You are on page 1of 65

SORU VE CEVAPLARLA

Oğuz Kaan Salıcı İstanbul İl Başkanı

kentseldonusum.chpistanbul.org.tr 69
Yürütücü

Gülizar Emecan (CHP İstanbul AR-GE’den Sorumlu


İl başkan Yardımcısı)

Yürütücü Asistanı

Mim. Burak Kaan Yılmazsoy (Mimarlar Odası- CHP Beyoğlu İlçe yöneticisi)

Çalışma Grubu

Dr. Özge Aksoylu (Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi)

Yrd. Doç. Dr. Süleyman Balyemez (TMMOB Şehir Plancıları Odası


İstanbul Şubesi Yön. Kur. Üyesi)

Prof.Dr. İclal Sema Dinçer (Yıldız Teknik Üniversitesi)

Yard. Doç. Dr. Çiğdem Şahin (Kent Hareketleri)

Av. Alev Tuna (İstanbul Barosu Çevre ve Kent Hukuku


Komisyonu Başkanı)

Katkı Sunanlar

Prof. Dr. Haluk Eyidoğan (CHP İstanbul Milletvekili)

Sevgi Ata (Sarıyer Belediyesi Teknik Başkan Yardımcısı)

Cemal Gökçe (İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı)

2
İÇİNDEKİLER

GİRİŞ 4

A KENTSEL DÖNÜŞÜM NEDİR? NASIL UYGULANIR ? 8

B KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN TÜRKİYEDE’Kİ UYGULAMALARI NASIL? 22


YAŞANAN SORUNLAR NELER ?

C 6306 SAYILI AFET RİSKİ ALTINDAKİ ALANLARIN 32


DÖNÜŞTÜRÜLMESİ HAKKINDA KANUN NE SÖYLÜYOR ?
KANUNUN ÖNGÖRDÜĞÜ VE İNSAN UNSURUNU YOK SAYAN
KENTSEL DÖNÜŞÜM DÜZENLEMELERİ NELER?

D KANUNUN UYGULANMASI DOLAYISIYLA EVLERİNDEN 48


OLAN İNSANLARIN HAKLARI NELER?

E KANUNUN UYGULAMASINA KARŞI BAŞVURULABİLECEK 50


YARGI YOLLARI NELER?

F KENTSEL DÖNÜŞÜM UYGULAMALARINDA KREDİ VE 52


KAYNAK AKTARIMI NASIL OLACAK?

G 6306 SAYILI AFET RİSKİ ALTINDAKİ ALANLARIN 56


DÖNÜŞTÜRÜLMESİ HAKKINDA KANUNUN ANAYASA İLE
GÜVENCE ALTINA ALINAN HAKLAR VE DEVLETE YÜKLENEN
GÖREVLERE UYGUNLUĞU NASIL?

H MERAK EDENLER İÇİN KENTSEL DÖNÜŞÜM 60


UYGULAMALARINDA TARİHSEL SÜREÇ

I CHP NASIL BİR KENTSEL DÖNÜŞÜM YAKLAŞIMINA SAHİP? 62

3
GİRİŞ
Sanayileşme ve kentleşme politikalarının yetersizliği nedeniyle kent
alanlarına göçün yarattığı büyük konut talebi, plansız ve denetimsiz/kaçak
yapılaşma stoğunu hızla arttırmıştır.
Konut gelişiyor olmasına rağmen plansız ve niteliksiz konut üretimi yine de
sürmüş; eskimiş ve “afet güvensiz” ve “çarpık yapılaşma” dönüştürülememiş
ve iyileştirilememiştir. Kaçak yapılaşma uzun yıllar yasal üretimin %30-50’si
oranlarında seyretmiştir. Günümüzde dahi yasal yapılaşma için kullanılan
çeşitli ölçekte planlarda “kent plancılığı bilimine” uygunluk çok tartışmalıdır
ve rasgele büyüme sürmektedir. Terkedilen ve nüfus kaybeden kırsal
alanlardaki yapılar da iyileştirilememiştir. Bütün bu sorunlar bilinmesine
ve bilim insanlarının raporlanmış önerilerine rağmen hükümet ve yerel
yönetimler son 17 yıldır İstanbul’da ve son 10 yıldır da ülkede bu konuda elle
tutulur hiçbir bilimsel strateji ve eylem uygulayamamışlar, kentlere göç,
dolayısıyla çarpık yapılaşma artarak sürmüştür. Bu süreç kentsel alanlarda
“afet güvenliği” açısından yetersiz ve düşük standartlarda gelişmiş konut
yığılmaları, afet riski taşıyan intihar havuzları yaratmıştır. Gelinen noktada
nüfusun 1/3’ü kiracı, 1/3’ü bir konut sahibi, 1/3’ü ise 2 ve daha fazla konut
sahibidir. Tüm yapıların ortalama olarak 1/3’ü de afet güvenli yapılar
değildir. Bugün varolan durum dönüşüm, iyileştirme ve yeniden planlama
girişimlerini her ölçekte kaçınılmaz kılmaktadır.

4
Yukarıda çok kısa olarak özetlenen durumdan hareketle, CHP, Türkiye’de
katılımcı, daha adil ve insan odaklı bir kentsel yenileme ve dönüşüm için;
Yeni bir dönüşüm politikası belirlemeyi,
Uygun yasal düzenlemeleri hazırlamayı,
Uygulama araç ve kaynaklarını türetmeyi,
İlgili tarafları biraraya getirecek örgütlenme yollarını belirlemeyi ve
anlaşmaları sağlamayı öncelikli bir ödev olarak görmektedir.

1999 depremi sonrası alınan dersler herkesin malumudur. 2002 de AKP


hükümet iş başına geldiğinde bütün bu tesbitleri ve sorunları biliyordu. 2004
de Deprem Şurası yapıldığında yol haritaları ve yerine getirilmesi gereken
ödevler belirlenmişti. AKP Hükümeti 1999 depremlerinden çıkarılan
derslerden ve ev ödevlerinden habersizmiş gibi davranarak, 2011 yılındaki
Van Depremi sonrası aceleyle “Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi
Hakkında Yasa” yı TBMM’den geçirmiş ve yürürlüğe koymuştur. Hükümet,
meslek örgütlerine, hukukçulara, mahalle derneklerine, uzmanların
yapıcı eleştirilerine kulak tıkamış, tepeden inmeci bir anlayışla bu yasayı
komisyondan aceleyle geçirmiş ve 6306 sayılı yasa olarak uygulamaya
sokmuştur.

5
Kentsel toplu yenileme veya ‘dönüşüm’ çalışmaları, kent planlaması yanında
ekonomi, sosyoloji, toplum psikolojisi, hukuk, finans, siyaset, mühendislik,
mimarlık, kentsel tasarım alanlarını buluşturan bir bilim ve uygulama
alanıdır. Bu alandaki 150 yıllık dünya deneyimini, incelikli düzenlemeleri
ve başarılı/başarısız örnekleri göz önüne almadan, yalnızca merkezi bir
otoritede yetkileri toplayarak kanun tasarısındaki uygulamaların doğru
yürütülebileceğini beklemek doğru bir yaklaşım değildir.

Afet riskini gerekçe göstererek hazırlanan bu yasa öncelikle Türkiye’nin de


imza atmış olduğu günümüz uluslararası afet politikasının temel ilkelerini
tanımamaktadır. Uluslararası politika, risk azaltma çalışmalarında öncelikle
kent bütünü için bütüncül risk yönetimi planlarının hazırlanmasına,
çalışmalarda toplum katılımını sağlamak üzere ‘kent platformu’ ve ‘yerel
platform’lar oluşturulmasına, dar gelirli kesimlerin risklerinin öncelikle
giderilmesine, yani toplumla ortak çalışmalara öncelik verir. Türkiye
‘risk azaltma’ ödevlerini yerine getirecek bir kurumlaşmayı 20 yıldır
başlatamamış durumdadır. Yasa maalesef bu haliyle ülkemizde deprem
kayıplarının azaltılacağı inancını oluşturamamaktadır.

İnşaat sektörünün temsilcileri yasa çıkmadan önce yayınladıkları raporlarda


2B, yabancılara mülk satışı ve kentsel dönüşüm yasalarının bir an önce birlikte
çıkarılması gerektiğini, aksi taktirde inşaat sektörünün ekonomideki payının
aşağı düştüğünü ifade etmişlerdir. Bu yasanın uygulanması ile Türkiye’de
bir inşaat furyasının başlayacağı, 400 milyar ABD Doları ciro edileceği bizzat
Çevre ve Şehircilik Bakanı tarafından her yerde beyan edilmiştir. Kentsel
yenileme ve dönüşüm yalnız bina inşaatı değildir. O yeniden yapılandırmadır,
canlandırmadır, iyileştirmedir, sağlıklaştırmadır ve korumadır. Herkes için
güvenliktir. Kentsel yenilemenin bize geniş yollar, park, yeşil alan, temiz
hava ve su olarak dönmesi gerekir. Onun içerisinde insan olmalıdır. Ülkede
inşaat sektörünü ayakta tutma adına vatandaşın mülkiyet ve hak mağduru
olmasına, durup dururken TOKİ borçlusu olmasına, oluşacak haksız rant
paylaşımına alet olmasına asla sessiz kalmayacağız. Kentsel dönüşümden
mağdur olacak her vatandaşın yanında olacağız.

6
Çağdaş kurallar açısından ele alındığında kentsel dokuları yenileme,
iyileştirme, canlandırma ve dönüşüm çalışmalarının strateji, tasarım
ve uzlaşma temel kavramlarını içeren bir yeniden planlama yaklaşımı
içerisinde hareket etme gereği vardır.

Özellikle doğal ve insan kökenli risklere maruz kalabilecek mahalleler


dönüşürken adalar içerisindeki dönüşüm uygulamaları diğer adalar ve
diğer mahalleler ile bir bütünlük, yaşam koridorları, mekan çeşitliliği ve
süreklilik oluşturmalıdır. Mahalle dokusu içerisinde toplumsal ihtiyaca
yönelik, eğitim, sağlık vb. işlevler için oluşturulacak kamusal mekânlar ile
ticari kullanımların yoğunlaştığı odak noktaları yaratılmalıdır.

CHP’nin iktidar olduğunda izleyeceği kentsel dönüşüm ve yenileme


politikasında olmazsa olmaz özellikler şunlardır: demokratik ve katılımcı,
eşitlikçi olan, ayrımcı olmayan, finansmanı sağlanmış, istihdam yaratıcı,
tarihi çevreyi ve değerleri koruyan, doğal çevreyi koruyan ve çevre kirliliğini
en aza indiren, sağlıklı, sürdürülebilir, doğal ve endüstriyel afetlere ve sosyal
tehditlere karşı güvenli, satın alınabilir konutların bulunduğu, bölgede
yaşayan yoksulları, dezavantajlıları ve kiracıları öncelikle gözeten, eğitim ve
sağlık gibi hizmetleri güçlü, yeterli açık alanı sağlanmış, yaşayanların pazar
ve alışveriş erişimi sağlanmış, nüfus ve yapılaşma yoğunluğu denetimli,
kimlikli olan ve bu kimliği korunan, bölgede yaşayanlar arasında sosyal
ilişkileri güçlendiren, kentin sosyal ve kültürel yapısı ile ilişkilendirilen ve
planlama bütünlüğünü gözeten ve koruyan.

Dönüşüm ve yenileme çalışmalarında ortaya çıkabilecek sorun ve


mağduriyetlerin azaltılmasına yönelik olarak vatandaşımıza aşağıdaki
tavsiyelerimiz şunlardır: Öncelikle mahallende veya yakın çevresinde
kalmayı iste, bireysel hareket etme, ortak çıkarlarda katılımcı ve paylaşımcı
ol, söylentilere kulak asma, itiraz hakkını kullan, barınma hakkın kutsaldır,
yeşil alan ve park alanı iste, mülkiyet haklarına sahip çık, kat mülkiyeti veya
kat irtifakı iste, önerilen projeyi gör ve anla, projedeki payını ve yerini öğren,
yüksek katlarda nasıl yaşayacağının muhasebesini yap, ne kadar aidat
ödeyeceğini öğren, sosyal veya lüks konut mu yapılacağını öğren, konut
için borçlanma durumunu öğren, projenin yapı denetim belgelerini iste,
anlamadığın yazıya imza atma, her belgenin fotokopisini al.

7
A- KENTSEL DÖNÜŞÜM
NEDİR ?
NASIL UYGULANIR ?
1- Kentsel dönüşüm bir bölgenin tümüyle yıkılıp yeniden
yapılması mıdır?

Hayır, kentsel dönüşüm bir bölgenin yıkılıp yeniden yapılması demek


değildir. Eğer bir yerleşim bölgesinde binalar yıpranmış, doğal veya insan
kökenli afetlere dayanıksız, sosyal ve ekonomik koşullarda sorunlar
içermekte ise, bu sorunların saptanıp düzeltilmesi işlemlerine kentsel dönüşüm
denilmektedir.

2- Dönüşüm her yerde aynı şekilde mi uygulanır?

Hayır. Her bölgede konutların durumları, afet türleri insanların sosyal ve


ekonomik sorunları farklıdır. Bölgenin kent içindeki konumu, arsa fiyatı vb.
farklıdır. Bütün bu farklar nedeniyle her bölgenin kendi sorununu çözecek
yaklaşımlar üretilir ve uygulamalar yapılır.

3- Kentsel dönüşümle sadece binalar mı iyileştirilir?

Bölgenin sorununa bağlı olarak binalar iyileştirilirken, toplumun diğer tüm


ihtiyaçları da karşılanmalıdır. Dönüşümde

• Yeterli açık ve yeşil alan,


• Yeterli sağlık ve eğitim hizmeti,
• Kültürel tesisler,
• Sağlıklı altyapı (su, kanalizasyon, elektrik, doğalgaz,
telefon vb.)
• Ulaşım olanakları

gibi temel ihtiyaçları çözümlenir. Sadece binaların yenilenmesiyle kentsel


dönüşüm yapılamaz.

8
9
4- Kentsel dönüşüm için yapıların yıkılması şart mıdır?

Hayır, kentsel dönüşüm için her yapının yıkılması şart değildir.

a) Depremden en fazla etkilenecek olan riskli alanlar ve yeni yerleşim


merkezlerinin oluşturulacağı rezerv yapı alanı dışında kalan yapılardan,
güçlendirilmesi teknik olarak uygun görülenler güçlendirilebilir.
b) Depremlerde göçme riski olmayan yapılara ise gereken onarımlar
yapılarak yeniden kullanılır. Dikkat edilmesi gereken şey, güçlendirme
maliyeti yeni yapılacak bir yapının maliyetinin %45’ini geçmemelidir.

5- Bu uygulama, Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi


Hakkında Kanun’da da böyle mi kabul edilmektedir?

Hayır, Kanunda; afet riski altındaki alanlar ile bu alanlar dışındaki riskli
yapıların bulunduğu arsa ve arazilerde, fen ve sanat norm ve standartlarına
uygun, sağlıklı ve güvenli yaşama çevrelerini teşkil etmek üzere iyileştirme,
tasfiye ve yenilemeler yapılabileceği belirtilmiştir.
Kanunun 3. maddesinin yedinci fıkrasında yer verilen düzenleme ile
risk taşımayan yapıların da “uygulama bütünlüğü” gerekçesiyle kanun
hükümlerine tabi olacağı belirtilmiştir.
Böylece gerçek anlamda risk taşıyan alanlar ile riskli yapıların yoğunlaştığı
alanlar dışında kalan yapılardan güçlendirilmesi mümkün olanlar bile bu
kanun uyarınca yıkılmaya zorlanmaktadır.

6- Dönüşümün yoksul kesimlere bir faydası olmalı mıdır?

Evet olmalıdır. Çünkü boş bir alan üzerinde değil yapılaşmış ve sosyal
ağları kurulmuş bir mekan üzerinde dönüşüm işlemi gerçekleşmektedir. Bu
nedenle dönüşüm yalnızca fiziksel mekanı dönüştürmekle kalamaz. Ülkemizde
dönüşüme ihtiyaç duyulan alanlarda genellikle yoksul/dar gelirli kesimler
barındığından böyle yerlerdeki insanların daha güvenli bir kent hayatına
bağlanmalarını sağlamak dönüşümün temel amacı olmalıdır. İşsizliğin

10
giderilmesi ve mevcut esnafın korunması bu açıdan kilit önem taşımaktadır.
Yurtdışındaki uygulamalarda da , işsizlik oranının yüksek olduğu bölgelerdeki
halk, dönüşüm projesi içerisinde istihdam edilmekte, meslek edindirme
eğitimlerine tabi tutulmaktadır.

7- Kentsel dönüşüm uygulamalarında biz halk için önemli olan


en temel ilkeler nelerdir?

Kentsel dönüşüm tek tip olarak algılanmamalı ve uygulanmamalıdır. Her


bölgenin kendine göre farklı koşulları vardır. Uygulamalar bölgenin neye
ihtiyacı var ise, sorunu ne ise ona yönelik olarak yapılmalıdır. Fakat her
uygulama için ortak olarak kabul edilmesi gereken ilkeler bulunmaktadır.

Bunlar;
• Halkın yaşadığı yeri terk etmemesi en temel ilkedir.
Buna “yerinde dönüşüm” denilir.
• İkincisi halk, konutunun yenilenmesinde çok büyük bedeller
ödememelidir.
• Üçüncüsü halkın kendi mahallesi hakkında alınan kararlarda doğrudan
söz sahibi olmasıdır.
Bu ilkelerin hayata geçebilmesi için mahallede yaşayanlar ile kentsel
dönüşüm çalışmalarını yürüten kamu kurumları şeffaf bir tartışma ortamı
yaratmak için çaba harcamalıdır. Halk sağlıklı bir bilgi akışını kamu
kurumlarından sürekli talep etmelidir.

11
8- Kentsel dönüşüm uygulamalarında şehircilik anlamında en
temel ilkeler nelerdir?

• Kent bir bütündür. Parçacıl olarak değerlendirilemez!


• Birbiri ile etkileşim halinde olan arazi parçalarının birlikte planlanarak
hayata geçirilmesi (farklı idari sınırlar içerisinde olsalar dahi) gereklidir.
• Plan tadilatı ya da revizyon planı bir kentsel dönüşüm olarak
algılanmamalıdır. Kentsel dönüşüm sürecine girerken mevcut planların
bu dönüşüm sürecinde yeniden ele alınması ve buna göre bir plan
bütünlüğü inşa edilmesi gerekmektedir.

9- Bu ilkelere ülkemizde uyuluyor mu ?

Hayır, ne yazık ki uyulmamaktadır.

• Uygulanmakta olan dönüşümün bir vizyonu ve bütünlüğü yok


Özellikle metropollerde her ilçe kendine göre bir dönüşüm çalışması
yapmaktadır. Bu parçacıl dönüşüm faaliyetlerinin kent bütününü, kentin
var olan dengesini (ulaşım sistemi, yoğunluk kademelenmesi, sosyal
donatı, alt ve üst yapı bütünlüğü vb.) nasıl etkileyeceği bilinmeden ve
düşünülmeden gerçekleştirilmektedir.
• Kentsel dönüşüm kent planlarından kopuk, parçacıl olarak
planlanmaktadır. Kent parçalarına rastgele müdahalelerde
bulunulmakta, bütündeki resmin nasıl olacağı bilinmemektedir.
Bütüncül planlama kısmı görmezden gelinmektedir. Plan bütünlüğü
bozulmaktadır.
• Yoğunluk arttırıcı ada ve parsel ölçeğinde yapılan plan tadilatları kentsel
dönüşüm adı altında sunulabilmektedir. Böyle bir planlama yöntemi
kullanılmamalıdır.

12
13
10- Yerinde dönüşüm ne demektir?

Yerinde dönüşüm; insanları doğdukları/büyüdükleri/ evlenip geldikleri,


yani yıllardır yaşadıkları, komşuluklar kurdukları, sevinç ve tasalarını
paylaştıkları mahalle ve yakın çevresinden koparmadan gerçekleştirilen
kentsel dönüşümdür. Ancak bu yapılırken mahallenin fiziki ve sosyal yapısı
bir bütün olarak ele alınmalıdır. Dünyadaki çağdaş uygulamalarda böyle
yapılmaktadır.

11- Yerinde dönüşümde hak sahipliği ve pay dağılımı nasıl


belirlenmelidir?

Öncelikle binanın üzerine oturduğu parselin kimin mülkiyetinde olduğu


ve binanın ruhsatlı inşa edilip edilmediği dikkate alınmalıdır. Bölge halkı
için mülkiyet ve ruhsat durumu bakımından adil bir dağılım yapılmalıdır.
Dönüşüm sonucu oluşacak rantın kamu yararına kullanılması esastır.
Planlama sonucu oluşacak değer ile yitirilen değer karşılaştırılarak yaratılan
değerin öncelikli olarak vatandaş tarafından kullanılması öngörülmelidir.
Ancak dönüşümün en çok tartışılan kısmı olan hak sahipliliği konusu 6306
sayılı yasada işlenmemiştir. Özel mülkiyet üzerinde, kamu mülkleri üzerinde
yer alan gecekondu alanlarında yaşayanların hak sahipliliği konusunda
mevzuatta bir açıklama bulunmamaktadır. Kimin hak sahibi olduğu konusu
net değildir.

12- Dönüşüm sonucunda borçlandırılacak mıyım?

Projenin yüklenicisi, kamu idaresi ve hak sahibi arasında yapılacak


anlaşmanın içeriğine göre maliyetin bir bölümünü hak sahibinin üstlenmesi
gerekebilir. Ancak bu konuda adil bir dağılım olması önemlidir. Uygulamada
temel ilke, hak sahipleri ödeyemeyecekleri kadar büyük miktarlarda
borçlandırılmamalıdırlar.
Borçlandırılmayla ilgili bir diğer önemli nokta ise özellikle gecekondu

14
mahallelerindeki nüfusun ekonomik durumunun kesin bir profilinin
çıkarılması gerektiğidir. Özellikle hane halkının iş durumu, güvenceli bir işe
sahip olup olmadığı, hanede zihinsel ve fiziksel engelli olup olmadığı, yaşlı
ve bakıma muhtaç bireylerin dağılımı gibi kriterlerin göz önüne alınması
gerekmektedir. Buna göre ödeme yapabilecek ve yapamayacak olan haneler
belirlendikten sonra borçlandırılma aşamasına geçilmelidir.
Aynı zamanda kamuya ait mülkiyetlerin satış yoluyla mı yoksa uzun
dönemli kullanma sözleşmeleriyle mi devrinin yapılacağı belirlenmelidir.
Kamu mülkiyetleri çeşitli sözleşme tipleriyle kullanım hakkı üzerinden de
mahalleliye devredilebilir.

13- Yenileme sürecinde halkın çok büyük bedel ödememesi


nasıl sağlanır?

Devletin deprem fonu başta olmak üzere çeşitli fonları devreye sokması
“yerinde dönüşüm” yapılabilmesi açısından çok önemlidir. Bazı bölgelerde
vatandaşın ödeme yapmasına gerek kalmadan dönüşüm yapılabilecekken
(Nüfus ve yapı yoğunluğunun düşük, arazi rantının yüksek olduğu yerler)
bazı bölgelerde ise kesinlikle devletin devlet fonları başta olmak üzere
çeşitli fonları devreye sokarak öncülük etmesi gerekir.
Bu uygulanmadığında, sadece müteahhit ile gerçekleştirilen uygulamalarda
bazı bölgeler hariç diğer yerlerde halkın bedel ödemesi kaçınılmazdır.
Çünkü, müteahhit de kendi konumu gereği mevcut konut sayısının en az
iki katını yaparak yarı yarıya paylaşmak zorundadır. Bu ise bölgedeki hane
sayısının iki katına çıkmasına neden olacaktır. Mahalle kalabalıklaşacak,
hiç kimse kimseyi tanıyamaz hale gelecektir. Yetersiz olan yeşil alan vb.
donatılar daha da yetersiz hale gelecektir.
Eğer konut sayısı iki katına çıkmadan çözülecek ise Yasa’da kentin çeperinde yer
alan ve “rezerv alanı” denilen yerlerde yapılan konutlara aktarım söz konusu
olacaktır. Bugün kent merkezinde arsa değeri yüksek mahallelerde yaşayanlardan
ekonomik durumu yetersiz olanlar konutların daha ucuz olması nedeniyle
bu rezerv bölgeleri tercih etmek zorunda kalacaklardır. Kendi mahallerinde
yapılan konutları ise ödeme gücü daha yüksek olan kesimler satın alacaklardır.

15
14- “Rezerv yapı alanı” ne demektir? Kim belirler, dikkat
edilmesi gereken hususlar nelerdir?
15 Aralık 2012 tarihli Yönetmelikte “Rezerv yapı alanı” 6306 sayılı Kanun
uyarınca gerçekleştirilecek dönüşüm uygulamalarında yeni yerleşim alanı
olarak kullanılmak üzere belirlenen alanlar olarak tarif edilmektedir.
“Rezerv alanları”nın belirlenmesinde TOKİ veya idarenin talebine bağlı
olarak veya resen Bakanlık yetkili kılınmıştır. Yönetmelikle özel ve tüzel
kişilere de rezerv yapı alanı teklif etme hakkı verilmiştir.

15- “Rezerv yapı alanı”nın kentin her yerinde ve herkes


tarafından teklif edilmesi doğru mudur?
Yönetmelik ne yazık ki buna izin vermektedir. Kentin plan sınırları dışında
kalan ve çoğunlukla tarım arazisi olan toprakların bu şekilde parçacı
tekliflerle yerleşmeye açılması tarım alanlarınında azalmaya sebep
olmanın yanı sıra altyapı maaliyetleri yükselmiş, ulaşım problemleri artmış,
yönetilmesi zor, saçaklanmış sürdürülebilirliği zayıf bir kentin habercisidir.

16- Kentsel dönüşüm uygulanırken halk kendi mahallesi


hakkında alınan kararlarda söz sahibi olabilir mi?

Söz sahibi olması gerekir. Çünkü dönüşümlerde halk en büyük aktördür.


Dönüşüm halkın üzerinden yapılacaksa atılacak her adımda halkın bilgisi
ve inancı olmalıdır. Halka rağmen dönüşüm gerçekleştirilemez. Bu söz
hakkının oluşabilmesi için dönüşüm yapılacak tüm mahallelerde topluluk
görüşlerinin insiyatifinin oluşması sağlanmalıdır. Özellikle odaların ve
yerel yönetimlerin bu konudaki rolü büyüktür.
Bunun için önce mahallelinin kendi içinde bir araya gelerek konuları
tartışması şarttır. Gerektiğinde meslek odaları aracılığıyla uzmanlara
ücretsiz olarak danışma olanakları bulunmaktadır. Mahalle halkının ortak
bir karar verdikten sonra idare (Büyükşehir Belediyesi, Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı, Çevre ve Şehircilik İl Müdürlükleri, İlçe Belediyeleri, TOKİ)

16
ile görüşme masasına oturması gerekir. Bireyler tek başlarına hareket
ettikleri zaman müzakere güçleri zayıflar. Yapılacak işler hakkındaki temel
kararlardan etkileneceklerle birlikte geliştirilmeli, alınan kararlar toplumla
paylaşılmalıdır. Özellikle yerel yönetimler bu konuyla ilgili olarak ayrı ve
uzman birimler oluşturmalı, sağlıklı bilgi akışını ve alışverişini bu yolla
yapmalıdırlar. Dünyadaki çağdaş uygulamalar böyle yapılmaktadır.

17- Halk Türkiye’deki kentsel dönüşüm uygulamalarında söz


sahibi olabilmekte midir?

Ne yazık ki hayır. Yeni çıkan 6306 sayılı yasada halkın katılımı konusu da
eksiktir. Dönüşüm planları ve projeler halktan habersiz hazırlanmakta halkın
fikri sorulmamakta halihazırda bitirilmiş projeler askıya çıkarılmaktadır.
Projeler yapım aşamasında değil de bütün çalışmalar bitirildikten sonra halk
haberdar edilmekte ve emrivaki yoluyla halka dayatılmaktadır. Dolayısıyla
halk yasal yönden karar alma mekanizmasının içinde yer almamaktadır.
Örneğin belediyeler çağırdıkları her toplantıda mahallelilere, yani sizlere
imza attırıp katılım sağladığını imzalarınıza dayanarak iddia etmektedirler.
Oysa, katılımcılık sadece bir yerde bulunmak ve imza atmak değil, karar
sürecinde söz sahibi olabilmektir.

17
18
18- Yurttaşa söz hakkı verilmezse bunun sonuçları ne olur?

Bir bölgede yaşayanların yani sizlerin, istek ve ihtiyaçları göz önüne


alınmadığı taktirde toplumsal barış ve devlete güven duygusu zedelenir;
proje hiçbir zaman sadece yasanın gücüyle tam anlamıyla başarıya ulaşamaz.
Ayrıca kent merkezleri sadece belirli bir sınıfın kullanımına açılmış olur ki
kent hakkı bağlamında özellikle kent merkezleri yalnızca büyük sermaye
sahiplerinin kullandığı, steril ve tek tip bir yaşam alanı haline gelirler. Sizler
ise zorla kent dışına doğru itilebilirsiniz. Bu durumda kentsel çatışma ve
gerilimlerin oluşması kaçınılmazdır.

19- Kentsel dönüşümde bizden başka kimler söz sahibi


olmalıdır?

Bölge halkı ile beraber, kamu (belediye), teknik uzmanlar, mahalle


dernekleri, üniversiteler, meslek odaları, yatırımcılar (müteahhitler)
gibi birçok kesim arasında eşitlikçi bir proje ortaklığı kurulmalıdır.

20- Kentsel dönüşümde hangi meslek alanlarından teknik


uzmanlar yer almalıdır?

Kentsel dönüşüm bir ekip işidir ve dönüşüm yapılacak alanın özelliğine


göre farklı alanlardan uzmanların oluşturduğu bir ekip kurulmalıdır.
Bu ekipte şehir planlama, mimarlık, sosyoloji, hukuk, inşaat ve çevre
mühendisliği,jeoloji ve jeofizik mühendisliği ekonomi, peyzaj mimarlığı;
meslek alanları olarak yer almalıdırlar. Bu uzmanlık alanlarıyla çalışmayan
ekiplerle hazırlanan projelerin sağlıklı ve başarılı olması mümkün değildir.

19
21- Kentsel dönüşüm aynı zamanda kentler için bir fırsat olarak
değerlendirilebilir mi?

Evet. Dönüşüm mülkiyet sorununun çözümü için bir fırsat olabilir.


Aynı zamanda yeni imalatlar gerçekleşeceğinden sadece mülkiyet ve
barınma dışında ayrıca yenilenebilir enerji kaynaklarından beslenen
enerjiyi verimli kullanan yapıların oluşması, engelsiz ve akıllı kentlerin
oluşturulması açısından bir fırsat olarak değerlendirilebilir.
Ayrıca atık miktarını en aza indirmiş ve kaynak kullanımını da azaltarak
karbon salınımını azaltmış, küresel iklim değişikliğinin yaratacağı olumsuz
etkilere karşı dayanıklı yerleşim yerleri yaratmak da mümkün olacaktır.

22- Türkiye’deki uygulamalarda da kentsel dönüşüm yukarıda


tarif edildiği şekilde mi yapılmaktadır?

Ne yazık ki hayır.
Türkiye’de 2000 yılından beri gerçekleştirilen uygulamalar yukarıda sözü
edilen ilkelere uygun olarak gerçekleştirilmemektedir. Gecekondu bölgeleri
dönüşüm alanları olarak, tarihi mahalleler de yenileme alanları ve riskli
bölge tanımıyla, afet dönüşüm alanları olarak ele alınmakta ve yapılan
bu uygulamalarda kentsel dönüşüm konusu sadece binaların yıkılması ve
yeniden yapılması şeklinde izah edilmekte ve uygulanmaktadır. Bu süreçte
insanlar yerlerinden edilmekte ve haklarını kaybetmektedirler.
Tüm bunların yanında kentsel dönüşüm uygulamaları yapılırken,

a. Planlama anlayışı ve ilkeleri


b. Depremden korunmanın ilkeleri
c. Kentli hakları
d. Mülkiyetle ilgili haklar
e. Altyapı bütünlüğü göz ardı edilmektedir.

20
Tarihi mahallelerdeki uygulamalarda Sulukule, Tarlabaşı, Fener-Balat;
Gecekondu alanlarındaki uygulamalarda Küçükçekmece Ayazma;
Afet dönüşüm alanlarındaki uygulamalarda Zeytinburnu Sümer Mahallesi
örnekleri bu sorunların yaşandığı bölgelerdir.

23. Kent halkı olarak biz kentsel dönüşümden,

a. İş ve aş beklentisi
b. Rahat ve huzurlu bir yaşam
c. Sağlık ve eğitim hizmetleri
d. Kentin sosyal ve kültürel aktivitelerinden yararlanma
e. Kendi bölgemizden mahallemizden uzaklaşmama beklentisi
içinde olmalıyız, öyle mi ?

Evet, kesinlikle doğru. Doğru bir kentsel dönüşüm size bu imkanların


çoğunu verebilmelidir.

21
B- KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN
TÜRKİYEDE’Kİ
UYGULAMALARI NASIL?
YAŞANAN SORUNLAR NELER?
1- Türkiye’de kentsel dönüşümle ilgili söyleme karşın
uygulamada durum nedir? Dönüşüm gerçekte kime, neye
hizmet ediyor?

Hükümet tarafından kentsel dönüşümün esas amacı depreme dayanıklı


ve güvenli konutlar inşa etmek ve halkın can ve mal güvenliğini güvence
altına almak olarak tanıtılırken, kentsel dönüşüm ve yenileme projeleri
adı altında kentin tarihi ve arkeolojik sit alanları, orman alanları,
tarım alanları, kıyı alanları, su havzaları imara ve yıkıma açılıyor,
arsalaştırılarak müteahhitlerin hizmetine sunuluyor. Bütün kent halkının
üzerinde hakkının olduğu ve kamu yararına korunması gereken bu alanlar
sadece özel bir sermaye sınıfının kullanımına ve mülkiyetine bırakılmak
üzere özelleştiriliyor. Böylece kente ait bütün olanak ve kaynakların halkın
aleyhine belli bir ayrıcalıklı sınıfa aktarımı gerçekleşmiş oluyor.

Örnek :
Tarlabaşı, Sulukule, Zeytinburnu

22
2- Gerçek amaç kamuya hizmet mi yoksa rant mıdır?
Bunu nasıl anlarız?

En başta, söz konusu dönüşüm projelerinde bölge halkının bölgede


tutulmak istenip istenmediğine bakarız. Eğer projeler bölge halkını ve
esnafını yerinden ediyorsa ya da onların karşılayabileceğinden çok daha
yüksek fiyatlarda lüks konutlar üreterek, borçlandırmak kaydıyla bölgede
kalma hakkı tanıyorsa, bölge halkının büyük çoğunluğu zaten o borçların
altından kalkamayacağı için bölgeden ayrılmak zorunda kalacaktır; bu
durumda bu projelerin bölge halkına hizmet etmeyeceği ortadadır. Kent
içerisinde yapılan projeleri incelediğimiz zaman ne yazık ki bu projelerin,
inşa edilen lüks konutları talep edebilecek paralı kesim için tasarlandığı
ortaya çıkmaktadır. Yani amacın bölge halkı için sosyal konut üretmek değil
rant amaçlı lüks konut üretmek olduğu aşikardır. Yeni yapılacak mimari
yapılar ile dönüşüm alanındaki mevcut sosyal yapı uyumsuz ise o proje
tasfiye projesi yani soylulaştırma projesidir.

Özetle,
birçok kent içi dönüşüm bölgesinde yapılan uygulamada, vatandaşın elinden
mülkünün neredeyse bedavaya alındığı, kamulaştırma tehdidi ile devlet
gücü kullanılarak ele geçirilen arazilerin en az maliyetle değerlendirilip bol
bol lüks konut yapıldığı, bunların gücü yetene astronomik fiyatlara satıldığı
ve yüksek karlar elde edildiği gözlenmiştir. Vatandaşla ilgili tek kaygı
ise onları bir an önce evlerinden çıkartıp proje alanını boşaltılmış olarak
müteahhitlere teslim etmektir.

23
3- Amacın vatandaşı yerinden etmek olduğunu, yani ortada
kötü niyet olduğunu nasıl anlarız?

Eğer sunulan tekliflerde açık bir şekilde size eviniz karşılığında, üzerine
hiçbir şey ödemeden ev vereceğiz denmiyor ise ; deniyorsa bile bununla
ilgili hiçbir yazılı belge verilmeye yanaşılmıyorsa ya da sizinle olayı
resmileştirecek, hukuki açıdan hak sahibi olduğunuzu kanıtlayacak bir
anlaşma yapılmıyorsa; anlaşma yapılıyorsa bile hakkınıza düşen dairenin,
metrekaresi, konumu, fiyatı net olarak belirtilmek istenmiyorsa ortada
gerçekten kötü niyet var demektir. Bir hile ile karşı karşıya olabilir, tuzağa
düşürülebilirsiniz. Sulukule halkına yapıldığı gibi… Ayrıca size eğer
yaptığımız evler lüks evler, üzerine ancak şu kadar para öderseniz burada
kalabilirsiniz, diğer türlü size burada yer veremeyiz, başka bir bölgede
yer gösteririz deniyorsa ve TOKİ’nin kentin uzak yerlerindeki konutlarına
gönderilmek isteniyorsanız bu da bir kötü niyet işaretidir. Asıl niyetleri yine
sizi oradan göndermek ve o bölgeyi boşaltarak müteahhide arsa olarak
teslim etmektir. Daha öncede vurguladığımız gibi borçlandıracakları
miktarları bölgenizde ödeyebileceklerin sayısı %10’u bile bulmayacaktır. %
90 mecburen gitmek zorunda bırakılacaktır. Sonuçta onların orada ne bir
arsası ne de hakları olmadığı halde gelip sizin yerinizi kullanarak trilyonluk
karlar elde edeceklerdir.

4. Peki karşılığında bana daire vereceklerini söylüyorlar bu


iyi bir şey değil mi ?

İyi bir şeymiş gibi görünse de karşılığında size verecekleri daire için bile sizi
astronomik fiyatlarda borçlandırmaya çalışmaları, bu paylaşımda TOKİ’yi
sizi bölgeden sürmek için araç olarak kullanmaları hiçbir eşitlik ve adalet
ilkesi ile bağdaşmamaktadır. Çünkü doğru olan sizi çıkarttıkları bölgeden
elde edecekleri ranttan sizin hakkınız olan payı size vermeleridir.

24
5- Bu süreçte TOKİ’ye güvenebilir miyiz? TOKİ’nin uygulamada
gerçek işlevi nedir? TOKİ kime neye hizmet ediyor?

Başbakanlığa bağlı TOKİ’nin var olma amaçlarından biri boşaltılmak


istenen bölge halkları için yeniden yer göstermek, onları toplu halde bir
alana yerleştirmek, yani TOKİ konutlarına hapsetmek, TOKİ’yi adeta kentsel
dönüşüm mağdurlarının gönderildiği bir hapishane gibi kullanmaktır. Bu
durumda TOKİ, vatandaşı yaşadığı bölgeden tasfiye etmeye hakları olmadığı
için dolaylı yoldan bölgeden sürmenin ustaca tasarlanmış bir yöntemidir.

Oysa ki görev gereği TOKİ’nin ödeme gücü olmayan insanlar için uzun
vadeli taksitlerle depreme dayanıklı sosyal konut üretme işlevi olması
gerekmektedir. Türkiye’de ise tam tersi TOKİ kent merkezlerinde ağırlıklı
olarak lüks konut üretmekte ve insanları güçlerinin üzerinde borçlandırarak,
ödeyemediklerinde de evlerine el koymaktadır. Çünkü ödeyemediğinizde
yasa sizi hiçbir şekilde korumuyor. Rezerv alanlarında yapılan TOKİ
konutları ise dere yataklarına ve çok düşük kaliteli malzemeler
kullanılarak yapılmaktadır. Samsun’da ve Maltepe Başıbüyük’te olduğu
gibi güvenliğiniz önemsenmemektedir.

TOKİ bağımsız plan yapma yetkisine ve denetimsiz uygulama yetkisine sahip


olduğu sürece kuruluş amacı dışında faaliyetlere yönelecektir. Zaten can
kaybına neden olan uygulamalarda TOKİ’nin bilimsel zemine oturmayan,
analitik etüdlerden yoksun, bölgenin yapı karakterlerine aykırı hazırlanan
tek tip projeleri bunun bir göstergesidir.

25
6- Vatandaşın idare ya da firma yetkilileri ile görüşmesi
esnasında ne gibi sorunlar yaşanmaktadır; nelere dikkat
etmeliyiz ?

Mümkün olduğunca bölge halkı olarak birlikte hareket etmeli, bireysel


talepler yerine toplu halde talepler iletmeli ; toplu pazarlıklar yapmalısınız.
Bireysel olarak görüşmeye gidiliyorsa da yalnız gidilmemeli, mutlaka bilinçli
biriyle ya da bir avukatla gidilmeli; belgelenerek sunulmayan, yani, hukuki
olarak hak sahibi olduğunuzu kanıtlamanızı sağlayacak bir belge veya evrak
sunulmadan sözlü olarak verilmiş hiçbir vaade inanmamalı, avukat görüşü
almadan hiçbir belgeye imza atmamalısınız.

7- İdareler ile bilgi alış verişi nasıl olmalı? Yazılı ve her adımı
belgeleyerek iletişim neden önemlidir?

İdarelerin halka karşı dürüst olmaması, insanların zaaflarından,


bilgisizliğinden kendi çıkarlarına faydalanmaları olasılığı nedeniyle sizin
İdarelere karşı çok dikkatli davranmanız gerekmektedir. Öğrenmek
istediğiniz her bilgi için bilgilenme yasasının size sağladığı hakla idarelere
yazılı olarak dilekçeyle başvurabilirsiniz. Kamu kurumları, bilgilenme
yasasına göre yazılı olarak başvurulan bütün başvurulara cevap vermek
durumundadırlar. Size 15 gün içinde cevap vermek zorunlulukları vardır.
Vermezlerse suç işlemiş olurlar. Bu durumda dava edebilirsiniz ya da
açtığınız davada bunu kullanabilirsiniz. Bu yüzden bütün taleplerinizi
dilekçe yoluyla iletmek, ilişkilerinizi mümkün olduğunca belgeli olması için
yazışma yoluyla sürdürmek her zaman sizin lehinize olacaktır. Hem size
yapılan bir haksızlık varsa, yanlış bir bilgilendirme varsa elinizde belgeniz
olacaktır hem de bunu bildikleri için sizi yanlış bilgilendirmeye ya da bir
konuda bilgi vermemeye cesaret edemeyeceklerdir.

Bu konuda bir diğer tavsiye ise daha önce de vurguladığımız gibi kesinlikle
mahalle içinde dernek ya da kooperatif gibi bir sivil insiyatifinizin olması

26
yerel yönetimlerle ilişkinizi daha sağlam ve sizin daha dikkate alınır olmanızı
sağlayacaktır. Çünkü birlikte hareket etmek mahallenizle ilgili yanlış
olarak düşündüğünüz işlemler karşısında yerel yönetimin de tavırlarını
yönlendirebilmenizi sağlar.

8- Sözleşme ya da taahhütname imzalarken nelere dikkat


etmek gerekir?

Eğer anlaşma yapıyorsanız, yaptığınız sözleşmede size verilecek yer, kat


yüksekliği ya da daire ile ilgili bütün bilgilerin açık ve detaylı olarak belgede
belirtilmiş olduğuna dikkat etmeniz gerekir; metrekaresi, yeri, konumu,
emsallerine göre fiyatı, eğer özel koşullarda anlaşıyorsanız o koşulların
anlaşmada net bir ifadeyle belirtiliyor olması, bütün detayların anlaşmada
yazılı olarak yer alması gerekmektedir. Küçük yazıyla ya da dikkati
çekmeyecek şekilde “uygulayıcı kurum isterse uygular, isterse şunu yapar”
gibi belirsiz notlar düşüp düşmediğine dikkat etmelisiniz. Çünkü böyle bir
not anlaşmadaki bütün maddeleri, koşulları kurumun keyfiyetine bırakır.
Tüm koşullar kurum isterse ancak o şekilde gerçekleşebilir anlamına gelir
ki , bu durumda kurum her an şartları değiştirebilir, anlaşmadaki koşulları
kendi lehine ve keyfine göre uygulayabilir.
Sulukule’de halk bu hatayı yaptığı için, yani imzaladıkları sözleşmede
paylarına düşen dairelerle ilgili bilgiler net olarak belirtilmediği için aynı
parayı ödedikleri ve aynı rayiçte bina karşılığı anlaştıkları halde çekilen
kurada kimine 70, kimine 100, kimine 120 metrekare düştü. Kiminin yeri
çok kötü, kimininki biraz daha iyiydi. Ama çoğu sonuçta ne verdikleri binanın
ne ödedikleri paranın gerçek karşılığını alabildiler. Taahhütnamede küçük
harflerle yazılmış olan “belediye isterse uygular” gibi bir ibare olduğu
için, sonunda halk belediyenin dayattığı her şeyi kabul etmek zorunda
kaldı. Buradan da karşımızdaki idarenin dürüst davranmayacağı olasılığı
olduğunu , mağdur olmamak için çok dikkatli olmamız gerektiğini bir kez
daha anlamış oluyoruz.

27
9- Belediye tapu vereceğim diye halktan çeşitli belgeler
istiyorsa ya da tapu verme vaadiyle bir takım anlaşmalar
imzalatıyorsa, nelere dikkat etmemiz gerekmektedir ?

Bazı belediyeler tapusu olmayan mağdur halkın durumundan yararlanmak


isteyebilirler. Bu insanların tapu sahibi olmak adına, her şeyi yapacaklarını
düşündükleri için onların bu zaafını kendi çıkarlarına kullanmaktan
kaçınmayabilirler. Örneğin bize şu şu belgelerinizi iletirseniz size tapularınızı
vereceğiz diyerek gecekondu bölgelerinde halkın elindeki elektrik, su
faturası, ecrimisil vb. belgeleri toplamaya çalışabilirler. Buradaki asıl amaç
halkın mülkiyet konumu hakkında bilgi edinmek, kimin elinde ne belgesi var
öğrendikten sonra bu belgeleri kullanarak kişiye göre strateji belirlemek,
en zayıf durumda olanları öncelikli halletmek, bunlara daha çok baskı
yapmaktır. Bazen de evlerin tapusuz olması yasal olarak orada bir kentsel
dönüşüm projesi uygulamayı zorlaştıran neden olabilmektedir. Özellikle
afet yasasını uygulamada evlerin tapulu evler olması önemlidir. Bu durumda
belediye halka tapu veriyormuş gibi yapmaktadır ama asıl amaç afet yasası
için gerekli prosedürü tamamlamak ve bu prosedürü tamamladıktan sonra
bölgeyi boşaltmaktır.
Örneğin Okmeydanı Bölgesi’nde bu süreç yaşatılmaya çalışılmaktadır.
Sonuçta, halk daha tapularını almanın sevincini yaşayamadan, evlerinin
yıkımı ile karşı karşıya kalacaktır.

10- Eğer Evimin bulunduğu yer yeşil alan gösterilerek çık


deniyorsa ne yapmam gerekir? Yasal haklarım nelerdir?

Afet yasası kapsamında üzerindeki bina yıkılarak arsa haline getirilen


taşınmazlarda her türlü cins değişikliğini yapmak ve uygulamak yani yapılı
alanların yapısız hale, yapısız alanların yapılı hale getirilmesi işlemlerini
yapmak Bakanlık, TOKİ veya İdare nin yetkisindedir.
Bu yetkiyle yasa gereğince Bakanlık; Riskli yapılara, rezerv yapı alanlarına

28
ve riskli yapıların bulunduğu taşınmazlara ilişkin her türlü uygulama kararı
almaya yetkilidir. Bu nedenle evinizin bulunduğu yeri yeşil alan göstererek
sizi çıkarabilir. Çıkarttıktan sonra yeşil alan demiş olsa bile arazi üzerinde
her türlü değişikliği yasa uyarınca yapabilir.
Siz Bu Kanun uyarınca size tebliğ tarihinden itibaren otuz gün içinde
dava açabilirsiniz Bu hakkınız var. Ancak bu davalarda yürütmenin
durdurulmasına karar verilemez.

11- Evim tapusuz olduğu için işgaliye parasıyla


borçlandırılıyorum ve bu borçları ödeyemiyorum diye evimden
çıkarılmak isteniyorum, ne yapacağım ?

İşgal Bedeli-Ecrimisil: Hazine taşınmazının, İdarenin izni dışında gerçek veya


tüzel kişilerce işgal veya tasarruf edilmesi sebebiyle, İdarece talep edilen
tazminattır. Yani işgal bedeli , geçmişe ilişkin alınan işgal tazminatıdır, size
tapuya ilişkin bir hak sağlamaz.

Hazine taşınmazlarının kişilerce işgale uğradığının tespit edildiği tarihten


itibaren onbeş gün içinde «Taşınmaz Tespit Tutanağına» dayanılarak
ecrimisil İdarece tespit edilir. Takdir edilen ecrimisiller, takdir tarihinden
itibaren onbeş gün içinde «Ecrimisil İhbarnamesi» düzenlenerek fuzuli
şagile elden veya iadeli taahhütlü mektupla tebliğ edilir.

29
Ecrimisil; düzeltme talebinde bulunulmuş ise Ecrimisil Düzeltme
İhbarnamesinin ilgilisine tebliğ tarihinden itibaren otuz gün içinde ödenir.
Ecrimisil borçlusunun ödeme güçlüğü nedeniyle yazılı olarak talep etmesi
hâlinde ecrimisil, en az yüzde yirmibeşi peşin kalan kısmı ise İdarenin uygun
göreceği taksit zamanlarında ve en fazla bir yıl içinde taksitler halinde
ödenebilir. Alacağın kalan kısmına kanunî faiz uygulanır.

Ecrimisil ihbarnamesinin tebliğinden itibaren vatandaşın veya vekilinin 30


gün içinde İdareye dilekçe ile itiraz hakkı vardır. İdare nin olumsuz cevabına
karşı bu tebligattan itibaren 60 gün içinde İdari yargıda iptal davası açabilirsiniz.
Sizi borçlandırırlarsa da ,Orada kaç yıldır yaşıyor olduğunuza göre değil
ihbarnamenin yapıldığı tarihten itibaren en fazla 5 yıl geriye dönük olarak
borçlandırabilirler.

12- Evimle ilgili hak sahibi olduğumu kanıtlamak için


ne yapmam gerekmektedir?

Gecekonduda ya da tapusuz bir evde yaşıyor olsanız bile belli bir süreden
sonra o evle ilgili hak sahibi olmuş olursunuz. Ama bunun için o süre
içinde o evde yaşamış olduğunuzu kanıtlamanız gerekmektedir. Düzenli
olarak ödenmiş bütün faturalar, vergiler, çocuğunuzun gitmiş olduğu
okulda adresinizin kayıtlı olması, muhtarlıkta adresinizin kayıtlı olması,
bunları belgelediğiniz takdirde hak sahibi olduğunuzu da kanıtlamış
olursunuz. Bütün bu belgeleri kanıtlamak için, 10 yıl geriye dönük saklamak
zorundasınız.

30
13- Kentsel dönüşüm sürecinin uygulanmasıyla ilgili en çok
eleştirilecek konular nelerdir ?

• Hukuki antlaşmalar net olması gerekirken, antlaşmada vaatlerin belirsiz


olması ve belediyenin kendi çıkar durumuna göre değerlendirmesi,
• Projenin ada bazında toplu yıkımlar getirmesi, tek tek bina sahiplerinin
taleplerinin ve binaların fiziki durumlarının dikkate alınmaması,
• Genelde projelerin, halkı yerinden etmesi (soylulaştırma), esnafın
bölgeden gönderilmesiyle sonuçlandırılması,
• Mahalle kültürünün yok ediliyor olması,

31
C- 6306 SAYILI AFET RİSKİ
ALTINDAKİ ALANLARIN
DÖNÜŞTÜRÜLMESİ HAKKINDA
KANUN NE SÖYLÜYOR ?
KANUNUN ÖNGÖRDÜĞÜ
VE İNSAN UNSURUNU YOK
SAYAN KENTSEL DÖNÜŞÜM
DÜZENLEMELERİ NELER ?
Kanun’un amacı, riskli alanları risksiz hale getirmek
değil, yoksul kesimlerin yaşadığı yüksek ranta sahip
alanları dönüştürmek, lüks konutlar inşa ederek
burada yaşayan halkı başka yerlere taşınmak zorunda
bırakmaktır. Bu durumda Kanun haksız kazanç elde
etmeye aracılık etmekte ve halkın paydaş olamayacağı
bir kentsel rantı esas almaktadır.
Peki biz neden böyle olduğunu söylüyoruz ?

1- 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi


Hakkında Kanun çıkmasaydı kentsel dönüşüm yapılamayacak
mıydı?

Bu Kanundan önce de Belediye Kanununda ve Yenileme Alanlarına ilişkin


Kanunda kentsel dönüşüm öngörülmüştü. Ancak bu kanunlarda öngörülen
kentsel dönüşüm uygulamalarında Belediyelerin daha geniş yetkileri
vardı ve idare (bakanlık) vatandaşların hakları üzerinde mutlak yetki

32
kullanamıyordu. Yeni Kanunla bütün yetkiler sınırsız bir şekilde Çevre ve
Şehircilik Bakanlığına verildi.

2- Dönüşüm alanı neye göre tespit edilecek? Öncelikli


bölgeler var mı?

Kanunda dönüştürülecek riskli alanların neye göre tespit edileceğine ve


hangi bölgelere öncelik verileceğine dair herhangi bir düzenleme yok. Bu
tercih tamamen hükümetin keyfine kalmış durumda.
Bunun yanı sıra, riskli alanlar İstanbul’da uygulama imar planı ölçeğinde
tespit edilmiş durumdadır. Bu konuda yapılmış birçok bilimsel araştırma ve
İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile diğer resmi kurumların elinde yapılmış
çalışmalar vardır. Fakat bugüne kadar belirlenen ve uygulama yapılan
kentsel dönüşüm alanlarının büyük bölümünün ne tür risklere göre
seçildiği bilinmemektedir.

Örneğin riski en düşük bölgelerden biri olan Etiler bölgesinde kentsel


dönüşüm için inşaat şirketleri bölge sakinlerine teklifler götürmektedir.
Tarihi miras olarak korunması gereken Tarlabaşı yıkılmıştır ve evler el
değiştirmiştir.

Bu alanlar kent merkezinde, değeri yüksek yerlerdir. Bu durum gösteriyor ki


Kanun’un amacı riskli alanları risksiz hale getirmek değil, yoksul kesimlerin
yaşadığı yüksek ranta sahip alanları dönüştürmek, lüks konutlar inşa
ederek burada yaşayan halkı başka yerlere taşınmak zorunda bırakmak.
Bu durumda Kanun haksız kazanç elde etmeye aracılık etmekte ve kamu
yararını değil, kentsel rantı esas almaktadır.

33
3- Büyük yatırımların olduğu yerler, genelde nerelerdir?

Büyük yatırımların olduğu yerler, konumu açısından değerli yerler, kent


merkezlerinde, sahilde, ana ulaşım yolunda, otoban giriş çıkışlarında, boğaz
köprüsü bağlantı yollarında yer alan bölgeler, tarihi ve kültürel alanlar, sit
alanları, orman alanları, daha önce koruma altına alınmış değerli alanlar,
kamusal alanlar; Örneğin, Fikirtepe, Okmeydanı, Sulukule, Tarlabaşı,
Fener-Balat-Ayvansaray, Küçükçekmece, Kartal vb. büyük yatırımların
olduğu ve olabileceği yerler. Bu arada gerçek deprem alanları, risk alanları
olmasına rağmen önemli aks üzerinde yer almayan Bağcılar, Güngören
ve Esenkent gibi sağlıklaştırma çalışmalarının olması gerekebilecek
bölgelerin tercih edilmemesi ise düşündürücüdür.

34
4- Dönüşüm konusunda yetkili idare hangisi?
Dönüşüm sürecine ilişkin bütün yetkiler Çevre ve Şehircilik Bakanlığına ait.
Bakanlık isterse yetkilerini TOKİ’ye veya dönüştürülecek alanın belediyesine
devredebilir. Buna karar verme yetkisi tamamen Bakanlığa bırakılmış
durumda.

5- Bu kanuna göre evim yıkılacak mı?

Eviniz riskli bir yapı ise ya da sağlam olduğu halde riskli alan içinde
bulunuyorsa evet yıkılacak.

6- Evimin riskli yapı olup olmadığı nasıl belirlenecek?

Bakanlık size bir süre verecek. Bakanlıkça verilen süre içerisinde binadaki
ev sahipleri tarafından yine Bakanlıkça belirlenecek lisanslı şirketlere,
binanın riskli olup olmadığına ilişkin tespiti siz yaptıracaksınız. Tespitin
sonucunu da yetkili idareye (Bakanlık, TOKİ veya Belediye) bildireceksiniz.
Eğer yetkili idarece verilen sürede tespit yaptırmazsanız, tespit doğrudan
idare tarafından yaptırılacak.

35
7- Riskli yapıların tespitinde görev alacak kurum ve
kuruluşlar hangileridir? Bu kuruluşlar sağlıklı bir tespit
yapabilir mi?

Gerek Avrupa’da gerekse Amerika’da ve bir çok ülkede bu tür hizmetler


meslek odaları tarafından sertifikalandırılan meslek insanları tarafından
yapılmaktadır. Bizde böyle yapılmamaktadır.
Bizde müracaat etmeleri halinde lisanslandırılacak üniversitelerin
yanında inşaat, jeoloji ve jeofizik mühendisleri odaları ve Yapı Denetimi
Hakkında Kanun uyarınca faaliyet gösteren yapı denetim kuruluşları ile,
lisanslandırılacak kurum, kuruluş ve şirketlerce tespit yapılacaktır.
Riskli yapıları sağlıklı bir şekilde tespit etmek mesleki bir derinliği, uzmanlığı
ve uzun yıllar deneyimi gerekli kılmaktadır. Ayrıca deprem yönetmeliğinin
yedinci bölümünde bulunan güçlendirme ile ilgili konuya hakim olmak
gerekir. Ancak yönetmeliğin dönüşümün çok çeşitli yapı türlerine
uygulanması ihtiyacı, yüksek yapıların oluşması ve zemin etütlerinin
geliştirilmesi bakımından yeniden düzenlenmesi gerekmektedir.
Maalesef ülkemizde yapılara yönelik olarak risk belirlemesi yapacak olan
meslek insanlarının, bilgi düzeyleri ile etik anlayışları dikkate alınmadan
lisanslandırılması ile ilgili önemli sorunlar vardır. Bu da tespitlerde olumsuz
sonuçlara neden olmaktadır.

8- Yapılacak tespite itiraz hakkım var mı?

Bakanlıkça yetkilendirilen şirkete ev sahipleri olarak sizin tarafınızdan


yaptırılan tespite itiraz hakkınız yok. İdarece doğrudan yapılan tespitlere ise
Bakanlıkta görevli üç kişi ve Bakanlığın seçtiği üniversitelerin görevlendirdiği
dört öğretim üyesinden oluşan bir komisyon önünde 15 gün içinde itiraz
hakkınız var.

36
9- İtiraz için komisyon yerine yargıya başvurabilir miyim ?

Hayır. Tamamen Bakanlığın belirlediği bu komisyona itiraz etmeden


doğrudan yargı yoluna başvurma ve yıkım gerçekleşmeden önce yıkıma
engel olma hakkınız yok.

10- Tespit masraflarını kim karşılayacak?

Eğer ev sahipleri Bakanlıkça verilen sürede tespit yaptırmazsa, tespiti


doğrudan yapan idare, binaya tespit masrafları oranında tapuda ipotek
koyacak. Yani tespit masraflarını yine ev sahipleri karşılamış olacak.
(Kredilendirme bilgisi için bakınız bölüm F)

11- Evimin yıkılacağı tespit edildi ve yıkılacak diyelim. Peki


evimin/ mülkümün değer tespiti nasıl yapılacak?

İdare bünyesinde en az üç kişiden oluşan kıymet takdir komisyonlarına


gideceksiniz, onların kanalıyla değer tespit hizmeti satın alacaksınız. Sonra
değer tespiti yapılacak.

37
Değer tespiti yapılırken de, taşınmaz değerleme konusunda uzman kişi,
kurum ve kuruluşlardan yararlanılarak veya o mahallin emlak alım satım
bürolarından alınacak bilgiler ışığında kamulaştırma kanununun 11.inci
maddesindeki hükümlere göre tespit yapılacak.

12- Evimin sağlam olduğu halde yıkılması ihtimali var mı?

Evet. Eviniz yeni yapılmış veya yeni yapılmamış olmakla beraber


sapasağlam olsa da, güçlendirme yapmış olsanız da eğer İl Çevre ve Şehircilik
Müdürlüğü ya da Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından onaylanan riskli
alanda kalıyorsa “proje bütünlüğü” gerekçesiyle Bakanlık yıkımına karar
verebilecektir. Yani, siz bugün karar verip evinizi yıktırıp en sağlam şekilde
yeniden yaptırsanız bile, eviniz Kanunun uygulaması sırasında riskli alan
içinde kalırsa tekrar yıkılacak.

13- Yasada geçen proje bütünlüğü tanımı ne anlama


gelmektedir?

Yasa, ev sahiplerine kendi evini güçlendirme ya da yıkıp yeniden yapma


hakkı tanısa da uygulamada durum farklı olmaktadır. Bölgeniz risk alanı ilan
edilmezse binanızla ilgili bireysel müdahale şansınız vardır. Eğer bölgeniz
deprem risk alanı ilan edilirse bütün haklarınız sınırlandırılabilmektedir.
Eviniz sağlam bile olsa “proje bütünlüğü” gerekçesiyle riskli binalarla
birlikte yıkılabilmektedir. Genellikle müteahhitler yaptıkları site inşaatı için
mevcut yapıları engel olarak gördükleri için vatandaşın binasına bireysel
müdahale hakkını kullanmasını engellemektedirler; riskli, risksiz bütün
binalar proje bütünlüğü gerekçesiyle toptan yıkılmaktadır. Proje bütünlüğü
bu demek değildir.
Bu durum gerçek amacın bazı bölgelerde vatandaşın evini deprem riskine
karşı korumak olmadığını, deprem riskinin bahane edilerek insanların evini
yıkmak ve alanı müteahhitlere yeniden inşa etmek üzere boş arsa olarak
teslim etmek olduğunu çok açık göstermektedir.

38
14- Gerçek amacın proje bütünlüğü olup olmadığını nasıl
anlayabiliyoruz?

Çok değerli boş alanların imara açılmasıyla proje bütünlüğü kavramının


rantın çok yüksek olduğu yerlerde vurgulanıp hayata geçiriliyor olması,
yapılacak yeniden yerleşim planı ve projelerde daha geniş yeşil alanlar,
daha geniş yollar, otoparklar olmaması bize niyetleri göstermektedir.

15- Evimin riskli yapı olarak tespitinden sonra yıkım


gerçekleşmeden evimi satma imkanım var mı?

Muhtemelen hayır. Çünkü binanız riskli yapı olarak tespit edildikten sonra,
bu tespit derhal tapuya bildirilecek ve tapu kütüğünün beyanlar hanesine
kaydedilecek. Tapuda riskli olarak belirlenen bir evin de ancak yok pahasına
satılması mümkün olabilecek.

16- Yıkımı kim gerçekleştirecek?

İdare tarafından ev sahiplerine yıkımı kendilerinin gerçekleştirmesi için 60


gün süre verilecek. Ev sahipleri bu süre içinde yıkımı gerçekleştirmezlerse
ikinci bir süre verilecek. Eğer verilen ikinci süre içinde de ev sahipleri yıkımı
gerçekleştirmezse, belediye ve valilik ekiplerince evler boşaltılarak yıkım
yoluna gidilecek.

39
17- Yıkıma karşı çıkarsam elektrik, su, doğalgazımın kesilme
ihtimali var mı?

Evet. Afet Yasası, Belediye ile anlaşma yapmış ama hala boşaltılmayan ya
da anlaşma yapmamış ama yasa gereği kamulaştırılmış evlerin elektriği,
suyu, doğal gazı ve diğer kamu hizmetleri kesintiye uğratılabilmektedir.
Bu durum Uluslararası Hukukça uygun olmasa da, hatta Uluslararası
Hukukta savaş halinde bile işgal edilen ülkenin elektrik, su ve doğalgazın
kesilmesi insanlığa karşı suç sayılırken, Afet yasası bu konuda riskli yapı ve
riskli alanlarda elektrik, su ve doğalgazın kesilmesini Türkiye sınırlarında
yasallaştırmıştır. Bu bağlamda yasa ile ilgili herhangi bir itiraz, Anayasa
Mahkemesinde yasanın iptaline dair herhangi bir işlem gerçekleşmediği
taktirde, Belediyelerin Afet Risk Alanı ilan edilen yerlerde bu yasayı
uygulamaları maalesef mümkündür. Tek yapılacak şey toplu halde bu
durumun insani olmadığı gerekçesi ile kamuoyu baskısı oluşturmak olabilir.
Bu uygulamanın hoş görülebileceği tek durum yaşam hakkını tehdit
eden yıkılma riski çok yüksek olan binaların yıkılması sürecinde olabilir.
Zeytinburnu Huzur apartmanı gibi.

18- Yıkım masraflarını kim karşılayacak?

Yıkım masraflarını da tıpkı değer tespit masraflarında olduğu gibi ev


sahipleri karşılayacak. Eğer ev sahipleri idare tarafından verilen 60 günlük
sürede yıkımı gerçekleştirmezse, yıkımı gerçekleştiren idare yıkımdan
sonra oluşan arsaya yıkım masrafları oranında tapuda ipotek koyacak.
Yani yıkım masraflarını yine ev sahipleri karşılamış olacak. (Kredilendirme
bilgisi için bakınız bölüm F)

40
19- Yıkım masrafları için müteahhitle anlaşma
yapabilir miyiz?

Ev sahiplerinin çok yüksek olan yıkım masraflarını karşılayacak güçlerinin


bulunmaması durumunda, müteahhitler yıkım masraflarını ödeme
karşılığında yıkımdan sonra yeni binayı yapma ve yeni binada ev sahiplerine
verilecek hisse karşılığında alınacak ek ödeme konusunda bir anlaşma
teklifi ile ev sahiplerinin önüne gelecekler. Bu teklifin kabul edilmesi ve
yıkımdan sonra yapılacak bina üzerindeki tüm yetkilerin baştan müteahhide
devredilmesi mümkün.

20- Kanunda geçen mikro bölgeleme, risk yönetimi, sakınım


planı ne demektir?

Mikro bölgeleme; İmar planları yapılırken yerleşime açılacak boş


alanlarla, yapılaşmış olan alanlarda tüm afet tehlikelerini ve risklerini
büyük ölçekli haritalar üzerinde gösteren çalışmaların genel bir adı olarak
kullanılmaktadır.

Mikro bölgeleme çalışmalarıyla zemin özelliklerinin belirlenerek haritalara


işlenmiş olması, olası depremlerde arazinin nasıl kullanılacağını bize
göstereceğinden, oluşacak can kayıplarının ve yapı hasarlarının büyük
oranda önlenmesi sağlanır.

Risk yönetimi; bölgelerdeki riskin nasıl azaltılacağına yönelik çalışmalar


yapar. Öncelikle afete yol açabilecek tehlikelerin neler olduğunu belirler ve
bu tehlikelerin analizleri yapılır. Böylece afetlerin neden olacağı can, mal,
iş ve hizmet kaybı ortaya konur. Afetlerde kayıpların artacağının belirlenmiş
olması, risklerinde artacağını göstermektedir. Açıkçası zarar görebilirlik
arttıkça riskte artmaktadır.

41
Sakınım planı; ise yeni yapılaşma durumunda nelere dikkat edileceğini
kurala bağlar. Bütün bu belgeler bilimsel ve teknik dokümanlardır.
Uzmanlar tarafından hazırlanır. Kanundaki riskli yapı, riskli alan tanımlarının
yapılabilmesi bu çalışmalar ile mümkündür. Fakat kanun riskli yapı ve alan
tanımını daha öne çıkarmakta; mikro bölgeleme tamamlanmadan sınırların
çizilmesini kabul eden bir yaklaşım taşımaktadır. Bu durum yasanın
güvenilirliğini zedelemekte ve bilimsel teknik içerikten uzaklaşıldığı kanısını
uyandırmaktadır.

21- Kanun riskli olarak tanımlanan binaların yıkılmasını esas


alıyorsa mikro-bölgelemenin, risk yönetiminin, sakınım planı
hazırlanmasının bir anlamı var mıdır?

Bu bilimsel ve teknik çalışmalar ve çağdaş planlama yaklaşımları bir


tarafa bırakılarak, görmezden gelinerek, afet risklerini azaltmak mümkün
değildir. Aksine daha büyük felaketlere yol açabilecek adımlar atılmaktadır.
Bu kavramların adı geçirilerek yasanın bilimsel bir yaklaşımı olduğu
izlenimi verilmek istenmektedir. Halbu ki yasa çağdaş kentsel dönüşüm
anlayışından tamamen uzaktadır.

22- Yıkımdan sonra nasıl bir bina (Site mi? Bağımsız apartman mı?
Kaç katlı? Kaç metrekare? vs.) yapılacağını kim belirleyecek?

Yıkımın gerçekleştiği yerlerdeki tüm imar planlarını ve tüm imar


uygulamalarını yapma yetkisi idareye (Bakanlık, TOKİ veya Belediye)
geçecek. Nasıl bir bina olacağına yapacakları imar planları ve imar
uygulamaları ile bu idareler karar verecek.
Belediyelere bakanlık isterse yetki verecek, yasa bu konuda hiç net değil.
Yani sizin seçtiğiniz ilçe belediyenizin hiç söz hakkı olmayabilir.

42
23- İmar planı olmadan proje yapılamayacağına göre,
proje yapılmadan da anlaşma yapılamayacağına göre,
bizim evlerimizi neye dayanarak, ne hakla yıkarlar? Sonra
bize dayatılan anlaşmayı kabul etmekten başka seçenek
tanınmıyor değil mi ?

Evet,haklısınız. Çoğunlukla yıkımdan sonra yapılacak binayı belirleyen


imar planları ve imar uygulamaları ev sahipleri müteahhitle anlaşmaya
vardıktan sonra ortaya çıkacak. Böylece ev sahipleri müteahhitle anlaşma
yaparken sonraki emsal artışlarından haberdar olamayacaklar. Müteahhide
verdikleri arsanın sonradan artan değerini bilemeden anlaşmaya varacaklar.
Arsalarının sonradan artan değeri üzerinde bir hak elde edemeyecekler.

24- Bu konuda nelere dikkat etmeliyiz?

Kurumla anlaşma yapanların çok dikkatli olması gerekiyor. Sözleşmeler


imza edilirken vaat edilen yerler yazılı olarak belirtilmediği için mal
sahiplerinin karşı karşıya kaldıkları durumlar Sulukule örneğinde
yaşanmaktadır. (Bkz. Genel olarak anlaşma ve taahhütname imzalarken
dikkat edilecek hususlar. Bölüm B soru 8)

25- Yıkımdan sonra yapılacak bina konusunda müteahhitle


yapılmak istenen anlaşmaya karşı çıkarsam ne olur?

Yıkımdan sonra arsaya dönüşen taşınmaz sahiplerinin 2/3 çoğunlukla


anlaşması halinde, siz 1/3’lük karşı çıkan tarafta yer alırsanız, arsa
paylarınız diğer paydaşlara(komşularınıza ) açık arttırma usulü ile satılacak.
Yani komşularınızla birbirinize düşmenize, toplumsal ayrışmaya yol açacak
uygulamalara gidilecek. Eğer komşularınız sizin paylarınızı almazlarsa
arsa paylarınızın rayiç bedeli Bakanlıkça ödenecek ve paylarınız Hazineye
geçirilecek. Rayiç bedel sonradan yapılacak emsal artışlarıyla arsanızın
kazanacağı değere göre değil, mevcut duruma göre hesaplanacak.

43
26- Yıkımdan sonra yapılacak bina konusunda müteahhitle
yapılmak istenen anlaşmaya arsa sahiplerinin 1/3’ünden
fazlası karşı çıkarsa ne olur?

Arsanız acele kamulaştırma yoluyla kamulaştırılır. Yani Bakanlığın eline


geçer. Her koşulda rayiç bedel üzerinden evinizi vermek zorundasınız.

27- Yıkımdan sonra ev sahipleri olarak kendi binamızı


kendimiz yaptırma hakkımız olacak mı?

Kanunda buna engel olan bir düzenleme yok gibi gözükse de, parsellerin
birleştirilmesi suretiyle büyük siteler inşasını öngören imar düzenlemeleri
dolayısıyla pratikte kendi binanızı kendiniz yaptırmanız çok zor olabilir.

28- Yıkımdan sonra yapılacak binanın tüm afet risklerine karşı


dayanıklı olacağı kesin mi?

Ne yazık ki hayır.
2001 yılında çıkarılmış olan Yapı Denetim Yasası önemli olmakla birlikte,
temel konularda ciddi eksiklikler taşımaktadır.
Her geçen gün sayısı sürekli olarak artan yüksek yapıların proje üretimine
ilişkin bir yönetmeliğin bulunmaması ve bu yapıların denetimlerinin nasıl
ve kimler tarafından yapıldığı da önemli bir sorundur. Bu yapıların projeleri
kimler tarafından yapılıyor ve kimler tarafından nasıl denetleniyor belli
değildir.
Yüksek yapıların yapılmış oldukları bölgelerin alt yapısına yükledikleri
sorunları bir yana bırakırsak, deprem kuvvetlerine karşı bu yapıların ancak
yaşanacak bir depremde sınanacak olmaları, ne yazık ki önemli bir sorundur.
Bu konuda özellikle TOKİ uygulamaları hiç güven vermemektedir.
Bu gün ülkemizde çok tartışılan yapı denetim sisteminin asıl unsurları
olan mühendis ve mimarların mesleki derinliklerini ve etik davranışlarını
geliştirmeden, sadece sistemin adını değiştirerek daha sağlıklı bir yapı
denetim sistemi oluşturmak da olanak dışıdır. Meslek odalarının bu

44
konuda çok çekinceleri ve uyarıları olmasına rağmen bu uyarılar dikkate
alınmamaktadır. Ayrıca müteahhitlik sistemi kurumsallaşmamış, yapı
müteahhitliği yasası çıkarılamamıştır.

Sonuç olarak,
bugünkü proje ve yapı üretimi sistemi ile denetim sistemindeki anlayışın
değişmesi gerekmektedir. Yani
• kentsel dönüşüm kapsamında yeni yapılacak yapıların depreme karşı
dayanıklı olmaları ve yangın güvenliklerinin sağlanması da
• dönüşüm kapsamı dışında üretilen yapıların her türlü güvenliklerinin
yeterli olması da,
mesleki yeterlilikleri ölçülen ve sertifikalandırılan meslek insanlarının
(mühendislerin, mimarların) denetim sürecinde yer almalarının
sağlanmasıyla mümkün olabilir.

29- Bu konuda örnekler verebilir misiniz?

Maltepe başıbüyük bölgesi TOKİ binaları basın açıklaması

Bu konuda en yakın örnek olarak Samsun, Küçükçekmece TOKİ binaları


verilebilir. Dere taşkın alanı olduğu açıkça raporlanmış olan bir alanda
yapılan yeni yapıların halkın canına mal olduğu görülmüştür.

45
Diğer önemli bir örnek Maltepe Başıbüyük bölgesidir. Başıbüyük’te
TOKİ konutları için yer seçimi yapılırken yeterli düzeyde zemin etüdleri
yapılmadığından ve uygulamada yüzey suyunun drenajı iyi yapılmadığı için
heyelan tehlikesi ile karşı karşıya kalınmıştır.

30- Peki riskli yapıların belirlenmesi süreci güvenilir mi?


Zeytinburnu’ndaki Huzur apartmanı risksiz bulunmuştu, ama
kendiliğinden yıkıldı.

Zeytinburnu’nda ve diğer bir çok bölgede kentsel dönüşüm kapsamındaki


bina risk taramaları çok ayrıntılı yapılmadı ve tespit yapan personel yeteri
kadar deneyimli değildi. Bu yüzden yanlış ve güvenilmez sonuçlar ortaya çıktı.
Eğer bundan sonrasında da aynı şekilde yapılacaksa sonuçların güvenilir
olmayacağı açık. Çok büyük alanların çok kısa sürede dönüştürüleceği
düşünüldüğünde, yeterince uzman personelin dar zamanda yetiştirilmesi
de gerçekçi değildir.

31- Riskli alan sınırının nasıl çizilmesi gerekiyor?

Bir yerin riskli alan olup olmadığı doğal ve endüstriyel tehlikelerin


analizi, zemin etüdleri ve o yerdeki riskli bina sayısı göz önüne alınarak
belirlenmelidir. Buna göre riskli alan sınırı çizilebilir. 6306 sayılı yasa ve
yönetmeliklerinde ‘’riskli alan’’ın tanımı yeterli değildir. Yalnızca 1. Derece
deprem bölgesi denilerek risk tanımı yapılamaz. Yasa tehlike ve risk
kavramını karıştırmıştır. Yapılara riski yaratabilecek alanlar şunlardır: aktif
fayın belirgin olarak geçtiği güzergah, sıvılaşma alanı heyelan alanı, yapay
dolgu alanı, çamur akma ve sel alanı, çığ alanı ve taş düşme alanı vb. Ayrıca
kirletici, parlayıcı, yanıcı ve zehirleyici sanayilere yakın alanlar da sayılabilir.

46
32- Neden Kanun’da bunun tersi olan bir süreç tarif ediliyor?

Rantı yüksek olup da dönüştürülmek istenen her alan kolaylıkla riskli alan
ilan edilebilsin diye böyle bir yasa maddesi kabul edilmiş gözüküyor.

33- Çok büyük mali yüklerinin altına girerek binamı yıktırmak


yerine güçlendirmem ve depreme karşı dayanıklı hale
getirmem mümkün mü?

İstanbul’da teknik olarak güçlendirme yoluyla depreme karşı dayanıklı hale


getirmenin mümkün olduğu bir yapı stoğu mevcut. Ancak Kanun, sadece
riskli alanlar ve yeni konutların inşa edileceği rezerv yapı alanları dışında
kalan çok sınırlı bir bölgede buna izin veriyor. Riskli alanlarda ve rezerv
yapı alanlarında binanızın güçlendirilmesi teknik olarak mümkün olsa dahi
binanızı yıkmak zorundasınız.

Sonuç olarak, birçok bölgede Kanunun uygulama


sürecinde dönüşüm alanlarında yaşayan halkın
talepleri, sosyal ve ekonomik gereksinimleri hiçbir
şekilde dikkate alınmadan, oldu bitti şeklinde
gerçekleştirilen yıkımlardan sonra yoksul kesimleri
dışlayan, lüks ve halkın gerçek ihtiyaçlarını
karşılamayan projelerin, ihale mevzuatına tabi
olmaksızın yandaş müteahhitlere yaptırılma tehlikesi
vardır. Bu durum bu güne kadar yapılan uygulamaların
ışığında da açıkça görülmektedir.

47
D- KANUNUN UYGULANMASI
DOLAYISIYLA EVLERİNDEN
OLAN İNSANLARIN
HAKLARI NELER ?
1- Ev sahibiyim. Evimden çıkarıldıktan sonraki yaşantım için
Devletin bana herhangi bir yardımı olacak mı?

Eğer anlaşma yoluna gidip, baştan itibaren hiçbir uygulamaya itiraz


etmezseniz Devlet size geçici konut tahsisi veya kira yardımı yapabilir. Ama
yapmayabilir de. Buna ilişkin hiçbir hukuki zorunluluk yok. Her tür yardım
idarenin keyfine bağlı.

2- Kiracıyım. Evimden çıkarıldıktan sonraki yaşantım için


Devletin bana herhangi bir yardımı olacak mı?

Devlet size kira yardımı yapabilir. Ama yapmayabilir de. Buna ilişkin hiçbir
hukuki zorunluluk yok. Her tür yardım idarenin keyfine bağlı.

3- Tapu tahsis belgeli gecekondum var. Evimden çıkarıldıktan


sonraki yaşantım için Devletin bana herhangi bir yardımı
olacak mı?

Eğer anlaşma yoluna gidip, baştan itibaren hiçbir uygulamaya itiraz


etmezseniz Devlet size geçici konut tahsisi veya kira yardımı yapabilir. Ama
yapmayabilir de. Buna ilişkin hiçbir hukuki zorunluluk yok. Her tür yardım
idarenin keyfine bağlı. Ama mülkünüzü kaybedeceksiniz.

48
4- Gecekondum var. Tapu tahsis belgem de yok. Evimden
çıkarıldıktan sonraki yaşantım için Devletin bana herhangi bir
yardımı olacak mı?

Hayır. Gecekondunuzun enkaz bedelini dahi Devlet dilerse ödeyecek dilerse


ödemeyecek.

5- Kapıcıyım. Çalıştığım bina Kanun kapsamında yıkılırsa


benim durumum ne olacak?

Aynı anda hem işinizi hem evinizi kaybedeceksiniz. Yeni bir iş ve ev sahibi
olmanıza ilişkin Devlet size hiçbir yardımda bulunmayacak.

6- Evimi krediye girerek yeni aldım. Kredi borcunu ödemeye


devam ediyorum. Eğer evim Kanun kapsamında yıkılırsa kredi
borcum ne olacak?

Kredi borcunuz aynen kalacak. Bunun üstüne bir süreliğine evsiz kalacaksınız
ve evinizin yerine yapılan yeni ev için de ayrıca borçlandırılacaksınız.

7- Yıllardır zorunlu deprem sigortamı (DASK) ödüyorum. Evim


depremden olmasa bile Devlet tarafından zorla yıktırılıyor. Bu
durumda da sigorta paramı almam mümkün mü?

Hayır. Bunun için Devletin özel bir düzenleme getirmesi gerekiyor. Ancak
sigorta şirketlerinin baskıları karşısında böyle bir düzenleme getirilmiyor.

Sonuç olarak, Kanunun uygulaması sonucu evlerinden,


işlerinden, mahallelerinden, komşularından, kısaca
tüm hayatlarından olan insanlar çaresizlikleriyle
baş başa kalacaklar. Devlet istemezse onlara hiçbir
yardımda bulunmayabilecek.

49
E- KANUNUN UYGULAMASINA
KARŞI BAŞVURULABİLECEK
YARGI YOLLARI NELER ?

1- Yıkım kararına karşı dava açma ve yıkımı mahkeme yoluyla


engelleme hakkım var mı?

Dava açmanız mümkün. Ancak dava açılması yıkım işlemlerinin devam


etmesine engel değil. Dava açıldıktan sonra yıkım işlemlerinin durmasını
sağlayacak hukuki yol olan yürütmenin durdurulması bu Kanun ile
yasaklanıyor. Yani dava açsanız dahi dava devam ederken binanız yıkılmış
olacak.

2- Yıkım gerçekleştikten sonra mahkeme tarafından yıkımın


hukuka aykırı olduğuna karar verilirse, hukuka aykırı
olarak evimin yıkılmasından dolayı uğradığım zararı kim
karşılayacak?

Bu zararı Devlet karşılayacak. Yani para siz vergi verenlerin cebinden


çıkacak.

3- Bu Kanunun uygulanmasından dolayı uğradığım zararlar


için Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvurabilir miyim?

Evet. Bu Kanunun uygulaması sonucu Türkiye tarafından imzalanan Avrupa


İnsan Hakları Sözleşmesine Ek 1. Protokol ile korunan mülkiyet hakkınız
ihlal edilmiş oluyor. Türk mahkemeleri önündeki yollar bittikten sonra
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvurabilirsiniz.

50
4- Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde davamı kazanırsam
hükmedilen tazminatı kim ödeyecek?

Bu zararı Devlet karşılayacak. Yani para siz vergi verenlerin cebinden


çıkacak.

Sonuç olarak Kanunun uygulaması sonucu hakları


yok sayılan insanlar, buna karşı etkili bir yargı yoluna
başvurma imkanı bulamayacaklar, hukuksuz yıkımlara
engel olamayacaklardır. Sonradan kazanma ihtimalleri
olan tazminatları da tüm bu hukuksuzlukları yapan
yetkililer değil, vergi veren dürüst, sade vatandaşlar
ödeyeceklerdir

51
F- KENTSEL DÖNÜŞÜM
UYGULAMALARINDA KREDİ VE
KAYNAK AKTARIMI
NASIL OLACAK
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı 13 Eylül 2012 tarihinde 28410 sayılı resmi gazetede

“Dönüşüm projeleri özel hesabı gelir, harcama, kredi ve kaynak aktarımı


yönetmeliği “ yayınladı. 6306 sayılı yasaya göre kentsel dönüşüm
uygulamalarında kredi ile ilgili tüm işlemler bu yönetmeliğe göre yapılacak.
Ancak dikkat çekici olan konu kredilerin verilmesindeki maddelerde
“verilebilir” ifadesi nedeniyle keyfiyet ve muğlak bir durum yaratılmasıdır.

1. Güçlendirme kredisi verilecek mi?

Evet verilebilir fakat Bakanlığın keyfine bağlı. Bakanlık isterse Bakanlar


Kurulunca belirlenen usul ve esaslara göre güçlendirme kredisi verebilir.

2. Kredi kimlere verilebilecek?

Kentsel dönüşüm uygulaması yapılan yerlerde idareyle anlaşan ev ve işyeri


sahipleri ve kiracılardan kendi imkanıyla yeniden konut veya işyeri sahibi
olmak isteyenlere, konutunda veya iş yerinde en az bir yıldır ikamet etmiş
olmaları koşuluyla Bakanlıkça kredi verilebilecek. Tabi yine Bakanlık uygun
görürse..

3. Kredi miktarları ne kadar olacak?

En fazla verilecek kredi miktarı, projenin büyüklüğü, inşaatın maliyeti ve


inşaatın bulunduğu bölge dikkate alınarak Bakanlıkça belirlenecek ve ilan
edilecektir.

52
4. Kredi başvurusu nasıl yapılacak?

Kredi başvuruları Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüklerine yapılacak. İl


Müdürlüğünün inceleyip uygun gördüğü kredi başvuruları Bakanlığa
gönderilecek. Son kararı Bakanlık verecek.

5. Kredi alan teminat gösterecek mi?

Evet. Krediye karşılık olarak Bakanlıkça belirlenen miktarda teminat


gösterilmesi zorunlu. Yapılacak sözleşmelerde sahip olunacak ev veya
işyeri üzerinde ipotek tesis edilmesi yönünde hükümler de bulunacak.

6. Kredi nasıl verilecek?

Konutunu veya işyerini kendi imkânları ile yapmak isteyenlere açılan


kredinin % 25 ‘i peşin verilecek. Geri kalanı üç eşit taksitte inşaatın ilerleme
durumuna göre hak sahibinin hesabına aktarılacak.

7. Kredi tutarına uygulanacak güncelleme oranları ne olacak?

a) Brüt inşaat alanı 101 m² (100,99 m² dâhil) ye kadar olan konutlara açılan
krediye, kullanma ve geri ödeme dönemi boyunca güncelleme oranı aynen,
b) Brüt inşaat alanı 101-150 m² (150,00 m² dâhil) olan konutlara veya brüt
inşaat alanı 50 m² (50,99 m² dâhil) olan işyerlerine açılan krediye, kullanma
ve geri ödeme dönemi süresince uygulanacak güncelleme oranı % 10
artırılarak,
c) Brüt inşaat alanı 150 m² den büyük olan konutlara veya brüt inşaat
alanı 50 m² den büyük olan işyerlerine açılan krediye, kullanma ve geri
ödeme dönemi süresince uygulanacak güncelleme oranı % 20 artırılarak
uygulanacak.

53
8. Konutlar için kredi geri ödemesi nasıl olacak?

Kredinin geri ödeme süresi brüt inşaat alanı 100 m² ye (100,99 m² dâhil)
kadar olan konutlar için 120 ay, 101-150 m² (150,00 m² dâhil) konutlar için
84 ay ve 150 m² den büyük konutlar için 60 ay olacak.

9. İşyerleri için kredi geri ödemesi nasıl olacak?

Brüt inşaat alanı 50 m² ye (50,99 m² dâhil) kadar olan işyerleri için 48 ay ve


50 m² den büyük işyerleri için 36 ay olacak.

10. Kredi geri ödemeleri ne zaman başlayacak?

Geri ödemeler inşaatın bittiği tarihten sonra başlayacak. Ancak 24 ay


geçtikten sonra inşaat bitmemiş olsa da tahsilat işlemlerine başlanacak.

11. Risk tespit ve yıkım kredileri verilecek mi?

Bakanlık uygun görürse evet verilebilir.


• Risk tespiti ve yıkım kredisi almak için hak sahiplerince bulundukları
yerdeki Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüklerine başvurulacak.
• Verilecek kredinin miktarı her yıl Bakanlık tarafından belirlenecek. Ve hak
sahibine peşin olarak aktarılacak.
• Geri ödeme süresi de 24 ay olacak.

54
12. Yıkım ve tespit kredisi alanlar yıkım ve tespiti en geç ne zaman
yaptıracak?

Risk tespiti kredisi alanlar tespiti en geç üç ay içinde; yıkım kredisi alanlar
yıkımı en geç 6 ay içerisinde yaptırmak zorundalar. Aksi takdirde, verilen
kredi gecikme faiziyle beraber derhal geri alınır.

13. Kredi alınıp inşaatın yapılmadığı durumda ne olacak?

İki yıl içerisinde inşaatına devam etmeyen hak sahiplerinden;


a) %35’ine kadarını kullanmış olanların kredileri defaten ve yıllık %5 faizli
olarak,
b) %35 dilimden fazlasını kullanmış olanların kredileri beş yılda ve yıllık %5
faizli olarak yıllık eşit taksitler halinde tahsil edilecek.

55
G- 6306 SAYILI AFET RİSKİ
ALTINDAKİ ALANLARIN
DÖNÜŞTÜRÜLMESİ HAKKINDA
KANUNUN ANAYASA İLE
GÜVENCE ALTINA ALINAN
HAKLARA VE DEVLETE
YÜKLENEN GÖREVLERE
UYGUNLUĞU NASIL ?

1- Bu Kanun Anayasa ile güvence altına alınan mülkiyet


hakkıma (madde 35) ve konut hakkıma (madde 57) uygun mu?

İçerisinde yaşanılan bina gerçekten riskli yapı ise can hakkı mülkiyet
hakkının önündedir. Ancak, dönüştürülecek tüm bölgeler ve binalar bu
koşullara uymadığı halde birçok bölgede Devlet her türlü keyfiliğe açık
biçimde evinize el koyup, sizi zorla borçlandırarak kentsel dönüşümü
dayatacaktır.

2- Bu Kanun Anayasa ile güvence altına alınan hak arama


özgürlüğüne (madde 36) uygun mu?

Hayır. Devletin zorla yaptığı işlemlere karşı hiçbir etkin itiraz hakkınız
olmayacak. Dava açsanız dahi işlemler yürürlükte kalacak ve uygulanmaya
devam edecek. Çünkü, yürütmenin durdurulmasını isteme hakkınız yasa
ile elinizden alındı.

56
57
3- Bu Kanun Anayasada öngörülen Sosyal Devlet ilkesine
(madde 2) uygun mu?

Hayır. Yasada hak sahipliliği ile ilgili finans modeli yani finansmanın nasıl
sağlanacağı belirtilmediği için uygundur denilemez. Devlet sizi evinizden
çıkarabilir ve size hiçbir yardımda bulunmayabilir.

4- Bu Kanun Anayasada öngörülen sağlıklı bir çevrede yaşama


hakkıma uygun mu?

Hayır. Bu Kanunun uygulandığı yerlerde, İmar Kanunu, Zeytinciliğin Islahı


ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Kanun, Orman Kanunu, Umumi
Hayata Müessir Afetler Dolayısiyle Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara
Dair Kanun, Turizmi Teşvik Kanunu, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma
Kanunu, Kıyı Kanunu, Mera Kanunu, Yıpranan Tarihi ve Kültürel Taşınmaz
Varlıkların Yenilenerek Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması Hakkında
Kanun Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu, Boğaziçi Kanunu,
Askeri Yasak Bölgeler ve Güvenlik Bölgeleri Kanunu ve Millî Savunma
Bakanlığı İskân İhtiyaçları İçin Sarfiyat İcrası ve Bu Bakanlıkça Kullanılan
Gayrimenkullerden Lüzumu Kalmıyanların Satılmasına Salâhiyet Verilmesi
Hakkında Kanun uygulanmayacak. Bu kanunların size sağladığı ve Anayasa
ile güvence altına alınan sağlıklı bir çevrede yaşama hakkınız ortadan
kaldırılabilecek.

5- Bu Kanun Anayasada öngörülen kıyılar (madde 43) ve tabii


kaynakların (madde 138) kamunun ortak malı olması gereğine
uygun mu?

Hayır. Bu Kanun ile Anayasaya göre kamunun olan kıyılar ve tabii kaynaklar
özel kişilere satılabilecek, imara açılıp talan edilebilecek.

58
6- Bu Kanun Anayasada Devlete yüklenen kültür ve tabiat
varlıklarının korunması görevine (madde 63) uygun mu?

Hayır. Çocuklarınıza miras bırakacağınız ve Anayasaya göre Devletin


korumak zorunda olduğu ülkemizin kültür ve tabiat varlıkları hiçbir kanuni
engel olmaksızın tahrip edilebilecek. Bu çerçevede Topkapı Sarayı dahi
yıkılabilecek.

7- Bu Kanun Anayasada öngörülen yerinden yönetim ilkesine


(madde 123) ve mahalli idarelerin özerkliğine (madde 127)
uygun mu?

Hayır. Kendi seçtiğiniz Belediyeniz eğer Çevre ve Şehircilik Bakanlığı izin


vermezse hiçbir yetki kullanamayacak.

8- Bu Kanun Anayasada Devlete yüklenen ormanların


korunması görevine (madde 169) uygun mu?

Hayır. Ülkemizin akciğerleri olan ve Anayasaya göre Devletin korumak


zorunda olduğu ormanlar hiçbir kanuni engel olmaksızın ortadan
kaldırılabilecek, imara açılabilecek.

Sonuç olarak, Kanun Anayasa’da öngörülen ve Devletin


korumak zorunda olduğu en temel hakları ve ülkemizin
en önemli değerlerini yok saymaktadır.

59
H- MERAK EDENLER İÇİN
KENTSEL DÖNÜŞÜM
UYGULAMALARINDA
TARİHSEL SÜREÇ
1. Kentsel dönüşümle ilgili şimdiye kadar yapılmış olan örnekleri nasıl
değerlendirmeliyiz ?

Kentsel dönüşüm dünyada birçok ülkede farklı uygulamalar ile


gerçekleşmektedir. Bu örnekler her ülkenin kendi kurumları, yasal
düzenlemeleri çerçevesinde uygulanmaktadır. Her ülkenin ve hatta her
ülkedeki her kentin ya da bölgenin birbirinden farklı sorunları vardır. O
nedenle bir ülkede uygulanmış olan kentsel dönüşüm projesi olduğu gibi
kabul edilerek bir diğer ülkenin herhangi bir kentine uygulanamaz. Doğru
olan yaklaşım örneklerdeki ilkelerin incelenmesi, dersler çıkarılması ve
uyarlama koşullarının tartışılmasıdır.

2- Kentsel dönüşüm yeni bir kavram mıdır?

Hayır, kentsel dönüşüm, kentlerin var olduğu dönemden itibaren uygulanan


kamu müdahaleleridir. Türkiye’de günümüzde bu müdahaleler toptancı
bir anlayışla değerlendirilmekte ve koşulları ne olursa olsun her tür
uygulamaya kentsel dönüşüm adı verilmektedir. Oysa Batıda kullanılan
terimler aşağıda da görüleceği üzere uygulamada benimsenen politikaya
işaret ederek çeşitlenmektedir.

3- Kentsel dönüşüm her dönem her ülkede aynı gerekçelerle mi


gerçekleştirilmiştir?

Hayır, örneğin 19. Yüzyılda Batıda, kent planlama tarihindeki kapsamlı


ilk kentsel müdahaleler olarak kabul edilen “bahçe şehir” ve “güzel kent”
yaklaşımları büyük kamusal alanlar oluşturmaya; geniş bulvarlar açmak,
parklar yaratmaya yönelik olarak gerçekleştirilmişlerdir. Bu projeler de
sosyal ve ekonomik yaşama olumlu etki yapmadıkları ve sadece fiziksel
mekânın tasarımına odaklandıkları için ilerleyen yıllarda eleştirilere maruz
kalmışlardır.

60
4- Daha yakın dönemlerdeki uygulamalar nelerdir?

İkinci Dünya Savaşı sonrasında Avrupa’nın yıkılan kentlerinin yeniden


yapılandırılması önemli kentsel müdahaleleri gündeme taşımıştır. Yıkık
kentlerin “yeniden inşası”, modern planlama anlayışıyla “yenilenmesi”
veya “sağlıklaştırılması” yönündeki müdahaleler de fiziki mekanın
düzenlemesine odaklanan uygulamalardır.Sosyal yaşam ihtiyaçları dikkate
alınmamıştır.

5- 1970’li yıllardaki kentsel dönüşüm anlayışları neye odaklanmaktadır?

1960’ların “sosyal devlet” eksenli bakış açıları, 1970’lerde Avrupa


kentlerinde ekonominin durağanlaşmaya başlamasıyla, yerini daha liberal
bakış açılarına bırakmıştır. Bu durum kentsel müdahalelerin kentlerin
ekonomilerinin yeniden canlandırılması üzerine kurulmasını getirmiştir.
Uluslararası sermayenin yatırım yapmasını kolaylaştırma yarışına giren
kentlerde emlak eksenli kentsel dönüşüm politikaları kentlinin sosyo
ekonomik gelişimine öncelik vermemiştir. 30 yıl önceki bu “kentsel yeniden
yapılandırma” dönemi bugün İstanbul’da yaşanmakta olan uygulamalar
ile büyük benzerlik taşımaktadır. Tümüyle kent merkezlerini yüksek
yoğunluklu yapılanmaya açan uygulamalar kentlinin de bu bölgeleri terk
ederek çevreye savrulmasıyla sonuçlanmıştır.

6- Batıda 2000’li yıllarda kentsel dönüşüm anlayışı nasıl bir değişikliğe


uğramıştır?

Batıya baktığımız zaman 1980’lerdeki uygulamanın kentin sosyal dokusunda


yarattığı tahribat, fizik mekanın ayrışması, giderek artan yoksulluk özellikle
sosyal demokrat iktidarları kentsel dönüşüm politikalarına yeni bakış açıları
kazandırma arayışına itmiştir. 2000’li yıllarla birlikte “kentsel yenileşme”,
“kentsel canlandırma”, “kentsel yeniden yapılanma” şeklinde tanımlanan
kentsel dönüşüm politikaları önceki dönemin uygulamalarının temel
eleştirisi olan “yerel halkın yerinden edilmesini önleme”yi amaçlamaktadır.
“Mahalle yenilemesi” yaklaşımı kentsel dönüşümün temel ilkesini “çevresel
iyileştirme, ekonomik gelişim ve sosyal düzelme” olarak kabul etmektedir.
Dolayısıyla Batıda emlak eksenli ve yerel halkı yerinden eden kentsel
dönüşüm yaklaşımı artık 1970’li yılların anlayışı olarak kalmıştır. Çağdaş
bakış açısı kentsel dönüşüme, bir bölgenin ekonomik, fiziki, toplumsal ve
çevre koşullarının sürekli iyileştirilmesine yönelik kapsamlı, bütünleşmiş
bir vizyon ve çok boyutlu bir eylem alanı olarak bakmaktadır.

61
I- CHP NASIL BİR KENTSEL
DÖNÜŞÜM YAKLAŞIMINA
SAHİP?
Sonuç olarak; Mevcut yasal ve kurumsal alt yapı, çağdaş ve afet güvenli
yerleşimlere dönüşüm ve yenileme için yeterli değildir. Ancak, görüldüğü
gibi AKP nin “Afet Riski Altındaki Alanların Dönüşümü” yasası da bekleneni
veremeyecektir. Çünkü, bu yasa, günümüz dünyasının katılımcılık ve
barınma hakkı anlayışını ve uygulamalarını görmezden gelmektedir. Yasa
çok sayıda hukuksal zafiyetler içermektedir. Yasada insan haklarına,
mülkiyet haklarına ve Anayasa’ya aykırılıklar bulunmaktadır

Bu nedenle CHP, Türkiye’de katılımcı, daha adil ve insan


odaklı bir kentsel yenileme ve dönüşüm için;

- Yeni bir dönüşüm politikası belirlemeyi


- Uygun yasal düzenlemeleri hazırlamayı
- Uygulama araç ve kaynaklarını türetmeyi
- İlgili tarafları biraraya getirecek örgütlenme yollarını belirlemeyi ve
anlaşmaları sağlamayı öncelikli bir ödev olarak görmektedir.

AMACIMIZ; İNSAN ODAKLI, KATILIMCI VE ADİL KENTSEL


DÖNÜŞÜMDÜR.

Biz CHP olarak ,


Mahallelimiz ile masaya oturup onları dinliyoruz ve dinlemeye devam
edeceğiz. Fikirlerini alacağız. Onları en az maliyetle kendi mahallesinde ev
sahibi yapmanın yollarına arıyoruz ve uygulamalarımız da böyle olacak.

62
CHP NASIL BİR KENTSEL DÖNÜŞÜM ve YENİLEME
SAĞLAYACAK?

• Demokratik ve katılımcı

• Eşitlikçi olan ayrımcı olmayan

• Finansmanı sağlanmış

• İstihdam yaratıcı

• Tarihi çevreyi ve değerleri koruyan

• Doğal çevreyi koruyan ve çevre kirliliğini en aza indiren, sağlıklı,


sürdürülebilir

• Doğal ve endüstriyel afetlere karşı güvenli

• Herkesin barınma ve yaşam hakkının bilincinde olan

• Sosyal tehditlere karşı güvenli

• Satın alınabilir konutların bulunduğu

• Bölgede yaşayan yoksulları gözeten

• Dezavantajlı grupları gözeten

• Eğitim ve iş imkanı sağlayarak yoksulluktan


kurtulmalarına destek olan

• Eğitim, sağlık gibi hizmetleri güçlü

• Yeterli açık alanı sağlanmış

• Yaşayanların pazar ve alışveriş erişimi sağlanmış

• Nüfus ve yapılaşma yoğunluğu denetimli

• Kimlikli olan ve bu kimliği korunan

• Bölgede yaşayanlar arasında sosyal ilişkileri güçlendiren

• Kentin sosyal ve kültürel yapısı ile ilişkilendirilen ve planlama


bütünlüğünü gözeten ve koruyan

63
KENTSEL DÖNÜŞÜM İÇİN TAVSİYELER

- Öncelikle mahallende kalmayı iste

- İtiraz hakkın var, kullan

- Yeşil alan ve tahliye alanı iste

- Mülk haklarına sahip çık

- Kat mülkiyeti veya kat irtifakı iste

- Komşunu-hemşehrini kaybetme

- Bireysel hareket etme

- Ortak çıkarlarda katılımcı ve paylaşımcı ol

- Söylentilere kulak asma, kaynağını öğren

- Barınma hakkın var ve kutsaldır

- Önerilen projeyi gör ve anla

- Projedeki payını ve yerini öğren

- Projeninin depreme dayanıklılık belgelerini al

- Bilmediğin, anlamadığın yazıya imza atma

- Her belgenin fotokopisini al

64
SORU VE CEVAPLARLA
KENTSEL DÖNÜŞÜM
Oğuz Kaan Salıcı İstanbul İl Başkanı

www.chpistanbul.org.tr
info@chpistanbul.org.tr
Telefon :0 212 293 87 86 (4 hat)
twitter.com/chp_ist • facebook.com/oguzsalici

You might also like