You are on page 1of 302

TASAVVUF TERMLER VE DEYMLER SZL

Prof. Dr. Ethem Cebeciolu


AB: Farsa su demektir. Tasavvuf stlah olarak eitli manalar ihtiva eder: Marifet, lh feyz, zt, varlk, kmil nefs, ruh-i zam, tmel akl. ABA: Arapa abe veya abye de denir. Geni, fakat ksa bir nevi gmlek olup, dizden biraz aa iner ; st tarafnda, ba ve yanlarnda kollar iin birer delik bulunur. Kei klndan dokunan kaln ve kaba kumatan yaplr. Beyaz veya kahverenkli olur. Dervilerin giydii bir elbise olup, kkeninin Hz. Peygamber (s)'e kadar uzand sylenir. Aba giyen dervilere, "Ab-p" denir. Sfiyyenin abadan elbise giymesinin, Hz. Peygamber (s)'in snnetine ittiba iin olduu zikredilir. ABADLE: Abdullah kelimesinin oulu olup, Arapa Abdullahlar, anlamna gelir. Allah'n esma-i hsnasnn bana "bd" kelimesi muzaf klnarak yaplan isimler de bu cmledendir. Allah'n isimlerine mazhar olan kullar eit eittir. Kimi Allah'n "es-Sabr" isminin mazhar olur, yani amelen, kavlen ve halen, o sfat (sabr) kendinde gerekletiren kii, Abdussabr adn alr. Bu kii, sabr gerekletirmeye muvaffak olduu iin, sabrna nihayet bulunmayan yce Allah'n kulu zelliini (veya ismini) almaya hak kazanr. Kaan, Allah'n gzel isimlerinin hepsinde bu durumun geerli olduunu kaydeder. Kii, tahakkuk ettirdii ismin, bilincine ermitir. eyhu'l-Ekber Muhyiddin Arabi'nin "Abadile" adl bir eseri vardr. B- ULVYYE: Arapa yce, ulvi babalar demektir. Birinci akl, tmel nefs, tmel tabiat ve heba, b-i ulviyyeden addolunur. Zira bunlar, yaratklarn ortaya knda rol olmalar bakmndan, ba (babalar) adn alrlar. Yine, isimler de bunlarla ortaya kar. ABASI KIRK YERNDEN YAMALI: Bu deyim, dilimize tasavvuftan gemitir ; dervilerin abalarnn yrtk prtk olmasn ifade eder. Eskiden derviler, hrkalarnn helal maldan olmasna itina gsterirler, bu yzden mallarnn hell olduuna inandklar sufilerden kuma paralar toplarlar, bunlar birbirine dikip ekleyerek kendilerine aba yaparlard. Bu eit aba ve hrkaya, Arapa'da yamal manasna gelen, murakka da denir. Ayrca, "abal" kelimesi, fakir ve yoksul kimseler iin kullanlr. BU'L-AHVAL: Arapa, hallerin babalar demektir. Hlin tasarrufu altnda olan ve hal tarafndan kullanlan kimseye bnu'l-vakt; hali kendi tasarrufuna alan kiiye ise Ebu'l-vakt denir. Halleri bu ekilde kullanabilme gcne sahip olanlara "hallerin babalar" (aba'l-ahval) denir. Abau'l-ahvalin mukabili ebnau'lahval'dir. ABBASYYE: Ebu'l-Abbas Ahmet b. Muhammed b. Abdurrahman b. Ebi Bekri'l-Ensari'l-Endelus (. 633/1235) tarafndan kurulan bir tarikat. spanya'da yaygnlk kazanm Medyeniyye'nin bir koludur. ABD : Arapa, lgatta kle insan iin kullanlr. Bir insann kalbi, Allah'n gayri hereyden syrlmadka, kul olamaz. Bu durumda olan kiiye de, Allah'n kulu denir. Allah mmin kulunu "abd" dan daha gzel bir isimle anmam, Kur'an'da "ibdun mukramun" (ikram olunmu kullar)" (Enbiya/26) buyurmutur. Nebilerini ve Resullerini de bu isimle anmtr : "kullarmzdan brahim'i an" (ad/45), "kulumuz Eyyub'u an" (ad/41), "ne gzel kul" (ad/30). Hz. Muhammed (s) de ibadetten ayaklar iip kendisine : "Ya Rasulullah (s), Senin gemi ve gelecek btn gnahlarn afvolmad m?" diyen eine : "kreden bir kul olmayaym m?" karln vermitir. Yine Hz. Peygamber (s) yle der : "Melik peygamber olmakla kul peygamber olmak arasnda serbest brakldm, ikinci kk tercih ettim" Allah ile mahlukat arasnda kulluktan daha yksek bir

derece olsayd. Rasulullah onu karmaz. Allah da, O'na verirdi. O, bu yzden ehadet kelimesinde" abduh ve resulh" diye anlr. Grld vehile, kulluk bir insan iin en yksek makamdr. Tasavvufta, aadan yukarya doru manevi ykselii ifde eden makamlarn bana tevbe, en st zirvesine de kulluk konulmutur. Kul olun kii gerek hrriyet sahibidir. Zira o, Rab'dan baka kimseye boyun emez. O, sadece Allah'n emirlerine sarlr. O'ndan baka hereyden bamsz ve hr olur. Allah'n emirlerine uzak kalan kimse, nefis veya eytann esareti altnda demektir. Mutasavvflar, abd lafzn er-Rabb mukabilinde kullanrlar. Ubudiyyet salih kula mahsus olup, Allah onu birine nasip etti mi, artk o, Allah tarafndan yardm grm demektir. Bu ekilde kulun nefsinin ve nevasnn hazlar rtlr. Sonunda, Allah onu kulluk nimetlerine daldrr ve sadece kendisi ile megul eder. ABDAL: Arapa, bedel, bidl ve bedii kelimelerinin oulu olup, bdela da bu meyanda zikredilir. Karlk, halef, erefli, cmert, ivaz gibi lgat manalar bulunmaktadr. Tasavvufta ise veliler arasnda, insanlarn ilerinde tasarruf iin mnevi msaade verilmi kiilerdir. Trke'de kullandmz abdal (hatta aptal) kelimesi. Arapa "Ebdal"den bozmadr. Kamus- Trk'de safderun, ahmak, bir eye akl yormaz, kalendermerep ve dervi adam eklinde tarif edilir. Tasavvufta, abdal, rical-i gaybtendir. Kur'an- Kerim'de gememekle birlikte. Aliyy'l-Kari'nin Mevzuat'ndan rendiimize II, 1265)." Sizden nceki mmete mensup bir kii, hesaba ekildi. Hayrl bir ameli bulunamad. Ancak yumuak bir insand. Hizmetilerine emrederken zora komazd. Allah (c), yle buyurdu. "Buna ondan daha lykz, onu affediniz (braknz)" Kefu'l-Hafa, l, 135. Bu isim Kur'an'da be yerde geer. ABDU'L-HR: Her eyin sonunda Allah'n varlnn devam etmesi, bulunmas, O'nun el-hir ismini tanmlar. Yaratlanlarn fn olmasndan sonra, Allah Ta'l'nm beksn ve hiriyyetini grp, "Onun zerine bulunan her ey fndir. Cell ve ikram sahibi olan Rabbinin vechi kalcdr" (Rahman/26, 27), yetini gerekletiren (hakikatna eren) kula denir. Bak olan Allah'n vechi, onun zerine doduu iin, O'nunla bak kalmtr. Allah'a kavumakla yok olmaktan kurtulmutur. Velilerin bir ksm, hatta byk bir ounluu bu ikisiyle (fena ve beka) muttasftrlar. el-hir ismi Kur'an'da bir yerde geer. ABDU'L-ALM:El-Alm, hakkyla bilen demektir. Dnme ve renme sz konusu olmakszn, aksine, srf ftr saflk ve kuds nurun te'yidi ile, Allah'n kendi katndan, kefe dayal ilmi verdii kula, Abdu'l-Alm denir. Kur'an'da 163 kere geer. ABDU'L-ALYY: El-Aliyy, izzet, eref ve hkmranlk bakmndan en yce demektir. Gc akranna stn, mnlar istemede, himmeti, kardelerininkinden fazla, zerinde btn rtbeleri toplayan, yce faziletlerin tmne ulaan kula, Abdu'l-Aliyy denir. Kur'an'da 11 yerde geer. ABDU'L-AZM: El-Azim, azamet sahibi anlamnadr. Allah'n azametiyle tecelli ettii kul. Bu, azametinden dolay Allah'a tam anlamyla tezelll eder. Allah, bu kulunu, insanlarn gznde byk gsterir, ann insanlar arasnda yceltir. Onlar ona sayg duyar, onu zahirinde grnen azamet sebebiyle yceltirler. Kur'an'da alt yerde geer. ABDU'L-AZZ: El-Azz, yenilmeyen yegne galip, izzet sahibi anlamnadr. Allah'n izzet tecellsi ile azz kld kul, olaylar ve mahlkattan hi bir ey onu yenemez iken o her eye stn gelir. te bu durumdaki kula, Abd'l-Azz denir. Kur'an'da 99 yerde geer. ABDU'L-B'S: El-B'is, lmden sonra dirilten demekter. Nefsinin, sfat, hev ve heveslerini irad lmle (nefis terbiyesi ile) nihayete erdirdikten sonra, Allah'n, kalbini hakik hayatla dirilttii kiidir, ite Allah, bu kulu, el-B'is isminin mazhar klar. Bylece o, cehalet lmn, ilimle diriltir, Hakk'n isteine uygun olarak, onlara hayat verir. Kur'an'da yedi yerde fiil olarak geer. ABDU'L-BK: El-Baki, devam eden demektir. Allah'n bekasn gsterip fena-i klle erdiinde onunla baki kld kuldur. Allah'a bununla onun taayyn iin mutlaka gerekli ubudiyetle ibdet eder. Bu, tafsilen cem'an, ta'ayynen ve hakikaten, bid ve ma'bddur. Zira el-Baki vechinin tecellisinin tesiriyle resmi (ekli) kaybolmutur. Hadis-i kudsi; "onu ldren ben isem diyeti zerimedir. Diyeti zerime olann diyeti benim" Kur'an'da mtak olarak iki yerde geer." ABDU'L-BR: El-Bari', modeli olmakszn canllar gzel bir ekilde yaratan demektir. Manas, Abdu'lHlk'a yakndr. O'nun ilmi, eksiltmek ve deimekten uzaktr. O, bylece, dengeli, uygun ve eksilmekten uzak ekilde, el-Br isminin hazretine uygun olarak i yapar. yet: "Rahman'n yarattnda bir eksiklik gremezsin" (Mlk/3). Zira, el-Br, o kula, Rahman isminin altndaki isim ubelerinden biriyle tecelli eder. Kur'an'da iki yerde geer. ABDU'L-BSIT: El-Bst, rzk genileten veya ruhlar bedenlere yayan demektir. Allah Ta'l'nin

hilkatinde (yaratlnda) bast verdii kii. Bu kii, Allah'n izni zere kendisiyle ferahlk duyduu kullara, maln, cann, emrine uygun olarak verir, bunun sonucu, onlar da, basta ererler. nk Abdu'l-Bst, el-Bst isminin tecellsi ile bast eder. Bu, eriata aykr olmayacak tarzda vuku bulur. Fiil faili halinde onbir defa Kur'an'da geer. ABDU'L-BASR: Bkz. Abdu's-Semi' ve Abdu'l-Basr. ABDU'L-BTIN: El-Btn, ztnn grlmesi ve mhiyetinin bilinmesi asndan gizli olan demektir. Kalb muamelelerde bula eren hamdi, srf Allah'a mahsus klan ve Allah'n srrn takdis ettii kula, Abdu'lBtn denir. Ruhanlii kendisinde galebe alana kadar, el Btn ismiyle ona tecell eder, onu batnlara yaklatrr. Gib olan eyleri haber verir. Bylece o, insanlar manev kemlta, i arnmasna ve yolu temizlemeye arr. Abdu'l-Btn, semviyyt, ruhaniyyt ve gayb leminde kabuklardan syrlmaya davet eden Hz. sa (a) gibi, tenzhi tebihe tercih eder. Kur'an'da bir yerde geer. ABDU'L-BED: El-Bedi, benzersiz ekilde yaratan demektir. Allah'n zat, sfat ve fiillerinde bedi' olduunu gsterdii kul. Allah onu bu ismin mazhar klar. Kur'anda iki yerde geer. ABDU'L-BERR: El-Berr, iyilik eden, va'dini yerine getiren, anlamndadr. Man ve suret asndan, her eit iyilii zerinde tayan kiiye Abdu'l-Berr denir. Grd btn iyilikleri ve faziletleri uygular. "Lkin bir (iyi olan kii), Allah'a, hiret gnne, meleklere, Kitab'a, peygamberlere inanan, O'nun sevgisiyle yaknlarna yetimlere, dknlere, yolculara, yoksullara ve kleler urunda mal veren, namaz klan, zekat veren ve ahitletiklerinde ahidlerine vefa edenler, zorda, darda ve sava alannda sabredenlerdir. te onlar doru (sdk) olanlardr ve saknanlar ancak onlardr" (Bakara/177). Kur'an'da bir yerde geer. ABDU'L-CM': El-Cmi, toplayan. Allah'n isimlerinin tmn kendisinde toplad kul. Allah, onu cmi'iyye'nin mazhar klar. O da nefsi veya bakasnda ortaya kan danklk ve paralanmay ilah cem'iyyetle toplar. Kur'an'da fiil olarak sekiz yerde geer. ABDU'L-CEBBR: El-Cebbr, iradesini her durumda yrten veya yaratlmlarn hlini iyiletiren anlamnadr. Noksan veya krk (yani zayf) her eyi (herkesi) glendiren kii. nk Hakk, kulunun hlini glendirir. Bu ismin tecellsi ile, yksek bir hle getirmek zere, onu gl klar. Kur'an'da sekiz yerde geer. ABDU'L-CELL: El-Cell, azamet sahibi anlamnadr. Allah'n celli ile cell kld kiiye, Abdu'l-Cell denir. Bu kul, sonunda yle olur ki, kendisini gren herkes, kalbindeki cellden dolay heybete kaplr. elCell, eklinde Kur'an'da iki kere geer. ABDU'L-CEVVD: El-Cevvd isminin tecellisine mazhar olarak, insanlar arasnda cmertlikte ileri giden kula, Abdu'l-Cevvd denir. Kur'an deil, hadisle sabittir. ABDU'D-DRR ve ABDU'N-NF': Zarar veren fayda salayan Allah'n dilediini yapar olduuna muttali kld kul. Allah, ona fiillerin tevhidini aar. Grd zarar; fayda, hayr ve errin tmn ancak Alah'dan bilir. Bu iki isim gerekletirdii, ve bunlara mazhar olduu zaman, o insanlara zarar verir veya menfaat salar. Allah, bir takm kullarna bu ikisinden sadece birini nasib eder. Mesela eytan ve ona uyanlar ed-Dasr isminin mazhar klar. Hzr ve ona uygun kiileri de en-Nafi isminin mazhar klar. Ed-Dasr, trev olarak Kur'an'da iki yerde en-Nafi de ayn ekilde olmak zere sekiz yerde geer. ABDU'L-EHAD: El-Ehad, blnp paralara ayrlmamas ve benzerinin bulunmamas anlamnda tek olan demektir. Bu ismin tecell ettii kul, zamann sahibi olan vaktin biriciidir. O, ehadiyyet-i l'da bulunan, en byk kutbiyyet sahibidir. Kur'an'da yerde geer. ABDU'L-EVVEL: El-Evvel, varlnn balangc olmayan demektir. Hakk'n evveliyet ve ezeliyetini, her eyde mahede eden kul. Bu kul, tatlarda yarp, hayrlarda koarak, her makamda bu ismi gerekletirmek suretiyle (Abdu'l-Evvel isimine layk biimde) birinci gelir, el-Evvel olur. Halkiyyetle beraber bulunan herkese, ezeliyyeti gerekletirmek lzmdr. Halkiyyete, huds (sonradan olma) ad verilmitir. Kur'an'da bir yerde geer. ABDU'L-FETTH: El-Fetth, iyilik kaplarn aan veya hakemlik yapan anlamlarn ifde eder. Allah'n, her eidiyle, anahtarlarn srlarnn ilmini verdii kula, Abdu'l-Fetth denir. Allah onun (yani Abdu'l-Fetth olan kulu) vastasyla, husmetleri, kilitleri, problemleri ve skntlar aar. Allah, onun vastasyla nimeti tutup vermedii gibi, rahmet (ftht)ini de yine onun (vastas) ile gnderir. Kur'an'da yerde geer. ABDU'L-GAFFR: El-Gaffr, daima affeden, tekrarlanan gnahlar balayan demektir. Kendisine ktlk yapan herkesin suunu rten ve kendisinden olann rtlmesini istedii eyi, bakalar iin de isteyen kula Abdu'l-Gaffr denir. nk Allah, bu kulunun gnahlarn rtp, Gaffrlk tecellsi ile, onu balamtr. Allah, el-Gaffr'lm, Abdu'l-Gaffr (olan kulu vastas) ile ortaya karr. Kur'an'da doksan yedi yerde geer.

ABDU'L-GAN: el-Gan, zengin, ihtiyasz. Allah'n cmle mahlkta muhta olmaktan kurtard kuldur. Kendisinden daha istemeden ona ihtiya duyduu eyleri verir. Ancak bu, kulunun himmetinin gcnn topluluuna, kendine muhtalna zat fakr gerekletirmesine ve istidadna baldr. Kur'an'da onsekiz yerde geer. ABDU'L-HD: el-Hd, yol gsteren, murada erdiren demektir. el-Hd isminin tecell ettii kii. Allah, sdk ile Hak'dan konuarak emrettiklerini halka onun vastas ile tebli edip, onlara hidyet edici klar. Ona, Nebi'ye asaletle, tabi olanlarna verasetle olduu gibi inzar eder. Kur'an'da on yerde geer. ABDU'L-HFID: el-Hfd, alaltan, zillet veren demektir. Her konuda, Allah'a kar tezelll hlinde bulunan kuldur. Her eyde Hakk' grd iin, nefsini alaltn Kur'an'da bir yerde geer. ABDU'L-HAFZ: el-Hafz, koruyup gzeten ve dengede tutan demektir. Allah'n, iini, dn, dncelerini, hallerini, szlerini ve fiillerini, her trl ktlkten koruduu kiidir. Allah, el-Hafz ismiyle bu kuluna yle bir tecell eder ki, onunla beraber bulunanlara, bu hfz sirayet eder. Eb Sleyman edDarrn'den, kalbine otuz sene mddetle ktlk gelmedii, onunla beraber bulunmaya devam ettii srece, yanndakilere de ayn durumun sz konusu olduu, anlatlr. Kur'an'da on iki yerde geer. ABDU'L-HAK: el-Hak, fiilen var olan, realiteye uygun, gerek gibi anlamlan ihtiva eder. Hakk'n tecell ettii kiidir ki, Allah, bu kulunu, btl fiil, sz ve hallerden korur. O da, her eyde Hakk' grr. onk O, ztyla kim, vcib ve sabit olandr. Siva ad verilen ey, batl ve yok olucudur, varl Hakk'a bal (yani Hak ile)dir. Belki o, Hakk'n suretlerinde O'nu Hakk olarak, batl da btl olarak grr. ABDU'L-HAKEM: el-Hakem, son hkm veren anlamndadr. Abdu'l-Hakem, kullara, Allah'n hkmyle hkmeder. Kur'an'da on yerde geer. ABDU'L-HAKM: el-Hakm, btn emirleri ve ileri yerli yerinde olan demektir. Allah'n, eyadaki hikmet noktalarn gsterdii, konumasnda mkemmellie ve davrannda isabete muvaffak kld kiidir. Bu kul, bir eyde noksanlk grmez ki onu gidermesin, yine bir eyde bozukluk bulmaz ki onu slh etmi olmasn. Kur'an'da doksan alt yerde geer. ABDU'L-HLIK: el-Hlk, takdirine uygun bir ekilde yaratan demektir. Bu isim bir kulda tecell edince, o, Allah'n diledii nisbette her eye kadir olur. Zira, bu durumda Allah kuluna, halk ve takdir sfatyla tecell etmitir. Kul da, Allah'n takdiri ile takdir eder. Kur'an'da sekiz yerde geer. ABDU'L-HAMD: el-Hamd, lmeye lyk olan demektir. Hakk'n zerine len sfatlarla tecell ettii kuldur, insanlar (Abd'l Hamd olan) kulu dkleri hlde, o, sadece Allah' er. Kur'an'da onyedi yerde geer. ABDU'L-HALM: el-Halm, acele ve kzgnlkla muamele etmeyen demektir. Bu ismin tecel ettii kul, kendisine kar su ileyene ceza vermede acele etmez, ona yumuak davranr. Kendisine eza edenin skntsna, sefihlerin sefihliine tahamml eder, ktl iyilikle savar. Kur'an'da onbe yerde geer. ABDU'L-HASB: el-Hasb, kullarna yeten veya onlar hesaba eken demektir. Allah'n t nefislerine varana kadar, nefeslerini hesaba eker hle getirdii ve bu konuda onu ve sevenlerini baarya erdirdii kii. Kur'an'da drt yerde geer. ABDU'L-HAYY: el-Hayy, ebed hayatla diri olan manasnadr. Hakk'n ebed hayatyla, kendisine tecell ettii kuldur. Bylece (Abdu'l-Hayy olan) kul, O'nun devamll olan hayat ile yaamay srdrr. Kur'an'da ondokuz yerde geer. ABDU'L-KBID: el-Kbd, rzk tutan veya canllarn ruhunu alan demektir. Allah'n tutukluk (kabz) verdii kuldur Allah, bu kulu adli ve hikmetine uygun olarak, zerlerine feyzolmas (gelmesi) gerekmeyen ve kendilerine lyk bulunmayan eyden nefsini ve bakasn tutucu hale getirir. Yine Allah, bu (Abdu'l-Kbd olan kulujnu, kendilerine yakmayan konularda, kullara engel klar. Kullar da bu (Abdu'l-Kbd)nun engeli ve tutuuyla kabza (tutuklua) urarlar. Fiil olarak bir yerde geer. ABDU'L-KDR: el-Kdir, her eye gc yeten, kudretli demektir. el-Kdir isminin tecellsi ile, tm takdir edilen eylerde, Allah'n kudretini gren kuldur. O, tutmay kendisiyle gerekletiren ilh elin suretidir. Ona hi bir ey engel olamaz. Her eyde, Allah'n etkisini, zatlarndaki ademiyet (yokluk) ile beraber, ma'dmlara vcdun yardmnn srekli olarak ulatn grr. Eyada Allah'n kudretiyle tesir etmesine ramen, kendi nefsinin yokluunu grr. Durum, Abdu'l-Muktedir iin de byledir. Ancak o, icad (var etmen)in kaynan ve hlini grr. Kur'an'da elliyedi yerde geer. ABDU'L-KAHHR: el-Kahhr, yenilmeyen yegane glib, demektir. Nefsinin glerini kahretmek zere, te'yidi ile, Allah'n baarya erdirdii kuldur. Bylece, ona el-Kahhr ismiyle tecell eder. O, kendisinden yz evireni kahreder. Kendisiyle savaan ve dmanlk eden herkesi, hezimete uratr. Mahlkta tesir eder,

ancak, onlardan etkilenmez. Kur'an'da sekiz yerde geer. ABDU'L-KAV: el-Kav, her eye gc yeten, kudretli anlammadr. Gazap, ehvet, heva ile nefsine destek veren eytan ve ordusunun, ayrca ins ve cin eytanlarndan olan dmanlarnn sultasna kar, Allah'n kuvvetiyle glenen kii. Kahri olmadka, Allah'n hi bir mahlkt, ona mukavemet edemez. Galebesi olmadka, hi bir kimse ona g yetiremez. Kur'an'da onbir yerde geer. ABDU'L-KAYYM: el-Kayym, her eyin varl kendisine bal olup kinat idare eden demektir. Eyann varln Hakk'a bal olarak gren kul. Kayymiyyet, tecell edince, o kul, bununla, halk arasnda, Allah'a balanp emirlerini yerine getirerek, onlara, geimleri, hayatlar ve maslahatlar iin yaptklar ilerde yardmc olarak hizmet eder. Kur'an'da yerde geer. ABDU'L-KEBR: el-Kebr, ztnn ve sfatlarnn mhiyeti, anlalamayacak kadar uludur anlamna gelir. Hakk'm kibriys ile byk olan kii. O'nun bykl, fazl keremiyle halktan stn olmasdr. Kur'an'da otuzalt yerde geer. ABDU'L-KERM: el-Kerm, fazilet trlerinin hepsine sahip anlamn ihtiva eder. Allah'n, el-Kerm isminin vechini gsterdii (yani, el-Kerm ibmine mazhar kld) kii. O, keremi tecell ettirir. Zira, kerem O (Allah)nun kadrini bilmeyi ve O'nun snrna tecvz etmemeyi gerektirir. Malumdur ki, kulun mal mlk olmaz. O, kullar zerine olan Allah'n kerem ve cmertliinin dnda, hi bir eyi kendisine balamaz (nisbet etmez). Zira, Mevl'snn cmertlii, kendi mlknde, diledii kiilere tahsis edilmitir. Onu, keremiyle herkesin gnahn rtm olarak grr. Abd'l-Kerm, kendisine ktlk yapan, en gzel huyla ve muamele ile karlk vererek, onu affeder. Hz. mer (r), "Seni Kerm olan Rabbine kar gurura sevkeden ey nedir?" (infitr/6) yetini iitince, "Senin keremin ya Rab!" demitir. Bunun hccet telkin etmeyle ilgili olduunu sylemitir. Ksaca, Allah'n keremi yannda, tm kullarn gnahlarnn bir deere sahip olmadn grr. Kereminin feyzi gerei, Allah'n tm nimetlerini snrl grmez. Bylece, fiilleri, keremi sebebiyle kendisine tecell eden Rabbisinin ikram olarak ortaya kmas bakmndan bu kul, insanlarn en cmerdi hline gelir. Abdu'l-Cevvd' da bununla kyasla; nk kullarna onun cmertliinin vastas ve ve el-Cevvd isminin mazhar (ortaya kt yer) olmutur. Halk iinde, nefsini sevgilisine adayan kiiden daha cmert kim olabilir? Bylece o, kalbini, Allah'tan bakasna balamaz. Kur'an'da yirmi yedi yerde geer. ABDU'L-KUDDS: el-Kudds, her eksiklikten mnezzeh demektir. Allah'n perdelenmeden arndrd kii. Bu kulun kalbini, Allah'tan bakas megul etmez. Allahu Ta'l'nn u kuds hadiste ifade ettii gibi, kalbi sadece O, istil eder: "Yere ge smadm m'min kulumun kalbine sdm" (Kefu'l-Haf, U/373). Kim Hakk' kuatrsa, bakasndan arnr. nk Hak tecell ettiinde, O'ndan baka hi bir ey kalmaz. elKudds', mahlkttan arnm kalpten bakas kuatamaz. Kur'an'da iki yerde geer. ABDULLAH: Allah, ism-i cell, zt ismi. Hakk'n kendisine, btn isimleriyle tecell ettii kuldur. Kullar arasnda bundan daha yce bir makam yoktur. nk bu kul, O'nun en byk ismini gerekletirip, onunla sfatlanmtr. Bundan dolay, u yette ifade edildii gibi, bu isim, sadece Hz. Peygamber (s)'e mahsustur: "Allah'n kulu, O'nu anmak iin kalktnda, neredeyse, onun etrafnda kee gibi birbirlerine geeceklerdi" (Cinn/19). Gerekte bu, sadece Hz. Peygamber (s) iin geerlidir. Kutuplar iin bu makam, snnetine uymakla ona miras olduklarndan dolaydr. Bu isim, baykalarna mecazen verilir. nk, btn isimlerle muttasf olmak, vhidiyyet ve tm isimlerin ehadiyyeti iledir. Kur'an'da, ikibin altyz doksansekiz yerde geer. ABDU'L-LATF: el-Latf, yaratlmlarn ihtiyacn en ince noktasna kadar bilip, sezilmez yollarla karlayan kii anlammadr. Lutf iin ltuflu olma mevkilerini bilmesinden dolay, Allah'n kullarna ltufla davranan kii. Bu kul, ilere muttali, kullara Hakk'n ltfunun vastas olur. Latf ismi kendisinde tecell ettii iin,O'nun ltf sebebiyle, kullarna sezmedikleri tarzda yardm eder. Basiretler O'nu idrk edemezler. 7 yerde geer. ABDU'L-MCD: el-Mcid, anl, erefli demektir Allah'n kendi vasflaryla ereflendirdii kul. Allah, ona kabiliyetine gre vermi; Abdu'l-Mecd gibi, an ve erefine gre, kaldrabilecei kadar tahamml (tama) gc bahsetmitir. Kur'an'da yoktur. Ancak hadislerde sabittir. ABDU'L-MECD: el-Mecd, anl, erefli anlamn ifde eder. Ahlk ve sfatn olgunlatrd, Allah'n ahlkn gerekletirdii iin, Hakk'n kullar arasnda ycelttii kiidir. Bylece, insanlar, gzel ahlk ve fazlndan dolay onu yceltmilerdir. Kur'an'da drt yerde geer. ABDU'L-MELK: el-Melk, grnen ve grnmeyen lemlerin sahibi demektir. Allah'n dileyip emrettii hususta tasarruf ederek, kendine ve bakasna g yetirendir. Bu, Allah'n mahlkt arasndaki en gl varlktr. Kur'an'da bir yerde geer. ABDU'L-METN: el-Metn, her eye gc yeten, kudretli, demektir. Sapttrmak isteyenden etkilenmeksizin, dininde salam olan kul. Tam salam olduu iin, Hak'tan uzaklatrp dini yok eden kiinin

yannda bulunmaz. Abdu'l-Kav, her eye tesir ederken, Abdu'l-Metn hi bir eyden etkilenmeyendir. Kur'an'da yerde geer. ABDU'L-MUAHHR: el-Muahhir, geriye brakan anlamnadr. Kul, bu isim vastasyla, her tecvz ve taknlktan geri kalr. Onu tuyan ve tecvzden, bulunmas gereken hududa dndrr. Yine, geciktirilmesi (alkonulmas) gereken her fiil iin de durum byledir. Allah, hududu, insanlar iin izmitir. ABDU'L-MBD: el-Mbdi, ilkin yaratan demektir. Allah'n, ibdna (ilk yaratclna) muttali kld (ibda srrna erdirdii) kuldur. Halk ve emrin balangcn grr, ilk yaplan hayrlar, Allah'n izniyle balatr. ABDU'L-MUCB: el-Mcb, dualara karlk veren anlamna gelir. Hakk'n da'vetine icabet edip, O'na itaat eden kula denir. "Allah'a arana icabet ediniz"(Ahkf/31) yetini duyduunda, Allah onun davetine yle bir karlk verir ki, sonunda, ona el-Mcb ismiyle tecell eder. htiyc iin dua eden tm kullarna karlk verir. nk bu, Allah'n kendisine vacip kld isticbe cmlesindendir. Onun bu icabeti "Kullarm, sana Ben'den sorarlarsa, onlara yaknm. Dua ettiinde, onun isteine karlk veririm. Haydi yleyse, Ben'den kabul talebinde bulununuz" (Bakara/186) yeti gereidir. "... Bana inansnlar!..." (Bakara/186) yetindeki uhd imn iin gerekli tevhd ve kurb hkmnce, onlarn duasn kendi duas olarak grr. Kur'an'da bir yerde geer. ABDU'L-MUGS: el-Mus, yardm eden demektir. Allah'n, muhtacn ihtiycn, miktar ve vaktiyle bildirip, bilgisine uygun biimde, bunu baarmaya eksiksiz ve noksansz olarak muvaffak kld kiidir. htiyc gidermekte, ne ge kalr, ne de erken davranr. ABDU'L-MUHEYMN: el-Mheymin, kinatn btn ilerini gzetip, yneten anlamnadr. Hakk'n, her eyi grp gzeten olduunu mahede eden kii. el-Mheymin ismi kendisinde grld iin o, zerinde her hakk bulunann hakkn vererek, kendisini ve bakasn gzetmektedir. ABDU'L-MUHY: el-Muhy, can veren demektir. Allah'n el-Muhy ismiyle tecell ederek, kalbine hayat verdii kula Abdu'l-Muhyi denir. Hz. sa (a)'da olduu gibi, (bu kulunu) lleri diriltmeye muktedir klar. Kur'an'da bir yerde geer. ABDU'L-MU'D: el-Mu'd, tekrar yaratan anlammadr. Tm halk ve emr'in, sonunda kendisine dneceine, Allah'n muttali kld (veya bu srra erdirdii) kuldur. Bu kul, iadesi vacip olan, Allah'a dndrr. Sonunda, akbet ve me'dn, en gzel biimde saadetini grr. ABDU'L-MUNTAKM: el-Muntakim, sulular cezalandran demektir. Allah'n kullan arasnda, hududunu meru ekilde gzetmek zere, grevlendirdii kul'dur. Abdu'l-Muntakim, (bu konuda), insanlara yumuak ve merhametli davranmaz." O ikisi iin, Allah'n dinini uygulama konusunda sizi bir acma tutmasn (Nur/2). Kur'an'da bir yerde geer. ABDU'L-MU'ZZ: el-Mu'izz, ycelten, izzet ve eref veren demektir. Allah'n el-Mu'izz ismiyle tecell ettii kul, Bu kul, velilerden Allah'n izzetiyle ereflendirdiini aziz klar. Kur'an'da doksandokuz yerde geer. ABDU'L-MUKADDM: el-Mukaddim, ne alan anlammadr. Allah'n ne geirip, ilk safta bulundurduu kuldur. O, bu ismin tecellsi ile, fiillerden ne gemesi gereken her eyi ve ileri gemeye hak kazanan herkesi, baa geirir. ABDU'L-MUKSIT: el-Mukst, adaletli davranan anlammadr. Bu (ismin tecell ettii kul), adaletli davranmada, insanlarn en mkemmeli olandr. yle ki varsa, bakasnn kendi zerindeki hakkn bile teslim eder de bir bakas onu ne hisseder, ne de bilir. Zira o, kendisinde tecell eden Allah'n adaleti ile hkmeder. Her hak sahibine hakkn der. Grd her zulm yok eder. O, nur krsisi zerindedir. Aa inmesi gerekeni alcaltr ykselmesi gerekeni de yceltir. Hz. Peygamber (s) bir hadis-i erifte yle buyurur: "Adaletli davrananlar, nurdan minberler zerindedir" (Ahmed ibn Hanbel, Msned, c. II., s. 160). ABDU'L-MUKT: el-Mukt, bedenlerin ve ruhlarn gdasn yaratp veren demektir. Bu ismin tecell ettii kul, ihtiya iindeki kullarn ihtiyacn giderir. Kur'an'da bir yerde geer. ABDU'L-MUKTEDR: el-Muktedir, her eye gc yeten, kudretli demektir. Bu ismin tecell ettii kul, Allah'n kudretini her eyde grr ve O'nun izniyle her eye g yetirir. Kur'an'da yerde geer. ABDU'L-MUSAVVR: el-Musavvir, ekil ve zellik veren anlamna gelir. Bu ismin mazhar olan kul, tasvirine Allah'n muvafakat ve mutabakat ettiinden bakasyla tasvirde bulunmaz. Zira onun tasvir fiili, Allah'n tasvir ediciliinden kaynaklanmaktadr. Kur'an'da bir yerde geer. ABDU'L-MU'MN: el-M'min, gven veren, va'dine gvenilen demektir. Allah'n bela ve cezadan emn kld, insanlarn zatlar, mal ve rzlar konusunda gven duyduu kiidir. Kur'an'da ikiyz yirmi sekiz yerde geer. ABDU'L-MUMT: el-Mumt, ldren demektir. Allah'n nefsindeki neva, gazap ve ehveti ldrd

kuldur. Bylece kalbi canlanr, akl Hakk'n hayat ve nuru ile aydnlanr. yle ki, tecell eden bu sfat ve Allah'tan gelen etkili himmet sonucu, kendisinde; nefs kuvvetleri ldrmesi neticesinde de bakalarnda tesirli olur. ABDU'L-MUTE'L: el-Mute'l, izzet, eref ve hkmranlk bakmndan en yce, akn demektir. Bakasnn idrak edemeyecei ycelie ulap ycelen. O, el-Mte'l isminin mazhardr. Elde ettii olgunluk ve ycelikte durmayan, daha yce himmetiyle, her kayt, mekn ve makamdan stn bulunan mukaddes, mutlak, hakk ulvlii grd iin, Allah'tan, ycelikte ilerlemeyi isteyerek, her kemltta stnl, varlklarn en ereflisi, rtbece en stn olmasna ramen, Hz. Muhammed (s)'in "Rabbim, ilmimi artr" (Th/114) yetine muhatap klndn grmyor musun? Kur'an'da bir yerde geer. ABDU'L-MUTEKEBBR: el-Mutekebbir, azamet ve yceliini ortaya karan demektir. Hak karsnda kendisini zelil klmas sebebiyle, byklenmesinin yok olup, neticede, kendi kibri yerine, Allah'n kibriysnn gelmesidir. Bu, Allah'tan gayrisine Hak ile tekebbr ederken, bakasnn nnde eilmez, Kur'an'da bir yerde geer. ABDU'L-MUZLL: el-Muzill, zillet veren, anlammadr. Bu kul, el-Mzil isminin ortaya k yeridir. O, Allah'n zelil etmek istedii dmanlarn, kendisinde tecell eden el-Muzill ismiyle zillete drr. ABDU'N-NR: en-Nr, nurlandran, nur kayna gibi anlamlar vardr. Allah'n en-Nr ismiyle tecell ettii kuldur." Allah, yerin, gn nurudur..." (Nur) yetinin mnsn bu kul, anlar. en-Nr, kevn ve ilm olarak, her eyin kendisiyle ortaya kt ez-Zhir'den ibarettir. O, kendisiyle hidayete erilen lemlerin nurudur. Bu nura, asaleten Hz. Muhammed (s), O'nun snnetlerini yaamakla da miraslar sahiptir. Kur'an'da otuz yerde geer. ABDU'R-RF': er-Rfi', ycelten demektir. Her eyin zerinde ykselen kula, Abdu'r-Rfi' denir. O'nun ona nazar, siva (dier) ve gayr (baka)'n nazar iledir. Dereceleri ykselten, Hak ile kaim olmasndan dolay, nefsini kendi rtbesinden yukar kaldrr. Durum bunun tersine de olabilir. Zira, el-Hfd isminin mazhariyeti sebebiyle, ilki, srf adem (yokluk) hlinde grd iin, her eyi alaltn kincisi de, kendisinde olan er-Rf' isminin tecellsi ile grd her eyde, Hakk' ykseltir. Bana (el-Kn'ye) gre, bu, daha dorudur. Zira arif, sfatlanmak zere rahmeti ister, bylece acnan (merhum) deil, acyan (rahm) olur. Zira snin rahmetten olan pay, budur. Kur'an'da iki yerde geer. ABDU'R-RAHM: er-Rahm, balayan, esirgeyen, acyan anlamlarmadr. er-Rahm isminin tecell ettii kula, Abdu'r-Rahm denir. O, rahmetini takva sahibi ve slihlere tahsis etmi, kzdklarndan da intikam almtr. Kur'an'da yz on be yerde geer. ABDU'R-RAHMN: er-Rahmn, balayan, esirgeyen, acyan anlamlarmadr. er-Rahmn isminin kendisinde ortaya kt kula, Abdu'r-Rahmn denir. O, rahmetin dnda kalmad iin, kabiliyeti lnd btn lemlere rahmettir. Kur'an'da elli yedi yerde geer. ABDU'R-RAKB: er-Rakb, gzetleyip, kontrol eden demektir. er-Rakb isminin tecellsi altnda nefsinin fan olup gittiini idrak ederek, gzetleyicisini, kendisine nefsinden daha yakn bulun kula, Abdu'r-Rakb denir. Bu kul, Allah'n hi bir hududuna tecvz etmez. Bu hadlere riyet etmeye, kendini tam vermi kimse bulunmaz. Arkadalar yanna geldiinde, onlar Allah'n murkabesiyle gzetler. Kur'an'da be yerde geer. ABDU'R-RAF: er-Raf, efkatli, demektir. Allah'n re'fet ve rahmetine mazhar kld kuldur. Bu kul, er' hudud hari, insanlara ok re'fetli (efkatli) olur. Allah'n onun zerine bal bulunan hkm ve kazas gerei, gnahtan dolay kendine vacip klman ve haddi, rahmet eklinde grr. Her ne kadar dtan nikmet gibi grnse de... Bu durumu, sadece havassu'l-havass seviyesinde bulunanlar, zevken bilirler. Zahiren zerindeki haddi uygulamak, btnen ona acmann ayn' dr. Kur'an'da onbir yerde geer. ABDU'R-RAD: er-Rad, btn ileri isabetli ve hedefine ulac, ird edici demektir. Allah'n erRad ismiyle tecell etmek suretiyle rdn nasib ettii kula, Abdu'r-Rad denir. brahim (a)'e dedii gibi: "Andolsun ki, daha nce ibrahim'e de, akla uygun olan (rd) gstermitik..." (Enbiy/51). ite bundan sonra, halk Allah'a, ma' ve me'd konularnda dnyev, uhrev maslahatlara yneltmek zere irada balad. Kur'an'da yerde geer. ABDU'R-RAZZK: er-Razzk, bedenlerin ve ruhlarn gdasn yaratp veren demektir. Allah'n rzkn genilettii kula, Abdu'r-Razzk denir. Allah, kullarna, onun vastasyla tesir eder. (Yani, Abdu'r-Razzk zelliini tayan kulu vastasyla, razzkln ortaya koyar). O, Allah'n vermeyi diledii kiilere verir. Zira, Allah, genilik ve bereketi, onun aya altna koymutur. O, ancak kendisinde bereket olana gelir, Allah, hayr onunla gnderir. Kur'an'da bir yerde geer. ABDU'S-SABR: es-Sabr, ok sabrl demektir. Bu kul, es-Sabr isminin kendisinde tecell etmesi sebebiyle, ilerde sebatl hale gelmitir. Cezalandrmada, muaheze etmede acele etmez, musibetlerde sabrszlk gstermez, mcahedelerde, (Allah'n tat konusundaki emirlerinde, kendisine gnderdii belalarda)

maruz kald eziyetlerde tahammll olur. Kur'an'da yirmi alt yerde geer. ABDU'S-SAMED: es-Samed, arzu ve ihtiyalar sebebiyle, herkesin yneldii ulular ulusu bir mstani demektir. Hayrlar yardm olarak ulatrd, bellar kaldrd iin, kendisine ihtiy duyulan, samediyyet'in zuhur ettii kuldur. Onun vastas ile, sevabn verilmesi, azabn kaldrlmas iin, Allah'tan efaat istenir. O, terbiye edildii alanda (kendine ait rubbiyyet tecellisi ile), Allah'n leme nazar ettii mahaldir. Kur'an'da bir yerde geer. ABDU'S-SELM: es-Selm, esenlik veren demektir. Selm ismi tecell edip, her trl noksan, fet ve ayptan kurtulan kiiye, Abdu's-Selm denir. Kur'an'da otuz drt yerde geer. ABDU'S-SEM' VE'L-BASR: es-Sem', iiten; el-Basr, gren demektir. Kendisinde bu iki isim tecell eden kul, Hakk'n iitme ve grmesiyle sfatlanr. Kuds hads: "Onun iiten kula, gren gz olurum..." (Buhar, l, 105). Bu kul, eyay, Hakk'n gz ile grr, kula ile iitir. Semi' ve basr kelimeleri Kur'an'da elli bir yerde geerler. ABDU'-EHD: e-ehd, her eyi gzlemi olarak bilen demektir. hid olarak her eyde Hakk' mahede eden kul. O, kendinde ve Allah'n yaratt dier varlklarda, Hakk' grr. Kur'an'da otuz be yerde geer. ABDU'-EKR: e-ekr, az iyilie ok mkfat veren demektir. Bu kul, Rabbisine daim kr halindedir. O, ni'meti ancak O'ndan gelmi olarak grr. Bela ve cezalandrma eklinde bile olsa O'ndan gelen her eyi, sadece ni'met olarak deerlendirir. nk, bela ve cezalandrmann iindeki ni'metin farkndadr. Hz. Ali (r) yle der: "Evliyasna rahmeti, cezalandrmas kadar geni, dmann cezalandrmas, rahmeti kadar iddetli olan Allah'n sn, ne ycedir!" Kur'an'da on yerde geer. ABDU'T-TEVVB: et-Tevvb, kullarn tevbe etmeye muvaffak klan ve tevbelerini kabul eden, demektir Bu, Hak'dan gayri olan her eye ve nefsine veda edip, onlardan srekli olarak, Allah'a dn yapan kuldur. yle ki, sonunda, hakik tevecche hid olur da, gnahndan Allah (c)'a her dnen kiinin tevbesini makbul sayar. Kur'an'da on iki yerde geer. ABDU'L-VCD: el-Vcid, dilediini diledii zaman bulan bir mstani demektir. Allah'n kendisine ayn- ehadiyyet'l cem'de vcd bahettii kuldur. Vacib'l-Vcdi'l-Ehad ile vcid (bulan) mevcudu buldu. Onunla, her eyden mstani oldu. (Yani, onu bulunca hi bir eye ihtiyc kalmad). nk, bunu kazanan, her eyi kazanmtr. Bu kulun, ne kayb vardr, ne de talebi... ABDU'L-VHD: el-Vhid blnp paralara ayrlmamas ve benzerinin bulunmamas anlamnda tek olan demektir. Allah'n vhidiyyet hazretine ulatrp, tm isimlerindeki ehadiyyeti kendisine at kuldur. O, bu ekilde, O'nun isimleri vastas ile, idrak edileni kavrar, akledileni dnr, Esma-i Hsn'nn vecihlerini mahede eder hle gelir. Kur'an'da altm iki yerde geer. ABDU'L-VEHHB: el- Vehhb, karlk beklemeden, bol bol veren demektir. Hakk'n cmertlik ismiyle tecell ettii kii. Herhangi bir karlk gerektirmeyecek ekilde, istedii kiiye lyk olan verir. Allah'n inayetine ehil olanlara, imddyla yetiir. Zira, o Allah'n cmertliinin vastas ve mazhar (ortaya kt yer) dir. Kur'an'da drt yerde geer. ABDU'L-VL: el-Vl, kinata hakim olup onu yneten, demektir. el-Vl isminin tecell ettii zuhuru ile, kendisini insanlara vl kld kula, Abdu'l-Vl denir, ilh siysetle o, kendisine ve bakasna valilik yapar. Kullar arasnda, Allah'n adaletini gerekletirir. Onlar hayra arr, iyilii emreder, ktlkten men eder. Allah, ona ikramda bulunur, onu hi bir glgenin bulunmad gnde (maher meydannda) glgelenecek olan yedi kiinin ilki klar. O, dil sultandr. Mizanda, insanlarn en ar basan, yeryznde Allah'n glgesidir. Zira, idare ettii insanlarn hasenat ve hayrlar (ecirlerinden bir ey kaybetmeksizin) onun terazisine konur. Allah dinini, onun vastasyla ayakta tutar. Onlar hayrlara yneltir. O, Allah'n eli ve yardmcsdr. Allah da, onun destekisi ve koruyucusudur. ABDU'L-VRS: el-Vris, sonu olmayandr. el-Vris isminin tecellsine mazhar olan kul. Bu, Abdu'lBak benzeri bir isimdir. nk, o, nefsinden fan olduktan sonra Hakk'n bekasyla varln srdrr hle gelince, Hakk'n miras olduu eyin hepsine vris olur. Bu, ilim ve mlklerinde fan olduktan sonra vuku bulur. Abdu'l-Vris, enbiyalarn her konudaki ilim, marifet ve hidayetlerine miras olur. Kur'an'da alt yerde geer. ABDU'L-VS': el-Vsi', ilmi ve merhameti, her eyi kuatan demektir. O, fazl ve geniliiyle her eyi kuatandr. Btn mertebeleri ihte ettii iin, hi bir ey, O'nu iine alamaz. Allah, fazlndan bir ey vermedike, onu kendisine lyk bulmaz. Kur'an'da on yerde geer. ABDU'L-VEDD: el-Vedd, ok seven, ok sevilen anlamna gelir. Allah ve velilerine sevgisi olgunlap da, Hakk'n sevgisine mazhar olan kula, Abdu'l-Vedd denir. O kii, sevgisini btn mahlkta

yayar ins cinnin chilleri hri, herkes onu sever. Hz. Peygamber (s) yle der: "Allah bir kulu sevdiinde Cibril'i arr, ona 'Ben, filan seviyorum, sen de onu sev'der. Bylece Cibrl, onu sevmeye balar. Sonra semya yle seslenir: 'Allah filan seviyor, o halde onu siz de seviniz'. Bylece onu, semdakiler de sevmeye balarlar. Bundan sonra o, yeryznde de makbul olur" (A. i. Hanbel, Musned, II., 267). Kur'an'da iki yerde geer. ABDU'L-VEKL: el-Vekl, gvenilip, dayanlan demektir. Sebeplerin ekillerinde perdelenenlerin kendisine nisbet edildii btn fiilleri yapan varlk olarak sadece Allah' gren kiidir. Bylece o, aradan sebepleri kaldrr, btn ilerini dayand Allah'a havale eder, O'nun vekillii ile de honutluk duyar. Kur'an'da yirmi drt yerde geer. ABDU'L-VEL: el-Vel, yardmc ve dost anlamnadr. Allah'n, slih ve m'minlerden, kendisine dost edindii kiidir. Zira Allah (c) yle der: "O, salihleri dost edinmitir" (A'rf/196). Salih ve m'minlerden olan velleri, sadece Allah' dost edinmeleri mnasebetiyle, O da, onlar kendisine dost edinir. yet: "Allah, inananlar dost edinir" (Bakara/257). Kur'an'da krk drt yerde geer. ABDU'Z-ZHR: ez-Zhir, varln ve birliini belgeleyen bir ok delilin bulunmas asndan aikr olan anlamndadr. Hayr ve tatlarla ortaya kp, sonunda, Allah'n kendisine, ez-Zhir ismini at kuldur. O'nu ez- Zahir olarak tanr. O'nun zhiriyyeti ile sfatlanr, insanlar zahir olgunluklara ve onlarla sslenmeye arr. Hz. Musa (a)'nn davetinde olduu gibi, tebihi tenzihe tercih eder. Bu nedenle, Hz. Musa, onlara, cennetleri, snlacak yeri ve cisman lezzetleri va'detmi, Tevrat' iri hacimli ve altn yaldzl olarak, byke ortaya koymutur. Kur'an'da on sekiz yerde geer. ABDU Z'L-CELL VE'L-KRM: Z'l-Celli ve'l-ikrm, azamet ve kerem sahibi anlamnadr. Allah'n kendi sfatlaryla sfatland, isimlerini tahakkuk ettirdii iin celil klp ikram ettii kula denir. Onun isimlerini mukaddes, aziz, mnezzeh ve celil olduu gibi, onlarn zuhur yerleri, ortaya kan ekil ve grntleri de ayn durumu hizdir. Bu kul, dman grnce kudretinin cellinden heybete kaplr, karlat evliyaullah'a da srf Allah ikram olmas bakmndan ikram ve i'zzda bulunur. Bu isimle sfatlanan kul, Allah (c)'n evliyasna ikram, eder dmanlarna da korku salar. Kur'an'da iki yerde geer. ABDSSELAMYYE: Rifaiyye'den Sa'diyye'nin kolu olan bir tasavvuf okulu.

AB-I ATE-EFRUZ: Farsa olan bu tabir, atein alevini artran su anlamna gelir. Tasavvuf adan bu tabir, lh feyizleri ifade eder. AB-I HARABAT: Farsa-Arapa bir tamlama olup, harap yerleri canlandran su anlamna gelir. Rahmani tecelli bir su gibi, insann i ve d pisliklerini temizler, onu ma'mur ve olgun hale getirir. AB-I HAYAT: Farsa, hayat suyu manasnadr. Bu suyu ienin lmsz olacana inanlr. Ayn manaya gelen baka terimler de vardr : Ab- zindegi, ab- cavidani, dirilik suyu, bengisu, hayat kayna, ayn'l-hayat, nehrl-hayat, ab- Hzr, ab- iskender. Kur'an'da ab- hayata iaret Hzr (a) ve Hz. Musa (a) hikayesindedir. Bu hikaye u ekilde cereyan etmitir: srailoullarnn peygamberi, Hz. Musa (a) bir gn gen arkadayla birlikte yolculua kar. Hedef, yolda Hzr (a) ile bulumaktr. Buluma yeri de "iki denizin birletii" mevkidir. Hz Musa bu yeri tanyabilmek iin, yanna balk alr, bu baln canlanp denize atlamas, buluma yerini belirleyen bir iaret olacaktr. Ancak Hz. Musa (a)'nn gen arkada deniz sahilinde uradklar kayann yannda, baln canlanarak denize atladn ona haber vermeyi unutur. Yolda yemek iin konakladklarnda, durumu kendisine anlatr. Bunun zerine Hz. Musa (a) tekrar o yere dner ve gerekten arad kiinin, orada bulunduunu grr. Kendisine Allah tarafndan "rahmet" ve "gizli ilim" verilen bu kulun Hzr adn tad, bata Buhari, Mslim olmak zere Ebu Davud Tirmizi ve el-Mstedrek'te yer alan baz hadislerde bildirilmitir. Kur'an- Kerim ve Buhari dndaki hadis kaynaklarnda, Hz. Musa (a) ile arkadann yanlarna azk olarak aldklar tuzlu baln nasl dirildiine dair, herhangi bir aklama yoktur. Sadece Buhari'de mevcut deiik bir rivayette, bu sebebin akland grlmektedir. Bu hadise gre, "Hzrla buluacaklar kayann dibinde bir ayn (kaynak) vard ki, buna hayat kayna (ayn'l-hayat, ab- hayat) deniyordu. O suyun temas edip de diritmedii hi bir ey yoktu. Tuzlu bala ite bu sudan sramt. Ab- hayat, Zlkarneyn kssasnda da geer : Nuh (a)'un torunu Yunan'n soyundan gelen skender-i Zlkarneyn, ebedi hayat veren ve insanst gler kazandran ab- hayattan bahsedildiini duyar ve bunu aramaya karar verir. Rivayete gre, Allah, bunu am'n soyundan birine nasip edecektir. Zlkarneyn, halasnn olu olup Hzr diye anlan Elyesa ile, askerlerinin refakatinde yolculua balar. Ab- hayat, "karanlklar lkesi"ndedir. Yolda bir frtna yznden Zlkarneyn ve Hzr askerlerden ayr derler. Bir mddet sonra karanlklar lkesine gelirler. Zlkarneyn saa. Hzr sola giderek yollarn tayine alrlar. Gnlerce yol aldktan sonra Hzr ilahi bir ses duyar ve bir nur grr. Bunlarn kendisini ektii yere gidince de orada ab- hayat bulur. Bu sudan ier ve ykanr. Bylece hem ebedi hayata kavuur, hem de insanst

gler ve kabiliyetler kazanr. Sonra Zlkarneyn ile karlarlar. Zlkarneyn durumu renir ve ab- hayat ararsa da bulamaz, kaderine raz olur. Bir mddet sonra lr. Tasavvufta ab- hayat, Allah'n el-Hayy isminin hakikatmdan ibarettir. Bu ismi z vasf haline getiren kimse, ab- hayat imi olur. Artk o, Hakk'n "hayy" sfatyla hayatta olduu gibi dier canllar da onun sayesinde hayat kazanr. Bu mertebedeki insann hayat, Hakk'n hayatdr. AB-I HAYAVAN: Farsa, dirilik suyu Ebedi hayat verdii zannolunan su. Tasavvufta bu terim "irfan"n mteradifi olup nurun prltlar ve lh tecelliler iin de kullanlr. AB-KE: Farsa. Su eken manasnadr. Tekkelerde su ekenlere verilen addr. Farsa su manasna gelen "ab" ile yine Farsa ekmek manasna gelen "keiden" masdarnn ism-i faili olan "ke" ten teekkl etmi bir terkiptir. Eskiden byk tekkelerde srf bu ile grevli kimseler vard. Vaktiyle, hayr iin yaplan sebilhanelerden bazlarnn iinde, birer kuyu kazdrlrd. Bu kuyudan su ekerek, sebilhane bardaklarn doldurmak hizmetiyle grevli olan bir de abke bulunurdu. Bu greve verilen kimseler iin, vazife tahsis edildiine dair evkaf defterlerinde kaytlar vardr. AB-I REVAN: Farsa , ruhlarn suyu demektir. Sufilerin kalplerinde srekli duyduklar sevin huzur ve i akl hali. AB-I NAYET: Farsa ve Arapa iki isimden teekkl etmi bu tabir inayet suyu anlamndadr. Tasavvufta, ilahi rahmetin pepee geliine ab- inayet derler. ABRZC: Farsa, su dken demektir. Mevlevi tekkelerinde abdesthane temizleyicilerine verilen isim. Kennas (sprgeci) da denir. Tekkeye yeni gelen adayn, nefsini yenip yenemeyeceinin ilk imtihan tuvalet temizlii ile yaplr, daha sonra bunu baarmas halinde, tekkedeki dier grevlerde istihdam edilirdi. AB U DANE: Farsa iki isim. Su ve habbe anlamndadr. Kanaate remz olan "bir hrka, bir lokma" tabirini ifade eden bir terim. Takdir edilmi ve herkesin nasibine den su ve ekmee ab u dane denir. A'CEMYYE: Abdu'l-Abbas Ahmed b. Yusuf el-Haris'ye nisbet edilen bir tarikat. A'DA: Arapa adv kelimesinin oulu olup dmanlar anlamna gelir. Allah dmanlarna a'daullah denir. Bunlar dinsizler ve inkarclardr. Bir hadis-i erifte Hz. Peygamber "en byk dmann, iki yann arasndaki (kendi) nefsindir" diyerek nefsi en byk dman olarak gstermitir. Yine bir hadiste, dmanla savaa kk cihad, nefisle savaa byk cihad denilmesi ayn hususu te'yid eder. DB: Edeb kelimesinin oulu olan bu kelime, izlenmesi gereken esaslar, grg kurallar gibi manalar ihtiva eder. Sufilerin uymak zorunda olduu bu grg kurallarna "adab- sufiyye", "adab- tarikat", "adab ve erkan" gibi isimler verilir. Adab konusunda, bir hayli eser bulunmaktadr. Bunlarn bir ksm, sohbetin, bir ksm eyhliin, bir ksm da mridliin grg kurallarn anlatr. Bu grg kurallar, tarikatlara gre farkllk arzedebilir. Adab konusunda u dsturlam ifade, onun nemini ortaya koyar : "Edeblere riayet etmeyen, snnetlere riayet etmeyi karr, snnetlere uymay karan farzlar ve vacipleri gerei gibi yapmaktan uzaklar farz ve vacip gibi dinin temellerinin yeterince yerine getirilememesi, kiiyi imann kaybetme tehlikesine duar eder. imann kaybedene binlerce vah olsun!" O halde mutlu sona ulamann ana kayna daha dorusu balang noktas adab'tr. Adab'n korunmas ite bu sebeple byk nem arzeder. ADAK: Trke'dir. Arapa's nezr'dir. Allah'a ibadet niyetiyle taat trnden bir iin yaplmasn taahhd etmek. Adaklar daha ziyade kurban kesmek eklinde olur ve bu i ounlukla bir trbe civarnda yaplr. ADALE: Arapa, dil olmak, yasaklardan iddetle kanmak anlamlarna gelir. Bu da farkl farkl olur. Bu konuda zirve noktas, "emrolunduun gibi dosdoru olmak" (Hud/112)'tr. Bu u nokta, Hz. Resulullah (s)'tan bakasnda bulunmaz. ADAM-DEM: Arapa, adam demektir. Adam, Adem'in trkelemiidir. Kur'an'a gre Allah, insan, erefli, ve kerametli yaratmtr, (isra/70) A'raf suresi 179. ayetinde kalpleri olduu halde anlamayan, gzleri olduu halde hikmetleri grp sezmeyen, kulaklar olduu halde doruyu duymayan insanlarn mertebece aada ve gaflet ehlinden olduklar bildirilir. Bu bakmdan tasavvuf ehli, insann anlay, duyu, sezi ve huy bakmndan da gerek insan olmasna ehemmiyet vermitir. Hz. Peygamber (s)'in hakikatna miras olan "kutb" a da dem-i Mn ve Merd-i Mn denir. Olan eyhi brahim (. 1065/1655) Dil-i Dana kasidesinde yle der: Sfat- Hak'drr lem sfatn zatdr dem Kamu eyden olan akdem olubdur "Adem-i ma'na".

Tasavvuf manadaki adam (racl) bilin alann Allah'n istila ettii yani srekli Allah' tefekkr eden kii olup, bu Nur sresindeki u ayetle aklanr : "Ticaretin ve alveriin kendilerini Allah' anmaktan alkoymad erkekler..." (Nur/37). Bu tasavvuf mertebeye ulam kadnlara da, racl (erkek) denir. ADEM : Arapa, Vcud'un zdd olup yokluk manasna gelir. Tasavvufta Hak'tan gayrisi. Vahdet-i vcud dncesinde yoklua (adem) bir tr varlk affolunur. Kamus- Trk'de yle aklanr : 1- Yokluk vcut zdd: onun vcudiyle ademi birdir : Diyar- adem sahra-y adem 2- Olmama bulunmamafkdan; adem-i itaat : itaasizlik; adem-i iktidar : iktidarszlk; adem-i itiha : itahszlk" Tasavvuf adan Hak'dan baka tevehhm edilen mevcudat hakikatta yoktur. Muhyiddin bn Arabi'nin yn- sabite iin (Hakk'n sfat zatndan olmad ve yalnz ilminde mevcut bulunduu cihetle mstakil birer varlkla) varlk kokusunu bile duymamlardr, dedii gibi Olanlar eyhi brahim Efendi de bu konuda unlar syler : Yokluk bir ayinedir Yokluktaki var gr. Varlk grnr andan Ayine-i ademden Adem kelimesi "fena" manasna da kullanlmtr: Varlk ile iim bitmez. Gnlden gmanm (phem) gitmez. Kulam ok sz iitmez Ademden gayrisini bilmem Olanlar eyhi brahim Sahra-y vcuda adem ender adem eyler Yeniehirli Avni ADEM- MA'NA: Arapa, maneviyat adam demektir. Her eyin asln bilen mana lemine aina kii. ADET : Arapa, itiyad, alkanlk gibi anlamlar olan bir kelime, ihlassz, kuru ekilden ibaret ibadet. ADLYYE: Bedrddin Mahmud b. mer b. Ahmedi'l-Adiliyyi'l-Abbasi (. 970/1 562)'nin kurduu bir tarikat. Bargisiyye'nin ubelerinden birisidir ADL: Arapa, adalet denge demektir. Allah'n vacibi ihlalden ve irkini ilemekten mnezzeh olmasdr. Allah boa gayesiz, hedefsiz bir i yapmaz FET: Arapa musibet anlamna bir kelime. Kt huylarda bulunan zararlar ve musibetler. Manevi eitimde, derviin olgunlamasna engel hususlara da fet denir. AFFYE: Abdlvahhab b. Abdissamed el-Afifi el-Merzuki (. 1180/1766)'ye nisbet edilen bir tarikat. aziliyye'den Nasriyye'nin bir koludur. AFTAB: Farsa, gne anlamna gelir. Afitab- Vcd : Varlk gnei, varln kayna memba. AGH ETMEK: Farsa, uyandrmak. Mevlevi tarikatnda mutfakta grev yapan imeydacnn, sabah ezanndan evvel, tekke odalarnda yatanlar kaplara vurarak "agah ol dedem" diyerek uyandrmasdr. Bu uyandrma gece teheccd namaz iin olurdu. Farsa'da bu kelime, "uyank" manasna gelmektedir. Mevlevlerde uyuyan kiiyi rktmeden uyandrmak tarikat edeblerindendir. Bu uyandrma ii bir baka uygulan ekliyle yleydi : Uyuyan derviin hafife yastna el ucuyla sa elin parmak ularyla vurulur ve yava bir sesle, adyla hitap edilerek "dervi... agah ol!" denilirdi ki bu, uyan demektir. AGH K: Farsa, arif uyank, bilen sezen, anlayl kii demektir. Hakikat yolunu bilen kimsede bu zellikler bulunur ve bu durumda olan kiilere de, agah kii denir. AACA DAYANMA RR, DUVARA DAYANMA YIKILIR, NSANA DAYANMA LR, DAYAN KUL, ALLAH'A DAYAN : Sufiyye arasnda sylenen bu atasz, herhangi bir ie doru drst balannca, salam bir gnlle, baar elde edeceine inanarak, o iin stne dlmesini tler. Ayn zamanda insanlara gvenerek, bir toplulua dayanma baaramayaca ie girien kiiye o ie girimesine sebep olanlarn el ekmeleri durumunda, desteksiz kalacan da hatrlatr. Ancak bu dayanma ve gvenme btn sebepleri hazrladktan, hi birini ihmal etmeyip yerli yerine getirdikten sonra olmaldr. Mutasavvflar bu sz ile, her eyin geici, sonlu zayf, gsz olduunu ifade ederek, sebeplere deil, sebeplerin yaratcs mutlak g sahibine dayanmay tavsiyeye ayan bulunmaktadrlar. ALATAN GLMEZ : Ktlk yapann, sonunda yaptnn cezasn mutlaka ekeceini ve bunun lh adaletin sonucu olduunu bildiren bir ataszdr. Bu sz, ayn zamanda gidiin zulm ile deil, adalet ile mmkn olduunu, zulmn sonunun hsranlk eklinde tecelli edeceini bildirir. AU : Farsa, kucak demektir. Srlar kavrama. AYAR: Arapa, gayr kelimesinin oulu olup, lgatta yabanc, el, bakas gibi manalar ihtiva eder. Tasavvufta hakikate yabanc olanlar, vkf olmayanlar makamnda kullanlr. i umman- vahdettir yz sahra-y kesrettir Yzn gren grr ayar iinde yar olur peyda.

Niyazi Gel iste Kaygusuz yar, kar gnlden ayar Bugn gr yine didar, bu sevda zge sevdadr. Kaygusuz AZA TKRMEK : Stmaya ateli hastalklara, ellerde kan ve siil denen ii dolu kabarcklara, eitli sebeplerle ruh dengesini bozan kiilere nefes edilir ; yani muayyen ayetlerle, ilerinde "ifa" kelimesi geen "ifa ayetleri" (ki Kur'an'da ifa ayetlerinin says altdr) okunur, flenir. Kada baz ayetler, dualar, ekiller yazlr, izilir, gen eklinde bklen bu kat, yedi kat muambaya sarlp, stne bir bez geirilerek, bir klfa konulur. Dikilen ve muska (dorusu nsha) denen bu nesne hastann boynuna taklr. Baz kere de yazl kat suya konur, gn suyu iilir, nc gn durulup bklerek bir yudum suyla yutulur. Eski dinlerden kalan ve bilhassa Keldanlerden geen bu inanlar ve adetler, slam tarafndan men edilmekle beraber, gnmzde dnyalk menfaat elde etmek zere baz cahillerce meslek edinilmitir. Tarihte grlen uygulamasyla, okumak ve nsha yazmak iin el almak, izin verilmek artt. Bu izin, ya szle verilir, yahut mezun olan kii, el almak isteyenin azna hafife tkrrd. Bu ekildeki srr g geiimi olay, Anadolu'da "ocak" olarak nitelendirilir. Bu terimin, Orta Asya'dan intikal eden Trk ocak kltr ile bir balants olduu dnlebilir. AH: Arapa bir i eki ve itiyak nidas. Ak atei ile kulun inleyii. Allah kelimesinin ilk ve son harflerinin bitimesiyle oluan ah, eskiden minyatrlerde u ekilde resmonulurdu : Dalar, vadiler, aalar, sular, ayrlar hepsi yanyor, hepsi alevler iinde, ok girmi bir kalb, kan damlyor ve zerinde "ah mine'l-ak" eklinde bir yaz. Bu ekildeki bir minyatr, Ankara Kalesi iindeki Devduran Mescidi'nde, kble duvarna asl olarak, deerli din adamlarmzdan sayn Abdlhalim nal Beyefendi tarafndan muhafaza edilmektedir. Hz. ibrahim (a) ok h eden (evvah) lerdendir. AHD: Arapa, Misakda nehyolunan ilememektedir. Allah'a verilen szn korunmasdr. Emrolunduunu kaybetmemek,

AHDALYYE: Ebu'l-Hasan Aliyyi'l-Ahdal tarafndan kurulmu bir tarikat. AHDAS: Arapa, yeni yetimi, gen, delikanl gibi manalar olan bir kelime. Byk sufiler, yeni yetme, gzel yzl genler ile sohbet etmeyi tehlikeli grmlerdir. AHD- EMANET: Arapa emaneti kabul sz demektir. lh szleme ezeli sz veri. AHDNAME: Arapa ve Farsa, yazl belge veya szleme anlamnda bir tabir. Hilafetname. eyhin mridlere yapt tavsiyeleri ve kurallar gsteren yazl metin. AHFYA: Arapa, gizliler demektir. Bu tabir melami merepte olanlar iin kullanlr. Onlar, adet ve ekle nem vermeyip, halk iinde sradan biri gibi kendilerini gizledikleri iin, bu tabirle anlmlardr. AH: Arapa, kardeim manasna gelir. Ftvvet yolunda sanat ve zenaat ehlinin her biri, eyhlerine "ahi" derlerdi. Bir ehirde, yahut blgede bulunan ve ahilerin balandklar eyhe, eyhlerin eyhi manasna "eyhu'-yuh" yahut Trke "ahi baba" ve "ahi Trk" denirdi. Yunus bir iirinde ahilere temasla yle der: Sufilere sohbet gerek Ahilere ahret gerek Mecnunlara Leyli gerek Bana Seni gerek Seni zellikle Ahi Babalk unvannn, debbalar ve saralar gibi esnafn balarndaki kiilere tevcih edildiini gryoruz. Bu, resm bir unvand. Ahilik, Halife Nasr Lidinillah'n kurduu, Badat ftvvet tekilatnn Anadolu'da ald bir isimdi. Osmanl Devleti'nin kurulu yllarnda ok gl bir tekilatt. 1340'l yllarda bu tekilat Ankara'da bir hkmet bile tekil etmiti. Ahi Babalk'n, mimar aal ile birlikte verildii de olmutur. O zaman ahi babalk ve mimar aal unvan birlikte kullanlrd. AHR: Arapa, son demektir. Her eyin evvel ve ahiri Allah'tr. Halife olan insann bu hilafeti, Evvel ile Ahir arasnda bir berzahtr. Evvel ve Ahir, bir ynden Hakk'n ayr ayr iki vechi, dier ynden ise birbirinin ayndr. AHRET: Arapa, dnyann zdd. Dnya, nisbeten daha yakn anlamna gelirken, ahiret, dnyaya nisbetle sona kalan, tehir eden, geciken, son, neticede varlacak yer gibi anlamlara gelmektedir. br Dnya diye tabir olunan, cennet, cehennem, rf, iyiliklerin ve ktlklerin karland yer, srat, mizan gibi yerleri ihtiva eder. Ehl-i Snnet inancna gre bunlarn hepsi haktr ve gerektir. Dinlerin ounda ahiret inanc vardr. br dnyada lm yoktur. Oradaki hayat ebedidir. Kur'an- Kerim'deki bir ayete gre ahiret dnyaya nisbetle daha hayrldr: "Ahiret Senin iin dnyadan daha hayrldr" (Duha/4) AH TA: Arapa-Farsa. Kadir tarikatnn Ahi koluna mensup eyhlerin giydikleri tacn ad idi. Beyaz uhadan, ii pamuklu sekiz dilim zerine yaplr, zerine yeil sark sarlrd. Ta, her tarikatn bir amblemiydi. Derviin tad tacdan, hangi tarikatn hangi ubesine mensup olduu anlalrd.

AHRET ADAMI: Arapa-Trke. Takva ehli iin kullanlr. Genellikle yal, elini eteini, gszlk, zayflk sebebiyle dnyadan ekmi, Mevlasna kavumann hazrl iinde olan adamlara denilir. Ruhen itmi'nana kavumu, msterih, huzur sahibi insan. Bu trl olan kadnlara da "ahiret hatunu" denirdi. "Ahiret hatunu bir bacdr". Manev analar hakknda da "ahiret anas" tabiri kullanlrd. Doar andan fiteni devrann Ahiret anasdr eytann. Ata AHRETLK: Arapa, ahiret sevab midiyle alnp bytlm olan kz ocuklar hakknda kullanlr, bir tabirdir. Manev evlat demektir. Lgat- Ebuzziya'da konu ile ilgili olarak u bilgi vardr : Hccet-i er'iyye ile alnan hizmeti kzlara tlak olunur ki ona stlahmzda "besleme" de denilir. Samimi iki arkada arasnda, ahiret kardelii manasn da ifade ederdi. Rumeli halknn "a be ahretlik" diye birbirlerine hitapta bulunmas mehurdur. Sdk u iman bana rehber kl Herbirin uhrevi birader kl. Atai AHKAM-I BATINA: Arapa ie ait hkmler anlamnda bir tabir. Ahkam- Batmaya batin fkh da denir. Kalb amellere dairdir. Bunlar, ihlas, kibir, acmak gibi gzle grlmeyen amellerdir. AHKAM-I ZAHRE: Arapa, da ait hkmler demektir. Bunlar namaz, oru, hac, zekat ve er' muamelelere ait hkmlerdir. AHLAK: Arapa, hulk'un ouludur. Huylar demektir. Ahlak, insann manevi seciyesini temyiz eden hususiyetlere denir. Ahlak ilmi ise (ilmu'l-ahlak), retmeye ynelik dzenlenmi ahlak nazariyesidir. Edebiyatta da ahlaka dair eitli bahisler grlr : iirlerde, masallarda, ataszlerinde. Katip elebi, ahlak ilmini, hikmet-i ameliyyenin bir ksm, diye tarif etmitir. Bu tarif, ameli ve nazari felsefe arasnda bir ayrm ihtiva eder. Dier bir tarife gre, ahlak ilmi, faziletler ve onlar kazanmak, reziletler ve onlardan kanmak ilmidir. Eski Yunun, Roma, Hind ve ran bata olmak zere eski ahlak felsefeleri baz ayrlklarna ramen, temelde birletikleri konular bakmndan birlik arzederler. Bilhassa tevekkl, kadere rza, dilini tutmak ve sabr gibi, baz faziletlere kar derin bir takdir duygusu, bu eski ahlak anlaylarnda olduu gibi, slam'da da bulunmaktadr. slam mutasavvflarnda eyhi, ruhlardaki hastalklar tedavi eden hekim olarak grme eilimi kuvvetle savunulur. Bunun gayesi de saadete, huzura, itmi'nana kavumaktr. Her faziletin zdd olan bir rezilet vardr. nsan ahsiyetinin "Allah'n ahlakyla ahlaklanmak" esprisi dorultusunda, reziletten fazilete doru yeni bir yaplanmaya maruz kalmas, tasavvufun ana temasdr. Ancak Allah'n ahlaknda fani olup, o ahlaka sahip olmadan nce, sufinin bal olduu eyhinin ahlaknda, siretinde, daha sonra slam'n "usvetun hasenetn (en gzel rnek)" olarak grd Hz. Peygamberin ahlaknda, siretinde fani olmas byk nem arzeder. hsan mertebesinde, srekli Allah ile beraber olmann bilincini tamas gereken olgun, vasl bir sufinin bu bilince varmas ve bunun getirecei ruhi zorluklara tahamml edebilmesi iin, ondan nce, daha az zor olan eyh ve Rasulullah (s)'da fani olmann tecrbesini yaamas gerekir. slam' anlama ve yaama biimi asndan, kendine gre, bir menhec (metod) belirleyen tasavvuf ekollerinin gayesi, insanda, mkemmele doru tedricen deiiklikler yaparak, ruh olgunluunu, ihsan bilincini salamaktr. Hz. Peygamber (s)'in "Ben, gzel ahlak tamamlamak iin gnderildim" hadisindeki espri ve Kur'an'n O'nu prototip olgun bir mslman rnei eklinde n plana karmas, sufilerin dikkatlerinden kamayan, nemli bir husustur. Bu nedenledir ki sufiler olgunluk yolunda, Hz. Rasulullah (s)'in emailini, ruh zelliklerini, ahlak yapsn anlatan eserleri hayatlarna tatbik etmek zere dikkatle okurlar. Bu kitaplarda, Allah'n rnek diye karizma ykledii Hz. Rasulullah (s)' anlamaya almak, ayn zamanda Kur'an' yani Allah'n kullar iin arzu ettiini anlamak demektir. Zira, Hz. Aie (r)'ye Rasulullah'n ahlak sorulduunda, verdii cevap u idi: " O'nun ahlak Kur'an'dan ibaretti". Kendisini, Rasulullah'a benzetip O'nun manevi mirasna konanlar, Allah'n Kur'an'da izdii mslman adam (homo-Coranicus) tipine ulam olurlar. Btn bu anlattklarmzdan ortaya kan udur : islam'da ahlak'n kriteri Kur'an'dr ve bu Kur'an ahlakn en gzel biimde aktel hale getiren kii de, Hz. Muhammed (s)'dir. ayet, slam ahlaknn en gzel rnei (usvetun hasenetun) Hz. Muhammed (s) ise, O'nun her ynyle anlalmas ve her mslmann hayatna yanstmas kanlmazdr. Yukarda zikrettiimiz trdeki kitaplardan birinde, Hz. Resulullah (s)'n ahlaki zelliklerini ksaca verelim: "... Yznde nur- melahat, szlerinde selset, hareketlerinde letafet, lisannda talkat, kelimelerinde fesahat, beynnda fevkalade belagat vard. Beyhude sz sylemezdi. Her kelm,

hikmet ve nasihat idi. Herkesin aklna ve idrakine gre sz sylerdi. Gler yzl, tatl szl idi. Sohbetlerinin tadna doyulmazd. Rikkat- kalbiyyesi vard. Her ktye efkat gstermi, hi bir kty cemaatndan tepmemi, ona merhametle elini uzatarak slahna alm, her zayfa mrvvetle davranm, istek ve arzular ile O, trl trl insanlarla iice olup kaynamt. Kimseye fena sz sylemez, kimseye kt muamele etmezdi. O'na derdini anlatmaya gelen kim olursa olsun szn kesmez, sonuna kadar dinlerdi. Mlayim ve mtevazi idi. Hain ve galiz deildi. Kendisine yaplan latife ve akalar anlayla karlar ve onlar incitmezdi. Gereklii zaman, ahlak- hamidesi dairesinde, onlarn akalarna itirak eder, bu mevzuda onlara rnek olurdu. Kendilerine mahsus ciddiyet ve mehabetini, ashabyla kendisi arasnda duvar yapmamt. Bununla birlikte O, yine de heybetli ve vakur idi. O'nu isteyen, gren bir kimse derhal heybet ve muhabbetine kaplrd. Glmesi tebessm idi. O'nunla lfet ve musahabe eden kimse, O'na can gnlden k ve muhib olurdu. Fazilet sahiplerine durumlarna gre sayg gsterirdi. Akrabasna ok ikram ederdi. Ancak, onlar dinen kendilerinden stn olanlardan faziletli tutmazd. Ehl-i beytine ve ashabna hsn-i muamele ettii gibi, dier insanlara da yumuaklk ve ltufla muamele ederdi. Hizmetkarlarn pek ho tutard. Kendi ne yer ve giyerse, aynsn onlara da yedirir ve giydirirdi. Cmerd, kerim, efkatli, ecaatli ve halim idi. Ahd va'dinde sabit ve kavlinde sadk idi. Hsn-i ahlaka akl ve zekavete cmle nasa stnd, her trl medh u senaya layk idi. O'na bakan gzler, mahza gzellik grrler. O'na yakn canlar, mahza gzellikle beraberdirler. O'ndaki bu gzellik ruhu, kalbinin derinliklerinde yerlemi, hem btn hasletleriyle, hem de insanlarla-bilhassa zayflarla, gnl krklarla mnasebetlerinde iradi ve irticali olarak kaynamtr. nsanlarn ykk kalplerini yapmaya, hatrlarn ho etmeye dknd, zgnleri teselli etme frsatn gzler, onlar incitmekten saknr, kk byk btn ashabn arar sorard, ister hret sahibi, ister hreti olmayan sradan bir insan olsun, hepsine birbirlerini gzettirir, msavi tutard. Fakir, zengin ayrt etmeden, kim davet ederse etsin icabet ederdi. Karlat bir kimseye ilk selam veren, O olurdu. Hususi olarak ocuklarn yanna gider, onlara da selam verirdi. fkelenmekten btn gcyle saknr, ayet fkelenirse kendisini ruhen tedavi etmek iin namaza balar ve Allah' tebih ederbedenen tedaviye ihtiya duyarsa, gazap annda ayakta ise oturur, oturuyorsa yan tarafna yatar, fke annda bir harekette bulunmaktan saknr, kendine hakim olurdu. Rasanet ve skunet sahibi idi. O, hi bir kimse hakknda ktlk dnmemi ve hi bir kimse O'nunla beraber olmaktan ikayet etmemitir, ite bu, en geni manasyla gzel ahlakn en gzel misalidir. Elhasl, sureti her bakmdan gzel, sireti mkemmel, misali yaratlmam kainatn seyyidi ve nc idi. O, bir haya timsali idi. Bekarlndan itibaren insanlar iinde en fazla haya sahibi, her yaptn itina ile yapan ve hayat ne'esini yitirmeyen bir insand. Bir eyi istemedi mi, derhal yznde grlr, bir ey houna gidince, honutluu yznde mahade edilirdi. Bu gzel bnyede zindelik, kuvvetli haya ve mstesna azim bir arada idi. Btn hareketleri mutedil idi. Fevkalade iitme ve grme hassas vard : Uzaktan grr ve duyard. Bir yere giderken acele deil, saa sola meyletmeyerek, kemal-i vakar ile doru yoluna giderdi. Sr'at ve suhuletle yrrd. Yava yrr gibi grnr, lakin yannda gidenler, sr'at ile yrdkleri halde, O'ndan geri kalrlard. evkle konumaya balar, evkle bitirirdi. (Hani, Adab. 39-40). AHLM: Arapa ryalar demektir. Zmer suresinin 41. ayetinde izah edildii gibi, insan uyurken, ruhu bedenini terkeder. Ruh, beden dnda, farkl bir varlk alannda gezer, dolar, bu dnyaya ait sembollerle baz eyler grr. Buna rya denir. AHMED- MUHTAR POSTU: Arapa-Farsa. Bekta deyimidir. Meydandaki tahtn sa tarafndaki makamn ismiydi. Dier makamlara olduu gibi, bu makama da niyaz olunurdu. Nasip alan yeni talib (dervi), rehberinin yol gstericiliiyle bu makama gelince, kendisine u aklamalar yaplrd : "Buna Ahmed-i Muhtar Postu derler. Cem-i ulum-i evvelin ve ahirin bunun yz suyu hrmetine halk olunup ve hidayete ergren budur. Sebeb-i icad- lem budur. Cmlenin atas, anas budur". Bu ifadelerle "levlake levlake lema halaktu'leflak" (Sen olmasaydn, Sen olmasaydn, felekleri yaratmazdm) kudsi hadisine telmihte bulunulurdu. Hz. Muhammed (s)'in, kainatn yaratl sebebi olduu hususu, tasavvufun ana konularndandr. AHMEDYYE: Ebu'l-Ferhad b. Ali b. ibrahim el-Hseyni el-Bedevi (l. 675/1276) tarafndan kurulan bir sufiyye okulu aziliyye'nin ubesidir. AHMEDYYE: Ahmed emseddin Efendi (l. 910/1504-5)'ye nisbet edilen ve Hlvetiyye'nin drt ana kolundan biri olan sufiyye okulu. Ahmediyye'ye. "Orta Yol" da denilir. AHMEDYYE: Seyyid Ahmed er-Rifa'nin kurduu, Rifaiyye tasavvuf okulunun dier ad. Kurucusunun ilk adna nisbetle, Rufaiyye'ye Ahmediyye denilmitir.

AHMEDYYE: mam- Rabbani Ahmed-i Faruki es-Serhend'nin (971/1034-1563/1625) tesis ettii, Nak ubelerinden Mceddidiyye'nin bir baka ad. Yine Mceddidiyye, kurucusunun ilk adna izafeten (Ahmed) bu isimle de anlmtr. AHMEDYYE: Ebu'l-Abbas b. Abdu'l-Hakk er-Rudavli el-it (. 1000'den sonra)'ye nisbet edilen bir tarikat. Hoca Muinuddin-i it'nin tesis ettii itiyye tasavvuf okulunun ubelerinden birinin ad. AHRAR: Arapa hrr kelimesinin ouludur, hrriyet sahibi olanlar, hr kiiler demektir. Dnya kaytlarndan ve nefsin kt sfatlarnn etkisinden kurtulmu kiiler, zgrl elde etmilerdir. Bu yzden bunlara, ahrar yani hr kiiler denir. AHRARYYE: Nakilik ubelerinden biri olup Hoca Bahaeddin Nakbend'den sonra, Nakbendiyye tasavvuf okulunun ald isimdir. Kurucusu, Hoca Ubeydullah ibn Hoca Mahmud bn ihabeddin Ahrar (.895/1490)'dr. Hoca Ubeydullah, aslen Takent'lidir. Fatih Sultan Mehmed'in kendisine zel bir sevgi ve sayg besledii sylenir. Hoca Ubeydullah, hayatnn ilk dneminde ok fakr zaruret ekmi iken, sonradan malnn miktarn bilemeyecek kadar zenginlemiti. Adnn "Ahrar" olmas sebebiyle kurduu Nakilik ubesine "Ahrariyye" ad verilmitir. AHVAL: Arapa hal kelimesinin ouludur, haller demektir. inde bulunulan zaman veya durum demek olan hal, sfiyye terimi olarak, kendiliinden, kesbsiz kalbe doan mana, cezbe, baygnlk, cokunluk demektir. Makam ile hal arasnda baz farklar vardr : 1. Hal almadan elde edilir vehbdir, makam allarak elde edilir, mekasib trndendir. 2. Makam sahibi makamnda kaim ve mtemekkin, hal sahibi ise halinde mtehavvil ve mtelevvindir. 3. Hal ift ift gelir : kabz ve bast fena ve beka, sekr ve sahv gibi. Makamlar tevbe, tevekkl, teslim gibi ferd ferd teekkl eder. Kaynaklar bu konuda u izah yapar : Hal imek gibidir. Parlar ve derhal kaybolur. Baz sufiler, haller baki ve devaml olursa hal deil nefsin sz olur, demilerdir. Dier bir takdire gre haller, isimleri gibidir, yani haller kalbe gelirler ve derhal yok olup giderler. Sfat mevsufla kaimdir. Kul, bulunduu makamn artn yerine getirmeden bir st makama ykselemez, nk kanaati olmayann tevekkl, tevekkl olmayann rzas yoktur. Hal, kulun cehd ve gayreti ile olmayp, kalbine gelen sevin, znt, genileme (bast) ve sklma (kabz) vs. gibi ruhi hallere denir. Haller Allah vergileridir. Makamlar, kulun cehd ve gayretine baldr. Makam sahibi makama salamca yerlemitir. Hal sahibi ise halden hale ykselir. Eer haller birbiri ardnca gelmez ve devaml olmazlarsa onlara "levaih" ve "bevadih" denir. Hal, bazan insana haz verir, fakat gelip geicidir. Yani "tavark" trlar. Hz. Peygamber (s), bir halden bir hale ykselmekteydi. Makamlarn gerektirdii; karar ve sebat, halin gerektirdii ise; gei ve ilerlemedir. Haller amellerin miras ve neticesidir. Ahval, dini his ve heyecanlar manasna da gelmektedir. Hal vehb, makam kesbdir, denilir. Her makamn balang ve biti noktalar vardr. Bu ikisi arasnda bir ok haller vardr. Her makama ait bir ilim ve her hale ait bir iaret vardr. AHYAR: Arapa, hayrllar manasna gelir. Dnya dzenini koruyan, "rical'l-gayb" veya "ricalullah" denilen sekin insanlardr. Bunlarn saylar eitli kaynaklara gre, alt ila yz arasnda deimektedir. AHZ-I FEYZ: Arapa feyz alma anlamndadr. Bir mridin bir mridden veya kamil veliden manen yararlanmas. AHZ-I TARKAT: Arapa tarikat almak demektir. Bir tarikata slk etmek (initiation) manasna kullanlr. AHZ-I YED: Arapa el almak manasndadr. Tarikata girmek, bir eyhi, maneviyat bilgilerini kendisine retmek ve eitmek zere retmen olarak kabul etmek. AKABE: Engel ve yoku anlamnda Arapa bir kelime. Hakk'a giden yolda karlalan zorluklar. Alk, uykusuzluk, fakr, zillet vs. gibi. AKD: Arapa, ba, balama, akd etme, szleme vs. gibi manalar vardr. Akd, baz sufilere gre, kalplerin yeminlerden olan kastlar kazanlardr. Ayet : "Ey inananlar akidleri yerine getiriniz" (Maide/1) Yine bir ayet : "Lakin O, sizi, baladnz yeminler sebebiyle muahaze eder..." (Maide/89). Akd, mslmanlarm zerinde icma ettii snnettir. Halef, selefin bunu uyguladn tevatren nakletmitir. AKL: Arapa men', hacr ve nehy manasnadr, insandaki idrak kabiliyetine verilen addr. slam'da dinin emirlerine uymak, yasaklarndan kanmak iin insanda akl ve ergenlik arttr. Eskilerin tarifiyle akl, zatnda maddeden mcerred, fiilinde maddeye bitien bir cevherdir. Akl, nefs-i natkadan ibaret olup, her ferd ona "ben" demekle iaret eder. Bir gre gre akl, kalpte hak ile batl ayrdeden bir nurdur. Dier bir gre gre, insan bedenine ynetmek, tasarruf etmekle bal soyut bir cevherdir. Yine bir farkl gre gre akl,

nefs-i natkann bir kuvvetidir. Bir tarife gre, akl baka, nefs-i natka bakadr. nk kuvvet, kuvvet sahibine gre, bir emr-i mugayirdir (baka bir eydir). Gerekte ii yapan nefs-i natkadr. Akl, kesme ii yapan kiinin elinde bak gibi bir letten ibarettir. Bir gre gre de akl, vesveselere kaplp ehvetlere dalabilir. Fakat arif olan, yani "nefsini bilen Rabbini bilir" fehvasnca kendisini acz ile, noksan ile, isyan ve zaaf ile bilen, anlayan kii, Rabbisine snarak akln doru yola ynlendirebilir. "Akl attr, dizgini arif elinde" atasz bunu dile getirir. nsan zayf ve bencil yaratlmtr, aklna gvenen ok defa yanlr. Hatta bu yzden sufiler, ileriyi, ahireti dnen akla "akl- ma'ad" sadece dnyay dnen akla da "akl- ma'a" adn vermilerdir. Daha dorusu, akla, bu iki ynelii asndan, bu iki ad verilmitir. eitli ihtimaller karsnda, akl olgun kiilerin hemen hepsi bir kararda birleirler. Bu da "akl iin yol birdir" ataszyle belirtilir. "Aklla nefs birbirine dmandr" atasz de, akln daima iyiyi, gzeli, hayr seeceini ; nefis denen ve insan bencillie gtren, ehvete kaptran, ktle sevkeden isteinse, ona zt harekette bulunacan anlatmaktadr. "Aklla yol alnmaz", nk manev yol, insan yoklua gtren, izafi ve geici varl terkettiren, iradesini Allah'n iradesine braktran yol olup o yolun duraklarn akl bilmez. Akl, yaadmz u sonlu varlk lemini dzenlemeye alr. Onun sonsuz lemden haberi yoktur. Akla uyan, mana yoluna ulaamaz. Bu sebeple sufiler, "Akl, erlerin ayak badr" derler. Ayn mealde olmak zere Mevlana Celaleddin-i Rumi de Akl, Mustafa'nn nnde kurban et Allah bana yeter de ki, Allahm yeter! Ancak, aklla kalbin bir manada kullanld da grlr. Gazali idrak edici zelliiyle akl, kalble karlar. Yine Gazali akl, kalbde bulunan ilim olarak grr. Baz Mutasavvflar, Cebrail'e, ruh- a'zama ve ar- mecide, akl- evvel adn verirler. AKL-I EVVEL: Uluhiyyet mertebesi. Vcud bu mertebede kendisindeki sfat ve esmay mcmel olarak bilir. Bu mertebeye "vahdet-i hakiki", "teayyn-i evvel", "ilm-i mutlak", "tecelli-i evvel", "kabiliyyet-i evvel", "lem-i vahdet", "hakikat- Muhammediyye" gibi isimler de verilir. AKL-I KL: Allah'n kudretinden ilk evvel ortaya kan akl. Ar- azam, Cebrail, Hazret-i Muhammed (s)'in nuru. AKYAZILI: Esas ad ibrahim-i Sani olan bir Bektai liderinin lkabdr. Otman Baha'nn (l. 883/1478) mridleri ve bektailerce kutub olarak kabul edilir. Romanya ve Balk'taki tekkesi, hem Hristiyanlar, hem de Bektalerce ziyaret edilmektedir. Ancak Bektaler rakya da 'Akyazl" demektedir. Onlara, gre, tarikata girmek isteyen kiiyi snamak iin, "dem" denen raky muhabbet meclisine sokan bu zattr. Bektaler, "zahir" dedikleri Bekta olmayanlar arasnda birbirleriyle konuurken "dn akam filan kiide misafirdik. Akyazl (yani rak) grdk" derler, bununla iki itiklerini anlatmak isterler. Bektaler, ibahilik yoluna saptktan sonra, ia gibi, kendilerini gizlemek zere, takiyye yollu zel terimler gelitirmiler ve kendi yollarndan olmayanlarn eletirisinden, bu ekilde kurtulmulardr. Muhabbet sofrasna oturulduu zaman, baba, yahut eski bir Bektai tarafndan ekilen glbankta "nur ola, sr ola Akyazl Sultan, gcmz bekimiz ola" denerek bu zatn ad anlr. Tarih-i Cevdet'te XIX. yzyl balarnda, Sultan II. Mahmud tarafndan baz yanllar iinde olduu tesbit ettirilince, Bektailiin resmi olarak varlnn sona erdirildii detaylaryla anlatlr. ALAK : Arapa, ilgiler, balar, alakalar demektir. Talihlere ait olan sebeblerdendir. Talihler bu alakalar sebebiyle muradlarn elde edemezler. Talihlerin Allah Teala'ya vasl olana kadar, bunlarla olan meguliyetini kesmesi gerekir. ALAVANYYE: Alavan el-Hamevi (l. 936/1530) ye nisbet edilen tasavvuf ekol. L: Arapa.Neseb bakmndan Hz. Muhammed (s)'in ailesidir. Bu nisbet Hz. Muhammed (s)'e cismani olur. Hz. Resulullah (s)'n ocuklarnn durumu bu gruba girer. Veya bu nisbet manevi olur. ilimde derinlemi alimler, kamil veliler ve O'nun kandilinin nurundan nasibini alan Rabbani hakimler de bu grubda mtalaa edilirler. Bu iki nisbet bir kimsede birleirse, nur zerine nur olur. O'nun neslinden gelen imamlar bu iki nisbeti birletirmeye muvaffak olmu kiilerdir. AL KLAHINI EYVALLAHI NDE : Dayanlmayacak hallerde sylenegelen bir atasz. Dayand yer olarak u olay anlatlr : abuk sklan biri dervi olmu, teslimiyet gerei her emre eyvallah demeyi

renmi. Ancak zamanla, emirler arlamaya balam, arlatkca de can sklmaya balam. Gnn birinde eyh, dervie yine zor bir i buyurunca bandaki klah karp eyhin nne koymu "al klahn eyvallah iinde" demi ve ba ak olarak tekkeden kp gitmi. AL DELDEN USLU HABER : Bu ifadedeki "deli" bizim bildiimiz psikriyatrik vak'alardaki deli deildir. Kendisini Allah sevgisine tam olarak vermi, dnyay ardna atm, mbalatsz, hibir eye aldrmayan kiidir ki, bunlara sufiyye stlahnda "meczup" denir. Bu tr kiilerden, keramet ve hikmet zuhur edecei inanc yaygndr. Bu atasz ile kimseyi aa grmemek gerektii, aa grlen kiilerden bile doru akllca bir szn duyulabilecei vurgulanmaktadr. Bu ataszndeki "us" kelimesi akl manasndadr. Uslu demek akll demektir. Ari-i eydadan eer ister isen doru haber, Rah- Hakk'a eyle sefer, vakt-i kum kum kum Hurufi Ari (l. 1620) (Kum : kalk, demektir) LEM: Arapa, kainat, gne sistemi ve evresindeki dnen gezegenler topluluu, cihan, dnya, btn varlklar, mahlukat, insanlar, halk, cemaat, cemiyet evre vs. gibi kelime anlamlan vardr. Tasavvufta ise, Allah'tan gayri hereye lem denir. leme, lem denmesinin sebebi onunla Allah'n isimler ve sfatlar bakmndan bilinmesidir. Zira lem kelimesi bilmek masdarndan tremitir. LEM- EMR: Arapa, emr lemi demektir. Sebebe bal olmakszn Hak tarafndan vcud bulan lem. Melekut lemi bu lemdendir. Halk lemi ile arasndaki fark, emr leminin bir anda var olmasdr. LEM- HALK: Arapa, yaratlan lem demektir. Sebebe bal olarak vcuda gelen lem. ehadet lemi bu gruba girer. LEM- DNYA: Arapa, dnya lemi demektir. Hak buna insan vastas ile nazar eder. Buna vcudi ehadet de denir. nsan vastasyla baklmayan her lem, gayb lemidir. LEM- KUDS: Arapa, kutsal lem anlamndadr. Yaratla ait hkmlerden ve kevni noksanlklardan yce ve mukaddes olan lh manalar lemi. LEM- KBRA: Arapa, byk lem demektir. Zahiren byk lem, kainattr. Kk lem de insan. Gerekte kainat, insanda durulmutur. Aacn ekirdekte drl halde bulunuu gibi. nsan, btn lemlerin asldr. Bu lem, kamil insan iin yaratlmtr. O halde insan "illeti giyye" olduu iin asldr, mevcudat ise fer'dir. nsan zahiren kk, fakat hakikatta byk bir lemdir. LEM- SURA: Arapa, kk lem anlamndadr. Kk lem, insandr. LEM- ERVAH: Ruhlar lemi anlamnda Arapa bir ifde. Vcud, "taayyn-i sani" ve "vahidiyyet" mertebesinden sonra, "suver-i ilmiyye" bakmndan "ruhlar" mertebesine iner. Bu mertebede suver-i aliyye, cevher-i basit olarak ortaya kar. Bunlarn rengi ve ekli yoktur. Zaman ve mekanla alakalan yoktur. nk bunlar cisim deildirler. Bu mertebede her ruh, kendisini ve kendi mebdei olan Hakk' idrak eder. "Elest birabbikm kl bela" (Ben sizin Rabbiniz deil miyim? Evet dediler) A'raf/172 ayet-i kerimesi ile bu mertebeye iaret edilir. LEM- MSAL: Arapa, misal lemi demektir. Bu mertebe, sufiler tarafndan kabul edilen bir mertebedir. Bu mertebe; zatn, paralanma ve blnme kabul etmeyen ekiller ile harite zuhurudur. Bu mertebeye misal denmesinden maksad; ruhlar leminde bulunan her bir ferdin, cisimler leminde brnecei bir eklin benzerinin bu lemde zahir olmasndan trdr. lem-i berzah da derler. Bu mertebe, gayb ve ehadet arasn ayran bir snrdr. LEM- EHADET: Arapa, grnen lem demektir. Zat- Mutlak'n paralanma ve blnme kabul eden cisimlerin ekilleri ile harite zuhurudur. Onun iin bu leme "lem-i kevn fesad" derler. nk, cisimlerin ekilleri bir yandan oluum halinde, dier yandan da bozulma durumundadr. Bu leme, u isimler de verilir : lem-i mlk, lem-i nasut, lem-i hiss, lem-i anasr, lem-i eflak encam, lem-i mevalid. ALEM: Arapa, bayrak ve sancak demektir. Devletin sembol olarak kullanlan bu enstrman, sfiyye tarikatlarnda da kullanlrd. Emevilerin beyaz bayraklarna karlk, Hz. Ali taraftarlarnn yeil bayra olduu sylenir. Bayraklarn zerinde "inna fetehna leke fethan mubina" ifte yazl "Muhammed" (s) "Nasrun minallahi ve fethun karib" ve zellikle "La ilahe illallah" gibi ibareler bulunur. Tekke bayraklarnn alemlerinde, "Ya Abdelkadir-i Geylani", "Ya Seyyid Ahmed er-Rufai", "Ya Gavs-i A'zam" gibi tarikat pirlerinin isimleri yazldr. ALLAH: Kainatn yegane yaratcsnn zat ismi. ism-i celal. Lafza-i celal. sm-i a'zam. Varlna, ilk insan Hz. Adem ile inanlan ve balanlan en yce varlk. Allah'n varlnn alametleri her yerde bulunmaktadr. Maddi bir varlk olmad iin, maddeye bulanm varlklar, Allah' dorudan doruya

gremezler, grmeye tahamml edemezler. Hz. Musa'nn Tur- Sina'da Allah' grme isteine karlk meydana gelen durum, bunun en gzel misalidir. Gnein na bile dayanamyan bir gz, nasl olur da kainatn yaratcs ve ilk sebebini grebilir? O'nun varl, kalplerde daha iyi hissedilir. Medeni veya vahi her milletin, her kavmin dilinde O'na tekabl eden bir kelime mutlaka vardr. Btn milletlerin tarihlerinde, batl milletlerin kanunlarnn banda, kitaplarn balangcnda, paralarn zerinde, sanatkarlarn eserlerinde, airlerin msralarnda, dindarlarn dudaklarnda veya kalplerinde, filozofun dncesinde, kafirlerin inkarnda, bilim adamnn aratmalarnda zet olarak her yerde O'nun ismiyle karlamak daima mmkndr. O, mutlak varlktr. Yoklukla karm vaziyette deildir. Mkemmeldir, noksanlklardan beridir. Zaruri, ezeli ve ebedi varlktr. O, sbjektir veya objektif varlk deildir. yle olsayd, insan O'nu tasavvur edebilirdi. Kur'an'a gre O'na benzer hi bir ey yoktur. O, obje ve sbjeye gre deimeyen, izafi olmayan mutlak varlktr. Mutlak varlk olmasayd, mutlak yokluk olurdu. Mutlak yokluk ise yoktur. Allah, gayr-i ahsi ve lemle karm bir varlk deildir. Panteistlerin dedii gibi, O, lemin iinde deildir. lemin dnda varlklar hr iradesiyle yaratmtr. Eer, O yaratc olmasayd, lem ve varlk, uursuz bir tesadfn eseri olurdu. Bu ise, mmkn deildir. Mmkn olsa bile hrriyet ve dzen olmazd. Hrriyet olmasayd, nsan hrriyeti, dolaysyla sorumluluu ve ahlak da mesnetsiz kalrd. Tpk varlnn mesnetsiz kal gibi. Demek ki O, ontolojik ynden tek prensip olup, var oluun ve klli faaliyetin en stn sebebidir. Mantk ynnden lemdeki nizamn, insandaki akln, eya ile dnce arasndaki tavassufun stn prensibidir. Allah, fiil sahibi mutlak fail olarak dnlnce, insan sonsuzca aan, insanla emirler veren, tavsiyelerde bulunan, ona yol gsteren, kendisine ibadet edilen lemin dzenini kuran ve kontrol altnda tutan bir varlk akla gelir. Allah'n varln ispat iin eitli deliller ileri srlmtr: Bunlar, fizik, metafizik (ontolojik), ahlaki ve ilmi deliller olmak zere eitli gruplara ayrlabilir. Allah'n varlna akl ile nfuz edilemez. O'na ancak inanlr. nk akl aan ve onu yaratan bir varl akl kavrayamaz ve kuatamaz (La tdrikuhu'l-ebsar vehuve yudriku'l-ebsar). En'm/103. insan zihni de, O'nu bu yzden tasavvur edemez. Allah'tan vazgemek ve problem olarak dahi O'nun dnda kalmak mmkn deildir. Materyalistler bile bu hususu problem edinmilerdir. Nietsche, Nicolai Hartmann ve benzeri filozoflar, Allah' inkar etmek suretiyle, kendi varlklarn tasdik edebileceklerini ileri srmlerdir. Bunlara Sartre' da dahil etmek mmkndr. August Comte, insanl tanrlatrarak yine bu probleme yer vermitir. Friedrich Nielsche de insan tanrlatrarak, ayn eyi menfi ynden yapmtr. Allah' inkar edip, insan lem ve madde iinde eritmek materyalist felsefelerin iidir. lemi ve insan Allah ile birletirmek ise panteist anlaylarn krdr. Bu ifratlarn hepsinden kurtulmak, Allah' ve yaratcln, O'na teslimiyeti kabul etmekle mmkn olur. O zaman varlklar, deerlerine gre lemde yerlerini bulurlar. Allah, Kur'an' Kerim'de kendisini doksan dokuz kadar isimle kullarna tantmtr. imdi ksaca Esmau'l-Hsna denilen bu isimlere gz atalm : 1. Allah : Zat ismi. Ulhiyete mahsus sfatlarn hepsini kendisinde toplam bulunan, Zat- Vacib'l-Vcud'a delalet eden isim olup saylan isimler iinde ism-i a'zamdr. 2. er-Rahman : Ezelde btn yaratlmlar hakknda hayr ve rahmet dileyen, sevmediini, sevdiini ayrdetmeyerek btn yaratklar saysz nimet, boan manasnadr. 3. er-Rahim : Pek ziyade merhamet edici verdii nimetleri iyi kullananlar daha byk ve ebedi nimetler vermek suretiyle mkafatlandrc. 4. el-Melik : Btn kainatn sahibi, mutlak surette hkmdar. 5. el-Kuddus : Hatadan, gafletten, aczden ve her trl eksiklikten ok uzak, pek temiz. 6. es-Selm : Her eit arza ve hadiselerden salim kalan, kullarn her trl tehlikeden selamete karan, cennetdeki bahtiyar kullarna selm eden. 7. el-M'min : Gnllerde iman uyandran, kendisine snanlara iman verip onlar koruyan, rahatlandran. 8. el-Mheymin : Gzetici ve koruyucu. 9. el-Aziz : Malup edilmesi mmkn olmayan galip. 10. el-Cebbar : Krlanlar onaran, eksikleri tamamlayan dilediini zorla yaptrmaya muktedir olan. 11. el-Mtekebbir : Her eyde ve her hadisede bykln gsteren. 12. el-Hlk : Her eyin varln ve varl boyunca grp geirecei halleri, hadiseleri tayin ve tespit eden ve ona gre yaratan, yoktan var eden. 13. el-Bri : Eyay ve her eyin aza ve cihazn birbirine uygun ve mlayim bir halde yaratan. 14. el-Musavvir : Tasvir eden, her eye bir ekil ve hususiyet veren. Mafireti, gufran, balamas pek ok. Her eye, her istediini yapacak surette 15. el-Gaffr 16. el-Kahhr galip ve hakim. 17. el-Vahhb duran. 18. er-Rezzk ihsan eden. 19. el-Fetth : kolaylatran. 20. el-Alim : 21. el-Kabd

22. el-Bsit 23. el-Hafd 24. er-Rfi : 25. el-Mu'izz 26. el-Mzill 27. es-Semi eit eit nimetleri daima balayp Yaradlmlara faydalanacaklar eyleri : Her trl mkili zen, aan, Her eyi ok iyi bilen. Skan, daraltan. Aan, genileten. Yukardan aaya indiren alaltan. Yukar kaldran, ykselten. : izzet veren, arlayan. Zillete dren, hor ve hakir gren. yi iiten. 28. el-Basir : iyi gren. 29. el-Hakem : Hkmeden, hakk yerine getiren. 30. el-Adl : ok adaletli. 31. el-Latif : En ince ilerin btn inceliklerini bilen, nasl yapldna nfuz edilemiyen, en ince eyleri yapan, ince ve sezilmez yollardan kullarna eitli faydalar ulatran. 32. el-Habir : Her eyin i yznden, gizli taraflarndan haberdar olan. 33. el-Halim : Hilmi ok. Kula hakettii halde hemen cezasn vermeyip, geciktiren, msaade veren. 34. el-Azim : Pek azametli. 35. el-Gafur : Mafireti ok. 36. e-ekur : Kendi rzas iin yaplan iyi ileri daha ziyadesi ile karlayan. 37. el-Aliyy : Pek yksek. 38. el-Kebir : Pek byk. 39. el-Hafiz : Yaplan ileri btn tafsilatyla tutan, her eyi belli vaktine kadar afat ve beladan saklayan. 40. el-Mukit : Her yaratlmn rzkn veren. 41. el-Hasib : Herkesin hayat boyunca yapp ettiklerinin btn tafsilat ve teferruatiyle hesabn en iyi bilen. 42. el-Celil : Cellet ve ululuk sahibi. 43. el-Kerim : Keremi bol. 44. er-Rakib : Btn varlk zerinde gzc, btn iler murakabesi altnda bulunan. 45. el-Mcib : Kendine yalvaranlarn isteklerini veren. 46. el-Vsi : Geni ve msaadekr. 47. el-Hakm : Buyruklar ve btn ileri hikmetli. 48. el-Vedd : iyi kullarn seven, onlar rahmet ve rzasna erdiren yahut sevilmeye ve dostluu kazanlmaya biricik layk olan. 49. el-Mecd : an byk ve yksek. 50. el-Bis : lleri diriltip kabirlerinden karan. 51. e-ehd : Her zaman ve her yerde hzr ve nazr 52. el-Hakk : Varl hi deimeden duran. 53. el-Vekil : lerini yoluyla kendisine brakanlarn iini dzeltip, onlarn yapabileceinden daha iyi temin eden. 54. el-Kavi : Pek gl. 55. el-Metin : ok salam. 56. el-Veliyy : yi kullarna dost. 57. el-Hamd : Ancak kendisine hamd sena olunan, btn varln diliyle biricik len. 58. el-Muhs : Bir bir her eyin saysn bilen. Mahlukat maddesiz ve rneksiz olarak ilk 59. el-Mbdi: batan yaratan. 60. el-Mu'id : yaratan. 61. el-Muhy 62. el-Mmit : 63. el-Hayy : 64. el-Kayyum 65. el-Vcid : 66. el-Mcid : 67. el-Vhid : Yaratlmlar yok ettikten sonra, tekrar Can balayan, salk veren Canl bir mahlukun lmn yaratan. Diri, her eyi bilen ve her eye gc yeten. : Gkleri ve her eyi tutan. istediini, istedii vakit bulan. Kadr an byk, kerem ve semahat bol. Tek. Zatnda, sfatlarnda, ilerinde, isimlerinde, hkmlerinde asla eriki (orta) veya benzeri bulunmayan. 68. es-Samed : Hacetlerin bitirilmesi, ztraplarm giderilmesi iin tek merci. 69. el-Kdir : stediini, istedii gibi yapmaya gc yeten.

70. el-Muktedir : Kuvvet ve kudret sahipleri zerinde istedii gibi tasarruf eden. 71. el-Mukaddim : stediini ileri geiren, ne alan. 72. el-Muahhir : istediini geri koyan, arkaya brakan, 73. el-Evvel : Kendisinden nce bir ilk bulunmayan "lk". 74. el-hir : Kendisinden sonra bir son bulunmaya "Son". 75. ez-Zhir : Aikr. 76. el-Btn : Gizli. 77. el-Vli : Bu muazzam kinat ve her an olup biten hadiseleri, tek bana tedbir ve idare eden. 78. el-Mte'li : Yaratlmlar hakknda, akln mmkn grd her eyden, her hal ve tavrdan pek yce. 79. el-Berr : Kullar hakknda msid bulunan, iyilii, ve bahii ok olan. 80. et-Tevvb : Tevbeleri kabul edip gnahlar balayan. 81. el-Mntakim : Sulular, adaleti ile hak ettikleri cezaya arptran. 82. el-Afvv : Afv bol. 83. er-Rauf : Pek efkatli, ok acyan. 84. Malik'l-Mlk : Mlkn ebedi sahibi, hkmdar. 85. Zlcelali ve'l-krm : Hem byklk sahibi, hem de fazi u kerem sahibi. 86. el-Muksit : Btn ilerini denk ve birbirine uygun ve yerli yerinde yapan. 87. el-Cmi : stediini istedii zaman, istedii yerde toplayan. 88. el-Ganiyy : ok zengin ve her eyden mstani, hi bir eye ihtiyac olmayan. 89. el-Muni : stediini zengin eden. 90. el-Mni : Bir eyin meydana gelmesine msaade etmeyen. 91. ed-Drr : Elem ve zarar verici eyler yaratan. 92. en-Nfi : Hayr ve menfaat verici eyler yaratan. 93. en-Nur : lemleri nurlandran, isledii simalara, zihinlere ve gnllere nur yadran. 94. el-Hdi : Hidayeti yaratan, istedii kulunu hayrl ve karl yollara muvaffak klan, muradna erdiren. 95. el-Bedi : rneksiz, misalsiz, acaib ve hayret verici lemleri icad eden. 96. el-Bki : Varlnn sonu olmayan. 97. el-Vris : Servetlerin geici sahipleri, elleri bo olarak yoklua dndkten sonra, varl devam eden servetlerin hakiki sahibi. 98. er-Red : Btn ileri ezeli takdirine gre yrtp dosdoru ve bir nizam ve hikmet zere akbetine ulatran. 99. es-Sabr : ok sabrl. Allah Teala'nn bu gzel isimleri, eitli kaynaklara gre daha oktur. Biz burada sadece Allah'n Kur'an- Kerim'inde bildirdiklerini zikrettik. Sleyman Cezul'nin Delil-i Hayrat adl eserinde bu saynn yz bir olduunu grrz. Dikkat edilirse, Allah'n bu isimlerinin bir ksmnn insanda snrl halde, sfat olarak bulunduu grlr: Grmek, iitmek, sabrl olmak, zarar vermek, faydal olmak, affetmek, efkatli olmak, vs. gibi. Yine bir ksm isimler vardr ki bunlar yaratklarda bulunmaz. ncesi olmamak, yeniden diriltmek, vs. gibi. Baz hadis-i eriflerde, Allah'n doksan dokuz ismini ezberleyip her gn okuyann cennete girecei mjdelenmektedir. Yine, eitli Kur'an ayetlerinde Allah, kendisine bu gzel isimlerle dua edilmesini tavsiye etmektedir. Allah kelimesinin zerinde etimolojik adan bir hayli tartmalar vuku bulmutur. Bunlardan en dikkati ekeni, Allah kelimesinin dnya zerindeki hi bir lisanda bulunmad, bu nedenle, Allah kelimesinin Allaha olduudur. Bir baka dikkat eken aklama da udur : Allah kelimesi ve-le-he'den tremitir. Bu kelime de, dii devenin yavrusuna duyduu ar sevgi ve efkati ifade eder. Burada, u husus antr-parantez olarak kaydedilir: Deve, hayvanlar iinde yavrusuna en fazla efkat besleyen bir hayvandr. Bu, yavrusuna zarar vereni ldrecek derecede ar bir sevgidir. te Allah kelimesi, bu sevgi ve efkatten tremitir. ALEV: Arapa, Hz. Ali isminin nisbesidir, Hz. Ali'ye mensup olanlar demektir. Hz. Muhammed (s) 'den sonra Hz. Ali'yi imam olarak tanyanlar. Sufiyyeye gre, her tarikat, ashabtan birine balanr. Maksiler ve Mevleviler Hz. Ebu Bekir (r)'e Anadoludaki dier tarikatlar da Hz Ali (r)'ye balanr. Hz. Ebu Bekir (r)'e silsile olarak dayanan tarikatlar zikri gizli, Hz. Ali (r)'ye dayananlar da ak olarak ekerler. Bektaler, Hulefa-i Raidinden ilk n kabul etmedikleri iin tarikatlarn sadece Hz. Ali'ye balarlar. Bu ekilde silsileler "alevi" ve "sddki" diye ikiye ayrlr. Bu kelime, ayn zamanda Hz. Ali (r) neslinden gelenler iin de kullanlr. Yani Hz. Ali ve Hz. Fatma neslinden gelenler hakknda bu isim kullanlmtr. Bu gibilere genel manada "seyyid" (galat kullanl ile seyda) dendii gibi, Hz. Hasan neslinden gelenlere "erif" Hz. Hseyin neslinden gelenlere de "seyyid" denilmitir. Bir kimse ayn zamanda hem Haseni, hem de Hseyni, yani hem seyyid, hem de erif olabilir.

Nak geleneine mensup nl kelamc bilim adam, Seyyid erif Crcan bu gruba dahildir. Bu gibilere fkhen, sadaka ve zekat vermek yasak olduu gibi, onlarn kabul etmeleri de haramdr. Osmanl Devleti'nde, seyyid ve eriflere maddi destek olmak zere, "nakibu'l-eraflk" messesesi kurulmasnn altnda yatan espirilerden biri de budur. em-i bezm-i Hasaneyn'em, aleviyem, alev Yakar a 'day benim u'le-i ahm alevi. Fazl Paa (l. 1882) ALEVYYE: Derkaviyye tarikatnn Cezayir'de yaylma kaydetmi kolu. ALEVYYE: Sun'i bir balant ile drdnc halife Hz. Ali'ye dayandrlan bir tarikat. ALEV TACI: Bektalerin balarna giydikleri on iki dilimli (terk) ta. Bir ad da "fahir" olan bu ta, beyaz ynden yaplr. Babalar, fazladan olmak zere, bunun stne beyaz ynden mamul bir sark sararlar. ALIN: Trke. Tasavvuf edebiyatnda vahdet (birlik) sembol. Baz tarikatlarda, derviin slk karrken geirdii zikirmakamlarndan birisi. Slik bu makamda, iki ka arasndaki nefs-i natka noktasnda ve salarn alna bititii yerde (cesed) zikir eker. Bu nefy-i isbat'tan nce gelir. L- ABA: Arapa. Aba (kaftan, cbbe) ailesi demektir. Rivayete gre, bir gn Hz. Peygamber (s) zerinde aba bulunurken, yanna gelen Hz. Ali'yi, kz Hz. Fatma'y, torunlar Hasan ve Hseyin'i bu abann altnda toplar. Bu ekilde, Hz. Peygamber (s)'in yaknlarn belirleyen bir ifade olmak zere, ad zikredilen kiiler "l-i aba" terimiyle anlmlardr. Saylar: Hz. Peygamber (s), Hz. Ali, Hz Hasan, Hz. Hseyin ve Hz. Fatma olmak zere be kiiden mteekkil olduu iin bir elin be parmana benzetilerek "pene-i l-i aba" yahut "pen ten-i l-i aba" gibi isimlerle de anlmlardr. AL SIRRI: Arapa. Buna "ar srr" da denir. Aleviler ve tasavvuf ehli arasnda kullanlan bu terim, arnn kovan kurmas, bal yapmas ve yaay bakmndan, insan hayrette brakan bir dzene uymas dolaysyla sylenmitir. Arnn srrna nasl akl ermezse, Hz. Ali'nin srrna da akl ermez anlamnda sylenir. ALYE: Halvetiyye tarikatnn kollarndan biri. Ahmed b. Aliyy'l-Harin tarafndan kurulmutur. ALLAH DERDN ARTIRSIN : Sufilere gre, dert, gerek aktr. Dert, geree ulama derdidir. Bu bakmdan herhangi bir can, bilhassa tarikata yeni intisab eden bir kii baz hallere maruz kalr, cezbelere urar, yanar, yklrsa bandaki maneviyat retmeni veya duas makbul byklerden birisi ona "Allah derdini artrsn" diye dua eder. Yunus Emre'nin Dertli Dolab'ndaki inleyi ifadeleri, ayn dertten zuhur etmitir. Ksaca bu sz, dtan bakldnda ilenme (beddua) gibi grnyorsa da, hakikatta hayr duadr. ALLAH FEYZN ARTIRSIN : Bu da, ayn manaya gelen bir ifadedir. Hayr dualardandr. ALLAH DEYP DNERZ, ALLAH DEYP DURURUZ: Bu ifadelerin dayand olay yle nakledilir : Bir gn Bekta, Mevlev'ye sormu : Ne der de dnersiniz? Mevlev de; Allah deyip dneriz, demi. Bekta bu sz duyunca u karl vermi : Biz de Allah deyip dururuz. Bu anlatma baklrsa Mevlev telvinde ve gaybettedir. Bekta ise temkinde, sahv ve huzur halindedir. Sufiyye yolu iin, her ikisi de sahihtir. ALLAH DYEN MAHRUM KALMAZ : Bu atasznde, dil ile Allah diyen deil, can ve gnlle (tefekkrle) kendi varln unutacak derecede Allah' anann, mahrum kalmayaca bildirilmitir. Burada mahrum kalmazdan kast, Allah' anan kiinin, sonunda O'na kavumasdr. phesiz bu dnyada, Allah' hayatnn her anna tefekkr halinde hakim klanlar (ihsan mertebesi), br dnyada. O'nu cennette grecekler, veya bir baka tabirle O'na kavuacaklardr (lika). Tevhidi eden deli olmaz, Allah diyen mahrum kalmaz, Her seher alr, solmaz Bahara erer glmz. Muhy (. 1611) ALLAH EYVALLAH : Sufiler arasnda ortak olan, fakat daha ok Bektalerle Mevleviler tarafndan kullanlan bu deyim, muhatab tatmin etmek iin kullanlr ve yemin mahiyetini tar. "Allah, Eyvallah bu byledir" gibi. Eyvallah, iki ayr kelimenin birlemesinden olumu birleik bir ifadedir. Birinci kelime "ey" yahut "iy" lgatta "evet" manasna gelir. kinci kelime de "vallahi" dir. Bu kelime de "Allah'a yemin ederim ki..." demektir. Bu durumda "eyvallah" mrekkep ifadesi, "evet, Allah'a yemin ederim ki..." manasna gelmektedir.

ALLAH KF: Arapa, Allah yeter anlamnda bir ifade. Hasbnall ve ni'mel-Vekil (O, bize yeter, O ne gzel bir vekildir.) sz de bu manadadr. ALLAH KERM YER : Eski Trk kahvelerinde, fakirlerin para vermeden oturup yattklar yer ve sayvan hakknda kullanlan bir tabirdir. ALLAH NAMERDE, MERDE, HBR FERDE MUHTA ETMESN : "Namerde" yani gerek anlamyla adam olmayana ; "merde" yani adam olana : "hi bir ferde" yani hi bir kiiye muhta etmesin demektir. Bektailerin "Byk Glbank" denen ve ayin-i cemlerin sonunda, baba tarafndan okunan glbanklarnda geer. Bu atasznn espirisi, Kur'an- Kerim'deki "Siz Allah'a muhtasnz : Entml-fukarau ilallah" (Fatr/15) ayetinde bulunmaktadr. Muhta olunacak tek varlk Allah'tr. Sadece O'na muhta olan hibir eye ihtiya duymaz. Buna, ihtiyaszlk manasna gelen "gnaya erme" de denir. Bu gibi kiiler, hakiki hrlerdir. Kendi nefislerine bile muhta deillerdir. Boyunlar sadece Allah'a eiktir. Allah'tan gayri kimseye ihtiyalar yoktur. ALP ERENLER: Kahraman sava derviler zmresi. Osmanl Devleti'nin kuruluuna tesadf eden dnemde bu dervi zmreleri, ok yararl hizmetler yapmtr. ALTMI ALTIYA BALAMAK : "Allah" lafznn ebced hesabyla rakam olarak toplam, altm altdr. Elif : 1, Lam : 30, Lam : 30, He : 5 =66. Altm altya balamak; bir ii dzp koarak sonunu emniyetle beklemek anlamna gelir. "O, iini altm altya balad", yani iini ok gzel ayarlad, dzenledi, her trl tedbiri ald, u anda, ald tedbir sonucu baary beklemektedir, demektir. Bir de "Onun ii altm altya kald, altm altya baland" tarznda sylenir ki, bu takdirde " O iten hayr yok ya, belki Allah onarr, dzeltir" demek olur. Bu, ilk ifadenin tam zdddr. slam lkelerinin bayraklarndaki "Hilal" de, 66 deerindedir. LUN: Arapa yksek seviyede olanlar demektir. Nurdan yaratlm melekler, Hz. Adem'e secde ile emrolunmayan melekler bunlardr. Bu tabir ad suresi 75. ayette geer. Muheyyemn melekleri de ayn durumdadr. M: Arapa. Ehadiyyet mertebesidir. Lgat manas itibariyle ince bulut ve krl ifade eder. Hakikat gz kapal, zahir ehli iin kullanlr. Ehadiyyet mnsna alanlar olduu gibi, vahidiyyet mertebesi eklinde kullananlar da olmutur. Bu takdirde ince bulut manasnadr. Abdlkerim ili, el-nsan'l-Ka-mil'de "kaytlara balanmaktan ve tlak olmaktan yce olan mertebeye, m derler ki bu zt- mahzdr" der. Bir rivayete gre, sahabe-i kiramdan, Zeyn'l-Ukayli, Resulullah (s)'a "Rabbimiz mahlukat yaratmazdan nce nerede idi?" diye sorar. O da u cevab verir : "Alt ve stnde hava olmayan mda idi". AMAN DYENE KILI EKLMEZ : Araplarda bir kabilenin emanna den kii cann kurtarabilmek maksadyla o kabileye veya o kabileden erefli birine snr da kabul grrse, o kabile onu mutlaka korur, peinden gelen dmana vermezdi. Eski Araplarca, bu bir namus meselesiydi. Bu adet baka milletlerde de vard. Hatta, halen siyasi mltecilerin, sndklar devlet tarafndan korunmalar bir gelenek olarak srmektedir. Tasavvufta da, kusurunu bilip itiraf ederek amana den kii, suu, slam'a gre bir cezay gerektirirse, o cezay grr, sonra balanr ve yine karde tannr. Hatta o kusuru bir daha yzne vurulmaz. slam'a gre ceza gerektirmeyen bir kusur ise ve amana derse yine balanr. Halk dilinde bu, "aman bilir misin?", "amana dmek" deyimlerini meydana getirdii gibi, tasavvuf erbab arasnda da "aman dileyene kl ekilmez" atasznn domasna sebep olmutur. AMEL BOYNUNA, SEMER SIRTINA : Islah olmasndan, yola gelmesinden mit kesilen kii, tarikatta "yolsuz" ve "dkn" kabul edilir ve hakknda bu sz sylenir. Tasavvuf ehli olmayanlar arasnda da sylenen bu sz, kimin hakknda syleniyorsa, o kiinin insanlktan bir nasibi olmadn ifade eder. AMMARYE: Kadiriyye Tarikat'nn bir koludur. Cezayir ve Tunus gibi Kuzey Afrika lkelerinde yaygndr. AMME: Arapa, Cumhur, halk, ahali demektir. D ekilleriyle eriata bal olan genel ounluk. AMUDYYE: Medyeniyye Tarikat'nm bir koludur. Ebu isa ad b. sa tarafndan kurulmutur. N: Zamann taksim edilemeyen en kk paras demektir. Sufilere gre mevhum ve mcerret bir mefhumdur. Cenab- Hakk'n zuhurundan dolay anlalr. Ancak bu, zaman ve mekan kavramnn dndadr. nk O, zamandan mnezzehtir. Vahdetin srrna tam olarak ulaan sufiler "an- daim"i yaarlar. Onlar bn'l-vakttir, yani vakti en iyi ekilde, Allah'n raz olaca ekilde deerlendirirler. ANA-BACI : Mridin eine, Bektailik'de "ana-bac" denir.

ANSIR-I EHRGNE: Nefsin drt mertebesi, toprak, hava, su ve atele temsil edilir. N.Emmare = Ate N. Levvame = Hava N. Mlhime = Su N. Mutmaine = Toprak ANKA: Halk arasnda, ismi olup, cismi bulunmayan mitolojik bir kua verilen isimdir. Misli az bulunan eyler hakknda da kullanlr. Mutasavvflar bunu, vcutta taayyn olmayan, yalnz zihinde suret bulan heyula diye tarif ederler. Eski edebiyatta da, kanaat sahihlerine kinaye olarak "anka mereb" "anka tabiat" denilirdi. Fuzuli'nin u beyti bu anlamdadr : Cife-i dnya deil herkes gibi matlubumuz Bir blk ankalarz kaf- kanaat bekleriz. ARABYYE: mer b. Muhammed el-Arabi tarafndan kurulmu bir tasavvuf okulu A'RAF: Arapa. Tepeler demektir. Gnah ve sevab eit olan kiiler, ne cennete ne de cehenneme giderler. A'raf denen yerde dururlar. Cennetle cehennem arasndaki bir yer. Cenab- Hakk'n sfatlaryla tecelli etmesi durumunda, seyretme yeri. ARAS- HAK: Arapa Hakk'n gelinleri anlamnadr. Allah, ok sevdii velilerini kskand iin halka aklamaz. Gerdek gecesi, gelini damatdan bakas gremedii gibi bu velileri, ilh haremde Hak'dan bakas grmez. ARAK-N: Arak, Arapa'da ter; "cin" Farsa'da toplayan demektir. Kavuun veya fesin altna teri toplamas iin giyilen takkedir. Buna Arapa'da Arakiyye denmektedir. ARAKYYE: Kavuun veya fesin altnda, ter toplanmas iin giyilen takkedir. Zamanla dervilerin giydii takkeye zel isim olmutur. ARBEDE: Arapa. Bed (kt) huyluk etmek demektir. Cezbeli dervilerin, hal galebesi durumunda Hak ile olan tartmalar. ARIZ (AVARIZ): Arapa. lien demektir. Tabii olmayan, sonradan gelen, kalbe ve ruha musallat olup, Hakk'a ulamaya engel tekil eden nefsani arzu ve istekler, vesveseler. ARF: Arapa, irfan sahibi anlamndadr. Allah' gerek ynyle bilen kii. lim gibi bilen manasna gelirse de ondan farkldr. lim, ilmi bir tahsil ve alma sonucu elde eder. Arif ise, irfana, ilham ve hal ile ular. Cenab- Hakk' kef ve mahade yoluyla bilen kii. Bu bakmdan mmi bir insana da arif denilir, ancak lim denemez. Arifler iin, ehl-i yakin, ehl-i din, veli, kutb ve genel olarak "arif-i billah" tabiri kullanlr. A'REF B'L-MESNEVLK CHET: Mevlevlik terimlerindendir. Mesnevi-hanlk verilecek kiilerin, imtihan sonucunda ehil olduklar belirlenince Evkafa teklif edilmesi demektir, ilk kez III. Selim zamannda Galata Mevlevi-hanesi eyhi eyh Galib'e verilen bir unvandr. Buna "Alem bi'l-Mesnevi" de denilir. Bu unvan, bir ara unutulmu ancak skdar Mevlevihnesi eyhi Ahmet Remzi Efendi tarafndan tekrar canlandrlm ve Galata Mevlevihnesi eyhi Ahmed Celaleddin Efendi bu greve getirilmitir. ARSLANLI EME : Hac Bekta ilesinde, Hac Bekta- Veli klliyesinde avlunun sanda bulunan eme. Bu emede su, arslan heykelinin azndan akmaktadr ki, Bektailere gre zemzem olarak kabul edilir. AR: Arapa bir kelime olan "ar" m kelime anlam, taht, ardak tavan ve kubbe demektir, islam olarak; terim, Allah (c.c)'n kudret ve azametinin tecellisinden kinaye olarak, dokuzuncu kat semada bulunduu tasavvur olunan taht'dr. Bu bakmdan asl anlamn ancak Allah'n bildii bir eydir. Kainattaki btn varl kuatan bir cisim olup, yksekliinden dolay bu ismi almtr. Mfessirlerin izahna gre, Allah (c.c) nce Ar' yaratmtr. Kur'an- Kerim'de bir ok ayette Allah (c.c) Ar' istila etti yani Ar'a hkmetti eklinde gemektedir. Bkz. msl: Tha/5. Tasavvufta ise Ar, gnl demektir. ARTSIN EKSLMESN, TASIN DKLMESN : Bekta ve Mevlev tarikat terimlerindendir. Mevlevlerin ayinde, Bektalerin ise yemekte yaptklar dualardandr. ARUSYYE: Kadiriyye Tarikat'nn Trablus-garb'ta tesis edilen koludur. ARZ: Arapa yer yz anlamndadr. Arz yaratk, yaratktaki ss ise Hak'dr. Hakk'n sfat sema, halkn sfat arzdr. ASA: Arapa, denek, baston anlamndadr. Hz. Musa (a.s)'ya mucize olarak bir "asa" verilmiti. Bu asa, Msr sihirbazlarnn hazrlad btn sihirleri yutan bir ylan haline dnmt. (Ta-Ha/18, Nemi/10, Kasas/31). Asa tamak Peygamberimizin de snnetidir. Hz. Peygamber "asa" tar, sahrada namaz klacanda bunu stre olarak kullanrd. Bu snnete uygun olarak, tarikat eyhleri ve baz mslmanlar da "asa" kullanrlar. Baz tarikatlarda post-niin olan eyh, halifesine bir emanet olarak, "asa" da verirdi. Hatta halk arasnda, krk yan getii halde "asa" kullanmayan asi olmutur, eklinde bir hikaye bile vardr.

Edebiyatta ise sevgilinin sa bazen asaya benzetilir. Yine, sihir, ylan, Musa, sa, dervi, hrka kelimeleri edebiyatta mecaz olarak kullanlmaktadr. ASAKR- HAK: Arapa Hakk'n ordusu, ilh, ruhan askerler demektir. Cundullah ayn manadadr. Ku, yamur, zelzele gibi tabii olaylar ve varlklar Hakk'n askerleridir. ASHAB: Arapa, arkadalar demektir. Ancak zellikle Hz. Peygamber'i grp, slam'a inanm ve O'nu teyid etmi, mslman olarak lm kiilere denir. Hz. Peygamber ashab hakknda "Benim ashabmn her biri yldzlar gibidir. Hangisine uyarsanz hidayete ularsnz" buyurmutur. ASHAB-I SUFFE: Hz. Peygamber (s)'in Medine'deki mescidinin sofasnda ikamet eden fakir sahabiler. Bunlar Tasavvuf yolunun ilk temsilcileri olarak grlr. Hz. Ebu Hureyre, Hz.Selman- Farisi, Hz. Bilal-i Habei bu gruptandr. ASTANE: Farsa, eik, dergah, byk tekke, baehir anlamndadr. Ayrca tarikat pirinin kald tekke veya medfun olduu yer Mevlev tarikat'nda ve ile karlan byk tekkelere de bu isim verilir. Tasavvuf! edebiyatta ise, eyhin kapsdr ki oradan himmet umulur. ASL: Arapa kk anlamndadr. Hidayet hereyin asldr. Dinin esaslarna asi denir ki bunlar tevhid, ma'rifet, iman, yakin ve sdk'dr. Bunlardan treyen hal, makam, amel ve taatlere de, fer denir. ASSLYYE: am'l Ahmed b. Ali EI-Harir EI-Assal (./1639) tarafndan tesis edilmi bir tarikat'dr. Halvetiyye'nin Cemliyye koluna bal bir ubedir. AIBAI POSTU : Bekta tarikatnda bir makamdr. AEV: Hac Bekta Tekkesi'ndeki makamlardan biri. Burada her on Muharrem'de aure piirilir. IK: Arapa, seven demektir. ok fazla seveni ifade eder. Ey k- sadklar gelin Allah (c.c) diyelim. Bezm-i Hakk'a layklar gelin Allah diyelim. Yunus Emre IKIYYE: Rafizilie mensub bir tarikatn ad. N: Farsa, bildik, tandk demektir. Hakikat arabn ierek ruh zevke ermi Hakk' tanm kii. Kat eyle ainalm ondan ki gayrdr Ancak z ainalarn et aina bana. Fuzuli AK: Arapa, ar derecedeki sevgi. Bu da maddi ve manevi ekillerde olur. Bir kadn gznnde bulundurularak zevki ve cinsi cazibe n planda tutulmak suretiyle oluan ak maddidir. Bunun platonik, hayali olan da vardr (Platonik). airlerin ak byledir. Bu ak genelde mecazidir. Hakiki ak ise, Allah akdr. Cenab- Hak bir kudsi hadiste, "Ben gizli bir hazineydim, bilinmeyi arzu ettim, lemi yarattm" buyurmaktadr ki ilh akn kayna budur. nk Allah' bilmek, tanmak ancak ak ile olur. Allah' gerekten seven kii O'nun yarattklarn da ayn ekilde sever. Yaratandan tr yaratlan sever. Bu ak gzele deil, gzelliedir. Herkesi, hereyi sevmektir. Varlklarda tezahr eden Allah'n sanatn, kudretini, rahmetini, lutfunu ibretle temaa etmektir. Bu aka bazen "mecazi ak"la da ulalr. Bundan dolay "mecazi ak, gerek akn kprsdr" denilmitir. Gerek aka ulamak da ilimle olmaz. Nitekim Fuzuli bunu u beytiyle ok gzel anlatmaktadr : Ak imi her ne var lemde lim bir kil u kal imi ancak. Baz yazarlar ak iddetine gre u ekilde sralarlar: lfet 1. rade 2. Muhabbet 3. Hev 4. Sakabe 5. Tebettl 6. Alaka 7. Vlu 8. Kelef 9. aaf 10. Ak 11. 12. Garava 13. Hullet 14. Teyemmm 15. Valeh 16. Tedellh 17. Vel

AK OLSUN: Baz tarikatlarda zellikle Mevlev ve Bektalerde selamlama. Ho geldin, afiyet olsun yerine kullanlrd. Buna "eyvallah" veya "akn cemal olsun" diye cevap verilirdi. Bunu iiten dilerse "cemalin nur olsun" derdi. Nihayet muhatab da bunu "Nurun l nur olsun" eklinde karlard. Bu ifade ak ve vecdin artmasn istemek iin kullanlrd. AK VERMEK, AK ALMAK : Ho geldin, diyene ho bulduk demektir. Veya bir ey iene "ak olsun" denildiinde, onun da "eyvallah" diye cevap vermesidir. AK-U NYAZ: Mevleviler, "naslsnz?" diyenlere "ak-u niyaz ederiz" diye cevap verirlerdi.

AURYYE: Burhaneddin ibrahim ed-Desuk'nin 1287'de kurmu olduu Desukiyye Tarikat'nn bir kolu olup Seyyid Aur el-Marib'ye dayandrlmaktadr. AURA: Arabi aylardan Muharrem'in onuncu gn. Bu gnde, Hz. Hseyin hicri 61/680'de Kerbela'da ehid edilmitir. Ayrca rivayete gre, Hz. Nuh'un gemisi bu gn karaya oturmu bunun zerine Hz. Nuh da kr olarak gemide bulunan hububat kartrarak bir tatl yapmtr. Bunlarn dnda da on Muharrem'de gerekletii kaydedilen daha bir ok olay anlatlmaktadr. Muharrem'in 9-10. veya 10-11. gnleri oru tutmak snnettir. ATA: Arapa, susuzluk demektir. Aktaki hasret boyutunun derinlik kazanmas. ATA: Baba. Yeseviyye ve Nakilik Tarikat'nda mrid demektir. Hakim Ata, Halil Ata, Mansur Ata gibi. ATE : Ak scakl. ATE-BZ : Mevlev Tarikat'nda mutfak demektir. ATE-BZ-I VEL: Ate-baz, Farsa'da "atele oynayan" demektir. Mevlev Tarikatnda, Muhammed Bahaeddin ve olu Mevlana'ya hizmet eden Muhammed Hdim'in lakab. Tekkede, mutfakta grevliydi. Yemek yaparken, devaml atein nnde bulunduundan bu ekilde isimlendirilmitir. (684/1285)' de vefat etmitir. Trbesi Meram yolu zerindedir. ATE-BZ-I VEL: OCAI Mevlevi tekkesinde, lokma piirilen ocan bulunduu mutfak. ATE-BZ-I VEL: MAKAMI Mevlevi tekkesinde, dervilerin terbiyesi iin ayrlan odada bulunan, beyaz posta, Ate-bz Veli Makam denirken, krmz posta da, Sultan Veled Makam denirdi. Tahir'lMevlev'nin "ettim Ate-bz- Mevlana'ya vakf- can ten" eklindeki ifadesi, Mevlevilie ikrar vererek, ileye soyunmak demektir. ATE-GEDE:Farsa, ate yanan yere denir. Mecusler atei kutsal kabul ederler, onu sndrmezlerdi. Hak aklarnn kalbindeki ate de, ayn ekilde hi snmeden yanar. AT EV: Hac Bekta Tekkesi'nde bulunan mekanlardan biri. Burada bulunanlar, tekkenin ve misafirlerin atlarna bakarlard. ATILAN OK GER DNMEZ: Bir Allah dostu beddua etti mi o bir ok gibi hedefini bulur. Artk onu durdurmak mmkn deildir. Bu oka, yani manevi darbeye "btn oku, btn klc" da denir. ATVAR-I DL: Arapa-Farsa. Gnl mertebeleri demektir. Gnln mertebeleri yedidir. 1- Sadr : slam cevherinin maden 2- Kalb : man cevherinin madeni, akl nurunun bulunduu yer. 3- eaf : Kalb zar demektir. Mahlukata duyulan sevgi bunun tesine geemez. 4- Fud : Mahede ve r'yet cevherinin madeni ve yeri. 5- Habbet'l-kalb : Kalbin ii. Burada Allah sevgisinden baka eye yer yoktur. 6- Sveyd : Gayb mkaefe, ledn ilmi, hikmet menba ve lh srlar hazinesi, isimlerin ilmi. Burada meleklerin bile mahrum olduklar eitli kef ilimler vardr. 7- Muhcetu'l-Kalb : Kalbin iinin ii. lh sfatlarn madeni ve zuhur yeri. Gaybu'l-gayb burada ortaya kar. Hi bir kalp hastal buraya giremez, onun iin buras temizdir. AVAM: Arapa, halk, cumhur demektir. lim ve marifet ehli olmayan, derece bakmndan dk kimseler hakknda kullanlan terim. Her ne kadar, soylu soplu da, olsa tasavvuf olgunluk eitiminden gememi nefsinin hastalklarn iyiletirmemi kiiler avam saylr. AVAK: Arapa, engeller demektir. Ruhun Allah'a kavumasna engel olan her ey. AVARIZ: Arapa, ilintiler demektir. Tasavvufa girmi kiinin salikin nne kp, Hakk'a giden yolda, kendisini alkoyan manev engeller. AVAD: Arapa, adetler, alkanlklar demektir. Toplumun benimsedii kurallar. Kiiler bu kurallar uruna, hak bildikleri eylere uymakta zorlanrlar. AVALM- ERBA'A: Arapa drt lem: lem-i Laht, lem-i "vlelekut, lem-i Ceberut, lem-i Mlk (Veya lem-i Nast). AVALM- HAMSE: Arapa, be lem demektir. Onlar da unlardr. 1- Mutlak gayb lemi

2- Ruhlar lemi 3- Misal lemi 4- Cisimler lemi 5- Mertebe-i Cami'a. Bu lemler u ekilde sralanr: 1- lem-i ilm 2- lem-i Ceberut. Bu da ikidir, a) lem-i Cebert-i l b) lem-i Cebert- esfel 3- lem-i Melekt 4- lem-i halk. Ceberut ikiye ayrlnca bu lemler be olur. AVALM- KLLYE: Arapa, klli lemler demektir. Buna akl- kll, akl- evvel, refs-i klliye ve insan- kamil de denir. AVALM- LBS: Arapa, giyme (veya kark olan) lemler anlamndadr. Ehadiyyet hazretinden inen ve onun aasnda bulunan mertebelerin tmne avalim-i lbs denir. AVALM-SEB'A: Arapa, yedi lem demektir. Halvetilik'de yedi lem kabul edilir. 1- lem-i ehadet 2- lem-i Misal 3- lem-i Ervah 4- lem- Ceberut 5- lem-i Laht 6- lem-i Nast 7- lem-i Hakikat. AYAKI : Mevlevlerde, tarikata ilk giren derviin bulunduu merhale. AYAK MHRLEMEK : Baz tasavvuf okullarnda bu tabir yle aklanr : eyhin huzuruna gelen mridin, sol elini sa omuzuna, sa elini de sol omuzuna sa ayann ba parman sol ayak ba parma zerine koyarak hrmet ve sayg ifade eder bir vaziyette durmasdr. Bu hareketin manas, mridin eyhine: Elim, ayam yok, ba eik, eyhime teslim olmuum, demesidir. AYAK TRABI : Trab Arapa'da topra ifade eder. Mtevazi, sessiz, mahviyyet sahibi demektir. AYAKKABI EVRMEK : Tekke adabnda, misafirlerin ayakkablar, evrilmeden kardklar istikamette braklrd. Bu, kiinin tekkeden karken eyhe arkasn dnmemesi iindir. ayet ayakkab evirilirse bunun anlam, git bir daha gelme, demekti. AYAN : Arapa, gz, pnar anlamna gelen "ayn" kelimesinin ouludur. Eyann lh ilimdeki suretidir. AYAN-I SABTE: Arapa, deimez aynlar, zler demektir. Varlklarn Allah (c.c)'n ilminde sabit olan ezel hakikatlar. Varlk lemine kmadan nce, bunlar hakkndaki ilmi. AYDERUSYYE: XV. asrda yaam olan Ebubekir el-Aydarus (. 1503)'a dayandrlan bir tarikat. Kbreviye'nin Yemen'deki koludur. YET: Arapa'da burhan, alamet, nian eser demektir. Kur'an- Kerim'in her bir cmlesi. Tasavvufta ise, birbirinden farkl gibi grnen eylerin hakikat gzyle bir ve btn olarak grnmesidir. nk bir anlamda, ayetler Allah'n sfatlar olmakla beraber, zatnn ayndrlar. YN: Farsa'da tren, merasim, usul demektir. Usul ve ibadet tarz. Zikir ve sema esnasnda okunmak ve mutribde alnmak zere, muhtelif makamlarda bestelenen manzumedir. Ferahfeza, dgah ve rast yini diye ksmlara ayrlmtr. Bu anlamda yin okuyanlara, yin-hn denir. Mevlevihanelerde, tekkelerin kapatlmasna kadar, sema srasnda yin-hnlarca okunan, ancak bestekarlar unutulmu ilahilere de yin-i kadm denilirdi. Bektalerin dem olmak, glbank ekmek, nefesler okumak ekliyle yaptklar yine ise, yin-i cem denir.

YN- EHLULLAH: Ehlullah'n merasimi anlamnda Farsa ve Arapa kelimelerden olumu bir terkib. eyh ve halifesi tarafndan ynetilen, mridlerin katlm ile yaplan tarikat merasimleri. Bu terkib evliyann ibadeti, adeti, ahlak, mereb ve zihniyeti iin de kullanlr. Zikir merasimlerine, Mevleviler, sema veya mukabele; Celvetiler nsf- kyam, Halvetiler darb- esma; azililer hadra; Kadiriler devran, Rifailer ve Sadiier zikr-i kyam; Nakbendiler hatm-i hacegan derler. AYNA-AYNE : insan- kamilin kalbine, ayna denir. AYN: Arapa, pnar, gz vs. gibi anlamlar tayan bir kelime. Araz olmayan. Kendi kendine var olan. Varl kendinden olan. kalkp AYN'L-CEM GLBANGI : Mevlev tarikatnda eyh ve dervilerle, muhiblerin, yin okunurken, kol amakszn sema etmeleri. AYNE'L-YAKN: Arapa, yakini grmeyi ifade eder. Gzle grmek yoluyla ulalan ilim. AYNU'L-LEM: Arapa, lemin gz demektir. nsan- kamil anlamndadr. AY: Arapa, yaamak demektir. Hak ile ns halinde olmaktan duyulan haz. AYYAR: Arapa, szlk anlam, atlgan gz pek ylmayan, fedakar demektir. Abbasiler'de fedai blne denilirdi. Ayrca ftvvet tekilatnn seyf, kll ksmdr. ZD: Farsa zgr demektir. Dnya ve dnya ile ilgili btn balardan kurtulup, manevi hrriyete kavumu kii. A'ZAMYYE: mam- Azam Ebu Hanife (. 767)'den sonra, adyla balant kurulan bir tasavvuf okulu. AZMET: Arapa, kastetme, karar verme, ihtiyat ve ruhsatlardan uzak er'i emirlerin ruhuna uygun yaamak. Tasavvuf yolu. Mukabili ruhsat (kolaylk) yoludur. AZZ: Mevleviler arasnda elebi Efendi'nin derviler arasndaki ad. Bu bakmdan kendisine "aziz efendimiz" diye hitab ederlerdi. AZZAN: Nakibend sadatndan eyh Ali er-Ramiten'nin lakab ve bu isimle anlan tarikatn ad. Hacegan tarikat ayn anlamdadr. AZZYYE: Rifaiyye Tarikat'nn bir koludur. izzeddin Abdulaziz b. Ahmed ed-Dirin (. 1295)'ye izafe edilmektedir. AZRA: Arapa, dilber, bakire, kimsenin kefedemedii ve vakf olamad yce hakikat demektir. AZUZYYE: XIX. asrda Tunus'ta kk bir alanda faaliyet gsteren bir tarikattr.

B
B: Varlkta, ikinci mertebeyi tekil eder. B ile yaratlmlarn hepsine iaret olunur. BABA: Ata manasnadr. Hrmete layk kiiler, yahut yal adamlar hakknda kullanlr. Oru Reis'e hrmeten Oru Baba veya Baba Oru denirdi. Bu kelimeye daha ok Seluklular devrinde rastlanmaktadr. Ahmed Yesevi'nin Anadolu topraklarna gelmi halifeleri ve mridleri iin kullanlan bir terimdir. Tasavvufta, slk yoluna giren, nefsini yenmi topluma yararl hle gelmi, yani nefsinde lm, ruhunda dirilmi kiiye baba denir. Bir sufnin mridi, onun mnevi babasdr. Bu tbir, zellikle, Bekta eyhlerinin bykleri iin unvan olarak kullanlmtr. Babalar pr evinin "Eyvallah Kapsfnda yetitirilir. Eyvallah, tam bir feragat demektir, teslimiyet ifade eder. Mridin, olgunlama yolunda bu kapdan gemesi gerekir. Burada baz bedeni faaliyetlerde bulunulur: Kazmak, kesmek, dikmek, apa ii yapmak vs. gibi. Bu ekilde dervi, Dede banda yl hizmet eder. Orada haline raz olarak ikmet eder, yapt iler beenilirse Byk Baba tarafndan kabul grerek, tekkede dervi olur. Bu kez, tekkede oniki buuk yllk uzun bir hizmet sresi sz konusudur. Bu sre sonunda, nasibinde varsa, babalk makamna nail olabilir. Baba tayininde kdemden ziyde, babala ehil olunup olunmad hususu nceliklidir. Baba olacak kiide baz zellikler bulunmas gerekir. Bu zelliklerin bazlar unlardr: Hitabet gll, mtebessim bir yz, musikiye ainalk. Bu ekilde yetien baba, ya alacak bir baba makamn bekler, ya da kendisine bir baka yerde tekke amaya izin verilir. Baba ad tayan eitli yer isimlerinin bulunuu, dikkat eken bir baka husustur : Babada, Babaeski, Baba Nakka Ky, Baba Burnu vb. yerler, hep buralarda yaam dervilerin hatralarn ismen yaatan yerleim

birimleridir. Mevlevler, mride baba demekte kibir grdkleri iin, bu ifadeyi kullanmamlardr. Bu sebeple "falan eyhin mridi", "filan ztn ihvan", "u eyhin evld" gibi ifadeler, Mevlevlerin kullandklar deyimler olarak grlr. Baba, eitli deyimlerin esi olarak yaygn biimde kullanlmtr. Bunlar u ekilde sralamak mmkndr: Herhangi bir baba (mrid), evladna kar babalk vazifesi grmyorsa, bu kii hakknda "baba deil yaba", atasz kullanlr. Veya bu zattan bahsedilirken; "iskele babas", "trabzan babas", denir. skele babas, geminin durmas iin gemiden ve iskeleden atlan kaln halatn sarld kaza denir. BABAYYE: Abdlgan Pir Baba (. 870/ 1465)'nin kurduu bir tasavvuf okulu. BB-I RIZADAN AYRILMA : Honutluk, memnunluk, raz olma kaps mnsn ifde eder. Tasavvufta, bir mridin, maneviyat yolundaki rehberini ve arkadalarn memnun etmesi nemlidir. O, bu uurda eitli imtihanlara maruz kalr, raz olur, isyan yoluna sapmaz. "Bab- rzdan ayrlma", yahut "Allah, bb- rzadan dr (uzak) etmesin" ifadeleri, hep bu yolda sylenmitir. BB-I ERF: Arapa erefli kap demektir. Molla Hnkr Celaleddin-i Rum'nin imdiki trbesinin giri kapsna verilen ad. Anlatlanlara baklrsa, bir tarikat edebi olarak, eii plerek ieri girilir. karken de geri geri yryerek, srtn, trbeye evrilmemesine itina gsterilir. BBU'L-EBVB: Arapa, kaplar kaps demektir. Tasavvufta ilk makam, yani tevbeyi ifade eden bir tbir. Kul, Allah'a yaklamaya bu kapdan balad iin, ilk kapy ifade etmek zere kullanlr. Tasavvufi olgunluk yolunda yetmi makam vardr : ilki tevbedir, sonuncusu kulluk (abdiyyet) tur. BACI-ANABACI : Kzkardee bac denir. Kur'n'a gre, inananlar kardetir (Hucurt/10). Tasavvufta ise, yol kardelii nem arzeder. Bu nedenle tasavvuf yolunun yolcular, birbirlerine, bu yetten mlhem olarak "karde" dedikleri gibi, yoldaki kadnlara da "bac" derler. eyhin hanmysa "anabac" yahut "hanm sultan"dr. BCIYN-I RM: Anadolulu gen kzlar tekilt. Osmanllarn kuruluuna tesadf eden dnemde, eitli tasavvuf okullarna mensup kadnlarca kurulmu olan bu tekilt, asker, din ve iktisad alanlarda faaliyetler yrtmlerdi. Bu tekilt; Orta Asya'dan g ile Anadolu'ya gelen Trk boylarn misafir ederek, onlara bu yeni topraklarda ev sahiplii yapmt. Tekiltn kurucusu Evhadddin Kirman'nin kz, Ahi Evren'in hanm Fatma Bac'dr. Konya yaknlarnda Ulu Muhsine ve Kii Muhsine adl iki kyn, bu tekilt mensubu iki kzkarde tarafndan kurulduu sylenir. BCYYE: Eb Sa'd Hallf b. Ahmed el-Bc et-Temm (. 628/1267) tarafndan kurulmu bir tasavvuf ekol. BD: Farsa rzgr demektir. Her fni (lml) iin varl zorunlu olan ilh inayet. BADE: Farsa arap mnsna geldii gibi, kadeh anlamna da kullanlr. Divn edebiyatmzda bu kelime, daima iki, arap, sarholuk veren iecek anlamnda kullanlmtr. Tasavvuf sembolizmde, bade, ak, zevk, ilh sevgi gibi mnlar ifade etmitir. Ancak, Bektaler bu mnnn tesinde, gerek anlamda da kullanmlardr. Ne grd badede bilmem ki oldu bde-perest Mdr-i mereb-i zhhd grdn gnlm. Fuzul BDE- NR: Farsa, ate gibi iki demektir, ilh ve kutsal nefes. BDE-FR: Farsa, bileik sfat olup arap satan demektir. Tasavvuf edebiyatnda kullanlm bir terimdir. eyh, mrid karlnda kullanlmtr. Bekta geleneinde, kyamet gn kevserin sunucusunun Hz. Ali olacan bildiren bir hadse dayanlarak Hz. Ali, hammr, bde-fr, mey-fr sfatlaryla tavsf olunmutur. BDE- ELEST: Farsa-Arapa. Elest arab demektir. Elest toplantsnda sunulan bade. BAD: Grnen, her eyin balangc, ortaya kan gibi anlamlar ihtiva eden Arapa ism-i fail. Hakk'n tecellisi ve ortaya k. Muayyen bir vakitte, insann iinde bulunduu hle gre, kalbinde ortaya kan tecelli, orada bulunan dier eylerin hepsini siler, yok eder. BD-I SABA: Farsa-Arapa bir terkib. Sabahlar doudan esen ve gllerin almasn salayan latf

rzgr. Ruhaniyet dousundan gelen Rahman kokular. "Rahman'n nefesinin Yemen'den gelmekte olduunu hissediyorum" hadisi ile buna iaret olunur. BD-I DEBUR: Farsa-Arapa. Sam yeli. Batdan douya eser, nebatata zarar verir. Nefsin azgnlndan kaynaklanan er' hkmlere aykr olan istekler. BA: Farsa bahe demektir. Neeli ruhan lem. BDYE: Arapa l, ova demektir. Varlk lemi ve bu lemdeki engeller. BADAD GL : Kadir tarikat tbirlerindendir. eyhlerin balarna giydikleri tacn zerinde, iice daireden oluan ve gl andran yuvarlak paraya, Badad Gl denirdi. Genel olarak gller, bir daire onsekize blnmek ve altar altar ipekle birbirine birletirilmekle dikilirdi. Bu gln kenar, irze tarznda rme yaplrd. Bu gln rengi hususunda belirli bir kayt olmamakla beraber, yeil zerine beyaz ibriimle ilenirdi. BAHAR: Farsa. Trke'de de ayn anlamda kullanlr. Mridin murakabe, vecd ve istirak hlinde ruh lemlere dalarak, mnlar idrk etmesi ve rhaniyyetin zuhur etmesi olayna bahar denir. BAHIVAN, BR GL N, BN DKENE HZMET EDER : Burada gl, mrid; bahvan da onu yetitiren mriddir. Hakiki mrid bir gl gibi ok zor yetiir. O gle yetisin diye hizmet eden eyh, onunla beraber gl olamayacak kapasitede dikenlere de hizmet eder. Yani, yetimeye kabiliyetli olmayanlara da ho gr ile muamele ederek onlar etrafndan kovmaz, onlarn sivriliklerine katlanr. Ba-bn bir gl iin bin hara (dikene) hizmetkr olur. BHDADYYE: Abdullah b. Bahdd'a nisbet edilen bir tasavvuf okulu. Yemen'de yaygndr. BHERZYYE: Seyfddin Sa'd b. el-Mutahhar b. Sa'd el-Baherz (. XIV)'nin kurduu bir sfiyye okulu. BAHR: Arapa. Deniz demektir. Bu terimden tremi "Bahriyyun bil ti", kys olmayan umman, yahut ok byk okyanusa mensub kii manasn ifade eder. Tasavvufta ise, Allah'n tecelllerinin, Rabban almlarn, ilh hakikatlarm btn insanlara ma'rifetler eklinde, sel gibi devaml aktn belirtmek zere kullanlr. Bir ksm sfiyye bu kanaati tarken, bir ksm bu gre iltifat etmez ve avamn ilminin mahdud olduunu ve onlara Allah'tan kesintili olarak geldiini savunur. Bu durumda tam bir ynelile Allah'a ynelmeleri, O'nu srekli hissetmeleri , O'na sevgi ve saygyla dolu olarak ihlsla amel etmeleri sebebiyle ariflere gelen ilim almalarnn sonu yoktur. Ve bu kesintili de deildir. te bu ekilde snr tanmayan eyler hakknda, "sahili olmayan umman" tabiri kullanlr. Bir sfi, kendisine gelen bu srekli ftuhatla, Allah'a yaknl muhafaza eder. zet olarak sylemek gerekirse, Allah'n arif kuluna gnderdii ilhm bilginin snr yoktur. Mutasavvflar bu grlerini u ayet-i kerime ile pekitirirler : "De ki Rabbimin kelimelerini yazmak zere, denizler mrekkep olsa ve bir o kadarn da katsak, Rabbimin kelimeleri tkenmeden denizler tkenirdi. (Kehf/109). Allah Tel'nn ilmi kesilmez ve sona ermez. u yet-i kerimelerde tavsf ettii gibi, O, kys olmayan bir denizdir : "Eer yer yzndeki aalar kalem olsa, denizler mrekkep olsa ve yedi misli deniz de yedekte bulunup yazlsa, yine de Allah'n szleri bitmezdi. Dorusu Allah gldr, hakmdir" (Lokman/27). Yine baka ayetlerde : "Sizin yannzda olan biter, Allah'n katndaki bitmez, sreklidir" (Nahl/96) ve "Dorusu bu verdiimiz rzklar tkenecek deildir" (Sd/54) buyurulur. BAHR-I CD: Arapa, cmertlik denizi demektir. Hakk'n ltuf ve ihsan denizi. BAHREYN: Arapa, iki deniz demektir. Vcb ve imkn alan, zorunluluk ve cebr (zorlama) dairesi ile irde ve ihtiyar direleri. nsan irdesinin etkili olduu alana, imkn dairesi, cebrin (zorlamann) egemen olduu alana da vcb diresi denir. BAHR-I B-PYN: Arapa-Farsa bir terkip olup kys bulunmayan okyanus, byk deniz demektir. Zt kibriy. BAHYYE- HALVETYYE: Halve-tiyye'nin ana kollarndan Cemliyye'nin bir ara kolu. Seyyid Muhammed el-Bah el-Haleb (d. 1038/1628) tarafndan kurulmutur. B H: Farsa, akl banda olmak anlamnda bir ifde. Sekrin mukabili olan sahv (ayklk) hli.

BAK: Arapa, devam eden, srekli olan demektir. Tasavvufta, kendi nazlarn sona erdirip bakalarnn hazlaryla devam eden kii, yahut nefsini sona erdirip, Hak ile bak olan demektir. Bu kii, menfaat elde etmek, gelen zarar savuturmak iin aba gstermez. Nefsinin lezzeti iin, sevap tamayla, ceza korkusuyla amel etmez. Ancak, Allah raz olur diye sevaba rabet eder. BAKA: Arapa, ilk haliyle devam edip gitme, sona ermeyi, bir halde srekli olu gibi manalar ihtiva eder. Tasavvufta da, kulun Allah'n her eyin zerinde olduunu grmesidir. Yine yaplan tariflerden biri yledir : Kulun kendinde olandan geip, Allah'a ait olanla bekaya ermesi. Bu nebilerin makamdr. Bak; eyann tamamnn kendisi iin tek ey haline gelmesi ve tm hareketlerinin Allah'a muhalefet deil muvafakat halinde bulunmasdr. Bu, yasaklanann, emredilen gibi olduu manasnda deildir. Bunun anlam, kulun zerinde sadece Allah'n raz olduu ve kendisine emrettii eylerin cereyan etmesi ve bu meynda honutsuzluk gstermemesi demektir. Zira o, yaptn Allah rzas iin yapmakta, bu iinde hiret veya dnya kaygs bulumamaktadr. Sfler, bu mnda olmak zere, kiinin kendi zelliklerinden geip, Allah'n zelliklerinde bekaya ermesini esas olarak kabul ederler. Allah'la bak olan kii, nefsinde fenaya ermi, nefsinden gemitir. Bir ey yapt zaman, nefsine menfaat temin etmek veya bir zarar geldiinde ona engel olmak iin yapmaz, sadece ve sadece Allah rzas iin yapar. Mahv- mutlak oldun ise, varln buldu fena. Ger bek-y Hak irerse, hkmeden sultana bak. Kaygusuz Bak'da, kulun kendi nefsinin kt yanlarn, tasfiye etmesi ve iyi ahlak ile, yani Allah'n raz olduu huylarla sslenmesi sz konusudur. Buna Baka Billah denir. Sfiler bunu, "bedenvcd kalknca, Hakkn vcd onun yerine kim olur" diye aklamlardr. Haremgh- baka billahda hkm-i fena yokdur Kdem mlknde hadd-i ihtida v intiha yoktur. Leskofal Glib BAKLAYI IKAR AZINDAN BAKARA: Arapa, sr demektir. Sfiyyeye gre bu, nefisten kinayedir. Nefsde riyazete istidat kazanlnca, nefsin slah oluu, ve nevasnn sona erdirilmesi gibi durumlar ortaya kar. Nefs iin ko kelimesi de kinaye olarak kullanlr. Ancak ko, riyazetten nce kullanlr. Ayn ekilde, nefse, bedene de (yani, byk ba hayvan da) denir. Bu da slka girdikten sonra, nefs hakknda kullanlan bir kinayedir. BAKLAYI IKAR AZINDAN: Yani ne demek gerekiyorsa, haydi ekinmeden syle bakalm, manasnda kullanlan bir deyim. Sr saklamasn bilmeyenlere de "aznda bakla slanmaz" deyimi kullanlr. Baklann aklamas yledir: Tasavvufta, yeni dervi olmu birisi, sufilie adapte olmaya alrken, ilk anda eski huylarn terkedemedii iin mnasebetsiz bir i grp, uygunsuz bir sz duyduu zaman, hemen kt kt konuur, eletirirmi, eyhi "dervi karde" demi, "yolumuz edeb yoludur. Byle kt konuma, bu huyundan vazge". Dervi "ne yapaym" demi "fakir de istemiyorum ama azm alm." deyince, eyh dervie bir bakla vermi. "Bunu" demi "dilinin altna koy, kt konuacan zaman arln hissetin mi vazge". Dervi "eyvallah" demi baklay dilinin altna koymu. Gerekten de kt konuaca zaman, ilk heceyi syler sylemez, baklann yuvarlan, dervii kendine getirmeye balam. Zaman getike de kt konumaktan vaz gemi, ama yine de, azndan baklay karmam. Hafif yamurlu bir gn eyhiyle bir yere gidiyormu, eyh nde, dervi bir adm gerisinde ve solunda yrrken, evin birisinin cam tklatlm, ban uzatan bir kadn "dervi babalar biraz durun" demitir. eyh, "herhalde, ya bir hasta var nefes edilecek, ya da kadnn bir problemi var soracak" demi ve durup beklemeye balam, bir mddet sonra "yr dervi karde" demi eyh, tam admn atarken pencere yine tklatlm "Biraz daha durun" demi kadn. eyh, "herhalde hastay hazrlyorlar, yahut ka g yznden hazrlanyorlar" demi, durmu. Ama, yamur saanak haline gelmi. eyh de dervi de srlsklam olmular. Derken yine pencereye tklatlm ve kadn "haydi gidin artk" demi. eyh "peki bacm, bizi niye beklettin" deyince kadn demi ki : "Tavuklar kulukaya yatrdm, sizin kavuklarnz byk. Civcivler tepeli ksn diye, size kar yatrdm". eyh bu sz duyunca, dervie dnp, "dervi karde" demi, "kar baklay azndan". slamda kt sz konumak yasaklanm iken bu ekilde zulme hakszla maruz kalanlarn, ly karmadan szl olarak karlk vermesi, Kur'an- Kerim'de de yer alm bir husustur : "Zulmedilmenin dnda Allah, aktan kt sz sylenmesini sevmez..." (Nisa/148). BAKIM EV : Bekta stlahlarndandr. Bekta tekkesindeki evlerden birinin, stlendii fonksiyon itibariyle ald ad.; BAL: Farsa kol, kanat demektir. Kalbin ilim ve irfanla parlatlmas ve aydnlatlmas.

BALIM EV : Bekta tabiri. Hac Bekta Veli Tekkesi'ndeki evlerden birinin ismidir. Buras ayr bir tekke halindeydi. Balm Evi babasnn yannda, ayrca babalar da vard. Bunlar ayr ayr nasip vermezlerdi. Ancak, dar karlarsa nasip verirlerdi. Tekke iinde hepsi dedebaba'ya balyd. Bunlar mcerred (bekar) olurlard. Balm Evi'nin son babas, "Japon Hasan Baba" idi. BALIM TAI : Krehir dolaylarnda kan ve kendisinden oyularak vazo, masa, srahi vs. gibi eyalar yaplan balgam tr taa, Alevler ve Bektaler "Balm Ta" derler. Onlara gre bu ta, Balm Sultan'n kermetiyle kmtr. Teslim Ta, Palheng gibi tarikat enstrmanlarnn bir ksmn bu tatan imal ederler. Ayn zamanda, meydanda taht'n nnde de bu ta bulunur ve babaya niyazdan sonra oraya da niyaz edilirdi. BAL: Arapa. Bula ulaan, eren demektir. Bulda olgunluk sadece yaa olur. Ancak olgunlukta bulu, kulda ancak u drt husus olgunlua erdii zaman teekkl eder : 1. Szler, 2. Fiiller, 3. Me'rif, 4. Gzel ahlk. Bunun Farsa oulu "blin" dr. BL ZEDEN: Farsa iki kelimeden teekkl etmi bir ifde. Yastk dvme anlamnda. Yasta ubukla vurup tempo tutmak ve sem etmek. BM: Faris dilinde bam, at anlamna gelir. Tecellinin ortaya kt yere bm denir. BANA BR ADIM GELENE, BEN K ADIM GELRM : Bu atasz bir hads-i kudsnin mealidir. Allah yle buyurur : "Kul Bana bir kar yaklarsa, Ben ona bir arn yaklarm, Bana bir arn yaklarsa, ona bir kula yaklarm. Bana yryerek gelirse, Ben ona koarak gelirim. (Cami, c. II, s. 69) Halk, bunu genel manada kullanm iken, sfiler, Allah'a yaklama hususunda ele almlardr. BANG- CERES: Farsa-Arapa iki kelimeden oluan bu tbir, zil sesi anlamna gelir. Ksa, kapal fakat kahr zelliine sahip lh hitap. BARAN: Farsa, yamur. Allah'n her eyi kuatan rahmeti. BR-I EMNET: Farsa-Arapa'dan oluan bu ifade, emnet yk anlamnadr. "Elest birabbikm" (A'raf/173) hitabnn yapld ruhlar alemindeki toplantda, Allah'a verilen sz ve buna bal olarak ortaya kan sorumluluk. Dalar ve gklerin yklenmekten kand bu emaneti, zalm ve cehl olan insan yklenmitir. Yani bu emanet, tanmas, yer ve gklerin bile tahamml edemiyecei kadar ar bir sorumluluu ihtiva etmektedir (Bkz. Ahzab/72). BRGH: Farsa, sultan saray, izinle girilen yce makam gibi anlamlar olan bir tbir. Allah'n yce huzuru. Brgh- lh, brgh- zzet, brgh- Cell vs. gibi ifadeler, hep Allah'n eitli alardan yce huzurunu belirtirler. BARKA: Arapa, imek akmas veya imek gibi akan anlamndadr. Cenab- Akdes'den gelir, bir anda parlar sner. Bu hal, kefin almasnn balangc saylr. BASAR: Arapa, grmeyi ifde eder. Hakk'n basar kendi malumatnn hudu itibariyle, kendi zatndan ibarettir. Her trl noksanlklardan mnezzeh olan Allah'n ayn', ilminin gayesinin sonsuzluu itibariyle Ztndan ibarettir. nk O, Ztyla grlr. O'nun Ztnda say bakmndan okluk (adetlenme) yoktur. O'nun ilminin mahalli, ayn zamanda basarnn da mahallidir. lim ve basar iki sfattr. Bu ikisi hakikatte birdir. Ancak, basarndan murad, sadece kendi ilminin ehadet alemindeki tecellisinden; ve ilminden murad kendine ait nazarla, ayn ilimdeki idrkten baka bir ey deildir. O, Ztn Ztyla grr. Mahlktn da Zt ile grr. Zt iin r'yeti, mahlkt iin olan r'yetinin ayn'dr. Zira, basar, bir vasftr. Fark ancak grlendedir. O, eyay devaml grmektedir. O, bir eye ancak diledii zaman bakar. Eya, O'na, kesinlikle perdeli deildir. Lakin O'nun nazar, bir eye ancak diledii zaman iliir. Hz. Peygamberin (s) "Allah'n her gn kalbe yle bir nazar vardr" sz bu kabildendir. "Allah onlara bakmaz..." (Al-i mran/77) ayeti bu ekilde deildir. Zira bu yetteki nazar, Allah'n rahmet etmesi manasnadr. BASRET: Arapa. drak, firset, kalb gz ile gr demektir. Tasavvufta, kudsiyyet nuru ile nurlanm kalbin kuvveti olan basiret, Hakk'n doruya erdirmesi ile perdeyi aar, bu ekilde eyann hakikatleri ve ileri grlr. Buna, kuds kuvvet denir. Bu, nefse nisbetle gz mesabesindedir. Nefis, o gz ile eyann zahirini ve d ekillerini grr. Gze nisbetle basar ne ise, kalbe nisbetle basret de odur. Gzlerin grmesine sebep olan ve grme kuvveti denilen r'yet nuruna basar denildii gibi, kalbin grmesine sebep olan ve lisanmzda kalb gz de denilen idrak edici kuvvete, zellikle bunun zek, fetnet ve firset ad verilen ve bir emr-i zahir ve btna dikkat ve nfuz ile gerei gibi idrk eder bir derecede ak ve parlak olmas haline de basiret denir.

Bu da ilh bir nurdur. Ayn ekilde madd gz ile meydana gelen ve grmek denilen tam ve kamil idrke basar denildii gibi, kalp gz ile hsl olan tam ve kmil idrke, ma'rifet-i mtehakkka ve yakniyye de basiret denir. Bundan baka beyyineye, hccet ve burhana, ahideve dikkat ve iman ile ibret alnacak hidyet sebeplerine de basiret denir. Zira bunlar idrak edici gleri takviye eder, basiret ve tabassura sebep olur. Bu manaya gre basiret, evvelki mnlara da mil olur. nk basiretin kendisi, en byk hccet, en byk hid ve beyyine, en byk medr- ibadettir. Ve onsuz hi bir ey idrak olunamaz. Ger ak ise basiretin bak Gr sen de Hakka gitme rak. Nesim BAST: Arapa, tutukluk (kabz) halinin zdd olan zihn aklk, kalb rica, niyaz, yalvarma hali. Bast, hal olarak, kabul, ltuf, rahmet ve nse iarettir. Rec'nn zdd havf olduu gibi, bunun zdd da, kabz'dr. Sf bast halinde her eyi kuatr ve hereyde tesir ederken, hibir ey ona tesir edemez. Sufi nce, kabz'a, sonra bast'a maruz kalr. leri makamlarda sfde kabz ve bast kalmaz, zira bu ikisi mevcudda (kendisinde varlk bulunanda) oluur. Nefsinden fn olmu, Hakk'n sfatlarnda sreklilik kazanm kiilerde, kabz ve bast olay vuku bulmaz, ibn Arabi bast', sufnin eyay kuatt, eyann sufyi kuatamad bir hal olarak grr. Bu durumda olan sfye Allah, mahlkla beraber iken bir genilik (bast) verirken, iten kendisine ulamaya, ynelmeye bir kabz (tutukluk) ihsan eder. Bu durum mahlkt iin bir rahmettir. BAST F MAKAM'L-HAF: Arapa. Haf makamnda genilik. Allah'n sufyi mahlukla zahiren basta, btnen kabz'a maruz brakmasdr. Bu mahlkt iin rahmete vesile olur. Sufi bu durumda eyay kaplar. Onun her eyde tesiri olur, hibir eyin onda tesiri olmaz. BAST F MAKM'L-KALB: Arapa. Kalp makamnda genilik. Bunun benzeri nefs makamndaki reca halidir. Ltuf, rahmet ve kurb ile ns kabule iarettir. Bunun zdd kabz'dr. BA AMAK: Tasavvuf kltrnde, bir iin tahakkuku arzu edilirse, Allah'a yalvarrken zillet, fakr ve mahv almeti olarak bataki tac karma eklinde bir gelenek vardr. Sultan Veled'in yamur duas iin trbeye ba ak girip dua etmesi, Ulu Arif elebi'nin baz zaman ban ap dualar yapmas, Menkbu'l-Arifn'de bu konuda rnek olarak gsterilir. Kaynaklardan eskiden su ileyen kiinin, kendisini affettirecek durumda olana, kefen giyip, yaln ayak, ba ak gittiini renmekteyiz. Bu konudaki espri, bir ey isterken kabul iin mtekebbir olmadan, boyun bkk ve zell bir halde bulunmakdr. Allah mtekebbirleri sevmez. B ER'-B ER': Farsa ve Arapa'dan mteekkil bu tabirler, eriatl ve eriatsz anlamlarna gelirler. slam'a sk sarlan tasavvuf sistemleri, genel olarak Hak tarikat adn alrken, slamdan uzak olanlara da rafz, heretik, btl tarikatlar denir.lkine b er', ikincisine b er' denir. BA GZ-GNL GZ: Bu ifadedeki ba gz ile kasetedilen, insanda fizik ve biyolojik olarak bulunan, bildiimiz gzdr. Ancak bu gz, sadece eyann eklini grmeyi salar, grlen ey zerinde, anlama, yorumlama, istidlal yapma vs. gibi deerlendirmelerde bulunamaz. Buna kalb gz, can gz de denir. "Bu sz can kulayla dinle", "sen ona can gzyle bak da gr" gibi szlerde kastedilen budur. Ba gz diye bir tbir bulunmasna ramen, ba kula eklinde bir deyim grlmemektedir. Yunus, imdi sen Hakk'a er, Dn gn gnln Hakk' a ver Gnl gz grmeyince Hi ba gz grmeyiser. Yunus Emre BA KESMEK : Ahler, Mevleviler ve Bektlerde, sa ayan ba parman, sol ayann ba parma stne koymak, eller dz ve parmaklar ak olarak sa kol, sol kolun stne gelecek ekilde, elleri omuz balarna aprazvar gtrmek, sonra da belini bkmemek artyla ban ne doru gse emek, bylece sonra da belini bkmemek. Bakesme olaynn ksa tarifi budur. Ba kesme; eyhin, tarikat byklerinden birinin huzurunda, bir velnin trbesinde yaplr. Trk kltr evresinin sayg anlay snrlar iinde olumu bir tarikat edebidir. Bu saygnn takva ile yakndan irtibat vardr. "Kim Allah'n eirine ta'zim ederse, bu, kalbin takvsmdadr." (Hac/32), "Safa ve Merve, tazimi gerektiren e'irdendir". (Bakara/158). Bu ta'zim irk deildir, tpk meleklerin bir insana (Hz. Adem ) secde etmesi gibi. Kendilerini Bekta saydklar iin Yenierilerin selamlar da bu ekilde idi. BA KOYMAK : Bir eyin olmas, yahut olmamas iin cann, ban verircesine kendini ortaya koyup almak anlamna gelir. hn'in, Evvel eiine koydum bam eri aldlar, dktm yam Erenler yolunda gr savam Ko kurban dediler,

inana geldim. Drtlnde olduu gibi madd anlamda "eie ba koymak" tarznda sylemekle birlikte "ben bu yola ba koydum" tarznda manev anlamda da sylenir. Eie ba koymak, teslimiyet manasnadr. Nakbendlik tarihi iinde, eyhine balln gstermek zere, btn bir gece kar altnda, onun kapsnn eiine ban koymak, tasavvuf ballk ve sadkat misali olarak gsterilir. BA OKUTMAK : Eskiden, ocak denilen, ve eitli hastalklara okuma yolu ile biiznillah if salama, halk arasnda yaygn bir uygulama idi. ite bunlardan biri de, yarm ba ars, tam ba ars gibi, gemek bilmeyen rahatszlklar iin hastann bana eitli Kur'an- Kerim yetleri okuyup flemek eklinde uygulanrd ki buna, ba okutmak denir. Bir de, Bekta kltrnde ba okutmak vard ki, o da u ekilde idi: Bektaler hicr aylardan Safer ktktan sonra, bir cuma gecesi eyhinin ve ihvannn huzurunda onlardan honutluk, rzalk talebinde bulunur. Meydann ortasnda, "dar" denen yere gelir, bandaki tac, yahut arakyye denilen bal kararak, sa elinde tutar ve niyaz durumunda, yani bakeserek u ifadeleri (tercemn) okur: "Allah, Allah, Muhammed (s) Ali divannda erenler meydannda, pr huzurunda, elim erde, yzm yerde, zm darda, erenlerin dr- Mansur'unda, canm kurban, tenim tercemen, bu fakirin elinden, dilinden arnm incinmi can karnda varsa dile gelsin, bile gelsin, hakkn Hakk'ndan dilesin, Hak'tan gelen hakkma razym. Allah eyvallah". Baba, salavt verip ihvandan rzlk diler, onlar da oturduklar yere niyaz ederler. Yani eilip, yeri perler, ki bu, raz olduklarn bildirmektedir. Bunun zerine o can (yani dervi), babaya gidip niyaz ederek arakyyesini (baln) yahut tacn verir. Baba'da onu tekbirler, bylece o can (dervi), bey'atini yenilemi olur. Bu trene "ba okutmak" denir. Alevilerde bu trene "grg sorgu" derler. Dede, k mevsiminde mritlerinin oturduu kylere gider. Cuma geceleri toplant yaplan evlerde, her mrit yukardaki ekilde rzlk diler. Bylece bey'atini yeniler. Eer tarikat edebine aykr bir i yapm, yahut bir kusur ilemi ise, ona karlk, kendisi iin takdir edilen cezay kabullenip eker. BA YARILIR BRK NDE, KOL KIRILIR KRK NDE : Brk Trke bir kelimedir. Baa giyilen, kenar pamuk yahut yn tyl klah demektir. Ayn inanc tayan, ayn yolun yolcusu olanlar arasnda, darda duyulmamas gereken bir olay vuku bulursa, bunun gizli tutulmas gerektiini belirtmek zere, "ba yarlr brk iinde, kol krlr krk (veya yen) iinde" denilir. Bu ifade "Ba yarlr fes iinde" diye deiime uramtr. BTIL: Arapa, hakikat olmayan ey mnsna gelir. Yani esassz, bo ey demektir. Tasavvuf stlahnda Hak'dan gayr, adem olan msiv demektir. Sfler btl inkr etmezler. Yani batl vaka olarak daima vardr ve olagelmitir, eklinde kabul etmilerdir. Bu sebeple yok saylmaz, varl olan fakat deerlendirmeye tabi tutulduunda olumsuz grlen bir eydir. Sufilerden bazlar Allah'n Hadi (hidayete erdiren), bazlar da Mudili (sapttran) isminin mazhar olurlar. "Eya zddyla bilinir, ortaya kar" kuralnca, batl, Hakk' bilmeye vesile olarak kabul edilir. Eb Medyen Marib : "Btl inkar etme, zira o btl, Hakk'n zuhuratndan ba'zsdr." der. Ve bu szle Hakk'n btlla daha kolay bilineceine iaret eder. Hakk'n gayrisinin, gerekte vcdu yoktur. Vcd, ancak Hakk'a mahsus olmak itibariyle btl hkmn almtr. Muhyiddin Arab, "btl, ademdir" der. Aks-i mir't- hakikattir nuku- kinat Hb- ziti bir grr dide-i hakbnimiz Eref Paa Yani: "Kinatn naklar, ekilleri hakikat aynasnn yansmasdr. Hakk' gren gzmz, bu yzden gzeli irkini bir grr". air Lebd de yle der: Allah'tan gayr herey btldr Ve her nimet, phesiz zaildir. BTILA EYVALLAH DEDEM : Tasavvuf! yolda, raz olu, yani teslim olu vazgeilmez, esas bir arttr. Bu "eyvallah" szyle ifde edilir. Ancak bu teslimiyet, miskinlik mnsnda deildir. Buradaki btl kelimesi ile, geree, islam'a, tasavvuf yoluna aykr olan, nefisten kaynaklanan ey kastedilir, ite bunlara kar durmak, tasavvuf yolun esasn tekil eder. "La tate li-mahlkin inde ma'siyeti'l-Hlk" (Allah'a isyann sz konusu olduu yerde, kula itaat olunmaz) (Cami, c. II., s. 192-3) hadisinin bir baka ekilde ifdesi olan bu sz, Hakk'a teslimiyetin sembol haline gelmitir. BTIN: Arapa. , z, gizli gibi anlamlar vardr. D anlamna gelen zahir kelimesinin zdddr. el-Btn, Allah'n gzel isimlerinden biridir. Alemin tm Hak'tr. Zuhuru da lemden ibarettir. Allah, bu leme gre zt itibariyle el-Btn'dr. Kur'an-n, zahir ve batn manasnn olduu hususunda ittifak vardr. Sadece batnn kabul edip, zahirini te'vl edenlere batn denir. Ayn ekilde islam'n namaz, oru gibi emirlerinin vaz'nda da bir takm hikmetler bulunduunu kabul eden tasavvuf ehli, eriatn iyzn bilme yolunda olduklar iin kendilerini "btn ehli" sayarlar. Ancak, eriatn iyz dediimiz bu hususlarn, kitap okumakla deil, z doruluu ve Allah'a teslim olma sonucu bilinebilir. Bu bakmdan bu bilgi, gizli bir bilgidir, ve bu bilgiyi bilenler de gizlidir. Bir de Btniyye Mezhebi vardr ki, bunlara gre, Kur'n hkmlerinin hepsi de, lemin nizamn salamak iindir, olgun kiiler bu dzeni salad iindir ki, bizler cennet ehliyiz,

cennetteyiz, ibadet kaydndan, bandan kurtulmuuz, derler. Ancak snn tasavvuf okullarnn tamam, bu grleri iddetle reddederler, hatta mslman saymazlar. Onlara gre, bunlar btn ile btl birbirine kartran smkl tasavvuf erbabdr ve reddedilmitir. BTIN KILICI, BTIN OKU : Manev olarak edebe getirilme iine ve evliya sillesine bu ad verilir. Zulmeden biri, umulmadk, beklenmedik bir derde maruz kalnca, anszn gelen bu gibi ac olaylar, "erenlerin btn klcna urad", "btn okuna geldi" gibi deyimlerle aklanr. Yani bu deyim, umulmadk anda, tahmin edilmeyen yerden gelen musibetler iin kullanlr. BTINYYE: slam'da bir mezheb. Her nassn bir d yz, bir de i yz olduunu, d yzn kabuk mesabesinde bulunduunu, bu yzden nassn znn, i anlamnn mhim olduunu, kabuu ap, o ze ulamak gerektiini savunan bu grup, slam'n resm denilen ibadet ve mu'meltn ihmal ettikleri iin, sapk, heretik ve btl saylmlardr. Bunlar, haramlar hell saydklar iin ibh adn da almlardr. BATN: Arapa, karn, i vs. gibi manalar ihtiva eder. Zahr, Kur'n'n lafz, batn ise te'vilidir. Yine, kssa eklen zahr iken, ondan alnacak nasihata batn denmitir. Kur'an'n tilavetine zahr, okunan yet zerinde dnmeye batn denir. Yine, iman edilmesi vacip olan mnezzel kitap Kur'an zahr iken, onunla amel etmek, batn olarak deerlendirilmitir. Bu kelime dier ilimlerin stlahnda, nesepte derecelik ifde eden, soy, evlt, torun, torunun torunu gibi mnlar iin de kullanlr, insann karnna, Arapa'da batn denmitir. BATTAL: Arapa'da isiz gsz anlamndadr. Geimini tekkeden salayan isizler iin kullanlan bir tabir. Tekkeler sosyal bir fonksiyon olarak, isizlerin iaesini salama durumundayd. Bu bir sosyal gvenceydi. BVEYSYYE: Eb Ya'k el-Baveys'nin kurduu bir tasavvuf okulu olup, Zerrkyye'nin kollarndan biridir. BAYRAMYE: Halvet tasavvuf geleneine bal Safeviyye'den domutur. Hac Bayram Vel (l. 833/1429-30) tarafndan kurulmu bir tasavvuf okulu. Daha sonraki tarihinde, emsiyye-i Bayramiyye, Melmiyye-i Bayramiyye, Celvetiyye gibi kollara ayrlmtr. Anadolu'da, gnmzde hl varln srdrmektedir. BZ: Arapa yrtc Doan kuuna derler. Allah, uyarmak istedii kullarnn zerine, avc niteliindeki Doan kuu gibi olan vellerini salar. Bunlar, av yakalar, slk ettirir. Mevl'snn nne brakr, yani hedefe eritirir. Abdlkdir Geyln, Seyyid Ahmed Rfa, Hoca Baheddin vs. gibi byk sufiler iin el-Bz'l-Ehel tbiri kullanlr ki, bu, tuttuunu koparan Doan kuu demektir. Ad geen zatlarn manev gcnn ok fazla olduu, bu tbirle aklanr. Yani, maneviyatta stn g sahibi veliler, ellerine geen avlar, sahipleri olan Allah'n huzuruna getirip brakrlar. BZR: Farsa olan bu kelime, Trkemiz'de de ayn anlamda "pazar" eklinde kullanlr. Kesrette vahdet denilen, Bir'in, oktaki grnne bzr denir. BZU: Farsa. Paz eklinde Trke'de kullanlr olmu bir kelimedir. Tasavvuf stlah olarak, vecd ve istirak ile kendisinden gemi olan dervi veya ilh kuvvetin grnmesi eklinde tarif edilmitir. BZ-GET: Nakbend stlahndandr. Nefy- isbt dediimiz, bir tek nefesde, tefekkr? olarak 21 adet "la ilahe illallah" zikrinin ekilmesinden sonra, zikreden derviin soluunu brakrken, zikrettii eyin mns zerinde tefekkre dalmas, ve "ilahi ente maksd ve rdke matlb" (Allah'm maksudum ancak Sen'sin ve matlbum ancak Sen'in rzandr) diyerek tefekkrde derinlemesi olayna bz-get denilir. Bu uygulamadan gaye, zikreden sfnin kelime-i tevhdin mnsn uur altna iyice yerletirmesi ve onu hayatnn bir paras hline getirmesidir. Bu sr, bilin altnda o ekilde yer eder ve derviin ayrlmaz bir paras olur ki, sonunda o derviin gznde, Allah'n varlndan baka btn varlklar silinir, her yerde Hakk' grr ve bilir hle gelir. Nakliin en nemli esslarndan birisi ite budur : Yani, zikrettii ey zerinde tefekkre dalmak, zikrettiinin mnsn dnmekle, zkir'in Mezkra (Allah'a) ulamasdr. BECELYYE: Kadiriyye tarikatnn Muhammed b. Hseyin el- Becel tarafndan kurulmu olan bir kolu. BEE: Farsa bebek demektir. Can alan ve gnl yakan ayyzller. BED: Arapa balamak demektir. Tasavvufta isim ve sfatlarn tahakkuku demek olup bu, insan berzahlarnn ilkidir.

BEDEN : insann maddi vcudu. Kesif cisim. BEDEL KERDEN: Farsa deitirmek, vazgemek anlamnda bir mastar. Hedef olmayan brakp, esas maksada ynelmek. BEDEV TOPU : Bedevi tarikatnda dervilerin, zikrin en ateli bir zamannda, ulatklar ar etkilenme sonucu, etrafa byk bir heyecan halinde sunduklar yin. Bu esnada mridler hep birlikte bir yerde toplandklar iin, zikrin o aamasna, bu isim verilmitir. BEDEVYYE: Tanta/Msr'da Ahmed-i Bedev (. 675/1276) tarafndan kurulan ziliye ubesi. BED-NM;BED-NM: Farsa, kt n sahibi anlamnda bir ifade. Melmet mertebesi ve hali. Bakasnn knamasna aldrmadan, Allah'n rzasn hedef alan Melmi merebliler, insanlarn vg ve yergisine aldrmazlar. BEDR: Arapa, dolunay demektir. Gne, 14 gnlk ayda n nasl tam olarak yanstrsa, Allah da esmasn en mkemmel olarak halifesinde yanstr. Yani bedr, halife demektir. BEDRYYE: 1. Shreverdiyye'nin kolu olan bir tasavvuf okulu. 2. eyh Bedreddin-i Simav (. 1420)'ye dayandrlan bir tasavvuf okulu. BEHYYE: Shreverdiyye'nin alt ubesinden biri. BEHME-BEHM: Hayvanlar anlamnda, Arapa bir kelime. Nefs, tasavvufta bir ynyle hayvanidir. O yndeki istekler, behim olarak vasfedilirler. BEHLUL: Saf anlamnda Farsa bir kelime. Meczub, cezbesine malub, akl nuru ksmen veya tamamen yanm kii. Harun Reid'in kardei Behll Dana buna rnek tekil eder. Bu gibiler aslnda deli deildir. Syledikleri uyarc vecizeler, hikmetle doludur. Akll deliler (ukal-i mecnn) denilen grup ite bunlardr. BEKKYYE: Kdiriyye'nin Sudan'daki kolu. eyh Ali el-Bekk (. 1271) tarafndan kurulmutur. BEKKYE: aziliyye'nin Tunus'taki kolu. el-Bekk et-Tunus tarafndan kurulmutur. BEKRYYE: 1. Halveti ubelerinden Karabai-ye'ye ait bir kol. emseddin Mustafa el-Bekri el-Msr (. 1749)'ye izafe edilmektedir. 2. zliye'nin Vefiye ubesinin koludur. Ebu'l-Mekarim Muhammed el-Bekr (. 1586)'nin adna izafe edilmitir. 3. XVI. asrdan itibaren, Kahire'de sfi eyhlerine verilen isim. BEKTA; BEKTYYE: Bekta tarikatna mensup olan kii. Bektiye tasavvuf okulu. XIII. asr'da Horasan'dan Anadolu'ya gelen Hac Bekt- Veli tarafndan kurulmutur. Esas itibariyle Ahmed-i Yesev tarafndan tesis edilen ve Trkler arasnda kurulmu ilk tarikat saylan Yeseviye'nin tesirindedir. Hac Bekta-i Veli'nin Maklt adl eserine bakldnda, eriata gerekten bal bir ahs olduu grlr. Bu eserde, eriatta drt kap ve krk makam olduu zikredilir ki bu kaplar, Tarikat, eriat, Marifet, Hakikat'tr. Ancak, balangta eriata sk skya bal olan bu tasavvuf okulu, yaplan baz mdahelelerle l-din unsurlar ihtiva eder hale gelmitir. Bylece, Bekta lafz, zamanla din emirlere kar lkayt davranan kiiler hakknda kullanlr olmutur. BEKTNN APASI, MEVLEVNN VS : Bekta tekkelerine bal vakflar pek az olduundan, bu tekkelerde en nemli hizmet, tekke yaknnda bulunan arazide ziraatle megul olmakt. Bu da genellikle apa ile olduundan Bekta mridinin tekkede grecei ilk i, apa kullanmay renmek olurdu. Mevlevlerde ise sem n planda geldiinden, derviin ilk bellemesi gereken sem idi. Sem da, "sem tahtas" nn stnde belletilirdi. Bu tahtann ortasnda, ayak koymak iin bir ukur bulunurdu. Aya sabit tutmak iin de, ukur'un ortasnda, mridin sol ayak ba parma ile orta parma arasnda tutmas gereken bir ivi, vard. Sem renmek isteyen iin bu ivi, olduka nemli ve usulne uygun ekilde yapmas gerekli ilk i olduundan, tpk bektilerdeki apa mesabesinde tutulmutur. Bylece "Bektilerin apas, Mevlevlerin ivisi" deyimi ortaya kmtr. BELA-BELV: Arapa. Hastalk, sknt ve ktlklerle imtihan edili. Bela, Allah'a yaknlk durumuna gre artar. Cerir "insan, ektii ile kadar insandr" der. Yine hadis-i erifte "biz nebler topluluu, insanlarn en iddetli belaya urayanlaryz" buyurulmutur.

BEKTNN SIRRI : Bektler, bir kimsenin tarikata girmesi srasnda yaplan ayine, dier tarikat mensuplarn almazlard. Dier tarikatlardaki zikir ve sem yinlerine giri serbest olduu halde, Bektlikdeki bu gizlilikten dolay, "Bekta srr" sz meydana gelmitir. BEL BALAMAK : Birine gvenmek, mit balamak. Tasavvufta ise, tarikata girmek, ikrar vermek anlamndadr. Ahilikte bu tabir, "edd balamak" anlamndadr. (Bkz. edd Balamak.) Bektlerde ise, muhib olmak, tbend kuanmak, itaat etmek demektir. BEL-YOL : insann neslini devam ettiren evld, sulb evladdr. Bir mride intisap ederek, onun terbiyesi altna girerek adeta onun evld mesabesinde olana ise, yol evlad denilmitir. Bylece mrid, adeta onun babas saylmtr. Nitekim, Yesevlikte mride "ata", Bektai'lerde de "baba" denilmektedir. Belden gelen, bazen babasnn yolunu tutmadndan ve babasnn oluna kar zaaf bulunabileceinden, baz eyhler terbiye iin oullarn bir baka eyhe verirlerdi. Bu hareket tarz, "Belden gelen olum deil, yoldan gelen olum" denilmek suretiyle atasz haline gelmitir. "BEN" DYEN RAD MMKN DELDR : Tasavvufta kiinin kendine deer vermesi, maln, mlkn, makam ve mevki'ini n plna kararak Cenab- Hakk' unutmas matlb deildir. Bunun iin benlikten gemeyen, nefsini terbiye etmeyen, hep "ben" diyen, bu yolda manev mesafe alamaz. Bu bakmdan byle kiiler hakknda, "ene (ben) tahtna oturan, irad mmkn deildir" veya "ben diyeni irad mmkn deildir" denilmitir. BENANE: Kadiriyye'nin Dekken'deki bir kolu. BENDE: Farsa, kle demektir. Allah'a kul olmak. Mrid. BENEFE: Arapa, meneke demektir. Kuvvetin etkili olmad nkte. BENLME LANET : Eski terbiyemizde, cemiyette "ben" diye konumak edebe aykr saylp, nezaketsizlik kabul edildiinden, bunun yerine, "bendeniz" veya "fakir" denilerek sze balanrd. Bu husus, zellikle mutasavvflar arasnda daha da nemliydi. Yanllkla, sz srasnda ben denilirse, hemen arkasndan, "benliime lanet" sz eklenirdi. "Ez billahi min ene". BERK: Arapa, prlt demektir. Tasavvuf yoluna giren "slik"e ilk grnen lh k. Allah'n, kulunu kendi yoluna davet etmek iin kalbine vahyetmi olduu ilham. BER -SM: Farsa, gm gs. Salikin tabiatna uygun den terbiye. BERHASTEN: Farsa. Ayaa kalkmak. Azmetmek, kastetmek, cezmetmek. BERK- SEBZ: Berk, Farsa yaprak: Berk-i Sebz ise, yeil yaprak anlamnda sfat tamlamasdr. Tasavvufta zellikle Mevlevlikte, dergaha veya tarikattaki ihvanna ziyarete giden kii, eli bo gitmez, hi bir ey bulamazsa bile, bir iek, veya yeil bir yaprak gtrrd. BERRAN: Arapa, harici, zahir demektir. Tasavvufa yabanc kiiler. BERZAH: Arapa, iki ey arasndaki engel ; iki denizin biribirine kavumasna engel olan kara paras. Kur'an'da ise mevt(lm) ile har (tekrar dirilme) arasnda geen zaman. BERZAHYYE: Melm stlahdr. Melm Bayramleri, tarikatlarna "turuk- berzahiyye" yani "berzah yollan" derlerdi. BERZAHU'L-CM: Toplayc berzah anlamnda Arapa bir tamlama. Btn berzahlarn asl olan Allah. Buna Hazret-i Vhidiyye, birinci berzah, veya en byk berzah, "berzah- zam", "berzah- ekber" denir. BERZENCYYE: Kbreviyye'nin kollarndan biri. BR: Arapa, yz glmserlii. Yalnzlkta alamak, insanlarn yannda gler yzl olmak, sufilerin ahlkndandr. Yzdeki tebessm kalpteki nurun eseridir. BESMELE: Bismillahirrahmanirrahim'in ksaltlm olup her ie onunla balanr ; onsuz balanan ilerin sonu kesik olur. bn Arabi, Allah'a gre "kn" (ol) ne ise, kula gre besmele de odur, der BEARET: Arapa, mjde demektir. Dostun dosta ilettii mjdeli haber. Bu; 1. Can ekien salih kula cennet. 2. Maherdeki hesapta kul'a rahmet mjdesi, eklinde tecelli eder. BELER : Kalpleri Cebrail (a)'in kalbi zerinde bulunan be veli. Belerin nefes ve ilimlerinin feyzi ile gnller dirilir. BETL: Arapa, erkee ehvet duymayan kadn, dnyadan elini eken kadn ve erkee veya, bakireye denir. BEVADH: Arapa, ie doan hisler ve bilgiler anlamndadr. Gaybden anszn kalbe gelen, kabz veya bast'a sebep olan hal. BEVVB: Arapa kapc demektir. Mevlana trbesindeki trbedarlara "bevvab" denirdi. Trbe kapsn ap kapamakla grevli olduklar iin, kendilerine bu ad verilmitir. Osmanllarn son dneminde, okullarndaki kapclar da ayn isimle anlmtr. BEVN: Arapada ayrlk anlamndadr. Mukabili kevn'dir. Cneyd, bu tabiri, muvahhidlerin sanki yoklarm gibi, eyada olmalar, ayr deillermi gibi eyadan ayr olmalardr, diye tanmlar. nk onlarn eyada bulunmalar, kendi ahslar ile, ayrlmalar da srlar iledir. Bu; sufiler dlaryla insanlarla, varlklarla beraberken, ileriyle Allah'la birliktedirler, anlamna gelir. BEYABAN: Farsa, sahra demektir. Yol kesici, gaflette olma hali.

BEY'AT: Arapa, "satmak" anlamna gelen "bey" den tremitir. Mrid'den el almak, ona sz vermek. "Seninle bey'atleenler, gerekte Allah'la bey'atlemitir. (Feth/10) yeti, Rdvan aac altnda Sahabe-i Kiram'n Peygamber Efendimiz (s)'e, lene kadar uyup dmanla savaacaklarna dair sz vermeleri. Bey'at kelimesi, tasavvufa stlah olarak geerek, Mridden el almak anlamnda kullanlmtr. Mrid'in eli, elden ele Hz. Peygamber Efendimiz (s)'e kadar ular. Bey'at, eitli tarikatlara gre ekl bir takm farkllklar arzeder. BEYT: Arapa, ev anlamna gelir. Bu kalptir. Beyt'l- Ma'mr: Allah'n yerden ge ykseltip kendi nefsine tahsis ettii mahaldir. Yere ge smayan Allah, mmin kulunun kalbine sar "m'minin kalbi, Allah'n evidir". Nur/36 ayetine gre mescidler de "ev" dir. Ka'be de Maide/97 ayetine gre, "ev"dir. Beyt, tarikat anlamnda kullanlan bir ifadedir. Beyt'-aziliyye (aziliyye tarikat). BEYT'L-ZZE: Arapa, izzet evi. Hak'da fani olma hali ile cem makamna ulaan kalptir. BEYT'L-MUKADDES: Arapa, kutsallam ev. Allah'tan bakasna balanmaktan kurtulmu kalp. BEYT'L-HARAM: Arapa, haram evi. Allah'tan bakasna yasaklanm kmil insann kalbi. BEYT'L-HKME: Arapa, hikmet evi. ihlas'n yerleip karar kld kalp. BEYTULLAH: Arapa, Allah'n evi. Arifin, kmil insann kalbi, veya Ka'be. Kmil insan btn isimleri toplayan "Allah" isminin mazhar (ortaya k yeri) olduundan, bu hey'et-i mecmua ancak ona sabilir. Bunun iin gnle "mir't- Hda" derler. Sfilere gre, gnl o kadar genitir ki btn kinat iine alabilir. Fuzl hl olmaz sret-i dil dost fikrinden Bu mnda ki beytullah derler kalb-i m'mindir. Fuzl BEYYMYYE: Ali b. eyh'l-Hicaz (. 1182/1768-9) tarafndan kurulan bir tasavvuf okulu. BEYZ: Arapa'da beyaz anlamna gelen bir kelime. el-Aklu'l-Evvel yani ilk Akl. Zira, am'nn merkezi olup, gayb karanlndan ilk ayrlan ey beyz'dr. Feleinin nuru en fazla olan yine odur. lk akln beyazl, gaybn siyahlna tekabl eder. Varl yokluuna tercih edildii iin ilk mevcud beyz'dr. Vcud (varlk) beyazdr, adem (yokluk) siyahtr. Ariflerin bir ksm fakr, kendinde her madumun tebeyyn ettii beyaz olarak deerlendirirler. Her mevcud, siyahta ademe dnr. Onlar fakr'dan "fakr'l-imkn"' kastederler. Melekler ve ruhlar lemine de beyz denir. BEYZAVYYE: Hicriyye'nin ubelerindendir. Hzr(a)'a nisbet olunur. BEZL: Arapa, cmerte sarfetmek, harcamak demektir. Bir kimsenin, en son gcnn yettii bir aba ile Allah'a ynelmesi. Allah' tm sevdiklerine tercih etmesidir. Bezl-i nefs, isar- nefs : Fedakarlk, Bezlu'l-Muhac : ok sevilen eylerin Hak uruna seve seve harcanmas. Bezl-i Gah : Bir eyhin ballarna yardm salamak zere, devlet adamlar zerindeki etkisini kullanmas. BEZM- ELEST: Farsa ve Arapa iki kelimeden olumu "Elest Toplants" anlamnda bir tabir. A'raf suresi'nin 172 nolu yetinde Allah ruhlara "Elest bi-Rabbikm" (Ben sizin Rabbiniz deil miyim?) sorusunu yneltince ruhlar "Bel" (Evet) dediler, ite bu toplant, ruhlar bedene girmeden yaplm, Allah ile ruhlar arasnda "misak" (szleme) vukubulmutu. Orada verilen szn doruluunun snanmas iin, Allah, ruhlar bu imtihan dnyasna gnderdi. u anda bu snavdayz. Allah ile ruhlar arasndaki szlemenin meydana geldii toplantya "Bezm-i Elest" yani "Elest Toplants" denir. Bezm-i ev edna : Yahut daha yakn olma toplants, anlamnda bir ifade. Mira'da Hz. Rasulullah (s)'n Allah'a yaklat son nokta ve orada meydana gelen toplant. Hilik makam. BBERYYE: Halil Develiolu (. 1933) tarafndan Tarsus'ta kurulmu bir tasavvuf okulu. Halidiyye-i Nakibendiyye'nin koludur. BDAYET: Arapa, balang anlamnda bir kelime. Slkun balangcna bidayet, bu durumda olana da mbtedi (yeni balayan) denir. B-DR: Farsa, uyanklk anlamnda bir kelime. Sahv, kendinde olma, sekrden uzak bulunma hali, kulluk mertebesi. B-GNE: Farsa, yabanc demektir. Tasavvufi yolu bilmeyen ve bu sistemi tanmayan kii.

BHANEG : Yabanclk. B-H: Farsa baygnlk, akln gitmesi hali. Beer zelliklerin silinmesi durumu. Sekr halinde olan kiiye, b-h denir. BLEN BLR BLR, BLMEYEN NE BLR BLR? BLMEZ SEN BLR, BULAGR BR BLR : Bu tekerleme bilen kiinin gerek srr ve vahdet lemini bilebileceini, bilmeyenin ise, bundan mahrum kalacan ve bir bilene tbi olup renmesi gerektiini anlatr. Bilmeyen talib, bilen ise Mriddir. BLEN SYLEMEZ, SYLEYEN BLMEZ : Vahdet srrna vkf olan kii bu srr sylemez. ayet sylerse, bireysel zevk bir tecrbe mahsl (sbjektif) olmas dolaysyla, o tecrbeyi zevk etmekten (tadmaktan) mahrum kalan kii, anlatlan anlamaz. eyh Sadi irzi bu konuda yle der: Ey seher kuu, ak pervaneden ren O yanp yaklan k can verdi de sesi bile duyulmad Bu davaya denlerin onu istemekte haberleri bile yoktur. Haberi olana gelince, ondan bir daha bir haber bile gelmedi. Vahdet hakkndaki szler, ayn zamanda tehlikeyi de bnyesinde bulundurur. Bu yzden eyhler, vahdetten bahsederken, bir baka kiiden duymu gibi (yani nakil yoluyla) anlatrlar. Bayramlerden ismail Ma'k, Bosnal Hamza Bali, bu konuda ac rmektirler. BLMEK, BULMAK, OLMAK : Olgunlamann merhalesi, "Kendini bilen, Rabbini bilir, fehvasnca, bir insann olabilmesi iin, kendini bilerek, tanyarak, Rabbisini bulmas gerekir. B-MR, B-MR: Farsa, hasta, hastalk demektir. Tasavvufta, kalp huzursuzluu, can sknts, ak gibi anlamlarda kullanlr. BNBR DONDAN BA GSTERMEK : Don kelimesi Trke olup, ekil sanat ve elbise anlamnda kullanlr. Allah sonsuz gcn, hikmetini, saysz mahlkatndan ; vahdetini yine sonsuz varlklardan ortaya karr. Bu Allah'n, gcn, birliini binbir don (ekil) dan gstermesidir. BNBR GN : Mevlev tabiri. Yeni dervi, yaplan sohbeti anlamak zere binbir gn hizmet eder. Bu hizmetin yapld yer, mutfaktr. B-NEV: Farsa, ciz, zayf, zavall demektir. Tasavvufta acizlik, aresizlik anlamnda kullanlr. B-NAN: Farsa, niansz, adsz demektir. Fena makam, Zat- kibriya, La Ta'ayyn mertebesi. BN KERE ALLAH DEMEKTEN BR KERE EYVALLAH DEMEK YE : eitli olaylar karsnda Allah Allah diye aknlk gstermek yerine, ba kesip eyvallah deyip Allah'n kudretine teslim olmak anlamnda bir atasz. BR IPLAI BN ZIRHLI SOYAMAZ : Buna benzer bir atasz daha vardr: "Bir pla krk haram soyamaz". Varlna dayanan, benliine gvenen, bilgisiyle byklenen kii, dnyann ykn yklenmitir. Ama gerek varla kar yokluunu bilen bilgili ise, bilgisiyle bilmediini renen, benliini terkeden, her eit kayttan syrlan kii, tam anlamyla yoklua ulam yani plak hale gelmitir. Byle kiilerin soyulacak bir varl kalmamtr. Var imdi miskin Yunus, ryan olup gir yola Yz akallu gelrse yalnca soyamaz. B-RENG, B-RENG: Farsa, renksiz, renksizlik demektir. Arif renksizlik makamnda her rengi grp, bilip, deerlendirip, ona gre hareket eder. Zira o, fenada, "Allah'n rengi" (Sbgatallah) olan renksizlie kavumu, yetmi iki milletin veya (merebin) dilini anlar ve konuur hale gelmitir. Renksizlikte btn renklerin bulunduu gibi, Allah'n rengi olan renksizlie ulam sfilerde de, her mereb, her renk vardr. Mevlana resmini krk defa yapmaya teebbs edip de yapamayan, daha dorusu ressam gzyle sabit bir yz eklini yakalayamayan Nakka Aynddevle'ye, renksizliini ne srerek olayn, aklamasn yapm ve bu szyle, her an bir renkte olduunu ifde etmitir. Bu makam, zirveyi gsterir. Zirvede ikilie yer yoktur. Orada sadece tevhid vardr. Bu yzden orada hedef asndan "dinlerin birlii" gereklemitir. Cmle yaradlma bir gzle bakmayan Halka mderris ise hakikatte asidir. Yunus Emre BR ETEE PEK YAPIAN, MAKSDA (AMACINA) TEZ ERR : Bu sz, kmil mride, tam ve mkemmel bir hsn-i zan ile balanan kiinin, vuslata abuk ereceini ifade eder. Akemseddin, Hac

Bayram- Vel'den 3-5 ay gibi ksa zamanda olgunlap hilfet berat alnca, bu vuslata 30 yldr eriemeyen dier mridler merak iinde kalmlard. Bu merak gidermek zere, Hac Bayram- Veli onlara "sk teslimiyet" aklamasn yapmt. Konyal Doktor Hulusi Baybal Beyefendi'nin alma masasnn arkasndaki "h teslimiyet!" levhas da bu espriyi yanstr. BR GMLEKTEN BA GSTERMEK : Bekta tabiri. Mushib olanlar hakknda sylenir. Tarikata bereberce giren iki dervi (can) tpk bir gmlekten, veya bir bedenden iki ba gstermi gibidir. Canlar, imanlar ve ikrarlar birdir. Bu kardelie (birlie) her zaman riyet etmek zorundadrlar. Bu, islm'daki kardelik espirisini anlamaya giri mahiyetindedir. BR HIRKA BR LOKMA : ok azla yetinmeyi, fakra sur olarak da balanmay ifade eder. Hindistan'da Shreverdliin baz kollar, zenginlie, varlkl olmaya, kalpte fakr duygusunu korumak artyla kar kmam, hatta savunmulardr. Ayn grte olan dier tasavvuf disiplinlerindeki bir takm eyhler de, maln cepte olmas, ancak kalpte bulunmamas gerektiini sylemilerdir. Hz. Peygamber (s), bir yaam modu olarak fakr tercih etmekle birlikte, zenginlii de yasaklamamtr. Zira mminin dnyadan unutmamas gereken bir nasibi vardr. Ancak "mallarnz ve evlatlarnz sizin iin bir fitnedir." (Tegbn/15) yetinin esprisini de geri plana atmamak icbeder. Doru olan, kiinin mal esir almasdr. Yoksa maln kiiyi deil... "Bir lokma" sz almay deil, insann hrsn snrlamak iin sylenmitir. BR GNLDE K SEVDA OLMAZ : Bir kalpte hem Allah, hem de dnya sevgisi olmaz. Yce Mevl Kur'an- Kerim'de "Allah bir gste iki kalp yaratmad" (Ahzb/4) buyurur. Bir kalple bir ey sevilir. O da Allah olmaldr. BR M SUYUN, YED YOLUN HAKKI VAR : Susuza su vermek, yol bilmeyene yol gstermek, ihtiya sahibinin ihtiyacn gidermek, toplum hayatnda ferdleri biribirine yaklatrr. Neticede zengin-fakir arasnda bir kpr kurulur, toplum huzurlu olur. ite bu yzden, su sahiplerinin, yol bilenlerin, vazifelerini Hakk'a endeksli olarak yapmalar gerekir. BRLE KLK SIMAZ : Bir tr irkten kanmay ifade eder. ve dta varolua katlmak, bu ekilde sevin ve zntlere itirakte bulunmak. Bu katltan ayrlan, btnden ayr kalr, ikilie der. BRLK MAKAMI : Gnl birliinin gerekletii manev menzil (durak) demektir. BR SULA ADAM ASILMAZ, BR SREN ATIN BAI KESLMEZ : Yanlarak yaplan kusurlarn balanmas, tekrarlanmas durumunda da cezalandrlmas, bu szle ifade olunur. Affedicilik fazilettir. Kur'an- Kerim'de (Ve'l-fne ani'n-ns) "insanlar affedenler" (li-imran/134) buyurulur. BR EM'A (MUM) K ALLAH YAKA, HALK FLESE SNMEZ : "Allah'n nurunu azlaryla sndrmek istiyorlar. Kafirler holanmasalar da mutlaka Allah nurunu tamamlayacaktr" (Tevbe/32). Allah'n yakt nur, inkarclar ne kadar urarlarsa urasnlar, ne kadar liflerlerse Liflesinler, snmeyecektir. Halikn yakt mumu, mahlkun nefesi sndremez. Bu atasznde mum, kalp, Allah ak (veya iman) da nur (k) dur. BR TAHTTA K PADAH OLMAZ : Burada taht, kulun gnl, padiah ise ok sevdii eydir. Taht, yani gnl bir tanedir, onun iin oraya bir padiah, yani bir sevgili oturabilir. O da Allah'tr. "Allah bir insanda iki kalp yaratmad." (Ahzab/4) BRN: Farsa, d, dar demektir. Dta tahakkuk etmi olarak grdmz lem. Brn'un mukabili "dern" (i, ieri) dur. BST-I NS : ns yaygs anlamnda bir ifade. Allah'a yaknl gsteren ns makam. Sfilerin "bisat zerinde dur, inbisattan sakn" ifadesi, Allah'n huzurunda saygl olmay (bisat), laubalilikten (inbisat) uzak durmay anlatr. Yani edebi gzeten slike, bisat ehli denir. Bisat'ta edepsizlik (inbisat) yapan kapya, orada edepsizlik yapan da hayvanlara bakmak zere ahra gnderirler. B-SER P: Farsa, basz ve ayaksz demektir. Melmiyyei Bayramiyye mensuplarnn mezar talarna denir. Hac Bayram- Veli'den sonra tarikat; emsiyye-i Bayramiyye (Akemseddin kolu), Melmiyye-i Bayramiyye (Bak mer Dede Kolu) ve nce Bedreddin'in kurduu bir ube ile e ayrlmt. Bunlardan Melmiler, devlet tarafndan sk takibe alnm, bata Olan eyh smail Ma'ki ve Bosnal Hamza Bal olmak zere eitli eyhler idam olunmutur. ok sayda ehid verdikleri iin, Melmler, zellikle Hamzavler mezar talarn, balar kesik, kollar ve ayaklar krk olarak yapmaya balamlard. te bu mezar talarna, "Melm Ta" veya "B-Ser P" (Basz ve Ayaksz) denir. Bu, Melmlerin, basz, elsiz, ayaksz olduklarn, yani

canlarndan getiklerini, kendilerini tamamen Allah'a teslim ettiklerini bildirir. B'SET: Arapa, gndermek demektir. Tasavvufta ak ilhamla gnderilen vahyi ifade eder. BSMLLAH: Arapa, Allah'n adyla demektir. Bir ie besmele ile balanrsa, o iin sonu kesik (ebter) gelmez (Cami, 2, 77). "Bismillah", (Rahmanirrahim) eklemeden kullanlrsa "buyur, haydi, syle, gel, yr, hazrm" anlamna gelir. Bir yere girilecei srada, hrmet iin birine "siz buyrun" yerine, "Bismillah" denildii gibi, bir ey syleyecek, bir ey yapacak kiiye de "syle", "yap" yerine, yine "Bismillah" denir. Kendisine emir verilecek kii, emri yerine getirmeye hazr bulunduunu bildirmek zere "Bismillah" der. BSTAMYYE: Ebu Yezid Tayfur el-Bistam (. 261/874) 'ye nisbet edilen ve Tayfuriyye de denilen bir tarikat. Nak silsilesinde de yer alan Bayezid-i Bistam, erken dnem Nakibendilie adn vermitir. Nakbendlik kronolojik sralama iinde u isimlerle anlmtr : Sddkiyye, Bistamiyye, Nakibendiyye, Ahrariyye, Mceddidiyye, Halidiyye. B-ER': Farsa, eriata uymayan demektir. Mukabili "B-er" (eriata bal) dir. zellikle Hindistan'da eriata uymayan tarikatlara "b-er", uyanlara da "b-er" ad verilir. BOSTAN: Farsa, bahe, ba demektir. Genel ve zel, ak mahal. Fetih makam. BO GELEN BO DNER, BO GELEN BO GDER: Mridin huzuruna varlktan soyunarak gelmek her trl kibir, gurur ve nefs davadan syrlarak gitmek gerek. Bu ekilde giden kiinin, mridinin duas ve himmet nazaryla ruhuna sirayet eden nefis pisliklerinden kurtulaca; dnte, varln yerini, yokluun ve fakrn alaca kabul edilir. Bu atasz ayrca, mride ve dostlara hediyesiz gitmemeyi tler. Zira Peygamber Efendimiz (s) "Hediyeleiniz ki aranzda sevgi olusun" buyurur. Hediyesiz, bo gitmek, sevgi teekklne mani bir husus olarak dnlr. BO KAP SES VERR : Manev olgunlua ermi kii, laf yapmaktan kurtulur, artk hali ile konuur. Hali elde edemeyen kiiler, bo kap gibi konuma mbtelas olur, tn tn ter durur ki bu tiplerde hal gzkmez, yaamak bulunmaz, konumalarnda kalc etki grlmez. BU ALYYE: Kadiriliin Cezayir ve Tunus kolu. BU'D: Arapa uzaklk anlamna bir kelime. Kulun Allah'tan uzaklamas ki bu, emir ve nehiylere uymamakla olur. Hak'tan uzak kalanlara "b'id" denir. Bu'd'un mukabili "kurb" tur. BU BR KERVANSARAYDIR, KONAN GEER :Kervanlarn konup mola verdikleri yerlere kervansaray denir. Bu kelimenin doru ifade edilmi ekli "Karbnsaray" dr. Kervansaraylarda her trl sosyal ihtiyalar giderilmitir. Bu atasznde insan kervana, kervansaray da dnyaya benzetilmitir. Bir yolcunun, bir kervann kervansaraya gelip bir ka gn kalp yoluna devam ettii gibi, insan da bu dnyada bir ka gn kalp gidecektir. Yani bu dnya geici, ksa bir kal yeridir. BU DA GEER Y H : Eskiden bu ibare, derghlarda, iyerlerinde levha halinde duvarlarda bulunurdu. Burada bir "tezad" sanat vardr. "Bu da geer" ifadesi geici dnyay, "Y H" da Baki olan Allah' gsterir. yi, kt her ey gelir geer, baa gelen kt olaylara sabretmek ve Allah'a dayanmak icabeder. BUHARYYE: Celleddin el-Ahmer el-Hseyin b. Ahmed el- Buhar (d. 707/1307)' nin tesis ettii bir tasavvuf okulu. BUHL: Arapa, cimrilik anlamna gelen bir ifade. Bu bir nefis hastaldr. Bir kimse kendi malndan cimrilik yaparsa buna "buhl", bir bakasnn malndan yaparsa buna da "uhh" denir. Hz. Peygamber (s) bir hadislerinde "uh (cimrilik)'tan saknn. phesiz uh, sizden ncekileri helak etmitir" buyurur. Bazlar buhl' "ihtiya zamannda iar terketmektir" eklinde tarif ederken, Hakm, "insan zelliklerin yok olup, hayvn adetlerin ortaya kmas" diye tanmlar. BUHRYYE: eyh Muhammed el-Buhr er-Rum el-Edirnev (. 1039/1629)'nin kurduu, Ramazaniyye-i Halvetiyye'nin kolu olan bir tasavvuf okulu. BULAIKI DEDE : Mevlev tbiri. Matbah- erifte nemli bir grevdir. Bulak dede'nin beraberinde, yardmclar bulunurdu. Yemek kaplan mutlaka mutfakta ykanrd. Kaklar da byk bir zenle ykanp kurulanrd. Somat denen sofra bezinin temizliine ok dikkat edilirdi. Kk derghlarda Bulak Dede'nin

yardmcs olmazd. BUK'A: Arapa, yer, mekan, belde, diyar, blge anlamna gelir. oulu "bik ve buka" dr. Trbe, yatr. Buk'a-i mbreke : Mbarek yerler, ziyaret yerleri, trbeler. BU MEYDANDA NCE BALAR KESLR, SORAN OLMAZ : Bu meydan erenler meydandr. Srr, anlamayanlara fa edince, sonuta kan dklr. Bu uurda nice balar verildii yukardaki szle anlatlr. Kh kn ez kelleh Bahr kn ez hn-i m Kellelerden tepeler yapsnlar Kanmzdan denizler... Seyyid Seyfullah bir iirinde yle der: Kyamazsan ba u cana Irak dur girme meydana Bu meydanda nice balar Kesilr hi soran olmaz. Yenieriler, bu sz, orta glbanklerine almlardr. BURAK: Hz. Peygamber (s)'i Mira gecesi tayan hayvan. Kur'an- Kerim'de ad gememektedir. Burak anatomik yaps itibariyle Katr'dan kk, eekten byktr, rengi beyazdr. O cennet hayvanlarndandr. ki kanatldr. Bunlar sayesinde, bir admda gzn grebildii en uzak mesafeyi kat edebilir. ki de uzun kulaklar vardr. Burak dier Peygamberlere de hizmet etmitir. Mesela Hz. brahim, Kabe'ye olan yolculuunu bu hayvanla yapmtr. Bu hayvana "Dabbet brahim" de denir. Hesab gnnde, maher yerinde bulunan mmetlerine ulaabilmeleri iin, Peygamberler bineklere bineceklerdir. Salih (a.s) devesine binerken, Hz. Peygamber (s)'in kz Patma ile birlikte Burak'a binecei ve o gn Burak'n sadece ona tahsis edilecei de rivayet edilir. Kelime olarak "berk" (parlt, imek)'ten tremitir. Hzndan veya imek gibi prltsndan dolay ona Burak adnn verildii sylenir. Tasavvufta ak ifade eder. Zira ak, kulu imek gibi Allah'a ulatrr. Burak can, ruh Allah'a gtren binek, yani ak olarak tarif edilir. Kullar senin sen kullarn Gnahlar ok bunlarn Umana koy bunlar Binsnler Burak alabm. Yunus Emre BURHAN: Arapa, kesin delil demektir. Kur'an- Kerim'de, Hz. Peygamber (s) ile tartan inanszlarn, ondan iddiasn ispat etmek zere, pheleri ortadan kaldracak aklkta ve itirazlara mahal vermeyecek kesinlikte burhan (delil) istediklerinden bahseder. Ayrca sadakaya da, verenin imanna delil olduu iin (burhan) denmitir. Bu tabir Rifaiyye, stlahlarndandr. i vurmak, ate yalamak, klnla karn kesmek, ta yutup karmak vs. gibi harikalara, Rifaler burhan adn verirler. Rifaler bununla, mnnn maddeye olan stnln ispatlamak isterler. BURHAN-I HAK: Arapa, Hakk'n kesin ve ak delili demektir. Hz. Peygamber (s) veya Kur'an- Kerim'e "Burhan- Hak" denir. Bir gre gre Burhan ummun ; cezbe ise, nebi ve velilerin yoludur. BURHANYYE: Seyyid Ahmed Bedev Hazretlerince tesis olunan Ahmediyye tasavvuf okulunun alt ubesinden birinin ad. BURHANYYE: Burhanddin brahim b. Ebil Mecdi'd-Desski (. 686/1287) tarafndan kurulan ve aziliyye'nin kolu olan bir tasavvuf okulu. Desskiyye de denir. BUSE: Farsa pmek, pck demektir. Tasavvufi olarak btndaki feyz ve cezbe; mjde alndnda duyulan zevk veya haz; ilim ve amel; anlama ve anlatma bakmndan szn keyfiyetini kabul etme yetenei; ruhun vastasz olarak ald zevk veya haz gibi eitli mnlar ihtiva eder. Leblerinle emrine amadedir canm benim Al da bir buseyle ldr haydi cananm benim Arif Emre BUY: Farsa koku demektir. Kalbin alka (ilgi) ve ittisal (balant) den haberdar olmas hali. Bu, cem (toplama) hlinde balangta olduu gibi, daha sonra tefrika (ayrlma) makamnda da deiik bir halde yine vardr.

BDELA: Bkz. Ebdal. BKA: Arapa alamak anlamna bir kelime. lk dnem sfileri Bekkn (alayanlar) diye anlmlardr. Alama; gnah, Allah korkusu, Allah'tan ayr kalma veya sevgi sebebiyle olur. Kur'an- Kerim'de Allah'n yetlerini duyan gerek mminlerin hemen alayarak secdeye kapanmalar hususu sk sk zikrolunur. Konuyla ilgili olarak u yetler dikkat ekicidir: Meryem/58, Tevbe/ 82, Necm/60, isra/109. "Rahmann ayetleri okununca onlar hemen alayarak secdeye kapanrlar." Meryem/58. "Yapmakta olduklarnn karl olarak az glsnler, ok alasnlar." Tevbe/82. Alayamayan Sahabe-i Kirama, Peygamber Efendimiz (s), "Alar gibi yapnz." veya "Hznleniniz, zira gnln hznlenmesi alamaktan saylr." demitir. Bazlar tefekkr de, bir tr alamak saymtr. Yine, zahidlerin zntden, ariflerin ise sevinten alad kaydedilir. BNA-G: Farsa, kulak memesi demektir. Kulak vermeden ve dikkatle dinlenmeden anlalmayan sevgilinin sz, ince ifadesi, kulaa kpe olan sevgilinin sz. BUT: Farsa, Put. Herkesin putu kendi nefsinin hevasdr. Kur'an- Kerim'de Yce Allah yle buyurur: "Ey Muhammed (s)! Nefsinin isteini putlatran grmedin mi?" Furkan/ 43; Csiye/23. Ftvvet erbab "Fet" (Yiit) y putkran kii olarak deerlendirir. Bazlar bt' sevgili, ma'uk, matlb eklinde tanmlamtr. Putperest: Ak; But: Vahdet; Bt-hane: Kelime olarak puthane ve tapnak demektir. Bu ifade Vahdet-i kl, Lahti lem, Zt- Ehdiyyet, mazhar olma hali, maddi lem, eklinde deerlendirilir. Btgede: Mbed, dua edilen makam. Bu, tasavvuf erbabnca, stlah olarak lh bilgilere iddetle itiyak duyan kmil arifin gnl olarak tanmlanmtr. BY : Din d dua ve hareketlerle ruh zerinde etki yapmaya denir. eitli trlerde yaplr: Tts, muska, tlsm, cadlk vs. gibi. BYKLK ALLAH'A MAHSUSTUR : Bu atasz ya kibir satan kiiler iin kullanlr, ya da konuan kii tarafndan tevazu ve mahviyet maksadyla sylenir. Allah byklenenlerin dmandr. Zira bir kudsi hadiste Allah yle der: "Kibriya (byklk, ululuk) benim hrkamdr. Onu kendimden gayri hi kimse iin kabul etmem." BZRGN: Farsa bykler demektir. Nakibendiyye tbiridir. Kmil mridlere, sohbette gnllere hayat veren, diliyle cevherler saan ariflere "bzrgn" denir. Bu tbir "ekbir" yerine de kullanlrd: Bzrgn- erbb- tarikat (Tarikat erbabnn bykleri) gibi.

C-
CABLKA : Manev eitime balam bir talibin ayak bast ilk menzildir. Gayb leminde varl olan bu ehir; byktr, dou tarafndadr, bin tane kaps olduu sylenir. CABLSA: Sfnin arzulad vuslata kavutuu menzilin ad. Bu, gayb leminde yer alan byk bir ehir olarak tavsif edilir, bat tarafndadr. Rivayete gre bin kapldr. CH: Farsa makam, mevki demektir. Makam hrs, nefis hastalklarnn nemlilerindendir. Baz anlatmlara gre, bir insanda en son kacak olan nefis hastal, makam ve mevki sevgisi yani riyaset sevgisidir. CHDYYE: Halvetiyye'den Ukiyye'nin drt ubesinden birisidir. Kurucusu Chid Ahmed Efendi (. 1070/ 1659-60)'dir. eyh Chid, aslen Edirne'li olup, Cemaliyye'nin messisi Mehmed Cemleddin Efendi'ye balanm, onun yannda tasavvuf olgunluu elde etmi, daha sonra, kendi adyla anlan Chidiyye-i Ukiyye'yi kurmutur. Ukiyye'nin dier ubeleri unlardr: Muslihiyye, Cemliyye ve Selhiyye, Cahid Ahmed Efendi, Kilitbahir'de medfun olup manev terbiye konusunda, "Kitabu'n-Nasha" adl bir eseri, ayrca bir divan vardr. Kurduu tasavvuf okulu sonraki dnemlerde kaybolmutur. CAM: Farsa. Kadeh, bardak manasmdadr. Tasavvuf stlahnda, Allah dostunun kalbi iin kullanlr. CME- Y: Farsa. amar ykama. Kt huy ve sfatlardan arnma.

CM-I CEM : Farsa-Arapa. Toplanma kadehi manasnadr. Gnl iin kullanlan bir tbirdir. CM-I GT-NMA: Farsa, lemi gsteren kadeh anlamnda bir ifade. M'min ve kmil arifin kalbi. CM-I GT-EFRZ: Farsa, lemi aydnlatan kadeh. Bu tasavvufta, arifin kalbi anlamnda kullanlr. CM-I MEY: Farsa, arap kadehi demektir. Tasavvufta marifet badesi ve ilh nurlarn tecellleri ile dolup taan prin kalbi. CM-I NST: Farsa, yokluk kadehi. Tasavvuftaki anlam ise esas nitelii yokluk olan yn- sbite'dir. CMU'L-KEM: Arapa. Kelimeleri, ifadeleri toplayan, az szle ok ey anlatan demektir. Hz. Peygamber (s)'in u hadisleri buna rnek tekil eder: "Cennet mekruhlarla, cehennem ise ehvetlerle evrilmitir", "ilerin en hayrls, ortasdr". Peygamberimiz (s) "Cmiu'l-Kelim" idi. CMYYE: eyhu'l-slm Kutbddin Ahmed en-Nmk (l. 536/1 142)'nin tesis ettii bir tasavvuf okulu. Sarholarla mcadele eden bu sf hakknda "Nefhf'ta geni bilgi vardr. CMYYE: Nakbendiyye'nin ubelerinden biri- nin addr. Kurucusu, Nureddin Abdurrahman b. Ahmed b. Muhammed el-Cm (817-8987 1414-1492)'dir. Nak eyhlerinden Sa'deddin Kagar'nin kzyla evlenmitir. Gen yanda eitli ilimleri tahsil etmi bir Hanef limidir. Hseyin Baykara'nn kendisi iin yaptrd medresede mderrislik yapm, Herat'ta vefat etmitir. Divan, yedi Mesnev'si vardr. Sf tabakt kitab olarak geni bir hrete sahip bulunan Nefehat'l-ns'n yazan, yine odur. Nefeht, Lmi elebi tarafndan Trke'ye evrilmitir. Yine bn Hcib'in nahiv ilmine dair yazd el-Kfiye'ye yapt Molla Cami adyla mehur el-Feviddz-Ziyiyye erhi, asrlarca medreselerde okunmutur. Menkb kitaplarna gre, Sultan II. Byezid ile yakn dostluu bulunmaktadr. eyhi, Hoca Ubeydullah Ahrr Takend'dir. CAN: Farsa. Gnl, ruh gibi manalara gelir. Derviler iin kullanlan bir Mevlev stlahdr. Kabul olunmak zere gelen yeni dervilere, Mevleviler can derler. Can; Mevlev ana tekkesinde, gn Saka Postu'nda oturur, orada kalp kalamayacan kendi kendine dnr, dnr, muhasebesini yapar, eer olumlu sonuca ularsa, hemen kalkar hizmete balard. Can; Saka Postu'nda, iki dizi zere oturur, murakabe vaziyeti alrd. Orada dier dervilerin (can) yapt hizmetleri seyrederdi. Saka Postu'na oturan kii, tefekkrle megul olduu iin, ancak gerektii zaman, gerektii kadar konuurdu. Bu durumda, can, herhangi bir vird okumazd. Can, hizmete kalktnda yapaca ilk i ayaklkt. Dier hizmetlere gemesi, kabiliyetine gre deerlendirilirdi. "Can cmleden azz" ataszyle, dervi kardein her eyden nemli olduu dile getirilirdi, ihvan anlatlrken isimlerinin sonuna can kelimesi eklenirdi: Ali Can, Ahmed Can, Mehmed Can, Hasan Can vs. gibi. Tarikat kardelerinden bahsedilirken, canlar tbiri kullanlrd. Yunus Emre'nin u iiri, buna gzel bir rnek tekil eder: Geln soralm canlara suretinden n'old gider Dn-gn sennem der iken sebeb neyi buld gider. Canm erenler yol inceden inceyimi Sleyman'a yol kesen sol bir karncaym. CANAN: Farsa sevgili demektir. Rab, Allah, Allah'n Kayyumiyet sfat. CAN CMERTL KOLAY OLMAZ : nanc urunda, cann verecek derecede fedakrlkta bulunmay ifade eden bir ataszdr. Allah yolunda can ile yaplan cihada iaret etmek zere, canndan gemenin, Hak yolunda hedefe varmak iin nemi vurgulanlmaktadr. CAN ELDEN GTMEYNCE CANAN ELE GRMEZ : Allah'a kavumak iin kiinin, daha dorusu, sufnin, cann hie saymas, ondan gemesi gerekir. Bu konuda Yunus Emre unlar syler: Sen canndan gemedin, Canan arzu klursun Belden znnr kesmedin, mn arzu klursun. Yine, ayn mny ihtiva eden bir atasz daha vardr: "Can cmertlii lkrdyla olmaz". CN-FEZ, CAN-EFZA: Farsa, ruhu neelendiren demektir. Tasavvufta bu tabir Hakk'n beka sfatn veya manev olgunluk yolunda olan kiiyi fenadan uzaklatrarak, onu bak ve ebed klan zellii ifade eder. CN-I NEV: Farsa, yeni ruh demektir. Bu tabir tasavvufta insan ruhu olarak deerlendirilir. CAN ODASI : Konya'daki Mevlevi tarikatnn ana derghnda (sitne) yer alan zel odann ad. Mutfan sanda bulunan bu oda, byke olup, can ad verilen dervilerin toplanp oturduu bir yerdi. Dier

blgelerde yer alan Mevlev zaviyelerinde, Konya'daki ana derghta olduu gibi can odalar bulunur ve buralarda derviler otururdu. CANLAR YATAI: zellikle Mevlev ve Bekta dervilerinin gece kaldklar yerlere verilen ad. CRUB- LA: Farsa, La sprgesi demektir. Bu ifadedeki la, kelime-i tevhiddeki l'dr. La, nne geldii btn putlar temizleyen, spren bir sprgeye benzetilmitir. Nefy- isbt zikrinde, la ile, kalbde bulunan "ilhlar tefekkr? olarak temizlenir. Bu sprge, Allah'tan gayri ne varsa, onlara ait sevgi ve balar siler, sprr, nefyeder yani yok eder. La, bazan Hz. brahim'in putlar krd baltaya da benzetilir. CV KALEM : Hattatlarn, kk yaz yazmak ve ince izgiler izmek zere kullandklar zel bir kalem. Cava'dan geldii iin, bu kalemlere Cv denmitir. Bu kalemlerle pirin taneleri zerine "ihlas Suresi" yazlrd. Ayrca, bu kalemlerle yazlan kk Kur'an- Kerim'ler, cevizin iine konulup, gemilerin sancak direklerine sancakla beraber ekilirdi. CZ: Farsa, cad, byc kadn gibi manalar olan bir kelime. Dileme, lh dileme. CEB: Hayalar dip ksmndan keserek hadm etme anlamnda Arapa bir kelime. Son derece az da olsa, baz tasavvuf erbabnn kendilerini, nefs tehlikesinden emin olmak zere, idi etme hatasna dt kaydedilir. Bu, slm'n ruhuna tamamen aykrdr. slam'da nefsin ldrlmesi deil, terbiye edilmesi esastr. ldrme ile terbiye arasnda nemli fark vardr. Terbiye'de "ldrme" olay sz konusu deildir. Gemleme, istenilen biime sokma, iyiye ynelie devam etme, nefis terbiyesinin ana zelliidir. Nefsin, slm'a aykr davranlara temayl etmesi sz konusu olduunda durdurulmas, onun terbiyesinin gstergesidir. CEBELYYE: Eb Ca'l Ya'l (. 502/1108) tarafndan kurulmu bir tasavvuf okulu. CEBERTYYE: Ekberiyye'nin kolu olan bir tasavvuf okulu. Rifaiyye'nin de ayn adl bir ubesi vardr. Bu kolun kurucusu: erefu'd-Dn Abd'l-Ma'ruf ismail b. brahim Abd'-emsi'l-Cebertiyyi'l-Kureyiyyi'lHaimiyyi'l-Yemeniyyi'z-Zebd (. 806/1 403)'dir. Bu tarikat, Ekberiyye'nin Yemen kolunu tekil eder. CEBERUT: Arapa, ululuk, kudret, icbar, zorlama, Allah'n yce kudreti gibi manalar ihtiva eder. lh kudret ve azamet lemi, varlk mertebelerinden ikincisi. Sfye imamlar, eit lem olduunu syler. Bunlardan birincisi latf meleklerin yaamakta olduu, latf melekt lemi. kincisi sfl lem de denilen yeryz lemi. Bu, dnya ve insann bulunduu lemdir. lemler arasnda derecesi en dk olan, budur. te bu iki lem arasnda bir ncs daha vardr ki, ad Berzah lemi olarak nitelenen Ceberut lemidir. Ceberut lemi, madd lemin stnde, Melekt leminin altnda yer alr. Hz. Ali'den gelen bir haberde "Ceberut lemi, en byk lemdir". Bu lemde nurn akllar, temiz melek nefisler bulunur. Bu lem, cisimler lemine ile melekler lemi arasnda bir engel eklinde olup, melekt lemine ynelen ykselilere mani tekil eder. Zira bu lemde, gayb lemine ulamay arzu eden nefisler zerinde cebr, zorlama, kahr gibi g uygulamalar sz konusudur. Bu g, topran altndan ara kadar, her yeri kaplamtr. Kul, bu ceberut lemine girdiinde Hakk'n ihtiyarna kahren ve cebren uymak zorunda kalr. Yani burada mecbur bir durum vardr, kulun ihtiyar geerli deildir. Kulun bu leme kar k imkanszdr. Eb Tlib el-Mekk'ye gre bu, azamet lemidir. Filozoflar, bu lemin, Eflatun'daki idealar lemine tekabl ettiini sylerler. CEBR: Arapa'da kahraman, yiit, kr dzeltme, kibirlilik, melik, kul, kahr, zorlama, anlamlarna gelen bir kelime. Tasavvuf olarak ceberut lemine denir. Salikin ifadesi mlk ve melekt leminde geerli iken, bu durum ceberut leminde sz konusu deildir. Salik bu lemde sadece Allah'n istediini ister. CEBRAL CBRL: Drt byk melekten birinin ad, vahiy melei, Allah tarafndan peygamberlere vahiy ve emir gtrmekle vazifelendirilmi melek. Tasavvuf terminolojisinde, akl ve akl- Muhammedi'yi ifade eder. CEBR- MAHMUD: Tatl cebr anlamnda bir terkib. An kendi isteiyle sevgilisinin arzusunun dna kmamas. Ayaz, kendisini efendisi Sultan Mahmud'a seve seve itaate mecbur etmiti. te bu gnll zorlamaya Cebr-i Mahmud derler. CEF: Arapa. Eziyet etmek demektir. Tasavvufta ise, derviin kalbini Allah'tan gaflette brakmasdr. Yani, kulun Allah tefekkrnden uzak olu halidir. CEFFR: Arapa. Cifirle uramay meslek edinmi kii. Bilindii gibi simya, say ve harflerle gelecei bilmeye ve ilm-i hurufa cifr denir. Gaybdan haber verme iddiasnda bulunan, cifirle uraan kiiler iin ceffr denildii gibi, cifr ifadesi de kullanlrd.

CEHRYYE: Yemen'de yaygnlk kazanm bir tasavvuf mektebi. CEHRYYE: Zikri, dil ile aktan eken tarikatlara verilen genel isim. Zikr-i erre (bk zikri) denilen tr ile birlikte, bu zikir, Kadiriyye, Rifiyye ve Yeseviyye geleneinde yaygn ve etkin biimde kullanlr. CEHR ZKR: Aktan sesli olarak yaplan zikir uygulamas. CELL: Arapa. Ululuk, byklk, azamet. Bir eyin cell olmas, onun bymesidir. "Merhamet gznde byd", ifadesi, bu kabildendir. Allah'n Celli ise, O'nun ululuudur. Kueyr'ye gre, Cell, ycelik ve ululukla ilgili sfatlara hak kazanan demektir. Cell, kahr sfatdr. Selb sfatlara da tlak olunur. Mesel, Allah'n cism, cismn, cevher ve araz olmamas gibi. te Allah'n, bunlar ve benzerleri noksan sfatlardan yce olmas, Cell'in manalar iinde yer alr. Abdlkerim Cl, Allah'n sfat ve isimlerinde ortaya kmas suretiyle olan ztndan ibarettir, der. Bu icmal (zet) olandr. Tafsil zere olan cell ise, eref, azamet, vme ve kibriya sfatndan ibarettir. Cenab- Allah'n ltuf ile tecellsine "Cemal" dendii gibi, bunun mukabili olarak kahr ile tecellsine de "Cell" denir. Cell kelimesi bir insan iin kullanldnda, bir tr fke manas tar: "Mehmet celll bir zat idi, Allah ona rahmet etsin!". Bu cmledeki celalli kelimesi gazab ve fkelilii bildirir. Mutasavvflara gre, "mutlak ve vahdet" olmadka, celline nfuzunun imkan yoktur. Vahdet-i Mutlaka'da btn esma ve sfat, nisbetler ve itibrlar, "tevhd, izafetlerin drlmesidir" gereince mahvolaca cihetle, "Hakk' Hak'tan bakas gremez" denmitir. Cell, Allah'n mnevi kahrna da denir ki, bu ekilde "gayriyyet"i ortadan kaldraca iin cell, cemlin ayndr. Mehmed Akif Ersoy bu hususta unlar syler: Her an ediyorsun bizi makhr-i Cellin Kurban olaym yok mu tecell-i Cemlin. Cellin ortaya k, mahv ve gaybeti gerektirir. Cemalin ortaya k da, sahv ve kurb icbettirir. eyh-i Ekber Muhyiddin Arab, Cell sahibinin ceberut sfatlarndan biriyle muttasf olduu ve Allah'n da bu sfat ile sfatland kanaatindedir. Cell sahibi, yine ona gre, kahr ve galebe sahibidir. CELLYYE: Buhriyye-i Shreverdiyye'nin bir koludur. Mahmd- Cenniyn (. 785/1383) tarafndan kurulmutur. CELS'L-HAK: Arapa, Hak ile oturan demektir. hsan derecesine ulaan suf, kendisini srekli olarak Allah'n huzurunda hisseder; davranlarn ona gre dzenler, bu srekli bir hldir. "Ene 'inde men zekeran" (Ben beni anann yanndaym) hadis-i kudssi bunu gsterir (Acln,!., 201). CELVET: Arapa. Ortaya kmak, ak ve vazh olmak manalar vardr. Esasen cel kelimesi haf'nin zdddr. Celiyye, kesin haber (haber-i yakn) gibi anlamlar ihtiva eder. Cel, vazh olmak, kef olmak gibi manalarda kullanlr. Tecell de ayn ekildedir. Sfiyye'ye gre, Allah'n keif ve fetihlerine, ayrca mridin kalbine zuhur eden tecelller trnden olan nimetlerine denir. Yine mehur ve maruftur ki, maneviyt yoluna yeni giren kiiye eytan, halvet halinde eitli ekillerde gzkerek, onu mahzurlu konularda azdrmaya alr. Yahut, ejderha, byk ylan eklinde gelerek korkutur. Mrid ise, bu hiyleci eytana zikir, tefekkr, susmak, nefsine kar koymak, a kalmak, uyank kalmak, dua etmek, vird okumak, ibadet etmek suretiyle mukavemet eder. Neticede bu Allah dmanna galip gelir, korku hali mid haline dnr. Bu, korkudan sonraki emniyettir. eytan hangi ekilde gelirse gelsin, mrid Allah'n srekli kendisiyle beraber olduunu (ihsan) tefekkr ederek onu yener, bozguna uratr. Mrid halvetten kt zaman, artk lh ahlkla muttasf hale gelmitir. Bu ilh sfatlarn tm, Allah tarafndandr. Bu durumda mrid, vcud organlarnn kendi arzu ve isteine gre hareket etmesinden syrlm, Allah'a bal olarak hareket eder hale gelmitir. "Kulum bana iyice yaklanca, Ben onun gren gz, duyan kula, tutan eli olurum, "hadisi ile "Attn zaman sen atmadn, fakat Allah att" (Enfal/17) yetinde belirtilen hl, mridde devam eder. zet olarak ifade etmek gerekirse, halvetten celvete ynelen kulun azalar, enniyyetten silinmi, Allah'a balanmtr. CELVETYYE: Bayramiye tasavvuf okulunun bir ubesi. Hac Bayram Vel'nin halifesi Akbyk Meczb (. 860/1455)'dan el alan Muk'ad (ktrm) Hzr Dede (. 918/1512)'nin talebesi Muhammed Muhyiddin ftde (. 988/1580) tarafndan yetitirilmi Aziz Mahmud Hdy (. 1038/1628)'ye dayanr. Osmanl padiahlarnn sevgisini kazanm bir tasavvuf okuludur. CEM': Arapa. Bir araya gelmek, toplamak, biriktirmek gibi manalar vardr. Tasavvuf bir terim olarak yle aklanr: ncesiz (kadm) ile sonradan olan (hadis) arasndaki ayrln ortadan kalkmasdr. Zira, cem' halindeyken, ruh basireti, Allah'n zt cemlini mahedeye doru ekilir. Eyalar ayrdedici akl, kadim olan zt nurunun kendisine galip gelmesiyle rtl kalr. Hak geldiinde btl kaybolduu iin, huds ile kdem arasn ayrdetmekten uzaklar. Bu hale cem' ad verilir. Sonra, izzet perdesi ztn vechi zerine rtlnce, ruh madde lemine dn yapar. Bu hale de, tefrika hali denir. Cem'e, makam olarak yerlememi balang durumundaki mridler, cem' ve tefrika arasnda gelir giderler. Kn cem'i, halkn gzden silinip, sadece Hakk' mahede etmesidir, diye tarif eder.

Bir mridde yerleene kadar, cem' levihi parlamaya devam eder. Yerletikten sonra bir daha ayrlmaz. Bu kii tefrika nazar ile baksa bile, cem' bak ondan kaybolup gitmez. Cem' nazar ile bakmas, ayn ekilde tefrika bakn yok etmez. Bilakis mridde bu iki bak bir araya gelmitir.Sa bak, cem nazar olarak Hakk'a, sol nazar tefrika bak olarak halka bakar. Bu hle sahv- sn (ikinci ayklk) veya fark- sn (ikinci ayrma) hali denir. Cem halindeki shv, pek yce bir mertebedir. Zira, bu mertebede iki zd birlemitir, yani bu mertebede hem fark nazar, hem de cem' nazar vardr. te bu yzdendir ki srf cem' sahibi, tefrikadan tamamen kurtulmamtr. Bu tr cem', tefrikann bir eidi olarak grlr. Bu trde cem' veya tefrika ayn anda bulunur ve bu, tefrikann tam karl olan cem' deildir. te bu sebeble tam tefrikann kart olan cem'e, "cem'u'l-cem"' ad verilmitir. Cem'u'l-cem' durumunda olann yannda, bir olanla halita halinde olan msvdir. Srf cem' sahibi halk ile karma halinde iken, cem'u'l-cem' sahibinde bir karma yoktur. Bu, yle izah edilir: Srf cem' halinde mrid, lemdeki olaylara bakt zaman, olaylarn gerek sahibi olan Bir'i, bazan grr, bazan gremez, ama cem'u'l-cem' sahibi kii, daima Bir'i grr. Olaylar, Bir'den ayr ve mstakil olarak vuku buluyor olarak grmez. Yaplan her eyi Allah'n yapmas, btn sfatlar da, O'nun sfat olarak grr. O,kendini, bazan O'nun yani Mabd'un sfat olarak veya ilminin leti olarak grr. "Ben onun eli, kula, gz olurum..." hadis-i kudssindeki durum tecell eder. Sekrin sahva uramad gibi, bu cem' haline de tefrika uramaz. Zira bu cem'in dou yeri, mcerred ztn ufkudur. Buna ufuk- 'l denir.Srf cem'in (tefrika ile beraber olan cem' halinin) dou yeri ise, el-Cmi' isminin ufkudur, buna da ufuk- edn denilir. Srf cem', ilhd ve zndkla sebep olabilir. Srf cem'de olan mrid, eriatn zahir hkmlerini kaldrarak hkmedebilir. Srf tefrika haline sahip kiinin, mutlak Fil'i aradan kaldrp yok sayd duruma benzer. Tefrika ile beraber cem' ubdiyyet ve rubbiyyet arasndaki hkmlerin ayrmnn ve tevhidin hakikatini ifde eder. Bu sebeple sufler, tefrikas olmayan cem', zndklktr, cem'siz tefrika ise ta'tl (Hakiki Fail olan Allah' grmemek) dir derler. Tefrika ile beraber cem', tevhddir. Cem' sahibi, varlkta zuhur eden her eseri, kendi nefsine izafe eder. Cem', Kaside-i Fridiyye' erhinde denildii gibi, tevhd ummanna alan bir vadidir. Kn, halkn cem'u'l-cem' durumundaki uhudunu, Hak ile kaim grr ve buna cem'den sonraki fark hali, der. CEMAATHANE: Arapa-Farsa. Cemaat evi, topluluk yeri gibi manlar vardr. Mevlevlere mahsus bir terimdir. Mevlevlerin Mesnev okuyup dinledikleri yeri ifade ettii sylenmekle birlikte, yemek piirilen yer, scaklk yurdu ve istirahat mekan manasna geldii de kaydedilmektedir. Alimler, talebeler buraya misafir olarak urayp gn kalr, drdnc gn yolluu hazrlanp uurlanrlar. Yok eer daha fazla kalma arzusu gsterirlerse, kendilerine alacaklar bir i verilir. CEML: Arapa. Gzel, gzellik, i ve d gzelliini ifde eder. ki trl ceml olduu sylenir, birisi halkn bildii gzellik, ikincisi hakiki gzellik. Bu da her uzvun, olmas gerektii karakter ve hey'etin en faziletlisi zere bulunmasdr. Ceml, Allah'n mhede-i ilmiyye olarak, kendi Ztnda ilk mahede ettii ezel bir sfatdr. O, mhede-i ayniyye olarak yarattklarnda bu sfat grmek diledi, bunun zerine ayna gibi kendi cemlinin aynn grmek zere lemi yaratt. Crcn'ye gre ceml, rza ve ltfa taalluk eden sfatlardandr. Kn'ye gre de, el-Ceml, Allah'n ltf ve rahmetinin vasflardr. Kn konuyla ilgili olarak yle devam eder: Ceml; Allah'n, Zt iin vechi ile tecell etmesidir. Allah'n mutlak cemli iin bir celal vardr ki, bu da, O'nun vehiyle tecell ettii srada hereyi kahretmesidir. Bu ekilde O'nu grecek kimse kalmaz. O, cemli yce olandr. Cemali iin bir yaklama vardr; ite o, bize bununla yaklar. O'nun hereydeki zuhuru, u beyitte zikrolunduu gibidir: Hakikatlarn hepsinde cemlin seyreder Cellinden gayri yoktur onu setredecek Ceml iin bir cell vardr. Bu da, kainatn taayynleri ile cemalin perdelenmesidir. Her cellin ardnda da, bir ceml vardr. Allah cell ve kahriyle btn mevhum varlklar ortadan kaldrr, bylece cemlini ortaya karr. Bu sebeple, cell cemlin ayndr. Erzurumlu ibrahim Hakk'nn "Kahrn da ho, ltfn da ho" diye terennm etmesi, hakikatte cemal ve celalin aynlna iaret etmek iindir. Bu konudaki baz ataszleri u ekildedir: "Celli de hak, Cemli de hak", "Cellinden Cemline sn", "Cemlin hakk iin". Grmek ister isen yrin cemlinden eser Gayrden saf eyleyip ynene gel kl nazar D. Z. Mehmet B. CEMLYYE: Cemleddin Ardistn (. 8977 1474-75)'in kurduu bir tasavvuf okulu. Shreverdiyye'nin iran kolu olarak yaygnlk kazanmtr. CEMLYYE: Cemleddin Aksaray (. 899/1493-94) tarafndan kurulan bir tasavvuf okulu. Halvetiliin kollarndandr. CEMLYYE (- SANYE-) HALVETYYE: Ukyye-i Ahmediyye ubelerinden birinin ad. Kurucusu Muhammed Cemleddin'dir. (. 1164/1751). nce Uak eyhlerden eyh Muhammed Hamdi Efendi'ye baland, sonra, Seziyye-i Gleniyye ubesinin kurucusu Edirneli eyh Hasan Seza Efendi'ye intisab etti ve hilfet ald. 1742'de, stanbul'a Erikap'ya gelerek, Ahmed Paa zaviyesine postniin oldu. Kurduu bu okuldan, Salhiyye ve Chidiyye ubeleri domutur. CEM'YYE: Arapa. Topluluk, toplant gibi mnlar ihtiva eder. Tasavvuf adan yle izah edilir: Allah'a ynelme (tevecch) srasnda, hizmetleri toplamak, bir noktada temerkz ettirmek, yneldii eyden

bakasyla meguliyeti zihinsel olarak terketmek. Bunun ztt, tefrikadr. Tefrika da, zihni halk ile megul olmak zere datmak, zihn olarak bir noktaya toplanmaktan syrlmaktr. CEMRYYE: Sayraml Hoca Ahmed Yesev (. 562/1166) tarafndan kurulduu ileri srlen bir tasavvuf mektebi olup, Hzriyye'nin kolu olarak kabul edilir. CEM'U'L-CEM': Arapa. Toplanmann toplanmas gibi yaklak bir mana ile Trkelendirilebilir. Cem'den sonra, daha stn ve daha tamama olan sonuncu makam. Cem', eyay Allah ile mahede etmek, Allah'n g ve kudretinden baka her trl g ve kuvvetten ber olmak. Bu makam, Baka Billah olan cem' makamndan sonra gelir. Bunun zerinde makam yoktur. Bu makama, mevcudatta Allah' grme makam denildii gibi, u tabirler de kullanlr: "Fark ba'de'l-cem'", "fark- sn", "sahv ba'de'l-cem". CEM'U FARK: Arapa. Toplanma ve ayrlma. Kueyr'den bu iki terimin ksa aklamasnn u ekilde olduunu reniyoruz: Fark, sana nisbet olunan ve cem', senden alnandr. Yani, kulluun yerine getirilmesine ve kulun hallerine layk veya ait olan ilerden, kulun kazand eyler, fark ve manalar bedi olarak, ortaya karma veya Allah katndan olanlar, cem'dir. Ancak cem' ve farktaki bu mana, uhd-i ef'lden olmas bakmndan, vuslata erenlerin hallerinin en aa derecesidir. Her kime, Allah yapt tat ve isyann mahede ettirirse o tefrikadadr. Allah'n kendi fiillerinden verdii ileri gsterdii kimse, cem' makamndadr. Bir bid iin cem' ve tefrika arttr. Tefrikas olmayann kulluu ve cem'i olmayann ma'rifeti muteber deildir. CENB-I MEVLEV: Mevlevler, Mevln Celleddin Rum Hazretleri iin, bu saygl ifadeyi kullanrlar. CENB: Arapa, yedek binek hayvanlar demektir. Bunlar, kalp havuzlarna ve kurb makamlarna ulap, Allah'ta seyr makamna varmadklar, mddete, takva ve tat yiyeceini tayarak, nefis menzillerinde Allah'a yol alanlardr. CENAZE GLBANGI: Arapa- Farsa. Glbank, topluca okunmak zere dzenlenmi duaya denir. Bu tbiri daha ok Mevlevler kullanr. Kalb dinlendiren can, yani len, ebed istirahata ekilen dervi iin okunan glbank. Bu glbank u ekilde idi: "Vakt-i erif hayrola, hayrlar fethola, serler defola, dervi Muhammed kardeimizin ruh- revan d- handan, mazhar- afv gufran, dhil-i ravza-i rdvn ola, meknnda istirhati mzdd, menzili mbarek ola, bakler selmette kala, demi Hazret-i Mevln'ya H diyelim h". CENDELYYE: Bu tarikat, Rifiyye ubelerin- den biridir. Dier Rifiyye ubeleri unlardr: Haririyye, Kinliyye, Sayydiyye, zeyriyye, Aclniyye, Katnniyye, Fazliyye, Vstyye, Cebertiyye, Zeyniyye ve Nriyye. CENG: Farsa sava demektir. Allah'n, kulunu eitli bellar ile imtihan etmesidir. Bu imtihan, madd ve manev musibetler ile olur. "nsanlar, imtihandan gemeksizin, inandk demekle kurtuluvereceklerini mi zannediyorlar" (Ankebt/2) yetinde anlatlan husus, budur. Sufiler, tasavvufu, sulhu bulunmayan sava olarak tanmlarlar. CENNET'L-EF'L: Arapa, fiiler cenneti demektir. Bu; leziz yemekler, iecekler, gzel nikahllarn bulunduu ekl cennettir. Bu cennet, salih amellerin sevab olarak hazrlanmtr. Bu cennete, Cennet'l'ml ve Cennet'n-Nefs ad da verilir. CENNET'L-VERSE: Arapa, veraset cenneti demektir. Bu, Hz. Peygamber (s)'e gzelce uymaktan kaynaklanan ahlak cennetidir. CENNET'S-SIFT: Arapa, sfatlar cenneti demektir. Sfat ve ilah isimlerin tecelllerinden ibaret olan manev cennet. CENNET'Z-ZT: Arapa, zt cenneti demektir. Bu cennet, ehadiyet cemlinin mahedesinden ibarettir. Buraya, ruh cenneti de denir. CERES: Arapa an veya zil sesini ifade eden bir kelime. Kahr ile meczolmu olarak kalbe gelen lh hitabn icmali manasnda kullanlan bir terim. Peygamber Efendimize (s) bu ekilde gelen vahiy, vahyin en etin olanyd. CERRAHYYE: Nureddin Muhammed Cerrah (. 1 083/1 672)'nin kurduu Ramazaniyye-i Halvetiyye'nin kollarndan bir tasavvuf okulu. CESEDLENME : Arapa insan vcuduna cesed denir. Ruhlardan zuhur eden ateli ve kl cisimlerde temessl eden eylere cesedlenme yani temessl denir. Cin ve meleklerin ruhlar gibi, insan ve meleklere ait ruhlardaki temessl yle bir ekildedir ki; onlarn zat kuvvetleri, hem soyunmay, hem de giyinmeyi gerektirir. Bu nedenle berzahlarda hapis olma durumu, onlar mahsur brakamaz. CEVAB: Arapa'dan Trke'ye geen bir kelimedir. Sufiler, kendilerine yazl olarak sorulan sorulara verdikleri cevablarla, tasavvuf gerekleri anlatmaya almlardr. CEVHER: Arapa'dan Trkemize gemi bir kelime olup arazn zdddr, kymetli ta anlamna gelir. Harici aynlarda bulunduu srada, mevzuda olmayan bir mahiyyettir, mevzunun mukavvemlere ihtiyac yoktur. Heyula, suret, cisim, nefis, akl olmak zere bee ayrlr. nk cevher ya mcerrettir ya da mcerret deildir. Mcerret olan, bedene ya tedbir ve tasarrufla baldr veya bal deildir. Bal olan akl, bal olmayan nefistir. Mcerret olmayan da, ya mrekkeb (bileik halde) dir veya deildir. Mrekkeb (bileik) olan cisimdir.Mrekkeb (bileik) olmayan, ya hal'dir, ya da mahaldir. Hal olan suret, mahal olan ise heyla'dr. Cevhere ait hakikate, tasavvuf tabirince "nefes-i Rahman" denir. Kll heyula ile ondan taayyn ederek

(belirerek) mevcudat (varlklar)'dan bir mevcd (varlk) ekline giriine de "lh kelimeler" (kelimat- ilhiyye) denir. Kehf suresinin son ayetindeki "kelimt Rabb" ifadesi ile anlatlmak istenen ite bu "kelimt-ilhiyye" dir. Cevher , ruhan ve cisman basitlik eklinde ikiye ayrld gibi, d lemde olmayp da, aklda (zihn planda) mrekkeb (bileik) olana, yahut hem aklda, hem de d alemde mrekkeb olana ayrlr ve bunlar da iine alr: Basit ruhan akllar ve mcerred (soyut) nefisler gibi. D lem (hri)'de olmayp, aklda mrekkep (bileik) olan, cins ve fiilden mrekkeb olan cevheri mhiyetler gibi, hem aklda, hem de dta mrekkeb olarak bulunan mvelledt- selse gibi... Cevher asl manasnda da kullanlr. T cevher-i yine-i esrar butunuz Bin suret ile vahdeti isbat ederiz Leskofal Glib CEVHER- EBYAZ: Arapa, beyaz cevher demektir. Allah'n ilk cevher (cevher-i evvel)'den yaratt cevher. Bu cevher Allah'n tecellsi ile ikiye ayrld. Birincisi eriyerek su oldu. kincisi ona blnd, ki bunlar; Ar, Krs, Levh, Kalem, Cennet, Ay, Yldz, Melekler, Huriler ve Gnetir. CEVHER- EVVEL: Arapa, ilk cevher demektir. Allah'n yaratt ilk nesne; bu cevher, Allah'n nurundan olup, dier eyler ondan meydana gelmitir. Hakikat- Muhammediye (S) Hz. Peygamber (S)'in kutsal ruhu, nur- Muhammedi. CEVHER- FERD: Arapa, tek cevher demektir. Atom, sevgili veya onun duda. CEVHER- SUBBH: ok tebih eden cevher demektir. nsann melekt ruhu ki buna murg- kudds de denir. CEVHER- ULM: Arapa, ilimlerin cevheri demektir. eriat, zaman ve mekan deise bile, sabitliini koruyan ezel ve ebed hakikatler, gizli tutulup saklanmas gereken, aklanmas uygun olmayan bilgiler. CEVHER- ULV: Arapa, yce cevher demektir. Felekler, ruh, ate. CEVHER- VCD: Arapa, varlk cevhe- ri demektir. Nefes-i Rahmn. CEVHERYN: Farsa oul eklindeki bu kelime, cevheri olanlar anlamndadr. Cevherden olan varlklar, melekt ve ruhan varlklar. CEVLAK-CEVALIKA: Bu kelime Trke olup, bandaki kllarn tmn (sa, sakal, byk ve ka) kesen kiiler iin kullanlr, yani bir eit dazlak anlamndadr. Bu Trke kelime Arapa oul kalbna uydurularak dazlaklar, cavlaklar anlamna "cevlka" haline getirilmitir. Osmanllarn kurulu dneminde ska grlen Kalenden dervileri, uhadan bir elbise giyer ve ehar-darb yaparlard, (yani drt yeri tra ederlerdi: Sakal, sa, byk, ka). Gnmzde ruh kkenden kopmu skinhead'ler (yani dazlaklar) ile bunlarn, yakndan uzaktan hi bir alakas yoktur. CEVR: Arapa cevr, eza, cefa demektir. Salikin ruhen ykselmekten alkonmas. Gzel ak cevrimizi ekemezsin demedim mi? Bu bir rza lokmasdr yiyemezsin demedim mi? Pir Sultan Abdal CEZB: Arapa kendine ekmek anlamna gelir. Allah'n kulunu kendi hazretine ekmesi. Cezbu'l-Ervah : Ruhlarn ekilii demektir. Mnacat, muhataba, srlarn mahedesi ve kalplerin ycelmesi vs. gibi inayet ve tevfikten ibarettir. Harraz bu konuda yle der: "Allah, veli kullarnn ruhlarn kendine eker, kurbn ve zikrini taddrr, bedenlerine hereyden lezzet almay hzlandrr. Velilerin bedenlerinin yaants hayvanlarnki gibi, ruhlarnn yaants da Rabbanlerinki gibidir. Sufiler cezbeye dair u tanm da getirirler: Kulun beeri zelliklerden ekilip lh zellikleri kazanarak, vahdet tecelllerini mahede etmesi. Cezbe ile ilgili u aklamalar da ilgi ekicidir: 1-Cezbe, riyazet ve ibadete devamla hislerin yok olmasdr. 2- Cezbe, Hakka vusuldr. 3- Cezbede art, kabiliyete baldr. Bu kabiliyet sonradan kulun abasyla olumaz, Allah tarafndan bahedilmi (vehb) dir. ki trl cezbe vardr: 1- Gizli (Hafi) cezbe: Kulun Hakk' sevmesi 2- Ak (cel) cezbe: Hakk'n kulu sevmesi. Meczub ile mecnun arasnda fark vardr. Cezbe, cinnet deildir. Ayal akir Efendi bu ikisi arasndaki fark sadeletirilmi ekliyle yle anlatr: "Hali deien bir adamn idraki (anlay), ya her zamanki normal beer idrakinden aa inerek mnsz ve balant kuramaz bir duruma der, ya da normal beer anlayndan, hakikatleri kefe doru ykselir. Halkn nazarnda her ikisi cnn (delilik) gibi grlse de, bunlarn ilki cnn (delilik), ikincisi ise cezbedir. Cezbe-i ak olmaynca neylesin eyhim beni, Hak'tan eli gelmeyince neylesin eyhim beni. Cezbe noktasnda slikler iki durumdadr: a) Meczb- Slik : Dervi nce cezbeye tutulur meczub olur, ardndan da bir mride kavuur, cezbeyle baland yolu, yolun hkmlerini, artlarn renir. b) Slik-i meczub : ounlukla derviler, nce bir eyhe balanrlar, yetiir, muhabbetullaha ulaarak sonunda meczub olurlar, yani cezbeye mazhar olurlar. Meczub- gayr-i slik, kendisi Allah'a ulat halde, bakalarn ulatramaz yani irad ehli deildir.

CEZBELENMEK : Zikir veya sohbet srasnda, anszn yerinden srayarak "Hayy" diye baran iin kullanlan tbir. Derviin kendisini tutmas, barmamas doru bir davrantr. Srekli cezbe halinde kalanlarla dp kalkmak, doru deildir. Zira hallerini karlarndakilere giydirirler. Bu da, kab dar (ruhan kabiliyeti gelimemi) kiiler iin tanmas zor bir yktr. Bu gibi kiilerin gnllerine dokunmamak, kendi hallerinde brakmak, eer varsa, ihtiyalarn, hemen gidermek uygundur. CEZBE- KAYYMYYE- ZTYYE: Bu, "La ilahe illallah" zikriyle elde edilir. CEZBE- MAYYET- ZTYYE: Bu da "Allah" zikriyle elde edilir. CEZBE TRK : Nakibend yolunun eitimcileri, baz slikleri, icmlen cezbe ile terbiye edip Hakk'a ulatrdklar iin, bu usle cezbe tariki demilerdir. CBAVYYE: Bkz. Sa'diyye. CBRL: Bu kelime kk olarak branice'dir, "Allah'n kulu" anlamna gelir. Cibril, mukarreb ve mrsel meleklerden biridir. Allah ile Peygamber arasndaki haberleme grevini if eder. Tasavvuf stlah olarak "akl", "akl- Muhammedi" anlamlarna gelir. Ruh-i irfan- Hak'da akl pr tevil kalmdr Sanrsn mnteha-y Sidre'de Cibril kalmdr. skdarl Safi CFR: Arapa, iftlemekten kesilme anlamna gelir. stikbalde olacaklardan haber verme ilmidir. Bu ile megul olanlara "Cifr" veya "Ceffr" denmitir. Rivayetlere gre bu ilmi ilk kez vaz' eden Hz. Ali Efendimizdir. Muhyiddin-i Arab Hazretlerinin, "ecere-i Nu'maniyye" adl eserindeki mulak rumuzlu ifadelerin, bu ilimle alkal olduu kaydedilir. slam inanca gre, gayb sadece Allah bilir, bir de kullarndan ksmen bildirdii kullar, kendilerine bildirilen kadarn bilirler. Cifr ise ehl-i keramet iidir Kim grr ehlin ann kim iidir. Snblzde Vehb CHAD: Arapa, sz ve fiille btn kuvvetini sarfetmek manasnadr. Nefs-i Emmare ile harbetmek, byk cihad, d lemde gzle grlen dmanla sava da, kk cihaddr. Bu sz biz yle izah ederiz: Mn sonsuz, madde sonludur. lemde yani sonsuz mn alemindeki sava sonsuz ve bu sebepten byk; d lemde yani sonlu madde alemindeki harp sonlu ve bu yzden de kktr. CHANGRYYE : Cihangirli eyh Burh-neddin (907/1562- 1074/1663) tarafndan kurulan ve Halvetiyye'den Ramazaniyye'nin kolu olan bir tasavvuf okulu. Kurucusunun mezar Tophane'deki Cihangir Camii avlusundadr. Halifelerinden Mustafa Nehc Efendi, menakbm yazmtr. CHAZ-I TARKAT: Tarikat ara-gereci anlamnda Arapa bir ifade. Cihaz, gereken eyler demektir. lnn sarld kefene vs. ye cihaz dendii gibi, gelinin baba evinden koca evine giderken gtrd eyalara da, cihaz denir. Tarikatlarda hemen hemen ortak olarak grlen deimez bir takm alet, edevat, eyalar dikkati eker ki, biz bunlara cihaz- tarikat diyoruz. Bunlar unlardr: Baa giyilen ta, yani klah, klaha sarlan sark, hrka, kemer, tebih, ibrik, teber, kekl, tbend, papu, s, alem (bayrak), teslim ta, palheng, kanberiyye, makas, habbe vs. Bu eyalar sahiplerine belli bir merasimle ve dua okunarak eyh tarafndan verilir, eyhe, tekkeye sunulur. Bu eyalarla teberrk edilir. CHAN: Farsa lem demektir. Cihan- Halk: Ta'ayynler (belirmeler) eklindeki tecelli mertebesi. Cihan- Emr: lhi emir lemi, Cihn- Reng-mizi: Renksizlikten kurtulmu, renk kazanm lem, yani etrafmz kuatan boyutlu madd dnya. Cihan- Sbhan: Lht lemi, en yce melekt. Cihn- Tahayyl: Hayal lemi, kevn fesad (olma ve bozulma) lemi, dnya hayat ile ilgili olan. Cihan- Nefs: Nefsn arzular lemi. CHETE'D-DYK VE'S-S'A: Arapa, darlk ve genilik ynleri demektir. Varlk ve genilik zata ait iki itibardr. Bu, ya dnlp anlalan hereyden mnezzeh kendisiyle beraber bakasn kuatmann, vcudun ve ta'akkulun bulunmad hakiki vahdet olan yndr ki, biz buna Allah'n (gerek manada Allah'dan bakasnn bilmedii) dyk (darlk) yn diyoruz. Veya sonsuzca ortaya klar gerektiren, sfatlar ve isimler itibariyle, Allah'n btn mertebelerde zuhur etmesi bakmndandr ki, biz buna 'si'a" (genilik) deriz. CHETE'T-TALEB: Arapa, talebin (istein) iki yn anlamnda bir ifade. Talebin iki yn vardr ki, biri, vcubiyye, dieri imkaniyyedir. Bu ikisi, rubb (rablie ait) isimlerin a'yan- sabitede ortaya kmasn istemeyi ifade eder. A'yann talebi (isimler vastasyla ortaya k, iki suale cevab olmak zere Rabbn zuhuru

ve hazr oluu), ta'ayyn-i evvel hazretidir. CLA: Arapa, mukaddes zatn; zatnda, zat iin ortaya kmas. Ayn kelimeden tremi isticl'nn manas da udur: Zat- Mukaddesin, zat iin te'ayynlerinde ortaya kmasdr. Mkemmel isticl: Hakk'n, kendisini, kendisiyle, kendisinden temaa etmesi. lem, Allah'n tecelli ettii bir ayna olup, bu aynann cilas insandr. CLLE: Kadiriyye'nin Fas'daki kolu. CLVE: Damadn geline zifafta verdii hediye anlamnda arapa bir kelime. Krtma, nazlanma, gzellerin gnl fetheden ve hoa giden hareketleri. Hakk'n hkm ve irdesinin tecellisi, iyi kt her olaya "cilve", "cilve-i lhiyye" denir. Arifin gnlnde parldayan lh nurlar. Bu nurlar zuhur edince, arifler deli, divne olur. insan ve lem, Hakk'n nurlarnn cilve mahallidir. CMAR: Arapa kor, kz, kk akl ta anlamna gelen cemre kelimesinin ouludur. Mina'da kurban bayram gnleri eytann talanmas ki bunlar.tasavvufta nefs, tabiat ve dete iaret eder. Kul, yedier tala bu n talayp ilh yedi sfatn etkilerinin gcyle onlar yok eder. CN: Arapa'da gece kararmas anlamnda gelen c-n-n'den tremitir. Can kelimesi bir tr ylan anlamn da ifade eder. Gzden gizlenmi varlklar iin kullanlmtr. Cinler leminin varl, Kur'an- Kerim'deki ayetlerle sabittir. Hicr Suresi 27'nci yetinde "nfuz edici ateten yaratld" bildirilmitir. Hseyin Kzm Kadri, Cinn'i tanmlarken "melike ve eytanlardan havass- zahir ile grlmeyen mahlkt, ecsam- akle-i latife (dnen latif cisimler), ervah- mcerrede (soyut ruhlar) den, bir nevi ekal-i muhtelife (eitli ekiller) alan hayvan- hava (hava; hayvanlar) muhtelif ekillere girebilen ecsam- latife (latife cisimler) bazan hayr, bazan er ileyen ecsam- latife ve nfs- mcerrede (soyut nefisler). ibli'nin cmu'lMercn fi Ahkami'l-Can adl eseri, bu konuda bilgi verebilecek en ciddi eserdir. Dergah-i devlet penah mltec-y hs m Hk- pk-i sitn buse cy- ins can. Nef' CNC : Cinlerle uramay, muska, by ile megul olmay meslek edinmi kiilere cinci denir. Bunlar, dua okuyup frerek, hastalar iyiletirmeye altklar iin "frk" olarak da anlrlar. Osmanl tarihinde, istanbul'da pek ok olaylara neden olmu Cinci Hoca idam edilerek ldrlmtr. CN ARPMASI : Cinlerin errine urayp arplmak. Cinlerin etkilemesiyle sinir sistemi dumura urayp fel olmu kiilere "cin arpt" veya "cin tuttu" denir. Acaba cin veya eytan insan arpabilir mi? te Bakara Suresinin 275 no'lu yetinde bu hususa iaret vardr: "Faiz yiyenler, ancak eytann dokunup arpt kimsenin kalkt gibi kalkarlar". ad Suresi'nin 41 nolu yeti "kulumuz Eyyb'u da an. O Rabbisine eytan bana bir yorgunluk ve azb dokundurdu, diye seslenmiti". Bir peri peykerin akyla arpld topal Beni cin tuttu dev aldatyor insan Trl eytanlk ile lemi eyler iv. Cin mi arpar, hi o olan delisi eytan Manastrl Nail CN EV : Bu, Bekta ve Mevlev tbiri olup, hamamlar iin kullanlr. Muhtemelen bu tabir, hamamlar'n eytann evi olmasyla ilgili bir hadisi erife dayanr. CNS: Arapa, cins, tr anlamndadr. Tasavvufta ayn cinsten olu ayn istidada sahip, ayn merebe malik olmakladr. Karga ile blbl bir kafese koysalar, Birbiri sohbetinden daim mell deil mi? Yunus Emre CSM, CSMAN: Arapa, madde, madd anlamndadr. eitli paralarn oluturduu nesneye denir. CVANMERD: Farsa, yiit, delikanl demek- tir. Ftvvet ehli iin kullanlr. Kmil, arif. C': Arapa, alk. Ruh gc artrmak iin riyazet yapmak zere a kalma. Buna "kllet-i ta'm" (yemei azaltmak) da denir. CD: Arapa, cmertlik anlamna gelir. Karlk beklemeden vermek. Bu kkten tremi Cevvd (cmert)

kelimesi, layk olsun olmasn herkese iyilik yapan kii anlamnadr. Cevvd, karlk beklemez. Seha sahibi (sah) ise, layk olana verir, olmayana vermez. CUYYE: Suriye zhidleri bu isimle anlrlard, zira onlar az yemeyi esas almlard. CUMHUR LAHS : Tekkelerde (mevlevhaneler hari), zikir aralarnda, toplu olarak okunan ilahlere denir. Bu ilah tekke dnda, eitli din toplantlarda da okunurdu. CUR'A-DAN: Cur'a Arapa'da yudum anlamna gelir, Farsa "dan" ekiyle birlikte "yudumluk" manasnadr. XIV-XVI. yzyllarda abdallarn ve Bektalerin esrara dkn olduklar, sunulan esrar kabandan herkesin tek nefes ektii kaydedilir. Bektalerin esrar ekme glbang yleydi: "Nargilemizi eken vel, ekmeyen deli, Pirimiz Hac Bekta- Vel, yuf mnkire, lanet Yezid'e, dem olmasn zem, geree h, mu'mine y Ali". Bektalik 1480'li yllara kadar islm kurallara sk skya bal ve dergahtan yetienler (yol evlad) posta oturma geleneini srdrrken, bu tarihten itibaren posta lyk olan deil, eyhlerin oullar (bel evlad), saltanat gibi eyhlie oturmaya balad. Postu, layk olmayanlar igal edince, eski salaml kalmayan Bektalik, esrarkelie kadar uzanan bir bozuluun simgesi oldu. islam'a sk bal tasavvuf erbabnca "cur'a" tabiri, slikin ulat seyr makam, slikten gizlenen srlar ve makamlar, sliki suluk srasnda kaplayan sfat ve hallerin isimleri, kdem ve hadis arasndaki fark kaldran ey olarak tanmlanmtr. erbetinin katresin her kim ier cur'asn Gnl gher oluben snesi umman olur. Sultan Veled CUSTUC: Farsa, aratrma, tecesss anlamnda bir kelime. Tasavvufta bakasnn kusurlarn aratran, insanlar ayplayan kiiler iin kullanlr. CUY, CUYBAR: Farsa, nehir demektir. Tasavvufta slk ve ibdet (kulluk mecras, kullukla ilgili hkm ve mukadderatn ak tarz) anlamlarnda kullanlan bir terimdir. CLUS: Arapa oturmak demektir. Allah ile babaa kalmak zere oturup tefekkr, tezekkr, tilavet ve murakabe ile megul olmak. Seri Sakat, "mescidlerde oturmak, kaps halka ak olmayan ticaret yerleri gibidir" der. Hasan el-Kazzz geceleri ok clus yapar (oturur) di. Ona tasavvuftan sorulunca u karl verirdi: "Ancak ihtiya kadarmca az yemek, zaruret olmadka konumamak, galebe almadka (iyice bastrmadka) uyumamak". Bu szyle, gecesinin byk bir blmn oturmakla geirdiini kastediyordu. Eb Yezd, bir gece oturuunda ayan uzatm, hemen hatif (gizli) den bir sesle irkilmiti. "hkmdarlarn huzurunda otururken edebe uymak gerek". Eb Yezd derhal dizst oturu vaziyeti ald. Son yzyl suflerinden merhum Adanal Sami Efendi'nin doksan ksur yllk mrnde, dizst oturu eklinden baka tarzda oturduunu, ei de dahil olmak zere kimsenin grmedii kaydedilir. Edeb ya H!... Osmanllarda sultan tahta oturunca, yenierilere clus bahii datrlard. CMLE KAPISI : Tekkeye girilen d kapya, cmle kaps denir. Cmle kaplarnn sa ve solunda halkalar olur, bu halkalara zincirler balanarak, kapnn orta yerinde bu iki zincir birbirine dmlenirdi. Kapdan giren, kafasn arpmamak iin biraz eilmek zorunda kalrd. nsan yaplandran, nefis tezkiyesinin gerekletii bu mekanlara dik ve kibirli girilmemesi gerektii, bu espiriyle anlatlmak istenirdi. Eski Seluklu Camilerinin zellikle Ta Kap haricindeki yan kaplar da bask olarak ina edilir, giren kiinin ban emesi salanrd. Zira camiler ibadet mahalli olarak, kulun Rabbisinin huzurunda nefis kibrini krp, acizliinin en derin boyutlarda farkna vard yerlerdi. CNBLEMEK : "ay imek" gibi, imek anlamnda kullanlan bir tbir. "ay ilahisi" iilen aydan duyulan haz ile okunur ve dinlenirdi. CNEYDYYE: Cneyd-i Badadi (. 298/910)'nin fikirleri erevesinde oluan Badd tasavvuf okulunun, XI. asrdan itibaren bir tarikat eklinde kabul edilmesiyle ortaya kmtr. CNEYD SARIK : Bir sark trdr. Sarklar ya katlar geliigzel, yahut aa indirip yukar karmak suretiyle sarlrd. Bu k ve iniin stste gelmesinden bir eit kafes oluurdu. Mevlevlerce "kafes destur" denilen bu tarz sara, teki tasavvuf okullarnda "cneyd sark" ad verilirdi. Katlar geliigzel sarlan sarklara da "dolama" denirdi. CNN: Arapa, delilik demektir. Sz ve ilerin akna akln fazla etkili olmamas eklinde ortaya kan akl bozukluu. Aklarn, Allah'tan bakasyla megul olmamas, lh ak ile sarholuu yaamalar, deli

olmadklar halde deli gibi grnmeleri. CZ: Arapa, para demektir. Tasavvuf olarak bu tabir, tasavvufta mertebe-i saniye, mertebe-i esma ve sfat, kesret ve ta'ayynat anlamnda kullanlr. CZLYYE: Ebu Abdullah Muhammed b. Sleyman el-Cezl (. 870/1465) tarafndan kurulan ve Bedeviyye-i ziliyye'nin kolu olan bir tasavvuf okulu. Delil-i Hayrat' n mellifi Sleyman el-Czl bu yola mensuptur H-I ZANAH: Farsa, ene ukuru anlamnda bir tamlama. Temaa hlinde grlen snrlardaki mkiller. ALP: Farsa, ha demektir. Tabiat, madd lem. alipn: Bekta hilfet ve icazetnamelerine konulan balk. ALMA-ALMA DESTR : Bir tr sark. Bu sarklara alma destr da denilir. alma sarklar, beyaz renkli olup ilmiyye snfna mensup kimseler tarafndan giyilirdi. Kelime olarak alma, svama olmayan kaba ey demektir. AR ALMET: Farsa-Arapa. ar, ehr'dan bozulmu olup drt manasna gelir. Almet, iaret, iz, nian, sembol gibi manalar ihtiva eder. Bu ekilde ar almet, drt iaret demektir. Bektalerde, halife olan kiiye, deriden dikilmi, i tarafnda bir eyler konmak iin dmeyle iliklenen deliklere sahip, bele sarlan ince ve uzun bir sofra, er (yani mum), alem (yani bayrak) ve seccade verilir. Sofra, er, seccade ve alem o kiinin Bekta olduunun almeti olmas mnasebetiyle, bu enstrmanlara ehar-almet, veya galat tarzda kullanlyla ar almet denir. Sofra, ince, uzun olmas sebebiyle elif harfine benzetilerek, elif sofra adyla da anlrd. AR DARB: Farsa-Arapa. Drt vuru demektir. Kalenderler ve abdallar, balarnda biten btn kllar usturaya vurduklar iin, yaplan tra ilemine bu ad verilmitir. Bata bulunan kllar drt eittir: 1. Sa, 2. Ka, 3. Byk, 4. Sakal. Kalenderler ve abdallar tra olduklar zaman, balarnn zerinde hi kl bulunmazd. Bu durumu ifade etmek zere, ar darb yapan derviler iin cevlka, cavlaklar, terimleri kullanlrd. Hayderler, ve Cmler de, bu Kalenden dervileri gibi, sa ve sakallarn tra ettirirler, ancak byklarn kesmezlerdi. XVI. yzyl Mevlevlerinden Sneak Yusuf Efendi de, ehr darb kabul edenlerdendir. Sakalmla bam Bymla kam, Hak onara iimi, Bu sakal krkarm Kaygusuz Abdal Kalenderler ar darb u ekilde izah ederler: Dervi, Allah' zikirle megul iken kendisine bir hl gelir, o srada derviin kalbi drt darb ile zikreder. Bu durumdaki baz dervilerde ne'e zahir olur, bu ne'enin etkisiyle sa, sakal, byk ve kan tra ederler. Abdallarn aklamas da ksaca u ekildedir: lem-i mnda insann yz, u gkteki aydan daha parlaktr. Bu parlakl, siyah renkli ba kllar ile rtmek niye? Modern adaki bunalmn dourduu "skin heads" (Dazlaklar) gurubunun cevlka ile herhangi bir bann bulunmadn ifade etmek zaittir, gereksizdir. RDEH- MA'SM-I PAK : Farsa, on drt temiz susuz demektir. sn Aeriyye ve baz tasavvufulara gre bu ondrt kii, Hz. Peygamber, Hz. Falma, ve oniki imamdr. Bektaler 12'yi 14'e kartrlar ki bunlar unlardr: 1.Hz. Ali (r) 2. Muhammed Ebbekr bn Aliyyi'l-Murtaz 3. Abdullah bn Hasan bn Aliyyi'l-Murtaz 4. Kasm bn Hseyn bn Aliyyi'l-Murtaz 5. Hseyn bn Ali Zeynelbidin bn Hseyn 6. Kasm bn Ali Zeynelbidin 7 Aliyyi'l-Ahta bn Muhammed el-Bkr 8. Abdullah bn Ca'fer-i Sdk 9. Yahya el-Hd bn Ca'fer-i Sdk 10. Salih bn Musa el-Kzm 11. Tayyib bn Musa el-Kzm 12. Ca'fer bn Muhammed et-Tak 13. Ca'fer bn Hasen el-Asker

14. Hasen bn Hseyn el-Asker (Radyallahu anhum). Listeden anlalaca zere, bu ondrt susuz temiz kiiler, Hz. Ali (r)'nin neslinden gelenlerdir. R-I YAR- GZN: Farsa, drt sekin dost anlamnda zincirleme bir tamlama. lk drt halife: Hz. Ebubekir (r), Hz. mer (r), Hz. Osman (r), Hz. Ali (r). ARK-ARH: Farsa. Yaka, gk, talih, okyay, yer, devam eden, sren gibi manalar ihtiva eder. Mevlevler sa ayaa arh, sol yaa da direk derler. Sem srasnda, direk ad verilen sol ayaa dayanlarak, sa ayak dndrld iin bu adn verildii kaydedilir. ki trl arh vardr: Tam arh ve yarm arh. Sema srasnda sa ayak kaldrlr bir tur atlr, ilk noktaya deerse, buna tam arh, tam daire tamamlanmaz ise yarm arh denir. ark atma tekniini kaynaklar u ekilde kaydeder: Sol ayak sabittir. Mevln bunu "bir ayamz eriatta smsk sabittir, kmldamaz, yani slm'dan vazgemeyiz, ona skca balyz, btn vcud varlmz onun zerine bina edilmitir, dayanamz slmdan bakas deildir." eklinde aklar. Sa ayak ise, dnme hareketini Kabe'yi tavaf diresi pozisyonunu esas alarak yapar. Mevlana Celleddin Rum, sa ayan izdii bu daireyi, "biz dier ayanzla btn merep, din, mezhep, gr, fikir, hikmet ve kanaatleri dolar, onlar tanr, bilir, onlara ho gr ile davranrz, onlar anlamaya alrz, diyalog kurarz" eklinde aklar. AR TEKBR: Farsa-Arapa. Drt tekbir demektir. Bu tekbirler cenaze namaznda alnr. Tasavvufta drt tekbir, her eyden syrlmak manasn ifade eder. Cenaze namaz tekbirlerle klndnda, artk l topraa verilir, dnya ile bir ilgisi kalmaz, ite sufler de lmeden nce lme srrna ulamak iin, varlklarnn cenazesini fenaya defneder. nl iran'l suf Hafz, Divan'nda "Ben ak emesinden abdest alnca, drt tekbirle varln cenaze namazn kldm" der. ARUPKE: Farsa, rb, sprge demektir. Peygamber Efendimizin (s) trbesini spren kimse iin kullanlr. Tasavvufta da, tarikat eyhleri iin terim olmutur. eyhler, mridlerinin kalbinde, Allah'a ulamay engelleyecek yetmi bin perdeli maniay sprdkleri iin "sprgeci" unvanyla anlmlardr. Anadolu'da, trbelere sprge adama deti ile bu espiri arasnda bir balant olduunu zannediyoruz. Trbelere verilen sprgeler, Annemarie Schimmel'in de ilgisini ekmitir. AVU: Trke avmak kknden tretilmitir. Orduda onbann stndeki rtbeye denir. Ancak bu kelime esas anlam itibariyle haber tamay ifade eder. Herhangi bir ie bakan kii anlamnda da kullanlr. Gnmz, baz sufiyye mekteplerinde zellikle Riflerde, mridlerin ruhan terbiyesinde, eyhe yardmc olmak zere, eyh tarafndan seilen, manev olgunlua ermi kiilere avu denmektedir. Bunun zerinde niblik veya vekillik gibi unvanlar bulunur. EHRE: Farsa glyz demektir. Kemal sahibi ariflerin gnllerinde prldayan mutlak tecelliler. Slikin ryada veya kendinden getii srada grd tecelli ki maddi lemde grlmez. ELEB: Trke. alab, Allah manasndadr. Sonundaki nisbet y's ile eleb, Allah'a ait adam, Allah adam demektir. Kibar zarif kimselere de "eleb adam" denir. XVII. yzyln sonlarna kadar bilgin ve soylu kimseler iin, yine bu unvan kullanlmtr. Mevlna'nn soyundan gelenler "eleb" olarak anlm, ancak Mevlna'ya ana tarafndan akraba olanlar "ins eleb": baba tarafndan akraba olanlara da "zkr eleb" denmitir. Hac Bekta'n nefes evlad (manev evlad) yahut belinden gelen kiilere de "eleb" denir. Mevlev elebilerinden ayrmak iin "Bekta elebilerinden" diye kayt konulur. eleb kelimesi, Farsa gramerine uygun olarak "elebiyan" eklinde oul yaplr. Mevlevlerden, Mevln'nn madd bakmdan akrabas olmad halde: Mesnev'nin yazlmasna nayak olan kiiye bu unvan verilerek eleb Hsameddin denmitir. Normal olarak eleb ifadesi isimden sonra kullanlrken, bu zatn adnn bana getirilmesi, esas eleblerden ayrmak iindir. eleb'nin isimle beraber kullanl yledir: iskender eleb, Mehmed eleb, Ali eleb, Salih eleb, ibrahim eleb. Genel olarak eleb deyimini, Allah yoluna slk eden, maneviyat erleri iin kullananlar da vardr. ELEB EFEND: Trke-Rumca. eleb, daha nce ifade ettiimiz gibi Allah manasna gelen alap kelimesinin nisbetidir. Efendi ise Rumca asll bir kelime olup okumu kibar kimse, malik, sahip gibi manalar vardr. Seyyid, hoca, kad, molla ve ehzadeler iin kullanlmtr. eleb Efendi, Konya Mevle-vihanesi postniinine verilen addr. Mevlevler arasndaki unvan "aziz efendimiz" eklindeydi. eleb Efendi, Mevln Celleddin Rmi'nin mutlak anlamda vekili, btn mevlevi eyhlerinin ba idi. Dier Mevlev eyhleri, onun vekili idi. eleb Efendi, istediini tayin edebilme yetkisine sahipti. Ziyaret iin gittii dergahlarda bulunan postlar, kendisine sunulurdu. Bu makam, Mevlna'nn erkek ocuundan gelenlerin en ehil olanlar igal etmitir. Sadece Ebu Bekir eleb Efendi isminde bir zt, btn zelliklere sahip olduu halde, muhtemelen baz olumsuz cereyanlarn etkisiyle makamndan uzaklatrlarak, yerine kz evlattan gelen Karahisarl Arif

eleb Efendi tayin edilmiti. Mevlevlikte, elebilik makamn elde edebilmek iin veraset usl kabul edilmemiti. Teamle gre, postniin olan bir eleb Efendi ld zaman, Mevln ailesine mensup olanlarla derghn ileri gelenleri ve kdemli derviler, len zatn evlatlar ve amcazadeleri arasndan ehliyetli ve liyakat sahibi bazlarnn kendilerinden sonra seilmelerini tavsiye edenler de olmutu. eleb Efendilere hkmet tarafndan da ok ehemmiyet verilirdi. eleb Efendiler, padiahlara uzun sre kl kuatmlardr. Bu nedenle Postniinlik makamnda deime olduka, seilen yeni eleb ve post-niinlere padiah tarafndan ferman verilmek suretiyle, yaplan seim teyid ve tasdik olunurdu. ELK, ELKLEME : elik, Trke bir kelime olup denek manasnadr. Parmak kalnlnda yarm metre kadar uzunluundadr. Mevlev tekkelerinde, tekkenin toplant yeri olan meydanda, kazanc postu zerinde asl dururdu. Tarikat edebine aykr i yapanlar, bu denekle actmadan vurularak terbiye ve edebe getirilir, bu dvme iine "elikleme" denirdi. Kabahatli olan dervi, erkndan ise, eyh yahut a dede tarafndan; ilede bulunanlardan ise kazanc tarafndan eliklenirdi. Gerek dede, gerek dervi, diz km olan eyh, a dede yahut kazanc dedenin dizi stne ban kor, o da elii omuzunu gemeyecek ekilde kaldrmak suretiyle, bir ka elik vurur. Bittii zaman bir glbank okuyup kabahatlinin suunun aff niyaznda bulunurdu. Sende nedir bu resimlik Satma sana gel dedelik Srtna bin elli elik Urmal mutlak dediler Trb Su biraz bykse, derghn genel mrebbsi, A Dede'ye bunu syler, o da bu cezay, semahanede bir ka derviin gz nnde verirdi. elikleme olay, Bektalerde de vardr. ENG: eng, harbe benzer bir mzik aletidir. Kavisli aaca takl, barsaktan yaplm yirmi telden meydana gelir. Bu mzik letinin kkeni Dou'dur. Bu leti alana engi denir. Mevlevi mutasavvflarndan bestekr Yusuf Dede, bu enstrman almakta std olduu iin "engi" lakabyla anlmtr. ERAG: Farsa. Kandil, mum gibi manalar vardr. Topraktan veya madenden yaplm kandil. ine ya konulup yan tarafndaki delie bir fitil taklarak yaklrd. era, Bektalerde makamlardan biriydi. Burada, dier makamlarda olduu gibi niyaz olunurdu. Nasib alan yeni talib, rehberinin klavuzluu ile buraya geldii zaman, rehber kendisine yle derdi: "Buna era derler. Bu era, nr- Muhammed Ali'dir. Cmle canlar, bunun nuruyla mnevverlenip, onlarn cemliyle merref olunup, her hakka eriilen makamdr." Tekkelerde eran yaklmas veya sndrlmesi icabettii zaman "era yak", "era sndr" denilmez "era uyandr", "era dinlendir" denilirdi. era nefesle flenerek sndrlmez, elin hareketleriyle dinlendirildi. Bekta meydanlarndaki mumlara, zellikle, mutfakta yaklan mum ve lambalar uyandrmak iin kullanlan kandile, era denilirdi. Kandilin kudreti temsil ettii kanaati yaygnd. Dier tarikatlarda da, kandile era denilir. ERACI: Tekkelerde eran arzettii nem byktr. Bunu, era yakp sndrmek iin, ayr bir grevli tayin edilmesinden anlyoruz. Kaynaklar, tekke hizmetleri arasnda, ifa ettii grev itibariyle eracnn nemli bir kii olduunu kaydetmektedir. Gne batma zaman, Mevlev meydanlarnda bir mum yaklrd ki, buna era denirdi. Akam ezan okunduktan sonra, mescidin mumlar bu era ile uyandrlrd. Smathane (yemekhane) deki mumlar da, ayn minval zere tututurulur ve bu tututurma iinden nce eyh yahut en kdemli dede, "era glbangi" okurdu. "era- ren ziy-y imn, dem-i Hazret-i Mevlna H diyelim H" ifadelerinden sonra, hep birlikte "H" ekilir ve sofraya oturulurdu. Bu glbank, mumlarn yanmas ve verdii nimetlerden dolay Allah'a krn bir ifadesi olarak deerlendirilirdi. eracnn grevi, ite buydu. Kaynaklarda, tekkelerde kandilcilik grevi, bir baka kiinin yapt, farkl bir hizmet olarak kaydedilir. Kandilcilik grevini stlenen kii, mescidin dndaki kandilleri hazrlayp yakard. ERA GLBANK: Mevlev tabiri olarak era glbanki, mumlarn (eralarm) yaklmas srasnda okunurdu. Bu glbank u ekildeydi: "era- ren-i fahr-i dervian, ziy-y iman, kann- merdn, dem-i Hazret-i Mevln H diyelim H". Bu glbanktan sonra, derviler topluca "H" ekerlerdi. ER-I MRDE: Farsa, l ra demektir. Marifet nuru ile aydnlanmam kalb, l kalb. ERKEYYE: ankr erke'i! Hac Mustafa Efendi (. 1229/1813) tarafndan kurulan, Nashiyye-i Halvetiyye'nin ubesi olan bir tasavvuf okulu. EM: Farsa, gz anlamndadr. Osmanllarda, kzaa ekilen gemilerin durduu, st kapal sndrmelere em denilirdi. Tasavvuf? bir terim olarak, A'yan dnda Hakk' mahede iin kullanlr. Allah'n basar sfat: el-Basir.

EM- HVNE: Farsa, ceylan gzl demektir. Allah'n "Settar" ismiyle kulunun sularn rtmesi ve ona hangi hatalar ilediini gstermesi. Bu, kulun iyiliine olan cemal tecellisi, Allah'n ona olan ltuf ve inayetidir. EME: Farsa, pnar, gz, kaynak demektir. Tasavvuftaki anlamlar yledir: lh feyzin kayna, m (krlk) lemi, Hakka eren kmil arifin kalbi. EME- HAYVAN: Farsa, hayat emesi demektir. Tasavvufta, marifetin kayna ve asl anlamnda kullanlan bir terimdir. EME- ZNDEGN: Farsa, dirilik suyu veya diriltici su, b- hayat anlamndadr. Akl- Surh, aynu'l hayat (hayat pnar). EM- HUMAR: Farsa, mahmur gz. Salikten, kusurlarnn gizli tutulmasdr ki, bu kusurlar ondan yksek kemal sahiplerine malm olur; ancak onlar, bu kusurlar, sahibine aklar veya aklamazlar. EM- MEST: Farsa, mahmur gz. Bu terimin aklamas yledir: Hakk'n slikin kusurlarn, slikten de halkdan da gizlemesi, af ve mafirete mazhar olmas. EM- NERGS: Farsa, nergis gzl anlamnda bir tamlama. Slikin iyi hallerinin, mkemmel niteliklerinin ve yksek mertebesinin rtl tutulmas; bazen slik veli olduunu bilir, ancak halk bilmeyebilir, bazen de halk bilir, kendi bilmez. EM- SHR-ENGZ: Farsa, byleyici gz, sihirli bak. Tasavvuf! anlamcilh cezbe. EM- EHLA: Farsa, hafif a gz. Slikin yksek makamda olduunun gerek kendisi, gerekse bakas tarafndan bilinmesi. Bu, hrete yol amas bakmndan tehlikeli saylr. EM- TEREK: Farsa, yrtk gz. Slikin olduu hal, kemal ve yksek makamn, hem kendisinden, hem de halktan gizlenmesi. EM- BLBL: Farsa blbl gz demektir. izgili ve hareli olarak yaplm cam rnne em-i Blbl denir. Bu cam ileme tekniini ilk kez Venedik'ten getiren kii, nc Selim devri Mevlev sfilerinden Mehmed Dede'dir. eyh Efendi, bu san'at Venedik'te renir, stanbul'a dner ve Beykoz'da bir tezgh kurarak, bu san'at daha da ileri gtrr. Ona renkler verir, izgilerini yeniden dzenler, dantel tarznda hareler yapar, Kur'an- Kerim tezhibini andrr bir ekilde altnlsn da imal eder. Yapt altnl kadehi, nc Selim'e hediye eder. ite bu hediye srasnda imal ettii bu san'at eserine "em-i Blbl" adn verir. Mevlev eyhi olan bu sanatkarn, eserine em-i blbl demesinin nedeni udur: em-i Blbl'n en ayrdedici zellii, onu gznze yaklatrp havaya bakarsanz, iinde, blbl gz gibi hreler meneviler grlr. te bu grnty vermesi sebebiyle, eyh Efendi ona "em-i Blbl" adn vermitir. Kaseler ini, tabaklar mertebnidir btn, em-i blbller birer ehkr- manidir btn. Fazl Ahmed AYKA LE: Farsa, krk anlamna gelen ihil'den dzenlenmi bir terim. Bir eyh nezaretinde dervi, karanlk bir hcrede yalnz bana krk gn sre ile az uyumak, az yemek, az imek ve mmkn mertebe srekli ibadetle megul olur ki bu olaya, ile denir. Bu, nefsi eitmek iin belirli bir sre halktan uzak kalp olgunlamay elde etmek iin yaplr. Tasavvuftaki ile, mr boyu deildir, sadece krk gndr. Zira tasavvufta esas olan, "el krda, gnl yrda" yani "el gnlk maiet teminiyle megul iken, kalb Allah ile beraber olmaktr". Nitekim, Nur Suresinin 37'nci yetinde bu husus, yle desteklenir: "Ticaret ve alveriin Allah (c.c)' zikirden alkoymad erkekler..." ileye, Arapa olarak erbain de denir. Hemen hemen her tekkede, eskiden bu i iin bir veya birka hcre bulunurdu. ile olay yle cerayan ederdi: eyh, dervii ile odasna gsul abdestli olarak dua ile sokar, Fatiha eker, kapy kapayp giderdi. Odada bir post, yahut seccade, bir mtteka (bkz. mttek) ve hcrenin rafnda bir Kur'an- Kerim bulunurdu. Dervi, bu hcreden, sadece gerekli olduu zaman kard: Tuvalet, abdest, cuma namaz vs. gibi. ktnda kimseye bakmaz, kimseyle konumazd. Yiyeceini, ieceini, belirli vakitte bir dervi getirip hcreye brakp, selamdan baka bir sz konumazd. Geleneklere gre, ileye girene ilk gn krk zeytin verilir, her gn bir eksilterek (39, 38, 37, 36, 15 ila...) krknc gn sadece bir zeytin verilirdi. Yiyecein zeytin olmas, Nur suresi'nin 35. ayetinde de ifade edildii gibi (min eceretin mbreketin zeytnetin), onun mbarekliinden kaynaklanmaktadr. Dervi ileden knca, krk gn iindeki tefekkr ve ryalarn eyhine anlatrd. ayet eyh, gerek grrse onu hemen ikinci bir ileye sokard. Birbiri ardnca ile karan olurdu. Dervi ileyi bitirip hcreden knca, kr kurban kesilir, kesilen kurbann et suyuyla

hazrlanan tirid yemei ona sunulur, dier ihvan da onu tebrik ederdi. Gnmz Trkiye'sinde, bu uygulama hemen hemen kalkm gibidir. Bunun sebebini sorduumuz mrid-i kamiller, "devrimizde helal rzk kalmamtr. ileye giren, hem az, hem de pheli yiyecekle bu uygulamaya tbi tutulursa, grme, iitme, konuma gibi baz zelliklerini kaybedebilir. Devrimiz zten ile devri, deildir, d lemde gezip nefsini zaptetmek de yeterlidir" cevabn verdiler. Mevlevlerin ilesinin mutfakta 1001 gnlk hizmet ile olduu kaydedilir. LE IKARMAK : Saliklerin, nefsin tezkiyesi (arnmas), kalbin saflamas iin bir hcreye girip krk gn sreyle ibadet, zikir ve fikir ile megul olmas. ile bazan, zelle (ufak kusur) karlnda ceza eklinde de uygulanrd. Mevlev dervileri, ileyi mutfak hizmetleriyle karrlard. Yemekle beraber derviler de pierdi. ilenin eklini mrid tayin ederdi. Dier tasavvuf okullarnda ileyi yolculuk yaparak karanlar da vard. LE EKMEK : Mihnet ve meakkat ekmek demektir. Tasavvuf erbabnn ile hcresine girmesi ve orada krk gn kalmas, klfetli bir i olduu iin, o makamda kullanlrd. iirde eddelendirmek suretiyle kullanlrd. Ne ille ektiimi bu riyay- gamda fakir. Grnce nakn gstermede imkan hasr. LEHANE: Farsa, ile evi demektir. Tasavvuf erbabnn ilelerini doldurduklar zel hcreye ilehane denirdi. Tekkelerin karanlk ve rutubetli odalar, ilehane olarak kullanld gibi, bu hcre, bazen de, dabalarnda ve tenha yerlerdeki maaralarda ina edilirdi. LEKE: Farsa, ile eken anlamnda bir ifade. Hcrede ile dolduranlar iin kullanlan bir tabir. Yokluk iindeki fakir ve garip iin, ektikleri skntlar sebebiyle, bu tabir kullanlr. LE KIRGINI : Bin bir gnlk hizmeti, bitirmeden, ileyi terkeden kiiye ile krgn denir. Bu durumda olan kii, eer piman olur da hizmete (yani ileye) dnmek isterse, kald veya brakt yerden deil, batan balard. LE- MERDAN: Farsa, erkeklerin ilesi anlamnda bir tamlama. Mevlevi tabiri. En yorucu hizmetlere, ile-i merdan denirdi. LE- MA'KUSE: Farsa ters ile demektir. Dervi kendini ayaktan tavana balayarak tepesi aa ile karr ve buna ile-i ma'kse denirdi. Ebu Said Ebl-Hayr'm bu ekilde ile kard kaydedilir. Buna Salt- maklb da denir. Rivayetlere gre Harut ve Mrt, Babil Kuyusunda (ah- Bbil), bu ekilde ile karmaktadr. TYYE: Ebu ishak Bendenvaz veya it'li (Horasan) Hoca Ahmed Abdal (. 355/965) tarafndan kurulmu, Hoca Muinuddin itl (. 633/1236) tarafndan Acmir (Hindistan)'a tanmtr. V TUTMAK : Mevlevi dervii sema ederken, dnmekte olduu yeri terketmez, bu noktada sabit kalarak deveran (dnme)'a devam ederse, buna ivi tutmak denir. Bunu baaran dervie de, ivisi salam denir.

D
D: Arapa, davet eden, aran demektir. Halk sevk ve ynetme bilgisi verilen kii. Batn propagandaclarna d denir. DRE: Arapa, dnen yuvarlak, ember gibi mnlar vardr. Adn Cenneti'nde, Hakk' grmek zere insanlarn bir araya gelip toplanm halde bulunuuna verilen isim. DYE : Arapa istek, iten gelen arzu anlamnda bir kelime. Nefsin arzu ve eilimleri, daiyye-i nefsaniyye. DAKKA: Arapa incelik kimsenin anlayamad ince sr. oulu dekaik'dir. Dekaik, hakaik'den daha stndr. DAKKKYYE: Eb Ali el-Hasen b. Ali ed-Dakkk (l. 412/1021) tarafndan kurulmu bir tasavvuf okulu. DAL SKKE: Trke-Arapa. Dal dz, sade, plak manasna; sikke de mevlevlerin balarna giydikleri keeden serpu anlamna gelir. Sikkenin sarksz olanna, dal sikke denir. Destr sarlm olan sikkelere ise, destrl sikke tbiri kullanlr.

DAM : Farsa tuzak demektir. Vehim ve hayal tuzann kurulduu yer. Dnya, madde lemi. "lemde olan her ey vehim ve hayalden ibarettir." DANN: Arapa, bir kimseye tahsis edilen eye denir. Allah Tela ile zel mnasebet kurmu olan Allah dostlarndan, havas tabakasna ulam kiilere denir. Hadislere gre, Allah bunlara parlak nurlu elbiseler giydirir, onlar afiyet iinde yaatr, yine afiyet iinde cann alr. DAR: Arapa ev, Farsa idam sehbas manasnadr. Tasavvufta Bektalik stlahlar arasnda geer. Muhibbin, can feda etmek zere meydanda ikrar verdii yerin addr. Meydnn tam orta yerine dar denir. Biat ve tarikat talkini treni gibi merasimler, burada icra olunur. Tasavvuf Edebiyatnda, "Hallc- Mansur" un bana gelen olay ifde etmek zere, iirlerde lgat mns ile kullanlrd (yani idam sehbas mnsna). Dr Mansur konusunu ileyen ok saydaki iirlerden bir beyt de udur: Circis oldum basldm, Mansur oldum asldm Halla pamuu gibi, bunda atlp geldim. Yunus Emre DARB-I ESMA: Arapa. lh isimlerin darb (zel bir ekilde kalbe vurdurmak) ile zikri. Bu, Halvetiyye stlhlarndandr. Halvet? yinlerine bu ad verilirdi. DRU'L-EMN: Arapa. Emin olunan yer emniyetin bulunduu lke, diyar, tecavzden, saldrdan masum, snlacak yer. Bu, bir Bekta tbiridir. Meydn kapsnn bir baka addr. Bata baba olmak zere tm derviler, bu kapnn eiinde niyaz ederlerdi, ikrar veren dervi ikrar verdikten sonra, rehberinin yol gstermesiyle "dr'l-emn'a gelir, orada niyaz ederdi. O srada rehber, dervie, "buna kap derler ve bu makama da dr'l-emn derler. Bu, erenler kapsdr. Bu kapya gelen, geri dnmeyip meram ve maksada eriilen mahaldir" derdi. Bu olay, manev tekmle yneliin sembol olarak deerlendirilmektedir. DRU'L-GURR: Arapa, aldan yeri mnsna gelir. Tasavvuf stlah olarak, bir imtihan dnyas olan u yaadmz lemi anlatr. DRU'L-MESNEV: Arapa. Mesnev evi, veya Mesnev okunan yer demektir. Mevlev stlahdr. Mesnev okutmak zere alan dersanelere Dru'l-Mesnev denilir. lk Dar'l-Mesnevi, 9 Muharrem 1260 (1844) tarihinde Murad Molla Dergah'nda, stanbul'da almtr. Buradan ilk mezun olanlarn icazet merasiminde, Sultan Mecid de hazr bulunmu ve icazet alanlara eitli hediyeler datmtr. Mesnev okuyanlara zel bir stlah olarak "Mesnevhan" denir. DRU'R-RAHMN - DRU'-EYTN: Allah'n evi eytann evi anlamlarnda iki Arapa tamlama. nsan, Allah ile eytan arasnda olup, Allah'a bakan ynne Daru'r-Rahmn, eytana bakan yzne Dru'-eytan denir. Birine akl, dierine cehl, veya hiret ve dnya da denir. DV-MN: Arapa, d'v kelimesinin, iddia, mesele, problem, lk vs. gibi mnlar vardr. Mn ise, i, ruh, btn, kelime, sz, hareket veya iaretin ifade ettii, anlatt ey anlamlarn ihtiva eder. Dva, bir kulun, kendinde olmayan ileri srdrmesidir ki bu, Allah ile kul arasnda bir perdedir. Bir baka deyile, bir kul tatlardan herhangi bir eyi kendine izafe eder de, bu tatlarn onda hakikati, isbt, geeklii bulunmazsa, onun iddias aslsz olur. Byle bir derviin Allah'la alkas kesilir. Bir derviin mbtel olduu en ar hicb, ite budur. Bunun zdd olan, tat veya tasavvuf bir hli kendinde gerekletirilmi kii, mn ehlidir. Mn ehlinde de dva (iddia) olmaz. Daval kii de, dvasna mn gstermek, dvasn mn ile dorulamak zorundadr. Bu nedenle mnsz dva btldr. Bize ddr gerek, dnya gerekmez Bize mn gerek, dva gerekmez Bu yolda da'vi (yani dva) smaz, ma'ni (ma'n) gerek Neyi kim sever isen n gerek. Yunus Emre DEBRSTN: Farsa okul demektir. Debiristn- ezel, debiristn- kdem. Ezel okul, lht lemi, ruhlar makam. DEBR: Arapa. Batdan esen ve Ad kavmini helak eden rzgarn ad. Nefsin hevsmn hcumu ve nefsi istil etmesi, kelimenin stlah anlamn tarif eder. Bunun zdd, Dou rzgardr ki, Saba rzgar diye anlr. Bu da, ruhun eiliminin ar basp ruhu istil etmesidir. Hz. Peygamber (s) "Ben Sab ile yardm olundum, Ad kavmi Debr ile helak oldu" demitir. (Sahih-i Buhar, Kitb'l Megz ve Ahmed ibn Hanbel Msned, c. I. s. 223). nsann kalbine doan havtr, eer Allah'n arzu ettii eylere mutabakat halinde ise, bunun hadiste bildirilen Sab, aksinin ise insan helake sevkeden Debr ile terimlendirilmesi, tasavvufun snnetle sk irtibatna gzel bir rnek tekil eder. DEDE: Trke bir kelime olup Mevlevlikte, muhiblikten sonraki mertebedir. Muhib, dervi olmaya ikrar verip ilesini tamamladktan sonra, kendisine bir hcre verilir ve dede diye anlr. Dede, yeni muhibleri kendi liyakatine ve kabiliyetine gre "Mesnev" okutarak, yin mekederek, ney flemeyi, usl tutmay belletmek suretiyle, kudm-zen olarak yetitirerek terbiye etme grevini icra eder. Dedelik, alevlerde, soydan gelenlere mahsustur. Yani, Hz. Peygamber'in soyundan gelen seyyidlere, dede denir. Ancak bunlarn ird makamnda olmas gerekir. Bektaler, Hac Bekta Dergah'nda eyh olan babaya, Dede Baba derler. Bu konudaki baz ataszleri u ekildedir:

"Dede himmet, oul hizmet": Bununla, derviin maneviyat makamlarnda ilerleyebilmesi iin eyhine, ihvanna ve din kardelerine hizmet etmesi gerektii ifade edilir. "Kendisi muhtc- himmet bir dede, nerde kald gayrya himmet ede", bu ataszyle, kimseye faydas dokunmayan, dervilii maiete medar klm, asalak, zavall, uyduruk derviler kastedilir. "idem bitti, dede gitti (veya yitti)": Alevilerde Dedenin taliplerle grmesi hep k mevsimi olur. Buna grg-sorgu denir. Bahar gelip tarlalarda i balaynca, dede kendi kyne dner. Tarlalarda iin canlanp dedenin dervilerle uramas ii bitince, kendi kyne gitmesi, bu atasz ile ifade olunur. DEDE BABA: Bektlerin Krehir'deki pr makam postniinine verilen unvan. Bu merkez tekkenin haricindeki tekke eyhlerine, baba denilirdi. Derviler, hrmetli ifade tarz olarak "baba erenler" diye hitabederlerdi. Bektalikte derecelenme sras aadan yukarya u ekilde idi: k, talip, muhib, dervi, baba, halife, dede baba. Bunlarn ilk drd mrid, beinci ve altncs, baba ile halife, mrid; dede baba ise, pr vekili olma bakmndan pr rtbesindeydi. Halife, dedebabann reislii altnda toplanan babalar meclisinde seilirdi. Bektlerin yedi halifesi bulunuyordu; bunlar bulunduklar yer itibariyle u ekildeydi: Msr, Abdal Musa, Seyyid Ali Sultan, Drbali Sultan Kerbel, Rumelihisar ve Merdiven Ky. DEDEBAI: Krehir'deki Hac Bekta Tekkesi'ne bal ban adyd. Eyvallah kapsna hizmet eden dervi, evvela Dedeba'nda iki sene almak zorundayd. Dedeba da bir dergaht. Bu derghn babas ve dervileri vard. DEF: Arapa. Kasnak zerine deri gerilmesi suretiyle yaplan bir mzik enstrman. Tasavvufta, kulun ald her solukta.Allah' aray iinde kalbinin heyecanla titremesi. DEFTER: Arapa bir kelime olup Trkemizde de ayn anlamdadr. Gnl sayfas, mr. DEHCYYE: Abd'l-Bdel Muhammed Amgr el-Hasen el-idris'nin tesis ettii bir tasavvuf okulu. DEHN: Farsa deh az, dehn azlar demektir. Zahiren konuma zellii demektir, ilh iaretler ve uyanlar. Hakk'n kelm, Dehn- kek: Kk azlar, demektir. Anlay ve vehmden mukaddes olan konuma zellii. DEHET: Arapa, gaflet, hayret veya dalgnlktan akln gitmesi, o hal zere devam etmesi mnsna gelir. Sufiyye'ye gre dehet; Habibin (yani Allah'n) heybetinden dolay, muhibbi (yani sufi'yi) etki altna alan bir kuvvettir. Bu, kulu etkisi altna alan havf ve rec halidir. zerindeki bu gten dolay kul, tpk baygn bir insan haline gelir. Dehetten sonra kula sekne denen bir hal gelir ki, bu halde, sknt gitmi mutluluk gelmitir. Kul, akln esir alarak ona hakim olan bu makamda, hayrettedir. DELL: Arapa, delil kelimesinin oulu, yol gsteren, delil, klavuz, iaret, burhan, bir davay ispata yarayan ey vs. gibi mnlar ihtiva eder. eyh Sleyman Cezl (l. 870/1465) tarafndan yazlm bir salvat kitabdr. Kitabn ad "Delil'-erif" yahut "Delil'l-Hayrat" olarak mehurdur. Bu kitap, tasavvuf yolunda merhale alm kiilere, ders olarak verilir. inde 128 salavt vardr. Tasavvufta eyh veya mride "delil" denir. DEL : Akl yitik kimseler iin kullanlan bir kelime. Tasavvufi planda Allah'n zt tecellisine maruz kalm, bir eyhe de bal olmad iin, o tecellinin ykne tahamml edemeyen kiilerde meydana gelen meczbluk hlidir. Akemseddin, eyhin lzumunu anlatrken, eyhsiz yola kann, kendi bana ektii zikirler sonucu, byle bir hal ile karlaabileceini syler. Bu gibi kimselerde, zt tecellsi ile akl nuru yanm bu nedenle kendilerinden teklf kalkmtr, denilir. Bu husus, "Sol tarafnda kiramen ktibn yok" yahut "Dvner kalem nst" (yani, deliye kalem yoktur), "delinin sz kaleme alnmaz", "delinin sz kaleme gelmez" gibi ifdelerle aklanr. Gerek mnda meczbluk durumunda olanlarla, bu iin sahtekrlarn aklamak zere u iir yazlmtr: Seyfullah sznde mesttir, Pirinden ald desttir, Dvner kalem nsttir, Ne sylerse knar olma. Nizamolu Seyyid Seyfullah Yalnz burada unu ifade etmek gerekir ki, bizim burada ele aldmz deli tabiri, akl nimetini srekli kaybetmi kiiler iindir. Mesel kendinden sekr ile gemi, hl gerei gaybete geici bir sre dalm bir Byezid-i Bistm, bir emsi Tebriz, bir Mevln veya bir Halla iin kullanlmaz, islm Tasavvufunda, fenadan sonraki beka nemlidir. Yani, ayklk hali nde tutulur, aksi halde, srekli maneviyat sarholuu iinde bulunan kimseden hizmet ehli

olmaz. Bylelerinin, Allah'n kullarna hizmet etmesi sz konusu deildir. Mutasavvflar, "Kavmin efendisi, onlara hizmet edendir" hadsini ve "eer siz Allah'a (dinine) yardm ederseniz, Allah da size yardm eder" (Muhammed/7) yetini kendilerine iar edinmilerdir: Deli olmaynca veli olunmaz: Veliler, akl- ma'ada ykselmitir. Byle, akl- ma'ad ile yaayanlar, gnlk akl- ma'ala hayat srdrenler tarafndan, gerek sz, gerekse fiil olarak anlalamazlar. te, bu yzden bata deli olmak zere onlara eitli ithamlarda bulunurlar. te halka gre deli olan kii Hakk nazarnda velidir. "Al deliden uslu haber": Bu atasz de akl, az meczublarn szlerinde bile hikmet bulunabileceini ifade eder. "Deliden veli, veliden deli olur": Bu ataszyle de deli sanlan baz kiilerin veli, veli sanlan kiilerin bazlarnn da deli olabilecei anlatlr. DELL: Arapa, yol gsteren, klavuz, rehber, iaret, iz vs. gibi mnlar ihtiva eder. Tasavvufta, delil olarak eyh terimi kullanlr. Zira o, dervii, Allah yoluna sevkedip, Allah'a vasl eden kiidir. Akemseddin'in tabiriyle, eyh; kulu Allah'a, Allah' da kula sevdiren kiidir. Bektalerde delil, rehber manasnda kullanlr. Derghn meydan ve dier yerlerindeki mumlar, bir mum vastas ile yaklr ve bu muma, delil denilirdi. zellikle cemlerdeki mumlar yakmaya yarayan bu mum, ince, iinde fitili bulunan ve yumak eklinde sarl olan bir ucu dar karlm vaziyette kullanlrd. Hacca vardm der isen Kande vardn hacca sen? Klavuzsuz ku umaz, Bunca da u dereden. Kaygusuz Abdal DELK: Farsa, yamal dilenci hrkas veya eski elbise manasnadr. Maddi durumu iyi olmayan derviler ve melmet yoluna ynelmi bulunan kiiler tarafndan giyilen, ynden mamul, ad bir elbise. Tasavvufta, Ashab- Suffe ve onlarn durumu nem arzeder. Sfiler, Ashab- Kiramn fakir tabakasn oluturan bu garipleri, kendileri iin fakr rnei telakki etmiler, onlar gibi, eski giyinmiler, az yemiler, az uyumular, ilimle megul olup, mslmanlara hizmet etmilerdir. DELLL: Arapa, tellal, simsar gibi mnlar ihtiva eder. nsanlar birbirine sevdirmek ve kaynatrmakla grevli, ak ve muhabbet telllndan bahsedilir. Bu ifade, Trke argodaki ekliyle, fahie kadnlar mterilere pazarlayan deyyus kii anlamnda kullanlr. Tbir, tasavvuf? anlamda manev bir ycelik sahibi iken, gnmzde bir tr kimlik erozyonuna maruz kalarak, tamamen farkl bir anlama brnmtr. DEM: Farsa, soluk veya zaman manasnadr. Tasavvufta, sfinin gemi ve gelecek endiesinden kurtularak iinde bulunduu n yaamas esastr. Bu hli elde etmi kii, ibnu'l-Vakt adyla anlr ve srekli Allah'la beraberdir yani "ihsan" derecesine ulamtr. Yine sfilerde zaman, iki olay arasndaki zihn mukayeseden ortaya kan mcerred ve zihn bir mefhumdur. Nitekim, mekn da, kevn (olu)'e uyar. Bir ey varlkta ortaya kmadka, en, boy, ykseklik gibi mekan belirleyen alanda bulunmaz. Zamann gerei, srekli yaamakta olduumuz "an" dr. n'larm sreklilii ile, zaman mefhumu meydana gelir. Bu bakmdan akp giden bu n'a, "n- dim" denir. Btn varlklar, kinat, her an gayben ayn'a, ayn'dan gaybe gitmektedir. Yaratl bu yzden daimidir. Ve bir an nceki lem, bir sonraki lemin ayns deildir. Sfi, her n ne lemde ise, ona gre, o anda tahakkuk eden lem odur. Suretler geer, hakikatler bak kalr. Bu inan suflerce, "dem bu dem, saat bu saat" ataszyle belirtilir. Mevlev glbanginin son ksmnda "dem-i Hazret-i Mevln, srr- ems-i Tebriz, Kerem-i mam Al, H diyelim" dendikten sonra, herkes ba keserek "H" der. Bundan maksat; zamann gerekte Mevln'nn zaman, zamana hkim olan srrn, ems'in srr, kerem ve ihsann Hz. Ali'nin keremi ve ihsan olduunu belirtmek, Allah'n isimlerinden "H" demekle de, Bak olan deimeyen gerek varln, ancak Allah olup e'nleri (un) deise bile, gerein deimediini anlatmaktr. Yemein piip tam kvamn bulmas iin, hafif atete bir sre braklmasna da, demlemek, demlenmek denir: Pilav demini ald, ay demledik vs. gibi. Bozulmu tasavvuf okullarnda, rakya dem ad verilir. Bu gibi uyduruk tasavvuf? akmlar slm'n zne alabildiine uzaktr. eyhin, l kalbe hayat veren soluuna da, dem ad verilir. Bu da, eyhin mridine tevecch ettii srada vuku bulur. DEMRTAYYE: Ktahyal Mehmet Demirta (l. 935/1529) tarafndan kurulmu bir tasavvuf mektebi. Halvetiyye'nin kollarndandr. Bu kol, Msr'da hlen yaamaktadr. DEMLENMEK: Bektalerce, islm'n haram kld sarholuk veren eyleri imek hakknda bu tbir kullanlr. Halk arasnda da ayn mnya gelir. DEMS: Arapa, gmmek demektir. Herhangi bir nesneyi ve onun izini kalbten silip atmak.

DENZ-DERYA: Allah'n gc, bilgisi, sfatlan,ucu buca olmayan bir ummana benzetilir. Kulun bunun karsndaki durumu, denizden bir damlack bile deildir. Bu sonsuzlua Kur'an'da, "Allah'n nimetlerini saymaya kalksanz, sayamazsnz (yani buna gcnz yetmez)" (brahim/34) yetiyle iaret olunur. Tasavvuf olgunluu elde eden kiiler, artk temkn makamna ermitir. Onlar, sevin, znt etkilemez, dalar gibi makamlarnda sabit, devaml, Allah ile huzur halindedirler, ite bu makama ermi, hereyi hogren, bakasnn incitmesinden incinmeyen, geni gnll suflere "derya-dil" yahut "derya gibi adam" denir. "Denize dalmadka inci elde edilmez" ataszyle, vahdet srrna ermek iin almak, Allah'ta fani olmak gerektii anlatlr. Yine "Deniz pislik tutmaz" atasz de, gerek olgunlua erenlerin, bakalarnn yermesinden etkilenmeyeceini anlatr. "Onlar cahillerle karlatklarnda selm derler" (Furkan/63) yeti ile bu olgun kiilere iaret olunur. Suflerden Mahmd Sm Efendi (k), "kalb-i selm"i yle aklard: "Bakasn incitmemek, bakasndan incinmemek". DER-BAHTEN: Farsa kumarda kaybetmek demektir. nceden ilenen amellerin boa gitmesi, kaybolmas. Allah klarnn, Allah sevgisi uruna en deerli sermayeleri olan amel ve ibadetleri bile gzden karmalar, onlardan feragat etmeleri. DERD: Farsa gam, zdrap, elem demektir. Sevgiliden sevene geen ve katlanlmasna g yetmeyen hl. lh ak. Bu istenen bir derddir. En byk derd, derdsiz olmaktr. "Allah derdini artrsn" bir Mevlevi deyimidir. Derdli, k demektir. Dolap niin inilersin Derdim vardr inilerim Ben Mevtaya k oldum Onun iin inilerim Yunus Emre DERDYYE: Ashab- Kiram'dan Ebu'd-Derd Uveymir b. Mlik el-Hazrec (. 32/652-3)'ye nisbet edilen bir tarikat. DERECE: Arapa, artma veya ykselme basama, ulalan yer, mertebe, miktar, ycelik, mevki, rtbe gibi mnlar vardr. Yksek derece, isim bakmndan sfatlarn cenneti, resm bakmndan zt cennetidir. Burada bulunanlarjlh hakikatleri gerekletirmi kiilerdir. DEREKE: Arapa alt kat, ukur, aa basamak demektir. Cehennemin katlar: 1. Cehennem, 2. Lez, 3. Hutame, 4. Sar, 5. Sakar, 6. Cahm, 7. Hviye. DERGH: Farsa. Kap, eik, kap yeri, snlacak yer, makam, tekke gibi mnlar vardr. Tarikat mensubu eyhlerle, dervilerin ikmetgh olan byk tekkelere dergh denir. Hrmeti arttrmak iin erif sfat eklenerek Dergh- erf de denilir. Kelime hafifletilerek "dergeh" eklinde de telaffuz edilir. Bb- Hak aktr merd-i agha Candan geenlerdir eren Allah'a Hakikat yolundan ben bu dergha steiyle gelmi kurbanlar grdm. Tokadzde ekib ah- evrenk-i velayet ki sezadr dense, Seg-i dergh- sipihrin esedinden efdal. La edr DERGH-I L: Farsa-Arapa. Yce dergh, byk kap demektir. Hkmdar saraylar ile merkez tekkelerin giri kaplarna denir. Bu gibi binalarn ana giri kaps, byk ve gsterili olduu iin, bu tabirin asl manas da, mecaz manas da dorudur. DERGH-I MUALL: Farsa-Arapa. Yce kap manasna olup, merkez tekkelerin ve saraylarn kapsna denir. DERGH-I ERF: Farsa-Arapa, erefli, yce dergh. Mecaz olarak byk tekkelere denir. Dergh- Al ile ayn mnya kullanlr. DERKAVE: Ebu'l Hasan Ali zil (l. 1238/1823)'nin kurduu bir tasavvuf okulu. Cezliyye'nin kollarndandr.

DERN: Farsa, i, btn demektir. Melekt lemi, gnl lemi, ruhan lem. DERV: Farsa. Fakir, dilenci, dnyadan yz eviren, kendini Allah'a veren kii. Tarikat mensublarnn ou fakir olduu iin, bu isimle anld ileri srlr. Ancak, hakik dervi, kimseden birey istemez ve istememesi tarikat kuraldr. Mevleviyye ve Rfiyye tarikatlarndan rendiimiz kadaryla, bir dervi st ste gn alk, ekmeden, bir baka kimseden yiyecek isteyemez. Dervi kelimesi, kap eii mnsna da gelir. Derviin, kap eii gibi bakalarndan gelen ezalara tahamml olmas gerekir. Bu espriden dolaydr ki derviler, herkesin ayak basp ezdii kap eiine basmazlar, hatt tekkeye veya trbeye girerken eie sayg gstermek zere, onu per, sonradan zerine basmadan atlayp ieri girerler. Bu kelime iran'da ortaya kmasna, ramen, Arapa'ya gemi, "dervi" eklinde oulu yaplm, hatt Arapa karl "fakir" ve oulu "fukara" kullanlmtr. Tasavvuftaki mansyla, bir eyhin bey'ati ve terbiyesi altnda bulunan kii demektir. Hz. Peygamber (s) iin de kullanlan u tbir "dervi-i sultan- dil", padiah gnll fakir anlamna gelir. Alak gnll, arif, kanaatkar kimselere de, dervi mereb denir. Akemseddin, dervii ikiye ayrr 1. Dervie benzeyen 2. Dervi. Tasavvuf? olgunluk yolu (slk) na giren kii murakabe dersine ulaana kadar geirdii srede, kendini dervie benzetmeye alan kii olduundan, mtebih diye anlr. Murakabeden itibaren o kii artk dervi olmutur. Murakabeye kadar ulaamayan kiinin, hl olarak tasavvufun iyznden haberdr olmas mmkn deildir, bu yzden murakabeye ulaamam kiiler, hizmetin hakikatini anlayamazlar, gerek hizmet ehli olmazlar. Tasavvufun esas, hedefi itibariyle ihsandr, bir baka ifade ile Allah'a vuslattr. Dervi kelimesiyle ilgili olarak ortaya km baz ataszleri u ekildedir: "Padiah nefsinin, hrslarnn kulu iken, dervi nefis ve hrslarnn sultandr." Bu yzden, sultan, nefsine uyarak maddeye doymaz iken, nefsini yenen maddenin esaretinden kurtulan kiiler, aza kanaat ederler, onlara az da olsa yeter. "Sabreden dervi muradna ermi": Dervi, Allah'a vuslat yolunda byk cihada girmitir ve her an o cihdn mchidi olarak sabr etmek zorundadr. Bu sabr sayesinde, dervi hedefine ular, muradna erer. "Deve hac olmaz Mekke'ye gitmekle, eek dervi olmaz tekkeye su tamakla": Dervilik bir takm ekil ve resmden ibaret bir ey deildir. Bir takm mcahede, aba ve gayretlerle manev planda mesafe kat etmekle dervilik olabilecei bu ataszyle dile getirilir. "Derviin fikri neyse, zikri odur": Dervie bir halden sual sorulduunda, onun verdii cevap kendi yaad halden ibarettir. Yani dervi kendinde olan anlatr, kendi tahkikini dile getirir. Dervi gnlsz gerekdir Sene dilsiz gerekdir Dene elsiz gerekdir Halka beraber gerekmez Yunus Emre DERVLK : Tarikata mensubiyet manasn ifade eder. Dervilik, slm'a balanmakla olur. islm'n ihlsla, sdk ile takva, vera zere yaanmasna dervilik denir. Dervilikte fakirlik art koan mutasavvflar olduu gibi, Hoca Ubeydullah Ahrr Takend, Abdlkdir-i Geyln, Sadreddin-i Konevi gibi zenginliiyle tannm sufler de vard. Zhd, bunlara, gre maln cepte bulunmas, fakat kalbte bulunmamasdr. Mevlana Celleddin de buna yakn bir izah getirir: Dnya, Allah'dan gafil olmaya derler. Yoksa gm, kuma, oul ve hanm sahibi olmak deildir. Din yolunda sarfetmek zere maln bulunursa, bu ekildeki bir mal iin Hz. Peygamber (s) "hell mal, sahibi iin ne kadar iyidir" buyurmutur. Su, geminin iinde bulunursa onu batrr, altnda bulunursa onu selmetle yrtr. Sen de (gemi gibi) mal sevgisini ayaklarnn altna alabilirsen, seyr slk denizinde selmetle yzersin. Ancak Hz. Peygamber (s) kendisine yaama biimi olarak zhd ve fakr seerek, "fakirlik benim ncmdr. Ben onunla nrm" demitir. Kendisi mslmanlarn lideri olarak, her trl dnyev zenginlik frsatlar elinin altnda iken, O, bilinli olarak fakirlii semi, hatt sevgili elerinden bir ksmnn bu ynde biraz szlanmas zerine, "l ve tahyr" denilen olayda grld gibi, onlar dnya veya ahiret (yani zengin olmak ve fakir yaamak) konusunda seim yapmak iin serbest brakm, onlardan bir ay kadar uzak kalmt. Suflerin fakr bilinli olarak semesinde, Hz. Rasulullah (s)'n bu tavrnn nemli etkisinin olduu phesizdir. Ancak, bu fakirlik, meskenet, zillet, tembellik manasnda bir fakirlik deildir. Yine Ashab- Suffe'nin yaad fakr zaruret hali, ayn esprinin bir baka vehesini tekil eder. Dervilik, bu ynyle byk bir feragat gerektirir, zor bir meslektir. Rza Tevfik bu konuda unu syler: Rza'dan himmet al berzahta kalma Serden gemedinse ummana dalma Dervilik szn azna alma Demir leblebidir, kini deildir. DERV HIRKASI: Hrka vcudun st tarafna giyilen, genellikle ynden rlm bir giysidir, eitli renklerde olur, Mevlevilerin giydii stle, dervi hrkas denir.

DERYA : Farsa deniz demektir. Varlk. DERYA-YI MUHT: Farsa-Arapa. Okyanus anlammadr. Mutlak varlk. DERYA-YI VAHDET: Farsa-Arapa. Birlik denizi demektir. Zt- kibriynn tecelli etmesi. nsan- Kamil iin, derya tabiri kullanlr. DEST: Farsa, el demektir. lhi kuvvetin zuhuru. Makam, servet, nfuz. Kemal sfatlarnn hepsinin kazanlmas ve bunlara hkim olunmas. DEST ZEDEN: Farsa. Alk. Murakabe, muhafaza. DEST-GR : Farsa, elden tutmak demektir. Allah. DESTAN: Farsa, efsane, masal demektir. Tasavvuf! olarak menkbe, hikye. Dsitan-i brahim Edhem: brahim Edhem'in menkabesi. DESTR: Farsa. Baa giyilen takke, fes ve benzeri eyler zerine sarlan sara destr denir. Kafes ve rf destr diye trleri vard. Mevleviler, buna sayg ifadesi olmak zere, "erif" kelimesini ekleyerek "destr- erif" derlerdi. Sarklarn yedi kadar eidi mehur olmu ve tutunmutur: Cneyd, Pyeli, Kafes eker-vz, Dolama, Hseyn Kafesi, rf, Hseyn. Tarikat eyhleri daha ok Hseyn sark sararlar ki bu, aadan yukarya dorudur ve yarsnda yukardan aa doru iner. Ortas kalnca, alt ve st taraflar fhirle ayn hizadadr. "rf Destr", dikilmi ve iine pamuk doldurulmu, en az parmak kalnlnda, tlbentle aadan yukarya, yarsndan sonra onun tersi olarak yukardan aa doru sarlr. Her sargnn arasnda bir para aklk braklr. Alt tarafta ise, bir sarm dmdz sarlm olur. Destr denilen sark, neyin zerine sarld ise (fes, ta, sikke) o, sarmlarn stnde gzkr. "Cneyd Destr" bunun yars kadardr. "Dolama Destr", dmdz sarlan destrdr. "Kafes Hseyn Destr" ile "Kafes eker-vz Destr", tlbent drt kat edilip dikilerek iki parmak enliliinde ve ou kez dokuz arn uzunluunda tlbentle sarlr. Alt taraf kaln olur, ste doru incelir ve ta sikkenin kalnlna eit bir halde bulunur, sadan sola, soldan saa sarlrken, her sarlan brn tersine karlar. DESTR BAHA: Farsa. Destr: sark, bah: para, cret demektir. Mevlev tbiridir. Mevln'nm evlatlarna sark paras olmak zere bir takm kyler vakfedilmiti. Bu kyler, "Evkaf- Celliyye"ye dhildi. DESTR-P: Farsa, destr sark, p giymek demektir. Sark giyen. Mevlev tabiridir. Sikkesine destr sarabilme ayrcalna sahip kii demektir. DESTR SUYU: Mevln'nm sandukas zerinde, sark ucunun batrld suya denir. Bu su, if niyetiyle iilirdi. Mevln'nm trbesine girince, sol tarafta sed zerinde, gayet sanatl bir kazan bulunur. Bu kazana, Mevleviler "Nisan Tas" derler. Mevln'nm sandukas zerinde bulunan yeil kubbe (kubbe-i hadr) zerine yaan nisan yamurundan biriken su ile doldurulan bu kazana, Destr- eriflerin ular batrlr, ifa bulmak inancnda olanlardan isteyenlere verilmek zere hazrlanr ve bu suya destr suyu denirdi. DESTR-I ERF: Farsa-Arapa. erefli sark demektir. Mevlevlerin balarna giydikleri, sikke zerine sarlan sark hakknda kullanlr bir tabirdir. Sark, sikke giyenlerin arif olanlarna bir imtiyaz (ayrcalk) olarak verilirdi. Destr, eleb Efendi'nin icazetnamesi ile sarlabilirdi. Halim eleb tarafndan verilen bir destr icazetnamesi: "Dhil-i tarku'z-zevk ve'l-vicdn, slik-i meslek'-evk ve'l-irfan rh- prfthum arafetl Mehmed Tahir'l-Mevlev Dede Efendi dme feyzuh tahiyyat- vfiye ve teslimat- safiye iblayla inha olunur ki, ftrat- zatyenize mevhibe-i Rabban ve tevfkt- semedn olan fdl ve fazl- hakikiniz icbnca cedd-i emcedim kutb'l-ar'l-hilfe ve e sem'r-re'fe kblet'l-rifn ve kdvet't-tifn sultanu'l-kmiln vris-i ekmel'l-mrseln Cenb- Mevln Celleddin azzamallh zikruh ve radyallahu anhu efendimiz hazretlerine ezel ve ebed intisab ile tarikat- aliyyemizde derkr olan rabta ve teslimiyet ve kdeminize binen neseben ve tarikaten da-i fakire mevrs ve mevhb icze zerine mesnevhanlara mahsus olan destr- erf misill kenar ak destr- erf sarnmak bu kere tarafmzdan destur ve icazet verilmi olmakla eyyam ve leyli-i mbareke ve resmiyyede hme-i fazil allmenizi tc- immedr- evliyaullah ile tezyn eyleyesz. Baki vaffakanallah ve iyyakm velhamd lillah ve selmn l ibdehillezine' staf f cmde'l-l sene ihda ve erban ve selsemie ve elf. Cnin-i Hazret-i Mevln Mesnevhan e-eyhu'l-Fakr Abdlhalm b. Hazret-i Mevln

Destrlar nceden dolama olarak sarlrken, Sultan Birinci Ahmed devrinde kafesli destrlarm sarlmas yaygnlam, Mevlevler de, bu yeni usl uygulamaya balamt. Mevln, ayna karsnda sark saran olu Sultan Veled'i grnce, onu men edip, dolama sarmasn tavsiye ettii, menkbda yazldr. DESTE GL: Farsa, gl destesi demektir. Kollu salta ile uzun cbbeye deste gl denir. Mevlev dervileri, bunu, hcrede giyerlerdi. yin srasndaki giysileri tennure olup, bellerine elif nemed denilen bir kemer sararlard. Bektalerin destegl dedikleri stlk, Hayderden uzun, cbbeden daha ksa ve kolsuzdu. Mevlev destegl, uzun kollu, belde biten bir tr Hayderiyye idi. Tennure stne de giyilirdi. DESTUR: Farsa izin anlamna bir kelime. Bir yere girilirken, izin istemek zere kullanlan bir ifade. Halk arasnda "savulun, yol verin" anlamnda da kullanlrd. Bektalerde nefes (ilah) okuyacak can (yani dervi) nce "destur" der, baba (eyh) nin "eyvallah" demesini beklerdi. Baba "eyvallah" demedike okuyamazd. Vermidi mizac- hnerle destur Terk-i edeb etseler de mazur. Nbi Bir yere girmek iin izin talebinde bulunmaya "destur istemek" denir. DESTURSUZ BAA GRLMEZ : Bir mriidin izni olmadan hakikate ulalamayacan anlatan bir atasz. Herhangi birinin haremine izinsiz girilememesi gerektii, yine bu atasz ile anlatlr. "Destur" diyen kiiye "H" sesi gelmezse, bu sz iki defa daha tekrarlanr; cevap alnamazsa, evdeki kiinin bir mazereti olduuna hkmederek geri dnlr. DESSUKYYE: Bkz. Burhaniyye. DEVERAN, DEVRAN: Arapa, dnmek demektir. Cehr zikir tarikatlarnn ayinlerinde, zikir dnle yaplr ki buna deveran denir. Meleklerin arn etrafnda, (Zmer/75) haclarn da Kabe etrafnda dnerek Allah' tebih etmeleri dnerek zikir iin delil saylmtr. DEVHAT'Z-ZEHEB: Arapa byk altn aa demektir. Hz. Ali (r) ile ilgili olarak kullanlr. ou tarikatlarn,kk, Hz. Ali (r) ye dayand iin, bu oluuma, geneliyle birlikte Devhat'z-Zeheb denir. DEVR: Arapa dnmek demektir. Maddi olarak grlen u leme den bir mevcut, nce cemad (cansz), sonra bitki, sonra hayvan, sonra insan ekillerinde tecelli eder, ve sonunda da "insan- kmil" ekline dnr, Hakk'a vasl olur. insan- Kmil'e kadar olan izgiye kavs-i nzul (ini yarm dairesi), insan- Kmil ile balayan Allah'a dn izgisine (ulama) de kavs-i urc (k yarm dairesi) denir. Kavs-i urc ile, varlk vcud- mutlaka yani aslna dner. Mebde ve medden bahseden bu harekete devir denir. Buna Bir'den gelen ok'un tekrar Bir'e dnmesi denir. Kavs-i nzul ile kavs-i urc iin, "Devre-i Feriyye" ve "Devre-i Ariyye" tabirleri de kullanlr. Devir, Mevlevlikte dne dne yaplan semya da denir. Devir bazen yanl bir yorum ile tenash olarak anlalmtr, ki bu doru deildir. Tenash (reenkarnasyon), lmden sonra ruhun baka birinin bedenine girmesi, yahut hayvan, bitki veya canszlar lemine gnderilmesidir. Tasavvuftaki devir de, bata Allah'n bilgi ve irdesi ondan sonra da, bu bilgi ve irdeden insana kadar gelen bir madd oluum sz konusudur. Bu madde, canszlarda varln korumak, bitkilerde bymek, hayvanlerdi (canllarda) duymak, seslenmek hareket etmek suretiyle can kazanr. Fakat canszlara, bitkilere, hayvanlara ait olan bu canllk, (ruh- cemd, rh- nebat, ruh- hayvn) geici (fani) dir. Ana rahminde insana verilen ruh ise (ruh- insan), lmszdr. lmden sonra kyamete kadar berzah leminde kalacak, daha sonra hesap gn yapp ettiklerinin sonucu olarak ltfa (cennete) veya azaba (cehenneme) duar olacaktr. Eskiden camilerde, namaz ncesi Kur'an okumakla grevlendirilen kiilere devirhn denirdi. Yine, birisi lnce, onun ruhunu ta'ziz ve Allah'n rahmetine nail olmas iin okunan hatim ve bu mnasebetle yaplan din merasime devir hatmi denirdi. Osmanl dnemi edebiyatnda konusu "Devir" olan tasavvuf iirlere "devriyye" ad verilir. DEVR- KEBR: Arapa, byk devir demektir. Mevlevi tabiridir. Bayramlarda, bayram namazndan sonra eyh, derviler ve sevenleri ile toplanp byk bir halka oluturur, bayramlama yaplrd. Buna Devr-i Kebir denirdi. Devr-i Kebir, ayn zamanda musikide bir usuldr. DEVR- VELED: Mevlev tabiridir. Mukabele gn sema balamadan evvel, eyh nde, dedeler kdem srasna gre arkada olduu halde, semahanedeki daire iinde, halka eklinde defa gerekletirilen dolanma (devir)'ya, Sultan Veled Devri yani Devr-i Veledi denir. Rivayete gre Devr-i Veled, Mevln'nn babasnn hacda yapt tavaftan iktibas olunmutur. Devr-i Veled'de bir takm nkteler vardr. nce, srafil'in Sur'a fryle insanlarn mahere gidii tasvir olunur. kinci olarak, varlklarn btn (gizli) dan ortaya k, seyr-i anillah, seyr-i illallah ve seyr-i fillah dereceleri

canlandrlr. DEVSE: Arapa dvme, ineme demektir. Bu Sadiyye'de bir yindir. yz dervi yanyana yzst yere yatar, eyh de atyla bunlarn zerinden geerdi. Bu bir snavd. Teslimiyeti zayf dervilerin kemii krlr, gl olannki krlmaz, eklinde bir inanla yaplrd. Msr'da yaplan bu uygulama 1881 senesinde yasaklanmtr. DEYBYYE: Ebu'l-Hasan Ali b. Hzm'd-Db el-Hazrec (. 719/1319) tarafndan kurulan bir tasavvuf okulu. DEY: Alev-Bekta edebiyatnda, ounlukla hece vezniyle sylenmi iirlere deyi ad verilir. Bektailer bu tr iirlere, genellikle "nefes" derken, Alevler "deyi" der. Batn inan sebebiyle, yet diyenler de vardr. DEYR: Arapa manastr demektir. Tasavvuf olarak u anlam ifade eder: nsanlk alemi. Dveyre: Zaviye. Deyr-i muan: Mecusi rahiblerinin ibadethanesi, mularn mabedi. Bu ifade, tasavvuf olarak arif ve evliya toplants anlamndadr. DI N AYNASIDIR : insann yzne, onun ekline, izgilerine bakarak i dnyas hakknda yaklak bilgi sahibi olunabilir. Bu sebeple insann yz, onun iini yanstan aynadr derler. Bu, bir baka atasznde yle tanmlanr: Kp, iindekini dar szdrr. Kpn iinde bal varsa kpn dna bal, sirke varsa sirke szar. DI MEYDANCI: Mevlev tabiridir. eyhin emirlerini dedelere (dedegn) ulatrp bildiren, tarikata girecek yeni dervii eyhin huzuruna gtren, Mevlev dervilerine d meydanc denir. Byk tekkelerde (sitane) iki meydanc bulunurdu. Mutfak hizmetlerini grenlere i meydanc veya ieri meydancs denilirdi. Kk tekkelerde bir meydanc olur, btn ilere o bakard. Meydanc, eyh nereye giderse, yannda bulunur, hrkasn tard. eyh, murakabe iin mutfaktaki meydana gelince, i meydancsnn verecei kahveyi eyhe ve ihvana o datrd. DIYA (veya ZYA): Arapa k demektir. Hak, zat itibariyle, idrak edilmeyen, kendiyle idrak olunmayan bir nurdur. Allah, isimleri bakmndan, idrak olunan bir nurdur. Kendisiyle idrak olunan tarzda, kalpte yerletii zaman, nurlanm basiret bu nur ile Allah'dan gayrisini mahade eder. Iyla, yani nda mahede eder, nk esmaya ait nurlar, akl ile anlalabilmesi asndan karanlk (siyahlk) ile kark haldedir. te bununla, onun parlts rtl kalr. Allah'n nuru, bulut ardndaki gne gibi, gcn kaybetmi olarak zuhur eder. DDR: Farsa, yz, gz, grme, seyretme gibi anlamlar olan bir kelime. Tasavvuf? anlam, sevgili, lh gzellii seyretmedir. DDE: Farsa gz demektir. Hayr veya er, Allah'n hereyi bilmesi. DH: Farsa ky demektir. Allah'dan gayri herey (masiva): mecazi ve ireti varlk. DL: Farsa, gnl. Bu terim tasavvufta, nefs-i natka, srlar hazinesi, Allah'n bakt yer "Allah ekillerinize deil kalblerinize ve amellerinize bakar" hadis-i erifi'nde bildirildii gibi. ilh kemalin (olgunluun) ve cemalin(gzelliin) en gzel tecelli ettii yer. DL-AGH: Farsa, gnl gz ak, basiretli kiiyi anlatan bir ifade. Tasavvuf olarak: ermi, gnl ehli, kalp gz ak kiiyi anlatr. DLBER: Farsa, gnl gtren demektir. Tasavvufta tutukluk (kabz) halini bildirir. Bu, gnlde zntnn sevgi ile birlikte bulunduu bir haldir. DLDR: Farsa gnle sahip ve gnl sultan, sevgili demektir. Tasavvufta genilik (bast) halini ifade eder, ki bu da, sevin ve sevginin bileimi ile olur. DlL-GU: Farsa gnl fetheden, gnl ac anlamnda bir ifade. ns halinde salikin gnlnde ortaya kan feyz ve fetih (alma). DLAL: Farsa naz demektir. Sevgilinin cilvesi yznden meydana gelen ok iddetli ak, evk ve zevk sebebiyle slik'in i leminde oluan zdrap hali... Bu bir sarholuk hali olmamakla birlikte, iradeyi ortadan

kaldrd iin, slik, iine doan hereyi ifade eder, ite bu ifadeye, dilal yani naz denir. DLENMEK: Bata Kuzey Afrika'daki Hedeviye Tarikat'nda grld zere, mbted (balang) durumundaki dervilerin, nefis putunu krmak maksadyla ksa sre dilendirildii grlr. Hindistan'da da, baz tarikatlarda derviler ellerinde kekl (bir tr tabak) leriyle geici bir sre iin toplayclk yaparlard; imdi rastlanmamaktadr. DN: Arapa. Tasavvuf anlam; tefrika (ayrlk) makamnda ortaya kan inan, ak, sevgi eklindedir. Seni sevmek din imanm lh din imandan ayrma Erefolu Rum DNLENDRMEK : Tasavvuf erbab snmek, sndrmek fiilini, muhtemelen, pasif bulduklar iin, onun yerine dinlenmek, dinlendirmek ifadesini kullanrlar. Dinlenmekte, aktivitenin en az noktaya ekilii, yani az faaliyet sz konusudur. Snmek fiilinde de tam anlamyla faaliyetsizlik, eylemsizlik sz konusudur. Tasavvufta ise; gerek i, gerek d aktifliin ayn anda salanmas gibi bir durum sz konusudur. Bir mumun sndrl, onun enerjisinin bitiini ifade eder. Halbuki mumun potansiyel (bilkuvve) olarak enerjisi varln srdrmektedir, ite, bu bilkuvve enerji devam ediine, snmek fiilini kullanmak bir eit paradoksu ortaya karr. Bu yzden, tasavvufta mum sndrlmez "dinlendirilir". DREK : Mevlev tabiridir. Sol ayaa direk denir. Dervi semada dnerken sol aya sabit, sa ayak da onun etrafnda tur atar. Sa ayak, sol aya dndrd iin "ark" olarak anlr. DREKTE DURMAK : Mukabele esnasnda, bir mazereti nedeniyle semaya girmeyen dervi, srtn bir diree balayp ayakta dururdu. Bu ekildeki dervie Mevlevler, direkte duruyor derlerdi. Semann yarsnda yorulanlar da, hrkalarn giyip direkte dururlard. Bazan direkte beklemede olanlar, drdnc selamdan sonra evke gelerek, eyh postunun nnden geer, hrkalarn karmadan sema'ya katlrlard. DREK TUTMAK : Sema srasnda, olduu yerde dnp bir noktada sabit kalma pozisyonuna, direk tutma denir. DRNYYE: eyh izzeddin Ahled (. 694/1294} tarafndan kurulmu olup Rifaiyye'nin koludur. DRLK-BRLK : Dirlik, huzur anlamndadr. Dinde, dilde dnce ve yaaytaki birlik, toplumun dirlii, yani huzuru iin gereklidir, ite bu nedenle, "nerede birlik, orada dirlik" derler. Bekta glbanginde. bu ifade u ekilde geer: "Hak erenler, dirlikten-birlikten ayrmaya:" DSR: Arapa, st elbisesi, gmlek, battaniye gibi anlamlar olan bir kelime. Seyr slkten, verilen grevler ifa edildikten sonra varlan kmil kulluk mertebesi. DVANEG: Farsa delilik, divanelik, mecnun gibi anlamlar olan bir kelime. Tasavvufta n akna yenilip kendine hkim olamamas, k gibi anlamlara gelir. DZ KMEK: almak, abalamak anlamndadr. "stad nnde diz kmek", bir hocadan ilim tahsil etmeyi ifade eder. DOLABI: Mevlevi tabiridir. Mutfak eyasnn mahfuz bulunduu dolaba bakan cana, dolab denilirdi. DON : Klk, kyafet, ekil anlamnda Trke bir kelime. Donanma, donatmak gibi szlerin kk budur. Bir erenin baka bir ekle girmesi, mesela gvercin gibi grnmesi "gvercin donuna girdi, gvercin donunda grnd" diye ifade edilir. "Yas donu" siyah bir elbisedir. "Her dondan ba gstermek" her ekilde grnmek anlamndadr. DOST: Farsa bir kelime olup, Trke'de de ayn anlamda kullanlr. Kart anlamls "dman" kelimesidir. Tasavvufta ilh sevgi demektir. Ayn yolda olan kiilere, sufiler dost der. Ancak gerek dost, Allah'tr ki, bu yzden "dost Allah'tr" denmitir. Ol dost at gzm Gsterdi kendi zm Gnldeki raz(sr) um

Syledm dile geldm. o . Yunus Emre DRT KAPI, KIRK MAKAM : Drt kap: 1. eriat, 2. Tarikat, 3. Hakikat, 4. Marifet. eriat, baba mesabesinde olup dinin inan, ibadet ve muamelat esaslarnn tmn oluturur. Birinci kapy gerekletirmek, eriat yaamakladr. Tarikat anadr. eriat bilgilerini olu baznda tahakkuk ettirmek. Marifet ouldur. Bilgi-amel tevhidi btnlnn sonucudur Hakikat ise torun olarak varlacak zirve noktasdr. Her kapnn on makam vardr. (eriatn namaz, oru, hac, zekat vs. gibi; tarikatn tvbe, inbe, mcahede, hrka giyme vs. gibi). Drt kapnn ayr ayr on makam, toplam krk makam eder. Bu drt kapnn bir baka ifade edili tarz vardr: eriat farz, tarikat vcib, marifet snnet, hakikat nafiledir. DER YZE: Farsa, dilencilik demektir. Kap kap dolap dilenmek, sadaka toplamak. Hac Bayram- Vel'nin yaad devirde bir yardm sand kurduu, bu sandn gelirini, bizzat kendisinin mbarek aylarda tabii ve ks alarak Ankara esnafndan sadaka, zekat eklinde dkkan dkkan dolaarak saladn kaynaklar zikreder. Bunun iin kullanlan "derviz: kap tutan veya kap den" tabiri, sa sakal uzun, st ba derbeder, kap kap dolap para toplayan derviler iin kullanlr ki, bunlar toplama esnasnda iir ve ilahiler okurlard. DRTLER : Hiyeraik veliler silsilesi iinde Rical-i llhiyye denilen 4 Allah dostundan teekkl etmi gruba, "drtler" denir. Bunlar gkte ma'lum, yerde mehuldr. Zira halleri ruhan, kalbleri semavdir. DRT KAPI SELAMI : Bekta tabiri olup bu selam yleydi. "Esselam ey nur- eriat erenleri, Esselam ey pir-i hakikat erenleri, Esselam ey marifet erenleri, Esselam ey nur- hakikat erenleri." DUVAZDE MAM : Bkz. Oniki imam. DUA: Arapa isteme, yalvarma, niyaz gibi manalar olan bir kelime, ihtiyalarn anahtar, darda kalanlarn rahatlad yer, muhtalarn sna. Hal (dil deil) duasnn kabul ansnn ok fazla olduu kaydedilir. Baz meayh- kiram, en stn duann, rz ve skt olduunu sylerken, bir ksm da, duay bizzat ibadet olarak deerlendirir ve u hadisi delil getirirler: "dua, ibadetin zdr". Bu durumda yaplmas yapamamasndan daha iyidir. Ayrca dua, Hakk'n hakkdr derler. Zira, onda kulluk zilletini ortaya karma vardr. Bir grup grup sfiler, Allah'n takdir ettiine rza gsterip skt etmenin daha evl olduu grndedirler. Avamn duas dil ile, riflerinki kalp iledir. DUACI : Eskiden esnaf tekilatndaki reislerden biri de, "duac" idi. Ftvvet tekilat, varln srdrd dnemlerde duac, eyhin huzurunda yaplan merasimde uzun dualar okurdu. DUA-HN: Farsa, dua okuyan demektir. Tekkelerde zikir sonlarnda dua yapan grevlilere, "dua-hn" denirdi. Bu grevli iin "dua-g" (duac) tabiri de kullanlrd. DUDMAN-I BEKTAYYE: Bekta oca. DR: Farsa, uzak demektir. lh rahmetten ksmen veya tamamen mahrum kalan, tembellii nedeniyle, manev eitim sonunda bir hle veya makama ulaamayan. DURAK : Zikir srasnda ve birinci fasldan sonra tek, yahut iki zkirin okuduu, taksime yakn, ar bir bestenin addr. Durak denilmesinin nedeni, zikre ara verilmesinden dolay idi. Durak, her makamdan bestelenirdi. D: Farsa, omuz ve dn demektir. Hakk'n ululuk sfat. DCNYYE: Ahmed ed-Dcin (. X/XI. yzyln ikinci yars) tarafndan kurulmu bir tasavvuf okulu. DNYA: Arapa yakn, alak gibi lgat anlamlarna karlk, zerinde yaadmz u gezegenin addr. Tasavvufta, dnya eitli ekillerde tanmlanmtr:"!- Seni Allah'dan alkoyan herey, 2- imtihan yeri, 3Ahiretin tarlas, 4- Geici, fani yer. Dnya ile ilgili olarak derviler: "Yalan dnya", "yalanc dnya", "dnya mal dnyada kalr" demilerdir. Dnya ayrca cad, ylan, zehir ve fahieye benzetilmitir. DNYA KELAMI : Ak, zevk ve tasavvuf konular dndaki yeme, giyme, geim, spor, borsa, sinema vs. gibi hususlarda konuma.

DR: Arapa, inci. taat etmek, Hz. Peygamber (s), insan- kmil, insan ruhu. DRDRYYE- HALVETYYE: Hafe-niyye-i Halvetiyye'nin kollarndan olup eyh ehbeddin Ahmed'dDrdir (1127/1715-1201/1786) tarafndan kurulmutur. DRRE- BEYZ: Arapa, beyaz inci demektir. Tasavvufta ilk akl. u iki hadis bu anlam verir: "Allah'n ilk yaratt ey, drre-i beyzdr", "Allah'n ilk yaratt ey akldr". DRR- SHAN: Arapa-Farsa, sz incisi veya inci gibi sz demektir. Tasavvufta mkaefe halleri, madd, manev, hiss, akl, lh sr ve ibadetler vs. gibi anlamlarda kullanlr. DRR- YETM: Arapa yetim incisi veya tek inci demektir. Tasavvuf olarak iki anlamda kullanlr: 1- Hz. Muhammed (s). Bilindii gibi, babas Abdullah, onun lmnden nce vefat etmi ve doumdan yetim kalmt. 2- nsan- Kmil. n ol drr-i yetimdir b bahane Hakk'n fazl erip geldi iyane. Bu terim "drdne", "drr-i yekta" olarak da kullanlr. D : Rya demektir. Esma (Allah'n isimleri) yoluyla manev eitimi gerekletirmeyi amalayan tasavvuf okullarnda d, dervie bulunduu makam gsterir. Mesela bir dervi ryasnda dalar grrse, artk onun kalp mertebesini elde ettiini ve bir sonraki derse gemesi gerektiini gsterir. Bu ryalar, dinleyen eyh, mride Allah'n hangi isimlerini vird olarak ekmesinin icab ettiini bildirir. Ancak, tasavvufta genel olarak ryaya itibar edilmez. Zira ryann Rahman veya eytan olup olmad ancak, konunun uzman kiilerce ayrdedilebilir. Tabire muhta ryalarn analiz ve yorumunu yapmak iin, Hz. Yusuf'un manev miras olan muabbir (rya yorumculuu) ligin elde edilmesi gerekir. Rya ile ok megul olan mridlere, olgun sufiler, mbtedi (manevi yolun oluk ocuu) gzyle bakarlar. De dp aldanma Kendin hayrete salma Senden gayri ne vardr, Tabire muhta ola. Gayb nsann, ryadaki hayalleri ilgi oda haline getirecek yerde, u boyutlu deterministik dnyada, madd gzle, sebep sonucun salam verilerine dikkat kesilmesi, ayan salamca yere basmas gerekir. Ryay brak Ryete bak!... Ahmed Am Efendi el-Halvet (Fatih trbedar, lm tarihi 1920) DKN : Varlktan yoklua, salkl iken hastala, kuvvetli iken zayfla den kiiler iin kullanlan bir ifade. Bu ifadeyle alakal bir takm ataszleri, kltr zenginliimiz iindeki yerini hl korumaktadr: "Dmez kalkmaz bir Allah", "denin dostu olmaz", "hele bir yol d de gr", "dknn elinden tut, ki Allah da senin elinden tutsun", "denin stne baslmaz". Bu terim, tasavvuf? adan eriata uygun davranmayan kii iin kullanlr. eriata aykr i yapan mrid, mridi tarafndan yoldan dkn edilir. Dkn'e, yol (tarikat] dan uzaklatrld iin, "yolsuz" da denir. Dme iin "yolsuzluk etmek", "yolsuz olmak", tabirleri de kullanlr. DNCESZ SUFYE SOHBET HARAM : Her konuda takvay gzeten, hep iyiye yneli tefekkrn tayan, edebli olan, mridin nasihatten ibret almaya kabiliyeti var demektir. Bu durumda olmayan kii iin, sohbet bir fayda salamaz. Bylesi iin sohbet haramdr.

E
EBCED:Bir hesaplama eidi olup, Arap alfabesindeki her harfin bir rakam deeri olduu kabul edilerek yaplr. Hadiselerin vuku zamann tesbit, cifr veya nemli olaylara tarih drme ileminde kullanlr. Kamus'un verdii bilgiye gre, Ebced, Hevvez, Hutt, Kelemen, Sa'fas ve Karaet Medyen lkesini yneten alt kraln addr. Bunlar uayb (a)'n kavmindendiler. Bu alt kraln banda ynetici olan ve ilk sray igal eden kii, Kelemen idi. uayb (a) kavminin helakinde, bunlar da ayn akbete uramlardr. Arapa yazm

harflerinin ilk olarak bu alt kiinin isimlerinin harflerince tesbit edildii kaydedilir. Ebced'in esas adnn Ebcad olduu, harf tekrarlanmas sebebiyle, ksaltlarak Ebced'e dntrld rivayet edilir. Bu alt isme sonradan Sehaz ve Dazgilen eklenmitir. Bu alt ismin, eytan yahut haftann gnlerinin ad olduu da sylenir. Ebced'in nmerik olarak deerlendirilmesi u ekildedir: Elif : 1, Be: 2, Cm: 3, Dal:4 = EBCED He: 5, Vv: 6, Ze: 7 = HEVVEZ Ha: 8, Ti ): 9, Y : 10 = HUTT Kef : 20, Lam : 30, Mim : 40, Nn : 50 = KELEMEN Sin : 60, Ayn : 70, Fe : 80, ad : 90 = SA'FAS Kaf : 100, R : 200, Sin : 300, Te : 400 = KARAET Se : 500, Ha : 600, Zel : 700, = SEHAZ Dat : 800, Z : 900, Gayn : 1000, = DAZIGLEN Hemze : ve A (l) da bir (1) saylr. Farsadaki e, je, Arapadaki cim ve ze gibi, faris kefi ile sar kef, Arapadaki kef gibi rakamlandrlr. EBED : Arapa, sonsuzluk daimlik manasnda bir kelimedir. Sufiyyeye gre ebed, Allah'n isimlerinden biridir. Ezel ve ebed arasndaki fark udur: Ebed, sonu olmayan; ezel, ba olmayan demektir. Abdlkerim Cl'nin "el-nsanu'l-Kmil" adl eserinde yle bilgi verilir: "Allah'n ezelilii, ebediliinin ayndr. nk gemi ve gelecek denen iki greli taraf, Zt- akdes-i ilhsinden mnkati ve kendisi li-zatih bekada mnferiddir. Evveliyet denilen izafetin, Zt- Sbhanisinden inkita ile tahakkuk- evveliyetten evvel mevcut olmasna ezel, hiriyyet denilen izafetin inktayla hiriyetten sonra gelen ebedin mevcud olmasna ebed denildi". EBHERYYE : Erdebiliyye'nin kollarndan biridir. Kurucusu Eb Reid Kutbddin Eb Bekr b. Ahmed b. Muhammed el-Ebher (. 573/1 177)'dir. Ebher'de doan Kutbddin, Meraa'da yetiti. Azerbaycan ve Semerkand'a seyahat etti. eyhi; Badad'da yaayan, Seyyid Ebu'n-Necib eyh Ziyddin Abdlkdir'dir. EBN : Arapa oullar demektir. Dnya iin alanlara, ebna'd-dnya; hiret iin alanlara ebna'lhire denilir. Her ikisi iin alanlara ebn'l-mecm denir. Ebn'l-Ahvl: Hallerin etkisi altnda kalan ve ona gre hareket edenler. b'l-Ahval: Hallerin etkisi altnda kalmayan, onlar kullananlar. EBR : Farsa, bulut anlamndadr. alma ve abalama ile mahedeye ulamaya sebep olan perde. Mecaz olarak rahmet, ihsan, ltuf. EBRAR: Arapa, iyiler demektir. Allah'n sevgili, iyi kullan iin kullanlan bir tabirdir. Ahyr kelimesi ile ayn mnya gelir, abdal kelimesi ile de mrdif olduu sylenir. Mukarrabn derecesinin altndadr. Bu gruba mensub olanlar ikiye ayrlr: Allah bir ksmn, kullarna iade etmitir, onlar arasnda yaar, onlar irad eder. ikinci grubu ise, Allah kullara iade etmemi, kendisiyle megul etmitir. Hiyerarik rical sralamasnda bunlara, "yediler" denir. Bu ikinci grubun akl gemisi, vahdet denizinde, gayb vridatlaryla boulmutur: "Bunlara uyulmaz, ancak inkr da olunmaz". Birinci grup, hizmet ehlidir. Halk ile megul edilmitir. Bu nedenle, vcutlarn ir halkn istirhatine sebep klmlardr. Frak- hsnne takat getirmeyb Yahya Yolunda ba verb oldu gzide-i ebrr. eyh'l-slm Yahya EBRU: Farsa, ka anlamnda bir kelime. Slikte vuku bulan kusur nedeniyle, derecesinin dmesi ve ihmle uramas. Zt- Kibriya'y rtmesi ve varlk lemini sslemesi nedeniyle, sfatlara da ebru (ka) ad verilir. EBSAT- MEVCUDAT: Arapa, varlklarn en basiti. Akl- evvel. EB HARRAZYYE: Fas'ta, Eb Harrz tarafndan kurulan bir tasavvuf okulu. EBU'S-SUUD EFEND'NN TORUNU : ok dindar, dnyaya rabet etmeyen salih insanlar iin kullanlan bir tabirdir. Osmanllar devrinde eyh'l-islam olan Ebu's-Suud Efendi, bu zellikle tannd iin, dindarlkta ileri gidenler hakknda kullanlan bir tbir olmutur.

EBU'L-VAKT: Arapa, vakte sahip, vaktin babas demektir. Vakit ve halin etkisi altnda kalmayan sufler hakknda kullanlr. Bu gruba mensub olanlar, telvn ehli deildir. Telvn ehline yani halin etkisi altnda kalanlara, "ibnu'l-vakt" denir. Ebu'l-vakt bunun aksine "temkin" ehlidir. Bkz. Ebn EB'-VEFYYE: Rifiyye'den Sa'diyye'nin bir kolu. EBU YAKUBYYE: Ebu Ykub el-Baveys tarafndan kurulan bir tasavvuf okulu. ECSM: Arapa, cisimler demektir. eitli ksmlara ayrlr: 1. Ecsam- Tbiyye (tabii cisimler) : Kef erbabna gre, ar ve krs 2. Ecsam- Unsuriyye (asl cisimler) : Gkler ve ondaki inceliklerden gayri hereydir. 3. eitli Tabu Cisimler : Unsurlar ve ondan olan Mevld-i Selse'den birleip meydana gelen eyler, doru hareket yapan basit cisimler. EDEB: Arapa, iyi ahlak, gzel terbiye, utanma, zarafet, usluluk, insanlara kavlen, fi'len gzel davranta bulunmaktan ibarettir. Crcan'ye gre, hatann her eidinden saknmay bilmektir. Edeb'den, eriat, hizmet ve Hakk'n edebi anlalr, ilki, dinin zahirine, ekli unsurlarna tam anlamyla riayet etmek, ikincisi hizmette ileri gitmekle birlikte yaptklarn grmemek (yani kendine mal edip ucube dmemek), ncs Allah'a ve kendine ait olan bilmekdir. Mutasavvflar, genelde iki trl edeb kabul ederler: Birincisi ekl, zahir edeb ki; ameli riyadan, mnafklktan, yaclktan korumaktr. kincisi de batn edebtir ki; kalpteki ehvet, itiraz, irdede zayflk vs. gibi olumsuz eyleri temizlemekten ibarettir. Edebler snnetleri glendirmek iindir. Snnetler vacibleri, vacibler de farzlar glendirir. Farzlar ise iman korumak iindir. EDEB ERENLERE : Topluluk iinde sylenmesi ayp bir konu gndeme gelince, bu ifade kullanlr. "H huzurdan dar, h huzurunuzdan, szm meclisten dar " mnsna gelir. EDEB-ERKN: Erkn Arapa'da temeller, esaslar, direkler anlamlarna gelir. Manev eitim gren slikin, her yerde ve her an, daima kendisini gren, her hareketini bilen Allah' dnerek ve buna bal olarak azndan kan szlere, yapt hareketlere dikkat ederek, edeb zere bulunmasdr. Direkler manasna gelen "erkn" sz de, tasavvuf okulunun usl ile ilgili bir terimdir. Her sfinin, bu konuda da bilgili olmas ve ona gre hareket etmesi, kendisinden beklenir. Edeb ve erkn konusunda hatal davrananlara "edeb, erkn bilmez" ifadesi kullanlr. Halk arasnda da lafn szn bilmez, patavatsz, laubali davranl kimseler iin yine bu tabirin kullanldn grmekteyiz. EDEB YA H: Edeb, tasavvuf okulunda nemli bir husustur. Edeble davranma, canlya, cansza, insana, hayvana, her eye, herkese yaplmaldr. Mutasavvflar cansz varlklara, bir tr dirilik atfederler (pan-bioism). Bu sebeble, cansz varlklara da edeb zere davranrlar. Mesela kap arplarak grlt ile rtlmez, yavaa rtmek gerek. "Kapy kapat veya kapattm" denmez, Allah kimsenin kapsn kapatmasn, "kapy rt" yahut "srla" demek gerekir. Lamba, mum, elektrik sndrmek yerine "lambay, elektrii dinlendirmek" veya "srlamak" gibi tabirleri kullanmak, edebe daha uygundur. Sfinin tabiata kar olan bu tavr, ona canl bir insan varl gibi muamele etmesi, amzda ekolojik felaketlerin nlenmesi yolunda, bir anahtar rol, yahut klavuzluk grevi stlenemez mi? Uzayn bile kirlendii byle bir dnemde, tabiat varln korumakta, tasavvufun ekolojik adan olumlu tavr al, en azndan zerinde dnlmesi gereken bir alternatiftir. Mesela, ses kirlenmesi ve bunun insan fizyonomosinde sebep olduu rahatszlklar, ilim-teknik ve tp dergilerinde sk sk gndeme gelir.Tasavvuf yolunda, bir sfinin bakasna hafif sesle hitab etmesi; yerin de can vardr dncesiyle, yerde grlt yapmadan yrmesi; sessiz hayatn tefekkr arttrmadaki olumlu rolne bal olmak zere, az konumak gibi pratik eler; gnmzde, hafif bir hzla seyreden trafikte aralarn klakson ve motor grltsnn azalmas; sadece duyabilecek kadar az bir sesle radyonun, televizyonun dinlenmesi; homurtu ykl fabrikalarn, insanlarn youn olarak yaad yerlerden uzaklara kurulmas eklinde, yeniden yorumlanabilir. Tasavvuf edebler cmlesinden olmak zere u uygulamalar zikrolunur: Kapdan ieri girer karken srt evrilmez, bunun iin ayakkablar hep ieri ynelik, hatta mmknse burun ksm Kabe'yi gsterecek ekilde yerletirilir; uyuyan kimsenin uyarlmas icab ederse, yastna hafife vurularak hafif bir sesle "agh ol erenler" denilir ve bu ekilde heyecanlandrmadan uyandrlr, yemek yerken az aprdatlmaz, eyalar canl imi gibi saygl ifadeler kullanlr; ay, kahve, ierken hprdeterek iilmez; bardak, tabak bir yere konulurken sert hareketlerle deil, yavaa ve sessizce, bir nevi nezaket slubu ierisinde konulur; glmeler yine kahkaha eklinde deildir. Tasavvuf yolunun yolcusu nazik ve kibar insandr. Onu bu ekilde davranmaya iten motiv, "Allah'n her an her yerde beraberinde olduu ve kendisini kesintisiz olarak gzetledii (ihsan)" bilincidir. Bu husus, phesiz Kur'an'daki eitli yetlere dayanmaktadr: "Her nerede olursanz olunuz, O, sizinle beraberdir" (Hadid-4) . ite bu yet, bilin olarak bir m'minde yerleirse, artk o hareketini, yce bir Sultan'n, bir Cumhurbakannn

huzurunda imi gibi dzeltmeye alr. Bunun tahakkuku iin, bir insanda "Allah ile beraber olma"nn bilinci, mutlaka bulunmaldr. Tasavvuf; ballarna, Allah'a vuslat dediimiz "Allah ile beraber olma" bilincini verme iddiasnda olan ve tatbik yn ar basan, laf retmekten holanmayan bir disiplindir. Hedefi de, cennet veya cehennemin motive ettii slm bir hayattan ziyade, Allah' sevmek ve O'nun rzasn kazanmaktan kaynaklanan dern bir takva yaantsdr. te szn ettiimiz bu bilin, tekkelerde her yerde gze iliecek ekilde, mridlere levhalar halinde yazl olarak hatrlatlrd: "Edeb y H". Edebdir tc- Rabbani Komazlar her baa n Olagr Gayb ruhan Edeb gzle, edeb gzle. Gayb Sun'ullah EDEN BULUR, NLEYEN LR : Herkes ne yaparsa, onun karln mutlaka grr, herkes ektiini mutlaka bier, kimsenin yapt ktlk yanna kalmaz, manasnda kullanlan bir ataszdr. EDHEMYYE: ibrahim Edhem tarafndan kurulduu sylenen bir tasavvuf okulu. brahim Edhem'in tam ad u ekildedir: eyh shak brahim b. Edhem b. Sleyman b. Mansur el-Belh (l. 166/783-4). EDHEM TC: Drt terkli bir tacdr. stin'nm (yani Allah'dan baka hibir eye ihtiya duymamann) semboldr. Bilindii gibi ibrahim Edhem, nceleri Belh sultan idi. Sultanlk tacn terk edip dervi olmasndan kinaye olarak, bu isim verilmitir. Sarn her dilimine, terk ad verilir. ED'YYE- ME'SRE: Arapa. Hadislerle sabit olan dualar iin bu ifade kullanlr. Evrd. Tasavvuf yolunun yolcular, Hz. Peygamber (s)'den naklen intikal etmi dualara rabet ederler ve bu dualar, her gn evrad olarak okurlar. Bu, Rasulullah (s)'a ittibdan kaynaklanan bir husustur. Buna bir rnek olarak u duay gsterebiliriz: "Allah'm faydas olmayan ilimden, huu duymayan kalbten, doymak bilmeyen nefisten, kabul olmayan duadan ve bu drt eyden Sana snrm". Amin. EDVR-I VCD: Arapa. Varlk devirleri. Varln, kendisi iin mmkn olan kemal izgisinde ykselmesi ve sonuta ilkelerin ilkesine geri dnmesi. Varlk yukardan aaya iner (kavs-i nzul). Bu ini, bir yarm daire eklinde dnlr. Sonra varlk, aadan yukarya doru kar. Bu k da, bir yarm daire olarak tasavvur olunur (kavs-i urc). Bu iki yarm daire, bir tam daire meydana getirir. Bylece bir varlk, daireyi dolatktan sonra k noktasna dner. Herey aslna dner. O'ndan gelen O'na dner (inn lillah ve inn ileyhi rcin) "biz O'nunuz, yine O'na dneriz" yetinde (Bakara/156) bu hususa iaret vardr. EDVYE: Arapa deva kelimesinin oulu olup, ilalar anlamndadr. Edviye makamlar unlardr: hsan, ilim, hikmet, basiret, firaset, ta'zim, ilham, seknet, tuma'nnet, himmet. EF'L- KULB: Arapa, kalb amelleri anlamnda bir tamlama. Bunlar.olumlu ve olumsuz iki ynde cereyan eder. Olumsuz olanlar: Hased, ucb, kibr, si niyet vs. gibi. Olumlu olanlar: kr, rza, ihlas, mahabbet vs. gibi. EFENDLER EFENDS, EFENDMZ ALLAH : Efen- di kelimesi Rumca olup, sahip ve malik gibi manalara gelir. Mevtana Celladdin Rm bu kelimeyi iirlerinde kullanmtr. Yani onnc yzylda bu kelime, Anadolu Trk muhitinde bilinmekte ve kullanlmaktadr. Suflie mensub bir kii, arld zaman "efendim" yerine "eyvallah" derdi. Yanlp da "efendim" derse, aran "senin efendin ben deilim" manasnda olmak zere, "efendimiz Allah" diye karlk verip onu ikaz ederdi. "Efendiler efendisi" ifadesi de, hereyin terbiye edicisi ve yegne sahibi, maliki olan Allahu Tel hakknda kullanlrd. Efendi kelimesi zerinde teekkl etmi baz deyimler, unlardr: "Efendi adam" : Nazik ve kibar kiiler iin kullanlr. "Efendi'ye gel" : Bu ifade, kendisinden beklenmedik ince bir hareket grlen kiiler hakknda sylenir. EFRD: Arapa, fertler demektir. Rical olanlar iin kullanlr, kutbun nazarnn dnda olanlara efrad denilir. Bu gruba dahil olan ricalin says iki, veya daha fazladr. Efrad, Allah tarafndan memur olduklar hizmetleri yerine getirir. Hz. Hzr, Hz. Ali ve Abdullah b. Abbas'n efraddan olduklar, ancak Hz. Ali'nin, hilafeti srasnda Kutbiyyet-i Kbrya ulat rivayet edilir. ELEN BA KESLEMEZ, ELEN BOYUN VURULMAZ : Yapt kusuru anlayp zr dileyen, affn taleb eden kiinin balanmasnn, mrvvetten olduunu bildiren iki ataszdr. Tpk Allah'a yaplan tvbelerde kulun, Allah'a, yapt kusurlar dili ile ifade ve itiraf edii ve ondan vazgetiini bildirmesi karsnda, affa mazhar olduu gibi, bir insan, hatasn beyan edip zr dilerse, onun da affedilmesi gerekir.

ELEN BAIN AYAI PLR : slam'n dnda kalan hibir eye boyun emeyen, gerek zgrl elde etmi, racul (adam) mertebesine ulam merdler hakknda, kadr kymet ifade eden bir szdr. "Batla eyvallah demem" sz de, buna yakn bir manay ifade eder. ER OTUR, DORU SYLE : Doru konumay, her halkrda yalan sylememeyi ifade eden bir ataszdr. EHAD: Arapa. Bir'i ifade eder. Sfat ve isimlerin ok olmasna karlk, Allah'n ztndaki Birlik, bu kelime ile ifade edilir. Crcn'nin ifadesi ile Bir'in taayynlerindeki itibar, iskt ve isbat gznne alnmakszn, zt'n "O, odur" diye sylenebilecek durumu, "ehad"i aklar. EHADYYET: Arapa, birlik demektir. Bir eye nisbeti olmayan, bir eyin de kendisine nisbeti bulunmad eye denir. Ehadiyyet makam, lh sfattan bir makamdr. Bu makam, akl ve anlatmakla vasfa gelmez. "Onu ilmen hibir ey ihata edemez" (Nemi/84) yeti ile, O'nun bu gayb- hviyyet-i mutlaklna iaret vardr. EHADYYET'L-AYN: Arapa, ayn'n teklii demektir. Bize ve isimlere muhta olmamas bakmndan, Zat- Hakk'n mertebesi. EHADYYET'L-CEM': Arapa, toplanmann teklii demektir. Kendisinde okluun mnaf olmad ey, yani bir yer anldnda, o yerde bir takm eylerin de bulunmas. Bu, Allah hakknda yle ifade edilir: Allah birdir, fakat btn isimler kendisindedir. EHADYYET'L-KESRET: Arapa, okluun birlii demektir. Kendisinde nisb okluk dnlen bir (vhid), demektir. Buna "makam- cem'" ve "ehadiyyet'l-cem"' de denir. EHAD'L-EHADN: Arapa, teklerin teki. Benzersiz, esiz, ehad'l-ehad. EHDALYYE: Kadirliin bir kolu olup, Ebu'l-Hasan Ali b. mer el-Ehdl el-Hseyn (. 1164/1750-51) tarafndan kurulmutur. EHL- HRET: Arapa, hiret adam demektir. Dnyay terk ile, hirete fazla nem veren kiiler iin kullanlan bir tabirdir. EHL- BEYT: Arapa, evin ferdleri anlamnadr. Hz. Peygamberin neslinden ve yaknlarndan olanlara denir. Bunlar, Hz. Ali, Hz. Fatma, Hz. Hasan ve Hz. Hseyin'dirler. EHL- DL: Dil, Farsa'da gnl demektir. Gnl ehli kimseler iin bu tabir kullanlr. Neeli, zevkli, hl ehli, ak ve evk sahibi kimseye denir. Ehl-i dildir diyemem snesi saf olmayana, Ehl-i dil birbirini bilmemek insaf deil. Nef' (Manas: Gnl temiz olmayana gnl ehli diyemem, gnl ehli olanlarn birbirilerini tanmamalar insafa uymaz). EHL- HAK: Arapa, Allah adamlar iin kullanlr. Crcn, Ehl-i Hakk' yle tarif eder: Kendilerini Rablerinin katndaki Hakk'a verenler ki, bunu da hccetler, burhanlarla yaparlar. Bunlar, Ehl-i Snnet ve'lCemaat'tir. EHL- HL: Arapa. Hakikat ehli, bildiini, inandn tatbik eden, kendinden geme srrna eren kimseler. Bunlarjlh tecelllere mazhariyet erefine ermilerdir. Emrh cehd eyle kli hl eyle Kal ehli olandan infisl eyle Emrah EHL- DNYA: Arapa, dnya adam demektir. Ahiret ilerinde duyarsz, dnyann megalesinde boulmu kii. Teksr Sresindeki "okluk" (teksr) vasfn tayan dnyalk ilerin kendilerini oyalad kiiler.

EHL- EHV: Arapa, nefsinin arzusuna uyanlar. Crcn, ehl-i ehv'y yle tarif eder: Bunlar ehl-i kbledendir. Lkin inanlar, Ehl-i Snnet'in inanc gibi deildir. Cebriyye, Kaderiyye, Ravfz, Havric, Muattla ve Mebbihe bu gruba girer. EHL- KAL: Arapa, laflar, demektir, iin znden ve esprisinden uzak, kysnda, kenarnda dolaan kiiler. Bunlar sylediklerini yaamayan, hakikata ulamam kiilerdir. EHL- TARK: Arapa, yola mensub olanlar demektir. Tarikat ehli. EHL- TASFYE-EHL- NAZAR: Dnce ehli, arnma ehli anlamlarnda iki Arapa tabir. kincisi geree akl ve istidlaller ile ulaan, ehl-i nazar; birincisi ruh arnma yolu ile ulaanlar ki bunlar da ehl-i tasfiyedir. EHL- ZEVK: Arapa, zevk sahipleri demektir. Tecelllerin hkmnn ruhdan, kalbden, nefse ve hislere gemesiyle, bundan zevk alan kimselere, ehl-i zevk denir. Crcn'nin bu tarifinden anlald gibi, ilh ilhama mazhar olma kabiliyetini kazananlar, mn zevkine ermi ve bu zevki, ruhunun derinliklerinde duyabilen kimselerdir. EMMET'L-ESMA: Arapa, isimlerin imamlar demektir. Yedi esmaya verilen isimdir. Bu isimler unlardr: Hayy, Alm, Kadr, Sem', Basr, Mrd ve Mtekellim. Btn isimlerin asl bu yedi isimdir. Sem' ve Basr yerine Cevd ve Muksit isimlerini koyanlar da olmutur. EKBERYYE: eyhu'l-Ekber Muhyiddin b. Arab (. 638/1 240)'nin kurduu tasavvuf okulu. Bu tasavvuf okulu, alev silsileye sahiptir. Muhyiddin b. Arabi'nin eyhi de, Eb Medyen uayb b. Hseyin el-Marib'dir. EKMEK EV : Hac Bekta Tekkesi makamlarndan birinin ad. Her evin bir babas olduu gibi, bu evin de bir babas vardr. Ekmek evinin son babas, Hac Kerim Baba adnda bir ztt. EKMEL : Arapa, en olgun, en mkemmel anlamnda bir kelime. Kendisinde lh ilim ve sfatlarn daha fazla topland, lh isim ve sfatlara en fazla mazhar olan kii ekmel'dir. En olgun insan Hz. Muhammed (s)'dir. EKTN BERSN : Bu ataszyle, bir insann yapt iyi veya kt her iin, birgn mutlaka karln grecei anlatlr. "Dnya, hiretin tarlasdr" hadisine telmihen sylenen bu sz ile, insanlar iyi sonular almak iin, iyi iler yapmaya ynlendirilmek istenir. EL ALMAK, EL VERMEK: Bu szle dervi olmak, bir tasavvuf okuluna kaydolmak kastedilir. Bektaler el almaa "nasib olmak" der. Tarikata ait bir eyi, bir treyi yapmak, yahut bir hastala okumak iin izin alma ve izin vermeye de el verme, el alma tabiri kullanlr." Okumaya el alm, eli var." Saknin elin ptm olup eyh-i harabat, Eller ayan pt demden el aldm. Net-i Mevlev EL BENM ELM DEL: Tasavvuf okuluna giren bir dervie el veren eyh; kendisinin de, ayn ekilde bir nceki eyhten el aldn ve bu ilemin zincirleme olarak t Hz. Peygamber (s)'e kadar uzandn ve O'na bey'at edenlerin Allah'a bey'at etmi olduklarn (Muhakkak sana bey'at edenler de, Allah'a bey'at etmilerdir. Fetih/10) bildirmek zere bu sz kullanr. EL BENM, ETEK SENN : Tasavvufa giren derviin, sk skya balln ve eyhin eteinden tutunduunu belirten bir sz. EL ELDEN STNDR, T ARA VARINCA : Bu atasz "Biz, dilediimizi dereceler (vererek) ykseltiriz, bylece her ilim sahibinin zerinde bir bilen vardr", (Yusuf/76) yetinin bir baka ekilde ifade ediliidir. Ayn ekilde, her g ve kuvvet sahibinin zerinde, bir g ve kudret sahibi mevcuttur. Dolaysyla, gurura kaplmak, kibirlenmek, bakasn kmsemek doru olmayan hareketler cmlesindendir. Bu sebeple kiiye, tevazu, mahviyet, kadir bilirlik daha ok yarar. EL ELE, EL HAKK'A : Yukarda, "el benim elim deil" szn aklarken deindiimiz gibi, bu da, tasavvuftaki eyhler silsilesini bildiren bir ifadedir.

EL ETEK TUTMAK : Tasavvuf yoluna girmeyi ifade eden bir sz. ELF: Arapa lisannda ilk harf. Yunanca'da "alfa" nn karldr. Tasavvuf stlah olarak, Zt- Ehadiyyet'e iaret eder. Zira O, ezellerin ezelinde eyann ilkidir. ELFTE BREY YOK : Arap alfabesinde, elif harfi, yukardan aaya basite dz bir izgiden ibarettir. Dier harflerin, erisi, knts, girintisi, noktas, ekil kargaas bu harfte yoktur. Osmanl Devleti'nin son dnemlerinde kurulan mahalle mekteplerinde, harflerin biimi ocuklarn hatrnda kalsn diye, hep bir azdan, basit fakat gzel bir beste ile "elifte birey yok, be altnda bir nokta, ta ona benzer, se ona benzer cim karnnda bir nokta, ha ona benzer, h ona benzer, dal beli bkk, zel ona benzer, r orak gibi, ze ona benzer, sin dili, sn ona benzer" tekerlemesi syletilirdi. Tasavvufta da fena makamna ermi, lmeden nce lmenin srrna vakf olmu, temkin ehli, artk kendisinde lezzet ve zevklerin kalmad mahv ehli kiilerin durumu, elif harfine benzetilir. Nakibend manev tekamlnn sonunda, balangtaki, lezzet ve zevklerin artk yok olduu, tabir yerindeyse insann kupkuru, tatsz ve lezzetsiz hale geldii ifade edilir. Sfat ve esma tecellilerinden gemi, zat tecellilerine muhatab olmu, zta bal mutlak gayba dalarak, orada boulan ve her makamda, eitli renk tecellilerini mahede eden suf, bu makamda "bil levn" denilen renksizlie, yani renklerin kaybolduu bir alana ulamtr. Bu durumda olan sufinin btn renklerin anas kabul edilen beyaz rengi mahede ettii veya beyaz nura garkolduu da sylenir. n elif z nedreddir semain arifi, Saye-i hatt- istiv-y ems'in oldur vkf Esrar Dede ELF SUMAT: Mevlev tekkelerinde, dervilerin topluca yemek yemeleri iin kullanlan, deriden yaplm sofraya denir. Deri sofralar trl olur: Bir ksm daire eklinde, etrafnda halkalara sahiptir. Bu halkalara bir zincir geirilip ekilince, sofra byk bir torba halini alrd. Gezgin sufler, bu tr sofray kullanrlard. Yine bir ksm, daire eklinde olur, derghlarda, zellikle Konya Merkez Mevlev dergahnda kullanlrd. nc bir tr sofra da, elif sumat adyla anlan, bir arn geniliinde uzun bir deriden ibaretti. Alnca, elif harfini andrd iin, elif sumat denilmitir. Bu sumatn bir ucu sumathanede, sumathanesi bulunmayan tekkelerde, meydan- erifteki eyh postunun altna ilitirilir ve aa doru yaylrd. Sofrann iki yanna ekmek, kak ve biraz da tuz konduktan sonra, stleri uzun havlularla rtlrd. Sonra her kii, iin bir sahan kavurma, bir sahan lokma pilav, bir kse de pelte konurdu. Derviler bayram namazn kldktan sonra, meydanc tarafndan yemekhaneye davet olunurlard. Sol el, sol dizin zerinde olarak yemek yenir; kdemliler, sada eyhe yakn durumda otururken, kdemsiz olanlar, onlarn sol tarafna otururdu. Yemek bitince, eyh, sumatn kendi nndeki ucunu bker, yanndaki dervie verir, bu sofra bkme ii, t teki uca kadar devam eder, bu ekilde sofra toplanm olurdu. Bu ekilde drl hale gelen sofra, yine meydanc tarafndan, dervilerin topluca ektikleri eyvallah ile kaldrlrd. Ardndan eyh, glbank okur, sonunda da derviler h eker, nlerindeki havluyu tutarak ayaa kalkar, geri geri giderek sumathanenin iki tarafndaki minderlere otururlard. derviin, eyhten balayan el ykamak zere ibrik-leen dolatrmas ve ellerin havlulara silinmesi ile, yemek ii sona ererdi. Bu ksa istirahat srasnda kahve iilir, dardan gelenlerle topluca bayramlama yaplrd. ELF NEMED: Nemed Farsa, yn kemer manasnadr. Mevlevlerin, tennure denilen etek zerine sardklar kemere denir. Tarikata girilirken, eyh tarafndan veya yedi dolama ile sarlr. Ayin srasnda bu kemeri takmak mecburdir. Bu kemer, sadan sola doru sarlr. ELF ALVAR: Pantolon eklindeki alvarlara bu isim verilir. Sadece "elif" de denilir. Gen ilim adamlar, ilmiye snfnn ocuklar ve meyh, bu alvar giyerlerdi. ELF TC: Bektalerin giydii yass bala verilen addr. Mevleviler, buna "Klah- Seyf" adn verirlerdi. EL PME : eyhin elini pmek. stifardan sonra eyhin eli plr ki bu, tarikat edebidir. EMAN: Arapa snmay ifade eden bir kelime. Manen, himmet yani dua yolu ile yardm talebinde bulunmak isteyen kii, "Aman ya Raslallah!" diye nidada bulunur. Ebced hesabyla "Muhammed" (s) kelimesiyle "Eman" kelimesi, her biri ayr ayr 92'yi verir. EMR LEM: Zaman ve mekan st olarak, emirle birlikte yaratlan lem. Ruhlar ve akllar bu lemdendir. Bir anda yaratlmtr. "Vem emruna illa vhidetn ke-lemhin bi'l-basar" Kamer/50. ENDUH: Farsa, znt demektir. Bilinmeyen bir hususta duyulan aknlk ve hayret.

ENE ENTE-ENTE ENE: Arapa, ben senim-sen bensin" anlamnda bir ifade. k mauk birliini ifade eder. Bu, iki bedende bir can gibi olmay gsterir. Bu, sevginin taml iin varlmas gereken bir noktadr. ENE'L-HAKK: "Ben Hakk'm" anlamnda bir ifade olup Hallc- Mansur tarafndan sylenmitir. Erzurumlu . Hakk'nn ifade ettii gibi; "Syleyen Nasr (yani Allah) idi. Mansur Andan tercman olur" eklinde anlalmaldr. O'nun, bu sz Hakk'tan rivyeten syledii kaydedilmekle birlikte, fena halinde iken syledii veya kendisinin btl olmadn ifade etmek iin serdettii de nakledilir. Kasas sresindeki aa kknn "muhakkak, Ben alemlerin Rabbi olan Allah'm" szn anlayan, Hallac'n "ene'l-Hakk" szn anlar. ENGT: Farsa, parmak. Kuatma (ihata) sfat, Allah'n hereyi kuatma sfat. ELSZ AYAKSIZ : radesini Allah'n iradesinde fani klm (eritmi) kiiler iin kullanlan bir ifade. Buna benzer olarak kullanlan "elsiz, dilsiz, belsiz" deyimi, hakiki Allah erinin eline, diline, ve beline hkim olduunu gsterir. Mir't szlerin canl muamma Arif olanlara olur huveyda Elsiziz belsiziz dilsiziz amma Gezeriz lemde erkekesine. Mir't EMNT-I MBARAKE: Hz. Peygamber (s) ve dier slam byklerine ait eya ve levazma, mbarek emanetler (emnt- mbareke) denir. Yavuz Sultan Selim Msr' fethettikten sonra Mekke Emiri Seyyid Berekat, emirlik hazinesinde bulunan "emnt- mbareke"nin nemli bir ksmn, olu, erif Ebu Nemi vastasyla Yavuz'a gndermitir. Yavuz, bu emanetlerin korunmas iin Topkap saraynda zel bir daire hazrlatm olup bu emanetlerin iinde en nemlisi, Hz. Peygamber (s)'in hrkas olduu iin bu daireye" Hrka-i Saadet Diresi" denilmitir. Hz. Raslullah (s) bu hrkay, air Ka'b bn Zheyr'e hediye etmiti. Bu hrkadan baka dier emanetler de unlardr: Hz Peygamber (s)'in bir dii, bir yay, iki ayakkabs, bir ayak izi, seccadesi, sanca, bir kl kabzas, bir kolu, Hz. Eb Bekr'in seccadesi, Hz. Nuh (a)'n tenceresi, Hz. Davud'un klc, Hz. Yusuf'un gmlei, Mekke'nin anahtar, drt halifenin sancaklar, imameleri, kllar, Aere-i Mbeere'den bazlarnn kl kabzalar, Hz Osman (r. a)'n Kur'an- Kerim'i, Altnoluk, Hz. brahim (a)'n kazan. EMN- VAHY: Vahyin emini anlamnda Arapa bir ifade. Hz. Peygamber (s), risalet ve nbvvet grevini yklenmezden evvel, "Muhammed el-Emn (s)" yani "Gvenilir Muhammed (s)" namyla anlyordu. Toplumun doruluuna gvenmesine Cenab- Hakk'n nbvvet grevi vererek te'yid etmesi eklenince, ortaya "Emin'l-Vahy" olan Peygamberimiz (s) kt. Kendisine gelen vahyi, ayniyle topluma btn insanla, en ufak bir deiiklik yapmadan aktard. Bu yzden vahyin emini oldu. Emn-i Vahy-i ilh Muhammed Arabi Sm EMRGANYYE: drisiyye'nin Nbe kolu. Kurucusu 1853'te vefat etmitir. el-EMRU B'L-MA'RUF ve'n-NEHYU ani'l-MNKER: Arapa iyilii emretme, ktlkten sakndrma anlamndadr, insanlar kurtulmalarna vesile olacak olgunluklara ynlendirmeye, el-Emru b'l-Ma'ruf denir. eriatta knanan konulara engel olmaya da, en-Nehyu ani'l-Mnker denir. el-Emru bi'l-Ma'ruf iin hayra klavuzluk etmek; kitap ve snnete uygun olan emretmek; Allah'n sz-amel asndan kulundan raz olduu eyi gstermek gibi tanmlar yaplrken, en-Nehyu ani'l-Mnker iin de; ktle engel olmak; nefs ve ehvetin meylettii eyleri yasaklamak, eriat ve iffetin holanmad, Allah Teala'nn dininde caiz olmayan eyi ktlemek, eklinde tarifler yaplmtr. EMR- HAKK: Arapa, Hakk'n emri demektir. lm anlamnda kullanlr. ENNYYE: Arapa, benlik anlamnda bir kelime. Kuldan ortaya kan her eyin, kendisine dayandrld geree "enniyye" veya "enniyye" denir. Bu izafete u rnekler verilebilir: Nefsim, elim, ruhum vs. senin hakikatin ve btnn, Hakk'n gayrdr. Enniyye'nin nefyi, "La ilahe" nin manasnn ayndr. Bundan sonra ikinci olarak, senin btnnda Hakk'n isbat sz konusudur ki, bu da "illallah"n manasnn ayndr. ENE: Arapa "ben" zamiridir. Ben (ene) demese de konuann sz ben (ene) dir. Nahn (biz) zamiri iin de, ayn durum geerlidir. Bununla, konuann fiillerden soyulmu olma durumu kastedilir. ENESYYE: ok sonralar zuhur etmesine ramen Sahabe-i Kiram'dan Enes bn Mlik (r.a)'e izafe edilen bir tasavvuf okulu.

ENSRYYE: Abdullah el-Ensr (.481/ 1048)'ye dayandrlan bir tasavvuf okulu. Hereviyye adyla da anlr. ENE TAHTINA OTURANI RAD MMKN DELDR : "Ene" Arapa'da "ben" demektir. Bu, ben Allah (c)'dan frlen (ruh- menfh) deil, hayvan ben'dir. nsan'n bu ynn terbiye etmesi gerekir. Bu ynn terbiye edememi kii, hayvan nefsin istekleri dorultusunda hareket ettii iin, onu ird, yani doru yola sevketmek ok zordur. Byle kimseler, nefsini veya daha ak bir deyile, nefsinin istekleri (heva)ni ilahlatrm kiilerdir. "Ey Muhammed (s)! Nefsinin isteini ilahlatran grmedin mi?" (Casiye 723 ve Furkan/43) "Ben"lik, Allah karsnda ilah tavr altr. Yani, Allah karsnda varlk isbat etmektir. Bu durumdaki kii, Allah (c) nndeki durumunu anlayamaz, hiliinin, faniliinin bilincinde (dikkat ediniz, bilgisinde deil) olmazsa artk o, Allah'a ihtiyac olmayan bir kiidir. Bir kimse, ihtiya duyduu eye ynelir, duymad ey ynelmez. ite bu yzden, esiri olanlar doru yola ynlendirmek mmkn olmaz. ER : Bkz. Rical. ERK- TEVHD: Arapa tevhid koltuklar demektir. Zatn zuhur ettii yerler olmas bakmndan vahidiyyet hazretindeki zti isimlere "erik-i Tevhid" denir. ERBAN: Bkz. ile. ERBAB-I YAKN: Madd, manev, zahir, btin bilgilerle yetkinlemi kiilere, erbab- yakn denir. Bu durumdakilerin bilgilerinin gvenilir olduu kaydedilir. ERDEBLYYE: Safiyddin Erdebil'nin kurduu, Ebheriyye'nin kollarndan bir tasavvuf okulu. EREN-ERENLER : Allah'a ulaan kii (vsl)ye denir. Vel. Yldzm dknd tali'im kskn Muzlimdi eyyam- hayatm btn Erenler elimden tuttular bir gn anl demler srdm, devranlar grdm. Tokadizde ekib ER DORUYA HAK DORUYA : Konuurken szn doru olduunu aklamak iin veya doruluunu tlemek iin kullanlan bir deyim. ER ERE KIYMAZ : Erler arasnda mereb asndan bir ayrlk olsa da, hogryle bunun dzeltilebilecei bu szle anlatlr. ER E : Bekta stlah. Babann sevgisine mazhar olmu can (dervi). ER ERN AYNASI : "M'min m'minin aynasdr", (Cami l, 170) hadis-i erifinin mealidir. M'min, kendi olgunluk ve iliini bakasnda grr, bu ekilde kreder veya ibret alr. ERENLER HZIRA ETM DUAYI : Misafir iin sylenir. "Misafir umduunu deil, bulduunu yer" atasznn aklamasdr. ER KRARINDAN HAYVAN YULARINDAN : Bu deyim, erin veya insann ikraryla, yola gideceini, hayvann da yllaryla ynetileceini anlatr. ERKEK ARSLAN, ARSLAN DA, D ARSLAN,ARSLAN DEL M? : Kadnlardan da erkek olur. Bu, manev olgunluk asndandr. Ve ou erkekler himmet ve olgunluktaki zayflklar ile kadndrlar. ERENLER CELLADI : Hacm Sultan'n lakab. Bekta stlah. ERZADE : Bir mridin babas da mrid olursa, ona erzde denir. Bu, Bekta stlahdr. ERVAH-I HABSE : Arapa, pis ruhlar demektir. Cinler ve eytanlar. ESEDYYE: Seyyid Abdullah el-Esed (. VIII. y.y.) tarafndan kurulmu, Kadiriyye'nin kollarndan bir tasavvuf okulu. ESARET: Esirlik. Hakikate ulamaya engel, d grnler.

ESER: Kaybolan bir eyin, ardnda brakt iz, anlamnda Arapa bir kelime. eyin varln gsterene denir. Nazardan men olunann, eserle Cinsiyet bulaca, eseri yok edenin de zikirle Jiletlenecei sylenir. Bu, akl cedel mantna ynelmeyen, Allah'la beraberken tedbiri terkeden kiinin kef ve fetihle nsiyet bulacan ifade eder. Bir kimsenin eser (takib edecei iz)e, yani terbiye edici bir eyhe, veya uyaca iyi bir lim (byk)e balants yoksa, kendisine fetih gelene kadar virdler, riyazetler, mcahedeler ve oka zikirle megul olmas gerekir. Eserlerin srlar, renklerin btnlarn tekil eden ilh isimleridir. Crcn, eserin anlama geleceini kaydeder: 1. Netice, belli bir eyden husule gelendir. 2. Almet, 3. Cz. Eski hkmdarlardan kalma bir sarayn zerinde, u beyt bulunmutur: Eserlerimiz bizim (ne olduumuzu) gsterir yleyse ardmzdan braktmz eserlere baknz!. . Aliyy'l-Havvas, eser'i yle tanmlar: Hereyde Allah' tefrid etmek (bir olduunu anlamak) tir. Bu da, eyann nefislere yapm eser (iz)lerinden yz evirmekle olur, yani nefsin hevasndan kanan sadk mridin yoluna, tefrid ve tevhidine eser denir. Mrid, bunu, nefsin dnyev nazlarndan uzaklamak ve ehvetlerini terbiye etmekle, elde eder. ESBAB: Arapa, sebepler anlamna oul bir kelime olup, tekili "sebeb" dir. Vesileler, vastalar, aralar. Tasavvufta herey Allah'a gtren bir sebep, O'nu gsteren bir yettir. Aralar, yani sebepler ama haline getirilmedii srece problem yoktur. Aralar ama haline getirilirse, buna putlatrma veya irk denir. Sebeplerde taklmamak gerekir. nk sebeplerin (irk-i esbb) tesiri di, msebbibin (sebebi yaratan Allah'n) etkisi ise hakikidir. Ki bu inanc tamak tevhidin temelini oluturur. el-ESMAU'L-HSNA: Arapa sfat tamlamas olup, gzel isimler demektir. Tasavvufta Allah'n gzel isimlerine el-Esma'l-Hsna denir. (Bkz. ALLAH). ESMA- SEB'A: Arapa, yedi isim demektir. Allah'n yedi gzel ismi. Esma zikri eken tarikat mensuplarnn virdleri, u ekildeydi: 1. La ilahe illallah 2. Allah, 3. H, 4. Hakk, 5. Hayy, 6. Kayym, 7. Kahhr. Bu zikir usl, Halvet byklerinden brahim Zhid-i Geyln'den kalmtr. Bu yedi isim, usl, fr', tebdlat ve tasarruft ad verilen ekillerle 28'e kadar kar. ESMAR: Arapa, meyveler demektir. Ana isimler (asl isimler)in toplanp bir araya gelmelerinden birtakm baka isim ve mnlar ortaya kar ki buna, esmar (meyveler) denir. Nikah da denilen, kll esmr betir: 1. lh isimlerin itimi : Bunun semere (meyve)'si, ilimde belirginleen gereklerin suretleridir. 2. Manalarn itimi : Bunun semere (meyve)'si, nefsde belirgin hle gelen ruhlarn suretleridir. 3. ctim- ervah (ruhlarn bir araya gelmesi) : Bunun semeresi, basit madde ve misal leminin suretleridir. Arz ve krs gibi. 4. Basit maddenin ictima' : Bunun semeresi, cansz varlklar, bitkiler ve hayvanlardr. 5. Cinslerin, fasllarn ve insan hakikatlerin ictima' ve terkibinden meydana gelen insana mahsus itima. EBAH: Arapa, karaltlar, cisimler, cesedler demektir. Soyut (mcerred) varlklarla, somut (mahhas) varlklar arasndaki leme; lem-i ebh veya cihan- ebah denir. EK : Eve dardan ieri girmek, kapnn eiinden atlamakla mmkndr. Dardan ieriye girmekle, zahirden btna, dtan ie ulald derghtaki, evdeki olgun erlere, olgun eyhlere ulald, bu ulamaya da eiin sebep olduu kaydedilir. Ulatrd hedefin ulvlii yznden, eikte de bir ulvlik grlr. Eik; yokluk ve tevazu gibi anlamlar ifade eder. Tevazu ehli iin "eik gibi ayaklar altnda" denir. Tad ycelik itibariyle eiin zerine oturulmaz, baslmaz. Bir dergh veya trbeye girilirken eii plp yle girilir. Buna "eie ba koymak" denir. Bektaler eyhin huzuruna veya trbeye ziyaret iin girerken u terceman okurlar: Eiine koymuam can ser, T vcdum ola safi hem zer. Eiinde hacetim hem budurur: T fakir'e eyle bir hsn-i nazar. "Beikten eie kadar" ifadesinde, beik doumu, madde lemine gelii, eik ise mn lemine gidii yani lm ifade eder. EREFYYE : Eref olu Abdullah b. Eref b. Muhammed Rmi (. 874/1469) tarafndan kurulmu, Kadiriyye kollarndan birinin ad. Kurucusu Erefolu Rum, Hac Bayram- Veli'nin kz Hayru'n-Nisa Hatun'la evlenmi ve ona damat olmutur.

EREF TC: Erefiyye-i Kdiriyye tacna (Eref Tc) denir. Bu tc, yedi dilim (terek) li olur, beyaz uhadan, ii pamuklu olarak dikilirdi. ETME BULMA DNYASI : Herkes, iyi, kt yaptnn karln mutlaka bulacaktr. ETVAR-I SEB'A: Arapa, yedi tavr demektir. Yedi tavr unlardr: Tab', nefs, kalb, ruh, sr, hafi, ahf. Nefsin yedi derecesine gre deien hallere de, Etvar- Seb'a denilmitir. ETYEMEZLER: Tasavvuf tarihinde vejeteryan diyet uygulayan sufiler vard. Yine bunun gibi, yaz mevsimi nefsini krletmek zere souk su imeyenler de grlrd. Bir kk para et yemenin, kalbi belli bir sre katlatrd kanaatini tayan baz sufiler, et yeme konusunda perhizkr davranrlard. Yani eti haram telakki etmezler, ancak nefsi glendireceinden hareketle, yememeyi tercih ederlerdi. Tabiatta saldrgan, yrtc hayvanlarn et, pasif, yumuak bal hayvanlarn da ot yedii gz nnde tutulursa, bu hususun bir para tutarl olduu grlr. Ancak, Allah, er' adan belirttii lleri haiz bulunan etlerin yenmesini helal klm, Hz. Peygamber (s) de yemitir. O halde yenmesi gerekir. Bu son fikirle birlikte, et yemez sufilerin, Allah'n helal kldn haram kldk lan sylenemez. Zira onlar mubahlarda da azimet yolunu semi ve o yolda gitmilerdir. Onlarn halleri, kendi yaadklar i leme paralel olarak gerekletii iin, davranlar sadece kendilerine mahsustur, genel avam iin asla l olamaz. l, Kur'an- Kerim'e endeksli, salam zemindir. Kii, takvasna gre "gcmz yettii lde takval olunuz" (Tegbn/1 6) yolunda duyarllkla ycelir, ykselir. Bu da ayr bir incelik. te bu incelik, Kur'an-Nebev slam zemininde gerekleir. Etyemez bir grup sufinin, bu zemini inkarla, et yemeyi terk etmeleri ve ete haram gzyle bakmalar gibi bir husus, tasavvuf tarihinde asla varid deildir. EVBA : Evbalk terbiyesizlik, yaramazlk ve haydutluk anlamnda bir kelime. Allah sevgisinin gl etkisi sonucu, salihin iledii salih ameller ve terk ettii haramlar iin, Allah'dan karlk beklemesi. EVBE: Arapa, dnme demektir. Sevab beklemeden, ceza korkusunun etkisinde kalmadan, Allah'n emrine uymak iin tevbe etmektir. Bu, nebi ve mrsellerin zelliidir. EVCU'L-MKAN: Arapa, imkann zirvesi demektir. Dnyaya en uzak olan yldza eve denir. Tasavvufta, ilh lem iin, "evcu'l-imkan" ifadesi kullanlr. EVLYA : Arapa vel kelimesinin oulu olup dostlar anlamn ifade eder. Hayatn nefis mcadelesi ile geirerek, eriat takva boyutundaki inceliiyle yaayan, Hz Peygamber (s)'e tam anlamyla uyan kaya gibi sert olmaktan kap, toprak gibi davranmay hedef edinerek, diken yerine gl yetitiren bahvan eklinde aktiflik gsteren kiiye, evliya denir. Allah'a dost olabilmi kiinin yata, mmetin problemlerine "mmet" dua ve psikolojisiyle yaklamas sebebiyle dikenlidir. Gece, ya ok az uyur veya hi uyumaz. Vel, Allah'n heryerde oluunun bilgisine ve bilincine ulat iin, insanlar arasndaki davran, yalnz iken olan davranna uyar. O, olduu gibi grnr, grnd gibi olur; bylece i-d birliine (tevhidine) ular. Velinin bir ilah vardr. O, bir ilah uruna makam, mevki, kadn, altn, gm, hret arzusu, ocuk, e, ev, kk gibi ilahlar terk etmitir. Evliya mala tenezzl m eder? Siklet-i nsa tahamml m eder? Nbi Veliler takvaya endeksli bir hayat yaadklar iin, dualarnn kabul sr'ati ve ans fazladr "Allah mttakilerden daha ok kabul eder" (Maide/27). Evliya, Kur'an insandr, Raslullah (s) gibi... EVDIYE- SLK: Arapa, slk vadileri demektir, sufi iin her derece, bir slk vadisidir. EVLYYYE : Batl tasavvuf frkalarndan biridir. Velilerin hayat ve mematnda kudretinin azametine, taharetine ve ismet sahibi olduuna inanr. Bunlar, velayetin nbvvetten stn olduu kanaatindedir. Yine Evliyiyye'ye gre; kul, belli bir mertebeye ulanca ondan er' ykmllkler ve ibadetler der. Halbuki Hz. Peygamber (s)'imizden dmemiti. EVLYALIK SATMAK : Kendini dindar, bid, zhid gsteren riyakar kiiler iin kullanlan bir deyi. EVRAD: Arapa, virdler demektir. Her vakit dil ve azda dolaan sz. Tarikatlarn pirleri veya onlardan sonra gelen eyhler tarafndan dzenlenen virdler, mridler tarafndan belli bir zamanda belli bir sayda,

bireysel veya toplu olarak ekilir. Ummasn levh-i icabette makm- rabet Etmiyen namn dibce-i zikr evrd. Nb EVSAT : Arapa, orta demektir. lh takdirin hkmne bakan, slkun ortasndaki slikler. Manev eitimin bandakilere "mbtedi", sonundakilere "mntehi", ortadakilere ise evsat (veya evsit) denir. EVTD: Arapa, direkler demektir. Hiyerarik veliler silsilesi ierisinde yer alan bir zmre. Tekili veted'dir. Drt veliden oluan evladn her biri, merkezinde bulunduklar drt ynden birine nezaret ettikleri iin, bu ismi alrlar. Her devirde Hz. idris, Hz. ilyas, Hz. isa, Hz. Hzr (a)'a naib olan, yani Hakk tarafndan lemin drt ynn korumak zere, tayin edilen ztlara evtad- erbaa (drt direk) denir. Bu drt direk, kadnlardan da teekkl edebilir. Evtad'n lh isimleri: Abdlhay, Abdlhalm, Abdlmrid, Abdlkadir'dir. Bunlarn biri, Hz. Adem'in kalbi, biri Hz. brahim'in kalbi, biri Hz. sa'nn kalbi, biri de Hz. Muhammed (s)'in kalbi zerine zuhur eder. Yani ruhan zellikleri bakmndan herbiri, bu peygamberlerden birinin etkisi altnda olmak zere, bir eit (veya bir ynden) benzeim arzederler. Yine ruhaniyetlerinden istimdd ederler. Bunlardan herbiri, Kabe'nin ke (rkn) lerinden birine sahiptir. am kesi (Rkn-i am) Hz. Adem (a)'n kalbi zere olann, Irak kesi (Rkn-i Irak) Hz. brahim (a)'n kalbi zere olann, Yeman kesi (Rkn-i Yeman) Hz. isa (a)'n kalbi zere olann, ve Hacer-i Esved kesi (Rkn-i Hacer-i Esved) de Hz. Muhammed (s)'in kalbi zere olandr. Muhyidin bn Arabi'ye gre, Evtad- Erbaa (drt direk), Ebdal- Seb'a (Yedi Ebdal) dan, mameyn (iki imam) da Evtad- Erbaa'dan, Kutbu'l Aktb ise bunlarn tmnden daha mkemmel ve daha has (zel) tr. Zahirde binas birinin krger olmaz Btnda kimi kutb- cihan kimisi evtd l EVVEL: Arapa, ilk demektir. Allah. EYYM-I GAM: znt gnleri demektir. Allah (c)'a doru yolculuk (seyr i ilallah) tan geri kalma zaman EYYB SABRI: Hz. Eyyub (a) birok belalara maruz kalm ve bunlara sabretmi bir peygamberdir. te bu yzden sabr, Hz. Eyyb ile adeta zdelemitir. Anadolu slam muhitinde buna iaret etmek zere, baz aileler doan ocuklarna "Eyyb Sabri" adn vermilerdir. EZ DE SUYUNU : Muskalarn bir ksm, yazlann stnde, bir ksm evin bir kesinde muhafaza edilirken bir ksmnn da ezilip suyu iilir. Bu atasz, yaplan tavsiyenin, sylenen tedbirin hibir eye yaramadn belirtir. Nshan (muskan) maraz- aka eylemedi hi, Ey eyh-i keramet-fr ez de suyunu i. EZEL: Ezel ncesizlii ifade eder. Kadim, ayn anlam karlamakla birlikte, Allah'tan bakas iin de kullanlr. Ezel ise sadece Allah iin kullanlr. EZKR: Arapa, zikir kelimesinin oulu olup "zikirler" anlamna gelir. eitli ilh isimlerin anlmas, zikir olarak tanmlanr. Kehf sresinde (yet 24) ifade edildii gibi "Unuttuun zaman Rabbini zikretl(an)" zikrin zdd unutmaktr. Bu durumda, unutmann mukabili hatrlama; zikri ifade eden bir tanm olarak ortaya kar. EZHERYYE: Halvetiyye'nin kollarndan biri olup, eyh Eb Abdullah Muhammed b. Abdurrahmn'zZvv el-Ezher tarafndan kurulmutur.

F
FAHR: Arapa, vnme, vnme vesilesi olan ey demektir. eitli sayda dilim (terk) li, Bekta tacnn addr. Bu ta, yokluk ve fakr ifde eder. Hz. Reslullah (s)'n "fakirlik Benim ncmdr, onunla nrm" hadis-i erifine imtisal eden sufiler, fakr kendilerine temel dstr edinmilerdir. Mahv, fakr ve yokluk yolunun yolcusu olan sfler, balarna giydikleri tc ve sikkeleri, bu konuda sembol olarak kullanmlardr. Bekta fahrinin kubbe (yani st) ksm, oniki ve drt dilimlidir. Sfler bir hadise dayanarak (Cami, II, s. 100) Hz. Peygamber'in uzun ve yekpare keeden klah giydiini sylerler.

Fahri, bana yadigr- Mevlna'dr, Serpu- Muhammed olan fahr- erif. Bektaler ve Mevlevler, Mevlna Celaleddin Rum ve Hac Bekta Veli'nin, "bir gn gelecek, fahrimi likenler (dikenler) giyecek" dediini sylerler. Bu sz Mevlevliin ve Bektaliin bir gn gelecek, ilk mkemmelliini kaybedeceini, bildirir. FAHR-I EDHEM: Edhem tc. Bu tacn drt dilimi vardr. Bu tac ilk defa ibrahim b. Edhem el-Belh giydii iin, onun adna izafen "Fahr- Edhem" diye anlmtr. FAHR-I HSEYN: Hseyn tc. Bu tacn oniki dilimi vardr. Hz. Hseyin, oniki imamn banda gelenlerden olduu iin, bu taca "Fahr- Hseyn" denmitir. FAL- MUTLAK: Arapa,mutlak etken, etki eden, icrada bulunan demektir. Istlah manas ise, Allah'tr. FAKD: Arapa, yokluk, bulunmama, eksiklik gibi mnlar ihtiva eder. Tasavvuf stlahnda ifade ettii mn udur : Kalbin, yapt mahede sonucu, hissedilecek (mahss) leri hissedemez hale gelmesi. Yani, tat, renk, koku, ses vs. gibi duyumlarla alglanacak madd ynle ilgili duyumlarn, duraklamas hali. Tam fakd hline de Fakdu'l-Fakd denir. FAKR: Arapa, fakirlik, yoksulluk, ihtiyallk gibi mnlar ifade eder. Varlktan kurtulup, Allah'da fani olmaktr. Fakr, erefli bir makamdr. Mutasavvflara, fukara ad verilir. Zira onlar, mlklerden kendilerini boaltmlar, yani ilerinde mal-mlk sevgisi brakmamlardr. Fakrn hakikati, kulun Allah'tan baka hi bir eye ihtiya duymamasdr. Fakrn ekli, btn sebeplerden uzaklamaktr. Fakirlerin en belirgin zellii udur : Onlar yoklukta feryd etmez, szlanmaz, sknetlerini korurlar, ellerine birey geince de, onu bakasna verirler, bakalarn kendi nefislerine tercih ederler. Cneyd-i Badadi, fakirler hakknda unlar syler: Bir fakire rastladnda, onunla sze, ilimle deil rfk ile bala (yani nce tan, arada sevgi hsl olsun, ondan sonra ilim ile resmiyetle konu). Zira ilmin resmiyeti onu korkutur, rfk sndrr. Fakra stlah olarak yklenen genel mn udur: Fakr, bizim bilegeldiimiz yoksulluk deildir. Bu manev ihtiyallk hlidir. Nazar olan mevhum varln terkeden (ef'l, sfat ve ztn)Hak'ta fn klan kimse, hakiki fakra ulam kiidir. Byle birinin ne kadar mal olursa olsun, hi birine gnl balamaz. Byle birinin mal cebindedir, gnlnde deildir. Yine buradaki kiiler, maln klesi deiller bilakis mal onlarn klesidir. Bu mnda, en zengin insanlardan saylan Hz. Sleyman, onca mal ve servetine ramen fakirdir. Hayal fakr alna ekmek cism-i ryan Annla fahrederler atlas u dibay bilmezler. Hayal Eyleme fakra hakaretle nazar ey Nb Fakr, yinesidir sret-i istinann Nb FAKR: Arapa, mala ihtiyac olan kii demektir. Fakir, fena fillh makamndadr. Kiinin kendinde grd her eyi, kendine deil, Allah'a ait ve Allah tarafndan olduunu bilmesi ve bu bilinci kuvvetle tar hle gelmesidir. Bu mertebeye "Fena Fillh" denir. Slik, bu durumda kendinde dnyev ve uhrev bir vcd (varlk) grmez. Bu fakirin baz asar dil-i razm gibi Bulmamd cme-i yekrenk ile hsn-i nizm Ziya Paa FAKR: Farsa, yoksulluk demektir. Kendisinden ilim ve amel alnm salikin, iradesiz kalmas hali. FAL : Arapa uur, meymenet gibi anlamlan olan bir kelimedir. Bundan tremi mtefil kelimesi, iyimser (optimist) anlamna gelirken, zdd olan mteaim kelimesi de, ktmser (pessimist) mnasn ihtiva eder. Hayra yorma manasnda kullanlan fal, kafay megul eden bir konuda Kur'an- Kerim alarak yaplr. Bunun usl yledir: Gz kapatlr Kur'an- Kerim'den rastgele bir sayfa alr. O sayfadan itibaren yedi sayfa ncesi evrilir ve burada gze arpan ilk ayet esas alnarak okunur, manas zerinde tefekkr edilir. Hfz'n Divan' iin ran'da tefe'l adeti vardr. Mevlna'nn Mesnevisi, Ahmed Bican'n Ahmediyye'si vs. gibi eserler iin Anadolu'da ayn durum sz konusudur. Buna "fl-i hayr" da denir. Kularn uuundan bireyler kestirmek gibi hususlar islm'da kabul edilmemitir. Gelecei grmek maksadyla fal amak, gayb bilmeye ynelik bo bir abadr; zira gayb ancak Allah bilir. Gayb biliyorum diye iddiada bulunmak da kfrdr. Bununla ilgili olarak; bakla atmak, suya bakmak, kahve iildikten sonra, kalan telvesinin ald ekil zerinde yorumlara

girimek vs. gibi usllerle fal aanlar islm nazarnda reddedilmitir. Ancak entellekel kesimde bile bu tr sapmalarn ska grlmesi, yle sanyoruz ki insann majik yanndan kaynaklanmaktadr. Gizli olana duyulan merak bazndaki yneli, insanolunun zaafn gsterir. FN: Arapa, geici, lml, bitici, sonlu, tkenen gibi mnlara gelir. Tasavvufta ise, Hak ile bak olmaktan dolay, bir eyi kalmayan kiidir. Fenaya eren kii, Hk'tan bakas ile mahede etmedii iin, farkllklar onda bir araya gelip toplanmtr. Ancak fni olan, baygn veya deli deildir. Beer sfatlar ondan kaybolmamtr ki, melek veya ruhani bir varlk olsun. Ancak, bu durumda olan kii, nefsinin hazlarn grmek ve onlar zerinde kafa yormaktan uzaklamtr. O, iki ayndan biridir. Eer bu kii imam veya nder olma pozisyonunda deilse, fenasnn vasflarndan gaybete dmesi eklinde bulunmas caizdir; bu ekilde o, lgn gzyle bakar. Onun aklnn gidii, nefsinin nazlarnn peinde komak ve nefsine ait farkllklar konusunda, ayrd etme zelliinin kaybolmasndan kaynaklanr. Bu haliyle o, Hakk'n kendi zerinde icra ettii vazifeler (kendine ykledii grevler) ile, haz duyar. u'be'nin olu Muiyre'nin klesi Bill- Habei bunlardandr. veys Karan, Ali Mecnn ve Ali S'dn da bu gruba dahil edilir. Eer fena makamna eren kimse, kendisiyle irtibat kurulmas gereken idareci pozisyonunda devlet yneticisi olursa, bunun tasarrufu nefsinin deil Hakk'n vasflar ile olur. FARK: Arapa, ayrt, bakalk alameti, ayrmak, seilmek gibi mnlar vardr. Tasavvuf olarak "senden alnana cem, sana verilene fark" denir. oklukta birlii, birlikte okluu, herhangi bir karlkl engelleme olmadan grmek demektir. Yine bir tarife gre, beer hallere yaklama ve kulluu yerine getirme asndan kulun kesbine, fark denir. Allah tarafndan olan ihsan ve ltuflar da, cem'dir. el-FARK BEYNE'L-KEMAL ve'-EREF ve'n-NAKS ve'l-HSSA: Arapa. Olgunluk ve noksanlk arasndaki farkllk, insanda, ilh sfatlarn ve fiillerin husul bulmasna keml derler. Bu husuln azalmas ve hatalara dlmesi de, noksanlktr. eref, yaratlan ile, onu icd eden arasndaki vastalarn azalp kalkmasndan ibarettir. Hak ile halk arasndaki vastalarn azalp vcbun ahkm, imknn ahkmna galip geldii srece, o ey eref (en erefli) olur. Hak ile halk arasndaki vastalar oaldka, o ey dk olur. Buna gre, Akl- Evvel ve Mukarrabn melekleri, insandan eref (daha erefli), insan- kmil de bunlardan ekmel (daha mkemmel) olur. el-FARK BEYNE'L-MTEHAKKIK ve'l-MTEHALLIK: Arapa. Tahakkuk ehli ile tahalluk ehli arasndaki fark. Mtehallk, kt huylardan kanan, iyi ve vlen huylar, gzel zellikleri kendini zorlayarak cehd ile elde eden kiiye denir. Bu kiide ilh isimlerden izler vardr. Mtehakkk ise, bu zellikleri tahakkuk ettiren kendini Allah'n sfatlarna, isimlerine mazhar klp, beer zelliklerini silmi yok etmitir. FARK-I CEM: Arapa cem'in ayrm veya ayrlmas. Toplanma halinden fark haline gei. Zat- Ehadiyyet unlarnn ortaya kt mertebelerde, Bir'in zuhur yoluyla oalmasdr. Bu, Bir'in, kendi suretleri ile ortaya kan srf itibarlardr, yani zihn planda olan bir zuhur (ortaya k) olaydr. FARK-I EVVEL: Arapa, ilk fark hali. Halk ve yaratlm ekillerin bulunduklar hl zere devam etmeleri sebebiyle, Hak'dan perdelenmelerine fark- evvel denir. FARK-I SAN: Arapa, ikinci fark. Halk Hak ile grmek, perdesiz olarak vahdette kesret, kesrette vahdeti grmektir. Bir kimse, bu iki durumdan biri ile olur. FARK-I TAM : Arapa, sfinin, tm dnya ilgilerinden uzaklap, btn varlyla Allah'a ynelmesi ve bu ekilde meydana gelen dalma (istirak) hlini anlatmak iin kullanlan bir tabirdir. "Fena Fillah" tbiri ile ayn anlama geldii de sylenir. FARK-I VASF: Arapa, sfat ayrm ve ayrlmas demektir. Ztn, vasf ile vhidiyet (birlik) hazretinde, ortaya kn anlatan bir deyimdir. FARUK: Arapa, Hak ile btl ayrdeden, temyiz edebilen demektir. Tasavvuf stlahnda, Cenab- Hakk iin kullanlr. FRUKYYE: Hz. mer (r)'e nisbet edilen bir tasavvuf okulu. FASL: Arapa, ayrm, ayrlma, blm vs. gibi mnlar ihtiva eder. Mahbbdan umulann kaybedilmesi. Baz sfi bykleri yle der : Bir kimse "ben vsl oldum" zanneder, yahut iddia ederse, o kii vsl deil, ayr dmtr. FATHA: Arapa, aan, ac mnsna gelir. Fatiha suresine, es-Seb'u'l-Mesn de denir. Manas, yedi

iftler demektir. Bu ifadedeki yedi; yedi nefs sfata iarettir ki bunlar hayat, ilim, irde, kudret, sem, basar, kelm'dr. Hz. Peygamber (s) bir hadis-i erifte yle buyurur : "Allah, Fatiha suresini, kullar ile kendisi arasnda taksim etti. " Bu hadiste, vcd'un Hak ile halk arasnda taksim olunduuna iaret vardr. nsan d itibariyle halk, ii (btn) itibariyle de Hak'tr. Vcd da, bu ekilde zahir ve btn olarak taksim edilmitir. Allah'n, Fatiha'da at vcd kilitleriyle, insana iaret vardr. Ftiha'nn kul ile, Allah arasnda taksimi, halk durumundaki insann hakikatinin Hak olduunu gsterir. O, ubdiyyet zelliklerini ihtiva ettii gibi, rubbiyyet sfatlarn da ihtiva etmektedir. Zira Hak, insann hakikatidir, O, Hak ve halktr. Allah, Fatiha Sresini, Kendisine vg ve kulunun duas arasnda blmtr. Kul; hikmetli, gayb, hibe olunmu vcd olgunluklar ve yaratlm gayb uhd noksanlklar arasnda ikiye blnm durumdadr, ite bu, Fatihat'l-Kitab ve esSeb'u'l-Mesn'dir. FATHA VERMEK: Tasavvufta, herhangi bir ie balanrken, yahut duas makbul bir eyh veya velden, dileinin kabul edilmesine medar olmak zere, dua talebinde bulunmaa "Fatiha istemek" denilir. Kendisinden istenen kii, ksaca bir glbank okuyup "Fatiha" eker. Bundan sonra "Allahmme salli l Muhammedin ve l lih ve sahbih" denilip, Fatiha Sresi okunur. Bu gelenee "Fatiha istemek" dua istenen kiinin de "Fatiha" demesine, "Fatiha vermek" denilir. "Bir iin fatihas ekildi" ifadesi, o iin artk baladn anlatr. FAZLET: Arapa, olgunluk, erdemlilik, stnlk gibi anlamlar ihtiva eder. Fazilet insann doutan getirdii iyi ynlerinin, olgunlatrlm ekline denir. Ayrca Tasavvufta esma cennetine de denir. Bu cennetin ehli, sayca, me'rif cennetinden azdr. Ancak, onlarn Allah katndaki derecesi daha yksektir. Bunlar, ilh lezzet ehli diye anlrlar. FAZLYYE : Rfa tasavvuf okulunun kollarndan birinin ad. Kurucusu, Seyyid Cemleddin b. FazI Hind-i Burhanpr'ye nisbetle bu ad almtr. eyh Cemleddin, 1535'de Gcerat'ta domu, 1620'de Burhanpr'da vefat etmitir. Cemliyye-i Halvetiyye'nin Fazliyye ubesi ile kartrlmamaldr. FEHM: Arapa anlamak demektir. Allah'n szn ve hitabn anlama ve bunun gereini yerine getirme. Kef ve zevk yolu ile elde edilen bilgi. FEHVNYYE: Arapa, misal leminde Hakk'n dorudan hitabta bulunmasna denir. FENA: Arapa, fn olmak, yok olmak mnsna gelir. Nesnelerin, sufnin gznden silinmesine fena denir. Zdd bek'dr. Hind Nirvana's farkl bir muhtevaya sahiptir. Hind mistisizminde hilik, fenay ifde etmesine ramen, islam tasavvufunda kul hi olmaz, hiin yerine Allah'n sfatlar geer. Bu, u mndadr: Kul, insan olarak tad sfatlar ve huylan terkeder, fenaya ererek, tam hale gelir, olgunlar. Ancak, bu giden kt sfatlarn ve ahlkn yerini, Allah'ta mkemmel olarak bulunan ilh sfatlar veya ilh huylar alr. Yani Hind mistisizmindeki gibi, yoklua gidi, yokluk, hilik sz konusu deil, aksine mkemmel olan Allah'n sfat ve ahlknda yenilenme, ykselme hususu gndemdedir. Kueyr, fenay e ayrr: 1. ilk fena, kulun kendinden ve kt sfatlarndan fn olmas, 2. kinci fena, Hakk' temaa eden kulun, Hakk'm sfatlarndan da fn olmas, 3. nc fena, Hakk 'm varlnda yok olan kulun, kendi fenasn grmesinden de fn olmasdr. M. bn Arabi, fena kelimesine tasavvuf olmaktan ziyade, felsef mahiyyette yedi mana verir ve bu adan deerlendirme yapar. O'na gre; fena, kulu Allah'a ulatrr. Bu durumda kul, btn nefs arzularn terkeder ve kendini Allah'n irdesine teslim eder. Fena hali, kulun benliinin kaybolmas ile, tevhidin gereklemesi demektir. Bu hal, tevhidin en yksek derecesidir. Kul, Allah tefekkrnde o derece boulur ki, benlik bilincini de kaybeder hale gelir. Buna fena fi't-tevhid denilir. Fena halinde kulun niyetleri, davranlar, ahlk planda dzelme gsterir. Tefekkr plannda grlen bu durum, fiillere de yansr. Fena fillah tbiri de u ekilde aklanr: Kulun zt ve sfatnn, Hakk'm zt ve sfatnda fn olmas. Kul, bu durumda btn dnyev ilgilerinden uzaklar, Allah'n birlik derghna tam bir tevecchle ynelir. FELSEFE: Yunanca hikmet sevgisi anlamna gelen bir kelimenin (Philo=Sevgi, Sophia=Hikmet) Arapa ifade edilmi ekli. Allah'n ahlakyla ahlklanmak. Beer gcn imkan salad oranda, sonsuz mutluluu elde etmek iin Tanr'ya benzemek. Ancak sufler, sevgi ve tasfiye yoluna nem verdikleri iin; akl, felsefeyi, hakikata ulama konusunda snrl ve olgun kabul etmezler. FENA F'L-AK: Arapa, akta fn olmak manasndadr. Vcd- mutlak, ayn zamanda keml-i mutlak, ceml-i mutlak ve hayr- mutlaktr. Ceml, ak dourur ve ceml aksz olamaz. Dnya zerinde grdmz her gzel, mutlak gzelden bir paradr. Bu sebeple gzel olan sevmek, Ceml-i Mutlak' sevmek demektir. Mutasavvflar, bundan hareketle, fena fi'l-ak nazariyesini gelitirmilerdir. Bu, fena fillah

mertebesinin ilham ettii bir fikir, bir akde ve bir menzildir. Her ey, sonunda dnp dolap Vcud- Mutlak'a varaca gibi, ak da sonunda ayn yere varacaktr. k gerekte Ceml-i Mutlak'a ak olmutur. nk gzellik, Cemal-i Mutlak'tan insan yzne den bir nur zerresidir. Ak da, o nurun dourduu bir duygudur. Maukun gzelliinde, Ceml-i Mutlak sezildii iin, k, ruhunu derece derece saflatrarak, heyecandan buhrana, buhrandan vecde, vecdden istiraka geerek, tpk Keml-i Mutlak'a ve Hayr- Mutlak'a kar duyulan hayranlk yznden, fena fillah mertebesine erenler gibi, fena fi'l-ak merhalesine ular. Artk o menzilde, ak, k ve mauk birleir, Ceml-i Mutlak da mahvolup gider. Fena fi'l-ak srrna erenler, btn beer duygulardan syrlarak ilhleirler, Rabbnleirler. FENA F'L-KUSD: Arapa, isteklerde fni olmak demektir. Kulun kendi ahs irdesini yok ederek, onun yerine lh irdeyi koymas. Yani btn hareketlerini, kendi irde ve arzusuna gre deil, Rabb Tel hazretlerinin isteine gre yapmas. FENA F'LLAH: Arapa, Allah'da fani olmak demektir. Kulun zt ve sfatnn, Allah'n zt ve sfatnda fani olmasdr. Dnya ilgilerini tam anlamyla ortadan kaldrarak, Allah'a ynelmek demektir. Bu ynelite istirak hli meydana gelir. Sfi bu makama ulamak iin, her eyi terkeder. Tpk bir lnn dnyay terkedii gibi. ite buna "lmeden nce lmek" denir. len kii nasl Allah'a rc ederse, bu makama gelen kii de Allah'a vsl olmu, O'na rc etmitir. Hz. Peygamber (s) bu konuda, "yaayan l grmek isteyen, Hz. Eb Bekr'e baksn" demitir. Gerekten btn varln Allah yolunda sarfetmekte tereddt gstermeyen Hz. Eb Bekir, lmeden nce lmenin srrna ermi bir sahab-i cell idi. FENA F'L-PR: Pr; Farsa ihtiyar, eyh gibi manalar ihtiva etmekle birlikte, bu terim, eyhte fni olmak anlamna gelir. Btn varln eyhin manev varlnda eritmek, fena fi'l-pr diye tbir olunan bir haldir. Mridin bal olduu tarikatn ilk efendisi, Raslullah'n yolundan giderek, kendini O'na benzetmeye alan kmil bir m'min tipidir. Mrid, bu rneklii nedeniyle onu taklid ederek, kendisini sreten ve sreten ona benzetmeye alr. Hedef mridin ayn olgunlua ermesidir. FENA F'R-RASL: Arapa, Raslullah'da fni olmak. Mridin btn varln Raslullah (s)'n ahsiyetinde yok etmesi manasna gelir. Mertebe olarak Fena fi'l-Pr (Fena fi'-eyh)'den sonra, Fena Fillah'dan nce gelir. Hz. Peygamber (s)'i tam olarak taklid ve O'na uymakla, bu hal teekkl eder. FENA F'-EYH: Arapa, eyhte fni olmak demektir. Mride gre eyhi, gz nnde grmekte olduu en olgun mslman tipidir. Mrid onun btn sz ve hareketlerini taklid edip kendini ona benzetmeye alarak, onun eklinden hareketle, sahip olduu manaya ular. Buna, suretten srete intikl de denir. FENA F'-UHD: Arapa uhd'da fni olmak demektir. Sfinin Allah'dan baka bir ey grmemesi. Buna Vahdet-i uhd mertebesi denir. Bu, "la mevcuda illallah" srr olarak da kabul edilir. FENA F'L-VUCD: Varlkta fena olmak anlamnda Arapa bir ifade. Fena derecelerinden birisi de, hereyde Allah' grmek ve bilmektir ki, bu hale zevkle ulalr. Bu hali elde edenler "la mevcde illallah" derler. FENYYE: Ktahyal Fen Ali Efendi tarafndan kurulmutur. Celvetiyye'nin kollarndan bir tasavvuf okuludur. FENRYYE: Rifiyye'nin kollarndan biridir. eyh emseddin Muhammed b. Hamzet'l-Fenr (. 834/1431) tarafndan kurulmutur. FERAH: Arapa, sevinmek manasna bir kelime. Sevgiliye yakn olma halinin verdii huzur haline, ferah denir. FERET- ERFE: Feraset, Arapa sprmek anlamna gelen bir kelimedir. Kabe'yi ve Peygamber Efendimiz (s)'in trbelerini sprme grevine, "feret-i erife" ad verilir. Bu ii yapacak kiiye "Feret-i erife Berat" verilirdi. Bu grevlinin istanbul'da bir temsilcisi olurdu ki buna, "Feret-i erife Vekili" denir. Ankara'da ikamet eden Ekrem Nursel Bey, bir sohbetinde, bu konu mevz- bahs edildiinde, bize, muhterem babalarnn, Sultan II. Abdlhamid'in yaveri olduunu ve padiah tarafndan bu mmessillik erefiyle dllendirildiini anlatmt. FEREC: Mevlev dervi (can) lerinin giydikleri n ak hrkaya, "ferec" denir. Mevlev hrkalar, nceleri bornoz eklindeydi ve yakadan geme idi. Derviin biri, manev kabz srasnda, teessrnden yakasn yrtarak hrkann nn at. Hrkasnn nnn almas kendisine ferahlk verdii iin, bu hrkaya, o mnya gelmek

zere "ferec" ad verildi. FERB: Farsa, aldatma, kandrma, oyun anlamnda bir kelime. lh mekr, lh istidrac. FERYD: Farsa, lk demektir. Mecburi ve yksek sesle yaplan zikir. Kendinden geerek ve kendini brakarak yksek sesle Allah'a yalvarma. FET: Arapa, yiit anlamnda bir kelime. Ftvvet yoluna giren kiilere, fet denir. Tasavvufta stlah olarak, "la seyfe illa zlfikar ve la fet illa Ali" (Zlfikar'dan baka kl, Hz. Ali'den baka yiit yok) hadisinden girmitir. O, kendisi muhta iken elindeki yiyecei her gn srayla miskin, yetim ve esire vererek (nsan/8) nefs hayvann yenme baarsn gstermiti. Onun savalardaki yiitlii, gazilii, tasavvufa itici bir motif olarak gemi ve bu ruh, Abdalan- Rum, Ahiyyan- Rum vs. gibi oluumlara yol aarak, Anadolu'yu slamlatrmt. FETH: Arapa amak anlamna gelen bir kelime. Bu terim "Biz sana apak bir fetih nasib ettik" (Fetih/1), "zerlerine hereyin kapsn atk" (En'am/44), "Belki Allah fetih, ya da kendi katndan bir i getirir de, onlar ilerinde gizlediklerine piman olurlar" (Maide/52) yetlerinden kaynaklanan bir terimdir. lk yette feth; lh ilim, rzk ve hidyet, gibi manalar ifade etmektedir. Sufi, Allah yolunda riyazetler ve ibdetlerle mcdelesini srdrr. Sonunda, Mevlas ona Fethi nasib eder. te o zaman, slik zahir ilimlerde yetitikten sonra, lh ilimlere de nfuz etmeye balar. aziliyye'nin kurucusu Ebu'l-Hasan e-zil bu ekilde oluan bir fetihte, Hizbu'l-Feth virdiyle ereflenmitir. Olayn cereyan tarzn azil Hazretleri yle anlatr: "Irak'ta Abdsselm bn Mei Hazretlerinin nerede olduunu (K. Afrika) rendim ve hemen onu bulmak zere yola ktm. Sonunda, yaad maarann bulunduu dan eteklerine ulatm. Bir pnardan tertemiz su ile gusl abdesti aldm. Zamann kutbu Abdsselam'dan istifade etmek zere kalbimden ilim ve amelimin izlerini sildim, yokluk elbisesi (fakr)ni giydim. Tam bir hilik duygusuyla, ar ar daa trmanmaya baladm. ok gemeden bir de baktm ki, Abdsselm bn Mei, yukardan aaya doru ar ar iniyor. Karlatmzda selamlatk. Peygamber (a) Efendimize kadar bir silsile halinde, tamamen doru olarak slalemi tek tek sayd. Sonra "ilmin ve amelinden soyunarak, hilik duygusuyla bize geldin. O halde dnya ve ahiret zenginliini bizden alman, sana nasib olacaktr" dedi. O srada beni bir dehet kaplad, eyh Abdsselm Hazretlerinin yannda gnlerce kaldm. Sonunda Allah (c) basretimi at. Allah (c)'m azil Hazretlerine at Hizbu'l-Feth (veya Hizbu'l-Envr)'n bir ksm yledir: La ilahe illallah La ilahe illallah La ilahe illallah La ilahe illallah La ilahe illallah La ilahe illallah La ilahe illallah La ilahe illallah La ilahe illallah La ilahe illallah ensarullah nuru'l-ar nuru levhillah nuru Rasulillah Ademu halifetullah Nuh Neciyyullah brahim Halilullah Musa Kelimullah sa Ruhullah Muhammedun Habbullah el-evliyau ensarullah La ilahe illallah el-Enbiyau Hssatullahi La ilahe illallah el evliyau

el-FETHU'L-KARB: Arapa, yakn fetih demektir. Nefsin menzillerini (makamlarn) geen slik iin alan kalb makam ve bu makamda kalbin ortaya kan sfat ve olgunluklar. "...Allah'tan bir zafer ve yakn bir fetih..." (Saff/13) yeti bu yakn fethi gsterir. el-FETHU'L-MUBN: Arapa, ak feth (alma) anlamndadr. Kalbin sfatlar ve kemalatn ortaya kmas iin, ilh isimlerin nurlarnn tecellilerine ve velayet makamndan kula alan eylere "Feth-i Mbn" denir. "Muhakkak biz sana apak bir fetih nasib ettik." (Fetih/l) yeti ile bu hususa iaret edilir. el-FETHU'L-MUTLAK: Arapa, mutlak fetih (alma) demektir. Ftuhatn en a'l ve en mkemmelidir. Zat- ehadiyyetin tecellisini, ayn- cem'de, msivadan tmyle fni klp istirak halinde bulunmay ifade eder. "Allah'n zaferi ve fethi geldii zaman..." (Nasr /1) yetiyle bu hususa iaret olunur. FETHU'LLHYYE: itiyye tasavvuf okullarndan biri olup Fethullah el-Acem tarafndan kurulmutur. FETK-RETK: Arapa, birleme, ayrlma anlamna gelen iki kelime. Mutlak maddenin, trlerin ekilleri halinde tafsili olarak zuhura gelmesi veya vhidiyyet mertebesinde gizli olarak bulunan nisb isimlerin ortaya kmalar, okluk yerine birlii grme hali retk, bunun aksi ise feth'tir. "Gklerle yer bitiik idi, biz onlar

ayrdk" (Enbiya/30) yetiyle bu hususa iaret edilir. FETRET: Arapa, zaman asndan ara, aralk manasna gelen bir kelime. Kan'nin buna getirdii tanm, balang halinde gerekli olan istek ateinin snmesi, eklindedir. Manev eitimde, slikte grlen geveklik hali. FEVD: Arapa faydalar anlamna bir kelime. Sr olan eyi anlamaya fevid denir. FEVT: Arapa, bir eyin elden karlmas demektir. Sevgiliden beklenen ey, sevgilisi ile birleen akn, ondan farkl olduunu anlamas. Yahya b. Muaz er-Rz "Fevt, mevt (lm) den daha zordur. nk fevt, Hakk'tan; mevt, halktan ayrlmaktr. FEYZ: Arapa, tamay ifade eder. lh tecelli, bu kelime ile anlatlr. Zira bu tecelli heyulam zelliktedir. Tecelli, tecelli edene gre belirir veya kaytlanr. Zira tecelli; onun iin, vcudu olmayan sabit bir ayndr. Bu tecelli, ona nisbetle vcd tecelli olur ve bu, vcdu ifade eder. Kendisine tecelli gelen de, hrite mevcud olur. Bir baka tanma gre, lemin Allah'tan, derece derece fakat devaml bir surette ini tarz ile ve baka bir mevcudu meydana getirmek zelliine sahip olarak tekamlne ve bunun lh nazar altnda devam, manasnda kullanlan bir terimdir. Feyz her an tecelli etmekte (ortaya kmakta) dr. Varlklar, bu feyz vastasyla meydana gelir. Ancak bu varlk, ztlarndaki imkan sebebiyle yok olmakta, fakat Hakk'n feyziyle ayn zamanda var olmaktadr. FEYZ- AKDES: Arapa, en kutsal feyz demektir. Feyz-i Akdes; nce ilim, sonra, ayn mertebesinde, nesneler ve yeteneklerinin var olmasn gerekli klan zt-hubb tecellidir. Bu, ilh ilimde subt vcib olan tecellidir. FEYZ- MUKADDES: Ayn- sabitenin yeteneklerine gre harite ortaya kna "feyz-i mukaddes" denir. Yani sabit ayn'larn lh ilimle sbt bulmas "feyz-i akdes" sonucu iken, yine onun harite sr (ekl) olan mmkinattaki ortaya k "feyz-i mukaddes" neticesinde olmaktadr. Bu durumda mevcud (varolan) mmkinler ile sabit aynlar ayn eyler deildir. Mevcud (var olan) mmkinler yani u d lemde var olan nesneler, sabit aynlarn, "feyz-i mukaddes" vastasyla gzle grlr alanda ortaya kan suret (ekil) leridir. Feyz-i mukaddes, feyz-i akdes zerinde tertib olunmutur. Feyz-i akdes ile yn- sabite ve onlardaki asl istdt (yetenek) ler, ilim (bazm)de meydana gelir; feyz-i mukaddesle o ayan, levazm ve tevbiiyle d lemde husul bulur. FEYZYYE: Halvetiyye'nin Smmaniyye koludur. Halvetiyye de denir. Feyzddin Hseyn es-Semn (. 1309/1891) tarafndan kurulmutur. FEYZ- LH: Arapa, ilh feyz demek- tir. Dorudan Allah'dan gelen feyz. FEYZ- SNADI: eyh ve mridlere, silsilede yer alan meyh- kiram vastasyla gelen feyze; feyz-i lh denir. Baz tasavvuf okullarnda, bu feyzi elde etmek zere, iir halinde yazlm silsileler belli bir makamda okunur ve silsiledeki sdtn ruhlarna Kur'an hediye edilir. FIKH-I BTIN: hallere ait fkh anlamnda Arapa bir ifade. slm hukukuna "Fkh" veya "Fkh- Amel": Akid ve kelama "Fkh- tikd"; Tasavvufa da "Fkh- Btn" veya "Fkh- Vicdan" denir. FIRKA- NACYE: Arapa, kurtulan blk, kurtulan parti veya grup anlamnda bir ifade. Kurtulua eren, cehennemden kurtulan, doru yola eren grup. Doru yoldan sapanlara "Frka-i Dlle" denir. Bu gre gre frkalar (gruplar) dan biri frka-i nciye, yani ehl-i snnet, dier 72'si ise frka-i dlle olup toplam 73'tr. Sapk frkalar, 20 Mu'tezile, 20 ia, 22 Havric, 5 Mrcie, 3 Neccariyye, 1 Cebbariyye, 1 Mebbihe olmak zere 72'dir. Bu husus u hadis-i erife dayandrlr: "Yaknda mmetim 73 paraya ayrlacaktr. Bunlarn hepsi cehennemlik, bir tanesi cennetliktir." FRAK: Arapa, ayrlk demektir. Vahdet (birlik) makamndan uzak kalmak. FGAN: Farsa, ac ac barmay ifade eder. i hallerin da vurulmas, dert yanma, iini dkme. FL: Arapa, yapmak, i gibi anlamlar olan bir kelime. Mmkinin imkandan vcuda sarfedilmesine, fiil denir. Fiiller cenneti: Leziz yiyecekler, hazrlanm iecekler, gzel hanmlar cinsinden, ilenen slih amellerin sevab olarak sur (ekl, madd) cennetten ibarettir. Buna ameller cenneti denildii gibi, nefs cenneti de denir.

FKR: Arapa, dnmek demektir. Kalbe bir nc marifeti elde etmek zere, iki marifeti kazandrmaktr. Buna rnek olarak hiretin hayrl ve srekli olduunu tanmak gsterilir. Bu durumda hayrl ve srekli olan, iradeye bal olarak tersine de dnebilir. Tefekkrden hedeflenen ey, kalbte ilim tahsil etmektir. Bu da, hli, fiili gerektirir. Kulun kurtuluu da, fiil ve hl vastasyla olur. Yani hl ve fiil, ilmin meyveleridir, ilim ise, tefekkr (dnme)n meyvesidir. Her konuda dnlebilir, ancak Allah'n zt hakknda dnlemez, zira "basiretler onu idrak edemez" (En'am/103). FRAR: Arapa, kamak demektir. Halktan Hakk'a kamak. Bunun birka mertebesi vardr. lki cehilden bilgiye kamak, ikincisi haberden sunuda (iitmekten grmeye) kamak, ncs Hakk'n gayrisi hereyden hatta uhddan da kamak. Kur'an- Kerim'de de bu hususa u yetle iaret olunur: "Allah'a kanz" (Zriyat/50). Kul, korktuu eyden firar eder, kaar. Bu yete gre Allah'tan baka hibir ey, snlacak bir dost deildir. Hatta "mallarnz, evlatlarnz bir fitnedir..." (Tegabun/15). Bunun iin "Aaca dayanma kurur, duvara dayanma yklr, insana dayanma lr, dayan kul Allah'a dayan" yani Allah'a ka O'na sn denmitir. FRSET: Arapa, gr, tahmin ve anlamada dikkatli dnp isabetli olma anlamnda bir kelime. Yaknin almas, gaybn grnmesi. Firset, iman makamlarndan birisidir. Hz. Resllullah (s) "m'minin firsetinden korkunuz; zira o, Allah'n nuru ile bakar" buyurur. Bu hususa iaret eden eitli yetler vardr: "Allah'n gsn slama at kimse, Rabbndan bir nur zere deil midir? "(Zmer/22), "l iken kendisini diriltiimiz ve kendisine insanlar arasnda yryebilecei bir k verdiimiz kimse, karanlklar iinde kalp, ondan hi kmayan kimse gibi olur mu?" (En'am/122). Allah tarafndan nura mazhar olmu kii ile, olmam kiiyi anlatan bu yetlerden u manzara ortaya kmaktadr: 1. Allah'tan bir nura sahip olan kii, yrme, hareket edebilme, aktiflik zelliine sahip iken, 2. Bu nurdan mahrum olan karanln pasiflii iinde kalmakta, etrafn eviren lemi aamamakta, olua katlmaktan, hakikate ulamaktan mahrum kalmaktadr. Kur'an'da, bu nura ulamann, iman ve amel (veya bilgi ve amel) btnln elde etmee bal olduu ifade edilir. Yani bu nur, amelsiz ilimle elde edilemez. "nanp yararl i yapanlar, zulmt (karanlklar) dan nur (aydnlk) a karsn..." (Talk/11). Eskiden bilgisini yaamayanlara, lim denmezdi. Firset, herkesde az veya ok vardr. Bu ummdir. Baz ipularna bakarak baz doru sonulara varma gibi. Buna tabi firset denir. Bir de, Allah'n baz kimselere ltfettii, kalb ilhamla bir eyi sezip bilme eklinde husus firset vardr ki, buna da ilh ltuf sonucu olan firset denir. Tevessm, firaset'in e anlamls olarak kullanlr. Tevessm, teferrs, yani nfuzlu marifet, yahut basiret manasnadr. Mtevessimler mteferrislerdir. Nitekim yette yle buyurulur: "phesiz bunda mtevessimn (iaretten anlayanlar) iin (nice) ibretler vardr" (Hicr/75). FRDEVSYYE: Kbreviyye'nin Hindistan'daki kolu. Kurucusu Rkneddin el-Firdevs (. 724/1 323)'dir. FTM: Arapa, ocuun stten kesilmesi anlamna gelir. Mridlerin, eyhlerinin yannda st emdikleri zamanlar olduu gibi, stten kesildikleri zamanlar da vardr. St emme zaman; mridin eyhin sohbetinde bulunduu zamandr ki, bu esnada, mridin eyhinden izinsiz olarak ayrlmamas icab eder. Ancak eyh, stten kesilecek kadar byyp olgunlatn anlaynca, onun ayrlmasna msaade eder. Bu durumda mrid, artk kendi bana hareket etme becerisini elde etmitir. Bylece, Allah tarafndan zorland problemlerin zm ona aklanr, olmutur. Mrid bu noktaya gelince, yani eyhinden ald feyiz ile olgunlanca, eyhin sohbetinden ayrlma zaman gelmitir. Artk feyzi eyhten deil, direkt Allah'tan alabilme yetisini elde etmitir. Karnn doyurmak iin kendi gc yetmektedir, annesinin stne ihtiyac kalmamtr. Yani eyh, mridini Allah' sevme okyanusunun kenarna getirir brakr, bundan sonras artk ona kalmtr. Akemseddin'in dedii gibi; "eyh, kulu Allah'a, Allah' da kula sevdiren kiidir". FUD: Arapa, kalp demektir. Yedi tavrn (etvar- seb'a) ncs olup, lh tecellileri temaa (seyretme) yeridir. Kur'n'da, fud'a iaret eden yet udur: "Gzn grdn, fud (kalp) yalanlamad" (Necm/1 1 ). FUKARA: Arapa, fakirler demektir. Sliklere; mrid, dervi gibi isimler verildii gibi fukara da denir. "Kendisine hibir eyin sahip olmad ve kendisi hibir eye sahip olmayan kiiye, suf denir". Bu tarif, tasavvuf yolunu tutanlarn, zgr kiiler olduunu gsterir. Fukara kalbine kim dokuna, Dokuna sinesi Allah okuna. L-Edr FUKARA-I BABULLAH: Arapa, Allah kapsnn muhtalar, dilencileri demektir. Bu tabir derviler iin kullanlr.

FUKARA KEKL : Baz tasavvuf okullar, eskiden nefis terbiyesi iin, manev eitimin balangcnda, halktan bireyler istemeye karlard. Ellerinde, kekl denen ukur bir kap ile dolarlar. ini doldururlar, sonra da getirip eyhe teslim ederlerdi. eyh de bunlar, halkn yoksul kesimine datrd. Kekln iinde, ekmek, buday, dme, ip, para vs. gibi herey, karmakark halde bulunur, bu yzden; karmakark eyler hakknda "fukara kekl gibi" deyimi kullanlrd. St, pirin unu, badem yandan piirilip, zerine ceviz, badem ve nar tanesi serpitirilen stla tr bir tatlya da kekl ad verilir. FURKAN: Arapa, ayrt edici anlamnda bir kelime. Nev'ilerinin ihtilafna gre, sfat ve isimlerin hakikatna furkan denilir. tibarlar bakmndan btn sfat ve isimler bakalarndan ayrlr. Fark, isim ve sfatlar asndan Hakk'n nefsinde husule gelir. Kaan'ye gre furkan; Hak ile batl arasn ayrt eden tafsilin bilgisi iken, Kur'an; hakikatlerin tmn kendinde toplayan lednn, icmali bilgidir. Yani furkan tafsl; Kur'an icmal bilgidir. Furkan fark, Kur'an cem hali ve makamdr. FURUHTEN: Farsa, satmak, elden karmak anlamnda bir kelime. Yce Allah karsnda, kulun aba ve tedbirini terketmesi. FURU-I ESMA: Arapa, isimlerin tefer- ruat, dallar anlamnda bir ifade. lh isimlerin bir ksm iin kullanlan bir tabir, isimler nce ikiye ayrlr: 1. Usl- esma, 2. Furu- esma. ilki, tasavvuf okullarnda asl olan ilh isimlerdir. Bu durumda furu- esma, ikinci derecedeki isimler demek olur. Ancak hangi isimlerin usul (birinci veya esas), hangi isimlerin fur (ikinci, teferruat) olduu hususu, tasavvuf okullarna gre deiir. Bazen birinde usl olan dierinde fur; birinde fur olan brnde usl olabilir. FTUHAT: Arapa, almalar demektir. Beklenmedik bireyin ele gemesi. Zahirdeki ftha "Ftuhlibade", batmdakine de "ftuhl-halve" denir. Bu iki fthtan baka, bir de "fthul-mkefe" vardr. Rzk, ibdet, ilim, marifet, kef vs. gibi madd ve manev nimetlerin slike almas, gayb kemal halleri ile ortaya kma eklinde tanmlar getirilen futh; manev feyz, gnl akl gibi manalar da ihtiva eder. Bu konuda baz ataszleri ve deyiler vardr: "Bugn bir yerden ftuhat oldu". Bu beklenmeden gelen yardm iin kullanlr. "Erenler.bugn ftuhatta bulundular". Bu da, himmet yoluyla, mridlerin mridlerine feyz aktarmas anlamnda kullanlan bir deyimdir. "Erenlerin fthtyla sorularna cevap verdim" Bu deyim de tevazu iin kullanlr. Elde edilen baarlarn, kiinin kendinden deil, byklerin duasyla gerekletii hususu bu deyimle vurgulanr. FTUR : Arapa, yarma, yark, belirme (ta'ayyn) ve ona bal olanlar sebebiyle halkn, Hak'tan seilir haler gelmesi, farkllamas. FUZL: Arapa, zarur olmayan eya, mal, lzumsuz davran. Bir lokma, bir hrkann dndaki herey, lzumsuz (fuzul) dur. FTVVET: Genlik, erlik, yiitlik anlamnda Arapa bir kelime. lk defa Nasr Lidinillah (566/575) tarafndan kurulmu, bir fedakarlk, mertlik, yiitlik rgt. Horasanler, yani Melmetler,esnaf ve zanaat erbabn tekilatlandrarak, loncalar oluturmulardr. Bu organizasyon 3 ktaya yaylarak, sosyo-ekonomik hayatn temel direi olma fonksiyonunu icra etmilerdir. Horasan'daki ftvvet tekilatlanmasnn Anadolu'ya yansmas, Ahilik adyla olmutur. Osmanl Devleti'nde bu tekilat, 1908 ylna kadar varln srdrmtr. Ahilik, bata bn Batuta (XIV. yzyl) olmak zere, ok sayda yabancnn dikkatini ekmitir. Ahilerin zelliklerini yle sralamak mmkndr: 1. Zaviyelerine gelenlere nazik ve kibar davranrlar. 2. Yabanclarn karnlarn doyururlar. 3. Gelen misafirlerin her trl ihtiyalarn karlarlar. 4. Halka zulmeden zalimlerle savarlar. 5. Her ahnin mutlaka bir ii ve sanat vardr. 6. Balarnda, aralarndan setikleri bir reis bulunur. 7. Seilen reis, bir zaviye kurar. 8. Reis, zaviyenin iini tefri ederek, her trl ihtiyacn karlar. 9. Bu genler, gndz kendi ilerinde alrlar. 10. Gnlk kazanlarn ikindiden sonra reislerine getirirler. 11. Toplanan bu paralar, zaviyenin, yiyecek, iecek gibi, eitli giderleri iin sarfolunur. 12. ehre gelen yabanclar, zaviyeye davet ederek orada misafir ederler. 13. Eer misafir edecek bir yabanc bulamazlarsa, kendileri toplanp yemek yer, ilahi syler, zikir eker, sema ederler. 14. Sabah namazn kldktan sonra iyerine gitmek zere zaviyeden ayrlrlar.

Rahmetli Hilmi Ziya lken (Ord. Prof.)'in ifade ettii gibi, bu zaviyeler topluma sosyal dab- muaereti reten kurumlard. Bu kurumlar, kaldrldnda o grevi yerine getirecek yapsallamaya gidilmedii iin sosyal ahlk dejenerasyonu bugnk noktalara gelmitir. FTVVETNME: Eskiden esnaf tekilat ile, bunlarn uymalar gereken usul ve kaidelerden bahseden eserlere verilen addr.

G-
GABGAB : Arapa, batn, i, karn gibi anlamlar olan bir kelime. aretin verdii haz ve zevk. GABUK: Akam iilen st, arap vs. anlamnda, Arapa bir kelime. Sevgili ile yzyze gelme GAFLET: Arapa, gafil olma, uyank olmama, habersiz bulunma, farkn varmama hli. Kulun Allah'tan habersiz olmas hali. Dnyay veya btn mahlukat, Allah'n yaratt ve sfatlarnn tecell ettii bir yer olarak dnmeden, dnyadaki hayatn srdren, leme nazar dediimiz dnce, tefekkr gz ile bakmayan, ondaki ince ve hikmetli ileri gremeyen kiiye de gafil denir. Ksaca, enfs ve fkta Allah'n yetlerini gremeyen kii, gaflette demektir. "Gaflet olmasa insan evliya olur" atasz bu manada kullanlr. "Gaflet basmak", "gaflet perdesi" gibi deyimler de, benzeri mnlar ihtiva eder. Ko glen glsn, Gafil ne bilsn, Hak bizim olsun; Hakk' seven var Yunus Emre Gaflet uykusundan yatr uyanmaz Can gz kapal gfiln oktur. GALEBE: Arapa. Galip gelme, yenme, bastrma, muzafferiyet. Tasavvufta, sfinin zerine gelen fakat, sebebi bilinmeyen bir hldir. Bu yzden, iinde bulunduu hlin edebine riyet edemez. Bunun zdd olan skn ise, nefsin kendine dnp, fark makamnda olarak sakinlemesi, skn bulmas demektir. Bu durumda galebenin mns, kiinin (sfinin) kendi tabiat olan halden kp, bakalarnn kendisinde hi grp rastlamad yeni bir hale girmesidir. Bu durumda, sf kendini tanmaz, zira yeni ve bilmedii bir hle girmi, o hli yaamaktadr. Gerek u ki, bu durumda olan suf havf, heybet, ycelik, utanma gibi haller, veya bunlardan birinin etkisi altndadr. Tasavvuf stlahlarnda buna rnek olarak, Hz. mer'in hamiyyet-i diniyye (din gayreti) etkisi altnda kalmas gsterilir. Onun, mslmanlarn maslahatna alt srada, Hz. Resllullah (s.)'a yapt bir takm itirazlar, bu hlin etkisiyle olmutur. Galebe, sahih bir hldir. Ancak skn halinde caiz olmayan ey, galebe halinde caizdir. Bununla birlikte, skun hali galebe halinden daha mkemmeldir. Galebe, hl olarak skndan aadadr. Bu hlin zeti udur: Sf, kendisine gelen galebe hlinin etkisiyle, iyiyi ktden ayrt edemez durumdadr. Galebeye maruz kalan sf, hcum denen tasavvuf bir hl ile kar karyadr; neyin hcumuna maruz ise, onun etkisi altndadr, GALEYAN: Arapa, kaynamak demektir. Comak, tamak. GAM: Arapa, keder, znt anlamnda bir kelime. Sevgili dikkat ve zenle aranrken, karlalan engeller. Sevenin, sevgilisinin urunda seve seve katland zorluklar ve skntlar. GAMMSYYE: Zekeriyye Yahya el-Gamms tarafndan kurulan bir tasavvuf okulu. Dokuzuncu yzylda kurulmutur. Hamriyye'nin koludur. GAMZE: Farsa ve Arapa'da gz ka hareketi anlamndadr. Gzn kenarnda grlen, insan mest eden hareket. ene ve yanaktaki hafif ukur. Yan bak, gz szme. drak edilen iaretler. Gamz- Ayneyn: ki gz kapatma. Zikirde gzleri yumma. GAN: Arapa. Zengin, ihtiyasz gibi mnlar vardr. Tasavvuftaki zenginlik, madd planda olmayp, gnl zenginlii eklindedir. Bu kiilere "gan gnll, gnl gan" denir.

GARMET : Zimmetindeki edas gereken eyi deme anlamnda Arapa bir kelime. Kardelerinden birine edebsiz davranta bulunan bir mridin, ondan af ve zr dilemesinden sonra, uygun grlen miktarda bir cezay demesi. Seferden dnenlerin, tekke ehline verdii yemek ki, buna hakk- kudm denir. GARET : Arapa, yama demektir. lh cezbe. Slk, amel ve ibdet vastas sz konusu olmakszn, slike gelen ve onu hedefine ulatran lh cezbe. GARB: Yurdundan ayrlm, yabanc, yolcu, gurbete km kii, yoksul, muhta gibi anlamlar vardr. Tasavvuf stlah olarak, birlik leminden ayr den, madd varlkla (izaf, geici varlk) kaytlara balanm olan kiidir. Odur sylenen dilde, Varlm hep ol ilde, Varlk dostundur kulda Ben bunda garib geldim. Yunus Emre Bu ile garb geldim, Bu tutsaklk tuzan, Ben bu ilden bezerim Demi geldi zerim Yunus Emre Yunus Emre'nin bu msralardaki ifadeleri, hep ayn hususu aklamaktadr. Asl vatanlarndan ayr kalmann (yabanclamann) bilincine vard ve bu gurbeti hissettii iin, sflere garip denir, oulu gurab'dr. Bu konudaki baz ataszleri u ekildedir: "Garibin duas kabul olur", "Garibin yardmcs Allah'tr", "Garip kuun yuvasn Allah yapar". GARBLER SEMA: Mevlevi tabiri. hya gecelerinde, yaplan mukabeleden sonra, yaanan ruh hazza, vecde doyamam, manev tatmine tam erememi derviler, herkes sema-hneden ktktan ve klar sndrdkten sonra, hrkasyla on sekiz ark atarak sem ederler. Bu sem, sadece trbenin klarnn aydnl altnda, yar lo bir ortamda yapldndan "garibler semai" diye anlr. Yaplan onsekiz arklk semdan sonra, sem-hneden niyaz edilerek klr. GARBYYE: Kurucusu Hindistan'l eyh Muhammed Garibullah olup, Kadiriyye tasavvuf okulunun bir ubesidir. GARK: Arapa, batma, boulma mnlarna gelir. Gelen varidin etkisi sebebiyle, kulun kendisinden habersiz hle gelmesidir. Bu durumda suf, zerine gelen hlin iinde tam anlamyla boulmutur. GASSAL: Arapa, ykayan, temizleyen manasna mbalaal ism-i faildir. l ykayan. Tasavvuf bir ifde olarak bu kelime, "mrid, mridin elinde, gassalin elindeki l gibi olmaldr" eklinde kullanlmtr. Mrid, kendisine eitim iin gelmi bulunan mridin, nefs pisliklerini ykayp temizledii iin, "gassal" adyla anlmtr. GAYET: Arapa, kendinden gemeyi ifde eden bir kelimedir. zerine gelen vrid (hl) sebebiyle, kulun kalbinin gaybet bulmas, gayb tefekkrnde boulmas, darda vuku bulan olaylardan, tam anlamyla habersiz hle gelmesi. Bu, kulun beden azalarnda da kendini gsterir, yani kulun zerinde, bu halin varl belli olur, da yansr. GAVS : Arapa, yardm etme, imdada yetime demektir. Bunun yerine "kutub" da kullanlr. En yksek manev makamdr. Kutub, mazhar- hakkat- Muhammediyye ve cami-i esm-i lhiyyedir. Yani ilh isimleri kendisinde toplayan, Hz. Muhammed (s)in hakikatine vsl olan kiidir. Bazlarnn ifadesine gre gavs, evliya hiyerarisinde kutubdan sonra gelir. Sleyman Cezl (. 1470), Delil'l-Hayrt adl eserinde, Hz. Peygamber (s)'e atfolunan ikiyzbir isimden , bu kelime ile alkaldr: Gavs, Gays ve Gys. Muhiddin bn Arab ile Seyyid erif Crcan, kutub ile gavsi ayn kii olarak nitelerken, imm- Rbban gavsi, kutbun yardmcs olarak grr. Bu durumda gavs, ler'e dhil olmaktadr: ricl'l-gayb konusu ile ilgili olarak Eb Nuaym sfehn'nin Hilyet'l-Evliy, (c. l., ss. 8-9); bn Asakir'in Trihti Medineti Dmak (c. l, ss. 290-291) adl eserinde Abdullah bn Mes'ud (r)'dan rivayet edilen u hadis-i erif vardr: "Allah'n halk arasnda, kalbleri Hz. Adem (s)'in kalbi zerinde olan yz, Hz. Musa (s)'nn kalbi zerinde olan krk, Hz. brahim (s)'in kalbi zerinde olan yedi; Hz. Cebrail (s)'in kalbi zerinde olan be, Hz. Mikail (s)'in kalbi zerinde , Hz. srafil (s)'in kalbi zerinde olan bir kulu vardr. Bu sonuncusu vefat edince yerine lerden, lerden biri vefat edince belerden, belerden biri lnce yedilerden, yedilerden biri lnce

krklardan, krklardan biri ldnde yzlerden yzlerden biri ldnde de, halktan biri onun yerine geer. Onlarn (yaptklar dualar) sebebiyle Allah, (mahlukat) diriltir, ldrr, yamur yadrr, bitkileri yeertir ve (yeryzne gelmesi muhtemel) bellar defeder". Abdullah bn Mes'ud (r)'a (Allah'n) onlarn (dualar) sebebiyle diriltmesi ve ldrmesi nasl olur (veya nasl olabilir?) diye sorulduunda u cevab verdi: -nk onlar, mmetin oalmas iin Allah'a dua ederler. Bu sebepten mmet sayca oalr. Zalimlere de beddua ederler. Allah da onlarn boynunu krar, yamur yamas iin dua ederler, bylece yamur yaar, bereket iin dua ederler, bu dua bereketiyle yeryznde ekinler biter. Dua ederler, dualar sebebiyle yeryznden her trl bel kalkar". Muhiddin bn Arab, Ftuhat (c. II, s. 9)'da, "kalpleri.....'nin zerinde olan.... kii" tabirini yle izah eder: Bir peygambere gelen ilh marifet ve tecellilerin, peygamber olmayan kii zerine aynen gelmesi, peygamber veya melein kalbine doan lh ilmlerin, o kiinin kalbine de gelmesi. Kn, "gavs, kutubdur" der. "Kendisine yardm iin bavurulduunda, gavs adn alrlar, iltica olunmadklar zaman kendilerine kutub denir" diyerek konuya aklk getirir. zet olarak, gavs, tanr deildir, sadece slm' derin akla yaayan bir Allah dostudur. mmete, dualaryla yardma koar. "Allah takva sahibi kullarndan daha ok kabul eder" (Maide/27) yetinin de gsterdii gibi, Allah'n dinini ciddiyetle, nem vererek, iten gelerek azimet zere yaayanlarn kulluu, ameli, duas bu durumda olmayanlara gre daha hzl kabul grr. Yoksa kul, tanr olamaz, ortadaki espiri; duas abuk kabul olacak ekilde islm'n takva zere yaanmasdr. Dua ve onun kabul. yetteki ... fiili ziyde babdan olduu iin, manda da ziydelik vardr: Bol bol, oka kabul etmek. Ancak unu da hemen eklemek gerek, salihlerin muttakilerin her duas %100 mutlaka kabul grr m? Cevap, her slih kulun duasnn mutlaka kabul edilecei art yoktur, aksi takdirde, Allah, mecburiyet ile snrlanm olur, halbuki O " dilediini yapan (Al-i mran/40) ve "yaptndan sual olunmayan" (Enbiya/23)'dr. Hz. Nuh'un, olu hakkndaki duasn, Allah'n kabul etmemesi, alinin her duasnn mutlak kabul edileceini rten bir Kur'n nassdr. (Hd/45,46). Tasavvuf? biyografi kitaplarnda mehur Allah dostlarnn "u kadar sene u duay yaparm; Allah hl kabul etmedi" ibareleri buna baka bir rnektir. GAVSYE: Hamidddin b. Htruddin el-Hseyn (.I526) tarafndan kurulmu olup, Seyyriyye'nin Hindistan koludur. GAVS-I AZAM: nl Hanbel fakih ve Kadiriye tasavvuf okulunun kurucusu, eyh Abdlkdir Geyln'ye verilen lakab. Tasavvuf kaynaklar, Abdlkdir Geyln (k.)'nin tasarrufunun lmnden sonra da cri olduunu, kaydederler. GAYB: Arapa, gz nnde olmayan, bilinmeyen, gizli olan, gib vs. gibi manalar vardr. Senden Hakk'n gizledii her eydir. Allah'n pek ok lemleri vardr. Allah'n insan vastasyla bakt leme, vcd ehdet denir. Allah'n, insan vastas olmakszn bakt leme da gayb denir. Gayb da, ikiye ayrlmtr. Allah gaybn birini, insann ilminde mufassal klmtr. Yine bir gayb vardr ki, onu da insann kabiliyetinde mcmel olarak yaratmtr. Birinci gaybe vcd denir, lem-i melekt gibi. kinciye de, gayb- adem lem denir ki, bu lemi Allah bilir kullar bilmez. Bu ikinci lem bize gre, adem mesabesindedir. te, adem gaybn mns budur. Gayb- meknn'a gelince, bu, korunmu gayb olup, Zat srdan ibarettir, mhiyetini Allah'tan bakas bilemez. Bundan dolay da mhiyeti korunmu, akllardan ve basiretlerden gizlenmitir. GAYBET: Arapa, bir eyin baka bir eyde kaybolmas hli. Kalbin, madd lem ile ilgisini kesmesi. Buna tasavvuf kitaplarndaki rnek, Hz. Yusuf (s.) ve Msrl kadnlar olaydr. Hz. Yusuf (s.)'un gzelliine hayran kalp, kendinden geen Msrl kadnlar, ellerinin kesildiini bilemeyecek durumda idiler. Hz. Yusuf(s.)'un cemlini grp de bu derece kendinden geen insan, acaba, mutlak gzel olan Allah'n, sfatlarn, tecellilerini mahede ederse durum nasl olur? te, gaybet hlinin sahibi olan kiide meydana gelen durumun izah, budur. GAYB ERENLER: Bilinmeyen veliler. Her asrda mevcut ve saylar ondan ibaret olan Allah adamlar(evliy] hakknda kullanlan bir tbirdir. Tasavvuf kaynaklarndan birinde, bunun aklamas u ekilde yaplr: "Sfat- glibeleri, huu ve huz-i Rabbani ve kendileri malb-i tecell-y Rahmn olduklar iin, seslerini ykseltmediklerinden, Hakk'n gayr bunlar ve bunlar da Hak'tan gayriyi bilmezler. Esm-i camia ve kelimt- nfia-i Hda olmalar sebebiyle, kendilerinden istimdd er'an caiz ve bu esma ve kelimtla istize ise nass ile sabittir. Ve geri hakikatte mstemid muvahhid olduu halde, vesit ile vesile teebbs edilmek, mni-i tevhid deildir. Nitekim umr-i zhiriyyede pdiah- zaman ve mukarribni olan vkel-y lin hacet reva-y ehl-i cihandr". GAYB-I HVYYET VE GAYB-I MUTLAK : Arapa, mutlak bilinmez veya gayb. llet-i teayyn bakmndan bu gayb, Allah'n zatndan ibarettir.

GAYN (CA) : Arapa. Susamak, ii bulanp kusayazmak, hava bulutla kaplanmak, yamurlanmak, (mehul olarak) kalbi ehvet kaplamak. Tasavvuf bir terim olarak bu kelime, lgat mnsna uygunluk arzeder. Kalbin gnahla veya dnyev meguliyetle, Allah'tan perdelenmesi gibi mnlar ifde eder. elHucvir(Kefu'l-Mahcb,s.542), gayn' yle aklar: "Gayn, istifar ile ortadar kalkan, kalp zerindeki hicap ve perdedir. ki nevidir: Biri effaftr, dieri kalndr. Kaln perde, byk gnah ileyen ve gaflet iinde bulunanlarda olur. Hafif perde, neb olsun, vel olsun herkeste bulunur. Reslullah (s)'n "kalbim gayn (pas) iinde kalr da, her gn yz defa Allah'tan af dilerim" buyurmu olmas, bunu ifade eder. u halde galz gayn denilen kaln perde iin, samimi ekilde Hakk'a dnmek lzmdr". Bu ifadelerden anlaldna gre, gayn; kul ile Allah arasna, bir takm perdelerin girmesi demektir. Bu perdeleni, Hz. Peygamber (s)'in hadisinden anlalaca zere, istifarla ortadan kalkacak kadar ksa srd gibi, byk gnah ileyerek silinmesi olduka g ve uzun vakit alabilmektedir. Hz. Peygamber (s)'in gayn denilen hali yaamas, O'nun gnaha girmesi deil, sadece gnlk baz nemli dnyev konulara zihnen ynelmesi ile ortaya kmaktadr. Bu, gayn'n en ehveni, en basit olandr denilebilir. Zira bu gayn'n oluumunda, bir haram fiilin ilenmesi sz konusu deil, aksine mubah olan dnyev ilerle uramak rol oynamaktadr. GAYRET: Arapa, faaliyet, kskanma manasnadr. lh sfatlardandr. Kulun gayreti, fillah, lillah ve alallah olmak zere ksmdr. Birinci ve ikinci ksmlar; slm'n emirlerine aykr bir durum grnce, buna el ve dil ile kar kmak veya bunlara imkn bulunmazsa, kalben buz etmek, eklindedir. nc ksm gayretullah ise; hakik muhabbetle, mecaz muhabbet arasn farketmektir. Gayret ar sevgiden kaynaklanan bir husustur. Sevgide vefay ifade eder. Allah'n sfatlarndan biri de "Gayyr" dur. Manas ok kskanandr. Bu, kulun taatinde kendisinden bakasn ortak klmamasna ynelik olarak Allah'n kskanma sfatn gsterir. GAYSYYE: Ebu'l-Kays Said b. Sleyman b. Cemil tarafndan Yemen'de kurulmu, Kadiriyye'nin kolu bir tasavvuf okulu. GAZAB: Arapa. fke, kzgnlk, dargnlk gibi mnlar ihtiva eder. Bu, Allah'n eytan yaratt atetendir. Peygamberimiz (s) "gazaplanp da cehenneme yaklamayan kimse yoktur" demitir. nsanlar bu konuda gruptur. Birincisi; tefritte olup hi kzmaz, bu hamiyyet yokluudur, yerilen bir zelliktir. Bu konuda mam afi (k.) yle der: "Kzmak isledii halde kzamyan, merkeptir". kincisi; orta yolludur. Kzmak gereken yerde, slm olmak kaydyla kzmak, gerekmeyen yerde kzmamak. ncs ifrat; bu grup her eye kzar, kznca da akln ynetimini kaybeder, bu da, yerilen bir zelliktir. GAZL-I RN: Farsa, gzel ceylan demektir. Ezel sevgili. GAZYYE: Reidiyye-i ziliyye 'nin kollarndan bir tasavvuf okulunun addr. Kurucusu eydi Eb'lKsim'l-Gazi es-Sicilms (. 1573)'dir. Kurucusu olan Kasm'a nisbetle, Kasmiyye de denilir. GAZZALYYE: Cneydiyye'nin bir koludur. Gazal'nin grlerini benimseyenler tarafndan, sonradan kurulmu bir tasavvuf okulu. GEBR : Farsa, mecsi demektir. Telvinden kurtulmu, tek renk olmu arif kii. Tek renk, vahdeti gsterir. Renksizlik de yledir, zira arifin rengi yoktur. Suyun rengi, kabnn rengidir. GED : Farsa, dilenci mnsnda bir kelimedir, ilh tecellilere muhta olan slik. GEME NAMERD KPRSNDEN, KO APARSIN SU SEN YATMA TLK GLGESNDE, KO YESN ARSLAN SEN : Tevhid erbab ve Allah dostlarnn, canlar pahasna da olsa btla, boyun emeyecekleri anlamnda bir atasz. GEL DEMEK VAR, GT DEMEK YOK : Allah'a giden yol, herkese ak olup, kimse bundan mahrum edilemez. Binenaleyh bu yolu benimseyeni de, mahrum etmek zere git demek yoktur. T ezelden merebimiz b bedel, Gelene git demeyiz, gidene gel. Ahmed Sarban Bayram (. 1546). GELMEK RADET, GTMEK CAZET : Bir kii, bir tasavvuf byn ziyarete kendi gnl ve isteiyle gelir, elini per, ancak, oradan ayrlmas, eyhin verecei izine baldr. Kendi bana kalkp gitmeye yeltenmesi, edepsizliktir. eyh, bu durumu dnerek, gelenlerin ileri ve zel durumlar olduunu dnerek "haydi erenler, eyvallah hayrlara kar" der, gelenler de edeble ayrlrlar.

GELMEK VAR DNMEK YOK; GDENN MALI, DNENN CANI : Bektalie giri treninde, baba veya rehberin, yeni girene yapt nasihat arasnda, bu sz de vardr. GEN : Farsa, hazine demektir. Kulluk makam, gizli hazine (kenz-i mahf), Zt- Kibriya. GEREK-GEREK ERLER-GEREK ERENLER : Kalbindeki niyet, dilindeki sz ve yapt i ayn olan kiiye gerek (Hak) eri denir. Gerek erenler, mnsz iddialara girmezler. GERM: Farsa, scaklk demektir. Sevgiden dolay zuhur eden hararet. Erbabna gre, bu hararet karacierden domakta ve gsn ortasnda kendini gstermektedir. GEVHER: Farsa, cevher demektir. Mnalar ve lh sfatlar. GIBTA: mrenme anlamnda Arapa bir ifade. Hased ile gbta arasnda ince bir fark vardr. Allah'n nimet verdii kiiden o nimetin gitmesini istemek haseddir. Bu, Allah'n lh takdirde yapt taksime raz olmamak anlamna gelir. Gbta ise, o nimetin o kiiden gitmesini istemeden, kendisinin de, o nimete sahip olmay arzulamasdr. GINA: Arapa, zenginlik demektir. Gani (zengin) Hak'dan bakas deildir. Zira her eyin zt O'nundur. Kul, Hak ile msivadan mstani olunca gani (zengin) olur. Yani Hakk'a muhta olur, kullara muhta olmazsa, o kul, zengin demektir. Kul, onun vcudunu kazannca hereyi kazanm olur, bu durumuyla o, Allah'tan gayri hi bir eyin varln ve tesirini grmez hle gelir. Bylece hedefe ular, sevgiliyi grmekle mjdelenir. Madd zenginlik, tasavvuf disiplinlerde pek hogrlmemitir. "Bir dinarla gecelemektense, zehirli ylanla gecelemeyi" yeleyen sfilere sk sk rastlanr. Ancak, Hindistan'da Shreverdiliin baz kollar, varlk iinde yokluu esas alarak, mridleri helal yoldan zenginlie ynlendirmitir. Sonu olarak tasavvuf erbab, kullar fakir, Allah' zengin grmtr. GIA: Arapa, rt, perde demektir. Kalp aynasnn, nefs ve nevadan gelen olumsuz etkilerle kararmas, bu durumda kalp katlar, basiret balanr, krleir. GIYBET: Arapa, dedidoku demektir. Birinin ardndan, olumsuz yanlarn bakalarna sylemeye gybet denir ki, haramdr. Allah'n Settr isminin, kullarn ayplarn rtmekte ilgili oluu, bu konuda lh bir rnektir. Hucurat suresinde dedikodu yaplan kiinin, l haldeki etinin yeniliindeki haramn iddeti, dedikoduya e tutulmutur. GLANYYE: Hikemiyye'nin kolu olan bir tasavvuf okulu. GS : Farsa, omuzlara kadar dklen sa anlamnda bir kelime. Taleb yolu, Allah'n ipinden kinayedir. Bu yolla Hakk'a erilir. GORV KERDEN: Rehin vermek anlamnda bir ifade. Salikin, kaderin hkmne boyun eip, varln ona teslim etmesi, kendi iradesiyle tedbir almaktan ve abalamaktan vazgemesi. GOYGOYCU : Muharrem aynn ilk gnlerinde, toplu halde kap kap dolap dilenenler iin kullanlr, ilerinden biri ilhi okur, okuduu ilhinin her msrasnn sonunda, dierlerinin da "gy gy gy canm" demeleri sebebiyle, bunlara goygoycu denmitir. Her msra sonunda, toplu goygoy sylenerek okunan ilhilerden bir rnek, u ekildedir: Kerbel'nn yazlar ehid olmu gazileri Fatma ana kuzular Hasan ile Hseyin'dir. Kerbel'nn t iinde Nur balkr siyah sanda Yatr alkanlar iinde Hasan ile Hseyin'dir. GMEK-GNMEK : lmek yerine kullanlan bir tabir. Yrmek de, lmek manasnadr. GNL : Kalb'in Trke karl. Bu kelime ile ilgili eitli ataszleri vardr. Bunlarn bir ksm yledir:

Can gnlden dua, niyaz : Btn bir manev gle, kendini vererek Allah'a yaplan duadr. Can u gnlden sevmek, sevilmek : Karlkl sevme-sevil-menin iten olmas. Gnl altnda kalmak : Birinin hatrn krmak, onun manev arl altnda kalmak. Gnlden armak : Birisini tam bir itiyakla armak. Gnlden arlmz, geldik : zlenmeyi ifade eder. Fakiri gnlden karmaynz : Bizi unutmaynz. Gnlden geirmek : Hatrlamak. Gnl kalmak : Gnl krlmak. Gnl koymak : Gcenmek. Gnll : Vazifesi olmad halde, bir ii uhdesine alp yapmaya hevesli olmak. Gnl vermek : k olmak. Gnl pazar : Gnl holuu, razlk. Gnl yaras : Onulmas mmkn olmayan bir dert. Gnl ykmak : Gnl krmak anlamndadr. Gnl beklemek : Allah' gnlden karmamaya almak. Gnl ehli : slam' yaayarak kalb-i selime ulam, velayet makamndan payn alm kiiler. Geree ulaanlar. Gnl yaras : Hedefine ulaamam sevgi; baka bir eyle tatmini mmkn olmad iin, iyilemesi de sz konusu deildir. Gnle dokunmak : Gnl krlmas. Gnl demek : Bu ifade de gnl krkl anlamna gelir. Gnl edin de u iimiz olsun : inin yoluna girmesi iin, byklerden himmet (yani dua) isteyerek bir byk kul (muttaki) dan himmet beklemek. Tasavvufda, byklerin duasn taleb etmek manasnadr. Yoksa bykler (muttakiler) dediimiz kiiler, haa, Allah deildir. Ama, kalbi yaprak gibi titreyerek gzden yalar dkerek ihlasla mahviyetle Allah'tan isteme zelliine sahip olmalar ve bir de, slam' takva boyutuyla yaama sava vermeleri mnasebetiyle, duasnn kabul ans biraz fazla olan kiilerdir. Bu durumdaki kiiden "Hocam, dua edin de yarnki kimya snavnda baarl olaym" diye dua isteinde bulunmann adna "himmet isteme" denir. Bu ekilde dua talebinde bulunmak ve dua istenenin de bir m'min kardeinin ihtiyac iin Allah'a dua etmesi "irk" deil, bilkis vlen, tavsiye edilen, eriattaki yeri haylice salam olan bir husustur. Erenlerden himmet istemenin manas budur ve bu da irk deildir. "Gnahsz azdan dua isteyiniz" diyen Hz. Peygamber (s)'e, "Y Rsulallah! Hepimiz gnahkrz, gnahsz az nerede bulacaz?" sorusunu yneltince, O da u karl vermitir. Hepiniz birbirinize hsn-i zan zere olmalsnz. (Hucurat/12) Bu yzden kardeleriniz gnahsz azdr." Gnl bir sra kadehtir, krlrsa yaplmaz: Bu atasz gnln ince olduunu, en ummadk eyden ok abuk krlabileceini gsterir. Sakngl yrin gnl sradr smayasn Sra sndk (krldk) dan ger btn olas deil. Yunus Emre Gnlden gnle yol vardr : Allah' sevenler, dilden ok kalp ile anlarlar, veya birbirini seven insanlar, e

zamanl olarak ayn duyguyu hissederler. Gnl Kabe'si : Allah'a btn d ynelilerin merkezi nasl Hz. ibrahim (a)'in yapt Kabe ise, i ynelilerin merkezletii yer de kalptir. Birisi madd, dieri, manev Kabe'dir. Allah'a kulluk iin kurulan (vaz'edilen) ev nasl K'be ise, Allah'a iman iin insann zn tekil eden yn de kalp olmutur. Gnl Allah' sever, kadn altn, para, hret, ev, ocuk, araba, villa gibi putlara itibar etmezse Kabe olur, bunun tersine durumda, gnl; Kabe (Allah evi) deil, put evi olur. Gnl, Hak binasdr : K'be'yi Hz. ibrahim (a), gnl de Allah in etmitir. Kabe, zamanmza kadar eitli nedenlerle yklm, fakat insan eliyle yeniden yaplmtr. Kalp yle mi?. Sonlu somutun (K'be) inas kolay; sonsuz soyutun (kalbin) inas zordur. Duru kazan, ye, yedir Bir gnl ele getir Yz K'be'den yerekdir Bir gnl ziyareti. Yunus Emre Yunus Emre farz olan hac dnda, yz kerre K'be'ye gitmek yerine, yaral bir gnl ziyaret etmeyi, daha stn gryor. 1993 senesinde umreye gitmek zere para biriktiren kalabalk bir renci kitlesi, o parayla K'be ziyareti yerine, Bosna-Hersek'te kanayan m'min kalplerin yarasnn tamirini tercih etmitir. Yunus Emre'nin iirini, gnmz sosyal davranlar iinde en iyi anlatan motif, bizce, ite budur. Gnl yapmak, ar yapmaktr : Yukardaki anlattmz es-piriyle balantldr. Gnl holuuyla olur ibdet : badetin kerhen (zoraki) olan deil, tav'an (gnll, istekli) olan makbuldr. Gnl kalsn, yol kalmasn : Filancann gnl krlacakm diye yol (kanun, rf, kural) dan vazgeilmez. Hz. Peygamber Efendimiz (s)'in hrszlk yapan bir asinin affedilmesi konusunda, "sizden ncekiler, eriat kuvvetlilere deil, zayflara uyguladklar iin helak oldular. Kzm Falma dahi olsa, onun elini keserdim," demi ve kanunun uygulanmasnda hatra gnle baklmamas gerektiini vurgulamtr. Gnl sultan, ak irdet : Gnl kimi sever, kimi sevmez bunu anlamak mmkn deil, o bamsz, tpk bir sultan gibi ne dilerse onu yapar, istediini sever, istediini sevmez, bunu da akl anlamaz, aar, kalr. Gnlne dan : Bir olayla, bir problemle karlarsan, onu gnl leminde merkeziletirerek tefekkre dalarsn. Derken ya bir alma, ya da bir daralma sezgisi zuhur eder. te problemin olumluluk, olumsuzluk gstergesi budur. Bu konuda isabet, temiz gnll kullarda daha oktur. Her gnlde bir aslan yatar : Herkesin gnlnde yaatt bir ideal vardr. El ite, gnl oynata gerek : El, gnlk maietini salama mcadelesinde megul iken, gnl de kendi leminde, zevk ve evkle dolu olmal. Aksi takdirde, ite boulur, i denen makinenin duygusuz bir paras olur. Herkesin gnlnce yaz olmaz : Herkesi memnun etmemiz mmkn deildir. yleyse, inandmz doruyu yaayalm, Allah' raz etmenin mcadelesini verelim. Gzden rak olan, gnlden de rak (uzak) olur : Bir kimsenin birini sevdiinin almetlerinden biri de, grme arzusudur. Ska grmeyi istemek, sevmenin bir belirtisidir. Gzden, etraftan, yaknlklardan uzaklamak gnl uzaklna, yani sevgisizlie almettir. Bela dil (gnl)dendir, o dildar(sevgili) elinden dadmz (ikayet) yoktur. Gnldendir ikyet, kimseden feryadmz yoktur. Divane Mehmed elebi GREN GZN HAKKI VAR : Eskiden pazardan, dardan yiyecek tr eyler, onlar alamyacak olanlarn itahn celbederse, onlara gz hakk olarak bir para verilmesi, Osmanl sosyal hayatnn insan amal bir rf idi. Bu rf, tasavvuf adabnn gereklerinden biridir: ar, ihsan, ikram. GR GE DEMLER-SR GT DEMEMLER : nsanlk hali ilenen bir hatay, ifa etmeyip,

grmezden gelmek, ancak hata sahibine "bunu devam ettirme" diye, mnker (ktlk) den nehyet (yasakla) anlamnda kullanlan bir atasz. GRG-SORGU : Alevilerde, sonbahar hasad sonrasnda Dede, taliblerinin bulunduklar kylere gider, Cuma geceleri toplant yaplrd. O toplantlarda Mushib szne girenler, geride braktklar bir yl ierisinde, yaptklar hatalar, toplant yerinde "Dar" a gelerek itiraf ederler, incinenler, bu kiinin yanna durup ikyetlerini sunarlard. Herkes suunun cezasn bu ekilde eker ve birbiriyle helllr (haklar) di. te bu olaya "grg-sorgu" treni denirdi. GRMEK : Bu, Mevlev tabiridir. Kar karya gelenler sa ellerini, parmak yukar gelecek ekilde toka vaziyetine getirir, ayn anda birbirlerinin ellerini perlerdi. Bu bir mahviyet ifadesiydi. Yedi yandaki kk bir ocukla, yetmi yandaki ihtiyar da, bu ekilde tokalard. Mevleviler kullandklar seccade, kitap vs. gibi eyalara da grme uygulamas yaparlard. GURUR: Arapa, aldanma demektir. Gurur, helak olmann bata gelen sebeplerindendir. ou insanlar gurur iindedirler. Gururlu kiiler her kesimden olabilir: limler, bidler, mutasavvflar (daha doru mustasvflar), ticaret erbab, zenginler, politikaclar, yneticiler vs. gibi. D ekillere bal kalan ve ii srf buna balanmakla bitmi gren mutasavvflar, gurur iindedirler. Bunlardan bir ksm marifete dair szler ezberleyip onlar tekrarlayp, sahibi olmadklar halde, kendilerini marifete ulam gibi gsterirler. Yine onlardan bir ksm yakine erdik, hedef gereklemitir zannyla, artk ibadete gerek yok derler ki, bunlar da, aldan (gurur) iindedirler. Haram-helal ayrt etmeyen slikler de ayn durumdadrlar. Onlardan bir ksmna marifet rzgr eser, bunun zerine i bitti zannederler, o noktaya saplanp kalrlar. Tasavvuf yolunda, gurura sevkeden bu hususlar bilen slikler, ona gre davranrlar, Allah da onlarn makamn yceltir. Bu durumda olanlar, zerlerine gelen feyizlere, kerametlere, keiflere, marifetlere iltifat edip, onlara dayanarak rahata kavumay bile denemezler. Kullua devam ederler, yine devam ederler, yine devam ederler. Bylece Allah'a yaklatka yaklarlar. Gerek tasavvuf erbabnn hli, bu "kulluk" tan baka birey deildir. Yolda giderken, makamlar vuslat sanp orada taklp kalmak gururdur, aldantr. GL : Farsa'dr, Trke'mizde de aynen kullanlr. Kadiri tabiridir. Kadirlerin balarna giydikleri arakiyenin tepesine, uhadan daire eklinde bir para dikilirdi. Bu gl, Badat gl, havuzlu, kafesli, kz gl gibi eit eitti. Genellikle gller, bir daire 18'e blnmek ve 6'ar 6'ar iplikle birbirine bitimek zere dikilirdi. Badat gl, iice daireden oluur ve eyhlere mahsus talara dikilirdi. Havuzlu, kafesli ve kz gl, dervilerin arakiyelerinde kullanlrd. Bir de, Rfalerin burhan olarak kullandklar gl vardr. Bu, iki kar uzunluunda, u ksm yass, avu ii byklnde demir bir ubuktur. Bu ubuk mangala sokulur, yass u kpkrmz olunca karlr, dil ile yalana yalana soutulur. Bir de mangalda tas kzartlr, bu da kpkrmz olunca kafaya geirilerek soutulur. Bu gl yalanrken veya kzarm pirin tas giyilirken, Hz. ibrahim (a)'in atee atldnda, Allah'n atee "ey ate, ibrahim'e souk ve selmet zere ol" (Enbiya/69) Kur'n hitabn okurlar. Bilginin, gnlde meydana gelen meyvesi. GLZAR: Farsa, gl bahesi demektir. Mutlak olarak kalbin fethi ve al. GULBANG: Farsa, bang koro halinde kartlan ses olup, glbang, gl sesi demektir. Baz zel durumlarda, birinin yksek sesle okuduu tertip edilmi dua. Dinleyenler, amin yerine Allah Allah diyerek bu duaya topluca katlrlar. Yenierilerin maa (ulufe) aldklar gn, ilerinden biri, u glbangi okur: "Allah Allah illallah, ba ryan sine bryan, kl al kan, bu meydanda nice balar kesilir hi soran olmaz. Eyvallah eyvallah, kahrmz, klcmz dmana ziyan, kulluumuz padiaha iyan, ler, yediler, krklar glbang-i Muhammed, nur- Nebi, kerem-i Ali pirimiz, sultanmz Hnkr Hac Bekt- Veli demine devranna H diyelim H!.." Glbanglar "H diyelim" szyle biter, dinleyiciler topluca "H" diye barrlar. H, "O" anlamna gelen bir zamir olup, Allah demektir. GLDESTES : Farsa, gl demeti demektir. Bekta tabiridir. Gya Hz. Ali (r) vefat ederken "Selman, bana bir demet gl getir" der. O da getirir. Hz. Ali, onu eline alr ve ok gemeden vefat eder. Gl destesinin bu olduu sylenir. GLENYYE: Halvetiyye'nin kollarndan biri olup, brahim Glen (826-940) tarafndan kurulmutur. GM-GETEN: Farsa, gayb olmak, kendini kaybetmek demektir. Tasavvufta fena ve gaybet halini ifade eder.

GM MERDVEN : Mevlev tabiridir. Mevlna'nn sandukasnn bulunduu yere klan gm kapl merdiven GRZMAR: Kadirliin Hindistan kolu. GVERCN : Gnl ve sr ula.

H
HA : Zt'm varlk, hazr olu ve ortaya k asndan dnlmesi. HB : Farsa, uyku demektir. radenin, beer fiillerde fn olmas. Hb- gaflet: Gaflet uykusu. HABBE: Arapa, tane manasna gelir. Habb, su zerinde oluan kabarcklara denir. Fndk byklnde veya daha kk, akk veya Necef tandan yaplm tanelere denir. Bunlar yuvarlak veya kesme olur. Bu taneler ince ve gm bir zincire geirilir. Dmemesi iin, aa ucunda, gm telden bir yuvarlak bulunur. st ksm da inelidir. Bu ekilde iki habbe, gmlein veya Hayderiyenin sa ve soluna taklr. Bunu "HasanHseyin Sevgisi" ne iaret olmak zere, Bektaler kullanrlard. zellikle, Hz. Muhammed (s)'i, Fatma'y ve oniki imamn kabirlerini ziyaret eden Bektaler, sa ve sollarna yedier habbe takarlard. Mevlevlerde habbe kullanma deti olmamakla birlikte, 1887'de vefat eden Fahreddin elebi'nin fotorafnda, gsnn iki yannda birer habbe grlr. Bir de, susma eitiminde kullanlan ve dil altna konan habbeden sz edilir. HABBET'L-KALB: Arapa, kalbin habbesi, tanesi, Habbet'l-Hadr: Yeil habbe: Habbet's-Sevd: Siyah habbe. HABBYYE : Kul, halktan ilgisini keser, Allah' kendisine dost edinirse, ondan teklif der diyen sahte sfiler. HABBYYE: Suriye'de bir Rfaiyye kolu. HABBU'LLAH: Arapa, Allah'n sevgilisi demektir. Hz. Peygamber (s)'in isimlerinden birisidir. Tazim ve hrmet maksadyla kullanlr. Sevdi ol nuru, Habibim dedi Hak Hakn HABL- METN: Arapa, salam ip. Kur'an- Kerim. lh azamet. lh hkmler. HABS- NEFES, HABS- DEM: Kan anlamna gelen dem Farsa, habs kelimesi ise Arapa'dr: Nefesi alp ieride tutmak, n, zaman korumak, bir bakma durdurmak, hep ayn n yaamak. Nefy- sbt zikrinde, slik, bir derin soluk alr, 21 Kelime-i Tevhidi zihn olarak ar ar eker ve bu srada soluk zerine soluk almaz. Risale-i Bahiyye'de, kalble yaplan zikrin drt eit olduu kaydedilir: 1. Allah kelimesi, nefes cierde tutulup brakmakszn, kalp ile (tefekkr olarak) ekilir, 2. La ilahe illallah (Kelime-i Tevhid), nefes cierde tutulmadan, normal soluk al verileri devam ederken ekilir, 3. Kelime-i Tevhid, nefes cierde tutulmak kaydyla, kalbden (zihnen) ekilir, 4. Kelime-i Tevhid, nefes habsedilerek zikredilir. Hoca Baheddin, Hoca Muhammed Prs'ya, gizli zikri retirken, onun kafasn suya sokar "imdi zikret bakalm" der. O da azn aamad iin, zikri, dnce plannda ekmek zorunda kalr. O durumda azdan ne hava kmakta, ne de girmektedir. HAC: Arapa, gelmek, kastetmek vs. gibi eitli anlamlar olan bir kelime. er'an, bilinen baz artlar tayan iman sahibi kiilerin, senenin belli zamanlarnda (Zilhicce ay), belirli kurallara uyarak, Mekke'de Ka'be'yi ziyaret etmesine, Hac denir. Allah'a ulamak zere yaplan, mn planndaki yolculua da, Hac denir. Dervi, bu haccnda, varlk diyarndan yokluk diyarna hicret eder, yolculuk yapar. Noksanlktan olgunlua erer. Mikatta, riya gsteri elbisesini soyunur, takva elbisesini bembeyaz prl prl olarak giyer; dnyadan syrlr, Arafat'ta arif olarak durur, Hakk'n fk ve enfsteki yetlerini mahede eder, nefs kounu (veya hayvann) Mina'da keser, kurban eder, nefsinin eytan ynn cemrelerde talar, trpler, Safa tepeciinde saflk, Merve'de mrvvetlii elde eder. Ka'be'de Allah'n haremine girer, manev ne'e ve ruhan ferahlk bulur. Hac ibadetindeki eitli uygulamalar ile, manev olgunluu elde etme yolu (tasavvuf) arasnda, bu tr

sembolik benzeimlerin bulunuu, gerekten ok ilgintir. HACCACYYE: Ebu'l-Haccc Yusuf b. Abdurrahmani'l-Kueyr'ye nisbet edilen bir tasavvuf okulu. HCEGN TARKATI: Nakbendiy-ye Tarikat'nn bir dier ad. Hcegn, Farsa'da, "hoca" kelimesinin oulu olup "hocalar" manasna gelir, iran kltr evresinde bilim adamlar iin bu tabir kullanlr. Bu tasavvuf okulunun liderlerinin, tamamen ilmiyye snfna mensub olmas mnasebetiyle, Hcegn (veya hocagn) Tarikat diye anlmtr. Hoca Abdlhalk Gucdevan (. 1179-80)'nin fikirlerine dayanr. HCE: Farsa, hoca, lim, bilgin demektir. oulu Hcegn veya hocagn'dr. Nakliin erken dnemlerinde, Orta Asya'daki eyhlerin bilim adam oluu sebebiyle, onlara hoca, hce gibi isimler verilmitir: Hoca Baheddin Nakbend, Hoca Abdlhalk Gucdevan, Hoca Arif Rivgir, Hoca Yusuf Hamedan vs. gibi. O dnemde Naklik, bu sebeple Hcegniyye adn almtr. Ksacas, Naklik, ilim adamlarnn ynettii bir tasavvuf okuludur. HACER: Arapa, ta demektir. Tasavvufta, insandaki latifeden ibarettir. Hacer-i Esved'in siyah rengi al, tab gereklilik sonucu, deiimi sebebiyledir. Bir hadis-i erifte Hz. Raslullah (s) yle buyurur: "Hacer, stten daha beyaz renkte olmak zere indirilmiti. Ademoullarnn hatlar, zamanla onu karartt." insan latfeden ibaret hacer, lh hakikat zerine temellendirilerek yaratlmtr. "Biz insan en gzel kvam zere yarattk" (Tn/4) yeti bu mny ierir, insann bu gzel kvam, tabiat, det, alkalara ynelmek ve Allah'tan uzaklamakla kararr. te bu mnda olmak zere "sonra onu aalarn aasna evirdik" (Tn/5) denmitir. HACET : Arapa, ihtiya duyulan eye denir. Bunun mukabili, fuzl olup, kendisine ihtiya duyulmayan ey demektir. Mesel bir kat elbise hacet, ikincisi fuzldr. Yine sufilere gre, bir don, gmlek nefsin hakkdr, ancak bunun zerine elbise giymek hacettir, zaruret deildir. Bu durumda, (1) Don, gmlek (tepeden trnaa olan uzun gmlek) giymek: Nefsin hakk, zarur (2) Bunun zerine elbise: Hacet, (3) kinci elbise: Fuzl. HACIM SULTAN MAKAMI : Bekta deyimidir. Meydan'daki makamlardan biridir. Hacm Sultan Makam'na ayn zamanda, "Meydan Ta" da denir. Her makamda niyazda bulunulduu gibi, burada da niyaz olunurdu. Nasib alan tlib, klavuzunun delaletiyle bu makamn ne olduunu u ekilde renirdi: "Buna Meydan Ta derler. Hz. Pr Efendimizin meydan cellad deyu nasb buyurduklar, elinde kudret klc ile duran Hacm Sultan Makam'dr. Bu, terbiyesiz, edebsiz, erknsz olanlar yalanclk ve yolsuzluk edenleri, terbiye edip yola gelinecek makamdr. Bu makamda terbiye ederler". HCB- HAK: Arapa, Hakk'n kap bekisi anlamnda bir ifade. Mrid-i Kmiller, kulu Allah'a ulatracak metodu (tarikat, menheci) bilen ve reten mtehasss retmenlerdir. Onlarn ihsana veya vuslat'a ulatrmadaki metodlarna uyanlar, sonunda bir Yunus, bir Mevln olur. Bu ekli ile mrid, kul ile Allah arasnda retmenlik grevi yapan biri olarak grlr, ibn Sina, "Allah'n huzuru, gelii gzel herkesin oraya giremeyecekleri kadar ulu bir makamdr" demitir. Tasavvufta bu ulu makama, bir retmen ve bir usl dairesinde girilmesi gerektii kanaati, nem arzeder. HCS: Arapa, akla veya hatra gelen eye hcis denir. oulu hevacis'tir. Kn hcis'i, nefsan dnceler olarak tanmlar. Kalbe gelen ilk his veya dnceye de, hcis denmitir. (Htr- Evvel). Buna, genellikle iyi ve hayrl olarak kabul edildii iin, Rabbn Hatr ad da verilir. lk hatr genelde isabetli olur, hatal olmaz. Bu hatr, nefsde gereklik kazanrsa irade, kalbe ynelmesi durumunda kasd, kuvveden kar tahakkuk mevkiine geerse, niyet adn alr. rade, himmet, azim, kasd, hcis'in eitli ekilleridir. HCYYE: Abdullah Muhammed b. Muhammed el-Hc (. 1336-37) tarafndan kurulan bir tasavvuf okulu. HAD : Arapa'da, snr, derece, rtbe, ilenen su karl verilen ceza gibi manalar, ifde eder. Konu ile ilgili baz ataszleri, u ekildedir: "Haddini bilmeyene haddini bildirmek, ksze kaftan giydirmekten yedir": Ar gidenlere gereken karl mutlaka vermei ifde eder. slm'n art be, altncs haddini bilmektir. Haddini bilmek. Haddini bildirmek: Derecesini, mertebesini, yolunu yordamn bildirmek anlamnda kullanlr. el-Hafn, seni Allah'la ayran eye had denir, diye farkl bir tanmlama yapar. HADDDYYE : eyh Abdullah b. Alev el-Haddd'm kurduu, Aleviyye tasavvuf okulunun bir kolu.

HADKAT'L-ERVH: Arapa, ruhlarn bahesi demektir. Bu tbiri Mevleviler kullanr. Konya'da Mevln Celleddin-i Rum'nin trbesinin d tarafnda, ancak dergah'n snr iindeki Mevlev kabristanna verilen ad. HDM'L-FUKAR: Arapa, fakirlerin veya dervilerin hizmetkr demektir. eyhler iin kullanlan bir unvandr. Akemseddin'in dedii gibi, eyh, Allah' kula, kulu Allah'a sevdirme konusunda dervilere hizmet ettii, onlarn dnya ve hiret mutluluklarna yardmc olduu iin, bu isimle anlr. Halk arasnda yoksullara bakan, onlara hizmet edenlere de bu isim verilir. eyhlerin yazdklar mektuplara bastklar mhrlerde, genellikle bu unvann kazl olduu grlr. Szn z, bu unvan, bir tevazu ifadesi olmaktadr. HADS : Arapa, vaki olmak, yok iken var olmak manasnadr. Baz sufler, Allah'n toplumu uyarmak zere, lemde bir takm yetler ortaya kardn, belli kiileri uyarmak iin de, kalblerindeki kt duygular giderdiini sylerler. HADS: Arapa, sezgi demektir. Kalb sezgiyle bili. oulu, hadsiyyt. HFIZ-I MESNEV: Arapa, Mevln Celleddin-i Rum'nin Mesnevisini ezbere bilen demektir. Bu aklamadan da anlald gibi, tbir Mevlevlere aittir. Eskiden Mevlevhanlar, ounlukla Mesnev hafz olurlard. yin gnleri, yinden nce, Mesnev'den bir parann ders olarak anlatlmas gerekirdi. Bu durumda Mesnevhanlar, ellerine kitap almadan bu ii yaparlard. Sonradan, Mesnevhanlar, Mesnev'yi ezbere bilmediklerinden, ellerine kitap alp o ekilde krsye kmaya baladlar. Bir de Kri-i Mesnev vard ki, bu da, hfz- Mesnev'nin yanld yerde, hatrlatma yaparak onu dorulturdu. HAF: Arapa, gizli olana haf derler. Tehnev bunu, mahiyeti gizli olmas nedeniyle ruha, haf denilir, diye tarif etmektedir, insann madde plannda gs zerinde be noktaya taalluku bulunan ve zikir mahalleri olarak gsterilen letaif-i hamse'den biri de, drdnc srada olmak zere, hafdir. Buna ruhun haf tavrnda bulunmas da denir. Yeri, sa memenin drt parmak zerindedir, nuru, siyahtr. Haf'nin, Hz. sa'nn kademi altnda bulunduu kaydedilir. HFYYE: Nakbendliin in ve Trkistan'daki ad. HAFFYYE: Abdullah b. Muhammed b. Hafif ez-Zabb e-irz (. 982)'nin grleri esas alnarak, XIV. asrda kurulmu bir tasavvuf okulu. HAK: Arapa'dr, gerek anlamna gelir. Allah'n gzel isimlerindendir (el-Hakk). Bununla ilgili baz deyimler ve ataszleri yledir: Hak erenler : Allah'a ulam, vuslat ehli kiiler, gerek erenler. Hak etmek : Bireye layk olmak. Veya derviler arasnda, yemei tamamen bitirmek manasnda kullanlan bir ifadedir: "Erenler, u lokmay hak et". Hak ile Hak olmak : Sufinin varlndan, benliinden syrlp, irdesini tamamiyle Allah'n irdesine balamas, demektir. Hakkndan gelmek : Bir ii hakkyla becermek. Onun hakkndan Allah gelsin : Baedilemeyen kiiler hakknda kullanlr. Beddua. Hakk'a kavumak-Hakk'a yrmek : lmek manasna. Haklamak : Bireyi tmden yapmak. Nutuk haklamak, nefes haklamak : d tutmak, yerine getirmek. Hakl hayrl : Mridin duas ve glbangi. Hakl-hayrl dilemek : Yaplan hizmet karl himmet dilemektir. Mesela, mumlar uyandran (yakan) dervi, dr'da durarak "hizmetimin hakl hayrls dilerim, Allah, eyvallah" der, Mrid de ona hakl-hayrl bir glbank eker. "Geree H" der ve herkesin yerine niyaz eder. Dervi, bu ekilde himmetini alm olur. Hak'ta Hak olmak, Hak vere, Hak vere olmak : Bir eyin bittiini ifde etmek iin kullanlr.

Ekmek Hakta, ekmek Hak vere: Bitmi, yok olmu demektir. Dervi yanlp "yok" derse, mrid "eytan yok olsun" diyerek, onu edebe arr. Yok yerine, hak olmu demek, dervilik edebidir. Hakkullah'a kmak : Bekta dervileri, harman zaman kylere karak, dergha ekin toplarlar. Verilen buday, arpa, yulaf ve dier rnlere Hakkullah denir. Bu husus, daha ziyade Bekta tasavvuf gelenei iin geerlidir. Hasat zaman, kylere giden derviler "pr hakk", "kazan hakk", "elebi hakk" ad altnda tahl toplarlard. Dedelerin de "dde hakk" vard. Uurun Hakk'a olsun : Uurlar olsun, diyene verilen karlktr. Hakk'a giden. Hak uurum hakk iin: Bu bir yemin ifadesidir. Hak'tan gelen Hak'tr, inanmayan ahmaktr: Yaplan iin manev cezas veya mkfat gelip atnca sylenir. Hak deyince akan sular durur : Geree kar konulamayacan ifde eder. Hak diyen mahrum kalmaz : Allah'a dayanp bir ie girienin mahrum kalmayacan, baarl olacan bildirmek iin sylenir. Tevhd eden deli olmaz, Allah diyen mahrum kalmaz. Her seher alr solmaz, Bahara erer glmz. Bezcizde Muhyiddin (. 1611) Hak dorudadr: Gerein gerek ite olduunu bildirir. Hak, dorunun yardmcsdr : Allah'n doru kiilerin yardmcs olduunu ifade eder. Hakk tanyan btla boyun emez : Gerek inancn verdii gveni, direnci, gc ve kuvveti ifde eder. Konu ile ilgili atasz haline gelmi bir beyti de zikretmek gerek: Hak, kulundan intikamn, gene kul ile alr, Bilmeyen ilm-i lednn, n kul etti sanr. "Hak sz acdr", "Hak sz au (zehir)'dan da acdr", "Doru syleyeni dokuz kyden kovarlar", "Hak inci bile olsa acdr", hemen hemen ayn manay ifde eden deyim ve ataszleridir. Hak veli olduundan phe yok, ama laf ters anlyorsun: Velilik taslayan kii iin, alay maksadyla sylenir. Hak yerini buldu : Adaletin gereklemesini ifde eder. Hak yolunda yuvarlanan merdne olur : Burada iki mana vardr: 1. Merdne ercesine, erkeke, 2. Uzun, yuvarlak taa ve tahta yahut tatan, yuvarlak mermere de, merdne denir. Silindir biimli lotayla, toprak evlerin damlan yamurdan sonra dzlenir. Hak yolunda olan kii de nne kan her ii baarr, merdne (lota) gibi dmdz eder, dzenler, dzeltir. "Allah apak bir Hak'tr" (Nur/25) yetinin ifde ettii gibi, Hak, Allah'n yce isimlerinden birisidir. arkv'nin yapt aklamaya gre, sufler, hukk'un zuhur ettiinde, hazlarn (huzz) kaybolduunu kaydederler. Bu u ekilde aklanr: Mrid, irade, kast, ma'rifet ve hli gerekletirme bakmndan Allah'n yoluna yneldii zaman, hazlar kaybolur. nk mrid, kendini tamamen buna verince, artk nefsinin arzularyla megul olamaz, onlar dnemez. Bu ikisi birbirine zddr. Birbirine zt olan hukuk bir araya gelemez. HK: Farsa olan bu kelime, toprak manasna gelir. Sf topraa benzetilmitir. Ona her kt ve irkin ey atlr, ondan ise sadece gl ve iek biter. Bu, alakgnlllk ve kalb-i selimi ifade eder. Benliin bulunmamas durumu, tevazu, toprak gibi olmak, hep olgunluun tanmn verir. Hk ol ki Hda mertebeni eyleye l, Tc- ser-i lemdir o kim hk-i kademdir, Ruh HAKYIK-I BEDHYYE: Apak gerekler anlamna gelen Arapa bir tamlama. Vastasz olarak, sevgi ile bilinen gerekler. HAKKU'L-ESM: Arapa, isimlerin gerekleri demektir. Zatn ta'ayyntyla, o ta'ayynt arasndaki

nisbetler yerinde kullanlan bir tbirdir. Nisbetler denilen eyler, bir takm sfatlardr ki, insanlar o sfatlarla birbirinden ayrlr. HAKKAT EHL: Fena fillah'tan sonra, beka billah'a eren sufler iin kullanlan bir deyimdir. Bunlar, irdelerini, Allah'n iradelerine balam kiilerdir. Bu sebeple iradelerini terketmilerdir. HAKKAT'L-HAKKA: Arapa, hakikatin hakikati demektir. Btn hakikatleri kendinde toplayan ehadiyet (birlik) mertebesine denir. Sfiyye buna, hazret-i cem veya hazret-i vcd da, der. HAKKAT-I MUHAMMEDYYE: Mu-hammed (s) hakikat demektir. Kn'ye gre, ilk belirme (te'ayyni evvel) ile beraber zttan ibaret olup, Esm-i Hsn'nm tamam Hakikat- Muhammediyye'dir. Bu hakikate, ism-i A'zam da denir. HAKM: Arapa, hakm olan, hikmet sahibi demektir. Allah'n noksanlktan uzak, kemal sfatlarn, dnya ve ahirette kendinden sdr olan fiil ve eserleri bilmesidir. Sfiyye bu marifete, meru riyazet ile ular. Hikmet'l-rak erhi'nde hakimlerin on mertebesinin olduundan bahsedilir. HAK ERENLER : Allah dostlar, geree ulaanlar ve ebrr iin kullanlan bir terimdir. Ben sefaletten lrken seni skmazsa refah, Hakerenler buna ummam ki desin eyvallah. Mehmet Akif Ersoy HAKKAT: Gerek manasna gelen Arapa bir kelimedir. Sfler eriat, tarikat, hakikat ve ma'rifet eklinde, Allah'a ulama yolunda drt mertebe kabul ederler. Grld gibi bunlardan ncs, "hakikat" olmaktadr. Sufiyye bunlardan ilkinin avam (genel olarak halk), ikincisinin havass (sekinler), ncsnn havassu'l-havss ve drdncsnn de ehass- havass'l-havass'a ait olduunu sylerler. Hac aban Veli, eriatn beden, tarikatn kalp, hakikatin ruh, ma'rifetin de Hak olduunu syler. HAKMYYE: Hakm et-Tirmiz olarak bilinen Eb Abdullah Muhammed b. Ali (. 285/898/)'nin dncelerini kabul edenlerce tesis edilmi bir tasavvuf okulu. HAKKA'L-YAKN: Kan, Hakk'n, hakikatini ayne'l-cem'i'l-ehadiyye makamnda mahede etmesidir, diye tanmlar. Bu durumda kul, Hak'ta fam olur; hal, sz ve uhud adan Hak ile bak olur. Yalnz Hak ile ilmen bak olmak, hakka'l-yakn olmaz. Mesel, her akll kiinin lm bilmesi, ilme'l-yakndir. Melekleri mahedeye balaynca ayne'l-yakn, lm tadnca hakka'l-yakn olur. Yani bilmek, grmek, tatmak birbirinden farkldr. Bu konuda baz limler, ilme'l-yakn, eriatn ddr; ayne'l-yakn, eriatta ihlastr; hakka'l-yakn, eriatta hakikati, mahede etmektir, demitir. HAKKIYYE : Bayram tasavvuf okulunun ubelerinden olan Celvetiye'nin bir koludur. Kurucusuna izafeten bu adla anlmtr. Celvetiye'nin dier ubeleri unlardr: Salhiyye ve Haimiyye. HAKKU'LLAH: Arapa, Allah hakk demektir. Bekta tbiridir. Hasat zaman, baba veya dede vekillerinin, kyllerden toplad belli miktardaki bir tr vergiye verilen ad. Ayrca bir baba veya mrid, yolculua kaca zaman, kendisine yaplan yardma da hakku'llah denirdi. HKSR: Farsa olan bu ifade, yerle bir olmak, toprak gibi olmak anlamlarn ihtiva eder. Allah'a vuslat iin slka giren, lmeden nce len, gnlnde dnyaya yer vermeyen tekke sakinleri, hankahta bulunanlar ve dervilere haksr ad verilir. Kelime miskinlik, zelillik, tevazu gibi hallere sahip olanlar gsterir. Arapa "aber" (st ba toz toprak iinde olan) ve "e'as" (sa tozlu ve dank) kelimeleri de haksr ifdesinin karl olarak dnlmektedir. HAK VERE : "Yok" anlamna kullanlan bir tabirdir. Mesel, "dede paran var m?" sorusuna "yok" denmez, "Hak vere" denilirdi. Bu tabir ayn zamanda bir dua idi. Dilencilere para vermeyip "Allah versin" ifadesi ile batan savulmas da, bu kabildendir. Tasavvuf mensuplarnn, bu durumda, "Hak vere" tbirini kulland kaydedilir. HAL: Arapa, hal, durum demektir. Zikir, hzn sevin gibi durumlarda kalbe gelen eye denir. Bu bast, kabz trnden birey olur; geicidir. Kn'ye gre, bu durumun kalc olmasna, makam denir, sfinin bulunduu durum ve zamana gre deikenlik arzeder. Tasavvufta hal ehli, kal ehli diye iki gruptan bahsedilir. Kal ehli; manev hllere sahip olmayan, iin sadece lafn eden kiiler iken, hl ehli; gerei

bulanlar, marifete erenler, bu ekilde birlii (tevhid) yaayanlardr. Baz tbirler, hli gzel tasvr ederler. Hale gelmek: Sfinin, sohbet, zikir srasnda veya yksek manev bir ahsn huzurunda, kendinden geip cezbeye gelmesine "hallenmek" veya "hle gelmek" denir. Hl giydirmek: Bir erenin, hl balamasdr. Bu ok defa meczuplarn, hallerini, kendileriyle dp kalkanlara yanstmalar, veya meczubun yanndakilerine dokunmayn, ama onlarla da dp kalkmayn, yoksa hallerini size giydirirler" tarznda t veren mridler bulunurdu. "Erenler, klimizi, hle tebdil eyle" atasz, tasavvufun kabuunda kalmayp, hakikatine ermeyi hedef almann nemine iaret eder. HAL' : Arapa, karmak manasna bir kelime. Kn bu terimi, salikin bir daha nefsinin isteine, tabiat ve detin gereine uymayacak ekilde, Hakk'n emrine uygun olarak kulluu tahakkuk mevkiine koymasdr, diye tanmlar. HL, HL-I SYAH: Farsa, ben, siyah ben demektir. Hakiki vahdet noktas ki, gizli olduu iin bu adla anlmtr. Gayb lemi. Hakk'n mutlak gayb ve bilinemeyen hviyeti. Gnah karanl. Ben, bir nokta olup, o da Allah'n semboldr. HALEBYYE: eyh Ahmed Bedev Tantav'nin kurduu Bedeviyye'nin kollarndan biri. Kurucusuna nisbetle bu ad verilmitir. Bedeviyye'nin dier ubeleri unlardr: ennviyye, Metbliyye, Beyymiyye, Merzkiyye, Suthiyye, Alevniyye. HLETYYE: Dede ibrahim Glen'nin kurduu Glen ubelerinden birinin addr. Gleniyye'nin dier bir kolu da, Seziyye'dir. HALEVYYE: Necmeddin Kbr'nn kurduu Kbreviyye kollarndan biri. HLDYYE: Ebu'l-Bah Ziyddin Halid b. Ahmed b. Hseyin el- Osman e-ehrizr (. 1242/1826-27) tarafndan kurulmu, bir tasavvuf okulu. Bu okul, Nakibendiliin ubelerinden biridir. eyh Hlid, ilk tahsilini, memleketi Sleymaniye'nin kasabalarndan Karada'da yapmtr. 1805'te hacca gitti. eyh Muhammed elKezber'den Kadirilii ve tasavvufun inceliklerini . rendi. eyh Mirza Rahmullah'n tavsiyesi ile, Hindistan'a ah Abdullah Dehlev'yi ziyarete gitti. 1809'daki bu ziyaret, onun Nakbendlie girmesine sebep oldu. eyh Halid bu muhterem zatttan, Nak, Kadir, Shreverd, it, Kbrev icazetleri ald. 1813 senesinde Badad'a dnd. Daha sonra am'a hicret ederek vefatna kadar (1826 veya1827) orada kald. Kabri, am'dadr. Hakknda malumat veren en nemli eserler unlardr: eyh Muhammed b. Sleyman el-Badad'nin el-Hadika t'n-Nediyye ve'l-Behcetl-Halidiyye'si; Mevl Fasih'in el-Mecd't-Tald f Menakb eyh Hlid'i: el Hnnin el*Hadikul-Verdiyye f Ecilli'n-Nakbendiyye'si. eyh Hlid'in ok sayda eseri vardr: 1. Farsa Divan', 2. erh-i Makmt- Harr, 3. erh-i Hadis, 4. Akidl-slm, 5. Akid-i Nesefiyye Ta'likat, 6. Risale f rdeti'l-Cz'iyye, 7. Risletr-Rbta. Tasavvuf okulunun silsilesi yledir: 1. Hz. Eb Bekir Sddk (r), 2. Selmn- Frisi, 3. Kasm b. Muhammed 4. Ca'fer- Sdk, 5. Eb Yezd Tayfur el-Bistam, 6. Ebu'l-Hasan Harakan, 7. Hace Eb Ali Farmed, 8. Hace Yusuf Hemezn, 9. Abdlhlk Gucdevn, 10. Hce Arif Rivgir, 11. Hce Mahmd incir Fanev, 12. Hce Ali Rmiten, 13. Muhammed Baba Semms, 14. eyh Seyyid Emr Kll, 15. ah Muhammed Baheddin Nakbend, 16. Hce Aluddin Attr, 17. Hce Ya'kb erhiyyu'l-Hisr, 18. Hce Ubeydullah Ahrr Takend, 19. Hce Muhammed Zhid 20. Hce Dervi Muhammed, 21. Hceg Emkenek, 22. Hce Bak Billah-i Kabl, 23. imam- Rabbn Ahmed Faruk- Serhind, 24. Muhammed Ma'sm, 25. eyh Seyfuddin, 26. Seyyid Nur Muhammed Bedvan, 27. Habibullah Mazhar- Canan eyh emsddin, 28. eyh Abdullah Dehlev, 29. Mevln Hlid Badad (Kaddesallahu esrarahm) Kurduu Hlidiyye okulu ksa zamanda halifeleri vastasyla Anadolu, Msr, Kafkasya ve Rumeliye yayld. HALFE: Arapa, birinin yerine geen, arkasndan gelen vekil olan kii anlamlarna gelir. Bu kelime, Kur'an- Kerim'de Bakara Suresi'nin 30, Sd Suresi'nin 26. yetinde geer, ilk yette, "yeryznde bir halife yaratacam", ikincisinde ise "Biz seni yeryznde halife kldk, artk insanlar arasnda Hak ile hkmet" manalar vardr. nsanlar arasnda Hak zere hkmeden peygamberin, Allah'n yeryzndeki halifesi olduu, bu ayetlerden ortaya kmaktadr. Tasavvuf okullarnda ise; eyh, mridlerinin yetikinleri arasnda, kendisi gibi mrid-i kmil olmaya ve dervi yetitirmeye manev yetenek kazananlara, zel metodlarla halifelik denilen bir emanet verir. Bu bakmdan halife, o mridin naibi ve kim-i makam olurdu. Halifelik, tasavvuf okulunda bir kiinin varaca son makamdr. Tasavvuf yoluna girip Allah'a kavumay arzu eden kimseye muhib denir. Bir mddet sonra muhib olana bey'at treni ile "dervilik" payesi verilirdi. Bu durumda, Bektaler ta giyerken, Mevlevler ile (halvet) kardklarnda hcre sahibi olarak dervi unvann alrlar.

Halife, bu derviler arasndan seilir. zellikle Mevlevlerde halifelik ve eyhlik, fonksiyon itibariyle farkllk arzederdi. eyh, bir derghn mesnevhanl sfatyla, elebi Efendi tarafndan, o dergh idareye ve nevniyzlara Mesnev hkmlerini retmeye vekil olurdu. Bu sebeple eyh, emnet ve hilfeti hiz olmayabilirdi. Nitekim bu gibi eyhlerin hizmet verdii derghta, bir veya daha fazla, hcrenn hilafetnme sahibi dede bulunduu da olurdu. Dervi, ister o derghn eyhinden, isterse hilafetnme sahibi kiiden slk karrd. Burada makbul olan, eyhlik yapann ayn zamanda hilafetnme sahibi olmas idi. Bektalerde, halifeye "ehar almet" (drt nian) verilir. Mevlevlerde, halife aday ile mrid, seccade zerinde kbleye kar otururlar. Mrid, halife adaynn iki ka ortasndan veya kalarndan ve byklarndan makasla birka kl keser, hilfet destan sarlm sikkesini tekbir eder, bey'at yetini (Feth/10, 18, 19,) okur, yorumlar daha sonra elini beyat eli tarznda tutar, Muhammed (s) suresinin 19. yetinin ba tarafn okur, kere Allah'n adn zikreder, hrkasn tekbir edip giydirir. Her sabah namazndan sonra, bu yetin "fa'lem enneh la ilahe illallah" (bil ki Allah'tan baka ilh yoktur) ksmn okuyup, nefesinin dayanaca kadar miktarda "La ilahe illallah" demesini tembih eder. Bu bir nefeste, , be, yedi, dokuz ve daha fazla sayda tevhid kelimesi ekilebilir. Tenbihten sonra, hilfetini tebrik eder, grrler, tren bu ekilde sona erer. Baz tasavvuf okullarnda grld gibi, halifelik naksa ve tmme diye ikiye ayrlr. Hilfet-i tmme sahipleri, eyh olabilme durumundadrlar. Naksa olanlarsa, sadece mridlerin derslerini takip ve slkunu tamamlatmak gibi grevlerle megul olurlar, eyhlie ykselemezler. Ancak hilfet-i tmme'ye ulaabilirlerse eyh olabilirler. Bir eyhin bir halifesi olduu gibi, birden fazla halifesi de bulunabilir. Bu say, Mridlerin yetikinlik durumuna gre az veya ok olur. HALFE DEDE: Mevlevi tbiridir. Bir dervi, matbaha yeni knca, halife dede ona yolunu tarif ederdi. HALFE HCRES: Mevlev tbiridir. Konya'daki merkez derghta, nevniyzlarla seyr slku tlim ile grevli halifenin, matbah (mutfak) iindeki zel odasna verilen ad. HALL: Arapa, dost demektir. Hz. ibrahim'e verilen bir sfat. Nisa suresi, ayet 125'te gemektedir. brahim (a) cmertlik ve konukseverlikle tannmtr. Bu husus, zellikle Hicr 51 ve Zriyat 24. ayetlerde aka grlmektedir. Tasavvuf okullar bu sebeple, sofra glbanklerinde Hz. brahim'i mutlaka anarlar. Mevlevlerin "somat glbangi", "nn- merdn" yahut "hn- merdan, ni'met-i Yezdan, berakt- Hallrrahmn" diye balar. Bektalerin sofra glbanglerinde de u ifadeler bulunur: "Nur ola, sr ola, gittii yer gam grmeye, yiyenlere de nr- iman ola, Hak erenler Halil brahim bereketi vere". Tasavvufta her peygamber, kendisindeki belirgin vasfla mutasavvflar etkilemitir. Hz. brahim'in, bu konudaki etkisi, hullet (dostluk, yani Allah ile dostluk) olarak bilinir. HALLE-ZEN: Zil alan manasna Arapa-Farsa bir terkip. Halle, avutan byk, i taraf biraz ukur olan ve bu ukur yerdeki kaya el geirilerek, bir el hafife aa ekilmek suretiyle, iki el birbirine arplp, tempo tutulan zillere denir. Halle ile tempo tutana "halle-zen" denir. Bu enstrman tekke musikisinde kullanlr. Mehter blnde bu zilleri alana "zil-zen" ad verilir. HALLU'LLAH: Arapa, Allah'n dostu demektir. Hz. brahim'in isimlerinden birisidir. imdi glzr- Halilu'llah meskendir bana Cell HLSYYE: Kadir tasavvuf okulu kollarndan biridir. Kurucusu, Ziyddin Abdurrahman Hlis't-Talebn (1 797-1 858-9)'dir. Kadiriyye usulne yenilik getiren bu zat, manev olgunlamada zikir olarak, sadece "Allah" ve "La ilahe illallah"' esas alarak, dier zikirleri brakmtr. Babas eyh Ahmed Talebn'dir. Doum ve lm yeri, Kerkk'tr. airdir, mahlas Hlis'tir. Sdk Vicdan'nin, Tomar'da belirttiine gre bu zt, her sene Badat'a gider, devrana reislik yapt gibi, dier Kadiri tekkelerinde icra edildii halde, hanghta det olmayan kudm aldrrd. Hatta, bundan sklanlarn seccade-niin olan zta mracaatla, "eyh Abdurrahman Talebn'nin makam- Pirde kudm aldrmasna niin msade ediyorsunuz? Byk dedenizin ruhunun incinmesinden korkmuyor musunuz?" demiler, Abdlkadir-i Geylan (k)'nin torunlarndan Nakib'l-Erf, Seyyid Ali Efendi'den u karl almlar: "Ben, Sultan ile veziri arasna giremem". eyh Abdurrahman, tekkesinde bir ka yz fakiri muntazam doyurduu gibi, mslman olmayanlara da yemek datrd. Tekkede yemek yiyen bir mecusi daha sonra din ibadetini tekkede yapmak isteyince, baz derviler ona kar kmlard. Bu durumu gren eyh Abdurrahman, mridlerine engel olarak, o mecusinin tekkede serbeste ibadet yapmasn salamtr. Trke ve Farsa iirler bulunan bir Divan, Mevlana'nn Mesnevi'sinin ilk on sekiz beytinin bir erhi vardr ki, bu erh 1867'de baslmtr. Ayrca eyh Ali Nurba'n, Abdlkadir-i Geyln'nin hayatna dair "Behetl-Esrr"n Trke tercmesini yapm ve bu 1816'da baslmtr. te eyh Abdurrahman'n kurduu Kadir ubesi, mahlas olan Halisiyye ile anlmtr. HALK: Yaratma anlamnda Arapa asll bir sz. nsanlara da halk denir. "Halka menfur olmadan" yani

halkn nefretini kazanmadan, "Hakk'a makbul olunmaz" atasz zellikle Melmlikte tasavvuf yoluna girenin, halktan ayrlmas, kendini kullua vermesi gerektiini, inanc, klk-kyafeti bakmndan halkn nefretini kazanabileceini yahut kendisiyle alay edileceini, fakat bu hle dmeden de Hak katnda makbul olunamayacan bildirir. Melmet mereb tasavvuf erbabnda daha ziyade belirginlik kazanan bu hal, tasavvuf yolda elde edilen baz marifetin halk tarafndan yanl anlalabilirliini; aslnda bunun saklanmas icabederken amlanmas durumunda, kiinin refze edildiinde, buna katlanmak gerektiini, bu hlde sabrl davranp, kendini Allah'a vermeyi tlediini sylemek, daha doru olacaktr. Zira, Hz. Peygamber'e gre toplumun iinde yaayp, oradaki skntlara katlanmak, tek bana insanlardan uzak, da banda yaamaktan daha stndr. Yine Hz. Peygamber (s)'in "thmet mahallerinde bulunmayn" tavsiyesi de, insanlar yanl zanlara sevketmemek asndan, topluma ait sosyal kltrn ekl unsurlarn tatbik mevkiine koyduunu gz nnden uzak tutmamak gerekir. Baz tasavvuf okullarnn, ekilcilii reddetmelerine karlk, bir baka ekilcilik iinde kalmalar, gerekten ilgintir. Halka verir talkn, kendi yutar salkm: "Niin yapmadnz eyleri sylyorsunuz?" (Saff/2) yetinden mlhem bir ataszdr. slm'a gnl verip, srarla savunduu halde, onun byk bir blmn uygulama mevkiine koymayanlar iin, bu atasz arpcdr. Zira, insan inandn yaar, ondan sonra onu bakalarna tavsiye eder. Yaamadan tavsiyeye, anlatmaya ynelmek samimiyetsizliktir, ikiyzllktr. Halk kelimesi, Kur'an- Kerim'de mastar olarak yaratma (Kf/15), yaratlm (Nisa/119) ve bazan da iki manaya (A'rf/54) kullanlmtr. Mikt'ta nakledilen bir Kutsi Hadis'te "Ben'den bakasndan bir ey uman, Beni tanmaz, Beni tanmayan Bana kul olamaz, Bana kul olamayana da gazabm vacip olur. Ben'den bakasndan korkana azabm hell olur". Allah'n nimetlerine, snamasna kar kmaz, Rabbisine kzmaz, O'nu itham etmez, va'dinden phe etmez, bakalarna ikyet etmez, ikyeti tamamen Allah'adr, zira nasibine sabr ve raz olmaya muvaffak klmak, Allah'n elindedir. (Abdlkadir el-Geylan, el-Kadiyyetu li-Talibi Tark'l-Hak, c. 2, s. 173) imam Kueyr de, "mahlukun, kendisi iin bir zarar veya yarar salamak gc yok iken, nasl olur da baka birinden bunu ister. Bu, hapistekinin, yine hapiste bulunan birine balanmasna benzer" der. HALKA- TEVHD: Arapa, tevhid halkas demektir. Derghlarda, sufilerin zikir treninde oluturduklar daireye, tevhid halkas denir. Halka kelimesi "halaka" eklinde de okunur. Nice inkr olunur halka-i tevhid-i azz k ol yerde olur dilber ile hem au Sabit HALKA- ZKR: Arapa, zikir halkas demektir. eitli zikirleri topluca icra ederlerken, dervilerin meydana getirdikleri, tek veya iice bir ka daireden oluur. el-HALKU'L-CEDD: Arapa, yeni yaratl manasnadr. Kaan'ye gre bu tabir, Nefes'r-Rahmn'dan olan varln, kendi zt ile varolmayan mmkine ulamasdr. Yine Rahman'n nefesinden olan, varln, srekli biimde mmknler zerine, her n yeni bir yaratl meydana getirmek zere tamasdr. Zira, varln mmkine olan nsbeti, her nda deiken iken, mmkinin zatmdaki yokluk sreklidir. HALLCYYE: Hseyin b. Mansr el-Hallc (. 922)'m grlerini kabul edenlerce, XIII. yzylda yapay zincirle kurulmu bir tasavvuf okulu. HAL'U'L-DT: Arapa, detlerden, alkanlklardan syrlmak, kurtulmak mnasn ifde eder. Kulun, tabiat ve detlerinin icabettirdii zellikleri terkederek, Hakk'n emrine uyup, kulluu gerekletirmesidir. HALVET: Arapa, yalnz kalp, tenha bir keye ekilmek demektir. Tasavufta ise, zihinsel konsantrasyonu ve baz zel zikirlerle riyazetleri gerekletirmek zere, eyhin mridini, karanlk, d dnyadan soyutlanm bir yere, belirli bir sre iin koymas. Allah ile gizlice konumak, kalbi yanl inanlardan ve kt huylardan temizlemek, kurtarmak da halvet olarak deerlendirilir. Kn, bu anlamda kulun, kendini btn varlyla Allah'a verip, O'ndan gayri her eyden uzaklatn ifade eder. Halvet; Hz. Peygamber (s)'in vahy gelmeden nce Hira'da uzlete ekilme uygulamasndan domutur. Hz. Musa'nn, Tr'daki krk gnlk, Allah ile olan zel grmesinden esinlenilerek, halvet genelde krk gne hasredilmitir. Bu krk gne bal kalnarak, halvet'e erbain ve ile (ihil) de denmitir. Ancak halvetin ana espirisi; dnceyi Allah'tan gayri hereyden uzak tutmaktr. Bir kimse, bir mr boyu halvette kalsa, kafas dnyev dncelerle megul olsa, ona halvettedir denmez. te bundan hareketle, zel bir yere ekilmeden, halkn iinde, (halvet der-encmen) srekli Allah tefekkrn korumaya muvaffak olan kiilere de, halvet yapyor, tabiri kullanlabilir. Nur sresindeki "ticaretin ve alveriin, Allah' hatrlamaktan alkoymad kiiler" (Nur/37) yeti ile bu hususa iaret olunur. Halvet, btn tarikatlarda bulunan ve kk ok eskilere dayanan bir uygulamadr. Uygulama ekli, aa be yukar u ekildedir: Halvet, genellikle derghtaki zel odalardan birinde yaplrd. eyh, halvete koyaca dervii bu odaya gtrr, ieri sokar, dua eder, dervii

orada brakarak dar kar, bu ekilde uygulama balam olurdu. Yemek ve su hergn muntazam gtrlr ve bu gnden gne azaltlrd. Baz tarikatlar, zeytinyal mercimek orbas verirken, bazlar da eitli tuzlu yemek yedirir su iirmezlerdi. Yiyecein eidi konusunda farkl uygulamalar grlmekle birlikte, hepsinde, genellikle vejeteryan diyet, hkim unsur olarak dikkati eker. Krk gn sre ile, bu durum devam eder. Mrid; abdest, tuvalet, cuma, bayram namaz gibi zaruri klarn dnda btn vaktini, bu dar ve karanlk hcrede az uyku, bol tefekkr ve zikir yaparak insanlarla temas kesmi olarak geirirdi. Hatta uykuyu engellemek iin, oturduklar yerlerde, boyun ve dizlerini bir kaya balarlar, veya mttek (bir eit baston)'ya balarn yaslayarak bir yere dayanmadan derin olmayan, yakaza trnden bir eit hafif tavan uykusu ile yetinme cihetine giderlerdi. eyh arada bir gelir, mridin bandan geen zel durumlara gre, nefes eder ve ona yeni baz zikirler verirdi. Bu sre iinde mrid, vcudundan trnak ve kl kesmezdi. Krknc gn, eyh odaya gelir, mridin bu srede grd ryalar dinler, ardndan kr kurban kesilir ve bu ekilde mrid, halvetten km olurdu. Mridin yapaca ilk i, ykanmak, trnak ve kl temizlii yapmak, elbise deitirmek, kelle suyu ile pimi bir orba imek olurdu. O akam, krne olarak, fakir fukarann karn doyurulurdu. Ancak, gnmz Trkiye'sinde yaptmz gzlemlere gre, bu uygulamann pek kalmad sylenebilir. Allah'a vuslat, yani tefekkrde sreklilii salayabilme zelliine ulaabilmek iin, bu tr geici sreli halvet uygulamalar, daima n planda tutulmutur. Hedef; zihnin Allah dndaki her eyden syrlmas, zihn safln elde edilmesidir. Bu durum, halvette srdrlr. Her yerde Allah ile beraber olma bilinci, tasavvufta bu ekilde oluturulmaya allr. Ancak, halvet bu konuda yegne metot deildir, bu i iin baka usuller de vardr. HALVETYE: eyh Ebu Abdullah Siracddin mer b. eyh Ekmelddin Lahc (. 1349 veya 1397) tarafndan kurulmu bir tasavvuf okuludur. Bu zat, halvet uygulamasna ok nem verirdi. Hatta, herkesten uzak kalmak zere, ii bo, byk bir nar aacna girerek, stste krk adet erban (1600 gn) karmas mehurdur. Onun halvete bu denli dknl, kurduu tasavvuf okulunun "Halvetiyye" adn almasna sebep olmutur. Sar Abdullah Efendi, Halvetiyye kelimesinin harflerini bir espriye balayarak, bu tasavvuf okulunu zetlemeye almtr: Ha: Kalbi Allah'tan gayri eylerden huluvve (yani boaltmaya); Lam: Lezzet-i zikre; Vav: Vikye-i zahir ve batma (yani iini ve dn islm d eylerden korumaya) ve ahde bal kalmaya; Te: Temkin'e; Y: Ysr ba'de usr'a (yani zorluktan sonra kolayla); He: Allah' mahedeye dellet eder. Bu tasavvuf okulunun silsilesi u ekildedir: 1. Hz. Peygamber (s), 2. Hz. Ali (r), 3. Hasan- Basr, 4. Habib-i Acem, 5. Davud- T, 6. Maruf Kerhi, 7. Seri es-Sakat 8. Cneyd-i Badad, 9. Mmd Dinever, 10. Eb Hafs mer Vecihddin el-Bekr, 11. Ebu Necib Shreverd, 12. Kutbuddin Ebher, 13. Cemaleddin Muhammed el-Buhar, 14. ihabddin Muhammed et-Tebriz, 15. Cemaleddin iraz, 16. ibrahim Zhid Geylan, 17. Sa'dettin Fergan, 18. Ahi Muhammed b. Nur 19. mer Halveti. Halvetiyye'nin drt ana (Cemaliyye, Ahmediyye, Reniyye, emsiyye), krk dolaynda da ara kolu vardr. Kendisinden ok sayda tasavvuf okulu kt iin, Halvetilie, "tarikat fabrikas" denir. Bunlardan bazs: Ahmediyye, Ukiyye, emsiyye, Bahiyye, Demirtiyye, Assliyye, Gleniyye vd. HALVET DER-ENCMEN: Farsa, toplum iinde yalnzlk manasna gelir. Nak stlah olarak, toplulukta Allah ile yalnz kalabilme san'atn ifde eder. Nur sresindeki "ticaret ve alveriin Allah' hatrlatmaktan alkoymad kiiler" (Nur/37) espirisi, bu prensiple terimlendirilmitir. Naklikte sohbet esastr. Yani, tek bana halvete ekilmek yerine, toplulukta halvet temel alnr. Naklik, bu yn ile pasivist olmaktan uzaktr. badet, tefekkr ve Allah' hatrlamakla (zikir) vakit geirmek zere, yalnz bana, kk, karanlk, bo bir odada yalnz bana oturmaya "halvete girmek" denir. HALVET-GH: Arapa-Farsa bir ifade. Halvet yaplan yer demektir. Halvet-hane tabiriyle ayn anlama gelir. Halvetin uyguland kk dar hcreye halvet-gh veya halvet-hne denir. Genc-i halvethanesinde ilm irfan mnzev Ke-i babnda ikbl seadet psbn. Nef' HAM: Farsa olan bu kelime Trke'de de ayn anlamdadr. i, olgun olmayan, pimemi manalarn ierir. Manev olgunlama yolunun henz balangcnda bulunan kiiye, ham denir. Ruhen olgunlamayanlara ham dendii gibi, pimi, olgunlam olanlara da puhte denir. Hz. Mevln'nn "Hamdm, pitim, oldum" ve "Ham idim, pitim, yandm" szleri, buna iaret eder. Taptuun tapusunda, kul olduk kapusunda Yunus miskin iidk, pidk elhamdlillah. Yunus Emre HAMAMA GTRMEK : Mevlevi stlahdr. Krk gnlk halveti karan mridin, "Meydanc" tarafndan

hamama gtrlmesi hakknda bu tbir kullanlr. HAMAM MHR: Mevlev stlah. Baz tekkelerde, hamamcya, para yerine kt verilir, o da, bu ktlar tekkeye gtrp, orann yneticisinden cretini alrd. HAMD: Arapa, vmek manasnadr. Ululama, yceltmeyi, ifde etmek zere methetmek, sena etmek demektir. Hamd eittir: Madd dil ile yaplandr ki, genel olarak halkn yapt budur. Bu durumda olan kii, kalbi tasdik ederek, Allah'n, zerindeki nimet ve ikramlarn dil ile anar. ikincisi ruhan hamddir. Bu da, havass grubundakilerin hamdidir. Bu durumda olanlarn kalbi, Allah'n, fiillerin arndrlmas (slmletirilmesi) ve hllerin terbiye edilmesi konusundaki ltuflarn anmasdr. nc hamd ise, Rabban lisan ile yaplr. Bu ariflerin hamdidir. Bu, mahede, yaknlkta kaybolma, Allah'la yaknlk meyvesini devirme, ruhun kudsiyyet ynne dalmas, nurlarn gelmesiyle, sr zevklerinin tadlmas gibi zellikler sonucu, kefedilenlerdeki gariblikler ve marif ltuflarn idrk ettiinde, Hakk'a kre ynelerek srrn harekete gemesidir. Baz mutasavvflar, hamdin be eit olduunu sylerler: 1. Hamd-i kavl ve lisn : Peygamber lisanyla, "Allah'n, kendi ztn vmesidir". 2. Hamd-i hl : Ruh ve kalble yaplr, ilm ve amel olgunlukla muttasf olmak, Allah'n ahlk ile ahlklanmak manasnadr. 3. Hamd-i lgav : Hrmet niyetiyle, yalnz lisanla yaplan, gzellikle mek ve vasfetmekten ibaret olan hamd. 4. Hamd-i fiil : Beden ileri, sadece Allah rzas iin yapmak. 5. Hamd-i rf : M'mine nimet vermesi sebebiyle, hrmeti, tazimi hatrlatan i manasnadr. HME- EZEL: Farsa-Arapa. Ezel diviti, kalemi manasnadr. Allah bu kalemle, kaderleri tesbit etmi, yazmtr. HAM ERVAH: Farsa-Arapa. Olgun olmayan, i ruhlar demektir. Tasavvuftaki, Allah tefekkrne srekli olarak ulama, tevhide erme gibi incelikleri ve olgunluklar yakalam kiilere denir. Halk arasnda, kaba, incelikten uzak kiiler iin kullanlan bir tbirdir. Maneviyat yoksulu kiiler, ham ervah olarak nitelendirilirler. HM-I ZLF: Farsa, kvrm kvrm olmu sa demektir. Ferheng'de bu tabir, lh esrar olarak tanmlanmtr. HAMYET: Arapa, himaye etme, muhafaza, koruma gibi anlamlar olan bir kelime. Crcn'nin bu deyim iin yapt tarif u ekildedir: Dini ve mahrem hususlar, thmet ve aibeden muhafaza etmek. HAMMR: Arapa, arap alm-satm veya yapm ile megul olana denir. Hayrette kalm ak kii. Kmil insan, Pr, Hakk'a vsl olan mrid. Telvin makamnda izzet perdesi ile perdelenen slik. HAMMYA: Cneydiyye'nin kolu olan bir tasavvuf okulu. Kurucusu, eyhu'l-islm Muhammed b. Hammya b. Hamevi'l-Cneyd (. 954/1 547)'dir. HAMSE- L- BA: Arapa, be aba ailesi demektir. l-i aba maddesinde akland zere, Hz. Peygamber (s)'in, abas altna ald yaknlar ve kendisi iin kullanlan bir tbirdir: Hz. Peygamber (s), Hz. Ali, Hz. Patma, Hz. Hasan ve Hz. Hseyin (r). Hamse-i l-i abann balasam tarifine Pene-i hkm-i kaz-y b-yezalidir szn Yeniehirli Avni HAM AN: Farsa, uyuyanlar demektir. Mevlev tbiridir. Mevln trbesinin dnda, kble tarafndaki byk kabristana verilen ad. HAMAN KAPISI : Mevlev tbiridir. Bir nce zikredilen maddedeki kabristann kapsna, bu ad verilir. HAMZA-NME: Farsa, name kelimesi, mektup manasna gelir. Hz. Hamza (r)'nn kahramanln anlatan, destan tarznda yazlm hikyeler. HAMZAVYYE: Bayramliin Melamyye kolundan bir tasavvuf okulu. Kurucusu, Bosnal eyh Hamza Bal (. 969/1 561 -2)'dir. ibni Kemal'in fetvasyla idam edilmitir. HAN BAI : Bekta tbiridir. Hac Bekta Dergh'ndaki balardan birinin ad. Buras bal bana bir tekke idi. Han Ba ile Dede Banda hizmet eden dervi, mihman (misafir) evine gider ve orada destrsz tc giyerdi. Han bann son babas, Necati Baba idi.

HNE: Farsa, ev demektir. Ztn zt, vcudun gaybeti. Hane-i Hammr: Meyhane. Masiva'dan ilgiyi kesme ve renksiz olma makam. Hne-i dil: Gnl evi. Hane-i beka: hiret, lahut lem. HANEFYYE : azil kollarndan biri. Kurucusu, eyh emseddin Muhammed b. Hseyn'l-Hanef'dir. HANG BAIN GLSN : Tasavvuf yolunda gittii belli olan kii iin, hangi okula mensup olduunu renmek zere nazike "hangi ban glsnz?" diye sorulur. Bu ekilde, o kiinin bal olduu tasavvuf okulu veya eyhinin kimlii anlalrd. HAN-GH: Farsa, tekke manasnda bir kelime. Tekkenin byne denir. sitane de ayn anlam ifde eder. Zaviye, tekkeden daha kktr. Bu durumda, sfilerin topland yerler, kkten bye, zaviye, tekke ve han-gh eklindedir. Bektalerde ve baz tarikatlarda han-gh eyhin madd ve manev ynetimi altnda bulunurdu. Mevlevlikteki gibi, merkez han-ghda, dier bal tekke ve zaviyelerin kayd tutulurdu. Osman Ergin'in ifadesiyle, bu messeseler u ekilde zetlenebilir: "Din birer messese saylan, birer itima yardm, hayr ve efkat kayna, birer toplant yeri, hatt imdiki tbirle, birer klp olan bu han-kahlardr". Sanki hak klm fez-y hangah-i Mevlevi Olmada car felekde resm-i rh- Mevlevi Thir'l-Mevlev HANSALYYE: Oran ve Fas'da kurulmu bir tasavvuf okulu. Kurucusu 1702'de vefat etmitir. HARABAT: Arapa, sknt, harabelik yerler manasna gelen bir kelime. Sfinin, maddi ve nefs dediimiz ynn ykmasndan, kendisinde dnyalk bir ey kalmamasndan hareketle bu tbir kullanlr olmutur. Meyhane kelimesi de ayn mnda kullanlmtr. Tasavvuf edebiyatnda; iki, dudak, yanak, arap, kse, sk gibi mecazl kullanmlar, tamamen sfinin geirdii, yaad bir takm hlleri veya baz tbirlerin sembol olarak ifdelendiriliini belirler. Sk: Mrid; Sevgili: Allah; Kse: Kalb; vb. gibi rnekler, bu hususu daha iyi aklar. Sfilerin dnyalarn harap etmeleri, hireti imr iindir. Zira yetlerde, dnyann bir oyun yeri olduu, hiretin dnyadan daha hayrl bulunduu anlatlmaktadr. eitli yetlerin, bu ekilde bir yorum kazanmas sonucu, rindler, ehl-i harabat denilen ve zgrce bir hayat yaamaya temayll baz gruplar ortaya kmtr. Harabelik, ykk yer, kimseye mal olmayan, ne kadar onarlrsa onarlsn, bir trl mamur hle gelmeyen, bir eit sarho olup sonunda yklp giden, yok olan u dnyadr. Zira Allah'n vechinin haricinde olan her ey fanidir, yok olucudur, helak olucudur. (Rahman/26-27). Ancak, bu grn islm asndan, eitli ekillerde tenkide urad da bir gerektir. Resm islm'dan sapma gsteren Huruflik, Kalenderlik ve Hayderlik gibi baz tasavvuf okullar iin, bu iddia geerli grlmekle birlikte, dnyaya lyk olduu gibi deer veren ve ona gre Rabban bir yaam tarzn kendine iar edinmi kiiler iin, doru deildir. Hrbat eeri grmedik amma, grenlerden ittik bir neat-efz makm- dil-g derler. eyhlislm Yahya Hrbat grenler her biri bir haletin syler Safsn zikreder rindn, zhid skletin syler. Ragb Paa HARABATLE VURMAK : Kendini kapp koyvermek, yeis ve ftur getirmek anlamnda kullanlan bir tabirdir. Bylelerine derbeder, harabt, bedmest, bekr, sefil ve perian da denir. HARAK ve HARK: Arapa, yanmak, yangn gibi manalar vardr. Kn, sufyi, fenaya eken tecellilerin ortalarna harak, der. Bu halin banda imek, sonunda da, zatta skn ve skt sz konusudur. Allah'a kavuma isteini, bilincinin derinliklerinde yaatan suflerde, bir eit gs scakl ve bunun verdii zevkten bahsedilir. Ancak, bu yanmann mahiyeti, yaayan tarafndan bilinebilecek bir husustur. Ksaca bu bir haldir, dolays ile sbjektiftir. HAREKET: Arapa bir kelime olup, Trkemiz'de de kullanlr. Allah yolunda mesafe alma, slk ve manev tekml'e hareket denir. Telvin, deikenlik, hl, hareket gibi hususlar ierir. Manev yolun sonundaki temkinde, dalar gibi sabitlik, makam, skn ve skt sz konusudur. HARF: Arapa, dnmek, meyletmek anlamna gelen bir kelime. Tasavvuf anlamda, Hakk'n, kulunu, baz

ibarelere muhatap klmasdr. Cifr ilmiyle uraanlara gre; harfler, nuran ve zulman olarak ikiye ayrlr. Nuran harflere Hakk'n harfleri, zulman harflere de halkn (yaratklarnn) harfleri denir. Abdlkerim Cl'ye gre, noktal harfler, ilm-i ilhdeki a'yn- sbite'den ibarettir. Noktaszlar ise, harflere birleenler ve birlemeyenler diye ikiye ayrlr. Bunlar betir: Elif, Dal, R, Vav ve Lam. Elif, olgunluun gereklerine iarettir. Bunlar da betir: Zt, hayat, ilim, kudret ve irde. Drd ise, zta ait olarak vcud sahibidir. Yni zttan dolay vcd sahibidirler. Bunlar olmadan, zt olgun olamaz. Harflere ta'alluk eden noktaszlar da dokuzdur. Bununla insan- kmile iaret sz konusudur. Zira insan- kmil, lh olan be ile, yaratlmlara ait olan drdn arasn bulmutur, onlar bir araya getirmitir. Bunlar da, kendilerinden doan eylerle birlikte drt unsurdur. nsan- Kmilin harfleri, noktaszdr. Zira Allah, onu kendi suretinde yaratmtr. Lkin, lh mutlak hakikatlar, icd edicisine dayand iin, insan mukayyed hakikatlardan temayz etmitir. Her ne kadar icd edilmi olsa da... O, hkmen Allah'tan bakasna istinad etmitir. Bu yzden de harfler harflere, dier harfler de bu harflere taalluk eder. Allah, ztyla kim olmas mnasebetiyle, varl konusunda bakasna muhta deildir. Halbuki, her ey O'na muhtatr. Kur'n- Kerim'de bu manaya iaret eden harfler, kendisine harfler taalluk etmekle birlikte kendisi o harflere taalluk etmeyen noktasz (mhmel) harflerdir. Lamelif'e, iki harftir denmez. Zira, Hz. Peygamber (s), bir hadis-i erifte, Lamelif'in, bir harf olduunu sylemitir. Harfler, kelime deildirler. nk, a'yn- sabite, icad- ayn sz konusu olmadka "kn" kelimesi altna girmez. HARFYYE: Ebu'l-Hasan Ali b. Ahmed en-Necb el-Haraf el-Mara (. 637/1239-40) tarafndan kurulmu bir tasavvuf okulu. HARRYYE: Ali b. Ebi'Hasen b. Mansuri'l-Basr el-Harir (. 645/1247) tarafndan tesis edilmi bir tasavvuf ekol. HARSYYE: Cneydiyye'nin kolu bir tasavvuf okulu. Ebu'l-Abbas Ahmed b. Yusufu'l-Hris (. 944/1537) tarafndan kurulmutur. HARRAZYYE: eyh Eb Said Ahmed b. isa el-Harraz el-Badad (. 286/899) tarafndan kurulmu bir tasavvuf okulu. HASED: Arapa, ekememek, hased etmek manasna bir kelime. Tasavvuf ehline gre, hased kendisine nimet verilen kiiden, o nimetin gitmesini arzu etmek demektir. Hasedin, insana ait hallerin en kts, eytann fiillerinin en gzeli olduu sylenmitir. ekemeyen kiinin en zgn vasf, bir kiiyi grnce yzne kar iyi davranmas, yanndan ayrlnca ardndan gybetini yapmas, bel ve sknt geldii zaman feryat etmesidir. HAMYYE: Celvetliin kollarndan biri. Kurucusu, Seyyid Mustafa Him (Him Baba) olup, lm 1782'dir. Bektalikle de, alkas olduu iin kendisine "baba" denmitir. HAR: Arapa, bir araya toplamak manasnadr. Tasavvufta ifade ettii anlam, icd ba'de'l-ifna, cem' ba'de'ttefrk'tir. Yani yok olduktan sonra icad etmek, dalmadan sonra toplanmaya har denir. HAYET: Korkmak manasnda Arapa bir kelimedir, istikblde hoa gitmeyecek bir eyin beklentisinden kaynaklanan, kalp znts. Bu bazan, kuldan ortaya kan gnahlar sebebiyle de olabilir. Bzan da Allah' bilmekten ve O'nun heybetinden de olabilir. Peygamberin hayeti bu trdendir. HATA: Hata ilemek, yanlmak gibi manalar olan Arapa bir kelime. Tasavvuf ehli, benliklerini sildikleri iin, srekli tevazulu olmay, kendilerine iar edinmilerdir. Konuurlarken, herhangi bir kusur dolaysyla, yahut alakgnlllk gstermek zere, "hata bizden, ata (ba) sizden; kem (kt) bizden, kerem (cmertlik, iyilik) sizden"derler. HTEM: Arapa, yzk ve mhr manalarna gelen bir kelimedir. Kn'ye gre, htem, btn makamlar geip olgunlua ulamak demektir. Htem'n-Nbvve: Allah'n peygamberlii kendisiyle sona erdirdii kiidir, ki bu, Hz. Muhammed (s)'dir. Ahzab/40'da buyurulduu gibi "Muhammed (s) iinizden herhangi birinin babas gibi deildir. O, Allah'n Rasl ve nebilerinin sonuncusudur." Tasavvuf stlahnda, zellikle Hakm Tirmiz'nin gelitirdii bir htm'l-velye kavram vardr. Ancak "bu kavram konusunda, ihtilaf sz konusudur. Bir ksmna gre, velilerin mhr Hz. Ali (r)'dir. Bir ksm da (zellikle Abrurrazzk Kn), "bu, ahir zamanda gelecei vadedilen Mehd'dir. O'nun lm ile, lemin dzeni bozulacaktr. Bu, Allah'n arif kullarnn kalbine vurduu bir mhrdr. Hakk' tanmalar sebebiyle vurulur. Arifler bu mhr ile, dier insanlardan ayrlrlar" der. HATIR: Arapa, akla gelen, hatra gelen, hatrlayan gibi manalar olan bir kelimedir. Kn'ye gre, kulun katks olmadan gelen, hitaptan kalbe doan eye hatr denir. Hitb olarak gelenler drt ksma ayrlr:

Rabban hatr; sebebi kolayca anlalacak olan ve asla hatal olmayan hatrdr. Bu, hatratn ilkidir. Bu, kuvvet ve tasallut (egemen olma) ile bilinir. Def ile indifa (itmekle itilme) sz konusu deildir. Melek hatr; grevli veya mefrz olmak zere gelir. Ksaca, melek hatrda olan herey, salh (doru, iyi)'tr. Ve buna ilham ad verilir. Nefsn hatr; bunda, nefsin pay bulunur. Ve "hcis" ad verilir. eytan hatr; Hakk'a muhalefet etmeye, kar koymaya aran hatrdr. Bakara/268'de yle buyurulur: "eytan size fakirlii va'deder, ve size ktlk (iletmek) le emreder". Bir hadis-i erifte" eytann dostu, Hakk' yalanlamak, erri vdetmektir". buyurulur (Suyut, el-Camiu's-Sar, ss. 90-1). Buna da "visvs" ad verilir. Bu drt hatr, baz kaynaklarda u ekilde aklanr: 1. Htr- Rahmn : Slikin kalbinde, cemal-i vahdetin tecellisi ile, tam bir sknet halinin meydana gelmesine denir. Ayn zamanda muhabbetullah' ifde eder. 2. Htr- Melek : Ahiret sevgisi ve ruhan kuvvetlerin gelmesiyle, tata ynelmenin ortaya kmas yerinde kullanlan bir tbirdir. 3. Htr- Nefsn : Nefis ve dnya sevgisinin, ruhan kuvvetlere stn gelmesine denir. 4. Htr- eytan : Nefse sevgi beslemek yznden, ktlk ilemek arzusu yerinde kullanlr bir tbirdir. ehvet ve msiyet demektir. HATF: Arapa. Gizliden gelen ses ki, ses sahibi grlmez. Modern Arapa'da telefona, hatif denmektedir. Gaibden gelen, slikin kalbinde ortaya kan ve onu Hakk'a davet eden ses. HTMYYE: eyh-i Ekber Muhyiddin b. Arab (. 638/1 240)'ye nisbet edilen bir tasavvuf okulu. HATM- HACEGAN: Nak stlhndan-dr. Skntl durumlarda ve zamanlarda, kolaylk salamak ve dmanlarn bellarndan kurtulmak zere, bir tertipte baz surelerin okunmas, belli miktarda zikir ekilerek yaplan bu uygulamaya hatm-i hcegn denmitir. eyhin huzurunda bir grup mrid, halka oluturarak, eyhin iareti ile tren balar, Rabtal ekilde diz st oturan mridler, gzlerini kapal tutarak, eyh efendinin "Ervh- akdes-i hocagn- lian- Nakbendra ve srr- enbiyr ber tark- niyaz el-Ftiha" szlerinden sonra yedi Fatiha, yz salevt, yetmi dokuz "elem nerah", binbir ihlas suresi, tekrar yz salavat, yedi Fatiha okunur. Bu arada okunan ilhi, hazrnu vecde getirir. Bu tertip, baz deiikliklere uram, baz zikirler eklenmi, baz ksaltmalar yaplm, ancak uygulama her yer ve zamanda vazgeilmez bir unsur olarak varln srdregelmitir. Bu, manev glerin bir araya geldii, toplu zikir uygulamas olarak, ruhlar zindeletirmitir. HATRA: Arapa, kalbe gelen eye denir. Kn'ye gre hatra, kulu kar konulmaz biimde Rabbisine aran sebebe denir. HATT-I STVA: Mevlev tabiridir. Semahanede, eyhin oturduu post ile, tam karsna tesadf eden ve insanlk makamn temsil eden "meydn kaps"'nm arasnda olduu varsaylan dz izgi hakknda, bu tbir kullanlr. HATVE: Arapa, adm demektir. Salikin manev olgunluk yolunda att her bir adma hatve ad verilir. HAVALET: Arapa, bir eyi birisine smarlamak anlammadr. Misafirin konuk olduu ev sahibi veya eyhten, ayrlmak zere izin istemesine denir. Mesela "havlet verirseniz, kalkalm erenler" der. HAVF: Arapa, korku manasnadr. Allah'n kahrndan korkarak dinde sabit olmak. Bunun zdd rec (umma, midli olma)'dr. Dier bir tarife gre havf, yasaklanan eylerden ve gnahlardan utanmak ve bu hususta znt duymak demektir. Hz. Peygamber (s) yle der: "Ben, Allah'tan en ok korkannzm. Allah, Hz. Davud'a, yrtc hayvandan korkar gibi Ben'den kork, diye vahyetmitir". Yine bir hadiste, yle denilir: "Allah'tan korkandan, herkes korkar, Allah'tan baka eylerden korkan, her eyden korkar". Ebu'l-Kasm elHakm, korkuyu rahbet ve hayet olmak zere ikiye ayrr: Rahbet sahibi korkunca kaacak delik arar ve Allah'tan gayriye snr; hayet sahibi ise Allah'a snr. HAVARYYUN: Her devirde sadece bir tane havari olur. Hz. Peygamber (s) zamanndaki havari, Zbeyr b. el-Avvm (r)'dr. HAVAS: Arapa, sekinler zel kiiler demektir. Tasavvuf yoluna girmi, Allah'a vasl olmaya ynelmi kii. Geree vuslata erene de, Ahassu'l-Havas, Hss'l-Hs denir. Bunun mukabili avamdr. Sensiz iki cihan benim zindan grnr gzme Senin aknla bilien gerek hass'l-has'tan ola

Yunus Emre Havas'n bir baka manas da udur: Kur'n ayetlerinin, yzk talarnn, gn iindeki saatlerin, baz dualarn, Allah'n isimlerinin zellikler tadna, bunlar belirli artlarla, belirli miktarda okuyan, yahut herhangi bir tarzda, belirli saatlerde yazan kiinin, dileini elde edeceine inanlr. Bu ii yapanlara havasc denir. Tasavvuf erbab bu gibi uygulamalara, oyuncak, erp olarak bakar, en ufak bir deer ve nem atfetmezler. Onlara gre bu, bo bir eydir. HAVATIR: Arapa, hatr kelimesinin ouludur. Hatra gelenler, hatrlananlar manasna gelir. Kalbe gelen hitaba havtr ad verilir. eytan, nefsan olduu gibi, Rahman ve melek de olabilir. Haram ve helle dikkat etmeyen sfler, gelen hatrn eytan mi, Rahman mi olduunu ayrt edemez. HAVATIRYYE: Nureddin Ali b. Meymn el-idris (. 917/1511) tarafndan kurulmu bir tasavvuf okulu. Medyeniyye'nin kollarndan biridir. HAYA: Arapa, utanmak manasna bir kelime. Nefsin bir eyden ekinmesi ve o konuda yerilmekten korkarak terketmesidir. man haya, mmini gnah ilemekten alkor. Zira o, Allah'tan korkar. Bir de nefsan haya vardr ki, edeb yerinin ortaya kmasndan utanmak bu kabildendir. Hayann imanla bantsna dikkat edilirse, iman olann hayas, iman olmayann da hayaszlnn sz konusu olduu grlr. Zira, Hz. Peygamber (s) "Utanmak yani haya imandandr" buyurmutur. Birisi bahr-i atadr birisi Kulzum- Dd Birisi kn- hayadr, birisi genc-i sh Nzm HAYAL: Arapa, d, grnt, asl olmayan grnt manasna gelir. Vahdet-i vcud felsefesinde, hayal vcudun asldr. Hayal sebebi ile olmadka, Hakk'n esma ve sfat olmaz. Hayalde, Ma'bdun ortaya knn olgunluu vardr. Hayal, btn lemlerin asldr. Hz. Peygamber bu konuda "btn insanlar uykudadrlar, lnce uyanrlar" der. Yani, dnyada iken zerinde olduklar hakikat, onlara alr, bylece dnyada iken uykuda olduklarn, uykudaki insann d dnyann gerekliinden haberi olmad gibi, dnyadaki hakikatlerden gafil ve uzak olduklarn anlarlar. Zira, lmle kll uyanklk husule gelir, zerine gaflet ekilmitir. Bu ekilen gaflet de, uykudur. lemlerin asl hayal olduu iin, btn mmetler, bulunduklar lemde hayal ile kaytldrlar. Dnya ehli, me' ve med (dnya ve ahiret) hayali ile kaytldr. Allah'la beraber olduunun bilincine ulaan (yani O'nunla hzr olan) kii de, uyanktr. Bylece kiilerin uyankl, Allah'la beraber olma bilincinin gc ile doru orantldr; ihsanda ilerledike, uyankl artar. Allah tefekkr ve bilincinden uzaklatka da, uykusu younluk kazanr. Btn lemlerin, bu ekilde, zerlerinde uyku bulunduuna hkmolunmutur. O halde, bundan hareketle, lemlerin (lem: Allah'a iaret eden manasnadr) tmnn hayal olduuna hkmetmek gerekir. Zira, uyku, hayal lemidir. HAYAT: Arapa, canllk, dirilik manasnadr. Bir eyin kendi nefsi sebebiyle varl, onun tam hayat sahibi olmasdr. Kendinden bakas sebebiyle varolann hayat, izaf (bantl) dir. Allah kendi nefsinden dolay vardr, ve O, diridir. (Hay), hayat, tam hayattr, O'na lm dokunmaz. Mahlkat, Allah'tan gayri varlklardr. Onlarn hayat, izaf hayattan bakas deildir. Bu sebeble onlar lml ve fnidirler. Ayrca, mahlkat iinde Allah'n hayat tam diridir. Ancak mahlkat, bu tam dirilik konusunda farkllk arzederler. Bunlardan bir ksm kendi nefsi ile vardr (mevcuttur) ve mevcut olduu bilinir. Lakin bunun vcudu (varl), yaknla bal (Allah'a yaknlk) olmad iin, hakik deildir. Burada kurbet (yaknlk), kendisi iin deil Hak iin var olmak demektir. Ancak kurbet (yaknlk) hayat da, tam bir hayat deildir. Onlardan bazlarnda, d ekillerinde olmakszn bir hayat zuhur eder. Bunlar dier hayvanattr. Yine mahlukattan bir ksmnn kendindeki hayat, btl olur, hayvan, maden, bitki vb. gibi, kendi nefislerinden dolay deil, bakasndan dolay mevcutturlar. Btn varlklar hayat sahibidir, diridir. Zira her eyin varl, hayatnn ayn (z, asl) dr. Aradaki fark; tam hayat sahibi olmak, noksan hayat sahibi olmaktr. Yani burada lmn birletii ve lmn birlemedii hayat fark, sz konusudur. Eya, mertebesine mstehak olduu ldedir (miktardadr, durumdadr). Bir miktar azalma ve oalma ile bu mertebe yok olur. Varlk (vcut) ta hayat, tam olan hay (diri) dan bakas yoktur. Zira hayat, bir tek ayn (z, asl)'dr. Hayatta, noksanla, blnmeye, deiime, atomlarna ayrlmaya yer yoktur. Hayat, her eyde, kendinden dolay mevcut olan bir cevher-i ferddir. ey'in dilemesi, onun hayatdr. O da, btn eyay ayakta tutan, varln srdrten Allah'n hayatdr. Bu da, varln Allah' tebih etmesidir. Varlktaki hayatiyet, devamllk, onun tebihidir. Ayet: "Yerde ve gklerde hi bir ey yoktur ki O'nu hamd ile tebih etmesin. Lkin siz onlarn tebihlerini anlayamazsnz", (lsra/44) Baz sufilere gre hayatn derecesi vardr: 1. ilim hayat : Kalbin cehilden kurtulup ilimle dirilmesi. 2. Hayat- cem' : Kalbin tefrika denilen esma ve sfat tezahrlerinden kurtulup, Zt'a doru bir noktada

cem olup toparlanmas. Bu mnda, kalbin, Allah'tan gayri akla taklan eyleri kovmas, dnce gcn bir noktada konsantre etmesi sz konusudur. 3. Hayat- Hak : Vcud hayat demektir. Sufinin fena fillah ve bakbillah makamna ermesidir. Bunlara ilaveten; ehidlik, zikir, tefekkr, mrifetullah ve ak da, madd bedenin lmnden sonra devam edegelen bir tr dirilik (hayat) olarak kabul edilmilerdir. HAYATYYE: eyh Muhammed Hayat Efendi'nin kurduu bir tasavvuf okulu. Halvetiyye'den Ramazniyye'nin bir koludur. HAY'DAN GELEN H'YA GDER : Burada Hayy, Allah: H, yine Allah demektir. Bu ekliyle mana "Allah'tan gelen, Allah'a gider" eklinde olur. Veren de Allah'tr, alan da... Bu atasz, daha ziyade, tesadfen ele geen, bedavadan emek sarfetmeden kazanlan eyin deeri bilinmez, geldii gibi kolayca elden kar, eklinde kullanlr. HAYDAR (HAYDARYYE): Gs ancak kavuabilecek kadar dar, yakasz, kolsuz, bele kadar gelen bir st elbisesidir. Bunun zerine hrka giyilir. Omuz balarna doru sarkan ve birer kavis tekil eden ular vardr. Omuzbalar karlkl ha (^), yaka dal (j), beden de r (_,) harfine benzetilerek bu giysiye "Haydari" denmitir. HAYDARYYE: eyh Kutbddin Haydar ez-Zevc'nin tesis ettii bir tasavvuf okulu. HAYDARYYE: XIII. asrda iran'da Kalenderiyye'nin kolu olarak kurulan bir tasavvuf okulu. HAYDARYYE : XIX. asrda kurulan (ran) bir esnaf tarikat. HAYIR: Daha iyi, ok ve iyi servet, hayr ok olan vs. gibi mnlar ihtiva eden Arapa bir kelime. Tasavvuf asndan hayr, u ekilde yorumlanr: Varlk srf hayrdr; z bakmndan Allah'a istind ettii iin, srf hayrdr. Yokluk ise, srf serdir. Zt itibariyle, Allah'a dayanmas yoktur. Zararl olan, yararl olanla karlarsan daha ok yararl ey bulursun. erliyi hayrla karlarsan, daha ok hayra nail olursun. HAYIRLARA KARI : Yolculua kan, giden kimse iin kullanlan bir dua. HAYRET (veya HAYRAN: aknl ifde eden Arapa bir kelime. Hayret, Allah hakknda hrsl olmakla, mitsiz olmak arasnda bir duraktr. Ayn ekilde, korku ve rza, tevekkl ve rec arasnda bir duraktr. Hayret, derin dnce ve Allah huzurunda, hakikat ehlinin ve ariflerin kalplerine gelen bir hldir. Ariflerin bazs, hayreti, kavuma, onu iftikr, onu da tekrar hayretin izledii kanaatindedirler. Bunun manas: Tahayyr rec takip eder, onun peinden arzulanan kavuma gelir. Bundan sonra suf Allah'a olan ihtiyc sebebiyle tekrar hayrete der. Zira Rabbi, Gandir, Samed (her ey O'na muhta, O hibir eye muhta deil) dir. Kul ise noksanl ve muhta durumdadr. Allah'a kavuma isteinin devaml oluu sebebiyle, daha nce dt hayrete tekrar der. Arif, bu durumda, hayret ve kavuma ile srekli iftikr (muhtallk) halindedir. Marifet, hayret ve sknty gerektirir. Arifin zerinde hznler zuhur eder. Allah'a kavumas arttka, bu yaknlktaki uzakl da artar. zetle ifade etmek gerekirse, hayret, Allah'n gcne, sun'una, hikmetine, kar duyulan ar bir arzudur. Yaanmadka bilinmez. HAYRU'L-BEER: En hayrl insan mnsnda Arapa bir terkib. Hz. Peygamber Efendimiz (s) hakknda kullanlan bir tbirdir. Bundadr bak nin- mu'ciz-i hayr'l-beer Tk- Kisr nsha-i milk-i mlk-i gamkr. Fuzl HAYZU'R-RCL: Arapa, erkeklerin ayba hali anlamna bir kelime. Slik vecde gelip kendinden geince, hayz gren kadnlar gibi, Allah'n huzuruna kamaz (yani namaz klamaz, zira teklifin muhatab olan akl, kendinden geme hlinde slikde yoktur). Yine sfiler, keramet gstermeyi bir kadnn ayba kan gibi irkin ve kanlmas gereken bir durum olarak grrler. Olgunlamam, henz olgunluk yolunda ileryen, irad seviyesine ulaamam, kieler de, hayz halinde saylr. rd ehliyetini kazannca artk er kiiler olurlar (rical). Bu mnda olmak zere, olgun kadnlara da, racl yani er kii denir. HAZARAT-I HAMS: Arapa, be hazret demektir. Kudret ve onun temsilcileri yerinde kullanlr. Bu, Allah'tan zuhur ve sudur eden varlklarn geirdikleri be lemdir. Bu be lem unlardr: 1. Mutlak Gayb hazreti. ilim hazreti alemindeki yn- sabite, buradadr. 2. Gayb- Muzf hazreti. Bu da iki ksmdr. 3. Ya mutlak gayba yakn olana muzf olur. Bu cebert ve melekt ruhlar lemidir. Bunlar mcerred nefisler ve

akllar lemidir. 4. Ya da uhd- mutlakaya yakn olana muzf olur. Bu misl lemidir. Buna, melekt lemi de denir. 5. Bu drt lemi bir araya getiren, toplayan hazrettir. Bu lem-i insandr. yle bir insan ki, btn lemleri ve ondaki varlklar kendisinde toplamtr. zet olarak ifade etmek gerekirse, 1. Alem-i mlk, alem-i melektun yani alem-i misal-i mutlakn mazhar, 2. Alem-i melekt, lem-i ceberut yani lem-i mcerredtn mazhar, 3. Alem-i ceberut da, lem-i yn- sbite'nin mazhar, 4. yn- sabite, esm-i ilhiyye, hazret-i vhidiyye'nin mazhar, 5. Esm- ilhiyye ve Hz. Vhidiyye, Hazret-i Ehadiyye'nin mazhardr. Hazret-i Ehadiyyet veya mutlak gayb hazretinden, mlk lemine yani lem-i insana doru ortaya klar (zuhur) halinde teekkl eden varlklar hiyerarisi. Yukardan aaya doru tenezzlt- hamse tabiriyle anlr. HZIRYYE: Bk. Hzriyye. HAZIRYYE: eyh Sleyman el-Hazir ez-Zbeyr (. 965/1557) tarafndan kurulmu bir tasavvuf okulu. Shreverdiyye'nin kollarndan biridir. HAZM: Arapa, sindirme, hazmetme gibi anlamlar olan bir kelime. Geni gsl olmak, ufak tefek kusurlar bytmemek, zerine dmemek, hereyi szlanma vesilesi yapmamak, alngan olmamak, mbaltsz (gnlsz) olmak. HAZMRYYE: Eb Abdullah el-Hazmir (. VIII/XIV. yzyl) tarafndan kurulmu bir tasavvuf okulu. Hzriyye'nin kollarndan biridir. HAZR-HADR: Arapa yeil anlamnda bir kelime. Tasavvuf? olarak bast' ifade eder. Hadr'n mizc kuvvetleri, gayb ve ehadet lemine yaylm olup, ruhan kuvvetleri de ayn durumdadr. HAZRA-HADRA: Arapa, hazr olmak, gelmek anlamnda bir kelime. Kuzey Afrika'da yaygn olan aziliyye'nin zikir toplantlarna hazra (veya hadra) denir. Talebeler iin yaplan gnlk hazralarda, akaid, tefsir, fkh, hadis dersleri okunur. Bir de haftalk hazralar vardr. eyh, mridleriyle buluur, topluca zikir ekerler. Eer hazraya yabanc birisi katlrsa, Kur'an kreti ve tefsiriyle yetinilir. Yeni intisab eden talebelerin hazrasnda, tasavvuf, ahlk, sosyal problemler ortaya arzedilip enine boyuna tartlr. eyh, konu ile ilgili grnn ne olduunu syler. Mridler, yatsdan gece yarsna kadar sren bu toplantlarda, oka ay ierler. Hazra'nn sonunda yats namaz cemaatle eda edilir. Namazn akabinde "Lailhe illallah", "vel havle vel kuvvete ill billhi'l-aliyyil-azim" vs. evrad ve ezkar ekilir. Toplantya gelen mrid, ayakkabsn yanna alr, eyhini selamlayp elini ptkten sonra, oturma adabna gre yerini alr. Dier kardelerini eliyle selamlar, Bu srada ksaca selamn aleykm'le yetinir. Herkes, bulduu bo yerde, anlatlanlar sessizce dinlemek iin oturmutur. Hazra'daki mrid, ban Tkiye (Ti harfiyle) denen bir rt ile rter. Bu yoksa mendil kullanr. Ve trene balanr. HAZRET: Hazr olmay ifade eden Arapa bir kelime. eyhu'l-Ekber, Fthat'da (1/237-8) hazret-i ilh ve hazreti insan'den bahseder, ilh hazretin kendine mahsus harfi vardr. Bu iki hazret sayda ittifak halindedir. Vahdet-i Vcd'da be ilh hazretten bahsedilir: 1. Mutlak gayb hazreti. lem-i ilahiyye hazretindeki sabit ayn (z)lar lemi olup, mukabilinde mutlak ehdet hazreti bulunur ki, bunun lemi de, mlk lemidir. 2. Muzf gayb hazreti: Bu da ikiye ayrlr: 3. Mutlak gaybe yakn olan muzaf, gayb ki, lemi, melekti ve cebert ruhlar lemidir. Buna, soyut nefisler ve akllar lemi de denir. 4. Mutlak ehadete yakn muzf gayb ki, lemi, misal lemidir. Buna melekt lemi de denir. 5. Beincisi de, bu drdn kendinde toplayan hazreti cmi'dir. Bunun lemi de, btn lemleri ve onlarla olan kendinde toplayan insan lemi'dir. Bu hazretleri yediye karan sfler de vardr. HAZRET- EHADYYET: Arapa, Ehadiyyet (birlik)'in hazr oluu demektir. Allah'n srf kendinden ibaret zt. Burada, sfatlar ve isimler, sz konusu deildir, buna la te'ayyn (belirsizlik) mertebesi denir. HAZRET- VHDYYET: Arapa, Vahidiyyet'in hazr oluu demektir. Hazret-i Ehadiyyetin ortaya kt mertebe olup, Hazret-i ehadiyyetten sonra gelir. HAZRET- ESMYYE: Arapa isimlere ait hazr olu anlamndadr. Hazret-i Vahidiyyetin ortaya kt mertebe olup, hazret-i Vhidiyyetten sonra gelir. HAZRET- HVYYET: Arapa hviyyetin hazr oluu demektir. Bu gayblerin gaybi hazretidir. Buna

mutlak hviyyet denildii gibi, ilerin ii (batnu'l-bevtn) hazreti de denir. HAZRET- LMYYE- AMYYE : Am'ya ait ilmi hazr olu anlamndadr, Arapa'dr. Bu uluhiyyet veya gaybu'l-guyub mertebesidir. HEBA: Arapa, toz anlamna gelir, iinde, lemdeki btn suretlerin ald, ekillerin olutuu madde. Ancak, heb'nn vcudda bir ayn' yoktur. Sadece iinde bulundurduu suretler bakmndan vardr. Asl bakmndan yoktur. Bu ynyle heba, ad olan am'ya, cismi bulunmayan Anka'ya benzer. Heb'ya heyula da denir. Heba, varln drdnc mertebesinde bulunur. Ondan nceki mertebe ise, unlardr: Akl- evvel, nefs-i klli, tabiat- klli. Heb'dan sonra klli cisim mertebesi bulunur. Heb-suret ilikisi, beyazlk-beyaz ilikisine benzer. Beyaz olmadan beyazlk anlalmad gibi, suret olmadan heb'y anlamak mmkn olmaz. 125 asal element ise kainatn oluumunun balad big bang (byk patlama) dan sonra, btn bir kozmozu kaplayan tek deerli helyum'dan meydana gelmitir. Bir toz gibi (veya proto-plazma gibi) tm kozmozu kaplayan helyumistik oluum, acaba cisimlerin kendisinden kt heba (toz) olabilir mi? incelemek gerek, dnmek gerek. Modern kuvantum fizii ve modern astrofizik almalarnn kainat (kozmoz)'n formasyonunu Cobeu ve Hubble adl uzay teleskoplaryla hemen hemen ortaya koymu bulunuyor. Modern ilimlerin sz konusu olmad, dokuz asr nceki zaman diliminde yaam islm dnrlerinin kozmogenisinin gnmz bilimsel verileriyle paralellik arzetmesi, gerekten kayda deer... Konuyla ilgili dier eitlemeler iin sayn Mehmed Bayraktar (Prof. Dr.) beyefendinin "Modern Bilim ve Tasavvuf" adl eserine ve Time dergisinin "Dark Matter" ile ilgili en son ilm veriyi anlatan Mart-1995 saysna bavurulabilir. HEDDAVE: Tazgird (Fas) de gebeler arasnda yaygn bir tasavvuf okulu. HEFNEVYYE: Hafnal (Msr) eyh emsddin Muhammed b. Salim b. Ahmed e-fii (. 1181/1767-8) tarafndan kurulmu bir tasavvuf okulu olup, Cemliyye-i Halvetiyye'nin koludur. HEFT SELM: Farsa, yedi selm demektir. Nevruz gn, gnein ko burcuna girdii srada iilecek ste, zerinde Kur'an'da "Selm" ifadesiyle balayan yedi yetin yazld bir kt konur ve bu iilirdi. Kur'an'da "Selm" ifadesiyle balayan yedi ayet unlardr: 1. Rd (13), 24, 2. Yasin (36), 58, 3. Sfft (37), 79, 4. Sfft (37), 109, 5. Sfft (37), 120, 6. Sfft (37), 130, 7. Kadr (97), 5. HEMDE: Zarhun (Fas)'da Czliyye'nin bir kolu. XVIII. yy. HEMEDANYYE: Kbreviyye'nin kolu olan bir tasavvuf okulu. Ali Hemedan (. 787/1385) kurmutur. el-HEMM'L-MFRED VE'S-SIRRI'L-MCERRED: Teke indirilmi kasd, azm ve soyutlanm sr anlamnda Arapa iki sfat tamlamas. Tasavvufta, bu ikisi ayn anlamda kullanlr. Kulun hemm'i (yani iindeki kasd, azmi) onun srrdr, aralarnda bir fark yoktur. Kul, nefis meguliyetinden syrld vakit, srf Allah'a giden yola girmi olur. Artk o, btn dikkatini Cenab- Allah'a yneltmi olup dier engeller onu oyalamaz. Kul, bu durumda hemm'i (azmi, kasd) ve srr ile Allah'la meguldr, ite, kulun okluktan ve engellerden kurtulup, btn varlyla Allah'a yneliine, el-Hemm'l-Mfred veya es-Srru'l-Mcerred denir. HERALLYYE: Ebu'l-Hasen Ali b. Ahmed b. ibrahim el-Herall et-Tcib (. 481/1088) tarafndan kurulmu bir tasavvuf okulu. HERCA MEREB: Farsa "herc", her yer demektir. Karakter yaps asndan, her yere uyan kiiler iin kullanlr. Bu tip kiiler sevilmez "eyyamc veya eyyam adam" diye anlr. HER CELLN BR CEMAL, HER CEMLN BR CELL VAR : Bu szde "muhakkak her zorlukla beraber, bir kolaylk vardr" (nirah/5-6) yetine telmih vardr. Allah'n detidir, sknty nce gnderir, ardndan da rahatlk verir. Bu yzden bir sknt gelince, onu takibedecek bir rahatlk ve kolayl sabrla beklemek gerek. Ayette de ifde olunduu gibi, "Allah daraltr ve geniletir". (Bakara/245) Kainat da nce bitiik (ratk) idi, sonra Allah onu ayrd, geniletti (fatk) (Enbiya/30). HER FR'AV'IN BR MUSASI, HER MUSA'NIN BR FRAVN'I VARDIR : Bu atasz ile, "Bylece, her nebi iin cin ve insan eytanlarn dman kldk..." (En'm/112) yetine telmihde bulunulur, iyiler, ktlerle imtihan olunurken, ktler de, iyilerle doru yola iletilir. HER GECEY KADR, HER GRDN HIZIR BL: Kul her zamann deerlendirmek zorundadr. Yaad u hayatn her n, bir Kadir Gecesi gibi kymetlidir. Zira zaman geti mi, bir daha geri gelmez. Kuss bn Saide'nin dedii gibi "Kullu tin ft" (Her gelen gider.) Hzr, bir Allah dostudur. slm literatrde tesbit

edilmi genel inanca gre o, bir tr dirilik (dikkat ediniz, bizimki gibi deil) sahibidir. Allah, inayetini, baz kullarna onun zerinden gnderir. Darda kalanlara karada Hz. Hzr, denizde Hz. lyas (a.s) ile yardm olunur. Rivayete gre, Hzr en umulmadk yerde ve zamanlarda, en umulmadk ekilde zuhur ediverin Herkes Hzr olabilir. O halde herkese sanki Hzr'm gibi saygl davranmak gerekir. Bu atasz, insan unsurunun ve skskya bal olduu zaman boyutunun nemini gsterir. HER GRDNE KAPILMA : Her grdn sakally deden sanma, derler; zira insanlar, grndkleri gibi deildirler. Da bakarak hkm vermemek gerek. Peygamberimiz (s) bir adam hakknda tam kanaat sahibi olmak iin, onunla yolculuk veya al-veri yaplmas gerektiini tavsiye eder. HERKESN YZN ALLAH BLR : Herkesin ii, dierine gre gayb durumundadr. Sadr (i) da olan kul bilmez. Ayette de bu husus yle bildirilir: "Allah sadr (kalp, i lem) da olan bilir". (Al-i mran/154) te bu yzden, d grnte kt gibi grnen kii, i lemi itibariyle iyi olabilir. Bu hikmete dayal olarak Allah, Hucurat suresinin 12. yetinde hsn-i zann emretmi, su-i zann yasaklamtr. Marifet ehli olanlar, bu yzden hi kimseyi kramazlar. Hz. Rasulullah'n (s), savata, dman tarafndan La ilahe illallah" diyen birini, takiyye yapyor dncesiyle ldren same b. Zeyd'e syledii "Onun kalbini yardn m?" ifadesi, bu incelii gsterir. HER EYDEN ELN ETEN EKMEK : Bu sz ile, dnyadan deil, dnya sevgisinden uzaklamak kastedilir. Geiciyi kalcya feda etmek anlamnda olmak zere, madde ilahn, Vahid ve Kahhar Allah'n huzurunda kurban etmek, tasavvufta esastr. Ancak Hristiyan mistiklerinde grld gibi, bir ruhbanlk szkonusu deildir. Sadece, sistemin adam yetitirme yolunda, gerekli kurallarndan biri olarak, hayatn kk kesitlerinde (veya kesitinde) olgunlamak zere, halvet (ile) uygulamas vardr. Bu da, ferdin topluma yararl hale gelmesi asndan, bireysel deil toplumsal amaldr. Ayrca bu uygulama, ortalama 70 yllk (yaklak 24.000 gnlk) bir insan mrnn sadece 40 gnne mal olur. Yani, btn bir mrn onbinde onyedisidir ki, bu fazla deildir. Bir insann bir mr iinde, tuvalette geirdii zaman miktar bile, bu orann 7-8 misli fazladr. Uyku ve yemek, taksi, otobs yolculuumuz, yaptmz dedikodular ise, bundan kat kat fazladr. Olaya ok ynl yaklalrsa, kulun insan olmak zere, mkemmel varlkla, yani Allah ile 40 gn babaa yaad mahrem macerann olumsuz olmad grlr. eriat ve hedefi asndan, bu tr bir uzaklamann, olumsuz eletiri konusu olmamas gerektiini dnyoruz. HER EY BLEN, BR EY BLMEZ : nsann bilgisi arttka, farkedecei ilk gerek u olmaldr: "Bilgim arttka ne kadar bilgisiz olduumu anlyorum" veya "bildiim bir ey varsa, bir ey bilmediimdir". Bir insan'n her eyi, mkemmel olarak bilmesi mmkn deildir. Bu durumda, hiliinin bilinci ierisinde mahviyet gstermesi, dva sahibi olmamas gerekir, Zira "her ilim sahibinin zerinde, ok iyi bir bilen (lim) vardr" (Yusuf/76), o da Allah'tr. HER YEMEN LEZZET TUZLADIR : Her yemein banda ve sonunda bir miktar tuz alp tatmak, snnettir. (Cami, II, 29) Hayatn tad da, lezzeti de, ekilen ilelerledir. Hayatn ileleri, onu tadlandran tuzudur. Tasavvufda tuz ile ilgili edeb nemlidir. Ey birader her taamn lezzeti tuzdan kar, Tuz-ekmek kadrin bilmeyen akbet gzden kar. HERKESE HAKKINI VERMEK : Herkesin zerimizde farkl farkl haklar vardr. Komu hakk, ana-baba hakk, hanm hakk, ocuk hakk, nefis hakk, hatta hayvan hakk vs. gibi. slm ller iinde, btn bunlar yerine getirmek gerekir. Mevl bu zor konuda yardmcmz olsun, min, bi hrmeti Th ve Yasin!.. HEVA: Arapa, arzu istek gibi anlamlar vardr. Kn yle tanmlar: Nefsin, eriat dikkate almakszn arzulad eylere ynelmesi. HEVACM: Arapa, hcum kelimesinin oulu olup saldrlar, hcumlar anlamna gelir. Kulun abas sz konusu olmadan, vaktin (iinde bulunulan halin) kuvveti sebebiyle kalbe gelen eye, hevcim denir. Bkz. Hcum. HEVACS: Arapa, kalbe birden doan eyleri ifde eder. Kn, kalbe gelen nefsan ilhamlar hevacis olarak deerlendirir. Bu terim Kur'an- Kerimdeki "ona fcurunu ve takvasn ilham etti" (ems/8), yetine dayanr. HEVVARYYE: Ebu Bekr b. Hevvar el-Hevvr (. VIII/XIV.yy) tarafndan kurulan bir tasavvuf okulu.

HEYMN: Farsa, aknlk demektir. Cokun varlk ummannda, ilh tecelli nurlarnn prltsnda hayrete dalma, kendinden geme, mahv olma, cem makamnda istirak halinde bulunma. HEYBET: Arapa. Korkmak ve saknmak manasnadr. Tasavvuftaki hallerden birinin terim olarak ifadesidir. Tasavvufta makam; kalclk, mchede ile kazanma, bir ncesi elde edilmeden sonrakine geememe gibi belli duraklar gsterir: Fakr, sabr, zhd, tevekkl gibi. Haller ise; kula mevhib olarak gelir, yani, kulun abasndan ok Allah'n ihsan ve atsdr. Daima ifter ifter gelir: Kabz-bast, havf-rec, heybetns, fen-bek gibi. Hlin bir zellii de, iddetli heyecan durumuna, yani vakte bal olmasdr. Bu durum vki olmadan gereklemezler: Dier bir ifde ile, hllerin dinamik bir karakteri vardr ve tasavvuf ruh ykseliin gerek hareket ettiricileridir. Ruh ykseli ancak bunlarla gerekleebilir. Tasavvuf bir hl olarak heybet; bir kimsenin veya bir eyin hadd-i ztnda azametli, celalli, yahut korkun olmasndan saknp korkmak veyahut azamet, dehet, cell ile veya ululukla korku vermek mnsna gelir. Yukarda ifde ettiimiz gibi heybet hlinin ei ns hlidir. Hucvir, bu hususa aklk getirirken yle der: Heybet ve ns, Hak yolunun sliklerinin ve fakirlerinin hallerinden ikisidir. O da u ekilde olur: Allah, kulunun kalbine cell ahidi ile tecell edince kulun bundan pay heybet olur. Ceml ahidi ile kulun kalbine tecell edince de, bu sefer onun bundaki nasibi ns olur. Bu suretle, heybet ehli olanlar, O'nun cellinden meakkat ve yorgunluk zere bulunurlar. ns ehli olanlar ise, onun cemlinde ne'e iindedirler. O'nun cellinden muhabbet ateinde yanan bir kalp ile, O'nun cemlinden mahede nurunda prl prl ldayan bir kalp arasnda fark vardr. nc devir Melmlerinden saylan nl Nak eyhi Muhammed Nur (Arap Hoca), Minhc'r-Rgbn adl eserinde konuya u ekilde aklk getirir: Heybet ve ns, kabz ve bast'n zerinde iki haldirler. Tpk kabz ve bast'n, havf ve rec'dan stn olduu gibi. Heybet, gaybetin gerei; ns ise, sahv ve ifkat hlinin gereidir. Heybet ve ns, sadece iki hldirler. Ancak, ahslara ve makamlara gre, bu eylerin isimleri deiir. Nefs-i emmre ve levvmede bulunan kii, bu ikisiyle sfatlannca, havf ve rec adn alrlar. Nefs-i mlhimede bulunan kii sfatlannca kabz ve bast, rdye ve mardye ve mutmainnede bulunan kiide heybet ve ns adlarn alrlar. Nefs-i kmilede bu isim cell ve ceml olur. Havf ve rec mbtedler (balang durumundakiler); kabz ve bast mutavasstlar (yolu yarlyanlar); heybet ve ns kmil (olgunlam kii); cell ve ceml halife (yeryznde Allah'n temsilcisi) iindir. Kueyr de bu anlatma yakn bir tarif ile heybet ve ns'n kabz ve bast'tan, bu ikisinin de, havf ve rec'dan stn olduunu syler. Yine ona gre, heybet kabz'dan daha yce, ns ise bast'tan daha mkemmeldir. Heybet'in hakk gaybettir. Yani her heybet sahibi, ayn zamanda gaybet sahibidir. Bunlarn heybeti, gaybeti lsnde farkllk arzeder. ns'n hakk da ayklk (sahv)tr. Her ns sahibi ayktr. Bu teorik muhteval tariflere, bata Kur'n- Kerim olmak zere, eitli bazlarda aklamal rnekler getirilir: Marifet sahibi olanlara gre, ns'n en aa derecesindeki kii, cehenneme atlsa bile, sahib olduu ns hali kendisini kederlendirmez. Cneyd, eyhi ayn zamanda days Ser es-Sakat'den bu konuda unlar nakleder: Kul yle bir dereceye ular ki, o anda yzne klla vursanz hissetmez. Bu psikolojik olaya en gzel rnek Kur'n- Kerim'de Hz.Yusuf kssasndadr. Zleyha'nn hanm misafirleri, bakla ellerindeki meyveyi kesmekle megul iken, birden karlarna kan Hz. Yusuf, onlar gzelliiyle bylemi, neticede hepsi ellerini kesmiti: "Kadnlarn kendisini yermesini iitince, onlar davet etti. Koltuklar hazrlad, geldiklerinde herbirine birer bak verdi. Yusuf'a, yanlarna k, dedi. Kadnlar Yusuf'u grnce arp ellerini kestiler ve Allah' tenzih ederiz ama, bu insan deil, ancak gzel bir melektir, dediler" (Yusuf Suresi/31). Tefsirlere gre, kadnlar ellerinin kesilmesinden kaynaklanan acy, hissetmemilerdir. Yine Hz. Musa'nn, Allah daa tecell edince, Tr- Sn'da kendinden gemesi olay, bir baka Kur'n rnektir:" Musa tayin ettiimiz vakitte (Tr- Sn'ya) gelip de, Rabbi onunla konuunca"Rabbim, bana (Kendini) gster: Seni greyim' dedi. (Rabbi), 'Sen, Beni asla gremezsin. Fakat u daa bak, eer o yerinde durabilirse Sen de Beni greceksin! buyurdu. Rabbi, o daa tecell edince, onu parampara etti. Musa da baygn dt. Aylnca dedi ki Seni noksan sfatlardan tenzh ederim, Sana tevbe ettim ve ben inananlarn ilkiyim" (Araf/143). el-Yafi, bu tr rnekleri Kur'n- Kerim dna tararak daha da mahhas hle getirir. imdi bu rnekleri grelim: Baz adamlar vardr ki, namazda uzuvlar kesilse haberleri olmaz. Hz. Ali'nin ayana batan okun, namaz esnasnda karlnda ac duymay bir baka rnektir. Znnn- Msr, heybet hlinin canl bir mislini bize yle nakleder: Cebel-i Lbnan'da, bir maarada, dank tozlu salar, bembeyaz ba, zayf nahif vcudu ile namaz klan bir Allah dostu grdm. Namaz bitirince ona selm verdim, selmm ald, tekrar namaza durdu. Epey bir zaman namazda kald. Bitirince de srtn bir taa yaslayp tebihe balad. Benimle konumuyordu. "Allah sana rahmet etsin" dedim "benim iin Allah'a dua et". Cevaben "Allah yaknl ile sana enis olsun" karln verdi. "Artrr msn? diye rica ettim, bu sefer u aklamay yapt: "Oulcuum, Allah yaknl ile kimi nsiyetine alrsa, ona drt zellik verir: 1. Airetsiz bir izzet, 2. Talebsiz bir ilim. 3. Malsz, mlksz bir zenginlik, 4. Cematsiz bir ns". Szn bitirir

bitirmez bir nara att. gn baygn kald. Sonunda iyileip kendine geldi, ayaa kalkt, abdest ald. Sonra bana dnerek, ka vakit namaz getiini, sordu. " gn" deyince, baygnlnn sebebini u beyitle aklad: Sevgili, evkimin rzgrn annca Sevgilinin ans tamam oldu, aklm giderdi. Baz sufler heybetin; azaba, hicrana ve cezaya yakn olduunu, nsn de, vuslat ve rahmetin sonucu eklinde anlalmas gerektiini ifde ederler. Bir ksm sufler de, ns iin cins birliinin art olduunu, Allah ile kulun ayn cinsten olmadn, bu yzden de her ikisinin arasnda ns bulunamayacan ileri srerler. Bir ksm da, buna kar karak u cevab verir: "(De ki) Ey kullarm, bugn sizin zerinize korku yoktur. Sizler mahzun olacak da deilsiniz" (Zuhruf/68) Allah bu ekilde buyurduktan sonra, Hak ile ns imkanszdr diyenlere aarz. Kul bu ltf grnce, mutlaka O'nu sever. O'nu sevince, O'nunla nsiyet eder. nk dosttan heybet bgneliktir. ns ise vahdettir, birliktir, insanolunun sfat, kendisine nimet verenle ns halinde olmaktr. Bize Hak'tan gelen bunca nimetler vardr. Heybetten bahsetmemiz halinde, Allah hakknda marifet sahibi olmamz bizim iin mmkn deildir. Ali b. Osman Cllb Hucvir, bu iki grn doru olduunu, aralarnda fark bulunmadn syleyerek, bunu u ekilde aklar: "nk heybet sultan nefs, onun hev ve hevesi ve beeriyetin fni klnmas hali ile bulunur. ns sultan sr, sr da marifet beslemek hali ile beraber bulunur. Allah, cell tecellsi ile dostlarn nefsini fn klar, ceml tecellsi ile de onlarn, srlarn bak klar. Fena sahibi olanlar, heybet ncedir, derler; beka ehli olanlar da, ns, stndr derler. Yukarda anlatlan olaylardan, heybet halinin tahakkuku srasnda ok derin bir psikolojik hissedi bulunduu anlalmaktadr. Riyzu's-Sfiyye'nin bu hli aklamas yledir: "Heybetin hakk, gaybet yani huzurdan uzaklama olmasyla her bir hib (heybet sahibi) gib (gaybet sahibi) dir, yani gayr-i hzrdr. "Yukardaki beytin ikinci msranda da anlatld gibi, heybet, akln ald bir haldir. Zira, Allah'n cell tecellsi ile sfnin akl gitmitir. Artk bu durumda suf, aknn tecrbesini yaamaya balamtr. Olayn kabaca teknik izah budur. Heybet (veya gaybet) halinde yaanlan tecrbe veya tecrbeler, sfnin aykla yani akl tavrna dnnde, boyutlu ehdet leminin sembolleriyle aklanmaya kalklnca, anlatmn yetersizlii sebebiyle baz skntlarn zuhur ettii grlr. Aknn tecrbesi, sreklilik halinde mekanszlk gibi zellikleri tarken, ehdet alemindeki tecrbeler, akln analizliyerek paralar hlinde kavramas, duraanlk, zaman ve mekan iinde olu gibi vasflarla (yani dierinin tam zddna) sfatlanmtr. Bu derin ayrlk sebebiyle aknn tecrbesi tam olarak anlatlamaz. Bu konuda dikkati eken nemli bir husus, tm hallerde geerli olan ifter ifter gelme durumu, heybet-ns ikileminde de grlr. Yani, her heybeti bir ns takip eder. Heybet; yer yer korku, gaybet, heyecan sknt, yorgunluk, vahet vb. negatif muhteval psikolojik kavramlarla aklanmaktadr. Bu da, noksanlk ifde eden bir durumdur. Heybet; tredii kelimenin yapsna uygun olarak, tasavvuf terim alannda benzeri bir fonksiyonu stlenmi grlmektedir. HEYULA: Arapa, ham madde, ilk madde, pamuk gibi anlamlar olan bir kelime. Kn suretlerin, kendinde ortaya kt eye heyula denir, demektedir. HACER: Arapa, ta demektir. Tasavvufta, insan latifeden ibarettir. Bir hadisi erifte Hz.Rasulullah (s) yle buyurur: "Hacer, stten daha fazla bir beyaz renkte olmak zere indirilmitir. Ademoullarnn hatalar, zamanla onu karartt." O, insan latifeden ibarettir. Zira, lh hakikat zerine temellendirilerek yaratlmtr. "Biz, insan en gzel kvam zere yarattk". (Tin/4) ayeti bu mny ierir. nsann bu gzel kvam, tabiat, det, alkalara ynelmek ve Allah'tan uzaklamakla kararr, ite bu mnda olmak zere, "sonra onu aalarn aasna evirdik" (Tin/5) denmitir. HIFZ: Arapa, koruma demektir. Peygamberler, Allah tarafndan gnahtan korunmutur ki, buna ismet denir. Yani Peygamberler ma'sum'dur. Veliler iin de, ayn mnda olmamak zere, hfz sz konusudur. Yani veliler masum deil mahfuzdur. Bu hfz, velinin gnah ve hatada srardan korunma halidir. Bunu, u olay gzel anlatr. "Veli zina yapar m?" diye Cneyd'e sorarlar, o da, bir sre murakabeye dalar ve u cevab verir, "ve kne emrullahi kaderan makdr". Yani Allah takdir etmise yapar. Zira veli, nebi deildir. Hz. Yusuf (as)'un peygamber olmadan nce, "eer Rabbisinin burhann grmeseydi, Hz. Yusuf da O'nu (Zleyha'y) arzu etmiti. Bylece biz, ktl ve fuhu ondan evirmek istedik.." (Yusuf/24) eklinde bandan geen olay da, bu kapsam iinde yer alr. HIFZ-I AHD'R-RUBUBYYE VE'L-UBUDYYE: Arapa olan bu ibare, Rablik ve kulluk sznn korunmas anlamna gelir. Olgun (kemal) luu Rabbe, noksanl kula vermek. Rablik-kulluk andlamasnn korunmasn ifade eder. Kul, Allah ile olan andlamasna uymad zaman, durumu dinden dnen (mrted) gibi olur.

HIFZ-I ENFAS: Arapa, nefesleri korumak demektir. Kulun alp verdii her solukta, Mevlasn unutmamas, gaflete dmemesidir. Naklikte "nefy isbt" dersinde, "La ilahe illallah" zikri ekilirken, bir nefes alp 21 defa bu gzel sz (La ilahe illallah') kalben ardarda tekrarlamak, mridde, nefes'in kymetini ve ne derece nemli olduu bilincini uyandrmak iindir. Kulun her nefesi, eceline doru att bir admdr. Herkesin soluu sayldr. Soluk ktm, bir daha geri dnmez. Tasavvufta, "zaman" bilinci derinleince, "zamanszlk" denilen sonsuzluk bilincine ulalr. Yani, akln zamanll, kalbin (ruhun) zaman stl durumuna dnr. Zaman'n stnde bir "tek n" vardr. Bu yzden olgun sfi; ok nefesi, Rabban renge dndrerek tek nefes haline evirir ki, burada, lmeden nce lmenin (veya zamanda zamanszl yakalamann) ok ince bir srr vardr, iyi dnmek gerek!... HIFZ-I NSBET: Arapa, nisbetin, mensubiyetin korunmas demektir. Hac Bekta- Veli'nin Makalt'nda da, eyhe olan bey'at, bozup, ona srt eviren mride, "mrid-i mrted" dendii kaydedilir. eyh'e balla "Hfz- And", onu terketmeye "Nakz- And" denir. HIFZU'L-AHD: Arapa, szlemeyi korumak anlamnda bir isim tamlamas. Kulun, Allah'n kendisine izdii emir ve yasaklara riayet etmesi. HILM: Arapa, yumuak bal olmay ifade eden bir kelime, eer "halm veya hulm" olarak bir baka kalptan olursa, rya grmek anlamna gelir. fke srasnda kul, itidal ve sknetini koruyarak, gc yetmesine ramen, muhatabndan uzaklaabiliyorsa, bu zellie hilm denir. Allah da el-Halm'dir, gnah ileyen kulun cezasn hemen vermez. Belki hatasndan dner diye geciktirir. HIRKA: Arapa, bir kelime olup, Trke'mizde de kullanlmaktadr. Bez anlamndadr. Tarikat cihazlarndan biri de, hrkadr. Derviler hrkay, genellikle zikir srasnda giyerler. n ak, yakasz, genie, kolludur. Mevlevlerde resm giysidir. Mrid, eyhin'in huzuruna karken, mescide, meydana (semahaneye) girerken hrka giyer. Ancak Mevleviler, kural olarak, sema'ya balamadan nce hrkay karrlar. Eskiden derviler, kazancnn hell yoldan olduuna inandklar kiilerden bez paralar alrlar, bunlar birbirine dikip hrka yaparlard. Buna, yamal anlamnda olmak zere "murakka" (Bkz. murakka) denirdi. Zamanla, kltrmzde bir zenginlik olarak, hrka ile ilgili eitli ataszleri ve terimler teekkl etmitir. Hrka giymenin, tarikata girmek gibi bir anlam vardr. Bu yzden hrka, mride trenle giydirilir. Hrkann eitli renkleri olabilir. Slku bitirenler beyaz hrka giyerler. Gncide durur hrkamz altnda knzat Dervileriz, geri nazarda fukarayz. Ziya Paa HIRKA ALTINDA ER YATAR VEYA HIRKA ALTINDA SULTAN : Zenginler, ssl elbiseler altnda dnyaln kulu iken; derviler, kaba saba hrka iinde, sse grne aldanmayan, ona tapmayan bir sultandr. Dnyaya nem verenin tapt ey, dnya; Allah'a nem verenin tapt varlk ise, Allah'tr. Dervi grnte (dtan) yoksul, iten (zde) ise nefsine ferman okuyan, hkmn geiren bir sultandr. Mevln, Mesnevi'nin Dibacesinde dervileri verken, onlar" hrka altnda sultan" (Mesnev erhi, l, 5) eklinde tanmlar. HIRKA ALTINDAN LEM SEYRETMEK : Dervi, grnte hi bir eye karmaz gibi grnrse de, o, srekli olarak, hadiselerin ve nesnelerin, nedeni, niini peinde ibret almakla meguldr. Varolua ok ynl olarak katl halindedir. Olaylar doru deerlendirmek; olaylarn iinde boulmamak ve dardan geni bir perspektifle bakmakla mmkndr. Bunu ye aklamak isteriz. Hz. Peygamber (s) vefat ettiinde, Hz. mer (r), olayn iinde boulup deerlendiremeyerek "her kim, Hz. Peygamber (s) ld derse, boynunu uururum" derken, ayn olaya daha geni bir adan bakan, olayda boulmayan Hz. Ebu Bekir (r), Kur'an'dan yet okuyarak, Hz. Peygamberin (s) lml, Allah'n ise lmsz olduunu sylemi ve isabet etmitir. HIRKA GYDRMEK : Genellikle eitli tarikatlarda, birine eyhlik, halifelik vermek anlamnda kullanlr. Veya tarikata giri aamasnda baarl olan mride, trenle bir hrka giydirilerek yola kabul edilir. Bu durumdaki kii, artk asl yedir. HIRKA- AL: Silsilesi, Hz. Ali (r)'de sonulanan tarikatlarda, mridin, iradesine girdii eyhin elinden giydii hrka veya hrka ile beraber taca "Hrka-i Ali" denir. HIRKA- BERENDZ: Farsa olan bu kelime hrka atmak anlamndadr. Sema srasnda, mridin, vecd galebesi sonucu, srtndaki hrkay atmas, sembolik olarak varlktan soyulmasn ifade eder. Buna "tarh-

hrka" veya "remy-i hrka" denir. Pbrehne hrka berendaz olan bir mevlevi Kubbe-i arh- teveccd zre bir Anka olur. Thirl-Mevlev HIRKA- EBU SAD EL-HUDR: Silsilesi Ebu Sa'id el-Hudr'de sonulanan tarikatlarda, mridin, irdesine girdii eyhin eliyle giydii hrka veya, hrka ile taca denir. HIRKA- ENES: Silsilesi Enes b. Mlik'de biten tarikatlarda, mridin, iradesine girdii eyhin elinden giydii hrka veya hrka ile taca denir. Hrka-i Enes, iki ynden tannmtr: 1. bn rn, 2. Hasan- Basr vastasyla. Hrka uygulamas, istihsan ile rf haline gelmitir. Hrka bu ekilde, emirle deil teberrkle sabittir. HIRKA- FAKR U FENA: Arapa, yoksulluk ve yokluk hrkas demektir. Dervi hrkas. Dervilik dedikleri hrka ile ta deil Gnln dervi eyleyen hrkaya muhta deil. Yunus Emre HACER: Arapa, ta demektir. Tasavvufta, insan latifeden ibarettir. Bir hadisi erifte Hz.Rasulullah (s) yle buyurur: "Hacer, stten daha fazla bir beyaz renkte olmak zere indirilmitir. Ademoullarnn hatalar, zamanla onu karartt." O, insan latifeden ibarettir. Zira, lh hakikat zerine temellendirilerek yaratlmtr. "Biz, insan en gzel kvam zere yarattk". (Tin/4) ayeti bu mny ierir. nsann bu gzel kvam, tabiat, det, alkalara ynelmek ve Allah'tan uzaklamakla kararr, ite bu mnda olmak zere, "sonra onu aalarn aasna evirdik" (Tin/5) denmitir. HIFZ: Arapa, koruma demektir. Peygamberler, Allah tarafndan gnahtan korunmutur ki, buna ismet denir. Yani Peygamberler ma'sum'dur. Veliler iin de, ayn mnda olmamak zere, hfz sz konusudur. Yani veliler masum deil mahfuzdur. Bu hfz, velinin gnah ve hatada srardan korunma halidir. Bunu, u olay gzel anlatr. "Veli zina yapar m?" diye Cneyd'e sorarlar, o da, bir sre murakabeye dalar ve u cevab verir, "ve kne emrullahi kaderan makdr". Yani Allah takdir etmise yapar. Zira veli, nebi deildir. Hz. Yusuf (as)'un peygamber olmadan nce, "eer Rabbisinin burhann grmeseydi, Hz. Yusuf da O'nu (Zleyha'y) arzu etmiti. Bylece biz, ktl ve fuhu ondan evirmek istedik.." (Yusuf/24) eklinde bandan geen olay da, bu kapsam iinde yer alr. HIFZ-I AHD'R-RUBUBYYE VE'L-UBUDYYE: Arapa olan bu ibare, Rablik ve kulluk sznn korunmas anlamna gelir. Olgun (kemal) luu Rabbe, noksanl kula vermek. Rablik-kulluk andlamasnn korunmasn ifade eder. Kul, Allah ile olan andlamasna uymad zaman, durumu dinden dnen (mrted) gibi olur. HIFZ-I ENFAS: Arapa, nefesleri korumak demektir. Kulun alp verdii her solukta, Mevlasn unutmamas, gaflete dmemesidir. Naklikte "nefy isbt" dersinde, "La ilahe illallah" zikri ekilirken, bir nefes alp 21 defa bu gzel sz (La ilahe illallah') kalben ardarda tekrarlamak, mridde, nefes'in kymetini ve ne derece nemli olduu bilincini uyandrmak iindir. Kulun her nefesi, eceline doru att bir admdr. Herkesin soluu sayldr. Soluk ktm, bir daha geri dnmez. Tasavvufta, "zaman" bilinci derinleince, "zamanszlk" denilen sonsuzluk bilincine ulalr. Yani, akln zamanll, kalbin (ruhun) zaman stl durumuna dnr. Zaman'n stnde bir "tek n" vardr. Bu yzden olgun sfi; ok nefesi, Rabban renge dndrerek tek nefes haline evirir ki, burada, lmeden nce lmenin (veya zamanda zamanszl yakalamann) ok ince bir srr vardr, iyi dnmek gerek!... HIFZ-I NSBET: Arapa, nisbetin, mensubiyetin korunmas demektir. Hac Bekta- Veli'nin Makalt'nda da, eyhe olan bey'at, bozup, ona srt eviren mride, "mrid-i mrted" dendii kaydedilir. eyh'e balla "Hfz- And", onu terketmeye "Nakz- And" denir. HIFZU'L-AHD: Arapa, szlemeyi korumak anlamnda bir isim tamlamas. Kulun, Allah'n kendisine izdii emir ve yasaklara riayet etmesi. HILM: Arapa, yumuak bal olmay ifade eden bir kelime, eer "halm veya hulm" olarak bir baka kalptan olursa, rya grmek anlamna gelir. fke srasnda kul, itidal ve sknetini koruyarak, gc yetmesine ramen, muhatabndan uzaklaabiliyorsa, bu zellie hilm denir. Allah da el-Halm'dir, gnah ileyen kulun cezasn hemen vermez. Belki hatasndan dner diye geciktirir.

HIRKA: Arapa, bir kelime olup, Trke'mizde de kullanlmaktadr. Bez anlamndadr. Tarikat cihazlarndan biri de, hrkadr. Derviler hrkay, genellikle zikir srasnda giyerler. n ak, yakasz, genie, kolludur. Mevlevlerde resm giysidir. Mrid, eyhin'in huzuruna karken, mescide, meydana (semahaneye) girerken hrka giyer. Ancak Mevleviler, kural olarak, sema'ya balamadan nce hrkay karrlar. Eskiden derviler, kazancnn hell yoldan olduuna inandklar kiilerden bez paralar alrlar, bunlar birbirine dikip hrka yaparlard. Buna, yamal anlamnda olmak zere "murakka" (Bkz. murakka) denirdi. Zamanla, kltrmzde bir zenginlik olarak, hrka ile ilgili eitli ataszleri ve terimler teekkl etmitir. Hrka giymenin, tarikata girmek gibi bir anlam vardr. Bu yzden hrka, mride trenle giydirilir. Hrkann eitli renkleri olabilir. Slku bitirenler beyaz hrka giyerler. Gncide durur hrkamz altnda knzat Dervileriz, geri nazarda fukarayz. Ziya Paa HIRKA ALTINDA ER YATAR VEYA HIRKA ALTINDA SULTAN : Zenginler, ssl elbiseler altnda dnyaln kulu iken; derviler, kaba saba hrka iinde, sse grne aldanmayan, ona tapmayan bir sultandr. Dnyaya nem verenin tapt ey, dnya; Allah'a nem verenin tapt varlk ise, Allah'tr. Dervi grnte (dtan) yoksul, iten (zde) ise nefsine ferman okuyan, hkmn geiren bir sultandr. Mevln, Mesnevi'nin Dibacesinde dervileri verken, onlar" hrka altnda sultan" (Mesnev erhi, l, 5) eklinde tanmlar. HIRKA ALTINDAN LEM SEYRETMEK : Dervi, grnte hi bir eye karmaz gibi grnrse de, o, srekli olarak, hadiselerin ve nesnelerin, nedeni, niini peinde ibret almakla meguldr. Varolua ok ynl olarak katl halindedir. Olaylar doru deerlendirmek; olaylarn iinde boulmamak ve dardan geni bir perspektifle bakmakla mmkndr. Bunu ye aklamak isteriz. Hz. Peygamber (s) vefat ettiinde, Hz. mer (r), olayn iinde boulup deerlendiremeyerek "her kim, Hz. Peygamber (s) ld derse, boynunu uururum" derken, ayn olaya daha geni bir adan bakan, olayda boulmayan Hz. Ebu Bekir (r), Kur'an'dan yet okuyarak, Hz. Peygamberin (s) lml, Allah'n ise lmsz olduunu sylemi ve isabet etmitir. HIRKA GYDRMEK : Genellikle eitli tarikatlarda, birine eyhlik, halifelik vermek anlamnda kullanlr. Veya tarikata giri aamasnda baarl olan mride, trenle bir hrka giydirilerek yola kabul edilir. Bu durumdaki kii, artk asl yedir. HIRKA- AL: Silsilesi, Hz. Ali (r)'de sonulanan tarikatlarda, mridin, iradesine girdii eyhin elinden giydii hrka veya hrka ile beraber taca "Hrka-i Ali" denir. HIRKA- BERENDZ: Farsa olan bu kelime hrka atmak anlamndadr. Sema srasnda, mridin, vecd galebesi sonucu, srtndaki hrkay atmas, sembolik olarak varlktan soyulmasn ifade eder. Buna "tarh- hrka" veya "remy-i hrka" denir. Pbrehne hrka berendaz olan bir mevlevi Kubbe-i arh- teveccd zre bir Anka olur. Thirl-Mevlev HIRKA- EBU SAD EL-HUDR: Silsilesi Ebu Sa'id el-Hudr'de sonulanan tarikatlarda, mridin, irdesine girdii eyhin eliyle giydii hrka veya, hrka ile taca denir. HIRKA- ENES: Silsilesi Enes b. Mlik'de biten tarikatlarda, mridin, iradesine girdii eyhin elinden giydii hrka veya hrka ile taca denir. Hrka-i Enes, iki ynden tannmtr: 1. bn rn, 2. Hasan- Basr vastasyla. Hrka uygulamas, istihsan ile rf haline gelmitir. Hrka bu ekilde, emirle deil teberrkle sabittir. HIRKA- FAKR U FENA: Arapa, yoksulluk ve yokluk hrkas demektir. Dervi hrkas. Dervilik dedikleri hrka ile ta deil Gnln dervi eyleyen hrkaya muhta deil. Yunus Emre HIRKA- FARUK: Faruk'un hrkas anlamnda Arapa bir tamlama. Silsilesi Hz. mer (ra)'de sonulanan tarikatlarda, mridin, irdesine girdii mridden giydii eye denir. Bu hrka ynden tannmtr: 1. veys

el-Karan, 2. Ebu Mslim el-Havln, 3. Ebu Sa'id el-Hudr. HIRKA- HEZARPRE: Farsa, bin paral hrka demektir. Melmat (knama) yolunu tutanlarn (dervilerin) giydii hrkaya denir. ok sayda paralarn dikilmesiyle yapld iin, bin paradan yaplma hrka denmitir. Bu hrka, hret deil, zhd gerei idi. HIRKA- HUZEYFE: Arapa, Huzeyfe'nin hrkas demektir. Hasan-i Basr yoluyla tannan ve silsilesi, sahabeden Huzeyfe'de sonulanan tarikatlarda, mride, baland mridlerce giydirilen ta ile hrkaya veya hrkaya denir. HIRKA-I RADET: Arapa isteme hrkas demektir. Bu hrkay giyen tlib, artk mrid olmutur. Bu hrkalar eitlidir: a) Resm hrkas: Mevlevlerin n ak, ayaklara kadar uzun, kollar giyilmezse dizlerden aaya kadar uzanr, giyilirse diz kapaklarn biraz aar, ok geni kollu, yakasz hrka. Bu hrka, Seluklularda ulemann tren giysisi idi. b) Sokak hrkas: n ak, genie, kollar, yandan drt parmak kadar uzun yakasz hrkadr. HIRKA- MURAKKA'A : Arapa, yamal hrka demektir. Melamet (knanma) yolunu seen dervilerin, ok sayda paradan dikilmi hrkasna denir. (Ayr. bkz. Hrka-i hezarpare). HIRKA- OSMAN: Arapa, Osman'n hrkas demektir. Silsilesi Hz. Osman (r)'a dayanan tarikatlarda, mridin iradesiyle baland mridden giydii hrka. HIRKA- RESMNE: Farsa, yn hrka demektir. Bir tarikat hrkas. HIRKA- SA'ADET: Arapa, mutluluk hrkas demektir. Hz. Rasulullah'n (s) Topkap Saray'nda, gm sandk iinde korunan hrkasna denir. Ashabdan, Ka'b bn Zheyr (r) bir kaside tertipler ve bunu Hz. Raslullah (s.)'n huzurunda okur. Allah'n Rasul (s) bunu beenir ve srtnda bulunan hrkay, Ka'b (ra)'a hediye eder. Msr' fethedince, bu hrkay Mekke erifi, mbarek emnetler arasnda Yavuz Sultan Selim'e hediye eder. Padiahlar ounlukla, her Ramazan'n onbeinde Topkap Saray'na alay (merasim bl) ile gider, hrkay ziyaret ederlerdi. Hrka-i Saadet Dairesi'nde, geceli gndzl kesintisiz olarak Kur'an- Kerim okunurdu. Bu det Osmanl Devleti yklncaya kadar devam etmitir. Gnmzde mesai saatlerinde bu adet srdrlmektedir. Hrka-i Saadet Dairesi Yavuz Sultan Selim tarafndan yaptrlmtr. HIRKA- SELMAN: Arapa, Selman'n hrkas demektir. Silsilesi Selman- Faris (r)'de biten tarikatlarda mridin, iradesine girdii eyhin elinden giydii hrka veya hrkayla birlikte taca denir. Naklikte Bekr (Sddik) silsilenin ikinci halkas Selman- Faris'dir. Selman- Faris'den nceki 1. halka ise Hz. Ebu Bekir (r)'dir. HIRKA- SIDDK: Arapa, Sddk'n hrkas demektir. Silsilesi Hz. Ebu Bekir es-Sddk (ra)'la biten tarikatlarda mridin, irdesine girdii eyhin elinden giydii hrka veya hrkayla birlikte taca denir. Naklik Hz. Ebu Bekir (ra)'den gelen bir silsileye sahiptir. HIRKA- SUFYYE: Arapa, sfiyye hrkas demektir. Mridin, iradesine girdii eyhin elinden giydii ey (eyler) iin kullanlan bir tabirdir. Bu, hrka veya ta gibi bir almet olurdu. Hrka giymek, tarikata girii, mridle irtibat salamay ifade eder. Sahabe ve tabiin arasnda hrka giydirmek (lbs- hrka) gibi bir durum yoktur. Yani emirle deil, rf ile, teberrk yolu ile sabittir. Bununla birlikte, Hz. Rasulullh (s)'n Ka'b bn Zheyr (ra)'e yazd kasideden memnun kalarak hrkasn vermesi, Sa'd kabilesi esirleri arasnda bulunan st kardei eyma (ra)'ya ikram olmak zere, hrkasn yere serip, zerine onu oturtmas gibi keyfiyetleri de nazar- dikkatten uzak tutmamak gerek. Sfiyye arasnda tannm hrkalar 8 eittir. 1. Hrka-i Sddk, 2. Hrka-i mer, 3. Hrka-i Osman, 4. Hrka-i Ali, 5. Hrka-i Enes, 6. Hrka-i Huzeyfe, 7. Hrka-i Selman, 8. Hrka-i Ebu Said el-Hudr. Bu hrkalar da eitli yollarla tannmtr: 1. Hrka-i Sddk: a) Sleymanu'l-Hayr yoluyla, b) Ebu Bekr el-Ehvaz yoluyla c) Habib-i Kurey yoluyla. Ebu Bekr-i Ehvaz'ye olan isnadn rya yoluyla sabit (emr-i menm) olduu, isnad- hakiki eklinde ortaya kmad kaydedilir.Vefaiyye ve enekiyye tarikatnn hrkas budur. Habib-i Kurey ise, maruf deildir. 2. Hrka-i Faruk: a) veys el-Karan yoluyla b) Ebu Mslim el-Havlan yoluyla c) Ebu Sa'id el-Hudr yoluyla. 3. Hrka-i Osman: Bu hrkann kesik (geli yolunun munkat) olduu kaydedilir. 4. Hrka-i Ali: a) Hz. Hasan, b) Hz. Hseyin c) Kmeyi b. Ziyad, d) veys el-Karan, e) Hasan-i Basr, Hasan-i Basr'nin, Hz. Ali (r)'den rivayetinin, muhtelefn fih olduu kaydedilir. 5. Hrka-i Enes: a) bn irin b) Hasan-i Basr 6. Hrka-i Selman-i Faris: Bu, hrka-i Hz. Ebu Bekir (r) iinde saylr. 7. Hrka-i Ebu Huzeyfe: Hasan-i Basr yoluyla. 8. Hrka-i Ebu S'id el-Hudr: Bu da, hrka-i Hz. mer (r)'e dhildir. Rivayete gre, Mevlev hrkasnn nceleri n kapal iken, sonradan, bir sfinin kabz'a girdiinde ferahlamak iin nn yrtmasyla, "ferec" ad verilen n ak olan bu hrka yaygnlamtr. Ta ve hrkann bir takm adab vardr. Srf ta ve hrka giymek, bir ey ifade etmez, onun hakkn vermek gerek... Bunun iin Yunus Emre yle der: Dervilik olayd ta ile hrka Ben dahi alrdm otuza krka. Ankarav hrkadan maksadn; kalpteki lh ak ateinin olduunu kaydeder. Muhyiddin bn Arab, seyr slk (manev olgunlama yolu) da drt soyut lmden bahseder, bunlar kozmik renkleriyle yle sralar. 1. Mevt-i ebyaz (beyaz lm): Alk, 2. Mevt-i esved (siyah lm): nsanlarn eza ve cefsna katlanmak, 3. Mevt-i ahmer (krmz lm): Nefse

kar koymak, 4. Mevt-i ahdar (yeil lm): Hrka giymek. HIRKA- TARKAT: Arapa, tarikat hrkas demektir. Tarikatta olgunluk makamlarn elde eden kiilere, eyhleri tarafndan "icazetname", "hilfetnme" (diploma) verilirdi, icazet verme ilemi srasnda, mride, trenle hrka ve ta giydirildii iin, buna "ilbs- hrka" (hrka giydirme) denir, hrka almaya da "lbs- hrka" (hrka giyme) tbir olunurdu. HIRKA- TEBERRK: Teberrk, manev bereket demektir. Bir mrid, bir eyhten yetiir hilfetle icazet alr, hrka giyer. Daha sonra hilfet alan bu mrid, bir baka eyhten, manev ballk salamak zere hrka giyer. te buna hrka-i teberrk denir. Bir tarikata giren yetimemi kii de, manev bereket olmak zere hrka giyebilir. HIRKA- TEVBE: Arapa, tevbe hrkas demektir. Gnahdan tevbeye karar vermi, hazrlk aamasndaki dervi (tlib) lerin giydii hrkaya "hrka-i tevbe" denir. HIRKA-PU: Farsa, hrka giyen demektir. Derviler, hrka giydikleri iin "hrka-pu" diye de anlrlar. imdi seccade-i mnda, benim, mrid-i kl Hrka pn- beyan benden alr feyz-i kelm. Nef'i. HIRS: Arapa, hrsl, tamahkr olmak, bir eye ok dkn olmak anlamnda bir kelime. Bir eye sahip olmak zere, insann tm gc ile aba gstermesi HIZIR: Arapa, yeil demektir. Hz. Musa (s) zamannda yaam, veli mi, peygamber mi olduu konusunda anlamazlk bulunan bir mbarek zt. Oturduu yerdeki sararm otlar, kalknca yeerdii iin, kendisine Hzr (yeil) dendii kaydedilir. b- hayat denilen ebedlik suyunu, Hz. ilyas (a) ile bulup itii iin, her ikisinin kyamet gnne kadar bir tr dirilikle yaadna inanlr. Tasavvufta bast haline Hzr, kabz haline ilyas denir. Zamann kutbuna "Hzr- Vakt" ad verilir. HIZIR URAMI : Tkenmek bilmeyen yiyecek, iecek, para vs. gibi nesneler iin "Hzr uram" tabiri kullanlr. HIZIR GB YETMEK : ihtiya sahibine tam zamannda yetiip, yardm eden iin bu sz kullanlr. "Kul bunalmaynca Hzr yetimez" tabiri de, Hzr'n genellikle darda kalanlara yardma kotuunu ifde eder. HIZIRYYE: Hz. Hzr (a)'a dayandrlan bir tasavvuf okulu. HIZIRYYE: Fas'da, bnu'd-Debb (. 1717) tarafndan kurulmu bir tasavvuf okulu. HCB: Arapa, perde, engel demektir, istenen ile isteyen arasna giren engele hicb denir. nsan, hicbla, Allah'a yaknlktan perdelenir. Bu, ya nurn (aydnlk), ya da zulmn (karanlk) olur. Nurn olan ruhun nuru iken, zulmn de, cismin zulmeti (karanl)dir. Nefs, akl, sr, ruh, hafi gibi mdriklerin her birinin, kendine gre hicab vardr. Nefsin perdeleri, ehvetler, lezzet ve lehviyyat; kalbin hicab, Hak'dan gayrisini dnmek; akln hicab, makl mnlara saplanp kalmak; hafi'nin hicab azamet ve kibriya'dr. Vsl kii (olgun insan)'nin, bunlara iltifat yoktur. Kettan, sevab grmek de hicab grmek de: bir tr hicbtr, der. Sevap grmek, kulun yapt ibadetine karlk beklemesi eklinde aklanr. Kalbe yerleen ve orada hakikatlerin tecellisine engel olan suretlere, madd izlere de, hicb denir. HCABU'L-ZZE, HCBL-CELL: Allah'n zat idrak olunamaz. O'nun zt, ululuk perdesi (hicbu'l-izze) ile rtldr. Mal, can, vatan sevgisi ve ehvet dknl de hicaptr. HCAZ: Arapa, kuak, bele balanan ip, ayran anlamnda bir kelimedir. Suudi Arabistan'n batsnda, coraf planda ArapYarmadas'n Kuzeyden Gneye sradalar halinde inerek ayran bir da silsilesi vardr. Bu konumu nedeniyle, blgeye, Hicaz (ayrlan) ad verilmitir. Tasavvufta Mekke olarak deerlendirilir. Zira hac ve umre ibadetlerindeki, ihram uygulamas, ehvet ve lezzetlere engel tekil eder. Baz bykler, bu mbarek beldede mcavir olarak kalmay semi, kendilerini oraya vakfetmilerdir. Zira Allah, oradaki baz blgeleri erefli ve faziletli klmtr. Zemaher, srekli Mekke'de kald iin, kendisine "carullah" (Allah'n komusu)' denmitir. HCRAN: Arapa, ayrlk demektir. ve d asndan Allah'tan gayrsna meyletme haline hicran denir. HCRET: Arapa, ayrlk demektir. Beden lkesini terkedip, ruhlar lemine g anlatan bir terim. Yerilen huylar terkedip, vlen huylar elde etmek de, "hicret" olarak tanmlanr. HDAYET: Arapa, irad etmek, doru yolu gstermek anlamnda bir masdar. Hedefe ulatran yolu

gsterme, ona varan yolu tutma. HKD: Arapa, kin demektir, insanlar hakknda, kalpte beslenen ve dmanlktan kaynaklanan su-i zan, intikam alma duygusu. HKMET: Arapa, hikmet; felsefe, adalet, ilim, hilim, Peygamberlik, Kur'an- Kerim, incil, veciz sz anlamlarnda kullanlan bir kelime. Amel ve bilgi btnlemesinden meydana gelen ilim. nsan'n, gc orannda, d lemdeki (afktaki) nesnelerin hakikatim olduu gibi bilip, ona gre hareket etmesinden bahseden ilme, hikmet denir. Bu ilim, tabi, riyaz ve ilh olmak zere e ayrlr. Sz ve davrantaki isabet, olan olduu gibi bilmek de, hikmet olarak deerlendirilir. Hikmet, Allah'n bir ordusu olup, onunla, veli kullarnn kalplerini glendirir. Trk tasavvuf geleneinde, tasavvuf iirlere hikmet denir. Ahmed Yesev'nin "Divan- Hikmef'i gibi. "Kime hikmet verildi ise, ona ok hayr bahedilmitir" (Bakara/269). HKEMYYE: eyh Muhammed b. Ebi Bekr el-Hikem tarafndan kurulan bir tasavvuf okulu olup, Kadiriyye'nin kollarmdandr. HKMET- CM'A: Arapa, toplayc hikmet demektir. Hakk bilmek, onunla amel etmek; btl tanyp ondan uzaklamak. Hz. Peygamber (s), bunu yle ifade eder: "Ey Allah'm bize hakk' hak olarak gster, ona uymay nasib et. Btl btl gster, ondan uzaklamaya muvaffak kl". "Ey Allah'm bize eyann hakikatini gster." Amin. HKMET- MANTUKUN BH: Arapa, anlatlan hikmet demektir. Anlatlan hikmetler; eriat, tarikat hakkndaki bilgilerdir. HKMET- MEHULE: Arapa, bilinmeyen hikmet demektir. ocukken lenlerin durumu, ebed cehennem azab gibi, mahiyetini anlamaktan uzak olduumuz, sadece inandmz veya inanmamz gereken hikmetlere "hikmet-i mehule" denir. HKMET- MESKTUN ANHA: Arapa, anlatlamayan hikmet demektir. Rsum limlerinin ve avam tabakasnn anlayamad hakikat srlar. Bu konuya u hadis rnek getirilir: Peygamber Efendimiz (s), bir gn ashabyla Medine sokaklarndan geerken nne bir kadn karak, yemin ile bahesine davet eder. Hz. Peygamber (s), ashabyle birlikte bu davete icabet eder. Grr ki, kadncazn ocuklar, alevli bir ate etrafnda oynuyorlar. Kadn, Hz. Peygamber (s.)'e "Ya Rasulallah Allah m kullarna daha merhametli, yoksa ben mi ocuklarma daha merhametliyim?" diye sorar. Hz. Peygamber (s)'e "Allah daha merhametlidir. nk erhamrrhimin (acyanlarn en acyan) dir." karln verir. Kadn bunun zerine "ocuklarm ben, hi u tee atmay ister miyim?" sorusunu yneltir. Hz. Peygamber (s) "hayr" karln verir. Bunun zerine kadn "yleyse kullarna daha ok acyan Allah, kullarn atee nasl atar?" deyince, Hz. Rasulullah (s) gzlerinden yalar dkerek "bana byle vahyolundu" cevabn verir. ite bu tr ince srlar, herkese anlatlmaz. Zira dinleyen anlamaz ve bunun sonucu olarak da saptr. HKMETNDEN SUAL OLUNMAZ : Allah hibir eyi boa yaratmamtr (Al-i mran/191). Yaratt hereyin bir hikmeti vardr. Bu, hereyin hikmetinin anlalmayacan, bilinemeyeceini, bu yzden de ona, "hikmeti nedir?" diye soru sorulamayacan belirten bir atazzdr. "... Yaptndan sorulmaz..." Enbiya/23. HLAFET: Arapa, halifelik, imamet, emirlik gibi anlamlar bulunan bir kelime, islm devletlerinin yneticilerine halife denirdi. Taftazan'ye gre hilafet; Hz. Peygamber (s)'den halef olarak, din ve dnya ilerindeki genel bakanla denir. Tarikatlarn hemen hemen hepsinde, eyhlik makamna hilfet denilir. nsan- Kmil'e, Allah'n esma ve sfatlarn ortaya kard iin, halife denilir. Allah'n ruhundan bir soluk olduu iin, her insan bilkuvve halifedir. insann bir kul olarak, bunu bilfiil ortaya karmas gerekir. Emanet sadece insanda olduu iin, Allah'n 99 ismini ortaya karabilire kabiliyeti, varlklar leminde sadece insana verilmitir. ki trl hilfetten bahsedilir. 1 . Hilfet-i Kbra : Bu zahiri dnyann reisliini ifade eder. 2. Hilfet-i Sura : Batn lemin reisliini gsterir. Yine ikinci bir hilfet-i kbra, hilfet-i sura ayrm vardr ki, ilki, tarikatta kol oluturabilme yetkisine sahiplii ifade ederken, ikincisi, bulunduu tasavvuf okulunun dairesi iinde grev yapar. HLFETNME: Tasavvuf okulunu usulnce bitirmeyi baararak, irad (uyarma, doruyu gstermek) kabiliyetini elde eden kiiye, mridlik yapabilirliini gstermek zere, eyh tarafndan bir belge verilirdi ki, buna, hilafetname veya icazetname denirdi. Eskiden, icazet verme ii yoktu. Ancak, zamanla mteeyyh

denen sahte eyhler oalnca, bu usle bavuruldu. Ancak bu yolun sahtecileri, varlolmaya ne yazk ki, devam etmilerdir. HLALYYE: eyh Muhammed Hill'r-Rh'l-Hemedniyy'-fi (. 1147/1734) tarafndan kurulan bir tasavvuf okulu olup, Kadiriyye'nin kollarndandr. HL'AT: Arapa, hediye olarak verilen elbise demektir. Tam olarak kaftan anlamna gelir. Padiahlar ve vzera tarafndan giydirilen eref elbisesine de hil'at denir. Tasavvufta, ilh ltuf veya Allah'n slik'e olan ban ifade eder. HL'AT- UBUDYYET: Arapa, kulluk giysisi demektir. Allah'n kuluna yapt en byk ihsan, ona kulluk elbisesi giydirmesidir. HLLET: Arapa, dostluk demektir. Kulun kendi sfatlarn terkedip, Hakk'n sfatlaryla sslenmesi. Tasavvufta hillet sembol, Hz. ibrahim'dir. Bu yzden ona, ibrahim Halilullah denir. HMMET: Arapa, azim, enerji, istek, arzu, meyi, evk gibi anlamlar olan bir kelime. Bir olgunluk hali veya kulun bir eyi elde etmek zere kalbinin btn gcyle Hakk'a ynelmesi. Allah'n icabeti sonucu vuku bulur; tesir Allah'tandr, kul ise duac olarak vastadr, yoksa kul hibir zaman Allah (c) olamaz. Velilerin bu anlam erevesi ierisinde ekillenen gc, Arapa u ataszyle anlatlr: Himmet'r-ricl takla'u'l-cibl (Allah adamlarnn himmeti, dalar yerinden oynatr). Slk ile ilgili derecelerin ilkine himmetu'l-ifaka, ikincisine de himmetu'l-enefe denir. lki sliki, geici (fani) olanlar terkedip, srekli (bak) olan istemeye ynlendirir, ikincisi amele kar sevap istemeye sevkeder ki, bu durumda slik, Hakk'a, ihsan zere ibdet eder. Yine o, yaklamay taleb etmek iin Hakk'a tevecchden geri kalmaz. Dem-i Mesih'den etsen rec-y himmet der, Bu deyr-i khnede biz de duaya muhtacz. Koca Ragb Paa HMMETYYE: Himmet Efendi (. 1095/1684)'nin kurduu bir tasavvuf okulu olup, Bayramiyye'nin kollarmdandr. HMMETU ERBB'L-HMEM'L-LYE: Arapa, yce himmetlere sahip olanlarn himmeti anlamnda, zincirleme bir isim tamlamas. Sulukta nc derecenin himmetidir. Bu derecede, sadece Hakk'a balanlr, O'nun gayrisine iltifat edilmez. Buradaki slik, hallere, makamlara, isimler ve sfatlarda duraksayp kalmaya raz olmaz; onun hedefi ztn aynndan bakas deildir. HMMETU'L-ENEFE: Arapa, keskin himmet demektir. Sulukta ikinci derece budur. Bu, enefe sahibini amel karl ecir isteine gtrr. yle ki, sonunda, kalbine Allah'n sevap olarak vdettii eyin beklentisi, meguliyet olarak gelir. Hakk' mahededen geri durmaz. Allah'a ihsan zere ibadet eder. Allah'a yaklamay istemeye devam eder. HMMETU'L-FKA: Arapa, bolluk ve iyilik himmeti demektir. Slk (manev tekaml eitim; yolun) da, himmet derecelerinin ilki olup, bu derecede olan slik, faniyi terkeder, bakiye talib olur. HNDYYE: Kdiriyye'nin kollarndan biri. HS : Arapa bir eyi iyice bilmek, yakni elde etmek, demektir. Nefsin sfatndan ortaya kan ekil. Amr el-Mekk yle der: "Bir kimse, vecd galebeleri srasnda bir ey hissetmedim derse, bu yanltr. Zira o, hislerin yokluunun, ancak hisle olacan idrak edememitir." HTM: Arapa, bireye mhr basmak, bireyi tamamlayp, sonulandrmak anlamnda, bir masdar. Olgunluk ve ycelik derecelerinde, nihayete ulam kmil insann makamna, hitm denir. HZMET: Aslen Arapa olan bu kelime, Trke'mizde de ayn manada kullanlr. Tekkeye yeni giren, ilmin lezzetini tatmam, hallerin nefesleriyle uyanmam slikin durumu, hizmet olarak deerlendirilir. Himmet, hizmete baldr: "Allah'a yardm ederseniz, O da size yardm eder." (Muhammed/7) yetiyle, bu espiriye iaret olunur. Nefsini terbiye etmemi kiilerin, ou zaman yapt hizmet, onun Allah (c) rzasna ulamasna perde olur. Hizmet de putlaabilir.

HZMET DETRME : Mevlev stlahdr. Mutfaa, 1001 hizmet gn balangc olmak zere, yeni bir mrid (can) gelince, orada hizmet deiiklii sz konusu olurdu, mesela ayaklk yapan biri, yeni mrid geldiinde, bu grevini ona terkeder, kendisi baka bir hizmete verilirdi. Bir mrid, birden fazla hizmete koabildii gibi, ok sayda mrid bir hizmeti yerine getirebilirdi. HZMET- MERDAN: Farsa, erkeklerin hizmeti demektir. Mridlerin tmnn birlikte yapmak zorunda olduu iler vard ki, buna, "hizmet-i merdan" (erkeklerin hizmeti) denir. Mridlerin tek bana grd ie sadece, hizmet denirdi. HZMETSZ YOL ALINMAZ : Hizmetin, insan olgunlatran bir yn olduuna iaret eden, bir deyi. HZMET TAMAM OLICAK : Mevlevlikte, bir mridin 1001 gn sren hizmet ilesinin sona ermesi. D Meydanc bu duruma gelen mride, bir hafta nce "erenler, hizmetin tamam oldu" diye duyuruda bulunurdu. HZMET TENNURES : Mevlev tennurelerinden birinin ad. Dier tennurenin ad "Sem Tennuresi" idi. Sema tennuresi, hizmet tennuresinden daha uzun olur ve sem esnasnda emsiye gibi alrd. HODBN: Farsa, kendini iyi gren yani bencil anlamnda bir kelime. Kendini beenmek. Kibirin eitli ynlerinden biridir. Yerilmi bir ahlaktr. Mukabili iar olup, merkeze kendini deil bakasn koymay, kendinden nce, bakasn dnmeyi ifde eder. HORA GEMEK: "Horden" mastar Farsada "yemek" anlamnda olup, "hor" kelimesi, bu masdardan tremitir. "Hora gemek, bir eyin makbul olduunu bildiren bir ifdedir. "Hora geirdik": Bir eyi yedik anlamna gelir. HORASAN ERAI : Bekta tabiri. Cem Ayinlerinde bir kandil veya mum yaklrd. Ocakta yaklan bu kandil veya muma, Horasan era ad verilirdi. Dier mum ve kandiller, Horasan era'ndan alnan ate ile yaklrd. eracnn mumlar yakmak iin kulland muma, "delil" denirdi. HORASAN ERLER : Horasan, Melmetliin benimsenerek odaklat bir yer olarak tannmtr. Melmet zelliini tayan kiiler, ite bu yzden, Horasan blgesinden olmasa bile, "Horasan Eri" diye anlr. On iki imamn sekizincisinin mezar, Horasan blgesinde Tus'da olduu iin, imam Aliyy'r-Rza b. Musa Kzm'a, h-i Horasan denir. Horasan erleri, Anadolu topraklarnn slamlamasnda nemli rol oynamlardr. HORASAN POSTU : Bekta tabiridir. Meydanda, kble dorultusunda, ocan yanbanda, kandilin tam altnda olmak zere, yere serilmi siyah post. Bu post, Hac Bekta-i Veli makamdr. Dede baba bile, bu posta oturamazd. HOR BAKMAK : Kk ve baya grmek. Dervi, lemi Morlukla grecektir. Yani, kendi dnda hereyi, iyi ve gzel grecektir. Bir baka deyile, d lemde iyi ve gzeli yakalayabilmelidir. eyhin biri, dervileriyle giderken bir kedi leiyle karlarlar. Derviler, le halindeki kedinin kokusundan tiksinir, kimisi yzn evirir, kimisi yol ortasna atana kzar, eyh ise "ne de gzel tyleri varm" der, geer gider. Gzeli yakalayabilmek iin, gzellii nce ite gerekletirmek gerekir. HOR: Farsa, zillet, meskenet demektir. Alakgnlllk. "Kim tevazu ederse, Allah, onu yceltir" (Hadis). HO GRMEK : Her eyin iyi yann grmek. "Eyada aslolan ibahattr" eklindeki kural, her eyin z itibariyle, hakikati itibariyle gzel olduunu gsterir. Maddedeki z zerine ina edilmi olumsuz nitelikleri ap, ardndaki hakikatin gzelliini yakalamak, tasavvuf! ruh eitiminde byk nem arzeder. Allah'n Gaffar, Settar, Halim, Rauf, Rahim, Afv, Gafur sfatlar, hogrme ekseni etrafnda hlelenen ince bir espiriyi ierirler. Ho grmeyi ahlak edinenlerde, Allah'n bu saydmz ahlk tecell etmi olur. Elif stn tr, pazar eyle gtr. Yaradlan hogr, Yaradandan tr. Yunus Emre HU : Arapa "O" anlamnda munfasl zamir olup, lh isimlerdendir, yani Allah'n gzel isimlerinden biridir. Allah'n ztn ifade eden, mutlak gayb olan hviyeti. Zikr, nceleri , yedi isimle icra edilirken, sonralar oniki isim ile yaplmtr. Baz limler "H, H" diye zikir ekmeyi caiz grmemi ise de, Muhakkklar ve Sufilerin arifleri, Allah lafznn, O'nun ulhiyyet mertebesine dellet ettii gibi, "H" lafznn da "gaybet-i zt ve hviyet-i batn" ye dellet edeceine hkmetmilerdir. "H" ile ilgili deyilerden bazs unlardr: Bir iin

bittiini belirtmek iin, "Ya H" veya "artk bu ie y H dedik" denir. eyh Galib'in u beytinde, "ya H" bir iin bitmesi anlamnda kullanlr: Szlp o em-i h dedi zevk-i vasla ya H Bu deildi neyleyim, bu; yolum intizara dt. Birisi arlrken "Ya H" veya "Komu, H" denilir. Dervilik edeplerinden biri de, eine adyla hitap etmek yerine "Hcuum" veya "Y Hcuum" inceliiyle seslenilir. Baz glbangler, gerein Allah katnda makbul olduunu, onun niyaza layk olduunu bildirmek zere, "Geree H" szyle biter. Mevlna ou zikrini Allah veya H szleriyle yaparm: H derim, Her gece kudsiler zerine gnlden H H derim. Mevlna. Ey safa ehli sfi, gnlden Allah H de Ey vefal k, candan Allah H de Mevlna. Safha-i sadrndan dim m efkr H kirin kr H Allah' zkirin ezkr H Ravza-i H'yu makam et ey Ceml-i Halvet T vcdun mlkne kefola bu esrar- H Ceml-i Halvet HUB: Arapa, sevgi, su kabarc gibi anlamlar olan bir kelime. Allah' sevmek, dnyay sevmek, makam ve mevkiyi sevmek, hep bu kelime ile aklanr. HUBNNYYE: X. Yzylda ortaya km bir Hulliyye kolu. Allah'n kula hulul ettiine (girdiine) inanan gr sahiplerine, "Hulliyye" denir. Ehl-i Snnet bu gr iddetle reddetmitir. HUBS: Arapa, herhangi bireyin kt, irkin ve bozuk olmas anlamnda kullanlan bir masdar. Mekruh (irkin) olan eylere, hubs denir. lem, vahdet-i vcd telakkisine gre Hakk'n suretidir. Bu ynyle lem, temelde iyidir. "Eyada temel veya esas olan ibhattr", eklindeki mecelle kuralnn bu espiriye dayand phesizdir. nsan, iki snnet zere olup, iyiyi kt vastasyla bilir. nsan habis (pis)'i tadarak bildii halde, tayyib (iyi)'i tadmadan bilir. O, ktl tatmadan, kt vastasyla iyiyi idrakle kendini megul eder. Ktnn, nefsinden uzak kalmas durumu, "iyi" sonucunu verir. te bu yzden, iyinin varlna dellet eden ktnn, lemden kalkmas, sahih olmaz. HUCCETU'L-HAKK ALE'L-HALK: Arapa, Hakk'n halk zerindeki delili anlamna bir ifade. Hakk'n halk zerindeki delili, kmil insandr: Hz. Adem (a) gibi. "Ey Adem (a)! onlarn isimlerini say" (Bakara/31) yetinden "gizlemekte olduumuz eyler" (Bakara/33) yetine kadar, Hz. Adem (a)'n, melekler zerine delil oluu bu konuda rnek gsterilir. HUCUB: Arapa, hicab kelimesinin oulu olup, perdeler, engeller anlamna gelir. Kalpte Hakk'n tecellisine, engel tekil eden kevn-ekil izlerine hucub denir. HUDA: Arapa, hidayete gtrmek, doru yolu gstermek, irad etmek anlamlarn ifade eder. Matluba, hedefe ulatran yol. Drt tr yol vardr: 1- Slik-i Srf : Nefsin sfatlarndan tamamen kurtulamayanlar, eriat ve tarikat iyi bilseler bile mrid olamazlar. Bunlar slik olma zelliini aamamtr. 2- Meczb- Srf : Akl nurlar, ak atei ile yanm bu kiiler de, mrid olamazlar. 3-Slik-meczb : Bu gruptakiler sekr'den sahv'a gelemedii ve temkine ulaamad iin mrid olamazlar. 4- Meczb ve Slik : Cezbesi suluktan nce olduu iin, temkine ulam, mrid olmaya layk kiilerdir. HUKK: Arapa, haklar demektir. Hakka nisbet edilen herey hukuk, nefse nisbet edilen herey de huzzdur. Birinin olduu yerde dieri yoktur. Bir gre gre, nefsin hukuku, yaam ve devamnn bal olduu eydir. Hazlar ise, bunun zerine ziyade olan eydir. HLLE: Arapa, yeni ve gzel elbise, kadn, silah, astarlk kuma anlamnda kullanlan bir kelime. Cennet elbisesi. Hz. dris'in cennetliklere hlle diktii sylenir. Pazarndan gl alrlar, satarlar Kokladban can cana katarlar

Gerekleri bir kl ile yederler M'minlere hlle donu biilir. Kul Himmet HULUK : Arapa, huy, seciye, din ve adet gibi anlamlar ieren bir kelime olup oulu ahlk'tr. zerinde fazlaca dnmeye gerek kalmadan, iyi davranlarn ortaya kmasn salayan meleke. HULUL: Arapa, iice girme anlamnda bir kelime. Allah'n baz eylere veya kiilere girmesine hulul denir. Bu inanc tayana "Hll" inan sistemine "Hulliyye" denir. HULLYYE: Allah'n baz sfatlarnn insana hulul ettiine inanan ve bu halde iken haramlar helal imi gibi ileyen, sahte, slm d tasavvuf erbab. HUM: Farsa, f, kp gibi anlamlara gelir. Durulan, beklenen yer. Hum-i ak!: Ak kp. Yesevilerin tefe'l ettikleri bir kp. HUMAR : Arapa, sarholuk demektir. Vuslat makamndan kesiklik yolu ile deil, kahr yoluyla geri dnmek. HUM-HANE: Farsa, kp, arap mahzeni, meyhane demektir. Ak duygularnn olutuu kalp lem, zahir tecelliler lemi. Tasavvufta Hum-hane gnl olarak deerlendirilir. HUM-I AK: Farsa, ak arabnn kp demektir. Ak heyecan ile akn lgn, yorgun dm akn kalbi. HUM-I VCD: Varlk kp. Bunun krlmas gerekir. HUMSTAN : Farsa, arap mahzeni, meyhane demektir. Humhane ile eanlamldr. HUML : Arapa, ismi cismi bilinmemek, adsz, niansz olmak anlamndadr. hretten kamak, zelil ve miskin grnmek. HURDE- TARKAT: Farsa, hurda, ezilmi, paralanm demektir. Mevlevi tabiridir. Tarikat ile ilgili ufak tefek malmatlara "hurde-i tarikat" denir. HURYYE: Kendilerinden getiklerinde cennet hurileriyle cinsi iliki kurduklarn ileri srenler. HURKA : Arapa, yanmak demektir. Slikin ak ateiyle iinin yanmas. Nar (ate) ile de yanlr, Nur (k) ile de. Nur ile yananlarn, hem kendilerini, hem de etrafndakiler! aydnlatt kaydedilir. "Tasavvuf bir hurka (yanma) idi, hrka haline geldi. "Yani tasavvuf bir yanma iiydi, zamanla ekil ve kyafet haline dnt. HURD : Farsa, gne demektir. Zat-i Ehadiyyet. Gne vahdete, ay kesrete iaret eder. HURUF: Arapa, kelime, dil, lehe anlamlarna gelen "harf" kelimesinin ouludur. Ayan- sabiteden olan basit hakikatlere hurf denir. HURUF-I LYAT: Arapa, yce harfler demektir. Aacn ekirdekte gizli olduu gibi lh, Zat e'nler de, gayblerin gaybinde gizlenmitir. HURUFYYE: Fadlullah Huruf (800/1398) tarafndan kurulmu bir tasavvuf okulu. Orta yoldan ayrlmtr. HUSREVN: Farsa, padiahlar demektir. Byk veliler, evtd ve ebdal, husrevan olarak anlrlar. H SALA: Mevlevlik tabiridir. Mukabeleye davet iin yaplan ar "H Sala" eklindedir. Yemee davet de ayn aryla yaplrd. HUSUS: Arapa, hususilik anlamndadr. Mminler iinde, Allah'n hakikat, hal ve makamlar tahsis ettii kiilere, ehl-i husus denir. Hussu'l-husus, halleri, makamlar gemi, tevhid ve tecrid ehlidir. "Sonra Kitab kullarmz arasndan setiklerimize miras verdik. Onlardan kimi nefsine zulmedendir, kimi muktesid (orta giden) dir, kimi de Allah'n izniyle hayrlarda ne geendir. te byk ltuf budur." (Fatr/32) yetindeki muktesidler ehl-i husus, sabklar da ehl-i hussu'l-huss'tur.

HU DER DEM: Farsa her an uyank olmak demektir. Nak stlahdr. Sfilere gre, her insann soluu "ha" sesi eklinde vcda girip kar. Bu, "h-y hviyet" e iarettir. Bu bakmdan insanolu, her nefesde istese de zikir ekmektedir, istemese de... Ancak, insan olayn farknda olmadndan, bu zikir saylmaz. Tpk uykuda sayklanan sz gibi bir fayda vermez. Zikir hali, her an Allah' dnen kimse iin mevcuttur. Tasavvufi olgunluk eitimi, ihsan uurunu salad iin, bu durumda olan kiiler, her an uyanktr. HUU: Arapa, itaat etmek, boyun emek, tevazu gstermek, korkmak gibi manalara gelir. Hakk'a boyun emek. Kalbin, Hakk'n nnde hazr bulunmasna da, huu denmitir. Hasan- Basr hu'yu; "Kalpte, Allah korkusunun srekli olarak bulunmasdr" diye ifade eder. nsann kendini alak gnll ve mtevazi klmasna huu dendii gibi, huz'nun da ayn manaya geldii kaydedilir. Namazdaki hu'nun, kulu felaha (kurtulua) erdirdii yetle sabittir (M'minn/1-2). Namazdaki hu'nun nasl olaca u ekilde tanmlanmtr: Kulun, namazda, sa ve solundakini bilemeyecek derecede, kendini Rabbisine vermesi. Kueyr, Hakk'n heybetinin kalpte hissedilmesini, huu olarak deerlendirir. HUYAR: Farsa, ayklk demektir. Slikin sarholuktan kurtulmas. H UZU: Arapa, eilmek, tevazu gstermek demektir. Kulun, nefsini hakir grmesi. Zira, nefsin kibir sahibi olmas, bir eit irktir. Huz, huu ile e anlaml olarak kullanlr. HUZUR: Arapa, hazr olmak, gelmek demektir. Huzurun zdd gib olmaktr. Halktan gib olan Hak ile, Hak'dan gib olan da halk ile huzura erer. Kalbin, Hakk'n yannda hazr bulunmasna huzr- kalb denir. Mevlev tabiri olarak huzur, Konya'daki trbe ve merkez tekkeye denir. Nur yle der: "Ben kaybolunca ortaya O kar, ben ortaya knca O kaybolur." HUZURA GTMEK : Mevlev tbiridir. Mevlevlie mensub mridin Konya'ya gidip, Hz. Mevlan'nn trbesini ziyaret etmesine, "huzura gitmek" denir. HUZUZ; Arapa, nasip, pay, saadet, ans, ansl anlamna gelen "hazz" kelimesinin ouludur. Bundan, nefsin pay anlalr. Nefsin arzu ve isteklerine huzz denir. Hukukun olduu yerde huzz olmaz. Zira ikisi birbirinin zdddr. Hakk'n isteklerine hukuk, nefsinkine huzz denir. Hukuk, haller makamlar, marifetler, irdeler, maksd, muamelt ve ibdetlerden ibarettir. Tayalisi er-Rz yle der: Haklarn ortaya kt yerde hazlar (huzuz) kaybolur. Huzuz ortaya knca da hukuk kaybolur. HCRE- DERVANE: Bir veya iki kiinin kalabilecei kk oda. Hcre-i fakirane ifadesi de, ayn mnda kullanlr. Tekke hcreleri, byle kk olurdu. HCRE GLBANG : Mevlev tbiri. Hcreye girerken okunan glbang. yledir: nayet-i Yezdan, himmet-i merdn, mekin mekn ve safa-y zemin zaman era- ren, fahr- dervin, zuhr- iman, kann- merdn, dem-i Hazret-i Mevln, H diyelim H. HCRE KADI : Farsa, kad amak demektir. Mevlev tbiridir. Hcreyi amak demektir. ilesini bitirip hcresine kan dervi (can), gn hcrede halvette kalrd. gn sonra meydanc gelir, kap ve perdesini aard. Bu halvet mddetinin bittiini ve o mridin dergh iinde gezebileceini gsterirdi. Hcre almas demek olan hcre kd, buradan kalmtr. HCRE-NN: Farsa, hcrede oturan demektir. Mevlev tabiridir. Mevlevlikte hcreye yerleebilmek iin, ile denilen 1001 gnlk bir hizmet sresi gerekliydi. 1001 gnlk hizmet bitince, mrid trenle hcreye kar (yerleir) di. Hcre-nin (hcrede kalanlar) ler her sabah namazndan sonra, murakabe yaparlar, ardndan toplanp beraberce zikir ekerlerdi. O bitince, hcrelerine gidip, evrd- erif ve zikirle megul olurlard. Hcre-ninler zorunluluk olmadka, mesela ibdet, ziyaret gibi bir vesile sz konusu olmadka, tekkeden dar kamaz, mutfakta 1001 hizmet gnnn balarnda bulunan yeni mridlerle, kalpten kalbe zulmanilik yansmasna engel olmak zere, ihtilt etmezlerdi. Zaruret olmadka, halk ile de ihtilt etmezler, ihtiyalarn pazarclar vastasyla aldrrlard. HCREYE IKMAK : 1001 mutfak hizmeti ilesi biten dervi, o gn hamam treni ile ayn gn, mebdeme'd srr olmak zere saka (sucu) yerine oturtulurdu. Yine o gn, ikindiden sonra hcreye kmadan nce, meydanc vastasyla, eyhin huzuruna karlr, eyh tarafndan sikkesi tekrirlenirdi. O gn, ya Pazartesi'ye, da Cuma'ya tesadf ettirilirdi. Yemekten sonra, meydan- erif'de, resm (tren) ve tarikat gelenei zere, ihvann cmlesiyle msafaha eder, ondan sonra, Meydanc'nn beraberliinde hcresine gnderilirdi.

HCUM: Arapa, anszn hcum etmek zerine saldrmak anlamna bir masdar. Nefs, nevadan uzaklap, Hakk'a rabet edip ehvetlere meyletmezse, ycelmeye muvaffak olur. Bu gl yneli, hlis olan nefsi, Allah'a yaklama ve matlbu isteme yolunda mesafe aldrr. Bu, bir tr nefis cihddr. Slik, nefsini derin bir denizde bulursa, orada yzmeye balar. Yahut korkun bir sahraya derse, ona dalar gider, yahut da bir atele yz yze gelirse, hcumla ona kar koyar. Hcuma yakn anlamda olmak zere, galebe de kullanlr. Vaktin kuvvetiyle kalbe gelen eye, hcum denir. HDAFRU: Gsteri yapan sofu. HNKAR: Hnk Farsa'da bahtl, sa'detli anlamna gelir. Hnk, ar ism-i faili ile birleerek hnkr olmutur. Osmanl Padiahlarna hnkr denirdi. Bu tbir, ehlullahn bykleri iin de kullanlrd. Mevlana Celleddin-i Rumi'ye Molla Hnkr denirdi. HRRYET: Arapa, zgrlk demektir. Allah'tan bakasnn kulu ve klesi olmamak. Bir baka deyile, hatrn, Allah'tan gayrisine balanmamasdr. Hrriyet eitlidir: 1- Avam (halk) tabakasnn hrriyeti, ehvetin kleliinden uzaklamak eklindedir. 2- Havassn hrriyeti, Hakk'n iradesinde, iradelerini fani kldklar iin, isteklerinin kleliinden kurtulmak olarak tecelli eder. 3- Havvassu'l-Havassn hrriyeti ise, nurlarn nurunun tecellisinde boulmak zere, eserler ve ekillerin esaretinden syrlmak olarak tanmlanr. Cneyd, hrriyeti, arifin son makam olarak deerlendirir. Bir "Allah seni hr yaratt, yleyse bu yaratln muhafaza et" der. Slik hrriyetini elde edince, Allah'a sadk bir kul olur, ona ihlasla taat eder. Allah'n kazasna sabrldr. Verdii rzktan honuttur. HSN: Arapa, gzellik demektir. Zttaki kemaldir ki, sadece Hakk'da bulunur. lemdeki btn gzellikler, O'nun gzelliindendir. Hsn, ilh gzelliktir. HVYYET: Bir eyin hakikati, mahiyeti. Btn varlklara sirayet eden mutlak varlk. Aa, kaytsz artsz ekirdein iinde bulunduu gibi, gayb alemindeki btn hakikatleri ihtiva eden mutlak hakikat. HZN: Arapa, znt demektir. Hzn, sfiyyenin hayat ve suluklarnda vasflarndandr. Ayrla den kalbin bulunduu kabz (tutukluk) haline, hzn denir. Hzn, kalbi incelterek sevin ve neeyi istemekten men eder. Dekk, kulun senelerce alamad yolu, hzn ile bir ayda alaca kanaatindedir. Haberde yle gelmitir: "Allah Teal her hznl kalbi sever." Sfiyyeye gre hzn, kulun hasenatnn artmasna vesiledir. Onun her ne zaman dnya ile ilgili keder ve hzn artarsa, hirette de sevab artar. Yine Selef-i alinin yle der: "Her eyin bir zekt vardr. Akln zekt, hznn uzamasdr." Bir hadis-i erif'de Hz. Rasulullah (s) "Eer benim bildiklerimi bilseydiniz, az gler ok alardnz." (Suyut, Camiu's-Sagir, Ebuzer rivayet etmitir.) buyurmutur. Ayet: "ok alaynz, az glnz".

I-
IRAKIYYE : Muhammed b. Irak el-Musav tarafndan kurulmu bir tasavvuf okuludur. ISTIFA: Bir eyin gzidesini semek, tercih etmek manasna Arapa bir kelime. Tasavvufta seilmi kul, batan beri lh tutuun altnda rehindir. Hakim Tirmiz, mctebnn da seilmi (Mustaf) olduunu syler. in banda kendisi iin hazrlanan mertebe dolaysyla, bu kiinin nefsi gitmemitir. Durum byle olmasa bu nefis, ikram edilmi aziz bir makama helal olurdu. Bu sebeble o, nefsi ve seilmilik makam arasnda tam bir engel ile perdelidir. Hatta bu, Allah'n ata (ba) lan konusunda kalbe itirak etmez, ancak Allah, inayeti (manev yardm) ile bu nefsi kendisine dost edinir. Bu nefse Allah, dayanaca miktarda ilhm ba nurlarn, azar azar dker. Sonunda o kulda, arzular ve dnya ehvetleri kaybolur. Bylece Allah, onu yaknlk ve ba tatll ile sarho eder. O vakit, byk yaknlk makamna ular. Kalbten alman ey, bu makamda alnr. Burada kalp ile onun arasnda bir engel bulunmaz. Zira bu durumda o, nefsin ehvetlerle kirletemeyecei derecede, Allah'a boyun emitir. Nefsinde istek ve ehvet kalmamtr. Artk her ey, Allah'n dilemesi ve takdiri ile olmaktadr. Bu nefis, kendi istei ile Allah'a teslim olmutur. O srada kalple beraber nefis, mlkten mlke, mertebeden mertebeye intikal etmektedir. Bu gidiin sonunda o, byk sddkiyet makamna kavuur. Bu byk makam, Allah kendi huzurunda bu nefis iin hazrlamtr. Bu makama ular, kendisine alr, sonra dner ve Allah'n kabzas (kontrol) 'nda olur. Nitekim Allah En'am Sresinin 87. yetinde yle buyurmutur: "Onlar setik ve doru yola erdirdik", istifa, Allah tarafndan seilmedir, hidayet de yine Allah tarafndandr. Yine Hac Sresi 75. yetinde yle buyrulur: "Allah, insan ve meleklerden

bazlarn resul olarak seti". Balangcn nefsin ile, seilmen ise, nefsinden dolaydr, istifa konusu, baz sfilerce u ekilde yorumlanr: istifa; Allah'n kulun kalbini, kendisini tanmak zere boaltmas, neticede bu, marifetin, kalpte safy yaymas demektir. Bu dereceye ulama konusunda, m'minlerin havass, avamm, si veya mut olan, vel veya peygamber olan eittirler. Kur'an'da Allah yle buyurur: "Kullarmzdan dilediklerimizi Kitab'a miras kldk, onlarn bir ksm zalim, bir ksm muktesid (orta), bir ksm da hayrda ileri gitmitir" (Fatr/32). STLM: Arapa, kesmek, kknden skmek mnsna gelen bir kelimedir. Tasavvuf stlahnda, kalpteki ar sevgiye denir, istilm; Hakk'n, kulu kendisine malub eden galebeleridir. Bu da, kulun iradesini kaldrmas konusunda ltuf imtihan ile olur. Serrc'a gre istilm udur: Sufiyye yoluna giren sadk mrid, o yolda, iini ve dn hlis klar. Kalbine Hakk'n nuru deer, orada ilhm bilgi zuhur eder, kendini kaplayan vecd halinde lahzalar devam eder. Bu vecd hali arttka, sevgisi de artar, ite bu duruma, sfiyye stlahnda istilm denir. Zira bu durumda kalp, sultan- veled ile megul olur ve onda sknet bulur. ISTINA': iyi yapmak, birisini sem.ek, dostlar, iin davet ve ziyaret tertip etmek vs. gibi manalar ifade eden Arapa bir kelime. Allah'n kulunu gzel ahlkla sslemesi, onu nefsan zelliklerden syrp, iyi zelliklerle muttasf klmas. Allah, bu dereceyi enbiy ve sddklara tahsis etmitir. Nitekim Th sresinin 41. yetinde, "seni kendim iin ayrdm" ifadesi ile Hz. Musa'nn, lh bir terbiyeye maruz kaldn grrz. Buradaki tna', ifade ettii mana ile, Allah'n sddklara olduu gibi, neblere de tahss ettii yksek bir makamdr. Harraz bu konuyu aklarken, "Allah'tan gelen ilk ey, bu gibi kullar kendi iin ayrmas (semesi) dr. Bu da, srekli tevhid halinin ortaya k bakmndan, tevhide ilk giritir." der. Bu mnda slikin, Allah'a doru (yani mkemmellemeye doru) yol alrken, tm kt zelliklerinden, nefsinin arzularndan ve ehvetlerinden syrlmas ve Allah'da, Allah'tan, Allah iin ve Allah'la varln srdrmesi, sz konusudur. Bylece kul, itaatkr, Allah'a bal ve Rabbn hale gelir. Tam anlamyla sdk ve sddk olur. Ancak, Allah iin nazar eder, ancak Allah'n gz ile bakar ve Allah'n nuru ile grr, velayeti tamamlayarak sddklk makamna hak kazanr. Ancak stn'da veli ve nebinin snanmamas diye bir ey sz konusu deildir. Allah, ezel ilmiyle onun ne olacan bilmekle birlikte, onu minnet ve nimetleriyle denemeye maruz brakr. Hatt veli ve nebiler, insanlar iinde en ok mihnete ve belya urayan kiilerdir. Allah'n bir veli veya nebiyi, kendisi iin semesi (stna'), onu nimetleri ile denemesinden bakas deildir. IIK : Derviler iin kullanlan bir tabir olup, k kelimesinden bozmadr. Bursa'da Iklar denilen yerin ad; orada baz velilerin bulunmas veya lnce mezarlarnn orada bulunmasndan kaynaklanmaktadr. Ben erenler sancaym o klar teberi Ben sava gn eriyim o hemen erde eri. Yahya Bey BADET : Boyun emek, kulluk etmek ve itaat etmek anlamnda Arapa bir kelime. Kaan'ye gre, mme iin Allah'a tezellln son noktasdr. BADYYE: Aleviyye'nin kollarndan, Abdullah b. Muhammed el-Yemen tarafndan kurulmu bir tasavvuf okulu. BAHYYE: Sapk mezheblerden biridir. Bu mezhebe gre, gnahlardan kanmaya ve farzlar yapmaya gcmz yetmez. Bu lemde kimsenin rtbesi, gc yoktur. Herkes mal ve hanm konusunda ortaktr. BLS: eytann dier ad, oulu eblis veya eblise'dir. Cinlerdendir. BN ABBADYYE: Zerrkiyye'nin kollarndan biri. bn Abbd (. 792/1390) tarafndan kurulmutur. BN BARRACANYYE: Abdsselam b. Abdurrahman el-frk (. 536/1141) tarafndan kurulmu bir sfiyye okulu. BN HAREZMYYE: Abd'l-Hasan Ali b. ismail b. Muhammed b. Abdullah b. Hrzm el-Osmn (. XIX. y.y.)'nin kurduu bir tasavvuf okulu. Shreverdiyye'nin kollarndan biridir. BNU'L-RFYYE: Abdulabbas Ahmed b. Muhammed b. Musa b. el-rif et-Tanc (. 586/1190) tarafndan kurulmutur. Cneydiyye'nin kollarndan biridir. BN'L-VAKT: Arapa, vaktin olu demektir. Tasavvufta gemi ve gelecek endiesinden kurtulmu, imdiki n yaayan sufi'ye ibnu'l-vakt denir. Suf tabirlerinin dnda olmak zere, bu ifde, zamann uyarna giden, vaktin icablarna gre hareket eden, miza ve tabiata gre sz syleyen, msamahakr kiiler iin

kullanlr. bn'l-vakt, halin kulland kiidir. Harabat ehline dzh azabn anma ey zhid Ki bunlar ibn-i vakt olmu gam- ferday bilmezler. Hayal BN'Z-ZEYYATYYE: Eb Yakub Yusuf b. Yahya b. isa b. Abdurrahman el-Merke tarafndan kurulmu bir tasavvuf okulu. BRAHMYYE: nl Halvet eyhi Kuadal ibrahim Efendi (. 1264/1849) tarafndan tesis edilen bir tasavvuf okulu. Halvetliin erkeiyye'sinden domutur. BRET: ibret, hllere bakp ibret alma, ders alma vs. gibi manalar ihtiva eden Arapa bir kelime. Hayr ve er konusunda, insanlarn hallerinin da vuran durumlarndan ders almak, dnyada (orada insanlarn bana gelenler, sonra hirete gmeleri, hirette baa gelecekler vs. gibi) gizli hususlardan ibret almak, bu gibi durumlara bakarak, gerei gibi davranlarda bulunmak eklinde aklanan bir tbirdir. Hz. Peygamber (s) bir hadislerinde yle buyurmutur: "Dilimin zikir, himmetimin fikr, bakmn ibret olmasyla emrolundum". (Sahih-i Mslim, c. V.) Eyann dna ait hikmetleri grmek, hakmlerin iidir. Varln da ait formlarndan, iyzne ynelme sonucu kul, her eyde Hakk' ve O'nun sfatlarn grr. BRK : Arapa. zel maden testiye benzer, genellikle abdest almada kullanlan su kab. zellikle tasavvufun erken dnemlerinde ska grld gibi, sufler, yolculuk srasnda, yanlarnda ibrik tarlar, buna, rekve, mathara ve rviye derlerdi. Bu, yolculuk dabndand. Ayn zamanda snnettir. STL: Arapa'da deneme, snama manasna gelir. Bu snama ya hayrla olur, ya da er ile veya nimet, ya da hikmetle... Tasavvuf stlahnda ibtil; Allah'n, sdkn renmek zere, kulunu bir takm denemelere tbi tutmasdr. Kur'an- Kerim'de akland zere, Allah ehl-i cenneti dnyada iken bir takm snavlardan geirmitir: "Biz cennet ehlini snadmz gibi, onlar (da) snadk". (Kalem/17)", Allah kalblerinizdekini snamak iin..." (Al-i mran/104) Allah, katndan zafer balamak tarznda bel-i hasen ve savata iddetle sarsmak eklinde farkl bir bela ile kulunu imtihandan geirir. Bu olaylardan sonra kulunun durumuna bakar, halinde, sdknda, imannda, yaaynda sapmalar var m, yok mu, kontrol eder. Bylece kulun ihlas (samimiyeti), Allah'a dayanmas ve doruluu ortaya kar. Bu iki kutuplu denemeye Fecr suresinin u yetlerinde ak bir iaret vardr: "Rabbi, kulunu deneyip ona ikram edip, nimet verince, o kul, Rabbim bana ikram etti' der iken, bu nimetin kslma durumunda "Rabbim bana ihanet etti, der" (Fecr/15-16). btil; mridin Allah'a kavuma (yani O'nun ahlakyla ahlklanma) srecinde bandan geen bir eit tecrbedir. Bu hayr veya er suretinde olur. nsanlarn arasnda en byk denemeyi geirenler, nebilerdir. Peygamberler arasnda belya en fazla mruz kalan, Hz. Peygamber (s) Efendimizdir. er eklindeki bel, maln elden gitmesi, ocuun lmesi, alk, korku, mahrumiyet eklinde grlr. Bu husus Enbiy Sresinin 35. yet-i kerimesinde yle belirtilir: "Sizi fitne olmak zere hayr ve er ile deneriz, ondan sonra bize dnersiniz". nsan sabrl, cihad ehli ve Allah'tan raz olmaynca, gelen belya isyan eder; bylece, Allah'a itaat yolundan kar, ihlas terkeder, derecesi azalr, noksanlar ve hsrana urayanlardan olur. Aksi durumda, gelene sabreder de raz olursa, manev olgunluun zirvesine ular. Allah, kulunu mal ile de imtihan ederek, ihlsnn, rzasnn derecesini renir. Bilindii gibi; bir kimsenin yannda mal, mlk olacak, ancak ona en ufak bir meyli bulunmayacak, ona rabet etmeyecek, ite bu kiiye zhid denir. Yannda mal, mlk olmayp da, mala mlke rabet etmeyene zhid denmez. Bu ekilde zengin olmakla birlikte zhd sahibi olmak bir ibtildr. Zhid yanndaki maln azalmas veya oalmasna en ufak bir nem atfetmez. 'CB: Arapa, kendini beenmeyi ifade eden if'al babndan bir masdar. Kendini, ibdetini beenme, nemli bir nefis hastaldr; bu, ayn zamanda bakasn kk grmek demektir. Bkz.: Ucub. CABET: Arapa, arya olumlu karlk vermeyi ifade eden bir kelime. Kulun, Allah ile olan szlemesi. Hak ile sohbet, iki kelime ile zetlenir: 1. cabet, 2. stikamet, cabet, sz vermedir. stikmet de, verilen sz yerine getirme, sadkat gstermedir, icabet eriat, istikmet hakikattir. CAZET-NAME: Arapa-Farsa bir terkib. zin mektubu, bir nevi diploma mnsna gelir. eyhlerin, olgunluk makamlarn aan ve irad mertebesine ykselip gelenlere, grdkleri terbiye ve irad snrlar iinde, talihlerin (isteklilerin) terbiye ve irad edilmesi konusunda verdikleri izin. Bunu belgeleyen, mezuniyet kadna da iczet-nme denir. czet-nme alanlara, eyh tarafndan merasimle ta giydirilirdi. Baz tasavvuf

okullarnda, ta yerine "hrka giydirmek" tabiri kullanlr. CTB: Arapa, semek, kendine ayrmak mnsna bir kelime. Sufilerin halini iki ey toplar, bir araya getirir. "Dilediini kendine seer. Kendine ynelene de, Kendine giden doru yolu (hidayeti nasib eder) gsterir". (ura/13) yeti bu hususu aklar. Bir grup sufiyye, ictiby srf ictibya hasrederken, bir ksm da, ynelme denen balang artyla, hidyete tahsis eder. Harrz yle der: Muhlisler mrid deil muraddrlar. Mevllar bunlar semi, onlar zerindeki nimeti tamamlam, onlar iin keramet hazrlam, onlardan istek (taleb)'i kaldrmtr. Srf ictib, kulun kazanmasna bal deildir. Bu, murad (istenen), mahbb (sevgili)'un hlidir. Kulun almas olmadan, Allah nimetini kendiliinden, hibe olarak da verir. CTHAD : Arapa. Btn gcn harcama manasna gelir. Tasavvuf deyimi olarak, sfinin, meakkat ve klfeti gerektiren ilere ynelmesi, onlar yapmaya almasdr. D: Arapa, bayram demektir. Amelleri tekrarlama sonucu, tecelllerin kalp zerinde tekrar bulmas manasna gelir. Cem makam. DLL: Arapa, naz ve ive yapmak anlamnda bir kelime. Allah katnda naz sahibi olmak, ve O'nun katnda nz gemek. DRK:Arapa, kavramak demektir. Tehnev'ye gre idrk iki eittir: 1. Bast idrak: Hakk'n vcdunu (varln) idrak etmekle beraber, bu idrakin ve idrak edilen Hakk'n uurunda olmamak. 2. Mrekkeb (Bileik) drak: Hakk'n varln idrak etmekle beraber, bu idrakin ve idrk edilen Hakk'n uurunda olmak. DRSYYE: Hzriyye'nin kollarndan biridir. Kurucusu; Seyd Ahmed b. dris el-Fs'dir. 1253 /1837 senesinde Zbeyde'de vefat etmitir. Bu tasavvuf yolunun temeli; Hz. Muhammed (s)'in ahlkn gerekletirmek, ve "La ilahe illallah Muhammedn Raslullh" zikrine btn gc ile, dil ve dnce ortakl artna bal olarak devam etmekten ibarettir. Seyd Ahmed, tasavvuf olgunluunu, Hseyn el-Msr'nin yannda elde etmitir. GTYYE: Kbreviyye'nin Horasan kolu olan bir tasavvuf okulu. Kurucusu, shak el-Huttalan (. VIII/XV. y.y.)dir. Kbreviyye'nin Horasan koludur. HNE: Bir eyi hakir grmek, kk grmek anlamnda Arapa bir kelime. Kfir ve fcirlerden zuhur eden harikulade eylere ihne denir. HBAT: Alak gnll, huu sahibi olmak manasna Arapa bir kelimedir. Tasavvuf stlahnda ihbt'a ulaan kimse, gnl huzurunu elde eden ve sknete ermi, ehvet asndan gnaha girmekten uzaklam, istekleri gafletten syrlm, talebi gnl rahatlnda kavumutur. Aksi durumda, irdeye bir nedenle noksanlk arz olur, bir fitne olarak yol alamaz. vme ve yermenin eit olmas ve nefsi knamann srmesi, insanlarn eksikliklerini grmemek, ihbtn zelliklerindendir. HLS: Gsterii brakmak, taatta, ibadette samimi olmak manalarn ihtiva eden Arapa bir ifade. Kalbi, safasna keder veren eyden kurtarmak. Tam bir dorulukla kullukta bulunmak. Amellerinde, Allah'tan bakasndan karlk beklememek. Istlht- Mayh'ta, hlasn nasl gerekletii hususu yle anlatlr: "Mutasavvf olununca anlalr ki, bir eyi, gayri bir ey meub eder, yani kartrr, bozar. Pes, karklktan safi ve hlis olunca, ana hlis tesmiye olunur. Ve ihls; amel iin, Allah Tel'dan gayri ahit taleb etmemeye dahi denilir. Ve denildi ki, ihls, abd ile Allah Teal'nn beyninde bir srdr. Melek n bilmez ki an taciz ede. Sdk ile ihls beyninde fark udur ki, sdk; asl ve evveldir. hls fer'dir. Ve bir farz dahi hlasn amele duhlden sonra olmasdr". Kaside bir bahane, hem gazel efsanedir ancak Garaz ihlasm sdk ile hk-i paye inhadr. Nef' Bu suretle ortaya kyor ki, ihls, bir ii srf Allah iin, O'nun rzas iin yapmaktr. Baz sfiler ihls; hareket, sakinlik, ayakta duru, oturu, her trl iin ve szlerin srf Allah iin olmasdr, diye tarif ederler. Muhlis (ihlasa erdiren) Allah, muhlas (ihlsa erdirilen) ise kuldur. Kiinin, iinde Allah'tan gayriyi grmez hale gelmesi, hlasn en son noktasdr.

HRAM: Haram klmak, ihrama girmek manasna Arapa bir kelime. Tasavvuf terminolojisinde, mahlukata ait ehveti terketmektir. hramdan kmak ise, mak'ad- sdk katndan insanlara inip, onlara ho grl davranmaktr. HS: Arapa, saymak, ama teker teker saymak demektir, ilh isimlerin saylmas, yaratla ait ekillerden fani olunca, hazret-i vahidiyyette onlar gerekletirmekle olur. Beka, Hazret-i ehadiyyette beka iledir. Esma-i lhnin saylmas, o isimlerle ahlklanmakla olur. Bu da sahih bir tbi olu ile, verase cennetine girii gerektirir. Burada "Onlar Firdevs cennetine miras olanlardr. Onlar orada ebed kalcdrlar", (M'minn/11) yeti sz konusudur. Esma-i ihnin saylmas onlar yakinen anlayp, ihtiva ettii manay uygulamakla olur. nk bu, ef'al cennetine girmeyi gerektirir. Bu da, mcazt makamnda Allah'a salkl bir tevekkl ile mmkndr. HSAN: ffetli olmak, korumak anlamnda Arapa bir kelime, ihsan; basret nuru ile, hazret-i rububiyyetli mahede ederek kulluu gerekletirmektir. HSAN: Bir eyi iyi ve gzel etmek, gzel bilmek, mnsna Arapa bir kelime. Tasavvufta terim olarak; her ne kadar grmese de, sanki Allah' gryormu gibi kulluk etmendir, anlamndadr. hsan bir makamdr. Bu makamda kul, Hakk'n isim ve sfatlarnn izlerini dnme durumundadr, ibadet yaparken Allah' hemen nnde imi gibi dnr ve srekli O'na bak halindedir. Bunun en dk derecesi, Allah'n kendisine baktn dnmektir. Bu, murakabenin ilk derecesidir. Bunun tahakkuku iin yedi eye ihtiya vardr: Tevbe, Allah'a ynelme (inbe), zhd, tevekkl, ileri Allah'a havale etmek (tefviz), rza ve ihls. hsan sebebiyle kretmek, sfiyyenin edeblerindendir. Bu da, onlarn Allah'a tam tevekkl etmelerinden, tevhidlerindeki saflktan, Allah'tan bakasna asla bakmamaktan ve nimet vastasyla nimet vereni grmekten kaynaklanan bir husustur, ihsandaki r'yet yakinen olup, hakikaten deildir. HTBR : Arapa, imtihan etmek, denemek manasna bir kelimedir. Allah'n, sdk m'minlerin sdkn snamasna ihtibr denir. HTYAR : Arapada, seme manasna gelir. Kulun kendi isteiyle Allah' semesi veya Allah'n kulu semesine ihtiyar denir. Kul, bu seimi, Allah'n kendisine olan inayeti ile yapar. Bylece, neticede Allah'n semesiyle semi, istemi olur. Kendi nefsinin isteiyle deil. HVAN: Arapada, karde manasna gelen "ah" kelimesinin ouludur. Ayn tasavvuf okuluna mensub olanlarn birbirleri hakknda kullandklar bir ifadedir. Yusuf gibi enva- mihan ekmee muhta. Asan deil ihvne veliyy'n-niam olmak. HVAN-I B SAFA: Arapa, safal kardeler demektir. B; aslen Farsa beraberlik, li, l gibi sahiplik ifade eden bir takdr. Bu tbir Mevlevlere aittir. Saf yani kalbinde phe ve karklk bulunmayan kardeler demektir. HYA: Arapa, diriltme ve canlandrma mnsna bir kelime. Tecellnin nefse douu ve lh nurlarla onu aydnlatna ihya denir. HYA GECES : Cuma ve pazartesi gecelerine denir. Gece gndzden evvel geldii iin, perembe gn akamna cum'a gecesi, pazar gn akamna da pazartesi gecesi denir. Bu islm leminde byle iken, Bat'da perembe gn akamna perembe gecesi, pazar gn akamna da pazartesi gecesi denir. Mbarek geceleri mslmanlar ibadetle deerlendirirler ve buna ihy-i leyi derler, yani geceyi boa geirmemek, o gecenin canl tutulmas, deerlendirilmesidir. Bu da Kur'an okumak, namaz klmak, Allah' zikretmek, tevbe etmek, tefekkr ve muhasebe yapmakla olur. KB: Arapa, cezalandrmak manasnda bir kelime. Akl- evvel olan kalem, sebebsiz olmak zere ilk nce bulunmutur. Zira ilk mevcud, ilk zuhur eden zat feyz iin icabettirici olmaz. Kuds lemde ikabdan daha ycesi bulunmaz. KN: Kesin bilgiye ulamay ifade eden bir kelime. Arapa, if'al babnda olup yakn ile ayn kkten tremitir. Tehanev Keafnda "istidlal ve akl yolu ile elde edilen doru ve kesin bilgi" diye tarif eder.

Yakin, kesin ve apaktr, tatmin edici zellie sahiptir. KANYYE: Yeseviyye'nin kollarndan biri olan bu tasavvuf okulu, Kemal el-kn tarafndan kurulmutur. KLK : Tevhidi bozan eye ikilik denir. irktir. KNC DOUM : Hz. isa "bir kimse iki kez domadka melektun srlarna eremez" der. Burada ilk doum, ana karnndan dnyaya gelmedir ki, bu, madd doumdur, madd planda bir anne ve babaya ihtiya vardr. kinci doum ise, kiinin maneviyat dnyasna douudur. Ancak bunu salayan manev babadr, yani mriddir. ilk dou man'dan maddeye gelii ifade ettii gibi, ikinci dou; kiinin lmeden nce lme srrna ererek, maddeden yine ilk geldii mn dnyasna dn, asla ve ze dnmeyi ifade eder. Ayn mridden, mn lemine doan kiilerin birbirlerine ihvan (kardeler) demelerinin altnda yatan espri, buradan kaynaklanmaktadr. Yani bu kardelik maneviyat kardeliidir. ou zaman, maneviyat kardeliinin, madd kardelikten nce geldii, Allah'n Hz. Nuh'a "olun senin ehlinden deildir" (Hd/46) Kur'an ifadesine dayanlarak savunulur. KND MEYDANI: Mevlevi tbiridir. Sabah namaz klndktan gne doana kadar, ikindiden de gne batana kadar, tefekkr ile megul olan bir mslmann, Allah katnda sevap kazanacana ait bir hadis-i erife dayanarak konulmu bir usl. KRAR ALMAK : Tasavvufa girdiine dair verilen sze denir. Tasavvufa giri srasnda, eyhe, gerekli artlara uyacana dair sz vermek sebebiyle, bu tabir kullanlr olmutur. Bu tbiri daha ok Bektler kullanr. KRAR POSTU: Konya Mevlevhanesi'nin "Meydan- erif" denilen, byk meydan odas kapsnn sa tarafndaki postun addr. Kapnn karsndaki sa kede eyh postunun rengi krmz, dedelerinki de beyaz idi. Ancak ikrar postunun siyah olduunu, bu ynden farkllk arzettiini gryoruz. KRAR VERMEK : Tasavvuf yoluna girenin, Allah'a yaklamak niyetiyle boynunu eyhe teslim etmesi, bir eyhe, dervi olduunu ve verdii szden dnmeyeceini ifade etmek demektir. Mevlevi eyhi Remzi Efendi "Ta'birt- Mevleviyye" adl eserinde, Mevlev ikrarn u ekilde aklar: "Terk ve tecrid ile ile-i merdne rb ve tahsil-i saadet-i sermediyyeye tlib olan kil ve bali mkellef, evvelemirde, silsile ve evrad ve tarz ve etvr tahkik olunup sahib-i evlad iyl olmad ve kffe-i ilel-i sriyeden salim olduu bilmuyene zahir olduktan sonra, o kimseye keyfiyet-i ile ve ahvl-i mchede kemliyle ifde ve tefhm edilir.Cmlesine inkiyd- tam ile eyvallah g surette, hey'et-i asliyyesiyle yani lbis bulunduu elbise ve kyafetle gn saka yerine ik'd olunur. Bu gn zarfnda, gerek ihvanndan, gerek sireden hi kimse ile mushebe ve mklemede bulunmaz. Hasbelicb, yalnz ieri meydancsna ifade-i hl ve bir haceti var ise, ondan sual eder. Evkat- sirede skt zere bulunur. Bu slb zere gn tamam olduktan sonra, ol slik ehzade olsun, gedzde olsun seyyan ve yeksan muamele edileceinden, ibtid ayaklk hizmeti verilir. Onsekiz gn sonra, kisve-i asliyyesi alnp hfzedilerek sikke-i erife ve tennure ilbs olunur. cbnda liykat ve istidadna gre hizmeti deitirilir. O slike artk "can", "nevniyaz", "matbah can" tbir olunur. Her ne hizmet teklif edilirse, cmlesini eyvallahgy ve serfry ile kabul ve hsn-i rza ve teslim-i can ile eda ve ifya s olup, hibir vehile red gne muamelede bulunmaz. Kendinden ileride bulunan zbitne (mrebbisine) itaat ve riyet zere olub, rzasna muhalif hareket etmez. Ondan destur ve izin almadka ar ve pazara dahi gitmez. Be vakti ihvanyla eda ve her sabah namaz akabindeki "ism-i Cell" i ve meydan snnet-i seniyyesini beraberce f eder. Hl vakitlerde Kur'an okur. Byklerin menkbn dinler. Ehlullah'n sohbetiyle megul olur. Ancak memur olduu hizmeti varken ibadat- nevfile mes- er' yoktur. Rakabesini mride teslim eden slikin hli de byledir. Fersiz bittabi mstesnadr". Sznden cayanlara ve dervilikten kanlara "peyman iken" (sz bozan) denirdi." KSR: Farsa olan bu kelime bakr altna evirdii zannedilen bir madde iin kullanlr. Hakk'n eyadaki tecellsi hakkndaki bilgi, veya her varlk iin bahis konusu olan, zel lh tecell hakkndaki bilgi. Tasavvuf iksir, bakr gibi deersiz insan nefsinin deiip altn gibi olmasn salar. KTSB: Arapa, gayret etmek, kazanmak ve yklenmek gibi manalar ihtiva eder. "Kazand iyilik lehine, ettii ktlk de aleyhinedir..." (Bakara/286) yetinde formle edildii gibi iktisab bir kulun, zararl eylerden uzaklamas, menfaat vereni de, elde etmesidir. Kul iyilii ve ktl semekte serbesttir. Bu yzden yaptndan sorumludur. Yaptklarnda mecbur deildir. Bu yzden de yaptklarndan hesaba ekilecek, ikaba veya mkfata nail olacaktr.

LH: Genellikle sf airler tarafndan dni ve ilh fikirleri tamak zere yazlm olan iirlere, ilh denir. lh Arapa bir kelime olarak, Allah'a ait manasna gelir. Balca lh eitleri unlardr: Ayin, durak, cumhur, tbu, nefes. Ayinler, mevlev tekkelerinde; tabular ise Glen tekkelerinde; nefesler, Bekta tekkelerinde; duraklar, Halveti tekkelerinde okunurdu. LHYYE: Hereyin Allah'n birliinde mndemi (ikin) olarak bulunduunu ifade eden bir tabir. Bu tabir u ekilde aklanr: "Hkayk- mevcdiyyenin kffesinin birliidir. Hz. Adem, suver-i beeriyyenin kffesinin birlii olduu gibi. nk, cismiyyet-i kemliyye ehadiyyetinin iki mertebesi olup, birisi tafsilden mukaddemdir. Zira her kesret, kendisini bilkuvve cami olan vahdetle mesbuktur. Baksana Rabbn ezelde, henz daha, r-y tekevvn olmayan ben beerin eslb- mstakbellerindeki zerrt- vcdiyyelerini alarak ve onlara hitab ederek, onlar kendilerine ahid yapt da "Sizin Rabbnz deil miyim?" ('A'raf/172) manasnda olan yet-i kerime, mcmelde mufassal, mufassaldan uhd ifdelerinden bir ifdedir. lem-i hakkannin hurma ekirdeinde, bilkuvve mndemi olan ecereyi, ekirdekte grmesi byle deildir. Buradaki grme, mufassal mcmelde mufassalan grmek, Hakk'a, yahut inayet-i mahsusa-i Hakk'a nail olan kmile mahsustur. O kmil de, hatem'l-enbiy ve htem'l-evliydr. LBS-I HIRKA: Arapa, hrka giydirmek demektir. Bir tasavvuf okuluna girmek ile mtad olan menzilleri geerek, olgunluk mertebelerine ykselenlere, eyhlerinden grdkleri ekilde, bakalarn irada izin verme selhiyetini ihtiva eden "icazet-name, hilfetname" verme yerinde kullanlan bir tbirdir. Son zamanlarda buna "ta giydirmek" denilirdi. Ta merasimle giydirilirdi. Eskiden hrka da giydirildii iin, bu tbir ortaya kmtr. Her tarikatn hrkas farkldr. LHAM: Allah tarafndan feyz yolu ile kalbe doan eye, Arapa'da ilham denir. lham, delil olamaz. Sfiyye, bunu ferd planda delil olarak kabul eder. ilham ve ilm arasnda umm ve huss- mutlak fark vardr. lm, ilhamdan daha hususdir. Zira ilm, kesb ile, aba ile elde edilir. LHAMYYE: Sapk bir tasavvuf okulu. LM: Bilmek manasna gelen Arapa bir kelime. Peygamberimizden rivayet olunduuna gre, kendisine eit ilim vahyedilmitir: 1. lm-i ahkm : Aklamak zorunda olduu ilim. 2. ilm-i srr- kader : Baz havassndan bakasna aklamas yasaklanm olan ilim. 3. lm-i esrar : Aklamakta muhayyer kald ilim. Sufilere gre ilim, ikidir: Birincisi; kazanmakla elde edilen ilim. Buna kesb ilim denir. Bu tahsil etmekle ve telkin ile elde edilir, ikincisi de, vehb ilimdir. Allah bunu kulunun kalbine atar. Buna marifet denir. Kesb ilim, akl yolu ile eriat- Garr'y bilmeyi hedef alan bir usln mahsldr. Bununla helal, haram, iyilii emir, ktl nehy gibi hususlarn arasn ayrmak esas alnr. Vehb ilme, lednn ilim de denir. Vahy olursa nebilere mahsus olur, ayet ilham olursa hem enbiya, hem de evliyaya mahsus olur. Bu ilim, Kur'an- Kerim'de u yetle dile getirilir: "Onlara biz retiriz" (Tevbe/101). Yine bir yet: "Onu ancak limler anlarlar" (Ankebut/43). "Allah dem'e isimleri retti" (Bakara/31). Yine Hz. Yusuf (a)'un u ifadesi de bu ilme dellet eder "Bana Rabbim retti" (Yusuf/37). "Allah hadiselerin te'vilini sana retti" (Yusuf/6). Yine bir yet: "Onlarn bilmedii ey, size retildi" (En'am/91). LM POSTU : Bekta tbiridir. Meydan'da bulunan bir makamdr. Burada da, dier makamlarda olduu gibi niyaz olunur. Nasib alan yeni talib (dervi), rehberinin klavuzluu ile buraya gelir, rehberi ona unlar syler: "Buna ilim postu derler. Cmle mkil, bunda hallolur. eriatn, hakikatin, marifetin, tarikatn bab budur. Dnyada ve hirette necat bundan olur". LK: Arapa, atmak demektir. Kalbe inen vrid ve hitb. Bunlarn bazs sahih, bazs fasiddir. Sahih olana ilk-i Rabban, fasid olana da ilk-i eytan veya ilk-i nefsni denir. lkine, ilk- lh, ilk-i melek veya ilk-i ruhan de denir. LLET: Arapa, sebeb, hastalk vs. gibi manalar ihtiva eder. Allah'n, sebepli veya sebepsiz olarak kulunu uyarmasdr. Znnun yle der: "Hereyin illeti, Allah'n yaratmasdr; O'nun yaratmasnn bir illeti yoktur." LLYYN : Gn ve cennetin en yksek yeri. yi amelli kiilerin ruhu bu yerde bulunacaktr. LM- HAL: Arapa, iinde bulunulan halin bilgisi demektir. Tasavvuf terminolojisinde, tekkede retilen bilgiye denir.

LM- LH: Allah'n bilgisi. Maddeye ihtiyac olmayan, varlklarn hallerinden bahseden ilim. LM- KAL: Arapa, sz bilgisi, Medresede retilen bilgi. LM- LEDN: Allah tarafndan retilen ilim. er' ve zahir ilimler, melek ve Resul aracl ile gelir, ilham ise direkt Hakk'tan gelir. Bu sebeple, ilhama, ilm-i ledn denmitir. Hz. Musa'nn Hz. Hzr'dan bu ilmi renmek istemesi, Kehf Suresi'nin 60-82. yetlerinde ayrntl olarak anlatlr. Zahir ilim konuarak, kitap, kalem, defterle tahsil edilmesine ramen bu yetlere gre ilm-i ledn, susarak ve yaamakla (kal ile deil hl ile) renilir. LM- RUBUB: Arapa, Rablie ait bilgi demektir, ilham yoluyla verilen bilgi. LM- YAKN: Arapa, seksiz, phesiz bilgi anlammadr. Gerek bilgi. LMYYE: azil kollarndan biri. Ebu Muhammad Mevl-y Abdullah'-erif b. brahim el-lm tarafndan kurulmutur. Buna lyasiyye de denir. M: Arapa, iaret, hissettirme demektir. bare ve iaret olmadan hitap etme. MAM: Trke'de de ayn anlamdadr. Kur'an, Levh-i Mahfuz, tm mmetin uymas vacib, slam' ayakta tutacak halifesi, Muhaddis, eyh. MAMAN: Arapa, iki imam demektir. Veliler hiyerarisinde, kutbun sa ve solunda yer alan ik vel. Sadaki melekt, soldaki mlk lemine bakar. Bunlardan sadaki, maneviyat leminin imdadlarnn merkez kutbuna aynalk grevi yaparken, dieri hissedilir madd leme ynelik bir ayna olmakla vazifelidir. Soldaki sadakinden stn olduu iin, kutub lnce yerine bu geer. MAME: Fes, arakiyye veya ta zerine sarlan sara imame denir. eyhlerin sar; krmz, beyaz, yeil veya siyah olurdu. ; MN: Arapa if'al babnda, inanmak anlamnda bir masdar. Kalp ile tasdik, dil ile ikrara man denir. Yeis (mitsizlik halinde, yani lrken) halinde inanmak merdud, takld durumdaki man ise makbuldr. Tasavvuf adan man, bir ka eit olarak deerlendiriliri. lm istidlal (ilm deliller getirerek) ile meydana gelen iman ki buna "iman- istidll" denir. 2. nanan kiide yakn (gl inan) bulunursa buna "iman- yakn" denir. 3. Kalb zevkiyle uhuda erilirse bu mana, "iman- uhd" ad verilir. 4. Sonuncusu Hakk ile mtehakkk olursa (Hakk vastasyla Hakk'a ular, onu gerekletirirse), buna "iman- huzr" denir. Son iman eidi slk ile elde edilir. lki satr (kitap okayarak) dan, dier inan bizzat yaanarak kalben (yani sadrdan) renilir. Son imann oluumu amele baldr. Zira srf inandm lafn etmek yetmez: "insanlar, sadece inandk deyip de imtihandan geirilmeden kurtulacaklarn m sanyorlar. Muhakkak ki sizden ncekileri, hangilerinin inancnda doru, hangilerinin yalanc olduklarn kesin olarak renmek zere imtihandan geirdik". (Ankebut/2-3). Sfiler, vellerin imann, "vuslata ermek", "ulhiyyeti seyretmek", "sadece bir olan grmek" eklinde deerlendirirlerken, imann ok yksek ileri derecelerini ak ve hakikat olarak grrler. Tasavvuf adan iman; ksaca dil ile syleme, islm' yaama, kalble marifete ulamann bir terkibi olarak deerlendirilebilir. Allah'n isimlerinden biri de el-M'min'dir. Din imanna hayr eylemiyen Hayr eder mi vatan milletine Kzm Paa MTHAN: Arapa, snamak, denemek anlamnadr. Allah kendine ulaan yolda giderken; sliki eitli ekillerde snar. Bu nihayet bir imtihandr; ya kazanlacak, ya da kaybedilecektir. mtihan, slike, ektii ile ve skntlarla bir eyler kazandrr. Sknt karsnda slikin davran kr, hamd, sknet ve rza olursa, Allah da ona dereceler, makamlar, hakikatler ihsan eder. mtihan bir terbiye olduu kadar, slikin kalbini Allah'a yneltmek iindir. Baz sfler, lks, rahat ve konforlu hayat, en byk imtihan olarak grrler. NBE: Arapa, tevbe edip dnmeyi ifade eder. Manev eitim almak isteyen kiinin, bir mride

bavurup, tevbe ederek ona balanmasna inbe denir. Trke'mizde, ksaca el, almak tabiri kullanlr. nbe, ayn zamanda Kur'an bir ifadedir. (Msl. bkz. Ra'd/27, Lokman/15, Sd/24,34, Zmer/17, Mmtahine/4, Hd/88, ra/10, afir/13, ura/13, Zmer/54). Allah'a ynelene "mnb" denir. Bu bir eit tren ile; eyhin huzurunda gnahlarna tvbe etmek, yalan sylemeyeceine, hrszlk yapmayacana, zina vs. gibi ktlkleri ilemeyeceine sz vermek eklinde olurdu. Buna bey'at da denir. Nakibendlerde bu merasim eskiden yle yaplrd. Hak yoluna gidecek kii, nce mridini arar, bulur ve ondan tarikat alr. Ondan sonra, bu yoldaki rehberinin eliinde manev eitime koyulur. Hak yolunda ok tehlikeli geitler, geilmez derin sular vardr. Slik bu yzden efkatli bir arkadaa, tarikat kurallarn tanyan, bilen bir arife yakn olmadka vuslata (ihsana, Allah'la srekli birliktelik bilincine) eremez. te bu yzden "errefik smme't-tarik" (nce arkada sonra yol), "rical (arif vel) den tarik almayan, muhalden muhale yuvarlanr". "eyh'in irad etmediini eytan ynlendirir" gibi szler sylenmitir. Kamil bir eyh'in zikir telkini (zikrin nasl yaplacan renmek) u ekilde olur: eyh nce slike istihare emreder, kendi de istihare eder. Bu istihareler muvafk (uygun) olursa, eyh slike gusl abdesti almasn rica eder. Zira Hz. Peygamber Efendimiz (s) byle yaptrrd. eyh ve slik, beraberce iki rekat namaz klar, ardndan yetmi defa "estafirullah el-azm" yz kere "sbhanallahi ve bihamdih" derler. Slik Allah rzas iin bir fakire sadaka verir. Sonra eyhin huzuruna gider. eyh onu diz st karsna otutturur, sonra slike btn kk ve byk gnahlardan, kt ahlktan, gafletlerden tevbe ettirir. Bu nasuh (kesin) tevbesidir. Sonra eyh, slikten denmesi gerekli kul haklarn demesi iin sz (ahd) alr. Ondan sonra slikin sa elini alr, musafaha eder gibi tutar. Slik farz, vacib, snnet, db, azimetle amel etmek iin sz verir. Ardndan eyh, u yeti okur: "Sana bey'at edenler, muhakak Allah'a bey'at etmitir" (Feth/10). yet bitince eyh ve slik birlikte defa u istifar okur: "Estafirullah el-azm ellez lilhe ill hu, el-Hayya'l-kayym Gaffaru'z-znb ve etbu ileyh ve es'elh-tevbete ve'l-mafirate ve'lhidayete len inneh hve't-Tevvbr-Rahim, tevbete abdin zlimin li-nefsihi darran ve la nef'an ve la mevten ve la hayaten ve la nr. Sonra eyh ve slik, ellerini dizlerinin zerine koyup, gzlerini yumarlar. Ardndan eyh, "Allah" ism-i cellini kalbiyle slikin kalbine telkn usulyle kere zikreder. (Sanki slikin ruh toprana, Allah tohumunu diker). Bu i de bitince, birlikte Allah'a el aarlar, eyh dua eder, slik min der. Dua biter, eller yze srlr. Artk slik, yola ilk admn atmtr. NABE ALMAK: Bir eyhe intisab ile, onun mridi olmak anlamnda kullanlan bir tbir. Buna "el almak", "filan eyhten inbe almak" "filan tarikata inabe etmek" denir. nbe kelimesi Osmanlca'da "inbet" eklinde kullanlmtr. NABE VERMEK : Bir mridin bal olduu maneviyat yolunu, isteyen kiiye telkin etmesine inbe vermek denir. Dikkatle bak, stadn olan hne haraba Ehlinden al, ister isen eer almak inbe hsan Hammzde NS ELEB: Mevln Celleddin-i Rm Hazretlerinin neslinden gelen erkek elebilerin kzlarna, "ins elebi" denirdi, ins, hanm demektir. Erkek elebilere de "zkr elebi" unvan kullanlrd, "ins, elebi" tbiri, kzlardan doan erkek evlatlar ile, yine bu erkek evlatlardan doan erkek ocuklar iin de, kullanlrd, "ins elebi" sonradan doan kzlara gemezdi. NAYET: Arapa, ltuf demektir. Cenab- Hakk'n kulunu yardm ederek korumas. NBSAT: Bkz. Bast. NCL: Hz. sa'ya indirilen kutsal kitap. Tasavvuf? olarak ncil zat isimlerin ortaya k (tecell)'ndan ibarettir. Yani zt'n isimlerde ortaya kma incil denir. NFSAL: Arapa, ayrlma demektir. Kulun isteklerini terketmesi, dnya ve hireti brakp sadece Allah'a bakmas. nfisalin zdd ittisal (bitimek)'dir. NHNA: Arapa, boyun emek demektir. Mridler maneviyat retmenlerini hafife eilerek selamlarlar. Mevlevlerde buna "ba kesmek", "niyaz etmek" veya "niyaz vaziyeti" derler. NNYYE: Arapa benlik anlamna gelir. Zat mertebesi asndan ayn varln gereklemesi. Hakk' mahade iin, kulun Hakk ile arasndaki varlk perdesini (inniyeti) kaldrmas lazmdr.

NSAN: Arapa, gzbebei demektir. Unutmaktan tredii de kaydedilir. Toplayc (cami') varlktr, insan, cisman olmayan mevcuddur. NSAN-I KAML: Arapa olgun insan demektir. Gerek insan- kmil, vcb ile imkan arasnda berzahtr; hadis sfatlarla, kdem sfatlarn ve hkmlerin arasn toplayan aynadr. O Hakk ile halk arasnda vastadr. Hakk'n feyzi, imdad onun vastasyla yaylr. Hakk'tan gayri herey, ulv veya sfldir. Her ikisi arasnda, ikisinden de ayr olmayan bir berzahiyyet olmasayd, irtibatszlk sebebiyle lh yardm leminden hibirey ulamazd. Crcan'ye gre o; kevn, kll, cz', lh lemlerin tmn toplar. O, lh, kevn kitaplarn tmn toplayan bir kitaptr. O, ruhu ve akl bakmndan "mm'l-Kitb" ad verilen akl bir kitaptr. O, kalbi bakmndan Levh-i Mahfuz kitabdr. Yine o, nefsi asndan mahv (yok olma) ve isbat (var olma) kitabdr. O, temizlerden bakasnca idrak edilemeyen temiz, yce, erefli bir suhuftur. Akl- evvel'in leme nisbeti, insan ruhun bedene nisbeti gibidir, insan- Kmil, Hakk'm tam olarak zuhur ettii yerdir. nsan- Kmil'e ulaan Hakk'a vsl olmutur, insan- Kmili gren Hakk' grm gibidir. nsan- Kmili seven Hakk' sever. "Eer Allah' seviyorsanz, Bana uyunuz ki Allah da sizi sevsin" (Ali mran/31) yetinin de gsterdii gibi, ona itaat, Hakk'a itaat, ona isyan Hakk'a isyan gibidir. O'nun makbul, Hakk'm makbuldr. nsan- Kmilden murad, Hz. Muhammed Mustafa (s) ve O'nun manev mirasna sahip olanlardr. nsan- Kmil, Allah'a gerek manada halife olmutur, insan- Kmil'e gne, bulut, simurg (otuz ku), bahr- muhit gibi eitli isimler verilmitir. NSIDA'U'L-CEM: Arapa, cem (toplanman)'in yarlp atlamas anlamnda bir isim tamlamas. Vahdette (birlik'te) kesret (okluk)'in ortaya kmasyla oluan, cem'den sonraki fark hli; bu halde, okluk birlikte itibar edilir. NTBAH: Arapa, uyanma demektir. Manev, yardmla, Allah'n kulunu harekete geirmesi, zorlams. NZ'C: Arapa, rahatsz ve endieli olmak anlamnda bir masdar. Allah hakknda iittii veya ald nasihatin etkisiyle, kulun kalbinin Rabbisine ynelmesi. RADE: Arapa, istemeyi ifade eder. Kaan, bu terime u tanm getirir: Hakikat arsna icabet etmeyi gerekli klan, kalpteki muhabbet ateinden bir kor paras. rade hakkndaki dier aklamalar yledir: nsann bireye inanmas, sonra ona azmetmesi, daha sonra da onu istemesi; tam anlamyla Hakk'a ynelmek, halktan yz evirmek ki bu, muhabbetin balangcdr. radenin ortaya k dokuz kademelidir: 1. Meyi : Kalbin istenen eye ekilmesi 2. Bu kuvvetlenir de srekli olursa vela' adn alr. 3. kincisinin iddetinin artmas durumunda, buna sabbhe denir. 4. istenene kendini verme ve bu veriin tam olarak kalpte yer etmesine eaf ad verilir. 5. Bu da, fuadda hkmn yrtecek durumda olursa, ona heva denir. 6. Onun hkm cesedi kaplarsa garm adn alr. 7. Bu da geliir, meyli gerektiren sebepler kaybolursa ortaya hubb kar, 8. Muhib nefsinden fani olursa buna vdd denir. 9. Muhibbin mahbubda fani olduu dereceye de ak ad verilir. RADE- LHYYE: Allah'n iradesi demektir. RFAN: Arapa, bilmek demektir. Sezgi tecrbe ve manev yolla elde edilen bilgi. RHAS: Arapa, sktrmak, srar etmek anlamlarna gelen bir kelime. Bir peygamberde nbvvetten nce ortaya kan harikulade haller. Nbvvetten sonraki harikulade olaylara mucize denir. RAD: Arapa, irad etme, rehberlik etme anlamndadr. Manen aydnlatma, gafletten uyandrma. Hak yolu gsteren kiiye, mrid denir. Mride, sahib-i irad da denir. Bu manasyla irad, doru yolu gstermek olarak deerlendirilir. Gr zahidi kim sahib-i irad olaym der. Dn mektebe gitti bugn stad olaym der. Badadl Ruh RTD': Arapa, st emzirmek demektir. Mrid, eyhinden bir vakit st emer. Yani, ondan feyiz alr, manen byr. Kendi kendisine gdasn alacak olgunlua eriince, artk stten kesilir. (Fitm). rtida' sohbetle olur. SR: Arapa, semek, stn saymak demektir. Fayda ve zararda bakasnn krn, iyiliini kendi nnde

tutmak. Bu, ar efkat ve merhamet eseridir. Buna dierkmlk da denir. SBAT: Arapa, sabit klmak demektir. Mahv'n zdddr. Kulluk hkmlerini yerine getirmeyi ifade eder. SEVYYE: eyh isa (. VII y.y.) tarafndan kurulmu bir tasavvuf okulu olup, Kadiriyye'nin kollarndandr. SEVYYE: Himmetiyye'den Saruhanl lyas tarafndan kurulmu, emsiyye-i Bayramiyye'nin kollarndan tasavvuf okulu. SEVYYE: XV. yzylda Muhammed b. isa tarafndan Afrika'da kurulmu bir tasavvuf okulu. SHAKYYE: Ebu ishak brahim b. ehriyar'l-Mrid'l-Kazirn tarafndan kurulmu bir tasavvuf okulu. Hafifiyye'nin kollarndandr. Bu yol, "Kazerniyye" veya "Mridiyye" olarak da anlr. SM: Arapa, herhangi bir kimseyi veya eyi gsteren kelime, ad, hret manalarnada gelir. Selm, Kuddus gibi adem yahut Alm, Basr gibi vcd sfatlarla isimlenmi Zat'a isim denir. SKAT: Arapa, drmek anlamnda bir masdar. tibar ve izafet (bant) larn drmek, hereyin ztnda, zt- ehadiyyeti grmek, ite buna, Tevhd denir. SKAT-I ZAFAT: Arapa, iki ey arasndaki balantlar kaldrmak demektir. Kainatta yapma, etme iinin uygulaycs olarak sadece Allah' grmek. "Attnda, sen deil, Allah att" (Enfal/17). "Allah sizi de, yapp etmekte olduklarnz da yaratt" (Saff at/96). SKAT-I VESAL: Arapa, vesileleri drmek, kaldrmak demektir. Kulun vuslata erdikten sonra, aradaki vesileleri terketmesi. SKATU'T-TEDBR: Arapa, tedbiri terketmek anlamndadr. Kulun nefsine deil, Allah'n gzel tedbirine dayanmas. Kim Allah'a tevekkl ederse, bu ona yeter. Zira Allah, yarattklarnn tedbirini zerine almtr. Tedbir; kulun tembel olmasn, bir kenara ekilip, oturup sessiz kalmasn ifde etmez. zerinde cerayan eden kaderin hkmlerine, yine kaderin ince bir srrn bildii iin teslim olmasdr. SLM: Teslim olmak demektir. Eilme, boyun bkme, itaat, Kur'an'a ve Hz. Rasulullah (s)'a uymak. slam beden, iman da onun ruhu olarak deerlendirilir. SM: Arapa, gnah demektir. Allah'n Kur'an'da yasak kld her ey. SM- A'ZAM: Arapa, en byk isim demektir. ism-i Azam, "Allah" lafz olup, btn lh isimleri iinde bulundurduu iin "ism-i azam" denmitir. Kulun iinde bulunduu halde kendisine hakim olan, kendisini etkisi altnda tutan isme de, ism-i Azam denir. Acma, rahmet ve efkatin etkisi altnda olanda sm-i Azam; er-Rahim, veya er-Rahmn olur. sm-i Azam'n "Zt" ismi olduu kaydedilir. Allah'n bir ksm isimleri sfat-isimdir; Hayy, Sem, Basir vs. gibi. Yine bir ksm isimleri de fiil isimlerindendir; el-Mu't, el-Mun, er-Rezzk gibi. ism-i Azam' bilmek, Allah'n ahlkn oluturan, Allah'n, Hz. Adem'e talm ettii 99 gzel ismin gereini yerine getirmek demektir. Herkes ism-i Azam' kitaptan veya ezberden okur geer. Okumak deil o isimleri yaamak marifettir. Dilin er-Rahm'i okur da, merhametsiz olursan, sm-i Azam' daha tanmam, bilememisin demektir. "Emanet", "Hilfet" gibi zellikleri tad iin, Allah'n 99 gzel isminin tmn birden tahakkuk ettirip ortaya karacak yegane varlk, "insan"dr. Dier varlklar, kendilerinde bu 99 ismin tmn birden yanstacak kabiliyette deildirler. Bu istidad ve kabiliyet, sadece halife olan insanda bulunur. Allah'n ahlakyla ahlklanmaya muvaffak olmu, yani kendinde potansiyel olarak bulunan 99 esmay gerekletiren insana, olgun insan denir. sm-i Azam' bilenin yapt dualarn, abucak kabul grecei kaydedilir. sm-i Azam'n Allah lafz deil de "H" ifadesi olduunu syleyenler de vardr. Hda var eyleyb yoktan keramet verdi insana Bilrsen, ilm'l-esm okursan ism-i zamd L-edr

eyhine eylemi mridi sual, sm-i azamdan ala t ki haber. eyh-i kmil demi ki Mevtann Bilmem hangi ismidir asgar (kk). zzet Molla. SM- CELAL: Arapa, celal ismi demektir. Cell; fevkalade ycelik.ululuk vs. gibi anlamlara sahiptir. Allah'n ltuf olarak tecellisine cemal dendii gibi, kahr olarak tecellisine de cell ad verilir. "Allah" ismine ism-i cell denir. SMLYYE: smail Rum (. 1041/1631) tarafndan Anadolu'da kurulmu. Kadiriyye'nin kollarndan biri. "Rumiyye" de denir. SRAF: Arapa, haddi amak, yanlmak, hata etmek, gafil ve cahil olmak anlamna gelir. Harcamalarda orta yoldan sapmak. sraf; ifrat olarak grlrken, cimrilik; tefrit olarak deerlendirilir, itidal dediimiz orta yol ise cmertliktir. ST'NE: Arapa, yardm istemek demektir. stimdad manasnda da kullanlr. Her trl yardm Allah'dan gelir. Himmet sahibi, kurbet ehli, muhlis, m'min kullarn duas, ilh yardmn daha abuk gelmesine sebep olur. "Gnahsz azdan dua, isteyiniz" hadisinde bu incelie iaret vardr. Vel, Allah deildir, her ne gelirse Allah'dan gelir, ancak himmet denilen dua yani, yksek seviyede seyreden isteme gc ile Allah'tan ister, o da kabul eder ve verir: "Allah muttaki kullarndan daha ok kabul eder." (Maide/27). STCABET: Arapa, olumlu bir karlk verme anlamndadr, ilh daveti kalben kabul edi. ki trl isticbet vardr: 1. Tevhid isticbeti: Allah'n birliini dil ile kabul edi, 2. Tahkik isticbeti: Tevhidi hal olarak yaama. Tevhid sliklerin, tahkik meczblarn halidir. lkine halil, ikincisine habib derler. STDRAC: Arapa, adm adm ilerleme, basamak basamak ykselme anlamndadr, inansz kiilerden meydana gelen olaanst olaylar. STGASE: Arapa, yardm istemek demektir. Skntl durumda, mridin eyhinden ve zamann kutbundan himmet yoluyla yardm etmesini dileme. Yardm Allah'tandr, mridden deildir. Yardm mridin duasyla gelir. STNA: Zenginlik, ihtiyaszlk anlamnda Arapa bir kelime. Allah'a vasl olann O'nunla yetinmesi hali. Bu durumda baka eye ihtiya duyulmaz. Allah ile istina gzel, fakat Allah'tan istina irkindir, kfrdr. "Allah'a tevekkl et! Zira O vekil olarak kuluna yeter!.." (Ahzab/48). STRAK: Bir eyi batan baa kaplamak anlamnda Arapa bir kelime. Zkirin kalbinin, zikir esnasnda, zikre ve kalbe iltifat etmemesi. Ariflerin bundan kast, fen'dr. Bu halde iken, d lemden uyarlar alnmaz, zira slik, bir tr kendinden gemi durumda, Rabbisiyle babaaln derin bilincini yaamaktadr. STHARE: Arapa, hayrl olan istemeyi ifade eder. Hakknda tereddt duyulan, kararszlk bulunan baz ilerin hayrl olup olmadn anlamak zere ryaya yatmak, islam literatrde istihare eklinde deerlendirilir. Ancak hayrl olduu bilinen konularda istihareye gerek yoktur. Peygamber Efendimiz (s) istihare yapmay tavsiye eder, istihare duasn ashabna retirdi. Bunun iin mstehab olan iki rekat istihare namaz klnr, ardndan duas yaplr, sonra hi konumadan yatlr. Grlen ryalarda ayet yeil, beyaz gibi renk unsurlar hakim ise, giriilecek ite bir hayr bulunduu anlamna, krmz ve siyah olumsuzlua iaret eder. Hayzl olup da istihare namazn klamayacak durumda bulunan hanmlar, sadece duay okur, uykuya ylece varrlar. STHDM-I SMU'LLH: Arapa, Allah'n adn herhangi bir hususta istihdam etmeyi, kullanmay ifade eder. Eyada tasarruf konusunda ruh g oluturmak iin, Allah'n, isminin kullanlmasna istihdam- smu'llh denir. Bu yolla, madenlerin zelliklerini deitirmek, kurunun altn haline getirilmesi gibi konular gndeme gelir. Burada messir-i hakik, Allah'tr. Allah "ol" der, o ey oluverir. Fena makamna ulamayan kiinin, kmil manada Allah'n ismini kulanabilmesi pek mmkn deildir. Allah'a eitli isimleriyle yalvarmak da, tavsiye edilen ilerdendir. "Ya Kahhar, Srplar kahret" gibi, konuyla yakn alkas olan esmann duada anl, duann kabul edilmesini kolaylatrr.

STHLAF: Arapa, yerine gemek, halef olmak demektir. eyhin, olgunluk derecesini elde etmi mridini, ird etmek zere mezun klmas. STHSAN: Arapa, gzel saymak, gzel grmek demektir. eyhlerin mridlerini olgunlua erdirme yolunda hrka giydirmek, ile karmak, sema yapmak gibi, hakknda yet ve hadis olmayan konularda istihsan yolu ile yaptklar zel ictihadlar. Fkhlarn istihsan da tasavvuf yolunun istihsanna benzer. STKAMET: Arapa, dzeltmek, bir eyi dorultmak demektir. Taate yapmakla birlikte gnahtan kanmak, istikametin hakikatini nebiler ve velilerin bykleri bilir. eit istikamet vardr: 1. Kelime-i ehadet zerine olan dil ile istikamet, 2. rade doruluu zere olan canlarn istikameti, 3. ibadette cehd zere olan erkan istikameti. stikametin dereceleri tr: 1. Nefsi edebe getirmek. 2. stikamet: Kalbin sslenmesi, 3. istikamet: Srlarn yaklatrlmas. stikamete getirilen bir tanm da zetle yledir: "Ahidlerin tmnde, zellikle ilh ve Muhammedi ahidlerde, yemek imek, giyinmek gibi dn ve dnyev ilerde tavassuta riayetle, srat- Mstakm'e zen gstererek yapmaktr. Halinde istikamet olmayan slikin abas, boa gider, o yoldaki harcad himmet de fayda vermez. stikamet, en byk keramet olarak grlmtr. STMDD: Arapa, yardm istemek demektir. "Meded y eyh!" "Meded y Gavs!" diye maneviyat stadlarndan yardm isteme olayna istimdd denir. Mridin ba dardadr "Meded" diye samimi bir ekilde yardm ister. Allah ayet dilerse bu yardm isteini maneviyat stadna duyurur. z, rahmetten ibaret olan bu muhterem zt, yardm gndermesi iin elini aar, Allah'a dua eder. Eer Allah, o duay kabul ederse, yardm darda kalan kiiye ular. Yani, darda kalmaktan kurtaran Allah'tr. eyh deildir. eyh kurtard, diyen irke der. eyh, sadece dua ile darda kalana yardma koan bir kuldur. Yardm Allah'tandr. Dua yolu ile yardm talebinde bulunmak merudur. Peygamber Efendimiz'in (s) "Gnahsz azdan dua isteyiniz" hadis-i erifi ile "sabr ve dua ile istiane (yardm istein) de bulununuz..." (Bakara/163) yeti nda, birinin m'min kardeinden "yarn fizik snavmn baarl gemesi iin dua eder misiniz?" isteinde bulunmas ite bu kabildendir. stimdadn er' kkleri "dua" ile ilgili naslara dayanr. STNA': Arapa, sipari vermek, dost semek demektir. Allah'n kulunu nefs yerilen zelliklerden arndrp terbiye etmesi. Allah'n bu tr terbiyesinin Hz. Musa (a)'ya mahsus olduunu kabul edenlerin yansra, bunun btn peygamberler iin de geerliliini savunanlar vardr."(Ey Musa) Seni Kendim iin ayrdm" (Tana/41). STFA': Bkz. efaat. STTAR: Arapa, gizlenme demektir. Kul ile gaybn uhudu arasnda, beeriliin engel olmasna istitr denir. Peinden tecell gelen istitr, seninle eya arasnda perde olur, bylece eyay (nesneleri) gremezsin. STVA: Arapa, kurulma, kaplama, hkim olma, eit olma vs. gibi anlamlan olan bir kelime, istiva edilen ey zerinde zuhur etmek, istiva eden Hakk; istiva edilen ise Ar'tr. Mevlevlik tbiri. Giyildiinde tam orta yerinden, nce tepeden amak ve arkadan ense ukuruna dikey olarak uzamak zere sikke (balk)'ye dikilen yeil deriye verilen isim. STVASINI SKMEK : Mevlev deyimidir. Bir Mevlevi dervii (can) byk bir kusur ileyince serpa denilen yakasndaki eritler sokulurdu. Bu, askerde sulu bir subayn apoletlerinin sklmesi gibiydi. ARET: Arapa olan bu kelime Trke'de de ayn mnda kullanlr, ifadeyi, dilin yardmcl olmadan bir bakasna haber vermek. nce manalar ierdii iin konuann ibareyle aklayamad ey. Manev olgunlukta, zirve (cem) de iken iaret sz konusu olur, zira o zirve, ifadelerle snrlandrlmayan, sonsuza alan bir kapdr. Snrl akl (ibareleri) ile o snrsz kuatmak mmkn deildir. zellikle tahkk ehli sufler, tevhd konusunda nc ahsn anlatm imi gibi konumay tercih ederler. aret ehli, anlatlmak isteneni anlar, olmayan anlamaz. Aslnda anlatlan, eriatn zne aykr da deildir. O ekilde iarete gerek duyulmas, sbjektif olmasndan kaynaklanr, herkes iin tecrbe edilmesi mmkn deildir. Kul yasaya yasaya (dikkat ediniz kitaptan okuya okuya deil) tahkik yolu ile iaretleri anlar hle gelir. eyh Abdlhakim Arvas, imam- Rabban'nin "Mektbt" m okurken "iinde anlamakta zorlandmz ifadeler olmakla birlikte, manev bereketten mahrum kalmamak iin okuyoruz" eklinde tevazu gsterirdi. aret, hal ile alkaldr, zeldir. Herkese gre deil, erbabna gredir.

Arif isen bir gl yeter kokmaa Chil isen gir baheye ykmaa. Ledr KIYYE: Hoca Eb Yezd el-lk tarafndan kurulmu bir tasavvuf okulu olup Kadiriyye'nin kollarndandr. LEMEL TC : Kadiriler tarafndan giyilen bir tc eidi. eitli renkte uha zerine ve birbirine eklenip dikilmi drt terk (dilim) olarak yaplr, zeri ibriim ile ilenirdi. Tacn tepesine Badat Gl denen bir alamet konurdu. SRAF: Arapa, bir eyin yce olmas, yksek yere kmak, bir eye yksekten bakp muttali olmak vs. gibi anlamlar bulunan bir kelime. nsanlarn ruh hallerini ve kalplerinden geirdii eyleri bilmek, firset geici, israf kalcdr. RK: Arapa, aydnlatmak demektir. Bu kelime aydnlanma (illmination) ynnde Suhreverd Mabtl tarafndan gelitirilmi ve onun kurduu sistem "Mezheb'l-rk" veya "rkiyye" olarak adlandrlmtr. Ruhun arndrlmas sonucu doan i k ile aydnlanma, insan hakikate gtrr. Bu yzden Suhreverd, Heykil'n-Nur'da Allah'a u duay yapar: "Ey Kayym! Bizi nur ile destekle, bizi nur zerinde sabit eyle, bizi nurda hareyle, taleblerimizdeki hedefi senin rzan eyle". Onun Eflatun'daki sudur nazariyesinden etkilenmi olduu ortada olmakla birlikte, Muhammed eriat inkar etmedii de muhakkaktr. RAK NAMAZI : Sfiyyenin dikkatle kld nafilelerden biri de rak Namaz'dr. Gne doduktan 40 dakika sonra klnr. Sabah namaz ile bu nafile namaz arasnda yatlmaz, Kur'an okunur, ilimle megul olunur, murakaba yaplr, istifar edilir. RET: iki lemi anlamnda kullanlmakla birlikte, Arapa muaeret, arkadalk dostluk manasndadr. Hak ile birlikte olmann verdii zevk halinde kalbin terennm. TBAH: Arapa, bireyin kark olmas. Slikteki halin, Hak ile batl arasnda, iki tarafa olmak zere mkil veya kark olmas. TYAK: Bir eyi arzulayp ona meyletmek anlamnda Arapa bir kelime. Muhib (seven)'in iinin lezzete ve onun devamna visalden dolay vuslat halinde (kavuma) mahbba (sevilene) doru ekilmesi. VE: Farsa. Naz, cilve. Gzellik (cemal) tecellisi. TAB : Arapa, azarlamak anlamndadr. Kulun noksanlk sebebiyle kendini knamas, Allah'n kulunu baz hallerinden dolay uyarmas. TBAR: Arapa, ibret almak, deer vermek anlamlarna gelir. Dnyann fani, orada aba sarfedenlerin lml, mrann harap olarak grmek. TKF: badet iin kulun kendini bir yere hapsetmesi anlamnda Arapa bir kelime. Bakara Suresi 187. yeti bata olmak zere bu kelimenin trevleri, Kur'an'da dokuz yerde geer. Muhyiddin ibn Arabi, itikaf ehvetin kontrol altna alnmas iin, nefse yaptrlan ekstra bir uygulama olarak deerlendirir. Bunu da, itikafta yeme ime serbestliinin bulunmasna, buna karlk cinsel perhizin devam etmesine balar. Hz. Peygamber (s) her Ramazann son on gn, mescid-i erifde itikafa ekilirdi. Bir keresinde Ramazan itikafna girmemiti. Bunu telafi iin, ertesi senenin Ramazannda 20 gn itikaf yapmt, itikatlar ise mstehabdr. Hac Zihni Efendi, fakihlik ynyle hret bulmu olmasna ramen, itikaf deerlendirirken u aklamay yapar: "Mu'tekif (itikafa giren kii) kalbini dnyadan ayrmak ve nefsini Mevl'ya teslim etmekle, Kerm (cmert) olan Allah'n kapsna mlazim (yapm), hl diliyle, Rabbim beni mafiret etmedike ben bu kapdan ayrlmam, demi olur." Tasavvuftaki halvet (ile) uygulamasnn er' dayana, ite bu itikaf olaydr. TSAM: Arapa, bir eye el ile yapp tutmak, snmak, korunmak gibi anlamlar olan bir kelime. Taat korumak, emri gzlemek, ittisale yapmak, Hakk' tefrid halinde mahede etmektir ki buna, Allah'a yapmak da denir.

TRAZ: Yolda giderken ne engel kmas anlamnda kullanlan Arapa bir kelime. eyhe dil ve kalp ile teslim olmama haline itiraz denir. Sayn Dr. Hulusi Baybal Efendi'nin alma masasnn ardndaki Osmanlca yazlm "Ah teslimiyet!" levhas, sanyoruz ki, tasavvufun zn ve hakikatini aklamaya yeter. TTHADYYE: Hadisin Kadm ile birleebileceini iddia eden sapk bir gr. TTHAD: iki ayr eyin tek ve bir olmas anlamnda, Arapa bir kelime. Vahdet-i vcud. Hak olan vcud- mutlak mahede etmek. Sfilere gre, her mevcd, Hak ile mevcuttur. Yoksa kendi z itibariyle ma'dum (yok) dur. Onun iin ittihad, uhudda olur. Yoksa ittihad, her mevcudun vcud- hss (zel varl) olup, Hak mevcd ile ittihad etmi deildir, bu mahaldir. TTSAL: Arapa, bir eye bitiik olmak, eklenip balanmak anlamnadr. Kulun kendi zatn, tek olan mevcutla bitiik grmesi. Aksi halde kendi zatyla snrlanm olur. Slik bu durumda medet ve vcudun kesintisiz olarak geldiini grr. Sonunda mevcut yle olur ki Beka Billlah'da bekaya erer. Baz sufiyye, ittisali; srrn zhul makamna ulamas olarak tanmlam. Bir ksm da ittisali; kulun yaratcsndan bakasn grmemesi, srrn yaratcsndan eklinde bakasna balamamas, aklamtr. Nuri yle der: "ittisal; kalblerin kefedilmesi, srlarn mahede edilmesidir." VAZ: Arapa, karlk, bedel demektir. badeti klelik duygusuyla yapmal, karlnda bir takm eyler bekleyerek deil. Buna can cmertliiyle ibadet (kulluk) denir. "Allah cennet mukabili, onlarn can ve mallarn satn ald." (Tevbe/111). Y: Arapa, yaamak demektir. Hak ile beraber bulunmann verdii zevk. ZN: Trke'de de ayn anlamda kullanlan Arapa bir kelime. Mridin her yapp ettii eyde eyhi ile istiarede bulunmasdr ki, bu, Kur'an bir olaydr: "Onlarn ileri kendi aralarnda danma iledir..." (ura/38). Tarikat adabn retmekle grevlendirilen kiilere me'zun (izinli) denir.

J
JENDE: Farsa, yamal cbbe veya murakka demektir. Tasavvufta melm merebi benimseyenler, nefis kibir ve enaniyetini krmak iin yamal cbbe giyerlerdi. Kalp krkl, makam olarak, uur altna yerletiinde, yani dtaki jende, kalpte zuhur edince yamal cbbe giyme terkedilir. JENDE-PU: Farsa, yamal cbbe giyen kii demektir. Bkz. Jende

KA'BE: Yer yznde Allah'a ibdet edilmek zere in olunan ilk m'bed. Vuslat makam. Kalbin Hakk'a, sevgiliye, bembeyaz ihram giyerek, yani gzel huylarla sslenmi olarak ynelmesi. Tasavvuf erbabna gre, iki trl Ka'be sz konusudur: Birisi Hz. brahim'in tatan topraktan yapt, ok defalar ykld halde, tekrar tekrar tamir edilen ve yeniden yaplan madd Ka'be. kincisi de, Allah tarafndan bina edilen insan gnl, kalbi. Bu ykld zaman yaplmas mmkn deildir. O'nun iin gnl ykmamak gerek. unu belirtmekte yarar var: Mutasavvflar, kalbe nem vererek Ka'be'ye gitmeyi, farz olan Hac grevini, eriatn bir emrini ikinci plana atm deillerdir. Eer bu gerek olsayd, hi bir sufnin, zerine farz olan hac grevini

yapmamas gerekirdi ki, tasavvuf tarihi ve velilerin biyografilerini dikkatle okuduumuz zaman, istisnasz hemen hepsinin hac grevini yaptn grrz. Onlarn kalbe nem vermeleri, Ka'be'yi ikinci plana atar, gibi grnmeleri, gerekte bu mnda deildir; zira yaadklar hayat, bunun reel kriteridir, gstergesidir. slm'n insan iin olduu gz nnde tutulur ve onun eref-i mahlukt yn dikkatle incelenirse, sfilerin bu filantropik yaklam, onlarn slm'n zn, zellikle Louis Massingnon'un da ifade ettii gibi "islam'n gerek haniflik ynn" anladklarn ve bu espiriye ulaabildiklerini gsterir. Tasavvuf erbabnn bu tr grlerini tenkid edenlerin, nce kendi islm bilgi ve kltr birikimlerinin yeterli olup olmadn kontrol etmeleri gerekir. ou zaman bu bilgi birikiminin tam olmas da yetmemekte, olaya, slm'n dern tarzda, akla yaanmas boyutu da eklenmektedir. yle sanyoruz ki sfileri, bilgi ve aksiyonun birletii bir alanda, anlamak mmkn olacaktr. Bu ifadelerde biz, gerek tasavvufu, yani slam'a derinin etle baland gibi balanan tasavvufu ve slm', Rasulullah (s) edasyla yaama abasnda olan, bilgi ile mcehhez sfileri kastediyoruz. Psdo (uyduruk) sfilerin sayca az olmad bir ortamda, byle bir ayrm yapmann, tasavvuf tarihi iinde de byk nem arzettii kanaatindeyiz. Zira, sahte ve hakikisi ayrlmadan, yaplan tenkitlerin btn sufilere temil edilii, tasavvuf alannn mtehasss olmayan kiilerde, ilm bir yanlg olarak srekli gzlenmektedir. Konu, hem ihtisas, hem de yaama iidir. KABZ: Arapa, tutmay ifde eden bir kelimedir. Daralma, kapanma gibi manalar da vardr. Bu terim, bast ile birlikte kullanlr. Bu durumda kabz ve bast, slikte bulunan iki zt hali anlatr. Biri emin olunan eyden korkmak, dieri de korkulan eyden feraha kmak ve ondan emin olmak anlamlarn ihtiva eder. Kabz kelimesi Kur'n- Kerim'de eitli yerlerde geer. Bunlardan biri Th Suresi 96. yettedir. "Rasln, Cebrail'in izinden bir tutam aldm". Burada, Rasln atnn basarak getii topraktan, elimle bir tutam aldm, manasna gelmektedir. Buradaki kabza (tutam) makbuz manasna gelir (Bkz. Mu'cemu Elfzi'l-Kur'ni'l-Kerim, c. II., s. 173). Furkn Suresi'nin 46. yetindeki kabz kelimesi, mahvolmak manasn ifade ettii gibi, Bakara Suresi'nin 245. yetinde rzkn genilemesi ve daralmas manasna gelir. Sfiler kabz ile korkuyu, bast ile de midi kastederler. Allah'n tehdidinden korkan sf, kabz hlinde olur. Bu durum, Tur Suresi'nin ba taraflarndaki "Muhakkak Rabbnn azab gelecektir" yetini duyunca Hz. mer (r)'de grlen hal ile aklanabilir. Allah'n mjdesi ile suf, bast durumuna geer. Sfilerden bazlar, Allah cemal sfat ile tecell ettiinde kulu bast, cell ile tecell ettiinde kabz halindedir, diye yorum yapmlardr. Sfilere gre Kbz ve Basit olan, Allah'tr. Kabz'a; nimetin elden gitmesi, sevgiliyi kaybetme ve mahzurlu olann hcumundan kaynaklanan korku gibi anlamlar ykleyen sufler, bast', mridin gven ve mit hali olarak tanmlamlardr. Ancak bast'ta sevgiliye yaknlk dncesi, mahzurlu olann yok olmasnn uuru sz konusudur. Slem, Tabakat'nda (ss. 106-124) Hzr (a)'n srekli olarak bast halinde olduunu kaydeder. Sfiler bast', beka halinin oluumuna sebep olan eylerin ilki olarak kabul ederler. Kabz ise, fenann ilk sebebidir. Kulun kabz', bast' miktarncadr. Dier bir deyile, sfinin havf', rec's kadardr. Lma sahibi Serrc'a gre, kabz ve bast iki erefli hldir. Allah, kabz halinde; kulunu, yeme, ime, konumadan alkorken, bast halinde; yeme, ime ve konumaya sevkeder. Ebu'l-Hasen e-azil'ye gre (Abdlha-lm Mahmd, Ebu'l-Hasen e-azil, s. 129) bast, nur iinde nur, kabz nur altnda zulmettir. Havf ve reca ile kabz ve bast arasndaki fark udur: Havf ve reca, iyi olsun, kt olsun, istikbalde vukuu dnlen bir eye aittir. Kabz ve bast ise, gelecee deil iinde bulunduumuz zaman (hal)'a aittir. KABA SOFU: Taassup ve zhd-i brid (souk zhd) vasfl kimseler hakknda kullanlan bir tbirdir. KABE KAVSEYN: Arapa, ok atlrken yayn elle tutulan odasyla, sal sollu iki ucu arasndaki mesafeyi ifde eden bir terkiptir. Tasavvuf stlahnda, vcud dairesinde, ibda', iade, inme (nzul), ykselme (urc) failiyyet ve kabiliyyet gibi isimler arasnda bulunan, tekabl bakmndan esma ve sfatn isimlerine ait yaknl belirtir. Ancak bu kurb (yaknlk)'un zat deil, sfat olduu da kaydedilir. Bunun zerinde "ev edn" (yahut daha da yakn) makam vardr. Kabe kavseyn, ittisal denilen temyizin bekasyla beraber, Hak ile ittihaddan; "Ev edn" ise, ayn- cem'deki ehadiyyet-i ztiyyeden ibarettir. Ev edn'da temeyyz ve itibr olan ikilik, feni mahz ve tams- kll sebebiyle, abd ve Hak arasndan kalkar. Mfessirler, bu kelimeyi Allah'a yaknlk olarak yorumlamlardr. Matlab- a'l-y ev edn'da cay itsek n'ola Tr-ve itdik makm- kbe kavseyni gzr. Nadir Bu terim, Necm Suresi'nin dokuzuncu yetindeki "fekne kbe kavseyni ev edn" (ki yay kadar, yahut daha yakn oldu) ifadelerinden alnmtr. KABH: Arapa, irkin manasna gelen bir kelime. Dnyada yerilmeyi, hirette cezay gerektiren eye denir. KABL:Arapa, kabul eden manasn ihtiva eder. Tasavvuf olarak, fail olan Hak'tan vcd feyzini ve onun fiili olan daim tecellyi kabul etmesi bakmndan, a'yn- sbite'ye "kabil" denir. KABZU'D-DHL: Arapa, giren kabz demektir. Kum falna bakanlara gre, zel ekli olan bir iarettir. KABZU'L-HRC: kan kabz mnsna gelir. Bunun zel ekli de, u ekildedir:

KADEM: Arapa, ayak anlamna gelir. Uur ve meymenet gibi mnlar da vardr. Sfiler misafirlerini, uurlarken "ho geldiniz, kademler getirdiniz, hayrlara kar; Hak erenler gzcnz, bekiniz olsun" diye uurlarlar. Gelen misafir de kapda u szlerle karlanr: "Kademlerinize kurban olaym, ho geldiniz, kademler getirdiniz". Misafir gsterilen yerine oturduktan sonra makam sahibi "akolsun" der, ardndan misafir, kr secdesi yapar. KADEH: Arapa olan bu kelime, Trke'de de ayn mndadr. Manev hal, cezbe, ruh zevk, evk, vecd. KADEMEYN: Arapa, iki ayak demektir. Birbirine zt iki zat hkm ki aslnda ikisi birdir. Huds-kdem, halkiyyet-hakkiyyet, adem-vcd, sonlu-sonsuz, tebih-tenzh gibi zt zelliklere na'leyn (iki ayakkab) denir. Na'leyn (iki ayakkab), kademeyn (iki ayakkabnn) altndadr. KADEMU'S-SIDK: Arapa, doruluk makam demektir. Allah'n salih kullarna vereceini bildirdii bir makam. Yunus Suresi'nde (ayet:2) Allah yle buyurur: "... man edenlere, Rableri katnda, yksek bir doruluk makam olduunu mjdele...". Sdk, hereyin hayrlsdr. KDI'L-HCT: Arapa, ihtiyalar gideren manasna bir izafet terkibi. Bu tbir, Allah iin kullanlr. Zira O, herkesin ihtiyacn gideren yce bir varlktr. Bil Kd-i hct Kl Ana mnacat Terkeyle murdt Allah grelim n'eyler N'eylerse gzel eyler brahim Hakk KDH: Arapa, akan, yaran, tesir eden gibi manalar ihtiva eden bir kelimedir. Tasavvuf adan htr'a yakn bir manas olmakla birlikte, ikisi arasnda fark vardr. Hatr, yakaza ehlinin kalbine, kdih ise gaflet ehlinin kalbine gelir. Kalpten gaflet bulutlar dald zaman, zikir prlts parlar. KADM: Arapa, evveli olmayan demektir. Allah'n sfatlarndan (veya isimlerinden) biri. Kendinden baka varl olmayan iin kullanlr. Bu da zt ile kadmdir. Varlnn ncesinde yokluk olmayan iin de kullanlr. Bu da zaman ile kadmdir. Zat ile kadm olan her ey, zaman ile de kadmdir. Bu da Allah'tan bakas deildir. KADR ALAYI : Osmanl dneminde, padiahlar Kadir gecesinde, teravihe, saray dolayndaki camilerden birine zel bir alayla giderlerdi. Bu tren hakknda Ata Tarihi yazar unlar anlatr: "Kadir gecesinde al-y vl ile Ayasofya Cami-i erifine azimet buyurulmas kaideden olmakla, eer mevkib-i hmayun sayfiyede ise, padiah o gece, yeni sarayda iftar ettikten sonra, nbeti has odallardan baka, cuma selaml terifatnda bulunan mensb erbab, maiyyetinde hmyunda bulunduklar ve rid-i erif dairesi pighndan, t Ayasofya Cami-i erifinin selmlk kapsna kadar, yollar me'alelerle aydnlatlmakla beraber, akkmlarm tadklar yirmi kadar me'ale, has aalarn ellerinde tuttuklar muambalar, krmz ve yeil boyal krk tane byk feneri takiben, camiye gidilir ve nbeti olan imam- sultanye uyulmak suretiyle Kadir Namaz (teravih namaz) cemaatla klndktan sonra ayn uslle geri dnlrd. KDRYYE: Trbesi Badat'da bulunan Abdlkdir Geyln tarafndan kurulmu bir tasavvuf okulu. Gilan (ran'da bir blge)'da dnyaya gelen Seyyid Abdlkdir Geyln (k), genliinde Badat'a gelerek Kad Eb Said Mahzm'den fkh, Ebu Bekir b. el-Muzaffer vesair muhaddislerden hadis dersleri ald. Hanbel mezhebini seti. Elinin emeiyle ailesinin geimini temin ederdi. Uzun sre va'az ve retim ii ile megul olduktan sonra, mam- Gazal gibi, yakni arama krizi ile zhd-tasavvuf bir hayata yneldi. Uzun sre, Badat ve Kerh harabelerinde, zahidne bir hayat yaad. Halvetlere girdi. Son girdii halvette, krk gn sre ile hibir ey yemedi. eyh Ahmed Debbas adl bir sfiden tasavvuf disiplini renen Abdlkdir Geyln, sonunda, terkettii topluma dnp Eb Sa'ad medresesinde derslere ve camilerde halk irada balad. Toplumda fakir, zengin, dul, yetim, yolcu, aydn, cahil herkes ile muhatap olarak doru yolu gsterdi. Eserlerinden bir ksm unlardr: Melfzt- Geyln, Futhu'l-Gayb (bn Teymiyye Abdlkdir Geylan'ye olan sevgisi sebebiyle bu esere bir erh yazm olup, bu eserin tenkidli basm 1989 senesinde Kuveyt'te yaplmtr), Gunyetu't-Tlibn, Behcet'l-Esrr, Divan- Gav-su'l-A'zam (iirleri bu divandadr). Sadk Vicdan "Tomar"da, Abdlkdir Geylan'nin ebced hesabyla "ak" ile doduunu, "kemal" ile mr srp "keml-i ak" ile Allah'a kavutuunu tesbit etmitir. Kdiriyye'nin ubeleri unlardr: Esediyye, Ekberiyye, Makdisiyye, Garibiyye, Erefiyye, Rumiyye, Yfiiyye, Hemmdiyye, Hilliyye ve Hindiyye. Kadiriyye, Nakbendiyye'den sonra, dnya zerinde en ok yaygnlk kazanm ikinci byk tasavvuf okuludur.

Slikn- Kadir Slik-i mlk-i bekadr slikn- Kadir Trik-i ky-i fenadr sdikn- Kadir Cehd idb ilm-i ilhden sebak-han oldular Varisan- enbiydr slikn- Kadir Cme-i irfan ile tezyn-i btn ettiler Zhir-i ehl-i kabadr slikn- Kadir Meclis-i irkyandr halka-i ezkrlar Srr- kalbe indr slikn- Kadir Eylemiler dillerin gencine-i gayb'l-guyb Mahzen-i srr- Hda 'dr slikn- Kadir n fenafillah'dan seyr-i ilallah itmee Rehrevn- Kibriya'dr slikn- Kadir Feyz-i irdiyle teshr itmede talihleri Gyiya mciz nmdr slikn- Kadir Bsitn- zikr-i cehri iredir nalileri Blbl-i ba-i (Rza)'dr slikn- Kadiri. eyh Rz-y Talabn KF DAI: Kf, Kur'n- Kerim'de ellinci surenin addr. Kur'n- Kerim'in mukatttndandr. Allah'n isimlerinden birinin "Kf" olduu sylenir. Kudret sahibi anlamna geldiini syleyenler olduu gibi, dnyay epeevre kuatan dan addr diyenler de vardr. Bu dan ardnda, efsaneye gre, cinler yaamaktadr. Ejderhalar, insanlara zarar verince, gya melekler, onlar bu dan ardna, ateli zincirlerle ekip atarlarm. Tasavvuf erbabna gre, "Kf", Kur'n'a iarettir. Ki bu da, Allah'n btn isimlerinin zuhur yeri olan ve bu mazhariyeti bilen ve bildiren insan- Kmil'dir. Zamann kutbu ve imam budur. Kf Dan arkama Yklendim etme aceb Bahr- Muhti idim Kanmadm amma neden. dris-i Muhtef Bayram Halk arasnda Kfda veya Kf ifadesi snrszlk, son derece byklk gibi manalar ihtiva eder. ok byklenen insana "burnu Kf danda" denir. Bir utan bir uca yerine de "Kaftan Kafa" veya "Nundan Nuna" deyimleri kullanlr. "Sleyman Peygamber, Kaftan Kafa btn leme hkmetti" gibi. KAF-NUN,KN: Arapa, kf ve nn harfleri bir araya gelirse "kn: ol" szn meydana getirir. Bakara/117; l-i mrn/47; Meryem/35; Yasin/83; M'min/67. yet-i kerimelerinde, Allah'n, bir iin olmasn istemesi ve o iin hemen olmas, bu szle bildirilir. Tasavvuf edebiyatnda Allah'n dilemesi "kf-nun" yahut "kn" szleriyle belirtilir. Onsekiz bin lemi ma'dm iken vreyledi Kf nn emri ile bir kerre m etti ak Yusuf Sinek Kf nn hitab izhr olmadan Biz bu kinatn ibtidsyz. Harb KHL : Rahatta iken zor duruma den kii anlamnda Arapa bir kelime. Seyr suluktaki yavalama. Bunun nedeni, gidilen yolun bazan slike zor gelmesidir. Ar ve yava tahakkuk eden bu slk, en mkemmel slktr.

KAHR: Arapa, mahvetmek, ezmek anlamlarnda bir kelime. Mukabili ltf'tur. Nefsi, Allah'n yardm ile ezmek, dizginleyip ona galip gelmek. Allah'n tecellleri, ya kahr sfatyla, ya da ltuf sfatyla olur. Olgun sfiler, her iki tecellyi de, ayn seviyede gnl holuu ile karlarlar. Baz veliler daha ok kahr, bazlar da ltuf tecellilerine mazhar olurlar. Kahr tecellisine mazhar olanlar, vahada bile olsa kendilerini sahrada grrlerken, dierleri kendilerini sahrada bile olsa vahada grrler. KAHRYYE: Arapa, kahretmeye mensb anlamnda kelime. Birisini kahretmek, ldrmek, yok etmek manasna gelir. "Kahriyye okumak" diye bilinen ve Allah'n Kahhr ismini kullanmakla ilgili bir uygulama vardr. Bu uygulamada, kalabalk bir grup, Allah'n "Kahhr" ismini yksek sesle, binbir kere veya birka kere okuyarak, mahvedilmek istenen kiiye zihnen ynelmek suretiyle neticeye varmak sz konusudur. Bu trende, "kahriye" ad verilen bir dua da okunur. Gnmz medyumistik almalarnda da bu tr uygulamalar grlmektedir. Parapsikolojik olarak izah mmkn olan bu olay, ahlk adan olduka sakncaldr. Eski Kzlderili, Maya, Aztek, Afrika ve Asya kltrlerinde de grlen bu husus, insann cann almay hedef edinmesi ynyle, skntl bir uygulamadr. Bazan Kahriye'nin okunana deil de okuyana etki ettii grlmektedir. Buna "kahriyye'ye uramak" denir. Olayn ileyi teknii olduka karmaktr. KAHVE NAKB : Nakib, kabile reisi, bakan, bir kavmin reisi gibi manalar ihtiva eden Arapa bir kelimedir, oulu nukab'dr. Tasavvuf stlah olarak, tekkelerde kahve piiren ve bu ile grevli bulunan kiiye denir. Aslnda bu grev, dtan nemsiz gibiymi gibi grnse de rastgele herkese verilmezdi. Bu i genellikle tekkenin kdemli kiilerine verilirdi. Bekta meydannda, kahvecinin Eb'l-Hasen e-zil'yi temsil eden bir postu bulunurdu. KAHVE OCAI : Esma zikri ile zgnlemi tasavvuf okullarnn tekkelerinde "cmle kaps" denen ve baheye alan kapdan sonra, asl tekke kapsna girilince, giri ksmnn bir kesindeki oda, kahve oca diye anlr. Oda kapsnn karsndaki kede, kahve oca bulunur. Odada oturmak iin, boydan boya st kilimle rtl bir kerevet vardr. Kahve ocann yanndaki post, kahveci dervie aittir. Tekkeye gelen misafir, nce kahve sunar. Misafir, eyhi grecekse, eyhe gidip haber verir ve misafiri alp eyhe gtrr. Kahve ve kahvecilerin pri, eyh Ebu'l-Hasen e-zil'dir. azil tasavvuf okulu mensuplar, gece zikir ve teheccd ibadetlerinde uyku datmak konusunda, faydal olmas amacyla, kafein ihtiva eden kahve imeyi adet edinmilerdi. KAL: Arapa "dedi" anlammadr. lm-i kal: er' ilimler, fkh bilimi. lm-i Hl: Yaama ile ilgili, ie ait ilim, tasavvuf. Kal, hle dnmedike makbul grlmemitir. Hlin de, kal ile olan daha makbuldr. KALAK: Arapa, bir eyi hareket ettirmek, kararsz kalmak, zgn olmak demektir. Tasavvuf stlah olarak, sevenin evkle sevilene doru harekete geirilmesi anlamna gelir. KALB: Arapa, bir eyin altn stne getirmek, evirmek, vs. gibi anlamlar ihtiva eden bir kelimedir. Biyolojik ve anatomik olarak insan gsnn sol tarafnda bulunan am kozalana benzeyen bir et parasdr. Ana rahminde, insan varlnn jinekolojik oluum srecinde meydana gelen (gebeliin nc haftasnn sonunda) ilk organdr. Tasavvuf olarak kalb; insann mahiyeti, madde ile mnnn birletii yer, akl, ruh, Allah'n tecell ettii mahal, lh latfe gibi ok ynl manalar ifde eder. Biyolojik manadaki kalb, insanda olduu gibi, hayvanlarda da bulunur. kinci anlamdaki kalb ise, sadece insanda bulunur ve insan hayvandan ayran zelliktir. Molla Cam, Fuss erhi'nde kalb; mizac kuvvetler ve cisman gerekler ile ruhan gerekler ve nefsan gerekler arasn bir araya getiren (cem eden) hakikatdr, der. Mutasavvflara gre; manev kalbin madd kalbe bir nevi taalluku (balants) vardr. Ve bu kalp, insann hakikatidir. Bu latfe, idrk edicilik ve bilicilik zelliklerine sahiptir. Muhatab, mtleb ve muteb olan ite budur. Trke'de kalbe, gnl denir. Can tabiri de kullanlr. "Kalbe bakc": Bayram melamlerinde, irada izinli kiilere verilen addr. Kalple ilgili baz ataszleri u ekildedir: Kalp bir sra kadehtir, abuk krlr. Kalp kalbe kardr. Kalpten kalbe yol vardr. Fukara kalbine her kim dokuna Dokuna sinesi Allah okuna La edr KLDE KALMAK: Arapa, kal, sz, laf demektir. Tasavvuf hallere ait bilgiyi, uygulama haline getiremeyen kimseler iin kullanlan bir tbirdir. Byle kiilerde laf var, i yoktur.

KALEM : Arapa, kesmek, budamak masdarndan tremi bir kelime olup kalem, makas, yaz, kumar oku ve stil gibi manalar ierir. Tasavvufta ilm-i tafsl-i ilhye ve kelimelerin ekillerini karmaya vasta olan ruha, kalem denir. Tehnev, sfilerin bu tabiri, akl-i evvel manasnda kullandn syler. Letif'l-Lgt'da da, vhidiyyetden kinaye olan hazret-i tafsle ve nefs-i kll'e de kalem denir. Bir ksm sufler de, u aklamay yaparlar: Kalem, ilm-i tafslin bilgisidir. Kalem, lh tafsl bilginin, varlklara taalluku gznnde tutulmak suretiyle benzetme yaplarak kullanlr. "Kalem ilm-i tefsl-i lhdir. nk mezhir-i tafsl olan huruf, devttaki mrekkepte mcmel olup orada olduka tefsili kabul etmez. Mrekkep divitten kaleme intikl ve levhe temas ettike, huruf tafsil eklini alr. Bu suretle ilim de, matlba gre tafsil edilmi olur. Kezalik, insann madde-i hayatiyyesinden ibaret olan nutfe de, suret-i insaniyyede mcmel olup zahr- dem'de durduka, tafsili kabul etmez. Kalem-i insan ile levh-i rahme intikal edince tafsili kabil olur". Lisan- gayb olur esrar-; gayb i'rna kf Ne gam olsa nazardan levh-i mahfuz- kalem nbd. Osman ems Efendi KALENDER: Farsa bir kelimedir. Dnya ile alkasn kesip Allah'a ynelen kimselere denir. Bunlarn zellii, laubali merep, lkayd, mcerred ve fakir olmalardr. Kalenderiyye tarikatna mensup olanlara kalender denir. Bektalerde dervi olmaya ikrar veren, fakat kendisine dervi olma treni ile ta giydirilmeyen ve tekkede arakyye ile hizmet eden kiilere de kalender ad verilir. Ancak bu kelime zamanla anm, farkl manalarda kullanlmaya balamtr. Halk arasnda kalender; yoksul, kimsesiz kiiye dendii gibi, her eyi ho gryle karlayan geni merepli, herkesle anlaabilen ve geinebilen kimselere de kalender adam denir. Kaynaklara gre, kalenderler ba ak gezmektedirler. Sikkelerinin yukar ksmnda on iki, aa ksmnda ise krk dilimin bulunduu kaydedilir. Bektaler, beyaz keeden yaplan lengeri drt, kubbesi on iki dilimli ve tepesinde dme ad verilen kenarlar dikili, fndk byklnde, beyaz keeden mamul dikili bir para bulunan taca, "Hseyn" ve "Celli Tc" denir. Lengeri drt, kubbesi on iki para keenin, i taraftan birbirine dikilmesiyle meydana gelen bu tacn, dtan grnen dilimlerinin kenarlar da kk ve birbirine bitiik dikey dikilerle dikilerek, dilimler iyice belirtilmitir. Dilimleri dtan dikili olmayanna ve tepesinde dme bulunmayanna "kalenden ta" denir. Kalenderler; ar-darb denilen bir uygulama yaparlard ki, bundan kast, zahir ssten vazgemekti. ar-darb (drt vuru) ise, sa, sakal, byk ve kalar tra etmekten ibaretti. Kafadaki tm kllarn kaznmasna zen gsteren bu tip dervilerin, cevalka (cavlaklar) diye anld da bilinmektedir. Rind-i kalenderim yoktur bunda ek, Nazn ekemem; anlasn felek Cehennemde yanmak minnet ekerek Cennete girmekten asandr bana. Tokadzde Sekip KALENDER-HNE: Kalender evi manasna gelen Farsa bir terkib. Fakir dervilerin barnmalar iin yaplan zaviyeler hakknda kullanlan bir tbirdir. Kalender, dnya alkalarndan vazgemekle manev hakikatlardan zevk duyan, filozof, dervi demektir. Fatih Sultan Mehmed devrinde alan Kalender-hnelerde, Mesnev okutulduu kaydedilir. Girb bin leme her lemi bir lem-i zevk et Kalender ol, hakm ol lemin her leminden ge. Cell Paa KALENDERYYE: Cemaleddin Sav (630/1232) tarafndan tesis edilmi bir tasavvuf okulu. Sonradan baz sapmalar grlen bu tarikat, u zgn ynleriyle hlasa edebiliriz: Kalenderlerde ar (hatta lsz) bir ehl-i beyt sevgisi vardr. Kemaleddin Efendi, Tibyanu Vesaili'l-Hakyk'ta bunlarn "Hasan, Hseyin, Muhammed, Fatma ve Ali isimleriyle zikir ektiklerini kaydeder. Kalenderler, def, kudm, ve alemleriyle gruplar halinde eitli yerleri gezerler, tasavvuf anlaylarn yayarlard. Sa, sakal, byk ve kalarn kestirerek (ar-darp), tembellii meslek edinmi, bekar bir hayat tarzna ynelerek dilencilikle itigal etmilerdi. Vahid tarafndan yazlan "Menakb- Hce Cihan ve Netice-i Can" adl eserde, Kalenderlerin ar-darb (ehr darb) yapmalarnn sebebi, u ekilde anlatlr: Annn bu sakal u sa u ka Tra ettik bu yzden kola n

u nesne kim cihanda ariyettir An tra etmemek akbah sfattr Bu kllar ariyettir mlk-i tende Gider, var ise akln an sen de Tra eyle bu yzden sakaln Ki t ren ola n meh cemlin. Abdlmun'im Hafn'nin de ifade ettii gibi, kalenderler, edebleri, detleri, meclis ve muamele gibi hususlar terk etmi kiilerdi. Kalp satama nem verdikleri kadar, namaz, ibadet ve zhde ehemmiyet vermezlerdi. KALIBI DNLENDRMEK : lmek manasnda kullanlan bir deyim. "Dnyada bize rahat yoktur" (La rhate len fiddnya) szyle iaret olunduu zere, lm, istirahat, dinlenme gibi bir mn ifade eder. Buna benzer olmak zere u ifdeler kullanlr: Gt, gnd, yrd, Hakk'a yrd, Hakk'a kavutu, irtihal etti, ilesi bol dnyadan geti. KALLA: Farsa, berdu, keyfince yaayan, kimseye aldrmadan hayatn srdren kii demektir. Harabt. inde bulunduu hle gre davranan kii. Hal sahibi, dnya ile ilgisini kesen, rind. KL BEL: Arapa, iki ayr kelime, "evet, dediler" manasna gelir. Bu ifade, Kur'n- Kerim'deki A'raf Suresi'nin 172. yetlerinde yer alr: "Kyamet gnnde, biz bundan habersizdik, demeyesiniz diye, Rabbin ademoullarndan, onlarn bellerinden zrriyetlerini ald, onlar kendilerine hid tuttu ve dedi ki: Ben sizin Rabbiniz deil miyim? (Onlar da) Evet (Rabbimiz olduuna) ahit olduk dediler." Allah'n ruhlardan ald bu misak iin, u tbirler kullanlr: Bezm-i elest, bezm-i ezel. Sfilere gre, her insan, kabiliyetine ve yeteneine gre, amel etmesi bakmndan, hl diliyle her n, "sizi yetitiren, bakan, gelitiren, byten Ben deil miyim?" sorusu tekrarlanmakta ve herkes, hal diliyle "evet" demektedir. Bu dnya, elest bezminde, Allah'a verilen szn tutulup tutulmadnn denendii bir snama yeridir. Kalem alncak grgil Haber byledrr bilgil, Kl bel kelecisin Bunda haber veren benem. Yunus Emre T kl beldan sevdik sevitik Bizimle ezel yarr mahabbet stad nazarnda, ikrar kopuduk M'mine kadm ikrardr mahabbet Kul Himmet KAMET: Farsa, boy, bos demektir. Sadece Hakk'n ibadete layk olmas, baka hi bir eyin buna hakk olmamas. KAN: Trke. Hallc- Mansur'dan itibaren, tasavvufta bir kan imgecilii balamtr. Tasavvufun zorluklarla dolu bulunduu, icabnda hayatn bu uurda feda etme durumunun bile sz konusu olduu, kan imgesiyle anlatlmaya allr. Molla Cam'nin dedii gibi Kuh kn ez kelleh Bahr kn ez hn-i m Kellelerden da Kanmzdan deniz olsun. Ba vermek, icabnda sr vermemek urunda byk bir fedakarl ierir. Kii srrn yle saklamal ki, o kiinin srrnn ne olduu deil, sr sahibi olduu bile bilinmemelidir. KANAT: Arapa, ikna olmak, yetinmek vs. gibi anlamlar ihtiva eden bir kelime. Yaamak iin zarur olan ihtiyalar dnda kalan, btn nefs arzu ve hayvan isteklerden uzak durmak. Yeme, ime ve eitli konularda arya kamamak. KANYYE : Abdrrahm el-Kan'ye nisbet edilen bir tasavvuf okulu.

KANBER- AL: ki zel isimden olumu bir izafet terkibi. Hz. Ali'nin Kanber'i manasna gelir. Hz. Ali'nin Kanber adl bir klesi olduu sylenir. Bu bir Bekta terimidir. Bektaler kullandklar bir kemere, Kanber-i Ali derler. Yuvarlak erit veya rme kaytandan yaplan bu kemer, armut biiminde tala birbirine balanrd. Ba vazifesini gren ta, Hac Bekta tandan yaplrd. KANBERYYE: Kanber, Hz. Ali (r)'nin klesidir. Hz. Ali (r)'ye ok balyd. O, evden knca, Kanber muhafzlk grevi yapmak zere klcn taknr, peinden giderdi. Kanber, zenc idi. Haccc'a kar Hz. Ali'yi d iin 95/71 4'de ehit edilmitir. Kanberiyye, kalnca bir kuaa halka ile aslm, yumruk eklinde ve yumruktan kk, balm ta denen Krehir'de kan balgam tatan, yahut Necef tandan yaplm bir eydir. Tbend, teslim ta, kemer, palheng vs. gibi tarikat cihazndan olan Kanberiyye, bele sarlan kemer zerine taklr. Kuan bir ucu, halka biimindedir, o halkaya sokulur ve belin sol yanna doru meyilli olarak durur. Kanberiyye; ehl-i beyte nisbeti, erenlere hizmeti ve evlenmemeye karar vermeyi ifade eder. Ancak son zamanlarda, evli olanlar da bu cihaz kullanmlardr. Kanberiyye, baba tarafndan tekbirlerle kuatlr. Bu srada tercemn da okunur. KANDLC: Tekkelerde yanan kandillerin yan, fitilini hazrlayan ve gece olunca da yakan grevli dervie, kandilci veya erac denilirdi. KANDL DBNE IIK VERMEZ : Bu atasz, "mum dibine k vermez" eklinde de ifde olunur. Herkese faydas dokunduu halde, kendine ve yaknlarna ayn fayday salayamayan kimseler iin kullanlr. KANDL GECES : Baz mbarek geceler hakknda kullanlan tbirdir. Rebilevvel aynn onikinci gecesi Mevlid, Recebin ilk cuma gecesi Regaib, aban'n onbeinci gecesi Bert, Recebin yirmiyedinci gecesi Mira, Ramazan'n yirmi yedinci gecesi Kadir gecesidir. Bu mbarek gecelerde, minarelerde mahyalar kurulur, kandiller yaklrd. Gnmzde, bu i iin minare erefelerinde elektrik ampulleri kullanlmaktadr. Kandil geceleri, ihya geceleridir. KAN ET, KANUN ETME : Tarikat erknna, yeni bir ey katmamak gerektiini ihtar etmek zere sylenir. KANINI NE AKIT : Cezbe geldii zaman veya bir hl zuhurunda, derviin bunu dar aksettirmemesi, sezdirmemesi ve normal davrantan uzaklamamas demektir. Bu, temkin ehli sfilerde olur. Telvin ehli olanlarda bu durum aksinedir. Bu, melmet tavr olarak da deerlendirilir. KANTARA: Arapa'da byk kprye kantara denir. Dnya, kiiyi hirete ulatran bir kpr durumundadr. l-i imran Suresi'nin 14 ve 15. yetleri, dnya ve hiret kyaslamasn yapar ve hangisinin daha nemli olduunu aklarken orada u ifadeler kullanr: "Kadnlardan, oullardan, yn yn birikmi altn ve gmten, salma atlardan, samal hayvanlardan ve ekinlerden gelen zevklere dknlk ve ballk, insanlar iin gzel gsterildi (ziynetlendirildi). Bunlar dnya hayatnn meta'dr. Nihayet varlacak gzel yer, Allah'n huzurudur. (Resulm) De ki: Size bunlardan (yani dnya met'ndan) daha iyisini bildireyim mi? Takva sahipleri iin Rableri yannda, iinden rmaklar akan ebediyyen kalacaklar cennetler, tertemiz eler ve Allah'n honutluu vardr. Allah kullarn ok iyi grr" (l-i imran/14-15). KANUN ERAI: Bektalerde taht ve Balm (Sultan) Ta'nn nnde duran ve zeytinya ile yanan raya Kanun era denir. Pirinten yaplm, kapa Bekta tac eklinde olup, fitil konacak llesi bulunur. Kanun era, iki yanndaki amdanda duran ve tahtn basamann, her basamanda yer alan er amdandaki mumlarla beraber saylrsa oniki, llelerindeki fitillerle saylrsa Meydandaki taht stnde ve nnde bulunanlarla ondrt era eder ki, bu saylar, lemi aydnlatan hakikat nderleri oniki imama ve ondrt masuma iaret ederler. erac, Kanun eran yakmadan (uyarmadan) tahtn nnde u terceman okur: Knn- evliya, nuru's-semvt Seksiz bu menzildir Tr- mnact Kaan ren olur, niyaz edip ver Muhammed Ali'ye candan salavt. lk msradan anlalaca zere, Kanun era'na, Evliya era da denir. KAPI ALLAH KAPISIDIR : Akemseddin, mridi, kulu Allah'a, Allah' da kula sevdiren kii olarak tarif eder. Bu durumda, mrid, mridi Allah'a ulatran kap durumundadr. Ve bu kap, ayrm gzetmeksizin herkese aktr. Bu kap insanlara hizmet kapsdr, zira Allah'a almakla, Allah'a gtrmektedir.

KAPIDAN GEMEK : Tasavvuf' planda, murakabe zelliini kazanmay ifde eder. Mevleviler bu duruma, kapdan gemek derler. Bu, ilesini bitirenlerin veya baka dergahtan gelip hcreye kacaklarn, veyahut ileke olmayp da, fazileti ve olgunluu bulunmas veya eyhe vris olmas sebebiyle, kendisine dedelik payesi verileceklerin "Murakabe Meydan" na kabuldr. eyh tyini nedeniyle, ziyafet ekmek de, dettir. Bu durumda ziyafetin masraf, yeni eyh efendiye ittir.Akamdan sonra, yeni eyhin dnda herkes meydanda toplanp yemek yer, kahve ierdi. Daha sonra Meydanc, yeni eyh olan efendiyi meydana davet ederdi. eyh, bata tarikat olmak zere, sa ve soldaki dedelerle ift elle musfaha ederdi. Ayakta, niyaz vaziyetinde bulunan mutfak canlar (mutfak grevlisi derviler) ile grtkten sonra, eyh de niyaza dururdu. Tarikat o srada u glbanki okurdu: Vakt-i erif hayrola, hayrlar fethola, serler defola, dervi kardeimizin meihat hizmeti mbarek ola, niyaz kabul ola, demler, saflar ziyde ola, dem-i Hazret-i Mevln H diyelim H". Yeni eyh efendi, o gece Hazret-i ems'de yatard. Arzu durumuna gre, orada bir iki gn kalrd. KAPIYI SIR ETMEK : Kapy kapatmak anlamnda bir sz. eyhim, var ise syle erenler kelimt Dinletme bana tekkedeki mustalaht (em'in kl al), (kapy sr eyle) demekle H bulasn nr- dil bb- necat Allah iin olmazsa eer ekdiin evrd Nutkun tutulunca arrsn salavt. zzet Molla KARABAYYE: Halveti tasavvuf okulunun kollarndan birinin ad. eyh Ali Aleddin Karaba- Vel (. 1097/1686) tarafndan kurulmutur. Karaba- Vel, Arapgir'lidir. Gen yanda, stanbul'a Ftih Medresesi'ne gelerek derslere balad. Bir sre sonra cezbeye tutularak sfiyye mesleine yneldi. Kastamonu'ya giderek a'baniyye-i Halvetiyye postniini smail orum'ye intisb etti. Derslerini bitirip, hilfet ald. Baz ihtilflar zmek iin ankr'ya gitti. eyhi ismail orum vefat edince, yerine geen olu eyh Muslihiddin Efendi'den feyz ald. Daha sonra 1 080/1 669'da skdar'da, Mihrimah Sultan Zviyesi'ne eyh oldu. Vefat Msr'da vuku bulmu olup, mezar, Kahire yaknlarndaki Gayln kyndedir. eitli eserleri vardr: Kif-i Esrr- Fuss, bu eserin muhtasar Camiu Esrri'l-Fuss, erh-i Akid-i Nesefiyye bi-Lisani't-Tahkk, Mi'yru't-Tarka, Tarikatnme, erh-i Kasde-i Akiyye li'- ey-hi'l-Ekber, Risle-i Usl-i Erban, Tefsir-i Sre-i Th, Tabirname. KARAGZ : Renkli bir perdenin, adam boyunda ve orta yerinde, ince beyaz bezden yaplma, kk bir pencere biimindeki sahnenin arkasndan yirmi-yirmi be santim uzunluunda deriden kesilmi ve boyanm, resimlerin seyircilere gsterilmesi suretiyle oynanan oyun. Ik arkadan vurunca perdeye bu iki boyutlu ekillerin glgesi der. Seyirci bu glgeleri izler. Vahdet-i vcud telkkisine gre, lem de, tpk bu ekilde bir glgeden ibarettir. Bu tip glge oyunlarnn kkeninin inlilere dayand sylenir. Muhyiddin bn Arab, Futhat- Mekkiyye'nin yz on yedinci babnda glge oyununun, ne ifde ettiini u ekilde anlatr: "Cenab- Hakk'n, cemi avalimi mdebbir olmas meselesindeki iaretimizin hakikatini bilmek isteyen, hayl-i sitre'ye yani perde hayline ve suretlerine ve perdeden uzakta bulunup, asl o suretleri oynatan ve onlarn lisanndan konuan zt ile aralarnda perde bulunan kk ocuklara gre, o ekilde konuann kim olduuna bir baksn. te lemin ekillerinde de durum byledir. nsanlarn ou, varsaydmz o ocuklar gibidir. Bu bakmdan, ne ekilde hicap ve gaflette olduunu anlarsn. Ufak ocuklar bu toplantda sevin iindedirler. Gafiller de bunu elence ve oyun olarak telkki ederler. limler ise, bundan ibret alma cihetine giderler ve Allah'n bunu bir rnek olarak koyduunu ve yarattn bilirler... Allah bu leme nisbetle, bu ekilde onlarn misalinin hareket ettiricisidir. Ve bu perde, mahlukat ve kainat zerinde cereyan eden ve hkim olan lh kader srrnn perdesidir. Durum bu iken, gaflet iinde bulunanlar, bu ibret dolu misali elence ve oyuncak kabilinden sayarlar. Nitekim Allah tarafndan "dinlerini lehv ve oyuncak haline getirenler..." (En'm/70) buyurulmutur. Binaenaleyh, ilk olarak perdeye vassf (karagzc) denen ahs kar ve Allah' ululayan, en bir hitabede bulunur. Sonra kendisini mteakib, perde arkasndan perdeye gelen eitli ekillerle konuur. Sonra seyircilere, Allah'n bu hayal perdesini, kullarna bir ibret misli olmak zere yarattn, ibret alsnlar diye bildirir. Sonra vassf perdeden kaybolur. Bu vassf, biz insanlar arasnda ilk mevcut olan, Hz. Adem mesabesindedir. Bizden kaybolmas da, perde ve ilh gayb hicab ardnda ind-i rubbiyette kaybolmas eklindedir. Allah hakk syler ve doru yola erdirir. KARA KAZAN, KARA KAZAN HAKKI : Yesev geleneinde, tekkede byk bir kazan olur, onda piirilen

orba, gariplere, yoksullara ve dervilere datlr. Seyyid Ali Hemezan, Kemir'de slm' yayma faaliyetleri srasnda, halifelerinden birinin byle byk bir kazan olmas ve bu kazanda pien yemekten btn bir evrenin istifde etmesi, o civarda bir iskn kolonunun olumasna sebebiyet vermitir. Farsa'da kazan anlamna gelen Lenger kelimesi, o kasabann ad olmu ve "Langer-hatta" diye anlmtr. Ortaasya tasavvuf geleneini srdren Hac Bekta Vel'nin, Hacbekta'taki merkez tekkesinde, bu amaca ynelik byk bir kazan vard. Bu kazan "A Evi"ndeydi. Bektaler, bu kazann, altnda ate olmaszn kaynad inancndadr.Bu kazann, bir Mool komutan tarafndan tekkeye hediye edildii sylenir. "Kara kazan hakk iin" sz alevler arasnda bir and szdr. Eskiden r usl, vergi sisteminin essn tekil ediyordu. Kylerin ekin haslatnn onda biri (r) artrma ile satlrd. Kyn rn alan kii (mltezim), onda biri aldktan sonra, eer ky alev ky ise, ler, yediler, krklar hakk olarak, , yedi ve krk inik buday alr, kyl sesini karmazd. "Harman kaldrma zaman" kylere, eitli yerlerden dedeler ve derviler de gelirdi. Hac Bekta elebisi tarafndan gnderilen vekiller de gelirler, kimisi "Hazret-i Pr", kimisi "Kara Kazan", kimisi "Gl Yzl Efendim" (elebi) iin Hakkullah toplar, kylnn harmanndan nasibini alr giderdi. KARR: Arapa'da, dinlenecek yer, sebat, vs. gibi manalar ihtiva eden bir kelimedir. Hlin hakikati konusunda teredddn kaybolmasna karr denir. KARINCA ve SLEYMAN : Karnca, tasavvufta, herkesin kendi gc orannda yapabilecei kadarn yapmasn temsil eden sembol bir hayvandr. Didinme ve alma, karncann zgn bir vasf olduu gibi, sufde de ayn nitelik bulunmaldr. Suflik yolunda meskenete yer yoktur. Bu konuda u hikaye anlatlr: Topal bir karnca, de kalka Hacca gidermi. Birisi "nereye gidiyorsun?" diye sormu. "Hacca" demi. Duruma aran adam "bu halinle mi?" demi. Karnca u karl vermi: "Varamasam da, yolunda lmek var ya!". Yine Hz. Sleyman'n ordusunun karncalar inememesi ile ilgili olay (Neml/15-19) da, karnca acizliin, Hz. Sleyman da kudretin sembol olarak yer etmitir. Acizlik ve gcn karlkl alakasn Yunus Emre dizeleriyle anlatr: Canm, erenler yolu inceden ince imi, Sleyman'a yol kesen, ol bir karnca imi. KARBU'L-FETH'L-MBN: Apak bir fethin yaklamas anlamna gelen, Arapa bir tamlama. lh isimlere ait nurlarn tecelllerinden ve velayet makamndan kula alan ey. KR DEDE: Kr, Arapa'da okuyucu manasna gelir. Mevlev tbiridir. Kr Dede, Mesnev okurken, Mesnev-hanlarn yanna oturup, beytleri okumak suretiyle onlara yardm ederdi. Bunun yerine Kri-i Mesnev unvan kullanlrd. KR- MESNEV: Arapa, Mesnev okuyan demektir. Mesnev-hanlar Mesnev okurken, yanlarna oturup, onlara takld yerlerde yardm ederlerdi. Mesnev-hanlar, Mesnev'yi ezbere bilirler ve dersi ezbere yaparlard. Sonraki dnemlerde, gl Mesnev hafzlar azald iin, yanldklar vakit hatrlatma iini yapmak zere, elinde kitap tutan yardmc bulundurulmaya baland. Mevlevhanelerin bazlarnda yanyana iki krs vard. Birinde Mesnev-han, dierinde Kari-i Mesnev otururdu. Ders, Kari-i Mesnev'nin iki beyit okumasyla balar, sonra Mesnev-han devam ederdi. ayet Mesnev-hann okuma srasnda unuttuu beytler olursa, bunu Kari-i Mesnev hatrlatrd. Daha sonra Kari-i Mesnevlik bir paye haline gelmitir. Ancak son devirlerde Mesnev-hann nnde Mesnev bulunduunu, unutunca, ap baktn, bu yzden Kari-i Mesnev'ye ihtiya kalmadn gryoruz. Ancak krs dibinde oturan Kari-i Mesnev, ilk iki beyti okuyarak derse balama detini devam ettirmekteydi. KARR-KURR: Arapa, okuyucu demektir. Hafz, zhid, sofu, kaba manada dinin zahirine bal olan kii, ham ruh sahibi, lh zevklerden anlamayan, cennete girme, cehennemden kurtulma amacyla kulluk yapan adam. Dinin duygu ynnden nasibi az kii. KSS-KUSSS: Arapa, hikayeci demektir, ilk zhidlerin yaad dnemden balayarak, camilerde, toplant yerlerinde hemen her yerde, hikye anlatarak, halk etkilemeye alan bir takm vaiz ve zhidler grlr. Bunlarn sfilerle alkas olmamakla birlikte, bir ksm zhhad grubuna girer. KASANYYE: Nakbendliin kollarndan biridir. Kurucusu, emseddin Ahmed'l-Ksn (. 911/1505)'dir. KASD: Bir eye tevecch etmek, ynelmek manasna gelen Arapa bir kelime. Tasavvuf stlah olarak,

sevgilinin honutluunu bulmak zere, hereyden syrlmaya azmetmek ve btn iradeyi bu yne sarfetmek. KSE: Farsa, kadeh demektir. Slk hlinde, sliki mest eden vahdet (birlik) arabnn (tecelllerinin) kadehi. Ak kiinin kalbi, bu tecelllere mazhar olan kadehtir. Kalbin anatomik yaps, kadehi andrr olmas ilgintir. Murakabe halindeki sfinin kalb kadehi, eitli tecell nurlarnn dkld bir yer halindedir. Bu tecell, dnlen eyin kalbe inmesi, tesir etmesi ile hissedilebilir. KASIK NYAZI : Yunanistan Bektaleri kendilerini Seyyid Ali Sultan'a nisbet ederler. Bunlarn yaptklar kask niyaz u ekildedir: Parmaklar dz ve bitiik, parmak ular aaya eik olarak, eller iki br zerine konur. Omuzlar biraz vcttan ayrlr. Sa ayak parmak ucu, sol ayan ba parmak ucunun zerine konur (mhrlenir). KASIMYYE: Ridiyye-i ziliyye'nin kollarndan biri. Kurucusu, eydi Ebu'l-Ksm el-Gaz es-Selms (. 981/1 573)'dr. Bu tarikata Gziyye de denir. Zira kurucusunun isimlerinden birisi, Gazi'dir. KASM: Krmak, helak etmek, mahvetmek anlamna Arapa bir kelime. Vst bu terimi yle tarif eder: Btn iler kendi hakikatlarnda, dehirler zerinde zuhur eder. Bunu her kim kdem ahidi ile mahede ederse, bu mahededen dolay, kdemin mukabili yok olur. KASRYYE: Ebu'l-Hasan ismail b. el-Hasan b. Abdillah el-Kasr tarafndan kurulan bir tasavvuf okulu. KASRYYE: Eb Muhammed Abdillahi'l-Cell b. Musa b. Abdi'l-Cell el-Ensr el-veys tarafndan kurulmu bir tasavvuf okulu. Kurucusunun Kasr nisbesine sahip oluu, kurduu okulun bu isimle anlmasna sebep olmutur. KASSRYYE: Kurucusu, Ebu Salih Hamdun b. Ahmed b. Ammrat'l-Kassr (IX. yzyl)'dr. ilk Melmlik bu zta atfolunur. KASVET : Arapa, sertlik, katlk, duygusuzluk gibi anlamlar olan bir kelime. Tasavvuf yolunda yeni olanlar, telvin ve hl gerei abucak hislenir, duygulanrlar, ancak ileri mertebelere ulaan temkin sahibi kiiler, hislerini belli etmezler. Hz. Eb Bekir Kur'n okurken alayan birine, "bir zamanlar biz de byleydik, ama kalbimiz kasvetlendi" demitir. Kasvet, arifler iin bu ekilde mkemmellii ifade ederken, bidler hakknda acmaszlk anlamna gelir. KAT' : Arapa, kesmek anlamnda bir kelime. Kulun,bal olduu sebeplerle megul olmaktan uzaklamasdr. Zira bu sebepler, kulu Allah'tan uzaklatrr. KATNANYYE: Rufaiyye'nin kollarndan biri. Kurucusu, Seyyid Hasan'l-Katnn'dir. Rufaliin dier kollan unlardr: Nuriyye, zziyye, Fenriyye, Brhaniyye, Cndeliyye, Cemiliyye, Dirniyye, Atiyye, Sebsebiyye, madiyye ve Kayyliyye. KATRA: Arapa, damla anlamna bir kelime. lh tecelller, kalp, insn- kmil, nokta. Ey Niyazi, katramz deryaya saldk biz bugn, Katra nice anlasn, umman anlar bizi. Niyz-i Msr KAVAMI': Arapa, birine sopa ile vuran zelil klan, kahreden anlamlarn ihtiva eden oul bir kelime. nsan zelil klan, kahreden her ey kavam'dr. nsan zelil klan bu eyler nefs, tabiat ve hevdan kaynaklanr. Kiiyi bu zilletten ancak, ilh destek ve semav yardm kurtarr. Bu da, Allah'a seyr durumundaki inayete hak kazanm kiilerde olur. "Urumuzda cihad edenleri, bize ulaacak yollara hidayet ederiz" (Ankebt/69) ve "Takval bir hayat srdrenlere, Biz, Hakk batldan ayrma yetenei veririz" (Enfl/29) yetleri bu tr ilh yardma iaret ederler. KAVM: Arapa, cemat, topluluk demektir. Sufler cemati, mutasavvflar grubu, arifler zmresi. KAVS- NZUL: Arapa, ini yay anlamna gelen bir tamlama. lh vcddan ayrlan nurun drt unsura (toprak, hava, su, ate) geii durumu hakknda kullanlan bir tbirdir. Buna mebde (balang, temel, esas) de, denir. nsan- kmil ile ilgili bir devir (daire) teorisi vardr. Bu teoriye gre, sfl olan bu leme gelen bir

varlk, balangta, cansz varlk (cemad), sonra nebat, sonra hayvan ekillerinde ortaya karak, ondan sonra da insan- kmil ekline girer ve Hakk'a ular. Varlk, nasl mutlak varlktan kp bu alak ve dk leme indiyse, tekrar o lemden karak aslna dnme durumundadr, "i O'ndan balad (sonunda) yine O'na dner" srr budur. Bu dnm hareketi bir daireye benzetilerek; Mutlak varlktan bu sfl dnyaya doru olan, kavs-i nzul (ini yarm dairesi, yay); sfl lemden Mutlak Varla olan ykselii ise, kavs-i urc (k yarm dairesi, yay) diye ikiye ayrlmtr. Sfiler, bu grlerini eitli yetlerle ispatlarlar. Onlardan biri udur: "O (Allah)ki, yaratt hereyi gzel yapm ve ilk bata insan amurdan yaratmtr. Sonra onun zrriyetini nutfeden, hakir bir sudan retmitir. Sonra onu ekillendirmi, ona Kendi ruhundan flemitir.." (Secde/7-8) KAVS- URC: Arapa, ykselme yay manasna gelen bir ifde. lh vcddan ayrlan nurun, drt unsurdan getikten sonra, tekrar aslna dnn ifade eder. Buna me'd ve kavs-i su'd da denir. KAVUK : Eskiden kullanlan balk. Fes, takke ve benzeri balklara sark sarmak suretiyle ilim adamlar snfnn giydii bir giyim formu idi. i bo manasna kof ve kav kelimelerinden, baa giyilen bir balk diye de tanmlanmtr. Yenierilerin eitli kavuklar vard. Vezirlerin giydii kavua, kallav denirdi. Baz kavuk trleri unlardr: Horasan kavuk, Mcevveze, Molla kavuu, Telli kavuk, Ikrlak, Murabba, Tepeli kavuk. Daha sonralar balk olarak fes yaygnlamtr. Balklar meslek ve sosyo-politik adan farkllk arzederdi. mera, brk zerine sark; asker aalar, kuka; subaylar kalafat; neferler kee ve hartav kavuklar giyerlerdi. Bilim adamlar tepeli kavuk; ktipler, Katib tarznda kavuk; hocalar Horasan kavuk kullanrlard. KAVVL: Arapa, ok sz syleyen, manasna bir kelime. Sfiyye meclislerinde, kavvl ad verilen kiiler, bugnn mevlidhanlarn bir para andrr tarzda derin, tasavvuf! ve felsef iirleri okuyarak, topluluu heyecana, tefekkre ve vecde getirirlerdi. Osmanl stlahnda bu, ok konuan, alene ve geveze kimseler iin kullanlr olmutur. O makle mtecasir kavvl Mnkariz oldu dey cmle rical. Smblzde Vehb KAYGUSUZ: Tasasz, dertsiz anlamna Trke bir kelime. Bekta edebiyatnn en gzel iirlerini yazan Kaygusuz Abdal ve Kaygusuz Sultan'a, ksaca Kaygusuz denir. slam'a aykr gibi grlen atah ibareleri vardr. iirlerinde esrar ver. Halk arasnda Kaygusuz'un esrara dknl sylenegeldiinden, rakya "Akyazl" dedikleri gibi, esrara da "Kaygusuz" adn takarlar. iciler, yabanclarn yannda bu ismi kullanrlar. Mesela: "Geen gn kaygusuz haktayd. Filan adama rastladm, o bulmu, beraberce grdk (yani beraberce duman alt olduk, veya duman ektik)" szleri, bu kullanma rnektir. KAYLULE: le vaktinde uyumak veya o vakit st imek anlamna gelen, Arapa bir kelime. Vahdetin oklukta mahedesi, okluun vahdette mahedesi tecellnin domas ile olur. Bu durumda Allah'tan gayri eyler ve kesret yok olur. te bu kesret ve msivann yok oluuna kaylule denir. KAYYUM: Her eyi koruyan, tutan manasna Arapa bir kelime. el-Kayym, Allah'n isimlerindendir. Allah'tan bakas bu isimle vasfedilmez. Kelime, Arapa'da mbalaa kalbndadr. okluk, mbalaa ifde eder. Bu isim, Kur'n'da u ekilde geer: "O, kendinden baka hibir ilh bulunmayan Allah'tr. O, Hay'dr, Kayymdur" (Bakara/255). Kyam kelimesi, devam manasna da gelir. Shreverd Heykil'n-Nr'da, bu isimle bir duada bulunur: "Ey Kayym, bizi Nur ile destekle, bizi nur zerinde devaml kl, bizi nurda hareyle, isteklerimizin sonunu, Senin rzn kl, niyetlerimizin nihayetini, bize sz verdiin kavuma (lika) eyle, karanln kapsndaki esirler, devaml rahmetini bekliyorlar, hayr umuyorlar". Camide temizlik iiyle grevli kayym ile kayym kelimesi birbirine kartrlmamaldr. Kereminden o Kdir-i Kayym Eylemez hi kimseyi mahrum. Fuzul KAZANCI DEDE : Mevlevlikte mutfak, yeni derviler iin ilk terbiye ve hizmet mahallidir. Mutfan en kdemli ve nde gelen grevlisine Kazanc Dede denirdi. Bu zat sertabbh (baa)'nn muaviniydi. Kazanc Dede, ilesini bitirmi yetenekli kiiler iinden seilirdi. Mevlevlie girmek isteyenler, Kazanc Dede'ye mracaat ederlerdi. Dede, ona "dervilik zordur, ileyi krmak (yarda brakmak) iyi deildir. Dervilik teten

gmlek, demirden leblebidir. A kalmak, dlmek, haksz yere sz iitmek vardr. Dervilik, lmezden evvel lmek demektir. Bunlara dayanabilirsen gir" derdi. Dervilikte srar eden kii iin eyh efendiden izin, yeni girenden de ikrar alnrd. Kazanc Dede, zaman iinde ykselerek Sertabbh (Baah) olurdu. KAZANCI POSTU : Kazan kelimesinin asl kazgandr. Mevlevlikte, Kazanc Dede'nin oturduu zel posta, Kazanc Postu denirdi. Bu postun rengi beyaz olur ve mutfan giri kapsnn tam karsndaki yerde, serili olarak dururdu. KAZANLIA KAPATMAK: Lokma kazannn bulunduu bodruma, edebsizlik eden dervileri kapatrlar, bir sre burada tutarlar. Buna, kazanla kapatma cezas, denirdi. KAZANLIK: Mevlev tbiridir. Mutfan altnda lokma kazannn bulunduu bodruma, kazanlk ad verilirdi. Buras, edeb d davranta bulunan dervileri cezalandrmak zere, bazan hapishane olarak da kullanlrd. KAZAN YATAI: Mevlev tekkelerinde, mutfak let ve edevatnn bulunduu yere denir. KAZERUNYYE: Eb shk brahim b. ehriyr el-Kazern (. 426/1034) tarafndan kurulmu bir tasavvuf okulu. Kurucusunun adna izafeten shkiyye de denir. Bu okulun esaslarndan biri de, gayr-i mslim kiileri slmlatrmak idi. Osmanl Devletinin kuruluuna tesadf eden yllarda, Bursa'da bir ishkhne kurulduunu bilmekteyiz. KEBAR: Arapa, bykler demektir. Kullarn cehenneme girmesine mil olan ar gnahlara, kebair denir. Genel gre gre bunlar on yedidir. Drd kalp amelidir: irk, gnahta srar, Allah'n rahmetinden mit kesmek, Allah'n mekrinden emin olmak. Drd dildedir: Yalan yere ahitlik yapmak, namuslu kiiye iftirada bulunmak, btl yere, yalan olarak yemin etmek, by yapmak. midede olur : ki imek, haksz yere yetim mal yemek, faiz yemek. kisi, zina ve homosekselliktir, ikisi eldedir: Hakszlk ve adam ldrmek. kisi de savatan kamak, anay babay zmektir. Sfiyyenin nemli bir blm, iman sahibi ehl-i kebairin cehennemde sonsuzadek kalmayaca kanaatindedir. KEBRYYE: Eb Abdullah Muhammed b. Hafif e-irz (. 371/982) tarafndan kurulan bir tasavvuf okulu. eyhu'l-Kebr unvanyla tannmtr. Tarikatnn Kebiryye adyla anlmas, bu unvanndan kaynaklanmaktadr. Bu tarikat Cneydiyye'nin koludur. KEFF, KEFF-I NEFS: Arapa, yeterli miktarda olan, bir eyin misli ve miktar, vs. gibi anlamlar ieren bir kelime. Nefse engel olmak, onu isteinden men' etmek, keff- nefs olarak deerlendirilir. Tasavvuf ehline gre her eyin yeterli miktarnca olmas ve israfa kamamak byk nem arzeder. Hz. Peygamber (s)'in "Allahm! Bana rzk yeteri (keff) miktarda ver" eklindeki, duas, bunu gsterir. (Mslim, Zhd, 19). Keff, lksten kama, arlklar trpleme, nefsin, doymak bilmez itah ve arzularna gem vurma, aza kanaat gibi konular bnyesinde toplayarak, israfa kar kma hususunda farkl bir boyut getirmitir. KELAM: Sz anlamnda Arapa bir kelime. Tasavvuf stlah olarak, taayyn, belirme, zahir olma, meydana kmay ifade eder. KELMAT: Arapa, kelimeler demektir. Cevheri hakikatin meydana karak, var (mevcut) haline girmesi. Kavl ve vcd kelimeler olmak zere iki ksmdr. Kavl kelimeler insan nefsin zerine, vcd kelimeler Rahman nefsin zerine vkidir. Rahman nefs, heyuln cevher gibi lemin ekilleridir. O, tabi aynlar deildir. Btn varlklarn ekilleri, Rahman nefsin zerinde ortaya kar, ki bu da, vcddur. KELME: icd altna giren lh ilimdeki sabit z (ayn) lerden bir z (ayn)'dr. Kelimet'l-Hazre, "Kn: Ol" a iarettir. Kn, kll irdenin eklidir. Kn'nin bu tarifine gre, hazr olu kelimesi "kn"dr. KELME- TEVHD: Arapa, birleme kelimesi demektir. Allah'n birliini ifade eden, "Lilhe illallah" iin kullanlan bir tbirdir. Sfilere gre bu tbir, mnya gelir: 1. La ma'bde illallah: Allah'tan baka ma'bud yoktur: 2. La maksde illallah: Allah'tan baka istenecek yoktur: 3. La mevcde illallah: Allah'tan baka varlk yoktur. La ma'bde illallah: Hak olan ma'budu isbt, btl olan ma'budu silmek (nefy) demektir. Bu, tevhid-i avamdr. Hak olan ma'bud, phesiz ki Allah'tr. Btl olan ma'bud ise, insanlarn yapp tapt put ve benzeri eylerdir. La maksde illallah: Her eyde ve her hl krda istenen sadece Allah'tr, demektir. Buna tevhid-i havass

denir. La mevcde illallah: Allah'tan baka hakiki mevcut yoktur.Mevcudatn hepsi, adem (yokluk) aynasnda vcud-i zll (glgeden vcud) ile mevcut demektir. Btn tarikatlar, kelime-i tevhidi (La ilahe illallah) zikir olarak benimsemi iken, Mevlevler, "Allah" kelimesini ekmilerdir. Zikrin en efdali, Lailahe illallah'tr, ancak, namaz, oru gibi ibadetleri yapmadan, islm' yaamadan bunu vird olarak, zikir olarak ekmek bir fayda salamaz. Bu konuda imam- Gazal yle der: "Bu tr zikirler, ey ate, ey su, ey ekmek diye akama kadar barmaktan farkszdr, fidesi yoktur. yle barp armakla, ne bir ate gelip seni str, ne bir su akp gelerek seni sular, ne de bir ekmek gelip senin karnn doyurur". KEMAL: Arapa, olgunluk demektir. Sfat ve sfatn asarndan, Hakk' tenzih etmek zere kullanlr, bir tbirdir. Bir eyin btn czlerinin, yerli yerinde ve tam olmas mnsna gelir. Allah'n kemali, mhiyetinden ibarettir. O'nun mhiyeti de, idrkin dndadr. Allah'n olgunluunun sonu, ucu buca yoktur. Allah'n olgunluu, yaratklarmkine benzemez. Zira varlklarn olgunluu, zatlarmdaki mevcut mnlarladr. Bu mnlar, ztlarnn gayridir. Allah'n olgunluu, ztna eklenen mnlarla deildir. KELLE SA OLSUN, CHANDA BR KLAH EKSK DEL (BA SA OLDUKA KLAH BULUNUR): Suflerin talar, arakiyeleri, eyh tarafndan tekbirlendii iin ona yabanc eli dedirmezler. Eskir ypranr, giyilemeyecek hle gelince, derghn mezarlna gtrp gmerler. Gmme durumunda kalan dervilerden bazs, yenisini elde edemedikleri iin ba ak gezmilerdir. Bunlardan birine, "niin ban ak geziyorsun?" dendiinde, "ba sa olduka klah bulunur" karln vermi, bu sz sonradan atasz haline gelmitir. KEMALYYE: Halvetiyye'nin Bekriyye kolunda meydana gelen nc ubenin addr. Kurucusu eyh Muhammed Kemleddin'dir. Bu zt, Bekriyye ubesinin kurucusu, emsddin Mustafa el-Bekr'nin oludur. Tarikattaki slkunu babasndan tamamlayp, yine ondan icazet ve hilfet almtr. Doum tarihi 1727, doum yeri Kuds'tr. Vefat 1784'te Gazze'de vuku bulmu olup, mezar oradadr. irdir. Divn vardr. KEMAN EBRU: Farsa, keman ka demektir. Slikin iledii bir kusur nedeniyle derecesinin dmesi ve bundan sonra da ilh yardm ve cezbelerle, eski hline yeniden dnmesi. D ve k kavisli bir izgi takip eder. Sevgiliden gelen ve sevenin isteyerek katland eza ve cef. KEM NAZARLA BAKMAK : Birisine ktlkle bakmak, tasavvuf edebe aykr olan bir davrantr. Sfi, herkese iyi nazarla, hsn-i zanla bakmak zorundadr. Sfnin kt nazarla bakmas gereken tek ey, kendi nefsi ve onun hevsdr. KEMER : Kadir ve Rufalerin bellerine sardklar kuaa denir. Kemerin genilii sekiz-on santim olup uhadan yaplmtr. n tarafnda, para para dikilmi mein zerine sra halka taklrd. Kemerin teki ucuna engel konur ve bu engeller halkalara ilitirilirdi. Kemeri, eyhten bey'at alm derviler kuanrd. eyh bu kemeri tekbirlerle takard. Kemer, evliya hizmetine bel balay semboldr. Kemeri skmak, canla, bala tasavvuf! yolda aba gstermek demektir. Gayret kua, gayret kemeri ve bunu kuanmak, hizmete bel balamak anlamna gelir. Medreselerde, talebelerin hizmetlerine bakmak zere seilmi zel kiiye, kemer denirdi. Bu grevi stlenen renci, imaretten orbay alr, medreseye getirir, datr, temizlik vs gibi dier hizmetlere de bakard. Bu talebe mderris ve renciler arasnda elilik grevi yapard. KEMER-BESTE: Farsa, kemer balam anlamna gelen bir terkip. Bekta rivayetlerine gre, Hz. Ali, Hz. Hasan ve Hz. Hseyin bata olmak zere onyedi oluna kemer ve silah kuatm, her birine Esma-i Hsn'dan birini telkin etmitir. Onlar da, bu retildikleri ismi zikrederek savarlarm. Bekta glbanklarmda onyedi kemer-beste ifadesi bulunur. Ahmed Rif'at Efendi'nin Mir'tu'l-Makasd'nda, bu rivayetin hayal olduu kaydedilir, (s. 231-232). KEN'N: Ortadou'da, bugnk israil'e yakn bir yer. Hz. Ya'kub'un ikmet ettii blge. Manev lem, melekt lemi. Hz. Yusuf'un iine atld kuyu, madd ve cismn lemi; Ken'n beldesi ise, kudsler lemini temsil eder. Beden karanlna ve hapishanesine hapsedilen erefli insan ruhuna da, Yusuf- Kuds denir. KEND LEMNDE OLMAK : Tasavvuf sulukta, gelip geici bir hl. Dervi, manev kemalt yolunda giderken, geici bir sre, elini eteini d dnyadan eker, kendi i lemi ve oradaki zevk ile megul olur. KENDNDEN GEMEK : Yaklak olarak gaybet, gayet, fena gibi hallerin Trke ifadesidir. Bu hallerin zdd sahv, beka ve huzurdur. Kendinden geenin, d dnya ile ilgisi kaybolduu gibi, kendisi ile olan

irtibatn da kaybeder. Kendi uurunda olmamak, kendinden gemek ifadesiyle aklanabilir. KENDN BLMEK : Kendini bilen Rabbini bilir, ilkesi tasavvufun ana kurallarndan biri durumundadr. Bu szn ok eitli ekillerde yorumu yaplmtr. Bir tanesi udur: Kulun kendini yokluk, acizlik, mahviyet, fakr, eksiklikle bilmesi, daha dorusu bunun uuruna ermesi, Allah'n g, kemal, istina sahibi mkemmel bir varlk olduunu farketmesidir. Dier bir yorum da, u ekildedir: Allah kulu yaratt zaman, ona kendi ruhundan frmtr. Bu ilh ruh, btn insanlarda vard. Eer insan, kendinde bulunan bu yn kefeder, tanyabilirse (arafe fiilinin ifde ettii mnda olmak zere), o derecede, kendisini yaratan Rabbini tanr ve bilir. Her insanda, kendini Allah'a ulatracak enfs yetler vardr. Ancak bunu bilmek, kefetmek gerek. lim ilim bilmektir lim kendin bilmektir Sen kendini bilmezsin Bu nice okumaktr. Yunus Emre Bilmek istersen seni Can ire ara can Ge canndan bul An, Sen seni bil sen seni. Kim bildi ef'lini O bildi sfatn Anda grd ztn. Bayram zn bildi Bileni anda buldu, Bulan ol kendi oldu. Sen seni bil sen seni. Hac Bayram Vel Tasavvuf erbab "kendini bilene babasnn kan helal, kendini bilmeyene anasnn st haram" szyle, kendini bilen kiinin i i yapmayacan, her eyinin yerli yerince olacan bildirmek zere kullanrlar. Yine, vezinli olarak sylenmi bu konu ile ilgili u szde de, ayn espiri bulunmaktadr: Sen seni bil sen seni, bilmez isen sen seni, patlatrlar enseni. KENNS: Arapa, sprc anlamna gelen bir kelime. Tekkelerde sprme ve tuvalet temizliiyle megul olanlara bu ad verilirdi. Ayn manada olmak zere, brzci kelimesi de kullanlrd. KEND: Nimete kfreden, asi vs. gibi anlamlar olan Arapa bir kelime. eriatta farzlar, tarikatta da faziletleri terkedene kend denir. Birisi bir ey diler, eer o diledii Allah'n isteine aykr olur ise, Allah'la ekimi, ztlam ve Allah'n nimetinin hakikatini bilmemi olur. Kn'nin verdii bu tarif, kulun Allah ile olan mnasebetinin negatif tarzda cereyanna iaret etmektedir. KENZ- MAHF: Arapa'da gizli hazine demektir. Mutlak gaybda gizlenmi bulunan hviyyet-i ehadiyye yerinde kullanlr. Bu, bilinmesi muhal olan gizlilerin gizlisidir. "Gizli bir hazine idim. Bilinmek istedim..." kuds hadisi ile, bu hususa iaret vardr. KEPENEK: Trke, zellikle obanlarn giydii dme ynden yaplm, yamur, kar, frtnadan korunmak zere kullanlan bir giysi. Geni, kolsuz, yakasz ve n ak olur. zellikle Hurufler kepenek giyerler. oban elbisesi olduu iin, onu giyenlerin kk grlmemesi gerektiini belirtmek zere, "kepenek altnda er yatar" denmitir. KERAMET: Azizlik, eref, kp veya desti kapa, itibar, kerim, cmertlik, gibi anlamlar ieren Arapa bir kelime. Peygamberlerden ortaya kan olaanst olaylara mucize denirken, benzeri, durum veliler iin sz konusu olunca, buna da keramet denir. Keramet, kevn (sur) ve manev (hakiki) olmak zere ikiye ayrlr, ilki, hayz- rical olarak deerlendirilir, zira bunda, tabiat olaylarndaki deterministik sebeb-sonu ilikilerini, yani adetullah aan bir durum sz konusudur. Manev keramet, hakiki keramet olup istikametten ibarettir.

lk eitten kerametlere dkn olan mbtedilere, u t verilir: Su stnde gidersen saman p olursun, havada uarsan sinek kesilirsin, bir gnl elde et de adam ol. Baz kimseler, kendi kerametlerini kendileri anlatarak, insanlar zerinde etkili olmak isterler, byleleri iin "kerameti kendinden menkl" denir. "Keramet, hayz- ricaldir", sz de, keramet gstermenin, erbabnca ho birey olmadn gstermek zere sylenmitir. Mevln bu hususda, mridin gnle tasarruf etmesinin daha nemli olduunu, bir anda K'be'ye gitmenin, buna gre pek fazla bir kymeti bulunmadn, kaydeder. KERDNYYE: Hzriyye'nin koludur. Ebu Hasen Ali b. Abdillah tarafndan kurulmutur. KEREM: Arapa, cmertlik anlamndadr. Madd veya manev ltuflar balar veya ihsan manasna kullanlr. Byle bir ltufa eren suf, "keremin var olsun" diye kran ifadesinde bulunur. KERRYYE : Ondokuzuncu yzylda, Tunus'da kurulmu bir tasavvuf okulu. KERRBYYUN: Allah'a derece itibariyle yakn olan meleklere "kerrbiyyn" denir. KESB: Arapa, kazanmak, almak demektir. Tasavvufta tembellie yer yoktur. Her suf, mutlaka bir sanatla urar, aln terinin rnn yer, helle rabet eder, Tufeyl (parazit, asalak) deildir.Seyyid Ali Hemezan (Kemir), takke rer, Hac Bayram iftilik yapar, Akemseddin doktorlukla urar, mer Dede Skkn bak imal ederdi. Son devir sfilerinden rahmetli Sami Efendi, babasndan kalan ykl miras helalharam endiesiyle almam, helal kazanca ynelik ticaretle itigal eden kiilerin, muhasebeciliini yaparak hayatn srdrmtr. KESRET: Arapa, okluk demektir. Vahdetin zdddr. Varlklarn varlklarn kendilerinden bilmek, onlar mstakil varlklarla var grmektir. Mevcudatn varln, Allah'tan bilmeye de, vahdet denir. Her varlkta Allah'n gcn grmek, kesrette vahdeti grmek demektir. KEF: Arapa, aa karma, rtl olan ama, sezme, tahmin etme gibi anlamlar olan bir kelime. Kef bir eyi rten perdenin kalkmas anlamndadr. Mkaefe, hakikatleri grmek anlamnda madd deil, manev gzle olur. Basar gz ile basiret gz, ayn anlamda deildir. lkiyle madde, ikincisiyle mana grlr. Kitap ve snnetle elimeyen kef, haktr. Gerek mrid, kef peinde deil Kur'n ve Snnet peinde koar. Sfilere gre, Kitap ve Snnete uymayan keifle amel edilmez. Kef eitleri u ekilde ele alnabilir. 1. Kef-i Manev : Riyazet ve tasfiye sonucu, gayb rten perdenin kalkip, bilgilerin elde edilmesini salayan keif. 2. Kef-i Hiss : Akl bilgiler ile deil de, bizzat grme ile olan keiflere, kef-i hiss denir. Bunun iin kef-i iyan tabir de kullanlr. Bakalarnn tefekkr dnyasnda gezen fikirleri sezme olayna kef-i zamair, kabirde olann hlini sezmeye de kef-i ahval-i kubur denir. Bir de, rya trnden hayal rn olarak ortaya kan ve tabiri gereken keif vardr ki, buna kef-i muhayyel denir. KEKL: Farsa, bir yemek kab, tas. Hindistan cevizi kabuu veya abanoz gibi sert aatan yaplr. Dilenmede kullanlr. Bu yzden dilenci ana da denir. Bu tas, iki ucundan bir zincirle balanrd. Yolculua kan baz tarikatlara mensup derviler, bu tas yanlarnda tarlar, yiyecek ihtiyacn bakalarndan isteyerek giderirlerdi. stenen kii kekln iine ekmek, buday, pirin vs. gib yiyecekler atard. zellikle Asya kkenli baz tarikatlar, nefsi krmaya ynelik olmak zere bu uygulamay yaptrmlardr. Mesela itiyye. Kekl ile dolamaya, "Selmane kmak" denir. Terkeylemi cihan gnl yahut etmemi Br- giran olur mu hi abdala Kekl. Mehmed Rakm Paa KEVKEBU'S SUBH: Arapa, sabah yldz demektir. Ortaya kan ilk tecelliye, Kevkebu's-Subh denir. Nefsi Kllinin zuhurunu tahakkuk ettiren kii, "Gece kararnca bir yldz grd" (En'am/76) durumundaki Hz. ibrahim gibidir. KEVN: Arapa, olu, olmak anlamnda masdar. Bireyin varl veya mevcudatn tm demektir. Bir eyin

bir eye dnm yava olursa kevn, hzl olursa hareket denir. Yine, "madde" de suretin husulne, kevn denmitir. Hakikat ehline gre, Hak olmak bakmndan deil de, lem olmak bakmndan ele alnrsa, lemin vcuduna "kevn" denir, iki trl kevn vardr: 1. Kevn-i Latif, 2. Kevn-i Kesif, ilki soyutlar, sfatlar ve manalardan oluur. kincisi, boyutlu hissedilen, unsur kevndir. KEVNEYN: Arapa, iki lem anlamnda ikil bir kelime. Dnya ve Ahiret. KEVNU'L-FUTUR: Arapa, yaratlann oluumu demektir. Taayynatn ayrmas (temeyyz) ile, Hakk'n vahidlii oalr. Bu da, zat ehadiyyetle lh cemiyyetin ayrlmasn gerektirmez. KEVN- CAM: Arapa, toplayan lem demektir. nsan- Kmil. KEVN BEVN: Arapa, olma ayrlma anlamlarnda. Halk iinde Hak ile olmak. KEVN FESD: Arapa, olma bozulma. inde yaadmz lem. KEVSER: Arapa, okluk, ok ey demektir. Cennette Allah'n nimetlerinden olan bir rmak. Bu rman suyu baldan tatl, kardan souk, bir ien bir daha susamaz. Cennetin dier rmaklar Kevser'den kmtr. Pek ok hayr. KEYLYYE: Rifaiyye'nin kollarndan biri olup, ismail er-R'fai el-Keyal (. VII/XII. y.y.) tarafndan kurulmutur. KIBLE: Kabe istikametine kble denir. Tasavvufta mrid, sevgili, Hak gibi manalar ifade eder. Avamn kblesi Ka'be, havasn ar, havvssu'l-havvassnki ise, kmil arif kiilerin kalbidir. KIDEM: Arapa, ezellik, varln zerinden uzun zaman geme hali, gibi anlamlar ihtiva eden bir kelime, Zat vcdun hkmnden ibarettir. Zat vcud, Hak iin kdem ismini ortaya karandr. Zira zat itibariyle vcdu olan, adem (yokluk) ile geilmemitir. Adem ile geilmeyenin de, hkm ynnden kadim olmas gerekir. Kadm, Hakk'n ilminde, kul iin saadet (Cennetlik olma), ekavet (Cehennemlik olma) bakmndan sabit olan eydir. KILAVUZ : Yol gsteren, mrid. Tefsir hocasnn nnde oturmadan tefsir. Fkh hocasnn nnde oturmadan fkh. Nahiv hocasnn nnde oturmadan nahiv. Tp hocasnn nnde oturmadan tp, renilemeyecei gibi, "srekli Allah huzurunda olma" (ihsan) uurunun eitimini verecek bir tasavvuf hocasnn nne oturmadan da, tasavvuf renilmez. zellikle tasavvuf; kitap ve laf ile deil, "hal arz", ile renilmesi gerektii iin, roman okur gibi okuma, taklid boyutundan te bir fayda salamaz. Tahkik gerek, tahkik gerek, tahkik gerek... Klavuzu karga olann burnu pislikten kurtulmaz: Yol, iz, usl, metot bilmeyene uymamak gerek, zira hedefe ulatramaz. Yaklak bu manada olmak zere, u ataszleri de kullanlr: "klavuzsuz Kabe'ye bile varlmaz", "klavuzsuz menzil (yol) alnmaz", "Ku bile klavuzsuz olmaz". Hacca vardm der isen Kande vardn hacca sen Klavuzsuz ku umaz Bunca da u dereden. Kaygusuz Abdal KILDAN NCE KILITAN KESKN : Allah'a giden yol, ok ince dengeler zerinde kurulmutur. Bu dengelerin korunmasndaki zorluu anlatmak zere "kldan ince, kltan keskin" denmitir. KILIC TC: Buna, "Klh- Seyf" denir. Mevlevi sikkelerinden birinin ad. KIRDINSA YAP, DKTNSE DOLDUR: Bakalarn krmadan bir hayat srdrmek, gzeldir. Ykc olmamak, yapc rol stlenmek, krk kalpleri tamir etmek gerek. Zira Allah, "kalbi krklar"n yanndadr. KIRK, KIRKLAR : Tasavvuf gelenekte krk saysnn bir zellii vardr. Bu da, Hz. Musa (a)'nn Tur

Da'nda, Allah ile olan krk gnlk mnctyla temelini bulur. Hiyerarik veliler zmresinde, krklar da, dnyann hkmranlna itirak ederler.Krk ile ilgili baz ataszleri ve deyiler unlardr: Krk dkkan sprnts : Eski istanbul'da ocuklar, krk dkkandan sprnt toplarlar, bunlar rek oluyla kartrp atee atarak tts yaparlar, bunun nazara iyi geldiine inanrlard. Olgunluk ya olarak krk grlr. Hz. Peygamber (s) Efendimize bile, peygamberlik krk yanda gelmitir. Bunun iin kullanlan ataszleri ve deyiler yledir: "Krkna gelmek", "krkn amak", "krkna varmak", "krkna vard, hl adam olmad", "krkn at, hl uslanmad", Bir szn tutulmas "krk kere syledim", "krk yldr sylerim" gibi deyilerle anlatlr. Krklamak: Dnyaya yeni gelmi bir ocuun, hamamda, anasyla beraber ykanmasna krklamak denir. Tasn suyla, krk kere besmele okunarak doldurulup dklmesiyle, krklama gelenei yerine getirilmi olur. Bu banyo, hamamda, trenle, e-dost beraberliinde yapld iin "krk hamam" diye de anlr. Biri uzun sre ortada grlmezse, "krklara kart" denilir. Bir eyin eski oluu, "krk yllk" deyiiyle anlatlmak istenir. Olgunluk geldii halde, i davran sergileyenlere, "krkndan sonra azan, teneir paklar" denir. Hkm sona gredir, bunun iin "krk gn gnahkar bir gn tevbekr" denmitir, "krk dervi bir sofrada yemek yer, iki padiah bir lkeye smaz" atasz, dervilerde paylam, iar ve katlm, saltanatta ise bencillik hastalnn bulunduunu ifade eder. KIRK BUDAK : Bekta tbiridir. Hac Bekta tekkesinde bulunan krk kollu bronzdan mamul amdana, krk budak ad verilir. Nevruz ve On Muharrem akamlarnda olmak zere, senede iki defa yaklr. Erenler meydannda bulunur. KIRKLAR MEYDANI : Hac Bekta'taki merkezi tekkede, iki parmaklk iinde bulunan yere, krklar meydan denir. Sadaki parmaklk boyunca, ok sayda amdan, dizili olarak bulunurdu. Bu amdanlarn ortasnda, krk budak ad verilen amdan yer alrd. KIRKLAR ERBET : Bektalikte, "Nasib Gecesi" iilen erbete "Krklar erbeti denir. Beyaz bir kase iinde hazrlanan erbetten nce, baba bir yudum ier, ardndan dier canlar kdem srasna gre bu ii devam ettirirlerdi. Bu erbet, cennetteki Kevser'in timsali olarak grlrd. KIRK MAKAM : Bektaler, erenler meydan iin, makam tbirini de kullanrlard. KIR: Arapa, kabuk anlamna gelir, zahir anlamnda da kullanlr, btn (z, i)' fesada uramaktan korur. eriatn zahiri gerekletirilemezse z rr. zn shhati, zahir eriatn salamca ve takva boyutunda yaanmasna baldr. Gazali, bu benzetmeyi imann tavrn sergilemek iin yapar: Cevizin en dnda yeil kabuu bulunur, ki bu, mnafn imanna benzer, taklidi avamn inanc cevizin kabuu gibidir. Sekinlerin iman iteki cevizi andrr. Da kr denirken ie, ze, lbb ad verilmitir. Ceviz, kabuu ile uzun yllar dayanr, topraa ekilince de yeni ceviz aac meydana gelir. Kabuu olmayan i ceviz, uzun yllar dayanamad gibi, topraa ekilince de, yeni bir ceviz aac meydana getiremez, ii olmayan bo ceviz kabuu da, tpk bu ekilde semeresiz durumdadr. KIYAM: Arapa, ayaa kalkmak anlamndadr. Fen'dan sonraki beka'da istikamet haline, kyam denir. Kulun tedbirini Allah'a havale etmesi, eriat ve tarikat hkmlerini yerine getirmek zere harekete gemesi. KIYAM B'LLAH: Arapa, Allah'la kyam etmek demektir. Btn menzilleri atktan sonra, ulalan Beka Billah'ta, istikameti, slam'n zahir ve batin emir, nehiy ve edeblerini korumak. KIYAMET: Arapa, lemin sona ermesi ve yeniden dirilmek. Kaan, lmden sonra ebed hayata kavumak zere, yeniden dirilmeyi kyamet olarak tanmlar. Kyamet trldr. 1- Tabii lmden sonra, kulun, dnyadaki durumuna gre, ulvi veya sfl bir berzah yaantsna gemesi. Hz. Peygamber (s), "nasl yayorsanz yle lrsnz, nasl lrseniz de yle diriltilirsiniz" demitir. Buna kk kyamet denir. 2- radi lmden sonra, ebed-kalb hayat yaamak zere, kudsi lemde dirilmek, "iradi olarak l ki, tabiatla diri kalasn" denmitir. KIYAM L'LLAH: Arapa, Allah rzas iin bir eye teebbs etmek, gaflet uykusundan uyank olmak ve seyr-i ilallah'da gaflet halinden syrlmak demektir. KIZILDEL : Bektaler, Kzldeli'yi, Balm Sultan'n mridi sayarlar. Onbeinci yzylda yaayan Seyyid Ali Sultan'a da, Kzl Deli denir. Bektaler arab, Kzl Deli diye anarlar.

KIZIL EK : Bekta tbiri. Meydan'da, Hazreti Pr Postu'nun yannda yer alan bir makamd. Buna "Mrvvet Ta" veya "Niyaz Ta" da denirdi. KBR: Arapa, byklerime demektir. Yerilen nefis hastalklarndandr. "Haksz yere yeryznde byklk taslayanlar, yetlerimden evireceim" (Araf/146) yeti kerimesi ile, Allah kibirlileri yerer. Kibirli, kendini herkesten stn grr, bakasn beenmez, herkesi eletirir. Mukabili tevazu ise; kulun kendini Allah'n g ve kudreti nnde deersiz grmesidir. Tevazu be eyde olur: 1-Sz 2- 3-Klk, Kyafet, 4-Ev, 5-Ev eyas. Kulun olgun olduunun belirtisi, tevazu sahibi olmasdr. Bir gn Hz. Hseyn (r) yoldan geerken ekmek krntlar yiyen fakirlere rastlar. Fakirler "Ey Allah'n kulu! Haydi, yiyecek, buyur gel" diye davet ederler. Hz. Hseyin (r) kibirlileri asla sevmezdi, ve kendi de kibirli deildi, hemen atndan indi, onlarla beraber oturup ekmek krnts yedi; yemek bitince, "Ben sizin davetinize uydum, haydi imdi de, ben sizi davet ediyorum, buyrun bizim eve!" der. Hep beraber, Hz. Hseyin (r)'in evine varrlar. Cariye, gelen fakirlere, evde yiyecek olarak ne varsa nlerine koyarak gzel bir sofra hazrlar. Hep beraber oturur, yerler. Bakalarn beenmemek duygusu, kiinin kibir denen hastalndan kaynakland gibi, eletirme yn gelimi kimseler de, kibirden uzak deildir. Allah u kiileri ok sever: Muttakiler (Allah'tan korkan ve bunu fiilleriyle gsterenler) takval genler, cmertler, fakirliine ramen cmertlii sevenler, alak gnlller, zengin olmasna ramen alak gnll olanlar. KBRLNN HASMI ALLAHTIR : "Byklk benim ridam (hrkam) dr. Onu kendimden bakas iin kabul etmem", kudsi hadisinde iaret olunan bu incelik, kulun, Allah karsnda zell ve b-are halde bulunduunu anlatr. Byklk Allah'a mahsustur. Bu nedenle byklenme, tasavvuf adan, bir eit Fir'avn gibi, ilahlk ilan etme olarak grlm ve bir tr irke benzetilmitir. KBRT- AHMER: Arapa-Farsa olan bir terkib. Krmz kibrit anlamna gelir. Marifetullaha vukfiyet ve onun gerektirdii gibi yaama. Marifet, kibrit-i ahmer gibi, ele zor geen kymetli bir nimettir. eyhler de, kibrit-i ahmer olarak grlr. KLER EV : Bekta tbiridir. Merkezi tekkedeki odalardan biri. Yiyecek maddeleri burada korunurdu. Kiler Evi'nin grevli bir babas bulunurdu. KMDE NE VAR BLNMEZ : nsanlarn kalbinde olan, sadece Allah bilir. Kimse kimsenin ne olduunu, tam anlamyla takdir edemez. Bu sebeple, hi kimseyi kk grmemek gerek. Bir sinek bir kartal sallad vurdu yere Yalan deil gerektir, ben de grdm tozunu Yunus Emre Bir sinek gibi, d grnte aciz ve miskin grlen kii, kartal gibi kuvvetli grnen kiiden stn olabilir. El elden stndr. KMSEYE EYVALLAH ETMEZ : Kendine yeten kiiler iin kullanlr. Bu tipler kimseden korkmaz, kimseden bir ey istemez, hi kimseyi de dinlemez. Bylelerine zgrler (ahrr) denir. KMYA: Elde bulunanla yetinmek, elde olmayana arzu duymay terketmek demektir. trl kimya vardr: 1- Avamn kimyas: Bak uhrev met, fan dnyev olanla deitirmek, 2-Havassn kimyas: Yaratan tercih etmek suretiyle kalbin yaratlandan kurtulmas: 3- Saadet kimyas: Rezil ahlak terkeden nefsin, faziletleri elde edip bunlarla sslenmesine, saadet kimyas denir. KRME: Farsa, gamze, naz, ive demektir. Cell tecellisi. KRMNYYE: Seyyid Celleddin Buhar'nin, Ebu Said Zfer b. Mahmd b. Muhammed el-Kirmn'ye nisbetle kurduu bir tasavvuf okulu olup Hzriyye'nin kollarndan biridir. KTAB: Kendisinde adem (yokluk) bulunmayan mutlak varlk. Kaza ve kader. KTAB-I MBN: Arapa, manas ak kitap demektir. Levh-i Mahfuz. Kur'an- Kerim'de bu hususa iaret eden ayet udur:" Ya ve kuru hibir ey yoktur ki, apak bir kitapta bulunmasn..." (En'm/59) KOL : Bir tarikatn, kuruluunu takip eden zaman sresi iinde bir takm dallara ayrld grlmtr. Ana gvdeden dallaan bu yeni teekkllere kol ad verilir. Eer bu kollar da, dallanr, ortaya yeni kollar karsa, ilk kollara anakol denir. Kollar, uslde, yaplan ictihadlardan doar.

KOL AMAK : Mevlev terimidir. Mevlev dervileri sema ederken, sa el yukar, sol el aa gelmek zere, kollarn aarlar. Buna kol amak denir. Hak'tan aldmz halka veririz, demektir. KONEVYYE: Sadreddin Konev (. 1273), tarafndan kurulan bu tasavvuf okulu, Htimiyye'den mlhemdir. KORK, ALLAHTAN KORKMAYANDAN : Allah korkusu, insann kendi vicdanndan kaynaklanr. Bu duygu, insan kt i yapmaktan alkor. Eer bir insanda bu duygu erozyona uramsa, artk ondan her ktlk beklenebilir. Bylelerinden saknmak lzmdr. KEK-KEK: Farsa, kk demektir. Sema eden gen delikanllara kek (veya kek) denir. Mevlevler kei ol sanem giy klehi. Def ny ile sema eyle saln ghgehi. ahidi. eyhin hizmetindeki dervie, kek denir. Byle bir dervi, bir baka yerde anlatlrken "falan eyhin kei" diye anlr. Kdemsiz dervilere de, kek denir. KUBBUL-AKTB: Arapa, kutuplarn kubbeleri demektir. Mevlev deyimidir. Konya mevlevihanesinde, Mevlev kutublarndan sultnu'l-ulema ve onun neslinden gelen (elebi) yedi velinin mezarnn bulunduu kubbenin altna, kubbu'l-aktab denir. KUBUR: Arapa, kabirler demektir. Halk, trbelerdeki sandukalara kubur ad verir. KUDDSE SRRUH: Arapa bir dua cmlecii: Allah srrn kutsal klsn. Allah dostlar iin kullanlr. Allah dostunun kalbi, manev lemin gizlilik (sr) leriyle doludur. boyutlu lemden uuri srayla, lemn denilen farkl boyutlardaki lemlere ycelmi veliler, hakikatin farkl ynlerden grntsyle karlarlar. Bunlar, boyutlu deterministik karakterli u lemde skm, akl ycelmemi, ham ruh anlamaz. Bu yzden, kalp denilen mezarda gizli kalmas gerekir. Gizli kalmasn gstermek zere, bylesi boyutlarda elde edilen m'rifetlerin veya bunlarn bir ksm, sr olarak adlandrlmtr. Sr, ser'i gerektirir. Yani kelle gider, sr verilmez. Verilirse, anlamayan dar kalplarda boulmu kimseler tarafndan yerilirler, ite velinin, Kur'an'dan ibaret olan srrn, br dnyaya gtrmesi gerekir. Bu meta'n mterisi azdr. te bu tr, kul ile Allah arasndaki zel oluumlar mahremdir. Bakas ortak edilmez, kutsaldr. Allah, srrn kutsalln, gizlendike artrr. KUDDS: Arapa, noksanlktan mnezzeh, ok temiz olan demektir. ok mukaddes, her eyden mnezzeh, her vasf (zellik) ta mkemmel, tanma tasvire smaz, hi bir leke kabul etmez, tertemiz, pak, yle ki her selm ve selmetin menba ve masdar, kendisi ayptan, kusurdan, eksiklikten, fena ve zevalden, muhataradan salim olduu gibi, selmet aryanlar selamete erdirecek olan da o... KUDRET: Arapa, g, kuvvet demektir. Allah'tan bakasnda bulunmayan zat kuvvet. Bunun fonksiyonu, malmat, ilmi geree uygun olarak, gzle grlr lemde ortaya karmaktr. Bu lem, tecellinin ortaya kt yerdir. Yani bu lem, adem (yokluk) den varla kan Allah'a ait bilginin a'ynnn zuhur ettii yerdir. Kudret; mevcudat, ademden ortaya karan kuvvettir. Bu da, rubbiyyetin kendiyle zuhur ettii nefs bir sfattr. Bizdeki kudret hadis, Allah'taki ise kadmdir. Asl olan kudret, Kadm olan Allah'n kudretidir. KUDRET- KLLYYE: Arapa, kll kuvvet, g demektir. Hereyi yapmaya g yetiren Allah'n kudretine, "kudret-i klliyye" denir. KUDS, KUDSYYET: Arapa olan bu kelime, kutsallk yani temiz olmak anlamndadr. Velilerin ilh yn. KUDM: Tekke musikisi enstrmanlarndan biri de, kudm'dr. Gvdesi bakr veya pirinten yaplm olup, yanyana iki tane birden olarak kullanlr. Kudm ana, eskiden dut aacndan yaplrm. Birisinin zerine deve, dierininkine de merkep derisi gerilir. Zahve denilen, kemikten yaplm, ular yuvarlak iki denekle, bu enstrmana yava yava vurularak usl tutulur. Mevleviler arasnda yaygn olarak kullanlr. Bununla ilgili olarak bir anekdot anlatlr. Anekdot, Yenikap Mevlevhanesi eyhi Osman Selhaddin Efendi'ye aittir. Yenikap Mevlevhanesi'nin yaknndaki bir kkte, dn mnsebetiyle hazr bulunan mzik ekibinin ifte nra (kudm'e benzer) s patlar. alan ingene, o civardaki mevlevhanede bunu bulacan dnerek, oraya koar. Kudumzenba'dan kudm ister. Ancak bu yaman algcnn isterken, "kudm-i erif" demeyip

"ifte nra" deyii de cann skar. Ona "ifte nra demezler, kudm-i erif derler" karln vererek, kapdan koar. Sonra gidip, durumu eyhe ikyet eder. Rind bir zat olan Osman Selhaddin Efendi, "neelerini karmayaydn, vereydin" deyince kudmzenba "ama efendim kudm- erife, bu ingene ifte na'ra diyor" diye mukabele eder. eyh Efendi de u karl verir: "Zarar yok, o, ingene eline derse ifte nra, tekkeye gelirse yine kudm- erif olur" Gel dergeh-i munlya da bak gr ne safa var, Her bir elem-i mhlike bin derd-i deva var. Efsne-i zhhd gibi zerk u riya yok Avz- kudm u ney tanbur- neva var. Hseyn Fahreddin Dede KUDRET: Arapa, bulanklk demektir. Mukabili safvettir. Safvet yaknlk, kudret uzaklk saylr. KH: Farsa, da demektir. Hz. Musa'nn tecellilere mazhar olduu daa "Kh-i Tr" denir. Fena makam. Tek renkli olma makamna da Kh- Kf ad verilir. Kh-i Hest ise, varlk dadr, benliktir. KUL : Trke, kle anlamna gelir, "insan ve cinleri, ancak Bana kulluk etsinler diye yarattm" (Zriyat/56) insan kullukta ilerledike, zgrlkte de ilerler. Zira, insan, ya nefsinin isteklerine, ya da Allah'n isteklerine kulluk yapar. nsann nefsi, z, mahiyeti veya asl deildir. nsann asl Allah'tandr. Aslna dnen zgr olur, huzur bulur. Aslndan uzaklaan yabanclama, huzursuzluk ve zgrszlk gibi kmazlarla yz yzedir, islm'n tevhd dini oluu, her eyde Allah' grme, bulma O'na itaat etme, O'nun dmdakilerden uzaklamadr. Konuyla ilgili baz ataszleri ve deyimler, u ekildedir: "Kulluk kemerini balamak": Tarikata girmek, Allah'a ciddi ciddi kulluk yapmaya ynelmek anlamnadr. "Kulu kurban olmak": Birini ok sevdiini belirtmek iin kullanlr. "Bende olmak" maneviyat yolunda, Allah'a vsl edici kmil bir eyhe balanmak, demektir. Bu konuda bir iirde yle denir: Bilmek istersen eer meslek-i dervin Sevenin bendesiyiz, sevmeyenin sultan. Allah'la kul arasnda girilmez: "Cenneti parayla vermezler, ne verirlerse bahaneyle verirler", ataszyle irtibattandrlarak anlatlr. "Kulun nesi varsa, sahibinindir": Kle, sahibinin mal olduu gibi, klenin sahip olduu eyler de sahibinindir. Kulun tasavvuf bir hal veya makam olarak kendinde varlk grmemesi gerekir. Yokluk, ok kymetli bir hazinedir. Hac Bayram Camii'nin Mevlev mereb rahmetli imam Zekai Sarslmaz, Hocaefendi mazannadan idi. Datmay ok severdi. Para czdannda "hi" ... yazard. Bunun iin "ne buldularsa kullukta buldular", "Kul olmayan, sultan olamaz" demilerdir. Allah'a itaati tam yapana, cmle mahlukt itaat (teshr) eder. Mecaz, madd, geici nesnelere sevgi besleyenler, "Kula kul oldum, ama kurtarnz" diye insanlardan yardm isterler. "Kul sklmaynca, Hzr yetimez": Allah darda kalana, eer dilerse, Hzr (a) zerinden yardm gnderir. Yardm Hzr'dan deil Allah'tandr. "Kul kusursuz olmaz, arpa samanyla, kmr dumanyla": Allah'tan gayri her varln, mutlaka noksan bir taraf vardr. nsanlar veya eyay ele alrken bu yn unutmamak gerek. "Hak, kulundan intikamn, gene kul ile alr. ilm-i lednn, bilmeyen bunu kul etti sanr": Allah kuluna bely, yine bir baka kulunu araya koyarak onun vastasyla gnderir. KUMARHANE : Sevgili uruna ban ortaya koymak. Slik kendini btn varl ile fena kumarhanesine vermezse, mutlak mnda fn olamaz. KUR'N: Allah (c) tarafndan, Peygamber Efendimize (s) gnderilen son ilh kitap. Btn sfatlarn kendinde kaybolduu ilh zat, cem ve icmal makam, Hz. Peygamber (s), insan- kmil. KURB: Arapa, yaknlk anlamndadr. Kelime ezelde, yani ruhlar leminde, Allah ile kul arasnda geen ahde uymay ifade eden, bir tabirdir. Kulun Hakk'a yakn olmas, mahede ve mkefe iledir. Allah'tan gayrisiyle de Allah'tan uzak olur. Kurb hakknda, kalb yoluyla sevilene duyulan yaknlktr, denmitir. ki trl kurb vardr. 1- Nafilelerle olan kurb: Beer sfatlarn sona erii, ve beer zerinde Allah'n sfatlarnn zuhuru. Bu durumda beer, uzaktakileri duyar ve grr hle gelir. Buna, beer sfatlarn, Allah'n sfatlarnda fani olmas da denir. te bu, nafileler ile elde edilen kurbdur. 2- Farzlarla olan kurb: Kulun, nefsi de dahil olmak

zere, her eyin uurundan tamamen fni olmasdr. Artk onun nazarnda, Hakk'n vcdundan gayri, hibir ey kalmaz. Bu, farzlarn semeresi olarak ortaya kan fena halidir. zet olarak ifade etmek gerekirse; kurb, Allah'a itaat ve kullukla elde edilir. Kurbn mukabiline, b'd (uzaklk) denir. bn Arab, bu ikisi hakknda u tanm yapar: B'd, kulun muhalefet (Allah'a kar kma) lerde ikmet etmesi; kurb, Kabe kavseynin hakikatma da denir. Senin ltf-i vln gzler midim Senin kurb- ln zler hayalim. Muallim Naci KURBAN: Arapa, yaklamay ifade eder. er'an malum zellikleri tayan bir hayvan (deve, sr, koyun, kei)'n, ibadet amacyla kesilmesi. Tasavvufta, d lemdeki hayvan kurban etmek, kulun i alemindeki hayvani ynlerinin Allah rzas iin kurban edilmesi yani ldrlmesi manasna gelir. KURBET: Arapa, yakn olmak demektir. Velinin sfatlar konusunda, Hakk'n yerlemesine (temekkn) yaknlk makamna ermesidir. Filan limin filna yakn olmas, ilim ve marifet konusundadr, ite kurbet de, bu ekildedir. Kurbet, Hakk'n zuhurunun yaknlamasyla kulda sfat ve isimlerin eitlenmesidir, denir. KURB-I MESAFE: Arapa, mesafenin yakn olmas demektir. Ezelde, Allah ile kul arasnda cereyan eden ahde vefa olayna, "kurb- mesafe" denir. KUSD: Arapa, gayeler, kastlar demektir. Allah'a ynelen sadk niyet ve iradelere kusd denir. Kim kusudunda, Hak'dan gayriye ynelirse, Hakk' kk ve deersiz grmesi artar. KUSDYYE: Mutasavvflar e ayrlr: 1-Kusdiyye, 2- uhdiyye, 3- Vcdiyye. Kusdiyye; sfinin kendi kast, irade ve gayesini Allah'n kast ve iradesinde eritmesi, yok etmesidir. Buna "fena fi'l-kusd" denir. KUEYRYYE: Ebu'l-Ksm Abdlkerim Kueyr (. 465/1 072)'ye dayandrlan bir tasavvuf okulu. KUTE- T- CELL: Farsa, celal klcnn ldrd kii demektir. Bunlar, ehid-i ak kurbanlardr. Allah bunlar, canlar karlnda cemalini grme nimetine erdirir. KT: Arapa, gda demektir. Manev gda, ruhun gdas, olup, Mevla'ya k olann gdas, ezel varln gzelliini seyretmektir. Din musiki, sem. KUTB: Arapa, deirmen tann miline denir. Byk deirmen ta, milin (kutbun) etrafnda dnd gibi, kainat denen bu kozmoz da idare bakmndan kutbun etrafnda dner. Bu ynyle kutub, manev derecesi byk, veli bir kuldur ve lemin ruhu olarak deerlendirilir. Allah, emaneti, varlklar iinde, sadece insana vermi ve buna bal olarak, cmle kainat da onun emr'ine boyun edirmi (teshir etmi, msahhar klm) tr. Emanet kimdeyse, varlklar ona boyun eer. Emaneti tahakkuk ettirebilen, yani onu kuvveden fiile karabilen en mkemmel veli, kendindeki bu zellikle, btn bir kainatn zerinde, onun mahkmu deil hkimi gibidir. Kutb olabilme zellii, herkeste bilkuvve vardr. Ama bunu gerekletirebilmek ok az kiiye, ok uzun zamanda nasib olduu gibi, ksa zaman iinde de nasib olur. Kutb, Allah'n izniyle hareket eder, kendi kafasna gre deil. Mutlak bamsz yetki ve g, sadece Allah'ndr. Kutub da, Hz. Muhammed (s) gibi bir kuldur, Allah deildir. Emr leminden halk alemine doru meydana gelen tenezzl olaylar, kutb zerinden cereyan ederek vuku bulur, ilh program erevesini amadan, olaylarda bir tr tedbir (ynetme) ile etkinlie sahip bulunduu iin, keyfe ma ye (diledii gibi) davranamaz. Allah'n dileinin dnda hareket edemezler. Kutub konusunda, bu "tenezzl-i emr" meselesini kavrayamayanlar, "madem kutublar bu zellie sahip, kuvvetli kutuplarmz ok, gitsinler Kbrs'ta, Bosna'da savap, oradaki savalar lehimize evirsinler" demekte ve bu szleriyle, Kutb'un tasavvuf erbabnca "Allah" olarak alglandn zannetmek hatasna dmektedirler. Bir eyh, Muhammed Esd Erbili Hazretlerine "efendim siz kutub imisiniz?" deyince aralarnda u konuma geer: "Evladm bu mmetin en by kim?" "Hz. Eb Bekir'dir, Efendim", "Syle bakalm onun son nefeste imanla lme garantisi var myd?" "Hayr efendim yoktu", "Bu mmetin en bynn son nefes garantisi yok iken, bizim gibi kimselerin hli n'ola? Fakirin derdi, acaba son nefeste imanl m gideceim, imansz m? Ben bu endie iindeyim. Kald ki bizim kutubluumuz, sizin hsn-i zannnzdan baka bir ey deildir." Ksaca kutub, tasarruf sahibidir. Ve o, bu tasarrufu kader-i ilh programnn dnda, Allah'n irdesine ramen kullanamaz, Kutb'l-Aktb, Kutb'l-Ekber, Kutb'l-rd en byk veliye verilen isimler olup, halk Hakk'a gtrmekle grevlidirler. Cisimler lemine, Kutb-i imal, melekler lemine de Kutb- Cenub denir.

Kutb- vahdet: Mauk, Allah'n ak olduu veli. iki trl kutub vardr: 1-Kutb'l-irad: Buna, Kutbiyyet-i Kbra denir. Mertebesi, Nbvvetin btndr. 2- Kutb'l-Aktb ve Kutb'l-vcd: Bu htem'l-evliya olup, derecesi btn- htem-i nbvvettir. Kutubun varl, fakihlerce sabit grlmemitir. Avalim n mery-y kemalt- lhdir. Kutubdur, cmleyi cami ki zt- Hakk'a surettir. Eer bir kimse kutb-i vakti bulmayub vefat etse Muhakkak bil an kim meyte-i vakt-i cehalettir. Bu kutbiyyet emnettir ki, birden bire nakleyler Acebdir, iktisb olmaz ezelden bir inyetdir. Rida v hrka v tc teksir-i ibdt Delil olmaz keml-i zte bunlar hsn-i sretdir. Nian- kutb-i vakti dilde bil sual etme Eer makbul olursan, rehberin candan muhabbetdir. Llizde Abdlbki KUTB-I NY : Mevlevi deyimi, Mevln zamannda neyzenlik yapan, Hamza Dede'ye, Kutb- Ny denir. Manas, ney alanlarn kutbu, ba demektir. KUTT-I TARK: Arapa, yol kesen demektir. Kulun Allah'a ulamasna engel olan her ey, kutta- tarik'tir. Sahte eyhlere de, kutta- tarik denir. KUZULUK : Mevlev tabiridir. Yemekhane duvarlarndaki hcrelere kuzuluk denir. Burada, su tas, pekir gibi, sofra takmlar muhafaza edilirdi. KBREVYYE: Cneydiyye'den etkilenerek eyh Necmeddin Kbra (. 618/1221) tarafndan kurulmu bir tasavvuf okulu.. KL: Arapa, btn, her anlamndadr. Elif laml olarak (el-Kull), btn isimleri toplayan lh birlik (vhidiyyet) hazreti itibariyle, Hakk'n ismidir. Bundan d olay "bizatihi tek, isim ve sfatlar ile Kl" de denir. KLAH: Farsa, balk demektir. Tepesi konik gibi sivri eylere de, klah dendii iin, minarelerin en st ksmna "minare klah" denmitir. Mevlevlerin giydii sikkeye, "Klh- Mevlevi" denir. Biri, bir zor ii yapamaz veya yapmaktan usanrsa "al klahn eyvallah iinde" der. (Bkz. Eyvallah). i dna uymayan, ifte kiilik ve davran manzaras gsteren kiilere, "gndz klahl, gece silahl" denir. Anlamsz konuanlara da "sen onu klahma anlat" veya "sen onu kavuuma anlat" denir. Elinden bir ii, eyi veya imkan karan kii "kelle sa olsun, cihanda bir klah eksik deil"der. stiva, denilen, yeil eritten dikilmi Mevlevi sikkesine "Klh- istivdr" denilir. Mevlevi sikkelerinin bir eidine de, "Klh- Seyf" ad verilir. "Klah etmek": Aldatmak. KMEYLYYE: Sahabe-i Kiram'dan Kmeyi b. Ziyad (. 82/701 )'a dayandrlan bir tasavvuf okulu. KN: Arapa, "ol" demektir. Fergan yle der. "Hibir hatra ve hareket yoktur ki, emirle meydana gelmi olmasn. Bu da "kn" (ol!) emridir. Emr ile halk O'nundur, halk ile emr de O'nundur. "Bir eyi murad ettiinde, O'nun ii, ol (kn) demektir, (o da) hemen oluverir" (Yasin/86) KNH: Bkz. Mahiyet. KRE: Bekta tbiridir. Meydandaki ocaa, kre ad verilirdi. Kre, dier makamlar gibi bir makamd. Burada da niyaz olunurdu. Yeni tlib, rehberinin delaletiyle buraya geldiinde, rehber bu makam yle tarif ederdi: "Buna kre derler. Bunda i olan nesneler piip, Hakk'm inayet eyledii nimet bunda tabh olunup (piirilip), Allah'n dostlar intifalanub (faydalanp) krn ederler. Cmle nsn faydaland mahaldir." KURS: Arapa, krs, masa demektir. Fiili sfatlarn cmlesinin tecellisi, ilh iktidarn ortaya k yeri, emir, nehiy, icad ve idamn tenfiz mahalli, tafsil ve ibhamn menei, zarar

ve faydann, fark ve cem'in merkezi, budur. Yine kaza ve kalemin tafsil olduu mahal, takdir, levh-i mahfuz mahallidir. Tedvin, tasvir yeridir. "Onun krsi'si gkleri ve yeri kaplad." (Bakara/255) KRS EYHLER : Cuma gnleri, cuma namazndan sonra, va'z edenler hakknda kullanlan bir tbir. Arapa olan cuma hutbesinin mns, namazdan sonra yaplan va'z ile aklanrd. Bu grevi yapan vaizlere krs eyhi denirdi. Bu uygulama, ilk defa Eyyub Sultan Camii'nde balam, daha sonra, Sultan Selim, Fatih, Bayezid, Sleymaniye, Sultan Ahmed ve Ayasofya'y da iine almtr. KSTAH : Mevlev tbiri. Tarikat adabna aykr davranan sulular iin kullanlrd.

L
LA FET LL AL: Arapa olarak "Hz. Ali'den baka gen yoktur" anlamna gelir. Bu szn devam "La seyfe ill Z'l-fkr vel fet ill Ali" (Zlfkar'dan baka kl, Hz. Ali'den baka gen yoktur) dir. Cebrail aleyhisselm'n, Uhud gazvesinde gsterdii gayret sebebiyle Hz. Ali hakknda, syledii rivayet edilir. Bu sz Halife Nasr Lidinillah tarafndan kurulan Ftvvet rgtnn sembol haline gelmitir. Tasavvufta kahramanlk, cmertlik, affedicilik vb. gzel huylar kendinde toplayan olgun kimseler iin, fazilet hedefi, Hz. Ali olmutur. iirlerde Hz. Ali'ye "h- la fet padiah" eklinde atflar grlr. Bahriyye eyhi Hseyin Fahreddin Dede'nin babas (. 1277/1860), mtekerrir bir mseddesine u bend ile balar: Zhid hakkiyn, ol ahn ki cd- ekmeli Ahmed-i Muhtr'a vahyetti kitb- mnzeli: Mevlevyem, Ahmedyem, Hayderyem men beli Bana besdir bir Huda v bir Nebiyy bir vel. La ilahe ill Huvallh'l-Aliyy'l-mncelf, La nebiyye ill Muhammed (s), la fet ill Ali (k). eitli Bekta tercemanlarnm sonunda "La fet ill Ali, la seyfe ill Z'l-fkr" ibaresi sk sk geer. Z'l-fkr yivli kl anlamna gelir. Hz. Ali, Yemen'de bir putu krdnda, o putun zerine oturduu demiri Medine'ye getirmiti. Umeru's-Seykal adl bir demirci, o demiri eritip, iki kl dkmt. Biri yedi kar boyunda bir kar eninde olup, ortasnda kann akmas iin yivler vard. te bu sebeple, yaplan klca "Z'lFkr" denmiti. Bir rivayete gre, bu kl, Hz. Peygamber (s)'e ait olup Uhud gazvesinde Hz. Ali'ye verilmiti. LAGV: Hatal konumak, faydasz sz sylemek mnlarna gelen Arapa bir kelime. nsan, Allah' anmaktan alkoyan her eye lav denir. Bo sz dinlemek de, lavdan saylmtr. Hadis: "Hutbe okunurken, yanndakine sus diyen, bo lakrd (lav) etmi olur." LHIK: Birinin ardndan yetien, tbi olan, eklenen, gerekli olan vs. gibi eitli anlamlar bulunan Arapa bir kelime. mamla namaza balad halde, eitli nedenlerle namaz imam ile tamamlayamayan kiiye lhk denir. Lhk, senenin be gndr ki bunlara be ksa boyunlu (el-hamset'l-msterikat) lar denir. LHT: lh leme, lht lemi denir. Arapa'da lht kelimesi ulhiyyet anlamna gelir. Tehanev'nin kaydettiine gre, Lht, cisimlere sirayet etmi diriliktir. Her eyde, bu adan bir ruh vardr. Bir iirde, mumun ruhunun, olduu ifade edilir. LAHZ: Bir eye gz ucu ile bakmak mnsna Arapa bir kelime. Gayba inancn, yakin derecesine ulamas sebebiyle, kalbe doan eylere ve kalplerin basiretlerinin mlhazasna iaret eden bir deyimdir. Ksaca lahz, kalb bir dncedir. Sdk bir mrid, bir eye, ba gz ile deil gnl gz ile (basar gz ile deil basiret gz ile) bakar. Kalbini bu ekilde saflatran kimsenin firseti dorudur, onda yanllk bulunmaz. Zira o, Allah'n nuru, ilmi ve amas ile bakmaktadr. Sfi gz, kulak vs. gibi duyu organlarndan ziyade, kalbe doan bu mahedeye nem verir. Yani madd bakn tesinde, akl gz ile eyaya yaklar, kendisi ile eya arasnda, bir tr obje ve subje mnasebeti tesis eder. Bu da onu, eyann hakikatini anlamaya gtrr.

LAHZA : Lahz kelimesi ile ayn mny kapsar. Tasavvuf terimi olarak, Allah'n zat gneine, ar parlak oluundan dolay bakamayp, gz ucuyla, gzn ksarak bakmaya almak demektir. LAHA: Arapa, belirip, ortaya kan ey anlamna gelen bir kelime. oulu "Levih"tir. Tasavvuf stlahnda, bir hlden dier bir hle ykselme nedeniyle, srlarn parldayarak ortaya kmas eklinde tarif olunur. Tavli', Levmi' terimleri de, yakn anlamlar ihtiva ederler. Kn lihay; tecell nurundan ortaya kan, sonra da, kaybolup giden eydir, diye tarif ederek, bu birden ortaya kan ey hatra, brika gibi isimler de alr. Bu ekilde, insanda his leminden ortaya kan eye rnek, Hz. mer'in, iran'da harbeden Sriye'ye seslendiinde, onu iiten Sriye'nin durumudur (Kn). Bu ekl keiftir. Yani bir insandan dier insana olan keiftir. Manev keif ise, Allah tarafndan meydana gelir. Sulukta, balang durumunda bulunan kiilerde bulunan bir zelliktir; kalb (manev) ykselite vuku bulur. Balang durumunda bulunanlarn, kalp (dnce) semlarnda nefs hazlara ait bulutlar biriktii ve kalbi karartt zaman, kef levihi (prtlar) zuhur eder, Allah'a yaklama klar parlar. Bu zuhur ilkin levih, sonra levm, daha sonra da tavli' olur. Levih, yldrm gibidir. kar kmaz kaybolur. Levmi', bu levihden zuhur eder, ayn hzllkta kaybolmaz. Levmi, varln iki saniye devam ettirir. Tavli', daha uzun sre varln srdrr, etki altna alma ve devam etme bakmndan, ilk ikisine gre daha gldr, zulmeti datp yok eder. LA LL: La, Arapa'da olumsuzluk, ill da, istisna edatdr. La, nefy, ill ise isbt ifadesidir, ikisi ayn cmlede bulunursa, La, vahdet-i vcud asndan Allah'tan baka varln bulunmadn, O'ndan gayrisinin yokluunu ifde etmektedir. Varlklar, kendi balarna var olamazlar, var olmalar ancak Allah iledir. Allah'n varl bu durumda mutlak iken, kendi dndaki hereyin varl izafdir. Dier varlklar silmek (yok etmek, nefyetmek) ve Allah' var klmak (isbt), safilerde kelime-i tevhid zikriyle uur hline getirilir. Buna nefy isbt zikri denir. Nak ve Halvetlerde, La ilahe szc ile birlikte, kulun kendi vcudu dahil hereyi fn ve yok ettiini, illallah ifadesiyle de o yokluun yerini Allah'n aldn gryoruz. Bu ekilde Allah'tan baka varlk olmadn tefekkr etmek ve bunu uur haline getirerek, dnya hayatn ona gre deerlendirmek; tasavvufta tevhidin temel esas hline gelmitir. Tevhidin uur planna indirilmesi, fiil tevhid, sfat tevhidi ve zat tevhid gibi aamalarla formle edilmitir. Mevleviler, La ill ifadesini u ekilde sembolletirmilerdir: Mevleviler sem edip dnerken kollarn iki yana aarlar. Derviin bu durumu, ekl olarak Arapa'da L'y gsterir. Ayaklarn durumu da ayn ekildedir. Bedenin tm, bu La ile birlikte, ayn ill'y meydana getirir. Mevlev hrkasnn kenar eridi, tennurenin, destegln yan eritleri, yakada yine La eklini alr, vcutla birlikte "ll" olur. Melam-Hamzav (Bayram) mezar talarnn zerindeki La (V) ve ill (V|) remzleri, fena ve bekay (varl ve yokluu) gsterir. LA'L: Kymetli krmz renkli ta, dudak. Sufinin gnl. La'l-i nigar: Kor dudak, sevgilinin al duda. LLE: Kadehi andran krmz renkli bir iek. Bu kelimenin yazlmnda L, A, L, H harfleri yani, iki L bir A ve bir H bulunmasndan hareket, eden sufler panbioist bir yaklamla, ona kutsal bir mahiyet atfederler. (Yani halkta Hakk' grme). Subh-dem dnse n'ola mihr-i cemle lle Oldu mazhar aded-i Ism-i Cell'e lle. Ref-i Kaly Ebced hesabna gre Lle ve Allah kelimeleri ayn rakam verirler: 66. ("Altmaltya balamak" tbirine baknz). ran efsanelerde lle, yeil bir yaprak zerindeki iy damlasma,yldrm dmesi sonucu, yapran alev alp donmasndan meydana gelmitir. Llenin iindeki siyah nokta, gnldeki da, yan, Erzurumlu brahim Hakk'nn Ma'rifetname'de ifade ettii nokta-i sveyda-i kalbi temsil eder. Kainattaki kara delikler veya Kabe'deki Hacer-i Esved gibi... Osmanl tarihinde, adn bir dneme veren (1718-1730) llenin, o dnemde 558 eidinin bulunduu kaydedilir. LA MEKN, B MEKN, LA MEKN LEM: B ve la, ilki Farsa, teki Arapa ... siz,... sz, yok vs. gibi anlamlar ihtiva eder. Bu durumda la mekan ve b mekn szleri; yersiz, yurtsuz gibi anlamlara gelir. La mekn lemi de, yersizlik lemi demektir. Mekan, var olan eydir. Bir ey, olmazsa, uzayda yer (mekn) kaplamaz. Zaman da, zihinde olaylar arasndaki karlatrmadan doar. Bu karlatrma olmadan, zaman da olmaz. zellikle vahdet-i vcd dncesinde zaman ve mekn hakikatta bulunmayan, iki zihn kavramdan baka bir ey deillerdir. Gerek varlk olan Allah, zaman ve meknn zerinde, ve bunlardan mnezzehtir. Ancak, isim ve sfatlaryla her yerde grlmektedir. nsann hakikati olan Ruh (akn ben), Rabb'n bir emridir. Bu sebeple insann gerek yurdu, meknszlk lemidir.

B-mekanem bu cihanda Menzilim duram anda Sultanm ki taht u tacm, Hlle v buram anda. Yunus Emre Onyedinci yzyl airlerinden ve ayn zamanda Bayram Melmlerinden, Hseyin, iirlerinde La-mekn mahlasn kullanmtr. LA'NET: Arapa, kovmak, uzaklatrmak, beddua etmek gibi anlamlar ihtiva eden bir kelime. Allah'n, kulunu dnyada baardan mahrum ederek ve ahirette de cezaya maruz brakarak rahmetinden uzaklatrmasdr. Bu aklama kfirler iindir. Tehnev m'min iin la'netin; Allah'n kulunu salihler ve ebrar makamndan drmesi olduunu kaydeder. Trk ataszlerinden " la'nete siper olmak", la'neti gerektirecek eyler yapmak manasna gelir. Sfiler, "la'nete siper olmayn" eklinde tlerde bulunurlar. LATFE: Latfe; manas ho olan sz, espri ve aka gibi mnlar ihtiva eden Arapa bir kelime. Hal inceliklerine sahip kalbe iaret eden bir kelime. Zihinde parlayan, anlayla zuhur eden ve manasmdaki incelik sebebiyle anlatlamayan bir iarettir, denilmitir. Ebu Said bn'l-Arb" Allah'n, katndan sana balad bir ltuftur. Onunla sen, Allah'n anlaman istedii eyi anlarsn" diye aklar. Bir de, her insann gs zerinde ruh dnyasnn, madd bedenle alkasnn younluk kazand bir takm yerler vardr. Bunlar: 1. Kalp : Somatik olarak sol memenin drt kar altnda; 2. Ruh : Sa memenin drt kar altnda; 3. Sr : Sol memenin drt kar stnde; 4. Haf : Sa memenin drt parmak stnde; 5. Ahf: Sa ve sol memenin tam orta yerinin biraz stnde. Bunlar ruhun bedene taallukunu anlatt iin, lem-i emirden saylmtr. Bu latifelerden her biri, bir Peygamberin aya altndadr. Yani eitli peygamberlerin ulat hakikatlara kabiliyet kazanmay ifade eden kavramlar, tekmlleri gsterir. Kaynaklara gre bu be letaif (latifeler); krmz, sar, beyaz, siyah ve yeil olarak eitli kozmik renkler, ihtiva ederler. el-LATFET'L-NSANYYE: nsan latfe demektir. Tehnev, insan latfenin nefs-i natkadan ibaret olduunu syler. Kefu'l-Lat'da insan latfenin, ruhun hakikati olduu kaydedilir. Kn buna kalp adn verir. Kalp insan latfedir. Kn devamla yle der: "Gerekte, ruhun, kendisiyle bir ynden mnasebeti bulunan nefsin (insan bedeninin) yaknna gelmesidir (yani ona taalluk etmesidir). Burada bedenin ruh ile bir ynden mnasebeti daha vardr. Birinci mnasebet ynne sadr, ikincisine fud ad verilir." LAUBAL: Arapa, kaytsz, ilikisiz, ekinmez, saknmaz gibi mnlar ihtiva eden bir kelimedir. Istlhat- Meyh'ta bu terimin izah u ekildedir:" Laubali ve rind dey ol slik-i ka derler ki, temayz-i ef'l ve sfat kaydndan ve vcib ve mmkin ryetinden hals bulmutur. Eyann ef'l ve sfatn, Hakk'n ef'l ve sfat bilmitir. Ve hibir sfat kendine ve gayriye mensup tanmaz. Bu makamn nihayeti makam- fenadr. Bu gn (eit) laubaliye, harabat lbal dahi derler. Ve zahiri melm(), batn selm kimseye de lbal derler. Ki Melmiyye taifesinin sfatdr. Bundan murad sft- zhiriyye ile mukayyed olmayub, sfat- kalbiyye levazmn istihzara alandr". Lbal idi ahbab ile surette vel Mahrem-i encmen-i suhbet idi mnda. Lami' LEB: Farsa, dudak demektir. Leb-i la'l: Al dudak. Sevgilinin sz ve bunun ierdii haber. Leb-i ekker: eker dudak. Melek vastas ile, peygamberlere, kalp tasfiyesi ile vellere ycelerden inip gelen sz. Leb-i irn: Tatl, irin dudak. drak edilmesi ve hissedilmesi artyla aracsz gelen sz (ilham), sevgilinin sz, sevgili. Leblerimle emrine amadedir canm benim, Al da bir buseyle ldr haydi cananm benim Arif Emre LECE: Arapa'da kale vs. ye snmak, gvenmek manalarna gelen bir kelime. Tam bir (doru) rec ile Allah'a ynelmek, bu kelimenin terminolojik anlamn verir. Serrac'a gre, bu terimin aklamas yledir:

insan aczini, fakrini ve mahviyetini anlayp, bunun bilincine sahip olur, ayrca, btn nimetlerin O'ndan geldiini farkederse, O'ndan baka gidilecek bir kap bulunmadn anlar ve sadakatle O'na ynelir. te bu, snma (lece')'dr. LEDN: Arapa'da zaman veya mekan zarf olup, yannda, ...de,...da mnlarn ihtiva eder. Gayb ilmi, srlara vkf olma anlamnda kullanlan tbir. Kehf suresinde "...ona katmzdan bir ilim rettik..." (Keyf/65) yetiyle bu ilme iaret olunur. Tahsil yapmadan, aba gstermeden, Allah tarafndan vasta olmakszn kula retilen bu ilme "lm-i Lednn", lh Bilgi, denir. Elmal'nn tefsirinde kaydettii gibi, Hz. Musa'nn bilgisi, Hz. Hzr'a retilen bilgiden tamamen farkl idi. Mfessirler bu bilgiyi "ilm'l-guyb ve'l-esrri'l-hafiyye" eklinde yorumlamlardr. Hz. Musa'nn bilgisi, olaylarn grn ile ilgili hususlar bilmek ve o ynde deerlendirmek iken, Hz. Hzr'n bilgisi, ilerin arka plann bilmek eklindedir. Kur'n'da, Nemi suresinde bu ilme vkf olan bir kiiden daha bahis vardr, ve bu kii, Belks'n tahtn, Hz. Sleyman'n yanna, bir gz krpmasndan daha ksa bir zamanda getirmitir. (Nemi/40). Ayrca Hz. Yusuf iin de bu tr bir ilimden sz edilir. Yusuf/68. zet olarak lm-i lednn; tefekkr abasyla elde edilmeyip, Allah tarafndan mevhibe (ba) olarak verilen bir kuvve-i kudsiyyenin (kutsal gcn) tecellsidir. Eserden messire, vicdandan vcuda doru giden bir ilim deil, messirden esere vcuddan vicdana gelen bir ilimdir. Nefsin vki olana geii deil, vakiin nefiste ta'ayndr. Dorudan doruya (vastasz) bir keiftir. Ancak Lednn terimi, bilhassa Hakk'a ait srlara mahsus bir stlah olmutur. Bir iin lednniyyt demek, bir eyin iinde yatan, srlar, incelikler demektir. LEMS: Arapa, bir eye el ile dokunmak anlamna gelir. Tehnev lems'i, zahir hislerin bir tr olarak tavsf eder. Bu g, zellikle deride youn olmak zere, vcuttaki btn sinirlere dalmtr. Bununla, deriye temas eden madd, heva tesirler idrk olunur. LEMME: Arapa, iddet, dokunma, arpma demektir. eytan veya melek tarafndan, insann iine atlan his, drt. eytann lemmesi (drt) insan ktle tahrk eder, melein drts insan hayra ynlendirir. LENGER: Farsa, kenar yayvan, byk ve geni sahana denir. Tekke ve hangahlarda dervilere, gariplere yemek yedirilen byk sahanlara lenger veya lenger ad verilir. Gemilerin denize attklar demir apaya da lenger denir. Mevc-i tyg- lcce-i nusrat ki oldu rnmun Dald dery-y muhit-i hayrete lenger gibi. Sabit LESEN: Birini diliyle dillemek, kt anmak vs. gibi manalar olan Arapa bir kelime. Allah'n hitab srasnda, ariflerin kulaklarnda lh fesahatin meydana getirdii eye, lesen denir. Bu bildirme, ya ta'rif-i lh, ya peygamber lisan, yahut vel ve sddkn dili vastasyla olur. LETAFET: Naziklik, yumuaklk, vs. gibi mnlar olan Arapa bir kelime. Tehnev, drt trl letafet vardr der: 1. Dokunma ile ilgili duyum incelii. 2. Kk paralara blnmeyi kabul etme. Blnebilirlilik. 3. Kavumaktan ar etkilenmek. 4. effaflk. Bu dokunulan bir ey deildir. Takipler ince gdalarn duyum gcn inceltip, ar yiyeceklerin krelttiinden bahisle, yiyeceklerden meydana gelen letafete (rikkat, incelik) iaret ederler. Riyazette, hayvan gdalardan ziyade, bitkisel gdalara riyet (vejetatif beslenme) etmenin sebeplerinden biri de, budur. LETF- HAMSE: Arapa, be latife demektir. nsana ait menfh ruhun be tavr vardr: Kalp, ruh, sr, hafi, ahf. Bunlar, emr lemine aittir. Bir de halk lemine ait "nefs" latifesi vardr. Bu latifeler birbirinin iinde gizlenmitir. Bir sonraki bir ncekinden daha latftir. Her latife, bir Peygamber'in ulat manev hakikati temsil eder ve bu sebeple kalp latifesi, Hz. Adem'in kademi altnda, ruh Hz. brahim'in, sr Hz. Musa'nn, haf Hz. isa'nn, ahf ise Hz. Muhammed (s)'in kademi (aya) altndadr, denir. Bunlarn her biri, farkl kozmik renkler ierir: Kalp krmz, ruh sar, sr beyaz, hafi siyah, ahf yeil renklidir. LEVAM': Parlayanlar anlamna Arapa bir kelime. Tekili, lmi'dir. Balang durumunda zayf ruh gcne sahip olan kiilere prltl, yaylc nurlar zuhur eder ki, bunlara levami' denir. Bu nurlar, hayaldan mtereke gelir. Madd gzle grlr. Tpk gne ve ay nn grld gibi. Kahr trnden nurlarn rengi krmzya alarken, ltuf nurlarnn rengi yeil olarak ortaya kar. Ayne'l-Cem ve ma'rifete giden yolun banda derviin yaad bir haldir. Bu nurlarn, geldiinde, mridin etrafn aydnlatt kaydedilir.

LEVH: Arapa, bir ey belirip zahir olmak, parlamak gibi anlamlar ihtiva eden bir kelime. Kitab- Mbin ve kll nefse levh denir. Drt trl levh vardr: 1. Levh-i kaza. 2. Levh-i kader. 3. Levh-i nfs-i cz'iyye-i semviyyet. 4. Levh-i heyula. Levh-i kaza : Mahv isbattan nce gelen, levh-i akl- evveldir. Levh-i kader : Akl-i nefs-i ntka-i klliyye levhidir. Buna levh-i mahfuz da denir. Levh-i nfus- cz'iyye-i semviyye : Bu lemde olan herey ekil heyet ve miktarlar ile bu levhaya nakedilmitir. Levh-i heyula : Bu, dny semasdr. Bu levh, hayal-i lem mesabesindedir. Birinci levh, lemin ruhu, ikinci levh, lemin kalbi olduu gibi, levh-i heyula da, grlen lem (lem-i ehadet) deki ekilleri kabul eden levhdir. LEVH- MAHFUZ: Arapa korunmu levha demektir. Ulv lemde, olmu ve olacak her eyi ieren lh levhann addr. Levh'in drt ksmndan ikincisi olan Kitab- Mbn ve Kll Nefse de bu isim verilir. Buna levh-i kader de denir. Byle zaptetmi grp evsf- alann Levh-i mahfz- Hda'da hme-i mciz beyn. Kzm Paa LEVLAK: Arapa "Sen olmasaydn" anlamnda, art ieren bir ifade. "Sen olmasaydn, Sen olmasaydn, felekleri yaratmazdm" hadis-i kudssine dayanr. Arapas u ekilde tesbit edilmitir : "Levlke levlke lem halakt'l-eflk". Hz. Peygamber (s)'i ven na'atlarn ounda bu ifadeler bulunur: Levlk ile zt- pki mevsf Kur'n'a sfat zarf -u mazruf eyh Glib Ol h- Rislet Sultan- kevneyn Buyruldu hakknda levlke levlk. Ey Nr- nbvvet Cedd'l-Haseneyn Seninn var oldu zemin eflk. Mir't LEYLET'L-KADR: Arapa, eref gecesi demektir. Salikin zel tecelliye nail olduu geceye, Leylet'l-Kadr denir. Slik, Mahbubu (Allah') na olan nisbeti nedeniyle, kendi erefini, rtbesini anlar. Salikin bu erefe mazhar olmasnn, ayne'l-cem makamna ulamasnn balangc olduu ve bu makamn, marifetullaha kavuanlara mahsus bulunduu kaydedilir. Bir de Kur'n- Kerim'in nazil olmaya balad Kadir gecesi vardr ki, Ramazan aynn eitli gecelerine deierek tesadf ettii nakledilir. mam- rani, 30 yllk bir ura sonucu, Ramazan'n balad hafta iindeki gn durumuna gre, Kadir gecesini tesbit ettiini syler. yle ki, Ramazan'n ilk gn Perembe ise Kadir Gecesi 24-25. gecedir, Ramazan'n ilk gn Cuma ise Kadir Gecesi 16-17. gecedir, Ramazan'n ilk gn C. tesi ise Kadir Gecesi 2223. gecedir, Ramazan'n ilk gn Pazar ise Kadir Gecesi 28-29. gecedir, Ramazan'n ilk gn P. tesi ise Kadir Gecesi 20-21. gecedir, Ramazan'n ilk gn Sal ise Kadir Gecesi 26-27. gecedir, Ramazan'n ilk gn aramba ise Kadir Gecesi 18-19. gecedir. LEYLET'L-ARS: Arapa, gerdek gecesi demektir. Mevlev tbiridir. Mevln Celleddin Rum'nin ok sevdii Mevl'sna kavutuu geceye "Gerdek Gecesi" (Leytetl-Arus) denir. Her sene, o gn zel merasimler dzenlenir. Farsa olarak, o gne eb-i Ars (Gerdek Gecesi) da denir. O gn, ikindiden sonra zikirler ekilir. Kur'n- Kerimler okunur. O gecenin zel bir glbanki vardr. Piter piter cn- men Peyk-i der hazret-i sultan-i men Vakt-i erif hayrola, hayrlar fethola, erler def ola, Leyle-i Ars-i Rabbani vuslat- halvet sery- Sbhni,

Hakk' Akdes-i Hdvendiride n be n vesile-i i'til-y makam ve fyuzt- rhaniyyet-i aliyyeleri cmle peyrevn hakknda mil ve n ola. Dem-i Hazret-i Mevlana H diyelim Hu." LBAS: Arapa, elbise demektir. Ulatklar vakte gre libaslarnda bulunan fukaraya denir. Suf veya murakka bulduklarnda onlar giyerler. Bundan bakasn bulunca, onu da giyerler. Gerek fakirde tekellf (zorlama) ve ihtiyar olmaz. O, elbisenin sert ve kaba olann da giyer ki, bu, ona daha sevimli, daha evldr. Onu fetlerden uzak ve selmette tutar. LHYE- ERF: Arapa, erefli, deerli sakal demektir ki, tbir Hz. Peygamber Efendimiz'in (s) sakal iin kullanlr. Peygamber Efendimiz (s) tra edilirken, sahabe-i kiram teburrken bir htra olarak kllarn toplard. Bunlar zamanla nesilden nesile, corafyadan corafyaya intikal etti, saray, tekke, trbe ve camilerde korunmaya baland. Sakal- erifin bulunduu ie, minberin en stnde, krk bohaya sarl olarak, kk bir sandk iinde muhafaza edilirdi. Ziyaret, mbarek gecelerde cemaatin srekli salavat okumasyla yaplrd. Halen bu det devam etmektedir. LKA: Arapa, kavumak demektir. Maukun, aa zahir olmas, yani grnmesi. LSN'L-HAK: Arapa, Hakk'n lisan demektir. Kan'ye gre, "Mtekellim" isminin mazhariyyetini gerekletiren insana, "Lisn'l-Hakk" denir. LSAN : Trke'de de ayn anlamda kullanlan Arapa bir kelime. Hakikat bilgisini beyan etmek (aklamak) manasnadr. lim dili, ilmi bize vastal olarak verirken, hakikatin lisan, vastasz olarak verir. Hak lisan, halka gre bir yol deildir. mam el-Cili "Hak lisan, insan- kmildir" der. ilim dili kal, hakikat dili hal ile grev yapar. LVA- ERF: Arapa, erefli sancak demektir. Peygamber Efendimizin (s) sanca. Bu bayrak, Topkap Saraynda Mukaddes Emanetler Blm'nde muhafaza edilmekte olup, eskiden isyan ve savalarda alr, ihtilal ve sava bitince, katlanp tekrar yerine konurdu. LOKMA: Aslen Arapa olan bu kelime, Trke'de de ayn manada kullanlmaktadr. Tekkelerde yemek yedim denmez, onun yerine "lokma ettim" denir. Cur'a, bir az dolusu (yudum) suya; lokma, bir aza alnacak kadar yiyecee denir. Mevlev tekkelerinde, bir eit yemee "lokma" ad verilir. Bu; pirin, et, soan, nohut, kini ve fstktan yaplan bir tr pilavdr. Bu pilav, Cuma geceleri veya bazan pazartesi gn pierdi. Bu pilav iin zel bir kazan vard ki, bu kazanda, lokmadan baka bir yemek pimezdi. Bu kazan bembeyaz kalayl olur, Atebz- Veli Oca denilen zel bir ocak zerine konarak, iinde pilav piirilirdi. Yemee buyurun demek iin, "lokmaya buyurun" ifadesi kullanlrd. Yemek vaktinin geldiini, grevli can (dervi), "H... lokmaya sala" sesleniiyle duyururdu. Geimi dar veya hereyi yeter grp, fazlaya rabet etmeyen tok gzl insanlar iin "bir lokma.bir hrkaya talip" denir. Bize bal olan, dnya ve hirette mahrum brakmayz anlamnda olmak zere, "lokmas boazmzdan geen, yabanda kalmaz" denilir. Mevlev tekkelerinde pilav piirilmesine, "lokma basmak" tbiri kullanlr. Yiyecek bir ey olmadn ifade etmek iin " lokma Hak vere" denilir. LTUF: Arapa, ba demektir. Kul'u Hakk'n taatna yaklatran ve gnahlardan uzaklatran her ey. LB: Arapa, bireyin zne, iine lb denir. Lb, hayal ve vehim kabuklarndan arnm, kutsal nurla aydnlanm akldr. Kabuk ksr, i lb'dr. LBS: Arapa, bir birine karmak, giymek anlamlarna gelir. Ruhan hakikatlerin, insan ekilleri giyinmesi. Bunun delili olan ayet udur: En'm/9 "Eer onu (Hz. Peygamberi) melek yapsaydk yine bir adam eklinde yapardk. Yani melee de insan ekil giydirirdik. Ve onlar yine dtkleri kukuya drrdk" Cibril(a) Hz. Muhammed (s)'e, Hz. ibrahim'e Hz. Lut'a ve Hz. Meryem'e insan eklinde gelmitir. Lbs yle de tanmlanr: Eyann paralanamayan bir n iinde, adem (yokluk) e gidip yine vcude (varla) gelmesidir.

MA'ARIF: Arapa, el-ma'rife kelimesinin ouludur. Lgatta arkada ve ehrenin grnen yeri, marifetler, bilgiler vs. gibi anlamlan ihtiva eder. Sfilerin vehb bilgilerine ma'rifet denir. Sfi, sohbette, kalbine doan ince manalar dile getirir, anlatr. Bu szler bir kitap haline getirilir. Buna o sfinin "Ma'rif" i denir. Seyyid Burhaneddin Muhakkik Tirmizi'nin "Maa'rif" adl eseri mehurdur. MA'DM: Lgatta yok olmu, kaybolmu, gayr-i mevcud anlamlarna gelen Arapa bir kelime. Bulunmayan ve vcudu mmkn olmayan eydir. Bir ey var iken yok (ma'dum) olursa, onun vcudu mmkndr ve buna mefkd denir. Ma'dum denmez. lemin iki taraf adem olan bir vcudu vard, denmitir. nk o, mevcuttur. MAGRBYYE: Muhtemelen ran'l ir Marib (. 1406)'nin talebelerine isnad edilen bir tasavvuf okulu. MARBU'-EMS: Arapa, gnein batt yer demektir. Kn'ye gre, Hakk'n ta'ayynler ile, ruhun da cesed ile rtlmesi demektir. MAZ-I KUR-N: Lgatta Kur'an'n z demektir. Arapa bir kelimedir. Kur'an'n srr ve btnna, Kur'an'n z denir. Mevln'nn Mesnev'si iin bu tabir kullanlr. Gayb senin szlerin Hak nurudur bilene, Her demde her kelmn Maz- Kur'an'dr dediler. Gayb MAHABBET: Arapa, sevgi, ak demektir. Tasavvufta mahabbetin hakikati, hereyini sevdiine balaman, kendine de sende olan hibireyi brakmamandr. Mahabbet ehli haldedir: mmenin mahabbeti: Bu fiil bir sevgidir ve Allah'n kendilerine ihsan etmesinden kaynaklanr. Hz. Peygamber (s) bu konuda yle der: "Kalplerin, kendilerine ihsan edeni sevme zellii vardr", ikincisi; sfat akn hlidir. Kalbin Allah'n gnasna, celaline, azametine, kudretine ve ilmine bakmasndan kaynaklanr. Bu havassn, sadklarn veya tahkik ehlinin mahabbetidir. Bu konuda Hseyn en-Nur yle der: "Mahabbet, perdelerin yrtlmas, srlarn ortaya kmasdr." ncs; zat mahabbetin hlidir. Bu, illetsiz olarak, Allah' sevmenin kadm olduunu bilmekten ve anlamaktan doar, ite bu ekilde Allah' bir sebebe bal olmakszn, seviniz. Bu ekildeki sevgi sddkler ve riflerinkidir." Mahabbetin, balanglar ve gayeleri itibariyle on ksma ayrld sylenir. Bunlardan bei, slik ve muhiblerin makamlardr. Bunlar srayla; lfet, hev, hlle, af ve vecddir. Aklarn makamlarna gelince, onlar da unlardr: Garaim, iftitn, veleh, deh ve fenadr. Mahabbetten Muhammed (s) oldu hsl Mahabbetsiz Muhammed'den (s) ne hsl. Pir Sultan Abdal'n, mahabbet konusundaki bir drtl u ekildedir: Ddr ile mahabbete doyulmaz, Mahabbetten kaan insan saylmaz. Mnkir flemekle era synmez. Tutuunca yanar akn ras. Konu ile ilgili baz szler ise unlardr: Mahabbet irket (ortak) kabul etmez: Allah'tan baka hibir eyi sevmemeyi ifade eder. Casiye/23'te dier istekler yerilerek "nefsinin hevasn kendisine ilah edineni grmedin mi?" denir. Bu ayet Furkan/43'te de aynen gemektedir. Kuru muhabbet: Sevmenin karlksz olduunu ifade etmek iin kullanlan bir szdr. Son devir nl Halvet eyhlerinden Fatih trbedr Hac Ahmed Ami Efendi (. 1920) "bu yolun sermayesi kuru mahabbet" szn syledikten sonra, bunu yle aklarm: "Mahabbetin ya olur mu? Olur ya! Grmyor musun, babam lse de, yerine gesem, diyen eyh oullarn." Mahabbet meclisi : Sohbet meclisine bu isim verilir. Bu meclis, irfan ve edeb meclisi olduu iin, katlanlarn bilgisi artar.

Mahabbetten kaan insan saylmaz: Sevginin insan iin kanlmaz ruh bir e olduunu anlatmak iin kullanlr. MAHABBET- ASLYYE: Arapa, asli sevgi anlamna gelen bir tamlama. Allah'n zatna olan mahabbet. MA HALAKALLAH: Allah'n yaratt anlamnda Arapa bir sz. Mecaz olarak kalabalk manasnda kullanlr. Bunun yerine "m haarallah" sz de kullanlr. Oldu bu hadise ngh na. stler mahaarallah ana. Yahya MAHBB: Arapa, sevilmi anlamnda bir kelime. Muhib ve mahbb ayn eydir. Mahbubiyyet ve muhibbiyyet cihetleri fani olunca, sevgi Allah'n ztna perde olmaktan kar. Muhibbiyyet ve mahbubiyyet balangc, anlalmas zor bir eydir. Zira muhib, mahbba ekiliinin ne geii iledir. Bu durumda o, mahabbeti sebebiyle, mahbba cezb olunmaktadr. Her muhib, mahbb, her mahbb muhibdir. Bu ynden muhib, nefsindeki mahbubunun zelliklerini konuur. MAHFL: Arapa, toplanma yeri demektir. Camilerde zel tahsisli ksm. Padiah iin yaplanlara hnkr mahfili, mezzinler iin olanlara da mezzin mahfili denir. Cehr zikir yaplan tasavvuf okullarnda, zikir esnasnda, bu mahfillerde eitli mzik enstrmanlar alan, ilhi syleyen bir heyet yer alrd. Tekkelerin ana zikir salonunda bu blm, kblenin kar istikametinde bulunurdu. Bu kelime, yanl olarak "mahfel" eklinde kullanlmaktadr. Dner bir hfz- mahfil nin-i name perdze Serz eyledike andelbn iyn zre. Nef' MAHFUZ: Arapa, korunmu, hfzedilmi anlamna bir kelime. Allah'n sz, i ve istekte kendisine kar gelmekten koruduu kiiye denir. Bu gibi kiiler, Allah'n rzasna uygun dmeyen bir laf sylemez, herhangi bir i yapmaz. stedii de, Allah'n rzasna uygunluk arzeder. Kn'nin yapt bu tarifle, gnahtan ma'sum olan peygamberlerin durumu farkllk arzeder. Peygamberler ma'sum iken, veller mahfuzdur denir. Ma'sum olan, Allah tarafndan gnaha girmekten korunmas garanti altna alnm iken, bu tam garanti veli iin geerli deildir. Bir gn biri, Cneyd'e, "ey Cneyd! Bir veli zina yapar m?" diye sordu. Cneyd bir sre tefekkre daldktan sonra u cevab verdi: "Ve kne emrullahi kaderan makdr" Yani Allah diledi ise yapar, cevabn verdi: Yine bu adan olmak zere, Peygamberler su-i hatimeden emin iken, veller emin deildirler. MAH-I NEV: Farsa, yeni ay demektir. Tasavvufi eitime yeni balayan mbtedler iin, kinaye olarak kullanlan bir tabir. Bu durumda olan kii, yeni domu bir aya benzetilmektedir. MH: Farsa, balk demektir. Ma'rifet okyanusuna batan kmil arife, mh denir. MAHT: Arapa dikilmi elbise demektir. lm sfatlar kazanarak, yerilmi sfatlardan syrlmaya iaret eder. MAHYE: Bir eyin hakikati anlamnda "m" ve "hiye" den meydana gelmi Arapa bir szck. Tasavvuf? olarak mm'l-Kitb'a denir. mm'l-Kitb, Zt'n knhnn mahiyetinden ibarettir. Yine bu ifade ile, zerine isim, sfat, vcd, adem, Hak ve halk tlak olunmayan hakikatlarn mhiyetleri vastasyla, zatn baz vecihleri tbir olunur. MAHK: Bir eyi iptal etmek, belirsiz hale getirmek anlamnda Arapa bir kelime. Tasavvuf olarak, kulun vcdunun Hakk'n ztnda fani olmasdr. Hakk'n sfatlarnda kulun sfatlarnn fani olmasna da tams denir. MAHMEL : Arapa. Deve srtnda bulunan ve insanlarn kolayca binip yolculuk yapmasn salayan bir gere. Teklif klfetinden rahata ermek. MAHMUR: Sarholuk, melankoli, mahmurluk anlamnda Farsa bir kelime. Ferheng'de bu terim, kendinden geme hali olarak tarif edilir.

MH-RY: Farsa, iki kelimenin birlemesiyle oluan, ay yzl anlamnda bir ifade. Tehnev'nin bu tbiri tanmlamas u ekildedir: Uyank iken veya uykuda ryada iken, grlen sur ve maddeye ait tecelllere mhry denir. MAHV: Arapa, bir eyin eserini, izini tamamen silmek, yok etmek anlamnda bir kelime. Kulun aklndan gaib olmas bakmndan, dete ait vasflarn ortadan kalkmasdr. ki iip te sarho olan kiiden meydana gelen sz ve ilerde, kulun aklnn katks yoktur. Bir de cem'e ait mahv vardr. Bu, hakiki mahv olup, kn tekte fena bulmas eklinde tanmlanr. Ubdiyyete ait mahv ise, kulun aynnn silinmesidir. Bu, varlnn a'yna izafesinin (bantsnn) kaldrlmasdr. MAHV-I AYN-I ABD: Arapa, kulun aynnn silinmesi anlamnda, zincirleme bir tamlama. Ayana varlk yklemeyi drmek demektir. Buna mahv- ubdiyyet de denir. Zira a'yn, bir takm zta ait e'nlerden ibaret olup, "limiyye" hkmndeki "vhidiyye hazreti" nde ortaya kar. Bu da ebed olarak, ayn, ma'dum olan malmatlardr. Ancak u kadar var ki, Hakk'n vcdu, bu ma'lmatta zuhur eder. MAHV-I ERBBI'Z-ZEVHR: Zevahir erbabnn mahvolmasn ifade eden, Arapa zincirleme bir izafet terkibi. Kn'ye gre bu terkib, kt ve dete ait zelliklerin kaldrlmasdr. Bunun mukabili, ibdetin hkmlerini yerine getirmek ve len ahlk elde etmek olan, isbttr. MAHV-I ERBBS-SERR: Srlar erbabnn mahvolmas anlamnda Arapa bir terkib. Bu, illetlerin ve fetlerin silinmesi demektir. Bunun mukabili, muvasaltn (karlkl kavumann) isbatdr. Bu, "onun iiten kula, gren gz olurum" kudsi hadisinde belirtildii gibi, Hakk'n sfat, ahlk ve fiillerinin tecellleri sonucu, kulun kendi ahlk, ef'al ve evsfnn kaybolmas ile olur. MAHVU'L-CEM''L-HAKK: Gerek cem'e ait mahv ifade eden Arapa bir terkib. Kn bunu, okluun, tekde fani olmasdr, eklinde tanmlar. MAKAM: Mukam ekliyle okunursa, oturulan, ikamet edilen yer, makam olarak okunursa, ayan bast yer, topluluk, oturulan yer, vs. gibi anlamlar bulunan Arapa bir kelime, ism-i mekan. Velilerin mezarlarna veya hatralarn tayan yerlere bu ad verilir. Makm- ibrahim gibi. Mevln'nn trbesinin giriinde bu manada olmak zere yle bir beyt vardr: Ka'bet'l-Uk bed n makam Her ki naks med nc od temam. Yani: Bu makam klarn Ka'be'sidir. Buraya noksan gelen tamam olur. Mezar Aksaray'da olan Somuncu Baba'nn Darende'de makam vardr. Birisi, bir baka yerde vefat ederse, memleketinde veya hatrasn tayan bir yerde, ruhuna Fatiha okunmak ve onu anmak zere yaplan merkada "Makam" denir. Bektalerde, ocak, baba postu, gayb erenleri postu gibi makamlar vardr. Yine bir tanma gre makam udur: Kulun tekrar etmek suretiyle kazand ve kendisinde zellik haline getirdii edebler ve ahlk veya kulun riyazet ve mcehede ile ulat dereceye makam denir. Haller vehb (yani Allah vergisi iken), makamlar kesb (yani kulun abasyla)dr. Hal geici, makam sreklidir. Kn, iinde bulunulan bir makamn hakk yerine getirilmedii takdirde, kulun ykselemeyeceinden bahseder. MAKAM-I MAHMD: lm makam anlamnda Arapa bir tamlama. Ezan duasnda ve sra/79'da geen ifade; hesap gn Hz. Peygamber (s)'in efaat edecei makam bildirir. Teheccdle bir balants vardr. O da malumumuz deildir. MAKDSYYE: Kurusucu Abdllatif Makdis olan bir tasavvuf okulu. Kadiriyye'nin kollarndan biridir. Makdis, Kuds'n esas addr. MALAYAN: Manasz, bo sz vs. gibi anlamlar bulunan, Arapa "m", "la" ve "ya'n" nin birlemesinden olumu bir ifadedir. Tasavvuf ahlkta manasz, bo szlere yer yoktur.

Eyleme ehl-i salha ta'ni Syleme cehl ile malaya 'ni. Talcal Yahya MLK'L-MLK: Mlkn, mlk leminin sahibi anlamnda Arapa bir izafet terkibi. Kulun emrolunduu eyden, bulunduu hale gre karlk veren Hakk'a, mlik'l-mlk denir. Kula layk olduu karl verecek kii Allah'tr. MAL-MLK: Mal, bir kiinin veya toplumun sahip olduu, eya, para vs. ve rzk anlamnda Arapa bir kelime. oulu, emvl'dir. Dnyann, ve iindekilerin geiciliini anlamak ve anlatmak, tasavvufi disiplinlerde nem arzeden bir husustur. Mal sahibi, mlk sahibi, Hani bunun ilk sahibi, Mal da yalan, mlk de yalan, Var biraz da sen oyalan. Yunus Emre MA'N: Arapa'da, bir szn ifade ettii eye denir. Tasavvufta, rya'ya, ma'n veya seyr denir, "mn leminde annemi grdm", "Mnmda yamur yayordu" eklinde kullanmlar vardr. MANASSA: Arapa, ardak demektir. Mahrem tecelliler, yani ruhani tecelliler. MANSRYYE: Hallac- Mansur'a izafe olunan bir tasavvuf okulu. Buna Hallciye de denir. Hallc- Mansur, genlik yllarnda Hindistan'n Sind eyaletinde slm' yaymak zere faaliyetlerde bulunmu ve bir hayli de baarl olmutur, ite bu mslmanlara "mansrler" ad verilir. MA'RFET: Arapa'da bilgi anlamna bir sz. Tasavvufta, drt kap da denilen drt mertebe vardr: 1eriat, 2-Tarikat, 3- Hakikat, 4- Ma'rifet. eriat olmadan tarikat, hakikat ve ma'rifet olmaz, her eyin ba, eriat yani islm dinini iyi yaamaktan geer, islm' yaama ve anlamada, takva boyutunda olmak zere derinleme sonucu, bu mertebeler teekkl etmitir. Bu durumda, herkesin normal gndelik kurallara uyarak yaad islm'a eriat; dinde biraz takva cihetine arlk verenlerin yaad ve ulat incelie tarikat; takva ve verada titizlikle varlan sonuca, hakikat; ve nihayet bu yaamann, mn asndan kiide ifade ettii bilgi planndaki sonuca ma'rifet denir ki, meydana gelii, yaamakla sk skya irtibatldr. Bunlardan ilki avama, ikincisi havassa aittirdirler. Hac a'ban Vel bu drt mertebeyi yle anlatr: eriat beden iin, tarikat kalp iin, hakikat ruh iin, ma'rifet Hakk iindir. Marifetin, srra ait olduunu syleyenler de vardr, ilim ile ma'rifet bir imi gibi gzkmesine ramen, aralarnda ince bir fark vardr: ilmin zdd cehil iken, ma'rifetin zdd, inkardr. lim kesb iken, ma'rifet vehbdir. Hafn de, bu konuyu u ekilde aklar: Kul, Allah' sfat ve isimleri ile bilir, Allah'la arasndaki kulluk muamelesinde ciddi, samimi ve doru olur, sonra kt ahlkn dzeltme yoluna gider. Hakk'n kapsndan srekli olarak ayrlmaz, yani kalbi ile srekli itikf halindedir (yani ihsan yaar). Sonra kendisine hatralar gelir, srekli iten Allah ile mnct (sylei, yalvar) halinde olur. Allah tarafndan kalbine gelen srlardan bahseder, ite bu durumda olan kiiye arif ve bu kiinin bilgisine de ma'rifet denir. Nefsinin ktlklerinden ne denli uzak olursa, Rabbi hakkndaki ma'rifeti, o denli artar. Bir kimsede ma'rifetin meydana geldiinin belirtisi, o kiide Allah'dan heybetin zuhur etmesidir. Ma'rifeti fazla olann, heybeti fazla olur. Bazlar da ma'rifeti fazla olann sekneti fazla olur, demitir. MA'RFET- NEFS: Nefsi bilmeyi ifade eden Arapa bir sz. Bu "men arefe nefseh fekad arefe Rabbeh" ifadesiyle bildirildii gibi, insann Rabbini bilmesi, nce kendisini bilmesine baldr. Nefisten hareketle, Allah'a ulamann, eitli yetlerde destek gren bir yan vardr: "Ufuklarda ve kendi nefislerinde yetlerimizi gstereceiz ki, onun gerek olduu onlara iyice belli olsun..." (Fussilet/21). "Ve nefislerinizde olan grmyor musunuz?" (Zriyt/21). nsanda Allah tarafndan frlm (menfh) bir ruh vardr. Bu da Rab'den bir emirdir. Bu ruhun insan bedenindeki faaliyeti sonucu, igzlem veya enfus seyr ile onun ait olduu yer hakknda, ma'rifet denilen bir tr bilgi husule gelir. nsann hakikati olan bu ruh, arifane bilme ile bilinirse, onu fleyene ait bilgi de, otomatikman ortaya kar. MA'RFETULLAH: Allah' bilme, Allah bilgisi anlamnda Arapa bir tamlama. Allah'n varlnn ve birliinin

bilinmesini ifade eden bir tabirdir. Kulun Allah'n sfatlarn, esmasn dnmesi vcibdir. O'nun yceliini, kendisinin ciz ve sonlu bir varlk olduunu ur seviyede anlamak ve kulluun esprisine ulamak, her m'minin grevidir. MA'RUFYYE: Ma'rf Kerh'ye atfolunan bir tasavvuf okulu. Kerh'nin vefat tarihi, h. 200/m. 816'dr. MSK, MEMSK BH: Arapa, tutan ve kendisiyle tutulan demektir. Kmil insann hakikati olan manev direk. Bu, kinat ayakta tutan, kamil insann hakikatidir. Hakk ona hitaben "sen olmasaydn kinat, yaratmazdm" demitir. Felekler, kmil insann nefesleri sayesinde dner. MASV: Arapa istisna edat olan siv, m mevsl ile birleince bakas anlamna gelir. Tasavvufta Allah'n dndaki her ey msivdr. Btn yaratlanlar iine alan bir snr vardr. Nmayi-i suver-i kinat sorma bana Niday bir bilirim, msiv nedir bilmem. Hersekli Arif Hikmet Tasavvufta, gnlde Allah'dan baka neyin sevgisi varsa, onun sevgilisi, hatt ilh odur. Bu yzden, kalpten msiv putunun deitirilmesi, sevginin, hep Allah zerinde younlamas byk nem arzeder. "Ey Muhammed (s.) nefsinin, nevasn ilah edineni grmedin mi?" (Furkan/43) ve(Casiye/23). Davet etmek dilesen dil-hnesine dilberi Msivadan k crubiyle (sprge) evvel sil spr. Sineak Yusuf Efendi MASTABA-MISTABA: zerine oturulabilen bask bina anlamnda Farsa bir kelime. Harabat, tekke, Mastaba ehli: Sfiler, rindler. MA'K: Arapa, sevgili demektir. Allah. O, her ynden sevilmeye lyktr. MATBAH CANI: Matbah Arapa bir kelime olup, Trkemizde "mutfak" eklinde kullanlmaktadr. Mutfak nasl yemeklerin piirilip, yenilir, hale gelme ileminin gerekletirildii bir yer ise, ayn ekilde, insann da olgunlat yer olarak kabul edilmitir. Mevln'nn "Hamdm, pitim, oldum" ifdelerinde, bu hususun ksaca zetlendiini gryoruz. Tasavvuf okullarnda hizmet etmek, manen ykseliin nemli millerinden biridir. Bu hizmet sresine "ile" ad verilir. Sfilik yoluna karar veren kii, mutfakta kendisi gibi ileye girmi dervilerle beraber yatar. Kendisine "matbah can" denir. Burada kalan dervilerin terbiye ii, "abama aittir. Bu ii, Mevlevlikte "Dede" yapar. Muall dudmn- evliyadr Matbah- Monla Dil cana oc- kimyadr Matbah- Monla Eref Dede (Yani: Mevlna'nn mutfa yce erlerin duradr: Mevln'nn mutfa gnle de, cana da kimya ocadr, o ocaa giren, altn olur.) Ak harmannda savruldum Hem elendim, hem yoruldum: Kazana girdim kavruldum, Meydna yenmee geldim. Muhyiddin Abdal MATBAH-I ERF: Arapa, erefli mutfak demektir. Bu tbir, zellikle Mevlevler'e aittir. Mevlev tekkelerinde, bir derviin ilk terbiye yeri mutfakt. Konya'da "sitne" adyla da anlan merkez derghta iki nemli mekn vard. 1- Yemeklerin pitii mutfak 2- Zikir ve semnn yapld "Semahane". Mutfaa, dergahn tam ortasndaki kapdan giriliyordu. Burada, bina boyunca devam eden genie bir koridor bulunurdu. Bu koridorun sa tarafn, binann o cephesini vcda getiren, byk bir oda tekil ediyordu.

Sol taraf da, asl mutfak blmn oluturuyordu. Sa taraftaki o byk odaya, "Meydan Odas" veya "Meydan- erif" denirdi. Matbah- erife de byk bir kapdan girilirdi. Burada, en byk kazanlar bile, iine alacak ekilde geni bir ocak vard ki, buna "Atebz- Vel Oca" denilirdi. Bu ocak da, nem arzeden bir yerdi. Mutfan sa tarafnda iki oda vard. Bunun biri "Can Odas" denilen byk bir oda, dieri de, mutfak takmlarnn bulunduu "Kazanlk" idi. Matbah- erif, Mevlev dergahlarnn nemli yerlerinden biridir. Mevlevlie girmek isteyenlerin ilk girdikleri kap ve tarikata kabul olunmak iin, bir mddet hizmete mecbur olduklar ilk merhaledir. Yani mutfakta yemek deil, aslnda derviler pierdi. Bazan, pazartesi gn olmak zere, her pazar pilav piirilir ve pilava lokma denirdi. Bu pilavn piirilmesi, bir takm usl ve merasimlere balyd. Pilav iin ayr bir kazan vard. Gm gibi parlak olan kazan, beze sarl olarak zel bir dolapta muhafaza edilirdi. Pilav sadece bu kazanda ve zel bir ocakta piirilirdi. O ocaa, tebz- Vel Oca denirdi. Pilav piirilecei zaman, "Kazanc Dede" kazann bana gelir, bizzat nezaret ederdi. Kazanc Dede, pilav pierken "tebz- Vel Postu" na otururdu. Bu pilavda kullanlan malzemeler unlard: Pirin, et, nohut, kini, fstk. Kazanc Dede, piirme iini orada bulunan matbah canlarna taksim etmiti. Kimisi suyunu kor, kimisi etini hazrlar, kimi de tuzunu dkerdi. Ve bu iler, hep bir sra ve dzen ierisinde yaplrd. Giren mtaktr ol dudmne (ocaa) girmeyen mtak Misal-i Ka'be bir hayret matbah- monla eyh Glib MATLA': Arapa, dou yeri ve zaman anlamnda bir kelime. Sfiler, bu kelimeyi ma'rifet anlamnda ele alrlar. Allah bu bilgiyi kendi katndan sfiye balar. Bu bir nimettir, ltuftur. Tecelli gelince, zevk ve ilham yoluyla, sfide, baz srlara ait gerekler alr. Bu kii kainata Hak gzyle bakar. MATLUB: stenen anlamnda Arapa bir kelime. Allah. MAU'L-KUDS: Arapa m ve el-kuds'ten meydana gelmi bir tamlama. Mukaddes su anlamn ifade eder. Kn bu terimi, nefsi, tabiattan gelen pisliklerinden ve rezilliklerinden arndran, yani sonradan olann olumsuz yann silen kadm tecellyi, gerek bir mahade ile gsteren ilme, "mau'l-kuds" denir, diye tarif eder. MECNN-I UKAL: Akll mecnunlar, akll deliler, anlamnda Arapa bir tbir. Srekli cezbe halinde bulunan mecnnlar, irddan sakt olmu, kendi maietlerini tedarik edemeyen kimselerdir. Akemseddin, meczblama olayn u ekilde anlatr: Zikir ile megul olan sfiye, esma ve sfatlardan tecelliler gelir, bir mride bal olan kimse, bu gelenleri hazmedebilme gcne sahiptir. Bir mride bal olmakszn, kendi bana birtakm virdler tertip eden kimseler "Allah" veya "la ilahe illallah" zikirlerini ekerken, bir n iinde zt tecellisine maruz kalrlar. Onun, bir mride bal olmad iin koruyucu bir kalkan yoktur, bu yzden akl nuru yanar, akl elden gider, bu durumdaki kii, artk srekli olarak, o bir andaki zt tecellisini yaamaktadr. Ancak, bu kimselerde erkeklik ve ird bata olmak zere, kendi geimlerini bile salayamama hususlar gndemdedir. Artk bunlar, bir tr delidir. MAZHARYYE: ah emsddin Habbullah Can- Cann- Mazhar Dehlev tarafndan kurulmu bir tasavvuf okulu. Nakiliin kollarndan biri. ME'D: Arapa'da dnlecek yer anlamnda bir kelime. Ahiret iin kullanlr. Mukabili mebde', dnya hayat iin kullanlr. Ezelden mncel hidyet bizde, Ehl-i isti'dde inayet bizde, Bidayet bizdedir, nihayet bizde, Mebde me'de inlarz. Tokadzde ekib ME'LM A'LM'S-SIFAT: Sfat lemlerinin iaretleri anlamnda zincirleme Arapa bir tamlama. El, gz, kulak gibi unsurlardr. Sfatlar ve asllara ait manalarn ortaya kt yer. MEBD: Arapa mebde' kelimesinin ouludur. Balanglar, temeller, esaslar, prensipler anlamna gelir.

Yksek balanglar (esaslar); semavi nefisler ve akllardr. Nihayetlere ait balanglar (esaslar) ise; namaz, oru, hac, zekat gibi farzlardr. Namazn nihayeti, Hakk'a duyulan sevgiden dolay, masivay tamamen sarfetmektir. Orucunki, kendini yaratlla ilgili zelliklerden syrmak, yani kendine hakim olmak, kendini tutmaktr; bu, fenaya ulamaya yardmc olur. Bu sebeple kuds bir hadiste "Oru benim iindir, ecrini ben veririm". Haccn nihayeti, slikin nihayete giden menzillerine tekabl eder. Bu nihayet de, "ehadiyet'l-cem"' ve "fark" makamdr. MEBDU'N-NHYT: Nihayetlerin balanglar anlamnda Arapa izafet terkibi. Bir nceki maddede belirtildii gibi, namaz, oru, hac, zekat gibi ibadetler hakknda kullanlr. Bu ibadetler, kulu hedefine ulatrd iin, bu isim ile anlmlardr. MEBDE': Arapa, balang, temel, esas, prensip anlamna gelen bir kelime. Mebde-i feyyaz, Allah'tr. Buna akl- evvel de denir. Onuncu akla da, akl- fa'l ad verilir. MEBNE'T-TASAVVUF: Arapa, tasavvufun temeli anlamnda bir izafet terkibi. Tasavvufun temeli; Ruveym'in ifade ettii gibi tr: Fakr ve iftikara yapmak, datmay ve iar gerekletirmek, taaruz ve ihtiyar terketmek. MEC: Zuhur yerleri, meydana geli yerleri gibi anlamlar ihtiva eden Arapa bir kelime. Doularn ve kllinin ortaya klar; vcdun zahiri ile btnn ayran kaplarn kilitlerini aacak gayblerin anahtarlarnn ortaya kt yerlerdir. Bunlar betir: 1- Zt- Ehadiyyetin zuhur yeri. Buras, ayne'l-cem', ev edn makamdr. Buras, gayelerin gayesi, nihayetlerin nihayetidir. 2- lk berzahn ortaya k yeri, iki denizin birletii yer, kbe kavseyn makam, ilh isimlerin toplu olarak bulunduu hazret, 3- Ceberut leminin zuhur yeri, kuds ruhlarn ortaya kmas, 4- Melekt leminin ortaya k yeri, semavi yneticiler ve rububiyyet leminde ilh emri if edenler, 5- Sr kef ile mlk leminin ortaya kt yer. Buras, sfl lemdeki kevn yneticilerin ve misal leminin acaibliklerinin ortaya kt yerdir. MECDLYYE: Eb kbl Galbn b. el-Hasan b. Galbn el-Kayravn (. 934) tarafndan kurulmu bir tasavvuf okulu. MECLE'L-ESMA'L-F'LYYE: Fiil isimlerin ortaya k yeri anlamnda, Arapa bir zincirleme izafet terkibi. lemin czleri olan kevn mertebelerdir. Buras ayn zamanda eserler ve fillerin eserleri olan kevn mertebelerdir. MECLS: Toplant anlamnda Arapa bir kelime. Irak bu terimi yle tanmlar: Huzur ve hicran belirtileri ve vakitleri. MECLS- MEAYIH: eyhler konseyi anlamnda Arapa bir izafet terkibi. Tekkelerin ileriyle megul olan ve meihat diresi tarafndan kurulan bir teekkl. Grevi, tekkelerin tarikat usllerine gre, idarelerini temin ve tekke eyhliklerine faziletli ve aydn adamlar seip, tayin etmektir. Osmanl dnemindeki ilgili kanunun maddelerinden baz pasajlar, tekkelerin sosyo-ekonomik ve sosyo-kltrel adan eitli faaliyet alanlarn tesbit eder: "Yine bu cmleden olarak tekkeler, evrelerinde oturan fakir halka mmkn olduu kadar yardmda bulunacak, hastalarn ziyaret ederek hatrlarn soracak, tedavilerine nayak olacak, yetimlerin, kszlerin ve asker ailelerinin korunmas ve yardm grmesi hususlarna dellet edecekler"... "Bir de tekkelerde toplananlarn, orada kendilerine ait vazifelerini yaptktan sonra, vakitlerini boa geirmeyerek, fikirlerinin ve bedenlerinin msadesi nisbetinde herkesin iine yarayacak bir meslee girerek onda ihtisas sahibi olmas arttr." "... Bunlardan baka, tarikatlarn doru inanlar zerine kurulmu olduklar gznnde tutularak, toplantlarn, tekkelerde itikadca ve amelce, din meselelerde ykselmeleri iin kelm, fkh, ahlk ve tasavvuf okunmak ve binas msait olan tekkelerde, dershaneler alarak geceleri halka okuma yazma retmek, din ve meden dersler gstermek suretiyle, onlar geceleri buraya ekmek, tekke eyhlerinin vazifelerindendir." MECMA': Arapa toplanma yeri demektir. Sevdann mutlak toplanma yeri, mutlak cemal hazretidir. ki denizin toplanma yeri (mecma'u'l-bahreyn), kbe kavseyn hazretidir. Burada imkn ve vcb denizleri birlemitir. Yine burada, kevn hakikatlarla, ilh isimler bir araya gelmitir ve onun iin buraya mecma'u'lbahreyn denilir. MECMA'U'L-AZDD: Ztlarn topland yer anlamnda Arapa izafet terkibi. Hviyyet-i mutlak'a bu tabir kullanlr. Her eyin, burada birleip birbirinin boynuna sarlmas, bu tabirin domasna sebep olmutur.

ME'CUC: Kyametin byk almetlerinden biri de Ye'cc-Me'cc'n zuhurudur. Ye'cc-Me'cc denen kavim, denizden karadan her yerden gelip dnyay ele geirecek, ancak, sonunda Allah yardm ederek bundan kurtulunacaktr. nsann me'ccu ise, onun kk kyametidir. Bu, insann bozuk havtr ve inat vesveseleridir. Bunlar insann kalp lkesini ele geirir ve sr denizini bozar. Allah'n yardmyla bu, silinir ortadan kalkar. Ye'cc ve Me'cc Kur'an- Kerim'de iki yerde geer: Kehf/94, Enbiya/96 MECNUN: Bkz. Mecann-i Ukal. MECZB: Cezbolunmu, ekilmi, yksek mertebeye ulam kii iin kullanlr. ki trl meczb vardr: 1. Slik meczb, 2. Meczb, slik. Makbul olan, ilki, yani, tasavvuf suluktan getikten sonra cezbeye ulamadr. Akemseddin'in, akln yitirmi meczblar iin yapt tesbit, onlarn bir anda zt tecellsine, eyhe bal olmadan direkt maruz kalmalar ve bunun sonucu, akl nurunun yanmas eklindedir. Bu tipler, aile sahibi olamaz, nefsan baz zellikleri kaybolmu, bir tr srekli tecell sarhou kiilerdir. Trkemizde "kendini meczb gibi gstermeyi" ifade eden "kl- meczb-num" szc mehurdur. Halkn tevecchnden kurtulmak zere, olmad halde kendini meczb gsteren kiilere, akll meczb denir. MEDARYYE: ah Medar (. 1438) tarafndan Hindistan'da kurulmu bir tasavuf okulu. MEDED: Arapa, yardm anlamnda bir kelime. Allah'dan yardm istemeye istimdd, velilerin ruhundan istemeye meded denir. Meded-i Vcd: Var olu destei. Mmkin bir varln, varolabilmesi iin gerek duyduu her eyin, Allah tarafndan ona ulamas ve bu surette varln devam ettirmesi. Buna icd ve imdd da denir. Bu yardm Hakk'n, Rahman nefesten bata bulunmas ile olur. MEDED- VCD: Arapa, varla ait yardm anlamn ieren bir terkib. Mmkinin, varlnda ihtiya duyduu her eyde yardm (vel) zere olmas ve varln bu ekilde devam ettirmesidir. phesiz Hakk, Nefes-i Rahman'den mmkine yardmda bulunur ve bylece, mmkin, varl yokluk zere tercih ansna sahip olur. Bilindii gibi, mmkin, mucidi olmad takdirde zt gerei ademden ibarettir. Bu yardm, gdalarn deiim gstererek vcda girmesi ve yine aka hissedildii gibi, hava yardmyla teneffs etme eklindedir. Felekler, cansz varlklar ve ruhanlere gelince; akl, bunlarn varlk tercihinin (herhangi bir tercih ettirici sebeple) devaml olduuna ve her mmkinin, her nda yeni bir halk (yaratl) da olduuna hkmeder. Bu terim iin, icd ve imdd ifadesi de kullanlr. Birincisi, mmkinin, meydana getirilmesi, ikincisi de, meydana gelen varln devam ettirilmesini anlatr. MEDENYYE: Derkve tasavvuf okulunun Misurata'daki Trablusgarb kolu. MEDRESE KAKINI MEYHANE DKN : Az bir bilgiyle, olgun kiilere kendini lim gibi gstermeye alan, ahlaken kt kimselere denir. Akna den klar er auyu n ider; Topua kmayan sular, Deniz ile sava ider. Yunus Emre MEDYENYYE: Eb Medyen uayb b. Hseyin el-Marib el- Ensar (. 873/1468) tarafndan kurulmu bir tasavvuf okulu. MEFKD: Arapa, kaydedilmi ey anlamnda bir sz. Vcd hayyiz (alan)ndan, adem (yokluk) hayyizine giren eye denir. Znnn "mefkde zlme, zira o hatrlayan (anan) kul iin mevcd olur" der. MEHDEVYYE: Eb Muhammed Abdlaziz b. Eb Bekr el-Kura el-Mehdev (. 621/1224) tarafndan kurulan bir tasavvuf okulu. ME'HUZ: Arapa, ahz olunmu, alnm anlamnda bir kelime. sm-i Mef'ul. Bu, kendisinden alnan anlamna gelen mstelib gibidir. Ancak me'huz, mn asndan mstelibden daha mkemmeldir. Mstelib, yorgunluktan soluk solua kalan yahut dehetten akna den kiiye denir. Halk, byle birini grnce, deli olmad halde, onu deli zanneder, iin aslnda bu kii, inancnda doru, iini Allah'a havale edip O'na

tevekkl etmi bir m'mindir. Me'huz ise "bir kimse, insanlar tarafndan deli sulamasna uramadka imnn hakikatine ulamaz" hadis-i erifindeki kiidir. Bir air yle der: Problemimden dolay bama geleni knama Ben, Senin sevginle me'hz u mstelibim. Me'hz, ileri birbirine kartrm zannedilen, ancak Allah yolunda yrmeye devam eden kiidir. Bu kiinin fan hisleri gitmi, Allah'n byklnde varln srdrmektedir. (Yani, Allah'n bykl tefekkrnde daim haldedir). MEKN: Arapa, yer, konak anlamnda bir kelime. Allah'n, halk ile birlemekten mnezzeh olan Ztnn evrelenmesi, yani gerek lemin, meknszlk leminden ortaya k demektir. Hafn, mekna farkl bir anlam ykler ve yle der: "Mekn, olgunlukta sona ulam, temkn sahibi, kmil kimseler iindir. Kul, ma'n leminde kemale erince, artk kendisine bir mekn oluur. nk o, makamlar, halleri gemi ve artk bir mekn sahibi olmutur". MEKANE: Yer, menzile, derece, makam gibi mnlar ihtiva eden Arapa bir kelime. Allah katndaki menzillerin en ycesi. Mekan da denilir. Buna, u yette iaret vardr: "Muktedir bir kraln katndaki sdk makamnda" (Kamer/55). MEKSB: Kazanlar, krlar anlamnda Arapa bir kelime. Abdullah b. Mbarek "elinin emeiyle kazanma zorluuna katlanma zevkine varmayanda, hayr yoktur" der. Yine Abdullah b. Mbarek "elinin emeiyle geimini temin, tevfiz ve tevekkle engel deildir" der. Havvs da, "mrid, gnden fazla sebepleri aabiliyorsa, ar, pazara gidip, alnnn teri ile geimini salamak zere alsn" der. MEKKE: Mslmanlarn be vakit namazda yneldii, Ka'be'nin bulunduu, Hicaz blgesindeki ehir. Sfiyyenin ileri gelenleri, Mekke'de mcavir olarak, mukaddes yerlerde, kendilerini kullua hasrederlerdi. Mekke'deki bu makamn, ahlk olgunlatrp, perdeleri at, burada bir gn alk ve susuzlua sabredebilenin, dnyann dier yerlerinde, bunu gn yapabilecei sylenir. Tasavvuf erbab, Mekke'yi, lh mertebeden ibaret olarak grr. MEKKYYE: Bkz.: Eb Tlibiyye. MEKR: Hiyle, tuzak anlamnda Arapa bir kelime. Allah'a isyan yolunda olmakla birlikte, nimetlerin devam etmesi. Veya su-i edeb zere olmakla birlikte Allah'n nimetlerinin kesilmemesi, yerli yersiz keramet gsterisine kalkmak. Kur'an- Kerim'de Allah, "Nefsinizi tezkiye ediniz, hanginizin takva sahibi olduunu, Allah ok iyi bilir" (Necm/32). "Onlar tuzak kurarlar, Allah da kurar, halbuki Allah, tuzak kuranlarn en hayrlsdr" (Al-i imran/54). "Onlar bir tuzak kurarlar, halbuki onlarn farkna varmadklar ekilde, biz de tuzak kurmaktayz" (Nemi/50). Peygamberler, makamlarnn yksekliklerine ramen Allah'n mekrinden korkarlar. Mekr, akta grnenin aksine, gizli kalan bir durumdur. Bunun ne olduundan, kimse emin ve ma'lumat sahibi deildir. Cahil kimseler, shib olduu iman ile gurura kaplr. Kendini kurtuldum sanr, amelinin kabul edilip edilmediini dnemez. Allah, onun dndnn zddna bir hkm sahibidir. ite bunlar dnecek olursak, hangi halde olursak olalm, gereinden fazla gven hissine kaplmamak gerekir. Ancak Allah'dan mitvr olmamak da gnahtr. Bu durumda bir kulun, Allah karsnda hafv ve rec arasnda (korku ve mit) duygularla dolu olmas gerekir. MEKTMN: Gizliler anlamnda Arapa bir kelime. Halktan ve birbirinden gizli 4.00'den fazla saydaki erenler. MELHAT: Arapa, gzellik demektir. Sonsuz olan lh gzellik. Hi kimse bunun nihayetine varamamtr. MELAMETYYE: Hamdn- Kassr (. 271/884) tarafndan Niabur'da kurulan bir tasavvuf okulu. Bu meslek mensublar, ilerinde olann aksine davranmay metot edinmilerdir. i dnyalarnda samimiyetin en st derecelerine ulamaya alrlar, bakalarnn knamalarna aldrmazlar. Ta, hrka, yin, tekke gibi ekl unsurlar, melmetler iin mhim deildir. z, nemlidir. MELAMLK: Melamlik bir tasavvuf okulu olmaktan ziyade, bir yaama biimidir; bir tarz, slub ve

merebdir. Her tasavvuf ekolnde, bu biimi tercih edenler olagelmitir. Abdlaziz Mecdi Tolun Efendi, melm sznn, Seyyid Muhammed Nru'l-Arab'nin mahlas olduunu syler. Mide sresinin 54. yetindeki "knayann knamasndan korkmazlar" ifadeleri, knananlar anlamnda melmlere ilham kayna olmutur. MELAMYYE: Bkz. Melmlik. MELE': Topluluk, bir toplumun sekin kiileri, huy, ahlk, meveret vs. gibi manalar ieren Arapa bir szck. Mele-i A'l, soyut akllar ve kll nefislerdir. MELEKT: zzet, saltanat, Allah'n mlk, hkmranlk vs. gibi anlamlar olan Arapa bir kelime. Gayb lemi. Ruhlar ve nefislere ait gayb lemi. Sfiler, zahir lemde melek kelimesini kullanrken, btn lemde melekt kelimesini kullanmlardr. Sonundaki vav mbalaa ifade eder, bu durumda en byk melek mnsna gelir. MELFZ-MELFZT: Arapa, telaffuz edilen sz demektir. zellikle Horasan, Hind ve Orta- asya'da, mridler sohbet toplantlarnda, konuma yaparken, mridlerce tutulan notlardan oluan eserler. Bunlara, meclis, mev'iz gibi adlar da verilir. Mevln'nn Meclis'i Seb'a's bu trden bir eserdir. MELK: Arapa, sultan, padiah anlamnda bir terim. Veli. Bunlar, hayatlarnda, sradan biri gibi yaarlar. Bu nedenle veliler hakknda, "aba altndaki sultanlar" denilir. MEMACI: Mema Arapa'da gitme yeri, gidilen yer vs. gibi anlamlan ifade eder. Trkemize galat olarak memne veya memihane olarak intikl etmitir ki, tuvalet manasna gelir. Mevlevi tekkelerinde tuvalet temizlii yapan kimselere, "memc" denir. Bunlar, tuvalet temizlii yapar, sularn yeniler, bu ekilde nefsin kibirini krmaya alrlard. Bu grev, eitli adlarda, dier tasavvuf okullarnda da bulunur. MENG: Kpe anlamnda Farsa bir kelime. Bekta tabiri olarak, bekar dervilerin kulana takt kpelere denir. zellikle bu haydarlerde yaygndr. Bu kpe, demir, pirin, necef ta veya gmten yaplr, sa kulaa taklrd. Dervilik ve dnyaya nem vermemeyi ifade eden kpeleri, Yavuz Sultan Selim de kullanmtr. Drr-i nazmn arha meng olsa bilmez rzgr, r-i NefT midir ol, y kevkeb-i sara mdr? Nef' Mest olup bezm-i elestten taze kldk huumuz, Huumuzdan cmle lem halkna menhusumuz, Didemiz Hakk' grp Hakk' iitir gumuz, Bir grh- sultan- dehriz zmre-i Bektaiyz, Lmekn iklimine azmedenin yoldayz. Selmi (Manas: Elest toplantsnda sarho olarak, aklmz fikrimizi yeniledik. Kpemiz, herkese aklmzdan haber verir. Gzmz Hakk' grmekte, kulamz Hakk' iitmekte. Zamann sultan olan bir topluluuz, biz Bektaleriz, meknszlk diyarna gitmek isteyenin yol arkadayz biz.) MENHEC- EVVEL: Arapa, ilk metot, ilk usl anlamnda. Kn bu tabiri yle aklar: Zta ait vhid'den vhidiyyetin meydana geliidir. Btn sfatlar ve isimlerin meydana gelii keyfiyeti, zt rtbelerindendir. Allah kimi Zt rtbelerindeki bu sfat ve isimleri, mahedeye ulatrrsa, o, Allah'a giden en yakn yola ulam demektir. Buna birinci yol, birinci metot denir. MERTB- KLLYYE: Arapa. Kll mertebeler demektir. Bu kll mertebeler alt tanedir: 1- Zt- ehadiyyet mertebesi 2- lh hazret mertebesi, 3- Vahidiyyet ve soyut ruhlar mertebesi, 4- Bilici nefisler mertebesi: Bu misal ve melekt lemidir, 5- Mlk lemi mertebesi: Bu, grdmz madd lemdir. 6Toplayc kevn mertebesi; bu da daha nceki be lemi, suretleri ile beraber kendinde toplayan kmil insandr. Biz deriz ki, be zuhur yeri, alt da mertebe vardr. Zt hari dier be mertebenin hepsi zuhur

yeridir. Zt, zuhur yeri deildir. MERAZIKA: XIV nc yzylda kurulmu, kurucusu belli olmayan, Ahmediyye'nin ubesi bir tasavvuf okulu. MERD: Farsa, adam demektir. Rical, er, vel eren. Merdn- Hda: Allah erleri, gayb ricali. Merd-i Mutlak: Kmil arif. MERG: lm manasna Farsa bir kelime. Madde elbisesini karp atmak, dnya ile olan balar koparmak, ilgiyi kesmek, mn lemine ynelerek isim, sfat ve ztta fn olmak. Drt eit lm var: Zillet ve lanetli lm: Kfirlerin lm. Hasret lm: Gnahkarlarn lm. Ltuf ve bahi olan lm: M'minlerin lm. Hil'at ve temaa lm: Peygamberlerin lm. Bir hadiste "lm, m'min iin hediyedir" buyurulur. Ayr. bkz: Mevt MERSYE: Arapa, vgy ifade eder. lenin ardndan okunur. Hz. Hseyin iin yazlan mersiyeler mehurdur. zellikle Nakibendlikte, Muharrem aynda mersiye okunmas ve aure yaplmas dettir. eyh efendiler, mersiye okunacak zel gnleri nceden bildirerek, ok sayda mridnn katlmn salarlard. Bektaler on Muharrem'den sonra, seher vakti tekkenin bahesinde mersiye okurlard. Bayram Muhammed Bican, Sez, ve Sf'nin ok gzel mersiyeleri vardr. MERTEBE: Rtbe, gzetleme yeri, g, makam, durum vs. gibi anlamlar olan Arapa bir kelime. Bkz. Meratib-i Klliyye. MERTEBE- EHADYYET: Arapa, birlik mertebesi demektir. Varln hakikati, kendisiyle beraber baka hibireyin bulunmamas, mertebe-i ehadiyyet olarak kabul edilir. Bu mertebede esma ve sfat helak olmu (erimi) tur. Bu mertebeye cem'u'l-cem' veya hakikat'l-hakik mertebesi de denir. MERTEBE- LHYYE: lh mertebe anlamnda Arapa bir tamlama. Varln hakikatnda, kll ve cz' olan eyann nazar- itibre alnmas. Cem' makam. MERVE: Kabe'nin hemen yaknnda, anlaml bir tevekkl olayna sahne olmu, Allah'n e'irinden bir kk tepe. Sa'y yaplrken karsnda bulunan Safa tepesi arasnda 7 defa gidilip gelinir. Tasavvufi olarak irb bakmndan sulanmaya, ilh isim ve sfatlarn yaylmasna iaret eder. Bu kelime, Bakara/158'de gemektedir. MESLK- CEVAM'L-EY: Eyay toplayanlarn yollar anlamnda Arapa bir tamlama. Kn yle der: Bilinen ve grlen fiil ve vasf durum sz konusu olmakszn, ztn zat isimler ile zikredilmesidir. Allah'n btn isimlerinin asl, mutlak zt'tr. Onu ta'zim etmenin en ycesi ve muazzam, btn sfatlarn da iine alan mutlak ta'zimdir. Zikreden biri, ilmi, vcdu ve kudretiyle d zaman bu, venin tazimiyle kaytl kalr. Ama el-Kudds, es-Sbbh, es-Selam, el-Aliyy, el-Hakk gibi isimlerin imamlar olan zat isimlerle d takdirde o vakit ta'zim O'nun btn kemltna yaylr. Ksaca Allah' zati isimlerle zikretmeye meslik-i cevmi-i eya denir. MESE: Arapa ibret, darb- mesel, benzer, delil, hccet ve sfat, gibi eitli anlamlan vardr, insann, zerinde ettii surete mesel denir. MES'ELE- GAMDA: zm zor problem anlamna Arapa bir tamlama. Hakk'n zahir ismiyle tecelli ederek yokluk (adem) zere zuhur eden vcd, yahut a'yn- sabitenin srekliliini ifade eden bir kavramdr. Vcd tercihi, adem zerine anlarla devaml olmazsa ta'ayyn olamaz. Bu zevk ve kef bir itir. Fehm ondan haber verir, akl ondan yz evirir. Allah kader srrn setii kullarna aar, o da, bu sr ile, her takdir edilenin, vakti gelince vuku bulmasnn vcib olduunu anlar, takdir edilmeyenin de kesinlikle meydana gelemeyeceini grr. Bunu bilen, isteme ve bekleme derdinden, elden kaan eye zlmekten kurtulur. Bu konuda Enes (r)'in u sz mehurdur: "Senelerce Hz. Rasulullah (s)'a hizmet ettim, yaptm veya yapmadm bir i iin, bana bunu niye yaptn veya yapmadn diye tek bir lf bile sylemedi". Kn'nin kader konusunda bu hadisi zikretmesi, gerekten ilgintir. MESH: Bir eyin eklini, irkin bir ekle evirmek, insan hayvana dndrmek anlamnda Arapa bir sz. Kalbin durumunu deitirmesidir ki, kapdan kovulanlarn durumu budur. rz etmek, kalben bir eyden yz evirmek anlamnda da kullanlr.

MESNEV-HAN: Farsa, Mesnev okuyan demektir. Krsde Mevln'nn Mesnevsi'ni ap, onu okuyup erhederek vaaz veren kimseye mesnev-hn denir. Mevln zamannda bu grev yoktu. Zten mridlerinin ou Farsa bilmekteydi. Mevln'nm yerine geen Hsameddin elebi, muayyen zamanlarda Mesnev'yi okuyup erhetmeye balad, ilk Mesnev-hn ve bu ile ilk uraan Hsameddin elebi, baz kiilere, ayn grevi yapmak iin icazet verdi. Serceddin Mesnev-hn, bunlardan biridir. Ondan sonra eyh olan Sultan Veled de, ayn grevi srdrd. Mesnev-hnlar zel bir destr sararlard. Son zamanlarda Konya'da, Sdk Dede, stanbul'da Hoca Hsameddin ve eyh Osman Selahaddin, Selanikli Mehmed Es'ad Dede, Galata Mevlevhnesi eyhi Ahmed Remzi Dede, mehur Mesnev-hnlardandr. MESNEV-HANLIK KRSS: Mevlev tekkelerinde, Mesnev takrirlerinin yaplmas iin, yanyana konan iki krsye denir. Bu krslerden birine Mesnev-hn, dierine Kr Dede otururdu. Mesnev-hn, ders takririni yaparken, Mesnev'yi ezberden okur, hatrlayamazsa, yanndaki krsde oturan Kr Dede, nndeki Mesnev'ye bakarak, ona unuttuu yerleri hatrlatrd. MEST: Farsa, sarholuu ifade eden bir sz. Ma'kun cemlini grmek iin, yz dndrmek. MESTR: Arapa, gizlilie mensup anlamndadr. Peygamber ve veller de dhil olmak zere, kinatta hi kimsenin idrkinin ulaamad ilh mahiyetin knh. Gayb- Mutlak. Zt- Ehadiyyet. ME'AR: Arapa, Hac vazifelerinin if edildii yer. er' ileri bilmek suretiyle, haramlara ta'zim etmee me'ar denir. MERKU EMS'L-HAKKA: Arapa tamlama. Hakikat gneinin dou yerleri. Ayn- ehadiyyeti'lcem'de, tam fena haline ulamadan nceki zat tecelllere denir. MERK'L-FETH: Arapa. Fethin dou yerleri. simlere ait tecelllerden ibarettir. simler, gayb snrlarnn anahtarlar ve ztn tecellisidir. MEET: Arapa, dileme demektir. Ma'dum (yok) olann icad, mevcd olann idam (yok olmas), ne geen inayet ve zt tecellsinden ibarettir. Allah'n istemesi, ma'dumu icad etmek zere tecell etmesidir. Meiet, irdeden daha geneldir. MEHAT: Arapa, eyhlik, eyhlislmlk mnlarn ifade eder. Tarikatta rehber. Bu i iin, keml sfatlaryla mevsuf bir sfi olmak, dnya, makam ve mevkinden yz evirmi bulunmak gerekir. Kendisi, bu tarikat muhakkik bir eyhten alr, o da bir ncekinden alr. Bu durum Hz. Peygamber (s)'e kadar zincirleme gider. Bu konumdaki kii, az yemek yeme, az konuma, az uyuma, insanlara az karma, ok namaz, ok oru ve sadaka gibi uygulamalar yaparak, kendisini Hz. Peygamber (s)'e benzetmeye alr. O'nun ahlakyla ahlaklanr. MEHED: Arapa, grme yeri demektir. Hakk'n tecell ettii yer. ehid kabristan. Yatrlar, trbeler. MEHD: Arapa, grlen, mahede edilen vs. gibi anlamlar vardr. Mehd, kevn'dir. Kur'an- Kerim'de "hid ve mehd" (Burc/3) ifadesi vard. Cneyd buradaki "hid" iin, iinde ve srrnda bulunan Hakk'n muttali olmas, mehd da ahidin grddr. MEYYE: Mei'l-Haseni'l-dris (. 624/1226)'nin mridleri tarafndan Fas'ta kurulan bir tasavvuf okulu. Medyeniyye'nin bir ubesidir. MEK TAHTASI: Mevlevi tabiri, "sem tahtas" da denir. Sema'a yeni balayanlar, bunun zerinde alma almalar yapar. Dervi, Semazen Dede'nin kontrol altnda, ayann ba parman geirmeye mahsus bir ivi bulunan bu cill tahta zerinde, uzun sre sema altrmas (mek) yapar. Bu uygulamalarda baarl olduu, dede tarafndan onaylannca, semahanede sem yapmasna izin verilir. MEREB: Arapa, su iecek yer anlamnda bir kelime. Bu kelime, hayat tarz, duyu ve tutum biimini gsterir. Anlay tarz. MERKU'Z-ZAMR: Arapa, gizlilerin dou yeri. Allah'n insanlarn ilerinde, el-Btn ismiyle tecell etmesi. te, o zaman bu kiiler, btnlarla merref olurlar.

METBLYYE: Msr'da bir tasavvuf okulu. MEVCD: Arapa, vecd halleri, bulular anlamlarnda bir kelime. Kef ve vicdan vastasyla, yani ilham ve manev tecrbe ile Allah dostlarna ak olan hl ve makamlar. Bu durumlar, vecdin kendisi deil, sonulardr. MEVAL: Mevl kelimesinin oulu olan kelime, Arapa'da kleler, kullar, efendiler ve sahibler anlamlarn ifade eder. "Ben kimin Mevls (yani sahibi) isem (kimin zerinde tasarruf ve vilyetim varsa) Ali de onun mevlsdr", hadisine dayanarak, bu szn anlamn, Hz. Ali'nin bendeleri, ballar eklinde benimseyenler olmutu. MEVC: Arapa, dalga demektir. Mutlak varln, kainatn her mertebesinde ortaya kan tecellileri, lem ve insan, mutlak varln, birlik denizinin dalgalardr. MEVCDT-I AYNYYE: Arapa, ayn varlklar demektir. Ayan- sabite, madd lemdeki varlklar. MEVLN: Sahibimiz, efendimiz, anlamnda Arapa bir kelime. Bu kelime tek bana kullanlnca, Mevlev tasavvuf okulunun kurucusu Mevln Celleddin Rum anlalr. MEVLEV: Mevln'nn kurduu tasavvuf okuluna mensub olanlara verilen ad. Tarikatn ad Mevleviyye'dir. MEVLEV-HANE: Mevlev tekkelerine verilen isim. Mevlev-hanelerin en by, tarikatn merkezi olan Konya'daki mevlevhne idi. Konyadaki merkez tekkeye sitne denirdi. MEVLEV SKKES: Mevlevlie mensub kiilerin balarna giydii bala, Mevlev sikkesi veya sikke denirdi. MEVLEV EYH : Mevlev eyhlerine verilen ad. Mevlevler kendi aralarnda eyhe "dede efendi" derlerdi. MEVLEVYYE: Mevln'ya izafe edilen, ancak olu Sultan Veled (. 712/1322) tarafndan kurulmu bir tasavvuf okulu. Daha sonra ortaya kan baz kollar: emsiyye, Velediyye, Postniniyye ve irdiyye. MEVLD ALAYI: Peygamberimizin (s) doum gnne rastlayan ve Rebilevvel aynn on ikinci gn yaplan merasim mnasebetiyle kullanlan bir tabir. Bu merasim, Sultanahmed Camii'nde yaplrd. MEVT: Arapa, lm demektir. Kn lm; nefsin arzusunun sklp atlmasdr, gidermektir, diye tarif eder. nk nefsin hayat, hev (arzu) iledir. Bu heva ile nefis alak, tabi, isteklere, ehvetlere ve lezzetlere meyleder. Bu durumda nefs-i natkay kendine celbeder. Bu halde kalp, ilm hayat hakikatndan mahrum kalr, bunun sebebi nefsin cahilliidir. mam Cafer-i Sadk "Tevbe ediniz, nefsinizi ldrnz" (Bakara/54) yetini esas alp, tevbeyi lm olarak kabul eder. lmn eitli ekilleri vardr. Bunlar da aadaki maddede aklanmtr. MEVT- AHDAR: Arapa, yeil lm demektir. Nefse kar kmak, isteklerine dur demek anlamndadr. MEVT- EBYAZ: Beyaz lm anlamna Arapa bir kelime. Alk iin kullanlr. Sfilere gre az yemek, ii aydnlatr, kalbin yzn parlatr. Bu durumdaki kiinin anlay, firaseti aktr. MEVT- ESVED: Arapa, siyah lm. Halkn eza ve cefasna katlanmay ifade eder. Fenafillah makamna uygun bir haldir. Halktan gelen ezay Hakk'tan bilmek, bu makamdadr. MEY: Farsa, arap demektir. Kuvvetli ak ve bunun verdii evk. Sfiler bu durumda iken amellerinde kusur yapmazlar. Dilber, sevgili, cevher-i can Meydir mihek'k-i akn, b- dil rm- can, Sermaye-i pir-i mugan pirye-i bezm-i sanem. ,

Nef' Grld gibi, "mey" mecazi bir kullanma sahiptir. Yoksa bildiimiz iki deildir. MEYDN: Arapa, geni alan demektir. Tasavvufta, kinat anlamndadr. Mevlev meydan, yinin yapld yerdir. Bekta tekkelerinin Meydan'nda ok sayda post, era, meydan ta ve ocak bulunurdu. Trke'de eitli deyimler halinde, meydanla ilgili baz kullanlar vardr: Gre meydanna "er meydan" derler. Sava alan "harp meydan" dr. Bir eyin vukubulmasna gz yummaya, "meydan vermek", herkesi kendisi ile boy lmeye armaya "meydan okumak"; msaade istemeye "meydan istemek" tabirleri kullanlr. "At lr meydan kalr, yiit lr an kalr" atasz erlik ve lmszl anlatr. "Y Shibe'lMeydan" (Ey meydann slihi) ar, baran kiinin bal olduu tasavvuf okulunun prini ifade eder. Evvel eiine koydum bam eri aldlar dktm yam Erenler yolunda gr savam Ko kurban dediler meydana geldim. h MEYDANCI: Dergahtaki meydan hizmetlerine bakan, mukabele yaplaca zaman eyhin postunu semahanede yere seren, yinden sonra kaldran, yemek ve mukabele vaktini kuralna gre duyuracak dervie sala vermesini emreden grevliye Meydanc veya Meydanc Dede, yardmcsna da "Meydanc Yama" denir. Mevlev tekkelerinde "i Meydanc" ve "D Meydanc" diye iki trl meydanc olurdu, i Meydanc mutfak ilerine, D Meydanc da mutfak dndaki ilere bakard. MEYDAN REHBER: Bekta stlah. Tarikata intisab eden (giren) can (dervi)'a klavuzluk yapan kiiye denir. MEYDAN TAI: Bekta tbiridir. Meydandaki makamlardan biridir. Yeni talib (dervi) buraya gelince, rehber, ona u tanm yapard: "Buna meydan ta derler. Hazret-i Pr Efendimizin meydan cellad diye nasb buyurduklar, elinde kudret klcyla duran Hacim Sultan'n makamdr. Bunda, terbiyesiz, edebsiz, erkansz olanlar ve yalanclk ve yolsuzluk edenleri terbiye edip yola getirecek makamdr. Bu makamda terbiye ederler." Meydan tann stnde, ekerden yahut baldan yaplm, bir maraba erbet bulunurdu. Bu erbet, meydandaki btn makamlar ziyaret edildikten sonra, rehber tarafndan yeni talibe (dervie) merasimle iirilirdi. MEYGEDE : Harabat, dostlarn sohbet meclisi, tekke, mrid-i kmilin kalbi. MEYHANE: Farsa, iki iilen yer demektir. Kulun ak ve evkle Rabbine mnct yeri. Kmil arifin Allah akyla dolmu gnl, tekke, lht lem. Zhid sual ederse ki meyden nedir murad? Bizde safadr, onda kudret (pislik), cevab ona. Fuzl MEY- AK: Farsa, ak arab demektir. lh tecelli, cezbe ve ne'e hali. MEY- KHNE: Farsa, yllanm arap demektir. Olgun ve Allah'a vsl olmu arifin kalbi. MEY- MUANE: Farsa, papaz arab anlamnda bir isim tamlamas. Tasavvufta kmil mrid, Rabban tecell, kutsal soluk gibi eitli anlamlar ifade eder. MEYL: Arapa, eilim, meyletme demektir. Gayeden, temelden habersiz, elde olmadan (kendiliinden) hereyin aslna dnmesi. Her cins kendi cinsine meyleder. Maddelerin tabiat (ya, kuru, scak, souk vb. gibi) lara dnmesi. Tabiatlarn da iradesiz olarak kendi asllarna dnmesi. MEYMNYYE: Ebu'l-Hasen Ali b. Meymn'l -Marib'l-Fasiyyi'l-drisi (. 917/1512)'ye dayandrlan bir Medyeniyye kolu.

MEYVEL AACI TALARLAR : Hner sahibi, stn meziyet sahibi kiiler, hased (ekememezlik) fiiline muhatab olurlar. Bu yzden hnerli kiiler, sk sk eitli vesilelerle kltlmek istenir ve eletirilir. Atarlar seng-i ta'rzi draht-i meyve-dr zre. (Yani eletirili sz tan meyveli aaca atarlar) MEZAR TAI GB : nce ve yksek zevki bulunmayan, kuru, ham, nkteden anlamaz, kat, duygusuz kiiler, mezar tana benzetilir. MEZHEB-MEREB: Arapa'da, mezheb, gidilecek yol, mereb, su iilecek yer demektir. Istlah olarak, islam dinini mam- zam, imam Malik, mam Sfyan- Sevr gibi bilginlerin anlaylarna, grlerine uyarak yaamaktr. Bu imamlarn grlerine mezheb denir. Mereb ise, her insanda farkllk arzeden karakterolojik bazdaki huy, miza, zevk ve alkanlklardr. Merebi geni: Hogrl, kalplar krm, ekilden kurtulmu, herkesle diyalog kurabilen kiiler iin, merebi geni deyimi kullanlr. Mezhebden bahsolunur, merebden bahsolunmaz. Bir insann mezheb semesi, tenkit etmesi veya takip etmesi gibi eyler deikenlik arzedebilir. Bu yzden ele alnp incelenebilir, ama mereb, genellikle doutan gelen sabit bir yapy gsterir, deimez, naslsa yledir. Bu sebeple, merebden bahsolunmaz. nansz kiiler iin, "mezhebsiz" tbiri kullanlr. Milletim ehl-i hakikat, halikm Rabbim Hda Mezhebim rh- mahabbet, art- imanm fena. Nazif Efendi (Mevlev) Tuhfetu'n-Nuzzar'da ilgin bir dille anlatlr: Yine mihman geldi gnlm ad oldu, Mihmanlar, siz bize safa geldiniz. Kar, k yaar iken bahar-yaz oldu. Mihmanlar, siz bize safa geldiniz. Hatay MISRYYE- HALVETYYE: Msr (. 1105/1693) tarafndan kurulmu olup, Halvetiyye'nin kollarmdandr. MHDA': Mahzen, kiler gibi manalar tayan Arapa bir kelime. Bandaki mim harfi trl harekelenir. Bu makam, kutublarm vuslata eren efraddan gizlendii yerdir. Onlar, kutbun tasarruf dairesinin dnda kalrlar. Ancak, kutub da onlardan biridir; bistta, onlarn tahakkuk ettirdiklerini gerekletirmi, ancak, onlarn arasnda, tasarruf ve tedbir iin muhayyer braklmtr. MHRAB: Arapa. Camilerde kble taraf duvarnn orta yerinde, ie oyuk ksma mihrab denir ki, imamn namaz kldrmak zere durduu yer, burasdr. htiyarlad halde, gen ve dinliini muhafaza eden kiiler iin "cami yklsa bile, mihrab yerinde" denir. Camilerin mihrab ksm ok salam yaplr, kolay yklmaz, herhangi bir ekilde harabeye dnme durumunda, mihrab ayakta kalan camiler iin, "mihrab yerinde" tabiri kullanlr. Bektaler, yze veya iki ka arasna mihrab derler. Erken dnem, sf zahidlerin ibadet iin ekildikleri uzlet kelerine mihrab ad verilirdi. MFTH : Arapa, anahtar demektir. Ezelde mmkinlere ait ayrlarn farkllamasna, "miftahu srri'lkader" denir. Aacn ekirdekte bulunduu gibi, tm eyann, zat- ehadiyyetten ibaret bulunan gayblarn gaybnda mahiyetleri zere mnderic olmas. Bunlara asl harfler denir. MHMN EV: Farsa, mihman, misafir demektir. Bektalerde misafirlerin kalmas iin ayrlan yere mihman evi denir. Han Ba ile Dede Bandan karlp kendisine ta giyme treni yaplacak can (dervi), bir sre burada hizmet ederdi. Tasavvuf anlayta tekkeye inen herkes, Allah'n gnderdii bir konuktur. Misafir, eve bereket demektir. Hz. ibrahim (a)'in misafirsiz yemek yememesi adeti (snneti), tasavvuf! telakkilerde

nemli bir etkiye sahip olmutur. yle ki, her misafir Hzr gibi saylmtr. bn Batuta, 1340'l yllarda Tunus'tan Antalya'ya geldiinde, onun hilerce, tekkelerinde misafir edilmek zere yarrcasna birbirleriyle tartmaya girimeleri, bu hususu teyid eder mhiyettedir. M'RAC-M'RACYYE: Mi'rac, Arapa merdiven demektir. Peygamber Efendimiz (s)'in Allah ile grt geceye Mi'rac gecesi ve bu olaya Mi'rac denir. Bu olay anlatan manzum eserlere de, "Mi'raciyye" ad verilir. "Namaz m'minin mi'racdr" hadis-i erifinde de ifade edildii zere, ruhun Allah'a ykseliine Mi'rac denmitir. MR'T'L-HAZRETEYN: Arapa, iki hazretin aynas demektir. nsan- Kmil, btn isimlerle beraber zt'n mazhardr. MR'T'L-KEVN: Arapa, olu aynas demektir. Tek olan mutlak varlk. MSAL LEM: Eyann suretlerinin ve modellerinin bulunduu bu lem, gerek lemdir. Buradaki suretlerin glgesi, madd ve hiss suretlerdir. MSBAH: Arapa, lamba demektir. Tasavvuf terimi olarak, "Ruh" anlamnadr. MSKN: Arapa, zelil, hor, zavall kimselere miskin denir. Varlk duygusundan syrlan, varl yoklua eviren, kendisinde hibir varlk grmeyen kii demektir. Eskiden, czzam hastalna, miskin hastal denirdi. Bu durumda olanlar iin, ehir dnda "miskinhane" yaplr ve orada ikamet ettirilirdi ki bu yerlere, "Miskinler Tekkesi" de denirdi. Miskinlikte buldular, kimde erlik vara, Merdivandan yittiler, yksekten bakarsa. Yunus Emre Gel imdi miskin Yunus, tut erenler eteini Cmlesi miskinlikte, yokluk imi resi. Yunus Emre MZAN: Arapa, terazi demektir. nsann isabetli grlere, doru szlere, gzel ilere ulamasn ve bunlar ztlarndan ayrt etmesini salayan eye, mizan denir. eriat, tarikat ve hakikat ilimlerini iine alan adalet, ite budur. Ehadiyyet-i cem ve fark makamlar tahakkuk ettirilmeden, bu mertebeye ulalmaz. Zahir ehlinin ls, eriat iken, btn ehlininki kudsiyet nuruyla nurlanm akl, havssnki tarikat ilmi, havassu'lhavassnki de, insan- kamil'in gerekletirdii ilh adalettir. MOLLA-YI RM: Farsa, Anadolulu bilgin demektir. Mevlev tasavvuf okulunun kurucusu, Mevln Celleddin-i Rum hakknda kullanlan bir tabir. MUALLM'L-EVVEL ve MUALLM'L- MELEK : Arapa, ilk retmen, meleklerin retmeni demektir. Bu, Hz. Adem (a) demektir. Nitekim Allah, "meleklere, onlarn isimlerini haber ver" (Bakara/33) buyurur. MUAMMELYYE: Muammel b. Abdullahi'l-Benn Valh'ya dayandrlan bir tasavvuf okulu. Cneydiyye'nin kollarndan biridir. MUAMMERYYE : Muammer'l-Cili'ye dayandrlan bir tasavvuf okulu. MUAYENE: Arapa, gzle grmeyi ifade eder. hakk'n, eitli mertebelerindeki tecelllerini grme. MUHDARA: Arapa, konferans vermek, hakkn elde etmek zere mcadeleye girip, galip gelmek, padiahn, huzurunda bulunanlarla, diz dize, yan yana oturup konumas gibi anlamlar olan bir kelime. Allah'n isimlerinden feyz alma hususunda, kalbin, Hakk ile beraber olmas. Mtalaann, hicabn kaldrlmasndan nce olduu kaydedilir. Bir gre gre, muhadara balang olup, mkefe ve mahede, onun peinden gelir. Muhadara, kalbin huzur haline denir. Bu durumda, salikin ulat ilk derecenin

muhadara olduu, bunun peinden mkefenin geldii, sonunda da mahedeyi elde ettii ortaya kmaktadr. Bu, tevatre varan burhanla birlikte ortaya kar. Yani slik, Rabbisinden ok sayda deliller grd zaman, kalp perdesinin ardndan bir takm doulara hazr hale gelir, ilh ilham almaya, kabiliyet kazanr. Bunun ardndan mkefe gelir ki, burada konu, izaha ihtiya duyulmayacak haldedir. Kalp, kendine alan eyin Hakk olduunda, kesin inan sahibidir. Zira o, delile, burhana, derin dnmeye ve beyana ihtiya duymayacak kadar aktr. Bundan sonra, yce bir derece olan mahede gelir. MUHDESE : Arapa, sohbet etmek, demektir. Hakk'n, Tur danda Hz. Musa'ya aatan seslendii gibi, kuluna mlk alemindeki suretlerden hitab etmesi. MUHALEFET: Arapa, kar kmak, muhalefet etmek anlamndadr. Nefse kar kmak ibadetin badr. eyhlerden birine slm'dan sorulunca, "nefsin, muhalefet (kar kma) kllaryla boazlanmasdr" karln vermitir. MUHASEBE: Arapa, hesaplama, hesaba ekilmek anlamlarna gelir. Nefsini, adm adm, soluk soluk hesaba eken kiinin kyamette hasreti az, Arasat meydannda vakfeleri ok olur. Nefsin irtibatlar altdr: 1- Marekeyle 2- Murakabeyle, 3-Muhasebeyle, 4- Mukabeyle, 5Mcahedeyle, 6- Muayeneyle irtibat. Bunlar bylece alt makamdr. Ksaca muhasebe, nefsin yapt iyi ve kt iler asndan kendini hesaba ekmesidir. "Nefislerinizi lmeden nce hesaba ekiniz" hadisi ile buna iaret olunur. MUHASBYYE: Ebu Abdullahi'l-Haris b. Esedi'l-Muhasib (. 243/857)'ye dayandrlan bir tasavvuf okulu. MUHAZT: Arapa, birinin karsna geip hizasnda oturmak, kar karya hizaya gelmek gibi anlamlar olan bir kelime. Salikin murakabede, Hakk'n vehiyle hazr bulunmas. Bu murakabe, saliki, Hakk'n gayri hereyden syrr ve sonunda, gaybeti sebebiyle, hibireyi grmez hale gelir. MUHEYYEMN: Arapa, ar aknla denler, demektir. Bir grup melek. Onlar, Allah'n gzelliini seyre o denli dalmlardr ki, Hz.Adem'in bile yaratldnn farknda deildirler. (Ahh!...) Bunlar, ln melekleridir: cemal nuruyla kendilerinden getikleri iin Hz. Adem'e secde ile emrolunmamlardr. Bunlara Kerrbiyyn ad da verilir. Rivayete gre, Hz. Adem'in yaratldndan hl habersizdirler. MUHB: Arapa, seven demektir. Tasavvuf yolunu ve o yolda gidenleri seveni ifade eder. Tasavvuf yolunu seven, fakat o yola girmemi kiiye muhib derler. Bektalik'te Muhiblik ilk derecedir. Bundan sonra dervilik, babalk ve halifelik gelir. Mevlev muhibleri iin tekkede ayr yerler olur. Mrid muhib ok olgun Deyu canlar azdrub, Ucb ile kendini gsteren Bel'am isen haber ver. MUHB AYN: Bektalikte, tarikata girme mnasebetiyle yaplan trene, "muhib yini" denir. Bu tren, Perembeyi Cumaya balayan Cum'a gecesi, veya Pazar Pazartesiye balayan Pazartesi gecesi yaplrd. Tarikata girecek aday, o gece kurbann dergaha gtrr veya kurbann bedelini verirdi. O akam yin (tren)'de yenilecek iilecek hereyin masraf da, bu adaya ait olurdu. Bu yin, dier yinlerden daha uzundu. MUHYEVYYE: Bkz. Ekberiyye. MUKABELE: Arapa, karlamak, biriyle kar karya gelmek anlamndadr. Derviler, zikir ekerken karlkl halka halinde otururlar. Bu ekilde karlkl oturmalar veya toplu halde eyhin karsnda bulunmalar sebebiyle, zikr toplantsna mukabele denmitir. Mevleviler de, Sultan Veled Devri, veya Devr-i Veled diye, semadan nce, Semhne'nin etrafnda kez dnlen trende, eyh postunun nnde, derviler birbirlerine niyaz ederler ki, ite bu sebepten Mevlevler'in semma da mukabele ad verilir. Camide, hafzn cemaat karsna alp Kur'an okumasna da mukabele denir. MUKABELE GN: Dergahlarda, mukabelenin (zikr treninin) icra edildii gne, mukabele gn denirdi. Her tarikatn veya tekkenin mukabele gn farklyd. Mesela Kelm Dergh'nda, eyh Muhammed Es'ad

Erbil (k.) Hazretlerinin mukabele gn, Cum'a idi. MUKBELE- ERF: Arapa, erefli mukabele demektir. Mevlevi zikr tren(ayin)ine, Mukbele-i erif denirdi. Btn muhiblerin itirakini salamak zere, tatil olan cuma gn yaplrd. MUKARREBN: Arapa, yaknlatrlanlar demektir. Allah'a yakn olan vellere denir. Peygamberler ve melekler hakknda da kullanlr. MUKTESD : Arapa, yapt ite ifrat ve tefritten kanan kimse demektir, modern Arapa'da ekonomist manasna da gelir. Fiillerine sahip kimseye muktesid denir. Muktesid, bel zamannda sabrldr, mjdeci ve korkutucu motivasyonlarla harekete geer, Allah', hiret korkusuyla sever. MUM: Mum mecaz, pervane kelebeiyle birlikte kullanlr. Mum ak olunan, yani Allah', pervane de, Allah'a ak olan kiiyi temsil eder. Gezegenlerin gne etrafnda dnd gibi, pervane de mumun atei etrafnda dner, dndke daire daralr. Ve sonunda pervane atele btnleip, cismini atee dntrr. Yani, seven sevdiine kavuup onun rengiyle (sbatullah, renksizlik) boyanr. Trbelerde yaklan mum, acaba bu mecazi anlatma binen midir? Trbede yatan Allah dostunun bir ak atei olduu, ziyaretilerin de bu k ve atein etrafnda dnp pervane gibi nasib ald dnlebilir. Fakat hereye ramen, trbelerde yaklan mumun islm ve tasavvuf bir temele dayand sylenemez. MUM ALAY: Eskiden, Medine-i Mnevvere'de, Teravih namazlarndan sonra, sevgili Peygamber Efendimiz (s.)'in trbesinde yaplan bir tren. eyhulharem bini giyerek, am Kaps'ndan, amdanla, Hz. Peygamber (s.)'in huzuruna girer. Dier hizmetliler de, salavat okuyarak onu takibederlerdi. Mescid-i Nebev'nin kumluunda toplanan cemaat salavat getirirken, ieri girenlerden gzel sesli birisi, Peygamber Efendimiz (s.)'in kabrine kar bir Na'at okuduktan sonra, din ve devlete dua edilerek merasim bitirilirdi. MUNKATI-I VAHDAN: Arapa, bir olana balanmak demektir. Bu, cem hazreti olup, onda bakasnn ayn' ve eser(iz)i yoktur. Bu, bakalarndan kesilme mahalli ve ehadiyyet'l-cem'in ayndr. Buna, iaretin kesilmesi, vcud hazreti, cem hazreti de denir. MURD: Arapa, istenen, maksad, vs. gibi manalara gelen bir kelime. radesi kalmam arife, murad denir. Bu durumdaki arif, nihayetlere varmtr. Haller, makamlar, maksadlar ve irdeleri gemitir. Bunlar muhib deil (seven) mahbb (sevilen) durlar. MURADYYE: eyh Muhammed Murad b. Ali b. Dvud b. Kemleddin el-Hanef el-Buhar tarafndan kurulmu olup, Nakibend kollarndan birisidir. MURAKABE : Arapa gzetlemek, korumak, kontrol etmek demektir. Allah' kalp ile dnmek. Allah'n, her zaman, her yerde hzr ve nazr olup kendini grp, iittiini bilin olarak yaamak. Tasavvuf okullarnda murakabe, bir ders olup, gece yars dizst oturularak, vcudun hibir uzvunu kmldatmadan, gzleri yummak suretiyle yaplr. Sadece Allah dnlr, 15 dakikadan 3 saate kadar bu durumda devam edilir. Bu durumda, dervie manev lemden eitli feyzler gelir. Bir kanaate gre, murakabenin hakikati, Allah' grr gibi ibadet etmektir. Avammn murakabesi, Allah'tan korkmak (havf) iken, havassnki Allah'tan mit etmektir (reca). ibn At'ya en faziletli tatn ne olduu sorulunca, "her zaman Hakk'a murakabeye devam etmektir" karln vermitir. Yine murakabenin alametinin, Allah'n tercih ettiini tercih etmek, O'nun ycelttiini yceltmek, klttn kltmek olduu, kaydedilir. Gizli ve akta Allah iin ihlasl olmak da, havassn murakabesi saylmtr. MURAKABEYE VARMAK : Gzleri yumup Allah'a tevecch etmek ve bu durumda zikir ile megul olmaya, murakabeye varmak, denir . MURAKK: Arapa, hrka, yamal elbise demek- tir. Eskide derviler, nefislerinin gurur ve kibrini krmak iin, eski elbiseler giyerlerdi. Bu tip elbise, iki dnyadan da syrlmay ifade eder. Murakk, genellikle mavi renklidir. Ancak bu ekilde giyinmek, zamanla riyakarla dnt. Ibn Cevz, Telbis'de, bu hususu yle dile getirir. "Murakk, eskiden incileri rten bir rtyd. imdilerde, lei rten bir rt haline geldi." Hattatlarn ayr ayr ktlara yazdklar yazlara "Murakka't" (yani murakkalar) denir. Bu tip yazlar, bir mukavvaya yazlr, tezhib edilir, sonra bir mecmua hline getirilip saklanrd.

Ba sallar sfi gibi, yeil murakkalar geyip, Syler benzer serv, glende sabdan ald el. Nect MUSAFAHA: Arapa, parmaklar bitiik, eller dz ve ak olarak iki kiinin tokalamas demektir. Musafaha snnettir. Bu, bir tr selamlamadr. Mevleviler, iki kii ayn anda birbirlerinin ellerini pmek suretiyle musafaha yaparlard. MUSAHB: Arapa, sohbet arkada demektir. Alevlere erginlik ana gelen iki kii, ayn zamanda Alevlie girerler, bunlar birbirlerinin sahib ve "musahib"i olurlard. Bu, hicretin hemen akabinde Hz. Peygamber (s.)'in Mekke'li ve Medine'li mslmanlar kardeletirmesi (muht) olayna dayandrlr. Bu ekilde kardelemeyen yani musahibi olmayan kii, alevlie giremez. Bektalik'te, Alevlik'teki gibi musahiblik art yoktur. Miyan-beste olan stadsz olmaz, Rehber olmaynca bu yol bulunmaz. bir kimsedir ismi bilinmez, Mrebb farz, musahib snnettir. Kul Himmet MUSLHYYE- HALVETYYE: Tekir-dal eyh Mustafa Muslihiddin Efendi (. 1099/1697) tarafndan kurulmu bir tasavvuf okulu olup, Halvetiyye'nin kollarndandr. Bu koldan, daha sonralar Zhriyye adnda bir alt kol daha zuhur etmitir. MUSTASVFE: Arapa, uyduruk, sahte mutasavvf demektir. Sahte sfiler, tasavvuf tarihinde olumsuz rnekler olarak ska grlmektedir. Bu grub, dnyalk uruna, tasavvuf sakz iner. Hedefleri, olgunlamak ve Allah'a olgun bir kul olmak deildir. Bunlara, pislik yiyen sinek veya kurt gzyle baklr. MUTA'ABBD: Arapa'da kulluk etme anlamndaki te'abbud masdarnn ism-i failidir. Ne'e ve zevkine ulamamakla aksamalarla birlikte kendini, ibadete vermi kiiye (mute'abbid1) denir. MUTALA'A: Arapa, bir eyi bilmek, iyice anlayabilmek zere devaml bakmak anlamndadr. Balang olarak, yahut hadiselere ruc eden ey konusunda, kendilerinden doan istek olmadan, Hakk'n ariflere nasib ettii muvaffakiyet (baar)e mtalaa denir ki, tavali (dou) ve berk (prlt, imek)ler vuku bulduunda, mahedeyle beraber ortaya kan eye denir. Halifelik ykn srtna alan ariflere, Hakk'n ltfettii baarya da mutala'a denmitir. MUTASARRIF: Arapa, harcayan, sarfeden, bir ii yneten, yn veren, bir ite ileri geri hareket eden kii anlamndadr. Detayl bilgi iin bkz. "Tasarruf". MUTRB: Arapa, arkc, neelendiren, coturan anlammadr. Rumuzu aan, hakikati aklayan, ariflerin gnllerini mamur hale getiren ve bu suretle tevikte bulunan ve feyz ulatran kiiye mutrib denmitir. nsan- Kmil. Eshab- ly u ireti selbetti dehr-i dn Pr-i mugana, mutriba, rindana hasretiz. Abdlbaki Feyzi MUTRB-HNE: Mevlev tabiri. Ney, kudm alan ve ayin okuyan (ayinhan)larn bulunduu zel yer (mahfil)e mutrib-hne denir. MUTTAK: Arapa, saknan, takva sahibi kimse anlamndadr. Crcan, din vecibelerin tmn yerine getiren kiiyi muttaki olarak tanmlar. MUTTALA': Arapa, seyretme yeri demektir. Sfiler, bunu, marifet anlamnda ele alrlar. Tecelli geldiinde, sfiye zevk ve ilham yoluyla baz srlar alr. O, leme bu gzle bakar. MY: Farsa, sa demektir. Hviyetin d yz hakknda herkes malumat sahibi olabilir, ancak daha ileri

gidilemez; nk tesi gaybu'l-gayb'dr, bu da sa gibi simsiyahtr, karanlktr. MBTED: Arapa, yeni balayan, acemi demektir. Bir eyi yeni renmeye balayan rencilere, mbted (iin banda) denir. Tasavvuf olarak, tam anlamyla kendini Allah'a vererek, tasavvuf sulke azm kuvveti ile balayan kii anlamna gelir. Bu kii, tarikat edeblerini vazife edinir. Salam bir irde ile hizmete sarlr. Mevlevlik'te 1001 gnlk ileye giren canlar, mbted olarak deerlendirilirler. Balangta verilenleri tam anlamyla yapanlar, maneviyat yoluna kabul edilirler. Rahmetli Sami Efendi (k.)'nin yolunda, asl ders verilmeden nce, mbtedilere belirli bir sre hazrlk dersi verilir. Baarl olunursa asl derse geilir. MUCAHEDE: Arapa, vurumak, dmek, harbetmek anlamnda bir kelime. Btn masivadan syrlmak suretiyle, Allah'a duyulan ihtiyacn sdk zere olmas. Nefsin, Hakk'n rzasn kazanmak yolunda harcanmasna mchede denmitir. Nefse ehvet st emzirmeyi terketmek, kalbi, istek ve phelerden uzak tutmak da mchede olarak deerlendirilmitir. "Urumuzda cihad edenlere, (bize ulatracak) yollar gsteririz..." (Ankebut/69) yeti, tasavvuf dncede, afak olduu kadar enfs olarak da, deerlendirilmitir. Hasan el-Kazzaz (r), mchedeyi "ancak belini dorultacak kadar az yemek, sadece arlk bastrd zaman uyumak, zaruret olmadka konumamak" eklinde tanmlarken, brahim b. Edhem u aklamay yapar. "Bir kulun salihler seviyesine ulamas iin, alt engeli amas gerekir: 1-Nimet kaps kapanr iddet (sknt) kaps alr, 2- izzet kaps kapanr, zillet kaps alr, 3- Rahat kaps kapanr cehd (zorlu alma, aba) kaps alr, 4- Uyku kaps kapanr, uyanklk kaps alr, 5- Zenginlik kaps kapanr, fakirlik kaps alr, 6- Emel (istek) kaps kapanr, lme yetenek kazanma kaps (fena) alr. Byezid, kendi mchede deneyimini anlatrken "oniki yl nefsimi rste dodum, be sene kalbimi ayna gibi cilaladm, bir sene de, bu nefsim ile kalbim arasndan baktm, belimde aka znnar grdm. Oniki yl bu znnar gidermek iin aba sarfettim, tekrar baktm, belimde yine znnar grdm. Bunun zerine be yl daha gayret sarfettim, kefim ald. Mahlkta baktm, onlar lmm olarak grdm. Onlarn zerine drt yl tekbir (beyaz, siyah, krmz, sar lm) alarak cenaze namazlarn kldm, ite nefsin mchede yolculuu budur" der. Arif bu yolda halka, dnyaya ve iindekilere iltifat etmez. O, sadece Allah'la beraber bulunmay srdrr. Bu, insanlar arasnda ok az bulunan yce bir makamdr. Mchedenin, takva sahibi olmak, istikamet zere bulunmak, kef ve ilhama ulamak gibi, eitli amalarla yapld kaydedilirse de, dorusu mchedenin Allah rzas iin olmasdr. Zira, kulun Allah'a ulamak zere yapt herey, aratr. Takva ve istikamet de buna dahildir. Deil mi cenk hayatn zebnu lemde Mchede ile yaar aresiz bu lemde. M. Akif MCERRED: Arapa, soyulmu, plak, srf, bileik olmayan anlamn ihtiva eden bir kelime. Evlenmemi kiiye de mcerred denir. Tecrid ehli, kendini, dnya alkasndan kesmitir. Bu deyimle ilgili "mcerred pak, mteehhil hak" atasz kullanlr ki bu "evlenmemi kii temizdir, ama evlenmek de haktr" anlamndadr. Ayrca Bektalikte "mcerred yini" denen bir uygulama vardr ki, o da yledir: Evlenmemek konusunda sz veren dervi (can)in sa, ka, byk ve sakallan ustura ile kesilir, sa kula delinerek meng(kpe) taklr. Bu yine mteehhil (evli)ler katlamaz. Bu uygulama eskiden drt byk dergahda yaplrd: 1 - Kerbel'da Hz. Hseyin sitane (dergah)si, 2- Hac Bekta- Veli dergah (pirevi). 3- Msr'da Kaygusuz Sultan dergh, 4- Teselya'da Reni kasabasndaki Dur Bali Sultan dergah. MCLESE: Arapa, birlikte oturmak demektir. Kii sevdii kii veya kiilerle oturur sohbet yapar, muhabbet eder. Kar grten olanlarla beraber bulunmak, ruhu kr eder. Ztlar grmek, zevkten mahrum brakr, insanlarla muamelede orta yolu tutturmak ve nefsi pisliklerden korumak, mret (mrvvet) olarak deerlendirilmitir. MCEDDDYYE: Nakibendiliin kollarndan biri olup, eyh mam- Rabbn Ahmed-i Fark erhindi (. 1034/1624) tarafndan kurulmutur. Ahrariyye'den zuhur etmitir. MDHT BEYNE'S-UN VE'L-HAKK: Arapa, hakikatler ve e'nler arasndaki benzerlik anlamna gelen bir ifade. Kevn hakikatler, isimlerden ibaret olan lh hakikatler zerine dayanr. simler de, zati e'n (olu, durum)lere terettb eder. Kevnler, isimlerin glgeleri ve suretleri; isimler de hazerat ve ekvan e'nlerinin glgeleridir.

MDHT BEYNE'L-HAZARAT VE'L-EKVAN : Arapa, kevnler ve hazarat arasndaki benzeim manasna bir ifade. Bu, ekvann hazerata (hazret-i vcub, hazret-i imkan ve bu ikisi arasndaki hazret-i cem) olan balantsn ifade eder. MDM: Farsa, arap demektir. Kamil arifi srekli sarho tutan birlik (vahdet) arab. MFERRC'L-AHZN VE MFERRC'L-KRB: Arapa, zntleri kaldran, kederleri datan demektir. Kaan bu terimi, kadere iman olarak aklar, "men mene bi'l-kader emine mine'l-keder". Yani, kadere inanan, kederden kurtulur. MFZ: Arapa, feyz aktan, feyz datan, veren demektir. Hz. Peygamber (s.)'in Delil'deki 201 isminden biri de "mfiz"dir. nk o, Allah'n isimlerini gerekletirmi ve hidayet nurunun mmeti zerine feyz yoluyla aktarlmasnda, mazhar ve vasta durumundadr. MFRED: Arapa; tekil, teklemi gibi anlamlara gelir. Rical-i gaybden bir grub. Bu husustaki hadis-i erif u ekildedir: Hz. Resulullah (s.) "Mfredler geti" deyince, ashab- kiram "ya Resulullah (s.) mfredler kimdir?" diye sorar. "Onlar Allah' gizlice zikreder, ykleri zikirdir kyamet gn hafife (rahatlk iinde) gelirler". Sfilie ulaan kii, mfredler makamndadr. MHR- NBVVET: Peygamber Efendimiz (s.)'in srtnda iki krei arasnda bulunan ben. Buna peygamberlik mhr denir. Cihan zr-i niginindir serser hkm-i er'inde, Sana mahsustur, mhr-i nbvvet y Resulullah. Nazm MHR- SLEYMAN: Arapa, Hz. Sleyman'n mhr anlamndadr. Bu mhr, gen eklindedir. O sonluluun alameti olarak kullanlr. Etrafa sald a'aasm kue kue mihr Oldu ufukda muhr-i Sleyman gibi ayan. MKAEFE: Arapa, ortaya karmak demektir. Tasavvufta velilerin kalblerindeki gayb ilerin ortaya kmas, bir hususun keif yoluyla bilinmesi gibi anlamlara gelir. Muhyiddin ibn Arabi, mkaefenin konusu, manalar, yani gzle grnmeyen eyler iken; mahedeninki gzle grnen eylerdir, der. Akl ve duyu organlaryla elde edilemeyen bilgiler, kef yoluyla bilinir. Bu bilim, satrlarda deil, sadrlarda yazldr. Okulda renilmez, yaayarak renilir. Kitaplarda yazlmay, herkesin anlamasna kapal olduu iindir. Bu yzden yanl anlalabilir, okuyan, anlamad iin inkara gtrr. Mkaefe makam, "mzakereden sonra gelir. Elde etmek iin, yorucu mcahedelere ihtiya vardr. MLK: Arapa. Mlk; zerinde tasarruf yetkisi bulunulan, sahip olunan ey, temlik vs. gibi anlamlar olan bir kelime. Gzle grlen cisman lem. Kn, emredilen karsnda, bulunduu hale gre, kula karlk vermesi durumunda Hakk'a "Mlik'l-Mlk" denir. Mlk lemi hisler ile bilinir. MNCT: Arapa, fsldamak, gizlice sylemek demektir. Allah'a hafif sesle fslt halinde yalvaran, dua eden kulun, Rabbisine olan bu davranna, mnct denir. Sfi, sadk kul, nefs, kalp, akl ve ruhunun birlikteliiyle Allah'la beraberliini yaar ve daima O'na olan ihtiyacn hisseder. O'na gerek anlamda kulluk yapamadnn farkna varr. Bylece O'na mnctta bulunur. O'na tat, nafile, zikir ve ibadetlerle yaklamaktan daha lezzetli birey bulamaz. kreden, raz, bid bir kul tavryla, ibadet eder. Kalbinde Rabbisinin nurunu grr. Nefsinde Allah'n heybetini hisseder. Allah'n yarattklarndaki incelikleri dnr. O'nun cemal ve celalinden bakasn grmez. Birlik ummannda tesbihatta bulunur. Sevgiyle, kalbinin derinliklerinden gelen bir duygu ile, mnacatlarda bulunur. Bu durumda Zunnn'un Rabbisine mnctndaki gibi yle der: "lh, kulak verdiim hibir hayvann sesi, aacn hrts, suyun fkrmas, kuun terennm, faydalandm bir glgelik, fsldayan bir rzgar ve grleyen bir imek yoktur ki onda, Senin vahdaniyyetini bulmu, veya grmemi olaym!..." Divan Edebiyat'nda, Allah'tan dua ile birey istemek zere yazlm iirlere mnct denirdi. airler,

divanlarnn bana bir mnct, sonra na't koyarlar, ardndan gazel ve kasidelerini eklerlerdi. MNASAFE: Arapa, karlkl insaf zere muamelede bulunma anlamnadr. Kulun gerek Hakk ile, gerekse halk ile gzel muamelede bulunmas. MNASEBET- ZATYYE: Arapa, zat iliki, zat alka demektir. Hak ile kul arasnda iki ynl bir mnasebet vardr. 1- Kulun ta'ayyn ve kesretinin sfatlaryla ilgili hkmlerin, Hakk'n vcb ve vahdetinin hkmlerine messiriyeti (etkisi) yoktur. Aksine, okluk (kesret) zulmeti, vahdet nurunun boyasyla boyanr. 2- Kul, Hakk'n sfatlaryla muttasl olur ve btn isimlerini gerekletirir. Bunlardan ilki gerekleirse, bunun konusu olan kul, kamil bir insan olur. kinci durumdaki kul, mukarreb (Allah'a yakn), mahbb (sevgili) olur. Birinci kkn gereklemesi, ikinci kkn gereklemesine baldr. Aksi muhaldir. ki durumun eitli mertebeleri vardr. Mesela, birinci durumda vahdet nuru kesrete, kuvvetli veya zayf bir ekilde etkili olur, vacible ilgili hkmlere kuvvetle veya zayf bir ekilde hakim olmas bakmndan ortaya birok mertebe kar. Bu duruma, kulun tm isimleri gerekletirip gerekletirmemesi yol aar. MNAZELE: Arapa, menzillerde yol alma, mesafe alma, biri ini, biri k durumunda bulunan iki kiinin yzyze gelmesi. Hakk'n, kulun kalbinde kendine doru gelme isteini yaratmas ve bu mnasebetle karlama halinin meydana gelmesi. k (suud, uruc), Allah'a gidi, ini (nzul), Allah'n kula geliidir. Bu gidi ve geliin birbirlerine yaklamasna mnazele denir. Bir hadis-i kudsde, bu hususa yle iaret edilir: "Bana yryerek gelene, koarak giderim". MNTEHE'L-MA'RFE: Arapa, marifetin zirvesi demektir. Vahidiyyet menei olup, manalara ait suretlerin kendisinden zuhur ettii Rahmani nefes bundan kt iin, masiva menei (dou yeri) adn da alr. Bu, vcd vastasyla ortaya kar. Bu, Hakk'n, halkn suretlerine ini yapt tedella (sarkma) menzilidir. Tedn menzilinde de, halk Hakk'a yaklar. Buras Hakk'n cmertliinin ilk tama yeri (munba'asu'lcd)dir. Hakk'n cmertlii, ilk olarak, esma vastasyla buradan hereye taar. MNTEH: Arapa, son, sona varan gibi anlamlara sahip bir kelime. Mevlevilik'te 1001 gnlk ileyi tamamlayan kii, yaplan merasimle "dede" olur. Dedelere, mnteh denir. ileye yeni girene, "mbted" ad verilir. MURG: Farsa, ku demektir. Ruh, bedendeki haliyle, kafesteki kua benzer. Tasavvuf slk (semeli lm) veya tabi lmle (zorunlu lm) ruh, beden kaytlardan, balardan kurtulur, yce lemlere doru kanat ap, uar gider. MURG- SDRE: Farsa, sidre kuu demektir. Tasavvufta Cebrail (s.)'e murg-i sidre denir. Rivayetlere gre Hz. Peygamber (s.) ile olan Mira yolculuunda, Cebrail "sidret"l-mnteha"ya gelince, burasnn kendisi iin hayat snr olduunu belirterek, orada kald, daha ileri gitmedii kaydedilir. te bu yzden Cebrail'e Sidre Kuu, "Murg-i Sidre" denmitir. MREBB: Arapa, terbiye eden anlamndadr. Manev tekml yolunu reten ve eitimini yaptran eyhler veya mridlere, terbiye edici anlamnda olmak zere, mrebb de denilir. MRD: Arapa, isteyen demektir. Allah'a vuslat arzu eden, bir baka deyile, Allah'n ahlakyla ahlklanmak isteyen ve bu olgunluun eitimini verecek bir eyhe (veya mride) balanan (renci olarak kaydn yaptran, bey'at eden) kiiye mrid denir. Tasavvufi anlamdaki olgunlamada 4 merhale vardr. 1Talib, 2- Mrid, 3-Mutasavvf, 4- Sfi. Mrid, bir tekaml oluumda ikinci sray igal etmektedir. Son srada bulunan sfiye, vsl denir. Mridi gruba ayrrlar: 1- Mutlak mrid: eyhine "niin?" sorusu sorarak dili ve kalbiyle itirazda bulunmayan, eyhinin szlerine kar delil istemeyen mride, mutlak mrid denir. 2- Mcz mrd: i ve da ait her hususta eyhinin rey ve iradesi altnda bulunan dervie denir. 3- Mrted mrid: eyhine emrettii, yasaklad konularda kar kan mriddir ki, zamanmzda bu trden olanlar oktur. lk iki grub makbuldr. Mridin hereyden nce eriate smsk yapmas (takva), edeb ve sdk (doruluk) zere olmas gerekir. Mridi ol nn dilden muradn terkedip cmle radetsiz murad olan, nefes tutmak itaattir. Sar Abdullah Efendi Kendi isteini eyhinin isteinde eriten, fan klan kiiye, mrid denir ki, bu eitim, kulu Allah'n iradesine teslim olmaya gtrr.

MRD: Arapa, doru yolu gsteren, uyaran, irad eden demektir. Gerek mrid Hz. Muhammed (s.)'dir. Dier mridler, O'nun manev mirasn elde etmee muvaffak olmu kiilerdir. Crcn, mridi, doru yolu gsteren, sapklktan nce Hak yola ileten kii, olarak tanmlar. Tasavvuf terim olarak, tarikat lideri anlamna da gelir. Ayn anlamda olmak zere postniin, eyh, seccdeniin, ifadeleri de kullanlr. Mrid olan kiinin, Allah'n ahlkn tahakkuk ettirmi olmas, yani, en azndan fena makamna ulamas arttr. Her mrid, kmil olmayabilir. Bu yzden mridin kmil olmayanlar da bulunabilir. Mridin en makbul, hem "kmil" (kendi olgun), hem de mkemmil (bakasn olgunlatran) olandr. R'yet-i ddar- Hak'tan "len tern" remzini, em-i zarm ak ile "tur" olmaynca bilmedim, Kisve-i l-i aba Enver hakikat srrn, Vuslat- mridle mesrur olmaynca bilmedim. 'oEnver MRDYYE: Bkz. Kzerniyye. MRVVET: Arapa, iyilikte bulunmak, insanlk anlamnda bir kelime. Crcan'ye gre mrvvet, insanda bulunan ve onu akl ve din asndan vlen davranlara motive eden ruh bir yetenektir. Allah dostlarnn ltuf ve ihsanlarna da, mrvvet denir. Dostlarn kusurlarn grmemek, ibadetini az bulmak da, mrvvet olarak kabul edilir. Erenler kaps, mrvvet kaps Sdk ile gelenler mahrum dnmez. Hatay MRVVET TAI : Bekta tabiridir. Meydan'da Hazret-i Pr Postunun yannda bir makamdr. Buna "Niyaz Ta", "Kzl Eik" de denir. Buraya mahsus bir niyaz vard. Yeni talib ikrar verdikten ve meydan kaps eiinde niyaz ettikten sonra, rehberin delaletiyle buraya gelir, niyaz ederdi. MSFR: Arapa, yolcu demektir. Dnce plannda, ma'klt ve itibrtta yolculuk yapan, dnyadan kusvaya geen kiiye msfir denir. MSMERE: Arapa, gece sohbeti demektir. Hakk'n kuluna gizlice konumas (muhadese, muhataba)na msmere denir. Yani Hakk'n sr leminden, gayb leminden, ariflere zuhur eden hitabdr. MSTRYYE: ziliyye'den Cezliyye'nin bir koludur. Muhammed b. Ahmedi'l-Makdisi'l-Magrib (. x. y.y)'ye nisbet olunur. MSTEHLEK: Arapa, helak olmu, mahvolmu demektir. Kaan, bu terimi yle tanmlar: Zat- Ehadiyyette, hibir iz brakmayacak ekilde fani olmu kiiye, mstehlek denir. MSTENBT: Arapa, kuyudan su karan demektir. Allah'n kitabna uygun olarak, mtehakkklardan, anlay gl kiilerin ortaya bilgi karma ilemine istinbat, bunu yapana da mstenbit denir. Bu batin de olur, zahir de... MSTENED'L-MA'RFE: Arapa, marifetin dayand yer demektir. Bu btn isimlerin menei olan, vahidiyyet hazreti (mertebesi)dir. MSTERH: Arapa, geni, rahat kii anlamndadr. Allah'n kader srrn bildirdii kula, msterih (rahat kii) denir. Onun rahat olmasnn sebebi; Allah'n takdir ettii her eyin, belli olan vakti gelince, vuku bulacan, takdir edilmeyenin de, ortaya knn imkanszln grmesi (kesin olarak anlamas)dir. O, olmayacak eyi beklemek, istemek, zlmek, kaybedilenin hasretini ekmek gibi eylerden kurtulmutur; bu hususlarda rahattr. Ortaya kan eye de, teslimiyet zere ve sabrldr. Bu konuda Enes b. Malik (r.) yle der: "Hz. Peygamber (s.)'e on yl hizmet ettim. Bu srede yaptm bir ey iin, bunu niye yaptn, veya yapmadm bir ey iin, niye yapmadn demedi".

MSTEVE'L-SM'L-A'ZAM: Arapa, en byk ismin bulunduu alan, demektir. Hakk' iine alan Beyt'l Muhadram, yani kmil insann kalbi. MRF'D-DAMIR: Arapa, i halleri bilen, anlayan kii demektir. Allah, bir kuluna el-Batn ismiyle tecelli eder, o da, bu tecelli ile, insanlarn kalblerindeki hallere vakf olur. Ebu Sa'id Ebu'l-Hayr bu zmredendi. MTAK: Arapa, zleyen, itiyak duyan, demektir. Sevginin ulat en st snra, itiyak; bu durumdaki kiiye de mtak denir. MTAV'E: Bkz. Ahmediyye. MTEMDM: Arapa, hizmetkr demektir. Fukaraya, tarikat ehline hizmet etmek isteyen, ancak bu konuda ihlas elde edememi kiilere, mtehdim denir. Bu gibilerin hizmetlerinde, ara sra riya ve menfaat gibi unsurlar bulunur. MTEEYYH: Arapa, eyh tasla demektir. eyh olmad halde, eyhlik iddiasnda bulunan sahte eyhlere "mteeyyih" denir. MTEVEKKL: Arapa, tevekkl eden anlamndadr. Her iinde, Allah' vekil edinen, Allah'a dayanan kii. MTTEK: Arapa, dayanlacak ey demektir. Tahta ve demirden mamul bir eit baston. ileye giren derviler, yatp uyumamak iin, balarn mttekya dayarlard. Buna "mun" de denir. st ksm, aln dayanacak ekilde yaplmtr. Uyumak gerekince, yere yatlmaz, aln buraya dayanr ve oturma vaziyetinde o ekilde uyunurdu. MUZAHERE: Arapa, iki kiinin srt srta vermesi ve dayanma halinde bulunmas, destek olmas anlamnda, bir masdar. Mchede yoluna giren bir slikin, uzun bir mcdeleden sonra, vecd dolu bir ruha mazhar olmas, hicb iinde bulunan huzura girmesi, anlamlarna gelir. Bu durum, ruhun Allah'a mutlak teslim oluunu, dnya ve onda bulunan her eyi terk etmesini ifade eder.

N
ND AL: Yeti y Ali, anlamnda Arapa bir sz. Bektaler ve kzlbalarn vird olmak zere okuduklar sze, Ndi Ali denir. Bekta geleneine gre, Uhud harbinde Raslullah (s)'n can sklm ve Cebrail'den rendii "Ndi Ali"yi okumu. Hz. Ali de bunu duyunca "lebbeyk" diyerek atlm, gazileri savaa tevik etmitir. Nasru'l-Ashb adl eserde bu Nd'n Zogayl- Huz'ye ait olduu kaydedilir. eyhu'l-slm Ebussuud Efendi'nin konuyla ilgili fetvas da, bunu te'yid eder. Gayb, Ndi Ali'yi erhetmitir. Hadis literatrn taradmz zaman, Ndi Ali diye bir kayda rastlayamadk. Bu nedenle, mezheb tervici iin, bu szn Hz. Reslullah (s)'a yaktrlm olmas kuvvetle muhtemeldir. Ndi Ali udur: Ndi Aliyyen mazhara'l-acib Tecid-hu avnen leke fi'n-nevib Kullu hemmin ve ammin seyencel Bi-velyetike y Ali, y Ali! Tercmesi: Harikulade eylerin mazhar Hz. Ali'ye seslen Ki onu musibetti anlarda sana yardmc olarak bulasn. Her trl znt ve keder silinir

Senin veliliinle ey Ali, Ali! NAFLE: Ganimet mal, ba, hibe, gerek olmakszn yaplan, nafile anlamlarn ihtiva eden Arapa bir kelime. Farz ve vacipten fazla olarak yaplan ibadetler. Nafileler, tasavvuf erbab iin byk nem arzetmekle birlikte, hi bir zaman farzn zerinde tutulmaz. Yani Pazartesi, Perembe snnet orucunu hi terketmeyen bir sfinin, Ramazan orucunu terkettii veya hafife ald tasavvuf tarihinde grlemez. Abdest kr namazna, teheccde devam eden bir sf'nin deil farz namaz, vaktin snnetlerini bile (hatta ikindi gibi gayr-i mekked snnet olsa bile) karmazlar. Hallc- Mansur'un, farz namazlara Allah'n e'airi olmas asndan gsterdii vera'ya dayal saygs, gerekten ok ilgintir. Hallc- Mansr, her farz namazn, vakti girmeden gusul abdesti alr ve o abdest ile klard. Bu takvadan te vera'dr. Sfiler hakknda yanl anlalan hususlardan biri, ite budur. Tasavvuf konusunda ihtisas sahibi kiilerin dikkatlerinden kamayan bu husus, konuya uzak kiilerce maalesef yanl anlalmaktadr. NAM: Gizli sz, tatl melodi anlamnda Arapa bir kelime. Vecd, bazen kelimelerin manasnn anlalmasndan ortaya kar. Bu durum, bazan da srf name ve gzel makamdan zuhur eder. Ruhan alem, gzellik ve iyiliklerin topland yerdir. Dinlenen gazelin namesi en az manas kadar, bu ruhan lemi harekete geirir. Ve kiinin vecde ulamasna sebep olur. Sema'da mziin nameleri nemlidir. Bu sebeple, byk mzik ustalar hep mutasavvflar arasndan kmtr. NAHNU BL NAHNU: Arapa, bizsiz biz demektir. Hakk'n fiilerini gren slikin baka fail grmemesi. Kendi benliinden fan olan slik, Hakk'n benliinden haber vermektedir. Salikin kendi benlii Hakk'n benliinde fani klmas. Allah'ta fn olu. NAKB: Arapa, bir topluluun reisi, by, bakan, kabile reisi, kaptan, orduda bir rtbeyi ifade eden szck. Tekkelerde, eyh vekili unvann tayan kimselere nakb denir. Bunlar, manev eitimde mesafe alm kiilerdir. oulu nukab'dr. Rufa, Sa'd ve Bedev tarikatlarnda, nukablk rtbesinden nce nakblik vardr. Bunlar, mukabele denilen toplu zikir trenlerinde, kuak (ed) kuanr, hizmette bulunurlar. NAKL- KFR, KFR DELDR: Kelime-i kfr, bir baka ahsa naklen sylemek kfr deildir. Kfr olabilmesi, o szn syleyen tarafndan tasvib edilmesine baldr. Bu konuda Olanlar eyhi brahim Efendi yle der: "Vahdete ait sz sylemek gerektiinde, bakasndan naklediyormu gibi syleyin. Nakl-i kfr, kfr olmaz mes'elesine binen, bu ekilde selmette kalrsnz" (Sohbetnme). NAKBENDYYE: Nak yapmay ifade eden Farsa iki kelimenin birlemesiyle olumu bir szck. Hoca Muhammed Baheddin Nakbend (k)'in (. 1397) kurduu, gizli zikir esasna dayal bir tasavvuf okulu. Gnmz Anadolu'sunda Hlidiyye adyla varln srdrmektedir. NKS: Arapa, an demektir. Cem makam. Salikin tevbe ile ibdete ynelmesini salayan uyan. Tefrika makamn hatrlama. NLE: Farsa, inleme demektir. Mnact, Allah'a yakarma. Nle-i zr: Hafif sesle, mrlt halinde Allah'a szlanma. Ayn- mahabbet: z sevgi, Nle-i zar: Sevgi aray. Gece karanlk ve ssz yerler, insanlardan uzak, sessizlik iinde, sevginin uyank tuttuu seher denilen kimselerin, Allah ile zel bir saatleri vardr. O, tam anlamyla bir mahremiyet ndr. k o saatte alar, szlar, boynunu bker, secdelerde gzyalaryla, yerleri sular, o anda o, "mmet, mmet" srrna mazhar olarak cmle mmet-i Muhammed (s) iin dualar eder. Bu serven, bir ka gecelik deildir. mr boyu srer. Sf o halde, dostu ile sohbettedir, O'nunla dertleir, hlleir, iki dost arasnda ne konuulacak ise onlar konuur. Bu hal yazlmakla deil, seherlerde (sabah namaznn vaktinin giriinden iki saat nce) yaanmakla bilinir. Yaanmann dnda ne yazarsanz yazn, uzaktan seyredilen gzel bir gln, insan zerinde brakt intibdan daha fazlasn elde edemezsiniz. Tasavvuf hallerin hepsi, psikolojik olaylar gibi sbjektif deer tar, bilinebilmesi iin, anlatlan hlin, bizzat renmek isteyen kii tarafndan, yaanmas gerekir. mrnn son on senesinde uykusunu kaybeden Mevln'nn iinde bulunduu hli anlamak iin, en az onun kadar k olmak gerek. Yoksa, onun uykusuzluunun sebebini anlamak mmkn deildir. Hlsa; tatmayanlar, tasavvufu bilemeyecekler, anlayamayacaklar, bilmeme ve anlamamaya da devam edeceklerdir. NA'LEYN: Arapa, iki ayakkab demektir. ki ayakkabdan kast: Rza-gazab, kahr-ltuf, cell-cemal gibi Hakk'a ait birbirine zt sfatlardr, iki ayakkaby karmak, dnya ve hireti terketmek demektir. Hz. Musa (a)'nn Tur Danda mazhar olduu u hitap gibi: "Ey Musa iki ayakkabn kart at, nk sen, mukaddes bir yerdesin" (Th/12). Sfilerce mukaddes vadiye erenler, kyasn iki nclne gerek duymazlar, zira sonu,

onlara aka ayan beyan ortadadr. NALLA MIH ARASI : Sknt ve gnl darln ifade eden bir deyim. Bu hale sfler, kabz derler; bu kelime i sknts, tutukluk ve daralmay ifde eder. Kabz'dan sonraki ferahlk, huzur ve genilik haline de bast denir. Allah'n el-Kbz ve el-Bst isimleri, Bakara suresinin 245. yetindeki, "yakbdu" ve "yebstu" (daraltr, geniletir) fiilleriyle ele alnrsa, bu iki zt hlin, Allah'tan kaynaklanan (Allah vergisi) durumlar olduu anlalr. Sfiler kabz (tutukluk) hlini anlatrken "nalla mh arasndaym, nalla mh arasnda kalmtm" ifadelerini kullanrlar. NM: Farsa, isim demektir. Mevki, makam ve hret fettir. Hicb, perde. Kt isim yapma. Melmet. NAMAZ: Bu kelime Farsa olup, Arapa's "salf'tr. Namaz, slm'n temel artlarndan biridir. Allah klar devaml namazdadrlar. Yani, namazn dnda da, sanki namazn iinde imi gibi Allah' tefekkr hlinde, O'nunla birliktelii ve huzuru "nerede bulunursanz bulunun O, sizinle beraber (ma'a) dir" (Hadid/4) yetini uur haline getirmilerdir. Sfler, bu dorultuda olmak zere, namaz be espiri ile alglarlar: 1. Madd bedenin namaz: Farz ve nafile namazlar, 2. Nefsin namaz: Nefsin kt isteklerinden syrlmak, ruhaniyette mesafe almak, 3. Kalbin namaz: Allah ile huzuru ve murakabeyi devam ettirmektir, 4. Srrn namaz: Sr deryasna dalmak, msiv ile uramamak, 5. Ruhun namaz: Fena fillah ve beka billah'a varmakla olur. Grld gibi, mutasavvflar, namazn i yzn yorumlamakta ve ruhuna nem vermektedirler. Namaz, srf d ekliyle deil, iteki derin boyutuyla (huu) bir ey ifde eder. Sfler bu konuda alabildiine derinlemiler ve ona nem vermilerdir. nk namaz, ruhun Allah'a miracdr. Bir vuslat sebebi daha dorusu vesilesidir. Mnker ve fahadan nehyedendir. NAMAZGAH: Farsa iki kelimeden meydan gelen bu sz, namaz klnan yer demektir. ehir dnda krda ve set zerinde mihrab konulmak suretiyle, namaz klmak iin yaplan yere verilen addr. Bir yerleim biriminin btn ahalisini, namaz iin bir araya toplayan alanlara da, namazgah denir. Cuma ve Bayram namazlar buralarda klnrd. Uzun yol kervanlarnn durak yerlerinde ayn ekilde namazgahlar bulunurdu. Hanef mezhebinde, Cuma namazlarnn bir yerde klnmas espirisinden hareketle, her kasaba ve kk yerleim birimlerinde, byle geni, st ak bir mekan bulunurdu. Ankara ehrinin namazgah, imdiki Trkoca binasnn bulunduu yerdi. NAMAZ OKUMAK : Namaz klmak demektir. Bu tbirin orijinal kullanm Bektalere dayandrlr. Dier tasavvuf okullar da, onlardan almtr. Arapa'daki salt, dua manasna geldii iin, Trkesi olan klmak yerine, okumak fiili eklenmitir. Batnlerin salat kelimesini bu ekilde rayndan saptrmalar, namaz sadece duaya indirgemeleri, din ykmaya ynelen bir tavr olarak deerlendirilmitir. NANE MOLLA: Beceriksiz, ie yaramaz, yava, ar hareketli, tiryaki kyafetli yerinde kullanlan bir tbirdir. NASIL YAARSAN YLE LRSN : Bu, bir hadis-i eriften alnmtr: "Yaadnz gibi lr, ldnz gibi harolunursunuz". Erbb- tasavvuf, bu hadis-i erife nem verirler, dnyada iken i ve d hallerini islm'a gre dzenlemeye alrlar. NSIRYYE: 18. yzylda aziliyye'nin Fas'daki Tamgrud kolu. NASB ALMAK: Arapa'da nasib, pay demektir. zellikle Bektalerde, tarikata girmek isteyen kiiye bir tren uygulanr ve buna nasib almak denir. Tasavvufa girene de nasibli denir. eyhin, istekliye tasavvuf dersi vermesi de, "nasib vermek" eklinde deyimlendirilir. Birine, hangi tasavvuf okuluna mensup olduunu sormak zere, "kimden nasiblisin?" veya "nasibin kimden" sorusu sorulur. Bektaler nasib almay, "mushib kavline girmek" eklinde ifde ederler. Bektalikte tarikata giri treninde, cem yini uygulanrd. Bunun iin Meydanda hazrlk yaplr, teki yinlerden farkl olarak, yeni aday iin bir ra daha yaklrd. Ayrca delili ve em'as da hazrlanrd. Meydan tann zerine bir maraba bal erbeti veya eker erbeti konurdu. Vakit gelince, Baba, Meydan kapsndan girer, niyaz tann yannda yere diz ker, niyazda bulunurdu. Sonra kalkar, Meydandaki makamlar m ve niyaz eder, sonra arzu ettii herhangi bir makam veya posta otururdu. (Bu tren biraz detayldr) Trenin sonunda istekli, tarikata girmi olurdu. Bezm-i gamda dostum ben bende sanma nayam, Mihnet derd belnn ben de bir yoldaym.

Hayreti NASHYYE- HALVETYYE: Halve-tiyye'nin ana kollarndan Karabiyye'nin bir yan daldr. eyh Muhammed Nash el-Halvet (. 1130/1718) tarafndan tesis olmutur. Kabri, Doanclar'daki (skdar) dergahn avulusundadr. eitli eserleri vardr: Sret'l-M'min, bata olmak zere, eitli surelerin tefsirini ieren 9 cildlik bir eser, Risale-i Rdiyye, Risle-i Fahriyye, Risle-i Velediyye, Cem'u'l-Ehds, u'abu'l-mn, Mrsele-i Pr, Divan- lhiyyt, erh-i Gazel-i Niyz-i Msr, Mkeft- Vkt. Tekkelerde okunan mehur bir ilahsi: Dilhanesi mir't- Hak, Srr- cemalullah' gr. Maksd olan kef-i sebak, Seyr-i cemalullah' gr. demdedir kenz-i ezel, Gayre bakub etme zelel. Dil zevkine verme halel, Fikr-i cemalullah' gr. fna edb kevn mekn, Vahdet sarayndan hemn, Bulsun beka srrnda can, Fikr-i cemalullah' gr. Cmle bilir Sen'sin ayan, Ancak cemlindir n i hn. Oldu Nasuh gark- n, Bahr- cemalullah' gr. NST: nsanlk, insan tabiat anlamnda, Arapa bir kelime. Laht'un mahalli; ehdet lemi, yani dnya. NA' : Tabut, devam, ebedlik ve tahtrevan anlamlarn ihtiva eden Arapa bir kelime. Cenazenin tabut iinde bulunmas durumu. Meydne geldi na'-i rakb-i nemimesz Kldm huzr- kalb ile mrmde bir namaz. Sabit NAI : Trke'dir. Usl, db bilmeyen, dinden mezhebden dar, deeri olmayan anlamna gelir. NA'T: Arapa, vasf, zellik, vmek anlamna bir kelime. Tasavvufta, vasfedenlerin, vasfedilenin fiil, hkm ve ahlkndan haber vermesidir. Na't, vasf ile ayn manada olmakla birlikte, vasf mcmel, na't ise, fark'tr. Zat kendi nefsiyle kim olan bir eydir. sim, na't ve sfat, birlikte Zt iindir (Zt'a baldr, ona aittir). Bu , zat sahibi olandan bakasna ait deildir. Zat sahihleri de, msemmsz, mevsufsuz ve men'tsuz olmaz. Mesel, Allah'n el-Kdir diye bir ismi, kudret diye bir sfat, takdir diye de bir na't vardr. Hz. Peygamber (s)'in vlmesi konusunda yazlan iirlere de na't denir. Osmanl irlerinin pek ou (hatta hemen hepsi), na't yazm olmalarna ramen, bu konuda rekor, Nazm'e aittir. Canm kurban olsun Senin yoluna Ad gzel, kendi gzel Muhammed (s). Gel efaat eyle kemter kuluna, Ad gzel, kendi gzel Muhammed (s). Yedi kat gkleri seyran eyleyen, kp ar stnde cevln eyleyen, Miracnda mmetini dileyen Ad gzel, kendi gzel Muhammed (s). M'min olanlarn oktur cefs, hirette vardr zevk u sefas, Onsekiz bin lemin Mustafa's (s),

Ad gzel, kendi gzel Muhammed (s). Ak Yunus, nitsn dnyay sensiz, Sen Hak Peygambersin seksiz, gmnsz. Sana inanmayan gider imansz Ad gzel, kendi gzel Muhammed (s). Yunus N-TEVH: Farsa, gszlk demektir, ilh irade ve takdir karsnda, ciz ve aresiz kalma. NA'T-G: Arapa-Farsa iki kelimenin birlemesiyle meydana gelmi olup, na't syleyen, demektir. Hz. Peygamber'e vg iirleri yazan irlere, na't-g denir. NA'T-HN: Arapa ve Farsa iki kelimenin birlemesinden oluan ve na't okuyan anlamna gelen bir sz. Na't-han'lar, eskiden yalnz balarna camide cumadan nce, tekkelerde de zikir aralarnda na'tlar, okurlard. Osmanllar dneminde, camide bu ile megul kiilere, vakflardan maa verilirdi. N-TIRA: Farsa. Trasz demektir. Mecaz yolu ile edebten yoksun, yontulmam, kaba adam demektir. NY: Ney alan kiilere denir. Ancak neyzen tbiri daha ok kullanlr. Ny Osman Dede mehur neyzenlerdendir. NZ: Farsa, cilve, ive anlamlarna gelen bir kelime. Tasavvuf olarak, akn mauka g vermesi demektir. NAZAR: Arapa, bakmak demektir. Tasavvuf olarak, mridin mridine manev yolla bak demektir. Bu bak, feyzin akmasna ve intikline sebeptir. Mevlevlerde nazar u ekildedir: Ayinde, Devr-i Veled'de derviler post nnde birbirlerine kar durup baktktan sonra, niyaz eder, ardndan yine birbirlerine nazar ederler. eyhin bu bak, mridi ok ksa bir zamanda yetitirir. Mesela Hac Bayram Veli, halifesi eyh Ltfullah', Ankara-Balkesir yolculuu srasnda, ksa zamanda nazarla yetitirmi ve onu Balkesir'e halife olarak nasb etmitir. Tasavvuf erbab "ben", "sen" yerine "fakr", "hakr" ifadelerini kullandklar gibi, "nazarm, nazarlarm" gibi ifdeleri de kullanrlar. Nazardan dmek; eyhin tevecchnden, gznden dmek, demektir. Nazara uramak; gz demesi, nazar demesi demektir. Ancak bu kelime, sfler arasnda, bir byn tevecchne mazhar olmak eklinde, olumlu manada kullanlr. Nazara gelmek, gz demesi demektir. Nazar etmek; birine tevecch etmek, onu hl ehli etmek anlamna gelir. Safa nazar, temiz baktr. Ayn ekilde, bunun zdd kem nazar da, kt bak demektir. Bakyla insan olgunlua eritirmek gcne sahip kiiye, shib-nazar derler. Mevln Hdvendigr bize nazar kld, Ann grkl nazar gnlmz aynasdr. Yunus Emre NAZAR BER KADEM: Arapa ve Farsa kelimelerden mrekkeb bu ifade, ayaa bakmak anlamna gelir. Nak stlahndandr. Slk gren kiinin, nerede olursa olsun, zihn konsantrasyonunu datmamak iin hep ayann ucuna, yryecei yere bakmasdr. Bu, kendini beenme hastalndan kurtulmaya vesile olarak grlr. Bu ekilde varlk mertebeleri alp mahviyete ve fakra erilir. NAZAR-I HAKKAN: Arapa, hakikate ait bak demektir. Mridin bakyla derviin cezbeye maruz kalmas ve bu suretle fenaya ermesi yerinde kullanlan bir ifdedir. Ancak bu nazar, tefekkr bir baktr. NAZARIN: Arapa, bakn demektir. Mevlevi stlahdr. Bunu, Bektaler "nazarm" diye kullanrlar. Tasavvuf yolunda varlk ifade eden ben, sen gibi enaniyet szleri yerine "fakir" veya "nazarm" tabirleri kullanlr. Mevln bu konudaki bir beytinde, "insan nazardan ibarettir, st taraf etle deridir, gznn grd ey, onun hayrdr"der. O, bununla "basiret gz ak ve kendisi uyank kimse, insandr" demek istemektedir. Bir Mevlevi, birine "nazarm" demekle, Mevln'nn bu beytinin mealini im ederdi. NAZARLIK: Nazar isabetine engel olacana inanlan ve elbiseye taklan mavi renkli boncuk vb. eylere, nazarlk denir. Nazar takm denen zel bir nazarlk daha vardr ki, bu, mavi boncuk, muska, rekotu ve maallh'tan oluur. Nazarlk bcek boynuzu, hakik, kurtdii (bunu ounlukla gm bir sapa geirirler) tosbaa gzei, yedi gzl boncuk, taz boncuu (denizden kar) gibi eylerden de yaplr. Gnmzde, zerinde "maaallah" yazl altn, mavi kordela, mavi boncuk takma deti devam etmektedir.

NAZK- HAVALAN: Allah'n yarattklar zerinde tefekkr eden arifler. NAZLET'L-AR : Kur'n- Kerim. NAZ-NYAZ: Naz aklara, niyaz ariflere mahsustur. Niyaz Farsa, yalvarmak, dilemek, gnl alaklnda, bulunmak, dua etmek, selam etmek, hrmet etmek anlamlarna gelen bir kelimedir. Naz ehlinin Allah'a nz geer. Bunlardan sk sk atah ifdeler (dikisiz szler, smkl manalar) zuhur eder. Naz ehlinde, alla gelen edeb tavrna rastlanmaz. Niyaz ehli olanlar da ise; edeb, islam'n kurallarna uyma, esastr. Ak u niyaz etmek ve niyaz etmek, selm karlnda kullanlr. Lezzet-i nza geri sz yokdur, Liyk zevk-i niyaza ak olsun. Nb Burada niyaz stn tutulmutur. NECV: Birine fsldamak, gizlice sylemek anlamnda, Arapa bir kelime. Bakasnn renmesine engel olmak zere, fetleri gizlemek. NEFES: Nefes; soluk, hafif rzgr, uzun sz, mhlet, bolluk, genilik anlamlarn ihtiva eden Arapa bir kelimedir. Kn'ye gre bu, gaybden gelen latifeler sebebiyle, kalplerin rahatlamasdr. Bu, seven (muhib)'in sevilen (mahbb) ile nsiyetidir. Nefes sahiplerinin, hallere sahip olan kiilere gre, daha saf ve daha hassas olduklar kaydedilir. Sahib-i vakt, mbtedi iken, nefes sahibi mntehidir. Hal sahibi ise, bu ikisinin arasndadr. Haller, ortalar, nefesler, terakkinin nihayetidir. Vakitler, kalp ehline; haller, ruh erbabna; nefesler ise, srlar ehline mahsustur. Nefes, Bektalerde, genellikle hece vezniyle yazlm ilhlere denir. Nefesler, u konularda olur: vme, yerme, mersiye ak, zaman. Alevler nefese, deyi veya yet de derler. Nefes tabirinin XIV. yzyllara kadar dayandn, Yunus Emre'nin u beytinden anlyoruz: Dedim i bu nefesi, klar hkm ile, Bahllksz er gerek bir karara duras. Nefes etmek : Bir hastaya okuyup flemek. Nefes ettirmek : Okutup frtmek Manev tedav ile, hastann iyileecei umulur. Nefes evld : ocuu olmayan kadna, erenlerden birinin himmet etmesi ile ocuu dnyaya gelince o ocuun, himmet edenin manev evlad olduunu bildiren bir terim. Bektaler, Hac Bekta elebilerini, Hac Bekta Vel'nin nefes evld olarak kabul ederler. Nefes haklamak : Sz tutmak anlamnadr. Nefes ldrmek : Sylenen sz, verilen d tutmamak. Nefeslenmek : Yorulann oturup biraz dinlenmesi, bunalan kiinin rzgra kar oturmas. Nefes : Esrar. Nefes ekmek : Esrar ekmek. Nefeslere nutuk da denir. Akn arabn imiyen Mest olub hayram olur mu? Zincir-i aka dmiyen Soyunup ryan olur mu? Akt gzlerinden ya Gr, kimdir ileyen ii, Kul olur ise bir kii Bu mlke sultan olur mu? Aka cierin yakmayan Mride doru bakmayan Bahr- muhte akmayan Gl iken umman olur mu? Gnl geirme gel an Ko, yansn yrekte yan Glleri bitmeyen ban Blbl nln olur mu? Nak ald, n gzn Hakk grr oldu gzn Lkin bilmem ibu szn Mnkire iman olur mu? Nak-i Akkermn

ktm krklar yaylasna Gel beri ey can! dediler. zzet ile selm verdim: Gir ite meydn dediler. Yerli yerinde durdular Yerlerinden yer verdiler Meydana sofra serdiler Lokmamza ban dediler. Erenler gnl gandir Yuvduu kalbi rdir Geliin kanden beridir. Gel, syle ihvan dediler Hatay NEFES ETTRMEK : Bir hastay okutmak, manasndadr. Yaanr zannediyorsan Baba Ca 'terliksin, Nefes ettir, abucak kendine, olsun bitsin, NEFES KESKN : Duas ve okumas tesirli kiiler iin kullanlr. NEFES SNMEK : Okunan duann tesirinin grlmesi anlamnda bir ifde. NEFESU'R-RAHMAN: Rahman soluk anlamnda Arapa bir tamlama. Ayan zerinde, ayn olarak yaylan vcud-i m ve suver-i mevcudat tayan heyuladr. Vcd- m, heyula zerine tertib olunmutur. Binenaleyh, insan binefsih bir nevadan ibaret olduu halde, suver-i huruf ile muhtelif olan nefsine benzetilmitir. nsann nefesiyle mahreleri asndan oluan telaffuz edilmi kelimelere benzetilerek, yn- sabiteye, kelimt ad verilmitir. Kelimeler akl mnlara dellet ettii gibi, mevcudatn da ayan, mucidine ve mucidinin esma ve sfatlarna, kemlt- sabitesinin tmne dellet eder. Zt ve mertebeleri bakmndan tpk ayan zerine vcd- m ve suver-i mevcudat tayan heyulann hepsi, (kn: ol) kelimesiyle varla kavumutur. NEFH : Arapa, flemek demektir. Allah'n Hz. Adem (a)'e kendi ruhundan frmesi. Rahman nefes. ilim. Drt tr fleme vardr: 1. ilk flemeden beden hayat kazanr, 2. ikincide kt huylar yok olur, 3. ncde iyi huylar ortaya kar, 4. Drdncde ruh bedenden ayrlr, kudsler lemine uar. NEFHA-NEFAHT: Arapa, flemek demektir. flenen ruh. NEFR: Farsa, byk boru demektir. Baz fakir (zellikle batn) dervilerin bellerinde tadklar kk boruya da, nefr denir. Kerrenay'dan kk olan bu boru, sr boynuzundan yaplrd. Buna "Yuf Borusu" da denir. Nefr, kulaklar rahatsz edecek derecede gl bir ses karr. Dervi bir yere gelince veya yolculua kaca zaman, bunu flerdi. Asker alanda kullanlan nefr, harplerde ve tehlikeli zamanlarda alnrd. Nazar- Pr-i tarkatta kim olmaz ryan al na yuf borusun, mrididir dv-i and r Mns: Tarikat prinin karsnda (nazarnda), kim varlndan soyunmazsa, onun mridi inat eytan olur. NEFS : Arapa bir kelime olup ok sayda manalar ihtiva eder: Ruh, akl, insann bedeni, ceset, kan, azamet, izzet, gr, kt gz, bir eyin cevheri, hamiyyet, ikence, ukubet, arzu, murad. Tasavvuf olarak Kn'nin ifde ettii gibi, kendisinde irad hareket, his, ve hayat kuvveti bulunan latf buharl bir cevherdir. Ktl emreden manasnda anlald gibi, Allah tarafndan insana flenen ve ruh-i Rahmn, ilh ben mnsna da kullanlmtr. Hakm Tirmiz bunu yle tanmlar: O, hayvan ruhdur, kalb (nefs-i natka) ile beden arasnda vstadr. Kendisine, Kur'n- Kerim'de mbareklik zelliini tayan, arka ve batya ait bulunmayan aa olarak iaret edilir. (Nur/35). Bu kelime, Kur'n'da sekiz ayr manada kullanlmtr: 1. Ztullah manasna: Th/41, Al-i imran/28, En'm/12,54, Mide/116. 2. insan ruhu: Fecr/27, En'm/93, Zmer/42. 3. Kalp, sadr vb. manalar: Al-i imrn/154, A'rf/205, Yusuf/77, Bakara/77, 109, 235, Nisa/113, En'm/158, Yunus/100, Enbiy/64, Nemi/14, Fussilet/53. 4. insan bedeni: Al-i mrn/146, 185, Enbiy/35, Ankebt/57, isr/33, Yusuf/26, 30, 61. 5. Bedenle bareber ruh: Bakara/286, En'm/152, Yunus/23, 30, 44, 49, 54, Ra'd/11, 42, isr/7, Th/15, Ankebt/6, Zmer/70, M'min/17, Csiye/15. 6. insana ktl emreden kuvvet manasna: Yusuf/18, 53, Th/96, Mide/30.

7. Zt manasna: Bakara/48, Lokman/28, 34, Mddesir/38. 8. Cins manasna: Tevbe/128, Rum/28, A'rf/188, ra/11. Trkemizde bu kelime eitli ekillerde kullanlmtr: Nefsine hkim olmak: Arzu ve isteklerine veya fkesine hakim olmak, sabretmek demektir. Nefisle mcadele, dnyev muharebeden gtr: Burada, Tebk seferinden dnen Hz. Peygamber (s)'in "Kk cihaddan, byk cihada (Ramazan ayndaki oru) dndk" szlerine telmih vardr. nsann nefsini terbiye etmesinin, kontrol altnda tutmasnn zor olduuna, bu sz ile iaret edilir. Nefsini bilen Rabbini bilir: Bu szn, hadis olmas hususu tartmaldr. Ancak sfler, bu ifadeyi sk sk kullanrlar. nsann, kendisi zerinde dnmesini tavsiye eden eitli yetler vardr. Bu, yetler, fk denilen d dnya hakknda dnerek Hakk'a ulamann mmkn olduunu gsterdii gibi, enfs denilen i dnya zerinde de dnerek ayn sonuca varlabileceini gsterir. Glpnarl bu ifdeyi, u ekilde aklamtr: "Nefsini bilen, yani, kendisini acz ile, noksanlkla, bilgisizlikle, yoklukla bilen, Rabbisini bilir, yani Rabbisini kudretiyle, ycelii ve kemliyle, bilgisiyle, varlyla bilir". Bilmek istersen seni Can ire ara can Ge canndan bul n Sen seni bil sen seni. Hac Bayram Vel NEFS- EMMARE: Emredici nefs anlamna Arapa bir tamlama. Kn, bu nefsin, beden tabiata meylettiini, lezzet ve hiss ehvetleri krklediini syler. Yani kalbi, ulv deil, sfl (aalk, alak) eylere celbeden eye nefs-i emmre denir.Yusuf suresinin 53. yeti kerimesinde bu nefse iaret edilmitir: "Ben nefsimi temize karmyorum, zira nefis, ktlkle emredicidir..." Nefs-i emmre, er yuvas, kt fiillerin, yerilmi ahlkn kaynadr. Nefs-i emmreye uymak ne hat. Heb nndr bu emmrt- hev. Snblzde Vehb NEFS- KUDSYYE: Kutsallam nefis anlamnda Arapa bir sz. Buna ilh nefis de denir. Yakin bir ekilde, kemltn tamamn veya byk bir ksmn hiz olma melekesini elde etmi yce nefse, kuds nefis denir. NEFS- KAMLE: Arapa, olgun nefis demektir. Tasavvuf olarak, btn olgunluk zelliklerini elde etmi, ird durumuna gemi nefse, nefs-i kmile denir. Buna, bir bakma, nefs-i kudsiyye, nefs-i sfiyye ve nefs-i zekiyye de denebilir. NEFS- LEVVME: Knayc nefis anlamna Arapa bir ifde. Tasavvuf olarak, bir para kalbin nuru ile nurlanm, o nur lsnde uyanklk kazanm nefistir. Levvme sfatn alan nefis, yapt kt ilerin farkndadr, yani, gafletten bir para syrlmtr. Bu yzden kendisini knar, onlar yapmak istemez. Ancak yeterince olgunlamad iin onlar yapmaya devam eder. Bununla birlikte, bir takm iyilemeler mevcuttur. Yce Allah'a doru seyreden (ilallh) nefsin yeri, Berzah lemidir. Sevgi halinde bulunur, Hz. Peygamber (s)'in davranlarn rnek alr. Levvme'de, nefsin baz sfatlar aynen bulunur, iyileme, kt olan ynn eletirilmeye balanmasdr. Bu durumda, Kur'n emirlere sayg ve ballk artmtr. Namaz, oru, sadaka vermek gibi salih amellerde fazlalama grlr. Amellerini Allah iin yapar, ancak bunun byle olduunu, halkn da bilmesini ister. Artk nefis bu vasfyla tevbekrdr. NEFS- MARDIYYE: Arapa, honut olunan nefis, kendisinden raz olunan nefis anlamna gelir. Allah bu nefisten razdr. Nefsin altnc makamdr. Bu vasfa kavuan nefis; beer istekleri terk etmi, gzel huylu olmutur. Kusurlar affeden, gzel dnen, efkatli, eli ak, insanlar srf Allah iin seven, hassas, ince dnceli, nefis muhasebesini en iyi ekilde yapan, herkeste bulunmayan gzel meziyetlere sahiptir. Bu nefis, Allah'n izin verdii kadaryla, Allah tarafndan baz gayb srlarna vkf olur. Bunlar, Allah'n ona ihsandr".. Ben onun iiten kula, gren gz, syleyen dili, tutan eli olurum..." kuds hadisinde anlatlan kii, budur. Allah'n izniyle baka ahslara tesir edebilir. Bkz.: Fecr/28. NEFS- MUTMANNE: Doyuma, huzura, rahata kavumu nefis anlamna Arapa bir ifde. Bu nefis;

kt sfatlardan syrlm, gzel ahlk ile ahlklanmtr. Kaan bunu, kalbin nuru ile aydnlanp, kt huylar silinmi nefis, diye tanmlar. Bu nefis, ibdetlere devam ile kudsiyyet lemine ynelmitir. Fecr suresinin son yetlerinde bildirilen ve "Cennetime gir" hitabna mazhar olan nefis budur. Bu vasfa sahip nefsi, baz kaynaklar u ekilde tarif ederler: "Nefis, lh emirler altnda sakin ve ehvetlere kar karak zdraptan kurtulursa mutmainne olur". Bu nefsin drdnc makamdr. Bu makamda nefsin zntleri "y eyyethe'n-nefs'l-mutmainneh" hitab ile son bulmu, kalp her eyden emin olmutur. Allah'a doru giden bu nefis sahibinin kalbi, tam ve gerek bir inana sahiptir. eriatn baz srlarn elde etmi, cmertlik, doruluk, yumuak gnlllk, gler yzllk, tatl dillilik gibi gzel sfatlar kazanmtr. Daima tevekkl, tefvz, teslim, sabr, rz halleri iindedir. Kalbi, her an huzur ve skn iinde, kr ve sena eder, kusurlar rter, hatalar balar, islm'n emirlerinden zerre kadar ayrlmaz. Hz. Peygamberin ahlkn gzel bir ekilde yaar ve bundan zevk alr. Allah'n izniyle, bir takm keif ve ilhamlara sahiptir (Bkz. Fecr/27). NEFS- MULHME: ilham ve kefe nail olan nefis, iyiyi ktden ayran irdeye, nefs-i mlhime denir. Bu, nefsin ulat nc makamdr. Bu, bir iyileme derecesidir. Artk nefis, sevabn ve gnahn Allah'n yardm ile bilmektedir; bu sebeple, Allah'tan gayr hereyden uzaklar. Ruhlar lemine ynelen bu nefis, ak hali iindedir, ilmi sever, cmerttir, kanaatkar ve mtevazidir. Sabr ve tahamml gc artmtr. Msamahakrdr, zahmete ve ikenceye katlanr. Kainatn srrna hayran kalr, halk terkedip Hakk'a yaklar. Sz gzel ve hikmetli olur. NEFS- NATIKA: Arapa, konuan nefis anlamna gelir. Ztnda maddeden syrlm, ancak, yapt ite, maddeye bitiik olan bir cevherdir. Feleklerin nefisleri de byledir. Akl'a da, nefs-i natka denir. NEFS- RDIYE: Arapa, raz olan, honud kalan nefis demektir. Rz makamna eren nefis. Bu durumdaki nefis, kendi irdesinden vazgeip Hakk'n irdesine tbi olur. Hi bir eyden ikyet etmez. Nefsin olgunluk yolundaki beinci makam, rdye'dir. Nefs yerilmi, beer zelliklerden kurtulup, fen'ya ulamtr. Artk o, emir ve yasaklara tam olarak uyar. Kendinde gzel ahlaklar zuhur eder. Zaman zaman, Allah'n isimleri ve sfatlarnn tecellsine mazhar olur. iyilikler onun ahsiyetidir, Hakka'l-yakn mertebesine ulamtr. Bkz.: Fecr/28. NEFS- RAHMAN: Rahman'a mensub olan nefise denir. Buna kuds ve lh nefis de denir. NEFS- SFYYE: Arnm nefis anlamna Arapa bir ifde. Nefs-i kmileye, nefs-i sfiyye diyenler de vardr. NEFY: Bir eyi uzaklatrmak anlamnda Arapa bir kelime. Tasavvuf olarak beer sfatlarn Bilinmesidir. NEFY SBAT: Yok etme ve var etme anlamlarna iki Arapa kelime. Nak stlahdr. Nak byklerinden gelen ikinci zikir ekli. Kalp ile yaplan Haf zikrin Nefy sbt ile yaplmasdr. Mride telkin edilen "La ilahe illallah" kelime-i tevhidi Nefy sbt ile yaplr. Dil damaa yaptrlr, nefes gbein altnda hapsedilir, sonra tahayyl ederek diman sonuna kadar "la" eker. Oradan "ilahe" sa omuzuna, "illallah" da kalbe devredilir. Kalp, eklini ve yerini bildiimiz, sol taraftaki en ksa kaburga kemiinin altndaki kalptir. "illallah" lafz btn kuvvetiyle kalbin en derinliklerine ileyecek ve harareti de vcudu saracak derecede kalbe devredilir. "La ilahe" derken btn masivay, yani Allah'tan baka ne varsa hepsini kalbinden, gnlnden temizler, her birinin fani olduunu tefekkr eder ve o gzle bakar. "llallah" derken de Cenab- Hakk'n zt'nn beksn, Bki'nin ancak O olduunu kalbine nakeder. Bunu btn letifiyle yapar. "La ilahe illallah"n asl harfleriyle yazsnn eklini dnr, mnsn dnr ki Allah'n zatndan baka maksad yoktur. O'ndan baka maksadmz olmadn sylemek, O'ndan baka mabudumuz olmadn sylemekten daha mulldr. Yani daha geni kapsamldr. nk her mabud ayn zamanda maksuddur. Aksi olamaz. Bunun sonunda kalbi ile "Muhammedun Reslullah" der. Bunu sylerken Raslullah'a ittiba etmeye kendini artlandrr. Bunu byle tamamladktan sonra nefsinin kuvvet derecesine gre bunu tekrar eder. Brakrken tek sayda brakr. Buna vukuf-i kalb denir. Biraz istirahat edince dier bir nefesle tekrar balar. Fakat iki nefes arasnda gaflet etmemee bilhassa dikkat eder. Tahayyln ayn haliyle devam ettirir. Nefy isbta devam edebilmesi iin bu zaruridir. Say yirmi bire ulanca neticesi grlr. Bu da kendisinin fni olduunu anlayp Hakk'n mutlak Baki olduu hakikatna ermektir. Eer nefy isbtn neticesi grlmediyse dabna riayet edilmemi demektir. Maksadn husul iin sz

iine uygun olarak tekrar balasn, inancyla ve ameliyle zikrettiine gre olmaa alsn. Kendini yoklasn! Msivdan bir maksudu vardr. Eer Allah'tan baka tek yaratktan bir ey bekliyorsa yalanc durumundadr. Kabiliyeti, cezbe halinin balangcna tahamml derecesinde olan kimse, yukarda anlattmz ilk zincir ekliyle alsn. Slke istidad olan da bu iki ekilde zikre alsn. Her ikisi de kalp ile yaplr. Eer buna hakkyla alr, nefyedilecek olan nefyeder, isbat edilecek olan isbat ederse netice grlr. Murakabeye balayacak hale gelir. *** eyh smail el-Hlid kuddise sirruh buyurmutur ki: Nefy isbat yaparken dokuz arta riayet etmek lzmdr: 1. Habs-i nefes (Nefsini tutmak). 2. Lailhe illallah zikri. 3. Bu kelime-i tevhidin naknn, yazsnn tefekkr. 4. Bunun mnsn tefekkr. 5. Darb. Vurmak: Bunu cana ileyecek ekilde kalbine ve dier letifine duyurmak. 6. Buna kalbin tamamen itirak etmesi: Vukufu'l-Kalb. 7. Saynn tek olmasna riayet etmek: Vukuf-u aded. 8. Sonunda "Muhammedn Raslullah" zikri. 9. "Allahmme ente maksud ve rdake matlub" diyerek Allah'a dnmek. Zikrin bu eklini Hce Abdlhlik Gucduvn kuddise sirruh Hzr aleyhisselam'dan almtr. Hzr aleyhisselam, onun suya dalmasn emrederek zikrin bu eklini retmitir. Suya dalmasn emretmesinin sebebi habs-i nefesi kolay yapabilmek iindir. nk balangta en ihtiyatl yol budur. NEHRYYE: mer b. Musa en-Nehr el-H-seyn tarafndan kurulmu bir tasavvuf okulu. Kdiriyye'nin ubelerindendir. NEMED-P: Farsa, aba giyen demektir. Dervie nemed-p denir. Srtlarna ynden aba giydikleri iin, derviler hakknda kullanlan bir tbirdir. Nemed, kee, aba, ynden yaplma rt demektir. Klahm asumandr tc fahre rabetim yokdur, Nemed-pf-i tecrfdim cihana minnetim yokdur. Zarf Ahmed Bey NERDE BRLK ORDA DRLK : Tasavvuf yolunda kardelerin arasnda ikilik olmamas gerektiini, bu ekilde birlik salannca, huzur ve sknun elde edileceini bildiren bir atasz. Said aydur ki dirlik, dost ile olsa birlik, Ayrlmaksz bilelik bulmu rzigrnda. NESEB: Arapa, soy demektir. Mridin, kendi bal olduu eyhinin manev soy aacn bilmesi ve kendini onun evlad saymas. Mrid, mridin ikinci douunu gerekletiren manev babasdr, mrid de mridin manev evlddr. Tasavvufta sahih bir silsile, byk nem arzeder. Bu yzden silsile, mrid tarafndan ezbere bilinir ve bal olduu yolun Hz. Muhammed (s)'e hangi ahslardan geerek ulat ispatlanrd. NESM: Arapa, ltif rzgr demektir. lh inayet ynnden esen rzgr, ilh cemlin tecell etmesi. Kesintisiz rahmet, Rahman soluk. NESMYYE : Ebu Abdullah Muhammed Nesim'd-Dini'n-Nesm el-Halvet el-Kdir tarafndan kurulmu bir tasavvuf okulu. Kadir kollarndandr. NE'E: Arapa, bitip remek, zuhur, yetimek, gelimek anlamna bir kelime. Farsa'da neve kelimesi; zevk, keyf, sarholuk anlamlarna gelir. Tasavvuf ehlinde, sfnin zevki, gelime tarz, yetime biimi, huyu, merebi anlamnda kullanlr. "Erenlerin merebleri bir deildir. Birisi zhd takva ile yrr, brnn ne'esine rindlik hkimdir" gibi. Mereb konusunda Glpnarl yle bir vak'a anlatr: "Birisi mrid aryormu, ona gre, mridin fevkalde sabrl olmas gerekmi. Filn bakkal ird sahibidir, demiler; snamaya gitmi, bir okka fasulye istemi. Adam tartp kese kadn sunarken, yamldm demi, mercimek olacakt. Bakkal fasulyeyi boaltm, mercimei tartm, verirken, dalgnlma geldi brlce

olacakt, demi. Bakkal, eyvallah deyip, bu sefer brlceyi tartm, sunmu. Bu, bylece devam etmi ve adam bakkaln sabrn grnce, sonradan huzuruna varp intisab etmi. Bir mddet sonra bakkal, Hakk'a yrm (vefat etmi). Onun makamna, mahallenin saka (sucu) s geti demiler. Sakaya bir dnm su getirmesini sylemi. Saka, suyu getirip kpe boaltnca, yanl oldu demi, o kpe deil, u kpe boaltacaksn. Saka, adamn yzne bakp 'bana bak' demi, "ben bakkal deilim, adamn gzn patlatrm". Bu olayda, ilk eyh cemal merebli, ikincisi de cell mereblidir. NEV NEMA: Arapa, doma, gelime, demektir. Manev ilerleme ve terakki. NEVL: Arapa, ihsan etme, ata, ihsan, nasib anlamlarn ihtiva eder. Hakk'n, rza hil'atinden olmak zere kurb ehline yapt balar. Allah'n kullarna hilat olarak giydirdii her eye nevl denir. Mesela, veliler hiyerarisinde yer alan baz "efrd" a "Nn vel-kalem" ayetlerinde zikri geen "Nn" nimeti ihsan olunmutur. Bu "icmali (toptan) ilim" dir ve ehadiyyet hazretindedir. "Ve'l-kalem" ise tafsil (ayrm) hazretidir. NEVBE: Nevbetin hafifletilmi ekli olup tekke musiki aletidir. Bu aletle, bayram ve kandillerde toplu olarak alnmasna nevbe denirdi. Nevbe alana nevbe-zen denir. NEVEVYYE: Muhyiddin Ebu Zekeriyye Yahya b. erif'd-Din en-Nevev (. 670/1270)'ye dayandrlan bir tasavvuf okulu. NEVM: Arapa, uyku demektir. Tasavvufta uyku; Allah' unutmak, gaflet uykusudur ki bu, insann gnlk olarak uyuduu uykudur. ibl, uyuyann gaflette oluunu syleyerek, beden uykunun da, bir tr Allah' unutmay ifde eden gaflet uykusu olduunu, sylemitir. Yine, gaflette olann, Allah'tan perdelendii sylenmitir. Rivayete gre, Allah, cennette Hz. Adem'e uykuyu verdikten sonra, Hz. Havva'nn fitnesine maruz kalmtr. Yine yle denir: Mridin yemesi kifayet miktarnca, uykusu, arlk basnca, konumas da zaruret lsnde olur. NEV-NYAZ: Farsa, yeni niyaz, yeni yalvarma demektir. Bu bir Mevlevi tbiridir. Tarikata yeni giren dervie nev-niyaz denir. 1001 gnlk ile hayatna "ayaklk" vazifesiyle balayan yeni derviler bu isimle anlrd. Nev-niyazlar sabah akam dedeler (dedegn) ile birlikte ism-i cell okurlard. Munla ki nev niyazna tekbir-i ak eder Uftde-i muhabbetini pir-i ak eder. Glpnarl NEVRUZ: Farsa, yeni gn demektir. Eski Trk ve ranllarda ylba. Gnein ko burcuna girdii Mart'n 22. gndr. O gn yenilmek zere yaplan macuna, tatlya veya Nevruz iin yazlan kasidelere "Nevrziyye" denir. Alev ve bektaler Hz. Ali'nin Nevruz'da doduu inancndadrlar. Gnein ko burcuna girmesine az kala, bektaler, meydanda toplanrlar. Baba, Salavatnme (12 mam'a salavat)'yi okur. Saki, iinde, lohusa ekeri eritilmi st datr. St kaselere koyarken "Ya Muhavvile'l-havli ve'l ahvl" (Ey seneyi ve halleri evirip dndren Allah) der. St ien kiiler de, cemaat hlinde "havvil hlen il ahseni'l-hal" (Allah'm, halimizi en gzel hale evir) diye duada bulunurlar. Sonunda glbang ekilir, bayramlalr. Tasavvufta ayrlk (tefrika) ve okluk (kesret) lemini ifde eder. Karl ve souk geen Nevruz iin, "byle kn, byle olur Nevruzu" denir. Bu atasz, ba olumsuz olan iin, sonu da olumsuz olduunda kullanlr. Iridi bakar oldu yine hemdem-i Nevruz, ad itse n'ola dilleri cm- cem-i Nevruz. Nef' NEY: Farsa, kam anlamna gelir. Ney, Nay'n hafifletilmi eklidir. Kamtan mamul, flenerek alnan bir musiki letidir. Tasavvuf olarak ney'in hikyesi yle anlatlr: Ney, bir zamanlar, kendi asl vatan sazlk, kamlk bir blgede hemcinsleriyle birlikte yaamaktadr. Onu oradan keserler, pissin olgunlasn, ii boalsn diye, gbre ynnn iine sokarlar, o karanlk ve pis yerde kalr. ile eker, sabr ve tahamml gsterir. Sonunda, ii bombo hale gelir, rengi sapsar olur. Oradan karrlar, zerine delikler aarlar. Az ksmndan frlnce, kalpleri yakan bir ses ile feryada balar. Bu feryad, asl vatann (Neyistan, kamlk)dan olan ayrlnn dourduu hasretten kaynaklanmaktadr. O, nameleri ile telerin mkemmelliini, telerin gzelliini terennm etmektedir. Kam, ii boalmadan yani fena halini, yokluk, hilik makamn elde

etmeden, telerin ruhan soluklarn haykramaz. Ney sesi, ak ldr. Rahmetli Sami Efendi (k), alem-i menmde, cennette Tuba Aac ile merref olduunu, bu aacn dallarnn, Ney sesi gibi bir sesle inlemekte olduunu ve bu hali ile, Allah' zikrettiini nakletmitir. Varoludaki "yabanclama" nn kozmik dilini, en gzel konuan, en iyi ifade eden aracn Ney olduu phesizdir. Mevlana, "iteki lh cezbeyi harekete geiren bir ilham kayna olduu iin, Ney'e ktr. Bu yzden, o, ney'i insan- kamil'e benzetir. Ve Mesnevi'sine ney metaforu (istiaresi) ile balar: Dinle Ney (insan- Kamil) den hikye etmekte Ayrlklardan ikayet etmekde. "Allah'a aitiz, sonunda, yine O'na dneceiz" (Bakara/156) yetinde, insann bu dnyaya telerden geldii ve sonunda yine, asla dnecei kaydedilir. Ruhlar, lh lemde Allah ile beraber mutlu iken, bu huzursuz ve sknt dolu leme inmitir, ite olgun insanlar, bu ayrl, varolua fiilen katlarak yaayan ve ney'de bu ayrln feryadn duyan kiilerdir. Ney alana Ney-zen veya Nyi denir. Nyi gibi ge bakma grh- fukaraya, O seki ile Hak anlar ahfalara sald. Ney tasavvuf! bir terim olarak; mrid-i kmil, sevgiliden haber, sevgilinin sunduu kadeh vs. gibi manalar da ifade eder. NEYZEN BAKII : Neyzenler, ney alarken, gz ucuyla srekli yana bakarlar. Konuurken veya dururken srekli yan bakanlara "neyzen bakl" denir. NEZR- MEVLEV: Arapa, Mevlev ada demektir. Mevlevlerde onsekiz nezir vardr. Bu saynn onsekiz oluu, Hz. Mevln'ya her gn, onsekiz kere tecelli-i zt zuhur etmesiyle, aklanr. Her nezir, bin saylr ki, nezirler, bu adan onsekiz bin leme tevafuk eder. Ayrca onsekiz rakam, "Hay" ism-i ilhsinin, ebced hesabyla nmerik deerine eittir. Nezr-i ems (-i Tebrizi), altdr. Mevalid-i selse'den her birinin eidi, yaklak alt bin olarak kabul edildii iin, mevalid, altbinle arplnca, onsekizbine ulalr. Bu durumda, Nezr-i ems cinsleri, mevlidden her birinin trlerini ve Nezr-i Mevln'nn cinslerini iine alr. Mesnev'nin balang beyitlerinin de on sekiz oluu ilgintir. NGAH DAT: Farsa, gz korumak anlamndadr. Aklda gezip dolaan dnceler (havtr) i kontrol altnda tutup, Allah'n gayri herey (Masiva)i terketmek, kalbinden atmak. Bu, bir Nak stlah olup, onbir esastan biridir. NHAYET: Arapa, son demektir. Her eyin balatcs olan Allah'a dn veya kalba girmeden nceki ruhlar alemindeki safla dn. Mridin, nihayet halinin, ana karnnda Allah'n yaratt bidayet haline ulamak olduu ve kulun, ana karnnda, Allah'a iddetle ihtiyac bulunduu, fakrnn mkemmellik arzettii, tevekklnn de arzu edilen ekilde gerekletii kaydedilir, i ve dlarn Allah rzas iin, istikamet zere bulunduran kiilere, "Erbab- Nihayet" denir. NHAYET'S-SEFER'L-EVVEL: Arapa, ilk yolculuun sonu demektir. Vahdet (birlik) yznden, okluk perdelerinin kalkmas, ilk seferin sonudur. NHYET'S-SEFER'S-SN: Arapa, ikinci seferin sonu demektir. Batin ilm kesret (okluk) sebebiyle vahdet (birlik) perdesinin kaldrlmas. NHYET'-SEFER'S-SLS: Arapa, nc yolculuun sonu demektir, i ve d gibi, iki zdda balanmann sona ermesi. Bu, ayne'l-cem ehadiyyetinde husul bulur. NHYET'S-SEFER'R-RB: Arapa, drdnc seferin sonu demektir. Cem ve fark ehadiyyetinden ibaret olan istikmet makamnda, Hak'dan halka dn. Bu durumda sfi, Hakk'n halktaki derecelenmesini (menzil menzil iniini), halkn Hak'da yok olduunu grr, hatta sonunda kesret suretinde ayne'l-vahid'i, ayne'l-vhid'de de kesreti (okluu) farkeder. NKAB: Arapa, pee demektir. Maukun, kendisiyle arasna koyduu engel. en-NKAHU'S-SR F CEM''Z-ZERR: Arapa, btn zerrelere sirayet etmi nikah demektir. "Gizli bir hazine idim". Hadis-i kudssinde anlatlan "sevginin ynelii". Mevlid-i Selase, aba-i ulviyye ile mmeht- sfliyyenin evlenmesinden domutur. Btn varlklar, sevgi ynelii diye tanmlanan nikahtan husule

gelmitir. NMETULLHYYE: Seyyid Nureddin Nimetullah Vali (. 824/1421) tarafndan kurulan bir tasavvuf okulu. Yafiiyye-i Kadiriyye'nin kollarndandr. NSAN SUYU : Nisan yamurunun ifal olduuna inanlrd. Bu su, toplanr, bir kabn iine konurdu. O kabn iine, Fatiha, Ayete'l-Kursi, hlas, Felak ve Nas, Kafirun ve Kadr sreleri okunup, ifa olsun diye flenirdi. Mevln mzesinde, mevlevlerin bu i iin kullandklar Nisan Tas ile Ermitaj Mzesindeki Hoca Ahmed Yesev'nin kazan mehurdur. NSBE: Arapa, ilgi, ba demektir. eyh ile mridi arasndaki sevgiden ibaret olan baa, nisbet denir. Sfiyyeden bir ksm, nisbeyi, insann ihtimam olarak tanmlar, insann ihtimam dnyaya olursa, nisbesi de dnyaya, ihtimam ahirete olann nisbeti de, ahirete olur. Yahut bir insann ihtimam dnyaya ve hirete deil, sadece Allah'a olursa, nisbesi Allah olur. Dnyaya intisab eden kii, hevas ve onun hazlaryla megul olur. Ahiret mntesibi de, dnyada, ahiret iin aba sarfeder. Salih amellerine karlk sevab bekler. Allah'a intisab eden de, muttaki, mil, bid ve vera sahibidir. Srekli olarak Allah'a kar ihlasn korur, O'nu devaml sever. Dnya, ahiret, bela veya ibtil, onu megul etmez. Allah'a kulluu, l ykayc elindeki l gibidir. Allah'dan bakasn grmez, iitmez. O, Allah ile, Allah iin ve Allah'tadr. Kulun bu balanma haline nisbe denir. Rzi, iki trl nisbetten bahseder. 1- Nazlarn nisbeti 2Haklarn nisbeti. Yaratlan kaybolunca, ortaya hakikat kar. Tersine olarak hakikatin kaybolduu yerde de yaratlan ortaya kar. NYAZ: Farsa, yalvarma demektir. Mevlev mukabelesi sona ermekteyken, biraz daha uzamasn istemeye niyaz denir. eyhe saygl olmak, elini pmek, eteini tutmak ve mridin eyhin huzurunda, boynunu bkerek ondan himmet istemesine de niyaz denir. Mridlerin bal olduklar tarikat uslne gre, eyhlerinin huzuruna kmas niyaz olarak tanmlanr. Her tarikatn kendine gre niyaz metodu vardr. Mesela, Mevleviler, sa eli sol, sol eli sa omuza koyup, sa ayan ba parma ile, sol ayan ba parma zerine basarak, hafife eilir ve niyazda bulunurlard. Buna "Niyaza Durmak" denirdi. NYAZ AKASI : Dervilerin topladklar paralara denirdi. zellikle Bektler, Bekta kylerine giderler, Kara Kazan Hakk, Mrid Hakk, era Hakk ad altnda, para toplarlard. Ayrca, bir Bekta, her hangi bir dilekte bulunmak iin, bir miktar paray baba'ya vermek zere nezirde bulunur, paray, baba kye gelene kadar saklard ki, bu tr nezrolunan paralar da, Niyaz Akas saylrd. NYAZ AYN : Mevlev tbiridir. Mevlev sema'nda ayinin, eyhin ne'esine veya hazr bulunanlardan birinin istei zerine, biraz daha uzatlmas eklinde olurdu. Trenin bu uzatlan ksmna, Niyaz Ayini denirdi. Niyaz ayininin yapl u ekilde olurdu: Neyzenba, segah makamndan ksa bir taksim yapar, ardndan, em'i ruhuna cismimi pervane drdm Evrk- dili te-i szne drdm. beytiyle balayan ve bunu takiben Dinle szm direm zge edadr, Dervi olana lzm olan ak- Hda'dr. balangl ilahler okunur, yrk semai uslnde bir terennm alnrd. Ayin bir ney taksimi ile son bulurdu. NYAZIN HAKK'A, NYAZIM HAKK'A : Bu szle asl niyazn Allah'a yaplmas gerektii bildirilir. Bir insandan bile bir ey isterken, mesela bir dolmakalem isterken, nezaket, edeb, usl ve erkana ri'yet etmeye almak gerek... Zira, Allah'tan da istemenin kendine gre bir incelii, adab vardr, ite bu yzden, "insanlara" teekkr etmesini bilmeyen, Allah'a kr etmesini bilmez" denmitir. Esasen, insann dtaki yaplanmas, iteki yaplanmasnn, gzle grlen bir yansmasdr. D neyse, i odur. Dta edeb, erkan, incelik gzetmeyen kiilerin, i lemleri de ayn durumdadr. Sfiyyenin d edeblerindeki takva ve veraya dayal erkan, usl okluu, tasavvuf sisteminin dndakilerce, hep yanl anlalm, olaydaki incelik farkedilmemi, bu yzden tasavvuf tekml yollar, "islm'dan ayr, bir baka din" denilecek kadar, yanl yarglara muhatap olmutur. "Deyn" ile ilgili yette fetvadan takvaya, ondan da veraya uzanan alternatifli, fakat yol aldka derinleen bir uygulamalar zinciri buna rnek tekil eder. (Bakara/279-280). Fetva : 1- Borlunun, zaman gelince, borcunu mutlaka demesi gerekir. Farzdr. Faiz olan ksm alnmayp

ana para alnr. (Felekm rsu emvlikm). Takva : 2- Borlu dardaysa, (fenazratun il meyserah) bor veren kiinin isteine braklm, yani borluya biraz daha mhlet verilmesi tavsiye edilmitir. Bor veren, Allah tarafndan bir baka incelik boyutu gsterilerek, mecburiyete deil, kendi isteine brakma ile mhlet verme tavsiyesine ynlendirilmitir. Yani mecburi bir farz olay sz konusu deildir. Vera : 3- Borlunun borcunun tamamnn affedilmesi. Bu da kulluk zirvesidir, kiiye braklmtr. Farz deildir, (ve en tesaddek hayrun lekm). te Kur'an- Kerim asndan, "Bor denmesi" olaynda, alternatifli bir islm sunulmas, mecbur olan (farz) ve olmayan (nafile, tatavvu) ynlerde almlar gsterilmesi, ayr islm'n olduunu gstermez, aksine, ayn din uygulamada, insanlarn diyanetlerine gre farkllk iinde derinleen boyutlara ulaabilmeye alan hassas bir kulluk dengesinin, Allah tarafndan tavsiye edilmesi sz konusudur. Bor deme ayetindeki fetva, takva, vera (ki hepsi de slm'n kendisidir) boyutlar gz nne alnrsa, sfiyye, fetva deil, takva ve vera boyutlarnda yaran kiiler olarak grlr ve bu da, ikinci bir din deildir. Bu incelii, u olayda, daha zl biimde grebiliriz. eyban er-Ri'ye sorarlar. "Be devenin zekat nedir?" eyban: "Size (fetvaya) gre mi, bize (takva ve veraya) gre mi?" diye sorunca, karsndakiler arr. yle ya, din bir: o da, slm! Acaba ikinci bir din mi var ki, sualin cevab ona gre olacak merakla... "Her ikisine gre cevab verebilirsiniz." derler. eyban "Size (fetvaya) gre be devenin zekat bir koyundur. Bize (takvaya, veraya) gelince... Allah yoksul garip, yetim, dul, muhta kullar ok, yiyecek bulamyorlar. Bu yzden biz be devenin tmn veririz, (yani bize gre, 5 devenin zekat yine 5 devedir). "Muhatablar arr ve bu davrana delil isterler. Oda Hz. Ebu Bekir (r)'in malnn tmn verme olayn rnek olarak verir. te, bu olayda grlen ilk grupa mensup olanlar, ikinci gruptakileri anlayamam ve "ikinci bir din" yaftasn rahatlkla yaptrmlardr. Olayn z budur, fefhem!... NYZYYE: Niyazi Msr (. 1105/1694)'ye nisbet edilen bir tasavvuf okulu. Ahmediyye-i Halvetiyye'nin kollarndandr. NYAZ PENCERES : Mevln Hazretlerinin trbesinde, darya bakan pencereler veya tekkelerin trbe pencerelerine denir. NYAZ TAI : Bekta tbiri. Meydanda, Pr Postu'nun yannda bulunan bir makamd. Buraya "Kzl Eik" veya "Mrvvet Ta" da denirdi. Niyaz edildii iin, buraya, "Niyaz Ta" denmitir. NYET: Arapa bir kelime olup Trke'de de ayn anlamda kullanlr. Amellerin dayand temel. Bulunduu yer, kalptir. Bu yzden niyete, kalbin kalbi de, denir. Niyetin yeri kalp olmasayd, kalbin kymeti bilinmezdi. Zira, mminin niyeti, amelinden daha hayrldr. (Hadis-i erif). Niyet kalbin dizgini, amelin ruhu ve kumandan, kasdn balangc, konuma, susma, hareket ve sekent gibi, da ait fiillerin iidir. Niyet, Rabb'l-lemin'in nazar ettii yerdir. Ebu Talib-i Mekk Kutu'l-Kulb'da, ehl-i beytten bu hususta hikmetli bir sz nakleder: "Allah, amel olmadan kuru laf, niyet olmadan da, ameli kabul etmez". NZMYYE: Hindistanl nl veli, Nizamddin Evliya diye maruf, Muhammed b. Ahmet el-Halvet (. 725/1325) tarafndan kurulmu bir tasavvuf okulu. itiyye'nin kollarmdandr. NOKTA: Arapa nokta, kk para, i, mesele, mekan, saha anlamlarn ihtiva eden bir kelime. Tasavvufta nokta, harflerin balangc ve sonudur. Harflerin hepsi, noktann yaylmasndan meydana gelir, bu bakmdan harflerin hepsi, noktadadr. Btn harfler, noktadan ibarettir. te tpk bunun gibi, btn varlklarn suretleri, her an Allah'n bilgisinde ta'ayyn eder, bu ta'ayyn, varlklarn zuhuruna (ortaya kmasna) sebep olur. Bu sebeple kinat, gerekte taayyn-i zt'nin, yani Allah'n ztna ait sfat olan bilgi (ilim) sinde belirmi, suretlerin, yokluk leminde zuhurundan ibarettir ve lemlerin varl izaf (rlatif) varlktr. Gerek varlk, yalnzca Allah'ndr. Nokta o, "zat ta'ayyn" dr, kainat da adeta harflerdir. Sa'y ile eyleyben nokta-i ilmi teksir Eyledim bir nice dem, ders-i fenay tekrir. Esrar Dede Tvbeler, bir dahi ben kimseye etmem kederi Yr ey zlf-i siyah, noktadan aldm haberi.

Seher Abdal NOKTACI: Son devir melamlerinden Muhammed Nr'l-Arab Hazretleri, Prizren ve skb'de Hz. Ali (r)'nin szlerini ieren "Noktat'l-Beyan" adl risaleyi tefsir etmi, ders olarak okutmu ve bu yzden ad "Noktac Hoca" kalm. Bylece, Melamiler, noktac unvanyla anlr olmutu. NU'MANYYE: Necmddin Ebu Nu'man b. Bir b. Ebi Bekir b. Sleymani'l-Cferi et-Tebrizi tarafndan kurulmu bir tasavvuf okulu olup, Cneydiyye'nin kollarmdandr. NN : Arap alfabesinin yirmi beinci harfidir. Mahlukata ait suretlerin, hal ve vasflaryla, zet olarak nakolunmu haline "Nn" denir. Nakolunma, Allah'n "Kn" kelimesinden ibarettir. Bu da, Hazret-i Kelimenin zuhur (ortaya k) yeri olan Levh-i Mahfz'da, kaderin cri olduu ekilde tekevvn eder (oluur). Kaan, bu hususu biraz daha aarak, onun, ehadiyyet hazretindeki zet bilgi olduunu kaydeder. Kalem'in de tafsil (ayrm) hazretini ifade ettiini syler. NUR: Arapa, k demektir. en-Nr, Esma-y Hsna'dan biridir. Allah'n zahir ismi, ile tecellisine, nur denir. Kainattaki suretlerde ortaya kan vcuddur. Gizlenmi bir eyin, ledn ilmiyle ortaya kmasna denildii gibi, kalpten msivay karp atan lh varidata da denir. Onu nce, gren (bsira) idrak eder, sonra da, onun vastasyla dier grnen eyleri (mubassarat) grr, ilh varidatn kllisi olmas bakmndan da, kalpten kevni (msivay, Allah'tan gayri hereyi) giderir. Shreverd, Heyakilu'n-Nur'unda, u niyazda bulunur "Ey Kayym! Bizi Nur ile destekle. Bizi Nur'da sabit kl. Bizi Nur'da hareyle (topla). En yce gayemizi rzan kl. En byk maksadmz sana kavumak olsun!..." Nurla ilgili baz atasz ve deyiler yledir: Her hangi bir ey, olay veya husus, bir insann houna gidince "gzm gnlm nurland" der. irkin yzl, pis, pasakl grnl, kt huylular, "nursuz, pirsiz" veya "yznden nr- lh silinmi" veyahut "yznden nur- lh, kasap sngeriyle silinmi" kiilerdir. Gzel, ve prl prl yzl kiiler, "yz nur gibi, nur yzl" olarak tanmlanmtr. ok ok gzel iler iin "nurun l nur" denir. Sfiler bir ey yenilir iilirken "Nur olsun" derler. NUR BAHYYE: Kbreviyye'nin kollarndandr. Kurucusu Muhammed Nurbah (. 869/1 465)'tr. NRYYE: Bkz. Cerrahiyye. NRYYE: Ebl-Hasan Ahmed b. Muhammed en-Nur (. 295/907)'ye dayandrlan bir tasavvuf okulu. NRYYE: Nureddin Abdurrahmani'l-sferayin (. 639/1241) tarafndan kurulan bir tasavvuf okulu olup, Kbreviyye'nin kollarndandr. NRYYE: Nureddin Habibullah Hdisi'ye dayandrlan, Rifaiyye'nin kollarndan bir tasavvuf okulu. NRYYE: Rukniyye'nin kollarndan bir tasavvuf okulu. NRYYE: Rafz bir tasavvuf okulu. NR-I MUHAMMEDYYE: Arapa, Muhammedi (s) nur, Hz. Muhammed (s)'in nuru demektir. Buna Hakikat- Muhammediyye (s) de denir. Allah'n yaratt ilk ey Peygamber Efendimizin (s) nurudur. (Aclun, Kefu'l-Hafa, l., 265) Dier btn varlklar, O'nun nurundan yaratlmtr. NR-I NBVVET: Arapa, peygamberlik nuru demektir. Hz. Peygamber (s)'in nuru, Allah'n ilk olarak yaratt nur olup, Hz. dem'den balayarak, Hz. Muhammed (s)'e kadar intikal etti ve O'nda karar kld. en-NURU'L-ZAMU'L-A'L: Arapa, en ulv, en muazzam nur anlamndadr. Bu, Allah'n nurudur. nk Allah'n nurundan, daha by yoktur. NR'L-ENVAR: Arapa, klarn demektir. Allahu Tela. Zira, nurlarn hepsi O'ndandr, hereyi kuatt iin kuatc nurdur. en-NRU'L-KAYYM: Arapa, Kayyum nuru demektir. Herey bununla ayakta durur, varln srdrr.

NURU'L-KULB: Arapa, kalplerin nuru demektir. Allah tarafndan kulun kalbine atlan ve Hakk' btldan ayrdetmeyi salayan nur. en-NURU'L-MUKADDES: Arapa, Mukaddes nur demektir. Btn noksan sfatlardan uzak olan. NURU'N-NEHAR: Arapa, gndzn nuru demektir. Bu, btn nurlar rter, tpk gnein yldzlar rtt gibi. NUTUK: Arapa, konumak demektir. eyhin, hikmet dolu szlerine, nutuk denir. eyhlerin, mridlerine yapt ahlk, edeb konumalara, syledii iirlere nutuk ad verilir. Nutuk ile nefes, hemen hemen ayn manada olmakla birlikte, ilki sadece okunmak, ikincisi de terennm etmek iindir. Rza divannn tab'iyle revnak geldi af ka Basld gen defter-i na't nutku bn-i Neccr'n Bursal eyh Zik NUTKA MRVVET: Konuma srasnda sz kesilen, yahut konuurken konuyla ilgili bir husus aklna gelen kii, konuma srasnda, unutaca kanaatine varrsa, o hususu dile getirmek iin "nutka mrvvet erenler" veya "nutka mrvvet" diyerek izin ister. NUTKUN CANI VAR : Allah adamlar bo laf konumaktan saknrlar. Bu yzden, szleri bouna deildir, bir anlam ve ruhu vardr. Derviler arasnda, musibet veya felketle ilgili bir sz sylenecek olursa, hemen "aman azizim!" yle konuma, nutkun can (ruhu) vardr; dediin oluverir." diye karlk verilirdi. NUTUK HAKLAMAK : Mridin szlerini tasdik etmek, uygulamaya koymak anlamnda kullanlan bir ifadedir. Yani, eyhin emrini tahakkuk mevkine koymak demektir. Srrn kefetme, sakla, karma azndan bakla, eyhinin nutkunu hakla, Dervilikte yol byledir. L-edr NBVYYE: Zanaat sahibi esnaflarn itirak ettii bir tasavvuf okulu olup Suriye'dedir. NBVVE: Arapa an, eref, ycelik anlamndadr. Hakk'n zat isim, sfat ve hkmlerinin bilinmesi iin, lh hakikatleri haber vermektir. ki eit nbvvet vardr: 1- Tarif nbvveti : Zat, sfat ve isimlerin, Peygamberler tarafndan tantlmas. Bu bakmdan Peygamberin nbvvetine, "ta'rif nbvveti" denir. 2Teri nbvveti : Birincidekilerle birlikte, ahkam ve edebin, hikmet reterek, siyaset uygulayarak, ahlk ile tebli edilmesidir. NCEBA: Arapa, asil, asalet sahibi anlamna gelen "necib" kelimesinin ouludur. Bunlar krk kiidirler, insanlarn ilerini slah eder, yklerini tarlar. Bunlar, sadece halkn hukuku hususunda tasarruf eder (i grr) ler. Bunlar fevkalde merhamet duygularyla dolu olduklar iin, Allah'tan gelecek intikam oklarn, dua ve niyazlaryla savarlar. NKABA: Arapa, bir kavmin by, bakan, kabile reisi, vs. gibi anlamlar ihtiva eder. "nakib" kelimesinin ouludur. Nukaba, el-Batn ismini gerekletirmi veliler zmresidir. Saylar yz kiiden ibarettir, insanlarn iine ynelirler, oradaki gizlilikleri aa karrlar, yani i hallere vkf olurlar. Ayakta zikir eken Rifa, Bedev ve Sad gibi tarikatlarda, slkunu tamamlam dervie, nakib ad verilir. NSHA: Arapa, nsha, bir baka kada aktarlan suret, yaz sureti, kopya gibi anlamlara gelen bir kelimedir. Hastalktan kurtulmak, hastala yakalanmamak, kurun ilememek zere, zel ifrelerle yazlan manev vastalara nsha (veya muska) denir. Bunlar, ince ve uzun bir kada, ok ince bir kalemle, glsuyu, zaferan gibi eylerle yazlp, gen ekilde katlanp, zerine yedi kat muamba sarlr, teneke veya gm mahfazalara konularak boyunda tanr. Bunlara "hamayil" de denir. Buna benzer, vefk denilen bir tr muska

yazm tarzlar da mevcuttur. Padiahm sanma kim urmaz niann kurunun Mhi ak eyler felekde girse mihrin koynuna Satvet-i ahaneden b-are testi havfidb Belki kurun ilemez bir nsha takm boynuna. L-edr NSHA- KBRA: Arapa, byk nsha demektir. lem yani u btn kainat, "Nsha-i Kbr"dr. Mevlev tekkelerinde, Nsha-i Kbra diye yazl uzun bir kat verilirdi. Bu Nsha, Sikke-i Mevlana eklindedir bir gm veya altn mahfazaya konarak, o ekilde boyuna taklrd. NSHA- SUGRA: Arapa, kk nsha demektir, insan nsha-i suradr. Mevlev tekkelerinde, yazlan bir nsha eidi de, nsha-i sura idi. Bu, gm veya altndan mamul, Sikke-i Mevln denilen bir mahfazaya konup, boyuna aslr, orada tanrd. NVVAB: Arapa, bir hususta birine veklet eden, temsilci, milletvekili vs. gibi anlamlar ieren "nib" kelimesinin ouludur. Bunlar, kutub makamndaki velilerin vekilleridir. mam'n naibi, imamdan baka bir kii olup, imamn vekili (naib) idi. Evliyalarn ou kutub, immn, evtd ve nvvb bilmezler.

O-
O : nc ahs zamiri. Arapa karl Hve: veya H: Allah. OCAK-I BEKTAYAN: Trke, Bektaler Oca demektir. Yenieri Ocana bu ad verilir. Yenieri oca, Hac Bekt- Vel'ye bal sayld iin, bu tbir meydana gelmitir. Ancak Yenieri ordusunun kuruluunda, Hac Bekt- Vel bizzat bulunamamtr. Zira O'nun lm ile bu ocan kuruluu arasnda, bir asr civarnda bir zaman boluu vardr. yle zannediyoruz ki, Hac Bekta'n halifelerinin Osmanl Devletinin kuruluunda, aktif roller stlenmesi, ikisi arasnda mnasebet kurulmasna sebebiyet vermitir. OCAK-OCAKZDE: Trke-Farsa. Ocak olu demektir. Ocak; iinde odun, kmr yaklan, duman stteki bacadan kan zel ate yakma yerine denir. Mecazi olarak, kurulu boy-soy, kk, dirlik, dzenlik manalarna gelir. Bu, ayn zamanda bir Bekta tabiridir. Bekta tekkelerinde, meydn odalarnda, kblenin olduu yerdeki ocak. Ocak bulunmayan meydandaki kenin biri, ocak haline getirilirdi. Ocan bir tarafnda Seyyid Ali Sultan Postu, br tarafnda Horasan Postu bulunurdu. Bu konudaki baz deyimler u ekildedir : Ocan yansn : Bu hem hayr dua, hem de bedduadr. Oca yklsn, oca snsn : Nesli kesilsin, soyu sona ersin, demektir. Allah ocan sndrmesin, ocan en olsun : Allah neslini devam ettirsin, huzurun geimin iyi olsun anlamna gelir. Ocak : Herhangi bir hastala okumaya izinli olan ve bunu babadan oula geirerek ve bu ekilde nesiller boyu devam ettiren kiiler hakknda, ocak tabiri kullanlr. Mesel, stma oca, ba oca, dolama oca, sarlk oca vs. gibi. Bu ocaklar, genellikle krsal kesimde ve zellikle Kadir, tasavvuf okullarnda yaygndr. Alevilerde, dede denen mridin, seyyid yani Hz. Peygamber (s) in soyundan gelmesi arttr. Onlara gre Sar Saltuk, Pir Sultan,Dede Kargn, Aguen (au yani zehir ien), Karadonlu Can Baba, Kzl Deli, Seyyid Baba, eyh Samut, eyh oban gibi Bekta an'anesine girmi kiiler, seyyiddirler. Bunlarn soylarndan gelen dedeler de, o ocaktandr. Bundan dolay dedelere ocakzde denir. Alevler blk blk, babadan oula, bu ocaklardan birinin talibi saylrlar. Bu ocaklardan birine mensub olanlar da, bir baka oca pr tanrlar. Dede, k mevsiminde, dervilerinin bulunduu kylere gidip, onlarn sorgu-grglerini icra eder, genlerini mushib kavline sokar. Mekn etti nn-hnenin bucan, Bulutlara atar, tutar nacan,

Hem uyaran primizin ocan, Mrsel Dede olu Sultan Bal'dr. Kazak Abdal Burada "ocak uyarmak", deyimi, yolu erkn yenilemek, diriltmek manasnadr. OKULAR EYH: Okular tekkesinin umum nzn veya ba anlamna kullanlr. Tekke, Okmeydan'nda olduu iin, bunun yerine eyhu'l-Meydn da kullanlr. Ancak bu unvan, daha nceleri, rikb- hmayun atbas iin kullanlrd. Sonradan atbalk kalknca, bu grev, menzil sahipleri arasndan seilenlere verilmitir. OKULAR TEKKES: imdiki tbirle okuluk klb. Tekke, okularn ok tlimi yaptklar Okmeydan'nda idi. Tekkenin geni salonuna "semhne"denirdi. Okular tekkesi, 6 Mays'ta yani Hdrellez gn alr, alt ay boyunca Pazartesi ve Perembe gnleri tlim yaplrd. Tekkede eyhu'l-meydan ve havaclar denen, bugn hakem diyebileceimiz mahiyette kiiler bulunurdu, idman yapanlar, menzil ihtiyar, mtevelli veya korucu ad tayan grevliler snavdan geirir, baarl olanlarn ad, taa kazlrd. airler bunlar iin iir yazar, baarl olanlara para mkafat da verilirdi. Muallim Cevdet'in kaydettiine gre, okularn kendilerine gre adab ve erkn vard. Mesel okular, abdestsiz ok atmazlar, pirlerine sayg gsterirlerdi. Tekke alt ay ak, alt ay kapal kalrd. Tasavvufun sportif alandaki etkinliini gstermesi asndan, bu tekkelerin balbana ilm almalara konu olmas, kltr tarihimiz asndan byk nem arzedecektir. Okuluk ruhsat, bu tekkenin eyhince verilirdi. Tekkeye gelen okular abdest alr, namaz klarlar ve kat'iyyen abdestsiz ok atmazlard. Tekke db ve erknnda kusur ileyenleri, eyh efendi "bizimle oturma" diyerek kovard. OK YAYDAN IKTI BR KERE : Bana kt hal gelen biri iin, sehm- kaza (kaza oku] nun artk yayndan ktn belirtmek zere kullanlan bir deyim. Artk bundan sonra, sabr gerekir, yapacak bir ey kalmamtr. ONBR TARKATIN TAVLASINDAN BOANAN, BZM TAVLAMIZDA KARAR EDER : Bektaler, tarikatlar oniki olarak kabul ederler. Dierleri bu oniki tarikatn u'beleridir. Onlara gre, hakiki tarikat, Bektaliktir. Bir kimse Bektalie girmedike hakikata ulaamaz. Dier tarikatlar bu konuda yetersizdir. Bu bakmdan, onlara gre, onbir tarikat ehli sonunda Bekta olabilir ama bir Bekta baka bir tarikata giremez, buna lzum yoktur. At ahrna tavla denir. Bektaler bu szle, kendileri de dahil olmak zere btn tarikatlari ahra (lavla), mridleri de terbiye edilmek zere tavlaya girmi atlara benzetirler. Ancak bu benzetiin ince tasavvuf edebinden uzak olduu aktr. Mesel onlar, sevdii kimselere, "pezevenk" derler. ONDRT MASUM : immiyye'ye gre, Hz. Muhammed (s), Hz. Ftma (r) ve oniki imam ma'smdurlar, yani kk byk her gnahtan, yanlmak ve ktlk yapmaktan mnezzehtirler. Bu sebeple bunlara Ondrt Masum derler. Bu phesiz, slam inancna taban tabana ters den bir husustur. Zira, Peygamberlerden baka kimse ma'sum deildir. Bu ifade, ergenlik ana gelmemi, akil-bali olmam, zerine er' ykmllk dmeyen kkler iin de, kullanlr. Oniki imamn ergenlik ana gelmeden ehid edilen ondrt evldna, masum denilmekle birlikte, Glpnarh'nn da ifde ettii gibi, bu ondrt masum ocuun, topik kiilerden olutuu gerektir. Bunun insandaki acndrma mekanizmasyla yakndan ilgisi bulunduunu zannediyoruz. Ancak, glbanklerde ve nefeslerde, bu ondrt masumdan bahisler vardr. ONBELER : Onbe kiiden oluan ricalu'l-gaybe denir. Bunlar, m'min kfir ayrm yapmadan, herkese efkat ve merhametle davranrlar. ONLAR : Rical'l-gaybden on kii. Bunlar huu halinde, sessiz,yava konuan kiilerdir. Vakar ve sekinetle yrrler, laf atanlara "selm size" derler. Fakat gerekli hale gelirse, kendilerine tasallut edenleri, def etmekte bir saknca grmezler. ONSEKZLER : Rical'l-gaybden onsekiz kii. Allah ne emretmise, onu yerine getirirler, gerektiinde kendilerinde keramet zuhur eder. ONK HZMET : Alevlerin cem ayinlerindeki oniki hizmet. Bu hizmetlere bakanlarn adlar yleydi: 1Mrid, 2- Pr, 3- Halife, 4- erac, 5- Zkir, 6- Gzc, (ikiye ayrlr: Dar Gzcs, eri Gzcs) 7Tarki, 8- Cemiyetba, 9- Saka (Sucu), 10- Nakb, 11-Ferra (Sprgeci), 12- Hadim (Hizmeti). ONK MAM : Bkz. Dvazde imam. ONSEKZ BN LEM : eitli boyutlaryla birlikte, btn bir kainata onsekizbin lem denmitir. lemin onsekizbin saysna ulatrlmas u ekilde aklanr : "Bu, dokuz felekle

beraber krre-i hava, krre-i m, kre-i trb, kre-i nr, yani anasr- erbaa, Cemd, hayvan, nebat yani mevlid-i selse, insan ve insan- kamil; onsekiz olur ki, zuhur itibariyle herbiri bin saylrsa onsekiz bin olur." Bu kozmolojik telakkiye, gre, btn bir varlk lemi onsekiz temele dayandrlmaktadr ki onlar da unlardr. a) Dokuz felek = 9 b) Hava kresi = 1 c) Su kresi = 1 d) Ate kresi = 1 e) Toprak kresi = 1 f) Canszlar = 1 g) Bitkiler = 1 h) Hayvanlar = 1 i) insan = 1 j) insan- Kmil = 1 ------------ 18 Bu onsekiz temel, 18.000 olacak eitlilikle ortaya kar. lemler boyut farkllyla eitlenir. Mesela, Amerika'da NASA merkezinde, uzaya ara veya uydu gnderme konusu gndeme gelince, boyutlu dnyaya ait matematik ilemlerinin yetersizlii ortaya kyor, deniliyor. Uzaya ara gndermek iin, bu amazn giderilmesi gerekir... te bunun iin 26'nc boyutlu bir alana ait astro-matematik gndeme geliyor, problemi zyor ve uzaya, bu sayede ara gnderilebiliyor. Srf bu olay, yaadmz lemin tesinde, zihinsel planda bile olsa, bir takm varlk boyutlarnn bulunduu gereini dile getirir. On sekiz bin lemin ne olduunu anlamak istiyorsak, bu adan, yani, gnmz modern astro-fizik, astro-matematik, astrogeometrik hesaplarndan yola kmamz gerektiine inanyoruz. Ancak yine de kabul etmek gerekir ki, on sekiz bin lemin ne olduu hususu, hl, problem olma zelliini korumaya devam edecektir. ORDU EYH :Askerleri cihada tevik ve ordunun zafere ulamasna dua iin aba gsterenler. Fatih, stanbul'un fethinde, az dual Akemseddin gibi kutsal gnll velilere davette bulunmu, onlar da, bu grevi seve seve yapmlard. te bu det, Tanzimat'tan sonra kaldrlmtr. LMEDEN NCE LMEK : Kalpte, Allah'tan gayri btn istekleri yok etmek. Bu, istee bal lmdr, mecbur lm (son nefesle lm) deildir. Bu ekilde, kendi iradesiyle lenler, man leminde yeni bir yaantya kavuurlar. Ab- hayat denilen lmszlk suyu da ite budur. P E IK DIARI : stenilmeyen yerde durmamak gerektiini, tleyen bir sz. Sufiler, mcadele ve mnakaadan son derece kanrlar, onun iin, byle bir durumla karlanca eii pp, niyaz ederek karlar.

P
PABU: Farsa, ayaa giyilen ey demektir, P : Ayak, P: Giymek manasna gelir. Tasavvuf dabna gre, misafirin ayakkablar dar doru evrilmez. Bunun sebebi, misafirin giderken, srtn ev sahibine dnme zorunda kalmasdr. Bu ekilde misafir, arkasn dnmeden ayakkabsn giyer ve o ekilde de kapdan kar. Buradaki ince espiri, insann insana saygl olmasdr. Yine, bir misafirin ayakkablarnn da evrilmesi, onun bir daha gelmesini istememe anlamna gelir. Sulularn ayakkablarnn burnu dar evrilerek, ona bir daha gelmemesi mesaj tasavvuf adabnda bu ekilde iletilir. Bu duruma "seyyah vermek" veya "papu evirmek" denir. Bu deyim, halk arasnda "pabucunu eline verdiler" eklinde kullanlr. PABUCU DAMA ATILMAK : Eskiden esnaflar, ftvvet tekilt bnyesinde bir tarikat eyhine bal idiler. Esnaftan biri, ftvvet terbiye ve dabna aykr bir davran sergilerse (mesel, bal olduu loncaya aidatn demezse, hile yaparsa, ahlksz bir i yaparsa) dkkannn nnde, ftvvet erenlerinin, eyhinin ve ah babann huzurunda, ayakkablar karlarak niyaz durumunda muhakeme edilir. Sulu olduu sonucuna varlrsa, pabular dkkann damna atlr. Dkkan belirli bir zaman iin veya srekli olarak kapatlr, ticaret ve san'attan men edilirdi. Pabucu dama atld, artk ii bitti manasna gelir.

PALHENG: Farsa, av veya sulu kiinin baland kemende, ipe derler. Dizgin anlamna da gelir. Kalenderi ve Bektalerde, bele kuatlan kemerin biraz sol tarafna balanan, yaklak el byklndeki taa denir. Bu ta, onu balayan dizginleyip, nefsine galip geldiine iaret eder. Palheng, genellikle, balmta denen balgam tatan yaplr. On iki imama iaret olarak, on iki kelidir. Pirin veya gmten bir mahfaza, bu ta arkadan tutar. Yine, arkadaki bir halkadan geen kuakla, beldeki kemerin stne ve gbein sol tarafna gelmek zere kuanlr. Adnn palheng olup olmadn bilmediimiz siyah bir ta, Hac Bayram Vel'nin, alk riyazetlerinde, Hz. Peygamber (s)'i taklid etmek zere karnna iple balad bilinmektedir. Hseyin Vassaf, Sefne'sinde, 1910'lu yllardaki, Ankara'ya yapt bir yolculukta, Hac Bayram'n trbesini ziyaret ettiini ve orada bu ta grdn yazar. imdi bu ta Ankara'da Etnografya Mzesi'nde sergilenmektedir. Yunus Emre'nin iirlerinde getiine gre, onnc yzyllarda palhengin bir tarikat cihaz olarak kullanld sylenebilir: Yunus, imdi tevbeye gel. Can sendeyken eyle amel. Ak ile gel kuangr, Bu dervilik plhengini. PY-I MCN: Mevlevler bu tbiri "ayakkablk" anlamnda deyimletirmilerdir. Tasavvuf edebe aykr hareket eden bir dervi, ayakkablkta sa kula sol elinde, sol kula sa elinde olarak tek ayak zerinde bir sre durma cezasna arptrlrd. Bu cezaya py- mcn denir. PAZAR: insanlarn al veri yapmak zere topland yerler, Farsa bzr denir. "B" harfi Trke kullanmda, "P" harfine dnmtr, ilah nurlarn ortaya kt yer. Kesret ve tefrika mertebesi. Bu terim ak pazar ve melmet pazar eklinde de kullanlr. Birincisi, Allah akna den kiiyi, ikincisi de ile ve bellar ifde eder. PAZARCI MAASI : Mevlev terimlerindendir. Pazarc beline demir takp, tekkenin levazmn tedarik iin pazara giderdi. Pazarcnn beline takd demire pazarc maas denir. Pazar esnaf, bu demiri grnce, pazarcya verecei, sataca malda indirim yapard. PENE- L- ABA: Aba ailesinin penesi anlamna Farsa-Arapa bir tamlama. Hz. Muhammed (s), Hz. Ali, Hz. Hasan, Hz. Hseyin ve Hz. Ftma'nn adlarnn, el penesi eklinde yazlp kaznd levhalara denir. PEND: Farsa, t, nasihat anlamnda bir kelime. Hz. Peygamber (s)'in "Din nasihattir" hadisi, tasavvufta, motive edici bir dstrdur. Nitekim, tasavvuf sohbetin hedeflerinden biri ve en nemlisi nasihat ierikli olmasdr. Bu konuda "Pendnme" adl eserler verilmitir. Seyyid Ali Hemedn ve Feridddin Attar'n "Pendnme"leri bu meynda zikrolunabilir. Ey birader dinle pendim, varsa maln sakla tek Dmanna kalsn kalrsa, dosta muhta olma tek. La edr PER: Farsa, umak anlamna gelen "perden" mastarndan tretilmi, ism-i fail olup, uan demektir. Cinlerden gzel olan ve zarar vermeyenlere, peri denilir. Gzel yzl olan kiilere, peri yzl tbiri kullanlr. Peripeyker, peri evlad, perir kelimeleri de ayn anlam tarlar. Trkemizde kullanlan "perisi holanmamak" tbiri, ruhen uyumamay ve sevmemeyi ifde eden olumsuz bir anlama sahiptir. PERDE: Farsa, rt demektir. Allah ve insan arasnda yetmi bin perde bulunduunu bildiren bir hadis-i erif vardr. (Mslim, man, 293). Bu perdelerden bir ksm zulman, bir ksm da nurandir. Mal, mlk, menfaat, dnya sevgisi, ehvet, zulman; Allah'a ait tecelliler ise nurn perdedir. Tasavvuf slk ve vuslat yolunda, bu perdelerin kaldrlmas gerekir. PETEMAL: Farsa, belden aa sarlarak giyilen havlu veya bezden mamul giysiye denir. Ftvvet erbabnn simgesi durumunda bulunan petemal kuanmak, raklktan ustala ykselenlere uygulanan bir trenin addr. Bu trende ah lideri, iinde ustalam san'atkra, petemal kuatr. Sonra, san'atnn durumuna gre, kendisine teraz, makas, ustura gibi edevattan birini verirdi. Tren, esnaf topluluunun huzurunda yaplrd. PERAN-PERAN-PERANLIK : Farsa, danklk, zavalllk, mahzunluk vb. gibi anlamlar olan bir kelimedir. Tasavvuf? adan, cem' leminin zdd olan tefrika lemine denir.

Perin-hlin oldum, sormadn hl- perianm. Canmdan derde dtm, klmadan tedbr-i dermanm. Fuzl PEYMANE: Farsa, ufak sz verme, ahitik anlamna geldii gibi, pay- mcn'dan bozma bir kelime de olabilir. O takdirde pabuluk, ayakkablk manalarna gelir. Adb ve erkn asndan ufak kusur ileyen dervilere, ayakkablkta bir miktar, tek ayak zerinde, ve aprazlama iki elle iki kula tutma eklinde uygulanan cezaya, peymane denir. (Ayr. bkz. Py- Mcn) Glpmarl'nm incelemesine gre, bu ceza sonralar kalkm olup, hizmeti bitiren dervi, niyaz vaziyetinde ayakkablkta durarak, hizmetinin "hakl, hayrlsn" diler. (Ayr. bkz. : Ayak mhrlemek ve Hak) PEZEVENK: Farsa, "pejvend"den bozma bir kelime olup, kadn tccarl yapan, fuhu pazarlamaclar iin kullanlan bir tbirdir. Bu mnasebetle, zellikle, tasavvuf ehli yol gstericiler, rehberlik yapanlar iin bu tbir kullanlmtr. Hatt medih olmak zere "koca pezevenk" tbiri de kullanlr. PR : Farsa, ihtiyar, yal kimselere pr denir. Tasavvuf liderine de pr ad verilmitir. Bu kelime stad, mtehasss gibi anlamlar da ihtiva eder: "O, bu iin pridir" gibi. Byk adamlar iin kullanld da olmutur. Eskiden tarikat kurucusu eyhlere de, pr denirdi. Heb muftekiriz himmet-i kudsiyye-i pire, Emrazna ruhun nigeh-i ltf ifdr. Tokadzde ekib Vur pene-i Ali'deki emr akna, Glbang asman tutan pr akna. Yahya Kemal Bayatl Bu kelimenin eitli tbirlerde kullanldn gryoruz: Pr akna: Faydasz, bo yere anlamna gelir. Bu, yemin iin de kullanlr. Yutulur herze mi pr akna mahrmiyyet, ekdi yllarca, fakat, ekmiyor artk millet. Mehmet Akif Ersoy Pr-i tarikat: Bir tasavvuf okulunun ilk kurucusu. Pr-i sn: Bir tasavvuf okulunda ihya veya tecdd yapan kiiye, ikinci pr denir. Halvetlerin pr-i snisi, Yahya irvn iken, Kadirlerinki Erefolu Rum olmutur. Pr evi: Hac Bekta'taki ana dergh. Pr-i fan: Erzel-i mr yaayan, ok yal kimse. Pr-i mugan: Farsa, ba kei demektir. Kamil mrid veya kutb- lem yerinde kullanlan bir tbirdir. Meyhaneci anlamna da gelen bu kelime, ak arab sunan, Allah sevgisini insanlara retmeye alan mridler iin de, kullanlmtr. Pr ol: Akolsun, bravo, aferin anlamnda bir ifade. Pr postu: Bektalerde, meydanda bulunan bir makam. Burada yere serili bir post bulunurdu. Pr pak: Tertemiz. Pr-perverde: Allah tarafndan yetitirilene Hda-perverde (uveys), eyh tarafndan yetitirilene de prperverde denir. Pr yoluna gitmek: Boa lmek demektir. PR-HACAT: Abdullah Ensr'ye (. 481/1089) dayandrlan bir tasavvuf okulu. PRN MEYDANI : Mevlevi tbiri. Byk dergahta, dervilerin topluca pirin aykladklar yere denir. PR POSTU : Bekta tbiridir. Meydanda bulunan eitli makamlardan biri. Burada da, niyaz olunurdu. Nasip alan yeni tlib, rehberinin delaletiyle buraya geldii zaman, rehber yle derdi: "Buna pir postu derler. Hazret-i Pir Efendimiz, bunu Horasan'dan getirip, buraya sermitir. Meram ve maksadn her ne ise, iltica olup murada eriilecek makamdr." P KADEM: Farsa-Arapa bir kelime olup n adm demektir. Tekkelerde yini idare eden naib iin kullanlr bir tbirdir. Bu vazifeyi gren dervi, eyhin muavini saylrd. Mevlevlerde, elebi Efendi'nin

yardmcsna, bu tbir yerine "tarikat" tbiri kullanlrd. POST : Farsa, hayvan derisi demektir. Tyl hayvanlarn, zellikle ko, kurt vs. gibi hayvanlarn derisi tuzlanp kurutulur, bu ekilde post yaplrd. eyhlik makamna post denirdi. Birtakm postlar da, makam temsil ederdi. Post ile ilgili baz tbirler ve ataszleri vardr. Postu kurtarmak : lmden kurtulmak, tehlikeden kurtulmak demektir. Postu vermek veya kaptrmak : Tehlikeden kurtulamamak demektir. Postu sermek : Bir yere oturup kalmay, oradan ayrlmamay ifade eder. Post-nin : Posta oturan demektir ki, eyhler iin bu tbir kullanlr. Post duas : Mevlevlerde, mukabele balamadan evvel, eyhin postunda iken okuduu duadr. Mukabeleden sonra, Dua-g (duac) dedenin, eyh huzurunda okuduu Farsa duaya, "Post Duas" denir. Post kavgas : Makam, mevki uruna verilen kavgalara post kavgas denir. Gvenme dostuna, saman doldurur postuna: Dost zannedilen baz kiilerin zaman iinde dman olabilecei dnlerek, dostlukta itidalli davranmak, ifrata kamamak gerektii, bu ataszyle anlatlr. Bir postum var, atarm, nerde olursa yatarm: Mal mlk olmayan garip ve kimsesizlerin nerede olsa barnabileceklerini bildirir bir atasz. Bir post, bir dost bize yeter : Bir iin, bir de dostum var m, tamam artk huzurlusun, bu yeter. On dervi bir posta sar, iki padiah bir lkeye smaz : Maneviyat eitimi grm kiilerde, makam ve mevki hrsnn bulunmadn anlatan bir atasz. Bektailikteki Post says, oniki makam temsil etmek zere onikiydi: Baba postu, a postu, ekmeki postu, nakib postu, atac postu, meydanc postu, trbedr postu, kilerci postu, kahveci postu, kurbanc postu, ayak postu, mihman evi postu. Postu srtnda gezer hayvann lmi sadrnda olur insann Snblzde Vehbi Posta gemek veya posta oturmak : Tekkeye eyh olmak demektir. Post kubbesi : Mevlev tekkelerinde, eyhin oturduu yer. Post nakibi : Tekkelerde, postu sermekle grevli dervie denir. Postu drmek : Mevlevi tbiri. Meydan- erifte, Sultan Veled ile Atebz- Veli makam saylan yerde, serili postun, gece yatlrken, hrmetsizlik olmamas iin, durulup bklmesini ifade eden bir tbir. PUHTEN: Farsa, pimek demektir. Ak ateinde yanp pimeyi ifade eder. Na-puhte : Ham, pimemi, i PUL: Farsa, para demektir. Kurutan kk paralara eskiden pul denirdi. Yedi defa tekrarlanan dualarn saysn bilmek iin, baz tebihlerin, imamesinden itibaren yedinci tanesinden sonra, mercimek gibi yass olarak konan iarete denirdi. PR- ARAB = Muhyiddin Arab PR- AZER = Hz. ibrahim (a) PR-I HACER = Hz. ismail (a) PR-I MERYEM = Hz. isa (a) PDE- BEYT- MUAZZAM: Farsa, Kabe rts demektir.

RAB: Arapa, terbiye eden, doyuran, yetitiren vs. gibi anlamlar olan bir kelime. Ztn, ruh veya cismn gayb varlklarna olan nisbeti bakmndan, Hakk'n bir ismidir. Allah'n Rab isminin, fonksiyon olarak ilerlik kazand her ey, merbb dairesinde mtalaa edilir. Allah'n zat, rubb isimlerin meneidir. er-Razzk ve elHafz gibi isimler byledir. Rab ismi de, merbbun varln gerektiren ve gerekletiren bir isimdir.

RABBAN: Rabba mensub, Allah adam anlamna Arapa bir kelime. Velilere, Rabbn de denir. Yani, bu manada Rabbn, Allah dostu, Allah' bilen, tanyan ve ona amelen, fikren yakn olan kimse demektir. lim ve dinde derinlemi, ilmini hayatna geirmeye muvaffak olmu kimselere de, Rabbn ad verilir. RABBU'L-ERBAB: Arapa, Rablerin Rabbi yani, terbiye edenlerin terbiye edicisi demektir. Rabb'l-Erbb, gayelerin gayesi ve btn isimlerin menei olan ilk belirlenme (ta'ayyun-i evvel) ve ism-i a'zam itibariyle, Hak'dr. Btn istekler O'na ynelir. O, her hususu hvdir. Necm sresindeki (yet: 42) "Ve phesiz en son var, Rabbinedir" ifadesiyle, bu hususa iaret vardr. Zira, Hz. Peygamber (s), ilk beliriin ortaya k yeridir. O'na mahsus olan rubbiyyet, en byk rbbiyyettir. Sedd-i reh olmad sidre-i bezm-i melekt Kld azm-i harem-i halvet-i Rabb'l-erbb Fzl RABITA : Arapa, balayan, rapteden demektir. Tasavvuf? olarak, mridin zihn planda, tefekkr ve muhayyile gcn kullanarak mridiyle "beraberlik" halinde olmasn ifade eder. Ruh terbiye iin, bu mn beraberliine ihtiya olduu kaydedilir. Nakibendlikte rabta nem arzetmekle birlikte, asl deildir. Dier tasavvuf okullarnda da, ismen olmasa bile, mn olarak rabta vardr. Rbta'ya, sevgi anlam da yklenmitir. Mesel, sevgi rabtas iin u tarif verilir: "Mridin eyhini severek, yd etmesi ve suretini zihninde canlandrmasdr". Kalb rabta diye verilen bir tarif de yledir: "Mridin, kalben eyhi ile beraber olmasdr". Bu mn birliinin, mridi eyhinde fn olmaya yani, onun hli ile hallenmeye gtrd sylenir. Rabta iin sufiler "Sdklarla beraber olunuz" (Tevbe/119) yetini baz olarak alrlar. Kiinin sevdiiyle beraber olduunu bildiren hadis-i erifler, rabtadaki muhabbet keyfiyetini aklayc olarak dnlmektedir. eyh Abdlhakim Arvas (k), namaz esnasnda rabtann sakncal olduunu ve bu sebeple, namazda sadece Allah'a rabta yaplmas gerektiini syler. Rabta, her eyden nce, psikolojik muhtevasyla insan bir olaydr. Kundaktaki ocuuna duyduu ar sevginin, o ocuun annesinin st ve gda ihtiyacn hafif bir gs szs ile hissettirmesi ve bu gibi rnekler oaltlarak, rabtann insan, ftr ve tabi bir olay olduu hususu kolayca anlalabilir. Bir insann retmenine, annesine, babasna, kardeine, eine, dinine, Kur'n- Kerim'e ve lemlerin Rabbi olan Allah'a duyduu sevgi, bir rabtadr. Bu, insann etrafn kuatan fk (obje) ile derun temasn ve yaknlamasn salayan nemli bir aratr. Bu sevgi olmasa, varln devam mmkn olmazd. Rabta, tasavvuf! planda, hi bir mutasavvf tarafndan, insann insan tanr edinmesi eklinde aklanmam, ancak mridin eyhine olan ar sevgisi, tasavvuf psikolojisi tatmam kiiler tarafndan, farkl biimde yorumlanmtr. Mridin eyhine olan rabtas, (zellikle Nak slukunda) murakabe'ye kadardr. Ondan sonra, mridin sadece Allah'a rabta yapmas gerekir, o durumuyla yine eyhine rabtaya devam eden kii, manev adan gerilemeye duar olur. Zira eyhe rabta yapma, nihai rabta olan Allah'a rabtann bir n hazrlaycs hviyetindedir, ilki, yzme eitimini alan; ikincisi de, eitimini tamamlam, denizde bilfiil yzen kiinin durumu ile mukayese edilir. Bu rnekte grld zere, ikinci durum, birinciden daha ileridir, daha olgundur. RACL- HASSA: Arapa, zel adam demektir. Manev g sahibi, zel kiiler iin kullanlan bir ifdedir. Hz. Adem'e ait baz zellikleri tayan kimselere denir ve saylarnn yz kii olduu kaydedilir. RACL- KAML: Arapa, olgun insan demektir. Manev g sahibi bir grup veli. Hz. Nuh'un kalbi zerine, her asrda krk kii yetiir. mmet-i Muhammed (s) 'den olmakla birlikte, dier peygamberlerin manev mirasna sahip bu kiiler hakknda, "mmetimden, Hz. Nuh'un kalbi zere krk kii vardr" hadis-i erifi kaydedilir. RACL-RCL: Arapa, erkek anlamnda bir kelime. Allah'n veliliine layk olmu kiiler ki, bu mnda kadnlardan da recl olur. Bunlara "ticaret ve alveriin, Allah' zikirden alkoymad erkekler..." yetiyle iaret edilmitir (Nur/37). ki trl rical vardr : 1 Ricl-i aded : Bunlarn saylar bellidir. 1 tane kutub, 2 tane imamn, 4 tane veted, 7 tane bedel, bdel veya ebdl, 12 tane nakib, nkeb, 40 tane receb, recebiyyun, 300 tane mcteb. 2. Ricl'l-Mertib : Saylar belli deildir; bunlar, melmiyyun, fukara, sufiler, bidler, zhidler, efrd, men, kurr, ahbb (verese, evliya)vb'dir. Otuz eit evliyann varlndan bahsedilir.

RABET: Arapa, isteme, arzulama demektir. Nefsin sevaba, kalbin hakikate, srrn Hakk'a rabet etmesine denir. Dnyaya veya hirete duyulan meyle de rabet denir. RAHAT: Arapa, dinlenme manasnadr. Tasavvuf erbabna gre, bu dnya bir rahat yeri deildir: "La rhate len fi'd-dnya". Ancak "dnya hayatna raz olup, rahat buldular" (Yunus/7) yetindeki tipler iin, buras, huzur yeridir. Ayn yetin banda "Allah'a kavuacaklarn ummayanlar..." ifadesiyle, bunlarn maddeci bir karaktere sahip olduu belirtilmektedir. RAH-I HAK: Hak yolu manasna Farsa-Arapa bir ifde. Allah yolu, srat- mstakim. RAHMANYYE: Halvetiliin Kabil kolu. RAHMANYYE: sim ve sfatlarn, hakikatlaryla ortaya k. Rahmaniyye mertebesinde zuhur eden isim, er-Rahmn'dr. RAHB: Arapa, korkan demektir. Halktan ayrlan ve msivdan syrlp, kendisini sadece Allah'a adayan, ileci Hristiyan din adam. Bu hayat yaayanlar, evlenmezlerdi. slam'da bu tr ruhbanlk hayat yoktur. RAHMANYYUN: Rahman'a mensup olanlar anlamnda, Arapa bir kelime. Veliler hiyerarisindeki tabakalardan biri. Tasavvufa dair eserlerde, "her asrda, kiiden ibaret olan Rahmniyyun, taa srtlen demirin kard ses gibi, gizliden sesler duyarlar. Bu sesten, Allah'n muradn anlayarak, ona gre vazife yaparlar". Rahmniyyun tabakas ebdl- seb'a'ya benzetilirse de, bu doru deildir. RAHMAN-RAHM: Arapa, ok acyan demektir. Kemaltn, m'minlere m'rifet, tevhid vs. eklinde feyz halinde gelip yerlemesine, rahim denir. lh hazrette kendisinden, varl ve mmknlere ait kemalt doyuran eyi indiren, toplu isimler bakmndan, Hakk'a Rahman ad verilir. RAHMET: Arapa, acmak demektir. Hz. Peygamber (s)'in, Delil'de kaydedilen ikiyz bir isminden biri, Allah'n iki trl acmas sz konusudur: 1. Rahman : Umumi acma ki m'min, kfir herkesi iine alr, bu dnyada tecelli eder: 2 - Rahim : Ahirette ve sadece m'minlere olan acma. zel rahmet. RAHMET OKUMAK: Vefat eden m'minlerin ardndan, yaplan bir dua. Bu, vg yerinde de kullanlr. Edenler hlimi idrk, okurlar rfk ile rahmet, Olanlar zir-i kabrim, dnerler mfik u mahzun. Abdlhak Hmid RAHMET OKUTMAK : Birinin zulm veya ktlk yapma asndan dierinden daha ar olup, onu arattrmas durumunda kullanlan bir tbir. Kfir ol mertebe kyd cana, Rahmet okuttu Hlgu Hn'a. Enderunlu Fzl er-RAHMETL'L-MTNANYYE: Arapa, kymetli bir eyler ilgili olarak, ihsni adan acmay ifde eden bir tamlama. Kan bunu, "kulun kulluunu yapmadan, Allah tarafndan ihsana nail olmasdr ki, bu genel bir rahmettir" diye tanmlar. Bu, Allah'n Rahman ismiyle, tam anlamn bulur ve her eyi kuatmtr. er-RAHMET'L-VCUDYYE: Arapa, varlkla ilgili, vcuda ait acmak anlamn ihtiva eder. Kan bunu yle tarif eder : "A'raf suresinin 6 ve 56. yetlerinde belirtildii gibi, Allah'n muhsin ve muttakilere (gerek inananlara) vdettii rahmettir. Bu, imtinni rahmete dahildir. Zira bu konudaki Allah'n va'di, almaya baldr ve bu tam bir ihsandr." RA: Arapa, oban, riyet eden, idare eden demektir. K'n'ye gre rai, "lemin dzenini korumay gerektiren nizamn idare edilmesi konusunda salam siys ilimleri tam olarak renmi kiidir." RAK : Arapa, ince demektir. nsan ruhu. Zira eyann brakt asl ve ftr iz orada bulunur. RAKB: Birbiriyle yarma durumundaki kiilerin her birine, rakb denir. Fal vezninde Arapa bir kelime.

Sfinin rakbi dnya ve eytndr. RAKKA: Arapa, incelik ve effafl ifade eden bir kelime. Ruhan bir latife olup, Hak'tan kula ulaan yardm gibi, iki ey arasndaki irtibat salayan arac bir latifedir. Allah'tan kula olan bu duruma nzul (ini) rakikas denir. Mesel kulun, ilim, amel, gzel ahlk ve yce makamlarla, Allah'a yaklamas, hep birer vesiledir. Kuldan Allah'a olan bu duruma, uruc (ykselme) veya ykselme rakikas veyahut da dn rakikas denir. Kalbleri yumuatan eserlere, er-Rakik veya Kitbu'r-Rakik ad verilir. Manev eitimle ilgili bilgiler de, ayn durumdadr. Abdullah bn Mbarek'in Kitbu'z-Zhd ve'r-Rakik'i bu cmledendir. RAMAZANYYE: Ahmediyye-i Halvetiyye'nin kollarndan biri. Kurucusu, eyh Ramazan el-Mahf'dir. RAN-REYN : Arapa, pas demektir. Cisman karanlk pislikler ve nefsni ekillerin istils sonucu, kalp ve kuds lem arasna giren perdeye, rn veya reyn denir. Maddeden kaynaklanan karanln kiri ile kul, rububiyyet nurlarndan perdelenir. Mutaffifin suresinin ondrdnc yet-i kerimesinde, yaptklar amellerin ktl sebebiyle kullarn kalplerinin pasland belirtilir. Bu perdeler tanedir: 1. Kafirlere mahsus perde: Tab' veya hatm, 2. Mnafklar iin perde: Reyn veya kesve, 3. M'minler iin perde: Sade ve ve. Allah ile kul arasnda, yetmi bin nuran ve zulman perde olduu sylenir. RASH: Yerinde, salam ve sabit olarak duran anlamnda Arapa bir kelime. Al-i mrn suresinin ba taraflarnda geen, ilimde rsuha erenlerden kast; ruhlaryla gaybn gaybnda, srrn srrnda derinleenlerdir. Bunlar, ilimde ykselenler ve daha da fazlasn bulmak zere, ilim denizine dalanlardr. Bylece her kelime ve harfin altnda yatan cevherler, onlara alr. Ksaca, her ilimde olgunlaan kiilere, rsihun denir. RADYYE: Ahmed b. Yusuf er-Raid (. 927/1521) tarafndan kurulan ve Zerrkyye'nin kolu olan bir tasavvuf okulu. RTB: Arapa, maa, aylk, g bir yerde sabit durmay ifde eden bir kelime, ism-i fail. Ayderusiyye tarikatnda bir vird ve zikir ekli. Ebced hesabyla, kahve ve esma-i hsnadan olan el-Kav'nin edeb hesabyla deeri 116 ettii iin, el-Kav ismini 116 kere ekerler ve bu arada kahve de ierler. Rtib, kahve iilerek, yaplan bir tarikat yinidir. RAUFYYE: Seyyid Ahmed Raf (. 1170/1756-7) tarafndan kurulmu, Ramazaniyye-i Halvetiyye'nin kollarndan bir tasavvuf okulu. RAVZA- MUTAHHARA: Temizlenmi bahe anlamnda Arapa bir tamlama. Peygamberimizin kabrine denir. Buna Ravza-i Nebi de denir. Ravza, cennet anlamna da gelir. REBB: Arapa vey evlat anlamna gelen bir kelime. Istlah olarak, Allah'a mensub, Allah'a ait demektir. RECA: Arapa ummay, mit etmeyi ifade eden bir kelime. Allah'tan mit kesmeme. "Allah'n rahmetinden mit kesmeyiniz" (Zmer/53) yetine gre, Allah'tan mit kesmek byk gnahlardandr. Bu, kalbin holand bir eyi beklemesinden, rahatlk ve ferahlk duyma halidir. nsann gemile ilgili dncelerine zikir ; hlle ilgili olanlara vecd, zevk, idrk ; gelecekle ilgililere intizr, tevekkl ; hoa gitmeyen trden ise havf ve irk; hoa giden trden ise rec ve irtiyh denir. Allah'n ltfuna nail olma dncesi, rec duygusunun domasna sebep olduu gibi, tersi de havf duygusuna neden olur. Kul, ideal olarak bu iki duygu arasnda bulunmaldr. Rec'nn, gelecekle ilgili olmas, temenni ile ayn anlama gelmesini artryorsa da, ikisi arasnda fark vardr: Temenni, oyalaycdr, sahibini almaktan alkoyar, rec ise; bunun aksinedir. Bu yzden temenni makbul deildir. "eytan, insan mniyye yani temennilerle oyalar." eklindeki yet (Hacc/2) bu hususu te'yid eder. Rec, dnyalk istemekle yorumland gibi, Allah'n cemlini mahede etmeyi isteme, eklinde de, dnlmtr. Tatta gzellik, rec'nn belirtisidir, denmitir. RECEBYYUN: Recebe mensub olanlar anlamnda Arapa bir kelime. Bir ksm Allah adamlarna recebler denir. Bu zevatta, Receb aynda fevkalde hller zuhur eder ve saylar krktr. Bu ztlar Receb aynn girmesiyle, vcutlarna bir arlk gelir, daha sonra bu yava yava kalkar, normal hale gelirler. Bu durum, Receb boyunda devam eder ve bu sknt ile birlikte, bir takm tecellilere ve keiflere mazhar olurlar. REDA: Helak, fazlalk mnsna Arapa bir kelime. Kn bu tbiri yle aklar : Kulun, haksz yere Hakk'n sfatlarn izhr etmesine, red denir. Bir kuds hadiste Allah yle buyurur : "Kibriya benim ridm,

azamet ise izrmdr. Bu konularda, benimle ekienlerin belini krarm" (bn Mce, Zhd, II, 1397). Kibir sfat Allah'a layk iken, onu sahiplenen yani kibirlenen kiileri, Allah sevmez. REFREF: Kuun kanatlarn yayarak hareket ettirmesine Arapa'da refref denilmekle birlikte, ayn kelime efsanev bir kuun zel ismidir. Hz. Peygamber (s)'i Mira gecesi sidre-i mnteh'ya gtren varlk. Refref-i A'l : Varlklardan ve zat emirlerden olan lh makamdan ibarettir. Refref, ak semboldr. Zira insan Allah'a ulatran aktr. REHBER: Farsa, klavuz, yol gsterici demektir. Mevlevlerde rehber, tarikat (ser-tarik) iken, dier tarikatlarda abadr. El alacak kiiyi, eyhin huzuruna gtren kiiye, rehber denir. Rehbersiz yol alnmaz: Maneviyatta yol almak iin, bir yol gstericinin gerekliliini anlatr. Sdk ile bel baladm ikrar verip erenlere, Mridim oldu Muhammed, rehberimdir Murtaza. Bekta krar tercemn REHBET: Arapa, korkma, kayg anlamlarna gelir. Allah'tan korkma, kalpde Allah korkusu bulunmas. Rehbet ile hayet arasndaki fark; udur: Rehbet sahibi areyi kamakta bulur, hayet sahibi areyi Allah'a snmakta bulur. Zahirin rehbeti vad (tehdid)in gereklemesi, btnn rehbeti ilmin tersine dnmesidir. Rehbet, ma'rifetin artdr. Ve bu ehass'l-havassa mahsustur. REHHALYYE: XVI. yzyl Fas tarikatlarndan-dr. RES: Arapa, lider demektir. Nakbendlerin aktan zikir yapan kollarnn tekkelerinde ve ayakta zikir eken dier tarikatlarda, treni idare edenlere reis denir. Zikir treninin ahengi, sesin tiz veya bas tonda kmas ve dier ekl unsurlarn armonik oluu nemlidir. Bunu salayan reis, tpk bir orkestra efi gibi treni incelikle ynetir. Hareketlerin seslerle senkronik olmas, zikirdeki manev etkiyi artrc nitelikte grlr. REML: Arapa, kum anlamna gelir. Bir takm nokta ve izgilerle gayb kefetmekle uraan ilim dal. Bu ii yapanlara remml denir. Remil denmesinin sebebi, eskiden bu ite kat yerine kum kullanlm olmasdr. REMS-DEMS: Bu iki kelime Arapa'da gmmek anlamn tar. Madd eylerin izinin, kalpten hi bir belirti brakmayacak ekilde silinmesine dems, iz brakacak ekilde silinmesine de rems denir. Cneyd-i Badad, yaratklar, yaratlmadan nceki halleriye grmeye, rems der. Cneyd, bu ekilde remsin tevhide iaret ettiini kaydeder. REMZ-RUMUZ: Arapa, iaret etmek anlamna gelir. Edebiyatta, bir kelimenin yakn ve uzak olmak zere farkl anlamlar vardr. Bir kelimenin uzak anlamna remz denir. Mutasavvflar, kendi aralarnda bir dil gelitirmi ve bu dil ile birbirlerine hitbetmilerdir. Tasavvuftaki srlarn yanl anlalmas, veya srlarn fa edilmemesi iin bunu gerekli grmlerdir. zellikle iirlerinde rumuzlu ifadeler kullanan sufiler, bu ekilde tasavvuf srlar ehli olmayanlardan uzak tutmulardr. RENC: Farsa, sknt meakkat demektir. Gnln istemedii bir hususun ortaya kmasna, renc denir. RESLANYYE: eyh Resln b. Yakub b. Abdurrahmn b. Abdullah el-Cber (. 695/1296) tarafndan kurulmu, Ukayliyye'nin kolu bir tasavvuf okulu. RESM: Arapa bir eyin izi, rf ve almet gibi manalara gelir. Ezelde nasl cereyan etmise ebedde de ayn ekilde cereyan eden nitelik. Zira mahlukat ve sfatlar, tamamen Allah'n takdiriyledir. RESM HIRKASI: Resm Arapa, iz, demektir. Mevlevlerin giydii bedeni geni hrkaya, resm hrkas denir. RESUL HYYE: Ondokuzuncu asrda, Gcerat (Hind)'ta kurumu bir tasavvuf okulu. REDYYE: Ondokuzuncu asrda Cezayir'de kurulmu bir tasavvuf okulu. RETK: Arapa, bitiik olmak demektir. Zuhur bulmam Hazret-i Vahidiyye nisbetlerine tlak olunur. Bu, aacn ekirdekte zet olarak bulunduu gibi, zt- ehadiyyette tafsillerin gizlenmi hakikatlar halinde zet

olarak bulunuudur. RIFK: Arapa, lutufla davranmak, birine yardm etmek vs. gibi anlamlar olan bir kelime. Mridin hali rfkdr. Sufiyye yoluna girenlerin yolu budur. Son dnem byk sufilerinden Mahmud Sami Efendinin (k) dedii gibi, insanlara yumuak muamele etmek, onlardan incinmemek, onlar incitmemek, kalb-i selim almetidir. RIZA: Arapa, raz olmak, memnun olmak demektir. Kalbin, hkmn ak altnda skunet halinde bulunmas. Dekkk; rza, belay hissetmemektir, der. Genelde rza, hkm ve kazaya itirazda bulunmamay ifade eder. Rzann art, kaza (olay vuku bulduk) dan sonra olmasdr. Eer nce olursa, ona rza'ya azmetmek denir. Muhsinlerin Allah'tan raz olmas, kaza iledir. Ancak baz durumlarda, kazaya rza gerekmez. Mesela ortaya ekavet gibi bir kaza karsa, buna raz olmak icabetmez, aksine raz olmamak boyun ememek gerekir. hednn rzas, onlarn vusul istei olmadan Allah'a olan sevgisidir. Sddklarn rzas : Bunlar, srekli terakki halinde olduklar iin, onlarn ki, menzillerde, hazr olana rza gstermekten ibarettir. Mukarrabinin rzas da, Hak'tan halka dn eklindedir. Tasavvuf yoluna, rza kaps denmitir. Mevlevlerde, ile gnleri ebced hesabna gre, "rza" kelimesinin nmerik deerine uygun olarak binbir gndr. Kulun Allah'tan, Allann kulundan raz olmas "rzye" ve "merzyye" gibi tekml iki nefs basaman gsterir. Sufiyye yolu ok meakkatlidir, demir leblebi inemeye benzer, yenmesi zor bir lokma olduu iin, bu yola rza lokmas denmitir. Rza pazar, tasavvuf yolda, hereyin Allah'n rzalna bal olduunu bildiren bir szdr. Herey rzaya baldr; rzasz lokma yenmez. Irak tasavvuf okulu, rzay hl olarak grrken, Horasan tasavvuf evresi makam eklinde deerlendirmitir. Gzel ak cevrimizi ekemezsin demedim mi? Bu bir rza lokmasdr yiyemezsin demedim mi? Pir Sultan Abdal RIZAYYE: Ebul-Hasan Ali b. Musa er-Rza'ya dayandrlan bir tasavvuf okulu. RBAT: Arapa, ba, bend, bireyi balayacak ip vs. gibi anlamlar ihtiva eden bir kelime. Eskiden hudut boylarnda, devletin snrlarn korumak, l araziyi diriltmek, emniyet salamak gibi grevleri ifa etmek zere kurulan tekke ve zaviyelere ribt ad verilirdi. Bu tekkelerde oturan dervilere de, murbt denirdi. Sava nitelie sahip bu derviler, bir zamanlar Afrika'nn Kuzey'inde "Murabitun" devleti kurmulard. Tasavvuf tarihi ierisinde, sufilerin krk dolaylarnda devlet tesis ettii grlr. Ulemadan tasavvuf erbab olduu gibi, sanatkardan, tccardan, devlet adamndan olmak zere, her kesimden ok miktarda gnl insanlar dikkat ekmektedir. Murabtlar, asker-sfilerdendir. RCL- AYNT-TAHAKKUM VE'Z-ZEVAD: Evliya hiyerarisinde bir yeri olan bu grub, mrlerini dua, zili u zaruret, tevazu, meskenet ve rec ile geirirler. Yani dua erleridirler. RCL- LHYYE: Arapa, ilh erler, Rabbani erler, Allah adamlar anlamlarna gelen bir tamlama. Manev kuvvet sahibi veliler iin kullanlr. Gl dualaryla, mmet-i Muhammed (s)'in yardmna koarlar. Bunlar, Muhyiddin bn Arabi Hazretlerinin de ifde ettii gibi kalpleri semav, halleri ruhan olduu iin, yeryznde bunlarn durumlarn bilip anlayacak, ok az insan vardr. Bunlar, says drt olan "Evtad" a yardmc olurlar, Bunlar kalb-i Muhammed (s), Kalb-i uayb (s), Kadem-i Salih (s) ve Mereb-i Hud (s) zere zuhur ederler. Bunlara lem-i lda nezaret eden melekler srasyla unlardr : Hz. Azrail (a), Hz. Cebrail (a), Hz. Mikil (a) Hz. srafil (a). RCL- TAHTE'L-ESFEL: Arapa, esfel alt erler, demektir. Her asrda levh, kalem, ar, krsi, yedi gk saysnca toplam onbir kamil er. Bunlarn gdalar nefes-i Rahman yani manev hayat sebebi olan Rabban nefha (soluk) dr. RCLU'LLAH: Arapa, Allah adamlar demektir. Bunlara gayb erleri veya gayb erenleri denir. Bu muhterem zevat, Rabban bir arballk ve huu ile temayz etmi, Rahman tecelliler altnda yenik dm olduklar iin, yksek sesle konumazlar. Hakk'n gayri, bunlar; bunlar da, Hakk'n gayrisini bilmezler. Allah'n fayda salayan kelimelerini ve isimlerini kendilerinde topladklar iin, bunlardan er'an istimdat caiz ve bu kelime ve isimlerle istize ise, nas ile sabittir. Aslnda yardm ve koruma Allah'tandr; ancak Allah'n yardmn celbetmek iin vesilelere teebbs etmek, tevhide engel deildir. Bu tpk, dta d ilerde zamann padiahlar ve onlara yakn olan vekillerinin halkn ihtiyalarn gidermesine benzer.

Fazl u Hakk u himmet-i cnd-i Riclullah ile, Ehl-i kfr serteser kahr eylemektir niyyetim. Fatih Sultan Mehmet RCL'L-FETH: Arapa, feth erleri demektir. Gnn her saati iin tayin edilmi, yirmi drt salih kul vardr. Ehlullahn kalplerine lh srlar, bunlar vastasyla gnderilir. Her biri, bir yerde grevli olduu iin, bir araya gelip halka oluturamazlar. RCL'L-GAYB: Arapa, gayb erenleri demektir. Bkz. Riclullah ve Ricl-i lhiyye. RCAL'L-MENNAN: Arapa kuvvet erleri demektir. Bunlar meczuplar, veya deliler olarak tannr. Her asrda sekiz meczuba bu ad verilir. Bunlar tasarruf gcne sahiptirler, biiznillah. Bykler, bu gibilere sayg gstermek gerektiini, ancak ihtilattan, yakn mnsebetten kanlmas icabettiini sylerler. RCL'L-KUVVE: Arapa, Mennan'n erleri demektir. Veliler hiyerarisi iinde onbe kiilik erenler grubudur. Kendilerine yz evirenlere, yaknlk gstermek gibi, zgnlk arzeden ahsiyet yapsna sahiptirler. RD: Arapa, rt demektir. Hakk'n sfatlarnn kulda ortaya kmasdr. RFAYYE: Seyyid Ahmed Rifa (. 578/1182) tarafndan kurulmu bir tasavvuf okulu. RH: Arapa, rzgar, soluk demektir. Rahman soluk. Bu saba rzgar olarak bilinir. RND: Farsa, kaytsz, laubali, akll, mnkir vs. gibi zellikleri olan kii anlamna gelir. D melam, ii selim olan kiiye rind denir. Bat'da dnyaya nem vermeyen, Bohem tarz hayat srdrenlerle, rindler, arasnda en nemli fark, rindlerin i estetie nem vermeleri, kalblerini her trl pislikten temizlemeyi hedef edinmeleridir. Batda, Bohem, hayvan gibi yaar, hayvan gibi lr. Rind ise lnce "Ve serin serviler altnda kalan kabrinde, Her seher bir gl aar, her gece bir blbl ter" Y. Kemal Beyatl Hafz iraz, btn ark leminde, rindlerin timsali olarak grlr. Bu tipler, kalendermereb, ehl-i dil eklinde tannr. Ali Seyd'nin, Resimli Kamus- Osmani'sinde, rindler u ekilde anlatlr!: "Evet rindlik, birok kymetleri bir araya toplayan bir mefhumlar manzumesi (topluluu) halinde mrekkeb (bileik) bir mhiyet (zellik) tar. Onda neler yok ki... Meyhanenin kadehiyle, tasavvufun kadehi, akn mecazisiyle hakikisi ; gnl adaml, i doluluu, d aldrmay, paray istihkar (kk ve deersiz grme), kyafetinde geliigzellik, zhdn dndaki suretiyle zahide atp, sadece gzel olana ve gzel eye gnl balayarak, fanilii, ezelin "elesf'i ile, ebedin sonsuzluunda avuttuklar iin, hayattan km almay, akl kr bilmek ve rinde hepsinden daha yaklaan, ikble yukardan baktklar iin ikballeriyle bbrlenenlere kafa tutmann zevkine ermeleri"... Rindler, ekilden kurtulmu, ze ermi kiilerdir. Vaiz derdi meygedeye kordu mescidi, Grse safa-y meclis-i rindnemiz bizim Nef'i Kadr-i rindi anlasa zhid reh-i meyhanede, Hrka-i tecrid-i zhd ona payendr eder. Nail RYA: Arapa, gsteri yapmak demektir. Amel ilerken Allah'tan bakas dnlerek, ihls terketmek. Kur'n- Kerim'de, "Maln insanlara gsteri yaparak infak eden gibi" (Bakara/264) yeti ile bu hususa iaret olunur. Benzeri bir yet de udur: "nsanlara gsteri yaparlar ve Allah' az zikrederler" (Nisa/142). RSALE: Arapa, mektup demektir. Sfiye talarna eklenen paraya denir Siyah bezden yaplan ve eni be santim olan risale, tacn n ksmna sarlrd. RYAZET: Arapa, terbiye ve slah etme, idman yapma, eitme vs. gibi anlamlan olan bir kelime. Nefsi

eitmek zere onu a, susuz ve sevdii eylerden mahrum brakmaya riyazet denir. Nefsi ibdete altrmak zere eitmek de, riyazettir. Nefis cihad bir mr boyu srer. Bu yzden sufiler, tasavvufu "bar olmayan sava" olarak nitelemilerdir. trl riyazet vardr. 1- Avam tabakasnn riyazeti: ilimle ahlak ihlasla ameli ssleyip, Hak ve halk ile olan muamelede hukuk, riayet etmek eklindedir. 2- Havas tabakasnn riyazeti :lteki tefrikay (ayrlklar) kesmek, Hakk'a huzur- kalple ibdet etmek, getii makamlara iltifat etmeyi brakp yksek makamlara kmak olarak ortaya kar. 3- Havassu'l-Havass'n riyazeti : hid ve mehud ikiliini brakp uhudda fani olmak, yani cem'ul-cem mertebesine ykselmek. Edebin Riyazeti, nefsin tabi'atndan kurtulmaktr. Talebin riyazeti, muradn shhatli olmas, insanlarla sohbetten uzak olmak. Namaz ve oruca devam ve gnahlardan korunmak, uyku kapsn kapamak da riyazetten saylmtr. Abdlaziz Debba'a, Ebul-Hasan e-azil'nin Allah'a kr, nimetlerle ns, kendiliinden gelen ata (ba, ihsan) larla, ferahlk eklin de tanmlanan yolu ile, mam- Gazli'nin nefse, zorluklara katlanarak muhalefetle birlikte, riyazeti tercih yolu, arasndaki fark sorulduunda, u cevab verdi : "Aslolan kr yoludur. Zira enbiya ve asfiyann kalpleri, bu hal zereydi. kr Allah'n kullarnn, ubudiyette ihlasnn her trl hazlardan kurtulmasna, acizliini tanma ve Allah huzurunda kusurunu bilmenin zerine kurulmu olup, zamanla, insann kalbini yceliklere ulatrr". Konuyla ilgili olarak Bkz. Erbain ve ile maddeleri. Kocalkta silinp arpal nrdr. Kald stabl- riyazette ne arpa ne saman. Sabit RUBUBYYET: Arapa, terbiye edicilik, bytclk, Rablik, yaratclk vs. gibi anlamlar olan bir kelime. Mevcudat taleb eden isimler iin gerekli mertebenin addr. Bu mertebenin altnda, el-Alim, es-Semi, el-Basir, el-Kayyum, el-Mrid, el-Melik vb. gibi isimler bulunur. Rububiyyet ar't. Yani Rahman'n, mevcudata doru, kendinde ve kendisiyle ortaya kt zuhur yeriydi. Rububiyyete mahsus iki tecelli vardr : Manev, Sr. Manev tecelli: Kemalat trlerinden olan tenzihi kanunlarn gerektirdii ekilde, isim ve sfatlarda zuhur tarznda cereyan eder. Sr tecell de ierdii noksanlklarla birlikte, tebihi yaratl kanunlarnn gerektirdii tarzda mahlukat zerinde zuhur etmek eklinde olur. RUH: Arapa, ruh, nefs, Cebrail vs. gibi anlamlar olan bir kelime. Kaan, bunu mcerred (soyut) insan latifesi olarak tanmlar, el-Bennac ise ruhu, "histen daha latif bir cisim olup ona dokunulmaz, insanlarn byk ounluu onu anlamaz" diye tarif eder. Ibn Ata, Allah'n, ruhu cesedlerden nce yaratt kanaatindedir. Baka bir grup da, ruhu, youn bir alandan ortaya km bir latife olarak deerlendirir. elKahtab ruh, Kn zilleti altna girmemitir, zira diridir, diyerek, onun halk deil de emr lemine ait olduuna iaret etmek ister. Ruh genelde noktada ele alnmtr: 1- Hareketin temeli (ma bihi'l-hareke) : Maddenin mukabili, yani kuvvet. Madde veya kuvvet, madde veya ruh denildii zaman bu anlalr. Bu, ruhun en genel manasdr. Bu bakmdan ele alnrsa, elektrik bata olmak, zere, harekete geirici her kuvvet, bir tr ruh olarak deerlendirilebilir. 2- Hayatn temeli (Ma bihi'l-hayat) : Hayat gc, geni manasyla bu hayat, bitkisel hayat iine alr. Bu bakmdan, btn bitkiler iin, ruh tabiri kullanlmas vakidir. 3- drak'n temeli (Ma bihi'l-idrak) : Bu da, insan hayatla sonulanan hayvan hayattr. Bu ruh, bitkisel ruhtan da zeldir. Ruh bu tavryla en yksek zirvesine ulamtr. Bu ruha, ruh- insan denmitir, ilim irade, kelam, ta'akkul (akletmek), marifet, basit vicdan vs. gibi btn uur olaylar, ite bu, ruh- insande ortaya kar. Ruh hakknda ok eyler sylenmi olmakla birlikte, o, az bir grub hri, kk veya byk kyamete kadar bir varolu srr eklinde hayatiyetini srdrecektir. Allah'tan frlen ruh, lmle madd bedenden ayrlr. Mevlan'nn dedii gibi, ruh, madd bedene bir iple, boyun ve enseden balanmtr. Azrail bu ipi kesince bedenin hayatiyeti sona erecek, ruh kendi aslna (Rabba), beden de kendi aslna (topraa) dnecektir. Ruh ile ilgili bir dua, atasz eklinde sylenir : "Ruh- revan ad handan olan": Yani ruhu ahirette mutlu sevinli olsun. Kt kiilerin ardndan da, "ruh- revan baldran (zehir) ola" denir. RUH-I A'ZAM: Arapa, en byk ruh demektir. Rububiyyeti bakmndan, ilh zat'n zuhur yeri (mazhar) olan ruh- insanden ibarettir. Onun knhn, Allah'tan bakas bilemez. Ruh- Azam'a, akl- evvel, hakikat- Muhammediyye, nefs-i vahide, hakikat- esmaiyye gibi isimler de verilir. Allah'n, kendi sureti zere halkettii ilk varlk (mevcut) budur. Bu, en byk halifedir. RUH-I EMN: Arapa, gvenilir ruh demektir. Cebrail (a) RUH-I NSAN: Arapa, insana ait ruh demektir, insandaki ruh iin kullanlr. Ruh- hayvanye binmi

olarak insanda mevcut olan latifedir, mdrik bir bilicidir, insan ruh, emir leminden inmitir. Akllar bunun mahiyetini bilmez. RUHSAR: Farsa, yz, lh isim ve cemalin zuhuruna neden olan tecelli. Zuhuru-butunu kapsayan vahdet noktas. RUHU'L-LKA: Arapa, ilka eden, kavuturan, getiren ruh anlamnadr. Terim olarak gnllere gayb bilgileri getiren ruhu, yani Cebrail'i ifade eder. RUHU'LLAH: Arapa, Allah'n ruhu demektir. Hz. sa RUKNYY: Rukneddin Firdevs tarafndan kurulmu bir tasavvuf okulu olup, Kbreviyye'nin kollarndandr. RK: Arapa, eilmek demektir. lh tecellilerin varl altnda, kevn mevcudatn yok oluunu grmeye iaret eder. RUKYE-HAN: Arapa-Farsa. Rukye okuyan demektir. Efsuncu, frk, nefes eden, muskac. RUMYYE: eyh smail Rum (. 1041/1631) tarafndan kurulmu bir tasavvuf okuludur. smailiyye olarak bilinir. Kadiriliin kollarndandr. RUM ERENLER : Bkz. Abdaln- Rum RUSUMU'L-ULUM ve RUKUMU'L-ULUM: Arapa, ilimlerin resimleri demektir. Bu, insan uurudur. Alm, Sem, Basr gibi, insanda ve Hak'da ortak olarak zuhur eden sfatlar sebebiyle, kendini bilen, Rabbini bilir. RUENYYE- HALVETYYE: eyh Dede mer Ruen (. 892/1487) tarafndan kurulmu tasavvuf okulu olup Halvetiyye'nin kollarndandr. RTBE- ESMA: Arapa, isimlerin rtbesi demektir. Esma-i lhiyye'nin mertebeleri. RYA: Arapa, grmek demektir. Tasavvufta rya trldr. lh, melek, eytan. Rya tabiri, bal bana bir maharettir. Grlen her rya, grenin iin: yanstan bir aynadr. Mesel.ryada grlen her hayvan, grenin nefsinin hangi hayvann sfatn tadn gsterir. Ancak rya, sadece eyhe veya tabir edene anlatlr. Uzman olmayana anlatlmaz. Asl olan ryaya deer vermemektir. Ancak mridler, oluk, ocuk hkmndedir, rya vs. gibi fizik tesi olaylara fazla nem verirler. Onlarn bu ynn rtu etmek veya slah etmek iin "Ryay brak, r'yete bak" diye. tavsiyede bulunulur. Salih rya, son derece az grlr. Ancak, ruhunu arndran nefislerin, eytani rya grmesi ndirdir. eytan ryalar, genellikle korkutucu ekilde zuhur eder, bazan tekrar ederek gzkr. Bu ryalar tabir olunmaz, errinden Allah'a snlr. R'YET: Arapa, grmek demektir. Allah' grmeyi ifade eder. Hz. Ali (r) "grmediim Allah'a ibdet etmem"der. Bu, her yerde eitli ekillerde tecelli eden Allah' grmek demektir. Bu gr, hayvan gzle deil, kalp gzyle olur.

S
SA'ADET: Arapa, mutluluk, bahtiyarlk anlamna gelen bir kelime. Zdd ekavettir, bedbahtlktr. lh nimetlere, feyzlere ve tevfika ulamak ve bu ekilde dnyada ve ahirette yksek makamlara ermek demektir. Allah'a kulluk, saadet; isyan ise, ekavettir. Allah'n rzasna nail olmu kiiye, sa'd, aksi durumdakine de ak denir. SA'AK: Yldrm dmesi, iddetli grlemek, baylp kendinden gemek ve helak olmak gibi eitli anlamlar

olan Arapa bir kelimedir. Kur'an- Kerimde, Hz. Musa'nn Tur- Sina'daki bayl konusunda geer: "Musa, tayin ettiimiz vakitte (Tur- Sina'ya) gelip de, Rabbi onunla konuunca, 'Rabbim, bana (kendini) gster; Seni greyim' dedi. (Rabbi) 'Sen, Beni asla gremezsin. Fakat u daa bak. Eer o yerinde durabilirse, sen de Beni greceksin! buyurdu. Rabbi o daa tecelli edince, onu parampara etti. Musa da baygn yere serildi. Kendine gelince dedi ki, 'Seni noksan sfatlardan tenzih ederim. Sana tevbe ettim ve ben inananlarn ilkiyim" (Araf/143). Kn, sa'ak, "Zt'a ait tecell sebebiyle Hak'ta fani olmak" diye tarif eder. Sa'ak; baylmak, akln gitmesi ve fn olmay ifade eden bir terimdir. Bunun sebebi, hakikatlerin nurlarn mtla etmektir. Sa'ak bir dehet hlidir; sekr ise, sdk bir kulun kalbine, Allah'n srlarnn tecell etmesinden kaynaklanr, bu da, mahede hlinde olur. Salik manev makamlar kat ederken, Rabbn nurlar mahede etmekten dolay kendinden geer, buna sa'ak denir. Her halkrda, sa'ak, psikolojik olarak sufnin yaad, bir tr kendinden geme hlidir. Olay, bu ynyle sbjektiftir. te bu ekilde sa'ak insana ve leme zahir olan btn tecell nurlar ve ilah tecell prltlarna denir. Bir gre gre de, sa'ak, bir anda a yakp kl eden ak atei veya kvlcmdr. S'AT: Saat, imdi, zaman paras, kyamet gibi manalar ihtiva eden Arapa bir kelime. ki saat vardr. 1. Sat-i kbr, 2. Sat- sura. ilh hakikatin zuhuruna, sat- kbr (byk saat) denir. Alemin her bir parasnn, umum saatle bir araya gelen, kendine has bir saati vardr ki, buna da, sat-i sur (kk saat) denir. Byk saate, kyamet de denir. SAB: Arapa, fiil olarak, k olmak, zlemek, meyletmek; isim olarak, Sab rzgar, seher rzgar, ferahlatc rzgr demektir. Bu rzgarn, gl ve eitli ieklerin amasn salad, sylenir. Kn'ye gre, ruhaniyete ait dou cihetlerinden esen ve hayra vesile olan rahman nefhalar, rahman esintilerdir. Sab rzgarnn, mmet-i Muhammed iin mjdeci bir anlam vardr. SABAH MEYDANI: Mevlev tbiridir. Erbain karm veya kapdan geirilmi dervilerin sabahleyin toplandklar yere, sabah meydan denir. Burada derviler, "irk Namaz"nn vaktini (gne douundan krk be dakika sonra) istifar, tefekkr ve Kur'n okuyarak beklerlerdi. Ayn ey ikindi-akam arasnda da yaplrd. Sabah namaz klndktan ve ism-i Cell okunduktan sonra, bata eyh veya A Dede, Sultan Veled Postu'na, dedeler de kdem srasna gre, meydandaki postlara otururlard. Herkes yerini aldktan sonra, i Meydancs tarafndan baklava eklinde kesilmi ve kzartlm birer lokmalk ekmek paralar, bir tepsi iinde dolatrlr, ardndan birer sade kahve sunulurdu. Bundan sonra topluca murakabeye varlrd. Murakabe, eyh'in veya A Dede'nin "Nasr (iz ce nasrullahi ve'l-feth) suresini okumasyla sona erer, ardndan u glbank okunarak herkes hcresine ekilirdi: "Sabah- erf hayrola, hayrlar fethola, serler def ola, ashb- hayratn rh- revan handan u ve ad, kulb- kn kd, demler saflar mzdd, dem-i Hazret-i Mevln, srr- ems, kerem-i mm Ali, h diyelim h". SABIK: Arapa, nceki, geen, anlamna ism-i fail. Sabk, hallere sahib kiiye denir. Bu durumdaki kii, Allah'n murad karsnda, kendi isteinden vazgemitir. Sbk'n Allah'a heybet zere ibadet ettii, Rabbisini unutmad, bellardan lezzet ald sylenir. Bu ise, sufnin halidir. SABIKA: ne geen, nceki manasnda, Arapa bir kelime. Kn bu terimi yle tarif eder: Kur'an- Kerim'de "inananlara Rableri katnda yksek makamlar bulunduunu mjdele" (Yunus/2) yetinde iaret edilen ezel inayete 'sabka' denir. SABHU'L-VECH: Arapa, parlak ve gzel yzl anlamnda bir tamlama. Kn, Allah'n Cevvd (ok cmert) ismine mazhar olan ve bunu kendinde gerekletiren kiiye, sabhu'l-vech tbirini kullanr. Camiu'sSar'de bu konuda bir hadis zikrolonur: "Hayr, gzel yzllerden isteyiniz". SBRYYE: Hoca Aleddin Ali Ahmed Sbir (. 690/1291) tarafndan kurulan bir tasavvuf okulu. itiyye'nin kollarndan biridir. SABR: Birini bir eyden alkoymak, hapsetmek, tutmak, dayanmak, sabretmek vs. gibi anlamlar olan Arapa bir kelime. Bana gelen belalara, skntlara dayanmaya sabr dendii gibi, Allah'a ibdette devam ve isyandan srekli kamaya da sabr denir. Sabr, musibetle karlaldnda, ilk anda olur. Sabr iin eitli dereceler vardr: 1. Sonunda karlaaca nimetleri dnerek bellara sabr etmek. 2. Allah'n cezalandrmasndan korkarak, gnaha girmekten kanmaya sabretmek, 3. Tat ve ibdette nefse gelen arla sabretmek. Kur'n- Kerim'de, kulun eitli dayankllk testlerine tbi tutulduunu gsteren pek ok ayet olup onlardan biri udur: "Andolsun ki sizi biraz korku, alk mallardan, canlardan ve rnlerden biraz azalma (fakirlik) ile imtihan eder, deneriz. (Ey! Hz. Muhammed a.s) Sen, sabredenleri mjdele"

(Bakara/155). Sabrn mukabilinin cez, olduu sylenir. Sabr konusunda eitli atasz ve deyimler vardr: Sabr- ceml : Yusuf Suresinde Hz. Yakub(a)'un, hzn ve ikayetini kullara deil, sadece Allah'a yapmas, insanlara ikyetlenmemesi eklinde olan sabra, sabr- ceml, yani gzel sabr denir. Mutasavvflar, belnn Allah'tan geldiini, insanlara szlanmann, dertlenmenin, bir tr Allah' ikyet mnsna gelebileceini sylerler. Rdye ve mardyye mertebelerinde irdesini Allah'n irdesine teslim eden kulun, O'ndan gelen iyi, kt her eyi "el-hayru fimahtrahullh" (Hayr, Allah'n setii eydedir) espirisiyle deerlendirmesi gerekir. Sabreden dervi muradna ermi : Burada dervi, hem fakir kimse, hem de suf anlamna gelir. Her ikisi de sabrettiinde, sonunda mutlaka hedefe ulaacaklardr. Sabr ac, meyvesi tatldr : Bu atasz, sabrn sonunda, mutlaka iyilie kavuulacana, ancak bunun iin biraz sknt ekilmesi gerektiine iaret vardr. Nitekim detullah da byledir. nce zorluk ve sknt (usr) sonra, kolaylk ve iyilik (ysr). inirah suresinde, bu husus, nemine binaen yinelenerek zikredilmitir: "Muhakkak her zorlukla beraber bir kolaylk vardr, Muhakkak her zorlukla beraber bir kolaylk vardr" (inirh/4-5). Sabrla koruk helva olur, dut yapra atlas : Bu sz de, koruun zamanla zm, dut yaprann da kendisini yiyen ipek bceinin karnnda ipek haline dneceini bildirir. Sabrl ol da, molla desinler : Mollalk, uzun yllar ar bir eitim-retim sonucu elde edilir ve byk bir sabr ister. Bu da sabrla okuyup ilim tahsil etmeyi tleyen bir ataszdr. Sabrn sonu selmettir : Bu sz, sabrla pek ok skntdan kurtulmann mmkn olacan ifade eder. Sen adli zulm sanma. Teslim ol oda yanma. Sabret sakn usanma. Mevl grelim n'eyler, N'eylerse gzel eyler. Deme u niin yle, Yerincedir ol yle, Bak sonuna sabreyle, Mevl grelim n'eyler, N'eylerse gzel eyler. Erzurumlu brahim Hakk Sabr, ferdin toplum hayatnda, uyum ve dzen asndan byk nem arzeder. Zira her gzel ahlkn ba sabrdr. nemine binen sabrdan tretilmi eitli anlatmlar, Kur'n- Kerim'de 103 yerde gemektedir. Allah'n gzel isimlerinden biri de es-Sabr'dur. SABUH: Sabahleyin yenilen veya iilen, erken salan st, sabah iilen arap gibi, anlamlan ihtiva eden Arapa bir kelime. Irak, bu ifdeyi sohbet anlamnda kullanr. Peymane-i hurd ile her subh ederiz y, sa ile peymneke-i bezm-i sabunuz. Ruh SADA: Pas anlamna Arapa bir kelime. Nefsin ktlklerinden meydana gelen karanlk ve madd ekiller dolaysyla, kalbin zerinde oluan ince perdeye denir. Bu perde, hakikatlerin kabulne ve tecell nurlarnn alnmasna engel tekil eder. Kn, bu kirliliin mahrumiyet derecesine ulamasnda, "reyn" adn aldn syler. SADAKA: Arapa, Allah rzas iin ihtiya sahiplerine verilen eye sadaka denir. Kelime kk olarak sdk, doruluk, doru olmaktan tremitir. Sevap kazanma midiyle, fakire bir miktar ayn veya nakd yardmda bulunma anlamyla, din tarifi yaplr. oulu sadakt'tr. Kamus- Osman'de u tarif yer alr: "Sdk ve ihls ile livechillhi Tel verilen para, ey ; mesbta sdk- rabeti izhar eyledii iin, o yoldaki atiyyeye sadaka denmitir." Velilerin alameti, ok cmert olmalardr. SADKAT: Arapa, doruluk, sdk demektir. Kalbin vefa, cef, verme (ata), vermeme (men') gibi, olumlu ve olumsuz her halde durumunu bozmamas, ayn halde kalmasna sadkat denir. SDE: Arapa, efendiler demektir. Seyyid kelimesinin ouludur. Sevad- zamin ynetimini elinde

tutanlara denir. SDIKYYE: Rknddin Muhammed Mansr es-Sdk tarafndan kurulmu bir tasavvuf okulu. SA'DYYE: Sa'dddin el-Cibv (. 736/1335) tarafndan kurulan ve Rfiyye'nin Suriye kolu olan bir tasavvuf okulu. SADR: Arapa, gs anlamna gelen bir kelime. Ruh, kalbin bir mertebesi, erh-i sadr: 1. Hz. Peygamber (s)'in gsnn yarlmas olay, 2. Gnlnde, ilh marifet prltlar zuhur eden sufnin durumu. Kalbin her trl pislikten temizlenmesine, selmet-i sadr denir. Burada pislikten kastedilen ey, Kur'n ve Snnete aykr den, her trl dnce ve htralardr. SADRYYE: Sadreddin Konev (. 672/1273) tarafndan kurulan bir tasavvuf okulu. Htimiyye'nin bir kolu. SAFA-SAFVET: Safa; saf olmak, bunanksz duru olmak; safvet ise bir eyin hlisi, hayrls, iyisi anlamnda iki Arapa kelimedirler. Safa, nefsn zelliklerden arnmay ifde eder. Kn, safvet-i "gayrlk pisliinden arnmay gerekletime" olarak tanmlar. Safnn mertebesinden bahsedilir: 1. Saf-i lim: Bu safa, Hz. Peygamber (s)'in yolunda gidenin slkunu ssler, sliki Hz. Peygamber (s)'in edebiyle edeblendirir, 2. Saf-i Hal: Bu safa ile hakikat ahitleri grlr, mnct lezzeti tadlr ve cismn lemden geilir, 3. Saf- ittisal: Kulun kendinden fan olarak, Hakk' grmesidir ki, bu durumda olan kul, kendi sfat ve fiillerini, Allah'n sfat ve fiillerinde mahv ve ifna eder (yok eder). Cefy ekmeyen k, satann kadrini bilmez. (Ledr) SAF- ZHN: Arapa, dnce arl, tefekkr temizlii demektir. Crcan bunu, "nefsin, skntsz olarak gayeye ulamay salayan kabiliyeti" eklinde tanmlar. Riyazet ve mchede ile saflaan zihin, bir takm ulv ve manev gerekleri idrk eder hle gelir. Bu konuda Kur'n- Kerim'deki u yet, dikkat ekicidir: "Urumuzda cihd edenleri, elbette yollarmza ileteceiz. Allah iyi davrananlarla beraberdir" (Ankebt/69). Yine bir yet: "Ey inananlar! Eer takva zere amel ederseniz, O, size iyi ile kty ayrdetme kabiliyetini, yani furkan baheder..." (Enfl/29). SAFA NAZAR-KEM NAZAR: yi bak, kt bak anlamnda iki ifde. Kem, Farsa'da, kt manasnadr. Temiz, garazsz, ehvetsiz baka safa nazar denir. eyhin, mridine himmet dolu, yetitirici ve feyz verici olan bakma da, saf-nazar denir. Bu zellii tayan vellere, ship-nazar denir. Ve bu himmet bak ile, mrid ok ksa bir zamanda olgunluk kazanr. Mesel, Hac Bayram Vel, halifelerinden eyh Ltfulllah', Ankara-Balkesir yolculuu gibi, iki haftalk ksa bir zaman iinde bu ekilde yetitirmitir. Ancak himmet nazar, kabiliyetli dervilere uygulanan, genel olmayan, son derece ksa yoldan bir adam yetitirme yoludur. Evliya saf-nazar edeli gndenberi Hsl oldu Yunus'a her kim olasdr. Yunus Emre Kem-nazar da, ktlkle bakmay ifde eder. Kur'n'daki "hinete'l-a'yun" tamlamas, kem nazar anlamnadr: "Allah, kalplerdekini ve gzlerin hainliini bilir" (Gafir/19). SAFEVYYE: eyh Safiyyddin Erdebil (. 735/1334) tarafndan kurulmu bir tasavvuf okulu. Shreverdiyye'nin Erdebil kolu olduu sylenir. SAFFYYE: Saffa mensub anlamna Arapa bir kelime. Bunlar suflerdir. ilk safta namaz klmaya rabet etmelerinden dolay, onlara bu isim verilmitir. SAFYYULLAH: Allah'n saflatrd arndrd anlamnda Arapa bir terkip. Bu, Hz. Adem hakknda kullanlr. SAF SECCADES: Saf, Arapa yanyana dzgn bir ekilde dizilmekten meydana gelen sraya denir. Cematle olan namazlarda, sadece bir kiinin zerinde namaz klabilecei kadar kk, saff dzgn tutmaya yarayan seccadelere, saf seccadesi denir. Bu seccadeler, dar ve uzundur.

SAAR: Farsa, kadeh demektir. Gayb nurlarn grmeye ve mnlar idrak etmeye yarayan eye, saar denir. Bu, arif kiinin gnldr. Arifin gnl, aklamaya paralel olarak, mecaz anlamda humhne, meygede ve meyhane olarak da isimlendirilmitir. Murakabe kabiliyetini elde eden suf, seher vaktinde, Mevlsnn nurundan zuhura gelen feyz okyanusu ile, manev kalp kadehini (ki madd kalp de, anatomik olarak bir kadehi andrr) doldurma abasndadr; o kadeh ile, feyz deryasndan yudum yudum ier ve manen mesafeler kateder. Sky meclise gel cismime gelsn canm. Ahdler, tevbeler, ol sare kurban olsun. Nedim SA ELN VERDN SOL EL BLMESN: Yaplan hayrn srf Allah iin yaplmas gerektiini ve bundan baka bir gaye gdlmemesi icbettiini bildiren bir atasz. Yaptn hayr ve sana yaplan ktl unut, esprisi iinde bu atasz, ayn zamanda, yardm yaplann kiiliini korumay hedeflemektedir. Ayet: "Sadakalarnz, eza ve baa kakarak boa karmaynz: (Bakara/264). "Eer onu fakirlere gizlice verirseniz, bu sizin iin daha hayrldr" (Bakara/271). SAHAB: Arapa, bulut anlamnadr. lah feyz, mukaddes feyz, kerem bulutu gibi anlamlar yklenen bu kelime, rahmetin menba ve her eye hayat veren suyun, ycelerden kopup geldii bulut olarak da tanmlanr. SAHABE: Arapa, arkada manasnadr. Crcn sahabeyi yle tanmlar: "Her hangi bir ey rivayet etmese de, Hz. Peygamber (s)'i gren ve onunla sohbet eden kiiye denir. Hatta sohbetinde bulunmayp srf grse bile, o kiiye sahabe ad verilir denilmitir". Bu tarif Hz. Peygamber (s) zamannda yaam, O'na arkadalk yapm, iman zere lm eklinde daha da geniletilir. Eb Bekr el-Vst, mutasavvflarn diliyle ilk konuan kiinin, sahabeden Hz. Eb Bekir (r) olduunu syler. SHB: Arapa, arkada, dost, bir eyin mliki anlamnadr. Tasavvuf stlah olarak; sohbete itirak eden, mrid, mushib, ehl gibi mnlar vardr. Bu kelime ile ilgili baz tbirler unlardr: Shib-Krn: Kran, iki kutlu veya kutsuz yldzn, ayn dereceye gelmesidir. Kutsuz yldzlar olan Zhal ve Mirrh (Merih), ayn dereceye gelirse "krn- nahseyn" yani iki uursuz, kutsuz yldzn bir araya gelmesi denir. ki uurlu ve kutlu yldzn bir araya gelmesine "krn- sa'deyn" denir. Bu iki uurlu yldz Gne ve Mteri (jpiter)'dir. Birincisi uursuz bir vakit olarak, ikincisi de talihli, uurlu bir vakit eklinde deerlendirilir. Padiahn tahta k, eer bu iki kutlu yldzn bir araya gelme zamanna tesadf ederse, o padiaha "Shib-Krn" denilir. Bu, iki uurlu ve kutlu yldzn zelliini tayor anlamna gelir. Sahib-Kran ifadesi, kutub ve himmet eri anlamna da gelir. Sahib-i Kalp : Gnlndeki irfan sermayesini dile getiremeyen kii demektir. Sahib-i Nazar : Bak sahibi demektir. Mride, bakyla g verecek ve onu yetitirebilecek gce sahip mride, sahib-i nazar denir. Sahib-i Makam : Slikin manev terakk yolunda urad makamda, bir sre kalp, onun zelliini kazanmasna denir. Sahib-i Tasarruf : iradesini Allah'n iradesinde eritmi olan olgun kiiler zerinde, Allah'n bir takm tasarruflarda bulunmasdr ki, burada suf gerek mutasarrf deildir, ancak meydana gelen tasarrufun leti durumundadr. Allah'n kendisine farz, nafile vb. gibi ibadetlerle yaklaanlara tutan el, duyan kulak, gren gz, yryen ayak olmas hadisi, (Buhari, Rikak, 38) bu espiriyi aydnlatr niteliktedir. "Attn zaman sen atmadn, fakat Allah att" (Enfl/17) yet-i kerimesinde, yine ayn aklamaya iaret vardr. Shib-i Zaman : Zamann sahibi, o zamann kutbudur. Bu tbir, zamann etkisinden kurtulmu, gemi, gelecek dncesinden syrlm, n- vahidi yakalayan ve onu srekli yaayan kiidir. O, bu durumuyla zaman amtr. Zira Allah'n vechinden baka her ey helak olacaktr. Bu bilince ulaan arif, kendisinde ilk berzahn cem'iyyetini (toplanmasn) gerekletirmitir. Zaman, sahibi zamann, hal, fiil ve sfatlarna zarf olduu iin o, zamanda ve mekanda tasarruf eder. imamiyye'ye gre sahib-i zaman "Mehd"dir. Shib-i aret: Konumas; marifet, remz, mecaz, nkte ve iaret ihtiva eden sufye denir. Shib-i Basiret: nce dnce, ihatal, geni olarak tefekkr ve gr gcne sahip kiiye denir. Kueyr, sahib-i basireti yle anlatr: Kraln biri, tebasndan bir adam kendine nedim edinir. Halbuki onun, zahir olarak dikkat eken hi bir zellii yoktur. Bu sebeple herkes hayret eder. Bir zaman gelir, kral ordusuyla birlikte sefere kar. Bir durak yerinde, kral, yksek bir daa uzun uzun bakar, sonra istirahata ekilir. Aradan fazla bir zaman gemeden kraln nedimi, heybesinde bir top buz parasyla pdihn huzuruna gelir ve scak mevsimde bu ikram hem makbule geer, hem de teb hayretler iinde kalr. Kral, ona "o dada buz

bulunduunu nereden anladn?" diye sorar. Nedim "eer bir kral, bir eye uzun uzun dikkatle bakarsa, orada muhakkak bir ey vardr, demektir. Ben sizin o daa uzun uzun baktnz grnce, orada bir ey vardr, diyerek atmla gittim ve orada size layk bu buzu buldum" karln verir. Bu cevab alan kral, etrafndaki tebya dnerek" ite, bu ince basireti sebebiyle ben bu adam kendime nedim edindim, ondaki bu basiret, maalesef sizde yok. Siz kendi banzn aresine bakmakla megul iken, o benim hallerimle megul, bu yzden o bana sizden daha yakn" der. Shib-i zin : Allah'n, slm' koruma yeteneini ruhuna yerletirdii velilere, sahib-i izin denir. Bunlara, ayn zamanda, sahib-i da'vet de, denir. mam- Rabbn, buna baat bir rnek tekil eder. Bu tr velilerde elemru bi'l, ma'rf ve'n-nehy ani'l-mnker zellii, baskn bir ahsiyet motifi olarak dikkat eker. SHBYYE: Sapk bir tasavvuf grub. SHLYYE: Shil'l-Melek nisbesi ile tannan Eb Abdullah Muhammed b. Ahmed Abdrrahman elEnsar (. 736/1535) tarafndan kurulmu bir tasavvuf okulu. SAHK: Bir eyi un ufak etmek, ezmek anlamnda Arapa bir kelime. Kahrn etkisiyle, kulun terkibinin (madd zelliklerinin) ortadan kalkmas. Kahhr isminin tecellisi ile, kulun kendinden gemesi. Mahk da, kavram olarak ayn manaya yaknlk arzeder. arkav'nin ifde ettii gibi, kulun madd yaps, Hakk'n r'yetine engeldir, ite bu madd younluk giderse, yerine latf cisim geer ve bu ekilde kul, Allah'da bekay grr, mahede eder. Mahk, sahkdan sonra gelen, daha mkemmel bir haldir. Lma'da da mahkn, sahkdan daha sr'atli ve daha mkemmel olduu kaydedilir. SAHRA: Lgatta l, sahra manasna gelen Arapa bir kelime. Ruhan lem. SAHV: Uykudan uyanmak, bulutsuz gn anlamlarnda Arapa bir kelime. Crcn sahv', kulun, yitirdii hislerini tekrar kazanmas eklinde tanmlar. Bunun zdd, sekr (sarholuk) halidir. Sekri Hak ile olann, sahvi (uyankl) de Hak ile olur. Sekri kark olann, sahvi de karktr. Hal olarak sahv ve sekr, zevk ve rbden sonra gelir. Bezminin mahrem-i b hu olan ehl-i huzur, stemez nevesini sahv ile etmek tayir. Tokadzde ekib SD: Arapa dirsekten kola kadar olan yer (paz) e denir. Kuvvet sfat, lh kudret. "Temir-i sideyn etmek" Temir-i sideyn: Paalar svamak, yani bir ie drt elle ve ciddiyetle sarlmak demektir. SADYYE: Eb Sad b. Ebi'l-Hayr b. Fazlillahi'l-Meyhen (. 440/1049) tarafndan kurulmu bir tasavvuf okulu. SAKA-SAK: Arapa, sucu demektir. Feyyz- mutlak, sevgi ve feyzin kayna olan Allah, mrid, gibi anlamlar vardr. ki meclisinde kadehlerle iki datan kiiye saki denir. SAKA POSTU: Mevlev-hanelerde, Bekta tekkelerinde suculuk grevini yapanlarn oturduklar yere (daha dorusu posta) verilen addr. Saka postu, mutfak kapsnn yanbanda bulunurdu. SAKA YER: Mevlev tekkelerinde dervilie soyunmak isteyenler, mutfak kapsnn yanndaki saka postunda, gn oturma tecrbesinden geerdi. Bunu baarrsa hizmete girebilirdi. Bu post zerinde, tarikata girecek kii, diz st gn tefekkr ve murakabe ile megul olurdu. SAKNME: Divan irlerinin sk ve arabn vlmesi ve skden arap istenmesi konusunda yazdklar manzumeler hakknda kullanlan bir tbirdir. Sak tut elim ki, hasta hlim Gam rehgzerinde pyimalim, Sensin, meni mbtelya gamhr, Senden zge dahi kimim var, Mkil ie dmem, meded kl,

Mey-i Hzr ile belm red kl. Fuzl SALA: Arapa. Ezandan nce, zellikle Cum'a gnleri, Hz. Muhammed (s)'i vmek maksadyla okunan na'at. Bu bir Mevlevi tbiridir. Mevleviler davet anlamnda kullanrlar. Sebebi arana gre deiirdi. Somatlk (Sofraclk) grevi yapan dervi (can) "sala" diye barrsa bu "yemek hazr, buyurun" anlamna gelirdi. Kandilci olan dervi "sala" diye barsa, bu, "camiye, namaza buyurun" demekti. Zikir treninin icra edildii mukabele gnleri, d meydanc her kapy vurur ve "mukabele olacak, tennurenizi giyin, hazr olun" manasnda olmak zere "Destur tennureye, sala yahu" diye barrd. Sala, Mevlev-hnenin ortasnda yksek bir sesle barlrd. Mestn- harbbda saladr ne dururlar, Zhhda tegallb idecek dem bu zamandr. Nef' Bu tbir, meydan okuma manasnda da kullanlmtr. Bu cmleden olmak zere, meydan okununca "benimle baa kacak kii varsa, sala" denirdi. SALH: stikamet, iyilik, uygunluk, doruluk gibi anlamlar ihtiva eden Arapa bir kelime. badetin devamyla, kulun sveyd-i kalbinde lh nktenin iyice yerlemesi. SALAHYYE- HALVETYYE: Balkesirli Abdullah Salhaddin Efendi'nin kurduu bir tasavvuf okulu. Halvetiyye'nin kollarndan biri. SALT-SALAVT: Arapa, dua demektir. Hz. Peygamber (s)'e dua olmak zere hazrlanm olan ve bir ksm bestelenen ibarelere salt denir. Delil-i Hayrt'da, Sleyman Cezl'nin terkip ettii salavat says yz yirmiden fazladr. Hz. Peygamber (s)'e dua etmek m'minler zerine bir vecibedir. Nitekim bu, u yette ifadesini bulur: "...Ey iman edenler Nebi zerine salt (dua) ediniz... (Ahzb/56). SALT-I STHARE: stihare namaz. Hakknda, hayr m, er mi diye pheye dlen bir hususta, hayrl olup olmadn anlamak zere, klnan iki rek'at namazdr. Birinci rek'atta Fatihadan sonra "Kfirun", ikinci rek'atta da "hls" suresini okumak snnettir. Namazn ardndan, bir de okunacak zel, mesnun bir duas vardr. SALA VERMEK : Cuma gnleri, namazdan nce minarelerde makamla okunan dua. Bir de, len kimseler iin minarelerden sala vermek deti vardr ki, Anadolu'da olduka yaygndr. SALH: Arapa, istikamet ve iyilik sahibi drst kimseye denir. Bu kelimenin mukabili mfsid'dir. SLHYYE: ibn Muhammed es-Salih'e nisbet olunan bir tasavvuf okulu. SALK: Arapa, giren demektir. Man olgunluunu elde etmek zere, tasavvuf yoluna giren kiiye, slik denir. SALSALE: Arapa, kuru eylerin birbirine dokunarak ses karmas demektir. Bir eit azametle, aacn gvdesinden tecell yolu ile kdiriyyet sfatnn ortaya kmasdr. Bu da, kahredici heybet sfatnn ortaya klarndan ibarettir. Bu tecellye mazhar olan kulda, zil sesinin balanglar grlr. SALTAKIY : Salt tek, yalnz, mcerred anlamna gelen Trke bir kelimedir. Sar Saltuk'un, ad, bu kelimeden tremitir. Dnya ilerinden syrlm anlamna gelir. Bunlar ehl-i tecriddirler. Saltaky, iki yandan saaklar sarkan ve Kalenderler tarafndan giyilen elbisenin addr ki, yine bu Trke szden, Farsa kural ile nisbet ad yaplmtr. SAMEDYYET: Arapa, hereyin kendisine muhta olduu, kendisinin de hi bir eye muhta olmadn belirten bir kelime. Bu tbiri, ilk defa kullananlardan biri olarak, Shreverdi el-Maktl gsterilmektedir. Ona gre samediyye, samedden tremitir. O (yani Allah) yok olmayan Bakdir. Yine bu kelimenin, doyurulmayan Dim olduu, ayrca ihtiya halinde kendisine bavurulan ve bu durumuyla srekli ihtiyalarn yneldii merkez olduu sylenir. Hereyin O'na ihtiyc var, O'nun hi bireye ihtiyc yoktur.

SAMT: Arapa, susmay ifde eden bir kelime. Dilin fetlerinden korunmak zere, az konumak veya sktu tercih etmek, malayn konumamak tasavvufta esastr. Zira, hat ve gnahlarn ou dilden ne'et etmektedir. O halde ona ket vurmak gerek. Bir dile iki dudak verilmesi, onun zararl faaaliyetini nlemek zere izilmi ilh bir plandr. Skt tefekkre yol at srece makbuldr. Eer skt masivy tefekkre sebep olursa makbul deildir. Ya syle sz gher nisr et, Ya samt u sktu ihtiyar et. L-edr SANCAK-I ERF: Hz. Muhammed (s) zamannda kullanlm, Topkap'da Mukaddes Emanetler blmnde muhafaza edilen bayrak. slm'da bayrak, hicr birinci senede kullanlmaya balanmtr. Hz. Peygamber (s), uzun bir mzraa dz beyaz bir kuma balayarak, ashabdan Eb Mersed'e verip cihada gndermitir. Hayber Gazvesi'nde bu bayrak siyah bayrakla deitirilmiti. SANCAK-I ERF EYH : Seferde, Sancak- erif ile beraber bulunan sdttan olan zat hakknda bu tbir kullanlr. Bunun yannda Sancak- erif altnda bulunmak zere bir ksm sdt da sefere giderdi. Sava srasnda Sancak- erif, altnda bulunmak zere, bir ksm sdt da sefere giderdi. Sava srasnda sancak- erif yannda Serdar ve Sadrazam durur ve etrafnda bulunan sdt ve hafzlar srekli Fetih Suresi'ni okurlard. SANCAK MUSHAFI : Sancak balarna taklan kk mushaflar hakknda kullanlan bir tbir. SANCAKTAR : Sancak tayan kiiye denir. Ayn mnda "alemdar" kelimesi de kullanlr. Tekkelerde bulunan sancaklar korumakla ve tekke mensuplarnn sancakla gittikleri zamanlarda, tamakla grevli dervi hakknda kullanlan bir tbirdir. Bu grev, tarikatta ilerlemi kiilere verilirdi. SANDUKA : Trbelerde, mezarlarn zerine tahtadan sandk eklinde yaplan ve stne yeil uha rtlen yere denir. SANDUKE : Arapa, kk sandk demektir. Sedef ve fildii kakmal olur, iine, Hz. Peygamber'in (s) sakalndan bir veya birka kl, "enm- erif" yahut Kur'n- Kerim konurdu. Bu kk sandklar, bazen gm ve altn ile de kaplanrd. SANEM: Arapa, put demektir. oulu asnm. Kulu, Allah'a vuslattan alkoyan her ey puttur. En byk put nefistir. Nefsin ilahlatrlmasn gsteren u yet ilgintir: "Ey Muhammed (s), nefsinin hevasn ilh edineni grmedin mi?" (Csiye/23). Ruh hakikatlere de sanem denir. Sevgili, pr anlamnda da kullanlr. SARIK: Kavuk, brk, klah, fes ve emsali balklar zerine sarlan tlbent veya ala verilen ad. Sosyal tabakalamaya gre, sarn rengi ve biimi farkl olur. SARIKLI SKKE: Mevlevlerin, sikke ad verilen balklarndan "destarl" olanlar hakknda kullanlan bir tbirdir. Sarkl olmayanlara, dal sikke denir. Sikkeye sark sarma, elebi Efendi tarafndan tekbirlendikten sonra gerekleebilirdi. SASANYYE : Suriye ve Anadolu'da bir esnaf tarikat (XII-XVI. yzyl). SATMAK : ocuu doup len ve bu yzden ocuk sahibi olmakta zorlanan baz Anadolu yrelerindeki aileler, satma denen bir yola bavururlard. Kadn hmile kalnca, bir trbeye gider, oradaki yatra ocuunu satard. Baz yerlerde bu muamelede, ocuk az bir paraya, bir koyuna satld gibi, kadn sandukann ebekesine bir iple balanrd. Bundan sonra doan ocuk lmezse, erkekse ad Satlm, kadnsa Sat olurdu. Bu detin kken olarak nerelere uzadn tesbit etmek, ilm bir almaya muhtatr. Bazen doan ocua o yatrn ad verilir, bazan da ocuk, kayaya ve aaca satlrd. Eskiden bir ocuun kundak takm vefa trbesine bir sre konulup orada bir hafta kalmas deti yaygnd. SAUDlYYE: Sa'd b. Ebi'l-Aayir'l- Vsiti'l-Bdrn (. 644/1246) tarafndan kurulmu bir tasavvuf okulu. SA'DlYYE: Ebu's-Sa'd'l-Crih (. 933/1527) tarafndan kurulmu bir tasavvuf okulu.

SAVMl-l ZlKR: Arapa, zikir ekilen tekke, savmaa anlamnda bir terkip. Bu, sufnin, dikkatini datmadan bir noktada toplad, kendisini tefrikadan koruduu manev yerler ve hallerdir. SAVA BYK SAVA : Hz. Peygamber (s) Tebk gazvesinden dnnde "kk savatan byk savaa dndk" demitir. Ay, Ramazan ay yani oru ay idi. O, bu ekilde oruca, yani nefisle mcadeleye byk sava adn vermiti. Savan by, bu ekilde, nefisle yaplan savatr. SAVYYE- HALVETYYE: Seyyid Ahmed b. Muhammedi'l-Mliki's-Sv (. 1241/1825) tarafndan kurulmu, Halvetiyye'nin Derdiriyye ubesinin bir kolu olan tarikat. SAVM: Arapa, oru demektir. Samediyyet sfatyla sfatlanmak zere, beer olarak hoa gitmeyen eyleri yapmaktan saknmak. Bu herkesin gc yani orucu nisbetinde olur; neticede, o kiide Hak'n tecellleri zuhur eder. Bu tr kendini riyazete sokma, mrde hi olmazsa bir ay tecrbe edilmelidir. Aslnda, btn bir mr boyu. bu mnda oru tutmak gerek. SAVL-SAVLET: Arapa, hamle ve hcumu ifade eden bir kelime. Haller sebebiyle mrid ve mutavasstlarn, kendi durumunda olanlara, szl satamada bulunmalar. Bu zemmolunmutur. Kiinin kendinden stne dil uzatmas kstahlk, altnda bulunana konumas tamamen ma'rifetten ibarettir. Kendisi gibi olana dil uzatmas ise. s-i edebdir. Sdklar skn azl sebebiyle, Allah tarafndan, Allah'tan gayri eye savlet eder. Peygamber Efendimiz (s) yle der: "Allahm! Seninle saldrr, Seninle hcum ederim." Savlet, tesir mnsna da gelir. Mesel, u ibarede bunu grrz. "Cneyd"in szlerinde btl szlerde bulunmayan bir savlet (tesir) vardr". "Batln savleti (tesiri) olur, devleti olmaz". "Nice sz vardr ki savidan (saldr) daha etkilidir". SAVMA'A: Arapa, ibadethane anlamnda bir kelime. Islmn erken dnemlerinde, zaviyelere, savma'a denirdi. Hristiyan mistikleri de, uzlete ekildikleri yerlere savma'a ad verirlerdi. Hristiyanlarn savma'asna, manastr ad da verilir. Bu gibi yerler, tefekkre engel tekil edecek, toplumsal hareketliliin canl olduu yerlerden uzaklarda, da balarnda, ssz yerlerde kurulurdu. Kn, savma'ay, zikir ehlini, zikrettiine yaklatracak yerler olarak tanmlar. Ruh yok savmaann pr-i aba pusunda, Hal var meygedenin rind-i kadeh nunda. Nail-i Kadm SAVT: Arapa, ses manasna gelmekte birlikte, gnmzde, kullanm olarak rey, oy manasna da gelir. Dindarlkla birlikte gzel sesin, kalbinde Allah sevgisi bulunanlarda olduu, ve gzel sesin bir Allah vergisi bulunduu kaydedilir. Muhasibi, u eyin nemli olduunu vurgular: Dindarlkla birlikte gzel ses (yani hem islm' takva zere yaacak, hem de gzel ses sahibi olacak, bu ekilde, sesini slm'a aykr yerlerde kullanmayacak), namuslu olmakla birlikte gzel bir yz, vefal olmak kaydyla gzel bir kardelik. SAYD: Arapa, av demektir. Tasavvufta, kulu, Allah'a eken cezbe ve hicran makam olarak tanmlanr. SAYE: Farsa, glge anlamnda bir kelime. Mecazen ltuf ve ihsan anlamna gelir. Erbab- tasavvuf, baarl olduu bir ii anlatrken, kendi varln ortadan kaldrmak iin, "Rabbimin sayesinde", "sye-i erenlerde", "pr sayesinde" gibi ifdeler kullanrlar. Eskiden "sye-i ahanede" diye bir kullanm daha vard ki bu, padiahlara lyk glgede, padiahn ltuf ve ihsnyla anlamnda olarak, padiaha yakn kiilere sylenirdi. Glge, hakikatin glgesi olarak deerlendirilir ki, bu da, ze gre kr (kabuk) demektir. mam- Rabban'ye gre bu lem, sfatlarn glgesinin tecellsidir, halbuki M. bn Arab'ye gre bu lem, dorudan sfatlarn tecell yeri durumundadr. SAYYDYYE: Ahmed izzeddin Sayyd (508/1114-620/1223) tarafndan kurulmu bir tasavvuf okulu. Rifiyye'nin kollarndan biridir. SEB'A EYHL: Seb'a, Arapa'da yedi (7) demektir. Esnaf tekilat reislerinden birine bu ad verilirdi. Ah tekiltnda yedinci mertebeyi elde edenlere, "eyh" unvan verildii iin, esnaf tekiltnda da kullanlmtr. Ftvvetnme'ye gre, Ahi halife gibidir. eyhin kaimmakamdr, ama seccade sahibi deildir, ahi ve halifenin zerinde eyh bulunur. Seb'a eyhlii hem stanbul'da, hem de Anadolu'da bulunmaktayd.

rak karlrken yaplan merasim, hep eyhin huzurunda icra edilirdi. Yakn zamanlarda Seb'a eyhinin grevi, hacca giden esnaf uurlamak ve karlamaktan ibaret kalmt. Daha sonra bunlarn yerini kethdalar ve yiitbalar almtr. SEB'ATU EBHUR: Yedi deniz manasna Arapa bir ifde. Tasavvuf yoluna girenlerin takip ettikleri yedi mereb, yedi yol: Sekr, vecd, berk, hayret, uhd, nr- kurb, velyet-i vcd. SEBEB: Arapa, vasta, ara demektir. Kul ile Allah arasndaki vastaya denir. Tasavvuf erbab iin sebep deil, onu yaratan msebbib yani Allah byk nem arzeder. Sufiler kendilerini sebeple deil, sebebin Yaratcs ile megul ederler. Allah, Msebbibu'l-Esbab'tr, yani sebepleri yaratandr. Sufiler, bu madd lemde sebeplere yapmakta bir mahzur grmezler. nk sebeplere yapmak, bir Allah emridir. Hak tecelli eyleyince her ii asan eder, Halk eder esbabn bir lahzada ihsan eder. La-edri SEBHA: Krlk, orak yer, gbre vs. gibi anlamlar olan Arapa bir kelime. Allah'n yaratt mahlukatndaki karanla denir. Allah, bu karanla nurundan sam, bu nurun dedii kimseler hidayete ermi, aksi durumda olanlar sapklkta kalmtr. SEBL: Arapa, yol anlamna gelir. Hayr ve sevab midi ile parasz su datlan, etraf parmaklkl ve ounlukla kubbe ile rtl olan binalara, sebil veya sebilhane denir. Susuzluktan kavrulan cierleri ferahlandrmak, serinletmek konusundaki tevik edici hadis-i erifler, slam dnyasnda, bu sosyal yardma ynelik messesenin kurulmasna sebep olmutur. Kanallarn izi yok, kprler harap olmu, Sebiller kurumu, emeler serap olmu. Mehmet Akif Ersoy SEB'NYYE: Filozof ibn Seb'in (. 669/1270) tarafndan kurulan bir tasavvuf okulu. Cneydiyye'nin kollarndan biri. SEBSEBYYE: eyh Sleyman Sebsebi tarafndan kurulmu bir tasavvuf okulu. Rifaiyye tarikat ubelerinden biri. SEBTYYE: Ebu'l-Abbas Ahmed b. Ca'feri's-Sebt (. 601/1205) tarafndan kurulmu, Medyeniyye'nin kollarndan bir tasavvuf okulu. (vahdet) arabnn kadehi, mutlak feyz kaynana da, bu isim verilir. es-SEB'U'L-MESANl: Arapa, yedi iftler demektir. Fatiha suresinin bir baka ad. Ayn ve ilim mertebelerindeki yedi eit zuhuru bakmndan Hakk'n zat. SEBZ: Farsa, yeillik demektir. Sebz yeil anlamna. Hakiki vahdetle birleen mutlak kemal. SECCADE: Arapa, namaz klmaya mahsus dikdrtgen eklinde kk boyutlu hal. eriat, tarikat ve hakikati gsterir. Bu n tam olarak gerekletiren dervie, seccade denir. Gerekletiremeyen dervie de, mecazen seccade denir. Hafn, bu kelimenin Farsa seh () cadde (yol) kelimelerinin Arapalamasndan olutuunu syler. Hazret-i Peygamber (s)'in snnetine de seccade denilir. Hz. Aie (r), Hz. Peygamber (s) iin, gece namaz klsn diye, hasrdan bir seccade rdn syler. Erken dnem sufileri, ribatlarda toplandklar srada, bu snneti uygulamak zere seccade kullanrlard. Seccade eyhi: Seccade-niin, postniin anlamnda kullanlan bir szdr. SECCADE-NlN: Farsa iki kelime olup, seccadede oturan demektir. eyhler hakknda kullanlan bir tabir. Bu manada olmak zere, eyhe post-niin (postta oturan) de denir. eyhler, tekkelerde seccade veya post zerinde oturduklar iin, bu adla anlmlardr. SECDE: Arapa, secde etmek, Allah' tazim iin, yz yere koymak anlamn ifade eden bir kelime. Mukaddes zatn srekli zuhuru ile, beer zelliklerin silinip yok olmas, iki trl secdeden sz edilir: 1) Kll

secde: Kul, lemin tamam olmas bakmndan secde ederse buna klli secde denir. 2) ihtisas secdesi-kalb secdesi: Kul, kendisini Hak'a balayan zel bir ynden secde ederse, buna da ihtisas veya kalb secdesi denir, ilkinde. Allah kuluna her dil ile seslenirken, ikincisinde, zel bir dille seslenir. SECDE- KALB: Arapa, kalbin secdesi demektir. Kaan bu tabiri yle aklar: hud srasnda Hak'ta fani olmaktr. O bu halde vcud uzuvlarn kullanamaz. SECDE- KR: Arapa, kr secdesi anlamna bir ifade. Mevleviler, namaz kldktan sonra, namaz klma nimetine muvvaffak klmas sebebiyle, Allah'a teekkr iin, kr secdesi yaparlard. SECDESZ NAMAZ: Cenaze namaz iin kullanlan bir tbir. Bilindii gibi, cenaze namaznda rk ve secde yoktur. SEFEH: Arapa, sefihlik, ahlakszlk gibi manalar ihtiva eder. slam'n veya akln aksine bir i yapmak. SEFER: Arapa, yolculuk demektir. Crcan ve Kaan, zikir vastasyla sufnin Allah'a doru yolculuk yapmasna, sefer derler. Drt trl sefer vardr: 1) Seyr ilallah (Allah'a doru yolculuk), 2) Seyr fillh (Allah'ta seyr), 3) Seyr Billh (Allah ile seyretmek) 4) Seyr anillah (Allah'tan seyr). Sufler, Allah'n yeryzndeki yetlerine nazar iin, ayrca, ile ekmek ve dier eyhlerle grmek maksadyla uzun yolculuklara karlard. Zamanla sefer, ite yaplmak zere yorumlanmtr. Kiinin, kendi i dnyasnda yapt bu sefere, sefer-der-vatan demilerdir. Bu ekilde sefer: man lemine gidi, kt huylardan iyi huylara hicret etme gibi anlamlar ierir. SEFER-DER-VATAN: Arapa ve Farsa'dan oluan bir szck. Vatanda yolculuk yapmak demektir. Bu bir Nakbendyye tbiridir. Slikin, fena huylardan iyi huylara ynelmesi: beer sfatlardan, melek sfatlara ulamas demektir. Madd yolculuk ile, bir kimsenin kt huylarn brakmas mmkn deildir. Mhim olan, i dnyada yolculuktur. Ancak Nak eyhleri, bir mrid bulana kadar madd mnda sefer yaplmasn tavsiye ederek, irad ediciyi bulduktan sonra, onun terbiyesinde ikmet etmekle, kt huylardan iyi huylara ynelmenin nemini vurgulamlardr. SEFER GLBANG: Mevlev tbiridir. Dedeler ve muhiblerden birinin, Konya'ya veya Hac amacyla, Mekke'ye gitmesi srasnda okunan glbanktir. Dervi, yola karken, dede ve dier derviler (canlar) kendisiyle musafaha yapar, daha sonra Dede Efendi dua ederdi. SEH: Arapa, cmertlik demektir. Seh, Allah'n sfatlarndandr. Allah, mutlak olarak kerimdir. Cneyd, cmerdi, seni vesileye muhta brakmayandr, diye tanmlar. SEHER: Arapa, gece uykusuz kalmak, uyumamak demektir. Orta harfi "he" dir. Zariyat/18'de, Allah yle buyurur: "Onlar gecenin son vakitlerinde (tan yeri aarmadan nce) istifar ederler". Bu yete, bata Hz. Peygamber (s) olmak zere sfiler, byk nem vermiler; seher vaktini namaz, zikir, kraat, fikir ve murakabe ile deerlendirmilerdir. Bu konuda eitli hadisler de, mevcuttur: "Allah, gecenin son te birinde yer yz semasna iner". Gecenin son blmn uykusuz geirenlere, seher denir. Seherlerde (gecenin sonlarnda) hal erbab iin mahv, gzya, niyaz, tazarru', szlanma, feryd, ate, lm, yokluk, hilik, yceli, olu, eri, titreyen dudaklar, ibadetten ien ayaklar, krpmayan gzler, ylmak bilmez srarl talepler, zevkler ve sanclar vardr. Seher vakti, imsaktan yaklak saat nce balar. SEHER DUASI: Arapa, seher gecenin sonuna denir. Orta harfi "he" deil "ha"dr. Seher vakti, dualarn kabul olduu zel zaman dilimlerinden biridir.Bu sebeple seher vakti, sufler dua ve niyaza arlk verirler. Seher vaktini uyank olarak ihya edenlere "seher" denir. SEHLYYE: Sehl b. Abdullah et-Tster (. 283/896) tarafndan kurulmu bir tasavvuf okulu. SEKL: Bekta tabiridir. Betalerin boyunlarna astklar taa, sekil ad verilir. Bu ta, eriattan bir ta koparan, yani slam'a aykr davranta bulunanlara aslrd. Bektaler bunu u espiri ile aklarlar: Hz. Musa, bir taa elbiselerini kor ve nehire ykanmak zere dalar. Ancak ta, Hz. Musa kmadan yuvarlanp kamaya balar. Bu durumu gren peygamber, hemen onun ardna der, onu yakalayp asasyla on iki yerinden vurur. Ta dile gelir ve "ey Musa, ben Allah'tan aldm emirle katm. Yahudiler, Hz. Musa hastalkldr diye senin hakknda dedikodu yapyorlard. Sen benim ardmdan plak olarak kounca, onlar, senin vcudunda

bozukluk bulunmadn, salkl olduunu grdler" der. Bunun zerine Hz. Musa zr dilerse de, ta, bu zr bir artla kabul edeceini syler: "zerimdeki deliklerin birinden ip geirmek suretiyle boynuna tak". Hz. Musa bunu kabul eder ve o ta boynuna takarak tar. te bu espiriden hareketle, Bektaler boyunlarna sekil takarlar. Bu olayn, Ahzab/69'la balants olduu sylenir. SEKNET: Sekinet; vakar, i huzuru anlamnda Arapa bir kelime. "O, imanlar artsn diye, m'minlerin kalbine sekineti indirendir" (Feth/4) yetinde bu terime iaret vardr. Gaybm geliinde meydana kan huzur hali. Nebi ve velilerin kalbine inen sekinet, nur, kuvvet ve ruhtan teekkl eder ve mahzun kalbi teselli eder. SEKZLER: Gayb erenlerinden, veliler hiyerarisi iinde yer alan sekiz evliya. Bunlara, kahr ve kuvvet ricali denir. iddetli ve hiddetli zellie sahiptirler, himmetleri etkilidir. Yneldikleri ruhlar etkileri altna alrlar, tasarruf etme gleriyle tannrlar. Bunlara hrmet edilmekle birlikte, yaknlarnda da fazla bulunmaktan saknmak gerekir, denilir. SEKR: Arapa, sarholuk demektir. Kalbe gelen varidin etkisiyle, slikin ihsastan syrlp, gaybete dmesidir. Zdd, aykl ifade eden sahv hlidir. Sekr mkemmel olmaz da, hisler tam kaybolmazsa, bu slik, mteskirdir. ki trl sekr vardr: Sekr-i tabi, sekr-i lh. Sekr durumundaki kiinin, eriata aykr szlerine itibar olunmaz, zira o, sekr durumunda, akl tavrndan ayrlmtr, zerindeki varidin etkisi ve ynetimi altndadr. Bu durumdaki dayanaksz szlere, dikisiz atahat veya dorudan atahat denir. Benim sekrim ikidir, halk- lemde bir olur sekr, Bana mahsus bir halettir bu hle yzbin kr. L-edr SELM: Arapa, bar, esenlik, selmet gibi anlamlar olan bir kelimedir. Crcan, bu konuda yle der: "Nefsin, dnya ve hirette, hi bir skntya uramamas, iki lemde mes'd ve rahat olmas". Mevleviler, drt devreli yinin devreleri arasndaki faslalara, selm derler. SELM BAI: Mevlevi tbiridir. Mevlevi yinleri drt selm, yani drt fasldan ibarettir. Bir fasln bitmesine, "selm ba" denir. Drdnc selamdan sonra eyh, postundan bir ka adm yryerek hrkas ile, yani kollarn amadan sema ederdi. Ayrca, beinci bir selm daha vard ki, eyh neelenir ve meydanc ile mutrib heyetine niyaz gnderirdi. Bunun zerine; em-i ruhuma cismimi pervane drdm. Hayf dilimi te-i szana drdm. Bir katra iken kendimi ummana drdm. Ta'ddedemem derd-i dernum elemim var. Mevly seversen beni syletme gamm var. paralar sylenmeye balard. Buna da "em'i okutmak" denilirdi. SELMET: Arapa, esenlik, huzur, bar mnlarna gelir. Emniyet makam: "Oraya, emniyetli olarak selm ile giriniz" (Hicr/46) yeti, buna iaret eder. Dnyev huzur ve refah, selmet , terk-i selmettir. Nefsin selmeti, ise ona uymamaktr. Konu ile ilgili baz deyiler: "Selamet kenardadr (yani yalnzlkladr)," "selmet birliktedir" "selmet susmaktadr". SELAMET VAHDETTEDR: Kurtulu, huzur birliktedir anlamnda, Arapa bir ifde. Bunun iki anlam vardr: 1) Huzur, birlie ermektedir. Her eyde bir olan. kendisinden baka gerek varlk bulunmayan Allah'n gcn, hikmetini, takdirini yaptklarn grmekte ve bu birlikte, kendi geici varln yok etmektedir; bunu bilen, bilgisini gr (mahede), grn de olu haline getiren kii esenliktedir. 2) insan yalnzl seti, tek kald m, ne itiraz kalr, ne dedikodu dinler, ne kimse ile urar, ne de kimse onunla megul olur, bylece esenlie ular. SELMlYYE: Kurucusu Selm Ali Efendi'dir. Celvetiyye ubelerinden birinin addr. Sa'diyye'nin kollarndan biri de, bu adla anlmaktadr. SELAM SECDES: Sayg maksadyla, er' ller iinde yere kapanma. Allah'tan bakasna yaplan bu secdelere, Kur'ndan rnekler unlardr: 1. Meleklerin Allah'n emri zerine Hz, Adem'e secde etmesi

(Bakara/34). 2. Hz. Yakub'un ei ve onbir ocuu ile birlikte Hz. Yusuf'a secde etmeleri (Yusuf/100). Selm secdesine, secde-i tahiyye de denir. Mevlev eyhleri ve dervileri, ba keserek birbirine secde ederlerdi. SELTN EYHL: Seltn, Arapa bir kelime olup "Sultan"n ouludur. Cuma gnleri, namazdan sonra yaplan va'z grevine denir. Bunun yerine, "krs eyhlii" ve "Cuma vaizlii" tbirleri de kullanlmtr. Minberde, hatibin okuduu Arapa hutbeyi aklamak zere, bu grev ihdas olunmutur. H. 1139/1726 ylndan itibaren, "seltin eyhlii" diye anlmaya balanan bu grev, nem arzederdi. SELEFYYE: Selef, ncekiler anlamna Arapa bir kelime. Bunun yerine, "eseriyye" tbiri de kullanlr. Sahabe ve tabin mezhebinde bulunan fakihler ve muhaddislere, selefiyye denir. Selefiyye'nin yolu, Kur'n yoludur. SELMAN: Sahabe-i Kiram'dan Hz. Selmn- Faris ibn slm (r) iin ksaca "Selmn" da denilir. Baz sfiyye tarikatlarnda, derviler, nefsi aalamak zere, ellerinde kekl (bir eit taba andrr kse) ile halktan bir eyler toplamaya giderlerdi ki buna "Selman'a kmak", "Selmn etmek" tbiri kullanlrd. Berberlikle megul olanlara da "Selmn" denir. Selmn- Fars (r)'nin, Hz. Peygamber (s)'in berberliini yapt rivayet edilir. Ahlik geleneinde, berber esnafnn pri olarak, Selmn- Fars (r) kabul edilmitir. Eskiden berber dkkanlarnda, bunu belirten yle bir levhann asldn gryoruz: Her seherde Besmeleyle alr dkknmz, Hazret-i Selmn- Pk'dir, pirimiz, stadmz. Hz. Peygamber (s)'in onun iin "iman, Sreyya yldznda bile olsa, Selmn- Faris ona ular" dedii rivayet olunur. SELMN: Bekta tbiridir. Niyaz kabul eden dervi hakknda kullanlr. Selmn- Faris (r)'ye nisbetle bu ad verilmitir. Canlar, mridin izniyle ellerinde kekl, "ey'en lillah" diyerek yardm kabul ederler buna da "Selmnlie kmak" denirdi. Kabahat ileyen suflerin de, Selmnlie kt grlrd. Bunlar deriden elbise giyerler. Allah rzas iin, "Kerbla akna" su datrlard. Halktan bir ey isteyerek nefis eitimi yaptrmak bata Naklik, Halvetlik ve Kadirlik olmak zere, ou tasavvuf okullarnda grlmeyen uygulamadr. Bu uygulama istisnadir. SEM': Arapa, iitmeyi ifade eden bir kelime. Hakk'n, ilimlerin ifdesi yolu ile tecellsinden ibarettir. Zira Allah, iittii her eyi, iitmeden de, iittikten sonra da bilir. Bilineni Allah'n bilmesi de, byledir. O, kendi nefsinde tam keml sahibidir, bylece o, nefsindeki kendi kelamn da iitir. SEM': Arapa, dinleme, iitme, anlamna bir kelime. Dinlenen ilahinin veya bir mziin etkisiyle coup dnme. Sem'n pek ok eidi vardr. Genel anlamyla sem, Hak'tan gelen ve insanlar Hakk'a aran bir mesajdr. Onu iyi niyetle dinleyen, hedefine ular. Sesin etkisini dile getiren baz hadisler, sem konusunda serdedilir: "Kur'n- Kerim'i seslerinizle gzelleiriniz, zira gzel ses, Kur'an- Kerim'i gzelletirir", "her eyin bir ss vardr, Kur'n- Kerim'in ss, gzel sestir". (Buhar, Tevhd. 52). Dakkk, sem'nn nefislerini terbiye etmemi olmalar mnasebetiyle avam tabakasna haram; mchede ile uraan zhidler iin mubah; (suf) arkadalarnn manev hayat elde etmeleri sebebiyle onlara mstehab olduunu savunur. Cneyd de sem', kalbi Allah'a eken bir vrid, olarak deerlendirir. Sem, zaman, mekn ve hallere bal olarak vuku bulur, denilmitir. ibl, "sem'n d fitne, ii ibrettir. iaretten anlayan kiiye, ibretin istim' hell olur" demitir, ilk zamanlar, dinlenen gazelin etkisiyle, bir kurala bal olmakszn kalkp dnlmesi sz konusu iken, sonradan bu, ekl baz kaidelerle dzen altna alnmtr. Mevlevlerdeki gibi. SEM'A GRMEK: Mevlevlikte, ayakta yaplan deverana itirak etmek iin kullanlan bir tbirdir. Alem-i ma'n ki hurd-i cihanr gibi, Devreder girmi, sem'a anda ruh- mevlev. Nef' SEM IKARMAK: Mevlevlik tbiri. Semazenba, yeni dervie (can) nasl sem yaplacan retir ki, buna sem kartmak denir. Sem'a, mek tahtas denilen ve ortasnda ivi bulunan drt ke bir tahta zerinde balanrd.

SEM DEDES: Yeni mridlere sem' retecek tecrbeli, kdemli kiiye, "sem dedesi" denirdi. Sem dedesi, sem retmeniydi. SEMAHANE: Sem yaplan yere semahane denir. Buras daire eklindedir. Demesi, aya incitmeyecek dz tahtalarla delidir. Sem' izlemek zere gelen seyircilere mahsus (zvvr), parmaklkla ayrlm bir yer vard. Bu ksm semahaneden ayrdr. Semahaneye girilen kapnn tam karsnda, ziyaretilere ait yerin sonunda, mihrab vardr. Sol ksmda, trbe bulunur ve buras duvarla ayrlmamtr. ok defa, mihrab istikmetinin sanda minber, asl semahanenin sa tarafnda Mesnev'nin erh edilip anlatld bir krs bulunur. SEMAHAT: Yumuak olmak, cmert davranmak anlamlarn ieren Arapa bir kelime. Crcan bunu, zerine farz olmad halde, bakalar iin bol bol harcamak, vermek eklinde, tanmlar. SEM-I RH: Mevlevi tbiridir. Kelime Farsa'da yol sem' demektir. Yolda yaplan sem'a denir. Mevlana, Konya'da Varaklar ars'ndan geerken, Selahaddin Zerkub'un ardarda inen ekicinin sesinden etkilenip yol ortasnda sem'a balamt. Bayram namazndan dnen veya piknik yapmaya giden Mevlev derviler, yol ortalarnda sem yaparlard. Gren sanr ki, safhadan sem- rh ederim. Dner dner bakarm ky- yre h iderim. Esrar Dede SEMA' MEK: Mek; rnek, iyi yaz anlamnda Arapa bir kelime. Ders, musikide bir paray retmek, rnek bir yaz alp ona bakp aynsn yazmaya almak, yani rnei taklid yolu ile renmek mnlarna gelir. Mevlevlie yeni giren (nevniyz)'in, sem renmek zere almasna, sem meki denir. Mek, sem tahtas denilen ivili bir tahta zerinde yaplrd. SEMANYYE- HALVETYYE: Bekriyye-i Halvetiyye kollarndan biri. Kurucusu eyh Muhammed b. Abdlkerim el-Meden es-Semn (1132/1775- 1189/1775)'dir. SEMA TAHTASI : Mevlevlikte yeni dervilerin, sem' mekettikleri, ortasnda ivi bulunan, drt ke, ceviz veya hlamur aacndan bir tahta. SEMA TEKBR: eyh tarafndan sikkenin yeni mridin bana, tekbirle giydirilmesi. Mevlevliin nemli detlerinden biri idi. Yeni mrid, mutfak ii ve mekle megul olurdu. SEMA-ZEN: Farsa, sema vuran, yani sema eden, demektir. Sema eden dervilere, sema-zen denir. Sema' yapmay renmek isteyen dervi, sa avucuna biraz tuz alr, saygl bir ekilde sema tahtasna gelir. nce ba keserek, ili bir niyaz arzeder. Daha sonra, sol dizini bkp kerek iviyi per, avucundaki tuzu, ivinin etrafna serper, sonra da, ayaa kalkp, tekrar ba keserek sema tahtasnn zerine kar; iviyi, sol ayann baparma ile ikinci parmann arasna takp, sa kolu stte olmak zere, kollarn gsnn stne aprazlama balayarak, avularyla omuz balarn tutar. Sa ayan geriye iterek, sol aya zerinde, dnmeye balard. Bu yeni renci (Mbtedi)'ye birinci gn, ; ikinci gn, be ark attrlr, (yani dndrlr). lk mekler, ayaklar, iviye takl olarak yaplrken, sonraki aamalarda kol amak, direk tutmak, hi amadan ilerlemek gibi usller retilir. Baar saladktan sonra, eitim yeri, matbahtaki mek yerinden, "Semahane" ye kaydrlr. Burada, eteklerin hzl sem ile emsiye gibi almas retilir. Eitim sonunda, semazen ba mbtediyi sk bir snavdan geirir, baarl olma durumunda da, sonu eyh Efendiye arzedilir. eyh de snav geen bu dervie, bir mukabele gn, le namazndan nce "Mbtedi Mukabelesi" yaptrarak, onu semazenler arasna sokar. Tahir Olgun, Feridun Nafz, air smet devrin nemli semazenlerindendir. Tennure, bend-i hle-i envr- ak olub, Mh- sipihr-i mihr-i vefadr semazen Avn SEMA-ZEN BAI: Mevlevi ayini srasnda, sema'hane'de dolap, sema' edenlerin birbirine arpmamalarn ve dzeni bozmamalarn salayan dede'ye, "sema-zen ba" denir. Sema'zen ba, sema' iyi yapanlardan olurdu. Sema'zen ba, sema' srasnda, hrka giyerdi. Yeni balayanlara (mbtedlere) sema' usln, o retirdi.

SEMYYU'LLAH: Arapa, Allah'n ada anlamndadr. Allah ve kulda ortak olarak kullanlabilen isimlerde her ikisi adatr. Mesel, insan da, sem, basr gibi isimlere sahiptir. Allah da. Bu gibi isimlere "semiyyullah" denir. EMSEME: Arapa, susam, susam tanesi demektir. Dil ile anlatlamayacak kadar ince ma'rifete "emseme" denir. SEN-SENLK : Bkz. Enniyyet. SENNYYE: Tunus'da XIX. yzylda kurulmu bir tasavvuf okulu. SENSYYE: Eb Abdullah Muhammed b. Yusuf b. mer b. u'aybi's-Sens (. 895/1490) tarafndan kurulmu bir tasavvuf okulu olup, Medyeniyye'nin kollarndan biridir. SER: Farsa, ba, kafa anlamna gelir. Feyiz suya benzetilir. Bu suyun ba olan kmil insana da "sereme" (emenin ba) ad verilir. Sert-deste: Topluluun ba, lideri anlamna gelir. Tasavvuf okulunu yneten mrid-i kmiller, bu isimle de anlr. Ayrca Kalenden dervilerinin ellerinde tadklar as'ya da serdeste denir. Olduka kaln ve budakl olan bu asa, derviin, kendi iradesiyle nefsini terbiye ettiini gsterir. Alevlerin "tark" dedikleri sopaya da, "asa" ad verilir. Tasavvufta srlarn saklanmas, ok nemlidir. Sr vermemenin gereklilii konusunda, "ser verip, sr vermemek" ve "ser verip sr vermeyen, serverdir" ataszlerini sylemilerdir. Sr, anlatlamad iin deil, anlayan olmad iin, bakasna sylenmez. SERR'L-ASR: Arapa, eserlerin srlar demektir. Varlklarn btnlarndan ibaret lh isimlere denir. SERRU'R-RUBBYYE: Arapa, rabln srlar anlamna gelir. Rab isminin aynlarn suretlerinde ortaya k. Aynlarm, kendi zatyla kaim Rab isminin mazhariyeti olmas, Rabbe ait ta'ayynlerin aa kmas, yine, Rabb'n varlna baldr. Yani Rabb ismi olmasa, onun ta'ayynleri de olmaz. SERD: Farsa'da soukluk demektir. Muhabbet makamnn sonunda nefs sour. Bunun mukabili olan germ (scaklk) ilah ak hararetine kaplma ve bunun sonucu olarak, cezbelenme, coku halini ifade eder. SEREYN-I VCD: Arapa, varln sirayet etmesi, bulamas demektir. Rahman soluk, mukaddes feyz. lem ve insan, bu feyzin prltlardr. SERR: Arapa, yatak, dek, taht gibi anlamlar ihtiva eden bir kelime. lhiyye makamnda (Mekne) bulunan Rahmani mertebe. SERKE: Farsa, serserilik, babozukluk demektir. lh iradenin hkm (tahakkm) ile, slikin kendi irade ve muradna kar kmas. SER-KUDM: Mevlev tabiri olup, kudm alan (Kudum-zen) larm bana, "Ser-Kudm" denir. Mevlev ayinini idare eden kii. Bu grevi yapanlar, Mevlev erkanna dahildir. Bir ksm erkan evlenemedii halde, bunlar evlenebilirdi. SERMED: Arapa, ebed anlamna gelir. Evveli ve ahiri (n ve sonu) olmayan. Evveli olmayana ezel, ahiri olmayana ebed denir. Sermedlik, Allah Teala'nn sfatdr. SER-P ETMEK : Farsa, ba ayak etmek, demektir. Mevlevlikte, kusur ileyen bir mridin cezalandrlmas olayna, ser-pa etmek denir. Aba veya (Konya'daki dergahta) tarikat tarafndan, sulu mridin semahane, yahut meydan'da sikkesi alnr, ayakkablar dar doru evrilir. Bununla, kusurlu mrid, tarikatten dkn hale getirilir. Ser-p edilen kii, yere niyaz eder, arkasn dnmeden kapya gider, ayaklarn ieriye evirip giyer, eii pp, yine arkasna dnmeden, geri geri admlarla oradan ayrlr. Eer kendini hakl gryorsa, Mevlana Dergah (Konya'daki Merkezi Dergah)'na varr. Orada, durumu, tarikat'ya arzeder. O inceler, sonunda olumlu veya olumsuz bir karar verir. Haklysa sikkesi iade edilir. Farkl bir karar karlarak, bir baka dergaha gnderilir. Haksz ise, bir sre tarikattan uzaklatrlr. Ancak, sonunda bir ayn- cem yaplarak, yine dergaha alnr.

SER-TABBAH: Farsa-Arapa, ba ah anlamndadr. Mevlev tabiridir. Mevlevlikte, Konya'daki Mevlana makamnda, Ser-tarik dede'den sonra gelen bir rtbeye sahipti. Tekkenin maddi-dnyevi ileri, sert-tabbah'a braklmt. Yeni intisab edenlerin terbiyesi ile de, megul olurdu. Yeni gelenleri 1001 gnlk hizmet sresi eklinde tanmlanan ileye sokar ve takip iini kazanc dede'ye verirdi. SER-TABBAH KE : Mevlev tbiridir. Ahbann mezine, ser-tabbh kei denirdi. SER-TARK: Farsa-Arapa, tarikat ba anlamna gelir. Mevlev tbiri. elebi Efendi'nin yardmcs ve Konya Mevlev-hnesi'nin eyhi yerindeki kdemli dede'nin unvan, "Ser-tarik" idi. elebi Efendi'nin, Konya'dan bir yere gitmesi durumunda, mukbele-i erif dnda, her ie bakard. Birisi eyh-i tekke-i islm'a ser-tarik Birisi mekteb-i kere adle rhber. Seyyid Vehdi. SER PAY: Farsa, ba ve ayak demektir. Mevlev tabiridir. Mevlev disiplinindeki cezalardan biridir. Mrid, fukara elbisesini karr, eski elbisesini giyer, mevlev-hneyi terkederdi. Seyyah vermekden (bkz. Seyyah Vermek) daha ar bir ceza idi. Seyyah verilenin yeniden dergaha dnmesi mmkn ise de, "Ser Pay" edilen bir daha dnemezdi. SERV: am trnden yapran dkmeyen bir aa. Dalsz, budaksz, dz elif harfine benzer bir yapya sahip olup, genellikle mezarlara dikilir. Vefat edenler Bir'den geldikleri gibi, Bir'e dnmtr. Servi'nin elif ve bir rakamna benzemesi, adeta, Allah' sembolize eder. SETR: Arapa, rtler demektir. Madd ekiller. Madd ekiller, ardlarndaki lh isimlerin zuhur yerleridir. eybn yle der: Perdelerin ardndan, maddi varlklar iin tecelli etti, Perdelerin bunlar zerindeki zuhruyla geliti, byd. SETR: Arapa, rtme, perdeleme, perde gibi anlamlar olan bir kelime. Kaan setri, seni, ifade eden mndan ayran her ey.diye tanmlar. Setr'e verilen rnek* kainat zerinde bulunan rt olabildii gibi, det ve amellerde duraklamak da, olabilir. Sfiyye'nin yaay tecellide, belas (imtihan)'da Setr'dedir.Havas, tecelli halinde coarlar (ty), setr halinde yaarlar (iret ederler, y). SEV: Arapa, dzgn, zirve, benzer mutedil vs. gibi anlamlar olan bir kelime. Halkta bulunan Hakkn batn (i) lan. Halk (yaratlanlar) ile ilgili ta'ayynler (belirmeler), Hakk'n perdeleridirler. Hak, Ztnda zt ile zuhur etmitir. Halkn batn (i) lan Hak'dadr. Yaratlanlar, zatyla zuhur eden (grnen) Hakk'n vcudundaki yokluuyla, ma'kul olarak bakdir. SEVB: Arapa, Mkafat, ata, sevap, balans, bal vs. gibi anlamlar olan bir kelime. Allah'tan mafiret ve rahmete, Hz. Peygamber (s)'den efaate hak kazandran eye, sevb denir. SEVD: Arapa, topluluk, ky, siyah renk vs. gibi eitli mnlar ifade eden bir kelime. Mekke-i Mkerreme. SEVDU'L-VECH F'D-DAREYN : Arapa, dnya ve hirette yz kara, anlamnda bir ifade. Dnya ve hirette zahiren ve btnen, asl bir vcda sahip olmamas bakmndan, Allah'da tam anlamyla fena bulmak. Gerekte fakr, Allah'a ve asli yoklua dn ite budur. Bir ksm sufiler "fakr tam olunca o Allah'tr" demilerdir. SEVDA: Melankoli, lgnca sevgi gibi anlamlar ihtiva eder. lh ak. SEYF KLAH: Arapa-Farsa, kll klah demektir. Yukar yasslaarak ykselen ve bu ekliyle klc andran Mevlevi klah. Bu ekildeki klah, XVI. Yzylda Mevlana soyundan (ns elebi) Divne Mehmed elebi bazen giyerdi. Bu ekildeki sikke, Bektlerin Elif Tc'na benzer. SEYR: Arapa, yrmek, gezmek, gitmek demektir. Allah'a ulamak zere yaplan manev yolculua, seyr

denir. ki trl seyr vardr: 1) Seyr-i Nuzl: Mukayyed vcd (varlk)'un ortaya kmas iin mutlak vcud (varlk)'un seyri. Bu ehadiyet'in imkan mertebesine, mutlakn mukayyede, klln (btnn) cz'e (paraya) iniidir. 2) Seyr-i Urc: Mukayyedin mutlakda yok olmak zere yapt seyir. Cz'n, klle seyri. Buna seyr-i uur de denir. Bu seyr, insan mertebesinden Mutlak'a kadardr. SEYR AN'LLAH: Arapa, Allah'tan seyr demektir. Slkun drt mertebesinden, drdncsdr. Buna "telvin ba'de't-temkin" (temkinden sonra telvin) denir. Bu seyir vahdet (birlik)'ten, kesret (okluk)'e dorudur. Bundan gaye, Hak'dan halka terbiye ve ird iin dntr. Bu yzden, seyr-i anillaha "beka ba'de'l-fen", "sahv ba'de's-sekr" veya "fark ba'de'l-cem" de denir. Bu durumdaki kii, vahdette kesreti, kesrette vahdeti grr. SEYR F'LLAH: Arapa, Allah'da seyr demektir. Manev yolculuun drt basamandan ikincisi. Buna sefer-i sni (Cem') de denir. Allah'n sfatlaryla muttasf, isimleriyle mtehakkk, ahlakullah ile ahlaklanmak, ufuk- lya ulamak, btn beden zelliklerinden kurtulmak, seyr-i fillah' tanmlar. Bu seferin nihayetinde, slike vch- lemden perdelerin kalkp, ilm-i lednnnin kefolunduu kaydedilir. SEYR LA'LLAH: Arapa, Allah'a doru yolculuk yapmak demektir. Slkun drt mertebesinden ilki. Slik zikrederek Allah'a urc (ykselme) yoluyla hareket eder. Bunun sonu, velayet-i sura (kk velilik) olup buna "fena fillah" denir, iki tr seyr-i ila'llah vardr. 1) Seyr-i afak, buna suluk ad verilir. 2) Seyr-i enfs ki, buna da cezbe denir. SEYR MAA'LLAH: Arapa, Allah ile seyretmek demektir. Drt basamakl seyr- slk'un nc basama. Buna "sefer-i slis" veya "fark ba'de'l-cem" denir. Bu mertebede ikilik kalkar. Buna, "makm- Kabe kavseyni ev edn" ad verilmitir. Seyr maallah'n sonu velayettir. SEYR SLK: Arapa, gitmek ve girmek demektir. Bir eyhin nezaretinde, Allah'a vuslat iin klan manev yolculuk. Seyr slk'un drt mertebesi vardr. 1) Seyr ilallah, 2) Seyr fillh, 3) Seyr maallah, 4) Seyr anillah. SEYYADYYE: zzddin Seyyd (. 670/127) tarafndan kurulan bir tasavvuf okulu olup, Rifaiyye'nin kollarndandr. SEYYAHAT: Arapa, gezmek dolamak demektir. Eskiden mridler, olgunlamalar ve ibret almalar iin, mridlerini seyahatlere yollarlard. Bu seyahatlerde, eyhlerden feyz alnr, nefs terbiyesi yaplrd. Seyyah derviin srtnda postu, elinde kekl ve teber (bir tr balta)'i ile uzun sre afak (d lemde) yolculukla itigal eder, sonunda, yine eski tekkesine dnerdi . Yine seyyah oluban, destime aldm teberi. Yine ben azm-i diyar etmeye, kldm seferi. Seher Abdal SEYYAH VERMEK : Bekta ve Mevlev tabiri. Cezalandrlmak istenen, veya ilerlemesi arzulanan dervilere, seyyah verilirdi. Bektalerde, seyyah verilen derviin eline somun verilirken, Mevlevlerde derviin ayakkabs da doru evrilirdi. Ceza olarak seyyah vermek, "Ser Pay" dan daha hafifti. (Bkz. "Ser Pay) SEYYARYYE: Eb'l-Abbas Kasm bn'l-Ksm ibn'l-Mehdi's-Seyyar (. 242/856)'ye dayandrlan bir tasavvuf okulu. SEYYD: Arapa, efendi, bey demektir. Hz. Peygamber Efendimizin (s) torunu. Hz. Hseyin (r)'in soyundan gelenlere seyyid; Hz. Hasan (r)'m soyundan gelenlere de, erif denir. Ey hme-i nak, beyan bala dua-y seyyide, t sen de sarf- iktidar, durma sena-y seyyide. L-edr SEZAYYE: Hasan Sezai Efendi (. 1151/1738) tarafndan kurulan bir tasavvuf okulu olup Gleniyye-i Halvetiyye'nin kollarndandr.

SIDDK: Arapa, ii ve sz doru, ok doru olan kiiye denilir, ii aydn olmas ve Hz. Resullah (s)'a ilgisinin ileri seviyede bulunuu sebebiyle, Hz. Peygamber (s)'e her geleni ilmen, kavlen ve amelen dorulamakta kemle eren kiiye sddk denilir. Bu nedenle Allah nebilerle sddklarn arasn amamtr. "Onlar, zerlerine Allah'n nimet bahettii nebi, sddk, ehid ve salihlerdendirler" (Nisa/69). Hadis-i erif: "Ben ve Eb Bekir iki rehin at gibiyiz. O beni geseydi, Ben ona inanrdm. Ben onu getim, o bana inand". Diliyle sylediini, kalbiyle ameliyle, eksiksiz tahakkuk ettiren kii, sddk, Hz. Ebu Bekir (r)'dir. Vast bu hususta yle der: "Bu mmetin iinde, sfiyyenin dilini ilk kullanan kii, Hz. Eb Bekir (r)'dir". SIDDIKIYYE: Arapa, tam doruluk demektir. Bu, velayet derecelerinin en ycesi olup, nbvvet derecesinin altndadr. Nbvvet ile arasnda vasta yoktur. Sddkiyyeti, geen, nbvvete ular. Sddkyyet, bir temele dayanr: slm, iman, ihsan, ehdet, ma'rifet. Sonuncusu, "kendini bilen Rabbini bilir" makamnn hakikatmdan ibarettir. Marifetin hazreti vardr: Hazret-i lme'l-Yakn, Hazret-i Ayne'l-Yakin, Hazret-i Hakka'l-Yakn. Sddkn bu hazreti gemekde almeti, gaybe'l-vcdun kendisine mehed olmasdr. Bu durum sddk, yakin nuruyla, Hakk'n mahlukatn gznden gizlenen srlarn grr. SIDK: Arapa, doruluk demektir. Sr ve aleniyyenin (ite olanla, dta olann) eit olmas. "Olduun gibi grn, veya grndn gibi ol" vecizesinde anlatlmak istenen husus, M'minin imannda sdk kadar, kfirin de kfrde sdk, ahsiyetteki dengenin gstergesidir. Slikin sz ve iinde sdk n planda tutmay alkanlk hline getirmesi ve bu hlini devam ettirmesi, onu sddklar zmresine dahil eder. Sdk halinin devaml, olmasn, Nak Meayhndan Hce Yakub erh Hazretleri, "bir ineyi yere dikmek ve ayan baparmayla o'nun zerinde durmak" diye tanmlar. Sdk, i ve dta, Allah ile beraberlii, istikamet (eriata bal olmak) zere muhafaza etmekle -olur. Bu istikametin salanmas, Allah', srekli kalpde muhafaza etmek, O'ndan baka eyleri hatra getirmemekle mmkn olur. Crcn'ye gre, yalann kurtarabilecei durumdaki kii, o halde bile doruyu syler. Kueyr de, sdk, "hallerinden leke, inancnda phe, amelinde ayp olmamasdr" eklinde tanmlar. Konuyla ilgili olarak, "Sdkn btn tut" eklinde tasavvuf? bir t vardr. Bu t, "grd eyleri iyiye yormak, kalbi bulanmamak, tarikatta doru olmak" eklinde aklanr. Sdk sahibi olmann yollarndan biri de, "Sdk sahipleriyle beraber olmanzdr" (Tevbe/119). Hakim Tirmz, sdk, ikiye ayrr. Birincisi, marifetin dallarndan saylan adi zelliine girmi ahlak ve akl sdk olup, ikincisi de itimadir. SIDKU'N-NUR: Arapa, nurun doruluu demektir. Kendisinden sonra perdelenme bulunmayan kefe, sdku'n-nr denilir. Yamur yadran yldrma benzer, ki buna "Sdk" ad verilir. Yamur yoksa "kzib" denir. Kef geldikten sonra, perdelenmeye maruz kalan slikin hali, karktr. Nur vastas ile, kefi, cem' makamna ularsa, buna sdku'n-nur denir, zira, bu nurdan sonra, gizlenme ve perdelenme hli yoktur. SIFAT: Arapa, zellik, nitelik, vasf kalite gibi anlamlan olan bir kelime, mevsftan ayrlmayan eye sfat denir. Bir eyde sfat bulunmadan, ona vasflanm (mevsf) denmez, iki trl sfat vardr. 1) Sfat- Fadaliyye: Hayat gibi zata ait sfatlar onun dndakilere ait sfatlar. 2) Sfat- Fdiliyye: Kerem gibi hem zat, hem de lh sfatlar iin asl olan "Rahman" sfatdr. Zira bu sfat, mul ve alan bakmndan Allah isminin mukabilindendir. kisi arasndaki fark; Rahman'n umumu ile birlikte vasfiyye'nin zuhur yeriyken, Allah, ismiyye'nin zuhur yeridir. SIFT-I CEMLYYE: Arapa, gzellie ait zellikler, nitelikler demektir. Ltuf ve merhametle ilgili zellikler. SIFAT-I LHYYE : Arapa, lh sfatlar demektir. Rza, rahmet, gazab gibi, kendilerini ve Zdlarn Hakk'a nisbet etmek caiz olan sfatlara, sfat- lhiyye denir. SIFAT-I SBTYYE: Allah'a nisbet edilen hayat, ilim, semi, basar, irde, kudret, kelam, tekvin, gibi sfatlar. SIFAT-I ZATYYE: Arapa, zat sfatlar demektir. Kudret, azamet, izzet gibi Hak Ta'al'ya izafe edilen ve zdd caiz olmayan nitelikler. SIR: oulu esrar ve sirar olup, Arapa sr, gizli ey, kk, kymetli, vadinin orta yeri, asl, nikh, bireyin halisi, efdali, gibi anlamlan ihtiva eden bir kelime. Sr, kalpte bulunan Rabbn bir latifedir. Ruh sevginin, kalp marifetin, sr da mahedenin mahallidir. Ruhan bir nur olup, nefs'in haletidir.Sr olmakszn nefs, i yapmaktan aciz kalr. Nefs'in beraberinde, srrn himmeti olmazsa, bir fayda elde edilmez. Srra, kalbin bir

buududur diyenler olduu gibi, ruh'tur veya ruhtan daha yce ve daha latif bir ruh buududur, diyenler de vardr. Mevlevlikte sr, stlah olarak u anlamda kullanlr: Dede'nin hcresinin pencere perdesi kapal ise, bu onun ieride istirahat ettiini veya kendine gre bir ibadetle megul olduunu gsterir. Bu hale sr denir. Hayflar, gz yumup Esrar Dede srroldu. Surr Srla ilgili baz ataszleri ve deyiler unlardr: Bir eyi rtmeye, kapamaya, srlamak denir. Gmmek, gmlmek; srlamak, srlanmak gibi ifdelerle karlanr. len kiiye, srroldu, denir. Srrn gizlenmesi gerektiini bildirmek zere, "srrn ama dostuna, onun da dostu vardr, o da aar dostuna" ataszn sylerler. Tarikat srrn, sisteme yabanc kiilere sylememek gerekir, zira, tasavvuf terminolojisine vakf olmad iin, yanl anlar. te bu tr srlarn saklanmas konusunda, "Srrn srredene akolsun, fa eden yuf" denir. SIRAT: Arapa, yol, demektir.Hakk tecellilerinin eitlenmesinden kefe alan yol, nefsiyle, yine kendi nefsi iindir. Fusus'da "hibir kmldayan canl yoktur ki Allah onun alnndan yakalam olmasn. Rabbim, doru yol zerindedir" (Hd/56) yeti yle yorumlanmtr: Yryen herey, Rabbin doru yolu zerindedir. Bu bakmdan, Allah onlara gazaplanmaz, saptmazlar, saptmak da nereden arz olsun ki, Hakk'n gazab ortaya ksn. SIRR-I HAL: Arapa, hlin srr demektir, iinde, Hakk'n muradnn bilindii durum. SIRR-I LM: Arapa, ilmin srr demektir. Bu, ilmin hakikatidir. Zira ilim, hakikatte Hakk'n ayn'dr. SIRR-I STVA: Arapa, istiv'nn srr demektir. Mevlev tbiridir. Siyah bir erit addr. Yksek bir almet saylr. Mevlana Celaleddin Rm'den kalm olup, iki yollu olan klh- seyf, veya klc ta yollarna taklan eride, srr- istiva denir. Bu tac, ancak cezbe-i Rahman ile istiv'nn srrna vkf olan yksek mneviyatl zatlar giyebilir. SIRR-I KADER: Arapa, kader srr demektir. Allah'n ezeldeki aynlar, ve bu aynlarn d lemde gereklemeleri durumunda sahip olacaklar haller hakkndaki ilmi. Bir ey hakknda, ancak Allah'n, o eyin, sbt durumundaki bilgisiyle hkmolunur. SIRR-I RUBUBYYET: Arapa, Rab'lk srr demektir. Bu, merbb'a baldr. Zira onda, mntesiblerde olmas gereken bir nisbet vardr. Mntesiblerden biri merbub olup, ademdeki sabit aynlardan bakasnda deildir. Ma'dm (yok)'a balanan da yoktur (yani ma'dm'dur). Bu yzden Sehl b. Tster, rubbiyyet'de yle bir sr vardr ki, ortaya km olsayd, rubbiyyet btl olurdu. Onun yok oluu, (butlan) zerine baland eydendir, demitir. SIRR-I SIRRU'R-RUBBYYE: Arapa, rubbiyyet srrnn srr, demektir. Rubbiyyet srr, Rabb'n, aynlarn suretlerinde ortaya kmasdr. Aynlarn suretleri, ztyla kim, ta'ayynleriyle zuhur eden Rabb iin, zhul yeri olmas bakmndan, onunla kaim, onun vcudu ile mevcutturlar. SIRR-I TECELLYYT: Arapa, tecelllerin srr demektir, ilk tecell kalbe olur, bylece btn isimlerin arasndaki ehadiyyet-i cem mahede edilir. Zira her isim, dier btn isimlerin zelliini tar. Yine btn bunlar, zt- ehadiyyet'de birleir. Farkllk, onun suretleri olan kevn (olu) larda ortaya kan ta'ayyn (belirme)ler iledir. Bylece, her ey, her eyde mahede edilir. SIRRU'S-SIR: Arapa, srrn srr, demektir. Ehadiyet hazretinde, icmlen (zet olarak) bulunan gereklere ait ayrntl (tafsl) bilgi. "Gaybn anahtarlar, O'nun kalndadr, onu O'ndan bakas bilmez" (En'm/59), yetiyle bu hususa iaret edilir. S'A- KALB: Arapa kalbin genilii anlamna gelen bir ifde. Kmil insann imkn ve vcbu toplayan berzah hakikati gerekletirmesi. Kmil insann kalbi, ite bu berzahtr. Bir kuds hadisde yle buyurulur: "yerime, gme smadm, m'min kulumun kalbine sdm". SCLMASYYE: Muhammed ibn'l-Hase-ni's-Sicilmas (. 575/1179)'ye dayandrlan bir tasavvuf okulu. SCN: Arapa, hapishane demektir. Bir vcd mertebesi olup, gnahkarlar karanlk sfl tabiat derekelerinde, hakir drr.

SDRET'L-MNTEH: Cennette bir aa. Mahlkun Allah'a doru giderken ulaabilecei son nokta. Bundan sonras sadece Allah'a mahsustur. Sidreden sonrasna ulamak mmkn deildir. Zira, mahlk, burada mahv olmu, toz hline gelmi, silinmitir. Srf yoklua bitiiktir. Sidreden sonras iin mahlkun bir vcdu yoktur. Sidre aacna, iman da denmitir. Hz. Reslullh (s), "karnn, Sidr aacnn meyvesi (Nebk) ile doyurann, kalbini, Allah iman ile doldurur" der. Kaan, sliklerin yapt yolculuun ilim ve amellerinin bittii sidre noktasna, berzah ad verir. SGA KARDE : Ahiret kardei. Arapa muht, Trke kardelemek, karde tutmak eklinde ifde edilir. Mekke'den Medine'ye hicret eden Muhacirlerle, Ensar arasnda kardeleme olayndan kaynaklanan bir uygulamadr. SKA: Arapa, gvenme, dayanma demektir. Sika, Allah'a gvenmeyi ifade eder. Tevekkln esas sika'dr. SKKE: Arapa, altn parann zerine baslan nak ve yaz anlamna gelir. Mevlevi klahna da sikke denir. Dme keeden yaplan, yekpare, bal rengi yahut, beyaz, bir kar drt parmak uzunluunda, iice gemi iki katl klaha denir. Sikke zerine genellikle sark sarlr. Sark sarlmayan sikkeye, dal sikke, dal kavuk, veya dal fes denir. D cihanda eer altn ola dersen nn, Sikkesi altna gir Hazret-i Mevln'nn. Mevlevi Hdy Dede Mevlevlikte mertebeli klah vardr: 1. Mertebe, teberrk ve emanet klah; mutfakta ile karanlara ve muhiblere giydirilir. 2. Mertebe, irdet klah; hizmetini tamamlam dervilere giydirilir. 3. Mertebe, hizmet klah; slk tamamlayp, hilfet alanlara giydirilir. SKKE- ERFE: Mevlevlerin giydikleri sikkeye denir. erefli sikke anlamna gelir. SKKE-P: Arapa-Farsa, sikke giyen demektir. Sikke giyenler hakknda kullanlr. Hakk'a sl eyleyen ehrh bul, lem-i kesrette vahdetgh bul. Sikke-p ol, zevk-i eyvallah bul. Gel harm-i aka gir, dilhh bul. Msiv'dan el ekb Allah' bul! Tokadzde ekib SKKE TEKBR: Mevlev tbiri. Tarikate yeni giren nevniyzn bana sikke giydirilirken yaplan duaya "sikke tekbiri" denir. SLLE: Tokat. Allah'n kahr sfatlar (el-Kahhr, el-Cebbr) ile tecell etmesi. Hak sillesinin sadas yoktur. Bir vurdu mu hi devas yoktur. Ferid Kam SLSLE: Arapa, zincir demektir. Tasavvuf okullarndaki maneviyat retmenleri zinciri. Bu zincirin son halkas Hz. Muhammed Mustafa (s)'dr. veyslerde, dorudan doruya Allah'dan feyz alnmas mnasebetiyle, silsile sz konusu deildir. iinde sdt- kiram'dan (Hz. Peygamber (s)'in slalesinden) kiilerin bulunduu silsileye "silsilet'z-zeheb" (altn zincir) denir. Silsileden bahseden eserlere, silsilename ad verilir. SM: Farsa, gm demektir. Zahir ve btnn tasfiyesi, bedeni ve ruhu arndrma. SMD: Mevlevi tbiridir. Sikkenin zerine, fakat destarn alt tarafna sarlan beze simid denir. Pamuktan yaplr, sark bunun zerine sarlr.

SMURG: Farsa, otuz ku demektir. Efsanev Kf Dann ardnda yaayan, ad var kendi yok bir ku. Allah Ta'al'nn frd insan (ilh) ruhu, geldii asl vatanna (Kaf Da'nn ardna) dnecek, oray aacak otuz kabiliyetle donatmtr. Ku, ykseliin semboldr. Ruh, bu otuz ku (yani otuz olumlu yetenek) ile, geldii yere dner. Simurg'a u anlam da verilmitir: nsan- Kmil. Mantku't-Tayr'da otuz kuun yedi vadiyi getikten sonra ulatklar padiah, Allah. B-vcd olmak gibi yokdur cihann rahat. Gr ki Simurg'un ne dam var, ne de sayyd var. Koca Rgb Paa SMYA: Farsa, kimya demektir. Bakr altna evirme hneri, ilm-i Simya'y mrid-i Kmiller bilirler. Onlar Allah'n izniyle, deersiz bakr gibi olan insan nefsini, yirmi drt ayar altna (nefs-i kmile'ye) dntrrler. Kt ahlk, iyi ahlka dntrme san'at. SNANYYE: Halvet tasavvuf okulu kollarndan olup, brahim b. Abdurrahmn el-Halvet, yani mm Sinan (. 976/1568) tarafndan kurulmutur. SNCEDE BZR BTMEZ: Sin, Trke'de mezar anlamna gelir. Bzr (dorusu bizr olacak) de, Arapa tohum demektir. Bu ekilde, atasznn anlam "mezarda tohum bitmez" eklinde olur. Erbab- tarikat, sr konuulurken, yanlarnda yabanc birisi varsa, bu ataszn syleyerek susulmasn ihtar ederler. Bu atasz, genellikle alevler arasnda kullanlr. SNE: Farsa, gs demektir. lh ilim, ilim sfat Yrei temiz kiilere "sine-saf" denir. Sineye ekmek, tahamml etmek, sabretmek anlamna gelir. On Muharrem'de iler, yaptklar yinlerde, gs ve srtlarn derek kan aktrlar. Bunu yapan kiiye "sine-zen" ad verilir. Ki bu, Trke'de "gs den" demektir. klarn, aklarnn kaynamasyla gslerini yrtmalar hakknda "sineye elif ekmek" diye kullanlan bir tbir vardr. Holanlmayan bir Divan Edebiyat rfdr. Tasavvufta mutlak cemalin, mecaz sfllie indirilmesi ile ilgili bir kullanm vardr. SRR: Arapa bir eyin hlis olan, asi, sr, kk vs. gibi anlamlar olan "sr" kelimesinin ouludur. Tam olarak vuslata erme durumunda, slikin mahvolmas. "Dostlarm kubbelerimin altndadrlar. Onlar Ben'den bakas tanmaz", kuds hadisi ile, bu grup Allah adamlarna iaret olunmutur. SV: Arapa istisna edatdr. ".... den baka" anlamnda kullanlr. Ta'ayynleri (belirmeleri) bakmndan, a'yn'a denir. SYAH: Farsa olan bu kelime. Trke'de de ayn anlamda kullanlr. Kara. Zt- Hak. Karanlkta, eyalar birbirlerinden nasl ayrt edilemezlerse, Hakk'n idrk st ztnda da, hi bir ey birbirinden ayrt edilemez. Siyah-krn: Kara i sahipleri. Slku tamamlayamayp yolda kalanlara denir. Siyah-r: Kara yzllk, imkn lemi. SZLER BAK : Vefat etmi biri konuulurken, "Allah rahmet eylesin", "ruhu ad olsun" gibi ifadeler kullanld gibi "sizler bak" sz de kullanlr. SOFU : Arapa, sf kelimesinin bozulmu ekli. Samimi dindar kiilere sofu denirken, ekilci, ham tipli dindarlara da ayn tbir kullanlr. Necip Fazl merhumun zden mahrum, krc, itici, irkin yznde gzel slm' irkinletiren, dindar klkl tipler hakknda kulland "ham sofu, kaba yobaz" ifadeleri mehurdur. SOHBET: Arapa, arkadalk yapmak, karlkl konumak vs. gibi anlamlar olan bir kelime. Allah'a ulatran tasavvuf okullarnn her biri, "hizmet" ve "sohbet" gibi iki temele dayanr. Bu ikisi, sliki, maneviyat yceliklerine ulatran vastadr. Sohbette, mrid-i kmilin ruhundaki kabiliyetlerin mride yansmas (in'iks) yani kabiliyet aktarm sz konusudur. Bu yzden Allah dostlar, sohbete ok nem verirler. Hoca Baheddin Nakbend Hazretleri "tark- m b suhbetest" (yolumuz sohbetledir) sz, Nak yolunun ana dstrunu oluturur. Peygamberimizin (s) arkadalarna "ashb" denilir ki, bu kelime "suhbe" masdarndan tremitir. Hz. Reslullah (s)'n, sahabe-i kiram (r), sohbet yoluyla yetitirmesi, sfiyye yolunda vazgeilmez, gz ard edilemez bir metod olarak kabul edilmitir. Baz tasavvuf okullarndaki eyhler, hrka giydirerek nisbeti naklettii iin "hrka eyhi" adn ald gibi, sohbetle nisbet geiren eyhler de "sohbet eyhi" olarak anlmtr.

SOMAT: Arapa, simt kelimesinin bozularak kullanlm ekli olup, sofras, uzunca dizilmi yemek sofras, dizi, kenar ve saf gibi anlamlar vardr. Bekta ve Mevlevler tarafndan kullanlan bez veya meinden yaplm sofra. trl somat vardr: 1. Gezgin dervilerin kulland etrafnda halka bulunan somat, 2. Derghlarda kullanlan somat, 3. Uzunca ve dz olan, bu yzden de "elf" adn alan somat. SOMATI: Sofrac demektir. Mevlevi ve bektlerde, sofray kurup toplamakla grevli kii. Gn-y kalb kadar nimet olmaz ehl-i dilde, Bu tekkenin fukaras somat bilmezler. Nail SOMAT GLBANG: Mevlev tekkelerinde, yemek yendikten sonra okunan glbange "somat glbangi" denir. Bu glbank yledir: "M sfiyn- rahm, m tablahar- ahm, payende dar y Rab. n kse-i b u nnr Elhamdlillah. e-kr lillah, Hak beraktn vire! Erenlerin han- keremleri mzdd ve shib'l-hayrt gzetegnn rh- erifleri ad handan, bakleri selmetde ola! Demler saflar ziyde ola! Dem-i Hazret-i Mevln, srr- ems, kerem-i mam- Al H diyelim H!" SORA SORA KA'BE BULUNUR: "isteyen ve istedii konuda cidd olan, hedefine ular" (men talebe ve cedde vecede) kelm- kibarnda ifde edildii gibi, Ka'be'ye ulamay gaye edinen kii sora sora ona ular. Arapa'da "sul", hem sormak, hem de istemek manasnadr. SOYUNMAK: Mevlev tbiridir. Dervilie ikrar verip, dervilik kisvesine brnmek, tasavvuf mnda soyunmak, yani dnyadan soyunup syrlmaktr. Mevlevlikte de, 1001 gnlk ile iin ikrar verip hizmet tennuresini giyinmeye, soyunmak denir. SZ: Tasavvuf sz deil, yaama iidir. Bir baka deyile, tasavvuf ehli, laf (kl)'a deil, yaama (hl)'ya nem verir. Ancak konuma sz konusu olduunda, Hz. Peygamber (s) gibi, az szle ok mn ifde etmeye (camiu'l-kelim olmaya) dikkat ederler. Sz ile ilgili ok sayda atasz ve deyi vardr. Bunlarn bir ksm yledir: Sylenen szn, baa gelecek belya bal olduu hususu "szn can vardr" ataszyle anlatlmak istenir. Kalabalk toplantlarda, uluorta konuulmamas gerektiini ifde etmek zere, "sz vardr halk iinde, sz vardr hulk iinde" denir. (Liklli meclisin makl ve liklli mahallelin bakkal). Szn etkili bir yan olduunu belirtmek zere, "sz vardr ii bitirir, sz vardr ba yitirir" atasz kullanlr Sz ola kese sava, sz ola y iti re ba, Sz ola aulu a, bal ile ya ede bir sz. Yunus Emre Susmann ariflik gerei olduunu belirtmek veya dinleyenin, syleyenden daha anlayl olmas icbettii, "syleyenden, dinleyen arif gerek" ataszyle anlatlr. Her insan dilinin altnda gizlidir yani her insan konumasyla kendini ele verir. Bu konuyla ilgili olarak sylenen dier ataszleri de u ekildedir: "Sz, adamn mihengidir". Anlamsz konuan kii "sz syledi balkaba" karln grr. Gsteri ifde eden davranlara "szde" denir, zira sahtedir. Kiinin deeri iin, u atasz gndemdedir: "Kelmndan olur ma'lm, kiinin kendi mikdar". SU: Allah diriyi sudan yaratmtr. Tasavvufta toprak, hava, ate gibi su da karakterolojik teekkl ile ilgili drt unsurdan biri olarak grlr. Su datana "su gibi aziz ol" denir. "Sular alaktan akar", "suyun yz yerde" ataszleri de alak gnll olmay ifde eder. Feyzin kaynandan istifade edilmesini belirtmek zere, "suyu bandan imek gerek" denilir. SUL: Arapa, istemek, sormak demektir. Tasavvufta ok soru sormak makbul deildir. Hz. Musa'y , Hz. Hzr ile olan arkadalktan ayran ey, ok soru sormas olmutur. Ayet: "Her eyi sormaynz! Eer iin i yz ortaya karsa, bu fenanza gider... Sizden nce gelen bir toplum da onlar sormu, sonunda da sabaha kfirler olarak girmilerdir" (Maide/101-2). Hac Bayram Camii'nin ilk imam Erefolu Rum, Hac Bayram- Vel'nin damad idi. yle anlatr: "Bir gn hocam Hac Bayram- Vel'ye, dnyev bir mes'ele sordum, bana ok konuma, meayh katnda ok konumak, kstahlk olur, diye karlk verdi. Ondan sonra, ona hibir ey sormadm". Sormamak, teslimiyet alametidir. Soranda teslimiyet noksanl vardr. Yani, susmak teslimiyettir.

SUAL'L-HAZRETEYN: Arapa, iki hazretin sorusu demektir. Biri, ilh isimler diliyle Hazret-i vcbdan sudur eder ve Rahmn'n nefesinden ayn'lar suretinde zuhura gelmelerini ister. Dieri ayn'lar dili ile hazret-i imkandan sual edilir, ve bu ayn'larn isimlerle zuhura gelmelerini ister. SUBHA: Arapa, kara kilim, siyah zemin anlamn ifde eder. Vazh (ak) olmad iin "heyula" ad verilen "heba"ya, sbha denir. Hebann varl kendi nefsiyle deil, suretlerledir. Heba, gne ndaki ince toza denir. Sbha, bir hadis-i erif'de ifde edildii gibi, Allah'n mahlkt yaratt zulmete, karanla denir. Allah mahlkata kendi nurundan yayd. Bu nur kime dedi ise, dnyada hidyete ulat. Nurdan nasibi olmayanlar da sapklkta kaldlar. SF : Arapa, ynl, yn giyen anlamna gelen bir kelime. Hakk'a vsl olan kiiye, sf, yolda sluka devam edene de, mutasavvf denir; sf, vusul; mutasavvf usl ehlidir. Sf kendi nefsinde fan, Allah ile bakdir. Sf, nefsin alkanlklarndan kurtulmu, hakikatlerin hakikatine ulamtr. Cneyd, sflerin, sadece Allah'n bildii tarzda, Allah ile beraberlie sahip olduklarn syler. Bir ise sf'yi, "kalbini Allah iin saflatran kii" olarak deerlendirir. Onlara sfiyye denilmesi, onlarn Allah huzurunda, ilk safta bulunmalarndan kaynaklanmaktadr. Ki bu, onlarn himmetlerinin Allah'a ykselmesiyle, yani, kalpleriyle O'na ynelmesiyle olur. Bir baka gre gre, zellikleri ehl-i suffe'ye benzedii iin, bu toplulua sfiyye denilmitir. Bir kanaata gre de, sf, yani yn giydikleri iin, sfiyye adn almlardr. SUHTE: Farsa, yanan anlamnda olan bu kelime medrese talebelerine denir. Galat olarak "softa" eklinde kullanlr. lim akyla yanan talebelere, bu zellikleri sebebiyle "suhte" denilmitir. SK-I CENNET : Arapa, cennet ars demektir. Cennette bulunan erkek ve kadn resimleri. Herkes, burada beendii resmin ekline girer ve o halde ailelerinin yanna gider. Cennettekilerin sonsuza kadar ekil deitirebilecei kaydedilir. SUKT'L-TBRT: Arapa, itibarlarn (izafi hususlarn) drlmesi. Kaan bunu, Zat'n birliinin gznnde tutulmas olarak deerlendirmitir. SULH: Arapa, bar anlamnda mastar. Yaplan amel ve ibadetlerin kabul edilmesine, sulh denir. SULTAN: Arapa, hccet, delil, g, kudret, vali padiah, zor gibi anlamlar olan Arapa bir kelime. Tarihte ilk defa, Abbasi vezirleri iin kullanlan bu unvan, zamann ak ierisinde hkmdarlar iin de, geerli olmutur. Tasavvuf nderlerine, belli bir zamandan sonra sultan lkab verilmitir. Balm Sultan, Sultan Veled, Emir Sultan vs. gibi. SULTAN VELED DEVR: Mevlev tbiridir. Mukabele gn, sem'dan nce, eyh efendi nde, dervi (can)ler ortada olmak zere, semahanenin etrafnda halka eklinde yryerek yaplan devir (daire)'e Sultan Veled Devri denirdi. Bunun ilk dzenleyicisi Sultan Veled olduu iin, onun adyla anlmtr. SULTAN VELED MAKAMI: Mevlev tabiridir. Meydan- erifteki krmz renkli posta, Sultan Veled Makam denir. eyh, tren iin meydana gelince, bu posta otururdu. SURET: Arapa, ekil, heykel, eit, nevi, kl, biim vs. gibi anlamlar olan bir kelime. Hadis olduu kaydedilen, Allah'n Hz. Adem'i kendi suretinde yaratmas hususu, onun halifeliini anlatan bir tabirdir. Kul, hibir zaman Allah olamaz. Ortaya kp gerekleme tavrnda, suretler hem ulv, hem de sfldir. Ulv suret, hakiki ve izafi olmak zere ikiye ayrlr. 1. Hakiki olan, vcd hakikatler ve rubb isimlerin suretlerinden ibarettir. Faal hakikatin, zt- lhiyyetden bir cem'i vardr. 2. zaf olan ise, akl, mheymin ve nefs ruhlarn hakikatlerinden ibarettir. Sfl suretlere gelince, bunlar imkana ait hakikatlerin suretleridir. Sfl suretler de, ulv ve sfl olarak ikiye ayrlr. Ruhan suretlerden, zikri geenlerin hepsi, ulvdir. Mutlak ve mukayyed misal leminin suretleri, bu grubdandr. Sfl'ye gelince, cisimler leminin suretleri, ar ve krsi hri olmak zere, bu gruptandr. Anasr ve unsuriyyatn suretleri, buna dahildir. SRET- LH: Arapa, lhn sureti demektir, ilh isimlerin hakikatlerini gerekletirmesi bakmndan kmil insan'a, sret-i lh denir. SRET- RDE: Arapa, iradenin sureti demektir. Nefsin, hibir eyin Allah'n iradesinin dnda bir irde ile vuku bulduunu grmemesi. Hereyin Hakk'n irdesi ile meydana geldiini grmesi.

SRET- HAK: Arapa, Hakk'n sureti demektir. Hakikat- Ehadiyye ve Vhidiyyeyi gerekletirdii iin, bu, Hz. Muhammed (s)'dir. Bu sebeple ona "Sd" da denir, ibn Abbas (r)'a "Sd"n ne anlama geldii sorulduunda, u karl vermitir: "Mekke'de, zerinde Rahmann Arnn bulunduu bir dadr". SRET- MUHAMMEDYYE (S): Allah bunu, el-Bed ve el-Kdir isimlerinin nurlarndan yaratmtr. Allah, Hz. Adem'in suretini, Muhammedi (s) suretin bir nshas olarak yaratmtr. Hz. Adem Cennetten inince, ruhlar leminden ayrld iin, ona ait suretin hayat sona ermitir. Cennette iken, Allah vicdanna duyurma yapmakszn, Hz. Adem hi bireyi kendi bana dnemiyordu. Dnyaya inince, Allah'tan ald bu vicdan hissedii kayboldu. Zira Cennette suretlenmi hayat, onun nefsiyle iken; dnyadaki hayat, ruh ileydi. Dnya ehline gre Allah ebed hayatla diriltmedike, bu l hkmndedir. Ona nazar, onunla onun zatna nazar etmekle olur. Bu da, Allah'n isim ve sfatlaryla tahakkuk eder.' Bylece dnyadaki kii, cennettekilerde bulunan eyi elde etmi olur. Yani cennetteki gibi, Allah kendisine vicdan sezile bildirimde bulunmadka, hibir eyi tasavvur edemez. Abdlkadir Geylan'nin yorumu ite bu ekildedir. SURH: Farsa, kzllk demektir. Kalbin kozmik rengi, krmz veya sardr. Manev tekmln gl oluuna surh denilir. SHAN: Farsa, sz demektir. lh uyar, ilh iaret. SHEYLYYE: ziliyye'nin Cezayir'deki kolu (XIX. y. y) SHREVERDYYE: Abdlkhir es- Shreverd (. 563/1168) ve mer es-Shreverd (. 632/1234) tarafndan kurulan bir tasavvuf okulu olup Kdiriyye'nin koludur. SKN: Arapa, sakin, hareketsiz olmak demektir. Hakk'n huzurunda, O'nun inayetinin kuatmas altndaki ruh rahatlk, sarsntsz manev hayat. SKT: Arapa, susmak demektir. Tasavvufta susmak, teslimiyeti ifade eder. Tasavvuf hal ilmi olduu iin, konuarak deil, susarak yani hl ile (yaayarak) renilir. Hz. Hzr (a)'n, Hz. Musa (a)'dan istedii "susmak"t. Ancak, bu gereklemedi, iki eit skt vardr: 1. D skt 2. skt. Mesela, tevekkl halindeki kiinin rzk endieleri asndan kalbi (ii), susma durumundadr. Vcdun hareketsiz hali de, kendine gre sktu ifade eder. Muhib'in sustuunda helake urayaca, arifin de sustuunda malik olaca kaydedilir. Skt'un sebebi bedihi (ak) hayrettir. Ak susarsa, arif konuursa helak olur. ibn Ebi'dDnya'nn, konuyla ilgili olarak "Kitab's-Samt ve db'l-Lisn" mehurdur. SLEYMAN: Hz. Davud'un olu Hz. Sleyman, ku dilini (Mantku't-Tayr) bilmesi bata olmak zere, rzgar ve cinlere hkimiyetiyle tannm bir peygamberdir. Rahmetli Sami Efendi Hazretleri (k) tasavvuf yoluna girmek, ku dilini bilmektir, diyerek, varlklar, konuturmak onlardan ibret almak (nazar) eklinde bir tanm getirmitir. Sleyman ku dilin bilr dediler. Sleyman var Sleyman'dan ier. Yunus Emre SLK: Arapa, yola girmek, yol almak demektir. Bir eyhe balanan kiinin, belli bir metodla, Allah'a doru, yani kemalta doru i (manev) planda yapt yolculua slk denir. Sluk'un sonunda "Allah' sevmek" tefekkr (murakabe-i mahabbet) verilir. Ondan sonra "fena" ve "beka" gibi haller ortaya kar. Bir kul, en mkemmel varlk olan Allah (c.c) olmyaca iin, gerek mnda slkun sonu yoktur. Erefolu Rum resm slkunu bitirince, kaynpederi Hac Bayram Veli (k)'ye "varmamz gereken manev kemltn sonu bu mudur?" deyince, u karl alr: "Bir velinin, bin yl mr olsa, ve bu sre iinde slka devam etse, peygamberlerin topuuna bile varmas imkanszdr." Peygamberimizin (s) Allah (c)'a en fazla yaklaan beer varl olarak, Mira Gecesi'nde, kendisiyle Rabbisi arasnda Kabe Kavseyn (iki kan aras) kadar bir mesafe braklmtr. Eer o mesafe de olmasayd, Peygamberimiz Allah'la ontolojik manada birlemi olacakt ki bu takdirde (h) Allah olmas gerekirdi. Bu ise muhaldir, mmkn deildir. Zira "vema nve illa beer" (M'minn/24) O, ancak bir beerdir. SNBLYYE- HALVETYYE: eyh Zeynddin Yusuf Snbl Sinan Efendi (. 936/1629) tarafndan

kurulmu bir tasavvuf okulu olup Cemaliyye-i Halvetiyye'nin kollarndandr. SRAH : ns makam. SRR: Arapa sevin demektir. zntnn mukabili olan sevin, trldr: 1- Zevk srr. 2- hd srr: ilim perdesinin almasyla oluan sevin. 3- icbet-i sem srr: Vahet izlerini gideren mahede kaplarn aan, slikin ruhunu gldren srr. STHYYE: Bkz. Ahmediyye.

ABANYYE- HALVETYYE: Kurucusu Hac a'ban- Veli'dir. Halvet tarikatnn kollarndan biri. Hac a'ban- Vel'nin eyhi de Hayreddin-i Tokdi (k) hazretleridir. Mezar Bolu'ya 10 km. mesafededir. AD: Farsa, ne'e, sevin, bahtiyar, mutlu gibi anlamlan olan bir kelime. Sfnin, kabz hlinden bast hline gemesine ad denir. AH: Farsa, hkmdar, demektir. Hafifletilmi olarak eh eklinde de kullanlr. eyh ve Vel'ye de, ah denir. Orta Asya ve Hindistan'daki sfler iin, bu tbir kullanlr: ah Abdullah Dihlev, ah Muhammed Baheddin Nakbend vb. Bektalerin de, bu tbiri sklkla kullandklar grlr. Hz. Ali iin, h- Merdn, h- Necef, h- Vilyet gibi tbirler kullanlr. ah klc sallamak: Eskiden Anadolu'da ran'a balln bildiren kiiler iin Osmanl tarihileri tarafndan kullanlan bir deyim. ahl eyhlie eviren brahim Ethem gibi zatlarn yan sra, eyhlii ahla eviren, siyasal faaliyetlerde bulunan sfler az deildir. Tasavvuf tarihi iinde, sflerin kurmaya muvaffak olduu devlet says Orta Asya, Hindistan, Malezya, in, Afrika, Kafkasya gibi yerlerde krk bulmaktadr. Hoca Muhammed Baheddin Nakbend'in hocas Halil Ata Gazan Han'n Maverannehir'de, hkimiyeti yedi yl sren ve amanist Trkler arasnda slam' yayma abalar iinde bir devlet kurduu grlr. Afrika'da, Osman Dan Fud, Umar Tal Hac, Amadu Bellu, Emir Abdulkdir-i Cezyir, Kafkasya'da eyh amil enNakbend ve Hac Murad gibi zevat, konunun baat rnekleridirler, iran'daki Safevleri de bu meynda zikretmek mmkndr. h- Murgan- Melekt : Melekttaki kularn ah; Hz. Muhammed (s). hbz- Sidre-Nin: Sidre-i Mntehya konan ahin: nsan ruhu, arnm ruh. Biz ezelden t ebed meydana gelmilerdenz, h- Merdn akna merdne gelmilerdenz. Hatay Arifin halini tarif ne hacet, Efsne szlerden eyle feragat. Herdedir, bir gster, shib-kermet? Ali okdur, h- Merdn bulunmaz. Trab ah in ak eylediler ten libasn terk edb, Terk-i tecrd oldlar, tc u kabadan gediler. Hayret H-I KEVNEYN: Farsa-Arapa tamlama. ki dnyann hkmdar manasnadr. Hz. Muhammed (s) iin kullanlr.

h- kevneyn imm'l-Harameyn Nr-u bi-eyn Nebiyy's-Sakaleyn Hkn H-I LEVLK: Farsa-Arapa tamlama. Levlke levlke lem halaktu'l-eflk (Sen olmasaydn, Sen olmasaydn, kinat yaratmazdm) hadis-i kudssindeki levlk ifdesi kullanlarak, Hz. Peygamber (s)'e Levlk'n hkmdar, yani "h- Levlk" denir. h- Levlk gibi hsn- hainim var iken, Ne bu szi, bu gdazi ne bu h feryad. Nb H-I MERDN: Farsa tamlama, erkeklerin ah, hkmdar demektir. Hz. Ali iin kullanlr bir tabirdir. Yz meakkat ekse km- dil tapar encm- kr, Her kimin mevtas lemde eh-i merdn olur. Fuzul H-I NECEF: Necef ehrinin ah demektir. Hz. Ali (r) Necef'te medfun olduu iin bu tabir kullanlmtr. H-I RSLET: Farsa-Arapa bir tamlama. Peygamberliin ah demektir. Hz. Peygamber Efendimiz (s) hakknda kullanlan bir tbir. H-I VELAYET: Farsa-Arapa tamlama. Veliliin ah, hkmdar demektir. Hz. Ali (r) hakknda kullanlan bir tbirdir. H-I ZLFKR: Zlfikr Hz. Ali Efendimizin (r) klcnn ismidir. Farsa-Arapa terkib olarak, Zlfikr'n ah demektir. Bu unvan, Hz. Ali (r)'ye aittir. Bunda balam gaza emirini sultan- Rm, Bunda salm saye-i ikbl h- Zlfikr. Fuzul HD: Arapa gren, hid olan, ehdet eden demektir. Slikin kalbinde hazr ve mevcut olan, kalbin itigal ettii dnceye, denir. Kalbi istil eden ilim ise, ahid-i ilm, vecd ise hid-i vecd olarak anlr. Bir kimse bir bakasna kalbten ilgi duyar ve ona balanrsa, bu sevdii ahs, o kimsenin ahididir. Akln, fikrin megul olduu eye hid denmesi, sanki zihnen megul olunan eyin gznnde imi gibi bulunmasmdandr. hid, temaa edilen zuhurlar, feyz ve tecell manalarnda da kullanlmtr. Bir de, hidhed vardr ki bu, gzel ve sevgili manalarn ierir. AHDE: Arapa, ehdet eden, gren anlamna diil bir kelime. Mezara dikine yerletirilen, zerinde yaz ve iek bulunan mermer ba ve ayak talar hakknda kullanlan bir tbir. zerindeki yaz, mezarn hangi ahsa ait olduunu belirttii iin bu tbir kullanlmtr. HMEDRYYE: Bkz. Medriyye. KRD: Farsa, renci demektir. Ftvvet yolunda bir sanata giren kiiye ve okul talebesine, eskiden kird denirdi. kird, sanatta ustalat zaman, ustas ona trenle petemal (havlu) kuatrd. akirdi ustasna petemal kuatr: Yetenekli renciler hakknda kullanlan bir atasz. akirtleri ta yonarlar, Yonup stada sunarlar. alab'n ismin anarlar, O tan her paresinde.

Hac Bayram Vel ALVAR: Farsa, a geni ve bol, ukurla balanan, paalar dar, alta giyilen, d giysisi veya bir tr pantalon. Ftvvet yoluna giren kii, girdii meslekte zamanla ustalar, olgunlarsa, ona belirli bir trenle, alvar giydirilir, ed (kuak) kuatlr. Hrka nasl tasavvuf erbabna ait ise, ayn ekilde alvar da, ftvvet ehlinin elbisesidir. AM: Arapa yanaktaki ben'e "ame" denir, bu bir gzellik simgesidir. Farsa akam demektir. Suriye'nin bakenti, bilindii zere am ehridir. Ferheng'de belirme (ta'ayyun) perdeleri ve okluk olarak tanmlanmtr. am'dan ktm akama dedim m- erif. Ali Rza Paa M-I GARBAN: Farsa, garipler akam anlamnda bir tamlama. ia'ya gre, Hz. Hseyin ve arkadalarnn bana gelen musibetin akam (11 Muharrem gecesi), garipler akamdr. Birisinin lp defnedildii gnn akamna da, garipler akam denir. AN: Arapa, an, hret, durum, hal gibi manalar ieren bir kelime. Allah'n her bir tecellsi iin, ilh bir hkm vardr ki, buna "sn" denir. Bu sebeple varlk konusundaki hkmetme, bu tecellye ve varln her anda deiimine uygun bir tesir iledir. Bu, lh n'a (veya e'n) ait bir etkidir ki, varlk zerine hkim olan tecell, deiimi (taayyur) gerektirir. "O her gn bir e'ndedir" (Rahman/29) eklindeki Kur'an ifdesinin mns da budur. Bir kula Allah tecell ettii zaman, bu durum, Allah'a gre e'n, kula gre hl'dir. nna deni ile: Allah iin kullanlr. Ululuuna layk olan, balamaktr. Beni bala, anlamnda bir sz. ARAB: Arapa, iecek ey, anlamnda bir kelime. Ak ve mahabbet anlamna kullanlr. Cokun ak halleri ki, bu durumdaki kii akta sadakat imtihanndan geer. Kemale erenlerin hali budur. Bu kelimeyle ilgili baz deyimler unlardr: araphane : Melekt lemi, kmil arifin i dnyas. arab- Puhte : Yllanm, kvamn bulmu arap. Her trl kayttan, snrlamadan kurtulmu saf ve mcerred zevk. arab- ham : i arap. Dnyev zevk ile kark hayat. arap- Tevhd : Allah'n ztnda mahvolup, her trl madd badan kurtulma. ki trl arap vardr: Biri madd, dnyevi, alkol ihtiva eden iilmesi haram olan iki, ki bu insan iince sarho eder. Dier arap ise, ak arabdr. Allah' sevmekten kaynaklanan zevkin sonucu olarak ortaya kan bir tr mestlik, melankoli hli. Sfler bu bakmdan, imeden sarho olanlardr, diye tanmlanr. Marifet, imeden, man sarhou olmaktadr. Her iki sarhota ortak baz zellikler vardr. Bunlardan biri, her ikisi iin d lemin bir anlam yoktur; sarholuk, her iki grubu d dnya ile alakal bir takm ilgilerden kesmitir, ikisi arasndaki pek ok farktan bir dieri de, udur: Mn sarhounda, karacierden kaynakland sylenen bir tr i hararet, madd arab iende bulunmaz. A'RANYYE: Abdlvahhb a'ran (. 973/1568) tarafndan kurulan bir tasavvuf okulu. ATAH: Arapa, hareket, kprdama vs. gibi anlamlar olan bir kelime. Konumada atah, konuurken ly karmay ifade eder. Ar tecell ve feyz gelen vellerden, bir takm eriata uymaz gibi grnen szler zuhur eder. Dtan baknca, bu szlerin hi bir mns yokmu gibi grlr. Ancak, sf'nin ruhan ykselite ulat farkl varlk alan asndan, o szler ele alnnca, anlalmazlk durumu ortadan kalkar. Kanaatimizce, bir insan olan Hallc'n "Ene'l-Hak" sznden nce, kuru bir aa kknn "inn enallah (Ben Allah'm)" diye (Kasas/30) dile gelip, insan gibi konuup seslenmesini anlamaya almak gerek. Fusslet/21'de ifade edildii gibi, Allah her eyi konuturmaya kadirdir. Bu konuturulan insann elleri olduu gibi, Kasas/30'da "ben Allah'm" diye seslenen bir aacn kk, ve kendinden geerek "Ene'l-Hak" diyen Hallc- Mansr da olabilir. Hallc'n ve benzerlerinin bu tr atahat ifdeleri, bilinli sylenmi deildir; kendilerine egemen olan bir halin sonucu sylemilerdir. Allah tarafndan intak edilmiler yani konuturulmulardr. Vecd halinde bulunan sf, eriata muhatap akl tavrn am, akln kurallarnn almad farkl bir alana gemitir. O alanda, olaylar btn olarak kavranr, o alanda zaman ve mekn olgusu sz konusu deildir, srekli bir n vardr, o srada sadece o n yaanmaktadr, akl alannda bulunan insan, zamanldr, mekanldr; olaylar kesintili olarak, para para deerlendirmektedir, faaliyeti, zaman mekan boyutlarndan azade deildir. Akl st alann kurallar ve zellii, akl alannda geerli deildir, ite bir sfnin atahatn anlamak, o atahatn sylendii

akl tesi alana gemek ve o alann kurallarna gre deerlendirmekle anlalabilir. eriat akla hitap eder. Sf, atahat ibarelerini syledii zaman, akltesi durumu ile er' tekliften azade olur, o bu durumu ile er' teklife tab olmayan bir ocuk, akl bulunmayan bir (tr) deli mesabesindedir. Konuan o deildir, yaklat Mevlas, sevgili kulunun tutan eli, yryen aya, gren gz, duyan kula ve konuan dili olmutur. Bu dost, artk Mevlas ile grr, onunla iitir, konuur. "Attn zaman sen atmadn, fakat Allah att" (Enfl/17) yetindeki incelik de, ite bu hususla yakndan alkaldr. Mevlsma kavutuu (vuslat) srada Halla, "ene"lbtl" m demeliydi? diyen bir sf liderin yan sra, Erzurumlu brahim Hakk "Syleyen Nasr idi, Mansr andan tercemn olur" (Nasr: Allah, Mansr: Hallc- Mansr) diyerek, atahat olayn bir cmlede aklama irfann gsterir. athiyat ibarelerini ayklk halinde iken konuann kfr lzm gelir ve buna athiyyat denmez, kelime-i kfr denir. Dini, takva ve ver lleri iinde yaayan bir kimsede, vecd halinde bu szler zuhur eder, ayklk durumunda bu szleri sylemez, hatt kar karsa (Byezid-i Bistm'de olduu gibi) tekfir edilmemesi gerekir. Akl bata iken sylenen ve kfr gerektiren szlere "Tammat" veya "Trreht" (sama sz) denir. Yunus Emre'nin eriata aykr olmayan bir atahat ifadesini u iirinde buluruz: ktm erik dalna, anda yedim zm, Bostan ss kakyp der: Ne yersin kozumu. Yine bir baka iirinde Yunus Emre yle der: bu deme erince, kez dodum neden. Nice yavru uurdum, Nice iyaneden. Satha ait yazlan iirlere "athiyye" ad verilir. ATIR: Arapa, akgz, hilekar demektir. eitli anlamlarda kullanlmtr: 1, Nefsi, kendisini batldan uzaklatran, 2. Ftvvet ehli, ayyr. ZLYYE: Ebu'l-Hasen Takiyyddin Ali b. Abdullah e-zil (593/1196-659/1260) tarafndan kurulmu bir tasavvuf okulu. EB: Farsa, gece demektir. Gayb lemi, ceberut lemi, yokluk ve karanlktan ibaret bulunmas sebebiyle a'yn- sabite, nurlar, insanlk gibi tasavvuf? anlamlar vardr. eb'le ilgili baz deyimler unlardr: eb-i Mira : Mira gecesi, insan ruhunun Allah'a ykselmesi. eb-i Kadr : Kadir gecesi. Sfnin tam yok olma durumunda Hakk'n varl ile bak kalmas. eb-i hicran : Ayrlk gecesi. eb-i yeld : Koyu karanlk gece. Sevd- a'zam yani manev fakirlik, salikin fenaya ermesi, asl yoklua dn. eb-i br: Nurlarn sonu, bitii, sevad- a'zam. ebngeh : Geceleyin, hallere hkim olma. EB-ERA: Farsa, gece ras demektir. Bekta tekkelerinde on iki keli, tas biimindeki kandile verilen ad. Oniki ke, oniki imama iarettir. EB-HANE: Farsa, gece evi anlamnda bir kelime. Garip ve fukarann, paras olmayanlarn, cret demeksizin geceyi geirmeleri iin, hayr sahipleri tarafndan yaptrlan binalara denir. Bu sosyal dayanma kurumu, vakf kaytlarnda "eb-hne" eklinde geer. EB- ARS: Farsa-Arapa bir tamlama, dn gecesi, gerdek gecesi. Mevlev stlahdr. Mevln Celleddin-i Rumi'nin lm gecesi (17 Aralk 1273 Pazar akam) htras olarak yaplan merasime, eb-i ars treni denir. kindi namazndan sonra Kur'n okumak, ve ayn'l-cem' yaplarak icra edilen bu merasimin gecesine Farsa eb-i Ars dendii gibi, Arapa olarak Leylet'l-Ars da denir. Bu gecenin glbanki uydu: "P-i tura, p-i tura cn- men peyk der hazret-i sultan- men. Vakt-i erifler hayrola, hayrlar fethola, serler def'ola. Leyle-i ars-i Rabbn vuslat seray- Rabban vuslat seray- Sbhan hakk- akdes-i Hdvendigrde n be n vesile-i i'til-y makam ve fyzt- rhaniyyet-i aliyyeleri cmle peyrevan hakknda mil ve m ola. Dem-i Hazret-i Mevln H diyelim H..."

Bu tren, Bat'da yanklar uyandrm olup, her yl ok sayda turist d lkelerden izlemek zere gelir. Benzeri trenler, Ahmed Bedev ve brahim Desuk Hazretleri in de yaplmakta ve lm yldnmlerinde, mevlud olunmaktadr. Bu mnasebetle, ney, kudm ve def alnr, semlar yaplr. Msr'da buna iyd (bayram) de denir. EB-KLH: Farsa, iki kelimeden olumu bir ifde. Gece klah, gece bal demektir. Dvme ynden yaplan, bir kar veya daha ksa olan bu balk, gece yatarken giyilir. Bal renkli ve beyaz olur. Her drr-i sitre tab' nazmn, Pirye-i eb-klh- ma'n. Nef' ECERE: Arapa, aa demektir. Bir kimsenin mensup olduu aileyi, slaleyi dip dedelerden balayarak gsteren soy aac. Tasavvuf okullarnn dayand kiileri, ayrld kollan gsteren semya da ecere ad verilir. Buna silsilename veya ensb kt de denir. Tasavvufta ecere deyiminin yklendii mnlar unlardr: 1.) nsn- Kmil ki bu, tmel madde kitlesinin yneticisidir. Zira insan- kmil, her eye incelikler yayan hakikat toplaycs (camiu'l-hakika) dr. O, arada bulunan bir aatr. Onun vcb dou ve imkn bats yoktur. Durumu bu ikisi arasndadr. Kk sfl toprakta sabit, dallar yce gklerdedir. Ehadiyyet'lcem'e mahsus zat tecell bu aacn hakikatidir. "Ben lemlerin Rabbi'yim" srr (Kasas/30) bu aacn meyvesidir. Ruhan hakikatler bu aacn dallardr. 2) ecere-i Tuba: Tuba aac. Marifet ve gzel ahlk esaslar. 3) ecere-i ma'rifet: Ma'rifet aac. ED: Arapa, balama anlamnadr. Eskiden kuak ve petemal gibi giysilere ed denirdi. Kuak karnn stnde dmlenip ular sarktlrd. alrken ayaa dolanmamas iin, bu ular yukar kaldrlr, koyuna sokulurdu. Ftvvet yoluna giren ran, mesleinde ustalatnda, zel bir trenle, patronu tarafndan beline kuanan kuaa ed, bu trene de, ed kuanma treni, denirdi. Bunun manas, tutulan yolda sabit kadem olmak, eyhe tam teslimiyet ve vefllk olarak deerlendirilir. Rifa, Sa'd ve Bedev tasavvuf yollarnda ed, byk merasimlerle balanrd. ED BALAMAK: Urat sanat dalnda baarl olan ve maharet kazanan raklara, ftvvet geleneince, ustalar tarafndan bir trenle kuak kuandrlr. Usta rana kendisine ilk ed'in kim tarafndan balandn (kuak kuandn) anlatrd. Her sanatn ilk piri, Ftvvetnme adl eserlerde verilmektedir. Her san'atn prini bu eserler u ekilde verirler: 1. Tccarlarn piri Hz. Muhammed (s) 2. Gezginlerin piri Hz. isa (a) 3. obanlarn piri Hz. Musa (s) 4. Brekilerin piri Varaka 5. Hurdaclarn piri Avn ibn mkn 6. Dellllarn piri Tayfur- Mekk 7. Dkmecilerin piri Ubeydullah el-Bahr 8. Sabuncularn piri Ahmed bn Abdullah 9. erbetilerin piri Muhammed ibn Abdullah 10. iftilerin piri Hz. Adem (a) 11. Hallalarn piri Hz. t (a) 12. Marangozlarn piri Hz. Nuh (a) 13. Devecilerin piri Hz. Salih (a) 14. St ve Dlgerlerin piri Hz. brahim (a) 15. Terzi ve yazclarn piri Hz. dris (a) 16. Saati ve ekmekilerin piri Hz. Zlkifl (a) 17. Tarihilerin piri Hz. Lt (a) 18. Baclarn piri Hz. zeyr (a) 19. ulhaclarn piri Hz. lys (a) 20. Zrhlarn piri Hz. Davud (a) 21. Balklarn piri Hz. Yunus (a)

22. 23. 24. 25. 26. 27. 28. 29. 30. 31. 32. 33. 34. 35. 36. 37. 38.

Berberlerin piri Selman- Farisi (r) Mimarlarn piri Muhammed bn Eb Bekir Kasaplarn piri Eb Mihcen. Bakkallarn piri Adiy b. Abdillah Sakalarn piri Selmn- Kf Hamamclarn piri Mansur ibn Ksm- Badad Debblarn piri Ah Evran necilerin piri Ebu'l-Ksm Mbarek Kuyumcularn piri Nasr bn Abdullah Parfmclerin (Attr) piri Hsam ibn Abdullah- Kf Saralarn piri Ebu'n-Nasr b. Haimiyyi'l-Badad krklarn piri Abdullah Habib-i Neccr Talarn piri Kasm bn Nasrullah Okularn piri Sa'd bn Eb Vakks Boyaclarn piri mer bn Abdullah es-Sabb Bardaklarn piri Abdulkahhar Meden Bahvanlarn piri Ebu Zeyd Baba Beten-i Hind

Esnafn rak karmalar (yetitirmeleri) devam ettii srece, ed balamak usl de devam etmi ve bu on dukuzuncu yzyln ortalarnda sona ermitir. EF': Arapa, ift demektir. Yaratma olarak deyimlenmitir. Kan'ye gre, vhidiyyet hazreti, ehadiyyet hazretine eklenmedike lh isimler ortaya kmaz. lh isimler yaratma ile gereklik kazanr. Bu sebeple tek (vitr), ift (ef) ayrm yaplmtr. EFAAT: Arapa, efaat, araclk demektir. Bir kimsenin dileinin kabul veya balanmasn salamak zere, Allah'a yakn bir veliyi vasta-vesile yapmas. Mesal, ya Rabbi! Hac Bayram Vel'nin yz suyu hrmetine ilediim gnahlar bala, eklinde ki dua bu kabldendir. Peygamberimiz (s), hayatta iken inananlar iin Allah katnda efaati olmutur, kyamet gn de olacaktr ki, buna byk efaat (efaat- uzm) denir. Dorudan lden efaat istemek irk olarak deerlendirilir. Veren Allah'tr, mslmana yakan da O'ndan beklemek ve ummaktr. Peygamberinizin (s) efaati bile Allah'n izni ile (Bakara/255) olacaktr. EFKAT: Arapa, efkat, merhamet anlamnda bir kelime. Halka gerek duyduu eyi vermek, gcnn zerinde onlara bir ey yklememek, anlamayacaklar tarzda hitab etmemek. EGAF: Arapa, gnln ekmek anlamnda bir kelime. Kalbin zerini kaplayan ince zar. Sevginin, kalbin zarna ulamas durumuna egaf denir. Kalp gerekte, hayvanlarda da bulunan bu madd kalp deildir. O insann srr ve cisimlerin kuatamad Rabbi anlama yeridir. Kalbin zarndaki sevgiden, sevginin uura iyice yerlemesi anlalmaldr. EHADE: Arapa, gznndeki, grlen, ahid olunan eyi ifade eder. ehidlik, ehid olarak lme. Boularak, vebadan ve garib olarak lenlere ehid denir. En yce ehadet mertebesi, Allah yolunda ldrlmektir. Bu saylanlara kk ehidlik denir. Bir de byk ehidlik vardr ki, bu da iki ksmdr: 1) Yce olan: Allah' ayne'l-yakn olarak mahlktta grmektir. Mesel, bir eye bakldnda Allah onda, infisl, hulul, ittisal olmakszn mahede edilir. 2) Dk derecede olan: Sebebsiz, garazsz olarak Allah'a sevgi beslemektir. EHVYYE: Muhammedi'-ehvi'l-Burhn tarafndan kurulmu tasavvuf okulu. Burhaniyye'nin bir kolu. EHBAZYYE: Seyyid Lal ahbaz Garib tarafndan kurulmu bir tasavvuf okulu. Burhaniyye'nin kolu. EHR-R: Mutlak varlk. Hac Bayram Vel'nin iirinde Bekta-i Vel'nin Menakb'nda ar, gnl, kalp olarak deerlendirilir. ar dedikleri gnldr. Hac Bayram Vel

EHVET: Arapa, iddetli arzu demektir. Nefsin bir eyi iddetle arzulamas. ki trl ehvet szkonusudur: 1) Varl gerekli olan, yok olduu zaman insann bedenine zarar getiren ehvet, 2) Olmad zaman, bedenin zarara uramad ehvet. Kur'n'da vlmeyen tarzda zikr olunmutur: "insanlar iin ehvetleri sevmek ssl gsterildi" (l-i imrn/14) "Sizler, kadnlar dururken, ehvetle erkeklere geliyorsunuz" (A'rf/81). Seyyid erif Crcn ehveti; nefsin holand ey, nefsin bir eye meyletmesi, eklinde tanmlamtr. slm'da ehvetleri yok etmek deil, terbiye etmek, meru snrlar iinde tutmaya almak esstr. EK: Arapa, phe demektir. Tasavvuf! olarak, sznde, znde gereklik olmayan kiiye "sekte kalm" tbiri kullanlr. phesi kalmam kii "sekten, pheden arnm" diye vlr. EKL: Arapa, kark i, bir eyin sureti, hey'eti, durumu, ekil, uygun, benzer gibi anlamlar olan bir kelime. Hakk'n varl. EKR: Arapa, ok kreden, kredene karlk veren, nimete garkolmu vs. gibi anlamlar olan bir kelime. Verildii zaman teekkr edene kir, verilmedii halde kredene ekr denir. ekr, gerek manada Allah'a kretmekten ciz olduunu anlayan kiiye denir. Bu uura ulaan kii, btn gcn kalbi, dili ve vcut organlaryla kre harcar. Kalb kr, inanla; dil kr, dil ile sylemek (tahds-i ni'met) le; vcud organlarnn kr de, amel etmek suretiyle olur. SEM': Mum, me'ale anlamnda Arapa bir kelime. Bu lh bir nurdur. Sfnin kalbini yakan lh nurun prlts, mahede ehlinin kalbinde parlayan irfan nuru. em'-i lh: Kur'n- Kerim. Pervane kelebei mumun etrafnda dner, buna uzun sre devam eder, sonunda alevin ekici gc onu kendi iine eker, pervanenin tm vcudu alev alev yanarak yok olur. Sfnin durumu da aynen bunun gibidir, akn yakc alevine mbtel olur, bu ibtilya devam eder, sonunda varl ak ateiyle aynleir, nihayet kendisi alev alev yanan bir ate olur. Sem'daki dn, pervanenin mum alevi etrafndaki dnn sembolletirir, semda da ayn yan, ayn ate sz konusudur. Erbabna malmdur. EMAL: Arapa, tabiatlar, huylar anlamnda oul bir kelime. Ceml ve cellin bir araya gelip birbiriyle uyumas. Hz. Peygamber'i tasvir eden, ruh ve fizik ynn anlatan eserler. Bazan olan, bazan olmayan hafif fakat sknu bozmayan cezbeye de denir. EM' OKUNMAK: em' Arapa'da mum, me'ale demektir. Mevlev tbiri. Drt selamdan ibaret olan mukabelelerden, ne'eli geenlerin tesirini bir kat daha artrmak amacyla, okunan yinlerden birinin ad. yin u para ile balard: em'-i ruhuna cismimi pervane drdm Evrak- dili te-i szne drdm Bir katra iken kendimi ummana drdm Ta'dad idemem derd-i dernum elemim var, Mevl'y seversen beni syletme gamm var. EM'N KLN ALMAK: Mumun fitilini kesmek anlamna bir sz. Bu i, makas andran bir letle yaplrd. EMS: Arapa, gne demektir. Ulhiyyetin ortaya k yeri ve noksanlklardan mnezzeh mukaddes zelliklerin eitlenmesinin tecell yeri olan nur. Gne, dier unsur varlklarn asldr. Allah, varln tmn, gnete remz halinde yaratt. Tabi gler, onu, Allah'n emriyle yava yava varla karr. Gne srlarn noktas ve nurlarn dairesidir. EMSYYE- HALVETYYE: eyh emseddin Ahmed Sivs tarafndan kurulmu, Halvetliin kollarndan bir tasavvuf okulu. EMS KOLU - VELED KOLU: Mevlev tabiridir. Mevlevlikte ube olmamakla birlikte, iki ne'e vardr. Mevlevlerin bir ksm tam ehl-i snnettir. Nakliin Halid kolu gibi dine ve kurallarna en ufak taviz vermeksizin sk skya baldr, bir ksm da tam mamiyye mezhebine sliktir, rinddir. Birincilere "Veled kolu"

ikincilere "ems kolu" denir. ENG: Farsa, gzel, zarif anlamna bir kelime. Hakk'n, maddede tecell eden nurlar. EPPER-PEYR: Arapa'da Hasan ve Hseyin anlamlarn ihtiva eden Sryanice iki kelime. Bu isimler Hz. Harun'un iki olunun ad olup, Hz. Peygamber (s) tarafndan, Hz. Ali (r)'nin oullarna verilmitir. peyr epper, mrid rehber, Sundular kevser Elhamdlillah skdarl Him Mustafa Baba Bu beyt, "muhabbet" denen ikili Bekta sohbetlerinin en sonunda, sofra kalkaca zaman, Glbangden nce, besteli olarak topluca okunurdu. ER: Arapa, ktlk demektir. Yokluk, zt bakmndan srf serdir. Zira adem (yokluk) Allah'a dayanmaz. ERBET: Arapa, iecek demektir. lh, feyz, ilh sevgi, ak arab. Hak'tan gelen erbeti idik Elhamdlillah, ol kudret denizini gedik Elhamdlillah. Yunus Emre ERBETLEMEK : Ylan ve zehirli hayvanlarn zararndan korunmak zere, ocak ad verilen kiinin okuyup frd erbeti iirmesi olayna erbetleme ad verilir. Bu ii daha ziyade Rifa eyhlerinin yapt kaydedilir. ERBETL : erbetlenen kiiye erbetli denir. ERBET VERMEK : Bedeviye tasavvuf okulu stlahndandr. Bey'at treni yaplrken, mridin yapt telkin ve iirdii erbet iin, erbet vermek tabiri kullanlr. erbet, yedi eyle birlikte verilirdi. Mridin ok cezbeli olmas istenirse erbet, nefes veya sirke ve stle; orta seviyede cezbeli olmas arzu edilirse, hurma, kara zm, kuru zm (veya kuru incir) ile; az cezbeli olmas istenirse zeytinya ve su ile verilirdi. ERH- SADR: Arapa, sadrn yarlmas demektir. Salikin ruhundaki kabiliyetlerin gelimesi, ortaya kmasn ifade eder. Hz. Resulullah'n (s) Mirac'tan nce, boyutlu alann tesine yolculua hazr olmas iin Kabe yannda kalbi erh edilmi (yarlm) idi. Tabii manevi olarak... Ycelere yaplacak yolculuk iin bu zaruri idi. Slk yolunda da ileriye doru merhalelerin katedilmesi, ayn ruhi kapasitenin geniletilmesiyle ilgin bir paralellik arzeder. kere erh-i sadr olmadka, ruha ait kabiliyetler gelime kaydetmezler. erh olduka, tahamml artar; ykler, ileler dayanr hale gelir. Yani yk hafifler. "Sadrn yarmadk m? Ykn kaldrmadk m? Ki (o yk arlndan) srtn atrdatma m myd?" (nirah/1-3). ERAT: Arapa, yol, su kanal demektir. Dinin zahir (d ekil) ynne ait kaideleri veya dinin hukuk kurallar. Tasavvufa da, batin hukuk veya batin fkh denir. ERATTA BU BENM, U SENN, TARKATTA BU HEM SENN HEM BENM, HAKKATTA NE SENN NE BENM: Bu sz "yer ve gklerin miras Allah'ndr, ayeti kerimesindeki vahdeti anlatmak iin kullanlr. Bu glistanda benimn ne gl ne ebnem var; Bu kudret ne tasavvuf ne bi ne kem var, Bu aruda ne dd sited ne derhem var, Ne kuvvet ne taayyn, ne zahm merhem var, Bu krhnede bilmem neyim, benim nem var. Nbi ERF: Arapa, erefli demektir. Hz. Hasan (r)'n neslinden gelenlere "erif", Hz. Hseyin (r)'in neslinden olanlara da "Seyyid" denir.

ERKAVE: Cezliyye kollarndan olup, Bucad (Fas)'da yaygndr. ERKAVYYE: Halvetiyye'nin kollarndandr. Msr'da yaylmtr. ERNUBYYE: Burhaniye'nin kollarndan biridir. Seyyid ihabeddin Abd'l-Abbas Ahmed b. Osman eernbi'l-Maliki'l-Burhan (. 994/1586) tarafndan kurulmutur. EVAHD'L-ESMA: Arapa, isimlerin ahitleri demektir. Eyann evhidi, d lemde haller, vasflar ve fiiller sebebiyle, grlen farkllamadr. Rzk verilen (merzk), rzk vericiye; diri dirilticiye; l ldrcye ehdet eder. EVAHD'L-HAK: Arapa, Hakk'n hidleri demektir. Bu, dta var olarak bulunan lemin hakikatleridir. Zira, mkevvini (yaratcy) gsterir. EVAHD'T-TEVHD: Arapa, tevhidin ahitleri demektir. Tevhidin evhidi de, eyann ta'ayynleridir. Hereyin, kendisini bakasndan ayran, kendine zg bir ta'yin ile ehadiyyeti vardr. EVK: Arapa, itiyak ve zlemi ifade eden bir kelimedir. Kalbin, sevgilisine kavumak zere ekiliine, veya sevgili anldnda kalbin heyecanlanmasna evk denir. Kalbdeki evk, lambadaki fitile, Ak da ateteki yaa benzer. Allah'a itiyak duyann O'na yakn olacan, yakn olann ne'eleneceini, ne'elenin de vuslata ereceini kaydederler. Vuslatta derinleenler iin, mjdeler ve gzel bir var yeri szkonusudur. evk ile itiyak arasnda fark vardr. evk sahibi, kavuma durumunda skn zere iken, ayn durum itiyak sahibi iin sz konusu deildir. EYBANYYE: Ebu Muhammed Yunus b. Yusuf e-eyban (l. 619/1223) tarafndan kurulmu bir tasavvuf okulu. EYDA: lgn, deli, ak hastas (delice ak) anlamnda Farsa bir kelime. Cezbe halindekiler, meczublar, iddetli sevgiyle coup kendisinden geenler iin, bu terim kullanlr. EY'EN L'LLAH: Arapa, Allah rzas iin bir ey anlamndadr. Tasavvuf tarihinde ok az bir ksm tasavvuf erbab, nefs terbiyesi iin, mridlerini, geici bir sre bir eyler toplamaya yollarlard. Onlar da "ey'en lillah" diyerek keklleriyle dolar, topladklarn dergaha getirirlerdi. Dervilerin toplad bu yiyecekler, fakirlere datlrd. Buna, "Selmana kmak" da denirdi. Bu tabir, hizmet sonras dua ve niyaz srasnda da kullanlrd. "Hizmetimin hakl hayrlsn dilerim, ey'en li'llah, Allah eyvallah" Mrid niyaz vaziyetinde bunu syleyince, eyh efendi de ksa bir glbank ile mukabele ederdi. EYH: Arapa, nder, kabile bakan, yal adam anlamna gelen bir kelime. Tasavvuf okulu liderlerine eyh denir. eyhler, kulu Allah'a Allah' kula sevdirmek isteyen kiidir. Fonksiyonu bakmndan, mridleri halle terbiye etmesi bir yana bkaklrsa, her eyiyle bir retmen grntsndedir. eyh'in eriat bilgisine sahib, fena makamn gemi, ahlk- hamide (vlen ahlak) ile sslenmi olmas gerekir. Kendisi kamildir, bu yzden kemale erdirir, yani mkemmildir. eyhler eitlidir: Sohbet eyhi, Ta'lim eyhi, Tarikat eyhi, Terbiye eyhi, rad eyhi, Teslik eyhi. eyh ile ilgili baz ataszleri unlardr: eyhin elini peceine kendi elini p: Eli plmeyecek sahte eyhlerin de bulunduunu veya elinin emeiyle geinmenin daha makbul olduunu belirten bir atasz. eyhin kerameti kendinden menkul: Keramet satan sahte eyhler iin kullanlr. eyhi eyh eden mriddir: Bir eyhin kemalat, yetitirdii mridin kalitesinden belli olur. eyh olmak kolay, dervi olmak g: Dervilik, teslimiyet demektir. Bu ise, ok zordur. Derviliin zor olduu, bu szle vurgulamtr. eyh umazsa kerametle eer, o Mutekitler uurur, t be kamer Yeniehirli Avni

EYH POSTU : eyhlerin oturduklar posta, "eyh Postu" denir. Bu post, tyl koyun derisinden olup, toplant yaplacak mahalde en nemli yere serilirdi. Mihrab bulunan yerlerde, mihrabn sana konurdu. Mevlev eyhlerinin krmz renkli postlar kapya gre, karya gelen sa kede serili olurdu. EYH- MARET: imarethaneleri yneten misafirleri karlayp ikramda bulunan zata eyh-i imaret denirdi. EYH- NECD: Mecazi bir tabir olup eytan anlamndadr. Bir Hadis-i erifte, eytann boynuzlarnn Necid'den zuhur edecei kaydedilir. Tabirin dayana muhtemelen, bu hadisi eriftir. EYHYYE: Uld Sidi eyh zil'ye dayandrlan bir tasavvuf okulu (XIX. yzyl). EYHU'L-EKBER: Arapa en byk eyh demektir. Mutasavvflar, Muhyiddin bin Arabi Hazretlerini byk bir tasavvuf nderi saydklar iin, ona, "eyhu'l-ekber" demilerdir. EYHU'L-HAREM: Harem-i erifte Halife tarafndan grevlendirilen zata, eyhu'l-Harem denir. Hac yolu zerinde bulunduu iin am valileri hakknda da bu tabir kullanlrd. man ise yle ki, eyhu'l-Harem olsa, Kur'n' yakar, Kabe'yi beyt's-Sanem eyler. Yeniehirli Avni EYH'L-SLAM: Osmanlda, ilmiyye snfnn banda bulunan zata, eyh'l-islam denirdi. EYHZADE: Arapa-Farsa eyhin olu anlamnda bir terim. Tarikat eyhlerinin erkek evladna da eyhzade denirdi. Bu, halk arasnda hafifletilerek ehzade diye telaffuz olur. 'BU'S-SADA: Terakki srasndaki cem'u'l-farka denir. Bu ykseli (Terakki) Vahidiyet Hazretinden, Ehadiyet Hazretine dorudur. Zdd Sadeu'-i'b'dir, ki Ehadiyyetten Vahidiyete initir. Fenadan sonra davet ve bakalarn kemale erdirmek zere, beka haline gei, Sadeu'-'b olarak deerlendirilir. HABYYE : Shreverdiyye'nin kollarndan biri olup, ihabddin Ebu Hafs mer b. Muhammed esShreverd el-Bekr (l. 632/1234) tarafndan kurulmutur. R: Hac Bayram, insann sezi yceliklerinden kaynaklanan iir hakknda unlar syler: "Nazm evliyann keramatndandr" Tasavvuf erbab iiri zorlama ile deil, hal ile syler. Sfler, rumuz ve istiareli anlatmlarla, ilerinde bulunduklar halleri iirle anlatrlar. Sflerin nemli bir ksm, gzel sanatn bu ynnden uzak durmamlardr. Divan sahiplerinin ou sflerdir. KAYET: Trkemizde de kullanlan Arapa bir kelime. Tasavvufta bela gelince, belay gnderen Allah, kula ikayet edilmez, ikayet, Hz. Yakub (a)'un yapt gibi, (Hznm, kederimi ancak Allah'a szlanrm, Ysuf/86) yine belay gnderen Allah'a yaplr. KEFTYYE: ikeft, Farsa maara demektir. Eskiden yolculuklarnda maaralarda kalmalar, sflerin ikeftiyye diye anlmalarna neden olmutur. NNAVYYE: Ebu Abdullah Muhammed innav (. 1208/1 61 9)'ye dayandrlan bir tasavvuf okulu, Ahmediyye'nin kollarmdandr. E : Ar ve namus bir ie gibi, krld m, bir daha tamir edilemez. Kalp, ar ve namus bakmndan ieye benzetilmitir. TB: Farsa, acele etmeyi ifade eden bir kelime. Makamlardaki marifet ve inceliklerin farkna varmadan gerekleen seyr. Bu seyr, bazen cezbenin etkisi ile, bazen de salikin amel ve ibadet etmesi, riyazet ve tasfiye ile meydana gelir. VE: Farsa, gzellerin insanlarn houna giden slubu, tavrn ifade eden bir kelime. Cemal ve Celal

tecellileri, arada bir ortaya kan hafif cezbe. HRET: Arapa, n sahibi olmay ifade eden bir kelime. Makam sahibi olma ve riyaset tutkusu. Tasavvuf yolunun nde gelenleri, bir insann nefsinden en zor, en son kan hastaln, riyaset olduunu kaydetmilerdir. Riyasetin, ryalarn sembolik dilindeki ifadesinin tilki olarak ortaya kt kaydedilir. HRET AFETTR : Makam, mal, mlk, pek ok kiinin dmanln cezbeder. Tasavvuf erbabna gre, keif, keramet ve ledn bilgisiyle tannmak da, skntl bir hrettir. Zira kiiye bir tr benlik verir, etrafta toplanan insanlardan huzuru kaar. UAYBYYE: Ahmediyye'nin kollarndan olup emsuddin Muhammed b. Muhammed b. uayb b. Ahmed b. Ali el-Hicaz e-uayb (. 1040/1630) tarafhndan kurulmutur. UH: Neeli, cilveli vs. gibi anlamlar olan Farsa bir kelime, ilh cezbe, lh tecelli. UHD: Arapa, grmek, mahede etmek demektir. Kaan uhudu; Hakk', Hak vastasyla grmektir, diye tanmlar. Zdd gaybettir. Ve bu gaybet, nefsin nazlarndan uzaklap grmemek anlamndadr. UHUDU'L-MUFASSAL F'L-MCMEL: Arapa, mcmelde, ayrlm olann grlmesi demektir. Zat- Ehadiyyette okluu grmek. UHDL- MCMEL F'L-MUFASSAL: Ayrlanda, mcmeli grmek anlamnda Arapa bir ifade, Mufassal (ok) da mcmel (tek)'i grme. UKFE: Farsa, iek demektir. Yksek mertebe, yce makam. URB: Arapa, imek demektir. Kula nce zevk (tadmak), sonra rb (imek), en sonra da reyy (kanmak) hali gelir. Bunlar, keif halinde doan ruh nazlardr. urb iin u aklama da yaplr: Temiz sr ve ruhlarn, varidat olarak gelen kerametler ile, karlamas ve bununla beslenmesi. Bu tpk su imeye benzer. Salik, efendisine olan yaknlk mahadesinin nurlarndan kalbe gelenle, gdasn alr. UREYHYYE: Sahabilerden Ebu'l- Mukaddem ureyh b. Hani b. Mazyedi'l-Haris (. 87/705)'ye dayandrlan bir tasavvuf okulu. UR-URDE: Farsa, tuzlu, kark, lk anlamlarna gelen bir kelime. Sur: zel hal. Hal; Hakk'n kelamn veya ibretli bir sz duyanda, veyahut sema yapan salikte ortaya kan durum'a denir. uride: Dank, akn, meczub, ak; lh cezbe okluundan hayretler iinde kalan salik. UTTARYYE: Ikyye'nin kollarndan olup Abdullah uttar (. 1415)'a dayandrlr. N: Arapa, hal, rtbe, nemli i, tabiat, ihtiya gibi anlamlar olan e'n kelimesinin ouludur. un- Zatiyye (zata ait iler): Zat- Ehadiyyetteki hakikat ve aynlarn naklarndan ibarettir. Tpk aacn, yapraklarn, iek ve meyvelerin, tmnn birden, ekirdekte bulunduu gibi. Bu, vahidiyyet hazretinde ortaya kar, kalem ile ayrntl hale gelir. UZYYE: XII. Asrda Seb'iniyye'den domu olup, gebe tarikatdr. KR: Arapa, bir kelime olup Trke'de de kullanlr. Yaplan iyilii me anlamndadr. Nimetin deerini bilmek, ilim, hal ve amel ile olmak zere trldr. Alimlerin kr dilde, abidlerinki fiilde, ariflerinki haldedir. Abdlkadir Geylan, dil ile yaplan krn, nimetin Allah'tan olduunu, kabul edip, onu halka balamamakla meydana geldiini syler. Kalp ile kr de, "sendeki nimetlerin tm, dta ve ite, harekat ve sekenatndaki menfaatlerin, lezzetlerin cmlesinin, bakasndan deil, ancak Allah'tan olduuna, srekli salam bir ekilde inanmakla, olur. kredene kir, krden aciz olduunu idrak edene de ekr denir. Bu son acizlik durumu iin Trkemizde baz atasz ve deyiler vardr: "Bin dilim olsa krnden acizim", "sonsuz krler", bir de ayet-i kerim'e: "krederseniz arttrrm" ibrahim/7. KRVZ: Farsa'dr. Sflerin balarndaki talara sardklar paraya "kraviz" veya "risale" denir.

RD: Arapa, rkp kamay ifade eden bir kelime. Hakikat menzillerinden uzaklatran sfatlardan kamak, hukuka yapmak. Tus, rd'u anlatrken yle der: Salik'in hayat boyunca snma durumunda olmas ve aykln, sdk zere bulundurmas gerekir. Aksi halde, zerine rd varid olur ve herkesten, bu durumdan kurtulmak zere dua talebinde bulunur hale gelir. Eer sk sk vecd sohbetlerinde bulunursa, o zaman rddan (rkp kamaktan) kurtulur. rd'a masiva'dan Hakk'a ka da denir. TERYYE: Ebu'l-Hasen Ali b. Abdil-lahi'-teri'n-Nimeyr (. 668/1269)'ye dayandrlan bir tasavvuf okulu. TR: Farsa, dzensiz, acl, tatll, deve gibi anlamlar ifade eden bir kelime. nsaniyet.

TA'M: Arapa, yemek demektir. Tasavvuf! edepler arasnda az yemek nem tar. Cneyd-i Badad, Allah'n rahmetinin, sflerin zerine yerde indiini syler ki bunlar: Yemek yedikleri zaman; onlar yemei ancak yeterince yerler. Aralarnda ilim mzakeresi yaparken; sfler sadece evliyann hallerini anlatrlar. Sema yaptklarnda; onlar, ancak hakkan iitirler. Sfiler ok ackmadka yemezler, yediklerinde de lye dikkat ederler. Yine sfler, sofray ganimet bilmez, yemek yerken arya kamaz ve bakalarna da yk olmazlar. Az yemekten evliya olur kii, Az yiyenlerin hakdr tevii, ok yiyenlerdir ibdet etmeyen, ok yiyendir doru yola gitmeyen. Erefzde TA'N ETMEK: Arapa, ta'n drtmek demektir. Knamak ve aleyhde bulunmay da ifade eder. Ta'n eden bizden, ettiren ise bizden deil: Bu, ta atan bizden, attran bizden deil anlamnda da kullanlr. Bu sz, tasavvuf yoluna giren kiinin, bal bulunduu yola tenkit getirecek davranlarda bulunmaktan saknmas, ll olmas ve dikkatli konumas gerektiini bildirir. Bu konuda Kur'an'da da u mealde bir uyar vardr: "Onlarn Allah'tan gayr taptk (ilah) larna svmeyin, sonra onlar da bilmeyerek Allah'a sverler..." (En'm/108). Zhid bize ta'n eyleme Hak ismin okur dilimiz Sakn efsane syleme, Hazrete varr yolumuz. Bezcizade Muhyiddin T'AT: Arapa, itaat, muvafakat, emre boyun eme gibi anlamlar ihtiva eden bir kelime. Seyyid erif tat, bir emre isteyerek muvafakat etme, eklinde tanmlar. Tat ona ve Mu'tezile'ye gre, Allah'tan bakas iin caiz olup, bu, irdenin muvafakatidir (Emrin deil). Slem, tatn nedenini, cehennem korkusu, cennet midi ve Allah'n rzasna balar. badete verilen mnlardan biri de tattir. Allah'n emirlerine uyana muti veya ehl-i t'at denir. TA'AYYN: Arapa belirme, anlamnda bir kelime. Vahdet-i vcuddaki zattan ilk ortaya kan, beliren varlk mertebesine, ta'ayyn-i evvel (ilk belirme); ikinci varlk mertebesine de ta'ayyn-i sn (ikinci belirme) denir. Ta'ayynler cz' ve kll olmak zere iki trldr. TAB: Tabiat, miza anlamlarnda Arapa bir kelime. Her ahsn hakknda, kendisiyle ilmin ne getii eye tab' denir.

TABAKA: Mertebe, menzile hal anlamlarn ieren Arapa bir kelime. eyhlerle buluma, onlardan tasavvuf eitimi alma ve ayn yata olanlarn oluturduu cemaate tabaka denir. TABAKAT: Arapa, tabakalar, mertebeler anlamnda oul bir kelime. Biyografileri, toplu olarak ihtiva eden kitaplar. TAB'AT: Tabiat, seciye, karakter anlamlarnda Arapa bir kelime. Crcan bunu, "cisimlere sirayet eden bir kuvvet olup, cisim onunla tabi olgunluuna ular" diye tanmlamtr. TABB- RUHAN: Arapa, maneviyat doktoru demektir. Seyyid erife gre, maneviyat doktoru arif bir kii olan eyhtir. O, bu tb ile kemle erdirir, doruya iletir. Eer islm'da bir psikolojiden bahsedilecek ise, en mkemmel psikologlar, sflerdir. Zira onlar insann i lemini kefe km, durmak bilmeyen gezgin-kiflerdir. TABRNAME: Arapa ve Farsa iki kelime-den meydana gelen bir szck, yorum mektubu anlamnda. Uykuda grlen ryalar yorumlamak zere yazlan kitaplara, tabirname denir. TC: Farsa, ssl balk anlamnda bir kelime. Hkmdarlarn resm gnlerde, balarna giydikleri murassa balk. Baz eyh ve dervilerin balarna giydikleri eitli ekillerdeki klah, tc olarak adlandrlr. Bu taca bakarak, giyen kiinin hangi tarikat-ten olduu anlalrd. Bu tc, dvme ynden yaplrd. Mevlevlerin giydii taca, sikke ad verilir. Tacn st ksmna kubbe, baa geen ksmna lenger denir. Tcname : Ta geleneini rivayetleriyle bildiren, her tarikatn talarn, ekillerini, destrlarn tesbit eden kitaplara denir. TA GYDRLMEK: eyhler tarafndan mridlere trenle ta giydirilme treni. Tasavvuf yolunda ilerleyip, olgunlaan ve bu ekilde ird seviyesine gelenlere, eyh tarafndan ta giydirilir, ellerine de mhrl bir "icazetname" veya "hilfetnme" verilir ki, bu bir tr diplomadr. Hrka da ayn durumda olanlara, trenle giydirilirdi. Mesel Kdiriyye tarikatnda eyh, Fatiha suresini okur, Allah ve Peygamberimiz (s) den veklet kastederek, kendi eliyle hrkay giydirir. Ondan sonra tarikat silsilesini okur ve unlar syler: "Benim eyhim Ahmed Efendi, bana mbarek eliyle giydirdi ve ona da eyhi Hseyin Efendi giydirdi. Ona da eyhi Es'ad Efendi giydirdi..." bu isim silsilesini sonuna kadar okuyarak "ben dahi eyhimin giydirdii minval zere sana giydiriyorum" der, veyahut icazetnameyi okur, tren bu ekilde sona ererdi. TAHAKKUK: Arapa, gerekleme demektir. Kn, "Hakk' isimlerinin ekilleri olan lemlerde grmektir. Bu durumda mtehakkk, ne Hak ile halktan, ne de halk ile Hak'tan perdelidir" eklinde tanmlar. Hafn de bu terimi yle tarif eder: "nand kii (Allah'n) huzurunda srekli durduunu kalben anlamak". Bu, bir tr ihsan manasnadr. Yine, sfnin Allah'n verdii ilimle, lh hakikate erip, o hakikatle mtahakkk olursa, bu duruma tahakkuk denir. Serrc, kulun hakikati bulmak ve Hakk'a ermek zere btn gcn sarfetmesine tahakkuk, der. Bu durumdakilere ehl-i tahkk veya ehl-i tahakkuk ad verilir. TAHALL: Bir eyin tatl ve ho olmas, sslenmek gibi manalar ihtiva eden Arapa bir kelime. Kt huylar terkedip, gzel huylarla bezenmeye tahall denir. Sz ve davranlarda sadklara benzemeye tahall denmekle birlikte, srf d benzeme yeterli deildir. Zira, Hz. Peygamber (s), imann temenni ve tahall ile olmayacan, kalpte duyulup, amellerin de onu dorulamas eklinde ortaya kmas gerektiini syler. Kur'an ahlk, bir mslmann ssdr. Hz. Peygamber'in bu ahlkla tam anlamyla mtehall olduunu gryoruz. TAHALL: Arapa, terketmek, bolamak, yalnz bana kalmak gibi mnlar olan bir kelime. Tasavvufta ise, kiinin kendisini Hak'tan alkoyan eylerden yz evirerek halveti tercih etmesidir, eklinde aklanr. Bu mnda tahall, uzlet, yani insanlardan ayrlmadr. Nefsinden ayrlp Allah'a ynelmek de tahall olarak deerlendirilmitir. TAHARET: Arapa temizlik demektir. eriatta, belirli azalar, zel ekilde ykamaya taharet denir. Bir sf iin, en sevimli ey, taharet ve nezfettir: Elbiseyi temiz tutmak, misvak kullanmaya devam etmek, yaz-k her Cum'a gn ykanmak, gzel koku srnmek, akar sulardan holanmak, gusle devam, abdest zerine abdest almak. Kalp temizlii; onu pheden, ekememezlikten, irkten ve thmetten kurtarmakla olur. THATTUM: Yzk takmak, bilmez grnp susmak, bir eyi saklamak mnlarn ihtiva eden Arapa bir kelime. Ariflerin kalbi zerinde bulunan Hakk'n almeti.

THAYYR: Arapa, hayrete dmei ifade eder. Matlbuna ulat srada arif kiilerin kalplerine inen ey. Baz sfler tahayyr yle tanmlar: Tahayyr; nce vuslat, sonra fakr sonra da aknla dmek eklinde ortaya kar. THR: Arapa, temiz olan demektir. Allah'n, kendisine kar gelmekten koruduu kiiye denir. e ait thir, Allah'n vesvese, hevcis ve ayardan koruduu kiidir. THR'L-BTIN: Btn temiz olan anlamnda Arapa bir tamlama. Allah'n vesvese ve eytan fikirlerden koruduu kiiye denir. THR'S-SIR: Srr temiz olan mnsnda, Arapa bir tamlama. Allah'tan bir an bile gafil bulunmayan kimseye denir. THR'S-SIR VE'L-ALANYYE: i ve d temiz olan demektir. Arapa tamlama. Allah'n ve kullarnn haklarna uyan kii iin kullanlan bir tbirdir. THR'Z-ZHR: D temiz olan anlamna Arapa bir tamlama. Allah'n gnah ilemekten koruduu kiiye denir. TAHKK: Arapa, gerekletirmek anlamnda bir kelime. lh isimlerin ekillerinde Hakk'n zuhur etmesine denir. Kulun gerei elde etmek zere, btn gcn zorlamas. Crcan, tahkiki, bir eyi delil ile ispatlamak olarak tanmlar. TAHLYE- BTIN: i boaltmak anlamnda Arapa bir ifde. Gnl dnyasnda, Allah'tan baka hereyi silip sprmek. TAHT: Farsa, hkmdar koltuu anlamnda bir kelime. Bekta tbiri olarak, Meydan'daki makamlarn en bydr. Dier makamlarda olduu gibi, burada da niyaz olunurdu. Tarikata yeni giren kii, rehberinin delleti ile buraya geldiinde, ona buras yle tantlrd: "Buna taht derler. Emr-i Sbhan ile ve Selmn- Pak marifetiyle Hazret-i Peygamber-i Alan iin kurulan minber-i Reslullah'tr". eyhlerin, alem, ta, taht gibi madd dnyann sultanlarnn kulland eyalar kabul etmeleri, zaman zaman, sflerdeki siyas eilime iaret saylmtr. TAKDS: Temizlemek, birini mukaddes klmak anlamnda Arapa bir kelime. Allah', Hanlna yakmayacak eylerden temiz klmak, yce tutmak; irk, ayp ve noksanlardan kesin olarak ve tamamen ber saymak, takds eklinde tanmlanr. TK-I EBRU: Keman kal anlamnda Farsa bir tamlama. Slikin, ihmalkr davranta bulunarak, bulunduu dereceden dmesi. TAKINYYE: Rafz bir tasavvuf okulu. TAKIYYE: Arapa, korkmak, saknmak anlamnda bir kelime, inancn, yer ve zamana gre saklayarak, tadnn aksine bir inanc sergilemek. TAKD: Gerdanlk takmak, taklid etmek anlamnda Arapa bir kelime, insann yapmasnda, etmesinde ve konumasnda bakasna uymas. Bakasnn szn delilsiz, hccetsiz kabulden ibarettir. Bakasn taklid edene "mukallid" (taklidi) denir. Bunun mukabili, tahkiktir. Tasavvuf stlahnda takld; hl ve makam ehlinin szlerini sylemek, ancak ahlklaryla ahlklanmamak, olgun olmad halde onlar gibi olgun gzkmeye almaktr. Tahkk ise bunun tam tersidir ve nemlidir. "Allah taklidimizi tahkk etsin" duas, erbab- tasavvuf iin tekmle ulama arzusunu belirtir. TAKVA: Arapa, korkma, saknma, kayglanma anlamnda bir kelime. Crcan bu terimi, icabettiren fiillerden kendini uzak tutarak korunmak eklinde tanmlar. Takvann d Allah'n hududunu muhafaza, ii de ihls ve niyettir. Takva; dini daha derin bir anlayla yaama olaydr, dinde hassaslktr. Takvada, ruhsattan ka, azimetle amel edi sz konusudur. Bu yzden, her ne kadar mftler bir konuda fetva verseler de,

sen, yine kalbine dan, derler. Takvay e ayrrlar: 1. Avamn takvas: Bu sahibini ebed cehennemden korur, 2. Havassn takvas: Sahibini cehenneme girmekten korur. 3. Ehassn takvas: Sahibinin cennette derecesini ykseltir ve Allah' mahedeye lyk klar. TALB: Arapa, taleb eden, isteyen demektir. Tasavvuf okuluna kaydn yaptrma durumundakilere tlib denir. Tasavvufta, hedefe ulaana kadar drt dereceden sz edilir: Tlib, mrid, slik, vsl. Tlib ilk derecedir. Tlib eskiden hemen tasavvuf okuluna alnmaz, nce, bir sre durumu incelenirdi. Bazen iin altndan kalkp kalkamayacan denemek zere, hazrlk dersi yaptrlr bu aamada baarl olanlara, ess ders verilirdi. Gnmzde grld gibi, bir kiinin paasndan, kolundan tutup zorla, gnll gnlsz tasavvuf yoluna sokulmazd. Slka kabul edili, ok cidd bir konu idi. Bu sebeple, "men talebe ve cedde vecede" (isteyen ve bu isteinde cidd olan hedefe ular) denmitir. Yine bir isteklinin, tasavvufa girmeyi arzu etmesi durumunda, ona snnet zere bir istihare yapmas tavsiye edilir, istiharedeki manev iarete gre, tarikata kabul edilir veya edilmezdi. Tlib olan tutar mrid elini, Hakka verir ol dem can dilini, Tbend ile balar mrid belini, Mridin pendini tutmak sezadr. Mehmed Ali Hilmi Dede Baba TALBYYE: Sale'de kk bir Fas tarikat. TAMME: Arapa, su takn, kyamet ve fet gibi mnlar olan, Arapa bir kelime. Nzi't suresinin 34. yetinde "Tamme-i Kbr geldii zaman..." ifadesiyle geen bu kelime, kyamet gn anlamnda kullanlmtr. Malar rastgele te'vil etmek. Kendini gsterme, kendini satma. Slukun balangcnda slikin dilinden dklen marifetler. atah ifadeler. TAMS: Bir eyin izini silme, belirsiz yapma anlamnda Arapa bir kelime. Beer sfatlarn gizliliklerinin, Rubb nurlara ait sfatlarda kaybolmas, yani kulun sfatlarnn Hakk'n sfatlarnda yok olmasdr. Kaan de yakn manada olmak zere, seyr slk yapann sfatlarnn, tam olarak nurlarn nuru (Hakk) nn sfatlarnda yok olmasdr, der. Bunu ksaca kulun, beer zelliklerinin lh hviyete brnmesi eklinde tanmlamak mmkndr. TAMTAM KAPU: Mevlevi tbiri, Konya'da Mevln trbesinin kuzey tarafnda, mescidin salamlatrlmas iin yaplan dayanak duvar altnda, kadnlar kafesine klacak kapnn alp kapanmasndan meydana gelen sesten kinaye olarak kullanlrd. Bu kap imdi mevcut deildir. TAMU: Cehennem demektir. Trke bir kelime. Gice gndz ileri kamu Korkarm yerleri ola tamu. Sleyman elebi TARAB: Arapa, rpnmak, sevinten zplamak anlamlarn ihtiva eden bir kelime. Crcan, tarab' sevin veya hznden dolay, insana gelen hafiflik diye tanmlar. TAREK: Farsa, ban tepe ksmna denir. Tacn dilimlerine trek ad verilir (bkz. Terk) TARK: Arapa, yol demektir. Alevlerce kutsal saylan ve kayn aacndan kesilerek hazrlanan 70-75 cm. uzunluundaki sopaya denir. Tark'a ayn zamanda, "Evliya", "Erkn", "Dest-ub", "Serdeste" adlar verilir. ki mushib, trende l taklidi yapar, dede de yeil klfndan kard tarik', Hl erenler halidir Yol erenler yoludur Gafil olman gaziler, Gelen std elidir Bismi ah, destur- halife, Allah, Muhammed, y Ali diyerek, o musahiplerin srtlarna kere dedirir. "Diyelim kalkmasna bir Allah" deyince, her ikisi de lmden sonra dirilmi gibi kalkar, dedenin ayaklarn

perler. TARF-HAN: Arapa-Farsa, aklama yapan demektir. Eskiden tekke ve camilerde, namazdan nce, Peygamberimizin (s) ve slm byklerinin zelliklerine dir yksek sesle cemate aklamalarda bulunan grevlilere denirdi. Bu tbir, vakfiyelerde gemektedir. TARKAT: Arapa, yol demektir. Bu kelime bir bakma metot, usl anlamna gelir. eyh denilen bir retmen nezretinde, istekli (mrid veya tlib) nin, Allah'a ulama, yani srekli Allah tefekkr ve bilincini (ihsan) kazanma konusunda takip ettii usule veya metoda, tarikat ad verilir. Tarikat, bunu gerekletirmek maksadyla, farz ve vacibin tesinde bir takm nafilelere, zellikle snnetlere arlk verir. lk devirde sfler, kendilerinden daha deneyimli durumda olanlardan yararlanmakla birlikte, bugn bildiimiz ekliyle teknik mnda tarikat kurmamlard. Tari-katlama (veya organize tasavvuf) hareketi, yaklak XII. yzyldan itibaren balamtr. Tarikatlar, eriata bal olan ve olmayan diye, ikiye ayrlr. Tarikatlar, 1) Tark- Ahyr: ibdet ve takva yoluna arlk veren tarikat, 2) Tark- Ebrr: Nefse ile ektirme yn zellik kazanan tarikat, 3) Tark- uttr: Ak ve vecd ile hedefe ulamay amalayan tarikat olmak zere, e ayrmak da mmkndr. Tarikatlar, zamanla kollara ayrlarak iyice oalmlardr. Zikri, tefekkr (sessiz) eken tarikatlar olduu gibi, dil ile aktan ekenler de vardr. Kimi tarikatlar, zikri oturarak, kimi de ayakta yapar. eriat, tarikat, hakikat lemini ksaca yle anlatmak mmkndr: "eriatta u senin bu benim; tarikatta, u senin, bu da senin: hakikatta, u ve bu, ne senin ne de benim, her ikisi de Allah'n". Tarikatlar, kurucusu olan eyhlerin adlaryla anlr: Mesel, Hac Bayram Veli'nin kurduu tarikata, Bayramiyye; Hac aban Vel'ninkine a'bniyye; Hac Bekta Veli'ninkine de Bektayye denir. Crcan, tarikat, makamlarda ykselip menzilleri kat ederek Allah'a ulaan sliklere mahss gidi, eklinde tanmlar. eriattr tarikatn kaps Tarikattr hakikatin yaps Hakikattir marifetin taps Marifet gevheri hazinetullah. Mehmet Ali Hilmi Dede Baba TARKAT CHAZI: Tarikat mensup-larnn srtlarna giydikleri elbise, balarna giydikleri klah, ayaklarna giydikleri papu, ellerinde tadklar asa (baston), bellerine takndklar kemer, srtlarndaki hrka vs. gibi eyler hakknda kullanlan tbirdir. TARKATI: Mevlevi tbiridir. Tarikata yeni girenlere, tarikat usl ve erknn retmekle grevli bulunan dede-ye, tarikat denir. Buna p-kadem veya ser-tark de denir. elebi Efen-di'nin yardmcs makamndadr. TARKATI KE: Kek, Farsa kik'den bozmadr, kk manasnadr. Bu, bir Mevlev tbiridir. Tarikatnn hizmetinde bulunan cn'a verilen addr. TARKATI MEZARI: Mevlev tbiridir. Mevln'nn trbesinin Bab's-Selm'dan girilince, sol tarafnda bulunan mezarla verilen isim. TARK-I AHMED- MUHTAR: Arapa, seilmi Ahmed (Hz. Muhammed-s-)'in yolu anlamna, Osmanlca-Farsa usl zere yazlm bir tamlama. Hz. Muhammed (s)'in yolu. Btn sfiyye tarikatlarnn hepsi, Tarikat- Muhammediy-ye(s) dir. TRK- DNYA: Arapa, dnyay terke-den kii demektir. Dnya ile alkasn kesen, uzlete ekilen (misantrop) kii iin kullanlan bir tbirdir. Trik-i dny genr derbeder, Der tama itme bana, kendi eder. Vhid TASARRUF: Arapa, bir ite hareket etmek, bir iin iine girip idare etmek, gibi anlamlan olan bir kelime. nsanlara, eyaya, eitli ekillerde etki etmek, onlar idare etmek, Allah'n ok yakn dostlarna bahettii bir ltuf ve keramet olarak tanmlanan tasarruf olaynda, "attn zaman sen atmadn fakat Allah att" (Enfl/ 17) yetinde ifade edildii gibi, gerek fail Allah'tr. Sfiler bu durumu, maayla sobadan ate alan adamn haline benzetirler. Sobadan atei alan maa mdr, yoksa adam m? Bu misalde, Allah dostunun yeri maa'dr.

Abdlkdir Geyln gibi baz byk vellerin, ldkten sonra da tasarruf ettii, sk sk nakledilir. Tasarruf iin ism-i azam bata olmak zere, baz Esm-y lh ve baz me'sr ibareler kullanlr. Ancak bu gibi esmann etki edebilmesi, kiiye baldr. Yani tesir iin, Hz. sa az gereklidir. Tasarrufta gerek fillin kul olduuna inanmak, irktir, zira gerek fail Allah'tr. Tasarrufta etkili olanlara el-Bz'l-Ehel (tuttuunu koparan doan kuu) ad verilir. TASAVVUF: Arapa, yn giymek anlamnda bir kelime. Kul ile Allah arasnda ihsan olaynn gereklemesi, veya kulun ihsan vasfn kazanmasnn yollarn gsteren bir ilim. Batin fkh. Tasavvufun binden fazla tarifi yaplmtr. Her sf, iinde bulunduu hale gre, tasavvufu tarif etmitir. Halvet eyhi, mer Ruen Dede'nin manzumesi, eitli tasavvuf tanmlarn 'iermesi asndan nem arzeder: Tasavvuf, terk-i da'vdr, demiler Dahi, ketmn- mndr demiler Tasavvuf, terk-i kl kale derler. Hemen vecd sema u hle derler. Tasavvuf, hfz- evkt demiler Tasavvuf terk-i tmte demiler. Tasavvuf, babdr bezi atann. Tasavvuf, beytidir mihr vefann Tasavvuf, bir hidayettir Hda'dan Bunu sylemedim bil hevadan Tasavvuf, terk-i evtndr demiler. Tasavvuf, hicr-i ihvandr demiler. Tasavvuf dim olmakdr murkb Olub irte gice hlin muhasib Tasavvuf etmemekliktir tasarruf. Hakk'n emrine itmeyb tasallut Tasavvuf, kalbi Hakk'a balamaktr Yrein ak odiyle dalamakdr. Tasavvuf, hsn hulk ile edebdir. Vel, hsn edeb it-y Hak'dr. Tasavvuf, bilmedir atvar- kalbi Eridb koymya kalbinde kal()b. Tasavvuf, yr olub br olmamakdr. Gl-i glzr olub har olmamaktr. Cihann ah Abdullah Ensr() Demi yr ol velf br olma zinhar Dben ak odna b tekellf Yanp gl kl olmakdr tasavvuf Yanar bir em'idir Hakk'n tasavvuf Dememektir iyiye yavuza tf. radettir demi ba'z, tasavvuf, Demeyb eyhine stadna yuf. Demi bir urayan feth ftuha Tasavvuf bezi-i nefse, bezl-i ruha Keramet satmamaktr tasavvuf. Hakk'n iinde itmeyb tasarruf, Vefa gstermedir mnend-i Yusuf Ganimet bilmedir vakti tasavvuf Geen mr iin edb teessf. Cefa eden kesn in telattuf, Demi Znnun-i Msr kim tasavvuf Kabul-i er'dir, terk-i tekellf Demi Maruf- Kerh kim tasavvuf Temellktr, tehalluktur, telattuf.

Eb Bekr mer der kim tasavvuf Ta'arruftur, ta'aarruftur, ta'arruf Denilmidir tasavvuf masebakdan.. Skn-i kalbdir maduna Hak'dan. Demidir bu sz Hamdn Kassr Mrid-i bu Trab eyh-i ebrr Tasavvuf oldur olub em-i tayyar. Ola ahval-i kalbi ayn- seyyar. Demiler bu sz sahib icabet Nedir dense tasavvuf? De: nbet Olar kim eyhlik temkine derler. Tasavvuf tevbe v telkine derler. Eb Osman Mekk'nin szdr Tasavvuf zhd takvann zdr Demitir kim tasavvuf, Bir Hf. Eridb etmedir gnln saf Tasavvuf dur diyen brahim Edhem Tarikatta Hakk'n durma muhkem Tasavvuf dur denilmi ns kurbet. Arayerden srnb havf heybet Tasavvuf buz- dnya-y demdir. Bu sz syleyen bil Ruendir Kitabnda demi shib-i tasavvuf Cemil on (10)dur erkn- tasavvuf Tasavvuftur denilmi safvet-i kalb Hda'dan gayriden kalbin idb kalb Tasavvuf halkdan kamaa derler. ziyn Hakk'a yol amaa derler Keramet satmamaklktr keramet Keramettir denilmi terk-i det Muhib mahbubla ey sahib-i saadet. Grb sylemedir kef keramet. Tasavvufu yine ayn ekilde manzum biimde anlatma abas, Olanlar eyhi brahim Efendi'de de grlr: Bidayette tasavvuf, sf b-cn olmaya derler Nihayette, gnl tahtnda sultn olmaya derler. Tarikatde, ibretdir tasavvuf mahv- sretden Hakikatde, sar-y srda mihmn olmaya derler. Bu b u kil libsndan tasavvuf, n olmakdr Tasavvuf cism-i saf nr- Yezdan olmaya derler. Tasavvuf, lem'ay envr- Mutlak'dan uyarmakdr Tasavvuf, te-i ak ile szn olmaya derler. Tasavvufda erait nme-i hestyi drmekdir Tasavvuf, ehl-i er'u ehl-i iman olmaya derler. Tasavvuf r olmaktr hakmen detullaha Tasavvuf, cmle ehl-i derde derman olmaya derler. Tasavvuf ten tlsmn ism miftahyla amaktr Tasavvuf, bu imaret kll viran olmaya derler. Tasavvuf, kli hle tebdil eylemekdir bil Dahi her sz ki syler b- hayvan olmaya derler. Tasavvuf ilm-i ta'brt u te'vlt bilmekdir

Tasavvuf can evinde srr- Sbhn olmaya derler. Tasavvuf hayret-i kbrda mest vleh olmakdr Tasavvuf Hakk'n esrarnda hayran olmaya derler. Tasavvuf kalb evinden msivallah gidermektir Tasavvuf kalb-i m'min ar- Rahman olmaya derler. Tasavvuf her nefesde arka v garba erimekdir Tasavvuf bu kamu halka nigehbn olmaya derler. Tasavvuf cmle zerrt- cihanda Hakk' grmekdir Tasavvuf gn gibi kevne nmyn olmaya derler. Tasavvuf anlamakdr yetmi iki milletin dilin Tasavvuf lem-i akla Sleyman olmaya derler. Tasavvuf urvet'l-vsk ykn can ile ekmekdir Tasavvuf mazhar- yt- gufran olmaya derler. Tasavvuf ism-i a'zamla tasarrufdur bugn kevne Tasavvuf cam-i ahkm- Kur'n olmaya derler. Tasavvuf her nazarda zt- Hakk'a nazr olmaktr Tasavvuf sf'ye her mkil asan olmaya derler. Tasavvuf ilm-i Hakk'a snesini mahzen etmekdir Tasavvuf sf bir katreyken umman olmaya derler Tasavvuf kll yakmakdr vcdun nr- la ile Tasavvuf nr-i ill ile insan olmaya derler. Tasavvuf onsekiz bin leme dopdolu olmaktr Tasavvuf nuh felek emrine ferman olmaya derler. Tasavvuf "Kul kef billh" ile da'vet durur halk Tasavvuf "irciT lafziyle mestn olmaya derler. Tasavvuf gnde bin kerre lp yine dirilmektir Tasavvuf cmle lem cismine can olmaya derler. Tasavvuf zt- insan zt- Hak'da fn olmakdr Tasavvuf "kurb- ev edn" da pinhn olmaya derler; Tasavvuf can canana verip azade olmakdr Tasavvuf can- canan cn- canan olmaya derler. Tasavvuf bende olmakdr hakikat hak ey brahim Tasavvuf er'-i Ahmed dilde burhan olmaya derler. Biz tasavvufu yle tanmlarz: "Kur'an- Kerim'i Hz. Reslullah (s) gibi yaamaya almak" TASFYE: Arapa, arndrma, saflatrma demektir. Tasavvuf erbabna gre insan, Allah'n katnda iken, tertemizdi, oradan bu leme gelip nefs hrkasn giyince, o temizlii gitti, kirlendi. ite insann bu dnyada, tekrar melekt alemindeki temizlii kazanmas, nefs kirinden arnmasyla mmkn olur ki, bu arnma iine tasfiye denir. Tasfiye-i nefs tbiri de, ayn anlamdadr. Dier bir anlamda, kiinin, Kur'n- Kerim'de izilen programa gre bir hayat srdrmesi ve hayat boyu ondan zerre kadar amamasdr. Hareketleri, kafasndan geirdii dnceleri islm'a aykr olmama halindeki kii saflam, olgunlamtr. TASI OKUMAK: Tas, Trke su imeye yarayan kaba denir. Cinleri toplamak amacyla, tasa doldurulan suya, efsun okumak manasnda bir tbir. Cinciler, hastalarn el ve yzlerini bu suyla ykadklar takdirde iyileeceklerini sylerler. Olup bir zaman ol dahi mnkat' Hemen tas okurlard l yankat' zzet Molla TASLYE: Arapa, birinin ardndan gelmek, dua etmek gibi anlamlar olan bir kelime. Bu, zikreden hakknda kullanlan bir tbir olup, ehl-i zahir, ehl-i btn, evliya, enbiy ve ehl-i huzur kiiler iin rahmetin var

oluunu ifade eder. TARA MEYDANCISI: Mevlev tbiri. Konya'daki ana dergahta, byk Mevlev tekkelerinde iki meydanc dede bulunurdu. Birine "ieri meydancs", dierine de "dar meydancs", yani "tara maydancs" denirdi. Kk derghlarda tara meydancln, kazanc dedeler yaparlard. Meydanc dedeler direkt olarak eyh'in emri altndaydlar. Bu dedelerin grevi; yapt gezilerde eyhe arkadalk etmek, derghn i ve d hizmetlerini grmekti. TATAVVU: Arapa, yumuamak, kendini itaate getirmek, nafile ibdet yapmak anlamlarn ihtiva eden bir kelime. Crcan, farz ve vacipten ayr yaplan ibdetleri, nafile olarak tanmlar. Bu, er' mkellefiyetin dndadr; tasavvufta nemi byktr. Farzlar ve vacipler, sflerce fevkalade titizlii gerektiren tekliflerdir. Nafile denilen ve farzn, vacibin dndaki ibadetler de , takva ve vera gerei olarak byk nem arzederler. Bu husus yle zincirleme bir sra arzeder: Edeblere nem vermek gerek. Edebi kaybeden snnete ballkta za'fa urar; snneti yaamakta za'fa urayan vaciplerde gevek davranr. Vacibde ihmal gsteren, farz uygulamakta za'fa urar. Farzlarda titiz olmayann da iman zayflar. Bu forml erevesinde, edeb ve snnetlere nem vermek, farzlara verilen nemi glendirici olarak grlr. Farzlar tam yapan, kulluu tam yapm demektir. Bir kimse tam anlamyla kul olursa, artk o tevhid ehlidir. te bu yzden Hallc- Mansr, ruhsatlar terkettiini, drt mezhebin zor (azimet) yanlarndan kendine yeni bir mezhep oluturduunu ve onunla amel ettiini syler. Mesela Halla, vera gerei olarak, her vakit namazn gusl abdesti ile klard. (K. Ahbri'l-Hallc) Azimetle amel, tasavvufta vazgeilmez bir unsurdur. TAVUSYYE veya TAUSYYE: Tasu'l-Haremeyn (Tvsu'l-Harameyn) lakabyla tannm Ebu'l-Hayr kbal'e dayandrlan bir tasavvuf okulu. Cneydiyye'nin kollarndan biridir. TAVAF: Arapa, dnmeyi ifde eden bir kelime. Kiinin kendi mahiyetini, snrn, meneini ve bulunduu yeri anlamasndan ibarettir. Kiinin ilminin, gcnn, hayatnn, iradesinin, konumasnn, grmesinin ve duymasnn (ki hepsi er' tavaftaki gibi yedi zelliktir) Allah'a rci olduunu anlamas, bu bilince ulamasna tavaf denir. "Onun duyan kula, gren gz, tutan eli olurum..." hadisi, bu hususa dellet eder. Tavfu'lfda: lh feyzin devam etmesini salamak zere, manev ykselii srdrmek. Tavfu'l-Ved': Hal yolu ile Allah'a ulaan hidayete, denir. TAVAL' : Arapa tli' kelimesinin ouludur, prltlar ve doular anlamn ifade eder. Kaan bunu yle tanmlar: Kulun i alemine doan ilk tecelliye denir ki bu, onun ahlkn, zelliklerini, iini aydnlatmak suretiyle gzelletirir. Tavli, levih ve levmi'den daha gl ve kalcdr. TAVRIK: Arapa, kap alanlar, gece gelenler ve doanlar gibi anlamlar olan oul bir kelime, tekili trk'tr. Gece mnact srasnda, kulun kalbine doan mjdeci bir ilham. TAVASSUT: Arapa, orta yolu tutmak, bir eyin ortasnda bulunmak anlamnda bir kelime. nsana ait berzahtan ikincisi. Bu, Rahman? hakikatlar vastasyla insanlk kleliinden kurtulmaktr. TAVAYYE: Nureddin Ali b. Abdillahi't-Tav'ye dayandrlan bir tasavvuf okulu. Kadiriyye'nin kollarndan biri. TAYBYYE: Cezliyye'nin Quezzen'deki Fas kolu. TAYFURYYE: Eb Yezid Tayfur el-Bistm (. 261/874)'nin ballar bu isimle anlmaktadr. Buna Byezidiyye de denilir. TAYLASAN: Arapa, sarn yukardan braklan sarlmayan ksmna denir. Bu, ya saa ya da sola sarktlr. Bazen iki taylasan olur, biri saa dieri sola sarktlr. Taylasan, bazan aa sarktlmadan ene altndan dolandrlr ki, buna "ene alt" anlamnda olmak zere "Tahte'l-Hanek" denir. TAYY-I ZAMAN ve TAYY-I MEKAN: Tayy, Arapa drlmek anlamn ifade eder. Allah'n, dostlarna bahettii kerametlerden biri de, Mira gecesinde Hz. Peygamber (s)'in yaad trden olmak zere, onlara bir anda, uzun mesafeler kat' ettirmesidir. Zaman ve mekanla kaytl insan bedeninde, zaman ve mekan snrlamasndan kurtulmu "ruh" denen varlmza (veya zmz) dayandrlmak ile anlatlmas basitleen bu olay, evliya biyografilerinde sk sk rastlanr.

TAZYYE: eyh Eb Salim brahim et-Tz'ye dayandrlan ve Medyeniyye'nin kolu olan bir tasavvuf okulu. TE'AVVUZ: Arapa, snmak, korunmak anlamnda bir kelime. Sf.cisman veya ruhan hayatnda eytann hcumuna maruz kalrsa veyahut Allah'tan baka genel olarak neyle mbtel olursa, Allah'a snr. TEBER: Farsa, balta demektir. Bir sapa geirilmi, keskin yz kavisli, sapnn iki ucuyla, keskin yerinin ters tarafndan birer sivri ve sng tarznda elik bulunan sapndan baka her yeri yekpare yaplm bulunan keskin balta. Gezgin derviler, yolculukta yrtc hayvan ve dmandan korunmak iin, ellerine teber alrlard. Bu teberin "bir yzl teber", "iki yzl teber" diye iki tr vardr. Teber, Osmanl ordusunda sava leti olarak kullanlmtr. Baz teberler zerinde u ibareler yazlrd: Destime aldm teberi Kimseden itmem hazeri. "T- Teber, h- Levend" deyimi rlplak, hi bir eyi kalmam iflas etmi kiiye denir. Yine seyyah oluban destime aldm teberi Yine ben azm-i diyar itmeye kldm seferi. Seher Abdal Teberdir sureta geri vel bir berk-i szndr Hararetten az am ehid intikamiyn. L-edr Ben erenler nacaym, o klar teberi, Ben sava gn eriyim, o hemen erde eri. Talcal Yahya Bey TEBETTL: Tebettl, Arapa inkit1 yani kesilmek demektir. Bu ifde Kur'n- Kerim'de geer: "Kendini tam olarak Allah'a ver" (Mzzemmil/7). Bir kiinin kendini dnyadan ekip tamamen Allah'a vermesine, tebettl denir. Hakikati mahede etmek zere, isteklerden ve hazlardan tam anlamyla syrlmak. Hz. Fatma'nn lkab, Betl idi ki, dindar, iffetli anlamnadr. Ayrca hi evlenmemi kadnlar iin, Betl tbiri kullanlr. TECELL: Arapa, ak ve zahir olmak demektir. Kaan ve Crcan'ye gre; gaybden gelen ve kalbde ortaya kan nurlara tecell denir. Her ilh ismin tecell ettii yere ve yne gre, tecellnin kendisinden kt gaybler yedidir: 1. Gaybu't-Hak, 2. Gay-bu'l-Haf, 3. Gaybu's-Sr, 4. Gaybu'r-Rh, 5. Gaybu'l-Kalb, 6. Gaybu'n-Nefs, 7. Gaybu'l-Letifi'l-Bedeniyye. Bu gayblerin aklamas u ekildedir: 1. Gaybu'l-Hak : Hakk'n gayb ve ona ait hakikatlardr. 2. Gayb'l-Haf : Ev Edn mertebesinde en hafi temyiz ile mutlak gaybdan etki alan gayb'l-hafdr. 3. Gayb's-Sr : Kabe Kavseyn mertebesinde, haf temyiz ile gaybet-i ilhden ayrlan gaybu's-srdr. 4. Gayb'r-Rh : O da tbi-i emri de temyiz-i ahf ve haf ile ayrlan srr- vcud mertebesidir. 5. Gayb'l-Kalb : Bu da, ruh ile nefsin kucaklat yer olup, srr- vcdyi istil mevkiidir ve cem-i kemalin ehadiyyeti kisvesinde srr- vcudnin ortaya kt ssl gelin sandalyesidir. 6. Gayb'n-Nefs : Bu da manev manzaralara snma (yaknlama) derecesidir. 7. Letif-i Bedeniyye Gaybi : Bu da toptan ve tafsiltl olarak latifelerin hak kazand eyi kefetmek zere, fikr nazarlarn atld yerdir. Sen tecell eylemezsin perdede ben var iken, art- izhr- vcudundur adm olmak bana. Avn Yine tecellnin ikiye ayrldn grrz: 1. Ruhan tecell, 2. Rabbani tecell. Rabban tecell de, ikidir: a) Ulhiyyet tecellsi: Bu, Hz. Mu-hammed (s)'e mahsustur, b) Rubbiyyet tecellsi: Hz. Musa'ya mahsus olan tecell (A'rf/143). TECELL- ASAR: Arapa, eserlerin tecell etmesi (ortaya kmas) demektir. Cisman ekilde, gzle grdmz, u ehdet lemi.

TECELL- EF'L: Arapa fiillerin (eylemlerin) tecell etmesi (ortaya k) demektir. Allah'n fiilerinden birinin, kulun kalbine almas. Yolun banda olanlar (mbted) iin buras korkulu ve ayak kayacak tehlikeli bir yerdir. Burada saptmamak ve yanlmamak gerek. Bu mertebeyi atlatan tecell-i esm'ya geer. Mahiyetini erbab bilir. TECELL- ESMA: Arapa, isimlerin tecellsi (ortaya k), demektir. Allah'n gzel isimlerinden birinin, kulun kalbine almas. Bu tecell meydana gelince kul, o ismin nurlar altnda ylesine malub olur ve arr ki, Allah'a o isimle seslense, Allah ona karlk verir. Slk mertebelerinin drdncsnde, tecell-i esma olay zuhur eder. TECELL- RAHM: Arapa, Rahm olan (Allah) a ait tecellyi (ortaya k) belirten bir ifade. Allah tarafndan, inananlara, sddklara verilen kemalta Tecell-i Rahm ad verilir. Buna, tecell-i hs da denir. Marifet, tevhid, rz, teslim, tevekkl, yasaklardan iddetle kanmak eklinde ortaya kan bu tecelller sayesinde, m'min, kafirden; mut, sden; olgun, noksandan ayrlr. TECELL- RAHMANI: Arapa, Rahman olan (Allah) a ait tecellyi (ortaya k) ifde eden bir szck. Allah tarafndan mevcudata bahedilen varlk, ki bu tecellye, tecell-yi m denir. TECEL- SIFAT: Sfatlara, ait tecellyi (ortaya k) ifade eden Arapa bir szck. Allah'n sfatlarndan bir sfatn, kulun kalbinde ortaya kmas. Allah'n sfatlarndan biriyle, mesela iitme sfatyla tecellye maruz kalan bir kimse, cansz varlklarn zikrini iitir hle gelir. Buna, "Hakka'l-Yakn" makam denir. TECEL- SIFT: Sfatlara ait tecellyi ifade Arapa bir szlk. Mebdei, zatdan ayrlp, ortaya kacak (belirecek) ekilde, ilh sfatlardan biriyle meydana gelen tecellye denir. TECEL- UHD: Arapa, uhd (gzle grlr ekilde) ortaya k ifade eden bir szck. Nur adn alm olan varln, ortaya k, iin kullanlan bir tbirdir.Yani tecell-i uhd, Hakk'n yaratm olduu kinatta, isimlerin ortaya kdr ki buna, nefs-i Rahman da denir. TECELL- ZAT: Arapa, zta (ze) ait tecell (ortaya k) demektir. Sfat sz konusu olmakszn, ztn balangc olan tecell iin kullanlan bir tbirdir. Zat tecellsi; esma ve sfat tecellsi vastasyla olur. Onlarsz olmaz. Hakk'n zatnn, mevcudata, perdeler ardndan (isim ve sfat perdeleri) tecell etmesi zarurdir. TECERRD: Arapa, soyunmak anlamnda bir kelime. Allah'tan gayri her eyden syrlp, Allah'a ynelmek. Bu durumda olanlara ehl-i tecrd denir. TECESSUD: Arapa, cisimlenme demektir. Ruhun cesedlemesi. Batdaki parapsikoloji almalarnda bu olaya, reflek-siyon veya materyalizasyon denir. Veli'nin ruhunun baka bir yerde beden olarak gzkmesi. Bazen, len vel iin de ayn durum sz konusu olmaktadr. Mn varlklarnn maddelemesine, Kur'n- Kerim'deki Hz. Cibril'in, Hz. Meryem'e tam bir insan gibi temessl etmesi (Meryem/17), Hz. ibrahim'e insan eklinde 3 melein gelmesi (Zriyat/24-29), Cibril'in Dhye eklinde vahiy getirmesi, ehid olduktan sonra Mus'ab b. Umeyr'in klna giren bir melein, sava alannda sancak elinde savaa devam etmesi vb. gibi olaylar, te-cessdn varlna delil kabul edilir. Muhyiddin Arabi'nin eyhlerinden 110 yandaki Fatma'nn tefekkr ederek okuduu Fatiha suresinin manasnn tecessdle insan haline gelip, kendisine hizmet etmesi de, bu kabil olaylardan saylabilir. Cinler de maddleebilir. TECRD-TEFRD: Arapa, yalnz bana kalmak, tek tek yapmak, soyutlanmak vs. gibi anlamlar olan iki kelime. Slikin dn mal ve mlkten, iini de karlk bekleme anlayndan arndrmas. Tecrd, malik olmamak; tefrd, memlk olmamaktr. Tecrd, kalbi Allah'tan baka eylerden uzak tutmak; tefrd, Hakk' snna layk olmayan sfatlardan yce tutmak, O'nu ferd (esiz, benzersiz) olarak grmek. Meslek-i tecrddir feragat evi, Terk-i mal eyle hanmandan ge. Fuzul TEDAN: Arapa, yaklama demektir. Mukarreblerin mirac. Mukarrabinin mirac verasetsiz (bi'l-esle) olursa, "kbe kav-seyn" mertebesine ular. Verset-i Muhammediyye ile olursa, "ev edn" mertebesine varr. Bu mertebe "rakikat"t-tedn"nin balangcdr.

TEDBR: i idare, etmek, sonunu dnerek bir i yapmak gibi anlamlar bulunan, Arapa bir kelime. Hayrl olduunu bilmekle bir eyin sonu zerinde dnmek. leri, sonlarn bilmek suretiyle yapmaya almak . Allah hakiki tedbr sahibi, kul ise mecazen tedbr sahibidir. Takdire yapmann, tedbiri terkten ziyde, en yksek tedbire srt dayamak eklinde yorumlanmas gerekir. Avammn madd tedbiri ile, havassn mndaki tedbiri arasnda, nemli nitelik fark vardr. Sfyyenin tedbiri terkeylemek sznden, avammn anlad manadaki tedbiri terketmek anlalmaldr. Zira sf, Hz. Peygamber (s) in yolundan giden ve O'na smsk bal kalan kiidir. O'nun tavsiye ve retisine ramen, tedbir'den uzak kalmas dnlemez. "Kim Allah iin olursa (yani Onun rzasn kazanmak zere abalarsa), Allah da onun lehinde (yani umurunu zerine alr) olur" hadisi, kanaatimizce bir tr tedbiri iermektedir. Biz sfiyyenin tedbiri terkden, neyi anladklar zerinde biraz daha dnmek ve yorum yapmak gerektiine inanyoruz ki, tedbr her halkrda esastr, terkedilmez. TEDEBBR: Arapa, dnmek demektir. ki tr te-debbr vardr: a) Mev'iza tedebbr: nsann kendisi ve durumu hakknda dnmesi, b) Hakikat ve mkefe tedebbr: Kur'n okurken manas zerinde tefekkr etmek. Bu tefekkr ariflere mahsus bir tefekkrdr. TEDELL : Arapa, sarkmak demektir. Mukarrabn'in son mertebeye ykseldikten sonra, ayklk veren bir alana iniini ifade eder. Hakk'n kutsal olan zttan inii. Burada kastedilen kuds zat, yle kuds bir zttr ki, Allah'tan gayri hi bir istidad, ister geni, ister dar olsun, oraya ayak basamaz. TEEMML: Arapa, derin tefekkr ifade eden bir kelime. Sflerin, uzlet halinde enfs ve fktaki hikmetler zerinde derin dncelere dalmasna, teemml denir. Sonunda bu teemml, Allah zerinde sreklilik kazanr. Derin tefekkre, Bat'da meditasyon ad verilir. TEFEKKR: Arapa, dnmek demektir. Sflere gre iki trl tefekkr vardr: Biri iman ve tasdikten doup istidlal sahiplerine, dieri ashab- uhda mahsustur. Her iki halde de sf Allah'n ztn deil, nimet ve kudretlerini dnr. Crcan tefekkr, kalbin iyi ve kty ayrdeden lambas olarak grr.Ona gre, tefekkr sahibi olmayan kalp, karanlklar iinde boulur, kaybolur. Tefekkr, hikmeti yakalayan bir a olarak da tanmlanr. TEFEKKR- MEVT: Arapa, lm dnme demektir. Nak stlahdr. Gizli zikre balamadan, nce, be veya on dakika kadar, kul, zihinsel planda lm yaar, tadar, ve onu kanlmaz biimde uurun derinliklerine yerletirir. Azrail'in gelii, cann teslim edii, musalla tana yat, tabuta konuu, sevdii kiilerin ve malnn kendisini yapayalnz brakarak, tek bana kabre girii, kabrin zifiri karanl. Mnker Nekir meleklerinin sual sormas, srat hesap, Cennet, Cehennem, vs. gibi halleri gz yumuk vaziyette, dnce plannda yaar. "Vaiz olarak lm yeter, ey mer!" sznde anlatlan hedefe ulamak zere yaplan bu uygulama, kiiyi lmeden nce lmeye ve lm sevmeye, psikolojik olarak ona hazrlanmaya sevkeder. Zira lmle sevgili Mevl'ya kavuulacaktr. TEFERRC: Arapa, almak, genilemek anlamnda bir kelime. Manen ykselen slikin, ruh bir mira yapmas, ulv-sfl btn lemlerde yolculuk etmesi, her eye yukardan bakmas. Ne orda ynem talam, ne dara kam boulam, im bitince yryem, teferrce geldim an. Yunus Emre TEFE'L: Arapa, fal amak, fala bakmak anlamndadr. Bakla, kahve telvesi, kum gibi eylerle fala bakmay uygun grmeyenler, Hafz'n Divan'ndan fal bakarlard. Rastgele alan sayfann ilk, orta ve son beyti esas alnarak yaplrd. TEFRD: Arapa, teklemek, tek bana yapmak vs. gibi anlamlar olan bir kelime. ekillerden, karklktan uzaklamak, hallerde infirad etmek, vecdde vecde ulamak. Tefrd, yaplan ilerin srf Allah iin olmasdr ki, bu durumda salik nefsini grmez, halk dikkate almaz, bedel beklemez. Bylece hallerin derinliklerinde teferrd edilir, halleri verende gaybete erilir, ondan korkulmaz. TEFRKA : Arapa, ayrlk demektir. Dnyaya, masi-vaya dalmak, cem'den uzak kalmak. Meguliyet sebebiyle, hatrn gayb leminden uzak kalmas, Tefrika, cem'in akabindedir. Hal ve bazlarnn arasn ayrmaya tefrika denir. Cem asl, tefrika ferdir. Fer' olmadan asi olmaz, tefrikasz cem zndklktr. Cem'siz tefrika inkarclktr. Cem'i

gznnde tutmadan tefrikaya iaret eden kii. yaratcy reddetmi, tefrikay dikkate almadan cem'e iaret eden de, Hakk'n kudretini inkar etmi olur. TEFVZ: Arapa, bir ii, bir kimseye havale etmek anlamnda bir kelime. Hereyi Allah'a havale etmek, hereyi Allah'tan beklemek. Tevekkl ise, "Tefvz"in bir dal gibidir. Tefvz'in teslimle arasndaki fark ok azdr. Teslim ehli, iini teslim ettiinden, kendisine gelene baz kere raz olmaz. Teslim ve tefviz, vekle asndan birbirlerine yaknlk arzederler. Muhsinlerin ve dierlerinin tefvizi, her ilerini Allah'a balamalar eklinde ortaya kar. hednn tefvizi, kendisine ekildikleri Hakk'a kar skn zere olmalardr. Sddiklerin tefvizi, tecelli eitlenmeleri asndan, ilh gzellii dnmeleri eklindedir. Bu grup, tek tecelli kaydndan kurtulmutur. Mukarreble-rin tefvizi, mahluklar hakknda kalemin cereyann grdklerinde, szlanp yaknmazlar, varlkta hibir eyi tasarrufa kalkmazlar, ii mlk tasarrufta serbest olan Allah'a havale ederler. Bunlar Allah'n srlarn yaymaya eminler ve edipler (umen ve udeb)dr. Bu yzden bakalarndan stn olmay istemezler. TEHECCD: Arapa, gece namaz iin uyanmak veya uyank kalmak demektir. "Gece senin iin nafile (ziyade) olarak gece namazna kalk...." (isr/79) Teheccd, mmet-i Muhammed (s)'in gnahlarna kefarettir. Peygamber efendimize (s) vcib, mmetine snnet olan bu namaz en az 4, en fazla 10 rek'at olarak klnr. Eyledi teheccd ebn gah Kalbinde dururdu hayetullah. L-edr TEHLL: Lailaheillallah demek, anlamnda Arapa bir kelime. Kelime-i Tevhid zikri, sfiyye arasnda, sulukta ok nemli bir uygulama olarak grlr. Hadis: "Zikrin en faziletlisi, Lailaheillallah, duann ise, Elhamdlillah'tr" (Ibn Mce. Edeb, 55). TEHZB: Arapa, fazlalklar kesip slah etmek, acele etmek, terbiye etmek, zetini karmak vs. gibi anlamlar bulunan bir kelime. Hl ve kal bakmndan, eriata uygun dmeyen her eyden arnmak. Ahlak gzelletirmek. TEKBR: Arapa, yceltmeyi ifade eden bir kelime. Mevlev tabiridir. Mevlevlie yeni giren (nevniyaz) in bana sikke giydirilmesi mnasebetiyle kullanlan bir tabir. Mevlevlie yeni kabul edilen nevniyaz, deneme safhasnda, on sekiz gn geirdikten sonra, Kazanc Dede tarafndan, bana sikke, srtna da bir hrka giydirilirdi. Sikke, bir merasimle giydirilirdi. Kazanc Dede nce Sikkeye bir dua okur, sonra da onu yeni kabul edilen cann bana geirir, bu yaplan ie de "Tekbr" ad verilir. TEKELLF: Meakkatli bir ii zerine almak anlamnda Arapa bir kelime. Tekellf (zorlama, yk olmay) terket-mek, sfilerin ahlkndandr. Bu, insanlar gznnde tutarak nefse yklenmek eklinde olur ki, sfiyye ahlakna aykrdr. TEKKE: Tekke, Farsa'da dayanacak yer demektir. Tasavvuf erbabnn, oturup kalkmalarna, slk karmalarna, yin yapmalarna mahsus yere, tekke denir. Taradan gelecek dervilerin kalabilecei zel odalar ve mutfa bulunur. Osmanl Devletinin kurulu dneminde, tekkeler sosyal, ekonomik, moral, ilm, hatta siyas fonksiyonlar icra ediyorlard. Kk tekkelere "zaviye", byklerine "hnkh", "dergah", merkezi pozisyonda olanlara da "sitne" denir. lk tekke, Remle'de Ebu Him el-Kuf (. 150/765) tarafndan kurulmutur. Erken dnem tekkelerine "Savma'a" ad da verilmitir. Mecazi olarak tekkeye "harabat", "humhne", "te-gede", "meyhane" denir. Olal mntesib- akn ey mh Tekkeden tekkeye komaktan usandm billah. Muallim Naci TEKKEL : Nakibend tasavvuf okulu mensuplar, iin kullanlan bir tabirdir. TEKKE-NN: Farsa, tekkede oturan demektir. Tekkede yatp kalkan orada ikamet eden dervilere

tekkenin denir. TEKKE ORTASI : Yenieri Oca'nn krknc ortas hakknda kullanlan bir deyimdir. TEKKEYE HZMET EDEN TEKKEDEN GENR : Tekkede manev tekaml eitiminden geen derviler, tekkenin eitli hizmetlerini grrler, bu arada, yeme ime, barnma gibi ihtiyalarn da orada giderirlerdi. Atasznn ortaya knn ardnda yatan espri budur. Yine ayn espiri dorultusunda olmak zere, "Tekkeyi bekleyen orbay ier" eklindeki atasz kullanlr. TEKKEYE KURBAN GELMEK : Slik tekkeye, hayvan ynn Allah rzas iin terbiye etmek zere gelir. Orada nefs hayvan kurban edilir. Onun iin, tekkeye gelen kiide, "kurban" olma amac n plandadr. TELBS: Arapa, birbirine kartrmak manasna bir kelime. Bir eyin, zdd olan sfatyla ortaya kmasna, telbs denir. Tecell edilenin, elbisesini giymesi, onun sfatyla ortaya kmas. TELEF: Arapa, helak olmak, heder olmak demektir. Telef, lmden ibarettir. lm ve helak olma (telef), vakti gelince helak olmas beklenen eye denir. TELKN; Arapa, birine bir sz anlatmak, retmek, dikte etmek anlamlarnda kullanlan bir kelime. Tarikata yeni giren kiiye eyhin zikir retmesi. Cenaze defnedildikten sonra, hocann, kabir suali ile alakal olarak yapt konuma veya seslenie, telkn denir. zellikle Mevlevlikte, eyh, mride telkinde bulunduu iin, o mride, lnce telkn verilmez. Onun yerine, mezarn etrafnda halka olup zikir ekerler ve u glbank okurlar: "Vakitler hayrola, hayrlar fethola, serler defola. Garka-i garik- Rahman dervi Ahmed Efendi'nin ruhu ad handan, hcesi honud ola. Dem-i Hazret-i Mevln, Srr- ems-i Tebrizi Kerem-i mam Ali, H diyelim H." Halka verdii tleri kendisi tutmayan kiilere: "Halka verir talkn (telkini), kendi yutar salkm." denir. TELVN-TEMKN: Renkten renge girme, ve mekan tutma anlamlarnda Arapa iki kelime. Telvn, bir halden dier hle gemeyi, veya bir makamdan dier bir makama atlamay ifade eder. Temkn ise, istikamette derinlemek ve sabitlemek anlamna gelir.ikisi birbirinin mukabili gibidir. Telvn hal ehlinde, temkn ise makam sahiplerinde olur. Hal ve makam arasnda bir takm farklar vardr: 1. Hal, imek gibi deikendir, makam sabittir. 2. Hal, ift ift gelir, mesela hzn-srr, kabz-bast gibi. Makamda, bu ift ift gelme durumu sz konusu deildir. 3. Hal, vakte baldr, vekil gibidir, sahibinin elinde deildir. Makam, kesb sonucu ortaya kar. 4. Bulunulan makamn tam hakk verilmeden bir ste klmaz, halde ise bu durum yoktur. 5. Her makamn balang ve bitii, ayrca bu ikisi arasnda ok sayda halleri vardr. Yani makam, kaplam; hal, ilem durumundadr. Hak bir gnl verdi bana, Ha demeden hayran olur. Bir dem gelr df olur, Bir dem gelr giryn olur. Bir dem sanasn k gibi, Sol zemheri olmu gibi, Bir dem cehalette kalur, Ho ba ile bostan olur. Bir dem gelr sylemez, Bir sz erh eylemez. Bir dem cehalette kalur, Hi nesneyi bilmez olur. Yunus Emre TEMAA: Farsa, seyretmek anlamndadr. Hkk'n isim, fiil ve sfatlarnn tecellisini grmeye, temaa denmitir. Bkz. Mahede.

TEMCD: Birini byklemek, ululamak anlamnda Arapa bir kelime. meyi ieren ve sahur vakti minarelerde makamla okunan duaya, temcd ad verilir. Sahurda okunduu iin bu vakte temcd vakti de, denir. TEMENN: Bir eyi istemek, ummak anlamnda Arapa bir kelime. Ezel takdiri grme. Mridin temennisi yok, emeli vardr. nk temenni nefsi, emel de takdir edileni grr. Temenni nefsin, teemml kalbin sfatdr. TENASH: Arapa, biri dierini takip edip yok etmek anlamndadr. zellikle Hind kltrnde, bedenden ayrlan ruhun bir baka bedene tekml etmek zere girmesi. Tekaml salanana kadar olan ruhun bu gidi geliine, samsara ad verilir. Az da olsa, baz Ehl-i Snnet d tasavvuf okullarnda tenash andrr grler vardr. TE'NS: Cana yakn gelmek, sndrmak anlamnda Arapa bir kelime. Vaheti giderip, insana sokulmaya altrmak. Yeni mridi, tasfiye ve tezkiyeye sndrmak zere, hissi zuhur yerlerindeki tecelliye te'ns denir. Buna, sebepler suretinde ortaya kt iin, fiil tecelli de denir. Tasavvuf yoluna yeni girenlerde bu hal ok grlr. Bir Be-dev eyhinin dedii gibi, bu durum, ilkokulun bahesinde yeni kaydolmu ocuklara, snfa girmelerine kolaylk salasn, sndrsn diye verilen elma ekerine benzer. Hedef elma ekeri deil, snfa girip "Elif" okumaktr. Yolun ba tatl, sonu tatsz-tuzsuzdur. Bu yzden tasavvuf terbiyeyi demir leblebiyi inemeye benzetmilerdir. TENNURE: Arapa, tandr, mutfak, ocak anlamlarna gelen bir kelime. Mevlevi tabiridir. Mevlevlerin giydikleri kolsuz, yakas yrtmal, bel taraf krmal, geni ve uzun entariye tennure denir. Tennure, "elifi nemed" ve "destegl" adl iki paradan meydana gelir. Tennure giyilince, bele, elif nemed sarlr, zerine de salta eklinde destegl giyilirdi. Gnlk ve sema trenine mahsus olmak zere iki tr tennure vard. Gnlk olan, diz kapann altna, sema tennuresi de ayak bileklerine kadar uzanrd. TENNURE AMAK : Mevlev tabiridir. Sema etmek anlamnda kullanlr. Malm olduu zere, mevlevler sema ederken tennureleri yerden biraz yukar kalkar. Bu yzden sema etmeye, tennure amak tabiri kullanlr. TENNURE ARPMAK : Mevlev tbiridir. Semazenlerin, sema ederken eteklerinin birbirine dokunmas. Trenden sonra tennuresini bakasnn tennuresine arpan can, "huzuruna mani oldum, affet" diyerek zr diler. Kalabalk gruplarn semamda, bu tr dokunmalara engel olmak zere ar sema yaplrd. TENNUREYE SALA : Mevlev tabiridir. Zikr (daha dorusu sema) treninin yaplaca gn, dmeydancnn, canlarn bulunduu hcreleri dolaarak tennure giymelerini bildirmesine "tennureye sala" denirdi. Bu bildirimin ardndan, canlar tennurelerini giyip semahaneye karlard. TENNURE SNDRMEK : Mevlev tbiridir. Tennurenin eteklerinin fazla almamas iin, dk sr'atle dnmeye tennure dndrmek denir. Bu, kalabalk semazen grubunda, tennurelerin birbirine arpmalarn nlemek zere bavurulan bir uygulama idi. TENZH: Birini kt bir eyden, uzaklatrmak, beri klmak anlamnda Arapa bir kelime. Rabb, beer vasflardan uzaklatrma. Buna, kadim olan (Allah) m zat, sfatlar ve isimleriyle birlenmesi denmitir. Bu, (kendine bir ynden benzeim gsteren) sonradan yaratlma ynyle olmamak zere, kendi nefsinden yine kendi nefsi sebebiyle, kendine mstehak asalet ve yceltme yoluyla olur. Allah, bu ynyle teklemitir. Gerek tenzihi, Hakk'n kendisi yapar. Onun cinsinden olanlarn tenzih yapmas beklenir. Ancak Hakk'n kendisi gibi bir varlk yoktur, bu sebeple, mutlak manada Hakk' Hak'tan bakasnn tenzh etmesi mmkn deildir. TERAKK: Yksek yere kmak, bir eyde ykselmeyi ifade eden Arapa bir kelime. Bir halden bir baka hle, bir makamdan dierine, bir marifetten dierine geme. TERCEMAN: Arapa, evirmen demektir. Bir i yaplrken okunan vg ve duaya denir. Bu, ya iir eklinde, yada mensur olur. Terceman, Mevlev, Bekta tabiridir. Gnlk ilerde okunur. Mevlevlerde terceman daha azdr. Glbang ile tercemn arasndaki fark, glbangn eyh tarafndan topluluk huzurunda sadece dua eklinde olmasna karlk; tercemann, topluluk art bulunmadan, vme ve dua tarznda herkese uygulanabilmesi sz konusudur.

Fatiha istendiinde, Mevlevlerde okunan tercemana bir rnek: "Feth-i fth- kinat, feyz-i fyz- mmkint, masdar mev-rid-i sfat Ahmed lr salevt." Bekta tercemanna rnek olarak unu verebiliriz. "Allah, Allah yzm yerde, zm darda, erenler huzurunda, Hak, Mu-hammed, Ali divannda canm kurban, tenim terceman, bu hakirden incinmi, gcenmi can kardeler var ise dile gelsn, yol ile yoldayz. Allah eyvallah, erenler kimsenin hakk kalmasn. Hakk olan gelsin hakkn alsn. Zira bu meydan Muhammed (s), Ali (r) divandr. Erenler h dost." Yine mridin huzuruna veya bir trbeye girildiinde okunacak terceman u ekildedir: "Cemalindir senin nr-i ilh Ayan bast ey mazhar- Hak. Bu kemter bamn tc klah Selam olsun sana dnya v ukb Ki sensin din dnya padiah." Tasavvuf okullarnda dua, niyaz, terceman, glbang vs. gibi Allah-kul aras mnasebete dorudan yer veren uygulamalar, itici gcn Kur'an'dan almaktadr: "Duanz olmasa, Allah size ne diye deer versin ki..." (Furkan/77). Bu yet-i kerimeyi, u ekilde espirili eviriyle vermek istiyoruz. "Duanz kadar adamsnz...." TEREVVUH: Arapa bir kelime olup, bitkinin geliip bymesi manasna gelir. Kalp ehlinin gnlnde esen rzgar, inayete gzel riayet sebebiyle oluan ykn getirdii yorgunluktan kurtulup rahatlamak. Yahya b. Muaz yle der: "Hikmet, Allah'n ordularndan bir ordudur. Allah onu, dnya skntsndan daralan ariflere, kalbleri rahatlasn diye yollar". TERK: Arapa, terketmek anlamnda bir kelime. Fakr ve fena ehli dervilerin balarna giydikleri ta ve klahler zerinde, dikey ini eklinde almetler olurdu. te bu dilim dilim grnt veren almetlere terk veya terek ad verilir. Bu dilimlerin says, tarikatlara gre deiirdi. Bektalerde dilim says 12'dir. Her tc olamaz, fakr u fena ahna sertc, Terk ehlinin, ey hce biraz ba kabadr. Baki Drt trl terk vardr: 1. Terk-i Dnya, 2. Terk-i Ukb, 3. Terk-i Hesti (varlk), 4. Terk-i terk. TERK- MESLEK, TERK- NSBET GBDR : Tasavvuf erbab, yapageldii meslei veya vazifeyi kendi bana brakamaz. Ondan beklenen, mesleinde uzmanlamasdr. Bir st grev verildiinde de reddedemez. Bir derviin mesleini terketmesi, bal olduu eyhi terketmeye eit saylmtr. Yani meslei izinsiz terk, bu denli byk bir sutur. Ataszyle anlatlmak istenen budur. TERSA: Farsa, Hristiyan papaz demektir. Kt huylar iyileri ile deitiren ince mnlar ve hakikatler. TERSA BE: Farsa, Hristiyan ocuu. Mrid-i Kmilin ocuu veya halifesi. lh cezbe ile gnllere gelen manev ila. TESKR: Sarho numaras yapan anlamnda Arapa bir kelime. Vecd sahibi ve manev sarholuk durumundaki sadklara, zorla benzemek zere abalayan, zorla sekre ulamaya alan kiilerdeki hle, teskr denir. TESBH: Arapa "Sbhanallah" demeyi ifade eder. Hakk'n, imkan noksanl, huds (sonradan yaratlanlar)un izleri, sfat ve zt ayplarndan tenzih edilmesi. TESBHDEN GEMEK : Eskiden trbelerde, trbedarlar hastalanan kk ocuklar okur, daha sonra iri taneli tebihi yere atp, ocuu defa basmadan zerinden atlatrd. Nazardan ve hastalktan kurtulmaya ynelik olduuna inanlan bu ileme, tebihten gemek denirdi. Ayrca uygunsuz i yapanlara halk arasnda "pabucu bye git de,seni tesbihden geirsin" veya "sen bu gnlerde tebihten gememisin galiba..." denirdi.

TESM: Arapa, teslim olmak, boyun emek anlamndadr. Crcani'nin tanmyla teslim; Allah'n emrine boyun emek, houna gitmeyen hususlarda itiraz terketmek veya kazay rza ile karlamaktr. Dta ve ite herhangi bir deime olmakszn inen belaya sabretmeye, teslm denmitir. Eskiden dkkanlarda, evlerde "Ah teslimiyet" levhalar bulunurdu. Terim ile ilgili bir aklama da, u ekildedir: Gayb leminden zuhura gelen ilere rza gstermek. Zira her kaza ve belnn meydana gelmesi, Allah'n dilemesi iledir. Slik'in, slk'unda, akla aykr gelen, kalbe sknt veren her ne grrse grsn, kar gelmemesine teslm denir. yle ki, helak gibi grnen ve korku uyandran eylere, ekimelere rastlasa rza gstermesi gerekir. Ahdinde halik unudup semt-i hilaf Ayrlmayalar, cadde-i teslim rzadan Nail TESLM HALKASI: Mcerred yani bekar Bekta canlarnn kulaklarna taktklar "meng" denilen kpe. Bu kpeyi ilk uygulayan, Balm Sultan'dr. Rivayete gre mritlerinden birisi bilmeyerek ldrlnce, Balm Sultan bu tr yanllklara bir daha meydan vermemek iin, almet olarak kulaa kpe taklmasn det hline getirmitir. Hayat boyu bekar kalmaya yani mcerredlie niyetlenen derviler, Balm Sultan'n trbesine getirilir, trbenin eiinde kula delinip kpe taklr. Ve artk bu can, "pirin kula kpeli klesi" olurdu. Bu derviler lene kadar evlenmez, tekkelerde trik-i dnya gibi kalrlard. TESLM TAI: Bekta tbiridir. Bekta babalarnn gslerinde tadklar, el ayas byklnde, oniki keli taa teslim ta denirdi. Teslim Ta, Krehir'de kan "Hacbekta Tafndan yaplrd. Hac Bekta Veli'nin zehirlendiini farkedince kustuu ve tan bu kusuntudan meydana geldiine, bu ta tamann da Pr'e ball ifde ettiine inanlr. Baba, Teslim Ta'n, canlara tekbirlerle takard. TEBH: Arapa, bir eyi, dier bir eye benzetmeyi ifade eder. ilh tebh, cemal suretinden ibarettir. Zira lh cemalin eitli mnlar vardr. Bunlar da, O'nun isimleri ve sfatlardr. Bu sfat ve isimlerin de, hissedilen, akledilen trden manalara ait tecelliler eklinde suretleri vardr. "Rabbimi, ty bitmemi delikanl eklinde grdm" sz, mahss surete; "Ben kulumun zann zereyim" sz, makl surete rnektir. Hakk'n, zt ve sfatla ilgili olmak zere, iki trl tebihi vardr. TEEBBH: Arapa, benzeme, taklit etme anlamnda bir kelime. Sfilere benzemeye alanlar. Bunlar iki gruptur: 1 . Mteebbih Muhib : Stlie samimiyetle benzemeye alanlar. 2. Mteebbih Btl : Dnyev kar salamak zere, sfilere benzemeye alanlar. TENE: Farsa, susam demektir. Hakk'n cemalinin zlemiyle yanp tutuanlara, tene denir. TEVCD: Arapa, zorla vecd elde etmeye almaya, tevcd denir. Asl vecd, kendiliinden gelendir. Bu gizlenmeye allr. Ancak, kesb olarak vecd elde etmenin (tevcd) caiz olduunu grenler gibi, grmeyenler de vardr. Mtekellifler, mteebbihler ve ehl-i diabe olmak zere 3 eit tevcd vardr. TEVAZU: Tevazu Arapa'da alak gnlll ifade eder. Nefsi tanyp ciddi olarak alaltma, Tevhid hrmetine nefsi yceltme, Cneyd, tevz'u kanad indirmek, kenar krmak olarak tanmlar. "Gaybleri bilen (Allah)'n hrmetine, kalplerin tezellldr,", "Hak hrmetine Hak'dan dolay Hakk' kabul etmektir", "azlkla nmek, alak gnllle ynelmek, herkesin arln yklenmek" eklindeki tevazu tarifleri de, dikkat eker. TEVBE: Arapa, dnme, pimanlk anlamlarn ifade eden bir kelime. Gnahtan pimanlk duyarak vazgemek. Nasuh tevbesi, halis tevbeye, gedik brakmayacak tarzda, eskiyen yerlerin onarlmasna benzer ekilde tevbe etmeye, denir. Stn kt memeye dnmesinin mmkn olmad gibi, tevbe edilen gnaha, bir daha dnmemeye de, nasuh tevbesi denmitir. Tasavvuf olgunluk yolunda, yetmi makamdan bahsedilir. lki tevbe, sonuncusu kulluk (abd) tur. Srf Allah rzas iin yaplan tevbeye, evbe denir. Tevbeleri ok kabul etmesi mnasebetiyle, Allah'n "Tevvb" diye bir ismi vardr. Cneyd, "gnah unutmaya", Sevr de "Allah'tan gayri her eyden yz evirmeye" tevbe demitir. el-Megazil, tevbeyi ikiye ayrr: 1. nbe Tevbesi : Allah'n zerindeki kudretinden korkarak yaplan tevbe. 2. Tevbe-i isticbe : Sana yakn olmasndan dolay, utanarak

yaplan tevbeye denir. Znnun "Avamn tevbesi gnahtan, havassnki gafletten, enbiyannki de bakalarnn nail olduuna ulamaktan aciz bulunduklarn grmek eklindedir" der. Gnlmde gnah ilemee istek var, Dildeyse gezer tevbe-i istifar, Halimle sakalmdan utandm billah! Affeyle benim u tevbemi ya Gaffar. Tahir Olgun TEVECCH: Arapa, ynelmek demektir. eyhin, btn manev gcn mridin kalbi zerine yneltmesi ve bu suretle ona aktarmas. Bu, mridin ruhunda filizlenmelere sebep olacak bir manev alama olaydr. Yani mridin ruh kabiliyet kapasitesinin artrlmasdr. Mrid bu ekilde mridinin manev zelliklerini yklenmi olur. Bu uygulamaya, tevecch-i kalb denir. TEVEKKL: Arapa, vekil edinme, gvenme anlamnda bir kelime. Gerekli tm abay sarfederek, her trl, tedbiri aldktan sonra, ii tam bir inanla Allah'a havale etme, yani, deveyi baladktan sonra Allah'a emanet etmeye, tevekkl denir. Tevekkl bir kalp amelidir. Seri es-Sakat tevekkl "g ve kuvvetten syrlmak", bn Mesrk "hkmlerdeki kaza cereyanna tam anlamyla teslim olmak" diye tarif ederken, onu ihsan makamnda bulunma artna balayp, muhsinlerin tevekkln, ii Allah'a dndrmekten ibaret grenler de vardr. Tevekkl'de esas olan, kalbin strapsz olmasdr. Istrap halindeki kalpte tevekkl olmaz. Tevekkl maka-mndakilerin bir ksm, Allah'n huzurunda, l ykaycs elindeki ceset gibi durur. Allah'a tevekkl edenin yaveri Hak'dr. TEVELL-TEBERR: Arapa, dost edinme, beri olma anlamlarn ieren iki kelime. l-i Ab'ya sevgi duymaya te-vell, onlara kar kanlar sevmemeye de, teberr denir. Tevell ve Teberr mamiye'de, Fur-i Din'den saylr. TEVFK: Arapa, baarya erdirmeyi ifade eden bir kelime. Her hangi bir i vuku bulmadan nce, Allah'n kuluna yapt yardm (inayet) a, tevfk denir. Allah'n, kulunun yapt ii, rza ve sevgisine uygun hale getirmesi yani kuluna, irade ve rzasna uygun iler yapmaya muvaffak klmas ki, buna inayet de denmitir. TEVHD: Arapa, birlemek demektir. Crcan, Allah'n ztn, aklla tasavvur olunan, zihni olarak hayal edilebilen hereyden uzak tutmak, diye tarif eder. Yine ona gre, tevhd eyde olur: 1. Allah' rubbiyetle tanmak, 2. Vahdaniyetle ikrar etmek, 3. E ve benzer olanlar O'ndan nefyetmek iki eit tevhid vardr: 1. Kusd tevhd : Sadece Allah' kastetmek, istemek veya Allah'n istediini istemek. Yani kulun ve Allah'n iradesinin bir noktada birlemesine kusd tevhd denir. Bu, kulun iradesini Hakk'n irdesinde eritmesi eklinde de tanmlanr. 2. uhd tevhd : Salikin vecd halinde masivay terkederek sadece Hakk' grmesidir. Buna, vicdan ve zevk tevhid de denir. Eskiden Allah'n birliini anlatan manzumelere Tevhd denirdi. Vahdet-i zt eyleyb tahkk, tmiimdir sfatn tasdk, lm- kudret, hayat sem basar Zt- pkinde oldular muzmer. Karaelebizade Abdlaziz Efendi TEVHD-HANE: Arapa-Farsa, tevhd evi demektir. Mevlev tbiridir. Baz tekkelerde, sema yininin yapld yere, semahanelere, "Tevhid-hne" denir. TE'VL: Dndrmek, evirmek anlamnda Arapa bir kelime. Sf, kalbinin safa durumuna gre, Kur'an' Kerim'i her okuyuta, farkl farkl mana doularyla karlar, ki buna, tasav-vuf planda te'vl denir. TEVRAT: Hz. Musa'ya indirilen kutsal kitap. Sfat isimlerinin tecellileri. Bu da, Hakk'n yaratlmlarn zuhur yerlerinde ortaya kyla olur. Zira Hak Teala, isimlerini sfatlarna delil olarak nasbetmi, sfatlar da zatnn delilleri klmtr. Sfatlar zatn ortaya k yerleridir. Zatn ortaya k, sadece sfatlar ve isimler vastasyla

olur. Mahlukat basit olarak yaratlmlardr. O btn lh manalarn sahibidir. TEVVABN: Arapa, tevbe edenler demektir. Ker-bela olaylarnda, sz verdikleri halde, Hz. Hseyin'e yardm etmeyen, faciadan sonra da bu duruma pimanlk duyup, am'daki Emev ynetimine ayaklanan siyas bir akm. Allah'a tevbe etmek, tasavvufta ilk makamdr. TEZKYE: Arapa, artmak, temizlemek vs. gibi anlamlar ifade eden bir kelime. Kur'an- Kerim'de, "nefsini artan felaha erdi" (ems/10) eklinde bahsedilen husus, nefsi, kirleten eylerden temizlemekle alkaldr. Ksaca, nefsi yerilen ahlaktan, vlen ahlaka ykseltmeye tezkiye denir. TIBB-I RUHAN: Arapa, ruhan, manev tb demektir. Nefsin hastalklarn tedavi usuln ve kemale erdirme srlarn ele alan ilim ki, buna ilm-i ledn denir. TI: Farsa, ucu ine gibi sivri kk demir ineye denir. Rufa tabiridir.eyh Efendi, zikr merasiminde, burhan makamnda ,bu ii mridlerinin eitli yerlerine batrr, kan akmazd, kann akmamas veya bir takm sebeplerle ortaya kan kan aknn durdurulmas, burhan saylmaktadr. TI-BEND: Farsa, kl ba demektir, ki canlarn Bektailie girerken kestikleri kurbanlarn tynden rlr. Rehber, yeni ders alacak kiiyi eyhin huzuruna gtrrken, onun boynuna t-bend balard. Can bunu takarken, "destur" der.Ardndan "Pr Cemal Muhammed Kemal, Hseyin, Ali r salavt" der. eyh, mrid adaynn t-bendine, eline, beline, diline sahip olma espirisini ifade etmek zere dm atar, mridden artk bu ahde vefa etmesi beklenirdi. Bekar kalmaya niyet edenlerin t-bendine dm atlmazd. Bu tabir, Mevlevlerde de vardr. Mukabele gn, giyilen tennureyi biraz ksaltmak iin bele balanan kuaa t-bend denir. T-bend zerine elif nemed sarlrd. TILAMAK: Bekta tabiridir. Kurban kesilmesini ifade eder. Kurban kesildi yerine "kurban lland" ifadesi kullanlr. TILSIM: Farsa sihir, by demektir. tr tlsmdan bahsedilir. 1- Kalbi ynelterek kardakini dorudan, aletsiz etkilemek ki, gerek sihir budur. 2- Yldzlar, saylar ve unsurlarn zelliklerinden yararlanarak etkili olmak, 3- Hayal gcne da-yal, gzbaclk denilen etki. Tasavvufta, Hakk'n zatnn knh, kamil insan erefli klan sr, rh- menfh, izaf ruh gibi manalar ierir, "kuntu kenzen mahfiyyen" (Gizli bir hazine idim) kuds hadisiyle iaret olunan hususa, "Genc-i Mutalsam" denir. Alr genc-i cemlinden tlsm- kinat, Gyiy, efsun okur rr saba pinhan ana. Nect TCANYYE: Seyyid Ahmed Tican (1737-1792) tarafndan, Afrika'nn kuzeyinde kurulmu bir tasavvuf okulu. TLAVET ODASI : Tekkelerde dervilerin Kur'n- Kerim o-kuduklar yere tilvet odas denir. T-Y: Arapa, perianlk ve yaamak anlamlarnda iki kelime. Aa tabakadaki sfler, tecellide y, setr (gizleme) de t durumundadr. Yukar tabakadaki sfler, bu ikisi arasndadr. TOPUA IKMAMAK : Buna, izmeyi amamak da denir. Ehliyetsiz kiilerin, vakitsiz dava sahibi olmalar. Bu derin olma-yan, topua bile varlmayan s sularn, derin denizlerle savana benzer. Akna den klar, er auyu n eder. Topua kmayan sular, Deniz ile sava eder. Yunus Emre TOPUZ : Rifai tasavvuf okulu cihazlarndan. Uzunluu, bir kartan fazla, st taraf yuvarlak veya oyuklu, ba tarafnda, aatan yuvarlak bir tepelii bulunan letin addr. Tepeliin etrafnda, ince zincir

paralarndan saak bulunur. eyh zikir srasnda, bunu mridin eitli uzuvlarna burhan olarak batrrd. TOR: Mevlev tabiri. Pazarc derviin pazara ktnda tad peytemala, tor denir. TUBA: Arapa, mjde anlamnda bir kelime. Cennette bulunan bir aa. ns makam, lh huzurda skn ve huzur halinde bulunmak. TURA : Padiahn fermanlara att zel imza, veya mhr. Faaliyet hlindeki kn vasflarnda ortaya kan hkmleri. TUHAMYYE: Bkz. Taybiyye. TL-I EMEL: Arapa, uzun emel, agzllk demektir. nsann hi lmeyecekmi gibi dnya iin almas. Mukabili, kasr- emel olup, hemen lecekmi gibi hiret iin almaktr. TUMA'NNE: Arapa, tatmin olmay ifade eden bir kelime. Nefsin, huzur, skun ve istikrara kavumas hali. ns sebebiyle, nefsin kendisini rahat hissetmesi, Kur'an da, Fecr suresinin son ayetlerinde bu durumdaki nefse iaret vardr. "Ey huzura ulam nefis. Rabbna dn. (O senden) raz, (sen de ondan) raz olarak, gir kullarmn iine, gir cennetime" (Fecr/27-30). "Kalpler ancak Allah' zikretmek (anmak) ile itmi'nana (huzura) erer" (Rad/28) Tum'nine yksek bir haldir. Bu, kulun imannn glenmesi, akln tercih etmesi, ilminin derinlemesi, zikrinin saflamas, hakikatinin sabitlemesidir. eit tuma'nine vardr. 1. Avammnki; Allah' zikrettiklerinde, huzur bulanlar. Onlarn bu zikirden nasibi, rzk genilemesi ve afetlerden kurtulmak eklindeki dualarnn kabuldr. Bu da, Allah'tan baka meneden, kurtaran olmadna duyulan iman huzuru eklindeki nefs-i mutmainne"dir. 2. Sekinlerin tuman'iniyyeti, bunlarn tumaniniyeti, kazasna rza, belasna sabr, ihlasl olmak, takvaya yapmak ve sknete ermekle olur. Bunlar, Kur'an- Kerim'deki "Allah takval olanlar ve muhsinlerle beraberdir", (Nahl/128) ayetindeki mana dorultusunda itmi'nana ermilerdir. "Allah sabredenlerle beraberdir" (Bakara/153) ikinci grup, faallerini grerek itmi'nana kavumutur. 3. leri derecedeki sekinlerin itmi'nn: Bu idrak edilemiyen bir yceliktir. nc gruba, mensub olanlar, srlarnn itmi'nn takdir edemeyeceinin farkndadrlar. Yani, itmi'nanda boulmu olanlardr. "Leyse kemisli-hi"deki bilinmezlii, bu grup hal olarak yaar. Tuma'niniyetleri mahedeyi gerektirir. TUR: Da demektir. Hz. Musa (a)'nn Allah'la konutuu da. Hak, Hz. Musa ile nefs ynnden konumutur. Da konumada sarslp un ufak olduu gibi, onun Allah ile konumasnda da ilh tecelli sebebiyle nefsi toz olmu, yani helak olmutu. "Turun sa yanndan ona seslenmitik". (Meryem/80) ayetindeki sa ifadesi, Hz. Musa'nn nefsini gsterir. Yani onun nefsi, fena fillah'a ermiti. Onun baylmas, mahv ve yok olmaktan ibarettir. Hak yok olmam gibi, kul ise yok olmu gibi vardr. Hz. Musa (a) Rabbisini grmedi, Allah, Allah' grd. Allah'n "Beni gremezsin" ifadesiyle anlatmak istedii buydu. Bu, Ey Musa (a) eer sen mevcud isen, Ben senden kaybolmuum: eer Beni bulmusan, sen kaybolmuun, demektir. Hadis (sonradan olma) bir varln, kadim olann ortaya knda varln devam ettirmesi mmkn deildir. Cneyd, bu konuda yle der: "Sonradan olan, ncesi olmayan (kadim) a bitiince, kendinde bir iz kalmaz". Hz. Ali (r) de u yorumu yapar. "Sen kayb olduunda O gzkr, O ortaya knca da beni kaybeder." TRBE: Arapa, toprak demektir. Veli olduu zannedilen kiiler iin st kapal olarak yaplm mezara, trbe denir. Fatih Sultan Mehmed iin yazlan bir iir: Her dem sana aktr Ebvab- ar- rahmet Trbendir en azimi Fethettiin diyarn. Abdlhak Hamid TRBEDAR: Arapa-Farsa, trbeyi bekleyen kiilere denir. Bu grevliler, trbenin temizlik, alpkapanmas vs. gibi ilerine bakard. Beyt-i Hda'ya konmu,

Chn metaf- eslaf. Durmu banda bekler, Bir kavm trbedarn. Abdlhak Hamid TRBEDAR DEDE : Mevlev tabir Konya'da Mevlana'nn trbesiyle, semahanenin bakcsna, trbedar dede ad verilirdi. TRREHAT: Arapa, sama szler, batl bo eyler demektir. Sfiyyenin cezbede boulmu olanlarnn, bulunduklar hale malub bulunmalar sebebiyle, d eriata aykr gibi grnen ifadelerine trrehat (veya smkl tasavvuf) denir.

U
UBDE: Arapa, kulluk anlamndadr. Ubde; Allah' sevmek, O'ndan utanmak, korkmak ve O'nu yceltmek zere kulluk yapmaya denir. Ubde, ubdiyyetten daha stndr. Ayn ekilde ubudiyet de ibdetten stndr. badetin, mahalli beden olup emri yerine getirmekle ortaya kar. Ubdiyyetin mahalli ise, ruhtur, hkme rza gsterme eklinde olur. Ubude'nin mahalli de srdr. Hz. Ebu Bekir, Allah' ta'zim ve yceltmek iin ibadet ederdi. Peygamberimiz (s), ashab- kirama, Hz. Eb Bekir sizi fazilete niin geti, bilir misiniz, deyince, ashab "niin?" diye sordu. Hz. Peygamber (s) de u cevab verdi: "O, sizi namaz ok klarak, orucu bol bol tuta- k rak gemedi. Onun stnl, kalbinde duyduu sayg iledir. Bu da , Allah' yceltmek ve ta'zim etmekle olur. "mer, Allah'a korku ve heybet zere ibadet ederdi. Bu yzden o, heybet sahibi bir insand. Kim Allah'tan korkarsa, herkes ondan korkar. Hz. Osman'n ibdetinde haya duygusu, Hz. Ali'ninkinde de sevgi duygusu , hkimdi. UBDYYET: Arapa, kulluk demektir. Seyyid erif Crcn bu terimi, ahidlere vefal olmak, slm'n izdii snrlar muhafaza etmek, mevcud olana raz olmak, elden kana da sabretmektir, eklinde tanmlar. Yine bir tarife gre trl ubdiyyet sz konusudur: 1) Nefsin nevasna uymaktan saknmak, 2) Nefsi, temennlerle oyalanma'dan kurtarmak, 3) Rabbisinin emrine boyun emek. Ubudiyetin nihayetinin hrriyet olduu kaydedilir. Ayrlk durumunda olan kii, Allah'a kul olarak, vuslata eren ise hr olarak ibdet eder. Vuslat durumunda olan kulun kalbi, Allah'tan gayri hereyin tahakkmnden kurtulmutur. O, bu haliyle msivann deil Allah'n kulu olmutur sadece. Mazhar- feyz-i ubdiyyet olandr insan Yoksa ma'nfde kii seki ile insan deil. Glib Dede UBDYYE L'L-HSSA: Havassa (sekin kiilere) mahsus kulluk anlamnda Arapa bir ibare. Slk yolunda, nefislerinde niyyetin doruluunu gren kiilerin kulluu. UBDYYE L'L HSSAT'L-HSSA: Havass'l-Havas grubuna mensup olanlarn kulluu anlamnda Arapa bir ibare. Bunlar Ehadiyyet'l-Cem ve fark makamnda ibdet ederler. Bu gruba mensup olanlar, ibadetlerinde nefislerini onunla kim klarak bulanlardr. Onlar Allah'a bu ekilde, fark ve ehadiyyet'l-cem makamnda kulluk yaparlar. UCB (veya UCB): Kendini beenmeyi ifade eden Arapa bir kelime. Crcn bu terimi, kiinin hak kazanmad bir rtbeyi hak kazanm gibi dnmesidir, diye tanmlar. Yine, onun bir baka tanmlamas da u ekildedir: Ucb, nefsin gizli bir sebepten tr deiip, her zamanki hlinden syrlp uzaklamasdr. Kendini beenmek, bir nefis hastaldr. Kul, sahip olduu baz eyleri gz nnde tutmak suretiyle, onlarn hakiki sahibi olan Allah' unutarak kendisine aitmi gibi kabul ederek, byklenir, marr. Tasavvufta hedefe varmaya giden yolda, ucb, ok nemli bir engeldir. Zira ucb, bir hadis-i erifte, yetmi yllk amelin boa gitmesine sebep olan, (Suyt, el-Cami'u's-Sar, l, 84) kt bir vasf, eklinde deerlendirilmitir.

UCEYLYYE: Ebu'l-Abbs Ahmed b. Musa b. Uceyl ez-Zuval el-Yemn (. 690/1291 )'e dayandrlan bir tasavvuf okulu. Kadiriyye'nin kollarndan biridir. UFK-I MBN: Arapa, apak ufuk demektir. Tasavvufta kalp makamnn sonuna, ufk- mbn denir. Bu kelime lgatta ufk veya ufuk olarak tesbit edilmi olup, oulu fk gelir. UFTADE: Farsa, ism-i mef'l, dm anlamna gelir. Halin ortaya kmas durumunda, gerei gibi kulluk yaplamamasna uftde denir. lh cellin tecellsi. Kadrini ftdenin anlar m canan olmayan, Kymetin bilmez kulun dnyada, sultan olmayan. Mehd UFUK (veya UFK): Arapa, yerle gn birleik olarak grld yere denir. Crcan, ruh makamnn nihayetine ufuk- a'l der. Bu, Vhidiyyet hazreti ve ulhiyyet hazretidir. UKAB: Arapa, kartal, tavancl kuu, kuyu iinde kntl ta, sancak, su yolu (ark) gibi anlamlar olan bir kelime. Hz. Peygamber (s)'in siyah renkli sancann ad. Halifelik Osmanllara geince, bu bayrak da kutsal emnetler arasnda Topkap Saray'na getirilmitir. Crcan, bu terimi, kalem ve ilk akl olarak tanmlar.Bu, bir sebebe bal olmakszn, ilk olarak bulunmaktadr. Zira bu ilk mevcuda, yani ilk olarak zuhur eden zat feyze bir icab ettirici yoktur. lem-i kuds'de, birinci akldan daha yce ve daha ulv bir varlk yoktur. Buna ukab, yani kartal ad verilmitir, o bu ekliyle, kimsenin eriemeyecei biimde, kular gibi ykseklerde umaktadr. ULEMANIN YANINDA SZN, EVLYANIN YANINDA ZN (KALBN) GZET : Yeterince malumat sahibi olmayan, bilenlerin yannda konuunca, ortaya kendi cehlinden bakasn koyamaz, bu durum onu alaltr. Allah'n vel kullarnn saknlmas gereken firset nuru, olduka gldr. Onlar bu firset nuru ile, karsndakilerinin kalbinden geen baz duygular sezebilirler. Bu nedenle, onlarla konuurken kalpten kt dnceler geirmemeli, denilir. UKEYLYYE: Ukeyl'l-Mnic b. ihbddin Ahmed el-Batayih (.V. y.y) tarafndan kurulan bir tasavvuf okulu. Harrziyye'nin kollarndandr. ULHYYET: Arapa, ilhlk anlamna gelir. Fusus erhinde, btn isim ve sfatlar kendinde toplayan ismin mertebesine, ulhiyyet mertebesi denir. ULULAR KPR OLSA BASIP GEME :Ya veya maneviyat bakmndan yce olanlarn gnl alakl gstermeleri veya bir takm nedenlerden tr dkn bir hale gelmeleri durumunda, onlara kar byklenmemeyi tavsiye eden bir ataszdr. ULULARIN SZ YERE DMEZ, DNYA DURDUKA :Mana ve mr zenginliine sahip kiilerin nasihatlar dirilticidir, dnya devam ettike de diriltmeye devam edecektir. te bu nedenle ulularn tecrbe ve akl rnleri, ihtiya duyanlara fayda salayaca iin kabul grrler, terkedilmezler. Ulularn sz de uludur. Veya ulu szler, ululardan kar, aksine kk adamlardan da kk szler kar. Yani szn kk ve gdkl, sahibinin seviyesini belirler. Zira "kii, dilinin altnda gizlidir" denilmitir. ULUNUN GNL MUM GB GEREK :Bu sz kalb-i selim sahibi, efkat, merhamet madeni olgun kiileri hatrlatr. Kendisinden srekli gller kan, ama zerine p ve pislik atlan merhametli kii mum gnlldr, yani aydnlatmaya, yararlandrmaya devam ederken, kendileri tkenmeyi srdrr, hep verir, hi almaz. Rahmetli maneviyat stad Manmud Sami Ramazanolu (k), kalb-i selim Kur'an tbirini yle tanmlard: "Kimseyi incitmemek, kimse-den incinmemek!..." UMDET'L-MNEV: Arapa, manev direk demektir. Semavat ycelerde tutan g. "Grmekte olduunuz semalar direksiz olarak yksekte tutar..." (Rd/2) UMUM-HUSS: Arapa, genel-zel anlamnda iki kelime. Tasavvuf erbab umum ve husus konusuna zen gsteregelmilerdir. ounlua, toplu zellikler arzetmeleri nedeniyle ehl-i umum derken, herkesten farkl birtakm inceliklere zen gsterenlere de, ehl-i husus demilerdir, ilki avamdr, zorlannca kalbinde

iman muhafaza ederek kfr szn syler, hastalk sebebiyle oru kazaya kalrsa, fidye verir, bor verirse balamaz mutlaka alr, katilde affetmez diyet ister iken; havas ad da verilen ehl-i husus, bahsi geen konularda Kur'an'da belirtilen azimet yollarn seerler. Bu adan baklnca, lim hviyeti tayanlarn nemli bir ounluu, tasavvuf erbabna gre, avam'dan saylmtr. lim bilen ve bildiini yaayana denir, srf bilene lim denmez. ""Kemesel'l-hmari.." (Cum'a/5) ayetinde akland zere, kitap tayan merkebe kitaplarn faydas olmad gibi, bildiini yaamayan da bilgiden yararlanamyor demektir. Baz vecizelerde bu ynde olmak zere yle denmitir: "Amelsiz lim, me'ale tayan kre benzer" (Sa'd), "lim insan cehaletten kurtarr, ahmaklktan deil..." UNSUR: Arapa, rk, kk, cins, asi demektir. Tabiata ait eitli cisimlerin kendisinden bileerek olutuu asi. Top-rak hava, su, ate eklinde insan karakterinde etkili olduu sylenen drt unsur vardr. UNSR-I ZAM: Arapa, en byk unsur demektir. Hazret-i ehadiyetten inen mertebeler hakknda kullanlr. RYAN: Arapa, plak demektir. Tasavvuf dncesindeki, "plak geldik hi bir eye sahip olmadan, plak gideriz" yorumunu anlatan bir terim. USL: Arapa kk, temel, esas anlamna gelen asi kelimesinin oulu. Yntem anlamnda da kullanlr. Tasavvuf terbiye ede "usulsz vusul olmaz" sz mehurdur. Usl yani metot, bir ta savvuf okulundan dierine deiim gsterir. Az yeme, az konuma, az uyuma, inziva, ounda esastr. En ok kullanlan usl- aere (on esas) ise unlardr: 1- Tevbe, 2- Zhd, 3- Tevekkl, 4- Kanaat, 5- Uzlet, 6- Zikir, 7- Tevecch, 8Tefekkr, 9- Murakabe, 10- Rza. UAKIYYE: Halvetiyye kollarndan olup, Hasan Hsameddin el-Buhar (880/1475-1001/1592) tarafndan kurulmutur. UYANDIRMAK: Kandil, mum gibi stma aralarn yakmak anlamnda bir tabir. Sndrmek iin dinlendirme ifadesi kullanlrd. "Mumu uyandr." mumu yak, "kandili dinlendir" kandili sndr ma-nasndadr. Server ltfn uyandrsn muradn em'ini, Bunca demdir ki uyarmaz, baht- nabina uyur. Mverrih li UZLET: Arapa, halktan uzaklap, onlardan ayr yaamak anlamnda bir kelime. Mride balang hlinde uzlet gerekir. Bu, halkn onun errinden veya o, halkn errinden kurtulsun diye deildir. Bu, kt ahlaktan uzlet (ayrlmak) tr. Vatan deil, sfatlar deitirmek esastr. Cneyd "dinini selmete, bedenini ve kalbini rahata erdirmek isteyen, insanlardan ayrlsn. Zira, bu zaman vahet zamandr, akll olan vahdeti uzlette aryandr" der. Kur'an'da uzleti anlatan baz ayetler unlardr: "Sizi ve Allah'tan gayr ardklarnz terkediyorum" (Meryem/46), "Onlar ve tapmakta olduklarn terkediniz" (Kehf/16). Uzletin kart ihtilal, halka karmay ifade eder. Ancak tasavvuf ehlinin byk ounluu "insanlarn iine karp onlarn ezalarna sabreden kii, insanlara karmayp, ezalarna sabretmeyen kiiden daha hayrldr" (Tirmizi, bn Mce), hadisi erifini temel alarak, insanlarn arasna karmlardr.Uzlet uygulamas, hayat ak ierisinde kk zaman dilimlerinde i, murakabe, i muhasebe iin yaplr. mr boyu uzlet yapan sfiler parmakla gsterilecek kadar azdr. O da sfinin iinde bulunduu kendine zg hlden kaynaklanan bir husustur. Genel deildir. UZUBET: Arapa, bekarlk anlamna gelir. Tasavvuf tarihinin erken dnemlerinde, baz sufilerin kendilerine mahsus zel halleri sebebiyle evlenmedikleri kaydedilir. Bektalerde bekarlara, hi evlenmeyenlere "mcerred" denir. Amir b. Abdullah, Bir-i Hafi, ilk devirde bekar yaamay tercih etmi sufilerdendir.

AYLAR : Hicr takvimdeki Receb, a'ban ve Ramazan aylar iin kullanlan bir tbir. Bu aylarda oru tutmak deti yaygndr. Bu ayn iinde, baz mbarek geceler vardr. aylar gelince medreseler tatile

girer, mollalar, yllk madd ihtiyalarn temin etmek zere, memleketin drt bir yanna dalrlar, gittikleri yerlerde va'z ederler, namaz kldrrlar ve Kur'n- Kerim okurlard. Halk sadaka ve zekatlarn bu mollalara vererek, senelik giderleri hususunda onlara yardmc olurlard. Mollalarn yapt bu ie, "cerre kmak" ad verilirdi. abanm o meh-r'ye ki ismi Ramazan'dr; Ek-i terim annn aylarda revndr. La edr LER : Evliya hiyerarisi iinde yer alan bir grub da, "ler"dir. Bunlar ricl-i gaybden byk vellerdir. Bunlar, cell deil, ceml ile muamele ederler. Bunlar, Allah'a, darda kalan kullar iin yardm etmesi duasnda bulunurlar. Ancak bu dua hali, ihsan mertebesinde ve sreklidir, kesintisizdir. Allah bunlarn dualarn kabul ile ihtiya durumunda olan, gariblerin, yoksullarn, yolda, darda kalmlarn skntlarn giderir. Bu olaylarda skntlar gideren Allah'tr, ler deildir. ler sadece, gz yayla samimiyetle skntlarn giderilmesi iin srekli dua halinde bulunan, Allah'a manen yaknlk durumundaki kiilerdir. ler bir kutub ve imaman (iki imam) dan oluur. Kutbun sandaki imamn Allah indinde ismi Abdrrab, solundaki ise Abdlmelik'tir. Kutub'un ad ise Abdullah olup, kutbu'l-aktab veya gavs-i a'zam'dr. Kutub vefat edince, yerine soldaki Abdlmelik geer. LELEYM BELEYELM, OL YAR BEKLEYELM; OL YAR BEZM'E GELMEZSE, NTZAR EYLEYELM : Bir ii defa yapmaya denir. Bektaler, muhabbet dedikleri iki toplantsnda, nce, mezesiz olmak zere kadeh dem yani rak ierler. ki datcs (saki) kadehi nce baba'ya sunar. Baba bunu bir dikite ier, kadehi datcya verir. Datc, kadehleri doldurup kdem srasyla canlara datmaya devam eder. En sonunda kendisi ier. Bu olay ayn minval zere kere tekrarlanr. En sonunda datc kadehi doldurup baba'nn nne, sofraya koyar. Buna lemek denir. lemek, az ve burna kere su vermek snnet olduu iin, bir eyi byle tek sayyla yapmak gzel grlmtr. Ancak u kadarn belirtmek gerekir ki, tasavvuf, eriat (slam) d hereye iddetle kardr. Bektalerdeki rak deti, bu tarikatn islm d baz sapmalara maruz kaldn gsterir. Bunlara b-er' tarikatlar denir, islm'a smsk bal, Hz. Muhammed (s)'in yolundan giden tarikatlar, bunlardan kesin olarak ayrmak gerekir. Tarih-i Cevdet'de teferruatl olarak anlatld gibi, Sultan II. Mahmud, 1824'l yllarda, slm'dan ayrlan Bektaliin faaliyetlerine resmen son vermitir. FRK : Nefes etmek, nsha (muska) yazmak, fala bakmak, cin ve peri arpmalarna, ylan sokmalarna, her trl hastalklara kar ila vermek suretiyle, saf insanlar dolandrmay meslek edinen kiilere frk denir. frklerin tesbit edebildiimiz dier marifetleri unlardr: Kurd az balamak, kaybolan kuzuyu bulmak, alnan veya kaybolan eyalar geri getirmek, gelecekten haber vermek, su ve yiyecee okunup flenmi baz nesneler katarak, kar koca arasn amak veya bulmak, aklarn ayana sevgililerini, getirmek, kara by ile adam ldrmek. Grld gibi islm'n ruhuna tamamen aykr olan, bu tr uygulamalar, eitimsizlik nedeniyle, bir ok insan kendine kurban semekte ve bu ii yapanlar, ksa zamanda servet sahibi olmaktadrlar. Ancak, bu tr olaylara inanan en-tellektel kesimden kiilere de rastlanmaktadr; bizce bu, her insanda az veya ok mevcut bulunan majik ynden kaynaklanmaktadr. Bundan onbe sene nce, ABD'de yaplan bir anket sonucunda, Amerikan halknn, 250. 000 civarnn bu tr batl inanlara sahip olduu grlmt. Uzay an yaayan ileri bir lkedeki 250. 000 btl inan sahibi, insann ruh dnyasn oluturan dinamiklerin henz yeterince kefedilemediini gsterir. LFET: Arapa, kaynama, yaknlk, snma gibi anlamlar olan bir kelime. Crcan, bu tabiri, iyi geinmeyi salamaya yardm konusunda fikirlerin birlemesi, eklinde tanmlar. yi geinmek; anlamazla dmeden, herkesle gzel geinmek. L'L-ELBB: Arapa, akl sahipleri manasnda bir tamlama. Crcan bu deyimi yle tarif eder: Szn dndan iindeki gizliyi arayanlar, kabuklarn altndaki z elde edenler. Bunlar, dinlediklerini ve okuduklarn iyi anlar, manalar zmser, iin zne inerler, tahkk erbabdrlar. LVANYYE: fi'd-din Ahmed b. Ulvni'l-Yemn tarafndan kurulan bir tasavvuf okulu. LVANYYE: VIII. yzylda yaam Cidde'li bir sf tarafndan kurulmu, tasavvuf okulu. MEN: Arapa, emn kelimesinin oulu olup, gvenilen, bir eyi koruyan, itimad edilir kii, hiyanet

sahibi olmayan gibi eitli manalar ihtiva eder. Kaan bu tbiri, i halini dna yanstmayan melmlerdir, eklinde tanmlar. Bu gruba mensup olanlar, kendilerine teslim edilen srr, layk olmayan kiilerden koruduklar iin kendilerine gvenilenler, koruyanlar denmitir. MMET: Arapa, topluluk, cemat gibi manalar olan bir kelime. Kendilerine nebi gnderip de inanmayanlara mmet-i davet, iman edenlere de mmet-i icabet denir. Hayvanlarda da, insanlar gibi topluluk halinde (memn emsalkm), (En'm/38) yaama kabiliyeti vardr. M M- SDIK: Arapa, z, sz doru mm kii anlamna gelir. Hz. Muhammed (s), mm-i Sdk'tr. MM'L-HEYL: Arapa, maddenin kayna, anas demektir. Bu, Levh-i Mahfz'dur. Onun Levh-i mahfuzda olmaktan baka, bir ekle, biime, surete ihtiyac yoktur. Eer bir ekle ihtiya duyarsa, o zaman belli bir mhlet iinde veya hemen nasl gerekiyorsa o ekilde u grnen lemde vcud bulur, varlk kazanr. Zira Kalem levh-i mahfuzda, ham madde (heyula)'nin gerektii ekilde icad etmek suretiyle faaliyet gsterir. MM'L-KTAP: Arapa, kitabn annesi anlamnda bir isim tamlamas, ilk akl, zatn knhnn mhiyeti, haki-katlarm mhiyetleri. Bu tabir Al-i mran suresinin banda geen, (l-i imrn/7) Arn stndeki kaza ve kader levhas yani Levh-i mahfz'dur. Yok kay d- msiva dil-i kudsi cenbda Olmaz hata sahife-i mm'l kitabda. Hersekli Arif Hikmet MML-M'MNN: Arapa, m'minlerin annesi anlamnda bir isim tamlamas. Peygamber Efendimizi, (s) muhterem hanmlar, mminlerin anneleridir. Allah, Kur'an'da byle bildirmitir. (Ahzb/6) MM SNANYYE: Bkz. Sinaniyye. MM- SADIK: Hz. Muhammed (s). NS: Arapa, cana yakn olmak, lfet etmek vs. gibi anlamlar ihtiva eden bir kelime. Kalbi, mahbubun, yani Allah'n sevgisiyle dolduran mutluluk ve sevin. Salik, Allah'a dayanp O'ndan yardm dileyip, O'nda skn bularak bu hale ular. ns hamete ykseltir, Allah ile beraber olmann heybeti devam eder. ns, bununla, tumaniniyyet ve Allah'la rza haline gelir. 3 eit ns vardr: 1- Zikirle ns bulup, gafletle vahdete denler. Bunlar taatla Cinsiyet ederler. 2- Allah ile nse ulaan, gayriyle vahete denler. 3- Heybet ve kurbn varl sebebiyle ns grmeyenler. ns, kalpte lh hazretin cemalini mahede etmenin etkisiyle oluur, diye tanmlama yapanlar da vardr. Buna ceml'l-celal yani celalin cemli de denir. RABYYE: Kadiriliin kollarndan biri olup, XVI. yzylda kurulmutur. REYFYYE: el-reyfe's-Senhci'l-Endels diye tannan Ebl-Abbas Ahmed b. Muhammed b. Ataullah'a dayandrlan bir tasavvuf okulu. STAD: Arapa, retmen demektir. Mrid-i Kamil. Konuyla ilgili ftvvet ehlinden kalma baz ataszleri unlardr: iyi i yapana "stadna rahmet" derler. staddan ders almayan kiilerin adam olamayaca hususu "stad grmeyen akird, her tarafa yorgalar" eklinde anlatlr. stad nnde hner gstermenin ayp olduu, "stad nnde perende atlmaz" szyle dile getirilir. EYKYYE: Ebu Yezid Ik (. XV. YY.)'ye dayandrlan bir tasavvuf okulu. uttriyye'nin Hind koludur. VEYSLK : Bir eyhe balanp resm slk grmeyen, ancak Hz. Peygamber (s) veya bir velinin ruhunun etkilemesiyle terbiye ve irad olanlar. Veysel Karan'nin adyla anlmasnn nedeni, Veysel Karan'nin Hz. Peygamber (s)'i grmemi olmasna ramen, gyaben O'nun terbiyesinden gemesidir. Ancak hayattaki eyhler, terbiye iin daha ok tavsiye edilir: "Diri tilki, l arslandan yedir!" VEYSYYE: Hz. Veysel Karan'ye dayandrlan bir tasavvuf okulu. ZM PSZ OLMAZ : Kulun kusursuz olmad bu deyile dile getirilir.

V
VCB: Lazm, gerekli, lzumlu ve farz gibi mnlar ihtiva eden Arapa bir kelime. sm-i fail. Dinen farz mesabesinde gl bir yaptrm ifade eden vacibin, yerine getirilmemesi, terkedilmesi gnahtr. Vacibin inkar sapklktr, kfr gerektirmez (Crcn). VCB L-ZTH: Arapa, kendi zat sebebiyle vcib (gerekli, lzm olan) anlamnda bir ibare. Crcn, bunu yle tanmlar: Yokluu kesinlikle imkansz (mmteni) olan bir varlk olup, varl bakas sebebiyle deil, kendisindedir. Bu sebep-le yokluunun imkanszl (imtin) zarurdir. Eer varln lzmluluu, gereklilii kendi zat sebebiyle olursa, ona, kendi zatndan dolay vcib ad verilir. Varl bakas sebebiyle olursa, vcib li-gayrih (yani bakasndan dolay vcib) denir. VCB'L-VCD: Arapa, varl vcib, gerekli olan anlamna bir tamlama. Seyyid erif Crcn, bu terime u tanm getirir: Varl kendi zt sebebiyle olup, baka hi bir eye ihtiya duymayan demektir ki, bu da, Cenab- Allah'tr. VA'D: Arapa, sz vermek demektir. Va'd, mjdeyi ifde eder. Mutlak va'd, ihsan derecesine ulam m'minler hakkndadr. Bu, kullarn, kendine vcib klmas dolaysyla Allah zerindeki bir hakkdr. VD- EYMEN: Arapa, sadaki vadi demektir. Kalbin ilh tecellyi kabul edecek ekilde arndrlmas. Mutlak vahdet ki bundan "inn enallah (Ben Allah'm)" hitab gelir. Vd; peygamber, lim ve vellerin kalpleridir. Tur dandan, yani feyz kaynandan fkran marifet sular ve nefis mkefe halleri, bu vadilerde akar. Bu ibare Kasas suresinin 30. yetinde geer: "Oraya geldii zaman sadaki vadinin kenarndan seslenildi..." Hz. Musa, o vadiden nasl lh hitaba muhatab oldu ise, nefsini arndranlar da, bir takm ilh tecelllere mazhar olurlar. VAHDET: Arapa, birlik demektir. Gerek mnda bir olan Cenab- Hak'tr. Sfiler, uykuya vahdet derler. Bu sebeple uyuyan iin, vahdette, vahdet ediyor, vahdete ekildi gibi ifdeler kullanlr. Kesrette vahdet : oklukta birlik, yani halkn iinde, kalabaln ortasnda, tek ve bir olan Allah' unutmamak, Onu hatrlamak ve zikretmek demektir. Vahdetler akolsun : Tasavvuf erbab uykudan uyanan, ab-dest alp, kardeleri arasna katlan kii iin bu tbiri kullanrlar. Bu ifade zellikle Mevlevi ve Bektaler arasnda yaygndr. VAHDET- KUSD: Murat ve kastarn birlii demektir. Kulun kendi irade, dnce ve arzusunu Allah'nkiyle birletirmesi, O'na balamas, iki iradenin birleip tek irade haline gelmesi. Bu durumda, kulun zerinde Hakk'n iradesi caridir. VAHDET- UHD: Arapa, grmenin birlii demektir. Kulun cem ve vecd durumunda, masivann yokolmas ile, her yerde sadece Bir'i grmesi. Bu durumda kul, her yerde Allah'n tecellsini grr, mahede eder. Bu ekilde mahedesinde birlie ular. Ancak vecd hali getikten sonra, kendisinin farkna varan kul, Hak ile halk ayr grr. Kendinden geme halinde kuldan bir takm atahat ifadeleri zuhur edebilir. VAHDET- VCD: Arapa, varln birlii demektir. Allah'tan baka varlk olmadnn idrak ve uuruna sahip olmak, bilmek. uhud tevhiddeki slikin her eyi grmesi geicidir, birlik bilgide deil, grmededir. Vahdet-i vcdda ise, bu birlik bilgidedir. Vahdet-i vucd zevkle elde edilir, yaanarak bilinir. Kitap okunarak renilen bir felsefe sistemi deildir. Vahdet-i vcudu zevken elde eden slik, gerek varln bir olduunu, bunun da Hakk'n varlndan ibaret bulunduunu, Hak ve O'nun tecelllerinden baka hi bir eyin bulunmadn bilir. Her ey, o Bir'in eitli e'nlerinden grnlerinden, tecelllerinden ibarettir. Vahdet-i Vcd ile Vahdet-i uhd arasnda bir olan noktalar unlardr: 1. Her ikisinde de ta'ayyn ve la ta'ayyn lemleri ayrdr. 2. ilh varlk mutlak varlktr. u mnda ki, lemin varl izaf varlktr, fakat yok deildir. 3. Kk ve byk lem, emir ve halk, lem-i misl, yeni efltuncu ur, tecell, ruhun mcerred olmas gibi telkkiler ayndr. Vahdet-i uhd ve Vahdet-i Vcd'un ayrldklar noktalar unlardr:

1. Vahdet-i vcdda zt ve vcd ayndr, vahdet-i uhdda ayrdr ve ilk yaratlan ey odur. 2. Vahdet-i vcda gre sfatlar, ztn ayndr, vahdet-i uhda gre, sfatlar zttan ayrdr ve katlm vcd ile dta mevcutturlar. Sfatlar, ztn glgeleridirler. 3. Vahdet-i vcuda gre, lem, sfatlarn beliri (ta'ayyn) ve kndan ibarettir. Vahdet-i uhda gre lem, sfatlarn beliri ve meydana kndan deil, ancak sfatlarn glgelerinin beliriinden ibarettir. 4. Vahdet-i vcuda gre, lem, hayldir, ancak Allah vardr. Vahdet-i uhda gre, lem hayl deildir. nk byle kabul etmek, lemin objektif realitesini, ayn zamanda da Allah'n ibda sfatn inkr etmek olur. Sonra eer lem hayalden ibaretse, o yok, tasavvurlarmz var demektir. Bu takdirde de tasavvurlarmz kaldrldnda, onun da yok olmas lzm gelir. Daha sonra, leme, Allah'n varlna kyasla hayaldir, deniyorsa, o zaman da lem Allah olamaz. nk Allah, mutlak ve zorunlu, lem ise mmkn ve geicidir. 5. Vahdet-i vcda gre, lem glgedir. Fakat asln, yani Allah'n kendisidir. Vahdet-i uhda gre, lem glgedir, ama bu glge, asln kendisi deil, aslndan baka bir eydir. Ve asln kendisine bahettii vcud ile, dta kendi nefsinde mevcuttur. 6. Vahdet-i vcd'a gre, yn- sabite, vcudla ilgilenmemitir. Binaenaleyh lem yok, ancak Allah vardr. Vahdet-i uhda gre, bu doru deildir. Zira bu takdirde hayalden ibaret olan bir varlk, hakik varl nasl snrlandrabilir? 7. Vahdet-i vcd'a gre, Allah bir bakmdan da, lemin tesinde ve stndedir. Bu itibarla hakikat, tenzh ve tebh arasn birletirmektedir. Vahdet-i uhda gre, Allah lemlerden gandir. Bu itibarla, onu her hal ve surette tenzh etmek gerekir. 8. Vahdet-i vcda gre, Allah'n lemde ve onun objelerinde tecellsi, ndadr. Bu, vahdet-i uhdda bir nda deil, sreklidir. 9. Vahdet-i vcda gre, vcd bir, ve o da srf hayr olduu iin, lemde ktlk ve iyilik denen eyler, mutlak ve hakk deil, nisbdir. Vahdet-i uhda gre, vcud-adem terkibinden meydana gelmi olan bu lemin mhiyeti, yokluk olduundan ve kendi nefsinde de mevcut olmas bakmndan, btn ktlklerin kkdr. Ktlk ve noksanlklar da hakkdir. VAHDETYYE: Hindistan'da Oudh'da kurulmu, (XIX. asr sonu) bir tasavvuf okulu. VHB'L-ATY, VHB'L DRK: hsanlarn balaycs, idrk veren mnsnda Arapa bir kelime. Allah kullarna anlay ve nimetler bahedendir. VHD: Arapa, bir demektir. Kaan, bunu, tek olmas itibariyle Zt'n ismidir, diye tarif eder. VAHY: Arapa, ilham etmek demektir. Cenab- Hakk'n hitabetmesi. Sufilere gelen ilham, ibn-i Arabi'nin u sz mehurdur: "Szlerimiz vahy-i kelm deildir, ama vahy-i ilhamdr". VAHET: Arapa, rkmek anlamndadr. Halktan sklmak, Hak ile tenhda babaa kalmak. Halkla nsiyet eden, Hak ile Cinsiyetten sklr. VA'D: Arapa, tehdit ile korkutmak anlamnda bir kelime. Mutlak va'd, kfirler ve mnafklar iindir. Bu, Allah'n kullar zerindeki hakkdr. V'ZYYE: Osmanllarda camilerde yaptklar hizmet karl, v'izlere verilen maa (cihet) a. v'iziyye denirdi. VAKAR: Ar ballk anlamnda Arapa bir kelime. Crcn bu deyimi, her hangi bir ie yneldiinde, kiinin ar (teenn) hareket etmesi eklinde tanmlar. VAKFE: Arapa, durma, phe, vs. gibi mnlar olan bir kelime. Crcn ve Kn bunu, iki makam arasnda durma, hapsolma olarak tarif ederler. Bu, nceki makamn gereklerini tam o-larak yapmak ve bir sonraki makama da ykselmek zere, edeblerini if etmek iindir. Haclarn vakfe gn, Arafat ve civarnda bir sre, Allah'a dua etmek zere bulunmalarna da vakfe denir. VAKFYE: Vakfedenin, vakfa dair ifdelerini ve hkimin (kd) kaydn (tescilini) iermek zere, dzenlenen "hccet" hakknda kullanlan bir tbirdir. Vakfiyeler, eskiden, noter defteri mhiyetinde olan, Kadlk yan er' Mahkeme siciline gemek suretiyle kesinlik kazanrd. Bu hccet'te, messesenin nasl idare edilecei, hangi masraflarn yaplaca, vakfta ka adamn, ne ekilde alaca, vakftan kimlerin yararlanaca uzun uzadya ayrntl biimde yazlrd. Suistimale engel olmak zere, vakfn yneticilerinin

yiyecekleri, giyecekleri eyler ve oturacaklar yerler temin edilirdi. Vakfedenin koyduu artn, Allah'n Kur'n'da koyduu yet gibi olduuna dair kuvvetli bir hkm bulunmas sebebiyle, ynetimin en kt zamanlarnda bile, idare, vakflara dokunamazd. Vakfiyenin teyid edici kuvvetleri ve ceza hkmleri madd deil, manev idi. Vakfiyelerin sonuna "her kim bu vakf amacndan saptrr, deitirir ise, Allah'n, meleklerin, m'minlerin laneti kyamet gnne kadar onun zerine olsun" eklinde beddualar bulunur ve bu mealdeki yet ve hadisler de ayrca yazlrd. te bu manev ceza, vakf messeselerinin Osmanllarn yklna kadar en ufak deiiklie uramadan, ayakta kalnn sebebidir. VK: Arapa, vuku bulan, meydana gelen olay anlamlarnda Arapa bir kelime. Kelamclara gre, vki, Levh-i Mahfuz, ehl-i hikmete gre de fa'l akldr. Tasavvuf terimi olarak, kalbe uyanklk veya yar uyanklk halinde, manev lemden gelen manaya vki1 denir. Bir vk', kendisi gibi bir vki' yok edemez, silemez. Halbuki, hatrda durum bunun aksinedir. Zira, bir hatr baka bir hatr ile silinir. VKI'A: Arapa, iddetli hadise, musibet, olay gibi anlamlar olan bir kelime. Zikir srasnda ve Allah ile beraberliinde, hislerini kaybedecek ekilde gaybete den salikin grd eydir; bu uyku ile uyanklk aras (yakaza) bir haldir; salikin huzur ve uyanklk hlinde grd eye, mkefe denilir, eklinde tanmlar. Vk'a bir eit r'yadr ancak rya deildir. Bu, manev vk'a olup sadece m'minler tarafndan grlr. Mutasavvflar manev mkillerine vk'a derler. VAKIF: Arapa, durmak demektir. Bir mlk, halkn yararna sonsuza kadar tahsis etmeye vakf denir. VKIF: Arapa, duran demektir.Mlkn, sonsuza kadar halkn yararna tahsis eden kiiye, vakfeden manasna gelmek zere vkf denir. Vakfla ilgili baz deyim ve ataszleri u ekildedir: Kendisini bu ie vakfetmi: Bir kiinin, kendini bir ie tam anlamyla vermesini ifade eden bir tbir. art- vkf, nass- Sri' gibidir: Vakf yapann koyduu artlar, eriat hkmlerini bildiren ve Allah tarafndan emredilip,Peygamber tarafndan bildirilen kesin hkmler gibidir deitirilemez, demektir. Vakf emeden su ime: Vakfiyelerdeki ar beddualar, sebebiyle, vakfn emesinden bile su imeyi takva asndan mahzurlu sayanlar tarafndan sylenmi bir sz. Vakf lakrd para etmez: arta bal szn hkmnde kesinlik olmadn belirtmek zere kullanlr. Vakf mlk olsa da kimseye mal olmaz: Vakf idare eden kii, onu kendi mlkiyetine geiremez, demektir. Vakf sabunu yiyen farenin gz kr olur: Bu atasz vakfn, halkn yararna verildiini, bu yzden de ona ihanet edenin, onmayacan belirtir. VKIFYYE: Sapk tasavvuf okullarndan birinin ad. VAKTSZ TEN HOROZUN BAI KESLR: Horozun normal olarak sabah vakti tmesi gerekir. Bunun aksine gecenin tam ortasnda terse, insanlar rahatsz eder, hatta ocuklar rktt iin o horozun kesilmesi gerekir. Vakti gelmeden, henz yeteri olgunlua erimeden,bir takm iddialara kalkan kii de, vakitsiz ten horoza benzetilmi ve akibetinin kt olaca belirtilmitir. VAKT: Arapa, zaman demektir. Kulun zerine gelen ilh varidat ve Rabbn tecelliytn zamandr ki, o vrid gelince, kulu tasarrufu altna alr, onu etkiler. Vrid, havf ve hzn gerektirirse kul, korkar ve zlr. Aksi bir vrid ise sevinir. Halin tasarrufu altnda bulunan kula rza gstermek ve teslim olmak gerekir. inde bulunduu vaktin icaplarn yerine getiren sfye, ibn'l-vakt (vaktin olu) denir. Bu halde sf gemi, gelecek ve hal kaytlarndan syrlmtr, ibn'l-vakt durumundaki sfnin hali, kendi kesbine bal ise o zaman, gerekenin en iyisini yapmas gerekir. Crcn bu terimi, yapma (sun') olmayan, istidadn gerektirdii ey, yani kendi hlinden ibarettir, diye tarif eder. VAKT- DM: Devaml olan vakit anlamnda Arapa bir ifade. Kaan bunu, srekli olan n diye tanmlar. VAKT- MSERMED: Arapa, uzun zaman ifade eden bir sz. Sermed kelimesi, zamansz ve mekanszl ifde eder. Sermed hayat, sonsuz (ezel ve ebed) hayat anlamndadr. Bir sfi benim vaktim msermeddir, dedii zaman o, bununla, deimeksizin hal olarak, btn vakitlerinde, Allah ile beraberliini anlatr. Vecd ehli, bu sz iinde bulunduu hali anlatmak iin syler. VAKT- SA'DET: Arapa, mutluluk, selmet ve bar dnemi anlamna olup, Hz. Peygamber (s)'in nbvvet zamanlarna denir.

Sensin ol fahr-i cihn- medeniyyet ki hemn Ahdini vakt-i sa'det bilir ebn-y zaman inas VARINI ORTAYA KOYAN UTANMAZ, VARINI VEREN UTANMAZ: Arapa, "cmertlik vardan olur" anlamna gelen atasznn bir baka ekilde ifade edilmi eklidir. Tasavvufta cmertlik, kiinin olgunluunun gstergesi olarak telkk edilmitir. VRD: Arapa, gelen demektir. Kul, irade etme-den, kendi katks bulunmadan, eer kalbine bir mana gelirse, buna vrid denir. Allah'tan gelen vrid'e vrid-i Hak, ilimden (eriattan) gelen vrid'e de vrid-i ilim denir. Gelen vrid, kulu etki altna alr, onu sevindirir ve hznlendirir, o zaman gelen bu vridler, psikolojik olarak kard duruma gre, vrid-i hzn, vrid-i srr gibi isimler alr. Allah'tan gelen feyz veya ilhama, vrid ad verilir. VARLIK-BENLK : Varlna, makamna, bilgisine, malna, mlkne,akrabasna, gzelliine gvenip, kendisinde payeler aramaya kalkan, bunlarn Allah'n nimeti olduunu dnmeyip, kendine mal etmeye alan, gurura kaplan kimselere varlk, benlik sahibi denir. Srat, mizan bunda gemiler, Varlk benlik kafasn ykmlar, Al giymiler, yas donundan kmlar, Gece kadir, gndz bayram gnleri. Kul Himmet VASAT: Arapa, orta, ortalama, gibi anlamlar olan bir kelimedir. Hafn, bunun sufilerin deti olduunu ve bu detin de kemer balamak eklinde uygulandn syler. ed balamak. VASF: Nitelik, sfat, zellik anlamnda Arapa bir kelime. Vasf anlatan kiinin, vasfettiinin ilerinden, hkmlerinden ve ahlkndan bahsetmesi. Na'at, vasf anlamna olmakla birlikte, kapsam daha geni bir kelimedir. Birinin niteliklerini ok ince ayrntlaryla anlatmaya na'at denir. Vasf'da ince ayrntl anlatm yoktur. Kulun, Allah'n zellikleriyle, vasflanmasna, el-ittisf bi-evsfillh denir. el-VASFU'Z-ZT L'L-HAK: Arapa, Hakk'n zat zellii demektir. Kaan bu sz, ehadiyyet'l-cem (toplanmann birlii), zat vcb (ze ait zorunluluk) ve lemlere ihtiyac olmamak (hi bir eye ihtiyac olmamak) eklinde tanmlar. el-VASFU'Z-ZT L'L-HALK: Arapa, halkn zat zellii demektir. Yine Kn, bu sz, zat (z bakmndan zorunlu deil mmkn) ve zat fakr (z bakmndan bakasna muhta) olarak aklar. VSIL: Arapa, ulaan, varan anlamnda bir kelime, ism-i fail. "Allah'n vasledilmek zere emrettiini, kat'ederler..." (Bakara/27) yetinde bu terim, (en ysale) eklinde gemektedir. Bu durumda vsl, Allah' bilen, emirlerini yerine getiren ve yasaklarndan kanan kii anlamna gelmektedir. VSIL-I HAK: Arapa, Hakk'a ulaan demektir. Manev slk yollarndan biriyle, makamlar geen, ihsan mertebesine varp Hakk'a ulaan kiiye vsl- Hak denir. VSILYYE: Vasl b. At'nn grnde olanlar. Bunlar Allah'tan sfatlar kaldrr, gc kullara yklerler. VASITA: Arapa, vesile, vasta, arac anlamnda bir kelimedir. Allah ile kul arasn birletiren mrid-i kmil. trl vasta vardr: 1. Ulatran vastalar: Hakk'n tecellleri: 2. Balayan vastalar: ibdetler: 3. Ayran vastalar: Nefsin arzulan. VSITAT'L-MEDED: Arapa, yardm vstas demektir. Kmil insana denir. Onun halk ve Hak ile ayn anda mnasebeti vardr. Bu sebeble o, halk Hakk'a ulatran bir aracdr. Nitekim kuds Hadis'te yle denilir: "Sen olmasaydn (ey Muhammed) (S) felekleri yaratmazdm". (Acln, Kefu'l-Haf, c. 2., s. 163, hadis no: 2123).

VASYYET: Arapa, tavsiye ve nasihat anlamna gelen bir kelimedir. Attar'n Pendnme'si, Haris elMuhasib'nin el-Vesy's ve mam Gazali'nin Eyyuhe'l-Veled adl eserleri nasihat ve tavsiye trnde yazlm eserlerdir. Crcn bunu fkh anlamda tanmlarken yle der: "lmden sonraya dayanan, mlk edinme ii". Byk tasavvuf ustalar, etrafndaki rencilere, en ok hangi ynde kusurlar varsa, zellikle o ynden onlar uyarr mhiyette vasiyetlerde, nasihatlarda bulunurlard. Ser'nin, yeeni Cneyd-i Badd'ye yapt "sf muhaddis deil, muhaddis sf ol" nasihati bu kabildendir. VASL: Arapa, ulamak, varmak demektir, ilm-i uhd ile Hakk'a ulama. Kaan buna u tanm getirir: Zahirler ve batnlar arasnda, sevgi vastasyla rahmete ulaan gerek birlie vasi denir. VASLE: Arapa, birleme, bitime anlamnda bir kelime. Mevlevi tabiridir. Mevlevlikte, giyilen zel elbiselerden birinin adna vasle denir. Bu elbise ve eitleri, Konya'daki Mevln Mzesi'nde tehir edilmektedir. VASLU'L-FASL: Arapa, ayr olann bitimesi demektir. Vahdetin (tekin) kesrette (okta) ortaya k demektir. kn tekte ortaya kna da faslu'l-vasl denir. VASLU'L-VASL: Arapa, bitimenin bitimesi demektir. Gittikten sonra dnmeye, indikten sonra ykselmeye denir. Kaan bu aklamadan sonra devamla yle der: nsanlarn hepsi yce mertebelerden, en aalara iner. Bundan sonra, insanlarn bazs Allah'a giden yola giderek cem ve ayne'l-cem' makamna dn yapar. Ona ular. Ayet: "Biz insan en gzel biimde yarattk, sonra esfel-i sfilne (en aa derekelere) indirdik. man edip salih amel ileyenler mstesna..." (Tn/4,5) VATAN: Arapa bir kelimedir, Trkemizde de ayn manada kullanlr. Kulun vatan, hlin bittii ve karar bulduu yerdir. Eb Sleyman Drn "iman, yakinden daha faziletlidir. Zira iman vatanlar, yakn hatralardr" der. Hatart makam, vatanat makamndan uzaktr. Zira hatart parlar, sner. Vatan ise ortaya, yerleir kalr. Parlayan eyi sabit kalacak sanan kii, hatar sahibi ve davacdr. Vatan sahibinin davas yoktur. Dt nme hubbu'l-vatan Gidem hey dost deyi deyi Anda varan kalr heman Kalam hey dost deyi deyi Yunus Emre VATAR: Gerekli hacet, ok nemli ihtiya anlamnda Arapa bir kelime, oulu evtr. Nefsn nazlarn ve beer zelliin dnda, len bir arzu ve fayda. Bu ekilde vatar, yaanan tertemiz bir arzu ve haldir. VAV: Arap alfabesindeki son harflerden biri. Kaan, tmel (kll) deki mutlak yne vav denir, eklinde tarif yapar. "Nereye ynelirseniz, Allah'n vechi (yz, yn) oradadr" (Bakara/115). Eb-ced hesabnda vav harfinin deeri, altdr. Bu alt saysnn alt yne iaret ettii sylenir. VAVSIZ EVLYA: Vav, Arap alfabesinin son harflerinden biri. Evliya kelimesindeki vav atlnca geriye e(v)liya: Eliya kalr ki bu bir Hristiyan addr. Mutasavvflar, evliya olduunu ne sren, boa iddiada bulunan, ancak davasn mnya ulatramyan, hareket ve halleri, evliyann hareket ve hallerine benzemeyen, ekilci hrszlara vavsz evliya derler. VA'Z-V'Z: Nasihat, nasihat eden anlamlarnda Arapa iki kelime, masdar ve ism i fail. Kalbi yumuatacak konularda hayr hatrlatma (Crcan). Hz. mer'e sylenen u sz, bunu en gzel ekilde ifadelendirir: "Sana vaiz olarak lm yeter, ey mer!" Vaizin sznn etkili olmas, anlatt eyi bizzat yaamasna baldr. Yaamayann anlatmas mmkn deildir. Va'z, dil ile olduu gibi, yaamakla, hl ile de olur. Hl ile olan va'z, kal (dil) ile olandan daha etkilidir. VAZFE: Arapa, grev demektir. Dervilerin her gn mutd olarak yapt zikr, vird, Kur'n okuma, namaz, oru, sadaka, sohbet vs. gibi grevler. Vazife, cidd bir disiplin olaydr. VECD: Arapa, bulmak anlamndadr. Slikin zorlamas, istemesi olmadan kalbe gelen hle vecd denir. Hakk'n srrna muttali olduu zaman, ruhun ulat huya denir. Bir baka tanma gre vecd; zikrin tatll

hissedildiinde, ruhun evkin galebesine tahammlden ciz kalmasdr. Yine vecd; i (batn) in Allah tarafndan bir varide tesadf edip, o vrid sebebiyle kendisinde huzur ve srrn ortaya kmas veya durumunun deimesi olarak da tarif edilir. Cneyd, duyulan sevinle zatn belirmesi esnasnda, vasflardan soyulmay vecd olarak grr. bn Ata da, hznle zat ortaya karken vasflardan syrlmaya vecd demitir. Vecd balanglarda vuku bulur. Zira vecd, kaybetmekten sonra gelir ki, fakd (kaybetmesi) olmayann vecdi de yoktur. Vecd sahibi telvin ehli olup, baz kere nefsin sfatlarnn gayreti (yok olmasyla) ile, baz kere de bulmas ile vecde ular. Vecd ehlinin bir ksm, sema sebebiyle rakseder ki, bu bir noksanlk deildir. Vecddeki mevcud ile deil de, srf vecd ile raksederek rahata eren kiinin hali noksandr. Vecd gelmeden vecd varm gibi gstermek, sdk (doruluk) dan saylmaz. Tam vecde gelen kii kendinden yle bir geer ki, yzne klla vurulsa, bir ey hissetmez, iki eit vecd vardr: 1. Vecd-i mlk: sliki (bulan) etkisi altna alan vecd, 2. Vecd-i lika: Slikin bulduu vecd. Vermi ona evk-i ebedi name-i binev Begyet olan vecdine bis o nevadr. Takadizde ekib VECH: Arapa, yz demektir. Rabbin, her varlkta bir yz vardr. Bu vech, varln ruhunun sureti zeredir. VECHE'L-ITLAK VE'T TAKYD: Arapa, kaytl ve serbest olmann iki yz anlamnda bir isim tamlamas. Bu ikisi, btn itibarlarn skt (d) ve ispat bakmndan, zat'n itibarnn iki yn (yz, vechi) n gsterir. Hakk'n zat, vcdu kendinden olan bir vcddur. O bu ekilde itibar olunursa, O'na mutlak denir. Hereyin kendisiyle beraber bir hakikati vardr. Bu, adem-i mahz olan srf vcdun gayrisi olsa bile, ayr da deildir. Kendisiyle mevcud, kendisi dndakiyle m'dum (varlk ve yokluk) olan eye nasl bitiir. Her eyin gayrisi, ondan ayr deildir. Onun dndakiler, varolmayan ma'dum a'yandr. ayet ondan ayrlrsa var olmaz. Her ey onunla beraber, onun zat sebebiyle mevcuttur. O, kendisiyle beraber bir ey olmama tecerrd yani kayd ile kaytlanrsa, o zaman kendisiyle birlikte, hibir eyin bulunmad "Ehad" olur. Bu sebeple muhakkik (tahkik sahibi)" O, hla eskiden olduu gibidir" der. Kendisiyle beraber bir ey vardr, diye kayd altna alnrsa, bu takdirde O, kendisiyle mevcud, kendisi dndakiyle ma'dum olan kaytlaycnn ayn olur. Hak onun suretinde tecelli eder ve ona vcdiyet izafe eder. zafet kalkarsa o, kendi zatnda m'dm olur. Bu mana, tevhid ehlinin "izafetin drlmesi" szne benzer ve yle diyen tasdik edilir: "Vcd, vacibin hakikatnn ayn, her mmkinin hakikatinin gayridir. Zira, o, her mhiyet ve aynn zerinde ziyade olan bir eydir. Siyahn siyahl, insann insanl da mevcd olmayan bir eydir. O, vcdun olmay bakmndan mdumdur. VECHE'L-NAYE: Arapa, yardmn iki yn anlamnda bir isim tamlamas. Bu iki yn, cezbe ve slkdur. Ve bu ikisi hidyetin iki yzdr. VECHU'L-HAK: Arapa, Hakk'n yz demektir. O, kendisiyle bir eyin hakkan var olmasdr. Zira, varln Hak Tea-la'dan baka bir hakikati yoktur. Kur'n- Kerim'de "Nereye ynelirseniz, ynelin, Allah'n vechi (yz) oradadr" (Bakara/115) yetiyle, bu hususa iaret olunur. O da, btn varlklarda ikmet eden (var olan) Hakk'n ayn'dr. Varlklarda Hakk'n kayyumiyyetini (yani kim olduunu) gren, her eyde Hakk'n yzn grr. VEFA: Arapa, bir eyi yerine getirmek, vefal olmak vb. gibi anlamlar olan bir kelime. Kur'n- Kerim'de "Bana verdiiniz szde durunuz ki, size verdiim szde duraym." (Bakara/40) yetiyle ifdesini bulan bu terim, Allah'a "elest" toplantsnda verilen sz yerine getirmeyi gsterir. Buna, vefa bi'l-ahd de denir. Bu, avam tabakasnn, mjdeye rabeti, tehdidden korkmas sonucu yapt ibadetle olurken, havassnki, rabet, korku veya bir bedel beklemeksizin, emre srf emir olmas bakmndan verdii szde durmak eklindedir. Havass'l-havassn vefas, g ve kuvvetten uzak kalmak suretiyle. Muhibbinki de kalbine Allah'tan gayrisini sokmamak eklindedir. Kulluk vefasnn esaslarndan biri de, noksanln kendisinden kp kendine dndn grmek, Rabbinden bakasn olgun (kemalli) bulmamaktr. el-VEFA B-HIFZ AHDT-TASARRUF: Arapa, tasarruf szn, korumaya uymak anlamnda bir ifade. Vefa sana den kulluk grevinden, sana tasarruf etmen zere balanan vakitler konusunda acizliinden ve detlerin kaldrlmasndan uzak kalmaman (yani gaflete dmemen) dir. VEFAYYE: Muhammed Vefa b. Muhammed b. Necmddini'l-Maribiyyi'l-skender tarafndan kurulmu bir tasavvuf okulu olup, aziliyye kollarmdandr.

VEFK: Arapa, muvafakat, uygunluk, baar vs. gibi anlamlar olan bir kelime. Bir kiinin isteine uygun olarak hazrlanan dua, harf, muska ve hamail iin vefk tabiri kullanlr. Eylemez Hikmet tenezzl yoksa kim erbb- ak Celb-i teshir-i visalin vefk-i lsn bilir. Hersekli Arif Hikmet VEHM: Arapa, akla gelen ey, geni yol, zan, tahayyl, korku, phe, vs. gibi anlamlan olan bir kelime. Vehm; insann cisman kuvveti olup, yeri, beynin orta ksmnn arka tarafdr. "Zeyd'in cmerd oluu", "Zeydin cesareti" gibi mahssta ait cz'i manalar idrak etmek, vehmin zelliidir. Bu g ile, koyun kurttan kaar, ocua efkat edilir. Yine bu g, kendine hizmet eden tm cisman glere hakimdir. Tpk akln tm akl gleri kulland gibi. el-Vehmiyy'l Mtehayyel : Vehmin kullanlmasyla mtehay-yilenin ortaya kard surete denir. Vehm, akl ile fehm arasnda bulunur, ikisinin arasnda yer alr. Vehm, fehmin bekisidir, denir. Cil'ye gre vehm; lemi, msivay ifade eder. VEKL: Arapa, temsilci demektir. Alevlikte, Osmanllarn son dneminde, elebilerle dede baba (Hac Bekta'taki) arasnda bir krgnlk olmu, bu nedenle Cemaleddin elebi alevlerin bulunduu kylere vekiller gndererek, kendisinden icazet (izin) almayan dedelerin, talipleri (dervileri) gremeyeceini, ve bunun batl olduunu ne srmt. Bu vekillere uyanlara, uymayanlar "dnk" derken, uyanlar uymayanlara "purut" adn takmlardr. VELDET: Arapa, doum demektir. Mridin, eyhin manev cz' gibi olmas bakmndan, mridle eyh arasndaki uyuuma denir. Bu tabii doumdaki ocuun durumuna benzer. Ancak bu doum manevdir. Hz. isa (a) yle der: "iki kere domayan, semnn melektuna eremez!" lk douda mlk alemiyle irtibata geilirken, ikinci douda melekt alemiyle temas kurulur. Mrid madd babasnn bel evlad, manev babasnn da yol evladdr. VELAYET: Arapa, birine yaklama, yaknlk, akrabalk (vavn esreli ekliyle) imaret, sultanlk, hkm, valilik, vb. anlamlar ihtiva eden bir kelime. Nefsinden fani olduunda, kulun Hak ile hareket etmesi, Kur'n- Kerim'deki "Allah m'minlerin velisidir" (AI-imran/68) yetine gre, tm inananlar Allah'n dostudur. Allah'n, kulunu dost edinmesi, onun zerinde isimleriyle tecelli etmesidir. Yine bu tecelli, hal, ilim, zevk vs. gibi ekillerde olabilir. Velayetin zirvesi, kulun halkn, zaman durumlarna gre ilerini idare etmek zere, Hakk'dan halka irca olunmasdr. Hz. Peygamber'den (s) nce, halk Hakk'a aran kiilere Resul denirken, O'ndan sonra bu grevi yapanlara, Hz. Resulullah (s)'in halifesi ad verilmitir. Ancak bunlarn daveti, kendi nefsine dayanarak deil, Hz. Muhammed (s)'e uyarak olur. Drt trl velayet vardr: 1. Velyet-i uzma: Son peygamber (s)'in velayeti, 2. Velyet-i kbr: Dier peygamberlerin velayeti veya cebert velayet, 3- Velyet-i vst: Melekt velayet, evliyann velayeti 4Velyet-i sura: Mminlerin velayeti. VELYETNAME: Arapa-Farsa, velilik ki-tab anlamndadr. Azdan aza anlatlan bir velinin kerametleri, men-kabe ve nasihatlarn ieren kitaplara "Velyetnme" veya "Vilyetnme" denir. Bunlara rnek olarak, "Vilayetname-i Ot-man Baba" "Vilayetname-i Seyyid Ali Sultan", "Menkb- Hac Bekta- Veli" gibi eserler verilebilir. VEL: Arapa, dost anlamndadr. Velinin tanm, Bu-har (Rekaik/38) 'de u kudsi hadisle verilir: "Allah, bir kulunu sevdii zaman onun gren gz, duyan kula, tutan eli, yryen aya olur. "Bu kul, Allah'tan bir ey istese, bu istei kabul grr. Allah'a sndnda, Allah onu korur. "Kim bir Velime dmanlk yaparsa ona harp ilan ederim" "el-Veli", Allah'n gzel isimlerindendir. (ontolojik anlamda olmamak zere) Allah'a yaknlk salayan kiilere veli denir. Veli kelimesi hem fail, hem de mef'l anlamndadr. Fail olarak, taat halinde devaml olan kiiyi; mef'l olarak da, Allah'n nimetleri zerinde devaml olan kulu ifade eder. Ksaca, srekli olarak taata devam eden, isyandan uzak duran ehvetlerden kanan ariflere, veli denir. Veli kelimesinin oulu evliya'dr. Veli nebiden stn olmamakla birlikte, bir peygamberin velilik ynnn nebilik ynnden stn olduu ileri srlr, ki bunun gerekesi udur: Nebilik vehbdir; herhangi bir aba gsterilmeden, Allah vergisi olarak bahedilir. Velilik, kulun almasyla yani zorlukla elde edilir. Zor elde edilen, kolay elde edilenden daha kymetlidir. Bizim grmze gre, istenmeden verilen, istenerek alnandan daha stndr. Hz. Musa, Allah' grmeyi istedi, kendisine dadaki tecelli (aynada ki yansma) nasib oldu, direkt deil dolayl grme ile ereflendi. Mira gecesi Hz. Reslullah, Allah' grmek gibi bir dilekte bulunmamasna ramen,

Allah O'nu direkt cemali ile (zat ile deil) merref kld. Velinin zellikleri 1- Veliler masum deildir, mahfuzdur. Masum gnah ilemez, mahfuz iler, ancak gnahta srar etmez. Cneyd'e soruldu: "Veli zina yapar m?" Cneyd bir miktar tefekkrden sonra, "ve kane emrullahi kaderan makdra" yetini okuyarak, olabileceine iaret etti. 2- Velilerde son nefeste imanla vefat etmek garantisi yoktur. 3- Veliden keramet zuhur eder, o da ihtiya olduunda. Durup dururken keramet gstermek, velilikde sz konusu deildir. 4-"Bir velinin bin yl mr olsa, bu sre iinde manevi kemaltta ykselse, bir peygamberin topuuna bile varamaz" (Hac Bayram Veli'nin dam-ad, Erefolu Rumi'ye yapt bir aklama). VERA': Arapa, takva, Allah'tan korkmak, phelilerden kanmak, mubah ve mekruhlarda bile titizlikle davranmay ifade eder. Kulun gazab veya rza halinde gayriyi konumamas.Btn gayretini Allah rzasna yneltmek. tr vera sahibi vardr: 1- pheliler konusunda veraya riayet edenler. 2- Kalbinin kanaat getirdii konularda veral olanlar Kalb yoldan sezmek, ehl-i kulb ve mtehakkklara mahsustur. 3- Vecd sahibi arifler. Darrn yle der: "Allah'dan seni alkoyan herey, senin iin ktdr". Vera snflamasnda ilk grub avamn, ikincisi, havassn, ncs de havassl-havassndr. Yine bir snflamaya gre, vera ehli, e ayrlr: 1- Avam: Haram ve phelilerden vera. 2- Havas: ehvet iinde yzen nefs isteklerden saknmak, 3Havass'l-havas: Kef ve keramet sahibinin, kef ve kerametini insanlardan gizlemeye almas. Yine bir ayrma gre, zahir vera, btn vera diye iki tr vera vardr: 1- Zahir vera: Beden organlarnn eriat endeksli olarak hareket etmesi. 2- Btn vera: Kalbe Allah'tan bakasn sokmamak. VERASET: Arapa, miras olmay ifade eder. Tbi olmaktr. 1- Cennet'l Verse: Hz. Peygamber (s) e gzelce uymakla oluan ahlk cennetidir. 2- Ulm'l-Verase: Bu da fkhtr. Sfler, ilimlerini amele dkmlerdir. Bu yzden onlar ilmin mirass olmulardr. Sfiyye, ilimleri ile, dier ulemann yannda yer alr. Ancak onlardan, ulumu'l-verse ynyle ayrlrlar. "Alimler Peygamberlerin mirascsdrlar" hadisiyle anlatlan veraset, ite budur. VERD- MUHAMMED: Arapa, Muhammedi (s) gl demektir. Tezhible sanat eserlerinden, yaprak ve gller zerine yet veya Hz. Peygamber (s)'in zellikleri yazl olanlara denir. Delail kitaplarnda daha ok rastlanr. Her kimde ki var ak ile bir derd-i Muhammed (s) T karsna kordu hemen verd-i Muhammed (s) VEREN EL ALAN ELDEN STNDR: Bu bir hadis-i eriftir, halk arasnda da atasz olarak yaygndr. "Vermeyi" tevik eder. VERK : Arapa, boz gvercin demektir. Nefs-i kll. Levh-i mahfuz, levh-i kader, budur. Tesviye edilen surete frlen ruha da, "Verka" denir, ilk varolan (mevcd- evvel) budur. Varlna neden olan ilh inayet (yardm) ten baka bir sebebi bulunmayan ilk akla, Hakk'n zel bir yn (ynelii) vardr ki o bu zel yn (yneli) ile Hak'dan vcdu kabul etmitir. Kll nefsin, birincisi Hakk'a, dieri de varlk sebebi olan akla olmak zere iki yn (ynelii) vardr. Her varolann varlna, baka sebepler olsa da, olmasa da, o mevcudun ilk akla zel bir yn (ynelii) vardr. Kll nefsin, haf-i kudsten, suretlere ve ekillere ini (tenezzl) i olduu iin nefse, "verk" ad verilmitir. nk, nefsin Hak'tan bedi bir ini (tenezzl) i ve arza ltif bir inbisat (yayl) vardr. Baz hakmler cz'i nefislere verk demitir. nsan ruhuna, nefs-i natkaya da verk ad verilmitir. VESAT: Arapa, aralar, vastalar demektir. Allah ile kul arasndaki dnya ve hiret sebepleri 3 eittir: 1Ulam vastalar ki bunlar, Hakk'n sebepleridir. 2- Kavuturan vasta ki, bunlar ibadetlerdir. 3- Ayrlma vastalar ki, bunlar, nefislerin haz-lardr. Ruzbr yle der: O, etkisini hissettirmek zere, vesaiti, ariflere rahmet klmtr. VESLE: Arapa, ara demektir. Duada, Allah dostlarn araya koyarak istekte bulunmak: "Ya Rab Hac Bayram Veli'nin hrmetine, beni, anne ve babam, evladlarm salihlerden eyle!" demek bir vesile olduu gibi, Allah'n muttaki kullarndan birine "dua buyurunuz da, Allah bize salih kullarndan olma erefini bahetsin" demek de bir vesiledir. Bunun Kur'an'dan delili, "Allah'a ulatracak vesileyi araynz" (Maide/35) yetidir. Ancak vesileyi, arac, amalatrmak da irkdir, kfrdr. Yukardaki Hak vesilelerin u ekle dnmesi bu hususa rnek tekil eder. "Ey Hac Bayram Veli beni, anne ve babam evladlarm salihlerden eyle!!" ve "Ey Allah'n muttaki kulu ibrahim! Bizi salih kullardan eyle!" eklindeki talepler, irktir ve kfrdr. Zira burada

Hac Bayram Veli ve muttaki kul ibrahim, Allah'n yerine konmu, bir baka deyile bu muhterem zatlar ilhlatrlmtr. VESM: Arapa, damga basma, nian vurma vb. anlamlar bulunan bir kelime. Allah'n diledii ekilde, gemiteki ilminde mahlukat damgalamas. Bu, ebed olarak deimez ve bu bilgiye hi kimse ulaamaz. VESVESE: Bkz. VSVAS. VETD : Bkz. EVTAD. VCDAN: Arapa, bulmak, i duygusu, nefis ve batn kuvveleri ifde eden bir kelime. Vicdan, vecdden daha zeldir. Zira vicdann Hakk'a arkadal vardr, i hislerle idrak edilen eylere vicdaniyyt denir. VCHET- CEM''L-ABDN: Arapa, kullarn tmnn yn, ciheti anlamnda bir isim tamlamas. Ulhiyyet hazreti. VHDET: Arapa, birlik demektir. nziva, uzlet. VRANE: Farsa, yknt anlamndadr. Dnya. Bu dnya, imdi grdmz ekliyle ma'murdur, harap deildir. Ama ardnda tad temel gerek fanilik, yokluk, harap olmaktr. Rah-man/26-27'de Allah yle der: "kram ve celal sahibi Rabbinin vechi hari, herey fnidir." Nefsinin egemenliine son vermi kiiler, da halka alan geici ynlerine deil, Allah'a alan kalc ynlerine zen gsterirler. Yaptklarnn kul rzas deil, Allah rzasna uygun olmasna dikkat ederler. Madd, ekl, sun'iliklere nem vermedikleri iin dlar viraneyi andrr, ki hazineler bu viranelerin iinde bulunur. Derviler, eskiden sur harabilii da yansttklar iin garip, alelade deersiz bir d grnt verirler, ancak diyalog kurduunuzda, bu harab grntnn altnda yatan ruh asaleti ve zenginlii farkedebilir-mi. lerinde ilh cevhere ulam, d harap grnen derviler iin, "Viranelerde define bulunur" demilerdir. Eskiden kalma hazineler, daima tarih harabelerde, ykntlarda, toprak gibi dmdz olmu yerlerde aranr. Harabat ehline hor bakma sakn, Define bulunur viranelerde Seyrn VRD: Arapa, su pay, ordu, gece ibdete ayrlan zaman dilimi, ok sayda ku, Kur'an da her bir cz, her gn rutin olarak okunmas grev haline getirilen dua veya zikirler gibi eitli anlamlan ieren bir kelime. Sufiyye bykleri tarafndan hazrlanan hususi dualar. ou, Kur'an- Kerim ve Hadis-i eriflere dayanr. Mridler, bunlar durumuna gre gnlk, haftalk, aylk ve yllk olarak tekrar ederlerdi. Her gn "100 kez Estafirullah" demek gnlk; Cum'a gn 100 defa "Sbhanallah ve bihamdihi, Sbhnallahi'l-azim ve bihamdihi estafirullah" demek haftalk; her islm ayn ilk gn hilali grdnde bir kere "Allahmme ehilleh aleyn bil-ymni ve'l-imni ve's-selmeti ve'l-islmi Rabb ve Rabbkallah" demek aylk; sadece 1 Muharrem'de "Bismillahirrahmannirrahim ve sallallh l seyyidina Muhammed'in ve lihi ve sahbihi ve selleme. Allahmme ente'l-ebediyy'l kadim'l-evvel ve l fadlike'l-azim ve cdike'l-amimi'l-muavvel. Ve hazihi mn cedidn kad akbele nes'elke'l-smete fihi mine'-eytani ve evliyihi ve cndihi, ve'l-avne l hzihi'n-nefsi'l-emmrati bi's-si, ve'l-itigle bim yukarribn ileyke zlf y ze'l-Celli ve'l-ikrm. Ve sallallh l seyyidina Muhamme-dini'n-Nebiyyi'l-mmiyyi ve l lihi ve ashbihi't-tayyibine't-tahirine ve'lhamd lillahi Rabbi'l-lemin" duasn okumak, yllk evraddan saylr. "Virdi olmayann varidi olmaz" atasz, virdle megul olmayann kalbine lh feyz gelmeyeceini anlatr. VSVS: ie doan eytan dnceler. VTR: Tek, esiz, arefe gn anlamlarnda Arapa bir kelime. Bu terim, tm itibarlar ortadan kalkm olmas bakmndan Zt' ifde eder. Zira Ehadiyyet'in hibir eye nisbeti, hibir eyin de O'na nisbeti (mensubiyeti, aidiyeti) yoktur. simlerin hakikatlar ve aynlarm taayyn etmesi bakmndan ef (ift), vitrin zdddr. VUD: Arapa, abdest demektir. Sfiyyeye gre d temizlik, en kolay temizliktir. En zoru, batin (i) temizliktir. Vud konusunda, sfiyyenin edeblerinden nde geleni; gusl ederken, kalbi srekli huzur halinde muhafazaya dikkat etmektir. VUKUF: Arapa, durmak, vkf olmak, yani bilmek demektir. Slikin belirli konularda dikkat sarfedip,

onlar anlamaya almas. VUKUF-I ADED: Arapa, sayya dikkat etmek, demektir. Zikirde say nemlidir. Saynn az veya ok olmas, ruhun manev geliimine ters etki etmesi bakmndan sayya tam anlamyla uymak gerekir. Nak tabiridir. VUKF-I KALB: Arapa, kalbe dikkat etmek demektir. Buna, "gnle varp, gnl beklemek" eklinde tanm getirilir. Kalbin Allah'tan gayri hereyden syrlp, Allah tefekkrnde sreklilii koruyarak younlamas. Sadece Allah' dnme. Nak tabiridir. VUKF-I SDIK: Arapa, doru bilmek, doru vukfiyyet anlamndadr. Kn bu terimi, Hakk'n murad ile beraber olma hali, eklinde tanmlar. VUKF-I ZAMAN: Arapa, zaman korumak demektir. Slikin, hern hlinden haberdr olmasna denir. Bu ekilde slik, iinde bulunduu halin kr m, zr m gerektirdiini bilir ve ona gre davranr. Nak tabiridir. VUSLAT: Arapa, ulamak, varmak demektir. Bir eyin bir eye ulamas, bir eye irtibat kurmak, sonra onda younlamak anlamnda ele alnabilir. "Allah'n birletirmesini emrettiini birletirenler..." (Rd/21) ayetindeki vuslat, bir insann bir insana ihsanda bulunarak, onunla irtibat salamas anlamndadr. Allah, bir kuluna Rabban fetihte bulununca, kulun arzu ettii eylere ulamas halinde, ona vuslata erdi denir. Muhyiddin Arab vuslat; kaybolan, bulunmayan elde etmek, diye tanmlar. Vuslat, ontolojik manada deildir. Hz. Peygamber (s) bile, Mira Gecesinde Allah'la ontolojik manada vuslata erememi, Allah ile arasnda "Kabe kav-seyn" mesafesi kalmtr. Peki, Allah ile birleseydi ne olurdu? Haa Allah olurdu... Bu da mmkn deil muhaldir. Tasavvuftaki vuslat, bu izilen snrlar iinde deerlendirmekte yarar gryoruz. VUSLYYE: Rafz bir tarikat. VCD : Arapa, var olmak varlk ve bulmay ifade eden bir kelime. Slik beer vastalardan fani olunca Hakk' bulur. Kasan vcudu, 'Hakk'n, ztyla ztn bulmasdr ki, bu yzden Hazret-i Cem'e, Hazret-i vcd denir" eklinde tanmlanmtr. Varl, bulmay, ifade eden tasavvuf terimi, aralarndaki nanslarla u ekilde birbirlerinden ayrlrlar: a) Vecd : Akla cezbeye dmek ki, kendiliinden olur. b) Tevcd : Kendiliinden olmakszn, slik'in zorlamasyla elde edilen bir hldir. c) Vcd : Vecd ve tevcdn tesindedir. Hak'la Hak olmak. Vcd makamndaki slikin vecd ve tevcde iltifat yoktur, zira vcd, vecd ve tevcdden stndr. Ksaca, hakikat sultan ortaya knca, beer vasflarn yok olmasna vcd denir. Vcdla ilgili bir takm terimler daha vardr ki onlar da unlardr: Vcd- Kll: Kll varlk. Vahdet-i vcd: Bkz. Vahdet-i vcd. Varl vcd- mutlak: Mutlak varlk. Vcd- Baht: Srf varlk. Vcd- Mukayyed: Varl vcd- Mutlaka bal varlk, ki bu varlklara vcud- mfaz (feyze mazhar olmu varlk), vcd- zll (glge varlk), zahir-i Hak (Hakk'n ortaya kan yn, d) vs. gibi isimler de verilir. Meratib-i Vcd : Varlk mertebeleri, Ehl-i vcd: Vcdular, eyann d yzn ve mahiyeti dediimiz ii yzn kefen bilenler. Mevcd- Hakik: Allah. Mevcud, mevcudat: Mahlkt. VCUDYYE: Allah'n kainatn toplamndan ibaret olduunu savunan "heme ost" (herey O'dur) diyen pante-istler. Pa-nenteistler ise, hereyin O'nda olduunu savunurlar. Ancak genelde panteizm ekilde mtalaa edilir. a) idealist panteizm : Bunu Hegel savunmu olup, buna gre, sonunda reel fikirlere ulat iin, Allah, kendisinin ikin (immanent) olduu fikirlerde, uurunu bizzat kendisinden alan bir fikirdir. b) Tabiat panteizm : Spinoza ve Bruno'nun savunduu panteizm. Allah' tabiatla aynletiren, ayn gren bir anlaytr. Varlklar, bir olandan derece derece inerek farkllarlar. c) Sudrcu panteizm : Plotin'in panteizmi. Buna gre bir olan varlk vardr. Herey merkez bir kaynak olarak, O'ndan sudur (emanation) yoluyla mertebeler hiyerarisi halinde meydana gelir, fakat hepsi ayr deil, ayn varl olutururlar.

VD: Arapa, sevgi demektir. Muhabbet mertebelerin-dendir. Kalbin heyecan, sevgiye bitimesi, Allah' Tel'nn bu mastardan tremi, "Vedd" diye gzel bir ismi vardr. VS': Arapa, genilik demektir. Muhakkklarn vs'u, istifann vs'u olarak da anlr. Bu vs'a (genilie), hilfet genilii de denir ki, Allah'n isim ve sfatlarn gerekletirenlerde bulunur.

Y
YABANCI : Trke, tanmadk kimse anlamna gelen, ayn zamanda Japonca'da ayn manada olmak zere bulunan bir kelime. Baka tarikattan olanlara veya tasavvufla alkas olmayan avam kesimine, yabanc denir. Ayn tasavvuf okulu mensuplarna "ihvan" (kardeler) denir. Yabanclara, ayn zamanda zahir ehli veya zahir de denir. Mevleviler, baka tarikat mensuplarna, "sofu dervii" derler. Yabanc tabiri, tasavvuf stlahnda, ayar eklinde de kullanlr. YD-DAT: Farsa, hatrda tutmak, zihinde tutmak manalarna gelen bir tbir. Bu, Nakibend stlahdr. Allah'n srekli grmekte ve bilmekte olduunu bilmek ve bunun bilincinde olmaktr. Buna, ihsan da denir, huzur ber-gayret olarak tanmlayanlar da vardr. Kalp, Allah' dnmekle g bulur, meleke kazanr. Yaddat, her n Allah'n huzurunda olma halidir ki, buna murakabe de denir. YD-GERD: Farsa, zikretmek, hatrlamak demektir. Murkebe mertebesine ulatktan sonra, slikin, muayyen sayda nefy ve isbt (la ilahe illallah) zikri yapmas. Bu ekilde kalbin pas giderilir ve mahedeye ulalr. Bu zikir, az ve gz yumularak yaplr. La, kalbi tarayan bir sprge gibi, olup, kalbin iindeki "ilahe" (put) leh kafa istikmetine doru ekip, skp hrice atarak, kalbi masiva pisliinden kurtarr. Arapa "lamelif" ekil olarak ters evrilmi sprgeyi andrr. Boaltlan kalbe, omuz hizasndan darb usul ile "illallah" yerletirilir. Bu ilem, bir nefesde 21 defa tekrarlanlr, sonunda nefes salverilirken "ilh ente maksd ve rdke matlb" denilir. Bu, uur altna veya insann zne (ruhuna), mutlak mkemmel varlk olan Allah fikrini yerletirip, onu uur hline, yani hayata aktarabilecek hle getirmesi ameliyesidir. uur altna, gzel bir ev satn almay, srekli o hedefi dnerek yerletiren kiide, ev sahibi olma uur haline gelir; gnlk davranlarn, bu uur motive eder. Bu durumdaki kiinin, btn problemi, biraz para kazanabilmek ve onunla bir ev almaktr. Bu yzden onun yatmas, kalkmas, uykusu, konumas, davranlar, yapt iler, hep bu hedef dorultusunda tahakkuk eder. Sahip olduu uur, bunu gerektirmektedir. Bu, srekli olarak evi zikretmekle (anmakla, dnmekle) uura (zne) yerletirmitir. Gnlk hareketler, ite bu uur tarafndan ynlendirilir motive edilir. Kii, srekli Allah' zikretmekle (anmak) ve tefekkr etmekle, O'nu uur altna yerletirir. En mkemmel zelliklerle ssl olan bu mkemmel Zat, zikir yolu ile bir insanda bilince yerleirse, O, insanda, meydana gelen hareketlerin motive edicisi olur. Yani o kii, uur altna Allah' yerletirirse, hareketlerine, Allah'a ait gzel ve mkemmel ahlk kabiliyeti lnce yansr, ve sonunda, Allah'taki gzel zellikleri yanstan kii (mtehallk bi-ahlkllah) haline gelir. Kul, zikir yolu ile yani kendi kendine telkin yolu ile, mkemmeli, ruhunun derinliklerine (uur altna) yerletirir. Kii uur altna hangi objeyi yerletirirse, onun, gerek bu dnyas, gerekse hiret dnyas ona gre, ekil kazanr. nsan ruhunun gerek gdas, Allah' anmasdr. Ruh, Allah'tandr. Allah' anan, aslna dnm, ruhunu eitli kabiliyetlere ak biimde glendirmi olur. Nefy isbat zikrinde bir tek nefes alnr ve diyaframn arka ksmna yerletirilir. Yukarda tarif edildii gibi, bir nefes-de, kalbten kt sfatlarn silinip yerine mkemmel varln yani Allah'n yerletirilmesi ilemi yaplr. Bu zikir ekilirken son yedisinde, zellikle nefy isbat zikrine yeni balayanlarda, vcut, parmak ularna kadar inelenmi gibi, tatl bir maneviyat dalgas (taka'rru) ile sarslr. Bu etki, eer var ise, kiide uyku arln, a ise yemek yeme isteini azaltr, insan youn bir Allah tefekkrne yneltir. Zikrin, psikosomatik adan, vcutta zellikle gsn st ksmnda, tatl bir hararet oluturduu, yapanlarca ittifken savunulur. Zikrin sonunda bir tr gaybet hali teekkl eder. Onu muhafaza lzmdr. Zira, o hal ihsan'n balangcdr. YF'YYE: Abdullahi'l-Yafi' Aliyy'l-Kadir tarafndan kurulmu, Kadirliin kollarndan bir tasavvuf okulu. Y-H: Arapa, ey o, anlamnda bir tbir. Zikir srasnda derviler, bazan "y h" diye zikrederler. Buradaki h zamiri, Allah' ifde etmektedir.

YA'ZZYYE: Marib'li Ebu Yiz Cevad b. Meymni'l-Hazmiri'l-Hankur tarafndan kurulmu bir tasavvuf okulu. YAKAZA: Arapa, uyanklk demektir. Crcan bunu yle tanmlar: " Hak'tan gelen ve zecrden (yasaktan) neyin kastedildiini bildiren idrke, yakaza denir. Nurlarn tecellsi sebebiyle, insann kendine gelii, gafletten kurtuluu, uyanma. YAKN: Arapa kesin, ak bilgiyi ifade eden bir kelime. Kueyr trl yaknden bahseder: 1. lme'lYkin: Bir ey hakknda habere dayanan bilgi. 2. Ayne'l-Yakin: Bir ey hakknda, grmek suretiyle elde edilen bilgi, 3. Hakka'l-Ykin: Bir eyi bizzat yaamak suretiyle elde edilen bilgi. Yakn'de pheye yer yoktur, kalp bir eyin hakikati konusunda, tatmin durumundadr. Yine yakin, delil ile deil inan kuvveti ile apak grmeyi ifade eder. Tehnev kiinin yakn ile, su ve ate zerinde yryebileceini, onlar katnda belann nimete, nimetin de belaya dnebileceini, ilmin, sufiyi kullanrken, yaknin onu tadn kaydeder. YAKTIIN ERAI SNDRME : Bir kerecik kusur ileyen mrid hakknda, eyhe niyaz tarznda sylenen sz ki bu affetmeyi ihtiva eder. Merhem koyup onarma snemde kanl da. Sndrme z elinle yandrdn era. Fuzul YA'KBYYE: Bir ad da Harrziyye'dir. Hzriy-ye'nin kolu olan bir tasavvuf okulu. YAKUTE- SAHRA: Arapa, sahrann, ln yakutu anlamnda bir tamlama.Nefs-i klliye. Bu ismin verili nedeni, nuraniyyetin karanlk olan zulm ile karmasdr. Cisimden ayr olan akl, byle deildir. O, srf nur olduu iin, "drr-i beyz" (beyaz inci) adn almtr. Kaan ve Crcan nefs-i kll'ye ykt- ahmer(krmz yakut) derler. YALANLA MAN BR ARADA OLMAZ : Bu atasz, bir hadise istinad eder. Bkz. : Knzu'l-Hakyk, c. II., s. 133. Yalann imana aykrl, bu szle ak seik vurgulanr. YA OLDUUN GB GRN, YA GRNDN GB OL : Bu sz Mevln'ya aittir. Riya (gsteri) nn, kt bir ey olduu vurgulanr, ikiyzllk, yerilen bir ahlktr. YAPMAK G, YIKMAK KOLAY :Bu atasz gnl yapmann zor, ykmann kolay olduunu ifade eder. Ancak bu, madd manada da kullanlr. Bir binann yapm bir ka yla sarken, ykm, modern dinamitleme teknikleriyle on saniye iinde gereklemektedir. Ancak yklan bir binann tekrar yapm kolay iken, krlan bir gnln yaplmas, o kadar kolay deildir. Cm yle der: -Ka'be zer'in olu brahim'in yapsdr, Gnl ise Allah'n bakt bir yerdir. Kabe brahim(a) tarafndan tatan topraktan yaplmtr, u ana kadar, pek ok defa yklm, pek ok defa yaplp tamir edilmitir. Ancak insann gnl evinin mimar, Allah'tr. Dolaysyla yklrsa, yapmas gtr. YR: Farsa, sevgili dost demektir. Btn yaratklarn ekillerini meydana getiren lh sfatlar. Slikin haline en uygun isim budur. Zira kelime-i tevhidin ess budur. Tehanev, bunu, uhd lemi ve Hakk'n ztn grmek diye tarif eder. YR-I GAR: Farsa-Arapa, maara arkada, maara dostu demektir. Hicret srasnda Hz. Peygamber (s), Hz. Ebu Bekir (r) ile Sevr maarasna snm ve orada gizlenmilerdi. Mrikler, azna kadar geldikleri halde, gvercinin yuva yapmas, rmcein an rmesi sebebiyle, onlarn maara iinde olmadklarn zannederek oray terketmilerdi. ite bu tehlikeli olayla, Peygamber Efendimizin (s) arkada Hz. Ebu Bekir'e Maara Arkada anlamna gelmek zere, "yr- gar" denmitir. YARATILMII HO GR, YARATAN'DAN TR :Bu szler Yunus Emre'ye ait olup, kullarn hatlarnn affedilmesini salk vermektedir. Allah hatr iin, Allah'n yaps bu kullarn aff, onlarn ho grlmesi sosyo-moral adan byk bir nemi hizdir, bu manzumenin tamam yledir:

Elif okuduk tr Pazar eyledik gtr, Yaratlm ho grdk Yaratan'dan tr. Yunus'un bu iirinden etkilenen Trb ona benzer mahiyette u iiri yazmtr: Elif okurlar tr Pazar ederler gtr Yaratlm ho grr Yaratan'dan tr Kemer-beste, miyan-beste Gl-destedir Bektaler. YA KESEN EL KURUR : Kurumam aac kesmemek gerek. nk bir aacn yetimesi uzun yllara ve hatta masraflara mal olmaktadr. amzn evrecilik hareketi, orijinal deildir. Bizim kltrmzde, aac, orman, yeili sevmek, korumak, ataszlerimize girerek, kamu vicdannda, din bir mahiyet halinde asrlar boyu yaamtr. Anadolu'nun baz yerlerinde, ormanlardan aa kesmenin insann bana bellar getirecei inanc, bir klt olarak yaygndr. ubuk yaknlarndaki bir ormanda, halk aa kesmekten kanr. Buna sebep, orada orman koruyan bir yatr vardr, kim oradan aa keserse, mutlaka bana bir felket getirir, inancdr. YATIR : lm veliler ve mezarlar hakknda kullanlr bir tbir. Halk, yatrlara byk sayg gsterir. Allah rzas iin, o mahallerde, Allah iin kurbanlar keser, o yerin teberrk asndan ayrcal olmas mnasebetiyle, orada Allah'a baz isteklerinin yerine gelmesi iin dua eder. Ancak u ac gerei ifade etmekte de yarar var: Cehalet sebebiyle yatrlar ve trbeler evresinde, islm'n esprisine yakmayan pek ok bid'at trnden davranlar dikkat ekmektedir. Halkn bu tr davranlar konusunda, bilinlendirilmesi, kanaatimizce, bu tr sakatlklar ortadan kaldracaktr: Mum yakma, aput balama, ta yaptrma vs. gibi ok saydaki bu tr davranlar, dikkatle incelendiinde, kkeninin slam d dinlere dayand grlr. YAZILI HARP GMLE: Eskiden, harp srasnda yaralanmaktan korunmak zere, hazrlanm bir tr gmlek. Bu ipek veya pamuktan olurdu. zerine de, ktlkten koruyacana inanlan birtakm Kur'an- Kerim ayetleri yazlrd. Sultan Yavuz Selim'e ait byle bir gmlek, slam Trk Mzesi'nde tehir olunmaktadr. YEDN: Arapa, iki el demektir. Allah'n cell ve ceml isimleri. Karlkl mnlar ifde eden isimler: NfiDrr, Latf-Kahhr vs. gibi. YED : Yedi rakamna ait gelitirilmi bir inan vardr ki, muhtemelen bunun kkeni, Kur'an- Kerim'de "Yedi sema" (Bakara 29) "Yedi deniz" (Lokman 27) "Yedi baak" (Bakara/261 Yusuf/46) "Yedi ift" (Hicr/87) "Yedi kap" (Hicr/44) "Yedi gn" (Bakara/196) "Yedi gece" (Hakka/7) "Yedi yol" (M'minin/17) "Yedi ktlk yl" (Yusuf/43) "Yedi sene" (Yusuf/47), "Yedi zayf inek, yedi iman inek" (Yusuf/ 46), ayetlerine dayanmaktadr. Kur'an- Kerim'de yedi rakam, 20 yerde 24 defa gemektedir. Bir haftann yedi gn oluu, Allah'a en yakn olma an olan secdenin yedi uzuv zere yapl gibi tevafuklar da ilgi ekicidir. Ancak, varln btn srrn, espirisini yediye balamann doru olmadn da vurgulamak gerek. Yediler denilen ri-cal-i gayb grubunun manev alanda, kendine gre manev bir fonksiyon icra ettii hususu, tasavvuf literatrde nemli bir yer igal eder. Konuyla ilgili bir atasz: Yedi kat binadan d, evliyann gznden dme: Allah'n veli kullarn sevmenin nemini vurgulayan bir ataszdr. Bir veliyi, a) Allah' seviyor diye severiz b) Allah rzas iin severiz. YED- BEYZA: Arapa, beyaz el demektir. Hz. Musa'nn beyaz el mucizesi. Hz. Musa sa elini cebine sokup kardnda lekesiz (min gayri-s) st gibi bembeyaz bir halde parlyordu. (Bkz. Taha/24, Nemi/12, Kasas/32, uara/33, Araf/108). Keramet ve harikulade hallere, yed-i beyza denmitir. YEDLER: Veliler hiyerarisinde yer alan yedi byk veli. Bunlar, Hz. ibrahim'in kalbi yani ruh yaps zere ekillenmi olup, insanlara rfk ve hilm ile muamelede bulunurlar. Bunlara Ricl-i ula veya Ricl-i Me'aric-i ula da denir. YEDU'LLH: Arapa Allah'n eli anlamnda bir isim tamlamas. Kur'an- Kerimde 4 yerde (Al-i mran/73, Maide/64, Feth/ 10, Hadid/29) geen bu tbir, Allah'n kudreti manasmdadr.

YEMANYYE: Bkz. Esediyye. YENB- HKMET: Arapa, hikmet pnarlar demektir. "Krk gn hell yiyenlerin kalbindeki pnarlardan ve emelerden, nur fkrr" (Aclni, II, 224) hadis-i erifinde de belirtildii gibi hikmet pnarlar mminlerin kalbindedir. YE'S: Arapa, midi yitirmek anlamndadr. Kur'an- Kerim'de "Allah'n rahmetinden kafirlerden bakas midini yitirmez" (Yusuf/87) buyurulur. Kabz (tutukluk) hali. YESEVYYE: Hoca Ahmed Yesev (.562/ 1166)'ye dayandrlan bir tasavvuf okulu olup Hcegniyye'nin kol-larndandr. YEVM- CUM'A : Arapa, cuma gn demektir. Ayn- Cem'e erme ve buluma vakti. YEVMYYE: Arapa, gnlk demektir. Anadolu'da giyilen oniki terekli sfiyye tac. Ebu Mansur Mturdi'den geldii rivayet edilir. YIKMAK : Ykmakla ilgili iki atasz dikkat eker: "Ykma elin kalbini, sen de yklrsn", "ykma, yklrsn": Gnl sradan yaplmtr, krld m yapacak ustas yoktur, derler. Krlm, mazlum kiiden ykselen ateli bir h, Rahman'n katna imek hzyla kar ve hzla kabul grr. Zulm yapp, gnl kran, en ksa zamanda cezasn bulur. Hz. Sleyman (a)'n bir karncay bile incitmeyii, tasavvuf yolunda, gnl ykmama asndan gzel bir rnek oluturmutur. YTBAYYE: Bkz. Ahmediyye, YOL :Tarikat kelimesinin Trkesi. Yol ile ilgili deyimler ve ataszleri u ekildedir: Yolsuz, Yolsuzluk : Tarikata uymayan bir i yapmak. Yol Vurmak : Ehil olmad halde, eyhlik iddiasnda bulunup, etrafnda adam toplayan, sahte olduu iin insan yetitiremeyen kiilere yol vurguncusu denir. Kutt- tark. Yolca Giden Yorulmaz : Tarikatn metotlarna tam anlamyla uyan kii, yorulmaz, hedefine az zahmetle kavuur. Usulsz vusul olmaz. Yol, iz Bilmez, Yol, Yordam Tanmaz : Edebe, rfe aykr davran sergileyen kiiler iin kullanlan bir sz. Bu, tarikat edebinden yoksun mridler iin de kullanlr. Yolcu Yolunda Gerek : Yola koyulann, hedefine varana kadar teberiyle uramadan yoluna devam etmesi icabeder. Aksi halde hedefine ge varr. Yol alsz, Kul Delisiz Olmaz : Yolda bir takm engellerin bulunabileceini gsteren bu ikazl mesaj, yola rehbersiz, retmensiz, gidilmeyeceini de iaret eder. Yol Olu : Mrid Yol Rehberi : Tarikata girmeden bakasna rehberlik yapan kii. Yola Girmek, Yola Getirmek, Yola Sokmak : Tarikata girmek anlamndadr. Yoldan kmak : Tarikattan kmak. Yolda Kalmak : Tarikatta ilerlemenin durmas, mridin feyzinin kesilmesi. Yol Gstermek : rad etmek. YUF BORUSU : Yuf olsun veya yuh olsun tabirleri, yazklar olsun anlamndadr. Yuf borusuna, nefir ad da verilir. Boynuzdan yaplma boru eklindeki enstrman. Bunu daha ziyade gezgin derviler tarlard. "Yuf borusu almak" ifadesi, birinin, artk hibir ie yaramadn bildirir. YNUSYYE: eyban (. 619/1222) tarafndan kurulmu bir tasavvuf okulu. YUSUF-I KUDS: Arapa, kutsal Yusuf demektir. Ruh. Yusuf'un karanlk kuyudan kp Msr'a sultan olduu gibi, tasavvuf terbiyede, ruhun da madd pislikler kuyusundan kurtulup yceliklerine padiah olmas sz konusudur. YUSFYYE: aziliyye kollarndandr. XVI. yzyl. Yeri Milan'dr.

YKSEKTEN ATMAK, YKSEKTEN BAKMAK : Tasavvufta tevazu esastr. Allah tevazu edeni ykseltir, kendini byk greni, de alaltr. Meskenette buldular kimde erlik vara, Nerdibandan iterler yksekten bakarsa. YZ : Yz ile ilgili deyiler ve ataszleri u ekildedir: Yz Yzden Utanr: Kusurlu kii insanlardan utanr. Yz Karas : erefsiz, namussuz kiiler iin kullanlr. "Peygamber Efendimiz (s)'in yz suyu hrmetine bizi bala ya Rab!" ifadesi secdelerde "mmet" diye dklen gzyalarnn hrmetine, o gzyalarnn ifade ettii mana ve Allah katndaki deeri iin balanmay dilemekten ibarettir. Yzsz : Utanmaz. Yzden Dmek : itibardan dmek, saygnlk kaybetmek. Yz Suyu : eref. Yzn Hk Etmek : Yzn Allah'n huzurunda yerlere srmek. Yznn Suyu Kalmam : Meymenetsiz adamlar iin kullanlr. Baknca insann iini karartan kii.

Z
ZCR: Arapa, engel olan demektir. M'minin kalbindeki Allah'n vaizi. Bu vaiz, m'minin kalbine atlm olup, onu Hakk'a arr. ZHD: Arapa, takdir ve tahmin eden rabet etmeyen gibi eitli anlamlar olan bir kelime. Kur'an- Kerim'de sadece bir yerde, Hz. Yusuf'un satlmas konusunda geen bu kelime, onun satn alm konusunda insanlarn rabetsiz olduunu gsteren (Yusuf/20) bir manaya sahiptir. Kendisini dnyadan eken ve din hayata veren hirete ynelen kiiler iin kullanlr bir tbirdir. Dnyaya gnl vermemek de zhddr. Mevln'nn para gnlde deil cepte olduu mddete, zengin kiilerin de zhid saylacan ileri srmesi, bu terime yklenen enteresan bir tanmdr. Zhd eit eittir: 1. Dnyadan yz evirme, 2. Halktan yz evirme, 3. Haram ve phelilerden yz evirme, 4. Helllerden yz evirme (yani haramdan kanmann da tesinde, hell konusunda bile perhizkr bir tutum iinde olmak). Zhid H demeyi inkr eyleme. Ya niin barr insan H dey, H demenin asl nedir, nedendir, Eyleyim sana iyn H dey. Kul Himmet Harabat grenler her biri bir haletin syler Safsn nakleder rindn, zhid skletin syler. Koca Rb Paa ZHD- BRD: Arapa, souk, kuru zhid anlamnda bir tamlama. Dini azimetle, kat bir sertlikle yaayan kiiler hakknda kullanlan bir tbir. Seilmi k ile imdi zhid-i brid, Gznde halk- cihann ne ek kald, ne hb. Halla kendisini asmaya gtrenlere "siz de cennetliksiniz, Zira, beni dindeki taassubunuz sebebiyle ldryorsunuz, Allah, dininde taassub gsterenleri sever" diyerek, onlar ac bir dille aklar. ZHDYYE: Tcddin brahim'z-Zhidi'l-Geyln (. 690/1291 )'ye dayandrlan bir tasavvuf okulu. Ekberiyye'nin kolu. ZAHR: D, da ait, zuhur eden, ortaya kan, grnen gibi anlamlar olan Arapa bir kelime. ez-Zhir,

Allah'n gzel isimlerinden biridir. Allah bu isim gerei, hikmeti, kudreti, sfatlaryla grnr, zuhur eder. Zahir, grnen leme de denir. Mukabili Btn'dr. Zhir'l-ilm: Mmkinatn a'ynlarndan ibarettir. Zhir'lvcd: isimlerin tecelllerinden ibarettir. Zhir'l-mmkint: Mmkinlerin Hakk'n sfat ve aynlar suretinde tecell etmesidir. Zahir, btnn aynasdr: D temiz, edebli, nazik ve kibar olan kiinin, ii de temiz ve gzeldir, anlamnda bir atasz, ii dna uymayana, "zahiri btnna uymaz" denir. ZAHM: Farsa, yara, bere demektir. Kudm alnan iki kar uzunluundaki ubuklara, zahme denir. Erenlerin aleyhinde konuan kii, eer bir kaza belaya urarsa, "erenlerin zahmine urad" veya "zahm yedi" denir. ZKR: Arapa, anan, hatrlayan, zikreden demektir. Tekkelerde yin esnasnda, dervilerin zikirlerini hareketlendirmek iin, ilah okuyan kiilere zkir denir. Ayinde, zikir eken dier dervilere de zkir denir. Zkirleri idare eden kiiye ser-zkirn denir. Bu, zkirba diye Trkeletirilebilir. Zakirler arasnda, def, zilsiz def, kudm ve ney alanlar da bulunurdu. Aleviler, saz alp nefes okuyanlara zkir derler. ZLM: Arapa, zulmeden demektir. Bela gelince fer-yad eden, gaflet ve alkanlk zere ibadet eden, Allah' dilden (kalbten deil) zikreden, Allah' dnyev sebeplerden dolay seven kiiye, zlim denir. ZAMAN: Trkede de ayn mnda kullanlan Arapa bir kelime. Hakmlere gre, Atlas feleinin hareketinin saysna zaman denir. Sultan anlamnda da kullanlr. Kn'ye gre, indiyye mertebesine izafe ve nisbet edilen n- dime zaman denir. ZARF: Kap, maharet, ustalk, hal, durum anlamlarnda Arapa bir kelime. Kt huylardan uzaklamak, iyi huylar kazanmaya almak. Allah iin almak ve bunu fazla grmemek. Beden zarf, ruh mazruftur. ZT: Arapa, z demektir. Bir eyin kendisi, bir eyi, o ey yapan ve teki eylerden ayran mhiyet. Zt, isimlerin ve sfatlarn vcudlarnda deil aynlarnda kendisine dayand emr. Her isim veya sfat bir eye dayanr. Bu ey, o zttr. O ey Anka gibi ma'dm veya mevcud olsun, her iki durumda eittir. Mevcut iki eittir: Biri srf mevcuttur, bu, Allah'n ztdr. Dieri, ademe bitimi mevcuttur. Bu da mahlukatn ztdr. Allah'n zat, kendinden ibarettir ki Allah kendi (nefsi) ile mevcuttur. Zira O, nefsiyle kimdir, (kendi bana varln srdrr). sim ve sfatlara mstehak olan bu ey, kendi hviyetiyledir. Allah'n zt, ehadiyyete ait gaybdr, her-hangi bir ibarenin mefhmu ile idrak edilemez, bir iaretin malmu ile de anlalamaz. Varlkta O'nun zat iin mnasib, mutabk, aykr veya zt bir ey yoktur. Srr- zta in Allah 'di r, Allah be. Ahmed M. Girib ZAVYE: Arapa, a, ke, evin kk bir kesi veya odas gibi manalar ihtiva eden bir kelime. Tekkenin kne verilen isim. Zaviyeler genel olarak, ehir ve kazalarn kenarlarnda, uzaka yerlerde kurulurdu. Mecaz olarak dnyaya da zaviye denir. ZAVYE-DR: Arapa, Farca, zaviye sahibi anlamn ihtiva eden bir tbir, iki kelimeden olumutur: Zaviye ve dar. Dar: Sahip anlamndadr. Kk tekke denilen zaviye eyhlerine zviye-dr denirdi. ZVYE-NN: ki kelimeden meydana gelen bu tbirdeki nin kelimesi Farsa, oturmak manasna ism-i faildir. Arapa- Farsa iki kelimeden mrekkeb bu tabir "zaviyede o-turan" anlamna gelir. Zaviyede oturan dervi veya eyh iin, zviye-nin denirdi. ZEBAN: Farsa, dil anlamna demektir. Srlar. Zebn- rn: Takdire uygun i. Zebn- Tein (Ac dil): Slikin merebine uymayan i. ZEBH: Arapa, boazlama demektir. Nefsi ldrme, ancak bu, nefsi terbiye etme manasndadr. Peygamberimizin "benim de nefsim vard. Ancak o mslman oldu, artk bana ktl emretmiyor" ifdelerindeki gibi bir terbiye, tasavvufta zebh ismini alr. Tasavvuftaki zebh-i nefis, madd lm deil, onu sahip olduu kt sfatlardan kurtarma eitimine denir. Buna tezkiye, arnma, gibi farkl isimler de verilebilir. Bakara suresinin 54. yetindeki "nefislerinizi ldrnz" ibaresinden kastedilen de, bu manadr. Madd lm deildir. ZEBUR: Hz. Davud'a indirilen mukaddes kitabn ad. Tasavvufta fiillerin tecelllerine Zebur, denirken; zat sfat ve isimlerin icmlen tecellilerine de, Tevrat ad verilir. Kur'an ise srf zttan ibarettir.

ZEFR: Arapa, merkebin yksek sesle barmasnn balangcna zefr, nihayetine de akk denir. Akn, ak atei sebebiyle ah, vah diye inlemesi. ZEHB: Arapa gitme anlamnda bir kelime. arkav, zehab, Allah'a duyulan temiz, katksz, hlis sevgi olarak tarif eder. Kul onunla megul olmas sonucu, O'nda fni olur. Zehb, ilh akn meyvelerinden bir meyvedir. Fena halindeki kii, grme, iitme, hissetme ile ilgili idraklerden tamamen syrlmtr. Bu durumda o, kt sfatlardan uzaklam, Hakk'n sfatlaryla sfatlanmtr. Bu bakmdan zehb, gaybetten daha mkemmeldir. Zira zehab halindeki kii, sevgiliyi grnce, hisleri geer, gider. Allah'n ztnda fni olan kii, gaybetini ve fniliini hissetmezse, o, sonu, hududu olmayan zehb halindedir. ZEHRU'LLAH: Arapa, Allah'n zahireleri, demektir. Allah'n zahireleri, O'nun veli kullardr. Zahirenin yoksulluu kaldrd gibi, bu zevatn hrmetine Allah kullarna gelecek be-lalar kaldrr. ZEHEBYYE: Hoca shk el-Hatlan (el-Huttalan) tarafndan (. IX y.y) kurulan bir tasavvuf okulu. ZE'KA: Arapa, ses, nara demektir. Vecde gelen sfilerin, okunan Kur'an yetinin manasndaki derinliin sarsmas sebebiyle, na'ra atmalar. ZEKT: Fazlalk, temizlik, her eyin hlis ve temiz olan anlamnda Arapa bir kelime. Allah'n, muhtalara nasib ettii Rabbani feyz ile olgunlaan nefsin temizliine, zekt denir. ZEKN: Arapa, ene demektir. Slikin tabiatna uygun i. ZEMSTAN: Farsa, k demektir. Kef ma-kam. Yenieri Aalarnn kn aldklar bir maa vardr ki buna, ze-mistan derlerdi. Yine kn ocak aalarna verilen elbiselere zemistniyye, yazn verilen elbiselere de bahriyye denirdi. ZEMZEM: Arapa, ok su, zemzem suyu demektir. Bu kelime ile, hakikatlerin bilgilerine iaret edilir. Bu bilgilerden imek de, bundan nasib almaya dellet eder. ZEMZEMLK: Azlarna kapak geirilen, in srahilerine zemzemlik denirdi. Bunlarn iine zemzem suyu konur, misafirlere kk fincanlarla ikram edilirdi. Bu kk srahiler Hindistan'dan Mekke'ye, oradan da istanbul'a gelirdi. ZENB: Arapa, gnah demektir. Crcn, bunu, seni Allah'tan ayran ey, diye tarif eder. ZENFELYYE: Ali Zenfal Lebd el-Ahmed'nin kurduu bir tasavvuf okulu. Ahmediyye'nin kollarndan biri. ZER : Farsa, altn demektir. Riyazet, ile ve mchede. ZERAFET: Zarif, zeki olmak, belaatli konumak, hazakat gibi anlamlar olan Arapa bir kelime. Maddeden syrlmak suretiyle grlen Hakk'n nurlar. ZERD: Farsa, sarlk anlamnda bir kelime. Slikin zayfl. ZERKUBYYE: zzeddin Eb Mevdd b. Mu-hammed el-Munu'z-Zerkb tarafndan kurulan bir tasavvuf okulu. ihbiyye'nin kollarndan biri. ZERRK: irkin ve ho olmayan laflar eden, anlamnda Arapa bir kelime. Tasavvuf stlah olarak, riyakr ve hilekr demektir. ZERRKIYYE: Ebu'l-Abbs Zerrk (. 899/1493) tarafndan kurulan bir tasavvuf okulu. aziliyye'nin Fas kolu. ZEVAHR: Arapa, iek kelimesinin ouludur. Kaan bunu yle tarif eder: Bu, tarikat bilgileridir. nk o Hakk'a ulatran ilimlerin en ereflisi ve nurlusudur. ZEVAD: Arapa, fazlalklar, fazla olanlar, ziyade olanlar anlamnda oul bir kelime. Kalpteki nurlara

zevid denir. Bu, gaybe inanma ve yaknden fazla olan bir eydir. man ve yakn arttka, haller, makamlar ve muamelattaki samimiyet ve doruluk da fazlalar. ZEVK: Arapa, lezzet ve tad anlamna gelen bir kelime. Manev haz ve lezzet. Mndan duyulan lezzet. Vehb olan zevke dayal ilimler eitlidir: mek, kanmak, mahede etmek, mkefe ve muhadara. Bunlarn hepsi, genel manada bilinen ilmin dilince ifade edilemeyen bir takm srlar ve marifetlerdir. Zira, zevki bilgiler (akln deil) kalbin etrafnda oluur. Bayezid Bistam bu bilgi iin, "siz bilgiyi lden, alrken, biz, onu, lmeyen diriden aldk" der. Yine Cneyd'e, bu mertebeye nasl ulatn? diye sorulunca "otuz yl u durumumu korumakla: Nefis ile mcadele eden, gayret ve himmete yapan, nefsin nevasna itaat etmeyen bir hal ile. Bu ilim mcahede, skntlara katlanmak, riyazet ve Allah iin ihlasl olmak, O'na itaat etmekle elde edilir." diye karlk verir. Crcan bunu tarif ederken yle der: Marifetullah konusundaki zevk, Hakk'n tecell yolu ile, veli kullarnn kalbine yerletirdii irfan? bir nurdur. Allah dostu, bu nur ile Hakk' btldan ayrr. Bunu bir kitaba dayanmadan yapar. Bu nur bir tr firaset, sezgi gc anlamnda dnlebilir. Kaan'nin konu ile ilgili yaklam u ekildedir: Tecell nurlarnn ar-darda geldii, ancak azaldnda, Hakk' Hak ile mahede etmenin ilk derecesine zevk denir. Bu durum biraz ilerlerse, buna rb (ime), son snra ularsa buna da reyy (kanma) denir. Bu, srrn Allah'tan gayri eylerden syrlm olabilme derecesine gre, farkl farkl ortaya kar. rb sahibine sekrn (sarho), reyy sahibine de hoyr (ayk) denir. Sf lh gerekleri bizzat tadarak ve yaayarak rendii iin, ehl-i zevktir. O, eyay ve onun hakikat-larn zevkle kavrar. ZEYLA'YYE: fiddin Ahmed b. meri'z-Zeyla' tarafndan kurulmu bir tasavvuf okulu. Kadiriyye'nin kolu. ZEYL MEAYH: Vaizler hakknda kullanlan bir tbirdi. Bb- Meihatta tutulmakta olan ilmiyye sicilinin sonuna yazldklar iin, bu ad almlardr. En yksek derecesi Ayasofya krss olup, derecesi otuz idi. ZEYNYYE : Zeynddin Hf (. 838/1434) tarafndan kurulmu bir tasavvuf okulu. Suhreverdiyye'nin Bursa'daki kolu. ZEYT : Arapa, zeytin ya demektir. Nefsin asl yetenek nuru. ZEYTUN veya ZEYTUNE: Arapa, zeytin demektir. Tefekkr gc ile, kutsal nuru tututurabilme kabiliyetine sahif nefs. ZID: Trke'de de ayn anlamda kullanlan bir kelime. Allah'n gazab-rza, ceza-af, kahr-lutf gibi cell ve cemal sfatlar. Harraz "Allah', iki zdd birletirerek tandm, Allah, zdlar birletirdii iin O'na camiu'l-azdad veya mecmau'l-azdd denir. ZL: Arapa, glge demektir. Kendisine mensup harici vcdu olan nur ismi aracl ile ortaya kan madumlardan ibaret mmkinlerin aynlarnn ta'ayynlari (belirmesi) ile zuhur eden izaf vcd. Nur, onun suretleriyle yokluu (ademiyeti) nn karanln rter. Ve bu glgenin nurla ortaya kmay nedeniyle zili adn alr "Grmyor musun Rabbini, glgeyi nasl uzatm?" (Furkan/45) Bu ayette zll (glgesel) varln mmkinlerin zerine yaylmas anlatlmaktadr. Nurun tam karsndaki bu zulmet, adem (yokluk) dir. Her zulmet ise, aydnlatma zelliine sahip nurun adem (yokluk) inden ibarettir. Aydnlatma zelliine sahip kalpteki iman nurunun adem (yokluk) inden tr, kfre zulmet (karanlk) denmitir. "nananlarn dostu olan Allah, onlar karanlklardan nura (aydnla) karr." (Bakara/257). ZILLT: Arapa, glgeler demektir. lh isimler. ZILL-I EVVEL: Arapa, ilk glge demektir, ilk akl. Bu, Allah'n nurundan ilk olarak ortaya kp vahdet-i ztiyye unundan olan okluk suretini ilk kabul eden ayndr. ZILL-I LH: Arapa, lhn glgesi demektir. Va-hidiyet hazretini gerekletiren kmil insan. ZILL-I SN: Arapa, ikinci glge demektir. Dnya. Hakk'n mmkinlerin suretlerinde ortaya k. ZILLU'LLAH: Arapa, Allah'n glgesi demektir. Padiahlara, sahip olduklar g ve kuvvetten dolay "zllu'llah fi'l-ard" Allah'n yeryzndeki glgesi, denirdi.

ZKR: Arapa, unutmann zdd olan hatrlamay ifade eden bir kelime. Korku (havf) veya sevginin okluu sebebiyle, gaflet meydanndan mahede alanna k. Zikir, ariflerin yaygs, mu-hiblerin salamca bast yer, klarn arbdr. Zikrin hakikati, zikredilen (Allah) den bakasn unutmaktr. Ksmlar a) Lisann zikri: Bu, kalpten yardm grr, muhib srekli tekrarla bundan tad alr, onun adn iitmekten holanr, b) Kalbin zikri: Havassn zikridir. Sevilenin hakikatinin kalpte tasavvuru ve bu tasavvurda younlamaktr, diye tanmlanr. Bu mnacattr. Her ne kadar, nefs-deki manann tercman olsa da, byle mnacaatlara "tefrika (ayrlk, ayr bulunma) mnact" denir, c) Srrn zikri: Havss'l-havasdan olan vuslat erbabnn makam budur. Bu, zikredenin topyekn mezkrda yani zikredilende erimesi ve sonunda da, izinin kaybolmas eklinde tecelli eder. Bu durumda zikredilen zikreden olur. Zikrin belirli bir vakti yoktur. "Ekimi's-salte li-zikr" (Beni zikretmek zere namaz kl) (Taha/14) yet-i kerimesine gre namaz bir zikir olduu gibi, "Allah' zikretmek ok byktr" (Ankebut/45) yetiyle de ilh bir deerlendirme ile yeri tesbit edilmitir. Kur'an- Kerim'de cihad, namaz, oru, zekat, hac vs. gibi dinin temelini tekil eden i-badetler iin, "ekber" ifadesi kullanlmamken, sadece "zikr" iin bu durumun sz konusu olmas, zerinde oka dnlmesi gereken bir husustur. Ancak, bu arada u hkm cmlesini kullanmaktan geri duramayacaz: Zikir, her ibadette z olarak bulunmaktadr. Zikir btn ibadetlerin ortak paydasdr. Adeta zikir kaplam, ibadetler ilem konumundadr. Namazla Allah' zikir, zekatla Allah' zikir, orula Allah' zikir, cihadla Allah' zikir... badetler, sanki Allah' zikretmenin farkl ekilleri gibidir. Zikr mastar, Kur'an'da eitli kalplarda 291 kere kullanlmtr."Beni zikrediniz ki, Ben de sizi zikredeyim..." (Bakara/152). Bu tr mukabele olay, sadece zikirdedir ve yet (Bakara/152) ile sabittir. Her ibadette bir ekil say sz konusu olmad gibi (Ahzab/41), Allah' zikir, gnlk hayatn hemen her safhasnda, ayakta, otururken, yatakta, yan yatarken (Al-i mran/ 191) mmkndr. Yani zikrin icrasnda dier ibadetlerde olduu gibi, bir ekllik ve belirli artlar sz konusu deildir.Kalp ehli bir zat yle der: " eyde nefsinizin tatllk duyup duymadn aratrnz. Bunlar namaz, zikir ve Kur'an okumaktr. Eer bunlardan tatllk duyar, lezzet alrsanz ne l! Lezzet alamazsanz, hakikat kaps size kapanm demektir". Zikrin insann varolua katlmasndaki incelik ksaca u ekilde gerekleir: Kii ok zikrettiini sever, sevdiini tanr, tandna teslim olur, teslim olduuna da dost olur, kul olur. Kurtulmaa girdab- batardan zikret Lahavle vel kuvvete ill billh. Fan ZKR- ALEN: Arapa, aktan yaplan zikre denir. Buna"zikr-i cehr" de denir. Tarikatlarn bir ksmnda, (mesela Kadiriyye, Rifaiyye vb. gibi) zikir, dil ile sesli olarak ekilirken, bir ksmnda da kalbden (tefekkr olarak) icra edilir, ilkine cehr tarikat, ikincisine de haf tarikat denirdi. Ancak, zikir, bireysel "dne'l-cehri mine'l-kavli" (Araf/205) yetinde de iaret olunduu gibi hafif sesle yapld gibi, halaka oluumlaryla toplu halde de, yine sesli tarzda icra edilir. ZKR- ERRE: Arapa-Farsa, bk zikri demektir. Buna "zikr-i minr" de denir. Minr, Arapa'da, "erre", Farsa'da "testere", bk anlamlarna gelir. Zikir srasnda hanereden odun kesen bky andrr gibi ses geldii iin, bu tre "bk zikri" denmitir. Sol cennetin rmaklar akar Allah deyu deyu km islm blblleri ter Allah deyu deyu Yunus Emre ZKR- HAF: Gizli zikir, anlamn ieren Arapa bir ifade. Bu zikir de, "tadarru'an fi nefsike" (Araf/205) eklindeki Kur'an ifdesinin gsterdii zere, kalbden yani tefekkr? olarak uygulanr. Zihinsel olarak kalbin zerinde bir "Allah" yazs teekkl ettirilir (yani hayal edilir) ve bu yaz, hayalden silinmeden, srekli sabit tutularak, zihnen, aklen tekrarlar hlinde okunur. Bu okunu, dudak kprdatmadan gazete veya kitab gzle okumamza benzer. Ancak bu uygulamada madd gzle okumak gndemde iken, ilkinde hayal gc ile (veya nc gzle) okumamz sz konusudur. Zikr-i haf iin, zikr-i kalb tbiri de kullanlr. ZKR- KIYAM: Arapa, ayakta ekilen zikir demektir. Yce Mevla zikrin ayakta ekilebileceine "ellezine yezkrnellahe kymen..." (Al-i imran/191) yani "Allah' ayakta zikredenler..." yetiyle iarette bulunmutur. Buna "kaimen zikir" de denir. Ayakta zikr, gzlemlediimiz uygulamalarda, halaka halinde a-yakta yaplr. Ancak bir ksm uygulamalarda halka sabit, bir ksmnda dairesel olarak deveran (dn) halindedir. Dnme halindeki uygulamaya devr veya deveran ad verilir. Birde Celvetlikte yar ayakta ekilen nisf- kyam zikri vardr.

ZLLET: Arapa, meskenet demektir. Kibir duygusundan uzaklamaya matuf, bir tr tevazuya zillet denir. Bir hadis-i kuds'de Allah Zlcell "Byklk benim hrkamdr. Onu Ben'den bakasnn giymesini kabul etmem" buyurmutur. Sfiyye bu ve benzeri hadislere bakarak byklenmede, (kibir'de) bir tanrlk iddias ve gizli irk grdkleri iin, alakgnlllk ifde eden tevazu ve zilleti, yaama tarz haline getirmilerdir. Ancak, tasavvuf, insan izzetini kk drc zilleti kabul etmez. ZNDE: Farsa, diri demektir. lmeden nce lmeyi gerekletiren kii, ebed hayatla dirilmitir. ZNDE: Farsa, hayat, dirilik demektir. Hakk'n kulunu kabul edip, ona, derece derece ebed olarak srecek ekilde ynelmesi. ZVC: Arapa, evlilik demektir. Sfiler evlilik konusunda Hz. Reslallah (s)' izlenmitir, ilk devrin baz sfilerinin marjinal tavr bir kenara braklrsa, tasavvuf tarihinde bekar sfi tipi fazla gzkmez. Hatta bir ksm velilerin, evlilikteki fazileti bilmelerinden kaynaklanan itici bir gle, son nefeste kendilerine nikah yaplmas isteinde bulunduklar vakadr. ah- Nakbend, Abdlkdir Geylani bata olmak zere, bu yolun byklerinde bekarlk, grlmez. Evlenmeyi tercih etmeyenlerin de kendi durumlarna gre, hakllk arzeden aklamalar vardr. ZYA: Arapa k demektir. Kaan, bu terimi yle aklar: Eyay, Hakk'n ayn' ile Hakk'n belirmesi olarak grmek. ZYANYYE: aziliyye'nin Marib kolu. Bu kol XIX. yzylda kurulmutur. ZYAFET: Arapa olan bu kelime Trkemizde de ayn manada kullanlr. Yemekleri topluca yiyen sfiler bunun iin bir hayli adab gelitirmilerdir. Bkz. Nemed. ZUHUR-ZUHURAT: Arapa, ortaya kmaya zuhur derler. Slikin kendi katks olmadan ortaya kan olaylara, zuhurat denir. Bu tr zuhuratlar, tevekkl erbab iin, mutlaka uyulmas gereken uyarlar olarak deerlendirilir. Ryalara da, zuhurat denmektedir. "Zuhuratla geinmek" deyimi, sadan soldan gelen sadaka ve adaklarla geimini srdren fakirler iin kullanlr. ZULM: Arapa, zulmetmek demektir. Bir eyi kendine ait olmayan bir yere koymak. Konu ile ilgili ataszleri: Alma mazlumun hn, kar aheste aheste: Zulme urayann yapt beddua mutlaka kabul grr, zalimin yapt zulm, yanna kr kalmaz. Zulm ile bd olann hiri berbd olur: Zulm ile varlk sahibi olan kiinin sonu, mutlaka felakettir, mahvolmaktr. Zlimin hasm Allah'tr: Allah zulme urayann dima yanndadr. Allah' sevenler de ayn meslektedir. ZULMET: Arapa, karanlk demektir. Madde, maddi lem. Allah'n nurundan nasibi olmamak, mahrum kalmak. "Allah mminlerin dostu olup, onlar karanlklardan aydnla karr" (Bakara/257) Zat- ilh'yi bilmeye de zulmet denmitir. Zira Zt- ilh bilinmez, idrak edilmez, bizim iin karanlktadr. "Basiretler onu idrk edemez" (En'm/103). ZCACE: Arapa, cam demektir. Kalp. ZHD: Arapa, rabetsiz olmak yz evirmek demektir. Kur'an- Kerim'de sadece Yusuf suresinin 20. ayetinde geer. "Yusuf'un sat konusunda) rabetsiz idiler" Tasavvufta dnyaya dolu dizgin dalmamak esastr. Zira Kur'an- Kerim'de bunu destekler tarzda ok sayda ayet-i kerime vardr, ite bir ka: "Ey inananlar! E ve ocuklarnzdan bir ksm size dmandr, onlardan saknn..." (Tegbn/14), "Biliniz ki mallarnz ve ocuklarnz bir fitnedir." (Enfl/28), "Dnya hayat, gurur metandan baka bir ey deildir." (Al-i mran/185) "Dnyann meta azdr. Ahiret ise mutlakiler iin daha hayrldr..." (Nisa/77), "Dnya hayat sadece bir oyun ve elenceden ibarettir." (En'm/32) "Ahiret dururken dnya hayatna m raz oldunuz. Dnya hayatnn geimi, Ahirete nisbetle ok azdr." (Tevbe/38). Sfiler, Zhd, eitli ekilde yorumlamtr, a) Haramdan zhdetmek, zhddr. b) Helalden de zhd edilir. Bu ikincide, nasibine denin azyla yetinip, artan fakirlere tasadduk etmek gibi bir fazilet vardr. Sfyan- Sevr, dnya ile ilgili istei azaltmay, zhd

olarak tanmlar. Cneyd de "elin bo olduu eyden, kalbin de bo olmas, yani elde olana kalbin raz olmasdr" diye bir tanm getirmitir. Mesrk "Allah ile beraberken, bir sebebin etkisinde kalmayan kiiye" zhid der. bn Muz "alka olmadan amel ileme, tamasz sz syleme, reislie ulamadan izzetli olmaya ulalmadka, zhdn hakikatine erilmez" eklinde farkl bir yorum yapmtr. Muh-sinlerin, salihlerin mminlerin ve mslmanlarn zhd, dnya ve onun zatndan dolay olurken, ehidlerinki, hem dnya, hem de hiret konusunda gerekleir. Sddklarnki de dier mahlklar hakkndadr; onlar Hakk' O'nun sfat ve isimlerinden bakas olarak mahede etmezler. Mukarrabnin zhd de, isim ve sfatlarla bekada olur, ki bu son grup, zatn hakikatndadr. Biz melamet bekleriz Sanma keramet bekleriz hreti zhd braktk Hep nedmek bekleriz Him ZHD-I HUK-ZHD- BRD: Farsa'da, brid Arapada souk anlamna gelir. Bu durumda bu iki ifade "souk zhd" manasmdadr. ekilci ve kat din anlayna sahip kiilerin zhdne "zhd-i huk" denir. Zhid, H demeyi inkar eyleme Ya niin arr insan H dey H demenin asl nedir, nedendir. Eyleyeyim sana iyan H dey Kul Himmet ZHDYYAT: Arapa, zhd'e ait olanlar anlamndadr. Zhd konusunu ileyen iirlere, zhdiyyat denir. Zhd e-debiyat, gerek sfilerce, gerekse sfi olmayanlarca ilenmitir. ZHRYYE: eyh Seyyid Ahmed Zhr el-Kayser (. 1157/1744) tarafndan kurulmu bir tasavvuf okulu olup, Musli-hiyye-i Halvetiyye'nin kollarndandr. ZHUL: Arapa, dalgnlk anlamndadr. Kendinden gemek, gaflet. ZKR ELEB: Arapa-Farsa, erkek elebi demektir. Esasen alap kelimesi, Allah' ifade eden bir kelime olup, sonuna nisbet "y" s eklenerek, "alb" eklini alm, konumada hafifletilince "elebi" ye dnmtr: "Allah'a bal adam" demektir. Mevlev tbiridir. Hz. Mevln'nn soyundan gelen erkeklere "zkr elebi" hanmlara da "ins elebi" denmitir. Z'L-AKL: Arapa, akl sahibi anlamnda bir isim tamlamas. Halk zahir (d). Hakk' batn (i) olarak grp bu ekilde, halkn Hakk'n aynas olduunu anlar. Ayna, kendisinde zuhur eden suret ile gizlendii gibi, mutlak da mukayyed ile rtlmtr. Z'L-AKL VE'L-AYN: Arapa, akl ve gz sahibi kiiler iin kullanlan bir ifade. Hakk' halkda, halk Hak'da gren kii, bunlardan biri, dierine perde oluturmaz. Bilakis, kendi ayn ile vucud- vahidi bir ynden Hak, bir ynden de halk olarak grr. okluk sebebiyle vahid-i ehad ynn grmekten perdelenmez. Zuhurlarn okluunu grdnde, onda tecell eden zt- eha-diyeti grmekle skntya dmez. Yine, Hak ynnn ehadi sebebiyle yaratlm olan okluu grmekten perdelenmez. Tecell yerlerinde ortaya kan zt- ehadiyyeti grdnde, okluu grmekten skntya dmez. Z'L-AYN: Arapa, gz sahibi demektir. Hakk' zahir, halk btn gren kii. Ona gre halk, Hakk'n aynasdr. Hak zuhur edince, halk O'nda, suretin aynada gizlendii gibi gizlenir. Z'L-CENAHAYN: Arapa, iki kanat sahibi demektir. i ve d mamur olan kii. Cafer b. Ebu Talib iin de kullanlr. Zlcenahayn olamaz zhid-i pindr perest, Perde-i zanda nhfte kalr iman kanad.

Manastrl Nail ZLF: Farsa, yanan iki yanna sarkan saa denir. Hi kimsenin ulaamad gayb hviyyet. Hakk'n zt ve knh, Kfr-i zlf: Siyah sa, Dila her muyu bir ejder grnr ol zlfn, Nice bin ejderi bir yerde tahayyl ne bel Nef' Pi-i zlf : Kvrml sa, lh msiki, imkan mertebesi. Uzun, sa, snrsz varlklar, okluk ve ta'ayynler, cell tecelliler. ZMRD: Yeil renkli kymetli bir ta. zerine, btn varlklarn suretlerinin nakolunduu kll nefs. ZMRD- ANKA: Yeil renkli Anka kuu. Gne ve ateten yaratldna ve semann 4. katnda yaadna inanlr. Dier bir ad da "simurg" (otuz ku) dur. ZNNR: Arapa, papazlarn bellerine sard kuaa denir. Sevgiliye hizmet ve itaat etmeye zenmek, hizmet kua kuanmak. Dnyaya gnl vermek, benlik, bencillik. Hayl-i zlf ryunla girerse deyre bir k, Olur bir Kabe her bir rite-i znnardan peyda. Yeniehirli Avn. ZREYKIYYE: Rafiz bir tarikat. ZVVAR: Arapa ziyaretiler demektir. Mevlev mukabelesini izlemeye gelen ziyaretiler iin kullanlan bir tbir.

You might also like