You are on page 1of 186

AKILCILIK

CDORUK YAYIMCILIK. 2 0 0 3 - ISTANBUL Tm Haklan Sakldr. Yazan: John COTTINGHAM

eviren:
Blent GZKN Yaynaa Hanrlaymn: Selraa KOAK
JS9BK-

975-6557-60-X Basan Yeri: Ege Matbaaclk, Ankara, 2003 Dizgi: Doruk Yaymclk Kapak Tasama: Doruk Yaymclk

M. Bloklar 6. Blok 6 1 0 3 Unkapan Eminn / ISTANBUL Tel fit Fax: (0.212) 5 2 8 11 06 - (0.212) 5 2 8 0 5 4 3 Mithatpaa Caddesi 24/A Kzlay - ANKARA

Tel S Fax : (0.312) 433 50 18 - 430 66 24 - posta: dovukyayimcilik@mynet.com

John COTTIGHAM

AKILCILIK

eviren Blent dZKTi

DORUK

NDEKLER

nsz I. Terimler ve Yntemler Aklclk v e Tanrtanmazlk; Aklclk ve Akl; "Aklcln" ki Anla m; Teknik Anlam inde Aklclk; Aklcla Kar nyarg; Bir "Kavramlar Tutam" Olarak Aklclk; Diyalog Olarak Felsefe. D. Aklcln Klasik Anlatan

7 9

21

Flaton'da Bilgi ve nan; Biimler: Deimeyen Gereklik ve Saf Kavrama Yetisi; Platon'un a Prioricilii; Flatoncu Bilgi Anlaynn Sorunlar; (i) Yanlmazlk ve Zorunluluk; (ii) Matematiin Konumu; Platon ve Doutan Bilgi retisi; Aristoteles'in Platon Eletirisi; Aristoteles'in Kantlamak Bilgiyi Aklay; Aristoteles'in Yakn Za manlarda Yeniden Yorumlan; Platon ve Aristoteles'te Aklclk ve Ahlk Felsefesi. m. Aklcln Altn a 45 A. Rene Descartes (1596-1650) Descartes Kuku ve zmlenii; Descartes'n Bilgi Anlay; Du yularn Yadsnmas; Matematiin Rol; Descartes'n Aklcl le l gili Sorunlar; (i) Descartes Dng; (ii) Duyulann Snrll; Mate matik ve Bilim; Descartes'n Bilimsel Aratrma Anlay. B. Benedlctus De Spinoza (1632-1677) Tmdengelimli Yntem; Teki Tz Kuram; Tutarllk Olarak Do ruluk; Tmc Aklama Kuram; Zihin ve Beden; Fizyoloji ve Psi koloji Arasndaki Bant; Spinoza'nn Zorunlulukuluu. C. Qottfrted Wilhelm Leibniz (1646-1716) . 69 Akl Dorulan ve Olgu Dorulan; Monadlar; Nedensel Etkileim; Olumsallk Sorunu ve Yeter Sebep lkesi; zgrlk ve Zorunluluk. 58 45

IV. Deneyciliin Ka Devrimi ve Kant Bireim A. U>cke'un Doutan nidrlerl Hermesi

81 81

Evrensel Kabul ve Farkmdalk; "Tabula Rasa" Olarak Zihin; Leibniz'in Locke'a Yant. B. Davld Hume ve Zorunlu Batfan ritai 88 delerin likileri ve Olgu Durumlan; nedensellik; Hume'un Akla mayla lgili Sorunlar. C Kant Bireim 95 Analitik ve Sentetik; Sentetik a Priori Yarglar; Akln Snrlan; De neyim ve "Kavrama Yetisinin Kavramlan"; Kant'ta Transendental karm; nedensellik. V. Yirminci Yzylda Aklclk 103 A, Hegel'in Miras 103 Yirminci Yzylda Hegel'e Bak; Geleneksel Karikatr: "Ho Koku lar Yayan Bir Hayalperest" Olarak Hegel; Hegel'in Tin (Geist) Kav ram; Hegel'de Diyalektik; Duyusal Kesinlik, Alg ve zbilin; He gel ve Aklclk; Hegel'de Mantk zerine Ksa Aklama. a Modem Deneyciliin Ykselii ve k 114 Aklcla Saldnlar; Russell ve Wittgenstein; Mantk Olguculuk ve Metafiziin Elenmesi; Olguculuun lm; Olguculuun Sonra ki Dnemi. C Aklclk ve Analitik Felsefe 125 Quine'n Analitiklik Dogmasna Saldns; Kripke ve zclgn Ye niden Canlan. D. Bilgi ve DL Doutancln Yeniden Canlan 134 Chomsky'nin Dilin Edinilmesi Kuram; Chomsky'nin Aklcl; Chomsky ve Descartes Dilbilim. E. Ahlak relsefesinde Aklclk 143 On Sekizinci Yzyldaki Ardalan; Hume'un Aklc Ahlk Felsefesi Eletirisi; Kant'n "Koulsuz Buyruu"; Ahlk Felsefesinde Doalc lk; (i) Doalc Yanlg ve Olgu-Deer kilemi; (ii) Varoluuluun Tehdidi; Ahlk Felsefesinde Akl. F. Aklclk, Deneycilik ve Bilimsel Yntem 157 Kari Popper ve Yanllanabilirlik; Yakn Gemite Bilim Felsefesindeki Devrim; Aklclk ve Grecilik; Greciliin Sorunlar; Aklclk in Beklentiler. Kaynaka 171

nsz
Bu kitap, felsefi Aklcln Platon'dan gnmze eletirel bir incelemesini yapmay amalamaktadr ve felsefeye zel ilgi gsteren rencilere olduu kadar genel okuyucuya da yneliktir. Bu tr bir alma, bir yandan an basitletirme yznden uzmanlan usandr mayacak, te yandan da genel okuyucuyu gereksiz teknik ayrntlar la skmayacak bir orta yol izlemek durumundadr. Bu iki sakncadan da kanabilmek iin, karmak uslamlamalan ieren durumlarda yete rince aynntya girmeye alrken, ayn zamanda kk aynntlann yorumlanndan kanmay ve felsefi terimleri en azda tutmay denedim. Aynntl bir biimde verilmi "indekiler" izelgesinden de g rlecei gibi, izlenen yol kuatc olmaktan ok seicidir. Rahatlkla "Aklc filozof* olarak smflandnlabilecek tm dnrleri buraya da hil etmedim, nk bu, bitmez tkenmez bir ad ve tarih verme so nucunu douracakt. Bunun yerine merkezdeki kiileri, en yaratc ve heyecan verici dnrleri ele aldm. Bu dar erevede bile biroktan zorunlu olarak ihmal edildi, nk devlerin fikirleri daha fazla daralt maya byk bir gle kar koymaktadr -onlar dev yapan da budur. Birok ders kitabnn ve bavuru almasnn rahatsz edici bir zellii, byk bir dnre atfedilen bir savn, filozofun zgn ifa desi mi yoksa baka szcklerle bir ifadesi mi ya da yeniden kurma veya yeniden yorumlama m olduu konusunda ya ok az bilgi veril mi ya da hibir bilgi verilmemi olmasdr. Bu almada, olanakl ol duu lde zgn yaptlardan alman alntlara ve bavurulara yer vermeyi denedim; bylelikle okuyucu, sz konusu olan balca kay naklan saptama olanan bulacaktr. Dipnotta sz edilen bir yazann ya da baln yannda keli ayra iinde yazlan say (rnein, Aris toteles, "Tiikomakhosa Ct/A"(20)), kitabn sonundaki Kaynaka'da an lan saynn karsnda bulunacaktr. Ayrca Kaynaka'da daha sonra ki okumalar iin neriler de yer almaktadr.

Daha nce 'Alman Edebiyatlar" dizisi iin Leibniz zerine yazdm ve nc blmde yer alan yazy yaymlamama izin verdi i iin Yaymc Oswald Wolff a; ve daha nce "Philosoph/ dergisinde kan 'Yeni Doalclk ve Tuzaklarf makalesindeki malzemeyi, Blm 5te kullanmama izin verdii iin "Cambridge University Press"e de te ekkrlerimi sunanm. Aynca Prof. Antony Fle^e, Prof. d.H.R. Parkinson'a ve Dr. J.E. Tiles'a ok yararl eletirileri ve nerileri iin, Joan Motrise de hzl ve verimli yazm iin ok teekkr ederim.

I
TERMLER v e YNTEMLER
Genellikle herhangi bir incelemeye, "terimlerimizi tanm layarak" balamamz gerektii varsaylr. Ancak bu eski nyarg nn pek zerinde durmaya demez. Eer demokrasinin ne oldu unu bilmek istiyorsak, szlkteki tanmdan onun "halkn ken dini ynetmesi" karln grmenin, anlaymza ok bir ey katt sylenemez. Bunun iin Eski Atina'da mec/isin nasl i lediinin ayrntlanna bakmak ya da modem liberal bir devlet yapsnda anayasal dzenin ve seim sisteminin nasl ilediine bakmak ok daha iyidir. Ayn ey "Aklclk"* iin de geerli. Bu karmak terimi anlamann en iyi yolu, ie eli yz dzgn ta nmlarla balamak deil, aklclk geleneini meydana getiren balca dnrlerin zgl uslamlamalarna ve kuramlanna aynntsyla bakmaktr. Eer aklcln bak asn anlamak ve de erlendirmek istiyorsak, tek tek filozoflann uslamlamalann in celemenin yerine koyabileceimiz baka bir seenek yoktur. Bununla birlikte, bu incelemeye girimeden nce, balangta ki baz belirsizlikleri ak klmak gerekli olacak.
* Trkedeki felsefe terimlerinin kullanmna hl alamam bir keyfiliin ege men olmas, yazar ve evirmenleri kiisel tercih sorunuyla kar karya getiri yor. Dolaysyla ben de kendime gre bir tercih yapmak durumunda kaldm. Kltrmz iindeki kkl yeri, yaygn kabul grm olmas ve tarihsel yk asndan "akl" szcn kullanmay tercih ettim; ve de akl szcnden t reyen dier felsef kavramlar: Rationalism = Aklclk; rationalist = Aklc; rati onal - aklsal; rationality = aklsallk. "Argument" karl iin ise yaygn kabul grm bir teknik felsefe terimi olarak "uslamlama"y kullandm (.n.)

10
AKILCILIK v e TAURTTAHIMAZLIK

nceleri, zellikle on yedinci ve on sekizinci yzylda, "Aklclk" terimi genellikle kilise ve din kart bir bak a sna sahip serbest dnrler iin kullanlmaktayd; hatta bu szck bir sre zellikle ktleyici bir g kazand (1670'te Sanderson biri hakknda kmseyici bir ekilde unlar sy lyordu:" Tam bir aklc, yani ak bir ingilizce'yle sylersek, yeni ortaya kan tanrtanmazlardan biri..").1 Doast ile il gili aklamalara yer vermeyen bir dnya grn nitelemek zere "Aklc" sfatnn kullanlmasna bugn pek rastlanm yor; "insanc" ya da "maddeci" gibi terimler byk lde onun yerini alma benziyor. Ancak eski kullanm yine de ya amaktadr; yakn zamanda John Stuart Mili zerine yazlan bir denemede, "Aklc" ve "Aklclk" terimleri Mill'in laik ve serbest dnceli dnya grn nitelendirmek iin kulla nlmtr.2 Bu kitapta tartlacak "Aklcln", felsefi anlamda "Aklclk" olduu ve sekler (laik) anlamdaki "Aklclkla bir tutulmamas gerektii konusunda okuyucu batan uyarlmal dr. Bir kere, sekler anlamdaki bir aklc, teknik anlamda fel sefi bir aklc olmayabilir. J.S. Mill'in durumu tam da buna uy gun: Her ne kadar Mili "serbest dnrlerin aziz bakan" ol sa da, felsefi bak teknik anlamda "Aklclk" deildir (ger ekte, Locke ve Hume'un geleneindeki "Deneycilie" skca baldr ve ileride greceimiz gibi deneyciler, felsefi "Aklcl n" savlarna son derece kukuyla yaklamlardr). te yan dan, felsefi anlamda bir "Aklc" olmak, hibir ekilde Tanr'nn varln yadsmay, hatta kuku duymay bile gerektir memektedir. Aksine, ilerideki blmlerde greceimiz gibi, aklc filozoflarn en nlleri, Tann'y kendi dnce dizgeleri nin tam da merkezine yerletirmilerdir.

1. 2.

Robert Sanderson, "Ussherr's Power Princes" (1670), Oxford ngilizce Szlcj'ndeki "Aklc" maddesinden alnmtr. Bernard Crick, "John Stuart Mill", Wintle (97J iinde.

11 AKILCILIK ve AKIL Eer Tann'yla ilgili sorular bir kenara brakacak olur sak, genel okuyucu iin "Aklclk" szcyle en ak ve do rudan ba salayan ve onunla ayn kkten gelen "Aklc" sfa tdr. Her iki szcn de retildii etimolojik kk, "Akl" an lamna gelen Latince "ratio" szcdr. Dolaysyla, geni an lamda, bir "Aklc" dnr, insann aklsal yetilerine zel bir nem veren, akla ve aklsal uslamlamaya (rational argument) zel bir deer ve nem veren kii olarak kabul edilebilir. Her ne kadar bu genel "Aklclk" kavram, hl terimin teknik an lamnn dna ok fazla kmyorsa da, bizi biraz daha ona yaklatnyor ve dolaysyla ksa bir tartmay hak ediyor. Aklsal uslamlamann deerine ve nemine inanmak, her ciddi zihinsel aratrmann nkouludur. Bat geleneinde bunun ilk ncs, felsefenin kurucu babas olarak grlen Atina l Sokrates'tir. Sokrates, yaygn nyarglardan ya da ka bul edilmi kanlardan honut olunmamas gerektii konusu nun srekli olarak zerinde durmutur; yaplmas gereken "uslamlamann bizi nereye gtrdn izlemektir". Akl hem inan ve kavramlarmz zmlemek hem de onlar eletirel irdelemeye tbi tutmak iin kullanlmaldr: "Sorgulanmam bir yaam, yaanmaya demez." 3 Bu Sokratesi slogan yalnz ca bo bir bbrlenme deildir; Sokrates eletirel sorgulama ya ve akln bamsz ileyiine ballndan vazgemek yerine (t 399'da) lme gitmeyi yelemiti. Daha sonra, IV. yz ylda Aristoteles, aklsallg, insan tanmlayc bir zellik ya pan bir insan doas kuram ortaya koydu, insan, "aklsal bir hayvan"dr. insann yetileri yalnzca (bitkilerle paylat) bes lenme yetisi ve (hayvanlarla paylat) hareket etme ve duyu sal yetilerle snrl deildir, insann ayrca akl yetisi vardr; in san yalnzca beslenen, hareket eden ve evresinin farknda olmasn salayan duyumlara sahip bir varlk deil, ayn za manda dnen ve akl yrten bir varlktr. Akl yrtme ye teneimiz -fikirlerimizi tutarl mantksal bir rg iinde dzen3. Platon, "Yasalar" (14) 667a; Potogoras (12) 333c ; Sokrates'in Savunmas (15) 38a5.

12 Iememiz- insann yetileri arasnda en ayrt edici ve en nemli olandr ve bu, bizi duyulara ve algya sahip dier yaratklar dan ayrt eden yetidir. Ve Aristoteles, nikomakhos'a EtiKinde, insann en yksek mutluluunun "theoria" olduunu -akl y rtmenin saf kuramsal gcn kullanmak- olduunu ne s recek bir noktaya gelmitir.* Aklsallk ltleri -mantksal kesinlik, tutarllk, bada m, "uslamlamann bizi nereye gtrdn izlemek" dn cesine balanma- her zaman evrensel bir kabul grm deil dir. Friedrich Nietzsche'nin felsefesinde, insan doasndaki "Dionysosu" yann srekli olarak yceltilmesi sz konusu dur; bu "Dionysosu yan", saf aklc "Apolloncu yan"n tam karsnda bulunan ve varlmzn en karanlktaki, en duygu sal yandr. Nietzsche, Sokrates'in decadeansndan* son dere ce sert ekilde sz eder ve bu decadence'm "mantksal yeti nin olaand irilemesiyle (hipertropi) kendini gsterdiini" syler: "Filozoflar Yunan kltrnn "decadent"leridir [gerile mi, km kiiler anlamnda)...Helen igdsnn temel ol gusu yalnzca "Dionysosu" gizlerde, "Dionysosu" halin psi kolojisinde, "yaama isteminde" ifadesini bulmaktadr."5 Saf aklsalln deeri hakkndaki kukuculuk D.H. Lawrence tarafndan cokuyla desteklenmitir: "Gerek bilgi bi lin gvdesinin btnnden ortaya kan eydir; beyninizden ve zihninizden geldii kadar, karnnzdan ve erkeklik organ nzdan da gelir. Zihin yalnzca zmleme yapar ve akl yr tr. Zihni ve akl tm geri kalanlarn nne koyun, tek yapabi lecekleri eletirmektir ki, bu da lmdr." 6 Aklsalla ynelen bu saldrlar, birok filozof tarafn dan lanetlenmitir. Bertrand Russell, Lawrence'n "gerek", aklsal olmayan bilgi tr kavram zerine yapt yorumda (Lawrence'n baka bir yerde kanla bilmek dedii bilgi tr
"Decadence," gerileme, kme anlamnda Nietzsche'nin kulland Franszca szck, (.n.) 4. Aristoteles, "nikomakhos'a ttik" (24), Kitap I, Bl. 7 ve Kitap X. 5. Mietzsche (3), s, 475, 559, 5 6 1 . nietzsche'nin Dionyssos'u yceltmesinin ne anlama geldigiyle ilgili baknz Kaufmann (4) Bl 4. 6. D.H. La\vrence, "Lady Chatterley'in Sevgilisf (1928), Bl 4. *

13 iin), olduka kuru denebilecek bir gzlem yapyor: "Akas, btn bunlar bana bir samalk olarak geliyor ve her ne kadar Auschwitz'e gtrenin bu olduunu bilmesem de, bu yakla m iddetle yadsyorum."7 Ancak, Lawrence'n akla ynelik saldrs bir ynyle kark ve tehlikeli de olsa, tmyle by le deildir. ncelikle Russell'n tarihsel anlamdaki karalayc szleri hakszdr: Lawrence, Nazilerin yaptklarndan sorumlu tutulamaz (ne de Mietzsche'nin fikirlerini faizmin dorulan mas olarak ne srmek hakl bir tutumdur, Mazi propaganda sn yrten baz kiiler onlar bu adan yorumlam olsalar bile), ikinci olarak, Lawrence' savunmak amacyla, insan et kinlikleri iinde ilk bavurunun aklsal ya da zihinsel olmaya ca birok deerli ve nemli unsur saylabilir. Resim yapmak, dans etmek ya da yemek yemenin hepsi, zmselligi ve sk skya zihinsel becerileri gerektirmeyen deerli etkinliklere iyi rneklerdir. Zihin, elbette bu etkinliklere dahildir, ancak ona yaptmz bavuru mantk veya matematikte olduu gibi de ildir; gerekten de, bu tr etkinlikleri sk mantksal kategori lerle deerlendirmek veya zmlemek, onlarn deerlerinin birou karsnda bizi krle srkleyebilir. Nietzsche'nin ve Lawrence'n akln snrll konusunda srar ederken syle mek istedikleri yeterince duyarl ve tartmay gerektirmeyen bir yaklam olarak grlebilir. Karkln ortaya kt yer, Lawrence'n, "kandan" gelen ve "gerek" bir aklsal olmayan bilgi trnn olduu savnn ciddiye alnmasyla balamakta dr. nk bilgi, nerme dzeyindeki bilgi, olana, doru ve gerek olana zorunlu olarak balanan bilgidir. Ve eer, yalnz ca ok eitli ilgin biimlerde eylemek ya da tepki gster mek, yalnzca resim yapmak ya da dans etmek deil, doru olduklan varsaylan nermelerde de bulunmak istiyorsak, aklsalhgn ltleri kanlmaz bir biimde gerekli olmaktadr. Aklsallg reddetmek, daha yksek ve daha derin bir dorulu un gelitirilmesinin yolu deildir ve olamaz; bunun yerine, doruluk savnda bulunma giriiminin tmyle dnda kal mak demek olacaktr. Eer bir nesrmn ierii olacaksa, eer doru olabilecek bir ey syleyecekse, bu durumda man7. The Autobiography of Bertrand Russell (5) Cilt II, s.22.

14 tk ve aklsallk yasalarna uygun olmann dna kamaz. En azndan, rnein bir "P nermesinin ierii olmas iin, hem "P" hem de "~V nermesini ayn anda ne srmenin herhan gi bir sav ifade etmeyi olanaksz klaca sebebiyle, "P'nin, kart olan "~F" nermesini darda brakmas gerekmekte dir. Buradan kan sonu, aklsallgn ltlerinin keyfi bir faz lalk, bir lks deil ya da entellektellerin sg bir saplants de il, bize herhangi bir ey hakknda sz sylemek isteyenlerin gereinden kaamayacaklar bir ey olduudur. Ve bu, ister is temez Nietzsche iin olduu kadar Sokrates iin de, D.H. Lawrence iin olduu kadar Bertrand Russell iin de geerlidir.

-AKiLcnjrrr mt AHLAMI
Demek ki, "Aklclk" kavramnn genel ve yaygn anla m, aklsallgn ltlerine bir balanmaya iaret ediyor -bu balanma, herhangi bir felsefi dizge iin ve herhangi bir do ruluk sav iin balca gerekliliktir. Bu genel anlama gre istis nasz her filozofun aklc olduu veya olmas gerektii ak g rnyor. Ancak "Aklc" teriminin teknik anlamn gz nne aldmzda durumun hi de byle olmadn gryoruz; do laysyla terimin genel armlarndan, zgl felsefi anlamna getiimizde aradaki ayrm konusunda byk zen gsterme miz gerekmektedir. Yani, her ne kadar Aristoteles akla ve aklsalla byk nem verse de bu, onu teknik anlamda "Aklc" filozof yapmamaktadr. Benzer ekilde, on sekizinci yzylda, Avrupa'da, Aydnlanma ag'nn dnrleri genellikle "Akl c" olarak betimlenmilerdir; bununla sylenilmek istenen, bu dnrlerin felsefeyi bo inanlar ve dogmalar zincirinden kurtarmak iin akln ve uslamlamann kullanmna balanm olmalardr; ancak terimin bu genel kullanm kolaylkla yanl gya yol aabilir, nk Aydnlanma a'nda yalnzca baz fi lozoflar teknik anlamda "Aklc" filozoflar olarak nitelendirile bilirler. rnein Leibniz aka "Aklc" kesime dahildir, oysa David Hume kesinlikle bu kesime dahil deildir. Bertrand Russell'n almalar da "Aklc" yaftasndaki karkl ortaya ko yan baka bir rnektir. RusseJl'n, Lawrence'n akldlgna kar akl ve uslamlamay savunmas geni anlamda, onu bir

s
"Aklc" saymay doal klmaktadr; oysa Russell'n zgl felse f retilerinin ve yntemlerinin ou, deneyci gelenee aittir ve teknik anlamda "Aklc" bak asyla ounlukla bada maz bir konumdadrlar.
TEKNK ATILANI IlUDE AKILCILIK

Snrl ve teknik anlam iinde aklclk, deimez bir bi imde deneyciliin karsndadr ve her ne kadar an derece de basite indirgemeden kanmak iin bu ayrmn zenle ya plmas gerekiyorsa da, bu aynm aklclk felsefesiyle ilgili her hangi bir tartmann, yararl ve kanlmaz bir balang nok tas olmaktadr. Yunanca "empeiria" (deneyim) szcnden gelen deneycilik (empiricism), insan bilgisinin doas ve kke ni hakkndaki bir savdr; birok eitlemesi ve farkl formlasyonlar olmakla birlikte, esas itibariyle tm insan bilgisinin so nul olarak duyusal deneyimden kt savdr. Buna karn aklclar, bilginin edinilmesinde duyular yerine akln oynad rol zerinde durmaktadrlar. Baz aklclar, duyulan, bilginin temeli konusunda isel olarak kukulu ve gvenilmez bularak mahkum etmekte; bazlar ise duyusal deneylerin insan bilgi sinin gelimesinde bir anlamda zorunlu olduunu sylerken, yine de duyusal deneylerin kendi balanna hibir zaman ye terli olamayacan savunmaktadrlar. Tm aklc filozoflar, zellikli bir yaklamla a priori bilginin olanan gz nne alrlar. A priori bilgi, ou zaman deneyden nce edinilen bil gi olarak tanmlanr; ancak "bir nermenin doruluu herhan gi bir duyusal gzlemden bamsz olarak ortaya konuyorsa, o nerme a piori bilinmektedir" demek daha uygundur. Deney ciler, a priori bilinebilecek nermelerin yalnzca bilgi verici ol mayan trden nermeler olduunu, yani "Bekrlar evli deil dir" gibi dnya hakknda bilgi vermeyen ve yalnzca sz konu su terimlerin tanmlanna bal kalan totolojiler (eszler) ol duunu ne srme eilimindedirler. Aklclarn gr ise, a priori bilginin hibir ekilde totolojilerle snrlandrlamayacag ynndedir. Tam aksine, aklclar, gereklik hakknda, in san zihninin doas hakknda ve evrenin doas ve ierdikleri hakknda, deneyden bamsz olarak, akln yla ierikli ve salam doruluklara ulacamz ne srmektedirler.

16 AIOLCDJA KARI NYARGI Aklcln, ierikli ve salam a priori bilgi elde etme y nndeki savlar sonraki blmlerde aynntl olarak ele alna cak. Ancak bunlara gemeden nce, birok modern okurun, u ana kadar izilen tabloyla aklc giriime kar kafalannda oluabilecek bir nyargya kar bir eyler sylememiz yerin de olacak. Sanyorum, zellikle ingilizce konuulan dnyada, belli bir uzmanla sahip olmayan ortalama kiiler iin, bilin li olarak ya da'bilinaltndan, insan bilgisiyle ilgili olarak ok gl bir deneyci yaklamn varln srdrdn sylemek uygun olacaktr; bu deerlendirme doa bilimleri sz konusu olduunda zellikle dorudur. Bilim adamnn iinin esasen deneyci bir ura olduu byk lde kabul edilmitir; bilim sel yntemler, soyut kuramlatrmalara kar olarak gerek gzlemler ve deneysel almalarla yakn iliki iindedir ya da yle olmaldr. Bylesi bir bilim yntembilimi kavramna sahip olanlar, aklc tasarnn duyusal deneyden bamsz saf incele me anlayn, ok az pratik deere sahip kendi iine dnk bir oyun olarak deerlendirerek dikkate almama eiliminde dirler. Bu tavr, yz yldan fazla bir zaman nce bata ge len deneyci Francis Bacon tarafndan yle ifade edilmiti: "Deneyciler, kanncalar gibidir, bir araya getirirler ve uygula maya koyarlar; aklclar ise rmcekler gibidir, rmcek an kendi zerlerinden geirirler."8 Deneycilikle, aklclk arasndaki bu kati ayrm, yani bir yanda deneysel olarak ileyen salam deneyci bilimle ve te yanda aklcln gerek d a priori kurgulan arasndaki ay rm, bilimin gerekte nasl altnn ciddi bir incelemesi ya pldnda varln srdrmeyecektir. Bilim tarihinde ve bilim felsefesinde yakn zamanlarda yaplan almalar, "iyi bilim"le, deneyci gzlem arasnda kurulan ve ii basite indirge yen denkleme sahip kmay son derece zorlatrmtr. Bein ci blmde bu gelimelerden bazlann yakndan greceiz, ancak bu aamada bilimin deneyci aklan biiminin sorun8. "Cogitata et Visa'dan (1607) (6)'da s.616. Aslnda Bacon bir orta yoldan sz ederek, malzemeyi toplayan, sonra da dntren ardan sz ederek yaptn srdrr.

17 lardan uzak olmadn ifade etmek yeterli olacaktr. Konuyu bylesine sktrarak glnletirmek pahasna da olsa, de neyciliin kar karya olduu glk burada yle ifade edilebilir: lki, "gzlenmi olgulardan" "bilimsel yasalara" gi den yol, dorulama ve kantlarn salaml asndan dikenli mantksal sorunlarla kapldr; ikinci olarak, "iyi bilim adam" olarak kabul gren kiilerden ok az, byle bir yolu gerek ten izlemi ya da izlemeye ynelmitir; ve nc olarak, "de neysel olgular" ve "gzlenmi veriler" kavramlan da ayn ayn sorunlar olan kavramlardr.9 Dolaysyla, aklclarla deneyciler arasndaki savata, de neycilerin zaferini nceden kabul etmek iin ortada neden yoktur. Gerekte, felsefe tarihi iindeki en byleyici yanlar, felsefi tartmalann kesin ekilde "zme" kavumaya diren dii durumlardr. amzn felsefi tarihi buna arpc bir r nek oluturuyor: Deneyci bakn bilimsel ve felsefi evreler de, 1930'larda, 40'larda ve 50'lerde grnte sarslmaz ege menlii imdi anmtr ve aklcln kimi savlan daha yakn bir ilgiyle ve yeni bir bakla deerlendirilmektedir. Yakn za mandaki bu gelimeler son blmde tartlacak. Ama ilk he def, aklcln klasik dnemdeki kklerine uzanmak ve on ye dinci yzyln gelimi metafizik dizgelerindeki anmlann grmek ve betimlemek olacak.
BR KAVRAMLAR TUTANI OLARAK AKILCILIK

Aklclkla deneycilik arasnda yukanda izilmi olan kar tlk, filozoflann, birbirlerini tmyle dlayan ve zerlerinde srasyla "Aklc" ve "Deneyci" yazan iki ayn blme rahatlkla yerletirilebilecekleri izlenimini vermektedir. Ancak bu, ileri fazla basite indirgemek olacaktr. ncelikle "Aklclk", yalnz ca "" retisini kabul edenleri "Aklc" olarak tanmlayabile ceimiz tek bir "" retisini gstermemektedir. Bylesi bir kesinlik, en somut kavramlarda bile zor elde edilen bir eydir. rnein, tm kedileri kedi yapan zelliin belirli bir "F' zel liini paylamak olduunu syleyemeyiz. Daha ok bir zellik9. Baknz Bl. 5, ksm F.

18 ler tutamndan sz edilebilir: Drt baca olma, yumuak ty leri olma, byklar olma, bir kuyruu olma, evcil olma vb. Ke diler iin tm bu zelliklere sahip rnek modeller olabilir, an cak bazlar, rnein vahi kediler, Manx kedileri (kuyruksuz kediler) bu zelliklerden bir ya da birden ouna sahip olma yabilir; yine de onlar kedi olarak snflandrabilecek yeterli sa yda zellie sahip olabilirler. Aklcln tarihinde de benzeri bir zellikler tutam durumu grmekteyiz. Aklclkta bu tuta m oluturan unsurlardan biri doutanclktr; bu kavram da kendi iinde karmak bir kavramlar tutam oluturur, yle ki, zihin daha doutan belirli temel kavramlarla veya baz temel doruluklarn bilgisiyle donanmtr. Dier unsur a priorfciliktir, yani duyulardan bamsz olarak bilgiye ulama olanann olduuna inanmak. Bir dier unsur ise zorun! ulukuluktur, ya ni felsefenin, gereklik hakkndaki zorunlu doruluklarn rt sn kaldrabilecei anlaydr. Ayrca "Aklclk" geleneini oluturan daha birok apraz geili unsur saylabilir. Bunlara verilen nem, filozoftan filozofa deiecektir ve bir dnr aklclk geleneine dahil etmemizi salayan zellikler, her du rum iin ayn olmayacaktr. "Aklclk"la "Deneycilik"in birbirlerinden kesin snrlarla ayrlm iki alan olarak grlmemesi gerekir. ki alan arasnda birok bakmdan rten unsurlar bulma olana vardr, yle ki, bir filozof bir bakmdan aklclk paradigmasna uymakla birlikte, dncesindeki baka unsurlar belirgin bir ekilde deneyci gre uygun debilir. Yakn zamanlarda baz yo rumcular bu rtme olayndan ylesine etkilenmilerdir ki, "Aklclk" ve "Deneycilik" yaftalarn bir kenara brakmak ge rektiini ne srmlerdir; nk onlara gre bu ayrm bir ie yaramaktan ok ileri kartrmaktadr. Ancak bu da, yanl bir neri gibi gzkyor. Katolik dncesiyle Protestan dnr leri arasnda da rten unsurlar bulunabilir, ancak bu du rum, din tarihini bu iki temel kategoriye bavurmadan betim lemeye almak iin iyi bir neden deildir. Benzer ekilde, iyi ya da kt, "Aklclk" kavram Bat felsefesi geleneini kavra mak iin vazgeilmez aralardan biridir. nk rtme ya da ayn at altnda toplama sorunlarna ramen, nasl kabul edi-

19 len bir Katolik dinbilimi gelenei varsa ya da kabul edilebilir bir kedi snf varsa, aklclk felsefesinin de kabul edilebilir bir gelenei vardr. Tanm ve kesinlik sorunlanna yol aan yafta lardan titizlikle kanarak felsefi sezilere ulamak gibi bir zo runluluk yoktur. Sz konusu olann biricik, sabit bir "z" ol madn, ama Ludwig VVittgenstein'n vurgulad gibi "birbir leriyle akan, kesien benzerliklerin karmak bir ann"10 sz konusu olduunu hatrlamak kouluyla, yaftalar yararl ve bilgilendirici olabilirler.

DYALOO OLARAK FELSEFE

Platon'dan gnmze aklclk dncesini meydana ge tiren eitli unsurlar ortaya koymak ynndeki hedefimiz esas olarak tarihsel bir yaklam olmayacak; nk felsefeyi "fikirler tarihine" indirgemeyi amalayan her yaklam -eski fo sillerin gzden geirilmek zere yaylp sergilenmesi gibi- ma alesef fazla verimli olmamaktadr. Ama bu demek deil ki zamandizin ihmal edilsin; yakn zamanlarda baz yazarlarn, fel sefi fikirleri balamlarndan soyarak "yerlerinden oynatmalar" ve onlan pratik amalar uruna kullanma eiliminde olmalar ok ciddi tahrifatlara yol aabilir. Ancak yine de, ister eski is ter modern olsun, bir filozofu anlamak iin, onun fikirlerinin srekli eletirel irdelenmesine gerek olduu, bir olgu olarak karmzda duruyor; filozofun retisini edilgen bir biimde sunmaya kar olarak, sanki bu filozofla birlikte onun grle rini savunmalyz. Konuya bu ekilde yaklamak, felsefe ince lemesinin esas olarak diyalektik bir i olduunun zerinde du ran Sokrates'in konumunu ciddiye almak demektir; yani felse fe, kapsaml bir sunu yerine, diyalogla, uslamlamayla ve kar uslamlamayla iler. Gemiin byk aklc filozoflaryla, Descartes'la, Leibniz'le bir diyaloga girme sav ilk bakta faz la hayalci grlebilir. Ancak bu dnrlerin ele aldklar bir ok konunun -salam bilgi iin lt, tzn doas, insan zih ninin yaps- bugn de youn felsefi tartmalara konu olmay
10. Felsefe Aratrmalar (8) Ksm I, paray. 66.

20 srdklerine dikkat etmek, byle bir giriimi daha ilgin ve gerekletirilebilir klyor. Felsefi sorunlarn en ayrt edici zel liklerinden birikimilerine gre en ayrt edici zellii-, bu sorun larn gndem d kalmay yadsmalar, byleyici glerini ve kuaktan kuaa zihinleri megul etmeyi srdrmeleridir. Aklc dncenin eitli elerini irdelerken ve ierdik leri fikirleri deerlendirirken, imdi iinde bulunduumuz kl trel ve tarihsel ortamn dna kmak elbette olanaksz. Ay rca, bizim kuan ok uzun sreli ve merkezi felsefe sorun larna kesin zmler getirdiini varsaymak an aceleci ve ki bir dolu bir tavr olacaktr. Ancak modern filozoflarn yakla mlaryla, kendinden ncekilerinkini karlatrmak ve sorun larn nasl yeniden ele alndklann ve yeniden yorumlandkla rn grmek, belki bizim anlaymz derinletirebilir ve neyin nemli, neyin ikinci derecede olduunu ayrt etmemizi, hangi sorunlarn kalc ilgi grdn ve hangilerinin geici ve yanlsamal olduunu anlamamz salayabilir. Bir sonul yantlar k mesi ortaya koymak olanakl olmayabilir, hatta bu, arzulanacak bir ey de olmayabilir; nemli olan diyalogun srdrlmesidir.

n
AKILCILIIN KLASK ARDALAHI

Aklclk, genellikle ders kitaplarnda on yedinci yzyl da balayan ve sona eren bir olgu olarak betimlenir. Bu g r tmyle yanltr. ncelikle aklc fikirler ve kuramlar, ileride de greceimiz gibi, gnmz felsefesinde pek ok alanda son derece etkin bir konuma sahip olmay srdr yorlar, ikinci olarak, on yedinci yzyln byk aklc filozofla rnn almalar yoktan varolmamtr. Geri Descartes'n ve Leibniz'in almalarnn arpc yenilik ve zgnlk tadkla r bir bakma dorudur. Ancak onlar megul eden sorunlann felsefi grnmleri, miras aldklar Eski Yunan gelenei olma dan anlalamaz. Eski Yunanl iki felsefe devinden biri olan Aristoteles ge nelde bir aklc filozof olarak snflandrlmaz; ileride grlece i gibi onun, aklc dncenin geliiminde oynad rol bir hayli karktr. Ama Platon'un aklc dncenin geliimine katks kesindir. Gerekten de, Platon'un gerek felsefi bilgi nin doas ve nesnelerinin hesabn verme yaklam ylesine etkileyicidir ki birok bakmdan ona aklcln babas diye ba klabilir. Dolaysyla bizim aratrmamz Platon'la ve zellikle onun bilgi kuramyla balamaldr.

22
FLATOH'DA BlLOl v e HAN

Bilginin ne olduuna ynelik her giriimin ilk basama, onu inantan ayrt etmektir. Bir eyin olduunu bilmekle, yal nzca yle olduuna inanmak arasnda, sezgisel dzeyde nemli bir ayrm olduu ak. Bu ayrmn nemli bir noktas, bilginin dorulukla balantsdr: Eer herhangi biri, bir ner meyi bildiini bildiriyorsa bu, o nermenin doru olduuna iaret eder; te yandan inan yanl olabilir ki genellikle de yledir. Baka gezegenlerde yaam olduuna inanabilirim ve bu inancm da gerekten doru olabilir; ancak bu inancm bil gi olarak kabul edilemez. yle grnyor ki bilgi doru inan cn daha "ilerletilmesi"dir. Bu "ilerletilme"nin akla yakn bir aklamas, bir eyi bilen bir kiinin, yalnzca doru bir inan ca sahip olmakla yetinmemesi ama inancn dorulayacak, onun hesabn verecek ve niye doru olduunu aklayacak zemini vermesi olacaktr. Bilginin zmlemesinde, akla uygun ve duyarl bu ilk basamak Platon tarafndan aklkla ele alnmtr. Theaetetos ve Menon adl iki diyalogunda, bilginin doru inancn ilerletil mesi olduu ve bilen kiinin, inancnn niye doru olduunun bir tr aklamasn verecei ifade edilmitir. Platon, Theaetefos'da bilginin "'hesab verilmi' (Yunancada logos") doru inan" olduu grn tartmt; Menon'da ise bilginin aklayc bir akl yrtmeyi (logismos)1 ierdiinin ifade edil diini gryoruz. (Yukardaki her iki metinde de geen "logos" kk Eski Yunanca'da ok geni bir anlama sahiptir; bir yan dan "szck", "dil" ve "tanm" gibi kavramlar ifade ederken, te yandan da "dnce", "akl" ve "aklsallk" kavramlarn artrmaktadr.) Buraya kadar Platon'un bilgiyi ele alna, her ne kadar konuyu daha ak klmak iin daha pek ok ayrntnn eklen mesi gerekiyorsa da, bu pek tartmal gzkmyor. Ancak Platon'un, bilgi ile inan arasndaki ayrmla urat baka yerler de vardr ve sonulann daha dikkate deer bir zm lemeyle ele almaktadr. Devlet'te ( 380), bilginin, yalnzca
1. Theaetetos 200/1 (bkz. Comfrd (10)); Menon 97/8 (bkz. Sesonske (13)).

23 bir aklamayla desteklenen doru inan olduundan deil, ayn zamanda kesin ve amaz olmasndan da sz edilmiti.2 Ayrca bilgi ve inan, farkl "gler" ya da "yetiler" olarak snf landrlmt; byle bir snflandrmadan da bunlarn farkl nes nelere sahip olduklar sonucunu karmt Platon (byle bir sonu tartmaldr). Platon, bilgi nesneleriyle inan nesneleri arasnda olduu ne srlen bu ayrm bilginin "olana" ba landn, oysa inancn "olana" ve "olmayana" balandn syleyerek aklamtr.3 Platon'un, bu ok tartlm blmde syledikleri hak knda anlamazlk vardr. Baz yorumcular Platon'un burada "gereklik dereceleri" veya "varolu dzeyleri" hakknda bir gr ne srdn dnyorlar: Bu gre gre Platon, bilgi nesnelerinin zel ve ayrcalkl bir konumda varolduklar n, oysa inan nesnelerinin alacakaranlk bir dnyada varol mayla, varolmama arasnda sallanp durduunu ne srmek tedir. Bylesine garip bir anlayla ne yaplabileceini bilmek g; ama neyse ki Platon'un inan nesneleri ile ilgili daha son ra sylediklerine dayanan daha yaln ve daha akla yakn bir yorum ne srlmtr. Gzel bir insan ya da doru bir eylem hakknda bir inancmz olduunda, Platon'a gre burada bir glk karmza kyor; nk gzel ya da doru olduunu varsaydklarmz, baka bir gr asndan irkin ve haksz olabilir. Troyal Helena bu yl gzel olabilir, ancak otuz yl iin de irkin bir hale gelecektir; dn alnan bir eyi geri vermek baz durumlar iin doru olabilir, ancak baka durumlar sz konusu olduunda (tehlikeli bir deliye dn alnm bir sila h geri vermek gibi), bu doru olmayabilir. Benzer biimde Platon, "byk ve ar olan eyler, baka bir gr asndan kk veya hafif olabilir"4 demektedir. Dolaysyla, Platon'a gre bizim dnyayla ilgili geleneksel inanlarmz ok ciddi bir kusur iermektedir: Dnyadaki herhangi bir nesneye "F" zel lii yklediimizde, her ne kadar bu nesne bir gr asndan "F" olsa da, baka bir bak asndan "~V olabilecektir. Bu
2. Devlet 477e (bkz. Lee (1 11). Ayrca kar. Theaetetos 3. Devlet 479. 4. a.g.y. 152c.

24 uslamlama ya da bazen sylendii gibi "kartlardan gelen us lamlama", inan nesnelerine yklenilen zelliklerin her za man gzden geirilmeye ve dzeltiye ak olduunu gster mektedir; bu nesneler sahip olduklan zelliklere hibir za man mutlak ve deimez bir biimde sahip deillerdir. Eer sradan inan nesneleri iin snrl ya da kstl bir biimde doru veya gzel ya da byk veya ar denebiliyorsa, bundan sonra gelen soru, acaba snrsz ya da deimez bir biimde doru veya gzel ya da byk veya ar kabul edi lebilecek olanlar var mdr? Platon'un yant salam bir "evettir." Platon'un uslamlamas "ebedi, deimeyen, mutlak gereklik ler"5 olan dealann felsefeye giriinin yolunu amtr.
BMLER: DEMEYEN GEREKLK v e SAP KAVRAMA YETS

Platon'un Devlet'te ve dier birok diyalogunda dank bir biimde yer verdii "dealar (Biimler)", her zaman tutarl bir grnm iinde deildir. Kimi yerde Platon, bir nesneler topluluuna ya da snfna bir "F' terimi uyguladmzda, sz konusu nesnelerin "F-olma" zelliini elde ettikleri bir "F de as (Biimi)" olmas gerektiini ifade etmektedir. Dolaysyla, eitli marangozlar tarafndan yaplan eitli tikel yataklann yannda, Tann tarafndan yaplm mutlak bir yatak ideas (biimi) vardr; ve tikel bir paraya bir yatak olarak zsel nite liini veren bu ideadan pay alm olmasdr. Kimi yerlerde ise (rnein "Parmenides" diyalogunda) Platon, tm genel biim lere karlk gelen bir Idea (Biim) olup olmad konusunda kukularn dile getirmektedir ("amur" ya da "pisliin" ideas var mdr rnein?). Genelde kullanlan "dealar (Biimler) Ku ram" bal Platon'un, tmyle sonuca ulam bir retiler kmesi ortaya koyduunu akla getiriyor; ama (yakn zamanda ki kimi Platon uzmanlarnn belirttikleri gibi) Platon'un gr leri, "dealar Kuramfnm iaret etme eiliminde olduundan daha az dizgesel ve tmyle sonuca ulamam olabilir.6 An5. a.g.y. 6. Bkz. Annas, "An Introduction to Plato's Republic" (16) Bl. 8.

25 cak burada, bizim amalarmz asndan yaamsal nem ta yan bir boyut var: nan nesnelerinin, yani bizi kuatan dn ya hakkndaki olaan yarglarmza konu olan tikel eylerin ya nnda, Platon mutlak ve deimez bir biimde zelliklere sa hip olan bilgi nesneleri olduunu ne sryor. eitli tikel eylerin gzel olmasnn tesinde ve stnde, Platon'un "g zelliin kendisi" dedii ebedi, deimeyen ve snrlanmam biimde gzel olann kendisi vardr. te, tikel gzel eylerin karsnda gzelin ideas, felsefi bilginin konusunu oluturur. imdi, "gzelliin kendisi"nin -mutlak snrlanmam g zelliin- gnlk yaamda karlalabilecek bir ey olmad besbelli. Bu, duyularla gzlenemez; buna karn "gzelliin kendisi"nin doas tmyle soyut veya kuramsaldr, dolaysy la grlerek ya da dokunularak deil ancak zihinsel olarak ya kalanabilir. Bu yaklam, Platon'a, onu aklcln babas ola rak adlandrmann uygun decei kesin adm atmasn sal yor: Platon, gerek bilginin duyular dnyasndan ayrlarak, "kavranabilir" (intelligible) dnyaya gemeyi gerektirdii gr nn zerinde durmaktadr. Burada sz konusu olan, duyu lur dnya (kendini be duyumuz yoluyla bize aan dnya) ile ayr bir "intelligibilia" dnyas (nesnelerinin ancak zihinsel ola rak kavranabilecei bir dnya) arasndaki temel kartlktr. Bu dnce, Platon tarafndan Gne, Blnm izgi ve Maara benzetmelerinde gelitirilmitir. Bu benzetmeler geni bir yo rum ve eletiri edebiyatnn dogmasna neden olmutur; ama bunlarn ksa bir zeti, Platon'un bizi hangi dncelere y nelttiini anlamak asndan yeterli olacaktr. Gne benzetmesi duyulur dnya ile kavranlr dnya (dealar dnyas) kar tln ortaya koyuyor: Hasl Gne duyu nesnelerinin grl mesini salyorsa, en yksek dea da (Platon bunu yi deas ile zdeletirmektedir) bilgi nesnelerinin kavranabilirligini salamaktadr. Bu kartlk "Blnm izgi" benzetmesinde daha geniletilmi ve keskinletirilmitir; bu benzetmenin merkez noktas, bir fiziksel nesne ile onun glgesi arasndaki ilikinin, kavrayn nesneleri dealar ile sradan inancn nes neleri arasndaki ilikiyle benzer olmasdr. Dolaysyla fiziksel dnya hakknda tikel bir yargda bulunan bir kimse, bir anlam-

20

da glgelerle uramaktadr. Bilgiye ulamak iin sradan du yu algsndan ayrlp, zihnini saf anlama yetisinin nesnelerine yneltmesi gerekir. Son benzetme olan "maara benzetmesi"nde Platon, sradan insann yaamn, bir yeralt maarasn da yaayan ve yalnzca karlarndaki duvara yansyan glgele ri grebilen zircirlenmi mahkumlann yaamlarna benzet mektedir. Her eyden nce, demektedir Platon, "mahkmlar zincirlerinden kurtulmal ve yanl kanlardan, hayallerden uzaklamaldr" (bu yaklam, pek olas ekilde zihni kr n yarglardan kurtarmay ve dnya hakknda bir doru inalar kmesi ina etmeyi iermektedir). Ancak bu, bilgeliin yal nzca balangcdr. Sadece inan olandan gerek bilgiye ge mek iin, filozof olacak kii maaradan tmyle synlmaldr ve fiziksel dnyann karanlndan ayrlarak, bilgi ve idealar alemini temsil eden yksek k ve gne dnyasna ynel melidir. Bir kez maaradan kp, bilginin yoluna ayak bastk tan sonra, nihayet idealar tm gereklii ve gzellii iinde seyredebilecektir: "st dnyaya ve nesnelerin grlmesine ykselme, zihnin kavranlr dnyaya doru ilerlemesiyle karlatmlabilir."7 Bu benzetmelerin ardndaki amalarn bir ksm siyasi niteliktedir. Platon'un Devletteki amac, adil devletin zorunlu olarak gerek bilgiye sahip olanlar, filozoflar tarafndan yne tilmesi gerektiini gstermektir: "Betimlemi olduumuz top lum, ta ki filozoflar kral oluncaya kadar hibir zaman bir ger eklik olmayacak... ve insanln sorunlarnn sonu gelmeye cektir."8 Hem eski hem de modern Platon yorumcularndan ou, felsefeci bir sekine emanet edilen ynetimin uygulana bilirlii ve gerekten arzu edilebilirlii konusuna byk l de, kukuyla yaklamlardr. Ancak, eer Platon'un kuramnn siyasi boyutu bir kenara braklacak olursa, geriye, gerek bil giye giden yolu olaanst bir biimde canlandran bir resim kalmaktadr ki genelde felsefe zerinde ve zelde aklclk ge lenei zerinde derin etkiler brakmtr. Platon'un ne sr dkleri u anlama gelmektedir: Gerek bilgiye ulamak iin,
7. Devlet 517. 8. a.g.y. 473

27 zihnin, duyularn gnlk dnyasndan, deneyci gzlem dnya sndan ve saduyuya dayal inantan kendini kurtaracak diz gesel bir abasna gerek vardr.
FLATOH'UN A FRORtClLHM

Platon'un, bilgi kayna olarak duyular reddetmesi, ge lecekteki filozof-kraln eitim programn ortaya koyduunda daha bir aklk kazanmaktadr. Platoncu retim programnn tm amac "zihni duyulardan ekip alarak" a priori akl yrt menin saf uygulamasna yneltmektir: "Aritmetik bizim ama cmz iin yararldr. nk zihni yukarya yneltmekte ve onu saf saylar hakknda ne srmde bulunmaya zorlamaktadr ve uslamlamay grlebilir ya da dokunulabilir nesnelerle s nrlayan hibir giriimle de engellenmemektedir." 9 Aritmetik ten sonra geometri gelmektedir ve ardndan artc bir bi imde gkbilim. Ancak bu "gkbilim" son derece soyut ve de neyci olmayan bir trdr: "Gkbilimi geometri gibi ele alaca z ve eer zihni yararl bir amaca yneltmek istiyorsak, gr lebilir gkcisimlerini grmezlikten geleceiz."10 Demek ki, gkcisimlerinin hareketleri Platoncu bak asndan nemli deildir. Gerek bilgi, grlr dnyann gz leminden deil, soyut matematiksel akl yrtmelerden kay naklanmaktadr. (Bu anlay, tmyle garip grlerek bir ke nara braklmamal: Modern gkbilimcilerin, duyularla gzlenemeyecek son derece soyut matematiksel yasalar peinde olduklarn -her ne kadar uzun bir akl yrtme sreci iinde duyusal olgularla balantda olsalar da- eklemek gerekir.) Platon'un bilgi dizgesi tmyle matematiksel deildir. Adalet Ideas, Gzellik deas gibi baz idealar kesinlikle mate matiksel nesneler deildir. Ve Platon baka bir yerde matema tiksel akl yrtmenin kendisinin bir erek deil, bir erek iin ara olduuna iaret etmektedir. Ancak matematiksel al malar, bir filozofun bilgiye ulamadan nce soyut bir akl y rtme tr olarak kesinlikle gemesi gereken basamaklardr.
9. a.g.y. 525 10. a.g.y. 530

28 Platon, felsefi bilginin olanlarla ilgili deil, baka trl olama yacak olanlarla ilgili olduunu sylemektedir; felsefi bilgi, Flaton'un ifade ettii gibi "ebedi gereklikle, deime ve bozul madan etkilenmeyen gereklikle"11 ilgilidir. stelik bu bilgi a posteriori deildir, deneyimden kmaz, ama a priorik ve du yulardan bamsz olarak soyut akl yrtmeden kmtr. Flaton'un syledii gibi, "sonul gereklie duyulardan hibir yar dm almadan saf akln kullanmyla ulamak iin aba sarfetmek gerekir."12 Sonuta ortaya kan bu resim, arpc ve bir bakma batan kanc bir resim: Felsefenin, olumsallk ve raslantsallg aan ebedi ve mutlak doruluklara ulaabilece i umudunu ortaya koymaktadr. Ve daha sonra greceimiz gibi bu anlay, kta Avrupa'snn byk aklc filozoflarnn dizgelerinin geliimine ok gl bir ivme, destek salamtr.
FLATOHCU BtLO AHIAYIINiri SORUNLARI

(i) Yanlmazlk ve Zorunluluk: Daha nce Platon'un bil giyi; a) yanlmayan ve b) "ebedi gereklikle" ilgili bir ey ola rak grdnden sz etmitik. Bu savlann daha sonraki filo zoflar tarafndan kabul edilmesi, aklcln balca ilkelerin den birinin geliimine yol at: Bilgi olumsal doruluklarla (doru olabilecek nermelerle) ilgili deildir, sadece zorunlu doruluklarla (doru olmas gereken nermelerle) ilgilidir. Pla ton bu ayrm ok ak olarak tartmam olduundan, bu ay rmn Platon'a kadar geri gtrlp gtrlmeyecei pek ak deildir (Platon'un bilgi anlaynn almak bir yorumu aa da verilecek). Ancak, bilginin zorunlu doruluklar alemiyle k stlann kuatan glkler hakknda birka sz sylemek ya rarl olacak. Bilginin zorunlu doruluklarla ilgili olmasnda srar eden birok filozof sanki mantksal bir yanllk iindedir. Bilgiyle doruluk arasnda zorunlu bir bag olduunu ne srmek sz konusu olabilir; ama bilginin zorunlu dorulua bal olduu nu sylemek ok farkl bir durum. Birinci savn, ikinciyi gerek11. a.g.y. 485 12. a.g.y. 532

29 tirdigini varsaymak yanlgdr ve bu yanlg ("kipsel kayma" ya nlgs olarak adlandrlabilir) aadaki gibi aklanabilir. "Eer Ali F'yi biliyorsa (burada "F" herhangi bir nermenin yerine kullanlmaktadr), P dorudu" bir zorunlu doruluktur. Bir bil gi savnda bulunmak, ne srlenin doruluuna kendiliin den balanmak demek. Bu da son derece ak: "Bilmek" fiili nin nasl altnn yaln bir ilevi olarak. Bunu u ekilde ifa de edebiliriz: (1) "Zorunlu olarak (EQer Ali Fyi biliyorsa, P dorudur)." Ancak kipsel ilemci "zorunlu"yu tmcenin sonuna kaydrmak ve aadaki sonucu kanmlamak yanltcdr: (2) "Eer Ali Pyi biliyorsa, P zorunlu olarak dorudur." Buradaki yanl belki bir benzeimle aydnlatlabilir. Eer tb bi bir tedavi devresi bir kr olarak kabul edilirse, krn baa rl olmas zorunlu bir gerekliliktir. Bu son derece ak: "Kr" szcnn nasl altnn yaln bir ilevi olarak. Bunu u ekilde ifade edebiliriz: (la) "Zorunlu olarak (Eer X bir krse, X baarldr)." Ancak kipsel ilemci "zorunlu"yu tmcenin sonuna kaydrmak ve aadaki sonucu kanmlamak yanltcdr: (2a) "Eer X bir krse, X zorunlu olarak baarl bir te davidir". (2a) nermesi, bir tedavinin kr saylabilmesi iin, onun baarsnn mantksal olarak garanti edilmesine iaret ediyor. Bu da hayli kukulu bir duruma yol ayor; yani biz, yanlmaz olan, baarl olmaktan baka seenei olmayan teda vilere kr demekle snrlandrlm olmalyz, (la) nermesinin ifade ettii ise, bir krn baarya ulam bir tedavi olduu dur. Bu da bir tedavinin kr saylabilmesi iin, mantksal ve yanlmaz bir basan gvencesi gerektirdii anlamna hibir e kilde gelmemektedir. Belirtmek gerekir ki Platon'un kendisi yukanda belirti len yanlg trne dmemitir. Ancak bilgiden, "yanlmaz" ve nesnesinden "ebedi gereklie" ait bir ey olarak sz ederek Platon, bilerek ya da deil, bilgi nesnelerini, zelliklerine zo runlu olarak sahip nesnelere kstlayan dnme yolunu hazr lamtr. Ve yukardaki tartmann gsterdii gibi, byle bir k stlama "bilmek" fiilinin yeniden tanmlanmasn iermektedir.

30 Bylelikle bizden, biraz deitirilmi bir bilgi kavramn kabul etmemiz istenmektedir, yle ki, yalnzca "iki iki daha drt eder" ya da "Adalet deas mutlak olarak adildir" gibi zorunlu olarak doru nermeler bilinebilir saylsn. Ancak olaan bilgi kavram, eer nermeler gerekte dogruysalar onlann biline bilir olmalarna izin vermektedir, nermelerin doruluklar zo runluluk iermese de. "Gne parlyor" ya da "Kedi rtnn zerinde oturuyor" gibi deneyci nermeler zorunlu doruluk lar deildir; bunlar durumlara ya da koullara bal olarak do ru olabilen ya da olmayabilen olumsal nermelerdir. Ancak Platoncu yorum bu tr olumsal, deneyci nermeleri bilgi k resinden dlamak iin hibir ikna edici uslamlama vermemi tir. Ve saduyu, bu tr nermelerin doru olarak kabul edil mesi iin son derece salam bir zemin olduunu ve onlar bil mek konusundaki savlarmzn tmyle dorulandn ileri srmektedir. Almak Bir Yorum: Baz yorumcular, Platon'un, deney ci nermeleri kendi bilgi kavrayndan dlamak istemediini, ama doru bir kavraya ulamak iin onlann tesine geme miz gerektiini veya onlan amamz gerektiini sylediini ile ri srerek, Platon'u yukardaki eletirilere kar savunmular dr. Bu gre gre Platon, gerek felsefi bilgeliin yalnzca doru olan bilmeyi iermediini, ama onun niye doru oldu unun kavrayn iermesi gerektiini gstermeye almakta dr (Eski Yunanca "epistasthai" Fiilinin, Platon tarafndan yal nzca "bilmek" olarak deil, bizim "kavray, kavrama yetisi" dediimiz kavrama ok yakn olarak kullanld birok yer vardr). Platon, Devlette, gereklii kavramaya gtren ve "di yalektik" adn verdii zel bir yntemi betimliyor. Diyalektik, zihnin ilk ilkelere doru "ykseliini" ieriyor; ancak zihin bir kez ilk ilkeyi yakalama durumuna ulatnda, diyor Platon, "geriye dnebilir ve ona bal olan sonulara dayanarak, so nunda bir sonuca dek inebilir."13 Bu, yorumlanmas ok g olan bir blm, ama en azndan Platon'un kavrayn dizgesel olmas gerektiini ifade etmesinin bir ksmn ieriyor: Bir
13. a.g.y. 51 1

31 nermenin, niye doru olduunu deerlendirebilmemiz iin, onun genel kuramsal yapya uymas gerekir. Bu bakmdan Pla ton, bilgi kavramnn keyfi olarak kstlanmas ve yeniden ta nmlanmas yknden kurtarlabilir. Bunun yerine, insann kavrama yetisinin dinamik, diyalektik bir kavrayn sunuyor olarak grlebilir ki aklamann btncl yaklam olarak bi linecek yaklamn kvlcmlarn iermektedir (bu yaklamn hesabnn verilmesi Spinoza'nnki gibi aklc dnrlerin ya ptlarnda gelitirilecektir).14 Gereklik paral bir biimde kavranamaz; eer filozof eylerin niye byle olduklarn kavraya cak ve dolaysyla doru bir kavraya ulaacaksa, her bir par ann btne nasl oturduunu grecek ekilde, birlik iinde, birlemi bir kavraya sahip olmaldr. Bundan sonraki iki b lmde greceimiz gibi, XVII. ve XVIII. yzyllarda aklclarla deneyciler arasndaki birok tartma, gerekliin birlik iin de, birlemi bir kavraynn olanakl olup olmad sorunu evresinde toplanmaktadr. (ii) Matematiin Konumu- Platon'un bilgiye yaklamyla ilgili dier bir sorun, onun matematiksel akl yrtmeye duy duu hayranlkla ilgilidir. Matematiksel nermeler gerekten zamand ve zorunlu olarak dorudurlar, ama yine de bu, on larn "kategorik" ya da "mutlak" doruluklar olduklar anlam na gelmez. rnein Eukleides geometrisinin teoremlerinin zo runluluu, yalnzca Eukleides aksiyomlarndan sk mantksal bir biimde tretilmelerinden kaynaklanmaktadr. Peki ama aksiyomlarn kendileri nedir? Aksiyomlar dizgenin balang nermeleridir (ya da temel ncllerdir); sonsuz gerilemeye dleceinden bu aksiyomlarn kendileri kantlanamaz (yani bunlarn kantlanabilmeleri iin, onlardan nce gelen aksi yomlara gerek vardr, bu da sonsuza dek geriler).15 Buradan kan sonu matematiksel dogruluklann konumunun katego rik deil nsavl (hipotetik) olduudur. Yani matematiksel nermeler, eer aksiyomlar doruysa dorudurlar; "mutlak"
14. Bkz. Bl 3. Platon'un grnn bu en fazla kabul grm yorumu iin baknz Annas (16) Blmler 8 ve 9. 15. Ekleides'in geometriyi kurallar altna getirmesinin Platondan birka kuak sonra gerekletiine iaret etmek gerekir; aksiyomlara dayal geometri anlay Platon ya da Aristoteles'te yoktur.

52 anlamda doru deildirler. (Aslnda Eukleides'in teoremleri ok ak olarak nsavl biimde ifade edilmilerdir: "Eer y le yle bir ekil izilirse, u u zellikler elde edilecektir..") Dolaysyla farkl balang tanmlan ve aksiyomlan temelinde ok farkl teoremler kantlamak olanakldr. Bu nokta, Eukle ides'in dizgesi kadar geerli, ama farkl balang aksiyomlan k mesinden yola klarak ina edilmi almak Eukleides-d ge ometri dizgelerinin nda bize son derece ak grnmektedir. ilgin bir ekilde, Platon da matematiksel akl yrtme nin nsavl niteliini teslim etmektedir: "geometri rencileri ve benzer akl yrtme biimleri kullananlar baz eyleri sa lam olarak kabul ederek ie balarlar... ve onlar temel varsa ymlar olarak kullanrlar."16 Ancak, nsavl olmayan mutlak bilginin olana hakkndaki kendi grlerini gzden geiren Platon, matematikiler tarafndan sunulan bilgi trnn, onun nsavl konumuyla snrlanm olduu sonucuna varmtr: "Her ne kadar geometri gibi konular gereklie ilikin olsalar da, geometriciler varsaymlarn sorgulamadan braktklar s rece, ancak bir tr d grrler ve asla aklk iinde gre mezler."17 Platon, filozoflarn, matematikilerin koullu ve n savl yntemlerini amalar konusunda srar etmektedir. Filo zof, Platon'un noesis ya da "saf dnce" dedii zel tr akl c bir etkinlik kullanmak zorundadr: "Saf dnce varsaym larn verilmi olarak deil, ama... evrensel ve kendine yeter ilk ilkelere ykselmek iin balang noktas ve basama ola rak ele almak zorundadr."18 Saf dncenin sonul ve mutlak geree doru bu yk seliini Platon kendine yeter veya nsavl olmayan ilk ilkeler olarak adlandrmaktadr. Aklclk asndan merkezi bir nem tamaktadr. Ve arpc bir sav iermektedir: A priori akl y rtme bize yalnzca verilen tanm ve aksiyomlardan kan kav ramsal doruluklar salamakla kalmaz, gereklik hakknda salam ve kalc doruluklar da salar. Bu sav, felsefe tarihi
16. Dev/et 510. 17. a.g.y. 533 18. a.g.y. 511

55 iindeki en tartmal savlardan biridir ve bunun ele alnmas, daha sonraki aklc filozoflarn dizgelerinin nasl gelitirildiine bakmamza kadar ertelenecektir. Burada iaret edilmesi gere ken nokta, mutlak gerekliin yapsn kefetmek iin a priori akl yrtmenin kullanlmas dncesinin Flaton'un parlak bir fikri olmasdr. Saf dncenin, sonunda "gerekliin zsel do as hakkndaki tanma ulancaya dek"19 yukarya doru yk selmesi ynndeki byk kurguyu yaratan Platon'du.

PLATON v e DOUTAH BlLGt RETSt

Platon blmn bitirmeden nce, onun bilgiye yakla mndaki bir eye daha iaret etmek gerekir. Eer felsefi bil gi "duyularn yardm olmadan" ortaya kyorsa, bunun nere den geldiini sormak doaldr. Sonul gereklik hakkndaki bil gimiz, eer bizi evreleyen dnyann gzleminden gelmiyorsa, bu bilginin kayna nedir? Felsefe rencisinin bu tr doru luklar hocasndan ya da dant kiiden rendiini syle mek pek de geerli bir yant saylamaz, nk bu, soruyu bir nceki kuaa kaydrmaktadr. Ve her durumda Platon'un di namik ya da diyalektik felsefi inceleme kavray, bilginin edil gen bir alcya bu yolla gemesi fikrini tmden reddetmekte dir: "Daha nce zihinde olmayan bilgiyi oraya yerletirebile ceklerini syleyenler tarafndan uygulanan eitim anlayn reddetmeliyiz: Bunun yerine, diyor Platon: "uslamlamamz, bu yetinin (sonul gerekleri veya doruluklar yakalama yetisinin) her insan zihninde doutan olduuna iaret etmektedir."20 "Menon" diyalogunda ve baka yerlerde, zihnin dou tan glerinin bu retisi anamnesis ya da "anmsama" syleni kullanlarak ifade edilmitir. Ruh lmszdr ve nceki yol culuunda her eyi grmtr. Dolaysyla bizim tm rendiklerimiz, aslnda bir anm samadr ruhun nceki dnyaya gelilerinden kalan bilgilerin toplanmas, anmsanmasdr.21 Bu garip reti muhtemelen Pla19. a.g.y. 511 20. a.g.y. 518
2 1 . Menon 18

54 ton'un en iyi bilinen fikirlerinden biridir ve etkisi, birok eserde olduu gibi Wordsworth' un nl ftas/de'sinde de grlebilir: Dnyaya geliimiz yalnzca uyku ve unutmadr: Bizimle ykselen Ruh, yaam yldzmz, Baka bir yerden, ok uzaklardan gelir. Ne tmyle unutulmuluktan, Ne kesin plaklktan. Geliniz evimiz olan Tann'dan, ihtiam bulutlarn ardmz sra srkleyerek ...22 Ancak airler iin ne kadar esin verici olursa olsun, "anamnesis" retisinin aklayc deeri felsefi gr asn dan pek gl deildir. Bilginin edinilmesini nceki varolula ra yklemek, a priori doruluklar nasl biliyoruz sorununu zmek yerine, onu rafa kaldrmaktadr. Bununla birlikte, Platon'un doutan bilgi retisi, onu destekleyecek baz makul uslamlamalara da sahiptir. nemli bir nokta, rnein matematiksel doruluklara ulamamzn duyusal gzlem temelinde nasl aklanabileceklerini grme nin zorluuyla ilgilidir. Platon, Phaedon diyalogunda, sradan deneyimlerimizde yetkin bir biimde eit iki eyi hibir zaman gzlememize ramen, yetkin matematiksel eitlik kavramna sahip olduumuza iaret eder.23 Menon diyalogunda da Pla ton, gen bir klenin, kendisinde doutan bulunan baz te mel matematiksel fikirler temelinde bir geometri doruluuna (sz konusu rnek bir karenin zellikleriyle ilgilidir) gtrle bileceini kantlamaya giriir. Platon'a gre kle, eitilmemi de olsa, kendisinde zaten varolan tm doru sezilere sahip tir; hocann yapmas gereken, bir ebe gibi doru sorular sor mak suretiyle "ierideki bilgiyi darya ekmektir."2*

22. William Wordsworth, "Ode, Intimations of Immortality from Recollection of Early Clildhood" (1807). 23. Phaedon 72/7 (bkz. Tredetnick(15)l 24. Menon 82bf.

35 Deneyci grn eletirisi burada hayli kukucudur ve bilginin "dan ekilmesi" konusunda, hocann sorduu yn verici sorularla tam da istedii yantlar ald grndedir. Genelde deneyciler, matematiksel kavramlarn ocukluktan itibaren uygun duyusal uyarlar sayesinde edinildigi gr nn zerinde durmaktadrlar. Aklclar ise bu gre yle ya nt vermektedirler: Bir ocuk tulalar ve sayclar kullanmak ta ne kadar yetenekli olursa olsun, matematiksel dorulukla rn altnda yatan ilkelerin ve onlarn balantlarnn doutan bir kavrayna sahip olmadan, hocas en basit matematiksel doruluklar bile ona gretemeyecektir. Bu sorunlan burada ele almak yerine, onlara daha sonra dneceiz.25 Ancak tart maya ksaca deinmek bile, Platon'un doutan bilgi retisi nin aklcln bilgiye yaklamnda nasl nemli bir rol oynad n gstermeye yetecektir.
ARlSTOTELCS'in PLATON ELETRS

Aklcln kurucusu olarak Platon'un rolnn aka gsterilebilir olmasna karn, Aristoteles'in katks daha belir sizdir. ounlukla Aristoteles'in deneyciliin kurucusu olduu sylenir; bu da Eski Yunanl iki felsefe devinin, aklclk ve de neycilik gibi iki byk rakip ordunun banda olduklar anla mna gelen bir resim izmektedir bize. Ama felsefede iler bu denli basit deildir genelde. Aristoteles'in, gzlenebilir dnyadaki sradan nesnele rin davran ve yaps sz konusu olduunda seik bir biim de Platoncu olmad kukusuz dorudur. Aristoteles'in bilim sel almalann kapsayan geni klliyat, zellikle doal tarih alannda deneyci gzlemlere dayal zengin veriler iermekte dir. Ve eer Aristoteles'in varlkbilime (ontolojiye) yaklamna bakacak olursak -yani dnyada neyin varolduu sorununa-, onun konumunun Platon'a gre yeryzne ok daha yakn ol duu hemen grlecektir. Aristoteles iin, bir tz (niteliklerin sonul taycs) soyut bir "biim" deil, somut bir bireydir -r nein belirli (tikel) bir insan ya da at. Aristoteles, "Metafizik"te
25. Bkz Bl. 4, Ksm A ve Bl. 5, Ksm D.

36 bir tmelin (rnein gzelliin) bir tz olabileceini aka reddetmektedir; baka bir yerde "tyiliK ideas" ya da "mutlak iyilik" gibi eylerin olmas anlayna pek de saygyla yakla mamadadr. 26 Aristoteles iin iyilik, akn transcendent bir ey deildir; iyilik tikel eylerde cisimleen ya da rneklenen bir eydir. Bu yaklam, felsefi incelemenin birok alannn balang noktasnn evremizdeki dnyann gndelik nesne leri olduu savn iermektedir. Ve Aristoteles'in sk sk, her hangi bir inceleme konusunun "edinilen kanlann" (belirli bir konu hakkndaki kalp grler ve sagduyusal inanlarn) aratrlmasyla balamas gerektiini nerdiini gryoruz (r nein ahlk hakkndaki almalarnda).27 ilk bakta tm bunlar, Flaton'un soyut zihinselciliginden ve duyulara kar duyduu kmsemeden son derece uzak grnyor. Ancak deneyci gzlemlere gsterilen genel il gi, tek bana Aristoteles'i bir deneyci filozof olarak snflan drmak iin yeterli deildir. Daha kesin ve zgl sorular sor mak durumundayz. rnein, Aristoteles duyulara tm insan bilgisinin sonul temeli olarak m bakmaktadr? Ve Aristote les'in a priori bilginin olana konusundaki tavr nedir? lk soru hakknda, "daha nce duyulardan gememi hibir ey zihinde olamaz" biiminde formle edilen deneyci retinin ncelii genellikle Aristoteles'e verilir. Bu slogan, genelde Latince'deki biimiyle bilinmektedir: "Nihil in intellectu quod non prius fuerit in sensu"; doutan bilgi olanan reddetmekte ve tm kavramlanmzn sonuta duyu deneyim lerinden trediginde srar etmektedir. Bu Latin zdeyii Thomas Aquinas'n yazlarnda bulunmaktadr ve Aquinas, deney ci retiyi savunurken kesinlikle Aristoteles'in yetkesini izledi ine inanmaktadr; ancak Aristoteles klliyatnn incelenmesi Aquinas'n kulland Latince tmcenin Eski Yunanca karl olmadn ortaya koymutur. Bununla birlikte Aristoteles, "De Anima"*da kavrama yeteneinin, zihinsel imgeler oluturma
26. Metafizik Z 13 (1036 b6> (bkz. Smitl ve Ross (22)1: liikomakhos'n I, Bl 6 (bkz Thomson (24)). 27. Nikonaklos'n Etik Kitap I, Bl 7. Rul zerine (.n.) Elik KiLap

37 yeteneini gerektirdiini ne srmt; bu da duyu algs yeti si gerektiriyordu (eyleri alglamadka hibir ey grenemeyiz veya kavrayanlayz).2" Demek ki, Aristoteles'in zihnin alma sna ynelik aklamalar, tm bilgimizin sonul olarak evre mizdeki dnyay duyular yoluyla alglama yetisini nvarsaydgn benimsedii lde deneycidir.
ARSTOTELESH KAHITLAMALI BLY AIKLAYII

A priori bilgi sorununa gelince, Platoncu gr olan ve akln dnya hakknda kalc zorunlu doruluklar elde edebile ceini savunan grn Aristoteles tarafndan reddedildii hibir ekilde ak deildir. Eer Aristoteles'in (kinci Analitiklefde yer alan) bilimsel akl yrtmeyle ilgili genel aklama sna bakacak olursak, aksiyomatik ya da tmdengelimli bilgi kavrayndan son derece etkilenmi olduunu grrz. Daha sonraki deneyciler gibi, rnein Frar.cis Bacon gibi duyusal gzlemlere dayal tmevarmsal yntemler zerinde srar et mek yerine, Aristoteles, gerek bilimsel bilginin ilk ilkelerden gelen kesin mantksal kantlamalar iermesi gerektiini ne srmektedir: "(Bilimsel) bilginin baka trl olmas olanakl olmadndan, kantlamal bilginin sonucu olarak bilinenin, zorunlu olmas gerekir. Dolaysyla bir kantlama, zorunlu n cllerden bir karmdr [syllogismos]."29 Bu gr, gereklikle ilgili bilgilerin zorunlu dorulukla rn bilgisi olduu yolundaki Platoncu sava olduka yakn gr nyor. Baz yorumcular, Aristoteles'in bilimsel akl yrtmey le ilgili aklamas hakknda, grnte aklclk ynndeki n yargl deerlendirmeye kar koymay denemiler ve Aristote les'in tm sylemek istediinin, bir bilimsel uslamlamada so nularn ncllerden zorunlu olarak kmas olduunu belirt milerdir (herhangi geerli bir uslamlamada olduu gibi); bu yaklam ncllerin kendilerinin zorunlu olarak doru olmas n gerektirmemektedir. Aslnda bilimsel akl yrtmenin tm dengelimli aklamas (sonularn, ncllerden mantksal ola28. De Aima ili 8 ibkz. Hamlyn (23a)). 29 kinci Analitikleri 4 73 a2 l) (bkz. Barncs (23b)).

38 rak karmlanmas), ncllerin kendilerinin zorunlu olmas gi bi tartmal bir gre balanmay gerektirmemektedir. An cak Aristoteles iin kukusuz byle bir balanma sz konusu dur. Aristoteles son derece ak olarak bilimin "baka trl olamayan"la ilgili olduunu ne srmektedir; baka bir deyi le, bilimsel doruluun kuvvetle zorunluluku grn be nimsemektedir. Aristoteles iin bilimin sonul ilkeleri, allm deneyci grte olduu gibi, "kaba olgular," baka trl de olabilen olumsal ne srmeler- deildir. Tersine, bilim doru olabilenle deil, doru olmas gerekenle ilgilidir: "Bilimsel bil gi zorunlu balang noktalarndan gelmektedir, nk bilinen baka trl olamaz."30 Aristoteles bu sonul balang noktalarnn kendilerinin mantksal karmla kantlanamayacagn rahatlkla kabul et mektedir (eer bunlar kantlanabilselerdi, dizgenin sonul ilke leri olmayacaklard; her kantlamann bir yerde durmas gere kir). Ama bu balang noktalar nasl bilinebilirler? Aristoteles "kinci Analitiklerde bilimin ilk ilkelerinin "epagoge" ad veri len bir srele bilindiklerini sylemektedir; "epagoge" ska ifade edildii gibi, tmdengelimli akl yrtmeye (syllogismos) elik eden iki renme yolundan biridir.31 "Epagoge" normal de "tmevarm" olarak evrilmitir; ancak burada, Bacon'n gr olan ve bilimin, tikel durumlarn dikkatli gzlem ve de neylerine dayanarak tmevarmla genel yasalara ulat gr n Aristoteles'e yklerken bir yanlgya dmeme konusun da son derece dikkatli olmalyz. Gerekte, bilimde dizgesel "deneysel ynteme" karlk gelen hibir ey yoktur Aristote les'te. Yunanca "epagoge" szc "epagogein" fiilinden gel mektedir ve olaan, teknik olmayan anlam "sevketmek, srklemek"tir; demek ki Aristotelesi "epagoge"de temel fikir, zihnin bir doruluktan bir dierine sevkedilmesidir.32 Dolay30. a.g.y., 6 (74b5) 3 1 . a.g.v., 12 (78a 341 ve I, 18 (81a40). Kars. "Nikomakhos'a Elik" Kitap VI, 3 (1 !39b26/8). 32. Aristoteles'in "ep.yofle" kavramyla ilgili daha fazla bilgi iin bkz. Ross (27) 38 11; ve Barnes "Aristoe's Tleory of Demonstration", "Articles on Aristolle" iin de (28! Cilt 1, s. 77li.

39 syla, Aristoteles iin ilk ilkelerin ortaya konmasnda duyulara verilen rol yalnzca buldurmaya, anlamaya ynelikmi gibi g rnyor. Duyular bizi doru yne yneltebilir ya da verimli yol lar izleyecek biimde dnmek konusunda bizi uyarabilir. Ancak bunlar kendilerinden zorunlu nermelerin doruluu nu salayamazlar -yani duyular, "baka trl olamayan" bilgi yi bize salamamaktadrlar (Aristoteles, "epagoge"mn kendili inden doru bilgiye ya da epistemeye bizi yneltemeyecegi konusunda srar etmektedir). yleyse bu sonul zorunlulukla rn bilgisine nasl ulaabiliriz? Aristoteles'in zm, bizim bi limsel ilkeleri aklc sezgi yoluyla bildiimiz ynndedir; aklc sezgi Aristoteles'in "nous" adn verdii yetidir -bu szck Platon'un saf aklsal kavraya verdii "noesis" terimiyle yakn dan baldr." Dolaysyla Platon'un aklclnn karsna, Aristoteles'i deneyciliin savunucusu olarak yerletiren gele neksel resme ramen, bilimsel bilgi modeli ki sonuta, byk lde a prioriye borlu olarak ortaya konulmutur, Platon modelini gerektirmitir.
ARSTOTELES'N YAKIN ZAMANLARDA YENDEN YORUMLAMII

Yakn zamanlarda yaplan bilimsel almalarda, Aristo teles'in tmdengelimli bilimsel bilgi kuramnn farkl bir bak la yorumlanabileceinin ne srldn belirtmekte yarar var. Modern eletiri asndan, Aristoteles, bilimsel buluun mantnn bir aklamasn vermekle gerekten ilgilenme mektedir. Onun kinci Analitikler'deki amac, bilim adamnn gerein aratrlmasnda nasl bir yol izlemesi gerektiini aklamak deildir; Aristoteles'in yapmak istedii bilginin gretilmesindeki ya da aktarlmasndaki doru yntemi betimle mektir: "..kantlamal bilim kuram hibir zaman aratrmay ynlendirmek veya biimselletirmek anlamna gelmez; yal nzca nceden edinilmi olgularn gretilmesiyle ilgilidir; bili ni adamnn bilgiye ulamak iin ne yaptn ya da ne yapma33. kinci Analitikler'II, 19 (I00b5); kar. Platon'un "Devlef'i 51 I. Aristoteles'in bi lim felsefesiyle daha fazla bilgi iin bkz. Ackrill (25) Bl 7.

40 s gerektiini betimlememektedir: retmenlerin bilgiyi nasl sunacaklar ya da aktaracaklar ile ilgili biimsel bir model or taya koymaktadr."34 Yine yakn zamanlarda ne srlen baka bir grte Aristoteles' in modeli, bilimsel aklamann koullarn form le etmek zere tasarlanmtr. Bir olay aklamak onun niye olduunu anlamaktr ve bu da, kendiliinden aklayc ilk il kelerden karmlanabilir olduunu gstermeyi iermektedir: "Aristoteles, "epMeme"nin (genellikle "bilgi" olarak evrilmi tir) baka trl olamayanla ilgili olduunu sylemektedir; onun bu ifadesinin, Flaton'un mirasnn gzden geirilmeden kabul olarak grlmemesi gerekir; bu daha ok kavrama ye tisi kavramn aydnlatmaya ynelik bir sav olarak anlalmal dr. Kavrama yetisi, doadaki zorunlu balantlarn aklannm bilinmesiyle olumutur."35 Aristoteles'in bilim felsefesinin yeniden kurulmasn in celemek bu kitabn kapsamnn tesindedir. Bununla birlikte, bizim yorumumuza gre, Aristoteles'in, bilimin belli bir nok tada gereklik hakknda zorunlu doruluklarn veya doa ale mindeki zorunlu balantlarn kavranmasn ierdii savna bal oluu yadsnamaz. Aristoteles'in dncesindeki bu un sur, onun yaklamn bir anlamda aklclk tarafnda snflan drmaya olanak veriyor (ileride greceimiz gibi, zorunlu do ruluk ve zorunlu balantlar fikri XVII. yzyln byk aklc fi lozoflarnn dncelerinde ok nemli bir rol oynayacaktr). Bilime, bu zorunluluku yaklamn birok okura garip ve aka yanl grnmesi olanakl olduundan, belki filozof larn bugn bu yaklamn tmyle de desteklenemez olmad n sylemeleri bir anlam ifade edebilir. 1930'lu ve 40'l yl larda, kkten deneyci bilim felsefesi egemenliini srdrr ken, birok filozof, bilimin yalnzca olumsal olgularla igili ol duunda srar ediyor ve bilimsel bilginin "baka trl olamayan"a bal olduu yolundaki Aristotelesi kavray tmden
34. Barnes (28)) s.77 35. M.F. Bumyeat, "Aristotle on Understanding Knowledge", "Aristotle on Science: The Posterior Analytics (29) iinde.

41 mahkum ediyorlard. Bununla birlikte, felsefede yakn zaman lardaki gelimeler Aristotelesi modelin de makul grlebilmesini salamtr. nk, ilk olarak, "analitik" nermelerle (zorunlu olarak doru ve dzeltilemez olan nermeler), "sen tetik" yarglar (olumsal deney olgulanyla ilgili olan yarglar) arasnda keskin bir izgi izilebilecegi konusunda derin kuku lar ortaya kmtr. kinci olarak, bilimde "zorunluluk" kavra m tmden ve yeniden irdelenmi ve baz filozoflar, bilim adamlannn "gerek" zorunluluklann rtsn kaldrabilecekle rine inanmaya balamlardr; yani bilim, olumsal baglantlann tesine gidebilir ve eylerin "zsel" zelliklerini -"baka trl olamayan" zelliklerini- aratrabilir. Bu gelimeleri son blm de greceiz.36
PLATOH VE ARISTOTCLES'te AKILCILIK v e AHLAK FELSEFES

Aklcln klasik nclerinin incelenmesini, aklcln ahlk felsefesinin pratik sorunlarna (felsefi ya bilimsel doru luun kuramsal sorunlarna kar olarak) nasl uyguland hakknda birka szle noktalamak sanyorum yararl olacaktr. Platon'un, adalet ve iyilik gibi ahlaksal kavramlar hakkndaki gr, bizim bunlar sonul idealar olarak a priori kavrad mz yolundayd; dolaysyla Platon iin, iyilii aratrmann yo luyla, mantk ve matematiin soyut doruluklarn aratrma yolu arasnda zde bir fark yoktur; doruluk ve iyilik, tm ger ekliin kayna olan en yksek (ideann) biimin ynleri ola rak sonul olarak bir arada bulunmaktadr. Aklcln sonul doruluk kuramnn geleneksel deneyci eletirisi, akln bize yalnzca neyin neden kacan syleye bilecei, "mutlak" olarak doru olan sylemeyecei dnce sine dayanr. Ve pratik alanda da buna karlk gelen eletiri, akln yalnzca aralarla ilgili eyler syleyebilecei, ama erek ler zerine bir ey syleyemeyeceidir; akl bize, belli bir ere i arzu ettiimizde ne yapmamz gerektiini syleyebilir, ama
36. Bkz. Bl. 5, ksm C.

42

hangi erekleri arzu etmemiz gerektiini kendinden syleye mez. Hume'un zl bir biimde dile getirdii gibi: "Yalnzca akl, hibir zaman bir eylem meydana getiremez ya da irade nin ortaya kmasn salayamaz...Akl, tutkulann klesidir ve yle olmaldr."37 Akln bu deneyci eletirisi ve pratik alandaki snrll eski bir Latin szyle gzelce zetlenmitir: "Intellectus nih movet", serbest bir eviriyle "akl kendinden hibir ey balatmaz" demektedir. Akl gidilecek yere nasl ulaaca mz syleyebilir, ama gidilecek yerin ne olmas gerektiini syleyemez. "Intellectus nih movet" slogan aslnda Aristoteles'ten yaplm bir eviridir. Ancak bu ifadeyi Aristoteles'in, ahlk felsefesine deneyci yaklamnn bir iareti olarak grenler, bu ifadenin tmcenin yalnzca bir paras olduunu gzden ka ranlardr. Sz konusu tmcenin alnts tam olarak yapldn da unu grrz: "Akl kendinden hibir ey balatmaz, bir erei hedefleyen pratik akln dnda."38 Aristoteles'in bunun la sylemek istedii udur: Tasarlamak, erekleri arzu etmek anlamna geliyorsa, akl, ereklerin kendilerini belirlemede bir role sahiptir. Dolaysyla Aristoteles, Hume'un akl tutkulann tellal ya da kulu yapan grn kabul etmeyecektir. Aristo teles'i Hume'la bir tutanlarn gzden kardklar nemli nok ta, Aristoteles'in tasanmnda erdemli kii ereklerini ya da he deflerini olduu gibi kabul etmemekte, davranlann sna makta ve doru kuralla (orthos logos) uygun olup olmadn grmek durumundadr. Ve doru kuraln belirlenmesi, aklsal olarak dzenlenmi iyi yaamn topluca kavran nda ya plmaktadr. Aristoteles'in "phoronimos" adn verdii kiinin pratik bilgelik sahibi kiinin- yapaca ey, aklsal glerini kul lanarak byle bir toplu iyi yaam kavray tasarsn olutur maktr.39
37. Hume, "A Treatise of tiuman liature" (1739-1740) (72) Kitap. II, Ksm 3, bl iii. 38. " ikomakhos'a Etik" Kitap VI (1 139a36). Ayrca bkz. Bambrouyh, "Moral Srepticism and Moral Kno\vledye (134) Bl 9. 39. "Nikomaklos'a Etik" Kitap VI ve Kitap II, Bl 6. Ayrca bkz Richard Sorabji, "Aristotle on the Role of Intellect in Virtue" Rorty (30) iinde.

45 Aristoteles'in ahlk felsefesi anlayyla ilgili ustalkl ve karmak akl yrtmesinin burada aynntl bir aklamasn] vermek, bizi amacmzn dna karacaktr. Ancak bu ksa zetten yola karak ahlk felsefesinde Aristoteles'i aklclk kart olarak nitelendirmek bilimsel bilgi alannda olduu gi bi burada da yanl olacaktr. Ancak bu da demek deildir ki Aristoteles, Flaton'un tam bir ardldr. Aristoteles, birok ba kmdan hocasnn dolu dizgin aklclndan ayrlr, fki rnek ten sz edelim: Daha nce de sz edildii gibi Aristoteles, aknsal (transcendental) mutlaklar ya da idealar kuramn aka reddetmiti; ikinci olarak, tm bilginin birbiriyle ba lantl olduu hakkndaki Platoncu gre kar kmt (rne in, ahlkn ve bilimin farkl kesinlik dzeylerinde farkl yn tem ve amalan olduu grnn zerinde durmutu).40 Bu nunla birlikte, zgn ve yaratc bir dehaya sahip olan Aristo teles'in, ilk ilkelerin akln nda ortaya konduu hiyerarik bir dizge olan Platoncu felsefenin grnn ekiciliine, ken dine ramen nasl kapldn grmek ilgintir, ilerideki blm lerde bu grn ne kadar kalc bir gr olduu kantlanm olacak.

40. "Mkomakhos'a

EtiK' Kitap I, bl 2.

m
AKILCILIIN ALTO! AI

A. REHfc DESCARTBS (1596-1650) DESCARTESI KUKU ve ZMLENMES Descartes, genellikle ve hakl olarak, klasik felsefeden modern felsefeye geite en nemli kiilik olarak kabul edilir. Bu, ortaya koyduu retisinin ieriinden ok -grlerinin ou bugn sorgulanm durumdadr- onun felsefi aratrma kavrayna baldr. Descartes, neredeyse tek bana, filozo fun gerei araynda izlemesi gereken yntemin son derece arpc ve ekici bir resmini icat etmitir.
"Yllar nce farkna vardm ki ocukluumdan beri birok yanl kany doru olarak kabul etmiim ve yine imdiye kadar salam olmayan ilkeler zerine ina ettiklerimin son derece kukulu ve belirsiz olduklarn anladm. Bylece, yaamnn ak iinde bir kez, daha nce kabul ettiim tm kanlar bir kenara brakmam gerektiini ve eer bilim lerde salam ve kalc bir eyler ortaya koymak istiyorsam, her eye en temelinden yeniden balamam gerektii yarg sna vardm."'
I. Neditations (Metafizik Dnceler) (1641) (31) VII, 17; (33) I, 144.

40

Yukardaki alnt, felsefe tarihindeki kitaplarn en nlle rinden biri olan ve 1641 'de Latince olarak yaymlanm "lk Felsefe zerine Dnceler" adl kitabn balang blm dr. Descartes'n anlayna gre filozof ie silmekten, iz mekten balamaldr: Kendisini, gemiten kalan nvarsaymlardan ve ailesiyle, retmenlerinden edindii kan ve dn celerden dizgesel bir biimde kurtarmaldr. Bu temizleme ileminin arac ise nl "kuku yntemi dir." "En sonunda, mutlak olarak kuku duyulmayacak baz sanlara ulap ulamayacam grmek iin, iinde en kk bir kuku tayabileceini dndm her eyi kesin olarak yanl sayarak bir kenara braktm."2 Descartes'n kukusu dalga halinde ortaya kmaktadr. lkinde duyularn tanklna bavuru reddedilmitir; "zaman zaman fark ettim ki duyular beni yanltmaktalar ve bizi bir kez bile yanltm olsa, bunlara gvenmek hibir zaman ihtiyatl bir yaklam deildir." ikinci olarak mevcut deneyimler hakkndaki yarglar bile reddedil mitir. "Elimde bu kt parasn tutarak atein yannda otu ruyorum" sans, ilk bakta o kadar ak bir yarg gibi grn mektedir ki bundan ancak bir deli kukulanabilir; ama d g ryor da olabilirim, bu durumda yargm yanl olacaktr. Bu uslamalann (bilindii adyla "d grme uslamlamasnn) kapsam, d dnya hakkndaki her trl yargdan kuku duy may da ierecek ekilde geniletilmitir; bununla birlikte ma tematiin ve mantn dogruluklanndan kuku duyulmamak tadr, nk "ister uyank ya da uykuda olaym, iki saysna eklediimde be olmaktadr ve bir karenin her zaman drt ke nar vardr"." Ama imdi nc ve en arpc kuku ortaya kmaktadr. Varsayalm ki yanltc bir Tanr var ve bu Tann, ne zaman iki saysna eklesem veya karenin kenarlann say sam, dizgesel bir biimde beni yanltmaktadr. Eer byle "k t huylu bir Cin" varsa -ki bu olanakllgn kartn kantlayamam bu durumda hibir ey kukudan annm grnmyor.3

2. 3.

Discouse on the Method (Yntem zerine Konumadan)! 1637), (31) VI, 34; (33)1, 101. 'First Meditation (Birinci Dnce), (31) VII, 2 1 ; (33) 1, 147.

47 Bu kuku yntemini en son noktasna kadar ilerleten Descartes, artk gryor ki, en ileri kukuculuun bile doku namayaca en azndan bir doruluk -salam ve hareketsiz bir nokta- vardr. Eer yanltc bir Cin varsa, bu durumda "eer beni yanltyorsa, ben de kuku duyulmaz bir biimde varm demektir. Brakalm beni yanltabildii kadar yanltsn, benim bir ey olduumu dndm srece, beni hibir ekilde ol madm sonucuna srkleyemeyecektir. Demek ki ""Benim, ben vanm", bunu ileri srdm ya da zihnimde kavradm her sefer zorunlu olarak dorudur."4 imdi Descartes'm felsefi dizgesinin balangcna, ken di varoluunun bireysel bilgisine ulam bulunuyoruz; bu sezgi baka bir yerde u nl szle zl bir biimde ifade edil mitir: "Dnyorum, yleyse vanm" ("je pense doncje suis" veya Latince olarak "cogito ergo sum").5 Kendi varoluunu temellendiren Descartes, imdi doasn ya da zn aratr maya balyor. Ben ne tr bir eyim? Ben zsel olarak fiziksel bir varlk deilim, nk, kuku yntemini uyguladmzda bedenimin olduundan veya herhangi bir dsal nesnenin va roluundan kukuya debilirim. Kendim hakknda reddedemeyecegim nitelikler, yalnzca zihinsel olanlardr, bylece u sonuca ulayorum ki "Ben, tm doas ya da z dnmek olan ve varl iin hibir yere ihtiyac olmayan ve maddesel eylere baml olmayan bir tzm." 6 Bylelikle Descartes'ta bilginin yeniden kurulmas ba lam olur. Descartes varolduunu bilmektedir; zsel olarak dnen bir ey olduunu bilmektedir. stelik kendi kusurla rnn farknda olmakla birlikte, ayn zamanda kendisinde, en yksek yetkin varlk fikrinin olduunun da farkndadr. Des cartes, aynntlanna burada girmeyeceimiz karmak bir us lamlama ile bu fikrin kendisine gerekten varolan bir yetkin varlk tarafndan, Tanr tarafndan verilmi olduu sonucuna vanr. Bylece insan, akl yrtme gcn dikkatli ve yntem4. Sccond Meditation (kinci Dnce), (31) VII, 25; (33) 1, 150. 5. Discourse (Sylev) (31! VI, 3 3 ; (33) I, 102. 6. a.y.y.

48 li bir biimde kulland srece, onu yanltmayacak olan yet kin ve iyi olan bir Tanrnn varl ortaya konduuna gre, fi ziksel dnyann nasl ilediinin dizgesel bir aklamasnn ge litirilmesi iin yol alm olmaktadr.
DESCARTES'n BtLOl ANLAYII; DUYULARIN YADSINMASI

Descartes'n felsefe yapma yntemi hakknda okuyucu ya arpc gelen ilk husus, bunun son derece bireysel bir ba k asndan yaplmasdr. Ocan banda snarak derin d ncelere dalm filozof, gemiin nyarglarndan kendisini kurtarmak istemektedir ve kendi doas ve varoluu zerinde dnmektedir. lk bakta bu tavr, Flaton'un byk aklclk kurgusu olan tikellerin reddedilmesi ve kiilerden bamsz nesnel bir gereklik alemi hakknda dndkleriyle bir hayli uzakm gibi grnmektedir. Ancak Descartes felsefenin ay rntlarna daha fazla girince, ondaki derin aklc ynelim ken dini ele vermektedir. Descartes, Platon gibi, eer doru bilgi ye ulaacaksak, zihnin kendini "duyulardan kurtarmas" konu sunun zerinde durarak ie balamaktadr. Bu srarn nedeni bir ynyle udur: Daha nce grdmz gibi d dnya hak kndaki sradan yarglarmz yanl olabilirdi; duyusal alglar yanla ve yanlsamaya ak olabilirdi; gerekten de gzlem varsaydmz tm alglar sann ya da d olabilirdi. Ancak bu iin yalnzca bir yn; Descartes'n uslamlamasn yalnzca ge leneksel kukuculuk yolunu izleyerek inceleyen kimi yorum cular ok nemli bir ksm atlyorlar. nk, kuku yntemi geride brakldktan sonra bile, Descartes duyulannzn, son derece yetkinlikte alsalar bile, gerekliin gerek doas hakknda bilgi salamak konusunda ikin olarak gvenilir ol madklarnda srar etmeyi srdrmektedir. Bu konu, Descar tes'n fiziksel dnyayla ilgili bilgimizi tartrken aka kendi sini gstermektedir; Descartes bir balmumu paras rneini vermektedir.

49
"rnek olarak u balmumu parasn alalm; kovandan ye ni kartlmtr ve iindeki baln tad henz kaybolmam tr; topland ieklerin kokusundan hl bir eyler kal mtr; rengi, ekli, boyutlar grnmektedir; kat ve souk tur, elimle ona ekil verebilirim ve ona vurduumda bir ses ktn da duyarm... Ama u anda konuurken, balmumunu atee yaklatryor ve bakyorum: Kalan tad kayor, kokusu kayboluyor, rengi deiiyor, ekli kayboluyor, bo yutlar artyor; sv ve scak hale geliyor, ona vurduunuzda artk ses vermiyor (Peki bu deimeden sonra ayn balmu mu kalm mdr? Kaldn kabul etmek gerekir ve kimse de bundan kuku duymaz, baka trl bir yargda bulun maz]. yleyse bu balmumunda bylesine seiklik iinde kavranan nedir? Kukusuz duyular yoluyla ulatmz zel liklerden hibiri deil. "7

Descartes, balmumunun duyulara gelen sradan zellik lerinin, onun zsel doas hakknda bize hibir ey syleme diini ne srmektedir. Bundan, balmumunun tek zsel nite liinin onun yayhm (mekn) olduu sonucu kmaktadr; balmumu yaln olarak bir "res extensa"d\r, uzunluu, genili i ve derinlii olan yaylml bir eydir, belirsiz sayda geomet rik ekle sahip olabilir. Ancak bu sonu, bizim duyular veya hayal gc araclyla algladmz bir ey deildir; nk bal mumunun bizim fiili olarak gzleyeceimizden ve resimleye ceimizden ok daha fazla ekle sahip olabileceini biliyoruz. Demek ki "cisimlerin duyularla ya da hayal gc yetisiyle alg landn deil, yalnzca kavrama yetisi tarafndan kavrand n biliyoruz.8 Bu saf zihinsel bilginin anahtan "lux naturae", yani "do ann dr": Bu, "ak ve seik fikirler" sayesinde geree, dorulua ulamas iin Tanrnn kavrama yetimize verdii (bahettii) doutan gelen yetidir. Bu ak ve seik alglann duyular yoluyla gelen alglarla hibir balantlar yoktur; bun7. Second Meditation (kinci Dnce), (31J VII, 30; {33} I, 154. 8. a.g.y. VII, 34; (33) I, 155.

50 lar, temel ve kendiliinden apak matematik nermelerini d nrken yaptmz trden saf kavrama yetisine ait alglardr. * Gerekte, balmumunun aka ve seike algladmz zellik leri matematikseldir ve daha zelde geometrik zellikleridir; balmumu zsel olarak boyutlu yaylma sahip bir eydir. MATEMATN ROL Yukardaki nokta Descartes fiziin anlalmas asn dan temel bir neme sahip. nk Descartes tm bilgiyi diz gesel bir birlik olarak anlamaktadr: "Felsefe bir aaca benzer; yle ki metafizik kklerini, fizik gvdesini, dier bilimler de kollarn oluturur."9 Bu demektir ki tik Felsefe zerine Dn celer kitabnda ortaya konan felsefi sezgiler, Descartes'n fi ziksel evren zerine aynntl aklamasna da tanabilir. Dn ya hakkndaki sagduyusal grmz byk lde nesnele rin duyusal niteliklerine yklediimiz zelliklere baldr (kat lk, renk, arlk vb. nitelikler). Ancak Descartes, bu tr zsel olmayan zelliklerin bilimde yeri olmad kansndadr:
"Varsayalm ki sahip olduumuz cisim fikrini daha iyi ayrt etmek istiyoruz; rnek olarak bir ta alalm ve cismin do asna ilikin zsel olmadn bildiimiz her eyi, ondan ekip alalm. nce katl dlayalm, nk ta eriyerek veya toz haline gelerek katln yitirse bile, bir cisim olma y srdrecektir. Sonra rengi dlayalm, nk sanki renk sizmi gibi saydam talar ska grmzdr. Daha sonra arl ekip alalm, nk ate son derece hafif bile olsa, yine de bir cisim olarak dnlmektedir; son olarak sou u, sca ve tm benzer nitelikleri ya tata bulunmadkla r dnldnden ya da bu ta bazen souk, bazen s cak grndnden, onun doasnn deitiini dnmLatince yaymlanm olan Felsefenin llkeleri'nde Descartes, duyulur eylerin (res sensibiles) algs iin "senticC szcn, matematiksel bilgide olduu gi bi zihinle kavramak iin "perc.ipio" ya da "dcprehendo" szcklerini kullanyor. Burada "ak ve seik alglar" ifadesini, aklla grmek anlamnda dnmek ge rekir, (.n.) 9. Princptes of Phi/osophy Felsefenin lkeleri) (1644) Ks. I! 'lalk 11 131) Vlll, 46; (33) I, 259. *

31
yoruz. Bylece, bu ta inceledikten sonra greceiz ki ta Fikrinden geriye, onun uzunluu, genilii ve ykseklii olan yaylml bir tz olmas fikrinden bakas kalmamaktadr."'"

Buradaki akl yrtme tmyle ak deildir. Eer eklin (belirli bir uzunluk, genilik ve ykseklik), yaylmn bir kipi ol mas kabul ediliyorsa, niye renge de byle baklmyor? Eer bir nesne belli bir ekille bir yaylma sahipse (diyelim ki bir kare), niye belirli bir renge sahip olarak (diyelim ki san bir alan) yaylml olmasn? Descartes'n yant yaylm kipinin nicelikselletirilebilen bir ey olmas ynndedir; nk kesin olarak hassas zellikler yalnzca matematiksel akl yrtmey le belirlenebilirler; bu zellikler tm yanllk olaslklarn d layacak biimde ak ve seik olarak alglanabilirler. Bu yant, Descartes'n, 1644'te Latince olarak yaymlanan hem bilimsel hem felsefi byk incelemesi "Felsefenin llkeleri"nde ortaya kmaktadr:
"tenlikle itiraf edeyim ki cisimsel eylerin, her biimde blnebilen, ekil alabilen ve hareket edebilen maddesin den baka bir madde tanmyorum, yani geometricilerin ni celik dedii ve kantlamalarna konu olarak ald nicelik ten baka bir madde tanmyorum; bu maddenin yalnzca blnmelerini, ekillerini ve hareketlerini gz nne alyo rum; ve hatta, bunlarla ilgili olarak yalnzca bir matematik sel kantlamann yerini tutabilecek, kendiliinden apak kavramlardan (aksiyomlardan) tretilmeyenler dmdakileri doru kabul etmeyeceim. imdi, tm doal olaylar bu yolla aklanabileceinden, Fizikte baka ilkelerin kabul edilebilir ve istenebilir olacan dnmyorum.""

Demek ki fiziksel bilimler iin Descartes program bir "matematikselletirmedir". Descartes, duyusal zelliklerin diz10. Pinciples of Philosoply (1644) II, II (31! VIII, 46; (33) l, 259. 11. a.g.y. Ks. II, Balk, 64 (3li VIII, 79.

52 gesel bir biimde elenmesini nermektedir -ayn zamanda Or taa bilimlerinin "sempatik" ve "antipatik" "gleri" ya da "erdemleri" gibi karanlk gizli kuvvetler de ortadan kalkmakta dr, bunun yerini matematiksel akl yrtmenin kesin olarak nicelikselletirilebilen zellikleri alacaktr. Aslnda Descartes, fiziksel evrenin doyurucu bir mate matiksel modelini gelitirmeyi baaramamtr. Onun gelitir dii ktleekim kuram, n, atein, manyetizmin doas ve dier konular zerine yapt almalar bugn yalnzca tarih sel bakmdan ilgintir ve yzyln sonuna doru, doada olan bitenleri ilk kez gerek anlamda ndeyileme olana verecek ekilde kesin matematiksel denklemlerle ifade etme frsat Newton'a kalacaktr.12 Bununla birlikte, Descartes' m, bilimde ilerlemenin yolunun matematiksel akl yrtme zerinden, ak ve seik alglar yoluyla aklc bir ynde olmas konusun daki srar, zde doru bir yaklam olarak ortaya kmaktadr. Ve "qualia" nn (niteliin), "quanta" (nicelik) lehine bir kenara braklmas program -duyusal niteliklere bavuran aklama lardan kanan ve kesin niceliksel ve matematiksel betimle meye arlk veren aratrma program-, modem bilimin ayrt edici zelliklerinden biri olarak kalmtr.
DESCARTES'n AKTLCILII LE LGL SORURLAR

(i) "Descartes dng". Descartes'n aklc bilgi anlay hakknda sorulmas gereken baz nemli ve sknt verici soru lar kalyor, tiki Descartes giriimin geerliliinin -gerekte onun tm "raison d'etre" (varlk sebebi)- onun temellerinin salam olmasna bal olmasdr. Descartes filozof, nceden kabul edilmi tm kanlar izerek, onlar bir kenara brakarak ak ve seik alglara dayal dizgesel ve kuku gtrmez bir ya p ina etmek durumundadr. Peki ama bu nasl yaplabilir? Daha nce grdmz gibi, Descartes'n yntemi, kendi var lnn bilgisinden, yanltc olmayan bir Tann'nn varlnn bil gisine doru ilerlemektedir. Bu durumda eer Tann'nn varl12. Nevvton'n Principtes't {Philosophiae Natralis Principia Mathematica) yaymlanmtr. I687'de

55 gnn kantlanmas geersizse -ki pek ok yorumcu bu kanda dr- doal olarak tm giriim kp gitmektedir. Ancak sorun yalnzca Descartes'n Tann'nn varlyla ilgili kantlanmasnn geerlilii konusunda duyulan kukudan ibaret deildir; orta da tm giriimin temelinde yatan ok daha ciddi yapsal bir sorun vardr. Tann'nn varln kantlamak iin baz ncller den ya da aksiyomlardan balamak durumundayz. Ancak bu aksiyomlarn doru olduklarn nereden biliyoruz? Descar tes'n yant, onlann doruluklarn aka ve seike kavrad mz ynndedir. Ama imdi yle bir soru kyor ortaya: Ak ve seik alglanmza nasl gvenebiliriz? Tann'nn varl bir kez kantlandktan sonra bu, sorun deil. nk Descartes, Tann'nn yetkin ve iyi bir varlk olarak insana, en ileri d zeyde aklkla alglayaca eylerde yanlgya drecek bir zihin veremeyeceini ne srecektir. Ama Tann'nn varln bilinceye kadar, yle grnyor ki en basit konularda bile zih ne ya da kavrama yetisine gvenmemizi temin edecek hibir ey yoktur. Dolaysyla Descartes giriimi daha en bandan tehdit eden berbat bir dngsellikle kar karyayz: Tann'nn varln bilinceye dein ak ve seik alglanmza gvenenle yiz; ama te yandan ak ve seik alglanmza bavurmadan da Tann'nn varln kantlayanlayz. Descartes'n bu nlenmi soruna yant ("Descartes dng" olarak bilinmektedir) u ynde grnyor: ylesine ak ve yaln nermeler vardr ki zihne hibir ilhi gvenilirlik gvencesi vermeden bile onlar kendilerinden gvenlidirler. "ki iki daha drt eder" ya da "Dnyorum, yleyse varm" bu trden yaln ve dolayszca anlalan nermelerdir; onlann ne ne srdne dikkat ettiim srece, dogruluklan hakkn da yanlgya dmem sz konusu olamaz.13 Felsefeciler, ku ku duyulamayacak biimde doru, kendinden gvenli ner meler kavramnn tutarll hakknda gr aynhg iindedir; bu gr, bu kitabn yazarna tutarl grnmektedir. Yukanda sz edilen trden nermeler gerekten de yle ne srm lerdir ki sz konusu simgelerin anlamlanna dikkat ettiim s rece, yanlmayacak bir biimde onlann doru olduklarn bile13. Conversation with Burman (1648) (35) pp.xxixli. 6.

54 bilirim. Bununla birlikte Descartes iin glk, byle totolojik (eszsel) ya da neredeyse totolojik nermelerin bize ok az bilgi saladklardr; greli olarak simgelerin anlamlarnn veya zihnimizdeki ieriklerinin tesine geen bir bilgi salamamak tadrlar. Ama daha ileriye gitmek istediimizde -yani Tann'nn varl ya da Evrenin doas hakknda daha dikkate deer sav lar ortaya koymak istediimizde- temel ve kendini dorulayan nermeler aleminin ok tesine getiimizi grrz ve bu du rumda, doruluun yanlmaz gvencesi ortadan kalkmaktadr. Bylelikle, Descartes'n yneldii aklc saf felsefi ince leme tasars, kanlmaz bir ikilem iinde grlyor. Ya "iki iki daha drt eder" ya da "Dnyorum, yleyse varm" t rnden zayf, aklayc olmayan ve grece bilgi ierie tamama pahasna doru olan nermelerle balayacak ve so na erecektir; ya da iyi temellendirilmi bir bilgi dizgesi iin mutlak bir gereklilik olarak grlen trden kesinlik ve zorun luluk pahasna daha nemli ve kayda deer doruluklara do ru ilerleyecektir. (ti) Duyulann snrll. Descartes yntemle ilgili ikinci glk, duyulann dnyaya ilikin gvenilir bir bilgi kayna olarak kabul edilmesinin Descartes tarafndan reddedilmesidir. Descartes'n sk sk gzlemlemi olduu gibi duyusal gz lemlere dayal birok nermenin doruluunun deimez bi imde ve tm zamanlar iin geerli olmad kesinlikle doru dur; balmumu imdi katdr, yumuak olabilir. Ancak bu du rum, deneyci gzlemlerin, bilgi iin gvenilmez bir temel ol duunu niye gstersin? Deien koullara ve durumlara gre varolsun ya da olmasn, bir zelliin olumsal olmas, niye onu sz konusu nesnenin bir zelliinden daha az doru ve daha az sahici yapsn? Burada yine, nceki blmde grdmz Platoncu nyarg ile kar karyayz -ancak ebedi ve deimez zelliklerin gerek ve doru bilginin malzemesi olarak nitelen dirilebilecei nyargs. Ancak Platoncu gr kabul etsek bi le, duyulardan gelen verinin devre d braklmas gerei yine de tam ak deildir. Balmumunun "katlk" zellii gerekten ksa sreli ve geici bir zelliktir; ama "on derece (Celsius) s-

55 caklgndaki zellik" ebedi ve deimez bir zelliktir. Baka bir deyile verilerin uygulanma koullarm dikkatle belirledik ten sonra, duyularn, eylerin doas hakknda bize gvenilir ve kalc bilgi veremeyeceini dnmek iin hibir sebep yok gzkyor. (iii) Matematik ve Bilim: nc ve son olarak, Descartes'm apriorici bilimsel yntem anlayyla ilgili sorunlar sz konusudur. Platon (ve Aristoteles) gibi, Descartes da felsefe sinin Evren hakkndaki deimez ve ebedi hakikatlerin rt sn amasn istemektedir. Ancak bu Konuda, matematiin tmdengelimli kesinliklerinin, onlardan beklenildii sonuca gtrp gtrmeyecei kukuludur. Descartes nl "Konu masnda {"Discours de la Nethode FourBien Conduire Sa Ra~ ison et Chercher la Verite dans les Sciences" (Akl yi Kullan mak ve Bilimlerde Hakikati Aramak iin Yntem zerine Ko numa) 1637de Franszca olarak yaymlanmtr ve felsefesi ne popler bir giri yapma amacna yneliktir) tmdengelime duyduu ynelimi aka ifade etmiti. Aada aktardmz tmce birok bakmdan tm aklclk giriimi iinde paradigmatik bir neme sahip:
"deometricilerin en zor kantlamalar yapabilmek iin kul lanmaya alk olduklar son derece yaln ve kolay akl y rtme zincirleri bana u fikri verdi: nsan bilgisinin snrna girecek her ey benzeri bir dizi oluturabilir; ve doru ol mayanlar, doru olarak kabul etmekten kandmz sre ce ve bir eyi bir dierinden karmlarken doru sray ko ruduumuzda, sonunda ulalamayacak veya kefedilemeyecek hibir gizli ey kalmayacaktr. "'*

Geometriyle kurulan bu koutluk, aklc filozoflarn oturduklan koltuktan "masabar bilimi yapmaya altklar konu sundaki bilinen yaknmaya yol amtr. nk, her ne kadar ilk ilkelerden yola kan ve adm adm tmdengelimle ilerle14. Discourse (31) VI, 19; (33) 1, 92.

56 yen yntem geometride son derece baarl olmusa da, ama, seilmi bir aksiyomlar kmesinin sonularn aa karmak olduunda, fiziin bundan daha fazlasn yapabilece i grlyor. Fizik bize yalnzca neyin, neyi izlediini syle mekle kalmamakta, ayn zamanda dnyann nasl olduunu da sylemektedir. Baka ekilde sylersek, fiziin ilkeleri ger ekte neyin meydana geldiini betimlemelidir ya da en azn dan olanla bire bir balant kurmaldr. Bylelikle yalnzca bi zim a priori sezgimize gvenemeyecegimiz grlyor; nk bizim sezgilerimizin Evrenin gerek yapsn yansttn neden varsayalm? Descartes'n yantnn bir ksm doutan bilgi kavram na bavurmaktadr. "Doal k", Tanr'nn her birimize yerle tirdii o ilhi akl , dikkatli ve doru bir biimde kullanl dnda, bizi gerekliin doasna gtren yanlmaz bir kla vuzdur. Bu yaklamla ilgili sorun yaratan "dngsellik sorunu"nu daha nce tartmtk; eer Tanr'nn varlnn kant lanmas "doal n" gvenilirliini varsayyorsa, bu durum da yanltc olamayan Tanr'nn varl, dngsellige dlme den, insan zihninin gerei kefetmekte gvenilir bir ara ol duunun ortaya konmasnda kullanlamaz. Ancak Descar tes'n "doal k" aklamasn kabul etsek bile, a priori ola rak bildiimiz bu tr yaln ve kendinden apak nermelerin, gerek Evrenin karmalgn betimlemeye yetecek lde zengin ve ayrntl olacan ummak fazlaca bir iyimserlik gibi grnyor. Bu noktada, aklc filozoflar Bacon'n rmceine benziyorlar15 isel olarak byleyici ve iyi hazrlanm metafiziksel alar rmekle birlikte, bunlar, gerek dnyayla ilgili ya rarl bantlar tamyor olabilirler.
DESCARTES'n BLMSEL ARATIRMA ANLAYII

Descartes'n bilimsel almalarnn bazlar (rnein ha reket yasalarn a priori olarak Tanr'nn doasndan tretme giriimi), aklclk giriimini "masaba bilimi" olarak niteleyen lere kukusuz iyi bir malzeme vermektedir. Ama te yandan
15. Bkz. Bl. 1, s.7.

57 Descartes'm daha az kat bir model nerdii yerler de vardr. Matematiksel sezgiye byk yer veren ilk dnem almas Zihnin daresi iin Kurallar kitabnda bile Descartes, Skolastik dnem felsefecilerini deneyi ihmal ettikleri ve "Minerva'nn Jpiter'in kafasndan dogmas gibi, gerein de kendi kafala rndan dogmasn" bekledikleri iin sulamaktadr. "Konu ma" da ise unlar sylemektedir:
"..doann gc son derece byk ve geni ve benim ilke lerim ok yaln ve genel yle ki, gzlediim herhangi tikel bir etki iin, onun ilkelerden kanmlanmas iin birok farkl yolu derhal bilebiliyorum... Bu noktada, aklamalar dan biri ya da dierinin doru olmasna gre farkl sonu lar verecek daha sonraki deneylere bavurmaktan baka kar bir yol bilmiyorum.16

Bu yaklam kesinlikle kat bir a prioricilik gibi grnm yor. Ve eer Descartes'm ayrntl bilimsel sonulanna yakn dan bakarsak, yalnzca ok az sayda ok genel ilkenin a priori olarak kantlanabileceklerinin ne srldn grrz. Geri kalanlar iin Descartes, "ilkelerimizle tutarl olan herhan gi bir varsaymda bulunmakta zgrz, yeter ki onlardan kan tm sonular deneye uygun olsun."17 Bu yaklamn, bir "masaba bilimi" yerine, modem bir anlay olan "nsavl tmdengelimli" bilim anlayna ok daha benzedii anlal yor: Ortaya bir kuram konmutur ve ondan kanmlanan so nular deneyle snanrlar. Sonu olarak Descartes iin bilimin iki dzeyli bir sre olduu grlyor, tik dzeyde, bizim a priori sezgilerimizin, doa yasalannn kesin matematiksel betimlemesine bir temel oluturacak ekilde temel ilk ilkeler kmesini ina etmekte kullanlmas gerekir. Ancak bu genellik dzeyinde tm zgl
16. Rules (31) VI, 6 4 / 5 ; (33) 1, 121. 17. Principles Ks. III, Balk, 46 (31) VIII, 101. Descartes'm bilimsel aratrma an lay ile ilgili daha fazla bilji iin bkz. Clarke'n Descartes' Philosophy of Sci ence (39).

58 ayrntlarn ii hl doldurulmay beklemektedir. Bu ayrntlar salamak iin bir alt dzeye inmemiz gerekir ki burada iler, "nsavl-tmdengelimli" anlaya daha yakn bir biimde yr mektedir. Burada da ama en st yalnlktaki nsavlar olu turmaktr, yle ki bu nsavlar aklanmaya elverili gerek gzlemsel sonularn kapsam ve oulluu cinsinden deer lendirilsinler. Bu, bilimsel kuram iin karmak ve fazla ayrn tl bir modeldir; ve eer bu "Aklclk" ise, demek ki aklclk bilimin onsuz yapamayaca bir eydir.

B. BEMEDICTUS DE SFTTOZA (1632-1677) TMDEHOELML YrfTEM

Tmdengelimli bilgi modelinin Descartes'n dnce sinde nasl nemli bir rol oynadn grdk. Ancak Descar tes'n kendi felsefi dizgesini ortaya koyu biimi btnnde tmdengelimli deildir. Descartes, metafiziinin tmdenge limli kesinliin yasalarna uyduuna kesinlikle inanyordu ve gerekte dizgesinin doruluu ve kuku duyulmazlg tam da buna dayanmaktayd. Ancak Descartes, okuyucusunu yanna almak amacyla, biimsel aksiyomatik tarzda bir sunutan ka nm ve bunun yerine "keif dzeni" adn verdii sunu bi imini kullanmay tercih etmiti.18 Dolaysyla "Dnceler"de, bir balang aksiyomlar kmesinden sonular kanmlamak yerine, bireysel dnrn kukudan kanarak geree do ru dereceli bir ekilde ilerleme yolunu dramatik bir tarzda be timlemeyi semiti. Yalnz bir kez, o da arkadalar ve eletir men Mersenne'i memnun etmek zere kendi dizgesini "more geometrico" olarak -geometrik tarzda- yani bir tanm ve aksi yomlar kmesinden balayarak, sonular teoremler eklinde karmlayarak ortaya koymay denemiti. Ancak bu sunu k sa ve ematikti ve Descartes'n da pek houna gitmemiti.19
18. Conversation vr/ Burman (35) 69; (31) V, 152-3. 19. Second Replies (164) (31) VII, 160li; Descartes'n tavr iin bkz. VII, 159; el (33) (I, 51 ff.

59 Spinoza ise "en st dereceden" tmdengelimcidir. Spinoza'nn felsefesinin tam ifadesi Ethica ordine geometrico demonstrata (Geometrik Dzene Gre Kantlanm Ahlkbilim) adl kitabdr. Bu kitap Latince olarak 1660'larda yazlm, 1677'ye kadar yaymlanmam, ancak lmnden hemen sonra baslmtr. Spinoza bu kitapta, tm felsefi dizgesini, Eukleides geometrisine uygun olarak tam anlamyla tmdengelimli bir tarzda ortaya koymutur. Tanmlar ve aksiyomlar s ralanarak, ok sayda "nerme" ve "koroler"* kantlanr ve her akl yrtmedeki her basaman dorulanmas, tanmlar ve aksiyomlardan adm adm geildii gsterilerek yaplr. Kitabn adnn da agntrdg gibi Spinoza'nn amac in sanlar iin iyinin bir aklamasn vermektir ve kitabn son k smlarnda, insann tutkularnn, duygularnn ve zgrln doas hakknda ayrntl aklamalar buluruz. Ancak kitabn ilk ve en tannan ksmnda ilk ilkelerden kalklarak metafiziksel bir evren kuram ina edilmitir; ilk ilkeler de Spinoza'nn en temel kavram olan "tz"le balar.
TEK TZ KURANI

Felsefi tz kavram Aristoteles'ten gelmektedir; Aristote les tz kavramn, kendisi yklem znesi olabilen, ama kendi sinin baka eylere yklem olamad eyler iin kullanr. Ya ni, beyazlk bir tz deildir, dier eylere yklem olarak uygu lanabilir; ama bireysel bir at ya da adam bir tzdr.20 Ortaa Skolastik felsefesi, dnyay, eitli "doal trler"in altna d en bir tzler oulluu olarak dnrken Aristoteles'i izli yordu; ama Descartes'ta yalnzca iki eit tz vardr: zihin (ya da dnen tz) ve madde (ya da yer kaplayan tz). Spinoza ileri daha da yalnlatrr ve zorunlu olarak yalnzca tek bir tz olduu sonucuna varr. Ethica'mn Tanm HI' tzn tan mn vermektedir: "Tz, kendiliinden varolan ve kendisiyle kavranan, yani kavram baka bir eyin kavramna bal
Koroler, kantlanm bir nermeden yeni bir kantlama gerektirmeden kan sonu, (.n.) 20. Categoies 2 a 1 2 (22J (23).

60

olmayan eydir." Bundan, tzn kendine yeterli ve kendi va roluunun nedeni olan (causa sui) bamsz bir varlk olduu sonucu kmaktadr; nk eer onun nedeni baka bir ey olsayd, tmyle kendisiyle kavranan bir ey olmayacakt ve dolaysyla bata tanmland haliyle bir tz olarak n'telendrilemeyecekti. (Geri Spinoza, her ne kadar Aristotelesi tz aklamasndan kkten bir ekilde aynlyorsa da, onun tz ta nm zgn Aristotelesi tanma bir eyler borludur; nk Aristoteles, tz, sonul bir yklem znesi, yani bamsz var l olan bir ey diye dnmt.) 21 imdi bir tzn ne oldu unu aklamak ya da anlamak, Spinoza iin onu zsel veya doal zellikleri cinsinden kavramak demektir (burada Platon'un ve Descartes'n aklcl ile gl bir bag olduunu g ryoruz; gerek aklamalar anzi ya da olumsal zellikler cin sinden deil, deimeyen ve zorunlu zellikler cinsinden ol maldr). imdi iki tane tz olduunu varsayalm. Eer durum byleyse, onlarn zsel doalar hakknda bir aklama sala mak iin, onlarn nasl balantl olduklarn (ya da olmadkla rn) aklamak zorundayz. Ancak byle bir aklamay yap mak iin, her tzn zsel zelliklerinin tesine bakmamz ge rekir; ama bu durumda da sz konusu nesneler artk tz ol mayacaklardr (nk bataki tanma gre, bir nesneyi tz olarak nitelendirmek iin, onun kendine yeter olmas, kendiliginden ve kendisiyle kavranmas gerekir). Spinoza'nn bata ki ncllerinden u sonu kmaktadr: Yalnzca bir tek tz vardr; bu tz bamsz, deimez, sonsuz, nedeni kendinde ve zorunlu olarak ve ebediyen varolmas gerekendir. Yerinde bir adlandrmayla denildii gibi Spinoza'nn "teki metafizii", tm evrenin btn karmakl iinde tek bir gerekliin davurumu olarak ne srlen kapal ve bir lemi bir dizge sunmaktadr bize. Bu birliin sonsuz sayda zniteligi vardr ve bunlar bazen yer kaplama kipleri ya da fi ziksel kipler olarak, bazen de dnce kipleri ya da zihinsel kipler olarak kavranabilirler, demektedir Spinoza. Ancak gr nte farkl olan bu grngler, gerekte kendi kendisini be21. a.g.y. I a 54/5 2 a 13.

61 lirleyen ve her eyi iinde barndran tek bir tzn eitli yn leridir yalnzca; Spinoza buna "Deus ive Natura" (Tanr ya da Doa) adn vermektedir.22
TUTARLILIK OLARAK DORULUK

Bu kitapta Spinoza'nn kard sonularn ayrntlarnn ve karmaklnn hakkn verecek kadar yerimiz yok. Bunun la birlikte byk lde apriorici olan bu felsefe dizgesinin so runlarndan bazlan, daha nce yaptmz Descartes tartma larnda ortaya kmt. Spinoza'nn Descartes' izlerken ze rinde durduu salam kesinlik tipi, onu kar konulmaz biim de, tm sonularn dizgenin ilk ilkelerinden mantksal ve ka nlmaz bir biimde ktklarnn gsterildii tmdengelimli bir bilgi anlayna srklemitir. Ancak tm aklc dizgelerde olduu gibi, dizgenin tm kesinlii ve akl yannda onun gerek evrenin fiili durumuna karlk geldiini varsaymak iin gvencelerimizin ne olduunu sormak yerindedir. Baz eletir menler Spinoza'y bir tr hokkabazlk yapmakla sulamlar dr; yani nermeler art arda tmdengelimli bir makineden kar gibi kmaktadrlar; ama eer balang koullar sorgula nrsa, tm dizge iskambil kdndan yaplm bir ev gibi kp gidecektir. Her ne kadar bu yaknmalarda bir hakllk pa y olsa da, Spinoza'nn bu konuyla ilgili savunmasnn u ola ca ne srlebilir: Bu giriim yalnzca balang aksiyomla rnn akla yaknl olarak degerlendirilmemelidir. Daha ok, bugn "tmc" (holistik) dizge adn verdiimiz bir dizge amalanmt Spinoza tarafndan; aksiyomlar ve balang ta nmlar ancak daha sonra karmlanan nermeler cinsinden anlalabilir, sonraki karmlar iin ise aksiyom ve tanmlara bavurma gerei vardr. Bu dizge para para deil, btnl nde deerlendirilmelidir. Spinoza'nn bu savunusunun iaret ettii eyler karma ktr ve ksmen bizim doruluk anlaymza baldr. Deney cilik gelenei, doruluu gereklikle bir karlkllk olarak gr me eilimindeydi; evren u ya da bu varlklardan olumutur
22. Kthics (Ethica) Ks. 1 ner. 29; Ks. II ner. 1, 2, 7 (43) (44].

62 ve u ya da bu ekilde iler, bir nerme ancak ve ancak olgu lara (eylerin fiili olarak bulunduklar duruma) karlk geliyor sa dorudur. Bu adan bakldnda Spinozac dizge, evrenin gerek zelliklerinin rtsn kaldrmak asndan bize ok az ipucu vermekte ya da hi vermemektedir. Ancak almak bir bilgi anlay daha vardr ve yirminci yzylda gl bir e kilde yeniden canlanmtr,- bu anlaya gre bir nermenin doruluu onun olgulara karlk gelmesi cinsinden zmlenmemelidir, bunun yerine nermenin dahil olduu ve tm di er nermeleri kapsayan dizgeyle olan tutarllna gre deer lendirilmelidir. Byle tutarllk kuramlar, belirli bir nermenin dil-d "olgulara" karlk gelip gelmediinin bir ekilde belir lenebilir olduu anlayn reddetmektedirler. ncelikle yaltl m bir nermenin anlamn belirlemek olanakl deildir; onun anlam ancak dildeki ileviyle ve dizgenin dier unsurla ryla balants asndan anlalabilir. kinci olarak, bizim, kavramsal erevemizin dna karak, nermelerimizi "ger eklikle" karlatrp ona uygun olup olmadn anlayaca mz fikri pek anlaml bir gr gibi gzkmemektedir. Doruluun karlkllk kuramyla tutarllk kuram ara sndaki son derece karmak tartmalan deerlendirmek bu kitabn kapsamnn tesindedir. Ama Spinoza'nn kendisinin JEtfj/ca'da doruluun tutarllk kuramnn temellerini gelitirdi ini belirtmek ilgin olacak. Spinoza'nn doruluk anlay, onun "uygun fikirler" dedii eye dayanr. Bir fikrin "uygun" ol duunu sylemek, onun dier fikirlerle belirli bir mantksal bantda olduunu sylemektir, bu da sonul olarak dizgenin tmyle zorunlu bir bag iinde olduunu gstermektir. Dola ysyla doruluk, Spinoza'nn "znl (iinden kan)" (intrinsic) dedii bir zelliktir, "dndan gelen" (extrinsic) bir zellik deil; ve Spinoza, bir fikrin doruluunun zmlenmesini, onun bir d nesneyle karlkllk cinsinden yaplabileceini zellikle reddeder. "Bir uygun fikrin znl zelliklerinden, ona dndan gelenleri, yani fikirle nesnesi arasndaki uyuma ya da karlkllk (convenientia) dncesini dlamak iin sz ediyorum."i3
2. a.tj.y. II Tanm IV.

65
TMC AIKLAMA KURANI

Spinoza'nn doruluun tutarllk kuram, onun tmc aklama yaklamyla ilikilidir. Henry Oldenburg'a yazd bir mektupta "doann her parasnn btnle uyum iinde oldu unu" ne sryordu. Spinoza bununla ne demek istediini hayali bir rnekle anlatr: "Kann iinde yaamakta olan bir k k solucan, kan yuvarlarn, lenfleri vb. ayrt edebilecek du rumdadr ve her taneciin dier taneciklerle etkiletigini gz ler." Spinoza, byle bir solucann, ayn bizim evrenin bir par as olarak yaadmz gibi kann iinde yaadn ne sr mektedir. Ancak eer solucan evresini incelerken kendini bi reysel ve para para bir incelemeyle snrlarsa, "tm parala rn kann genel doas tarafndan nasl dntrldn ve birbirleriyle sabit bir iliki iinde olmaya nasl zorlandkiann belirleyemeyecektir."24 Ksaca, paralarn davrann doyuru cu bir ekilde aklamadan nce dizgeyi bir btn olarak kav ramak zorundayz. Yukarda sz edilen alnt Spinoza'nn aklcl ile Descartes'nki arasnda bir nemli fark ortaya karyor. Descartes iin bilimsel aklama zde indirgeyicidir; evreni oluturan farkl grngler ve olaylar biimleri, boyut lar ve hareketleri matematiksel olarak nicelikselletirilebilen madde taneciklerinin mekanik etkileimleri cinsinden akla nabilirler ya da ona indirgenebilirler. Spinoza iin aklamann yn tersine evrilmitir; herhangi bir etki ya da tepki, ne ka dar kesinlik iinde ve matematiksel olarak betimlenmi olur sa olsun, bu etki ya da tepkinin tmyle anlalmas, ancak evrenin btnlgndeki yapsyla ilikisinin ortaya konmasy la olanakl olabilir.
ZtHN v e BEDEN

Spinoza'nn tmc grleri iin nemli bir snav, zi hinle beden arasndaki iliki konusu oluturmaktadr. nce Spinoza'nn konumunun ardalan ile ilgili birka ey sylemek gerekiyor. Platon iin insan ruhu lmszdr ve deiim ve
24. Letter 32, Ehves, The Chief IVorhs of Benectict de Spinoza (44) iinde cilt II, 291.

64 bozulmaya tbi fiziksel alemden zde farkldr; bedenin l m ya da ortadan kalkmasndan etkilenmez.25 Bu Platoncu reti Descartes tarafndan korunmutur, ama Descartes bu retiyi, kkten farkl iki tz olan zihin ve madde arasndaki "gerek ayrm" cinsinden gelitirmi ve arlatrmtr. Zihin bir "res cogitans"tr, dnen bir tzdr ve zde blnemez ve yaylm yoktur; uzayda yer kaplamaz ve maddesel eylere baml deildir. Buna karn madde, bunun tam kart zsel niteliklerle tanmlanmtr; madde "res extensa"dr, yaylmldr ve dolaysyla zde blnebilir bir tzdr, doas gerei uzayda yer kaplar. Demek ki zihin ve beden yalnzca farkl de il, ayn zamanda temelde kart ve bir araya getirilemez, ba damaz tr tzlerdir.26 Bu badamazln ortaya konmas, Descartes iin ciddi bir sorunun dogmasna yol ayor ki bu sorun Descartes' sk sk uratrm, ancak hibir zaman ken di dizgesi iinde ona doyurucu bir zm bulamamt. Bu so run udur; hepimizin ortak deneyimimizden bildii gibi zihin ve beden etkileir. Bedende ne zaman fiziksel bir deiim olursa (rnein bacam yaralanrsa), buna karlk gelen bir zihinsel deiim olur (ac duyarm); ve bunun tersi de sz ko nusudur, yani ne zaman zihinsel bir deiim olursa (rnein kolumu kaldrmaya karar vermem), bunu fiziksel bir deiim izler (kolum kalkar). Sonralar Hume'un mizahi bir ekilde gzledii gibi, "Acaba tm doada ruh ve bedenin birleme sinden daha gizemli bir ilke var mdr, yle ki, varsaylan tin sel tz maddi bir tzn zerine byle bir etkide bulunmakta dr? Acaba yle gizli bir gcmz var mdr ki dalan yerinden oynatabilelim ya da gezegenlerin yrngesini denetim altnda bulunduralm, bylesi bir yetke ok da olaanst ya da bizim anlaymzn dnda saylmasa gerek.''27 Byle bir etkileimin olduunu kabaca bir olgu olarak kabul edebiliriz tabi; yani be denimiz zerinde byle bir gce sahibiz ve bedenimiz de bi zim zihinsel durumumuzu etkileyebilir. Ancak aklc filozof iin sz konusu olan bu deildir; nk onun tm giriimi
25. Republic (Devlet) Kitap X. 26. Sixth Neditation. (Altnc Dnce) 27. Enquiry Conceming Hman Understanding (1748) (73) VII, I.

65

olan biten her eyin, sk zorunlu balantlar olarak aka ve seike kavranlmasn gerektirmektedir. Descartes'n kendisi byle aklk ve seikligin zihin ve beden ilikisi sz konusu olduunda kolayca elde edilemeyeceini kabul etmektedir; gnlk duyumlarmzda (alk ve susamada olduu gibi) zihin ve madde arasnda bir tr "tzsel birlik" olduu deneyimini ediniyoruz, ancak bunlarla ilgili algmz karanlk ve karktr.28 Descartes' izleyen baz aklc filozoflar, bu sorunu ze bilmek iin baz umutsuz k yollarnn peine dmlerdi. Nicolas Malebranche (1638-1715), Descartes konumun mant iinde, mantksal olarak ayr iki tz olan zihin ve mad denin etkileimlerinin sz konusu olamayacan kabul ede rek, "Aranedencilik" (occasionalism) olarak bilinen ilgin bir kuram gelitirdi. Bu kurama gre ben ne zaman kolumu kal drmaya karar verirsem Tann mucizevi bir ekilde buna mda hale ederek kolumun kalkmasna neden oluyordu.29 Bu bir aklamadan ok, zihinle beden arasndaki ilikinin aklana maz bir gizem olduunu kabul etmek anlamna gelmektedir. Bununla birlikte Spinoza'nn, Descartes aklcl koruyup, onun ikiciliini reddetmesi, zerinde durulmas gereken ve zgn bir yaklam. Aslnda Spinoza iin aklclk, ikiciliin yanl olmasn gerektirmektedir; nk, eer ikicilik doru ol sayd, zihinle beden arasnda keyfi ve aklanamaz bir iliki olacakt; bu da, tm grngleri birletiren baglann ak ve aklsal olarak anlalabilir olmas gerektiini ne sren aklc savla badamaz olacakt. Spinoza'nn kendi zm udur: "deler arasndaki dzen ve balant, eyler arasndaki dzen ve balant ile ayndr." Ya da daha yaln olarak "zihin ve be den bir ve ayn eydir."30 Spinoza' nn, Tanr ya da Doa ola rak bir tek tz iki farkl yoldan kavrayabileceimizi kabul et tii dorudur; tz, "dnce zniteligi altnda" (bir zihin ola rak) kavrayabiliriz ya da onu "yaylm, yer kaplama zniteligi
28. Sixth Meditation (31) VII 8 1 ; and Letter to Elizabell ol 28 June 1643 (31) 111, 69011. 29. Recherche de La Vcite 16974), Preface. 30. Ethics Ks. II nerme 7.

66

altnda" (madde olarak) kavrayabiliriz. Ama "doay ister d nce zniteligi altnda kavrayalm ya da ister yaylm, yer kap lama znitelii altnda kavrayalm, ayn dzeni bulacaz ya da bir ve ayn nedenler zincirini; her iki durumda da ortaya kan eyler ayndr."31 Spinoza, bu anlayn Tann'nn "sonsuz znitelikleri" retisinde gelitirir. Sonsuz yaylm kipi nasl tm fiziksel olanlar kaplyorsa, sonsuz kavray kipi de tm dnlebilenleri yle kaplamaktadr.
FZYOLOJl v e PSKOLOJ ARASITCDAKl BAITm

Baz eletirmenler Spinoza'nn zihin ve bedenle ilgili aklamalarn zellikle gizemli bulmaktadr. Spinoza gerek ten Descartes ikiciliin tuzaklanndan syrlmay baarm m dr, yoksa onun zniteliklerden sz etmesi Descartes iki alem olan zihin ve bedenin baka bir ekilde yeniden devre ye girii midir? nk eer znitelikler gerekte temelden farklysalar (ki kkten farkl trden zelliklere sahiplermi gi bi gzkmektedirler), bu durumda Spinoza, onlarn tek bir t ze bal olduklarn nasl cesaretle ileri srebilir? Spinoza, 1663'te Simon de Vries'e yazd bir mektup ta bu konuyu tartyordu. Vries, ondan "bir ve ayn eyin iki farkl adla nasl damgalanacan bir rnekle gstermesini" is temiti. Spinoza "Tevrat" tan bir rnei kullanmtr yantnda, "israil" ad belirli bir bireyin ad olarak kullanlmaktadr; ama bu birey baka bir yerde dier bir adla, "Yakub" adyla anl maktadr. Yine de iki ad ayn kiiyi gstermektedir -nc Peygamber.32 Spinoza bu aklamasyla, iki adn kullanlma ol gusunun, birbiriyle gizemli bir ekilde bal iki farkl tzn varsaylmasna yol amamas gerektiini sylemek istemektedir. Bunun yerine, ayn Yakub iin doru olanlarn, srail iin de doru olmas rneinde olduu gibi, tek bir zne iin farkl zniteliklerin doru olduunu sylemektedir. Bu rnek felsefi adan doyurucu olmak iin ok stnkr bir rnek. Ancak, birok modern felsefecinin zihin sorununa yaklamnda, tek
3 1 . a.cj.y. 3 2 . Letter IX (Ehves (44) 3 1 6 . ) .

67 bir varln farkl yollarla betimlendii Spinozac modeli dikka te aldn grmek olduka ilgin. Zihinle ilgili gndemde olan "znitelik" kuramlar unu ne srmektedir: "S kiisi ac du yuyor" dediimde, "zihinsel" ya da psikolojik bir betimlemey le gndermede bulunduum ey, S'nin beyinsel ileyiinin fiz yolojik bir betimlemesini kullanarak gndermede bulundu um olaylarla tpatp ayndr. Burada iki farkl betimleme var dr, ancak tek bir durum vardr. Bununla birlikte, bu kuramn savunucularnn, beyindeki bir dizi elektriksel ve kimyasal uyarnn nasl olup da ac ya da renk duyumu gibi psikolojik bir deneyimin almak bir betimlemesi olduunu ya da onu oluturduunu aklamaktan henz uzak olduklar sylenebi lir. nk bu tr deneyimlerin zgl bir nitelii vardr, bunlar yalnzca o deneyimlere sahip olanlara zgdr; bu da, zihinselci dilin nro-fizyolojik olaylarn betimlenmesinde basite almak bir yol olarak grlmesinin ne kadar zor olduunu or taya koyuyor.33 Dolaysyla, zihinsel olaylarn (grnglerin) farkl bir betimleme altndaki fiziksel olaylar olduunu gr n kabul etsek bile, zihinsel betimlemelerin fiziksel betimle melere tam olarak nasl bal olduunu aklamaya alan aklc program byk lde gereklememi kalmaktadr.
SPIMOZA'nn ZORUNLULUKULUU

Spinoza'nn dizgesini gzler nne sererken, imdiye kadar ana unsur zerinde durduk: Tmdengelimciligi, do ruluk ve aklamann tmc yorumu ve rnetafiziksel tekilik. Spinoza'yla ilgili tartmamz bitirmeden nce bir unsurdan daha sz etmemiz gerekiyor ki aslnda bu, dierleriyle yakn dan balantldr. Bu unsura genelde Spinoza'nn "zorunlulukulugu" ad verilir. Ethica'aYl balang aksiyomlarndan biri "verilmi belirli bir nedeni, zorunlu olarak bir etki izler" aksi yomudur.34 Bu sav, ileride greceimiz gibi Hume'un aklclk eletirisindeki balca hedeftir. Ama Spinoza, nedenlerin etki leri gerektirdiini sylemekten daha da ileri gider; evrende
33. Nagel, 'What is it like to be a bat?' Mot.l Questions (51] iinde. 34. Ethic.a Ks. 1 Aksiyom IH.

68 herhangi olumsal (zorunlu-olmayan) bir olay olduunu redde der. "Evrende hibir ey olumsal deildir, her ey belirli bir tarzda varolmak ve ilemek hususunda Tanrsal doann zo runluluu ile koullandrlmtr."35 Bu sonu Spinoza'nm tek iliinden dorudan kar. nk varolan her ey tek bir t zn, Tanr'nm bir yandr, grndr. Ve madem ki bu tz zorunlu olarak kendinin nedenidir ve kendini belirlemektedir, onun tm znitelikleri, znden ya da doasndan zorunlu olarak kmaktadr. Dolaysyla, "her ey, Tanrsal doann zo runluluu tarafndan yalnzca varolmak iin deil, ayn zaman da belirli bir tarzda varolmak ve ilemek hususunda koullandnlmtr ve olumsal olan hibir ey yoktur."36 Bir "O" olaynn zorunlu olduunu sylemek, "0-degil"in olanan dlamak demektir; baka bir deyile "O, baka tr l olamaz" demektir. Bu yaklamn insan zgrl fikri a sndan nemli sonulan olduu aktr; nk genelde kabul edilen bir inana gre (ki birok filozof bu inan paylamak tadr) yalnzca, eer "baka trl davranabiliyorsak" zgr ey lemde bulunduumuzdan sz edebiliriz. Spinoza bu gre kar kar ve davranlarmzn altnda belirlenmemi etken ler olduu anlaynn yanl olduunu ne srer.
"Kk bir ocuk, st isteinin kendi iradesi olduuna, f keli bir ocuk ise intikam almay zgrce istediine ina nr... Ama deneyim bize aka gstermitir ki insanlar, ey lemlerinin bilincinde olduklar halde bu eylemleri belirle yen nedenlerin bilincinde olmadklarndan kendilerinin z gr olduuna inanrlar; bundan baka zihnimizin buyrukla r, bedenimizin arzularna verdiimiz bir baka addr ve bunlar, bedenin farkl durumlarna gre deiirler. "3?

Spinoza'nm tekilii ile balant burada aka ortada dr. Tm olaylar, ister zihinsel ister fiziksel olarak betimlensin35. a.g.y. nerme 29. 36. a.a-y. 37. a.y.y. Ks. III nerme 4.

69 ler, aslnda evrensel olarak belirlenmi bir ve ayn btnn yanlardr. Spinoza yle demektedir: "Zihi sel bir karar ve bedensel olarak belirlenen bir durum... bir ve ayn eydir; eer bu, dnce znitelii altnda grlrse, biz buna karar deriz ve yaylm znitelii altnda grlrse ve hareket ve du raanlk yasalanndan kanmlanrsa, biz buna koullanm durum adn veririz."38 Burada sz konusu olan eksiksiz gerekircilie (determi nizm) ramen Spinoza, en azndan baz insanlarn bireysel z grlk lsne sahip olduklarn gsterecek bir aba da gs terir. Her birey, demektedir Spinoza, isel bir mcadele ilke sine ya da gcne sahiptir -Spinoza buna "conatus" adn ver mektedir, yani "her varln, kendi varlnda srp gitmek iin gsterdii aba ya da g."39 Kendi sahip olduumuz do ay ifade ederek ve d glere kar koyarak zgr olabiliriz. Bu kendini ifade etme, Spinoza iin aklc bir ayarlama sreci iermektedir, yle ki akln kullanmyla tutkularmz denetim altnda bulundurabilir ve onlara egemen olabiliriz, bylelikle de gerek kendimizi buluruz. Bununla birlikte, insan zgrl ne olan inanla, evrensel olarak belirlenmi eksiksiz bir aklc erevenin ilkeleri arasndaki kapsaml bir uzlamay salama giriimi Leibniz'den gelecektir. C. OOTmUED WHHELM LEIBHIZ (1646 - 1716) Descartes ve Spinoza gibi Leibniz de Evrenin tutarl ve kuatc bir felsefi aklamasn ina etmeyi hedeflemiti. Ve kendinden nceki iki filozofta olduu gibi tz kavram dizge sinin merkezinde bulunmaktayd. Ancak Descartes iin iki tz kategorisi varken ve Spinoza iin yalnzca bir tek tz sz ko nusuyken, Leibniz bir tzler oulluunu savunan eski ve da ha sagduyusal olan Aristotelesi gre geri dnmt. Leibniz'in incelemesi, dnya hakknda sz sylemenin allm yollarnn bir zmlemesiyle ie balamak olarak grlebilir. Dnya hakknda bir gr ileri srerken "u ve u, yle ve
38. a.y.y. 39. A.cj.y. nerme 7.

70 yledir" biiminde bir tmce kuranz, yani bir zneye bir znitelik ya da zellik ykleriz. Bu durumda, bu znelerin doa syla ilgili bir soru ortaya kyor: eitli zniteliklerin uygula narak "ait olduu" sylenen altta yatan varlklar ya da tzler nelerdir? Leibniz'in ifade ettii gibi, "madem ki etkiler ve tep kiler tamamen bireysel tzlere aittir, byle bir tzn ne oldu unu aklamak gerekir."40 Demek ki Leibniz'in incelemesi allm tmcelerin (nermelerin) mantksal yapsyla yakndan ilgilidir. Aslnda Bertrand Russell iin (Russell'n ilk yapt yaymlardan biri Leibniz felsefesinin bir eletirisiydi) Leibniz'in metafizii "ner edeyse tmyle Leibniz'in mantndan kmtr"41 (Russell burada "mantk"la nermenin ve onun doruluunun zm lenmesini anlamaktadr). Russell'n yorumu, Leibniz'in dizge sinde Tann'nn oynad role ok az nem vermektedir. Ancak yine de Leibniz'in metafiziine, onun nermeyle ilgili grle rini inceleyerek balamak yararl olacaktr.
AKIL DORULARI VE OLQU DORULARI

Leibniz tm doru nermeleri iki snfa ayrmtr: Akl dorulan (verites de raison) ve olgu dorulan (verites de fait). Bu snflar yle tanmlar: "Akl dorular zorunlu olan ve kar tlar olanaksz olan doruluklardr; olgu dorular ise olum sal olan ve kartlar olanakl olan doruluklardr."42 Doru olmas gerekenlerle, doru olabilen nermeler arasndaki bu nemli aynmn modern felsefede yaamsal bir yeri oldu; bununla birlikte tarihsel olarak daha etkili olan Kant'n almalardr (bir yanda analitikle sentetik arasnda, dier yanda da a priori ile a posteriori arasnda yapt ikili aynmla). Aslnda Leibniz'in bu iki tr nerme arasnda yapt aynm birok bakmlardan Kant'n analitik olma hususunda yapt aklamay hatrlatmaktadr (bu sonraki blmde tart40. Discourse on Metalphysics (1686) VIII (56). 4 1 . Russell, A Citical Exposition olthe Philosophy of Leibniz (64). Bkz. ikinci bas kya nsz. 42. Monadology (17141 (57) parag. 33.

71 lacak), her ne kadar ayrm izgisinin nereden izilecei ko nusunda iki filozof byk lde birbirlerinden ayrlsalar da. Akl dorular ile ilgili aklama yeterince yalndr. Leb niz bu dorulan, akl yrtmemizin temellendigini ne srd iki byk ilkeden biri olan "elime lkesinden" tretmek tedir.43 Bu ilke yaln olarak bir nermenin, ancak onun kart (bununla onun deili ya da eliii anlatlmak istenmektedir) eliki ieriyorsa doru olduunu bildirmektedir. Dolaysyla bir eye hem gen demek, hem de onun kenarl olduu nu reddetmek kendisiyle eliecektir; demek ki "tm gen ler kenarldr" bir akl dorusudur. Leibniz, bunu baka tr l ifade ederek, bu tr nermelerin doruluklarnn "zmle meyle" bulunabileceini sylyor; nk bunlar ya "zde nermelerdir" ya da zmlemeyle zde nermelere indirge nebilirler. Bu zde nermeler, "A A'dr" biiminde olan ve bi zim totoloji dediimiz nermelerdir. gen rneini yeniden ele alrsak, "tm genler kenarldr" nermesi, "gen = kenarl ekil" tanmsal edegerligi yardmyla "tm ke narl ekiller kenarldr" nermesine evrilebilir; yani zmlemeyle bir totolojiye indirgenebilir. Bu balamda Leibniz'in matematik nermelerine zde totoloji olarak baktn sylemek ilgin olacak;44 dolaysyla Leibniz, Kant'm daha sonraki zmleme]eriyle ters dmekle birlikte, birok mo dern dnrn grlerini ncelemitir. Leibniz'in olumsal nermelerle ilgili gr daha kendi ne zg ve daha karktr. Leibniz, Spinoza'nn tmel zorunlulukul uun dan kanmay hedeflemi ve kendi dizgesinde olumsal doruluklara bir yer ayrmt. Ancak Leibniz, tm doru nermelerde yklemin znenin iinde yer aldn (pred/catum inest subject) ne sren nl retisini ortaya koy duunda nemli bir sorun kar. Leibniz, Antoine Arnauld'a yazd bir mektubunda bunu yle ifade eder: "Her olumlay4 3 . a.g.y., 32.

44. a.g.y., 3 4 / 5 . 45. Buras aklama gerektiriyor: Leibniz varolu fikrinin (Leibniz buna yklem olarak bakyordu) znede ierilmediini dnmektedir. Buradaki tek istisna Tanr kavramdr ki Leibniz iin (Descartes ve Spinoza'da olduu gibi) varolu kavramn zorunlu olarak iermektedir.

72 c doru nermede, ister zorunlu ister olumsal olsun, tmel ya da tikel olsun, yklem kavram bir ekilde zne kavramn da ierilmitir, "predicatum inest subjecto"; baka trl do ruluun ne olduunu bilemem.46 imdi bu ok garip grnyor. zne kavramnn ykle mi "kapsamas" veya "iermesi", biraz eretilemen grnse de yeterince anlalabilir grnyor ve Kant tarafndan da ye niden ele alnmtr. Ancak Kant iin, yklemin znede ierilmesi analitik nermelerle snrlandrlmt -aslnda bu, anali tik nermerin ayrt edici zelliiydi. Ve bizim de beklememiz gereken buydu. nceki rneimiz ele alrsak -"tm genler kenarldr"- bu nermenin zorunlu doruluunun kenarIlk kavramnn gen olma kavramnca ierilmesi olgusun dan ktn sylemek akla yakn grnyor; kavramlardan bi ri mantksal olarak dierine bamldr. Ancak "Ronald Reagan 1980'de ABD bakan seildi" gibi tikel olumsal bir nerme iin durum ne olacak? 1980 seiminin galibi kavramnn z nede ierildigini sylemek, Ronald Reagan olmakla seim ga libi olmak arasnda kanlmaz bir ba olduunu ne srmek anlamna geliyor. Oysa reddetmek istediimiz ey tam da bu dur: Reagan seimi gerekten kazand, ama kazanmayabilirdi de. Bu aamada, tm doru nermelerde yklemin, znede ierildii retisi yalnzca sezgisel dzeyde garip grnmekle kalmyor, akl dorularyla olgu dorulan arasndaki, Leibniz'in ak biimde ifade etmeye ok arzulu olduu aynm da bulanklatnyor.
MONADLAR

Leibniz'in bu gle bir zm bulup bulmadn tar tmadan nce, geri dnelim ve yukanda betimlenen ierilme retisinin Leibniz'in tzler hakkndaki dnceleri ve monadlar kuramyla nasl balant kurduunu grelim. Aslnda bu balant Leibniz tarafndan aka kurulmutur. Metafizik zerine Sylev'e (1686'da Franszca olarak yazlmtr), z nenin her zaman yklemi iermesi gerektii retisine bavur46. Temmuz 1686 tarihli mektup. The Leibniz-Amauld Correspodence (591 6 3 .

75 duktan sonra Leibniz unlar sylyor: "Bireysel bir tzn ya da tam bir varln doasnn, ylesine tam bir kavram olduu nu syleyebiliriz ki znenin tm yklemlerini kapsamaya ye terli olsun ve karmna elversin..."47 Leibniz bunu syledikten sonra Byk skender rnei ni kullanr ve eer iskender'in "kendiliini" kavrayabilecek du rumda olsaydk, onun hakknda doru olarak sylenebilecek her eyin temelini ve sebebini de syleyebilecek durumda olurduk, der (rnein Darius'u malup edeceini bilebilirdik). Demek ki her bireysel tz, "iinde" tm yaptklarn ve yapa caklarn tamaktadr. Bylece (predicatum inest subjecto) retisinin metafiziksel karlna, yani monadlar retisine gelmi oluyoruz; bireysel tz birimi, "gemiiyle ykl ve ge leceine gebe" olarak, kendisiyle ilgili tm olanlan ve tm olacaklan iermektedir. sel zellikleriyle ykl monadlann kuram modern okuyucuya olduka garip gelebilir ve ancak tarihsel bir neme sahip grnebilir. Ancak kuramn belki geerli olabilecek bir yannn bilimsel aklama ile ilgili ksm olduu sylenebilir. Bilimin deneycilik asndan aklanmas, farkl grngler, olaylar arasnda gzlenen balantlar kavramna dayanr (Hume buna "sabit birliktelik" adn vermektedir). Buna karlk, aklclar, bu tr ham balantlarn hibir zaman neyin mey dana geldiinin doyurucu bir aklamasn veremeyecei gr zerinde durmaktadrlar; bu tr aklamalar gzlediklerimi zi betimleyebilir, ama evremizdeki nesnelerin niye byle davrandklanm hibir zaman aklayamaz. Aklclar, eer daha doyurucu bir aklamaya ulamak istiyorsak, gzlenen baglantlann altnda bulunanlara, maddenin isel yapsal zellikleri nin aratrlmasna bakmamz gerektiini ne srmektedirler isel yapsal zellikler yalnzca maddenin yle ve u ekilde davrandn deil, ayn zamanda niye yle davranmak duru munda olduunu da syleyecektir. Bilimsel aklamalann zsel zellikler ya da temel isel yaplar cinsinden yaplmas ge rektii sav, Leibnizci tz kuramna en azndan bir eyler bor47. Discourse on Metaphysics, Vlli (56).

74 ludur. Bu nokta, Leibnizci "Yeter Sebep lkesi"ni ele aldmz da daha ak ekilde ortaya kacak. Leibniz monadlarn "tam" olduklarn (yani kendi ilerin de tm yklemleri ierdiklerini) ne srdkten sonra, onlann "kendi iinde" veya "deimez" olmalar gerektiini gsterme ye geiyor, u anlamda ki monadlarn deimek iin hibir d etkiye ihtiyalar yoktur. Leibniz'in nl eretilemesini kulla nacak olursak, monadlar "penceresiz"dir, her biri btn dier monadlardan bamsz olarak faaliyet gstermektedir.48 Bylece ortaya kan, kendi iinde, tam olan bireysel tzler kuram Leibniz'in karsna balca iki sorun kanyor. ilki, eer monadlar gerekten kendi ilerindeyseler, Leibniz evremizde gzlemekte olduumuz grnteki nedensel balan nasl aklayacaktr yani dnyamzdaki eylerin dzen li bir biimde birbirlerine etki ve tepki vermesi olgusunu? kinci soruna daha nce deinilmiti: Eer monadlar gerek ten tamla sahiplerse (yani kendilerinin bana gelen ve gele cek olan her eyi ieriyorlarsa), Leibniz olgu dorulan snfnn olumsal niteliini koruyacak mdr? Her iki sorunun da z m, yeterince anlaml bir ekilde bizi Leibnizci tanrbilime g trr ve bu sorunlarn zm byk lde En Yksek Mo nad olan Tann'ya baldr.
NEDENSEL ETKLEM

Leibniz nedensel etkileim sorununu "nceden kurul mu uyum" kuramyla zd. Tanr, evreni yaratrken birbirle rinden bamsz olarak almalan gereken tm monadlar en yetkin btn oluturacak ekilde bir araya getirmitir. Dola ysyla, hibir monadn penceresi olmasa da, her bir monad evrenin bir aynasdr. "Yaratlm tm eylerin onlardan tek tek her biriyle bu balants ve tek tek her birine uyarlanma s, tek tek her tzn tm dierlerini ifade edecek ekilde on larla balantda olduu sonucunu getirmektedir. Bylelikle tek tek her tz evrenin srekli canl bir aynasdr."49
4 8 . Monadology, 7. 49. a.g.y. 56.

73 Tzlerin etkileimi sorununun zel bir hali olan ve Leib niz'e "nceden kurulmu uyum" ilkesini tam anlamyla kullan ma olana veren sorun, zihinle beden arasndaki iliki soru nudur. Zihinle madde arasndaki Descartes mutlak aynm, Leibniz'in dizgesinde rededilmektedir; nk bir anlamda, tm monadlar btn evrenin aynas olmalar dolaysyla ile rinde bir bilin tohumu tamaktadrlar. Ama, bir dier bakm dan belirli bir insan ruhunu oluturan monad, ona karlk ge len bedeni oluturan monadlar kmesinden mantksal olarak ok farkl ve bamszdr. Leibniz, bu karmak labirentten kmann yolunu, bedene bir tr otomat olarak bakarak bulu yor; yle ki Tanr (niyetlerimizin tamamnn bilgisine nceden sahip olmas dolaysyla) bu otomat, ruhun isteklerini yerine getirecek ekilde "nceden kurulmu uyum" dizgesine gre nceden programlamtr.50 Belki bu zm modern zihin fel sefecilerine pek doyurucu gelmeyecektir; ancak Leibniz bu zm, kendinden nce savunulmu olan daha fantastik "aranedencilige" (occasionalism) gre bir ilerleme olarak gr mtr.51
OLUMSALLIK SORUHU ve YETER SEBEP JKESt

Leibniz olumsal doruluklarn dizgesindeki konumunu kendisinin nl "Yeter Sebep lkesf'yle aydnlatmaya giriir. Zorunlu doruluklarn elime lkesi sayesinde doru oldukla rn grmtk. Ama Leibniz, bir de "Yeter Sebep tlkesi"nin ol duunu ne sryor "bu ilke sayesinde, hibir olgunun, onun varl iin yeterli bir sebep olmadan, yaralamayacan veya doru olamayacan ne sryoruz; her ne kadar bu sebep ler bizim iin ounlukla bilinmez olsa da."52 Sonuncu niteleme, baz yorumcular "Yeter Sebep lke s i n i yntembilimsel bir aksiyom olarak dnmeye yneltti; bilim adamlar olarak olan biten her eyin bir yerlerde bir aklamasnn bulunabileceini varsaymak durumundayz.
50. Theodicy (1710) (58) I, 66. 51. Bkz. 54. 52. Monadology, 32.

76 Byle bir yorum Leibniz'in "Sreklilik lkesi" savyla da uyum iindedir; bu ilke "Doada srama olmaz" demektedir. Ancak Leibniz "Yeter Sebep lkesi"yle bundan daha fazlasn syle mektedir. Leibniz iin dnyada meydana gelen her ey en yksek monadn yaratc eyleminden kaynaklanmaktadr. Do laysyla olumsal doruluklar, Tann'nn bizim evrenimizi yara trken balangta yapt seme eylemi dikkate alnarak d nlmelidir: "lhi fikirler arasnda olabilecek sonsuz sayda olanakl evrenden yalnzca biri varolabileceginden, Tann tara fndan evrenlerden biri yerine dierinin seilmesini salaya cak yeterli bir sebebin bulunmas gerekir. Bu sebep yalnzca uygunluk, yerindelik fikrinde bulunabilir, yani bu dnyalarda yetkinlik derecelerinde." 53 Demek ki Tann'nn tm olanakl dnyalar arasndan setii bizim dnyamz en yetkin olandr; bundan da dnya daki her olayn sebebinin, ilkece Tann'nn balangta yapt seimde bulunmas gerektii sonucu kar. Herhangi bireysel bir tzn baka trl davranmak yerine, u ekilde davranma snn sebebi, en yetkin evreni ina edecek zorunlu tzler k mesi arasnda bir yeri olmasdr. Leibniz'in syledii gibi: "Tanr, btnlk iin yasalann koyarken, her paray, zellik le her monad gz nne almtr."5* Elbette Leibniz'in bu sylediklerinden, bilim adamlar nn her belirli olumsal doruluk iin yeterli sebepleri kefede cekleri ya da kefedebilecekleri sonucu kmyor. Leibniz, her belirli olayn sebebi iin yaplan aratrmann, karmak ve sonsuz bir nedenler zincirini ierdiini sylemektedir.55 Her olayn ardndaki yeterli sebebi alglamak yalnzca Tann'ya mahsustur. Ancak Leibniz'in ne srmek istedii, her olayn ardnda, biz ister onu kefedelim ya da kefetmeyelim, baka trl deil de, bu ekilde olmasn salayan aklsal olarak an lalabilir bir sebep olduudur. Burada aklcln en temel ve nemli ilkelerinden birini gryoruz: Evrenin "kaba olgular" iermedii savn, keyfi balantlarn olmad dncesini.
53. a.g.y. 5 3 , 4 .

54. a.g.y. 60. 55. a.g.y. 36.

77 Bununla birlikte Leibniz'in "Yeter Sebep tikesinin, ken di dizgesindeki olumsal dogruluklann kukulu konumunu ger ekten aydnlatacak bir zm getirip getirmedii sorulabilir. nk ortaya kmaya balayan evren resmi, her doru ner menin (en azndan sonsuz bir zek tarafndan) a priori karmlanabilecegi, tek tek her tzn iinde bundan byle ne yapa cann tohumunu tad bir evren resmidir. Bundan da, her doru nermenin bir anlamda zorunlu olmas gerektii sonucu kmyor mu? Leibniz'in kendisi de bu trden glklerin bas ksn hissetmi ve zellikle bunu insan eylemleri alannda, kendi metafiziksel tasarsnn ortaya kard iradenin zgr l sorununda hissetmiti. Kendi tz kuramyla balantl ola rak unlar yazmaktadr Leibniz: "Bu kuram olumsal doruluklarla, zorunlu doruluklar arasndaki fark ortadan kaldracaa benziyor ve insann zgrl burada kendine yer bulamaya cak ve mutlak bir kader eylemlerimiz zerinde olduu kadar, dnyadaki dier olaylar zerinde de hkm srecek."56 Yukardaki alnt 1686'da yazlm olmakla birlikte, Le ibniz giderek artan bir biimde kendi dizgesinden kaynakla nan ahlaksal ve tanrbilimsel sorunlarla ilgilenecektir.
ZGRLK v e ZORUNLULUK

Leibniz, Hristiyan inancnn bir savunucusu olarak kii sel sorumluluk ve terk edi retilerine balanmt ve kendi felsefi dizgesinde insan zgrlne bir yer bulmaya alyor du. Ama, zellikle dizgesinin geri kalan ksmnn nitelii a sndan bu aba balca amalardan biri haline geliyordu. So run uydu: Eer, rnein Julius Sezar' oluturan monad, bir kez ve her zaman iin onun aynlmaz tarafysa ve "Rubicon'u geen kii" zniteJjini oluturuyorsa (bu yklem, tm dier leri gibi, znenin iinde vardr), Julius Sezar'n Rubicon'u ge meye zgrce karar verdiinden nasl sz edilebilir? nk Leibniz'in dizgesine gre bu karar, onun bir parasdr. Leib niz'in bu soruya yant (bizzat kendi verdii yant), Sezar'n Ru bicon'u gemesinin gerekmediinin mantksal olarak olanakl olduuydu; dolaysyla onun nehri geme kararnda bir zorun56. Discorse on Netaphysics, XIII.

78 luluk yoktu, nk "kartnn olanakl olabildii hibir ey zo runlu deildir."57 Bu durumda "Sezar Rubicon'u geti" tmce sinin bir "akl doruluu" deil, bir "olgu doruluu" olduu aka anlalyor; nk "Sezar Rubicon'u gemedi" tmcesi kendisiyle eliik deil. Ancak bu yant maalesef gl sak lamaktadr yalnzca. nk, eer Tanr, tm olanakl evrenler iinde en iyi ve en yetkin olan setiyse ve Julius Sezar da (tm znitelikleriyle birlikte) Tann'nm gerekten en yetkin olarak setii evrenin bir oluturucu gesiyse, bu durumda Sezar'n kararnn herhangi bir anlamda ona nasl "bal" oldu unu grmek kolay deil. Tann'nm, iinde bir dier Sezar'n Rubicon'u gemeyecei baka bir evreni semi olmas olas l, Julius Sezar'n fiili kararna sahici bir zgrlk veya kanabilirlik balamak iin pek yeterli grnmemektedir. Leibniz, yaymlatm olduu en uzun yapt olan "Theod/'cee"de bu soruna yeniden geri dnmtr; kitabn altbalg "Tann'nm iyilii, insann zgrl ve Ktln Kayna zerine Denemeler"dir. Bu kitapta zgrlk sorununa yaplan katklar u bakmdan ilgintir ki eksiksiz bir bilimsel gerekirci lik erevesinin iinde insan zgrl kavramna bir yer bul maya alan birok "uzlatrc" modern filozofun almalann ncelemitir. Leibniz'in kendisi, monadlar ve nceden ku rulmu uyum dizgesinin mantksal bir sonucu olarak, Spinoza gibi, inanm bir gerekirci idi: "Her yerde olduu gibi insan iin de her ey kesindir ve nceden belirlenmitir; ve insan ruhu bir tr tinsel otomattr."58 Tmyle belirlenmi bu evren de insan zgrlnn olanakl olduunu ne srmek, insa nn seme gcnn snrszl ve belirlenmemiligi zerinde duran Descartes anlayla ak bir kopuu temsil ediyordu. "Bay Descartes, insan iradesinin eylemlerinin tmden belir lenmemi olduunda srar ederek gerekli olmayan bir zgr lk istiyordu, byle bir ey hibir zaman olamaz"59 demekte dir Leibniz.
57. a.g.y. 58. Theodicy, ks. 1, par. 59. 59. a.g.y.; Preliminary Dissertation on the Conformity of Faith and Reason, para. 69. Bununla birlikte Descartes'n metinlerinde Leibniz'in zgrlk yaklamna yaklat yerler vardr. Fourth Meditation, (311 VII, 59.

79 Leibniz'in uzlatrc zgrlk savunusu "kendiliindenlik" kavramna balanr: "Ruhu, bir anlamda dier yaratklarn fiziksel etkilerinden bamsz klan harikulade bir kendiligindenlik var."60 Leibniz burada aka monadlarn kendi-iinde liini dnmektedir; monadlar dsal snrlamalara tbi deil lerdir, tm birbirinden bamsz olarak alsa da nceden kurulmu uyum dizgesi gereince uyum iinde davranrlar. Bylece Leibniz, "eer benim seimlerim d kuvvetlerden bagmszsa ve onlar tarafndan belirlenmemise, benim eylem lerim zgrdr", demek istemektedir. nk, eer ben bir e yi kendiliinden istediim iin seiyorsam, bundan daha z gr ne olabilir diye sorulabilir? zgrln, dsal snrlamala rn olmamas anlayyla zmlenmesi son derece etkili ol mutu; ama sonuta Leibniz'in gerekircilii ile zgr iradenin varln uzlatracak gereklilik yerine gelmemitir. nk in sanlarn tmyle zerklii ve sorumluluu konusunda istenen anlamda zgrln olabilmesi iin, benim kararlarmn d sal kuvvetlerle snrlanmam kendiliinden seimler olmas yeterli gzkmyor. Bunun yannda olmas gereken, alabil mekte serbest olacam sahici almak seeneklerdir; ve bu, Sezar ve onun Rubicon'u geme kararnda grdmz gibi Leibniz'in dizgesinde gz ard edilmie benziyor. Leibniz, ba ka bir yazsnda, nasl davranyorsak yle eylemde bulunmak la snrl olduumuzu belirtir."61 Tm bunlardan kan sonu udur: Mantksal olarak olanakl yle bir dnya vardr ki be nim verilmi herhangi bir kararm orada alnmamtr. Ancak bu kez de, Sezar ve Rubicon rneinde Leibniz tarafndan ya plm doyurucu olmayan hamleye geri dnm oluyoruz. Al mak bir evrende alnan almak bir kararn sadece mantk sal olanakllg, belirli bir kiinin herhangi bir durumda yapm olduu eylemden farkl bir ey yapabileceini gstermiyor. yleyse sonu udur: Olumsallk ve insan zgrl kavram larn savunmak iin yapt cesur giriimlere ramen Leibniz, her zaman dizgesinin Spinoza'nnki gibi bir evrensel zorunlulukuluga kayma tehlikesiyle kar karyadr.
60. Theodicy, Ks. I, pra. 59. 6 1 . a.g.y., 4 3 . Cf. Farkinson, Leibniz on Human freedom (66).

80 On yedinci yzyln byk aklc filozofunun felsefi grlerinin gc ve kapsam ve evren hakkndaki zorunlu dogruluklann rtsn kaldrmak konusundaki abalar ve yetenekleri dikkate deerdir. Ancak onlann dizgelerinde sk sk karmza kan bu zorunluluk kavram, ksa sre sonra David Hume'un olaanst zmlemelerinin tam da odak noktasn oluturacak ve bu zmlemeler tm aklc giriimi yklmakla tehdit eden bir konuma srkleyecektir. nk Hume, mantkta kullanlan saf biimsel zorunluluk kavram d nda, baka anlaml bir zorunluluk kavramna sahip olmad mz ne srmekteydi. Dolaysyla, gerek dnyada olduu varsaylan zorunlu balantlarn rtsn kaldrmak sav hi bir anlama gelmemektedir. Hume'un aklclk eletirisi ve onun yol at felsefi gelimeler gelecek blmn balca ko nularn oluturacaktr.

IV
DENEYCLN KARI DEVRM v e KATTTI BREM

A. LOCKE'un DOUTAN FKRLER ELETRMES

Aklc a priori bilgi yapsnn ke talarndan biri, zihnin doutan itibaren baz temel ilkeler ya da fikirlerle donatlm olduu anlaydr; bu "doutan fikirler", aklclarn duyular dan bamsz olarak (byk ya da kk oranda) ina ettikle rini ne srdkleri metafiziksel dizgelerinin temelidir. Daha nce grdmz gibi, doutan bilgi kuram Platon'un d ncesinde ok nemli bir rol oynamaktadr; Descartes iin ise tm saf felsefi aratrma giriimi doutan gelen "Iux naturae", doann na baldr ve biz bu sayede, duyularn bizi yanla srklemelerine engel olur, gerekliin zsel yapsnn rtsn kaldrrz. Descartes baz fikirlerimizin (Descartes bunlara "raslantsal fikirler" adn veriyordu) duyulardan geldi ini reddetmiyordu; Ayn boyutuna aa yukan eit, k sa an sar bir cisim olarak Gne hakkndaki fikrimiz, byk l de duyusal gzlemlerden gelmektedir, diyordu Descartes. Ancak bu tr fikirler eylerin gerek doas hakknda ok az bilgi iermektedir ya da hi bilgi iermemektedir. Eer eyle rin gerekten nasl olduklann bilmek istiyorsak, duyusal izle nimler zerine deil, ancak yaylm (yer kaplama) ya da say gibi daha temel kavramlar zerine younlamamz gerektiini

82 sylemektedir. Bu temel kavramlar bizim "ak ve seik alg larmzn" temelini oluturur ve bu kavramlar doutan gelen kavramlardr. "Bu tr kavramlara Tanr, zihin, beden, bir gen ve genelde gerek ve deimez zleri temsil eden tm fi kirler dahildir."1 Doutan fikirler kuram, on yedinci yzyln sonunda ngiliz filozof John Locke (1632-1704) tarafndan ok ayrnt l bir biimde irdelenmitir; Locke'un nsann Anlama Yetisi zerine-Bir Deneme (1609) adl kitab felsefe tarihindeki en etkileyici metinlerden birisidir. Bu Denemenin konusu "insan bilgisinin kkeni, kesinlii ve genilii hakknda aratrma yapmaktan"2 baka bir ey deildir ve ulat asl sonu, tm bilginin deneyimden kaynaklanddr. Locke, Deneme'nin I. Kitabnn ilk birka sayfasnda uzlamaz saldnsn dogutanc retiye dayandrr:
"Baz insanlar arasnda, anlama yetisinde kimi doutan il kelerin, ana kavramlarn bulunduu kans yerlemitir; ...bunlar, insan zihnine yaptrlm harfler gibidir, ruh ilk varlndan itibaren bunlar alm durumdadr ve dnyaya onlarla gelir. Eer insanlarn, ..., yalnzca tm bu bilgilere hibir doutan izlenimin yardm olmadan ulatklarn gsterebilirsem (Bu sylevin bundan sonraki blmlerinde yapacam umduum gibi), bu, nyargsz okuyucunun bu varsaymn yanllna ikna olmasna yetecektir..."3 EVRENSEL KABUL v e FARKOTDALIK

Locke'un, doutan fikirler kuramn yadsrken izledii yolun bir olumsuzlayc, bir de olumlayc yan var: OlumsuzIayc yanda Locke, doutan fikirler kuramn desteklemek iin kullanlan hibir uslamlamann salam olmadn ne
1. Mersenne'e Mektup, 16 June 1641. Kenny (ev.), Descartes' Philosophical Letters iinde (34) s. 104. 2. Essay Conceming Human Understanding (1690) (67) Kitap I, Bl. 2. 3. a.g.y., I, ii, 1.

83 srmektedir. Dogutanclar tarafndan en ok kullanlan us lamlama "evrensel kabul uslamlamasrdr; buna gre tm in sanlarn doru olarak kabul ettikleri baz temel ilkeler vardr. Ancak Locke evrensel kabuln hibir ey kantlamadn ne silmektedir. Eer evrensel kabul doutan gelmenin bir ia reti ise, bu durumda "Beyaz, siyah deildir" gibi bir nerme nin doutan olduu gz nne alnmaldr. Ancak "bir ner mede geen fikirler (ideler)* doutan gelmi olmadan, o nerme doutan gelmi olamaz"; ama "beyaz" ve "siyah" idelerinin doutan geldiini ne srmek sama olacaktr, nk bu idelere beyaz ve siyah nesneleri grerek ulatmz son derece aktr.4 Ama hangi durum olursa olsun, demekte dir Locke, varsaylan doutan ilkelerin evrensel kabul bu yurduu ncl doru deildir: "Bu nermeler bir evrensel ka bule sahip olmaktan son derece uzaktrlar, nk insanlar arasnda byk bir kesim iin bunlar bu ekilde bilinmemek tedir."5 Baz insanlar (Locke, "geri zekllar ve ocuklar" r nek vermektedir) bu ilkelerin en basitlerinden bile haberdar deildir; onlarla ilgili "en kk bir anlaya ve dnceye" sa hip deillerdir. Ve baz en soyut mantk ve matematik ilkeleri ni gz nne alrsak, insan rknn byk ounluunun onla rn farknda olmadan yaayp gittiklerini grrz. Buna karn bir doutana yle yant verebilir: Her ne kadar insanlarn ounluu bu ilkeleri aka formle edemeyecek durumda olsa bile, yine de rtk olarak onlarn farkndadr. Ancak Loc ke imdi de, bir "rtk farkndalktan" (implicit awareness) sz etmenin gerekten ne anlama geldiini sormaktadr. Dogutanclarn savnda bu doruluklarn doutan itibaren zi hinde yazl bulunduklar varsaylmaktadr; ancak bir dorulu un "yazl" olduunu sylemek, eer zihin bilinli olarak onun farknda deilse ne anlama gelmektedir? Doal olarak, her olaan insann yeterince eitim alarak elimezlik yasas gibi ilkelerin veya Sokrates'in Menon diyalogunda gen klenin
Locke iin "idea" terimi, zgl bir anlam tad ve alg ya da duyum ieriini gsterdii iin, burada "ide" szc katlanlmtr, (.n.) 4. a.g.y., 1, ii, 18. 5. a.g.y., I, ii, 18. *

84 grmesini salad kareler hakknda olduu gibi matematiksel nermelerin doruluuna ulaabildii dorudur.6 Ancak insanlann bu tr doruluklarn farknda olmas olgusu, Locke'un sa lam bir ekilde vurgulad gibi, doutanclk savn pek destek lememektedir.
"Eer, ne srlen doal (doutan] izlenimleri bilme yeti si sz konusuysa, bir insann bilebilecei tm doruluklar, bu aklamaya gre onlarda doutan olacaktr; bu nem li nokta, uygun olmayan bir konuma tarz olmaktan te bir aklama saylmayacaktr, bunun kartn ne sryor mu gibi grnmek ise, doutan ilkeleri reddedenlerin ne srdklerinden farkl bir ey sylememektedir. nk, sanyorum hi kimse, zihnin birok doruluu bilebilecei ni hibir zaman reddetmemitir."' TABULA RASA' OLARAK ZHlH

Locke'un izledii yolun olumlayc yan, aklclarn do utan fikirlere ykledikleri tm bilgi kategorilerinin deneyim le elde edilebilir olduklarn gstermektir. Zihin douta bir bo levha'dr (tabula rasa) -"zerinde hibir yaznn olmad beyaz bir sayfa":
"yleyse zihin nasl doldurulacak? nsann dolu ve snrsz hayal gcn sonu olmayan eitlilikle dolduran bu geni malzeme nereden gelecek? Akln ve bilginin tm malzeme si nereden gelecek? Bu sorulara bir tek szckle yant ve reyim: Deneyimden. Tm bilgimiz deneyimde temellenir ve bilgimiz, sonunda kendini deneyimden tretir."

tte bu, deneyci bakn, isteyebileceimiz kadar dolay sz ve ak bir ifadesini oluturuyor. Tm bilgiler sonunda de6. Bkz. 131. 2,. s.33-35. 7. tssay. I, ii, 5. 8. a.g.y. II, i, I.

85 neyimden tremilerdir; Locke iin deneyim, esas olarak du yuma dayanr -yani zihnin, bizi kuatan dnya hakknda be duyu organ yoluyla sahip olduu dolaysz farkndahga. Locke, duyumdan gelen idelerin yannda, "dnm" idelerinin oldu unu, yani zihnin kendi ilemleriyle ilgili olarak dndn de ve duyusal izlenimleri karlatrrken ve dzenlerken orta ya kan idelerin de olduunu sylemektedir,-9 ancak tm bil gi iin sonul yapta duyusal izlenimlerdir. Bu aklama bir hamlede yalnzca doutanclk retisini deil, ayn zamanda duyular dnyasn aan ve gerekliin doasn yalnz aklla or taya koyan tm aklclk giriimini de devre d brakyordu. Locke'tan yaklak bir elli yl sonra dncelerini ifade eden David Hume, byk bir kuvvetle bu noktann zerinde dura cakt. Her sahici ve anlaml insan idesi en sonunda ya da so nul olarak duyu-izlenimlerine dayanmak durumundadr: "Bir felsefi terimin bir anlam ya da bir idesi olmadan (ok sk ya pld gibi) kullanldna ilikin herhangi bir kuku tayor sak, yapmamz gereken "sz konusu idenin hangi izlenimden tredigini" aratrmaktr? Eer ona karlk gelecek herhangi bir izlenim olana yoksa, bu, kukumuzun onaylanmasna hizmet edecektir."10 Duyulardan gelen bir uyan olmadan, zihnin kr olmas, yani her trl kavramdan yoksun olmas hem Locke'a, hem de Hume'a o kadar ak geliyordu ki bunu ne srmeye bile fazla nem vermiyorlard. Locke unlar sylyordu: "Eer bir ocuk, byk bir adam oluncaya kadar geen srede siyah ve beyazdan baka bir renk grmedii bir yerde tutulursa, ocuk luundan beri hi istiridye veya ananas tatmam olduundan ocuk bu zel tatlar hakknda neye sahipse, ondan daha faz la krmz veya yeil fikrine sahip deildir."11 Locke'un, renkler ve tatlar gibi ok ak duyusal fikirler (ideler) rneklerini kul lanmas belki biraz hakszlk saylabilir; ama uslamlamas tm fikirleri kaplayacak biimde, hatta dogutanclann bel bagiadk9. a.g.y. 10. Enquiry Conceming liuman Understandiny (1748) (73) Bl. II. 1 1. Essay, II, i, 6.

86 lan mantksal ve matematiksel fikirlere kadar geniletilebilir. nk, konu ne olursa olsun, zihnin "bir eyler yapabilmesi" iin balangta "baz" duyusal girdilerin olmas gerekir; yoksa zihin tmyle bo ve gelimemi olarak kalacaktr. Descartes'n adalar daha o dnemde bu tr kar kmalar Descartes doutanclk retisine yneltmilerdi. Zihin, her trl duyusal uyarnn yokluunda gerekten ala bilir miydi? Annesinin karnndaki bebein zihni, rnein metafiziksel derin dnmeleri gerekten yapyor mudur? Descartes, dikkat ekici bir biimde bunlar sineye ekmi ve ku ramnn bu sonucunu kabul etmitir. Descartes, bebein me tafizik zerine younlaacak zaman olmadn, nk srek li bir bedensel uyar bombardman altnda olduunu syleye rek, ksmen kendini korumutu; ancak "bebein kendisinde yine de Tann fikri ve kendiliginden-ak denilen tm doruluk larn fikirleri vardr...; bebek bu fikirlere bydnde sahip olmaz. Hi kukum yok ki eer bedenin hapishanesinden kurtulabilseydi, onlar kendi iinde bulacakt."12
LCIBrnZ'in LOCKCa YANITI

Descartes'n yant akla yakn olarak kabul edilmek iin fazla hayalci, saduyunun ok fazla inenmesi olarak grl yor. Ama daha sonraki aklclar, doutanclk kuramnn bu tr glklerden kanan daha az u noktada yer alan bir yo rumunu nerdiler. Leibniz'in, Locke'a bir yant olmas niyetiy le kaleme ald Nouveaux Essais sur l'entendement humain (1704) (insann Kavrama Yetisi zerine Yeni Denemeler) adl kitab, zihnin gelimesi iin duyusal uyanlarn gerekli olduu nu teslim etmiti. Ancak byle uyanlarn bilginin kazanlmas iin yeterli olmadn da sylemiti Leibniz. Duyusal alglar bilgi salayabilir, ancak "bizde zaten gizli olan grmeye ola nak verecekleri salar, eliin akmaktana srtldnde kan kvlcmlar gibi, duyular da bize bu olanaklan salar."13
12. Hyperaspisters'e Mektup, Austos 1641, Kenny (34) iinde, s. III 13. Nouveaux Essais sur ientendemen humain (New Essays on Human Understanding), (lk basks lmnden sonra 1765) Farkinson (55) s. 150.

87 Leibniz, bu gr desteklemek iin mantk ve matematik nermelerini sayar. Mantk ve matematik zorunlu ve ebedi doruluklarla uramaktadr -onlann nermelerinin dorulan mas deneyimden tmyle bamszdr. rnein, ne kadar ok sayda deney yaplm olursa olsun, bir Eukleides teore minin doruluu ortaya konmu olmaz; kantlamalar saf ola rak tmdengelimli ve a prioridir. Locke'un byle doruluklarn doutan zihinde bulun malarnn ya da "baslm" olmalarnn pek olanakl olmad, nk kk ocuklarn onlarn doruluklarndan habersiz olduklan yolundaki itirazna Leibniz, "Akln ebedi yasalarn ak bir kitab okur gibi ruhta okumay hayal etmemeliyiz"14 yant n verir. Ebedi hakikatler zihinde tmyle gelimi bir biim de deil, eilimler olarak ya da "virtel" bir durumda vardr. Leibniz, bu gr aydnlatmak iin, insan zihnini, bir heykel ustasnn mermer ktlesiyle karlatrr; bu, heykel ustasnn istedii her ekli verebilecei birbiimli bir mermer ktlesi de ildir, zerinde belirli bir dzenin olduu damarl bir mermer ktlesidir, dolaysyla sanatnn yapaca ey, mermerde mevcut bulunan ekli ortaya karacak ekilde yontma ger ekletirmektir.15 Demek ki Leibniz'e gre bilgi, duyusal uya rlarla (heykel ustasnn darbeleri), zihnin doutan gelen "do al eilimlerinin, alkanlklarnn ve glerinin" karmndan kmaktadr. Leibniz, nihil est in intellectus quod non prius fuerit in sensu (daha nce duyulardan gemeyen hibir ey zi hinde yoktur) olarak ifade edilen deneyci slogana, u nemli nitelemeyi ekleyerek konumunu zetlemi oluyor: Excipe: ni i ipse intellectus (zihnin kendisi dnda).16 Bylelikle Leibniz, deneyci bilgi anlayndaki temel ku surlardan birine parmak basm oluyor. Locke iin zihin zde edilgin bir alcdr: "Yaln idelerin alnmasnda kavrama yetisi hemen tmyle edilgindir."17 Ancak bu yaklam, Leibniz'e g14. 15. 16. 17. A.g.y. 151. A.g.y. 153. New Essays, Kitap. II, Bl. I, 2; Kars. s.35-56. Essay, II, i, 25.

88 re zihnin evresini alglarken oynad etkin roln hakkn ver meyerek yanlla dmektedir. Hibir bilgi kuram, duyusal girdilerin dzenlenmesinde ve ilenmesinde zihnin kendisinin (ipse intellectus) yapt katky dikkate almadan tam sayla maz. Bu fikir, daha ileride ksaca greceimiz gibi Kantin de neycilikle aklclk arasnda yapt bireimde temel bir rol oy nayacaktr. Ve gnmzde, sekin filozof ve dilbilimci rioam Chomsky, deneycilerin edilgin zihin anlayn reddederken ve nceden varolan zihinsel yaplarn nemi zerinde dururken Leibniz'i izlemitir (Chomsky'nin almalarnda, dilin edinil me yoluyla ilgili baz olgular aklayabilmek iin bu doutan yaplara bavurulmutur).18
B. DAVTD HUME v e ZORUHLU BALAHTI FKR

On yedinci ve on sekizinci yzyllardaki tngiliz deneyci hareketi, en ayrntl ifadesini ve aklclarn varmak istedikleri amalara ynelen saldrnn dm noktasna ulalmasn skoyal filozof David Hume'un (1711-1776) felsefesinde bu lur. nsan Doasnn ncelenmesi (1739-1740) adl kitabnda Hume, aratrmalanna idelerimizin kkenleri ile ilgili bir zmlemeyle balar (deneyciler, dorudan farknda olduu muz zihinsel ierikleri "ide" terimi ile karlamakta Descartes'n kullanmn izlemilerdir). Hume, Locke'un tm ideleri mizin sonul olarak deneyimden tredigi savn kabul etmitir; zihnin ierikleri ya dorudan alnan duyu-verileriyle (Hume bunlara "izlenimler" adn vermektedir) ya da asl izlenimlerin bellekteki kopyalar olan ve onlardan tremi olan ideler ("ilk ortaya klannda tm yaln idelerimiz tam olarak temsil et tikleri yaln izlenimlerden tremitir").19
DEA LKLER v e OLGU DURUMLARI

nsann Kavrama Yetisi zerine Bir Aratrma (1748) ad l kitabnda (bu kitabn amac, "nsan Doasnn ncelenmesi"nin balca retilerini daha ak ve kabul edilebilir bir bi18. Bkz. Bl. 5, D. 19. A Treatise of Human Hatme, (1739-40) (72), Kitap I, Ksm I, Bl. I.

89

imde aktarmakt), Hurae, insan aklnn tm nesnelerini iki ana kategoriye ayrmaktadr: "delerin balantlar" ve "olgu durumlar." delerin balantlar, "yalnzca dncenin ilem leriyle kefedilebilen doruluklardr" -Hume bunlar hakknda "iki kere on be otuz eder" gibi aritmetiksel nermeleri rnek vermektedir; ancak bunlar, adlarnn da gsterdii gibi, yalnz ca kavramlarmz arasndaki isel bantlar ifade etmektedir (dolaysyla "iki kere on be otuz eder" nermesi "iki kere on be" kavramyla "otuz" kavram arasndaki edegerlik bant snn salandn ne srmektedir). Bu tr nermelerin yad snmas kendiyle eliik nermeler ortaya karr; bunlar, mo dern felsefi terminolojideki "totolojiler"dir. Ve totolojiler, her ne kadar yksek bir kesinlik derecesine sahip olsalar da, ev rende gerekten varolan eylere bal deillerdir ya da onlar hakknda bilgi vermezler. te yandan olgu durumlan, dnya da gerekten varolanla balant kurmaktadr. nk dnya hakknda ierikli savlar ileri srlmektedir ve bunlarn kart durumlar her zaman olanakldr; dolaysyla ""Gnein yarn domayacan" dile getiren nerme, "Gnein yann doaca n" dile getiren nermeden ne daha az akla yakndr ne de daha fazla eliki iermektedir."20 Demek ki saf mantk olgu durumlarnn doruluunu salayamaz; ve Hume, aklclara kar uzlamaz tavrn bylelikle ortaya koyar: "Hibir istisna kabul etmeyen genel bir nerme olarak unu ileri srmeyi g ze alyorum ki (olgu durumlarnn) bilgisine hibir ekilde a priori akl yrtmeyle ulalamaz; bunlar tmyle deneyimden karlar."21 Buradan kan sonu, insann kavrama yetisinin hibir zaman bizi, bir yanda mantk ve matematiin bilgi veri ci olmayan totolojilerin tesine gtremeyecegi gibi, te yan da deneyci gzlemlere dayanmas gereken deneysel savlarn tesine de gtremeyecegidir:
"Bu ilkelere ikna olmu bir kii olarak kitaplmzn bana getiimizde neleri tahrip etmeliyiz? rnein ilahiyatla ya
20. Enquiry concerning tiuman Undestanding (73) Bl. IV, Ks i. 21.a.a-y.

90 da skolastik metafizii ile ilgili bir kitab ekip aldk diye lim; imdi soralm, "nicelik veya sayyla ilgili herhangi so yut bir akl yrtme ieriyor mu? Hayr. "Olgu durumu ve varolula ilgili herhangi deneysel bir akl yrtme ieriyor mu? Hayr. yleyse onu atee atalm; nk aldatc kant lar ve yanlsamadan baka hibir ey ieremez. "22

Aklcln duyusal deneyim alemini aan savlarn ac maszca bir kenara atan bu nl sonu, iinde deneyci felse fenin zn de tamaktadr; ve son blmde greceimiz gi bi bu sonu, yirminci yzyln ortalarna doru totolojik olma yan veya deneysel olarak dorulanabilir olmayan tm savlan anlamsz olarak dlayan Mantk Olgucu hareketin sava l olacaktr.
NEDENSELLK

Hem "nsan Doasnn ncelenmesi'nin, hem de nsann Kavrama Yetisi zerine BirAratrma'mn nemli bir ksm, Hume'un, olgu durumlanyla ilgilenen insanlann kullandktan balca ve temel karsama tr olarak grd nedensel karsamann aynnth bir zmlemesine ayrlmtr: "Olgu du rumlanyla ilgili tm akl yrtmeler Neden ve Etki bantsn da temellenmi gibi grnyor."23 Ancak bu bant gerekte ne anlama gelmektedir? Is nn suyun kaynamasna neden olduunu veya nitrik ve hidroklorik asit kanmnn altnn zlmesine neden olduunu sy lerken ne demek istiyoruz? Hume, lnceleme'de "A, B'nin ne denidir" derken, A ile B arasndaki ilikinin eye aynldgn ne sryor; yani ncelik, birbiriyle temas halinde olma ve zorunlu balant. Eer A, B'ye neden oluyorsa, ncelikle A za man asndan B'den nce gelmelidir (nk hibir etki nede ninden nce gelemez), ikinci olarak, A, B ile temas halinde ol maldr (ancak bu ikinci koulun gerekten gerekip gerekme dii ak deildir; rnein Ay, temas halinde olmadan da med
22. a.g.y. XII, iii. 23. a.g.y. IV, i.

91 cezire neden olabilir; ve zihinsel nedenler, rnein arzular, et kileriyle yani kararlarla temas halindeymi gibi grnmyor lar; Hume bu gereklilii sonradan bir kenara brakmtr). nc ve en nemlisi, neden ile etki arasnda zorunlu bir balantnn olduuna inanlmasdr; eer A'nm B'ye neden ol duuna inanyorsak, A'nn bir bakma B'nin ortaya kmasn saladna inanyoruz demektir ya da A verildiinde B'nin ol maya "hazr olduunu" ya da A verildiinde, bunu B'nin izle mesi gerektiine. Hume, olaanst zmleme gcn imdi de zorun luluk kavramna yneltir. Bir kmr parasnn iyice kzgn bir atein zerine konulunca yanmas gerektiini sylemek ne anlama gelebilir? Buradaki gerekliliin, "olmal'nn (yani "yanmaldr"n) mantksal bir "olmal" olamayacan Hume doru olarak ileri srer. Kmrn yanma olaynda mantksal bir zo runluluk yoktur; onun yanmayacan ne srmek mantksal bir eliki deildir (yani, iki kere on bein otuz olmayacan ya da bekrlarn evli olduunu sylerken ortaya kan mantk sal eliki gibi deildir). Ancak eer mantktan gelmiyorsa, bi zim nedensel zorunluluk fikrimiz nereden geliyor? Hume, bu nun gzlemden gelmediinin srarla zerinde duruyor. Fiili gzlemlerimizde zorunluluk fikrine (idesine) karlk gelen hibir ey yoktur; varsaylan "kuvvet", "etkinlik" veya "retken g" nedenleri hakknda hibir duyusal izlenime sahip deiliz. Fiili olarak gzlediklerimizin tm, olaylardaki belirli yineleme ve dzenliliktir; bu sonu Hume'un konumunun can alc nok tasdr. Bir kmr parasn ne zaman atein zerine koysak, onun yandn gzlyoruz. Ama tm gzlediimiz de budur. Buradan daha ileri giden "zorunluluk" fikri iin hibir deneyci dorulama ya da gvence yoktur; bu zorunluluk fikri hibir duyusal izlenimden km deildir. Bu huzursuz edici sonuca ulatktan sonra Hume, imdi kar konulamaz son darbeyi vuruyor. "Nedensel zorunluluk" fikri, dnyada fiili olarak varo lan herhangi bir eye karlk gelmemektedir, yalnzca gemi gzlemlerimizin yinelenmesine dayanan alkanlkla ilgili bek lentilerimizin bir sonucu olarak ortaya kmtr. Gerekte tm gzlediklerimiz, A trndeki olaylarla B trndeki olaylar

92 arasnda bir dizi balant olduudur; ve A'larla B'ler arasnda ki bu srekli bir arada olu, bu sabit birliktelik (constant conjunction) gerekten byle bir ey olmamakla birlikte, bizi bu olaylara gerek bir zorunluluk yklemeye yneltiyor.
"Belirli bir olay tr, her zaman, tm durumlar iin bir di eriyle bir araya geliyorsa..., nesnenin birine Neden, die rine Etki diyoruz. Bunlar arasnda bir balant olduunu varsayyoruz; birinde varolan g, yanlmaz bir biimde di erini retiyor... Olaylar arasndaki bu zorunlu balant fik ri..., bu olaylarn srekli bir arada olmalanndan, sabit bir likteliinden kaynaklanyor...Benzer durumlarn yinelen mesinden sonra, zihin bir olayn ortaya kmasyla, alkan lk sonucu dierinin olaca beklentisine giriyor... Dolay syla zihnimizde duyduumuz bu balant. ..zorunlu balan t fikrini oluturduumuz duygu ya da izlenimdir. Bundan tesi sz konusu deildir."

Demek ki Hume'un devrimci sonucu, dnyada zorunlu, nedensel balantlarn olmaddr. Bunlar sadece yinelenen olaylarn zihinde alkanlkla ilgili beklentiler ortaya karma sdr, dolaysyla bizde bir kanlmazlk duygusu yaratr ki biz de bunu bir yanlg olarak gerek dnyaya ykleriz.
HUME'un AIKLAMASIYLA tLOtli SORUNLAR

Hume'un nedensellikle ilgili yapt aklama birok zor luk ortaya karmaktadr. Bir kere, Hume'un gerek zorunlu luk kavramna ynelttii saldry desteklemek iin kulland psikolojik savda baz kukulu yanlar var gibi gzkyor. Eer Hume'un sav doruysa, ne zaman A'larla B'ler arasnda yine lenen bir birliktelik gzlediimizde, hi duraksamadan A'nn neden, B'nin de etki olduunu ifade etmeliyiz. Ancak neden sel karsamalar, Pavlov'un kpeinin otomatik beklentilerin den fazlasn iermektedir (Bilindii gibi Pavlov'un deneylerin24. a.g.y. VII, ii.

95 de kpek, zil aldnda yemek beklentisine kollandrlmtr). B'ler, A'lar ne kadar sklkla izlemi olurlarsa olsunlar, her zaman otomatik olarak A'nn B'ye neden olduunu syle miyoruz; nl bir rnei ele alalm.25 Eer iki saat, ne zaman A saati tik-tak yaptnda B saati de tik-tak yapacak ekilde s rekli olarak birlikte iliyorlarsa, bu durum milyarlarca kez yinelense de, biz hibir zaman A'nn tik-tann B'ninkine neden olduunu sylemeyeceiz. Nedensel bir ba olduunu ne srmek iin, sz konusu olayn bilimsel kurammzla bada k olacak genel bir rgye uymas gerekir. Dolaysyla rutube tin arabamn almamasna neden olduu sylenebilir, n k bu aklama fizik ve kimyann kuramsal yasalarna uygun dmektedir; ama bir ard kuunun t, arabamn almamasyla ne lde ayn zamana rastlarsa rastlasn, hibir zaman ku tnn arabann almamasna neden olduu nu ne srmeyiz. Hume'un, nedensel ilikilerin sabit birlikteliklerden ba ka bir ey olmadna ilikin savnda da sorunlar var. Hume, "nedeni" yle tanmlamt: "Bir dieri tarafndan izlenen bir nesne ve ilk nesneye benzer tm nesnelerin, ikinci nesneye benzeyen tm nesneler tarafndan izlenmesi"; Hume bu tan ma bir de unu ekler: "Eer ilk nesne olmasayd, ikinci nesne asla varolmazd. *a6 Ancak eklenen tmce, balangtaki tan mn yalnzca sabit birliktelik cinsinden yeniden ifade edilme si deildir. Balangtaki tanm yaln olarak, A ile ilgili tm fi ili durumlarn, B'ninkiler tarafndan izlendiini ifade etmekte dir (rnein, "Scaklk dt zaman su, buza dnr"); ama eklenen tmce, dilek kipinde olgu-kart bir koullu ifa de ieriyor; yani, B olmayacakt eer (olguya kar) A olmasay d (buz olumayacakt eer scaklk dmeseydi). Byle olgukart koullu ifadeler, tam da kendi doalanndan dolay, bi zi olann ya da fiili durumda olmakta olann tesine gtrr ler. Bu, Hume'un ikinci tmceyi eklerken hata yaptn syle25. imdi Hume'un nedensellik aklamasna bir kar kma olarak kullanlmakta olan bu hayali rnek, Belikal filozof Arold Qeulinex (1624-1669) taralndan olduka farkl bir balamda kullanlmt. Aklama modelleri hakknda kr. G. J.VVarnock "Hume on Causation" Fears (771 iinde. 26. First Enquiry, VII, ii (73).

94 mek deildir. nk olgu-kart savlar, aslnda "A, B'ye ne den olur" dediimizde, sylemek istediimizin nemli bir ks mn oluturuyor gibi grnmektedir (yukardaki rnekte A sa atinin tik- taklarnn B saatininkilere neden olduunu kabul et mememizde, B saatinin tik-taklarnn, A saati varolmasa da devam edeceini varsaymamz rol oynamaktadr). Ancak Hume iin sorun udur: Eer olgu- kart nermeler nedensel nermeler tarafndan gerektiriliyorsa (ki kesinlikle byledir), bu durumda nedensel nermeler, fiili olaylarn birliktelii hak kndaki nermelerden daha yaln nermelerdir. Bu sorunlara ramen, Hume'un kendinden sonraki fel sefi dnceye ok byk bir etkisi olmutur ve bugn, Hu me'un aklamasnn yaatlabilecegine ve nedenselliin d zenlilikle aklanmas grnn esas olarak salam olduu na inanan birok felsefeci vardr.27 Bizim amalarmz asn dan ise, Hume'un nedensellikle ilgili aklamalarnn nemi, aklclann savlanna kar kukucu bir tehdit oluturmasnda yatmaktadr. Descartes'n ak ve seik fikirler kuram ve Leibniz'in Yeter Sebep lkesi, felsefi akln, tm gerekliin altn da yatan zorunlu balantlar ortaya karabilecei umuduna dayanyordu. Hume'un aklclara ynelttii tehdit, bu ne s rlen "zorunluluun" neden meydana geldiinin kesin anlam da aklanmas gereidir. Eer sz edilen zorunlu balantla rn a priori ortaya konulaca varsaylyorsa, buna kar Hu me'un itiraz u olacaktr: A priori olarak ortaya konabilecek doruluklar yalnzca mantk ve matematiin bilgi ierii ta mayan totolojileridir. Ve eer zorunlu baglantlann a posteriori olarak, deneyimle onaylanaca varsaylrsa, bu durumda Hume'un eletirisi, gerekletirilen hibir deneyci gzlemin, sadece olumsal dzenliliklerden bakasn ortaya koyamaya ca eklinde olacaktr, tte Immanuel Kant' (1724-1804) "dogmatik uykusundan" uyandran ve insan aklnn doas ve snrlanyla ilgili zgn ve son derece karmak aklamasna yol aacak olan tehdit budur.

27. Cf. Mackie, T/e Cement of the Universe (79).

95
C. KATfTI BREM

Kant, Knigsberg niversitesi'nde 1755'te ders verme ye baladnda, Alman "Aydnlanmasnda" egemen durumda olan felsefe genelde aklc grt. Leibniz'in dncesi, Christian Wolff (1679-1754) tarafndan metafiziksel bir dizge haline getirilmi ve Wolff'un rencisi Alexander Baumgarten (1714-1762) tarafndan geniletilmi ve gelitirilmiti. Kant'n en byk yapt Saf Akln Eletirisi (Kritik derReinen Vernunft, 1781), Ortodoks aklclkla, Hume'un deneyci kukuculuu arasndaki nedensel zorunlulua ve a priori bilgiye dayal ge rilimden domutu. Kant'n kendi szleriyle "beni dogmatik uykumdan ilk defa uyandran ve aratrmalarma kurgusal fel sefe alannda bambaka bir yn vermemi salayan"28, Hu me'un nedensellik konusuna yaklamdr.
AHALTTK VC SENTETK; SErfTETlK A PROR YARGILAR

ncelikle terminoloji hakknda birka sz syleyelim, zellikle bugnk felsefi zmlemelerde kabul gren bir ara haline gelmi olan Kant'n yarglan snflandrmas hak knda. Kant, ilk nce a priori ve a posteriori yarglar arasnda bir aynm yapt (bu ayrmn felsefe asndan uzun bir tarihi vardr ve Aristoteles'ten gelen bir aynmdr). Olaan bir gzle me dayal a posteriori bir yarg, bilinen olumsal doruluklarla uramaktadr, "Kedi rtnn zerinde oturuyor" gibi. Buna karn, matematiin yarglar gibi, a priori yarglar hem zorun ludurlar hem de tmel (evrensel) yarglardr ("bu yarglarn tam evrensellikleri vardr, yle ki hibir istisnalar olanakl de ildir").29 Bu ayrma ek olarak Kant, analitik ve sentetik yarg lar arasnda kendisinin yapt bir ayrm da ortaya koyuyor. Analitik yarglarda ("Bekrlar evli deildir" yargsnda olduu gibi) yklem, znede ierilmitir (yani, "evli olmama" kavra m, "bekr olma" kavramnn iindedir ya da onun tarafndan
28. Prolegomena to Every Future Metaphsics (1783) Lucas (ev.) (83] s. 9. 29. Kritik derReinen Vernunft (Saf Akln Eletirisi) (1781); 1787, B.3, 4, (82).

96 ierilmitir). te yandan, sentetik bir yarg, totoloji (esz) aleminin tesine geer ve dnya hakknda ierikli bilgi salar. Dolaysyla "Tm bekrlar 2.50 metreden daha ksa boya sa hiptir" yargs, sentetik bir yargdr ("2.50 metreden daha ksa olma" zellii, "bekr olma" kavramnn iinde deildir.) Eer deneyci konum bu iki ift ayrmla sunulacak olur sa, bu, ok kolaylkla ifade edilebilir; her iki aynm da birbirle riyle tam olarak akmaktadr. Tm a priori doruluklar ana litiktir; bunlar tam da Hume'un "ideler arasndaki bantlar" dedii eydir. Bunlarn evrensellikleri ve zorunluluklar totolo ji olmalarndan kaynaklanr. Benzer biimde tm sentetik doruluklar, yani dnya hakknda gerek bilgi veren tm ner meler, deneyci filozoflar iin gzlemle ulalm a posteriori doruluklardr; bu tr doruluklar hibir zaman zorunlu deil dir, ama her zaman tmyle olumsaldr (baka trl de olabi lirler ya da belli bir zaman iin doru olmayabilirler). Ancak Kant bu noktada deneycilerden ok temel bir ekilde ayrlr ve gerek sentetik a priori yarglar olduunu ne srer. Yani, dnya hakknda bilgi salayan yle nermeler vardr ki, bun larn doruluu a priori, evrensel ve zorunludur. Gerekten de Kant, matematiksel nermelerin bu trden olduunu ne sr mtr (bu sav, aritmetiksel ve geometrik doruluklarn geli tirilmi totolojiler olduunda srar eden Mantk Fozitivistler tarafndan iddetle eletirilecektir). Ancak, bizim amalarmz asndan Kant'n sentetik a priori yarglara verdii en nemli rnek, nedensellik yasasdr -"Her olayn bir nedeni vardr" ya da Kant'n ifade ettii biimiyle "Her deiim, neden ve etki nin balantl olmas yasasna uygun olarak meydana gelir."30 Bu nerme, diyor Kant, analitik deildir, nk deiim kavra m mantksal olarak bir neden fikrini iaret etmez. Ancak yine de, insan akl tarafndan kantlanabilecek evrensel ve zorunlu olan bir nermedir. Saf Akln Eletirisi'nm en nemli amala rndan biri sentetik a priori j^arglarn nasl olanakl olduunu gstermektir.
30. a.g.y. B 2 3 2 .

97
AKLIM SINIRLARI

Saf Akln Eletirisi bal, balangta aklclk kart bir bak asn akla getiriyor, gerekten de kitabn ("Diyalektik" adn tayan) ikinci blmnde Kant, sonul gerekliin bilgi sini salamak amacmdaki aklc metafiziin savlanm ykmay hedeflemitir. Kant, olanakl bilgi nesnelerinin yalnzca "g rngler" (fenomenler), yani fiziksel dnyann deneyci biim de gzlemlenebilen nesneleri olduunu ne sryor. "Algdan ve bir algdan olanakl bir dierine deneyci biimde gemeyi salayan alglardan baka bize gerekten verilmi hibir ey yoktur."51 Sonul "noumena" dnyasnn bilgisine ulamak ola nakl deildir ("noumena" bilen zneden bamsz olan "ken dinde eyler"dir). Duyusal deneyimin snrlarn amaya yne len her giriim kanlmaz bir biimde "antinomi"lere (atk lara) -paradoks ve elikilere- yol aacaktr. Demek ki Kant, aklc filozoflarn "saf inceleme" tasarsna kat bir biimde kar koymaktadr; bu tasar, deneyim ortamnn tesine gee rek koulsuz bilginin "mutlak" dnyasna ulalabileceini d nyordu. Aklc dnrlerin bu savlar, Kant'n nl ereti lemesinde yle mahkum edilmektedir: "Serbest uuu sra snda hava tabakalann yaran hafif gvercin, havasz uzayda daha kolaylkla uacan hayal edebilir."32 Bu tr arzular ya rarszdr; deneyime hibir ekilde bavurulmadan dnyann betimlenmesini istemek olanakl deildir.
DEMEYM v e KAVRAMA YETSTIlr KAVRAMLARI

Kant, aklclarn giriimleri konusunda ne kadar kukucuysa, Locke ve Hume tarafndan ne srlm deneyci g r konusunda da ayn ekilde eletireldir; deneyciler, duyuizlenimlerinin kendiliinden bilginin temeli olduu grn deydiler. Zihnin, duyular yoluyla edilgin bir ekilde izlenimler alarak evresinin deneyimini edinmesi fikrini, Kant sama g rerek bir kenara brakr. Ham duyu verileri anlama yetisi iin hibir eyin temeli olamaz; Kant, Leibniz'i izleyerek33, en yaln duyumlarn bile bir srece tabi tutulmas ve anlalmas iin
3 1 . a.g.y. A 493, B 52. 32. a.g.y. A 5, B 8. 33. Bkz. s. 86-87.

98 zihnin etkin gcnn devreye girmesi konusunda srar eder. Dnyann deneyimini edinme srecinde zihin, sahip olduu belli bir yapyla dnyay zorunlu olarak yorumlar. Zihin dnya ya zaten sahip olduu donanmlarla yaklar; Kant bunlara "anlama yetisinin kavramlar" (Verstandesbegriffe) adn ver mektedir. Bu tr kavramlar olmadan dnyaya yaklamak de neyimde bulunma olmayacaktr, yalnzca bir tr dolaysz du yusal farkmdalga sahip olunacaktr; Kant bunlara "gr" (Anschauung) adn vermektedir. Bylelikle, deneyimlerimize ierik vermek iin duyu-izlenimlerinin gerekli olduu reddedil memi olmaktadr ki deneyciler bu noktada hakldrlar. Duyu verisine sahip olmayan bir zihin, ieriksiz bir zihin olacaktr, yani zihnin zerine dnecei hibir ey yoktur. Dolaysyla Kant hem deneycilerin hem de aklclarn bilgiye yaklamla rnda nemli doruluk paylan olduunu ne srmektedir; Kant bunu, nl savsznde zetle yle dile getirmektedir: "ierii olmayan dnceler bo, kavram olmayan grler krdr."3* Demek ki Lockeu ve Leibnizci konumun her ikisi de kusurludur: "Leibniz grnleri ayn Locke gibi zihinselletirmi..., anlama yetisinin tm kavramlarn da duyusallatrmtr." Gerekte bizim anlama yetimiz ve duyusal yetimiz "ancak birbirleriyle birleme durumunda eylerin nesnel ola rak geerli yarglarn salayabilir."35 Eer dnya hakknda deneyim edinmek iin, zihnin, za ten kendi kavramlaryla donanmas gerekiyorsa, bu kavramlar nereden gelmektedir; ve daha nemlisi, onlarn, bilgi olutur mak iin zorunlu nesnel geerlie sahip olduklann nasl orta ya koyabiliriz? te Saf Akln Eletirisi'nin temel sorunu budur. Kant bu soruyu, kavrama yetisinin tm kavramlannn baz te mel "kategorilerden" (Aristoteles'in metafiziinden alnma bir terimdir bu) tredigini syleyerek yantlar. Kavrama yetisinin bu "kategorileri", tz kategorisi veya nedensellik kategorisi gi bi, a priori kavramlardr; bu anlamda Kantin kategori kuram, geleneksel aklcln doutan fikirler retisini izliyor gibi g rnebilir. Ancak, bu fikirlerin duyu deneyiminden tmyle ba msz olduunu ne sren Descartes grn aksine Kant,
34. KitiK A 5 ] , B 75. 35. a.g.y. A 2 7 1 , B 327.

99 bunlann deneyim tarafndan nvarsayldklann syler -bu nok ta bilgikuramna yaplm en can alc ve zgn katkdr. Tz ve nedensellik gibi kategoriler dnyann deneyimini edinebilme mizin zorunlu nkoullandr. Eer dnya grnd haliyle bi ze grnecekse ve biz dnyann herhangi bir kavrayna ula acaksak, bu kavraylar kategorilere uymak durumundadr:
"A priori kavramlar olarak kategorilerin nesnel geerlilii, d ncenin biimi sz konusu olduunda, deneyimin ancak onlarla olanakl olmas olgusuna dayanr. Kategoriler, dene yime a priori ve zorunlu olarak baldrlar, nk herhangi bir deneyim nesnesi ancak onlar araclyla dnlebilir. "6

Kant bu bilgi yaklamn kendi "Kopernikus devrimi" di ye niteler. Nasl Kopernikus, Gnein ve yldzlarn gnlk ha reketlerini, dnme durumunda olann Gne ve yldzlar deil, dnyann kendisi olduunu ne srerek akladysa, Kant da dnya hakkndaki bilgimize "kendinde eyin" varsaylan bilgi siyle balayarak deil, ama kavrama yetisinin dnyaya kabul ettirdii (dayatt) kendi yapsndan balamamz gerektiini ne srmtr. Bununla birlikte Kant kendi devrimiyle ok gu rur duysa da, ilk bakta ne lde yeniliki olduu ak deil dir. Daha nce grdmz gibi, Hume da, nedensel zorunlu luu dnyadaki nesneler arasnda varolan gerek bir balant olarak deil, kendi znel hislerini kanlmaz biimde gerek lie kabul ettiren zihnimizin doal bir eilimi olarak grerek byle "Kopernikusu" bir hamle yapmt. Aynca Hume'un stratejisiyle yaplan bu karlatrma, Kant'n izledii yolun ge erlilii konusunda ciddi kukulara yol ayordu. nk Humecu stratejinin yapt hamle derin bir biimde kukucu ve ykcyd: Dnyada gerek zorunluluk yoktur; yalnzca tmy le olumsal beraberlikler sz konusudur. "Dsal nesnelere doru ynelmekte"37 zihnin kendinden bir eilimi vardr, an cak zorunluluk hissi yalnzca zihnin bir zorlamasndan kay naklanmaktadr: "Bundan tesi sz konusu deildir."
36. a.g.y., A 9 3 , B 126. 37. Treatise (72) I, xiv.

100
KATTTTA TOAHSEHDErfTAL IKARIM; NEDENSELLK

Kant, nedenselliin "sadece znel" ("bloJH subjektiv") aklamasn reddederken ok katdr. Nedensellikle ilgili yar glarmzn "zorunlu ve en kuvvetli anlamda evrensel a priori yarglar"38 olduunu sylemektedir. Ancak bu sav ortaya koy mak iin, "kategorilerin" dncemizin sadece znel taraf ol madn, onlarn "nesnel geerliliklerinin" olduunu ortaya koymak durumundadr.39 Bunu gerekletirmek iin Kant, ka tegorilerin "Aknsal karm" adn verdii son derece karma k uslamlamalar gelitirmitir, nedensellikle ilgili durumda Kant, evrensel a priori zorunlu bir doruluk olarak "tm dei imlerin neden ve etki yasasna uygun olarak meydana geldi ini" kantlamaya koyulur. Kantlama uzun ve ayrntldr, ama aa yukar u yolu izlemektedir: Bir nesneyi (megin bir ev) algladmda, algmn sras tersine evrilebilir; yani nce a ty, giri katn daha sonra gzleyebilirim; ama bu eleri di er srayla da gzleyebilirim. Ancak bir olay algladmda (r nein bir sandaln rmakta yzmesini), buradaki grnler yukardaki durumla benzer ekilde tersine evrilebilir deildir; eitli elerin deneyimini ancak belirli bir sra iinde edine bilirim. imdi bu sra znel deildir; grnlerin kendilerine aittir, benim onlan anlayma deil. Dolaysyla bir olayn alg lanmasnda her zaman, algnn srasn zorunlu klan bir kural vardr ("diese Regel is bei der Wahrnehmung von dem was geschiet jederzeit anzutreffen, und sie macht die Ordnung der einander foigenden VJahmehmungen notwendig").*" Kant'a gre bu sonu, nedenselliin Humecu aklamasnda yanl bir yan olduunu zaten gsteriyor. Humecu gre g re Ann B'yi srekli izlediini gzleyerek biz bir dzenlilik ol duunu kefederiz, bu da bizi nedensellik fikrine gtrr. Ama Kant' in uslamlamasnda, alglarmzn srasnn baka trl deil, byle olmasn zorunlu klan bir kural olmadan "A, sonra B" bileiini bir olay olarak bile ayrt edemeyiz. Ksaca, dsal bir olayn deneyimi nedensel zorunluluun kavrayn zaten nvarsaymaktadr.
38. KriK B 5. 39. a.g.y. A 89, B 122. 40. a.g.y. A 193, B 238.

101 Eer Kantin uslamlamas doruysa (kantlamasnn ay rntlar felsefi tartmalara hl konu olmaktadr), deneycile rin kukuculuunu aabiliriz ve dnyann yapsnn zorunlu a priori bilgisine ulaabiliriz. Bununla birlikte, her olayn bir ne denle belirlendiini ifade eden sentetik a priori yasa, deney sel grngler dnyasna - "grnler" dnyasna- baland lde dorudur. Deneycilikle aklclk arasndaki olaans t Kant bireimin z budur. Bir yanda nesnel, a priori bil ginin olana vardr; bu yzden, bizi verilerin edilgin olarak alnyla snrlayan ve tmyle znel zihinsel eilimlerimiz te sinde gerek zorunluluklara izin vermeyen deneyci resim yan ltr. Ama te yandan, kategorilerin nesnel geerlilii bizi, du yulur grngler dnyasn aan saf kavranabilir gereklikler dnyasna da gtrmemektedir. Kategoriler yalnzca bizim dnyann deneyimini edinebilmemiz iin olmas gereken ko ullar ortaya koyduu lde geerlidir. Bu zet, Saf Akln Eletirisini meydana getiren ok ge ni ve karmak uslamlamalar dzeninin hakkn verebilmeyi doal olarak baarabilmi deildir.*1 Bununla birlikte sylen melidir ki bu uslamlamalar derinliine aratran birok kii, derine indike Kantin konumunun daha da g ve ulalamaz olduunu ifade etmektedir. Geri Kantin biemi onu izleyen (Fichte ve Hegel gibi) Alman idealistleri ile karlatrldnda olumlu anlamda berraktr, ama yazdklar genelde ok youn ve kasvetlidir ve teknik terimlerin younluu iinde okuyucu ya yardmc olacak ok az rnein verildii hayli soyut bir dil le yazlmtr. Bu durum zellikle "Transendental karmn" ok nemli uslamlamalar iin dorudur ki Kant, kategorilerin hangi anlamda nesnel geerlilie sahip olduklarn umut kinci bir biimde karanlkta brakmtr. Her eye ramen Saf Akln Eletirisi modern zamanlarn en nemli felsefi almas ola rak kalmtr ve deneycilerle aklclar arasndaki daimi kavga da yeni bir ilerlemenin yaplabilmesi iin, insan bilgisinin Kant zmlenmesinin balang noktas olarak alnmas ge rekecei kesin grnmektedir.

41. 'Saf Ahim Eletirisfndeki uslamlamalarn ayrntl zmlemeleri iin bkz. Scruton (84), Wa)ker (85), Bennett (86).

V
YRMMC YZYILDA AKILCILIK

A. HEOELIn MRASI YtRMtTlCl YZYILDA HEOEL'e BAKI

Yirminci yzyldaki felsefe almalarnda zerinde du rulmas gereken bir olgu, Hegel'in (1770-1831) yazlarnn ok yakn zamanlara dek ingilizce konuan lkelerin felsefe gele neinden gelen filozoflar ve felsefecilerce byk lde bilin miyor olmasdr. Bir zamanlar niversitelerdeki felsefe tarihi derslerinde Hume ve Kant'a kadar geldikten sonra, yz yllk bir atlama yaplarak Bertrand Russell ve G.E. Moore'un "anali tik hareketinden" devam etmek allm bir uygulamayd. On dokuzuncu yzyl incelenirken de zerinde durulan yazarlar, deneyci gelenei gayretle yaatm olan Jeremy Bentham ve J.S. Mili gibi kiilerdi (Bunlar Hume ile Russell arasnda bir kpr grevi grmlerdi). Sz edilmesi gerektiinde de, "Hegelci dealizm" felsefenin doru yoldan sapmasna bir r nek olarak gsteriliyordu; yani rmcek an kendi zerine delice saran aklc iin bir paradigmayd ve deneysel bilimle rin kesin ve duyarl yntemlerini es geerek, "sonul gereklik" hakkndaki yarglara saf kurgusal aklla ulamak gibi yanl yndeki bir abay simgeliyordu.

104 Bu gre kar yakn zamanda bir tepki ortaya kt ve 1960'lardan itibaren birok felsefeci, Hegel'in, biraz yksek lerde uan ve abartl biemine karn, insan bilgisinin doas hakknda zgn ve aydnlatc sezgilere sahip bir dnr ol duu ynnde deerlendirmeler yapmaya balad. Ancak eski anlay da kolay ortadan kalkmyor; daha 1982de bir yorum cunun Hegel'i "bilim adamnn ilevinin yerini almakla ve pra tik aratrmalara konu olan eyleri a priori temellendirmeye almakla" suladna tank oluyoruz.1 Dolaysyla Hegel'e kar bu dmanca tavnn nereden kaynaklandna bakarak ie balamak yararl olacak.
GELENEKSEL KARKATR: HO KOKULAR YAYAN BR HAYALPEREST OLARAK HEOEL

Bir hayli uzun srm olan Hegel'i grmezlikten gelme eilimi (birok durumda Hegel'i okuma zahmetine dahi kat lanmadan), byk lde Bertrand Russell'n deerlendirme lerine baldr. Russell, her ne kadar Hegelci fikirlerle genli inde bir sre megul olsa da, bir sre sonra Hegel'in gr lerini dayanaksz ve anlamdan yoksun bulmutu.
"Hegelcilerin etinde, u ya da bunun "gerek" olmadn kantlamak iin her trl gereke var. Say, uzay, zaman, madde; bunlarn tm Hegelcilerin sylediine gre kendi leriyle eliik olmakla mahkm edilmilerdir. Mutlak dn da gerek olan hibir ey yoktur; Mutlak, ancak kendisi olarak dnlebilir, nk onun iin baka dnlecek bir ey yoktur ve Mutlak'n ebedi olarak dnd trden eyler dealist filozoflarn kitaplarnda dndkleridir. "2

Burada karikatr sunulan ve bir kenara braklan ku ram, Hegel'in "Mutlak dealizm" ad verilen kuramdr. Hegel'in grne gre dnyadaki her olay, zbilincin aklsalhgna, ya ni Hegel'in "Oeisf adn verdii mutlak "Tin"e ya da "kendini
1. Michael Roserc, "Hegel" VVintle (97) iinde. 2. My Fhilnsaphical Dcvelopment (101) s. 62.

105 ortaya koyan Tin "e doru giden basamaklar olarak grlebilir. Felsefede birok farkl anlama gelen "dealizm" terimi, bu balamda baz aklamalar yapmay gerektiriyor. Hegelciler kendilerini Kant bilgi kuramnn gelitiricisi ve iyiletiricisi olarak grmektedirler. Daha nce grdmz gibi Kant, dn yann deneyiminin edinilmesinde anlama yetisinin etkin rol nn zerinde durmutu; Kant, "aknsal karm" adn verdi i uslamlamalarla, grng dnyasnn deneyimini edinirken, anlama yetisinin baz temel kavramlannm, yani kategorilerin zihin tarafndan varsayldgn ortaya koymay denemiti. Fa kat her ne kadar Kant kendi felsefi konumunu "aknsal ide alizm" olarak nitelemise de, gerek olann yalnzca zihinsel olduu savndan kanmt. Kantin grne gre, her ne ka dar zihinden bamsz bir "kendinde eyler" dnyas varsa da, insanlar bunlarn bilgisine hibir zaman ulaamaz; nk tm bilgiler zorunlu olarak deneyimde verilmi olana bal olmak durumundadr ve zihin tarafndan belirli bir ekilde yorumla nrlar. Ama Hegelciler bunun tesine gittiler ve "kendinde ey ler" kavramn anlalmaz olarak nitelendirerek tmden red dettiler. Yalnzca ideal olan gerektir; tm varolanlarn zihin sel olmalar gerekir. "Hegelci idealizmin" grleri ngilizce konuulan dn yada T.H. Green (1836-1882), F.H. Bradley (her ikisi de Oxford'dagrevliydi) ve Cambridgeli filozof John McTaggart (1866-1925) gibi yazarlarn almalaryla giderek artan bir bi imde olaanst bir ilgi grd. Aslnda, on dokuzuncu yzy ln sonunda Hegelci ya da ksmen-Hegelci tr bir idealizm n giltere ve (daha az lde) Amerika'daki egemen felsefeydi.3 Russell, Hegelci metafizie saldrdnda, kafasndaki Hegelciliin yukarda sz edilen ngilizce konuulan dnyadaki Hegelcilik retisi olduu anlalyor. Eletirmenlerden birinin gzlemledii gibi "Russell'in Hegel'i" kabaca buzlu camn ar dndan grnen McTaggart olarak kabul edilebilir."4 Aslnda McTaggart'n nerdii, idealizmin u bir yorumuydu ve tm
Bu dnemin nde yelen Amerikan Heyelcisi, Harvardl filozof Josiah Royce idi. (1855-1916). 4. Bkz. Maclntyre, Hegel: A Collection of Critical Essays (96). s.vii. 3.

106 gereklik zsel olarak tinsel kabul ediliyordu; buna gre mad de, uzay, zaman sadece znel grnler dnyasna indirili yordu. Russell ve Frege tarafndan kurulmu analitik ve mate matiksel okula dahil olan filozoflar iin bu tr grler fazla ca gsterili ve esas olarak deersiz grnyordu; onlara g re bu tr bir felsefe yapma, Russell'n adalarndan birinin iaret ettii gibi, yalnzca gerei "ho kokulu hayaller" ktle si ardnda gizlemeye yaramaktadr.5
HEOELTn TOY (OBlSD KAVRAMI

Hegel'in karikatr iin bu kadar yeter. imdi Hegel'in gerek grlerine bakmamz ve bunlann gerekten kendini dizginlemeden kapp koyvermi bir "aklc metafizikinin" amok kousu olarak dnlp dnlmeyeceini grme miz gerekir. ncelikle, eer Hegel'in kozmik Tin ya da Oeist hakkndaki ana ontolojik sav, szcn tam anlamyla alna cak olursa, bunun kabul edilmesi iin ok fazla bir sebep bu lunmadn teslim etmek gerekir. Hegel'e en ok duyguda olan ve faal yorumcusu Prof. Charles Taylor, retinin bugn neredeyse "lm olduunu" kabul ediyor. "Bugn hi kimse (Hegel'in) ana ontolojik sav olan, Evrenin, z aklsal zorun luluk olan bir Tin tarafndan ortaya konduu savna gerekten inanmyor."6 Bugn, hem aknsal bir yaratcya inanan Tanr clar hem de Tanrdan tmden vazgeen farkl grlerdeki maddeciler, Hegel'in kendini ortaya koyan Oeist kavramn yanl (bazlar anlalmaz olduunu syleyecektir) olarak nite leyerek reddedeceklerdir. Bununla birlikte Hegel'in Oeist ku ramn daha cana yakn bir tarzda yorumlamak da olanakl. nk Hegel'in kendini ortaya koyan mutlak Tin hakknda, za man zaman neredeyse gizemli bir havaya brnen savlarna ramen, Hegel'in felsefesinin genel bak zamand a priori

5.

"Hegelci olmayn ve pembe hayaller iinde kendinizi kaybetmeyin -en azndan baz kiiler, kendilerini kantlam olana inanmakla snrlandrdklar ve gerekten bildiklerimizle, bilmediklerimiz arasndaki ayrma aklkla sahip ktklar srece, dnyann gidiat asla kesintiye uramayacaktr.' (Logan Fearsall Smith, Russell {51 cilt. I, s.94'ten alntlanmm 6. (941 s. 538.

107 doruluklarla veya ebedi hakikatlerle ilgili deildir; Hegel, her eyin tesinde fiili dnya tarihinin dinamik srelerinin rt sn kaldrmak ve aklamak istemektedir. Bu adan bakln ca Geist, her eyin ondan pay ald, tarihin ona doru ilerle dii bir sonul basamak olarak gizemli tinsel bir "mutlak" ol muyor tmyle. Hegel'in zerinde durduu gibi Geist, kendini biimde, yani sanat, din ve felsefe olarak gstermektedir. Geist, Aristoteles'te olduu gibi bir ilk hareket ettirici ya da Descartes anlamda ebedi yetkin bir varlk deildir. Bunun yerine, insanln kendini gerekletirmek ve dnyay anla mak iin verdii srekli mcadeleden kaynaklanmaktadr. J.N. Findlay'in syledii gibi:
"Oeist'm her eyin hakikati olmas, Oeistn dnyay biim lendirmesi ya da nedensel olarak onun sorumlusu olmas demek deildir; Oeist'm dnya tarihinde kendini gsterme si olduka ge bir evrededir ve en yksek basama olan felsefenin, gecenin karanl derken dnyaya gelecei sylenmitir....(Geist] deneyim olgulannm zel bir gr n (temsil etmektedir}., yoksa Evrenin temelinde bulunan ve ondan nedensel olarak sorumlu bir ey deildir.'"

Eer bu yorum saglamsa, Hegelci "Aklcln" ontolojik merkezi daha az kuku gtrr grnmeye balyor; imdiye kadar ortaya kan, Hegel felsefesinin bir a priori metafizik ol maktan ok, insan deneyimlerinin fiili tarihsel olgularn bir yorumlama giriimi olarak grlebiyecegidir.
HEOEI/DE DYALEKTK

Hegel'in Geist retisinin salam yorumu ne olursa ol sun, Hegelci felsefeye ynelik ilginin geerli kalmasnda asl it kiyi onun diyalektik kuram oluturmutur. Bu kuram Hegel'in en nl yapt olan "Tinin Gvngbilimi'nde ("Geist'm Fenomenolojisi" (Phnomenologie des Geistes, 1807), aynca "An7. J. N. Findlay, "The Contemporary Relevance ot Heyel- Macntyre (96)'Min iinde 16.

108 siklopedi"e (Encyclopedi der philosophischen Wissenschaften im Orundisse, 1817; byk lde gzden geirilmi ba smlar 1827, 1830) gze arpmaktadr. "Diyalektik" deyimi Yunanca "dialegein" (sylemek) fiilinden tremitir ve felsefe deki ilk kullanm Platonda karmza kar. Sokratik diyalogla rn geliimi tipik olarak dinamik bir uslamlama ve kar-uslamlama sreci iinde olmaktadr; bir durum ortaya konur, kar rnekler ve kar kmalarla buna yant verilir ve balangtaki durum, gelen kar kmalann da hesabn verecek ekilde d zeltilir. Sre kendini yineler ve baka dzeltmeler yaplr. "Di yalektik" deyimi daha teknik anlamda Platonun Devletinde, felsefi akl yrtmenin en yksek biimini betimlemek iin kul lanlmtr; zihin bunun yardm ile uslamlama ve kar-uslamIama srecini kullanarak dereceli olarak ilk ilkelere ykselir.8 Bu Platoncu kavram Hegel'de gelitirilmi ve daha an bir hale getirilmitir; felsefi akl yrtmenin yaps esas olarak "lemelerle" ortaya kmaktadr. Her l, sav, karsav ve bireimden (tez, antitez ve sentezden) olumaktadr (geri Hegel'in kendisi bu terimleri bu ekilde kullanmamtr). "Sav"da bir balang durumu ortaya konur, ancak zmleme onun paradoks ve elikilere yol atn gsterir. Bu glkler "karsav"n -balang savnn kartnn- retilmesine yol aar. Ancak karsavn da salam olmad kantlanr ve hem savn hem de karsavn eliki ve eksiklikleri yeni bir konumla -bi reimle zlr. "Aufhebung" terimi genellikle "ama" olarak evrilmitir; ancak bu gizemli terim hibir eyi aklamyor. Aslnda Hegelin kavram grece daha anlalr bir kavramdr. Almanca- da "aufheben" fiilinin ikili anlam vardr: Bir anlamy la "kaldrmak" ya da "ykseltmek" demektir; dier anlam ise "iptal etmek", "geersiz klmak" ya da "ortadan kaldrmak"tr. Dolaysyla Hegelci bireim hem savda hem de karsavda akld ve yanl olan ortadan kaldrmakta ya da iptal etmek te, ama ayn zamanda onu "ykseltmekte" ve her birinde akl c ve doru olan koruyarak, bu unsurlar daha st bir doru lukta birletirmektedir. ("Aufheben'in ikili anlam Almanca'ya zg bir ey deil; Latince "tollere" fiili de benzer ekilde hem kaldrmak hem de ortadan kaldrmak anlamna geliyor).
8.

Bkz. Bl. 2, S. 3 3 .

109 Hegel'in l yaps bireimle durmaz, kendini yineler ve yukar doru ykselir. Bireime vardmzda, onu yeni bir sav olarak deerlendirebiliriz ve onu zmleyerek elikiler ve glkler ierdiini gsterebiliriz. Bylelikle zihin yeni bir karsav ne srer, bu da yeni bir bireime gtrr ve bu by lece srer gider. Nereye kadar? Sonuta, sonul gerei aa karacak son bak as ya da "Ansichfe dek.
DUYUSAL KESTfliK, ALOI v e ZBtLM

Tinin Grngbilimi'nen alnan bir rnek Hegel'in d ncesindeki diyalektik hareketi gstermeyi salayabilir. Ba langta insanlarn dnyaya yaklamlarna be duyudan gelen verilerin edilgin bir biimde alnmas olarak baklabilir. eyler hakkndaki bu olaan bilinlilige Hegel, "duyusal kesinlik" ya da "doal bilinlilik" (naturliches Bewusstsein) adn verir. He gel'in duyusal kesinlii niteleme yolu bir anlamda Locke ve Hume tarafndan gelitirilen ve zihni, duyusal ideleri ya da "iz lenimleri" alan edilgin bir alc olarak kabul eden deneyci an lay hatrlatmaktadr.9 Ancak nasl byle bir bilinlilik hali in san bilgisinin temelini oluturur? Hegel'e gre bu olanakl de ildir; nk, eer zihin kendini tikel izlenimlerle snrlarsa, herhangi tutarl bir yargda bulunma olanana sahip olmaya caktr. Yargda bulunma yolundaki her giriim, deneyimlerimi zi betimlemeyi iermek zorundadr ve herhangi bir betimleme zorunlu olarak tikel "verilmi olann" tesine gemek ve genel ya da tmel terimleri kullanmak durumundadr. "Krmz", "yu varlak", "geni" vb. gibi tmel (evrensel) kavramlar olmadan hibir bilinli bilgi olanakl deildir. Dolaysyla balangtaki "duyusal kesinlik" fikrinin kendinden kusurlu, eliik bir kav ram olduu gsterilmi oluyor; onun varsaylan nesnesi olan aracsz duyusal izlenim "doru olmayan, akld, basit bir be densel harekete" (das Unuahre, Unvernunftige, bloji emeinte) indirgenen bir ey olmaktadr.10
9. Bl., 4, pp. s. 74-6. 10. Phanomenologie des Oeistes (89)bl. 110 (Maclntyre (96) 166). Hegel "bloss Oemc.inte" (Kelimesi kelimesine "yaln olarak sylenmi") ifadesi ile "duyusal bir veriye iaret ettiimizde 'bir ey sylediimizi' dnebiliriz, ama dilde tu tarl olarak ifade edilebilecek hibir ey yoktur ortada" demek istemektedir.

110 Bylelikle savdan, karsava gemi oluyoruz; yani sa dece duyusal bilinlilikten, eylerin, evrensel zelliklerle nite lenen nesneler olarak anlalmasna gemi oluyoruz. eyle rin, genel zelliklere sahip olarak anlalmasna Hegel "alg" (Wahmemung) diyor. Ancak bu alg kavramnn da salam ol mayan ve eliik olduunun gsterilebileceini ne sryor Hegel. nk bir eyi tikel bir nesne olarak alglamak, onu te kil bir birlik olarak (ausschliessendes Eins) kavramaktr; an cak bir eyi bir zellikler kmesi cinsinden betimlemek, ken diliinden farkl bir boyuta hareket etmek demektir -genellik ve farkllk boyutuna. Hegel'in burada ortaya karmaya al t eliki ilk bakta kolayca anlalacak bir ey deil; tek bir nesnenin (rnein bir fincann) genel zelliklere (rnein ek le) sahip olarak alglanmas olgusunda ieriden gelen bir pa radoks ya da sorunsal grnmyor. Ama belki (Hegel'in olma yan) bir rnek, Hegel'in ne yapmak istediini anlamamza yar dmc olabilir. Eer bir fincana, rnein knlabilirlik zelliini yklyorsak, fincan algladmz andaki durumu itibariyle, onun nitelendirilmesinin kendiliinden tesine gemi oluyo ruz; yani onun dorudan gzlenebilir zelliklerinin tesine ge iyor ve onu srekli nedensel eilimlere ve glere tbi bir ey olarak kavryoruz. Bizim fincan kavrammz bir nedensel zellikler ve bantlar kmesinin kavranlmasn ieriyor; bu zmleme de bizi, kuvvet ya da gce (Kraft) sahip bir ey olarak bir nesnenin kavramna gtryor. yleyse imdiye kadar, tikellerin duyusal bilinliliginin kusurlu oluunun zmlenmesinden, karsava -yani bir e yin genel zellikleriyle alglanmasna gemi olduk. Ancak eylerin bu tr bir anlaynn da snrl ve kusurlu olduu gs terildi. Diyalektik hamlede bireime giden son basamak, He gel'in zbilin ya da kendinin bilinci (Selbstbevvusstsein) dedi i yksek bilinlilik durumudur, nesneleri nedensel glere sahip olarak kavramak iin, onlar yalnzca "alglamakla" kala mayz; onlarla bir amaca ynelik zbilinli etkenler olarak et kileimde bulunmamz gerekir. Dolaysyla dnyann doru bir kavran, ancak kendilerinin ve evrelerindeki dnyaya ken di etkin nedensel katlmlarnn farknda olan zbilinli zne ler iin olanakldr. Bizim dnya hakkndaki bilgimiz, zbilin li varlklar olarak ona "balanmamz" nvarsayar.

111 Yukardaki zet (zorunlu olarak an ksadr), Hegel'in diyalektiinin iledii alanlardan yalnzca birinin tasladr, ama yine de yaklamnn incelii ve gcnn bir gstergesi olmaya yeterlidir. Bununla birlikte, en azndan bir noktada bi zim aklamamz yanltc olabilir. nk, Hegel diyalektiinin, felsefi zmlemede kullanlan saf soyut bir ara olduu d ncesine yneltebilir okuru (aslnda yorumcular genelde, He gel'in diyalektik "yntemini" Descartes'n kuku yntemi gibi bir felsefi ara sayma yanlna dmlerdir). Ama Hegel iin diyalektik, sadece kuramsal bir ara deildir; insanlk derece li olarak tam zbilinlilik durumuna ykselirken, tarihin ken dini nasl fiilen atnn dinamik bir betimlemesini vermekte dir. Dolaysyla diyalektik hareketin Efendi-kle ilikisine uygu land "Grngbilim"'m nl bir blmnde Hegel bu iliki yi, insan tininin, sonunda kendini tmyle gerekletirinceye ve zerklie ulancaya kadar, dardan dayatlan egemenlik ten kurtularak srekli zgrlemesini betimlemek iin kullan mtr. 1821 de yaymlanan Naturrecht und Staatswissenschaft in Orundisse de (genellikle Hukuk Felsefesinin lkeleri adyla bilinmektedir) Hegel, diyalektik bir leme ortaya koy maktadr; buna gre soyut bir ahlk yasasna boyun eme sa v oluturur, ahlaksal adan bireysel znelcilik karsavdr ve toplumsal ahlkn aklc bir dizgesi (ki halen gereklemekte dir) sonul bireimi oluturur.
HEOEL v e AKILCILIK

"Grngbilim"de, zbilincin ortaya knn Hegel di yalektii ile aklan, aklc dncenin geliiminde nemli bir kilometre tadr. Geri bu aklama, her ne kadar aklc gi riimin tm i sorunlarn zmemise de, on yedinci yzyln byk metafizikilerinin karlatktan amazdan aklc filozoflann nasl kurtulaca konusunda bir yolu gndeme getir mektedir. Daha nce grdmz gibi, on yedinci yzyln aklclnn en nemli zelliklerinden biri, a prioricilikti. Do utan varolan "ak ve seik fikirlere" dayanan tmdengelimli akl yrtme, filozofa, duyular dnyasnn yanltcln- dan kurtulmak ve sonul gerekliin yapsn betimlemek iin su-

112 nulmu bir arat. Ama, bu "saf" aklc kavray kavram, diz genin balang ncllerinin doru olduklarna nasl gvenile bilecei sorusunun ortaya kmasna neden olmutu. On ye dinci yzyln metafiziksel dizgelerinde, filozofun, yoktan ge limi dizgeler var eden, ina eden bir rmcek a yapcs olarak grlme tehlikesi her zaman vardr. yle grnmekte dir ki akl, olanaksz olan dilemektedir ve kendi izmesinin backlarndan ekerek kendini ykseltmek istemektedir; an cak akl kendi rnlerinin doruluunu nasl gvenli klabilir? (Bu konuyu Blm 3'teki "Descartes dng" tartmalarnda grmtk).12 Aklc giriimin geerlilii hakkndaki bu kuku lara Kant tarafndan gelitirilen eletiriler de eklenebilir: Akl, grnlerin grngsel dnyasn hibir zaman aamaz; n k anlama yetisi, zorunlu olarak duyusal deneyimde nvarsaylan ve ona uygulanan kavramlarla ilemek durumundadr." imdi, Hegelci diyalektik akl yrtme anlay, aklc fi lozoflara bu glklerden olas bir ka salyor, tikin, Hegel'in grne gre filozof duyusal deneyimi reddetmemek tedir. Geri diyalektik sre, deneycilerin tikel verilerin edilgin aln hakknda duyduklan gvenin kusurlu olduunu ortaya koymutur; ama duyusal bilincin bu aamas, varsaylan "saf", katksz alg trlerinin basite bir kenara braklmas deildir. Sradan duyusal bilin alr; elikiler ortadan kaldrlr ama en deerli unsurlar korunur ve "ykseltilir" -daha st ve diz gesel bir bilgi trnde yeniden biraraya gelirler. ikinci olarak, Hegelci anlay, aklcln kendi izmeleri nin backlarndan ekerek ykselmeye almaktan nasl kur tulabileceini gsterir. Balang ncllerinin saf dnceyle ekilip alnd ve sonulannn yukardan aaya doru bir di zi halinde kantlanarak aa karld tmdengelimli bir bil gi modeli yerine, Hegel bize zihnin yukarya doru dinamik bir mcadele modelini sunmaktadr. Tann tarafndan zihne yer letirilen kendiliinden gvenli doruluklardan balayp (Des cartes anlayta olduu gibi), aaya doru inmek yerine,
I 2. Bkz. Bl. 3, s. 42-3. 13. Bkz. Bl. 4, s. 84-7.

113 Hegel'e gre filozof, sradan bilinlilikten balamaktadr ve s nrlamalar amak iin aba gstermekte ve onlar daha st bir kavray dzeyinde birletirmektedir. Hegel'in biemi ve felsefe yapma yntemi son derece zgn olsa da, Hegel bu yaklamn yoktan var etmemitir; onun dizgesi, kendinden nce gelen byk aklc filozoflarn baz temel grlerinden yararlanmtr. Hegel, Flaton'dan, so nul felsefi kavraya ulamak iin zihnin srekli verdii yksel me mcadelesi olarak anlalan diyalektik akl yrtme kavra mn almtr. Spinoza'nn "tmc" bilgi anlayndan ise, tikel olaylar ve nesneleri anlayabilmek iin, bunlan dizgesel ve her eyi kapsayan bir tek btnn iinde birletirmek gerektii kavrayn alr Hegel. Ve Kantin parlak ve zek dolu felsefe sinden (ki Hegel en ak olarak ve en dorudan Kantin felse fesinden yararlanmtr), "aknsal uslamlama" fikrini almtr -yani deneyim dnda, a piori olarak balamayan, ama bunun yerine deneyimde nvarsaylan kavrama yetisinin yapsn or taya koyan felsefi uslamlama fikrini.
HEOBLde MATflTK ZERTfE KISA AIKLAMA

Hegel, zaman zaman kendisini, geleneksel manta kar yeni tr bir akl yrtme gelitirmi olarak takdim eder; bu akl yrtme, yeni ve verimli kavraylar gelitirme abasnda eliki ve paradokslar isteyerek kucaklar. Bu durum, baz yo rumcularn Hegel'i elimezlik yasas gibi baz temel ilkeleri toptan bir kenara atmakla sulamalarna yol amtr (eli mezlik yasas, bir "P" nermesinin ve onun degillemesi olan "~P" nermesinin ayn anda doru olamayacan ifade etmek tedir). Kukusuz baz Hegel sonras dnrler, zellikle eli mezlik yasasn terk ettiklerine inanan Marx grte olanlar, Hegel'in eski "burjuva" mantn terk ettiini ne srmler di. Ancak bu gaftan tr Hegel'in kendisini mahkm etmek iin ortada hibir sebep yok; nk byle bir eyin sonucu fel sefeyi her trl anlaml gr ne srmekten alkoymak olur du.1* Aslnda Hegel, hibir zaman birbiriyle badamaz iki
14. Bkz. Bl. I, s. 4-5.

114 nermenin ayn anda doru olduklarn basite benimseme mi, sorunu bu noktada brakmamtr. "Aufhebung" sreci her zaman elikinin almasn, yanl olann bir kenara bra klmasn ve doru olann yeni bir bireime katlmasn gerek tirmektedir. stelik, geleneksel tmdengelimli mantk yn temleriyle, Hegelci diyalektik dizgenin birbiriyle badamaz grlmesini gerektirecek bir sebep yoktur ortada. nk diya lektik, zihnin zbilince doru ykselen mcadelesini betimle yebilir, ama diyalektiin ulamay baard kavraylarn so nularn ortaya karmak iin tmdengelimli tasannn "aa ya doru" kullanlmasn dlayacak hibir neden gzkme mektedir. Descartes'n daha nce (farkl bir balantda) gzle dii gibi, bir eyin kefedilme yntemi, bir dierinin sunulma yntemi olur;15 bu ikisinin atma iinde olduunu dn mek iin hibir sebep yoktur, nk bunlann amalar temel den farkldr.

B. MODERPI DENEYCLH YKSEL v e K


AKILCILIA SALDIRILAR

Hegelci fikirlerin yzyln sonundaki yksek itibarna ramen, yeni ve gl bir deneyci felsefe dalgas, bu fikirleri tehdit etmeye balayacaktr. Deneyciliin kktenci ve uzla maz bir biimi olan Mantk olguculuk, balca hedef olarak Hegelcilerin "sonul gereklik" ve "Mutlak" hakkndaki savlann ele alyordu. Bradley'in "Mutlak'n kendisinde evrim ve iler leme yoktur, ama Mutlak bunlara katlr" savn A.J. Ayer, 1936da herhangi olgusal anlamdan yoksun, anlamsz "szdenerme" olarak kmsemeyle bir kenara brakmaktadr.16 Ancak olgucular yalnzca Hegel dealizmine saldryla kendile15. Com'ersation uith Burman (35i s. I 2, 68. heyel'in geleneksel mantk ilkelerinin yeri hakkndaki grleriyle ilgili rncyclopaeciia'ya eklere baknz 80 (88) (90]. 16. Dil, [)oruluk,ve Mantk (107) s. 36. Bradley iin bkz. s. 105.

115 rini snrlamamlardr. Geleneksel metafiziin tamam kuku lu grlm ve aklcln eylerin doas hakknda a priori bil giye ulama ynndeki temel sav sorgulanmt. Olgucu prog ram, Ayerin szckleriyle "Aklcln temellerinin yklmasn dan" daha az bir hedefe ynelmi deildi:
"Aklcln temel ilkesi, dncenin bamsz bir bilgi kay na olduu, stelik deneyden daha gvenilir bir bilgi kay na olduudur; gerekten de kimi aklclar, dncenin tek bilgi kayna olduunu syleyecek kadar ileri gitmiler dir. Ve bu grn dayana da, yaln olarak, dnya hak knda bildiimiz zorunlu doruluklarn, deneyle deil yal nzca dnceyle bilinebileceidir. Dolaysyla, eer sz konusu doruluklarn zorunlu olmadklarn veya "dnya hakknda doruluklar" olmadklann gsterebilirsek, aklc ln temellendii dayana ortadan kaldrm olacaz."'7

Burada ana hatlar izilmi strateji, aklclann dayand zemini ayaklannn altndan ekip almak iin, dnya hakknda "zorunlu doruluklar" bulma giriiminin kkten yanl olduu nu gstermektir. Ancak aklcla ynelik bu olgucu eletirinin aynntlanna bakmadan nce, bu eletirinin ncesindeki felse fi gelimeler hakknda birka sz sylemek yerinde olacaktr.
RUSSELL v e WnTQENSTCIH

Her ne kadar, Russell da Wittgenstein da Mantk Olgucu olarak deerlendirilmeseler de, bu yzyln balarnda ifade ettikleri grler, bir noktaya kadar olguculuun ykse liinin nn amtr. Bertrand Russell (1872-1970), "Mantk ve Gizemcilik" adl yazsnda (1914), dnya hakkndaki bilgi mizin duyusal deneyimlere dayanmas gerektii ynndeki Humecu konumun uzlamaz bir savunusunu ortaya koydu. Russell "Anlayabileceimiz her nermenin, tmyle bilgisini edindiimiz oluturucu elerden kurulmas gerekir" demek17. Aycr 1107] 73.

116 tedir. Russell iin "oluturucu eler" duyusal deneyimde ve rilen unsurlardr "duyumla edindiimiz dsal duyunun verile ri." Russell'in tercih ettii ad kullanrsak bu "duyu-verileri" (Russelln kullanmyla felsefede yerlemi bir terim haline gel mitir), "renkler, kokular, katlk, yuvarlaklk vb. eyleri"18 ier mektedir. Russell iin duyu-verileri, dnya hakkndaki bilgimizin zerine ina edildii temel yap talardr. Bilimin urat bir ok "nesnenin" dorudan deneyde verilmedii elbette doru dur; noktalar, anlar, atomlar (modern kuantum kuramnn ta neciklerinden sz etmeye gerek yok) dorudan bilgisini edine bileceimizi ne sreceimiz eyler deildir. Gerekten de, is kemle veya masa gibi sradan fiziksel nesnelerin kavramlar bile, dolaysz duyusal veriler aleminin tesindeymi gibi gr nyor. Ama Russell, D Dnya zerine Bilgimiz (1914) adl ki tabnda, tm bu szm ona "karsanan nesnelere", kendisi nin duyu-verilerinin "mantksal kurululan (inaalar)" adn verdii eyler olarak bakabileceimizi sylyor.w fiziksel nes neler, fiili olarak deneyimi edinilen unsurlardan olumu yap lar olarak yorumlanabilir; ya da baka trl sylersek, fiziksel nesneler hakkndaki nermeler, duyu-verileri hakkndaki nermeler topluluu olarak zmlenebilirler. Bu kuramn iaret ettii bilimsel bilgi kavram gl bir biimde deneyci dir. D dnyann herhangi bir betimlenii, gerekte fiziin tm yaps, deneyde verili olanlardan kalklarak gelitirilmi bir inaalar kmesi olarak zmlenebilir: "fiziin dorulan mas, ancak fiziksel nesnelerin duyu-verileri cinsinden ortaya konmalaryla olanakl olabilir, fiziksel nesneleri duyu-verileri cinsinden verebilmek iin... denklemlerini zmeliyiz."20 Alntdan da anlald gibi, Russelln deneyciliinin ar dndaki itici g esas olarak bilgibilimseldir; insan bilgisinin nasl olanakl olduu ve bilgi ieren savlarmzn nasl dogru18. The Problems of Philosophy (1912) (99) 1 2 , 5 1 . 19. Russell'e gre, olanakl olan her durumda, karsanm "varlk"larn yerine mantksal yaplar konulmaldr. Russell bunu, "bilimsel felsefe yapmann en yksek meksimi" olarak adlandrmaktadr. Mysticism and Logic (100) 155. 20. The Relation of Sense-Data to Physics' (1914) (101) 105. (101) IX; (102) 3.

117 lanabilecegi sorunlarndan kmaktadr. Buna karn, Ludwig VVittgenstein'n (1899-1951) nl Tractatus Logico-Philosophicus'taki (1921) grleri, nermelerin yaps ve onlarn an lamlan ile ilgili daha soyut sorunlardan domutur. VVittgenstein, nermeleri karmak ve yaln olarak iki tre ayrmaktadr ve "doruluk izelgesi" olarak bilinen (ve imdi yerlemi olan) bir teknik kullanarak, birleik bir nermenin doruluk deerinin (nermenin doruluu ya da yanll), onu meyda na getiren temel nermelerin doruluk deerlerine bal oldu unu (ya da onlarn "fonksiyonu" olduunu) gsterir ("ner me, temel nermelerin doruluk fonksiyonudur").21 Ama bir temel nerme nedir? Burada Wittgenstein, anlamn "resim kuram"n ortaya koyuyor. Dnya "olgu baglamlanndan" (Sacverhalten) olumutur ve nerme (Satz), olgu balamlarnn bir tr resmi (Bild) olarak anlam kazanr. Wittgenstein unlar sy lyor: "ilk bakta nerme -rnein kt zerinde basl ek liyle- sz konusu gerekliin resmi deilmi gibi durmaktadr. Ama ilk bakta mzikteki notalar da mziin resmi, harflerin yazm da (abece) konumamzn resmi deilmi gibi durmakta dr. Yine de bu gsterge dilleri, en allm anlamda bile, tem sil ettikleri eylerin bir resmi olarak kendilerini gsterirler."22 Bu genel anlam kuram, aklclarla deneyciler arasnda ki tartmada bir taraf olarak durmuyor; aslnda Wittgenstein "olgu balamlar" dedii eylerin tam doas ya da hangi yolla edinildikleri hakknda ok az ey sylyor. Ancak VVittgenste in'n kuramnn daha sonraki deneyciler zerindeki etkisi, onun felsefenin snrlan konusundaki kat ve snrl anlay gi bi gzkyor. VVittgenstein'n resim kuram, rnein ahlaksal veya estetik yarglara yer brakmyor; nk bunlar, dnyada ki olgulann resimleri olmadndan gerek nermeler olamaz lar. Eer bunlarn herhangi bir "deeri" varsa, diyor VVittgenstein, bunun dnyann dnda -neyse yle olann dnda- ol mas gerekir23; dolaysyla bunlar dile getirilebilir olann snrlannn tesindedir. Mantk bile, doruluklar yalnzca isel ya2 I. Tractatus (104) nerme 5. 22. a.g.y. 4.01 1. 23. a.g.y. 6.41.

118 plan itibariyle salanan ve "hibir ey sylemeyen" bo totolojiler dnda anlaml bir ey ne srmemektedir.2* Aslnda, felsefenin tm ak bir ekilde "zerine konuulamaz olan" haline gelmektedir:
"Felsefede doru yntem aslnda u olurdu: Sylenebilir olan dnda, yani doa bilimlerinin nermeleri dnda ki, bunlarn felsefeyle hi ilgileri yoktur- hibir ey syleme mek; ve herhangi biri metafiziksel bir ey sylediinde, nermelerindeki baz gstergelere anlam vermek konu sunda yanlla srklendiini ona gstermek."25

Burada bilgiye, dorulamaya ya da duyu-verilerine hibir atf yoktur. Ama VVittgenstein, bilimsel tmceleri anlamllk iin bir rnek model (paradigma) olarak alyordu; ikinci olarak "metafiziksel" savlan bu rnek modele uymamalar nedeniyle, anlamsz olduklar iin bir kenara brakyordu. le ride greceimiz gibi, her iki reti de mantk olgucularn almalannda merkezi bir neme sahip olacaktr. VVittgenste in, kendi kuramna gre anlaml olmayacak "metafiziksel" ifa deler iin hibir rnek vermiyor. Ancak, on yedinci yzyln byk aklc filozoflarnn birok savnn, Wittgenstein'n bak asna gre dile getirilebilir, sylenebilir olann snrlarnn tesinde kald aka grlyor. Aslnda, "neyse yle olann ya da olmakta olann" sk bilimsel betimlenmesinin tesine geen her felsefi dizge, Wittgenstein'n Tractatus'un kapan tmcesinde ifade ettii kat uyarsn ihlal edecee benziyor: "VJovon man nicht sprechen Kaim, darber muss man schweigen" (zerinde konuulamayan hakknda susmak gerekir).
MATfTIKI OLGUCULUK v e METAFtZH ELEHMESt

"Mantk olguculuk" terimi, 19201i ve 301u yllarda ge lien ve "Viyana evresi" olarak bilinen, filozoflarn, bilim adamlarnn ve matematikilerin oluturduu evrenin ileri srd zgn grlere verilen yerlemi terimdir. Bu evre24. a.g.y. 6.1. 25. a.g.y. 6.53.

119 nin nderliini yapan yeler arasnda Morjtz Schlick, Rudolf Carnap ve Otto Meurath vardr; bu hareketin ngilizce konu an lkelerdeki nderi, 1933te gen bir yksek lisans ren cisi olarak Viyana'y ziyaret ettikten sonra nl Dil, Doruluk ve Mantk kitabn yaymlayan A.J. Ayerdir. Daha nce iaret edildii gibi, olgucu programn amac aklcln temellerini ykmaktr; aslnda felsefedeki tm "metafiziksel" ifadelerin elenmesiydi sz konusu olan: "Olanakl duyu deneyiminin s nrlarn aan bir 'gereklie' gnderme yapan hibir tmce gerek bir anlama sahip olamaz; bundan kan sonu ise, byle bir gereklii betimlemeye ynelenlerin almalarnn, tmyle anlam olmayan bir retime adanm olduudur." Me tafiziin elenmesi iin kullanlan ara, nl "dogrulanabilirlik ilkesi"dir: "Bir tmcenin olgusal olarak anlaml olduunun kabu} edilmesi, yalnzca ve yalnzca bu tmceyi ifade eden kii nin, tmcenin nasl dorulanacan bilmesiyle olur."26 Dolaysyla mantk olgucular, aklcln karsna rk tc bir tehditle kmaktadrlar: Spinoza'nn tz hakknda, Leibniz'in monadlar hakknda veya Hegel'in Mutlak hakknda or taya koyduu savlar nasl dogrulanacaklardjr? "Dogrulanabilirligin" olgucular tarafndan balangta son derece keskin bir biimde ne srldne iaret etmekte fayda var: Bir ner menin dorulanabilir olarak kabul edilmesi iin, onun doru luunu ya da yanlln dolaysz bir biimde ortaya koyan gzlem nermeleri olmas gerekir. Bu yaamsal snavn -gz lem nermeleri tarafndan dolaysz olarak snanabilme zelli inin, geleneksel aklc kuramlar tarafndan karlanamad aka bellidir. Aslnda, savlanyla ilgili gzlernsel sonulara geri gitmek bir yana, baz aklc filozoflar deneyci gzlemler iin k mseyici bir tavr sergilemiler ve felsefi incelemenin duyular dan bamsz olarak yrtlmesi konusunda srar etmilerdir.27 ncelikle, aklclarn savlarn desteklemek iin gl bir uslamlamaya sahip olduklar, nk deneyimden bamsz olarak ortaya konabilecek akl dorular olduu grlyor. Kukusuz mantksal ve matematiksel nermeler, en azndan,
26. Ayer (107) 34-5.

27. Bkz. Bl. 2, 27-28, Bl. 3, s.48

120 son derece anlamldrlar; ve onlar deneysel veya gzlemsel olarak dorulamak gerekli deildir. Ve eer, mantksal ve ma tematiksel doruluklar, a priori olmalarna ramen insan bilgi sine gerek katklar olarak kabul ediliyorlarsa, olgucularn, aklc filozoflarn dier savlarn, yalnzca gzlem sonucu ula lmam olmalar nedeniyle bir kenara brakma tavrlar nasl onaylanabilir? Olgucularn buna verdikleri yant udur: Mantk ve ma tematiin nermelerinin deneyimden bamsz olmas kabul edilmektedir, ancak bu nermeler tanm itibariyle dorudur lar, yani basit olarak ve yalnzca ierdikleri simgelerin anlam lar itibariyle dorudurlar. Dolaysyla, "Lahmacunlar ya besle yicidir ya da besleyici deildir" nermesi gerekten deneyim den bamsz olarak doru, zorunlu olarak dorudur; ancak onun doruluu yalnzca "ya. .ya da" ve "deil" ilemcilerinin tanmlarna baldr. (Benzer ekilde, "2 + 2 = 4" nermesinin doruluu, basite ierdii simgelerin anlamlarna baldr). Bu aklamadan kan sonu, mantk ve matematiin nerme lerinin dnya hakknda olgusal bir sav ortaya koymadklardr. Yukarda belirttiimiz nerme lahmacunlar hakknda bize hi bir bilgi vermemektedir; bu, her olanakl olgu balamyla uyumlu olan ve "lahmacun" ve "besleyici" terimlerinin yerine ne koyarsak koyalm her zaman doru kalacak bir totolojidir. Dolaysyla, totolojilerin reddedilemez ve zorunlu bir biimde doru olmalarna karn, Wittgenstein'n kendi biemiyle ifade ettii gibi, totolojiler "hibir ey sylemektedirler."28 Demek ki aklclarn yaklamlarndan bir ka yolu bu lunmas, mantk ve matematiin nermelerinin olguculara ko numlarn glendirme olana vermie benziyor. nk her anlaml nerme iki kategoriden birisinin altna dmektedir: Ya bu nerme (1) tanmca doru olacak -tam bir totoloji ola cak- ve bu durumda kesinlik ve zorunluluunu dnya hakkn da ierikli hibir savda bulunmama pahasna salayacaktr; ya da (2) dnya hakknda sahici bir savda bulunacak, ama bu
28. Tractatus, 4.461.

121 durumda da gzlemlerin doru mu yanl m olduklarn her zaman ortaya koymak gerekecektir. Ve eer bir nerme ne totolojikse ne de gzlemle dorulanabiliyorsa, olgucular bunun anlamsz olarak bir kenara braklmasnda srar edeceklerdir.
"Oerekin a priori bilgisi olamaz. nk...saf akim do rulan, her trl deneyimden bamsz olarak geerli oldukIann bildiimiz nermeler, yalnzca olgusal ierikleri olma dndan byledir...(Buna karn) deneyci nermeler, ger ek duyu deneyimleriyle onaylanabilecek ya da rtlebi lecek nsavlardr. "29

Olgucularn, geleneksel felsefeye ynelik saldrlarnn geni ve yaygn doasnn zerinde durmak nemlidir. Tam bir totoloji olmann tesinde olan her felsefi sav, eer anlam l olarak kabul edilecekse, deneyci dorulanabilirlik snavn dan gemek zorundadr. Ve byk aklc soruturmann izini srmek isteyerek varlk, tz, zorunluluk, Tanr, nedensellik ve zgrlk sorunlanyla uraanlar, sorduklar sorularn gerek gzlemlere bavurularak nasl zlecei konusundaki ciddi bir meydan okumayla kar karya kalyorlar. Olgucular, bu meydan okumalarn etkisinin, dereceli olarak geleneksel aklclk felesefesinin solup gitmesi sonucunu getireceinden kuku duymuyorlard. Moritz Schlick'in ifade ettii gibi: "Felse feci yazarlar eski szde-sorunlan tartmay srdrecekler. An cak sonunda kimse onlar dinlemeyecek; tm izleyenlerin ti yatroyu yavaa terk ettiini fark etmeden nce bir sre daha oyunlarn srdren tiyatro oyuncularna benzeyecekler."30 OLGUCULUUN LM Mantk olgucularn metafizii eleme programlan bir sre iin n kesilemez gibi grnd; ama sonuta mantk olguculuun k aklclarn kar saldrs sonucunda deil, kendi i elikileri ve glkleri yznden oldu. En ok tart29. Ayer(107) 87, 92. 30. "Die ll'enle der Philosophie'den

Loyical Positivism iinde (108), s.59.

122 slan konulardan biri dogrulanabilirlik ilkesinin kendi stats nn ne olduu idi? lkenin kendisi dorulanabilir miydi, yley se nasl dogrulanabilirdi? Eer ilkenin, "anlaml" teriminin normal olarak nasl kullanld hakknda deneyci bir nsav ol duu varsaylrsa bu, aka yanl gzkmektedir; nk al lm kullanm, "anlaml" terimini gzlemle dogrulanabilen tmcelerle snrlandrmyor. Sonunda birok olgucu, ilkenin olgusal bir sav deil, bir tr tavsiye olduunda birleti;31 ancak bu ynde atlan bir adm, stlendikleri rol deneyci olgular di le getirmese de nemli ve yararl trde sylemlerin varolabi leceim kabul etmek demektir. Bugn, birok filozof, her d nce dizgesinin merkezinde, deneyimle dorudan smanamayan temel ilkelerin ya da varsaymlarn olduunu ne srmek tedir; yani her dizgenin kendi "metafizii" vardr. Dolaysyla, ol gucularn tm metafziksel savlan eleme isteklerini aka ifade etmi olmalarna ramen, merkezi bir metafiziksel retiye -dogrulanabilirlik ilkesinin kendisine- bel bagladklan anlalyor. Olgucularn kendilerini megul eden baka bir glk, doa bilimlerinin kuramsal nermelerinin stats ile ilgilidir. Doa bilimleri olgucular iin anlaml sylemin paradigmasydi; aslnda Ayer (Dil, Doruluk ve Mantk'm kapan paragrafn da), "bilim olmadan felsefe gerekten bo kalr,-., felsefe bilim mant olmaya doru gitmelidir" diyecek kadar ileri gitmitir. Ancak bilimin nermeleri nasl dorulanabilirler? Tekil gz lemsel raporlar (rnein "bu tpn iindeki sv, krmzya d nyor") yeterince dorulanabilir gzkyor (aslnda bu tr nermelerin bile kesin dogrulanmalan, burada ele alnmaya cak olmakla birlikte birok sorun iermektedir); ancak "Su, normal atmosfer basnc altnda 100 derece Celsius'ta kay nar" gibi nermeler iin durum ne olacak? Bu nerme biim itibariyle snrlanmam evrensel bir genelleme olduundan, sonlu sayda gzlemin onun doruluunu kesin olarak ortaya koyamayaca anlalyor. Buna ek ve belki daha can skc bir sorun, bilimin daha st dzeylerine -kuramsal aklama d-

31. Raz olgucular bu ilkenin 'anlaml' terimiyle tim anlatlmak ilenilenlerin bir 'aklamas' olduunu ne srdler, fk/. C Hcmpel, The Empiririst Criterion ol" Neaniny' (108!.

123 zeylerine- geldiimizde, hibir ekilde dorudan gzlenebilir olmayan yaplar ve "nesnelerle" karlayoruz. Atomlar, mo lekller, elektronlar, fotonlar ve benzerleri, son derece kar mak kuramsal inaalardr ve zellikleri genellikle soyut ma tematiksel modeller cinsinden belirlenir; bu durumda doru dan "deneyci gzlem" dnyasndan son derece uzaklam oluyoruz. Bylece, sanki deneycilik kendi byk ak doa bi limlerinin hesabn, dogrulanabilirlik ilkesi iinde veremiyormu gibi grnyor. Olgucular, anlamllk ltn geveterek bu gle yant vermeyi denediler. Kesin dorulanabilirliin, evrensel nermelerin uymas iin ok kat bir snav oluturduu ak olduundan ve dorudan gzlenebilirligin kuramsal fiziin nesnelerine izin vermek asndan ok kat olduu belli oldu undan, bir nermenin anlaml olmas iin duyusal deneyim le onaylanmas ya da desteklenmesi gerektii nerilmitir.32 Bununla birlikte, bu gevetilmi lt rahatsz edici bir biim de belirsizdir ve ltn daha hassas ve kesin bir formlasyonu iin yaplan giriimlerden hibiri, tmyle doyurucu olma mtr. Ancak bizim amalarmz asndan burada nemli olan, bu gevetilmi dogrulanabilirlik ltnn, olgucularn tam da dlamak istedikleri metafiziksel tmcelerin anlaml olarak kabul edilmesini salayacak lde cmert bir hale gelmesidir. Tann ya da zgrlk, tzn doas ya da mutlak hakkndaki tmceler deneyimle dorudan snanamayabilir; ama yine de, en azndan "baz" gzlemlerin, onlarn dorulu u ya da yanll ile ilgili olduu makul bir biimde ne s rlebilir. Dolaysyla olgucu lmcl bir ikilemle kar karya dr: Ya bu lt, bilimin genelletirmeleri ve kuramsal ner melerini de dlayacak ekilde dar ve kat tutacaktr ya da, metafizikilerin kurgulanna da kapy aacak ekilde gevek brakacaktr. Bu ikilem bugne dek zmsz olarak kalm ve birok olgucu bunun zlemez olduunu kabul etme noktasna gelmitir.

32. Ayer, Dil, Domluk ve .'frtk (107), kinci baskya jii.

124
OLOUCULUlin SONRAK DriEMl

Olgucularn, doyurucu bir dogrulanabilirlik ilkesi form le etme yolundaki baanszlklar, filozoflar arasnda, olgucu larn ngrd haliyle u ve keskin bir deneyciliin savunu lamaz olduu yolunda bir uzla salanmas sonucunu getir mitir. Bilim dili de dahil olmak zere, dil, gzlemle dorudan doruya ve bire bir karlkllk olarak snanamaz; tek tek her bir tmce iin ona uyan, dzenli ve onun doruluunu ya yan lln kesin olarak ortaya koyacak gzlem ya da gzlemler kmesi belirlemek olanakl deildir. Bundan kan sonu, eer her dorudan gzlemin tesine geen nermeyi metafi zik olarak nitelendirirsek, doa bilimlerinin dili iinde bile me tafizie ok yer vardr. Bilim adam, her bireysel tmceyi gz lemsel sonularla karlatrarak dnyaya bakmyor; bunun yerine karmak ve gelimi bir nermeler dizgesini dnyaya "yayyor" ve bunlardan bazlar dorudan gzleme dayanmak la birlikte, ok soyut ve genel ya da her ikisi de olan bazlar, dogrulanabilmeye elverili olabilir. Olguculuun kmesinin, aklc fikirlerin yeniden ortaya kmalarna yol at dnlebilir. "Metafizik" ada filozof lar arasnda kesinlikle kirli bir szck deildir; ve ancak arala rndan bazlar, o da eer varsa, bir felsefi kuram gzlemlene bilir olann dna tat iin devre d brakma eilimi ta maktadr. Yine de aklcln yeniden canlanmas dikkat eki ci bir ekilde ortaya kmamtr. Bunun iin balca iki sebep gzkyor, tiki, olguculuun knden sonra bile birok fi lozof, gereklik hakknda bilgi iletme savnda olan her kura mn deneysel ve gzlemsel sonular vermesi konusunun ze rinde durmulardr; bu konuda nder konumdaki kii Kari Popper'dir. Popper'in son derece etkili olmu yanllanabilirlik ilkesi, bir bilimsel kuramn deneyle dogrulanamasa bile yanllanabilmesini gerekli klmaktadr. kinci olarak, daha yakn zamanlarda, aklc giriimin tm geerlilii, bilim felsefesinde ve bilgikuramnda "grecilik" ad verilen bir hareketin saldr sna maruz kalmtr. Bu iki nemli gelime bu blmn son ksmnda (F) incelenecektir.

125
C. AKILCILIK v e ANALTK FELSEFE

Olguculuun lmnden beri analitik felsefe akm, an lam ve doruluun doasn incelemekle ilgileniyordu; yakn zamanlarda bu alanda ortaya kan zengin ve karmak geli meleri vermek, bu kitabn kapsamnn tesindedir. Ancak XX. yzylda aklclkla ilgili yaptmz inceleme, iki Amerikan filo zofu W.V.O. Quine ve Saul Kripke'nin aklclarla deneyciler arasnda imdiye kadar izilmi olan snrlan, yeniden ele al malarndan sz edilmeden tamamlanm olmayacaktr.
CJUIHE'nn AMALHKK "DOGMA'SIHA SALDIRISI

Olguculuun aklcla saldrsnn iki nerme tr ara sndaki ayrma nasl bal olduunu grmtk -bir yanda yal nzca ierdii simgelerin anlamlar itibariyle doru olan ner meler varken, dier tarafta olgusal ierie sahip ve doruluu dnyann gerekte nasl olduuna bal olan nermeler var dr. lk kez Kant tarafndan gndeme getirilen terminolojiyi iz leyerek33, birinci tr nermelere analitik nermeler, ikinci tr nermelere ise sentetik nermeler denilmitir. Bu ayrm cin sinden ifade edilen olgucu sav, yalnzca a priori olarak (de neyden bamsz olarak) doru bilebileceimiz nermelerin analitik doruluklar olacan -yani, doruluklar, onlar olutu ran simgelerin nasl tanmlandklanna bal olan mantksal ve matematiksel totolojiler olacan- ne srmektedir. Ve bu nun karlnda, tm sentetik nermeler, yani olgularla ilgili ierikli, deersiz olmayan savlar ileri sren nermeler, deney ci gzlemlerle a posteriori olarak dorulanabilirler. Dolaysy la olgucular tm anlaml nermeleri birbirlerini tmyle dla yan iki kategoriye bldler:

33. Kant analitik nermeleri farkl bir ekilde tanmlyordu; yklemin, znede 'ierilmesi" anlamnda. BKz. s. 95.

126 a priori & analitik a posteriori & sentetik (ekil i)

Bu ekilde kategoriletirmeden kan sonu, aklcln geleneksel savlarnn ounun devre d kaldyd. nk birok aklc filozof, yukardaki ekilde iki kategoriyi birbirin den ayran izgiyi ama giriiminde bulunmu ve felsefi do rularn sentetik de olsa, yani gereklik hakknda ierikli bilgi verseler de, deneyden bamsz olarak a priori bilinebilecei ni ne srmtr. Quine, "Deneyciliin ki Dogmas" adn tayan son de rece nemli yazsnda (1951), "analitiklik dogmas"na -yani analitik nermelerle sentetik nermeler arasnda ok net ve kat bir ayrm olduu fikrine- kktenci bir saldr yneltti. Quine'nn izledii yol, nce analitik kavramnn ak bir biimde belirlenemeyeceini gstermek olmutur; bir nermeyi neyin analitik yaptn tanmlamaya alan her giriim dngsellige dmeye aktr. Buradan yola karak, anlam itibariyle do ruluk ve olgular itibariyle doruluk gibi iki tr doruluk oldu u yolundaki hkm sren retinin savunulamaz olduunu ne srmtr.
"Bir nermenin doruluunun, bir ekilde, dilsel ve olgusal oluturucu eye zmlenebilecei yolunda genelde var saylan bir eilim vardr. Bu varsayma gre, baz nerme lerin olgusal oluturucu elerinin olmamas akla yakn g rnmektedir; bu tr nermeler, analitik nermelerdir. An cak byle bir sonucun a priori olarak tm akla uygunluu na ramen, analitik nermelerle sentetik nermeler arasn da bir snr izilmemitir. izilebilecek byle bir snrn ol duu, deneycilerin de.neyci-olmayan bir dogmasdr, metafizikse.1 bir inantr."^
.>4. Tuo ctoymas of empiricism (195 I).

127 Quine'nn izledii yolun ikinci ksm "ndirgenebilirlik dogmas"na, yani bir nermenin anlamnn dierlerinden yal tlm olarak anlalabilecei ve doruluk ya da yanllnn yi ne dier nermelerden yaltlarak ortaya konabilecei fikrine ynelik bir saldry kapsar. Quine iin, dnyayla kar karya gelen sadece tek bir nerme deil, inan ve kuramlarn toplu bir dizgesidir. "Bilgi adn verdiimiz eyin toplam ...en sra dan corafi ve tarihsel konulardan, atom fiziinin derin yasa larna, hatta saf matematiin ve mantn yasalarna dek insan yapm rnlerdir ve yalnzca snr izgilerinde deneyime te mas ederler. Veya, resmi deitirirsek, bilimin toplam, snr koullar deneyim olan bir kuvvet alan gibidir."35 Dolaysyla yukandaki izelgede belirtilen ak aynmn yerine, karmzda una benzer bir durum var:

Deneyim

ekil t D evre snrna daha yaknlarda yer alan (B blgesinde) inanlanmzdan bazlan, deneyimin altnda deitirilmeye ve dntrlmeye daha aktr ve dolaysyla geleneksel an lamda "sentetik" nitelemesine karlk gelirler; buna karn A blgesinde, merkeze daha yakn olanlar daha az kolaylkla terk edilirler. Ancak bu, yalnzca bir derece sorunudur; buradaki iki farkl doruluk tr arasnda keskin ve kat bir aynm izgisi yok tur. Ve her ne kadar "i" ksmdaki doruluklar, geleneksel ola rak analitik dorular olarak deerlendirilse de, hi de ayncalkl bir konuma sahip deillerdir; bunlar, dzeltmeden "muaf" tu tulmu, bakl, "saf dilsel" doruluklar deildir.
35. a.g.y. s. 42.

128 "Deneyimle karlatrldnda snr evresinde meydana gelen bir uyumazlk, alann iinde dzeltmeler yapma ola na vermektedir...Bir nermeyi yeniden deerlendirdii mizde, bununla mantksal olarak bal olan veya mantksal balant nermelerinin kendileri hakkndaki baz baka nermeleri de deitirmek durumundayz. Ancak, .... tek bir kart deneyimin nda hangi nermelerin yeniden deerlendirilecei konusunda geni bir seme zgrl vardr.'"6

Quine'nn uslamlamalar kesinlikle bir aklclk savunu su oluturmuyor -aslnda Quine'nn felsefesi byk lde deneycidir: "Bir deneyci olarak, bilimin kavramsal erevesi nin, sonul olarak gemiin deneyimleri nda gelecekteki deneyimleri kestirmekte bir ara olduunu dnmeyi srd ryorum."37 Ancak Quine'nn uslamlamasnn ortaya koyduu, aklcln, Hume ve olgucular tarafndan hoyrat bir biimde bir kenara atlmasnn fazla aceleci bir yaklam olduudur. Ama ekil i d e gsterilen emadaki "Hume'un atalm" elinde tutan olgucular, aklclar bu ataln ularndan birinin zerine oturtarak kaza saplamay denemilerdi: Aklclarn savlan ya analitik olmalyd ki bu durumda a priori de bilinseler, sonul olarak bo totolojilere dneceklerdi; ya da bun lar sentetik olmalyd ki bu durumda da aklclar, bu savlann dogruluklannn gzlemle, a posteriori nasl gsterilecekleri sorusuyla karlaacaklard. Quine'nn, analitiklik ve indirgeyicilik dogmalarn devre d brakarak bize izdii resim, Hu me'un atallanndan herhangi birine tam anlamyla oturmayan bir felsefi nermenin de bilgimize sahici bir katk oluturabil me olanann kapsn yeniden amaktadr. nk byle bir nerme, mantn ve bilimin nermeleriyle yanyana, dnyay
36. a.g.y. 37. a.g.y. 44. Quine in, "ki Dogma"da nemli deiiklikler yapt sonraki yazlar iin bkz. (11 IJ ve (1 12).

129 para para deil, bir btn olarak karlayan tm bir inan lar dizgesiyle btnleebilirdi. Buradan kan sonu, Spinoza ya da Hegel tarafndan tasavvur edilen tmc felsefe dizgele rine otomatik olarak dman olmayan bir bilgi grnn var ldr. Ama bu demek deildir ki, Quine bu tr giriimleri sa vunsun. Ancak Quine'nn uslamlamalan en azndan bu tr giri imleri yarglamadan mahkm eden dogmac deneycilie bir meydan okumadr.
KRIPKE v e ZCLH YEFDEH CAHLAHII

Aklclk giriiminde srekli yinelenen bir yan, onun, ger ekliin zsel doas hakkndaki zorunlu doruluklarn rts n kaldrma abas olmutur. Platoncu ve Aristotelesi bilgi modellerinin her ikisi de, felsefi (ve bilimsel) kavrayn bir an lamda "olmas gerekenle" ya da "baka trl olamayanca ilgi li olduu fikrini iermektedir. Ve Descartes, Spinoza ve Leibniz, farkl derecelerde de olsa, tm, temel ilkelerinin yalnz ca doru olan deil, doru olmas gerekeni ifade edecek fel sefe dizgeleri ina etmeye girimilerdir. Bu tavr deneycilere tmyle yanl ynde gzkyor. Hume'un gl uslamalamalarna gre zorunluluk, ideler ya da kavramlar alemiyle snrlanm bir eydir. "Tm genler kenarldr" gibi bir nerme gerekten zorunludur, mantk sal olarak zorunludur; ancak bu zorunluluk, nermelerde ge en terimlerin tanmlarndan gelen bir zorunluluktur, dolay syla dnya hakknda bir bilgi retemez. Buna karn, gerek lii betimleme amacna ynelik olgusal ierii olan bir ner me, eer doruysa, olumsal olarak doru olmaldr. Hume'un ortaya koyduu gibi: "Yann Gnein domayacan syle mek, Gnein doacan ifade eden bir nermeden daha az akla yakn deildir ve daha ok eliki iermez."38 Bu uslam lamaya gre, nermesinin hem zorunlu olduunu hem de ger eklik hakknda bilgi ierdiini syleyen bir filozofa gvenme memiz gerekir. Bir nerme, ancak sonul olarak bilgi ierme me pahasna zorunlu olabilir; ve bunun karlnda, bir ner38. First Enquuy (73) IV, (i). 4, 84.

130 me ancak olumsal bir nerme konumundaysa -baka trl de olabilecek bir ey ifade ediyorsa-, bilgi verici olabilir. Bu aklclk kart uslamlamada ok nemli bir ncl, yalnz bir tr zorunluluk olduunu, bunun da dilsel uzlamlar ya da mantksal kurallar cinsinden bir zorunluluk olduunu kabul eden ncldr. Ancak, dnya hakkndaki zorunlu do ruluklarn rtsn kaldrdklann varsayan aklc filozoflar, kendilerinin yalnzca mantk ya da dil uzlaimlarn aratrdk larn elbette dnmyorlard. Onlara gre, nermelerin sa hip olduunu varsaydklar zorunluluk tr yalnzca szsel ya da "de dicto" zorunluluk deil, ama gerek ya da "de re" zo runluluktu. Yani aklclar, idelerimize ya da kavramlanmza bal zorunlu zellikleri betimlediklerini deil, dnyadaki ger ek eylere bal zorunlu zellikleri betimlediklerini varsayyor lard. Peki bu "gerek" zorunluluk kavramnn bir anlam var m? Bunun bir anlam olmadn dnebiliriz. "Kurun bi imlenebilir" nermesini ele alalm. Acaba bu nerme dnya hakknda zorunlu bir doruluk mu ifade ediyor? Humecu bir dnr kesinlikle byle olmadn ne srecektir. Kurun dediimiz maddenin biimlenebilir olmas tmyle olumsal bir olgudur; kurun biim verilemez bir hale dnebilir, bu nun byle olmasn dnmek de hibir eliki iermez. Do al olarak biimlenebilirlik zelliine sahip olmayan hibir e yi kurun saymayacamz koul olarak koyabiliriz; bu da, "Kurun biimlenebilir" nermesini zorunlu bir doruluk hali ne dntrecektir. Byle bir hamle zorunlulua sahip olacak tr, ancak nermemizi olgusal ierikten soyutlayan bir totoloji yapmak pahasna. Tanmsal bir doruluk olan "kurun bi imlenebilir" nermesi bize dnya hakknda hibir ey syle memektedir -herhangi mavi gri metalik bir topan biimlene bilirlik zellii hakknda bize hibir ey sylememektedir. Bu son sorunun doruluu, gerekli aratrmalara ynel meden nce bizim iin bilinemez kalacaktr. Ve gerekli ara trmalar gerekle olanla, olabilecek olanla ilgilidir; bu da bizi, zorunluluktan uzaklatrp olumsal olgular dnyasna gtre cektir.

131 Saul Kripke, 1972de "Ad Verme ve Zorunluluk" adyla yaymlanan son derece etkileyici bir dizi konferansta, yukar da zetlenen uslamlama tr hakkndaki kukularn ortaya koyarak, dnyadaki eylerin zsel zelliklerini betimleyen zo runlu olarak doru nermelerin olabileceini gstermeye a lt. Kripke'ye gre bilim, "ayrt edici temel yapsal nitelikleri aratrarak doal trlerin doasn, dolaysyla (felsefi anlam da) zn bulmay hedeflemektedir."39 ("Doal trler"le, dn yada doal olarak bulunan eylerin trleri, rnein hayvan, bitki ve kan gibi, selloz gibi veya kurun gibi kimyasal trler anlatlmak istenmektedir.) Doal trlerin "znn" aratnlmas olarak byle bir bilim anlay, ta Aristoteles'e kadar ge ri giden eski bir bilim anlaydr. stelik, -geleneksel anlam da birok bakmdan- aklc bak asyla birletirilmitir; n k Hume gibi kktenci deneyciler eylerin "zsel" nitelikleri kavramna herhangi bir anlam yklemeyi reddetmilerdir. (Hume iin dnya, grngler ya da olaylar arasndaki tmy le olumsal balantlardan oluuyordu; bu gre gre, kefe dilecek "zsel" baglann varsaylmas bir anlam ifade etmiyor du.) Hatrlanaca gibi Aristoteles, bilimsel doruluklarn zo runlu olduklarn ne srmt; eylerin zleri hakkndaki nermeler baka trl olamayan doruluklar ifade etmekte dir.40 Ve Kripke kategorik olarak ayn fikirdedir: "Is molekler bir enerjidir" gibi kuramsal zbelirlemeler zorunludur"41 Balangta bu artc grnyor, nk bilim adamla rnn eylerin zelliklerini aratrrken kefettikleri olgular, dnya hakkndaki yeni olumsal olgulardr ki bu olgular baka trl de olabilirler. Is bir molekler enerji olmayabilir; altn bir element olmayabilir (rnein bir bileim ya da karm ola bilir). Ancak bu, Kripke'nin ak bir biimde yadsd eydir. Buradaki uslamlama Kripke'nin ok tartmal anlam kuram ile ilgilidir (bu anlam kuramnn ardalann burada ele almaya caz); Kripke'nin anlam kuram, doal trlerle ilgili terimlerin
39. (1 14) s. 138 (biraz deitirilerek) 40. Bkz. Bl.2,.s.37-39 4 1 . 11 14) s. 138 (italikler zgn)

152 ya da adlarn anlamnn, belirli bir rnee ynletim (reference) yaplarak saptandn ne srmektedir. "Doal trlerin ad lar (rnein hayvan, bitki, kimyasal trler) bu yolla ynletimlerini saptanm klarlar; tz, belirli bir rnek (hemen hemen tm) tarafndan rneklendirilen tr olarak tanmlanr."42 Do laysyla "altn" gibi adlara Kripke "kat ynletenler" (rigid designators) adn veriyor; yani bunlar, "Aristoteles" gibi bir zel adn belirli bir bireyi ayrt etmesi gibi, belirli bir tz tek bir biimde adlandryor ya da ayrt ediyorlar. Demek ki, altn, ba z zellikleri olan belirli bir gerek tze kat ynletmektedir; ve bu tz yalnzca bizim u anda yaamakta olduumuz dn yada deil, Kripke'nin syledii gibi "tm olanakl dnyalarda" ayrt etmektedir. "Olanakl dnyalar" kavramna bavurma, bunda garip bir metafizik yan gren baz okurlar artmtr. Ancak bizim yaamakta olduumuz dnyadan farkl olabilen olanakl dnyalar fikri, yeni bir fikir deil (Leibniz'in felsefesin de ortaya kmtr); ve Kripke'nin uslamlamasndaki yeri de grece ak. "Altn" szcnn anlam, bir kez belirli bir r nee uygulanarak saptandnda, bu szck hayal edilebilir tm durumlarda (gerekleebilir olan, ama gerekte fiili olma yan "olgu kart" durumlar dahil) ynletimini korumaktadr. Kripke'nin anlam kuramna gre, altnn bir kimyasal element olmak yerine aslnda bir karm olduunu syleyebilmek ar tk bizim iin sz konusu deil. "Altn" szc tarafndan ka t ynletilen bu tz, altn, zorunlu olarak bir kimyasal element olmak durumundadr. Kripke'nin syledii gibi:
"Altnn bir element olamayaca olanakl bir durum ola maz. Altn, element olarak verildiinde, baka herhangi bir tz, altna ne kadar benzerse benzesin, altn olmayacaktr. Sahte altn olan baka bir tz olacaktr. Ayn corafi blge nin sahte altnla dolu olduu herhangi bir olgu kart du rumda, bu blge altnla dolu olmayacaktr. Baka bir eyle dolu olacaktr.""
42, a.g.y. s. 136. 43. a.g.y. s. 125.

133 Kripke'nin zmlemesine dayal olarak kan sonu, doal trlerin yapsal zellikleriyle ilgili tmcelerin olumsal deil, zorunlu doruluklar olduklardr. Kripke'nin yeni-zc felsefesinin geerlilii, onun anlam kuramnn doru olup olmadna balanmaktadr ki felsefeci ler arasnda son derece scak tartmalara konu olmu bu ku ramn karmak uslamlamalarn burada ele alacak yer yok.4* Ama genel kabul grdkleri takdirde, Kripke'nin fikirleri aklclktaki bir unsurun yeniden canlamasn temsil edebile cektir, yani bilimin, gereklik hakkndaki zorunlu dorulukla rn rtsn kaldrma giriimi olduu anlayn. Kripke'nin ko numunun, eer salana, yapt udur: Gerek dnya hak knda bilgi salayan hibir zorunlu doruluun olamayacan savunan Humecu sav kerterek, aklcla kar yneltilen allm bir kar k ortadan kaldrmak. Bununla birlikte, Kripke'nin uslamlamalannn, Quine'nkilerden daha te bir konumda aklcln hakl karlmas anlamna gelmediini belirtmek gerekir. Her ne kadar, Kripke'nin bilimsel bilginin Aristotelesi ya da zc fikrini yeniden canlandrd dnl se de, Kripke hibir ekilde baz aklc dnrlerin kabul et tikleri gibi gerekliin bilgisine a priori olarak deneyimden ba msz olarak ulald fikrini desteklememitir. rnein Platon'da grdmz durumuyla a prioricilik Kripke'de yoktur; ayrca Kripke' nin zmlemesi Kant "sentetik a priori" bilgi anlayn da desteklememektedir. Aksine, Kripke, doal tr lerin zleri hakkndaki doruluklarn a posteriori olarak, bilim sel aratrmayla kefedileceklerini sk sk vurgulamaktadr. "Bilimlerde kullanlan zdelik zellii, a priorilikle ya da analitiklikte deil, zorunlulukla balantl grlyor. rnein "s cak" ve "daha yksek ortalama kinetik enerjiye sahip olma" yklemlerinin kaplamda olmalar (kaplamlan ayn olan nes neleri ifade etmeleri) zorunludur, ama a priori deildir." Dola ysyla Kripke, "zsel gereklik" araynda duyusal deneyimin snrlarn amay amalayan u noktadaki aklclk tr iin bir umut vaadetmemektedir.
44. Baz problemlerin incelendii kaynaklar iin bkz. Flatts (I 151 6, Schuartz (1 161 Fulam(117).

134
D. BLO v e DtL: DOUTANCILIIN YENDEN CANLANII
% Dil ve Felsefe adyla 1969da yaymlanan bir felsefe de nemeleri derlemesinde, yaymc, "Locke'tan beri bilgi hakkn daki deneyci gelenein yaklamnn yanl, Leibniz'in aklclk geleneinin salkl olduunu ne sren yeni bir kar-devrim"den sz ediyordu.46 Burada sz edilen tartmann kkenlerine daha nce deinmi ve Locke'un, zihni, zerine deneyimden gelenlerle yazlmay bekleyen bo bir kt, bir "tabula rasa" olarak ka bul eden gryle, Leibniz'in, zihni deneyimi belirli bir bi imde yorumlayacak ekilde yaplanm olduunu (belirli bir rgde damarlan olan bir mermer ktle gibi) kabul eden g rn karlatrmtk.47 Bu tartmann modern dnemde yeniden canlanmasnda nde gelen kii Amerikal filozof ve dilbilimci Moam Chomsky'dir (doumu 1928).

CHOMSKTnln DLN EDNLMES KURANI

Chomsky'nin urat temel sorun dilin edinilmesidir. Dnyaya hibir ekilde Franszca, ngilizce, Japonca veya han gi dil olursa bilmeden gelen insan yavrular, nasl olur da g rece bu kadar ksa bir srede dilsel yeterlilie sahip olurlar? Aa yukan yalarndaki bir ocuk, nasl olur da Franszca, ngilizce, Japonca veya hangi dil olursa, bunlann ok geni bir eitlilikteki gramatik tmcelerini anlayabilir ve bunlar kullana bilir? Chomsky'nin k noktas, dilin edinilmesinde kabul grm olan deneyci modele ynelttii saldrdr; bu grn nderliini, ayn dndeki bakalar arasnda davran B.F. Skinner yapmt (1904-1990).*3 Deneyciler, dilin edinilmesin de bir tr uyar-tepkiye dayal bir kuram nermilerdi; uygun duyusal uyanlar verildiinde ve bunlar "kuvvetlendirme" tek46. Hook (1221 s. X.

47. Bkz. Bl. 4, s. 81-88. 48. Skinner's Verbal Behavior (12li Clomsky in Languaye, 55, (1959.

135

nikleri ile birletiinde, bir szcn srekli tekrarlanmas, anne, baba ve retmenlerin ocukta bir "alkanlk-yaps" oluturmasn salayacaktr. Bylelikle ocuk, uygun uyaryla szc eleyecektir ve dolaysyla zaman iinde sz konusu uyaryla karlatnda ona uygun bir yant verecek duruma gelecektir. Deneyci modeldeki balca yan duyusal verilere verdikleri nemdir; bu durumda dilin edinilmesi sonuta uy gun zamanlarda uygun duyusal uyarlann ortaya kmasnn ve bunlarn be duyu araclyla birletirilmesinin bir fonksi yonu olarak grlmektedir. Chomsky bu yaklam eletirirken, dil renmekte olan ocua sunulan verilerin "zayfl" ile, onun ok ksa bir sre de kazand dil becerisinin karlatmlmas zerinde durmutu:
"Bir yetikinin, hatta bir ocuun dil becerisi o ldedir ki ona, rendiklerini ok aan bir dil bilgisi atfetmek zorun dayz. Bir ocuun kolaylkla rettii ya da yorumlad tmce saysn, onun yaamndaki saniye saysyla karla trdmzda ikincinin gln ekilde dk kaldn gr rz. Dolaysyla girdi olarak deerlendirilebilecek veriler, fi ili edimin (performance) gsterdii gibi eksiksiz biimde egemen olunan dilsel malzemenin yalnzca kk bir ks mn olutururlar.-^9

Verilerle, bilgi arasndaki boluk hakkndaki konuyla ya kndan balantl grd olguya Chomsky dil kullanmnda "yaratclk" adn veriyor. Herhangi bir dili mtevaz bir ekil de rendikten sonra, her gn hem birok yeni tmcelyi -da ha hi duymadmz tmceleri- yorumlayabilir hem de kendi miz yenilerini retebiliriz. Bu durum Chomsky iin gerek dil lerle, hayvanlar tarafndan karlan sesler (rnein kpek havlamalar, ku t gibi) arasndaki temel ayrm gster mektedir; bu tr sesler kanlmaz bir biimde belirli tip uya rlarn oluumuna yol amaktadr, oysa insan dili "uyardan bamszdr". Yaratc ve yenileyici dil kullanclar yalnzca
49. Rccent Contriblions to the Thenn ol Inn.tc den* (19671 i 120] 12.5.

136 evresel uyanlara ya da isel bir hale (midenin kaslmas gibi) yant vermemektedir. Chomsky, "Dil kullanmnn yaratc y n ifadesiyle, "uyar-denetiminden" -yani dsal uyanlardan ve ya bamsz olarak zbelirlenebilen i hallerden- bamsz ola rak yeni tmceler retme ve yorumlama yetisini anlyorum. Olaan dil kullanm bu anlamda "yaratc"dr, geleneksel aklc dilbilim kuram tarafndan byk lde belirtildii gibi. Gnlk dilde kullanlan tmceler, bilinen herhangi bir genel letirme sreci cinsinden "allm tmceler" veya "allm tmcelerin genelletirilmesi deildir" demektedir.50 Chomsky, insan dili ve onun edinilmesiyle ilgili bu olgulan aklamak iin, tm insanlann, "evrensel dilbilgisi (gra mer)" adn verdii ilkelerin doutan bilgisiyle dnyaya gel dikleri nsavn ortaya atyor. Bu "evrensel dilbilgisi (gramer)", dilden dile byk farkllklar gsteren dilin yzeysel dilbilgisel zellikleriyle ilgili bir ey deildir (ingilizce'nin yzeydeki dil bilgisi, Japonca'nnkinden olduka farkldr rnein). Yzey deki bu farkllklara karn, tm insan dillerinde ortak olan ok zgl bir "derin yap" olduunu ne sryor Chomsky (bu derin yap "mantksal zne", "ad tmcesi", "fiil tmcesi" vb. "bir soyut kategoriler ve tmceler dizgesidir)."" Bir ocuk, ev rensel dilbilgisinin ilkelerinin bilgisine doutan sahip oldu undan herhangi bir dili renebilmektedir; aslnda bu bilinen bir olgudur, yani ingiltere'de domu bir Anglo-Sakson kken li ocuun Japonya'ya gittiinde de, ingilizce'yi rendii ko laylkla Japonca'y da renme olgusu. Chomsky'ye gre buradaki durum udur: Belirli bir di lin verileriyle karlaan ocuk, yzeydeki bu yapy doutan bilgisine sahip olduu derin dilbilgisiyle elemektedir ve do laysyla sz konusu dildeki tmceleri yorumlayacak ve yeni tmceler retecek tutarl bir dilbilgisel model ina etmeyi ba armaktadr.

50. a.y.y. 124. 5 1 . Language and Mincl (118] s. 25.

CHOMSKVnin AKELCIL1I

Chomsky, kendi kuramn nitelemek iin zgl olarak "Aklc" szcn kullanyor:
"Dilin yapsna ilikin grlerimi.. dilin doasnn akla an lay diye betimlemek tarihsel olarak uygun olacaktr. Ay nca (bu grler), bilginin edinilmesinin aklc anlay ola rak adlandrlabilecek gr de desteklemektedir; aklc bilgi anlaynn zn, bilginin genel niteliinin, ifade edi len ya da isel olarak temsil edilen kategorilerin ve bunun altnda yatan temel ilkelerin zihnin doas tarafndan belir lendii gr oluturur. Bizim durumumuzda ise, dou tan bir zellik olarak dilin edinilmesi dzeneine ayrlan ematizm, bilginin biimini belirlemektedir... Deneyimin rol, yalnzca doutan gelen ematizmin etkin duruma gemesine neden olmaktr...""2

Hasl Leibniz iin deneyimsel uyanlar, mermerin yap snda nceden varolan ekilleri aa karan eki darbeleri gibiyseler, Chomsky de dil renen kiiye gelen verilerin, bi zim trmzdeki canllann beyinlerinde genetik olarak prog ramlanm olan soyut dilsel yaplan "etkin kldn" ne sr mektedir. Chomsky'nin uslamlamasndaki merkezi unsurlardan bi ri olan, duyusal verilerin bizim bilgimizi tam olarak belirleme dii anlay, aslnda ilk aklc dnrlerde vard. Leibniz'le il gili olan aklama dnda. Platonun Nenon diyalogunda gen bir klenin hibir deney ve gzlem olmadan, ama yalnzca ge ometrik nermeler hakkndaki doutan sezgilerini kullana rak bir geometrik nermenin doruluuna ulatn grm tk.53 Aynca Descartes da, geometrik fikirlerin duyular yoluy la bize geldii fikrini reddediyordu. nk "bizim evremizde, hibir yolla duyulannza etki edemeyecek kadar kk olan52. (120) S.129. 53. Bkz. Bl. 2, s. 26.

138 lar dnda byle ekiller yoktur... Dolaysyla, ocukluumuz da ilk kez kada izilmi durumda olan bir gen grd mzde, gerek geni nasl kavramamz gerektiini bize gs teren ey, bu kda izili gen ekli olamaz...gerek gen fikri (idesi) bizde zaten mevcuttur."5* Bununla birlikte, Chomsky'nin doutan bilgi kavramn kullan Platon'un, Descartes'n veya Leibnizin anlayndan byk lde farkldr. nk bu filozoflar "doutan bilgi" ile ya baz kavram ve doruluklann ak farkndaln anlamlar (geometrik kavram ve doruluklarda olduu gibi) ya da en azndan bu farkndala ulama yetisinde uygun duyusal uyanlann alnmasn dnmlerdir. Ama bir ocuk evrensel dilbilgisinin ilkelerinin bu anlamda bir farkndalna sahip deil dir. nk sz konusu ilkeler son derece karmak soyut ka tegoriler ve dnm kurallan iermektedir ki bunlar ancak dilbilim kuram zerine alan uzmanlar tarafndan formle edilebilirler. Chomsky bu itirazlara yant verirken aklclara, zellikle Leibniz'e bavurmutur; Leibniz, "doutan bilginin ak farkndalk iermesi gerekmediini, ama "ynelimler, ei limler, alkanlklar ve glerden"55 oluabileceini ne sr mt. Ama sz konusu olan bu deildir. nk, her ne ka dar Leibnizci anlay doutan ilkelerin ak farkndaln gerekrjrmese de, uygun uyan ortaya ktnda ocuun bu ilke leri aklkla tanmas gerekir. (Benzer olarak Platon'un mode linde de, yetenek sahibi bir Sokratesi "ebe" doru sorular sorarak bu tr doutan ilkelerin kendiliinden apak olarak bilinecek ekilde dan ekilmesini (dourulmasn) salar). Ama Chomsky'nin ilkeleri, ne onlann ak farkndal anla mnda ne de uygun durumlar altnda onlann doruluunu bil me eilimine sahip olma anlamnda doutandr. Dolaysyla Chomsky'nin kendi kuramn, bilginin edinilmesinde gelenek sel aklc anlayn devam olarak grmesi hibir ekilde ak deildir.
54. ffih Objections and Replies (1641); (31) VII, 382; (33) II, 227. 55. Leibniz iin bkz. Bl. 4, s.86. Chomsky Leibniz'e gnderme yapyor. (120) s. 130.

139 Burada karkla neden olann dogutanlk deil bilgi kavram olduu anlalyor. nsanlarn yapabildii birok eyi dier canllann (rnein kurbaa yavrusunun) yapamayaca aktr -hibir akl banda deneyci bunu reddemeyecektir. Do laysyla bizim yeteneklerimiz ve edimlerimizin duyusal veri lerle tam olarak belirienmemesi bir ekilde saduyuya uygun dmektedir. Duyusal uyarlarn says ne kadar ok olursa ol sun, bir kurbaa yavrusu hibir zaman konumay ya da sat ran oynamay renemez; demek ki ister aklc ister deneyci olsun duyarl bir felsefecinin insanlarla kurbaa yavrular ara snda doutan gelen veya genetik olarak belirlenmi farkllk lar olduunu kabul etmesi gerekir. Ancak doutan gelen ya psal zelliklerle ilgili bulgular veya "yetilerin ve eilimlerin" bulgular, "bilgi" sz konusu olduunda henz dorulanmak tan uzaktr. Hepimiz, besinleri sindirme yetisine doutan sa hibiz, ancak bunu, sindirim ilkelerinin doutan bilgisi olarak nitelendirmek yanl ve yanltc olacaktr. Biroumuz sindi rim ilkeleri hakknda hibir ey bilmiyoruz; tm yaptmz uy gun uyanlar verildiinde besini sindirmektir. Sindirim olgusu kukusuz bize evreden deil, mide ve dier organlarn gene tik olarak belirlenmi zellikleriyle doutan gelen bir ilevdir. Ancak uzman fizyologlar dnda pek az kii bu ilkelerin bilgi sine sahiptir. Dilin edinilmesiyle de koutluk ok ak grn yor. Dilin edinilmesinde de kukusuz son derece karmak il keler sz konusudur ve birka uzman dilbilimci dnda hikimse bu ilkelerin ya da onlann doruluunu tanyacak eilim lerin ak bir bilinliliine sahip deildir. Dilin edinilmesi, sz konusu ilkeler zerinde bilinli bir zdnm olmadan bi zim yaptmz bir eydir. Bu durumda Chomsky'nin kendi kuramyla geleneksel aklc dncenin doutan fikirler retisi arasnda koutluk kurmas, yardmc olmaktan ok yanltc olmaktadr. Aynca Chomsky'nin grlerini "Aklc" olarak nitelendirmekte yanl tc bir yan daha var. Birok doutanclk yanda a priori bil gi fikrine kuvvetle balanmtr -aslnda a priori bilgiye balan ma konusu, baz fikirlerimizin doutan olduunu ne sr mekte gl hareket nedeni oluturuyordu. Chomsky de bu

140 gelenei bir bakmdan izler; Chomsky, ocuun evrensel dilbilgisinin ilkeleri hakkndaki bilgisinin deneyim yoluyla kaza namadn, a priori olduunu ne srer. Ancak Chomsky'nin kendi dilbilimsel kuram sz konusu olduunda, kesinlikle bir a priorici deildir. Aksine, kendisinin doutan evrensel dilbil gisi kuramnn, psikolojinin (yani ocuklann dili nasl ren diklerinin yollaryla ilgili bulgular) ve fizyolojinin (yani beynin yaps ve balantlaryla ilgili bulgular) olgularna kar snana bilecek deneyci nsavlar olduunu aka ifade eder. Bununla birlikte, Chomskyyi, bu yzylda felsefe ve bi lime genelde egemen olmu u ve dogmatik deneycilie kar tavr alan bir grup yeni dnrn arasnda grmek doru dur. Chomsky, insan davranlarnn nasl ortaya ktn ak layabilmek iin yaplarn ve mekanizmalarn aratnlmas tara fnda olan ve insan davranlarn tmyle girdiler ve ktlar arasnda gzlenen karlkllklar cinsinden aklamaya girien psikolojideki "kara-kutu" modelini reddediyor. Ve bu genel anlamda, Chomsky'nin, bilimsel bilgiyi bir dizi gzlenen kar lkllklar olarak anlayan Humecu gre deil, bilimi tzlerin zsel i yaplaryla ilgili gren Aristotelesi ve Leibnizci gele nee scak bakt sylenebilir.
CHOMSKY v e DESCARTESI DtLBtM

Chomsky'nin kuramnn, aklc gelenein yeniden can lanmas olarak dnlmesinde bir nemli sebep daha var; o da Chomsky'nin, dilin yalnzca bir insan yetisi olduunu savu nan Descartes gre ball. Chomsky'nin, kar kt de neyci dilbilimciler insanlarn "dilsel tepkileriyle" hayvanlarda ki grnte benzer tr tepkiler arasnda benzerlikler sapta ma eilimindedir. Ancak Chomsky, gerek dil kullanmnn, kendi deyimiyle "tre-zg" -yalnzca homo sapiens'e zg ol duu grnn zerinde durmaktadr. Onun bu konumu Descartes'nkiyle byk bir benzerlik gstermektedir; Descartes yzyl nce hayvan davran ile insan dili arasndaki te mel ayrl yle ifafle etmiti:

141 "Eer bir saksaana, sahibini her grdnde ona "iyi gn ler" demesini retirseniz, bu ancak kullanlan szcn onun arzularndan biri olmas itibariyle olanakldr. rne in, bu szc her sylediinde ona yenilecek bir eyler veriliyorsa, bu bir yeme beklentisinin ifadesi olabilir. Ben zer ekilde, kpeklere, atlara ve maymunlara da davran olarak retilen her ey, yalnzca korkularnn, beklentileri nin ve isteklerinin ifadeleridir... Ancak szcklerin kullan m yalnzca insanlara zgdr. M Chomsky, "bir hayvan hz gstergesi ilkesine gre al abilir -yani srekli uyarlar demetine yant olarak, srekli sin yaller reterek" derken aka Descartes tarafta yer alyor du. Ama insan dili tmyle farkldr ChomsKyye gre: "Bir dili bilen bir kii, bir kurallar ve ilkeler kmesinin bil gisine sahiptir; bu kme, her biri belirlenmi bir biim ve belirlenmi bir anlam ya da anlam potansiyeline sahip, sonsuz bir ayrk tmceler kmesi belirlemektedir. En alt zek dzeyinde bile bu bilginin kendine zg kullanm, yukanda sz edilen anlamda zgr ve yaratcdr; ve bu ekilde hibir yabanclk veya alk olmama duygusu ol madan son derece geni bir ifadeler demeti, annda yo rumlanabilir... Eer bu doruysa, insan dilinin, hayvanlarn iletiim dizgelerinin "evrimi" olduu hakkndaki kurgular son derece anlamszdr."" Descartes ve Chomsky'nin paylatklar u fikir, yani bi zim dilsel yeteneklerimizin davrann evresel belirlenimle rinden zgrlemenin zel bir tipine iaret ettii fikri, nemli ve heyecan verici bir yaklam. Ancak Descartes ve Chomskyci dilbilimler arasndaki koutluun ok da ileri ta nmamas gerekir. Descartes iin dilsel yetiler Tanrnn be denlerimizle biraraya getirdii fiziksel olmayan, yer kaplama56. Letter to Newcastle (23) 1646 Descartes Philosophical (34) 207. 57. Knovledge ofLanguage (1969), (119).

142

yan ve blnemez olan ruhun bir ileviydi; Chomsky iin bu yetilerin aklanmas sonul olarak beynin fiziksel yapsnda aranmaldr (ve insanla hayvan arasndaki temel aynlk iin, dilin ortaya knda bizim atalarmzn beyin yaplanndaki farkl bir evrimci sramaya bal baz mutasyonlarn rol oyna d fikrinin zerinde durulmas gerektii dnlmektedir. Belki felsefi bakmdan Chomsky'nin en nemli katks nn, her olaan ocuun sahip olduu dil renme yetenei nin ne kadar zel ve olaanst bir yan tadna dikkatleri ekmesi olduu sylenebilir. Chomsky, bu ok ak ve ortada grnen olgunun zmleme ve aklamaya ihtiya gsterdi i fikrinin zerinde durarak, net olarak ne deneyci ne de aklc gelenee tam uyan zgn bir katk yapmtr. Klasik zihin fel sefesi iin hem aklclar hem de deneyciler "zihnin zellik ve ieriklerinin sezgiye ak olduunu sorgusuzca varsaymlard."58 Descartes ve Hume kadar birbirinden uzak dnrler bile "zihnin yetkin saydaml* kuramn onaylamlard -bu sa va gre zihin saydam bir kap gibidir ve tm zihinsel ierikler ya da "ideler" burada hemen yer bulabilir, yle ki, belirli bir idenin farkna varmak iin ona younlamamz yeterlidir. Chomsky iin, zihnin ieriklerine ve almasna giden ayrca lkl bir yol yoktur, en azndan bilimdeki herhangi bir olgunun incelenmesinde olduundan daha ok deildir bu olanak. Bi zim dilsel edimlerimizin ve bu edimlerimizle ilgili dilsel sezgi lerimizin "verileri" verilmitir; ancak bunlar rgtleyen ilkeler ve altnda yatan mekanizma kefedilmemi durumdadr. Chomskynin yapt, bu ilkelerin ve mekanizmalarn kesin do alar hakkndaki ayrntl deneyci aratrmalar ve felsefi zdnmleri canlandrmaktr.59

58. (118) s. 22. 59. Baz deneysel aratrmalarn ksa bir dkm iin bkz. Lyons (124); dier fel sef tartmalar iin bkz. liook (122) ve Hacking (123). Dilin tre zg oiup ol mad sorunu iin, yakn zamanda yaplan aratrmalarn, en azndan em panzelerin bir dereceye sahip olduklarn gsterdiini ifade etmek gerekir.

AHLK FELSEFESNDE AKILCILIK

o n sEiztnct YZYILDAK ARDALAN


"Aklclk" deyimi imdiye kadar genellikle felsefedeki kuramsal konularla (insan bilgisinin doas ve kkeni gibi) balantl olarak ele alnd ve ahlklln pratik sorunlarna pek deinilmedi. Ancak on sekizinci yzylda, kuramsal ve pratik ilkeleri bir araya toplamak ve ayn trden aklamalar vermek filozoflar arasnda ska grlen bir eydi; bu durum, hem "doal" hem de "ahlaksal" bilgi iin aklc yaklam ola rak betimlenebilir. Samuel Clarke'n (1675-1729) yazd gibi:
"Platonun ok bilgece yapt bir gzlem sudun Eer hibir renimi ve deneyimi olmayan gen bir insan alp; ona, eylerin doal bantlarn ve oranlarn ve iyilik ve ktlk arasndaki ahlaksal farkllktan inceletecek olur sanz, ona dorudan hibir ey retmeden, yalnzca soru lar sorarak hem geometrik doruluklarda salam ve tam yantlar vermesini hem de hak ve hakszlk konularnda yan lsa belirlenimler yapmasn salayabilirsiniz,. Bu da ka nlmaz olarak hem doal hem de ahlaksal eylerin farkllk tan, bantlar ve oranlanmn... kesin, deimez eylerin kendinde gerek olduklarm kantlamakta ve bunlarn in sanlarn deiken sanlarna, kuruntularna ve hayallerine bal olmadn gstermektedir...; aynca bu, insan zihninin doal ve kanlmaz olarak, doal ve geometrik doruluklar da olduu gibi, eylerin ahlaksal farkllklarnda da ebedi hak ve drstlk yasasn kabul etmenin zorunluluunu gsteriyor...60

Yukardaki alntda nemli yan var. Bunlardan ilkine "ahlk felsefesinde nesnelcilik" adn verebiliriz; bu sav, ah laksal zelliklerin (rnein eylemlerdeki hakllk ve hakszl60. A Discourse conceming the Unchangeable Obligations of Tiatural Religion (1706) Raphael (126) iinde yeniden baslmtr. Parag. 235.

144 gn) nesnel olarak "orada" olduunu ya da Clarke'n syledii gibi eylerin kendinde gerek olduklarn ne srmektedir, ikincisi ahlk felsefesinde doruluun "zorunluluku" gr dr; bu gre gre ahlk ilkeleri deimez ve ebedidir, ge ometrinin ilkelerindeki kanlmaz zorunlulukla ayn zellii paylar. nc yan ise ahlk felsefesinde aprioricilik adn verebileceimiz grtr; bu gre gre ahlaksal ilkeler Clar ke'n syledii gibi "herhangi bir renim ve deneyimden" (ba msz olarak ulalan ilkelerdir. Baka bir deyile, deneyci aratrmalarla deil, yalnzca akl yoluyla ulalan ilkelerdir; ve "tm aklsal yaratklar tarafndan" (Clarke'n baka bir yerde syledii gibi) kabul edilmek zorundadr.61
HUME'un AKILCI AHLAK FELSEFES ELETRS

Eer bu unsuru, nesnelcilii, zorunlulukuluu ve aprioriciligi bir araya getirirsek, on sekizinci yzyldaki haliyle ahlk felsefesinde aklcln ak bir paradigmasn grebili riz. Ve bu aklc konuma en gl tehdidi getiren dnr David Hume'dur. nce nesnelcilie yklenir Hume: rnein ci nayetin yanll, eylemin kendi iinde varolan nesnel bir yan olamaz Hume'a gre ("bu hareketi tm cepheleriyle inceleyin ve "ktlk" adn verebileceiniz bir olgu ya da gerek varo lu durumu bulup bulamayacanza bakn... nesneyi gz nnde bulundurduunuzda ktlk tmyle sizden kaacak tr"). Hume, cinayetin yanll (ya da "ktl") dncesi nin, "gnlnzdeki onaylamama duygusu"62 ile ilgili bir konu olduunu ne srerek, ahlaksal znelciliin bir biimini savu nur, ikinci olarak Hume, zorunlulukulua saldrr: Ahlkllk la ilgili nermeler, matematikte olduu gibi kavramlar arasn daki zorunlu mantksal bantlara dayanmaz, "iki ve n toplamnn, onun yansna eit olduu ne srldnde, bu
6 1 . a.g.y. parag. 233. 62. David Hume, A Tmatise oftluman

Tiature (1739-40) (72), Kitap III, Ks. I, Bl. i.

145 eitlik bantsn gayet gzel anlyorum... Ancak ahlaksal ili kilerle ilgili bir karlatrmadan sonu kardnzda, sizi t myle anlayamaz oluyorum. Ahlaksal bir eylem, nankrlk gi bi bir ayp kark bir konudur. Acaba ahlkllk, onu oluturan paralarn birbirleriyle ilikilerinden mi olumaktadr? Nasl? Hangi durumlara gre?"63 Hume, son olarak, ahlaksal ilkelerin yalnzca aklla kefedilebilecekleri ynndeki apriorici sava saldrr, Hume'a gre ahlkllk, bir tutku, duygu ya da duygu sallk konusudur. Bir eylemi onaylama ynnde bir duyguya sahipsek, o eyleme "doru" diye bakarz. Ama tek bana akl, bir eyi onaylayp onaylamama konusunda bize bir ey syle yemez. "Akl, yalnzca tutkularn klesidir ve yle olmaldr; akl, hizmet ve itaat etmek dnda baka hibir ey yapmaya yeltenemez." Bir kiinin ahlaksal tercihlerini paylaabilir ya da onlardan nefret edebiliriz, ancak onlarn "aklc" ya da "akld " olduklarn gsterebilmenin hibir yolu yoktur: "Tm dn yann tahrip olmasn, benim parmamn izilmesine tercih etmek akla aykr bir ey deildir."6* Hume'un tm uslamlamalan evrensel bir kabul grme mekle birlikte, onun aklcln ahlk felsefesine ynelttii eletirilerin, yzylmzn ahlk felsefesinde baskn bir rol oy nadn sylemek uygun olacaktr. Aslnda, A. J. Ayer ve Char les Stevenson tarafndan 1930 larda ve 40 larda gelitirilen duygulara dayal ahlk kuram65, ahlaksal bildirimlerin aklsal olarak karar verilebilecek nermeleri ifade eden savlar deil, duygulann ifadesi olduklann ne srerken dorudan Humecu gelenei izliyordu. Ama Humecular, kesinlikle bu gelenee olduu gibi sahip kmamlardr; bunun da nedeni, byk l de, ahlk felsefesinde Immanuel Kantin yaptlarndan kay naklanan bir dier gelenein sregiden canllna baldr.
63. Enquiry conceming the Pinciples ofMorals (1751) (127) Appendix4. 64. Treatise (72), Kitap II, Ks. 3, Bl. ii. 65. Bkz. Ayer (107) Bl. 6; Charles Stevenson Ethics and Language (129) Urnson (130).

KArfTn -KOULSUZ BUYRUU*

Yukarda verilen Humecu konumla tam bir kartlk iin de Kant, aklc ve nesnelci bir ahlkllk aklamasnn savu nulmasna giriir. Kant, Ahlk Metafiziinin Temellendirilmesi (Grundlegung zur Metaphysik der Sitten {1785)) adl kitabnda "bir ahlk yasas olarak geerli olacak bir yasann mutlak zo runluluk tamas gerektiini herkes kabul etmelidir" der. Bir ahlk yasas "tm akl sahibi varlklar iin" tutmaldr; ve bu ahlk yasasna balanmann zemini "insann doasnda ya da iinde bulunduu dnya koullarnda deil, yalnzca a priori olarak saf akln kavramlarnda aranmaldr."86 Ahlkllk, buyruklarla ilgilidir; Kant ahlklln en yk sek ilkesi olarak "koulsuz buyruk (ya da kesin buyruk)" ad n verdii bir ilkeyi ne srer. Birok buyruk nsavldr ya da koulludur (hipotetik) ("u piyonu bir kare ne srn" ya da "arabanz her al ayda bir bakma sokun" gibi); bu buyruklar belirli bir hedefe ulamak iin yapmanz gereken eyleri sy lerler (satranta kazanmak ya da arabann bozulmasn nle mek). Byle koullu buyruklar, esas olarak belirli bir amac yerine getirmek iin hangi eylemlerin zorunlu olduunu sy ler, "ve eer amatan vazgeersek bu buyruklarn uygulanma sndan her zaman kaabiliriz."67 Ancak kesin buyruk "koul suz bir istektir ve istencin, takdire bal olarak tam kartn yapmasna kapy kapatmaktadr" ve durum ne olursa olsun, bizim zerimize den ona uymaktr. Kant iin tm ahlkll n kayna olan kesin buyruk udur: "Ancak, ayn zamanda genel bir yasa olmasn isteyebilecein maksime* gre eylem de bulun" ya da "eyleminin maksimi genel bir doa yasas ola cakm gibi eylemde bulun."68 Kant, kesin buyruun nasl ilediini gstermek iin bir ok rnek vermitir. rnein, umutsuzlua dm hasta bir adam, u maksime gre hareket etmeyi seerek intihar etme66. kinci basm s. vi 6. Paton (128)'de evrilmitir, s. 5 5 . 67. a.g.y. s. 55. Kant asndan maksim, tek kiinin kendi isten ve eylemlerini belirlemek ze re koyduu ahlk ilkesidir. 68. a.g.y. s. 84.

147 yi dnmektedir: "Bu yaam daha uzun srdnde mutlu luk vermekten ok ktlk getirecee benziyorsa, zsevgiden (ya da zsaygdan) dolay onu ksaltmay ilke ediniyorum." An cak Kant'a gre zsevgi ilkesinin evrensel bir doa yasas ol mas aklsal olarak istenemez; nk "ilevi yaamn devam lln salamak olan bir doa dizgesiyle, yaam sona erdir meyi ilke edinen bir doa yasas fikri kendi kendisiyle eliir ve kendini yok eder." Benzer olarak, tutulamayaca bilinen bir sz verme, bir doa yasas olamaz (rnein, bor para al mak zorunda olan bir adam, paray ksa srede demesinin olanaksz olduunu bile bile bor alabilmek iin deme sz vermitir). nk g durumda olduunu dnen birinin tut mayacan bile bile sz vermesinin genel bir yasa haline gel mesi, "sz vermeyi ve bununla amalanan da olanaksz klar d."69 Bununla birlikte bu rnekler tmyle ikna edici deildir. "Bana uygun olduunda verdiim sz tutmam" gibi bir mak simin evrenselletirilemeyecegi dorudur, nk herkes bu maksime gre davransayd, sz verme grenei kerdi. Do laysyla uygun geldiinde sz verme greneinden yararlan may neren "bana buyruk" bir kii, maksiminin aklsal ola rak bir genel doa yasas olmasn isteyemez. Ancak, Kant ta rafndan betimlenen duruma gre intihar etme kararnn so nul bir "eliki" ierdiini grmek biraz zor. Bu karar tmyle kendine zg nedenlerle alnm bile olsa, bencillie dayal bir ahlk felsefesi hakknda isel olarak akld bir yan oldu unu sylemek ok fazla ak grnmyor ya da "her koyun kendi bacandan aslr" maksimini evrenselletirmekte her hangi bir tutarszlk olduunu ne srmek.70 Yakn zamanlardaki en etkileyici ahlk felsefecilerinden bi ri olan R.M. Hare, ahlaksal yarglarn Kant anlamda evrenselletirilebileceini ne srmtr. Hare, eer birini karc ve bencil bir ekilde davrandn izlediimizde, kendimize "ben zer durumlarda bakasnn da bize bu ekilde davranmasna
69. a.g.y. s. 85. 70. Bununla birlikte Kant, aklsal bir bencilin, bir gn bakalarnn yardma muh ta olacan kabul edeceini ne srer, dolaysyla bencilliin evrensel bir do a yasas olarak kabul edilmesini aklsal olarak isteyemez, der. (128) s. 86. Kantin rneklerinin dier tartmalar iin bkz. Walker (85) Bl. XI.

148 hazr olup olmadmz" sorarsak, evrenselletirme gereinin gcn grebileceimizi ne srer. imdi, "kendini bakas nn yerine koymak" dncesi (ya da altn kural uygulayarak: "kendine davranlmasn istediin ekilde bakalanna dav ran"), birok kiinin ahlaksal grten ne anladn byk l de yakalamaktadr. Ancak, yeterince kararl bir bencilin her hangi bir akldlk veya tutarszlkla sulanmadan kendi ilke lerini evrenselletirmeye hazrlanabilecei sorunu hl orta dadr. Aslnda bu, yalnzca bencillik iin deil, oumuzun iti ci ve iren bulduumuz ynetim yaklamlar iin de geerli dir. Birinin zenci olduu iin kle olmas gerektiini savunan rk bir fanatik, kendi maksimini evrenselletirmeyi dne bilir ve zenci olan birinin kle olmas gerektiini "evrensel bir doa yasas olarak" nerebilir; ve kendisine "Peki sen zenci olsan ne olacakt?" sorusu yneltildiinde, "O zaman ben de kle olacaktm" diye pekla yant verebilir.71 Evrenselletirme, insanlan kendi ilkelerinin tutarl olarak uygulanacaklar du rumlar hakknda bilinli olmaya zorlayabildii lde ahlaksal yarglarda gerekten de gl bir silah olabilir; ancak evren selletirme, kendi bana, hibir aklsal yaratn kabul ede meyecei "ahlk d" maksimleri (bencillik ve rklk durum larnda olduu gibi) ortaya koymaya yeterli deildir. Evrenselletirmeye ahlklln kayna olarak bakmak konusundaki temel bir glk, bunun tmyle "biimsel" bir gereklilik olarak grnmesidir. Bu biimsel gereklilik, bir mak simin meydana gelmesini salayabilir ya da onu tutarllkla uy gulamann sonularna iaret edebilir; ama herhangi bir mak simin "kendi iinde" geerli olduunu kantlayamaz. Akl y rtmenin bir yerden balamas gerekir; baz nvarsaymlardan ve ncllerden hareket etmesi gerekir; ve Kantin abalarna ramen, nesnel olarak geerli ilkelerden tretilmi ve her akl sahibi varl onlar kabullenmek zorunda brakan ahlk yasa larn ortaya koyma olana yokmu gibi grnyor. Kant g rlere kar ahlk felsefesinde znelci konumu savunan J.L. Mackie'nin syledii gibi:
7 1 . R. M. Hare'nin evrenselletirme zerine grleri (131) ve (132)'de bulunmak tadr. Fanatiklik" iin bkz. (131) Bl. 9 ve (132) Bl. 10.

149
"Ahlaksal bir uslamlamann girdisindeki bir yerde -belki n cllerinden birinde ya da daha fazlasnda, belki uslemlamann biiminin bir ksmnda-nesnel olarak geerli olama yan bir eyler olacak -baz ncller yaln olarak doru ol mak durumunda deildirler, uslamlamann biimi genel mantk gerei geerli olmayabilir; bu durumda yetke ya da inandrclk nesnel deildir, belirli bir tarzda seim yapma y ya da karar vermeyi dnmemizle olumutur. "*2 AHLAK FELSEFESNDE DOALCIUK

Ahlk ilkeleri, "saf akl" sayesinde a priori olarak kefedilemeseler bile, onlann, insan doas ya da insani durumlar hakkndaki baz olgulann aratrlmas sonucu tretilebilirle olana yine de sz konusu olabilir. Kabaca "ahlk felsefesin de doalclk" olarak adlandrlabilecek bu yaklam Aristote les'in Nikomakhosa EtiKini izlemektedir. Aristoteles, bu kita bnda insan iin iyi olann, insann zsel doasnn ve onun zellikli "eigon"unun ya da ilevinin zmlenmesine dayal bir aklamasn vermektedir.73 Bununla birlikte amzda, ah laksal doalcla genelde pek olumlu baklmamtr. Ahlaksal doalcln karlamak zorunda olduu balca iki tehdit sz konusu: (i) Doalc yanlg ve olgu-deger ikilemi, tik tehdit "doal c yanlg" retisi olarak bilinen grten geldi.7* Bu reti, ahlaksal ya da deer yarglanyla ilgili sonular, "doal" (olgu sal ya da deer yargs olmayan) ncllerden tretme ynn deki her trl giriimin meru olmadn ne srmektedir. Hume'un yaptlarnn son derece etkili olduu baka bir alan da budur. nk, yalnzca ".. dr" tmcesi (olgu bildiren tm ce) ieren bir nermeden ya da nermeler kmesinden, "yap72. Ethics (133) s. 30. Kar bir gr iin bkz. Bambrough, Moral Scepticism and Moral Knowledge (134]. 73. Nicomachean Ethics (24) Kitap I, Bl. 7. 74. Bu terim ilk kez G. E. Moore tarafndan Principia Ethica (135)'da kullanlmtr. Ancak Moore'un aklamasnda Hume'un ele alnnn dnda kald baz g lkler sz konusudur.

SO mal ya da olmal" ieren bir nermeyi tretmedeki mantksal gle ilk kez dikkat eken Hume olmutur. "Bu yeni ("yap mal" ile ifade edilen) ilikinin, ondan tmyle farkl olan di erlerinden karmlanabilmesi tamamen anlalamaz bir ey."75 zellikle 1960larda "olmal" ile "..dr" arasndaki bu ko pukluu amaya alan baz zekice giriimlere ramen, do alc yanlg retisi, "ahlk felsefesinde doalcln" savlar na kar ciddi bir engel olmay srdrd. Bununla birlikte ya kn zamanlarda, saylan giderek artan birok felsefeci bu retiyi, "olmal" ile "..dr" arasndaki kopukluu amaya ala rak deil, olgusal ve deer yarglan ieren tmceler arasnda ki ikili aynmn ncelikle savunulamaz olduu zerinde dura rak sarsmaya balad.76 Bu felsefeciler, bilim felsefesindeki son gelimelerden etkilenmilerdi;77 bilim felsefesi sagduyusal bir inan olan ve dnyann, alglanmay bekleyen tarafsz "veriler" veya "olgulardan" olutuunu ne sren gr ku kuyla karlamaktayd. Saduyusal gre yneltilen eletiri lerden birine gre iin asl udur: "Meyi 'grdmzde' bile hibir zaman tarafsz deiliz; her zaman sememiz, yorumla mamz ve snflandrmamz gerekir. Bu bilimsel gzlemciler iin olduu kadar, olaan gzlemciler iin de geerlidir." Bun dan kan sonu "olgulann, hibir zaman bir tr deer yarg sndan soyutlanm olamadklandr."78 Ancak burada bir kanklk grnyor; nk semek, yorumlamak ve snflandrmak gerei hakkndaki ncl, sz konusu olgulann bir tr deer yargsndan hibir zaman man tksal olarak soyutlanmadklan sonucunu yaln ekilde destek lemiyor. Bilimde olsun, baka alanlarda olsun, verilerin bir araya geliinin gzlemcinin amalanyla, ilgileriyle ve ncelikleriyle -ksaca deerleriyle- ksmen belirlenmi olduu kukusuz dorudur. Basmakalp bir rnek olacak ama, Eskimolann kar
75. Treatise (72) Kitap Hl, Ks.I, Bl. i. 76. Cf.'J. Searle 'How to derive "oughf "is" Fhil. Revievv (1964). Searl'n makalesi ve ona ynelik baz eletiriler Hudson (136)'da baslmtr. 77. Bu gelimelere aada Bl. Fde daha ayrntl biimde baklacaktr. 78. Midgley, Beast and Man (137) s. 178.

s
iin kullandktan birok farkl szck vardr; buzul blgesinde yaamayan kimsenin bilemeyecei aynntlan onlar grmekte dir. Ve bu farkllklardaki incelikler kukusuz Eskimo toplu munun deerlerini yanstmaktadr; kar, doal olarak onlar iin son derece nemlidir. Ancak bu saptamadan, Eskimolann ne srdkleri nermelerin kendiliinden deer yarglarna ilikin olduu ya da deer yargs ieren bir eye sahip oldu u sonucu dorudan kmamaktadr, insanlar belirli bir g rngler snfm aratrmaya ynelten deerleri ve amalarn, grngleri betimlemek iin kullandklar nermelerin iine de tadklarn varsaymak bir yanlgdr. Med-cezir olayyla il gili bir aratrma ticari ilgilerle ya da denizlerdeki stnln nemine tutkulu bir inanla ynlendirilmi olabilir; ancak bu durum, u u sahilde, u u zamandaki yksek med-ceziri bil diren nermenin rtk olarak ya da baka bir ekilde deer yarglan ierdii sonucunu getirmez. Burada yle bir kar kma sz konusu olabilir: Bilim sel olgularn dorudan lme dayal olduu baz durumlar ol sa bile, "olgular" birok durumda az ya da ok karmak bir yorumlama ierirler (her zaman yaptmz semek, yorumla mak ve snflandrmaktr); bylelikle de deer yarglar kanl maz olarak devreye girer. Bununla birlikte, bilimsel olgularn tmnn ya da ounun "kaba olgular" olmak yerine yorum lanm olgular olduklannda srar etmek, olgulann zorunlu ola rak kuram-ykl olduklann ne srmek demektir; bu da, ol gulann deer-ykl olduklann ne sren nermeden ok farkl bir nermedir. Bir an iin tarafsz gzlem dili olmadn Varsayalm,-79 iki farkl bilimsel kuram arasndaki konuda karar vermemize olanak verecek "kaba olgulann" olmadn varsayalm. Bun dan ne sonular kar? Belki unlar: Herhangi iki kuramdan birini desteklemek iin ortaya konan gzlem nermeleri "nes nel" olgular konumuna sahip deildir; bunun yerine bir yo rum, deerlendirme ya da benzeri bir e iermektedir. An cak bu durum onlan niye deer yargs yapsn ki? Baz felsefe79. Thomas Kuhn'un uslamlamalar iin bkz. s. 160.

152 iler bir betimleyici ifadeler kmesi kabul etmenin "zaten bir tavr belirlemek olduunu" ne srmlerdir.80 Ancak bu da pek ak grnmyor. Bir bilimsel fotoraf, bir yldzdaki kr mzya kayma olaynn bir kant olarak yorumlamann karma k bir deerlendirme, yarglama, hesaplama, karlatrma vb. iermesi anlamnda belirli bir tavr kabul etmek olduu dnlebilir -bu etkinliklerin ou gelimi bir kuramsal model balamnda yaplabilir. Ancak, bilim adamnn, bu il gin ve grece masum konumda tavr almas gerektiini ka bul etmek, eer bu kabul, bilim adamnn savlarnn ieriin de yer etmi bulunan baz onay ya da onaylamama veya leh te ya da aleyhinde deerlendirme elerinin zorunlu olarak bulunduu anlamna gelecekse bu, hibir ekilde deer yar glaryla ilgili bir bak as benimsemesi gerektiini syle mek demek deildir. Buradan kan sonu, yakn zamanlarda bilim felsefe sinde "tarafsz" olgular soyutlama ile ilgili glk hakknda yaplan almalarn, "..dr" ile "olmal" arasndaki, yani be timleme ile deerlendirme arasndaki Humecu ayrm kendi bana zayflatmaya yeterli olmaddr. Dolaysyla bu ayrm, insan doasnn betimsel bir aklamasna dayal bir ahlaksal dizge kurma giriimlerinin nndeki ciddi bir engel olarak durmaktadr. (ii) Varoluuluun Tehdidi: Doalcla ikinci ana tehdit yle ortaya kacaktr: Eer bir ahlaksal dizge insan doas nn zmlenmesine dayanacaksa, belirlenebilir bir insan do as ya da znn olmas gerekir; yani insan varl olarak bi zim zsel doamz tanmlayan belirgin bir zellikler kmesi nin lfmas gerekir. Aristoteles iin insann zsel nitelii aklsallgyd ve insann yapt eyler bu zniteligin gerekleme si ve gelitirilmesini ieriyordu. Yakn zamanlardaki bir "yenidogalc", Mary Midgl ey de benzer bir yol izlemektedir ve in san varlklar olarak bizim iin gerek olan baz temel nitelik lerin -"kiiliimizin baz derin yapsal oluturucu eleri" oldu unu ne srmektedir; "temel istek seeneklerimiz verilmi tir. stekleri yaratma ya da ortadan kaldrmakta zgr deiliz...
80. Rorty, Philosophy and The Miror of Nature (151) 364.

155 Hi kimse, bu deerlerin ilk kez peine dm bir konumda bulmayacaktr kendini, nk bunlar hep vard."81 Ahlaksal seimlerimize snr koyann temelde bir insan znn ya da doasnn varl olduunu savunan bu gr, felsefede Varoluuluk hareketi tarafndan reddedilmitir; Va roluuluk hareketi, zellikle Jean-Paul Sartre'n almalar so nucu son otuz krk yl iinde geni bir ilgi grmt. "Varolu zden nce gelir" eklinde ifade edilen Sartrec slogan, insan larn zgrlne snr getiren sabit, belirlenmi bir insan "do as" ya da "z" olmad anlamna gelmektedir. Bir ey ya da kendinde -varlk, yalnzca kendi doas itibariyle yapabilecei eyleri yapar; bir makine, hatta bir hayvan, nceden belirlen mi zsel eilimler ve yantlar kmesi erevesinde varolma konumundadr. Ama bir insan varl iin, bir kendi-iin varlk iin varolu nce gelir; yani biz kendimizi dnyada nasl yaa yacamz seimiyle kar karya buluruz, nceden "verilmi" hibir ey yoktur. Bizim seimimizden nce varolan ve snrla yc bir unsur olan "insan doasna" olan inan, bir "kt iman" rneinden baka birey deildir; bizim seimimiz mutlak ola rak zgrdr ve her trl nsnrlamalardan bamszdr.82 Eer doalclkla varoluuluk arasndaki bu kartlk, byle bir plaklkla ortaya konursa, ilk bakta doalc konu mun salam bir ekilde gereki ve saduyuya yasland izle nimi doacak, varoluu savn ise fanteziler dnyasna ait ol duu izlenimi ne kacaktr. Varoluu, sanki bir insan varl ndan, kendi geleceini "yokluktan" var eden bir saf zihinmi gibi sz ediyor grnmndedir. Ancak insann ncelikle fi ziksel, boyutlu bir varlk olduu ve dier birok varlk gibi saysz fiziksel snrlamaya tbi olduu (rnein yerekimi ya sasna) kolaylkla reddedilemez, ikinci olarak ve daha nem lisi insan bir hayvandr -zgl bir genetik kalta sahip s cakkanl bir hayvan. Btn bunlar, o kadar dorudan ve ak grnyor ki bizim zgrlmzn baz snrlamalar olduu grnn Sartrec anlamda reddedilmesi sapknca ya da aptalcaym gibi geliyor.
l.Midgley (137) s. 182-3. 82. Kr. L'Etre et le Neant (1943) (139), Ks. I, Bl. 2 Ks. IV, Bl. 1.

154 Bununla birlikte, bu konuyu bu noktada brakmak, bir insan doas ya da z fikrinin varoluu adan reddedilme yaklamn devre d brakmak olur. zler hakkndaki ner meler evrensel zorunlu doruluklar belgelemektedir.83 Belirli bir basn altnda 100 derece (Celsius) stlm tm sular kay nar; suyun kaynamas onun doas ya da z gereidir. Ben zer ekilde, uygun koullarda bir tarlaya braklm tm inek ler, ot yemekle snrlanmlardr; onlarn doas budur. Ancak, insan varl hakknda geerli olabilecek evrensel ndeyiler yoktur -varoluu yaklam bu noktay vurgular. Doal olarak birini uuruma iterseniz, decektir; ancak bu durum, onun fiziksel nesne olmas asndan dorudur, bir kii olarak deil. Doal olarak bir insana yiyecek ya da hava vermezseniz, le cektir; ancak bu, onun bir hayvan olmas asndan dorudur. Ama bu kii bir insan varl olduu srece, onun hakknda nceden salamca kestirilebilecek hibir ey yoktur. Yani in sanlar iin, "tm inekler ot yer" gibi tmcelerle karlatrla bilecek evrensel tmceler yoktur. nsanlarn zn tanmla yan varsaylm herhangi bir zellik, kar rneklere konu ola caktr, "insan toplumsal bir hayvandr"; ancak toplumdan t myle soyutlanm bir ekilde yaayan "mnzevi'ler vardr, "insan kendi soyunu retir"; ancak ocuk sahibi olmaya ke sinlikle kar olan birok insan vardr, "insan aklsaldr"; ama D.H. Lawrence akl yaamnn, gllk ya da anlamdan yok sun olarak "l" olduunu sylemektedir. Ksaca, insan doa sna ya da zne ilikin kesin olarak ne srlm bir zellik ya da etkinlik, bunlara uygun davranmayan bir kii tarafndan yadsnabilir; yani bu kii, bu zelliklere ya da etkinliklere hi bavurmadan yaamna yn verebilir. "Varolu zden nce gelir" olarak ifade edilen varoluu slogandaki doruluun esas ve "tam zgrlk" zerindeki (yanltc) srarn ardndaki doruluk budur. Eer bu doruysa, bunun doalc program iin nemli sonulan vardr. neklerin zsel doalarndan yo la karak, inekler iin iyi olan hakknda sonulara ulaabili riz. Tm inekler ot yerler; ve geni bir alann, gn nn ve
83. Bu zorunluluun gerek bir zorunluluk mu yoksa yalnzca szsel bir zorunlu luk mu olduu konusunda bkz. Bl. C s. 130-133.

155 temiz havann olduu bolluk iindeki bir otlaa yerletirilen ineklerin, serpilmek ve gelimek doalarnda vardr. Ancak insanlarn mutluluu (eudaimonai) ya da doyumu hakknda geerli sonulara gtrebilecek kout bir uslamla ma yoktur. Yani, onlar kabul eden her aklsal kiinin, yaamn nasl yaanmas gerektii hakknda mantksal olarak baz de erlendirmelere ulaaca fiziksel, psikolojik ya da toplumbi limsel olgular kmesi yoktur. Bunun ksmen sebebi, bitkiler ya da hayvanlar iin serpilmenin ya da "iyinin" fiziksel varol ma, byme, salk ve reme cinsinden ok dorudan biim de tanmlanm olmasdr. Dolaysyla parmaklklar ardnda ya amann bir panda iin iyi bir yaam olmad aktr; zavall hayvanlar bir ey yemeyecek ya da fizyolojik dzensizlikler gelitirecek veya cinsel arzularn yitirileceklerdir. Ancak tut saklk durumunda olan bir insan yine de en yksek Aristotelesi erdemi, "theoria'y gerekletirebilir; Budistlere gre bir insan ldrc alk noktasnda "nirvana"ya ulaabilir; ve sa'nn vaazlarna gre "zulm ve hakarete" uramak "kutsan mak" iin bir vesiledir. Bu garip, ancak insan "mutluluu" ile ilgili yksek kabul gren bu grlere bavurmak onlar kabul etmek deildir, ama insanlar iin iyi olarak kabul edilebilecek ve gerekten saygn anlaylarn eitliliini gzler nne ser mek amacndadr; insan mutluluu, dier herhangi bir trn mutluluundan farkl olarak sonsuz sayda farkl biimlerde ii doldurulabilecek belirlenmemi bir kavramdr.84 Eer bu doruysa, "insan doasnn" zmlenmesinden tretilecek nesnel olarak geerli bir ahlaksal dizge oluturma giriimi ba arszla uramaya mahkmdur.
AHLAK FELSEFESNDE AKIL

Eer yukarda ortaya konan eitli uslamlamalar doruy sa, ahlk felsefesinde aklcln gelecei hakknda son dere ce ktmser olmamz gerekir; yani aklsal ve nesnel olarak ge84. Bu nokta benim Neonaturalism and its pitfalls (138)'de gelitirilmitir.

156 erli bir ahlaksal ilkeler kmesini ya a priori olarak ya da in san doas hakkndaki olgulara dayal olarak ina etme girii mi hakknda. Ancak bu durumdan ahlk felsefesinde akla yer yok sonucunun karsanmamas konusunda okuyucu uyarl maldr. Bir kez, iyi bir yaamn ama ya da ereklerini ortaya koymann nesnel bir yolu olmasa da, akl her zaman seece imiz amalara ulamada hesaplanacak en iyi aralar ve yol lar asndan yaamsal bir role sahip olacaktr. Gz nnde bulundurulmas gereken bir dier konu, mantk ve tutarllk gereinin, dier alanlara olduu gibi ahlaksal dile de uygulan masdr. Dolaysyla bir "X" eylemini doru olarak nitelemek, "X"e tm bakmlardan benzeyen bir "Y" eylemini de doru olarak nitelemek iin mantksal bir balanma oluturmakta dr. Hareyi tartrken grdmz gibi, bu tutarllk kavram, rnein rkln isel olarak akld olduunu ortaya koya maz. Ancak tutarllk gereini baarl bir ekilde kullanarak, zencileri ya da kadnlar toplumun dier kesimlerinden farkl deerlendirmekte mantksal olarak gvenilir hibir sebep ol mad konusunda insanlar ikna etmek yine de olanakldr. Demek ki akln, hem hedeflerimizi nasl gerekletirece imiz konusunda hem de ahlaksal grmzdeki tutarszlk lar ve sorunlar gidermekte yaamsal bir rol var. Ama yine de, doa bilimleriyle karlatrldnda, ahlk felsefesi ala nnda akln kapsamnda temel bir snrlama ortada kalyor. Bi limde, dnyann gerekte olduuna uyan bir aklamasna gi derek daha ok yaklamay amalyoruz.85 Ahlk felsefesinde ise bylesi birletirici bir hedef yoktur; ve akl, hedeflerimize ulamakta ve tutarszlklar gidermekte zerine den en iyi devam yollarn olutursa da, iyi yaamla ilgili ok eitli ve eit derecede geerli, eit derecede tutarl grler olacaktr; ve (bilimde yaptmz gibi) sonraki deneysel bulgularn ya da sonraki aklsal dnmlerin, hangi ahlaksal grlerin tercih edilebilir olduuna nesnel olarak karar vermeyi salayabilece ini dnmek iin ortada hibir sebep yoktur.
85. Doa bUimteri ile ilgili bu (biraz allmadk) gr iin bkz. Bl. F.s. 163-169

F. AKILCILIK, DENEYCLK ve BLMSEL YNTEM


KARL POPPER v e YATUIANABLtRLtK

Daha nceki blmlerde, birok aklc filozofun (Spinoza burada klasik rnektir) dncesinin tmdengelimli bir bil gi modelinden etkilendiini grmtk. nermeler, ilk ilkeler den kesin bir biimde adm adm karmlanr ve bu nerme lerin doruluklar, ilk ilkelerden zorunlu olarak kmalar olgu suyla gvence altna alnm olur. Deneycilerin bu modele kar gelitirdikleri belirgin eletiri, mantksal karmn yalnz ca neyin neden ktn bize sylemesidir; eer gerekte ne olup bittiini bulmak istiyorsak, tmdengelimli karm deil gzlemi kullanmamz gerekir. Dolaysyla deneyciler bilimsel yasalarn tmdengelimli bir biimde deil, tmevanmsal ola rak ortaya konmalar gerektiini ne sryorlard; bilim ada m, genel doruluklar gzlemler ve deneylerden karsar. Bu nunla birlikte olguculuk tartmasnda da ortaya kt gibi,86 bilimin tmevanmsal aklamasyla ilgili ok ciddi sorunlar bulunmaktadr; bilimsel gzlemler ve deneyler zorunlu olarak sonlu sayda rnek olguyla snrl kalmak durumundadr; ama sonlu sayda gzlemin, evrensel olarak uygulanacak -gemi teki, imdiki ve gelecekteki tm durumlar iin- bir genel yasa nn doruluunu ortaya koyduu nasl varsaylabilir? Kari Popper'in bilimin mantyla ilgili kuramnn ortadan kaldrmaya alt glk tam da budur. Kari Popper (1902-1994), 19201i yllarda Viyana evre sinin yeleriyle yakn iliki ierisinde olmakla birlikte, onlann birok grne son derece eletirel bir tavrla yaklamt ve 1934'te yaymlanan Bilimsel Aratrmann Mant (Logik der Forschung) ile olgucularn dogrulanabilirliki yaklamlaryla kesin bir ayrl ortaya koymutu. Popper ok erken bir yata tmevarm sorununun zmsz olduu sonucuna ulamt; bilimsel yasalarn dogruluklan hibir zaman sonlu sayda gz lemle ortaya konamazd. Ancak Popper'in asl devrimci sav, uzun zamandr zmsz olan "tmevanm sorununun" bilim86. Bkz. S.121-122.

138 sel bilgi sorusuyla ilgisinin bulunmaddr. Popper, bilim adamlarnn tikel gzlemlerden "tmevarm" yoluyla genel ya salar bularak kuramlara ulatklar grnden kuku duyu yordu; bilim adamlannm kuramlanna ulamak iin nasl bir yol izledikleri sorusunun, her durumda bir mantk sorunu de il, psikoloji sorunu olduunu ne sryordu. Gzlemlerden bilimsel yasalara gtren mantksal bir yol yoktur. Bilim adamlan birok deiik yoldan kuramlarna varabilirler, belki de, Einstein'n ne srd gibi mantksal olarak karl bu lunmayan yaratc sezginin bir srayyla.8' Ancak nemli olan kuramlara nasl ulald deil, kuramlarn bir kez neril diklerinde nasl snanacaklar sorunudur. Ve Popper bu nokta da tam anlamyla mantksal, tmdengelimli akl yrtmenin uygulanabilir olduunu ne srmektedir. Bilimsel kuramlarn doru olduklar mantksal adan gvence altna alnamaz, ama onlarn yanl olduklar mantksal olarak kantlanabilir; nk "modus tollens" olarak bilinen mantksal ilke yardmy la, eer bir K kuram, tmdengelimli bir karm olarak G gz lem nermesine iaret ediyorsa, G'nin yanl olmas durumun da K'nn da yanl olmas gerekir. Fopper'in syledii gibi: "Ku ramlarn onlardan tmdengelimle kan sonularn yanllama ya da rtme yoluyla yanllanmas ya da rtlmesi, ak a tmdengelimli bir karsamadr (modus tollens)."88 Yanllanabilirlik ilkesi, Popper iin bilim mantnn zdr. Bilim, (Popper'in son kitaplarndan birine verdii adla) Tahminler ve rtmelefle iler. Bir kuram deneme niteliinde bir nsav olarak ileri srlr; bu kuramdan kanmlanan sonular de neyle snanr; eer yaplan gzlemler kuramn ngrd so nularla tutarsz ise, kuram rtlm olur ve yeni bir tahmi ne kap alm olur. Bylelikle Popper deneyciliin egemenliini srdren dogrulanabilirlik dogmasn reddetmi oldu ve onun yerine yanllanabilirlik ilkesini nerdi. Geri Popper bu ilkeyi bir an lamllk lt olarak deil, gerek bilimsel kuramlar szdebilimsel kuramlardan ayrt eden bir ayrma ilkesi olarak gr yordu. Ve yanllama mant tam anlamyla tmdengelimli akl yrtmeyle nitelendiriliyordu.
87. Popper (143) s.32. 88. Popper (144) s.79.

159 Eer bu "tmdengelimliciligi" (bu ad Popper'in kendi se imidir)89 Francis Bacon ya da J.S. Millin tmevanmclg ile karlatrrsak, Popper'i deneycilik kesimine dahil etmekten se aklclk kesimine dahil etmek daha uygun grnmektedir. Ancak byle bir snflandrma nemli bir adan yanl olacak tr, aklcln unsurlarndan biri, daha nce grdmz gibi a priori bilginin olanan kabul etmektir; ama Popper, bilim sel kuramlarn snanmasnda a posteriorinin, deneyci gzlem lerin en yksek role sahip olduklar grndedir. Popper iin bir bilimsel kuramn bilimsel bilgiye gerek bir katk olabilme si iin, "ban dar karmas" ve kendini deneyci yanllamann riskine sunmas gerekir. Gzlemlerimiz bilimsel kuram larn doruluunu salayamazlar, ama onlan rtebilirler; ve kendini deneyci rtme riskine ak tutmayan her kuram bi lime bir katk olarak anlmay hak etmemektedir. Bu yorumlardan kan sonu Popper'in aklc/deneyci ikili ayrmnda, taraflardan herhangi birine yle kolayca yerletirilemeyecegidir. Aslnda bu ayrmn hibir zaman kat bir bi imde uygulanmamas gerektii artk ak olmal; filozoflar, birbirini tmyle dlayan iki kesime ayrmak, gerei arpt mak konusunda kt kafalla bir olanak salamaktadr. Daha nce Aristoteles, Descartes ve Kantla ilgili yaptmz tart malar, fikirleri arptlmadan "Deneycilik" ve "Aklclk" gibi iki ayn kutuya yerletirelemeyecek filozoflara rnek oluturmu tu.90 Bunun sebeplerinden bir ksmn, "Aklcl" tanmlayan resmi bir retinin olmamas, aksine genelde "Aklclk" gele neini oluturan unsurlarn birbirleriyle rtmeleri ya da bir birine karmalar oluturmaktadr. Popper, geree ulamak abasnda bir anlamda dorudan gzlemin tesine giden zih nin yaratc gcne inand lde "Aklclk" geleneine da hildir. Ancak, bu tr "yaratc sezgi" sramalarnn bilime ger ek bir katk saylabilmesi iin, ulalan sonularn deneyci gzlemlerle karlatrlmalar ve deneyle snanmalar gerekti ine inand lde de bir deneycidir.
89. (143) s. 30. 90. Bkz. Bl. I, s. 17 vd.; Bl. 2. 35-41; Bl. 3 s. 54-57; Bl. 4, s. 96-99.

YAKIM GEMTC BtUN FELSEFESZDEK DEVRN

Popper iin, bilime aklsallgn veren, onun tmdengelimli mantksal yapyken, bilime nesnel konumunu veren, onun sonularnn yaplan deneylerle elime zelliidir. Bu nunla birlikte, son yirmi ylda bilim felsefesinde yaanan dev rim, bilimsel etkinliin hem aklsallgn hem de nesnellik sav larn kukulu bir konuma sokmutur. Bu kitapta imdiye ka dar tartlan dnrleri aklc/deneyci ayrm asndan bir kesime kolaylkla ayrmak her zaman olanakl olmasa da, bunlar en azndan sregiden bir diyaloga katkda bulunan ki iler olarak grlebilirler; rnein Spinoza'nn tz tmdenge limim a priori aklamas ve Hume'un nedensellii gzlenen dzenliliklere indirgeyii, iki u noktay temsil eden konumlar olarak grlebilir. Ancak bilim felsefesinde yakn zamanda meydana gelen devrim, diyalogun daha sonraki bir geliimi ol maktan ok, bunun aniden kesilmesidir; yeni bilim felsefesi, en u biimiyle hem aklc hem de deneyci bilgi modellerini temelden yanl olarak grerek reddetmektedir. Bu yeni yaklamn merkezindeki iki nemli kii Thomas Kuhn ve Faul Feyerabend'tir ve her ikisinin de kilometre ta lar olarak nitelenebilecek almalan 1962de yaymlanmtr (Kuhn'un kitab Bilimsel Devrimlerin Yaps ve Feyerabendin makalesi Aklama, ndirgeme ve deneycilik). Her iki yazar da, bilim adamlannn "olgulan topladn" veya gzlem ve deney le bilginin dereceli olarak oaldn savunan deneyciliin reddedilmesinde Popper'i izlemilerdir. Ancak Kuhn ve Feyerabend, bilimsel kuramlann, sonulan deneyle snanarak yanllanabilecegini savunan Popperci yaklam da reddetmiler dir. Kuhn, bir bilimsel toplulukta egemen konuma gelmi aklayc bir kuram ya da modelin, olaand sonulann or taya kmasyla yanllanm olaca dncesini bilim adam lannn kabul etmeyeceini ne srmtr. Bir bilimsel toplu luun dncesinde egemen olan yrrlkteki kemiklemi modeller ya da "paradigmalar" bir tr zel korunma sala maktadr: "Bir bilimsel kuram bir kez paradigma konumuna geldikten sonra, ancak elde onun yerini alacak almak bir ku-

161 ram varsa geersiz olarak kabul edilir." Olaan bilim, yrr lkteki paradigmann terimleriyle yaplan allm bir bulma ca zme uradr. Yalnzca bilimsel bunalm dnemlerinde, olaand sonular baa klamaz hale geldiinde ve almak bir paradigma kendisini ortaya koyduunda, paradigmada te mel bir kayma olacak veya bilimsel dncede bir devrim meydana gelecektir. Bir Popperci yanllanabilirlik ilkesinin, bir bilimsel ku ramn yeterli niteliklere sahip olmasn salayacak mantksal bir lt ya da norm olarak dnldn syleyerek yant verebilir; Popper'in kuram bilim adamlarnn her zaman bu l te gre almalar gerektiini ne srmemektedir. Ancak Kuhn ve Feyerabend'in uslamlamalar bilim adamlannn nasl aJtkJan konusuyla snrl deildir. ncei'kle bir kuramn so nularnn olgularla snanabilecei yaklamnn tmn ku kuyla karlamaktadrlar. Onlara gre kuramn nermeleriyle gzlem sonulan arasnda keskin bir ayrm yoktur. Sz konu su "gzlem sonular" kuramla ykl olabilir (belirli bir gz lem sonucu okumasnm yorumlanmasnn karmak kuramsal varsaymlar ve/veya hesaplar iermesi gibi). Bundan kan so nu, bir kuramn tarafsz olarak betimlenmi bir "deneyci ol gular" kmesiyle snanabilecei ve onlara uymuyorsa bir ke nara braklaca fikrinin kukulu olduudur, ikinci olarak, ku ramlarn bir kenara braklmalar Kuhn'a gre yeni kuramn ncekine gre daha uygun sonular vermesi deildir. Daha ok bir "gestalt-kaymas" sz konusudur, yani dnya birdenbi re yeni kavramsal gzlklerle grnmeye balar. Yeni paradig ma ve ona bal kuram yeni "veriler" ortaya karrlar -bu da eyleri kkten farkl bir gr asndan grmemizi salar. Do laysyla Kopernikus devriminden sonra gkbilimciler "farkl bir dnyada yaamaktadrlar."92 nc ve, en nemlisi, hem Kuhn hem de Feyerabend birbirlerinden bamsz olarak fark l bilimsel kuramlann "ellemez" (incommensureble) olduklan sonucuna varmlardr. Eer gzlem kurama bagmly9 1 . Kuhn (145) s. 77. Krl. Feyerabend (146). 92. Kuhn (145), s. 117.
91

162 sa ve kuram da bir anlamda "dnyay" nasl okuduumuzla belirleniyorsa, iki farkl bilimsel kuram arasnda karar verme yi salayacak aklc ve nesnel bir yol yok demektir. Hangi ku ramn tercih edilebilir olduu hakknda tarafsz ve nesnel bir deerlendirme yapabileceimiz ortak bir temel yoktur. Bu saptama, "ellemezlik sav" olarak bilinmektedir. Kuhn'un ifade ettii gibi, "paragdimalar arasndaki yar kantlamalarla zlecek trden bir mcadele deildir."93 Yukarda zetlenen bilim grndeki ana unsuru ele alrsak, yani (i) gzlemin kurama bamlln, (ii) bilimsel deiim anlaynn bir gestalt-kaymas ieren bir "paradigma kaymas" olarak anlalmasn (iii) farkl kuramlarn elle mezlik savn; bunlar hep birlikte, herhangi bir bilimsel ya da felsefi dnya grnn nesnellii savna kar ok gl bir meydan okuma oluturmaktadr. Ve bizim ada bilimsel kltrmzn, daha nceki dnce dizgelerindeki alma lara gre bir ilerlemeyi temsil ettiini gvenle syleyip syle yemeyeceimiz sorusu kyor ortaya. Bylelikle, her ne kadar bilimin akn tarihsel veya toplumbilimsel bir adan ana iz gileriyle belirlemek ve betimlemek olanakl olsa da, herhangi bir dnemde bilimin, baka bir dneme gre "geree" daha yakn olduunu sylemek iin ortada bir sebep yokmu gibi grnmeye balyor. Feyerabendte ise bu dnce son smnna dek getirilmitir: Modern Bat bilimi yalnzca "egemen bir ideoloji"dir; biroklar arasnda varolan geleneklerden biridir, "ideolojileri, iinde ilgin eyler olduu kadar adi yalanlar da ieren peri masallar kitab olarak okumalyz... Bilimsel "olgu lar" ok erken yalarda ayn bir yzyl nce dinsel "olgularn" retildii gibi retilmektedir." Bu yaklamlarn sonucu bilgibilimsel greciligin bir u biimidir (kimileri buna "anar izm" de demektedir); buna gre yalnzca kuramlann kendile ri deil, bu kuramlann deerlendirildikleri yntembilimsel l tlerin kendileri de, her trl nesnel salamlk savnda bu93. a.g.y. 148.

165 lunmay devre d brakmaktadr (geri son yazdklanyla Kuhn da dahil olmak zere birok felsefeci, Feyerabend'in iz ledii yoldan gitmek konusunda fazla istekli deildir).9*
AKILCILIK v e ORECUJK

Aklclk asndan bu gelimelerin iaret ettii eyler ne lerdir? nemli ve rahatsz edici bir noktann zaten ortaya k m olmas gerekir. Eer "nesnel gereklik" kavram kukuluysa, eer "doruluun" belirli bir dnya gr balamnn d nda bir uygulanm yoksa ve dnya grlerini karlatra cak tarafsz bir yol yoksa, byk aklc dnrlerce kurulmu felsefe anlay kanlmaz bir biimde kmek durumunda dr. Platona gre felsefecinin grevi, insan varlndan bam sz olarak varolan ebedi gereklik dnyasnn, yani idealann rtsn kaldrmaktr, aa karmaktr. Descartes'a gre, in san zihninin "ak ve seik" fikirleri oluturma gc vardr; bu fikirler ya da ideler nesnel olarak gerek ve doru olan tem sil ederler. Bu felsefe anlaylanndaki temel dnce, insan aklnn gerekliin doru yapsn aa karabilecek gveni lir bir ara olmasdr (Descartes'n ifadesiyle "gvenilir bir zi hin Tanrnn bana bir armaandr").95 Ancak, eer ellemezlik sav doruysa, felsefeyi, "nesnel doruluu" aa ka ran bir giriim olarak ele alan anlay terk etmemiz gerekir. tte, Richard Rort/nin en fazla beeniyle karlanan ki tab Felsefe ve Doann Aynasnda (1980) ulat sonuca g re yapmamz gereken ey budur. Rorty, baka filozoflarn yansra Platon ve Descartes tarafndan ifade edilen ve "Evrenin yaln, ak ve seik olarak bilinebilecek eylerden yapldn, bunlarn znn bilgisinin tm sylemlerin ellebilirliine
94. Faul Feyerabend'in 'How to defend society against science' makalesinde yap lan alntlar, Radical Philosophy cilt. 2 (1975), Hacking (147) iinde yeniden baslmtr. Feyerabend kendini, bir greci olmaktan ok, bir "gereki" olarak betimlemeyi tercih eder (her ne kadar bir kukucu bir gereki olsa da); ancak birok yorumcu, Feyerabend'in dncesinin gerekiliin makul bir yoru muna uygun olup olmadndan kuku duymaktadr. Bkz. Papineau (150). Kuhn'un sonraki yazlan iin bkz. (148). 95. Conversation with Burman (35) 5.

164 olanak verecek bir ana szdagan salayacan"96 ne sren felsefi anlay terk etmemiz gerektiini dnmektedir. Rorty, felsefenin "gerekliin doru ve sonul yapsn resimleyecek" bir kural dili ina edebilecei grnde yanl bir taraf oldu u savndadr. Rorty, geleneksel "temellendirici bilgibilimin", belirli bir syleme yaplan tm katklarn ellebilir olduu -yani nermelerin atma halinde grnd her durumda sorunun nasl zleceini ya da aklc bir anlamaya nasl ulalacan tayin edecek bir kurallar kmesi altna getirilebi lecei varsaymna dayandn ne srmektedir. Rorty bu varsayma kar karak ayn zamanda filozo fun "herkesin ortak zeminini bilen bir tr kltrel deneti" ol duu grn de reddediyor.97 Geleneksel bilgibilimin yerine Rorty, felsefenin yorumlayc bir anlamaya (hermeneutik) y nelmesini nermektedir; yani felsefe, "tm bilginin temelleri ni" ortaya koymaya almak yerine, tm kavraylarn belirli bir kavramsal erevenin iinde ilemesi gerektiini anlamal dr. Yorumlayc felsefeci kendini belirli bir dnya grne kaptrarak yorumlar ve zmlemeler yapabilir, ama bulundu u konumun dna karak onlar zerine "nesnel" yarglarda bulunamaz. "Mesnel" gibi onurlandrc sfatlarn kullanlmas, aratrmaclar arasndaki bir anlama iin kullanlan akllca davran ya da umuttan daha fazla bir anlam ifade etmemek tedir; "baarl bir aratrmada kullandmz ltlerin, yalnz ca bizim ltlerimiz deil, ayn zamanda doru lt, doa nn lt ve bizi geree gtrecek lt olduu" fikrinden vazgememiz gerekir.98
OKECtLttM SORUNLARI

Feyerabend'inkiler gibi, Rortynin eletirileri de yalnzca "Aklc" olarak nitelendirilen filozoftan hedef almamaktadr do al olarak. Eer ellemezlik sav doruysa, bu durumda "ol gular" kayda geirebilecek tarafsz bir gzlem dili de yoktur ve
96. Rorty (151), s.357. 97. a.g.y. s.300 316, 327. 98. a.g.y. s.355, 299.

165 bylece deneyciliin bilgiye yaklam da ayn lde saldr al tndadr; ne deneycilerin duyularla dorulama anlay lt ne de Fopperci deneyci yanllanabilirlik lt sonul nesnel likle ilgili herhangi bir sav ne srebilecektir. Burada tehdit al tnda kalan yalnzca teknik anlamdaki aklclk deildir (yani Spinoza ve Leibniz'in aklc olmas anlamnda), ama tm insan sylemleri iin evrensel bir lt olarak aklsallga balanmay da ieren daha geni bir aklclk tehdit altndadr.99 nk greciler, bir inanc aklsal yapan eyi belirleyecek ltlerin ba mszca geerli olmadn ne srmektedirler. Bir inanc des teklemek iin "iyi bir sebep" saylan ey, kltrden kltre de imektedir ve bu ltler arasndan herhangi bir kmeyi ter cih etmek iin nesnel bir sebep yoktur. Ancak bu yaklam greciligin de kendi haddini atn dndrmektedir. Eer anlam ve doruluk gibi kavramlar yalnzca belirli bir kavramsal ereve iinde anlalabilirse, bu durumda bir greci iin geleneksel bilgibilimle ilgili yapt ele tirilerin herhangi bir biimde dorulandn ya da salam olduklann ne srmek olanakszdr. Bylece felsefi aratrmann iki rakip anlay ile kar karyayz: Felsefeyi "gerekliin yap snn resmedilmesi" olarak gren geleneksel yaklam; ve an lam ve doruluun belirli bir kavramsal ereveye greli oldu unu ne sren greci gr. Bununla birlikte, greci felsefeci, kendi greci savyla elieceinden, geleneksel grn "nes nel olarak" hatal olduunu syleyemez.100 stelik, herhangi bir kuram kabul etmek iin nesnel olarak hibir aklsal sebep yok sa, bu sonu greciligin kendisine de uygulanmaktadr. Acaba bu, greciligin kendini rtt anlamna gel mekte midir? Bylelikle nde gelen bir Freudcu ngiliz felse fecisinin son derece etkileyici olan kendini tahrip etme sav geliyor akla: "nsann tm yarglar, hatta akln kendisi, bilindnn aralarndan baka bir ey deildir; ve zeki bir kiinin grnte sahip olduu byle keskin kanaatler, onun ruhu99. Bkz. Bl. 1, s. 11-15. 100. Bununla birlikte grecilik yanls felsefeci geleneksel programn basan iin kendi nerdii ltler asndan tutarsz ve olanaksz olduunu ne srme yi deneyebilir. Bkz. Hollis&Lukes (156).

166 nun bilind dzeylerinde sakl yatan kanlmaz etkilerin ne denlerinden baka bir ey deildir."101 Bu sav aka kendini ykmaktadr; nk, eer tm yarglar bilind gler tarafn dan belirleniyorsa ve bu da onlan bir noktada kukulu klyor sa, bu durum Freudcunun kendi yarglarna da uygulanmal dr. Ve benzer ekilde, eer tm dorular belirli bir dnya g rne greceli ise ve nesnel "doruluk" savnda bulunamaz sa, bu durumun grecinin ne srd "doruluklara" da uy gulanmas gerekir, nitekim baz greciler bu sonucu kabul et meye hazr grnyorlar; Rorty, nesnel aklsallgm bilimde bir yeri olduunu "ne srmenin" hibir yolu olmadn kabul ediyor. "Eer ortak bir zemin yoksa, tm yapabileceimiz, di er tarafn bizim bak amzdan nasl grldn gster mektir."102 Bu manevra greciligi aka yararsz bir grnm de olmaktan kurtanyor; ama bu durum, greciyi, kendi konu mu iin hibir geerli sebep ne sremez durumda brakarak -yani bir greci olmayan kiiyi ikna edebilecek hibir sebep ortaya koyamayarak- skntya dryor.103 Bu gle ramen, grecinin aklcla ynelttii ciddi bir tehdit var -felsefenin, belirli bir kltrn kavramsal malze melerinin snrlan zerine ykselerek, "mutlak" gereklie ulama savnn bir anlam tayp tamad tehdidi. Bu byk arzu, sama -belki de tutarl olmayan- bir tutku deil midir? Bir bakma bu sorunla ilgili yeni bir ey yok ortada. Ben zer bir gle, Descartes'n gerekliin rtsn kaldrmakta bir ara olarak zihnin gvenilirlii konusundaki yaklamnda da tank olmutuk. Benim zihnim gvenilirdir, diyor Descartes, nk onu Tanr bana bahsetmitir; yine de Tanr'nn var lnn geerli bir kantlamasn ortaya koymak iin zihnin g venilirliini nceden varsaymak zorundaym.10* Burada dng den bir k yolu gzkmyor. Akl, kesin olarak kendinin g vencesi olamaz; ve eer kendinin gvencesi olamyorsa da, ulat sonularn nesnelliinin gvencesi olamaz.
101. Berg Deep Analysis (152) s. 190, Flew (153)'ten alntlanmtr. 102. Rorty (151), s. 364-5. 103. Kendini rtme uslamlamas hakknda daha fazlas iin bkz. Hesse (154), Hollis(156). 104. Bkz. Bl. 3, s. 52-53.

AKILCILIK ttri BEKLErfltLER

Aklclar iin bir k yolu, yalnzca belirli bir dnya g rne greli olarak doru deil, her trl sylemde nvarsaylan baz evrensel akl yrtme ilkeleri olduunu ne srmek olmal. Byle ilkelerden biri (ki greciler bu konuda tartma ya girmekten genelde kanrlar) elimezlik ilkesidir, yani be lirli bir nermenin ve onun degilinin ayn anda doru olama yacan ortaya koyan nermedir (Bu "~(P e ~P)" teoremine karlk gelen ilkedir; yani "hem Pnin hem de -Pnin olmas olanakl deildir). U noktadaki baz greciler mantksal kura mn, tm dier kuramlar gibi belirli bir kltrn egemen ide olojisinin bir paras olarak, onun iinde altn ne sr mektedir. Bylece Peter Winch, nl Bir Toplumsal Bilim Ta sarm adl kitabnda "mantk ltlerinin Tanrnn bir armaa n olmadn, toplumsal yaam biimleri balamndan ktk lar ve ancak onun iinde anlalabileceini"105 ne srmekte dir. Ancak elimezlik ilkesi aka u ya da bu kltrel veya bilimsel dizgenin snrlarn amaktadr; daha ok neyin bir dnce dizgesi olarak saylabileceini ncelikle tanmlamak tadr. elimezlik ilkesinin gereini ortadan kaldran bir dizge, ne srlecek her trl sava izin verecektir; bu "almak bir dizge'nin olamayaca, dahas hibir dizge olamayaca anla mna gelmektedir. Dolaysyla elimezlik ilkesi, en az bir "tarafsz" ner me iin bir rnek salamaktadr; bu nerme bize, corafi ya da tarihsel zelliklerin tesine geebilen nesnel bir deerlen dirme tr iin kltrleraras bir bak as olana vermekte dir. stelik pratik uygulamalar olan bir ilkedir. Eer "~(F & ~P)" zorunlu olarak doruysa, bu durumda tutarsz bir tmce, "(P &t ~P)" biiminde bir nerme zorunlu olarak yanltr. Ve bundan kan sonu, baz tutarszlklar ieren bilimsel ya da felsef bir dizgenin, ne kadar geni kabul grm olursa ol sun, baz yanl eler iermesi gerektiidir.
105. (155) s. 100.

208

Ayrca tarafsz konumlaryla grecilerin savlarn olanak sz klan baka tr sylemler de (mantk yasalar dnda) ola bilir. "Tpn iindeki bu madde imdi krmz bir renk alyor" gibi bir tmce, doruluu herhangi bir kuramsal varsaymdan, ideolojik bak as veya egemen paradigmadan etkilenme yen trde bir tmcedir. Bu da, aklsa]]k ve nesnellik kavram larn grecilerin saldnlanndan korumakta kullanlabilecek strateji trn akla getirmektedir. Mantn evrensel snrlamalanna dayanan ve olaan algsal deneyimlerimize dayal kuramsal olmayan yaln inanlanmzla birlemi bir kltrleraras nesnel doruluklar ekirdei ortaya koymak olanakldr. (Birok greci, "olaan algsal deneyim" ve "kuramsal olma yan yaln inanlar" kavramlarn eletirecektir; ama burada aklc iin en umut veren yol "Bu, krmz bir renk alyor" veya "Bu kpek sola doru gidiyor" gibi rnek durumlar zerine yogunlamakm gibi grnyor).108 Aslnda aklclar, mantk art alak dzeydeki, algsal malarmza dayal bir kpr ba tutmu olsalar bile, imdiye kadar ortaya konan kstlamalann, belirli bir kuramn kendin den nceki kurama gre "bir ilerleme" olduunu veya "gere e daha yakn" olduunu belirleyecek kadar salam ve hassas olduklannn gsterilmesi sorunu -bu son derece g sorunnmzde durmaktadr. Ancak bu hedef ne kadar g olursa olsun, ulalma umudunun olmad bir hedef deildir. nk bu hedef ayn zamanda bize skntsz ve sradan olgulan ha trlatmaktadr -byle bir hatrlatma greciler tarafndan sorun lu olarak mahkm edilse bile. "Danda" gerekten nesnel bir dnya var; Gne ve gezegenler adn verdiimiz cisimler bi zim onlarla ilgili dnme ve inanlanmzdan tamamen ba msz olarak gerekten hareket etmeyi srdryorlar ve biz l dkten sonra da bunu srdrecekler; ve onlar hakknda, bun dan 500 yl nce bildiimizden ok daha fazlasn bilmekteyiz.
106. Burada sz konusu olan karmak sorunlar iin bkz. Hollis f Lukes (156), Nevvton-Smith (157).

169 Ve tm bunlardan sonra filozofun ya da bilim adamnn gereklii bir lde yanstacak ya da aktaracak bir dizge in a etmesi fikrinde dehet verici, akl almaz olan nedir? Biz bu evrenin bir paras deil miyiz? yleyse zihnimizin onu anla maya uygun ekilde yaplanm aralar olduu fikrinde garip olan nedir? Bir tr "mutlak" dorulua ulaabileceimiz anla y elbette yanltr; bizler sonlu varlklanz ve gereklik, eer sonsuz deilse, bizim sonlu zihnimizle kavrayabileceimizden kesin olarak daha genitir. Ancak gerekliin geni ve karma k yapsn yanstacak kusursuz bir ayna ina edemesek bile, en azndan onun yapsnn bir ksmnn farkna varabiliriz, her ne kadar zorunlu olarak karanlk ve grnty bozan bir cam dan bakarak olsa da. Descartes'n kusursuz bir uygunluk ola rak gz nne ald "ak ve seik fikirler" yaklam lgnca bir iyimserlik olabilir. Ancak bu, nesnel gereklik kavramn bir kenara brakmak ya da grlerimizin giderek daha ak, daha kavrayc ve daha hassas klacak mcadeleden vazge mek iin bir sebep deildir.

KAYNAKA
BLN I
Bu blmde sz edilen baz kavramlarn ("a priori", "deneyci" vb.) ksa ve zl aklamalar aadaki ki tapta bulunabilir: (Flew, A Dictionary of Philosophy (London: Pan Book, 1979). Daha ayrntl ve geni bavuru kitab olarak: Edvvards, P. Encyclopaedia of Philosophy (New York: Macmillan, 1967). Nietzsche, F. Die Otzen-Dmmerung (The Twilight of the Gods), 1889, Kaufman, W., The Portable Nietzsche (Mew York: Viking, 1954). Mietzsche'nin Dionysus'u yceltmesinin bir yorumu iin baknz: Kaufmann, W. Tiietzche, Philosopher, Psychologist, Antichirst (Princeton: Princeton University Press, 1950), 4. Russell'n yorumlar aadaki kitaptan alntlanmtr. Russell, B. The Autobiography of Bertrand Russell (London London: Ailen & Unvin, 1968), 22. Bacon'un "Cogitata et V7sa"s aadaki kitapta yer al mtr. Spedding, J. & Ellis, R. E. (eds.) The Works of Francis Bacon (London: Longmans, 1887), III. F. Bacon'n fikirlerinin ksa ve zl aklamas iin:

(1)

(2) (3)

(4)

(5)

(6)

172 (7) Quinton, A. Bacon (Oxford: Oxford University Press, 1980). Wittgenstein'n "birbirleriyle akan benzerlikler' tar tmas: Wittgenstein, L. Phlosophical Investigations (Philosophische Untersuchungen) 1953. G. E. M. (New York: Macmillan, 1958) I, 60 ff. Philosophical Papers, McGuinness, B. (Dordrecht: Reidel, 1977).

(8)

(9)

BLM 2
Mot: Platon ve Aristoteles'in yaptlanna gndermeler, tm basmlarda ortak olan sayfa kenarlarndaki harf ve saylara gre yaplmtr.

PLATOM
(10) (11) Platon'un ingilizce'de birok iyi evirisi vardr: Cornford, F. M. Plato's Theory of Knowledge (London: Routledge, 1960), the Theatetus. Lee, H. P. D. Plato's Republic (Harmondsworth: Penguin, 1955). Devletin bir dier evirisi F.M. Comford. O.U.P(1941). Vlastos, G. Plato: Protagoras (Mew York: Bobbs Mer rill, 1956). Sesonske, A. f Fleming, W. Plato's Meno (Belmont: Wadsworth, 1965). Taylor, A. E. Plato: The Laws (London: Dent, 1960). Tredennick, H. Plato, The Last Days ofSocrates (Harmondsworth: Penguin, rev. 1969). Euthyphro, Apology, Crito Phaedo. Devlete ok iyi bir giri iin: Annas, J. An Introduction to Plato's Republic (Oxford: OUP, 1980). Aynca baknz:

(12) (13) (14) (15)

(16)

173 (17) Cross, K. C. & Woozley, A. D. Plato's Republic (London: Macmillan, 1966). Bu blmde tartlan hususlar iin dier yararl a lmalar: Crombie, I, M. An Examination of Plato's Doctrines. cilt. II: Knowledge and Reality (London: Routledge, 1963). Gosling, J. Plato K(London: Routledge, 1973). Bambrough, R. (ed.) NewEssays on Plato andAristot7e (London: Routledge, 1965). Ailen, R. E. (ed.) Studies in Plato's Metaphysics (Lon don: Routledge, 1965).

(18)

(19) (20) (21)

ARSTOTELES
Aristoteles'in yaptlarnn standart ingilizce basmlar iin: Smith, J. A. & Ross, W. D. (eds.) The Works of Aristotle (Oxford: OUP, 1910 rev. 1952). Eski Yunanca'lanna daha yakn ngilizce eviriler iin: Ackrill, J. (ed.) The Clarendon Aristotle (Oxford: OUP, 1961-73). Bu dizide u kitaplar da vardr: Hamlyn, D. W. Aristotle's De Anma (Oxford: OUP, 1968). Barnes, J. Aristotle's Posterior Analytics (Oxford: OUP 1975). Nikomokhosa Etik'in evirisi aadaki kitapta yer al maktadr: Thompson, J. A. K. The Ethics of Aristotle rev. edn. Aristoteles'e genel bir giri iin mkemmel bir kaynak: Ackrill, J. Aristotle the Philosopher (Oxford: OUP, 1981). Ayrca baknz: Allan, D.J. The Philosophy of Aristotle (Oxford: OUP, 1952). Daha eski ama hl ok yararl bir dier inceleme:

(22)

(23)

(23 a) (23 b)

(24) (25)

(26)

174 (27) Ross, D. Aristotle (London: Methuen, rev. 1949). Aristoteles'in bilim felsefesi zerine nemli makalelerin bir derlemesi. Barnes, J., Schofield, M. & Sorabji, R. Articles on Aristotle: Vol. I: Science (London: Duckworth, 1975). Dier ciltler Ethics Politics (II), Metaphysics (III) Psychology Aesthetics (IV). Aristoteles'in bilimsel bilgi kuram iin bkz.: Berti, E. Aristotle on Science: The Postenor Anlytics (Fodva: Antenore, 1981). Aristoteles'in Ahlk kuram iin yakn zamanlarda ya ymlanan ok iyi bir inceleme iin bkz.: Rorty, A. O. Essays on Aristotle's Ethics (Los Angeles: University of California Press, 1980).

(28)

(29)

(30)

BLN 3 DESCARTES
(31) Descartes'n yaptlarnn standart basm iin: Adam, C. fif Tannery, P. Oeuvres de Descartes (Paris: Cerf, 1897-1913; repr. Paris: Vrin, 1957-76) (Known as AT). ciltlik bir dier basm iin: Alquie, F. (ed.) Descartes, Oeuvres Philosophiques (Paris: Garnier, 1967). iki ciltlik standart ngilizce eviri iin (Bu alma t myle doyurucu deildir ve yeni bir alma yaknda yaymlanacaktr.) Haldane, E. S. & Ross, G. T. R. The Philosophical Works of Descartes (Cambridge: CUP, 1911) Descartes' Philosophical Letters. ev. Kenny. A (Oxford: OUP, 1970). Descartes' Conversation with Burman ev. Cottingham, J. (Oxford: OUP, 1976). Descartes felsefesine ok iyi bir genel giri bkz.:

(32)

(33) (34) (35)

173 (36) (37) Kenny, A. Descartes, A Study of his Philosophy (Mew York: Random House, 1968). M/illiams, B. Descartes, The Project of Pre Inuiry (Harmondsworth: Penguin, 1978). Descartes'n Meditasyonlafda ortaya koyduu metafiziin iyi bir aklamas iin: Wilson, M. Descartes (London: Routledge, 1980). Descartes'n bilimsel aratrma anlay iin titiz ve ciddi bir alma: Clarke, D. M. Descartes' Philosophy of Science (Manchester: Manchester University Press, 1982). Descartes zerine eletirel deneme derlemeleri: Doney, V. Descartes (London: Macmillan, 1968). Buer, R. J. Cartesian Studies (CXxford: BlakckwelL 1972) Hooker, Descartes, Critical and lnterpretative Essays (Baltiromer: Johns Hopkins, 1978).

(38)

(39)

(40) (41) (42)

smozA
(43) (44) (45) (46) (47) (48) (49) (50) Standart basm olarak: Gebhardt, Spinoza, Opera (Heildelberg: Cari Winters Universittsbuchhandlung, 1925) drt cilt. Elwes, R. H. M. The Chief Works of Benedict de Spi noza (Mew York: Dover, 1955) Byle, A Spinoza's Ethics and De Intellectus Emendatione (London: Dent 1910). Parkinson, G. ti. R. Spinoza (Milton Keynes: pen University Press, 1983). Hampshire, S. Spinoza (Harmondsworth: Penguin, 1951). Kashap, S. P. Studies in Spinoza (Berkeley: Univer sity of California Press, 1972). Parkinson, G. H. R. R. Spinoza's Theory of Knowledge(Oxford: OUP, 1954). VVolfson, H. A. The Philosophy of Spinoza (1934; repr. New York: Schoken, 1969). Bilin ve psikoloji ile ilikisi iin bkz.:

176 (51) (52) Nagel, T. Mortal Questions (Cambridge: CUP, 1980), bl. 13 (What is it like to be a bat). Von Leyden, W. Seventeenth-Century Metaphysics (London: Duckworth, 1968).

LEDBIIIZ
(53) (54) Standart basm olarak: Grerhardt, C. I. D/e Philosophische Schriften von C. W. Leibniz (Berlin: Weidman, 1875-90). Leibniz: Smtliche Schriften und Briefe ed. Deutsche Akademie der Wissenschaften (Darmstadt&Berlin, 1923-). Parkinson, G.H.R. Leibniz: Philosophical Writing (London: 1973). Lucas, P. 8 Grint, L. Leibniz, Discourse on Metaphy sics (Manchester: MUP, 1952). Schrecker P. 8 A. M. Leibniz Monadology and Other C Philosophical Essays (Wew York: Bobbs Merrill, 1965). Huggard, E. M. Leibniz Theodicy (London: Routledge, 1952). Matson, H. T. (tr.) The Leibniz-Arnauld Correspondence (Mancherster: MUP, 1967). Rescher, M. The Fhilosophy of Leibniz (Englewood Cliffs: Prentice Hail, 1967). Van-Pearsen C. A. Leibniz, (London: Faber, 1969) Broad, C. D. Leibniz, An lntroduction (Cambridge: CUP, 1975). Leibnizci metafiziin ileri bir tartmas iin bkz.: Parkinson, G. fi. R. Logic and Reality in Leibniz' Me taphysics (Oxford: OUP, 1965). Bertrand Russell'n Leibniz zerine grleri iin: Russell, B. A Critical Exposition of the Philosophy of Leibniz (Cambridge: CUP, 1900; Al!enSeUnwin, 1937). Eletirel denemelerin iyi bir derlemesi iin bkz.:

(55) (56) (57)

(58) (59) (60) (61) (62)

(63)

(64)

177 (65) Frankfurt H. Q. Leibniz (New York: Doubleday, 1972). Leibniz'in, zgr irade ve gerekircilik hakkndaki g rleri iin bkz.: Farkinson, Q. H. R. Leibniz on Human Freedom (Wiesbaden: Steiner, 1970).

(66)

BLM 4 LOCKE
(67) Locke, John Essay Concerning Human Understanding (1690). Nidditch, P. M. (Oxford: Clarendon, 1975). Locke hakkndaki eletirel deerlendirmeler iin bkz.: Mabbott, J. D. John Locke (London: Macmillan, 1973). Yolton, J. W. John Locke and the Way of Ideas (Oxford: Clarendon, 1968). Bennett, J. Locke, Berkeley, Hume (Oxford: OUP, 1971). Leibniz'in Locke eletirisi ilk kez lmnden sonra 1785'dte aadaki gibi yaymlanmt: Leibniz, G. W. Nouveavc Essais sur l'enlendemen humain (55).

(68) (69) (70)

(71)

HUME
(72) Hume, David A Treatise of Human Nature (1739-40). (73) Hume, David Enquiry concerning Human Understanding 1748 (1975). Hume, David Enquiry concerning Human Understanding 1748 Hume hakkndaki eletirel deerlendirmeler iin bkz.: Macnabb, D. David Hume (Oxiord: 1966).

(73)

(74)

17B (75) (76) (77) (78) Flew, A. tiume's Phosophy of Belief (Londra: Routledge, 1961). Kemp Smith, Ti. The Phosophy ofDavid tlume (Londa, 1941). (70). Pears, D. F. David tlume, A Symposium (Londra: Macmillan, 1966). Chappell, V. C. tlume (Londra: Macmillan, 1968). Humecu nedensellik grnn bir savunusu iin bkz.: Mackie, J. The Cement ofthe Universe (Oxford: OUP, 1980). Harre, R. &r Madden, E. H. Causal Powers (Oxford: Blackvvell, 1975). KATfT Kantin yaptlarnn standart basm: Kant's gesammelte Schriften (Berlin: Reimer de rupter, 1902-). Kritik der Reinen Vemunftun (1781; ikinci basm 1787) standart ngilizce evirisi: Kemp Smith, Ti., Immanuel Kant's Critiue of Pre Reason (Londra: Macmillan, 1929). A ile verilen say fa kenan bavurular birinci basma, B'ler 1787'deki ikinci basma gndermektedir.) Kant'n Prolegomena'snn evirisi: Lucas, P. G. Kant's Prolegomena to Every Future Metaphysics (Manchester: MUP, 1953). Kantin uslamlamalarnn iyi bir zeti iin bkz.: Scruton, R. Kant (Oxford: OUP, 1982). Daha aynntl zmleme ve eletiriler aadaki ki taplarda bulunabilir: Walker, R. C. S. Kant (Londra: Routledge, 1978) Bennet, J. F. Kants Analytic (Cambridge: CUP, 1966).

(79) (80)

(81)

(82)

(83)

(84)

(85) (86)

BLN 5 HEOEL
(87) (88) Standart basm iin: Smtliche Werke Lasson, G. 8C Hoffmeister, J. (Leipzig: Meiner, 1928) Smtliche Werke Glockner, ti. (Stuttgart: Jubilumausgabe 1972). Hegel'in Phnomenologie des Geistes'inin ngilizce evirisi: Miller, A. V. tlegel's Phenomenology of Spirit (Oxford: OUP, 1977). JEncycIopdie'nin eitli blmlerinin ngilizce evirisi: Wallace, W. The Logic offlegel (Oxford: OUP, 1892). Miller, A. V. tlegel's Philosophy of Tiature (Oxford: OUP, 1970), Wallace, W. tlegel's Philosophy of Nind (Oxford: OUP, 1894). The Tiaturrecht und Staatswissenschaft im Orundrisse ve Grundiinien der Philosophie des Rechts aa daki kitapta baslmtr: Knox, T. M. tlegel's Philosophy ofRight (Oxford: OUP, 1952). Hegel dncesinin iyi bir aklamas iin bkz.: Norman, R. tlegel's Phenomenology (Londra: Sussex University Press, 1976). Macntyre, A. tlegel: A Collection of Critical Essays (NewYork: Doubleday, 1972). Wintle, J. Makers of riinete enth Century Culture (Londra: Routledge, 1982). VVintle, J. Makers of Modern Culture (Londra: Rout ledge, 1981).

(89)

(90) (91) (92)

(93)

(94) (96) (97) (98)

RUSSELL ve WnTQEMSTEiri
(99) (100) (101) (102) (103) Russell, B The Problems of Philosophy (1912; Oxford: DOUP, 1967). Russell, B. Mysticism and Logic (Londra: Longmans, 1917) Russell, B. My Philosophical Development (Londra: Ailen & Unwin, 1959). Pears, D. F. Bertrand Russell and the British Tradition in Philosophy (Londra: Fon tana, 1967). Sainsbury, R. M. Russell (Londra: Routledge, 1979). Wittgenstein'n Tractatus'u 192 d e aadaki basm la yaymlanmtr: Wittgenstein, L. Tractatus Logico-Philosophlcus Pe ars, D. F. & Mc. uinness, B. F. (Londra: Routledge, 1961). (Tractatus'un her nermesi Wittgenstein tara fndan numaralandrlmtr.) F.M. 8e Beard, Essays on Wittgenstein's Tractatus (Londra: Routledge, 1961). Wittgenstein'a genel bir giri iin bkz.: Kenny, Wittgenstein (Harmondsvvorth: Fenguin, 1975)b

(104)

(105)

(106)

MANTIKI OLGUCULUK
(107) (108) (109) Ayer, A. J. Language, Truth and Logic (Londra: Gollancz, 1936; 1946). Ayer, A. J. Logical Positivism (Mew York: Free Press, 1959). Hanfling, O. Essential Readings in Logical Positivism (Oxford: Blackwell, 1981).

QUiriE ve KRIPKE:
Quine'n "7Vo dogmas of empiricism" (1951) aa daki kitapta yer oluturur: Quine, W. V. O. From a Logical Point Of View (Cambridge, Mass.: Harvard UP, 1951; Mew York Har-

(110)

181 (111) (112) (113) perd:Row, 1963). Quine, W. V. O. Word and Object (Cambridge: MT Press, 1960). Quine, W. V. O. The Ways of Paradox (Cambridge, Mass.: HarvardUP, 1976). Davidson, D. & Hintika, J. Words and Objections: Essays on the Work of W. V. O. Quine (Dordrecht: Reidel, 1969). Kripke'nin nl konferanslar aadaki kitapta ya ymlanmtr: Kripke, S. Naming and Necessy (1972; Oxford: Blackvvell, 1980). Kripke'nin anlam kuram hakkndaki tartmalar iin bkz.: Platts, M. Ways of Meaning (Londra: Routledge, 1979) Schwartz, S. P. Naming, Necessity and liatural Kinds (Cornell 1976). Putnam, H. Mind, Language and Reality (Cambridge: CUP, 1975).

(114)

(115) (116) (117)

CHOMSKY
(118) (119) (120) Chomsky, W. Language and Mind (ttew York: Harcourt, Brace f World, 1968). Chomsky, M. Knowledge of Language' Times Lit. Sup. 15 Mays 1959. Chomsky, N. Recent Contributions to the Theory of Innate ldeas', Stictch, S. P. Innate Jdeas (Berkeley: 1975). Skinner, B. F. Verbal Behaviour (New York: Appleton, 1957). Hook, Language and Philosophy (New York: MYUP, 1969). Linguistics Macking, Why Does Language Malter top Philosophy? (Cambridge: CUP, 1975), Lyons, Chomsky (Londra: Collins/Fontna, 1970).

(121) (122) (123) (124)

AKILCILIK VE AHLAK FELSEFES


(125) (126) (127) (128) On sekizinci yzyln ardalan iin bkz.: Clarke, Samuel A Discourse conceming the Unchangeable Obligations ofliatural Religion (1706) Raphaei, D. D. British Moralists (Oxford: Clarendon, 1969). Hume, David Enquiry Conceming the Pinciples of Morals (1751) (Oxford: OUP, 1974). Kant immanuel Orundlegung zur Metaphysik der Sitten, Laton The Moral Law (Londa: 1948).(85) Cokusal kuramla ilgili olarak bkz.: Stevenson, C. Ethics and Language (Mew Haven: Yale Univ, Press, 1944) Urmson, J. The Emotive Theory of Ethics (Londra: Hutchinson, 1968). R. M. Harenin evrenselletirmeyle ilgili grleri iin bkz.: Hare, R. M. Freedom and Reason (Oxford: OUP, 1962). Hare, R. M. Moral Thinking (Oxford: OUP, 1981). znelci konumun iyi bir sunuu iin bkz.: Mackie, J. L. Ethics (Harmondsworth: Penguin, 1977). Kar gr iin bkz.: Bambrough, R. Moral Scepticism and Moral Knowledge (Londra Routledge, 1979). Moore, G. E. Principia Ethica (Cambridge: CUP, 1903). Hudson, W. The Is/Ought Question (Londra: Macmillan, 1979). "Yeni doalc" konu aadaki kitapta gelitirilmitir: Midgley, M. Beastand Man (Sussex: Harvester, 1978) Eletirisi iin bkz.: Cottingham, J. 'Heonaturalism and its pitfalls' Philosop/y (1983).

(129) (130)

(131) (132) (133)

(134) (135) (136)

(137) (138)

183 (139) Sartre'n grleri aadaki kitapta yer almaktadr: Sartre, J-F. LEtre et le Neant (1943). ev. Barnes, H. (Londra: Methuen, 1957). Sartre'n felsefesi ile ilgili olarak bkz.: Murdoch, I. Sartre (Londra: Bowes, 1953). Warnock, M. The Philosophy of Sartre (Londra: Hutchinson, 1965) Manser A. Sartre (Londra: Athlone, 1966).

(140) (141) (142)

AKILCILIK v e BLMSEL YMTEM


(143) Popper, K. Logik der Forschung (1934) The Logic of Scientific Discovery (Londra: Hutchinson, 1959; 1968). Popper, K. Autobiography of Kari Popper (Illinois: pen Court, 1974); gzden geirilmi basknn bal The Unended Quest (Londra: Fontana, 1976). Kuhn, T. The Structure of Scientific Revolutions (Chi cago: Chicago University 1962; 1970) Dilim felsefesindeki yakn zamandaki 'devrim' iin iki nemli kaynak olarak bkz.: Feyerabend, P. Explanation, Reduction and Empiricism' Minnesota Studies in the Philosophy of Scien- ce (Minneapolis: 1962). Yararl bir girii de ieren daha sonraki kaynaklar aadaki kitapta toplanmtr: Hacking, I. (ed) Scientific Revolutions (Oxford: OUP, 1981). Kuhn'un sonraki yazlan aadaki kitapta yer almaktadr: Kuhn, T. The Essential Tension: Selected Studies in Scientific Tradition and Change (Chicago: Chicago UP, 1977). Dier nemli yazlar iin bkz.: Lakatos, I. & Musgrave, A. Criticism and the Growth ofKnowiedge (Cambridge: CUP, 1970). Ayrca bkz.:

(144)

(145)

(146)

(147)

(148)

(149)

184 (150) Papineau, D. Thinking up reality, Times Lit. Sup., 29 Ekim 1982. Felsefeye 'hermeneutic' yaklam iin bkz.: Rorty, R. Philosophy and the Mirror of Nature (Oxford: Blackwell, 1980) Kendini rten uslamlama aadaki kitaptan aln mtr: Berg, C. Deep Analysis (Londra: Ailen 8e Unwin, 1946) Bu uslamlama aadaki kitapta tartlmtr: Flew, A. 'A Strong Programme for the Sociology of Belief, lnquiry, 25. Hesse, M. Revolutions and Reconstructions in the Philosophy of Science (Brighton: Marvester, 1980). Mantn toplumsal temeli' aadaki kitapta tartl mtr: Winch, P. The Idea of a Social Science (Londra: Routledge, 1958). Greceliin savlanyla ilgili daha sonraki tartmalar iin bkz.: Hollis, M. & Lukes, S. Rationality and Relativism (Oxford: Blackwell, 1982) Mewton-Smith, W. H. The Rationality of Science (Londra: Routledge, 1981).

(151)

(152)

(153) (154)

(155)

(156) (157)

You might also like