You are on page 1of 1

HÜVELBAKİ

Fakat başkası dikkate alınsın veya alınma­ len bu kelime. Allah'ın bütün vasıflarını
HÜVEHÜVE
sın varlığı kendinden olan bir şey gerçek ihata eden Iafza-i celal yerine kullanıl­
(~~)
anlamda hüve hüvedir. İbn Sina da hüve maktadır. Baki kelimesi ise beka kökün-
Varlık anlamında kullanılan hüveyi Farabi'de olduğu gibi varlık anla- den türetilmiş bir sıfat olup esma-i hüs-
bir felsefe terimi. mında kullanmaktadır. Ancak İbn Sina, nadan biri olarak "varlığının sona ermesi
L _J
varlığı vacip ve mümkin olarak ikiye ayır­ düşünülemeyen, ebediyen var olan" anla-
Arapça'da "O odur. o kendisidir" anla- dığı gibi hüve hüveyi de "li-zatihl hüve hü- mına gelmektedir (Yurdagür. s. 248-249).
mına gelen bu ibareyi ilk İslam filozofu ve" ve "li-gayrihl hüve hüve" olmak üzere Dünya hayatını sona erdiren ölüm ha-
Kindi. bir cinse dahil olan türlerin kapsa- ikiye ayırmakta ve birincisini Tanrı. ikin- disesi, yüce yaratıcının ölümsüz alemine
mındaki her şahıs için kullanmıştır. Bun- cisini Tanrı'nın dışındaki varlıklar için kul- geçişi sağlayan ve ibret alınması gereken
dan dolayı her bir şahıs veya fert kendi- lanmaktadır. Tevrat'ta Tanrı için kullanı­ bir olaydır. "Hüve'l-baki" (ölümsüz ve ebe-
siyle özdeştir; başkası değildir. Şu halde lan Yahve kavramının da "ey O" anlamına di olan sadece O' dur) ifadesi, insana bir
hüve hüve mutlak bir kavram olarak ele geldiği ve Kur'an'da Tanrı için kullanılan yandan Allah'ın üstün kudret ve ebeöıli­
alındığında onun karşıtı gayr (başkası) te- "hüve" (O) zamirine benzediği söylenmek- ğini hatırlatırken öte yandan kulun fanili-
rimidir. Bu durumda bir şeyin hüve hüve tedir. İbn S'ina'ya göre hüve hüve. man- ğini ve onun ölüm karşısındaki aczini dile
(kendi kendisi) olması başkası olmaması tık bakımından bir şeyin en derin teme- getirmekte, dolayısıyla hakiki saadetin
demektir. EbG Rlde, Kindi'nin bu kavra- linde (künhünde) aklın idrakine konu olan ancakAllah'a teslim olmakla gerçekleşe­
mı "kendi başına var olan şey" anlamında­ kısmıdır. Şeyi hüve hüve olarak idrak et- bileceğini belirtmektedir. Bu ibare genel-
ki hüviyetle aynı anlamda kullanmış ola- mek, onu bütün arazlarından arındırılmış likle, kabirlerin baş ucuna dikilen taşlar­
bileceğini belirtir (Resa'il, s. 129, dipnot biçimde en temelinde idrak etmektir. daki (baş taşı) kitabelerin en üst kıs.mına
4). Nitekim Kinöı de EbG Rlde'nin görüşü­ Bu seviyedeki bir idrakte bir bakıma akıl ölümden hiç kimsenin kurtulamayaç::ağı­
nü doğrulayacak biçimde hareket çeşit­ onunla birleşir (ittihad) ve bu idrakin so- nı anlatmak amacıyla yazılmış olup aynı
lerinden olan dönüşümü (istihale) açıklar­ nunda büyük bir haz duyar. İbn S'ina'ya zamanda ölüm karşısında geride kalan-
ken, "Bir şey, hüve hüve olarak kalırken göre Tanrı'nın dışındaki şeyler çeşitli açı­ ların acısını hafifletmekte, ayrıca. "O ver-
niteliklerinin değişmesidir" demektedir. lardan birbirinin aynı (hüve hüve) olur. Bu di, O aldı"; "O'ndan geldik. O'na dönece-
Bu da her şahsın bir cevher olduğu gerçe- sebeple nitelik bakımından birbirine ben- ğiz" gerçeğini de yaşayanlara hatırlat­
ğini dile getirmektedir. Çünkü felsefi bir zeyenlere "şeb'ih", nicelik yönünden ben- maktadır.
kavram olarak cevherin temel özelliği, de- zeyenlere "müsavı~. izafet açısından ben- Sadece Osmanlılar'da görülen ve özel-
ğişen arazları taşımakla birlikte kendisinin zeyenlere "münasib", cins itibariyle bir- likle İstanbul' un fethinden sonra yaygın­
değişmeden kalmasıdır. Nitekim Arapça birinin aynı olanlara "mücanis". tür bakı­ laşan bu uygulamada hüvelbaki bilhassa
felsefi metinlerde Tanrı (bari') "hüve hü- mından birbirinin aynı olanlara "müma- cerı ta'lik ve sülüs hatlarıyla, harf inkıla­
ve" olarak nitelenmekte ve böylece onun sil", duyuların idrak ettiği özelliklerinde bından sonra da yeni harflerle yazılmış.
tarifinin yapılamayacağı ifade edilmekte- birbirine benzeyenlere "müşakil" denir, bu adet günümüze kadar devam etmiş­
dir. Aynı şekilde Farabi de hüve hüvenin BİBLİYOGRAFYA :
tir. Pek çok ünlü hattatın "Allah", "Mu-
"birlik ve varlık" (vahdet ve vücüd) anlamı­ hammed" ve besmele istifinden sonra en
Kindi, Resa'il, s. 124, 129, 217, 219; Farabi.
na geldiğini ve, "Zeydün hüve katibün" et-Ta'li/f:at (nşr. Ca'fer Al-i Yasin). Beyrut 1408/ çok bu ibarenin istifiyle meşgul olduğu
ile "Zeydün mevcGdün katibün" önerme- 1988, s. 61; İbn Sina, eş-Şifa' el-llahiyyat(l), ı, bilinmektedir. Bu sebeple Türk sanat ve
lerinin aynı gerçekliği belirttiğini söyler. 27,97, 120, 198,200-201;11,304,339,349- kültürünün bir nevi açık hava müzesi
350, 369, 425-426; Abdurrahman Bedevi, E{la- olarak kabul edilen mezarlıklarda birçok
Hüve hüve ifadesinin en açık biçimde
tün fi'l-istam, Beyrut 1402/1982, s. 268, 315; "hüvelbaki" istifi bulunmaktadır. M. Zeki
İbn Sina metafiziğinde "varlık" anlamın­ Raymond Bowman, "Yahweh the Speaker", 1
da kullanıldığı görülür. Bu sebeple kamil Kuşoğlu bu istifin yaygın ve hat sanatı
( 1944), s. 2-3.
manada hüve hüve yalnızca Tanrı için !il ALİ DuRUSOY bakımından değerli örneklerini bir kitap-
kullanılır. Çünkü İbn S'ina'ya göre Tanrı'­ ta toplamıştır (bk. bibi.). Mezar taşlarına
dan başka her şeyin hüve hüve oluşu ken- r bunun yanında, "Küllü men aleyha fan"
HÜVELBAKİ (Her canlı fanidir. er-Rahman 55/26);
disinden (li-zatihl) değil başkasındandır
(~~I~) "Küllü nefsin ı§i'5atü'l-mevt" (Her canlı
(li-gayrihT). Tanrı'nın li-zatihl hüve hüve ol-
ması O'nun varlığı ile mahiyetinin bir ve Allah'ın ebediliğiniifade eden ölümü tadacaktır. el-AnkebGt 29/57) gibi
aynı olması demektir. Şu halde varlığı ken- ve Osmanlılar' da mezar baş taşlarına ayetler de yazılmıştır.
yazılması adet olan
dinden olan, yani li-zatihl hüve hüve olan Türk şiirine de girmiş olan hüvelbaki
Arapça ibare.
şey vaciübü'l-vücGddur. Li-zatihl hüve hü- L _J sözünün şairler tarafından değişik anlam
ve olanın varlığı ve mahiyeti aynı olduğu( çerçeveleri içinde kullanıldığı görülmek-
için mantıki bir tanımı yapılamaz. Akıl, İfadeyi oluşturan kelimelerden birin- tedir. Tevhidlerle esma-i hüsna manzu-
böyle bir varlık hakkında "O vardır" anla- cisi, Kur'an-ı Kerlm'de bir kısım esma-i melerinde rastlanan ibare bu metinlerde
mında "O O'dur" (hüve hüve) yahut "O ken- hüsnanın yer aldığı çeşitli ayetlerde (me- daha çok sözlük anlamıyla kullanılır. UsG-
di kendisidir" diyebilir. Bu durumda var- sela bk. el-Haşr 59/22-24; el-ihlas ı 1211) Irnin, "Evvel ü ahir hüve'I-hayyü'I-Iezlsin
lığını başkasından alan yani sebebi olan doğrudan Allah Teala hakkında kullanı­ ıa-yemüt ı Zahir ü batın hüve'l-bakisin
her varlık li-zatihl hüve hüve olan Tanrı lan büve (hü "o") zamiridir. Bazı İslam Allahü's-samed" beyti buna bir örnek teş­
di~te alınmaksızın hüve hüve olamaz. alimleri tarafından ism-i a'zam ve tasav- kil eder. Neslmi'nin, "Neslml çünkü Hakk'a
Diğer bir ifadeyle Tanrı'dan başkasına an- vuf ehlince zikirlerin doruk noktası, Al- vasıl oldu/ Hüve'l-baki hüve'llahü'l-beka-
cak mecazi olarak hüve hüve denilebilir. Iah'a yakınlığın en veciz ifadesi kabul edi- dır" beyti, ibarenin ölüm dolayısıyla ve ta-

67

You might also like