You are on page 1of 99

SOLUNUM DİNAMİĞİ

SOLUNUM SİSTEMİ VE
İŞLEVİ
Bazı mikroorganizmalar dışındaki tüm canlılar metabolik süreçlerinde kullanmak
üzere moleküler oksijene (O2) ihtiyaç duyarlar. Solunum sistemi, kan ile atmosfer
havası arasında gaz değişimini oluşturabilecek şekilde özelleşmiş bir sistemdir.

2
S L 1
 3  Karakteristik uzunluğu L olan bir canlının birim hacim başına
yüzey alanı
V L L

İnsanın dinlenim halinde oksijen gereksinimi 0,21litre/kg.saat’dir ve bunun ancak %2 gibi önemsiz bir miktarı
deri yolu ile sağlanabilmektedir.
Solunum kavramı genel olarak;
- Akciğerlerde havanın yenilenmesi
- Akciğer havası ile kan arasında gaz alış-verişi
- Gazların kan aracılığı ile taşınımı
- İç ortamla hücreler arasında gaz alış-verişi
- Oksijenin hücrede kullanılması süreçlerini içerir.
- Ayrıca kan pH’nın sabit tutulmasında, ısı aktarımında da rol almaktadır.
- Solunum sistemi konuşma, aksırma, öksürme, hıçkırma, gülme, koklama ve
esneme gibi davranışlarımız için gerekli olan kontrollü hava akışını sağlar.
- Kusma gibi eylemler sırasında hava yolları bloke edilerek iç basıncın
yükselmesini sağlar.
- Konuşma sırasında gerekli anlamlı sesleri solunum sistemi yardımı ile
çıkarabilmekteyiz.
Solunum sistemini biyofiziksel yaklaşımla açıklayabilmek için benzetmeler
yaparak bu sistemi hava akımının gerçekleştiği bir kanal (trake, bronş, bronşiyol,
terminal bronşiyol) basınç ve hacim değişikliklerine bağlı devinimin gerçekleştiği
bir kutu (akciğerler) ve difüzyon aracılığı ile gaz değişiminin gerçekleştiği bir yüzey
(alveoller) olarak düşünebiliriz.
Dış Solunum = Akciğerlerden kan ile atmosfer havası arasında yapılan O2 ve CO2
alışverişidir.

İç Solunum = Sistemik kapillerde bulunan kan ile doku hücreleri arasındaki O2 ve


CO2 alışverişine denir.
Dış solunumun evreleri: CO2 O2

- Ventilasyon: Atmosfer havasının Hava yolları


Değişim I:
atmosferden

akciğerlere giriş çıkış süreçleri Alveoller


Akciğere
(ventilasyon)

olarak adlandırılır. CO2 O2


Değişim II:
Akciğerden
O2 kana
CO2

- Difüzyon: Akciğer havası ile Pulmoner


dolaşım
akciğer kılcal damarları
arasındaki gaz alış veriş sürecidir Kanda gazların
taşınımı

ve dış solunumun ikinci


evresidir. Sistemik
dolaşım

CO2 O2

- Perfüzyon: Kanın akciğerlerdeki


kılcal damarlara giriş sürecidir ve CO2 O2 Değişim III:
kandan
dış solunumun üçüncü evresi Hücreler
Hücre içi
solunum
hücrelere

olarak adlandırılır. ATP


Besinler
Solunumla ilgili kasların eylemleri sonucu akciğer içi basınç atmosfer basıncının
altına düşürülürse atmosfer gazları akciğerlere girer bu sürece soluk alma
(inspirasyon) denir.

Akciğer içi basıncın daha yüksek olduğu soluk verme (ekspirasyon) sürecinde
akciğerlerdeki havanın bir kısmı dışarı atılır.
Atmosfer havası akciğerlerde bulunan alveollere girer, çünkü alveollerdeki
hava basıncı atmosferik basınçtan daha küçüktür

Akciğer alveollerinin hava basıncına göre daha düşük olabilmesi torasik


boşluğun hacmindeki artma ile gerçekleşir
Soluk borusunun yaklaşık ölçüleri:
Soluk borusu (trakea) çapı: 1,5-2,5 cm
Soluk borusu kesit alanı ortalama: 2,54 cm2,
Soluk borusu uzunluğu ortalama: 11 cm

Soluk borusu sol ve sağ akciğerlere doğru önce iki ana bronşa ayrılır. Daha sonra bu
dallanmalar alveollara ulaşıncaya kadar 20-30 kez yinelenir. Her bir dallanma
sonundaki toplam kesit alanı, bir önceki kesitin yaklaşık 6/5 oranında genişleyerek
sonunda 140-180 cm2 ye çıkar.

İnsanda toplam 250-300 milyon kadar alveol vardır ve çapları 100-300 um arasında
olan bu alveollerin toplam dış yüzey alanları 50-100m2 ye ulaşır. İnsanda toplam deri
yüzeyi ise 1,75m2 kadardır. Yani akciğer havası ile kan arasındaki gaz alış verişi deri
yüzeyinden 50 kat fazla bir yüzeyden gerçekleşmektedir. Bir alveol başına 1000, tüm
solunum sisteminde 280x10^9 dolayında kılcal damar bulunmaktadır.
Bir solunum çevrimi sırasında alınan veya verilen hava miktarına soluk hacmi ya da (tidal
volum) (Vs) denir. Yetişkinlerde soluk hacmi yaklaşık 500 cm³’tür.

Bir soluk almada bu kadar havanın hepsi alveollere kadar ulaşmaz. Hava yollarında kalan ve
ölü boşluk olarak adlandırılan bu hacim yaklaşık 150 cm³’tür.

Çevrimsel ve ritmik bir süreç olan solunumun frekansı (f) egzersizle, çevresel faktörlere
göre ve konuşma sırasında değişir. Yetişkinlerde ortalama frekans 15 dk^-1 kadardır.

Birim zamanda solunan hava miktarına ventilasyon veya solunumun dakika hacmi adı verilir
ve toplam ventilasyonu için; V=Vs f yazılabilir ve yetişkinlerde yaklaşık 7500 cm³ tür. Toplam
alveolar hacim (Va) ise 5250 cm³ tür.

Solunumla dolaşımın uyumluluğunu anlatmada kullanılan bir kavram da ventilasyon-


perfüzyon oranı olarak adlandırılır ve bu oran normal koşullarda 1 dolayındadır.
SOLUNUMLA İLGİLİ GAZ
YASALARI
Gaz akışı her zaman yüksek basınçtan düşük basınca doğrudur. Gazlar hareketleri
sırasında birbirileri ile esnek kürecikler gibi çarpışarak momentum alışverişinde
bulunurlar.
Gazlar bulundukları hacmi homojen bir şekilde tamamen doldururlar.
Bir gazın mutlak sıcaklığı moleküllerinin ortalama kinetik enerjisinin bir ölçüsüdür.
Bir gazın basıncı moleküllerinin rastgele hareketlerinden kaynaklanmaktadır ve n
birim hacimdeki molekül sayısını göstermek üzere;
2 1 2
P  n( mv )
3 2
Gaz basıncı, moleküllerin gazı sınırlayan kap çeperlerine yaptığı esnek
çarpmalarından kaynaklanmaktadır.
Avogadro Hipotezi: Aynı sıcaklık, basınç ve hacim altında gazlar, aynı sayıda molekül
içerirler.
Normal koşullarda (273.15K, 1 atmosfer =760mmHg) bulunan 1 mol
(No=6,02x10^23 molekül) gaz, cinsi ne olursa olsun 22,4 litre hacim işgal eder.

Boyle-Mariotte Yasası: Sabit sıcaklıkta tutulan belirli bir miktar gazın, hacmi ile
basıncının çarpımı sabittir.
T=sabit için, P1V1=P2V2=sabit yazılabilir.
Gay-Lussac Yasası: Sabit basınç altında tutulan belirli bir miktar gazın, hacmi
sıcaklıkla doğru orantılı olarak artar. Sabit hacim altında tutulan bir gazın basıncı da,
sıcaklıkla doğru orantılı olarak artar.

İdeal Gaz Yasası: Belirli bir miktar gazın (n mol) basıncı, hacmi ve sıcaklığı arasında,
P V = n R T (genel gaz denklemi) ilişkisi vardır. R=kN0=8,314 J/K.mol (Rydberg
Sabiti=genel gaz sabiti)
Dalton yasası: Bir gaz karışımı içinde bulunan gazlardan her bir cinsi, kap içinde
yalnız başına bulunuyormuş gibi davranır ve kabın çeperine, diğer gazların
varlığından etkilenmeyen, bir kısmi (parsiyel) basınç uygular. Dalton yasasına göre
gaz karışımının basıncı kısmi basınçların toplamına eşittir.

P =PO2 + PCO2 + PN2 + PH2O

Atmosfer basıncı; oksijen, karbondioksit, azot ve su buharının kısmi basınçlarının


toplamına eşittir
SOLUNUM KASLARININ İŞLEVLERİ
• Akciğerler, solunum işlevine aktif olarak katılmazlar,
esneklik ve direnç özellikleri ile pasif yanıtlarda
bulunurlar.

• Göğüs kafesi iç yüzeyi ile akciğerlerin dışını


çevreleyen plevra zarları arasında bulunan plevra
sıvısı, statik sürtünmeleri ortadan kaldırır ve
akciğerler göğüs kafesi içinde serbestçe kayabilirler.

• Normal bir soluk verme pasiftir ve soluk alma


sırasında depolanmış potansiyel enerji ile
sürdürülür. Alveol hacimleri küçülürken iç basınçları
+0,4 kPa (+3 mmHg) seviyelerine çıkar.
Soluk alıp vermede birçok kas görev
almaktadır. Bu kasların en önemlileri
kaburgalar arası kaslar, diyafram ve karın
kaslarıdır.

Soluk alma sırasında kasların uyguladığı


kuvvet akciğer ve toraksın esnek şekil
değiştirmesine, akciğer ve toraks dokularının
sürtünmelerinin yenilenmesine, hareketli
kütlelere ivme kazandırılmasına neden olur.

Sürtünmelere karşı yapılan iş ısı şeklinde


kaybolur. Esneklik kuvvetlerine karşı yapılan
iş ise göğüs ve akciğer dokularında
potansiyel enerji olarak depolanır.
YÜZEY GERİLİMİ VE ALVEOL MEKANİĞİ

Su damlaları neden küre şeklinde kalır ?

Kohezyon Kuvvetleri: Aynı cins


moleküllerin birbirine elektriksel çekim
kuvvetiyle tutunmasıdır.
Sıvı içindeki bir molekül, komşu sıvı molekülleri tarafından ortalama olarak aynı
kuvvetle çekilir. Bu yüzden hiçbir kuvvetin etkisi altında değilmiş gibi hareket eder.
Yüzeydeki sıvı molekülleri ise sadece sıvı tarafındaki molekülleri içe doğru
çekerler. Bu çekim sıvı yüzeyinin daralmasına sebep olur.

Minimum enerji prensibine göre sıvı yüzeyi en küçük konuma (küresel) gelmeye
çalışır. Bu özelliğe yüzey gerilimi (γ) denir.

Öyleyse yüzey gerilimi için atom veya moleküller arasındaki çekme kuvvetinin
yüzeydeki geometrik dengesizliğinin ve asimetrisinin sonucudur diyebiliriz.
Kohezyon nelere bağlıdır?
• Maddenin türü: Cıvanın, suyun ve zeytinyağının kohezyon kuvvetleri
farklıdır.
• Sıcaklık: Sıcaklık arttıkça moleküller daha çok hareket eder, moleküller
arası kuvvetleri azalır.
• Başka madde karıştırılması: Suyun içine deterjan karıştırırsanız su
moleküllerinin arasına deterjan molekülleri girer ve birbirini tutma
bağlarını zayıflatır.
Yüzey Gerilimi:
Sıvı bir ortam içindeki bir moleküle diğer moleküllerin uyguladıkları kuvvetlerin
bileşkesi sıfırdır. Sıvı yüzeyinde bulunan moleküller sıvı yüzeyine dik, içeri yönelik
bir kuvvet etkisinde kalırlar. Sıvılar dış yüzey alanlarını minimuma indirecek bir
biçim almaya çalışırlar.
Yüzey gerilimi, sıvı yüzeyine teğet, yüzeyde düşünülen herhangi bir çizgiye dik,
birim uzunluk başına kuvvet boyutundadır.

F
  [ N / m]
2b
Bir sıvının içinde yabancı maddelerin bulunması yüzey gerilimini değiştirebilir.
Örneğin suya NH4OH eklenmesi ile yüzey gerilimi artarken KOH eklenmesi ile
azalmaktadır.
Deterjanlar, suyun yüzey gerilimini küçülterek temizlenecek yüzeylerdeki
pürüzlere kolay girmesini sağlarlar.
Alveollerin kapanma (collapse) eğiliminde oluşları;
-Kısmen çeperlerinin esnekliğinden
-Kısmen de alveollerin içini sıvayan doku akışkanının yüzey gerilim kuvvetinden
kaynaklanır.
Sabun köpüğü gibi iki yüzü de gaz fazı ile temasta bulunan bir kabarcıkta, yüzey
gerilim kuvvetleri kabarcık hacmini küçültmeye çalışır. Kabarcık içi transmüral
basınç (Pt =Piç-Pdış) artarak denge kurulur.
Denge durumu için, r küresel kabarcığın yarıçapı olmak üzere;
Pt = 4 γ/ r olduğu gösterilmiştir.
Gaz ortam içindeki bir sıvı damlası veya sıvı ortam içinde bir gaz kabarcığı olduğunda sıvı veya
gaz kabarcığının temas ettiği bir yüzü bulunduğundan dolayı bir önceki bağıntı aşağıdaki
olmaktadır.
Pt = 2 γ / r

Yarıçapları aynı olan iki kabarcık düşünelim;


transmüral basınç bağıntılarına göre, yüzey gerilimi büyük olanı dengelemek için daha büyük
transmüral basınç gerekecektir.
Şimdi de, yüzey gerilimi aynı, yarıçapları farklı iki kabarcık düşünelim; bu durumda,
yarıçapı küçük olanda dengeyi sağlamak için daha büyük transmüral basınç gerekecektir.

Eğer sabun köpüğü kabarcıkları paralel bağlanırsa; yüzey gerilimleri aynı olan bu iki
kabarcıktan yarıçapı küçük olanda dengeyi sağlamak için gerekli transmüral basınç daha
büyük olacaktır. Yüzey geriliminden ötürü küçük kabarcık büzülmeye başlayınca küçük
yarıçaplıdan büyük olana doğru bir gaz akışı gerçekleşir ve küçük yarıçaplı tamamen büzülür.
Soluk alma sırasında bir alveol çapının 50 μm den 100 μm ye çıktığını düşünelim.
Yüzey gerilimine rağmen bu alveolün genişleyebilmesi için, alveol çeperlerine ait
transmüral basıncın en az,

Pt=Palv-Ppl = 2 γ /r = 2 x 0,050/50. 10^-6 = 2000Pa = 2kPa (15 mmHg) olmalıdır.

Normal soluk alma sırasında alveol içi ölçü basıncı;


Palv= -0,4 kPa ( -3 mm Hg) dir.

Plevra boşluğuna ait ölçü basıncı;


Ppl = Palv - Pt = -2.4 kPa (-18 mm Hg) olmalıdır.
Plevra boşluğundaki ölçü basıncı gerçekten negatiftir, ancak rahat soluk almada
deneysel olarak;
Ppl = - 0.5 kPa ( -4 mm Hg) ölçülmektedir.

dolayısıyla, Pt = Palv - Ppl = -0.4 - (-0.5) = + 0.1 kPa ( 1 mm Hg) kadardır.

Elde edilen 0.1 kPa veya 1mmHg lik değer yüzey gerilim tartışmasına göre
gerekenin (2kPa) çok altındadır.
Alveollerin birbirilerine paralel bağlı, yarıçaplarının genellikle farklı ve alveollerin
içini sıvayan doku akışkanının yüzey geriliminin de aynı olduğu düşünülürse,
yukarıdaki tartışmaya göre küçük alveollerin tümünün kapanması gerekir.
Fakat gerçekte böyle bir durum, söz konusu değildir.
Alveoller surfactant adı verilen lipoprotein yapısında bir madde salgılar ve
soğurur. Bu madde tip 2 hücreleri tarafından oluşturulmaktadır.
Surfactant’ın etkisi, alveol yüzey genişliğine bağlıdır.
Surfactant, alveol yarıçapı küçük iken alveol yüzeyinde daha yoğun bulunur ve
bundan dolayı doku akışkanının yüzey gerilimi küçülür.
Alveol çapı büyüdüğünde, yüzeydeki surfactant konsantrasyonu azalır ve
surfactant’ın yüzey gerilimini küçültücü etkisi azalır.
Bütün bunların sonucu olarak, farklı yarıçaplı alveoller kararlı olarak
kalabilmektedirler.
Surfaktan: Yüzey Aktif Madde
Alveollerin iç yüzeylerindeki surfaktan hidrofobik özelliğe sahiptir.
Bu özelliğinden dolayı suyu içerisinde tutmaz hava ile beraber dışarı gönderir.
Alveolar Karşılıklı Bağımlılık (Alveolar Interdependence)
DIŞ SOLUNUM SİSTEMİ MEKANİĞİ
Eylemsizlik, sürtünme ve esneklik gibi öğeler içeren bir sistem bir Fuy kuvveti
etkisinde kaldığında, sistemde bu kuvvete eşit tepki kuvvetleri doğar.

d 2x dx
Fuy  Feyl  Fsür  Fesn  m 2   kx
dt dt
Dış solunum sistemine karşılık yukarıdaki mekanik modelde yürütücü etki olarak
pompaların ortaya çıkardığı basınç farkını (Puy=Pağız - Pplevra), yanıt olarak da
alveollerin hacim değişimlerini alabiliriz.
2
dV dV 1
Puy  Peyl  Psür  Pesn  I 2  R  V
dt dt C
I = Hareket eden kütlelere bağlı bir eylemsizlik parametresi.
R = Dokular arası sürtünmeler, dokuların iç sürtünmelerinden ve hava yollarındaki
sürtünmelerden kaynaklanan dirençlerin toplamı.
C =Akciğer - göğüs kompliyansı
AKCİĞER VE GÖĞÜS KOMPLİYANSI
Kompliyansı deneysel olarak belirlemek için, hacim istemli ve basamaklı olarak
arttırılır ve ölçülür.
Sırasıyla;
hava giriş yolları kapatılarak kaslar gevşetilir.
Bu durumda ölçülen Palv ve Ppl arasındaki fark (Pt), bu yeni hacme ulaşmak için
gerekli etkiye (Puy) karşılık gelir.
Kararlı durumlar arasındaki hacim farkları basınç farklarına oranlanarak,
C =ΔV / ΔP
bağıntısında akciğer-göğüs sisteminin kompliyansı belirlenir.

Akciğer - göğüs kompliyansı normalde 1.8-2.7 cm3/Pa arasındadır.


Kompliyansla ilgili işlemler, elektrikteki kondansatörlerle ilgili işlemlere benzer.

İki akciğer paralel bağlı olduklarından dolayı, akciğerlerin eşdeğer kompliyansı, iki
akciğerin kompliyansları toplamına eşittir. (Kondanstörlerin paralel bağlanması)

Göğüs (Cg) ve akciğer (Ca) kompliyansları seri bağlı olduklarından, tüm solunum
sisteminin eşdeğer kompliyansı;

1 1 1
 
C Ca C g
SOLUNUMDA DİRENÇ FAKTÖRÜ
Solunum sisteminde yürütücü etki (Puy) içinde ivme verici bileşenin (Peyl) payının
% 5 den küçük olduğu saptanmıştır.
Bu yüzden Puy bağıntısında Peyl ihmal edilebilir. Bu durumda;

dV 1
Puy  Psür  Pesn  R  V
dt C
Solunum sisteminde direncin % 20 si doku direncinden, % 80 i ise hava yolları
direncinden kaynaklanır.
Solunum yollarındaki silindirik bir akış yolu için, girdapsız ve düzgün akış
koşullarında Poiseuille yasası geçerlidir. Yani debi, basınç düşmesi ile orantılıdır.
Akış direncini belirleyen parametreler içinde yarıçap önemlidir. Soluk alma
sırasında bronş ve bronşiyol çaplarındaki küçük artmalar direnci oldukça düşürür.
dV 8 l dV
Pdirenç R  4
dt  r dt

Soluk alma sırasında bronş ve bronşiyel çaplarındaki küçük artmalar direnci


oldukça düşürür. Hava yollarının direnci ortalama 0.2 kPa.s / l dir.
Mekanik solunum sistemi modelini dikkate alarak, yürütücü etkinin basamaklı
olarak aniden;
Puy = sabit bir değer olduğunu ve bu değerde kaldığını varsayalım.
Bu durumda direnç nedeni ile alveol içi hacim ve basınç kararlı durum
değerlerine aniden değil, bir kondansatörün bir direnç üzerinden dolması
sırasında yük ve potansiyel değişimleri gibi, ağır ağır yaklaşır.

Zaman sabiti, τ= R.C

şeklinde direnç ve kompliyansın çarpımına eşittir ve aynı zamanda alveol içi


basıncın etki basıncının % 63'üne ulaşması için gereken süreye karşılıktır.
Belirli bir yürütücü etkinin (Puy) uygulama süresi yeterince uzun olursa,
akciğerlere girecek hava,

 t / RC  t / RC
Valv  Puy .C (1  e )  V0 (1  e )
V0  Puy .C Akciğer hacim değişiminin kararlı durum değeridir.

Palv  (1/ C )Valv


 t / RC
Palv  Puy (1  e )
Gerçekte akciğer, bir alveole karşılık tutulabilen seri bağlanmış bir direnç ve bir
kompliyanstan oluşmuş birimlerin bir çoğunun paralel bağlanmaları ile
oluşmuştur.
Böyle bir sistemin her bir birimine giren hava miktarı o birimin direncine,
kompliyansına ve etkinin uygulama süresine bağlıdır.
Girdaplı Akış ve Direnç:
Solunum yollarında akışın girdaplı olması halinde Poiseuille yasası geçerliliğini
yitirir. Aynı debinin sağlanması için gerekli basınç farkı ve dolayısı ile hava
yollarının direnci artar.
Düzgün akışta akış direnci, Poiseuille yasası’na göre debiden bağımsız iken,
girdaplı akışta debiye bağlıdır.
Rahat bir soluk alma sırasında solunum yollarının doğrusal kesimlerinde akış
düzgündür.
Solunum yollarının dallanmaları sırasında, yarıçap küçülürken toplam kesitin
artması nedeni ile, hız da azalır.
Yarıçapın ve hızın küçülmesi Reynold sayısını küçülteceğinden, dallanmalarla hıza
bağlı girdaplı akış olasılığı azalır.
vr 
Re 

Girdaplı akış, dallanma yerlerindeki yansımalarla ortaya çıkabilir.
Solunum yollarında girdaplı akışlar sırasında ses duyulur.
Rahat soluk alıp verirken hava yolları direncinin % 50 kadarı bir filtre sistemi olan
burundan kaynaklanmaktadır.
Yüksek tempoda solumada ise ağız da açılınca, üst solunum yollarının toplam direnç
içindeki payı % 25 dolaylarına inmektedir.

Solunum yollarında akış direncini belirlemek için, akışı sürdürücü etki olan
Pağız-Palv basınçları farkı ölçülerek debiye oranlanmalıdır.
Hava akışı yüksek hızlarda olduğunda ,
özellikle hava akış borusunun duvarı
düzensiz olduğunda akış organize
değildir (kaotik). Buna girdaplı akış adı
verilir, genellikle büyük olan hava
yollarında görülür (trachea gibi).

Normal solunum esnasında, laminar akış


orta-boy bronşlardan başlar ve bronşiollere
kadar iner.
Ekzersiz esnasında, hava akışı daha hızlı
olduğu zaman, laminar akış daha küçük hava
yollarına kayar.
Transitional akış, (hem laminar hem de
girdaplı akış özelliklerini taşır) ise bu iki
bölgenin arasında yer alır.
Tek bir küçük hava yolu tek bir büyük hava yolundan daha büyük bir direnç
oluştururken, hava akışına karşı direnç bulunan paralel yolakların sayısına bağlıdır.
Bu nedenle, büyük ve orta büyük hava yolları daha büyük direnç sağlar.
SOLUNUM SIRASINDA HACİM VE BASINÇ
DEĞİŞİMLERİ, SOLUNUMUN İŞİ
Plevra basıncının (Ppl - Pağız) zamanla değişiminin, akciğer hacim değişimiyle
orantılı olmamasının nedeni direnç faktörüdür.
Uygulandığı sistemde, kendi doğrultusunda çok küçük dx kadar yer değiştirmeye
neden olan bir kuvvetin yaptığı iş; dW=F. dx kadardır.
Benzer şekilde bir P basıncı etkisinde dV kadar hacim değişimi oluyor ise, yapılan
iş; dW =P .dV olur.
Solunum sisteminde, eylemsizlik terimleri ihmal edilirse, hacim değişimleri
sırasında yapılan iş;

W   Puy dV   Pesn dV   Pdirenç dV


Normal bir soluk alma sırasında yapılan toplam işin %60-70 kadarı esneklik
kuvvetlerini, ortalama %25 kadarı hava yollarındaki sürtünmeleri, %5 kadarı ise
dokulardaki sürtünmeleri yenmek için yapılır.
Normal bir soluk verme (ekspirasyon) pasiftir ve soluk alma sırasında akciğerlere
depolanmış potansiyel enerji ile sürdürülür.
Soluk alıp verme sırasında solunum sisteminin belirli bir miktar yararlı mekanik iş
yapabilmesi için, bu işten daha fazla enerji harcaması gerektiği açıktır.
Harcanan toplam enerji, solumanın oksijen bedeli ölçülerek, yaklaşık olarak
belirlenmektedir.

Verim=(Yararlı İş)/(Harcanan Toplam Enerji)

Yukarıdaki tanıma göre verim %3-25 arasında bulunmaktadır.


. dV
V
dt
2
.. dV
V 2
dt
Solunumun Frekansı:
Eylemsizlik terimlerinin önemsiz, ancak girdapların önemli
olduğu durumda, solunum sisteminde yürütücü basınç,

. .
2
Puy  (1/ C )V  K1 V  K 2 V
.
V  a Sin 2 ft Debinin sinüsoidal değişimini ifade
etmektedir.

Genel olarak organizmanın kütlesi arttıkça en uygun


solunum frekansı küçülür. En uygun frekansta (foptimum)
solumada solunum işlemi minimum bir çaba ile
gerçekleşmekte, verim en yüksek bulunmaktadır. Bu
frekanstan uzaklaştıkça verim düşmektedir.

Örnek: Bebeklerde dakikada 60 iken 1. yılda 30-40 ‘a,


yetişkinlerde dakikada 12-15’e düşer. Farelerde ortalama
dakikada 200, fillerde dakikada 5 seviyelerine düşmektedir.
KAN GAZLARININ ÇÖZÜNÜRLÜĞÜ VE
ALVEOLLERLE KAN ARASINDA GAZ ALIŞ
VERİŞİ
Bir gazın sıvı bir ortam içinde çözünme miktarı, genel olarak sıvı ve gazın cinsine,
miktarlarına, sıcaklığa ve ilgilendiğimiz gazın gaz karışımı içindeki kısmi (parsiyel) basıncına
bağlıdır.
Henry yasasına göre, sabit sıcaklıkta sıvı ortam içinde çözünebilecek gaz miktarı, gazın gaz
fazındaki kısmi basıncı ile doğru orantılıdır.
Hacmi Vo (cm3) olan bir sıvı içinde çözünmüş olan gaz miktarı, bu gazın standart koşullarda
(101,325 kPa=1 atm basınç altında ve 273,15 K sıcaklıkta) iken dolduracağı Vi (cm3) hacmi
cinsinden, bağıl olarak verilir ve bağıl çözünme miktarı S, aşağıdaki gibi yazılır.
Pi gazın gaz fazındaki
kısmi basıncıdır. Vi ( gaz _ hacmi )
S   Pi
α parametresi ise gazın V0 ( sıvı _ hacmi )
çözünürlüğü (solubility)’dür.
Arteriyel kanın 100 cm3’de 160mmHg
kısmi basınç altında, tablodaki veriler ve
çözünürlük denklemi kullanılarak 0,3cm3
oksijen çözünebildiği bulunmaktadır.

İnsan saf oksijen soluduğunda, kısmi


basınç 101,3 kPa (760mmHg)
olacağından, 100 cm3 kan içinde, fiziksel
yoldan 2,3 cm3 oksijen çözünebilir.

Normal koşullarda insanın dinlenim


halinde bile oksijen gereksinimi bu
değerden çok daha yüksektir ve bağıl
gereksinim (5 cm3 oksijen/100 cm3 kan)
seviyelerindedir.
Geriye kalan yüksek ve önemli miktardaki O2 alyuvarlarda bulunan hemoglobin
molekülleri tarafından kimyasal yolla taşınmaktadır.

Hb  O2  HbO2
Yukarıdaki reaksiyonun kurulabilmesi
Pco2, pH gibi birçok faktöre bağlı
olduğundan arteriyel kanın oksijen
içeriği oksijen kısmi basıncı ile doğrusal
olarak değişmez. Kanın oksijen içeriği
hemoglobin konsantrasyonunca
belirlenen bir doygunluk (saturasyon)
değerine ulaşınca, oksijen kısmi basıncı
artsa da kanın oksijen miktarı
değişmez.
Alveol havası ile alveol kılcal damarları arasında oksijen ve karbondioksit alış
verişi gaz moleküllerinin 0,1-0,4 um kalınlıklı bir tabaka (alveocapillary
membrane) aracılığı ile gerçekleşmektedir.
Homojen olmayan bu tabakada oksijenin ortalama difüzyon katsayısı D=10^-9
m2/s dolaylarındadır. Bir oksijen molekülünün 0,2um kalınlıklı böyle bir tabakayı
ortalama geçiş süresi; (x=tabaka kalınlığı) gerekli değerler yerlerine yazıldığında
2.10^-5 s=20 ms
2
x
t
2D
Bu değer difüzyon mekanizması için oldukça hızlı bir değerdir. Karbondioksit
molekülleri aynı tabakayı oksijen molekülünden daha hızlı geçmektedir.
Kılcal damarlarda ortalama uzunluk L=1mm, kanın akış hızı ise v=0,5-1mm/s,
dolayısıyla kanın kılcal damarlardaki ortalama geçiş süresi t=1-2 s kadardır.

Görüldüğü gibi bu süre kan/alveol (veya kan/doku) ara yüzlerinde gaz alış verişi
için gereken süreden oldukça uzundur. Bu olması istenen bir durumdur.

Çünkü kanın alveol kılcallarında geçirdiği sürenin uzun olması oksijen ve


karbondioksit alışverişinin verimli bir şekilde gerçekleşmesi anlamına
gelmektedir.
Bir gazın alveol havasındaki ve alveol kılcal damar kanındaki kısmi basınçları Pa ve
Pk ile gösterilirse, alveolden kılcal damarlara birim zamanda aktarılan gaz miktarı
için aşağıdaki ifade yazılabilir.
A=Yüzey alanı
A
 =Tabaka kalınlığı

D( Pa  Pk )  DL ( Pa  Pk )
D=Difüzyon katsayısı
D. A
DL  Akciğerlerin difüzyon kapasitesi

Deniz seviyesinden yükseklere çıkıldıkça atmosfer basıncı azaldığından (oksijenin
kısmi basıncının azalması) mevcut oksijenden daha fazla yararlanmak için kandaki
alyuvar sayısı artacaktır.

Peru-La Rinconada Şehri


Rakım: 5100 metre
AKCİĞER HACİM VE
KAPASİTELERİ
Spirometre: (Nefes Ölçer)
Akciğer hacim değişmelerinin bir kısmını
spirometre adı verilen basit bir sistemle
ölçmek olanaklıdır.

Spirogram: Akciğer hacim ve


kapasitelerinin çizildiği sonuç grafiğidir.
Şekilde belirtilen parametrelerden AH
(artık hacmi) ve bunun dahil olduğu FAK
(fonksiyonel artık kapasite) ve TAK
(toplam akciğer kapasitesi) spirometre ile
ölçülemez. Bunların tayini için başka
yöntemler kullanılmaktadır.
Vs (Soluk Hacmi): (VT, tidal volüme),
herhangi bir solunum çevriminde alınan
hava miktarı.
İYH (inspirasyon yedek hacmi): (IRV,
inspiratory reserve volüme), bir soluk
alma sonunda maksimum bir çaba ile
akciğerlere alınabilecek ek hava hacmi
EYH (ekspirasyon yedek hacmi): (ERV,
expiratory reserve volüme), bir soluk
verme sonunda zorla atılabilecek ek hava
hacmi
AH (artık hacim): (RV, residual volume),
zorlu bir soluk verme sonunda
atılamayarak akciğerde kalan hava hacmi
TAK (toplam akciğer kapasitesi): (TLC, total lung capacity), önceki slaytta sayılan
4 hacmin toplamıdır. (TAK=Vs+İYH+EYH+AH)

İK (inspirasyon kapasitesi): (IC, inspiratory capacity), rahat soluk verme


düzeyinden başlayarak alınabilecek maksimum hava hacmi (İK=Vs+İYH)

VK (vital kapasite): (VC, vital capacity), zorlu bir soluk almayı izleyerek zorlu bir
soluk verme ile akciğerlerden atılabilecek hava hacmi (VK=Vs+İYH+EYH)

FAK (fonksiyonel artık kapasite): (FRC, functional residual capacity), normal bir
soluk verme sonunda akciğerlerde kalan hava hacmi (FAK=EYH+AH)

Verilen parametreler statik solunum parametreleridir.


Solunum ile ilgili dinamik parametreler spirometre aracılığı ile tayin edilebilmektedir.

Zorlu ekspirasyon hacmi (forced expiratory volume, FEV): Zorlu bir inspirasyonu
izleyen zorlu bir ekspirasyonun ilk 1 saniyesi içinde dışarı atılan hava hacmidir.
(ortalama 4 litre)

Ekspirasyon debisi tepe değeri (peak expiratory flow rate, PEFR): Zorlu soluk almayı
izleyen zorlu bir soluk verme sırasında maksimum akış debisidir. (ortalama 7 litre/s)

Maksimum istemli ventilasyon (maximum voluntary ventilation, MVV): Bireyin


belirli bir zaman aralığında alabildiği ve verebildiği maksimum hava miktarıdır. Tayini
için bireye genellikle 15 saniye süre ile oldukça yüksek frekansta (50 1/dk) ve derin
soluma yaptırılır ve alınan toplam hava miktarı ölçülür.
(ortalama 150 litre/dk)
FONKSİYONEL ARTIK
KAPASİTE TAYİNİ
Azot Temizleme Yöntemi:
Normal bir soluk vermeyi izleyerek aşağıdaki
ifade ile temizlenen azot miktarını
belirleyebiliriz.

FAK=VN2.(100/78)

VN2=Spirometrede toplanan azot hacmi

b’deki grafiğe göre üstel (eksponansiyel) azalan


eğrinin zaman sabiti belirlenebilir. (ortalama t
yaklaşık olarak 40 s veya 7 soluma kadardır)

Bu eğri ve zaman sabiti akciğerlerin gazları


karıştırma yetisi hakkında bilgi verir.

Düzenek zorlu bir soluk verme için kullanılırsa


FAK yerin AH hesaplanır.
Helyum Kapalı Devre Tekniği:
Normal bir soluk verme sırasında başlangıçta C0 konsantrasyonunda He içeren bir
gaz odacığı, spirometre aracılığı ile kapalı devre haline getirilir. Ardışık solumalar
sonucu gaz odacığının He içeriği azalırken alveol gazının He içeriği artar. Belirli bir
süre sonra denge durumuna geçilir ve akciğer alveolleri ile gaz odacığındaki He
konsantrasyonları eşitlenir. Toplam He miktarı değişmediğinden denge
durumunda He konsantrasyonu c ise, V0C0=(V0+FAK)C yazılır.
FAK=V0(C0-C)/C
Tüm Vücut Pletismografisi:
Boyle gaz yasasına dayalı olan bu yöntemde birey, hava dolu ve gaz sızdırmayan
bir odacık içine yerleştirilir.
'
PV
0 0  P0 (V0  V )

Pa1.FAK  Pa 2 .( FAK  V )
Pa 2 .V
FAK 
Pa1  Pa 2
Birinci denklemdeki parametreler belirlendikten sonra normal bir soluk
vermeyi izleyerek yani akciğer hacmi FAK’a eşitken ağız yolu kapatılır. Gaz akışı
kesildiği için bu sırada ağızda ölçülecek Pa1 basıncı alveol basıncına eşittir. Aynı
anda gaz odasının basıncı P0 kaydedilir. Daha sonra hava yolları kapatılarak
birey zorlu soluk almaya çalışır. Bu sırada akciğer hacmi ΔV kadar artarken,
odacık hacmi ΔV kadar azalır. Bu işlem sonunda, ağıza bağlı manometreden
Pa2 basıncı ve diğer manometreden odacığın P0’ basıncı ölçülür ve ΔV
belirlenir.
Gaz Akışı Ölçümü:
Pneumotakograf olarak adlandırılan
cihaz ile gaz akışı debisi
belirlenebilmektedir.
Şekildeki ortadaki gözenekli yapı
hava akışına karşı bir direnç gösterir.
Bu dirence rağmen belirli bir debi ile
akış olması için, Poiseuille yasasına
göre ifadedeki kadar basınç farkı
olmalıdır. .
P  R.V
Direncin iki tarafındaki basınç
çevireçleri (transducerler) ile ölçülen
basınç farkı hava akış debisi
(ventilasyon) ile orantılı olacaktır.
Empedans Pneumografisi:
Bir sistemin alternatif akımlara karşı empedansı, özdirenci, dielektrik sabiti ortam
nitelikleri yanında sistemin geometrisine de bağlıdır.
Göğüs çevresine yerleştirilen iki elektrot arasına alternatif bir gerilim
uygulanarak empedans ölçülür.
Ortalama 200 ohm olan bu empedans, soluk alıp verirken, göğüs geometrisinin
değişmeleri sonucu 1 ohm dolayında dalgalanmalar yapmaktadır.
Akciğer hacim değişmeleri bilgisi taşıyan bu dalgalanmalar elektriksel bir gözlem
aracı ile çizdirilebilir.
Mutlak ölçüm yapmaya uygun değildir.
Dokuların uyarılmaması için 25kHz den yüksek frekanslı 2mA den küçük akımlarla
çalışılır.
Cevap 1: vr 
Q  vxA Re 

2s’de 500cm3 hava alınıyor ise 1s’de 250cm3 hava alınır yani Q=250cm3/s
250(cm3 / s)
V 2 2
 98(cm / s)  0.98(m / s)
 (0.9) (cm )
0.98( m / s ) x(0.009)(m) x(1.2)( kg / m3 )
Re  5 2
 588
1.8 x10 ( N .s / m )
2s’de 2500cm3 hava alınıyor ise 1s’de 1250cm3 hava alınır yani Q=1250cm3/s

1250(cm3 / s )
V 2 2
 491(cm / s )  4.91(m / s )
 (0.9) (cm )

4.91(m / s ) x(0.009)( m) x(1.2)( kg / m3 )


Re  5 2
 2946
1.8 x10 ( N .s / m )
Cevap 2:

FAK=V0(C0-C)/C

3 3 (10  6.6)%
FAK  5 x10 (cm ) x
6.6%
3
FAK  2500(cm )
Cevap 3:
Vi ( gaz _ hacmi )
S   Pi
V0 ( sıvı _ hacmi )

Vi  V0 x xPi
3 4 3 3
Vi  200(cm ) x 2.12 x10 (cm O2 / cm plazma.kPa) x 21.3(kPa)
3
Vi  0.9(cm )
Cevap 4:

ab
Alan  ( )h
2
3 2
(5  10) x10 ( N / m ) 6 3
İş  x (3000  2500) x10 (m )  3.75( joule)
2
Cevap 5:

S 2 rl 2
 2 
V r l r
Standart koşullarda 1 cm3 deki molekül sayısı (Loschimidt sayısı), L = 2.687 x 10^19 molekül / cm3
KAYNAKLAR:

1- Prof. Dr Ferit PEHLİVAN, Biyofizik 10.Baskı


2- https://www.differencebetween.com/difference-between-anionic-cationic-and-nonionic-surfactants/
3- Prof. Dr. Sinan CANAN, Solunum Sistemi Fizyolojisi
4- Prof. Dr. Can Akçalı, Solunumun Dinamiği
5- Prof. Dr. Mitat KOZ, Solunum Sistemi Fizyolojisi
6- Prof. Dr Fevzi KÖKSAL, Biyoloji ve Tıpta Fizik
7- Prof. Dr. Nail YAŞYERLİ, Dr. Öğr. Üyesi Derya ÖNCEL ÖZGÜR, Arş. Gör. Mert Yekta DOĞAN, SIVILARIN YÜZEY
GERİLİMİ TAYİNİ
8- Doç. Dr. Handan Akçakaya, Solunum Biyofiziği

You might also like