You are on page 1of 266

T.C.

MİMAR SİNAN GÜZEL SANATLAR ÜNİVERSİTESİ


SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
GELENEKSEL TÜRK SANATLARI ANASANAT DALI
HALI, KİLİM VE ESKİ KUMAŞ DESENLERİ PROGRAMI

TÜRK YAZMACILIK SANATI VE


SON DÖNEM İSTANBUL YAZMALARI

(Yüksek Lisans Tezi)

Hazırlayan
20036110 Naime Didem ÖZ

Danışman
Prof. Aydın UĞURLU

İSTANBUL–2006
II
I

İÇİNDEKİLER

Sayfa no.

ÖNSÖZ ...................................................................................................................... III

ÖZET ........................................................................................................................ IV

SUMMARY .............................................................................................................. V

RESİMLER LİSTESİ .............................................................................................. VI

ÇİZİMLER LİSTESİ ............................................................................................... X

1. GİRİŞ ................................................................................................................... 1
1.1. Çalışmanın Amacı ...................................................................................... 1
1.2. Çalışmanın Kapsamı .................................................................................. 1
1.3. Çalışmanın Yöntemi .................................................................................. 2

2. TÜRK YAZMACILIK SANATI ....................................................................... 3


2.1. Yazmacılığın Tanımı ve Tarihçesi ............................................................. 3
2.1.1. Yazmacılığın Tanımı .................................................................................. 3
2.1.2. Yazmacılığın Tarihçesi .............................................................................. 4
2.1.3. 19. Yüzyıl Öncesinde Türk Yazmacılık Sanatı .......................................... 4
2.2. Yazmacılıkta Kullanılan Malzemeler, Teknik Özellikler ve
Renklendirme Yöntemleri .......................................................................... 9
2.2.1. Malzemeler ................................................................................................. 9
2.2.1.1. Yazma Kalıpları ......................................................................................... 9
2.2.1.2. Boyalar ..................................................................................................... 19
2.2.2. Yazma Teknikleri ..................................................................................... 26
2.2.2.1. Kalem İşi Yazmalar.................................................................................. 26
2.2.2.2. Kalıp-Kalem Yazmalar ............................................................................ 28
2.2.2.3. Kalıpla Yazmalar ..................................................................................... 29
2.2.3. Renklendirme Yöntemleri ........................................................................ 29
2.2.3.1. Karakalem ................................................................................................ 30
2.2.3.2. Daldırma................................................................................................... 39
2.2.3.3. Mavi Ağartma (Mavicilik) ....................................................................... 42
2.3. Son Dönem Yazmacılık Sanatı ................................................................ 46
2.3.1. Yazmacılık Sanatını Etkileyen Unsurlar .................................................. 46
2.3.1.1. Sosyal ve Kültürel Değişimler ................................................................. 46
2.3.1.2. Teknik Gelişmeler .................................................................................... 48
2.3.2. Türk Yazmacılık Sanatında Önemli Merkezler ....................................... 52

3. SON DÖNEM İSTANBUL YAZMALARI .................................................... 67


3.1. İstanbul Yazma Çeşitleri .......................................................................... 69
3.1.1. Başörtüsü .................................................................................................. 69
3.1.2. Bohça...................................................................................................... 101
II

3.1.3. Yorgan Yüzü .......................................................................................... 132


3.1.4. Seccade (Namazlık) ............................................................................... 149
3.1.5. Mendil .................................................................................................... 159
3.1.6. Yastık Yüzü............................................................................................ 170
3.1.7. Yağlık ..................................................................................................... 175
3.2. Günümüzde İstanbul’da Yazmacılık Sanatı ........................................... 178
3.2.1. Günümüzde Bu Sanatla Uğraşan Kişiler................................................ 178

4. SONUÇ ................................................................................................................ 193

5. EKLER ................................................................................................................ 195


Ek-1 Son Dönem İstanbul Yazmalarında Kullanılan, Nedim Yapar
Usta’ya Ait Kalıplardan Baskı Örnekleri ............................................... 195
Ek-2. Resim Kaynakları .................................................................................. 245

6. KAYNAKLAR .................................................................................................. 249

7. ÖZGEÇMİŞ ....................................................................................................... 253


III

ÖNSÖZ

Kaybolmakta olan sanatlarımızdan Türk Yazmacılık Sanatı ve son dönem


İstanbul Yazmalarını konu olarak seçtiğimde, bu konunun bu derece araştırılmaya
muhtaç olduğunu bilmiyordum.

Geçmiş kuşakların birçok konuda olduğu gibi, bu konuda da yeterli sayıda


yazılı kaynak bırakmamış olması, çalışmam sırasında beni oldukça zorladı.
Bulabildiğim sınırlı sayıdaki yazılı kaynakta da birçok yanlış ve eksik bilgiyle
karşılaştım ve bu aşamada alan araştırmalarına yöneldim. Geçmişte İstanbul’da
yazmacılığın yoğun olarak yapıldığı semtleri tespit edip, bu semtleri dolaştım.
Sonuçta, günümüzde İstanbul’da yazmacılığın tamamen bittiğini, ayakta kalmayı
başaran iki atölyede ise, sipariş gelirse yazma basıldığını ve yazmacılıkla uğraşan
ustaların da çok zor durumda olduklarını üzülerek gördüm.

Bu tezin, konuyla ilgili bilgi edinmek isteyebilecek kişilere güncel bir kaynak
oluşturabileceğini düşünüyorum. Bu çalışmamın her aşamasında bana destek olan
danışmanım Prof. Dr. Aydın Uğurlu’ya, çalışmamın çeşitli aşamasında bana yol
gösteren hocam Yrd. Doç. Candan Akpınar’a, Saygıdeğer hocam Öğr. Gör. Önder
Çokay’a ve burada isimlerini veremediğim bütün hocamalarıma teşekkür ederim.

Ayrıca alan araştırmalarım sırasında bana yazmacılıkla ilgili bütün bildiklerini


aktaran Abdulkadir Sadi, Nedim Yapar ve Ali Rıza Arda Ustalar’a, Mehmet Hamdi
Eyüboğlu’na, antikacı Leyla Seyhanlı’ya, koleksiyoner Göksenin İleri’ye,
çalışmamın her aşamasında bana destek olan aileme ve eşime teşekkür ederim.

Naime Didem ÖZ
2006
IV

ÖZET

Yazmacılık, Anadolu’nun en eski el sanatlarından birisidir.

Yazmacılığın günümüze kalan en eski örnekleri, kalem tabir edilen fırçalar


yardımı ile yapılan kalem işi yazmalardır. Bu nedenle, bu sanat için, “yazmak”
fiilinden gelen “yazmacılık” tabiri kullanılmaktadır. Kalem işi yazmacılığın çok
zahmetli olması nedeniyle, daha sonraki dönemlerde, zamandan ve emekten tasarruf
sağlamak isteyen ustalar, yapmak istedikleri desenler için ahşap kalıplar
hazırlatmışlardır. Önceleri, hem kalıp, hem kalem tekniği birlikte kullanılmış, daha
sonraları kalem tamamen terk edilerek, kalıpla yazma yapılmış, bu arada, yazma
yavaş yavaş basmaya dönerek eski özelliğini kaybetmiştir.

Bu gün ahşap kalıp ile yapılmış, yeni bir yazma bulmak imkânsız gibidir.
Yazma adı altında satılan ürünler, bilgisayarlı makinelerde üretilen, ucuz baskılardır.

Günümüzde sanayileşme ile rekabet edemeyen yazma atölyeleri, birer birer


kapanmış ve bugün İstanbul’da iki yazma atölyesi kalmıştır.

Bu atölyelerdeki ustalar da yaşam mücadelesi vermekte ve bu geleneksel Türk


sanatının yok olmasından büyük üzüntü duymaktadırlar.

ANAHTAR KELİMELER: Yazmacılık, Yazma, Kalem işi, Kalem, Kalıp, İstanbul.


V

SUMMARY

Painting kerchief is one of the most ancient arts of Anotilan culture.


The oldest pieces remaing to today are made by goose feather paintbrushes
called ‘pencil’, thus the pieces are named as ‘pencil work’ kerchief paintings. For
this reason the term ‘writing’ rooted from the act of writing is commonly used for
defining this art. Because the ‘pencil work’ painting is a troublesome labour, the
craftsman made wooden moulds for the figures they aimed to make to profit from
time and energy. Firstly both the ‘pencil work’ and moulding techniques are used
together but by the time ‘pencil work’ technique is entirely left and in this process
pointed kerchiefs lost it’s original beauty.
Nowadays, its almost impossible to find a wooden-mould work sample. The
products sold as painted kerchiefs are computer-made, worthless prints without the
sense of aesthetic.
Today the workshops unable to compete with industrialization are one by one
being closed and only two workshops are left in Istanbul.
The masters of this art in these workshops are also struggling to continue their
lifes like and feel great pain from the extinction of this traditional Turkish art.

KEY WORDS: Painting kerchiefs, Painted kerchief, Pencil work, Pencil, Mould,
İstanbul.
VI

RESİMLER LİSTESİ

Sayfa no.

Resim 2.1. Hitit sanatına ait çeşitli mühür örnekleri ............................................ 4


Resim 2.2. Sırma işlemeli yağlık detayı ............................................................... 6
Resim 2.3. Kalem işi tekniği ile yapılmış bohça detayı ....................................... 7
Resim 2.4. Horoz kuyruğu motifli kalıp............................................................. 10
Resim 2.5. Kuş motifli kalıp .............................................................................. 10
Resim 2.6. Çatal-kaşık motifli kalıp................................................................... 11
Resim 2.7. Kokonalı yazma kalıbı ..................................................................... 12
Resim 2.8. Çok ince desenli yazma kalıbı ......................................................... 12
Resim 2.9. Dörtte bir göbek kalıbı ..................................................................... 13
Resim 2.10. Yaprak motifli kalıp ......................................................................... 14
Resim 2.11. Destimal ........................................................................................... 15
Resim 2.12. Kelime-i şehadet yazılı destimal kalıbı ............................................ 16
Resim 2.13. Besmele yazılı destimal kalıbı ......................................................... 17
Resim 2.14. Eyüp Sultan Camisi motifli kalıp ..................................................... 17
Resim 2.15. Ay-yıldız motifli kalıp...................................................................... 18
Resim 2.16. Zemini alizarin ile boyanmış Tokat içi dolusu................................. 24
Resim 2.17. Kalem işi tekniği ile yapılmış örtü detayı ........................................ 27
Resim 2.18. Kalıp-kalem tekniği ile yapılmış bohça detayı ................................ 28
Resim 2.19. Kalıp yazma tekniği ile yapılmış örtü detayı ................................... 29
Resim 2.20. Karakalem örtü detayı ...................................................................... 30
Resim 2.21. Anilin tuzu, potasyum klorat, bakır sülfat ........................................ 31
Resim 2.22. Baskı tezgâhı .................................................................................... 33
Resim 2.23. Boya teknesi ..................................................................................... 34
Resim 2.24. Ali Rıza Arda Usta beyaz üzerine siyah yazma yaparken ............... 35
Resim 2.25. Beyaz üzerine siyah yazma etek ...................................................... 35
Resim 2.26. Kafes ................................................................................................ 37
Resim 2.27. Aşındırma yöntemi ile yapılmış yazma bluz. ................................... 38
Resim 2.28. Yıkanmış kumaşların asılarak kurutulması ...................................... 40
Resim 2.29. Çeşitlemesi yapılmış başörtüsü detayı ............................................. 41
Resim 2.30. Mavi ağartma yöntemi ile yapılmış başörtüsü detayı ...................... 42
Resim 2.31. Lap kalıp........................................................................................... 43
Resim 2.32. Astar (oksalit potas) kalıbı ............................................................... 44
Resim 2.33. Ecza (mikromat) kalıbı ..................................................................... 44
Resim 2.34. Mavi ağartma yöntemi ile yapılmış başörtüsü ................................. 45
Resim 2.34.a. Mavi ağartma başörtüsünün detayı .................................................. 45
Resim 2.35. Serigrafi baskı başörtüsü .................................................................. 49
Resim 2.36. İpek elek bezi gerilmiş çerçeve ve ragle .......................................... 50
Resim 2.37. Çeşitli ragleler .................................................................................. 51
Resim 2.38. Serigrafi baskı başörtüsünün detayı ................................................. 51
Resim 2.39. Gazioğlu Hanı’ndan eski bir görünüm ............................................. 53
Resim 2.40. Asma yaprağı motifli yazma başörtüsü ............................................ 53
Resim 2.40.a. Asma yaprağı motifli başörtüsünün detayı ...................................... 54
Resim 2.41. Tokat içi dolusu veya dokuzlusu ...................................................... 55
VII

Resim 2.42. Tokat beşlisi ..................................................................................... 55


Resim 2.43. Tokat yarım elmalısı ........................................................................ 56
Resim 2.44. Tokat üzümlüsü detayı ..................................................................... 56
Resim 2.45. Geyik motifli Kastamonu yazması ................................................... 58
Resim 2.46. Horoz motifli Ankara yazması ......................................................... 59
Resim 2.47. Geyik motifli Ankara yazması ......................................................... 59
Resim 2.48. Keklik motifli Elazıf yazması .......................................................... 60
Resim 2.49. Hıdır Oral Usta, bastığı bervaniği tutarken ...................................... 62
Resim 2.50. Köklü denilen Bartın yazması .......................................................... 63
Resim 2.50.a. Bartın yazması detayı ....................................................................... 63
Resim 2.51. Şal desenli Gaziantep yazması ......................................................... 65
Resim 2.52. Bağlama batik yöntemi ile yapılmış Gaziantep yazması ................. 65
Resim 2.53. Aşındırma yöntemi ile yapılmış Hatay yazması .............................. 66
Resim 3.1. Kalıp-kalem tekniği ile yapılmış başörtüsü ..................................... 71
Resim 3.2. Kalıp-kalem tekniği ile yapılmış başörtüsü ..................................... 72
Resim 3.3. Kalıp-kalem tekniği ile yapılmış başörtüsü ..................................... 73
Resim 3.4. Kalıp-kalem tekniği ile yapılmış başörtüsü ..................................... 74
Resim 3.5. Kalıp-kalem tekniği ile yapılmış başörtüsü ..................................... 75
Resim 3.6. Kalıp-kalem yazma başörtüsü .......................................................... 76
Resim 3.7. Drama desenli yazma ....................................................................... 77
Resim 3.7.a. Drama desenli yazma detayı ............................................................ 78
Resim 3.8. Hamamiye başörtüsü ........................................................................ 79
Resim 3.8.a. Hamamiye başörtüsünün detayı ....................................................... 80
Resim 3.9. Kalıp-kalem yazma başörtüsü .......................................................... 81
Resim 3.9.a. Başörtüsünün detayı ......................................................................... 82
Resim 3.10. Kalem işi başörtüsü .......................................................................... 83
Resim 3.10.a. Başörtüsünün detayı ......................................................................... 84
Resim 3.11. Kalıp ile yapılmış başörtüsü ............................................................. 85
Resim 3.11.a. Başörtüsünün detayı ......................................................................... 86
Resim 3.12. Kalıp yazma başörtüsü ..................................................................... 87
Resim 3.12.a. Başörtüsünün detayı ......................................................................... 88
Resim 3.13. Kalıp-kalem yazma başörtüsü .......................................................... 89
Resim 3.13.a. Başörtüsünün detayı ......................................................................... 90
Resim 3.14. Kalıp-kalem yazma başörtüsü .......................................................... 91
Resim 3.14.a. Başörtüsünün detayı ......................................................................... 92
Resim 3.15. Kalıp yazma başörtüsü ..................................................................... 93
Resim 3.15.a. Başörtüsünün detayı ......................................................................... 94
Resim 3.16. Kalıp-kalem yazma başörtüsü .......................................................... 95
Resim 3.16.a. Başörtüsünün detayı ......................................................................... 96
Resim 3.17. Kalıp-kalem yazma başörtüsü .......................................................... 97
Resim 3.17.a. Başörtüsünün detayı ......................................................................... 98
Resim 3.18. Kalıp yazma başörtüsü ..................................................................... 99
Resim 3.18.a. Başörtüsünün detayı ....................................................................... 100
Resim 3.19. Kalem işi yazma bohça .................................................................. 103
Resim 3.19.a. Yazma bohçanın detayı .................................................................. 104
Resim 3.20. Kalem işi yazma bohça .................................................................. 105
Resim 3.21. Kalem işi tekniği ile yapılmış bohça .............................................. 106
VIII

Resim 3.21.a. Bohçanın detayı .............................................................................. 107


Resim 3.22. Kalıp-kalem tekniği ile yapılmış bohça ......................................... 108
Resim 3.22.a. Yazma bohçanın detayı .................................................................. 109
Resim 3.23. Kalıp-kalem tekniği ile yapılmış bohça ......................................... 110
Resim 3.23.a. Yazma bohçanın detayı .................................................................. 111
Resim 3.23.b. Yazma bohçanın detayı .................................................................. 111
Resim 3.24. Kalıp-kalem tekniği ile yapılmış yazma bohça .............................. 113
Resim 3.24.a. Yazma bohçanın detayı .................................................................. 114
Resim 3.25. Kalıp-kalem tekniği ile yapılmış yazma bohça .............................. 115
Resim 3.25.a. Bohçanın detayı .............................................................................. 116
Resim 3.26. Kalıp-kalem tekniği ile yapılmış yazma bohça detayı ................... 117
Resim 3.27. Kalıp-kalem tekniği ile yapılmış yazma bohça .............................. 118
Resim 3.27.a. Bohçanın detayı .............................................................................. 119
Resim 3.28. Kalıp-kalem tekniği ile yapılmış yazma bohça .............................. 120
Resim 3.28.a. Bohçanın detayı .............................................................................. 121
Resim 3.29. Kalıpla yazma bohça ...................................................................... 122
Resim 3.29.a. Yazma bohçanın detayı .................................................................. 123
Resim 3.30. Kalıpla yazma bohça ...................................................................... 124
Resim 3.30.a. Bohçanın detayı .............................................................................. 125
Resim 3.31. Kalıpla yazma bohça ...................................................................... 126
Resim 3.31.a. Yazma bohçanın detayı .................................................................. 127
Resim 3.32. Kalıpla yazma bohça ...................................................................... 128
Resim 3.32.a. Yazma bohçanın detayı .................................................................. 129
Resim 3.33. Kalıpla yazma bohça ...................................................................... 130
Resim 3.33.a. Yazma bohçanın detayı .................................................................. 131
Resim 3.34. Kalem işi yazma yorgan yüzü ........................................................ 133
Resim 3.34.a. Yorgan yüzünün detayı .................................................................. 134
Resim 3.35. Kalem işi yazma yorgan yüzü ........................................................ 135
Resim 3.36. Kalem işi yazma yorgan yüzü ........................................................ 136
Resim 3.36.a. Yorgan yüzünün detayı .................................................................. 137
Resim 3.37. Kalem işi yazma yorgan yüzü ........................................................ 138
Resim 3.38. Kalem işi yazma yorgan yüzü ........................................................ 139
Resim 3.39. Kalıp-kalem yazma yorgan yüzü ................................................... 140
Resim 3.39.a. Yorgan yüzünün detayı .................................................................. 141
Resim 3.40. Kalıp-kalem yazma yorgan yüzü ................................................... 142
Resim 3.41. Kalıp-kalem yazma yorgan yüzü ................................................... 143
Resim 3.42. Kalıp-kalem yazma yorgan yüzü ................................................... 144
Resim 3.43. Kalıp-kalem yazma yorgan yüzü ................................................... 145
Resim 3.44. Kalıp-kalem yazma yorgan yüzü ................................................... 146
Resim 3.45. Kalıp-kalem yazma yorgan yüzü ................................................... 147
Resim 3.46. Kalıp-kalem yazma yorgan yüzü ................................................... 148
Resim 3.47. Kalıp-kalem yazma seccade ........................................................... 150
Resim 3.48. Kalıpla yazma seccade ................................................................... 151
Resim 3.49. Kalıpla yazma seccade ................................................................... 152
Resim 3.49.a. Yazma seccadenin detayı ............................................................... 153
Resim 3.50. Kalıp-kalem yazma seccade ........................................................... 154
Resim 3.50.a. Yazma seccadenin detayı ............................................................... 155
IX

Resim 3.50.b. Yazma seccadenin detayı ............................................................... 155


Resim 3.51. Kalıpla yazma seccade ................................................................... 157
Resim 3.51.a. Yazma seccadenin detayı ............................................................... 158
Resim 3.52. Kalıp-kalem yazma mendil ............................................................ 160
Resim 3.52.a. Yazma mendilin detayı .................................................................. 161
Resim 3.53. Kalıp-kalem yazma mendil ............................................................ 162
Resim 3.53.a. Yazma mendilin detayı .................................................................. 163
Resim 3.54. Kalıp-kalem yazma mendil ............................................................ 164
Resim 3.54.a. Yazma mendilin detayı .................................................................. 165
Resim 3.55. Kalıp-kalem yazma mendil ............................................................ 166
Resim 3.55.a. Yazma mendilin detayı .................................................................. 167
Resim 3.56. Kalıp-kalem yazma mendil ............................................................ 168
Resim 3.56.a. Yazma mendilin detayı .................................................................. 169
Resim 3.57. Kalıp-kalem yazma yastık yüzü ..................................................... 171
Resim 3.58. Kalıp-kalem yazma yastık yüzü ..................................................... 172
Resim 3.59. Kalıp-kalem yazma yastık yüzü ..................................................... 173
Resim 3.60. Kalıpla yazma yastık yüzü ............................................................. 174
Resim 3.61. Yazma yağlık ................................................................................. 176
Resim 3.62. Yazma yağlık ................................................................................. 177
Resim 3.63. Soldan sağa Keğam Cerahyan, Ohannes Kılıçyan, Kamer Kovan 179
Resim 3.64. Abdulkadir Sadi ............................................................................. 180
Resim 3.65. Nedim Yapar .................................................................................. 184
Resim 3.66. “Balıklar” isimli yazma .................................................................. 185
Resim 3.67. “İbrik” isimli yazma ....................................................................... 186
Resim 3.68. “Karadut” isimli motif kalıbı ......................................................... 187
Resim 3.69. “Karadut” motifli yazma ................................................................ 188
Resim 3.70. “İğdeli gelin” isimli yazma ............................................................ 188
Resim 3.71. Balık ve insan figürlü yazma masa örtüsünün detayı .................... 192
X

ÇİZİMLER LİSTESİ

Sayfa no.

Çizim 2.1. İskarpela ve kalemtraşlar.................................................................... 13


Çizim 2.2. Yazmanın motifleri ............................................................................ 24
Çizim 2.3. Kalıp-kalem tekniği ile yapılmış bohçanın motifi ............................. 28
Çizim 2.4. Örtü detayının motifi .......................................................................... 30
Çizim 2.5. Karakalem eteğin motifleri ................................................................ 36
Çizim 2.6. Karakalem bluzun motifleri ............................................................... 38
Çizim 2.7. Mavi ağartma yazmanın göbek, sinek ve bordür motifleri ................ 46
Çizim 2.8. Asma yaprağı motifi ........................................................................... 54
Çizim 2.9. Üzümlü motifi .................................................................................... 57
Çizim 2.10. Köklü motifi ve bordür motifi çizimi ................................................. 64
Çizim 3.1. Başörtüsünün motifi ........................................................................... 71
Çizim 3.2. Başörtüsünün motifi ........................................................................... 72
Çizim 3.3. Başörtüsünün motifi ........................................................................... 73
Çizim 3.4. Başörtüsünün motifi ........................................................................... 74
Çizim 3.5. Başörtüsünün motifleri ....................................................................... 75
Çizim 3.6. Başörtüsünün motifleri ....................................................................... 76
Çizim 3.7. Başörtüsünün motifi ........................................................................... 78
Çizim 3.8. Hamamiye, sinekli ve bordür motifleri .............................................. 80
Çizim 3.9. Başörtüsünün motifi ........................................................................... 82
Çizim 3.10. Başörtüsünün motifi ........................................................................... 84
Çizim 3.11. Başörtüsünün motifi ........................................................................... 86
Çizim 3.12. Başörtüsünün motifi ........................................................................... 88
Çizim 3.13. Başörtüsünün motifi ........................................................................... 90
Çizim 3.14. Başörtüsünün motifi ........................................................................... 92
Çizim 3.15. Başörtüsünün motifi ........................................................................... 94
Çizim 3.16. Başörtüsünün motifi ........................................................................... 96
Çizim 3.17. Başörtüsünün motifi ........................................................................... 98
Çizim 3.18. Başörtüsünün motifi ......................................................................... 100
Çizim 3.19. Bohçanın motifi ................................................................................ 104
Çizim 3.20. Bohçanın motifi ................................................................................ 105
Çizim 3.21. Bohçanın motifi ................................................................................ 107
Çizim 3.22. Yazma bohçanın motifleri ................................................................ 109
Çizim 3.23. Bohçanın motifleri ........................................................................... 112
Çizim 3.24. Bohçanın motifi ................................................................................ 114
Çizim 3.25. Bohçanın motifleri ........................................................................... 116
Çizim 3.26. Bohçanın motifleri ........................................................................... 117
Çizim 3.27. Bohçanın motifleri ........................................................................... 119
Çizim 3.28. Bohçanın motifi ................................................................................ 121
Çizim 3.29. Yazma bohçanın motifi .................................................................... 123
Çizim 3.30. Bohçanın motifi ................................................................................ 125
Çizim 3.31. Yazma bohçanın motifi .................................................................... 127
Çizim 3.32. Yazma bohçanın motifi .................................................................... 129
Çizim 3.33. Yazma bohçanın motifi .................................................................... 131
XI

Çizim 3.34. Yorgan yüzünün motifleri ................................................................ 135


Çizim 3.35. Yorgan yüzünün motifleri ................................................................ 137
Çizim 3.36. Yorgan yüzünün motifleri ................................................................ 138
Çizim 3.37. Yorgan yüzünün motifleri ................................................................ 139
Çizim 3.38. Yorgan yüzünün motifleri ................................................................ 141
Çizim 3.39. Yorgan yüzünün motifleri ................................................................ 142
Çizim 3.40. Yorgan yüzünün motifleri ................................................................ 144
Çizim 3.41. Yorgan yüzünün motifleri ................................................................ 145
Çizim 3.42. Yorgan yüzünün motifleri ................................................................ 146
Çizim 3.43. Yorgan yüzünün motifleri ................................................................ 147
Çizim 3.44. Yorgan yüzünün motifleri ................................................................ 148
Çizim 3.45. Yazma seccadenin motifleri ............................................................. 150
Çizim 3.46. Yazma seccadenin motifleri ............................................................. 151
Çizim 3.47. Yazma seccadenin motifleri ............................................................. 153
Çizim 48.a. Yazma seccadenin motifi ................................................................. 156
Çizim 48.b. Yazma seccadenin motifi ................................................................. 156
Çizim 3.49. Yazma mendilin motifi .................................................................... 161
Çizim 3.50. Yazma mendilin motifi .................................................................... 163
Çizim 3.51. Yazma mendilin motifi .................................................................... 165
Çizim 3.52. Yazma mendilin motifi .................................................................... 167
Çizim 3.53. Yazma mendilin motifi .................................................................... 169
Çizim 3.54. Yazma yastık yüzünün motifleri ...................................................... 171
Çizim 3.55. Yastık yüzünün motifleri.................................................................. 172
Çizim 3.56. Yastık yüzünün motifleri.................................................................. 173
Çizim 3.57. Yastık yüzünün motifleri.................................................................. 174
1. GİRİŞ

Türk yazmacılık sanatının, Milli kültür varlıklarımızdan olan halk sanatlarımız


içerisinde ayrı bir yeri ve önemi vardır.

Bütün halk sanatlarımızda görüldüğü gibi, yazmacılık sanatımızda da, geçmişte


bir dönem mükemmellik söz konusu iken, sosyal ve kültürel değişimler ile teknik
gelişmeler yazmacılık sanatımızı olumsuz yönde etkilemiştir. Yazma ustalarının
ürettikleri, yoğun insan emeğine dayalı ürünler yerlerini, hızlı üretime yönelik çeşitli
endüstriyel baskı yöntemleriyle ortaya çıkan ürünlere bırakmışlardır. Günümüzde
kültürümüzü birebir yansıtan eski ve özgün örnekler, tekdüze makine ürünlerine
alternatif oluşturmaktadır. Özellikle turistler, el yapımı ürünlere değer vermekte ve
bu ürünleri satın almayı tercih etmektedirler.

Bu etkenler göz önüne alındığında, yazmacılığın gelir kaynağı olabileceği ve


bu sanata bilinçli yaklaşımlarla, yazmacılığın yeniden canlandırılabileceğini görmek
zor değildir. Böyle bir yaklaşım halk sanatlarımızın korunması ve gelecek kuşaklara
aktarılabilmesi bakımından da yararlı olacaktır.

1.1. Çalışmanın Amacı

Bu tez çalışmasının amacı kaybolmakta olan yazmacılık sanatımızın


güncelleştirilmesi, gelecek kuşaklara kaynak oluşturulması ve Türk yazmacılık sanatı
içerisinde İstanbul yazmacılığının değerlendirilmesidir.

1.2. Çalışmanın Kapsamı

Yazmacılık sanatının tanımı ve tarihçesinin anlatılması ile başlayan bu tez


çalışmasında, yazmacılıkta kullanılan malzemelerden, teknik özelliklerden,
renklendirme yöntemlerinden ve bu sanatı etkileyen unsurlardan özetle
bahsedilmektedir. Son dönem İstanbul yazmaları bölümü ise, İstanbul’da yapılmış
yazma çeşitlerini ve bu sanatla uğraşan kişilerle yapılan görüşmeleri kapsamaktadır.
2

1.3. Çalışmanın Yöntemi

Bu tez çalışması sırasında ilk olarak bu konu ile ilgili yazılmış olan az sayıdaki
yayın taranmıştır. Daha sonra ise alan araştırmaları ile bilgi derleme aşamasına
geçilerek, İstanbul’un bütün semtleri dolaşılmış ve yazma atölyeleri belirlenmiştir.
Son olarak konu ile ilgili kişilerle görüşülerek belgeleme yapılmıştır.
3

2. TÜRK YAZMACILIK SANATI

Türk yazmacılık sanatını açıklayabilmek için öncelikle yazmacılığın tanımı ve


tarihçesiyle başlamak ve daha sonra yazma yapım tekniklerini, malzemelerini ve
renklendirme yöntemlerini anlatarak yazmacılığa genel bir bakış yapmak gerekir.

2.1. Yazmacılığın Tanımı ve Tarihçesi

Yazmacılık, ilk olarak nerede ve ne zaman yapıldığı tam olarak bilinmeyen,


kaybolmaya yüz tutmuş el sanatlarımızdan biridir.

2.1.1. Yazmacılığın Tanımı

‘Yazmacılık’, pamuklu veya nadiren ipek kumaş üzerine kalem diye tabir
edilen fırça, kalıp-kalem veya kalıp ile yapılan kumaş desenleme sanatıdır. Bu el
sanatıyla desenlenmiş kumaşlara ‘yazma’, sanatçıya da ‘yazmacı’ denir. Yazma ve
yazmacılığa ilişkin çeşitli kaynaklarda, birçok tanım bulunmaktadır. Bunlardan
bazılarını burada belirtmeyi uygun buluyorum.

Celal Esad Arseven, yazmanın tanımını şöyle yapar:

“Üstüne boya ve fırça ile renkli bezemeler yapılmış, bez ki bunlardan bohça,
yemeni ve yorgan gibi şeyler yapılır. Bu işi yapanlara yazmacı denir.”1

Antika ve Eski Eserler Kılavuzu’nda ise yazmacılıkla ilgili şöyle bir tanımlama
yapılır:

“Pamuklu bezler üzerine elle yapılan veya ahşap kalıplarla basılan renkli
süsleme. Bez üzerine elle çizilen desenlerin, fırça ile renklendirilmesine ‘kalem işi
yazma’ denir.”2

1
ARSEVEN, Celal Esad, Sanat Ansiklopedisi, Cilt V, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul, 1975, s.2230
2
Antika ve Eski Eserler Kılavuzu, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Temmuz 1998, s.266.
4

Sanat Kavram ve Terimleri Sözlüğü’nde ise şu tanım verilmektedir; “İnce


tülbent üzerine, tahta kalıplarla desen basılarak üretilen, etnografik değer de taşıyan
başörtüsü.”3

2.1.2. Yazmacılığın Tarihçesi

Yazmacılığın kökenine ilişkin bilgiler net değildir. Bu sanatın Hindistan, İran,


Mısır, Orta Asya veya Güneydoğu Asya gibi Uzakdoğu kökenli olduğu, çeşitli
kaynaklarda savunulmaktadır.

Karşılaştığım birçok kaynakta, tarih öncesi çağlara ait, mühür biçimindeki


çeşitli kalıplarla yazma yapıldığı savunulmaktadır. Oysaki bu sanata “yazmak”
fiilinden gelen, “yazmacılık” adı verildiğinden, yazmacılığın ilk örneklerinin fırça ile
yapılan kalem işi yazmalar olması daha kuvvetli ihtimaldir.

2.1.3. 19. Yüzyıl Öncesinde Türk Yazmacılık Sanatı

Yazmacılık, insanoğlunun süsleme ve süslenme ihtiyacı ile ortaya çıkmış,


Anadolu’nun en eski el sanatlarından birisidir.

Tarih boyunca kültürlerin, medeniyetlerin arasında köprü vazifesi görmüş


Anadolu’da yaşamış ilk uygarlık olan Hititler’e ait, pişmiş kilden yapılmış, çok
sayıda mühür ve damga bulunmuştur. Bazı kaynaklarda helezoni, meander ve dört
yapraklı çiçek biçiminde olan bu kalıplarla, ilk yazma örneklerinin yapıldığı
savunulmaktadır (Resim 2.1).

Resim 2.1. Hitit sanatına ait çeşitli mühür örnekleri.

3
SÖZEN, Metin-TANYELİ, Uğur, Sanat Kavram ve Terimleri Sözlüğü, Ocak 1999, s.254.
5

Hititler’den sonra, Selçuklular döneminde de yazmacılığın yapıldığı


savunulmakla birlikte, bu konuda kesin kanıtlara rastlayamadım. Bu nedenle konuya
Osmanlılar’la başlamayı uygun görüyorum.

“Osmanlılar kendilerinden önce Anadolu’da medeniyet kurmuş olan Selçuklu


sanatının geleneklerine uymuşlar, Bizans süsleme sanatının karışık biçim ve
motiflerine rağbet etmemişlerdir. İstanbul’un fethinden sonra, Osmanlılarda sanat
dikkate değer bir anlam ve başarı kazanmıştır. Osmanlı süsleme sanatçısı derin bir
sanat anlayışı içinde geleneksel biçimleri ahenkli bir biçimde sanat dallarının çeşitli
kollarına aktarmıştır.

Müslümanlık dini gereğince insan ve hayvan figürlerinin yasaklanması, Türk


süsleme sanatının dekoratif açıdan gelişmesinde ve büyük bir ilgi görmesinde başlıca
etken olmuştur. Böylece sanatçı hayal gücünü daha da genişleterek yeni süsleme
motifleri aramaya yönelmiştir.”4

Türk yazmacılık sanatında Tokat çok önemli bir yere sahiptir. Selçuklular
döneminde Tokat yazmalarında geometrik desenler kullanılmış ve bu desenler
Selçuklu sanatına paralellik göstermiştir.

Osmanlılar döneminde de el sanatlarına büyük önem verilmiştir. “Tokat’ın


yazma gelirlerinin Valide Sultanlara ‘has’ olarak verildiği bu dönemde, kentteki
hanlarda toplu olarak üretim yapan yazmacılar, işliklerinde hazırladıkları yazmaları
boyahanelere verir ve karşılığında damga resmi öderlerdi. Bu vergiyi zorunlu kılmak
amacıyla bölgede Tokat kenti dışında yazmacılık yapmak yasaklanmıştır.”5

“Evliya Çelebi, Tokat’ta imal edilen yazmalar için ‘Beyaz pembe bezi diyar-ı
Lahor’da yapılmaz. Güya altın gibi mücelladır. Kalemkâr basma yüzü, münakkaş
perdeleri gayet memduh olur’ der ve övgü ile söz eder.”6

4
ASLANAPA, Oktay, Türk Sanatı, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları, No:627,
İstanbul, s.28
5
İNCESOYLUER, Cemal, Mavi Ankara Sanat Dergisi, 1987, s.23.
6
TÜRKER, Kemal, “Geçmişten Günümüze Ev Tekstil Ürünlerinde Yazma”, Ev Tekstili Dergisi,
Sayı 31, Kasım 2001, s.42.
6

Tokat’ın ardından Kastamonu, Ankara, Elazığ, Malatya, Bartın, Gaziantep ve


Hatay gibi şehirler de, yazmacılık sanatımızın gelişiminde çok önemli yere
sahiptirler. Fakat 17., 18. ve 19.yy’larda renkleri, desenleri ve kompozisyon
güzellikleri ile İstanbul yazmaları yazmacılık sanatımızın ulaştığı en yüksek
düzeydedir. Bu düzeye ulaşılmasında Ermeni ustaların payı çok büyüktür.
“İstanbul’un o çağlarda Osmanlı İmparatorluğunun başkenti olması, sanatçının
zevkine yeni katkılarda bulunmakla birlikte, öte yandan çeşitli sanat akımları
çevresinde yaşamasını da sağlamıştır. Böylece baskı sanatının diğer klasik ve halk
sanatı türlerinin desen ve kompozisyonlarından esinlendiği görülür.”7 Bu dönemde
yapılmış çinilerde kullanılmış lale ve karanfil motifleri yazma motiflerinde de aynen
görülmektedir.

Eskiden, İstanbul Kandilli’nin elma ve armut gibi meyve motifli yağlıkları,


saraylara dahi girmişler, düğünlerde davetiye olarak gönderilmişlerdir. Bu
yağlıklardan bir tanesi Topkapı Sarayı Müzesi’nde bulunmaktadır. Siyah zemin
üzerine batik tekniği ile renklendirilmiş ve sırma işlemelerle süslenmiştir (Resim
2.2.).

Resim 2.2. Sırma işlemeli yağlık detayı.

7
KAYA, Reyhan, Sanat Dünyamız Dergisi, Kandilli Yazmaları, Sayı 18, Ocak 1980, s.10.
7

17.yy.da Evliya Çelebi, Seyahatnamesinde, İstanbul yazmaları için “Esnafı


nakkaşân-ı yağlıkcıyan” tabirini kullanmış ve “20 dükkân, neferât 25. Bunların
Pirleri Seracuddin’dir. Selmani’dir. Kabri Şam kurbündedir. Bunlar gunâ-gun bezler
üzerine siyah kalemkâr ederler.”8 diye yazmıştır. Bu bilgi yazmacılığın ilk
örneklerinin “kalem işi” denilen ve fırça ile yapılan yazmalar olduğunun kanıtıdır.
Aşağıda görülen yazma bohça detayı da kalem işi yazmalara örnektir (Resim 2.3.).

Resim 2.3. Kalem işi tekniği ile yapılmış bohça detayı.

İstanbul yazmacılık sanatına ait en eski bilgiler, III. Murat zamanında, Şehzade
IV. Mehmed’in sünnet düğünü sebebiyle hazırlanan el yazması minyatür kitabından
elde edilmektedir. “El yazması minyatür kitabında, basmacı adını taşıyan bir esnaf
takımından söz edilmektedir ki, yapılan resmigeçitte yazmacıların ellerindeki
kalıplarla düz kumaşlar üzerine altın ve gümüşle birlikte renkli motifler bastıkları
belirtilmektedir.”9

8
Evliya Çelebi, Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesi, İkdam Matbaası, 1314 (1898), Cilt 1, s.613.
9
TÜRKER, Kemal, “Geçmişten Günümüze Ev Tekstil Ürünlerinde Yazma”, Ev Tekstili Dergisi,
Sayı 31, Kasım 2001, s.42.
8

İstanbul Yedikule’deki atölyesinde yazmacılıkla uğraşan son dönem


ustalarından Ali Rıza Arda’nın anlattığına göre eski İstanbul yazmaları, kalite ve
güzellikleri ile yazmacılık sanatımızın ulaştığı en yüksek düzeydeymiş. Özellikle
19.yy. öncesinde yapılan İstanbul yazmaları, Balkan Ülkeleri’ne bol miktarda ihraç
edilirmiş. O dönemlerde Yenikapı, Üsküdar, Samatya, Kumkapı, Yedikule, Kandilli,
Yeniköy gibi semtlerde birçok basmahane mevcutmuş.10

Musahipzade Celal Bey, eski İstanbul’da bir basmahaneyi şöyle anlatır:


“Üsküdar’da, Ayazma’da, III.Ahmet zamanında yapılan basmahane, beş katlı, ahşap,
çok büyük bir bina idi. Burada yüzden fazla işçi, kendilerine has boyalarla mendiller,
yemeniler, yatak takımları; Anadolu’da Dağıstan’da vesair İslam memleketlerinde
kullanılan benekli sarıklar ve kadın başı örtüleri işledikleri gibi perdelik, döşemelik,
beyaz üzerine karakalem baskılar da yapılırmış.”11

İstanbul yazmalarının değerini arttıran en önemli özellik, bu yazmaların kalem


işi olmasıymış. Özellikle Kandilli ve Yeniköy yazmalarının öyle ince işlenmiş
olanları varmış ki, renklerinin uyumu ve motiflerinin güzellikleri ile görenleri mest
ederlermiş. Kadınlar, hediye edilen bir İstanbul yazması ile mutlu olur, kenarlarını
yemenideki çiçeklerin örneği oyalar ve pullarla süsleyerek, güzelliklerine güzellik
katarlarmış. Bu yazmaların güzelliği çeşitli manilere de konu olmuştur.

‘Yemenimi al isterim, ortasında dal isterim.’ gibi mani dizeleri ile sevgiliye
mesajlar vermişler, ruh hallerini taktıkları yemenilerle yansıtmışlardır.

‘Yemenimin uçları, çıkamam yokuşları


O yâre selam edin, yedi dağın kuşları

Yemenimin yeşili, ben kaybettim eşimi


Yemenim sende kalsın, sil gözümün yaşını

Ah, allı yemeni, pullu yemeni


Bir bahçeden bir bahçeye salla yemeni.’

Ne yazıktır ki, bu güne gelindiğinde yazmacılık sanatımızın yapıldığı


atölyelerin birçoğunun kapanmış olduğu, bu işle uğraşan ustaların da, ya öldükleri ya

10
Bu bilgiler Ali Rıza Arda ile kişisel görüşmelerden elde edilmiştir. İstanbul, Eylül 2005.
9

da artık bu sanatı devam ettiremedikleri görülmektedir. Elimizde kalan yazma


örneklerinin de çoğu 19.yy. sonrasına aittir ve bugün ancak ilgili müzelerde ve
kolleksiyonlarda karşımıza çıkabilmektedir.

2.2. Yazmacılıkta Kullanılan Malzemeler, Teknik Özellikler ve Renklendirme


Yöntemleri

2.2.1. Malzemeler

Yazmacılık sanatında kullanılan başlıca üç temel malzeme vardır. Bunlar; bez,


kalıp ve boyadır.

Yazma eserin güzelliği, kullanılan bezin kalitesi ile doğru orantılıdır ve


kullanılan bezin hakiki pamuk olması çok önemlidir. Pamuk bezler boyayı hemen
emer ve boya akmalarını önler. Bundan dolayı sentetik kumaşlar yazma sanatında
pek kullanılmaz.

Ali Rıza Arda Usta’nın dediğine göre, Eskiden yazmalar ‘mermerşahi’ denilen
ve pamuk iplik ile çok ince dokunan kumaşlara yapılırmış. Bugün eski kalitede
mermerşahiler bulunamamakta, fabrikalarda üretilen pamuklu tülbent bezler
kullanılmaktadır. Kaput bezi, Şile bezi ve patiska da yazma sanatında iyi sonuç veren
pamuklu kumaşlardır. Az da olsa ipekli kumaşlara da yazma yapılmıştır.

Bu sanatta kullanılan diğer iki önemli malzeme kalıp ve boyadır.

2.2.1.1. Yazma Kalıpları

Kalıp, yazmanın kalitesini belirleyen çok önemli bir unsurdur. Eskiden yalnız
bu işle uğraşan ustalar bulunur ve bunların hazırladıkları kalıplarla yazmalar
basılırmış. İlk yazma kalıpları, taştan oyularak hazırlanmış daha sonra ağaç kalıplar
kullanılmaya başlanmıştır. Kalıp oymada ilk olarak şimşir ağacı kullanılmıştır.
Şimşir ağacının oyulması zor olduğu için daha sonraları ıhlamur ağacı ve diğer türler
tercih edilmiştir. Aşağıda ıhlamur ağacından oyulmuş horoz kuyruğu, kuş ve çatal-
kaşık motifli kalıplar görülmektedir (Resim 2.4., Resim 2.5., Resim 2.6.).

11
CELAL, Musahipzade, Eski İstanbul Yaşayışı, 500. Yıl Serisi, Türkiye Yayınevi, s.152.
10

Resim 2.4. Horoz kuyruğu motifli kalıp.

Resim 2.5. Kuş motifli kalıp.


11

Resim 2.6. Çatal-kaşık motifli kalıp.

Yazma kalıplarını iki gruba ayırabiliriz. Bunlar; metal ve ahşap kalıplardır.


Metal kalıplar, metal şeritlerin oluşturulacak şekle göre bükülerek, ahşap üzerine
çakılması ile oluşturulur. “Bunlar genellikle çok ince kontür baskısında kullanılır. Bu
tür kalıplar rezerve baskı sisteminde kullanılmıştır. Türk yazmacılığında bu tür
kalıplara rastlanmaz.”12

Kalıp Hazırlama

Yazma kalıplarını hazırlarken kullanılan ağacın, oyulabilecek yumuşaklıkta,


dayanıklı, kuru, aynı zamanda iyi boya tutabilecek nitelikte olması gerekir. Bu
nedenlerden dolayı kalıp oymada en çok ıhlamur, sarıçam ve armut ağacı tercih
edilir. Armut ağacı sert olmasından dolayı zor oyulur, fakat kolay kolay aşınmaz ve
uzun müddet kullanılabilir. Sarıçam ise, suya son derece dayanıklı bir ağaçtır. Yine
de kalıp oyan ustalar tarafından en çok tercih edilen ıhlamur ağacıdır. Ağacın budaklı
ve yaş olmaması çok önemlidir. Aşağıda ıhlamur ağacından çok ince oyulmuş

KAYA, Reyhan, Türk Yazmacılık Sanatı, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Çeltüt Matbaacılık
12

Koll. Şti., İstanbul 1988, s.68.


12

“kokanalı” denilen insan figürlü yazma ve çok ince desenli bir başka yazma kalıbı
görülmektedir (Resim 2.7., Resim 2.8.).

Resim 2.7. Kokonalı yazma kalıbı.

Resim 2.8. Çok ince desenli yazma kalıbı.


13

Kalıp oyulacak kütüğün kuru olması çok önemlidir. Ayrıca oyma işleminin
kolay olabilmesi için, kütüklerin, lifleri dik gelecek şekilde kesilmesi gerekir.
Aşağıda çok düzgün oyulmuş, dörtte bir göbek kalıbı görülmektedir (Resim 2.9.).

Resim 2.9. Dörtte bir göbek kalıbı.

Basılacak desen kalıba ne kadar düzgün aktarılır ve ustalıkla oyulursa baskı


sonucu da o kadar mükemmel olur. Kalıba geçirilen motif, ortadan başlanarak
matkapla delinir. Daha sonra “nakışkul” veya “kalemtraş” denilen bıçaklarla oyma
işlemine geçilir. Kalemtraşla kesilen parçaları koparmak için ise ‘iskarpela’ denilen
kalın ve ince uçlu alet kullanılır (Çizim 2.1.).

Çizim 2.1. İskarpela ve kalemtraşlar.


14

Kalıbı oymaya başlamadan önce yapılması gereken bir işlem de oyulacak


parçayı, erimiş haldeki %75 parafin ve %25 balmumu karışımı içine batırıp bir süre
beklemektir. Bu işlem hem kalıbın oyulmasını kolaylaştırır, hem de daha uzun süre
kullanılmasını sağlar. Oyma işleminden sonra kalıbın arka tarafına kalıbın daha rahat
tutulabilmesi için tutacak bir bölüm eklenir ve bu bölümün üstü de keçe ile
kaplanarak daha rahat çalışma sağlanabilir. Aşağıda ıhlamur ağacından oyulmuş
yaprak motifli bir kalıp görülmektedir (Resim 2.10.).

Resim 2.10. Yaprak motifli kalıp.

Burada, destimaller ve destimal kalıplarından da bahsetmek istiyorum.

Destimal Farsça bir kelime olup, elbezi, yağlık, mendil, peşkir gibi anlamları
vardır. Osmanlılar döneminde Topkapı Sarayı’nda, Padişah tarafından din büyükleri,
âlimler, devlet erkânı ve Harem-i Humayun’a verilen mendil büyüklüğünde tülbentin
adıdır. “19.yy. başlarında; ortasında ve dört kenarında siyah boya ile basılmış
beyitler bulunan ve sarayda destimal adı verilen tülbentlerin verilmeye başlandığı
anlaşılmaktadır.”13

13
DURAN, Tugay, “Anadolu’da Dünden Bugüne Tekstilde El Baskıcılığı”, Yayımlanmamış Yüksek
Lisans Tezi, M.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul 1998, s.29.
15

“Her yıl Hırka-i Saadet Sandığına özel olarak basılmış bir destimal konulurdu.
Hırka-i Saadet buna sarılırdı. Padişah, bir önceki yıl konulmuş olan destimali
kaldırarak, Hazine-i Humayun Kethüdası’na verir ve yerine yenisini koyardı.”14
Aşağıda Topkapı Sarayı Müzesi’nde bulunan, kalıpla yazma tekniği ile yapılmış, 18-
19.yy.lara ait olduğu düşünülen bir destimal görülmektedir. 60x70 cm
boyutlarındadır (Resim 2.11.).

Resim 2.11. Destimal.

Destimaller, yazmacılık tekniği ile ve destimal kalıbı denilen özel kalıplarla


yapılırlardı. Bu kalıpların bir kısmı Topkapı Sarayı Müzesi, Silahtar Hazinesi
kolleksiyonunda bulunmaktadır. Bu kalıplar genellikle ıhlamur ağacından yapılırlardı
ve çok çeşitlilik gösterirlerdi. Aşağıda görülen ve üzerinde kelime-i şehadet, yani “Lâ
ilâhe illâllah, Muhammedür Râsûlallah” yazılı olan kalıp destimal kalıplarına güzel
bir örnektir (Resim 2.12.).

14
A.g.e, s.29.
16

Resim 2.12. Kelime-i şehadet yazılı destimal kalıbı.

Bu kalıpların üzerlerindeki hatlar genellikle talik, sülüs ve celi sülüs’tür.


Destimal kalıpları, Hırka-i Saadet’i ziyarete gelenler için basılan destimallerin
kalıpları ve Hırka-i Saadet’i sarmak için basılan destimallerin kalıpları olmak üzere
ikiye ayrılır. Bu kalıplar yazmacılık tarihimiz ve Hüsn-i hat açısından da çok
önemlidir ve kutsal bir değer taşır.15 Üzerinde besmele yani “Bismillâhirrahmânir-
rahîm” yazılı bir başka destimal kalıbı ve genellikle bu kalıpla beraber kullanılan
Eyüp Sultan Camisi motifli kalıp aşağıda görülmektedir (Resim 2.13., Resim 2.14.).

15
Bu bilgiler Topkapı Sarayı Müzesi Silahtar Hazinesi Deposu Görevlisi Feza Çakmut ile yapılan
kişisel görüşmelerden elde edilmiştir. Mart 2005.
17

Resim 2.13. Besmele yazılı destimal kalıbı.

Resim 2.14. Eyüp Sultan Camisi motifli kalıp.


18

Burada kalıp oymacılığındaki mahareti ile ün salmış birkaç ustadan söz etmek
istiyorum. Bu ustaların başında Tokat’ta yetişen Osman Laleci gelmektedir. O’nun
ıhlamur ağacından oyduğu kalıplar görenlere parmak ısırtacak güzelliktedir. Ali
Sertoğlu, Ahmet Fındıkçıoğlu, Ünal Sulugöl’de bu sanatta başarılı olmuş
ustalardandır. Ayrıca bu sanatta çok başarılı olmuş Ermeni ustalar da vardı. Rıza
Usta’nın dediğine göre; İstanbul’daki ustaların kalıplarını çoğunlukla Ermeni olan
Hanımyan Usta oyarmış. Bu Ermeni ustanın yetiştirdiği Rauf Usta da kalıp
oymacılığında çok başarılıymış ve 1990’da vefat etmiş. Daha sonra Rıza Usta’nın
kalıplarını, Salim Usta hazırlamaya başlamış. Bugün ise bu kalıpları Tokat’ta
bulunan Ünal Usta hazırlamaktaymış.
Bu ustaların hazırladıkları kalıplar Kapalıçarşı’da turistlere satılarak yok
olmaktadır. Araştırmalarım sırasında bazı kişi ve kurumların yine de bu kalıplara
sahip çıktıklarını sevinerek gördüm. Bugün Kastamonu Müzesi’nde ikiyüzü aşkın
yazma kalıbının muhafaza edildiği bilinmektedir. Nuran Ataylan, Sabiha Tansuğ ve
Göksenin İleri de bu tarihe sahip çıkan koleksiyonerler arasındadır. Aşağıda Ali
Rıza Arda koleksiyonundan, genellikle destimallerin üst kısmına, ‘ay-yıldız’
tepemizden eksik olmasın mesajı vermek için basılan kalıp görülmektedir (Resim
2.15.).

Resim 2.15. Ay-yıldız motifli kalıp.


19

2.2.1.2. Boyalar

Yazmanın kalitesini etkileyen unsurlardan biri de, boyalarının kalitesi ve


renklerinin haslığıdır. Eskiden, yurdumuzda çeşitli bitkilerden elde edilen boyalar,
dünyanın en kaliteli boyaları idi ve bütün dünyaya boya ihracatı Türkiye’den
yapılırdı.

Kimyasal boyaların bulunması ile öncelikle anilin ve alizarin boyalar, daha


sonra her renkte boya yurtdışındaki fabrikalarda üretilir olmuş ve doğal boyacılık
neredeyse bütünüyle ortadan kalkmıştır. Bu nedenle, yazmacılık sanatımızda ortaya
çıkan eserler eski kalitede değildirler.

Yazmacılıkta kullanılan boyalar doğal ve kimyasal boyalar olmak üzere ikiye


ayrılır.

Doğal Boyalar

Yurdumuzda sayılamayacak kadar çok çeşitli, boyayıcı özelliği olan bitki


yetişmektedir. “Bu bitkilerin muhtelif kısımlarında çeşitli boya maddeleri
bulunmaktadır. Örneğin bazı bitkilerin çiçeklerinde, yapraklarında, kabuklarında,
odunlarında, köklerinde bulunurlar ve kimya bakımından da çok önemlidirler. Bu
boya bitkileri irili ufaklı olmak üzere, ot, fidan, ağaç, bahçe ve yağ bitkileridir. Hatta
bazı yosun ve dikenlerin de boyayıcı vasıfları vardır.”16

Bu bitkilerden elde edilen boyalar; halıcılık, kâğıt boyama, ebru gibi sanatlarda
da kullanılmıştır. Bu boyaları kullanan ustaların birçoğu kendi boya karışımlarını
kendileri hazırlarmış. Bu ustaların ölmeden önce arkalarında belge bırakmamaları
nedeni ile, karışım oranları da tarihe gömülmüştür.

16
KAYA, Reyhan, Türk Yazmacılık Sanatı, Türkiye İş Bankası Yayınları, Çeltüt Matbaacılık Koll.
Şti., s.55.
20

Bilinen bazı boyayıcı bitkiler ve özellikleri şöyledir;

Armut ağacı: Yurdumuzun hemen hemen her bölgesinde yetişen ve


yapraklarının kaynatılması ile kahverengi elde edilen bir ağaçtır.

Aspir: Bu bitkinin çiçeklerinin kaynatılması ile kırmızı renk elde edilir.


Yurdumuzda daha çok Doğu Akdeniz’de yetişir.

Ayva ağacı: Bu ağacın yaprağı, soğan kabuğu, ceviz yaprağı ve is ile


kaynatılırsa, koyu kahveden, sarıya çalan kahveye kadar pek çok renk elde edilebilir.
Kabuğu ve çekirdeği birlikte kaynatıldığında ise, lacivert renk elde edilir.

Bakam ağacı: Bu ağaca Adana ve Tokat haricinde rastlanmaz. Odun kısmı


kaynatılıp, çeşitli mordan maddelerle karıştırıldığında birçok renk elde edilir.
Örneğin mordan olarak tanin kullanılırsa kırmızı, krom şapı kullanılırsa mavi
kırmızı, krom sülfat kullanılırsa koyu mavi renk elde edilir.

“Mordan: Boyanın elyafa doğrudan bağlanması halinde boya maddesini elyafa


bağlayan ara maddeye ‘mordan’ denir. Aynı zamanda bu katkı maddesi renk tonu
vermeye de yarar.’’ 17

Cehri: Yazmacılıkta çok kullanılan, Karadeniz’den İç Anadolu’ya kadar geniş


bir alanda yetişen cehriden sarı renk tonları elde edilir.

Ceviz ağacı: Taze cevizin kabuğundan, yaprağından ve özünden kahverengi


tonları elde edilir. Yurdumuzda çok rastlanan bir ağaçtır.

Çivit otu: Çivit yazma boyamada çok kullanılan bir bitkidir. Bu otun
yapraklarının kaynatılması ile indigo denilen mavi renkte bir boya elde edilir.

17
TÜRKER, Kemal, Ağaçbaskı Tokat Yazmaları, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, s.46.
21

Çınar ağacı: Yurdumuzda çok bulunan bir ağaçtır. Kabuklarının kaynatılması


ile kırmızı renk elde edilir.

Ebegümeci: Bu bitkinin yaprakları kaynatılarak yeşil renk elde edilir.

Haşhaş: Bu bitkinin çiçeğinin kaynatılması ile eflatun renk elde edilir.

Havacivaotu: Akdeniz Bölgesi’nde yetişen bitkinin köklerinin kaynatılması ile


kırmızı renk elde edilir.

Ispanak: Ispanak yaprakları kaynatılarak yeşil renk elde edilir.

Ihlamur ağacı: Yurdumuzda çok bulunan bu ağacın kabukları kaynatılarak


kahverenginin tonları elde edilir.

Kadın tuzluğu: Bu bitkinin köklerinin kaynatılması ile sarı boya elde edilir.

Kestane ağacı: Bu ağacın kabuklarının kaynatılması ile ışığa karşı dayanıklı


olmayan kestane renginde boya elde edilir.

Kızıl ağacı: Kızıl ağacının kabuklarının kaynatılması ile kırmızı renkte boya
elde edilir. Ülkemizde daha çok Marmara ve Karadeniz Bölgeleri’nde yetişir.

Kökboya: Bu otun kaynatılması ile ışığa ve yıkamaya karşı dayanıklı kırmızı


renkte bir boya elde edilir. Kökboyanın şap ile kaynatılmasıyla ise mavimtrak
kırmızı renk elde edilir. Bu bitki İstanbul, Bursa, Adana, Bayburt gibi birçok şehirde
yetişir.

Meyan otu: Bu otun köklerinin şapla kaynatılmasıyla sarı renkte boya elde
edilir.

Nar ağacı: Bu ağacın kabuklarının is ile kaynatılmasıyla sarı renkte bir boya
elde edilir.
22

Nevruz otu: Ülkemizde çok çeşidi yetişen otun çiçeklerinin şap veya paslı
çivilerle kaynatılmasıyla kırmızı renk elde edilir.

Papatya: Özellikle Ankara ve Bursa civarında yetişen papatyadan sarı renkte


boya elde edilir.

Safran: Bu bitkinin kaynatılması ile sarı renkte boya elde edilir. Bu sarı
boyadan sülfürik asitle açık mavi, nitrik asit ile yeşil renk elde edilir. Safran bitkisi
eskiden özellikle Safranbolu’da bol miktarda yetişirmiş.

Sarı kök: Bu bitkinin kabuklarının kaynatılması ile sarı renkte boya elde edilir.
Bu bitkiden alkalilerle kırmızı, kalay tuzları ile kırmızımtrak, şap ile sarımtrak renk
elde edilir. Sarı kök aslında Jamaika ve Antil Adaları’nda yetişen bir bitkidir.
Yurdumuzda ise Trabzon ve Adana’da yetişir.

Sarı yonca: Bu bitkinin yapraklarının kaynatılması ile sarı renk elde edilir.
Ankara, Sinop, Trabzon, Erzincan ve İstanbul’da yetişir.

Şeftali ağacı: Şeftali ağacı yapraklarının bakır sülfat ile kaynatılmasıyla,


yıkama ve ışığa dayanıklı sarıya bakan yeşil renkte boya elde edilir. Bu boyayla ipek,
pamuk ve yün elyafları boyanır.

Sığır kuyruğu: Sığır kuyruğunun şap ve paslı çivilerle kaynatılmasıyla sarı


renkte boya elde edilir. Bu bitki Ankara, Kayseri, Kahramanmaraş, İzmir, İstanbul
gibi şehirlerde yetişir.

Soğan: Bu bitkinin kabuklarının kaynatılması ile açık kahverengi boya elde


edilir.

Sumak: Bu bitkinin kaynatılması ile mora çalan kahverengi elde edilir. Mordan
olarak da kullanılır.
23

Yabani gül: Yurdumuzun birçok bölgesinde yetişir. Şap veya paslı çivi ile
kaynatıldığında ışığa ve yıkanmaya karşı son derece dayanıklı kırmızı boya elde
edilir.

Yarpuz: Yarpuz’un kök ve yaprakları paslı çiviler ve şapla kaynatıldığında,


yıkanmaya ve ışığa dayanıklı, parlak siyah renk elde edilir. Ankara, İzmit, İstanbul,
Bursa, Malatya, Adana, Zonguldak gibi birçok şehirde yetişir.

Eskiden hayvanlardan elde edilen doğal boyalar da bulunmaktaymış. Kırmız


böceğinden parlak ve koyu kırmızı olmak üzere iki tonda kırmızı elde edilir ve
yazmacılık sanatında kullanılırmış. Bir çeşit sümüklü böcekten elde edilen purpurdan
da kırmızı menekşe renginde çok değerli bir boya elde edilirmiş. Ayrıca maden
bileşiklerinden elde edilen inorganik boyalar da boyacılıkta kullanılırmış.18

Kimyasal Boyalar

Bu boyalar, fabrikalarda kimyasal yolla üretilen yapay boyalardır. Bu boyaların


ortaya çıkmasıyla doğal boya üretimi yavaşlamış, halk sanatlarımızda kimyasal
boyalar kullanılır olmuştur. Fabrikalarda üretilmeye başlanan ilk boya alizarindir.
Alizarinin içindeki asetik asit oranları ile oynayan yazma ustaları kırmızının dışında,
kavuniçi ve kahverengi gibi renklere de ulaşmışlardır. Aslında yün boyası olan
kırmızı alizarin boya, Avrupa’daki fabrikanın kapanması ile tarihe karışmış, bu boya
ile üretilen Tokat beşlisi, dokuzlusu, üzümlüsü, elmalı ve kirazlısı gibi yazmalar
üretilmez olmuştur. Aşağıda zemini alizarin boya ile boyanmış Tokat içi dolusu veya
dokuzlusu denilen yazma görülmektedir (Resim 2.16.) (Çizim 2.2.).

18
Bu bölümdeki bilgiler Ali Rıza Arda, Nedim Yapar ve Abdülkadir Sadi Ustalar ile yapılan kişisel
görüşmeler sonucunda elde edilmiştir. Eylül 2005.
24

Resim 2.16. Zemini alizarin ile boyanmış Tokat içi dolusu.

Çizim 2.2. Yazmanın motifleri.

Günümüzde anilin boya “mordan” maddeler yardımıyla yazmacılıkta kullanılır.

İpekli yazmalarda ise anilin boya, hayvansal ve bitkisel doğal boyalar ile, yine
kimyasal yolla elde edilen akremin boya kullanılır. Akremin boya patsız kullanılmaz.
25

Ali Rıza Arda Usta’ya göre; boya patı şu malzemelerle ve şöyle hazırlanır;
60 kg’lık pat hazırlamak için:
5 kg. binder
1 kg. emülgatör (lesitin)
1 kg. akrafiks
1/2 kg. diamonyum fosfat
750 gr. üre
7 kg. gazyağı.

Akremin boyanın hazırlanışı: Gazyağı hariç diğer maddeler bir kaba alınır,
üzerine 5-6 tas su dökülür. İyice karıştırılır. Karışıma yavaş yavaş gazyağı ilave
edilir. Toz kitre ile kıvamı bulunur. Kıvam bulunduktan sonra karışıma 60 kg.’ı
tamamlayacak kadar su ilave edilir. Karışım bir litrelik kaplara ayrılır ve içine silikon
içerikli yumuşatıcı katılır. Her kabın içine 80 gr pigment akremin boya katılır. Patın
içine değişik renkte akremin boya katılarak istenilen renk elde edilir.

Bu maddelerden binder boyanın kumaşa yapışmasını sağlar. Üre ve


diamonyum fosfat, boyayı serin tutar ve katılaşmayı önler. Akrafiks boyanın daha
düşük sıcaklıkta sabitlenmesini sağlar. Aksafiks katılmamış boya 150 oC civarında
sabitlenirken akrafiksli boya 60-70 oC de kumaşa sabitlenir. Gazyağı ise boyaya
kayganlık verir ve parlak bir görünüm kazandırır.

Kemal Türker’e göre ise akremin boya şu malzemelerle hazırlanır:

“10 kg gaza göre:


2/3 litre su
1 lt geven
250 gr emülgatör (veya 1 plastik şişe dolusu oto deterjanı)
3 kg binder
10 lt gazyağı”19

19
TÜRKER, Kemal, Ağaçbaskı Tokat Yazmaları, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, s.47.
26

Geven: Kayseri Develi civarında yetişen bodur, otsu bir ağaçtır. Bahar
aylarında bu ağacın gövdesi bıçakla yarılır ve içinden kauçuk gibi bir süt akar. Bu
sütün kurutulması ile yaprak kitre elde edilir ve yazmacılıkta kıvam artırıcı olarak
kullanılır.20

Şu anda ustalar akremin boya yerine piyasadaki su bazlı kumaş boyalarını


kullanmaktadırlar (Deka, Pebeo, Artex vb.). Bu boyanın içinde arjinat ve toz kitre
bulunmaktadır. Toz kitre ise keçiboynuzu tozu ve öğütülmüş kitreden oluşur.

2.2.2. Yazma Teknikleri

Yazmacılık sanatının ilk örnekleri genellikle pamuklu kumaş üzerine, fırça ile
yapılmıştır. Bu nedenle yazmak fiilinden gelen yazmacılık terimi bu sanat için
kullanılır olmuştur.

Yazmacılık sanatı teknik yönden üç farklı şekilde yapılır;

1) Kalem İşi
2) Kalıp-Kalem
3) Kalıpla.

2.2.2.1. Kalem İşi Yazmalar

Yazmacılık sanatının en güzel örnekleri bu teknikle yapılmıştır. Bu teknikte


desen önce beyaz kağıda çizilir ve gergefle gerilen kumaşın altına konularak aynen
kopya edilir. Böylelikle desenin konturları çizilmiş olur. Kontur boyası olarak eski
Ermeni ustalar lika (kurum mürekkebi) kullanırlarmış. Arap zamkıyla karıştırılarak
hat sanatında da kullanılan, son derece kıymetli bir mürekkep hazırlanır.

Ali Rıza Arda Usta’ya göre kurum mürekkebi şu maddelerle hazırlanır;

20
Bu bilgi Abdulkadir Sadi Usta ile yapılan kişisel görüşmelerden elde edilmiştir. Eylül 2005.
27

“10 kg mürekkep için:


400-450 gr kurum
300 gr arap zamkı
10 kg’ı tamamlayacak kadar su.”21

Deseni kumaşa geçirmek için kullanılan başka bir yöntem ise, silkme
yöntemidir. Bu yöntemde kağıt üzerine çizilen desen konturları sivri uçlu bir iğne ile
delinir. Bir tülbent parçasına kömür tozu doldurulur ve ağzı bağlanır. İğne ile
delinmiş desen kumaşın üzerine konur ve kömür tozu ile tamponlanarak kumaşa
geçmesi sağlanır. Tozların oluşturduğu konturlar fırça veya kaz tüyü ile çizilir ve
içleri tablo yapar gibi renklendirilir. Yazmacılık sanatımızda ayrı bir yeri olan
İstanbul yazmaları genellikle bu teknikle yapılmıştır. “Özellikle, Kandilli’nin Elma
Motifli Yağlıkları, Gelin duvakları, şiirsel bir görünüme ve çok anlamlı bir geçmişe
sahiptirler.”22 Aşağıda kalem işi tekniği ile yapılmış bir örtünün detayı görülmektedir
(Resim 2.17.).

Resim 2.17. Kalem işi tekniği ile yapılmış örtü detayı.

21
Bu bilgi Ali Rıza Arda Usta ile yapılan kişisel görüşmelerden elde edilmiştir. İstanbul, Eylül 2005.
22
TANSUĞ, Sabiha, “Kandilli Yazmaları”, Antik Dekor Dergisi, Sayı 34, 1996, s.147.
28

2.2.2.2. Kalıp-Kalem Yazmalar

Bu teknikte desen konturları kalıpla basılır, sonra renkli olacak kısımlar fırça
ile boyanır. Eski İstanbul yazmalarının bazıları bu teknikle yapılmıştır. Aşağıda
kalıp-kalem tekniği ile yapılmış bir bohçanın detayı görülmektedir (Resim 2.18)
(Çizim 2.3.).

Resim 2.18. Kalıp-kalem tekniği ile yapılmış bohça detayı.

Çizim 2.3. Kalıp-kalem tekniği ile yapılmış bohçanın motifi.


29

2.2.2.3. Kalıpla Yazmalar

Genellikle ıhlamur veya armut ağacından oyulan kalıplarla yapılan yazma


tekniğidir. Bu teknikte desen, kalıpla kumaş üzerine basılarak oluşturulur. Renkli
olacak bölümler için de dolgu kalıpları hazırlanır ve basılır. Bu teknik kalem işi
yazma tekniğinin zorluğunu ortadan kaldırmak için düşünülmüş ve uygulanmış ama
kalıpla yapılan yazmalar, kalem işi yazmaların kalite ve güzelliğine hiçbir zaman
ulaşamamıştır. Kalem işi yazmalar incecik desenlere sahip olup, özenle yapılmışken,
kalıpla yapılan yazmalar daha kaba desenli ve kalem işi yazmalara göre daha özensiz
yazmalardır. Aşağıda horoz kuyruğu, yaprak gibi motiflerle ve kalıp yazma tekniği
ile yapılmış bir örtü detayı görülmektedir (Resim 2.19.).

Resim 2.19. Kalıp yazma tekniği ile yapılmış örtü detayı.

2.2.3. Renklendirme Yöntemleri

Yazmalar üç farklı yöntemle renklendirilirler. Bunlar; karakalem, daldırma ve


mavi ağartma yöntemleridir.
30

2.2.3.1. Karakalem

Bu yazma yönteminde beyaz kumaş üzerine siyah, siyah boyanmış kumaş


üzerine beyaz baskı yapılır. Bu tür yazmalara ‘karakalem’ denir. Ankara, Kastamonu
ve dolaylarında bu tür yazmalar yapılmaktadır ve sadece bu tür yazma yapan ustalara
‘kabacı’ denir. Aşağıda elle zemin atma yöntemi ile zemini boyanmış karakalem bir
örtünün detayı görülmektedir (Resim 2.20) (Çizim 2.4).

Resim 2.20. Karakalem örtü detayı.

Çizim 2.4. Örtünün motifi.


31

Beyaz üzerine siyah baskı yönteminde kullanılan boya Nedim Yapar Usta’ya
göre şu malzemelerle hazırlanır;

4 lt’lik terkip için:


400 gr anilin. (İnorganik madde)
120 gr potasyum klorat (KClO3)
120 gr göztaşı (Bakır sülfat) (CuSO4)
150 gr. nişasta

Aşağıda, soldan sağa anilin tuzu, potasyum klorat ve bakır sülfat maddeleri
görülmektedir (Resim 2.21).

Resim 2.21. Anilin tuzu, potasyum klorat, bakır sülfat.

Ali Rıza Usta’ya göre ise, beyaz üzerine siyah baskı boyası şu maddelerle
hazırlanır;
32

18-20 lt su için:
1 kg. anilin
300 gr. potasyum klorat
300 gr göztaşı (bakır sülfat)

Bu ustalara göre kitre patı ise şöyle hazırlanır; 20 lt su içine 200 gr kitre
konulur. 1-2 gün bekletilir, kitre şişer ve pat hazırlanmış olur. Kitre patı yerine
nişasta veya kola da kullanılabilir.

Ali Rıza Arda Usta’nın anlattığına göre; potasyum klorat yanıcı bir madde
olduğu için fazla kullanıldığında bezde bir sararma meydana gelir. Bu nedenle sudaki
potasyum oranı azaltılarak suyun 3 ph lık değerde olması sağlanır. Optik beyaz
kumaşlarda, potasyum kloratın fazla kullanılmasına gerek yoktur. Bu durumda 250
gr potasyum klorat yeterlidir.

Kemal Türker’e göre ise karakalem boya şu malzemelerle hazırlanır;

“1500 gr anilin
500 gr göztaşı
400 gr güherçile”23

“Güherçile; tarımda gübre, hekimlikte ilaç olarak kullanılan, barut vb. gibi
patlayıcı maddeler yapımına yarayan, beyaz renkte ve ince billurlar durumunda
birleşik bir madde, potasyum nitrat (KNO3)”.24

Rıza Usta’ya göre siyah boya şöyle hazırlanır:

Öncelikle nişasta soğuk suda ıslatılır, daha sonra boza kıvamına gelene kadar
kaynatılır. Çömlek bir kaba boşaltılarak sıcak iken içine göztaşı ve potasyum klorat
katılır ve tahta bir sopa ile karıştırılır. Daha sonra soğumaya bırakılır. Ertesi gün

23
TÜRKER, Kemal, Ağaç Baskı Tokat Yazmaları, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, s.49.
24
www.tdk.gov.tr.
33

karışıma anilin tuzu eklenir ve süzülür. Bu karışım hazırlanırken kıvam artırıcı olarak
nişasta yerine kitre patı da kullanılabilir.

Anilin boya ile sadece siyah renkte boya elde edilmez. Göztaşı ve potasyum
klorat oranları değiştirilerek çeşitli renkleri elde etmek mümkündür.

Baskı işlemi, üzeri birkaç kat keçe kaplı tahta tezgâhlar üzerinde yapılır.
Tezgâhın keçe kaplı olması, kalıbın baskı yapılacak kumaşa iyi temas etmesini
sağlamak içindir. Keçenin üzerinde muşamba ve onun üzerinde ise ince kalitede bir
bez bulunur (Resim 2.22).

Resim 2.22. Baskı tezgâhı.

Boya teknesi ise genellikle 70x70 cm’lik ahşaptan yapılmış bir kabın içine,
daha küçük ahşap bir kasnağın oturtulması ile oluşur. Boya teknesi ile kasnağın
arasında ise muşamba bulunur. Bunun amacı teknenin içine konulan ve basılacak
kalıbın boya ile iyi temas etmesini sağlayan sıvının, kasnak üzerindeki boyaya
karışarak, boyayı bozmasını önlemektir. İçteki kasnağın üzeri keçe ile kaplıdır.
Bunun amacı kalıba fazla boya alınmasını önleyip, istenmeyen damlamaları
34

önlemektir. Keçenin üzerindeki boya miktarı azaldıkça kalıptan çıkan desen netliğini
kaybeder. Bunun için ara sıra keçe üzerine boya sürmek gerekir. ‘Yağlanguç’
denilen, bir ucu keçe kaplı sopa ile bu işlem gerçekleştirilir (Resim 2.23).

Resim 2.23. Boya teknesi.

Rıza Usta ise boya teknesi yerine kullanılabilecek, daha çok kasnağa benzeyen
bir sistem geliştirdiğini söyelmektedir. Bu sistem şöyle hazırlanır. Kasnağın üzerine
ince keçe örtülür, onun üzerine ise arkası bezli muşamba, bez tarafı yukarı gelecek
şekilde örtülür. Bu bezin üzerine ise fırça ile boya sürülerek gayet pratik çalışma
olanağı sağlanmış olur. Hatta Rıza Usta 2-3 kasnağa farklı renklerde boya sürerek
aynı anda birden fazla renk ile çalışabildiğini söylemektedir.25

Baskı öncesinde kumaşlar havuzlarda ıslatılır ve üzerlerindeki ‘sefil’ denilen


pürüzler temizlenir. Kumaş kuruduktan sonra tezgâha yayılır ve istenilen desene göre
kalıp ile baskı yapılır. Desen ortasında göbek motifi olacak ise, ilk önce kumaşın
ortası bulunarak göbek kalıbı basılır ve diğer kalıplar basılarak beyaz üzerine siyah
baskı işlemi tamamlanmış olur. Bez üzerinde baskı yapılması unutulan bölgeler

25
Bu bilgi Ali Rıza Arda Usta ile yapılan kişisel görüşmelerden elde edilmiştir. İstanbul, Eylül 2005.
35

olursa, diğer bölgeler ‘şevker’ denilen kartonla kapatılır, eksik bölgelere tekrar baskı
yapılır ve böylece kusur giderilmiş olur (Resim 2.24).

Resim 2.24. Ali Rıza Arda Usta beyaz üzerine siyah yazma yaparken.

Aşağıda beyaz üzerine siyah baskı yöntemi ile Nedim Yapar Usta’nın
hazırladığı yazma etek görülmektedir (Resim 2.25) (Çizim 2.5).

Resim 2.25. Beyaz üzerine siyah yazma etek.


36

Çizim 2.5. Karakalem eteğin motifleri.

Siyah üzerine beyaz baskı yönteminde (aşındırma) ise;

Aşındırma işlemi boyanmış beze yapılır, bu yüzden öncelikle bezleri boyamak


gerekmektedir. Boyama işlemi şöyle yapılır; büyük bir kazan içinde daha önceden
verilen oranlarla hazırlanmış anilin boya kaynamaya bırakılır. Bu işlem için
kullanılacak aniline kitre veya nişasta gibi kıvam arttırıcılar katılmaz. Kaynayan
boyanın içine yazmalık kumaşlar atılır ve iki saat kadar kaynatılarak kumaşların
boyayı tamamen emmesi sağlanır. Daha sonra kumaşlar mengenelerde, üzerlerinde
su kalmayacak şekilde sıkılır ve tezgâhlara alınır. Bu durumda, bütün kumaş yüzeyi
yeşilimtrak siyah renktedir. Kumaşlar nemli iken üzerlerine istenilen desene göre
kalıplarla kireç basılır.

Rıza Usta’ya göre kireç eriyiği şu maddelerle ve şöyle hazırlanır:

18-20 lt lik su için:


4 kg kireç kaymağı (Kalsiyum hipoklorit) Ca(OCl)2
1200 gr arap zamkı.

“Arap zamkı: Akasyadan elde edilen bir zamk, zamkı arabi.”26

26
www.tdk.gov.tr.
37

Önce arap zamkı suda ıslatılır, daha sonra içine kireç kaymağı katılır, karışım
süzülür ve bu karışım ile kumaşın beyaz olması istenen alanlarına kalıp ile baskı
yapılır. Kireç ile motifleri basılan kumaşlar sobalı odada, üzerlerindeki boya ısı ile
pişip simsiyah olana kadar bırakılır. Eskiden yazma ustaları bu işlem için kömür ateşi
kullanırlarmış. Nedim Usta ise bu iş için alttan tüp ile ısıtılan ‘kafes’ leri
kullanmaktadır (Resim 2.26).

Resim 2.26. Kafes.

Bu işlem sonucunda kireç boyanın basıldığı alanlar beyaz olur. Ertesi gün
havuzlarda yıkanan yazmalar kurumaya bırakılır. Bu yönteme, kirecin siyah boyayı
yemesinden dolayı ‘aşındırma’ yöntemi de denir (Resim 2.27) (Çizim 2.6).
38

Resim 2.27. Aşındırma yöntemi ile yapılmış yazma bluz.

Çizim 2.6. Karakalem bluzün motifleri.


39

2.2.3.2. Daldırma

Bu yöntemde, öncelikle beyaz kumaş üzerine kalıp ile kontur basılır. Kontur
basma işleminden sonra dört işlem daha uygulanır. Bunlar sırasıyla; şaplama,
kaynatma, yıkama ve çeşitlemedir.

Şaplama: Şaplama işlemi kurşun tuzu eriyiği ile yapılır.

Eriyik Nedim Yapar Usta’ya göre şu malzemelerle ve şöyle hazırlanır.

18-20 lt su:
2,5 kg şap (Alüminyum potasyum sülfat) Al . K(SO4)3 . 12 H2O
2,5 kg kurşun tuzu (Kurşun Asetat) Pb (CH3 COO)2)

Kurşun tuzu eriyiği hazırlamak için 18-20 lt (1 teneke) suyun içine az miktarda
renk verici boya maddesi katılır. Yazmacılar bunun için genellikle, sarı cehri boyası
kullanırlar. Karışım kaynamaya bırakılır. Kaynayan suya şap ve kurşun asetat ilave
edilip, eriyene kadar karıştırılır. Ateşten alınan eriyik çömlek bir kaba boşaltılır ve 1-
2 gün bekletilir. Kitre patı veya nişasta ile kıvamı arttırılan eriyik, zemin boyası
olarak kullanılır, yazmalara zemin kalıpları ile basılır ve kurumaya bırakılır. Kuruyan
yazmalar 24 saat kapalı bir ortamda amonyağa maruz bırakılır. Amonyağa doyan
kumaşlar havuzlarda yıkanır ve süzülür.

Kaynatma: Dışı tuğla örülü kazanlara su konularak odun ateşi yakılır. Zemin
rengi kırmızı veya mor olacaksa; su ılık hale gelince bir kilogram kurutulmuş ve
dövülmüş tetri (sumak) yaprağı ilave edilir, suyun renginin açık maviye döndüğü
görülür.

Yazmaların zemininin siyah olması isteniyorsa, yeterli miktarda anilin boya


(kıvam arttırıcı katılmamış) bu suya ilave edilir. İstenilen sayıda değirmi (eni boyuna
eşit olan kumaş) kazana atılır ve boyanın özelliğine göre iki saate kadar kaynatılır.
Bu arada ısıyı çok iyi ayarlamak ve kumaşları çok iyi hareket ettirmek gerekir. Daha
40

önceden şaplama yapılmamış alanlar siyah boya ile tamamen boyanmış, şaplama
yapılmış alanlar ise beyaz kalmış olur.

Yıkama: Bu işlemlerden sonra boyanmış değirmiler yıkama havuzlarına alınır


ve boyanın sabitlenmesi, fazla boyanın da akması sağlanır. Bu işlem için deniz suyu
kullanılırsa, tuzun sabitleyici özelliğinden dolayı daha iyi sonuç alınır. Ayrıca
kumaşları geniş alanlarda açarak yıkamak gerekir. Bunun için denizde yıkamak
büyük kolaylık ve maliyetlerin önemli oranda azalmasını sağlar. Eski İstanbul yazma
atölyelerinin denize kıyısı olan semtlerde olmalarının nedeni budur (Resim 2.28.).

Resim 2.28. Yıkanmış kumaşların asılarak kurutulması.

Çeşitleme: Yıkanmış ve temizlenmiş yazmaların beyaz kalan bölgelerine,


kalıplarla istenilen renkte baskı yapılır ve yazma tamamlanmış olur. Karakalem
denilen teknik ile yapılan, siyah beyaz yazmaların dışında, renklendirilmiş yazmalara
‘elvan’ denir. ‘Elvan’ kelimesi Arapça, renkler, renkli, rengârenk anlamlarına
gelmektedir. Yazmaların motiflerinin renklendirilmesini yapanlara ise ‘elvancı’
41

denirmiş. Aşağıda çeşitlemesi yapılmış bir başörtüsünün detayı görülmektedir


(Resim 2.29.).

Resim 2.29. Çeşitlemesi yapılmış başörtüsü detayı.

Kemal Türker’in dediğine göre daldırma yazma yapmanın bir başka yolu
şöyledir;

“Renklere göre hazırlanan kalıpların basılmasıyla meydana gelen motifler,


tutkal veya balmumu ile kapatılır. Kumaş daha sonra boyaya batırılır. Böylece
motiflerin dışında kalan yerler boyanmış olur.”27 Son olarak kumaşlar bir kez daha
yıkanıp kurumaya bırakılır.

Zemin boyama işlemi sırasında kumaşın kazanlara tamamen batırılmasından


dolayı, bu tekniğe ‘daldırma’ adı verilmiştir.

27
TÜRKER, Kemal, Ağaç Baskı Tokat Yazmaları, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Nisan
1996, s.11.
42

Yazmalık kumaşların zeminini boyamak için daldırma yönteminin yanısıra


‘elle zemin atma’ yöntemi de kullanılabilir. Bu yöntemde öncelikle yazmalık
kumaşlara kalıplarla motifler basılır. Daha sonra büyük bir parça keçenin üzerine
yağlanguç ile zemin boyası sürülür. Bu keçenin üzerine ise kontur baskısı yapılmış
yazmalık kumaş serilir. Kumaşın zemin olacak kısımları ıstaka (kemikten imal edilen
bir alet) gibi bir aletle bastırılarak, buraların keçeden boyayı emmesi sağlanır. Bu
yöntemle yapılmış yazmalarda zeminle motif arasında boyanmamış alanlar kalabilir
ve bu yüzden çok itinalı bir çalışma gerektirir.

2.2.3.3. Mavi ağartma (Mavicilik)

Mavi ağartma yöntemi, Nedim Yapar Usta tarafından çok kullanılmıştır.


Aşağıda bu yöntemle yapılmış bir başörtüsü detayı görülmektedir (Resim 2.30.).

Resim 2.30. Mavi ağartma yöntemi ile yapılmış başörtüsü detayı.

Nedim Usta mavi ağartma yöntemini şöyle anlatır; mavi ağartma yapılacak
beyaz bezler, yazmacıların ‘kozan mavisi’ olarak bildikleri toz indigo boya ile
boyanır. Burada boyaya fikse edici olarak tuz ve sirke ilave edilmelidir. Kazanlarda
boyanan kumaşlar kurumaya bırakılır ve daha sonra üzerlerine anilin boya ile siyah
kontur baskısı yapılır. Bu işlemlerden sonra yazmacıların ‘astar’ ve ‘ecza’ olarak
bildikleri iki boya ile çeşitli işlemler yapılır. Kitre katılarak kıvamı arttırılmış olan
43

sarı renkli astar (oksalit potas) boyası desen konturlarının içine üzeri keçelenmiş lap
kalıp ile basılır. Baskı yapılan yerler yeşile döner. Daha sonra yine kitre katılmış ecza
boyası ile (mikromat) yeşil alanlara baskı yapılır ve ortaya altın gibi parlayan sarı bir
renk çıkar. Bez üzerindeki boya kurumaya başlayınca yavaş yavaş kızarır, tam
kurumadan havuzlarda yıkanır. Kızaran alanlardaki boya akar ve kontur içleri süt
beyaz olur. Kurutulan bezlerin beyaz kalan yerlerine istenilen renkte elvan baskı
yapılarak yazma tamamlanır. Aşağıda bu işlem sırasında kullanılan kalıplar sırasıyla
verilmiştir (Resim 2.31., Resim 2.32., Resim 2.33.).

Resim 2.31. Lap Kalıp.


44

Resim 2.32. Astar (oksalit potas) kalıbı.

Resim 2.33. Ecza (mikromat) kalıbı.


45

Bu yöntemle hamamiye, mendil, ev işi, yorgan yüzü gibi yazmalar bol


miktarda yapılmıştır.28 Aşağıda mavi ağartma yöntemi ile yapılmış göbekli
hamamiye denilen başörtüsü ve detayı görülmektedir (Resim 2.34., Resim 2.34.a.)
(Çizim 2.7.).

Resim 2.34. Mavi ağartma yöntemi ile yapılmış başörtüsü.

Resim 2.34.a. Mavi ağartma başörtüsünün detayı.

Bu bölümdeki bilgiler Nedim Yapar Usta ile yapılan kişisel görüşmelerden elde edilmiştir. İstanbul,
28

Haziran 2005.
46

Çizim 2.7. Mavi ağartma yazmanın göbek, sinek ve bordür motifleri.

2.3. Son Dönem Yazmacılık Sanatı

Yazmacılık sanatımızın son dönemi olarak 19.yüzyıl ve sonrasını ele


almaktayız. Bu dönemi açıklarken öncelikle yazmacılığı etkileyen unsurların ve bu
sanatın yapıldığı önemli merkezlerin anlatılması gerekmektedir.

2.3.1. Yazmacılık Sanatını Etkileyen Unsurlar

Yazmacılık sanatını etkileyen unsurlar, sosyal ve kültürel değişimler ile teknik


gelişmelerden ibarettir.

2.3.1.1. Sosyal ve Kültürel Değişimler

Yazmacılık sanatımızdaki sosyal değişimler daha Osmanlılar döneminde


kendini göstermeye başlamıştır. Osmanlılar’da sanata ve sanatçıya büyük önem
verilmiştir. Özellikle İstanbul’un fethinden sonra bütün el sanatlarında olduğu gibi
47

yazmacılık sanatında da çok olumlu gelişmelerin meydana geldiği bilinir. Bu


yükseliş zamanla yerini gerilemeye bırakmıştır.

Baykara Tuncer’in 4. Ulusal El Sanatları Sempozyumu’ndaki bildirisinde


özetle şunlar denmektedir; 18.yy’ın ortalarından itibaren buharın sanayide kullanımı
ile Avrupa’da, her konuda olduğu gibi, tekstil sanayinde de üretim artmış ve
Avrupalı ürettiği malı satabilecek yeni pazarlar aramaya başlamıştır. Tam da bu
dönemde İstanbul’da Avrupa, özellikle Fransız modası etkisini göstermeye
başlamıştı. Bunun başlıca nedeni, o dönemde tahtta bulunan III. Selim’in,
Avrupalıların bile gıpta ile baktığı Türk sanatkârlarının ürettikleri eserlere önem
vermemesidir. Bu durum Türk el sanatları için bir dönüm noktasıdır.

Padişahın Türk el sanatlarına ilgi göstermemesi ile birlikte, saraydaki diğer


kişiler de bu eserlere yüz çevirmiş ve böylece Türk el sanatları için en önemli destek
ve teşvik unsuru ortadan kalkmıştır. Bununla birlikte, sarayda dahi Avrupalı ve
Hıristiyan ustalar çalışır olmuştur. 19.yy’da Avrupa amacına ulaşmış ve Türk
çarşıları neredeyse el değiştirmiştir. Bu değişim ile birlikte el sanatlarımız önce
gerilemiş, sonra da çökmüştür. Sanatkârlarını sarayda barındıran Osmanlı, artık
onlara değer vermez olmuştur.29

Osmanlı sarayındaki bu kültürel değişim halka da yansımıştır. Geleneklerine


bağlılığı ile bilinen Türkler, zamanla birçok âdetinden vazgeçmiştir.

Yazma; eski adetlerimizde düğünden ölüme, kültürümüzün bir parçasıydı.


Eskiden düğün davetiyesi olarak yazma gönderilir, desenlerine çeşitli anlamlar
yüklenirmiş. Bu yazmalarda özellikle elmalı deseni kullanılırmış. Analı-babalı kızın
yazmasının tam elmalı, öksüz kızın yazmasının ise yarım elmalı olduğu
bilinmektedir. ‘Yarım elmalı, gönül almalı’ sözünün de buradan geldiği
düşünülmektedir.

29
Bu bilgiler BAYKARA, Tuncer, 4. Ulusal El Sanatları Sempozyumu’na dayandırılarak verilmiştir.
48

“Yöre yazmacılığı günün gereksinimlerine karşılık verecek biçimde


geliştirilmediği halde; yöre düğün adetlerinin içersinde evlenmenin çeşitli
evrelerinde oğlanla kız evinin ve bazı akraba ve yakınlarının giyim ve ev donanımı
eşyası olarak çeşitli türlerdeki yazmaların yer alması ve aranılır olması, bu sanat
kolunun sınırlı çevrelerde de olsa canlılığını sürdürmesine neden olmaktadır. Tüm el
sanatlarında olduğu gibi bu sanat dalı da belirgin bir değişim içindedir. Ne var ki bu
değişim, sanat dalının inceliğinin, soyluluğunun ve güzelliğinin yitirilmesi şeklinde
olmaktadır. Bu nedenle günümüzde yazmacılık sanatı körelen, kaybolan el
sanatlarımızdan biri olmak durumu ile karşı karşıyadır.”30

2.3.1.2. Teknik Gelişmeler

19.yy’da özellikle sanayileşme alanında birçok girişim yapılmıştır. 1850


yılında Barutçubaşı Ohannes tarafından ilk basmahane Bakırköy’de kurulmuştur. Bu
tarihten sonra birçok atölye açılmış ve kişisel üretimler azalarak yerini
kurumsallaşmaya bırakmıştır.31

Ticari düşüncenin ön plana geçmesi ile daha kısa zamanda daha seri üretimin
yolları aranmıştır. Bunda başarılı da olunmuş ve serigrafi baskı yöntemi yazma
yapımında kullanılmaya başlanmıştır. Kalıpla baskı yapan atölyeler serigrafi baskının
hızına ayak uyduramadıklarından birer birer kapanmış ve yazmacılık bir sanat
olmaktan çıkarak, parasal kaygıyla hareket eden kişi ve kurumların tekeli altına
girmiştir. Zamanla eski desenler de, moda kaygısıyla büyük ölçüde terkedilmiş ve
yeni, yazmaya benzeyen ama aslında ‘yazma’ olmayan ürünler piyasaya sürülmüştür.
Bu durumdan özellikle eski ustalar son derece rahatsız olmakta ve gelişmeleri üzüntü
ile izlemektedirler. Bursa’daki fabrikalar ara vermeksizin üretim yaparken,
İstanbul’da kendi atölyesinde ayakta kalmaya çalışan son ustalardan Ali Rıza Arda
Usta sipariş alamadığından şikâyet etmektedir. Fabrika üretimleri, ‘piyasa malı’
olarak değerlendirilen, aslında, geleneksel ürünleri taklit etme ya da modernlik
düşüncesi ile tasarlanan, geleneksellikle bağdaşmayan ürünlerdir. Üretimin hemen

30
GÖRGÜNAY, Neriman ve KUTLU, M. Muhtar, 1.Ulusal El Sanatları Sempozyumu, İzmir 1984.
31
Bu bilgiler DÖLEN, Emre, Tekstil Tarihi’ne dayandırılarak verilmiştir.
49

hemen hiçbir aşamasında, geleneksel yazmacılıktaki kadar insan emeği


olmadığından, bu ürünlerin sanatsal değerlerinden de bahsetmek imkânsızdır.
Aşağıda serigrafi baskı yöntemiyle yapılmış, ‘Kandilli’ motifli bir yazma başörtüsü
görülmektedir (Resim 2.35.).

Resim 2.35. Serigrafi baskı başörtüsü.

Makineleşme yönündeki bu değişimi açıklamak için serigrafi baskı


yönteminden bahsetmekte fayda görüyorum.

Serigrafi baskı (Film Druck) yöntemi kısaca çerçeveye gerilmiş ve


desenlendirilmiş elek bezin üzerinden boyanın çekilmesi ile yapılır. Elek bezi olarak
genellikle ipek bez tercih edilir. Boyayı kumaşa nakledecek yani süzecek bu bezin
dokuma sıklığı, baskı kalitesinde çok önemli rol oynar. İpek elek bezleri, dokuma
sıklığına göre numaralandırılır. Kaba desenli baskılar için büyük numaralı, ince
desenli baskılar için ise küçük numaralı elek bezi kullanılır (Resim 2.36.).
50

Resim 2.36. İpek elek bezi gerilmiş çerçeve ve ragle.

Elek bezi çerçeveye gerildikten sonra negatif hazırlama işlemine geçilir.


Öncelikle baskısı yapılacak raportlu desenin her rengi için, renk ayırımı yapılır.
Örneğin, desenin kırmızı olacak yerleri için, renk ayırımı şöyle yapılır; Desen
üzerindeki kırmızı yerler lak denilen bir eriyik ile kapatılır, diğer yerler açık bırakılır.
Elek bezin üzerine bu negatif yerleştirilir ve üzerine ışık verilir, yani pozlandırılır.
Işık görmeyen yerlerdeki lak yıkanınca çözülür ve akar. Işık gören yerlerdeki ise
sertleşir. Sertleşen alanların dayanıklılığını artırmak için üzerleri yağlı boya ile
boyanır. Böylelikle desenin kırmızı olacak bölgeleri için renk ayırımı yapılmış,
şablon hazırlanmış olur. Bu işlem her renk için tekrarlanır. Elek bezlerinin gerildiği
çerçevelerin başlarında civatalar vardır. Bu civatalar sıkıştırılıp gevşetilerek raport
tekrarlarındaki kaymalar önlenir. Baskı işlemi şöyle gerçekleşir; öncelikle baskı
yapılacak tezgâh üzerine apresi giderilmiş kumaş serilir. Tezgâhın raport başına denk
gelecek şekilde çerçeve yerleştirilir. Çerçevenin üzerindeki desenin önüne boya
dökülür ve ragle (silgi) denilen aletle çekilir. Desen özelliğine göre çeşitli ragleler
kullanılır (Resim 2.37.)
51

Resim 2.37. Çeşitli ragleler.

Desen ragle ile çekilince, kapatılmış alanlardan boya geçmez ama


kapatılmamış desen bölgelerinden geçer ve desen kumaşa aktarılmış olur. Aşağıda
serigrafi baskı yöntemi ile yapılmış başörtüsünün detayı görülmektedir (Resim 2.38.)

Resim 2.38. Serigrafi baskı başörtüsünün detayı.


52

Bu yöntemin kullanılması ile yazmacılık sanatında çok şey değişmiştir.


Öncelikle kalıpla baskı yöntemi popülerliğini kaybetmiştir. Bunun nedeni serigrafi
baskının maliyetinin ahşap baskıya göre daha ucuz ve baskı işleminin daha seri
olmasıdır. Bu yüzden eski atölye ve işletmeler devamlılıklarını sağlayabilmek için
zamanla bu sistemle çalışmaya başlamışlardır.

2.3.2. Türk Yazmacılık Sanatında Önemli Merkezler


Türk yazmacılık sanatı pek çok yerde yapılmıştır. Ama yazmacılığın yoğun
olarak yapıldığı önemli merkezlerden bazıları; Tokat, Kastamonu, Ankara ve
dolayları, Elazığ, Malatya, Bartın, Gaziantep ve dolayları ile Hatay’dır. Ancak yazma
sanatı en güzel örneklerini İstanbul’da vermiştir. Kandilli, Yeniköy, Kumkapı,
Yenikapı, Samatya ve Üsküdar gibi semtlerde yapılan yazmalar bakanları hayran
bırakacak güzelliktedirler. Türk yazmacılığının yapıldığı bu merkezleri özetle
açıklamayı uygun buluyorum.
Tokat’ın yazmacılık sanatımızda önemli bir yeri vardır.
Kemal Türker’in bildirdiğine göre, Tokat’ta yazmacılık sanatı 600 yıl kadar
önce dahi yapılmaktaymış.

“Tokat, valide sultanlara ‘has’ olduğundan ve yazmacılığın gelirleri de Tokat


Hassı’na ait bulunduğundan bu gelir kaynağının aksamaması için başka yerde yazma
yapılmasına müsaade edilmezdi.”32

Eskiden Tokat’ın beş hanında yazmacılık yapılırmış. Bunlar; Horozoğlu Hanı,


Hacı Musaoğlu Hanı, Askerler Hanı, Beypazarı Hanı ve en son kapanan Gazioğlu
Hanı’dır. Gazioğlu Hanı, yanma tehlikesi olduğu gerekçesiyle kapatılmıştır (Resim
2.39.).

32
CİNLİOĞLU, Halis, Ev Tekstili Dergisi, Yazmacılık, Sayı 20, s.58.
53

Resim 2.39. Gazioğlu Hanı’ndan eski bir görünüm.

“Tokat’ta ‘karakalem’ ve ‘elvan’ olmak üzere her iki tip yazma basılmaktadır.
Desen ve kompozisyon yönünden Tokat yazmalarında doğal bir görünüş hâkimdir.
Bağcılığın yoğun olarak yapıldığı Tokat’ta, yazma ustaları, asma yaprağı gibi
motifleri, yazmalarda kullanmışlardır (Resim 2.40., Resim 2.40.a.) (Çizim 2.8.).

Resim 2.40. Asma yaprağı motifli yazma başörtüsü.


54

Resim 2.40.a. Asma yaprağı motifli başörtüsünün detayı.

Çizim 2.8. Asma yaprağı motifi.

Tokat yazmalarında görülen en önemli özellik, desenin kumaşın bütün yüzeyini


kaplamasıdır. Bundan dolayı bu tip yazmalar ‘içi dolu’ diye adlandırılır (Resim
2.41).
55

Resim 2.41. Tokat içi dolusu veya dokuzlusu.

Bu yazmalar genellikle kırmızı zeminlidir ve desenleri çok renklidir.(Elvan


yazma) Tokat yazmalarında koyu kırmızı tonları, patlıcan moru, koyu kahve gibi
renkler uyum içinde yer alır. Tokat içi dolusu, Tokat beşlisi, Tokat yarım elmalısı,
Tokat üzümlüsü, Tokat kirazlısı, Tokat içi boş, Purket, Kaşık sapı, Asma yaprağı, Ev
işi ve Kaynana yumruğu da Tokat’a özgü elvan yazma desenleridir (Resim 2.42.,
Resim 2.43., Resim 2.44.) (Çizim 2.9.).

Resim 2.42. Tokat beşlisi.


56

Resim 2.43. Tokat yarım elmalısı.

Resim 2.44. Tokat üzümlüsü detayı.


57

Çizim 2.9. Üzümlü motifi.

Tokat’ta bu sanata gönül vermiş birçok usta yetişmiştir. Bunlardan bazıları


Kadir Özdemir, Hüseyin Arpacıoğlu, Sebahattin Kesici, H. Abdullah Erkal, Yüksel
Özarslan, Naci Öncüler’dir. Tokat Kız Meslek Lisesi, Tokat Meslek Yüksek Okulu
ve Tokat Cezaevi’nde bir dönem yazmacılık çalışmaları yapılmış, ancak bu çabaların
hiçbiri yeterli ilgiyi görememiş ve kaybolan sanatı canlandırmak için yeterli
olamamıştır. Bugün için Tokat’ta bu sanatı devam ettiren dört usta kalmıştır. Bunlar;
Hasan Albay, Atıf Arpacıoğlu, Yusuf Gökdeniz ve Hüseyin Çelik’tir.33

Bir diğer önemli yazma merkezi Kastamonu’dur.

Kastamonu bölgesinde yazmacılık sanatının yüzlerce yıl önce bile yapıldığı


söylenmekle birlikte, ele geçen en eski kalıp örnekleri 1920’li yıllara aittir. Eskiden
Kastamonu’da, hem siyah üzerine beyaz ağartma, hem de beyaz üzerine siyah baskı
yazma yapılırmış. Bugün ise her iki teknikle yapılan yazmalara da rastlamak güçtür.

“Kastamonu yazmalarının desen ve kompozisyon açısından karakteristik yönü,


kompozisyonların genelde merkezden başlayarak, dışa doğru geliştirilmesi ve daire
biçimini almasıdır.”34

33
Bu bilgiler Abdulkadir Sadi, Nedim Yapar ve Ali Rıza Arda Ustalar ile kişisel görüşmeler
sonucunda elde edilmiştir, İstanbul, Eylül 2005.
34
KAYA, Reyhan, Türk Yazmacılık Sanatı, Türkiye İş Bankası Yayınları, Çeltüt Matbaacılık Koll.
Şti., s.79.
58

Merkezden başlayıp genişleyen kompozisyonlarda, hayvan motifleri, çiçek,


meyve, ağaç gibi bitkisel ve geometrik motifler dikkati çeker. Bu yazmalarda geyik,
at, kuş ve horoz gibi hayvan motifleri gerçeğe uygun olarak yer almıştır. Aşağıda
geyik motifiyle desenlendirilmiş Kastamonu yazması görülmektedir (Resim 2.45.).

Resim 2.45. Geyik motifli Kastamonu yazması.

Kastamonu’da perde ve sedir örtüsü gibi farklyı kullanım alanları için basılmış
yazmaların dışında üzerinde, ‘Afiyet olsun’, ‘Kastamonu’ gibi yazıların bulunduğu
sofra örtüleri de basılırmış.
Abdulmurat Şam’ın bildirdiğine göre; Kastamonu’da yazmacılıkla uğraşan son
usta, Cemil Kızılkaya’dır. Kendisi, karakalem denilen yazmalar yapmış ve son olarak
1998 yılında Kastamonu Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı’nda tahta kalıp
ile oymacılık üzerine bir kurs açmış fakat bu kursta ilgisizlik nedeniyle
kapanmıştır.35
Ankara’da ise yine Kastamonu yazmalarındaki hayvansal ve bitkisel motifler
kullanılmıştır. Fakat bu motifler sıralar oluşturacak şekilde, karakalem yöntemi ile
basılır, perdelik ve elbiselik olarak satılırmış.
Tugay Duran’ın bildirdiğine göre; Ankara’da ahşap kalıpla el baskısı, üç
kuşaktan beri bu işle uğraşan Arslan ailesi tarafından halen yapılmaktadır. Ankara
Keçiören’deki bu atölyede önlük, perdelik ve sofra altı örtüsü üretilmektedir.
Yazmalarda kuş, horoz, geyik gibi hayvansal motiflerle, çiçek, dal gibi bitkisel

35
ŞAM, Abdulmurat, “19.yy’dan günümüze değin yazmacılık sanatında etkiler”, Marmara Üniv.
yayımlanmamış Y.L.Tezi 1997, s.135-137.
59

motifler ve Hitit motifleri kullanılmaktadır. Günümüzde bu atölyede serigrafi baskı


da yapılmaktadır.36 (Resim 2.46, Resim 2.47).

Resim 2.46. Horoz motifli Ankara yazması.

Resim 2.47. Geyik motifli Ankara yazması.

Bir diğer önemli yazma merkezi ise Elazığ’dır.

Elazığ yazmaları teknik olarak kalıp yazmadır. Ama kalıp kalem yazmalara da
rastlanır. Bu yazmalar sofra ve sedir örtüleri, yatak örtüsü, seccade, yorgan yüzü,

36
DURAN, Tugay, “Anadolu’da Dünden Bugüne Tekstilde El Baskıcılığı”, Marmara Üniv.,
yayımlanmamış Y.L.Tezi 1998, s.140.
60

bohça ve peçete olarak basılırmış. Bunların haricinde, yörede marşaf denilen yatak
örtüleri, yüklük örtüleri ve çarşaflar da yazma tekniği ile bol miktarda yapılmıştır.
Elazığ’da basılan sofra örtüsü desenleri genellikle merkezden dışa doğru genişleyen
ve iç içe geçen dairelerden oluşur. Yatak ve sedir örtülerinde ise kompozisyonlar üst
üste devam eden sıralardan oluşur.

Yöreye has yazmaların en bilineni ise, ‘keklik alacası’ dır. “Keklik alacası,
keklik avında kullanılan bir tür yazmadır. Bez üzerine basılan desenler, kekliğin
kanat altındaki ve göğsündeki doğal görünümünden yararlanılarak yapılır. Desen ve
kompozisyon, iç içe geçmiş daireler, serpme nokta ve yıldızlar ve uzun kıvrımlarla
karışık bir düzen içerisindedir.”37 Yörede avcılar bu yazmaları kullanarak ve bir
başka kekliğin sesini taklit ederek yaklaşan keklikleri avlarlar. Bu ava ‘çit avı’
denildiği bilinmektedir. Elazığ’da ‘yazma’ kelimesi yerine yöresel adlandırma ile
‘çit’ kelimesi kullanılmaktadır. Aşağıda Elazığ yöresine ait keklik motifli bir sofra
örtüsünün detayı görülmektedir (Resim 2.48).

Resim 2.48. Keklik motifli Elazığ yazması.

37
GÖRGÜNAY, Neriman, “Elazığ Çit Baskıcılığı”, Türkiyemiz Dergisi, Sayı 37, Haziran 1982,
s.12.
61

“Elazığ’da Süryaniler siyah boya yapımında anilin boya, zaçyağı, kitre gibi
kimyasal maddelerin yanı sıra, iç gübre, paslı su gibi maddeler de kullandıklarını ve
siyah boya kazanlarına boyanın kalitesini artırmak amacıyla hurda demir parçaları, at
nalı gibi şeyler attıklarını belirtmişlerdir.”38

Elazığ yazmalarında en çok çiçek, yaprak, dal gibi bitkisel motifler ve keklik,
kuş, horoz, at, deve, geyik gibi hayvansal motifler kullanılmıştır. Az miktarda
geometrik motif de yazmalarda yerini almıştır. Süryani ve Ermeni ustalar yaptıkları
yazmalarda insan figürlerine de yer vermişlerdir.

Elazığ’da yazma sanatının iki yüz yıllık bir geçmişi olduğu, özellikle Ermeni
ve Süryani ustaların bu sanatla uğraştıkları bilinmektedir. Fakat ilgisizlik nedeni ile
bugün hemen hemen bütün atölyeler kapanmıştır. “Harput’ta doğup büyüyen, bu
sanatı kuşaktan kuşağa aktararak sürdüren sanatçı bir ailenin üyesi Afrim Tanoğlu ve
Niksarlı ailesinin bir üyesi Selahattin Niksarlı, bu sanatın son ustalarıdır.”39

Türk yazmacılığında önemli bir merkez de Malatya’dır.

Malatya yazmaları, modern baskıcılıkta rezerve denilen, bervanik yöntemi ile


yapılmıştır. Ayrıca bervanik, Malatya yöresine ait, daha çok orta yaşlı kadınların
kullandığı ve genellikle önlük olarak değerlendirilen yazmaların yöresel adıdır.

Bervanik baskı genellikle pamuklu beze yapılır. Baskı işleminde belirli


oranlarda hazırlanan parafin ve balmumu karışımı, erimiş haldeyken, armut
ağacından yapılmış ahşap kalıplarla kumaş üzerine basılır. Parafin ve balmumu baskı
donduktan sonra kumaşlar, parafin ve balmumundan oluşan kapatıcıyı eritmeyecek
sıcaklıktaki indigo boya, su ve kostik karışımına batırılır. İndigo, çivit otu ve
fidanının yapraklarında bulunan ‘indigotin’ maddesinden elde edilen ve hava ile
çabuk bozulan bir boyadır. Kostik ise bu bozulmayı önleyen, boyanın kumaştaki
kalıcılığını arttıran bir maddedir.

38
DURAN, Tugay, “Anadolu’da dünden bugüne tekstilde el baskıcılığı”, Yayımlanmamış Yüksek
Lisans Tezi, M.Ü., 1998, s.129.
39
A.g.e., s.129.
62

Boyanan kumaşlar, güneşte kurutulur ve rengi maviye döner. Boyaya


batırılarak kurutma işlemi birkaç kez tekrarlanır. Bezler daha sonra kazanlara atılarak
kaynatılır. Bu esnada balmumu-parafin karışımı erir ve suyun yüzeyine toplanır. Bir
kez de deterjanlı suda yıkanan bezler ihtiyaca göre dikilir ve kullanıma hazır hale
gelir.

Malatya’da Bervanik baskı konusunda çalışmalar yapan son usta olan Hıdır
Oral Usta da 1996 yılında vefat etmiştir ve Bervanik yazma yapan kimse
kalmamıştır.40 Aşağıda Hıdır Oral Usta, elinde bervanik baskılı bir önlük ile
görülmektedir (Resim 2.49).

Resim 2.49. Hıdır Oral Usta, bastığı bervaniği tutarken.


Bartın da Türk yazmacılık sanatının önemli bir merkezidir.
Bartın’da yapılan yazmalarda, bitkisel motifler kullanılmıştır. Genellikle siyah
zemin üzerine aşındırma yöntemi uygulanmış ve açılan alanlara motifler, ahşap
kalıplarla basılmıştır. Bartın’da beyaz zemin üzerine de baskı yapılmıştır. Aşağıda
‘köklü’ denilen bitkisel motif kullanılarak, siyah zemin üzerine aşındırılarak kalıp-
kalem tekniği ile yapılmış Bartın yazması ve detayı görülmektedir (Resim 2.50.,
Resim 2.50.a.) (Çizim 2.10).

40
Bu bölüm ile ilgili bilgiler Ali Rıza Arda Usta ile kişisel görüşmelerden elde edilmiştir. İstanbul,
Eylül 2005.
63

Resim 2.50. ‘Köklü’ denilen Bartın yazması.

Resim 2.50.a. Bartın yazması detayı.


64

Çizim 2.10. Köklü motifi ve bordür motifi çizimi.

Yazmacılığı Bartın’a 1800 yılında Trabzon’dan gelen Dursun Ofluoğlu


getirmiş ve 20 yıl kadar burada yazmacılık yapmıştır. O’nun ölümünden sonra 1940
yılına kadar, bir Ermeni usta bu sanatı devam ettirmiştir.

1945 yılında, Davit Satar Usta Bartın’a gelerek, burada yazmacılık yapmaya
başlamış ve birçok kişiye bu sanatı öğretmiştir. 1962 yılında Bartın’dan ayrılarak
yeniden İstanbul’a yerleşmiştir. O’nun Bartın’dan ayrılmasından sonra serigrafi baskı
yöntemi ile uydurma desenler yapılmış ve yazmalar bütün güzelliğini kaybetmiştir.41

Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde yapılan yazmalar da Türk yazmacılık


sanatında önemli bir yere sahiptir.

Bu bölgede, özellikle Gaziantep ve dolaylarında ipekli kumaşların üzerine


yazma yapılmıştır. Bu kumaşlar yöreye İran’dan getirilmiştir.

Aşağıda görülen Gaziantep yazmasında, ipekli kumaşın merkezine göbek


deseni ve kenarlara bordür basılmış, boşluklar ise yazmalarda nadiren rastlanan şal
deseni ile doldurulmuştur ve 74 x 80 cm boyutlarındadır (Resim 2.51.).

41
Bu bilgiler Davit Satar Usta ile kişisel görüşmelerden elde edilmiştir. İstanbul, Temmuz 2005.
65

Resim 2.51. Şal desenli Gaziantep yazması.

Bu yöreye ait bir başka örnekte ise, ipekli kumaş üzerine kalıp ile baskı
yapıldıktan sonra bağlama batik yöntemi ile zemine farklı bir görünüm
kazandırılmıştır ve 86 x 90 cm boyutlarındadır (Resim 2.52.).

Resim 2.52. Bağlama batik yöntemi ile yapılmış Gaziantep yazması.


66

Son olarak değineceğimiz Hatay yazmalarında ise, genel olarak keten ve keten-
pamuk karışımı bezler kullanılmıştır. Bu yazmalar genellikle yorgan yüzü olarak
değerlendirilmiştir.

Hatay iline ait bir yorgan yüzü örneğinde, el dokuması keten kumaşa aşındırma
yöntemi ile baskı yapılmıştır ve 200 x 230 cm boyutlarındadır (Resim 2.53.).

Resim 2.53. Aşındırma yöntemi ile yapılmış Hatay yazması.


67

3. SON DÖNEM İSTANBUL YAZMALARI

Son dönem (19.yy. sonrası) İstanbul yazmaları, karakteristik özellikleri ve


güzellikleri ile, diğer şehirlerde yapılanlardan kolaylıkla ayırt edilebilecek
niteliktedirler.

İstanbul’un Osmanlı İmparatorluğu’na başkentlik yapmış olması, bu şehirde


yaşayan ustaların, çeşitli etnik gruplardan etkilenmelerine ve böylece ayrı bir estetik
anlayışına sahip olmalarına neden olmuştur. İstanbul’daki yazma ustaları, zengin
yazmacılık geleneğine kendi yorumlarını da katmışlar ve doğadaki unsurları stilize
ederek, eşsiz güzellikte yazmalar yapmışlardır.

İstanbul’un başkent olması, bu şehirde yapılan yazmacılığı olumsuz yönde de


etkilemiştir. İstanbul, Avrupa’dan gelen yeniliklerden ilk etkilenen şehir olmuştur.
19.yüzyılda Batı hayranlığı nedeniyle, Avrupa’daki moda, İstanbul’daki bazı çevreler
tarafından aynen taklit edilmiştir. Bu dönemde tahtta bulunan Osmanlı
padişahlarının, batılılaşma hareketini başlatmaları, geleneksel yazmacılığın değişime
uğramasına neden olmuştur.

19.yüzyılda İstanbul’da, insanlar sosyal etkinliklere daha çok katılmaya


başlamışlardır. Halkın mevlüt, sünnet, düğün gibi törenlerde yabancılarla sıkça yan
yana gelmeleri, onlardan çok çabuk etkilenmelerine neden olmuştur. Yabancıların
adetleri, giyim kuşamı adeta taklit edilmeye başlanmıştır. Bu etkilenmeyle birlikte,
özellikle giyim kuşamlarında yabancıları taklit eden kadınlar, daha açık kıyafetleri
tercih etmeye başlamışlardır. Hatta bu etkilenmelerin daha 18. yüzyılda görülmeye
başlandığı, o dönemde çıkan fermanlardan anlaşılmaktadır. 18.yüzyıla ait bir
fermanda şunlar yazılıdır: “…bazı yaramaz avratlar sonunda fırsat bulup sokaklarda
halkı dalâlete düşürmek esasına zinet ve elbiselerinde çeşit çeşit gerilik şeyleri ve ve
kefere kadınlarına taklîd, başlıklarında acayip şekillerde nice ayıblı üslûblar ortaya
koymak ve ismet adâbını tamamiyle aşacak derece kıyafetler icatetmeleriyle bundan
önce men olunmuşken, …Bugünden sonra kadınlar bir şirb (karış) den ziyade yakalı
ferace ve üç değirmi miktarı itidal haddinden ziyade yemeni ile sokağa çıkmayıp ve
68

bir parmaktan ziyade şerît kullanmamak üzere mahalle imamlarına muhkem tenbîh
ve te’kîd ve bu tür aşırı icatların yapıcısı olan terzilere ve şeritçilere de şiddetli
zorlamada bulunup, eden olursa yakaları kesilmekle tenbîh ve inzâr, bundan sonra da
mütenebbih ve müteyakkız olmayıp tekrar görülürse, yakalanıp başka bir yere
sürmekle cezalandırılacaklarını mahalle imamlarına tenbîh edip anlatasınız…
Haziran 1726, İstanbul kadılığı, sicil: 24, varak: 12.”42

18. ve 19. yüzyıllarda, giyim kuşamdaki değişikliklerin önüne geçmek için


çıkarılmış bu fermanlar yeterli olamamış ve kadınların birçoğu başlarını açmışlar,
birçoğu da yazma başörtüleri yerine, eşarpları kullanmaya başlamışlardır. İstanbul
yazmacılığının gerilemeye başladığı bu dönemde, teknik gelişmeler nedeniyle,
yazmacılığın yok olması hızlanmıştır. 1850 yılında eski Sümerbank Bakırköy Bez
Fabrikası’nın olduğu yerde Barutçubaşı Ohannes tarafından ilk basmahane
kurulmuştur. Bu tarihten sonra, kişisel üretimler azalmıştır.

Yukarıda saydığımız olumsuz nedenlere rağmen, Türk yazmacılık sanatının en


güzel örnekleri İstanbul yazmalarıdır. Eskiden İstanbul’un Kandilli, Yeniköy,
Kumkapı, Yenikapı, Samatya, Üsküdar ve Çengelköy gibi semtlerinde birçok yazma
atölyesinin bulunduğu söylenmektedir. Yazmalık kumaşların baskı işleminden sonra,
bol su ile yıkanması gerektiğinden, maliyeti düşürmek için atölyeler denize yakın ve
akarsuyun olduğu semtlerde kurulurmuş. Burada bir noktayı belirtmeliyim ki,
İstanbul yazmalarının, İstanbul’da yapıldıkları için mi, kullanılan bazı motiflerden
dolayı mı, yoksa yapılış tekniğinden dolayı mı, ‘İstanbul yazması” olarak
adlandırıldıkları belirlenmemiştir.

İstanbul yazmaları o kadar ünlüymüş ki, zengin insanlar diğer şehirlerden


İstanbul’a evleri ve çeyizleri için yazma almaya gelirlermiş. Bu nedenle özellikle
Kapalıçarşı’da İstanbul yazması satan esnaflar çokmuş.

42
ALBAYRAK, Sadık, Osmanlı’da Sosyal Yapı ve İstanbul (60 orijinal belge ışığında), Kiptaş
Yayınları, s.75.
69

İstanbul yazmalarında, yazma ustalarının kişisel zevkiyle ortaya çıkmış


kompozisyonlar görülmektedir. Bu kompozisyonlarda genellikle bitkisel ağırlıklı
olmakla birlikte, her türlü motifin kullanıldığı görülmektedir. Bir saptan çıkan
bitkisel motiflerin kumaş yüzeyini doldurduğu kompozisyonlar olduğu gibi, serpme,
simetrik ve zemin ortasındaki (merkezi) motiften çıkan kompozisyonlar da
bulunmaktadır.

İstanbul yazmaları, çoğunlukla, kalem işi veya kalıp-kalem yazma teknikleri ile
yapılmıştır. Nadiren, kalıp yazma tekniği ile yapılmış yazmalara da rastlanmaktadır.

3.1. İstanbul Yazma Çeşitleri

Bu bölümde, Türk yazmacılık sanatı içinde ayrı bir yere sahip olan İstanbul
yazmalarını, kullanım alanlarına göre ayıracak ve günümüze kalabilmiş örnekleri
inceleyeceğiz.

İstanbul yazmalarını kullanım alanlarına göre, başörtüsü, bohça, yorgan yüzü,


seccade, mendil, yastık yüzü ve yağlık olmak üzere yedi gurupta toplayabiliriz.

3.1.1. Başörtüsü

Başörtüsü için Celal Esad Arseven şu tanımı yapar, “Kadınların başlarına


örttükleri işlemeli veya düz bez ki kadınlar namaz kılarken ve yeldirme ile sokağa
çıktıkları vakit kullanılırdı.”43

Başörtülerinin kadınlar tarafından kullanılmasının başlıca iki nedeni vardır.


Birinci neden doğa koşullarından korunma amaçlıdır. Çeşitli coğrafyalarda yaşayan
ve kırsal kesimde çalışan kadınlar başörtülerini sıcaktan ve soğuktan korunmak
amacıyla kullanmaktadırlar. İkinci neden ise inançtır. Kur’ân-ı Kerîm’de yer alan,
Nûr Sûresi – 31. ayet’te şunlar yazılıdır. “Mümin kadınlara söyle: Gözlerini harama
bakmaktan korusunlar; namus ve iffetlerini esirgesinler. Görünen kısımları müstesna

43
ARSEVEN, Celal Esad, Sanat Ansiklopedisi Cilt I, Milli Eğitim Basmıevi, İst. 1975, s.185.
70

olmak üzere, zinetlerini teşhir etmesinler. Başörtülerini, yakalarının üzerine kadar


örtsünler.”44

Bu ayet nedeniyle müslüman kadınların bir kısmı başlarını örtme gereği


duymuşlardır.

Türk kadınları başörtülerini çeşitli şekillerde süsleyerek kullanmışlardır.


Kadınlar, işledikleri incecik ve rengârenk ayarlarla başörtülerinin kenarlarını
süsledikleri gibi, kumaşın kendisini de işleme veya yazma gibi tekniklerle
süslemişlerdir. Yazma tekniği ile yapılmış başörtülerine ‘yemeni’ de denmiştir.
“Yemeni: Alaca boyalı, üzerine kalıpla renkli çiçek resimleri basılmış ince bez ve
yazma çenber adıdır. Vaktiyle Yemen ve Hind’de yapıldıkları için bu adı almıştır.”45

Yazma başörtüleri genellikle mermerşahi veya tülbent denilen pamuklu ve kare


şeklinde bezlerden yapılmıştır. Bu başörtülerinin çoğu, kalıp-kalem yazma tekniği ile
yapılmıştır. Fakat kalem işi veya kalıpla yazma tekniği ile yapılmış olanlara
rastlamakta mümkündür.

Yazma başörtülerinin tamamına yakınında, bitkisel motiflerle desenlendirme


yapılmıştır. Bu motifler kumaşın dört kenarına da basılarak bordür oluşturulmuş ve
istenirse ortada kalan kısım da yine bitkisel motiflerle doldurulmuştur. Bu başörtüleri
genellikle 84 x 84, 90 x 90 ve 100 x 100 cm. gibi boyutlarda hazırlanmıştır.

Bu bölümde İstanbul yazma başörtülerini örnekler vererek inceleyeceğiz.

44
KARAMAN, Hayrettin, Prof. Dr.-ÖZEK, Ali, Prof. Dr.-DÖNMEZ, İbrahim Kâfi, Prof. Dr. ve diğ.,
Kur’ân-ı Kerîm ve açıklamalı meâli, Cüz: 18, Sûre: 24, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları/86-A,
Ankara 2000, s.352.
45
PAKALIN, Mehmet Zeki, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü III., M.E.B. Devlet
Kitapları, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul 1983, s.616.
71

Resim 3.1. Kalıp kalem tekniği ile yapılmış başörtüsü.

Çizim 3.1. Başörtüsünün motifi.

Yukarıda görülen başörtüsü, Topkapı Sarayı Müzesi’nde bulunmakta olup,


kalıp-kalem tekniği ile yapılmış İstanbul yazmalarına örnektir. Renklerinin
parlaklığı, uyumu ve desen güzelliği nedeniyle, 19.yüzyılda kalıp-kalem yazmaları
ile ünlü Üsküdar atölyelerinde üretilmiş olma ihtimali yüksektir. Yazmalık kumaşın
kenarlarına bitkisel motifli kalıplar basılarak bordür oluşturulmuştur. Bordürün iç
kısmında kalan bölüm de, yine bitkisel motifli kalıplarla desenlendirilerek
kompozisyon tamamlanmıştır. Daha sonra kontur içleri fırça ile renklendirilmiştir.
Kırmızı alizarin boya ile, mermerşahi denilen pamuklu kumaş üzerine yapılmış bu
örnek 84 x 84 cm boyutlarındadır.
72

Resim 3.2. Kalıp-kalem tekniği ile yapılmış başörtüsü.

Çizim 3.2. Başörtüsünün motifi.

Yukarıdaki başörtüsü, Topkapı Sarayı Müzesi’ndeki kayıtlarda yazdığına göre,


19.yüzyılda İstanbul atölyelerinde yapılmıştır. Kalıp-kalem tekniği ile yapılmış
başörtüsünün deseni, 1/4 tekrar sistemine göre hazırlanmıştır. Kompozisyon, kumaşı
çevreleyen bordür, bordürün içerisinde kare formda basılmış bitkisel motifler ve bu
motiflerin aralarında bulunan dolgu motifleriyle oluşturulmuştur. Kalıp ile basılan
motif içleri, fırça ile renklendirilmiştir. Başörtüsü 84 x 84 cm boyutlarındadır.
73

Resim 3.3. Kalıp-kalem tekniği ile yapılmış başörtüsü.

Çizim 3.3. Başörtüsünün motifi.

Topkapı Sarayı Müzesi’nde bulunan bir diğer başörtüsü, sarayda bulunan


diğer başörtüsü örnekleriyle aynı desen anlayışı ile hazırlanmış ve 19.yüzyıl İstanbul
yazması olduğu kayıtlarda yazılıdır. 1/4 tekrar sistemi ile kırmızı alizarin renkli
zemin üzerine yapılmış örnek, bitkisel motiflerle süslenmiştir ve 84 x 84 cm
boyutlarındadır.
74

Resim 3.4. Kalıp-kalem tekniği ile yapılmış başörtüsü.

Çizim 3.4. Başörtüsünün motifi.

Topkapı Sarayı Müzesi’nde bulunan bir başka örneğin kompozisyonunda da


yine 1/4 tekrar sistemi kullanılmıştır. Mermerşahi denilen ince kalitede pamuklu bez
üzerine kalıp-kalem tekniği ile ve bitkisel motiflerle hazırlanmış örnek 84 x 84 cm
boyutlarındadır. Bu örneğin 19. yüzyıl İstanbul yazması olduğu, saraydaki
envanterlerden anlaşılmaktadır.
75

Resim 3.5. Kalıp-kalem tekniği ile yapılmış başörtüsü.

Çizim 3.5. Başörtüsünün motifleri.

Örnekte görülen başörtüsü, Topkapı Sarayı Müzesi’nde bulunan 19.yüzyıl


İstanbul yazmalarındandır. Saraydaki diğer örnekler gibi bu başörtüsü de kalıp-kalem
tekniği ile çok büyük ustalıkla yapılmıştır. Bu nedenle bu örneğin kalıp-kalem
yazmalarıyla ünlü Üsküdar atölyelerinde üretilmiş olduğu düşünülebilir. Alizarinle
boyanmış ince mermerşahi bez üzerine yapılmış örnek 84 x 84 cm boyutlarındadır.
76

Resim 3.6. Kalıp-kalem yazma başörtüsü.

Çizim 3.6. Başörtüsünün motifleri.

Yukarıda görülen başörtüsü kalıp-kalem tekniği ile yapılmış İstanbul


yazmalarındandır. Bu yazmada “Çengelköy” denilen ve çiçek motiflerinden oluşan,
İstanbul’a özgü motif kullanılmıştır. Yazmanın bordüründe ise birbirine geçen
eşkenar dörtgenlerden oluşan motif kullanılmıştır. Bu motiflerin kalıp ile basılması
ile oluşan motif içlerindeki alanlar fırça ile renklendirilmiştir. Bu yazma başörtüsü
100 x 100 cm. boyutlarındadır.
77

Resim 3.7. Drama desenli yazma.


78

Resim 3.7.a. Drama desenli yazma detayı.

Çizim 3.7. Başörtüsünün motifi.

Yukarıda görülen yazma başörtüsü kalıp-kalem tekniği ile yapılmıştır. Bugün


üretimi yapılmayan kırmızı alizarin boya ile zemini renklendirilmiş yazmanın,
zemini beyaz ve siyah olanları da geçmişte yapılmıştır. Drama denilen desene sahip
olan yazmanın bordürü gül motifinden hazırlanmış olup, göbek kısmına bir başka gül
motifi basılmıştır. Desen içleri fırça ile, sarı, kırmızı, yeşil ve mor gibi renklerle
boyanarak kompozisyon tamamlanmıştır. Bu yazma örneği 100 x 100 cm
boyutlarındadır.
79

Resim 3.8. Hamamiye başörtüsü.


80

Resim 3.8.a. Hamamiye başörtüsünün detayı.

Çizim 3.8. Hamamiye, sinekli ve bordür motifleri.


Yukarıdaki başörtüsü diğer başörtüsü örneklerinden çok farklıdır. Yazmanın
orta bölümünde kullanılan motif sineğe benzediği için, sinekli hamamiye denilen bu
başörtüsünün eskiden özellikle Mudurnu, Durağan ve Beypazarı’nda alıcısı çokmuş.
İstanbul atölyelerinde, Ramazan ayına girmeden basılmaya başlanan hamamiyeleri,
hacdan dönenler alarak sevdiklerine hediye ederlermiş. Hamamiyeler kalın kalitede
pamuklu bez üzerine ve genellikle 110 x 160 veya 140 x 180 cm boyutlarında
yapılırmış.
81

Resim 3.9. Kalıp-kalem yazma başörtüsü.


82

Resim 3.9.a. Başörtüsünün detayı.

Çizim 3.9. Başörtüsünün motifi.

Yukarıdaki yazma örneği, damgasından da okunabileceği gibi kalıp-kalem


yazmaları ile ünlü Üsküdar atölyelerinde üretilmiştir. Kalıp ile basılmış yıldız
motifleri, yazmalık kumaşın kenarlarını çevrelemiş olup, motif içleri fırça ile
renklendirilmiştir. Bu başörtüsü örneği 100 x 100 cm boyutlarındadır.
83

Resim 3.10. Kalem işi başörtüsü.


84

Resim 3.10.a. Başörtüsünün detayı.

Çizim 3.10. Başörtüsünün motifi.

Yine çok bilinen bir kompozisyona sahip olan yukarıdaki başörtüsü, eşine az
rastlanır güzellikte desene sahiptir. İnce pamuklu bez üzerine, kalem işi tekniği ile
yapılmış örneğin kontur desenleri incelendiğinde, çok benzer görülen konturların
birbirinden farklı olduğu ve özellikle yaprak uçlarına fırça ile kalınlık verildiği
görülür. Birbirini takip eden gül motiflerinin içleri yine fırça ile renklendirilmiştir.
Gül ve gonca gül Türk bezemelerinde çok kullanılmış motiflerdir. Bu örnek 90 x 90
cm boyutlarındadır.
85

Resim 3.11. Kalıp ile yapılmış başörtüsü.


86

Resim 3.11.a. Başörtünün detayı.

Çizim 3.11. Başörtüsünün motifi.

Örnekteki başörtüsü kalıp yazma tekniği ile yapılmış İstanbul


yazmalarındandır. Bitkisel motiflerden oluşan bordür kumaşı çevrelemiştir. Bordürün
iç kısmında kalan boşluk ise bahar dalına benzeyen motif ile doldurulmuştur. Kontur
baskısından sonra renklendirme de dolgu kalıpları ile yapılmıştır. İnce pamuklu bez
üzerine yapılmış örnek 100 x 100 cm boyutlarındadır.
87

Resim 3.12. Kalıp yazma başörtüsü.


88

Resim 3.12.a. Başörtüsünün detayı.

Çizim 3.12. Başörtüsünün motifi.

Yukarıdaki yazma başörtüsü kalıp ile yazmalara örnektir. Elle zemin atma
yöntemiyle boyanmış ince pamuklu bezin kenarlarına kalıp ile basılan bitkisel motif
içleri, yine kalıp ile renklendirilerek kompozisyon tamamlanmıştır. Bu başörtüsü
örneği 100 x 100 cm boyutlarındadır.
89

Resim 3.13. Kalıp-kalem yazma başörtüsü.


90

Resim 3.13.a. Başörtüsünün detayı.

Çizim 3.13. Başörtüsünün motifi.

Yukarıdaki başörtüsü kalıp-kalem İstanbul yazmalarına örnektir. Yazmalık


kumaşın etrafı bitkisel motiflerden oluşan kontur kalıbı basılarak çevrelenmiştir.
Bordürün dört kenarına yine bitkisel motiflerden oluşan kalıp basılmış ve arada kalan
boşluklar da yine kalıp ile doldurularak kompozisyon tamamlanmıştır. Daldırma
yöntemi ile siyah boyanmış zemin üzerine yapılmış bu örneğin motif içleri fırça ile
renklendirilmiştir. Bu başörtüsü 100 x 100 cm boyutlarındadır.
91

Resim 3.14. Kalıp-kalem yazma başörtüsü.


92

Resim 3.14.a. Başörtüsünün detayı.

Çizim 3.14. Başörtüsünün motifi.

Örneği görülen başörtüsü kalıp-kalem tekniği ile yapılmıştır. Bir dal üzerinde
bulunan yıldız çiçeği, gonca ve yapraklardan oluşan kontür kalıbı kumaşın
kenarlarına, birbirini takip edecek şekilde basılmış ve motif içleri fırça ile
renklendirilmiştir. Bu başörtüsü 100 x 100 cm boyutlarındadır.
93

Resim 3.15. Kalıp yazma başörtüsü.


94

Resim 3.15.a. Başörtüsünün detayı.

Çizim 3.15. Başörtüsünün motifi.

Örnekte görülen başörtüsü çok bilinen bir kompozisyona sahiptir. Çiçek,


gonca ve yapraklardan oluşan bitkisel motif kalıbı kumaşın kenarlarına birbirini takip
edecek şekilde basılmış ve kompozisyon oluşturulmuştur. Daha sonra, motif içleri
dolgu kalıpları ile renklendirilerek, kompozisyon tamamlanmıştır. Kalıp yazma
tekniğine örnek olan bu başörtüsü 100 x 100 cm boyutlarındadır.
95

Resim 3.16. Kalıp-kalem yazma başörtüsü.


96

Resim 3.16.a. Başörtüsünün detayı.

Çizim 3.16. Başörtüsünün motifi.

Yukarıdaki başörtüsü eşine çok az rastlanan bir desene sahiptir. ‘Zincir’ veya
‘zincirleme’ adı verilen bu deseni oluşturmak için, pamuklu kumaş üzerine kalıpla
basılan desen içleri fırça ile renklendirilmiştir. Bu başörtüsü 100 x 100 cm
boyutlarındadır.
97

Resim 3.17. Kalıp-kalem yazma başörtüsü.


98

Resim 3.17.a. Başörtüsünün detayı.

Çizim 3.17. Başörtüsünün motifi.

Yukarıda görülen yazma başörtüsü kalıp-kalem tekniği ile yapılmıştır. İnce


pamuklu bez üzerine kalıp ile basılan bitkisel motifler, birbirini takip edecek şekilde
basılarak bordür oluşturulmuştur. Daha sonra, motif içleri fırça ile renklendirilerek
yazma tamamlanmıştır. Bu örnek 100 x 100 cm boyutlarındadır.
99

Resim 3.18. Kalıp yazma başörtüsü.


100

Resim 3.18.a. Başörtüsünün detayı.

Çizim 3.18. Başörtüsünün motifi.

Yukarıdaki yazma başörtüsü, yamalı bohça denilen desene sahiptir. Anilin


boya ve fırça ile kumaşa çizilen ‘X’ lerle oluşturulan kare formların içleri yine fırça
ile renklendirilmiştir ve bu nedenle kalem işi yazma sınıfına girer. Fakat
desenlendirme ve renklendirmedeki özensizlik dikkat çekici boyuttadır. Bu örnek
İstanbul yazmacılarının son dönemlerde işlerini ne kadar hafife aldıklarının ve bu
bozulmayla kendi sonlarını hazırladıklarının kanıtı niteliğindedir. Bu yazma
başörtüsü 100 x 100 cm. boyutlarındadır.
101

3.1.2. Bohça

Bohça ile ilgili olarak, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü’nde


şunlar yazılıdır: “Bohça: Basmadan vesair kumaştan değirmi olarak yapılıp, içine
eşya konulan büyücek sargı demektir… Eski devirlerde hediyye olarak gönderilen
kumaş, çuha, iç çamaşırı, destmal ve emsali şeylere de bohça denilirdi. Bu tâbir o
gibi şeylerin bohçaya sarılmalarından meydana gelmişti. Vaktiyle evlenen kızlar,
kayınbaba, kaynana, kayın, görümce gibi vardıkları erkeğin yakın akrabasına bohça
gönderirlerdi. Bohça alan kadın ve erkek de karşılık, kumaş ve onun gibi bir şey
verirdi.”46

Eskiden Türk evlerinde iç çamaşırları, elbiseler, kumaşlar, her türlü küçük


eşya, kendilerine özel bohçalara sarılarak saklanırdı. “Bohçalar yapıldıkları kumaşa
ve içlerine konulan şeylerin nev’iyle gördükleri hizmete göre ad alırlardı. Şal bohça,
Ahmediye bohça, basma bohça, yazma bohça, mendil bohçası, çamaşır bohçası,
hamam bohçası gibi.”47

Türkler bohçalarını işleme, aplike, yazma gibi çeşitli yöntemlerle süsleyerek


kullanmışlardır. Son döneme (19.yy.sonrası) ait İstanbul yazma bohçaları, genellikle
kalıp-kalem veya kalıpla yazma teknikleri ile yapılmışlardır. Fakat yazma bohçaların
en güzelleri, kalem işi yazma tekniği ile yapılmış bohçalardır.

Yazma bohçalarda, kompozisyonlar da çok çeşitlilik gösterir. Kalıp-kalem


veya kalıpla yazma tekniği ile yapılmış bohçaların birçoğunda, bordürü oluşturan
kalıp, kumaşın orta kısmına da serpme şeklinde basılarak bütünlük oluşturulur.
Bundan başka, kumaşın kenarlarına bordür basıldıktan sonra, ortada kalan bölümün,
kumaşın bir köşesinde veya tam ortasında (merkezi) bulunan motiften çıkan diğer
motiflerle doldurulduğu yazma kompozisyonları da bulunmaktadır.

Kalem işi tekniği ile yapılmış bohçalarda ise benzer kompozisyonlar


kullanılmakla birlikte, daha estetik bir görünüm vardır.

46
PAKALIN, Mehmet Zeki, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü I, M.E.B. Devlet
Kitapları, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul, 1983, s.238.
47
A.g.e., s.238.
102

Yazma bohçalar, çoğunlukla Amerikan bezi (kaput bezi), Şile bezi,


Humayun, Patiska gibi kalın pamuklu kumaşlara yapılmışlardır ve arkaları
astarlanmıştır. Mermerşahi veya tülbent denilen ince bezlere yapılıp, arkası bir başka
bezle astarlanmış olanlara da rastlanır. Yazma bohçalar genellikle 80 x 80, 90 x 90,
110 x 110 veya 120 x 120 cm. gibi değişik boyutlarda yapılırlardı.

Bu bölümde, Son dönem, İstanbul yazma bohçalarını örnekler vererek


inceleyeceğiz.
103

Resim 3.19. Kalem işi yazma bohça.


104

Resim 3.19.a. Yazma bohçanın detayı.

Çizim 3.19. Bohçanın motifi.

Yukarıda görülen yazma bohça, kalem işi tekniği ile yapılmış İstanbul
yazmalarına örnektir. Bu bohçanın bordür deseni bir dal üzerinde ilerleyen çeşitli
bitkisel motiflerden oluşmaktadır. Bordurün iç kısmında kalan alan ise, fiyonk
motifinden çıkan ve yine dal üzerinde ilerleyen benzer bitkisel motiflerden
oluşmaktadır. Pamuklu kumaş üzerine yapılmış olan yazmanın zemini mavi renge
boyanmış olup, motif içleri çeşitli renklerle boyanmıştır. 90 x 90 cm boyutlarında
olan örneğin, kalem işi tekniği ile yapılmış olmasından dolayı Kandilli atölyelerinden
çıkdığı düşünülmektedir.
105

Resim 3.20. Kalem işi yazma bohça.

Çizim 3.20. Bohçanın motifi.

Örnekte görülen yazma, Topkapı Sarayı Müzesi kayıtlarına göre, 19.yüzyılda


yapılmış İstanbul yazması bir başörtüsüdür. Fakat örnekteki gibi 1/2 simetrik
kompozisyon sistemi bohçalarda karşımıza çıktığı için, bu yazmanın bir bohça
olduğu düşünülebilir. Kalem işi tekniği ile yapılmış yazmanın kenarları bitkisel
motiflerle süslenmiş ve bordürle çevrelenmiştir. Kumaşın tam ortasında bulunan
ağaç motifinin dalları, her iki yönde akıcı bir şekilde dağılarak çok güzel bir
görünüm oluşturmaktadır. Bu dallar gül ve yaprak motifleriyle süslenerek
kompozisyon tamamlanmıştır. Tamamı fırça ile çizilmiş motif içleri yine fırça ile
renklendirilmiştir. Bu bohça 84 x 84 cm boyutlarındadır.
106

Resim 3.21. Kalem işi tekniği ile yapılmış bohça.


107

Resim 3.21.a. Bohçanın detayı.

Çizim 3.21. Bohçanın motifi.

Yukarıda görülen bohça kalem işi tekniği ile yapılmış, çok güzel bir örnektir.
Bohçalık kumaşın tam ortasına bir sepet motifi çizilmiş ve bu sepetten çıkan bitkisel
motiflerin benzerleri bordürde de kullanılarak, kompozisyon oluşturulmuştur.
Pamuklu kumaş üzerine hazırlanmış örneğin zemini kırmızı renkte olup, motif
içlerinde birçok renk kullanılmıştır. Desenin tamamı fırça ile çizilerek yapıldığından,
bu desenin kalem işi yazmalarıyla ünlü Kandilli atölyelerinde yapıldığı
düşünülmektedir. Bu bohça 100 x 100 cm boyutlarındadır.
108

Resim 3.22. Kalıp-kalem tekniği ile yapılmış bohça.


109

Resim 3.22.a. Yazma bohçanın detayı.

Çizim 3.22. Yazma bohçanın motifleri.

Yukarıda görülen yazma bohça, İstanbul yazmalarına güzel bir örnektir.


Pamuklu ince bez üzerine yapılmış olan örneğin kenarlarına bordür motifi
basılmıştır. İç kısımda kalan bölüme ise Osmanlı arması ve saat motifleri basılarak
kompozisyon tamamlanmıştır. Siyah zemin üzerine basılmış olan örneğin motif içleri
çeşitli renklerle ve fırça ile renklendirilmiştir. Kalıp-kalem tekniği ile yapılmış olan
örnek 110 x 110 cm boyutlarındadır.
110

Resim 3.23. Kalıp-Kalem yazma tekniği ile yapılmış bohça.


111

Resim 3.23.a. Yazma bohçanın detayı.

Resim 3.23.b. Yazma bohçanın detayı.


112

Çizim 3.23. Bohçanın motifleri.

Örnekte görülen yazma bohça, kalıp-kalem yazma tekniği ile yapılmış,


İstanbul yazmalarına güzel bir örnektir. Bohça deseninde büyük harfler (majiskül
harf, Fransızca) kullanılmış olduğundan bu bohçanın Avrupa etkisi ile
desenlendirildiği düşünülebilir.

Beyaz pamuklu kumaş üzerine anilin boya ve kalıpla basılan harflerin içleri,
fırça ile mavi renge boyanmıştır ve 90 x 100 cm boyutlarındadır.
113

Resim 3.24. Kalıp-kalem tekniği ile yapılmış yazma bohça.


114

Resim 3.24.a. Yazma bohçanın detayı.

Çizim 3.24. Bohçanın motifi.

Yukarıda görülen yazma bohça kalıp-kalem yazmalara örnektir. Çiçek motifli


kontur kalıbı, desen devam edecek şekilde basılarak bordür oluşturulmuştur.
Bordürün içinde kalan kısım ise, yine bu kalıpla desenlendirilmiştir. Daha sonra
motif içleri çeşitli renklerle boyanmıştır. İnce tülbent bezi üzerine yapılmış bohçanın,
arka tarafına pamuklu bez dikilerek, çabuk aşınması önlenmiştir. Bu bohça örneği
110 x 110 cm. boyutlarındadır.
115

Resim 3.25. Kalıp-kalem tekniği ile yapılmış yazma bohça.


116

Resim 3.25.a. Bohçanın detayı.

Çizim 3.25. Bohçanın motifleri.

Yukarıda görülen yazma bohça örneği, bitkisel motiflerle desenlendirilmiş


olup, İstanbul yazmalarına güzel bir örnektir. Kumaşın tam ortasında bulunan çiçek
motifinden gelişen kompozisyon bordür ile tamamlanmaktadır. Kalıp-kalem tekniği
ile pamuklu kumaş üzerine yapılmış olan bohçanın zemini, kırmızı renge boyanmış
olup, motif içleri çeşitli renklerle boyanmıştır. Bu bohça örneği 115 x 125 cm.
boyutlarındadır.
117

Resim 3.26. Kalıp-kalem tekniği ile yapılmış yazma bohça detayı.

Çizim 3.26. Bohçanın motifleri.

Yukarıdaki bohça, çok nadir bulunan ve kokanalı (insan figürlü) denilen


İstanbul yazmalarındandır. Pamuklu kumaş üzerine yapılmış örneğin kenarlarına
bitkisel motifler ve insan figürleri basılarak kompozisyon oluşturulmuştur. Kalıp ile
basılan motif içleri fırça ile renklendirilmiştir. Bu bohça 90 x 90 cm. boyutlarındadır.
118

Resim 3.27. Kalıp-kalem tekniği ile yapılmış yazma bohça.


119

Resim 3.27.a. Bohçanın detayı.

Çizim 3.27. Bohçanın motifleri.

Yukarıdaki yazma bohça örneğinde, öncelikle bordür kalıbı kumaşın dört


kenarına basılmıştır. Daha sonra kumaşın orta kısmına bir çiçek motifi aralıklarla
basılarak kompozisyon tamamlanmıştır. Son olarak motif içleri çeşitli renklerle
boyanarak yazma tamamlamıştır. Kalıp-kalem tekniği ile ve indigo ile boyanmış
pamuklu kumaş üzerine basılmış olan bu örnek 110 x 110 cm boyutlarındadır.
120

Resim 3.28. Kalıp-kalem tekniği ile yapılmış yazma bohça.


121

Resim 3.28.a. Bohçanın detayı.

Çizim 3.28. Bohçanın motifi.

Yukarıda görülen yazma bohça örneğinde öncelikle daldırma yöntemi ile


zemin boyaması yapılmıştır. Daha sonra bir dal üzerindeki çiçek motiflerinden
oluşan kontur kalıbı, kumaşın hem bordürüne hem de orta bölümüne basılarak
kompozisyon tamamlanmıştır. Baskısı biten kumaşın beyaz olması istenen kısımları
ağartma yöntemi ile ağartılmış ve bazı yerleri sarıya çalan renkte bir boya ile
boyanmıştır. Pamuklu kumaş üzerine hazırlanmış bu örnek 85 x 85 cm.
boyutlarındadır.
122

Resim 3.29. Kalıpla yazma bohça.


123

Resim 3.29.a. Yazma bohçanın detayı.

Çizim 3.29. Yazma bohçanın motifi.

Yukarıda görülen bohça, kalıpla yazma tekniği ile yapılmış İstanbul


yazmalarına örnektir. Kırmızı alizarin boya ile zemini boyanan pamuklu kumaşa
“palamut” motifleri kalıp ile basılmıştır. Bu motif kalıbı hem bordürü oluşturmak
hem de bordür içinde kalan bölümü desenlendirmek için kullanılmıştır. Kontur
yazması biten yazmanın renklendirilmesi de yine kalıp ile yapılmıştır. Bu bohça
örneği 120 x 120 cm boyutlarındadır.
124

Resim 3.30. Kalıpla yazma bohça.


125

Resim 3.30.a. Bohçanın detayı.

Çizim 3.30. Bohçanın motifi.

Yukarıdaki yazma bohça örneğinde yaprak ve yemişlerle süslenmiş bir dal


motifi hem bordürü oluşturmakta hem de kumaşın bir köşesinde bulunan fiyonktan
çıkarak bordür içinde kalan kısmı desenlendirmektedir. Kalıpla yazma tekniği ile,
pamuklu kumaş üzerine yapılmış bu örnek 120 x 120 cm. boyutlarındadır.
126

Resim 3.31. Kalıpla yazma bohça.


127

Resim 3.31.a. Yazma bohçanın detayı.

Çizim 3.31. Yazma bohçanın motifi.

Yukarıda görülen bohça, kalıpla yapılmış İstabul yazmalarındandır. Elle


zemin atma yöntemi ve alizarin boya ile boyanmış zemin üzerine basılan motif
kalıbı, hem bordürü oluşturmakta hem de bordür içinde kalan bölümü
doldurmaktadır. Bitkisel motifli kalıpların basılmasıyla oluşan kontur işleri yine
kalıp ile renklendirilmiştir. Bu bohça örneği 110 x 110 cm. boyutlarındadır.
128

Resim 3.32. Kalıpla yazma bohça.


129

Resim 3.32.a. Yazma bohçanın detayı.

Çizim 3.32. Yazma bohçanın motifi.

Örnekte görülen palmiye motifli yazma bohçanın Avrupa etkisi ile İstanbul
yazma atölyelerinde desenlendirildiği düşünülmektedir. Palmiye motifi, kumaşın
kenarlarına basılarak bordür oluşturulmuş ve kalan boşluğa da beş adet basılarak
kompozisyon tamamlanmıştır. Anilin boya ile basılan kontur içleri yine kalıp ile
kırmızıya boyanmıştır. Pamuklu kumaş üzerine hazırlanmış olan bu örnek 110 x 110
cm. boyutlarındadır.
130

Resim 3.33. Kalıpla yazma bohça.


131

Resim 3.33.a. Yazma bohçanın detayı.

Çizim 3.33. Yazma bohçanın motifi.

Yukarıda görülen bohça, İstanbul yazmalarına örnektir. Sarı renge boyanmış


pamuklu kumaş üzerine basılan “başak” motifi hem bordürü oluşturmakta, hem de
bordürün içinde kalan bölümü doldurmaktadır. Kalıpla yazma tekniği ile, pamuklu
kumaş üzerine ve siyah anilin boya ile yapılmış bohça 90 x 90 cm. boyutlarındadır.
132

3.1.3. Yorgan Yüzü

Yorgan yüzü, yorganı toz ve kirden korumak için kullanılan, kumaştan


yapılmış yüz demektir. Torba biçiminde dikilenlerine ‘yorgan kılıfı’ da denir.

Türkler, yorgan yüzlerini, aplike, işleme veya yazma gibi tekniklerle


süsleyerek kullanmışlardır.

Son döneme ait yazma yorgan yüzleri, pamuklu kumaş üzerine, genellikle
kalıp-kalem ve kalıpla yazma tekniği ile yazılmışlardır ama kalem işi tekniği ile
yapılmış olanları da bulunmaktadır.

Yorgan yüzlerinde genellikle 1/2 veya 1/4 simetrik kompozisyon sistemi


görülmektedir. 1/2 simetrik kompozisyon sisteminde genellikle, kumaşın ortasında
ağaç gibi bir motif kullanılır ve yorganın yönünü belli eder. 1/4 simetrik
kompozisyon sisteminde ise kumaşın kenarları bordür deseni ile çevrelenmiş olup,
kumaşın tam ortasına orta motifi basılmış ve bordürle orta motifinin arasında kalan
alan çeşitli motiflerle süslenmiştir.

Yazma yorgan yüzlerinde genellikle bitkisel motifler kullanılmış olup,


nadiren geometrik ve hayvansal motifler de kullanılmıştır. Bu yazmalarda ayrıca,
sepet, testi, fiyonk gibi motifler de sıkça kullanılmıştır. Yazma yorgan yüzleri, kalın,
pamuklu kumaşlardan yapılmışlardır ve genellikle 180 x 200, 180 x 220, 190 x 210
cm. boyutlarındadırlar.

Bu bölümde, son dönem İstanbul yazma yorgan yüzlerini örnekler vererek


inceleyeceğiz.
133

Resim 3.34. Kalem işi yazma yorgan yüzü.


134

Resim 3.34.a. Yorgan yüzünün detayı.

Yukarıda görülen yorgan yüzü, eşsiz güzellikteki kalem işi Kandilli


yazmalarındandır. Zeminden çıkan karşılıklı iki dal üzerinde gelişen kompozisyon,
çiçek, gonca, yaprak gibi bitkisel motiflerle süslenmiştir. Karşılıklı duran ve en ince
ayrıntısına kadar çizilmiş, tavus kuşu motifleri ile de 1/2 simetrik kompozisyon
tamamlanmıştır.
135

Resim 3.35. Kalem işi yazma yorgan yüzü.

Çizim 3.34. Yorgan yüzünün motifleri.

Yukarıdaki yazma yorgan yüzü, kompozisyonunun rahatlığı ve motiflerinin


inceliğinden de anlaşılacağı gibi kalem işi Kandilli yazmalarına örnektir. 1/4 lük
simetrik kompozosisyona sahip örnek, dikkatlice incelendiğinde motiflerin birbirini
tutmadığı görülür. Yazmalık kumaşın orta kısmı, dört kenarına çizilmiş fiyonk
motifinin birbirine bağlanması ile ayrılmıştır. Bu ayrılan kısmın içi ve dışı karanfil ve
gül gibi çiçek motifleriyle ve goncalarla süslenmiştir. Mavi pamuklu zemin üzerine
çizilen motif içleri yine fırça ile renklendirilmiştir. Bu yorgan yüzü örneği 180 x 220
cm. boyutlarındadır.
136

Resim 3.36. Kalem işi yazma yorgan yüzü.


137

Resim 3.36.a. Yorgan yüzünün detayı.

Çizim 3.35. Yorgan yüzünün motifleri.

Yukarıda görülen yorgan yüzü, kalem işi Kandilli yazmalarına güzel bir
örnektir ve genellikle yorgan yüzlerinde görülen 1/2 simetrik kompozisyona sahiptir.
Bu örneğin eşsiz güzellikteki deseni, bir kökten çıkan ağaç motifi ve yıldız çiçekli
dallardan oluşmaktadır. Pamuklu kumaş üzerine ve fırça ile resim yapar gibi
desenlendirilmiş örnek, yine fırça ile renklendirilmiştir. Bu yorgan yüzü 180 x 220
cm. boyutlarındadır.
138

Resim 3.37. Kalem işi yazma yorgan yüzü.

Çizim 3.36. Yorgan yüzünün motifleri.

Bir başka örnekte, yorgan yüzlerinde çok rastlanan 1/2 simetrik, ağaç motifli
kompozisyon görülmektedir. Bu örnekte ‘kaya’ gibi görünen motiflerin arasından
çıkan kıvrık dallar ve bu dallardan çıkan çiçek, gonca ve yapraklarla bir bordür
oluşturulmuştur. Kayaların orta kısmından çıkan ağaç figürü ise kumaşın orta
bölümünü tamamen kaplamıştır. Kalem işi Kandilli yazmalarına örnek olan bu
yorgan yüzündeki bütün motifler fırça ile çizilmiştir ve motif içleri de fırça ile
renklendirilmiştir. Pamuklu kumaş üzerine yapılmış örnek 180 x 220 cm
boyutlarındadır.
139

Resim 3.38. Kalem işi yazma yorgan yüzü.

Çizim 3.37. Yorgan yüzünün motifleri.

Yukarıda görülen örnek, yazma yorgan yüzlerinde çok görülen 1/2 simetrik
kompozisyona sahiptir. Kumaşın alt bölümünün ortasında bulunan bir kökten çıkan
dallar ve bu dallardan çıkan çiçek motifleri kumaşın tamamını akıcı ve estetik bir
şekilde kaplamaktadır. Kumaş üzerine tamamen fırça ile yapılmış bu örneğin
Kandilli atölyelerinde çıkmış olduğu düşünülmektedir. Pamuklu kumaş üzerine
hazırlanmış yorgan yüzü, 180 x 210 cm. boyutlarındadır.
140

Resim 3.39. Kalıp-kalem yazma yorgan yüzü.


141

Resim 3.39.a. Yorgan yüzünün detayı.

Çizim 3.38. Yorgan yüzünün motifleri.

Yukarıda görülen yorgan yüzü İstanbul, kalıp-kalem yazmalarına örnektir ve


muhtemelen Üsküdar atölyelerinde yapılmıştır. Örneğin deseni, kumaşın dört
köşesinde bulunan saksı formundan çıkan kıvrık dallar ve bu dallardan çıkan
çiçeklerle oluşturulmuştur. Kumaşın etrafı, yine bitkisel motiflerden oluşan bir
bordürle çevrelenmiştir. Yazmanın ortasında ise köşelerde bulunan saksı formu ve
etrafına, yine bitkisel motiflerden oluşan iç bordür basılarak kompozisyon
tamamlanmıştır. Mavi renkli pamuklu kumaş üzerine basılan konturların içindeki
alanlar aşındırma yöntemi ile açılmış ve buralar fırça ile renklendirilmiştir. Bu örnek
180 x 220 cm boyutlarındadır.
142

Resim 3.40. Kalıp-kalem yazma yorgan yüzü.

Çizim 3.39. Yorgan yüzünün motifleri.

Örnekte görülen yorgan yüzü, kalıp-kalem tekniği ile yapılmış İstanbul


yazmalarındandır. Bitkisel motiflerden oluşan kontur kalıbı kumaşın etrafını
çevreleyerek bordür oluşturmuştur. Kumaşın alt ve orta kısmında bulunan bir
fiyonktan çıkan dallar iki yana yayılarak kumaşı akıcı bir şekilde doldurmaktadır.
Kalıp ile basılan motiflerin içleri fırça ile renklendirilmiştir. Pamuklu kumaş üzerine
yapılmış yorgan yüzü 180 x 200 cm. boyutlarındadır.
143

Resim 3.41. Kalıp-kalem yazma yorgan yüzü.

Örnekte görülen yorgan yüzü, yazmalarda sık rastlanmayan geometrik desene


sahiptir. Açık renkte pamuklu kumaş üzerine kalıp ile basılan motiflerle
kompozisyon oluşturulmuş ve motif içleri fırça ile renklendirilmiştir. Bu örnek 170 x
190 cm. boyutlarındadır.
144

Resim 3.42. Kalıp-kalem yazma yorgan yüzü.

Çizim 3.40. Yorgan yüzünün motifleri.

Yukarıdaki yorgan yüzü kalıp-kalem İstanbul yazmalarına örnektir. Bitkisel


motifli bir kalıp, yorgan yüzünün kenarlarına basılarak bordür oluşturulmuştur. Bir
başka bitkisel motifli kalıp ile de kumaşın ortasında madalyon (göbek) oluşturulmuş,
böylece yorgan yüzünün yönü de belirlenmiştir. Madalyon ile bordür arasında kalan
bölüm de yine bitkisel motiflerle doldurularak 1/4 simetrik kompozisyon
tamamlanmıştır. Bu yorgan yüzü 190 x 210 cm. boyutlarındadır.
145

Resim 3.43. Kalıp-kalem yazma yorgan yüzü.

Çizim 3.41. Yorgan yüzünün motifleri.

Örnekteki yorgan yüzü kalıp-kalem tekniği ile yapılmış İstanbul


yazmalarındandır. Yazmalık kumaşın dört köşesine içinde çiçekler bulunan sepet
motifleri basılmış ve aralarına bir dal üzerinde bulunan çiçek motifleriyle
doldurulmuştur. Köşelerde kullanılan ve içinden çiçekler çıkan sepet motifi kumaşın
ortasına da basılarak göbek oluşturulmuş, ayrıca yorganın yönü de belirlenmiştir.
Son olarak kumaşın göbek ile bordür arasında kalan bölümüne de çiçek motifli kalıp
basılarak 1/4 simetrik kompozisyon tamamlanmıştır. Motif içlerinin fırça ile
renklendirildiği yorgun yüzü 190 x 210 cm. boyutlarındadır.
146

Resim 3.44. Kalıp-kalem yazma yorgan yüzü.

Çizim 3.42. Yorgan yüzünün motifleri.

Örnekteki yorgan yüzü kalıp-kalem tekniği ile yapılmış İstanbul


yazmalarındandır. Kumaşın kenarları, gül, yıldız çiçeği ve yaprak gibi bitkisel
motiflerden oluşan bir bordürle çevrelenmiştir. Kumaşın dört köşesine ve ortasına,
içinden çiçekler çıkan sepet motifi basılmıştır. Yazmanın ortasındaki sepetin çevresi
yine dış bordürdeki motiflerle çevrelenerek göbek oluşturulmuştur. Göbek ile dış
bordür arasında kalan alan ise karanfil, yıldız çiçeği ve yaprak motifli kalıplar ile
doldurularak 1/4 simetrik kompozisyon tamamlanmıştır. Son olarak motif içleri fırça
ile renklendirilmiştir. Kırmızı boyanmış pamuklu zemin üzerine yapılmış yorgan
yüzü 190 x 200 cm. boyutlarındadır.
147

Resim 3.45. Kalıp-kalem yazma yorgan yüzü.

Çizim 3.43. Yorgan yüzünün motifleri.

Örnekteki yorgan yüzü kalıp-kalem tekniği ile yapılmış İstanbul


yazmalarındandır. 1/2 simetrik kompozisyona sahip olan yazmanın alt orta kısmında
bulunan kökten çıkan ağaç motifi bütün alanı kaplamaktadır. Ağacın dallarının ucuna
basılmış ve demetlenmiş çiçek motiflerinin içleri ise fırça ile renklendirilmiştir.
Kırmızı boyanmış pamuklu zemin üzerine yapılmış yorgan yüzü 180 x 200 cm.
boyutlarındadır.
148

Resim 3.46. Kalıp-kalem yazma yorgan yüzü.

Çizim 3.44. Yorgan yüzünün motifleri.

Yukarıda görülen yorgan yüzü, kalıp-kalem tekniği ile yapılmış İstanbul


yazmalarındandır. Yorgan yüzünün köşelerinde bulunan ve köklerden çıkan at
kestanesi motifleri kumaş üzerine doldurmaktadır. Motif içlerinin fırça ile
renklendirildiği yorgan yüzü 180 x 220 cm. boyutlarındadır.
149

3.1.4. Seccade (Namazlık)

Seccade “Bir kişinin üzerinde namaz kılabileceği büyüklükte, halı, kilim, post
veya kumaştan yaygı, namazlık”48 demektir.

Namaz kılarken kullanılan seccadeler işleme veya yazma gibi tekniklerle


süslenmiştir. Yazma tekniği ile süslenmiş seccadelerin ele geçen örneklerinin
hepsinde 1/2 simetrik kompozisyon sistemi görülmektedir ve çoğunlukla,
seccadelerin üst orta kısmından kandil motifi sarkmaktadır. Kandil motifi özellikle
İstanbul yazma seccadelerinde sıkça kullanılmıştır. Kandil motifinin etrafı ve
kumaşın çevresi bitkisel motiflerle desenlendirilmiştir. Seccadelerde hayvan ve insan
gibi canlı motiflerine rastlanmaz.

Yazma seccadeler genellikle dikdörtgen şeklinde kesilmiş Amerikan bezi, Şile


bezi ve patiska gibi kalın pamuklu kumaşlara yapılmıştır. Ele geçen son dönem
yazma seccadeler, kalıp-kalem veya kalıpla yazma teknikleriyle yapılmışlardır ama
daha önceki dönemlerde bu seccadelerin kalem işi yazma tekniği ile yapıldıkları
bilinmektedir. Yazma seccadeler genellikle 85 x 145, 90 x 130 ve 100 x 150 cm gibi
değişik boyutlarda hazırlanmışlardır.

Bu bölümde son dönem, İstanbul yazma seccadelerini örnekler vererek


inceleyeceğiz.

48
www.tdk.gov.tr
150

Resim 3.47. Kalıp-kalem yazma seccade.

Çizim 3.45. Yazma seccadenin motifleri.

Yukarıdaki örnek klasik seccadelerde çok görülen 1/2 simetrik kompozisyona


sahiptir. Bitkisel motiflerden oluşan kalıplar kumaşın çevresine basılarak bordür
oluşturulmuştur. Halata benzer bir motife bağlı fiyonktan sarkan bir kandil motifi ile
kompozisyon tamamlanmıştır. Kalıp ile basılan motif içleri fırça ile renklen-
dirilmiştir.
151

Resim 3.48. Kalıpla yazma seccade.

Çizim 3.46. Yazma seccadenin motifleri.

Yukarıda görülen seccade, kalıpla yazma tekniği ile yapılmış İstanbul


yazmalarındandır. Bir dal üzerinde ilerleyen çiçek, gonca ve yaprak motiflerinden
oluşan kalıp, kumaşın etrafına basılarak bordür oluşturulmuştur. Daha küçük
çiçeklerden oluşan bir başka kalıp ise, kumaşın üst ortasından iki yana sarkmaktadır
ve mihrabı oluşturmaktadır. Aynı noktadan sarkan bir kandil motifi ile de 1/2
simetrik kompozisyon tamamlanmıştır. Bu örnek 88 x 150 cm. boyutlarındadır.
152

Resim 3.49. Kalıpla yazma seccade.


153

Resim 3.49.a. Yazma seccadenin detayı.

Çizim 3.47. Yazma seccadenin motifleri.

Yukarıdaki yazma seccade örneği, 1/2 simetrik kompozisyona sahiptir. bu


örnekte kırmızı boyanmış zemin üzerine kalıp ile basılan motiflerin içleri yine kalıp
ile renklendirilmiştir. Çiçek motiflerinden oluşan bordür, sağ üst köşeden başlayarak
kumaşın dört kenarını dolaşmaktadır. Seccadenin mihrab kısmında yine aynı
çiçeklerle kemer şeklinde bir biçim oluşturulmuştur. Bu formdan sarkan ‘kandil’
motifiyle kompozisyon tamamlanmıştır. Kalıpla yazma tekniğiyle mermerşahi deni-
len ince pamuklu bez üzerine yapılmış seccadenin arkasına bir başka pamuklu bez
dikilerek kullanılabilir hale getirilmiştir. Bu seccade 85 x 145 cm. boyutlarındadır.
154

Resim 3.50. Kalıp-kalem yazma seccade.


155

Resim 3.50.a. Yazma seccadenin detayı.

Resim 3.50.b. Yazma seccadenin detayı.


156

Çizim 3.48.a. Yazma seccadenin motifi.

Çizim 3.48.b. Yazma seccadenin motifi.

Yukarıda görülen yazma, İstanbul yazma seccadelerine güzel bir örnektir. 1/2
simetrik kompozisyona sahip olan seccade desenlendirilirken, mihrab kısmında
bulunan bir fiyonktan sarkan kandil motifi ve susen çiçeklerinden oluşan buketler
kullanılmıştır. İndigo ile boyanmış zemin üzerine, kalıpla basılan motiflerin içleri
fırça ile çeşitli renklere boyanarak desen tamamlanmıştır. Pamuklu kumaş üzerine
hazırlanmış seccade, 100 x 150 cm. boyutlarındadır.
157

Resim 3.51. Kalıpla yazma seccade.


158

Resim 3.51.a. Yazma seccadenin detayı.

Yukarıda görülen yazma seccade örneği, kalıpla yazma tekniği ile yapılmıştır.
Açık sarı boyalı pamuklu kumaş üzerine, anilin boya ile yapılmış örneğin bordürü
bitkisel motiflerden oluşmuştur. Yine bitkisel motiflerden oluşan bir kemer ve bu
kemerin üst orta kısmından sarkan bir kandil motifiyle 1/2 simetrik kompozisyon
tamamlanmıştır. Bu seccade 90 x 128 cm. boyutlarındadır.
159

3.1.5. Mendil

Mendil “Burun ve ter silmekte, el ve yüz kurulamakta kullanılan küçük, kare


biçiminde dokuma veya yumuşak, ince kağıt”49 demektir.

Mendil için Antika ve Eski Eserler Kılavuzu’nda şunlar yazılıdır; “Orta Asya
Türklerinde ‘Ulatu’ adıyla kullanılan mendil, Selçuklu ve Osmanlılarda bir sembol
ve süs olarak kullanıldığı gibi kadın ve erkeklerin vazgeçemeyeceği bir ihityaç eşyası
olarak da yaygınlaşmıştır.”50

Türkler çeşitli amaçlarla kullandıkları mendilleri süslemişlerdir. Bu


süslemede hesap işi, sarma, balıksırtı, telkırma gibi işleme teknikleri yanında, aplike
ve yazma teknikleri de kullanılmıştır.

Yazma tekniği ile yapılmış mendiller genellikle, Amerikan bezi veya patiska
gibi pamuklu bezlerden kesilen, kare şeklindeki parçalara yapılmıştır. Son dönemde,
(19.yy.sonrası) yazma mendiller kalıp-kalem veya kalıpla yazma teknikleri ile
yapılmışlardır. Bu mendillerde genellikle 1/4 simetrik kompozisyon sistemi
kullanılmıştır. Bu mendiller desenlendirilirken, öncelikle, bir motif kumaşın bütün
kenarlarına basılarak bordür oluşturulur. Daha sonra, istenirse, bordürün içinde kalan
dört köşeye de aynı motif basılarak kompozisyon tamamlanır. Yazma tekniği ile
yapılmış mendiller genellikle 40 x 40 veya 45 x 45 cm. boyutlarındadır.

Bu bölümde son dönemde yapılmış, İstanbul yazma mendillerini örnekler


vererek inceleyeceğiz.

49
www.tdk.gov.tr
50
ÖNDER, Mehmet, Antika ve Eski eserler Kılavuzu, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Temmuz
1998, Ankara, s.172.
160

Resim 3.52. Kalıp-kalem yazma mendil.


161

Resim 3.52.a. Yazma mendilin detayı.

Çizim 3.49. Yazma mendilin motifi.

Yukarıda görülen mendil örneği, 1/4 simetrik kompozisyona sahiptir. ‘İbrik’


motifli desen kalıbı, kumaşın kenarlarına basılarak bordür oluşturulmuştur. Daha
sonra aynı kalıp, orta kalan boş alanların dört köşesine de basılarak kompozisyon
tamamlanmıştır. Kalıp-kalem tekniği ile yapılmış olan bu mendilin kontur içleri fırça
ile renklendirilmiştir. Pamuklu kumaşa yapılmış mendil örneği, mendillerde çok
rastlanan 45 x 45 cm boyutlarındadır.
162

Resim 3.53. Kalıp-kalem yazma mendil.


163

Resim 3.53.a. Yazma mendilin detayı.

Çizim 3.50. Yazma mendilin motifi.

Resimde görülen yazma mendil örneğinde, kıvrık dal ve yaprak motiflerinden


oluşan bir bordürle kompozisyon oluşturulmuştur. Kalıp-kalem tekniği ile yapılmış
olan bu örnekte, anilin boya ve kalıp ile basılan kontur içleri, indigo boya ve fırça ile
renklendirilmiştir. Pamuklu kumaş üzerine yapılan mendil, 45 x 45 cm.
boyutlarındadır.
164

Resim 3.54. Kalıp-kalem yazma mendil.


165

Resim 3.54.a. Yazma mendilin detayı.

Çizim 3.51. Yazma mendilin motifi.

Resimde görülen mendil örneğin, uçlarından yapraklar çıkan ince dallardan


oluşan motif kalıbı, kumaşın kenarlarına basılarak bordür oluşturulmuştur. Kalıp-
kalem tekniği ile yapılmış olan bu örnekte, yaprak motiflerinin içleri fırça ile
renklendirilmiştir. Pamuklu kumaş üzerine basılmış olan bu mendil 45 x 45 cm.
boyutlarındadır.
166

Resim 3.55. Kalıp-kalem yazma mendil.


167

Resim 3.55.a. Yazma mendilin detayı.

Çizim 3.52. Yazma mendilin motifi.

Yukarıda görülen yazma mendil örneğinde, armut motifleri kumaşın


kenarlarına basılarak bordür oluşturulmuş ve aynı motif kumaşın dört köşesine de
basılarak, 1/4 simetrik kompozisyon tamamlanmıştır. Kalıp-kalem tekniği ile
hazırlanmış mendilde desen kontorları kalıp ile basıldıktan sonra içleri, pembe, sarı
ve yeşil boya ile renklendirilmiştir. Pamuklu kumaş üzerine yapılmış olan mendil 45
x 45 cm. boyutlarındadır.
168

Resim 3.56. Kalıp-kalem yazma mendil.


169

Resim 3.56.a. Yazma mendilin detayı.

Çizim 3.53. Yazma mendilin motifi.

Yukarıda görülen yazma mendil örneğinde, kumaşın kenarlarına basılan motif


ile bordür deseni oluşturulmuş ve aynı kalıplar kumaşın dört köşesine de basılarak
1/4 simetrik kompozisyon tamamlanmıştır. Bu yazma mendil kalıp-kalem tekniği ile
pamuklu kumaş üzerine yapılmıştır. Çiçek desenli motif içleri fırça ile
renklendirilmiştir ve 42 x 43 cm boyutlarındadır.
170

3.1.6. Yastık Yüzü

Yatak ve divan yastıklarını, toz ve kirden korumak için kullanılan yüze yastık
yüzü denir.

Yastık yüzleri, yastığın her iki tarafının da kullanılabilmesine olanak


sağlayacak şekilde, işleme, aplike veya yazma gibi tekniklerle desenlendirilmiştir.
Yazma tekniği ile desenlendirilmiş olanlar genellikle kalıp-kalem yazmalardır ama
kalem işi veya kalıp yazma olanları da bulunmaktadır. Yastık yüzü olacak kare
şeklindeki kumaşın desenlendirilmeden önce, ortadan ikiye ayrıldığı varsayılır ve iki
kısım da aynı motiflerle desenlendirilip, renklendirilir. Desenlendirmede genellikle
bitkisel motifler kullanılır. Amerikan bezi veya patiska gibi kalın pamuklu
kumaşlarla yapılan yazma yastık yüzleri, genellikle, 90 x 90 veya 100 x 100 cm.
boyutlarındadır.

Bu bölümde, son dönem İstanbul yastık yüzlerini birkaç örnek vererek


inceleyeceğiz.
171

Resim 3.57. Kalıp-kalem yazma yastık yüzü.

Çizim 3.54. Yazma yastık yüzünün motifleri.

Yukarıda görülen yastık yüzü, kalıp-kalem tekniği ile yapılmış İstanbul


yazmalarındandır. Yastık yüzünün her iki tarafının da kullanılabilmesine olanak
sağlamak amacıyla, kare kumaş ortadan ikiye ayrılmış ve her iki tarafı da bitkisel
motifli kalıpların basılmasıyla desenlendirilmiştir.
172

Resim 3.58. Kalıp-kalem yazma yastık yüzü.

Çizim 3.55. Yastık yüzünün motifleri.

Örnekte görülen yastık yüzünde kare şeklindeki yazmalık kumaş ortadan


ikiye ayrılarak oluşan dikdörtgen alanlar 1/2 simetrik olarak desenlendirilmiştir.
Bitkisel motifli kalıpların basılmasıyla oluşan motif içleri fırça ile renklendirilmiştir.
Pamuklu kumaş üzerine yapılmış yastık yüzü 90 x 90 cm. boyutlarındadır.
173

Resim 3.59. Kalıp-kalem yazma yastık yüzü.

Çizim 3.56. Yastık yüzünün motifleri.

Yukarıda görülen yastık yüzü kalıp-kalem tekniği ile yapılmıştır. Yastığın her
iki tarafının da kullanılabilmesi için, yazmalık kare kumaş ikiye bölünerek simetrik
olarak desenlendirilmiştir. Kalıp ile kumaşa aktarılan motif içleri fırça ile
renklendirilmiştir. Pamuklu kumaş üzerine yapılmış bu örnek 90 x 90 cm.
boyutlarındadır.
174

Resim 3.60. Kalıpla yazma yastık yüzü.

Çizim 3.57. Yastık yüzünün motifleri.

Yukarıda görülen yazma köşe yastığı örneği, kare form içine hazırlanmış
olup, kalıp yazma tekniği ile, pamuklu kumaş üzerine yapılmıştır. Kumaşın iki
kenarında bordür şeklinde alan ayrılmış olup, buralara yarım elma motifi basılmıştır.
Ortada kalan bölüme ise Çengelköy motifi basılarak kompozisyon tamamlanmıştır.
175

3.1.7. Yağlık

Yağlık için, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü’nde şunlar


yazılıdır: “Yağlık; mendil adıdır. ‘Çevre’ de denilen ve şimdiki mendillerden büyük
olan yağlık ipek ve sırma ile işlenirdi. Mendilin; ipekli mendil, keten mendil, bekçi
mendili, aşçı mendili, enfiye mendili gibi nevileri vardır. Bu adın verilmeis eskiden
yemekten kalkınca el ve ağzın silinmesinde kullanılmış olmasından ileri gelmiş olsa
gerek”.51

Yağlıklar, halk arasında ‘peşkir’ olarak da adlandırılmaktadır. Peşkir için,


Antika ve Eski Eserler Kılavuzu’nda şunlar yazılıdır:

“Peşkir: Pamuk ve keten ipliğinden özel olarak dokunan el ve diz havlusu.


50 cm. eninde, 70-80 cm. boyundadır. Bazen de yer sofrasının çevresini dolanacak
kadar 2-2,5 m. uzunluğunda olur. İki ucu işlemeli ve saçaklıdır. İşlemeleri sırma,
renkli ibrişim ve ipliklerle gergeflerde yapılır. Topkapı Sarayı’nda örnekleri bulunan
‘saray peşkirleri’ daha çok süslüdür.”52

Geçmiş yüzyıllardan kalan ve bugün Topkapı Sarayı Müzesi’nde bulunan


yağlıkların birçoğu, batik (rezerve) yöntemi ile renklendirilmiştir. Bu örneklerin
baskı işlemi kalıp ile yapıldığından, bu yağlıklar, Saray envanterlerinde ‘Sırma
işlemeli, İstanbul yazması, yağlık’ olarak adlandırılmaktadır. Ayrıca bu yağlıkların,
19. ve 20. yüzyıllara ait oldukları da yine Saray envanterlerinde yazılıdır.

Burada, İstanbul yağlıklarını bir iki örnek vererek inceleyeceğiz.

51
PAKALIN, Mehmet Zeki, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü III, M.E.B. Devlet
Kitapları, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul, 1983, s.600.
52
ÖNDER, Mehmet, Antika ve Eski Esenler Kılavuzu, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Temmuz
1998, Ankara, s.202.
176

Resim 3.61. Yazma yağlık.

Yukarıda görülen yağlık, Topkapı Sarayı Müzesi’nde bulunan İstanbul


yazmalarına örnektir. Kumaşın orta bölümündeki alana kalıp ile kapatıcı (balmumu
ve parafin karışımı) basılmıştır. Böylece, baskı yapılan alanların zemin boyama
işlemi sırasında boya emmesi önlenmiştir. Daha sonra oluşan alanların içleri fırça ile
renklendirilmiştir.
177

Resim 3.62. Yazma yağlık.

Topkapı Sarayı Müzesi’nde bulunan bir başka yağlık yukarıda görülmektedir.


İstanbul’a özgü yazmalardan olan bu yazma batik (rezerve) yöntemi ile yapılmıştır.
Kapatıcı olarak kullanılan erimiş haldeki balmumu ve parafinin, kalıp ile
basılmasıyla oluşan alanlar, zemin boyama işlemi sırasında boya emmemiş ve bu
alanlarda bitkisel motifler oluşmuştur. Kaynatma işlemi yapılarak kapatıcı çıkarılmış
ve açığa çıkan motif içleri fırça ile renklendirilmiştir. Son olarak yağlığın kenarlarına
sırma ile bitkisel motifler işlenmiştir.
178

3.2. Günümüzde İstanbul’da Yazmacılık Sanatı

Günümüzde İstanbul’da ‘yazmacılık sanatı’ tamamen bitmiştir. Yazma adı


altında yapılıp satılan ürünlerin tamamına yakını serigrafi yöntemi ile basılan
ürünlerdir. Yapılan tespite göre bugün İstanbul’da iki atölyede üç usta, klasik
yöntemlerle yazma yapmakta ve bu sanatı zor şartlarda devam ettirmeye
çalışmaktadır. İstanmul yazması denilen yazmalar bugün ancak ilgili müzelerde ve
bazı özel koleksiyonlarda karşımıza çıkmaktadırlar. Bu bölüm, günümüzde
İstanbul’da yazmacılıkla uğraşan koleksiyoner, esnaf ve yazma ustalarından
bazılarıyla yapılan görüşmeleri içermektedir.

3.2.1. Günümüzde Bu Sanatla Uğraşan Kişiler

İstanbul’da günümüzde bu sanatla uğraşan kişilerin bazılarıyla yapılan


görüşmeler aşağıda verilmiştir.

Göksenin İLERİ (Yazma koleksiyoneri, İstanbul)

Göksenin İleri, Türkiye’nin sayılı folklorik giysi, takı ve yazma


kolleksiyonerlerinden. Yirmi yıldır yurdun çeşitli bölgelerinden topladığı parçalarla,
Fetih şenliklerinden, ulusal ve uluslararası toplantılara, festival ve fuarlara kadar
birçok organizasyona katılmış ve topladıklarını sergilemiştir.

Göksenin İleri’nin kolleksiyonunda, özellikle yazma baş örtüleri, önemli bir


yere sahip. Birçok ender bulunan yazma, İleri’nin koleksiyonunda yer alıyor ve
Balat’ta bulunan kendisine ait depoda özenle saklanıyor.53

Arsen ve Vahram KOVAN (Yazma Esnafları, İstanbul)

Arsen ve Vahram Kovan, tanınmış yazma ustalarından Kamer Kovan’ın


oğulları. Kamer Usta, kendisine ait yazma atölyesi kapanınca, 1966 yılında
Çakmakçılar Yokuşu’ndaki dükkânı açmış ve burada yazma satmaya başlamış.

53
Bu bilgiler Göksenin İleri ile yapılan görüşmeler sonucunda elde edilmiştir. Nisan 2005.
179

Aşağıda bu dükkânda çekilmiş, 1985 yılına ait bir fotoğrafta bu sanatla uğraşmış üç
usta görülmektedir (Resim 3.63).

Resim 3.63. Soldan sağa, Keğam Cerahyan (Yosmalıyan), Ohannes


Kılıçyan, Kamer Kovan.

Kamer Kovan’ın oğulları 1984 yılından beri bu dükkanda yazma satıyormuş.


Bu arada İkitelli Organize Sanayi Bölgesi’nde ahşap baskı yapılan bir atölye açmışlar
ama o da geçen sene teknolojiyle baş edemediklerinden kapanmıştır.

Bugün sattıkları yazmaların bir çoğunun desenini Arsen Kovan bilgisayarda


hazırlıyor ve bu yazmalar fabrikalarda serigrafi yöntemi ile basılıyor. Yazmacılığın
tamamen bitmemesi için çaba harcadıklarını belirten Arsen Kovan şöyle devam
ediyor; “Yazmalarımızın neredeyse % 80’i fabrikalarda basılıyor ama geri kalan
kısmını Tokat’ta Yusuf Gökdeniz’e, İstanbul’da ise Abdulkadir Sadi ve Ali Rıza
Arda Usta’ya bastırıyoruz. Amacımız ustaların atölyelerinin açık kalmasını
sağlayabilmek”.

Arsen Kovan, makineleşme konusunda ise şunları söylüyor, “Her yazma basan
usta değildir. Eskiden rekabet yoktu ve iyi ya da kötü, basılan bütün yazmalar
180

satılıyordu. Bugün ise karşımızda teknoloji var ve bu teknolojiyle başa çıkabilmek


imkansız gibi. Bu yüzden ustaların bastıkları yazmaların da olabildiğince iyi
olmasına dikkat ediyoruz. Bugün desenleri ve renkleri çok net olan baskılardan kısa
zamanda binlerce üretiliyor ama çok olan şeyin kıymeti de kalmıyor”.

Arsen Kovan bugün kalıpla yapılan yazmalara sadece turistlerin değer


veridğini ve tahta kalıpların da turistik eşya gibi Kapalıçarşı’da satılarak birer birer
yurtdışına götürüldüğünü söylüyor.54

Abdulkadir SADİ (Yazma Ustası, İstanbul)

Abdulkadir Sadi, yazmacılar tarafından bilinen adıyla Kadir Usta, 1964 Tokat
doğumlu. Yazmacılığı, tanınmış ustalardan olan babası Hasan Sadi’den öğrenmiş
(Resim 3.64.).

Resim 3.64. Abdulkadir Sadi.

54
Bu bilgiler Arsen ve Vahram Kovan ile yapılan kişisel görüşmeler sonucunda elde edilmiştir.
Haziran 2000.
181

Kadir Usta daha 7 yaşında bile yazma bastığını anlatıyor ve şöyle devam
ediyor; “İlkokul 1’de okuldan gelince Tokat’taki atölyemizde, kardeşim Durmuş
Sadi ile karakalem baskı yapardık. Daha sonra İstanbul’a taşındık. Yenikapı’da
atölyemiz vardı. 1972’den 1991’e kadar o atölyede çalıştık. Babamız şu anda
çalıştığımız Yedikule’deki atölyeyi aldı ve 1991’den 2001 yılına kadar burada yazma
bastık. 2001 yılında iş olmadığından atölyemizi kapattık.”

Kadir Usta günümüzde kalıpla baskıya ilginin çok az olduğunu ama serigrafi
baskı yapan atölyelerin çalıştıklarını söylüyor. Tokat’ta bulunan bir tek yazma
atölyesinin bile serigrafi baskı ile binlerce yazma bastığını belirtiyor ve şöyle devam
ediyor; “Bu meslekte 8 sene öncesine kadar gece gündüz çalışılıyordu. Kalıpla baskı
zaten çoktan tarih oldu ama serigrafi baskı yöntemi ile haftada altı yedi bin adet
yazma basardık. Fakat tekstil sanayiindeki son gelişmelerle artık baş edemiyoruz.”

Yetiştirdiğiniz usta veya çırak oldu mu diye sorduğumda ise Kadir Usta;
Tokat’tan gelen birçok kişiye yazmacılığı öğretmeye çalıştıklarını ama bu kişilerin 3-
4 ay kalıp gittiklerini, İstanbul’da kalanların ise başka mesleklere kaydıklarını ve en
iyi ihtimalle empirmeci olduklarını söylüyor ve ekliyor; “Halen yaşayan birkaç usta
sayabilirim ama hiçbiri yazmacılıkla uğraşmıyor. Mesela Ali Yeşilyayla.
Belgradkapı’da oturuyor ve 40 yaşında. Mesleği usta olan dayısından öğrenmiş ama
atölyeleri kapanmış. Bugün Merter’de empirme baskı atölyelerinde çalışıyor. Benim
de bir oğlum var. Tokat’ta okuyor, zaman zaman bize yardım ediyor ama yazmacılığı
sürdüreceğini sanmıyorum.”

Kadir Usta’da bugün empirme baskıda çalışmakta ve sipariş gelirse yazma


basmaktadır.55

55
Bu bölümdeki bilgiler Abdulkadir Sadi ile yapılan kişisel görüşmeler sonucunda elde edilmiştir.
Eylül 2005.
182

Ali Rıza ARDA (Yazma Ustası, İstanbul)

Ali Rıza Arda Usta 1954 yılında İstanbul Şehremini’de doğmuş ve tanınmış
ustalardan Şerafettin Yapar Usta’nın yeğeni.

Rıza Usta’ya yazmacılığı kimden öğrendiğini sorduğumda, “Ben gözümü


yazmayla açtım, zaten bütün ailem de yazmacıydı” diyor ve ekliyor; “Ben
İstanbul’da doğdum ve büyüdüm. Bir ara Tokat’a yazmacılığı öğrenmeye gittim. O
zamanlar kabacıydım, yani ince desenli yazmalar yapamazdım. Sonra İstanbul’a
geldim, girmediğim atölye kalmadı ve çok şey öğrendim.”

Usta’ya kalıplarınızı kim oyardı diye sorduğumda ise; şöyle cevap verdi;
“Tokat’ta Ünal Usta vardı ve gerçek bir ustaydı. O’nun ölümünden sonra Ermeni
olan Hanımyan Usta, daha sonra da Ermeni ustanın yetiştirdiği Rauf Usta oydu
kalıplarımızı. Rauf Usta’nın 1990 yılında ölümünden sonra ise İstanbul’da bir süre
kalıp oydurduk ama O da kabacıydı, ince kalıp oyamazdı. Bugün ise kalıp oyabilecek
kimse kalmadı.

Yazmacılığın zorluklarından ise şöyle bahsediyor Rıza Usta; “Bizim işimiz çok
zahmetli. Kontürü de ben basıyorum, renklendirmeyi de ben yapıyorum, yıkamayı da
ben. Çok zaman alıyor. Ama kazandığımız para emeğimizi karşılamıyor. Bu sene hiç
sipariş alamadık ama bu meslek hastalık gibi. Defalarca bıraktım yazmacılığı çünkü
karnımı doyuramaz olmuştum ama duramadım, tekrar başladım.”

Makinalaşma hakkında ne düşünüyorsunuz diye sorduğumda ise Rıza Usta


şöyle cevap verdi: “1972’lerde serigrafi baskı yapılmaya başlandı ve bizim işimiz
durdu. O zamanlar Keğam Usta ile Şile bezi kumaşa yazma yapıp elbise olarak
değerlendirmeyi düşündük. 1973-1992 tarihleri arasında elbisecilik altın çağını
yaşadı. Elbiseliklerle İstanbul yazmacıları iyi para kazandı. Sonra Tokat yazmacıları
da elbisecilik yapmaya başladı ama işi çoğulculuğa döktükten ve 1992’den sonra
elbisecilik de yavaşladı.”
183

Rıza Usta yazmacılığın bugünkü duruma gelmesinin nedenlerini ise şöyle


sıralıyor; “Yazmacılığı bu duruma biz getirdik. Hepimiz ailemizden gördüğümüzü
devam ettirdik, kimse yeni bir şey yapmadı. Dededen, babadan gördüğünü yapmak
ustalık değil. Birçok usta çırak yetiştirmedi, boya karışım oranlarını sır gibi sakladı
ve böylece kendi kuyumuzu kazdık. Kimi atölyeler yandı, kimisi kapandı. Son olarak
serigrafi baskının çıkmasıyla yazmacılık tamamen bitti. Ben de sanatı yaşatmak ve
karnımı doyurmak için devam etmeye çalışıyorum.”

Siz yazmacılığı kimseye öğretmediniz mi dediğimde ise Rıza Usta; “Turgut


diye birine mesleğin bütün inceliklerini öğrettim ama O’da bugün marangozluk
yapıyor. Zaten İstanbul’da üç usta kaldık.” dedi ve ekledi “Bizim mesleğimiz iyi
yapılırsa çok ekmek yedirir ve yedirdi de. Bu yüzden eskiden İstanbul’un Kandilli,
Yenikapı, Üsküdar, Silivrikapı, Kuzguncuk, Samatya, Kumkapı gibi semtleri yazma
atölyeleriyle doluydu. Nice Ustalar geldi geçti. Özellikle Ermeni ve Rum ustalar çok
başarılıydılar ve çoğunun atölyesi Kumkapı’daydı. Bazılarının isimleri şunlardı,
Agop Usta, Vahey Usta, Tenekeci Garbiz Usta, Kevork Usta, Artin Usta, Şimohon
Usta, Kısa Ohannes Usta, Ohannes Kılıçıyan (Gözlüklü Ohannes Usta) ve Keğam
Cerahyan Türklerden de birkaç usta sayayım: Üsküdar’da atölyesi olanlarından
bazıları Arabacının Hanımı, Orhan Usta, Şaban Usta ve Ayşe Bacı’ydı.
Mevlanakapı’da Şerafettin Yapar Usta, Yenikapı’da Hasan Sadi (Yabakulak Hasan
Usta), Kamer Kovan Usta, Silivrikapı’da Salim Usta, Kıvırcık Hasan Usta ve yine
Kumkapı’da Taytıs Mustafa Usta. O kadar usta vardı ki, aynı isimde olanları ayırmak
için lakap takılırdı ve lakaplarıyla bilinirlerdi.”

Bugün Rıza Usta zor şartlarda, Yedikule’deki atölyesinde çalışmaya devam


ediyor. En çok üzüldüğü ise yaptığı işin değerini kimsenin anlamaması ve özellikle
gençlerin yazmacılığı hiç tanımıyor olması.56

56
Bu bilgiler Ali Rıza Arda ile yapılan kişisel görüşmeler sonucunda elde edilmiştir. Eylül 2005.
184

Nedim YAPAR (Yazma Ustası, İstanbul)

Nedim Yapar, 1958 Şehremini doğumlu. Tanınmış ustalardan Şerafettin


Yapar’ın oğlu. Nedim Usta, mesleği babasından öğrenmiş. Babası da, dedesi ve
dayısından. Şerafettin Usta 1989 yılında ölünce Mevlanakapı’daki atölye Nedim
Usta’ya kalmış. Aşağıda Nedim Usta, bugün halen açık olan atölyesinde
görülmektedir (Resim 3.65).

Resim 3.65. Nedim Yapar.

Atölyede halen birçok eski ahşap kalıp bulunuyor. Çoğunu 1990 yılında ölen
Rauf Usta oymuş. Nedim Usta da bugün yazmacılığın tamamen bittiğini
savunanlardan. Kendisi de bazı tekstil firmalarına elbise basarak ayakta kalmaya
çalışıyor ve şöyle diyor, “Bugün yazma diye piyasada satılanlara ancak baskı
denilebilir. Ne yapım tekniğinin, ne renklerinin, ne de desenlerinin yazma ile alâkası
yok. Yazma emek ve sabır ister.” ve ekliyor, “Bugün yazmacılığın bu durumda
olması bizleri çok üzüyor ama bizim elimizden de hiçbir şey gelmiyor.”57

57
Bu bilgiler Nedim Yapar Usta ile yapılan kişisel görüşmeler sonucunda elde edilmiştir. Eylül 2005.
185

Burada, günümüzde yazmacılık sanatı ile uğraşan Mehmet Hamdi


Eyüboğlu’ndan bahsetmeden önce, yazmacılığı bir sanat olarak ele almış ve bugün
hayatta olmayan Bedri Rahmi Eyüboğlu’ndan bahsetmekte yarar görüyorum.

Bedri Rahmi EYÜBOĞLU (Yazma sanatçısı, İstanbul)

Tanınmış ressamlardan Bedri Rahmi Eyüboğlu ve Eren Eyüboğlu, 1950 yılında


Paris’te gördükleri bir sergide el işlerinin zenginliğinden çok etkilenmişler ve yazma
sanatına merak salmışlardır. Bu konuda Eren Eyüboğlu şöyle demiştir: “Yurda
dönüşte yepyeni bir heyecanla yazma sanatına sarılıyoruz. Bu güzelim geleneksel
halk sanatının olanaklarından yararlanıyoruz. Ona kendi motiflerimizle, çağdaş
anlayışla yeni bir can, yeni bir tat katmaya çabalıyoruz.”58 Aşağıda Eren Eyüboğ-
lu’na ait ‘balıklar’ isimli, 1980 yılında yapılmış yazma görülmektedir (Resim 3.66).

Resim 3.66. ‘Balıklar’ isimli yazma.

58
EDGÜ, Ferit, Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun Yaşam Öyküsü, Yaşayan Bedri Rahmi Sergi
Tanıtmalığı, VAKKO Yayını, 1976
186

Bu tarihten sonra yazmacılığı, Çengelköy ve Fıstıkağacı’ndaki atölyelerde


ustalarından öğrenen Bedri Rahmi Eyüboğlu, çok geçmeden kendi atölyesinde
yazma basmaya başlamıştır. Aşağıda Bedri Rahmi Eyüboğlu’na ait, 1982 yılında
yapılmış, ‘İbrik’ isimli yazma görülmektedir ve 35 x 35 cm. boyutlarındadır (Resim
3.67.).

Resim 3.67. ‘İbrik’ isimli yazma.

Mehmet Hamdi Eyüboğlu’nun anlattığına göre; Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun


amacı, yazmayı resimden ayırmayarak, resmi halka götürmek, ayrıca kendi
tasarladığı yeni motiflerle, bu sanatın yaygınlaşmasını sağlamaktı.

Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun ilk yazma sergisi, 27 Mart 1951 yılında İstanbul’da
açılmıştır ve sergi davetiyesinde şunlar yazılmıştır:
187

“Yazma halkın malıdır. Yazma az ve öz değerlerle yapılır.


Yazma renkleri ve biçimleri hayata karıştırır…
Yazma insana ferahlık, sevinç verir…
Darısı resmin başına!”59

Bedri Rahmi Eyüboğlu yazma sanatında, hiç kullanılmamış desenleri tasarlayıp


bunları hazırlattığı ahşap kalıplarla basmıştır. Zamanla daha büyük kalıplar
hazırlamak isteyen Eyüboğlu, strafordan kalıp oyarak bunları basmak gibi farklı
yöntemler de uygulamıştır. Daha sonra yazmanın küçük ebatlı olma zorunluluğu
ortadan kalkmıştır. Aşağıda, Bedri Rahmi Eyüboğlu’na ait strafordan oyulmuş
‘karadut’ isimli motif kalıbı ve bu kalıpla 1951 yılında basılmış yazma görülmektedir
(Resim 3.68., Resim 3.69.).

Resim 3.68. ‘Karadut’ isimli motif kalıbı.


188

Resim 3.69. ‘Karadut’ motifli yazma.

Bedri Rahmi Eyüboğlu bir dönem Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nde,


öğrencilere yazmacılık hakkındaki bilgilerini aktarmış ve çeşitli uygulamalar
yapmıştır. Aşağıda Bedri Rahmi Eyüboğlu’na ait 1990 yılında yapılmış, ‘İğdeli
gelin’ isimli yazma görülmektedir, 90 x 125 cm. boyutlarındadır (Resim 3.70).

Resim 3.70. ‘İğdeli gelin’ isimli yazma.

59
YALMAN, Tunç, Bedri Rahmi Yazma Sergisi, Vatan Gazetesi, 28 Mart 1951.
189

Bedri Rahmi Eyüboğlu yazmacılık sanatına öyle gönül vermiştir ki yazma


destanını yazmıştır.

Yazma Destanı

Söylemesi benden, çalıp oynaması Sulukule’den,


Yazmacı güzeli Binnaz, hastır boyaları çıkmaz
Çil çil olmuş boyadan koltuk altları
Yıldız yıldız benleri var sayılmaz.
Yazmacı güzeli onaltı yaşında
Her yanı boya içinde ama alnı açık, aklı başında
Birde karanfili var kulağının arkasında, pembe pembe güler
Yazmacı güzeli Binnaz, hem yazma basar, hem şarkı söyler:
Yazmacı güzeli Binnaz, hastır boyaları çıkmaz.
Her şeyin hası var bu dünyada
Fırının hası var, ekmeğin hası,
Bahçenin hası var, gülün hası,
Çeliğin hası var, insanın hası
Gel gör ki her şeyin hası çarşıda satılmaz.
Yazmacı güzeli Binnaz, hastır boyaları çıkmaz.
Hele bir yeşili var zehir yeşili
Bir defa bulaşmıya görüsn yüzüne gözüne
Vallahi billahi çıkmaz
Hamama da gitsen çıkmaz.
Buna cehri derler (cehri)
Hele bir aklına emsiye görsün sarıya boyar bütün şehri
Cehri dediğin küçük bir tohum
Kaynatırken buram buram Temmuz kokar, tarla kokar, bal kokar.
Buna kırmız derler, kırmızı değil,
Çinimaçinden gelirmiş fitarihinde.
Buğday gibi ekilip biçilerek
Hasadı yapılırmış fitarihinde.
190

Buna al bakam derler, buna mor


Neyin nesi olduğunu Şaban ustaya sor.
Şaban usta Üsküp’ten gelmiş geleli, otuz yıl olmuş
Üsküdar’da Fıstık ağacından bir tezgâh kurmuş
Aklını fikrini yazmaya vermiş.
Dili birazcık Üsküb’e ç alar
Meselâ, gel bir yemek yiyelim, demez de
Yiyelim bir yemek, der…
Şipşak bir sofra kurulur
Tezgahın üstüne bir yazma serilir
Bir yumrukta iki baş soğan kırılır
Dört beşkalem pirzola, burcu burcu kekik
Sanki ömrümüzde yemek yemedik.
Kaynar kaynar balmumuna daldırır
Ihlamur ağacından oyarlar kalıbı
Bir kalıpla onbin yazma basılır.
Kalıp değip geçme, yürek ister, bilek ister, göz ister
Onbinlerce çarpılır birin ayıbı
Kalıbın hasını da Hanımyan oyar
Hanımyan altmışbeş yaşındadır
Galata kulesi kadar yerli, Kız kulesi kadar turfandadır
Bir ellerini görsen baylırsın
Asur elleri gibi küt küt, çentik çentik emektar eller
Binlerce kalıp oymuş bugüne kadar
Onbinlerce yazma dağda bayırda onun şarkısını söyler
Yazmalar uçun, yayladan geçin
Has rengi, has biçimi, has insanı seçin yazmalar…
Yazmalar uçun, yayladan geçin
Has rengi, has biçimi, has insanı seçin yazmalar…
Yazma üstüne ne söylesem az,
En belalısı siyah üstüne beyaz.
Yazmanın siyahı sıcak ister hamam sıcağı
191

Sıcak bir şey değil ama, siyah boyanın dumanı


Ne dini vardır, ne imanı
Yazmacıları yıldıran budur
Bu duman çökertir elmacık kemiklerini
Akide şekeri gibi gülen gözleri bulanır
Duman değil zehir, can mı dayanır?
Sonra yazmalar serilir çimene kandil kandil
Işıktan, renkten, nakıştan bir bayram kurulur
Davul zurna sesleri gelir uzaktan
İnsan eliyle tabiat gücü baya güreşirler
Daha sonra Bağlarbaşından denize inilir.
Yazma dediğin balık misali akar suya, diri suya bayılır
Boğazın suları kütür kütür
Has olmayan ne varsa söker götürür
En sonunda yazmalar havalanır öbek öbek
İstanbul’dan deniz kokan, yosun kokan merhaba!
Yurdun her yanına uçup gidecek
Yazmalar uçun yayladan geçin
İyiyi, güzeli, temizi seçin yazmalar!

Mehmet Hamdi EYÜBOĞLU (Yazma sanatçısı, İstanbul)

Mehmet Hamdi Eyüboğlu, babasının çizdiği yoldan ilerlemiştir. Strafordan


oyarak hazırladığı kalıpları kullanarak, anilin boya ile kontur basmakta ve fırça
kullanarak rengarenk akrilik boyalar ile, içlerini renklendirmektedir. Bugün Mehmet
Eyüboğlu’na ait atölyede strafordan oyulmuş yüzlerce kalıp bulunmaktadır. Aşağıda
strafordan oyulmuş balık ve insan figürlü kalıplar ile yapılmış masa örtüsünün detayı
görülmektedir (Resim 3.71.).
192

Resim 3.71. Balık ve insan figürlü yazma masa örtüsünün detayı.


193

4. SONUÇ

Geçmişte yazma tekniği ile yapılmış ürünler Türk toplumunun kültürünün bir
parçası olarak doğumdan ölüme kadar günlük hayatın her aşamasında yoğun olarak
kullanılmıştır. Kadınlar, başlarını rengârenk yazma baş örtüleriyle örtmüşler, yazma
seccadeler kullanmışlar, çeyizlerini yazma bohçalara sarmışlar, yazma yorgan yüzü,
yastık yüzü, mendil ve yağlıkları bol miktarda kullanmışlardır.

Zaman içinde meydana gelen sosyal ve kültürel değişimlerle yazmalar Türk


halkı için önemini yitirmeye başlamıştır. Özellikle İstanbul’un bir dönem başkent
olması, çevresinde gelişen akımlardan çok çabuk etkilenmesine neden olmuştur.
İmparatorluğun son döneminde, Batı hayranlığı nedeniyle, Avrupalı’nın adetleri,
giyim kuşamı İstanbul’daki bazı çevreler tarafından taklit edilmeye başlanmıştır.
Kentli kadınların bir kısmı başlarını açmışlar, bir kısmı da yazma baş örtüleri yerine
endüstriyel ürünleri kullanmaya başlamışlardır. Zamanla, Türk halkının kültürün bir
parçası olan ve geleneksel yöntemlerle üretilen yazmaların kullanımı azalmıştır.

Buna bağlı olarak sanayileşmenin de etkisiyle yazmacılık çöküş dönemine


girmiştir. Serigrafi yöntemiyle kısa zamanda ve klasik yazma yöntemlerine göre daha
az emek sarfederek, yığın üretimi yapmak mümkün olmuştur. Bu yöntemle yapılan
ürünlerin ucuzluğu sebebiyle tercih edilmesiyle, klasik yöntemlerle çalışan kişiler
sanayi ile rekabet edemeyerek atölyelerini kapatmak zorunda kalmışlardır.

Oysa klasik yöntemlerle yapılmış yazmaların sanatsal değerini sanayi


ürünlerinde bulmak mümkün olmadığı gibi kıyaslanmaları da doğru değildir.

Günümüzde Batı’nın el sanatlarına ilgisinin artmasıyla, bizim de kendi


kültürümüzün parçası olan geleneksel ürünlere verdiğimiz değer artmaktadır. Bu
durum kaybolmaya yüz tutmuş el sanatlarımızı canlandırmamıza olanak
sağlamaktadır.

Bugün Anadolu’nun birkaç ilinde, sınırlı sayıda yazma atölyesi bulunmaktadır.


İstanbul’da ise, tespit ettiğimiz iki atölyede üç usta, bu sanatı zor şartlarda devam
ettirmektedir.
194

Yazmacılık sanatının yaşatılabilmesi için yapılması gerekenler şunlardır;


öncelikle elde kalan sınırlı sayıdaki, geçmiş dönemlere ait yazmanın belgelenmesi
gerekmektedir. Daha sonra müze ve koleksiyonerlerin halk kültürüne ait karakteristik
parçaların saklanması, yok olmasının önlenmesi ve tanıtılması konusunda duyarlı
olmaları gerekmektedir. Oysa bugün mevcut müzelerde yazma sanatının ürünlerine
yeterince önem verilmemektedir.

Yazmacılığın tanıtımı konusunda eğitim kurumlarına da büyük görev


düşmektedir. Yazmacılığın özellikle akademik eğitim programları içinde yer alması
ve yaşayan birkaç ustanın bilgi birikimlerinden yararlanarak, bu bilgilerin
öğrencilere aktarılması gerekmektedir. Bu bakış açısıyla geleneksel yöntem ve
malzemeler kullanarak, eski örneklerin hem tıpkı üretimlerinin yapılması hem de
yeni tasarımlarla yazmanın güncelleştirilmesi gerekmektedir. Bu konuda geleneksel
kültüre değer veren modacılara ve sanatçılara da büyük görev düşmektedir.
Günümüz yaşantısına uygun hale getirilmiş veya sanatsal düzeyde önerilerle halkın
dikkatini yazmaya çekmek ve yazmacılığın yeniden gündeme getirilmesini sağlamak
mümkündür. Son olarak yerel idarelerin de bu konuda üzerlerine düşenleri
yapmaları, bölgelerindeki bu sanat kolunu, güncel gereksinimlerine yönelik olarak
değerlendirmeleri ile yazmacılığın yaşatılmasına katkıda bulunmaları gerekmektedir.

Bu tespitleri geleneksel halk sanatlarımızdan yazmacılığın yok olmasını


önleyecek başlıca çalışmalar olarak görmekteyim.
195

5. EKLER

Ek-1. Son Dönem İstanbul Yazmalarında Kullanılan, Nedim Yapar Usta’ya Ait
Kalıplardan Baskı Örnekleri

Örnek 5.1
196

Örnek 5.2
197

Örnek 5.3
198

Örnek 5.4
199

Örnek 5.5
200

Örnek 5.6
201

Örnek5.7
202

Örnek 5.8
203

Örnek 5.9
204

Örnek 5.10
205

Örnek 5.11
206

Örnek 5.12
207

Örnek 5.13
208

Örnek 5.14
209

Örnek5.15
210

Örnek 5.16
211

Örnek 5.17
212

Örnek 5.18
213

Örnek 5.19
214

Örnek 5.20
215

Örnek 5.21
216

Örnek 5.22
217

Örnek 5.23
218

Örnek 5.24
219

Örnek 5.25
220

Örnek 5.26
221

Örnek 5.27
222

Örnek 5.28
223

Örnek 5.29
224

Örnek 5.30
225

Örnek 5.31
226

Örnek 5.32
227

Örmek 5.33
228

Örnek 5.34
229

Örnek 5.35
230

Örnek 5.36
231

Örnek 5.37
232

Örnek 5.38
233

Örnek 5.39
234

Örnek 5.40
235

Örnek 5.41
236

Örnek 5.42
237

Örnek 5.43
238

Örnek 5.44
239

Örnek 5.45
240

Örnek 5.46
241

Örnek 5.47
242

Örnek 5.48
243

Örnek 5.49
244

Örnek 5.50
245

Ek-2. Resim Kaynakları

Resim 2.1. Reyhan Kaya, Türk Yazmacılık Sanatı. Sayfa 11.


Resim 2.2. Reyhan Kaya, Türk Yazmacılık Sanatı. Tablo 39.
Resim 2.3. Reyhan Kaya, Türk Yazmacılık Sanatı. Tablo 19.a.
Resim 2.4. Ali Rıza Arda koleksiyonu, Fot: Didem Öz.
Resim 2.5. Ali Rıza Arda koleksiyonu, Fot: Didem Öz.
Resim 2.6. Ali Rıza Arda koleksiyonu, Fot: Didem Öz.
Resim 2.7. Reyhan Kaya, Türk Yazmacılık Sanatı. Tablo 67.
Resim 2.8. Reyhan Kaya, Türk Yazmacılık Sanatı. Tablo 22.
Resim 2.9. Ali Rıza Arda koleksiyonu, Fot: Didem Öz.
Resim 2.10. Ali Rıza Arda koleksiyonu, Fot: Didem Öz.
Resim 2.11. Topkapı Sarayı Müzesi, Silahtar Hazinesi deposu Env.no: 39/4939.
Resim 2.12. Ali Rıza Arda koleksiyonu, Fot: Didem Öz.
Resim 2.13. Ali Rıza Arda koleksiyonu, Fot: Didem Öz.
Resim 2.14. Ali Rıza Arda koleksiyonu, Fot: Didem Öz.
Resim 2.15. Ali Rıza Arda koleksiyonu, Fot: Didem Öz.
Resim 2.16. Göksenin İleri koleksiyonu.
Resim 2.17. Mehmet Hamdi Eyüboğlu koleksiyonu, Fot: Didem Öz.
Resim 2.18. Antikacı Leyla Seyhanlı, Fot: Didem Öz.
Resim 2.19. Altın eller, Kültür Bakanlığı Sultanahmet Düzenlemesi 2005.
Resim 2.20. Ali Rıza Arda koleksiyonu, Fot: Didem Öz.
Resim 2.21. Fot:Didem Öz.
Resim 2.22. Ali Rıza Arda atölyesi, Fot: Didem Öz.
Resim 2.23. Nedim Yapar atölyesi, Fot: Didem Öz.
Resim 2.24. Ali Rıza Arda atölyesi, Fot: Didem Öz.
Resim 2.25. Nedim Yapar koleksiyonu, Fot: Didem Öz.
Resim 2.26. Nedim Yapar atölyesi, Fot: Didem Öz.
Resim 2.27. Nedim Yapar koleksiyonu, Fot: Didem Öz.
Resim 2.28. Ali Rıza Arda atölyesi, Fot: Didem Öz.
Resim 2.29. Göksenin İleri koleksiyonu, Fot: Didem Öz.
Resim 2.30. Nedim Yapar koleksiyonu, Fot: Didem Öz.
246

Resim 2.31. Ali Rıza Arda koleksiyonu, Fot: Didem Öz.


Resim 2.32. Ali Rıza Arda koleksiyonu, Fot: Didem Öz.
Resim 2.33. Ali Rıza Arda koleksiyonu, Fot: Didem Öz.
Resim 2.34. Nedim Yapar koleksiyonu, Fot: Didem Öz.
Resim 2.35. Antikacı Leyla Seyhanlı, Fot: Didem Öz.
Resim 2.36. Ali Rıza Arda koleksiyonu, Fot: Didem Öz.
Resim 2.37. Ali Rıza Arda koleksiyonu, Fot: Didem Öz.
Resim 2.38. Fot: Didem Öz.
Resim 2.39. Reyhan Kaya, Türk Yazmacılık Sanatı, Tablo 9.
Resim 2.40. Göksenin İleri koleksiyonu, Fot: Didem Öz.
Resim 2.41. Reyhan Kaya, Türk Yazmacılık Sanatı, Tablo 31.
Resim 2.42. Reyhan Kaya, Türk Yazmacılık Sanatı, Tablo 32.
Resim 2.43. Reyhan Kaya, Türk Yazmacılık Sanatı, Tablo 11.
Resim 2.44. Reyhan Kaya, Türk Yazmacılık Sanatı, Tablo 17.
Resim 2.45. Reyhan Kaya, Türk Yazmacılık Sanatı, Sayfa 76.
Resim 2.46. Reyhan Kaya, Türk Yazmacılık Sanatı, Sayfa 79.
Resim 2.47. Reyhan Kaya, Türk Yazmacılık Sanatı, Sayfa 79.
Resim 2.48. Tugay Duran, Anadolu’da Dünden Bugüne Tekstilde El Baskıcılığı.
Resim 2.49. Tugay Duran, Anadolu’da Dünden Bugüne Tekstilde El Baskıcılığı.
Resim 2.50. Göksenin İleri koleksiyonu, Fot: Didem Öz.
Resim 2.51. Reyhan Kaya, Türk Yazmacılık Sanatı, Tablo 36.
Resim 2.52. Reyhan Kaya, Türk Yazmacılık Sanatı, Tablo 13.
Resim 2.53. Reyhan Kaya, Türk Yazmacılık Sanatı, Tablo 38.
Resim 3.1. Topkapı Sarayı Müzesi, Silahtar Hazinesi Deposu, Env.no: 39/1253
Resim 3.2. Topkapı Sarayı Müzesi, Silahtar Hazinesi Deposu, Env.no: 39/1243
Resim 3.3. Topkapı Sarayı Müzesi, Silahtar Hazinesi Deposu, Env.no: 39/1250
Resim 3.4. Topkapı Sarayı Müzesi, Silahtar Hazinesi Deposu, Env.no: 39/1249
Resim 3.5. Topkapı Sarayı Müzesi, Silahtar Hazinesi Deposu, Env.no: 39/1267
Resim 3.6. Kemal Türker, Ağaç Baskı Tokat Yazmaları, Resim 53, s.33.
Resim 3.7. Nedim Yapar koleksiyonu, Fot: Didem Öz.
Resim 3.8. Nedim Yapar koleksiyonu, Fot: Didem Öz.
Resim 3.9. Göksenin İleri koleksiyonu, Fot: Didem Öz.
247

Resim 3.10. Göksenin İleri koleksiyonu, Fot: Didem Öz.


Resim 3.11. Göksenin İleri koleksiyonu, Fot: Didem Öz.
Resim 3.12. Göksenin İleri koleksiyonu, Fot: Didem Öz.
Resim 3.13. Göksenin İleri koleksiyonu, Fot: Didem Öz.
Resim 3.14. Göksenin İleri koleksiyonu, Fot: Didem Öz.
Resim 3.15. Göksenin İleri koleksiyonu, Fot: Didem Öz.
Resim 3.16. Göksenin İleri koleksiyonu, Fot: Didem Öz.
Resim 3.17. Göksenin İleri koleksiyonu, Fot: Didem Öz.
Resim 3.18. Göksenin İleri koleksiyonu, Fot: Didem Öz.
Resim 3.19. Reyhan Kaya, Türk Yazmacılık Sanatı, Tablo 19.
Resim 3.20. Topkapı Sarayı Müzesi, Silahtar hazinesi deposu, Env.no: 39/1270.
Resim 3.21. Reyhan Kaya, Türk Yazmacılık Sanatı, Tablo 78.
Resim 3.22. Göksenin İleri koleksiyonu, Fot: Didem Öz.
Resim 3.23. Antikacı Leyla Seyhanlı, Fot: Didem Öz.
Resim 3.24. Antikacı Leyla Seyhanlı, Fot: Didem Öz.
Resim 3.25. Antikacı Leyla Seyhanlı, Fot: Didem Öz.
Resim 3.26. Reyhan Kaya, Türk Yazmacılık Sanatı, Tablo 66.
Resim 3.27. Antikacı Leyla Seyhanlı, Fot: Didem Öz.
Resim 3.28. Antikacı Leyla Seyhanlı, Fot: Didem Öz.
Resim 3.29. Antikacı Leyla Seyhanlı, Fot: Didem Öz.
Resim 3.30. Antikacı Leyla Seyhanlı, Fot: Didem Öz.
Resim 3.31. Antikacı Leyla Seyhanlı, Fot: Didem Öz.
Resim 3.32. Antikacı Leyla Seyhanlı, Fot: Didem Öz.
Resim 3.33. Antikacı Leyla Seyhanlı, Fot: Didem Öz.
Resim 3.34. Reyhan Kaya, Türk Yazmacılık Sanatı, Resim 52, s.87.
Resim 3.35. Reyhan Kaya, Türk Yazmacılık Sanatı, Tablo 50.
Resim 3.36. Reyhan Kaya, Türk Yazmacılık Sanatı, Tablo 49.
Resim 3.37. Reyhan Kaya, Türk Yazmacılık Sanatı, Tablo 48.
Resim 3.38. Reyhan Kaya, Türk Yazmacılık Sanatı, Tablo 18.
Resim 3.39. Reyhan Kaya, Türk Yazmacılık Sanatı, Tablo 46.
Resim 3.40. Reyhan Kaya, Türk Yazmacılık Sanatı, Tablo 52.
Resim 3.41. Reyhan Kaya, Türk Yazmacılık Sanatı, Tablo 53.
248

Resim 3.42. Reyhan Kaya, Türk Yazmacılık Sanatı, Tablo 47.


Resim 3.43. Reyhan Kaya, Türk Yazmacılık Sanatı, Tablo 20.
Resim 3.44. Reyhan Kaya, Türk Yazmacılık Sanatı, Tablo 45.
Resim 3.45. Reyhan Kaya, Türk Yazmacılık Sanatı, Tablo 55.
Resim 3.46. Reyhan Kaya, Türk Yazmacılık Sanatı, Tablo 54.
Resim 3.47. Reyhan Kaya, Türk Yazmacılık Sanatı, Tablo 75.
Resim 3.48. Reyhan Kaya, Türk Yazmacılık Sanatı, Tablo 76.
Resim 3.49. Antikacı Leyla Seyhanlı, Fot: Didem Öz.
Resim 3.50. Antikacı Leyla Seyhanlı, Fot: Didem Öz.
Resim 3.51. Antikacı Leyla Seyhanlı, Fot: Didem Öz.
Resim 3.52. Antikacı Leyla Seyhanlı, Fot: Didem Öz.
Resim 3.53. Antikacı Leyla Seyhanlı, Fot: Didem Öz.
Resim 3.54. Antikacı Leyla Seyhanlı, Fot: Didem Öz.
Resim 3.55. Antikacı Leyla Seyhanlı, Fot: Didem Öz.
Resim 3.56. Antikacı Leyla Seyhanlı, Fot: Didem Öz.
Resim 3.57. Reyhan Kaya, Türk Yazmacılık Sanatı, Resim 64, s.100.
Resim 3.58. Reyhan Kaya, Türk Yazmacılık Sanatı, Tablo 74.
Resim 3.59. Reyhan Kaya, Türk Yazmacılık Sanatı, Tablo 73.
Resim 3.60. Ev Tekstili Dergisi, Sayı 31, Kasım 2001, s.44.
Resim 3.61. Topkapı Sarayı Müzesi, Silahtar Hazinesi Deposu.
Resim 3.62. Reyhan Kaya, Türk Yazmacılık Sanatı, Tablo 41.
Resim 3.63. Fot: Arsen Kovan.
Resim 3.64. Fot: Didem Öz.
Resim 3.65. Fot: Didem Öz.
Resim 3.66. Hüseyin Gündüz koleksiyonu, Fot: Didem Öz
Resim 3.67. Mehmet Hamdi Eyüboğlu koleksiyonu, Fot: Didem Öz.
Resim 3.68. Mehmet Hamdi Eyüboğlu koleksiyonu, Fot: Didem Öz.
Resim 3.69. Hüseyin Gündüz koleksiyonu, Fot: Didem Öz.
Resim 3.70. Mehmet Hamdi Eyüboğlu koleksiyonu, Fot: Didem Öz.
Resim 3.71. Mehmet Hamdi Eyüboğlu koleksiyonu, Fot: Didem Öz.
NOT: Kaynağı, Reyhan Kaya, Türk Yazmacılık Sanatı olarak gösterilen resimlerin
asılları, yazarın da açıkladığı gibi, Kenan Özbel koleksiyonunda bulunmaktadır.
249

6. KAYNAKLAR

Kitaplar

ALBAYRAK, Sadık, Osmanlı’da sosyal yapı ve İstanbul (60 orijinal belge ışığında).

AND, Metin, 16.yüzyılda İstanbul, Kent. Saray. Günlük Yaşam, Akbank Kültür ve
Sanat Kitapları 59, Tayf basım, İst. 1993.

ARSEVEN, Celal Esad, Eski İstanbul, Çelik Gülersoy Vakfı, İstanbul kütüphanesi
yayınları, Etüdler 1, 1989.

ASLANAPA, Oktay, Türk Sanatı, Evrim matbaacılık, Remzi kitabevi, İst.1984,


s.358-363.

CELAL, Musahipzade, Eski İstanbul yaşayışı, 500. Yıl Serisi, Türkiye Yayınevi.

DÖLEN, Emre, Tekstil tarihi, İst. 1992, s.54.

EROL, Turan, Günümüz Türk resminin oluşum sürecinde Bedri Rahmi Eyüboğlu,
Yetişme koşulları, sanatçı kişiliği, Cem Yayınevi, İst. 1984, s.106-109.

GÖZEN, Sabih, Tekstil sanayiinde film baskısı, Baha matbaası, İst. 1963, s.8-11.

KAL’A, Ahmet, İstanbul külliyâtı I, İstanbul Ahkâm defterleri, İstanbul Esnaf Tarihi
1, İstanbul araştırmaları merkezi, İstanbul 1997.

KAL’A, Ahmet, İstanbul Külliyâtı VIII, İstanbul Ahkâm defterleri, İstanbul Esnaf
Tarihi 2, İstanbul araştırmaları merkezi, İstanbul 1998.

KARAMAN, Hayrettin-ÖZEK, Ali, Kur’ân-ı Kerîm ve açıklamalı meâli, Türkiye


Diyanet Vakfı Yayınları/86-A. Ankara 2000, s.352.

KAYA, Reyhan, Türk yazmacılık sanatı, Çeltüt matbaacılık kol.şti.

KOÇU, Reşad Ekrem, Türk Giyim Kuşam ve Süslenme Sözlüğü, Başnur Matbaası,
Sümerbank kültür yayınları: 1, Ankara 1967.

PAKALIN, Mehmet Zeki, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü I, M.E.B.


Devlet Kitapları, Milli Eğitim Basımevi, 3.Basım, İstanbul 1983.

TÜRKER, Kemal, Ağaç Baskı Tokat Yazmaları, Türkiye İş Bankası Kültür


Yayınları.
250

Makaleler

ALKAŞI, Ayten, “Yazmalar ve İğne Oyaları”, İlgi Dergisi, Sayı 105, Kış 2003.

CİNLİOĞLU, Halis, “Yazmacılık”, Ev Tekstili Dergisi, Sayı 20, s.58.

DURUL, Yusuf, “Kandilli Yazmaları”, Türkiyemiz Dergisi, Şubat 1978, Yıl 8, Sayı
24.

FIRAT, Nuran İnci, “Yemeni Denilen Yazma Başörtülerimiz”, Kültür Sanat Dergisi,
Aralık 1989, Sayı 4.

GÖRGÜNAY, Neriman-KUTLU, M. Muhtar, “Elazığ Çit Baskıcılığı”, Türkiyemiz


Dergisi, Sayı 37, Haziran 1982, s.10-14.

KAYA, Reyhan, “Batik Tekniği ve Yazma”, Türkiyemiz Dergisi, Sayı 25, Haziran
1978, s.10-15.

ORAL, Gülşin, “Yazmadaki Gül Dalından Yatak Odasındaki Gül Bahçesine”, Ev


Tekstili Dergisi, Sayı 28, Mart 2001, s.34-42.

PAMİR, Fatma Akbil, “Türk Yazmacılık Sanatı, Kültür ve Sanat Dergisi”, Türkiye İş
Bankası Yayınları, Ankara 1977, Sayı 5.

SÜRÜR, Ayten, “Bervanik Baskıcılığı”, Türkiyemiz Dergisi, İst. Şubat 1986, Yıl 86,
Sayı 48.

SÜRÜR, Ayten, “Geleneksel Türk Tekstil Sanatları”, Bilim, Başarı, Birlik Dergisi,
Temmuz 1982, Yıl 9, Sayı 35.

TÜRKER, Kemal, “Geçmişten Günümüze Ev Tekstil Ürünlerinde Yazma”, Ev


Tekstili Dergisi, Sayı 31, Kasım 2001, s.42-44.

TÜRKER, Kemal, “Tokat Kağıtiçi Yazmaları”, Kültür ve Sanat Dergisi, Türkiye iş


Bankası Yayınları, Aralık 1997.

TÜRKER, Kemal, “Tokat Yazmaları”, Kültür ve Sanat Dergisi, Türkiye İş Bankası


Yayınları, Ankara, Aralık 1994, Sayı 24.

UĞURLU, Aydın, “Türkler ve Minderler”, Brillant, Ekim 1998, No:1, s.13.

UĞURLU, Aydın, “Yazma’ya Güzelleme”, Brillance, Mayıs 1999, No:3, s.34-36.


251

UĞURLU, Senem Başarır, “Yorgan ve Yorgan Yüzleri”, Ev Tekstili Dergisi,


Haziran 1998, s.30-31-34.

UĞURLU, Senem, Başarır, “Osmanlı’da Ev Tekstili Örnekleri”, Brillance, Ağustos


1999, No: 4, s.16-17.

Ansiklopediler

ARSEVEN, Celal Esad, Sanat Ansiklopedisi, Milli Eğitim Basımevi, Cilt I, İst.
1975.

ARSEVEN, Celal Esad, Sanat Ansiklopedisi, Milli Eğitim Basımevi, Cilt V, 31.
fasikül, İstanbul 1975, s.2068-2087.

BÜYÜK LAROUSSE, Interpress Basın ve Yayıncılık A.Ş., cilt: 3,6,7,18,23,24

DÜNDEN BUGÜNE İSTANBUL ANSİKLOPEDİSİ, Kültür Bakanlığı-Türkiye


Ekonomik ve Toplumsal Tarih Vakfı ortak yayını, İstanbul 1994, cilt. 1,4,6,7

MEYDAN LAROUSSE, Meydan Gazetecilik ve Neşriyat Ltd.Şti., İstanbul 1973,


cilt.6,7.

OSMANLI ANSİKLOPEDİSİ, Ağaç Yayıncılık A.Ş., İstanbul 1993, cilt: 3.

Tezler

BİLGİN, Türkân, İstanbul Müze ve Saraylarında Bulunan Yazma Eserlerin


Koleksiyonu, Marmara Üniv. Yayımlanmamış Y.L.Tezi, İst. 1998.

DURAN, Tugay, Anadolu’da Dünden Bugüne Tekstilde El Baskıcılığı, Marmara


Üniv. Yayımlanmamış Y.L.Tezi, 1998.

KAYA, Reyhan, Türk Yazmacılık Sanatının Tokat ve İstanbul Bölgelerindeki


Gelişimi, Marmara Üniv. G.S.F., Tez, s. 29-38.

ŞAM, Abdulmurat, “19.yy’dan Günümüze Değin, Yazmacılık Sanatında Etkiler”,


Marmara Üniv. Yayımlanmamış Y.L.Tezi, 1997.

Sempozyum Bildirileri

Bartın Yazma Baskıcılığı, I.Ulusal El Sanatları Sempozyumu, Dokuz Eylül


Üniversitesi, G.S.F. Yayınları, İzmir 1981.
252

İnternet adresleri

www.kimyaevi.org.

www.tdk.gov.tr.

Kaynak kişiler

Abdulkadir Sadi

Ali Rıza Arda

Göksenin İleri

Leyla Seyhanlı

Mehmet Hamdi Eyüboğlu

Nedim Yapar
253

7. ÖZGEÇMİŞ

1980 yılında Diyarbakır’da doğdu. İlk ve orta öğreniminden sonra, 1998


yılında Hayrullah Kefoğlu Anadolu Lisesi’nden, 2003 yılında ise Mimar Sinan Güzel
Sanatlar Üniversitesi, Geleneksel Türk Sanatları Bölümü’nden mezun oldu. Aynı yıl,
mezun olduğu üniversitenin, Halı, Kilim ve Eski Kumaş Desenleri Programı’nda,
yüksek lisans eğitimine başladı.

2000-2001 yılları arasında, M Design desen atölyesinde ve 2001-2002 yılları


arasında Cemil İpekçi Atölyesi’nde çalıştı. 2002-2005 yılları arasında ise Yıldız
Çorap Fabrikası’nda ve Has Halı Firması’nda tasarımcı olarak çalıştı.

21.12.2005 tarihinde, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Geleneksel


Türk Sanatları Bölümü; Halı, Kilim ve Eski Kumaş Desenleri Anasanat Dalı’na,
Araştırma Görevlisi olarak atandı. Halen aynı anasanat dalında çalışmalarına devam
etmektedir.

Akademik Etkinlikler

2006- Salacak Festivali, Yazma ve Batik, Work Shop.

2006- Hayrullah Kefoğlu Anadolu Lisesi, Ebru, Work Shop.

2005- Kumburgaz Princess Otel, Ebru, Work Shop.

2003- M.S.Ü, Mezunlar Sergisi, Döşemelik Kumaş Tasarımı.

2003- M.S.Ü, Bölüm Tanıtım Sergisi, Döşemelik Kumaş Tasarımı.

2002- M.S.Ü, Bölüm Tanıtım Sergisi, Döşemelik Kumaş Tasarımı.

2002- Topkapı Sarayı Müzesi, Selpak Desen Yarışması Sergisi.

2002- Selpak Desen Yarışması, ilk 10.

2002- Kumburgaz Princess Otel, Ebru, Work Shop.

You might also like