Professional Documents
Culture Documents
Saim Bugay Hayati Ve Yapitlari
Saim Bugay Hayati Ve Yapitlari
IŞIK ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
SANAT KURAMI VE ELEŞTİRİ
YÜKSEK LİSANS PROGRAMI
SAİM BUGAY
VE
ÇAĞDAŞ HEYKEL SANATIMIZA KAZANDIRDIKLARI
FEYZA ÖZALP
209MKE9005
ÖNSÖZ ......................................................................................................... 3
4. SONSÖZ ........................................................................................ 17
5. KAYNAKÇA ................................................................................ 18
2
ÖNSÖZ
3
1. SAİM BUGAY’IN HAYATI
Saim Bugay Görüngülenen her şeyin figür olduğunu söyleyen1 heykel sanatçısı Saim
Bugay, isyan etmeden, muhalif olmadan sanatçı olunamayacağı düşüncesini hem
gündelik yaşamında hem sanatçı kimliğinde içselleştirdi. Soyut-figüratif tartışmalarına
yeni bir anlam kazandırdı ve sanatta hep paylaşılabilirliği savundu.
Saim Bugay, kendi deyişiyle “Osmanlı artığı”,2 ud çalan, keman çalan bir anne ve posta
tatarı bir babanın çocuğu olarak yirmi şubat bin dokuz yüz otuz dörtte Mersin’de
dünyaya geldi. İki buçuk yaşındayken ailece Ankara’ya göçen Bugay’ın çocukluğu,
bıçak ve çakı yardımıyla tebeşirleri, tahtaları, sabunları yontarak geçti. Keman çalmayı
öğrenebilmek için kendi kemanını yapmaktan başka çaresi olmadığını anlayan dört
yaşındaki Bugay, kendine tahtadan yontarak at kuyruğundan yaylar yapıp, teller gererek
bir keman yaptı. Evin boyunun eriştiği tüm duvarlarına ve hatta her tarafına yaptığı
resimler yüzünden “satılığa çıkarılacağı”, günlerini yontarak geçirdiği için “taşa döneceği”
tehditlerine kulak asmadan devam etti.
Beş yaşındayken amcasının bir kaç desenini akademiye götürmesiyle akademiye davet
edilen, ama nazara gelir diye gönderilmeyen Bugay aynı yaşta Ankara, Etlik İlkokulu’na
başladı. İlkokulu bitirince yağmur olukları, iniş boruları, baca etekleri yapan komşuları
Mehmet İlalan’ın yanına çırak olarak girdi. Burada bakırla çalışmayı, kesmeyi,
tavlamayı öğrendi.
1
http://www.saimbugay.com/Biyo.htm
2
C. Bektaş, Saim Bugay, s. 7
4
Liseyi ağabeyi ile beraber ticaret lisesinde okudu. Ticaret Lisesi’nin orta bölümü son
sınıfında aile İstanbul’a taşındı. On üç yaşına kadar Mehmet olan adı İstanbul’da artık
Saim olarak değişti.
Lise bittikten sonra ailesini geçindirmek için bir muhasebe bürosu açtı. Bu dönemde
Komünist Partiye üye oldu. Bin dokuz yüz elli üçte yürütülen Komünist Partisi
davasında sanık oldu. Altı aylık tutukluluk döneminden sonra beraat ederek serbest
kaldı. Bu dönemde, bir taraftan aile babası olmuş, diğer taraftan da Yüksek Ticaret’e
devam etmekteydi.
Yüksek Ticaret’te hocası Faruk Morel, onu Zühtü Mürüdoğlu’na Akademi’ye gönderdi.
Mürüdoğlu’nun ısrarıyla Akademi sınavlarına girdi, birinci olarak kazandı. Malzeme ve
teknik öğrenmek gerekliliğinin bilincindeydi. Akademiye başladı. Atölyelerde Şadi
Çalık, Hadi Bara gibi ustalarla çalıştı.
Bugay, bin dokuz yüz altmış yedide akademiden mezun oldu. Bin dokuz yüz altmış
dokuzda açılan yurt dışı sınavını kazanan Bugay Paris’e gitti.
3
C. Bektaş, a.g.y., s. 25
5
René Collemarini atölyesinde çalışmaya başlamasının üçüncü haftasında
Collemarini’nin “Siz niye buraya geliyorsunuz? Gelmeyin, bitirmişsiniz bu işi, bu işin
üstadısınız; ayıp oluyor”4 demesi üzerine Bugay bir atölye tuttu. Devletin verdiği aylık
ahşap için yeterli olmadığı için arkadaşlık kurduğu Collemarini ona ahşap getirmeye
başladı. Aynı dönemde Paris’te yıkılan on üçüncü bölgeden iki tekerlekli el arabası ile
çinkolar toplayıp eriterek, bunlardan heykeller yaptı. Avrupa’da geçirdiği altı yılda yedi
kişisel, yirmi altı karma sergi açtı.
Bugay bin dokuz yüz yetmiş dördün sonunda Türkiye’ye döndü. Çabuk dönmesini
söyleyen üstüste gelen telgraflar nedeniyle, gerçekleştirmeyi istediği bir kaç projeyi
yarım bırakmak zorunda kaldı. Bunlardan bir tanesi de “ gökyüzünde heykeller”5di.
Avrupa’dan dönmeyeceği dedikodusu yayılmıştı akademide. “Biz yaşadığımız taşın
kertenkelesiyiz. Paris’ten elbette dönecektim” diyerek dönerken yanında sadece “en değerli
eşyalarım” dediği, heykel yapımında kullandığı aletleri getirdi.
Türkiye’de heykel adına çalışmalar yapmaya ve öncü olmaya daha gitmeden karar
vermişti. Döndüğünde kadro yokluğu bahane edilerek Bugay’ın akademiye başlaması ve
atanması konusunda sorunlar çıkarıldı. En sonunda akademide temel sanat eğitimi
vermeye başladı.
Paris dönüşü, kendi atölyesinde çalıştığı yıllar sanatçı kişiliğinin ve heykel alanındaki
ustalığının geliştiği ve pekiştiği yıllar oldu. Avrupa’ya gitmeden önce soyut demir
çalışmalarıyla dikkat çekerken6, Avrupa’da çeşitli malzemeyi denedi. O yıllar,
Türkiye’de yapılan heykeller sadece Atatürk Heykelleri iken, Kuzgun Acar, İlhan
Koman ve Hadi Bara ile birlikte “özgün heykel” yapımının öncüsü oldu.
4
C. Bektaş, a.g.y., s. 35
5
Ö. Eroğlu, Sanat Birikimi, s. 756
6
H. Gezer, Cumhuriyet Dönemi Türk Heykeli, s. 249
6
1.6. Saim Bugay’ın Çalışmaları
Aynı dönemde tek cepheli, bir modülün tekrarına dayalı yapıtlar üzerinde çalıştı. Bu
yontular arasında, Şadi Çalık Heykeli de bir ilkti. Şadi Çalık Heykelini çoğaltarak açtığı
bin dokuz yüz yetmiş beş yılı sergisi, yeni bir çığır açtı. Çoğaltılmış heykel
uygulamasını, daha sonraki yıllarda, “maymunlar”, “ Nazım Hikmetler”, “ Aziz
Nesinler”, “hareketli eller”, “hayvanlar” ve “eşekler” heykelleriyle sürdürdü.
Bin dokuz yüz seksenlerde özellikle insan ile doğa ilişkisini irdelemeye ağırlık verdi. Bu
araştırmaları çerçevesinde demir levhalara çocuk, kadın ve erkek figürleri oydu, bazen
levhadan oyarak çıkarttığı figürünü, levhadaki boşluğun karşısına yerleştirdi.
Bin dokuz yüz doksanlarda yüzyıllar önce batan bir geminin bulunan parçalarını oyarak
çeşitli hayvan figürleri ve maskeler yaptı. Son sergisinin kahramanı eşeklerdi.
Doksanlı yılların ortalarından beri süregelen “Hayvanlar” serilerinin son adımı olan bu
sergide aslında insanoğlunun bugünkü durumunu ve mevcut toplum düzenini
sorgulamayı hedeflemişti. “İnsanlar kavramlar üretiyor, bu ürettikleri kavramlara kendileri
uymuyor. Ahlak, namus, iyilik vs... gibi kavramlara insanlar uymuyor. Bunun üzerine
hayvanlara yönelmeye karar verdim” diyor ve hayvanları överek ekliyordu: “Hayvanlar
namussuzluk, ahlaksızlık, hırsızlık yapmıyor...”7
Yıllar yılı fuarlara, sergilere sanatın panayırı olmaz diyerek katılmayı reddeden8, on
yedinci İstanbul Sanat Furı’nın onur sanatçısı Bugay ödülünü almaya gitmekten tedirgin
oldu. "Oraya çıkacağız, elimize ödülü verecekler. Kısa da olsa bir konuşma isteyecekler.
Bakalım ne edeceğiz? Sanatın panayırı olmaz, ben oralara heykel meykel vermem diye söylen
dur, sonra git ödül al. Olacak iş değil"9 demişti.
7
Radikal Gazetesi, 27.10.2007, Jülide Karahan
8
Radikal Gazetesi, a.g.y.
9
Nokta Dergisi, Ebru Öztürk, 7-13.09.1997
7
1.7. Son yılları
“O şerefsiz troid” kalp yetmezliği nedeniyle çok zayıflamış olsa da, öğrencilerine kukla
yapmayı, ahşap yontmayı öğretiyordu hâlâ. "Öğretmek zorundayım çünkü yok başka kimse.
Kukla bölümündeki asistanların yetişmesini bekliyorum işte"10 diyordu. Eserlerini, 'Heykelin
de karikatürü oluyormuş' diye eleştirenlere "Belki de artık dalga geçme zamanı..." diyordu.
10
Radikal Gazetesi, a.g.y.
8
2. Saim Bugay’ın Sanatı ve Türk Heykel Sanatımıza Kazandırdıkları
Modern heykelde11 geçmişte heykeli tanımlayan her şey yok olur. Özünde “açık form”
olan bu yeni “heykel”, kütlesini ve ölçülebilirliğini saklamaya çalışır. Birleşmiş değildir,
ama el yazısı imgesi gibidir. Yatay düzlemde bir denge noktası aramaktansa, sanki
boşlukta yetkin bir hareket içindedir.
Figürün niteliklerini, “tanımlanabilen, görüngülenen her şey”12 diye ortaya koyan Bugay,
yontularının seyredenler için bir şeyler çağrıştırmasını istedi. Daha akademi yıllarında
hocası Hadi Bara ona “Çok garip.... çok garip....herkes figürden abstreye gider, siz abstreden
figüre gidiyorsunuz”13 derken, Saim Bugay Avrupa eğitimi sırasında, İtalya’da bin dokuz
yetmişlerin başında figüre dönüşü görmüştü.
Bugay, eserinin altına yazı yazmaya karşıdır. “Benim sözlerim, ışıktır, gölgedir”14 der.
Yontuya ad vermenin onu tarif etmek, anlatmak olduğuna inanır, "İmza eserin kendisidir"
der, “heykelin, dahası yapıtın altına yazı yazmak, becerememek, beceremediğini de kabul etmek
11
H. Read, Modern Sculpture, A Concise History, ss. 253-255
12
Ö. Eroğlu, a.g.y., ss. 749-753
13
C. Bektaş, a.g.y. s. 25
14
C. Bektaş, a.g.y., s. 43
9
demek. Benim işim kelimelerle değil, malzemeyle. Yazı yazacak olsaydım, edebiyatçı olurdum”
diye eklerdi.
Bugay’ın bedenlerinde kafa yoktur. Bu amorfdan18 yana gerçeküstüye doğru bir boyut
kazandırır işlerine. Alışılmıştan sıradışına, bir plastik isyan karşımızdadır. Bu sıradışılık
aynı zamanda hareket kavramını da kuvvetlendirir. Hareketler, bedenlerde isyan eder,
bağırır, yakınır19 gibi etkilerin yanı sıra, neşeli, heyecanını dışa vuran insan çağrışımı da
yapar. Bedenlerden bedenlerden fışkıran, adeta dışa taşma eğiliminde olan kol ve eller,
sanki yüzlerdeki jest ve mimiklerin yerini tutar.
15
C. Bektaş, a.g.y., ss.43-44
16
Ö. Eroğlu, a.g.y., s. 748-749
17
C. Bektaş, a.g.y. s. 64
18
Ö. Eroğlu, a.g.y., s. 634
19
Ö. Eroğlu, a.g.y., ss. 634-636
10
Eller ve ayakların aslında bir uygarlık tarihi olduğunu söyleyen Saim Bugay,
yontularındaki ellerin yakaran yalvaran eller olmadığını söyler. Aslında Apokalipsi’yi
anımsatan20 bu eller doğanın yok olup gidişine bir göstergedir. Bu işlerinde insanın
doğanın karşısındaki çaresizliğini anlatmaya çalışan Saim Bugay, insanın kaderinin
doğaya bağlı olduğunu görmesi gerektiğine inanır.
Atatürk’ten başka heykel yapılmadığı bir dönemin özgün heykel öncülerinden biri olan
Bugay, Atatürk heykeli yapmanın para kazandıran bir olgu olduğu düşüncesindedir.
Michelle Nicholas isimli Türkolog bir dostunun evlenip Türkiye’ye gelmesini ve
Türkiye’de yetişen oğlunun nerede herhangi bir heykel görse, ona Atatürk dediğinden
bahseder. Bu küçüğün gözünde her yontu bir Atatürk’tür. Yabancıların yaptıkları
Atatürk heykellerinin daha başarılı olduğunu söyler, bu kadar zarif, hatları ve oranları
mükemmel bir insanın heykelinin kötü yapılmasını adeta bir küfür olarak algılar21.
İnsan olarak önce diğer bir insanı sonra her canlıyı sevmeli, düşüncesindeydi. İçerik
olarak da yaşadığımız dünyayı alıp bunu biçim olarak söyledi. Sadece ellerin ya da bir
dudağın insanı ifade etmeye yeterli olduğunu söyledi. Yaptığı heykellerde hayvan
20
Ö. Eroğlu, a.g.y. s. 635
21
Ö. Eroğlu, Sanat Birikimi, s. 755
22
C. Bektaş, a.g.y. ss. 77-78
11
figürleri de kullanan Bugay’a göre bunun nedeni hayvanların insanlardan çok daha fazla
doğaya sahip çıkmasıydı23. İnsanların yüzyıllardır yaptıkları kıyımların kendisine hayvan
figürü çalışmasında en büyük etken olduğunu söyler, ve hayvan figürlerini, teknoloji ile
birlikte gelişip, çıkar dünyasında vahşileşen insanlığa karşı kullanırdı. Heykeltraşın
halka karşı ödevinin bunu hatırlatmak ve farkındalığı sağlamak olduğunu söylerdi.
“İnsanın insanlığa başlangıcı soyutlamayla”27 diyen Saim Bugay, soyutlama adına yapılan
bazı işleri absürd bulduğunu söyler. “Soyutlamanın bugünlerde tam zamanıdır” imlemesini
yaparken aslında, bir taraftan Türkiye sanat ortamının soyutlamaya hazır olup
olmadığını sorgulamaktadır.
23
Nokta Dergisi, Ebru Öztürk, 7-13.09.1997
24
A. Turani, Çağdaş Sanat Felsefesi, ss. 173 - 175
25
C. Bektaş, a.g.y. s. 76
26
D. Kuspit, Sanatın Sonu, s. 160
27
Ö. Eroğlu, a.g.y., ss. 753-754
12
3.1. Kişisel Sergileri28
28
C. Bektaş, a.g.y., s. 302
13
3.2. Ödülleri
14
3.3. Karma Sergileri
15
3.4. Belli Başlı Eser Ve Çalışmaları
16
4. Sonsöz
29
H. Haydar, Kıyı, 2008
17
KAYNAKÇA
http://www.saimbugay.com
18
SAİM BUGAY’IN ESERLERİNDEN ÖRNEKLER
KUKLA ÇALIŞMALARI
DESENLERİ
19
AKADEMİ ÖNCESİ ÇALIŞMALARINDAN
20
AKADEMİ ÖNCESİ ÇALIŞMALARINDAN
21
22
AZİZ NESİN BÜSTÜ (Daha sonra çoğalttığı çalışmalarından)
23
ZÜHDÜ MÜRİDOĞLU BÜSTÜ (Daha sonra çoğalttığı çalışmalarından)
24
25
ELLER KONULU ÇALIŞMALARINDAN
26
ELLER KONULU ÇALIŞMALARINDAN
27
28
ELLER KONULU ÇALIŞMALARINDAN
29
ELLER KONULU ÇALIŞMALARINDAN
30
ELLER KONULU ÇALIŞMALARINDAN
31
32
ELLER KONULU ÇALIŞMALARINDAN
33
ELLER KONULU ÇALIŞMALARINDAN
34
35
36
37
HAYVANLAR SERİSİNDEN
38
HAYVANLAR SERİSİNDEN
39
HAYVANLAR SERİSİNDEN
40
HAYVANLAR SERİSİNDEN
41
HAYVANLAR SERİSİNDEN
42
43
HAYVANLAR SERİSİNDEN
44
HAYVANLAR SERİSİNDEN
45
HAYVANLAR SERİSİNDEN
46
BASINDA SAİM BUGAY
47
48
BASINDA SAİM BUGAY
49
BASINDA SAİM BUGAY
50
BASINDA SAİM BUGAY
51
52