You are on page 1of 269

krm

krm
z

K O R D O R YAYINCILIK - 233
ISBN: 978-605-4629-54-1
YAYINEV SERTFKA NO: 16229
MATBAA SERTFKA NO: 16318
ifac
Antti TUOMAINEN
z g n A d : Parantaja (The Healer)
Published by agreement with Salomonsson Agency
Antti Tuomainen 2010
Bu kitabn Trkiye'deki haklar Koridor Yaynclk'a aittir.
Yayncnn izni olmakszn oaltlamaz, kaynak gsterilmek suretiyle alnt yaplabilir.

Yayn ynetmeni: Erdem Boz


Editr. Z beyde Abat
eviren:Gizem

Yanbolluolu

Kapak uygulama ve sayfa tasarm: Tue Ekmeki


Bask: Oktay Matbaaclk, istanbul

OKTAY MATBAACILIK
Davutpaa Kla Cad. Kale i Merkezi C Blok
No: 55 - 56 Topkap - Zeytinburnu
Cilt: Umut Matbaaclk, stanbul

krm
z

1. bask: Koridor Yaynclk, istanbul, 2014

KORDOR YAYINCILIK

Maltepe Man. Davutpaa Cad. MB Merkezi


No: 14 Kat: 1 D: 1 Zeytinburnu / stanbul

Tel.: 0212 - 544 41 41 / 544 66 68 / 544 66 69


Faks.: 0 2 1 2 - 5 4 4 66 70

E-posta: www.koridoryayincilik.com.tr
info@koridoryayincilik.com.tr

krm
z

iin...

krm
z

Anu

krm
z

NOEL'DEN U GUN
NCE

Hangisi daha kt? En ktsnn gereklemi oldu


undan emin olmak m yoksa her geen dakika daha da
ktsnn olabileceine dair artan korku mu? Ani bir
k m, yoksa ar ekimde gerekleen bir paralan
ma m daha kt?
Otobsn ani freni beni dalgn dncelerimden e
kip karmt. Yerimde dorulup camdan dar baktm.
Srninen ky eridi zerinde devrilmi bir kamyon
dan kan kzl sar alevler hemen yanndaki st geidin
stunlarna yamur gibi yayordu. Kamyon ikiye ayrl
mt adeta. Sevgilisini kucaklayan bir ak gibi sarmt

krm
z

geidin bacan. Bu manzarann yanndan geen araba


lar, brakn durmay, yavalamyordu bile. Alevlerden

mmkn olduunca uzak bir eride kaarak olay mahalinden hzla uzaklayorlard.
9

A n t t i Tuomainen

inde oturduum otobs de ayn yolu izlemiti.


Souktan uyumu parmaklarm uzatarak yamur
dan srlsklam olmu ceketimin i cebinden bir paket
mendil kardm. Yzm ve salarm silmeye bala
dm. Mendil de ksa sre iinde ceketim kadar slanmt.
Onu da elimde sktrp bir top haline getirdikten sonra
yeniden cebime attm. Ceketimin ularndan damlayan
suyu skarak cep telefonumu elime aldm.
Yeniden Johanna'y aradm.
Aradm numaraya hl ulalamyordu.
Sminen'den Keilaniemi'ye kadar uzanan metro
hatt, sel nedeniyle ulama kapatlmt. Bu nedenle
Kalasatama'ya kadar trenle gitmi, oradan da istediim
noktaya ulaabilmek iin gkyz yarlmasma yaan
yamurun altnda yirmi dakika otobs beklemek zorun
da kalmtm.
Alevler iindeki kamyonu geride braktktan son
ra dikkatimi, ofr otobsn geri kalanndan ayran,
kurun geirmez cama aslm ekrana vererek haber
leri izlemeye koyuldum. spanya ve talya'nn gney
blgeleri tamamen kendi kaderlerine terk edilmiti.

krm
z

Banglade'in sulara gmlmesinin ardndan Asya'nn

geri kalann tehdit edecek ciddi bir salgn kmt or


taya. Himalaya'daki su kaynaklarn paylamada anla
mazla den in ve Hindistan arasnda sava patlak

vermek zereydi. Meksikal uyuturucu tacirleri, ABDMeksika snrnn kapatlmasna, Los Angeles ve San

Diego'ya fze saldrs dzenleyerek karlk vermiti.


Amazon'daki orman yangnlarn sndrmek iin etra10

ifac

fndan geen nehir kanallarnn patlatlmas bile sonu


vermemiti.
Avrupa Birlii lkeleri arasnda devam eden sava
ve silahl atma says: On . zellikle de snr bl
gelerde.
klim nedeniyle g etmek zorunda kalan insanlarn
says: Tahmini 650-800 milyon.
Salgn hastalk uyars: H3N3, stma, tberkloz,
ebola, veba.
Son olarak rahatlatc bir haber: Bu seneki yarmada
birinci gelen Finlandiya Gzeli, bahara kadar her eyin
yoluna gireceini umut ediyor.
Gzlerimi aylardr yaan yamura evirdim. Eyll
ayndan beri devam eden bu'bereketli ya son bir
ka aydr neredeyse hi ara vermeden devam etmiti.
Jtksaari, Kalasatama, Ruoholahti, Herttoniemenranta
ve Marj ani emi gibi ky blgeleri srekli olarak sel bas
yordu. Bu nedenle halk isyan etme noktasna gelmi ve
evlerini terk etmeye balamt.
Onlarn arkalarnda brakt evleri, ksa sre son

krm
z

ra bakalaryla dolup tamt. Rutubetli, souk ve bir


ksm su basm olan evler her gn lkeye akn eden ve
says giderek artan gmenler iin ei bulunmaz bir

snakt. Elektriin artk hi uramad sel maduru

mahalleleri, geceleri yemek piirmek ve snmak iin

yaklan ate aydnlatyordu.

Tren istasyonun olduu duraa gelince otobsten in

dim. Kaisaniemi Park'nn iinden geerek kestirmeden

gitmeyi dndm. Sonra vazgeip Kaivokatu'nun etra11

Antti Tuomainen

fndan dolanmaya karar verdim. Sokaklarn ve parklarn


gvenliini salamaya yetecek kadar polis yoktu ehir
de. Tren stasyonu'nu dolduran insan kalabalnn orta
sna dmek yaplacak en kt hamle olurdu. Her geen
gn artan bir panikle ellerinde avularnda ne varsa top
layarak ehri terk etmeye alan insanlar, kuzeye giden
trenleri tklm tklm dolduruyordu.
stasyonun nnde, zerlerine plastik ilteler rtl
m, uyku tulumlar iinde, boylu boyunca uyuyan in
sanlar vard. Treni beklerken dinlenmek iin mi oraday
dlar yoksa her eyden ellerini eteklerini ekip orada m
yaamaya balamlard kimse bilmiyordu. Uzun sokak
lambalarnn parldayan klar; ykselen egzoz duman
lar; parlak krmz, mavi ve yeil renklerde yanp snen
reklam panolarnn lts akamn karanlnda birbiri
ne karyordu.
Yangn sonucu yarsndan fazlas kl olan merkez
postanesi siyah beyaz bir iskelet gibi tren istasyonunun
tam karsnda duruyordu. Binann yanndan hzla ge
erken Johanna'y yeniden aramay denedim.
Sanomatolo binasnn nne gelip, ieri girmek iin

krm
z

on be dakika gvenlik kontrol srasnda bekledim.


Ceketimi, ayakkablarm ve kemerimi kartp yeniden
giydikten sonra resepsiyona yneldim.

Resepsiyondaki kzdan, nedense telefonlarma bir

trl kmak bilmeyen Johanna'nn patronunu aramas


n istedim. Onunla birka kez konumuluum vard. Bu

nedenle eer alt yere gelip de binann iinden arar


sam telefona cevap vereceini dnmtm. Bylece
12

ifac

kim olduumu rendikten sonra beni yukarya ara


cak ve neden geldiimi aklamama frsat tanyacakt.
Resepsiyonist otuz yalarnda buz gibi baklar olan
ksa sal bir kadnd. Kontroll tavrlarndan ve dikkat
li hareketlerinden eskiden asker olduu anlalyordu.
imdi ise hemen yan banda duran silahyla, lkenin
son kalesi ve tek gazetesinin gvenliini ve btnln
korumak iin orada bulunuyordu.
Bir kulanda telefon, gzlerimin iine bakarak ko
numaya balad. "Tapani Lehtinen isimli bir adam...
Kimliini kontrol ettim... Evet... Bir saniye."
Balta kadar keskin bir hareketle ban bana doru
dndrd. "Ne iin gelmitiniz?"

krm
z

"Karma ulaamyorum. Johanna Lehtinen."

13

Johanna'yla yaptm son konumay yanllkla telefo


numa kaydetmitim. Bu nedenle tekrar tekrar dinlediim
bu diyalogu ezbere biliyordum artk.
"Bugn biraz ge kacam," diye balamt cm
leye.
"Ne kadar ge?"
"Sabahlamam gerekebilir."
"irkette mi, darda m olacaksn?"
"Zaten u anda da dardaym. Yanmda fotorafm
da var. Beni merak etme. Gidip birka kiiyle konuaca
z. Kalabalk bir yerde buluacaz."
Sonra bir mrldanma sesi, araba sesleri, bir mrlt,
grlt ve yeniden mrldanma sesleri.

krm
z

"Orada msn?" diye sormutu hemen ardndan.

"Nerede olabilirim ki baka? Masa banda oturu

yorum."

15

Antti Tuomainen

Sessizlik.
"Seninle gurur duruyorum," demiti Johanna. "Hi
pes etmiyorsun."
"Sen de yle," demitim ona.
"Galiba yle," demiti sessizce, neredeyse fslt gibi
kmt sesi.
"Seni seviyorum. Eve tek para dn."
"Elbette," diye fsldamt. Sesinden acele ettii an
lalyordu. Sonra neredeyse hi nefes almadan: "Yarn
grrz en kt. Seni seviyorum." Mrldanma. Czr

krm
z

t. Tu sesi. Sessizlik.

16

3
Sorumlu editr Lassi Uutela'nn yzndeki sakallar
krkl yalarna geldiini belli edercesine griye dnmeye
balamt. Gzlerinde saklama gerei duymad, belki
de saklamay istemedii bir fke vard.
Beinci kattaki asansr kapsnn hemen nnde beni
bekliyordu. Siyah bir gmlek, ince gri bir hrka, koyu
renk pantolon ve ona uygun ayakkablar giymiti. Kol
larn gsnde balamt. Ona doru adm atarken ne
yapacan bilemeyen tereddtl bir havas olduunu
sezdim.
Lassi Uutela'nn insanlar rahatsz eden; kendi
sinden daha baarl gazetecileri kskanmas, yzle

krm
z

meden kanmas, kin gtmesi, her zaman hakl olma

abas gibi zelliklerine Johanna'nn bana anlatt


17

Antti Tuomainen

kadaryla ainaydm. Johanna ve Lassi'nin muhabir


lik meslei ve gazetenin ynetimi gibi konulardaki
fikirleri her geen gn daha da fazla atyordu. Bu
atmalarn yaratt dalgalar evimizin kylarna bile
vurmaya balamt.
Birbirimizi tanyor olmamza ramen el skp ye
niden isimlerimizi syledik. Bir an iin kendimi tiyatro
sahnesindeymiim gibi hissettim.
Ellerimizi geri ektikten sonra Lassi arkasn dn
d ve koridora alan kapy hafife itti. Yry
performansndan memnun deilmi gibi ayaklarn
cezalandrrcasna yere vurarak ilerleyen Lassi'nin
arkasndan yrmeye baladm. Koridorun sonunda
birka metrekare byklnde kk bir ke ofisi
ne girdik.
Lassi masann arkasnda duran yksek siyah sandal
yeye oturarak, benim de beyaz plastik bir tabureye ben
zeyen dierine oturmam iin bayla iaret etti.
"Johanna'nn bugn evde alacan zannediyor
dum," dedi.
Bam iki yana salladm. "Doruyu sylemek

krm
z

gerekirse, ben de onun ofiste olduunu dnyor


dum."

imdi o sallamt ban. Sabrsz ve kestirip atmak

ister gibi bir tavr vard. "Johanna'y en son dn akam

6'da personel toplantsnda grdm. Her zamanki gibi

ilerin stnden getik, sonra da herkes kendi yoluna


gitti."

18

ifac

"Johanna'yla dn akam 9'da konutum."


"Neredeydi?" diye sordu ilgisizce.
"Darda bir yerlerde," dedim. Bir an duraksadktan
sonra, "nereye gittiini sormak gelmedi aklma," diye
ekledim.
"Btn gn hi haber almadn m?"
Bam iki yana sallayp gzlerimi ona evirdim. Du
ruu, yzndeki ifade ve kurduu cmleler arasndaki
duraksamalardan aklndan aslnda neler getiini anlayabiliyordum. Bu konuma onun iin vakit kaybndan
baka bir ey deildi.
"Ne oldu?" diye sordum, beden dilinin ifresini z
memi gibi.
"Sadece dnyordum," dedi. "Daha nce byle bir
ey oldu mu?"
"Hayr, neden?"
Alt dudan srd ve kalarn kaldrd. Bunu yle
yava yapmt ki ar yk kaldrm da karlnda dl
beklermi gibi bir tavr olumutu yznde.
"ylesine sordum. Bugnlerde... Her trl ey ola
bilir."

krm
z

"Bize olmaz," dedim. "Detaya inmek istemem ama

bize byle eyler olmaz."

"Elbette elbette," Lassi'nin sesinden, cevabmdan tat

min olmad belliydi. Gzlerimin iine bile bakmadan,

"Elbette olmaz," dedi.

"Hangi haber zerinde alyordu?"

Bu soruma hemen cevap vermedi. Eline kalem alarak


19

Antti Tuomainen

arln tartyormu gibi uzun uzun bakt. Belki de zih


ninden geenleri tartyordu o an.
"Konu neydi?" diye steledim. Kendi haline brakl
dnda cevap vermeyecek gibiydi.
"Seninle bu bilgiyi paylamam doru deil ama so
nuta aptalca bir makale olduu iin sorun yok," dedi.
Dirseklerini masaya dayad ve tepkimi lmek ister gibi
yan yan bana bakmaya balad.
"Anlyorum," demekle yetindim ve bekledim.
"ifac hakknda."
Bir anda irkildim. Johanna bana ifac hakknda bir
eyler anlatmt.
Tapiola'da bir ailenin katledilmesinden sonra Johanna
bir e-posta almt. Kendisini "ifac" olarak adland
ran bir adam bu vahetin sorumluluunu stleniyordu.
Bunu bizim gibi sradan insanlar iin yaptn, ken
disinin ykma giden bir dnyada gerekleri syleyen
tek ses olacan ve bu hasta gezegene ifa getirece
ini yazmt. malat irketinin CEO'sunu ve ailesini
ldrmesinin sebebi de buydu. Bundan sonra da iklim

krm
z

deiikliine sebebiyet verdiini dnd insanlar

ldrmeye devam edecekti. Johanna bu durumu poli


se iletmiti. Onlar da ellerinden geleni yapp aratr

mlard adam. Ancak buna ramen dokuz ynetici ve


politikacnn aileleriyle birlikte katledilmesine engel
olamamlard.

20

ifac

geirdim. Lassi omuz silkti. Verdiim tepki onu


tatmin etmemi gibiydi.
"Bundan bir ey kmayacan syledim ona," dedi.
Sesinde tuhaf bir zafer havas vard. "Polisin elde etti
inden daha fazla bilgiye ulaamayacan syledim.
stelik says giderek azalan okurlarmzn da bu konu
hakknda daha fazla ey duymak istemediinden emi
nim. Mevzu fazlasyla i karartc. Zaten dnya yeterin
ce rndan km durumda."
Tl Krfezi'ne ken karanla dald gzlerim. Et
rafnda binalar olduunu bilsem de hibir ey seemiyordu gzlerim.
"Johanna makaleyi yazm myd?" Bu szler sonsuzluk kadar uzun gelen bir sessizlik sonrasnda dklm
t dudaklarmdan.
Lassi arkasna yasland, ban sandalyenin ucuna ya
trarak sanki tam karsnda deil de ufuk izgisi kadar
uzakta duruyormuum gibi yar kapal gzleriyle bana
bakt.
"Neden sordun?" diye sordu.

krm
z

"Biz birbirimizi her zaman haberdar ederiz," diye

aklamaya baladm. Baz eyleri tekrar tekrar dile ge

tirmemizin sebebinin sadece karmzdaki insan ikna et


meye almak olmadn anlamaya balamtm. "Yani

srekli konuup durmayz ama en azndan birka saatte

bir, birbirimize bir mesaj ya da e-posta gndeririz. Bir

birimize sylememiz gereken nemli bir ey olmasa bile


yaparz bunu. ou zaman birka kelimeden ibaret olur
21

Antti Tuomainen

bu. Komik bulduumuz bir eyi anlatmak ya da sevgimi


zi ifade etmek iin de olabilir. Aramzda byle bir al
kanlk var."
zellikle son cmleyi bastrarak sylemitim. Lassi
ban sandalyeye yaslam, yznde herhangi bir ifade
belirtisi olmadan tavana bakarak dinliyordu beni.
"Ondan en son haber alal yirmi drt saati geti,"
diye devam ettim. Bu kelimeleri sylerken camda ken
di yansmama baktm fark ettim bir anda. "Son on
yldr hi bu kadar uzun sre konumadmz bir gn
olmamt."
Bir sre duraksadm. Kulaa nasl geleceini umur
samadan sze girdim yeniden. "Bana bir ey gelmi
olmal."
"Bana bir ey mi gelmi olmal?" diye tekrar etti.
Sonra aina olduum bir tavrla durup bana bakt. Bu
duraksamann tek bir sebebi olabilirdi: Syledikleri
min sama ve anlamsz olduunu sylemeye al
yordu.
"Evet," dedim souk bir tavrla.
Lassi bir sre sessiz kald. Sonra hafife ne doru

krm
z

eildi ve "yle olduunu farz edelim," dedi. "Bu durum


da ne yapmay planlyorsun?"

Bu soru karsnda arm gibi davranmak isteme

dim. Ak szl bir tavrla, "kaybolduunu polise bil


dirmenin bir anlam yok," dedim. "Yapacaklar tek ey
olay kaytlarna eklemek olacak. Kayp: Be bin yirmi

bir."

22

ifac

"Haklsn," diye onaylad Lassi. "Ayrca yirmi drt


saat o kadar uzun bir sre deil."
Bu cmleyi fiziksel bir kuvvetle yok etmek ister
gibi elimi havaya kaldrdm. "Sana syledim. Biz her
zaman haberleiriz. Bizim iin yirmi drt saat ok
uzun bir sre."
Lassi'nin fkesini aa kartmak iin ok derinle
ri kazmak gerekmiyordu. Sesi birden ykseldi. Sert ve
souk bir tonda, "biz muhabirler haftann yedi gn sa
hadayz. Bir hikaye bulur, peinden koarz. Burada iler
byle yryor," diye bard.
"Johanna'nn sahaya kp.da sana bir hafta haber
vermedii oldu mu hi?"
Lassi gzlerimin iine bakt. Parmaklarn huzursuz
ca masaya vurup duruyordu. Dudaklarn srd. "Evet,
itiraf etmem gerekiyor ki hi yapmad."
"Bu onun tarz deil," dedim.
Lassi sandalyesinde dnd ve hzl hzl konumaya
balad. Haklln bir an nce kantlayp konuyu ka
patmak istiyor gibiydi. "Tapan, biz burada bir gazete

krm
z

ynetmeye alyoruz. Neredeyse hi reklam gelirimiz


yok. Seks ve porno, seks ve pornoyla ilikili skandal

ve itiraflar dnda bir ey ilgi ekmiyor. Dn, uzun za


mandr satmadmz kadar fazla gazete sattk. Bunun

sebebi, ka bin tane kayp fze bal olduuna dair ya

da dnyada kalan temiz su oran zerine yaplan derin


haberler deildi. Bu haberlerin ilgi ekme sresi yarm

saatten fazla deil. Manetimiz nl bir arkcnn hay23

Antti Tuomainen

vanla ilikiye girdii gsteren bir videonun yaynlanmasyla ilgiliydi. nsanlarn istedii ey bu. Buna para
dyorlar."
Derin bir nefes ald ve sanki daha fazlas mmknm gibi daha aceleci ve gergin bir ses tonuyla ko
numaya devam etti. "Bir de Johanna gibi, insanlar
gerekleri renmeye tevik eden muhabirlerim var.
Onlara her zaman u soruyu soruyorum: 'Hangi boktan
gerekten bahsediyorsun sen?' Hibiri bu sorunun ce
vabn veremiyor. Syledikleri tek ey insanlarn bun
lar bilmesi gerektii. Ben onlara insanlarn bunu ger
ekten renmeyi isteyip istemediklerini soruyorum.
Daha da nemlisi, insanlar bunlar renmek iin para
verir mi?"
Cmlesini bitirdiinden emin olduktan sonra, "o za
man sen yetenekli bir arkc ve atyla yaadklar hak
kndaki hikayeleri anlatmaya devam et," dedim.
Benim gibi, onlarn ne yaptklar hakknda hibir fikri
olmayan aptal insanlarn asla gelemeyeceini dnd
bir noktadan gzlerimin iine bakmaya balad yeni
den. "Hepimiz hayatta kalmak iin savayoruz," diye

krm
z

rek kestirip att.

Bir sre sessizce oturduk. Sonra yeniden konumaya

balad. "Sana bir ey sorabilir miyim?"


Bam evet anlamnda salladm.
"Hl iir yazyor musun?"

Bunu soracan tahmin etmitim. Beni ineleme dr

tsne kar koyamyordu belli ki.


2

ifac

Bu soruyu sorarak bir sonraki sorusu iin zemin ha


zrlamt aslnda. Dier tm mevzularda yanl yolda
olduumu gstererek Johanna konusunda da ayn yolda
olduumu kantlamaya alyordu. Fark etmezdi artk.
Bast damarn tadn karmas iin ona frsat vermeye
karar verdim. Sorusunu drste yantladm.
"Evet."
"iirlerin en son ne zaman yaynland?"
Bu soruyu yantlarken de dnmem gerekmemiti.
"Drt yl nce," dedim.
Baka bir ey sylemedi. Kanlanm gzleriyle,
haklln kantlam ve tatmin olmu bir ifadeyle
bana bakmaya balad. Bunun zerine daha fazla ko
numak istemiyordum. Onunla konumak vakit kayb
olacakt.
"Johanna'nn masas hangisi?" diye sordum.
"Neden sordun?"
"alt yeri grmek istiyorum."
"Normalde byle bir eye msaade etmem," dedi Lassi. Bu mevzuya gsterdii ilgi krnts da uup gitmiti.
Cam duvardan dar bakarak kk blmelere ayrlm

krm
z

byk ofise bakt. "Bu aralar eskisi kadar younluk yok.


Ofis bo. Bu yzden gidip bakabilirsin."

Ayaa kalkp teekkr ettim. Btn bu sre ona ok

vakit kaybettirmi gibi ben daha odadan kmadan bilgi


sayarnda yaz yazmaya gmlmt bile.

Johanna'nn alma masas byk ofisin sa kesin

de duruyordu. zerinde kendi resmimin olduu ere25

Antti Tuomainen

veyi grnce anlamtm ona ait olduunu. Johanna'nn


arada ban kaldrp o eski fotorafa baktn dnn
ce iim dm dm oldu.
Baklarmdaki farkll gryor muydu o da her bak
tnda?
zerinde duran byk kat ynlarna ramen d
zenli bir masas vard. Masann ortasnda bilgisayar
duruyordu. Sandalyesine oturup ofisi incelemeye bala
dm. Byk ofis "yonca" olarak adlandrlan blmlere
ayrlmt. Her bir blmde masalar drt kiinin oturaca
ekilde tasarlanmamt. Johanna'nn masas pencere
kenarndayd ve Lassi'nin odasna bakyordu. Daha do
rusu Lassi'nin ofisinin st ksmn gryordu. Camdan
duvarn alt yars ierisi tamamen grnmesin diye mu
kavva ile kaplanmt. Masann yanndaki pencereden de
pek bir ey grnmyordu. Kiasma sanat mzesinin sk
sk yama yaplan ats iddetli yamurun vurduu deva
sa bir geminin enkaz gibi hrpalanmt.
Souk masa elimin teriyle nemlenmeye balamt.
nce Lassi Uutela'nn ofisine, sonra etrafa hzla gz

krm
z

gezdirdim. Ofis terk edilmi gibiydi. Johanna'nn bilgi


sayarn antama attm.

Masann zerinde onlarca yapkan not vard. Bazla

rnn zerinde sadece telefon numaras ya da isim yaz

yor, kimisinde ise Johanna'nn zarif el yazsyla alnm


notlar duruyordu.

Hepsine tek tek gz gezdirdim. Yeni yazlm gibi


26

ifac

grnen bir not ilgimi ekmiti: " - Bat-Dou /Kuzey-Gney", hemen yannda blgelerden olumu bir
liste - "Tapiola, Lauttasaari, Kamppi, Kulosaari" ve
"Tuomarinkyl, Pakila, Kumpula, Kluuvi, Punavuori".
Her birinin yanna tarihler not alnmt.
" " harfi ifac anlamna geliyor olmalyd. Notu alp
cebime attm.
Sonra kat ynlarn kurcalamaya baladm. ou
Johanna'nn yazm olduu makalelerden oluuyor
du. Rusya'nn nkleer elektrik santrallerini szde ka
patmasyla, Finlandiya vergi matrahnn klmesi ve
gda kalitesinin dibe vurmasyla ilgili yazlar kenara
ayrdm.
Makalelerden biri ifac hakkndayd. Gnderdii
btn e-postalarn ktsn almt. ktlar zerinde tek
tek notlar alnmt. Baz katlar zerinde o kadar ok
not vard ki ktda ne yazd grnmyordu. inde ne
yazdna bakmadan btn katlar antama doldur
dum, ayaa kalkp masaya son bir kez baktm. Grnm
olarak ofisteki dier masalardan hibir fark yoktu. Yine

krm
z

de bana neler dndne dair bir ey syleyecekmi gibi

baktm ona uzun uzun. Bir sre daha bekledim ama so


nuta masa, sadece bir masayd.

Yirmi drt saat nce Johanna orada oturuyordu.

Bana bir ey gelmemi olsa hl masasnda oturu

yor olurdu.

Ona bir ey olduundan nasl bu kadar emin oldu27

Antti Tuomainen

umu kendim de bilmiyordum. Aramzdaki ba ak


lamak kadar zordu bunu aklamak. Johanna'nn ara
yabilecek durumda olsa beni oktan aram olacan
biliyordum.
Masadan bir adm uzaklatm. Ancak gzlerimi Johan
na'nn evraklarndan, el yazsndan ve masann zerindeki
eyalarndan alamyordum. Sonra birden aklma bir ey
geldi.
Lassi Uutela'nn ofisine doru ilerledim. Geldiimi
fark etmemiti, bu yzden hafife kapnn pervazn tk
ladm. Elimin uygulad gle atrdamt plastik per
vaz. kard yksek ve yankl ses beni bile artmt
o anda.
Lassi aceleci bir tavrla yazlar yazd bilgisaya
rndan ban kaldrarak bana bakt ve ieriye girmemi
beklemeye balad. Krmz gzleri fkesinin hl tam
anlamyla snmediini gsteriyordu.
Kim olduunu aa yukar tahmin edebilsem de
Johanna'nn birlikte alt fotorafsnn kim oldu
unu sordum.

krm
z

"Gromov," diye homurdand Lassi.


Tahmin ettiim gibi. Onunla tanmtm. Uzun boy

lu, esmer ve yakkl bir adamd. Johanna onun tam

kadnlarn tipi olduunu sylemiti. i konusunda ta

kntlyd, yapt dier btn her eyde olduu gibi. Jo


hanna Gromov'un alma becerilerine sayg duyuyor ve

onunla almaktan keyif alyordu. kisi birlikte Finlan


diya ve yurtdnda birok i zerinde birlikte almt.
28

ifac

Johanna'nn kayboluuna dair bir ey bilen biri varsa o


da Gromov'du.
Lassi'ye Gromov'u grp grmediini sordum. Neyi
kastettiimi anlamt hemen. Telefonun ahizesini kal
drd, arkasna yasland ve gzlerini tavana dikti. Hava
landrmaya m yoksa gkyzne mi dalmt anlalm
yordu.

krm
z

"Dnyann iyice ivisi kt," diye sylendi.

29

4
Eve dn yolunda Lassi'nin iirlerim hakknda syle
diklerini dndm. Ona aslnda ne dndm sy
lememitim. Sylemek de istemiyordum zaten. Lassi
zorunda kalmadktan sonra sr paylalabilecek ya da
gvenilecek biri deildi. Gelecei olmayan bir eye tu
tunmak ve zaman harcamak iin ne gibi bir sebep ne
srebilirdim, ne syleyebilirdim ki? Yine de ona hak
kmdaki gerekleri sylebilirdim.
Yazmaya devam etmenin benim iin yaamaya de
vam etmekten bir fark yoktu. Ancak ben okur bulmak
iin yazmyordum. nsanlar bir gn daha hayatta kalabil
mek iin alyordu. Bu nedenle iir onlarn ilgi alann

krm
z

dan uzakta kalyordu. Benim yazma sebebim tamamen


kendimle alakalyd.

31

Antti Tuomainen

Gnlerimi ekillendiren ve anlamlandran eydi yaz


mak. Kelimeler, cmleler, ksa satrlar... Bunlarn hepsi
hayatmn giderek kaybolan dzenini salyordu. Yaz
mak dn, bugn ve yarn arasndaki hl kopmam olan
ince bir iplikti benim iin.
Dn yolunda Johanna'nn katlarn okumak is
tedim ancak alkolik genler tarafndan otobsn iine
atlm ve aracn freniyle ileri geri giden bira ielerinin
grlts konsantrasyonumu tamamen bozmutu.
Bu, yolcular rahatsz eden bir durum olmasa da ienin
kard ses sinirlerimi bozmaya yetmiti. Hele bir de
gvenlik grevlisinin bulunmad gece seferleri vard
ki, o bambaka bir mevzuydu.
Herttoniemi metro dura nnde otobsten indim.
Bir grup dazlak alkoliin yanndan mmkn olduun
ca aktan alarak getim. Yamur damlalar dvmeli,
bir dzine kel adamn kafasna derek parlyordu.
Sonra dkkanlarn nnde gezinip duran inat dilen
cilerin arasndan ilerleyerek evime doru yrmeye
baladm. Yamur biraz ara vermi, sert rzgar hangi

krm
z

ynde eseceini arm gibiydi. Bir oraya bir buraya

vuruyor, gl kollaryla eline geirdii her eyi s

rkleyerek gtryordu. Binalarn duvarlarna monte


edilen gvenlik lambalar bile yerinden kacak gibi

sallanyor, karanlkta, koskoca binalar temelden s


klp uup gidecekmi gibi duruyordu. nce ocuk

larn terk ettii, ardndan yoldan geenler iin bar

nak grevi gren ve en sonunda yanp kl olan ocuk


32

ifac

yuvasnn yanndan getim. Kavan kar tarafnda


evsizlere ev sahiplii yapan bir kilise vard.. Hafif
lo n vurduu kap aralndan ierisinin tklm
tklm dolu olduu grlyordu. Birka dakikalk bir
yrme mesafesinden sonra oturduum apartmann
bulunduu sokaa girmitim.
Evimin tam karsndaki binann ats baharda bir
frtna sonrasnda paralanm ve hl onarlmamt. Bu
nedenle st katlardaki dairelere bo bir karanlk hakimdi.
Bunu yaayan binlerce baka bina gibi mutlaka yaknda
sra bizimkine de gelecekti. ehirdeki apartmanlar sert
rzgarlara ve aralksz devam eden yamurlara uygun
ekilde tasarlanmamt. nsanlar yamurun gelip geici
bir hava muhalefeti olmadn anlad anda ise her ey
iin ok geti.
Ayrca kimsenin zaten elektrik ve su kesintileri nedeniy
le berbat bir hale gelmi dairelere yatrm yapacak gc
ve istei yoktu. Grnen o ki yakn zamanda oturulabilecek doru dzgn bir yer kalmayacakt.
D kapnn kilidi giri kartm alglayarak otomatik

krm
z

olarak ald. Eski tip anahtarlar artk sadece elektrikler

kesildiinde kullanyorduk. Anahtarlarn imdiye kadar

tarih olmas gerekiyordu. Ancak "tarih" olarak nitelen


dirilen birok eya ve fikir gibi, yenilerin kullanm d

kald durumlarda hl onlara ihtiya duyuluyordu.


Apartmana girdiimde yakmaya altm ancak
dokunmatik ekran almyordu.

33

Karanlkta ynm

Antti Tuomainen

bulmaya alarak, trabzanlara tutuna tutuna ikinci kata


kadar ktm. Kapmn standart kilidini ve gvenlik ki
lidini aarak alarm etkisiz hale getirdim. eri girerken
istemd olarak etraf kokladm.
Dairenin kokusu sabah braktm gibiydi. Kahve,
aceleyle sklm parfm, geen yaz ykadmz hal
lardan gelen am sabunu kokusu, uzun Noel tatilinden
kalan tatl koku ve her gece sevdiim insanla birlikte
oturduum koltuun kokusu. Defalarca havalandrl
masna ramen btn bu kokular almtm ieri girer
girmez. Hepsi bir bir anlarla yorulmutu aklmda. Bu
kokuya o kadar ainaydm ki bedenim evime geldiimi
alglamt. Ancak ieride eve geldiimi duyacak kimse
yoktu.
antam mutfaa tadm, katlar ve bilgisayar
kartp masann zerine koydum. Johanna'nn haftasonu piirdii gveci kartarak sttm ve yemeye ko
yuldum.
Birka kat stmde mzik a bir ift oturuyordu. On
lardan gelen hafif ve aralksz mzik sanki sonsuza ka

krm
z

dar durmadan devam edecekmi gibi alyordu.

Masann zerinde grdm her eyde ve azma at

tm her lokmada kt bir eyler olduuna dair duydu

um his giderek artyordu. Boazm dmlenmi, yut


kunmakta zorluk ekmeye balamtm. Birden gsm

ve midemde bir kaslma hissettim. O an sadece nefes al


maya odaklandm.

34

ifac

Tabam iterek Johanna'nn bilgisayarn atm. Ma


kinenin grlts ve ekrann doldurdu mutfa. Ek
randa ilk grdm ey Johanna'yla on yl nce kt
mz balaynda ekilen bir fotoraft.
Yutkundum.
n planda biz... Birok adan toy iki gen. zeri
mizde Gney Avrupa'nn masmavi gkyz uzanyor.
Arkamzda Floransa, Ponte Vecchio manzaras. Hemen
yanmzda antik bir evin yamal eski duvar ve parlak
gne nlarndan yars okunmayan nehir kenarndaki
bir kafenin ssl tabelas.
Nisan gneinin ltsyla mavi yeil karm bir ren
ge brnen, Johanna'nn glmseyen gzlerine baktm.
Yar ak dudaklarna, dzgn ,ve beyaz dilerine, ufak
tefek krklklarna, iek am gibi duran ksa kvr
ck salarna takldm bir sre.
Masastndeki dosyalar amaya baladm.
"Yeni" klasr iine " " adnda bir alt dosya alm
t. " " harfinin ifac anlamna geldiini doru tahmin
etmi olmalydm. Belgeler arasnda dolanmaya ba

krm
z

ladm. Birou Johanna'nn yazdklarndan ibaretti.

Aralarnda haber videolar, internet sitesi balantlar


ve dier gazetelerden alnm makaleler vard. En yeni

metin dosyas dn hazrlanmt. Hemen zerine tkla


yarak atm.

Yaz neredeyse tamamlanm gibiydi. Grnen o ki

Johanna bu dosyay makalesini tamamlamak iin kul35

Antti Tuomainen

lanacakt. Tabii tamamlayabilirse artk diye hatrlattm


kendime.
Yaz, Tapiola'da gerekletirilen birka katliamla
balyordu. Be kiilik bir aile, ifac kod adn kulla
nan ve sular stlenen biri tarafndan sabah saatlerinde
katledilmiti.. Polis soruturmasna gre, ailenin babas
en son ldrlmt. Byk bir gda irketinin CEO'su
ve et retim endstrisinin nclerinden olan adamn
nce elleri ve ayaklar balanm, azna bant yap
trlm, kars ve ocuu gzlerinin nnde byk
bir soukkanllkla ldrlmt. En sonunda alnnn
ortasndan vurulduunda azab son bulmutu adamn.
Johanna sorumlu polis mfettii, iileri bakan ve
zel bir gvelik irketinin temsilcisiyle rportaj yap
mt. Yaz, Johanna'nn polisi, halk ve ifac'nn ken
disini hedef ald kapsaml bir sonu blm ile biti
yordu.
Dosyann iinde ayrca Helsinki'nin bir haritas
da vard. Johanna her bir cinayetin yerini ve tarihini,
e-posta ald zamanlar ve mesajlarn ieriini zerine

krm
z

not almt.
Bu haritann bulduum yapkan notla bir balants

olmalyd. Notu yeniden incelemeye baladm: Bat-

Dou/Kuzey-Gney. Harita kronolojik olarak cina


yetlerin nerede ilendiini batdan balayarak nce

douya, sonra kuzeye ve gneye doru aka gste


riyordu.

36

ifac

Johanna'nn mesajlardan kard zetlere bakl


dnda, ehrin gneyine doru ilerleyen cinayetlerde
e-postalarm da giderek belirsizletii grlyordu.
Mesajlarda adamn kulland samimi slup art
cyd. Johanna'ya adyla hitap ediyor ve onun "do
rucu ve gereklerden dn vermeyen" habercilik an
layn vyordu. Mesajlar yazan kii Johanna'nn
bylesine u noktadaki eylemlerinin gerekliliini
anlayabileceine ve ona hak vereceine bile inanm
gibi grnyordu.
Sondan bir nceki mesaj Punavuori'deki cinayetten
bir gn sonra gelmiti. Byk bir araba bayisi zinciri
nin sahibi olan bir adamn drt kiilik ailesi, yalar on
ile on iki arasnda deien iki ocuuyla birlikte evle
rinde l bulunmutu. ifac'nn gnderdii bu e-posta
olmasa, lmn sebebinin hafta bandan beri sklkla
gerekletirilen intihar-cinayet kategorisinde olduu d
nlecekti. ntihar ihtimalinin dnlmesinin sebebi,
babann, elinde cinayetlerin ilendii yksek kalibre bir
silahla bulunmu olmasyd. Silah sanki polise kant
gstermek istermi gibi tutuyordu.

krm
z

Sonra ifac'nn mesaj gelmiti. Mesajn ierisinde

cinayetin adresi - Kapteenikatu 14 - ve soruturmann

derinletirilmesi gerektiine dair bir nasihat bulunu

yordu.

Bylece soruturma buna uygun ekilde gerekle

tirildi ve silah babann elinde olmasna ramen, baka

birinin yardmyla hedef alnarak atelendii anlald.


37

Antti Tuomainen

Bu nedenle, her atei kendi elleri ve bedeniyle hisset


mi, elleriyle tuttuu silahtan kan kurunlarn ocukla
rn ldrn izlemiti.
Son mesaj aceleyle ve acemi bir ekilde yazlmt.
Hem dilbilgisi hem de ierik bakmndan yanllarla do
luydu. stelik bu mesajnda dierlerinde olduu gibi i
ledii sular savunmuyordu.
Masadan kalkp balkona ktm ve bir sre dary
izledim. Serin havay iime ekerek gsme yerleen
grnmez arl atmaya altm. Biraz olsun hafifletsem de tamamen yok etmeyi baaramadm.
Evlendikten ksa sre sonra tanmtk buraya.
Bu daire bizim iin bir yuva olmutu artk ve zaman
iinde benimsemitik bu yuvay. Dnya, on yl nce
olduundan olduka farkl olsa da, onun zerinde bize
ait tek yerdi buras. Bunlar imdi sylemek kolayd
elbette. O zamanlar bugnlerin geleceine dair birok
uyar verilmiti. Giderek uzayan scak yaz gnleri,
kuru geen baharlar, yal klar, sert rzgarlar, yz
lerce, milyonlarca insann g ettiine dair haberler,
bahemizde birdenbire ortaya kan garip bcekler, ve

krm
z

bu bceklerden kaynaklanan ve her geen gn yayla

rak artan laym, stma, tatarck, ensefalit gibi hastalk


lar...

Oturduumuz apartman Herttoniemi Tepesi'nin ze

rinde bulunuyordu. Gkyznn ak olduu gnler


oturma odas ve balkondan koyun kar tarafn, imdi
birok evin sular altnda kald Arabianranta'y grmek
38

ifac

mmknd. Selden mustarip dier blgeler gibi Arabianranta da karanla gmlmt. Binalar sular altnda
kaldndan elektriin olup olmamasyla ilgilenmiyordu
artk insanlar.
ki- kilometre tede, ky boyunca kamp ateleri
nin yand plak gzle bile grlebiliyordu. Bulun
duum yerden baknca, bir fleyite sndrlebilecek
kibrit kadar soluk ve kk ate huzmeleri grn
yordu. Ancak yakndan her ey ok farklyd. Yaklan
atelerin ap bir buuk metreyi geiyordu. nsanlar
terk edilmi binalardan ve kydan bulduklar her eyi
yakt olarak kullanyordu. Hatta atei canl tutmak
iin l hayvan ve insan kullanldna dair sylen
tiler vard.
O alevleri grmeye alkn olmak ne tuhaf bir histi.
lk atein ne zaman yakldn, hangi noktada btn k
ynn alev alev yandn ve buna gzmn ne zaman
altn hatrlamyordum artk.
Kydaki hayalet binalarn siluetlerinin tesinde es
kiden ehrin merkezi olarak bilinen Pasila'nm modern
kuleleri uzanyordu. Onun tesinde ise btn dnyay

krm
z

souk ve sert penelerine geirmi olan sonsuz, karanlk

gkyz...

Okuduklarm ve grdklerim arasnda bir ba kurma

ya altm fark ettim.


Johanna.

O darda bir yerlerdeydi.

Lassi'ye de sylediim gibi, polise gitmenin bir


39

Antti Tuomainen

mant yoktu. ldrlen ailelerin katilini bulmak iin


zaman ve kaynak bulamyorlarsa, binlerce kayp insan
arasndan, yirmi drt saattir kayp olan bir kadn nasl
bulacaklard ki?
ifac.
Bat-Dou/Kuzey-Gney.
Gece, benim sorularma cevap olamayacakt. st kat
tan hl mzik sesleri geliyordu. Rzgar, bayr boyunca
aalarn dallar arasndan eserek hkm sryor ancak
aaya vardnda insanlarn ve insan yapm makinele
rin grlts iinde kaybolup gidiyordu. Balkonun so
uk talarna deen ayaklarm biraz daha snmak iin
yalvaryordu adeta.
Mutfaa geri dnerek Johanna'nn ifac hakkn
da yazdklarn bir kez daha okudum, kahve yaptm
ve onu yeniden aramaya altm. Aradm numaraya
ulaamamak bu kez artmamt beni. Endieli zihnimdeki panik ve umutsuzluk da giderek artmaya ba
lyordu.
Emin olduum tek bir ey vard: Johanna'nn kayboluuyla ifac hakknda yapt aratrmalar arasnda bir

krm
z

balant vard.
Dier btn dnceleri bir kenara brakarak kahvem

den bir yudum aldm ve ifac'nn Johanna'ya gnder


dii e-postalar gnderildii tarihlere gre srayla oku
maya baladm. Okuduka mesajlar ikiye ayryordum.
Bir tarafta ilenen sularn gerekliliinden bahsediyor

ve kendisini savunuyor, Johanna'nn nceki almala

rndan bahsederek onun da kendisi gibi yalanlar orta40

ifac

ya karmak ve zgr klmak gibi bir ama tadndan


bahsediyordu. Dier tarafta ise cinayet kurbanlarn na
sl bulacan anlatan hzl ve acemice yazlm mesajlar
bulunuyordu.
Kat ynlar arasnda dolarken bata dnd
m sonuca ulamtm yeniden. E-postalar iki farkl
kii yazyordu. En azndan ipular bu yndeydi. Yani,
en azndan ben yle dnyordum.
Johanna'nn

hazrlad

haritay

atm.

Harita

adeta cehennemi gsteren kk bir rehber gibiy


di. Cinayeti simgeleyen krmz noktalar, tarihler ve
Johanna'nn not ald rakamlarn zerinden getim.
Cinayetler arasnda en fazla iki ya da gn vard.
Johanna pusulann drt ynne soru iareti izmi ve
gelecekte ilenecek cinayetlerin yerini tahmin etmeye
almt.
Haritaya bakarken Johanna'nn e-postas zerinde k
yandn fark ettim. Bir an duraksadm. Baka birinin
mesajlarn okumak hi phesiz ki doru bir davran
deildi. Ancak bu, ok istisnai bir durum saylabilirdi.
Hem aramzda hibir zaman sr olmamt, deil mi?

krm
z

Koullar yle gerektirmese asla byle bir ey yapmaya


cam konusunda kendimi ikna ettim. Johanna'nn ze
rinde alt makaleyle dorudan ilikili olan durumlar
konusunda istisna yapabilirdim.

Kaydettiim son telefon konumasn hatrlayarak

kendi bilgisayarm atm ve telefonumu baladm.

Konuma kaydn bilgisayara aktardm, doru prog

ram internetten bularak indirdim ve ses dosyasn ap


41

Antti Tuomainen

dinlemeye baladm. Bu gibi ses dzenleme programla


rn kullanmak ocuk oyuncayd. Johanna'nn sesini
ve kendiminkini birbirinden ayrarak dinledim. Arabala
rn grltsn ve konuurken duyduum trt ve ayn
mrldanma seslerini duydum. Defalarca dinledikten
sonra arabalarn grltsn ve trt seslerini yaltarak
sadece mrltlar n plana karacak ekilde ayarlaryla
oynadm.
yice umutlanmaya balamtm. Bir eyin ayn tonda
tekrar tekrar sesini duyabiliyordum. Rzgar gibi, ce
ketinizin yakasn silkmek gibi ancak daha ritmik bir
ses: Dalgalar. Dosyay yeniden oynattm, gzlerimi ka
pattm ve bir yandan dinleyerek bir anlam karmaya
altm.
Gerekten dalgalarn sesini mi yoksa duymak istedi
im eyi mi duyuyordum?
Tekrar tuuna basarak kayd dinlerken Johanna'nn
haritasn ve tahminlerini incelemeye baladm. Belki
de duyduum mrltlar sadece denizden ya da deniz
kysndan gelen seslerdi. Cinayetlerin iki- gnlk

krm
z

sre zarfnda gerekletiini, tarih ve soru iaretle


riyle ayrlan noktalarn ifac'nn kuzeyden gneye

iledii cinayetleri sembolize ettiini dnerek iler


lediimde ehrin gneybat kysndaki Jtksaari bl

gesine ulatm.

Johanna da ayn sonuca ulatysa, son konumamzda

beni arad yer buras olmalyd.

U2

Kuzey Afrikal taksi srcs Fince bilmedii gibi taksi


metre de kullanmak istemiyordu sanki. Benim iin fark
etmezdi. Yar ngilizce yar beden diliyle fiyat konusun
da anlatk. Karanlk arabay taksimetre zerindeki drt
sfrn parlak aydnlatyordu. Taksi evimden hzla
uzaklap Hiihto Mentie yoluna girdi, metro istasyonu
ve terk edilmi alveri merkezinin yanndan geerek
Itvyl'ya doru yol almaya balad. Taksi ofr, yol
larn zerinde olumu derin ukurlardan ve atlaklar
dan becerikli hareketlerle kanarak tehlikeli dnler
yapan ve eritlerinden kan arabalarn iinde ilerlemeye

krm
z

devam etti.

Kulosaari'de deniz kysna kurulmu evlerin bir

ka dnda tamam terk edilmi ve says giderek


43

Antti Tuomainen

artan gmenlerin yuvas haline gelmeye balam


t. mkan olanlar kuzeye kayor, yapabilenler kuzey
Kanada'ya yerleiyor, geri kalanlar ise Finlandiya,
sve ve Norve'te laponya blgesine gidiyordu. Son
yllarda kuzeyde, Arktik kysnda ve ieri blgelerde
kendi suyu, kanalizasyonu ve elektrik sistemi olan yk
sek gvenlikli ve zel mlkiyetli birok kk kasaba
kurulmutu.
Elbette bu blgeleri istenmeyen insanlardan korumak
iin yzlerce niformal gvenliki altryorlard.
Bu nedenle artk Kulosaari'nin karanlk evlerinde
gney ve doudan gelen snmaclar yayordu. Ky
boyunca adrlar kurulmu, kamp ateleri yanyordu.
Snmaclar ve evlerinden ayrlmay gze alamayan ve
ky eridini korumaya alan orijinal ev sahipleri ara
sndaki ilikide ciddi problemler vard. ifac phesiz
ki bu konuya da el atmay dnyordu.
Taksi hzla yol alrken ben de Johanna'nn " " dos
yas iindeki haber videolarnda gezinmeye baladm.
Tarihler yaknlatka muhabirler daha fkeli sorular
soruyor, polisler ise daha bkkn cevaplar veriyordu. So

krm
z

ruturmadan sorumlu polis mfettii gzlerinde yorgun

bir ifadeyle u yorumu yapyordu: "Aratrmay derin

letirip bir ey bulur bulmaz sizlere ileteceiz." Mfet

tiin ismini ekrandan kopyalayarak telefonumun hafza


sna kaydettim ve numarasn aratrmaya baladm. Ba

mfetti Harri Jaatinen.


Arkama yaslandm.

ifac

Johanna'nn bana bir ey geldiinden kesin olarak


ne zaman emin olmutum? Sabah drtte bir kpein
havlama sesine uyandmda m? Yoksa iki saat sonra
uyumann anlamsz olduunu dnp, kalkp kahve
yaptmda m? Yoksa gnlk ilerimi yaparken, her
dakika telefonumu kontrol ettiim, phelerimin yerini
korkuya brakt anlar m?
Gen taksici iini iyi biliyordu. Hangi yolun nereye
kacan bilerek kendinden emin kullanyordu tak
siyi.
Pitksilta'ya vardmzda kavakta durmak zorunda
kaldk. Hemen yanmza ofr penceresi aralk olan b
yk bir arazi arac park etti. eride sekiz gen adam otu
ruyordu. fadesiz yzlerinden,Uembel gzlerinden ve enselerindeki dvmeden onlarn" birer ete yesi olduunu
ve muhtemelen silah tadklarn dndm. Arabalar
trafie karrken yoldan geen kimsenin yznde farkl
bir ifade olmadn fark ettim.
Kaisaniemi Park'n alev almt. Alevlerin byk
lnden bir araba ya da ayn byklkte baka bir
eyin yandn dndm. Ateten ykselen devasa
bulutlar, Baks'n bir elencesiymi gibi hibir lam

krm
z

bann olmad park aydnlatyordu. Vilhonkatu ve


Mikonkatu'nun kesine geldiimizde birka el silah

sesi ve parka doru koan adam grdm. Silahn

yanksndan nce kaybolmutu adamlar. Zooloji m


zesinin nnde insanlar perian hale gelmi bir adam

tekmeliyordu. Sonra birden, grubun en gls adam

kirli kyafetlerinden tutarak metro tnelinin giriine


45

Antti Tuomainen

doru ekmeye balad. Muhtemelen adam raylara at


may planlyorlard.
Temppeliaukio'ya yirmi dakikada ulatk. n ve arka
koltuklar ayran plastik camn ortasndaki kk aralk
tan paray uzattm ve arabadan indim.
Temppeliaukio Kilisesinin modern kubbesi ykl
mt. Binadan geriye kalan tek ey byk bir kaya
zerine oturtulmu antik talardan ibaretti. Eski kilise
duvarndan kalan paralar Lutherinkatu yoluna glge
dryordu. Sokak lambalarnn sarms nn vur
duu glgeler tpk yere izilmi ukurlar gibi duru
yordu.
Birisi yoldaki "PARK YASAKTIR" tabelasn ske
rek sokan orta yerine frlatmt. Tabela da artk hibir
eyi yasaklayamayacan kantlar gibi pes etmiti sanki.
Tl'de akamlar, evimin olduu Herttoniemi'de
olduu gibi souk ancak daha grltl geiyordu. Her
yerden arabalarn korna sesleri geliyordu. Fince konu
malar, insanlarn barlar ve naralar... Bir kadnn
umursamaz tiz kahkahas duyuldu birden. Uzun zaman
dr duymadm yabanc bir sesti bu.

krm
z

Ahti ve Elina Kallio hem benim hem de Johanna'nn

yakn arkadalaryd. Bizi bir araya getiren ey Johanna ve Elina'nn dostluu olmutu. Ancak Elina da

Johanna'dan haber almamt.

Evlerinin antresinde durmu yamurdan srlsklam

olmu ceketimi ve ayakkablarm karrken Elina ve


Ahti'nin birbiri ardna sorduu sorular dinledim.
46

ifac

"Nereye gitmi olabilir ki?"


"Hi mi aramad?"
"Kimse nerede olduunu bilmiyor mu?"
Sonunda Ahti cevabn verebileceim bir soru sor
mutu. Evet, bir kahve ierim. Teekkrler.
Ahti mutfakta kaybolduunda Elina ve ben, odann
birbirine uzak iki kesinde ayakl lambalarn durduu,
ortasnda ise odaya istenilenden daha lo bir hava katan,
titrek mum nn aydnlatt koyu ahap bir masann
bulunduu oturma odasna getik. Odaya girer girmez
daha aydnlk bir yerde, parlak klarn olduu bir or
tamda olmak istediimi fark ettim.
Koltua yerletim. Elina da tam karma oturmutu.
Dizlerine ak kahverengi yn, bir al rtt, sonra onun
la ne yapacan bilemez gibi huzursuzca ekitirmeye
balad. al zerinde canl bir hayvanm gibi duruyor
du. Ona bildiklerimi anlattm. Johanna'dan yirmi drt
saattir haber alamadm, fotorafsna da ulaamad
m syledim. Sonra da Johanna'nn yazd makaleden
bahsetmeye baladm.
"Johanna mutlaka arard," dedi Elina szm bitince.

krm
z

Bunu o kadar sessizce sylemiti ki cmleyi alglamak


iin zihnimde tekrar etmem gerekti.

Bam salladm ve odaya giren Ahti'ye baktm. Ksa

boylu ve ince yapl bir adamd Ahti. irketler iin ticari

avukatlk yapyordu. Bazen gln derecede titiz olsa da


birok konuda insan artan biriydi. O anda aklma bir

ey geldi. Ancak Ahti'nin mavi delici gzlerindeki o be47

Antti Tuomainen

lirsiz ifadeyi grdm anda aklmda ne varsa uup gitti.


Gzlerini hzla benden evirdi ve Elina'ya anlam
l bir bak att. Birbirlerine gereinden daha uzun bir
sre baktktan sonra gzleri ayn anda bana dnd.
Elina'nn kahverengi gzleri yala dolmutu. Onu daha
nce hi alarken grmemitim ancak bu durum beni
nedense artmamt. Belki de odann fazlasyla lo
ve duygusal havas yznden bu durum tuhaf gelme
miti bana.
"Bunu sana daha nce sylememiz gerekiyordu,"
dedi Ahti.
Elleri cebinde Elina'nn koltuunun yannda dikildi.
Elina'nn gzlerinden yalar szlyordu.
"Neyi?" diye sordum.
Elina evik bir hareketle gzlerindeki yalan sildi.
"Biz gidiyoruz," dedi. "Kuzeye."
"Orada bir kasabada bir yllna bir ev kiraladk,"
dedi Ahti.
"Bir yllna m?" diye sordum. "Gelecek yl ne ola
cak?"
Elina'nn gzleri yeniden dolmutu. Ahti, Elina'nn

krm
z

salarn okad sonra elinden tuttu. Gzleri tutunacak

bir dal arar gibi odann iinde gezinmeye balad. Para

noyak biri onlarn bir eyler sakladn, bir eyleri sy

lemekten kandn dnebilirdi. Ancak ne saklyor

olabilirlerdi ki?

"Bilmiyoruz," dedi Ahti. "Ama hibir ey burada

yaamaktan daha kt olamaz. Ben alt aydr isizim.


48

ifac

Elina da son birka yldr doru dzgn retmenlik


yapamad."
"Bu konudan hi bahsetmemitiniz," dedim.
"Bahsetmek istemedik nk her eyin yoluna gire
ceini dnyorduk."
Bir sre sessizce oturduk. Oday taze kahve kokusu
doldurdu birden. Bunu tek fark eden ben deildim.
"Kahveye bakaym ben," dedi Ahti rahatlam gibi i
ekerek. Elina hrkasnn ucuyla gzlerini sildi. Sonra
hrkasn bileine kadar ekitirerek eliyle dzeltti.
"lerin yoluna girmesi iin bir eyler yapabilecei
mizi zannediyorduk," dedi.
O kadar sessiz konuuyordu ki szlerini duyabilmek
iin ona doru eilmek zorunda kalmtm. "Bir zm
bulabileceimizi, bu korkun ve ani krizden kurtulup
hayatmza eskisi gibi devam edebileceimizi dn
yorduk."
Kendi durumlarndan m yoksa dnyann iinde bu
lunduu genel durumdan m bahsediyordu anlayama
mtm. Ama bunun bir nemi yoktu.

krm
z

Ahti elinde kahveyle geldi odaya. Her zaman olduu


gibi ar ve kendinden emin bir hareketle, bir daha asla

geri gelmeyecek gnleri anmsatan iekli kahve fincan


larna kahve doldurdu. Evet, o gnler artk geri gelme

yecekti.

"Evi sattnz m?" diye sordum, bir elimle oturduu

muz yeri iaret ederek.

Ahti ban iki yana sallad. "Hayr," dedi sessizce.


49

Antti Tuomainen

"Ona gerekleri syle Ahti," dedi Elina koluyla yeni


den yanaklarndan szlen gzyalarn silerken.
Ahti koltuun dier ucuna oturarak fincann yanna
ald. Grnen o ki konumadan nce her eyi enine bo
yuna dnmek istiyordu.
"Buray kim alr ki?" diye sordum dik oturarak. "a
tda delikler var. Bodrumu su basm durumda. Her yer
rutubet iinde. Fareler ve hamambcekleri kol geziyor.
Elektrik ve su srekli gidip geliyor. ehir kmek ze
re. Kimsenin paras kalmad. Paras olanlar da burada
oturmak istemeyecektir. Artk yatrmc da kalmad or
talkta. Olsa bile bedavaya oturabilecei bir yeri neden
para deyip alsn ki? Kim her eyin yoluna gireceine
inanyor artk?"
Elina duruunu dzeltti. Artk alamyordu. Gzleri
kupkuru olmutu.
"Biz inanyorduk," dedi Elina sessizce Ahti'ye bakarak.
"Ve uzunca bir sre inandk buna," dedi Ahti.
Ne syleyeceimi bilemiyordum. Kahvemden bir yu
dum aldm. Bardaktan kan buhar izleyerek ellerimi
sttm.

krm
z

"Eminim Johanna bir yerlerden kacaktr," dedi Eli

na birden. Onun konumasyla dncelerimden arn


mtm.

nce Elina'ya sonra Ahti'ye baktm. Ahti de onun

sylediklerini onaylar gibi ban sallyordu. Sonra ona

baktm fark edince durdu. Birden frene basm gibiy


di. Gzlerinde yeniden grdm o belirsizlik ifadesinin
50

ifac

beni yanltmamas iin abaladm. Sormazsam piman


olacam biliyordum.
"Ahti, paranzn kalmadn syledin. Sana biraz
para verebilirim. Ya da bana bir eyler satabilirsin."
Ahti bir sre tereddt etti. Syleyecek uygun bir ey
arad belliydi. "Senin ilgini ekebilecek neyimiz var
bilemiyorum ki..."
"Arada bir ava kyordun ya," dedim.
Ahti armt. Hibir ey sylemeden ban salla
yan Elina'ya bakt ve ne eildi.
"Neden olmasn ki?" dedi ayaa kalkarak. "Artk av
tfeklerine ihtiyacm yok. Sadece bir tabanca yeter bana.
Ayrca sana silah sattm iin kimse beni ikayet etmez
herhalde."
Ahti yatak odasna doru ilerlerken ben de arkasn
dan gittim. Gardrobun nnde tka basa doldurulmu
olan kocaman bavullar duruyordu.
Yatan, karyolann, oda bulunan iki sandalyenin ve
yerdeki antalarn zerine kyafetler atlmt. Ahti ya
tan kenarndan dolaarak koyu renk ahap bir dolabn

krm
z

nne doru yrd ve elindeki anahtar kilide sokarak


at. Dolabn iinde av tfei, bir tfek ve tabanca
vard.

"stediini se," dedi tabancalar iaret ederek. Eliyle

silahlar gsterirken dkkanndaki rnleri satmaya al

an gereksiz bir tezgahtar havas vard. "Dokuz milimet


re Heckler&Koch USP mi yoksa yine dokuz milimetre
olan Glock 17'yi mi istersin?"
51

Antti Tuomainen

Bu soruyu sorduktan sonra iki tabancann hemen ya


nnda duran elik pistola dnd gzleri. Tezgahtar hava
s kaybolmutu birden. Kararl bir adam olmutu sanki
birden.
"Smith&Wesson bende kalacak."
En yaknmda duran Heckler&Koch marka silaha
uzandm.
"Gzel para. Alman mal. Almanlar eskiden iyi ey
ler retebiliyormu."
Silah ilgin bir ekilde ok hafif gelmiti elime.
"Sadece yzaltm gram," dedi Ahti zihnimden ge
enleri okumu gibi. "arjrnde on sekiz mermilik yer
var." .
Dolabn iindeki alt raftan kk bir kutu kard.
Kutuyu bana uzatrken iindekiler ngrdamt. "Bun
lar da senin olsun. Elli tane mermi var iinde."
Bir silaha bir de mermilere baktm. kisi de iinde
durduumuz yatak odas konseptine aykr duruyordu.
Biraz daha durursam fikrimi deitirecektim. Bu neden
le hzl hareket etmem gerekiyordu.
"Srt antan var m?" diye sordum.

krm
z

Dank haldeki gardrobun iinden kk siyah bir

srt antas kard. Spor malzemelerinin konulduu bu

eski ve sade anta birazdan tayaca nesnelerle zt bir


grnm oluturuyordu.

"anta bedava. En azndan brak da senin iin bunu

yapaym."

Paray ona uzattm. Ahti paralar saymaya gerek duy52

ifac

madan ve yzme bakmadan alarak cebine att. Yeniden


sa elimde tuttuum tabancaya ve sol elimdeki mermi
kutusuna baktm. Ahti aknlm ve tereddtm an
lamt.
"Dur gstereyim sana," dedi glerek ve tabancay
elimden ald.
evik ve tecrbeli hareketlerle arjr at, kutudan
ald mermileri yerletirdi ve yeniden yerine takt. Silah
adeta onunla btnlemi gibi duruyordu.
"Hazr msn?" diye sordu. "Buras emniyet mandal,
uras da tetik. Sakn vurmay dnmediin birine do
rultma. Geri ok da nemi yok artk."
Glmsemeye alt ancak.buna bile enerjisi yoktu.
Glmsemesi dudaklarnda donup kald. Yznde are
siz bir bak belirdi. Bunu kendisi de fark etmiti.
Birden, "kahveler souyacak," diyerek laf deitir
di. "Haydi ieri girelim." Her eyin nasl da birdenbire
deitiini dndm. Birlikte akam yemekleri yiyip,
arap eliinde gelecek planlar yaptmz o gnler bu
kadar uzakta m kalmt? Tatile kacaktk, kitap yaza
caktk, Johanna muhteem makaleler kaleme alacakt,

krm
z

Ahti kendi avukatlk brosunu aacak ve Elina'yla geni


bir aile kuracakt.

Deiim yava yava girmiti hayatmza. imdi ise

ani bir darbeyle kmt zerimize.

Elina sandalyesinde oturuyordu. Kahvesine hi do-

kunmamt. Ben de yeniden karsndaki koltua otura


rak syleyecek bir eyler dnmeye altm. Aklmda
53

Antti Tuomainen

konumak istediim tek bir konu olduu iin uygun keli


meleri bulmakta zorlanyordum. Ahti durumun farknda
varmt.
"Umarm Johanna'y bir an nce bulursun," dedi.
Bunun dnyadaki tek umudum olduunu fark ettim
birden. Bu gereklik iime scak ve souun ayn anda
nfuz etmesi gibi ilemiti. Kaybedeceim eyin daha
da iyi farkndaydm artk. Boazm dmlendi. Oradan
kp gitmek istiyordum.
"Umarm kuzeyde mutlu olursunuz," dedim. "Uma
rm her ey yoluna gider. yle olacana inanyorum
ben. Bir yl uzun bir sre. Eminim bir i bulup para ka
zanrsnz. Her ey yoluna girecek."
Szlerimde eksik bir ey vard sanki. Kelimelerin d
nda farkl bir eksiklik. Herkes bunu duyup hissetmiti.
Konumaya daha ne kadar devam edebilirdim bilmiyo
rum. Bu yzden ikisinin de yzne bakmadan oturdu
um yerden kalktm.
"Elina, eminim Johanna'nn frsat olsayd seni de
arard."
Antreye doru yrdm. Ahti de arkamdan geldi.

krm
z

Sanki kasten yapyormu gibi gidip giriin en karanlk

kesinde durdu. Elina'nn bize doru yaklaan adm


larn ahap zemin zerinde duyabiliyordum. Yanma

geldiinde yine gzleri dolmutu. Bana doru yaklat


ve sarld.

"Johanna'ya da her eyin yoluna gireceini syle,"

dedi. "Ona zarar verecek bir ey yapmay aklmzdan

bile geirmeyiz."

54

ifac

Bu szlerle neyi kastettiini anlamamtm. Ancak


orada daha fazla durmak istemediim iin bir aklama

krm
z

yapmalarn beklemeden kp gittim.

55

Yamur iyice hzlanmt. Asfalt kaldrm zerinde iri


ve ar taneler halinde dyor, hiddetli bir ekilde et
rafa srayarak ehri kara ve ltl bir slakla buru
yordu.
Kokusunda bile kf gibi farkl bir ekilik vard
sanki. Apartman kapsnn nnde bir sre bekleyerek
atacam sonraki adm, nerede olduumu ve nere
ye gideceimi dndm. Saat dokuz buuk olmu
tu. Karm kaybetmitim. Ka bardak kahve itiimi
hatrlamyordum. Bu yzden uyku tutmayacakt beni
btn gece.

krm
z

Sokaktan gelen kahkaha seslerinin yerini kavga g

rlts almt. Ardndan bir camn krlma sesi, bir


kadnn bar ve kfrl konumalar geldi kulama.
57

Antti Tuomainen

Montumun kaponunu bama geirdim, antay sk


sk kapatarak yola ktm.
Gzlerim yoldayd. Souk yamur damlalar cildime
batyordu adeta. Fredrikinkatu'dan dnerek birka adm
attm. Tam o anda arkamda iki kez korna sesi duydum.
Ses caddenin karsndan geliyordu.
Kaponumu indirerek kimin korna aldn seme
ye altm. Bu, beni Herttoniemi'den buraya getiren
gen Kuzey Afrikal ofrden bakas deildi.
Taksiyi motoru alr ekilde yolun karsna park
etmiti. eriye girdiim anda kaldrmdaki souk ve
slak hissin yerini bir scaklk kaplad. Birka saniye
sonra arka koltua yerlemi ve gneye doru yola ko
yulmutum.
ofrn bir ad ve hikayesi vard. Hamid alt ay
dr Finlandiya'da yayordu. Neden beni beklemiti?
nk parasn demitim. Ona ne diyebilirdim ki?
nsanlar parasn alamadklar insanlarla almay is
temezlerdi.
Hamid Finlandiya'y sevmiti. En azndan burada
durumu iyiydi. Hatta bir aile kurmay bile dn

krm
z

yordu.

Ona bakarak bozuk ngilizce'sini anlamaya al

tm. Ufak tefek ak kahverengi yz, dikkatli gzleriy


le dikiz aynasndan bana bakyor, bir yandan da evik

elleriyle direksiyonu idare ediyordu. Gzlerim camdan


akp giden ehre dnd. Sokaklar gl byklndeki

su birikintileri esir almt. Camlar paralanm, kapla58

ifac

rn menteeleri yerlerinden km, arabalar kapkara bir


renge boyanmt. Yamurun altnda aylak aylak gezi
nen insanlar vard. Benim felaketi grdm manzarada
umut gryordu Hamid.
Lnnrotinkatu'nun sonuna geldiimizde nehrin ze
rinden karya geip Jtksaari'ye doru yol almaya ba
ladk.
Hamid yavalamaya balamt. Konumay brakp
radyonun sesini at. Hoparlrlerden hip hop ve Kuzey
Afrika ritimlerinin karmndan oluan bir mzik yk
seldi.
arkc bir dakika iinde binlerce kelimeyi nefes
almadan sylyor gibiydi, ^iangi dilde olduu anla
lmayan ritmik ark szleri birbiri ardna sralan
yordu.
Hamid nereye gideceimizi sorduunda bam kal
drp ona baktm. Aklma yapacak bir ey gelmiyordu.
Telefonuma kaydettiim Johanna'nn belgelerini atm
ve notlarna gz gezdirmeye baladm. Johanna'yla yap
tm konumann dzenlenmi halini ap dinledim ve

krm
z

Hamid'den telefonumu arabann hoparlrlerine ba


lamasn istedim. Bunu ancak ekstra cret karlnda

yapacan syledi. Ona fazlasn deyebileceimi be

lirttim. nce paray grelim dedi. Ona telefonumu ve


cebimden kardm paray uzattm. Yzne geni bir

glmseme yayld. Paray katlayp cebine koydu ve te


lefonu hoparlre balad.

Azndan ritmik kelimeler dklen adam birden ses59

Antti Tuomainen

sizlie gmld, yerini mrlt ve konuma sesleri ald.


Hamid merakl gzlerle bana bakt. Ne yaptm an
lamaya alyordu.
Duymak istediim eyin bu olduunu onaylamak is
ter gibi bam salladm.
Yolun sonuna gelmitik. nmzde Lauttasaari'ye
giden kpr uzanyordu. Solumuzda ve arkamzda ka
ranla gmlen apartmanlar vard. Hamid yeniden ne
reye gideceimizi sordu. Sahil kenarndaki kapanm bir
kafeyi ve arkasndaki otopark iaret ettim.
Kafenin klar kapalyd. Ancak d taraf l sl
d. Byk dikdrtgen pencereleri salam ve temiz g
rnyordu. Etrafnda da fazla p yoktu. Sadece on
be dakikada baka bir dnyaya gelmiiz gibi hisset
mitim.
Hamid'e orada durmasn ve motoru kapatmasn
syledim. Bylece etraf dinleyebilecektim. Ona baka
bir ses dosyas verdim. Hamid motoru kapatt. Arabadan
gelen homurtular bir anda sessizlie dnmt.
Pencereyi aarak hoparlrn sesini biraz ksmasn
istedim.

krm
z

Sesler birbiri ardna kyordu kayttan.

Belki.

Belki mi?

Kesin olabilecek bir belki mi?

Belki de Johanna'nn beni arad yer burasyd.

Hamid'e beklemesini syleyerek telefonumu aldm

ve arabadan indim. Denizden esen rzgar beni salarm60

ifac

dan ve kyafetlerimden yakalad. Sanki avcuna almak


istiyormu gibi savayordu benimle. Rzgarn elleri
kyya yaklatka yamur yamasa bile slak slak tu
tuyordu insan.
Kaponumu kartp elimle rzgara barikat kurarak
telefonu kulama gtrdm. Sesleri yeniden dinlemeye
baladm. Ky boyunca yrrken telefonun sesini ksp
aarak tekrar tekrar dinledim ve etraftaki alt yedi kat
l evleri inceledim. Birbirinden alakasz grnen ey
ler arasnda bir balant kurmaya altm. Son telefon
konumamz, rzgara ve dalgalara benzettiim sesler,
Johanna'nn harita zerinde iaretledii ve ifac'y ta
kip eden noktalar, kendi igd ve umutlarm, hepsi bir
birine girmiti. Islak ve rzgarl kumsalda ilerlerken tm
bunlar dndm. Ayakkablarmdan ieri su girmeye
balamt. Parmak ularm souktan acyordu ve ste
lik hl nereden balayacama dair en ufak bir fikrim
yoktu.
Ky boyunca sralanan evler ilgin bir ekilde ok
bakml duruyordu. Bulunduum kynn sk sk sel ba
san bir blge olduu dnldnde evlerin biroun

krm
z

da k yanyor olmas bir mucizeydi.

Buras ayrca zengin olarak nitelendirilebilecek bir

mahalleydi. Bu zellikleri tayan dier yerlerdeki ev


lerin sakinleri oktan kuzeye gitmek zere yola kmt

bile. Her ey sarpa sarmadan kurtulmulard. Ne anlama


geliyorsa bu artk...

Geni bir kayay dikey olarak kesen elik bir merdi61

Antti Tuomainen

ven grdm. Merdivenlerden trmanarak belime kadar


gelen korkuluklarn evirdii platforma ktm. Plat
formun denize bakan kesinde korkulua sabitlenmi
bir drbn vard. Gneli bir gnde ufku grmek mm
knd buradan. Ancak bu havada hibir ey grnm
yordu.
Arkam dndm. Kafe yaklak yz metre temde
duruyordu. En yakn ev ise elli metrelik mesafedeydi.
Telefonu kulama dayadm ve dinlemeye baladm.
Denizin sert, tuzlu kokusu ile kyya vuran dalgalarn
ritmik sesi, rzgar ve yamurun arasnda skp kalan
insan dinlendiriyor, adeta sakinletiriyordu. Bazlar,
denizin sesinin genlerimize ilediini ve gn gelince
iimizden karak bizi saracan sylyordu.
Merdivenlerden aa inip taksiye doru yrmeye
baladm.
Tam yolu yarladm anda, hem kayaya hem de tak
siye yaklak yz metre uzaklktayken birden kendimi
spot klar altnda buldum. Durup n dorultulduu
ynden gelen hzl ayak seslerini dinledim.
Bir grup adam omuzlarnda tadklar gl fener

krm
z

lerle bana doru geliyordu. Hibir ey sylemiyorlard.

Ben de azm amadm. Sadece deniz ve dalgalar konu


uyordu o anda.

Ritmik bir mrlt gibi... Adamlar ileri doru adm at

maya ekiniyorlard sanki.

Biri nmde, biri samda, dieri ise solumda durmu

bekliyordu.

62

ifac

Bu ekilde durmak zere eitilmi gibiydiler.


Fenerlerinin klar benim durduum noktaya vura
cak ekilde pozisyon almlard.
Parlak k yznden bam yere emek zorunda kal
mtm. Ellerinde cop olduunu, sol tarafma, tam bb
reimin stne gelen darbeyle anladm.
Yere dtm. Beni fel edecek kadar youn bir acyla
kvranp nefes almaya altm.
"Burada ne aryorsun?" diye bir ses geldi zerimden.
Kimseye herhangi bir zarar vermeye almadm
sylemek istiyordum ancak sadece etrafma bakmdm
fark ettim.
Daha azm ap konuamadan, midemde sivri ulu
botun darbesini hissettim.

Cierlerimdeki son oksijen'de terk etmiti beni. Gz


lerimi kr eden k etrafmda dnp duruyordu.
"Ne aryorsun burada?"
"Amacn ne?"
"Burada pislik gmenleri istemiyoruz."
Bir ey sylemeye altm. Azmdan kelimeler ye
rine sadece tkrk kmt.
"Dilenci."

krm
z

Kaburgalarma bir tekme.

"Ezik."

Sa bbreime bir darbe.

"bne."

Kasklarma bir tekme.

Hibir ey gremiyordum. Sadece nefretle dklen

szleri duyabiliyordum o anda.


63

Antti Tuomainen

Midemin zerine dtm. Bu defa darbeler sert bir ta


gibi srtma gelmeye balamt.
"Bugn dierleri olmad iin anslsn."
"Ucuz atlattn yine."
"Seni ldrebilirdik."
Kahkaha sesleri. Kulamda bir sopa darbesi hisset
tim. Bir anda btn bedenim alev alm gibiydi. Sar
olmutum.
Sonra yeniden kahkaha sesleri duydum.
Daha gen ve ngilizce konuan nc bir ses geldi
kulama.
"Geri ekilin yoksa ate ederim."
Fener klar bir anda kaybolmutu.
"Defolun. Yoksa hepinizi ldrrm."
Ar admlar bu sefer uzaklayordu benden.
"Haydi gidelim."
Bana doru gelen ayak sesleri. Bir ift el kabanmdan
tutarak ayaa kaldrd beni.
"Kalk."
Ayakta durmaya altm. Ancak bu hi kolay olmu
yordu. Bir eye doru yaslandm.
"Arabaya bin."

krm
z

Bir eyin zerine dtm. nce oturur gibi olsam da

sonra yere yldm.

Arkamdan bir eyin arparak kapandn duydum.

Dnya etrafmda dnyordu sanki.

Srt st yatyordum. Tam o anda alnma bir ar sap

land.

"Gidelim artk buradan."

64

ifac

Elbette. Arabaya binmitik. Hamid'in taksisiydi bu.


"Az kalsn ldryorlard seni."
Midemin zerine doru uzandm. Bam ne doru
eerek kusmaya baladm.
"Kes unu. Acele etmemiz lazm."
Bilincimi kaybetmemek iin byk bir mcadele ve
riyordum. Kapnn koluna tutunmaya altm. Gzleri
mi amay denedim. Ancak ne kadar urarsam uraa
ym baaramyordum bunu.
"On be dakikaya orada oluruz. On be dakika daha

krm
z

sabret." On be dakika. Nereye on be dakika?

65

7
Johanna'y kollarma alarak boynunun kokusunu iime
ektim ve lk dudaklarndan pmeye baladm. Kk
bir kahkaha att, ban geriye ekti ve gzlerimin iine
bakt. Tam bir ey syleyecekken kollarma uzanarak
ban gsme yaslad. Salarn okadm, parmakla
rm banda gezdirdim. Dier elimi de boynunun arka
sna yerletirdim. Zarif salarndan scaklk vuruyordu
adeta.
Parmaklarm banda geziniyor, yaamn kk sald
hassas noktalara deiyordu. Johanna yeniden ban kal
drd. Onun yeil gzlerindeki yansmama baktm. Onu
hafife kaldrarak kendime doru ektim. Her sabah ol

krm
z

duu gibi kk ve yumuackt bedeni. alar saati sus

turup iyice yanma yanat, kolunu gsmn zerine


67

Antti Tuomainen

koyarak ban yanama yaslad. Yeniden uykuya dala


cak gibiydi. Tatl tatl anlamsz birka kelime mrldand.
Onu skca sardm. Brakrsam bir daha asla geri gel
meyeceini hissediyordum.
Salarn kokladm. Parfmn derin derin iime ek
tim. Depolamak istiyordum bunu zihnime. Nasl koktu
unu uzun uzun hatrlamak istiyordum. Nefes al verii
derinlemiti. Sessizlik kt odaya. Gvendeydik. Birbi
rimize aittik.
Sonra birden bedeni refleksle hareket etti. Uykuya
dalarken hep yaard bunu. Biri onu ekip almaya al
yordu sanki. Geriye ekilip onu daha sk tuttum ancak
karmda inat bir g vard. Ona skca ttndm. Git
mesine asla izin veremezdim. Yzn grmeye altm
ancak yere dnkt. Ellerim gevedi ve o bilinmez g
onu benden, kollarmdan skp alarak karanla doru
ekti. O kaybolup gittii anda geriye bir boluk kalm
t. Souktan titrediimi hissettim. Titreyerek onu tutmak
iin bolua uzandm.
nce bir perdenin arkasndan derin krmz neon k
lar vurdu gzlerime. zerindeki yazlara bakp okuma

krm
z

ya alsam da baaramadm. Sonunda yazlar tersten,

sadan sola okunmas gerektiini fark ettim: Kebap-Piz-

za Salonu.

Elimi kaldrp kanan kulama gtrdm. Elime ge

len yabanc bir cisim olduunu fark ettim. Kulam ban

daj lanarak zerine bant yaptrlmt. Btn arlm

o anda uyumu olan sa kolumun zerine vermi olma68

ifac

lydm. Kolumu altmdan ektim ve zerine uzandm


eyden destek alarak ayaa kalktm.
Depo gibi bir yerin iinde olduumu fark ettim. A
zmda kan ve metalik bir tat vard. Olduum yere otur
dum, birka kez derin nefes aldm ve uyuan kolumu
amak iin sallamaya baladm.
Her nefesimde srtmda byk bir ar hissediyor
dum.
Perdenin dier tarafnda birilerinin yabanc bir dil
de konutuunu duyuyordum. Biri kadn dieri erkek
iki sesi semitim. Ryam hatrlaynca bir panik duy
gusu kaplad btn benliimi,. Cebimden telefonumu
kardm. Ekran kararmt. Ya sopann etkisiyle ka
panmt ya da pili bitmiti. Vcudumu bir panik duy
gusu sard.
Ayaa kalkmaya altm ancak bacaklarm beni ta
myordu. Oturduum yere ktm yeniden.
Gzlerimi perdenin hemen arkasnda asl duran ve
krmz krmz parlayan tabelaya evirdim ve dik dur
maya altm. Bir sre ar ar nefes aldm. Bamn
dnmeyeceinden emin olduktan sonra etrafma bak

krm
z

maya baladm. erisi gri imento zeminli bir odayd.

Duvar kenarlarna karton kutu ve pler konulmutu.

Kapnn yannda iki ieleriyle dolu plastik p torbala


r duruyordu. Odada zerinde Ahti'den aldm antann

durduu bir de sandalye vard. anta iki metre uzamdayd.

Dier sefere gre daha temkinli bir ekilde do69

Antti Tuomainen

ruldum, duvardan destek alarak ayaa kalktm. Srt


antasn alarak yeniden oturdum yere. antamn ii
botu.
Perdenin arkasndan gelen sesler kesildi.
Perde ekilirken tabancay kucama indirerek bek
ledim. Parlak krmz n nnde duran Hamid'in
glgeli yzne baktm. In etkisiyle hatlar daha bir
yumuak grnmeye balamt bana.
"Sakin ol," dedi.
Bam iki yana salladm, azm atm ancak hibir
ey syleyemedim.
"Su," diyen sesini duydum Hamid'in.
Ksa bir sre sonra perde tamamen almt. Odaya
bir elinde su dolu bir srahi, dier elinde bardak tutan bir
kadn girdi. Barda doldurarak bana uzatt.
Sanki ilk kez su iiyormu gibiydim. Suyun yars
gsme dklm, dier yars ise ksrmn etki
siyle dar kmt. Yutkunmak o kadar zor bir eylemdi
ki o an benim iin. Barda ikinci kez doldurduklarnda
daha tecrbeliydim. Kadncaz su zerine sramasn
diye geri kamt.
otuz

yalarnda,

kahverengi

gzl,

krm
z

Yaklak

Hamid'den daha ak tenli bir kadnd bu. Uzun siyah

salarn topuz yapm, karanlkta parldayan iri gm

kpeler takmt. zerinde koyu renk pantolon ve sarm


s kazann stne takt beyaz bir nlk vard. anta

m bana uzatt.

"Kuzenim," dedi Hamid onu iaret ederek.


70

ifac

Yanma gelip kulama eildi. "Ne yapacan iyi bi


lir, gven ona."
Elim kulamdaki bandaja gitti. O kulamla duydu
um tek ey hrt ve gcrtyd. Canm artk acmad
na gre onlara teekkr etmeliydim. Hamid'e teekkr
ettim.
"Neyse," diyerek glmsedi Hamid. "Az kalsn ld
ryorlard seni."
Kadn da glmsedi. En azndan glmsemeye a
lt.
"Teekkr ederim," dedim. nce Fince sonra ngi
lizce.
"Ben Fince konuuyorum," dedi. "nemli deil."
"Ben Tapani," dedim elimi,uzatarak.
"Nina."
Avucumda hissettiim elleri kk ve lkt.
Bir el skmasnn gerektirdiinden daha uzun sre
tuttum elini. Zarif elleri bana karmla ilgili grdm
ryay ve onun yumuak ellerini hatrlatmt.
Zihnim anlarla doldu bir anda.
Hepsinde Johanna vard. Sinemadan dndmz

krm
z

akam yol boyunca el ele tutumamz, skc bir akam

yemei davetinde kimse grmeden masa altndan oyna

mamz, bir yaz gn onu elinden tutarak iyerine kadar


elik etmem...

Nina elini ekmek ister gibiydi.

"zr dilerim," dedim.

Hamid araya girdi. "Senin bir sorunun var."


71

Antti Tuomainen

Hayatmn gereini tahmin etmiti. Bam salladm.


"Bana anlatsana."
Anlatmamam iin bir sebep yoktu. Tabii o da bana
nerede olduumu syledii takdirde.
"Buras Kallio," dedi.
Ona karmn kaybolduunu ve onu bulmaya alt
mdan bahsettim.
Silah bana aitti.
Bana geri vermesi karlnda Hamid'e karl
n deyeceimi syledim. Ben konuurken gzleri hep
zerimdeydi.
Nina oturduu sandalyeden kalkt, restorann iine
yrd ve elinde antasyla geri geldi.
antasndan ar kesici kartarak bana uzatt.
"Teekkrler," dedim. inden iki tane alarak suyla
itim.
Hemen ardndan Hamid girdi restorana. Bir sre
oyalandktan sonra elinde bir bardak ve aldyla geri
dnd.
"ay. Bol ekerli."
ay en az itiim kahveler kadar sertti. O kadar s

krm
z

cak ve tatlyd ki dilerim acdan szlamaya balamt.


Btn fincan birka yudumda ierek bitirdim. Scak

svnn boazmdan geiini ve mideme iniini hisset

tim.

ayn midemde duracandan emin olduktan sonra

ayaa kalkp bir sre olduum yerde durdum. Sonra

kapya doru birka adm atarak restorana girdim. e72

ifac

risi kk bir ofisi andryordu. Odann yarsn ak bir


mutfak ve duvar boyunca uzanan tezgah kaplyordu.
Dier yarsnda ise kk masa ve sandalyeler du
ruyordu. Masalarn etrafndaki ahap sandalyeler m
terilerini bekler gibi bombo duruyordu. Duvarda asl
televizyonda orman yangn gsteren haberler vard.
"Yerel haberler mi?" diye sordum.
Nina ban iki yana sallad.
"Hayr, bizim memleketten," dedi Hamid.
Yeniden televizyonda gsterilen alevlere baktm.
Dnyann her yerinde yangnlar aynyd anlalan.
"zldm," dedim Hamid'e.
"Ben de," diye cevap verdi.
Nina tezgahn zerinde duran kumanday alarak ka
nal deitirdi. Helsinki haber istasyonu ard ardna s
ralyordu haberleri. Ondan en yeni haberleri veren bir
kanal amasn istedim. Nina kumandaya bast.
Telefonumu kartarak arj cihazlar olup olmadn
sordum. Hamid telefonumu elimden alarak tezgahn ar
kasna gtrd.
Restorandaki sandalyelerden birine oturup duvarda

krm
z

ki saate baktm. Saat biri on iki geiyordu. Midem bu


lanmaya balamt. Sonucunu dnmek istemediim

dnceler geliyordu aklma. Aklm yine Johanna'yla

dolup tamt. Bama gelenlerin bir benzerini onun da


yaam olduu dncesi yediim dayaktan daha ok
actyordu canm.

Haberlerde Johanna ile ilgili bir ey yoktu. Silah73

Antti Tuomainen

l soygun vakalar artmt. Artk gpegndz ehrin


merkezinde silahl soygun yaplyordu. Pasila'daki
bir gkdelende akam zeri yangn kmt. Rus
ya snrndan ehir merkezine kadar youn bir trafik
vard. Bunlarn yannda bir de iyi haber vard. Met
ro tnellerindeki su dar atlm ve trenler yeniden
almaya balamt. Ayrca metro istasyonlarndaki
gvenlik arttrlmt.
Ancak bu haberlerin hibirinin bana bir faydas
yoktu.
Hamid karma oturdu.
"Her ey yoluna girecek," dedi. Gzlerimi televiz
yondan evirerek Hamid'e baktm.
Pizzacda bir sre daha oturup geceyi iime ektim.
Caddenin karsndaki ktphanenin nnde hareketsiz
duran aalar izlemeye baladm. Kn ve gecenin or
tasnda, yamurla arlaan dallarndan sular damlayan
aalar sessizce baharn gelmesini, yeniden scaklk ve
hayatla dolmay bekliyorlard. Altlarnda uzanan top
rak kklerini uyuturacak kadar souktu. Bahara daha
ok zaman vard ancak hibiri fkelenmiyor, titremiyor

krm
z

ya da durumun vahametiyle ilgili olarak birilerini su-

lamyordu. Aldm bu dersle aylmtm birden. Ha

mid taksiyi dkkann kesinden ekerek tam nme

park etti.

Taksiye bindiimde telefonumu atm. Johanna'dan

bir haber yoktu. Bir mendil kararak kulam sildim.


Yzm ykarken yara almt yeniden. Mendil ksa
74

ifac

sre iinde kana buland. Cebimden yeni bir tane daha


kararak kulama bastrdm.
Pasila'daki yangnn etkisiyle kapanan yollar kullan
madan polis merkezine sa salim ulatk. Hamid kapnn
birka yz metre ilerisine park etti. Ona ne kadar oldu
unu saymadan karp paray uzattm. Ne deyeceimi
bilmiyordum. Hayatm kurtard iin yol cretinden
fazlasn demem gerektiini hissediyordum. Ona bek
lemesini ve bir saat iinde dnmezsem gidip baka m
teri bulmasn syledim.
Srtmdaki arnn etkisiyle zorlukta yrmeye ba
ladm. Kanl mendili cebime tktrarak yzme dost
canls ve doal bir ifade vererek ilerledim.
Buna ramen karakolu evreleyen itlerden girdiim
anda etrafm sarlmt.
Hayr, girmek iin iznim yoktu.
Hayr, randevum yoktu.
iddet sular blmnde alan bakomiser Harri
Jaatinen'i grmek istediimi ve ifac olarak bilinen bi
riyle ilgili konumak istediimi belirttim. Ar silahlar
ve sert bir kask kuanm, elinde tfek tutan gen bir

krm
z

polis bir sre beni dinledikten sonra tek kelime etmeden


gvenlik kulbesine gitti ve bir sre bekledikten sonra
kapy at.

Dorudan gvenlik kontrolnden geeceim yere

ilerledim. Telefonumu alarak gsme takmam gereken

misafir kimliini elime tututurdular. Gvenlik kontro


lnden sonra kalabalk bir binaya girdim. Yalnzca bir
sandalye botu.

75

Antti Tuomainen

Oturduktan sonra tam karmda Johanna ve benimle


yat, iyi giyimli bir iftin oturduunu fark ettim. Kadn
burnunu ekerek adamn kollarna uzanmt. Bir elinde
skca mendil tutuyordu. Yz alamaktan kpkrmzy
d. Adamn soluk yz tam karya dnkt. Donuk gz
lerle etrafa bakyor, mekanik hareketlerle kadnn srtn
okuyordu.

krm
z

Gzlerimi kapatp beklemeye baladm.

76

8
"Tapani Lehtinen?"
Gzlerimi atm.
"Hrszlk, soygun ya da saldr vakas bildirecekseniz, ilk gieden sra numaras aln."
Harri Jaatinen tpk ekranda izlediim gibiydi. Ac
dolu haberleri bildirirken fark ettiim zere uzun boylu
ve keskin hatlar olan bir adamd. Ayaa kalkp elini sk
tm. Benden yalyd. Yaklak altm yalarnda duru
yordu. Salar, byklar ve gzleri griye dnk bir renk
almt. Eski televizyon programlarnda kan Amerika
l psikolog Dr. Phil'i anmsatyordu sanki. Dr. Phil ile
olan benzerlii ksa bir konumann ardndan yok olmu,

krm
z

geriye sadece bamfetti Jaatinen kalmt. Dr. Phil'in


yapay bir empatiyle tatl tatl konuaca durumlarda
77

Antti Tuomainen

Jaatinen'in ses tonu kuru, sert ve netti. O sesi duygusal


ve titrek hayal etmek imkanszd. Onunki, gcn ger
eklerden alan ve resmi aklamalar yapmak iin yara
tlm bir sesti.
El sk da sesi kadar profesyonel ve netti.
Elim istemd olarak kulamdaki bandaja gitti. Ora
da olmamn sebebi bedenimdeki hasarm gibi duruyor
du. Aslnda yle olmadn belirtmek ister gibi bam
iki yana salladm.
"ifac hakknda konumak iin geldim. Gazeteci
eim Johanna Lehtinen bu konuyla ilgili olarak sizinle
irtibat kurmu olmal."
Jaatinen neden bahsettiimi hemen anlamt. Bacak
bacak stne atarak konumaya balad.
"O ve baka konularda konumak iin aramt beni,"
dedi. Yznden tam olarak anlalmasa da bunu syle
dikten sonra hafife glmsemiti sanki. Belki de konu
tuklarn biliyor olmam akna evirmiti onu. "Kahve
alr msn?" diye sordu.
Kahve ok sertti. Ancak lk olmas iyi gelmiti. Sade
denmi odada bir masa, iki sandalye ve Jaatinen'in

krm
z

ahsi bilgisayar duruyordu.


Ona son yirmi drt saat iinde olanlar hzl bir e

kilde anlattm. Johanna'nn kayboluundan, yapt

aratrmayla ilgili bulduklarmdan, kulamn bandaj-

lanmasna ve srtmn morarmasna neden olan ken

di keif maceramdan ve son olarak deniz kysndaki


dalgalarn sesiyle ilgili rettiim komplo teorimden
bahsettim.

78

ifac

"Johanna iyi bir muhabir," dedi Jaatinen. "Bize ok


yardm dokundu." Sesinde ne herhangi bir dalgalanma
ne de duygularn aa vuran bir ton fark vard.
Taraf tutmuyor, sz vermiyordu. Ancak yine de sesin
de kendini dinlettiren bir tn vard. "Senin de bildiin
zere bu aralar personel amz var. Adamlarm karn
bulmalar iin grevlendiremem. Sana zel bir ey deil,
kimse iin bunu yapamam."
"Benim istediim bu deil," dedim. "ifac hakknda
bilgi almak istiyorum. Johanna'y bulmamn yolu bu."
Jaatinen sert bir ekilde ban iki yana sallad.
"Onun kayboluuyla ifac arasnda kesin bir balant
yok."
"Bulduklarm benim iin yeterli. stelik polisin bu
durumda kaybedecei bir ey yok. En kts bu cinayet
leri aratran bir tane fazladan adamn olur ite. Herkes
kazanr."
Jaatinen hemen cevap vermedi. Uzun uzun bakt y
zme. Belki de gvenilirliimi test ediyor, meslek ha
yat boyunca ondan yardm isteyen ya da onlara yardm
etmek isteyen insanlarla karlatryordu beni. Oturdu

krm
z

um yerden mmkn olduunca iten olmaya ve ona

yardmmn dokunabilecei imajn vermeye altm.

Ne yazk ki kulamdaki bandaj bu imaj pek destekle


miyordu.

"Laboratuvar ok youn, personel az ve ekipman

lar iyice ypranm durumda. Bu yzden imdiye kadar

sadece birka tane DNA testinin sonucunu alabildik.


79

Antti Tuomainen

Neyse, Eira'da gerekletirilen son cinayetin DNA so


nular geldi. Birazdan sana syleyeceklerim ok gizli
bilgiler. Bunlar sana anlatmamn iki sebebi var. lk ve
en nemli sebep olarak, Johanna'nn yl nce yaa
nan bir karlma olaynda bana ok yardmc olmasn
sayabilirin."
Yznde bir tatmin ifadesi belirdi ve kahvesinden bir
yudum ald. Kafam karmt. Ben de kahvemi yudumladm. Zehir kadar ac gelmiti her yudumu.
"u anda tek bir pheli var. Bu, ayn zamanda Tapiola'daki ilk cinayeti ilediine inandmz kii. O cina
yetten de DNA rnei almtk. Hatta bugnlerde pek sk
yapamasak da rnei test etmek iin laboratuvara yolla
may bile baardk."
Kahvesinden bir yudum daha ald. O kadar byk bir
keyifle iiyordu ki kahvesini, yutmadan nce aznda bir
sre alkalyordu.
"Sonuta test sonularn ulusal DNA bankasndaki
rneklerle karlatrdk ve bir isim elde ettik. Yalnz bir
sorun var."
Gri mavi gzleri lo odada soluk soluk parlyordu.

krm
z

Birden ban hafife bana doru yaklatrdn fark

ettim. Sanki etrafmz saran drt duvar daralarak bizi


dipdibe oturmaya mecbur etmiti.

"Sz konusu kii be yl nce bir grip salgnnda l

m grnyor." Dar alann zerimde yaratt sknt


dan kurtulmaya alarak, "yle mi," dedim.

Kahvesini masasnn zerine brakt. Gzleri sandal80

ifac

yesinin kenarlarna yaslanan dirseklerine doru kayd.


Masa canl bir varlk olsayd o baklarn etkisiyle ala
maya balayabilirdi.
"pheli, lmeden ksa sre nce tp okulundan me
zun olmak zereymi. Pasi Tarkiainen. Evinde l bu
lundu."
"Yani?"
Jaatinen'in ifadesi deimemiti. Sesi de ayn tonda
taklp kalmt.
nsanlara bir eyleri ar ar anlatmaya alknd.
"Kurbanlar zerinde kendi DNA'sn brakan l bir
tp rencisi var elimizde. Bunu yaparken de ifac kod
adn kullanyor."
"Bunun baka bir aklamas olmal."
O da benimle ayn fikirdeydi. Alt dudayla ne do
ru uzanan enesi arasnda beliren knt bana "aynen"
der gibiydi. yle olmal. Zaten mesele de bu.
"Elbette var. Ancak bunun ne olduunu anlamak
iin grevlendirebileceimiz yeterli sayda mfettii
miz yok. Dn resmi olarak dedektifimiz istifa etti.
Hatta biri bu konu zerinde alyordu. Geen hafta iki
adamm ie gelmedi. Personel kartlarn brakp silah

krm
z

larn yanlarna aldklarna gre bir daha geri dnmeyi

dnmedikleri aikar. Kald ki bizim blm i akyla

yanan insanlarla dolu. Dier departmanlarda durum ne


dnmek bile istemiyorum."

Parmaklarn birka kez masann zerine vurdu. Ba

klar birden sertlemiti.

"Zamanmzn ounu yeni vakalar kaydetmekle


81

Antti Tuomainen

harcyoruz. Aratrmaya hi vakit yok. nk her geen


saniye yeni ve ok daha kt vakalar kyor. Elimiz
den geldiince hzl hareket etsek de yerimizde sayp
duruyoruz. Bu koullarda insanlarn istifa etmesi a
lacak bir ey deil. Belki de hl yapabiliyorken ben de
brakmalym ii. Ama nereye gideceim ki? te bunu
bilmiyorum."
"Johanna'nn bundan haberi var myd?" diye sor
dum. "Pasi Tarkiainen'den?"
Jaatinen arkasna yasland, beni ve btn konu
tuklarmz szgeten geiriyormu gibi uzun uzun
dnd.
"Muhtemelen yoktu. Tabii kendisi aratrp renme
diyse. Bizim blmn az eskisi kadar sk deil. So
nuta sana da ben anlattm, deil mi? Ama biliyor muy
du diye sorarsan, bence bilmiyordur."
Oturduum sandalyede pozisyonumu deitirdim,
sol bacam sa bacamn zerine atmaya niyetlendim
ancak srtma saplanan ac beni bundan alkoydu. Birisi
sinirlerimin tam zerine tornavida sokmu gibi hissedi
yordum. Azmdan bir szlanma sesi kt. Sol bacam
olduu yerde brakmaya karar verdim.

krm
z

"Kim olduklarn biliyor musun?" diye sordu Jaati

nen.

"Beni dvenlerin mi?"

Ban sallad. ten bir hareketti bu. Omuz silktim.

Bu sorunun bir nemi yoktu artk.

"Benim tahminim onlarn zel bir gvenlik irketi

nin profesonel ve sadist personeli olduklar ynnde.


82

ifac

O evlerde yaamaya devam eden insanlar var. Birile


rine o blgeyi temiz tutmalar iin para demi olabi
lirler."
"Tm bu koullar iinde bymeye devam eden tek
sektr o zaten," dedi Jaatinen. "nsanlar rndan kt.
Kuzeye gitmek iin iyi para kazanmak gerekiyor. Ama
oras da yaknda dolacaktr. stelik orada yaamn daha
kolay ya da daha iyi olduunu zannetmiyorum."
Asl konumuza dnmek iin bir manevra yaptm.
Orada olmamn sebebi Johanna'y bulmakt, i piyasas
nn yaad dalgalanmalar tartmak deil.
"ifac ve Tarkiainen'i aratracak olsan," diye gir
dim konuya. "Nereden balardn?"
Jaatinen bu soruyu bekliyordu sanki. Hzl cevap ver
miti bu kez. "Ben olsam Tarkiainen'i bulmaya alr
dm. l ya da diri."
"Nasl?" diye sordum.
"Edindiin bilgilerin, igdlerinin ve biraz an
sn yardmyla. htiyacn olan tek ey bu. Kantlar
Tarkiainen'in hl hayatta olduunu gsteriyor. Bir yer
lerde onu tanyan birileri olmal. Eminim ipular burnu
muzun ucundadr. Katilin cinayetleri iledii blgeleri

krm
z

avcunun ii gibi bildiini dnyorum. Onu tanyanlar


da o evreden olmal. Ben olsam eski arkada, i arkada
, konu komu, e dost kim varsa onlar bulmaya al
rdm. Belki aralarndan biri hl onunla gryordun
Belki de hl ayn barlarda taklyordun"

Ortada yantlanmas gereken en nemli soruyu gzar-

d etmek ister gibi bir sre sessizce durdu Jaatinen.


83

Antti Tuomainen

"Tarkiainen'in ldn dnmyorsun."


Yant vermek iin dnmesi gerekmemiti. "Hayr,"
dedi kuru ve sert bir tonda.
Birka dakika daha konutuktan sonra benden bir
eyler sakladn hissetmeye balamtm. Bana birok
ey anlatmt ancak her eyi anlatmamt.
Ona bask yapmadm. Johanna'nn hayatta olup ol
mad konusunda ne dndn de sormaya cesaret
edemedim. Bunlarn dnda, Johanna'nn yl nce
zmelerine yardm ettii karlma vakas hakknda ko
nutuk.
Alt ve sekiz yalarndaki iki kz ocuu psikolojile
ri alt st olsa da canl olarak kurtarlmt. Jaatinen bu
mevzunun beni umutlandrmas gerektiini dnyor
olmalyd. Ben de elimden geleni yaparak tutunabileceim tm umut krntlarna sk sk ttndm.
Sessiz geen bir sre sonra Jaatinen ayaa kalkarak
pantolonunu yukar ekti. Ben de ayn eyi yaptm. Sr
tma yeniden ar saplanmt. Elini skp ona teekkr
ettim. Asla pes etmememiz gerektiini syledi. Ben de
etmeyeceimi ilettim. Szlerini bitirdiinde kapnn
nne gelmitik.

krm
z

Dnp ona, "Sen neden pes etmiyorsun?" diye sor

dum.

O anda onun aslnda Dr. Phil'e aslnda hi benzeme

diini dndm. Baka biri gibiydi. Belki de kendisi


gibi.

"Neden pes edeyim ki?" diye sordu. Cevaptan ziyade

yeni bir soruyla karlk vermiti bana.


84

ifac

Yznde aina olduum bir ifade vard. Kk bir


mutluluk belirtisi. Yoksa kzgnlk myd?
"Ben polisim. Yaptm ie inanyorum ve burada iyi
bir eyler yapmak iin bir ansm var. Tabii inancm sar

krm
z

sacak bir sebep kmad srece."

85

9
"Sen tandm en tuhaf adamsn," demiti Johanna bir
seferinde. Ellerini boynumda balayp glmseyerek
konumutu. "Hi sklmadan burada oturup saatlerce
bolua bakabiliyorsun. Hem de tamamen odaklanm
bir ekilde!"
"Evet odaklanyorum," demitim dncelerimden
syrlarak. "nk bolua bakmyorum, alyorum."
"Arada bir biraz dinlen," diyerek kahkaha atmt.
"Kendini ok yorman istemem."
Sonra kucama oturmutu. Bacaklarn yere doru
sallayarak dudaklarn benimkilere bastrm sonra yeni

krm
z

den glmeye balamt.


Hayatta anlam ifade eden anlar o kadar ksayd ki. Bir

homurdanma ya da bir glckle karlanmak gibi tama


men ksa kesitlerden oluan bir btnd bu. O insanlara
87

Antt Tuomainen

sevdiimizi sylemek ya da teekkr etmek ok sonra


lar geliyordu aklmza. Johanna'nn yzme tatl tatl
dokunmas, lk dudaklarnn alnmda gezinmesi iin u
anda her eyimi verebilirdim.
Taksinin arka koltuuna bitkin bir ekilde uzanm
karanla bakyor, beni rahatsz eden dncelerden
syrlmaya alyordum. Hamid nereye gideceimizi
sordu. imdilik hibir yere diye cevap verdim. Biraz
nefes almaya ihtiyacm vard. Bu yzden sessizce ara
bada oturduk. Pasila polis merkezinden fazla uzakta
deildik. Hamid arabann klimasyla oynamaya bala
d. Arabann scakl konusunda bile bir denge tutturamyor gibiydi.
Yamur o kadar hafif ve kk tanelerle yayordu
ki bunun souk bir k yamuru olduunu anlamak
iin souktan tir tir titretecek kadar slanmak gereki
yordu. Arabann n tarafndaki dijital saat iki buu
u gsteriyordu. Hamid'in dudaklar radyoda alan
mzie elik ederken hafif hafif kprdyordu. Arada
dikiz aynasndan bana bak atyor, telefonunu kurca

krm
z

lyordu. Belli ki sklmt beklemekten. Telefonumu

atm ve Johanna'nn hazrlad haritay incelemeye


baladm.

Tapiola, Lauttasaari, Kamppi, Kulosaari.

Tuomarinkyl, Pakila, Kumpula, Tl, Punavuori.


Bat-Dou/Kuzey-Gney.

Pasi Tarkiainen hakknda bir eyler bulmaya altm.

Ancak elime geen her bilgi en az be yl ncesine aitti.


88

ifac

nceden kulland drt adrese ulatm. Kallio, Tl,


Tapiola ve Munkkiniemi'de bir sre yaamt. Tl,
Eira ve biraz daha aada kalan Kaivokatu'da muaye
nehanelerde almt.
Aklma Jaatinen'in syledikleri geldi. Listeleri ye
niden gzden geirdim. Hepsinde mutlaka Tl yaz
yordu.
Resimler arasnda da karlatrma yaptm. Ona ait
resim on yl nce ekilmiti. Gen Pasi Tarkiainen o za
manlar hi de katil olacak biri gibi durmuyordu. Gelecek
vaat eden ve gzlerinden umut okunan mutlu bir tp
rencisiydi.
Glmsemesi o kadar bulacyd ki resme bakmak
bile beni glmsetmeye yetmiti. Ancak fotorafa daha
yakndan baktmda gzme bir ey takld. Gzlk
lerinin arkasndan gzleri, pembe yanaklarnn aksine
renksiz ve donuk duruyordu, yzne gre yal, ciddi ve
gergin grnyordu. Ksa salarn jlelemi ve havaya
kaldrmt. Kocaman glmsemesine ramen her eyi
ciddiye alan olgun bir adam gibi grnyordu.
Telefonu elimden brakp arkama yaslandm ve o an

krm
z

baka bir yerde olduumu hayal ettim. Gzlerimi kapa


tnca zamanda yolculuk yapyormuum gibi hissettim

birden. Saniyeler iinde hem gemie hem gelecee gi


debilirdim.

Johanna.

Her dncemde, her yerde.

Gzlerimi atmda kendimi yeniden yamurun ku89

Antti Tuomainen

satt ehirde, Kuzey Afrikal ofrn kulland taksi


de buldum.
Hamid'e adresi verdiimde rahatlama hissiyle i e
kerek motoru altrd. Pasila'dan aa doru, botanik
ve hayvanat bahelerinin olduu yne doru yol alma
ya baladk. ehir klar, Aurora Hastanesi'nin parlak
camlarndan yansyordu. zellikle bulac hastalklar
kliniinin nnde ve hastanenin evresinde nbet tutan
askerler duruyordu. Korumalarn orada olmasnn sebe
binin halk darda tutmak ve hastalarn dar kmasn
engellemek olduu syleniyordu. Halk arasnda dolaan
bir dier sylenti de ebola, veba ve bir tr difterinin hi
bir tedaviye karlk vermediiydi. Keskuspuito parknn
aalar hastanenin arka tarafn bir duvar gibi sararak
hznl bir hava katyordu. O parkn geici ya da kalc
olarak ka kiiye ev sahiplii yaptna dair hibir fikrim
yoktu.
Tahminim on bin civaryd. Emin olmasam da yakla
tm hissedebiliyordum.
Gecenin bu vaktinde bile yzlerce insann doldurdu
u hokey sahasnn yanndan getik. Saha oray barnak

krm
z

gibi kullanan geici misafirleriyle dolup tamt.


Karanlk bir kede sanki birisi onu oraya brakp

terk etmi gibi byk, yeil bir tren duruyordu. Hamid

ok sessizdi. Trenin etrafndan dolaarak Tl'ye do


ru giden caddeden devam etti.

Museokatu Caddesi'ne gelince durduk. Tarkiainen,

Museokatu Caddesi'nde 24 numarada oturuyordu. Plas90

ifac

tik paketler reten fabrikann mdr ile katledilen ai


lesi ise Vnrikki Stoolin, numara 3'te l bulunmutu.
Tarkiainen'in eski adresi, cinayet mahaline yaklak yz
metre mesafedeydi.
Neden Museokatu nnde durduumuzu Hamid'e
sylemedim. Aslnda nedeninden kendim bile emin de
ildim.
Arabadan inerek 24 numarann nne doru iler
lemeye baladm. Apartmann nne geldiimde yo
lun karsndaki Vnrikki Stoolin'e balanan kavaa
gz attm. Yamurun yumuak damlalarn yzmde
hissediyordum. Bir sre sonra hz kazanan damlalar
ensemden ieri girerek dondurucu bir etki yaratmaya
balamt bedenimde. Etrafm evreleyen yamurun
esir ald caddeye bakndm. Herhangi bir iz bulma
ya alsam da ne katilden ne karmdan tandk bir ey
arpmad gzme.
Vnrikki Stoolin'e doru yrdm. Sonra yeniden
durduum noktaya geri dndm. Museokatu'daki bir
ok apartmann durduum noktay gren penceresi
vard.

krm
z

24 numaral apartmann camlar karanlkt. Sadece

en st kattaki dairenin alt penceresinden k vuruyor


du darya.

Taksiye doru yrmeye baladm. Tam binecekken

sokan bir ucunda duran yeil sar tabela arpt gzme.


Bu neden hi aklma gelmemiti ki?

Hamid'e biraz beklemesini syledim. Beni yamur91

Antti Tuomainen

dan koruyacakm gibi bam eip, ellerimi de cebime


sokarak sokan bana doru komaya baladm. Yl
larn biriktirdii anlar bir bir canlanmt zihnimde.
Karmakark bir ekilde ylyordu hepsi. Ne zaman
gerekletiine dair hibir fikrimin olmad dzensiz
hatralar btn... Tm bu anlarn tek ortak noktas ha
trlamak istemediim trden olmalaryd.
Baz eyler hi deimiyordu. Baz eyler ya ilerlese
de iyiye gitmiyordu. Karmda duran bar on-on be yl
nce naslsa, hl yle grnyordu. Hl drt basama
olan merdivenden klarak giriliyordu bara. Kapnn
yan tarafnda duran uzun tezgah da hl oradayd. Ba
rn sa tarafna masa, sol taraftaki lounge ksmna ise
yaklak on iki masa yerletirilmiti. Barn arka tarafnda
baka bir odaya alan bir kap vard. Odann ierisinde
birka tane masa duruyordu. eriden kahkaha, konuma
ve mzik sesleri ykseliyordu.
Tezgahn banda duran insanlar arasndan barmene
ulamak olduka zaman almt. Bir bira sipari etmek
bu kadar zahmetli bir i olmamalyd aslnda. Yarm
litre biray bardaa dkerek nme koydu. cretini

krm
z

deyip ieride tandk biri olup olmadna bakmak

iin etrafa gz attm. Tezgahn arkasnda kouturup

duran barmenleri tanmyordum. Yanmda birasnn

cretini demeye alan sakall adam da aina gel


memiti.

Yine de yakndan ok gen biri olduu belliydi.

Uzun yllar boyunca dzenli olarak gelmitim bura92

ifac

ya. Mechelinkatu'da yaarken bu bar tam da yrdm


yolun zerinde kalyordu. O zamanlar hayatmda Johanna yoktu. Bu nedenle pek gzel zamanlar olduu syle
nemezdi benim iin.
Masalarn biroundaki insanlar artk mantkl bir
ekilde sohbet etme noktasndan km, yapabilecekle
ri tek ey mmkn olduunca fazla ses kartmak, d
memek iin birbirlerine yaslanmak ve daha fazla imek
haline gelmiti. Kimseyi tanmadmdan emin olunca
arka taraftaki odaya doru yrdm.
Arka oda n taraftan daha bask, karanlk ve hava
szd. ki ve idrar kokuyordu. Masada oturan insanlar
bana tamamen yabancyd. Tam arkam dnp kmak
zereydim ki odann karsnda, yar aralk bir kapnn
aznda duran tandk bir yz grdm. On yl ncesin
den hatrladm geni omuzlu barmen ierideki kutu
lar dzenlemi, sonra en sttekini eline alarak dier
eliyle de deponun kapsn kapatarak yrmeye bala
mt. O da beni grnce tand. Onu neeli bir ekilde
selamladm. Keke adn da hatrlayabilseydim o an.
Elinde votka ielerinin olduu kutuyla n tarafa doru

krm
z

ilerledi.

Ben de giriteki bara gittim, insanlar yararak tezga

ha ulatm. Biram cam masann zerine braktm. Elime

bir ey yapmt sanki. Dikkatimi barmene vererek ha


lini hatrn sordum.

On yldr hi deimemi gibiydi. Yine de, yz bir

deri bir kemik kalm, dudaklarnn kenarlarnda derin


93

Antti Tuomainen

krklklar belirmiti. Yann etkisiyle gzleri daha


dingin ve olgun bakyordu. Ancak san o zamanlardaki
gibi atkuyruu yapmt. Omuzlar hl geni, sakallar
da eskisi kadar siyah ve dankt.
Cebimden telefonumu kardm.
"Eskiden buraya ok gelirdim," dedim.
"Hatrlyorum," dedi. "Ama hayal meyal."
"Karm kayboldu."
"te bunu hatrlamyorum."
"Burada olmad," dedim.
Birok mterisine bakt gibi bakmt bana. Sarho
bir mteriyle bira siparii vermekten daha karmak bir
konuyu konumann sama ve gereksiz olduunu bili
yordu. Yznde doal ve tepkisiz bir ifade vard. Mevzuyu uzatmayacak ve bununla ilgili bir ey sormayacak
t. Arkasn dnp gidecekken elimi havaya kaldrdm.
"Dur," diye seslendim. Bana dnmt. "Karm ar
yorum. Ve bir adam."
Telefonumdan Pasi Tarkiainen'in fotorafn aarak
byttm ve barmene uzattm. Onun elinde telefonum
bir kibrit kutusu kadar ufak kalmt.

krm
z

"Bu adam tandk geliyor mu?" diye sordum.

Bana bakt ve telefonu geri uzatt. Dudaklar kvrm-

lanm, gzleri daha iri iri bakar olmutu. "Hi grme

dim," dedi. Ancak ksa bir sre iin yznde farkl bir
ifade grmtm.

Yzne baktm ve gzlerinde grdm o farkl ifa

dede bir ipucu bulmaya altm.


94

ifac

"Bu civarda yayormu," dedim. "Buraya defalarca


gelmi olmal."
Barmen elini kaldrarak hayr anlamnda sallad.
Kolu o kadar uzundu ki uzatsa burnuma bile dokuna
bilirdi. "Sen de buraya defalarca geldin ama benim tek
hatrladm seni taksiye tamak zorunda kaldmz
gece."
Bardam tezgaha brakrken yapkan ey yeniden
elime bulamt.
Elimi temizlemem iin uzatt mendili alarak teek
kr ettim. Mendille silmenin bir ie yaramayacan an
laynca onu da tezgahn zerine braktm.
Telefonumun parlak ekrannda duran fotorafa bir
kez daha bakarak yeniden ona doru uzattm. Bu kez
bakmad ekrana. Bir tepki vermemek iin kendini zor
tutuyormu gibiydi. Konumann banda olduu kadar
dingin ve sakin olmadn anlamtm.
"Bu adamn sana ldn sylesem ne dersin?"
Barmen omuzlarn silkti. Omuz silkerken sanki de
vasa bir kalenin kaplarn indirip kaldryormu gibi g
rnyordu. "Bir eyler imek ister misin? Yoksa gidip

krm
z

baka mterilere bakacam."

"Be yl nce ld," dedim. "Grip salgnnda."


"O zamanlar ok kii ld."

"Evet," dedim. "Ama onlar yeniden hayata dnme

di."

Bir anda durdu. Sa elinde duran krmz arap iesi

ni ve dier elindeki kadehi tezgaha brakt.


95

Antti Tuomainen

"Sana kapy gstermemi ister misin?" diye sordu.


"Daha sadece bir bira itim," dedim. "Sana zorluk
kardm dnmyorum. Yoksa beni kovmann sebe
bi sarho olmam deil de be yl nce salgnda len bu
adam m?"
Tarkiainen'in resmini yeniden ona doru uzattm.
Bakmamt.
"Adn ne senin?" diye sordu. "Neyse, nemli deil.
Kendim de bulurum naslsa."
Duruunu dikletirdi. Geni omuzlarn daha da aa
rak bana doru eildi. 'Zorba' kelimesini icat edenler
bunu kastediyor olmalyd herhalde.
"Neden ismimi sordun?"
Ban iyice bana doru yaklatrd. Kafas sanki g
snden km gibi duruyordu o anda. Kaln kalarnn
altndan bana bakmaya balad. Yanaklarndaki krk
lklar gerginlikten tamamen kaybolmutu. "Kime kap
y gsterdiimi bilmek iin soruyorum. Dierlerine de
bundan sonra buraya giremeyecek olan kiinin adn
sylemek iin."
"Pasi Tarkiainen'e de syleyecek misin?"

krm
z

Eliyle kapy iaret etti. Somon bal gibi pembe

pembe parldayan kel kafasyla iri bir kas yn adam


bana doru yrmeye balamt.

"Yeniden greceiz," diye bardm.

Kas ktlesinin nnde durduu kapya doru yr

dm. Birka metre temden tra kokusu gelmiti. G-

venlikinin beni bir yerimden tutarak dar atacan


96

ifac

tahmin ederek kendimi hazrladm. Adam nce barmene


bakt, sonra kenara ekilerek gememe izin verdi. Arka
ma bile bakmadan sokaa alan merdivenlerden indim
ve taksiye doru yrmeye baladm.
Yarm saat sonra karanlk odadaki yatama uzanm
tm. Hibir ey grmememe ramen gzlerim ak tava
n izliyordum.
Sadece Johanna vard aklmda. Onu dnmemeye
altm.
Bina ok sessizdi. Hareket eden hibir ey yoktu. San
ki dnya durmutu. Yataa uzanana kadar ne kadar yo
rulduumu, vcudumun ne kadar ardn, nasl ackt
m ve ne kadar umutsuz hissettiimi fark etmemitim.
Yzm Johanna'nm yatt tarafa evirmeye cesaretim
yoktu. Kendi yorganm titrememi engellemeye yetmese
de onunkini zerime ekemiyordum.
Yamur pencere pervazlarna ritmik bir ekilde arp
yor, bir sre sessizce bekliyor, sonra yeniden hzl hzl
dzinelerce damlasn braktktan sonra sessizlie gm
lyordu. Gzlerimi kapatp rzgar ve yamurun sesini
dinledim, yumruk yaptm elimi aarak gevemeye a

krm
z

ltm. Farknda olmadan, hi istemediim halde uyuya


kalmtm.

97

krm
z

NOEL'DEN IKI GUN


NCE

Yatamda dnerek komidinin zerinde duran telefonu


ma uzandm. 06:05. Bilinmeyen numara. Tam saat
boyunca hi rya grmeden uyumutum.
"Ben Tapani Lehtinen," dedim. Sesim hi uyumam
m gibi ayk kmt. Ya da ok uzun sre uyumuum
gibi. Kendim de emin deildim.
"Lassi Uutela. Kt bir zamanda m aradm diye sor
mayacam."
Kalbim yerinden kacak gibi oldu. Johanna.
"Hi sorun deil," dedim sesimdeki heyecan bas
trmaya alarak. Sesimi kontrol edersem hayatm da
kontrol altna alabilirmiim gibi geliyordu.

krm
z

"Johanna'yla balantl olabileceine inandm kt

haberlerim var sana. Bilmek istersin diye dndm."


101

Antti Tuomainen

"Elbette."
"Dn gece arayp da bulamadn fotoraf Gromov
var ya?"
"Evet."
"lm."
Ne syleyeceimi bilemiyordum. Nabzmn atn
boynumda hissedebiliyordum.
Kann hzl hzl akmasyla akaklarm atmaya ba
lamt.
"Johanna ile ilgili bir gelime yok," dedi Lassi. "Gro
mov tek bana bulunmu.
Onunla hibir ilgisi yoktur belki de."
"Nerede bulundu?" diye sordum yutkunarak.
"Kuzeyde, Tuusulantie zerindeki yola atmlar cese
dini. Ama baka bir yerde lm olmal."
"Ne zaman?"
"Bilmiyorum. Hibir zaman da renemeyeceimizi
sylediler. Soruturma almayabilirmi."
"Nasl lm?"
"Sylemediler."
Kuru gzlerimi ovuturdum. Bir sre dndkten

krm
z

sonra;

"Ne giymiti? Ceplerinde bir ey var mym?" diye

sordum.

Lassi hemen cevap vermedi. Parmaklarnn klavyesi

zerinde gezindiini duyabiliyordum.

"Herhangi bir bilgi vermediler," dedi. "Yannda tele

fonu ya da kameras var myd bilmiyorum."


102

ifac

"Belki bir hafza kart kmtr diye dnmtm.


Fotoraflar bazen ceplerinde hafza kart tayor deil
mi?"
Lassi yine cevap vermeden nce bekledi.
"ey," diyerek laf geveledi. Klavyesinde bir eyler
yazd.
"Byle bir eyden bahsetmilerdi."
"Kim? Polis mi?"
"Beni arayan polis deildi," dedi uzunca bir bekleme
den sonra.
"Onu bulan gvenliki elemanlarla konutum."
Srtmdaki nefes kesen korkun arya ramen do
rulmay baardm. Destek almak iin yatan balna
ttndm.
"Onu polis bulmad yani."
"Hayr," dedi Lassi. "zel bir gvenlik irketinin ele
manlar beni arayp onu morga gtrdklerini haber ver
di. Biliyorsun onlarn bunu yapmaya yetkileri var."
"Biliyorum, biliyorum," dedim. Sesim istediimden
daha sabrsz kyordu. "Affedersin," dedim. Derin bir
nefes alarak ayaa kalktm. Ar geecek gibi deildi.

krm
z

"Peki," dedi Lassi. "Neler oluyor orada?"

Ona Johanna'nn yapt aratrmalardan ve zellikle

de dvlmemle sonulanan kendi keiflerimden bahset


tim. Konuurken bir yandan mutfaa giderek kendime

bir bardak su doldurdum ve sandalyeye oturdum. Ko


numam bittiinde Lassi bir sre hibir ey sylemeden

bekledi.

103

Antti Tuomainen

"Elbette dk bir ihtimal bu," diye sze girdi. Bu


kez daha tane tane ve arka planda klavye sesleri olmadan
konuuyordu. Sanki konumann orta yerinde durmu ve
ne diyecei konusunda ona ipucu verecekmi gibi du
varlara bakakalmt.
"Johanna'nn kayboluuyla Gromov'un lm ara
snda bir balant olabilir. Ama ne olduu hakknda hi
bir fikrim yok."
"Gromov ld," dedi. "Kazara lm olsa yol kena
rnda bir ukurun iinde bulunacan zannetmiyorum.
Bir ukurda bulunup bulunmadn da bilmiyoruz ki.
Belki hi bilmediimiz sama sapan bir yerde ldrd
ler, sonra da morga yolladlar."
Sesimi ykselttiimi son anda fark etmitim. Lassi de
fark etmiti. Sesinde alayc bir ton belirdi.
"Evet, sylediklerin ok mantkl. nce onu ldr
mler ve morga gtrmler, ondan sonra da beni ara
yarak kibarca durumu anlatmlardr. Gerekten de ok
olas grnyor."
Bir an durdu. Ben de sustum ve suyumu itim. Yeni
den konumaya baladnda sesindeki alayc tavr ta
mamen silinmiti.

krm
z

"Seni aramamn sebebi, en azndan imdiye kadar

edindiimiz bilgilere gre Johanna'nn iyi olduunu

sylemekti. Bu akama kadar bu olayn sebebini anla


may umuyorum. Muhabirlerimize ve fotoraflarmza

ne kadar deer verdiimizi grmek seni artabilir, ama

yle. Kendi elemanlarmz korur ve gzetiriz. En azn


dan elimizden geldii kadar."

104

ifac

Bir sre ikimiz de sessiz kaldk. O an sanki Gromov'un


ansna sayglarmz gstermek iin susmutuk.
"Johanna konusunda bir eyler yapmay dnyor
musun?" diye sordum.
Ksa bir sessizlik.
"Ne yapabilirim ki?" diye sordu Lassi. "Elimden ne
gelir ki? Ekibim giderek azalyor. Gazete ellerimden
kayp gidiyor. Yerimden kprdayacak vaktim yok."
Bardamda kalan suyu itim ve yeniden doldur
dum.
Su akarken hayat da daha kolay akp gidiyormu gibi
geliyordu. Baka zamanlarda, baka durumlarda da ge
erliydi bu. Suyu tezgahn zerine braktm.
"Neyse," dedim. "Aradn iin teekkrler."
Lassi'nin sesi artc bir ekilde daha yumuak ve
alak kmt bu kez. "zgnm Tapani. Sana yardm
edebilmeyi ok isterdim. Dier insanlara da..."
"Sana inanyorum," dedim elimden geldiince iten
olmaya alarak. Pencereden darya, karanlk sabaha
baktm.
"Ama byle zamanlarda..."

krm
z

"Biliyorum."

"Kendine iyi bak."

"Teekkrler," dedim. "Sen de."


Telefonumu

kulamdan

indirerek

zerindeki

ter

damlalarn sildim.

Mikrodalgada yulaf ezmesi starak iine bir kak bal

koydum ve yedim. Kendimi biraz daha iyi hissediyor105

Antti Tuomainen

dum. Yemeye devam ederken bir yandan da Johanna'nn


bilgisayarn aarak oyalanmaya baladm.
Bir sre bir eyler okudum, yemeimi bitirdim ve
kendime kahve koyup salona getim. Kar kydan
ykselen birka kamp ateini grebiliyordum. Yldzsz
gkyznn karanl altndaki ehri bu atelerin dn
da sadece sokak lambalar aydnlatyordu. Apartmann
nndeki yapraklar dklm plak aalar yangndan
km gibi kapkara olmutu.
Bir yerden balamak zorundaydm. Bu yzden in
ternet taraycsn aarak Pasi Tarkiainen adn arattm.
Bilmediim bir ey kmamt karma. Farkl bir e
kilde aramay denedim. Pasi Tarkiainen'in yanna fark
l yllar yazarak arattm. Zaten bildiim eski sonular
kmt yine. Sonra Tarkiainen'i, yannda ev adresi ve
alt yerleri yazarak aratmay denedim. Sonu hs
rand. Farkl isimleri bir araya getirdim. Pasi Tarkiainen
ve Harri Jaatinen. Sonu yoktu. Pasi Tarkiainen ve Va
sili Gromov. Sonu yoktu. Pasi Tarkiainen ve Johanna
Lehtinen. Bir haber arpt gzme. Bu sefer aramay
Johanna'nn kzlk soyadn kullanarak yaptm: Pasi Tar

krm
z

kiainen ve Johanna Meril.


O anda mideme souk bir yumruk yemi gibi ol

dum. Midem acyla kaslm, klavyenin zerinde zan


gr zangr titremeye balayan parmaklarm uyumutu
birden.

kan sonu on yl ncesine ait bir makaleydi.

inde, genliinin baharnda Johanna ve yannda

Pasi Tarkiainen'in bulunduu bir fotoraf vard. Sa


106

ifac

kolunu Johanna'nn beline dolamt.

Johanna'nn

yznde hafif bir rahatszlk belirtisi olsa da ifadesiz


bakyordu kameraya. Rahatszlnn sebebi istekli
bir elin onu kendisine doru ekmek istemesi miydi
yoksa fotoraf ekilmenin verdii tatsz duygu muy
du anlayamamtm. Tarkiainen'in glmsemesi k
sayordu etrafa. Ancak birka yl ncesine ait foto
raflarnda olduu kadar iten ve youn bakmyordu
gzleri.
Fotorafn hemen zerinde "EVRE DOSTU L I L L I PUT EVLERNN LK SAKNLER" yazyordu.
Makalede Johanna ve Pasi Tarkiainen hakknda bir
ey yazmyordu. Yaz genel olarak Kivinokka'da ku
rulan yeni yerleim birimi hakkndayd. Eski bir tarm
alan olan arazi, yerleim yerine dntrlmt. Min
yatr bahe evleri gelecein yaam biimini simgeliyor
du. Bu yerleim yerindeki her ey teknolojiyi yirmi yl
geriden takip ediyordu. Tamamen geri dntrlebi
lir maddelerden yaplan evler kendi enerjisini retiyor
ve ereyi kirletmiyordu. Ancak bu evler yaplana ka
dar evre o kadar kirlenmiti ki artk bunun bir nemi
yoktu. Bunlarn tesinde, bu evleri alabilmek iin orta

krm
z

lamann ok stnde bir gelirinin olmas gerekiyordu.

Ancak bu evleri karlayabilecek bteye sahip olanla


rn Kivinokka'ya tanmak isteyecei pheliydi. Bu
gnlerde Kivinokka'nn birok sebepten ileri gelen kt
bir hreti vard. Bu nedenle orada yaamay dnen

insanlarn iyi bir gelirin yannda cesaret sahibi de olma


s gerekiyordu. Vanhankaupunki'deki krfezin hemen
107

Antti Tuomainen

yannda kalyordu buras. Mteahhitin paras ve zaman


tkenince bu evler genel olarak kaba inaat halinde kal
mt. Ancak bu, burada kimsenin yaamad anlamna
gelmiyordu. Paralarn o evlere yatrm olan insanlar
ku umaz kervan gemez bir yerde yaamay nemse
yecek durumda deildi.
Makalede genlerin birinin tp rencisi, dierinin
ise gazeteci olduundan ve yeni evlerine kavumann
mutluluunu yaadklarndan bahsediliyordu. "Bura
da istediim her ey var. En nemlisi ise; srdrlebi
lirlik, doa, ehir ve ulam imkanlar." Bu szler Pasi
Tarkiainen'e aitti.
Yeniden fotorafa baktm.
Beni en ok ne artmt?
Johanna'nm bir zamanlar Pasi Tarkiainen'le yaam
olmas m? Oturduumuz evden birka kilometre uzak
taki Kivinokka'da yaam olmas m? Yoksa btn bun
lardan hi haberimin olmay m?
Ayaa kalkp oturma odasna getim, balkonu ap
dar ktm. Kivinokka'ya doru baktm. Neredeyse
her zaman olduu gibi karanlkt ortalk. Yerleim yer
lerini ara ara kamp ateleri aydnlatyordu ancak onun

krm
z

dnda kara ve uzun binalardan baka bir ey grnm


yordu ufukta.

Johanna neden bana Tarkiainen'le birlikte Kivi

nokka'da yaadn sylememiti? te yandan, neden

syleyecekti ki byle bir eyi? On yl nce tanm ve

tantktan alt ay sonra evlenmitik. kimiz de yeni ve


temiz bir sayfa amtk hayatmzda.
108

ifac

Kivinokka'daki hayatnn zerinden uzun bir zaman


gemiti. Onunla tantmda Hakaniemi'de tek odal
bir apartman dairesinde yayordu. Bir buuk senedir
orada oturduunu sylemiti bana. Makalenin yazld
tarihle Hakaniemi'ye tanmas arasnda bir buuk yl
olduunu gsteriyordu bu.
ok ksa sre iinde ok nemli bir ey olmu olmaly
d. Gen iftin aknn bitmesinin tesinde, Tarkiainen'in
DNA'smn ifac'nn gerekletirdii cinayet mahalinde
bulunmas ve Johanna'nn kayboluu akla binlerce soru
iareti getiriyordu.
Mutfaa giderek yeniden fotorafa baktm. Souktan
donan parmaklarm ovuturdum. Fotoraf tam Johanna
Meril ve Pasi Tarkiainen'in .karn hizasndan kesilerek
erevelenmiti.
Sa taraflarnda atsnda gne panellerinin bulun
duu kk sar bir ev vard. Ev onlara ait olmalyd.
Ya da projenin ilk tamamlanan evi olduu iin nn
de resim ekilmilerdi. Fotorafn hemen altnda: "Jo
hanna Meril ve Pasi Tarkiainen, Kallio'dan gelerek
Kivinokka'ya yerletiler" yazyordu.

krm
z

Tarkiainen'in eski adreslerinin olduu listeye gz at

tm. Adreslerden biri Kallio'dayd: Pengerkatu Sokak 7


Numara. Johanna zerine kaytl adresleri arattm. An
cak kan tek sonu benim de bildiim Hmeentie'deki
eski adresiydi.

Bir sre dnp telefonumu elime aldm. Saat yedi

ye geliyordu.

109

Antti Tuomainen

Saat daha erken olmasna ramen Elina daha ilk al


nda telefonu amt. Yeni uyanm birinden ziyade hi
uyumam gibi geliyordu sesi.
"Johanna bulundu mu?" diye sordu daha halini hatrn sormadan.
"Hayr," dedim. "Hl Helsinki'de misiniz?"
Elina bir an duraksad. Belki de saatin ka olduuna
bakyordu.
"Hl buradayz," dedi sessizce.
Onun bir ey sylemesini bekler gibi durdum. An
cak bir ses gelmedi. Sessizliin iinde onun gzlerini
kapattn ve ban bir yere yasladn duymutum
sanki.
"Elina her ey yolunda m?" diye sordum.
"Hayr," diye cevap verdi hi duraksamadan. Sonra
daha dikkatli bir tavrla ve yumuak bir ses tonuyla, "bu
radan gitmiyoruz. En azndan imdilik," dedi.
"Ne oldu?"
Yine sessizlik. Dncelerini topladn ve kelime
leri azndan kmadan nce sraya dizdiini hissettim.
Sonra duyulmayacak kadar sessiz bir tonda, "Sen gittik

krm
z

ten sonra Ahti eyalar toplamak iin bodruma inmiti.


Tam o srada fare srd bacan. Bata nemli bir ey

olduunu dnmedik. Ancak gece ateler iinde uyan

d. Yz sapsaryd. Midesi bulanyordu. Btn gece


kustu. Eve doktor armak zorunda kaldm. Yoksa sa

baha kalmadan ruhunu teslim edecekti. Biliyorsun, artk


hastaneye gitmenin de bir manas yok."
110

ifac

"Biliyorum," dedim bu olayn varabilecei noktay


dnerek.
"Karln nakit olarak deyeceimi sylemeseydim doktorun da gelecei yoktu. Bize verdiin paray
verdim ancak yeterli olmad. Bu yzden tren biletlerimi
zi satmak zorunda kaldm."
"O yetti mi peki?"
"Doktorun vizitesini ve antibiyotikleri karlad. Bir
de Ahti'ye a gibi bir ey vurdu."
"imdi nasl peki?"
"Uyuyor," dedi. Bu kelimeyi duyabilmek iin adeta
telefonu kulama sokmutum. "Ya da ilalarn etkisiy
le uyumu durumda. Nefes alverileri normal deil.
Yeterince oksijen alamyormu gibi zorlukla nefes alp
veriyor."
"Atei var m?"
"Dt."
"ok zldm, Elina," dedim. Duruma uygun bir e
kilde yumuatmtm ben de sesimi. "Ahti ksa zamanda
iyileecektir. Planlarnza kaldnz yerden devam eder

krm
z

siniz. Ancak seninle konumak istediim baka bir ey


var. Johanna'yla ilgili. Ve Pasi Tarkiainen."

Bir anda arkaplandaki czrtlar bile kaybolmutu san

ki. Elina bir ey sylemedi. Telefonu kulamdan ekip


balantnn kopup kopmadn kontrol ettim. Ekranda
ileri sayan saniyeler Elina'nm hl telefonda olduunu

gsteriyordu.

"Orada msn?" diye sordum emin olmak iin.


111

Antti Tuomainen

"Pasi Tarkiainen mi?" diye sordu. Tutulmu gibiydi.


Sanki o da birka saniye iin hl telefonda olduunu
unutmutu.
"Johanna'nn eski sevgilisi."
"Evet?"
Mmkn olan en sabrl tavrm taknarak, "Evet der
ken? Onu tandn anlamna m geliyor bu? Evet derken,
bunun stne baka bir soru sormam m bekliyorsun?"
"Evet, Pasi Tarkiainen'i hatrlyorum. zerinden
ok uzun zaman geti. Bu konuda endielenmene gerek
yok."
Son iki cmlesi o kadar hzl kmt ki azndan
bundan ne anlam karacam bile dnememitim.
"Hayr, hayr, mevzu bu deil," dedim neyi kastettii
ni anlayarak. "Onu sormamn nedeni kskanlk deil."
"Ne o zaman?" diye sordu. Meraklanmaya balamt.
"Henz ben de bilmiyorum bunu. Johanna ve Pasi
Tarkiainen'in Kivinokka'ya tand zaman hatrlyor
musun?"
"Hayal meyal."
Neden birden hzl konumaya balamt ki?

krm
z

"O dnemle ilgili olarak hatrladn zel bir ey var


m? Aralarnda bir ey olmu muydu?"
"Bu tuhaf bir soru oldu."

Kelimeler yine k hzyla kmt azndan. ek

tim. "Bir ey oldu biliyorum. Ne olduunu hatrlyor


musun?"

"Aklma zellikle bir ey gelmiyor. Sonuta uzun za

man nceydi. O zamanlar... her ey ok farklyd."


112

ifac

"Evet, yleydi," dedim. Kelimeleri dikkatlice seerek


akc ve emin bir sesle, onun cmlelerini frenlemek ister
gibi kullanyordum. "Johanna orada bir buuk yl kald.
Sonra tand."
"Bu konuma iyice tuhaflamaya balad. Pasi'nin
Johanna'nn kayboluuyla ne ilgisi var?"
Pasi. Ona dorudan ismiyle hitap etmek gelmemiti
hi iimden. O benim iin Pasi Tarkiainen'di.
"Henz bilmiyorum.

Hatrlamaya

al,

Elina.

Onun Kivinokka'dan tanmasna neden olabilecek


bir ey oldu mu?
"Ben..." diye balayacak oldu.
Arka planda ypranm cierlerden kopup gelen derin
bir ksrk duydum. Ardndan, .ahap zemin zerinde
dorulan ayaklarn sesi ve kfreder gibi bir homurdan
ma.
"Ahti uyand," dedi Elina. Sesi fazlasyla neeli k
mt. "Tapani, seni daha sonra arayacam." Telefon y
zme kapand.
Bilgisayarmn ekrann kaplayan fotorafa taklp
kalmtm yine.

krm
z

Ufak tefek sar bir ev bahar gneinin yla adeta

dans ediyor, nndeki verimli baheden yeil imenler

fkryor, arka planda ise kameraya arkas dnk, sa


larn atkuyruu yapm geni omuzlu bir adam elinde
krekle baheyle urayordu.

113

"Gelmeden nce arayabilirdin."


Bakomiser Jaatinen masasnda oturmu, beni rahat
sz edecek kadar babacan baklarla bana bakyordu.
"Arayacaktm," dedim ve sandalyeye oturdum. "Ama
size birka fotoraf gsterip olaylar arasndaki balant
lar bulmak iin yardmnz istemeye geldim."
Sylediklerimin kulaa komplo teorisi gibi geldiini
fark etmitim. Jaatinen bir ey sylemese de elimi hava
ya kaldrdm.
"Bu size tuhaf gelecek ama dediiniz gibi aratrma
ya Pasi Tarkiainen'le baladm."
Birka saniye duraksadm.

krm
z

"Onunla Johanna'ya ulatm. Ama on yl nceki

Johanna'ya."

115

Antti Tuomainen

Neler olduunu anlatp Jaatinen'e fotoraflar gster


dim. Sonra da masasnn zerine birka dosya braktm.
Bana bir bak atarak dosyalar okumaya balad. Bak
larnda yorgunluktan baka bir ey yoktu.
Oda, Jaatinen'in bilgisayar fanndan ve tavana asl
klimadan gelen grltyle yanklanyordu. Bilgisayarn
fan ara ara hzlanp ldrm gibi dnyordu. Jaatinen
be dakika boyunca ona verdiim dosyalar okudu. Son
ra bana yeniden bir bak atarak fotoraflar inceledi ve
bilgisayarna bir eyler yazd. En sonunda elindekileri
brakp arkasna yasland.
"yi i karmsn," dedi.
aknlktan dilim tutulmutu sanki. "Bu kadar m?"
diye sordum. "Tek syleyeceiniz bu mu?"
"yi i karmsn," diye tekrar etti onu anlamamm
gibi. "Bu ok ey ifade ediyor."
"Bir eyler yapmayacak myz? Harekete gemeye
cek miyiz?"
Sol elini, kap orada dermi gibi havaya kaldrd.
"Peki," dedim. "Ne dnyorsun?"
"Ne konuda?"

krm
z

"Bulduklarm hakknda."

Sesi hi olmad kadar donuk ve hissiz kmt: "Ne

buldun ki?"

Kalarm kaldrdm. Ona yeterince iyi izah edeme

mi miydim durumu?

"Pasi Tarkiainen ve karm bir dnem birlikte yaa

mlar. O barmen de uzun zaman nceden onun komusu


116

ifac

filan olsa gerek. Johanna'nn fotorafs Gromov ld.


Btn bunlar bir ekilde birbiriyle balantl olmal."
"yle," dedi Jaatinen.
"Demek bana katlyorsun," dedim ne doru eile
rek.
Jaatinen ban iki yana sallad. "Sadece btn bunla
rn bir noktada balantl olduu konusunda."
ektim.
"Gromov'a ne olduunu bulabildiniz mi?"
Jaatinen bilgisayarna bakt. "Henz bir ey yok."
"Emin misin?"
Yeniden bilgisayarna bakt, parmaklar bir sre klav
ye zerinde gezindi ve sonra gzlerimin iine bakt. Sabirli bir tavrla ar ar konumaya balad. "O isimde
biri kaytlarmzda yok."
"Bu nasl olur?" diye sordum. "vereninin bile onun
ldnden haberi var."
Jaatinen yeniden bilgisayarna dnd. "Bugnlerde
her ey mmkn. Belki de megul olduklar iin kay
detme iini birka hafta ya da ay ertelemilerdir. Ama
bunun da garantisi yok. Cesedini dn morga gtrp ka

krm
z

ytlara alm olsalar bile sonularn kmas yaz sonunu


bulabilir. Bu tr eyler olabiliyor."

Ona baktm. "Bu, Johanna'y bulmama nasl yardm

edecek ki?" diye sordum, sesimin ineler gibi kmama


sna dikkat ederek. Ancak pek baarl olamamtm.

Jaatinen tam olarak arln vermeden mmkn ol

duunca gerinerek arkasna yasland.


117

Antti Tuomainen

"Gromov kayt altna alnm ve otopsi yaplm olsa


da, bunun Johanna'y bulman konusunda yolunu aydn
latabileceini zannetmiyorum," dedi.
"Bunu tartmak bile gereksiz. Dediim gibi, Johanna Lehtinen'in bize ok yardm dokundu. Ben de
bu yzden sana ve bu..." ne diyeceini bulmak iin
bir sre dnd, "...bu soruturmaya vakit ayrmak
istedim."
imden ona kadar saymaya baladm. Altya geldi
imde yeniden konumaya balamt.
"Beni yanl anlamayn ama," dedim. "Adamnz
olmadn, skntda olduunuzu ve elinizde bir sr
dosya olduunu biliyorum. Ama Johanna bir zamanlar
size yardm etmiti. imdi siz de ona yardm edebilir
siniz."
Jaatinen konuyu enine boyuna dnd. Gzleri dal
mt. Ya dncelere dalm, ya da yorgunluktan bitap
dm olmalyd.
"Ne yapabileceimi bilmiyorum," dedi sonunda.
"Elimde hi dedektif yok."
Bir ey sylemeden ona baktm. Ne dndm

krm
z

anlam gibi hayr anlamnda ban iki yana sallad.


"Neden olmasn?" diye sordum.
Bir sre dnd.

"nk..."
"nk?"

"Berbat bir durum bu. Aslnda tam anlamyla umut

suz vaka. Yine de bir eyleri kontrol altna almak iin


118

ifac

vakit var. Ancak biz bunu zmek iin hayali polisler


kullanmaya balarsak, kaybettiimizi batan ilan etmi
oluruz."
"Polis gibi davranmay dnmyorum. En azndan
ak ak byle bir ey yapmayacam," dedim.
Jaatinen gzn krpmadan bakt bana. "Peki, ne neriyorsun?"
Johanna'nm telefon kaytlarn inceleyerek bulundu
u yerlerin zerinden getim. Jaatinen kaytlar telefon
irketinden istemiti. Jtksaari konusunda haklydm.
Ancak Johanna'nn telefonunu kulland son nokta ora
s deildi.
Ben Johanna'yla konutuktan tam krk be dakika sonra, telefonu, Fredrikiqkatu ve Urho Kekkosen
katu'nun kesinde kalan Kamppi blgesi civarnda ka
yt tutmutu. Saat 22:53' gsteriyordu.
Jaatinen'in polis veritabanndan ald kamera kayt
larn inceledim. Kamera eski Shktalo binasnn kar
sndaki kava geni ayla grecek ekilde yerden
yaklak on metre ykseklie yerletirilmiti. Kaytlara
taklan koyu renkli ekiller bytldnde grnt bu-

krm
z

lanklayordu.

Kaytlar ileri sararak 22:50'ye ilerlettim. Ne kadar

kalabalk olursa olsun Johanna'y dier insanlar arasn


dan seebileceimden emindim. Dakikalar ilerlemeye
balad. Saat 22:52. Sonra 22:53. Sonra 22:54... Johanna

yoktu. 22:50'ye geri alarak yeniden izlemeye baladm.


Sonra yeniden... Hayal krklna uramtm. Gr119

Antti Tuomainen

dklerimin hibirinin Johanna olmadndan yzde yz


emindim.
Kendime bir kahve koyup yeniden bilgisayar bana
getim. kinci kattaki bir ofisi kullanyordum. Jaatinen
beni oraya getirmi, kullanabileceim bir bilgisayara
ynlendirmi ve verileri kullanabilmem iin gerekli if
releri girmiti.
Bu ifre bana belirli bilgi verileri ile telefon ve kame
ra kaytlarnn bulunduu gizli kapy amt. Ekrann
alt kesindeki bir ikon, Jaatinerfin bilgisayarnn bu
bilgisayara bal olduunu ve yaptm eyleri grebile
ceini gsteriyordu. Ayrca, aratrmalarmda fazla deri
ne inersem balantm kesebileceinin de iaretiydi bu.
Oturduum masa, bilgisayarlar banda harl harl
alan birok dier insann bulunduu ak bir ofisin
iindeydi. Bir saattir orada olmama ramen, konumak
bir yana balarn bile kaldrp bakmamlard. Belki de
hepimiz ayn eyin peindeydik: Umutla aratrmak. Bir
saniyelik dikkat dankl bile samanlkta ine bulmak
kadar zor olan cevab karmamza sebep olabilirdi.
Kamera kaytlarn bu kez insanlarn bacaklarna

krm
z

odaklanarak izledim. Hibiri Johanna gibi yrmyor


du. Johanna her zaman benim ar yrymle dalga
geerdi. Bacaklar benimkinden ksa olmasna ramen

benden iki kat daha hzl yrmeyi baarabiliyordu. Eer


kaytlarda olsayd onu mutlaka seebilirdim. Yeniden

baa dnerek arkama yaslandm ve izlemeye baladm.

Yamur grntleri bozuyordu. Sular iindeki cad120

ifac

dede kaldrmlar parlayarak manzaray bulanklatryordu. Saat 22:53'te kavak taraftan gelen arabalarn
ve sokak lambalarnn klaryla aydnland. Binann
zerindeki neon tabelalar bir k buketi halinde parl
yor, gkyznden den milyonlarca yamur damlasn
gkkua renklerine boyuyordu.
Sonuta ortaya muhteem bir manzara kyordu. Ancak
bu muhteem manzarada bir kant bulmaya alyorsa
nz iiniz ok zordu.
ekip kayd kapatmaya niyetlenirken birden zih
nimde bir k akt.
Johanna yaya olmayabilirdi.

krm
z

Arabalarn iine bakmak aklma gelmemiti.

121

3
Fazla verim almadan uzun saatler boyunca ilham gel
mesini beklemeye almtm. Ancak bu durum yine de
tuhaf geliyordu bana. Bazen alt saat bilgisayar banda
oturup ekrana sadece birka satr yazdm gnler olu
yordu. Baz gnler eski yazdklarm dzenleyerek za
man ldryor, bir kelime oraya bir kelime buraya ekle
yerek kendimi avutuyordum.
Sonraki bir saati, saniye saniye resimleri bytp,
plakalar ve arabalarn renklerini inceleyerek geirdim.
ofr kaytlarn arattm ancak ansm yine yaver gitme
miti.
Gzlerim acmaya balamt.
Johanna'yla son konumamzn zerinden otuz alt

krm
z

saat gemiti.

Gzlerimi kapadm. Yorgun gz kapaklarm portakal


123

Antti Tuomainen

kabuu gibi ptrlenmiti. Gzlerimi ovuturdum. El


lerimi gzmde gezdirirken karanlkta uuan yldzlar
geti nmden.
Ellerimi indirdiimde Jaatinen'in yanma geldiini
fark ettim.
Ekranda byttm kamera grntsne bakt, son
ra gzleri yeniden bana dnd. Bir ey sylemeden bek
ledim.
"Bazen bakmay brakmadn srece istediin eyi
gremezsin," dedi. "Farkna varmak iin uzaklamak
gerekir."
"Olabilir."
"Ben ehir merkezine iniyorum," dedi yeniden ekra
na bakarak. "stiyorsan benimle gelebilirsin."
nce ekrana sonra Jaatinen'e bakp bam evet anla
mnda salladm.
Jaatinen'in zerinde tek bir izik bile olmayan ara
bas gnein ar ar ykseldii ehir kadar gri ve
doal duruyordu. Gne tam olarak domamt. Gk
yz ak olmasna ramen bulutlar toplanyordu ar
ar. Hayatn bize sunaca daha ok bereket vard
belli ki.

krm
z

Jaatinen sakin sakin kullanyordu arabay. Arkasnda

kimse olmadnda bile sinyal vermeyi ihmal etmiyordu.


Bu davrannda onurlu ve insann iine dokunan bir ey

vard. Onun, dnyada kurallara uymaya devam eden na


dir insanlardan olduunu dndm bir an.

Aklm okumu gibi, "Eski alkanlklar deimiyor,"

dedi.

124

ifac

Asfalttaki ukurdan kamak iin erit deitirirken


yine sinyal verdi. Tl Spor Salonu'na geldiimizde
klarda durduk. Gda bankasnda kurulan tezgahn
nnde yzlerce metrelik kuyruk olumutu. nsan
larn ifadesiz yzlerine baktm. Btn umutlar t
kenmi, hayattan ellerini eteklerini ekmi gibiydiler.
Dorudan kuyruu gren gvenlik kameras arpt
gzme.
Her geen gn yeni gvenlik irketleri tryordu
piyasada. Ancak buray koruyan gvenlik grevlilerini
daha nce hi grmemitim. Tamamen siyah olan ni
formalarnn arkasna bir sembol ilenmiti. Bu sembol
" A " harfini andryordu. Bir yerden tandk geliyordu
bu iaret. Yoksa bana m yle geliyordu? Ne olur ne ol
maz diyerek hem uzaktan hem de yakndan fotorafn
ektim.
Jaatinen merakl gzlerle bana bakyordu.
Bamla gvenlik grevlilerini iaret ettim. Dnp
bakt. Onlar hakknda bir ey bilip bilmediini sordum.
Bir sre daha baktktan sonra omuz silkti. Sonra yeniden
yola dnd gzleri.

krm
z

Ik yeile dnmt. Araba ar ar ilerledi.

"Bazen her ey anlamsz geliyor," dedi. "O gven-

likiler neyi koruyor ki? Amalar, insanlarn eninde


sonunda tkenecek olan bir para ekmee dzgn bir
srayla ulamasn salamak m? Onlar kim ie alyor?
Sebebi ne?"

Baka bir krmz kta durduk. Yznde hafif bir g125

Antti Tuomainen

lmseme belirdi. Bu glmsemeyle sadece melankolik


yz deil btn araba aydnlanmt adeta. Bana bakt
ve nazik bir ses tonuyla, "Btn bunlar derinlemesine
dnmenin bana bir faydas yok ne yazk k i , " dedi.
Opera binasnn duvarlar yamur ve rutubetten ka
rarm, knlm camlan ise kontrplak ve muambayla
kapatlmt. Etrafn saran ve pten grnmeyen mey
dan, yeni domaya balayan gnein aydnlatt ve ger
ek olduuna inanmak istemediiniz baka bir dnyay
andryordu.
"Yine de dnyoruz," dedim.
Jaatinen cevap vermedi. Vitese uzanp boa ald ve el
frenini ekti.
"Sana bir ey sorabilir miyim?"
ten bir ekilde sormutu bunu. Sesinden anlayabiliyordum.
"Asl iin ne senin?"
"airdim ben."
Jaatinen bir sre sessizce bekledi. inde yaadm
dnya kkten uca deimesine ramen verdiim bu ce
vaba karlk aldm tepkinin hl deimemesi beni

krm
z

artyordu. Sonraki soru yazdm kitaplarn ismi ola

cakt. Hemen ardndan da hi duymadn ve okuma


dn syleyecekti.

"Yaynlanan kitabn var m?" diye sordu.

"lk kitabm 'Dudaklardan Dklen En Gzel Szler.

Sonra 'Kn arks' ve son olarak 'Hatrlamay Unut

ma' yaymland."

126

ifac

"Hibiri kulama tandk..."


"Sorun deil," dedim glmseyerek. "Kimsenin
duyduunu zannetmiyorum zaten. Btn bu lgnlk
balamadan nce kitap yaynladm. Yerel ktpha
neler de dahil olmak zere toplamda iki yz kopya
satld. Uzun zaman nce piyasadan silindi anlayaca
n."
Uzun gri bir ceket giymi yal bir adamn banda
earp olan karsnn koluna girip caddeden karya ge
erken yardm etmesini izledik. In dneceinden
korkan, kendinden emin olmayan admlarla nmzden
geip gittiler. Kaldrm kadnn kamayaca kadar yk
sekti. Adamda da onu kaldracak g yoktu.
Yine de birbirlerine yaslanarak milimetrik hareketler
le ar ar ktlar. Kornasn alarak yanlarndan hzla
geip giden otobs az kalsn adam kr salarndan yaka
layp srkleyecekti.
"Kzm Norve'te," dedi Jaatinen beni artarak.
"Eim Irina drt yl nce vefat etti. Kzm da o zaman
dan beri Norve'te yayor. Uyuturucu kullanan bir
Jeep srcs bisikletiyle ie giderken ezdi karm."

krm
z

Ona baktm. Hl yal ifti izliyordu.

"Src bir buuk sene sonra artl tahliye oldu. Ben

de ocuumu tek bama byttm. Srekli altm

iin bu ii pek beceremedim. almam gerekiyordu.


Okul ve bakm masraflar boyumu amaya balamt.

Bu yzden kzm Norve'e gidip vaftiz ailesiyle kalma

y teklif ettiinde kabul ettim. Yaptm doru muydu


127

Antti Tuomainen

bilmiyorum. Baka ne yapabilirdim k i . Para kazanmaz


sam ev elimizden gidebilirdi."
Sa tarafta otellerin parlak klar gz alyordu. n
cephesindeki farkl lkelere ait bayraklar sabah rzgaryla gururla salnyordu. Oteller tka basa doluydu.
Finlandiya'nn gneyde evlerini kaybeden insanlardan
kr edeceini kim dnebilirdi ki?
Jaatinen'e ne diyeceimi bilememitim. O da bir ce
vap beklemeden hikayesini anlatmaya devam etti.
"Onu Norve'e gndermek iin Korso'daki kk
evimi satmak zorunda kaldm. Onu satabilmeyi baara
cam hi zannetmiyordum. Gen birka ift bir araya
gelerek aldlar. Gvenlik amacyla ortak yaamaya karar
vermilerdi. Aldm fiyatn yarsna onlara sattm. Ama
nedense bu durum beni hi rahatsz etmedi."
"imdi nerede yayorsun?" diye sordum bir ey sy
lemi olmak iin.
"Pasila'da."
"yerine ok yaknsn o zaman."
"Bir apartmann drdnc katna kmak kadar ya
kn."

krm
z

Yeniden glmsedi. Ancak gzlerinde hzn vard.


Yola koyularak Parlamento Binas'nn nnden ge

tik. Yirmi drt saat spot klarnn vurduu gvenlik

duvaryla sabahn gri tonlarna tezat bir renk oluturu


yordu.

"Sylediklerimde ciddiydim," dedi Jaatinen.


"Hangi sylediklerinde?" diye sordum.

"Polis olduum iin denemeye devam ettiim konu128

ifac

sunda. Ben iten ayrlp gvenlik grevlisi olacak adam


deilim. Bu yzden spor salonu nndeki zerinde " A "
logosu olan gvenlikileri sorduunda cevap vereme
dim. Senin de tahmin ettiin zere yeni bir gvenlik ir
keti olsa gerek. stelik hzla byyen bir irket. Korku
tucu dzeyde hzl byyen."
Sinyal verip erit deitirdi.
"Bana sorarsan bu gvenlik irketlerinin birbirinden
fark yok. Gvenlikilerin ou da dzeni salamak iin
yaratlm insanlar deil. Hatta bu ile hi alakas olma
yan eyler yapmak iin yaratlm insanlar var aralarn
da. nsanlarn maln korumak yerine onlardan alan g
venlik irketleri bile var."
Jaatinen beni Forum alveri merkezinin kesinde
brakt. Arabadan indim.
Jaatinen sinyal vermeyi ihmal etmeden yoluna git
ti. Cebimden telefonumu kartp ektiim fotoraflara
baktm. Logonun bir taslan kartarak aratmaya ba
ladm.
A-Secure isimli bir irket kmt karma. irketle
ilgili zel bir bilgi ya da adres yoktu. irkete ait telefon
numaralarn arattmda kimin adna kaytl olduunu

krm
z

bulamadm. Logoya yeniden bakmama ramen zihnim


de bir ey canlanmamt.

Kardan karya geip ne yapacam bilmeden Urho

Kekkosen katu'ya doru ilerlemeye baladm.

129

4
"Baka bir yere tanmay dnr myz?" diye sor
mutu Johanna iki hafta nce, bir gece uykuya dal
madan evvel.
Kitabm elimden brakmtm. Battaniyeyi boynuna
kadar ekmi, ba yar yastkta yar omuzumda iyice
yanamt bana. Okuma altn sars tenini, lo bir
ekilde aydnlatmt. Siyah beyaz battaniye zerinden
karnma dolad kolu oyuncak bir bebeinki kadar na
rin grnyordu.
"Bunu neden sordun?"
"Sadece dnyordum," dedi. Ilk nefesini ve du

krm
z

daklarn boynumda hissedebiliyordum.


"Tanmak ister misin?" diye sordum.
"Sanrm istemem."

131

Antti Tuomainen

"ylesine mi sordun?"
"Evet, ylesine sormak istedim."
"Peki, ylesine bile olsa nereye tanmak isterdin?"
"Sorun da bu," dedi ban yastktan kaldrarak. yice
sarlmt bana. "Gerekten tanmay istediim hibir
yer yok. Sadece ylesine konuuyorum."
Dirsei zerinde dorularak bana bakt.
"Makalem zerinde almak iin Helsinki'nin drt
bir yanna gidiyorum. Uzun zamandr grmediim yer
leri yeniden grme frsat buluyorum. Ama grdklerim
beni zyor, hznlendiriyor."
"Son birka ylda her yer ok deiti. Hatta buras
bile."
"Galiba yle," dedi. "Ama eskiden yaadn yerleri
grp, oray eski haliyle hatrlaynca, tandn insanlar
ve orada yaptklarn dnnce daha kt oluyor. Arka
dalarn, ailen, yaknlarn..."
Bu konumay imdi dnnce ona gittii yerleri,
neden gittiini ve orada ne bulduunu sormu olmam
gerektiini dndm. Ancak o da her zaman olduu
gibi sradan bir geceydi ve her zaman yaptmz gibi

krm
z

normal bir konumayd.

"Bir de eyi dnyorum," demiti. "nsanlar daha

farkl eyler yapabilir miydi? Daha fazlasn? Baz ey


leri deitirebilir miydik? Ama dier yandan deitire

meyeceimizi de biliyorum."

O gece syledii her eyin altnda farkl bir anlam

yattn imdi fark ediyordum. Pasi Tarkiainen. Buldu132

ifac

u her akta zihnime szan bir ylan gibi tm anlarm


zehirliyordu. Kendimi zorlayarak onu dncelerimden
uzaklatrdm. Yeniden Johanna gelmiti gzmn n
ne.
Ban kaldrp gzlerimin iine bakmt. Ba o ka
dar yaknmdayd ki gzbebeklerinin rengini ve bakla
rndaki ifadeyi zorlukla grebiliyordum.
"Her eye ramen ok fazla eye sahibiz," demiti.
"Dier yandan birok ey eksikmi gibi."
Elini tutmutum. O da karlnda elimi hafife sk
mt.
"Sonuta tanmak istemiyorsun, doru anladm deil
mi?"
Gzleri bir an iin glgelenmi ancak yldrm kadar
ksa srmt bu durum. Glmseyerek bana bakt.
"Tanmayalm," demiti sessizce.
Hafife dorulmu, elini yastn zerine koyarak
bana doru uzanm ve dudaklarma lk bir pck
kondurmutu.
"Tanmayalm," demiti yeniden.
Urho Kekkosen katu ile Fredrikinkatu kavanda

krm
z

derin bir ukur vard. Etrafnda birka ii ve kepesi

havaya kalkm bir kazma makinesi duruyordu. Elektrik


ve su idaresine ait aralar ukurun iine girmek ister gibi
yaklamaya alyordu alma alanna. Yandan akan

trafikte aralar kaldrm zerinden gemek zorunda kal


mt.

Kede ylece durdum. Kaponumu geirdim, pal133

Antti Tuomainen

tomun fermuarn sonuna kadar ektim ve eldivenlerimi


skca ellerime geirdim. Su idaresinden yz bir okul
ocuunu andrr gibi kzarm bir iiye doru yrdm
ve ne yaptklarn sordum. "Grdn gibi ukur var
caddenin ortasnda," dedi.
Ondan daha fazla bilgi alamayacam anlamtm.
htiyacm da yoktu zaten.
Yrmeye devam ederek nce Temppeliaukio kili
sesine, sonra Malminkatu, Fredrikinkatu, Urho Kekkosen katu'ya baktm. Ardndan yeniden kiliseye dndm.
Arada bir gzlerim yeniden sokan ortasndaki uku
ra kayyordu. Rzgar sert esmeye balamt. Ortada
ukurdan baka grlecek bir ey olmadndan emin
olduktan sonra pes ederek Tl'ye, Ahti ve Elina'nn
evine doru yrmeye baladm.
ok ksa bir sre nce kendinden bile iyi tandn
dndn bir insan aslnda tanmam olduunu itiraf
etmek iin ne kadar zaman gemesi gerekiyordu?
Mmkn olduunca dncelerimi toplamaya ve
gerekleri kurgularmdan ve kuruntularmdan ayr
maya altm. Varlndan emin olduum gerekler

krm
z

le korkulu ryalarm birbirine kartrmamaya zen

gsterdim. Bunu yapmak kolay deildi Ama sevdiim


kadn iin yapmalydm. Hafzam ne kadar zorlasam

da Johanna'nn bana ne Tarkiainen'den de Kivinokka'daki evinden bahsettiini hatrlamyordum. Bana

sylemesi iin bir neden de gremiyordum orta

da. Neden sylerdi ki byle bir eyi? Tarkiainen ve


134

ifac

Johanna'nn yollarnn yeniden kesieceini kim tah


min edebilirdi?
Etelisen ve Pohjoisen arasndaki kprden geip
aa doru baktm. Bir zamanlar kprnn altndan ge
ip giden arabalar uzun zaman nce kaderine terk edil
mi ve sokakta yaayanlara barnak olmutu. Kprnn
altndaki dar geit son birka ylda kendi apnda bir ma
halle halini almt. Aadan tten duman grebiliyor,
pien yemeklerin, yanan gazn kokusunu alabiliyordum.
Ara sra oyun oynayan ve baran ocuklarn sesleri
geliyordu kulama.
Saatime baktm. Neredeyse on olmutu. Zaman ge
tike saatler ve dakikalar daha hzl ilerliyordu sanki.
Arkadiankatu'ya geldiimde telefonumu kartp yeni
den Johanna'y aramay denedim. Onu aramay daha
ne kadar srdrecektim? O hissiz kayt sesinin zaten
ok iyi bildiim eyi tekrar tekrar sylemesini ne kadar
dinleyecektim? Bilmiyordum. Belki de baz eylerin
sonunda bir eylemle sonulanana kadar tekrar edilmesi
gerekiyordu. Ya da daha fazla denemek anlamsz gele
ne kadar.

krm
z

ehir merkezinden gelen ve ii hnca hn insanla

dolu tramvay birka metre uzamdan geerek ilerledi.

Pencere kenarndaki yolcularn ceketlerinden baka bir


ey grnmyordu trende. Saysz insan iin sradan bir

gnd. lerine gitmek iin yola kyor, hayatlarna kal

dklar yerden devam ediyorlard. Tramvay ac bir frenle


durduunda ben yrmeye devam ettim. Burnuma gelen
135

Antti Tuomainen

yank et ve keskin etanol kokusu arkamdan penesine


almt beni.
Ahti ve Elina'nn oturduu binann nne geldi
imde zile basp bekledim. Kapnn zerinde duran
gvenlik kameras bir bcein antenlerini andrr ekil
de hareket ederek bana doru dnmt. Benim tehdit
unsuru olmadmdan emin olunca durdu, kap zerin
deki kilit ald. eri adm attmda asansrn bulun
duum katta olmasna ramen merdivenlere yneldim.
Ayak seslerim sessiz apartmann ta merdivenlerinde
nlyordu.
Evlerine girer girmez keskin bir hastane kokusu geldi
burnuma.
Giriteki lambann beyaz Elina'nn ufak tefek
yzn iyice soluk gsteriyordu. Beni bayla selamla
yarak arkasn dnd ve salona girdi. Kapy arkamdan
kapatp paltomu ve ayakkablarm karttm, onu takip
ederek oturma odasna doru ilerledim. Yatak odasnn
nnden geerken durup Ahti'nin horlamasn dinle
dim. Bam ieri uzatp yatan ucunda battaniyenin
altndan kan ayaklarna baktm. Bir an odaya girmeyi

krm
z

dndm ancak vazgetim.

Elina bacaklarn altna toplayp koltua oturmutu.

Uzun salar sol omzundan aa sarkyordu. Odadaki

lo k yine zaman durduran bir etki yaratm, salona

gereinden fazla 'yuva' havas katmt. Bu odada beni

rahatsz eden tek ey oydu. Bir hayal, gemii geri getir


meyecek bo bir abayd bu.

136

ifac

Sert siyah bir kumala kaplanm olan gsterili kol


tua oturdum. Yorgun bedenim bir anda iine gmlp
rahatlamt sanki. Ne kadar a ve bitkin olduumu o
anda anlamtm. Son zamanlarda karnm ok az doyur
mu ve ok az uyumutum.
"Yeniden uykuya dalmas iyi oldu," dedi Elina. "Uya
nk olduunda kendinde deil. Birka saat nce ayaktay
d. Ama kafas o kadar bulank ki kendi kendine konuup
duruyordu. Korkmaya baladm artk."
"Ahti'nin rahatszlna ok zldm. Planlarnz er
telemenize de."
Elina sesinde en ufak bir nee belirtisi olmamasna
ramen bir kahkaha att. Derin bir nefes ald, sonra unut
tuu bir eyi aniden hatrlam gibi elini alnna koydu.
"Affedersin. Biraz yorgunum," dedi. "Her eyden
bktm."
"Sorun deil," dedim. "Bunlarn hepsi geecek. Bir
eyler dneceiz elbet."
Elina bir ey sylemedi. Yatak odasna doru dald
gzleri. Bir sre benim duyamadm bir eyi dikkatli
bir ekilde dinliyormu gibi kulak kesildi.

krm
z

"Elina, konumamz gerekiyor," dedim.

Yeniden bana dnd gzleri. Baklar sert ve so

uktu.

"Pasi Tarkiainen hakknda m?"

Bam evet anlamnda salladm. Pasi Tarkiainen

hakknda.

"Onun btn bu olanlarla ne ilgisi var?" diye sordu


137

Antti Tuomainen

Elina. "Johanna'yla ya da bizimle? Sonuta on be yl


nce olmu bitmi bir ey. Artk ne nemi var?"
"Tarkiainen'in Johanna'nn kaybolmasyla ilgisi ol
duunu dnyorum."
Bir eliyle salarn toplad ve olduundan daha uzun
gstermek ister gibi kklerinden ularna doru elleriyle
tarad.
"Johanna ve Pasi, Kivinokka'da birlikte yayordu
deil mi?"
Elina ban sallad. Biraz ge vermiti bu cevab,
ama sonuta vermiti.
"Gemii deip durmann Johanna'y bulmana yar
dm edeceini hi zannetmiyorum," dedi Elina. "Ama
devam et. Nasl biliyorsan yle yap."
ekip oturduu yerde bada kurdu. "O zamanlar
farkl bir hayatmz vard," dedi. "Gen ve saftk. ren
cilik zamanlarmzd. Yediimiz itiimiz ayr gitmezdi.
imdi pimanlk duyacamz baz hatalar da yaptk."
"Ne gibi?"
"Pasi'nin dncelerine uymak gibi." Elina yzme
bakt. Grd ifade komik gelmi olacak ki yeniden bir

krm
z

kahkaha att. Bu gl bir ncekinden daha iten gelmi


ti kulaklarma.

"Dndn gibi bir ey deil. Pasi Tarkiainen o za

manlar ok radikal dnceleri olan kat bir evreciydi.


O tarz eylerden bahsediyorum ben de."

"Anlyorum," dedim. Yzmn kzardn hissede

biliyordum.

138

ifac

"Kskanyorsun," dedi Elina.


Tereddt ederek bam salladm. Yanaklarma kan
hcum etmiti.
"Btn bunlar gemite kald. Eminim senin de ge
mite yaadn bir sr ey vardr."
"Elbette yle," dedim. Kan yeniden beynime sra
yacak gibi olmutu. Bu konuyu deitirmek istiyordum.
"Pasi'nin ne gibi dnceleri vard?"
"ok kat bir evreciydi. evreye zarar veren ya
da verilen zarar nlemeye yardmc olmayan irket
sahiplerini ve politikaclar hedef alan gruplarla ba
lants vard. Genken her ey ya siyah ya beyazdr.
Ya bizdensindir, ya da deilsindir. Bizden deilsen l
meyi hakediyorsundur. Benwe Johanna da bu fikirleri
benimsemitik. Tabii gizli olarak. Ama sonuta buna
inanmtk."
"Senin bu kadar radikal dncelere sahip olduunu
bilmiyordum," dedim. "Yani, Johanna'nn aktivist oldu
unu biliyordum da bir terristle birlikte yaad akl
mn ucundan gemezdi."
Elina bir eyleri hatrlamaya alyormu gibi bir
sre dnd. Buzlar yava yava erimeye balamt,

krm
z

baklar daha yumuakt.

"Pasi terrist deildi. ok tutkulu ve biraz da takntl

biriydi, evet. Ama kt biri deildi. Sonuta yanl bir


ey yapmad, deil mi?"

ldrlen aileleri ve cinayet mahalinde Tarkiainen'e

ait olan kantlar dndm. Omuz silkip Elina'nn soru


sunu geitirdim.

139

Antti Tuomainen

"Bunlar konumaktan neden ekiniyorsun?" diye


sordum.
Elina bayla yatak odasn iaret etti. "Ahti bunu an
layamaz," dedi. Sonra sesini daha da alaltarak, "bunun
iin hakl sebepleri var," diye ekledi.
Ona baktm.
"Ahti'yle bunlar konutunuz mu hi?" diye sordum.
Elina aknlk iinde bana bakt. Yznde alnm
bir ifade vard.
"Neden konualm ki? Siz de konumadnz."
Gerek bir kez daha bak gibi saplanmt mideme.
"Evet, konumadk. Galiba, bunlar konumak iin
bir neden yok."
"Bilmen gereken her eyi bildiini dndn md
dete mutlu olursun," dedi Elina. "imdi bilmediin
eyler olduunu renince kendini kt hissediyorsun.
Ne kadarn bilmeyi istiyorsun, bunu bir dn. Sz ko
nusu karn olsa bile."
Onda daha nceden fark etmediim bir ey vard.
Aramza yeniden soukluk girmiti. Hatta soukluktan
te bir mesafe.

krm
z

"Bana Pasi Tarkiainen'i anlat," dedim.

"Neden?"

Gzlerinin iine baktm. "Bana her eyi anlatmadn."

Oflayarak gzlerini devirdi. Kt bir oyuncuydu. O da


bunun farkndayd.

"Bin yllk mevzular deerek Johanna'y bulamaz-

UO

ifac

"Bana her eyi anlatmadn," dedim. "Ahti uyuyor.


Bana anlatabilirsin."
Yeniden yatak odasna doru bakt. Bir sre sessizce
bekledi. Oturduum yerden Ahti'nin horlamasn duya
biliyordum.
"Bu, benim iin ok nemli," dedim. "Johanna bir
buuk gndr kayp. Onu zarar grmeden, sapasalam
bulmann dndaki ihtimalleri dnemiyorum bile. Her
trl yardma ihtiyacm var. Bunlar konumak benim
iin de kolay deil. Ama Johanna'y bulmak zorunda
ym."
Elina bacaklarn iyice toplad. Yzne gelen sala
r arkaya doru att ve bir karar vermeye alyormu
gibi bekledi. Sonra bana dnerek, nemli bir itiraf
ta bulunacakm gibi ban hafife ne edi ve, "Pasi
Tarkiainen'den ok etkileniyordum," dedi.
Benden bir tepki vermemi bekliyordu. Karlk gel
meyince devam etti. "Bunu nasl aklayabilirim bil
miyorum ama ondan etkileniyordum. Onun da benim
iin benzer eyleri hissetmesini istiyordum. Ama o
Johanna'y istiyordu. Aradan ok uzun zaman getii

krm
z

iin bunlar artk aka syleyebilirim. Pasi'ye ak

tm. Onlar bir arada grmek beni kskanlktan ldr


tyordu."

armamtm.

"Johanna'ya bundan bahsettin mi?"

"Hayr," dedi Elina hemen. Ban hararetle iki yana

sallad. "Pasi de bilmiyor. Ben sadece onun beni fark etU1

Antti Tuomainen

mesi iin abaladm. Onlarn aslnda grndkleri kadar


mutlu olmadklarn rendiimde bata sevinmitim.
Bunlar dnnce, ben nasl bir insanm diye sorgula
maya baladm. Arkadam sevgilisinin aslnda hi de
grnd gibi biri olmadn fark etmi, ben ise bu
durumdan memnun olmutum. Bu nedenle sonralar ok
zldm."
"Sonra ne oldu?"
"Bilmiyorum," dedi Elina. Sesi itendi. "Johanna'nn
bana tek syledii Pasi'nin aslnda tand gibi biri ol
madyd. Bazen birka kadeh arap itiimde onun
hakknda sorular soruyordum. Ancak her eyi rahatlk
la konuabilmemize ramen bu konu zerinde pek dur
muyorduk. Pasi hayatlarmzdan silindi gitti. Biz de onu
unuttuk. Sonra Ahti kt karma. Bylece Pasi'ye dair
ne varsa utu gitti aklmdan."
Neesiz bir ekilde glmsedi.
"Bu konuyu daha nce kimseyle konumadm.
Johanna'yla bile. O zamanlar imdi ok uzak geliyor.
Sanki binlerce yl ncesiymi gibi. imdi bambaka bir
insanm. Eminim herkes yledir zaten."

krm
z

Bir ey sylemedim.

"Johanna benim en yakn arkadam," dedi. "Bundan

sonra da yle olacak. Ahti de benim kocam. Onu ok


seviyorum. Ama sonuta benim can dostum Johanna."

Yine bir ey sylemedim. Dirseklerimi dizlerimin

zerine dayayarak eildim ve ona baktm.

Kahverengi gzlerinde hl birka dakika ncesinden


U2

ifac

kalan fke izleri duruyordu. Yz glgelenmiti adeta.


Souk ve sert tavr tamamen silinmi olsa da hl anlam
veremediim bir havas vard.
"Ve ite buradayz," dedi szlerine balad ayn bkkn
tonda. "Dn gece neden kuzeye gidiyoruz ki diye dn
dm. Bunun hibir eye zm olaca yok. Hibir eye.
Hatta burada sahip olduumuzdan ok daha azna sa
hip olacaz orada. Johanna'y bulman ve yeniden eski
gnlerimize dnmeyi istiyorum. Sen ve Johanna, ben ve
Ahti. Tm aile yeniden bir arada olabiliriz. Annem ve
babam drt yl nce grip salgnnda ld. AblamTa ilgi
li bildiim tek ey ise Amerika'da bir yerlerde olduu.
Dn akam Ahti'nin yannda uzanrken ne olursa olsun
buray terk etmememiz gerektiini dndm. Gitme
meliyiz."
Ban kaldrd. Zarif bir glmseme aydnlatt yz
n. Gzlerinde scak bir bak vard.
"Mmkn olduunca birbirimize destek olalm,"
dedi hafife. Sonra endieli bir tonda, "en azndan bu
koullar altnda elimizden gelenin en iyisini yapmaya
alalm."

krm
z

Kapnn nne gelip paltomu ve ayakkablarm ka

stl bir ekilde grlt kararak giymeme ramen

uyanmad Ahti. Onunla konumay ok istememe ra


men Elina uyumas gerektii konusunda srar etmiti.
Pasi TarkiainenTe ilgili bir ey hatrlamas ya da bana

syleyecek bir eyi olmas durumunda beni aramasn


syledim.

U3

Antti Tuomainen

Ona Tarkiainen'in fotorafn gstermeyi denedim.


Tarkiainen'in yllar nce, Elina ve Ahti buraya tanma
dan evvel, evlerinin birka blok tesindeki Museokatu'da
oturduunu syledim.
Ama Elina ne eski aknn resmine bakmak ne de bir
zamanlar ona ne kadar yakn bir yerde yaadn dn
mek istiyordu.
rencilik yllarndan hatrlad birka isim al
dm ondan. lerinden biri zaten tandm Dr. Laura
Vuola'yd. Onun adn duyduumda aklma zaman iin
de unuttuum birok ey geldi. Artk akl salmdan
phe etmeye balamtm. Bu karmak ilikilerin ba
lad noktaya aslnda o kadar da uzak deildim. Ben
sadece btn bunlar gz ard etmitim. Bundan Elina'ya
bahsetmedim.
Ona teekkr edip sarldm. Niyetlendiimden daha
uzun sre yle kalmtm. Ben ne yapyorum diye d

krm
z

np kendimi ektim ve yeniden yola dtm.

U4

5
Ben eve girerken iseleyen yamur ahmak slatana dn
mt. Amanszca esen rzgar ve gkyzn boydan
boya kaplayan bulutlar yamurun devam edeceini ve
karanln keceini sylyordu insanlara.
Elina'ya neden o kadar uzun sre sarldm imdi
anlamtm. Johanna'y fiziksel olarak da ok zlemi
tim. Onun scakln, bal kadar tatl kokusunu, ufak te
fek bedenini yanmda hissetmeyi ve avularma aldm
ellerini ok zlyordum. Birbirimize olan tutkumuz hi
bitmemiti. Bu yzden onu bu kadar derinden ve bana
keskin bir ac verecek ekilde zlemitim. Ona bakt
mda Johanna'ya dair btn dnceler su yzne k

krm
z

m ve aklmda tek bir ey kalmt: Onu bulacaktm.


O bara yeniden gitme dncesiyle Museokatu'ya
145

Antti Tuomainen

doru yrmeye baladm. Ak olup olmadn bile


bilmiyordum. Eskiden sabahlar bile ak olduu gel
miti aklma. Susam sanatlar ve kendisini sanat
zanneden insanlar hareketli geen bir gecenin ardndan
ruhlarndaki boluklar doldurmak iin akn ediyordu
bara.
Temppelikatu'dan Oksasenkatu'ya uzanan merdiven
leri indim.
Bu merdivenlerden daha nce ka defa inip km
tm kendim bile bilmiyordum. Merdivenden indiimde
dnp tatan basamaklara baktm. Yukarda vcut ge
litirme salonunun srgl demir kaps grnyordu.
Trabzanlarn kenarlar rutubet ve yosun tutmutu.
Tunturikatu'nun kesine geldim. Sokan biraz aa
snda bitpazar vard. Geni alan vr zvrla doldurul
mutu yine. Hatta bir ksmn kaldrma bile tayordu.
Bir insann neden oraya gitmek isteyebileceini dn
dm. Oradan ne alyorlard ki? Kyafet mi? Artk kimin
klk kyafete harcayacak lks vard ki? Tabak anak
m? Onlara koyacak yeterli yiyecek var myd ki? Aln
dktan sonra bizi sadece birka hafta elendirmeyi baa

krm
z

ran elektronik aletler mi? Yoksa kitap ya da CD almak

myd ama? Geri artk kimsenin ne kitap okumaya ne


de mzik dinlemeye frsat vard.

Museokatu ile Oksasenkatu arasndaki kavakta du

ran iki ay heykeli birbirine bakyordu. Aslnda oyuncak

ay denebilecek kadar kkt ikisi de. Zarif gri krkle


rinin zeri yeil kfle renklenmiti.
146

ifac

Barn kaps akt. eriden ykselen mziin sesini


duyabiliyordum. Merdivenleri trmandmda gayet iyi
hatrladm keskin ter ve idrar kokusunu aldm. Yalnz
bu defa ar bir dezenfektan kokusuyla maskelenmiler
di. Bar tezgahnn arkasnda kimse yoktu. Sol taraftaki
birka masada mteriler vard. Hepsi tek bana bir ma
say kaplam ya ellerinde telefonlaryla oynuyor ya da
bolua bakyorlard.
Orada ylece durup atkuyruklu barmenle karlar
sam ne yapacam dnmeye baladm. Birka daki
ka bekledim. Bir sre sonra arka taraftaki odann kaps
ald ve arlk alt belli olan bir adam kollarnda
iinde bira ielerinin olduu^bir koliyle dar kt.
eriye doru yryp koliyi tezgahn zerine brakt
ve pheci baklarla bana bakt.
Ondan kahve sipari ettim.
Hibir ey sylemeden arkasn dnd. st raflardan
birinden bir kupa alarak, barn ald ilk gnden beri
hi dokunulmam gibi duran kahveyi iine doldurdu. Ya
da kapand gnden beri... Kupay nme frlatr gibi
brakarak durup bekledi. Barmen ok gen duruyordu.

krm
z

Belki de yirmi yanda bile yoktu. Vcudu iri ve birbi

rinden bamsz kas ktleleriyle ina edilmi gibiydi.


Mavi gzleri ka kntsyla elmack kemikleri arasnda

skp kalm gibi duruyordu. Gzlerindeki o basn his


si baklarna da yansyordu.

"Parasn deyecek misin?" diye sordu.

"Ne kadar demem gerekiyor?" diye sordum.


U7

Antti Tuomainen

Hafife dnerek eliyle duvarda asl duran meny


iaret etti. Kolunu, kaslaryla hava atmak ister gibi gere
inden fazla yukarya kaldrmt.
"Orada yazyor. K ile balyor. Sonra srayla a, h, v
ve e geliyor. Grdn m 'kahve' yazsn?" Yanndaki
rakamlar da ne kadar demen gerektiini gsteriyor."
Cebimden bir bozukluk kartarak tezgaha braktm.
Paray alp kasa yerine hemen yannda duran cam bar
dan iine att. Sonra tezgahn zerine brakt koliden
ieleri alarak dizmeye balad. Birka dakika sonra onu
izlediimi fark etmi olacak ki bana dnd.
"Dur tahmin edeyim," dedi. "Kahvene st istiyor
sun."
Havalandrmadan bir grlt ykseldi. Ona cevap
vermedim.
"eker?"
ekip ellerini beline koydu.
"Sen rntgenci bir psikopatsn demek," dedi. "yle
olsun. Kahveni i ve defol git."
"Rntgenci ya da psikopat deilim. Dn akam bu
rada alan barmeni nerede bulabileceimi sylersen

krm
z

kahvemi iip defolup gideceim. Atkuyruklu iri adam.


Bugn alyor mu?"

Kollarn kaldrp gsnde birletirdi.

Dudaklarn srd ve bana sanki manzarasn kapat-

yormuum gibi ters ters bakmaya balad.


"Sen en iyisi kahveni iip..."

"... defol git diyeceksin. Anlyorum. Bugn alyor

mu? Sende telefonu var m?"

148

ifac

"Neden istiyorsun telefon numarasn?"


Bir sre ona baktm.
"Onu aramak istiyorum," diye cevap verdim.
"Neden?"
"nsanlar neden birbirini arar? Onun telefonunu kay
betmi eski bir arkada olamaz mym?"
"Onun arkada olacak birine benzemiyorsun."
Yeniden baktm ona.
"Arkadalar neye benzer ki?" diye sordum. "Onun ar
kadalar normal arkadalardan farkl m grnyor? Bir
insann kimin arkada olduunu neye dayanarak syl
yorsun?"
Gzleri, kalar ve elmack kemikleri arasnda yle
kt skmt ki birazdan yznden frlayp kacak gi
biydiler.
"Nasl bir palyaosun sen?"
"Palyao filan deilim."
"Ben yle diyorsam ylesin."
Derin bir nefes aldm. Vcudum ac ve yorgunluktan
bitkin bir haldeydi. Onunla pazarlk etmeye almann
bir manas olmadn anladm. Tartma karsa iler

krm
z

iyice kmaza girecekti. Ancak yine de kendimi tutam-

yordum.

"Bak, bu iler byle yrmez," dedim. "Sen yle di

yorsun diye bir ey yle olmak zorunda deil. Kk

ocuklar byle olduunu dnyor olabilir ama sen bir


yetikinsin. En azndan yle grnyorsun."
"Sen benimle kafa m buluyorsun?"
U9

Antti Tuomainen

"Hayr, ben sadece dn gece burada olan atkuyruklu


barmeni aryorum."
Bana doru birka adm att. Aramzda sadece yarm
metre geniliindeki cam tezgah kalmt. Sol tarafma,
bar kapsnn olduu yere baktm. Grltl mzik bi
zim kk tartmamz bastrmt anlalan. nsanlar
hl kendi halinde masalarnda oyalanyordu.
"Kaybol," dedi.
"Yoksa ne olur?" diye sordum. Bu konumadan ve
karlatm her trl zorluktan feci halde bunalmtm.
"Adamn ad ne?"
"Siktir git."
"Peki. Siktir git nerede yayor?"
"Knda."
"Biyoloji dersinden kaldn galiba. Dier derslerinin
de farkl olmadndan eminim. Hangi dersleri alyorsun
bu arada?"
"Senin gibi moronlar nasl paralarna ayrrm der
sini alyorum."
"yle mi? Hl o dersi veriyorlar demek. Bu tarzda
eitimi artk okullarda kullanmadklarn zannediyor
dum. ocuklarn doru yntemlerle yetitirildiini

krm
z

renmek beni mutlu etti."

Tezgahn zerinden bana uzanp elini kaldrd. Elin

deki copu tek hamlede aarak bana dorulttu. Geri e


kildim. Bardan yirmi drt saat iinde ikinci kez atlmay

baarmtm. Kapya doru ilerledim, tam nne gelince


durdum.

"Ona selamm syle," dedim.


150

ifac

Tezgahn arkasndan dolanp arkamdan gelmeye ba


lad. O kapya gelene kadar dar km, ehir merkezi
ne doru yol almaya balamtm. Bara yeniden gittiim
iin memnundum. Bu gece yaadm diyalog kulaktan
kulaa dolaarak eninde sonunda doru insana ulaacak
t. Madem Tarkiainen'i bulamyordum, o zaman o beni

krm
z

bulacakt.

151

6
Gri ve yamurlu bir gnn daha len vaktinde, st
ba slanm, burnunu eken, aksrp tksran endieli
insanlarn doldurduu tramvaydan Stockmann alveri
merkezinin olduu durakta indim. Helsinki ehir mer
kezinde insanlara yarnn Noel Arifesi olduunu hatrla
tacak her ey vard. Rengarenk klar aslmt dkkan
larn kaplarna. Ancak onlar bile eski gzel gnleri ve
eski dostlarn arar gibi umutsuzca sallanyor ve etrafa
clz bir k sayorlard.
Yzme birka damla yamur dt. Bardaktan boanarak yaan yamur kadar rpertici bir etki yaratmt

krm
z

bende. Yzm silip kalabaln iine kartm. Ancak

yolun ortasna geldiimde trafiin iine doru yrd

m fark ettim. Bir yerlerde bir koronun ark syledi


ini duyabiliyordum.

153

Antti Tuomainen

Three Smiths Meydan'nda sslenmi kocaman bir


am aac duruyordu. Aacn zerindeki, trafik lam
balarndan frlayarak gelmi gibi duran binlerce kr
mz sar k yamurun altnda parldyordu. Aacn
hemen yanna zrhl bir polis arac yanamt. Ayrca
birok polis ve zel gvenlik kuvveti alanda grev al
mt.
Siyah ve gri kabanl gvenlik gleri ikierli grup
lar halinde, Noel iin alveri yapan insanlarn ge
zindii kaldrmlarda ve trafiin iinde dolayordu.
Stockmann'n giriindeki saatin altnda alt tane gven
lik grevlisi olduunu fark ettim. eride de sivil kyafet
li gvenlikiler grev yapyor olmalyd.
Ba toplayan yardm kurulular meydanda s
raya dizilmiti. Herkesin nakite ihtiyac vard. Bu
kurulularn byk bir ksm genelde Finlandiya ve
komu lkelerden gelen okullar, hastaneler ve ocuk
bakm evleriydi. Meydann tam ortasnda Kurtulu
Ordusu'nun geleneksel ba kutusu duruyordu. Kurtu
lu Ordusu'nun drt kadn ve erkekten oluan koro
su dev ba kutusunun etrafna dizilmi "Silent Nighf'

krm
z

arksn sylyordu.

Cebimden kat para kartp kutunun iine attm.

Birikimlerimizi nasl tkettiimi dndm. Son bir

buuk gnde, getiimiz alt ayda harcadm para


dan daha fazlasn harcamtm. Acil bir durum olursa
diye biriktirmitik bu paray. Johanna'nn kaybolmas

acil durum kategorisine girmiyorsa ne girecekti ki?


154

ifac

Kutunun iine birka tane de bozukluk attktan sonra


douya, Aleksanterinkatu'ya doru ilerlemeye bala
dm.
Yzde doksan be orannda indirim vaat eden dk
kanlarn nnden getim. Vitrininde, bir sene ncesi olsa
izdiham yaratacak kadar dk fiyatlara satlan tasarm
saatlerin olduu bir mcevher dkkan vard yolumun
zerinde. imdi ise bu altn ve prlanta saatler, artk so
yut bir kavram olan zaman sahipsiz cam kutularn iin
den gsteriyordu.
Tm yemek dkkanlar kapanmt. Ayakkabc ve
tekstilciler Noel iin alveri yapan insanlar sayesinde
biraz gn yz grmt.
Mikonkatu ile Aleksantefnkatu'nun kesinde ucuz
bira ve yemek yazan panonun "yemek" ksmnn zeri
izilmiti.
Sola dnerek Mikonkatu'ya doru yol aldm. Yliopistonkatu'dan geerken kendimi birden bir kavgann
ortasnda buldum.
Safkan Finlandiyal havas tayan, zerine ksa deri
ceket giymi, iri yar, geni omuzlu, kel bir adam; ocuk

krm
z

gibi duran Asyal ufak tefek dmann tek vuruta yere


serecek kadar gl grnyordu. Kel adam yumrukla

rn gen ocua geirmeye alrken dieri de evik

hareketlerle darbeleri savuturuyordu. Birka yumruk


tan kurtulduktan sonra Asyal gen tekmelerini konu
turmaya balad.

Bu tekmeyi kel adam dahil olmak zere hi kimse

beklemiyordu. Ald darbeyle burnundan gelen atrt


155

Antti Tuomainen

sesi birka metre teden bile duyulmutu. Kel adam bir


an duraksayarak tm gcyle son bir yumruk savurdu.
Gen ocuk ondan da kurtulmay baard. Karlnda
ise sa bacayla adamn kulak hizasna yle hzl ve
gl bir tekme att ki cannn acsn izleyenler bile his
setti.
Adamn kollar iki yanna dtnde gen ocuk
nne geldi. ki yumruktan sonra adamn dudaklar
ketap paketi gibi patlayarak almt. Ardndan yl
drm kadar hzl ve seri birka yumruk daha yedi e
nesine.
Adam srtst yere dt. Kanl yz ve bo gzleriy
le yukar bakt bir sre. Sonra biraz uzanmak ister gibi
yan dnd kaldrmn zerinde.
Gen ocuk arkasn dnp arkadann yanna gitti,
ondan ceketini alp yeniden yerde duran adama bakt.
Yznde zafer iareti ya da herhangi bir ifade yoktu. B
tn bunlar otuz saniyeden daha ksa srmt. ki ocuk
ar ar tren istasyonuna doru yrdler.
Ben de niversiteye doru ilerledim. Porthania
Hail nndeki kk meydan terk edilmi gibiydi.

krm
z

Noel Arifesi olduu ve bardaktan boanrcasna ya


mur yad dnlnce bu pek artc bir durum

deildi aslnda. Giriindeki dnel kap hl dnyor


du. eri girdim.

Laura'y arattrdm. Onunla grmeye geldiimi

duyunca armt. Kibar ve mesafeli sesinden panik


lediini ve hatta korktuunu hissetmitim. Onu uzun
156

ifac

sre telefonda tutmamtm. niversitede ofisinde ol


duunu ve altn sylemiti. Noel tatiline ramen
onun gibi birka profesr de rencileri motive etmek
ve evde can sknts ekmemek iin tatilde almay
tercih etmiti. Ksa bir sre sessizlikten sonra peki de
miti.
Laura Vuola... Yirmi yl nceki hayatmn ak.
lk tantmz gn dn gibi hatrlyordum. Politik
Bilimler departmannn Yeni renci Evi'nin beinci
katnda dzenledii Noel partisinde grmtm onu.
Boynunu kapatan uzun arap krmzs bir kazak giymi,
koyu krmz ruj srmt. Benimle kmay kabul et
tiinde az kalsn aknlktan^ kk dilimi yutacaktm.
Yaan karn altnda Laivurinkatu Caddesi 37 Numara'daki evine kadar birlikte yrmtk.
Tartma yaadmzda Tl'deki evime tek bama
dndm gnleri hatrladm. Sokaklar kara kn etki
siyle terk edilmi gibi sessiz ve sakindi. Laura beni ok
ksa srede tanmt. Hrsl, kararl ya da kariyer hedef
leri olan biri deildim. Biri bana ne zaman zt kutuplarn

krm
z

birbirini ektiini sylese, onlara Laura'yla benim hika


yemizi anlatrdm.

Artk her yerde ayn ilemi tekrarlamaya altm

dan kemerimi ve ayakkablarm kararak lobideki

metal dedektrden getim. Avc gibi keskin gzlerle

bana bakan bir kadn eyalarm bana uzatarak sala


rn arkasna savurdu, tek kelime etmeden gidip masa
157

Antti Tuomainen

bandaki sandalyesine oturdu ve telefonundan oyun


oynamaya balad.
Dnerek yukar kan merdivenleri trmanarak, ok
eskiden oturup arkadalarla kahve eliinde saatlerce
sohbet ettiimiz kafeteryann yanndan getim.
nc kattaki cam kaplar kilitliydi. Duvarda bir zil
ve hemen zerinde bir not aslyd. zerinde BR KEZ
BASMANIZ YETERL - SZ DUYABLYORUZ ya

krm
z

zyordu. Zile bir kez basarak beni duymalarn bekledim.

158

7
Bazen her ey hatrladnz gibi kalyordu.
Laura'nn koyu renk salar hl uzun ve kvrckt.
Eskiden olduu gibi ortasndan ayrarak iki yana tara
mt. Yz ok solgundu. kk elmack kemikleri, her
zaman dolgun olan dudaklar, kahverengi gzleri ve
uzun kirpikleri yzne Akdenizli havas katyordu.
Laura hl eskisi gibi gururlu ve gizemli duruyordu.
O gizemi eskiden nasl da zevkle zmeye altm
hatrladm birden.
"Bunun benim iin ok artc bir ziyaret olduunu
sylememe gerek yok sanrm."
Sesi merdiven boluunda yanklanmt.

krm
z

"Benimle ne konumak istiyorsun?"


Bir an durdum.

159

Antti Tuomainen

"Bunlar sen kapda dururken mi tartacaz, yoksa


ieri gelmeyi dnyor musun?"
Glmsedim.
"Buraya tartmak iin gelmedim," dedim. "Benimle
grmeyi kabul ettiin iin teekkrler."
imdi de Laura glmsemiti. Glmsemesinde dik
katli ve pheci bir hava vard.
"Seni yeniden grmek gzel."
Bana eliyle ieriyi iaret etti, girdikten sonra da kap
y arkamzdan kilitledi.
Eskiden olduu gibi zaman aan bir zariflikte giyin
miti. zerinde n taraf kat kat kesilmi, yakas kabark
gri bir kazak vard. Tvit kumatan uzun bir etek ve bo
yunu olduundan uzun gsteren kahverengi deri botlar
giymiti.
Ofisi kitap ve dergilerle dolu raflarn dizildii kori
dorun sonundayd. Odann bir duvarnda kar binaya
bakan kk ve dar bir pencere vard. Hrsl bir edebi
yat profesrnn byle bir manzaraya bakarak bir eyler
retebileceini dnmek zordu.
Laura sandalyesine oturup kucaklayacakm gibi

krm
z

masay kendisine doru ekti. Ben de ofisin iinde oturulabilecek tek yer olan hayatmda grdm en alak

koltua oturdum. Ofisin genel hacmi dnldnde

birbirimizden olduka uzakta oturmutuk ancak ba


kldnda aramzda bir buuk metreden fazla mesafe

yoktu. Kahverengi gzlerini i r i i r i aarak merakla bana


bakt.

160

ifac

"Demek air oldun."


Hemen cevap vermedim. Ona bakp eskiden burada
ylece oturup onu nasl izlediimi, beni kendi dnyasna
almas ve srlarn paylamas iin nasl abaladm ha
trladm. Belki de hepsi hayal gcmn bir rnyd ve
herhangi bir srr yoktu.
"Sen de edebiyat profesr olmusun. Olman gerekti
i gibi. Sen her zaman benden daha hrslydn."
"Alayclndan bir ey kaybetmemisin," dedi Laura.
Bu elimde olan bir ey deildi. Hzl cevaplarna kar
lk vermeyi hl baaramyordum.
Bir ey daha vard. Eski akma baktmda asl ak
m ne kadar zlediimi ve istediimi fark etmitim.
"zr dilerim" dedim.
"Senin iin mutlu olduumu bilmeni isterim. Gerek
ten yle."
"Teekkrler."
Gzlerini kard.
"imdiye kadar niversitede alan en gen profe
sr benim," dedi. "Bu bir kadn iin hi de kolay bir ey

krm
z

deil."
"Eminim yledir," dedim.

"Elinin kuvvetli olmas gerekiyor," dedi. "Bunu ha-

trlyorsundur. Kelimenin tam anlamyla. Gl ve kes


kin olmas gerekiyor elinin."

Glmseyerek hatrladm belli ettim. Ancak bunu

hatrlamann bana ne kadar ac verdiini ona hissettirmemitim.

161

Antti Tuomainen

Sol elindeki prlanta yz fark etmitim.


Bamla onu iaret ettim.
"Evlenmisin."
Yzne bakmad.
"Samuli geen sene vefat etti. Tberkloz."
"ok zldm."
"Bir olum var. Ad Otto. On yanda."
"ok sevindim. Tebrik ederim."
Aradan yirmi yl getikten sonra eski bir tandnla
konutuu zaman insan kendisini byle mayn tarlasnda
vuruyormu gibi mi hissediyordu acaba?
Laura yeniden bana bakt.
"Demek air oldun," dedi.
"Biraz zor oldu ama..."
"Eer bilseydim..."
"Sorun deil," dedim. "Kimsenin yapabilecei bir
ey yoktu. Sadece birka yz kopya basld. Kk bir
kitleye hitap eden trden kitaplar gibi. Tabii hepsi btn
bunlar olmadan nceydi."
Bir sre sessizce oturduk.
"Bir eyler daha farkl olsayd hayatlarmz nasl

krm
z

olurdu diye dndn m hi?" diye sordu. aknlkla


omuz silktim.

"Nasl farkl?" diye sordum. "Bizimle ilgili mi genel

mi?"

"Her ynden," dedi. "Tamamen farkl olsayd. "Mut

lu sonla bitseydi."

Ona baktm. Doru mu anlamtm? Ald karar162

ifac

lardan piman m olmutu? Eer pimanlk duyuyorsa


bu, Laura'y gerekten tanmam olduumu gsteri
yordu.
"Bilmiyorum," dedim. "Belki de mutlu sonumuz bu
dur."
"Belki de."
Onun derin dncelere daldn grnce, "Laura,"
dedim. "Seninle konumak istediim nemli bir ey var.
Karm kayboldu. Bana yardmn dokunabilir. Pasi Tarkiainen adnda birini aryorum."
Kalarn att. Dolgun dudaklar bzlmt. Bu ifa
deyi ok iyi hatrlyordum.
"Anlamyorum," dedi. Arlamasn da beklemiyor
dum. "Ein TarkiainenTe mi gitti?"
Bam iki yana salladm. Yirmi yl ncekinden daha
sabrsz bir sallamayd bu.
"yleyse bile isteyerek gitmediinden eminim. Onu
hatrlyorsun, deil mi?"
" K i m hatrlamaz ki?" dedi. Sesinde huzursuzluk var
d. "Pasi Tarkiainen'i herkes tanrd. Gen ve karizmatik
bir renciydi. evre aktivisti. ok kat grlere sahip

krm
z

ti. tiraf etmem gerekiyor ki onu her zaman ok ekici

bulmutum. Genel olarak dnldnde durumun cid


diyeti konusunda haklyd ama yntemleri..."

"Evet, yntemlerini duymutum," dedim. "Bu yz

den karmn onu ararken kaybolduunu dnyorum."

"Pasi Tarkiainen..." Doru kelimeleri aryormu gibi

gzlerimin iine bakt. "Bir ey mi yapt?"


163

Antti Tuomainen

"Belki. Bilmiyorum. Drst olmak gerekirse u anda


hibir eyden emin deilim Laura. ok aresizim. Tek
bildiim ey karmn kaybolduu. Bunun dndaki her
ey speklasyondan ibaret. En uzak ihtimalleri bile belki
diye dnerek deerlendiriyorum."
"Ne kadar zamandr kayp?"
Ne yaptmn farknda bile olmadan saatime baktm
bir sre. Sonra kendime gelip durdum.
"Bir buuk gn. Neredeyse iki olacak."
"Polise gittin mi?"
"Laura," diyerek kestim szn.
Bunu yle sert bir tonda sylemitim ki kendim bile
armtm. "Beni Tarkiainen'i bulmaya ynlendiren
de polis oldu. Elimde baka bir ey olmad iin onu
aryorum. Polisin elinden bir ey gelmiyor. Hibir ey
yapmyorlar."
Sesim daha sert ve yksek kyordu artk. Bunu yeni
fark etmitim. Laura'nn yzndeki ifade bana ok tan
dk gelmiti.
"Affedersin," dedim.
"Sorun deil. Eski gnlere geri dndm sanki. imdi

krm
z

sesini ykseltme sras benim."

Bir sre sessizce bekledikten sonra glmsedi. Ben

de gergin bir ekilde glmsedim. Mayn tarlas ve bubi


tuzaklar.

"En azndan oturup iyice yerletikten sonra baladk

tartmaya," dedi.

Kahkaha attm. Bunu uzun zamandr yapmamtm.


164

ifac

Bu kahkaha btn bedenimi stm, kendimi iyi ve scak


hissettirmiti.
"Sana hayal dnyasnda yaadn, ayaklarnn yere
basmadn ve hedefsiz olduunu da sylememi ister
misin?" diye sordu Laura.
"Evet, devam et," dedim glerek. "Ben de sana k
k hesaplarn peinde olduunu, insanlar arkasndan
bakladn ve stat dkn olduunu syleyece
im."
Laura kahkaha att. Sonra iri kahverengi gzlerini
daha da ortaya karacak ekilde glmsedi.
"Seni seviyordum," dedi. "Her eye ramen."
Ona baktm. "Ben de seni."
Hl ona glmsyordu.
"nemli ya da nemsiz ne olursa olsun olaylar ya
baka trl olsayd dnmenin bir anlam yok artk,"
dedi.
"Olan oldu zaten artk," dedim
Baklar yumuamt. Yirmi yl nce bu baklar
grmek iin neler vermezdim.

krm
z

"kiniz mutlu muydunuz?"


"ok mutluyduk," dedim.
"Senin adna sevindim."
"Teekkrler."

Baka bir ey sylemeyince derin bir nefes ald.


"Peki. Tarkiainen demek."

O Tarkiainen hakknda bildiklerini anlatrken szn


165

Antti Tuomainen

kesmeden dinledim. Elina'nn anlattklarndan hikaye


nin kronolojisine ainaydm. dealist aktivist hareketler
yerini yava yava rmcek kafal radikal dncelere
brakm ve sonunda hayal krklnn sonucunda kendi
iine kapanmt. Ancak hikayenin sonunu o da bilmi
yordu.
Laura, Tarkiainen'i dramatik mevsim deiimleriyle
ilgili haberlerin yaylmaya balad ve insanlarn geici
bir sre de olsa bu konu zerinde birlik olduu o ilk d
nemde tanmt. Tam o dnemde birok dernek, organi
zasyon ve siyasi partinin temeli atlmt.
Laura son olarak insanlarn bu mevzuya olan i l
gilerinin ksa bir sre sonra daldn syledi. Sesi
giderek ykseliyordu. Bu kavga da her zaman olduu
gibi byk irketlerin karlar dorultusunda sonu
lanm, zaten zengin olan sayl insan asl amalarn
gizleyerek, ekonominin bymesi ve halkn karlar
nn korunmas iin altklar izlenimini vererek daha
da zenginlemiti.
Ksa sreli maddi skntlardan, daha az tketmekten
ve eskiden olduu gibi yaayamamaktan ikayeti olan

krm
z

bencil, a gzl ve sorumsuz insanlar yeniden alkan


lklarna geri dnmeye balamt.

Bylece uzun vadeli ve genel halkn karn gze

ten nlemler; daha byk evlerin, yepyeni arabalarn,


geni ekran televizyonlarn, her yl batan aa yeni

lenen dairelerin, mzik setlerinin, radyolarn, tost ma


kinelerinin, mikserlerin, internet tarayclarnn ve el166

ifac

bette her hafta yenilenen elbise dolaplarnn karsnda


direnememi ve tarihin tozlu sayfalarna gmlmt.
stelik her ey eskiye nazaran daha ucuzdu. Bylece
ykm dngs giderek daha da hzlanm ve kanl
maz sonu hazrlamt.
Onun mevzuyu abartarak ve ssleyerek anlatmasn
hi araya girmeden dinledim. Bu durumun o da farkn
dayd. Belki de iindeki fkeyi bu ekilde kusmas gere
kiyordu. Yine de iimden konuyu oraya gelme sebebime
bir an nce balamasn istiyordum.
Nefes almak iin bir sre durduktan sonra on be yl
nce hatrlad karizmatik Tarkiainen'i anlatmaya ba
lad. Tarkiainen'in gen akademisyenlerden oluan aktivist bir gruba katldndan bahsetti. Grubun temel he
defi politikadan bamsz olarak yeni bir insani hareket
zinciri kurmakt. Ancak Tarkiainen'in baka dnceleri
vard. Bu nedenle dorudan eyleme ynelik alan yan
kurulular aratrmaya balad. Kurulularn saldrlar
na katlm olabileceini dndn de ekledi Laura.
Sonuta ne olursa olsun radikal ve militan eylemlerde
bulunan evreciler arasna girmiti.

krm
z

Eer tketici biriysen ve evreyi nemsemeyen en

ufak bir davranta bulunursan onlar karna alyordun.


Bu nedenle Tarkiainen Laura'nn yesi olduu gruptan
ksa srede ayrlmt.

Tarkiainen'in kz arkadan anlatmaya balad anda

tylerim rpermiti. Bahsettii, adn hatrlayamad


ufak tefek, turkuaz rengi gzleriyle ekici bir kadnd.
167

Antti Tuomainen

"Johanna," dedim sessizce.


Adn duyunca gzleri aydnland ve hatrladn
ifade etmek istercesine ban sallad. "Evet, o," dedi.
"Sen nereden..."
"Johanna benim karm."
Odaya birdenbire sessizlik hakim olmutu. Bu yle
byk bir sessizlikti ki yan binann koridorunda iki ki
inin sohbet ettiini duyabiliyordum. Bir zamanlar tan
dm Laura bu kadar uzun sre sessiz kalmaktan ok
rahatsz olurdu. Ancak karmda oturan kadn skunetle
sandalyesinde oturuyor ve dalgn gzlerle bir eyler d
nyordu.
"Johanna'yla ilgili ne hatrlyorsun?" diye sordum.
Omuz silkti. "Ksa bir sre ayn gruptaydk. Ara
mzda olmaya pek gnll deilmi gibi geliyordu hep.
Tarkiainen'in deimeye baladn hepimizden nce
fark etmiti belki de."
"Peki neden ayrlmad?"
Laura kalarn kaldrd ve dalga geer gibi bir ifadeyle
gzlerimin iine bakt. "Belki de onu deitirebileceini,
dzeltebileceini zannediyordu. Dnceleri zerinde et

krm
z

kisi olabileceini. Her insan bir eye inanr. Akll insanlar

bile."

Bu konu zerinde daha fazla konumann bir mana

s yoktu. Eski kz arkadama karmla ilgili bir eyler


sorma konusunda emin olamamakla birlikte sorularma
devam ettim. "Sence Johanna ve Tarkiainen'in ilikisi

nasld?"

"On be yl ncesinden bahsediyoruz," dedi ban


168

ifac

sallayarak. "O zamanlar gelip sormu olsan bile bu so


runu cevaplayamazdm. Ama ilikilerinin ortak bir hedef
dorultusunda baladn dnyorum. kisinden biri
bir noktada hedefini deitirdi ve bu yzden uzaklatlar
birbirlerinden. Byle eyler hep olur. Eini dndn
de... Yani Johanna, Tarkiainen'in farkl bir dnyaya ait
olduunu grnce elinden geldii kadaryla o dnyaya
girmeye almtr. Ben de yle yapardm. Riskli de
olsa denerdim."
"Anlayamadm?"
"Erkekler bu durumu pek anlayamyor," dedi Laura.
"Ama eer bir erkek iddete meyilliyse, iddet uygula
yacaktr." Ne demek istediimi anlamsndr."
Ona anlamadm syledim.
"Bir tahminde bulunmam gerekirse - ki sadece tah
minde bulunuyorum - bence Johanna onu terk etmek
iin doru zaman bekliyordu. Belki de..."
Sessizce bekledim. Laura ban iki yana sallad.
"Sadece hayal gcm kullanyorum," dedi.
"Fark etmez. Yardm dokunabilecek her eyi syle."
Yine ban iki yana sallad.
"Sama gelecek ama," diye balad. Samalayacak-

krm
z

m gibi durmuyordu. "Belki de ona baktnda, yannda

olduunda kendi iine kapanyordu. Onu anlyor gibiy


di. Yani Tarkiainen'i anlyor gibiydi ama ayn zamanda
bir eyler sylemesi gerekiyormu da syleyemiyormu

gibi. Tabii bunlarn hepsi benim dncelerim. Pek fazla


ey hatrlamyorum o gnlerden."
"Teekkrler."

169

Antti Tuomainen

"ine yarar m bilmiyorum."


"Elbette," dedim scak ve dostane bir tavrla. Ona i
ten bir teekkr ettim. "Birok ynden iime yarayacak
eyler bunlar. Buraya geldiim ok iyi oldu."
Ben ayaklannca o da sandalyesinden kalkt. Bir an
zihnim bulanklamt. Sanki iki farkl zaman diliminde
yayor gibiyim: Gnmz ve yirmi yl ncesi. Neyse
ki bu his abucak gemiti. Ona doru bir adm atarak
elini avularma aldm ve bir sre ylece tuttum. Elini
braktktan sonra sarldm ona.
Yirmi yl aradan sonra kollarm ayn insan yeniden

krm
z

sarmt.

170

Hamid'in taksisi motoru alr vaziyette ke banda


beni bekliyordu. Islanmamak iin hzl admlarla yrsem de yamurdan kaamamtm. Rzgar yamur
damlalarn estii yne gtryordu. Salarm pslak
edecek kadar youn bir yamur dalgas arpt yzme.
Taksinin kapsn ap kendimi ieri attm. Hamid otur
duu yerden 180 derece dnerek srlsklam olan kya
fetlerime bakt ve bir kahkaha att.
"Baya hzl yayor," dedi neeyle.
"yle," dedim. Beni eve gtrmesini istedim. Yolda
ilerlerken bir sre daha ona ihtiyacm olacan ve el

krm
z

bette karln deyeceimi syledim. Hamid'in buna


bir itiraz yoktu. Biraz pazarlktan sonra fiyatta anlatk.
Arkama yaslanp elimi salarmda gezdirdim ve kk
171

Antti Tuomainen

bir tereddtten sonra yeniden Johanna'y aradm. Tele


fonuna hl ulalamyordu.
Hemen ardndan Jaatinen'i aradm. Ondan da cevap
alamaynca sesli mesaj braktm ve mesajm alr almaz
beni aramasn syledim.
Sonra Elina'y aradm. Ahti iyiletiinde beni arama
sn syledim ona da.
Hamid daha hzl akan bir erit bulmaya alarak
Srninen kysndan aa doru ilerliyordu. Ne zaman
hzlanp erit deitirse yeniden yaya hznda akmaya
balyordu trafik. Hamid gen bir adamd. Bu yzden
yakttan tasarruf etmek ya da hayat kurtarmaya almak
gibi bir derdi yoktu. Sonuta yakt da hayat da her geen
gn daha da ucuzluyordu.
On yl ierisinde tkenecei sylense de petrol hl
kmaya devam ediyordu. Aslnda asl problem petroln
fazla oluuydu. Petrol nedeniyle hayatlarmz hz kaza
nyor ve tam olarak bu yzden deniz sularnn seviyesi
ykseliyor, temiz hava ve kara yok oluyor, nehirler kirle
niyor ve hayatmzda gereksiz yer kaplayan her ey onun
sayesinde retiliyordu. Petroln tkeneceinden korkan

krm
z

lar bunun bir speklasyondan ibaret olduunu grnce

sevinmiti. Tkenmeyecekti. Dnya bir gn yok olacakt

ama en azndan milyarlarca varil petrolmz tkenme

den yllara meydan okuyacakt.

Hamid istedii gibi bir erit bulmutu sonunda. Kulo-

saari Kprs'ne doru ilerledik. Kprnn dier tara


fnda trafik durma noktasna gelmiti. Denize bakan sa
172

ifac

eritte taklp kalm, salyangoz hznda ilerlemeye ba


lamtk. Korku filmini aratmayan bir sahne vard n
mzde. Bir itfaiye aracnn yanp snen klar yamuru
mavi renge boyuyordu.
Uzakta bir kamyonun kaza yaptn grebiliyor
duk. Kamyonun n taraf hl kpr zerinde olsa da
rmorku kpr trabzanndan karak yan taraftaki ofis
binasna girmiti. Uzaktan byk bir facia yaanm gibi
durmuyordu. Kamyon binann iinden karak kprye
doru ilerliyormu gibiydi.
Ancak yakndan durum ok farklyd. Birka dakika
nce grnmeyen ambulanslar ve itfaiye aralar olay
yerinde sralanmt. Kamyonun ezerek getii yayalar
ve ofis alanlar sedyelere yerletirilmeye allyor,
ilkyardmclar ellerinden geldii kadaryla herkese yar
dm ediyordu. Kaza yerinden sessizce geerek ilerledik.
Daha sonra yeniden hzlanarak Kulosaari'den getik ve
Herttoniemi'ye doru yol almaya baladk.
Binann nne geldiimizde anlatmz creti de
mek zere cebimden para kardm. Hamid ar ar
geri karak geldii yoldan geri dnd. Onu aradm

krm
z

takdirde on be dakika iinde kapmda olacana sz


vermiti.

Sessiz ve bo daire o anda daha da hznl gr

nyordu. Artk scak ve gvende deil gergin ve en


dieli hissediyordum burada kendimi. Ayakkablarm

kartp slak paltomu askla astm ve kapnn hemen

yanndaki tabureye ktm. Oturur oturmaz gzyalar


173

Antti Tuomainen

hcum etti gzlerime. ok uzun zamandr ilk defa al


yordum. Scak ve ar yalar yanaklarmdan sicim gibi
akyordu.
Ypranmtm. Nereye tutunmaya alsam elimden
kayyordu. Hibir eyin anlam yokmu gibiydi. Kendi
kendimi hayal krklna uratmtm. Johanna'nn bana
olan gvenini ve ona verdiim szleri boa karmtm.
Her zaman yannda olacam, seni hep seveceim.
Hayatn kolaylatrmak iin elimden ne geliyorsa yapa
cam.
Sakin ol Tapani, diye sylendim.
Hemen olmasa da szm tutacaktm.
Gzyalarm tutmadan akp gitmesine izin verdim.
Bu hzn patlamasndan sonra yeniden kendime gelmi
tim. Orada ylece ka saat oturduumu bilmiyordum.
Ancak sonsuzluk kadar uzun gelmiti bana.
Yeniden ayaa kalkabilecek hale geldiimde etrafma
bakmamaya altm. Evdeki her eya bana Johanna'y
hatrlatyordu.
Kyafetlerimi kartp dua girdim. Her eyi alelacele
yaptm fark ettim. ampuan, du jeli, tra kp...

krm
z

Hepsi saniyeler iinde gemiti elimden. Tra olurken

ona kadar saymay denedim. e geldiimde iim bit


miti.

Farknda olmadan dolapta elimi attm eye hazr

lksz yakalanmtm. Temiz bir ift orap ararken g

zme krmz ve altn renkli bir hediye paketi takld.

Johanna'ya aldm Noel hediyesi. Paketi yatan zeri-

174

ifac

ne koyup tek ayam plak vaziyette oturup ne yapaca


n bilemeden yle durdum. Baz eylerin ne kadar ksa
srede anlamn yitirdiine armtm. Orada yatan
zerinde duran sadece el yazsyla yazdm ve kendi el
lerimle paketlediim iir kitaplarndan ibaret deildi. O
bizim btn hayatmzd. Hayat her gn yaanr klan
eydi. Gzlerim yeniden yaarmt. Yanaklarmdan s
zlen gzyalar yanaklarm yakarak dudaklarma kadar
inmiti.
Dnp dier ayama da orap geirdim ve hediyeyi
olduu yerde brakarak yatak odasndan ktm.
Bulaklktan Johanna'nn kupasn alarak dolaba
kaldrdm. Sonra kendi bardam kartp kahve koy
dum. nce ince her detayn zerinden gememe ramen
iime yarayacak yeni bir ey bulamadm. Fredrikinkatu
ile Urho Kekkosen katu'nun kesinde ekilen kamera
kaytlarn tekrar seyrettim. Yine dikkatimi eken bir ey
olmamt.
Bardam yeniden kahveyle doldururken aklma bir
fikir geldi. Johanna'nn ifresini girerek daha nceden
baz gazete ve dergiler iin yazd makale arivlerini

krm
z

incelemeye baladm. ifac'yla ilgili yazdklar kadar


ilgimi ekmiti bu makaleleri de. Kahvem bitene kadar

uzun uzun inceledim. Sonra ayaa kalkp evin iinde

dolamaya baladm.

Kaburgalarm artk bana uzun sreli ac vermiyordu.

Sadece belirli hareketler yaptmda aryordu vcu

dum.

175

Antti Tuomainen

Bamfetti Jaatinen'i yeniden aradm ancak yine


cevap alamamtm. Bilgisayarn bana geip kald
m yerden Johanna'nn makalelerini okumaya devam
ettim.
Johanna zellikle serbest alt dnem dahil olmak
zere her zaman gayretli ve alkan bir yazar olmutu.
Birok yaynevi iin yazlar yazm, rportaj yapt ki
ilerin gvenini kazanm ve yazlarn hzl ve temiz bir
ekilde tamamlamt. yi bir gazetecide olmas gereken
btn zelliklere sahipti. Ancak onun asl yetenei k
k detaylarda saklyd. Kk ve nemsiz ipularn bir
araya getirerek bunlar byk sansasyon yaratan olayla
ra balamay baaryordu. Keke bu yetenek bende de
olsayd diye dndm.
Tm bu belirsizlik ve aray ierisinde aratrma
m

mmkn

olduunca

derinletirmeyi

baarm

tm. Laura'nn bana sylediklerinden Johanna ve Pasi


Tarkiainen'in gen ve acemi bir iliki yaadklar dn
cesi zihnimde kesinlemiti.
Elina'dan da Johanna'nn bu konuda bana bir ey an
latmamasnn sebebinin korkuyor olmas olabileceini

krm
z

renmitim. Belki de korkmas iin nemli sebepleri

vard.

Yoksa sadece kskanyor muydum onu?

Neden bu kadar kt hissediyordum kendimi?

Kskanmtm nk benden bir eyler sakladn

hissediyordum. Bu his beni ok rahatsz etse de b


tn bu olanlar arasnda nemsiz geliyordu. Bir tarafta
176

ifac

aileler katledilirken ben oturmu kalp krklklarm


dnyordum. Yava yava aslnda olduumdan ok
daha ocuka ve bencil davrandm anlamaya ba
lamtm.
Geri bunlar dnmenin iimdeki korkun hisleri
geirmek konusunda hibir etkisi yoktu. Btn bede
nim kskanlktan kavrulup, paranoyak dnceler zih
nimi allak bullak ederken Johanna'nn bilgisayarnda
yanan e-posta bir anda btn dncelerimi silip

krm
z

atmt.

177

9
Jaatinen'in sert rzgarla kzaran yz bu kez yamurdan
srlsklam olmutu. Kasten yle davranyormu gibi y
znde en ufak bir ifade yoktu. Kaburgalarmn dayaktan
zedelendii, srtma ayakkab ve odun darbesi aldm
blgenin birka yz metre tesinde yer alan Jtksaari
kysna gittik. Rzgar souk penesini paltomun ak
ta kalan en kk dehlizlerinden bile uzatyordu. Bol
pantolonum bir oraya bir buraya salnyordu. O anda v
cudum ok etkisi yayor olmasa muhtemelen souktan
donacaktm.
Birka dakika iinde Jaatinen'le birlikte alt katl bir

krm
z

apartmana girmitik. Buras, bankac ve ailesinin ld


rld zevkli bir dekorasyona sahip, temiz ve sessiz bir
at dairesiydi.

179

A n t t i Tuomainen

Jaatinen pencereden griye dnen denizi seyretmeye


balad. Syleyeceklerini dnmekten ziyade erteleme
ye alyormu gibi duruyordu.
Byle bir durumda ne sylenebilirdi ki? Kelimeler
olmadan da bedenim iyi ifade ediyordu hissettiklerimi.
Daha nce hi byle bir eye ahit olmamtm. Bu, ken
dinizi hazrlayabileceiniz trden bir ey deildi. Kesin
likle yle, diye dndm.
"Tarkiainen'le ilgili phelerimi anlatmak iin seni
buraya ardm. Onun hakknda bulduklarm payla
mak iin."
Ona Tarkiainen'in nceden takld yere gittiim ak
am, onunla ilgili teorilerimi ve onu tanyan insanlarla
yaptm konumalar anlattm.
"Tabii, bunlar kantlayacak bir eyin yok," dedi Jaa
tinen.
"Elbette," dedim ve yutkundum.
Ne kadar istesem de dnceleri uzaklatramyordum zihnimden. Kanlar iindeki salar, araflar, duvar
daki koyu renk lekeler, battaniyenin altnda yatan kk
bedenler... Yataa girdiklerinde akllarndan neler gei

krm
z

yordu? O gn oynadklar oyunlar m? Noel Arifesi mi?


Alacak hediyeler mi?

"Nasl..." diye balayacak oldum ancak nasl sora

cam bilemiyordum. "Karlarnda onlara ate edecek


biri varken nasl uyumay baardlar?"

"te tam bu nedenden tr Tarkiainen'den phe

leniyoruz zaten. Adam tp hakknda bilgi sahibi. Bir


180

ifac

insan uyutabilecek yntem ve ilalar biliyor olmal.


Tabii, laboratuvar testleri gelene kadar ve bu sorutur
ma tamamlanncaya kadar bundan emin olamayacaz.
Daha nce de sylediim gibi eksik ekiple alyoruz.
Geri bu, ncelik verilmesi gereken nemli bir vaka.
Yine de koullar dnldnde, birka gnden nce
net bir ey renebileceimizi zannetmiyorum. Ya da
birka hafta."
Cmlesinin sonunda sesi de kaybolup gitmiti. Ne
syleyeceimi bilemiyordum.
Bu yzden onun bir eyler sylemesini bekledim.
Sa tarafmzda kalan marinann etrafna dikenli teller
ekilmiti. Uzun iskeleye bal tek bir tekne bile yok
tu. Sanki uzun kahverengi bir kol gibi denize uzanm,
tutunacak birini aryordu. Dikenli tellerin kumsal tara
fnda, yaz geldiinde ve tekne alabilecek kadar varlkl
insan blgeye akn ettiinde sahibini bulacak olan sahil
gvenlik kulbesi vard.
"Tamamen varsaymlara dayanarak konuuyorum
ama," dedi Jaatinen, bana ok uzun gelen bir sre sonra.
Boazmda bir dm vard ve batmaya balamt. Ya

krm
z

va yava iimdeki panik hissi artyordu.

"Elbette, tamamen farazi konuuyoruz," diyebildim.

"Sylemeye bile lzum yok. Aslnda teorik olarak

olay u ekilde gelimi olabilir. Diyelim ki aileden biri

hastaland ve doktora ihtiyalar oldu. nternete girip


viziteye gelebilecek doktor aradlar. Tam olarak bu an

bekleyen biri de doktorla ailenin arasna girerek doru181

Antti Tuomainen

dan onlarla mesajlamaya balad. Pasi Tarkiainen dok


tor klnda kaplarna kadar geldi. Kendi adn verse,
birileri internetten gemiini aratrp Pasi Tarkiainen
adnda bir doktor olmadn ve hatta o isimdeki bir ada
mn yllar nce ldn bulabilirdi. Bu nedenle farkl
bir isim kulland. Ama unu da aklndan karma. nsan
lar salklar ya da gvenlikleri sz konusu olsa bile bu
tip eyleri aratrmyor artk. Bu yzden aslnda u anda
olduumuz haldeyiz."
Derin bir nefes ald ve dncelerini toparlamaya a
lr gibi parman iki ka arasna bastrd.
Yeniden kanl araflara dnd gzm. ocuklarn
yataklarndan birinin baucunda kan birikintisi, beyaz
komidinin zerinde ise kanl bir tutam sa vard.
"Tarkiainen doktor gibi davranp hastasn inceleyip
reete yazdktan sonra stma ya da onun gibi bir hastalk
iin a olmalarnn iyi olacan syledi. Kim bir dokto
run tavsiyesine hayr diyebilir ki? Sonra kendi rzalaryla onlara a yapt. Ancak ann iinde zamanla etkisini
gsteren ar bir tr sakinletirici vard. Birka saat son
ra asl cinayeti ileyecek olan kii iin gerekli koullar

krm
z

salanm olacakt. Tarkiainen'den kapnn ifresini ya


da kim bilir anahtar kartn alarak evlerine girdi ve her
kes uyurken..."

"Onlar tek tek ldrd," dedim.


"Evet."

Bir sre daha ezici bir gle esen rzgarn karsn

da dikildik. Ufuktan, durduumuz yere kadar imento


182

ifac

grisi bir gk uzanyordu ve tam bamzn zerinde yok


oluyordu. Melez bir kpek, sahilde kouya km gibi
alacal tylerini savurarak ilerliyordu kyda. Kpein
nnden ekilmek iin, birka gri mart ar ar yr
yordu.
"Bu ok ciddi bir varsaym," dedim.
"Ama sonuta tamamen varsaym," dedi Jaatinen.
"Ama bildiklerimizi dndke..."
"Haklsn. Belki de varsaymdan ibaret deildir,"
dedi ban sallayarak. "Elimde Tarkiainen'in tutuk
lanma emri var. Geri u anda bu bir anlama gelmiyor
ama onun bundan haberi yok. Belki bir yerlerde bunu
nemseyen birileri vardr. Bu ok kk bir olaslk ama
sonuta Tarkiainen de eskiden olduu kadar "l" dur
muyor bu aralar."
Jaatinen cebinden bir mendil karp gzlerini sildi.
Yeniden sessizlemitik. Giderek buna almaya bala
mtm. Mendilini bej ceketinin cebine sktrd ve du
ruunu dikletirdi.
"Bir ey sormam gerekiyor," dedim. "Neden buray
bana gsterdin? "Neden bu kan gln ve kanl uzuvlar

krm
z

grmek zorunda braktn beni?"


Bana bakt.

"Bu ie bulamay sen istedin," dedi. Yzn yeniden

denize evirdi. "Tarkiainen'in peinden gidiyorsun. Ne


lerden bahsettiimizi anlaman istedim. ocuk oyunca

deil bu. Sen de uurumun kenarndasn."

Baklar uzaklardan nnde durduumuz kyya ka

dar gelmiti.

183

Antti Tuomainen

"Ama unu bir dn. Dnyann sonunun geldiini


dnen ve birka kiiye bunun sorumluluunu ykle
yen bir deli ortaya ktnda peinden gidiyoruz. Peki
onu bulduumuzda ne oluyor? Baka bir ruh hastas
kyor ve dnya bu ekilde yok olaca noktaya doru
ilerliyor. Bu yeni bir ey deil tabii. Tarih bize bu tarz
olaylarn daha nce de defalarca yaandn kantlyor.
Medeniyetler ykselir ve de geer. Daha nce mil
yonlarca insann bana gelen ey imdi de bize oluyor.
Ama senin kendi dnyan da kt iin sen bu durumu
daha derinden yayorsun. yle deil mi, Tapani?"
"Sanrm yle."
Bir yerlere gitmeye alt belli olan byk siyah
bir tekne yanat kyya. Bir sre ona baktm. Sonra ak
lma yeniden kan gl, kanl sa tutam ve araflar gel
di. Anlamsz bir ktlk. Dnyaya baktmda baka bir

krm
z

ey grmyordum. Bu yzden kamak zorundaydm.

184

10

Yaadm oka ve midemin bulanmasna ramen tak


side uyuyakalmay baarmtm. Kabuslar, fel gibi ani
bir darbeyle geliyordu. Hatrladm tek ey Johanna'nn
Laura Vuola'nn kulana bir eyler fsldadyd. kisi
de fkeli gzlerle bakyordu bana. Johanna, onu duyma
mam iin elini azna gtrm ve Laura'nn kulana
eilmiti. Laura'nn yzndeki ifadeden benim hakkm
da konutuklarn anlamtm. Birden tamamen anlamsz
bir kskanlk duygusunun ine gibi battn hissettim
tenime ve uyandm. Bu ryadan kolay syrlamamtm.
Hl ne konutuklarn dnyordum.
Hamid frenlere basp da kemerimin beni geri savura-

krm
z

ca kadar ne geldiimde tam anlamyla uyanmay ba


arabilmitim. Emniyet kemerinin uygulad basnla
185

Antti Tuomainen

bedenimde bir ac hissettim. Araba tamamen durduun


da derin bir nefes aldm ve kemeri zdm. nmzdeki
otobsle aramzda birka milimetre vard.
"Affedersin," dedi Hamid. "Ac bir fren oldu."
"Sorun deil," diyerek etrafma bakndm.
Munkkiniemi'ye giden yol zerindeki youn bir kav
aktaki klarda durmutuk.
Yamur da dinmi, yerini yerle gkyz arasndaki
boluklar dolduran bir sis almt. Sis o kadar youndu
ki etraftaki aralar grnmyordu. Trafikte ilerlemenin
tek yolu arabalarn klarn takip etmekti. Yeniden ha
reket etmeye baladmzda camdan grdm man
zarann kalitesiz bir video kayd gibi paralar halinde
ilerlediini fark ettim. Biraz nce yanmzda duran bir
araba birden kaybolmu, yarsn grdm ev yok ol
mu, arkamzda yanan bir k birden nmzde belir
miti.
Telefonumu kartp Tarkiainen'le ilgili kaydettiim
dosyalara hzlca gz gezdirdim. Daha nce stnkr
bir ekilde hepsine bakmtm. Tarkiainefin drt yerine
be adresinin olduunu daha yeni fark etmitim. Daha
nce grmememin sebebi iki adresin ayn olmasndan

krm
z

kaynaklanyordu. Tarkiainen,iki farkl dnemde iki kez


Munkkiniemi'deki dairesinde yaamt. Yaklak yirmi

yl nce iki sene yaamt burada. lmnden bir sene


nce de ayn yere yeniden tanmt.

Hamid adresi bularak cadde zerine park etti. Ona

burada beni beklemesini ve baka mteri almamasn


sylerken dikkatlice dinledi beni.
186

ifac

"Anladm anladm," diyerek i ekince sustum.


Susmam onu glmsetmiti.
Dikiz aynasndan yansyan glmsemesini arabada
brakarak kendimi sokaa attm.
Binann asfalt otoparkndan geerek ieriye girdim.
Ben ilerlerken pamuk helvay andran sis bloklar rz
garmla alyor, ben getikten sonra ise arkamdan ka
panyordu.
Apartman, iyi durumda olan 1930'lardan kalma bir
binayd. Ahap kapnn yzeyi yeni cilalanm gibi parldyordu. Kapnn sol tarafnda apartman sakinlerinin
isimleri ve zilleri duruyordu. simlerden hibiri tandk
gelmemiti. Geliigzel birka zile bastm: Saarinen,
Bonsdorff, Niemel, Kataja,
Bonsdorff yant vermiti arma.
eri girip kapy arkamdan kapattm. Hamid'in tak
sisi hl orada myd gremiyordum sisten. Gidip bak
madan da gremeyecektim. Bonsdorff drdnc katta
oturuyordu.
Dmesine basarak asansr ardm. Drdnc
kata knca zerinde "Bonsdorff yazan posta kutusu

krm
z

nun bulunduu kapya yneldim.

Kap gzetleme delii bir sre iin karard, sonra

kap ald. Bonsdorff grnen o ki seksen yalarnda


bir bayand.

"Ben de seni bekliyordum," dedi.

Ne syleyeceimi bilemediimden "Beklettiim iin

zr dilerim," dedim.

187

Antti Tuomainen

"yle demek," diyerek somurttu. "eri gir."


Dnp evin iine doru ilerledi. Kimi bekledii hak
knda hibir fikrim yoktu. Ama kapy atna gre ne
sylerse yapacaktm.
Buras be odal geni bir daireydi. Tahminime
gre Bayan Bonsdorff burada yalnz yayordu. Evin
birka odas hi kullanlmyormu gibi duruyordu.
Odalardaki yataklarn zerindeki nevresimler ve yas
tklar yzyllardr orada duruyormu gibiydi. Onun
arkasndan oturma odasna girdim. ylece durup bana
kimi beklediini ya da benden ne istediini syleme
sini bekledim.
Squash kortu byklndeki siyah ve burgonya ren
gi bir halnn zerine basarak ilerlemeye balad. Hal o
kadar bykt ki bir ucundan br ucuna yrmek bile
zahmetli bir i gibi duruyordu. Televizyonun nne gi
derek ufak tefek yumruunu birka kez zerine geirdi.
"te burada," dedi. "Grnt yok."
Bir televizyona bir de Bayan Bonsdorff'a baktm.
Ksa boylu, kvrck sal, evde durmasna ramen zarif
bir ekilde giyinmi, yana ve kambur duruuna ramen

krm
z

etrafa enerji saan bir kadnd.


Bir an ylece durdum.

Ne zarar olabilirdi ki?

Squash kortundan geerek televizyonun nne gel

dim, kablolarnn bal ve yerinde olup olmadn kont


rol ettim. Televizyonu yeniden atm. "almyor," di

yerek bilgilendirdi beni.

188

ifac

Yeniden kablolar incelemeye baladm. lerinden


biri, balants kopmu gibi ekince geliyordu. Kablo
yu elime alarak takip etmeye baladm. Koyu ahaptan
antik bir masann altndan rokoko stili bir koltuun arka
sna kadar ilerledikten sonra kablonun prizden ktn
fark ettim.
Fiini takarak televizyonu atm. Grnt gelmiti.
"Bunu ben de yapabilirdim," dedi.
Televizyonu kapatp ona dndm.
"Size birka soru sormama izin verirseniz cretini
demi olduunuzu kabul edeceim."
Yal kadnn gzleri parldamt.
"Tahmin etmeliydim," dedi. "Bugnlerde hangi ta
mirci ardn gn geliyor ki? Kahve alr msn?"
Yemek masasna oturup porselen bardakta kahve i
meye baladk. Bayan Bonsdorff'un sol elinde sk sk
dokunduu ve parmaktan pannaa geirdii prlanta bir
yzk vard. Ona baknca kendi alyansm gelmiti akl
ma. Yz on yl nce, bugn buraya gelme sebebim
olan kadn iin takmtm.

krm
z

Koyu ve sert kahve ikolata kvamndayd. Bu kahve

ye nasl ihtiyacm olduunu o an anlamtm. Geri daha


nceden azma bir ey srmem zordu. Jtksaari'deki
evin zihnimde brakt izleri silmeye altm.

Daha nceden o binada yaam olan birini arad

m syledim. Ona Tarkiainen'i tarif ettim. Yapt iten

bahsedip son olarak yanl yere gelmi olabileceimi


189

Antti Tuomainen

de ekledim. Telefonumu kartp ona Tarkiainen'in res


mini gsterdim.
Resme baknca birden gerilmiti. Doru yere geldii
mi anlamtm.
"Onu ok iyi hatrlyorum," dedi.
"Be yl nce ld," dedim.
armt.
"Be yl nce mi?"
Bam salladm.
Porselen barda paralarna ayracakm gibi skm
t elinde.
"Evet, benim yamdaki biri iin yllar daha hzl ge
iyor olabilir ama be yl nce ldn hi zannetmi
yorum."
"Neden?" diye sordum.
"nk onunla Erik lmeden ksa bir sre nce ta
nmtk," dedi. "Kocam. Karacier kanserinden vefat
etti. Grtlak ve mide kanseri olarak balamt. Tarif edi
lemez, korkun bir ar ekiyordu."
Gzleri pencereden darya, etraf saran sise dald.
"Erik'i ok seviyordum. Birbirimizden baka kimse

krm
z

miz yoktu," dedi ve kahvesinden bir yudum ald. Masa

nn zerindeki kurabiyelerden bir tane aldm, bir srk

alp kahveyle birlikte azmda erimesini bekledim. Ba

yan Bonsdorff'un altlna yerletirdii barda ngrdad.

"Erik, gl ve atletik yapda bir adamd. Yani ira

desiyle hareket edebildii srece. Ancak sz konusu


190

ifac

hastalk olduunda senden geriye pek bir ey kalmyor.


ocuklarmz da torunlarmz da Amerika'da yayor.
Tek iletiim yolumuz grntl aramalar. Bu da zlem
gidermekten ziyade zlemi daha da arttryor. Tam on
larn yannda olmak, dokunmak, sarlmak ve sevmek
isteyeceim yataym. Onlarn da bana bakmalarn ve
sevmelerini. Erik de ayn ekilde dnyordu. Yllarca
birbirimizin yannda olduk, birbirimize baktk."
Bir sre durup dncelere dald.
Sonra yeniden bana dnd.
"Evli misin?" diye sordu.
"Evet," dedim ve hemen ekledim. "Bugn burada ol
mamn sebebi de bu."
Merakl gzlerle bana baleti.
"Karm kayboldu," dedim. "Size sorduum adamn
karmn kaybolmasyla bir ilgisi olabilir. Ancak asl ara
dm o deil, karm."
"ocuun var m?"
"Yok."
"Neden peki?"
"Biz ocuk sahibi olamyoruz."

krm
z

Bir sre syleyeceklerini dnd.


"Sadece ikiniz yayorsunuz."
"Evet."

"O da gzel."

Boazmda bir ey dmlendi. Ne olur ne olmaz di

yerek gzlerimi sildim.

"Evet, gzel," dedim.

191

A n t t i Tuomainen

Tamamen tesadf eseri bir araya gelerek karlkl


oturmu sohbet eden iki insann nasl bu kadar ok ortak
ynnn olabilecei artmt beni. Aslnda tm insan
larn ne kadar ok ortak noktas vard. Bizi birbirimize
yaknlatran bu sessizlii bozmak istemiyordum. Tuhaf
bir ekilde iyi gelmiti bu bana. Bir ey sylemek ya da
onu sorguya ekmek istemiyordum. Belki de o beni an
layarak ona soracam eyleri ben azm amadan an
latacakt.
Sert kahveden bir yudum aldm. Yutmadan nce ac
tadn gezdirdim azmda. Duvardaki resimleri incele
meye baladm. Gnein parlad deniz manzaralar,
krmz ve sar renge boyanm ky evleri, altn sars
usuz bucaksz tarlalar ve koyu yeil ormanlar vard.
Rya gibiydi hepsi.
"Kulland haplarn says arttka Erik'in acs da
artt," dedi.
Gzlerim rzgarn savurduu budaylardan, tarla
nn en u kesinde zorlukla setiim gri ahap eve
kayd.
"Bu arada kanseri ilerliyordu. te tam o anda bu gen

krm
z

adam bize yardm edebileceini sylemiti."


"Nasl yardm edecekti?"
Bir sre dnd.

"imdi dnnce her ey ok tuhaf grnyor. Nasl

durumumuzun en kt olduu en ok yardma ihtiya

duyduumuz anda kmt karmza? ylece kapmz


da belirmiti bir gn."

192

ifac

"Ne zaman oldu bu?" diye sordum bardam altl


na koyarak.
"Erik geen sene vefat etti," dedi. "Erik'in lmn
den alt ay kadar nceydi. te bu yzden anlayamyo
rum. Sen onun be yl nce ldn syledin. Ama
doktor olduunu zannettiim bana fotorafn gster
diin bu adam bir buuk yl nce kapmza gelip bize
yardm edebileceini sylemiti," dedi telal bir tavrla.
"Hafzan gayet i y i , " dedim. "Benim hatam. Yanl
bilgi alm olmalym."
"yle olmal," dedi. Bir sre olduundan ok daha
yal grnmt gzme. "Bundan ok korkuyorum.
Hafzam da kaybedersem geriye neyim kalr ki?"
"Endielenecek bir ey yok, merak etme," dedim.
"Kusursuz bir hafzan var. Bir buuk yl nce kapnz
alan u adamdan bahsetsene biraz. Karlnda ne is
tedi sizden?
"O da bambaka bir mevzu," dedi. "Para istemiyordu.
Erik'e bakt sre iinde ya da reete yazd herhangi
bir ila iin cret talep etmedi. Erik o dnemde o kadar
hastayd ki her trl ilaca ihtiyacmz vard. Hem de eri

krm
z

emeyeceimiz trden ilalara."

"Yani bu adam size yardm etti."

"Evet. Ona minnettarm. Ayrca, Erik'in cenazesi iin

de ok yardmlar dokundu."
"Evde mi vefat etti?"

"lmek iin daha iyi bir yer olabilir mi?"

Jtkasaari'de iine girdiimiz ev aklma geldi. Batta

niye altndaki cesetler. Yataktaki kan lekeleri.


193

Antti Tuomainen

"Evet, daha iyi bir yer olamaz herhalde," dedim.


"Sonra ne oldu peki?" ri gzlerle bana bakt.
"Erik'in cesedi yakld, ben de krk alt yl sonra ilk
defa elimde kllerle bir bama kaldm," dedi.
"Affedersin, onun sonrasnda ne oldu diye soracak
tm."
Sabrszlanmaya balamt.
"Ben de lmeyi istiyordum ama lmedim ite," dedi.
"Bazen lm hi de kolay gelmiyor."
"Affedersiniz, Bayan Bonsdorff," diye bldm ses
sizce. "Onu demek istemiyorum. Sanrm kendimi iyi
ifade edemedim. Doktor Tarkiainen'e ne oldu sonrasn
da onu soruyorum. Onu bir daha grdnz m?"
"Geldii gibi sessizce kaybolup gitti hayatmzdan.
Davetsiz bir misafir gibi geldi, hoakal bile demeden
gitti. Bir daha da hi grmedik."
"Erik'e yardm ettii dnemde bu apartmanda m ya
yordu?"
Bir sre bu soruyu dnd.
"Hi dnmedim. Olabilir. Hatta yksek ihtimalle
yledir."

krm
z

"Onunla hi merdivenlerde ya da bahede karla


tnz m?" Ban ar ar iki yana sallad. Cevabndan
emin gibiydi.

"Zannetmiyorum. Ama..."
"Evet?"

"imdi dnnce, onu ardmz zaman nasl bu

kadar ksa srede gelebildiine aryordum. Kollar

kvrlm gmlei, bir elinde antasyla beliriyordu ka194

ifac

pmzda. Ama hi bunun zerine uzun uzadya dn


memitim."
Sorularma nasl bir yn vereceimi bilemiyordum.
Bana verdii minik peeteyle kuruluktan atlamaya
yz tutan dudaklarm sildim.
"Sen ve karn, mutlu muydunuz?" diye sordu birden.
Onun turkuaz rengi derin gzlerine baktm. Bir an
Johanna'nn gzlerine benzetmitim onlar. Bakarken
boulacak gibi oldum.
"Hayatmda karm kadar kimseyi sevmedim ben,"
szleri dkld dudaklarmdan. Bayan Bonsdorff un
gzleri bir an tereddt etmiti. Soma yanaklarnda ve
gzlerinin kenarlarndaki krklar belirdi. Yzne ko
caman bir glmseme yayld.O anda karmdakinin Johanna deil o olduunu anlamtm.
Kapnn nnde bir yandan paltomu giyip dier yan
dan uzun ilemeli aynada kendime bakarken, "Karn
bulduunda..." diye bir ses duydum arkamda.
Dnp ona baktm. Devasa oturma odasyla, at
pencereden ieri giren sis arasnda skp kalmt sanki.
"...onu bir daha sakn kaybetme."

krm
z

Atkm boynuma doladm.


"Elimden geleni yaparm, Bayan Bonsdorff."

Arkam dnp elimle kapnn kolunu evirdim. Tam

darya adm atarken bir eyler mrldandn duydum.


"Hi kolay deil, ama ak iin deer."

195

11

Dar ktmda apartman yneticisinin ziline bastm.


smi Jakolev'di. Birinci katta oturuyordu. Kapy aan
olmad. Muhtemelen evde kimse yoktu. Ama belki de
kapy amak istememilerdi. Durup dinledim. Ken
di nefes alveriimin dnda bir yerlerde kaynayan su
sesini duyuyordum. Burnuma ar bir rk yumurta
kokusu gelmiti. Bir sre bekledikten sonra yneticinin
telefon numarasn buldum ve aramay denedim. Jakolev
yant vermemiti. Telefonlarma kimsenin kmamasna
almaya balamtm. Telefonu cebime atp binadan ay
rldm.

krm
z

Dar kar kmaz cierlerimi temiz havayla doldur


dum, taksinin kapsn aarak Hamid'i derin uykusundan

uyandrdm.

197

Antti Tuomainen

"imdi nereye?" diye sordu. Bir an benden daha tez


canl gelmiti gzme.
Nereye gideceimi, nereye gitmemin mantkl olaca
n dndm. En azndan bir eyden artk kesinlikle
emindim. Tarkiainen yayordu.
Johanna ifac'nn izinden gidiyordu.
Tarkiainen'in ifac'yla bir balants olmalyd. Tar
kiainen ve Johanna da birbirini tanyordu.
Hamid arkasn dnp kara gzleriyle bana baktn
da tek dnebildiim bunlar olmutu.
"Nereye gitmek istiyorsun?" diye sordu.
O anda telefonuma mesaj geldi. Cebimden telefonu
mu karp okuduum anda nereye gitmem gerektiini
biliyordum.
Hamid yol zerinde bir benzin istasyonunda durdu.
evik bir hareketle arabadan indi, benzin pompasn alp
arabaya yerletirdi, fiyat girip doldurmaya balad. Ben
de arabadan indim. nat, metalik petrol kokusu doldur
du burnumu. Biraz etrafta dolandm. Sis hl hakimiye
tini srdryordu. Hava cansz ve nemliydi.

krm
z

Benzin istasyonunun arkasnda kalan ve eskiden ah-

lk okulu olan bina kapkara pencereleriyle yas tutu


yor gibiydi. nnde onlarca insan duruyor olmalyd.

Yksek sesle, birbirlerine bararak seslenen, syledik

lerinden bir ey anlalmayan ve azlarnda bir eyler

geveledikleri belli olan insanlarn sesini duyuyordum.


Aralarnda, dudaklarn slatmak iin plastik iede su
dolatryorlard.

198

ifac

Camlan karartlm byk bir jeep yanmzdan ge


erek biraz tedeki pompann nnde durdu. Aracn
src ve yolcu kaplar ayn anda ald. eriden Slav
grnml buldozeri andran iki adam kt. Aralarn
dan biri pompayla urarken dieri arabann yannda
duruyordu.
eriyi gremiyordum. Ancak arka koltukta oturan
adamn mr boyunca harcayamayaca kadar varlk
iinde olduunu tahmin etmitim.
O anda benzin istasyonu aslnda dnyann minyatr
versiyonu gibiydi. Yer altnda petrol, yer stnde ise
arabalaryla gelen insanlar.... Birka kii dierlerinin
srtndan kazanmt tm varln. Galiba bu benzin
istasyonunda olduu gibi dnyada da herkes iin bir
yer vard.
Hamid, pompay beni dncelerimden syran bir
grltyle arabadan kartp yerine koydu. Zamanlamas
mkemmeldi. Buldozerlerin koruduu aratakiler onlara
baktm fark etmiti. Baklarndan anladm kadary
la birka saniye iinde gelip, neyin bu kadar ilgimi ek
tiini soracaklard bana. Elbette, bu soruya drste bir

krm
z

yant veremeyecektim.

Hamid taksiyi geri geri kartp ehir merkezine do

ru ilerlemeye balad.

Tren istasyonu nndeki meydan insan ve park

edilmi arabalarla dolup tamt. Hamid istasyonun

hemen karsndaki alveri merkezinin nnde b


rakt beni. nsan kalabalndan syrlp kafenin nne
199

Antti Tuomainen

geldim ve sraya girdim. Beklerken kulama en az on


farkl dilde konuma taklmt. Bir ksmna aina ol
sam da ounu karamamtm. Altn kahverengi ince
bir folyoya skca sarlm bir sandvi aldm. Paras
n deyip kendime oturacak bir yer bakndm. Afrika
kkenli bir aile palto ve antalarn toplayarak tren
istasyonuna doru ilerlemeye balam ve byk bir
masay boaltmlard.
Sandalyelerden birini ekip oturdum. Tam o esnada
spanyol aksanl bir adam ngilizce olarak sandalyele
ri alp alamayacan sordu. Bir tanesi dnda hepsini
alabileceini syledim. Bir tanesini Johanna'nn editr
Lassi Uutela iin saklyordum. Tabii kimi beklediimi
sylememitim adama.
Sandvi biraz kuruydu. Arasndaki peynir o kadar in
ceydi ki saydam gibi grnyordu. Biraz daha ince kes
seler muhtemelen gremeyecektim.
Lassi gelene kadar aldm her eyi silip sprm
tm.
Elimi skp yle bir gzlerimin iine bakt. Sonra
sandalyeyi ekip bacak bacak stne atarak oturdu. Sa

krm
z

larn arkaya savurup elini sakalnda gezdirmeye bala

d. En sonunda kahvesine odaklanmt.

Bir nceki gnk kadar yorgun ve dnyevi ilerden

elini eteini ekmi gibi duruyordu. Ancak bu kez bitkin

grntsnn aslnda onun karar almasn kolaylatran

bir tr zrh olduunu anlamtm. Bylece kendi dn

celerini ve bu dncelerin getirecei sonular gizle200

ifac

yerek zaman kazanyordu. Yorgun ama yrekli gazeteci


imaj, gzlerinin altndaki halkalar ve her zaman uzun
kulland sakallar bu tecrbeli oyuncunun rol kesmek
iin kulland nemli zelliklerdi.
"Bugn ok younum," dedi. Bayla kar caddeyi
iaret etti. "Tam bir kaos. Bunun zerine bir sr makale
yazlyor u anda. Bu yzden burada bulumak istedim.
Biraz huzur bulurum belki."
"Dorudur," dedim ve etrafma bakndm. Her ya
tan, renkten ve dilden insan kafede toplanmt. Gzel
bir mekand ama ok da huzur bulunabilecek bir yer de
ildi.
"Bu sabah gazete okumadm ama eminim ana sayfa
da u dn bahsettiin sanatyla at vardr."
"Baarl gazetecilik anlaym takdir ettiini mi an
lamalym bu szlerden?" Kahvesini aprdatarak iti.
Gzlerini gzlerimden bir saniye bile ayrlmyordu.
"Neden ofiste bulumadk?" diye sordum.
"Dediim gibi," diye i ekti ve kahvesini masasnn
zerine koyup birka santim itti. "Buras daha huzurlu."
"Seni aradmda cevap vermiyorsun, sonra ofisine

krm
z

geleceimi mesaj attmda beni arayp baka yerde bu


lumay teklif ediyorsun. Bu da beni dndryor ha
liyle. Ofiste grmemi istemediin biri olabilir mi?"

Merakl gzlerle bana bakt. Taknd yorgun ve p

heci tavryla onun ilgisini ekmeyi baardm ama ayn


zamanda samaladm ve muhtemelen embesilin teki
olduumu hissettirmek istiyordu bana.
201

Antti Tuomainen

geldim ve sraya girdim. Beklerken kulama en az on


farkl dilde konuma taklmt. Bir ksmna aina ol
sam da ounu karamamtm. Altn kahverengi ince
bir folyoya skca sarlm bir sandvi aldm. Paras
n deyip kendime oturacak bir yer bakndm. Afrika
kkenli bir aile palto ve antalarn toplayarak tren
istasyonuna doru ilerlemeye balam ve byk bir
masay boaltmlard.
Sandalyelerden birini ekip oturdum. Tam o esnada
spanyol aksanl bir adam ngilizce olarak sandalyele
ri alp alamayacan sordu. Bir tanesi dnda hepsini
alabileceini syledim. Bir tanesini Johanna'nn editr
Lassi Uutela iin saklyordum. Tabii kimi beklediimi
sylememitim adama.
Sandvi biraz kuruydu. Arasndaki peynir o kadar in
ceydi ki saydam gibi grnyordu. Biraz daha ince kes
seler muhtemelen gremeyecektim.
Lassi gelene kadar aldm her eyi silip sprm
tm.
Elimi skp yle bir gzlerimin iine bakt. Sonra
sandalyeyi ekip bacak bacak stne atarak oturdu. Sa

krm
z

larn arkaya savurup elini sakalnda gezdirmeye bala

d. En sonunda kahvesine odaklanmt.

Bir nceki gnk kadar yorgun ve dnyevi ilerden

elini eteini ekmi gibi duruyordu. Ancak bu kez bitkin

grntsnn aslnda onun karar almasn kolaylatran

bir tr zrh olduunu anlamtm. Bylece kendi dn

celerini ve bu dncelerin getirecei sonular gizle200

ifac

yerek zaman kazanyordu. Yorgun ama yrekli gazeteci


imaj, gzlerinin altndaki halkalar ve her zaman uzun
kulland sakallar bu tecrbeli oyuncunun rol kesmek
iin kulland nemli zelliklerdi.
"Bugn ok younum," dedi. Bayla kar caddeyi
iaret etti. "Tam bir kaos. Bunun zerine bir sr makale
yazlyor u anda. Bu yzden burada bulumak istedim.
Biraz huzur bulurum belki."
"Dorudur," dedim ve etrafma bakndm. Her ya
tan, renkten ve dilden insan kafede toplanmt. Gzel
bir mekand ama ok da huzur bulunabilecek bir yer de
ildi.
"Bu sabah gazete okumadm ama eminim ana sayfa
da u dn bahsettiin sanatyla at vardr."
"Baarl gazetecilik anlaym takdir ettiini mi an
lamalym bu szlerden?" Kahvesini aprdatarak iti.
Gzlerini gzlerimden bir saniye bile ayrlmyordu.
"Neden ofiste bulumadk?" diye sordum.
"Dediim gibi," diye i ekti ve kahvesini masasnn
zerine koyup birka santim itti. "Buras daha huzurlu."
"Seni aradmda cevap vermiyorsun, sonra ofisine

krm
z

geleceimi mesaj attmda beni arayp baka yerde bu

lumay teklif ediyorsun. Bu da beni dndryor ha


liyle. Ofiste grmemi istemediin biri olabilir mi?"

Merakl gzlerle bana bakt. Taknd yorgun ve p

heci tavryla onun ilgisini ekmeyi baardm ama ayn

zamanda samaladm ve muhtemelen embesilin teki


olduumu hissettirmek istiyordu bana.
201

Antti Tuomainen

"Johanna'nn kaybolduunu ya da kocasnn onu ara


dn bilmesini istemediin biri mi var?" diye sordum.
Bir sre hibir ey sylemedi.
"Samalyorsun," dedi. "Neden bahsettiin konusun
da hibir fikrim yok."
"Tamam, yle olsun. Gromov'un ldn neden
bana haber verdin?
Lassi acyan gzlerle bana bakt. "Sana yardm etme
ye alyordum," dedi.
"Tek sebebi bu mu?"
"Evet, bu," diyerek i ekti.
"Nasl sylesem bilemiyorum ama bana alanlar
na nasl byk bir deer verdiinden bahsetmemi miy
din?"
"yle," dedi.
"O zaman neden Johanna kaybolduundan beri hi
bir ey yapmadn? Gromov'un ldn biliyordun.
Johanna'nn bann belada olduunu gsteren bir ka
ntt bu. Katledilen ailelerle ilgili yazd makalelerin
Johanna'nn kayboluuyla bir ilgisinin olabileceini bi
liyordun."

krm
z

"Tapani, sen bir airsin. Gazeteciler, mevzunun kke

nine iner, gereklerin ne olduunu dnr, aratrr ve


rapor hazrlar. Sen hikaye yazyorsun. Sylediklerin peri

masalndan ibaret. Bir eyler yaratyorsun kafanda. Ama

hayal gc iyidir. Bugnlerde buna ok ihtiyacmz var."


"Hibir editr byle bir hikayeyi aratrmadan dur

maz," dedim.

202

ifac

"Ben ortada bir hikaye grmyorum," dedi.


"Grmek istemiyorsun. Ben de nedenini merak edi
yorum."
Lassi duruunu dikletirdi. "Tpk karn gibi konuu
yorsun," dedi. "ltifat etmiyorum."
"Johanna'yla bir sorunun mu var?"
Ban iki yana sallad. "Asl soru, Johanna'nn bana
garezi mi var?"
"Varsa da sebebi tavrlarn olabilir diye tahmin ediyo
rum."
"Ben bu gazeteyi ayakta tutmaya alyorum."
"Johanna ne iin alyor?"
"Ayn ey deil. Sana bundan bahsetmitim. Baz in
sanlar ne yaptm ok iyi anlar, bazlar ise asla anla
yamaz."
"Johanna anlamayan tarafta m?"
Darya baktm. Sis kafenin ieri girmek ister gibi
doldurmutu camn nn.
"Hayr yle demek istemiyorum," dedi iyice arkasna
yaslanarak. "ok zor bir dnemden geiyoruz. Birok
adan. Ama net olan bir ey var. Johanna gibi birka

krm
z

gazeteci artk var olmayan eylerin peinden koturuyor.

Temel yok, dayanabilecekleri bir ey yok. Gelitirebile


cekleri bir ey yok. Bu hikayenin sonunu biliyorum ben.

Onunla da konutum. Deerlerin nasl yitip gittiinden,


satan tek eyin pornografi olduundan bahsettim. Ama
senin gibi inat keiler her eyi daha iyi biliyor deil

mi? Elimizdekiler bunlar. Bu koullarda gazete kar203

Antti Tuomainen

maya alyoruz. Elimde bo bir sayfa var. Benim bunu


insanlarn ilgisini ekecek haber niteliindeki metinler
le ve resimlerle doldurmam gerekiyor. Peki, ne ekiyor
bu insanlarn ilgisini? Bugn, bir R&B sanatsyla at.
Yarn da muhtemelen hrszlk yaparken yakalanan bir
nl olacak. Bu kadn, bir maazadan MP3-alar alp
i amarna sokmaya alrken gvenlik kameralarna
takld. stelik bunu yaparken de btn mal meydanda
grnyor, anlarsn ya."
"Tebrikler, asrn haberi," dedim.
"Byle ineleyici davranmann sana bir faydas ola
can m zannediyorsun? Sen, en baarl kitab iki yz
kopya satm bir airsin. Biz gnde iki yz bin gazete
satyoruz."
"Johanna kaybolduu iin mutlusun."
"Mutlu mu?" diyerek ban iki yana sallad Lassi.
"Hatta daha fazlas," dedim.
"Elbette yledir," dedi kahkaha atarak. Glnden
kibir fkryordu adeta. ok eleniyormu gibi bakt
bana. "stediin hayali kurabilirsin. iir kitab yazp bu
senaryolar iine koyman tavsiye ederim."

krm
z

One doru eilip dirseklerimi masaya yasladm.

"Pasi Tarkiainen'in arkadan olduunu biliyorum. Eski


dostun, daha dorusu."

Durdu. nceden zerinde alarak gelitirdii yor

gun ifadesinde anlk bir atlama olmutu sanki. Bir an

kararszlk geti yznden. Ancak kaskat olmu d ka


buu abucak onarmt atla. Jaatinen'e gnderdii
mesaj iin iimden teekkr ettim.
204

ifac

Lassi konumadan nce bir sre bakt bana.


"Eski bir arkadam."
"Ayn hokey takmndaymsnz," dedim.
"Aslnda senin gibi bir yazar bozuntusunun byle bir
bilgiyi edinmesine ardm ama te yandan hsrana u
radm. Neden biliyor musun?"
Bam iki yana sallayp ellerimi abartl bir ekilde
atm.
"Ne kadar abalarsam abalayaym," dedi, "syle
diklerinde bir mantk gremiyorum. Ad neyse artk bu
adamla bir zamanlar hokey oynam olmamda ne sakn
ca var?"
"smini hatrlamyor musun? Bir dakika nce eski bir
arkadan olduunu sylemitin halbuki."
Lassi mkemmel oyunculuuna snarak i ekti.
Yorgun, bitkin gazeteci adam geri dnmt yeniden.
Kollarn gsnde birletirdi.
"Pasi Tarkiainen senin arkadand ve birlikte radikal
eylemlere katldnz," dedim. "Hokey mevzusunu tesa
dfen rendim. Senin ve Tarkiainen'in adn birlikte
arattmda kt karma. Baka kaynaklardan senin en
u evreci gruplara ye olduunu buldum. Birbirinizi ta

krm
z

ndnza gre Tarkiainen de senin grubunda olmalyd.

Gen ve saftnz. Bombalarn bir eyleri deitirebilece


ini dnyordunuz. Bomba derken hem gerek hem
mecazi anlamda konuuyorum."

Lassi yznde o aina olduum yorgun ifadeyle bakt

bana. eride ise bir eyler dnyordu muhtemelen.

Szlerime devam ettim. "Fortum Energy'de on be


205

Antti Tuomainen

yl nce yaanan bomba faciasnda seni sorguya aldlar.


Tabii, Tarkiainen'i de. Tabii hi bozuntuya vermediniz.
Sula ilikili bir kant da bulunamad. Yine de hibir edi
tr byle bir eyin halka szmasn istemez. zgemiine
ekleyebilecein trden bir hikaye deil sonuta. Yl bil
mem ne, Fortum Energy'ye bombal saldr."
Konumadan nce camdan dary seyretti.
"Birisi bana zamannda, genliinde idealist olmam
bir insan yaamamtr, yallnda ihtiyatl olmayan ise
hayattan bir ey renmemitir demiti. htiyatl derken
burada gereki olmaktan, gerei kavramaktan bahse
diyorum. Genken idealist olduum konusunda syle
diklerinde haklsn. Geri kalan iin ise tek syleyebile
ceim: Git kendini becer."
Bam salladm. "Gen idealist Tarkiainen de senin
gibi alayc bir pislik mi oldu?"
Lassi stn glmsemesini kullanarak yant verdi.
"Pasi Tarkiainen yllar nce ld. dealist olarak m
alayc bir pislik olarak m ld, o kadarn bilemiyorum.
Umurumda da deil. Hem btn bunlarn olanlarla ne
alakas var?"
alakas

var.

Yine

yalan

sylyorsun.

krm
z

"ok

Tarkiainen'in aslnda lmediini ne kadar zamandr bi


liyorsun?"

Dudaklarnn kenarlar hafife hafife seirmi, g

lmsemesi donup kalmt. Burnunu kad. Gerilmeye

balamt.

"Bu tuzak bir soru mu?"

206

ifac

"Hayr," dedim. "Gayet ak bir soru. stelik Johanna'nn kayboluuyla yakndan ilgili. Bu, onu neden ara
maya istekli olmadn ve muhtemelen birok okur ge
tirecek olan bir hikayeyi gz ard ettiini net bir ekilde
aklyor. Dnsene, aileler katlediliyor, yetenekli bir
gazeteci ortadan kayboluyor, polis akn. Tam medya
nn azna layk bir haber. Tarkiainen sana antaj m ya
pyor?"
Lassi clz bir kahkaha att. Hemen yant vermedi.
Gzlerimin iine bakmyordu artk.
"Son sorum," dedim. "En baa dnelim, neden ofisi

krm
z

ne gelmemi istemedin?"

207

12

Johanna biz tantmzda bir i zerinde alyordu.


Ktphanelerin kapatlmas zerine yazd makalede
ilk rportaj yapt kiilerden biri de bendim.
"Buraya sk gelir misiniz?" diye sormutu, nmzde
ki hafta kapanacak olan Kallio Ktphanesi'nin fuayesin
de. Soruyu sorarken kelimeleri vurgulay tarzna vurul
mutum.
Bir frsatn bulduumda, "Daha nce hi karlatk
m?" diye sormutum.
Her zaman olduu gibi utanarak kzarmt. Yanaklarndaki hafif pembelii bile ok net hatrlyordum.
Cevaplarm not defterine geirdikten sonra teekkr et

krm
z

miti. Dnp kapdan kacakken ona ktphaneye ne


sklkla geldiini sordum.

209

Antti Tuomainen

Hafife glmseyerek dnmt bana. "Haftada bir


ka kez," demiti.
te tam o zaman gzlerinin rengini fark etmitim.
Ktphanenin byk blmeli camlarndan giren tm
gnei gzlerinde toplamt sanki. Giderek uzaklaarak
dnyay karanla gmmeye niyetli olan gnein son
nlar bir gazetecinin gzlerinde parlyordu.
"Ne okuyorsun," diye sormutum.
Bir an dnmt. "Genellikle dzyaz," demiti bir
sre bekledikten sonra. "imle ilgili eyler. Dorudan
ya da dolayl."
"Peki tarih okur musun?"
"Bazen."
"Roman?"
"Bazen."
"iir?"
"Hi okumuyorum."
"Neden?"
"nk sinir bozucu geliyor. zellikle de yeni nesil
airler. Kasten her eyi belirsizletirmeye ve anlamsz
hale getirmeye alyorlar. 'Kalbimden szlen kanlar

krm
z

ekicimin sapna damlar, sonsuz ay bir toynak ka


dar sert ama zarif bir mendil gibi meyankknden tap
nama akar.' Bir insan byle bir eyi okuyup da bundan
nasl bir anlam karabilir syler misin bana?"

"Anlyorum," demitim. "Okuduun bir iir kitab ya

da bir airin adn syler misin bana?"

akn gzlerle bana bakm, birka iir kitabnn


210

ifac

ismini sylemi ve ban iki yana sallamt. Bahsetti


i iirlerin biraz mulak olduunu kabul etmitim ama
piyasada gzel iirler de olduunu, hatta fikirlerini de
itirebileceine inandm birka muhteem iir ko
leksiyondan bahsetmitim. Fikrini deitirmese bile en
azndan birka istisnai rnek iin kocaman bir edebi
yat daln kestirip atmamas gerektiini hissettirebilirdi
ona.
"Sen cidden bunlar m okuyorsun?" diye sormutu
inanamayan gzlerle.
"Evet, bunlar okuyorum," demitim, her kelimesini
vurgulayarak.
Bir sre birbirimize bakp glmsemitik. Gzleri l
sld.
"Bana fikrimi tamamen deitirebilecek bir ey ne
rebileceine iddiaya giriyorum."
"Olabilir," demitim.
Benimle birlikte ktphanenin iir blmne gelmi
ti. Ona srtm dnkken bile baklarn hissedebiliyor
dum. Ho bir duyguydu bu. Gneli bir gnde beliren
prl prl rengarenk bir gkkua gibi saryordu turkuaz

krm
z

gzleri.

iir kitaplarnn olduu raflarn nne geldiimiz

de uzanp birka Fin airin eserlerini karttm. En alta

da kendi yazdm iir kitaplarndan birini koymutum.

Johanna'ya her airin karakteristik zellikleri ve slubu


hakknda bilgi vermi, her birinin dili nasl kullandn

bizzat gstermek iin ilerinden iirler seip okumu211

Antti Tuomainen

tum. O ise sessizce yanmda durmu, ilgisini ekmese


bile ilgileniyormu gibi yaparak can kulayla dinlemiti
beni.
zerinde spanyol paa pantolon, siyah polo yaka bir
kazak ve deri botlar vard. Yan yana dururken onun sa
larnn kokusunu, bedeninin scakln ve turkuaz gz
lerindeki ekimi hissedebiliyordum.
Setiim kitaplar arasndan son olarak en alttaki k i
tab am ve bir iir okumutum. Bitirdiimde dnp
ne hissettiini anlamak ister gibi yzne bakmtm. D
ndm kadar baarl bir ekilde etkileyememitim
onu.
"Bilmiyorum," demiti.
"Bir tane daha okumam ister misin?"
"Elbette."
Bir iir daha okudum.
"Btn iirleri ezbere biliyor gibisin," demiti. "Kita
ba hi bakmadan okuyorsun."
Kitab elimden alp sayfalarn evirmi ve kapan i
tarafndaki fotorafm grmt.
Gzlerini kaldrp bana bakmt o an. "Zekice," de

krm
z

miti glmseyerek.

212

13
Kaldrmda bir sre bekleyip Hamid'in youn sis iinde
kaybolup gitmesini bekledim.
Temppeliaukio tren istasyonuna yaptm ksa yolcu
lukta, doru dzgn tanmadm insanlarla aramzdaki
balar dndm. Johanna, Pasi Tarkiainen, Lassi Uutela, Laura Vuola, Harri Jaatinen ve ben. Hatta Bayan
Bonsdorff ve Hamid. Ahti ve Elina'dan bahsetmiyorum
bile. Her ne kadar kendi yolumuza gitmeye alsak, ne
kadar kurtulmaya abalasak da, bizi balayan grnmez
ip bizi birbirimize daha da yaklatryordu.
Elina kapy at. Beni scak bir glmseme ve a
kn baklarla karlad. Holdeki aynada kendime bak

krm
z

tmda Elina'nn neden ardn anlamtm. Gz


lerimden fkran alevleri gren biri kzdm, hatta
213

Antti Tuomainen

fkelenmi olduumu dnebilirdi. Olanlar ona ak


lamak istesem de o anda hibir eye gcm yoktu. En
azndan imdilik. Ona Ahti'yle konumak istediimi
syledim.
"Ahti uyuyor."
"Uyandr."
"Anlamadm?"
"Uyandr."
akn gzlerle bana yeniden bakt. Alnm gibiydi.
Sonunda ondan istediim eyi yapt ve ban iki yana
sallayarak yatak odasna girdi.
Salonda her ey braktm gibiydi. Ahti ve Elina'nn
kitaplndaki her eyi gzm kapal syleyebilirdim.
Hep birlikte burada oturup bir eyler yaparken belirli bir
dzene gre sralanan kitaplar beynime kaznmt adeta.
Kitapln hemen yannda duran siyah koltuun ne kadar
rahat olduunu oturmadan biliyordum artk, baucunda
duran ayakl lambann ne kadar parlak k verdiini de.
Bir gece baya ge bir vakte kadar birlikte vakit geir
mitik. Bizim iin koyu kahve antika bir sandktan mum
ve amdanlarn karmlard. Sandn hemen yannda

krm
z

ki sandalyede ise her zaman olduu gibi sayfalan ak


bir kitap duruyordu.

Oda aina gelse de, yan taraftaki yatak odasndan

gelen sesleri dinlerken buraya ilk defa bakyormuum

gibi hissetmitim. Bize yabanc gelen eyler artm


yordu bizi aslnda, asl ilgin olan bildiimizi sand
mz eylerin aslnda hi de yle olmadklarn anla
makt.

214

ifac

"Birazdan gelir," dedi Elina salona girerek.


"Teekkrler."
"Seni anlamyorum."
"Benim de pek anladm sylenemez," dedim.
Anlaarak yapmz gibi sessizce kanepenin iki ucuna
oturduk.
"Kendinde deil gibisin."
Bir ey sylemedim. Dncelerimi toparlamaya a
lyordum.
"Tapani," dedi Elina bana doru eilerek. "Syle
diklerimi yanl anladn sanrm. Olanlar yani. Pasi
Tarkiainen'le ilgili anlattklarm."
"Seni ok iyi anladm ben."
Bir an duraksad.
"Umarm sana anlattklarm Ahti'ye sylemeyi dnmy rsndr."
Ona bakp sylemenin gereksiz olduu birka kelime
sarf edecekken Ahti salona girdi.
"Tapani. Ho geldin."
Son yirmi drt saatte birka kilo vermi gibi duru
yordu. Boyu da ksalm gibiydi sanki. Ufak tefek g

krm
z

rnmt birden gzme. Byle bir eyin mmkn ola


mayacan bildiimden byle grnmesinin sebebinin

zerine giydii eofman, yn sveter ve kaln spor o


raplar olduunu dndm. Etrafna baknp siyah kol

tuu gzne kestirdi. Elina benden daha da uzaklaarak

kanepenin dier ucuna sktryordu kendisini. Ahti otu

rup bana dnd.

215

Antti Tuomainen

"Elina benimle konumak istediin bir eyler olduu


nu syledi."
nce Elina'ya sonra Ahti'ye baktm. "Seninle bir ey
konumak istediimi sylemedim. Sadece seni uyandr
masn istedim."
Ahti kollarn gsnde kavuturup ban koltuun
arkasna dayad. Ne koullar ne de kyafeti pek uygun
olmasa da avukat gibi grnmeye alyordu sanki.
"Ses tonundan holanmadm."
"Normalde nasl kyor ki sesim?" diye sordum.
"Arkada canls m? Hibir eyin farknda olmayan biri
gibi mi? Yoksa kendisine sylenen her eye inanan biri
gibi mi?"
Ahti Elina'ya bir bak att.
"kimiz de kt bir dnemden geiyoruz. Normalde
pek umurumda olmayacak bir fare sr btn gelecek
planlarmz deitirdi. Elina sana Helsinki mevzusun
dan bahsetmitir."
"Evet, bahsetti."
"Dn gece ateim ok ykseldi. Hl tam iyileemedim. Gerekten yorgunum. Senin ya da Johhanna iin

krm
z

yapabileceim bir ey varsa, syle. Ama buraya gelip


bana kt davranmann ya da Elina'ya kabalk etmenin

bir manas yok. Dostluumuz sana bu hakk vermez.


zellikle de birbirimize destek olmamz gereken byle
bir zamanda."

Yeniden Elina'ya baktm. Kanepenin dier kesinde

kaybolmutu adeta. Dizlerini krarak koltuun zerine


ekmi ve kollarn etrafnda balamt.
216

ifac

"Elina'ya kabalk etmek istemedim," dedim. "yle


hissettirdiysem zgnm. Byle zamanlarda dostluun
ne kadar nemli olduunu daha iyi anladm. Ancak beni
dndren eyler bu dostluun tesinde."
Ahti bacak bacak stne atp dirseini koltuun ke
narna dayad ve ban havaya doru kaldrd. Baka bir
yerde olsak, bu pozisyon onun uzmanln ve stnl
n ifade edebilirdi.
Ancak, zellikle bir avukat iin kyafet her eydi. Kou
eofmanlar ve pamuk oraplar ne kadar istese de ona o
asil havay katmyordu.
"Johanna kaybolal..." diye girdim cmleye. Saatime
bakarak, "yaklak krk sekiz saat oldu," dedim. "Her
em hissedebilecei zere ben de paniklemitim. Bir
ailem olmad iin areyi arkadalarmda aradm. Bu
yzden buraya geldim. Ancak ben geldiimde siz bana
buradan gideceinizi sylediniz. Hem de tam o anda.
Mthi zamanlama. Size neden geldiimi sylediimde
hi dnmeden bana silahn satmay kabul ettin. Nor
malde her eyi en ince detayna kadar dnrsn hal
buki. zellikle de sz konusu silah olduunda. Sonuta

krm
z

yasalarn sk olduu bir mevzu bu. Ama bu konuya hi


kafa yormamtm. Neden dostlarmzn birdenbire her
eyi arkalarnda brakp gittiini bir an olsun dnme

dim."

kisi de bir ey syleyecek gibi durmuyordu. Bu yz

den konumaya devam ettim. "Daireni satamadn


sylediinde bile bir eyden phelenmedim. Sonuta
217

Antti Tuomainen

bir sr kusuru vard. Bina korkun durumdayd, at


su aktyordu ve bodrumu sel almt. Ancak sonradan
kafama dank etti. Bu daireyi hibir zaman satla kar
mamtnz k i . Satmaya almyordunuz zaten. Binann
geri kalannda satlk yerler vard. Mesela bir st katnz.
ki st katnz. atdaki delikleri yakndan tecrbe eden
u iki st kat."
Boazm yanmaya balamt. Umursamadan yutkun
maya altm. Gzm kararyordu. Bitkinlik ve ihanetin
tm fiziksel semptomlarn yayordum.
"Sonra kendi kendime dnmeye baladm," de
dim. Boazm temizlemek zorunda kalmtm. "Dai
relerini satamyorlarsa neden Helsinki'den ayrlmak
istiyorlar ki?" diye sordum. Elina'nn en yakn arka
da kaybolmuken gitmek iin neden bu kadar acele
ediyorlar ki?"
Ahti kollarn koltuunun kenar boyunca uzatp u
ksmlarn eliyle skmaya balamt. Lunaparkta trene
binmi de korkuyormu gibi skca sarlmt koltua.
"Tapani, dnden beri felaket bir durumdaym. Bu
sylediklerinin pek de ila gibi geldiini syleyemeye

krm
z

ceim."

Szlerini umursamadan devam ettim.

"Bunun nedenini Ahti'ye sormalym diye dndm.

Her ey iin mantkl bir aklamann olduundan emin


dim. Ahti'ye gvenebilirim. yi bir arkadam o. Eski

dostum. Ama gerekten yle mi? Cidden merak ediyo


rum."

218

if ac

Ahti ban iki yana sallad. "Tapani, Johanna kaybol


duu iin ok zgnsn. Seni ok iyi anlyorum."
"Dnyorum da," dedim szlerini umursamadan.
"Ahti bana neden iki yldr almadn syledi acaba?
Halbuki geen hafta bir davayla ilgilenmi!"
Ahti birden ba armaya balam gibi elini alnna
gtrd.
"A-Secure'de avukatlk yapyorsun," dedim. "irket
bymeye baladnda sen de baladn orada. Onlar, bir
avu hrszdan baka bir ey deil, Ahti. iddet kullan
yorlar. nsanlardan alp, stne onlar dvp lmlerine
bile sebep oluyorlar. Ama sen yine de onlar iin al
yorsun."
Bir sre sessizce oturduk, Bu konumann nereye gi
deceini merak ediyordum.
Ahti Elina'ya bakt. Gzlerimi Elina'ya evirdiim
de onun Ahti'ye glmsediini grdm. Bu glmseme
neesini deil sevgi ve balln gsteriyordu. Ban
sallad. Ahti de karlk verdi.
"Pekala," dedi fsldar gibi ksk bir sesle. "Bilmiyo

krm
z

rum hi fark ettin mi ama ben hibir zaman iimin de


taylarndan bahsetmezdim, Tapani. Bunun iin kendime

gre sebeplerim vard. Ayrca bahsettiin irkette al


mak iin de sebeplerim var."

Hislerimi da vurmamaya altm. Elimden geldi

ince sakinliimi koruyarak konumaya devam ettim.

"Johanna bunu bir ekilde renmiti. Yllardr

A-Secure gibi irketler iin altn biliyordu. Hat219

Antti Tuomainen

ta bu konuda seninle yzleti. Bunu birka saat nce


e-postalarn okurken rendim. Seninle iletiime geti.
Sonra ne olduysa oldu. Johanna'ya ve sana bir ey oldu.
Pilinizi prtnz toplayp birdenbire kamanz gerektire
cek ne oldu sylesene?"
Ahti tam azn ap bir ey syleyecekken Elina ara
ya girdi. "Biz hl senin dostlarnz."
Ona yandan bir bak attm.
Konumaya devam etti. "Olanlarn bizim dostluu
muzla hibir ilgisi yok. Johanna benim en yakn ar
kadam. Olaylarn byle raydan kacan bilemez
dik."
"Sulularla alyorsan olaylarn bir noktada raydan
kacan tahmin edebilmen gerekir."
"Byle olacan asla dnemezdik," dedi Ahti.
Ona baktm. O da gzlerimin iine bakt dorudan.
"Son kez soruyorum," dedim. "Ne oldu?"
Yeniden birbirlerine bakp balarn salladlar.
"Johanna beni arad," dedi Ahti. "Bana cinayetlerden
ve olaylardan bahsetti. Sonra bana bata inanmadm
teorisinden bahsetti. A-Secure'de yzlerce kontrat ve

krm
z

szlemeyle ilgileniyordum. Bu yzden irketlerle yap

tklar kontratlarn nerede saklandn, kiraclarla ve ev


sahipleri dernekleriyle yaplan grmelerinden nerede

gerekletirildiini biliyordum. Cinayetlerin ayn blge


lerde, hatta ayn kiilerle yaplan grmelerin olduu

semtlerde ilendiini fark etmem uzun zaman almad.

Sonra A-Secure'in kaytlarna girerek irtibatn ilk ku220

ifac

rulduu ve son anlamann yapld tarihleri karla


trdm."
Ban iki yana sallad. Sonra elini gtrp ncekin
den daha sert bir ekilde kamaya balad.
"Her blgede benzer eyler yaanyordu. nce eh
rin bir glgesine bir sat temsilcisi gnderiliyor, ksa bir
sre sonra oradan bir cinayet haberi geliyordu. Ardndan
oraya kamera, gvenlik grevlisi, alarm sistemleri gibi
gvenlik aralar tedarik etmek iin yzlerce talep ge
liyordu. Bata ok hzl para kazandlar. Johanna neler
dndn anlamt."
Ahti gzlerini kaldrd. "Ne yapacam bilmiyor
dum. Kime ne anlatabileceimi de."
"Polise gitmek gelmedi mi aklna?"
Ahti yine ban sallad. "Bizi nasl koruyacaklard
ki?
Olaylarn A-Secure ile olan balantsn nasl ortaya
karacaklard? Ben gidip ahitlik edemezdim. Bunu ya
panlarn bana neler geldiini ok iyi biliyorum."
"Bundan kimseye bahsettin mi?" diye sordum.
"Elina'ya."

krm
z

"A-Secure'den kimse biliyor mu?"

Ahti i ekti. "O da baka bir mevzu."


"Nasl?" diye sordum.

"Szn ettiim kontratlar, zellikle de cinayetlerden

sonra imzalananlarn hepsi ayn kii tarafndan yazld.

Norve'e gitmek istememin sebebi de ite bu kontratlar

yazan irket yneticisinin ta kendisi. Onu sadece birka


221

Antti Tuomainen

kez grdm. A-Secure aslnda iki akll adam ve etkili


bir reklam kampanyasndan ibaret. Geriye kalan her ey
ve tm rnler taeron firmalarn elinde."
Sama gibi grnecek bir soru gelmiti aklma. Yine
de ansm denemek istedim. "A-Secure ne zaman kurul
du?" diye sordum.
"Yaklak drt buuk yl nce," dedi Ahti.
"Kim kurdu?"
"Harry Rosendahl ve Max Vntinen."
Cep telefonumu kartp aradm resmi atm ve
Ahti'ye gsterdim. Gzlerini ksp byttm fotora
fa bakt, telefonu eline alp bir sre inceledikten sonra,
"Burada ok gen duruyor, ama bu o, Harry Rosendahl,"
dedi.
Telefonu bana uzatt.
Ekranda ltl glmsemesiyle Pasi Tarkiainen du

krm
z

ruyordu.

222

14
Ilk bir Temmuz akamnda gn batnmn clz klar
vuruyordu evimize. Odadaki mobilyalar yaz havasnn
kokusunu tayor, akamn karanl ar ar kerken
eyalar da karanla gmlyordu. Mutfan ahap ze
mininde Johanna'nn ayak seslerini duyabiliyordum.
ayna koymak iin taze zencefil rendeliyordu. Sonra
ayn kartrmaya balad. Ardndan bir eyler daha ila
ve ederek kartrmaya devam etti. Az geni bardan
iinde dnp duran kan kard narin porselen sesi
ni duyabiliyordum. Yzde yz emin olamamakla birlikte
Johanna'nn barda eline aldn hissetmitim.
Salona gelip yanma oturdu. Zencefil ve kurutulmu

krm
z

portakalla tatlandrd yeil ayn ve Johanna'nn sala


rnn kokusunu alyordum.

223

A n t t i Tuomainen

"stersen sana da yapabilirim," demiti Johanna, tem


muz akam kadar tatl bir ses tonuyla.
"Hayr, teekkrler," demitim.
Dikkatli bir ekilde ka kartp ayndan bir yu
dum almt. Bardaktan kan buhar yzn bulanklatryordu.
"O zaman birlikte ieriz," demiti.
Kollarm omuzlarna sarmtm.
"Ebeveyn olamayacaz," demiti. "ocuklarmz ol
mayacak."
Gzlerinin iine bakmtm o an. zgn gibi grn
myordu.
Her eyden te, inan ve cesaret vard hayatn mer
kezinde. Johanna ayndan bir yudum daha ald. Her yu
dumda dudaklar bzyordu.
"Haberleri izledin mi?" diye sormutu.
"Evet."
"Oraya gitmitik. Birlikte ktmz ilk tatildi."
"Evet, ama artk yle bir yer yok."
"Artk birok yer iin ayn ey geerli."
"Ayn ekilde dnyoruz," dedim. "Eskiden hayat

krm
z

mzda olan birok ey artk yok."

"Bir metrenin uzunluunu tartmak kadar gereksiz

aslnda bunlar konumak."


"Hayr deil."

"Evet, yle," demiti glmseyerek. ine bir ey

dm gibi uzun uzun bardann iine bakmt.

"Bir metre bir metredir. Bunun aksini ne sen ne de

baka biri syleyemez."

224

ifac

Kahkaha atmtm. "Pekala," demitim. "Bir metre


bir metredir. Dnyann da sonu gelmektedir. Bu konuda
yaplabilecek bir ey yoktur o zaman."
Johanna bana bakmt. Artk glmsemiyordu. "Sa
hip olduumuz tek ey birbirimiziz.
Bu konuda ne dnyorsun?"
"Sadece seni dnyorum," demitim. "Seninle
yim."
"Bu yeterli mi?" diye sormutu gzlerimin iine
bakmadan.
"Neyse," demitim. "Bambaka bir eyden bahsedi
yoruz. Ben seninle mutluyum.
Sylemeye altm ey buydu."
Bardandan bir yudum almt. zerine damlatma
mak iin dudaklarn iyice yaptrmt bardan ucuna.
Scak ayn dikkatlice yutarak dncelere dalmt.
Sessizce oturmutuk bir sre.
"Haberler hakknda ne dnyorsun?" diye sormu
tu.
"armyorum artk," demitim. "Btn bunlarn
olaca bandan belliydi."

krm
z

Odadaki toz paracklar, gnn son klaryla dans


ediyordu.

"Biz ne kadar sredir birlikteyiz?" diye sormutu.

Glmsememek iin zor tutuyor gibiydi kendisini.


"Bilmiyor musun?"

Kahkaha atmt. "Akllm," demiti. "Senin bilip bil

mediini test ediyorum."


"Elbette biliyorum."

225

Antti Tuomainen

"Alt buuk yl."


"Hatrlamana ardm dorusu."
"Hatrlyorum tabii k i . "
ayndan bir yudum almt. Biraz da iilebilir kva
ma gelmi olmalyd. Artk flemeden iebiliyordu.
"Hayatmn en gzel yllar," demitim.
"Birlikteliimiz mi?"
"Evet, son alt buuk yl."
"Benim iin de ayn ey geerli."
Bardann dibinde kalan zencefil paralarn ka
yla syrmaya alyordu. Dikkatini tamamen onu
atlatmaya alan zencefilleri kovalamaya vermiti.
Sonunda istedii miktara ulanca hzlca ekmiti ka
n.
Zencefil paralarnn aznda paralara ayrlrken
kard sesleri duyabiliyordum. Bu kadna aktm.
Onu o yapan kk ve tuhaf alkanlklarna bile hay
randm.
"Bir eyleri deitirebilme ansn olsa, neyi deiti
rirdin?" diye sormutu, yutkunup kalan ay ierken.

krm
z

"Bilmem," diye cevap vermitim. "Bir kitap oku


mutum. Orada da adam kk bir eyi deitirmeye

kalkyor, karlnda tm dnya kelebek etkisiyle de


iiyordu. Olaylar byle geliebilir. Hatta, muhtemelen

byle olacaktr. nk gemite bir eyi deitirdii

mizde, bu dier eyleri de etkileyebilir. Hatta deime


sini istemediimiz eyleri bile. te bunu deitirmeyi

hi istemem."

226

ifac

Johanna'y skca kollarma almtm. Srm gibiydi.


Tirtnn altndaki minik kaslar sk sarlm kk bir
yuma andryordu. Ona dokununca spor yaptn daha
iyi anlyordum.
"Bugn bile deitirmez miydin?" diye sormutu.
"Bugn bile."
Sehpann zerine brakt barda karanlkta kaybol
mu gibiydi. Glge gibi koyu ve tamamen karanlk bir
nesne gibi duruyordu ylece.
"Hata yapyorsun," demiti Johanna.
"Ne konuda?"
"Eskiden byle bir haber alrsam btn dnya bama
yklr diye dnrdm."
"Dnya bana yklmayacak."
"Evet, biliyorum," demiti.
Sessizce oturmutuk. Uzakta bir yerden bir kapnn
alp kapandn duyabiliyordum.
Kapnn kapan eko yaparak oturma odamza kadar
ulam sonra yeniden lm sessizlii hkm srmeye
balamt.

krm
z

"imdi ne olacak?" diye sormutu Johanna.


"Ne ne olacak?"

"Bundan sonra," demiti. "Srada ne var?"

"nemli bir ey yok sanrm," demitim. "Dnya

dnmeye devam ediyor. Biz de birbirimizi sevmeye."


"Sonra?"

"Dediim gibi. Dnya dnmeye devam edecek. Biz

de birbirimizi sevmeye."

227

Antti Tuomainen

Kahkaha atmt.
"Ne kadar da sabit fikirli bir adamsn."
"O sabit fikirli adamla evlisin sen de."
"Evet. Ama bir konuda hatalydm."
"Ne konuda?"
"Mutlu olmak iin baka eylere ihtiya duyabilece
im konusunda."
"Mutlu olmak iin neye ihtiyacn var?"
ki parman kolumun zerinde gezdirmeye bala
mt. Bu his houma gitse de hafif kandrmt.
Tozlar vahi bir rzgarda salnyormu gibi odann
iinde bir oraya bir buraya uuuyordu.
Mutfaktaki ak pencereden girmi olmalyd.
"Mutlu olmak iin neye ihtiyacn var?" diye sormu
tum yeniden.
"Buna. Sana. Bize."
Yeniden sessizlie gmlmtk.
"Bugn bir eyler yazdn m?" diye sormutu.
"Her gn yazyorum," demitim. "Baka trl bir
yerlere varamayacakmm gibi geliyor."
"yi bir eyler kyor mu? Yazdklarndan?"

krm
z

"Belki."
"Bilmiyor musun?"

"Bazen yazar yazmaz anlyorum. Bazen de ok son

radan."

"Peki ya imdi?"

"imdi bir ey yok." demitim. "Belki daha sonra."

Johanna bana dnmt. Bacaklarn kaldrp bacak

larmn stne atmt.

228

ifac

plak ayaklar ve ayak parmaklar ivi gibiydi. G


neli bir gn olmasna ramen bu kadar m olmas
na armtm. Ayaklarn avucuma alarak ovmaya ba
lamtm. Kck ayaklar avularma tam oturuyordu.
"Bunlar konumak istemiyorum ama," diye girmiti
sze.
"O zaman konumayalm."
"Azmdan kt bir kere."
"O zaman konuacaz."
Bir an duraksamt.
"Ya ikimizden birine kt bir ey olursa?"
"Kt bir ey mi?" diye sonrutum. "Dzel emeyecek kadar kt bir ey mi?"
"Fark eder mi?"
"ok ey fark eder."
"Ya birimiz lrse?"
"Dieri yaamaya devam edecek."
"Yaamak denilirse buna."
Ak mutfak penceresinden birinin baheye girdiini
ve bisikletini park ettiini duyabiliyordum. Sonra bisik
letin kilit sesi geldi kulama. Binann d kaps alp

krm
z

kapand.

"Hayat devam ediyor," dedim.

"Sen her zaman sylyorsun bunu."

"nk yle."
"Hayr deil."

"Bilmiyorum," dedim. "Her eyin bir zaman var sa

nrm."

229

Antti Tuomainen

"Eer bana bir ey olursa," demiti. "Umarm bu seni


ykmaz. Umarm hayat devam eder."
"Ben de ayn eyi senin iin isterim," demitim.
Toz zerrelerinin zerine den gne giderek
azalyordu.
"Ama," demiti dayanamayarak. "Eer bana bir ey
olursa ve byle byk konuurken hayatn devam etme
diini grrsen, o zaman hatrlatrm bu sylediklerini."
"Konumann bu noktaya varacan tahmin etmi
tim."
"Elbette," demiti Johanna. "Ne diyebilirim k i . "
Ben onun ayaklarn ovarken gzleri ar ar kapan
maya balamt.
Etrafmz saran lo n altnda Johanna'nn dudaklarndaki hafif glmsemeyi grebiliyordum.
Uykuya dalacakm ya da biraz sonra kahkahalara

krm
z

boulacakm gibi duruyordu.

230

15
"unu anlaman gerekiyor," demiti Elina. Ancak sz
lerinde beni ikna edecek bir ey yoktu. Sylediklerine
kendisi bile inanmyordu.
Dostluklar kavga ya da atmayla deil hayal krkl
ve fiyaskoyla sona eriyordu demek ki. Ahti hibir ey
sylemeden duruyordu. Kapya doru ilerleyip ceketi
mi ve ayakkablarm aldm. Nedense dar kmadan
nce son bir kez dnp arkama baktm. Ahti ve Elina
da ayaklanm koridorun dier ucunda duruyorlard. O
kadar uzaklard ki sanki baka bir evrende yayorlard.
Sylenecek ne kalmt ki? Birlikte geirdiimiz
gzel zamanlarn ve anlarmzn hatrna bunu gzard

krm
z

m etmeliydim? Kk bir eyin iyilikleri ve dostluu

bozmasna izin vermemeli miydim? Yapabileceklerimi


231

Antti Tuomainen

gzden geirdim. Onlara syleyecek tek bir ey vard


aklmda: Elveda.
Hayatta hibir eyi beceremiyorsan bile ar ar y
rmeyi ren diye bir laf duymutum zamannda. Ben
de dalgn bir ekilde, gvenlik kamerasnda uzun uzun
bakp da bir ey bulamadm kavaa kadar ar ar
yrdm.
Gne ksa bir sre nce batm ve gkyz tama
men karanla brnmt. Ne zaman baladn artk
hatrlayamadm yamur da gcn ve tutkusunu ksa
bir sreliine de olsa kaybetmi gibi grnyordu. Gk
yznden dank bir ekilde tek tk yamur damlalar
dyordu. Bulutlar nce dnyay ykamaya karar verip
sonradan vazgemi ve tohumlarn saklamay semi
gibiydi. Korna alarak yanmdan geen ya da umarszca
bana arparak ilerleyen yayalar bile sinirimi bozmuyor
du artk.
Bir yerlerden yank plastik kokusu alyordum ancak
nereden geldiini kestirememitim. Koku birka dakika
boyunca beni takip etmeye devam etti. Yzme den
yamur damlalarn silmek iin elimi kaldrdmda el

krm
z

divenlerimi bir yerde unuttuumu fark ettim. Caddenin

karsndaki kaplar sonuna kadar ak gece kulbnden


gelen yksek ve ritmik ses insanlar ieri aryordu.

nce saatime sonra telefonuma baktm. Zaman ilerliyor


du. Johanna hl aramamt.

Son birka gn bir mr kadar uzun, yorucu ve umut

suz gemiti. Otobs ve arabalarn grltl motorlarn232

ifac

dan gelen sesler kulam trmalyor, egzoz duman ise


yutkunamayacam kadar kurutuyordu boazm. Az
mn iindeki benzin ve egzoz tad bam dndrmeye
balamt. Bir grup gencin koarak zerime doru gel
diini grnce kendimi korumak iin hzla kenara ekil
dim. Hangi dilde bartklarn ya da nereye gittiklerini
anlamamtm. Arkalarndan iki gvenlik grevlisi ko
turuyordu. Onlarn dilini anlayabilmitim. Gvenlikiler
Fince konuarak durmalarn sylese de genler koma
ya devam ediyordu.
Yaklak on metre ykseklikteki kamerann gz hap
sine ald o kavaa gelmitim. Yamur damlalar beni
uyandrmak ister gibi gz kapaklarmn zerine d
yordu. Kamerann gr asna giren yne doru bak
tm. Urho Kekkosen katu ve Fredrikinkatu'yu birbirine
balayan kavak tam nmdeydi. Yzlerce insan, trafik
klar... Johanna'y bulmak iin hibir detay atlama
dan incelemitim kaytlar.
Bazen bakmay brakmadn srece grmek istedi
in eyi gremezsin. Bunu Jaatinen sylemiti.
Telefonumu elime alp onu aradm.

krm
z

Emin olamamakla birlikte, bilgisayarn bana otur

duumda, etrafmdaki insanlarn yzlerinin ne kadar

tandk geldiini fark etmitim. Buraya en son geldiim


den beri masalarndan hi kalkmamlard sanki. Bir i
zerinde younlatklar belli oluyordu. Yzlerinde yine
o ayn donuk ifade vard.

Daha nce oturduum masann bana gelmitim.


233

Antti Tuomainen

ifremi girerek veri tabann atm. Lobiden ikin


ci kata kana kadar yalnzca birka kelime kmt
azmzdan. Jaatinen her zamanki gibi bitkinliinin
yan sra dargn ve mesafeli duruyordu bana. O anda
bambaka bir yerde olmay istiyormu gibiydi. Ancak
nerede olursa olsun onun bu huysuzluunun deie
ceinden pheliydim. Bu huyu yeni yeni edinmeye
balamt.
Biz yrrken etrafmzdan gelen klavye tkrtlarnn
gerisinde, insanlarn kaamak baklarla bizi takip ettii
hissine kaplmtm. Ancak yle bir etrafa gz gezdir
diimde kimsenin umurunda olmadmz fark ettim.
Jaatinen yanma oturup bir ey syleyecekmi gibi bana
bakmaya balamt.
Baklarndan aklnn bambaka bir yerde olduunu
hissettim. Sylemek istedii ey her neyse hemen syle
mek istemedii belliydi. Syleyeceklerini dillendirmek
iin elinden yardm ald. Parman ekrana doru uzatt
ve bir buuk saat sonra geleceini ve neler bulduuma
bakacan syledi. Geri dnmesinin bir buuk saati bul
mayacan syledim ona.

krm
z

Beni dinlemiyormu gibi bakyordu. Sonra tek ke

lime etmeden arkasn dnp odadan kt. Admlar

sert ve aceleciydi. Merdiven boluunda gzden kay

bolduunda iimde beliren fke hissi btn benliimi

ele geirecek gibi oldu. Yarm kalan iime geri dn


dm.

Gvenlik kameralarnn says kafam kartryor234

ifac

du. Byk bir ksmnda grnt karanlkt. ok az


tm blgeyi net bir ekilde kaydetmiti. Birka sokak
ve kava farkl alardan ve yksekliklerden incele
mek mmknd.
zerinde saatlerimi harcadm zamana ve yere geri
dnmtm. Johanna'nn telefonunun en son balant
kurduu Fredrikinkatu ile Urho Kekkosen katu'nun bir
letii kavaktaydm yeniden. Karmdaki grnt hatr
ladm gibi yamurlu ve parlakt. Oynat tuuna basarak
resimlerin nmden geiini izledim.
Grnt kayd yava yava Johanna'nn telefonunun
kapand dakikalara doru ilerlerken ben de ekrana
yaklayordum. Grnt nceden olduu gibi kark ve
yansmalarla doluydu. Bir fotoraftan ya da videodan zi
yade yal boya tabloyu andryordu. Saat tam on ikiye
bir varken Urho Kekkosen katu'nun teki ucunda bana
aina gelebilecek bir yz grr gibi oldum.
Johanna'nn e-postalarnda aslnda kimi grebilece
im ak ak yazyordu.
O anda grntdeki figr yalnzda birka fra darbe
si alm bir resim kadar netti. Aceleci admlarla ilerliyor

krm
z

du resim karelerinde. Byk admlarla giderek daha da

yaklayordu. Grnt saniye saniye netleirken belirsiz

bir figrden insan formuna dnyordu. Yry tarz,


sana soluna bak, bir elinin cebinde oluu... Dn

dm kii olduundan emin olana kadar izlemeye de


vam ettim.

ekil sokan kesine doru ilerlerken cebinden bir


235

Antti Tuomainen

ey karp bakt ve yeniden cebine yerletirdi. Bu, tam


Johanna'nn telefonunun kapand saniyede gerek
lemiti. O srada kavaktan byk bir kamyon ve ar
kasndan sirenleri yanarak ilerleyen bir ambulans geti.
Grnt yeniden empresyonist bir tabloyu andrmaya
balamt. Daha nceden izlediimde zihnimde hibir
ey belirmediini fark etmitim. Kamyon ve ambulans
getikten sonra ekil bir sre kavakta hareketsizce bek
ledi. O kadar uzun sre hareketsiz kalmt ki o anda
orada duran eyin insan olduunu syleyebilmek imkan
szd.
Grnty dondurup byttm. ekil de bydke
daha anlalr hale geliyordu. Btn ekran kaplayacak
kadar byttmde grntnn parlakln ayarlayp
arkama yaslandm. Karmda duran, fra gibi sakalyla

krm
z

Gromov'dan bakas deildi.

236

16
GNDEREN: Gromov, Vasili,
ALICI: Lehtinen, Johanna, TARH: 21 Aralk, 01:37
KONU: Son bir iyilik...
Johanna;
Son kez, senin tam olarak nerede durduunu bildi
imi sylemek iin yazyorum. Mutlu bir evliliin ol
duunu, benim ise yalnzca bir i arkadandan ibaret
olduumu biliyorum. Bunu duymak benim iin zc
olsa da, bundan sonra neden benimle birlikte almak
istemediini de anlyorum. Bundan sonras iin baka
bir fotorafyla alma kararna sayg duyuyorum. An

krm
z

cak senden son kez kk bir iyilik istiyorum. Yollar


mz ayrlmadan nce ltfen birlikte yaadmz anlar

bir kez daha dn. Kosova'da ate altnda kaldmz


237

Antti Tuomainen

gn hatrlyor musun? Seni kimin koruduunu, kimin


kollarna sndn?
Arktik Okyanusu kysnda otobsn bozulduu ve
souktan donmak zere olduumuz o gn hatrlyor
musun? Motoru yeniden altrmay baardmda bana
sylediin eyleri hatrlyor musun? Ben hatrlyorum.
mrn boyunca bana minnettar olacan sylemitin.
mrn boyunca, Johanna. Bunlar senin szlerindi. im
di ben senden bir iyilik istiyorum. Eer gerekten syle
diklerinde samimiysen bu iyilii bana yaparsn. Aynada
kendi yzne ve benim yzme bakabilmek iin bunu
kabul etmelisin. Bunlar yzyze konumay ve bana
drst olmay kabul etmelisin. Hayatn kurtaran biri
ne en azndan bu kadarn borlusun. Eer konutuktan
sonra da hayatnda yerim olmadn dnmeye devam
edersen, ben de bunu kabul edeceim. Senden yz yze
konumak iin bir ans istiyorum. Eer kabul etmezsen,
bunun iin araya birilerini sokmak zorunda kalacam.

krm
z

Vasili

238

17
Evi, parkn kuzey ucunda kalan Keskuspuisto'nun he
men ilerisindeki Maunula'dayd. Dairesi 1950'li yl
larda yan yana ina edilmi alt tane tula apartman
dan birindeydi. Caddeye bakan pencerelerdeki klar
grnce btn dairelerin dolu olduunu anlamtm.
Gromov'un dairesi sadan en sonuncu apartmandayd.
st kattaki penceresinden soluk bir k szyordu d
arya.
Adresini bulmak kolay olmutu ancak Jaatinen'in ko
nuya ilgisini ekmeyi baaramamtm. Ona Johanna'ya
gelen e-postay ve gvenlik kaytlarndaki resmi gster

krm
z

diimde tek syledii bunun bir tesadf olabileceiydi.


Sabrm tarmt artk.

239

Tesadf olabilirmi.

Benimle

Antti Tuomainen

gelmesini istediimde bana vaktinin olmadn syle


miti. Bu cmle konumamzn sonu olmutu.
Hamid'den taksiyi durdurmasn ve arabay binann
karsndaki parka benzeyen kk alann nne park
etmesini syledim. Aalar, allar ve kuytu lamba gl
geleri korunakl bir blge sunuyordu. Kapsn almak
gibi bir niyetim yoktu.
Jtksaari'de yaptm hatalar tekrarlamaya niyetim
yoktu. Vcudumdaki morluklar ve hl gememi olan
arlarm bana bunu tekrar tekrar hatrlatyordu. nce
durup, durum deerlendirmesi yapmalydm. Karanlkta
bir sre bekleyip aalarn zerine den yamurun se
sini dinledim. l yapraklarn hrts ve damlalarn sesi
sakinletirici bir etki yaratyordu.
Apartman hemen yanndaki binadan yaklak on
metre uzaktayd. Sa tarafta ise sk aalarn kapat
t ormanlk bir alan vard. Bu nedenle sa tarafa en
yakn ev, en azndan yetmi metre uzaklkta olmalyd.
Gromov'un penceresinden yansyan klar aalarn
dallarndaki yamur damlalarna vuruyor ve parl parl
parlyordu.

krm
z

Caddeden karya geip ormanla doru ilerlemeye

baladm. Ne kadar dikkatli yrmeye alsam da kum


luk yolda attm her admda bir eyleri eziyormuum

gibi ses kyordu. Patika yolun kenar ksmlar daha

kuru ve dzgnd. Biraz ileride binaya doru dnen bir

yol olduunu fark ettim. Yol uzun zamandr kullanlma


nn etkisiyle fazlasyla inenmi ve aalarn kklerine
240

ifac

kadar kmeye yz tutmutu. Karanlkta yrrken adm


larm ok dikkatli atmaya zen gsterdim.
Arka bahede it yoktu. imlerle kapl bahe bina
nn arkasndan balayarak ormanlk alana kadar uzan
yordu. Pencerelere baktm. Herhangi bir hareket gr
meyince baheden geerek arka kapya ulatm. Arka
kapdan girip kk tatan avluya doru ilerlerken ze
rinde kilit bulunan bir kapnn hafif aralk durduunu
fark ettim.
Durup dinlemeye baladm. Yamur pencerelerin
pervazlarna ve avludaki ta masann zerine derek et
raf mrltya benzer bir sesle dolluruyordu. Bir arabann
hzlandn, yavaladn ve sonra tekrar hzlandn
duyabiliyordum. evremde bir insan olduuna dair bir
iaret yoktu. Dnya fazlasyla slanmaktan kf tutmu
gibi eki bir koku sarmt havay.
nnde durduum kap sessizce ald. erisinde
mine bulunan, gsterili bir ekilde dekore edilmi
kk bir odaya adm attm. Odann karsnda cadde
katna kan merdivenler vard. Merdivenlerden trma
narak mutfakla i ie olan salonda buldum kendimi. Bu

krm
z

oda dorudan ana caddeye bakyordu. Aydnlk veran


dann pencerelerinden ieriye de k szyor ve ahap

zemin boyunca uzun glgeler oluturuyordu. Karanlk


ta kalan duvarlara snarak etraf dinledim. Kendi kalp
atlarmdan baka bir ey duymuyordum Kalbimin
sesi resim ereveleriyle kapl duvarlara arparak eko

yapyordu. Havadar bir kafesle evrilmi merdivenler

241

Antti Tuomainen

ykseliyordu st kata. Caddeden bakp da grdm


pencerelerden yansyan lo k merdivenlere de vuru
yordu.
Merdivenleri ar ar ktm. Komidinin zerinde
duran lamba aydnlatyordu oday. Tam o anda sa tara
fmdan gelen ac dolu bir ses duydum.
"Kim var orada?"
Gromov'un kaba ve atall sesini tanmtm. Bu
kelimeler azndan, nefes alamyonnu gibi zorlukla
kmt. Odaya girdiimde ikimiz de aknlktan ok
geirmi gzlerle baktk birbirimize. Ancak bu ziyarette
korkan taraf bendim. Gromov yerinden kprdamyordu.
zerinde kyafetleriyle yatana uzanmt.
Kollar kanlar iinde iki yana almt. Odada idrar
ve i et kokusu vard.
"Vcudumu hissetmiyorum," demiti zorlukla.
Kan glne dnm yatana baktm. Bilincimi kay
betmemek iin neden orada olduumu hatrlattm ken
dime.
"Johanna nerede?"
"Vcudumu hissetmiyorum," diye tekrarlamt soru

krm
z

mu duymam gibi.
"Vasili, beni dinle. Evde baka kimse var m? Johan

na buraya geldi mi?"

Gromov kula trmalayan bir ses karttktan sonra

onu boacak bir ksrk krizine tutuldu.

"Vasili," dedim. "Bana yardmc ol." Johanna'y ar

yorum. zerinde altnz hikaye hakknda her eyi


biliyorum. ifac ve Pasi Tarkiainen'den haberim var."
242

ifac

Birka adm atp bileinin sarkt keye yaklatm.


Ar ar inip kalkan gsnde kann dnda, koyu rente
bir morluk vard. Bu morluk onu hayatn almakla tehdit
etse de yz bu gerei gzard ediyormu gibi sakindi.
Fel olmu gibi duruyordu. Belki de gsn delip ge
en kurun omurgasna da uramt.
"Senin yazdklarn da okudum," dedim. "Johanna'ya
gnderdiin e-postadan haberim var."
Cep telefonumu kartp ona yazdklarn gsterecek
ken konumaya balamt.
"Baka eyler de var. Tarkiainen'le ilgisi olmayan
eyler."
Telefonumu cebime yerletirdim. Gromov sorgulay
c gzlerle bakyordu bana. Bir eyler syler gibi oldu
ancak ne dediini anlayamamtm. Ona doru eildim.
Neden bahsettiini anlamtm. Ak.
"Akm iin yaptm," dedi.
"Ne?" diye sordum. "Ak iin ne yaptn?"
Cierlerine yeterli hava gitmiyordu. Mmkn oldu
unca az kelime kullanarak kendisini ifade etmeye a
lyordu.

krm
z

"Johanna. Onu nasl sevdiimi anlamasn istedim.

Tarkiainen bana yardm etmek iin sz verdi."

"Tarkiainen'in sana nasl bir yardm dokunabilir ki?"


Sabrszca sorduum bu soru odada yanklanmt.

Kelimeler sanki yabanc birinin azndan kyor gi

biydi. "Johanna beni dinlemiyordu. Ondan bir ans is


tedim."

243

Antti Tuomainen

"Ne iin ans istedin?"


"Onu sevdiimi gstermek iin."
Elbette. Sevdiini gstermek iin uzun yllardr bir
likte alt ona gvenen i arkadan kandrm ve
hayatn bir katilin merhametine brakmt.
"Tarkiainen bana sz vermiti," diye kkredi Gromov. "Johanna'ya hissettiklerimi anlatacakt. ifac
hakknda bildiklerini yz yze sylemek iin onunla
grmek istedi."
Gromov'un bu szleri yar ciyaklama yar fslt bii
minde kmt azndan.
"Tarkiainen ok fazla ey biliyor," demiti, maraton
komu gibi nefes nefese. "Benim hakkmda, Johanna
hakknda. Her ey hakknda. Johanna'yla bulumasn
da ben ayarladm. Ona birinden tyo aldm syle
dim. Tarkiainen onunla konuacakt sonra da buraya
geleceklerdi. Bylece hep birlikte ak ak konua
caktk."
Duvara arpm gibi aniden sustu. Artk dar verdi
i kadar oksijeni ekemiyordu iine. Dudaklarndan son
birka kelime zorlukla dkld. "Sonra Vntinen geldi

krm
z

ve olan oldu. Halime bak."

"Johanna'nn telefonu," dedim. "Sendeydi."

Ban sallamaya alt. Gzlerini kapatt. enesi

hafife oynamt. Bir ekilde hava almaya devam edi

yordu.

"Bir ey daha var," dedi. "Sana sylemem gerekiyor."

Umut ile umutsuzluk arasnda gidip gelen baklar2hh

ifac

la gzlerimin iine bakt. Onu kurtaracak ipe tutunmu


ancak son anda elleri ipten kurtulmu gibiydi. Dayan
ma snrlarm zorlayarak bekledim. Arkam dnp
Johanna'nn telefonunu aramaya niyetlendiim anda ye
niden konumaya balad.
"Nasl hissettiimi bilmiyorsun," dedi.
Hibir ey sylemedim.
"Sen akn ne olduunu bilmiyorsun. Sevdiin insan
kaybetmenin ne olduunu da," dedi. "Ve sonra onu ye
niden bulmay."
Neden bahsediyordu? Kire gibi bembeyaz olmu y
zne baktm sessizce.
"Ben Johanna'y senden ok daha uzun zamandr tanyorum. Bilmediin eyler var."
Elinden gelse glmseyecekmi gibi bakyordu bana.
Ellerimi cebime sokarak gsne ald kurun darbe
siyle lmesi an meselesi olan bir adamn yannda deilmiim gibi rahat bir tavr aldm.
"Birbirimize aktk," dedi. Hayat avularndan ka
yp giden Gromov, nasl da zafer kazanm ve gururlu
bir edayla konuuyordu. "Yirmi yl nce. Ben terk etti

krm
z

i gne kadar. Bir yanl anlama yznden. Sonra hayat


bizi yeniden karlatrd. Ben sadk bir adamm."

Yataktaki kanl bedene bakarak ellerimi cebimden

kardm.

"Johanna senin hakknda yle dnmyor," dedim.

ekii metalin testereyle kesilmesi kadar grltl

kmt.

245

Antti Tuomainen

"Onu kskandrmak istemitim. imi yiyip bitiren


kskanl onun da hissetmesini istedim."
Kendimi kaybetmemek iin bam iki yana salla
dm. Nefesi uzun sre dayanacakm gibi durmuyordu.
Gemiten hatrladm o stn ve zppe baklar g
rebiliyordum gzlerinde. Bu enerjiyi nereden bulduu
nu anlayamamtm.
"Artk onun hakknda ne hissettiimi bilecek," dedi.
Bunu o kadar normal bir ses tonuyla sylemiti ki irkildiimi fark ettim.
"Johanna'nn telefonu nerede?" diye sordum.
"Beni hl seviyor. Nereden biliyorum syleyeyim
mi?"
"Kes samalamay," dedim sesimi ykseltmemeye
alarak. "Telefonu bulmam lazm."
Yeniden nefes almaya alt. ine ekecek hava ararken
gzlerini smsk kapatmt. Arad eyi bulduu anda
gzleri ald. Bana hl kstaha bakyordu.
"Bildiim tek bir ey var," dedi.
Yant vermedim.

krm
z

"Bir eye ihtiyac olduunda, arad kii sen deil

sin."

Onun lmesini ister gibi, bir yandan da yaamasn

diler gibi baktm ona.

"Yalan sylyorsun," dedim sesimdeki belirsizlii

hissettirmemeye alarak.

"Neden yalan syleyeyim ki?" Konumak iin gc246

ifac

n toplamaya alyordu. "Halime baksana. Ben sana


olanlar sylyorum."
"Frsat olsayd beni arard."
"Frsat vard," dedi. Gs inip kalkmyordu artk.
Bunu o da fark etmi olacak ki aceleyle konumaya a
lt. Ancak azndan sadece iki kelime kmt. "Ama
aramad."
Yznde ani bir aknlk belirmiti. Az alp ka
pand. Ban yastktan kaldracak gibi oldu ancak birden
hareketsizce dt. Gzleri tavana akl kalmt.
Odann insan boan rutubeti, Gromov'un l be
deninden gelen rk koku ve gsm sktran d
ncelerimle kck odada bir bama kalmtm. Son
szleri azndan ktndan ok daha yksek sesle yanklanmt duvarlarda. Oradan kmadan nce etrafa ba
kndm, ekmeceleri ve dolaplar kurcalayarak telefonu
aradm ancak bulamadm. Kapya doru ilerleyip kma
dan nce arkam dnp baktm. Gromov, iri bir oyuncak
bebek gibi kan glnn ortasnda kvrlm yatyordu.
Ne syleyeceimi, ne dneceimi armtm. I
sndrp merdivenlerden aa indim.

krm
z

Yar karanlk ak zemin katta bir sre dolandm. O

srada aklma izlediim gvenlik kaytlar geldi. Kap


nn hemen giriindeki askda Gromov'un koyu renkli
ceketi duruyordu. Ceket uzun zamandr kullanlmaktan

anm ve kendini salmt. Ceplerini ararken kendimi


kt hissetmitim. Sol cebi botu. Ancak aradm eyi

sa cebinde bulmay baarmtm. Elimde tuttuum te247

A n t t i Tuomainen

lefon o anda sadece elektronik bir aygt deildi benim


iin. Ona, olanlar ve gerekleri bana anlatmasn ister
gibi baktm. G dmesine basmama ramen telefon
almamt.
O anda sokaktan gelen hzl bir arabann sesini duy
dum. Binann nne gelince aniden durmutu. Motor ta
mamen sustuunda pencereden dar baktm. Siyah spor
aracn iinde srcsnden baka kimse yoktu. Araba
nn sol kaps ald ve geni omuzlaryla Max Vntinen
darya admn att. Pencerenin nnden ekilip hzla
arkam dndm.
Vntinen anahtaryla kapy ap ieri girerken perde
lerin arkasna attm kendimi. Hzl admlarla odaya girdi
ve durdu. Onu gremesem de duyabiliyor, varln his
sedebiliyordum. Sadece birka metre uzamdayd. Bir
an iin nefes alveriini, kalp atlarn ve hatta damar
larndan akan kann sesini duyacak kadar yaknmdaym gibi gelmiti.
Sonsuzluk kadar uzun gelen bir sre sonra merdiven
lerden kmaya balad. Ona baka birinin olay mahalinde olduunu dndrtecek ak bir ekmece ya da her

krm
z

hangi bir kant brakmam olmay umuyordum. Ancak

bir ey olmu olmalyd ki Vntinen aceleyle merdiven


lerden inerek geldii kadar hzla evden kt. Arabasn

altrp uzaklatn duymama ramen perdenin arka


sndan hemen kmaya cesaret edememitim.

Adrenalin ve korkuyla ellerim titremeye balamt.

n kapya gz attm. Vntinen'in arabasnn gittiinden


248

ifac

emin olsam da arka kapya doru ilerleyip geldiim yol


dan taksiye geri dnmeye karar verdim.
Kapy ap bir sre yamuru, ta verandaya derken
kard sesi, oluktan akan sular ve rzgardan sallanan
allar dinledim. Birka metre uzamdaki aalar et
raf kolluyormu gibi sessizce bekliyorlard. Gromov
lmt. Ben ise katilden saklanmaya alyordum.
Hl ayn antann iinde duran silah yanmda getirmek
aklma bile gelmemiti. Zaten neden getirecektim ki?
Tek istediim Johanna'y bulmakt. Gromov'un szleri
zihnimde yanklanyordu. Sylediklerinin gerek olmas
mmknd ama bana hi yle gelmiyordu. arj bitmi
olmasna ramen Johanna'nn telefonu cebimi scack
yapmt. Gromov'un son szlerinin kant belki de onun
iindeydi. Arama kaydnda, mesajlarda, hafza kartnda
ya da resimler arasnda Johanna'nn kayboluuna dair
bir eyler bulabilirdim.
Bylece baz eyler aa kavuabilirdi.
Yol kaygan aa kklerinin arasndan kvrlarak iler
liyordu. Ayaklarmdan biri su birikintisine dieri ise
amura batmt. Ar ar ilerlerken arkamdan bir ses

krm
z

duydum.

"Nasl da tahmin ettim."

Arkam dndmde boum boum olmu iri bir

mee aacnn arkasndan kan Vntinen'i grdm.


Elinde yksek kalibreli bir tabanca vard. Bu, Gromov'un

gsn delip geen kurunun kt silah olmalyd.

Tabii iki aileyi katleden silah da buydu.


249

A n t t i Tuomainen

Yz souk ve irkindi. Ceketinin kaponunu ba


na geirmiti. Kaponunun kenarlar yzne, burnuna
ve elmack kemiklerine glge dryordu. Gzlerini
gremiyordum.
"Senin gibi merakl bir adamn hl hayatta olmas
artc," dedi. "Beni ldrmekle eline bir ey gemez,"
dedim. "Ne senin ne de onun."
"Kimin?" diye sordu.
Souk yamur salarmdan szlerek srtmdan ie
ri girmiti. Uzaktaki bir evden yansyan klar dallarn
hareketiyle dalyordu etrafa. Ne kadar dikkatli baksam
da Vntinen'in karanlkta kalan gzlerini gremiyor
dum. ten bir tavrla sormutu soruyu.
"Sen ve Tarkiainen," dedim.
Ban sallad. "Elbette. O da bu iin iinde. Ama viz
yonumuz biraz farkl. Pasi ok idealist bakyor. Dnyay
deitirme abas iinde. Ben ise fakirlikten bktm usan
dm artk."
Namlunun ucuna bakarken Gromov'u dnmeden
edemedim. "Tarkiainen hl hayatta m?" diye sordum.
Vntinen'in dudaklarnda bir glmseme kvrld.

krm
z

"Karnn durumunu ondan daha ok merak ediyorsundur


herhalde."

Haklyd.

"Johanna nerede?" diye sordum. Titremeye balam

tm. Yamur, rzgar ve dondurucu hava etkili bir kombi


nasyon oluturmutu.

"Bunu sana syleyeceimi dnmyorsun herhal

de."

250

ifac

Silah birka santimetre daha havaya kaldrd.


"Seni lmne terk etmeliyim. Her eye burnunu so
kan ucubeler beni sinir ediyor. ahsi alglama. Sen me
sela. Barma gelip karn hakknda drdr edip durmasan
bu durumda olur muydun?"
Vakit kazanmaya altm.
"Tarkiainen," dedim bir eye tutunmaya alarak.
"Btn bunlar o mu balatt?"
Vntinen'in glmsemesi btn yzne yayld.
"Pekala," dedi. Sesi kaytsz ve kstaht. "Yamurun
altnda havadan sudan konualm. Btn bunlar nasl
m balad? Pasi her zaman olduu gibi dnyay daha
iyi bir yer haline getirmek istiyordu. u iklim deiik
lii mevzusu. Baz insanlarin yaptklar eylerin so
rumluluunu almas gerektiini syledi. Ben de neden
olmasn dedim."
Glmsemesi uup gitti. Silahn namlusunu yeniden
yzme dorultmutu.
"Pasi, ciddi admlar atmaya hazr olduunu syledi.
Ama ciddi adm atana kadar ciddi admn ne olduunu
anlayamyor insanlar. Ayn ey Pasi iin de geerli. nce

krm
z

atp tutarken, i iten getikten sonra yaygara koparma


ya balad. Basit bir denklem kurduumuzu dnyor

dum. Birka putu ldrp para kazanacaktk. Kimse bir


zarar grmeyecekti. Ama Pasi bu manta ayak uydura
mad. ifac olamayacakt. Her iin dnda bir de onun
szlanmalaryla uramak zorunda kaldm."

Etrafma bakndm. Vntinen bunu fark etmiti.


251

Antti Tuomainen

"Hikayeyi dinleyecek misin yoksa kamaya m ni


yetleneceksin? Benim iin fark etmez. Benim tek soru
num seni alnndan m gsnden mi vuracama karar
vermek. Souktan titreyerek gzlerimi glgeli yzne
diktim. Yaklak drt metre uzamda duruyordu. Ya
murdan baka bir ey duyamyordum. Ne bir araba, ne
bir insan. Gerekten ihtiyacnz olduunda ormanlk
yerlerin kuytu kesinde pusu kuran azl genler ne
redeydi?"
"lgini ekeceimi biliyordum," dedi. "Karnla ilgili
blme geleceim. Kusura bakma ama karn tam bir ba
belas. Dinlemek istiyorsun beni deil mi?"
Titreyerek bam salladm. Souk, iliklenme kadar
ilemiti.
"Ben de yle dnmtm," dedi. "Btn bu olayla
rn iinde barda taran son damlayd o. Her ne kadar
her eye burnunu sokan bir kaltak olsa da karn sulu
deil."
Glmseyerek konumaya devam etti.
"Pasi'nin bir hayali vard. Bir gazeteci bulacak ve
yaptklarn insanlarn anlamasn salayacakt. Hakl

krm
z

nedenlerini halkn anlamasn istiyordu. Artk ne demek


se bu. nsanlar bunlar neden yaptmz anlarsa, bunun
gerekli olduunun farkna varacaklard."

Kahkaha atmaya balad. Silah elinde sallanp duru

yordu.

"Dur, en gzel ksm geliyor. Hakllmz grnce

insanlar bize katlmaya balayacakm. Nasl ama?"


252

ifac

Bir ey sylemedim. Vntinen titrediimi fark et


miti.
"Heyecandan titriyorsun bak. Ama ben bu fikri o ka
dar da heyecan verici bulmamtm. Bunun beni durdur
masna izin vermedim. lerimiz iyi gidiyordu."
"Tarkiainen de bu iin iindeydi," dedim.
"Olmak zorundayd demek daha doru. Bu gven
lik irketiyle ilgili pheleri vard. nsanlarn bunun bir
dzmece olduunu anlayacaklarn ve bize srt evire
ceklerini dnyordu. Bu yzden, doru anlalmak
iin olaydaki byk resmi grebilecek ve hikayemizin
olumlu taraflarn geni kitlelere yayacak bir gazeteciye
ihtiyacmz vard. Biz de bu ii eski karsnn yapmasna
karar verdik."
"Onlar evli deildi," dedim. "Johanna nerede?"
Vntinen souk bir kahkaha att. "Anlamyor musun?
Sana sylemeyeceim. Btn bunlarn nasl baladn
anlatmam istemitin. Artk biliyorsun. Syleyecek ba
ka da bir eyim yok."
Bir sre sessizce durduk. Yamur aalarn ve amur
topran zerinde dans ediyordu adeta. Sol tarafmdan

krm
z

gelen bir ses duyabiliyordum. Uzaklarda bir yerlerden

geliyor ve testereyi andryordu. Motorlu biri de olabilir

di. Ancak o kadar uzaktayd ki iime yaramazd. Konu

may srdrmek zorundaydm.


"Neden?"

"Ne neden?"

"Genel olarak soruyorum. Neden?" Gzlerinin dur253

Antti Tuomainen

duunu dndm karanlk yere doru bakarak. "Ne


den Johanna'nn yerini sylemiyorsun? Neden masum
insanlar ldrdn?"
Sanki le yemeinde ne yiyeceimizi konuuyormuuz gibi kaytsz bir tavrla omuz silkti. "Son yakla
t," dedi. "Ne yaptmzn ne nemi var? ki alternatifim
vard. Ya acnas bir barmen olarak bok ukurunda ayak
ileri yapacak ve sefil bir hayat yaayacaktm, ya da ku
zeye tanp mutlu mesut yaayacaktm. Ayrca, hangi
miz gerekten masumuz ki? te tam bu noktada Pasi
ile ben ayn izgiye sahibiz. Uzun yllar boyunca neler
olacann bilincinde yaadk. Ancak kimse bunlar de
itirmek iin bir ey yapmad."
"Baz insanlar denedi ama," dedim. Dudaklarm bile
titriyordu. "ok insan."
Vntinen'in i ekiiyle hafif buhar kmt azn
dan.
Ancak yere den yamurlar buhar da silip gtr
mt kt anda.
"Evet, ne demezsin," dedi bkkn bir ekilde. "Ama
olanlar oldu. Buna vaktim yok benim."

krm
z

Silah dorulttu. Silahn namlusu giderek byyor

gibi gelmiti. Dnyada greceim son ey bu olacakt


demek ki. Her eyi sona erdirecek kara bir delik.

Kulaklarm sar edecek kadar yksek bir silah sesi

duydum. Aalar bile irkilmiti. Vntinen'nin kaponu

arkasna dmt. Yznde bir boluk vard. Bu bo


luk alnnn ortasndayd. Sa taraftan gelmiti kurun.
254

ifac

Vntinen yere yld. Yz slak amurun iine gml


mt.
Aacn arkasndan beliren Hamid, Vntinen'in l
bedeninden uzanan kollarna ve ayaklarna basmadan
yanma geldi. Farkl grnyordu. Gzlerinde acmasz
bir bak vard. Ksa kesilmi kvrck salar yamur
da elektrie kaplm elik yn gibiydi. Zayf yzndeki
elmack kemikleri daha da belirginlemiti sanki. Elin
de, srt antamda unuttuum silah tutuyordu. nce ona,
sonra Vntinen'e baktm.
Vntinen tabancasn toza amura bulanm cansz
eliyle hl sk sk tutuyordu. Bann bir tarafndan
kan kemik paras yamurun etkisiyle kandan arnm
bembeyaz parlyordu. Gzlerimi yeniden Hamid'e e
virdim.

krm
z

"Ben nceden taksici deildim," dedi.

255

krm
z

NOEL ARFES

nc kattaki karanlk evin tam ortasnda duran ate


kzl Noel yldznn pencerelerden dar vuru
yordu. Bina bu n altnda alev alm gibiydi. itme
yetim geri dndnde duyabildiim tek ey araba
nn klimasnn grltl sesi ve zerine vuran yamur
damlalarnn patrts oldu.
Hamid hi konumadan oturuyordu src koltuun
da. Teekkrme de karlk vermemiti. Gzleri ylece
n camdan dary seyrediyordu. Her an, kendisinden
hi beklenmeyecek bir ey yapacakm gibi duruyordu.
Torpido gzn aarak silah iine koydu. Bata geri is
temeyi dnm olsam da bunun anlamsz bir talep ola

krm
z

can fark etmitim. kimiz arasnda o silah kullanmay


bilen tek kii oydu.

259

Antti Tuomainen

Ksa bir sre sonra Vntinen'in arabasn nereye park


ettiini bulduk. Park yoldan ayran bir metre yksekli
inde kum tepecii duruyordu nmzde. Johanna'nn
telefonunu arja takarak cebimde Vntinen'in arabasnn
anahtarlaryla taksiden indim.
Rzgar biraz yavalam gibi duruyordu. Gecenin taze
kokusu burnuma sert bir ekilde arpmt. Vntinen'in
siyah arabas yeni ykanm gibi prl prld. Arabann
zerine den yamur damlalar inci gibi parlyordu.
Kapy ap src koltuuna oturdum.
Arabann ii de d gibi tertemizdi. Kap ve koltukla
rn ceplerini aradm. Birka para kat, eldiven ve bo
zuk para buldum. Torpido gznde ise sadece arabann
kullanma klavuzu duruyordu. Aracn dar arka koltuklar
hi kullanlmam gibiydi. Src koltuu dnda dier
koltuklarn alt ksmlarna ayak baslmamt. Dar
kp koltuklar ileri geri hareket ettirerek altlarna baktm.
Bir para toz bile bulamamtm.
Arabann etrafndan dolanarak bagaj kapan atm.
Kk bagaj tkabasa doldurulmutu. inde, uzun elik
fermuarl bir spor antas vard. antay anca iinde

krm
z

muhtemelen Vntinen'e ait olan erkek kyafetleri oldu


unu grdm. Biraz kurcaladktan sonra hem yazlk hem

de klk kyafetlerin bir araya konulduunu fark ettim.


Noel Arifesi gelmiti. Demek ki Vntinen'in gerekten

de kuzeye gitmek istedii doruydu. antas bile hazr

olduuna gre ksa sre sonra yola kmay planlyor ol


malyd.

260

ifac

Bagajda duran dier iki antay atm.

lerin

de bir sr kyafet, banyo malzemeleri, tra takm ve


Vntinen'in pasaportu vard. antalar arabadan indirip
bagajn iine baktm. Yedek lastik ve kriko dnda bir
ey yoktu.
Bagaj kapatp arabay kilitledim. Balmumu maske
takm gibi ifadesiz yzyle ylece duran Hamid'e do
ru yrmeye baladm. Cesedini incelersem Vntinen'in
tam olarak nereye gideceini bulabileceimi dnyor
dum.
Vntinen'in l bedeni dt pozisyonda yatyor
du. Silah ksmen amura gmlmt. Souk yamur
dan bembeyaz olmutu yz. Bedeni ve kyafetleri o
kadar slanmt ki topran bir paras gibi duruyordu.
Ceplerini kurcalarken vicdanm szlamt. O gn ikin
ci kez l bir adamn ceplerini yamalyordum. Ancak
aradaki fark bu kez ceketin iinde bir beden olmasyd.
Ceplerinden birinde telefon buldum. Hzl hzl kurulayp taksiye geri dndm.
Hamid radyoyu am, arabann ii bir kez daha bil
mediim bir dilde iinde ritmik bir ekilde sylenen bin

krm
z

lerce kelimenin kullanld hip-hop mzikle dolmu


tu. Hamid normal hayatna geri dnmeye alyordu.
Baklarn gremediim iin ne dndnden emin

olamyordum. Ona byle iyi ate etmeyi ya da insanlar

ldrmeyi nerede rendiini sormadm. Belki de biraz


zaman geince kendiliinden balard konumaya. Ya da

bu kadar bitkin olmadm bir gn bunun zerinde ko


numak iin enerji bulabilirdim.
261

Antti Tuomainen

Vntinen'in telefonunda ifre yoktu. Dorudan me


sajlarna girebilmitim. Aradm eyi bulmak uzun za
manm almad.
Tren biletini tek kiilik almt. Ancak mesajlardan
kiinin bu akam birlikte yola
kacan anlamtm.

krm
z

Tren, krk alt dakika sonra kalkacakt.

262

Sokak lambalarnn plak insan sesleriyle uuldayan tren istasyonunu l l aydnlatyordu. Gzalc klar o kadar parlakt ki insanlar bile delip iinden
geiyordu adeta. Her bir ynden barlar, konumalar,
tehditler, ricalar, yalvarlar ykseliyordu. Her saat ba
tren kalkmasna ramen insan akn bitip tkenecek gibi
deildi. Doudan, gneyden ve batdan her geen gn
daha fazla insan akn ediyordu. stasyonun iinde kara
borsa bilet satan insanlar da vard. Her geen gn bir n
cekinden daha ok umutsuzlua kaplan, zihninde bin
lerce numara yatan hrsz ve dolandrclar ve elbette ki

krm
z

bunlarn yan sra normal insanlar doldurmutu istasyo


nu. nmden geen herkesi polis, asker ya da gvenlik
grevlisi zannediyordum.

263

A n t t i Tuomainen

ocuklarn barlar, ebeveynlerin onlar susturmak


iin kulland yattrc ve tehditkar szler byk bir
panik ortamnn yaratlmasna olduka byk katklarda
bulunuyordu. stasyon binasna hzl ve aceleci adm
larla girdim. Elinde tfekleriyle devriye gezen gvenlik
glerinin radarna girince yavaladm. Gvenlik kont
rolnden gemek iin sraya getim.
Kaybettiim zaman dnmemeye alarak etraf
ma baknmaya baladm.
Vntinen'e bu gece elik edecek iki kiinin Tarkiainen ile Johanna olmamas ihtimali de vard. eitli
rklardan ve milletlerden olan yzlerce insann arasn
da bana tandk gelen bir yz yoktu. Bu kadar farkl
insann tek ortak noktas gzlerindeki korku ve aresiz
likti. Herkes, kuzeye gitmeye abalayan bunca insan
dan yalnzca kk bir ksmnn hayatn iyi bir ekilde
srdrebilecei ii, evi ve gday orada bulabileceini
biliyordu.
Bamfetti Jaatinen konutuumuz gibi ieride beni
bekliyordu. Birka saat nceki kadar kafas karm ve
suratsz grnmyordu. Ancak ilk bulumamzdaki ka

krm
z

dar kendinden emin bir tavr da yoktu. O anda sadece bir


eyleri karm bir adamn ifadesi vard yznde, ve o
da bunun farkndayd.

"Yirmi birinci peron," dedim daha selamlamadan.

Sylediim perona doru atlacakken beni kolumdan

tutarak durdurdu.

"Tapani," dedi alak sesle. "Eer Tarkiainen'i bulur

sak..."

264

ifac

"Yrmeye balarsak bulacaz," dedim kolumu kur


tararak.
Birka adm atp nme geti. Gzleri beni bouyor
du. "Tarkiainen'i bulsak bile onu tutuklayamam."
"Neden?" diye sordum.
"DNA testinin sonularnda bir sorun var. Daha do
rusu asl sorun test sonularnn ortadan kaybolmu ol
mas."
Bir ey sylemedim. Etrafndan dolap kapya doru
yneldim. Bir yandan konuarak beni takip etmeye ba
lad. Duyduum tek ey hizmet sunucusunun kt,
yedek kopyalarn kaybolduu ve bu durumun bir felake
te yol atyd. 21. Platform ileride sol taraftayd. Tre
nin kalkna dokuz dakika kalmt.
Ar grnml bavullarn, tka basa doldurulmu
antalarn ve bunlar tamak iin cebelleen insanlarn
arasndan manevralar yaparak ilerledim. Yksek tavanl
istasyonda kan o kadar fazla ses vard ki ne Jaatinen'i
ne de kendi ayak seslerimi duyabiliyordum. Yiyecek sa
tclarnn ve insanlarn aresizliinin kokusunu alabili
yordum. Noel Arifesi gelip atmt ama bunu kantlaya

krm
z

cak hibir iaret yoktu koca terminalde.

Bir sr lke, kta, dil ve leheden geerek ilerledim.

Grnen o ki Helsinki uluslararas bir ehir olmay ba


armt. Ancak bu, hayal ettiimiz gibi olmamt ne

yazk ki.

21. Platform da istasyonun her noktas gibi insan ve

eyalarla doluydu. Platformda duran trenin ba sonu


265

Antti Tuomainen

grnmyordu. Vntinen'in koltuu 18. vagondayd. n


sanlarn arasndan geerek platform boyunca yrmeye
baladm. Jaatinen de arkamdan geliyordu. Hzl hzl
darack yerlerden gemeye alrken kendimi ip zerin
de yryen cambaz gibi hissetmitim.
Elimden geldiince vagonlar saymaya baladm.
nsan kalabal vagonlarn balayp bittii yerleri bile
kapatyordu. Bir yandan hzl ilerleyip bir yandan da va
gonlar saymak zorlu bir iti.
16. vagona ulatm dndm anda insanlar
iterek gemek zorunda kalmtm. Vagonun zerinde
yazan numaray okumaya alrken i r i yar sakall
bir adam bana omuz atmt. Le gibi ter kokan pislik
iindeki adamdan kurtulup onun yryp gitmesini
bekledim.
Sonunda vagon numarasn grmeyi baarmtm:
17. vagona omzumun deecei kadar yaklap platform
boyunca ilerlemeye devam ettim. Fince, ngilizce, Rus
a ve birka farkl dilde tren iin son ar anonsu ya
plmaya balamt. Yrmek giderek zorlayordu.

krm
z

Kalabal itmeye devam ettim. Karlnda birok

kfr duymutum. Etrafma bakmadan koarken, k


mr gibi kapkara gzleri olan bartl yal bir kadn,

uzun metal ulu emsiyesiyle bacama salam bir dar


be indirmiti.

Sonunda 18. vagona ulatm. Tm pencerelerine bak

maya altm. Jaatinen de bana yetimiti. Ben bir ey


266

ifac

sylemeden onun bir eyler bararak ileri atldn gr


dm. Onun gibi iri bir adam iin beklenmeyecek bir hz
da hareket ediyordu.
Tarkiainen'i ilk nce profilden grdm. Jaatinen'in
kendisine doru ilerlediini fark etmi olabilirdi. Yzn
deki ifade hafife deiti. Saniyenin onda biri kadar bir
srede yerinden frayp komaya balad. Ben de ikisinin
arkasndan atldm.
Jaatinen Tarkiainen'le arasndaki mesafeyi kapatmak
zereyken platformda duran bavullardan biri ayann
stne dt. Onun kkreme gibi kan barn duy
dum.
Baca tuhaf bir ekilde dnmt. Yzst dmemek iin sol elini siper etti. {Cdama atlayan bilei
nin sesi geldi.
Yaral dizini tutup srtst yere uzanrken ona ye
titim. Yznde ac dolu bir ifade vard. Krlan elini
gsnn zerine koymutu. Dier eliyle belinde du
ran silah kartp bana uzatt. Tek kelime etmedim.
Dnecek zamanm yoktu. Silah alp komaya ba
ladm.

krm
z

Tarkiainen raylarn zerine atlamt. Ben de onu

takip ettim. Platformdan atladmda kaslarm kasma


ya balayan laktik asiti hissetmitim. Yere dtmde

yaylanmay baaramadm. Toparlanana kadar biraz t


kezledim. Yeniden ritmimi bulduumda kalkan ve varan

trenlerin anonsunu yapan metalik sesi duydum. Tenimde

kk bir yamur damlas hissetmitim. Sol tarafmda


267

Antti Tuomainen

tek grebildiim ey gkyzne ykselen cam ofis bina


laryd. Siyah pencereleri zerine su dklm buz gibi
parldyordu.
Tarkiainen kouya avantaj l balamt. Ona yetimeye
alrken nefes almak iin yutkundum. Linnunlaulu'ya
doru uzanan yeil tepeciklere ve eski villalara yakla
mt. Silah elimde arlk yapyordu. Her admda gide
rek daha da arlatn hissediyordum. Kollarm ba
caklarma uydurarak raylarn zerinden komaya devam
ettim. Tarkiainen'in srt giderek byyordu gzmn
nnde. Yamur, karanlk gece ve raylar aydnlatan
klar grm bulanklatryordu. nmde duran
elektrik direkleri ve kablolar tamamlanmam bir at
gibi ykseliyordu bamn zerinde.
Souk ve slak hava boazm ve gsm yakarak
geiyordu. Cierlerime hava ekmeye altm. Ta te
pelerin arasnda raylarn ksald noktada bulunan Linnunlaulu'daki kprye yaklatmzda bacaklarm ar
lamaya balamt. stasyona yanaan banliy treni sa
taraftaki raylardan geerken sendeleyen metal sesleri
duyuldu. Soldaki raylar ise bombotu.

krm
z

Ta tepenin yanndan geerken aramzdaki mesafe

on be metreye kadar dmt. Ancak bacaklarm ar


tk imento kadar sertlemiti. Bu yzden yavalamaya

baladm. Elimdeki tabanca da tanamayacak kadar

arlamt. Bir karar vermek zorundaydm. Ahti'nin

bana gsterdii gibi emniyet mandaln atm, sol elimi


havaya kaldrp ate ettim.

268

ifac

Tarkiainen sesi duyunca sramt. Dengesini kay


bedip tkezledi. Arkasn dnp bana bakt. Konuamyordum. Silah ona dorulttum. Yerinde ylece durdu.
Bir yandan nefes almaya alarak dier yandan silah
dzgn bir ekilde tutmaya alyordum. Cierlerim
ne eilmemi ve ellerimi dizlerimin zerine koyarak ne
fes ekmemi istiyordu. Hatta srtst yere uzanp ylece
beklemeyi. Nedense Tarkiainen benim kadar yorulmua
benzemiyordu.
"Sen Johanna'nn kocas olmalsn," dedi. arm
grnmyordu.
Bam salladm. Hzl hzl nefes alarak silah salla
madan tuttum. O kadar ard ki kolum uyumaya ba
lamt. Ona doru birka adm attm. Fazla yaklamak
istemiyordum. Ancak hareket ettiimde kaslan bacakla
rm daha az ac veriyordu bana.
"Ne yapacaksn?" diye sordu. "Beni vuracak msn?"
Sakinliimi korumak iin irademi kontrol etmeye
altm. "Mecbur kalrsam," dedim ve derin bir nefes
ektim iime.
Aramzda be alt metre mesafe kalmt. Sa taraf

krm
z

mzdan bir baka banliy treni geti. Vagonlar raylarn

zerinden geerken ritmik bir ses kartyor ve yeri titre


tiyordu. Bacaklarm da titremeye balamt. liklerime
kadar hissetmitim bu titreimi.

"Sylediklerini duyuyor musun sen?" dedi Tarkiai

nen. "Mecbur kalrsaym."

Islanan yz parlyordu. Onun dnda ayn foto269

Antti Tuomainen

raflanndaki gibi kendine gveni tam, kasl ve yakk


l saylabilecek bir adamd. Gzlerinde zeki bir bak
vard. Salar ksa ve dzgn bir ekilde kesilmiti.
Moda anlayma hi de ters dmeyecek yar uzun
bir ceket, oxford gmlek ve spor ayakkablar giymi
t i . Raylarda ylece dururken az sonra defileye ka
cak bir manken gibi grnyordu. Yakkl adamlar
terk edilmi fabrikalara, antik dkkanlara ve raylara
yerletirip ekim yapan kontrast bir temas vard bu
defilenin.
Nefes alveriim normale dnmeye balamt. Ba
caklarmdan kuvvet ekilmi gibiydi. Kollarm hisset
miyordum.
"Neyin peinde olduumu biliyorsun," dedim.
Tarkiainen bir ey sylemedi.
"Johanna," dedim bota kalan elimde yzmdeki teri
ve yamuru silerek.
Tarkiainen'in ifadesi deimedi. "Vntinen'i bulmu
sun anlalan," dedi.
Elimdeki silaha baktn fark ettim.
Benim de gzlerim silaha kayd.
tuttuum

tabanca,

Vntinen'in

krm
z

Elimde

Kespuspuisto'da cansz bir ekilde amurun iinde ya

tarken elinde tuttuu silaha benziyordu.

Bam sallayp yeniden Tarkiainen'e baktm.


"Umarm hakettiini bulmutur," dedi.
Bam salladm.

"Vahi pislik. Hasta ruhlu herif," dedi Tarkiainen.


270

ifac

"Kim?" diye sordum.


"Vntinen. Bildiin gibi."
"Sen yle deil misin?"
Ban iki yana sallad.
"Aileleri katleden bir cinayete ortak olmana ramen
mi?"
"Onlar Vntinen ldrd," dedi. "stelik bundan
zevk ald. Onlar ben ldrmedim. Ben sadece yapmam
gerekeni yaptm."
"Neymi yapman gereken?"
"arm gibi davranmann bir anlam yok," dedi.
"Sen de zeki bir adamsn. Bana anladn syle."
Bir an duraksad. "Eer Johanna'nn dedii kadar
zekiysen, anlyor olmalsn. Benim amacmn insanlar
ldrmek olmadn ok iyi biliyorsun. Benim hedefim
insanlara yaptklarnn sonularn gstermekti."
"Bunu o len ocuklara anlat."
"Yaasalard ne greceklerdi ki?" diye sordu ve yan
tarafa doru bir adm att.
Elimi onun durduu yere evirdim. "Gda kalmad,
su kalmad. Hibir ey kalmad. Yaayamadklar tek ey

krm
z

yava yava boularak lmek olacakt. Hayatta yaayp


da grecekleri ne kald? Yamyamlk m? Salgn hastalk
lar m? Kocaman bir plkte birbirine sava ap duran
insanlarn arasnda ne yapacaklard?"

"Bu karar kendileri vermeliydi," dedim silah sola

doru ynelterek. Tarkiainen neredeyse raylardan ka


cak kadar uzaklamt. Ancak kaacak bir yeri yoktu.
271

Antti Tuomainen

"Zaten btn sorun da bu," dedi Tarkiainen. Yz


gergin ve telalyd. "Herkesin seim hakknn olmas.
Hibir eyin snr yok. Bugn bu yzden bu noktadayz.
kimiz. Sen ve ben."
Sa tarafmzdan bir baka banliy treni grltyle
geti. Birileri eninde sonunda raylar zerinde duran iki
adam fark edecekti. stasyonda grdm gvenliki,
polis ya da askerlerden biri mi olacakt o kii?
aktrmadan arkama gz attm. stasyon yamurun
altnda parldayarak grm kstlasa da insanlarn
bizi bu karanlkta iki kayaln arasnda greceinden
pheliydim.
"Johanna nerede?" diye sordum bkkn bir tavrla.
"Acelen ne? Biraz sohbet edelim," dedi Tarkiainen.
Glmsedi. "Ya da istersen vur beni. Plann bu mu?
Yoksa beni polise mi teslim edeceksin?"
Jaatinen'in bana syledikleri geldi aklma. Kantlar
yok olmutu.
Tarkiainen'i sulu gsterecek ya da tutuklanmasn
salayacak bir delil yoktu. Ona bunlar sylesem zafer
lklar atarak yryp gidebilirdi. O zaman da onu

krm
z

vurmaktan baka arem kalmazd. Ancak bunu yapa

bilecek cesaretim olduunu zannetmiyordum. Dier


yandan insanlarn umulmadk zamanlarda umulmadk

eyleri yapmak gibi bir zellikleri olduunu duymu

tum.

"Ne hakknda konumak istiyorsun?" diye sordum

birka saniye daha kazanmaya alarak.


272

ifac

"Olaylarn hikayesini dinlemek istemez misin?"


"Vntinen anlatt. Agzllk. . Ayrca cinayet i
leme istei."
Tarkiainen sylediklerimden holanmam gibi ban
iki yana sallad.
"Sebebi bunlar deil," dedi. Sanki ona dorultulmu
bir silaha kar deil de popler bir talk ovda konuu
yor gibiydi. "Sebebi insanlk iin doru admlan atmak.
O ldrlen insanlar kimdi zannediyorsun? Ba m?
Hmanist mi? Onlar kendilerinden baka bir ey dn
meyen bencil ve kaytsz narsistten baka bir ey deil
ler. Gerek katil ite onlar."
Yarm glmsemesinin ardndan kuru bir kahkaha
ykseldi.
"Onlara syleyecek baka bir ey bulamyorum.
Sebep olduklar ykmn farknda olmalarna ramen
bunu nlemek iin bir ey yapmadlar. Yalan syleyerek
srdrdler katliamlarn. En kt ey de kandrlmak.
evre dostu olmalar, ekolojiyi koruduklar ve doaya
sayg duyduklarna dair syledikleri o yalanlar... Plas
tikle ya da ime suyuyla sulanm pamuklara sardklar

krm
z

elektronik aletler evreye hasar vermekten baka bir ie

yaramyor. Ykm hazrladlar. Yerine asla koyamaya


camz eyleri pleriyle kirlettiler."

Raylarn dna doru bir adm daha att. Ben de

admlarmla onu takip ettim. Sesini ykselterek konu


maya devam etti.

"Sen akll bir adamsn. Organik gda tketmenin


273

A n t t i Tuomainen

ya da hibrid araba kullanmann sorunlar zeceini


gerekten dnmyorsun deil mi? Ya da evre-dostu
rnler kullanmann? Ne demekse bu da artk. Neden
pazarlamaclar Sovyetler'i andran bir dilde konuuyor
lar hep? Komnizm zerinden liberalletirme hakknda
konumak gibi bir ey bu da. Anlyor musun Tapani?
Aslnda diktatrlkle ynetiliyoruz. Diktatrlere kar
klr m?"
Raylarn neredeyse tamamen dna kmtk. Zemin
titremeye balaynca bam evirip arkama baktm. Bir
tren daha ayrlmt istasyondan. Birka dakika iinde
bulunduumuz yere ulaacakt.
"Uurumun kysndayz Tapani. Elimizden gelen tek
ey yreimizin gtrd yere gitmek. Ge olduunu
bile bile geriye kalanlar korumak."
Tren yeryzn kkten uca sallyordu sanki. elik
tekerleklerin elik raylara srtnerek kard ses ku
laklarm trmalyordu.
"Ben iyilerin tarafndaym Tapani. Bir zamanlar
dnyay kurtarmaktan baka bir ey dnmyordum.
imdi dnyann kurtarlamayacan biliyorum ancak

krm
z

ktlk ve bencillik hkm srmeye devam ettike iyi

liin de hayatta kalmas iin urayorum. Adalet yeri


ni bulmayacak. Yine de tamamen kaybedilmi bir sava

deil bu."

Tren uzun bir uyar sireni ald. Neden yaptm

bilmeden havaya kaldrdm silah. Tren durduumuz

yere ulamak zereydi. Geriye doru birka adm atp


Tarkiainen'e baktm.

274

ifac

Raylarn tam ortasnda, trenin aydnlatt yol ze


rinde duruyordu. Etrafmz saran kayalklarda uyar
anonsu ikinci kez yankland. Tren iki metre uzam
dan geerken Tarkiainen gzden kaybolmutu. Silah
m indirdim.
Vagonlarn peine takan tren grltyle geerek se
siyle birlikte gzden kaybolurken Tarkiainen'i en son
grdm noktaya temkinli bir tavrla gz gezdirdim.
Ne grmeyi bekliyordum ki? Paralanm bir vcut,
bembeyaz kemikler, ortala salm organlar...
Gzlerimi biraz yukar kaldrdmda uzun itleri ve
tesinde uzanan yamurdan slanm yksek kayalklar
grdm. Yan tarafna baktm. Trenin son vagonu giderek
gzden kayboluyordu. Geriye sdece sonsuz bir uzakl
a uzanan raylar almt.
Dier yne baktmda ufukta l l parlayan istas
yonu grdm. Devasa bir kamp atei kadar parlak k
lar yamurun glgesinde kalmasna ramen uzaklara
kadar eriiyordu. Pasi Tarkiainen'den iz yoktu.
Birka kez etrafma bakndm. Dondurucu yamur
dan baka bir ey gremiyordum. Yamur vcudumu da

krm
z

uyuturan souk ellerine geirmiti yeniden. Sonunda

pes edip silah cebime atarak istasyona doru yrmeye

baladm.

Birisi istasyonun yksek platformundan raylarn ze

rine atlayarak hzl admlarla zerime doru gelmeye

balamt. Arada tkezleyerek ilerliyordu. stekli ve ka


rarl bu admlarn sahibini tanyordum.
275

Antti Tuomainen

zerindeki ona bol gelen griye dnk ak mavi ce


kete ve bol siyah pantolona da ainaydm. Ancak el
lerinde bir tuhaflk vard sanki. Dengeyi salayacak
ekilde iki yandan sallanacana nnde duruyordu.
Yzn seebilecek kadar yaklatmda emin olmu
tum artk. Salar kirlenmi ve birbirine dolamt. So
luk yz pslakt. Yaklatka sa yananda kanayan
bir izik, enesinin zerinde ise koyu bir morluk ol
duunu fark ettim. Dudaklar kuruyup atlamt. B i
leklerini birbirine balayan plastik kelepeyi semiti
gzlerim. Yorgunluktan baylacak gibiydi. Yine de ba
klar gzlerime kilitlendiinde g ve kararllk belir
miti yznde.
Johanna yanma ulatnda neredeyse zerime de
cekti. Onu skca tutup gsme bastrdm ve salarn p
tm. Elleriyle yzme dokundu sonra ellerini benimkilere
kenetledi. Gzlerine baknca ona ila verildiini anlam
tm. Konumakta zorlanyordu. Kuru dudaklarndan ksa
ve kabaca dklyordu kelimeler. Ne sylediini anlamyordum. Bunun bir nemi yoktu artk. Onu kollanma alp
yattrmaya altm. Binlerce kere onu sevdiimi fslda

krm
z

dm kulaklarna.
Jaatinen de onun arkasndan gelmiti. Bir bagaj ara

bas bulmu ve zerine binerek platformun sonuna kadar

yle gelmiti. zerine yaan yamurun etkisiyle ge


misinin bandaki bir kaptan gibi duruyordu. Kollarn

aarak Tarkiainen'i soran gzlerle bakt bana. Bam iki

yana salladm.

Kollar iki yana dt. Oturup bana ve Johanna'ya


276

ifac

bakt. Yznde hem akn hem de hayal krklna u


ram bir bak vard.
Ancak bu umurumda bile deildi. Gzlerimi kapatp
kollarmda hissettiim scaklna odaklandm.
Johanna'yla birlikte istasyona geri yrdk. Admlar
kk ve dengesiz de olsa en azndan doru ynde iler

krm
z

liyordu artk.

277

krm
z

GZEL BR C U M A SABAHI

Evin iinden gelen gcrtlar, sacla kaplanm pencere


eiine konan kularn eelenmeleri, yatak odasnn ii
ne girecek kadar uzanan rzgarda salnan am aalar
nn seslerine rkyordu Johanna. Ancak bunu hatrlama
yaca kadar ksa bir sre sonra yeniden dalyordu tatl
uykusuna.
Nisan aynn son gnlerinden bir bahar sabahyd.
Gne sabahn erken saatlerinde tm scaklyla ykse
lerek parlamaya balamt.
Johanna'ya dokunmamak iin zel bir aba sarf edi
yordum. En ufak bir dokunu bile yetiyordu uykusunu
blmeye. Battaniyesini yaralarn saran bir bandaj gibi
etrafna sarmt. Yanaklar yastna gmlmt. Bur
nundan gelen sessiz ve dzenli havay duyabiliyordum.
t karmadan yataktan kalkarak dar ktm ve ka-

krm
z

281

Antti Tuomainen

py kapattm. Mutfaa geip kendime bir kahve yaptm.


Pencerenin nnde durup etraf izlemeye baladm. Vanhankupunki krfezi rzgardan harap olmu bir haldeydi.
Ancak her eye ramen mavi mavi parldamaya devam
ediyordu. Krfezin etrafnda baharn geliini kantlayan
renkleri grmek mmknd. Soluk tomurcuklar koyu
yeil filizlere dnmeye balamt.
Geen Noel'i hatrlatacak bir ey kalmamt artk.
Johanna fiziksel olarak tamamen iyilemiti. Ancak hl
kabuslar grmeye devam ediyor, kendisine itiraf edemese de gnn baz saatlerinde baz yerlere gitmekten
korktuu aka belli oluyordu.
Kahveyi bardama doldurup masaya oturdum,
tabletimi ap haberleri okumaya baladm. Her ey
daha ktye de gitse haberler artk eskiden olduu
kadar skmyordu canm. Dn Jaatinen'i grp ona
da ayn eyleri sylediimde bana artk hayata farkl
bir adan baktm sylemiti. Artk gereklemesi
imkansz beklentilere kaplmadan, gemie takl kal
madan, ayaklarm yere daha gereki basyordu. Artk
gn yaamaya baladm sylemiti. Onunla tart

krm
z

madm.

Beni ziyaret etmesinin sebebi sadece nasl olduu

mu sormak deildi. Bana soruturmann tamamland

n, onlarca insan katleden kiinin Vntinen olduunun,


Gromov'u oyunlarna alet ettiinin ve Lassi Uutela'ya
antaj yaptnn kantlandn syledi.

Jaatinen'e btn bunlar zaten bildiimi sylemek is282

ifac

tesem de onun bunlar duymak istediinden emin deil


dim. Bu yzden bildiklerimi bana yeniden anlatmasna
izin verdim. O gece raylarda olanlar da tekrar konutuk.
Gitme vakti geldiinde geen Noel'de yznde grd
m hayal krkl belirmiti yeniden.
Bilgisayarda mesaj iareti belirdiinde yaadm her
eyi zihnimde yeniden canlandryordum.
Sonra dnmeden basp ayordum mesajlar. Bu
gn gzel bir cuma gnyd. Kimsenin bana bir ey ya
zacan zannetmiyordum.
Ancak mesajn konu bal bile ieriini anlatmak
iin yeterliydi: YLN SAVAI DEVAM EDYOR.
Mesaj okudum. Dzgn bir ekilde yazlm, salam
kantlarla sunulmu sinirime, dokunmayan bir yazyd
bu.
Ayaa kalkp alma odasna getim. Noel'de dola
bmn en dibine atarak unutmaya altm srt antam
yerinden kardm. inde aradm ey vard.
Yatak odasnn kapsn aarken Johanna kaybol
duunda zihnime dolan korkun dnceler geldi.
Hangisi daha kt diye dndm hatrladm: En

krm
z

ktsnn gereklemi olduundan emin olmak m

yoksa her geen dakika daha da ktsnn olabile


ceine dair artan korku mu? Ani bir k m, yok
sa ar ekimde gerekleen bir paralanma m daha
kt?

Artk cevab bildiim iin mutluydum.

Bahar gnei srarl bir ekilde odaya szarken


283

A n t t i Tuomainen

Johanna'nn gz kapaklar hareket etti. Yava yava b


tn oday etkisi altna almt gne nlar. Ben yannda
yatarken uyanmyordu Johanna. Uyanmamak iin daha
ok bastryordu sanki ban yasta.
Parmaklarna dokunmamak iin kendimi zor tuttum.
Hafife okayarak ektim elimi. Ama sonra parmakla
rm onunkilere kenetledim. Johanna'ya dokunduumda
btn vcudumda bir ey hissediyordum. Kalbimden bir
ses bunun doru olduunu, iyi olduunu haykryordu.
Gzel bir histi. Ben onun parasydm, o da benim.
ki insan bu dnyada ne kadar mutlu olabilirse o ka
dar mutluyduk ikimiz de. Ne olursa olsun, Johanna'y
her zaman sevecektim.
Sabrla uyanmasn bekledim. Uyandnda neden

krm
z

elimde silahla orada beklediimi ona syleyecektim.

284

YAZAR H A K K I N D A

Finlandiya'l reklam endstrisinin dll yazan ANTTI


TUOMAINEN (1971), edebiyat hayatna 2007 ylnda
gerilim roman yazarak balad. ifac, 2011 ylnda, "En
iyi Fin Polisiye Roman" dalnda Clue dl'ne layk
grld. Finlandiya basn ifac'y\ "Elden braklama
yacak kadar srkleyici" olarak nitelendirdi. arpc ve
etkileyici slubuyla Tuomainen, su-polisiye trnn
formln skandinavya'da uygulam nemli yazar
lardan biri olarak kabul edilmektedir. Antti Tuomainen

krm
z

halen Helsinki'de yaamaktadr.

285

krm
z

krm
z

You might also like