Mahā Saccaka Sutta
• The Blessed One said, “And how is one undeveloped in body and
undeveloped in mind? There is the case where a pleasant feeling arises in an
uneducated run-of-the-mill person. On being touched by the pleasant feeling,
he becomes impassioned with pleasure, and is reduced to being impassioned
with pleasure. His pleasant feeling ceases. With the cessation of the pleasant
feeling there arises a painful feeling. On being touched with the painful
feeling, he sorrows, grieves, & laments, beats his breast, becomes distraught.
When that pleasant feeling had arisen in him, it invaded his mind and
remained because of his lack of development of the body. When that painful
feeling had arisen in him, it invaded his mind and remained because of his
lack of development of the mind. This is how one is undeveloped in body and
undeveloped in mind.
• “And how is one developed in body and developed in mind? There is the case
where a pleasant feeling arises in a well-educated disciple of the noble ones.
On being touched by the pleasant feeling, he doesn’t become impassioned
with pleasure, and is not reduced to being impassioned with pleasure. His
pleasant feeling ceases. With the cessation of the pleasant feeling there arises
a painful feeling. On being touched with the painful feeling, he doesn’t
sorrow, grieve, or lament, beat his breast or become distraught. When that
pleasant feeling had arisen in him, it didn’t invade his mind and remain
because of his development of the body. When that painful feeling had arisen
in him, it didn’t invade his mind and remain because of his development of
the mind. This is how one is developed in body and developed in mind.”
• Kutlu kişi dedi ki: «Bir kişi nasıl zihinsel ve bedensel olarak gelişmemiştir?
Eğitimsiz, sıradan birinde haz verici duygu ortaya çıkar. Haz verici duygu ona
dokunduğunda bu hazza yönelik tutkuya kapılır ve bu hazzı arzular. Bu haz
verici duygu kesilir. Haz verici duygunun kesilmesiyle acı verici duygu ortaya
çıkar. Acı verici duygu ona dokunduğunda üzülür, dertlenir, ağlar, dövünür,
kendini kaybeder. O haz verici duygu onda ortaya çıktığında onun zihnini
işgal etti ve orada kaldı çünkü bedensel olarak gelişmemişti. Acı verici duygu
onda ortaya çıktığında zihnini işgal etti ve orada kaldı çünkü zihinsel olarak
gelişmemişti. Bir kişi işte bu şekilde zihinsel ve bedensel olarak
gelişmemiştir.
• Bir kişi nasıl bedensel ve zihinsel olarak gelişmiştir? Soylulardan iyi eğitilmiş
bir öğrencide haz verici duygu ortaya çıkar. Haz verici duygu ona
dokunduğunda bu hazza yönelik tutkuya kapılmaz ve bu hazzı arzulamaz. Bu
haz verici duygu kesilir. Haz verici duygunun kesilmesiyle acı verici duygu
ortaya çıkar. Acı verici duygu ona dokunduğunda üzülmez, dertlenmez,
ağlamaz, dövünmez, kendini kaybetmez. O haz verici duygu onda ortaya
çıktığında onun zihnini işgal edip orada kalmadı çünkü bedensel olarak
gelişmişti. O acı verici duygu onda ortaya çıktığında zihnini işgal edip orada
kalmadı çünkü zihinsel olarak gelişmişti. Bir kişi işte bu şekilde bedensel ve
zihinsel olarak gelişmiştir.
 Mahā Saccaka Sutta
• Ever since I shaved my hair & beard, put on the ochre robe, and
went forth from the home life into homelessness, it has not been
possible for a pleasant feeling that has arisen to invade my mind
and remain, or for a painful feeling that has arisen to invade my
mind and remain.”
• “But perhaps there has never arisen in Master Gotama the sort of
pleasant feeling that, having arisen, would invade the mind and
remain. Perhaps there has never arisen in Master Gotama the sort
of painful feeling that, having arisen, would invade the mind and
remain.”
• “Why wouldn’t it have, Aggivessana? Before my self-awakening,
when I was still just an unawakened bodhisatta, the thought
occurred to me: ‘Household life is confining, a dusty path. Life
gone forth is the open air. It isn’t easy, living in a home, to
practice the holy life totally perfect, totally pure, a polished shell.
What if I, having shaved off my hair & beard and putting on the
ochre robe, were to go forth from the household life into
homelessness?
• Saçımı ve sakalımı kazıyıp turuncu cüppeyi giydiğimden ve ev
hayatından evsiz hayata geçtiğimden beri haz verici bir duygunun
zihnimi işgal edip orada kalması veya acı verici bir duygunun
zihnimi işgal edip orada kalması mümkün olmadı.
• «Belki de üstad Gotama’nın içinde zihnini işgal edecek kadar
şiddetli bir haz verici duygu ortaya çıkmamıştır. Belki de üstad
Gotama’nın içinde zihnini işgal edecek kadar şiddetli bir acı verici
duygu ortaya çıkmamıştır.»
• Neden çıkmamış olsun Aggivessana? Ben aydınlanmadan önce,
henüz aydınlanmamış bir bodhisatta iken şu düşünce aklıma
geldi: ‘Ev hayatı kısıtlayıcı, tozlu bir yol. Evsiz hayat ise açık
hava. Evde yaşayıp da kutsal hayatı mükemmel olarak pratik
etmek kolay değil. Peki ya saçımı ve sakalımı kazıyıp, turuncu
cüppeyi giyip ev hayatından evsiz hayata geçseydim?
• (Devamında evden çıktıktan sonra yaşadıklarını anlatır)
 Mahā Saccaka Sutta
• “I thought: ‘What if I, clenching my teeth and pressing my tongue against the
roof of my mouth, were to beat down, constrain, & crush my mind with my
awareness?’ So, clenching my teeth and pressing my tongue against the roof
of my mouth, I beat down, constrained, & crushed my mind with my
awareness. Just as a strong man, seizing a weaker man by the head or the
throat or the shoulders, would beat him down, constrain, & crush him, in the
same way I beat down, constrained, & crushed my mind with my awareness.
As I did so, sweat poured from my armpits. And although tireless persistence
was aroused in me, and unmuddled mindfulness established, my body was
aroused & uncalm because of the painful exertion, being harassed by the
exertion. But the painful feeling that arose in this way did not invade my
mind or remain
• “I thought: ‘What if I were to become absorbed in the trance of non-
breathing?’ So I stopped the in-breaths & out-breaths in my nose & mouth.
As I did so, there was a loud roaring of winds coming out my earholes, just
like the loud roar of winds coming out of a smith’s bellows.… So I stopped
the in-breaths & out-breaths in my nose & mouth & ears. As I did so,
extreme forces sliced through my head, just as if a strong man were slicing
my head open with a sharp sword.… Extreme pains arose in my head, just as
if a strong man were tightening a turban made of tough leather straps
around my head.… Extreme forces carved up my stomach cavity, just as if a
butcher or his apprentice were to carve up the stomach cavity of an ox.…
There was an extreme burning in my body, just as if two strong men,
grabbing a weaker man by the arms, were to roast & broil him over a pit of
hot embers. And although tireless persistence was aroused in me, and
unmuddled mindfulness established, my body was aroused & uncalm
because of the painful exertion, being harassed by the exertion. But the
painful feeling that arose in this way did not invade my mind or remain.
• Şöyle düşündüm: ‘Peki ya dişlerimi sıkıp, dilimi damağıma bastırıp, zihnimi
bilincimle baskılasam ve ezseydim?’ Böylece dişlerimi sıkıp, dilimi damağıma
bastırıp, zihnimi bilincimle baskıladım ve ezdim. Nasıl güçlü bir adam zayıf bir
adamı kafasından, boğazından veya omuzlarından tutup yere serer, baskılar
ve ezerse ben de zihnimi bilincimle yere serdim, baskıladım ve ezdim. Bunu
yaparken koltuk altımdan ter boşaldı. İçimde yorulmak bilmez bir dirayet
ortaya çıktı ve berrak bir farkındalık yerleşti ancak vücudum bu zorlu
mücadeleden dolayı huzursuz ve bitkindi. Ama bu şekilde ortaya çıkan acı
verici duygu zihnimi işgal etmedi ve orada kalmadı.
• Şöyle düşündüm: ‘Peki ya nefes almadan meditasyon yapsaydım?’ Böylece
ağzımdan ve burnumdan nefes alıp vermeyi bıraktım. Bunu yapınca
kulağımdan çıkan şiddetli rüzgar sesleri duydum, demirci körüğünden çıkan
rüzgar gibiydi. Böylece ağzımdan, burnumdan ve kulaklarımdan nefes alıp
vermeyi bıraktım. Bunu yapınca şiddetli güçler kafamı delip geçti, sanki güçlü
bir adam kafamı bir kılıçla yarıyor gibiydi. Şiddetli acılar kafamda ortaya çıktı,
güçlü bir adam deriden yapılmış bir sarıkla kafamı sıkıştırıyor gibiydi. Şiddetli
güçler karnımı deldi, bir kasabın bir öküzün karnını yardığı gibi. Vücudumda
şiddetli bir yanma hissettim, iki güçlü adamın bir zayıf adamı kollarından
tutup kızgın közlerde yakması gibiydi. İçimde yorulmak bilmez bir dirayet
ortaya çıktı ve berrak bir farkındalık yerleşti ancak vücudum bu zorlu
mücadeleden dolayı huzursuz ve bitkindi. Ama bu şekilde ortaya çıkan acı
verici duygu zihnimi işgal etmedi ve orada kalmadı.
Mahā Saccaka Sutta
• “I thought: ‘What if I were to take only a little food at a time, only a handful
at a time of bean soup, lentil soup, vetch soup, or pea soup?’ So I took only a
little food at a time, only a handful at a time of bean soup, lentil soup, vetch
soup, or pea soup. My body became extremely emaciated. Simply from my
eating so little, my limbs became like the jointed segments of vine stems or
bamboo stems.… My backside became like a camel’s hoof.… My spine stood
out like a string of beads.… My ribs jutted out like the jutting rafters of an
old, run-down barn.… The gleam of my eyes appeared to be sunk deep in my
eye sockets like the gleam of water deep in a well.… My scalp shriveled &
withered like a green bitter gourd, shriveled & withered in the heat & the
wind.… The skin of my belly became so stuck to my spine that when I
thought of touching my belly, I grabbed hold of my spine as well; and when I
thought of touching my spine, I grabbed hold of the skin of my belly as well.
… If I urinated or defecated, I fell over on my face right there.… Simply from
my eating so little, if I tried to ease my body by rubbing my limbs with my
hands, the hair—rotted at its roots—fell from my body as I rubbed, simply
from eating so little.
• “I thought: ‘Whatever contemplatives or brahmans in the past have felt
painful, racking, piercing feelings due to their striving, this is the utmost.
None have been greater than this. Whatever contemplatives or brahmans in
the future will feel painful, racking, piercing feelings due to their striving, this
is the utmost. None will be greater than this. Whatever contemplatives or
brahmans in the present are feeling painful, racking, piercing feelings due to
their striving, this is the utmost. None is greater than this. But with this
racking practice of austerities I haven’t attained any superior human state, any
distinction in knowledge or vision worthy of the noble ones. Could there be
another path to awakening?’
• Şöyle düşündüm: ‘Peki ya çok az yemek yeseydim: günde bir avuç fasulye
çorbası, mercimek çorbası, burçak çorbası veya bezelye çorbası?’ Böylece
çok az yemek yedim, günde bir avuç fasulye çorbası, mercimek çorbası,
burçak çorbası veya bezelye çorbası. Böylece vücudum bir deri bir kemik
kaldı. Çok az yemekten dolayı kol ve bacaklarım bambu bitkisinin veya asma
bitkisinin eklemli gövdesine benzedi. Sırtım deve toynağına benzedi.
Omurlarım tesbih gibi ortaya çıktı. Kaburgalarım eski bir ahırın kirişleri gibi
dışarı çıktı. Gözlerimin pırıltısı göz çukurumun derinlerine gömülmüştü, bir
kuyunun derinliklerindeki suyun pırıltısı gibi… Kafamın derisi sukabağı
bitkisi gibi solmuştu ve buruşmuştu, sıcaktan ve rüzgardan solmuştu ve
buruşmuştu. Karnımın derisi sırtıma öyle yapışmıştı ki, karnıma
dokunduğumda omurgama dokunuyordum, ve omurgama dokunduğumda
karnımın derisine dokunuyordum. Çok az yediğimden dolayı tuvaletimi
yaptığımda yüzüstü yere kapaklanıyordum. Vücudumu rahatlatmak için
ellerimle ovduğumda, kıllar kökünden çürüdüğü için vücudumdan
dökülüyorlardı, çok az yediğimden dolayı.
• Şöyle düşündüm: ‘Geçmişteki keşişler ve münzeviler çabalarından dolayı ne
tür acı verici, sarsıcı, delici duygular hissettiyse, bu en son noktası. Bundan
ötesine geçen olmadı. Gelecekteki keşişler ve münzeviler çabalarından dolayı
ne tür acı verici, sarsıcı, delici duygular hissedecekse, bu en son noktası.
Bundan ötesine geçen olmayacak. Şimdiki keşişler ve münzeviler
çabalarından dolayı ne tür acı verici, sarsıcı, delici duygular hissediyorlarsa,
bu en son noktası. Bundan ötesine geçen yok. Ancak bu denli acı verici
çilelere rağmen hiçbir insanüstü zihin durumuna, soylulara layık bir vizyona
veya bilgiye erişemedim. Aydınlanmaya giden başka bir yol olabilir miydi?
Mahā Saccaka Sutta
• “I thought: ‘I recall once, when my father the Sakyan was working, and I was
sitting in the cool shade of a rose-apple tree, then—quite secluded from
sensuality, secluded from unskillful qualities—I entered & remained in the first
jhāna: rapture & pleasure born of seclusion, accompanied by directed thought &
evaluation. Could that be the path to awakening?’ Then there was the
consciousness following on that memory: ‘That is the path to awakening.’ I
thought: ‘So why am I afraid of that pleasure that has nothing to do with
sensuality, nothing to do with unskillful qualities?’ I thought: ‘I am no longer afraid
of that pleasure that has nothing to do with sensuality, nothing to do with
unskillful qualities, but that pleasure is not easy to achieve with a body so
extremely emaciated. What if I were to take some solid food: some rice &
porridge?’ So I took some solid food: some rice & porridge. Now five monks had
been attending on me, thinking, ‘If Gotama, our contemplative, achieves some
higher state, he will tell us.’ But when they saw me taking some solid food—some
rice & porridge—they were disgusted and left me, thinking, ‘Gotama the
contemplative is living luxuriously. He has abandoned his exertion and is
backsliding into abundance.’
• “So when I had taken solid food and regained strength, then—quite secluded from
sensuality, secluded from unskillful qualities, I entered & remained in the first
jhāna: rapture & pleasure born of seclusion, accompanied by directed thought &
evaluation. But the pleasant feeling that arose in this way did not invade my mind
or remain. With the stilling of directed thoughts & evaluations, I entered &
remained in the second jhāna: rapture & pleasure born of concentration,
unification of awareness free from directed thought & evaluation—internal
assurance. But the pleasant feeling that arose in this way did not invade my mind
or remain. With the fading of rapture I remained equanimous, mindful, & alert,
and sensed pleasure with the body. I entered & remained in the third jhāna, of
which the noble ones declare, ‘Equanimous & mindful, he has a pleasant abiding.’
But the pleasant feeling that arose in this way did not invade my mind or remain.
With the abandoning of pleasure & pain—as with the earlier disappearance of
elation & distress—I entered & remained in the fourth jhāna: purity of equanimity
& mindfulness, neither pleasure nor pain. But the pleasant feeling that arose in
this way did not invade my mind or remain.
• Şöyle düşündüm: ‘Bir keresinde babam çalışıyorken bir elma ağacının
gölgesinde oturuyordum, sonra – duyusal hazlardan ve zararlı zihin
durumlarından uzaklaşmış/inzivaya çekilmiş haldeyken– birinci jhanaya
(inzivadan doğan haz ve coşku, yönlendirilmiş düşünce ve değerlendirme
eşliğinde) girdim ve orada kaldım. Aydınlanmaya giden yol bu olabilir miydi?’
Bu anıyı hatırladıktan sonra şunun farkına vardım: ‘Aydınlanmaya giden yol bu.’
Şöyle düşündüm ‘Şehvetle ve zararlı zihin durumlarıyla ilgili olmayan bu hazdan
neden korkuyorum?’ Düşündüm ki: ‘Şehvetle ve zararlı zihin durumlarıyla ilgili
olmayan bu hazdan artık korkmuyorum, ancak bu hazza ulaşmak böylesine
bitkin düşmüş bir vücutla çok zor. Peki ya biraz katı yiyecek yeseydim? Böylece
biraz pirinç lapası yedim. O sırada beni takip eden beş keşiş şöyle düşünüyordu:
‘Münzevi Gotama yüksek bir bilinç seviyesine erişirse bize söyler.’ Ancak pirinç
lapası yediğimi görünce iğrendiler ve beni terk ettiler: ‘Münzevi Gotama lüks
içinde yaşıyor. Artık yoldan çıktı, çabalamayı bıraktı ve bolluk içinde yaşamaya
geri döndü.’ diye düşündüler.
• Katı yiyecek yiyip gücümü geri kazandıktan sonra – duyusal hazlardan ve zararlı
zihin durumlarından uzaklaşmış/inzivaya çekilmiş haldeyken– birinci jhanaya
(inzivadan doğan haz ve coşku, yönlendirilmiş düşünce ve değerlendirme
eşliğinde) girdim ve orada kaldım. Ancak bu şekilde ortaya çıkan hoş duygu
zihnimi işgal edip orada kalmadı. Yönlendirilmiş düşünce ve değerlendirmenin
yatışmasıyla ikinci jhanaya girdim ve orada kaldım: konsantrasyondan doğan
haz ve coşku, bilincin düşünce ve değerlendirmeden bağımsız olarak birleşmesi,
güven kazanması. Ancak bu şekilde ortaya çıkan hoş duygu zihnimi işgal edip
orada kalmadı. Coşkunun sönmesiyle soğukkanlı, farkında ve dikkatli olarak
kaldım ve bedenle hazzı hissettim. Üçüncü jhanaya girdim ve orada kaldım,
soyluların açıkladığı gibi: ‘Soğukkanlı, farkında ve hoş bir zihin durumuna sahip.’
Ancak bu şekilde ortaya çıkan hoş duygu zihnimi işgal edip orada kalmadı. Haz
ve acının tamamen terk edilmesiyle dördüncü jhanaya girdim ve orada kaldım:
soğukkanlılık ve farkındalığın en saf hali, ne haz ne acı. Ancak bu şekilde ortaya
çıkan hoş duygu zihnimi işgal edip orada kalmadı.
Mahā Saccaka Sutta
• “When the mind was thus concentrated, purified, bright,
unblemished, rid of defilement, pliant, malleable, steady, &
attained to imperturbability, I directed it to the knowledge of
recollecting my past lives. I recollected my manifold past lives,
i.e., one birth, two… five, ten… fifty, a hundred, a thousand, a
hundred thousand, many eons of cosmic contraction, many eons
of cosmic expansion, many eons of cosmic contraction &
expansion: ‘There I had such a name, belonged to such a clan, had
such an appearance. Such was my food, such my experience of
pleasure & pain, such the end of my life. Passing away from that
state, I re-arose there. There too I had such a name, belonged to
such a clan, had such an appearance. Such was my food, such my
experience of pleasure & pain, such the end of my life. Passing
away from that state, I re-arose here.’ Thus I recollected my
manifold past lives in their modes & details.
• “This was the first knowledge I attained in the first watch of the
night. Ignorance was destroyed; knowledge arose; darkness was
destroyed; light arose—as happens in one who is heedful, ardent,
& resolute. But the pleasant feeling that arose in this way did not
invade my mind or remain.
• Zihin bu şekilde odaklanmış, saflaştırılmış, parlak, kusursuz,
lekelerden arınmış, uysal , işlenebilir, sarsılmaz, sükunete erişmiş
durumdayken zihnimi önceki hayatlarımı hatırlamaya yönelttim.
Çok sayıda geçmiş hayatımı hatırladım: bir doğum, iki doğum, beş,
on, elli, yüz, bin, yüz bin doğum, çok sayıda kozmik genişleme
çağını, çok sayıda kozmik genişleme ve daralma çağını hatırladım:
‘Orada şöyle bir adım vardı, şöyle bir görünüşüm vardı, şu kavime
aittim. Yiyeceklerim bunlardı, deneyimlediğim haz ve acılar
bunlardı, hayatımın sonu böyleydi. Orada ölünce şurada doğdum.
Orada da şöyle bir adım vardı, şöyle bir görünüşüm vardı, şu
kavime aittim. Yiyeceklerim bunlardı, deneyimlediğim haz ve
acılar bunlardı, hayatımın sonu böyleydi. Orada ölünce şurada
doğdum.’ Böylece çok sayıda geçmiş hayatımı detaylarıyla
hatırladım.
• Gecenin ilk kısmında kazandığım bilgi buydu. Cehalet yok edilmiş,
bilgi ortaya çıkmıştı; karanlık yok edilmiş, ışık ortaya çıkmıştı---
dikkatli, gayretli ve kararlı olan birinde olduğu gibi. Ancak bu
şekilde ortaya çıkan hoş duygu zihnimi işgal edip orada kalmadı.
Mahā Saccaka Sutta

• “When the mind was thus concentrated, purified, bright, • Zihin bu şekilde odaklanmış, saflaştırılmış, parlak, kusursuz,
unblemished, rid of defilement, pliant, malleable, steady, & lekelerden arınmış, uysal , işlenebilir, sarsılmaz, sükunete erişmiş
attained to imperturbability, I directed it to the knowledge of the durumdayken zihnimi varlıkların ölüp yeniden ortaya çıkışına
yönelttim. İnsanın sınırlarını aşan, saflaştırılmış kutsal gözle
passing away & reappearance of beings. I saw—by means of the
bakarak varlıkların ölümlerini ve yeniden ortaya çıkışlarını
divine eye, purified & surpassing the human—beings passing
gördüm. Karmalarına göre aşağı veya üstün, çirkin veya güzel,
away & re-appearing, and I discerned how they are inferior &
talihli veya talihsiz olduklarını fark ettim: ‘ Kötü bedensel, zihinsel
superior, beautiful & ugly, fortunate & unfortunate in accordance
ve sözsel edime sahip olanların, soylulara hakaret edenlerin, yanlış
with their kamma: ‘These beings—who were endowed with bad
görüşe sahip olup yanlış görüşlerle hareket edenlerin vücutlarının
conduct of body, speech, & mind, who reviled the noble ones,
parçalanmasıyla, öldükten sonra, bir mahrumiyet boyutuna, kötü
held wrong views and undertook actions under the influence of
bir yere, aşağı bir aleme, cehenneme gittiklerini gördüm. Ancak
wrong views—with the break-up of the body, after death, have re-
bedensel, zihinsel ve sözsel edime sahip olanların, soylulara
appeared in a plane of deprivation, a bad destination, a lower
hakaret etmeyenlerin, doğru görüşe sahip olup doğru görüşlerle
realm, hell. But these beings—who were endowed with good
hareket edenlerin vücutlarının parçalanmasıyla, öldükten sonra iyi
conduct of body, speech & mind, who did not revile the noble
yerlere, cennete gittiklerini gördüm.’ Böylece İnsanın sınırlarını
ones, who held right views and undertook actions under the
aşan, saflaştırılmış kutsal gözle bakarak varlıkların ölümlerini ve
influence of right views—with the break-up of the body, after
yeniden ortaya çıkışlarını gördüm. Karmalarına göre aşağı veya
death, have re-appeared in a good destinations, a heavenly world.’
üstün, çirkin veya güzel, talihli veya talihsiz olduklarını fark ettim
Thus—by means of the divine eye, purified & surpassing the
human—I saw beings passing away & re-appearing, and I
discerned how they are inferior & superior, beautiful & ugly,
fortunate & unfortunate in accordance with their kamma. • Gecenin ikinci kısmında kazandığım bilgi buydu. Cehalet yok
edilmiş, bilgi ortaya çıkmıştı; karanlık yok edilmiş, ışık ortaya
• “This was the second knowledge I attained in the second watch of çıkmıştı---dikkatli, gayretli ve kararlı olan birinde olduğu gibi.
the night. Ignorance was destroyed; knowledge arose; darkness Ancak bu şekilde ortaya çıkan hoş duygu zihnimi işgal edip orada
was destroyed; light arose—as happens in one who is heedful, kalmadı
ardent, & resolute. But the pleasant feeling that arose in this way
did not invade my mind or remain.
Mahā Saccaka Sutta
• “When the mind was thus concentrated, purified, bright,
unblemished, rid of defilement, pliant, malleable, steady, &
attained to imperturbability, I directed it to the knowledge of the
ending of the mental effluents. I discerned, as it had come to be,
that ‘This is stress… This is the origination of stress… This is the
cessation of stress… This is the way leading to the cessation of
stress… These are effluents… This is the origination of
effluents… This is the cessation of effluents… This is the way
leading to the cessation of effluents.’ My heart, thus knowing,
thus seeing, was released from the effluent of sensuality, released
from the effluent of becoming, released from the effluent of
ignorance. With release, there was the knowledge, ‘Released.’ I
discerned that ‘Birth is ended, the holy life fulfilled, the task done.
There is nothing further for this world.’
• “This was the third knowledge I attained in the third watch of the
night. Ignorance was destroyed; knowledge arose; darkness was
destroyed; light arose—as happens in one who is heedful, ardent,
& resolute. But the pleasant feeling that arose in this way did not
invade my mind or remain.
• Zihin bu şekilde odaklanmış, saflaştırılmış, parlak, kusursuz,
lekelerden arınmış, uysal , işlenebilir, sarsılmaz, sükunete erişmiş
durumdayken zihnimi lekelerin ortadan kaldırılmasına yönelttim.
Doğrudan, gerçekte olduğu şekliyle farkına vardım: ‘Bu ıstırap
(dukkha)… Bu ıstırabın kaynağı… Bu ıstırabın kesilişi… Bu ıstırabın
kesilişine giden yol… Bunlar lekeler (asava) Bu lekelerin kaynağı…
Bu lekelerin kesilişi… Bu lekelerin kesilişine giden yol…’ Bu şekilde
bildiğimde ve gördüğümde zihnim şehvet lekesinden, varoluş
lekesinden ve cehalet lekesinden kurtuldu. Kurtuluşla birlikte bu
bilgi vardı: ‘Kurtuldu.’ Doğrudan farkına vardım ki: ‘Doğum sona
erdi, kutsal hayat tamamlandı, görev yerine getirildi. Bundan
sonra hiçbir varoluş durumuna geri dönüş yok.’
• Gecenin üçüncü kısmında kazandığım bilgi buydu. Cehalet yok
edilmiş, bilgi ortaya çıkmıştı; karanlık yok edilmiş, ışık ortaya
çıkmıştı---dikkatli, gayretli ve kararlı olan birinde olduğu gibi.
Ancak bu şekilde ortaya çıkan hoş duygu zihnimi işgal edip orada
kalmadı.
Dhammacakkappavattana Sutta
• Thus have I heard. On one occasion the Blessed One was dwelling
at Baraṇasi in the Deer Park at Isipatana. There the Blessed One
addressed the bhikkhus of the group of five thus:
• “Bhikkhus, these two extremes should not be followed by one
who has gone forth into homelessness. What two? The pursuit of
sensual happiness in sensual pleasures, which is low, vulgar, the
way of worldlings, ignoble, unbeneficial; and the pursuit of self-
mortification, which is painful, ignoble, unbeneficial. Without
veering towards either of these extremes, the Tathagata has
awakened to the middle way, which gives rise to vision, which
gives rise to knowledge, which leads to peace, to direct
knowledge, to enlightenment, to Nibbāna.
• “And what, bhikkhus, is that middle way awakened to by the
Tathagata, which gives rise to vision … which leads to Nibbāna?
It is this Noble Eightfold Path; that is, right view, right intention,
right speech, right action, right livelihood, right effort, right
mindfulness, right concentration. This, bhikkhus, is that middle
way awakened to by the Tathagata, which gives rise to vision,
which gives rise to knowledge, which leads to peace, to direct
knowledge, to enlightenment, to Nibbāna.
• Bir keresinde Kutlu kişi Baranasi’deki Geyik parkında kalıyordu.
Burada Kutlu kişi beş keşişe hitap etti.
• Keşişler, şu iki aşırılık evsiz hayata geçmiş biri tarafından takip
edilmemelidir. Hangi iki? Duyusal hazlarda duyusal mutluluk
arayışı: bu aşağıdır, kabadır, dünyevi insanların yoludur,
onursuzdur, faydasızdır; ve çilecilik: bu da acı vericidir,
onursuzdur ve faydasızdır. Bu iki aşırılıktan da uzak durarak
Tathagata orta yolu keşfetti, ve bu yol vizyon ve bilgi üreterek,
huzura, doğrudan bilgiye, aydınlanmaya, Nirvana’ya ulaştırdı.
• Tathagata tarafından keşfedilen vizyon ve bilgi üreterek, huzura,
doğrudan bilgiye, aydınlanmaya, Nirvana’ya ulaştıran bu yol
nedir? Bu soylu sekiz katlı yoldur: doğru görüş, doğru niyet,
doğru söylem, doğru eylem, doğru geçim, doğru çaba, doğru
farkındalık, doğru meditasyon. İşte bu, keşişler Tathagata
tarafından keşfedilen, vizyon ve bilgi üreterek, huzura, doğrudan
bilgiye, aydınlanmaya, Nirvana’ya ulaştıran yoldur.
Dhammacakkappavattana Sutta
• “Now this, bhikkhus, is the noble truth of suffering: birth is
suffering, aging is suffering, illness is suffering, death is suffering;
union with what is displeasing is suffering; separation from what
is pleasing is suffering; not to get what one wants is suffering; in
brief, the five aggregates subject to clinging are suffering.
• “Now this, bhikkhus, is the noble truth of the origin of suffering:
it is this craving which leads to renewed existence, accompanied
by delight and lust, seeking delight here and there; that is, craving
for sensual pleasures, craving for existence, craving for
extermination.
• “Now this, bhikkhus, is the noble truth of the cessation of
suffering: it is the remainderless fading away and cessation of that
same craving, the giving up and relinquishing of it, freedom from
it, nonreliance on it.
• “Now this, bhikkhus, is the noble truth of the way leading to the
cessation of suffering: it is this Noble Eightfold Path; that is, right
view … right concentration.
• İşte bu, keşişler, «ıstırap» (dukkha) soylu gerçeğidir: doğum
ıstıraptır, yaşlanmak ıstıraptır, hastalık ıstıraptır, ölüm ıstıraptır;
hoşlanılmayan şeylere maruz kalmak ıstıraptır, hoşlanılan
şeylerden ayrı kalmak ıstıraptır; istediğini elde edememek
ıstıraptır; özet olarak, bağlanmaya (upadana) tabii beş küme
(khanda) ıstıraptır.
• İşte bu, keşişler, «ısrıtabın kaynağı» soylu gerçeğidir: yeniden
varoluşa neden olan arzu (tanha), zevk ve şehvetin eşlik ettiği,
orada burada zevk aramak, duyusal hazları arzulamak (kama-
tanha), var olmayı arzulamak (bhava-tanha), yok olmayı
arzulamak (vibhava-tanha).
• İşte bu, keşişler, «ıstırabın kesilişi» (dukkha-niroda) soylu
gerçeğidir: aynı arzunun iz bırakmadan ortadan kaybolması ve
kesilmesi, onu terk etmek ve ondan vazgeçmek, ondan özgür
olmak, ona güvenmemek/itimat etmemek.
• İşte bu, keşişler, «ıstırabın kesilişine giden yol» soylu gerçeğidir. Bu
soylu sekiz katlı yoldur: doğru görüş, doğru niyet, doğru söylem,
doğru eylem, doğru geçim, doğru çaba, doğru farkındalık, doğru
meditasyon.
Dhammacakkappavattana Sutta
• “‘This is the noble truth of suffering’: thus, bhikkhus, in regard to
things unheard before, there arose in me vision, knowledge,
wisdom, true knowledge, and light.
• “‘This noble truth of suffering is to be fully understood’: thus,
bhikkhus, in regard to things unheard before, there arose in me
vision, knowledge, wisdom, true knowledge, and light.
• “‘This noble truth of suffering has been fully understood’: thus,
bhikkhus, in regard to things unheard before, there arose in me
vision, knowledge, wisdom, true knowledge, and light.
• “‘This is the noble truth of the origin of suffering’: thus,
bhikkhus, in regard to things unheard before, there arose in me
vision, knowledge, wisdom, true knowledge, and light.
• “‘This noble truth of the origin of suffering is to be abandoned’:
thus, bhikkhus, in regard to things unheard before, there arose in
me vision, knowledge, wisdom, true knowledge, and light.
• “‘This noble truth of the origin of suffering has been abandoned’:
thus, bhikkhus, in regard to things unheard before, there arose in
me vision, knowledge, wisdom, true knowledge, and light.
• Böylece, keşişler, daha önce duyulmamış şeylere dair içimde
vizyon, kavrayış, iç görü, gerçek bilgi ve aydınlık ortaya çıktı: ‘Bu,
ıstırap soylu gerçeğidir’
• Böylece, keşişler, daha önce duyulmamış şeylere dair içimde
vizyon, kavrayış, iç görü, gerçek bilgi ve aydınlık ortaya çıktı: ‘Bu,
ıstırap soylu gerçeği tamamen anlaşılmalıdır’
• Böylece, keşişler, daha önce duyulmamış şeylere dair içimde
vizyon, kavrayış, iç görü, gerçek bilgi ve aydınlık ortaya çıktı: ‘Bu,
ıstırap soylu gerçeği tamamen anlaşılmıştır’
• Böylece, keşişler, daha önce duyulmamış şeylere dair içimde
vizyon, kavrayış, iç görü, gerçek bilgi ve aydınlık ortaya çıktı: ‘Bu,
ıstırabın kaynağı soylu gerçeğidir’
• Böylece, keşişler, daha önce duyulmamış şeylere dair içimde
vizyon, kavrayış, iç görü, gerçek bilgi ve aydınlık ortaya çıktı: ‘Bu,
ıstırabın kaynağı soylu gerçeği terk edilmelidir’
• Böylece, keşişler, daha önce duyulmamış şeylere dair içimde
vizyon, kavrayış, iç görü, gerçek bilgi ve aydınlık ortaya çıktı: ‘Bu,
ıstırabın kaynağı soylu gerçeği terk edilmiştir’
Dhammacakkappavattana Sutta
• “‘This is the noble truth of the cessation of suffering’: thus, bhikkhus, in
regard to things unheard before, there arose in me vision, knowledge,
wisdom, true knowledge, and light.
• “‘This noble truth of the cessation of suffering is to be realized’: thus,
bhikkhus, in regard to things unheard before, there arose in me vision,
knowledge, wisdom, true knowledge, and light.
• “‘This noble truth of the cessation of suffering has been realized’: thus,
bhikkhus, in regard to things unheard before, there arose in me vision,
knowledge, wisdom, true knowledge, and light.
• “‘This is the noble truth of the way leading to the cessation of suffering’:
thus, bhikkhus, in regard to things unheard before, there arose in me vision,
knowledge, wisdom, true knowledge, and light.
• “‘This noble truth of the way leading to the cessation of suffering is to be
developed’: thus, bhikkhus, in regard to things unheard before, there arose in
me vision, knowledge, wisdom, true knowledge, and light.
• “‘This noble truth of the way leading to the cessation of suffering has been
developed’: thus, bhikkhus, in regard to things unheard before, there arose in
me vision, knowledge, wisdom, true knowledge, and light.
• Böylece, keşişler, daha önce duyulmamış şeylere dair içimde
vizyon, kavrayış, iç görü, gerçek bilgi ve aydınlık ortaya çıktı: ‘Bu,
ıstırabın kesilişi soylu gerçeğidir.’
• Böylece, keşişler, daha önce duyulmamış şeylere dair içimde
vizyon, kavrayış, iç görü, gerçek bilgi ve aydınlık ortaya çıktı: ‘Bu,
ıstırabın kesilişi soylu gerçeği doğrudan deneyimlenmelidir.’
• Böylece, keşişler, daha önce duyulmamış şeylere dair içimde
vizyon, kavrayış, iç görü, gerçek bilgi ve aydınlık ortaya çıktı: ‘Bu,
ıstırabın kesilişi soylu gerçeği doğrudan deneyimlenmiştir.’
• Böylece, keşişler, daha önce duyulmamış şeylere dair içimde
vizyon, kavrayış, iç görü, gerçek bilgi ve aydınlık ortaya çıktı: ‘Bu,
«ıstırabın kesilişine giden yol» soylu gerçeğidir.’
• Böylece, keşişler, daha önce duyulmamış şeylere dair içimde
vizyon, kavrayış, iç görü, gerçek bilgi ve aydınlık ortaya çıktı: ‘Bu,
«ıstırabın kesilişine giden yol» soylu gerçeği geliştirilmelidir.’
• Böylece, keşişler, daha önce duyulmamış şeylere dair içimde
vizyon, kavrayış, iç görü, gerçek bilgi ve aydınlık ortaya çıktı: ‘Bu,
«ıstırabın kesilişine giden yol» soylu gerçeği geliştirilmiştir.’
Dhammacakkappavattana Sutta
• “So long, bhikkhus, as my knowledge and vision of these Four Noble Truths
as they really are in their three phases and twelve aspects was not thoroughly
purified in this way, I did not claim to have awakened to the unsurpassed
perfect enlightenment in this world with its devas, Mara, and Brahma, in this
generation with its ascetics and brahmins, its devas and humans. But when
my knowledge and vision of these Four Noble Truths as they really are in
their three phases and twelve aspects was thoroughly purified in this way,
then I claimed to have awakened to the unsurpassed perfect enlightenment in
this world with its devas, Mara, and Brahma, in this generation with its
ascetics and brahmins, its devas and humans. The knowledge and vision arose
in me: ‘Unshakable is the liberation of my mind. This is my last birth. Now
there is no more renewed existence.’”
• This is what the Blessed One said. Elated, the bhikkhus of the group of five
delighted in the Blessed One’s statement. And while this discourse was being
spoken, there arose in the Venerable Kondañña the dust-free, stainless vision
of the Dhamma: “Whatever is subject to origination is all subject to
cessation.”
• açıldı: «Meydana gelmeye tabii olan her şey kesilişe tabiidir.»
Then the Blessed One exclaimed: "So you really know, Kondañña? So you
really know?" And that is how Ven. Kondañña acquired the name Añña-
Kondañña — Kondañña who knows.
• Keşişler, bu dört soylu gerçeğe ilişkin bilgim ve vizyonum bu üç
aşamalı ve on iki yönlü biçimde gerçek anlamında saflaştırılmamış
olduğu sürece bu dünyada, devalar, Mara, Brahma, münzeviler ve
keşişler, soylular ve sıradan insanlar arasında, emsalsiz mükemmel
aydınlanmaya erişmiş olduğumu iddia etmedim. Ancak bu dört
soylu gerçeğe ilişkin bilgim ve vizyonum bu üç aşamalı ve on iki
yönlü biçimde gerçek anlamında saflaştırıldığında bu dünyada,
devalar, Mara, Brahma, münzeviler ve keşişler, soylular ve sıradan
insanlar arasında, emsalsiz mükemmel aydınlanmaya erişmiş
olduğumu iddia etmedim. İçimde bilgi ve vizyon ortaya çıktı: ‘
Zihnimin kurtuluşu şüphe götürmez. Bu benim son doğumum.
Artık yeni var oluş yok.’
• Kutlu kişi bunları söyledi. Bahtiyar olan beş keşiş Kutlu kişinin
sözlerinden memnun oldular. Ve bu konuşma devam ederken
muhterem Kondañña’nın içinde tozsuz, lekesiz Dhamma gözü
• Sonra Kutlu kişi şöyle dedi: «Kondañña gerçekten anladı.» Böylece
muhterem Kondañña Añña-Kondañña adını aldı.