Professional Documents
Culture Documents
internet ortamında ve yazılı basında, Merdan Yanardağ, Dr. Ali Murat İrat, Yaşar
Seyman, Erdoğan Aydın, Hasan Harmancı, Doğan Şimşek, Kemal Bülbül, İshak
Kocabıyık, C.Suat Çoşkun, Fehmi İlhan’a kadar kitabı öven olumlayan yazılar
okuduk.
Alevilerin siyasal tarihi adı altında kitap yazmak iddialı bir iştir, Sn. Saraç bunu
yapmış, bu cesaretinden dolayı onu kutlamak gerek. Kitaba övgülere gelince: Bu
övgüleri okuyunca, duyunca içimde ki kitabı okuma isteği iyice arttı.
Hani kitabı okumaya başlamadan önce ihtiyatlıydım da, çünkü N.Saraç’ın Alevi
tarihi ve inancı üzerine herhangi bir yazısını okumamıştım. Bu tür öyle makaleleri
de var mıydı; bilmiyordum, Ancak onun ülkemizin siyasal, sosyal gündemine ait
bazı yazılarını okumuştum, tv’de de kimi programlarını izlemiştim, anlayacağınız
sıkı takipçisi de değildim.
Niye ihtiyatlıydım, Çünkü geçmişte Aleviliğin bağlanmadığı millet, Antik çağların
devletleri ve etnik yapısı vs. üzerine denmedik kalmadı, Fahişe tapınakları Alevi
dergâhı yapıldı, papazlar pir, İncil ise Buyruk olarak gösterildi.
Hitit saraylarında semah döndürüldü, Tanrılar 12 İmamdan sayıldı, tapınak
hizmetleri Cem yapıldı, şamanlar dede oldu. Alevilik bir taraftan Kürt öz inancı
olurken, diğer birileri onu Türk öz inancı yaptı. Kimi İslamlaştırdı, kimi
ateistleştirdi, kimileri, İncil’in üzerindeki tozları kaldırdığımızda, Alevilik ortaya
çıkar dedi. Aleviliği orada bulacağımız söylendi. Ve daha neler, neler dendi, o
nedenle ihtiyatlıydım.
Konumuza dönersek: Sn. Saraç kitabının arka kapağında “Alevilerin Siyasal tarihi;
inanca dair her hangi bir tartışma yapmadan kolay olmasa da “ resmi Alevi
tarihinin” dışına çıkardık” demiş. Yani resmi tarihi, avcıların yazdığı tarihi değil
de, Alevilerin tarihini yazacağını söylemiş.
Benim eleştirim sonrasına olacak. Yazar kitaba “Uzun bir önsöz” başlığı ile
başlamış. Kitaptan beklentim, resmi tarih dışında bizim tarihimizi okumaktı, ancak
ilk sayfa sonrası – arka kapak sayfası dâhil- bende hayal kırıklığı yarattı. Kullanılan
ilk sözcükler resmi dilin diliydi.
Yazar “ iki kitap olarak kurgulanan “Alevilerin Siyasal Tarihi”nde kolay olmasa da
“ resmi tarihin” yanı sıra abartılarla, efsanelerle beslenmiş ezberin dışına çıkmaya
çalıştım S:8” demiş ve ana başlıklarla, kısaca kitabın konu anlatımını yapmış
.
-1501’de Hacı Bektaş dergâhına Postişin olan Balım Sultan’ın, Osmanlı memuru
olduğunu, onun Hünkâr’ın soyundan gelmediğini ve Anadolu’daki “gayri Sünni”-
Aleviler, Kalender, Haydariler vs. – dergâhları, tekkeleri, Hacı Bektaş’a
bağladığını,
-Alevilerin –Dedelerin- şecerelerini Osmanlıdan aldığını, Osmanlının dedelere
şecere düzenlediğini iddia ediyor.
-Şah İsmail’in “zalim” olduğunu, katliam yaptığını, -katillik yaptığını- ve Şah Kulu
ayaklanmasından gelenleri, isyan ettikleri için öldürdüğünü iddia ediyor.
-Anadolu’da, söylenti de olsa, Hacı Bektaş’tan önce “12 alevi ocağının olduğunu,
daha sonra bu ocakların 40’a, sonra da 120’ye çıktığını iddia ediyor. s(.24)” ve bu
ocakları, yaptığı alıntılarla, Yeseviliğe bağlıyor.
Bu yazının konusu genelde bu iddiaları sorgulamak olacak. Öncelikle şunu baştan
söylemeliyim bu iddialar resmi tarihin söylemleridir. Yazar, bu iddialarını
güçlendirmek için Uzunçarşılı’dan, İnalcık’tan, A.Yaşar Ocak’tan, Köprülü’den,
Gölpınarlı’dan alıntılar yapmış.
Balım Sultan, Hacı Bektaş’ın soyundandır. Hacı Bektaş ocağının piri olduğu,
Anadolu’daki talipleri ve Şah İsmail, Pir Sultan Abdal gibi Hakk âşıkları
tarafından da kabul gördüğü bilinmelidir, Onun hakkındaki söylentiler,
egemenlerin söylemleri olup, 1552 sonrası kurulan “Babağanlar”ın desteklediği
görüştür, bu Alevi tarihine uymaz.
Balım Sultan’ın annesinin Sırp kızı olduğu –olabilir- veya kendisinin Sırp veya
babası Mürsel Balı’nın 90 yaşından sonra çocuk sahibi olmasının mümkün
olmayacağı gibi söylencelerle yola çıkarak onu soy ile değil de Yol ile Hacı Bektaş’a
bağlamak, Hacı Bektaş ocağına ve bu ocağın taliplerine haksızlıktır.
Balım Sultan’ın, 1501’de Dimetoka’da Kızıldeli tekkesinde Postişin iken, Osmanlı
padişahı 2. Beyazıt tarafından Hacı Bektaş’a Postişin atanması mümkün müdür?
Bunun için o dönemin yani 1500’lü yılların, siyasal yapısına ve coğrafi yerleşimine
bakmak gerekir.
O dönemde Osmanlı sınırları, Kızılırmak ile çizilmiş olup doğusunda Dulkadir’liler
rakip beylik olarak hâkimdi. Bunlardan birinin, diğerinin topraklarındaki, inanç
merkezine hükmetmesi, oraya postişin ataması söz konusu olabilir mi? Tabi ki
hayır.
Gerçi yazar, “ Osmanlı artık doğuya yönelmiş, Sulucakarahöyük’ün de içinde yer
aldığı Dulkadir beyliği dâhil… S:44” demekte ise de yine de bu resmi söylemden
kendini kurtaramamış, çelişkiye düştüğü gibi bu iddiasını kitabın çeşitli
bölümlerinde tekrar tekrar dile getirmiş.
Bu başlıkta söylenecek diğer bir söz, Alevi ocaklarında atama ile Dedelik, Pir’lik
olmadığıdır. Bilindiği gibi, Pir’lik “soy”dan gelmektedir, O nedenle 2. Beyazıt
ataması bizim söylemimiz olmamalı. Zaten böyle bir atama da yoktur.
Eğer öyle olsaydı, o dönemde Balım Sultan o dergâhta oturamazdı, Çünkü Dulkadir
padişahları, kendi toprağında, Osmanlı ajanı, memuru, adamını oturtmazdı ve
Kalender Şah ve diğer Çelebiler de onu Dergâhta tutmazdı.
Aklımıza o zaman başka sorularda gelmekte. Balım Sultan eğer Osmanlı memuru
ise, Osmanlı’ya yarayan ne işler yaptı, kimi gammazladı, kimi astırdı, kimi kestirdi,
hangi Alevi köyünü, il’ini Sünnileştirdi diye sormak ve örnek gösterilmesini istemek
gerekir.
Balım Sultan hakkında, Alevi Âşıkların deyişlerinden buraya örnekler atalım ki,
tarihimizde âşıklarımız, toplumumuz Balım Sultan’a nasıl bakmış görelim:
Gaziler dertlere derman bulunur Sultan Balım’dan
Sınık gönüllere merhem bulunur Sultan Balım’dan
Budur âlemler âlisi cümle gerçekler velisi
Gaziler aşkın dolusu sunulur Sultan Balım’dan
El benliğin dilden kesip nefsin ejderhasın basıp
Gümansız talibe nasip verilir Sultan Balım’dan
Aşıka ta’n etme yani Dergâh’a döndürmüş yönü
Dünü günü kudret hunu sürülür Sultan Balım’dan
Can Hatayi’m der bendesi nazar etmiş haslar hası
Sinik gönüller aynası silinir Sultan Balım’dan
(İ. Arslanoğlu, Şah İsmail Hatayi, İstanbul–1992, s. 430)
Kıbrızlı kapında bende
Muhtaç etme ol namerde
Kemlik bende kerem sende
Aman Mürvet Balım Sultan.
(Ali Haydar Avcı, Pir Sultan Abdal- 1. baskı 2006 S:183)
Dediler bu imiş cihanın varı
Urum halifesin Horasan Pir’i
Ol Balım Sultan’ım hem yarı gari
(Age: S:190)
Balım Sultan Er koçağı
Keser kılıncı bıcağı
Erenlerin bal çiçeği
Hünkâr Hacı Bektaşi Veli.
(Pir Sultan, age; S;192)
Bizlere bu dolu Ali’den geldi
Bir sen iç sevdiğim birde bana ver
Balım Sultan kızıl deliden geldi
Bir sen iç sevdiğim bir de bana ver.
(Pir Sultan age: 193)
Pir Sultan’ım biat ettik ol erden