You are on page 1of 10

z

Albrecht Dürer’in
‘Melencolia I’ Adlı
Gravürü
Ortaçağ’ın kırsal kesiminin yoksullaştığı, salgın hastalıkların, kıtlıkların
yaşandığı ve işgaller sonucu şehirlerin çöktüğü karışık, karanlık ve dini
baskılar altındaki ortamından sanatçılar da etkilenirler. Kuzey
ülkelerinin sanatçıları dönemin insanlarının içinde bulunduğu durumu,
acılı veya gülünç halleri düşlerle birleştirerek resimlerine aktarırlar.
Dinsel konuların anlatımına, simgesel, metafizik ve büyücülük ile ilgili
yorumlamalara yer verirler. 
Benzer bir duruşa sahip bir başka Dürer
çalışması Melencolia I adlı bakır gravürdür.
İsa gibi oturan ve başını eli arasına almış
bir kadının görüldüğü sembolizm açısından
zengin ve alegorik bir tasvirdir. Dürer’in
1514 yılında 43 yaşındayken yaptığı
esrarengiz gravürün sağ kısmında anıtsal
görünümlü bir kadın penceresiz ve kapısız
bir yapının önünde oturur. Duvarda suskun
bir çan, zamanın geçtiğini gösteren ince bir
işçilik örneği bir kum saati, dengede duran
terazi ve simetrik sayı dörtgeni yer alır.
Dörtgenin soldan sağa, yukarıdan aşağıya
sayılarının toplamı 34’dür. Tüm bu ölçü
aletleri kendi içinde uyumludur. Hepsi
taşlaşmış, zamanı dondurmuş, tek bir anda
kalmıştır. Birbirleriyle ilişkisiz görünen
nesneler bir daha kullanılmayacakmış gibi
bırakılmıştır. 
1511 yılında  Passion –İsa’nın
çektikleri- adlı bir ahşap baskı
yapar. İsa Petrus’un ihanetinden
sonra yakalanıp işkencelere maruz
kalır. Önce kamçılanır, alay edilir,
sonra da çarmıha gerilir. Çarmığa
gerilişinden sonra dirilişinden önceki
halini gösteren bu resimde İsa
dinsel metinlerde söz edildiği gibi
kendinden emin, güçlü kuvvetli değil
aksine güçsüz, bitkin ve çaresizdir.
Bir kaya üzerinde otururken
kendisine neden böyle bir ceza
verildiğini anlayamamış kederli bir
ifade içindedir. Saçında dikenli
tellerden bir taç vardır. Yana eğilmiş
başının üzerine elini koyması bu
dünyada olmaktan
hoşnutsuzluğunu, arada kalmışlığını
ve acılı halini simgeler. 
Mekânın neresi olduğu tam olarak
anlaşılamasa da açık havadaki sahnenin arka
planında deniz kenarında bir yerleşim seçilir.
Alacakaranlık, kasvetli ve mistik bu ortamdaki
yapının arka duvarına dayalı duran ve yedi
basamağı görülen bir merdivenin işlevi
belirsizdir. Merdiven, Ortaçağ geleneksel
inancında ruhların gökyüzüne çıkmalarına
araç olarak düşünülür. Belki burada da böyle
bir anlam taşır. Işığın nereden geldiği belli
olmadığı gri renkli gravürün sol orta kısmında
duran büyük köşeli dörtgen blok taşın bir
yüzeyinde belli belirsiz kafatası görülse de
kadının bakışları ona yönelik değil. Taş
bloğun önünde kıvrılmış yatan bilgelerin yol
arkadaşı olan* zayıf bir köpeğin gözleri
kapalıdır ama uyuyup uyumadığı anlaşılmaz.
Kadın figürünün ayakları önünde ne için
orada durduğu bilinmeyen kürenin aydınlık
yüzünden ışık yansır. 
Gravürün geneline dağılmış
nesneler daha çok
geometricilerin, mimarların ve
marangozların kullandıkları
bilimsel, teknik aletler: cetvel,
rende, kerpeten, testere, çekiç,
çividir. Melankolikle dünya
arasındaki derin etkileşimler
nesneler vasıtasıyla olur.
Görünenin değil bir başka şeyin
göstergesi olan nesnelerle çevrili
kadının sağ tarafında bir
değirmen taşı üzerindeki örtünün
üstüne oturmuş kıvırcık saçlı,
sağlıklı ve tombul olarak çizilmiş
küçük kanatlı bir çocuk figürü
elinde tuttuğu şeye bakıyor
gibidir. Bu kanatlı figürün çocuk
mu melek mi olduğu bilinmiyor.
Hala gizemini koruyor. 
çiviler: acıların sembolüdür. düzensiz çiviler...
tahta: şekillendirilebilir olanların sembolüdür. bir tahta ile pek çok şey yapılabilir.
testere: sabrın sembolüdür.
küre: küre çok karmaşık. bambaşka bir konu. imkansızlığını; başka başlığa...
köpek: sadakat.
kum saati: zaman. ölümlü olduğunu hatırlatır
çelenk: zamanın "delileri"nin başlarını süslermiş, tedavi için. çiçeklerin iyileştirici
olduğuna inanırmış o zamanın insanları.
7 basamaklı merdiven: ilahi bir göndermedir.
melek: üzgün ve düşünceli bir melek. bir melek neye üzülürse onu sembolize
ediyor olmalı.
kuyrukluyıldız: yaklaşan ve kaçınılmaz bir felaket habercisi.
boş terazi: tartmamaya bırakılmış. kefeleri boş.
gökkuşağı: tanrısal ile uzlaşma, barışma gibi.
üçgen kesimli trapezohedron: 6 beşgen, iki üçgene sahiptir. dürer'le anılır: "dürer
diyagramı". mükemmele giden bir sır mı? bilinmez. kimisi köşeleri dolayısıyla
dünyayı temsil ettiğini söyler. metafor.
pergel: pergelin açık olmasının masonik bir göndermesi olduğu düşünülür.
anahtar: güç.
Resmin arka planında
gökyüzünde ağzı açık, kuyruğu
zikzaklı yarasa gibi ama
kertenkeleyi de andıran bir
hayvan görülür. Şeytan benzeri
bir cin olan bu yaratık
gökyüzünde ‘Melencolia I’ yazan
panoyu tutar. Durgun denize
karşın karışık ve huzursuz olan
gökyüzünde gökkuşağı ve ışık
saçan bir kuyrukluyıldız vardır.
Komet, 15. yüzyılın bela
simgelerindendir. Gökkuşağının
da Ortaçağ’da su baskınlarına yol
açtığına inanılır.
Sanki kuyrukluyıldız dünyaya çarpacak ve sel felaketine neden olacakmış gibidir, yarasa bu kötü haberi
verirken insanlar sakindir. Öte yandan Alman felsefeci Agrippa von Nettesheim’in ‘De Occulta Philosophia’nın
1510’dan sonra Almanya’da dolanan el yazmasındaki düşüncelerle Melencolia I arasında benzerlikler vardır.
Filozof melankolinin sorumlusu olarak görülen kara safranın yanında yaratıcılığı ortaya çıkaran ak safra
olduğunu ileri sürer ve üç melankoli türü açıklar: ilki melancholia imaginationis; kültürsüz insanları yönetip
ressam ve mimar olmalarını sağlar. Kuyrukluyıldız ve gökkuşağının habercisi afetlere de egemendir. İkincisi
melancholia rationis; akıl yoluyla bilgiye ulaşan felsefeciler, doktorlar vb. ifade eder ve kitaplarla sayılarla
ilgilidir. Üçüncü tür ise melancholia mentis; yüce olanları, Tanrı’nın yasasını kapsar. Kuyrukluyıldız ve
gökkuşağı son kurtuluştur burada. Dürer’in gravüründe üç türden de özellikler görmek mümkündür.
Gökkuşağı ve kuyrukluyıldız da felaket habercisi değil de gelecekteki kurtuluşu haber veriyor olabilir. 
Dalgın ve gölgeli yüzlü kadın tüm düşünceleri,
acılarıyla yalnız başınadır. Sıkıntılı aynı zamanda
yaratıcı insanların tipik tasviri olan eğilmiş başını
yumruk olmuş sol eliyle destekler pozisyondadır.
Dağınık uzun saçları, kanatları, başında
çiçeklerden oluşturulmuş bir çelenk, kucağında
kapalı bir kitap, sağ elinde pergel vardır. Kitap ve
pergel onun düşünen bilge bir insan olduğunu
simgeler. Yaşadığı döneme özgü giysisi içindeki
kadın halsizdir ve oturduğu yere çökmüştür.
Elbisesinin bel kısmından aşağıya para kesesi ve
anahtarlar sarkar. Dürer, bu gravür ile ilgili olarak
yaptığı bir açıklamada ‘anahtar gücün, para
kesesi de zenginliğin sembolüdür’ diye yazar. İki
simge Satürn çocuklarının yani melankoliklerin
özellikleri olarak bilinir. Satürn mitolojide
zenginliğin koruyucusudur. Ölçü sanatının,
harmoninin, zamanın, geometrinin yanı sıra
çalışma ve emek tanrısıdır. Buradaki hülyalı kadın
ise dünyaya özgü şeylerle ilgilenmez. Para, güç
ve şiddeti umursamaz. Bakışları uzaktadır, belirsiz
bir noktaya, hiçliğe doğrudur. Ona ulaşmak
olanaksızdır çünkü bulunduğu yerde değildir.
Dürer, kanatlarla melankolik kişilerin bu
dünyadan gitmek isteyen hüzünlü insanlar
olduğunu vurgular. Tüm ağırlığıyla
oturmuş birinin kanatlanması pek mümkün
görünmüyor. Kanatlar bedenin
çöküntüsünün kanıtı olarak hareketsizce
dururlar. Aynı zamanda karamsarlığı
iyimserliğe ve karanlığı aydınlığa
dönüştürebilecekmiş gibi bir izlenim de
uyandırırlar. Gözleri parlak, faltaşı gibi açık
ve canlı görünen kadının yüzünde
üzüntüden çok kuşkulu ve gergin bir ifade
gözlenir. Düzensiz, dağılmış ve karışık
eşyalar arasında otursa da hiçbirinin
farkında değildir. Ruh-beden karşıtlığının
ağırlığı altında kendi içine yönelmiş, dış
dünyadan kendini soyutlamış, bambaşka
 *Melankolinin kadın olarak gösterilmesi konuya bir şeye yoğunlaşmıştır. Farklı bir boyutta,
farklı bir yaklaşım içinde olsa da Dürer’den derin bir melankoli hali içindedir. Resmin
başka çağdaşı Lukas Cranach’ta da vardır. tümüne yayılan durgunluk, yavaşlık ve
Onda melankoli baştan çıkaran, genç ve güzel eylemsizlik bu etkiyi güçlendirir.
bir cadıya dönüşür ve sihirli bir değnek yontar. 

You might also like