Professional Documents
Culture Documents
Olga Kharitidi
AT HARVAVE DA ( VN 6 6 )
Olga Kharitidi
Başlangıç
11
Ç E M B E R E G İ R İ Ş
12
OLGA KHARIT IDI
15
1
1 7
Ç E M B E R E G İ R İ Ş
1 8
OLGA KHARIT IDI
19
Ç E M B E R E ( i İR İŞ
20
OLGA KHARIT IDI
21
Ç E M B E R E G İ R İ Ş
22
O L GA K H A RI T I D I
23
ÇEMBERE G İ R İ Ş
bir a da m dı. Neşeli gö r ün üy o r du. Ben im le açık bir şek ilde k o n uşt u v e
e le şt ir ic i bir şek ilde h ast ay k en y aşadığı den ey im ler den bah setti. Koğuş
işle r in de Biz e so n der ece y ar dım cı o luy o r du. Am a belk i d e h er şey biraz
f a z la iy iy di, bir az f azla n eşeli v e açık t ı. Büy ük bir h ev esle bir an önce
e v in e gidip se v gili gen ç k ar ısıy la bir lik t e o lm ay ı bek liy o r du am a ben ,
h a st a lığın ın ö n em li bir k ısm ın ın p at alo jik k ısk an çlıktan kaynak landığını
biliy o r dum .
P o t a n siy e l o lar ak t eh lik eli o lan h ast alar ın v ak alar ında daima hasta -
n e n in ba şh e k im in e dan ışılır dı. Başh ek im , Ser gey ’ in bilin çli zih n in i
ba st ır a c a k , bö y lece de do ğr ulan sö y lem esin i sağlayacak birkaç farklı ilacın
k a r ışım ım t a v siy e et t i. Bu ilaçlar ın , Ser gey 'in k ar ı sı ile ilgili ger çek
z ih in se l t ut um un u açığa çık ar acak o lduğun u bilm em e k ar şın , h e n üz bu
ila ç la r ı o n a k ull an dır m am ışt ım .
Bu t ür k a r ar lar , İ çim de daim a ah lak i bir çat ışm aya neden olurdu. Eğer
Se r ge y o lsa y dım , bir in in , ben im izn im dışın da, sorularına yanıt almak için
ila ç la r a r a c ılığıy la zih n im e m üdah ale et m esin i n asıl k ar şı lar dım ? Bu
k o n uda k i o lum suz düşün celer im h iç değişm edi v e n e za m an bir tedavide
ila ç k ulla n ılm ası ger ek se bu ben i r ah at sız et t i.
Sergey'in dur um un da başk a bir çö züm bulm ay ı um ut ediy o r dum . Ama
n e o lur sa o lsun , k ar ısıy la k o n uşm alı v e o n u bo şan m aya ikna et meliydim.
Ka r ısın ın , Se r gey ’ den m üm k ün o lduğun ca uzak laşm ası ge r ek t iğin i
a n la m a sın ı sa ğlam alıy dım . Hast alığı daim a t eh lik eli o lacaktı ve mantık
dışı bir k ısk a n çlığın n eden o lduğu ö f k ey le bir isin i ya da karısını öldürmesi
o la sılığı ç o k y ük sek t i. Ne y azık k i, ben zer i bir ço k olayda aynı trajik sona
t a n ık o lm uşt um ,
Se r ge y ile ilgili düşün celer im den geçici bir sür eliğin e uzaklaştığım da,
h e m şir e n in be n i bür o m a çağır dığın ı duy dum . An dr ey adındaki yeni, asker
h a st a m ın a n n esi gelm işt i. Sav un m a Bak an lığın dan bir iler i o n un la
ba ğla n t ıy a ge çm iş v e o da h em en gelm işt i. Hast a y akınlarının çoğu, ha tta
a n n e le r i bile gen ellik le deliler ev in e bu k adar çabuk gelm ezler di.
Andrey'in a n n esi t ip ik bir Rus k a dın ıy dı. An a o ğul, bir bir ler in e in a -
n ılm a z de r ec ede benziyorlardı. İ kisinde de ay nı açık , sade y üz v e so luk
24
OLGA KHARIT IDI
25
Ç E M B E R E G İ R İ Ş
26
OLGA KHARIT IDI
f e sö r le r i v e m eslek t aşlar ı, p sik iy at r ide çok iyi bir katı yere sahip olaca ğına
in a n ıy o r la r dı am a şu am a k adar bö y le bir şey o lm am ışt ı. İ ler za m an bu
k o n uy u o n un la k o n uşm ay ı düşün ür düm am a h içbir zam an uy gun bir fırsat
y a k a la ya mam ıştım. Bugün , bu k o nuda o n un la k o n uşm a y a k ar ar lıy dım .
Üst ün de , giy ilm esi zo r un lu o lan bey az h ast an e ö n lüğü v e elin de ge -
le n e k se l ba r da k t ak i çay ıy la k ar şım dak i k o lt uk t a o t uruyordu. Gözleri, her
z a m a n o lduğu gibi gö zlük ler in in h af if r en k li camlarının ardına giz lenmişti.
“ An a t o li, h er k esin , sen i bir p sik iy at r i dâh isi o lar ak k abul et t iğimi
biliy o r sun . Sa n a, bun un n için h alen k ar iy er in e y ar ısım adığın ı so r abilir
m iy im ? "
Yüz ün de k i m em n un iy et if adesin den sö zler im i bir ilt if at olarak kabul
e t t iği be lli o luy o r du. “ Ben im zat en ço k İ y i bir k ar iy erim var,” diye yanıt
v e r di. Ar dın da n alay cı bir gülüm sem ey le, “ Am a san ır ım sen halen bura -
sın ın bir p sik iy at r i h ast an esi o lm adığım an lam am ış o l m alısın , ” dedi.
Yüz üm de h içbir şaşk ın lık if adesi y o k t u çünkü onun anlamlarla oy nama
h ile le r in e a lışm ışt ım .
“ Da h a sı bur ası bir h ast an e bile değil. " diy e dev am etli. “Burası dev bir
ç ılgın ge m i v e Biz ler de o n un , k en diler in in tıp doktoru olarak çalıştık larını
sa n a n t a y f a la r ıy ız. Hat t a in san lar ı iy ileşt ir ebileceğimize bile inanıyoruz.
Am a be n , üşüt ük bir gem ide k ar iy er sah ibi o lm ay a çalışmanın iyi bir fikir
o lm a dığın a in an ıy o r um . T ek seçen eğim iz, y ap t ığım ız şey i bildi ğim ize
in a n a r a k , ç e v r em izi sar an ger çek lik o k y an usun a k ö r lem esin e y el k en
a ç m a k . Bilm e diğim iz y ö n ler e do ğr u y elk en açm aya devam edeceğiz çünkü
dur a m a y ız . Hep im iz, ger çek liği bu gem i ar acılığıy la y üzer ek geç m ey i
se ç t ik v e a r t ık o n dan ay r ılam ay ız; çün k ü eğer k en dim izin gerçekten de,
de li o la r a k a dl an dır ılan in san lar ı t edav i edebilecek t ıp do k t o r lar ı
o lduğum uz u düşün üy o r sak , bur ası Biz ler için en güv en li m ek ân . ”
So r um a c iddi bir y an ıt v er m em ek için k ull an dığı h iley i f ar k ederek,
“ Biz le r İ ç in h içbir k açış y o lu o lm adığın ı m ı düşün üyorsun?” diye sor dum.
27
Ç E M B E R E G İR İ Ş
“ Şe y , sa n ır ım ger çek liğe k açm ak için k ullan abileceğimiz bir araç var.
Bu a r a c ı h e m en gö r ebilir sin . Şur ay a bak ! ”
Ala y c ı bir sır ıt ışla p en cer ey i işar et et t i. P encereden dışarı baktığım da,
bulun duğum bin an ın dışın dak i bah çede y at an k o cam an , eski, kırık dökük,
ç a lışm a z h a ldek i t r o ley büsü gö r ebiliy o r dum . T ek er lek siz bir h alde pas
t ut m uş gö v de si v e n o r m alde elek t r ik t eller in e uzan an am a elek t rik teli
o lm a dığı iç in an lam sız bir şek ilde gö k y üzün e do ğr u y ö n el m iş m et al
k o lla r ıy la o r a da Öy lece y at ıy o r du. Bu t r oleybüsün niçin hastane bahçesinin
o r t a sın a bır a k ıldığın ı h iç k im se bilm iy o r d u.
An a t o li gülüy o r du. Halen k ar iy er i İ le ilgili so r um a n et bir yanıt ver -
m e m işt i. Gö z ler in de M ef ist o f elesim s i bir ışılt ı v ar dı, “Çay ve sohbet için
t e şe k k ür e de r im . Ar t ık işim e dö n m eliy im ; baz ı y o lcular ın -pardon, yani
h a st a la r ın de m ek İ st em işt im - k ay ıt lar ın ı t am am lam am ger ek iy o r . ”
28
2
29
Ç E M B E R E G İ R İ Ş
30
OLGA KHARIT IDI
y a lıt ılm ış bir bö lgesin den geldiğin i sö y lem işt i. On a alışıldık bir Rus adı
v e r ilm e sin e şa şır m am ışt ım çün k ü büt ün y er li h alk lar a, So v y et ler Birli-
ğim de k i de v le t ler i do laşm alar ı için p asap o r t v erildiğinde, onlara bir de Rus
a dı v e r ilir di. Bu, in san lar ın ad lar ın da y aşay an gelen ek ler i y av aş y a vaş
un ut t ur a r a k k ült ür ler in i y o k et m ey e y ö n elik bilin çli bir ey lem di.
Nik o la y k o n uşur k en ban a bak m ıy o r du. Hâlâ ut an m ak t a o lduğu bel li
o luy o r du a m a ben im le k o n uşm ak için bir gir işim de bulun m uşt u v e bunu
so n un a k a da r gö t ür m ey e k ar ar lıy dı. Z ih n ini bir yabancıya açmanın ona çok
güç ge ldiğin e k uşk u y o k t u v e sö y ley ecek ler i k ar şısın da gö st er eceğim
t e p k ide n ç e k in iy o r du.
" Bu şe y ba n a, an n em ben i Alt ay lar ’ dak i k ö y üm üze çağır dığın da
ba şla dı. ” Yüz ün dek i if adeden k ö y ü h ak k ın da k o n u şm ak ist em ediği
o k un uy o r du. Bu, alışıldık bir dur um du. Kö y den şeh ir e çalışmak için gelen
ge n ç le r in ç o ğu, k en diler i ile dalga geçilm esin den çek in dikleri için taşralı
k ö k le r in i giz ler ler di. Yav aşça, k o n uşm ay a dev am et t i.
“ Da y ım , M am uş, ço k h ast alan m ışt ı v e a n n em in o n a bak ar k en y ar-
dım ım a İ h t iy a cı o lm uşt u. Biz ler den başk a ak r abası yoktu ve köydeki diğer
İ n sa n la r da n a y r ı bir y er de, y aln ız başın a y aşıy o r du. On un la bir lik t e
o lm a k t a n h iç bir zam an h o şlan m azdım am a an n em in ist eğin i de ger i
ç e v ir e m e z dim . İ şim den ücr et siz izin alıp evime gitmekten başka seçeneğim
y o k t u.
“ Or a da o n gün k aldım . Day ım beşin ci gün ö ldü. Seksen dört yaşın daydı
v e bu y a şa ge lm iş o lan in san lar ım ın ço ğu gibi o da v ak t in in do l duğun u
biliy o r du. Da h a f azla y aşam ak için h içbir ar zusu yoktu. Köyümüzde, onun
y a şın a ge lm iş bir in san ın t am bir y aşam y aşadığın a ve ölmek isteyeceğine
in a n ır ız . Da y ım a k ar şı büy ük bir sev gi duy m az dım , bu nedenle de onun bir
a n ö n c e ö bür t ar af a geçm esin i k o lay laşt ırmak tan başka bir şey yapma isteği
duy m uy o r dum . Bö ylece bir an ö nce şe hir dek i y aşam ım a dö n ebilir dim . "
Ko n uşm a m ıza dev am eder k en sesi t it r em ey e ve cümleler arasında daha
uz un susm a y a başladı. Bu ar ada dur m adan day ısı ile y ak ın o lm a dıklarını
v ur guluy o r du. Niçin bu k adar sin ir li o lduğun u m er ak et m eden
31
Ç E M B E R E G İR İŞ
32
O IG A K H A R IT ID 1
33
Ç E M B E R E G İR İŞ
34
O L G A K H AR I TI D I
35
Ç E M B E R E G İR İŞ
36
O LGA K H AR IT ID I
3 7
Ç E M B E R E G İR İŞ
38
O L G A K H A R I T I D I
39
Ç E M B E R E G İR İŞ
40
O L G A K H A R I T I D I
41
Ç E M B E R E G İR İŞ
42
N I . c A K N A H I T I D I
43
Ç E M B E R E G İR İŞ
44
O L G A K H A R I T I D I
45
Ç E M B E R E G İR İŞ
46
3
47
Ç E M B E R E G İR İŞ
da r güz e ldi. On a t eşek k ür edip bu gün bir az m eşgul o lduğum için kızının
f o t o ğr a f ın a y et er in ce dik k at li bak am ay acağım ı am a y ar ın uzun uzun
ba k a c a ğım ı sö y ledim .
Yılla r bo y un ca bir h ast adan diğer in e k alan , r en k ler i solmuş pamuk lu
e lbise le r giy e n k adın h ast alar , k o ğuş k o r ido r un da ilaçlar ım a lm ak için
sır a y a gir m işler di. Hem şir e, h er bir h ast ay a, r eçet esin de yazılı olan ilacı
v e r iy o r v e ila cı y ut t uk lar ın a em in o lun cay a dek bek liy o r du. Hastaların
ç o ğu h a st a o lduk lar ın ı k abul et m iy o r v e ilaçlar ın ı y ut m ak y er i n e
sa k la m a y a ç a lışıy o r lar dı. Bu n ed en le h em şir e dik k at in i bir anlığına bile
o n la r da n uz a k laşt ır m ıy o r du. Ar ada sır ada k adın lar a acele et m ele r in i
sö y lüy o r , a ğızlar ın ı iy ice açt ır ıp ilacı y ut up y ut m adık lar ın a bak ıy o r
a r dın da n da diğer h ast ay a ilacın ı v er iy o r du.
Ba z ı k r o n ik h ast alar k o r ido r dak i y at aklarında yatıyorlardı. Hastanenin
bu k a da r k a la balık o lm ası o lağan dı . Ko r ido r da y ür ür k en h em en hemen
h e r k e s ba n a bir şey ler sö y lem ek ist iy o r du. Zamanım olmadığı için hepsine
se la m v e r iy o r am a k o n uşm ak için dur m uy o r dum . Gün üm neredeyse sona
e r m işt i v e h a len y en i h ast a ile ilgilen m em in n e k adar zamanımı alacağını
bilm iy o r dum .
Ac il se r v is o dasın a gir diğim de, saldır gan h ast alar ın bulun duğu k o -
ğuşt a n bir ç ığlık duy dum . “ Kim o lduğun u biliy o r um ! Ben den başk a hiç
k im se bilm iy o r ! Am a ben sen in için de k im in sa k lı o lduğun u biliy o rum
do k t o r ! ”
Ba ğır a n k ız h alen ço k gen çt i am a en uzun sür edir t edavi altında olan
h a st a la r ım ız dan bir t an esiy di. Ço cuk luğun dan beri hastaydı ve o zaman dan
bu y a n a y ılda en az ik i k ez h ast an ey e alın ır dı. Bir k aç gün ö n ce yeniden
ge lm işt i. On un la h en üz gö r üşm em işt im çün k ü başka bir doktorun gözetimi
a lt ın da y dı. Ba n a y in e h am ile o lduğu sö y len m işt i. Büy ük o lası lıkla, yine
t r e n ist a sy o n lar ın da başıbo ş do laşm ay a çık m ışt ı. So r um lu doktor, onun
r ız a sın a ba şv ur m adan k ür t aj y ap ılm asın a k ar ar v er m işti. Bu genç kadının
p a t a lo jik o la r ak m ah v o lm uş h ay at ın da bu ilk def a o l m uy o r du. Hiçbir
z a m a n ç o c uk y et işt ir m e y et en eğin e sah ip o lm ay acak t ı.
4 8
I ) I . t i A K H A R ] T 1 D 1
49
ÇE M BE RE Gİ R İ Ş
50
I) I (i A K H A R I T I D i
51
Ç E M B E R E G İR İŞ
Hız lı bir şe k ilde k o n uşm ay ı sür dür ür k en , uzat t ığı fotoğrafı aldım. T ek
so luk t a , h iç bit m ey ecek m iş gibi dur m ak sızın k o n uşt u. Büy ük o la sılıkla
da h a Ön c e de n h iç k o n uşulm ay an , h at t a belk i de o an a dek f ar k ın da
o lm a dığı şe y ler den bah set t i. Gur ur un v e k işisel düşü n celer in t üm üy le
o r t a da n k a lk t ığı aşır ı duy gusal bir dur um da, k esintisiz konuşuyordu. Sanki
bir in sa n ın h a y at ı bo y un ca en f azla bir k aç k ez k ap ılabileceği duygusal bir
a k ın t ıy a k a p ılm ış gibiy di.
“ M e sle k t a şlar ım ban a gülüy o r lar dı. Deli bir eş. . . T abi ki... Bana onun
h a k k ın da h iç bir şey sö y lem ediler y a da h içbir zam an onurumu kır madılar
a m a bu dur um k ar şısın da t ak ın dık lar ı t av ır lar ı daim a h issediy o r dum .
Ne y se k i iy i bir m at em at ik çiy im v e bu say ede de iy i bir konuma sa hibim.
Büy ük bir la bo r at uv ar ın başk an ıy ım v e işim i ço k sev iy o r um . Z a t en
h a y a t ım da ilgi duy duğum y aln ızca ik i şey v ar : M esleğim v e eşim .
“ Ge n ç liğim iz de sağlık lıy dı v e bir lik t e ço k m ut luyduk. Biz bunu aşk olarak
a dla n dır dık a m a şu an ben bun u aşk o lar ak düşün m üy o r um . Sa n ırım aşk,
ge n ç lik t ut k usun dan f ar k lı bir şey . Bu so n un cusu çabucak y o k o lur ama
a şk so n suz a de k dev am eden bir şey dir . Hast alıkla geçen bu yıllarda onunla
bu k o n uda h iç k o n uşm adım am a ban a âşık o lm adı ğın ı biliyordum. Aslında
sa n ır ım be n de n n ef r et et m ey e başlam ışt ı. Ak lına gelen her yolla, defalarca
k e n din i ö ldür m ey e çalışt ı.
“ Do k t o r la r ban a, bu in t ih ar gir işim ler in in k afasının içindeki sesler den
k a y n a k l a n dığın ı sö y lediler am a ben bun u k en di ir adesiy le y ap t ığım
düşün üy o r um . Bun u an lam ıy o r um . Siz bir p r o f esy o n elsin iz. Ban a bazı
bilim se l a ç ık lam alar y ap abilir sin iz. Bir n o k t ada ar t ık yaşamın karşısın da
bir se ç im de bulun du v e şim di k ar şı k o n ulm az bir güçle k en di seçi m in i
İ z le m e y e ç a lışıy o r . ”
E sk i f o t o ğr af t an , o lduk ça gen ç, sar ışın bir k adın bana bakıyordu. Eski
t a r z , y ük se k bir saç t uv alet i v ar dı v e güzel bo y n un u açık t a bır ak an bir
e lbise giy m işt i. Alt m ışlar ın f ilm y ıldızlar ın a ben ziyordu. Bu kadın ile acil
se r v is o da sın da y at m ak t a o lan isk elet ar asındaki tek benzerlik, fotoğrafta,
gö r m e k t e o lduğum so ğuk ö f k e bulun m asa da, gö zler in d en yayılan parlak
m a v i e n e r jiy di.
O L G A K H A R I T I D I
Se sim in y ük selm esin e en gel o lam adım : " İ v an Ser gcy ev iç! Niçin
h a st a n e y e da h a ö n ce gelm edin iz? Kar ın ız bir ay dan f azladır h içbir şey
y e m e m iş. Ne den y ar dım ist em edin iz?”
“ Bö y le o lm asın ı o ist edi. ” Şim di so n de r ece alçak bir ses t o n uy la
k o n uşuy o r du. “ Yar dım ist em em e İ zin v er m edi. Ölm ek ist iy o r du. ”
“ Öy le y se o n u n için şim di h ast an ey e get ir din iz? Niye evinde ölme sine
iz in v e r m e din iz?”
“ Ço k üz gün üm , do k t o r . Ger çek t en ço k üzgün üm . Dah a f azla bekle -
y e m e dim . On un içi n de bulun duğu dur um un ben im suçum o lduğun u an -
la dım . On un ist ek ler in in dışın a çık m ak ben im için h er zam an güç oldu.
Ço k üz gün üm . ” Bu so n sö zler i sö yler ken ağlamak üzere o lduğu belliy di.
Sür ün c e m e de k alm asın ın ö lüm cül bir şey o lm adığım düşündüğüm için,
k e n din i bu k a dar suçlu h isset m esin e n eden o lduğum a üzüldüm. Karısının,
z ih in se l dur um un un o lm asa bile, en azın dan f izik sel dur u m unun çabucak
n o r m a le dö n e ceğin den em in dim .
“ E n dişe le n m ey in , İ v an Ser gey cv iç. E şin izin esk i sağlığına kavuşaca -
ğın a e m in im. Neyse ki, k oğuşt a ih t iy aç duy duğum uz h er t ür ilaç v ar . ”
Ba n a İ n a n m adığın ı sak lam a ger eğin i h issetmedi. Eşinin yanına dönmek
iç in a c e le y le ay ağa k alk t ı. On a en gel o lm adım .
Ha st a n e k ay ıt lar ın a, bu k adın ın h ast alığı ile ilgili işe y ar ar h er t ür
v e r iy i v e uy gulan an t e dav iy i y azdım . Uzun , zo r lu bir gündü ve dört gözle
e v e git m e y i bek liy o r dum . Ko ğuşt an ay r ılır k en , acil ser v isin açık
k a p ısın da n İ v an ’ ı gö r düm . Dik k at in i k ar ısın ın üzer in de ö y le yoğunlaş-
t ır m ışt ı k i be n i f ar k et m edi bile. Yat ak y ar asım engellemek için onu ya na
ç e v ir diğin i v e sır t ım alk o le bat ır ılm ış p am uk la sildiğini gördüm. Neyse ki
o n a n a sıl ba k a cağın ı biliy o r du. Bu say ede h ast abak ıcılar a büyük yardımı
o la c a k t ı.
He r z a m a n k i gibi, ger i dö n üş y o lculuğum , sabah y o lculuğuma oranla
h o ş bir k a r şıt lık o luşt ur m ak t ay dı. Hast an e ilk dur ak t ı v e bu n e den le
o t o büsün n e r e dey se büt ün k o lt uk lar ı bo ş o lduğu için istediğim yere oturma
şa n sın a sa h ip t im .
53
Ç E M B E R E G İR İŞ
5 4
O L G A K H A R I T I D I
55
Ç E M B E R E G İR İŞ
56
O L G A K H A R I T I D I
57
4
59
Ç E M B E R E G İR İŞ
60
OLGA KHAR ITIDI
61
Ç E M B E R E G İR İŞ
62
O L G A K H A R I T ID I
Sun duk la r ı t av uğu n azik çe ger i çev ir dim v e o n lar a al t r an zay ı ala -
bile c e k le r in i sö y ledim . Ben de n er ey e, k im i gö r m ey e git t iğim, orada ne
k a da r k a la c a ğım a dair so r ular a m ar uz k alm ay acağım üst t ek i r an zay a
t ır m a n dım . T r en in çık ar dığı r it m ik ses v e sallan m alar la birlikte uykuya
da ldım . E r t e si gün k en dim i y en i bir dün y ada bulacağım ı biliy o r dum .
E r t e si sa bah , cam a çar p an m et al k aşık lar ın sesiy le uy andım. Ailenin
üy e le r i dün de n k alan t av uk lar ın ı bit ir dik t en so n r a çay lar ın ı içiyor lardı.
T r e n in Büsk ’ e y ak laşm ak t a o lduğun u ö ğr en in ce sev in dim . Sade ce,
v a go n un iç in dek i k üçük lav abo da elim i y üzüm ü y ık ay abilecek k a dar
z a m a n ım v a r dı. Ay n ı am açla k o r ido r a çık m ış in san lar ın arkasında sıraya
gir dim .
Ko m p a r t ım an ım a dö n üp y er im e o t ur duğum da t r en , k en t e gir m ek
üz e r e y di, bu n eden le h en üz n asıl bir y er o lduğun u an lay am ıy o r dum .
Büsk ’ in de n iz sev iy esin den o lduk ça y ük sek t e o lduğun u bildiğim için en
a z ın da n uz a k lar da bir y er ler de dağlan gö r ebileceğim i um uy o rdum. Oysa
bun un y e r in e y aln ızca, h ep si de bir bir in e ben z ey en ve çevrelerin de birkaç
t a n e ç a r p uk ç ur p uk ağacın bulun duğu çir k in gr i r enk apart manlar gördüm.
Dışa r ıda k i gö r ün t ü No v o sibir sk ’ e o k adar ben ziy o r du k i ilgi çekici hiçbir
y a n ı y o k t u.
T r e n , ist a sy o n da so n bir k ez dah a sar sıldık t an so n r a t üm üyle durdu.
Yo lc ula r ba şlar ın ı cam lar dan uzat m ış, k en diler in i k ar şılamaya gelen ya -
k ın la r ın ı a r a n ar ak dışar ıy a bak ıy o r lar dı. Ben de ay n ı şey i y aptım. Ama
h a y a l k ır ık lığı için de ist asy o n da t an ıdığım h iç k im sey i gö r em edim .
Yuk a r ıda k i m et al r af t an bav ulum u alıp ay n ı k o mpartımanda yolculuk
e t t iğim in sa n lar la v edalaşt ım . T r en den in diğim de, esm ek t e o lan güç lü
r üz gâ r Büsk ’ e bah ar ın h en üz gelm e diği y o lun dak i düşüncemi onaylıyordu,
Küç ük a ğa ç la r dan bazılar ı h alen k ar la k ap lıy dı v e sabah ayazı kesinlikle
do n dur uc uy du. Düşün celer im i t am am lam a f ır sat ı bile bulamadan tüm deri
y üz e y im a şır ı so ğuk y üzün den t it r em ey e başlam ışt ı.
He n üz t a m uy an am am ış bir t aşıy ıcı, k o cam an , gür ült üler çıkaran bir
a r a ba y ı a ğır a ğır it iy o r du. Büy ük o lasılık la bir zam an lar beyaz olan ama
z a m a n la iy ic e p islen diği için h er h an gi bir r en k t e o lduğu bile sö y -
63
Ç E M B E R E Ç İ R İ Ş
64
O L G A K H A R I T I D I
65
Ç E M B E R E G İ R İ Ş
Ya n y o lla r dan bir t an esin e sap t ığım ızda Alt ay Dağları’nın görüntüsü
büt ün güz e lliğiy le k ar şım ıza çık t ı. Bu k adim dağlar ın zar if zir v ele r i,
üst le r in e v ur a n gün eş ışığı h uzm eler iy le in an ılm az güzellikte ışık ve gölge
de se n le r i y a r a t ıy o r du. Dağın h aşin liği için de saklı olan bu kırılgan güzellik
da h a ö n c e de n h iç gö r m ediğim bir şey di v e k elim en in t am an lam ıy la
so luğum un k e silm esin e n eden o ldu.
Yo l da r a lm ay a v e k av isli bir h al alm ay a başladı. Dağlar o kadar ilk sel
( p r im o r dia l) bir gö r ün üm dey di k i bur ada in san y aşam ın ın k en din e
ge lişe c e k bir y er bulm asın ı düşün m ek bile zo r geliy o r du. So n unda ya vaş
y a v a ş k ö y ün ilk ev ler i belir m ey e başladı. Bu e v ler , yapı olarak son derece
do ğa l gö r ün üy o r lar dı. Bir bir ler in e, y alıt ılm ış v e y al n ız görünecek kadar
uz a k a m a k ö y ün o r t ak en er jisin e bağlı o lduk lar ını belli ede cek kadar yakın
o la n bir k a ç a h şap ev in y an ın dan geçt ik . Bu evlerin birinden yaşlı bir kadın,
h a le n k a r la k ap lı bah çesin de bir şey ler y ap m ak için dışar ı çık ıy o r du.
Ya n ın da n ge ç er k en dik k at le do ğr uldu v e y üzün de k at ı bir if adey le cipe
ba k t ı. So n un da, ah şap k o r k uluk lar la çev r ili k üçük y eşil bir evin önünde
dur duk .
6 6
5
İşte ge ldik ” dedi Nik olay jip in kapısını açark en. Yüksek çitin ardı n dan
büy ük bir k ö p eğinkini çağr ıştıran h avla ma sesleri geldi. Çitin üzerinden
a n c a k e ve giden y olun üst k ısm ı gö rülüy ordu. Derken k apı açıldı ve bir
k adın ın “Geliy orum ! Geliyor um! ” dediğini duy duk.
Biz jip t e n dışar ı çık ar k en ay n ı ses bu sef er k ö p eğe sessiz olmasını ve
a y a k a lt ın da n çek ilm esin i sö y lü y o r du.
Ba ga jım ız ı jip t en alıp sabır la çit in ö n ün de bek ledik . An n a derin bir
so luk a la r a k “ Bur ası ço k güzel” dedi. Ben de sessizce, başım ı sallaya rak
o n u o n a y la dım . T am bu esn ada gö zler im v e diğer duy ular ım bana nerede
v e n e z a m a n o lduğun u t am bilem esem de , geçm işim de bir y er de bun a
be n z e r ga r ip v e v ah şi bir y er de bulun duğum u h at ır lat t ı.
So n un da ç it in k ap ısı açıldı v e k ar şım ızda uf ak t ef ek , o r t a y aşlı,
o m uz un da k ür k m an t o su İ le bir k adın belir di. O güzel, ay gibi y uvarlak
Alt a y lı y üz ü, sıcak lık v e n ezak et l e ışıl ışıl p ar lam ak t ay dı. Bu kadın, Ni-
k o la y ’ ın a n n esi M ar ia’ y dı v e biz i so ğuk t an k ur t ar mak istercesine hemen
e v in e do ğr u gö t ür dü.
E sk i, k o y u r en k li ah şap t an y ap ılm ış bir m asan ın çev r esin de oturup
ç a y la r ım ız ı İ çt ik . Bir k aç saat so n r a bu y en i o r t am ım ıza o ldukça alışmış
dur um da y dık . An n a ile h ey ecan v e y o r gun luk h issin i ay n ı an da y aşa -
m a k t a y dık . Ön üm üzdek i bir k aç gün de y aşay acak lar ım ız zih n im izi
67
Ç E M B E R E G İ R İ Ş
m e şgul e diy o r du. Nik o lay ’ ın , an n esin in ev inde rahat olduğu açıktı. Kö yüne
dö n m e k le , y a şam ı üzer in e aldığı bu ö n em li k ar ar ın bilin cin de ve bundan
m e m n un gö z ük üy o r du.
So n un da k ar an lık y av aş y av aş bu k üçük k ö y ün üzer in e de çö k me ye
ba şla dı. M a r ia ev in ışık lar ın ı y ak m ak İ çin alacak ar an lığı bek ledi.
So n r a da n , o n un bu sır ada en dişelen m ey e başlay ıp bel li et m em ey e ça -
lışt ığın ı Öğr e n dik . Nik o la y ’ ın bir k o m şu ar acılığıyla ona yolladığı ‘mesaj’
sa de c e e v e ik i do k t o r ar k adaşı ile bir lik t e geldiği y ö n ün dey di. M a r ia
ge ç m işt e k i ‘ do k t o r ’ den ey im ler in e day an ar ak o r t a yaşlı, gözlüklü, takım
e lbise le r giy m iş ik i bey gö r eceğin i zan n et m işt i. Büt ün bir gün boyunca
o ğlun un bu c iddi, en t elek t üel ar k adaşlar ın ı n asıl k ar şılayaca ğını düşünüp
dur m uş, h a t t a o n lar a so r acak bir k aç so r u bile h azır lam ış t ı, Şim di ise
m a sa n ın e t r a f ın da ik i gen ç k adın o t ur m ak t a v e o n u t üm üy le f ar k lı bir
İ k ile m İ ç in de bır ak m ak t ay dılar .
Biz im bu e v de o n un la v e Nik o lay ’ la ber aber k alm am ız, k ö y de önü-
m üz de k i bir k a ç ay bo y un ca k o n uşulacak bir dedik o du m alzemesi olur du.
Sö y le n e c e k le r i şim diden t ah m in edebiliy o r du, “ Nikolay köyüne ne den bir
de ğil de ik i k ızla geldi? Ve M ar ia, an n esi, h ep sin in ay n ı ev de kalmasına
n a sıl gö z y um du?”
Ko m şula r ın y ap acağı dedik o duy u bir y an a bır ak sak bile, topu topu iki
o da da n o luşa n ev ler i, için e dö r t k işiy i sığdır am ayacak denli küçük tü ve bu
ba şlı ba şın a bir so r un o luşt ur uy o r du. Sak in bir görüntü yarat maya çalışarak
y a v a şç a ç a y ın ı y udum ladı am a zih n i bu so r un la çalk a lan m ak t ay dı.
Oğlun un y a r a t t ığı bu bek len m edik dur um la n asıl başa çıkabilirdi? İçinden
h a r a r e t le dua et t i, “ Yüce Ülgen 'in Kızı! Sen , ak ıl v e n ezak et dolu ol an,
ba n a y a r dım e t ! Ne y ap acağım a dair ban a bir işar et gö n der . ” Um ut la
be k le di a m a bir y an ıt gelm edi.
M a r ia ’ n ın düşt üğü ik ilem den h aber siz, An n a v e ben din len m e ih ti-
y a c ım ız ı da h a f azla h isseder h aldey dik . M ar ia ise kaygılı ve yarattığı garip
dur um un f a r k ı n da bile o lm ay an Nik o lay ’ a k ı zgın bir h aldey di.
M a r ia o t ur m uş düşün ür k en , bir den k ap ın ın sağın da asılı duran da vulu
f a r k e t t i. Bu k üçük “ dav ulu” k en disi er k ek k ar deşi M am uş’ un ö lü -
68
n l ( i A K H A R I T I D I
69
Ç E M B E R E G İ R İ Ş
70
O L G A K H A R I T I D I
71
Ç E M B E R E G İ R İ Ş
73
6
75
Ç E M B E R E G İ R İ Ş
76
O L GA K H A R I T I DI
77
Ç E M B E R E G İ R İ Ş
78
O L GA K H A R I T I DI
79
Ç E M B E RE G İ R İŞ
8 0
O L GA K H A R I T I DI
lık la r ı da h a k e der li bir t o n a bür ün dü. Kadın , üçgen in için den geçmekte
z o r la n ıy o r du. Kabuk lar ı y en i so y ulm uş dallar ın k en ar ları derisini yer yer
a c ı v e r e c e k şe k ilde çizer k en , çıp lak beden i sar sılıy o r v e k ıv r an ıyor du.
Um a y , üç ge n i iler i ger i h ar ek et et t ir ip k adım y av aş y av aş o n un için den
ge ç ir m e y e ç a lışır k en bu işi dah a da acı v er ici bir h ale get ir iy o r du.
Ön üm de y aşan m ak t a o lan o lay ın için e do ğr u çek ilm ey e başladım .
An ide n , a h şa bın üzer in e o y ulm uş o lan balık lar canlanıp üçgenin kenarları
bo y un c a so lda n sağa do ğr u y üzm ey e başladılar . Kadın , üçgen in içinden
ge ç m e k iç in gö st er diği çaban ın n er edey se so n un a gelm işt i v e Um ay
şa r k ısın ı sö y lem e y e dev am ediy o r du. So n un da, h em en h em en t ümüyle
üç ge n in iç in den geçt iğin de Um ay o n a do ğr u at lay ıp y er de du r an geyik
p o st un u k a ldır dı. Kadın sür ün er ek p o st un alt ın a gir di.
Şim di Um a y , esk isin e o r an la dah a da saldır gan laşm ışt ı. T eh dit k âr
t a v ır la r la ç ığlık ç ığlığa bağır ar ak ah şap üçgeni kavradı ve paramparça etti.
Bun u y a p a r k e n t av ır lar ın da in an ılm az bir n ef r et v ar dı; sank i düşmanları
bu üç ge n in için e h ap so lm uş gibiy di. Üçgen i ay ak lar ın ın alt ın da
ç iğn e dik t e n so n r a eller iy le o n a v ur du, v ur du, v ur du. San k i k en di
a n a dilin de o n u lan et liy o r gibiy di. So n un da y er de y aln ızca üçgenin kı rık
p a r ç a la r ı k a ldığın da ay n ı şey i dav ulun a da y ap t ı. Bir sür e so n r a, yerde,
ge y ik p o st un un alt ın da y at an k adın ın çev r esinde kırık tahta par çalarından
ba şk a bir şe y k alm am ışt ı.
Um a y , Nik o lay ’ a dö n üp o n a k en di diller in de k ısa bir şey söyledi. Bir
şe k ilde , N ik o lay ’ a, p o st un alt ın dak i k adın a y ar dım et m esini söylediğini
a n la dım . Um a y y en iden uf ak t ef ek y aşlı bir k adın gibi görünme ye başladı
a m a iç in de in an ılm az bir güç bar ın dır dığın ı bil iy o r dum . Ye r e o t ur up
e lbise sin in gizli cep ler in in bir i n den bir p ip o çıkardı ve tüttürmeye başladı.
Sa k in bir if a dey le Nik o lay ’ ın k adın a y er den k alk ıp giyinmesi için yardım
e t m e sin i iz le di.
Ka dın y o r gun v e uy k ulu gö r ün üy o r du. San k i Um a y ’ ın f ar k ın da de-
ğilm iş gibi y o r gun adım lar la k ap ıy a do ğr u y ür üdü. Kapıyı açıp tek bir söz
bile sö y le m e den dışar ı çık t ı. Bu ben i h em şaşır ttı hem de etkiledi. Kadının
Um a y ’ a m in n et in i if ade et m esin i, k en din i n asıl h isset t iğin i an -
81
Ç E M B E RE G İ R İŞ
la t m a sın ı be k liy o r dum . Bir şif acıy a k ar şı gö st er ilen bu aldır m azlık şa-
şır m a m a n e de n o lm uşt u.
Dö n üp Um ay ’ a bak t ım v e y üzün dek i if adeden k adın ın bu t av rı kar -
şısın da h isse t t ik ler in i an lam ay a çalışt ım . An c ak bek lenmedik bir şekil de
Um a y ’ ın üz e r im e y ö n elt ilm iş y o ğun bak ışlar ıy la k ar şı laşt ım . Halen
p ip o sun u iç m ey e dev am eder k en , Nik o lay ’ a bir şey ler sö y ley ip ban a
ba k m a y a de v a m et t i. Gö zler im i o n dan alamıyordum. Aptal bir ifadey le ona
do ğr u gülüm se m ek t e o lduğum u f ar k et t im .
Nik o la y , Um ay ’ ın sö zler in i ban a t er cüm e etmeye başladı. “Balıkların,
k a dın ın h a st a lığın ın r uh un u alm asın da v e o n la r ı alt dünyaya yolla makta
k e n din e ç o k y ar dım cı o lduğun u sö y lüy o r . ”
Um a y a y a ğa k alk ıp y er de şif a sean sın dan ar t a k alan lar ı t o p lamaya
ba şla dı. Ar dın dan Nik o lay ’ ın o t ur duğu y er e y ür üdü v e o n un la k en di
dille r in de k ısa bir şey ler k o n uşt u, Rusça k o n uşm ay ı biliy o r sa bile şu an
o n da n Rusç a h içbir şey duy am ay acağım ı biliy o r dum .
Nik o la y ba n a döndü. “ Sen in , k en disiy le bir lik t e k ö y de ş u an k aldığı
diğe r e v e ge lm en i ist iy o r . Ken disi bu k ö y de y aşam ıy o r . Kimsede ne rede
y a şa dığın ı bilm iy o r . Şu an için de bulun duğum uz bu ev, içinde yaşayan aile
bir k a ç y ıl ö n c e şeh ir e t aş ın dığın dan ber i bo ş. Bur ası, Um ay ’ ın yalnızca
şif a v e r m e k için geldiği bir y er . ”
Ar k a da şım ın iy ileşm esin i izley ip belk i de o n a y ar dımcı olabilece ğim
um uduy la o n a , şu an An n a’ n ın bek lem ek t e o lduğu ev e m i git t iği m izi
so r dum . Nik o lay , Um ay ’ ın ben i n er ey e gö t ür eceği konusunda en küçük bir
f ik r i o lm a dığım sö y ledi.
Biz k o n uşur k en Um ay dışar ıy a do ğr u y ö n elip k ap ıy ı açt ı. Ne kadar
z a m a n ge ç m iş o lduğun u f ar k et m e diğim i an ladım ; dışarıda hava neredeyse
t üm üy le k a r a r m ışt ı v e so k ak lar sessiz bir k ar a n lığa gö m ülm üştü. Umay
k e n din i iz le m em i işar et et t i. On un p eşi sır a k ar an lığa yürüdüm. Üzerinde
h a le n a y n ı e lbise v ar dı; k en din i so ğuk t an k o r uy acak k alın bir p alt o
giy m iy o r du. Do n m uş so k ak lar da h ızlı adım lar la y ür üy üp , An n a’ n ın
be k le diği e v in t am t er s y ö n ün e do ğr u dö n dü.
82
O L. ( i \ K H A R I T t D ]
83
7
85
Ç E M B E RE G İ R İŞ
86
o I. t ; A K P I A f i I T [ D [
unutulmuş bir köydeki bir evin ortasında yanan ateşten yük selen
sesim ben. Dünyamı biraraya getirmek için harcadığım sonçababir
dönüşüme neden oluyor, sesi ve dumanı içimde birleştiriyor.Simdi ses
ve ateş benim derin, direnç gösteren bir sudan yükselen yılanım.
Aynı anda bir diğer korku tüm benliğime hakim oluyor. Suyunaltında,
yüzeye çıkabilmek için büyük bir çaba harcayarak yüzüyorum.
Çevremde sudan, derin bir sudan başka bir şey yok. Umutsuzluk
içinde yüzeye ulaşmak için daha hızlı, daha hızlı yüzüyorum.
En sonunda, yüzeye ulaşıp bir ok yanus un ortasında yüzüyorum.
Aniden bu okyanus bir huzur ve barış mekânına dönüşüyor. Bu
okyanusu seviyorum ve onun üzerinde sonsuza kadar bu şekilde
yüzebilirim. Hiçbir şey tarafından rahatsız edilmiyorum.Beni yüzeyde
tutan suya karşı duyduğum minnettarlıktan başka hiçbir şey
düşünmüyorum. Yüzmeye başlıyorum. Sahili görünceye kadar
yüzüyorum. Karanın, bu gizem/i su kütlesinin her yanını sardığınıve
büyük bir gölde yüzmekte olduğumu anlıyorum. Şimdi sahilde ne
olduğunu fark edebiliyorum. Tıpkı bir şehire benziyor.Binaları,araba-
ları ve insanları görebiliyorum. Korku yeniden beni elegeçiriyor.Burası
yaşadığım şehir, bunlar benim arkadaşlarım, benim akrabalarım.
Onlara geri dönmek istemiyorum. Yumuşak, akışkan sudan başka
hiçbir şey algılamak istemiyorum. Korkumun arasında, yumuşak,
kadınsı bir ses kulağıma ulaşıyor. "Sakin ol. Şimdi seninle
konuşacağım. ” Bu, Umay'ın sesi. Hangi dilde konuştuğunu
bilmiyorum ama söylediklerini tümüyle anlıyorum.
"Şu anda kendi içsel boşluğunda, Ruh Gölünün bulunduğu
mekândasın. Buradaki ilk bilinçli zamanını yaşıyorsun.Buiçsel boşluk
hepimizin içinde var ama yaşamları boyunca insanların çoğunun
içinde, bu boştuk gittikçe küçülür. Yaşama atıldığımızda,çevremizdeki
dünya bu içsel boşluğu, Ruh Gölünü doldurup onu öldürmeyeçalışır.
İnsanların çoğu onu tümüyle yitirirler, içsel boşluklarıyabancıaskerler
tarafından işgal edilir ve sonunda da öldürülür.
87
Ç E M B E R E G İ R İ Ş
8 8
D I . A K N A K I T I D [
8 9
8
91
Ç E M B E R E G İ R İ Ş
92
( t I . ı : A K I U R I T I D I
“ Büt ün bu güzel şey ler i siz ik in iz m i y ap t ın ız? Sizin gibi iki dağcının
büt ün bun la r ı bö y lesin e zar if bir şek ilde bir ar ay a get ir m eler i son derece
şa şır t ıc ı” diy e şak a y ap t ım ,
On la r da, “ Biz e dün ak şam bah sedilen cadı y o k sa sen m isin " dey ip
k a h k a h a la r la güldüler , İ go r , eliy le bir k ö şede dur an dağcılık m alzeme -
le r in in bulun duğu y ığın ı işar et eder ek , “ Aslın da y aln ızca bunlar bize ait”
de di, “ Bu e v i dağlar a y ap acağım ız geziler de k ullan acağım ız bir k am p
o la r a k k ir a ladık . ”
İ k r a m e t t ik ler i çay so n der ece sıcak v e büy ük o lasılık la da olabildi -
ğin c e k o y uy du. Yan ın da da ço k sev diğim o blef iy a bö ğür t len ler in den
y a p ılm ış r e çel v e t ıp k ı k r ak er e ben zey en k üçük sert çörekler vardı. Bir gün
ö n c e y a şa dığım şaşır t ıcı den ey im ler den so n r a bir az gevşeyip şaka laşmak
k e n dim i iy i h isset m em i sağlıy o r du. Bu k adar k ısa bir sür ede bir ar a y a
ge t ir m e m ger ek en bir ço k şey le k ar şı k ar şıy a k aldığımı ve bütün bunları şu
a n da m a n t ık lı bir şek ilde bir ar ay a get ir m ey e çalışm am ın h içbir y ar arı
o lm a y a c a ğın ı biliy o r dum .
Oble f iy a bö ğür t len ler i y aln ızca Sibir y a’ da bulun an bir ağaçta yetişi -
y o r du v e ç o cuk k en duy duğum bir sür ü ef san en in k aynağını oluşturuyor du.
Bu bö ğür t le n ler bir ço cuğun elin dek i k üçücük bir y ar adan k ansere kadar
p e k ç o k h a st alığın t edav isin de m ucizev i bir şek ilde k ullan ılıy o r du v e
ge r ç e k bir v it am in dep o suy du. Bu bö ğür t len ler i ö zellikle kendilerine özgü
be n z e r siz p ar lak k av un içi r en k ler i n eden iy le de ço k sev iy o r d um . Her
so n ba h a r a ilece bu m ey v alar dan t o p lam ak için dağlar a gider dik .
Bu m e y v alar ı t o p lar k en so n der ece dik k at li dav r an ır dık çün k ü son
de r e c e h a ssas o lan dış y üzey i k o lay ca zedel en ip , eller im izdek i h er bir
ç a t la ğın , bu m ey v a n ın k av un içi, t at lı, y ap ış y ap ış suy uy la boyanmasına
n e de n o lur du. Ay r ıca bit k in in dallar ı so n der ece dik en li o lduğu için
t o p la m a sı o k adar da k o lay değildi. Ne zam an bö ğürtlen toplamaya git sek
e lle r im ba t an dik en ler den k an için de k alır dı. Bat an dikenleri çıkar mak ve
bö ğür t le n in eller im i k ap lam ış o lan suy un u eller im den t em izle m ey e
ç a lışm a k a sla un ut am ay acağım bir çabay ı ger ek t ir ir di.
93
Ç E M B E R E G İ R İ Ş
94
O I , ( i A K N A K 1 T ID I
95
( , l : . M B L i R E G İ R İ Ş
se
o I <; A K N ,\ R 1 T [ D 1
man oldu. Aradan yirmi sekiz yıl geçtikten sonra insanlar araştırma
gezisi yapıldığını bile unutmaya başladılar. Böylece zamanher şeyin
üzerini örttü.
Kırk dokuz yıl sonra nihayet yaşlı bir adam İstanbul'dan Ki ev'egeldi.
Hayatının sonuna geldiğini anlayan yaşlı adam sırrınıanlatmayakarar
verdi. Ancak bu sır, kutsal bir bilgi olduğu içinyalnızcaağızdankulağa,
bir rahipten diğerine aktarılabilirdi. Yaşlı rahip bir gün,doğruzaman
geldiğinde bu sırrın bütün insanlar İçin bir takıntıya dönüşeceğini
söyledi. O zaman geldiğinde ise yeni bir çağ başlayacaktı.
Bunun üzerine şunları anlattı; “Ben, kırk dokuz yıl önce Belovodya’yı
bulmak için Büyük Dük Kızıl Güneş Vladimir tarafındanyollananrahip
Sergey'im. Yolculuğumuzun ilk yılı güvenli ve rahattı.Birçok ülkeveiki
deniz aştık, ikinci yıl çöle geldik v e yol almamız çok zorlaştı.Birçok
insan ve hayvan kaybettik. Yollar aşılamayacak kadar zordu.
Sorularımıza yanıt bulamadık ve yolculuktaki insanlar gittikçedahada
rahatsızlanmaya başladılar.
“Yolumuza devam ettikçe daha fazla sayıda insan ve hayvan
iskeletinden başka bir şey bulamıyorduk. En sonunda her yerin
kemiklerle kaplı olduğu bir yere ulaştık, insanlar devam etmeyi
reddediyordu. Bunun üzerine yalnızca iki ki şinin benimlebirlikteyola
devam etmesine diğerlerinin ise geriye dönmelerine karar verdik.
Üçüncü yılın sonunda iki yol arkadaşım hastal andılar ve
bulunduğumuz yolun yakınındaki bir köyde kalmak zorunda kaldılar,
"Yoluma tek başıma devam ederken yolumun üzerinde karşılaştığım
bazı köylerden aldığım rehberler, zaman zaman köylerine uğrayan
bazı gezginlerin gizemli bir ülkeyi aradıklarından bahsettiler.Bazıları
bu yeri Kapalı Ülke olarak adlandırıyordu. Bazıları ise Beyaz Sular
Ülkesi, Yüksek Dağlar Ülkesi, Işıktı Ruhlar Ülkesi, CanlıAteş Ülkesi
ya da Yaşayan Tanrılar Ülkesi olarak adlandırıyorlardı. Belovodya
söylentisi gerçekten de her yana yayılmıştı.
“Sonunda, rehberlerimden bir tanesi bulunduğumuz noktadangizemli
ülkeye üç günde varıldığını söyledi; ancak beni
97
Ç E M B E R E G İ R İ Ş
98
u I . C A K N * R I T I D 1
99
I , I . M 1 E R E G İ R İ Ş
1 0 0
Dİ (¡A K N A R 1 T [ D I
101
9
1 03
Ç E M B E R E G İ R İ Ş
bir düz e n e so k m am a v e bu gar ip bilm ecen in an laşılm ası güç p ar çala rım
bir a r a y a ge t ir m em e y ar dım cı o lacağın ı um uy o r dum .
E v in k a p ısın a çek in er ek y ak laşıp , k ap ıy ı v ur dum. Her seferinde bi raz
da h a güç lü v ur uy o r dum . İ çer iden n e bir y an ıt n e de kapıya doğru yaklaşan
bir a y a k se si duy uluy o r du. So n un da k ap ıy ı it t im v e içeri gir dim. Pencere
k e p e n k le r i sık ı sık ı k ap alı o l duğu için ev in içi k aranlıktı. İlk başta bir şey
gö r e m e dim v e ev de k im sen in o lm adığın ı düşün düm . Gö zler im içerideki
k a r a n lığa a lışm ay a başlar k en gir diğim o dadak i eş y alar ı da belli belirsiz
gö r m e y e başladım .
An n a ’ y ı ar ay ar ak bir in ci o dadan İ k in cisin e geçt i m . Halen ortalıkta
k im se y i gö r em iy o r dum . Belk i de An n a ile Nik o lay 'ın da ben i ar amaya
ç ık t ık la r ım v e bir bir im izi bu n eden le bulam adığım ızı düşündüm. Ak lım o
k a da r k a r ışık t ı k i bir bir im ize r ast lam am am ızın o lanaksız olduğunu çünkü
h e r ik im izin de k ö y ün t ek y o lun dan geçm em iz ger ek t iğin i
düşün e m iy o r dum .
Sa ğ t a r a f t an gelen h af if bir ses o y ö n e dö n m em e n eden o ldu. Çılgın
gibi duv a r da elek t r ik düğm esin i ar an dım v e so n un da düğm ey i bulup ışığı
a ç t ığım da . An n a’ n ın asla un ut am ay acağın ı gö r ün t üsüy le k ar şı k arşı ya
k a ldım . Be den i güçsüz bir şek ilde duv ar a day alı dur uy o r du. T üm üy le
h a r e k e t siz di v e ben im v ar lığım ın f ar k ın da o lduğun a dair h içbir işaret te
bulun m uy o r du. E ller i k alın siy ah bir ip le duv ar dak i ik i m et al h alk ay a
ba ğla n m ışt ı. Üzer in de y aln ızca iç çam aşır lar ıy la y an o t ur ur h alde, başı
gö ğsün e düşm üş dur uy o r du. Açık dur an eller in de k üçük k esik ler v e ku-
r um uş k a n o lduğun u gö r düm . Bir an do st um un ö ldüğün ü düşün düm .
Ko r k uy la, “ An n a! ” diy e bağır dım . Haf if çe h ar ek et et t i v e ağzından
z a y ıf bir h o m ur t u çık t ı. Duy gular ı m ı belli et m em ey e çalışar ak y anına
ç ö m e le r e k o m uzlar ım k av r adım . Yav aşça gö zler in i açıp ban a bak t ı.
Gö z le r in in alt ın dak i çir k in m o r luk lar y aşlı v e bit k in görünmesine ne den
o luy o r du.
Yo r gun , zay ıf bir sesle, “ Ban a y ar dım et , Olga. ” dedi.
İ lk şa şk ın lığım ı üzer im den at t ık t an so n r a eller in i bağlayan ipi bir an
ö n c e ç ö züp arkadaşım ı k ur t ar m ay a çalışt ım . An n a'y a n eler o lduğun u
1 04
M 1 .t ı A K N A l< I T I D [
so r m a y a k o r k t uğum için zih n im i y aln ızca eller in dek i ipi çözmeye yön -
le n dir iy o r dum . E ller in i ip ler den k ur t ar m ay ı başardıktan sonra onu odanın
k a r şı k ö şe sin de bulun an büy ük k an ep ey e y at ır dım . So n un da k o r k u v e
e n dişe üz e r im dek i et k isin i gö st er di v e başın a gelen ler i asla olmamış gibi
k a bul e de m ey eceğin i düşün er ek ağlam ay a başladığım ı f ar k et t im .
Hıç k ır ık lar ı m ı duy an An n a, “ L üt f en ağlam ay ı bır ak . ” dedi. “Başıma
k ö t ü bir şe y gelm edi Olga. Yaln ızca bir az uy k usuz k aldım , o k adar . ”
Bir sa n daly en in üzer in e k o n m uş o lan elbiseler in e uzan m ay a çalıştı.
E lbise le r in i giy m esin e y ar dım cı o ldum . Z ih n i h alen şu an da değildi v e
be de n i y a v aş y av aş t o p ar lan ıy o r du.
“ Do ğr u, An n a”, diy e y an ıt v er dim . “ İ y i uy uy am adığ ım için ellerini
duv a r da k i m et al h alk alar a bağladın . Ar dın dan h âlâ uy uy amadığın için de
bir bıç a k la eller in i k est in . Halin e bir bak ! ”
Duy gusal p at lay ışın ı k en dim i dah a iy i h isset m em i sağlam ıştı. Anna
güc ün ü y e n iden k azan ıy o r gibi gö r ün üy o r du. Ar t ık beden in i daha ko lay
h a r e k e t e t t ir ebiliy o r du v e az da o lsa esk i haline benzemeye başla mıştı. Onu
dik k a t le in celedik t en so n r a ger çek t en de başın a k ö t ü bir şey gelmemiş
o lduğun u a n lay ıp bir az r ah at ladım .
“ Am a Olga, bun u y ap m ak ben im k ar ar ı m dı. T anı olarak neler olacağını
bilm iy o r dum am a U m ay ban a bun un zo r o labileceğin i sö y ledi.
Ha st a lığım dan k ur t ulm am için bir az acı çek m ey e k at lan ıp k azan am a -
y a c a ğım ı so r du v e ben de bun u k abul e t t im . Bu n eden le, büt ün bun lar
be n im k a r a r ı m dı. M er ak et m e, iy ileşeceğim . Yaln ızca biraz dinlenmeme
iz in v e r . ” Sesi y en iden zay ıf ladı.
So n un da der in bir İ ç çek işt en so n r a bir gece ö n ce o lanları anlatma ya
ba şla dı. Dün gece y an ım dan ay r ıldık t an so n r a Nik o lay onu bu eve getirip,
Um a y ’ ı be k lem esin i sö y lem iş v e ar dın dan git m iş. Uzun bir süre Umay’ı
be k le m iş a m a n ey se k i ilgin ç bir r o m an bulup bu sür ede bi r az k it ap
o k um uş. So n un da Um ay gelm iş v e h em en t edav iy e başlam ış.
“ Um a y an y ap t ığı ilk şey , san a bir dak i k a önce de söylediğim gibi, bana
bir a z a c ı ç ek m ey e h azır o lup o lm adığım ı so r m ak o ldu v e ben de ev et
y a n ıt ın ı v e r dim . ”
105
Ç E M B E R E G İ R İ Ş
1 06
i ) I (i » K N A R I T 1 D 1
1 0 7
Ç E M B E R E G İ R İ Ş
Ar dın da n bir den bir e gır t lağım dan h ay v an i bir ses çık t ı. Kendimi tıpkı bir
h a y v a n gibi h isset t im . Ay n ı zam an da, çığlık la birlikte ağzımdan de vasa bir
y a r a t ık gö r ün t üsün ün de çık t ığın ı gö r düm . So n r a h er şey de ğişti. Sanırım
h e r şe y i de ğiştiren bu çığlık o ldu. O an da n efretim çö zü n üp k aybo luv er di.
“ Um a y da sak in leşm işt i v e y o r gun gö r ün üy o r du. Kar şımdaki koltuğa
o t ur up p ip o sun u t üt t ür m ey e başladı. Ar t ık o n a k ar şı h içbir ö f k e h is -
se t m iy o r dum . Ken dim i ço k y o r gun duy m uy o r dum . Bana da piposundan bir
dum a n v e r m esin i ist edim . P ip o sun u ağzım a t ut t u. T ütün son de rece sertti
v e k o k usu t an ıdığım h er h an gi bir k o k uy a ben zem iy o r du. Hâ lâ bağlıydım
v e ç o k y o r ulm uşt um .
“ Um a y , ‘ Sen i çö zm ey eceğim . ’ dedi. ‘ Çünkü eğer çözersem o za man her
şe y in y a ln ızca bir r üy a o lduğun u düşün ür sün . Bir t an ığa ihti yacın olacak.
Sa n sa ç lı a r k adaşın t an ık o lacak . Ar t ık k en din e acım ay ı bır ak. Kendine
a c ıy a r a k h içbir şey başar am azsın . Ar k adaşın k ısa bir sü r e so n r a burada
o la c a k . Sa n a y ar dım edecek v e o zat en san a acıy acak . ’ “ Bu sö zler i
sö y le dik t e n so n r a bir k ah k ah a at ıp ev den ay r ıldı. Bu lun duğum y er de,
e lle r im ba ğlı bir şek ilde uy k uy a daldım . Ar dın dan sen gelip ben i
uy a n dır dın . Ve gö r düğün gibi Um ay h ak lı çık t ı. Ger çek t en de başım da
a ğla y a r a k üzer in e düşen i ço k iy i y ap t ın . ” A n n a ban a y umuşak bir şekilde
gülüm se y e r ek Hik ây e sin i bit ir di.
An n a k o n uşur k en , büt ün o k o r k ulan y aşay an san k i k endimmişim gibi
h isse t m işt im . An lat t ığı h er şey so n der ece ger çek gö r ün üy o r du. On a
so r ula r so r m ak ist iy o r dum am a dah a f az la k o n uşacak gücü k alm a dığını
gö r düm . Be n de y o r ulm uşt um , bu n eden le uy k uy a dalm adan ön ce ona son
bir so r u so r dum : “ Nik o lay n er ede?”
“ Bilm iy o r um . On u so n o lar ak dün gece, ben i buraya getirirken gör düm.
İ k in iz in bir y er ler de bir lik t e o lduğun uzu düşün üy o r dum . ”
“ Ha y ır , ben de o n u dün den ber i gö r m edim . Ban a bur ay a gelip sen i
be k le y e c e ğin i sö y lem işt i, gelm edi m i? ”
“ Ha y ır . On u gö r düğüm ü h at ır lam ıy o r um . ” Ağzın dan so n sö zcük ler
ç ık a r k e n uy k uy a dalm ışt ı bile.
1 08
O 1. < i A K N A K I T I D I
1 09
Ç E M B E R E G İ R İ Ş
1 1 0
D I, (i A K N A K I l I D ]
111
Ç E M B E R E G İ R İ Ş
11 2
w I ı; A K N A K I T I D I
“ Bun la r dan h içbir i um ur um da değ işik lik ö n ce bir şey ler y em em ge-
r e k iy o r , a r dın dan san ır ım bir k aç saat dah a uy um ak bana iyi gelecek. Yine
n e r e de y se gece o ldu ö y le değil m i ?’ ’
P e n c e r eden dışar ı bak t ığım da, gün eşin bat ıp , k üçük k ö y ü t üm üy le
ge c e n in sa r dığın ı gö r ün ce şaşır dım . Bir in in ışığı açt ığın ı f ar k ettiğimde
y e n i bir sa r sın t ı y aşadım . E lek t r iği açan ben deği ldim , An n a ’ n ın da aç-
t ığın ı sa n m ıy o r dum . Am a bu gar ip y er de n eden em in o labilir dim k i?
An n a bur ada k alm an ın iy i o lduğun u düşün üy o r o labilirdi ama bu bana
git t ik ç e da h a da zo r gelm ey e başlam ışt ı. Şeh irdeki, hiçbir özelliği olmayan
gr i a p a r t m an dak i k üçük y a t ağım gö züm e ço k dah a güzel gö r ün üy o r du.
An n a ’ n ın sö zler in e zih n im den y an ıt v er dik t en so n r a ona Maria'nın Bize
v e r diği p e y n ir v e ek m ek , ay r ıca dük k ân dan aldığım bir şey ler olduğunu
sö y le dim . Bir şey ler at ışt ır ıp ar dın dan h em en uy um a y a v e sabah o lur
o lm a z bur a dan ay r ılm ay a k ar ar v er dik . Yatağa yatmaya hazırlanırken, “İyi
uy k ula r , An n a’ , dedim . “ Um ar ım sabah uy an dığım da seni yeniden duvara
ba ğlı bulm a m ! ”
Ya n da k i o dada bir y at ak dah a v ar dı. E lbiseler im i çıkarma zahmetine
bile k a t la n m adan k en dim i y at ağa at t ım . Uy k uy a dalm adan ö n cek i son
düşün c e m , h iç k im se so bay ı y ak m am ış o lm asın a ve odada başka bir ısın ma
k a y n a ğı da o lm am asın a k ar şın o dan ın ısısın ın iy i o lduğuy du. Z ih in sel,
f iz ik se l v e duy gusal o lar ak ö y lesin e t ük en m işt im k i bu şaşırtıcı ger çeğe,
Nik o la y ’ ı n , bav ulum un v e diğer eşy alar ım ın n er ede o lduğu k o n u sun da
h iç bir f ik r e sah ip o lm adan bu gar ip ev de uy uy o r o lm ak düşün cesi bile
gö z le r im i k ap ay ıp der in , r ah at bir uy k uy a dalm am a en gel o lam adı.
1 1 3
Ç E M B E R E G İ R İ Ş
11 4
<> l . e, A K N A K I T I D I
115
Ç E M B E R E Ç İ R İ Ş
letalar var: Her biri de dört ana yönden üçüne oturmuş durumdalar.
İzlediğim patika beni dördüncü yöne yönlendiri yor. Yanlarına
yaklaştığımda hareket etmiyorlar ama benim farkımda olduklarını
biliyorum. Ateşin çevresindeki dördüncü köşeye sessizce oturuyorum.
Yavaş yavaş çevremizdeki dansın ritmi güçlenmeye başlıyor.
Hiçbirimiz hiçbir şey söylemeden ya da hiçbir harekettebulunmadan
aynı anda kalkıyoruz. Çok önemli bir şey ol mak üzere ve kendimi
olacak şey için serbest bırakıyorum. Yüzümü karşımdaki üç kişiye
dönerek ateşe doğru ilerliyorum. Alevler bedenimi sarıyor amahiçbir
korku ya da acı hissetmiyorum, Aynı anda diğer üçüdebenimlebirlikte
alevlerin içine adım atıyorlar. Bir tanesi başındaki kukuletayıçıkarıyor
ve ilk kez yüzünü görüyorum. Ardından kadının bütün varlığı,
çevremizdeki boşluğu aydınlatıp solumda ve sağımda ayaktaduran
diğer iki kişiyi birbirine bağlayan inanılmaz bir şimşeğe dönüşüyor.
Soluma dönüp yanımda duran insanın yüzüne bakıyorum. Etleri
ortadan kalkıp yalnızca, yaşlı beyaz kemikleri kalıyor.Ardındanşimşek
bir kez daha çakıyor ve sağımdaki insana bakıyorum.Şimşek bedenini
terk ederken, adeta tüm yaşamın enerjisini İçindebarındıranbir demet
harikulade çiçeğe dönüşüyor. Bu çiçeklerin kokusunda onunözünü
hissedebiliyorum.
Şimdi üç görüntü de ateşin içinde birbirlerine birleşip, bulunduğum
boşluğa yöneliyor vebenimle tümüyle birleşiyorlar. Artık ben, ışıkla
birleştirilmiş kemik ve çiçeğim ve yaşlı kadın bedenimgüçlü,genç bir
kız bedenine dönüşüyor.
Bir yerlerden gelen güçlü bir erkek sesi ateşin çevresinde dönüyor.
"Buradan ayrılmaya hazırız. Yaşadığın bu deneyi mi anımsa.Yeniden
biraraya geleceğiz." Çevremdeki insanlar yavaş yavaş ağaçlarabağlı
olan atlarına doğru ilerleyip yanımdan ayrılıyorlar.
"İlerlemeye devam et!’’ Bir kez daha Umay’ın istekli sesini duyuyorum.
116
N l.ll A K N A tt I T t O I
11 9
Ç E M B E R E G İ R İ Ş
1 20
O L ti A K N A K I T I D [
Ço c uk luğum ile İ lgili en güçlü an ılar ım dan bir t an esi “ Cadıyı Çağır -
m a k ” o la r a k bilin en bir ay in e t an ık o lm am dı. M ah allem izdek i bazı ka-
dın la r , k a r a büy ü y ap t ığın dan k uşk ul an dık lar ı bir başka kadına karşı, onun
ge r ç e k t e n suç lu o lup o lm adığın ı an lay acak lar ı bir ay in y ap m ışlar dı. O
z a m a n la r h e n üz, m er ak lı, k üçük bir k ızdım v e k aim asm a çubuk lar ıyla
k a p lı t a h t a ba h çe k o r k uluk lar ın ın ar dın dan o n lar ı izlem işt im .
Ka dın la r , k uşk ul an dık lar ı cadı k en dil er in in farkında olamayacak kadar
m e şgul o lun c a y a dek bek lem işler v e ar dın dan çabucak ev inin ka pısından
c a dde y e k a da r o lan y o la t uz ser p m işler di. T uz, toprak yolda görülmese de,
e ğe r bu k a dın k ar a büy ü y ap an bir cadıy sa o zam an y er dek i t uza
ba sm a m a y a ç alı şacak t ı.
Ar dın da n gö r dük ler im so n der ece şaşır t ıcıy dı. Kısa bir sür e so n r a
k e n din de n k uşk ulan ılan cadı ev in den çık t ı am a caddey e h er zam an k i
y o lda n ç ık m a k y er in e so n der ece delice, gar ip bir y o l İ zledi. Evinin ka -
p ısın da n ç ık ıp y ar ım dair e şek lin de y ür üdü v e ar dın dan yolun iki yanında
v e üz e r in de bin ler ce k esk in dik en bulun an y aban i o t lar ın ar asın dan
c a dde y e ç ık t ı.
Ko m şu k a dın lar o lan lar ı cadden in k ar şısın dak i gizli bir y er den izli -
y o r la r dı. “ İ şt e”, dediler . Yüzler in de m em n un o lm uş bir if adeyle onunla
ba şa ç ık m a k iç in musk alar ve tılsımlar h azır lamak üzere evlerine gittiler .
Be n , a n ım say abildiğim en er k en y aşım dan ber i bu k adınların ara sında
y a şa m ış, o n la r ı din lem iş v e o n lar ın do ğal büy üler in i y ap m alar ın ı
iz le m işt im . Var lığım ın bir y an ı, o n lar ın y aşadık la rı ve gizemli sanatlarım
y e r in e ge t ir dik ler i gö lgeli dün y a t ar af ın dan ele geçirilmiş ve bu dünyadan
büy üle n m işt im .
Bu n e de n le y aşam m ı m İ lk bö lüm ü ger çek t e, insan yaşamının pek çok
f a r k lı o la y la r ın a t üm üy le bir bir in den f ar k lı ik i şeklide karşılık ve rerek ve
o n la r ı ik i f a r k lı şek ilde y o r um lay ar ak geçmişti. Daima, bu iki yanımın tıpkı
Sibir y a v e Rusy a, k ış v e y az, büy ü v e bilim gibi k ar şılık lı bir den gede
o lduk la r ın a İ n an m ışt ım v e şim di ar k adaşım ın t elefonu onları bir kez daha
ç a t ışm a y a so k m uşt u.
1 2 1
Ç E M B E R E G İ R İ Ş
122
O L < ; A K N A « I T I D 1
1 2 3
Ç E M B E R E G İ R İ Ş
1 24
o 1. <i A K N A l( t T I 11 1
ı 2ü
Ç E M B E R E G İ R İ Ş
126
< > l . t; A K N A K I T I D I
1 21
Ç E M B E R E G İ R İ Ş
bir duy guy du v e r üy a düzey in de bile ir adem i k ullan ar ak ger çek liğim i
de n e t im im a lt ın a alabileceğim i biliy o r dum .
Bir in in güçt ü bir şek ilde cam a v ur m asıy la düşün celerimden sıyrıl dım.
He m e n y a t t ığım y er den f ır ladım . Kalbim deli gibi at m ay a başla m ışt ı.
He n üz sa ba h o lm am ışt ı v e n e dışar ıdak i k ar an lığın için de n e de cam ın
ö n ün de k im se y i gö r m üy o r dum . Dışar ıda k im o lduğun u sorar ken, sesimin
y a ln ız c a k e n dim in duy abileceği k adar alçak çık t ığını fark ettim. Cama bir
k e r e da h a v ur uldu.
Bu be z y ük sek sesle, “ Kim o ?" diy e bağır dım .
“ Be n im , Olga. Nik o lay . ’ '
He m e n k o şup k ap ıy ı açt ım . “ İ çer i gir . T anrım, Nikolay nerelerdeydin?
Ne y a p a c a ğım ızı bilem edik . ”
An n a uy k ulu bir şek ilde, saat in e bak ar ak ar k am dan geliy o r du. Ni -
k o la y ’ ı gö r ün ce dur du. “ M er h aba Nik o lay . Nasılsın ?” dedi.
“ He r z a m an k in den dah a iy i. An n a. L üt f en bililer i bana bir bardak çay
v e r e bilir m i? ”
“ T a bi” , de dim . Hep bir lik t e m ut f ağa geçt ik . P ar lak mutfak lamba sını
a ç t ım , An n a da o cağı y a k ıp üzer in e bir çay danlık su koydu. Niko lay bitkin
v e bir şe k ilde f ar k lı gö r ün üy o r du. Bu gö r ün t üsü, o n un t eda v isi ile ilgili
y a şa dık la r ım ı an ım sam am a v e belk i ger çek t en de zih insel anlamda hasta
o lduğun u düşün m em e n eden o ldu.
An n a ’ n ın so r usun u t ek r ar lay a r ak , “ Nasılsın Nik o lay ?” dedim .
“ M e r a k e t m e, Olga. Delir m edim . Yaln ızca ar t ık bir kam olduğum İçin
bö y le gö r ün üy o r um . ” Bir az gev şey ip ar dın dan çay ım içer k en Biz e
Hik â y e sin i a n lat m ay a başladı.
“ Olga , be lk i ö n cek i gün sen in le ay r ıldık t an so n r a bur ay a geldiği mi
a m ın sıy o r sy n dur ” dedi. “ Siz Um ay ’ la bir lik t e bir başk a ev e gitmişsiniz.
Um a y ba n a n e ler y ap acağım ı açık ladı. Ben im le y en iden k ar şılaşa cağım
sö y le di a m a bun un n er ede v e n e zam an o lacağın dan bahsetme di. Kendimi
ge r gin v e sin ir li h isseder ek so k ak lar da b ir aşağı bir y uk a r ı y ür üy üp
dur dum . İ lk başt a Um ay ’ dan r ah at sız o lm uşt um çün k ü y a
128
O 1 (i A K M A K I T I N I
n ın a ge ldim ge leli ban a h içbir şey sö y lem em işt i. Ben i gö r ür görmez he-
m e n , n a sıl bir k am o labileceğim i ö ğr et eceğin i düşün üy o r dum .
" Ba n a ö ğr e t m ek y er in e, n için san a o n u izlem em sö y lediğini anlama-
dım . Am a o n un la bir lik t e ay r ıldık t an so n r a ban a san k i bu iş için uygun
de ğilm işim gibi bak t ı. Ger çek t en de ben i un ut acağın ı v e so k akta öylece
dur ur h a lde bır ak acağım düşün er ek k o r k t um . Öf k elen m ey e başl adım .
Be de n im de , h er y an ım dan dar be alm ışın ı gibi gar ip bir duygu hissetme ye
ba şla dım . Ba şım ı, başka bir şey düşün m em i en gelley en bir alev sar dı.
“ Öf k e de n , No v o sibir sk ’ t e M am uş’ un sesin i duy up ondan kurtulma ya
ç a lışır k e n h isset t iğim am a n e o lduğun u açık l ay am adığım gar ip bir
duy gusa l dur um a gir dim . Yaln ız Bu k ez, h isset t ik ler im daha yoğundu. Ne
y a p a c a ğım ı bilem eden so k ak t a aşağı y uk ar ı y ür ür k en yeniden Ma muş’un
se sin i duy dum : Ban a, ‘ Dağlar a git ! ’ dedi.
“ Bu ba n a ço k çılgın ca geldi am a h ay at ım da duy duğum en güçlü
e m ir di. Ha v a k ar ar m ay a başlam ışt ı. Bazı ev ler , ışık lar ın ı y akmıştı bile.
Da ğla r v e o r m an lar k ar an lık v e ür k üt ücüy dü. On lar a bak t ığım da, so n
de r e c e t e h lik e li gö r ün dük ler in i gö r düm .
“ Z ih n im de büt ün h ay v an lar ın gece için dek i sesler in i duydum. An cak
M a m uş’ un se si, başın ım için dek i alev ler in t ep esin den bir k ez dah a
gür le diğin de büt ün sesler i bast ır dı: ‘ Dağlar a git ! ’
“ Ha y a t ım ın büy ük bir k ısm ım bur ada geçir m iş o lm am a k ar şın halen
k a r a n lık t a t e k başım a o r m an a gir m ek t en k o r k uy o r dum . Cadde boyunca
k o şm a y a ba şla dım . Fizik sel zo r lan m an ın n o r m al duy gusal den gemi ka -
z a n m a m a y a r dım cı o lacağın ı düşün düm . Am a M am uş’ un sesi de be nimle
bir lik t e ge liy o r , ban a y o l gö st er iy o r du. Z ar zo r , ev ler in ışıklarına doğru
k o şm a k y e r in e o r m an ın k ar an lığın a do ğr u k o şt uğum u f ar k et t im .
“ Kısa bir sür e so n r a k en dim i, k ö y ün üst ün dek i k ar an lık o r m an da
buldum . O k a dar k o r k uy o r dum k i bir san iy eliğin e bile duramıyordum. Bir
a n bile dur sa m h ay v an lar ın y a da r uh lar ın ben i bulup h em en o r a cık t a
ö ldür üv e r e c e k ler in i düşün üy o r dum . Ger iy e dö n üp ba k t ığım da o r m anın
iy ic e de r in lik ler in e gir diğim i an ladım , ar t ık k ö y ün ışık lar ı n ı gö -
l tı
Ç EMB ER E G İR İŞ
130
O I. İr A K N A K I T | o I
131
ı , t i M l î F . R E G İR İŞ
t 32
NI. N A K N A K I T N) I
1 33
Ç E M B E R E G İ R İ Ş
134
O L G A K N A R I T I D I
1 35
t, 1 M N L R E GİR İŞ
136
O I. (i A K N A l< I r I n I
1 39
Ç [■: M B E R E G İ R İ Ş
140
o t Ü A K f l A it I T I D I
1 41
Ç E M B E R E G İ R t Ş
1 42
O I. (i A K N A K 1 T I D [
1 43
Ç E M B E R E G İ R İ Ş
1 44
N I . C A K N l i I I I İM
145
Ç E M B E R E G İ R İ Ş
146
O I, (i A K N A fc ! T I o 1
(47
V I - : M E E R E G İ R İ Ş
1 48
i) I, t i A K N A İM 1 ll> I
Belki de, parlak güneş ışığı görüşüme bir şeyler yapıyor amakapalı
gözlerimin önündeki boşluk kararıyor. Ardından, içindeinanılmaz bir
hızla hareket ettiğim bir boşluğa dönü-
1 4 9
(, - I; M H E R E G İ R İ Ş
1 50
O I . ( ! A K N A R ( i I L î I
151
(. I M li t : K E G İ R İ Ş
1 52
O I . r, A K 1 1 A K I I I D I
Bir ses bana, “Onun sırtına bin ve dörtnala koştur!” diyor.O anilk kez,
atın başının yanında, onun kayışlarını tutan kısa fakat son derece
güçlü, genç bir kadın görüyorum. Dikkatim, attan uzaklaşıp kadının,
tümüyle dövmelerle kaplı çıplak koluna yöneliyor. Daha önceden
böyle bir şey görmemiştim. Bilinmeyen hayvanların dövmeleri
omuzundan bileğine kadar birbirlerinin çevresinde daireler üzerek
uzanıyor.
Ona bakarken, hayvanlar bana, daha önceden gördüğümü
anımsamasam da ya da onların ne olduklarını gerçekte bilmesemde
daha tanıdık gelmeye başlıyorlar.
Bir anlığına yeniden korku duyuyorum. “Umay! Bu ne anlamageliyor?
Bunu bana niçin yapıyorsun?"
Umay'ın sesini bir kez daha duyuyorum: “Çünkü her iki kuşaktan da
atalarım var. Seçimini yapmana yardımcı oluyorum. Bunu senin için
benden başka hiç kimse yapamaz. ” “Öyleyse iki yöne birden dahil
olmak mümkün? Eğer sen bunu yapabiliyor san o zaman mümkün
olmalı. ’’
“Ben aslında iki yönüm. ’
1 5 3
Ç E M B E R E G İ R İ Ş
1 54
12
155
Ç E M B E R E G İ R İ Ş
156
O L A K IU I I T I N !
ı
Ç E M B E R E G İ R İ Ş
158
O L G A K N A K I T I D I
I !>!)
<, ' I: M li E R E G İ R İ Ş
160
O [. (i A K H A KI I 1 OI
1 61
Ç E M B E R E G İ R İ Ş
şidde t li p sik o z dur um un dan çık m ışt ı v e y ak ın da ev e git m esi için gerek li
o la n k o şulla r ın n er edey se t üm ün ü y er in e get ir m iş gibi gö r ün üy o r du.
Ba c a k ba c a k üst ün e at m ış, r ah at bir şek ilde o t ur uy o r du. E ll er in in, belli
be lir siz bir şe k ilde t it r ediğin i f ar k et t im . Ben i saldır gan h ast alar dan
k o r um a k la gö r ev li ir i y ap ılı, k aba gö r ün üşlü y en i h adem ey le k ar şılaş -
t ır ıldığın da k o m ik bir k ar şıt lığa n eden o luy o r du. Hadem e, y üzün de ar -
k a da şç a bir if a dey le k ar şım da o t ur an delik an lıy la karşılaştırıldığında daha
t e h lik e li v e saldır gan m ış gibi gö r ün üy o r du,
“ M e r h a ba , bugün n asılsın bak alım , An dr ey ?”
Ak lı k a r ışm ış gibiy di; ben i h at ır lay am adığı belliy di. “ T eşekkür ede-
r im , siz n a sılsın ız do k t o r ?”
" Sa n ır ım ben i an ım sam ıy o r s un ? T an ışt ığım ızda başk a şey ler le
m e şguldün . ”
“ E v e t . T a n r ım , adet a ceh en n em de gibiy dim . Yaşadık larımı burada ki
h e r h a n gi bir in san a n asıl açık lay abileceğim i bilem iy o r um . Dur m a dan
p e şim de o la n v e bir UFO'dan gelen v ar lık lar ben im için so n der e c e
ge r ç e k t i. Ço k k o r k un çt ular . Ben i t eh dit edip alık o y dular . On lar dan
k ur t ulm a m a y ar dım cı o lacak h iç k im se y o k t u. ”
“ Bu, t a m o lar ak do ğr u değil An dr ey . İ laç t edav isi v e uy guladığımız
ba k ın ı sa y e sin de o n lar dan k ur t ulm an a y ar dım cı o lduk . Bu y ar dım ı gör -
m e se y din büy ük o l asılık la h alen ay n ı gö r ün t üler le bo ğuşuy o r olacak tın.
Şim di büt ün bu gö r dük ler in in h alüsin asy o n dan başk a bir şey o lm a dığını
a n lıy o r m usun ?” Sö y ledik ler im i düşün üy o r gibiy di. Ar dın dan , başı n ı
sa lla y a r a k be n i o n ay ladığın ı belir t t i.
“ Şe y , a slın da o n lar ı baş k a şek ilde adl an dır m am büy ük bir değişiklik
y a r a t m a z . Am a sö y lem ek ist ediğin iz şey i an lıy orum. Onlar bu dün yaya ait
de ğille r di. Bun un do ğr u o lduğun u biliy o r um . Şu an ger i dö n üp
ba k t ığım da , büt ün bu v ar lık lar can lı, k ö t ü bir r üy adak i v ar lık lar gibiler.
Am a r üy a n ın için dey k en , ger çek bir uzay gem isin den gelen v e ben i iz -
le y ip , ist e dik ler in i y ap t ır an v ar lık lar dı. ”
“ M e se la , san a n e y ap t ır dılar ?”
162
O L C A K n A K ı r ı n i
ı t ; :t
Ç E M B E R E G İ R İ Ş
k a la n silin m e z duy gular , ger çek liği algılam a biçim im i sar sm ışt ı. Bu
im ge le r e bilin çli k at ılım ım ın t üm üy le f ar k ın da o lduğum için artık ger çek
ile düş a r a sın a k o lay ca ay r ım k o y am ıy o r dum . Ger çek o lan h an gi siydi?
Ar t ık bun da n o k adar em in değildim .
Yılla r a sığacak açık lan am az den ey im ler , k üçük bir zam an dilim ine
y o ğun la şm ış v e in san ın p o t an siy eller i k o n usun da y en i bir an lay ış k a -
z a n m a m ı sa ğla m ışlar dı. Dah a do ğr usu, esk i algılam a biçimlerim hak kında
y e n i so r u v e k uşk ular a sa h ip o lm am a n eden o lm uşlar dı. İ çim de k i bir
şe y le r dö n üşüy o r du. Bun u h issedebiliy o r dum am a h en üz zih n im de
t üm üy le şe k il alm am ışt ı. E ğer bö y le bir şey ger çekten olacaksa biraz daha
z a m a n a ih t iy a cı v ar dı.
Ay n ı z a m a n da ar t ık An dr ey ’ in h ast alığın ı an ladığım a da em in de -
ğildim . On u, gö r düğü büt ün o h ay aller in y aln ızca h astalanmış bilincin den
k a y n a k la n dığın a ik n a et m ey e çalışır k en bile İ çim de kuşkular beliriyordu.
Şim dilik k e n dim i, ger çeğin Biz im algılar ım ızdan ço k dah a k ar m aşık
şe k ille r de a ç ığa çık abileceği o lasılığıy la av ut uy o r dum. Eski kurallarım ve
in a n ç la r ım , Alt ay lar ’ dak i den ey im ler im in en k üçük bir p ar çasıy la bile
ö r t üşm üy o r du, İ n an ılm az, k eşf edilm em iş, y en i bir o k yanusta yüzdüğümü
h isse diy o r dum .
P e n c e r e de n dışar ıy a bak t ığım da, h ast an en in bahçesinde yatmakta olan
e sk i t r o le y büsü gö r m ek içim i r ah at lat ıy o r du. So y ulm uş m av i bo y ası,
ilk ba h a r gö ğün ün p ar lak m av iliğiy le h o ş bir t ezat o luşt ur uy o r du. Bu
e sr a r e n giz e sk i ar acın belk i de ger çek liğim dek i t ek güv en ilir , değişmez
v a r lık o lduğun u düşün düm .
Ön üm de k i def t er i açıp , An dr ey ’ in gelişim i ile ilgili olarak hazırla mam
ge r e k e n r a p o r u y azm ay a başladım . Dah a y ap ılacak bir sür ü işim vardı bu
n e de n le h a ya llerle zam an ım ı bo ş yere h ar cadığım i çin k en di m e k ızdım .
1 64
13
1 ü !ı
Ç E M B E R E G İ R İ Ş
1 66
O L G A K H A R I T I D I
N . /
Ç E M B E R E G İ R İ Ş
1 68
O L G A K H A R I T I D I
1 ( O l
Ç E M B E R E G İ R İ Ş
1 7 0
14
ı / 1
Ç E M B E R E G t R t Ş
1 72
O L O A K H A R İ T İ D İ
ı / : ı
Ç E M B E R E G İ R İ Ş
ğişm e k siz in dur m adan y in elen en r esm i cüm leler o luy o r du: “Hastay dım.
Şim di a n lıy o r um . Hast alık t an k o r un m ak için ilaçlar ım ı alm ay a de vam
e t m e k ist iy o r um . ’ ’
Yüz ün de y aln ızca bir k ez belli belir siz bir can lılık ifadesi görmüştüm.
Oda m da bulun an v e bir ar k adaşım t ar af ın dan f o t o k o p iy le ben im için
ç o ğa lt ılm ış, y asak bir samizdat* k it abı gö r m üşt ü. Bu. Hin t li düşün ür ve
m ist ik Sr i Aur o bin do ’ n un bir k it abıy dı. No r m alde bu k it abı m a sam ın
ç e k m e c e sin de k ilit li t ut ar dım . Vik t o r , bu k it abı gördükten sonra, ilişkimiz
y a v a ş y a v a ş gelişm ey e başladı. Bu, ban a duy duğu güv en in başlam asın a
n e de n o ldu. Bu güv en , ö zel t edav iden geçm eden ö n cek i k işiliğin in
p a r ç a la r ın ın m üm k ün o lduğun ca f azla k ısm ın ı y en iden biraraya getirmek
iç in gir işt iğim k ar m aşık bir sür ecin başlam asın ı sağ ladı. Bir y an dan
k e n din e v e t o p lum a ger i dö n m esin i sağlay acak bir k ö p r ü k ur m ay a
ç a lışır k e n bir y an dan da a n t idep r esan v e det o k sifikan ilaçlar kullanmasını
sa ğla dım .
Vik t o r a r t ık t o p lum un değişik lik ler e İ h t iy acı o lduğunu düşünmüyor -
du, bun un n eden i belk i de değişik lik ler y ap ılabileceği f ik r ini terk etmesi
o la bilir di. On un , So v y et k ar şıt ı o lar ak düşün ülebilecek h er h angi bir dü-
şün c e ö n e sür düğün ü h iç duy m am ışt ım . Biy o lo jik o lar ak bu tür şeyler den
uz a k dur m a sın ı sağlay acak şek ilde eğit ilm işt i. Am a so n un da, sisli bir
gö r üm ü o la r ak da o lsa, bir geleceği o labileceğin i gö r m ey e başlam ışt ı.
Öz e l bir k lin ik t en k ur t ulabildiği v e k asa basın da basit bir işt e çalış-
m a y a ba şla y ıp sev gili k it ap lar ın a ger i dö n m e um udu o lduğu için ço k
şa n slı o lduğun u düşün m ey e başlam ışt ı. Bu düşün ce, iç in de büy ük bir
um udun y e şer m esin i sağlıy o r du. Ak adem ik eğit im gö r m e um ut lar ın ın
so n suz a de k k ay bo lduğun un f ar k ın day dı v e 0nu asla bun un t er sin e ikna
e t m e y e ç a lışm adım . Ün iv er sit eler in k ap ılar ı o n un için t üm üy le k a -
p a n m ışt ı. Bun u f ar k et m esi, o n un gibi p ar la k zih in li v e ö ğr en me sevgi -
siy le do lu bir in san ın ciddi bir şek ilde sar sılm asın a n eden olmuştu. İki yıl
bo y un c a gö r düğü zar ar v er ici t edav i uy gulam alar ın a k ar şın h âlâ ar
1 74
O L G A K H A R ) T İ D İ
z u do lu bir ö ğr en m e açlığı için dey di. Bu ar zu, o n u ger çek liğe ger i dön -
dür m e k iç in k ull an dığım silah o lm uşt u. On a, dah a o k um adığı n e k adar
ç o k k it a p , h âlâ ö ğr en m ediği n e k adar ço k h ey ecan v er ici bilimsel buluş
o lduğun u a n ım sat t ım .
Ha st a n e den ay r ıldık t an so n r a başın a gelebilecek şeylerden korktuğum
iç in , o n u uzun bir sür e bo y un ca h ast am o lar ak t edav i alt ın da t ut m ay a
ç a lışt ım . Am a h iç k im se h ast an ede so n suza k adar k alam azdı. Bir gün ,
ç e v r e de k i f abr ik alar dan bir in de m uh asebeci o lar ak çalışan dul annesi, onu
e v e gö t ür m ek için geldi. Or t a y aşla r ın da o lm asın a k ar şın, çok daha genç
y a şt a k i bir k adın ın t ar zın da, t ah r ik edici bir şekilde giyin mişti. Gençliğini
y e n ide n y a k alam ak için gir işt iği başar ısız çabalar ı açık ça belli oluyordu.
Oğlun un r e h abilit asy o n u için dah a ö n ceden o n un la ilişk iy e geçm e
ç a ba la r ım ın t üm ü de başar ısızlık la so n uçlan m ış t ı. Ken di ö zel y aşam ı
dışın da k a lan h er h an gi bir şey için ço k az zam a n ı o lduğun u v e h ast a
o ğlun un ba k ım ın ı üst len en an n e r o lü o y n ar k en , başt an çık ar ıcı k adın
im a jın ı n a sıl t eh lik ey e at t ığın ı açık ça o r t ay a k o y uy o r du. Şizo f r en i
sö z c üğü bile ö zen le m ak y aj y ap ılm ış y üzün de bir t ik sin t i if adesin in
be lir m e sin e n eden o luy o r du.
Vik t o r , dışar ı çık t ık t an so n r a, iş bulm a çabalar ı n ı an lat t ığı k ısa bir
m e k t up y a zm ışt ı. Başv ur duğu bir k aç işy er in den r ed y an ıt ı alm ış am a
h a le n iş bulm a um udu için dey di. Ay r ıca, k en disin in h ast an ede o lduğu
dö n e m de a n n esin in , büt ün k it ap lar ım sat m ış o lduğun u da y azm ışt ı.
Bu m e k t ubun dan so n r a o n dan bir dah a h aber alm adım ama o nu sık sık
düşün düm . Bir k aç k ez, o n un la ilgilen en do k t o r la bağlan t ıy a geçm e y i
düşün düm am a h er def asın da ar ay a dah a a cil işler gir diği için bun u
y a p a m a dım . Dah a so m adan Alt ay lar a o lan gezim le ilgilen diğim v e
ge z im in n e den o lduğu o lay lar ın için e gö m üldüğüm için o gün e dek
Vik t o r ’ u un ut t um .
Şim di ise Vik t o r ’ un y aşam ın a so n v er diğin i ö ğr en iy o r dum v e sanki
k e n di y a şa m ım ın bir p ar çasın ın da o n un la bir lik t e git t iği duygusuna ka -
p ılıy o r dum . Ger çek t en de, ilk sar sın t ıy ı at lat t ık t an so n r a, bu h aber in
y a ln ız c a üz ülm em e değil ay n ı zam an da d a Vik t o r ’ la ar am dak i güç lü
ı /
Ç E M B E R E G t R İ Ş
1 76
15
I / l
Ç E M B E R E G İ R İ Ş
178
O L C A K H A Ü I T I D Î
Gula g’ a gö n der ildik ler in i biliy o r sun . Ko sir ev , uzun y ıllar bo y un ca bu-
r a da k a ldı. Gulag’ t a bir Sibir y a şam an ı ile ö zel bir t ür ilişk isi o ldu ama
bu k o n uda f azla bir şey an lat m adı.
" ‘ So n un da, t o p lam a k am p ın dan dö n düğün de, b ilim sel o lar ak temel
ilgi a la n ı z am an k ur am ı o ldu. Z am an ın , d ay an ık lı bir do ğası o lduğun u
k a n ıt la dığı, so n der ece k ar m aşık bir zam an k ur am ı geliştirmesine ola nak
t a n ıy a n o lduk ça p ar lak den ey ler y ap t ı. Kur amına göre, zamanın, mekânın
biç im in e gö r e değişebi len k en din e ö zgü bir m addesel ö zelliği v ar . Bu
n e de n le de zam an , dün y a üzer in dek i f ar k lı m ek ân lar da da h a k at ı ya da
da h a ge v şe k bir h al alıy o r . T abi k i bun u, n o r m al algılam a y e -
t e n e k le r im izle belir ley ebilm e m iz t üm üy le o lan ak sız am a Dr. Kosirev'in
so n de r e c e k ar m aşık ay gıt ı, bu f ar k lılık lar ı ö lçebiliy o r . Bu da, zamanın
ö z ün ün ge r çek t e n asıl değişebileceğin i açık lay an m at em at ik sel kuramı
k a n ıt la m a k ladır .
“ Şüp h e siz k i, sen bun u, o dan ın o r t asın da dur an şu bo r u gibi görünen
a y gıt t a n ç o k dah a güçlü bir şek ilde algıladın . Bu ay gıt , ayna olarak işlev
gö r e n p a r la t ılm ış m et aller in bir ar ay a get ir ilm esiy le oluşturulmuş bir tüp,
Bun un , bir in san ın zam an ı algılam a biçim im değişt ir ebilecek y ollardan
bir i o lduğun u ö ğr en dik . Ay n alar , h en üz t üm üy le an lay am adığım ız bir
y o lda n , t üp ün için dek i in san ın zam an ı v e m ek ân ı algılayışını değiştiriyor.
Bu a n la t t ık lar ım san a bir şey if ade ediy o r m u?”
“ E v e t. San ır ım ediyor .. ." Aslında sö yledikler in in pek azını anlay abi -
liy o r dum a m a o na güv eniyo rdum v e k ur am ım incelemeye h azırdım.
“ Am a y a pm am gereken şey k on usunda ben i yö nlen dirmeniz gerekecek .”
Dim it r iyev , “E vet. T abi k i. M er ak etm e, ” diy e yanıt v er di. “Çalışm ay a
ba şla dığım ızda adım adım y ap man ger ek en şeyler i sö yleyeceğim, “İlk
o la r a k , ç iz meler in i çıkar v e ardın dan tüpün içine gir ip r a hat ettiğin
h e r h a ngi bir şek ilde o tur. Ser gey sana k ulak lık v erecek, bu say e de
ge v şe m e n e yardım cı o lacak v e bilinçaltı den ey im lerine k an al aça cak
se sle r duy a cak sın.
“ Silin dir ik ay n alar , duy duğun sesler le bir lik t e algılarını etkileye cek.
Z ih n în de , n e t ür bir den ey im can l an dır m ak ist ediğin i elin den gel
l 79
Ç E M B E P E G İ R İ Ş
diğin c e n e t bir şek ilde belir lem ey e çalışm alısın . Ar dın dan , için de bu -
lun duğun v a r o luş dur um un un ay r ın t ılar ın ın t üm üy le f ar k ın da o lar ak bu
de n e y im in ger çek leşm esin i bek le. Yar dım ım ıza ih t iy acın olduğuna karar
v e r m e diğim iz sür ece sen in le k o n uşm ay acak , y a da h er h an gi bir şe kilde
z ih n in i da ğıt m ay acağız. '’
E lbise y er in e r ah at bir jean p an t o lo n giy diğim e m em n un olarak çiz -
m e le r im i ç ık ar dım . T üp ün için e gir er gir m e z gar ip duy gular hisse tmeye
ba şla dım . On u n için ay n a o lar ak adl an dır dık lar ı an ladım . Yaln ızca,
y üz e y le r i, şek iller i belir siz bir şek ilde y a n sıt acak v e gen el h at lar ın ı
gö st e r e c e k k adar p ar lat ılm ış dair esel m et al duv ar lar gö r düm . Daha ön -
c e de n h iç bun a ben zer bir bo şluk t a bulun m am ışt ım v e bu n eden le de
be de n im i r a h at et t ir ecek bir k o n um bulm ak ta zorlanıyordum. Farktı oturuş
şe k ille r in i den edik t en so n r a en so n un da, t üp ün içinde yarı oturur yan yatar
h a lde dur duğum bir t ür em br iy o dur uşun u seçt im .
Se r ge y , bir çif t k ulak lık uzat t ı. Bulun duğum y er den y üzün ü göremi-
y o r dum v e adet a beden siz gar ip bir y ar at ık ban a elin i uzat ıy o r m uş gibi
h isse diy o r dum . Kulak lık lar ı t ak ıp , ban a sö y len diği gibi r ah at lam ay a
ç a lışt ım . Yaban cı, h o ş, uy um lu bir m üzik y um uşak bir şek ilde zih n ime
do ğr u a k ıy o r du. Gö zler im h alen açık t ı am a m elo din in r it m i uy k ulu bir
dur um a gir m em e n eden o lm uşt u.
Düz e n li o lar ak uy guladığım gev şem e çalışm alar ım dan bir t an esin e
y o ğun la şt ım am a san k i ay n a duv ar lar , İ çsel sö y leşiler im i t üm üy le en -
ge lliy o r m uş gibiy di. Bu duy gu, dah a ö n ceden r üy a gö r düğüm ün farkında
o lduğum , k en dim i uy an ık v e t üm üy le bilin çli h isset t iğim dur um u
a n ım sa m a m a n eden o ldu. Kalbim de, acıy la k ar ışık y o ğun bir zev kin bir
a r a da bulun duğu ay n ı t am dık duy guy u h issediy o r dum .
180
O L ÇI A K IU S 1 T I D 1
1 i ) i
Ç E M B E R E G İ R İ Ş
1 82
O L G A K H A R I T I D 1
i !> : ı
Ç E M B E R E G İ R İ Ş
1 84
O L (i A K H A R I T I D I
"Bu mekânın pek çok farklı aşaması olduğu gibi pek çok farklıadıda
vardır."
Belovodya, ilk duyduğumdan bu yana durmadan zihnimde dolaşıp
duruyor ve şimdi b ana bundan bahsettiğinde Altaylar'daki
deneyimlerimin neden olduğu heyecanın ve gizemin tamamı
benliğimi doldurmaya başlıyor, içinde bulunduğum ısrarcı zihinsel
karmaşadan kurtulmama yardımcı olacak daha fazla şey öğrenme
isteğiyle yanıp tutuşarak, konuşmaya devam etmesini bekliyorum.
Konuşmasını sürdürürken, her kelimesini ezberlemeye çatışarak
dikkatle onu dinliyorum. “Geçmişte zaman zaman, fark lı gerçeklik
alanlarında bulunan uygarlıklar birbirleriyle kesiştiler ve senin
uygarlığın ile tanıştılar. Ne zaman böyle bir şey olsa, daha ileri
düzeydeki bir evrimin başlamasına neden oldu. Eğer geri dönüp,
kendi dünyanın tarihini bu bakış açısından incelersen, kar şılıklı
bağlantıların gerçekleştiği bu noktaları oldukça açık bir şekildefark
edeceksin.
“Ve şimdi, şu an'a dek olmuş en büyük değişimin eşiğindeyiz.Yakın
bir zamanda, diğer insanlık gerçekliklerinde geliştirilmiş olan,insan
doğasının pek çok farklı yüzü ile karşılaşacak ve bunları
deneyimleyeceksiniz. Bu insanlar, sizin yaşam tarzlarınız ve
inançlarınız hakkında, sizin onlarınkiler hakkında bildiğiniz kadar az
şey bilecekler Bu nedenle, bu tür değişiklikler adım adım belirgin
duruma gelecek, insanların geçmişte, onları mistik bir şekilde
adlandırıp efsane olarak kabul ederek genellikle kendilerini bu tür
ilişkilerden uzak tuttular. Ancak mistisizm, sizin onu s andığınızdan
daha farklı ve daha gerçek bir şeydir.
*Asla unutulmaması gereken önemli bir ders, fark lı gerçeklik
derelerinden -dünyalardan- gelen varlıkların da, tıpkı sizin gibi,
yalnızca evrimsel gelişimin değişik biçimlerini deneyimleyeninsanlar
olduklarıdır. Bu da onların görüş açılarının ve deneyimlerinin sizin
tarafınızdan anlaşılabileceği ve karşılıklı olarak uygarlıklarınızıniyi
yanlarını kendi uygarlığınıza taşıyabileceğiniz anlamınagelmektedir.
Bilinçli bağlantıların ve ilişkilerin olduğu zaman da gelecek.
i İÜ.
V F , M 8 E R E G İ R İ Ş
1 86
O L G A K H A R I T I DI
11) /
Ç E M B E R E G l k t ş
188
O L G A K H A R I T I D l
ı ¡01
Ç E M B E R E G İ R İ Ş
1 90
O L G A K H A R I T I R I
1 :ı t
Ç E M B E R E G İ R İ Ş
1 92
16
l 93
Ç E M B E R E O İ R İ Ş
tığı ilk telefon görüşmesinden o ana kadar yaşadıklarımın tümü benim için
sanki bütün bunlar daha dün olmuş gibi tazeydi. Elime kalemi alıp her şeyi
yazmaya başladım.
Kelimeler, sanki derin bir trans içindeymişim gibi, saatler boy unca,
neredeyse durmaksızın kağıda aktı. Ancak havanın aydınlanmaya başla-
dığını fark ettiğimde yazmayı bırakabildim. Güneşliklerin halen açık ol-
duğunu tümüyle unutmuştum. Masamın arkasındaki pencereyi yalnızca tül
perde örtüyordu. Sonunda güneşlikler i çekip yatmaya gittim.
Ertesi gün, ondan sonraki gün ve daha sonraki günler boyunca Al-
tay’da yaşadığım deneyimleri yazmak, yoğun günlük işlerimin en Önemli
ve en zevkli bölümünü oluşturdu. Bu aynı zamanda seyahatimi tümüyle
farklı bir gözle görmemi sağladı. İlk başlarda yalnızca yaşadığım garip
deneyimlerin anahtarını kaydetme ihtiyacı duyuyordum ancak zaman
geçtikçe yavaş yavaş, buraya yaptığım gezi boyunca ve ondan sonraki
günlerde hissettiğim hayal kırıklığının, akıl karışıklığının ve gerilimin her
şeyi yüzeysel olarak görmeye çalışma inadımdan kaynaklandığını fark
ettim.
Umay ile olan İlk doğrudan deneyimim, beni Ruh Gölünü keşfetmeye
yönlendirdiğinde yolculuğumun gerçek başlangıç noktası olmuştu. Kutsal
ve ihtiyaç duyulan, içsel ve dışsal görevler arasındaki dengeyi kurma
sanatını tümüyle öğrenememiş olduğumu fark ettim. Deneyimlerimi,
altlarında yatan anlamlarla birlikte içsel benliğime açıklamaya çalıştıkça
yolculuğumun gizli düzeyleri daha da belirgin bir hal almaya başlamıştı.
Umay’ın yaptığı her şey, benim için bu içsel alandaki farklı bir boyutu
keşfetmeme yardımcı olacak başka bir ders olmuştu.
Umay beni, tıpkı söz verdiği gibi, son derece İyi ve düzenli bir şe kilde
eğitmişti. Yaşadıklarımı kaydettiğim her yeni sayfa bunu benim için biraz
daha aydınlatmıştı. Bütün bunları dıştan görmeyi bırakıp bakışlarımı içime
yönlendirdiğimde İlk öğretisinden uzanan birçok telciğin bunu izleyen
deneyimlerimle mantıklı bir örgüde birleşmiş olduğunu anladım. Şamanik
yolculuklarım İle ilgili bazen ürkütücü bazen de zevkli sembollerin ve
imgelerin ardında yatan derin bilgiyi ve güçlü bilgeliği görebilmeye
başladım.
1 9 4
OL CA KHARI T 1 D1
195
Ç E M B E R E G İ R İ Ş
bana son derece açık bir şekilde, yazacaklarımın henüz bitmediğim, belki
de sadece başlangıç olduğun u söylüyordu.
Birkaç gece sonra ilginç bir rüya gördüm.
1 96
O L G A K H A R I T I D I
197
Ç E M B E R E G İ R İ Ş
1 9 8
O L G A K H A R 1 T I D I
Umay, sanki gülünç bir şey görmüş gibi yüksek sesle kıkır dıyor.
Ardından sanki bir şey anımsamış gibi yeniden ciddileşiyor veacelesi
varmış gibi hızlı hızlı konuşmaya başlıyor. Tamam. Altay’a şifacılığı
öğrenmeye geldiğini söylüyorsun. Bu, kesinlikle doğru. Şifavermek
senin kaderin.
“Her şeyin, Ruhsal Gölündeki boşlukta yaşadığın deneyimle
başladığını düşünüyorsun. Ancak her şey bundan ibaret değil. Bu
boşluğun öğretisi aslında ikinci adım. Senin gerçek başlangıcın,
tahtanın üzerindeki batıkları yüzdürmene izin verdiğimdebaşladı.Bu,
şifa gücünü ilk kez deneyimlemene olanak tanıdı. Amabuilk iki dersi,
ardından gelen diğer derslerle çok iyi bir şekilde birleştirebildiğini
kabul etmeliyim. “Şimdi zihninde olan ama henüz sormadığın bir
soruyu yanıtlamak istiyorum. Bunu yapma nedenim, bunun sanabir
şifacı olarak yapacağın çatışmalarda yardımcı olacağınıdüşünmem.
Sorunun yanıtı şu:
“Zihinsel hastalıkların yalnızca iki nedeni var ve bunlar tümüyle
birbirlerinin zıttı, insanların delirmelerinin bir nedeni, ruhlarını ya da
ruhlarının bir kısmını yitirmeleridir. Bu, genellikle ruhları kendilerinden
çalındığı için olur ama bazen bilinçsizce, belki de bir şey ile değiş tokuş
etmek için kendileri bile ruhlarını vermeye karar verebilirler, insanların
delirmelerinin ikinci nedeni ise yabancı bir güç tarafından baskı altına
alınmaları ya da ele geçirilmeleridir.
‘’Yalnızca iki neden var; başka hiçbir neden yok. Basit görünüyor ama
hastalığın nedeninin hangisi olduğunu doğru bir şekilde belirlemeyi ve
ardından da tedavi etmeyi öğrenmen zaman alacak. Eğer hastalığın
kaynağını yanlış teşhis edersen o zaman iyileştirme çabalarınhastalığı
besleyip onu daha da kötüleştirmekten başka bir işe yaramaz. İyi bir
şifacı olmak için daha fazla şey öğrenmeye hazırlıklı olmalısın. “Sana
daha en başından Ruh Gölü boşluğu ile ilgili ders verilmesinin nedeni
buydu. Şifa gücü bu boşluktan getir. Bu, her birimizin içindeki şifacının
yuvasıdır. Aynı zamanda, bu boşluk seni Belovodya’yı ulaştıracak olan
yol. İçsel yaşam
1 99
Ç E M B E R E G İ R İ Ş
2 0 0
Ö L Ü A K H A R 1 T I D J
2 0 1
Ç E M B E R E G İ R İ Ş
2 0 2
O L G A K H A R 1 T I D I
Eski tıbbi geçmişi: Hasta, uzun süreli ve şiddeti gittikçe artan bir
depresyondan kaynaklanan, paranoid belirtiler göstermektedir.Garip
ve uygunsuz toplumsa! davranışlar sergilediği için hastaneye
yatırılmıştır. Koğuştaki ilk haftasında, kısa süreli bir şiddetli psikomotor
heyecanı sergiledi. Güdüsel olarak engellenmemiş durumda,yasaklara
ve denetimlere aldırmıyor, tıpkı bir köpek gibi havlıyor, kendini tümüyle
kapamış durumda ve bilinci yerinde değil. Psikomotor heyecanıyüksek
dozda nöroleptik ilaç kullanılarak azaltıldı. Psikomotor heyecanınınbir
sonucu olarak hafıza kaybı görülmektedir.
Şu an negatif belirtiler denetim altına alınmış durumdadır. Hasta, sabit
duygusal ve iradi donukluk sergilemektedir. Yatağında yatmakta,
çevresini, ailesini, mesleğini ya da geleceğini algılayamamaktadır.
Hastalığın süresi: Belirsiz. Tavsiye: İkinci grup zihinsel yetersizlikileilgili
acil uygulama.
203
Ç E M B E R E G İ R İ Ş
204
O L G A K H A R [ T I D 1
0 e>
Ç E M B E R E G İ R İ Ş
206
O L G A K H A R l T 1 D [
207
Ç E M B E R E G İ R İ Ş
208
O L G A K H A R I T I D l
209
Ç E M B E R E G İ R İ Ş
2 1 0
O L G A K H A R I T 1 D I
2 1 1
Ç E M B E R E G İ R İ Ş
2 1 2
O L C A K H A R I T I D t
2 ı :t
Ç E M B E R E G İ R İ Ş
2 1 4
O L C A K H A R I T 1 D I
215
17
217
Ç E M B E R E G İ R İ Ş
arada transa benzer bir durumda gözleri sımsıkı kapalı dururdu. Şifacı,
negatif enerjinin tümünü çektiğinde, sıcak balmumu soğuk suyun içine
dökülür ve hastanın bunu izlemesi istenirdi. Balmumu, soğuyup donar ken
garip şekiller oluşturur, hastanın kendi bedeninden sökülüp atılan hastalığı
kendi doğasınca görüp yorumlamasın a izin verilirdi.
Herhangi bir tartışmaya neden olmaması için hastalanma ve mes-
lektaşlarıma geliştirmekte olduğum bu yeni tedavi tekniğinden bir tür
kuramsal teknik olarak bahsettim ve bu tekniği yalnızca hipnoterapi
odasının gizliliği içinde uyguladım. T anıştığım bütün diğer ezoterik öğ-
retilerde aynı genel düzenler geçerliydi. Her şeyin, ne kadar da dile ve bakış
açısına dayandığını görmek şaşırtıcıydı. Hemen hemen kadim geleneksel
tekniklerin tamamını modem bir kılıf içine alıyordum, bu sayede
çevremdekiler tarafından hemen kabul görüyordu.
Bu eski/yeni yöntemler işe yaradı ve içimdeki yeni şifa gücü kaynak -
larını güçlendirdiler. Onların yardımıyla en azından hastalarımın birka çını
deliliğin karanlığından kurtarmayı başarmıştım. Şizofreniye tümüy le farklı
bir şekilde yaklaşmaya başlamıştım. Artık benim için belirsiz bir kavram
değil, tümüyle ayrı, kendine özgü kötü niyetleri olan son derece akıllı
düşman bir varlıktı. Bu niyetleri anlamaya ve kendilerini nasıl or taya
çıkardıklarını önceden kestirmeye başladığımda onlarla daha başarılı bir
şekilde savaşabilmeye da başladım. Artık şizofreninin bile yenilebileceğini
biliyordum ve artık hastalarımın gözlerinden acımasızca bana bakarken
eskiden hissettiğim umutsuz korkuyu hissetmiyordum .
Gittikçe daha fazla alternatif yöntem öğrendikçe çalışma alanım zi-
hinsel rahatsızlıkların sınırlarının dışına taşıp ciddi fiziksel rahatsızlık ları
da içermeye başladı.
Yaşamımı İlk Kurala göre yaşama kararı almıştım. Küçük ya da büyük,
sıradan ya da sıradışı olsun bütün kararlarımı doğruluk, güzellik, sağlık,
mutluluk ve aydınlık ölçüleriyle değerlendirmeye başladım. İlk Kurala göre
davranmak, benim için daha önceden kendimden hiç um mayacağım
kararları almamı sağlayan bir tür dayanak noktası olmuştu. Bazen bu
kararlar oldukça zordu ama daima daha sonradan doğru oldukları
kanıtlanıyordu.
218
O L G A K H A R I T I D I
219
Ç E M B E R E G İ R İ Ş
maya çalıştı. Sonunda beni bir cümlemin tam ortasında durdurup benim
genç ve politik açıdan deneyimsiz bir kadın olduğumu ama bu nedenle
hastane dışındaki yaşamıma herhangi bir şekilde karışamayacağını bu
nedenle de işime dönebileceğimi söyledi. Bundan sonra aklı karışık ama
rahatlamış bir şekilde beni uğurladı.
Benim içinde bulunduğum durum da az önce meydana gelen mucizenin
sonucu olan bir rahatlamaydı. Ancak bu görüşme beni öylesine etkilemişti
ki tüm bedenim titriyordu. Belli bir konu üzerinde yoğunlaşmakta
zorlanıyordum bu nedenle hastaneden her zamankinden erken ayrılıp evime
gittim.
Fazla geç olmadan içinde bulunduğum durumun etkisiyle hastalarım dan
bir tanesinin nöroleptik ilaç tedavisini iptal etmem gerektiğini unuttuğumu
fark ettim. Bu tehlikeli bir yanlışlıktı çünkü söz konusu hasta kötüleyen bir
nöroleptik sendroma girme tehlikesiyle karşı karşıyaydı yani aldığı ilaçlar
metabolik sistemi ile karşılıklı etkileşime girip metabolizmayı büyük
oranda hızlandırabilir ve bunun sonucunda da yüksek ateşe neden olabilirdi.
Böyle bir durumla karşılaşıldığında ise hastaya acil müdahalede bulunmak
gerekebilir , daha da kötüsü hasta ölebilirdi.
Hemen koğuşu telefonla aramaya çalıştım ancak hatlar doluydu.
Kurallara aykırı olmasına karşın büyük olasılıkla hemşireler gecenin bu
sakin saatlerini özel görüşmelerini yapmak için kullanıyorlardı. So nunda
koğuşa ulaşmaya çalışmaktan vazgeçip doğrudan doğruya ana yönetim
bürosuna ulaştım. Nöbetçi doktoru sordum ancak hemşirelerden hiçbiri
nöbetçi doktorun nerede olduğun u bilmiyordu.
Umutsuz bir şekilde kendi koğuşuma ulaşmak İçin yarım saat daha
uğraştıktan sonra isteksiz bir şekilde sırtıma paltomu geçirip hastaneye
yollandım. Uzun otobüs yolculuğunu düşünmek kendimi kötü hisset meme
neden oluyordu ama tercih edebileceğim başka bir seçeneğim yoktu. En
nihayetinde bu olayın, en azından bir kısmı benim hatamdı.
Koğuşa vardığımda her şey sakin ve yerli yerindeydi. Kendisi için
endişelendiğim hasta yatağında mışıl mışıl uyuyordu. Ateşi yoktu; bu da
iyiydi. İlaç takip kartına gerekli olan değişiklikleri yazdım, birkaç dakika
nöbetçi hemşireyle konuştum ve ardından hastaneden ayrıldım.
2 2 0
O L O A K H A R I T I D I
221
Ç E M B E R E G İ R İ Ş
Gecenin bir yarısında saklanmak için eski bir troleybüsten daha uygun bir
yer olabilir miydi? Korkudan donakalmış başımı döndürüp bakmaya cesaret
edemiyordum.
“ Demek ki Bizi içinde yaşadığımız yanılsamalardan uzaklara taşı-
yorsun?” Soruya tamdık bir kahkaha eşlik etti.
Rahatlamış bir şekilde, “Anatoli?” diye bağırdım. “Sen misin?”
Arkaya döndüğümde bir sigaradan gelen küçük ışığı gördüm. İçine bir
duman çekerken kısa bir süre parlayıp bir an tanıdık gözlük camla rını ve
Anatoli’nin içten yüzünü görmemi sağladı.
Anatoli, “ T a kendisi.” diye yanıt verdi.
“ Burada ne yapıyorsun?” diye sormadan edemedim .
“ Sanırım bu soruyu sorma hakkı senden önce benim olmalıydı. Bu gece
nöbetçiyim. Bir sigara içmek için buraya kaçtım. Şimdi soma sırası bende;
sen burada ne yapıyorsun?”
“ T abi ki görevli doktor şendin. Görevli doktoru o kadar arayıp dur-
duktan ve hemşirelerden hiçbir tanesinin de nöbetçi doktorun nerede ol-
duğunu bilmediğini öğrendikten sonra bu gece senin nöbetçi olduğunu
anlamalıydım. Ne de olsa sen, hastalarına son derece ilgili ama iş kurallara
ve düzenlemelere geldiğinde son derece sorumsuz olmanla ünlüsün. Başka
hangi doktorun nöbetçiyken bulunamam ası mümkün olabilir di?”
Anatoli yeniden güldü. Görünüşe göre onu diğer doktorlardan ayıran
her şey mutlu olmasına neden oluyordu.
"Aslında hastalarımdan bir tanesinin ilaç tedavisinde değişiklik yapmak
için gelmiştim, şimdi de eve dönüyorum” diye açıklamada bulundum.
“ Aferin sana. Ben sabahtan beri buraya yapışıp kaldım. Fakat eğer bu
hurda yığınının seni eve götürebileceğini düşünüyorsan sanırım sabaha
kadar burada beklemen gerekecek. Bu arada, anladığım kadarıy la burası
sorular sorulan ve yanıtlar verilen bir mekân olduğuna göre sana bir başka
şey sorabilir miyim?”
2 2 2
O L G A K H A R I T I D I
223
Ç E M B E R E G İ R İ Ş
224
O L G A K H A R I T I D I
mamıştı. T ıpkı bir heykel gibiydi. Zarif duruşu, mükemmel bedeni yalnızca
bir sanat eseriyle kıyaslanabilirdi. Bedeninin her bir hattında inanılmaz bir
zarafet vardı.
“ Bu olaydan önce avladığım hayvanlara karşı olan yaklaşımım tümüyle
faydacı bir yaklaşımdı. Onlar benim için kişiliği olmayan avlardı ve eğer
onları, daha akıllı davranıp avlayabilirsem yemek masasındaki bir yemeğe
dönüşürlerdi. Nedenini bilmiyorum ama bundan fazlasını düşünmezdim;
ama o an’a kadar bir hayvanın, varlığında bu kadar büyük bir güzellik
barındıra bile ce ğin i hayal bile edemezdim,
“ Bir an gözlerimiz buluştu. Bakışları doğrudan ve açıktı. Bütün zaman
duygumu yitirdim. Doğanın kendisinin yumuşak siyah gözlerine
bakıyordum. Ardından içimde bir şeyler oldu ve kendi gözlerimle ken dime
baktığımı fark ettim. Bir insan olarak benimle bir hayvan olarak geyik
arasındaki tüm sınırlar ortadan kalktı ve bir olduk. Aynı anda hem av hem
de avcı oldum. Bu, hayal ürünü değil gerçekti. Bir hayalden yüzlerce kat
daha güçlüydü. Bu hayvanla, en küçük molekülümden ruhumun en derin
köşelerine kadar tüm varlığımla ilişki İçindeydim. O an, o sarılıp durduğum
mantığım, her şeye mantıklı bir açıklama getirme saplantım, her şeyi
sembolize etme alışkanlığım ortadan kalkıverdi. Bu, yoğun, saf bir varoluş
anıydı.
“ Bir sonraki an, elim düşünmeden hareket edip tüfeğin horozunu
kaldırdı. Bu hareketim de beni ve geyiği birbirine bağlayan aynı enerji
akışının bir parçasıydı. Bunların tümü doğal ve doğruydu çünkü olayın iki
yanını da hissediyordum. Öldürmeye hazırdım ve öldürülmeye hazırdım.
Bunların tümü, aynı sürecin, aynı dengenin iki yanıydı.
“ T ek bir hareketle nişan aldım ve tetiği çektim. İlk önce hiçbir ses
duymadım. Yalnızca bu güzel, vahşi hayvanın yavaşça kaydığım ve ar -
dından da yere doğru süzüldüğünü gördüm. Hareketlerinin her bir parçası,
tıpkı sanki birbirinden güzel fotoğraflar zihnimde birbiri ardınca yer
değiştiriyorlarmış gibi, karmaşık, koreografik bir düzene sahipti. Aynı
zamanda yere düşenin, bu yaşama veda edenin kendim olduğunu
hissediyor dum. Sonunda gözleri kapandı ve aramızdaki bağlantı koptu.
225
Ç E M B E R E G İ R İ Ş
226
O L G A K H A R 1 T 1 D 1
2 2 7
Ç E M B E R E G İ R İ Ş
228
18
n a t o li’n in Hik ây e si ban a, bilgi v e k işisel gelişim için gir işt iği m
A a r a şt ırmalar ım ın, insanlar bun un bilin çli o lar ak f ar k ın da o lsun y a
da o lm a sın tüm in sanlığın içine ekilm iş bir dür t ü o lduğun u gö st er di. Bu
dur um la , z a m an zaman t ıp k ı An at o li'n in Aday lar da y aşadığı den ey im
gibi a lışılm a dık bir o lay aracılığıy la kar şılaşan lar ciddî bir şek ilde sar -
sıla biliy o rlardı, Çevremdeki insanları incelemey e başlay ıp , o n lar ı k en -
di Ruh sa l İ k izler iy le ilet işim e geçebilecek y a da y aşam ın m ucizesin i
t a m a n la mıyla den ey i in lemelerine n eden o labilecek o lay lar ı h ay al et -
m e y e ç a lışt ım .
Da h a f a z la gö zlem ledik çe, h er k esin , k endini Belovodya’ ya ulaştıracak
ö z e l bir y o lu o lduğun a in an m ay a başladım . T ek so r un , bu yolun farkında
o lm a k t ı. Ne y azık k i in san lar ın büy ük bir ço ğun luğu için bu y o l, günlük
y a şa m la r ın da dik k at ler in i y o ğun laşt ır dık lar ı alanın dışında kalıyordu. Ruh
Gö lle r in in bulun duğu alan , dışsal ih t iy açlar ıy la t üm üy le t üketilmişti. Bu
dur um sa n k i y aşam en er jiler in i t üm üy le y ak ıp y o k ediyor, geriye içsel bir
k e şif iç in k üçücük bir alan bile bır ak m ıy o r du. Bun un büy ük bir acıy a
n e de n o l duğun u an lam ay a başladım . Ken di Ruh sal İ k izimin gözleriyle bir
sür ü z ih in se l so r un un v e r ah at sızlığın , beden in k en di dik k at ini güçlü bir
şe k ilde iç se l İ h t iy açlar ın a k ay dır m a çabasın dan başk a bir şey den
k a y n a k la n m adığın ı gö r düm . Ne acıdır k i, in san lar ın ço ğ u, ciddi bir
ge r ilim e k a r şın in at la k en di esk i, ek sik y aşam
2 29
Ç E M B E R E G İ R İ Ş
230
O L G A K H A R I T I D I
231
Ç E M B E R E G İ R İ Ş
“ Bugün seninle çalışacak bir tek ben varım” dedi. Ardından kısa bir
süreliğine sustu. “Başlamadan önce, seninle bazı şeyler paylaşabilir
miyim?”
Başımı onaylayım bir şekilde salladım.
“ Olga, burada yaşadığın deneyimin sonuçları çok şaşırmama ve m e-
raklanmama neden oldu. Sen ayrıldıktan sonra defalarca bu deneyimini
düşündüm. Notlarında, benim geleneksel yöntemler ve deneysel teknik ler
kullanarak yürüttüğüm mantıklı bilimsel araştırmalarım ile son derece ilgili
birçok şey vardı. Bu sistem, Bize zamanın ve gerçekliğin öznel doğası ile
ilgili son derece ilginç iç görüler kazandırıyor olmasına karşın senin
tümüyle içgüdüsel olan yaklaşımın seni daha ilk anda daha ön ceden asla
ulaşamadığımız bir düzeye ulaştırıverdi. Bu da senin öznel, belli bir ön
kurgusu olmayan araştırmalarına devam etmem için inanılmaz bir istek
duymama neden oldu. Böylece, birkaç gün sonra, senin yolunu kullanarak
aynalarla kendim bir deney yapmak istedim.
“ Sonuçlar inanılmazdı ve daha önceden deneyimlediğim her şey den
farklıydı. Benim yanımda, senin deneyiminde olduğu gibi yazacak bir
şeyler yoktu ama yaşadığım deneyim biter bitmez her şeyi kaydet tim.
Eğer senin için bir sakıncası yoksa bugün aynalar içinde bir şey yapmadan
önce bu notlarımı okur musun? Sanırım bu notlar senin, yanıtını bulmak
için buraya geldiğin soruyla doğrudan ilgili olmalı.” “Buraya niçin
geldiğim i nereden biliyorsun ?” diye sordum.
“ Şey aslında bundan pek emin olamam. Ama tahminime göre ona
dokunan herkeste olduğu gibi sen de Belovodya’nın gizemine kapıldın.”
“ Evet haklısın. Burada bu nedenle bulunuy or um ve sanırım notlarını
okumak benim için yalnızca ilginç olamayacak kadar önemli.” Elime
kahverengi deri ciltli bir defter tutuşturarak, “Güzel. İşte buradalar ,” dedi.
“ Sanırım onları aynanın içinde okumak senin için çok daha rahatlatıcı
olabilir.”
Artık bana tamdık gelen metal tüpü işaret etti. “Seni yalnız bırakacağım
ama merak etme hemen yan odada olacağım. Okumayı bitirdi
232
O L G A K H A R 1 T I D 1
ğinde bana haber ver." Sanki fikrimi değiştireceğim den korkuyormuş gibi
bir şey söylememe fırsat kalmadan alelacele dışarı çıktı.
Kapı kapandığında odada yalnız kaldım. Burası dış seslerden tümüyle
yalıtılmış olduğu için çevremde kitaplar, araştırma raporları ve çalışma
kağıtlarıyla tümüyle sessizlik içindeydim. Ne yapmam gerektiği konusunda
duyduğum kararsızlık çevremdeki boşlukta bir sis gibi duruyordu.
Aynalı tüp birden bana ürkütücü göründü. T ıpkı, beni içinde bulun -
duğum varlık alanından farklı ve ürkütücü bir zaman mekâna yollamaya
hazır küçük bir uzay aracı gibi duruyordu. Yoksa, bedenimi tekrar kabul
etmeyi ve onu doğum anıma döndürmeyi bekleyen garip, mekânik bir tür
rahim miydi?
Her iki durumda da bana, Dimitriyev’ in notlarım okuyacağım cazip bir
mekân gibi görünmüyordu. Zihnimin mantıklı yanı hayal gücüme yeniden
hâkim oluncaya kadar onun önünde sessizce durdum. Dimitriyev’ in böyle
bir öneride bulunmasının mutlaka bir nedeni olmalıydı; bu nedenle yanıma
notları alıp tüpün içine girdim.
İlk seferinde olduğu gibi bu kez de bir cenin gibi kıvrılm ış şekilde
yattım. T üpün açık uçlarından yeterli ışık girdiği için okumakta zorlan -
mıyordum.
İlk sayfayı çevirdim. Dimitriyev’ in el yazısını daha Önceden okuma-
mıştım. Büyük, yuvarlak harflerle yazdığı İçin yazısını okumak kolaydı.
233
Ç E M B E R E G t R İ Ş
234
O L G A K H A N T I D l
235
Ç E M B E R E G İ R İ Ş
236
O L G A K H A R I T I D ]
237
Ç E M B E R E G İ R İ Ş
238
O L G A K H A R ! T I D ]
239
Ç E M B E R E G İ R İ Ş
dım. Sonunda, bu konuda yapabileceğim tek şey, eğer doğru değilse, doğru
da olamaz diye düşünm ek oldu. Hepsi bu.
“ Ama aynı zamanda Belovodya’nın gerçekten varolduğuna dair görüşü
destekleyen birtakım ipuçları da vardı. Ve bu bana yaşadığım deneyim
sırasında söylenmişti. Bu kanıtlardan bir tanesi de buradaki in san yaşamının
izlerini İÖ 300 bin yıl geriye götüren Altaylar’daki en ünlü arkeolojik alan
olan Denisova Mağarası’ydı, Ardından Vedacı (Vedik) gelenek ile eski Slav
kültürünün pagan inançlarım karşılaştıran şaşırtıcı çalışmayı anımsadım.
Diğer benzerlikler bir yana her birinin kendi tanrıları aynı adı taşıyor ve
benzer işlevler üstleniyorlar dı.
“ Hatta eski Ukrayna Kazakları’nın kendine özgü saç stillerinin,
Hindistan’daki Krişna dininin çağdaş izdeşleriyle benzer olduğunu fark
ettim. Her ikisi de başlarını tümüyle kazıyıp yalnızca başlarının tepe sinden
uzayan uzun kuyruklar bırakıyorlardı. Krişna’nın izdeşleri, onun
kendilerini başlarının tepesindeki kuyruktan tutarak günahtan çekip
çıkaracağına inanıyorlar. Bir antropolog dostum bana kendi kültür lerinin
buradan kaynaklandığı düşüncesini kanıtlamak için bir Japon araştırma
grubun un Altaylarda incelemeler yaptığını anlattı.
“ Altay bölgesinin temel T anrıçası Umay ile Hintli Kali ve Budist T ara
gibi diğer tanrıçalar arasındaki bağlantıları görmek çok ilginçti. Bunların
hepsinin de bir ve aynı olduğu sonucuna vardım. Umay, Uma’nın içinde
bedenleniyordu; eski Hindistan’ın dişi ruhu Şiva’nın Şakti’si olarak algıyı
olası haline getiren ışığın gücüydü. Uma, Kalavada sisteminde ve Kalaçakra
T antra’da Kali olarak görünüyordu.
“ Her iki sistem de bir zaman çarkı inancına sahipti. Ayinlerinin en
kutsal kavramı, seçilmiş olanların Şambala’ya ya da Belovodya’ ya ula-
şabilecekleri ve ölümsüzlüğün gizemine dokunabilecekleri zamanın
köklerine doğru seremonik bir kapı açmaktı. Aynı zamanda ruhsal ça-
lışmalarının özünü zamanı anlamanın ve idare etmenin oluşturduğu eski
İran’ın Zerdüşt geleneğiy le de aralarında şaşırtıcı benzerlikler vardı.
“ Sufizmde de son derece ilginç paralellikler var. Yıllardır iyi bir dostum
olan Bay Vasiliyev , Gurdjieff ’in ve seleflerinin çalışmalarım ince
240
O L C i A K H A R I T [ D I
leyen bir grup araştırmacıyı yönlendirmektedir. Çok kısa bir süre önc e bana
Gurdjieff’in çalışmalarının Sufi üstatlarıyla en can alıcı şekilde birleştiği
bölümde kutsal Hurgalya ülkesini koruyan mistik kapıya geçiş olarak
kullanılan zaman çarkı düşüncesini keşfettiğinden bahsetti. Hurgalya adı,
Belovodya’nın sufizmdek i karşılığı olarak düşün ülebilir.
“ Vasiliyev, Gurdjieff ’in aynı zamanda sufi ustalarından zaman çarkının
pek çok farklı algı modeli aracılığıyla kavranıp algılanabilecek sabit bir
ilksel yasayı simgelediğini öğrendiğini söyledi. Örneğin, man dalalar
üzerine yaptığı meditasyon ile bu yasaya dokunan bir izdeş, görme
duyusunun desteğiyle kalp gözünü açıyor. Özellikle Gurdjieff’in öğrettiği
şekilde semâ müziğini dinleyen bir izdeş de aynı mistik deneyime duyma
duyusunun desteğiyle varabiliyor. Aynı düzeye, izdeşin tüm bedenini kutsal
kapılara yönlendiren bir araca dönüştüren dans aracılığıyla da
ulaşıtıra biliyor .
"‘Gurdjieff’in Rusya’da kalan bir grup öğrencisi bu konuyu daha
derinlemesine incelediler. Bu araştırmalarının sonucunda da kullanılan
yöntem ne olursa olsun eğer doğru bir şekilde kullanılırsa zaman çarkının
dönmeye başladığını onayladılar ve bu da bizi kaçınılmaz olarak yolun son
durağına, gizemli Belovodya ülkesine ulaştırıyor. Bunların t ümü de son
derece ilginç, öyle değil mi?
“ Yine de eğer Kuzey Sibirya’da bir yerlerde ileri eski bir uygarlık var
olduysa neden halen onun fiziksel kalıntılarını bulamadık? Ne kadar
eskiden varolmuş olursa olsun, neden halen görüş açımızdan bu kadar
gizemli bir şekilde saklı duruyor? Belki de bu sorunun yanıtı, bana göre
Rusya’nın yetiştirdiği en büyük kadın şair olan Anna Ahmetova’nın oğlu
olan büyük tarihçi ve etnolog Lev Gumilkev’ in kuramların da bulunabilir.
“ Gumilkev, Gulag’da siyasi tutuklu olarak bulunduğu yıllarda, enerji
dönüşümünün kozmik yasalarının kültürlerin evrimi üzerindeki etkilerini
inceledi. Bulduğu birçok şeyden bir tanesinde her uygarlığın varoluşunun
temeli olarak kullandığı, ağaç, deri, dokuma, metal, kemik, taş gibi farklı
malzemelerle karakterize edilebileceğin i ileri sürdü.
2 4 1
Ç E M B E R E G İ R İ Ş
242
O L G A K H A R I T I D l
243
Ç E M B E R E G İ R İ Ş
244
Son Söz
ece gökyüzü normal halini almıştı ama rüzgârlı ve nemli hava öy-
G lesine canlandırıcıy dı kİ uzun bir süre boyunca ruhsal yolculuğu -
mun sonunda Umay ’ın gözlerini ve dans eden adamların oluşturduğu
çemberi anımsayarak balkonumda durdum. Yıldızlar a bakıp, Altay -
lar 'da hayatımı birçok açıdan tümüyle değiştir en olayları derinlemesi-
ne düşündüm.
Kubay kasabasında Umay’la ilk karşılaşmamın üzerinden bir yıldan
fazla zaman geçmişti. Bu zamanın büyük bir kısmında Orta Asya’nın farklı
bölgelerine seyahat etmiş, ilerleme sürecimdeki yeni Öğretmenlerimle
tanışmıştım. Umay’ın anısı benim için halen canlıydı ve bana daima neşe
ve heyecan veriyordu. Belki de bunun nedeni bunların yaşamımız boyunca
deneyimlerimizin birer kaydı olarak yanımızda taşıdığımız uzak ve belirsiz
zihinsel resimlerden daha fazla anlamları olmasıydı. Bu anılar, içimde
gerçekleşen dönüşümün kaynağım oluşturuyorlardı. Halen Altaylar’da
olanları özümseyip yaşamıma uyarlamaya devam ediyor olmama ve bu
olayları izleyen Dimitriyev’in laboratuvarında yaşadığım deneyimlere
karşın ek bilgiler arayışıyla Orta Asya’ya seyahatler yapmaya başlamıştım.
Bu kitabın taslağını yazmaya başladığımda Umay’ın iznini ve tav-
siyelerini almak üzere Altaylar’a gittim. Görüşmemizin sonunda Umay ilk
kez olarak beni kucakladı. Ardından armağan olarak bana biraz tü
245
Ç E M B E R E G İ R İ Ş
tün verdi ve anlamlı bir şekilde Yüce Ruhun Altay dilindeki karşılığının
Ülgen olduğunu, bu kelimenin Ülker’den yani Pleiades takımyıldızının
adından geldiğini söyledi. Bana bunu niçin söylediğini sorduğumda bana
hiçbir açıklamada bulunmayacağını söyledi. Söylediği tek şey “Bunu sen
bul.” oldu.
Bu kitabın basımından önce atmam gereken bir diğer adım Özbekistan
ve Kazakistan ’daki yeni Öğretmenlerimi ziyaret etmekti. Bunlar dan,
“ Gerçek Rüyalar Ustası” olarak bilineni, beni daha önceden karşılaştığımız
küçük evde bekliyordu.
Bulunduğumuz odanın zemini üzerinde kırmızı ve beyaz Özbek de-
senleri bulunan yumuşak yün kilimlerle kaplıydı. İlk andan itibaren bu
odada kendimi rahat hissetmiştim. Bana bir yolculuğa hazırlanmamı
söylediğinde duvarın yanma bana Öğrettiği özel bir duruşta oturdum ve
gözlerimi kapadım.
246
O L G A K H A R I T I D I
247