Professional Documents
Culture Documents
Mesela…
“Risâlet”in ise son bulduğuna dair hiçbir âyet yoktur! “Mehdî Rasûl”
kabulünün temelinde de bu inanış yatmaktadır.
MUHTEŞEM İRSÂL
Arı gibi tüm varlık vahiy alır ve yaşamını o vahiy ile sürdürür!
İnsan, asla bir nebat veya hayvan değil! Toprakta bir şekle
dönüşecek bedeni ötesinde, bir ruh-beyin olarak sonsuza dek ileriye
dönük yaşayacak; çünkü hakikati “HAYY”dır!
Din adamlarının, “bir madde var, bir de ruh” anlayışına dayalı tüm
anlatım ve yorumları iflas etti; göçtü!
Evet dostum, işte sende var olup da, açığa çıkmamış olan o hakikat,
“Rasûl Allah” yani “Allah İlmi’nin açığa çıkış” sûreti olarak sana
seslendiğinde, sen O’na hakkını vermezsen, sonucunu ebedî basîret
körlüğü olarak yaşarsın! Değerlendirmek suretiyle şükreden ol; bu en
değerli şeyi görmezlikten gelerek değerlendirmemekle nankör olma!
Nedir “Allah ahlâkı”? Nasıl bir şeydir “Allah ahlâkı ile ahlâklanmak”?
Bu realiteyi fark edip, düşünüp kavradın mı?..
O zaman, insanda nasıl bir ahlâk olmasından söz ediliyor veya nasıl
bir ahlâk sahibi olması isteniyor; bunu düşünen beyinlerinize havale
ediyorum!
“Bugün Ahmed benim! Ama dünkü Ahmed değil!..” Acaba hangi sırrı
ifşa ediyordu bu sözleriyle?
“VÜCUD” verir “DATA”, ilmiyle, “çok boyutlu tek kare resim” içindeki
her bir âlem sûretine…
“RABB ül âlemiyn”dir; “FÂTIR”dır, “BÂRİ”dir, “BEDÎİ”dir “DATA”;
âlemlerdeki her bir birimi, açığa çıkarış (irsâl) amacına göre
mükemmellik içinde, kendine özgü programla yaratarak kulluklarını
devam ettirir.
“Çok boyutlu tek kare resim” içinde olan âlem içre âlemleri, evren
içre evrenleri, “yok”tan “var” etmiştir ilmiyle ilminde!
İşte “çok boyutlu tek kare resim” olan âlem içre âlemler, tümüyle bir
“holografik gerçeklik”tir!
Dikkat edelim…
Her biri, bahçenin bir bitkisidir yaratılış amacına göre! Geniş çimen
bahçeye serpiştirilmiş güller, laleler, karanfiller!
Tüm bu yazdıklarımızı kavramak, varoluş programında olmayanlar
ise, kulluklarını, kafalarında şekillendirdikleri tanrılarına (ilahlarına)
göre düzenlerler...
Her neyse…
“Sevgi baht olmuş EZEL’den bize… Sizde bir türlü; bizde bir türlü”!
“- En büyük benim!”
Eskiden kablodan normal yayın alan bizim TV, artık yeni uydudan
kendisine ulaşan 30 HD kanal yayınla daha bir canlı olmuştu!
Aldıkları, sanki canlı imiş, kendisinde varmış, kendisine aitmiş gibi
yansıyordu ekranından gözlere!
Yeni bir anlayış için yeni bir kelime gerekir beyin çalışmasında .
Böylece de beyindeki eski bazı girdiler, o kelime çevresinde yeni
gelen verilerle birlikte yeni bir bütünlük sağlayarak yeni bir kavrayış
getirir.
“Kaldır başını göğe bak; sonra bir daha kaldır başını göğe bak...” diye
uyarır Kurân.
Kaldıramıyorsan başını göğün sonsuzluğuna, önündeki TV
ekranından, bilgisayarının monitöründen bak; galaksilerin, evrenin
sonsuzluğunu hissetmeye çalış!
Bir an “var” olup, bir an sonra “yok” olan “çok boyutlu tek kare
resim” dediğimiz esmâ tecellîsini düşünüp hissetmeye çalışın… Bir
an “var”, sonra “yok”!.. İşte tam bu noktada durun! O “yok” oluş
anında, hiçbir esmâ özelliği açığa çıkmamış “mutlak yokluk” hâli…
Ama, “var” oluş anında ortaya çıkan tüm esmâyı da kendi varlığında
barındıran bir yokluk hali! “DATA” kelimesiyle işaret etmeye
çalıştığımız bu… (Araştırmacı bilim adamlarının bir kısmı buna “hâl”,
“durum” anlamlarına gelen “state” tabirini de kullanmaktadırlar
batıda...)
DİKKAT!
Öte yandan, “ALLAH İLMİ”nde bir “NOKTA” olan “DATA” gibi sayısız
“DATA”ların varlığı, “Zâtî ilim” tecellîsine mazhar olanlarca
bildirilmektedir! Ki bu da, olayın “tenzih” yanına işaret eder.
ALLAHU EKBER!
Evet… Gelelim günün sorusuna… Her an yeni bir “şan” sonucu “var”
olup, akabinde “yok” olan; “DATA” indinde “çok boyutlu tek kare
resim” olan yapı, hangi özellik dolayısıyladır ki, hep birbirini takip
eder şekilde sanki senaryonun gereği çekilmiş filmin kareleri gibi
birbirini takip etmektedir? Yani, “Allah her an yeni bir şandadır”
hükmü, nasıl olup da birbirini izler olaylar şeklinde tezahür
etmektedir?
İşte “Esmâ mertebesi”nde var olan bu ismin işaret ettiği özellik, tüm
“çok boyutlu tek kare”lerin, birbirinin sonucu olarak oluşmasını ve
dolayısıyla birbirini izleyen bir seyir takip etmesini sağlayan, yani
“sebep-sonuç” dediğimiz ilişkiyi doğuran temel özelliktir. Mikrodan
makroya her birim ve yapı bir sonraki anda, bir önceki anda
kendisinden açığa çıkanın sonuçlarını yaşar!.. Bugünün dünün
sonucudur! İster beğen, ister beğenme, istersen de pişman ol!
Bu durum da, her an yeni bir “şan”da oluş olarak anlatılır ki aslında
“küll” denen “tümel”in, TEKİL bir varoluş dönüşümünden başka bir
şey değildir. (Bunu hissedebilmek için, seyredebilmek için eskilerin
tabiriyle “kalp gözüyle”, önce mekânsız ve şekilsiz görme özelliği
açığa çıkmalıdır...)
Bu isimlerin işaret ettiği TEK’teki özellikleri, beşerin dünyasındaki
olay ve ölçülerle değerlendirmek çok büyük bir gaflet olup; sonuçta
bilinci bir “tanrı-ilah” anlayışına hapseder! “Seri-ül hisab” (hesabı
anında gören) mecazı, toplumların şartlandırıldığı beşeri mânâda
karşılıklı bir “hesaba çekme” olayına değil, TEK’in Evrensel
Sistemi’nin işleyiş mekanizmasındaki bir özelliğe işaret eder; tıpkı
Esmâ’dan her bir isim gibi!
"NOKTA"NDAKİ KUDRET
“Nokta” olan “Mutlak BEN”, insan adı altında, beyin ile “M”e
bürünmüş ve böylece dünyası oluşmuştur!
Beyne gelen beş duyuya dayalı veya beş duyu ötesi tüm
elektromanyetik dalgalar, bu organ tarafından veritabanına göre
değerlendirilerek, beyninin içindeki hologramik çok boyutlu görüntü
halinde dünyanı (kozanı-cocoon) oluşturuyor! Yani dış dünyada değil,
beyninin içinde oluşan hayal dünyanda yaşıyorsun kim olursan ol!
Konuya bir misâl ile girelim; her şeyi misâllerle anlattık vurgusu çok
yapıldığı için geçmişte Kutsal BİLGİ kaynağımızda...
Din ayrı şeydir bilim ayrı şeydir safsatasını bir yana koyup...
Ya da çölden gelen cahil kadın gibi "tanrı tek ona inanıyorum" deyip
parmağınızla yukarıya işaret edeceksiniz!
"Bir kişiyi bir sene hiç görmemişseniz, bir yıl sonra gördüğünüz kişi,
sizin bir yıl önceki gördüğünüz kişi değildir." Bu sebepledir ki, Kişiler
hakkında geçmişe dönük kilitlenmelerden kurtulup, "yani cache"i,
hızlı bilgi getirme belleğini sık sık temizleyip; yaşanılan andaki
enstantanelere göre yeni objektif değerlendirmeler yapmak gerekir.
Her insan dünyaya yalnız gelir, yalnız yaşar ve yalnız gider sözünün
dayandığı realite de budur!
Vefat ile beden yaşamı sona erdikten sonra yani bildiğimiz beyin
ortadan kalktıktan sonra dahi, mevcut beynin back-up ı hükmündeki
dalga yapılı beyninizle bu anlattığım şekilde devam edecektir. Kurân-
ı Kerîm ve hadislerde anlatılan tüm aşamalar haktır, doğrudur
yaşanacaktır; bu anlattığım esaslara göre... Kurânı Kerîm'in çözümü
isimli çalışmamızı bu anlayışla okuyabilirseniz, bu güne kadar
okuduklarınızdan bambaşka bir anlatım ile karşılaşacaksınız ha
keza!
Ne var ki...
Değerli Okurlarım!
"Biz her Rasûlü kendi toplumunun lisanı ile irsâl ettik ki, onlara en
anlaşılır şekilde açıklasın... (Artık) Allâh dilediğini saptırır ve
dilediğine de hidâyet eder... O, Aziyz'dir, Hakiym'dir." (İbrahiym: 4)
Orijini Allâh indînde "Allâh'ça" olan Kur'ân-ı Kerîm, çok zengin bir
lisan olan Arapça olarak inzâl edildiğinden, her anlayış mertebesine
farklı derinlikli mânâlar açmaktadır. İhtiva ettiği mecazlar ve
misaller dolayısıyla da her âyet iç içe birkaç anlama işaret
etmektedir.
Tüm tasavvufla ilgilenen ve bir kısmı "Velî" kabul edilen Hacı Bektaş
Velî'den Muhyiddini İbn Arabî'ye kadar sayısız zevât, mükemmel
Arapça bilgisiyle Kur'ân-ı Kerîm'den aldıklarıyla, bu görüş ve yaşama
sahiplerken... Diğer yandan Muhyiddini Arabî'ye "Kâfir" diyen;
tasavvufla ilgilenenlere "kâfir" diyen Vahhabîlik türü mezheblerin
mensupları da mükemmel Arapça bilgileriyle aynı Kur'ân-ı Kerîm'den
bu anlayışa sahip olmaktadır.
Şimdi Düşünün!