Professional Documents
Culture Documents
Hazırlayan
20036110 Naime Didem ÖZ
Danışman
Prof. Aydın UĞURLU
İSTANBUL–2006
II
I
İÇİNDEKİLER
Sayfa no.
ÖZET ........................................................................................................................ IV
SUMMARY .............................................................................................................. V
1. GİRİŞ ................................................................................................................... 1
1.1. Çalışmanın Amacı ...................................................................................... 1
1.2. Çalışmanın Kapsamı .................................................................................. 1
1.3. Çalışmanın Yöntemi .................................................................................. 2
ÖNSÖZ
Bu tezin, konuyla ilgili bilgi edinmek isteyebilecek kişilere güncel bir kaynak
oluşturabileceğini düşünüyorum. Bu çalışmamın her aşamasında bana destek olan
danışmanım Prof. Dr. Aydın Uğurlu’ya, çalışmamın çeşitli aşamasında bana yol
gösteren hocam Yrd. Doç. Candan Akpınar’a, Saygıdeğer hocam Öğr. Gör. Önder
Çokay’a ve burada isimlerini veremediğim bütün hocamalarıma teşekkür ederim.
Naime Didem ÖZ
2006
IV
ÖZET
Bu gün ahşap kalıp ile yapılmış, yeni bir yazma bulmak imkânsız gibidir.
Yazma adı altında satılan ürünler, bilgisayarlı makinelerde üretilen, ucuz baskılardır.
SUMMARY
KEY WORDS: Painting kerchiefs, Painted kerchief, Pencil work, Pencil, Mould,
İstanbul.
VI
RESİMLER LİSTESİ
Sayfa no.
ÇİZİMLER LİSTESİ
Sayfa no.
Bu tez çalışması sırasında ilk olarak bu konu ile ilgili yazılmış olan az sayıdaki
yayın taranmıştır. Daha sonra ise alan araştırmaları ile bilgi derleme aşamasına
geçilerek, İstanbul’un bütün semtleri dolaşılmış ve yazma atölyeleri belirlenmiştir.
Son olarak konu ile ilgili kişilerle görüşülerek belgeleme yapılmıştır.
3
‘Yazmacılık’, pamuklu veya nadiren ipek kumaş üzerine kalem diye tabir
edilen fırça, kalıp-kalem veya kalıp ile yapılan kumaş desenleme sanatıdır. Bu el
sanatıyla desenlenmiş kumaşlara ‘yazma’, sanatçıya da ‘yazmacı’ denir. Yazma ve
yazmacılığa ilişkin çeşitli kaynaklarda, birçok tanım bulunmaktadır. Bunlardan
bazılarını burada belirtmeyi uygun buluyorum.
“Üstüne boya ve fırça ile renkli bezemeler yapılmış, bez ki bunlardan bohça,
yemeni ve yorgan gibi şeyler yapılır. Bu işi yapanlara yazmacı denir.”1
Antika ve Eski Eserler Kılavuzu’nda ise yazmacılıkla ilgili şöyle bir tanımlama
yapılır:
“Pamuklu bezler üzerine elle yapılan veya ahşap kalıplarla basılan renkli
süsleme. Bez üzerine elle çizilen desenlerin, fırça ile renklendirilmesine ‘kalem işi
yazma’ denir.”2
1
ARSEVEN, Celal Esad, Sanat Ansiklopedisi, Cilt V, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul, 1975, s.2230
2
Antika ve Eski Eserler Kılavuzu, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Temmuz 1998, s.266.
4
3
SÖZEN, Metin-TANYELİ, Uğur, Sanat Kavram ve Terimleri Sözlüğü, Ocak 1999, s.254.
5
Türk yazmacılık sanatında Tokat çok önemli bir yere sahiptir. Selçuklular
döneminde Tokat yazmalarında geometrik desenler kullanılmış ve bu desenler
Selçuklu sanatına paralellik göstermiştir.
“Evliya Çelebi, Tokat’ta imal edilen yazmalar için ‘Beyaz pembe bezi diyar-ı
Lahor’da yapılmaz. Güya altın gibi mücelladır. Kalemkâr basma yüzü, münakkaş
perdeleri gayet memduh olur’ der ve övgü ile söz eder.”6
4
ASLANAPA, Oktay, Türk Sanatı, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları, No:627,
İstanbul, s.28
5
İNCESOYLUER, Cemal, Mavi Ankara Sanat Dergisi, 1987, s.23.
6
TÜRKER, Kemal, “Geçmişten Günümüze Ev Tekstil Ürünlerinde Yazma”, Ev Tekstili Dergisi,
Sayı 31, Kasım 2001, s.42.
6
7
KAYA, Reyhan, Sanat Dünyamız Dergisi, Kandilli Yazmaları, Sayı 18, Ocak 1980, s.10.
7
İstanbul yazmacılık sanatına ait en eski bilgiler, III. Murat zamanında, Şehzade
IV. Mehmed’in sünnet düğünü sebebiyle hazırlanan el yazması minyatür kitabından
elde edilmektedir. “El yazması minyatür kitabında, basmacı adını taşıyan bir esnaf
takımından söz edilmektedir ki, yapılan resmigeçitte yazmacıların ellerindeki
kalıplarla düz kumaşlar üzerine altın ve gümüşle birlikte renkli motifler bastıkları
belirtilmektedir.”9
8
Evliya Çelebi, Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesi, İkdam Matbaası, 1314 (1898), Cilt 1, s.613.
9
TÜRKER, Kemal, “Geçmişten Günümüze Ev Tekstil Ürünlerinde Yazma”, Ev Tekstili Dergisi,
Sayı 31, Kasım 2001, s.42.
8
‘Yemenimi al isterim, ortasında dal isterim.’ gibi mani dizeleri ile sevgiliye
mesajlar vermişler, ruh hallerini taktıkları yemenilerle yansıtmışlardır.
10
Bu bilgiler Ali Rıza Arda ile kişisel görüşmelerden elde edilmiştir. İstanbul, Eylül 2005.
9
2.2.1. Malzemeler
Ali Rıza Arda Usta’nın dediğine göre, Eskiden yazmalar ‘mermerşahi’ denilen
ve pamuk iplik ile çok ince dokunan kumaşlara yapılırmış. Bugün eski kalitede
mermerşahiler bulunamamakta, fabrikalarda üretilen pamuklu tülbent bezler
kullanılmaktadır. Kaput bezi, Şile bezi ve patiska da yazma sanatında iyi sonuç veren
pamuklu kumaşlardır. Az da olsa ipekli kumaşlara da yazma yapılmıştır.
Kalıp, yazmanın kalitesini belirleyen çok önemli bir unsurdur. Eskiden yalnız
bu işle uğraşan ustalar bulunur ve bunların hazırladıkları kalıplarla yazmalar
basılırmış. İlk yazma kalıpları, taştan oyularak hazırlanmış daha sonra ağaç kalıplar
kullanılmaya başlanmıştır. Kalıp oymada ilk olarak şimşir ağacı kullanılmıştır.
Şimşir ağacının oyulması zor olduğu için daha sonraları ıhlamur ağacı ve diğer türler
tercih edilmiştir. Aşağıda ıhlamur ağacından oyulmuş horoz kuyruğu, kuş ve çatal-
kaşık motifli kalıplar görülmektedir (Resim 2.4., Resim 2.5., Resim 2.6.).
11
CELAL, Musahipzade, Eski İstanbul Yaşayışı, 500. Yıl Serisi, Türkiye Yayınevi, s.152.
10
Kalıp Hazırlama
KAYA, Reyhan, Türk Yazmacılık Sanatı, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Çeltüt Matbaacılık
12
“kokanalı” denilen insan figürlü yazma ve çok ince desenli bir başka yazma kalıbı
görülmektedir (Resim 2.7., Resim 2.8.).
Kalıp oyulacak kütüğün kuru olması çok önemlidir. Ayrıca oyma işleminin
kolay olabilmesi için, kütüklerin, lifleri dik gelecek şekilde kesilmesi gerekir.
Aşağıda çok düzgün oyulmuş, dörtte bir göbek kalıbı görülmektedir (Resim 2.9.).
Destimal Farsça bir kelime olup, elbezi, yağlık, mendil, peşkir gibi anlamları
vardır. Osmanlılar döneminde Topkapı Sarayı’nda, Padişah tarafından din büyükleri,
âlimler, devlet erkânı ve Harem-i Humayun’a verilen mendil büyüklüğünde tülbentin
adıdır. “19.yy. başlarında; ortasında ve dört kenarında siyah boya ile basılmış
beyitler bulunan ve sarayda destimal adı verilen tülbentlerin verilmeye başlandığı
anlaşılmaktadır.”13
13
DURAN, Tugay, “Anadolu’da Dünden Bugüne Tekstilde El Baskıcılığı”, Yayımlanmamış Yüksek
Lisans Tezi, M.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul 1998, s.29.
15
“Her yıl Hırka-i Saadet Sandığına özel olarak basılmış bir destimal konulurdu.
Hırka-i Saadet buna sarılırdı. Padişah, bir önceki yıl konulmuş olan destimali
kaldırarak, Hazine-i Humayun Kethüdası’na verir ve yerine yenisini koyardı.”14
Aşağıda Topkapı Sarayı Müzesi’nde bulunan, kalıpla yazma tekniği ile yapılmış, 18-
19.yy.lara ait olduğu düşünülen bir destimal görülmektedir. 60x70 cm
boyutlarındadır (Resim 2.11.).
14
A.g.e, s.29.
16
15
Bu bilgiler Topkapı Sarayı Müzesi Silahtar Hazinesi Deposu Görevlisi Feza Çakmut ile yapılan
kişisel görüşmelerden elde edilmiştir. Mart 2005.
17
Burada kalıp oymacılığındaki mahareti ile ün salmış birkaç ustadan söz etmek
istiyorum. Bu ustaların başında Tokat’ta yetişen Osman Laleci gelmektedir. O’nun
ıhlamur ağacından oyduğu kalıplar görenlere parmak ısırtacak güzelliktedir. Ali
Sertoğlu, Ahmet Fındıkçıoğlu, Ünal Sulugöl’de bu sanatta başarılı olmuş
ustalardandır. Ayrıca bu sanatta çok başarılı olmuş Ermeni ustalar da vardı. Rıza
Usta’nın dediğine göre; İstanbul’daki ustaların kalıplarını çoğunlukla Ermeni olan
Hanımyan Usta oyarmış. Bu Ermeni ustanın yetiştirdiği Rauf Usta da kalıp
oymacılığında çok başarılıymış ve 1990’da vefat etmiş. Daha sonra Rıza Usta’nın
kalıplarını, Salim Usta hazırlamaya başlamış. Bugün ise bu kalıpları Tokat’ta
bulunan Ünal Usta hazırlamaktaymış.
Bu ustaların hazırladıkları kalıplar Kapalıçarşı’da turistlere satılarak yok
olmaktadır. Araştırmalarım sırasında bazı kişi ve kurumların yine de bu kalıplara
sahip çıktıklarını sevinerek gördüm. Bugün Kastamonu Müzesi’nde ikiyüzü aşkın
yazma kalıbının muhafaza edildiği bilinmektedir. Nuran Ataylan, Sabiha Tansuğ ve
Göksenin İleri de bu tarihe sahip çıkan koleksiyonerler arasındadır. Aşağıda Ali
Rıza Arda koleksiyonundan, genellikle destimallerin üst kısmına, ‘ay-yıldız’
tepemizden eksik olmasın mesajı vermek için basılan kalıp görülmektedir (Resim
2.15.).
2.2.1.2. Boyalar
Doğal Boyalar
Bu bitkilerden elde edilen boyalar; halıcılık, kâğıt boyama, ebru gibi sanatlarda
da kullanılmıştır. Bu boyaları kullanan ustaların birçoğu kendi boya karışımlarını
kendileri hazırlarmış. Bu ustaların ölmeden önce arkalarında belge bırakmamaları
nedeni ile, karışım oranları da tarihe gömülmüştür.
16
KAYA, Reyhan, Türk Yazmacılık Sanatı, Türkiye İş Bankası Yayınları, Çeltüt Matbaacılık Koll.
Şti., s.55.
20
Çivit otu: Çivit yazma boyamada çok kullanılan bir bitkidir. Bu otun
yapraklarının kaynatılması ile indigo denilen mavi renkte bir boya elde edilir.
17
TÜRKER, Kemal, Ağaçbaskı Tokat Yazmaları, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, s.46.
21
Kadın tuzluğu: Bu bitkinin köklerinin kaynatılması ile sarı boya elde edilir.
Kızıl ağacı: Kızıl ağacının kabuklarının kaynatılması ile kırmızı renkte boya
elde edilir. Ülkemizde daha çok Marmara ve Karadeniz Bölgeleri’nde yetişir.
Meyan otu: Bu otun köklerinin şapla kaynatılmasıyla sarı renkte boya elde
edilir.
Nar ağacı: Bu ağacın kabuklarının is ile kaynatılmasıyla sarı renkte bir boya
elde edilir.
22
Nevruz otu: Ülkemizde çok çeşidi yetişen otun çiçeklerinin şap veya paslı
çivilerle kaynatılmasıyla kırmızı renk elde edilir.
Safran: Bu bitkinin kaynatılması ile sarı renkte boya elde edilir. Bu sarı
boyadan sülfürik asitle açık mavi, nitrik asit ile yeşil renk elde edilir. Safran bitkisi
eskiden özellikle Safranbolu’da bol miktarda yetişirmiş.
Sarı kök: Bu bitkinin kabuklarının kaynatılması ile sarı renkte boya elde edilir.
Bu bitkiden alkalilerle kırmızı, kalay tuzları ile kırmızımtrak, şap ile sarımtrak renk
elde edilir. Sarı kök aslında Jamaika ve Antil Adaları’nda yetişen bir bitkidir.
Yurdumuzda ise Trabzon ve Adana’da yetişir.
Sarı yonca: Bu bitkinin yapraklarının kaynatılması ile sarı renk elde edilir.
Ankara, Sinop, Trabzon, Erzincan ve İstanbul’da yetişir.
Sumak: Bu bitkinin kaynatılması ile mora çalan kahverengi elde edilir. Mordan
olarak da kullanılır.
23
Yabani gül: Yurdumuzun birçok bölgesinde yetişir. Şap veya paslı çivi ile
kaynatıldığında ışığa ve yıkanmaya karşı son derece dayanıklı kırmızı boya elde
edilir.
Kimyasal Boyalar
18
Bu bölümdeki bilgiler Ali Rıza Arda, Nedim Yapar ve Abdülkadir Sadi Ustalar ile yapılan kişisel
görüşmeler sonucunda elde edilmiştir. Eylül 2005.
24
İpekli yazmalarda ise anilin boya, hayvansal ve bitkisel doğal boyalar ile, yine
kimyasal yolla elde edilen akremin boya kullanılır. Akremin boya patsız kullanılmaz.
25
Ali Rıza Arda Usta’ya göre; boya patı şu malzemelerle ve şöyle hazırlanır;
60 kg’lık pat hazırlamak için:
5 kg. binder
1 kg. emülgatör (lesitin)
1 kg. akrafiks
1/2 kg. diamonyum fosfat
750 gr. üre
7 kg. gazyağı.
Akremin boyanın hazırlanışı: Gazyağı hariç diğer maddeler bir kaba alınır,
üzerine 5-6 tas su dökülür. İyice karıştırılır. Karışıma yavaş yavaş gazyağı ilave
edilir. Toz kitre ile kıvamı bulunur. Kıvam bulunduktan sonra karışıma 60 kg.’ı
tamamlayacak kadar su ilave edilir. Karışım bir litrelik kaplara ayrılır ve içine silikon
içerikli yumuşatıcı katılır. Her kabın içine 80 gr pigment akremin boya katılır. Patın
içine değişik renkte akremin boya katılarak istenilen renk elde edilir.
19
TÜRKER, Kemal, Ağaçbaskı Tokat Yazmaları, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, s.47.
26
Geven: Kayseri Develi civarında yetişen bodur, otsu bir ağaçtır. Bahar
aylarında bu ağacın gövdesi bıçakla yarılır ve içinden kauçuk gibi bir süt akar. Bu
sütün kurutulması ile yaprak kitre elde edilir ve yazmacılıkta kıvam artırıcı olarak
kullanılır.20
Yazmacılık sanatının ilk örnekleri genellikle pamuklu kumaş üzerine, fırça ile
yapılmıştır. Bu nedenle yazmak fiilinden gelen yazmacılık terimi bu sanat için
kullanılır olmuştur.
1) Kalem İşi
2) Kalıp-Kalem
3) Kalıpla.
20
Bu bilgi Abdulkadir Sadi Usta ile yapılan kişisel görüşmelerden elde edilmiştir. Eylül 2005.
27
Deseni kumaşa geçirmek için kullanılan başka bir yöntem ise, silkme
yöntemidir. Bu yöntemde kağıt üzerine çizilen desen konturları sivri uçlu bir iğne ile
delinir. Bir tülbent parçasına kömür tozu doldurulur ve ağzı bağlanır. İğne ile
delinmiş desen kumaşın üzerine konur ve kömür tozu ile tamponlanarak kumaşa
geçmesi sağlanır. Tozların oluşturduğu konturlar fırça veya kaz tüyü ile çizilir ve
içleri tablo yapar gibi renklendirilir. Yazmacılık sanatımızda ayrı bir yeri olan
İstanbul yazmaları genellikle bu teknikle yapılmıştır. “Özellikle, Kandilli’nin Elma
Motifli Yağlıkları, Gelin duvakları, şiirsel bir görünüme ve çok anlamlı bir geçmişe
sahiptirler.”22 Aşağıda kalem işi tekniği ile yapılmış bir örtünün detayı görülmektedir
(Resim 2.17.).
21
Bu bilgi Ali Rıza Arda Usta ile yapılan kişisel görüşmelerden elde edilmiştir. İstanbul, Eylül 2005.
22
TANSUĞ, Sabiha, “Kandilli Yazmaları”, Antik Dekor Dergisi, Sayı 34, 1996, s.147.
28
Bu teknikte desen konturları kalıpla basılır, sonra renkli olacak kısımlar fırça
ile boyanır. Eski İstanbul yazmalarının bazıları bu teknikle yapılmıştır. Aşağıda
kalıp-kalem tekniği ile yapılmış bir bohçanın detayı görülmektedir (Resim 2.18)
(Çizim 2.3.).
2.2.3.1. Karakalem
Beyaz üzerine siyah baskı yönteminde kullanılan boya Nedim Yapar Usta’ya
göre şu malzemelerle hazırlanır;
Aşağıda, soldan sağa anilin tuzu, potasyum klorat ve bakır sülfat maddeleri
görülmektedir (Resim 2.21).
Ali Rıza Usta’ya göre ise, beyaz üzerine siyah baskı boyası şu maddelerle
hazırlanır;
32
18-20 lt su için:
1 kg. anilin
300 gr. potasyum klorat
300 gr göztaşı (bakır sülfat)
Bu ustalara göre kitre patı ise şöyle hazırlanır; 20 lt su içine 200 gr kitre
konulur. 1-2 gün bekletilir, kitre şişer ve pat hazırlanmış olur. Kitre patı yerine
nişasta veya kola da kullanılabilir.
Ali Rıza Arda Usta’nın anlattığına göre; potasyum klorat yanıcı bir madde
olduğu için fazla kullanıldığında bezde bir sararma meydana gelir. Bu nedenle sudaki
potasyum oranı azaltılarak suyun 3 ph lık değerde olması sağlanır. Optik beyaz
kumaşlarda, potasyum kloratın fazla kullanılmasına gerek yoktur. Bu durumda 250
gr potasyum klorat yeterlidir.
“1500 gr anilin
500 gr göztaşı
400 gr güherçile”23
“Güherçile; tarımda gübre, hekimlikte ilaç olarak kullanılan, barut vb. gibi
patlayıcı maddeler yapımına yarayan, beyaz renkte ve ince billurlar durumunda
birleşik bir madde, potasyum nitrat (KNO3)”.24
Öncelikle nişasta soğuk suda ıslatılır, daha sonra boza kıvamına gelene kadar
kaynatılır. Çömlek bir kaba boşaltılarak sıcak iken içine göztaşı ve potasyum klorat
katılır ve tahta bir sopa ile karıştırılır. Daha sonra soğumaya bırakılır. Ertesi gün
23
TÜRKER, Kemal, Ağaç Baskı Tokat Yazmaları, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, s.49.
24
www.tdk.gov.tr.
33
karışıma anilin tuzu eklenir ve süzülür. Bu karışım hazırlanırken kıvam artırıcı olarak
nişasta yerine kitre patı da kullanılabilir.
Anilin boya ile sadece siyah renkte boya elde edilmez. Göztaşı ve potasyum
klorat oranları değiştirilerek çeşitli renkleri elde etmek mümkündür.
Baskı işlemi, üzeri birkaç kat keçe kaplı tahta tezgâhlar üzerinde yapılır.
Tezgâhın keçe kaplı olması, kalıbın baskı yapılacak kumaşa iyi temas etmesini
sağlamak içindir. Keçenin üzerinde muşamba ve onun üzerinde ise ince kalitede bir
bez bulunur (Resim 2.22).
Boya teknesi ise genellikle 70x70 cm’lik ahşaptan yapılmış bir kabın içine,
daha küçük ahşap bir kasnağın oturtulması ile oluşur. Boya teknesi ile kasnağın
arasında ise muşamba bulunur. Bunun amacı teknenin içine konulan ve basılacak
kalıbın boya ile iyi temas etmesini sağlayan sıvının, kasnak üzerindeki boyaya
karışarak, boyayı bozmasını önlemektir. İçteki kasnağın üzeri keçe ile kaplıdır.
Bunun amacı kalıba fazla boya alınmasını önleyip, istenmeyen damlamaları
34
önlemektir. Keçenin üzerindeki boya miktarı azaldıkça kalıptan çıkan desen netliğini
kaybeder. Bunun için ara sıra keçe üzerine boya sürmek gerekir. ‘Yağlanguç’
denilen, bir ucu keçe kaplı sopa ile bu işlem gerçekleştirilir (Resim 2.23).
Rıza Usta ise boya teknesi yerine kullanılabilecek, daha çok kasnağa benzeyen
bir sistem geliştirdiğini söyelmektedir. Bu sistem şöyle hazırlanır. Kasnağın üzerine
ince keçe örtülür, onun üzerine ise arkası bezli muşamba, bez tarafı yukarı gelecek
şekilde örtülür. Bu bezin üzerine ise fırça ile boya sürülerek gayet pratik çalışma
olanağı sağlanmış olur. Hatta Rıza Usta 2-3 kasnağa farklı renklerde boya sürerek
aynı anda birden fazla renk ile çalışabildiğini söylemektedir.25
25
Bu bilgi Ali Rıza Arda Usta ile yapılan kişisel görüşmelerden elde edilmiştir. İstanbul, Eylül 2005.
35
olursa, diğer bölgeler ‘şevker’ denilen kartonla kapatılır, eksik bölgelere tekrar baskı
yapılır ve böylece kusur giderilmiş olur (Resim 2.24).
Resim 2.24. Ali Rıza Arda Usta beyaz üzerine siyah yazma yaparken.
Aşağıda beyaz üzerine siyah baskı yöntemi ile Nedim Yapar Usta’nın
hazırladığı yazma etek görülmektedir (Resim 2.25) (Çizim 2.5).
26
www.tdk.gov.tr.
37
Önce arap zamkı suda ıslatılır, daha sonra içine kireç kaymağı katılır, karışım
süzülür ve bu karışım ile kumaşın beyaz olması istenen alanlarına kalıp ile baskı
yapılır. Kireç ile motifleri basılan kumaşlar sobalı odada, üzerlerindeki boya ısı ile
pişip simsiyah olana kadar bırakılır. Eskiden yazma ustaları bu işlem için kömür ateşi
kullanırlarmış. Nedim Usta ise bu iş için alttan tüp ile ısıtılan ‘kafes’ leri
kullanmaktadır (Resim 2.26).
Bu işlem sonucunda kireç boyanın basıldığı alanlar beyaz olur. Ertesi gün
havuzlarda yıkanan yazmalar kurumaya bırakılır. Bu yönteme, kirecin siyah boyayı
yemesinden dolayı ‘aşındırma’ yöntemi de denir (Resim 2.27) (Çizim 2.6).
38
2.2.3.2. Daldırma
Bu yöntemde, öncelikle beyaz kumaş üzerine kalıp ile kontur basılır. Kontur
basma işleminden sonra dört işlem daha uygulanır. Bunlar sırasıyla; şaplama,
kaynatma, yıkama ve çeşitlemedir.
18-20 lt su:
2,5 kg şap (Alüminyum potasyum sülfat) Al . K(SO4)3 . 12 H2O
2,5 kg kurşun tuzu (Kurşun Asetat) Pb (CH3 COO)2)
Kurşun tuzu eriyiği hazırlamak için 18-20 lt (1 teneke) suyun içine az miktarda
renk verici boya maddesi katılır. Yazmacılar bunun için genellikle, sarı cehri boyası
kullanırlar. Karışım kaynamaya bırakılır. Kaynayan suya şap ve kurşun asetat ilave
edilip, eriyene kadar karıştırılır. Ateşten alınan eriyik çömlek bir kaba boşaltılır ve 1-
2 gün bekletilir. Kitre patı veya nişasta ile kıvamı arttırılan eriyik, zemin boyası
olarak kullanılır, yazmalara zemin kalıpları ile basılır ve kurumaya bırakılır. Kuruyan
yazmalar 24 saat kapalı bir ortamda amonyağa maruz bırakılır. Amonyağa doyan
kumaşlar havuzlarda yıkanır ve süzülür.
Kaynatma: Dışı tuğla örülü kazanlara su konularak odun ateşi yakılır. Zemin
rengi kırmızı veya mor olacaksa; su ılık hale gelince bir kilogram kurutulmuş ve
dövülmüş tetri (sumak) yaprağı ilave edilir, suyun renginin açık maviye döndüğü
görülür.
önceden şaplama yapılmamış alanlar siyah boya ile tamamen boyanmış, şaplama
yapılmış alanlar ise beyaz kalmış olur.
Kemal Türker’in dediğine göre daldırma yazma yapmanın bir başka yolu
şöyledir;
27
TÜRKER, Kemal, Ağaç Baskı Tokat Yazmaları, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Nisan
1996, s.11.
42
Nedim Usta mavi ağartma yöntemini şöyle anlatır; mavi ağartma yapılacak
beyaz bezler, yazmacıların ‘kozan mavisi’ olarak bildikleri toz indigo boya ile
boyanır. Burada boyaya fikse edici olarak tuz ve sirke ilave edilmelidir. Kazanlarda
boyanan kumaşlar kurumaya bırakılır ve daha sonra üzerlerine anilin boya ile siyah
kontur baskısı yapılır. Bu işlemlerden sonra yazmacıların ‘astar’ ve ‘ecza’ olarak
bildikleri iki boya ile çeşitli işlemler yapılır. Kitre katılarak kıvamı arttırılmış olan
43
sarı renkli astar (oksalit potas) boyası desen konturlarının içine üzeri keçelenmiş lap
kalıp ile basılır. Baskı yapılan yerler yeşile döner. Daha sonra yine kitre katılmış ecza
boyası ile (mikromat) yeşil alanlara baskı yapılır ve ortaya altın gibi parlayan sarı bir
renk çıkar. Bez üzerindeki boya kurumaya başlayınca yavaş yavaş kızarır, tam
kurumadan havuzlarda yıkanır. Kızaran alanlardaki boya akar ve kontur içleri süt
beyaz olur. Kurutulan bezlerin beyaz kalan yerlerine istenilen renkte elvan baskı
yapılarak yazma tamamlanır. Aşağıda bu işlem sırasında kullanılan kalıplar sırasıyla
verilmiştir (Resim 2.31., Resim 2.32., Resim 2.33.).
Bu bölümdeki bilgiler Nedim Yapar Usta ile yapılan kişisel görüşmelerden elde edilmiştir. İstanbul,
28
Haziran 2005.
46
29
Bu bilgiler BAYKARA, Tuncer, 4. Ulusal El Sanatları Sempozyumu’na dayandırılarak verilmiştir.
48
Ticari düşüncenin ön plana geçmesi ile daha kısa zamanda daha seri üretimin
yolları aranmıştır. Bunda başarılı da olunmuş ve serigrafi baskı yöntemi yazma
yapımında kullanılmaya başlanmıştır. Kalıpla baskı yapan atölyeler serigrafi baskının
hızına ayak uyduramadıklarından birer birer kapanmış ve yazmacılık bir sanat
olmaktan çıkarak, parasal kaygıyla hareket eden kişi ve kurumların tekeli altına
girmiştir. Zamanla eski desenler de, moda kaygısıyla büyük ölçüde terkedilmiş ve
yeni, yazmaya benzeyen ama aslında ‘yazma’ olmayan ürünler piyasaya sürülmüştür.
Bu durumdan özellikle eski ustalar son derece rahatsız olmakta ve gelişmeleri üzüntü
ile izlemektedirler. Bursa’daki fabrikalar ara vermeksizin üretim yaparken,
İstanbul’da kendi atölyesinde ayakta kalmaya çalışan son ustalardan Ali Rıza Arda
Usta sipariş alamadığından şikâyet etmektedir. Fabrika üretimleri, ‘piyasa malı’
olarak değerlendirilen, aslında, geleneksel ürünleri taklit etme ya da modernlik
düşüncesi ile tasarlanan, geleneksellikle bağdaşmayan ürünlerdir. Üretimin hemen
30
GÖRGÜNAY, Neriman ve KUTLU, M. Muhtar, 1.Ulusal El Sanatları Sempozyumu, İzmir 1984.
31
Bu bilgiler DÖLEN, Emre, Tekstil Tarihi’ne dayandırılarak verilmiştir.
49
32
CİNLİOĞLU, Halis, Ev Tekstili Dergisi, Yazmacılık, Sayı 20, s.58.
53
“Tokat’ta ‘karakalem’ ve ‘elvan’ olmak üzere her iki tip yazma basılmaktadır.
Desen ve kompozisyon yönünden Tokat yazmalarında doğal bir görünüş hâkimdir.
Bağcılığın yoğun olarak yapıldığı Tokat’ta, yazma ustaları, asma yaprağı gibi
motifleri, yazmalarda kullanmışlardır (Resim 2.40., Resim 2.40.a.) (Çizim 2.8.).
33
Bu bilgiler Abdulkadir Sadi, Nedim Yapar ve Ali Rıza Arda Ustalar ile kişisel görüşmeler
sonucunda elde edilmiştir, İstanbul, Eylül 2005.
34
KAYA, Reyhan, Türk Yazmacılık Sanatı, Türkiye İş Bankası Yayınları, Çeltüt Matbaacılık Koll.
Şti., s.79.
58
Kastamonu’da perde ve sedir örtüsü gibi farklyı kullanım alanları için basılmış
yazmaların dışında üzerinde, ‘Afiyet olsun’, ‘Kastamonu’ gibi yazıların bulunduğu
sofra örtüleri de basılırmış.
Abdulmurat Şam’ın bildirdiğine göre; Kastamonu’da yazmacılıkla uğraşan son
usta, Cemil Kızılkaya’dır. Kendisi, karakalem denilen yazmalar yapmış ve son olarak
1998 yılında Kastamonu Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı’nda tahta kalıp
ile oymacılık üzerine bir kurs açmış fakat bu kursta ilgisizlik nedeniyle
kapanmıştır.35
Ankara’da ise yine Kastamonu yazmalarındaki hayvansal ve bitkisel motifler
kullanılmıştır. Fakat bu motifler sıralar oluşturacak şekilde, karakalem yöntemi ile
basılır, perdelik ve elbiselik olarak satılırmış.
Tugay Duran’ın bildirdiğine göre; Ankara’da ahşap kalıpla el baskısı, üç
kuşaktan beri bu işle uğraşan Arslan ailesi tarafından halen yapılmaktadır. Ankara
Keçiören’deki bu atölyede önlük, perdelik ve sofra altı örtüsü üretilmektedir.
Yazmalarda kuş, horoz, geyik gibi hayvansal motiflerle, çiçek, dal gibi bitkisel
35
ŞAM, Abdulmurat, “19.yy’dan günümüze değin yazmacılık sanatında etkiler”, Marmara Üniv.
yayımlanmamış Y.L.Tezi 1997, s.135-137.
59
Elazığ yazmaları teknik olarak kalıp yazmadır. Ama kalıp kalem yazmalara da
rastlanır. Bu yazmalar sofra ve sedir örtüleri, yatak örtüsü, seccade, yorgan yüzü,
36
DURAN, Tugay, “Anadolu’da Dünden Bugüne Tekstilde El Baskıcılığı”, Marmara Üniv.,
yayımlanmamış Y.L.Tezi 1998, s.140.
60
bohça ve peçete olarak basılırmış. Bunların haricinde, yörede marşaf denilen yatak
örtüleri, yüklük örtüleri ve çarşaflar da yazma tekniği ile bol miktarda yapılmıştır.
Elazığ’da basılan sofra örtüsü desenleri genellikle merkezden dışa doğru genişleyen
ve iç içe geçen dairelerden oluşur. Yatak ve sedir örtülerinde ise kompozisyonlar üst
üste devam eden sıralardan oluşur.
Yöreye has yazmaların en bilineni ise, ‘keklik alacası’ dır. “Keklik alacası,
keklik avında kullanılan bir tür yazmadır. Bez üzerine basılan desenler, kekliğin
kanat altındaki ve göğsündeki doğal görünümünden yararlanılarak yapılır. Desen ve
kompozisyon, iç içe geçmiş daireler, serpme nokta ve yıldızlar ve uzun kıvrımlarla
karışık bir düzen içerisindedir.”37 Yörede avcılar bu yazmaları kullanarak ve bir
başka kekliğin sesini taklit ederek yaklaşan keklikleri avlarlar. Bu ava ‘çit avı’
denildiği bilinmektedir. Elazığ’da ‘yazma’ kelimesi yerine yöresel adlandırma ile
‘çit’ kelimesi kullanılmaktadır. Aşağıda Elazığ yöresine ait keklik motifli bir sofra
örtüsünün detayı görülmektedir (Resim 2.48).
37
GÖRGÜNAY, Neriman, “Elazığ Çit Baskıcılığı”, Türkiyemiz Dergisi, Sayı 37, Haziran 1982,
s.12.
61
“Elazığ’da Süryaniler siyah boya yapımında anilin boya, zaçyağı, kitre gibi
kimyasal maddelerin yanı sıra, iç gübre, paslı su gibi maddeler de kullandıklarını ve
siyah boya kazanlarına boyanın kalitesini artırmak amacıyla hurda demir parçaları, at
nalı gibi şeyler attıklarını belirtmişlerdir.”38
Elazığ yazmalarında en çok çiçek, yaprak, dal gibi bitkisel motifler ve keklik,
kuş, horoz, at, deve, geyik gibi hayvansal motifler kullanılmıştır. Az miktarda
geometrik motif de yazmalarda yerini almıştır. Süryani ve Ermeni ustalar yaptıkları
yazmalarda insan figürlerine de yer vermişlerdir.
Elazığ’da yazma sanatının iki yüz yıllık bir geçmişi olduğu, özellikle Ermeni
ve Süryani ustaların bu sanatla uğraştıkları bilinmektedir. Fakat ilgisizlik nedeni ile
bugün hemen hemen bütün atölyeler kapanmıştır. “Harput’ta doğup büyüyen, bu
sanatı kuşaktan kuşağa aktararak sürdüren sanatçı bir ailenin üyesi Afrim Tanoğlu ve
Niksarlı ailesinin bir üyesi Selahattin Niksarlı, bu sanatın son ustalarıdır.”39
38
DURAN, Tugay, “Anadolu’da dünden bugüne tekstilde el baskıcılığı”, Yayımlanmamış Yüksek
Lisans Tezi, M.Ü., 1998, s.129.
39
A.g.e., s.129.
62
Malatya’da Bervanik baskı konusunda çalışmalar yapan son usta olan Hıdır
Oral Usta da 1996 yılında vefat etmiştir ve Bervanik yazma yapan kimse
kalmamıştır.40 Aşağıda Hıdır Oral Usta, elinde bervanik baskılı bir önlük ile
görülmektedir (Resim 2.49).
40
Bu bölüm ile ilgili bilgiler Ali Rıza Arda Usta ile kişisel görüşmelerden elde edilmiştir. İstanbul,
Eylül 2005.
63
1945 yılında, Davit Satar Usta Bartın’a gelerek, burada yazmacılık yapmaya
başlamış ve birçok kişiye bu sanatı öğretmiştir. 1962 yılında Bartın’dan ayrılarak
yeniden İstanbul’a yerleşmiştir. O’nun Bartın’dan ayrılmasından sonra serigrafi baskı
yöntemi ile uydurma desenler yapılmış ve yazmalar bütün güzelliğini kaybetmiştir.41
41
Bu bilgiler Davit Satar Usta ile kişisel görüşmelerden elde edilmiştir. İstanbul, Temmuz 2005.
65
Bu yöreye ait bir başka örnekte ise, ipekli kumaş üzerine kalıp ile baskı
yapıldıktan sonra bağlama batik yöntemi ile zemine farklı bir görünüm
kazandırılmıştır ve 86 x 90 cm boyutlarındadır (Resim 2.52.).
Son olarak değineceğimiz Hatay yazmalarında ise, genel olarak keten ve keten-
pamuk karışımı bezler kullanılmıştır. Bu yazmalar genellikle yorgan yüzü olarak
değerlendirilmiştir.
Hatay iline ait bir yorgan yüzü örneğinde, el dokuması keten kumaşa aşındırma
yöntemi ile baskı yapılmıştır ve 200 x 230 cm boyutlarındadır (Resim 2.53.).
bir parmaktan ziyade şerît kullanmamak üzere mahalle imamlarına muhkem tenbîh
ve te’kîd ve bu tür aşırı icatların yapıcısı olan terzilere ve şeritçilere de şiddetli
zorlamada bulunup, eden olursa yakaları kesilmekle tenbîh ve inzâr, bundan sonra da
mütenebbih ve müteyakkız olmayıp tekrar görülürse, yakalanıp başka bir yere
sürmekle cezalandırılacaklarını mahalle imamlarına tenbîh edip anlatasınız…
Haziran 1726, İstanbul kadılığı, sicil: 24, varak: 12.”42
42
ALBAYRAK, Sadık, Osmanlı’da Sosyal Yapı ve İstanbul (60 orijinal belge ışığında), Kiptaş
Yayınları, s.75.
69
İstanbul yazmaları, çoğunlukla, kalem işi veya kalıp-kalem yazma teknikleri ile
yapılmıştır. Nadiren, kalıp yazma tekniği ile yapılmış yazmalara da rastlanmaktadır.
Bu bölümde, Türk yazmacılık sanatı içinde ayrı bir yere sahip olan İstanbul
yazmalarını, kullanım alanlarına göre ayıracak ve günümüze kalabilmiş örnekleri
inceleyeceğiz.
3.1.1. Başörtüsü
43
ARSEVEN, Celal Esad, Sanat Ansiklopedisi Cilt I, Milli Eğitim Basmıevi, İst. 1975, s.185.
70
44
KARAMAN, Hayrettin, Prof. Dr.-ÖZEK, Ali, Prof. Dr.-DÖNMEZ, İbrahim Kâfi, Prof. Dr. ve diğ.,
Kur’ân-ı Kerîm ve açıklamalı meâli, Cüz: 18, Sûre: 24, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları/86-A,
Ankara 2000, s.352.
45
PAKALIN, Mehmet Zeki, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü III., M.E.B. Devlet
Kitapları, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul 1983, s.616.
71
Yine çok bilinen bir kompozisyona sahip olan yukarıdaki başörtüsü, eşine az
rastlanır güzellikte desene sahiptir. İnce pamuklu bez üzerine, kalem işi tekniği ile
yapılmış örneğin kontur desenleri incelendiğinde, çok benzer görülen konturların
birbirinden farklı olduğu ve özellikle yaprak uçlarına fırça ile kalınlık verildiği
görülür. Birbirini takip eden gül motiflerinin içleri yine fırça ile renklendirilmiştir.
Gül ve gonca gül Türk bezemelerinde çok kullanılmış motiflerdir. Bu örnek 90 x 90
cm boyutlarındadır.
85
Yukarıdaki yazma başörtüsü kalıp ile yazmalara örnektir. Elle zemin atma
yöntemiyle boyanmış ince pamuklu bezin kenarlarına kalıp ile basılan bitkisel motif
içleri, yine kalıp ile renklendirilerek kompozisyon tamamlanmıştır. Bu başörtüsü
örneği 100 x 100 cm boyutlarındadır.
89
Örneği görülen başörtüsü kalıp-kalem tekniği ile yapılmıştır. Bir dal üzerinde
bulunan yıldız çiçeği, gonca ve yapraklardan oluşan kontür kalıbı kumaşın
kenarlarına, birbirini takip edecek şekilde basılmış ve motif içleri fırça ile
renklendirilmiştir. Bu başörtüsü 100 x 100 cm boyutlarındadır.
93
Yukarıdaki başörtüsü eşine çok az rastlanan bir desene sahiptir. ‘Zincir’ veya
‘zincirleme’ adı verilen bu deseni oluşturmak için, pamuklu kumaş üzerine kalıpla
basılan desen içleri fırça ile renklendirilmiştir. Bu başörtüsü 100 x 100 cm
boyutlarındadır.
97
3.1.2. Bohça
46
PAKALIN, Mehmet Zeki, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü I, M.E.B. Devlet
Kitapları, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul, 1983, s.238.
47
A.g.e., s.238.
102
Yukarıda görülen yazma bohça, kalem işi tekniği ile yapılmış İstanbul
yazmalarına örnektir. Bu bohçanın bordür deseni bir dal üzerinde ilerleyen çeşitli
bitkisel motiflerden oluşmaktadır. Bordurün iç kısmında kalan alan ise, fiyonk
motifinden çıkan ve yine dal üzerinde ilerleyen benzer bitkisel motiflerden
oluşmaktadır. Pamuklu kumaş üzerine yapılmış olan yazmanın zemini mavi renge
boyanmış olup, motif içleri çeşitli renklerle boyanmıştır. 90 x 90 cm boyutlarında
olan örneğin, kalem işi tekniği ile yapılmış olmasından dolayı Kandilli atölyelerinden
çıkdığı düşünülmektedir.
105
Yukarıda görülen bohça kalem işi tekniği ile yapılmış, çok güzel bir örnektir.
Bohçalık kumaşın tam ortasına bir sepet motifi çizilmiş ve bu sepetten çıkan bitkisel
motiflerin benzerleri bordürde de kullanılarak, kompozisyon oluşturulmuştur.
Pamuklu kumaş üzerine hazırlanmış örneğin zemini kırmızı renkte olup, motif
içlerinde birçok renk kullanılmıştır. Desenin tamamı fırça ile çizilerek yapıldığından,
bu desenin kalem işi yazmalarıyla ünlü Kandilli atölyelerinde yapıldığı
düşünülmektedir. Bu bohça 100 x 100 cm boyutlarındadır.
108
Beyaz pamuklu kumaş üzerine anilin boya ve kalıpla basılan harflerin içleri,
fırça ile mavi renge boyanmıştır ve 90 x 100 cm boyutlarındadır.
113
Örnekte görülen palmiye motifli yazma bohçanın Avrupa etkisi ile İstanbul
yazma atölyelerinde desenlendirildiği düşünülmektedir. Palmiye motifi, kumaşın
kenarlarına basılarak bordür oluşturulmuş ve kalan boşluğa da beş adet basılarak
kompozisyon tamamlanmıştır. Anilin boya ile basılan kontur içleri yine kalıp ile
kırmızıya boyanmıştır. Pamuklu kumaş üzerine hazırlanmış olan bu örnek 110 x 110
cm. boyutlarındadır.
130
Son döneme ait yazma yorgan yüzleri, pamuklu kumaş üzerine, genellikle
kalıp-kalem ve kalıpla yazma tekniği ile yazılmışlardır ama kalem işi tekniği ile
yapılmış olanları da bulunmaktadır.
Yukarıda görülen yorgan yüzü, kalem işi Kandilli yazmalarına güzel bir
örnektir ve genellikle yorgan yüzlerinde görülen 1/2 simetrik kompozisyona sahiptir.
Bu örneğin eşsiz güzellikteki deseni, bir kökten çıkan ağaç motifi ve yıldız çiçekli
dallardan oluşmaktadır. Pamuklu kumaş üzerine ve fırça ile resim yapar gibi
desenlendirilmiş örnek, yine fırça ile renklendirilmiştir. Bu yorgan yüzü 180 x 220
cm. boyutlarındadır.
138
Bir başka örnekte, yorgan yüzlerinde çok rastlanan 1/2 simetrik, ağaç motifli
kompozisyon görülmektedir. Bu örnekte ‘kaya’ gibi görünen motiflerin arasından
çıkan kıvrık dallar ve bu dallardan çıkan çiçek, gonca ve yapraklarla bir bordür
oluşturulmuştur. Kayaların orta kısmından çıkan ağaç figürü ise kumaşın orta
bölümünü tamamen kaplamıştır. Kalem işi Kandilli yazmalarına örnek olan bu
yorgan yüzündeki bütün motifler fırça ile çizilmiştir ve motif içleri de fırça ile
renklendirilmiştir. Pamuklu kumaş üzerine yapılmış örnek 180 x 220 cm
boyutlarındadır.
139
Yukarıda görülen örnek, yazma yorgan yüzlerinde çok görülen 1/2 simetrik
kompozisyona sahiptir. Kumaşın alt bölümünün ortasında bulunan bir kökten çıkan
dallar ve bu dallardan çıkan çiçek motifleri kumaşın tamamını akıcı ve estetik bir
şekilde kaplamaktadır. Kumaş üzerine tamamen fırça ile yapılmış bu örneğin
Kandilli atölyelerinde çıkmış olduğu düşünülmektedir. Pamuklu kumaş üzerine
hazırlanmış yorgan yüzü, 180 x 210 cm. boyutlarındadır.
140
Seccade “Bir kişinin üzerinde namaz kılabileceği büyüklükte, halı, kilim, post
veya kumaştan yaygı, namazlık”48 demektir.
48
www.tdk.gov.tr
150
Yukarıda görülen yazma, İstanbul yazma seccadelerine güzel bir örnektir. 1/2
simetrik kompozisyona sahip olan seccade desenlendirilirken, mihrab kısmında
bulunan bir fiyonktan sarkan kandil motifi ve susen çiçeklerinden oluşan buketler
kullanılmıştır. İndigo ile boyanmış zemin üzerine, kalıpla basılan motiflerin içleri
fırça ile çeşitli renklere boyanarak desen tamamlanmıştır. Pamuklu kumaş üzerine
hazırlanmış seccade, 100 x 150 cm. boyutlarındadır.
157
Yukarıda görülen yazma seccade örneği, kalıpla yazma tekniği ile yapılmıştır.
Açık sarı boyalı pamuklu kumaş üzerine, anilin boya ile yapılmış örneğin bordürü
bitkisel motiflerden oluşmuştur. Yine bitkisel motiflerden oluşan bir kemer ve bu
kemerin üst orta kısmından sarkan bir kandil motifiyle 1/2 simetrik kompozisyon
tamamlanmıştır. Bu seccade 90 x 128 cm. boyutlarındadır.
159
3.1.5. Mendil
Mendil için Antika ve Eski Eserler Kılavuzu’nda şunlar yazılıdır; “Orta Asya
Türklerinde ‘Ulatu’ adıyla kullanılan mendil, Selçuklu ve Osmanlılarda bir sembol
ve süs olarak kullanıldığı gibi kadın ve erkeklerin vazgeçemeyeceği bir ihityaç eşyası
olarak da yaygınlaşmıştır.”50
Yazma tekniği ile yapılmış mendiller genellikle, Amerikan bezi veya patiska
gibi pamuklu bezlerden kesilen, kare şeklindeki parçalara yapılmıştır. Son dönemde,
(19.yy.sonrası) yazma mendiller kalıp-kalem veya kalıpla yazma teknikleri ile
yapılmışlardır. Bu mendillerde genellikle 1/4 simetrik kompozisyon sistemi
kullanılmıştır. Bu mendiller desenlendirilirken, öncelikle, bir motif kumaşın bütün
kenarlarına basılarak bordür oluşturulur. Daha sonra, istenirse, bordürün içinde kalan
dört köşeye de aynı motif basılarak kompozisyon tamamlanır. Yazma tekniği ile
yapılmış mendiller genellikle 40 x 40 veya 45 x 45 cm. boyutlarındadır.
49
www.tdk.gov.tr
50
ÖNDER, Mehmet, Antika ve Eski eserler Kılavuzu, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Temmuz
1998, Ankara, s.172.
160
Yatak ve divan yastıklarını, toz ve kirden korumak için kullanılan yüze yastık
yüzü denir.
Yukarıda görülen yastık yüzü kalıp-kalem tekniği ile yapılmıştır. Yastığın her
iki tarafının da kullanılabilmesi için, yazmalık kare kumaş ikiye bölünerek simetrik
olarak desenlendirilmiştir. Kalıp ile kumaşa aktarılan motif içleri fırça ile
renklendirilmiştir. Pamuklu kumaş üzerine yapılmış bu örnek 90 x 90 cm.
boyutlarındadır.
174
Yukarıda görülen yazma köşe yastığı örneği, kare form içine hazırlanmış
olup, kalıp yazma tekniği ile, pamuklu kumaş üzerine yapılmıştır. Kumaşın iki
kenarında bordür şeklinde alan ayrılmış olup, buralara yarım elma motifi basılmıştır.
Ortada kalan bölüme ise Çengelköy motifi basılarak kompozisyon tamamlanmıştır.
175
3.1.7. Yağlık
51
PAKALIN, Mehmet Zeki, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü III, M.E.B. Devlet
Kitapları, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul, 1983, s.600.
52
ÖNDER, Mehmet, Antika ve Eski Esenler Kılavuzu, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Temmuz
1998, Ankara, s.202.
176
53
Bu bilgiler Göksenin İleri ile yapılan görüşmeler sonucunda elde edilmiştir. Nisan 2005.
179
Aşağıda bu dükkânda çekilmiş, 1985 yılına ait bir fotoğrafta bu sanatla uğraşmış üç
usta görülmektedir (Resim 3.63).
Arsen Kovan, makineleşme konusunda ise şunları söylüyor, “Her yazma basan
usta değildir. Eskiden rekabet yoktu ve iyi ya da kötü, basılan bütün yazmalar
180
Abdulkadir Sadi, yazmacılar tarafından bilinen adıyla Kadir Usta, 1964 Tokat
doğumlu. Yazmacılığı, tanınmış ustalardan olan babası Hasan Sadi’den öğrenmiş
(Resim 3.64.).
54
Bu bilgiler Arsen ve Vahram Kovan ile yapılan kişisel görüşmeler sonucunda elde edilmiştir.
Haziran 2000.
181
Kadir Usta daha 7 yaşında bile yazma bastığını anlatıyor ve şöyle devam
ediyor; “İlkokul 1’de okuldan gelince Tokat’taki atölyemizde, kardeşim Durmuş
Sadi ile karakalem baskı yapardık. Daha sonra İstanbul’a taşındık. Yenikapı’da
atölyemiz vardı. 1972’den 1991’e kadar o atölyede çalıştık. Babamız şu anda
çalıştığımız Yedikule’deki atölyeyi aldı ve 1991’den 2001 yılına kadar burada yazma
bastık. 2001 yılında iş olmadığından atölyemizi kapattık.”
Kadir Usta günümüzde kalıpla baskıya ilginin çok az olduğunu ama serigrafi
baskı yapan atölyelerin çalıştıklarını söylüyor. Tokat’ta bulunan bir tek yazma
atölyesinin bile serigrafi baskı ile binlerce yazma bastığını belirtiyor ve şöyle devam
ediyor; “Bu meslekte 8 sene öncesine kadar gece gündüz çalışılıyordu. Kalıpla baskı
zaten çoktan tarih oldu ama serigrafi baskı yöntemi ile haftada altı yedi bin adet
yazma basardık. Fakat tekstil sanayiindeki son gelişmelerle artık baş edemiyoruz.”
Yetiştirdiğiniz usta veya çırak oldu mu diye sorduğumda ise Kadir Usta;
Tokat’tan gelen birçok kişiye yazmacılığı öğretmeye çalıştıklarını ama bu kişilerin 3-
4 ay kalıp gittiklerini, İstanbul’da kalanların ise başka mesleklere kaydıklarını ve en
iyi ihtimalle empirmeci olduklarını söylüyor ve ekliyor; “Halen yaşayan birkaç usta
sayabilirim ama hiçbiri yazmacılıkla uğraşmıyor. Mesela Ali Yeşilyayla.
Belgradkapı’da oturuyor ve 40 yaşında. Mesleği usta olan dayısından öğrenmiş ama
atölyeleri kapanmış. Bugün Merter’de empirme baskı atölyelerinde çalışıyor. Benim
de bir oğlum var. Tokat’ta okuyor, zaman zaman bize yardım ediyor ama yazmacılığı
sürdüreceğini sanmıyorum.”
55
Bu bölümdeki bilgiler Abdulkadir Sadi ile yapılan kişisel görüşmeler sonucunda elde edilmiştir.
Eylül 2005.
182
Ali Rıza Arda Usta 1954 yılında İstanbul Şehremini’de doğmuş ve tanınmış
ustalardan Şerafettin Yapar Usta’nın yeğeni.
Usta’ya kalıplarınızı kim oyardı diye sorduğumda ise; şöyle cevap verdi;
“Tokat’ta Ünal Usta vardı ve gerçek bir ustaydı. O’nun ölümünden sonra Ermeni
olan Hanımyan Usta, daha sonra da Ermeni ustanın yetiştirdiği Rauf Usta oydu
kalıplarımızı. Rauf Usta’nın 1990 yılında ölümünden sonra ise İstanbul’da bir süre
kalıp oydurduk ama O da kabacıydı, ince kalıp oyamazdı. Bugün ise kalıp oyabilecek
kimse kalmadı.
Yazmacılığın zorluklarından ise şöyle bahsediyor Rıza Usta; “Bizim işimiz çok
zahmetli. Kontürü de ben basıyorum, renklendirmeyi de ben yapıyorum, yıkamayı da
ben. Çok zaman alıyor. Ama kazandığımız para emeğimizi karşılamıyor. Bu sene hiç
sipariş alamadık ama bu meslek hastalık gibi. Defalarca bıraktım yazmacılığı çünkü
karnımı doyuramaz olmuştum ama duramadım, tekrar başladım.”
56
Bu bilgiler Ali Rıza Arda ile yapılan kişisel görüşmeler sonucunda elde edilmiştir. Eylül 2005.
184
Atölyede halen birçok eski ahşap kalıp bulunuyor. Çoğunu 1990 yılında ölen
Rauf Usta oymuş. Nedim Usta da bugün yazmacılığın tamamen bittiğini
savunanlardan. Kendisi de bazı tekstil firmalarına elbise basarak ayakta kalmaya
çalışıyor ve şöyle diyor, “Bugün yazma diye piyasada satılanlara ancak baskı
denilebilir. Ne yapım tekniğinin, ne renklerinin, ne de desenlerinin yazma ile alâkası
yok. Yazma emek ve sabır ister.” ve ekliyor, “Bugün yazmacılığın bu durumda
olması bizleri çok üzüyor ama bizim elimizden de hiçbir şey gelmiyor.”57
57
Bu bilgiler Nedim Yapar Usta ile yapılan kişisel görüşmeler sonucunda elde edilmiştir. Eylül 2005.
185
58
EDGÜ, Ferit, Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun Yaşam Öyküsü, Yaşayan Bedri Rahmi Sergi
Tanıtmalığı, VAKKO Yayını, 1976
186
Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun ilk yazma sergisi, 27 Mart 1951 yılında İstanbul’da
açılmıştır ve sergi davetiyesinde şunlar yazılmıştır:
187
59
YALMAN, Tunç, Bedri Rahmi Yazma Sergisi, Vatan Gazetesi, 28 Mart 1951.
189
Yazma Destanı
4. SONUÇ
Geçmişte yazma tekniği ile yapılmış ürünler Türk toplumunun kültürünün bir
parçası olarak doğumdan ölüme kadar günlük hayatın her aşamasında yoğun olarak
kullanılmıştır. Kadınlar, başlarını rengârenk yazma baş örtüleriyle örtmüşler, yazma
seccadeler kullanmışlar, çeyizlerini yazma bohçalara sarmışlar, yazma yorgan yüzü,
yastık yüzü, mendil ve yağlıkları bol miktarda kullanmışlardır.
5. EKLER
Ek-1. Son Dönem İstanbul Yazmalarında Kullanılan, Nedim Yapar Usta’ya Ait
Kalıplardan Baskı Örnekleri
Örnek 5.1
196
Örnek 5.2
197
Örnek 5.3
198
Örnek 5.4
199
Örnek 5.5
200
Örnek 5.6
201
Örnek5.7
202
Örnek 5.8
203
Örnek 5.9
204
Örnek 5.10
205
Örnek 5.11
206
Örnek 5.12
207
Örnek 5.13
208
Örnek 5.14
209
Örnek5.15
210
Örnek 5.16
211
Örnek 5.17
212
Örnek 5.18
213
Örnek 5.19
214
Örnek 5.20
215
Örnek 5.21
216
Örnek 5.22
217
Örnek 5.23
218
Örnek 5.24
219
Örnek 5.25
220
Örnek 5.26
221
Örnek 5.27
222
Örnek 5.28
223
Örnek 5.29
224
Örnek 5.30
225
Örnek 5.31
226
Örnek 5.32
227
Örmek 5.33
228
Örnek 5.34
229
Örnek 5.35
230
Örnek 5.36
231
Örnek 5.37
232
Örnek 5.38
233
Örnek 5.39
234
Örnek 5.40
235
Örnek 5.41
236
Örnek 5.42
237
Örnek 5.43
238
Örnek 5.44
239
Örnek 5.45
240
Örnek 5.46
241
Örnek 5.47
242
Örnek 5.48
243
Örnek 5.49
244
Örnek 5.50
245
6. KAYNAKLAR
Kitaplar
ALBAYRAK, Sadık, Osmanlı’da sosyal yapı ve İstanbul (60 orijinal belge ışığında).
AND, Metin, 16.yüzyılda İstanbul, Kent. Saray. Günlük Yaşam, Akbank Kültür ve
Sanat Kitapları 59, Tayf basım, İst. 1993.
ARSEVEN, Celal Esad, Eski İstanbul, Çelik Gülersoy Vakfı, İstanbul kütüphanesi
yayınları, Etüdler 1, 1989.
CELAL, Musahipzade, Eski İstanbul yaşayışı, 500. Yıl Serisi, Türkiye Yayınevi.
EROL, Turan, Günümüz Türk resminin oluşum sürecinde Bedri Rahmi Eyüboğlu,
Yetişme koşulları, sanatçı kişiliği, Cem Yayınevi, İst. 1984, s.106-109.
GÖZEN, Sabih, Tekstil sanayiinde film baskısı, Baha matbaası, İst. 1963, s.8-11.
KAL’A, Ahmet, İstanbul külliyâtı I, İstanbul Ahkâm defterleri, İstanbul Esnaf Tarihi
1, İstanbul araştırmaları merkezi, İstanbul 1997.
KAL’A, Ahmet, İstanbul Külliyâtı VIII, İstanbul Ahkâm defterleri, İstanbul Esnaf
Tarihi 2, İstanbul araştırmaları merkezi, İstanbul 1998.
KOÇU, Reşad Ekrem, Türk Giyim Kuşam ve Süslenme Sözlüğü, Başnur Matbaası,
Sümerbank kültür yayınları: 1, Ankara 1967.
Makaleler
ALKAŞI, Ayten, “Yazmalar ve İğne Oyaları”, İlgi Dergisi, Sayı 105, Kış 2003.
DURUL, Yusuf, “Kandilli Yazmaları”, Türkiyemiz Dergisi, Şubat 1978, Yıl 8, Sayı
24.
FIRAT, Nuran İnci, “Yemeni Denilen Yazma Başörtülerimiz”, Kültür Sanat Dergisi,
Aralık 1989, Sayı 4.
KAYA, Reyhan, “Batik Tekniği ve Yazma”, Türkiyemiz Dergisi, Sayı 25, Haziran
1978, s.10-15.
PAMİR, Fatma Akbil, “Türk Yazmacılık Sanatı, Kültür ve Sanat Dergisi”, Türkiye İş
Bankası Yayınları, Ankara 1977, Sayı 5.
SÜRÜR, Ayten, “Bervanik Baskıcılığı”, Türkiyemiz Dergisi, İst. Şubat 1986, Yıl 86,
Sayı 48.
SÜRÜR, Ayten, “Geleneksel Türk Tekstil Sanatları”, Bilim, Başarı, Birlik Dergisi,
Temmuz 1982, Yıl 9, Sayı 35.
Ansiklopediler
ARSEVEN, Celal Esad, Sanat Ansiklopedisi, Milli Eğitim Basımevi, Cilt I, İst.
1975.
ARSEVEN, Celal Esad, Sanat Ansiklopedisi, Milli Eğitim Basımevi, Cilt V, 31.
fasikül, İstanbul 1975, s.2068-2087.
Tezler
Sempozyum Bildirileri
İnternet adresleri
www.kimyaevi.org.
www.tdk.gov.tr.
Kaynak kişiler
Abdulkadir Sadi
Göksenin İleri
Leyla Seyhanlı
Nedim Yapar
253
7. ÖZGEÇMİŞ
Akademik Etkinlikler