You are on page 1of 17

D N ile B L M

Bertrand Russel

I. BLM at man n Kkleri Byk tarihsel dinlerden her birinin yn vard r: (1) bir kurum, (2) bir reti, (3) ki isel treler. Ama, bu e, nemlerindeki de i melerle birlikte toplumsal bir grng olarak ele al nan, yaln zca bilim ile at malar zerinde durulan din iin gereklidirler. Salt ki isel bir din, bilimin ayk r sayaca kesinlemelerden ka nd srece, en bilimsel a da bile hibir zaman yad rganmaz. Gnmzde mant k birli i hem bir g hem de gszlktr. Gtr, nk bir d nce dizisinin ilk basama n benimseyen kimsenin, o dzeni btnyle benimsemesini zorunlu k lar; gszlktr nk son basamaklardan herhangi birini ayk r bulan kimse, en az ndan ilk basamaklar n da birka n ayk r bulmak zorunda kalacakt r. Kilisenin bilimle olan at mas nda, dogmalar n gsterdi i mant ksal btnlkten d o an bu g ile gszl grrz. Bilim byk varsay mlardan de il, gzlemlerle, deneylerle bulgulanan tek tek o lgulardan i e ba lar. Byle olgulardan birka n n bir araya gelmesiyle genel bir kurala var l r, e er bu kural, gerek ise, sz konusu olgular da bu gere in kan tlar d r. Bu kural bir kesinlik olarak ileri srlmemi , k noktas olacak bir varsay m diye kabul edilmi tir. Do ruysa, belli durumlarda daha gzlemlenmemi belli grngler ortaya kacakt r. Bu grnglerin ortaya kmas yla varsay m do rulanacakt r; yoksa o varsay mdan vazgeip bir yenisini bulmak gerekir. Varsay ma uygun d ecek birok olgular bulunabilir, ama bu durumda o varsay m n gerek olabilece i d nlse de, gereklik kesinle mi de ildir; byle olunca varsay m de il, kuram diye adland r lmas daha do ru olur. Her biri do rudan do ruya olgular zerine kurulmu de i ik kuramlar, daha genel yeni bir varsay m n temeli olabilirler, bu varsay m gerek ise kuramlarda gereklenmi olur; bu genelleme i lemine s n r konamaz. Oysa, ortaa d ncesinde k noktas olan en genel ilkeler, bilimde en son var lacak sonulard r. Bir din retisi btnyle kesin, sonras z gerekleri vermeye abalayan bilimden ayr l r; bilim her zaman deneycidir, imdiki kuramlar n n eninde sonunda de i ikliklere u rayaca n bilir, ynteminin hibir eksi i bulunmayan sonulara gtrmeye, mant k ynnden yetersiz oldu unu sezer. Bylece bilim, salt gere in ard nda ko maktan vazgemeyi, yeni bulu lar yapmakta ya da gelece i nceden belirlemekte ba ar yla uygulanabilecek her kuram n ta d gere i, teknik gere i aramay tler. "Bilgi" evrenin zihinsel bir aynas olmaktan kar, maddenin i lenmesinde edimsel bir ara olur bu durumda. Din ile bilim aras ndaki at ma yetki ile gzlem at mas yd daha ok. Bilim adamlar n n bir gere e inanmalar iin, o gere in falanca ya da filanca byk adam taraf ndan ileri srlm olmas yetmiyordu; tam tersine, duyular n tan kl na ba vuruluyor, ancak

yararl gzlemler yapacak kimselerce kullan labilecek olgulara de gin retiler benimseniyordu. Bununla birlikte, dini n, bilimin bulu lar ndan yakas n kurtarabilmi olan, belki de en ok gereksinilen bir yn vard r; evrenin do as yla ilgili inanlar m z nas l bir biim al rsa als n, dinin bu yn ayakta kalabilecek gte dir. Din yaln z retilerle, kiliselerle s n rl kalmam , kendisine sayg duyan, bir tak m kimselerin ki isel ya amlar n da iine alm t r. Byk ermi lerle, mistiklerin, belli dogmalarla beslenen inanlar yan nda, insan ya am n n amalar konusunda da bir gr leri, bir sezi leri vard r. nsan n al nyaz s ndan do an sorunlar derinden duyan, insanl n ac lar n azaltmaya al an, gelece in insan soyuna en iyi ol anaklar getirece ine inanan gr , koyu H ristiyanl kla pek az ilgisi olmakla birlikte, bugnlerde dinsel bir gr olarak savunuluyor. Din, bir inanlar dizisi de il de bir duyu biimi olduka, bilim dine dokunamaz. Belki de dogmalar n k , byle dinsel bir duyu biiminin ya amas n , ruhbilimsel ynden gitgide daha gle tirmektedir; nk bu duyu biimi tanr bilimsel inanla ok yak ndan ilgili bir eydi. Ama bu gl n srp gitmesi hi de gerekli de ildir; gerekte birok zgr d nr, byle bir duyu biimi ile bir dinsel reti aras nda zorunlu bir ba bulunmad n ya amlar yla gstermi lerdir. Hibir gerek stnlk zorla, temelsiz inanlara ba lanamaz; temelsiz olan tanr bilimsel inanlar n yaln z dinsel gr n iyi ynleri u runa benimsenmeleri samal kt r. II. BLM Copernicus Devrimi Din ile Bilim aras ndaki ilk, kimi ynlerden de en nemli kavga, bugn Gne Sistemi ad n verdi imiz dzenin merkezinin gne mi yoksa yeryuvarla m oldu u konusundaki gkbilimsel tart mad r. Bu konuda geerlikte olan kuram, Yer'in evrenin merkezinde k m ldamadan durdu unu, gne le ay n, br gezegen ve dura an y ld z sistemleriyle birlikte yerin evresinde kendi yrngelerinde dndklerini ileri sren Ptolemaios'u gr e dayan yordu. Yeni Copernicus'u kurama gre hi de dura an olmayan yeryuvarla n n iki trl hareketi vard ; gnde bir kez kendi ekseni evresinde, y lda bir kez de gne in evresinde dnyordu. Copernicus kuram , on alt nc yzy lda byk bir yenilik olarak kar lanm sa da, gerekte, gk bilim alan nda ok ileri olan eski Yunan'da daha nce ortaya at lm bir gr tr. Bu yeryuvarla n n dnd n syleyen ilk gkbilimcinin, .. nc yzy lda ya am olan Sisam'l Aristarkhos oldu u kesinlikle bilinmektedir. T pk Galilei gibi o da dinsizlikle suland r lm . Yunanl lar geometrideki byk stnlkleri yard m yla belli konularda bilimsel tan tlamalara varabilmi lerdi. Gne tutulmas yla ay tutulmas n n neden ileri geldi ini bulmu lar, ay zerindeki glgesinden Yer'in yuvarlak oldu unu anlam lard . Ba lang ta Protestanlar Copernicus'a Katoliklerden daha kar yd lar. Luther, "Herkes gklerin, gkkrenin ya da gne ile ay n de il de, yerin dnd n gstermek iin y rt nan z p kt bir y ld zc ya kulak veriyor. Kim zek i grnmek isterse, szde b tn sistemlerin en iyisi olacak bir sistem tr etiveriyor. Bu al k, btn gkbilimi de i tirmek iste inde; ama Kutsal Kitap' ta Ye u, gne e yerinde kalmas n sylemek gere ini duyar, 2

yere de il" diyordu. Melanchton'un fkesi de bundan az de ildi; Calvin, Kutsal Kitap'tan, Yer de berkitilmi tir, k p rdayamaz szn alarak u sonuca var yordu: "Copernieus'un Kutsal Ruhtan daha yetkili oldu unu sylemeye kim kalk abilir?" On sekizinci yzy lda bile, Wesley, bunca a r l gze alamam sa da, gkbilim alan ndaki yeni retilerin dinsizli e yneldiklerini sylemi tir. Gne ile ay n, gezegenlerle dura an y ld zlar n gnde bir kez ye rin evresinde dndkleri d nlrken, btn bunlar n bizim iin varoldu unu, Yarat c 'n n bize zel bir nem verdi ini tasarlamak pek kolayd . evrenin amac n n belki de biz olmad m z phesi uyand ; son demlerini sren kendini be enmi li imiz, evrenin amac biz de ilsek, hibir amac yoktur belki de, diye f s ldad . Gkbilim alan nda ikinci byk ad m , t pk Galilei gibi d nmesiyle birlikte, Kilise ile hibir at mas olmayan Kepler (1571-1630) atm t r. yaln z gkbilimci de il iyi bir y ld zbilimciydi de -belki buna iten inanan biriydi- imparatorun ya da br bykle rin y ld z fal n okuyunca para kazanabiliyordu. Byk bir a k szllkle, "Her canl n n varolu una bir anlam veren do a, y ld zbilime de gkbilime bir yard mc , bir yolda olma grevini yklemi tir," diyordu. Kepler'in d ncesi apayr bir zelliktedir. Copernicus'un varsay m na ba lan d nceleri lsnde, gne e taparl n n da byk pay vard r. nda,

Kepler yasalar n n ilki 1609'da ncs de 1619' da yay mland . gezegenlerin gne evresinde, odaklar ndan birinde gne in bulundu u elipsler izdiklerini syleyen birinci yasad r. Galileo Galilei (1564-1642) hem bulgular , hem de Inquisition'la olan at malar ynnden bu a n en nemli bilim adam d r. Galilei'nin byk de eri, vard her sonucu matematik formllere aktarabilen bir g yard m yla, hem deneysel hem de mekanik konudaki ustal n birle tirmi olmas d r. Aristoteles bir cismin d me h z n n, o cismin a rl yla orant l oldu unu sylemi ti; bu ilkeye gre, (diyelim ki) on kilo a rl nda bir cisim ile bir kilo a rl ndaki bir cisim ayn ykseklikten ayn anda b rak l rsa, bir kiloluk cisim, on kiloluk cismin yere var sresinin on kat bir zamanda yere var r. Aristoteles' den Galilei'ye de in geen 2000 y l boyunca tek ki i k p da Aristoteles'in d en cisimlerle ilgili olarak ileri srd yasalar n do rulu unu s namay d nmemi tir. Bugn byle bir s namay yapmak bize do al gelebilir, ama Galilei'nin gnnde deha isteyen bir i ti bu. Galilei'nin ba n daha byk derde sokan ey teleskop olmu tur. Bir Hollandal 'n n byle bir ara bulmu oldu unu i iten Galilei ayn arac yapmay ba arm , hemen ard ndan birok yeni gkbilimsel gerek bulmu tur; kendisine gre bu gereklerin en nemlisi Jpiter'e ba l uydular n var olu uydu.

Ay da da lar n, tepelerin bulundu u grld, bu kimi ynlerden byk bir sars nt oldu. Daha da korkuncu, gne te lekeler vard ! Bunlar, Tanr 'n n yaratt klar nda eksik bulma abas olarak yorumland ; bundan dolay Katolik niversitesindeki retmenlerin gne lekelerinden sz etmeleri yasak edildi, kimilerinde bu yasak yzy llarca srd. Dominiki bir ke i geometrinin eytan i i oldu unu, matematikilerin de btn dinsizl er gibi srgn edilmeleri gerekti ini ileri sryordu. Papa, Galilei'nin Inquisition nne k p i ledi i yanl lar dzeltmesini, sylediklerini geri almas n buyurdu, 26 ubat 1616'da da iste ine ula t . Galilei a rba l l kla, art k Copernicus'un d ncelerini tutmayaca na, bu d nceleri yaz ile ya da sz i le retmeyece ine ant iti. Unutmamal y z ki Bruno yak lal daha on alt y l olmu tu. Papan n buyru u zerine, yerin dnd n syleyen btn kitaplar yasak edildi. Galilei yine de iyimser bir adamd , btn bu sre iin de aptallara ald rmadan d ncelerini geli tirdi. Dnyan n ki En Byk Sistemi zerine Konu malar adl kitab n yazmaya ba lad , 1630'da bitirdi. Ba ar l bir kitapt , btn Avrupa' da kap larak okundu. Galilei, Inquisition'da sorgusu yap lmak zere bir kez daha Roma'ya a r ld . Roma'ya var r varmaz Inquisition'un zindanlar na at ld , trl i kencelerle szlerini geri almaya zorland . Galilei herkesin nnde diz kp Inquisition'un dzenlemi oldu u uzun bir yaz y okuyarak, "Btn i ledi im yanl lardan dnyorum, btn din sizce davran lar lanetliyorum ... Gelecekte yaz ya da szle, zerime byle bir phe ekecek hibir d nce ileri srmeyece ime de sz veriyorum." dedi. Kilise, denetimi alt nda bulunan btn bilginlerle e itim kurumlar n n, Copernicus sistemini retmelerini yasak etti. Yer'in dnd n retmek 1835 y l na de in ba yasaklardan say ld . Protestan tanr bilimcilerin ba lang ta yeni kuramlara kar tutumlar hi de Katoliklerden daha dosta de ildi. Ama trl nedenlerden dolay , onlar n kar tl daha etkisiz kald . Protestan lkelerde Inquisition gibi krkle yici bir kurulu yoktu; te yandan mezhep ayr l klar byle edimsel etkileri gle tiriyordu. Galilei'nin ba na gelenleri i iten Descartes 1616'da Hollanda'ya kat , oradaki tanr bilimciler cezaland r lmas iin byk bir yaygara kopard larsa da hkmet dinsel ho gr ilkesinden ayr lmad . Protestanl k kilise adamlar n n egemenli ine bir ba kald rma olarak ba lad , her yerde kiliseye kar laik gleri destekledi. Kuyrukluy ld zlar n u ursuzluk belirtisi olduklar n , atmosferde ortaya kt klar n ileri sren bu iki gr tanr bilimciler byk bir nemle savundular. Yeni bir ek yap lm t dualara: "Trkler ile kuyrukluy ld zlardan, koru bizi ulu Tanr m". Aralar ndaki br ayr l klar ne olursa olsun , Katoliklerle Protestanlar kuyrukl uy ld zlar konusunda birle iyorlard . 1673'te Roma'daki Clementine College'in ba Augustin de Angelis yay mlad bir meteoroloji k itab nda "Kuyrukluy ld zlar lmsz gkcisi mleri 4

de ildir, nk ay alt nda, atmosferde ortaya karlar; gklerdeki her ey sonras zd r, lmszdr; oysa kuyrukluy ld zlar n bir ba lang c , bir sonu vard r, yleyse kuyrukluy ld zlar gkl yarat klar olamazlar." Papaz Augustin kuyrukluy ld zlar n grnp yitmelerinin, bu i i zerlerine alm meleklerle ilgili oldu una inan yordu. Kuyrukluy ld zlar n do al yasalar n konusu olabilece i, atmosferde ortaya kmad klar gere inin son kesin tan tlamas n ki iye borluyuz. Doerfel Halley Newton U ursuzluk belirtisi arayan tanr bilimciler dnp do la p depremlerle volkanlara sar lmak zorunda kald lar. Ama bunlar da yerbilimin alan na giriyordu, daha sonra geli en bu bilim dal da bilgisizlik a ndan kalma dogmalara yeni bir sava at . III. BLM Evrim Bilimler, d nd mzn tam tersi bir dzen iinde geli tiler. Bize en uzak olan eylerin yasalar en nce bulundu, sonra yava yava daha yak nlara s ra geldi: lkin gkler, arkadan yer, sonra hayvanlarla bitkil erin ya am , sonra insan gvdesi en sonra da (yine de en yar m yamalak) insan zi hni. Bu, durumun anla lmayacak bir yan yoktur. Ayr nt larla ili d l oldu unuz lde daha byk aptaki zellikleri grmek gle ir. Modern kafan n, uzun sreli bir geli me kavram n n nedenli yeni oldu unu grmesi gtr; gerekte de btnyle Newton'dan sonraki bir d ncedir bu. Kutsal Kitap'a dayanan inanca gre evren alt gnde yarat lm , o zamandan beri, imdi iinde bulunan btn gkl yarat klara, btn hayvanlarla bitkilere, Byk Sel'in yok etti i daha ba ka birok canl ya yurtluk etmi ti. Dnyan n yarad l y l , Olu (Genesis) da ad an lan,her atan n, en byk o lu do du unda ka ya nda oldu unu syleyen soy dizilerinden kar labilir. sonunda Protestanlar genel olarak ba piskopos Usher'in ileri srd .. 4004 y l n dnyan n yarad l y l kabul ettiler. Yarad l gnnn cuma oldu u da biliniyordu tabii, nk Tanr cumartesi gn dinlenmi ti. Bilimin de bu dar s n rlar iinde kalmas istenmi , grd mz evrenin 6000 y ll k de il ok daha ya l oldu unu d nenler alay konusu olmu lard r. Newton, Copernicus sistemi kabul edildikten sonra, dinsel inanlar sarsacak bir ey yapm olmuyordu. Gezegenlerin gne in ekiminden kurtulmalar n sa layan te etsel h zlar n a klarken, hepsinin ba lang ta Tanr eliyle bo lu a f rlat lm olduklar n tasarl yordu; bundan sonra olup bi tenler de genel ekim yasas yla a klan yordu. On sekizinci yzy l n zel inan biimi Newton'dan al nmad r; buna gre evrenin ilk yarat c s olan Tanr , temel yasalar da koymu , yapt kurallarla da gelecekteki btn olaylar kendisinin bir daha araya girmesini gerektirmeyecek biimde belirlemi tir. Gne in geli imi konusunda ciddi bir bilimsel kuram koy maya giri en ilk kimse 1755 y l nda Gklerin Genel Do al Tarihi ile Kuram , ya da Newton lkelerini Uygulayarak Evrenin Btn Yap s n n Kurulu u ve Mekanik Kayna zerinde Ara t rma adl kitab yla Kant olmu tur. Bu kitap, kimi ynleriyle modern gkbilimin sonular n nceden gren 5

ok nemli bir yap tt r. Maddesel evrenin s n rs zl s n rs zl na yara acak tek gr oldu unu syler.

na inan r, bunun Yarat c 'n n

Kant' n yap t n n nemli ynlerinden birincisi maddesel evreni bir btn, Samanyolu'yla Nebula'n n da bu btnn birimleri olarak d nen gr ; ikincisi de uzaydaki hemen hemen anla lmaz bir madde da lmas ndan do an a amal geli im fikridir. Bu, birden yarat lma d ncesi yerine ev rimi koyan ilk ad md r. Laplace ayn konuda daha yetkili bir kuram ortaya koyuncaya de k Kant n yap t hemen hemen gze arpmam t r bile. Laplace, sylediklerinin o unun daha nce Kant taraf ndan sylenmi oldu unu bilmiyordu bile. Laplace'a gre gne sistemi ile gezegenler sistemi bir zamanlar o k geni bir nebulayd ; bu nebula yava yava bzld. Bzlnce de daha h zl dnmeye ba lad ; merkezka gc ile koparak uan topraklar gezegen oldular; ayn i lemin tekrarlanmas yla gezegenlerin uydular ortaya kt . Laplace, Frans z Devrimi a nda ya ad iin tam zgr bir d nrd. Yarad l btnyle yads yordu. Gkl bir hkmdara beslenen inanc n yeryz hkmdarlar na da sayg uyand raca na inanan Napoleon, Laplace' n byk yap t Celestial Mechanics de Tanr ad n n neden hi an lmad n sorunca, byk gkbilimci, Efendimiz, o varsay mla i im yok benim diye kar l k vermi ti. On sekizinci yzy lda, hemen hemen her eyin sudan geldi ini syleyen Neptn'c okulla, her eyi yanarda larla depremlere ba layan Volkanc okul aras nda uzun bir at ma grlr. Birinciler, Dinsel gr e daha ok ba l yd lar, bundan dolay bu gr n d manlar , bulunan ta llar n gerek hayvan kal nt lar olamayaca n syleme e kalk t lar. Ta llar n soyu tken mi canl lara, ya am biimlerine birer kan t olduklar d nlerek yerbilimin daha sonraki geli imi biyolojininki ile kar t . Dnyan n ilka lar sz konusu olunca, yerbilim ile tanr bilim alt "gn"n alt "a " say lmas gerekti ini syleyerek uzla yorlard . Ama canl lar konusunda tanr bilimin ileri srd bir sr kesinlemeyi, bilimle uzla t rmak gitgide daha g bir i oldu. imdi varolan hayvanlar Nuh'un gemisine al nan hayvanlar n soyundand rlar; imdi soyu tkenmi olanlar ise selde bo ulmu lard r. (Luther daha da ileri giderek; sineklerin, iyi kitaplar yazarken kendisini rahats z etsinler diye eytan taraf ndan yarat ld klar n sylemi tir) Yarat lan trler hibir de i ikli e u rayamazlard ; her biri ayr bir yaratma eyleminin sonucuydu. Bu nermelerin herhangi biriyle ilgili bir soru sormak, tanr bilimcileri fkel endirmek demekti. Glkler Yeni Dnya'n n bulunmas yla ba lam t . Amerika A r Da 'ndan ok uzakta bir lkeydi, ama yine de aradaki lkelerin hibirinde grlmeyen birok hayvanlar ya yordu orada. Ba ka bir glk de hayvanbilimin geli mesiyle elde edilen, hayvan trlerinin say s ndan do du. imdi bu say iki milyonu bulmu tu, her trden iki hayvan n gemiye al nd gz nnde tutulunca, geminin biraz fazlaca kalabal k olabilece i d nld. Avustralya'n n bulunmas yeni glkler kard . Neden btn kangurular Torres Boza ndan atlam lar, geride bir ift bile kalmam t ? 6

Bitkilerle hayvanlar n reme, de i me yoluyla uzun sreli bir evrim geirdiklerini syleyen reti biyolojiye yerbilimden geldi daha ok; bu kuram e ayr labilir. lk gerek, kk canl lar n daha eski olduklar , daha karma k bir yap ta yan canl lar n ise geli menin sonlar na do ru ortay kt klar d r. kincisi, daha sonraki, ok daha stn yap l canl lar kendiliklerinden ortaya kmam lar, bir de i meler dizisinden geerek daha nceki canl lardan tremi lerdir; biyolojide "evrim" ile sylenmek istenen budur. ncs, belli canl lar n ya ay p brlerinin silinip gitmelerinin nedenlerini gsteren bir i leyi -do al seim-. Lamarck (1744-1829) Bir hayvan n gvdesinde beliren yeni bir organ n, duyulan yeni bir istekten ileri geldi ine inan yor, tek rnekte grlen bu yenili in, sonra btn soy a geti ini d nyordu. Btn canl lar n byk bir h zla yay lmalar ndan dolay , her ku a n byk o unlu unun daha o alma a na varmadan lmesi gerekme ktedir. bir trn, kendilerine stnlk sa layan bir yanlar yla brlerinden ayr lan kimi yelerinin, sreklilikleri daha ola and r. Ayr lan zellik sonradan kazan lma ise, arkadan gelen k u aklara gemez ama do u tansa yeni ku aklarda, kk bir oranda olsa bile izler b rakabilir. Darwin'cilik tanr bilime Copernicus'culuktan geri kalmayan bi r tokat oldu. Yaln zca Olu 'ta ileri srlen ayr ayr yaratma eylemlerini, trlerin de i mezliklerini rtmekle; ya am n ba lang c ndan beri, dinsel gr e taban tabana kar t, usa s maz bir srenin gemi oldu unu sylemekle; Tanr 'n n iyilik sevdi i ile a klanan, canl lar n evreye uyumunu, do al semeye ba lamakla kalm yor; hepsinden kts, evrimciler insan n daha a a hayvan soylar ndan tredi ini savunuyorlard . IV. BLM Cincilik le T p Kr inanlar n o u H ristiyanl k ncesi a lardan kalmayd ama, ok yak n zamanlara dek btn Kilise yetkilileri bunlar savunmakta direndiler. Papazlar n yaz lar ndaki "cinler", H ristiyanl n yay lmas yla byk bir fkeye kap ld klar d nlen pagan tanr lar anlam na gelir. lk H ristiyanlar Olimpos'lu tanr lar n varl n hi bir zaman yads mamakla birlikte onlar eytan n u aklar olarak d nm lerdi. Kutsal nesnelere inan o unlukla de i meden srer gider. rne in, Palermo' daki St. Rosalia'n n kemiklerinin a lar boyunca birok hastal klar iyile tirdi i grlm ; ama sayg s z bir anatomi bilgini ortaya k p bunlar n bir keinin kemiklerini oldu unu a a vuruvermi tir. yile tiren "mucizeler" de yok de ildir phesiz, ama bilimsel olmayan bir ortamda gerek, masallarla abart l r, bu yolla iyile tirilebilecek isterik hastal klarla hekimli in konusu olan hastal klar aras ndaki ayr m ortadan silinir. 1348'de Kara lm, de i ik yerlerde kr inanlar n boy gstermelerine yol at . Tanr 'n n fkesini yat t rmakta en ok tutulan yn temlerden biri de Yahudileri yok etmekti.

Ak l hastal klar n n geirilmesinde, anla laca gibi, zellikle kr inanlara dayanan i lemlere ba vuruluyordu; bu konu t bb n en ge geli en dallar ndan biri oldu. Kt bir ruhu uzak la t rmak iin ona i kence etmenin ya da onun gururunu k rman n en etkili yol oldu u inanc yerle ti. yumu ak yollar n etkisi grlmezse, hasta k rbalan yordu; cin yine direnir uzakla mazsa, hastaya i kence ediliyordu. nsanbilimciler, en ilkel topluluklarda bile by ile din aras nda bir ayr m bulundu unu sylemektedirler. Rivers, Byden sz ederken, insan n trenlerle yapt birtak m i lemlerdir demek istedi im. Oysa din, etkisi yce bir gc n istemine ba l birtak m i lemlere ba vurur. Yalvarma yakarma trenleriyle bu yce gcn arac l istenir. Bir yandan bir tak m kutsal ta lar gibi cans z nesnelerin gcne inanan, bir yandan da insan d btn ruhlar n insana stn oldu unu d nen topluluklar gz nne al rsak bu tan m yerindedir. Ama Ortaa H ristiyanl iin olsun, Mslmanl k iin olsun bu iki durumun hibiri do ru de ildir. eytan da t pk Tanr gibi mucizeler yaratabilirdi. Ama eytan kt insanlara, Tanr ise iyi insanlara yard m iin yap yordu bu i i. Bugn bycl n en ciddi mezleri, bynn H ristiyan Avrupa's na pagan dinler, zamanla H ristiyanl ktaki kt ruhlar n yerine konmu olan pagan tanr lar na yap lan trenlerden gemi oldu unu savunmaktad rlar. Ba lang ta byclk kad nlara zg bir su de ildi. Bu suun yaln z kad nlara mal edilmesi on be inci yzy lda ba lam , cad lar sert cezalara arpt rmak pek yayg n bir gelenek olarak on yedinci yzy l sonuna de in sregelmi ti. 1489'da, Kad n Sular n n ekici adl bir kitap yay mlad lar. Bu kitapta, kad n yre inin yarad l tan ktl e e ilimli olu undan dolay kad nlar n bycl e daha uygun d t n ileri sryorlard . San klara istenilen eyleri syletinceye de in i kence yap l yordu. Yaln z Almanya'da 1450 ile 1550 y llar aras nda yz bin cad n n lm cezas na arpt r lm oldu u san l yor. Newton'dan sonra insanlar, Tanr 'n n ba lang ta do ay yaratt na, istedi i sonular n, bir daha kendi arac l n gerektirmeden ortaya kmalar iin gerekli yasalar koydu una inanmaya ba lad lar. Yaln z, H ristiyan dininin gnderili i gibi byk olaylarda yine i e kar yordu Tanr . Protestanlar H ristiyanl n ilk ya da ikinci y zy l s ras nda mucizelerin grld ne, sonra bu mucizelerin arkas n n kesildi ine inan yorlard . Meteoroloji alan ndaki al malar, f rt nalar n ortaya k n da bastonlu kocakar lar n pay n gitgide azalt yordu. Bir sre iin im ek ile gk grltsn do al yasalarla a klamak gnah say ld , nk bunlar zellikle Tanr n n i iydi. Bu gr y ld r msavarlara da kar durdu. Mucizelerin, do an n ak n de i tirebilecekleri yolundaki inanc n lmesiyle, bycl e olan inan da kmek zorunda kald . Kilise, insan gvdesinde yok edilemez bir kemi in varl dirilecek olan gvdenin z oldu una inan yordu. iek hastal na kar na, bu kemi in bir gn yine

a n n kullan lmas yla din adamlar yeni bir f rt na kopard lar.

Kilise adamlar (bir yandan da t p adamlar ) a y "Gklere, Tanr 'n n istemine kar koyma" olarak grdler. 1885'te bile, Montreal'de grlen amans z bir iek salg n nda, Katolik halk a ya kar koydu, kiliseleri de bu davran destekledi. Uyu turucu (anaesthetics) bulundu u zaman, tanr bilim bir kez daha insan ac s n n azalmas na engel olmaya yeltendi. Tanr bilimin kt yan , y k c e ilimler yaratmak de il, byle davran lara yksek bir tre ss vermek, bilgisiz, barbar a lardan kalma al kanl klara a ka kutsal bir zellik tan mak olmu tur. Papan n diline dolad , doktorca tehlikeli grlen durumlarda, anan n lmesi cinayet de ildir, nk doktor bu olguyu hibir zaman kesinlikle bilemez nceden: olur ya, belki ana bir mucizeyle kurtuluverir! Bugn, sa l k bilgisine, korunma y ollar na ba vurarak hastal ktan, salg nlardan ka nmaya al mak hi de dinsizlik say lm yor. V. BLM Ruh le Gvde nemli bilim dallar aras nda, en az ilerlemi olan ruhbilimdir. Szc n kkne gre "ruhbilim (psychology)" ruh kuram anlam na gelir, ama tanr bilimcilerin hi de yad rgamad klar ruh, bilimsel bir kavram o lmaktan ok uzak t r. Ruhbilimin temeliyle ilgili sorular bizi felsefenin belirsizlik alanlar na srkleyiverir. lk olarak Yunan d ncesinde kar m za kan "ruh", H ristiyan de ilse bile dinsel bir kkten gelir. Yunanl lardaki anlam yla ruhun, ruhlar n canl dan canl ya geti ine inanan Pythagoras lar n d ncelerinden kt ; gvdeye ba l kald srece hep maddenin tutsakl ndan s yr l p sonsuz bir kurtulu a eri me e ilimi ta d grlr. Pythagoras' lar Platon'u, Platon da Kilise babalar n etkiledi: bylece, gvdeden apayr bir ruh retisi H ristiyan retisinin paras oldu. Platon' dan anlad m za gre, sonradan H ristiyanl n benimseyip yayd bu gibi retiler, onun gnnde filozoflardan ok halk o unlu u taraf ndan tutuluyordu. Devlet'te Sokrates'in kendisi de sava larda yi itli i kam lamak iin br dnyan n gzel tan t lmas ndan yanad r; ama bunun gerekli ine inan p inanmad konusunda hibir ey sylemez. H ristiyan filozo flar n, ilka larda btnyle Platon'cu olan retisi, on birinci yzy ldan sonra btnyle Aristo teles i olmu tur. Skolastik d nrlerin en stn say lan Thomas Aquinas (1225-74), bugn de Roma Katolik Kilisesinin geleneksel felsefe retisinde ba l ca yetkili say l r. llerin yak lmas na kar duran inanc n, dogmalardan km oldu u a k bir gerektir. yle ya, her eye yeterli Tanr iin, dumanlara kar p da lan bir insan gvdesinin paralar n birle tirmek bir kilise avlusunda kurtuklara, topra a dn m bir gvdeyi birle tirmekten ok daha g olurdu. O zaman sylemi olsayd m, dine sayg s zl k belirtisi say l rd bu gr ; oysa su kat lmad k koyu dincilerin de d ncesidir bu. 9

Ruh da gvde de, skolastik felsefede (Roma Kilisesinde bu gn bile geerli olan felsefe), birer tz'drler (cevher). Tz .. al lm szck "nesne" ya da, bir insan sz k onusu oldu u zaman "ki i"dir. Do atesi d n teki tz kavram , sa duyunun bir nesne ya da ki i ile dile getirdi i eylere kesinlik kazand rma yolunda bir abad r. Bir tz, ta d btn niteliklerden apayr bir eydir. Bu, ekmekle arab sa'n n etiyle kan na dn tren Eucharist retide a ka grlr. Ekmek kendi niteliklerinden bir ey yitirmemekle birlikte tz bak m ndan sa'n n gvdesine dn r. nce gvdeyi alal m. Tz anlay geerlikte oldu u srece, gvdenin yeniden dirilmesi, bir zamanlar onu canl tutan gerek tzn, gvdesiyle yeniden birle mesi anlam na geliyordu. "Tz" anlay n n bir yana b rak lmas , gvde konusundan ok ruh konusunda ciddi sonular do urmu tur. lkin, tanr bilimsel glklerden ka nmak iin "zihin (mind)" szc ruh szc yerine geti. kavrayan ben "zne", kavranan ise nesne dir. zne ba ka eyleri kavrayabiliyordu ama kendi kendini kavrayamazd . Hume, dpedz zne diye bir eyin var olmad m ileri srd, ama bu hibir eyi ayd nlatamad . zne yoksa lmsz olan ey neydi? Bir zgr istemi olan ey neydi? Yeryznde gnah i leyen, cehennemde cezalanan neydi? Bu sorular kar l ks z kal yordu. Kant'a gre, kendi ba na nesneler, zaman ile uzay iinde de ildirler, do am z bizi onlar byle grmeye zorlar. Kendi ba na ele al n rsa benlik de (ya da ruh) ayr bir grng olarak zaman ile uzay iinde gibidir, ama gerekte hi de byle de ildir. Alg lamada ay rt edebilece imiz, grngsel z-varl k ile grngsel nesne aras ndaki ba d r ama ikisinin de arkas nda gerek bir z-varl k ile kendi ba na gerek bir nesne vard r ki bunlardan hibiri ay rt edilemez. Ay rt edilemezlerse varolduklar nas l sylenebilir? Bu, din iin, treler iin gereklidir nk. Kant, salt usun Tanr 'n n varl n kan tlayamayaca na inanarak bunun ancak "edimsel" us il e yap labilece ini d nyordu. K sa zamanda kendi ba na nesnenin varl n d nmenin yersiz oldu u ortaya kt ; bu, bilinmezli i daha da peki tirilmi eski tz den ba ka bir ey olmuyordu. Kant' n izleyicileri -ileri srd d nce biimi Hegel de en yksek noktas na vard ktan sonrane olursa olsun "grngler"in bilinebilir bir gere i ta yabileceklerini, kavranamayacak trden, daha stn trden bir gere in varl n tasarlaman n hi de gerekli olmad n anlad lar. Belki de vard r byle stn trden bir gerek, ama bunun kesinli ini savunan d nce rktr, bundan dolay da byle stn bir gere in varl , bilinen ya da bilinebilirin s n rlar d nda kalan binlerce olas l ktan biri olarak terslenmek zorundad r. Bilinebilirin alan iinde, tz anlay na, ya da bu anlay n de i ik bir biimi olan znenesne ili kisine yer yoktur. Ay rt edebildi imiz ana olgular byle bir ikilem gstermezler, nesneler i ya da "ki iler"i grnglerin toplam ndan ba ka bir ey saymamam z gerektiren bir yanlar da yoktur bu olgular n. Ruh ile gvdenin ili kileri alan nda modern felsefeyle ba da mas g olan ey yaln z tz anlay de ildi; nedensellik konusu da e it lde bir glkt.

10

Neden kavram tanr bilime yaln z gnahla ilgili olarak girmi ti. Gnah, isteme ba l bir eydi, istem ise eylemin nedeni oluyordu. On sekizinci yzy l Fransa's nda, Kartaca retisinin, yerini insan n btnyle fizik yasalar nca ynetildi ini benimseyen salt maddecili e b rakmas na a mamak gerekir. Art k bu felsefede istemin yeri yoktur, gnah kavram da ortadan kalkm t r. Ruh yoktur, bu yzden de insan gvdesinde geici bir sre iin bir araya gelmi ayr ayr atomlardan ba ka hibir ey lmsz de ildir. Frans z Devriminin geli mesine yararl oldu u d nlen bu felsefe, kanl dnemden sonra ilkin Fransa ile sava halinde olanlara, arkadan da hkmeti destekleyen btn Frans zlara korku salan bir ey olmu tur. ngiltere yeniden s k s k ya dine sar lm , Almanya Kant'tan sonrakilerin idealist felsefesini benimsemi tir. Sonra, romantik dnemin geli iyle co kular duygulan mlar nem kazanm , insan eylemlerini matematik ilkelere ba lamaya kulak asan olmam t r. Hcrebilimde, canl kimyas nda organik bile imlerin yapay retiminde ba ar la gelen i ler, canl maddenin ta d zelliklerin hepsinin, fizik ya da kimya ilkeleriyle a klanabilece ini gstermektedir. Dini savunan filozoflar En gl itkilere bile istemle kar koyman n hi de zor bir ey olmad n savundular. kimi zaman "us"un, kimi zaman da "vicdan" ad verilen yetinin gsterdi i yolu izlemek gerek zgrl e gtrr bizi. Bu durumda, isteklere uyman n kar t olan "gerek" zgrlk, tre yasalar na uymak anlam na geliyordu. Hegel'ciler daha ileri bir ad m atarak tre yasalar n Devlet yasas ile ayn sayd lar, "gerek" zgrlk polise boyun e mek oldu bylece. Hkmetler bu retiyi pek be endiler. steklerin nedeni kimi zaman i salg bezlerinin al malar na, kimi zaman be enilme iste ine ba l oluyor nedenler. Verdi imiz her karar n da bir iste in sonucu oldu u a k gerektir. Hobbes'un dedi i gibi, byle durumlarda istem, d ncenin son yneldi i istek tir. Bu bak mdan, btnyle ereksiz bir istek eylemi savunulamaz. Madde ile hareket, teknik konularda bile yetersizdir art k, kuramsal fizik inin al malar , bilimsel felsefenin isteklerine ok daha yak nd r. te yandan ruhbilim de "alg ", "bilin" gibi kavramlardan vazgemek gerekli ini duymaktad r, nk bunlar n kesinlikten uzak olduklar anla lm t r. Kabaca sylersek, bir nesne, ald m z bir etkinin ba l ca nedeni ise, ald m z etki de bizim o nesneyle i lgili karsamalar yapmam z sa layacak yeterlikte ise, o nesneyi "alg layabiliriz". Biz "bilinli"yiz dedi imizde iki eyi anlatmak isteriz : birincisi, evremize belli bir yolda tepki gsterdi imizi; ikincisi, iimize bakt m z zaman, d ncelerimizle duygular m zda cans z nesnelerde bulunmayan bir zellik grd mz. Ki inin d dnyas ndaki eyleri alg lad n d nd mz srece, alg lanan nesnelerin bilincinde oldu unu da ileri srebiliriz. D alg sz konusu oldu u srece, ta larla aram zdaki ayr m, bir derece ayr m ndan teye gemez.

11

Bilin kavram n n daha nemli yn, i gzlem yoluyla bulgulad klar m zla ilgilidir. Biz d taki nesnelere tepki gstermekle kalmay z, tepki gsterdi imizi biliriz de. Sonu olarak, ruh ile gvde aras ndaki eski ayr l n silinmesinden hem "madde"nin eski kat l n yitirmesinin hem de "zihin (mind)"in ruhsal anlam n yitirmesinin byk pay var d r. Hibir zaman iki insan bir eyi ayn biimde alg layamaz, nk gr a lar ndaki ayr l ktan dolay ba ka eyler grrler. Grd mz renk lekesi, bir fizik konu su oldu u lde ruhbilim konusudur da. Fiz ik ayn zelli i ta yan olgulardan birtak m karsamalar yapmaya al r, ruhbilim de ayn zelli i ta yan ba ka bir olgular kmesinden ba ka karsamalar yapmaya al r. Fizik alan ile ruhbilim alan aras nda kesin bir temel ayr l k yoktur. Bu iki al andaki bilgimiz de eskiden san ld ndan daha azd r, ama bu bilgi "ruh" ile "gvde"nin modern bilimde yeri olmad n kavramam za yetecek ldedir. Cehennem inanc sallant ya d nce cennete inanc n da gcn yitirmi olmas garip bir gerektir. Bilim iin g olan gerek, grnrde ruh ya da benlik gibi eylerin var olmay d r. Daha nce grd mz gibi, ruh ile gvdeyi birer "tz" saymak, do atesi d nrlerinin mant yla tzlerin zamanla hibir de i ikli e u ramayacaklar n sylemek, olacak ey de ildir art k. Ruhbilimde de, bir nesne yi alg lamaya zorlanan bir " zne" tasarlamam z gerektirecek hibir neden yoktur. Yak n zamana de in, maddenin lmsz oldu una inan l yordu, ama art k fizik tekni i buna yana m yor. Sonras z olduklar d nlen maddesel tzler varken, ruhlar n da ayn lde sonras z olacaklar n ileri srmek kolay bir i ti; ama hi de sa lam olmayan bu ileri srme bugn ortaya kamaz art k. Ruhbilimciler ruhun srekli bi r "nesne" olabilecek bir btn zelli i ta mad n , gvde iindeki belli ba larla bir araya getirilmi bir olgular dizisi oldu unu ortaya koymu lard r. ki i yi belli bir gvdeye ba l zihinsel olgular dizisi olarak tan mlayabiliriz. Yasalara da uygun d en tan m budur, John Smith'in gvdesini yakalad zaman, yakalanma an nda o gvdenin iinde bulunan ki i bir katildir. Gerekte, ki ilik bir kurulu tur. Belli olaylar, belli ba larla bir araya gelerek bir ki iyi kurarlar. Bu bir araya gelme, kmelenme, aralar nda belle in de bulundu u al kanl klara ba l nedensel yasalar n etkisiyle olur, bu nedensel yasalar gvdeyle ilgilidirler. Bilimin gelece i, hele ok yeni bir bilim olan ruhbilimin gelece i nceden kestirilemez. Belki de ruhbilimsel nedenler, hep gvdeye ba l olmaktan kurtulacaklard r. VI. BLM Belirlenimcilik Tarihsel olaylar n i e kar t r lmad srece H ristiyanl n en nemli zelli i olarak grnen ynnn temel ilkesi, Tanr , lmszlk, zgrlk retileri bugn de geerlikledir. Bu retiler "do al din" ad verilen anlay a girerler; Thomas Aquinas'a ve birok modern filozofa gre bunlar n gerekli i Tanr n n sylediklerine ba vurulmaks z n, yaln z insan d ncesiyle kan tlanabilir. Benim inanc ma gre bilim bunlar n hibirini 12

ne do rulayabilir ne de yads yabilir; bir eyi do rulamak ya da yads mak iin bilimden ba ka yntem de yoktur. zgr isteme inananlar her zaman, zihinlerinin ba ka bir blmesiyle de isteklerin nedenlerden do du una inan rlar. rne in, erdemin ki iye iyi bir e itim yoluyla a lanabilece ini, din e itiminin ahlak iin ok nemli oldu unu d nrler. Hastal klar, f rt nalar birtak m ne oldu u belirsiz eytanca glerle a kland klar gnlerde ok daha korkunlard . VII. BLM Mistisizm Bilimle din aras ndaki sava biraz garip bir sava olmu tur. Her zaman, her yerde -on sekizinci yzy l sonu Fransa s , Sovyet Rusya bir yana - bilim adamlar n n o unlu u a lar n dinsel gr n desteklemi lerdir. Bilim yetersizdir bilimin de erler konusunda syleyebilece i hibir ey yoktur, "sevmek nefret etmekten daha iyidi r" ya da "iyilik zorbal ktan daha ok istenir" gibi nermeleri tan tlayamaz. Bilim, isteklerimizi anlayabilmemiz iin yollar gsterir bize, ama bir iste in brnden stn oldu unu syleyemez. Dini desteklemek iin, bilimin alan d nda, zel olarak "esinlenim" diye belirlenebilen bir bilgi kayna n n varl n kabul etmeli miyiz? Tart mas g bir sorudur bu, nk gereklerin kendilerine esinlenim yoluyla a ld n syleyenler, o gereklere, bizim duyular m zla alg lad m z nesnelere tan d m z lde bir kesinlik tan rlar. Bir adam n teleskopla bizim hi grmemi oldu umuz eyleri grd ne inan r z; tekiler de a a yukar ayn durumda olduklar n , t pk teleskoplu adam gibi tart ma gtrmez haberler verdiklerini syleyerek, kendilerine neden inanmad m z sorarlar. Bir bilim adam bize bir deneyin sonucunu syledi i zaman, o deneyin nas l yap ld n da syler; ba kalar da ayn deneyi yaparlar. Bilim alg ya, karsamaya dayan r; gvenilir yan , herhangi bir gzlemcinin de alg sonular n s nayabilmesidir. Mistiklerin en byk dayana birbirleriyle uyu malar d r. Mistikler ya ant lar n dile getirebilme yetileri ynnden byk ayr l klar gsterirler, ama en ba ar l lar n hepsi: (1) btn blnmelerin, ayr lmalar n d sel, evrenin blnmez tek bir btn oldu unu; (2) ktl n bir kuruntu, herhangi bir paran n ba l ba na bir varl k san lmas ndan do an bir kuruntu oldu unu; (3) zaman n d sel, gere in sonras z, lmsz anlam nda sonras z oldu unu ileri srerler. Bu nerme onlar n btn etkinliklerini zetleyen rneklerdir. A ka, bizim al c bir kafam z olmad bulundu umuz ileri srlecektir. , bu i ler iin gerekli alakgnlllkten yoksun

Mistisizmi temel alan felsefenin Parmenides'ten Hegel'e de in uzayan bir gelene i vard r. Parmenides: "Varolan ey, yarat lmam t r, yok olamaz; nk btndr, de i mez,

13

sonras zd r. Hibir zaman, ne gemi tedir ne de gelecekte; imdi vard r, btnyle sreklidir." H ristiyanlar iin, kamutanr c l ktan (pantheism) kama konusu nda buna benzer bir glk vard r: dnya bir grn ten ba ka bir ey de ilse, Tanr hibir ey yaratmam t r, dnya dedi imiz gerek Tanr 'n n bir paras d r ancak; ama dnya belli bir oranda gerekse, Tanr 'dan da ayr ysa, her eyin bir btn oldu u yolundaki d nce, mistisizmin bu temel retisi, bizce nemini yitirir, dnyan n ger ekli i lsnde dnyadaki ktlklerin de gerek olduklar n d nmek zorunda kal r z. Birmingham Piskoposunun syledi ine gre: "Kamutanr c l n her trls ... terslenmelidir bence, nk insan n, Tanr 'n n bir paras oldu u gerekse, insandaki ktlk Tanr 'da da vard r demek." VIII. BLM Evrensel Ama Modern bilim adamlar aras nda dille d man ya da ilgisiz olmayanlar, daha nceki kr inanlar n y k nt lar ortas nda ayakta kalabilece ini umduklar bir inanca drt elle sar lm lar d r. Bu, Evrensel Ama inanc d r. ,u reti de i ik biimlere sokulmu tur, ama hi de i meyen ortak yan , evrimin ahlak bak m ndan de erli bir amaca do ru geli ti i, bir bak ma btn evrim srecinin bir nedene ba lana -"' bilece i d ncesidir. retinin biimi vard r: birinciye tanr c (theist), ikinciye kamutanr c (pantheist), ncye de "a a vurma" (emergent) ad n verebiliriz. Kamutanr c biimde, Tanr evrenin d nda de ildir, bir btn olarak grlen evrenin ta kendisidir. Bundan dolay , bir yaratma eylemi var olamaz, yaln z, evrende yarat c bir g vard r, her ey bu yarat c gcn belirledi i bir dzen uyar nca geli ir. "A a vurma" biiminde, ama daha belirsizdir. Evrende hibir g sonradan olacak eyleri nceden gremez, ama evrenin i leyi inde daha geli mi biimlerin varolmalar n sa layacak de i ikliklere ynelen srekli bir kr itilim vard r, bundan dolay sonu, kr bir anlamda da olsa, az ok bellidir nceden. Tanr yaln z bizim d m zda bir varl k de il, ki iliklerin ki ili i olarak hem iimiz dedir hem de bizi d tan ku atand r. Son bir d nce de, bize i rahatl kazand racak bir d ncedir, tek gerek olan ey Tanr 'd r, bundan kar lan sonuca gre, yoksullar yoksulluk lar na pek ald rmamal d rlar. "Geici anlar n gerek olmayan glgeleri, rne in hi de gerekli say lamayacak atafatl bir ya am" ard nda ko mak aptall kt r. "Yoksullar n gerek de eri zenginlerinkinden ok daha byk olabilir." Anla lan, "tek sonras z gere in, Tanr n n varl n d nmekle ula aca m z ruhsal ve ki isel gerek oldu unu" an msamak, al ktan k r lan kimselerin yreklerine su serpecektir. Zaman -btn kamutanr c lar n inand klar gibi- de i mez bir gerek de ilse, neden dnya tarihinde en iyi eyler nceden de il sonradan ortaya k yorlar? Bunun tersi bir dzenin i leyi i de ayn olmayacak m yd ? Olaylara verilen tarihler bir kuruntudan-ba ka 14

bir ey de ilse, bu ancak Tanr 'n n bilece i bir i se, neden Tanr ho a gidecek olaylar sona, ho a gitmeyecekleri de ba a koymu tur? Dost ya da d man, gizli bir insan d gcn varl yolundaki inan, uygar toplumlardan daha ok ilkeller de byk nem ta r. Gerekte, din bu duygunun zde i ise, insan geli mesindeki her ad m, dinde bir gerilemeyi gerektirmi tir. Diyorlar ki, evrim basamaktan gemi tir: Madde,ya am, zihin. A a vurma felsefesi gelece in nceden kestirilemeyece ini sylerken ok hakl d r, ama bunu sylemekle gelece i kestirmeye yeltenmi oluyor. nsanlar Tanr szc nden vazgeemezlerse de bu szc n bu gne de in dile getirmi oldu u anlamdan kolayca vazgeebilirler. A a vurma retisini benimseyen evrimciler Tanr n n evreni yaratmam oldu una iyice inand klar ndan, evrenin Tanr 'y yaratmakta oldu unu sylemekle yetinirler. Ama byle bir Tanr 'n n, imdiye dek kendisine tap lm olan nesneyle, ad ndan ba ka hibir ortak yan yoktur. lml varl klar n oldu u gibi, evrenlerin de sonu mezard r." IX. BLM Bilim ile Ahlak Bilimin yetersizli ini ileri srenler: bundan nceki iki blmde g rd mz gibi, bilimin "de erler" konusunda syleye cek hibir eyi olmad n savunmaktad rlar. Geleneksel ahlak al malar iki yn gsterirler, bunlardan biri tre kurallar yla ilgilenir, ikincisi de neyin iyi, neyin kt oldu unu kendince belirtmeye abalar. o unlukla dinsel trenlerden do mu olan davran yasalar ilkellerin, geli memi toplumlar n ya am nda byk bir yer tutar. H rs zl a, adam ldrmeyi yasaklayan tre kurallar na benzer kurallar, a ka toplum yarar u runa ortaya km lar, kaynaklar olan ilkel tanr bilim sistemleri ktkten sonra da geerlikle rini yitirmemi lerdir. Ama insan d ncesi geli tike, kurallar zerinde daha az durmak, daha ok zihinsel durumlara nem vermek e ilimi belirmi tir. Bu, iki kaynaktan ileri gelmektedir: Felsefe, mistik din. D ta kalan kurallara ba vurma gerekli inden ka nman n yollar ndan biri, zellikle Protestan ahlak nda nemli bir yer tutan iyi-kt bilinci olmu tur. Tanr , her insan yre ine, neyin iyi neyin kt oldu unu a klam t r, bylece, gnahtan ka nmak iin, iimizden gelen sese kulak vermemiz yeter deniyordu. Gerekte, iyi-kt bilinci e itimin bir rndr, insanlar n byk o unlu unda bu bilin, be enme ya da yad rgama, e itimcilerin isteklerine gre a lan r. Bylece bir davran n ahlaka onaylanmas nda ayr ey gzetilir: (1) bu davran benimsenmi olan tresel retiye uygun d ebilir; (2) itenlikle, iyi sonulara ynel mi olabilir; (3) gerekte iyi sonular sa lam olabilir. De i ik filozoflar de i ik "iyi" kavramlar yaratm lard r. Kimisi iyi'nin Tanr sevgisinde, Tanr bilgisinde; kimisi evrensel sevgide; kimisi gzellikten duyulan hazda; kimi si de 15

ho lanmada bulundu una inan rlar. yi, tan mland m , arkadan ahlak n geri kalan ynleri gelir: en iyi sonulara varaca na, bunun kar l nda en az ktlk getirece ine inand m z yolda davranmak zorunday z. Bentham' n, yi ho umuza giden eydir retisi, byk bir fkeyle kar lanm , bunun bir domuzun felsefesi oldu u sylenmi tir. Nietzsche, tam tersine, yaln z byk adam n nemli say labilece ine, insanlar y n n n ancak, onun mutlulu u iin bir ara oldu una inand . S radan insanlara, o u kimselerin hayvanlara bakt gzle bakt : onlar kullanman n do ru bir yol oldu unu d nd, ama kendi karlar iin de il stn insan n kar iin. O gnden beri bu gr demokrasiden ayr lmak isteyenleri hakl gstermekte kullan lm t r. De erler sorunu bilgi alan n n d nda kal r. Bununla demek istiyorum ki, unun ya da bunun "de er"li oldu unu sylerken k endi duygular m z dile getirmi oluyoruz. Btn iyi kt yarg lar n n istekle bir ba oldu unu syleyerek i e giri ece im apa kt r. Bylece, hepimizin istedi i her hangi bir ey "iyi", hepimizin sevmedi i herhangi bir ey de kt dr. steklerimizde birle seydik, ortada bir sorun kalmayacakt , ama ne yaz k ki isteklerimiz ayr l yor. Ahlak, bu znellikten ka nmak yolunda at lm -bence pek de ba ar l olmayan- bir ad md r. Ahlak politika ile ok yak ndan ilgilidir: Birtak m insanlar n ortak isteklerini, bireylere a lama abas d r; ya da tam tersine bireyin, isteklerini evresindekilere a lama abas d r, Bu ikinci durum ancak; bireyin istekleri toplumun ilgilerine a ktan a a kar t de ilse gerekle ebilir; bir h rs z n, insanlar , kendilerine iyilik etti ine inand rmas grlm ey de ildir, ama gl zenginler buna yelteniyorlar, ba ar yorlar da stelik. Ahlak belli isteklerimize yaln z ki isel de il, evrensel bir nem-ykleme abas d r. steklerimize evrensel bir nem kazand r yormu uz gibi grnmek ahlak n ba l ca i iiki yoldan olur, yasa koyucu a s ndan; t verenin a s ndan. lkin yasa koyucuyu alal m. Erdem , yasa koyucunun znel yarg lar de ilse bile, onun isteklerine , evrenselle tirmeye de er grd isteklerine uydurulmu bir kavram olmaktad r. t vericinin gr ile yntemi zorunlu olarak daha ba kad r. Tek yntemi kendi duydu u istekleri ba kalar nda da uyand rmaya al makt r, dolay s yla duygulara seslenmek zorundad r. Bir eyin, yaln z sonular n n de il kendisinin de iyi oldu unu gstermek yolundaki her aba, kan tlara ba vurmay gerektirmez, ba kalar n duyguland rabilme sanat n gerektirir. t vericinin ustal , her zaman iin, ba kalar nda kendininkine benzer duygular uyand rmas ndad r -ya da, iki yzl bir insansa, kendininkine benzemeyen duygular uyand rmas ndad r. Bilim, isteklerin nedenlerini, istekleri gn na karman n yollar n ara t rabilir, ama temelden ahlaksal olan tmcelerin hibirini tan maz, nk bilimin konusu, neyin do ru neyin yanl oldu udur. 16

Cezalar sulunun kt oldu una dayan larak de il, ba kalar n n kendisini vazgeirmeyi diledikleri bir yolda davranm olmas na dayan larak hakl gsterilebilir. Gnahl lar iin bir ceza olarak cehennem, btnyle usa ayk r d er. Sonu olarak, bilimin de er sorunlar kar s nda syleyecek sz olmad do ruysa da, bu, byle sorunlar n d nceyle zmlenemeyece inden, yanl do ru alan n n d nda kalmalar ndan dolay d r. X. BLM Sonu Bilimsel d nce lldr, deneycidir; paralara dayan r; btn gere i bildi inizi tasarlamaz, en iyi bildi i eyin bile btnyle gerek oldu unu ileri srmez. Her retinin er ge dzeltilmeyi gerektirece ini, bu gerekli dzeltmenin de bir dzeltilmeyi gerektirece ini, bu gerekli dzeltmenin de bir ara t rma, tart ma zgrl istedi ini bilir. Yeni gereklerin o u rahat,ka r c d r, zellikle gc ellerinde tutanlar iin.

17

You might also like