Professional Documents
Culture Documents
Uluslararası Finansman U3.3
Uluslararası Finansman U3.3
Bir finansal merkezde yapılan işlemler içerisinde, uluslararası finansal işlem niteliğine sahip olanlar
belirgin bir şekilde hissedilmeye başlanmış ve piyasayı etkiler düzeye gelmişse ilgili piyasa artık
uluslararası nitelik kazanmaya başlamıştır.
Örneğin; Mart 2010 döneminde IMKB yabancı payı yaklaşık %66'dır. Bu yüksek oran IMKB'nin
uluslararası bir piyasa olduğunu göstermektedir. Eğer yerli payı %66 olsaydı IMKB'ye ulusal
finansal piyasa diyebilirdik.
ü Mali piyasaların yakınlaşmasında etkili olan iki önemli unsur nedir? Açıklayınız.
Aracılıktan arınma: Bankalar tarafından gerçekleştirilmekte olan birçok finansal işlemin mali olan
ya da olmayan kurumlar tarafından da yerine getirilmeye başlanmasını ifade eder...
Altın – külçe sistemi: Bu sistemde banknotlar altın rezervleri ile doğru orantılı olarak basılmıştır.
Özetle, ne kadar altının varsa o kadar para basabilirsin anlayışı vardır.
Altın – döviz sistemi: Bu sistemde ise altının dövize çevrilebilirliğinin önemi azalarak hem altın
hem de döviz kullanılmaya başlanmıştır.
i
kyzylsungur
Bu sistemde altına çevrilebilen tek para birimi dolardır ve diğer ulusların para birimleri ise sadece
dolara çevrilebilir niteliktedir.
1 Ons altın 35 dolardır ve kur farkı en fazla %1 aşağı ya da yukarı oynayabilir. (1 ons = 31.1 gr)
Fransa 1962 yılında doların güvenirliğinden şüphe etmeye başlayınca rezervlerindeki doları altına
çevirmeye başlamıştır. Fransa'nın huzursuzluğundaki temel neden Amerika'nın senyoraj geliri elde
etmesidir.
Vietnam Savaşı'nın da etkisiyle dolar hızla değer kaybetmeye başlamış, ABD Doları'nda enflasyon
yaşanmış ve 1971 yılında Nixon'un ABD'nin sistemden ayrılmak istediğini duyurmasıyla Bretton
Woods sistemi son bulmuştur.
Not: Fransa'nın şüphe etmeye başlamasının sebebi: Fransa 1 dolarlık madde üretirken Amerika'nın
sadece 1 dolar para basarak Fransa'nın ürettiği maddeyi satın alabilmesidir. Literatürde bu işleme
senyoraj geliri denir. Senyoraj cinliğini fark edebildiniz sanırım... >:) Fransızlar zeki tabiki...
ABD'nin rezervlerindeki altın kadar dolar basmadıklarının farkındalar... Bu yüzden resti çekiyorlar
Bretton Woods Sistemi'ne... Bize de “helâl olsun!” demek düşer. =D
• Vietnam Savaşı'nın finansmanı için tedavüle sürülen dolarlar Amerikan altın rezervlerini
aşmıştır.
• Amerikan iç fiyatlarına karşı ucuzlayan Avrupa malları, ABD ithalatının artmasına neden
olmuştur. Bunun doğal sonucu olarak ABD dış ticaret açığı vermeye başlamıştır.
• Dolar devalüe edilerek, yani değeri düşürülerek kredi geri ödemelerinde ABD'ye büyük
miktarda likid akışı olmuştur. Düşük dolar politikası ile de ABD, ödemeler bilançosu açığını
kapatmaya başlamıştır. Düşük dolar politikası bir süre sonra enflasyonist açığa sebep olmuş
ve petrol fiyatları yükselmeye başlamıştır. Dolar ile dış ticaret işlemlerini gerçekleştiren
diğer ülkeler açısından petrol fiyatlarının yükselmesi ise “enflasyon ithal etme” olgusuna
sebep olmuştur.
• Bretton Woods'un diğer ülkelere olan bir diğer olumsuz etkisi dış ticaret fazlası veren
Avrupa ülkelerinin ve Japonya'nın ABD Dolar'ı cinsinden tuttukları rezervlerini altına
çevirmek istemeleri ile başlamıştır. Özetle, ABD Dolar'ı devalüe olduğu için dış ticaret fazlası
veren ülkeler istedikleri geliri elde edememişler ve zarara uğramışlardır.
ii
kyzylsungur
ü Avrupa Para Birliği oluşturulurken uygulanan “tüneldeki yılan (snake in the tunnel)
sistemi”ni kısaca açıklayınız.
Marj: Limit, sınır... Ekonomide alt ve üst sınırları betimlemek için kullanılır.
Bu anlaşmaya göre;
• Avrupa Para Birliği değişim aracı olacak Euro, 1 Ocak 1999'da tedavüle girecektir.
• Ulusal merkez bankalarının yerini Avrupa Merkez Bankası (European Central Bank - ECB)
alacaktır.
• 1 Ocak 2002 tarihinden itibaren Euro, ticarî hayatta kullanılmaya başlanacak. Muhtemel bir
tedirginliğin önlenmesi içinse 1 Temmuz 2002 tarihine kadar Euro ile birlikte ulusal paralar
da kullanılacak.
• 1 Temmuz 2002 tarihinden itibaren ise ulusal para birimlerinin yerini tamamen Euro
alacaktır.
Not: Avrupa Birliği ile Avrupa Para Birliği karıştırılmamalıdır. APB başlangıçta 11 ülkenin katılımıyla
hayata geçirilmiştir. AB 27 üye ülkeyi barındırmasına rağmen APB'de 15 üye ülke bulunmaktadır.
Avrupa Para Birliği'ne üye olabilmek için Maastricht Kriterlerinin yerine getirilmesi zorunludur.
Örneğin; Yunanistan, Maastricht Kriterlerini yerine getirerek Ocak 2001 tarihinde Avrupa Para
Birliği'ne katılabilmiştir.
• EMU (APB - European Monetary Union)'a üye olacak ülkenin yıllık enflasyon oranının, AB
ülkeleri içerisinde en düşük enflasyon oranına sahip üç ülkenin enflasyonları ortalamasının
iii
kyzylsungur
Euro 1 Ocak 1999'da 1.17 Euro-Dolar paritesinden yürürlüğe girmesine rağmen 1 Temmuz 2002
tarihine kadar ticarî hayatta tam olarak kullanılamadığı için parite 0.80 seviyesine kadar
düşmüştür.
Parite: Bir ülkenin parası esas alınarak diğer iki ülke parasının temel alınan ülke parası karşısındaki
değeri
Başlangıçta Euro'nun fiziksel bir para olarak dolaşıma çıkmaması ve ticarî yaşamda kullanılmaması
2007 yılı Dış Ticaret Müsteşarlığı verilerine göre Türkiye ihracatının yaklaşık %60'ı Avrupa Birliği
ülkelerine yapılmaktadır. Avrupa Birliği ülkelerinin ithalatımızdaki ağırlığı ise yaklaşık %30'dur.
Son yıllarda Türkiye ithalatı Asyalaşmaya başlamıştır. Türkiye Asya ülkelerinden ABD Doları
cinsinden ithalat yaparken Avrupa ülkelerine Euro cinsinden ihracat yapmaktadır. Bundan dolayı
Dolar'ın Euro karşısında değer kaybetmesi ihracat gelirlerimizi arttırırken ithalat maliyetlerimizi
azaltacaktır ve ülke ekonomimiz açısından ihracat gelirlerimizin artmasına neden olacaktır.
Türkiye dış borç stoğunun %55'i ABD Doları, %34'ü Euro ve %11'i diğer para birimleri
cinsindendir. Eğer Dolar, Euro'ya karşı değer kaybetmeye devam ederse Türkiye'nin dış borç yükü
hafifleyecektir. Çünkü oransal olarak en fazla dış borç stoğumuz ABD Doları cinsindendir.
iv
kyzylsungur
Ulusal para biriminin başka bir ülkenin para birimine bağlandığı döviz kuru sistemidir. Örneğin;
Bretton Woods Para Sistemi sabit döviz kuru sistemine bir örnektir.
Bu sistemde merkez bankası ulusal para ile yabancı para arasındaki değişim oranını ifade eden
parite kuru'nu belirler. Piyasadaki döviz kuru ile parite kuru farkının açılması durumunda merkez
bankası kur'a müdahele eder.
Parite kuru'nu yalnızca merkez bankası belirler. Örneğin; Merkez Bankası'nın Dolar/TL kurunu 100
olarak açıkladığını varsayalım. (1 TL = 100 Dolar) Merkez Bankası kur marjını ±%1 olarak ilân
etsin. 1 TL en fazla 101, en az ise 99 Dolar olabilir eğer sabit döviz kuru sistemi uygulanıyorsa. TL
101 Dolar'ın üstüne ya da 99 Dolar'ın altına düşerse Merkez Bankası piyasaya müdahele eder.
101'in üzerine çıkan paritenin tekrar 99 – 101 bandına çekilebilmesi için piyasaya dolar sürülür.
99'un altına indiğinde ise piyasadan dolar çekilir.
Sabit döviz kuru sisteminin etkinliği Merkez Bankası'nın döviz rezervlerine bağlıdır. Eğer Merkez
Bankası'nın döviz rezervleri yetersizse ve ülkede ödemeler bilançosu açığı (dış ticaret açığı gibi)
varsa Merkez Bankası parite kuru'nu istediği düzeye getiremeyecektir.
Birincisi; iç ve dış enflasyon oranlarını ve işsizliği hızla etkileyici bir özelliği vardır. Örneğin; Türkiye
enflasyonunun hızla arttığını ve ABD enflasyonunun çok düşük seviyelerde arttığını varsayalım.
Parite kur'u sabit olacağı için yüksek enflasyondan dolayı Türk mallarının fiyatları bize göre daha
pahalı gelecek Amerikan mallarının fiyatları ise neredeyse hiç değişmeyecektir. Bu yüzden
tüketiciler göreceli olarak daha ucuz olan Amerikan mallarını tercih edecek, ekonomimiz zarar
görecek, işsizlik artacaktır.
Bu gibi bir durumda ithalatın azaltılması için Amerikan mallarına kota uygulaması gündeme
getirilebilir.
İkincisi; merkez bankası kuru sabit tutmak isterken piyasa sürekli kurdan kazanç elde etme
peşinde olacaktır. Eğer piyasadaki kur, parite kuru'ndan yüksekse merkez bankası rezervlerindeki
dövizi daha düşük bir fiyattan piyasaya sürecek ve zararlı çıkacaktır. Bu da parite kur'unun nereye
kadar sabit tutulacağının sorgulanmasına sebep olacaktır.
Üçüncüsü; emisyon kazançları yani senyoraj gelirleri sorunudur. Örneğin; Türkiye'nin 1 dolar
kazanabilmesi için 1 dolarlık mal üretip ihraç etmesi gerekirken ABD'nin 1 dolar kazanabilmesi için
1 dolar basması yeterlidir. İki ülke kendi çıkarlarını düşüneceği için aynı ekonomik politikaları
izlemek mümkün olmayacaktır.
Senyoraj geliri sorunundan kaçınabilmek için ulusal paranın değerinin düşürülmesi yani
devalüasyon süreci söz konusu edilebilir. Bu şekilde ithal malların fiyatları yükselecek ve ithalat
baskı altına alınabilecektir.
v
kyzylsungur
Döviz kuru paritesinin piyasadaki arz ve talebe göre belirlendiği kur sistemidir.
Piyasaya yapılan müdaheleler döviz kurunu sabitlemek yerine aşırı dalgalanmaları önlemek ve
değişimleri daha ılımlı hale getirmek için yapılır.
Piyasada dövize olan bir talep oluştuğunda döviz fiyatı artmaktadır; döviz arzı arttığında ise döviz
fiyatı düşmektedir.
Serbest dalgalı döviz kuru sisteminde merkez bankasının ve hükûmetin etkisi çok azdır.
appreciation: Ulusal para biriminin yabancı para birimi karşısında değerinin artması.
depreciation: Ulusal para biriminin yabancı para birimi karşısında değerinin azalması.
Döviz talebindeki artışın kurları yükseltmesi, arz fazlasının ise kurları düşürmesi dış ticaret
dengesizliğini otomatik olarak düzetlmektedir.
Eğer ülkede dış ticaret açığı varsa etkili bir devalüasyon ile ulusal paranın değeri düşürülebilir.
Böylece ithal malların fiyatı yükseleceğinden ithalat baskı altına alınarak dış ticaret açığı
azaltılabilir. Döviz cinsinden ihracat yapılacağı için ihracat gelirlerinde de artış olacaktır.
Serbest dalgalı döviz kuru sistemi ulusal paranın aşırı değerlenmesini engelleyen bir yapıya
sahiptir. Merkez bankası yeterli miktarda döviz rezervine sahip olmasa bile kur kendiliğinden
dengeye gelebilmektedir.
Kur riskinin bir diğer önemli olumsuz etkisi ülkeye gelen ya da gelmek isteyen yabancı sermayeyi
tedirgin etmesidir. Sürekli dalgalanma halinde olan kur yüzünden yabancı sermaye hangi para
birimi üzerinden işlem gerçekleştirme belirsizliği ile karşı karşıya olacaktır.
vi
kyzylsungur
Döviz kurlarının piyasa tarafından belirlenmesine rağmen merkez bankasının istenmeyen bir döviz
kuru oluştuğunda piyasaya müdahele edebildiği döviz kuru sistemidir.
Merkez bankası hiçbir zaman parite kuru'nu açıklamaz. Parite kuru her zaman bilinçaltındadır.
Bu sistemde ulusal para sabit paritelere olan bağlılığını sürdürürken döviz kuru, geniş bir marj
içinde piyasa tarafından dalgalanabilmektedir.
Marjın geniş tutulmasındaki asıl amaç piyasaya daha az müdahele edilerek tam rekabet piyasasına
yakın bir ekonomik modelin oluşturulmak istenmesidir.
Döviz kurlarındaki artışın aylık enflasyon oranları ile gerçekleştirildiği; bu şekilde denge döviz
kuruna ulaşılıncaya kadar ayarlamaların yapıldığı döviz kuru sistemidir.
Uygulamada döviz kuru sistemleri, ulusal para birimine sahip olmayan ülkelerdeki kur rejimi;
para kurulu düzünlemeleri; diğer geleneksel sabit döviz kuru düzenlemeleri; yatay bantlar içinde
sabit kur düzenlemeleri; sürünen pariteler uygulaması; sürünen bantlar içinde döviz kuru
düzenlemeleri; sürünen pariteler uygulaması; sürünen bantlar içinde döviz kuru düzenlemeleri;
önceden ilan edilmiş kurların bulunmadığı yönetimli dalgalanma uygulaması ve bağımsız
dalgalanma uygulaması olmak üzere sekiz farklı şekilde oluşmaktadır. Falan filan fincan... Türkiye
bu sekiz farklı uygulamadan bağımsız dalgalanma döviz kuru sistemi içerisindedir.
Türkiye'nin de aralarında bulunduğu 25 ülkenin uyguladığı bu sistemde döviz kuru rüzgâra karşı
eğilme stratejisi ile dalgalanmaya bırakılarak uzun vadeli müdaheleler yerine kısa vadeli
dalgalanmaları gidermek için resmî müdaheleler yapılır. Sistemin asıl amacı kısa vadeli döviz kuru
stratejisi oluşturmaktır.
vii
kyzylsungur
Rüzgâra Karşı Eğilme: “Esnek ya da dalgalı döviz kurlarını benimseyen ülkeler, paralarının belli
sınırlar içinde dalgalanmasını kabul etmişlerdir. Fakat dalgalanma tamamen serbest olmayıp
gözetim altındadır. Döviz kurlarının dalgalanmaya bırakılma durumunda günlük döviz kuru
yönetimi için IMF veya diğer ülkelerle işbirliğine gerek yoktur. Kısa vadeli dalgalanmaları gidermek
için kurlara resmî müdahaleler asgarî seviyede tutulmaktadır. Buna 'rüzgâra karşı eğilme' stratejisi
denilir.”
Para Politikaları Uygulamaları merkez bankalarınca büyüme hızının artırılması, istihdam artışının ve
fiyat istikrarının sağlanması gibi genel makro ekonomik dengelerin oluşturulması amacıyla
yürütülen politikalardır. Günümüzde merkez bankaları açısından fiyat istikrarının sağlanması yani
enflasyonun para politikaları ile kontrol altına alınmaya çalışılması öncelikli amaçtır.
Ulusal paranın kıymetli maden veya başka bir ülke para birimine bağlanması işlemidir.
Ulusal para bir gemi ve baz alınan yabancı para bir çıpa (çapa) olarak düşlenirse 'döviz kuru çıpası'
terimi daha net olarak anlaşılabilir. Temel amaç gemi'nin yani ulusal paranın dalgalara rağmen
demir attığı yerde sabit tutulmaya, fiyat istikrarının sağlanmaya çalışılmasıdır.
Bu sistemde baz alınan yabancı para birimine sahip ülkenin fiyat istikrarını yakalamış olması
gerekmektedir. Bu şekilde dış ticarete konu olan malların fiyat istikrarının sağlanması
kolaylaşabilir.
Birinci olumsuz yanı “enflasyon ithal etme” olgusudur. Örneğin; Türk Lirası'nın ABD Doları'na
bağlandığını varsayalım. Eğer ABD Doları'nda bir değer kaybı yaşanırsa petrol gibi ithal malların
fiyatları yükselecek ve bu durum ülkemize enflasyon ithal ediyormuşuz gibi yansıyacaktır.
İkinci ve en olumsuz yanı ise birbirlerine bağlanan ülkelerin faiz oranları sıkı ve katı bir şekilde
belirlenecektir. Bu şekilde döviz kuru çıpası seçmiş olan ülkede meydana gelecek bir içsel şokun
düzeltilmesi için gerekli merkez bankası müdahalesi olanağı sınırlı olacak, fiyat istikrarının
sağlanması güçleşecektir.
Merkez bankalarının nominal para arzını kontrol ederek enflasyonu düşürmeye çalıştığı bir
politikadır.
viii
kyzylsungur
politikalarını bağımsız ve etkin bir biçimde kullanarak krizlere müdahale edebilmesi ve böylece
fiyat istikrarını sağlayabilmesi bu politikanın olumlu yanıdır.
Eğer ekonomide parasal büyüklük (M1, M2 gibi...) ve enflasyon ilişkisi arasındaki ilgileşim
(korelasyon) düşük ise parasal hedefleme stratejilerinin önemi azalmaktadır. Diğer bir olumsuz
yanı ise parasal hedefleme stratejisinin kamu tarafından anlaşılmasının döviz kuru hedeflemesinin
tersine daha zor olmasıdır.
Bu politikanın çıkış noktası küresel ekonomiye entegre olmuş herhangi bir ülkenin fiyat ve kur
düzeyini ulusal olarak denetim altına alamayacağının bilinciyle hareket ederek merkez bankası
tarafından belirlenen bir enflasyon hedefinin temel alınması ile oluşturulan para politikalarının
uygulanma gerekliliğidir.
Özetle, merkez bankası ülke ekonomisinde ulusal paranın yanında yabancı para birimlerinin de
etkili olduğunu bildiği için enflasyon hedeflemesi yapmak zorundadır.
Örneğin; merkez bankası senebaşında bir yıllık bir enflasyon oranı hedeflemesi yapar. Sene içinde
ise para politikalarını hedeflediği enflasyon oranını gerçekleştirebilmek için uygular.
Olumlu yanları:
Eğer merkez bankası enflasyon hedeflemesi ile piyasaların beklediği enflasyon arasındaki fark
düşük ise merkez bankasına olan güven artacak; bunun doğal sonucu olarak enflasyon ile
mücadelede ısrarcı politikalar uygulanabilecektir.
Olumsuz yanı:
Eğer enflasyon hedeflemesi uygulamasında döviz kuru merkez bankası yetkisinin dışında
dalgalanmaya bırakılıyor ise hedeflemenin başarısız olması söz konusu olabilir.
~Temel Kaynak~
Uluslararası Finansman, Doç. Dr. Kürşat YALÇINER, Haziran 2008, ISBN 978-9944-165-94-5
ix