You are on page 1of 25

ULUSLAR

ARASI
ÖRGÜTLE
R
Güvenlik Konseyi’nin Silahlı Kuvvet
Kullanımını İçeren Zorlama Tedbirleri Alma
Yetkisi
1) YETKI DEVRI: GÜVENLIK KONSEYI’NIN “ULUSLARARASI
ŞIDDET TEKELI”

● Kuvvet kullanma yasağının bir diğer ve belki de asıl istinası,


Güvenlik Konseyi’nin “uluslararası barış ve güvenliği
koruma” başlıca sorumluluğu çerçevesinde alacağı silahlı
kuvvet kullanımını içeren zorlama tedbirleri çerçevesinde
kuvvet kullanması ya da kuvvet kullanılmasına izin
vermesidir.
● Bu yetkinin konumuz bağlamındaki en önemli özelliği,
gücünü ilgili düzenlemenin lafzıyla ruhundan alan
varlığıdır.Şöyle ki, kurucu devletlerin genel iradesiyle varlık
bulan bir uluslararası örgütün sadece belirli sayıda devletten
oluşan bir organı, “silahlı kuvvet kullanımını içeren zorlama
tedbiri” uygulamaya yetkili kılınmış ve bu da “uluslararası
barış ve güvenliği koruma” ihtiyacı ile açıklanmıştır.
● Bu görev ve yetkinin tanımlandığı maddenin hüküm
cümlesinde BM üyeleri “Güvenlik Konseyi’nin kendi adlarına
hareket ettiğine kabul ederler” ifadesi kullanılmaktadır.
(madde 24/1)
● Her ne kadar bu hüküm “örgütün hızlı ve etkili hareket
etmesini sağlamak” gerekçesiyle açıklansa da, veto yetkili
beş daimi üyeyi barındıran 15 üyeli Güvenlik Konseyi’nin
“uluslararası barış ve güvenliğin korunması” görev ve
yetkisini tüm üyeler adına hareket ederek yerine getirecek
olması, örgütün temsil sorununun devam ettiğini göstermek
bir yana, aslında devletlerin Güvenlik Konseyi’ne “başlıca
sorumluluğuna” bırakılan “uluslararası barış ve güvenlik
korunması” alanında bir yetki devrinde bulunduğunu
göstermektedir.
● Üyeler örgütün BM Antlaşması “gereği giriştiği tüm
eylemlerde örgüte her türlü yardımı yapacak ve Birleşmiş
Milletler tarafından aleyhinde önleme ya da zorlama
eylemine girişilen herhangi bir devlete yardım etmekten
kaçınacaktır.” (madde 2/5)
● Dahası, örgüt, BM “üyesi olmayan devletlerin de
uluslararası barış ve güvenliğin korunmasının gerektirdiği
ölçüde bu ilkelere uygun biçimde hareket etmesini
sağlayacaktır.” (madde 2/6)
● Bu sorunu derinleştiren bir başka temel düzenlemeyse, BM
Antlaşması’nın 103. maddesidir.
● 103. maddeye göre, “Birleşmiş Milletler üyelerinin işbu
Antlaşmasından doğan yükümlülüklerinin çatışması
durumunda, işbu Antlaşma’dan doğan yükümlülükler üstün
gelecektir.”
● Özellikle 1960’lardan itibaren neredeyse tüm dünya
devletlerinde üyesi olduğu düşünüldüğünde, BM’den
kaynaklanan yükümlülüklere üyelerin diğer tüm
yükümlülükleri tanınması her durumda oldukça tartışmalıdır.
● Söz konusu 103. maddeyle BM hukuku fiilen uluslararası
hukuk sistemiyle taraf devletlerin uluslararası
yükümlülüklerinin üzerinde konumlandırılmaktadır.
● Sonuç olarak, BM Antlaşması’nın kendisinden doğan
yükümlülüklerin çatıştığı diğer uluslararası anlaşmalardan
doğan anlamları açısından değerlendirildiğinde, Güvenlik
Konseyi’nin “uluslararası barış ve güvenliği koruma” görev
ve yetkisini bu kuruma sadece BM hukuku düzleminde değil
genel olarak uluslararası hukuk düzeni içerisinde de
benzersiz bir konum kazanmaktadır.
● Bu nedenle, devletlerin “uluslararası barış ve güvenliğin
korunması” açısından Güvenlik Konseyi’ne yetki ve hatta
aşağıda ele alınacağı gibi egemenlik devrinde
bulunmadıkları, bu organ üzerinden BM’nin aslında
uluslararası ilişkiler sisteminde bir anlamda şiddet tekeliyle
de donatıldığını söylemek mümkündür.
2)”ULUSLARARASI BARIŞ VE GÜVENLİĞİN KORUNMASI”

● Kuşkusuz Güvenlik Konseyi’nin kuvvet kullanma yasağının


bir anlamda asıl istisnası olacak şekilde sahip olduğu görev
ve yetkilerini daha da tartışmalı kılan, böylesi bir yetki
devrine konu olan “ uluslararası barış ve güvenliğin
korunması” kavramının da BM Antlaşması’nda açıkça
tanımlanmaması, hatta belirgin ölçütlere dahil bağlanmamış
olmasıdır.
A)”ULUSLARARASI BARIŞ VE GÜVENLIK” KAVRAMI

● BM Antlaşması böylesine merkezi konum atfettiği


“uluslararası barış ve güvenlik” kavramını aslında
tanımlanmıştır.
● Güvenlik Konseyi’nin bu alandaki görev yetkisinin “barışın
tehdidi, bozulması ya da saldırı eylemi” saptaması yapması
durumunda söz konusu olması, literatürde sıklıkla bu
anlamda somut bir referans noktası olarak anılmaktadır.
● “Barışın tehdidi ve bozulması” Konsey’in görev ve yetkisini
niteleyen genel ifadenin türevleri olduğu gibi, “saldırı” ifadesi
de zaten bütün uluslararası hukuk düzeninin en tartışmalı
kavramları arasındadır.
SALDIRI

● Meşru müdafaa hakkına neden olan “silahlı saldırı”nın


genelde “devletlerin silahlı kuvvetleri tarafından doğrudan ya
da dolaylı olarak belirli bir ağırlıkla, yoğunlukta ve
süreklilikte yapılan düşmanca askeri hareketler” olarak
tanımlandığı kabul edilirse, Konsey’in yetkisini kullanmasını
zemin teşkil edecek “saldırı”nın bundan daha düşük bir
eşiğe tekabül ettiği söylenebilir.
● Kurucu belgede açıklanmayan bu kavramı özellikle Güvenlik
Konseyi’ne 7. Bölüm (madde 9) çerçevesindeki
uygulamaları için yol gösterme amacıyla tanımlama
yönünde atılan en ciddi adımsa, BM Genel Kurulu’nun 14
Aralık 1974’te kabul ettiği “Saldırının Tanımına İlişkin” 3314
sayılı karardır.
● Burada “ bir başka bir devletin egemenliğine, ülke
bütünlüğüne ya da siyasal bağımsızlığına karşı ya da BM
Antlaşması’na aykırı herhangi bir biçimde silahlı kuvvet
kullanmanın “saldırı” tanımı içine girdiği teyit edilmiştir.
(madde 1)
● Ayrıca bir devletin ülkesinin bir başka devletçe üçüncü bir
devlete karşı saldırı amacıyla kullanılmasına izin vermesi ya
da devletdışı aktörlerin de bu yönde eylemlerine esaslı katkı
vermesi de “saldırı” tanımı içerisinde değerlendirilmiştir.
(madde 3)
● Kavram, İkinci Dünya Savaşı sonrasında oluşan ve BM
düzeniyle sabitlenerek koruma altına alınan meta güç
dengesinin oluşturduğu statükonun bozulmaması gayesini
merkezine almaktadır.
B) GÜVENLIK KONSEYI’NIN “SINIRSIZ TAKDIR YETKISI “

● O zaman, Güvenlik Konseyi’nin bu türden görüşme ve


kararlarında veto yetkili daimi üyelerin belirleyici etkiye sahip
olduğu da hatırlandığında, ancak bu üyelerin rızasıyla böyle
bir saptamanın yapılacağı açıktır.
● Bunun açık anlamıysa, örneğin açık bir silahlı saldırının ya
da çatışmanın Konsey böyle bir saptama yapmazsa BM
düzeni açısından “saldırı eylemi” olarak kabul
edilmeyeceğidir.
● Ya da örneğin çeşitli tartışmalara konu olan bir mesele,
Konsey böyle karar verirse pekâlâ “uluslararası barışa
tehdit” olarak sayılacaktır.
● Kimi zaman çatışma hatta uyuşmazlık olduğu zaman dahi
ciddi şüphe olan konular Güvenlik Konseyi böyle tanımladığı
için uluslararası barış ve güvenliğe tehdit sayılmışken, en
açık savaşların dahi böyle bir karar alınamadığı için barış ve
güvenliğe tehdit olarak “değer kazanmadığı” örnekler
bulunmaktadır.
LOCKERBIE OLAYI ÖRNEĞI:

● PanAm Havayollarına ait bir uçak 21 Aralık 1988’de


İskoçya’nın Lockerbie kasabası üzerinde infilak edilmiş ve
çok sayıda kişi ölmüştü. ABD ve İngiltere uçağın Libya
Devlet Başkanı’ndan emir alan iki terörist tarafından
bombalandığı iddia edilmiştir.
● Ve bu dönemde ABD ve İngiltere’nin talebini kabul eden
Güvenlik Konseyi, 11 Kasım 1993’te alınan 883 ve de 27
Ağustos 1998’de oy birliği ile alınan 1192 sayılı kararlarla
söz konusu olan iki kişi hakkında yaptırım kararlarına
uyulmasının “uluslararası barış ve güvenliği tehdit edeceği”
gibi bir karar almıştır.
● Ne kadar ciddi bir sorun olursa olsun, iki teröristin
yargılanmak için teslim edilmemesi amacıyla 7. Bölümü
işletmek ve dolayısıyla aksinin uluslararası barış ve
güvenliği tehdit ettiğini bir Güvenlik Konsey’in kararıyla ilan
etmek oldukça dikkat çekicidir.
3)EGEMENLIK DEVRI:”ULUSLARARASI” NITELENMESININ
ANLAMI VE IÇIŞLERINE KARIŞMAMA ILKESI

● BM Antlaşması’nın 2/7. maddesi özü itibariyle ulusal yetkiye


giren konulara BM’nin müdahil olamayacağını hükme
bağlasa da, cümle “ancak” diye devam etmekte ve bu
benimsenen ilkenin 7. Bölümde öngörülen zorlama
tedbirlerinin uygulanmasını hiçbir biçimde engellemeyeceği
kayıt altına alınmaktadır.
● BM Antlaşması’na eklenen hüküm, BM’nin temelinde yer
aldığı belirtilen egemenlik, egemen eşitlik ve içişlerine
müdahale etmeme gibi ilkelerin uluslararası barış ve
güvenliği korumak adına gerektiğinde devre dışı
bırakılabileceği anlayışına dayanmaktadır.
● Dolayısıyla, Güvenlik Konseyi’nin herhangi bir yerel, ulusal,
bölgesel ya da uluslararası sorunu örneğin “uluslararası
barış ve güvenliğe tehdit” olarak tanımlaması ve zorlama
tedbiri içerecek şekilde harekete geçmesi mümkündür.
● Daha önce de ele alınan yetki devri boyutuna bir de
egemenlik devri anlamına gelen bu düzenlemeler,
uluslararası örgütlerin kimi devletlerin kendi çıkarlarını
“uluslararası toplumun çıkarı” olarak sunmalarına olanak
sağlama anlamında bir ara yüz olduğu görüşünü
desteklemektedir.
● 1945 itibariyle beş daimi üye arasında Soğuk Savaş’ın
başlamasıyla ABD ve SSCB etrafında şekillenen meta
dengesinin en belirleyici olduğu dönemlerde, ancak, bu iki
devletin dolaylı olarak karşı karşıya gelmesi durumunda BM
düzleminde hareket edilmiştir.
● “Fiili durum” ancak dönemin yapısal özellikleri ve meta güç
dengeleri çerçevesinde bir anlam taşıdığı için, Soğuk
Savaş’ın sona ermesinin ardından uluslararası sistemde
yaşanan dönüşüme paralel olarak bu bağlamda da önemli
değişiklik önerileri olmuştur.
● Nitekim bu dönemde, en sık başvurulan kavramlardan birisi,
“uluslararası terörizmle mücadele” olmuş ve bu konuda
Güvenlik Konseyi kararlarının bu şekilde alındığı da
olmuştur. Özellikle devletdışı aktörler konusunda duruma
göre “işbirliği” yapma ya da “sessiz kalarak destekleme”
dışında başta ABD olmak üzere devletlerin genelde tek
taraflı davrandığı söylenebilir.
● Öte yandan, yine özellikle ABD’nin dünya üzerindeki
devletlerin içişlerine “uluslararası barış ve güvenliği koruma”
ya da “insani gerekçeler” le gerektiğinde tek taraflı olarak
müdahil olabilmesinin önünü açan asıl olaya 11 Eylül
Saldırıları olmuştur.
● Uluslararası barış ve güvenlikle içişlerine karışmama
tartışmaları açısından en somut örneği 17 Mart 2011’de
Libya iç savaşı sırasında alınan 1973 sayılı Güvenlik
Konseyi kararıdır.
● 1973 sayılı Güvenlik Konseyi kararı: Karar metninde
Güvenlik Konseyi’nin özü itibariyle ulusal yetkiye giren
konulara 7. Bölüm kararları çerçevesinde müdahil
olabileceğini öngören 2/7. madde böylece ilk kez “insani
müdahale” önerilerini BM hukukuna taşıyacak şekilde
hayata geçirilmiştir.
C)7. BÖLÜM (ZORLAMA TEDBIRLERI)KARARLARINDA
ALINMASINDA IZLENECEK USUL

● BM Antlaşması 7.Bölüm: Barışın tehdidi, bozulması ve


saldırı eylemi durumunda alınacak önlemler. (39-43
maddeler)
● 39. Madde: Güvenlik Konseyi, barışın tehdit edildiğini,
bozulduğunu ya da bir saldırı eylemi olduğunu saptar ve
uluslararası barış ve güvenliğin korunması ya da yeniden
tesisi için tavsiyelerde bulunur.
● 40. Madde: Güvenlik Konseyi, durumun ağırlaşmasını
önlemek için 39. madde uyarınca tavsiyelerde bulunmadan
ya da önlemleri kararlaştırmadan önce, ilgili tarafları gerekli
gördüğü geçici önlemlere çağırabilir.
● 41. Madde: Güvenlik Konseyi, kararlarını yürütmek için
silahlı kuvvet kullanımını içermeyen ne gibi önlemler
alınması gerektiğini karşılaştırabilir ve BM üyelerini bu
önlemleri uygulamaya çağırabilir.
● 41. Madde: Güvenlik Konseyi, 41. maddede öngörülen
önlemlerin yetersiz kaldığı durumlarda, uluslararası barış ve
güvenliğin korunması ya da yeniden tesisi için, hava, deniz
ya da kara kuvvetleri aracılığıyla, gerekli her türlü girişimde
bulunabilir.
● 42. Madde:
1) BM’nin tüm üyeleri, uluslararası barış ve güvenliğin
korunmasına katkıda bulunmak üzere, Güvenlik Konseyi’nin
çağrısı ile özel anlaşmalar silahlı kuvvetleri ve geçiş hakkını
da içine alan her türlü yardımları Konseyin hizmetine
sunabilirler.
2) Bu anlaşmalarda söz konusu kuvvetlerin sayısı, niteliği
hazırlık derecesi ile sağlanacak yardımların niteliği
belirlenecektir.
3) Anlaşmalar, Güvenlik Konseyi’nin girişimiyle, mümkün olan
en kısa zamanda görüşülecektir. Anlaşmalar, Konsey’le
örgüt üyeleri arasında yapılacak ve imzalanan devletlerin
anayasası gereğince onaylanacaktır.
D) 7. BÖLÜMÜN KARARLARININ (ZORLAMA TEDBIRLERI)
HUKUKSAL NITELIĞI VE HAYATA GEÇIRILMESI

● Güvenlik Konseyi’nin 7. Bölüm çerçevesinden ve özellikle


de 41. ve 42. maddeler uyarınca alacağı kararlar bağlayıcı
niteliktedir. Ve tüm üyelerin bu kararlara uyması
gerekmektedir. (2/5, 2/6, 25 ve 103. maddeler)
● BM Antlaşması’nın genel ilkeleri arasında tüm üyeler
örgütün Antlaşma gereği giriştiği tüm eylemlerde örgüte her
türlü yardımı yapacak. (madde 2/5)
● Örgüt, BM üyesi olmayan devletlerin de, uluslararası barış
ve güvenliğin korunmasının gerektirdiği ölçüde bu ilkelere
uygun biçimde hareket etmesini sağlayacaktır. (madde 2/6)
1) SILAHLI KUVVET KULLANIMINI İÇEREN ZORLAMA
TEDBİRLERİ

● 42. maddenin öngördüğü silahlı kuvvet kullanımını içeren


zorlama tedbirleridir. Bir anlamda “uluslararası kolluk
kuvveti” ya da “dünya jandarma” yetkisiyle donatılan BM
Güvenlik Konseyi’nin bu kapsamda alacağı kararların
uygulanması konusunda çeşitli imkân ve kapasitelere sahip
olması gerekmektedir.
● BM Antlaşması da bu doğrultuda düzenlemeler içermekte
ve üyelerine uluslararası barış ve güvenliğin korunması için
gerekli silahlı kuvvetleri Güvenlik Konseyi’nin hizmetine
sunma yükümlülüğü getirmektedir.
● Ne var ki, Soğuk Savaş sürecinde iki ana Blok NATO ve
Varşova Paktı’yla bir anlamda kendi ordularını kurma yoluna
gittiği için, böyle antlaşmalar hiçbir zaman imzalanamamış,
bir “BM ordusu” da hiçbir zaman kurulmamıştır.
● Irak’ın Kuvveyt’i işgali sonrasında alınan kararın gereği olan
zorlama tedbirlerinin uygulanmasındaysa yeni bir yöntem
benimsemeye başlamıştır. Bayilendirme sistemi olarak da
bilinen uygulamaya göre, Güvenlik Konseyi, silahlı kuvvet
kullanımını içeren zorlama tedbirlerinin isteyen devletler
tarafından uygulanmasının yolunu açmıştır.
● En son 2011’de Libya’da söz konusu olduğu gibi, Güvenlik
Konseyi’nin tüm üyelere genel bir yetkilendirme yapması,
daha sonra da gönüllü bir bölgesel örgütü özel bir uzlaşma
çerçevesinde gerekli askeri önlemleri alma ve uygulama
konusunda yetkilendirmesi şeklinde de olabilmektedir.
● BM Antlaşmasında da öngörülen bu duruma göre (madde
53/1), Konsey gerekirse kendi yetkisi altında alınan zorlayıcı
önlemlerin uygulanması için bölgesel anlaşma ya da
kuruluşlardan yararlanacaktır.
2)SILAHLI KUVVET KULLANIMINI IÇERMEYEN ZORLAMA
TEDBIRLERI

● 41. madde çerçevesinde alınan silahlı kuvvet kullanımın


içermeyen zorlama tedbirlerinin uygulanması da kimi
hukuksal sorunlar içermektedir.
● Daha önce vurgulandığı gibi, bu madde ancak 39. maddeye
istinaden yapılacak bir “saptama” sonrasında Konsey’in
uygun görmesi durumunda işletilebilecektir.
● Bunu o dönem için ismen öngörülen önlemler kadar eldeki
sorunun gereklerine göre uygun olacak diğer önemlerin
kararlaştırılmasına imkân sağlama amaçlı olduğu
söylenebilir.
● Burada esas olan alınacak önlemlerin silahlı kuvvet
kullanımını içermemesidir ve bunun dışında dönemin
koşullarına göre istenen etkiyi doğuracak her türlü önlem
alınabilir.
Bizi Dinlediğiniz İçin
Teşekkür Ederiz ☺

You might also like