen
Fakat korkuyorsan senin de işin değil bu, sen de O’na şirk koşanlardan olursun.
git. * Kur’ân (57-4): Allah her zaman sizinle beraberdir.
Ey can sâkîsi o güzel sese git, bu sonsuz bir nağme- Ey her şeyi bilen kişi, söyle, bir nağme tuttur, doğru
dir, onu dinle, oraya git. veya yanlış bir şey söyle.
Ey doğan kuşu, Sultanının seni çağıran davul sesi- Gül bahçesinin yeşilliğinin kapılarını aç, sarhoş
ni duydun ya, Sultan seni bekliyor, tez oraya uç git. bülbül gibi dostluktan söz et.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
بــر �آتــش چــون ديگ تو خــود را مىجو تُركــى كــه دلــم شــاد كنــد خنــدۀ او
مىجــوش تو خودبهخود مرو تو هر ســو زلــف پراكنــدۀ او
ِ دارد بــه غمــم
مقصــو ِد تــو گوهرســت بشــتاب و بجو بســتد ز مــن او خطى بــه �آزادىِ خويش
زو جــوش كنــى پــس بشــوى گوهــر زو و �آورد خطــى كــه مــن شــدم بنــدۀ او
Put yourself like a pot on top of a fire. There is a Turkish beauty whose smile makes my
Boil up, become exuberant. heart rejoice.
Don’t go everywhere aimlessly. His scattered hairs grieve me.
If you desire to find a pearl, be quick, He gets the papers of His freedom from me,
boil fast, be exuberant. Then hands me the papers of my slavery.
Then, go get the pearl.
Bir güzel var ki gülüşü gönlüme neşe verir, beni
Ateş üstündeki tencere gibi kayna, coş, köpür, ken- sevindirir.
dini ara. Dağınık saçları beni kederlendirir.
Sen kendi kendine coş da başka tarafa gitme. O benden kendi azadlık kâğıdını alır.
Senin asıl maksadın gerçek incidir. Sonra benim kendisine köle olduğuma dair yazı
Koş, onu ara. Mademki inci bulmak için coşuyor- getirir.
sun, o halde inciye doğru git.
پيرو ِز جهان غلا ِم پيروزۀ تو چــون پــاك شــد از خــودىِّ تــو ســينۀ تو
زنبيــل جهــان گــداىِ دريــوزۀ تــو
ِ خودبيــن َگــردى ز يــا ِر ديرينــۀ تــو
خــاك تو كند
ِ خدمــت
ِ صــد ســال فلك بى�آينــه ُروىِ خويــش نتوانــى ديــد
حــق يــك روزۀ تــو
ِ نگــزارده باشــد در يــار نگــر كــه اوســت �آيينــۀ تــو
The happiest man on earth is a slave of Your When your heart is cleansed of your being,
auspicious face. You will see yourself in the Beloved.
The universe is a poor beggar with a basket in its It is impossible to see your face without a
hand, asking for Your favor. mirror.
The sky has been serving Your land for so many Look at the Beloved: His face is Your mirror.
centuries, yet it still can’t pay for even one day of
Your Blessing. Gönlün, varlığından ve benliğinden temizlenince,
Sevgilinde kendini görürsün.
Cihanın en mutlu kişisi, Senin mutluluğunun kö- Aynasız kendi yüzünü görmenin imkânı yoktur.
lesidir. Sevgiliye bak, O’nun yüzü, senin aynandır.
Cihan zembili, Senden nimet dilenen bir yoksulun
yoksuludur.
Yüzyıllardan beri gökyüzü Senin toprağına hizmet
eder ama Senin bir günlük hakkını bile ödeyemez.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
خواهى كه ُمقيم و خوش شوى با ما تو داروىِ ملولــى ُرخ و رخســارۀ تــو
از ســر ِب ِنــه �آن وسوســه و غوغــا تــو نرگــس مخمــورۀ خَ ّمــارۀ تــو
ِ و �آن
�آنگــه كه چنان شــوى كــه بودى با من دانى ِپى چيست؟،چندان نمكست در تو
�آنگاه چنــان شــوم كــه بــودم بــا تــو از بهــ ِر ســتيزۀ جگرخــوارۀ تــو
If you want to be like us, be with us. Your beautiful smile, Your narcissus
Calm down; get rid of that anxiety in your head. eyes, Your cheeks rre the remedies for sorrow
Then, we will become happy, and grief.
Like we were before. Do you know the reason for Your beauty and
charm?
Bizim gibi olmak, bizimle oturmak, hoş bir hâle It is Your love which breaks and burns the
gelmek istiyorsan, başındaki o vesveseyi at. heart.
O kavgayı bırak.
O zaman sen ve ben eskisi gibi, yine öyle mutlu Senin güzel yüzün, gül yanağın, nergis gibi insanı
oluruz. sarhoş eden mahmur gözlerin, üzüntünün, kede-
rin ilacıdır.
Sende neden bu kadar tatlılık, sevimlilik var bili-
yor musun?
Kalbi yakan, ciğeri sızlatan aşkının çokluğundan.
در اصــل يكــى ُبدســت جــانِ مــن و تو در اصــل يكــى ُبدســت جــانِ مــن و تو
نهــانِ مــن و تــو،پيــداىِ مــن و تــو و پيــداىِ مــن و تــو و نهــانِ مــن و تــو
�آنِ مــن و تو:خامــى باشــد كــه گويــى خــود از پــى فهــم گفتــم �آنِ مــن و تــو
برخاســت مــن و تــو از ميــانِ مــن و تــو چون نيســت من و تو در ميانِ من و تو
In eternity, our souls were One. In essence, Your soul and my soul are the same.
You and I appeared only as One. You and I are together.
It would be vain to talk about Your soul. Just in order to clarify the truth,
It is my soul now: I say, “My soul, Your soul.”
“You and l have lost “in between” us.” But, in fact, there is no “you” and “I” between
us.
Ezelde senin ve benim ruhlarımız birdi.
Şimdi senin ruhun, benim ruhum diye fark gözet- Aslında senin ve benim ruhumuz birdi.
mek doğru olmaz. Hakikatte, gizli saklımız da birdi.
Seninle benim aramda sen ve ben kalktı gitti. Bu gerçeği anlatmak için,
“Benim ruhum, senin ruhun” derdim.
Yoksa benimle senin aranda “ben ve sen” yoktur.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
Sadece sen ve ben gönül tahtama yazılanları oku- Senin gamını canımda duydum.
yabiliriz. Hayır, hayır canlar da Senin gamının sevdasına
Dedin ki: “Bu yazının anlamını seninle yalnız ka- düşmüş birer zerredir.
lınca anlatırım sana. Gönülde parlayan şu suretler, Senin gamının sev-
Bu sadece benim ve senin bildiği mânâlardır.” dasının ışığında parlamaktadırlar.
در چــرخ نگنجــد �آنكــه شــد لاغــ ِر تو در كــوىِ خيــال خــود چــه مىپويى تو؟
جان چاك ِر �آن كســى كه شــد چاك ِر تو شويى تو؟ ُ وين ديده به خونِ دل چه مى
گزان در�آمــدم از د ِر تــو َ انگشــت از فــرقِ ســرت تــا بــه قــدم حــق دارد
انگشــت زنــان بــرون شــدم از بــ ِر تــو جويى تو؟ُ اى بيخبــر از خويــش چــه مى
The one who becomes thin because of Your Love What are you looking for in the village of your
cannot fit in the sky. illusion?
My soul is a slave of the One who is Your Why are you washing your eye with the blood of
servant. your heart?
I was biting my finger when I entered through All your being, head to toe, is God,
Your door. O ignorant one who doesn’t know Himself.
I was clapping my hands when I left. What are you looking for besides You?
Senin aşkından zayıflayan, gökyüzüne bile sığmaz. Hayâlinin köyünde ne diye koşup durursun?
Sana kul olana, can kul köledir. Şu gözlerini ne diye gönül kanıyla yıkarsın?
Parmağımı ısırarak kapından içeri girdim. Tependen tırnağına kadar bütün varlığın Hak’tan
Seni görmenin neş’esiyle ellerimi çırparak dışarı ibaret.
çıkıyorum. Kendisinden haberi olmayan gafil, sen kendinden
başka ne arıyorsun?
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
ّالا د ِر تو،درها همه بستهاند دل در تــو گمــانِ بــد َبــ َرد؟ دُور از تــو
تا ره نبرد غريب ّالا ب ِر تو دُور از تو،�آن نيــز ز ضعــف خــود َبـــ َرد
اى در َكــ َرم و عــ ّزت و نورافشــانى تلخــى بــه دهــانِ هــر دلِ َصفرايــى
خورشــيد و َمــ ْه و ســتارهها چاكــ ِر تــو دُور از تو،ــكر حســد َبـــ َرد َ خود بر تو ِش
In order to reach You, they close all doors to My heart thinks bad things about You, but You are
strangers; beyond all badness.
They keep Your door open. The heart only thinks that way because it is weak.
In greatness, the sun and moon are Your slaves But, You can’t be bad; evil stays away from you.
and servants. The one who has jaundice envies sugar like You,
O Beauty, only Your door is open. because he has a bitter taste in his mouth.
But, bitterness stays away from you.
Sana ulaşmak için, gariplere bütün
kapılar kapanmıştır. Gönül senin hakkında kötü zanda bulundu, hâlbuki
Ey keremde, yücelikte, nur saçıcılıkta kötülük senden uzaktır.
güneşin de ayın da yıldızların da Gönül zayıf olduğu için, bu yanlış duyguya kapıldı.
kendisine kul köle olduğu Güzel; ancak Sen kötü olamazsın, kötülük senden uzaktır.
Senin kapın açıktır. Safrası olan her kişinin ağzında bir acılık vardır da se-
nin gibi bir şekere hased ediyor, acılık senden uzaktır.
ســنگ دلجــو
ِ رشــك �آيــدم از شــانه و غــم تــو
ِ ِزان دم كــه شــنيدهام نــواى
تــا بــا تــو چــرا ر َود بــه گرمابــه فــرو غــم تــو
ِ ِرقصــان شــدهام چــو ذ ّرههــاى
زلــف تــو چــرا �آويــزد؟
ِ �آن در ســ ِر روشــنى هــواىِ تــو ذ ّره عيــان
ِ اى
كــف پــاىِ تــو چــرا مالــد ُرو؟
ِ ويــن در غــم تــو
ِ ِبيــرون ز هواســت ايــن هــواى
O Beauty for whom my heart is always searching, Since I heard the melody of Your sorrow,
I am jealous of your comb and pumice stone, I started dancing like particles of Your sorrow.
because they go to the hamam* with you. O Beauty whose particles appear in the light of
One hangs onto your hair; His air,
The other rubs its face on the bottom of your Out of all Your tunes, sorrow is the best.
beautiful feet.
* Bath. Gamının nağmesini duydum duyalı, zerreler gibi
oynamaya başladım.
Ey gönlün aradığı güzel, tarağı da kıskanırım, sün- Ey havasının aydınlığında zerreler gibi görünen
ger taşını da. Güzel;
Çünkü seninle hamama giderler. Senin şu gam havan bütün havalardan başka.
Birisi saçlarına asılır, diğeri de güzel ayaklarının
altına yüzünü sürer.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
خــوش تــو
ِ سررشــتۀ شاديســت هــوای خــوش تــو
ِ ِسررشــتۀ شاديســت خيــال
تــش تــو ِ ســرمايۀ گرميســت َمهــا �آ ِ �آ، َمهــا،ســرمايۀ گرميســت
تــش تــو
هــر گاه كه خوشدلى ســ ِر خود ب َِكشَ ــد تــا در دلِ مــن خيــالِ ُروىِ تــو نمــود
ســركش تو
ِ خوش
ِ زلف ِ رامــش كنــد �آن وش توِ رخ َم ْهِ يا رب چه خوشست �آن
Your love is the reason for joy. Your beautiful image is the sign for joy.
O my moon-faced one, Your fire is the source of O moon-faced one, the fire of Your love is the
heat. source of heat.
If someone leaves, When a reflection of Your face appears on my
Your scattered, unruly hair catches him and heart,
brings him back. “O my God, what a beautiful moon scatters Glory,”
I say.
Senin Aşkın, sevincin başıdır, aslıdır.
Ey ay yüzlüm, senin ateşin, sıcaklığın kaynağıdır. Senin, güzelim hayâlin, neşenin aynasıdır.
Gönlü hoş olan bir kişi, başını alır giderse, senin Ay yüzlüm, senin aşk ateşin, sıcaklık kaynağıdır.
gür saçların tutar, onu kendine çeker. Yüzünün hayali, gönlümde belirince, dedim ki:
“Ya Rabbi, o Ay’a benzer nur saçan yüzü ne kadar
güzel, ne kadar sevimlidir.”
هســتى تــو
ِ ســوگند بــدان ُروىِ تــو و صــد داد همــى رســد ز بيــدادىِ او
پســتى تــو
ِ گــر مىدانــم بِــ ْه از تــو ايــن در َوهْ ــم چگونــه �آورم شــادىِ او؟
مســتى و تهــى دســت َيت �آورده بــه مــن از بندگــى ســرو چــو �آزادى يافــت
دســتى تــو
ِ مــن بنــدۀ مســتى و تهى گل جامــۀ خــود دريــد ز �آزادىِ او
I swear by Your face and Your being that I know How can I count the goodness and favors from
nothing about You. Your kindness,
You are not only unknowable; Since hundreds of joys and justices come from
You also have made me drunk, taken my mind Your cruelty?
away, kept my hands empty. The cypress rose to the sky by being Your slave.
But, I prostrate in gratitude for that drunkenness
The rose ripped up its shirt after being freed by
and emptiness which comes from You.
You.
Senin yüzüne, Senin varlığına yemin ederim ki Sana
ait çok az olan bu bilgi, Senden, Senin bilinecek nite- O’nun zulmünden yüzlerce adalet ve bağış gelir.
liğinden değildir. Artık lütfunu, neşesini sen düşün?
Bana sarhoşluk vermiş, aklımı başımdan almışsın. Selvi O’nun kulu oldu da göklere erişti.
Beni varlıktan koparmışsın. Gülü azat etti de bu yüzden yenini ve yakasını yırttı.
Senden gelen sarhoşluğa, Senden gelen varlıktan ko-
puşa ben kul köleyim.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
عشقســت كــه كيميــاىِ شرقســت درو عمــرم بــه كنــار زد كنــارى بــا تــو
ابريســت كــه صــد هــزار برقســت درو بــارى بــا تو،چــون عمــر گذشتنيســت
باطــن مــن زفــ ِّر او درياييســت
ِ در نــى نــى غلطم كــى گذرد بىشــه عمر؟
كيــن جملــۀ كاينــات غرقســت درو �آن عمــر كــه يافــت او گــذارى بــا تــو
There are remedies for all of the troubles in My life will end up with You.
Love. Life is passing anyway; it would be best if it were
Love is the kind of cloud which carries a hundred to pass with You.
thousand lightning bolts. No, no, I said it wrong:
An ocean is formed by the Grace of Love inside Life with You will never end!
of me,
And the whole universe is drowned in it. Ömrüm seninle sona erdi.
Mademki ömür gelip geçecektir, seninle geçsin.
Aşk’ta bütün dertlerin devası vardır. Hayır, hayır yanlış söyledim, seninle geçen ömür
O öyle bir buluttur ki içinde yüz binlerce şimşekler nasıl olur da geçer?
çakar.
İçimde, O’nun yüceliğinden, O’nun ışığından bir
deniz var ki bütün kâinat,
O denizde yok olup gitmiş.
مگــو فرزانــۀ عشــق را تــو ديوانــه گــر جملــه برفتنــد نــگارا تــو مــرو
مگــو هــم خرقــۀ روح را تــو بيگانــه اى مونــس و غمگســار مــا را تــو مــرو
مگــو دريــاىِ محيــط را تــو پيمانــه همى خند چو قند،پر مىكن و مى ده و
مگــو تــو افســانه،او دانــد نــا ِم خــود خــوب عالــم�آرا تــو مــرو
ِ ســاقى
ِ اى
Don’t call a wizard of Love insane. O my Beloved, even if all the beauties leave,
Don’t call the one who wears the soul’s cloak a don’t go.
stranger. O one who is so close to our souls, who shares
Don’t call the boundless ocean a glass. our troubles, don’t go.
He knows His name; don’t tell your tales. Fiil the glass, offer wine, smile sweetly.
O one who adorns the worlds and charms
Aşk akıllısına deli dîvâne deme. everyone,
Ruhla aynı hırkaya bürünene yabancı deme. O beautiful cupbearer, don’t go.
Dibi kıyısı olmayan, her şeyi kavramış ve kuşatmış
denize, kadeh deme. Güzelim, kim giderse gitsin sen gitme.
Kendi adını, O bilir; sen kalkıp da masal söyleme. Bize eş dost olan, gamımıza ortak olan sen gitme.
Doldur kadehi, şarap sun, şeker gibi gül, güzelliği
dünyayı süsleyen sâkî, sen gitme.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
گــر رشــك َبـــ َرد نبــات بــر خنــدۀ تــو عشــق مــا شــدى اى َم ْهــ ُرو
ِ عاشــق
ِ گــر
ور گــردد شــاه و پهلــوان بنــدۀ تــو جهــت تُــو برتُو
ِ بيــرون شــو ازيــن شــش
چــون قبلــۀ تــو جيفــۀ دنيــا �آمــد بيرون شــدن از جهت چو كا ِر من و تو
ُمــردى تــو و مردمــان َلــس َگ ْنــدۀ تــو لب جو؟ ِ چه باشــى اندر،در بح ِر دل �آ
Even if sugar envies your sweet smile, O moon-faced Beloved, if you are in love with
Even if sultans are your slaves and servants, our Love,
If you are making this rotten world your kiblah* Free yourself from the bondage of six
You are dead, and people are licking your dimensions.
corpse. If you are looking for that Love, move into the
*Direction of prayer. sea of our heart.
Why do you stop at the edge of the river?
Şeker senin gülüşünü kıskansa, sultanlar, yiğitler
kulun kölen olsa, değil mi ki Ey ay yüzlü sevgili.
dünya leşi kıble olmuş sana, ölmüşsün sen. Aşkımıza âşıksan seni bağlayan şu altı yönden dı-
Halk da senin kokmuş leşine tapmakta. şarı çık.
Gönül denizine gel, ne durursun derenin kıyısın-
da?
به عشــق ابله شــو،گــر عاقــل و عا ِلمى گــر هيــچ تــرا ميــل ســوىِ ماســت بگو
خــاك ره شــو
ِ چــو،ور مــا ِه فلــك تويــى ورنــه كــه َرهى عاشــق و تنهاســت بگو
بــا نيــك و بــد و پيــر و جوان يك َت ْه شــو گــر هيــچ مــرا در دلِ تــو جاســت بگــو
�آنگــه شــه شــو،فرزيــن و پيــاده بــاش راست بگو، نيست بگو،گر هست بگو
Better to be a fool with Love than a wise scholar. Beloved, do you have any inclination towards
If you are the moon in the sky, become dirt on me?
the road. Tell me. There is no one around.
Be together with good and bad, young and old. Say it: Do you love me or not?
Walk on the same road. Is there a place in Your heart for me?
Be a pawn, then a vizier, then the king later on. Say yes or no.
As long as You tell the truth, say it.
Akıllı bir bilgin olacağına, Aşk aptalı ol daha iyi.
Eğer gökteki ay isen, yolda ki toprak ol. Sevgilim, senin bize bir meylin var mı söyle.
İyi ve kötü, genç ve yaşlı ile aynı yolda yürü. Kimsecikler yok, seviyor musun bizi, sevmiyor
Önce bir piyon ol, sonra vezir ve sonra şah. musun söyle.
Gönlünde yerimiz var mı, varsa da söyle, yoksa da
söyle.
Tek doğru söyle de ne olursa olsun söyle.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
مــن بــه جانــم بــا تو:گفتــم روزى كــه گفتــم كــه كجــا ُبــ َود ُبتــا خانــۀ تــو؟
همانــم بــا تــو،ديگــر نشــدم بتــا گفتــا كــه دلِ خــراب و ويرانــۀ تــو
ببــرى،ليكــن دانــم كــه هــر چــه بــازم مــن خورشــيدم درونِ ويرانــه ر َوم
زان مىبــازم كــه تــا بمانــم بــا تــو اى مســت! خــراب بــاد كاشــانۀ تــو
I said one day, “O my Beauty, I am whole heartedly I asked, “O Beautiful, where is your house?”
Yours. “In your broken heart!” He answered. “I am the
I haven’t changed; I am the same. sun tohich is shining into the ruins.
I know for sure that whatever I gamble, I lose it to O Love’s drunk, destroy your heart. Then, it will
You. become my palace.”
That’s why I keep gambling--so I can he with You.”
Dedim ki Ey benim Sevgili Güzelim.
Bir gün dedim ki: “Ben canla, gönülle seninim. “Senin evin nerededir?”
Önceden neysem gene oyum. Değişmedim güze- Dedi ki “Senin yıkılmış gönlündedir”.
lim. Ben güneşim, yıkılmış yerlere aksederim.
Biliyorum neyine oynasam, sen beni yeneceksin. Ey aşk sarhoşu, sen de yık kalbini ki kalbin bana
Sırf seninle olayım diye oyundan vazgeçmiyorum, köşk olsun.”
oyuna devam ediyorum.”
گــه در دلِ مــا نشــين چــو اســرار مــرو كی پســت شــود �آنكــه بلنــدش تو كنی
گــه بــر ســ ِر مــا نشــين چــو دســتار مرو شــادان بــود �آنجــان كه نژنــدش تو كنی
زود �آيــم،گفتــى كــه چــو دل زود ر َوم گــردون ســر افراشــته صــد بوســه و چه
عشــوه مــده اى دلبــ ِر ع ّيــار مــرو هــر روز بــر �آن پــای كــه بنــدش بكنــی
Stay as secrets in my heart. No one can belittle the one You have exalted!
Don’t go away! The soul which You make low becomes the
Sit like a turban on my head. happiest.
Don’t go away! Even the highest sky kisses a
“I will go quickly, come back quickly,” You said. hundred times a day
Don’t deceive me, O crafty Beauty. The feet that You tied up with Your
Don’t go away! Love.
Bazen sırlar gibi gönlümüzde otur, gitme. Senin yücelttiğin kişi nasıl olur da alçalır?
Bazen başımızda sarık gibi dur, gitme. Senin alçalttığın can bile sevinir.
“Gönül gibi tez giderim, tez gelirim” dedin, aldat- Senin sevginle bağladığın ayağı, başı yücelerde
ma bizi hilebâz güzel, gitme. olan mağrur felek, her gün yüzlerce kere öper.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
لــب تــو
ِ لــب بــاز نمىشــود مــرا بى مــا چــارۀ عا َلميــم و بيچــارۀ تــو
لــب تــو
ِ بنيــا ِد ســخن هيــچ مبــا بى مــا ناظــ ِر روح و روح ن َّظــارۀ تــو
لــب تــو
ِ بستســت خــدا د ِر دلــم بى خورشــيد بــه گــر ِد خــاك ســ ّيارۀ تــو
لــب تــو
ِ مــرا لــب مگشــا بى:گفتســت عشــق مــه پــارۀ تــو
ِ مــه پــاره شــده ز
My lips won’t be opened without Your lips. We are the reason for the existence of the universe,
No word comes out of my lips without Yours. yet are helpless in front of You. We wonder about the
God has locked the door of my heart and soul, yet the soul wonders about You.
ordered, The sun keeps turning around Your earth, But the
“Don’t open up your lips without the lips of the moon splits in two* because of Your beauty.
*Islamic legend about Prophet Muhammed splitting the
Beloved.”
moon.
Koran (54:1).
Senin dudağın olmadan, benim dudaklarım açıl-
maz. Biz aklımızla, fikrimizle bütün âleme çareyiz,
Senin dudağın olmadan ağzımdan bir kelime çık- Sana karşı çaresiz.
maz. Biz ruhu seyre dalmışız, ruh da Seni.
Senin güzel dudakların olmayınca Allah gönlü- Güneş dünyanın etrafında Senin için dönmede, Ay Se-
mün kapısını kapar da bana “Sevgilinin dudakları nin aşkından ikiye bölünmüş.
olmadan, dudaklarını açma” der. * Kur’ân: 54/1
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
ّ لعــل ِش
ــكرت اى َم ْهــ ُرو ِ مســتم ز دو بنــدۀ تــو، بنــدۀ تــو،مــن بنــدۀ تــو
قــد صنوبــرت اى َمــه ُرو ِ پســتم ز مــن بنــدۀ �آن رحمــت خندنــدۀ تــو
غــم ســيمبرت ِ ُرويــم چــو زرســت در اى �آ ِب حيــات كــى ز مــرگ انديشــد
وز دســت مــده تــو ايــن زرت اى َمــه ُرو �آن كسكه چو ِخ ْضرگشت او زندۀ تو؟
O moon-faced Beauty, I am drunk from Your I am Your slave, Your slave, Your slave.
sugar-ruby lips. I am a slave of the compassion which helps men
I am small in front of Your cypress stature. and other creatures smile.
My visage has become pale because of Your silver O Fountain of Life, anyone who comes back to
body’s sorrow. life from You Is like Hizir,* never afraid to die.
The color of my face has turned into gold. O moon-
*Legendary Godsend who attained immortality
faced one, don’t give this gold to others.
by drinking from the water of life. Comes to aid in
Ey Ay yüzlü güzel, iki yakut şeker dudaktan sarho- a critical moment.
şum, aklımı kaybettim.
Selvi boyuna karşı küçülmüşüm. Senin kulunum ben, Senin kulunum, Senin ku-
Gümüş renkli bedeninin derdi ile benzim sarardı lun.
soldu, altın gibi oldu. Senin o güldüren rahmetinin kuluyum ben.
Şu altını elden çıkarma, kimseye verme ey Ay yüzlü Bengisu içip, Hızır gibi ölümsüz olan, nasıl ölüm-
güzel. den korkabilir?
هان اى ِتن خاكى ســخن از خاك مگو قــد بى َب َــدل دارد ســرو
ِّ هــر چنــد كــه
قصــۀ �آن �آينــۀ پــاك مگــو
ّ جــز قــد يــارم چــه محــل دارد ســرو؟ ِ پيــش
ِ
خالق افلاك درونت صفتيست ِ از ِّقد من چون ِقد اوست:گه گه گويد كه
خالق افلاك مگو
ِ صفت
ِ جز از دمــاغ بــا خَ َلــل دارد ســرو؟
ِ يــارب چــه
Come to your senses, O body which is made of The cypress has a tall stature, but it is not like my
clay. Beloved.
Don’t talk about the earth. Sometimes the cypress says,
Don’t talk about anything but that pure, clean “I am as tall as He is.”
mirror. By God, how stupid is this cypress?
The One who created it left His attribute in your
heart. Selvinin de eşsiz bir boyu var ama Sevgilimin bo-
Don’t talk about anything but this attribute. yuyla boy ölçüşebilir mi hiç? Bazen selvi der ki:
“Ben O’nun kadar uzunum.”
Kendine gel ey toprak beden, topraktan söz açma. Ya Rabbi, bu selvinin hiç mi aklı yok?
O tertemiz ilâhî aynadan başka bir şeyden söz
etme.
İçinde gökleri yaratandan bir sıfat var.
O sıfatından gayri başka bir şey söyleme.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
�آمــد بــ ِر مــن خيــالِ جانــان ز پگــه �آن دم كــه رســى بــه گوهــ ِر ناســفته
كه بِســتان ز پگه،قــدح بــاده
ِ در كــف ســرها بــه هــم �آورده و ِســرها گفتــه
در َكــش ايــن جــام تــا بــه پايــان ز پگه َكهــدانِ جهــان ز بــاد شــد �آشــفته
سرمســت در�آ ميــانِ مســتان ز پگــه بــر تو به َجوى چو مســت باشــى خفته
The Beloved’s image came early and sat down When you gather an unpierced pearl, heads get
next to me with a glass of wine. together and secrets are revealed.
He told me, “Drink.” Then you realize that this stable which is called
I sipped only a little, but He said, the world is forgotten.
“Drink to the bottom. In fact, when you get drunk with Love and fall
Enter the circle of drunks early.” asleep,
This world isn’t worth a grain of barley.
Sevgilinin hayali, gün ağarırken, “Erkenden al, iç”
diyerek elinde bir kadehle çıka geldi. Delinmemiş bir inci elde ettiğin zaman, başlar bir
“Erkenden içmeye başla, günün sonuna kadar iç. araya gelir de sırlar söylenir. Görürsün ki dünya
Sarhoşların arasına, sarhoş olarak erkenden katıl” denen samanlık, aklından çıkıp gider.
diyordu. Zaten sarhoş olup yatıp, uyuyunca, dünya senin
için bir arpa değerindedir.
�آن كس كه ز دســت شد َبرو دست منه �آنــى كــه وجــود و عدمت اوســت همه
از باده چو نيســت شد تواش هست منه ســرمايۀ شــادى و غمــت اوســت همــه
زنجيــر دريــدن بــ ِر مــردان سهلســت تــو ديــده نــدارى كــه بــدو در نگــرى
هــر زنجيــرى بــر شــت ِر مســت منــه ور نــى ز ســرت تــا قدمت اوســت همه
Don’t go after everyone who runs away. You are such a being that He is your existence,
Let them go, don’t be bothered. He is Your Absence.
The one who is annihilated by the glass of Love is He is the source of your joy and sorrow.
crazy, out of existence You don’t have the eye to see Him.
And cannot be contained by ordinary chains! You are Him, head to toe.
Elden çıkmış olanın üstüne varma, bırak gitsin, Sen öyle birisin ki varlığın da tümden O’dur, yok-
ona dokunma. luğun da O.
Aşk şarabıyla yok olanı, sen var sanma. Neşenin de gamının da kaynağı O.
Zinciri kırmak, erler için zor değildir. Gözün yok ki göresin O’nu.
Fakat sen, sakın her zinciri sarhoş deveye vurma. Yoksa başından ayağına kadar bütün varlığın
O’dur.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
ْ كاســد ًا ِم
ــن َشــ َف َت ْيه ِ ــك ُر صــا َر َّ َا ُّلس كان عَ َلــى البِعــا ِد مــا َا ْفــوا ُه َ اِ ْن
ــن َي َد ْيــهَ َوال َب ْــد ُر تَــرا ُه ســاجِ د ًا َب ْي ــف مــا َي ْنســا ُه؟ َ َي ْذ ُك ُرنــا َف َك ْي مــا
ْ ــن عَ َل ْيــ ِه ُك ُّل َش
ــى ٍء وا ِفــ ْر ِ ِالح ْس
ُ ب َ ــوب َو
الا ْفــوا ُه ُ ران بِــ ِه ال ُق ُل َ َق ْــد
ضــاق عَ َل ْيــه َ اِ ّلا َف ُمــ ُه َف ِانَّــ ُه َا ْح َس َن لا اِل َه اِ ّلا ال ّل ُه َق ْد
Nobody looks at sugar because of her ruby lips. If what people said were to mix with what we
As you can see, the full moon prostrates before really mean,
her. They would never forget God.
She has plenty of beautiful attributes, Their mouths would get together
Especially her small, beautiful mouth. with their hearts
And they would say, “La ilaha ill
Dudakları yüzünden şekerin kârı düştü. Allah.”*
Gördüğün gibi dolunay, onun önünde secdeye ka- *There is no god, but God.” (Arabic)
pandı.
Güzelliğe dair ne varsa hepsi de bol bol var onda. Kulların dilleriyle söyledikleri, bizim andığımızla
Yalnız güzel ağız, pek ufaktır. birleşseydi, onlar Hakk’ı nasıl unutabilirlerdi?
Muhakkak ki o zaman, kalpleri ve ağızları birbiri-
ne yakınlaşır ve “Lâ ilâhe illallah” “Allah’tan başka
ilâh yoktur” tevhidini güzelce söylerlerdi.
ِســها ُم ُه عَ ْينــا ُه َاهْ ــوى َق َمــر ًا اى �آنكــه بــه جــانِ ايــن جهانــى زنــده
خاطرى اِ ّلا هُ و ِ ما َش َّو َش عَ ْز َم چــرا چنانــى زنــده؟،شــرمت بــادا
ــت َو ُم ْه َجتــى ت َْهــوا ُه ْ وحــى َت ِل َف
ِ ُر بىعشــق مبــاش تــا نباشــى ُمــرده
يــا هُ ــو،ــول ياهُ ــو ُ َق ْلبــى َا َبــد ًا َي ُق در عشــق بميــر تــا بمانــى زنــده
The Moon rose, piercing my heart With the O one who lives everyday life, Shame on you!
arrows of His gaze. Why do you live like this?
My soul became His lover. Don’t live with a love that you won’t die for.
My heart will keep saying, “Ah, Ah,” forever. Die for that Love which is immortal.
Gözleriyle oklar atan, yürekler delen bir Ay doğ- A bu dünyanın canıyla diri olan kişi, yazıklar olsun
du. sana, neden böylesin.
Canım O’na alıştı, gönlüm O’nu sevdi. Aşk’sız kalma ki ölmeyesin.
Kalbimse, ebedi olarak “âh O, âh O” der durur. Aşkla öl ki ölümsüz olasın.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
اى �آنكــه بجــز شــادى و جــز نــور نــۀ اى بــا تــو جهــان ظريــف و شــادىباره
چــون نعــره زنــم؟ كــه از بــرم دُور نــۀ جامــع شــاديى و مــا ســى پــاره
ِ تــو
لب توســت ِ هرچنــد نمكهــاىِ جهان از تنهــا خورشــيد �آن دهــد عالــم را
ليكــن چهكنــم چــو اندريــن ُشــور نــۀ كان را ندهــد مــه و هــزار اِســتاره
Beloved, You are nothing but joy and grace! The world is beautiful and joyful because of
How can I yell and scream if You are not far from You.
me? You are the source of pleasure and happiness.
You are in me! But, we are scattered into thirty pieces.
The taste and pleasure of the world is in Your You are the Sun who illuminates the world.
lips, Not even thousands of stars and the moon could
But You are not from this world. do that.
Ey Sevgilim, Sen sevinçten, ışıktan başka bir şey Dünya seninle güzel, seninle neşeli.
değilsin. Bütün neşeyi sen toplamışsın, bizse otuz parçaya
Nasıl olur da feryad ederim. ayrılmışız.
Sen yanımda ve içimdesin. Güneşsin.
Dünyanın tadı tuzu, senin dudaklarından gelir. Tıpkı; Ayın, binlerce yıldızın veremediği ışığı, yal-
Ama Sen bu dünyadan değilsin. nız başına, güneş gibi sen verirsin dünyaya.
اى پارســى و تــازىِ تــو پوشــيده نمــك خَ لــق تــو نانــى بــزده
ِ اى بــر
شــراب نانوشــيده،جــان ديــده قــدح مركــب تــو داغ و نشــانى بــزده
ِ بــر
فضــل حــق جوشــيده
ِ دريــا بايــد ز حيفســت كه سوىِ كان ر َود �آن ب ِر سيم
كفايــت كوشــيده
ِ پيــدا باشــد پنهــان چــون جــان و بــر جهانــى بــزده
The soul which couldn’t understand either his O Beautiful one, people dip their bread into His
Arabic or his Farsi saw the cup, but didn’t drink salt.
the wine. Let’s brand His borse and make it obvious!
With God’s Grace, one has to be exuberant, like It is not fair that, after inciting troubles among
a sea, in order to see the results of His work and the people,
to strive. That silver statue disappeared inside of a mine.
Farsçayı da Arapçayı da anlamayan ruh, kadehi Ey tuzuna, halkın ekmek bandığı güzel.
görmüştür. Ey bineği dağlayan, nişan vuran.
Ancak şarabı içememiştir. O gümüş tenlinin dünyayı birbirine kattıktan son-
Allah lütfundan bir deniz gerek ki coşsun, köpür- ra, gizlice, madene gitmesine yazık olmaktadır.
sün.
Çalışmanın gayret sarf etmenin yeterli olduğunu
açıkça görünsün.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
اى بىادبانــه مــن ز تــو ناليــده اى �آنكــه تــو بــر فلــك وطــن داشــتۀ
گــوش مــن ماليــدهِ ،غيــرت بشــنيده خــود را ز جهــانِ پــاك پنداشــتۀ
دزديــده، نالــه كنــم،جايــى بــر َوم نقــش خويــش بنگاشــتۀ
ِ بــر خــاك تــو
نــى ديده،�آنجــا كــه نــه دل بــوى َبــ َرد بگذاشــتۀ،اصل توســتِ وان چيــز كــه
Before, when I cried and yelled shamelessly You used to live in the sky,
because of pain caused by him, He heard me, Used to think you belonged to that world, pure
came, and pulled me by my ear. and clean.
But now, I will go farther, will yell and scream Then, you drew your picture on the earth,
secretly, Got stuck in this dirty place, and forgot your
So that others’ hearts will not feel him here, nor origin.
will others’ eyes be able to see.
Sen, gökyüzünde kendine bir vatan tutmuş, bir
Senin yüzünden edebi unutunca, daha fazla feryat yurt edinmiştin.
ettim. Kendini lekesiz, temiz bir cihana mensup bir varlık
Kıskançlık duyunca, kulağımı büktü benim. sanmakta idin.
Öyle bir yere gideyim ki kimseye duyurmadan fer- Sonra tuttun, toprağa kendi resmini yaptın, bu kir-
yat edeyim ne gönül yol bulabilsin oraya ne de göz li toprağa bağlandın kaldın ve aslını unuttun sen.
görebilsin.
اى �آنكــه تــو جــانِ بنــده را جان شــدۀ حريــف بــازىِ مــا ُبــدۀ
ِ اى �آنكــه
شــمع ايمــان شــدۀ
ِ ظلمــت كفــر
ِ در چــرا تــن زدۀ؟،مجلــس جانســت
ِ ايــن
انــدر دلِ مــن ترانهگويــان شــدۀ چــون سوســن و ســرو از غــم �آزاد ُبدى
چــو باده رقصان شــدۀ،وانــدر ســ ِر من بنــدۀ غم از �آن شــدى كه خواجه شــدۀ
O beauty, you became the soul of your slave’s You are our playmate. What happened to you?
soul. This is the assembly of souls.
You became the light of faith in the darkness of Why are you silenced, petrified?
his heresy. You were like the iris or cypress, free from
You sing melodies in my heart And are moving sorrows.
like wine in my head. Now, after becoming rich and famous, you are a
slave of troubles.
Ey kulunun canına can olan Sevgili!
Sen küfür karanlığında bir iman ışığı gibisin. Ey bizim oyunumuza arkadaş olan.
Gönlümde güzel nağmeler söyler durursun. Ne diye sus pus olmuş, kalakalmışsın?
Başıma da mânâ şarabı ile hoşluk verirsin. Süsen gibi, selvi gibi gamdan hürdün sen.
Mal mülk sahibi olup yüksek mevkiye geçtin.
Efendi oldun da o yüzden kedere kul köle oldun.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
اى �آنكــه ُرخَ ــت چــو �آتــش افروختــۀ اى �آنكــه مــرا بــه لطــف بنواختــۀ
تاكــى ســوزى؟ كــه صــد رهم ســوختۀ در دفــع كنــون بهانهيــى ســاختۀ
گويــى بــه ُرخَ ــم چشــم چــه بردوختــۀ؟ گــر بــا همــگان عشــق چنيــن باختــۀ
نــى نــى تــو مــرا چنيــن نياموختــۀ قيمــت هيــچ دوســت نشــناختۀ
ِ پــس
O one whose face glitters like fire, how long will O friend who caressed me with kindness and
you consume me like that? made me happy,
You have already burned me a hundred times, a Now, you are looking for excuses to get rid of
hundred ways.“Why are you closing your eyes to me.
my face?” You ask. I am not. You never taught me If you do the same to everyone,
anything like that. You surely don’t know the value of friendship.
A yüzünü, ateş gibi parlatan, ne vakte kadar yana- Ey beni lütuflar ederek okşayan dost, şimdi de kov-
caksın? mak için bahaneler buluyorsun.
Beni yüzlerce kez yaktın. Herkesle ilgin böyleyse, sen hiç dost kıymeti nedir
Diyorsun ki: “Gözünü yüzüme diktin, neden öyle bilmiyorsun, demektir.
bakıyorsun?”
Hayır bakmıyorum, bana böyle bir şey öğretmedin
sen.
اى جــانِ تــو بــر ُم َق ّصــران �آشــفته خــواب مــرا بســته و مدفــون كــرده
ِ اى
هــم جــانِ تــو عُ ــذ ِر جــانِ ايشــان گفته شــب را و مــرا خيــره و مجنــون كــرده
طوفانِ بلا اگر بگيرد عالم جــان را بــه فســونِ گــرم از ســر ُبــرده
بر من به دو َجو چو مســت باشــم خفته دل را بــه ســتم ز خانــه بيــرون كــرده
Your soul asks pardon for the soul’s act against O one who took my sleep and buried it in the
you. ground,
Your soul likes his enemies. O one who made me and my night crazy-
If a flood of calamity covered the whole world, insane,
I wouldn’t care for two grains of barley and O one who charmed my soul with spells,
would fall asleep. O Beloved who blamed my heart and kicked it
out of its house!
Senin canın, sana kötülük edenlerden, onların
canlarının adına özürler diler. Cihanı belâ tufanı Uykumu bağlayıp gömen, geceyi de beni de şaşkın
kaplasa bile, ben cihâna iki arpa bile vermem, uyur bırakan, delirtip giden.
giderim. Canı, baştan çıkaran, gönlü, sitemlerle evden dışa-
rıya atan Sevgili.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
اى دوســت! مــرا دمدمــه بســيار مــده اى دوســت! كه دل ز دوســت برداشتۀ
كيــن دمدمه مىخــو َرد زمن هر ِكه و ِمه نيكوســت كــه دل ز دوســت برداشــتۀ؟
پيــش تو زه
ِ جــان و ســ ِر تو كــه دَم كنم از شــاديها همــى نگنجــد دشــمن
كــز دمدمــۀ گــرم كنــم �آب ِگــ ِره در پوســت كــه دل ز دوســت برداشــتۀ
Don’t try to cast a spell on Me, O friend who leaves his hriends!
O friend. It was nice when the heart-harvest benefitted
Everyone, big and small, is under My spell. from the friend.
I swear by your heart and soul, I can beuritch But, you turned your face away from this friend,
you in such a way And now the enemy is bidding for his boots with
That My warm breath will put a knot on running joy.
water!
Ey gönlünü, dostundan alan dost.
Dostum, bana çok büyü yapma. Dosttan yüz çevirmek, iyi olur mu?
O büyü bende ne varsa büyük küçük yiyip bitiri- Sen gönlünü, dostundan ayırdın diye, düşman se-
yor. vincinden derisine sığmıyor.
Ruhuna ve başına and olsun, sana öyle bir karşılık
verir, öyle bir büyü yaparım ki sıcak soluğumdan
su bile düğümlenir.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
اى كــوران را بــه لطــف ره بيــن كــرده عشــرت نيست گشته! هستك شدۀ ِ اى
اى َگ ْبــران را پيشــر ِو ديــن كــرده زاهــد پيــر! بتپرســتك شــدۀ
ِ وى
درويشــان را بــه ُملــك خســرو كــرده غــم نيســت اگــر چه تنگدســتك شــدۀ
شــيرين كــرده،اى خســرو را ببــرده از كــوزه ســرفراخ َمســتك شــدۀ
Hail to the one who helps the blind and enables O lover, the one who annihilates himself, You
them to walk on the path! become someone in Absence.
Hail to the one who makes an impious one a leader O aged ascetic, you have also turned into an idol
of faith! worshipper.
Hail to the one who gives wealth to a poor man and Don’t mind, O lover, if you have a hard time, as
makes him a sultan!
long as you drink plenty from the glass of Love.
Hail to the one who makes Khosrau* a slave to
Shirin!
* Romance of Khosrau and his wife, Ey varlıktan geçmiş yok olmuş kişi, Yoklukta biraz
Shirin, famous in Persian literature. var olmuşsun.
Ey nazlı zahit, sen de biraz puta tapar olmuşsun.
Ey körlere lütfeden, onları yol görür bir hale getiren. Ey âşık, senin elin her ne kadar darda kaldıysa da
Ey dinsizleri din yolunun kılavuzu eden. önemi yok.
Yok yoksul kişilere mal mülk verip padişah eden. Değil mi ki aşk kadehinden bol bol içerek biraz
Ey Husrev’i Şîrîn’e köle eden. sarhoş olmuşsun.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
اى مــه! نــه كفارتــى ز هــر گونــه گناه؟ اى ميــ ِر مليحــانِ جهــان َشــىء ِل َّلــه
يوســف جانــى از چاه؟
ِ ــن
ِ نــى خود َر َس َشــیء ِل ّله،رامــش جــان
ِ وى راحــت و �آ
نى بلكه َقلا ُوو ِز ب َِهستى در راه رخ تو ِ اى �آنكــه بــه هــر صبح به
ِ پيــش
مفتــاح هــزار �آفتابــى اى مــاه ِ َشــىءل َّلــه:خورشــيد جهــان
ِ مىگويــد
O moon-faced one, You are the penance for every O Sultan of the beauties of the earth, for God’s
sin. You are the robe to pull the soul’s Joseph sake, give us something!
from the well. No, You are better than that! O the peace and comfort of souls, give us
You are the guide on the road to heaven. something!
O moon-faced one, You are the key for thousands O one to whom the sun begs every morning for
of suns. light, for God’s sake,
Give us something from your beauty!
Ey ay yüzlü Sevgili. Her çeşit suçun kefâreti değil
misin sen? Dünya güzellerinin sultanı,
Ruh Yusuf ’unu kuyudan çıkarmak için ip değil mi- Allah için bize bir şey ver.
sin sen? Ey ruhun rahatı, huzuru,
Hayır. Bunlardan da üstünsün. Allah için bize güzelliğinden bir şey ver.
Allah yolunda iyi bir kılavuzsun. Ey yüzüne karşı, dünya güneşinin, her sabah Allah
Ay yüzlüm, sen binlerce güneşin anahtarısın. için bir nur ver, diye yalvardığı güzel.
امــروز بيــا كــه ســخت �آراســتۀ امــروز ندانــم بــه چــه دســت �آمــدۀ
گويــى ز ميــانِ ُحســن برخاســتۀ كــز ا ّولِ بامــداد مســت �آمــدۀ
بــر چــرخ بــر �آ و مــاه را گــوش بمــال ز دست هم ندهم،گر خونِ دلم خورى
كــه ســر ِو پيراســتۀ،در بــاغ در �آ زيــرا كــه بــه خــونِ دل بهدســت �آمــدۀ
Come today. You are adorned beautifully. I don’t know which direction you came from
Come today. Ascend to the sky. today.
Hold your ear of the sky and shoıv your beauty. Suddenly, early in the morning, you came, drunk.
Then, come to the garden and way nicely. I won’t let you go, even if you drink the blood of
You are the cypress of beauty, by God. my heart,
Because I have paid with the blood of my heart to
Bugün gel ki pek güzel süslenmişsin. find you.
Sanki bütün güzelliklerin içinden bitmiş, boy atmış-
sın. Bugün nasıl geldiğini bilmiyorum.
Sanki bütün güzellikleri kendinde toplamışsın. Sabahın erken saatinde, sarhoş bir halde çıkagelmiş-
Gökyüzüne yüksel, göğün kulağını tut da ona güzel- sin.
liğini göster. Gönlümün kanını içsen, yine de elimden salmam
Sonra bağa gel, bahçeye gel, salınarak yürü, çünkü seni.
sen, Allah’ın süslenmiş bir selvisisin. Çünkü elini gönül kanına batırmış da, öyle gelmiş-
Selvi nasıl olurmuş görsünler. sin.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
ايــن نيســت ر ِه وصــل كــه پنداشــتۀ بــاز �آمــد يــار بــا دلــى چــون خــاره
ايــن نيســت جهانِ جــان كه بگذاشــتۀ وز خارهــۀ او ايــن دلِ مــن صــد پــاره
�آن چشــمۀ ِخ ْضر خــو ْرد ازو �آ ِب حيات در مجلس من بودم و عشقش چون چنگ
انــدر ر ِه توســت ليكــن انباشــتۀ مــن بيچــاره
ِ انــدر زد چنــگ در
This is not the way to Union as you suppose. My stone-hearted Beloved came again.
The world you left is not the world for soul. He broke my heart into a hundred pieces.
The fountain, from which Hizir* drank the water I was the only one there with His Love.
of life, was on your way. Then, His Love seized His helpless slave and made
But, you filled it with dirt and dried up the me cry like a harp.
fountain.
*Legendary Godsend who attained immortality Sevgili gene geldi, taş gibi katı bir yürekle gene geldi.
by drinking from the water of life. O katı yüreğinin yüzünden gönlüm, yüz parça oldu.
Mecliste bir ben vardım, bir de çenge benzeyen aşkı
Kavuşma yolu sandığın yol, bu yol değildir. vardı.
Bu dünya, senin bırakıp geldiğin can dünyası de- Derken aşki bu çaresiz kalmışa birdenbire pençesini
ğildir. atıverdi.
Hızır’ın bengisu içtiği kaynak, senin yolundadır Çeng gibi inletti.
ama sen tutmuş, toprakla doldurmuşsun onu.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
صحبــت بيگانــه
ِ بيگانــه شــوى ز بيــگاه شــد و دل نرهيــد از نالــه
ســخن راســت ازيــن ديوانــه
ِ بشــنو روزى نتــوان گفــت غــم صــد ســاله
صــد خانه پر از شــهد كنى چــون زنبور غصــۀ بيــگاه شــدن
ّ اى جــان و جهــان
گــر زانكــه جــدا كنــى ازيشــان خانــه �آن كــس دانــد كه گم شــدش گوســاله
If you hang around with strangers, you become Night has come, and my heart is still crying.
a stranger. The hundred-years-old sorrow cannot be
Listen to the advice from this Love’s insane one: explained in one day.
If you vacate the house of your heart from O my soul, O my world, the cow which is grieving
strangers, at dusk Is the one who lost her calf.
You will fill hundreds of hives with honey, like a
bumble bee. Akşam oldu, gönül, hâlâ feryattan kurtulmadı.
Yüzyıllık dert, bir günde anlatılamaz ki.
Gerçeğe yabancı olanla konuşur, görüşürsen sen A benim canım, cihânım, akşamın gamını, kaygı-
de gerçeğe yabancı olursun. sını, buzağısını yitiren bilir.
Bu aşk delisinden haberi al, doğru sözü dinle.
Gönül evini yabancılardan boşaltırsan, bal arısı
gibi yüzlerce kovanı balla doldurursun.
تــا ُروىِ تــرا بديــدم اى بــت نــاگاه تــو �آبــى و مــا جملــه گياييــم همــه
سرگشــته شدم ز عشــق و گم كردم راه تــو شــاهى و مــا جملــه گداييــم همــه
غــم عشــقت اى مــاه
ِ روزى بينــى در گوينــده تويــى و مــا صداييــم همــه
گويند به س ِر فلان كه انّا ِل ّله چــرا نياييــم همــه؟،جوينــده تويــى
O my Beauty, I suddenly felt dizzy When I saw We are all like grass; You are the water keeping
Your face. us alive.
O my moon-faced One, one day I will die from You are a Shah; we are all poor.
sorrow, longing for Your Love. You are the One who talks; we are only sounds.
But, “Inna lillah,”* as they say. You are searching. Why don t we come to You?
* “We will go back to Him.” Koran (2:156). Biz, bütün insanlar, otlara benzeriz.
Güzelim, ansızın yüzünü görünce aşktan başım Sen ise bizi yaşatan, bize hayat veren su gibisin.
döndü, yolumu kaybettim. Sen Sultansın, bizse hep yoksul kişileriz.
Ay yüzlüm, bir gün aşkının gamından ölürüm Konuşan, söyleyen asıl Sensin.
“İnnâ lillâh*” derler. Bizler, birer sesten başka bir şey değiliz.
*Biz Allah içiniz ve biz O’na döneceğiz. Kur’ân: Arayan da Sensin, neden hepimize bir anda gel-
2-156 mezsin?
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
تــو توبــه مكــن كــه مــن شكســتم توبه بهانهيــى يافتــۀ،تــو مىخنــدى
هرگــز نايــد ز جــانِ مســتم توبــه در خانــۀ خــود دام و دغــل باختــۀ
صــد بــار و هــزار بــار بســتم توبــه اى چشــم فــراز كــرده چــون مظلومــان
دســت دســتم توبــه
ِ خــون مىگريــد ز در حيلــه و مكــر مــوى بشــكافتۀ
Don’t try to repent; I have already broken my You are finding excuses and smiling.
repentance. You set traps and deceits in your own home.
My drunken soul doesn’t want to repent O one who turns his face to the sky like an
anymore. innocent,
I vowed a hundred--no, a thousand times-not to You can split a piece of hair into forty pieces in
do it, a sham.
Till repentance got tired of me, crying bloody
tears in my hands. Bir bahane bulmuşsun, gülüyorsun sen.
Kendi evinde tuzak kurmuşsun; hilelere başvur-
Tövbe etmeye kalkışma, ben bozdum tövbemi. muşsun sen.
Sarhoş ruhum artık tövbe etmek istemiyor. A mazlumlar gibi gözlerini göğe diken, hilede, kur-
Yüz kez, bin kez tövbe ettim. nazlıkta kılı kırk yararsın sen.
Tövbe benden bıktı, kan ağlıyor.
Gökyüzü bana diyor ki: “Ey benim gibi başı dön- Bir can var ki gıdası gamdır, düşüncedir.
müş olan.” Bir başka can da vardır, ormandaki aslan gibi.
Oysaki başı dönmüş odur, onunla dost olandır. Düşünce, kesere benzer.
Başı olan, başını dik tutan kimseye minnet etme- Aklını başına al da boş yere düşünme sonra düşü-
yen kişinin başı dönmez. nürken keseri ayağına vurmayasın.
Çünkü her gök, ondan bir yardım bekler.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
در بــاغ در�آ بــا گل اگــر خــار نــۀ اى شــاه،در بندگ َيــت حلقه به گوشــم
پيــش �آ بــه موافقــت گــر اغيــار نــۀ اى شــاه،در چاكر َيت به جان بكوشــم
چــون زَهْ ــر مــدار ُروى اگــر مــار نــۀ خدمــت تــو چو ســايه مــن پيش ر َوم
ِ در
نقــش ديــوار نۀ
ِ ايــن نقــش بخــوان چــو اى شــاه،تــو شــيرى و من سياهگوشــم
If you are not a thorn, come to the garden as a I am your slave with an earring,
rose. O my Sultan. I serve you full- heartedly, O my
If you are not a stranger, come elose to us. Sultan.
If you are not a snake, don’t turn a poisonous I walk like a shadow in front of you at your
face. temple.
If you are not a picture on the wall, look at this You are the lion; I am the black- ear,* O my
page and read this writing. Sultan.
*Legendary animal that goes with the lion.
Diken değilsen, bahçeye, güle gel.
Yabancı değilsen, bizim yanımıza gel. Sana kulağı küpeli kul oldum.
Yılan değilsen, yüzünü zehire çevirme. Kulluğuna, canla gönülle çalışır, dururum.
Duvardaki resim değilsen, insanı anlamaya çalış, Hizmetinde, gölge gibi yanında gidiyorum.
onun sırlarını oku. Sen aslansın, bense kara kulağım, a Sultanım.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
در را ِه يگانگــى چــه طاعــت چــه گنــاه در عشــق خلاصــۀ جنــون از مــن خواه
در كــوىِ خرابــات چه درويش چه شــاه جــان رفته و عقل ســرنگون از من خواه
رخســا ِر قلنــدرى چــه روشــن چه ســياه صــد واقعــۀ روزفــزون از مــن خــواه
بــر كنگــرۀ عرش چــه خورشــيد چه ماه صــد باديــه پــر �آتش خــون از مــن خواه
On the way of Union, neither worship nor sin Ask me for the essence of insanity on the way of
counts. Love.
Who is a pauper and who is a sultan in this Ask me for the soul gone and lost, for the mind
tavern? upside down.
It doesn’t matter if the Kalendar’s face is white or Ask me for the days filled with hundreds of
black. events.
What is the brightness of the sun or moon before Ask me for the deserts burned by the fire of
the Throne of God? blood.
Birlik yolunda ne ibâdet vardır ne günâh. Aşkta, deliliğin özünü özetini, bana sor.
Meyhâne mahallesinde yoksul kimdir, padişah Gitmiş ve kaybolmuş ruhu, baş aşağı dönmüş aklı,
kim? bana sor.
Kalenderinin yüzü, ister aydın olsun, ister kara. Yüzlerce olayla dolu günleri bana sor.
Arş’ın çardağında güneş nedir, ay nedir? Kan ateşiyle dopdolu yüzlerce çölü bana sor.
دانــى شــب چيســت؟ بشــنو اى فرزانه ُروىِ تــو نمــاز �آمــد و چشــمت روزه
كــن عاشــقان ز هــر بيگانــه ِ خلوت ويــن هــر دو كننــد از لبــت َد ْر ُيــوزه
خاصه امشــب كه هســت َمــ ْه همخانه ُجرمــى كــردم مگــر كه من مســت ُبدم
مــن مســتم و َمــ ْه عاشــق و شــب ديوانه �آ ِب تــو بخــوردم و شكســتم كــوزه
O smart, intelligent man, do you know what the Your face is namaz;* Your eyes are fasting.
night is? They beg for beauty, beg for favors from Your
It is the time of solitude for lovers, isolation from lips.
strangers, especially tonight, when the moon- Did I commit a sin? Am I drunk?
faced Beloved is in the house of o ur heart. If I drank only Your water, did I break my
I am drunk. The moon who walks around the sky fasting?
silently is in Love, and the night is crazy-insane. *Muslim praying, ritual praying, worship.
A akıllı fikirli kişi gece nedir, biliyor musun? Senin yüzün namaz, gözlerin ise oruçtur.
Âşıkların, her yabancıdan halvet ettikleri, yapayal- Hele o dudağın yok mu, yüzün de gözün de ondan
nız kaldıkları zamandır. güzellik dilenirler.
Hele bu gece, Ay yüzlü sevgili gönül evimizde bizle Bir suç işledim, galiba sarhoştum.
birlikte. Suyunu içtim, orucum bozuldu, gitti.
Ben sarhoşum, Ay âşık, geceyse deli dîvâne.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
دى از ســ ِر ســوداىِ تــو مــن شــوريده ســه چيــز ز مــن ببــردهاى بگزيــده
رفتــم بــه چمــن جامــه چــو گل ب ِْدريده صبر از دل و رنگ از رخ و خواب از ديده
از جملــه خوشــيهاىِ بهــارم بىتــو چابكدستى كه دست و بازوت ُد ُرست
جــز �آ ِب روان نيامــد انــدر ديــده تصويــ ِر عقــول چــون تــو نازاييــده
I went to a meadow yesterday. You took away three things from me:
I was ruined by Your Love and tore my chest like Patience from my heart, color from my face, and
a rose. sleep from my eyes.
But, I saw none of the beauties of spring, What a crafty pickpocket you are!
Only running waters. No mother gave birth to an artist like you.
You are beyond comprehension.
Dün sevdanla perişan bir halde bahçeye gittim.
Gül gibi senin aşkından yakamı yırttım. Benden, üç şeyi aldın: Gönülden sabrı, yüzden
Sensiz, baharın güzelliklerinden hiçbirini görme- rengi, gözden uykuyu.
dim. Elin kolun sağ olsun, tez ellisin.
Ancak akarsuları gördüm. Senin gibisini analar doğurmamıştır, akıllara bile
sığmıyorsun sen.
صاحبنظــران راســت تح ّيــر پيشــه بِــ ِه ــب َو َق ْــد صــا َرَ ــب ال َق ْلَ ِعشْ ــقٌ َغ َل
تفكــر و انديشــه ّ مــر كــوران را بِــ ِه ــب بِمــا جــا َر ُ ــى ال َق ْلَ َح ّتــى َف ِن
شاخ خوش از غيب گلافشان بر تو ِ صد بِــ ِه ُ ــض ال ّر
يــش َ ــب َك َط ْيــ ٍر خَ َف ُ ا ْل َق ْل
شــاخ رضــا چــه مىزنــى تو تيشــه؟
ِ بــر بِــ ِه يــش َو َق ْــد طــا َر
َ ــف ال ّر َ ِعشْ ــقٌ َن َت
The one who sees You through his heart becomes When Love came to the heart,
ecstatic. The heart couldn’t stand Love’s fire and was
Blind are the ones who are lost in thought. annihilated,
Hundreds of branches scatter roses and flowers Lost its wings, like a bird,
to you from the Land of Absence. And flew away with the wings of Love.
Why did you cut down the tree of contentment?
Aşk kalbi yendi, O’nunla birleşti.
Gönül gözü açık olanlar, kâinata hayranlıkla bakar Ve kalp O’nun ateşine dayanamadı, yok oldu gitti.
dururlar. Sonunda kalp bir kuş gibi kanatlarını indirdi.
Körler ise Hakk’ın güzelliğini, sanatını görmezler Aşk onun kanatlarını yoldu.
de düşünceye dalar, fikir yürütürler. Kalp de aşkın kanatları ile uçup gitti.
Râzılık dalına ne diye kazma vurursun?
Yokluk âleminden yüzlerce dal, sana güller, çiçek-
ler saçıp duruyor.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
وصل دوست فرخنده شده ِ فصليست چو گــر �آب دهــی نهــال خــود كاشــتۀ
چــراغ دل زنــده شــده
ِ وز مــردنِ تــن ور پســت كنــی مــرا تــو برداشــتۀ
از خنــدۀ بــرق ابــر در گريــه شــده خاكــی بــودم بزیــر پاهــای خســان
وز گريــۀ ابــر بــاغ در خنــده شــده همچــون فلكــم مهــا برافراشــتۀ
We are in a season that is as auspicious as the If You are water, you take care of Your own
Beloved’s Union! saplings.
The candle of soul wakes up when the body If You lower me, You are the one to raise me up.
dies. O my moon-faced one, I used to be under Your
When lightning strikes, clouds start crying. feet like dirt,
That makes the garden smile. But You raised me up like the sky.
Bir mevsim ki Sevgiliye kavuşma zamanı gibi kutlu Eğer su verirsen, kendi fidanına verirsin.
olmuş. Beni alçaltırsan, zaten tutup yücelten Sendin.
Bedenin ölümü yüzünden ruh mumu uyanmış. Ay yüzlüm, çöp gibi ayaklar altındaydım, gökyüzü
Şimşeğin gülüşünden bulut ağlamaya başlamış. gibi beni Sen yücelttin.
Bulutun ağlayışından da bağ bahçe gülümsemiş.
گــر بــا همــۀ چــو بــی منــی بــی همــۀ كه اى بيچاره: چه كنم؟ گفت:گفتــم
ور بــی همــۀ چــو بــا منــی بــا همــۀ جملــه چــه كنــم بســاز از يكبــاره
در بنــد همه مبــاش و تو خود همه باش ور خــود چهكنمزنــان شــوى �آواره
�آنــدم داری كــه ســخرۀ دمدمــۀ �آنجــا بــروى كــه بــودهاى همــواره
Even when you are with everyone, you are lonely “What can I do?” I asked.
if you can’t find Me in your heart. “O poor man,” He said. “I can’t answer a question
In solitude, if you think about Me, you are with like that, Because you just keep saying, What can I
everyone. do,’ all the time.
Don’t just be attached to others. Meanwhile you stay in the same place, idle.”
Become the others; leave yourself.
You have become a slave of your deceit and Dedi ki: “Ne yapayım?”
anger. Dedim ki: “A çaresiz, bütün ne yapayım dedikleri-
ne bir sözle cevaplayamam ben. Fakat sen, kendin,
Herkesle olsan da benimle değilsen kimsesizsin. ne yapayım deyip durursan başıboş bir hale gelir-
Benimle olunca, herkeslesin. sin ve devamlı neredeysen, yine orada kalırsın.”
Herkesin bağıyla bağlanma.
Kendinden kurtul, sen herkes ol.
Halbuki sen kendi hile ve öfkenin esiri olmuşsun.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
لطفــى كــه مــرا شــبانه بنواختــۀ مــا مردانيــم ِش ْســته بــر َت ْنــگ َد ِره
زلــف خــود پــس انداختــۀ
ِ امــروز چــو ماييــم كــه شــير و گــرگ بــر مــا گــذره
چشم تو مستِ چشم تو ز تو مست و من از
ِ بــا فقــر و صفــا بهــم در�آميختهايــم
زان مســت بديــن مســت نپرداختــۀ چــون درگــ ِه ارتضــاع �آن ميــش و بــره
Beloved, you kindly caressed me last night. We have settled at the edge of the river.
But, today you threw that kindness back, like Lions are passing by; so are wolves.
your hair. We have merged with Absence,
There is the drunkenness of wine in your eyes, Like a lamb nursed by a sheep.
and I am drunk from those eyes.
It’s too bad that your drunkenness doesn’t care Bir dere kıyısına oturmuşuz biz.
for mine. Aslan da uğrar bize, kurt da.
Kuzu koyundan süt emerken nasıl karışır, bağda-
Sevgilim, dün gece bir lütfedip beni okşadın. şırsa, biz de yoklukla onun gibi bağdaşmışız.
Ancak, bugün o lütfu, saçların gibi arkana attın.
Senin gözlerin şarap yüzünden sarhoş, bense göz-
lerinin yüzünden sarhoşum.
O sarhoşlarla, bu sarhoşa hiç yönelmedin.
ماننــدۀ زنبيــل بگيــر ايــن روزه ! گشــت بيگاه اى ماه:من مىگويم كه
تــا روزه كنــد تــرا ز حــق دريــوزه مــاه وانگهانــى بيــگاه؟:مىگويــد
�آ ِب َح َيــوان خنــك كنــد دلســوزه ماهــى كــه ز خورشــيد اگــر برگــردد
مشكن كوزه،اين روزه چو كوزه اســت شــب تيره ســياه
ِ در حــال شــود همچــو
Take fasting as a basket in your hands. I said, “Night has come, O my moon-faced
Let fasting be a way of begging for you on the Beauty.”
way of God, That moon-faced one answered me,
So that God will award you the Ab-i hayat,* will “There is a time for the moon when He tums His
satisfy your thirst. face from the sun.
Fasting resembles a fragile jar: don’t break it! At that time, the sun becomes dark and night
*Water of life. comes.”
Bu orucu, zenbil gibi eline al, Ben “Akşam oldu, ey Ay yüzlü güzel” derim.
Hak yolunda dilen. O Ay yüzlü bana der ki: “Akşamleyin, bir ay, güneş-
Hak seni rızıklandırsın. ten yüz çevirirse, karanlık gece gibi, hemen siyah-
Bengisu, gönülleri yanan bahtsızları mutlu eder. laşır”.
Bu oruç, testiye benzer sakın testiyi kırma.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
ــت �آشــفته
ِ مىخــوردم بــاده بــا ُب ميــدانِ فــراخ و مــر ِد ميدانــى نــه
خوابــم بربــود حــالِ دل ناگفتــه احــوالِ جهــان چنانكــه مىدانــى نــه
خــواب مســتى ديــدم
ِ بيــدار شــدم ز ليــك،ظاهرهاشــان بــه اوليــا مانــد
ســاقى خفته، شــمع مــرده،دلبــر شــده در باطنشــان بــوىِ مســلمانى نــه
I drank wine with a cheerful, vivacious beauty. The space is vast, but no one comes to the front.
Sleep took me away from myself before I realized The state of affairs of this world is not what you
the desire of my heart. thought.
When I woke up from the sleep of drunkenness, Some people look like saints on the surface,
The beauty was gone, the candle extinguished, But no sign of faith is seen among them.
and the cupbearer asleep.
Meydan geniş, meydana çıkacak er yok.
Neşeli, göz alıcı bir güzelle şarap içtim. Dünyanın halleri, bildiğin gibi değil.
Gönlümün halini söyleyemeden uyku, beni ben- Halk, görünüşte erenlere benziyor.
den aldı. Fakat içlerinde Müslümanlık ışığı yok.
Sarhoşluk uykusundan uyanınca, gördüm ki sev-
gili gitmiş, mum sönmüş, sâkî uyumuş.
هــر چنــد دريــن پــرده اســيريد همــه هــم لقاييــم همــه،هــم �آينهايــم
اميريــد همــه،زيــن پــرده بــرون َرويــد سرمســت پيالــۀ بقاييــم همــهِ
�آن �آ ِب حيــات خَ لــق را مىگويــد دافــع رنــج و هــم شــفاييم همــه
ِ هــم
ســاحل جــوىِ مــا بميريــد همــه
ِ بــر هــم ســقاييم همــه،هــم �آ ِب حيــات
Although you are all slaves behind this curtain, We are the mirror; we are the face on the mirror.
Once you get out, you will be sultans. We are the drunk of the glass of immortality.
Love’s Ab-i hayat* says, We are the pain; we are the panacea.
“Die here. Then, you wilt become immortal.” We are the water of life; we are the water carrier.
*Water of life.
Hem aynayız biz hem de aynadaki yüz.
Hepiniz bu madde âleminde, perdenin arkasında Hepimiz de ölümsüzlük kadehiyle sarhoşuz.
esirsiniz. Hem acıyız hem de acıları gideren şifayız.
Bu perdeden dışarıya bir çıktınız mı, hepiniz de Hem bengisuyuz hem de bengisuyu taşıyanız.
beysiniz.
O aşkın bengisuyu diyor ki: “Irmağımızın kıyısın-
da hepiniz ölün de ölümsüz hayata kavuşun.”
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
Hadi, işte sabır sırası geldi, oruç ayı başladı. Ya Rabbi, Sen bana hilekâr bir nefis verme, beni
İki gün kâseden, testiden söz etme. Senden başkasıyla uzlaştırma.
Gökyüzü sofrasının çevresinde, rızık isteğiyle do- Ben, kendi nefsimin fitnesinden Sana sığınıyo-
laş ki can pamuğu, kozadan tekrar kurtulsun. rum.
Ben Seninim, beni tekrar bana verme.
يــارب تــو يكــى يــا ِر جفــاكارش ده َي ْمتا ُز الا ْر َض َو هْ َو فى َمشْ َي ِت ِه
يــك دلبــ ِر بدخــوى و جگرخــوارش ده ــن َح ْســ َر ِت ِه ْ عاشــقي ِه ِم
ِ ــلَ ــى َي ْق ُت ْ َك
تــا بشناســد كه عاشــقان در چــه غمند ــب َلــ ُه ِّ الح
ُ َّــك فــىَ ــم ِســوى َان َّ مــا َث
عشــقش ده و عشقش ده و بسيارش ده ــن ن َْظ َر ِتــ ِهْ أ� ْر ٌض ِل ُع ًلــى َت ُفــو ُز ِم
O God, give him a cruel Beloved. Get him The earth becomes more beautiful because of
involved with an ill-tempered beauty So that he His walk.
can understand what lovers go through. Separation kills His lovers.
God, give him Love, Love, and Love! You are not the only one who loves Him.
Anyone who sees Him falls in love with Him;
Ya Rabbi, sen ona acımasız bir sevgili ver. accept this as such.
Sen ona kötü huylu bir güzel musallat et ki âşıkların
ne çektiğini bilsin. Yeryüzü, onun yürüyüşüyle güzelleşir, yücelik bu-
Ya Rabbi aşk ver ona, aşk ver, aşk ver... lur.
Ayrılığıyla âşıklarını öldürür mü, öldürür.
Onu seven yalnız sen değilsin.
Yeryüzü, onun sevgi bakışından yüceldi, feyzlendi.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
�آمــد بــ ِر مــن دوش مــ ِه يغمايــى �آن چيــز كــه هســت در ســبد مىدانــى
گفتــم كــه برو كــه امشــب اينجــا نايى از ســ ِّر ســبد تــا بــه ابــد مىدانــى
زهى ســودايى:مىرفــت و همــى گفت هــم روز بگويــم بــه شــ َبت يــاد �آيــد
در نگشــايى،دولــت بــه در �آمدســت شــب نيــز بگويم كــه تو خود هــم دانى
Last night, a charming beauty came to me. Whatever happens, the future will come. You
I said, “Go away. Don’t come tonight.” know this. In fact, you know about the ones in
While leaving, that beauty said, the basket from the ones in eternity.
“What kind of lover are you that the Kingdom In the morning, I will tell you the things that
comes to your door, but you don’t open it?” you’ve mentioned at night, but you already know
all the secrets which I’ve told you at night.
Dün gece yanıma gönülleri çalan bir güzel geldi.
Dedim ki: “Git, bu gece gelme buraya.” O güzel gi- Olan olur, gelecek gelir çatar.
derken dedi ki: “Nasıl âşıksın sen ki devlet kapına Bunu bilirsin sen.
gelmiş de kapıyı açmıyorsun?” Zaten sepetin içinde bulunandan, sonsuzluğa ka-
dar ne varsa hepsini bilirsin sen.
Gündüz söylemem, fakat geceleyin, söyleyeceğim
şey hatırına gelir senin. Geceleyin de söylemem.
Çünkü zaten bilirsin sen.
صاحــب تمييــزى
ِ �آن خــوش باشــد كــه �آن را كــه نكــرد زَهْ ــر ســود اى ســاقى
بى�آنكــه بگوينــد و بگويــد چيــزى مىنمــود اى ســاقى،�آن زَهْ ــر نبــود
بىگفــت و تقاضــا بدهــد مهمــان را نبود اى ســاقى،چــون بــود رونده شــد
صاحــب پاليــزى
ِ ترونــدۀ خــوش ز َميهــا نوشــد ز بحــ ِر جــود اى ســاقى
It is nice of You to separate the good ftom the The one who is not harmed by poison drinks
bad. poison like wine,
You have the broad mind and sharp words to O cupbearer.
answer anyone who asks. When existence disappears, Absence comes.
You are the gardener who gives out beautiful The person who is saved from self
fruits Will drink wine in the sea of abundance, cup
To all Your guests before they even ask. after cup.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
�آن ُرو ِى ُتــ ُرش نگــر چــو قندســتانى �آن ظلــم رســيده را كــه دادش دادى
ُ چشــم خوشــش نگر چو
هندستانى ِ وان و �آن غــمزده را كــه جــا ِم شــادش دادى
قــد او صــف زده سروســتانى ِ پيــش ِ �آن بــادۀ ا ّوليــن فراموشــش شــد
كــف او شكســته هــر دَســتانى
ِ پيــش ِ گــر زانكــه نمىدهى چه يــادش دادى؟
Look at that face, fresh like a sugarcane field. In the past, You comforted the oppressed And
Look at those beautiful eyes, beautiful like offered the «ine of relief to the sufferer.
India. But now, You have forgotten the uine which they
Cypresses form a line to look at that great drank in the eternal past.
stature. How could they remember Your goodness if You
All hands are broken in front of those generous don’t serve it anymore?
hands.
Zulümlere uğrayana insaf ettin, ona neşe şarabını
O taze yüzüne bak, sanki şeker yurdu. sundun.
O güzel gözlerine bak, sanki Hindistan. O, ezelde içtiği şarabı unuttu.
Yüce boyunun önünde selviler sıraya girmiş. Tekrar sunmazsan, ilk şarabın zevkini nasıl hatır-
Cömert elinin önünde bütün eller kırılmış, dökül- layacak?
müş.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
�آن ميــوه تويــى كــه نــاد ِر ا ّيامــى �آنــى تــو كــه در صومعــه مســتم دارى
بتــوان خــوردن هــزار مــن در خامــى در كعبــه نشســته بتپرســتم دارى
بــر مــا مپســند هجــر و دشــمنكامى بــد تو مر مرا دســتى نيســت
ِ بــر نيــك و
كاخــر بــه تــو بازگــردد ايــن بدنامــى
ِ تــا به چه دســتم دارى،دســت تــوام
ِ در
You are the kind of strange fruit that is hard to You make me drunk in the place of worship.
find in season, You let me stay at the Kaaba,* but make me pray
But can be eaten by the bushels even unripe. to idols.
Don’t let separation or animosity capture me, I don’t understand either Your goodness or Your
Because that bad name which goes around, badness. Use me for urhatever You want.
comes around. I am in Your hands.
*Cubical temple of Mecca.
Sen mevsiminde bile az bulunan meyve gibisin. Direction of prayer
Hamken dahi sepet sepet yenilebilirsin.
Ayrılığa, düşmanlığa düşürme bizi. Sen ibadet yerinde beni sarhoş edersin.
Çünkü bu kötüye çıkmış ad, dolaşır sonunda gene Kâbe’de puta taptırırsın beni.
sana gelir. Senin iyiliğine, kötülüğüne benim aklım ermez,
gücüm yetmez.
Senin elindeyim, nasıl tutarsan tut beni.
�آنــى كــه بــ ِر دلشــدگان ديــر �آيــى �آنــى كــه به صــد شــفاعت و صد زارى
وانگاه چــو �آيــى َن َفســى ســير �آيــى نگــذارى،بــر پــات يكــى بوســه دهــم
صــورت شــير �آيــى
ِ گاه �آهــو و گــه بــه گــر �آب دهــى مــرا گــر �آتــش بــارى
هــم نَــرم و ُد ُرشــت همچو شمشــير �آيى ســلطانِ ولايتــى و فرمــاندارى
You always come to Your lovers late. When You You are such a great Being that you urouldn’t
come, You quickly get tired of them. let me kiss Your feet in spite of my hundreds of
Sometimes You come as a gazelle, Sometimes as pleadings. It doesn’t matter if You give me water
a lion. or throw fire on my head. You are the Sultan of
Somtimes You appear good natured, Saints; the command is yours.
At other times sharp like a sword. I accept everything that comes from You.
Âşıkların katına her zaman geç gelirsin. Sen öyle büyük bir varlıksın ki yüz türlü yalvarış ve
Gelince de bir solukta onlardan sıkılırsın. yakarışlarla, yüzlerce şefâat dileyerek ve inleyerek
Bazen ceylan şeklinde gelirsin, bazen aslan. ayağını bir kere olsun öpmek isterim de bırakmaz-
Bazen yumuşak görünürsün, bazen de kılıç gibi sın.
sert. Sen, bana su versen de başıma ateş yağdırsan da
ermişlerin sultanısın, ferman senindir.
Senden gelen her şeye razıyım.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
از جــان بگريــزم ار ز جــان بگريــزى از چهــرۀ �آفتــاب مهــوش گــردى
از دل بگريــزم ار از �آن بگريــزى صحبــت كبريــت تــو �آتــش گــردى
ِ وز
تــو تيــرى و مــا همچــو كمانيــم هنــوز تو جهد كنى كه ناخوشــى خوش گردد
تيــرى چه عجب گــر ز كمان بگريزى؟ او خــوش نشــود ولى تــو ناخوش گردى
If you run away from your soul, You became a bright moon because of the sun.
I will also run away. You turned into a fire because you became a
If you run away from your heart, so will I. friend of sulfur.
If you become an arrow, You tried to change a bad one into a better one.
I will become your bow. But, he was already good. It was only you who
No one wonders if the arrow flies. saw him as bad.
Sen candan kaçarsan, ben de candan bıkar, kaça- Güneşin yüzünden aya döndün, kükürte eşlik et-
rım. tin, ateş kesildin.
Gönülden kaçarsan, ben de gönülden kaçarım. Sen bir kötüyü iyi etmeye çalışıyorsun, o zaten iyi
Sen bir ok olursan, ben de yay olurum. idi, sen kötü gördün.
Ok yaydan fırlarsa, buna kimse şaşmaz.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
از خَ لــق ز را ِه تيزگوشــى نرهــى از ديــدۀ كــژ دلبــ ِر رعنــا را چــى؟
وز خــود ز ســ ِر سخنفروشــى نرهــى عاشــق شــيدا را چــى؟
ِ وز بدنامــى
زيــن هر دو اگر ســخت بكوشــى نرهى ما در ر ِه عشــق ُچســت و چالاك شويم
از خَ لق و ز خود جز به خموشــى نرهى ما را چى؟،ور زانكه خرى لنگ شــود
You will never be saved from people and from What harm could come to the Beauty from a
yourself if you are curious, if you like gossip. cross-eyed one?
You will never free yourself from troubles by Would an insane lover be ashamed of having a
talking too much. bad reputation?
To be safe from yourself and others, When riding the ambling horse on the way of
Try hard to keep silent. Love,
Who cares about a lame donkey?
Her şeye kulak kabartmakla halktan kurtulamaz-
sın. Şaşı gözden, güzel dilbere ne?
Kendinden kurtulmak yersiz konuşmakla olmaz. Çılgın âşık, adının kötüye çıkmasından korkar
Çok uğraşmadan bunlardan kurtulamazsın. mı?
Susmaktan, az konuşmaktan başka çare yok. Biz aşk yolunda dört nala gidelim.
Topal eşekten bize ne?
از رنج و ملالِ ما چه فرياد كنى؟ از ســايۀ عاشــقان اگــر دُور شــوى
�آن بِــ ْه كــه به ُشــكر وصل را شــاد كنى بــر تــو زنــد �آفتــاب و رنجــور شــوى
از مــا چــه گريــزى و چــه واداد كنــى؟ پــس عاشــقان چــو ســايه مىدَو
ِ پيــش و
زان تــرس كــه وصل را بســى يــاد كنى تــا چــون َمــه و �آفتــاب ُپرنــور شــوى
Why are you wailing and complaining about o The Sun will strike, and you will become sick
ur troubles? You should be grateful for Union. If you stay away from the shade of lovers.
Why are you running away from Me? Run like a shadow in front and back of lovers,
You might make Union very difficult. So you get plenty of light from the moon and the
Be afraid about that. sun.
Be afraid about that.
Âşıkların gölgesinden uzaklaşırsan güneş çarpar,
Eziyetimizden, zahmetimizden ne diye feryat hastalanırsın.
edersin? Gölge gibi âşıkların önünde arkasında koş ki ay
Şükürler ederek buluşmayı neşelendirmen elbette gibi, güneş gibi aydınlanasın.
daha iyidir.
Bizden ne diye kaçıyorsun, ne diye feryat ederek
buluşmayı güçleştiriyorsun? Buluşmayı çok anıp
bulamazsın, sen ondan kork.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
از شــادى تــو ُپرســت شــهر و وادى عشــق ازل ترانهگويــان گشــتى
ِ از
اى ُروىِ زميــن و �آســمان را شــادى حيــرت عشــق ُگول و نادان گشــتى
ِ وز
كــس را گلهيــى نيســت ز تو جــز غم را از بــس كه بمــردى ز غمش جان ُبردى
كــز غــم همــه را بــدادهاى �آزادى غــم �آن �آن گشــتى
ِ وز بــس كــه بگفتــى
O Joy of the earth and the sky, You sang melodies with the Love of Eternity
The cities and plains are filled with cheering for And became ignorant and stunned by the
You. confusion of Love.
No one but sorrow complains about You, You saved yourself from the sorrows by dying
Because You have saved everyone from sorrow. before your death.
You talked so much about His grief that you
Ey yerlerin, göklerin sevinci, şehirler ovalar Senin became Him after all.
mutluluğunla dolu.
Sen herkesi gamdan kurtardığın için, gamdan gay- Ezel aşkıyla nağmeler söyledin.
rı kimsenin şikâyeti yok Senden. Aşkın şaşkınlığıyla aptallaştın, bir şey bilmez oldun.
Ölmeden evvel ölüp, ruhunu gamından kurtardın.
O kadar çok Allah’ın gamından söz ettin ki sonunda
O oldun.
Her yanda Aşkından gece uyumayan biri var. Balçıktan can kuşlarına kafesler yaparsın. Kara
Amberler saçılmakta, saçlarından her yana. toprağa şekerler saçarsın.
Ezel ressamı, gönlüm sükûn bulsun diye, Yalnız gönül gözlerini açtıkların görür ve bilirler ki
Tebrizli’nin resmini yapmakta her yana. her şey Senden gelir, her şeyi Sen yaparsın.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
از كــم خــوردن زيــرك و هشــيار شــوى ُاســتا ِد مــرا بگفتــم انــدر مســتى
از ُپــر خــوردن ابلــه و بيــكار شــوى ك آ�گاهــم كــن ز نيســتى و هســتى
ُپرخــوارىِ تــو جمله ز ُپرخوارىِ توســت گفتــا كــه بــرو،او داد مــرا جــواب
اگــر تو كمخوار شــوى،كمخوارشــوى رنــج تــو ز خَ لــق دُور دار و َرســتى
ِ
If you eat less, you become alert and smart. While I was drunk, I asked my master,
If you eat more, you become sluggish and lazy. “Tell me about Existence, Absence, and
Your huge eating comes from your gluttony. salvation.”
Eat less: you will be threaded with respect. He said,“Lift your weight from people’s shoulders.
Don’t cause any trouble, and you will be saved.”
Az yersen zihnin açılır, akıllanırsın.
Çok yemektense aptallaşır, işten güçten kalırsın. Sarhoşken üstadıma sordum: “Yokluk, varlık ne-
Senin yemeğe düşkünlüğün obur oluşundandır, dir?
Az yersen itibarın artar. Bunları bileyim de kurtulayım.” “Yürü” dedi,
“Halka eziyet etme, kimseye zahmet verme, kurtu-
lursun.”
طوطــى َر ّبانــى
ِ اســرار شــنو ز ــت مــن گفتــارى ِ افتــاد مــرا بــا ُب
طوطــى بچهيــى زبــانِ طوطــى دانــى �آرى: زمن سير شدى؟ گفت:گفتم كه
در مــرغ و قفــص خيــره چــرا مىمانى؟ بــده �آن چيز كه زى ا ّولِ اوســت:گفتــا
بشــكن قفــص اى مــرغ كــز �آن مرغانى رى: گفتا، دومش چيست؟ بگو:گفتم
Hear the secrets from the parrot belonging to I had a conversation with my Beauty: “Did you get
God. tired of me?” I asked.
You are also a baby parrot who knows their He answered, “Yes, because your soul didn’t give me the
language. thing whose name starts with the letter ‘Z.’”*
Why are you confused and sitting in the cage? “Help! What’s the second letter?”
I asked. He answered, “R.”
You belong to the sky. Break the cage and fly
*Zer. Gold. (Persian)
out!
Güzelimle bir konuşmam oldu.
Allah’a mensup papağandan sırları duy. Dedim ki: “Benden bıktın mı?”
Sen, papağanların dilini bilen papağan yavrusu- “Evet” dedi.
sun. Dedi ki: “İlk harfi ‘Z’ olanı bana ver.”
Kuşa, kafese dalıp da ne diye şaşkın bir halde du- “İkinci harf nedir? Onu da söyle” dedim.
ruyorsun? Dedi ki: “R”*
Sen göklerin kuşusun, kır kafesi, kurtul. * Zer (Farsça)-altın
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
َا ْفــدى َر َشــ أ� ا ّلــذى اِذا َا ْب َص َرنــى امــروز مــرا ســخت پريشــان كــردى
ــش َي ْنثَنــى َي ُق ُت ُلنــى ُّ َي ْه َتــ ُّز َي َه پوشــيدۀ خويــش را تــو عريــان كــردى
حــاظ بـــا ِن ِه َب ْل َب َلنــى
ِ ِب ِل َب ْــد ٌر حريــف تو نگشــتم از خواب
ِ مــن دوش
وب ُك َّلمــا َك َّل َمنــى ُ َكال َب ْــد ِر َا ُذ نصيــب بنــده پنهــان كردى
ِ خــوردى و
When He looked at me, I sacrificed myself. You ruined me today.
His coyness kills me. You took off all of my dresses, Making me stark
He looks like a full moon. naked.
When He starts talking with me, I couldn’t keep up with you last night.
I melt. And, when I fell asleep,
You drank the wine and hid my share.
Bana bir bakarsa, kurban olurum o ceylana.
Cilveleri öldürür beni. Bugün beni pek perişan ettin.
Kapısına gözlerimi dikerim, ölür giderim. O, dolu- Kendi giydirdiğini kendin soydun, çırılçıplak bir
naya benzer. hale getirdin.
Benimle konuşmaya başlayınca, erir giderim. Dün gece, uyku yüzünden sana dostluk edeme-
dim.
Sen içeceğin kadar şaraptan içmiş, benim payımı
saklamışsın.
امشــب بــرو اى خــواب! اگــر بنشــينى امشــب كــه فتــادهاى بــه چنــگالِ َرهى
تــش دل ســزاىِ ِســ ْبلت بينــىِ از �آ بســيار طپــى وليــك دشــوار رهــى
اى عقــل! بــرو كه تــو ســخن مىچينى اى ســر ِو ســهى،وال َّلــه نرهــى ز بنــده
اى عشــق! بيــا كــه ســخت باتمكينــى تــا ســينه بديــن دلِ خرابــم ننهــى
O sleep, go away tonight. Tonight you are in the hands of your slave, whose
If you try to stay here, you will be harmed by hands you’ll have a hard time getting out of.
heart’s fire. O tall, beautiful cypress, unless you put your
O reason, go away, too. chest next to my burned, ruined heart,
You talk too much, say nonsense. You won’t be able to escape from this slave.
O Love, Come.
You are the only dignified one here. Bu gece, öyle bir kulun pençesine düşmüşsün ki
çok çırpınırsın ama güç kurtulursun.
Uyku, git yanımdan bu gece. A uzun boylu selvi, göğsünü şu yıkılmış gönlüme
Eğer kalırsan, gönül ateşimden zarar görürsün. koymadıkça bu kuldan kurtulamazsın sen.
Akıl, çok gevezelik ediyorsun, sen de git.
Ey aşk, sen gel, sen ağırbaşlısın.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
امشــب منــم و يكــى حريفــى چــو منى انــدر دلِ مــن َمهــا دل افــروز تويــى
رســم چمنــى
ِ برســاخته مجلســى بــه هســتند دگــران وليــك دلســوز تويــى
جا ِم مى و نُقل و شمع و مطرب همه هست شــادند جهانيــان بــه نــوروز و بــه عيــد
اى كاش تــو بوديــى و اينهــا همــه نــى عيــد مــن و نــورو ِز مــن امــروز تويــى
ِ
I am here tonight. O my moon-face Beloved, You are in my heart,
Next to me is a friend like me. enlightening my heart.
We sit right on the grass. There are others, but You are the beauty that
There is wine, appetizers, candles, musicians. fires my heart.
But, I wish you were here. Who cares about the People on earth enjoy the Bairam Nevruz;*
rest? Today, you are my Nevruz Bairam.
*Persian New Year celebration.
Bu gece bir ben varım, bir de bana benzeyen bir First day of spring.
dost.
Çayırlığa çimenliğe bir meclis kurulmuş. Ey ay yüzlü sevgili, gönlümü aydınlatan sensin.
Şarap kadehi, meze, mum ve çalgıcı; Hepsi var. Başkaları da var amma gönlümü yakan sensin.
Fakat keşke sen olsaydın da bunların hiçbiri olma- Dünyadakiler nevruzla, bayramla sevinirler.
saydı. Benim nevruzum da bayramım da sensin.
در هــر دو جهــان دلبــر و يــارم تو بســى اندر ر ِه حق چو ُچســت و چالاك شوى
زيــرا كــه بــه هــر غميــم فريــاد رســى باز به افلاك شوى،نو ِر فلكى
كس نيست بجز تو اى َم ْه اندر دو جهان شــرمت نايــد،نشــيمن تــو
ِ عرشســت
جــز �آنكــه ببخشــ َيش بــه اكــرا ِم كســى ّ مقيــم
خطــۀ خاك شــوى؟ ِ چــون ســايه
You are my soul, my only Beloved in both You are the divine light of the sky.
worlds. If you go faster on the way to God, You will rise
You are my helper and the answer for all my to the sky.
troubles and sorrows. The throne is your place.
I have nobody but You in both worlds. Aren’t you ashamed of dragging yourself like a
You offer me kindness and forgive my sins. shadow on the ground?
İki dünyada da gerçek sevgilim, canım, sensin. Hak yolunda tez ve çevik olursan, göklere nur gibi
Her derdime derman sensin, feryadıma yetişen yükselirsin.
sensin. Senin esas yerin gökyüzü iken, gölge gibi yerde sü-
İki dünyada da senden başka kimsem yok. rünmekten utanmaz mısın?
Sen lütfeder ve suçlarımı bağışlarsın.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
تــش بخــت! ســوىِ گــردون رفتــىِ اى �آ اى �آنكــه بــه كــوىِ يــا ِر مــا افتــادى
وى �آ ِب حيــات ســوىِ جيحــون رفتــى بــه قفــا افتــادى،�آن ُروى بديــدى
بيــدل، بيدلــم مــن:بــا تــو گفتــم كــه لولــو و گهــر نثــا ِر تــو مىكردنــد
بيــدل اكنــون شــدم كــه بيــرون رفتــى در حلقــۀ ُلوليــان كجــا افتــادى؟
O fire of youth, you went up to the sky. O one who happened to stop at o ur Beloved’s
O fountain of life, you flew down to the Ceyhun village, who fell down with amazement when he
River.* saw His face,
I kept telling you, “I am in Love, How did you get into the circle of lovers
I am in Love,” Who don’t care about pearls and jewels, but only
Yet, I have fallen in love now, because you left want to see His face?
me, left this place.
*Oxus River. Ey bizim sevgilimizin mahallesine düşen.
Sen o güzel yüzü gördün de dayanamadın, hayran-
Ey baht ateşi! Göğe doğru gittin. lığından sırt üstü yere düştün.
Ey bengisu! Ceyhun nehrine doğru aktın. Senin yüzünü görmek için inciler, mücevherler sa-
Ben sana: “Ben âşığım, ben âşığım” demiştim. çarlardı.
Halbuki asıl şimdi âşık oldum. Halbuki sen hiçbir şeye aldırmazsın, hiçbir şeyden
Çünkü sen beni bıraktın uzaklara gittin. çekinmeyenlerin arasına nereden düştün?
اى �آنكــه تــو از دوش بــه يــادم دادى اى �آنكــه تــو خــونِ عاشــقان �آشــامى
حالــت ُپــر جــوش بــه يــادم دادى
ِ زان فريــاد ز عاشــقى و بى�آرامــى
�آن رحمــت را كجــا فرامــوش كنــم؟ اى دوســت منــم اســي ِر دشــمنكامى
گنــج فرامــوش بــه يــادم دادىِ كــز �آخــر بــه تــو بــاز گــردد ايــن َبدنامــى
O one who reminded me last night, O one who drinks the blood of lovers,
Reminded me of that moment of exuberance, I wail from Love, indecision, troubles.
Reminded me of the forgotten treasure! O friend, I have become a slave of the desires of
How can I forget this blessing? my enemies.
But, bad names turn around and come back in
Ey dün geceyi ve o coşkun hâli bana hatırlatan! the end.
Sen bana unutulmuş hazineden bahsettin.
Ben o rahmeti nasıl unutabilirim? Ey âşıkların kanlarını içen!
Âşıklıktan, kararsızlıktan, huzursuzluktan feryat.
Dostum, ben düşmanın isteklerine esir oldum.
Fakat kötü ad dönüp dolaşıp sonunda seni bulur.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
اى �آنكه غلا ِم خسر ِو شيرينى اى �آنكــه مــرا بســتۀ صــد دام كنــى
گــر حریــف دینــی،بــا عشــق بســاز در شــب پيغــام كنــى،گويــى كــه بــرو
عشــق گرمــى مىبــاش
ِ حريــف
ِ پيوســته تــو بــا كــه �آرام كنــى؟،گــر مــن بــروم
عاشــق گــرم از تــو بــرد ع ّنينــى
ِ تــا كرا نــام كنى؟،همنــا ِم من اى دوســت
O slave of Khosreu,* lover of Shirin, O hearthache that made me fall into hundreds
If you want to be friend of religion, of traps. You said to me, “Go away now.
First, understand Love I’ll tell you when to come at night.”
Be a friend of Love so that Love will rejuvenate O friend, if I go, who will you choose to be with?
you. Whose name will replace mine?
*Romance of Khosrau and his wife, Who do you call with my name?
Shirin, famous in Persian literature.
Ey beni yüzlerce tuzağa düşüren gönül acısı!
Ey, Şîrîn’in âşığı olan Hüsrev’in kölesi! Sen bana, “Şimdi git. Ne zaman geleceğini, ben ge-
Eğer sen dinle dost olmak istiyorsan, aşk ile anlaş. celeyin sana haber veririm” diyorsun.
Dâima, hararetli aşkın arkadaşı ol da Ey dost, ben gidersem sen kiminle oturup gönül
Aşk, senden güçsüzlüğü gidersin, seni gençleştir- rahatlığına kavuşacaksın?
sin. Benim adımla, kimin adını bir tutacaksın?
Benim adımla kimi çağıracaksın?
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
اى �آنكــه ُمــرا ِد هــر زبــان مىدانــى اى �آنكــه نظــر بــه طعنــه مىانــدازى
مىدانــى،ور زانكــه ببندنــد دهــان از جانبــازى،بشــناس دمــى تــو بــازى
ور جــان و دلــم نهــان شــود زيــ ِر زميــن اى جــانِ غريــب! در جهــان مىســازى
شادســت روانــم كــه روان مىدانــى روزى دو فتــاد َم ْر َغــزى بــا رازى
O One who knows the meaning of every O one who is affected by peoples’ reproaches,
language, If you sacrifice your life for the Beloved, you will
The One who knows peoples desires, even when know you are like a falcon.
their mouths are closed! O strange soul, peace between the people of
The heart and soul hide themselves under Merve and Rey lasts only for a couple of days.
ground.
The soul rejoices because You know him better. Ey halkın kınamasına bakan!
Sen canını eğer bir an, dost yolunda esirgemezsen,
Ey her dilin dileğini bilen! anlarsın ki sen şahin kuşu gibisin.
Bir kimse, ağzını kapasa söylemese, Ey garib can!
Sen yine onu bilirsin. Göreceksin ki dünyada “Merv” şehri halkı ile “Rey”
Canım, gönlüm, yerin altında gizlense, ruhum se- şehri halkının birlikte uyuşarak yaşaması, ancak
vinçlidir. bir iki gün sürer.
Zira Sen onun dediğini pek iyi bilirsin.
اى ابــر! كــه تــو جهــانِ خورشــيدانى ــحر به ُكوىِ �آن سلســله موى
َ اى با ِد َس
كارى مقلــوب مىكنــى تــا دانــى احــوالِ دلــم بگــوى اگــر باشــد ُروى
ظلــم تــو بــر ماســت جهــان ظلمانى
ِ از ور زانكــه بــر �آ ِب دل نباشــد دلجــوى
تــو گريانى،نصيب ماســت
ِ پــس گريــه هيــچ مگــوى،زنهــار مــرا نديــدهاى
O cloud, you are from the universe of the suns. O morning breeze, if you go to the place of my
The thing you do goes against you. Knoıv this beautiful beloved,
very well: by covering o ur world in darkness, If He receives you nicely, explain my situation.
you are oppressing us. If He is angry, forget you saw my face and don’t
Crying is for mortals like us; instead, you are say anything.
crying for us.
A seher rüzgârı! O saçları halka halka zincire ben-
Ey bulut! Güneşler cihanındansın. zeyene söyle, fırsat bulursan gönlümün ayrılık ha-
Sana yaptığın iş, ters düşmektedir. lini anlat.
Şunu iyi bil ki dünyamızı karanlıklarla kaplayarak, Fakat öfkeliyse, beni görmemiş ol, hiçbir şey söy-
bize zulmediyorsun. leme ona.
Ağlamak, biz fanilerin nasibi olduğu halde, bizim
yerimize sen ağlıyorsun.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
اى باطــل! از حــق نگريــزى چــه كنى؟ بــاغ خــدا! كــه ُپر ُبــت و ُپر ُحورى
ِ اى
وى زَهْ ــر! بجــز تلخى و تيزى چه كنى؟ چشــم خلايــق اينچنين چــون دُورىِ از
ُم ِنكر چو خرى،عشق �آ ِب حيات �آمد و مــى منصــورى
ِ اى دل! نچشــيدهاى
اى خر! تو در �آب در نميزى چه كنى؟ معــذورى،گــر منكــ ِر �آن بــاغ شــدى
O wrong one! What can you do except run from O God’s garden filled with beauties and houries like
the truth? O poison! What do you have except You,
bitterness? Why can’t the eyes of people see You?
Love is the fountain of youth. O heart, you haven’t had a taste of the wine of
The one who doesn’t believe in Love is like a donkey. Mansur.*
O donkey! You are excused for denying that Gardener.
You have fallen into the water. *Hallaj Mansur. Famous Mystic who was killed in 922
What can you do except dirty the water. because of his beliefs.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
اى ُپــر ز جفــا چنــد كنــى َطــ ّرارى؟ اى ُپــر ز جفــا! چنــد ازيــن َطــ ّرارى؟
پنهــان چــه كنــى �آنچه بــه باطــن دارى ظاهــر نكنــى �آنچــه بــه باطــن دارى
بيــرون و درون هــزار ُمشــ ِرف دارى خــط وفــاىِ مــا بــر دارى
ِ گــر ســر ز
فريــاد كنــان همــه كــه جــو مــىكارى واقــف ِن َيــم از ضميــ ِر دل پنــدارى؟
O one who is full of cruelties and torments, O charmer who is full of cruelty, how long will
You are trying to hide your feelings. How long this cunning, these deceits last?
will this last? How long will you keep your thoughts and
You have thousands of witnesses inside and feelings inside?
outside of you. Do you think I do not know your disloyalty to
They say, “If you sowed barley, you can’t harvest me? Do you think I don’t know your heart?
wheat.”
Ey cefâlarla dolu dilber! Bu kurnazlıklar, bu hileler
Ey işi gücü eziyet ve cefa olan, duygularını neden niceye dek sürecek?
gizlersin? İçindeki duyguları, düşünceleri, ne zamana kadar
İçinde, dışında binlerce gözcü var. saklayacak, açığa vurmayacaksın?
Hepsi de sana “arpa eken buğday biçemez” diyor- Bana karşı olan vefâsızlığını anlamaz mıyım?
lar. Sen, beni gönlünün içindekilerini bilmez mi sanı-
yorsun?
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
اى تُــرك! چــرا به زلف چــون هندويى؟ ــم بلنــد در صحرايــى ِ اى چــون عَ َل
خــط ُپرچيــن مويــى
ِ رخ زنگى َ ــك ِر ِش
ــگ ْرف در حلوايــى َ وى چــون ِش
ِ ُرومــى
نتــوان دلِ خــود را بــه خطــا گــم كردن زان مىترســم كــه َبــد رگ و َبدرايــى
ترســم كــه تــو تُركــى و به تُركــى گويى در مغــ ِز تــو افكنــد دگــر ســودايى
O Beautiful Beloved, with your hair you resemble O Beautiful Beloved, O One who is as tall as the
an Indian beauty. banner on the plain,
With your cheeks you look Greek. Your curly hair The being who is as sweet as sugar in halva,*
reminds me of an Ethiopian beauty. I’m afraid that you think badly of me, will make
No one loses his heart by mistake, but my heart will a wrong decision, And fall in love with someone
be lost with you, and I am afraid you are a Turk.
else.
*Sweetmeat.
Ey güzel sevgili! Neden saçlarınla Hind dilberleri gi-
bisin?
Yanağın Rum güzellerine benziyor. Ey sahrada yükselen sancak gibi uzun boylu güzel
Saçlarının kıvrım kıvnm oluşu da Habeş güzellerini sevgili!
hatırlatıyor, insan yanlışlıkla kendi gönlünü kaybet- Ey helvadaki şeker gibi tatlı varlık.
mez. Korkuyorum ki benim için kötü düşünür, yanlış
Ancak seninle gönül kaybolur. kararlar verir ve başka birinin sevdasına düşersin.
Korkarım ki sen Türksün ve Türkçe konuşuyorsun.
ــم ســپيد در صحرايــى ِ اى چــون عَ َل اى خواجــه! چــرا بــى َپرو بالــم كردى؟
رحمــت در رســيده از بالايــى ِ اى بــر بــوىِ ثــواب در َوبالــم كــردى
هــوس تــو مىپــزم حلوايــى
ِ مــن در از توبــرۀ تــو َجــو ندزديــدم مــن
صــورت ســودايى
ِ حلــوا بنگــر به از بهــ ِر چــه ُجــرم در ُجوالــم كــردى؟
O one who is like a white banner waving high on Why did You leave me helpless?
the plain, Why did You make me sin when I was wishing to
O Beautiful Being who says mercy comes from do a good deed?
loneliness and beyond, Surely, I didn’t steal barley from Your sack.
Don’t let the sweet imagination of your desire Why did you put Your soul in a sack?
make fall the shape of Love.
Efendi, neden beni kolsuz ve kanatsız bıraktın?
Ey sahradaki beyaz sancak gibi salınan güzel var- Bir sevap işlemek isterken neden beni günaha sok-
lık! tun.
Ey yücelerden, ötelerden gelen rahmet. Ben, senin torbandan arpa çalmadığım halde ne
Ben senin arzunla tatlı hayallere dalıyorum, tatlılar diye beni çuvala koydun?
pişiriyorum.
Sevda suretinde pişirilmiş tatlıya bak.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
اى خواجــه ز هــر خيــال ُپــر بــاد شــوى بيــدارى،اى داده مــرا بــه خــواب در
وز هيــچ تُــ ُرش َگــردى و دلشــاد شــوى �آســان شــده در دلــم همــه دشــوارى
ديــدم كــه در �آتشــى و بگذاشــتمت ظلمــت جهــل و كفــر َرســتم بــارى
ِ از
تــا پختــه و تــا زيــرك و ُاســتاد شــوى چــون دانســتم كــه عا ِلــم الاســرارى
O one who is fond of wealth and possessions, O One who keeps me awake in my sleep!
You are excited by your imagination, All the troubles in my heart ceased When I
Become happy or unhappy over nothing. learned that You are the only One who knows
I saw you in the fire. the secrets.
I will leave you there to cook and mature. Now, I am freed from the darkness of ignorance
and blasphemy.
Bir hiçten öfkelenip, bir hiçten seviniyorsun.
Ey efendi, seni kendi haline bıraktım. Ey bana uykuda uyanıklık veren; Gönlümdeki
Bu ateşte pişmen lazım ki olgunlaşasın, usta ola- güçlükler kolaylaştı. Senin bütün sırları bildiğini
sın. anlayınca; Bilgisizlik, kâfirlik karanlığından kur-
tuldum.
Beni aşkla uykusuz bırakan, bu dünya karanlığın- Ey binlerce fitnenin, hilenin tuzağı.
da bir nur gibi parlayan. Allah bilir başında ne fitneler var?
Ben bir çengim, sen elindeki mızrabınla vuruyor- Ey Ab-ı hayat, dünya taş kesilse, değirmen taşı gibi
sun. fır döndürürsün onu.
Ve bana “Artık yeter diyorsun”,
“Ne vakte kadar ağlayıp duracaksın?”
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
بگشــاده درى،اى در دلِ مــن نشســته اى در دلِ هــر كســى ز مهــرت تابــى
كو دگرى؟،چــون تــو دگرى نجويــم و وى از تــو تض ّرعــى بــه هــر محرابــى
دفعى گفت،بــا هر كــه ز دل دمى زدم جاويــد شــبى بايــد و خــوش مهتابــى
تــو دفــع مــده كه نيســت از تــو گذرى تــا بــا تــو غمــى بگويــم از هــر بابــى
O One who opens the door of my heart and stays There is a spark and warmth from Your Love in everyone’s
heart. Your trace, the tears of Your longing are in every prayer
there, niche and altar. I need a long night and nice moonlight to
I am not looking for anyone but You. tell You about all my troubles and sufferings from Love. A
Once, the one expelled from my heart said to Handmritte n copy ofthis aaspiciom Divan was started the
me, second day of Shevval (10th month ofArabic calendar) in
768. It was finished the first day of Rebiulahir (4th month
“Who could He get in your heart when He stays of Arabic calendar) in 770 by the son of Osman, Mevlevi
there?” Hasan, who needs God’s compassion. With the help of
God, it mas compared and corrected.
Ey gönlümün kapısını açıp içinde oturan, orada Herkesin gönlünde. Senin sevginden bir parlaklık, bir ateş var A
Senden başkasını aramam. efendim, her mihrapta Senden bir iz. Sana bir yalvarış var. Sonu
Zaten Senden başkası mı var? gelmez bir gece, hoş bir Ay ışığı gerek ki her yoldan bir gam an-
latayım, bir dert söyleyeyim Sana. Bu kutlu dîvân nüshasının
Gönlümden kovduğum birisi dedi ki: yazılmasına, yedi yüz altmış sekiz yılı Şevval ayının ikinci günü
“O varken oraya kim girebilir?” başlandı; yedi yüz yetmiş yılı Rebîulâhırının ilk günü Tanrı rah-
metine muhtaç güçsüz, arık kul Osman oğlu Mevlevi Hasan tara-
fından. Tanrı yardımıyla tamamlandı; karşılaştırıldı, doğrultuldu.
دشــمن جان و جانِ شيرين كه تويى ِ اى اى دل تــو بديــن مفلســى و ُرســوايى
نــو ِر موســى و ُطــو ِر ســينين كــه تويــى انصــاف بده كه عشــق را چون شــايى؟
وى دوست كه زَهره نيست جان را هرگز تــرا �آبــى نــى،تــش تيزســت
ِ عشــق �آ
تــا نــام َبــ َرد از تــو بــه تعييــن كــه تويــى چــه بــاد مىپيمايــى؟،خاكــت بــر ســر
O dearest friend who is a mortal enemy O heart, since you are so broken, so disgraced,
sometimes and my sweet soul at others, Be fair. How can you deserve Love?
You are the Divine light of Moses and, at the Love is a fire; it burns. You don’t have even a
same time, you are Mount Sinai. drop of water.
My soul doesn’t have the courage to mention Come to your senses; You are just dreaming.
your name or anyone else’s.
Ey gönül! Sende bu müflislik, bu rezillik varken in-
Ey hem can düşmanı hem tatlı can olan aziz Dost! saf et, aşka nerden lâyık olacaksın?
Sen hem Mûsâ’nın gözler kamaştıran nûrusun, Aşk, yakıcı bir ateştir.
hem Tûr-i Sînâ’sın. Sendeyse bir yudum su yok.
Ey Dost! Seni, Sen olarak adını anmaya, hakikatini Kendine gel, sen hayal peşindesin.
söylemeye canda asla yürek yoktur.
Kimsenin bunu söylemeğe gücü yetmez.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
اگــر تــو مــردى،اى دل تــو و در ِد او اى دل! چــو وصــالِ يــار ديــدى حالــى
جــان بندۀ توســت اگر تــو صاح ْبدردى در پــاىِ غمــش بميــر تــا كــى نالــى؟
دولــت صاف را به يك َجو نخرى ِ صــد شرطســت چــو �آفتــاب رخ بنمايــد
دســت دَردش خوردى ِ گر يك دُردى ز بكشــندش حالــى،گــر شــمع نميــرد
O heart, you and His trouble are here; That is O heart, since you have reached the Union of the
enough for you. Beloved, Don’t wane.
If you have fallen into the trouble of Love, the Throw away the feet of this sorrow. Die there.
soul is a servant and slave for you. When the sun rises and shows a sunny face,
After you drink a glass of wine from His hand, you If the candle is still burning, they put it out.
won’t give a dime for thousands of kingdoms.
Ey gönül! Mademki Sevgilinin vuslatına erdin,
Ey gönül! Bir sen, bir de O’nun derdi var. İnsansan, O’na kavuştun, artık O’nun gamının ayağına ken-
bu lütuf da yeter sana. dini at, orada öl.
Aşk derdine düşersen, can sana kul köle olur. Ne vakte kadar inleyip duracaksın?
O’nun elinden bir kadeh tortulu şarap içsen, senin Güneş bütün ihtişamıyla doğup da parlak yüzünü
gözünde yüzlerce büyük, şatafatlı devlet, bir arpa gösterince, mum eğer sönmemişse, onu hemen
tanesine bile değmez söndürürler.
اى دل! چه حديث و ماجرا مىجويى؟ اى دل! هــر دم چــو خــاك بر باد شــوى
ار مــرا مىجويــى،مــن بــا تــوام اى دل كف غم نهى و دلشــاد شــوى ِ جــان بــر
كــرا مىجويــى؟،ور زانكــه نديــدهاى ايــن بــار در �آتشــى و بگذاشــتمت
چــرا مىجويــى؟،ور زانكــه بديــدهاى باشــد كــه دريــن واقعــه ُاســتاد شــوى
O heart, what kind of words, what kind of O heart, you are under foot, ruined all the time.
adventure are you looking for? O heart, if you You leave your soul to sorrow and get pleasure
are looking for me, I am with you. If you haven’t from sorrow.
seen me, why are you looking for me? How can This time, you have fallen into the fire and I have
you search for the unknown, the unseen? If you left you.
have seen me, why are you looking for me? Maybe you will become a master by burning.
Ey gönül! Ne gibi söz, ne gibi macera arıyorsun? Ey gönül! Sen her an toprak gibi ayaklar altında
Ey gönül! Eğer beni arıyorsan, ben seninle berabe- çiğneniyor, perişan oluyorsun. Canını, gama bıra-
rim. kıyor, ona teslim ediyorsun da böylece gamla neşe-
Sen kimi arıyorsun? leniyorsun. Bu kez ateşe düştün, seni bıraktım.
Eğer görmedinse, beni ne diye arıyorsun? Belki yanarak, yakılarak erenler katına ulaşacak-
Görülemeyen, bilinemeyen hiç aranır mı? sın.
Eğer beni gördünse, niçin arıyorsun?
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
اى دوســت! تــو را رســد اگــر نــاز كنى اى دوست ز من طمع مكن غمخوارى
بــاز دمــى ســاز كنــى،نــا ســاز شــوى جز مســتى و جز َشــ ْنگى و جز خَ ّمارى
زان مىترســم د ِر جفــا بــاز كنــى مــا را چــو خــدا بــراىِ ايــن �آوردســت
بهانــه �آغــاز كنــى،مكــر انديشــى دشــمن هشــيارى
ِ و،خصــم ِخ َرديــم
ِ
O friend, if you are coy, then the coyness will My friend, don’t expect anything but wine and
turn around, and they will be coy with you. drunkenness from me.
If you go separately from them, they will do the I am not oppressed by sorrow.
same to you. I am an enemy of reason and sobriety.
I am afraid that if you open the door of torment, God brought me here for that reason.
you will again think of deceit and excuses.
Ey dost! Bende gam, keder arama.
Ey dost! Eğer sen nâz edersen, bu nâz döner dolaşır Benim işim neşe, şarap içme, sarhoşluktur.
yine sana gelir, sana da nâz ederler. Bizi Allah bunun için yarattı.
Eğer uyuşur, uzlaşırsan, seninle de uyuşur, uzlaşır- Aklın ve ayıklığın düşmanıyız.
lar. Ben, senin cefa kapısını tekrar açmandan kor-
kuyorum.
Korkuyorum ki yine hileler düşünürsün, tekrar
bahaneler aramaya başlarsın.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
اى ديــده! تــو از گريه زبون مى نشــوى پيــش َكــر زنــى َط ْن ُبورى
ِ اى حيــف كــه
اى دل! تو ازين واقعه خون مى نشــوى يــا يوســف همخانــه شــود بــا كــورى
قالب من
ِ اى جان! چو به لب رسيدى از دهــن رنجــورى ِ يــا قنــد نهــى در
�آخر به چه خوشــدلى برون مى نشــوى؟ يــا جفــت شــود مخ ّنثــى بــا ُحــورى
O eye, don’t you get ruined by crying? It is a pity to play the tambour* for someone
O heart, don’t you cry blood because of this deaf
business? O soul, aren’t you happy to get out Or to lock up the fair Joseph in the house of the
from the dungeon of flesh? blind.
Aren’t you happy when you get out from my It is a pity to give sugar to a diabetic. Or to make
body to reach Soul? a houri mate with someone gay.
*String instrument.
Ey göz! Sen çok ağlamaktan harab olmuyor mu-
sun? Yazıktır, sağıra tambur çalman.
Ey gönül! Sen bu aşk nedeniyle kan ağlamıyor mu- Yazıktır, bir körle Yusuf ’u aynı eve koyman.
sun? Yazıktır, şeker hastasına şeker vermen;
Ey can! Sen de, son nefesimde, bedenimden çıkıp Kadın huylu bir nâmerdin bir hûrî ile birleşmesi
dudağıma geldiğin zaman, ten zindanından kurtu- yazıktır.
lacağın için mutlu oluyor musun?
اى ُروىِ تــرا پيشــه جهــان �آرايــى اى ســاقى! از �آن بــاده كــه ا ّول دادى
زلــف تــو را قاعــده عنبرســايى
ِ وى بيفــزا شــادى،رطلــى دو در انــداز و
ــح ِر تــرا �آن شــايد
ْ �آن سلســلۀ ِس يــا چاشــنيى از �آن نبايســت نمــود
مىخايى،كنــى و َ ِكــش مى
َ گــزى و مى يا مست و خراب كن چو سر بگشادى
O my Beauty whose face adorns the world, Cupbearer, give us two more cups of the wine
Scattering musk, crushing ambergris are You first served us,
customs of Your hair. So our joys will increase.
Their threads are the chalns of spells. Either give us none at all Or serve us one after
It is proper for you: bite them, chew them, pull the other and make us drunk.
them out by their roots.
Ey sâkî! O ilk verdiğin şaraptan iki büyük kadeh
Ey yüzünün san’atı, işi gücü dünyayı süslemek olan daha ver de neş’emizi artır.
güzel! Ya ondan tattırmasaydın yahut mademki tattırdın,
Saçlarının âdeti amberler ezmek, miskler saçmak- kana kana içir de, bari büsbütün sarhoş et.
tır.
O saçlar, senin büyü zincirindir.
Onlarla ısırıp kökünden sökersin, çiğner ezersin.
Onlara bu yaraşır.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
Ey seher rüzgârından incinen gül dalı! Mademki Sen neşeye, neşe katarsın.
sen bir gülsün, çok hafif esen seher rüzgârından ne Yıkık gönülleri şenlendirir, onarırsın.
diye inciniyorsun? Senin en değersiz kulun olan selvi,
Aslında, bu rüzgâr güllere çeki düzen verir. Sana hizmet ettiğinden, azat oldu göğe yükseldi.
Onların saçlarını tarar, onları süsler.
Şaşılacak şey şu ki sen Allah’ın lütfundan, ihsanın-
dan inciniyorsun.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
اى شــمع! تــو صوفىصفتــى پنــدارى اى صاف كه بىسوز و حنين مىگردى
اهل صفا مىدارى
ِ كين شــش صفت از بنشــين و مگــرد اگــر چنيــن مىگــردى
شــبخيزى و نــو ِر چهــره و زردىِ ُروى جانــا! ز طلــب هــر دو قــدم ريش شــده
اشــك ديــده و بيــدارى
ِ ســو ِز دل و تــو بــر قــدم بازپســين مىگــردى
O candle, you have all the qualities of a Sufi! O naive one, O novice, why must you turn like
I think you got these six habits from the Ones that?
who have attained: Stop and sit down.
Staying awake all night long and having tears in O Beloved, I have walked so much looking for
your eyes, You that my feet have gotten sore.
Divine light, a pale face, a burning heart, and an From now on, You turn and come to me.
alert mind.
Ey saf ve acemi kişi! Niçin böyle dönüyorsun?
Ey mum! Sende Sufî huyları var. Eğer, böyle döneceksen otur, dönme.
Sanırım ki şu altı huyunu, erenlerden almışsın: Ey sevgili! Seni aramak yolunda, o kadar yürüdüm
Geceyi uyanık geçirmek, yüzü nurlu olmak, beti ki iki ayağım yara içinde kaldı. Bundan sonra sen,
benzi sararmak, gönül yanışı, gözyaşı, kalp uyanık- ayağını geriye çevir, bana doğru gel.
lığı.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
اى مــاه بــر �آمــدى و تابــان گشــتى موســى مــا بــه ُطــو ِر ســينا رفتــى
ِ اى
فلــك خويــش خرامــان گشــتىِ ِگــر ِد باطــن مــا رفتــى
ِ وز ظاهــ ِر مــا و
چــون دانســتى برابــ ِر جــان گشــتى تــو ســرد نگشــتهاى از �آن گرميهــا
چشم خَ لق پنهان گشتى
ِ چون جان زدو چون ســرد شوى كه ســوىِ گرما رفتى؟
That moon which was born, If you’re Moses, did you go to Mount Sinai?
ascended, shined, and turned You got tired, inside and out.
around Your sky descended suddenly when it You left us.
felt a soul next to You, Did you tire of Love’s fire?
Then disappeared behind the How could you?
mountains and was concealed from You went to fire.
the people, like a soul.
Ey bizim Mûsâ’mız! Tûr-i Sînâ’ya mı gittin?
Ey yeni doğan Ay! Kendi göğünün Bizim dış yüzümüzden de iç yüzümüzden de bık-
çevresinde, nazlı nazlı dolaştın. tın, usandın, bizi bırakıp gittin?
Canla beraber olduğunu bilince, ansızın Sen, aşkın ateşinden bıktın mı?
aşağı indin, dağlar ardında kayboldun. Nasıl bıkarsın, sen ateşe doğru gittin.
Sen de Can gibi halkın gözünden
saklandın.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
شــاخ شــكوفه بارگيــرد روزى ِ ايــن اى نرگــس بىچشــم و دهــن حيرانــى
ويــن بــا ِز طلــب شــكار گيــرد روزى در ُروىِ عروســانِ چمــن حيرانــى
مى�آيــد و مــىر َود خيالــش بــر تــو تــو بــا عروســانِ چمــن،نــى بــا َغ َل َطــم
قــرار گيــرد روزى،تــا چنــد ر َود انــدر شــ ِه پوشــيدۀ مــن حيرانــى
The branch that is full of flowers today will grow O narcissus who has no eyes and no mouth,
lots of fruits tomorrow. You became utterly confused by admiring the
This falcon of desire will hunt one day. The image beauty of these brides of greenery.
of the Beloved comes and goes now, O, no, I made a mistake.
But the time will come that it will stay with you. You are admiring my concealed Sultan with the
brides of greenery.
Bugün çiçeklerle dolu dallar, bir gün olur bol mey-
ve verir. Ey gözsüz, ağızsız nergis! Yeşillik gelinlerine dalıp,
Şu istek şahini, bir gün olur avını yakalar. şaşırmış kalmışsın.
Sevgilinin hayali şimdi gelip gidiyor. Hayır, aldandım, sen yeşillik gelinleriyle beraber
Ancak, bir gün olur sürekli seninle kalır. benim gizlenmiş Sultanıma hayransın.
اى نســخۀ نامــۀ الهــى كــه تويــى ايــن عرصــه كه عــرض �آن نــدارد طولى
وى �آينــۀ جمــالِ شــاهى كــه تويــى بگــذار عمارتــش بــه هــر مجهولــى
بيرون ز تو نيست هر چه در عالمهست پوليست جهان كه قيمتش نيست َجوى
در خود بطلب هر �آنچه خواهى كه تويى يــا هســت ِرباطــى كــه َن َيــ ْرزَد پولــى
You are the copy of the Divine book. You are the Leave to others that endless job of the
mirror of the Sultan’s art, beauty and power. improvement of this earth,
Everything in the universe is not beyond you. Because this whole world is smaller than a small
Whatever you want, ask for from yourself. coin,
Whatever you are looking for, search for within Worth not even a seed of barley Or a ruined
you. caravanserai,* whose worth is not even that of a
small coin.
İlâhî kitabın bir nüshasısın sen. *Lodging along a caravan route
Evreni yaratanın gücünün, güzelliğinin sanatının
bir aynasısın sen. Eni boyu belli olmayan bu dünya arsasının imarını
Doğada ne varsa senin dışında değil. başkalarına bırak.
Ne istersen kendinden iste, ne arıyorsan kendinde Dünya bir puldur ki değeri bir arpa etmez.
ara. Bir kervansaray ki bir pula değmez.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
اى َن ْفــس عجــب كــه با دلم هم َن َفســى چونــى؟،اى نــو ِر دل و ديــده و جانــم
مــن بنــدۀ �آن صبــح كــه خندان برســى چونــى؟،وى �آرزوىِ هــر دو جهانــم
�آ ِخر چه كسى؟،اى در دلِ شب چو روز لعــل تــو چنانــم كــه مپرس
ِ لــب
ِ مــن بى
هم ِشحنه و دزد و خواجه صد عَ َسسى ندانــم چونــى؟،رخ زر ِد مــن
ِ تــو بــى
O self, how did you become a friend of my heart? O light of my heart, my soul, my eyes, how are
I am indebted to the early dawn for your arriving with you?
a smile. O Beloved who brought the daylight to the O the one whom I desire in both worlds, how are
heart of my evening, can you tell me who You are? you? I am in bad shape from the separation from
You are the thief of hearts and, at the same time, the your ruby lips.
head of a hundred uratchmen. Don’t ask me! Since you haven’t seen my pale face,
how are you?
Ey nefs! Gönlümle senin beraber bulunuşuna, gönlüme
sohbet arkadaşı oluşuna şaşılır. Ey gönlümün, canımın, gözümün nuru, nasılsın?
Senin benden, razı olarak güle güle geldiğin o seher vak- Ey her iki cihanda da arzu ettiğim aziz varlık nasıl-
tine ben kulum köleyim. sın?
Ey gecenin gönlünde gündüz gibi yurt edinen sevgili. Ben senin lâl dudaklarından ayrı düştüğüm için öyle
Bana söyler misin, sen kimsin? bir hâldeyim ki hiç sorma.
Hırsıza hem polissin hem de yüzlerce bekçiye sen baş- Ya sen, benim şu sararmış yüzümü görmeyeli nasıl-
sın. sın?
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
Yarım ağız gülüşü ne diye yeter bulursun? Gönüle dedim ki: “Ey gönül! Bilgisizlik yüzünden
Gül gibi kayıtsız, içten gülmelisin. kimin hizmetinden mahrum kalmışsın, biliyor
Candan gelen hakikî aşk ile musun?”
çıkara bağlı aşk arasında elbette fark Gönül der ki: “Sen yanılıyorsun, ben hep O’nun
vardır. hizmetindeyim, hizmette baş çeviren asıl sensin.”
Venüs ile Aya eşsen ve denksen, Din sureti altında Zerdüşt’ün inançlarını taşıyor-
Aya yürü ve orada otur. sun.
Bir tekmeyle yıkılacak evde oturmaktan, damı tek- Eşek gibi otlamıyorsun ama otu sırtında taşıyor-
meleyeni aşağı atman daha iyi olur. sun.
Ayna, çirkinliğini gösterdi diye deli dîvâne olup ay-
naya yumruk atıyorsun.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
Kalbi Allah’ta, halka kulak asmayanlarla dost oldu- Fidan boylusun, şeker dudaklısın, taş yüreklisin.
ğun için, artık ruhun aşkta bahtın gibi kara sevda- Zincir gibi halka halka saçlı, gümüş bedenli, peri-
lara dalar. ler bile kıskanırlar seni. Uğradığında bir bakışınla,
Üzülme, hiçbir yere kaçmaya kalkışma. gönlü alırsın. Kötü göz değmesin sana.
Bil ki bundan böyle hiçbir yere sığamazsın sen. Her yanın güzel, güzelsin, güzel.
بــا مــن تُــ ُرش اســت ُروىِ يــارم َق َــدرى با نا اهلان اگر چو جانى باشى
َ شــيرينتر از �آن تُــ ُرش نديــدم ِش
ــكرى مــا را چــه زيــان؟ تــو در زيانــى باشــى
شــيرينى خويــش
ِ َ بيــزار شــود ِش
ــكر ز گيــرم كــه تــو معشــوقِ جهانــى باشــى
ــك ِر تُــ ُرش بيابــد خبــرىَ گــر زان ِش ولــى زمانــى باشــى،�آرى باشــى
The Beloved frowned at my face. What harm can it possibly do to us if you become
I have never seen a sweeter face than that sour a close friend of the wrong people?
one. You will be the one who will suffer.
If sugarknewthatsweet bitterness, It would give Even if we suppose that you may be loved by
up its taste. everyone in the world,
It is possible for a short time only.
Sevgilimin yüzü, bana karşı birazcık ekşi.
Ama ondan daha tatlı bir şeker de görmedim. Doğru olmayan insanlarla yakın dost olursan, bize
Şekerin, o ekşi şekerden bir haberi olsaydı kendi bir şey olmaz.
tatlılığından bezerdi. Sen zarara girersin.
Farz edelim ki dünyanın sevgilisi olmuşsun.
Evet, olursun.
Ama geçici bir zaman için olursun.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
بــا يــار بــه گلــزار شــدم رهگــذرى بــد مىكنــى و نيــك طمــع مــىدارى
بــر گل نظــرى فكنــدم از بيخبــرى هــم بــد باشــد ســزاىِ بــد كــردارى
شــرمت بادا:دلــدار بــه مــن گفت كــه بــا �آنكــه خداونــد كريمســت و رحيــم
رخســا ِر مــن اينجــا و تــو در گل نگرى چــو جــو مــىكارى،گنــدم ندهــد بــاز
When I went to the rose garden with my Don’t expect any good if you do wrong;
Beloved, Wrong always brings wrong.
I casually looked up at a rose. “Shame on you,” God is compassionate, feels pity for everyone.
the Beloved said. “How can you look at a rose But, don’t expect to Harvest wheat if you sow
while Myface is here?” barley.
بــر خیــز و بنــزد �آن نكــو نــام در �آی ظلمــت شــب خيمــۀ مهتــاب زدى
ِ بــر
در صحبت �آن یار دلارام در �آی رخ او �آب زدى
ِ بــر،مىخفــت ِخــ َرد
زیــن دام بــرون جــه در �آن دام در �آی خواب خرگوش
ِ دادى همــه را به وعدۀ
از در اگــرت برانــداز بــام در �آی تيــغ فــراق گــردنِ خــواب زدىِ وز
Come. Come close to this well-known person. You set up the tent of moonlight over the darkness
Come to the assembly of the Beloved who gives of the night And slap water in the face of the sleepy
the heart peace and comfort. Free yourself from mind who doesn’t see Your beauty.
this trap. You feel pity for everyone and give them a catnap to
Come fall into his snare. relax. But then, You cut the neck of sleep with the
sword of separation.
If he expels you from the door, come in from the
roof.
Gecenin karanlığı üstüne ay ışığından bir çadır kur-
dun.
Kalk, o adı sanı güzel kişinin yanına gel. Yarattığın güzellikleri görmeden yatıp uyuyan aklın yü-
O gönül huzuru sevgilinin sohbetine gel. züne su serptin.
Şu tuzaktan çık dışarıya, git onun tuzağına düş. Söz verdin insanlara, rahatlatmak için onları tavşan uy-
Eğer seni kapıdan kovarsa, damdan gel. kusuna yatırdın.
Sonra da ayrılık kılıcını, verdiğin uykunun boynuna
vurdun.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
Geçmişe hasret çekme, yapılan, olup biten işlere Sevgilimin gülbahçesine uğramak istiyorsan, onun
üzülme. güzel yüzüne bir kez bakman gerekir.
Böyle yaparsan Sufî olursun, geçmişin adını bile Sen habersizlikle topu meydandan kaptın, aldın
anmazsın. götürdün.
Artık bu anın oğlu, genci, ihtiyarı olursun, içinde Halbuki senin, habersizlik âleminden bir haber al-
bulunduğun zamanı kaybetmezsin. man gerekirdi.
Yazıklar olsun sana.
بكــن مردميــى،بنمــاى بــه مــن ُرخَ ــت ّ بــو ُبــرد ز تــو ُگ ِل
نــى،معطــر؟ نــى
تا لاف زنم كه ديدهام خ ّرميى نــى،يــا ديــدت �آفتــاب و اختــر؟ نــى
اى جان و جهان از تو چه باشــد كميى ســوىِ روزن بنگر،گويــى كــه شبســت
كــز ديــدنِ تــو شــاد شــود �آدميــى؟ نــى، شبســت گــر نــى،گــر تــو بِــ َروى
Be kind; show Your face to me. Show it so that I The rose had no smell in the beginning; It got
can say, “I have seen the Glory.” its beautiful smell from You. The sun and stars
O Soul, O Universe, what will you lose were not shining, But when they saw You, they
If someone sees Your face? started to shine, saying,
“Look at thewind, night has come.”
Büyüklük et, yüzünü göster bana. When you go, night comes.
Göster de “bir mutluluk gördüm” diyeyim.
Ey can! Ey cihan, Seni görerek bir insan sevinse, Hayır, hayır! Aslında gülün kokusu yoktu.
neyin eksilir? Gül bu güzel kokuyu Senden aldı.
Hayır, hayır! Güneş ve yıldızlarda parlaklık yoktu.
Onlar Seni görünce parlamağa başladılar.
Bana “gece oldu, pencereye bak” diyorsun.
Hayır, hayır, bence ancak Sen gidince gece olur.
Başka gece yoktur.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
Beni gönül ve ruh gibi adsız sansız bir hale getir- Dostların yanında oldukça uçmaya devam eder-
din. sin.
Zevk ve neşe gibi elsiz avuçsuz, ellerimi çırptırdın. Onlarsız kaldığında, sakatlanmış bir kanat olur-
Dedim ki: “Nereye gideyim?” sun.
Ruhun yeri yok ki. Uçtukça kanat, buyruğuna uyar senin.
Ruhum gibi yersiz yurtsuz yürüttün beni. Fakat kanat olursan başın döner, rüzgârın önüne
düşersin.
خيــالِ او كــه شــورى دارى،پيــش �آى پيوســته َمهــا عــز ِم ســفر مــىدارى
بــر ديــدۀ مــن نشــين كــه نــورى دارى مــرا زير و زَبـَــر مــىدارى،چــون چــرخ
طالــع خــود ز زُهــره ُســورى دارى
ِ در شــيرى و منــم شــكار در پنجــۀ تــو
در ســينه چــو داوود زبــورى دارى قصــد جگــر مــىدارىِ دل خــوردهاى و
O image of the Beloved, come to my eyes and O Moon, Your intention is to turn all the time,
stay there. and You have turned me upside down.
Your light dazzles my eyes. You are a lion; I am prey in your paws.
There is a wedding in your fortune, like in You have already eaten my heart. And now,
Venus’s, You want to tear my tongue to pieces.
And a psalm in your heart, like in David’s.
Ey ay, hiç durmadan gezme dolaşma niyetindesin.
Ey aşkını perişan eden güzelin hayâli, önüme gel, Bu yüzden, beni çark gibi alt üst ediyorsun.
gözüme gir, otur. Sen bir arslansın, ben de senin pençende bir avım.
Sende, gözleri kamaştıran bir nur vardır. Yüreğimi yedin, şimdi de ciğerimi parçalamak is-
Bahtında Zühre yıldızından bir düğün vardır. tiyorsun.
Davud gibi olan gönlünde bir Zebûr vardır.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
ّ
مقــدم نشــوى خــاك قــدوم هــر
ِ تــا تــا درد نيابــى تــو بــه درمــان نرســى
ــس �آدم نشــوى ِ ســالا ِر ســپا ِه َن ْف وصل جانان نرســى
ِ به،تــا جان ندهــى
تــا از مــن و مــاىِ خــود مســ ّلم نشــوى تــا همچــو خليــل �آتــش انــدر نــروى
بــا ايــن َم ِلــكان محــرم و همدم نشــوى چون ِخ ْضر به سرچشــمۀ حيوان نرســى
If you don’t have trouble, you can’t find the
Unless you become dust under the feet of the remedy. If you don’t give up your life, you can’t
Ones ahead of you, reach the Beloved. If you have not been thrown
You won’t be the head of the army that fights into a fire, like Abraham, You won’t find the
with self. water of life, like Hizir.*
Unless you are free from “yourself/ourself,” *Legendary Godsend who attained immortality
You won’t be a friend of the angels. by drinking from the water of life.
Hak yolunda ileri gidenlerin, ilerde olanların, Dertlere düşmedikçe, derman bulamazsın. Hayatı-
ayaklarının toprağı olmadıkça, insan nefsi ile sava- nı vermezsen, Sevgiliye kavuşamazsın.
şan ordunun komutanı olamazsın. Halil gibi ateşe atılmadıkça, Hızır gibi bengisu kay-
Kendi benlik ve bizliğinden kurtulmadıkça, me- nağına ulaşamazsın.
leklerle yakın dostluk kuramazsın.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
تقصيــر نكــرد عشــق در خَ ّمــارى تــو دگرى، خــاك نــهاى،تــو �آب نــهاى
تقصيــر مكــن تــو ســاقى از دلــدارى بيــرون ز جهــانِ �آب و ِگل در ســفرى
از خــود گلــه كــن اگــر خُ مــارى دارى جويســت و جــان درو �آ ِب حيــات ُ قالب
خــاك �آرى،بــا خشــت بــه �آســيا َروى ازيــن دو هــم بيخبرى،�آنجــا كــه تويــى
Love has always been generous in offering wine. You are neither water nor earth; you are something
O cupbearer, be also kind in pleasing the heart. else
If you have a hangover, don’t blame the wine. You are created from mud, but you are not mud.
The one who takes bricks to the mili will get dust You are beyond this muddy world. You are on the
in return. joumey to your essence: Your body is a riverbed;
your soul is the water of life. But, if you stay with
Aşk, şarap sunmada kusur etmedi. yourself, you won’t know either one.
Sâkî, sen de gönül almakta kusur etme.
Mahmur olduysan, şarabı suçlama. Sen su değilsin, toprak değilsin, başka bir şeysin sen.
Çünkü değirmene kerpiç götüren, toprak elde Balçık dünyadan dışarıdasın, aslına doğru yolculuk-
eder. tasın sen.
Bedenin ırmak yatağı, ruhun ise bengisudur.
Ancak, sen senliğinde kaldıkça, ikisinden de haberin
yoktur.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
نــى، نــى،جانــا ز تــو بيــزار شــوم؟ نــى اگــر ز جــان بگريــزى،جــان بگريــزد
نى، نى،بــا جــز تو دگر يار شــوم؟ نــى ار از �آن بگريــزى،وز دل بگريــزم
بــاغ وصالــت چــو همــه گل بينــم ِ در تــو تيــرى و مــا همچــو كمانيــم هنــوز
نى، نى،سرگشــته به هر خار شوم؟ نى تيــرى چه عجب گــر ز كمان بگريزى؟
Beloved, can I get tired of You? Beloved, if you run away from the soul, the soul
No, no, no. runs away from You.
Do I love anyone besides You? If You run away from the heart,
No, no, no. I will run away, too.
I see nothing but roses in the garden of Your Union. You are an arrow; we are like a bow.
Will I be bothered by thorns?
Who wonders if an arrow leaves the bow?
No, no, no.
Sevgili, Senden bıkar mıyım ben? Sevgilim, eğer sen, candan kaçarsan, can da sen-
Hayır, hayır, hayır. den kaçar.
Senden başkasını sever miyim? Eğer gönülden kaçarsan, ben de gönülden kaça-
Hayır, hayır, hayır. rım.
Senin buluşma bahçende hep güller görüyorum ben. Sen oksun, biz daha yay gibiyiz.
Dikenler rahatsız eder mi beni? Bir ok, eğer yaydan fırlar, giderse, buna şaşılır mı?
Hayır, hayır, hayır.
جــان در ر ِه مــا ببــاز اگــر مــر ِد دلــى جــان ديــد ز جانــانِ ازل دمســازى
ورنــى ســ ِر خويــش گيــر كــز مــا ب ِِحلــى مىخواهــد كــز مــن ببــرد هنبــازى
�آن ُملــك كســى نيافــت از نيــم دلــى ايــن بازيهــا كــه جــان بــرون �آوردســت
مانــده در �آب و گلى،حــق مىطلبــى و بــازى بــازى،مــا را بخــو َرد تمــام
If you are brave of heart, sacrifice your life our The One who has been a friend of the Eternal
way. If you’re mean to us, you will be all alone. Beloved Keeps telling me, “Be defeated, or be a
That seal of Truth cannot be acquired with a playmate.”
stingy heart. I have been depleted and finished by playing this
You want to find God, but at the same time, you game.
are stuck in the mud.
Can, ezel sevgilisinden, sohbet arkadaşlığı gördü.
Eğer gönül eri isen, bizim yolumuzda can feda et. Ondan ötürü benden de oyun arkadaşı olarak ye-
Yoksa sevgide, bize karşı cimri isen, başının nilmemi istiyor.
çâresine bak. Can, ortaya koyduğu bu oyunlarla, oynaya oynaya
O hakikat mührünü dar gönüllükle kimse elde beni tamamiyle yedi, bitirdi.
edemedi.
Hem Hakk’ı bulmak istiyorsun hem de balçığa
saplanıp kalmışsın.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
جان روز چو مارست و به شب چون ماهى جانــم دارد ز عشــق جــان افزايــى
بنگــر كــه تــو بــا كــدام جــان همراهــى از ســوداها لطيفتــر ســودايى
هــاروت ســاحر انــدر چاهــى
ِ گــه بــا وز شــه ِر تنــم چــو ُلوليــان �آوارهســت
گــه در دلِ زُهــره پاســبانِ ماهــى هــر شــب جايــى،هــر روز بــه منزلــى و
He is a soul like a snake during the daytime. There is increasing joy, new affection in my soul
He is a soul like a fish at night. Which one are because of Your Love.
you friends with? The soul is like a capricious lady:
Sometimes, you are at the bottom of the well like It doesn’t stay in one place in the city of the body
the socerer Harut; at other times, you are in the every day.
heart of Venüs guarding the moon.
Aşk’tan sonra ruhumda durmadan artan bir canlı-
Can vardır ki gündüz yılan gibidir. lık, bu sevdalardan daha güzel bir sevda vardır.
Can da vardır ki gece balık gibidir. Ruh işveli, avare bir kadın gibi bedenin şehrinde
Bak, gör ki sen şimdi hangi can ile yol arkadaşısın? bir yerden bir yere dolaşıp durur.
Sen bazen, büyücü Hârut gibi kuyu dibindesin,
bazen de Zühre yıldızının gönlünde, Ay’a bekçilik
yapmaktasın.
Senin gözün, güzelliğinin sarhoşu olanı, her gam- Senin mest gözlerinin elinden feryâd...
zesiyle yakar. O meyhaneci gibi gizli gizli yalnızca içmeyi âdet
Eğer gönlü memnun etmezsen, binlerce kişinin edindin.
kanına girmiş olursun. Mademki imdadımıza yetişmiyorsun; bu hasisli-
Zaten, birlik elini uzatmayanın yüzünden, gönül ğin nedendir?
güçsüz kalmıştı. Demek ki sen, şarap içmiyorsun, sadece şıra sıkı-
Gönül kaybetti, gitti. yorsun.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
صوابم تو بســى،چون جمله خطا كنم رخ گل مىخــارىِ چــون خــار بــكارى
مقصــود ازيــن عمــ ِر خرابــم تــو بســى تــا گل نــارى بــر ندهــد گلنــارى
مــن مىدانــم كــه چــون بخواهــم رفتــن طاحونستُ َجوها تخمست و اين جهان
گوينــد چــه كــردهاى؟ جوابــم تو بســى تــا خشــت بــر �آســيا بــرى خــاك �آرى
If all I’ve made are mistakes and You are my only How can you grow roses if you sow only camel
right, that’s enough for me. thorns?
You are the only meaning of my ruined, wrecked If you don’t plant roses, no sapling will turn into
life. At the time of my leaving this world, if they a rose for you.
ask me, “What did I do?” Barley grains are like seeds; this world is like a
I’ll answer, “You.” And, that’s enough for me. mili. If you take bricks to the mili, you’ll bring
back only dust.
Bütün yaptıklarım yanlış olsa ve tek doğrum Sen
olsan, bu yeter bana. Diken ekersen, gül devşiremezsin.
Şu yıkılmış gitmiş ömrümden maksat, Gül dikmezsen hiçbir fidan, gül vermez sana.
Sensin; bu yeter bana. Arpa taneleri birer tohum, bu dünya ise bir değir-
Bu dünyadan giderken, bana “ne yaptın? ne ettin?” men.
diye sorarlarsa, cevabım: “Sen” olur ve bu da benim Sen değirmene tohum yerine kerpiç götürürsen,
için yeterdir. ancak toprak elde edersin.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
چــون ســاز كنــد عــدم حيــات افزايــى چونســت بــه در ِد ديگــران درمانــى
گيــرى ز عــدم لقمــه و خــوش مىخايى درمانــى؟،نوبــت در ِد مــا رســد
ِ چــون
در مىرســدت َط َبــق َط َبــق حلواهــا مــن صبــر كنــم تــا ز همــه وامانــى
�آنجــا نــه دكان پديــد و نــى حلوايــى چــو حلقــه بــر در مانــى،�آيــى بــ ِر مــا
When Absence adds soul to your soul, How come you helped others,
Get bites from Absence; chew them. But stood back when our turn came?
Neither kitchen nor cook will appear, We waited patiently.
But plate after plate of sweets will be served to After serving everyone else, You approached,
you here. But remained outside, like a door knocker.
Yokluk, ruha ruh katınca, yokluktan bir lokma alıp Nasıl oluyor da başkalarının derdine derman olu-
çiğnemeye başlarsın. yorsun da bizim derdimize gelince geri duruyor-
Orada ne dükkân görünür ne helvacı. sun?
Fakat yine de tabak tabak helvalar sunulur sana. Herkesten sonra bize de döner, gelirsin diye sabre-
diyorum.
Geçiyorsun, halka gibi kapı dışında kalıyorsun.
چــون شــب بــ ِر من زنــان و گويــان �آيى چــون كا ِر مســافرانِ دينــم كــردى
صبــح طــرب بنمايــى ِ در نيمشــبى امانــت يقينــم كــردىِ ِحمــال
ّ
زلــف شــب را گرهگــره بگشــايى ِ ضعيفم و گرانســت اين بار:گفتــم كــه
چشــمت مرســا كــه ســخت بىهمتايى زورم دادى و �آهنينــم كــردى
When You come to me dancing, tapping Your You gave me the work of the pious. You gave me
feet, you show me the morning’s joy and pleasure the gift of total faith. “I am weak, and this load is
at midnight. You intentionally scatter in front of too heavy. I cannot carry it,” I said.
me that beautiful hair, colored like the night. Then, You made me strong, like iron.
My eyes can’t look at You; You are the most
beautiful. Din yolcularının işini yaptırdın bana. İnanç* ema-
netini yükledin bana. “Zayıfım, bu yük bana ağır,
Geceleyin, ayağını vurup oynayarak yanıma gelin- taşıyamam” dedim ve beni demir gibi güçlü kuv-
ce, gece yarısında bana, sabahın zevk ve neş’esini vetli yaptın.
gösteriyorsun. * Kur’ân: 33/72
Gece renginde olan güzel saçlarını, karşımda bile
bile açar, dökersin, aman.
Göz sana bakmaya dayanamıyor.
Sen pek güzelsin, eşsiz güzelsin.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
َقرابه بر پــاى زنى،چــون مســت شــوى ممكن �آن نيســت كــه از ما برهى
ِ چون
دشــمن جــانِ خويشــتن راى زنــى
ِ بــا يــا حيلــه كنــى ز حيلــۀ مــا بجهــى
هم ناى زنى،هــم ِپســت خورى مهــا و تــا بــاز خــرى تــو خويــش مالــى بدهــى
طمع مكن كه هر دو يك جاى زنى ْ اين ســر بنهى،�آن بِــ ْه كــه دگــر سرنكشــى
When you get drunk, you hit the wine jug. You cannot run away from us.
You ask for advice from your worst enemy. You cannot use cunning to get out of our way.
O moon-faced Beloved, you eat kavut,* then play You cannot buy yourself back with payments.
the ney. You show your beauty with both; don’t be It is better to surrender.
ambitious in beauty.
*Meal made of roasted wheat.
Bizden kurtulmana imkân yok.
Bir hileye başvurup bizim hilemizden kaçıp kur-
Sarhoş olunca, şarap testisine ayağını çarparsın.
Kendi canının düşmanından akıl sorarsın. tulman mümkün değil.
Ey ay yüzlü sevgili! Hem kavut* yiyorsun hem de ney Bir ödeme yaparak kendini geri satın alamazsın.
üflüyorsun. Artık kendini teslim etmen daha iyi olur.
Kavut yiyişinde, ney üfleyişindeki güzelliğin ikisini
de bir arada gösteriyorsun. Güzellikte bu kadar hırslı
olma.
* Kavut: Kızartılmış buğday ile yapılan yemek
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
Hiçbir zaman Ay’a benziyorsun demem. Ölümsüz bir yaşayış elde etmek ve yokluktan bir iz
Hiçbir zaman boyun poşun, bahçedeki selviye görmek istersen, yokluk yolunda doğru yürümeye
benziyor demem. uğraş.
Ayda, şekerler saçan yakut dudaklar nerede? Ercesine o yola girip, ölümsüz yaşayış nedir, gör.
Selvide, insanı büyüleyen yürüyüş nerede?
خواهــى كــه دريــن زمانه فــردى گردى خــود را چــو دمــى ز يــار محــرم يابــى
صاحــب دردى گــردىِ يــا در ر ِه ديــن نصيــب خويــش �آن دم يابــى
ِ در عمــر
صحبــت مــردان مطلب
ِ ايــن را بجــز از زنهــار كــه ضايــع نكنــى �آن دم را
چــو ِگر ِد مــردى َگردى،مــردى گردى زيــرا كــه چنــان دمــى دگــر كــم يابــى
If you want to be a pillar of the If you feel joyful and happy from the Beloved for
time, if you want to have the troubles of Love a moment,
and be among the pious, You have your fair share from life. But, don’t lose
Don’t go anywhere but to the assembly of God’s that moment, Because you won’t find too many
lovers. of them.
If you stay there, you also will become God’s
lover. Sevgilinin yüzünden kendini, bir anda sevinçli
bulursan ömründe, o nefeste nasibini almışsın de-
Zamanın teki olmak ve yapılmadık işi yapmak is- mektir.
tersen, yahut din yolunda aşk derdinin sahibi ol- Sakın o nefesi yitirme, çünkü öyle bir zamanı, pek
mayı dilersen, bunu Hak erlerinin sohbetlerinden az bulursun sen.
başka bir yerde arama.
Hak âşığı ile düşer kalkarsan, sen de Hak âşığı
olursun.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
خــود هيــچ به ســوىِ مــا نگاهــى نكنى خوش باش كه خوش نهاد باشد صوفى
گناهــى نكنــى،گيــرم كــه گناهســت باطــن خويــش شــاد باشــد صوفــى
ِ از
گل رخســا ِر تــو مىنالــد زار
ِ دل در غــم بــرو ننشــيند،صوفــى صافســت
بــر �آينــۀ دلــم تــو �آهــى نكنــى كيخســرو و كيقبــاد باشــد صوفــى
You don’t look at me for even one moment! Be pleasant, because a Sufi must have a good nature.
Assuming that looking at me is a sin, His joy comes from inside. A Sufi is pure and clean.
You are afraid of committing that sin. There is no room for grief in his mind. To be a Sufi,
But, when my pure heart is wailing in front of rule yourself like Kayqubad* and Kayhusraw.
Your rose face, * Seljuk Sultans of Rum: Kayqubad (reigned 1220-
Why don’t You even say “Ah,” to the clear mirror 1237 C.E.); Kayhusraw (reigned 1237-1246 C.E.)
of my heart?
Hoş ol, sûfînin huyu suyu hoştur.
Bize hiç mi, hiç bakmıyorsun. İçinden neşelidir, sevinçlidir sûfî.
Tutalım ki bize bakmak suçtur, suç da işlemiyor- Sûfî arı durudur, gam aklına gelmez.
sun. Sûfî, Keyhusrev’dir, *Keykubât’tır*.
Gönül, gül yüzüne karşı ağlayıp inliyor. Keyhusrev: (1220-1237)
Ancak sen, gönlümün aynasına bir ah bile demi- Keykubât: (1237-1246).
yorsun. Selçuk Sultanları
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
Ne olurdu, hiçbir şeyden haber almamaktan da habe- Sen benim gözümdesin, yoksa görür müydüm?
rimiz olmasaydı. Sen benim beynimdesin, yoksa çılgın âşığın olur
Hiçbir hayır ve şer düşüncesine dalmasaydık. muydum?
Senin aklına benim kulağım, kapı halkasında olsay- Benim bilmediğim bir yer var, o yer nerededir?
dı. Aşkın olmasaydı, o yerde olur muydum?
Ben seni özlemle bekleseydim, sen bana gelseydin de
altın, gümüş küpeyi düşünmeseydin ne olurdu?
تــن بىجانــى
ِ در خــاك اگــر رفــت دســت اجــل چــو در ن ََهــم مــن پايى
ِ در
جــان بــر فلــك افــرازد شــادُروانى در افكنــم غوغايــى،تــم عــدم ِ در َك
ِب ُرســت،در خــاك بنفشــه چــون بپاييــد حيــران گــردد عــدم كــه هرگــز جايــى
چــون برندمــد ســر ِو چنــان ُبســتانى؟ در هر دو جهان نيســت چنين شــيدايى
When the lifeless body goes into the ground, When I step onto the desert of Absence,
The soul returns to its place above the sky. An uproar will be raised, and Absence will say,
But, why is it that the cypress of this beautiful “I haven’t seen an insane lover like that in either
garden doesn’t grow fruits, world.”
When the violets come back from the ground?
Ben yokluk çölüne ayak basınca, görünmez yoklu-
Cansız beden, toprağa gidince ruh da gökyüzünde ğa bir kavga salarım.
geldiği yere gider. Yokluk der ki: “İki cihanda, bunun gibi bir aşk deli-
Toprağından menekşe biten böyle güzel bahçenin si dîvânesi görülmemiştir.”
selvisi, nasıl olur da meyve vermez?
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
در دل نگذشــت كــز دلــم بگــذارى در دل نگذارمــت كــه افــگار شــوى
بــا َرخْ ــت فتــاده در ِگلــم بگــذارى در ديــده ندارمــت كه بس خوار شــوى
لاف تو با دشــمن و دوست
ِ بســيار زدم نه در ديده و دل،درجــان ُك َن َمت جاى
اى واى بــه مــن گــر خجلــم بگــذارى ِ تــا در َن َف
ــس بازپســين يــار شــوى
I never thought that you could evict me from I won’t put you in my heart.
your heart, You may get hurt there.
Could pack up my belongings and throw me out I won’t put you in my eye.
into the mud. You may get worn out there.
I praised you a lot, to both my friends and I will put you in my soul
enemies. To be my friend at my last breath.
It’s a pity that you made me ashamed of you.
Seni gönlüme almam.
Beni gönlünden çıkaracağın, pılımı pırtımı balçık- Çünkü incinirsin.
lara atacağın, aklıma hiç gelmezdi. Seni gözlerime koymam.
Dostla, düşmanla lafını çok ettim. Çünkü hor görülürsün.
Beni utandırırsan yazıklar olsun bana. Son nefeste bana Dost olman için Seni ruhuma alı-
rım, göze, gönüle değil.
در روزه چــو از طبــع دمــى پــاك شــوى در زيــ ِر غزلهــا و نفيــر و زارى
پــى پــاكان تــو بــر افــلاك شــوى
ِ انــدر دُوديســت مــرا ز چهرههــاىِ نــارى
ســوزش روزه نور گردى تو چو شــمع ِ از رســم دلبريهاش خوشســت ِ هر چند كه
ظلمــت لقمــه لقمــۀ خــاك شــوى
ِ وز كــو �آن خوشــيى كــه او كنــد دلــدارى؟
You will be purified from bad habits by fasting. From beyond the gazels, songs, and wailing,
You will follow the attained ascent to the sky by Smoke is coming out of burning hearts.
fasting. Although all the beautles are charming,
You will be burned like a candle by the fire of My Beloved’s charm and beauty are different.
fasting.
Become divine light. Gazellerin, şarkıların ve feryatların ardında yanan
The darkness of a bite makes you a morsel for the gönüllerden duman çıkıyor.
ground. Bütün güzeller çekici olsa da benim Sevgilimin çe-
kiciliği ve güzelliği başkadır.
Oruçla kötü huylarından arınırsın.
Ermiş kişilerin peşine düşüp göklere yükselirsin.
Orucun mânâ ateşiyle mum gibi yanar, nur olur-
sun.
Lokmanın karanlığı seni toprağa lokma yapar.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
در عشــق موافقــت ُبــ َود چــون جانــى ســيرت زردشــت كشــىِ صورت دل
ِ در
ظريــف معنىدانــى
ِ مذهــب هــر
ِ در چون خر نخورى نبات بر ُپشــت كشــى
از سى و دو دندان چو يكى گشت دراز زشــتى تــو بنمايــد
ِّ گــر �آينــه
بىدنــدان شــد تــن از چنــان دندانــى ديوانــه شــوى در �آينــه ُمشــت َكشــى
When your heart is contented with Love, If you have a Zoroastrian disposition, you’ll have
You see new things and find new meanings in the fate of Zoroaster.
every beauty. Although you don’t eat straw, you carry straw on
If one tooth outgrows itself and doesn’t match your back like a donkey.
the rest of the thirty-two teeth, If a mirror shows your ugliness, You get mad
The body becomes toothless. and break up the mirror.
Gönlün Aşkla birleşince, her güzelde yeni bir şey Gönlünde, Zerdüşt huyu var.
görür ve yeni bir anlam bulursun. Zerdüşt inancı taşıyorsun, eşek gibi ot yemiyorsun
Otuz iki dişten biri uzayıp, öbürlerine uymayınca ama sırtında ot taşıyorsun.
beden, o uygunsuz diş yüzünden dişsiz kalır. Bir ayna, sana, senin çirkinliğini gösterse, deli
dîvâne olup aynayı kırıyorsun.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
درويشــان را عــار ُبــ َود محتشــمى در هــر دو جهــان دلبــر و يــارم تو بســى
وانــدر دلشــان بــار ُبــ َود محتشــمى زيــرا كــه بــه هــر غميــم فريــاد رســى
انــدر ر ِه دوســت فقــ ِر مطلــق خوشتــر كس نيست بجز تو اى َم ْه اندر دو جهان
كانــدر ر ِه او خــار ُبــ َود محتشــمى جــز �آنكــه ببخشــ َيش بــه اكــرا ِم كســى
It is a disgrace for dervishes to be arrogant. You are the Beloved who pleases me in both
Conceit is a burden for their hearts. worlds.
Modesty and poverty are essential on the way to You are the One who comes to my aid all the
the Beloved. time.
Pomp and splendor are like a thorn there. O moon-faced one, there is no one But You in
both worlds.
Dervişlere, gösteriş ayıptır.
Onların gönüllerine bir yüktür. İki dünyada da gönlümü alan Sensin, Sevgilim
Sevgili yolunda, alçak gönüllü olmak ve yoksul ol- Sensin.
mak daha hoştur. Çünkü her gama Sen yetişir, feryadımı duyarsın.
O’nun yolunda gösteriş, dikendir. Ey Ay yüzlü! İki dünyada da herkesi ağırlayan Sen-
den başka kimse yok.
دلــدار بــه زيــ ِر لــب بخوانَــد چيــزى ز هــر دلــدارى:دلــدار مــرا گفــت
عقــل نمانَــد چيــزى،ديوانــه شــوى بارى، بوســه ز من خر،گر بوســه خرى
يــارب چه فسونســت كــه او مىخوانَد؟ كه زر را چه كنم؟: به زر؟ گفت:گفتم كه
كانــدر دلِ ســنگ مىنشــانَد چيــزى �آرى، �آرى:گفتم كه به جان؟ گفت كه
The Beloved is reading something with the tips The Beloved said to me, “Since you are buying
of his lips. kisses from every beauty, why don’t you buy one
If you heard it, you’d become crazy, insane, lose from Me?” “With gold?” I asked.
your mind. “No,” He said, “What can I do with gold?”
O my God, what kind of spell is the one “With my life?” I asked again. “Yes, yes,” He said.
Which softens even the stone heart?
Sevgili, her çeşit gönlümü aldı ve dedi ki: “Öpücük
Sevgili, dudak ucuyla bir şey okuyor. Duysan deli alacaksan benden al.”
dîvâne olursun ve bir parçacık bile aklın kalmaz. “Altınla mı?” dedim.
Ya Rabbi! Nedir o okuduğu büyü ki taşın bile gön- “Altını ne yapacağım?” dedi.
lüne tesir etmede. “Canımla mı?” dedim.
“Evet, evet” dedi.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
دل گفــت مــرا بگــو كــرا مىجويــى؟ دل كيســت؟ همــه كار و كياييش تويى
برگــر ِد جهــان خيــره چــرا مىپويــى؟
ِ نيــك و َبــد و كفــر و پارســاييش تويــى
مرا همين خواهى گفت،گفتم كــه برو مــن چه كنم؟،گــر كژ نگــرد ديدۀ من
مــرا مىگويــى،سرگشــته مــن از تــوام از خــود گلــه كن كــه روشــناييش تويى
My heart said to me, “Tell me who you are looking Who is my heart? You are his everything:
for? His goodness, his evil, his faith, his heresy.
Why do you keep turning around the voorld What can I do if I am cross-eyed? Blame
confused?” yourself.
I said, “Go away. I am confused because of You. You are the light of my eyes.
I should be asking these questions of you.”
Gönül de kimdir ki?
Gönlüm bana dedi ki: “Söyle, kimi arıyorsun? Dün- Onun bütün varı yoğu Sensin.
yanın çevresinde ne diye dönüp duruyorsun?” İyiliği, kötülüğü, kâfirliği, zahitliği hep Sensin, hep
Dedim ki: “Hadi git, bana, şu sözü söylemelisin Sen.
sen: Gözüm şaşı bakarsa ne yapayım ben? Sen kendin-
‘Başım, senin başından daha fazla dönmüş.’ den şikâyet et.
Halbuki sana söylenecek şeyi bana söylüyorsun Çünkü gözümün aydınlığı ve ışığı Sensin.
sen.”
Dün gece, aşkım coştu, özlemim arttı. Dün, öyle bir devlete erişmiştik ki günümüze gün
Sâkîden şarap istedim. kattı.
Sâkî, kendi büyüklüğünü, kendi yüzünü bana gös- Bugün ise öyle bir ateşe düştük ki Âşık’ı ateşte ya-
terince ben yok oldum. kıyor.
Ancak sâkî kaldı, ortada. Ne yazık ki kaderin eli, onu da defterimize yazmış,
bunu da; o da kısmetimizmiş, bu da.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
ديــروز فســونِ ســرد برخوانْــد كســى دى مســت ُبدى دلا و ُچست و سفرى
او ســردتر از فســونِ خــود بــود بســى امــروز چه خــوردهاى كــه از دى بترى؟
بــر مايــدۀ عشــق مگــس بسيارســت َ مثــالِ َش،رقصــان شــده سرســبز
ــجرى
اى كــم ز مگــس كــو ِب َر َمــد از مگســى ــحرى
َ حاجــب خورشــيد به ســانِ َس
ِ يــا
Yesterday, you were drunk and anxious to run
Yesterday, someone cast a cold spell, out, O heart.
and he was even colder than his spell. What did you drink today?
Many flies land on the table of Love, You are worse than yesterday.
But one who is ahraid of a fly Is lower than that You keep moving like a green tree, kept playing
fly. with the dawn,
O doorkeeper of the sun.
Dün, birisi soğuk bir büyü yaptı.
Kendisi de büyüsünden çok daha soğuktu. Dün sarhoştun, çeviktin ve yolculuğa çıkmıştın a
Aşk sofrasına çok sinek düşer. gönül.
Sinekten ürküp kaçan, sinekten de aşağıdır. Bugün ne içtin ki dünden daha da betersin.
Bir ağaç gibi oynuyorsun, yemyeşilsin ve taptaze-
sin.
Güneşin habercisiyle sehere eş olmuşsun.
رفتــم بــ ِر يــار از ســ ِر سردســتى رفتــم بــه طبيــب و گفتــم اى بينايــى
گفتــا ز درم بــرو كــه ايــن دَم مســتى افتــادۀ عشــق را چــه مىفرمايــى؟
گفتــم بگشــاى در كــه مــن مســت ِن َيم َــرك صفــت و َم ْحــ ِو وجــودم فرمــود
ِ ت
چنانكه هســتى هســتى،گفتــا كــه بــرو يعنــى كــه ز هــر چه هســت بيــرون �آيى
I yielded to the temptation of my mind and went I went to a doctor. “O doctor who knows the
to the door of the Beloved. Truth,” I said,
“Go away,” He said, “You are drunk.” I said, “What can a person who has fallen in Love do?”
“Please open the door. He answered me, “Annihilate your being.
I am not drunk.” Give up everything that exists.”
“Go away from My door. You are still with
yourself.” Hekime gidip dedim ki:
“Gerçeği bilen hekim; Aşka düşen kişi ne yapabi-
Aklıma uyup, Sevgilinin kapısına gittim. lir?”
Dedi ki: “Kapımdan git, şimdi sarhoşsun sen.” “Sar- Dedi ki: “Huylarından vazgeç, varlığını yok et.
hoş değilim” dedim. Yani neyin varsa hepsinden çık git.”
Dedi ki: “Kapımdan uzaklaş.
Sen hâlâ kendinlesin.”
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
ســوگند همــى خــو ْرد پريــر �آن ســاقى !شادى! شــادى! و اى حريفان! شادى
ســاعت مشــتاقى
ِ حــق
ِّ مىگفــت بــه سوســن �آزاد هــزار �آزادىِ زان
كــه بــاده دهــم بــه شــهرى و �آفاقــى كــه دا ِد عاشــقى مــن دادم:مىگفــت
عقلــى نگــذارم بــه جهــان مــن باقــى دادى دادى َمهــا و دادى دادى
The other day the cupbearer was saying, Joy, joy, O my friends, joy! Thousands of words
“I swear by the time of longing, of freedom are coming from the iris, which freed
I will serve voine to all the townsmen as well as the itself from the bondage of the earth. He says, “I
villagers. am so kind to lovers. I grant their wishes.”
I won’t let a sober man remain in this world” You gave, You gave, O moon, You gave!
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
شب رفت و دلت نگشت سير اى ايچى شمشــير اگــر گــردنِ جــان ِب ْبريــدى
دســت تــو اگــر نگيــرد �آن َمــ ْه هيچــى
ِ ــل َا ْحيــا ٌء ِب َر ِّب ْهــم كــه ْشــنيدى؟
ْ َب
خفتنــد حريفــان همــه چــاره اينســت روح يحيــى اگــر نــه باقــى بــودى ِ
مــى لعــل و در ســ ِر خــود پيچىِ كانــدر در خون ســ ِر او ســه ماه كى گرديدى؟
O one who has been undressed from being, Who could read the verse of the Koran:* “Don’t count
night has passed, but you haven’t had enough them dead if one dies for God?”
pleasure yet. If a sword could have cut the neck of a soul, how could
If that moon hasn’t touched your hand, you are the head of John the Baptist**
nothing. All your friends have fallen asleep. Swim in blood for three months if he weren’t alive?
*Koran (2:154, 3: 169).
The only thing left for you to do is to drink ruby
**Islamic legend about the boiling blood of the dead
wine and look after yourself.
prophet Yahya (John the Baptist).
Varlıktan soyunmuş kişi, gece geçti gitti ve sen hâlâ Kılıç, canın boynunu kesseydi,
doymadın. * “Hatta onlar, Rablerinin katında diridirler” âyetini na-
O Ay senin elini tutmazsa hiçsin zaten. Dostların sıl duyardı.
hepsi de uyudu. Yahya’nın canı bâkî olmasaydı başı, üç ay kan içinde ge-
Çare şudur: Yakut renkli şarabın sarhoşluğu içinde zer miydi?
kendi başının çaresine bakman gerek. * Kur’ân: 2-154, 3-169
شــمعى اســت دلِ مــرد بــر افروختنــى صــد رو ِز دراز اگــر بهــم پيونــدى
بردوختنى،چاكيســت ز هجــ ِر دوســت جــان را نشــود ازيــن فغــان خرســندى
اى بىخبــر از ســاختن و ســوختنى حديــث مــا مىخندى
ِ اى �آنكــه بديــن
نــه �آموختنــى،عشــق �آمدنــى ُبــ َود هنــوز دانشــمندى،مجنــون نشــدى
Man’s heart is like a candle: it should be lit and shine. If you add hundreds of long days together,
There is a void in your soul because of the separation My soul will stand still and cry from the pain of
from the Beloved that should be repaired. Know, Love.
O ignorant one who knows none of what makes or You are smiling at my words, because you are
breaks a heart, who neither smiles nor cries: still a cold man of knowledge,
Love is something to be encountered, not knourledge
Not a crazy one of Love.
to be learned.
İnsanın gönlü bir mum gibidir; yakılmalı ve parlama- Yüzlerce uzun gün bir araya gelip birleşse ve can bu
lıdır. upuzun günde aşk yüzünden feryat edip dursa, bu
Sevgiliden ayrı olduğun için ruhunda onarılması gere- feryat, gene yetmez.
ken bir boşluk vardır. Ey bizim bu sözümüze gülen, hâlâ bilgin var; aklın
Ey kırık kalbin ne olduğunu bilmeyen ne gülen ne de başında, daha sen aşkın delisi olmadın, bu sözleri
ağlayan cahil kişi, şunu bil ki Aşk karşılaşılması gereken anlayamazsın.
bir şeydir, öğrenilecek bilgi değildir.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
عالــم سبزســت و هــر طــرف بســتانى ــت َحما َمــ ًة تُحاكــى حـــالى ُ عا َي ْن
عكــس جمــالِ گلرخــى خندانــى
ِ از ٍ ــوح َفــ ْو َق ُغ ْص
ــن عـــالى ُ َت ْبكــى َو َت ُن
هــر ســو گهريســت مشــتعل از كانــى او نالــه همــى كــرد و َم َنــش مىگفتــم
هــر ســو جانيســت م ّتصــل بــا جانــى مىنــال بريــن پــرده كــه خــوش مىنالى
The earth has become green, adorned by gardens I saw a dove crying and wailing On the branch of
and meadows everywhere. Everything smiles, a big tree, telling my story.
reflecting that immortal Beauty. I said, “Wail that tune. Your song is beautiful.”
There are rubies on every corner which have
come from the Divine mine. Yüksek bir dalın üstüne konmuş bir güvercin gör-
There are souls everywhere which have reached düm; ağlıyordu ve feryat ediyordu.
that Soul. Benim halimi anlatıyordu.
Ben de ona dedim ki:
Âlem yeşilliklerle dolu, her taraf bağ ve bahçelerle “Bu perdeden feryat et, hoş feryat ediyorsun.”
süslenmiş.
Her şey ezeli güzelliğin aksi ile gülümsüyor.
Her yön, her zerre, ilâhî madenden çıkarılmış cev-
herler gibi ışık saçmakta.
Her tarafta, aynı ruhu taşıyan birleşmiş canlar var.
عشــقت صنمــا چــه دلبريهــا كنيــى بــس مبــارك عيــدى،عيــد �آمــد و عيــد
كشــتن بنــده ســاحريها كنيــى
ِ در خنديدى،گــر گــردون را دهــان ُبــدى
ســمرقند دلــم
ِ َي ْخشــى َب ِك عشــقت بــه ايــن هســت وليك اگــر ز من بشــنيدى
�آگاه نــهاى چــه كافريهــا كنيــى افســوس كــه عيــد عيــد مــا را ديــدى
Beloved, Your Love has so many charms, Casts Bairam has come, but what an auspicious
so many spells for killing this slave. Bairam!
You don’t know it, but Your Love commits so If the sky had a mouth, it would smile with joy.
much cruelty In the Samarkand* of my heart. This is it, but hear it from me: Alas, their Bairam
* Ancient city known for its Central position on the didn’t see our
Silk Road between China and the West. Bairam, although I wish it had.
Sevgilim, senin aşkın ne dilberlikler eder. Bayram geldi, pek kutlu bir bayram.
Bu kulu öldürmek için ne büyüler yapar. Gökyüzünün ağzı olsaydı gülerdi.
Aşk, gönlümün Semerkant’ına ne zulümler ne Bu var, var ama şunu da benden işit: Ne yazık ki
kâfirlikler eder. bayram, bizim bayramımızı görmedi. Ah bir gör-
seydi.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
عيــد �آمــد و هركــس َق َــدرى مقــدارى غــم را ديــدم گرفتــه جــا ِم دُردى
ِ �آراســته خــود را ز
پــى ديــدارى رخ زردى، غمــا خيــر ُبــ َود:گفتــم كــه
بكــن تيمــارى،مــا را چــو تويــى عيــد چــه كنــم چـــو شاديـــى �آوردى:گفتــا
خلعــت گل فكنــده بــر هــر خــارى
ِ اى بــازا ِر مــرا خــراب و كاســد كــردى
Bairam has come; everyone is dressed up for I saw Sorrow holding a glass of bitter wine.
Bairam. “What happened to you, O Sorrow?” I asked.
You are our Bairam. “Your face is so pale.”
O One who dresses every thorn with a rose, “What can I do?” said Sorrow.
You adorn us. “You haue brought such joy that it has ruined
my business.”
Bayram geldi, herkes gücü yettiği kadar, bayramda
güzel görünmek için kendini süsledi. Gamı gördüm, eline bir kadeh tortulu şarap almış-
Bize bayram Sensin, her dikenin üstüne gül elbise- tı.
sini giydiren, bizi de Sen süsle. Dedim ki: “ Ey gam, hayrola, betin benzin sapsa-
rı?”
Dedi ki: “Ne yapayım? Öyle bir neşe getirdin ki pa-
zarımızı kesata uğrattın.”
Üzüntülerimi, üzüntü saymıyorsun. Kâfir olmadan, nasıl olur da iman hakkında konu-
Gamınla iğne iplik olmuşum, bana derdini dolayıp şursun?
duruyorsun. Canından olmadan, nasıl olur da Sevgili hakkında
Dedin ki: “Seninim, neden gamım var diyorsun?” konuşursun?
Ancak, gidersen mum gibi yanarım. Ben de bun- Nefisle savaşta zayıfsın, boş yere Sultan’ın sırrından
dan korkuyorum. ne diye bahsedersin?
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
غــم او دســت ز جــان مىشــويىِ گاه از ِ گاهــى ُبــ َودم ُف
رقــت عالــم ســوزى
قصــۀ او بــه در ِد دل مىگويــى ّ گــه عشــرت جانافــروزى
ِ گاهــى ُبــ َودم
سرگشــته چــرا ِگــر ِد جهــان مىپويــى لــوح ســپيد
ِ افســوس كــه روزگار بــر
كهرا مىجويى؟،كو از تو برون نيســت �آن را روزى نبشــت و ايــن را روزى
Sometimes, you have gotten tired of living with Sometimes, I have fallen into the fire of
His sorrow. separation that darkens my world.
Sometimes, you tell His story with the troubles Sometimes, I have been taken by the pleasures
of your heart. that brighten my soul. Unfortunately, time has
Why are you turning around the world dizzy? written the chronicle
The One you are searching for is not outside of Of both of them on my forehead.
you.
Whom are you looking for? Bazen, dünyayı yakıp yandıran ayrılık ateşine dü-
şerim.
Bazen O’nun gamını yaşamaktan sıkılırsın, bazen- Bazen ruhu aydınlatan zevke ve neşeye düşerim.
se gönül derdiyle O’nun hikâyesini söylersin. Ne yazık ki zaman, alnıma her ikisini de yazmış.
Başı dönmüş bir halde ne diye dünyanın çevresin-
de koşup duruyorsun?
O, senden dışarıda değil ki kimi arıyorsun sen?
گــر بگريــزى چــو �آهــوان بگريــزى گــر تــو نكنــى ســلا ِم مــا را در پــى
ور بســتيزى چــو �آهنــان بســتيزى چون جمله نشــاطى و سلامى چون َمى
شــاخ گلــى كــه مــا در�آويختهايــم
ِ زان چوپــانِ جهانــى و امــانِ جانهــا
مرغــك زيــرك بــه دو پــا �آويــزى
ِ اى دفــع گرگــى گــر نكنــى هَ ــى هَ ــى هَ ــى
ِ
When you like, you jump like a gazelle. Even though You don’t greet me back,
When you strike, you’re hard as iron. You are still full of joy, like wine, which acts as a
O smart bird, you cling with your two feet on the greeting.
rose branch You are the shepherd of the whole world, the
Where we hang on. soundness of all souls.
If You don’t drive away any wolves, that’s fine.
Eğer kaçarsan, ahular gibi kaçarsın.
Eğer savaşa girersen, demirler gibi düşmana dire- Sen bize selam vermesen de şarap gibi neşelisin,
nirsin. selâmsın sen.
Ey akıllı kuşcağız. Dünyanın çobanısın, canlara esenliksin.
Bizim tutunduğumuz gül dalına, sen iki ayağınla Diyelim ki kurdu kovmuyor, hey hey hey demiyor-
tutunursun. sun, ne çıkar?
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
گــر خــار بديــن ديــدۀ چون ُجــوى زنى گــر خــوب ِن َيــم خوبپرســتم بــارى
ور تيــ ِر جفــا بــر دلِ چــون مــوى زنــى ور بــاده ِن َيــم ز بــاده مســتم بــارى
دامــن تــو كوتــه نكنــم
ِ مــن دســت ز اهــل مناجــات رواســت
ِ گــر نيســتم از
گــر همچــو دَفــم هــزار بــر ُروى زنــى خرابــات تــو هســتم بــارى
ِ اهــل
ِ از
My eyes will cry like a river if you pierce them I am not beautiful, but I worship beauty.
with thorns I am not wine, but I am drunk with wine.
Or if you throw an arrow of cruelty into my I am not a man of prayers.
small heart. That’s true.
But, even if you hit my face a thousand times like But, at least I am a drunk of Your tavern.
a tambourine,
I’ll still be holding your shirt. Güzel değilim ama güzele tapıyorum.
I won’t leave you. Şarap değilim ama şarapla sarhoşum.
Münacat ehli ve ermişlerden değilsem ki bu doğ-
Irmak gibi gözyaşları akıtan şu gözlerime diken rudur, ama en azından
saplasan, Senin meyhanenin sarhoşuyum.
kıl gibi incelmiş gönlüme cefa okunu atsan, tef gibi,
yüzüme bin kere vursan, gene ayrılmam Senden,
gene elimi eteğinden çekmem.
گــرداد كنــى در خــو ِر خــود داد كنــى گــر در ِد دلــم بــه نقــش پيــدا بــودى
بيچــاره كســى را كــه تــواش يــاد كنــى هــر ذ ّره ز غــم سياهســيما بــودى
بســيار بــه يــادت كردم:گفتــى تــو كه ور راه بــه ســوىِ گوهــ ِر مــا بــودى
مــن مىدانــم كــه چــون مــرا يــاد كنــى هــر قطــره ز جــوش همچــو دريــا بودى
Wouldn’t it be nice if you were fair and treated If the pain in o ur heart were reflected outside,
me justly? Every particle’s face would be darkened by
Or, if you would remember this poor me? sorrow.
You said, “I remember you often. Every drop would become an ocean
“Yes, I’ve heard it. But I know the way you If it found the way to our essence.
remember things.
Gönlümdeki dert, dışarıda görünebilseydi her zer-
Merhametince merhamet etseydin ve bu çaresiz renin, gamdan yüzü kararırdı. Bizim özümüze bir
kişiyi ansaydın hoş olmaz mıydı? Dedin ki: “Seni yol bulsaydı, her damla coşar, deniz olurdu.
çok andım.”
Evet, andın andın ama nasıl andığını ben bilirim.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
Ruh konağını arıyorsan, ruhsun. Eğer bu sırrın emin bir mahremi isen, âşıkların oy-
Bir lokma ekmek peşindeysen, bir dilim ekmeksin namasına bakıp eğlenme.
sen. Evet, onların oynaması oyundur ama, o oyunda
Bu sözün mânâsını anlarsan, bilirsin ki aradığın doğruluk ateşi vardır.
sensin. Nice âşık, oynaya oynaya o ateşte can vermiştir.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
Rum Kaiser’inin yüzüne âşık olursan, dirilirsin ve Senin yüzüne, ağlayıp inleyen bir âşık olmasaydım,
kendini her şey için iyi hissedersin. sarayının kapısında bu kadar bekler miydim?
Buluşma Sultan’ının katında ayrılıktan bahsetme. Dedin ki: “Kapımda durma, kalk, yürü git.”
Bu çeşit söz söylersen her zaman, her şeyden mah- Dostum, kapında durmazsam yok olurum ben.
rum kalırsın.
گــر قــد ِر كمــالِ خويــش بشــناختمى گــر عقــل به كوىِ دوســت رهبــر َن ُبدى
دامــانِ خــود از خــاك بپرداختمــى ُروىِ عاشــق چنيــن ُم َزعْ َفــر َن ُبــدى
خالــى و ســبك بــر �آســمان تاختمــى غــم گوهر َن ُبدى ِ گــر ز �آنكــه صدف را
فلــك ن ُُهــم بــر افراختمــى
ِ ســر بــر بگشــاده لــب و عاشــق و مضطــر َن ُبدى
If I knew my own value, If reason weren’t the guide for the lover to be by
I wouldn’t fool around with this dirty worlt. the side of the Beloved,
I would empty myself from self and ascent Why would the lover’s face become pale?
quickly. If the shell didn’t have the sorrow of the pearl,
I would put my head on the ninth level of sky. It wouldn’t open its mouth to become a restless
lover.
Kendi değerimi bilseydim, elimi eteğimi tozlu top-
raklı bu dünyadan çekerdim. Akıl, Dostun köyüne kılavuz olmasaydı, âşığın
Kendimi kendimden boşaltıp hızla gökyüzüne çı- yüzü böyle sararıp solmazdı. Sedefte incinin gamı
kar, başımı dokuzuncu göğün katına koyardım. olmasaydı, ağzını açmazdı ve kıvranıp duran bir
âşık olmazdı.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
گــر مــن مســتم زورىِ بدكــردارى مى ناب خورى ِ گــر نُقل و كبــاب و گر
اى خواجــه! بــرو تــو عاقــل و هشــيارى همى �آب خورى،مىدان كه به خواب در
تــو ِغــ ّره بــه طاعتــى و طاعــت دارى باشــى تشــنه،چــون برخيــزى ز خواب
ايــن �آن ســ ِر پــل نيســت كــه مىپندارى ســودت نكند �آب كــه در خوابخورى
If you think that I am a drunk who is going the You either eat kebab or drink wine.
wrong way, O hajji,* Know this well: you are eating and drinking in
Stay sober, become a wise man, and boast with your dream.
your prayers and piety. When youwake up, you are still thirsty and
But, you should know this very well: Your conceited hungry.
way doesn’t lead to the bridge you expect.
The water you drink in your dream can’t Help
*Honorific title for Müslim person who has
your thirst.
successfully completed the Hajj [pilgrimage] to
Mecca.
İster meze ye, kebap ye, ister arı duru şarap iç.
Ben kötü işlerim yüzünden kötü yollara düşmüşüm, Bil ki rüyada yiyor içiyorsun sen.
sarhoşum, ey efendi, sen akıllı ve uyanık bir kişisin. Uykudan uyandığında, yine susuzluğa düşersin.
Sen git ibâdetinle, taatinle övün. Rüyada içtiğin su, sana fayda etmez.
Fakat şunu bil ki şu kendini beğenmiş halin, sandığın
gibi gideceğin yerin köprü başı değildir.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
Halkın kıskançlıklarından çekinmeseydim dün Sevgilimin cazibesi bana yâr olmasaydı Sultan-
gece söylediğim işi yapardım. Kıskançlık olmasay- la, yoksulla ne işim olurdu benim. Kadîm olan
dı, bütün ayıkları sarhoş edip kendilerinden geçi- Hakk’ın keremi, lütfu çok olmasaydı ruh Yusuf ’u
rirdim. pazara hiç düşer miydi?
گــر هيــچ نشــانه نيســت انــدر وادى واقــف اســرار شــوىِ گــر يــك َن َفســى
بســيار اميدهاســت در نوميــدى جانبــازى را بــه جــان خريــدار شــوى
اى دل مبــر ا ّميــد كــه در روضــۀ جــان مســت خــودى تــو تا ابــد تيــره هَ يى
ِ تــا
درخــت بيــدى
ِ خرمــا دهــى ار نيــز چون مســت ازو شــوى تو هشيار شوى
There isn’t a sign of hope in the valley of Love. If you knew the secrets of Love, you would give
But sometimes, new hope comes from your life for this way.
desperation. As long as you stay your own drunk,
O heart, don’t give up. You are restless, your mind is cloudy.
Even a willow tree grows dates in the garden of When you become His drunk, you wake up
soul. immediately.
Aşk ovasında hiçbir umut izi yok ama umutsuz- Aşkın sırlarını bilseydin, bu yol için hayatını verir-
luktan da çok umutlar doğar. Gönül, umudunu din.
kesme, can bahçesinde söğüt ağacının dalı bile Kendi kendinin sarhoşu oldukça aklın da bulanık-
hurma verir. tır, fikrin de.
Fakat O’nun sarhoşu olunca, o vakit ayılırsın sen.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
Gönül kitabımızdan bir yaprak okusan, sonuna Hekime dedim ki: “Bir ilaç kullanmamı önerir mi-
kadar şaşırıp kalırsın. sin?”
Bir an gönül dersine otursan, ustaları tutar, önüne Bilgiçlik yüzüyle nabzımı tutup dedi ki: “Neren ağ-
dizer, talebe yaparsın. rıyor, göster.”
Ben de elini tuttum, sevdâlı gönlümün üstüne koy-
dum.
Dedim ki: “Ay yüzlüm, nasılsın, hoş musun, mah- Dedim ki: “Güzelim, yoksa sevgilim misin be-
zun musun?” nim?”
Dedi ki: “Aya, nasılsın diye kim sorar? Gökteki Şimdi sana bakıp görüyorum ki canımsın benim.
Ayın yüzü nasıl olur? Benden vazgeçersen, dinimden dönerim.
Parlak, hoş, güzel ve sevimli” A canım, a cihânım, küfrümsün, imamınsın be-
nim.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
گفتــم صنمى شــدى كه جــان را وطنى چرا ُت ُرش شدى؟ ِسركه نهاى:گفتم كه
حديث جان مكــن گر ِز منى
ِ گفتــا كــه زيــرا كــه بــا عــدو �آب و ميــى:گفتــا
حجتــم چنــد زنى؟
ّ تيــغ
ِ گفتــم كــه بــه گفتــم زين پــس چو �آب و روغن باشــم
عاشــق خويشــتنى
ِ هنــوز:گفتــا كــه خنديــد كــه َرو تــو بــر يكى فعــل كيى؟
I said, “Vou have become so beautiful. Now, You I said, “Why are you making a sour face? You are
are the house for my soul.” not vinegar.”
He said, “If you belong to Me, don’t talk about “Because,” he said, “You mix with the enemy like
your soul.” I said, “How long will You be hitting water and wine.”
me with this sword of dispute? “Next time with the enemy, I will be like water and
When will You kill me?” He said, oil,” I answered. He smiled and said, “Go away.
“You are still in love with yourself.” Find something else.”
Dedim ki: “Öylesine güzelleştin ki cana yurt ol- Dedim ki: “Neden yüzünü ekşittin? Sirke değilsin
dun.” ki.”
Dedi ki: “Bendensen, canın sözünü bile etme.” Dedi ki: “Düşmanla suyla şarap gibisin de ondan.”
“Çürütülmez delil kılıcıyla ne zamana kadar öldü- Dedim ki: “Bundan böyle yağla su gibi olurum.”
receksin beni dedim?” ve dedi ki: “Sen hâlâ kendi- Güldü ve dedi ki: “Hadi, yürü git. Yapacak başka
ne âşıksın.” bir şey bul.”
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
هســت يار را شــور و شــرى:گفتند كه گفتــى كــه تــو ديوانــه و مجنونخويــى
ُد ُوم بــار بگو خــوش خبرى:گفتــم كــه ديوانــه تويــى كــه عقــل از مــن جويــى
ُت ُرش اســت ُروىِ خوبــش َق َدرى:گفتــا ! چه بيشــرم و چه �آهن ُرويى:گفتــى كه
َ تهمت كژ بر ِش
ــكرى ِ زهى:گفتــم كــه �آيينــه كنــد هميشــه �آهن ُرويــى
They said, “The Beloved is angry and has a bad You said, “You are insane.
temper.” You have a crazy temperament.”
“How nice,” I said. “Say it once more.” I said, “You are the one who is insane, because you
They said, “His beautiful face is a little sour.” are looking for reason in Love.”
“What a slanderfor sugarl” I said. You said, “You are shameless. Yourface is like
iron.”
Dediler ki: “Sevgilinin huyu sert, çetin.” “Yes, the mirror appears like an iron face,” I said.
Dedim ki: “Bir kez daha söyle, pek hoş bir haber
verdin.” Dedin ki: “Delisin, deli huyu var sende.”
Dediler ki: “Güzel yüzü birazcık ekşi.” Dedim ki: “Asıl deli sensin ki âşıkta akıl arıyorsun.”
Dedim ki: “Şekere ne de kötü bir iftira bu.” Dedin ki: “Ne de utanmazsın ne de demir gibi pek
yüzün var.”
Dedim ki: “Evet, ayna, demir yüzlü görünür.”
گوهــر چــه ُب َود بــه بح ِر او؟ جز ســنگى گويــى كــه مگــر بــه بــاغ زر ِرشــتهامى
گــردون چــه ُبــ َود بــر د ِر او؟ ســرهنگى بــررخ خويــش زعفــران ِكشــتهامى ِ يــا
دولت دوســت هيچ چيزم كم نيست ِ از �آن وعــده كــه كــردهاى رهــا مــى نكند
جــز صبــر كــه از صبــر نــدارم رنگــى ورنــى خــود را بــه رايــگان ُكشــتهامى
What is a pearl? If you were to see me now, you would say that I
Just a stone in His sea. bring the fall to every garden with my sorrow.
What is the sky? I color everything with gold, because my face is
A guard at His door. yellowish now, like saffron.
By the grace of the Beloved, I have everything But, if I were to have forgotten a word of Your
but patience. promise of o ur Union,
There is no trace of patience in me. I wou!d have killed myself a long time ago.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
گــه مىدوزى،گــه پــرده همــى دَرى و كى پســت شــود �آنكه بلندش تو كنى؟
گــه مىســوزى،گــه مىســازى مــرا و شــادان ُب َود �آن جــان كه َنژَندش تو كنى
�آموخ ِت َيــم جوانــى انــدر پيــرى گــردونِ سرافراشــته صــد بوســه دهــد
َصــلاىِ پيــر �آمــوزى،لــق جهــان
ِ َاى خ هــر روز بــر �آن پــاى كــه بنــدش تو كنى
Sometimes You rip the curtain; sometimes You The One You raised to the top will never be at
repair it. the bottom again.
Sometimes You get along with me; sometimes The One You created with sorrow will never
You break me apart and bura me. rejoice again.
O one who teaches, is a master to ordinary The feet that You tied received a hundred kisses
people, from the pompous sky.
You make me feel young in my old age.
Senin yükselttiğin, şereflendirdiğin kimse nasıl al-
Bazen perdeyi yırtarsın, bazense perdeyi dikersin. çalır, hor görülür?
Bazen uzlaşırsın benimle, bazense yakar yıkarsın Senin elemlendirdiğin,
beni. Senin gamlı yarattığın bir can, nasıl sevinçli olur?
A dünya halkına erenlerin çağrısını öğreten, bu ih- Başı yukarılarda bulunan, mağrur gökler,
tiyarlığımda kendimi genç hissettirdin bana. Senin bağladığın ayakları, her gün yüzlerce defa
öper, durur.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
Onun, gamlı olduğu halde, çektiği gamdan haberi Gül gibi, baştan gülerek doğdun.
olmadığı bir geceyi biliyorum ya. Kendi talihinden, kendi bahtından mutlusun sen.
Hayır, o içine düştüğü gamdan haberi olmayan kişi Gül dalı gibi başın taze, selvi gibi hürsün.
başka bir kişidir; sen ise bambaşka kişisin. O evde,
sen ise onun kapısındasın.
Fakat, biliyor musun ki onun da senden haberi
yok.
ِ مــاه �آمــد
پيــش او كــه تــو جــانِ منــى ماييــم دريــن زمــان زميــن پيمايــى
تــو كمتريــن غلامــانِ منى:گفتــش كــه بگذاشــته هــر شــهر بــه شــهر �آرايــى
هرچنــد بــدان جمــع تك ّبــر مىكــرد ِ چــون َك
شــتى ياوهگشــته در دريايــى
�آنِ منى:مىداشــت طمــع كه گويمــش هــر روز بــه منزلــى و هــر شــب جايــى
The moon came into His presence and said, “You We are the ones who turn around the world
are my soul.” now.
Boasting to the crowd, the moon was expecting We pass through every town, looking for the
Him to say, “You are mine, too.” One who built the town.
But, “You are my least worthy slave Was what” He We are like a ship lost at sea,
said. One place during the day, a different place at
night.
Ay, “Benim canımsın” diyerek önüne geldi.
Ay toplulukta ululanırken, O’nun “Sen benimsin” Şu zamanda yeryüzünü ölçüp biçen ve her şehir-
demesini umuyordu. den geçip o şehri süsleyene koşanız biz.
Ama O dedi ki: “Sen, kullarımın en aşağısısın.” Kaybolmuş gemi gibi bir denizde gidiyoruz.
Her gün bir konaktayız, her gece bir yerde.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
ماييــم و هــواىِ ُروىِ شاهنشــاهى مــردى كــه فلــك رخنــه كنــد از دردى
عشــق او چــون ماهــى
ِ حيــات
ِ در �آ ِب مــردى كــه خــداش كاشــكى نــاوردى
مــا را صبحســت،بيــگاه شدســت روز لقب، كين خَ لق، هزار َغ ْبــن،َغ ْب َنســت
فريــاد ازيــن ولولــۀ بيگاهــى ايــن را مــردى،�آن را مــردى نهنــد و
We are carried away by the desire of seeing the There is a man who is good,
face of the Sultan’s Sultan. But Fate bothers him with troubles.
We are submerged like fish in His Love that There is another man whom you wish God had
resembles the water of life. Dawn has broken; never created.
morning has come. We are upset by these People call both of them, “Humans.” What a
uproars and the untimely morning. mistake!
Biz, bir Sultanlar Sultanının yüzünü görme sevda- Bir insan vardır ki değerlidir.
sına kapılmışız. Kader onu dertlerle rahatsız eder.
O’nun bengisuya benzeyen aşkına dalmış balıkla- Başka bir insan vardır ki Allah, keşke yaratmasaydı
rız biz. onu.
Gün ağardı, sabah oldu. Ne yazık ki halk her ikisine de “İnsan” adını takar.
Bu vakitsiz gelen sabahtan ve şu gürültüden feryat
ediyoruz.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
يــا تــو خبــرى،مستســت خبــر از تــو و مــن بــا تو چنيــن ســوختهخرمن تا كى؟
يا تو نظرى،خيرست خبر خیره و نظر در تو و وز مــا تــو چنــان كشــيده دامــن تاكى؟
درهــم شــده خانــۀ دل از حــور و پــرى اى كار بــه كا ِم دشــمنانم تــا كــى؟
در ديــده تــو از كوشــككى مىنگــرى غــم تو تــو فارغ از مــن تا كى؟
ِ مــن در
I wonder if the news is so drunk because of You, How long will I be burning for you? How long will
or if You are the news. you keep burning my harvest?
Is looking at You the news or is the gaze You? How long will you stay away from me while I am
The house of the heart has become utterly burning?
confused. How long will you help my enemies? I am sunk in
your sorrow. How long will you ignore me?
Yet, you sit in the corner, looking all over.
Daha ne kadar senin için yanacağım?
Haber, senin yüzünden mi sarhoş, yoksa sen, ha- Daha ne kadar harmanımı yakmaya devam edecek-
berin ta kendisi misin? sin?
Sana bakış haber midir, yoksa bakışın kendisi mi- Ben yanarken, daha ne kadar benden uzak duracak-
sin sen? sın?
Gönül evi, huriler, periler yüzünden darmadağın Daha ne kadar düşmanlarıma yardım edeceksin?
oldu da sen, bir köşede oturup bakınıyorsun. Gamının içine batmışım, daha ne kadar beni gör-
mezden geleceksin?
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
جوانــم كــردى،مــن پيــ ِر فنــا ُبــدم َغ َلطى، مگــو جان،من جانِ تو نيســتم
ز زندگانــم كــردى،مــن مــرده ُبــدم مــن جــان ُج َنيــدم و ســرىِّ َســ َقطى
مىترســيدم كــه گــم شــوم در ر ِه تــو كوردلى؟،كــى باشــم جــانِ هــر خــرى
اكنــون نشــوم گــم كــه نشــانم كــردى كــو بــاز ندانــد َســ َقطى از َســخَ طى
I was a vanishing old man; you made me young Don’t lie about my being your friend. I’m the hriend
again. of Junayd* and Sakati.**
I was dead; you brought me back to life again. How can I be a hriend of a blind donkey?
Who doesn’t differentiate Sakati from saihati?***
I was afraid of getting lost on your way. *Famous Sufi (d. 910 AD)
You raised and decorated me again. **Uncle and teacher of Junayd (d. 865 AD)
***Anger (Arabic)
Yok olmuş gitmiş bir ihtiyardım, beni gençleştir-
din. Ben, senin dostun değilim. Ben, Cüneyt’in* ve Seriyy-i
Ölmüştüm, dirilere kattın beni. Sakatî’nin** dostuyum.
Ben nasıl olurda sayhati*** ile Sakatî’yi ayırt edemeyen
Yolunda kaybolurum diye korkuyordum . kör bir eşeğin dostu olabilirim?
Artık kaybolmam, çünkü sen ayağa kaldırdın *Cüneyt-Meşhur Sûfî (Ölümü M.S. 910)
beni. **Seriyy-i Sakatî-Cüneyt’in amcası ve öğretmeni (Ölümü
M.S. 865)
***sayhatî (Arapça)-Öfke
مــن خشــك لــب ار با تــو د ِم تَــر زدمى مــن دوش بــه خــواب در بديــدم َق َمرى
عشــق تــو عالمــى بهــم بــر زدمــى
ِ در ســيم َبرى، عجايبــى،درياصفتــى
يــك بوســه اگــر لبــم توانســتى داد امــروز بــه ِگــر ِد هــر درى مىگــردم
بــر پــاىِ تــو دســتك ِز َبــ ِر ســر زدمــى كــز يــا َر ِك دوشــينه كــه دارد خبــرى
If I felt your warm breath on my dry lips, I saw a moon-faced Beauty last night in my
I would turn the world upside down with your dream.
Love. His body was shining like silver;
If you gave me a small kiss, His temper was changing like the sea, a strange
I would lose my head and fall on my knees. one.
Today I am knocking on door after door,
Sıcak nefesini kuru dudaklarımda hissetseydim, Looking for someone who knows about Him.
aşkınla dünyayı alt üst ederdim.
Küçük bir öpücük verseydin, aklımı kaybedip, diz- Dün gece rüyamda bir ay yüzlü güzel gördüm.
lerimin üzerine çökerdim. Huyu deniz gibiydi ve bedeni gümüş gibi parlıyor-
du.
Bugün, dün gece rüyada gördüğüm sevgiliden
kimin haberi var diye her kapıyı dolaşıp duruyo-
rum.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
بــاب ســحرى
ِ مــن دوش بــه كاســۀ َر ز كــوه بيشــم كــردى،مــن ذ ّره ُبــدم
كاســهگرى ترانــۀ مىناليــدم از همه پيشــم كردى،پــس مانــده ُبــدم
رشــك پــرى
ِ بــا كاســه مــى در�آمــد �آن درمــانِ دلِ خــراب و ريشــم كــردى
كوزه خورى،گفتا كه اگر كاســه زنــى سرمســتك و دســتكزنِ خويشــم كردى
Last night, I wailed and cried with the rebab until I was a small particle; You made me bigger than
daum, a mountain.
Listening to the melodies of Kaseger,* that charmer I was at the back; You put me in the front.
whom angels envy. You repaired my wounded, ruined heart
He came suddenly with a wine glass in His hand And made me a hand-dapping drunk.
and said, “If you break the gltıss, you will drink
from a jar.”
Ben ufak bir zerreydim.
*Mode of near-eastem music.
Sen beni bir dağdan daha da büyük yaptın.
Dün gece sabaha dek rebaptan kâseger* makamını Ben arkadaydım, sen beni öne geçirdin.
dinleyerek ağladım, durdum. Sen benim yaralarımı sardın, kırık kalbimi onar-
O perilerin bile kıskandıkları güzel, şarap kâsesiyle dın ve beni kendi kendine ellerini çırpan bir sarhoş
çıkageldi. yaptın.
Dedi ki: “Kâseyi kırarsan, testiyle içersin.”
*Kâseger: Bir yakın doğu müzik makamı.
مــن مــن ِن َيمــى و گــر دمــى مــن منمى مــه دوش ببالیــن تــو �آمــد بســرای
ايــن عالــم را چــو ذ ّره برهــم َزنَمــى گفتــم كــه ز غیرتــش بكوبــم ســرو پای
گــر �آن منمــى كــه دلِ من بر كندســت مه كیســت كه او با تو نشــیند یكجای
َ خــود را چــو درخــت از زميــن
برك َنمى شب گرد و جهان دیده و انگشت نمای
I am not me. Last night, when the moon entered my Beloved’s
And, if I were to become me for a moment, palace And approached the head of his bed, I felt
I would crush this world to pieces. jealous and mad. I wanted to cut his throat and
If I were to merge with the One who took my break his legs. He is only a night wanderer, but
heart and become the world knows him and can pick him out with
Him, Like a tree, I would uproot myself from the point of a finger.
this world.
Ay, dün gece sevgilimin sarayına girip, başucuna
Ben, ben değilim. geldi.
Bir soluk ben olursam ben, bu dünyayı, parçalara Kıskançlığımdan dedim ki:
ayırırdım. “Başını yarayım, ayağını kırayım.”
Gönlümü söküp çıkaranla birleşseydim, Ay kimdir ki seninle bir yerde oturabilsin?
O olsaydım ben, kendimi de bir ağaç gibi tutup O, geceleri gezip dolaşan dünya görmüş, parmakla
yeryüzünden söker atardım. gösterilen biridir.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
Dedim ki: “Bil, fakat söyleme ki adın temiz kalsın. Allah buyuruyor ki: A hercayi*, halktan ayrıl, bi-
Bir kimsenin güzelliği onun sır saklaması ve dedi- zimsin, bizim öz adamımızsın sen. Bize alış, huyu-
kodu yapmamasıdır.” muzu edin ki işin sonunda yapayalnız kalacağın
Cevap verdi: “Fakat sırrı nasıl saklarsın?” “Burada karanlık bir gece, gelip çatacak sana.
bakışıyla kılı kırk yaran bir melek var.” *Aşkta değişken, vefasız
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
ناخوانــده بــه هر جا كه َروى غم باشــى نالیــد ذكــر كــه پــای مالــم كــردی
تو محرم �آن دم باشــى،ور خوانده َروى �آبــم بــردی بــی پــر و بالــم كــردی
نــرود،تــا كافــر را خــدا نخوانَــد گفتــی ره گــون دوم ره كــس رفتــی
ز كافــرى كــم باشــى،شــرمت بــادا بنگــر چگونــه در جوالــم كــردی
They will look down upon you if you go “You put me under their feet,” you said, and then
somewhere without an invitation. started to yell and cry. “You destroyed my honor,
You’ll be respected if you go after you receive made me helpless.”
one. I said, “Stay in the back. You went to the front and
You’ll be their confidant. walked the wrong way. Look and see how you put
Even an infidel doesn’t go until God calls him. me in a sack.”
Are you lower than an infidel?
“Beni ayaklar altına aldın yine” dedi ve feryat etme-
Nereye olursa olsun, çağrılmadan gidersen mah- ye başladı.
çup olursun. “Yüzümün suyunu yerlere döktün. Kolumu kana-
Fakat çağrılıp gidersen, çağıranlara mahrem olur- dımı kırdın” dedi.
sun. “Arkada git” dedim, önde gittin.
Kâfir bile, Allah çağırmadıkça gitmez. Utan, Ters bir yolda yürüdün.
kâfirden de aşağı mısın sen? Bak da gör, nasıl çuvala soktun beni.
ِ ن ّق
ــاش ُرخَ ــت اگــر نــه يــزدان بــودى گرچــه ز مــن ببريــدى،نوميــد ِن َيــم
نقــش تــو حيــران بــودى
ِ اســتا ِد تــو در يــا بــر ســ ِر مــن يــا ِر دگــر بگزيــدى
داغ ِمهــرت اگــر نــه در جــان بــودىِ غــم تــو خواهــم خوردن
ِ ،تــا جــان دارم
عشــق تــو جــان بــدادن �آســان بودى
ِ در بســيار اميدهاســت در نوميــدى
If God hadn’t created Your face, Although you got tired of me and left, I’m still
A master who was painting it would be charmed hopeful.
by Your beauty. Although You could choose somebody else, I’m
If the soul didn’t have a sign of branding by the still attached to you.
fire of Love, As long as my soul stays in this body, I will be
Dying would be very easy. longing for You.
There are many hopes, even in hopelessness.
Yüzünü resmeden, seni çok güzel yaratan Allah
olmasaydı, seni resmeden usta, güzelliğine şaşırıp Benden soğudun, çekilip gittin ama umutsuz de-
kalır, kendi eseri ile büyülenirdi. ğilim.
Sevgilim, ruhta senin aşk ateşinin izi, yanık yeri Belki bir başka yâr seçtin.
bulunmasaydı, aşkın uğrunda can vermek pek ko- Ruhum bu bedende oldukça senin gamını çekece-
lay olurdu. ğim.
Umutsuzlukta da çok umutlar vardır.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
پاىِ من به ِگل بود بسى:نَى گفت كه نــى مــن منــم و نى تــو تويى نــى تو منى
نــاگاه ُبريدنــد ســرم در هوســى هــم من منــم و هم تو تويــى هم تو منى
زخم ِگران بخوردم از دســت خســى
ِ نُه مــن بــا تــو چنانــم اى نــگا ِر خُ َتنــى
اگــر بنالــم َن َفســى،معــذورم دار كانــدر َغ َلطــم كــه مــن تــوام يا تــو منى
The nay said, “My feet were stuck in the mudfor I am not me, you are not you, and you are not
many years me.
Until someone had a sudden urge to cut my neck. But, I am me, You are You, and You are me. O
Then, I sustained nine wunds from the hand of beauty of Hotan,* I am so confused about you
that cruel one. Therefore, excuse me if I cry with That I am not sure: am I you or are you me?
every breath.” *City in Western China known for its beauties.
Ney dedi ki: “Çoktandır ayağım, balçığa takılıp Ne ben benim, ne sen sensin, ne sen bensin.
kalmıştı. Ayrıca, ben benim, sen sensin ve sen bensin.
Ansızın bir hevesle başımı kestiler. A Hotanlı* güzel, seninle öyle bir haldeyim ki ya-
Zalim birinin elinden, tam dokuz yara aldım. nılıyorum.
Bir soluk ağlar inlersem artık beni mazur görün.” Ben mi senim, sen mi bensin?
*Hotan: Batı Çin’de bir şehir. Pakistan’ın doğusu
واپــس باشــى،واپــس مانــى ز يــار ور راه بــه ســوىِ گوهــ ِر مــا بــودى
خس باشــى،شــاخ درخت بگســلى ِ از هــر قطــره ز جــوش همچــو دريــا بودى
چشم كسى تو خويش را جاى كنى ِ در گــر نیســتم از اهــل مناجــات رواســت
مردمــك ديــدۀ �آن كــس باشــى
ِ تــو از اهــل خرابــات تــو هســتم بــاری
If you fall behind your Beloved, you will not If you had a glimpse of the vastness of our
advance on the way of Love. treasure,
If you are a branch fallen from a tree, you’ll dry Every celi in your body would rumble constantly
up like a piece of straw. like the ocean waves.
But, if You dwell in someone’s heart, You’ll Not being a pious man is acceptable;
become the pupil of their eye. Am I not a permanent member of Your tavern ?
Sevgiliden geriye kalır, ondan vazgeçersen, sen de Eğer bizim geniş hazinemize bir göz atarsan, vücu-
geri kalırsın. dundaki her hücre, okyanusun dalgaları gibi coşar
Ağacın dalından koparsan kurur, saman olursun. durur.
Fakat birisinin gözüne girer, gözünü yurt edinirsen Dindar olmadığım söz götürse de
o kişinin gözbebeği olursun sen Senin meyhanenin ebedi üyesi değil miyim ?
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
وقفســت مــرا عُ ْمــر دريــن مشــتاقى هــر پــارۀ خــاك را چــو ماهــى كــردى
زهــى طــراوت و َر ّواقــى،احســ ْنت قريــن شــاهى كــردى
ِ وانگــه مــه را
مــن كــف نزنــم تــا تــو نباشــى مطــرب �آخــر ز فــراقِ هــر دو �آهــى كــردى
مــن َمــى نخــورم تــا تــو نباشــى ســاقى زان �آه بــه ســوىِ خويــش راهــى كردى
My life has become nothing but longing. You made many moons from the particles of the
O Beloved, what a beauty, what a charm is that? earth,
I don’t clap my hands if You are not the player. Then made all these moons friends of the
I don’t drink wine if You are not the cupbearer. Sultan.
In the end you sighed, “Ah,” because of their
Ömrüm, bu özleme vakfoldu. separation,
Sevgilim, bu ne güzellik, bu ne parlaklık. And that, “Ah,” opened their roads back to You.
Sen çalgıcı olmadıktan sonra el çırpmam ben.
Sen sâkî olmadıkça, şarap içmem ben. Toprağın her parçasını bir Ay haline getirdin.
Sonra da o Ay’ı, bir Padişaha dost yaptın.
Sonunda her ikisinin de ayrılığıyla bir âh edip, o
âhla kendine bir yol açtın.
هــر روز پــگاه خيمــه بــر جــوى زنــى هــر روز ز عاشــقى و شــيرين رايــى
گلشــن خوشــبوى زنى
ِ صدنقــش تــو بر مــر عاشــق را پيرهنــى فرمايــى
چــون دف دلِ مــا ســماع �آنگاه كنــد يوســف روزگار! مــا يعقوبيــم
ِ اى
ِكــش هــر َن َفســى هــزار بــر ُروى زنــى پيراهــن توســت چشــم را بينايــى
ِ
Every day at dawn, you put a tent of light over Every day, You keep sending a new shirt to that
the river lover.
And paint hundreds of colorful pictures in the O Joseph of our time, we are your Jacob.
beautiful, scented rose garden. Your shirt heals the blind;
When you hit my heart’s face a thousand times, It opens their eyes.
like a tambourine, my heart starts doing sema.
Her gün aşkla, bu âşığa bir gömlek yolluyorsun.
Her gün, şafak vakti ırmağa nurdan bir çadır ku- A zamanın Yusuf ’u, biz senin Yakub’unuz.
rarsın. Senin gömleğin ise körleri iyileştirir, gözlere, görüş
Güzel kokulu gül bahçesine yüzlerce resimler ya- verir.
parsın.
Her nefeste gönlümüzün yüzüne, tef gibi vurursan,
gönlümüz o vakit nağmeler salar, semâya başlatır-
sın.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
هــر روز يكــى شــور بريــن جمــع زنــى هر شــب كه بــه بنده همنشــين مىافتى
بنيــا ِد هــزار عافيــت را ب َِكنــى چــون نــو ِر مهــى كــه بــر زميــن مىافتى
تــا دَو ِر ابــد ايــن َد َوران قايــم بــود رخــواب توام
ِ مســت ُپ
ِ چشــم
ِ مــن بنــدۀ
َكــ َر ِم چــون تــو غنى،بــر جــانِ فقيــران �آن دم كــه چنــان و اينچنيــن مىافتــى
You excite this crowd every day by erasing On the nights when You sit next to this slave,
thousands of well-beings down below. You look like the moonlight falling on the
This is fate; it goes on as long as the wheel of earth.
fortune turns. This way or the other way, when You shine,
Please, be kind and generous to the soul of the I am a slave of Your sleepy eyes.
poor.
Bu kulla oturduğun geceler, yeryüzüne vurmuş Ay
Her gün, şu topluluğa bir kargaşalık verir, perişan ışığına dönersin.
edersin. Sen şöyle ve böyle nurunu yere düşürdüğünde, se-
Binlerce esenliği kökünden söker çıkarırsın. nin uykulu, sarhoş gözlerine kulum, köleyim ben.
Devir döndükçe bu, böyle gider. Yoksulların ruhla-
rına da bir kerem et, çünkü Sen cömertsin.
Herkesin bir dostu, bir sevgilisi var. Endişenin boynunu kesmezsen, üzüntülerden
O vefalı dost nerelere gitti acaba? kurtulamazsın.
Bir köpeğin önüne, bir eşek yükü şeker koysan bile Şu açık ki sen sıkıldığın birisiyle sohbet edemez-
yine gönlü, leşe düşer onun. sin.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
Ey Ay yüzlü sevgili, varlığınla her an beni çağırıyorsun. Bütün el çırpanlarla beraber, benim de ellerimi
Durumumu çok iyi bilmene rağmen halimi soruyor- çırptırıp duruyorsun.
sun. İki kulağımı tutmuşsun, çeke çeke, beni yaya dön-
Selvi gibi yürüyen güzel, kelimeler senin için rüzgâr dürmüşsün.
gibi. Beni, her ağızda çiğnenen ekmek hâline koydun.
Seninle konuştuğumda, nazikçe başını sallıyorsun. Hâsılı, sen nasıl olmamı istediysen, öyle oldum.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î
Bir gün olur, gönül, seni gönlünü alana ulaştırır. Sarhoş komşu sana daha fazla sarhoşluk verir.
Bir gün olur, can, seni Sevgiliye ulaştırır. Sarhoş olduğunda varlıktan geçersin.
Sendeki derdin eteğini elden bırakma. Ermişlerle oturursan şarabı alır, sudan ve ateşten
Çünkü o dert, bir gün olur, seni dermana ulaştırır. kurtulursun.
ميــانِ يــادم باشــى،يــا ِد تــو كنــم يك بوســه ز تو خواســتم و شــش دادى
دريــن گشــادم باشــى،لــب بگشــايم شــاگر ِد كــه بــودى؟ كه چنين ُاســتادى
ضميــ ِر شــادم باشــى،گــر شــاد شــوم خوبــى و َكــ َرم را چــه نكــو بنيــادى
تــو اوســتادم باشــى،حيلــه طلبــم اى دنيــا را ز تــو هــزار �آزادى
If I remember You, You are in my memory. I asked for one kiss. You gave me six!
If I open my mouth, You are in between my lips. Who was your master that made you so good?
If I am pleased and happy, How nicely you are laying down the foundation
You are in my joy and happiness. for beauty and kindness. Thousands of freedoms
And, if I’m up to no good, have been given to the world because of you.
You are the master of my deceits.
Bir öpücük istedim, altı öpücük verdin.
Seni anarsam, Sen benim anımdasın. Kimin çırağıydın ki böyle usta olmuşsun?
Ağzımı açıyorsam, dudaklarımın arasındasın. Güzelliğin ve lütfun temelini ne de güzel atıyor-
Memnun ve mutluysam, sun.
Sen benim sevincimde ve mutluluğumdasın. A güzel, dünya senin yüzünden böylesine hür.
Ancak, bir düzenbazlık yapıyorsam, Sen benim
ustamsın.
M E V L Â N Â R U B Â Î L E R / T H E R U B A İ S O F R Û M Î